TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
121inci
Birleşim
19
Haziran 2012 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Muğla
Milletvekili Ali Boğanın, 10 Haziran 2012 tarihinde Muğla
Fethiyede meydana gelen depreme ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolatın, yurt dışında yaşayan
vatandaşların oy kullanmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraşın
ormanlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Sadık Yakutun, Hakkâride 8 askerin şehit olmasına ve 16 askerin
yaralanmasına ilişkin konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Hakkârinin Dağlıca bölgesinde 8 askerin, Hatay Belende 1 askerin
şehit olmasına, Hükûmetin sınır ötesi operasyon yetkisini
etkinlikle kullanması gerektiğine ve ülkücü ve milliyetçilerin
imanını sorgulayan anlayışı
kınadığına ilişkin açıklaması
2.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Hakkârinin Dağlıca bölgesinde 8 askerin terör örgütü tarafından
şehit edilmesine ve terörle özgürlüklerin inşa edilemeyeceğine
ilişkin açıklaması
3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Hatayda, Hakkârinin Dağlıca bölgesinde ve Şanlıurfa
Cezaevinde hayatını kaybedenlere ve Hükûmetin silahlı
çatışmayı sonlandıracak tedbirleri birinci sırada
gündeme alması gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Yüksekova Yeşiltaş Karakoluna PKK terör örgütü
tarafından saldırı girişiminde bulunulması sonucu
çıkan çatışmada 8 askerin şehit olmasına ve 19 askerin
yaralanmasına, terörün son bulması için her türlü tedbirin
alınacağına ilişkin açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzelin, Hakkâride ölenlere, Hükûmet ve Meclis olarak çatışmaya son
verecek adımlar atmak gerektiğine ve son günlerde cezaevlerinde
yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
6.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde görev yapanların gece çalışmaları
nedeniyle izinli sayılmalarına ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Dersim olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/319)
2.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, kadına yönelik fiziksel, ekonomik,
siyasal ve benzeri her türlü şiddetin kadın
sağlığı üzerinde yarattığı etkilerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/320)
3.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, ülkemizde yaşanan kadınlara
yönelik cinayetlerin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/321)
B) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Umut Oranın, (2/458) esas
numaralı Şehit Yakınları ile Gazilerin Toplumsal ve
Ekonomik Durumlarının İyileştirilmesi ile Bazı Kanun
ve KHKlerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/53)
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, gündemdeki sıralama ile Genel
Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 26 Haziran
2012 Salı günkü birleşimde sözlü
sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 27 Haziran 2012 Çarşamba
günkü birleşimde de sözlü soruların görüşülmemesine; 279, 287 ve
280 sıra sayılı kanun tasarılarının İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/49, 113, 118, 252, 253, 254, 255, 256, 257 ve 258) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
2.- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısı ile Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın;
Meslek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı
Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/605,
2/490) (S. Sayısı: 277)
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Süleyman Çelebi ve 6 milletvekilinin tasarının
başlığının değiştirilmesine ve bu
doğrultuda tasarı metninde geçen bir ibarenin tüm metinde
değiştirilmesine yönelik önergelerini İç Tüzükün 87nci
maddesine uygun bulmadığından işleme almaması
nedeniyle Başkanın tutumu hakkında
XII.- OYLAMALAR
1.- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının oylaması
XIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Ali Sami Yen Stadının bulunduğu taşınmaza
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/6932)
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, hal
kayıt sistemine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcının cevabı (7/7020)
3.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlunun, gümrük muayene memurlarının denetmen ve denetmen
yardımcılığı kadrolarına geçişlerinin
engellenmesine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/7022)
4.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, eski
model araçlardan yüksek oranda vergi alınacağı iddialarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/7050)
5.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Habur Sınır Kapısındaki yoğunluğa ilişkin
Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/7148)
6.- Antalya Milletvekili Tunca Toskayın, muhtaç
aylığı bağlananlara ve burs verilen öğrencilere
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/7149)
7.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının,
2002-2012 yılları arasında Adanada yapılan
yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/7178)
8.- Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın, Refahiye ilçesinde bulunan Gülen ve Dumanlı
ormanlarında sarıçam ağacı kesiminde kıyım
yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/7249)
9.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Kütahya Asker Hastanesinin kapatılacağı yönündeki iddialara
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
cevabı (7/7275)
10.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının,
2002-2012 yılları arasında Adanada yapılan
yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu
ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
(7/7277)
11.- Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın, yabancılara toprak satışına ve
bunun doğuracağı sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/7293)
12.- Manisa Milletvekili Hasan Örenin, Hal Kayıt
Sistemi uygulamasına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcının cevabı (7/7319)
13.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Habur Sınır Kapısındaki yoğunluğa ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/7320)
14.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Habur Sınır Kapısına atama yapılması planlanan
boş kadrolara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/7321)
15.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
20-25 Nisan 2012 tarihlerinde Habur Sınır Kapısından
giriş-çıkış yapan kişi sayısına ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/7322)
16.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
20-25 Nisan 2012 tarihlerinde Sarp Sınır Kapısından
giriş-çıkış yapan kişi sayısına ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının
cevabı (7/7323)
17.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Arhavi Çay Fabrikasında olası bir kazının yol
açabileceği sorunlara ve fabrikanın taşınmasına
yönelik taleplere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/7337)
18.- Bursa Milletvekili Sena Kalelinin, Bursada son 5
yılda kiralanan kadastro harici arazilere ilişkin Başbakandan sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/7353)
19.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
yabancılara taşınmaz satışının
doğuracağı sorunlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/7369)
20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 2011-2012
yıllarında yaş sebze meyve üretimi ve ihracatına,
Seracılığa ve bunun kapasitesinin
artırılmasına,
Sera üretici birliklerini teşvik edici
çalışmalara,
Sera ürünlerinin fiyatını belirleyecek bir
müdahale kuruluşu oluşturulup oluşturulmayacağına,
Seraların ve sera ürünlerinin eksikliklerinin
giderilmesine yönelik çalışmalara,
Ülkemizdeki seracılığın
sorunlarını azaltmaya yönelik çalışmalara,
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları
nedeniyle cezaevlerine giren çiftçilere,
Yozgat Milletvekili Sadir Durmazın, Yozgatta don
ve sel olaylarından dolayı çiftçilerin yaşadıkları
mağduriyetlerin giderilmesine,
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, Ziraat
Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden kredi alan üreticilerin
borçlarına,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, 2009-2011 yılları arasında hizmet
alımı yoluyla çalıştırılan personele ve özlük
haklarına,
2009-2011 yılları arasında Ziraat Bankasından
ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden alınan üretici kredilerine,
İlişkin soruları ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/7375), (7/7376),
(7/7377), (7/7378,) (7/7379), (7/7380), (7/7381), (7/7382), (7/7383), (7/7384),
(7/7385)
21.- Mersin Milletvekili Ali Özün, muz
ithalatında üç firmaya ayrıcalık yapıldığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/7386)
22.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının,
Konyada kapatılan askerlik şubelerine ilişkin sorusu ve Millî
Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/7404)
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, sanat ve
sanatçıyla ilgili görüşlerine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/7414)
24.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, koruma altında bulunan çocukların bağlı
kurum ve kuruluşlarda istihdamına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/7448)
25.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçerin,
İstanbul ve Ankarada hava kirliliğinin önlenmesine yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/7449)
26.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatya ilini de kapsayan Bölge Çevre Düzeni Planına ilişkin sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/7450)
27.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşinin, Sivas-Koyulhisar-Ortakent yöresinde faaliyette bulunan
madencilik şirketiyle ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/7451)
28.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
İngilizlerin Türkiyede satın aldığı gayrimenkul
miktarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/7452)
29.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, koruma altında bulunan çocukların bağlı
kurum ve kuruluşlarda istihdamına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/7473)
30.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, orman yangınlarına ve alınan önlemlere
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/7517)
31.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
Kesimoğlunun, Lüleburgazda yapılması planlanan projelere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı (7/7549)
32.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Şanlıurfa ilinde çarpık kentleşme ve ulaşım
sorunlarını çözmek için planlanan projelere ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/7575)
33.- İstanbul Milletvekili Melda Onurun,
İstanbuldaki Tekel Likör Fabrikasının yıkım
kararına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/7576)
34.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın,
Batı Akdeniz Kalkınma Ajansının yaptığı
gezilere ve desteklenen projelere ilişkin sorusu ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/7616)
35.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, iklim
değişikliklerinin önlenmesine ve sürdürülebilir kalkınmanın
gerçekleşmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/7643)
36.- İstanbul Milletvekili Faik Tunayın,
inşaat yapımında geçici ustalık yetki belgesine sahip
olanların çalıştırılabilmesine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/7732)
19 Haziran 2012 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
---0---
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121inci Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 10 Haziran 2012
tarihinde Muğla Fethiyede meydana gelen deprem hakkında söz isteyen
Muğla Milletvekili Ali Boğaya aittir.
Buyurun Sayın Boğa. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Muğla
Milletvekili Ali Boğanın, 10 Haziran 2012 tarihinde Muğla
Fethiyede meydana gelen depreme ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ BOĞA (Muğla) Sayın Başkan,
değerli milletvekillerim; hepinizi en derin sevgilerimle
selamlıyorum.
Bugün 10 Haziran 2012 tarihinde Fethiye ilçe merkezli olarak meydana
gelen 6 şiddetindeki depremle ilgili gündem dışı
konuşma talebinde bulunmuştum. Ancak sabahın erken saatlerinde
Hakkâriden gelen 8 şehidimizin haberi yüreğimizi burktu, maalesef
cümleler boğazımızda düğümlendi. Bu çerçevede 8
şehidimize Cenabıallahtan rahmet dilerken, aziz Türk milletine, 8
şehidimizin ailelerine Allahtan sabır ve
başsağlığı temenni ediyorum. Milletimiz her zor günde
bir araya geldiği gibi, terörün destekçisi olanlarla birlikte terörün
kendisini de lanetleyerek yok etmeye muktedirdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizin bildiği gibi, 10 Haziran günü, ben kendim de kendi
ilçem olan Fethiyedeyken, saat 15.44te 6 şiddetinde bir depreme
yakalandık. Depremin Ölüdeniz açıklarında,
Hepinizin bildiği gibi, Muğla
ve Fethiye turizm alanında çok önemli katkıları olan bir
yöremiz. Tabii, tsunami olacağı korkusu ve depremin korkusu olunca,
dış rezervasyonlarda olmamakla birlikte, iç turizm rezervasyonlarında
iptaller oldu. Ancak depremden sonra hem Kaymakamlık hem de resmî
kuruluşlar nezdinde yapmış olduğum temaslarda şunu
gördüm: Hem devletimiz hem Hükûmetimiz bölgeye duyarlı olarak yaklaşmış,
ilgili bakanlarımız ilgili birimleri arayarak durum hakkında
bilgi istemişlerdir, birçok milletvekilimiz de benim bölgede olduğumu
bildikleri için arayıp geçmiş olsun dileklerinde
bulunmuşlardır, hepsine teşekkür ediyoruz.
Bildiğiniz gibi, hem Fethiye 1957
yılında önemli bir deprem geçirmiş ve tamamen
yıkılarak yeniden inşa edilmiş bir ilçemiz hem de ülkemiz
1999 yılında önemli bir deprem yaşamış
durumdadır. O bakımdan, biz, depremlerle beraber yaşamaya,
depremlere uygun yapıları imal etmeye devam etmek durumundayız.
Fethiyedeki deprem sonunda herhangi bir yıkımın olmaması
sevindiricidir ancak Kaymakamlığımızın da
teşebbüsüyle Kaş ile Köyceğiz arasını içine alacak cep
bir deponun oluşturulmasına ihtiyaç olduğu görülmüştür.
Eğer kış gününde olsaydı, çadır talepleri,
sıfırıncı dakikada ne yapacağımızın
stratejisine hazır olmadığımız için belki bir
sıkıntı yaşayabilirdik ama bu dönemde o bölgeye bir cep
depo oluşturulması ve ilk üç dört saatlik ihtiyaca cevap verebilecek
bir yapının geliştirilmesine ihtiyaç olduğu
görülmüştür.
Bu çerçevede, Allahın milletimizi
daha büyük depremlerden korumasını, daha büyük afetlerden
korumasını dileyerek konuşmama son veriyor, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum, hemşehrilerime de geçmiş
olsun dileklerinde bulunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz,
yurt dışında yaşayan vatandaşların oy kullanması
hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolata
aittir.
Buyurun Sayın Özbolat. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolatın, yurt dışında yaşayan
vatandaşların oy kullanmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın oy
kullanmaları hakkında gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sabahleyin aldığımız
Dağlıcada yine 8 şehit, 16 yaralı askerimizin olması
bizi derinden üzmüştür. Kürt sorununun çözümü için konuşulduğu
bugünlerde, böyle bir dönemde böyle bir olayın olması ayrıca
üzüntü vericidir. Şehitlerimizin ailelerine
başsağlığı, yaralılara şifalar diliyorum.
Sabahleyin bir telefon daha geldi
Elbistan Sulama Birliğimizden. Elbistan Ovası Türkiye'nin dördüncü
büyük ovası ve sulu bir ova. Ne yazık ki elektrik borçlarından
dolayı Akedaş oradaki sulama birliğinin elektriğini
keserek, Afşin-Koçova köyü başta olmak üzere, tarımla ilgili
vatandaşlarımızı son derece mağdur etmiştir. Bu
durumun düzeltilmesi gerekiyor.
Ayrıca, dört cezaevinde isyan
haberi ve cezaevlerindeki kapasitenin büyük boyutlara
ulaşmasının, 126 bine yakın tutuklu ve mahkûma kapasitelerinin
yetmemesinin cezaevlerinde artık isyana neden olduğunu görmek
13
vatandaşımızın öldüğü, 5
vatandaşımızın yaralı olduğu Urfadaki bu
sıkıntılı durumu da sizinle paylaşmak istiyorum.
148 adliyenin
kapatıldığını, buna Nurhak ve Hacıbektaş
adliyelerinin de dâhil olduğunu gördüğümüzde ayrıca bir üzüntü
Özel yetkili savcıların 12
Eylül adaletini aratacak şekilde artık yazarlardan, çizerlerden,
ordudan, askerden iş adamlarına doğru yöneldiğini görmek,
özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla ilgili sürecin ne
kadar haklı ve doğru olduğunu gösteriyor. Artık özel
yetkililer sokaktaki iş adamlarına yöneldiler.
9 Mayıs 2012 tarihinde yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızın oy kullanmalarıyla
ilgili kanuni düzenleme gerçekleşti. Birçok eksiğinin olmasına rağmen, yurt dışında
5,5 milyon insanımızın yaşadığını
düşünürsek ve 2 milyon 800 bine yakın
vatandaşımızın seçmen olduğu hesaplanırsa, bu
kanunun ne kadar önemli ve gerekli olduğu ortaya çıkar. Yalnız,
vatandaşlarımıza sadece seçme hakkının verilmesi ama seçilmeye
yönelik bir düzenlemenin olmaması büyük bir eksikliktir.
Değerli arkadaşlar, 95
yılında bu kadar seçmenimiz içerisinde 87 bin, 99da 66 bin, 2002de
115 bin, 2007de 228 bin, 2011 seçimlerinde de 129 bin
vatandaşımız ancak oy kullanabilmiştir. Bu
sayının en az 2,5 milyona ulaşabilmesi mümkün ama
vatandaşlarımızın Türkiyedeki Parlamentoda görev yapacak
milletvekillerini sadece seçmek gibi bir derdinin de
olmadığını bilmemiz gerekiyor. Onun için -sadece 550
kişilik Parlamentomuz var ve seçmen sayımız aşağı
yukarı 50 milyon- 2 milyon 800 bin seçmenin yurt dışında olduğu,
yaşadığı düşünülürse, buna bir düzenleme yapmamız
gerektiği inancındayım.
Sık sık yurt dışına
gittiğimiz için, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın bu konuyla ilgili son derece muzdarip
olduklarını bilmenizi istiyorum. En azından 25 milletvekilinin
Avrupa milletvekili gibi değerlendirilerek, Avrupada yaşayan
vatandaşlarımızın seçilebilmesinin de önünü açmamız
gerekiyor. Avrupada yaşayan vatandaşlarımız, şu veya
bu nedenle, yaşadıkları ülkede hem kendi
sıkıntılarını hem de ülkemizin
sıkıntılarını ne yazık ki yeteri kadar dile
getiremiyorlar. Elçiliklerimizin ve Avrupadaki yaşadıkları
ülkenin sıkıntılarını giderebilecek en az bir 25
kişilik Avrupa milletvekilliği, hem Avrupaya giriş sürecinde
Türkiyeye çok katkı sağlayacaktır hem de Avrupada yaşamak
zorunda kalan vatandaşlarımızın Avrupadaki siyasi
partilerle bir uyum içerisinde çalışabilecekleri, siyasi partilerin
bir öneride bulunacakları bir hâle dönüştürülmelidir.
Yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımız, şu veya bu nedenle
yaşadıkları ülkede asimilasyon politikalarına
direnebildikleri kadar direniyorlar ama nerede olurlarsa olsunlar yürekleri
Türkiyede atıyor.
Ben Kahramanmaraş Milletvekili
olarak 150 bine yakın vatandaşımızın Avrupada
olduğunu dikkate alarak şunu sizinle paylaşmak istiyorum:
Değerli arkadaşlar, bu 9 Mayısta gerçekleştirdiğimiz
yurt dışındaki vatandaşlarımızın oy
kullanmasının önünün açılması son derece olumlu ama
aynı zamanda, orada oy kullanacak vatandaşlarımızın
Türkiyede siyaset yapmalarının önünü açmak zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DURDU ÖZBOLAT (Devamla) Ben bunun en
kısa zamanda giderileceğine inanıyorum ve böyle bir
fırsatı verdiğiniz için de teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz, Kahramanmaraşın
ormanları hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğluna aittir.
Buyurun Sayın Dedeoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraşın
ormanlarına ilişkin gündem dışı konuşması
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Bugün sabahleyin, hepimizin
malumları olduğu üzere, doğuda 8 tane askerimiz şehit
olmuş, 16 tane askerimiz maalesef yaralanmıştır. Yine
evlere ateş düşmüştür, ocaklara ateş düşmüştür,
yine anaların içi yanmıştır, Türk milletinin içi
yanmıştır. Temenni ediyorum ki bu son olay olur ve buradan
şunu diyorum Adalet ve Kalkınma Partisinin tüm milletvekillerine,
Parlamentoya, Bakanlar Kurulumuza, Başbakan Tayyip Erdoğana: Yeter
artık! Bu terör bitsin. Buna, burada, bu noktayı koyalım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kahramanmaraş, Ahır Dağının
eteklerinde kurulmuş, Akdeniz Bölgesinin iklimini taşıyan ve
her tarafı ormanlarla kaplı bir şehrimiz ama maalesef, kırk
sekiz saat önce Kahramanmaraş Ahır Dağı eteklerinde bulunan
Kazma bağlarında, Kazma yaylalarında çok büyük bir orman
yangını çıktı. İlk etapta, yangının ilk
çıktığı dakikalarda yangın mahallindeydim. Sayın
Bakanımızı aradım, sağ olsun yakın ilgi gösterdi.
Helikopterler ve uçak yangın bölgesine intikal etti ama maalesef, yangını
söndürmeye gücümüz yetmedi, Kahramanmaraşın gücü yetmedi,
uçaklarımızın gücü yetmedi. Çünkü daha önceden öngörülen,
olmazsa olmazlarımızın arasında bulunan orman
yollarımız maalesef açılmamış; ikinci bir durum, orman
yollarımız açılmadığından dolayı,
Kahramanmaraş itfaiyemizin çok büyük gayretleri olmasına rağmen,
yangın arazözleri ve yangın, itfaiye ekipleri ormanın içine
giremediler. Hava karardıktan sonra uçaklar ve helikopterimiz
çalışmaz oldu, gece görüş mesafesiyle ilgili. Sonuç
itibarıyla, Orman Bölge Müdürlüğümüzün de büyük gayretlerine
rağmen, maalesef yangına en ufak bir müdahalesi söz konusu
olamadı; o güzelim, yüzlerle ifade edilen çam ağaçlarımız,
ormanlarımız, tabiat güzelliğimiz, Kazma bölgesindeki bu
güzellikler maalesef yok olmak zorunda. Hepimizin içi yandı,
yüreğimiz sızladı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kahramanmaraşımızın bu orman yangınıyla ilgili
gerçekten çok büyük mücadele verildi ama maalesef Sayın
Bakanımızın da devreye girmesiyle üzülerek söylüyorum-
yangına müdahale söz konusu olmadı, yangın yirmi dört saat sonra
kendiliğinden söndü.
Kahramanmaraşın problemleri yalnız orman
yangınlarıyla ilgili değil, birçok problemleri var.
Bunların en başında gelen yol problemimiz, okul problemlerimiz,
eğitim problemlerimiz, üniversitemizin hâlâ eksik kadroları ve
inşaatlarıyla ilgili ödenek sıkıntılarımız
hâlâ devam etmektedir.
Yine, Kahramanmaraşımızın en büyük
sıkıntılarından bir tanesi, tüm ilçelerimizde bulunan, bir
tarım memleketi olan Kahramanmaraşın sulama birliklerinin
elektrik borçlarından dolayı suyu tarlalarına götürememekten
kaynaklanıyor. Bugün, tohumları ekilmiş ama maalesef, tarlalarını
sulayamadıklarından dolayı çiftçimiz perişan
durumdadır.
Yine, keza, kuzey bölgemizde özellikle
teröristlere karşı büyük mücadele gösteren korucularımızın
durumu hepinizin malumlarıdır.
Onunla beraber
Kahramanmaraşımızın en büyük problemlerinden bir tanesi de
hâlâ köylerimizde su yok. Andırının Torlar köyüne ve
bölgesindeki on bir köyümüze bugün, 2012 tarihi itibarıyla, su gitmemekte;
ilçe merkezlerinden köylere su gitmektedir.
Kahramanmaraşın yine en
büyük problemlerinden bir tanesi, yakında yürürlüğe girecek olan
teşvik kanunuyla ilgili problemimizdir. 1984 yılında
Kahramanmaraşa verilen teşviklerle bugün 106 bin sigortalıya
iş istihdamı sağlayan Kahramanmaraşlı
müteşebbislerin, maalesef, önümüzdeki dönemde çıkacak olan bu
teşviklerle Kahramanmaraşa hiçbir katkı
sağlamayacağı göz önündedir. Çünkü Kahramanmaraşın
organize sanayi bölgesi yok, mevcut olan organize sanayi bölgesi de askeriyenin
hudutları içerisindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MESUT DEDEOĞLU (Devamla) Bu
vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Dedeoğlu.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Sadık Yakutun, Hakkâride 8 askerin şehit olmasına ve 16
askerin yaralanmasına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 8 askerimiz şehit oldu, 16 yaralımız var.
Söylenecek söz yok; Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara acil
şifalar diliyorum.
20 arkadaşımız söz
istediler, ancak sadece sayın grup başkan vekillerine söz
vereceğim. Süre sınırlaması da yok efendim.
Sayın Vural, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Hakkârinin
Dağlıca bölgesinde 8 askerin, Hatay Belende 1 askerin şehit
olmasına, Hükûmetin sınır ötesi operasyon yetkisini etkinlikle
kullanması gerektiğine ve ülkücü ve milliyetçilerin imanını
sorgulayan anlayışı kınadığına ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Millî ve manevi değerlerimize ve
bunları koruyan güvenlik güçlerimize bölücü saldırıların
yoğunlaştığını müşahede ediyoruz. Bu hain,
kalleş saldırılar maalesef Dağlıcada 8
canımızı aldı, Belende 1 canımızı
aldı. Ateş Türk milletinin ocağına düşmüştür,
sadece şehit ailelerinin ocağına değil. Bu bakımdan
Şehitler ölmez, vatan bölünmez. demeye devam edeceğiz ve
bölücülerin tuzağına milletimizi düşürmeyeceğiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2007
yılından bu yana aldığı ve kahir ekseriyetle Hükûmete
verdiği sınır ötesi operasyon yetkisinin de etkinlikle ve
ivedilikle kullanılması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Bu
şehitlerimizin vebali bu yetkiyi kullanmayanların üstünde olacaktır.
Bir hususu da Sayın Başkan,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına burada Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunun bilgisine arz etmek istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak, parti olarak kırk üç yıllık şeref ve haysiyetle
yürüttüğümüz bir siyasi mücadelenin temsilcileri olarak 51 milletvekiliyle
bugün Türkiye Büyük Millet Meclisindeyiz. Bugün burada Milliyetçi Hareket
Partisi milletvekillerinin arkasında bu şerefli mücadeleyi
yürütmüş yüz binlerce mücadele adamı, asırları aşan
bir fikir ve siyaset, devlet ve millet anlayışı vardır.
Ülkücü ve milliyetçi hareket olarak, Nizamı Âlem İlâyi
Kelimetullah anlayışı
içinde can veren, kan veren, emek döken, fedakârlık eden, Türk-İslam
davasını bayraklaştıran kadrolarımızın
Fatiha konusunda imanını sorgulayan Müslüman Türk milletinin izan,
idrak ve insaf ölçüsüne aykırı anlayışı
kınıyorum.
Bu mücadele sırasında camiden
çıkarken kurşunlanan, okuluna giderken bombalanan, işkenceye
maruz bırakılan ülkücü ve milliyetçi düşünceye sahip
insanlarımıza bu yakıştırmalar ancak ve ancak milletimizin
millî ve manevi değerlerine karşı bir niyet ve duruşu ifade
etmektedir. İman ve inançlarımıza çirkefçe yapılan bu
iftiraların şirke hizmet ettiği açıktır. Haksız
yere idama giderken yazdığı mektubun bir kısmını
okuyup Mustafalar ölür fakat milliyetçilik fikri ve mücadelesi ölmez.
Yaşasın yolunda canımı verdiğim Türk
milliyetçiliği. Zafer her zaman Cenabıallaha
inananlarındır. diyen kısmını okumaktan imtina
edenlerin hangi istismar arayışında olduğunu onlara
yapılan yakıştırma bir kez daha ortaya koymuştur.
Fatiha suresinde Bizi doğru yola, nimete erdirdiğin kimselerin,
gazaba uğramayanların, sapmayanların yoluna eriştir. diyen
yüce iradenin hükmü doğrultusunda, İslam coğrafyasını
ve idrakini değiştirmeye yönelik küresel projelerin
taşeronluğuna ve jandarmalığına soyunanlarla mücadele
etmeye devam edeceğiz.
Ülkücü ve milliyetçilerin
imanını sorgulama hadsizliğine saplanan, Fatiha suresinin
anlamını bilmekten uzak bu zihniyeti, Türk milletinin millî ve manevi
değerlerini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi
vicdanına havale ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın İnce
2.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Hakkârinin Dağlıca bölgesinde 8 askerin terör örgütü tarafından
şehit edilmesine ve terörle özgürlüklerin inşa edilemeyeceğine
ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak, Hakkâri Yüksekova Dağlıca Karakolunda vatani görevini
yapmakta iken terör örgütü tarafından şehit edilen 8 askerimize
Allahtan rahmet diliyoruz; yakınlarının, ulusumuzun ve
hepimizin başı sağ olsun diyoruz.
Şu unutulmasın ki, bu ülke
sayısız evladını bu vatanın birliği ve
bütünlüğünü korumak için kaybetti. Terör ve hain pusularla yeryüzünde
özgürlükler, kardeşlikler inşa edilememiştir, edilemez de. O
nedenle, terörü destekleyenler, terörle kendilerine bir dava inşa edenler
eninde sonunda kaybedecektir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, tekrar
şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza acil şifa diliyoruz.
Ailelerin, ulusumuzun, silahlı kuvvetlerimizin başı sağ
olsun diyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaplan
3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Hatayda, Hakkârinin Dağlıca bölgesinde ve Şanlıurfa
Cezaevinde hayatını kaybedenlere ve Hükûmetin silahlı
çatışmayı sonlandıracak tedbirleri birinci sırada
gündeme alması gerektiğine ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Hatayda,
Hakkâride, Dağlıcada ve dün Şanlıurfada 20yi
aşkın yurttaşımızı yitirdik. Bu acı hepimizin.
Bu acıda gözyaşının ne rengi var ne dili var ne
kimliği var. Bin yıldır kardeşlik hukuku içinde
yaşayan kardeşin, otuz yıldır süren çatışma
sürecini sonlandırma görevi ve sorumluluğu siyaset kurumunundur, bu
Meclisindir, hepimizindir; bu ateşi söndürme görevi hepimizindir.
Artık söz zamanı değil, icraat zamanıdır, sonuç alma
zamanıdır.
Biz bugün grup toplantımızda
da açıkladık, buradan tekrar yeniliyorum, tekrarlıyorum: PKK
bundan sonra tüm silahlı ki daha önce de bu açıklamayı bu
kürsüden yapmıştık- faaliyetlerine derhâl son vermelidir.
Hükûmet, yetkililer, operasyonel olarak silahlı çatışmayı
sonlandıracak ve silahı susturacak, ölümü sonlandıracak en acil
tedbirleri bu Mecliste birinci sıra gündeme alarak görüşmelidir.
Birinci sıra gündeme diyorum. Türkiye'nin en acil gündemi bu
olmalı. Eğer ki biz bu silahları
susturmadığımız takdirde, siyasal demokratik bir süreçle
21inci yüzyıl Türkiyesinin toplumsal sözleşmesini, yeni
anayasasını, kardeşlik hukukunu, eşitlik hukukunu, adalet
hukukunu hayata geçirme şansımız da yoktur. Bunun birinci
şartı, ölümlerin, acıların, derhâl ama derhâl son
bulmasıdır. Kim ki Allahını seviyorsa, vicdan sahibiyse, bu
ateşin söndürülmesi için elinden geleni yapmalıdır.
Oylarıyla bize bu vekâleti veren halkımız, hepsi Artık
yeter. diyor. Otuz sene -Yüzyıl savaşları bile otuz sene
sürmedi- bu ülkenin içinde otuz yıldır süren bu çatışma
süreci konusunda artık ne hamaset nutuklarının
zamanıdır ne kınamaların. Artık somut adımlarla,
somut çözümlerle, Meclisin iradesi ki bugün en yüksek iradeyle Meclis,
seçmeni, halkı, millî iradeyi temsil ediyor- bu olayı siyasi bir
süreçle, demokratik bir süreçle, barışçıl bir süreçle
sonlandırma şansına, fırsatına sahiptir. Bu konuda
bütün partilere çağrıda bulunuyoruz: Artık bunu gündemimizin
birinci maddesine alalım. Çatışmasız, silahsız,
ölümsüz bir süreç içinde, yeni bir anayasayla kardeşliği, bu
Meclisin, bu yüce kuruluş çatısı altındaki felsefesine
uygun yeni bir kardeşlik hukukunu kalıcılaştırmak
üzere hepimize görev düşüyor.
Allahtan rahmet diliyoruz,
yaralılara şifa diliyoruz, ailelere sabır diliyoruz.
Kardeşin kardeşini öldürmesinin de son bulmasını diliyoruz.
Bunu da hiçbir siyasi partinin, siyaseten nemalanmamak, kullanmamak üzere son bulmasını
istiyoruz. Bu çağrımız yürektendir, samimidir. Bütün
kardeşlerimize, bütün milletvekillerine: Bu konuda artık, gelin, bu
Mecliste bir adım atalım. Bu ateşi söndürelim. diyoruz.
Kırlangıç hareketi gibi -Nemrutun ateşini söndüren- gagasındaki
bir damla suyu bile taşıyan bir hareketi bu Meclis
gerçekleştirebilir. 75 milyonun sesi, istenirse, bir haftada olabilir,
bir haftada bunları susturabiliriz. diyoruz. Herkesi bu konuda
kardeşliğe davet, barışa davet, hep birlikte çözüme davet
ediyoruz. Bu çağrım içtendir, samimidir. Bütün partilerin de böyle
düşündüğünü farz ediyorum, varsayıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Aydın
4.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Yüksekova Yeşiltaş Karakoluna PKK terör örgütü
tarafından saldırı girişiminde bulunulması sonucu
çıkan çatışmada 8 askerin şehit olmasına ve 19 askerin
yaralanmasına, terörün son bulması için her türlü tedbirin
alınacağına ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli Başkanım,
değerli milletvekilleri; Türkiye ne zaman rahata, huzura ve
barışa kavuşacakken, ne zaman terörün son bulması için
somut adımlar atılmaya başlanırken maalesef hain bir olayla
karşılaşıyoruz. Terör örgütü ve onu destekleyenler süreci
akamete uğratmak için maalesef başka olaylarla
karşımıza çıkıyorlar.
Yine, aynı şekilde, 19
Haziran 2012 Salı günü, bugün sabaha karşı Yüksekova
Yeşiltaş Karakoluna PKK terör örgütü mensuplarınca haince
saldırı girişiminde bulunulmuş, çıkan
çatışmada maalesef 8 askerimiz şehit düşmüş ve 19
askerimiz yaralanmıştır. Bölgede operasyonlar hâlen devam
etmektedir. İlk belirlemelere göre, 10 terörist etkisiz hâle
getirilmiştir. 19 yaralı askerimizden 5i Vana sevk edilmiş
olup 14 askerimizin tedavileri de devam etmektedir. Şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyoruz; yakınlarına ve aziz milletimize
başsağlığı diliyoruz; yaralılara da acil
şifalar diliyoruz.
Terör örgütüyle mücadele en etkin ve
kararlı bir şekilde devam edecektir. Bu vesileyle, terörü bir kez
daha lanetliyoruz ve terörün son bulması için gereken her türlü tedbirin
alınacağını ve bu manada da bütün siyasi unsurların da
samimi davranmaları gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Bu acı
hepimizin acısı, 75 milyonun acısı ve bu acının
son bulması adına da, bu millet adına da, burada da siyasi
partilerin bunun üzerinde siyaset yapmadan samimi bir şekilde bir araya
gelmeleri ve bu şiddet ortamının son bulmasını bizler
de arzu ediyoruz.
Bu vesileyle, bir kez daha, tüm
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyoruz, milletimizin başı
sağ olsun diyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Grubu olmayan milletvekilleri
adına Sayın Tüzel, buyurun.
5.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzelin, Hakkâride ölenlere, Hükûmet ve Meclis olarak
çatışmaya son verecek adımlar atmak gerektiğine ve son
günlerde cezaevlerinde yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Sayın Başkan, Hakkâride ölen gençlerimizin haberi
halkımızı derin üzüntüye boğmuştur. Ben de
halkımıza baş sağlığı ve sabırlar
diliyorum.
Bitmeyen bu acıların son bulması
için laf dolandırmak değil, Hükûmet ve Meclis olarak halkın
isteklerine yanıt verecek bir çalışma yapmak,
çatışmaya son verecek adımlar atmak artık
kaçınılmazdır.
Urfa Cezaevinde koşullara isyan eden
18-34 yaş arasındaki 15 mahpusun ölümü ve Adana, Osmaniye, Antep
Cezaevindeki isyanlar Bakanlığa ve Hükümete bir uyarıdır.
Katliama dönüşen ölümler, hak arayan, isteyen herkesi tutuklayarak
sindirmeyi yol bilen ve ülkeyi toplama kampına dönüştüren bir
diktatörlüğün aynasıdır cezaevleri. 60 binden 130 bine çıkan
mahpus sayısı AKP Hükûmetinin karnesidir. Bozuk düzen suç
üretmektedir. Hükûmet işkencehaneye dönüşen, kapasitesinin 3
katında nüfus barındıran ve bu acımasızlığa
isyan edenlerin yanıp köz olmasına göz yumulan bu cezaevlerinin
yerine yenisini yapmayı değil, insanları işe,
barışa, özgürlüğe kavuşturacak bir çalışma
yapıp derhâl halka hesap vermelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, bizlerin de var söz talepleri, kısa
açıklamalarımız var.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, baştan açıklamasını yaptım efendim.
Lüften
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Böylesi bir günde milletvekillerinin söz hakkını niye
kısıyorsunuz?
ALİM IŞIK (Kütahya) Böylesi
bir günde bu sözü kısmamalısınız Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben
açıklamasını yaptım efendim.
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Neyin açıklamasını yapıyorsunuz Sayın Başkan? Bari böylesi bir
günde yapmayın Allah aşkına yahu!
BAŞKAN Sayın Oğan,
böyle bir usulümüz yok.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) On dakika
geç başlasak ne olur?
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Yani bir dakika sözü çok mu görüyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Oğan,
grup başkan vekillerine söz vereceğimi ve sınırlama
olmayacağını söyledim. Her grup başkan vekili
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Böylesi bir günde yapmayın bunu!
BAŞKAN 20 kişi girdi, ne
yapalım Sayın Oğan?
ALİM IŞIK (Kütahya) Ne
yapalım 20 kişiyse
BAŞKAN
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Dersim olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/319)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1937-1938
yıllarında, bugünkü adı Tunceli olan Dersim'de Tedip ve Tenkil
uygulanmıştı.
Büyük
acıların yaşanmasına mal olan, bugüne kadar üzeri örtülmek
istenen bu olayın her yönüyle gün yüzüne çıkması için,
Anayasa'nın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri
uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını
arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Hasip Kaplan
Grup Başkanvekili Grup
Başkanvekili
Gerekçe:
25
Aralık 1935 tarihinde Dersim bölgesine özel çıkarılan
"Tunceli Kanunu" esas alınarak, 4 Mayıs 1937 tarihli
Bakanlar Kurulu Kararıyla bugünkü adı Tunceli olan Dersim'e, Tedip ve
Tenkil gerçekleştirilmişti.
Türk
Dil Kurumu sözlüğüne göre, Tedip: Uslandırma, yola getirme, terbiye
etme, Tenkil: Uzaklaştırma, herkese örnek olacak ceza verme,
düşmanı ve zararlı kişileri topluca ortadan kaldırma
olarak tanımlanmıştır.
Bölge
insanı yaşananı büyük bir felaket olarak adlandırmakla
birlikte, on binlerce insanın katledildiğini, binlerce insanın
sürgüne gönderildiğini, yüzlerce köyün yakılıp
yıkıldığını anlatmaktadır.
Bugüne
kadar olayla ilgili devlet arşivleri açılmadığı için
öldürülen insan sayısı net olarak bilinmemektedir. Ancak Necip
Fazıl Kısakürek "Din Mazlumları" adlı eserinde
Dersim harekâtında en az 50 bin kişinin katledildiğini,
yaşananın eşine rastlanmayan bir felaket olduğunu
yazmaktadır.
Dışişleri
Bakanlığı da yapmış olan, Dersim direniş
önderlerinden Seyit Rıza ve arkadaşlarının da
idamını organize edip tanıklık etmiş İhsan Sabri
Çağlayangil bir röportajında; "Mağaralara iltica
etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların içinde
bunlar fare gibi zehirlendi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler.
Kanlı bir harekât oldu. Dersim davası da bitti." demektedir.
Orgeneral
Muhsin Batur anılarında, hayatının Dersim'de geçen zaman
dilimi için, bir utanç vesilesi sayarak anlatamayacağını
yazıyor.
Her
ne kadar Dersim insanı tarafından biliniyorsa da, olayın
üzerindeki sis perdesi kaldırılmamış, olay kamuoyuna
açıklanmamış, aradan 72 yıl geçmiş olmasına
rağmen arşivler açılmamıştır.
Tedip
ve Tenkile neden gerek duyuldu? Tedip ve Tenkil yıllarında Dersim'de
neler yaşandı? Kaç insan öldürüldü? Bunun ne kadarı kadın,
yaşlı ve çocuktu? 1937 yılının Kasım ayında
Elâzığ'da idam edilen Seyit Rıza ve beraberindeki yedi
arkadaşının mezarları nerededir? Tedip ve Tenkili
planlayıp hayata geçirenler kimlerdi? Ne kadar insan sürgüne gönderildi?
Yetim ve öksüz kalmış kaç kız subaylar tarafından hangi
batı illerine götürüldü? Ülke ve halk çıkarı ve yararı
açısından günümüze yansıyan sonuçları nedir?
Gecikmiş
olsa da, başta Dersimliler olmak üzere kamuoyunun bu soruların
cevabını bilmesi gerekmektedir.
On
binlerce insanın ölümüne mal olan, "İnsanlığa
karşı işlenmiş bir suç" olarak kabul görülmesi gereken
Dersim katliamının gerçek yüzünün açığa
çıkarılması, geleceğe aydınlık bir dünya
bırakmak, geçmişte yaşananların çocuklarımıza bir
yük olarak miras kalmaması için, Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde
bir Araştırma Komisyonunun kurulması zorunlu hâle
gelmiştir.
Gereğini arz ve teklif ederiz.
2.- BDP Grubu
adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın, kadına yönelik fiziksel, ekonomik, siyasal ve benzeri her
türlü şiddetin kadın sağlığı üzerinde
yarattığı etkilerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/320)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Kadına
yönelik fiziksel, ekonomik, siyasal vb. her türlü şiddetin kadın
sağlığı üzerinde yarattığı etkilerinin
araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması için
Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
Pervin
Buldan
Grup
Başkan Vekili
Gerekçe
Kadına
karşı şiddet değişik boyutlarıyla günümüzün en
ciddi sosyal problemlerinden biri olarak ön plana çıkmaktadır.
Türkiye'de uygulanan politikaların bütüncül bir niteliğinin
olmaması, toplumsal cinsiyet politikalarının ulusal siyasetin
öncelikli konusu olmamasından kaynaklı kadınlara ve çocuklara
yönelik şiddeti önleme anlamında herhangi etkin bir çalışma
yapılmamaktadır. Ayrıca ülkemizde devletin
bağımsız kadın hareketinin ve sivil toplum örgütlerinin
birikim ve deneyimlerinden yararlanılmaması sorunların çözümü
noktasında bir ilerleme sağlanamamasına neden olmuştur.
Başbakanlık
tarafından kadınlara ve çocuklara yönelik genelgeler
yayınlanmıştır. Fakat görülmektedir ki uygulama
anlamında herhangi bir ilerleme kat edilmemiş, kadınlara ve
çocuklara yönelik şiddet hâlâ ülkenin gündeminde yer alan konu olarak
kalmıştır. Toplumsal bir gerçek olan şiddet olgusu, tüm
toplumlarda olduğu gibi ülkemizde de önemle üzerinde durulması
gereken bir sorundur. Gündelik yaşamın pek çok boyutunda ve
farklı biçimlerde karşımıza çıkan şiddet olgusu,
kadınları özellikle de onların sağlıklarını
önemli ölçüde tehdit etmekte diğer bir deyişle onların fiziksel,
psikolojik vb. şiddete uğramaları, sağlık
açısından ciddi sorunların yaşanmasına neden
olabileceği bilinmektedir. Kadın sağlığını
etkileyen önemli faktörlerden biri de hiç şüphesiz şiddet faktörüdür.
Ülkemizde de şiddete en çok kadınlar ve çocuklar
uğramaktadır.
Kadına
yönelik şiddetin en önemli sebebini toplumsal yapıdaki erkek egemen
ideoloji oluşturmaktadır. Söz konusu erkek egemen ideoloji her alanda
olduğu gibi siyasal, sosyal ve ekonomik olarak şiddeti
doğurmakta ve meşrulaştırmaktadır. Ne yazık ki,
son zamanlarda çok vahim olaylar olan kulakları, burnu kesilen
kadınlar, hamile iken dövülen ve öldürülen kadın haberleri
basına ve kamuoyuna yansımıştır. Kadına yönelik
şiddetin bu kadar ürkütücü sonuçlar doğurması acil ve
uygulanabilir önlemlerin hayata geçirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Kadına
yönelik şiddet olayları, üzücü olan ölüm vakaları ile
sonuçlandığı gibi, ölüm vakası dışındaki
olaylar ise kadının bundan sonraki yaşam sürecinde hem fiziksel
olarak hem de psikolojik olarak derin izler bırakabilmektedir. Hatta bu
durum kadının ilerleyen süreç içerisinde ciddi tıbbi sorunlarla
karşılaşmasına neden olmaktadır. Diğer yandan
fiziksel, cinsel, ekonomik ve duygusal şiddet sonucu depresyona giren
kadınlar, aynı şiddetle yeniden karşılaşmamak
için tek çözüm olarak intiharı düşünmekte veya intihar adı
altında öldürülmektedir.
Yine
kadınlar, aile içinde ve dışında fiziksel şiddete
maruz kaldığı gibi, ekonomik anlamda da şiddete maruz
kaldıkları bilinmektedir. Kadına uygulanan ekonomik şiddet,
ev içinde kadının maddi olarak erkeğe bağımlı
kalması, aile gelirinin kullanılmasında söz sahibi
olmaması, çalışıyorsa parasına el konulması yani
kısaca erkeğin parayı kendi tekelinde bulundurulması ile ifade
edilirken, ev dışında çalışan kadınlar da ciddi
olarak ekonomik şiddete maruz kaldığı bilinmektedir. Özel
alanda çalışan kadının yaşadığı
ekonomik şiddet, kadının kayıt dışı
işlerde çalışması, sosyal güvenceden faydalanmaması,
mevsimlik ve yarı zamanlı çalışması olarak
bilinmektedir. Ayrıca, kadınların görünmeyen emeği,
ücretsiz ev içi işleri de eklenmektedir. Kamusal alanda ise karar
alıcı, yönetici, örgütleyici konumlara çok az sayıda ve çok zor
gelebilmeleri olarak ifade edilebilmektedir.
Ekonomik anlamda yoksullaştırılan
kadınlar, kendi kişisel hak ve özgürlüklerinin farkında
olamadıkları gibi uğramış oldukları ekonomik
şiddet ve onun sonucunda ortaya çıkan sağlık sorunları
ekonomik yetersizlikten dolayı giderilememektedir. Kadının
yoksullaşması, kendisinin ve çocuğunun eğitim, beslenme,
sağlık ve yaşam hakkını engelleyeceği
açıktır. İnsanların en temel haklarından biri olan
sağlık hakkı olmasına rağmen, kadınlar bu haklardan
yoksun bırakılmaktadır.
3.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, ülkemizde yaşanan kadınlara
yönelik cinayetlerin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/321)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde yaşanan kadın
cinayetlerinin nedenlerinin araştırılarak, bu konuda mevcut
hukuksal düzenlemelere ve imzalanan Uluslararası Sözleşmelere
işlerlik kazandıracak, gerekli mekanizmaların
oluşturulması yönündeki hususların tespiti amacıyla
Anayasa'nın 98'inci İç Tüzüğün 104. ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Çoğu namus ve töre cinayeti olarak
adlandırılan kadın cinayetleri, toplumda olağan
karşılanan bir olgu hâline gelmiştir. Ülkemizde yargı,
kadın sorunlarına karşı yeterli
duyarlılığı göstermezken; kadına yönelik şiddet
ve ayrımcılık, düzenlemelerle de ortadan kalkmamakta ve kadın
cinayetleri her yıl bir önceki yıla göre artarak devam etmektedir.
Kadın haklarına ilişkin olarak günümüzde alınan kararlar ve
uygulanan politikalar kâğıt üzerinde kalırken, ataerkil
zihniyetin rahatsızlık uyandırmaması, kadına yönelik
şiddete karşı önlem alınmasının da önüne geçiyor.
Türkiye tarafından 1985 yılında onaylanan Birleşmiş
Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi öncelikli olmak
üzere, bu konuda imzalana sözleşmelerin, iç hukukta dikkate
alınması yönünde başarı sağlanamamıştır.
Ülkemizde, her üç kadından biri şiddete maruz kalırken,
belediyeler sığınak açma yükümlülüğünü yerine
getirmemiştir. Türk Ceza Kanunu ve ilgili diğer kanunlarda
yapılan düzenlemelerin çoğu kâğıt üzerinde kalırken,
bu düzenlemeler, görünür, bilinir ve uygulanır
kılınmadığı için bir ifade bulmamıştır.
Ülkemizde, ayrımcılığı ve kadın
haklarını korumayı içeren düzenlemeler hakkında, kadınlarda bilinç oluşturma
ve farkındalık oluşturan mekanizmalar yetersizken,
kadınların bu hakları kullanmaya yönelik başvurularına
karşı da son derece duyarsız kalınmaktadır. Yasa
uygulayıcıların, kadına yönelik
ayırımcılık ve şiddetle mücadelede yeterli ölçüde
bilinç sahibi olmaması, yasaları da işlevsiz
kılmaktadır diyebiliriz. Bu tespit yalnızca spekülatif bir
görüş değildir. Yakın zamanda AİHM, verdiği bir
kararla da, bu tespiti güçlendirirken, ülkemizdeki yargının
kadına yönelik ayrımcılık ve şiddete karşı
duyarsızlığına hükmetmiş ve ülkemiz Avrupa'da
kadını korumadığı için mahkûm olan ilk ülke olmuştur.
Bu karar da göstermiştir ki, dünyanın her yerinde yaşanan
kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet ve
ayrımcılık ülkemizde de vahim bir boyuta
ulaşmıştır. Ülkemizde, hükûmetlerin, kadına
karşı şiddeti ve ayrımcılığı önlemek
adına, devlet politikası olarak devreye koyduğu düzenlemeler, bu
trajik sonucu değiştirecek ve önleyecek güçte
olmadığı, yaşanan cinayetlerle de kesinlik
kazanmaktadır. Bütünlüklü bir yasal sistem ve bu sistemi hayata geçirecek
siyasi irade olmadıkça, kadın örgütlerinin tek başına
verdiği mücadele mevcut durumu değiştirmede yetersiz
kalacaktır. Hükûmetler, kadına yönelik şiddeti ve
ayrımcılığı önleyecek mekanizmaları devreye
koymak yerine, kadının aile içindeki rolünü pekiştiren
araçları ön plana çıkararak bu konudaki çıkmaza katkı
sunmaktadırlar. Nitekim şiddete maruz kalan kadınların
çoğu ilgili makamlara yaptıkları başvurularda,
yetkililerce, kendilerine ailedeki geleneksel rolün
hatırlatıldığı ve şikâyetlerinden vazgeçilmesi
yönünde telkinlerde bulunulduğunu ifade etmektedirler. Bu yönlü
telkinlerin, karakoldaki görevli memurlardan tutalım da kimi hâkimlere
kadar şiddetle mücadelede bir yönteme dönüştürülmesi,
kadını âdeta ölümün ve şiddetin kucağına itmektedir.
Kadının geleneksel rolünden uzaklaşmış olması,
mahkemelerde, kadına yönelik şiddet davalarında, çoğu zaman
şiddet uygulayanın haklı görülmesine gerekçe gösterilmektedir.
Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü
tarafından, 2008 yılında yapılan Türkiye'de Kadına
Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırmasının
sonuçlarına göre, kentte yaşayan kadınların yüzde 40,3'ü,
kırsal kesimde yaşayan kadınların da yüzde 46,6'sı,
Türkiye genelinde ise, kadınların yüzde 41,9'u eşi veya birlikte
olduğu kişilerden fiziksel ya da cinsel şiddete maruz
kaldığını ortaya koymaktadır. Fatma Babatlı,
Özlem Şahin, Kadriye Kayaş, Dilek Saner ve daha yüzlerce kadın
resmî kurumlardan koruma istemesine rağmen korunmamış ve
eşleri ya da yakınları tarafından öldürülerek, namus
cinayetine kurban gitmiştir.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Danışma Kurulunun bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, gündemdeki sıralama ile Genel
Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 26 Haziran
2012 Salı günkü birleşimde
sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek
kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 27 Haziran 2012 Çarşamba
günkü birleşimde de sözlü soruların görüşülmemesine; 279, 287 ve
280 sıra sayılı kanun tasarılarının İç
Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Tarih:
19/06/2012
Danışma Kurulunun 19/06/2012
Salı günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki
önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu Başkan
Vekili
Nurettin Canikli
Muharrem İnce
Giresun Yalova
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış ve
Demokrasi Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Oktay Vural
Hasip Kaplan
İzmir Şırnak
Öneriler
Bastırılarak
dağıtılan 287 sıra sayılı kanun
tasarısının 48 saat geçmeden Gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 4 üncü sırasına, yine bu kısımda
bulunan 279, 274, 275 ve 280 sıra sayılı kanun
tasarılarının ise bu kısmın sırasıyla 3, 5,
6 ve 7 nci sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
19
Haziran 2012 Salı günkü (bugün) birleşiminde sözlü sorular ve
diğer denetim konularının görüşülmeyerek, gündemin kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve bu
birleşiminde 277 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
20
Haziran 2012 Çarşamba günkü birleşiminde 287 sıra
sayılı kanun tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
21
Haziran 2012 Perşembe günkü birleşiminde 280 sıra
sayılı kanun tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
280 Sıra sayılı kanun
tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin 21 Haziran
2012 Perşembe günkü birleşimde tamamlanamaması halinde Genel
kurulun; Haftalık çalışma günlerinin dışında 22
Haziran 2012 Cuma günü saat 14.00'te toplanması ve bu birleşimde
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan 280 sıra
sayılı kanun tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen
birleşimlerde gece 24.00'de günlük programların tamamlanamaması
halinde günlük programların tamamlanmasına kadar;
26
Haziran 2012 Salı günkü birleşiminde 15.00-20.00 saatleri
arasında,
27 ve
28 Haziran 2012 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde ise
14.00-20.00 saatleri arasında,
çalışmalarını
sürdürmesi,
26
Haziran 2012 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular ve diğer
denetim konularının görüşülmeyerek, gündemin kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında
yer alan işlerin görüşülmesi,
27 Haziran
2012 Çarşamba günkü birleşiminde ise sözlü soruların
görüşülmemesi,
279, 287 ve 280 Sıra
sayılı kanun tasarılarının İçtüzüğün 91.
maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki
cetveldeki şekliyle olması;
önerilmiştir.
279 Sıra Sayılı Türkiye İnsan Hakları Kurumu
Kanunu Tasarısı
(1/589)
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 14
üncü maddeler |
14 |
2. Bölüm |
15 ila
24 üncü maddeler (Çerçeve 22 nci maddenin birinci, ikinci, üçüncü,dördüncü ve
beşinci fıkraları ile geçici 1 inci madde dahil) |
15 |
Toplam
Madde Sayısı |
29 |
287 Sıra Sayılı Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı (1/484)
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
|
|||
1. Bölüm |
1 ila 7
nci maddeler |
7 |
|
|||
2. Bölüm |
8 ila 13
üncü maddeler ( Geçici 1 ve 2 nci madde dahil) |
8 |
|
|||
Toplam
Madde Sayısı |
15 |
|
||||
280 Sıra Sayılı Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/584) |
|
|||||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
|
|||
1. Bölüm |
1 ila 7
nci maddeler |
7 |
|
|||
2. Bölüm |
8 ila 11
inci maddeler (Çerçeve 9 uncu maddenin birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü
fıkraları ile geçici 1 inci madde dahil) |
8 |
|
|||
Toplam
Madde Sayısı |
15 |
|
||||
BAŞKAN Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Umut Oranın, (2/458) esas numaralı
Şehit Yakınları ile Gazilerin Toplumsal ve Ekonomik
Durumlarının İyileştirilmesi ile Bazı Kanun ve
KHKlerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/53)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/458) esas numaralı kanun
teklifim, Başkanlığınızca komisyona havale
edildiği tarihten itibaren 45 gün geçtiği halde ilgili komisyonca
görüşülüp sonuçlandırılmamıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 37 nci maddesi uyarınca kanun teklifimin
doğrudan Genel Kurul gündemine alınması için gereğini arz
ve talep ederim.
Umut
Oran
İstanbul
BAŞKAN Teklif sahibi Umut Oran,
İstanbul Milletvekili.
Sayın Oran, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
UMUT ORAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün Genel
Kuruldayız. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir görevi var, milletvekili
olarak bizlerin de bir görevi var; halkımızın
sorunlarını çözmek ve vatandaşlarımıza hizmet etmek
bizim en önemli görevimiz. Bazen günlük siyaseti bir yana bırakıp
ulusal sorunlar için el ele vermemiz gerekiyor. Bunu neden söylüyorum? Daha bu
sabah Türkiye'nin güneydoğusundan, Hakkâriden, Hataydan acı
haberler aldık. Şehitlerimiz var, onlarca yaralımız var.
Bakın, geçen hafta pazar günü
Babalar Günüydü. Son bir yılda yüzlerce şehidimizin çocukları
bu Babalar Gününü babasız geçirdiler.
Babasızlığın ne demek olduğunu ben de çok iyi
biliyorum, ben de babamı on bir yıl önce kaybettim. Ateş
düştüğü yeri yakıyor. Şehit olan on binlerce Mehmetçikin ailesi
Onlar için, baktığınız zaman Babalar Günü yas günü demek.
Şehitlerimizin, gazilerimizin gösterdiği görev bilincini biz de
onlara karşı göstermek zorundayız.
Değerli arkadaşlar,
bakın, bu teklifi şehit ve gazi yakınlarıyla
görüşerek, onlarla konuşarak, onlarla birlikte hazırladık.
Partimden arkadaşlarımın da bu konuyla ilgili verdiği
teklifler var. Maalesef bugüne kadar gündeme alınmadılar.
Amacımız, biraz olsun onların sıkıntılarını
gidermek, onların yaralarına merhem olmak, onların dertlerine
derman olabilmek. Benim vermiş olduğum bu teklif, Meclise
sunulduğundan itibaren tam üç aydır Meclisin, Komisyonun tozlu
raflarında maalesef bekliyor. Şimdi on yedi maddelik bu yasa teklifi
sizlerin önünde. Bakın, bu teklif neler getiriyor?
Öncelikle, malullere ve
şehitlerimizin dul ve yetimlerine ödenen aylıklar
artırılacak. Bir işte çalışsalar bile, Kore ve
Kıbrıs Barış Harekâtı gazilerine şeref
aylığı bağlanacak. Kamu kurum ve
kuruluşlarının personel alımlarında yüzde 1 yerine
yüzde 2, şehit düşenlerin yakını ile malullere veya malul
yakınlarına yer verilecek. Şehit veya malul eşi ya da
çocuklarının yanı sıra kardeşlerinin de kamuda
çalışmasının önü açılacak. Yani ne olacak? Bekâr olan şehitlerin
ailelerinin de mağduriyeti giderilmiş olacak. Terörle mücadele sırasında
şehit olanların bakmakla yükümlü oldukları yakınları
ve engelli kardeşlerinin tedavileri ücretsiz olarak karşılanacak
ve terörle mücadele sırasında yaralanan er ve erbaşlara ödenen
tazminat otuz altı aya çıkacak. Yine şehit yakınlarına
ve malullere faizsiz konut kredisi verilecek. Üstelik TOKİden öncelikle
konut alabilecekler ve kira yardımı on değil, on beş
yıl yapılacak ve böyle devam ediyor, on yedi maddelik bir teklif.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, şehit ve gazilerimizin yaşadıkları
mağduriyeti yok etmek bizim elimizde. Lafa geldiği zaman, hep beraber
Türkiye güçlü bir ülkedir. diyoruz. Bu ülkeyi güçlü yapan, gözünü
kırpmadan bu ülke için canını veren on binlerce
şehidimizin, gazimizin fedakârlığıdır, onların
cesaretidir, onların vatan aşkıdır.
Değerli arkadaşlarım, ne
birbirimize siyaset yapalım ne de birbirimizi kandıralım. Söz
konusu olan insan hayatı ise bir sürü yetimin, acılı ailelerin
geleceğinin her şeyden önemli olması lazım, gerisi
teferruat.
Sayın Başbakanın 20
Martta müjdelediği, sonra da unutulan tasarıyla bu teklif de hemen
hemen aynı ikisini
karşılaştırdığınız zaman. Gelin, o
tasarıyı da beklemekle vakit kaybetmeyelim, şimdi bu
adımı hep beraber atalım. Bakın, şu anda milyonlarca
vatandaşımız bizi izlemekte. İstersek bugün bile bu
yasayı bir saatte geçirebiliriz. Ben Vatan sana canım feda. deyip
Vatan sağ olsun. diyenlerin sesine kulak vereceğinize
inanıyorum. Gelin, bir ezberi bozun, bari bugün artık hep beraber
bunu yapalım. Elleri evet için kaldırın, hep birlikte bu yasayı
gündeme alalım, bir büyük yaraya hep beraber merhem olalım.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bir milletvekili adına Ensar
Öğüt, Ardahan Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerime başlamadan önce
şehitlerimizi saygıyla anıyorum, onlara Allahtan rahmet
diliyorum, ailelerine ve milletimize başsağlığı
diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Umut Oranın şehit
yakınları ile gazilerin ekonomik durumlarının
iyileşmesi için vermiş olduğu kanun teklifi üzerine söz
aldım.
Bugün Türkiye'nin anaları
ağlıyor, Türkiye ağlıyor, insanlık adına insanlar
ağlıyor. Büyük Millet Meclisi çatısı ne yazık ki buna
çaresiz kalmış, seyirci oluyor. Bu seyirci olmaktan artık
kurtulmamız lazım.
Bugün grup başkan vekillerinin
mesajlarını dinledim, çok güzel mesajlar veriyorlar ama bir araya
gelip konuşmamız lazım. Bakın, ben bu Büyük Millet Meclisi
kürsüsünden şunu söylüyorum: Biz 550 milletvekili, halkın temsilcisi,
parti genel başkanlarımızla beraber, grup başkan
vekillerimizle beraber herkesle bir araya gelip, oturup, konuşup çözmezsek
Amerika yarın veya Birleşmiş Milletler veya başka
uluslararası kuruluşlar devreye girdiği zaman Türkiyeyi bölecek
konuma getirirler. Gelin, onlar müdahale etmeden, kimse müdahale etmeden, biz
kendi sorunumuzu kendimizle çözeriz. Biz neyi paylaşamıyoruz
arkadaşlar? Türkiyede 75 milyon insan var, Türkiye'nin her tarafında
özgürce kaynaşmışlar; kız almış, kız
vermişler, birbirleriyle kaynaşmışlar, şehit
olmuşlar, gazi olmuşlar, birlikte tasasını,
kıvancını yaşamışlar değerli
arkadaşlar.
Büyük Millet Meclisindeki parti genel
başkanları veya Büyük Millet Meclisinin dışındaki
parti genel başkanları, özür diliyorum, ne iş yaparlar
kardeşim? Ben şimdi merak ediyorum, Türk milleti adına konuşuyorum,
bu genel başkanlar bizim başkanlarımızdır, bunlar
kendi aralarında oturup niye konuşup bu işi çözmüyorlar
kardeşim? Yani her gün şehit gelecek, biz de gelip buradan
ağıt yakacağız, olmuyor değerli arkadaşlarım.
Eğer, Edirneden Ardahana kadar bu ülkenin bütünlüğünü istiyorsak,
bu ülkenin bütünlüğünü isteyen arkadaşlarımız Büyük Millet
Meclisine halk tarafından seçilmiş gelmişlerse, halk istiyor
bunu kardeşim, halk! Burada hangi parti olursa olsun ayrım
yapmayacağız. Efendim, 500 trilyon para gitti, 500 milyar dolar para
gitti, 30 bin insanımız öldü, otuz yıldır bilmem ne oldu.
Bırakın bunları ya! Bir insanımız dahi ölse Büyük
Millet Meclisi ondan sorumludur. Ama biz, lütfen, dinliyoruz, haber verir gibi,
hava raporu verir gibi, şehitler geliyor, şehit haberleri geliyor,
Büyük Millet Meclisi oturduğu yerde hiç sesini çıkaramıyor. Yani
ya genel başkanlarımızı zorlayalım, gelsinler
otursunlar ya da Büyük Millet Meclisinde özgür irademizi kullanarak
milletvekilleri, gelin burada bir soruşturma açtıralım, gelin
burada bir kovuşturma açtıralım, gelin burada bir
tartışma açalım. Niye bu sorunu çözemiyoruz arkadaşlar?
Yani bırakacağız illa Amerika el atacak, illa bir başka
ülke el atacak, illa uluslararası kuruluşlar el atacak, ondan sonra
da onlar el attığı zaman Türkiye bölünür değerli
arkadaşlar. Türkiyeyi bölmeden, Türkiye'nin bütünlüğünü
sağlamak için, şehitlerimize ve gazilerimize saygımızı
biraz olsun artırmamız için, Türk milletine biraz olsun
saygımızı artırmak için, mutlak surette bir araya gelmemiz
lazım. Bunu, Sayın Genel Başkanımız
Kılıçdaroğlu başlattı.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hükûmet terörle mücadele
konusunda destek istedi de muhalefet vermedi mi? Sorumlu Türkiye Büyük Millet
Meclisi mi?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Evet, siz de şimdi
randevu verin, MHP de randevu versin, Sayın Genel
Başkanımız gelsin, konuşsunlar, hep beraber
konuşalım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ne
konuşacağız kardeşim!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Neyi
konuşacağız?
MUHARREM VARLI (Adana) Sizin çözmeye gücünüz yeter
Ensar Bey! Çözün, oturun çözün.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Terörle mücadele konusunda
sonuna kadar varız, müzakerede yokuz.
MUHARREM VARLI (Adana) Oturun çözün, oturun çözün.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bakın, mücadeleyle de
birlikte
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Müzakerede
olmayacağız.
BAŞKAN Sayın Korkmaz, lütfen
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Ya, MHPliler, benim
lafımı kesmeyin. Şimdi, millet bizi duymuyor.
MUHARREM VARLI (Adana) Senin ağzın düzgün
konuşmuyor ki Ensar Bey.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Şimdi, siz müdahale
etmeyin. Bakın, ne diyorum: Bakın, bu ülkenin bölünmez
bütünlüğünü sağlamamız için, mutlak surette, bizi seçen
halkın temsilcileri olarak bir araya gelip konuşalım diyorum.
Başka ne konuşuyoruz? (MHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM VARLI (Adana) Seni seçen halk sana o yetkiyi verdiyse
ne engelliyor sizi?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Oslodaki müzakere
masasını
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bir dakika
O, Oslodaki
müzakere masasını da konuşalım. Bakın, onu kabul
etmiyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Müzakere masasını
Osloda kurmuşsun, Ankarada kurmuşsun; ne fark eder?
BAŞKAN Sayın Korkmaz, lütfen
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Değerli arkadaşlar,
yirmi saniyem kaldı.
MUHARREM VARLI (Adana) Ya, oturun çözün beraber, oturun
çözün. Bize ne söylüyorsunuz kardeşim!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Biz Oslodaki müzakereyi de
kabul etmiyoruz. O, Türkiyeyi bölen müzakeredir, onu kesinlikle reddediyoruz
ama şunu söyleyeyim
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Üç cümlenizin bir tanesi
Analar ağlamasın. oldu.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Büyük Millet Meclisi olarak
biz gazilerimize ve şehitlerimize saygılı olarak onların
ekonomik durumunu değerlendirecek, güçlendirecek bu kanun teklifinin kabul
edilmesini arz ediyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/49, 113, 118, 252, 253, 254, 255, 256, 257 ve 258) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN Sağlık
çalışanlarına yönelik artan şiddet olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan (10/49, 113, 118, 252, 253, 254, 255, 256, 257 ve 258)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine
siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listeleri
bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır. Şimdi listeyi okuyup
oylarınıza sunacağım.
Sağlık
Çalışanlarına Yönelik Artan Şiddet Olaylarının
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri
Aday Listesi
(10/49, 113, 118, 252, 253, 254, 255,
256, 257, 258)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
AK PARTİ (10)
Necdet Ünüvar Adana
Muhammed Murtaza Yetiş Adıyaman
Mehmet Kerim Yıldız Ağrı
İlknur İnceöz Aksaray
Semiha Öyüş Aydın
Kemalettin Aydın Gümüşhane
İsmail Tamer Kayseri
Mustafa Baloğlu Konya
Muzaffer Yurttaş Manisa
Mahmut Kaçar Şanlıurfa
CHP
(4)
Mehmet Hilal Kaplan Kocaeli
Aytuğ Atıcı Mersin
Nurettin Demir Muğla
Candan Yüceer Tekirdağ
MHP
(2)
Ali Öz Mersin
Cemalettin Şimşek Samsun
BDP
(1)
İdris Baluken Bingöl
BAŞKAN Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Meclis araştırması
komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 19/6/2012 Salı günü
(bugün) saat 18.00de, Halkla İlişkiler Binası B-Blok 2nci kat
4üncü Bankoda bulunan 10 numaralı Meclis araştırması komisyonları
toplantı salonunda toplanarak, başkan, başkan vekili, sözcü ve
kâtip seçimi yapmalarını rica ediyorum.
Komisyonun toplantı yeri ve saati
ayrıca plazma ekranda ilan edilmiştir.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri
ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısı ile Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın; Meslek Hastalıkları ve İşçi
Sağlığı Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısı ile Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın; Meslek Hastalıkları ve İşçi
Sağlığı Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporları (1/605, 2/490) (S. Sayısı: 277) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
14/06/2012 tarihli 120nci Birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının
maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi, birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila
23üncü maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Erol Dora,
Mardin Milletvekili.
BDP GRUBU ADINA EROL
DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277
sıra sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısı üzerinde Barış ve Demokrasi
Partisinin düşüncelerini ifade etmek üzere söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, Hakkâri ve Hatayda hayatlarını kaybeden gençlerimize
Allahtan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum,
yaralılara acil şifalar diliyorum. Ayrıca, Urfa Cezaevinde isyan
sonrası çıkan olaylarda yaşamını yitirenlere Allahtan
rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralı
mahkûmlara acil şifalar diliyorum.
Önceki
konuşmalarımızda da adalet sisteminde ciddi
sıkıntılar olduğunu defalarca belirtmiştim. Tutuklama
istisnai bir tedbirdir, asıl olan tutuksuz yargılanmadır. Oysa
görüyoruz ki ülkemizde tutuklama bir tedbir olmanın ötesinde peşin
verilen bir ceza yöntemi olarak uygulanmaktadır. Bu tablo bile Türkiyede
ağır bir baskı ve tutuklama rejimi olduğunun açık bir
göstergesidir. Bu zihniyet algısından dolayı cezaevleri,
kapasitelerinin 3 katı, 4 katı tutuklu ve hükümlü barındırmaktadır.
İnsani yaşam koşullarının olmadığı,
insan onurunun ayaklar altına alındığı cezaevlerinde
mahkûmların dayanacak gücü kalmamıştır. Görüldüğü gibi
her gün bir başka cezaevinde isyan çıkmaktadır. Böyle devam
ederse çıkmaya devam edecektir. Çözüm yeni cezaevleri yapmak değil
çarpık adalet sisteminin bir an önce düzeltilmesi ve gerekli
düzenlemelerin yapılmasıdır
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tüm dünyada sanayinin geldiği son evrede sağlık,
güvenlik ve çevre üçlüsünün birbirinden ayrılamayacağı, bu
bağlamda ilişkilerin kaynağı olarak görülen işletmenin
öneminin yadsınamayacağı ve koruyucu, önleyici tedbirlerin
planlama aşamasından başlayarak alınması gerektiği
açıktır. Bu nedenle, sosyal güvenlik, toplumun tüm bireyleri için
temel bir hak, bunu gerçekleştirmek ise devlet için anayasal görevdir.
Anayasanın 60ıncı
maddesinde Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak
gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar. biçiminde tabir
edilen amir hüküm, sosyal güvenliğin kamu hukuku içinde yer
aldığını ve bu kamu hizmetini yürütmesinin devlete görev
olarak verildiğini belirtir.
İş güvenliğinin
yalnızca bireysel bir hak olmanın ötesinde toplumsal bir hak
olduğu açık bir gerçektir. Bu hakları düzenleyen ILO
sözleşmeleri, Avrupa Sosyal Şartı, Avrupa Sosyal Güvenlik Kodu
ve Avrupa Güvenlik Sözleşmesi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara
İlişkin Uluslararası Sözleşme, Temel Sosyal Haklar
Sözleşmesi gibi çok sayıda uluslararası belge mevcuttur.
Anayasal zorunluluğun
yanında, devletin bu sözleşme ve anlaşmaların
gerekliliklerini yerine getirmesi gerekmektedir. Örneğin, 50den az
işçi çalıştıran iş yerlerinde de iş
sağlığı ve güvenliği kurallarının
kurulması yasalarla güvence altına alınmalıdır.
İş sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri
bütün iş yerlerini ve tüm çalışanları kapsamalı,
sektör ve kurum farkı gözetilmeksizin tüm iş yerleri için geçerli
olmalıdır.
Kurulların eğitilmiş ve
yetkilendirilmiş kişilerden oluşturulması
sağlanmalı ve tarafların eşit sayıda temsil
edildiği demokratik yapılar olarak düzenlenmeli, tavsiye değil
yaptırım gücüne sahip kurullara dönüştürülmelidir.
İş
sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin sunumu için
belirli işçi sayısı aranmamalı, uygulamalar devlet
memurları, kendi hesabına çalışanlar, tarım kesimi
gibi yaptığı iş ve çevresinden etkilenen tüm
çalışma hayatını kapsamalıdır.
Meslek hastalıklarına
ilişkin çalışmalar geliştirilmeli, meslek
hastalıkları hastaneleri işlevine uygun olarak
yapılandırılmalı ve
yaygınlaştırılmalıdır. Bugün meslek
hastalıklarının tanınması ve önlenmesi sadece proje
bazlı çalışmalarla sağlanmaya
çalışılmaktadır. Öncelikle meslek hastalığı
tanısının konması
mevzuatı sadeleştirilmeli ve başta meslek hastalıkları
hastaneleri, üniversite hastaneleri ve her ilde en az bir tane olmak üzere
eğitim ve araştırma hastaneleri tarafından meslek
hastalığı tanısı konması sağlanmalıdır.
Silikozis örneğinden ders çıkarılmalıdır. Meslek
hastalıklarının önlenmesine ilişkin kamusal eylem
planı bir an önce uygulamaya geçirilmelidir. İş kazası
araştırmaları gerçekçi ve güvenilir olmalıdır.
İş yerlerinde kaza ve meslek hastalıklarına ait bilgiler
bir veri tabanında toplanmalı ve bu bilgilerden ölçme ve değerlendirme
amaçlı yararlanılmalıdır. Sigortasız ve
sendikasız çalıştırma önlenmeli, kayıt
dışı ekonomi kayıt altına alınmalıdır.
Ucuz iş gücü olarak görülen kadın işçilik üzerindeki tüm olumsuz
uygulamalar ve ürkütücü boyutlara ulaşan çocuk emeği sömürüsü ortadan kaldırılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iş kazalarının nedeni ayrı bir
yasanın olmaması değildir. Ayrı bir yasa kazaları
kendiliğinden önlemeyecektir. Kazaların asıl nedenleri iş güvenliğini sağlayacak
teşkilat yoksunluğu, iş sağlığı
güvenliği, kültürü, işverenlerin iş sağlığı
ve güvenliğine yaklaşımı, denetimdeki yetersizliklerdir.
Sendikasızlığın, taşeronlaşmanın
yaygınlaşmasının geçerli bir politika olarak benimsenmeye
devam edildiği durumda iş sağlığı ve
güvenliğine ilişkin söylenecek sözler yaşamda
karşılığını bulamayacaktır.
Tasarıda işveren ve
çalışana ait yükümlülükler ve ceza maddeleri
sıralanmış olup bunun dışında uygulamaya
ilişkin somut bir norm görmek mümkün değildir. Aslında bu
yükümlülükler zaten genel hukuk kuralları içinde var olan yükümlülüklerdir.
İş Yasası ve mevzuatında, Borçlar Yasasında bu
yükümlülükler vardır ve tarafların
kusurları nispetinde sorumlulukları açıktır ancak
toplumun ve sosyal tarafların tasarıdan beklediği amaç çalışanların
iş yerindeki tehlikelerle karşılaşma ve onlara maruz kalma
olasılığını en aza indirgemek için oluşturulacak
örgütlenme, normlar ve sürekli gözetimi mümkün kılan bir yapıyı
ortaya çıkarmaktır. Ayrıca yasa tasarısında iş
güvenliğinden sorumlu mühendislerin sorumlulukları sayılmış
olmasına karşın, bu sorumluluk karşısında sahip
olduğu hak ve yetkiler düzenlenmemiştir. Alınan sorumluluklara
paralel hak ve yetkiyle donatılmayan iş güvenliğiyle görevli
mühendislerden beklenen hizmet gerçekleşemeyecektir.
İş yeri
hekimi ve iş güvenliği uzmanları, iş
sağlığı ve güvenliği risklerinin önlenmesi ile
koruyucu ve önleyici hizmetlerin yürütülmesindeki ihmallerinden dolayı,
hizmet sundukları işverene karşı sorumludurlar. biçimindeki
düzenleme, iş kazalarından doğacak zararlardan iş güvenliğinden
sorumlu mühendislerin sorumlu tutulacağını düzenlemektedir.
Hiçbir objektif kriter konulmadan, subjektif değerlendirmelerle, hiçbir
güvenceye sahip olmayan meslek mensuplarının zarardan sorumlu
tutulması hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Devlet ve işverenlerin
sorumluluğu, kiralık işçi konumuna getirilen mühendislere
yüklenecek bu alanla düzenlenemez.
Kamu düzenini, iş
güvenliğini ve işçi sağlığını ilgilendiren
bu konunun kamusal hizmet anlayışı ile ele
alınmadığı müddetçe çözümü olanaklı değildir.
Her
şeyden önce, bireye, ailesine, toplumsal iş gücü kaybına,
işletmeye ve ülke ekonomisine ağır fatura çıkaran bu konu
piyasalaştırılamaz, piyasalaştırılırken dahi
hukuksuzluğun sınırları bu kadar genişletilemez ve
gerçeğe aykırı gerekçe üretilemez.
Önemli noktalardan biri,
yasa tasarısında meslek hastalıklarının muğlak,
belirsiz ve son derece yetersiz şekilde ele alınmış
olmasıdır. Dolayısıyla, meslek hastalıklarıyla
alakalı çalışmalar geliştirilmeli, ilgili hastaneler
tıbbi cihaz, personel ve fiziki yapı açısından uygun hâle
getirilmelidir.
Esnek ve kuralsız
çalışmayı, işçileri başka işverenlere
kiralamayı, taşeronlaştırmayı yasal hâle getiren,
fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan 4857
sayılı İş Yasası yerine, bütün tarafların katılımıyla
demokratik bir yasa çıkarılmalıdır. İş
mevzuatı, ekseni insan olan çağdaş bir yapıya
kavuşturulmalıdır.
Aslında, ilk yasa
tasarısı olması hasebiyle içerikten bağımsız
olarak değerlendirildiğinde, yasanın önemli bir yerde
durduğunu belirtmek gerekiyor. Sözünü ettiğim eksiklerin giderilmesi
için gerekli düzenleme ve değişikliklerin yapılması
durumunda, yasa tasarısının birçok anlamda emek
dünyasının ihtiyaçlarını karşılayabileceğini
düşünüyor, bu vesileyle tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz isteyen İzzet Çetin, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; ben de Hakkâri Dağlıcada şehit
düşen vatan evlatlarına Tanrıdan rahmet, tüm ulusumuza
başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum. Yine,
yaşamlarını ve canlarını devlete emanet etmiş
tutuklu 12 ve hükümlü 1 kişinin Urfa Cezaevinde yanarak can vermelerinin
vicdanlarımızı ne kadar sızlattığını
belirterek, onların da ailelerine başsağlığı,
kendilerine Allahtan rahmet dileyerek başlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
geçtiğimiz perşembe günü bu yasa görüşülürken Mecliste AKP
sıralarında 5 arkadaşımız vardı, bugün de
bakıyorum ki 15 arkadaşımız var.
MEHMET DOMAÇ (İstanbul) Az
saydın, az saydın.
İZZET ÇETİN (Devamla) 25
diyeyim hadi.
Bu özünde insan olan, insan
sağlığıyla ilgili, insan yaşamıyla ilgili bir
yasanın daha baştan temel yasa olarak getirilmiş olması bir
ayıptır ve bu ayıp Bakana ve AKPye ait olan bir
ayıptır çünkü her maddesinin ayrı ayrı, insanı ele
almayı, insan yaşamını ele almayı gerektiren ve
sorumluluk taşıtan bir kanun tasarısı olmasına
rağmen iki bölüm hâlinde görüşülüyor olması AKPnin emeğe,
emekçiye, çalışanlara, insana, yurttaşına
bakışını ortaya koymaya yetiyor.
Geçtiğimiz günlerde ve
geçtiğimiz dönemlerde Sayın Bakan yapmış olduğu
açıklamalarda, dokuz yıllık dönemde iş kazalarında
10.804 işçinin yaşamını yitirdiğindi, 14.665
kişinin iş göremez konuma gelip sakat kaldığını
ve 735.803 iş kazası meydana geldiğini söylüyor ama
ardından yasa tasarısının tümü üzerine yapılan
görüşmelerde Bu rakamları nereden buldunuz? diye soruyor.
Sayın Bakan, bu rakamları siz
açıkladınız ve sorulan yazılı sorulara verdiğiniz
yanıtlarda bu rakamlar açık açık ortada gözüküyor.
Bakınız, ben, Sayın Bakana bir soru sordum ve yıllar
itibarıyla ne kadar ölümcül iş kazası olduğunu 17 Ekim
tarihi itibarıyla sorduğumda 2002de 872, 2003te 810, 2004te 841
-uzatmayayım- 2007de 1.592, 2010da 1.444 ve toplam 10 bin küsur
kişinin dokuz yılda yaşamını yitirdiğini resmî
olarak kendisi verdi ama burada, perşembe günü bunu yalanladı.
Değerli arkadaşlarım, bu
kanun tasarısı, bir kere, ülkemizin iş kazalarında dünyada
ve Avrupada en ön sıralarda olmasının bir zorunluluğu
olarak ülkemizdeki iş kazalarını, iş cinayetlerini önlemek
amacıyla getirilmiş bir kanun tasarısı değil, yine
aynı şekilde 14.600 kişinin iş göremez konuma gelmiş
olmasını önleme amacıyla getirilmiş bir düzenleme
değil, yine 735 bin iş kazasını önleme amacıyla
getirilmiş bir düzenleme değil; bu alanı bir rant alanı
olarak gören bir anlayışın, yeni bir ticari kazanç
kapısı olarak kullanmak istediği bir düzenlemeyi emek sömürüsünü
yasallaştırmak için getirdiği bir düzenleme, bunu yasanın
bütününde görmek mümkün.
İlk, birinci bölüm, ben
bölümlerine girip ayrıntılarına çok fazla yer vermek istemiyorum
çünkü yasa -biraz evvel söyledim- tasarısı öz itibarıyla
insanı ilişkilendirmesine rağmen insanı
tartışmak, güvenlik önlemlerini almak, işverenlere verilen
yükümlülükleri işverenlerin yerine getirip getirmediğini, kamunun
yerine getirip getirmediğini belirlemekten öte çalışanları
da sorumluluğa ortak etmekten başka bir amaç taşımıyor.
Bu yasa bir ihtiyaçtı belki, tüzük olarak Türkiye'nin belki en güzel, en
çağdaş tüzüğünü işlemez hâle getiren bir zihniyet bunu yasa
olarak gündeme getirdi, alanları denetimsiz bıraktı dokuz
yılda, biraz evvel verdiğim rakamlarla iş kazalarını
yaşadı bu ülke. Bugün, çalışanlar Türkiye'nin her yerinde
yaşamlarını yitiriyor, madenlerde, maden ocaklarında,
tezgâh başlarında, naylon çadırlarda yaşamını
yitiriyor, keşke bu tasarı onları önleme amacı
taşısaydı.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarı iş kazalarını önlemeye, iş cinayetlerini
önlemeye yetmeyecek çünkü Ulusal İstihdam Strateji Belgesiyle yaşama
geçirilmek istenen güvencesiz çalıştırma biçimleri, esnek
çalıştırma, evden çalıştırma, eve iş verme,
ödünç işçilik, işçi kiralama gibi ucuz işçiliği Türkiye'ye
reva gören bir anlayış, iş kazalarına, iş
cinayetlerine davetiye çıkaran bir anlayıştır. Bu
anlayıştan, yasa yapsa da, tüzük yapsa da, yönetmelik çıkarsa da
iş kazalarını önlemek, insan sağlığını,
çalışma ortamını iyileştirmesini beklemek doğru
bir beklenti olmaz çünkü iş kazalarının büyük bir bölümü
yetersiz beslenmeden, düşük ücretten, eğitimsizlikten ve
çalışanları sefalete mahkûm etmekten kaynaklanan doğal
sonuçlar.
Eğer işçilerin yüzde 45i
bugün asgari ücretle çalışıyorsa, eğer kayıt
dışı ekonominiz asgari ücrete de muhtaç ve ekonominin yüzde
40ı dolayında seyrediyorsa ve kayıtlarınızda
kayıt dışı alan gözükmüyorsa, demin söylediğimiz
rakamları ikiye katlayarak önünüze iş cinayetlerini koymanız
gerekir.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten AKPnin düzeninde, Davutpaşada iş yerinde patlama
sonucunda ölen 21 işçi var. Tuzla tersanelerinde sadece AKP döneminde 148
işçinin yaşamını yitirmesi var. AKPnin düzeninde, Zonguldakta,
Afşinde toprak altında kalan emekçiler var. Bu düzende, minibüsün
kasasına istiflenmiş kadınların sel sularına
kapılıp ölmesi var. Bu düzende, AKPnin çalışma
yaşamının içerisinde, Adanada patlayan barajın suyunun
sürüklemesi sonucu yaşamını yitiren ve cesetleri bulunamayan 10
işçi var, Erzurumda baraj gölünde kaybettiğimiz 5 işçi var. Bu
düzende, Esenyurtta kara kışta naylon çadırda yanarak can verenler
var. AKPnin düzeninde, kaçak işçilik uğruna, katır
sırtında karın doyurmaya çalışan ve Uluderede
katledilenler var, Urfada canlarını emanet edenlerin
yaşamını yitirmesi var cezaevlerinde. Bu düzende, emek yok,
emekçi yok, demokrasi yok, insan hakları yok ama laf çok, laf ebeliği
çok. Sekiz dokuz yıldan bu yana bu ülkedeki çalışma
yaşamını denetimsiz bırakanlar iş cinayetlerinin
baş sorumlusudur.
Değerli arkadaşlarım,
benim, tabii ki, ilk 20 maddeyle ilgili söylemek istediğim çok şey
var.
Bakınız, kapsamla ilgili
olarak Tamamını kapsama aldık. diyorlar. Doğru
söylemiyorlar. Evde çalışanları bir tarafa
bırakıyorum, kendi hesabına çalışanlar yüzde 1 ila
yüzde 6,5 oranında kısa vadeli sigorta kolunda prim ödemelerine
rağmen, hastalanmaları hâlinde veya tehlikeye maruz kalmaları
hâlinde kendileri kendi masraflarını karşılamak zorunda
kalacakları gibi, iş güvenliği uzmanlarına -işveren
gerekli önlemleri almaz ise- işvereni Bakanlığa şikâyet
etmek gibi bir yükümlülük yükleniyor. Hani, deyim geldi aklıma ama
söylemeyeyim. İş güvencesi olmayan, devlet memuru olmayan herhangi
bir uzmanın Bakanlığa şikâyet etmesi durumunda o patronunu
şikâyet eden uzmanı patron iş yerinde tutabilir mi? Biz,
geçtiğimiz dönem Darıcada bazı fabrikaları gezdik.
Radyasyon yayan işletmelerde radyasyon cihazının
başında patronun koyduğu eleman radyasyon cihazını
kontrol ediyor; yani gülerler bu tür tedbirlere. Hiç olmazsa, iş
güvenliği uzmanını ya kamu görevlisi yapınız ya da
2821 sayılı Sendikalar Kanununda temsilcilere tanınan iş
güvencesini onlara da sağlayınız.
Değerli arkadaşlarım, bu
kanunu dokuz yıl süreyle Meclisin gündemine getiremeyenler bu dokuz
yıllık süredeki iş cinayetlerinin sorumlusudur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İZZET ÇETİN (Devamla) Bu
sorumluluk iki dönem Bakanlık koltuğunda oturan Sayın Bakana da
aittir ve o nedenle de bu yasadaki eksiklikleri gidermekte muhalefet
partilerinin önerilerine de dikkat etmesini diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz isteyen Cemalettin Şimşek, Samsun
Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle ben de Hakkâri Dağlıcada şehit
düşen, hayatını kaybeden askerlerimize Allahtan rahmet, anne
babasına, yakınlarına, Türk milletine
başsağlığı diliyorum. Ancak buradan bu gafillere bir
şeyi söylemeyi düşünüyorum: Eğer böyle, bu
saldırılarla hedeflerine ulaşabileceklerini düşünüyorlarsa
bunun bir ham hayalden ibaret olduğunu ve Türk milletinin buna asla
müsaade etmeyeceğini buradan ifade etmek istiyorum. Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, bin yıllık kardeşliğimizi
yaşatacağız, yaşatmak azmindeyiz ve bundan sonuna kadar da
vazgeçmeyeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün burada 277 sıra sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısının
birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
görüşlerimizi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi bu vesileyle saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, hepinizin
bildiği gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama organıdır ve
önüne gelen yasa tasarılarını konuşur,
tartışır, Anayasa ve yasalara, hukuka ve imza koyduğumuz
uluslararası sözleşmelere uygun olarak, millet menfaatine, toplum
menfaatine yasa hâline getirir ve yasalaştırır.
Değerli milletvekilleri, Allah
aşkına bir bakın, biz yasalarımızı bu çerçevede
mi yapıyoruz, yeteri kadar konuşabiliyor muyuz,
tartışabiliyor muyuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi bu
çalışma biçimiyle halkın gözünde sürekli itibar kaybediyor,
vatandaşlarımız Meclisi sadece ilgi odağı olarak
kavgalarımızla, tartışmalarımızla hatırlıyor.
Hâlbuki Meclis öncelikli olarak, çıkaracağı yasalarla
konuşulmalı, halk arasında bunlarla değerlendirilmeli ama
maalesef halkımız bizi daha çok
Biz memleketimize gittiğimizde
soruyorlar: Bugün ne tartışma vardı, ne yaptınız?
Gene orada bir şeyler oldu. diye ama ne yasa
çıkarılmış, ne yapılmış onunla çok fazla
ilgilenmiyorlar çünkü onlar da iyice artık anlamışlar ki
çıkarılan bu yasalar Meclisin iradesiyle değil de daha çok, parmakların
iradesiyle çıkarılıyor ve o parmakların
akıllarının başkalarının uhdesinde olduğunu
da maalesef biliyorlar.
Değerli milletvekilleri, özellikle
iktidar milletvekilleri arkadaşlarımızı buradan
uyarıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarının iade
edilmesi sizin elinizdedir. Gazi Meclis maalesef bu biçimde bir
çalışmayı hak etmiyor.
Değerli arkadaşlarım,
hep birlikte görüyor ve izliyoruz, Komisyonların ve Meclisin gündemine
falan yasa bugün gelecek. diye beklerken bakıyorsunuz günübirlik olarak
değiştirilmiş. Biz, daha ziyade, gruplarımıza
soruyoruz: Danışma Kurulunda ne karar alındı? Bu hafta
hangi yasalar Meclis gündemine gelecek? diye. Biz de bu yasalar konusunda
çalışma fırsatı bulalım ve hazırlanarak
Meclisimize gelelim diye düşünüyoruz ancak çoğu kez bize gruptan
verilen cevapta, haklı olarak Bilemiyoruz bugün ne yasa geleceğini,
hangi şeyler konuşulacağını. deniyor. Bu artık
iyice anlaşılmıştır ki Türkiye Büyük Millet Meclisi,
iradesini başka yerlere teslim etmiş ve o iradeyle burada gündeme
gelen konuları daha çok konuşuyoruz. Ya daha çok dış güçlerin
etkisiyle veya işte onların Sayın
Başbakanımızın aracılığıyla buraya
gönderdiği ya da Başbakanın iradesiyle yapılan,
yapılacak olan yasalar görüşülüyor; maalesef Meclisin iradesinin
dışındadır bunlar.
Değerli milletvekilleri, şimdi bu konuyla
ilgili, yani ne kadar irademizi kullanıp
kullanmadığımızla ilgili olarak sizlerle bir şey
paylaşmak istiyorum. Biliyorsunuz, Sayın Başbakanımız,
25 Mart 2012 tarihinde Güney Korede yapılan uluslararası nükleer
zirvesine katıldı, ardından ülkemize gelmeden ABD Başkanı
Obamanın talimatıyla İrana gitti ve İranın dinî
lideri Hamaneye iletilmek üzere altı mesaj götürdü. İsrail
istihbaratına yakın bir İnternet sitesi olan Debkada yer alan
habere göre Başbakan Erdoğanın İranlı yetkililerle
görüştükten sonra bazı açıklamaları üzerine İran
Meclisi Millî Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkan Vekili
yaptığı cevabi açıklamada Maalesef, Türk yetkililer
yeterince dürüst değiller, çünkü kendi sözlerini söylemiyorlar. Ankara,
bir nevi dünya emperyalizminin taşeronu ve aracı hâline
gelmiştir. Erdoğan ve Türkiyedeki karar vericiler kendileri karar
veremiyor ve onlara dikte edilenleri yapmaktadırlar. diyor. Bu, bize en
yakın komşumuz olan ülkenin bizim ülkemiz hakkındaki
düşünceleri olması bakımından gerçekten önemlidir. Çünkü
Bölgemizde lider ülke ve dünyada sözü sayılan ülke, dinlenen ülke olduk.
ifadesinin burada nasıl yer aldığı bu bakış
açısıyla ortaya çıkıyor! Bugün burada bu bakış
açısıyla kim tarafından, nasıl getirildiği belli
olmayan İşte, bizim de bir iş sağlığı ve
güvenliği yasamız var. demek için bir yasa tasarısını
görüşüyoruz. ABye, ILO normlarına uygun müstakil yasamız var.
demek için gündeme taşınan bu yasanın esasen işçi
ölümlerini engelleyecek dinamiklerin önünü maalesef açmamaktadır. Bu
hakkın kullanımı ancak diğer temel haklardan olan
yaşama hakkının özünü ihlal etmeyecek bir ortamın
sağlanmasıyla olanaklıdır. Çalışma
hakkının kullanılmasında çalışanın beden
bütünlüğünü ve sağlığını bozacak etkilerden
iş yerinin arındırılması esastır. Bu hakkın
korunmasında ve kullanılmasında devlet asli sorumludur.
Uluslararası Çalışma Örgütü ve Dünya Sağlık Örgütü
1950 yılında işçi sağlığı ve iş
güvenliğinin tanımını şöyle yapmıştır:
Tüm mesleklerde işçilerin bedensel, ruhsal, sosyal iyilik
durumlarını en üst düzeye ulaştırmak, bu düzeyde sürdürmek,
işçilerin çalışma koşulları yüzünden
sağlıklarının bozulmasını önlemek, işçileri
çalıştırılmaları sırasında
sağlığa aykırı etmenlerden oluşan tehlikelerden
korumak, özet olarak işin insana ve her insanın kendi işine uyumunu
sağlamak. Bu tanım sadece işçiler için değil, bütün
çalışanların sağlık ve güvenliklerinin
korunmasını hedef almaktadır.
Değerli milletvekilleri, önce
insan, önce sağlık, önce iş güvenliği
anlayışını taşımayan bu yasanın sosyal
tarafı olmamız mümkün değildir. Bu tasarı,
Sağlıkta Dönüşüm Programının dokusuna uygun bir
şekilde işçi sağlığı, iş güvenliği
hizmetlerini bir pazar hâline getirmek; sağlık sermayesine yeni bir
olanak sunmak, taşeronlaşmayı özendirmek, sağlık
pazarının insafına terk etmek dışında bir özellik
taşımamaktadır. Her yıl iş kazalarında
yaşamını yitiren 1.600 çalışanımıza, genç
yaşta silikozisten ve meslek hastalıklarından yaşamını
yitiren insanlarımıza karşı iktidarın sorumluluğu
vardır. Resmî istatistiklere göre her geçen yıl iş kazaları
nedeniyle ölümler artıyor. Bu açıdan
bakıldığında, Türkiye, ölümlü iş kazalarında
dünyada 3üncü sırada yer alıyor. Özellikle son on yılda iş
kazaları nedeniyle 10.723 işçi, her yıl ortalama 1.072
işçi, Türkiyede her gün ise maalesef 4 işçi kazalar nedeniyle
ölüyor, ne yazık ki önlem alınmıyor.
Değerli milletvekilleri, meslek
hastalıklarında durum daha da vahimdir. Türkiye resmî
istatistiklerine göre meslek hastalıkları az görülmektedir. Dünyada
iş kazaları oranı yüzde 44, meslek hastalıkları oranı
ise yüzde 56 iken, Türkiyede iş kazaları oranının yüzde
99,3, meslek hastalıkları oranının ise binde 7 olması
çok açık bir çelişki oluşturmaktadır.
Tasarıda meslek
hastalıkları muğlak, belirsiz, son derece yetersiz ele
alınmıştır. Ülkemizde meslek hastalıklarıyla
ilgili yaygın bir çalışma yoktur, ciddiye
alınmamaktadır. Çalışanlarımız bazı
hastalıkların meslek hastalığı olup
olmadığını dahi bilmemektedir. Dünyada kabul edilmiş
birçok meslek hastalığı maalesef Türkiye tarafından meslek
hastalığı olarak kabul edilmemektedir. Meslek
hastalıklarıyla etkin mücadele için yeni tıbbi imkânlar ve yeni
sağlık tesislerinin kurulması gerekirken, son yıllarda
meslek hastalıklarına yönelik mevcut olan İstanbul ve Ankaradaki
hastanelerin kaynakları kesilmiş, mesleki tanı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CEMALETTİN ŞİMŞEK
(Devamla) -
ve şüphe koyma
yetkileri maalesef ellerinden alınmıştır, âdeta Meslek
hastalıklarını teşhis etmeyin. denmiştir.
Değerli milletvekilleri, ben, bu
yasanın hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı
adına söz isteyen Hasan Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer
milletvekilleri; 277 sıra sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı
hakkında şahsen söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum
Sözlerimi Hakkâride ve Hatayda
yaşanan terör olaylarında şehit olan vatan evlatlarına
Cenabıallahtan rahmet, kederli ailelerine ve Türk milletine
başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Elinde silahla Türk milletini ve Türk
vatanını bölmek için terör eylemleri gerçekleştiren katil sürüsü
ile müzakere eden melun anlayış ve politikaların sahiplerine de
Cenabıallahtan akıl ve fikir ihsan etmesini diliyorum.
Terör örgütü mensuplarıyla bir
masanın etrafında birbirlerine iltifat eden Sayın
Başbakanın özel temsilcilerinin yargıya bir gün hesap
vereceğine, Sayın Başbakana iltifat eden terör örgütü
üyeliğinden sabıkalı şahsiyetlere iltifat eden Hükûmet
üyelerinin de Türk milletine muhakkak hesap vereceğine olan inancım
tamdır.
Diğer yandan, Sayın
Başbakan geçen cuma partisinin Sakarya İl Kongresinde
yapmış olduğu konuşmada Türk milliyetçilerinin Fatiha
suresini bilmediklerini ifade etmişlerdir. Türk milliyetçileri eli
Kuransız, kalbi imansız, kulağı ezansız ve bedeni
vatansız yaşamayı kabul etmeyen insanlardır;
referansları Kuran, hadis ve Türk milletinin emir ve talepleridir.
Anlaşılan o ki, Sayın Başbakan, etrafında bulunan, dağıttığı
rantın peşinde koşan ve kendisini milliyetçiyim, ülkücüyüm
diye tanımlayanlarla bizleri karıştırmaktadır.
Aslında, bilmediğimiz dualar
konusunda Sayın Başbakanın kısmen de haklı
olduğunu itiraf etmeliyim. Mesela, Türk milliyetçileri, Sayın
Başbakanın yaptığı gibi Afganistanda, Irakta ve dünyanın
diğer bölgelerinde Müslümanları öldüren Amerikan askerlerinin
sağlığı ve sağ salim evlerine dönmeleri için dua
etmeyi bilmezler. Türk milliyetçileri, Türk milletini otuz altı etnik
parçaya bölmek için dua etmeyi bilmezler. Edirneden Hakkâriye, Artvinden
Muğlaya, Sinoptan Hataya tüm insanımızın Türk milletini
teşkil ederek birlik içinde kalması için dua ederler. Türk
milliyetçileri çoluk çocuk, asker-sivil, genç-yaşlı, korucu, polis,
öğretmen, doktor demeden vatandaşlarımızı katleden
teröristler Haburdan girerken, açılım adı verilen
yıkım projesi ortaya atılıp konuşulurken İyi
şeyler olacak, güzel şeyler olacak, bu tablodan ümitliyim. gibi
ifadelerle dua etmeyi bilmezler. Onlar, sadece Türk milletinin birliği,
Türk vatanının bölünmez bütünlüğü ve Türk devletinin bekası
ve refahı için dua ederler. Hülasa, Türk milliyetçileri hangi duayı
edeceklerini ve hangi duaya amin diyeceklerini bilen insanlardır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısı maalesef bugüne kadar Meclis gündemine getirilmemiştir.
Anayasamızın 49uncu maddesinde devlete, çalışanların
hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını
geliştirmek, çalışanları korumak görevi verilmiştir.
Hem 1948 İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesinin konuyla ilgili bölümlerinde hem de 1976 Ekonomik
Sosyal ve Kültürel Haklar Anlaşmasında zikredilmesine rağmen bu
tasarı ancak Haziran 2012de Meclis gündemine gelebilmiştir. On
yıldır hükûmetler kuran AKP,
Meclis çoğunluğu olmasına rağmen bu tasarıyı
bugüne kadar gündeme taşımamıştır.
AKP mesaisini, Osloda
kırmızı bültenle arananlara, eli silahlı teröristlere, ne
idiği belirsiz darbe davalarına, Anayasa Mahkemesinin istediği
şekli almasına, HSYKnın, emrinde bir komisyon olmasına
ayırmıştır. Bu arada ise çalışanlar, gerekçedeki
rakamlara göre günde ortalama 3 ölüm ve 5 sakatlığa tabi
olmuşlardır.
AKPnin 2004 yılından bu yana
söz ettiği bu tasarı konuşulurken son yıllarda Zonguldakta
30 kişi, Balıkesir Dursunbeyde 13 kişi, Elbistanda 9
kişi, Adana Kozanda 10 kişi, Eskişehirde 4 kişi,
İstanbul Davutpaşada 23 kişi, İstanbul AVMde 11
işçi, Tuzla tersanelerinde seri ölümler, Ankara OSTİMde 20
işçinin ölümü söz konusu olmuştur. Son birkaç yılda
başımıza gelen ve bu tasarıyla ilgili ölümlerin
bazıları bunlar. Say say bitmiyor, topla topla bitmiyor. Bu
tasarıyı daha evvel getirseydiniz belki bu ölümlerin bir
kısmı olmayacaktı.
Saygıdeğer milletvekilleri,
çalışanların hayat seviyesini yükseltmek,
çalışanları korumak sadece kanun yapmakla olmuyor. Bakın,
hâlâ emniyet mensupları hem mesai saatleri hem de çalışma
şartları açısından tüm kanunlarımıza ve
uluslararası sözleşmelere aykırı olarak
çalıştırılmaktadırlar. 12/12 ya da 12/24 gibi
izahı olmayan şekilde çalışmakta ve fazla mesai ücretleri
komik bir anlayışla ve rakamla tahakkuk etmektedir. Başbakan da
söz vermiş olmasına rağmen onların taleplerini yerine
getirmemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Devamla) - Her gün mesai arkadaşlarını, maiyetinde
çalışan personelini bu millet için toprağa veren, belki de
sırasını bekleyen güvenlik personelinin
sıkıntılarını çözme sözünü Hükûmete
hatırlatıyorum.
Tasarının hayırlı
olmasını diliyor, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı
adına söz isteyen Haluk Koç, Samsun Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Hakkâride şehit
verdiğimiz vatan evlatları için Allahtan rahmet diliyorum. Tüm
milletimize de, yakınları başta olmak üzere,
başsağlığı diliyorum. Hep, Bu son olur. sözüyle,
klişe lafla bitirmek istemiyorum. Gerçekten bu sorunu çözecek, güvenlik
boyutunun ihmal edilmediği, terörle mücadelenin arka plana
atılmadığı, kesin adımların
atılacağı gündemlerde bu konuyu tartışmanın
yararlı olacağını bilgilerinize sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bir yasa tasarısıyla karşı karşıyayız. Yasa
tasarısı üzerinde beş dakikada bir şey ifade etmek mümkün
değil ama şunu özetleyebilirim. Son on beş yılın, bilhassa
on yılın moda politikaları bize şunu öğretti,
şunu gündeme taşıdı: Bir, ulus devletler
tartışılmalıdır. Bu bağlamda, emek artık
bağımlıdır, sermaye ise hem ulusal hem uluslararası
boyutta özgürdür. Bu üçlü değerlendirme içerisinde konuya bakmak
lazım. Bunları eğer onaylamıyorsanız, sermayenin
özgürlüğünü, emeğin her açıdan bağımlı
olduğunu ve ulus devlet kavramını eğer tartışmaya
açmıyorsanız siz, Çağın
dışındasınız. Dünyayı
yorumlayamıyorsunuz. Statükocusunuz. suçlamalarıyla
karşı karşıyasınız demektir.
İş ve işçi
sağlığı
Değerli milletvekilleri, sayımız az
ama bu Parlamentoda 2002den beri görev yapan arkadaşlarım şunu
çok iyi anımsayacaklardır: İş ve işçi sağlığı
dediğimiz zaman benim aklıma 2003te görüştüğümüz
İş Yasası geliyor, Kamu Yönetimi Reform Tasarısı
geliyor. İş Yasasında işçi kavramının, emek
kavramının nasıl içinin
boşaltıldığını, nasıl esnek
çalışma, ödünç işçi, kiralık işçi, fason işçi,
taşeron işçi kavramlarının bizim bu alanımıza
yerleştirildiğini çok iyi hatırlayacaklardır. Şimdi,
içi zaten boşaltılan iş ve işçi kavramının
sağlığını konuşuyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
birbirimizi kandırıyoruz. Yani sermayenin güvenliğini,
sermayenin sağlığını her açıdan
sağlamış durumdayız. Şimdi, ölmüş bitmiş
iş, emek, işçi kavramlarının sağlığını
burada göstermelik bir yasa tasarısıyla maddeleştirmeye
çalışıyoruz.
Maalesef değerli
arkadaşlarım, sermayenin her alanda kâr
sağlıklılığı tüm yasal çerçevesiyle birlikte
sağlanmıştır. Son on yılda binlerce işçimizi
kaybettik. Binlercesi sakat kaldı, yaralandı iş
kazalarında. Bu konuda siyasi güç, ne yazık ki, ancak seyirci
olabildi; gerekli denetimleri yapmadı, yapamadı, yasal çerçeve
oluşturulamadı. Güvencesiz çalışma, esnek çalışma,
iş yeri güvenliği ve işçi sağlığını
güvenceye almama, düşük ücret kavramı, Dışarıda
binlerce insan var aynı işi daha düşük ücrete yapmak isteyen;
beğenmiyorsan çek git. mantığı, bütün bunlar bugün için
karşı karşıya olduğumuz sorunlar.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, olayın çok boyutu var. Beş dakikada bütün bunları
özetlemek mümkün değil. Ama inanın, sahte demeyeceğim de,
illüzyon demokrasisiyle karşı karşıyayız. Birbirimizi
kandırıyoruz. Sizler de iktidar partisi milletvekilleri olarak belki
farkındasınız, belki farkında değilsiniz. Ben, bir
muhalefet milletvekili olarak Meclisin oturduğum arka
sıralarından bu illüzyonu çok net görebiliyorum. Muhalefetle ilgili
kısmında tespitlerim oluyor; onu da mert, yüreklice kendi partim
içinde de söylüyorum.
Nasıl bir demokrasi? İleri
demokrasi, güçlü demokrasi, temelli demokrasi, dayanıklı demokrasi,
ne derseniz deyin, getirdiğiniz demokrasi kavramının -bugün için
belki nükte gibi olacak ama- önce bu kavramın demokratikleştirilmesi
gerekiyor. Siyasi partilerden başlayarak diğer alanlara uzanan
geniş bir demokrasinin demokratikleşmesi kavramını
tartışmaya açmamız gerekiyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çeşitli torba yasalar demin de
söylediğim gibi- konuyla ilgili yasalar, iş ve işçi
sağlığını şimdiye kadar konunun tamamen
dışında bırakmıştır. Burada da
taşeronlaşmaya ve sermayeleşmeye uygun bir iş yeri
güvenliği kavramı getirilmeye çalışılıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) Bence
dayanaksızdır, eksiktir. Bütün bunların önergelerde
tartışılması mümkün olduğunca ele
alınacaktır. Ama sizleri de gelen yasa tasarıları üzerinde
gerçekçi olmaya davet ediyorum. Birbirimizi kandırmadan bu yasama görevini
yapmak zorundayız.
Hepinize
sevgiler saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Birinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi
birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.49
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık
YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
277 sıra sayılı
Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın milletvekilleri,
İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve 6 milletvekilinin
tasarının başlığının
değiştirilmesine ve bu doğrultuda tasarı metninde geçen bir
ibarenin tüm metinde değiştirilmesine yönelik değişiklik
önergesi Başkanlığımıza verilmiştir.
Kanun tasarı ve teklifleri
üzerinde verilen değişiklik önergelerine ilişkin hükümler
İç Tüzükün 87nci maddesinde yer almaktadır. 87nci maddenin birinci
fıkrasında
kanun tasarısı veya teklifinde bir maddenin
reddi, tümünün veya bir maddenin komisyona iadesi, bir maddenin
değiştirilmesi, metne ek veya geçici madde eklenmesi hakkında
milletvekilleri, esas komisyon veya Hükümet değişiklik önergeleri
verebilir. Bu esaslar dairesinde milletvekilleri tarafından Anayasaya
aykırılık önergeleri dahil her madde için yedi önerge
verilebilir. hükümleri yer almaktadır.
Bu düzenlemeden
anlaşılacağı üzere, değişiklik önergelerinin
madde bazında belirli bir madde üzerinde verilmesi gerekmektedir. Bugüne
kadarki uygulamalarda da tasarı ve tekliflerin
başlığının değiştirilmesine yönelik
önergelerin tasarı ve tekliflerin 1inci maddesine bağlı olarak
verildiği görülmektedir. Nitekim, görüştüğümüz
tasarının 1inci maddesi üzerinde verilen iki adet
değişiklik önergesinde tasarı
başlığının da değişikliği konu
edilmektedir. Ayrıca, kanunun tüm maddelerini kapsayacak şekilde bir
ibarenin tüm metinde değiştirilmesini öngören bir
değişiklik önergesi de 87nci maddesine uygun düşmemektedir.
İç Tüzükün değişiklik önergesiyle ilgili maddesinde yer alan
hükümler ve yerleşik uygulamalar kapsamında konu
değerlendirildiğinde, önergenin işleme alınması mümkün
görülmemiştir. Önerge sahiplerinin ve Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Çelebi.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Usul hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN Efendim?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Usul
hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
Lehte mi istiyorsunuz aleyhte mi
Sayın Çelebi?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Lehinde efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Ruhsar Demirel de aleyhinde
BAŞKAN Buyurun.
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Süleyman Çelebi ve 6 milletvekilinin tasarının
başlığının değiştirilmesine ve bu
doğrultuda tasarı metninde geçen bir ibarenin tüm metinde
değiştirilmesine yönelik önergelerini İç Tüzükün 87nci
maddesine uygun bulmadığından işleme almaması
nedeniyle Başkanın tutumu hakkında
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle, işçi
sağlığı, iş güvenliği bütünlüklü bir
değişime uğruyor. Maddede değişime uğrama
ayrı bir şey, ayrı bir başlıkta maddenin
içeriğinin çok da öncesinde, bütününde bir değişikliği
öngören, sistemi yeniden tanzim eden bir ana başlıkla karşı
karşıyayız.
Geçen burada, Sayın Başkan
sizin Başkanlığınızda, biz bu yasayı
görüşürken Belki konuştuğumuz bu sıralarda bir iş
kazasında bir insan yaşamını yitirmiş olabilir,
yitirebilir. demiştim ve nitekim de böyle oldu. Tabii öncelikle, Ankara
Büyükşehir Belediyesine bağlı ASKİ şirketinin bir alt
işverene verdiği, bir taşerona verdiği, o taşeronun da
bir başka taşerona verdiği, bizim de üç gruptaki
milletvekillerinin şahit olduğu, sabah saat 8.00de başlayan
mesai, gece saat yaklaşık 11.30a kadar devam ediyor ve iş
kazasından birisini daha yitirmiş oluyoruz. Adı iş
kazası oysa iş kazasının çok da ötesinde biz iş
cinayeti diyoruz çünkü bir ülkede on beş saat bir insan
çalıştırılıyor ve bir ülkede iş
kazalarını önleme konusunda hâlen sığ bakıyor, düz
bakıyor ve bu sorunun çözümüne ilişkin muhalefetin hiçbir önerisi
dikkate alınmıyorsa ve burada tamamen işverenlerin önerilerinin
metinde yer aldığı bir düzeye taşınıyorsa bir kez
daha kendimizi sorgulamalıyız.
Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı Melih Gökçek acaba bu uygulamadan sorumlu mu, değil mi;
bunu tartışmaya ihtiyacımız var. İş
sağlığı ve iş güvenliğinden bu kadar
kopartılarak iş sağlığı cümlesi yerine şu
noktaya geldik: Eskiden biz şöyle bir slogan atardık:
İşçilerin birliği sermayeyi yenecek. Şimdi
işverenlerin birliği sermayeyi yeniyor, bu iş yasasında
yeniyor. Bu İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısında geleceğimiz karartılıyor. Şimdiden
uyarıyoruz: Bu yasa sakat, adı sakat. Bu sakatlık ilk önce
değiştirilmeden bunun adı değiştirilerek iş
sağlığı dediğimizde burada işçi olmayacak, sermaye
olacak, sermayenin çıkarlarını koruyan bir işçi
sağlığı ve güvenliği yasası olacak, bunun için
değiştirilmesini öneriyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, tutumum aleyhinde söz isteyen
Ruhsar Demirel, Eskişehir Milletvekili.
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum ve şehitlerimize Allahtan rahmet, hepimize
sabırlar diliyorum. Bu duruma artık bir çözüm bulunması için,
müzakereden vazgeçip mücadeleye geçmemiz gerektiği konusunda
sanıyorum vicdanlarında herkes hesabını veriyordur.
Bu ilgili konuda bizim de bir önergemiz
var. Biz 1inci maddede bu başlığın
değiştirilmesini ve metin içindeki konuları ele
almıştık. Çünkü önümüzdeki yasa tasarısının
adı İş Sağlığı. Oysa bu, iş
sağlığını değil, çalışanın
sağlığını önceliklemesi gereken bir durum.
Biliyorsunuz, sanayi toplumunda
işçi kavramı daha öndeydi, beden gücüne yönelik
çalışmalardan ötürü. Oysa teknoloji çağındayız,
21inci yüzyıldayız ve çağın gerekliliği olarak
işçi, memur gibi ayrımlardansa, ister beden ister beyin gücüyle
olsun, tüm çalışanların sağlığının
önceliklendiği bir yasa tasarısını Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz öncelikliyor ve önemsiyoruz.
Bu çerçevede verdiğimiz bir
önergemiz bizim de var. 1inci maddede bunun detaylarını
konuşacağız ama ben yasanın geneli üzerinde de çekincelerimizi
koruduğumuzu söylüyorum destek verecek olmamıza rağmen. Çünkü
öncelik, çalışanların hakları, çalışanların
sağlığının korunması. Ergonomi ve işle
ilgili güvenlik ve sağlık tedbirlerinin daha sonra ikincil
kazanım olarak ortaya konulması gereken bir süreçteyiz.
Geçtiğimiz hafta perşembe
akşamı yaptığımız yasanın geneli üzerine
olan görüşmeler sırasında yaşanan bir acı olayı
hepimiz hatırlıyoruz, burada olanlar en azından hatırlıyorlardır.
Meclisle ilgili bir inşaat sırasında bir işçi
hayatını kaybetti. Dolayısıyla biz zaten Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu konuda bir Meclis araştırma önergesi
hazırlıyoruz, ülkemizdeki iş kazaları ve iş
güvenliğinin araştırılması konusunda. Meclisin Genel
Kuruluna geldiği zaman bu Meclis araştırma önergemiz, biz
hepinizin destekleyeceğine olan umudumuzu koruyarak tekraren belirtmek
istiyorum ki Milliyetçi Hareket Partisi olarak 1inci maddede bu konu
hakkında zaten detaylı görüşlerimizi bildireceğiz.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tutumum lehinde söz isteyen Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de öncelikle şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına, bütün milletimize
başsağlığı diliyorum. İnşallah, Cenabıhak
bu tür acı günleri bir daha bize göstermez ve milletimizi derinden
yaralayan bu tür hadiseler inşallah bir daha tekrarlamaz.
Değerli arkadaşlar, bu
tartışılan konuyla ilgili olarak Başkanlığın
tutumunun lehinde söz aldım. Nedeni çok açık çünkü İç Tüzükün
87nci maddesine göre verilecek önerge sayıları belirlenmiştir.
Dolaylı ya da doğrudan ya da zımni olarak verilecek önerge
sayıları İç Tüzükün 87nci maddesinde belirtilen
sayının üzerine çıkmasına neden olmamalı.
Biraz önce verilen önerge eğer
işleme konulursa dolaylı olarak bu başlığın
isminin geçtiği tüm maddelerin değiştirilmesi gerekiyor.
Hâlbuki, 87nci maddede çok açık ve net bir şekilde
kanun
tasarısı veya teklifinde bir maddenin reddi, tümünün veya bir
maddenin komisyona iadesi, bir maddenin değiştirilmesi, metne ek veya
geçici madde eklenmesi hakkında, milletvekilleri, esas komisyon veya
Hükümet değişiklik önergeleri verebilir. Bu esaslar dairesinde
milletvekilleri tarafından Anayasaya aykırılık önergeleri
dahil her madde için yedi önerge verilebilir. denilmektedir.
Dolayısıyla bunun takip edilebilmesi açısından da, mutlaka,
her maddede yapılması önerilen değişikliğin o madde
görüşülürken ayrı bir önerge olarak ya da önergeler olarak verilmesi
gerekir. Dolayısıyla biraz önce verilen bu şekildeki önerge bu
kuralı çok açık bir şekilde, net bir şekilde ihlal ediyor
ve Başkanlık da, haklı olarak, 87nci madde çerçevesinde bu
önergeyi işleme koyamayacağını ifade ediyor. Aksi hâlde,
buna benzer yöntemlerle bu kural uygulanamaz hâle gelir ve her maddede, her
maddeyi ilgilendirecek veya tasarının veya teklifin birçok maddesini
ilgilendirecek şekilde bir önerge verilebilir. Bu şekilde
verildiği takdirde gerçekten iş içinden çıkılmaz hâle ve
buradaki konulan kuralın takibini imkânsız kılacak bir hâle
gelir. O yüzden, Başkanlığın zımni olarak 87nci
maddeyi uygulanamaz hâle getiren bu önergeyi kabul etmesi mümkün değildir
ve Başkanlığın bu şekilde ortaya koyduğu
yaklaşım doğru bir yaklaşımdır.
Eğer arzulanıyorsa her madde
geldiğinde, yine, tabii, İç Tüzük hükümleri çerçevesinde ayrı
önerge verilebilir. Önergenin içeriğinin ne olduğunun önemi yok
dolayısıyla bu şekildeki bir önergenin işleme
konulması mümkün değildir, Başkanlığın tutumu
doğrudur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, aleyhte söz istiyorum.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Aleyhte bitti Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Lehte
konuştu efendim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) - Aleyhte bitti efendim, iki aleyhte konuşma oldu.
BAŞKAN İkinci
konuşuyor efendim.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Hakkâride şehit edilen
askerlerimizden dolayı büyük bir acı ve ızdırap
duyduğumu belirtiyor; kendilerine Tanrıdan rahmet, ailelerine
başsağlığı diliyorum. Acılarını
paylaştığımı da belirtmek istiyorum.
Ama maalesef Türkiyede bu acı
olayları siyasi iktidar sona erdirmek konusunda en ufak bir çaba
göstermemektedir, bunların üzerinde politika yapmaktadır. Bülent
Arınç bugün diyor ki: Sayıları çoktu, geldiler, silahları
vardı. Böyle bayağı bir beyanat verilmez; bu, milletle alay
etmek demektir. Bu milletin acılarını paylaşıp
acılarına çare bulunması lazımken siyasi iktidar kendi
keyfine bakıyor. Hani Tayyip Erdoğan Almanyaya gitmiyordu? Dedi ki:
Askerler şehit oldu. Onun için gitmiyorum. O zaman, şu kadar
şehit varken, Urfada 13 tane vatandaşımız diri diri
yanınca niye acaba Amerikada, yurt dışında keyfine
bakıyor? O zaman, seyahatini yarım kesip gelmesi lazım.
Şimdi, arkadaşlar, ben bu
AKPlilere hayret ediyorum. Hangi olay sizin bakanlarınızın bu
görevden ayrılmasına neden oluyor? Şimdi Adalet
Bakanlığının makamında oturan kişi
13
vatandaş bir yanıyor. Geçen gün bir nakil aracında 8 tane
vatandaş daha yandı. Keyfine bakıyor, hiç sorumluluk yok.
İnsanda bir vicdan var, bir sorumluluk duygusu var. Arkadaşlar, bir
memlekette 20 tane vatandaş diri diri yanıyor, sorumlusu Adalet
Bakanı; o hâlâ pişkin, yerinde oturuyor. Neyse zamanım da çok
az
Sayın Başkan, şimdi
burada bir kanun başlığının
değiştirilmesiyle ilgili verilen bir önerge
87nci maddede ne diyor?
Kanunlarda veya İçtüzükte aksine bir hüküm yoksa
Yani şimdiye
kadar böyle bir uygulama oldu mu, olmadı mı, bilmiyoruz. Bir kanunun
başlığı yanlış olursa nasıl düzeltirsiniz?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) 1inci maddeyle bağlantılı olarak.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim,
maddeyle bağlantısı yok. O zaman maddeyle bağlantısı
olsa burada izahınız olmaz. Diyorsunuz ki: Maddelerde
değişiklik olursa
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Bugüne kadar öyle yaptık.
KAMER GENÇ (Devamla) Buna göre,
bence, bu önergeyi işleme alırsınız, müzakeresi
yapılır, gerekirse kabul veya reddedilir. Aksi takdirde, siz,
başlıktaki bir hatanın önergeyle düzeltilemeyeceği yönünde
burada bir uygulama başlatırsanız, o zaman bu kötü bir örnek
olur. Burada önemli olan akıl ve mantıktır. Yani tamam, İç
Tüzükü yapanların her şeyi enine, boyuna düşündükleri
düşünülemez. Yani bir kanunun başlığı eğer metne
uymuyorsa -hakikaten bazı kanunlarda bu konularda şey olabilir-
değiştirilir; gerçi şu anda aklıma gelmiyor ama
başlık değiştirilmesi teklif edilebilir, bunu engelleyen
bir hüküm yok. Engelleyen bir hüküm olmadığına göre ve bu müspet
bir sonuç doğuracağına göre bence uygulamanızın bu
yolda olması lazım. Yani önergeyi verirler, önerge üzerinde müzakere
açılır, ondan sonra sonuca ulaşılır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) - Yoksa önergeyi
kabul etmezsek çok kötü sonuçları olur, yani daha doğrusu hatalı
sonuç doğurur. Bundan sonraki uygulamalar da böyle olursa, o zaman çok
açık ve seçik hata olan konuları değiştirme
imkânımız olmaz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Tutumumda bir değişiklik
olmamıştır.
Daha önceki
açıkladığım gerekçelerle önergenin işleme
alınması mümkün görülmemiştir.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısı ile Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın; Meslek Hastalıkları ve İşçi
Sağlığı Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporları (1/605, 2/490) (S. Sayısı: 277) ----(Devam)
BAŞKAN 1inci madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanun Tasarısı'nın Başlığının İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu
Tasarısı şeklinde değiştirilmesini ve 1. maddesinde
yer alan "iş sağlığı ve güvenliği"
ifadesinin yerine "işçi sağlığı ve iş
güvenliği" ifadesinin
yazılmasını arz ve teklif ederiz
İbrahim Binici Erol Dora A. Levent Tüzel
Şanlıurfa Mardin İstanbul
Altan
Tan Sırrı
Süreyya Önder
Diyarbakır İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605) esas
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının adının Çalışan
Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu
Tasarısı ve 1. maddede yer alan iş sağlığı
ve güvenliği ibaresinin çalışan sağlığı ve
iş güvenliği olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu Nevzat Korkmaz Ruhsar Demirel
Kahramanmaraş Isparta Eskişehir
Ahmet Duran Bulut Mehmet Günal
Balıkesir Antalya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 1. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Levent Gök
Tekirdağ İstanbul Ankara
Uğur Bayraktutan İzzet
Çetin Musa
Çam
Artvin Ankara İzmir
"Bu Kanunun amacı; iş
kazalarının önlenmesi, işyerlerinde iş
sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut
sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi ve
geliştirilmesi, çalışanların korunması için
işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve
yükümlülüklerini düzenlemektir."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Musa Çam.
BAŞKAN Musa Çam, İzmir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın
Başkan, Sayın Bakan, değerli parlamenterler; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün hayatını
kaybeden askerlerimize Tanrıdan rahmet ve yaralılara da geçmiş
olsun dileklerimizi iletiyoruz. Bunlardan bir askerimiz de Kütahya Gediz Akkaya
köyünden ve İzmir Buca ilçemizin Yeşilbağlar Mahallesinde
oturmaktadır. Yarın toprağa verilecek, kendilerine
Tanrıdan rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
görüşülmekte olan 277 sıra sayılı Kanun Tasarısı,
İş Sağlığı ve Güvenliği Tasarısı
olarak önümüze geliyor ama bu kanunun gerçek ismi, 1973 yılında, 1475
sayılı Kanun ile İşçi Sağlığı ve
Güvenliği Yasasıydı. Bu bir İşçi
Sağlığı ve Güvenliği Yasasıydı fakat 2003
yılında, AKPnin iktidara geldiğinin hemen birinci
yılında, 4857 sayılı yeni İş Kanunuyla birlikte
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
Yasası kaldırıldı, yerine de İş
Sağlığı ve Güvenliği olarak değiştirildi.
Böylece burada görülüyor ki AKPnin işçiye, çalışana
baktığı perspektif ve mantık açık ve net bir
şekilde ortada görülüyor.
Şimdi, vermiş olduğumuz
önergeyle kısa bir düzeltme yapıyoruz ve Sayın Bakan ve Komisyon
da buna katılmadığını söylüyor. Ne diyor? Kanun
tasarısında diyor ki: Bu Kanunun amacı; işyerlerinde
iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması
ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının
iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev,
yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlenmektir. Biz buraya,
Sayın Bakan, iş kazalarını getiriyoruz ve
çalışanların korunmasını getiriyoruz. Siz iş
kazalarına karşı değilsiniz. Buna, daha önceki hem
Komisyondaki konuşmalarınızda hem geçtiğimiz Perşembe
günü Mecliste yapmış olduğunuz konuşmada iş
kazalarına vurgu yaptınız. Biz bu paragrafa iş
kazalarının eklenmesini getiriyoruz. Bunun hiçbir maliyeti, hiçbir
külfeti yoktur ve bu maddeye mutlaka eklenmesi gerekiyor ama siz buna
Hayır. diyorsunuz ve okumadan buna Hayır. diyorsunuz.
Ama son yıllarda, değerli arkadaşlar,
madenlerde yaşanan ölümlerin çoğunun özelleştirme, taşeron
maden ocaklarında yaşandığı dikkatlerden
kaçmıyor. Madenlerdeki taşeron, alt işveren
uygulamalarının ve özelleştirmenin ölümleri
artırdığı bir gerçektir. Ancak Hükûmet bu itirazlara
kulaklarını kapatıp meseleye kader ve fıtrat üzerinden
yaklaşıyor.
30 maden işçisinin yaşamını
yitirdiği 2010daki iş cinayetinin ardından bölgeyi ziyaret eden
Sayın Başbakan ölümleri madencilik mesleğinin
fıtratına ve kadere bağlamış ve inanılması
zor bir üslupla şunları söylemişti arkadaşlar: Kader
konusu malum çevrelerde hemen istismar konusu yapılmaya
başlandı. Ben kaza ve kadere inanmayı anlatmadım. Bu konuda
sizin meşrebinizi ve cibilliyetinizi de biliyorum. Benim
anlattığım şey şu: Bu mesleğin
fıtratında bu var. Grizu patlaması dünyanın her yerinde
oluyor. Tutturdular taşeron, taşeron, taşeron... diye
Sayın Başbakan söylüyor. Senin kazaya, kadere imanın yoksa o
ayrı mesele zaten. Onu ben seninle tartışacak değilim, onu
git sen Diyanet İşleri Başkanı ile konuş, benimle konuşma.
Benim söylediğim mesele başka. Yani bu olayın
fıtratında bu var, kaderinde bu var. Yani Türkiyedeki iş
kazalarını ve iş güvencesinin olmadığı yerlerdeki
ölümleri Sayın Başbakan bu ülkede bir fıtrata bağlıyor
ve bir kadere bağlıyor arkadaşlar.
Geçtiğimiz Perşembe günü Sayın Çelebi
burada konuşurken söyledi, Her an burada biz konuşurken bir iş
kazası olabilir. dedi ve Meclisin kanalizasyonunu bağlayan iş
yerinde çalışan yirmi dört yaşındaki Nadir Kekilli
kardeşimiz, burada, Meclisin hemen dibinde hayatını kaybetti
arkadaşlar.
Şimdi, biz iş kazasında hayatını
kaybeden Nadir Kekilliyi burada hem anmak hem de maddeye iş
kazalarını eklemek istiyoruz ama sayın Komisyon ve Sayın
Bakan buna Hayır. diyor. Bunu doğru bulmuyoruz arkadaşlar.
Neden eklenmesin? Niçin eklenmesin? Sayın Bakanın burada
çıkıp bunu söylemesi gerekiyor.
Sayın Bakandan önceki Sosyal
Güvenlik Bakanı Sayın Dinçer, madende ölenlerden sonra Güzel
öldüler. Bu konuda ben acı çekmediklerini ve fiziki olarak da güzel
öldüklerini buradan rahatlıkla söyleyebilirim dediği o meşum
konuşmasında taşeron sistemine toz kondurmuyor ve özel sektörde
meydana gelen kazaların kamudan daha düşük olduğunu iddia ediyor
Sayın Bakan.
Yine Sayın Dinçer, hastaneden
otopsi yapılmadan alelacele ailelere verilen ve karışan
cenazeler için İlk 19 madencimizin bedeninde herhangi bir yanık
yoktu, güzel öldüler. 8 madencimizde ise hafif yanıklar vardı,
onların kimlik tespitlerinde sorunlar yaşandı. Maden
işçileri ailelerine teslim edildi, aileler huzur içinde. Sadece 2
madencimize ulaşamadık, onlara da ulaşabilmek için çaba
harcıyoruz diyor. Yani buradaki madenlerdeki ölümü de Son derece iyi
öldüler diyebiliyor.
Sayın Bakan da İş
kazası meydana geliyor, meydana gelen iş kazası, size
samimiyetimle söylüyorum, çalışma hayatından sorumlu bir bakan
olarak yüreğimi titretiyor. Omuzlarıma öyle bir yük biniyor ki
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla) -
o gün yerin
altına geçmek istiyorum diyor
Sayın Bakanımız. Madem ki yerin altına geçmek istiyorsunuz
Sayın Bakan, bu cümleyi lütfen düzeltin ve önergemizi kabul edin diyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605) esas
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının adının Çalışan
Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu Tasarısı
ve 1. maddede yer alan iş sağlığı ve güvenliği
ibaresinin çalışan sağlığı ve iş
güvenliği olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Ruhsar Demirel, Eskişehir Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Dünyanın gelişmiş
ülkelerinde ileri demokrasinin olduğu, insan haklarının ileri
düzeyde ifade edildiği ülkelerin iş hayatıyla ilgili kanunlarda öncelikler
neler? İş hayatına bağlı meslek
hastalıklarının, kazaların, sağlıkla ilgili önceliklerin
önemsendiği ve öne konulduğu yasalar var o ülkelerde. İşte
bu sebeple de biz Grubumuz adına, çalışanların
sağlığının önceliklendiği;
çalışmanın, işin değil, çalışan
insanların hayatının önceliklendiği bir yasa
tasarısı olmasını arzu etmemiz itibarıyla böyle bir
önerge vermiştik. Peki, biz bu önergeyi verdik de, Sayın Bakan başta olmak üzere Hükûmetin
bakanları buna nasıl karşı çıkıyorlar, ben
anlamakta güçlük çekiyorum çünkü 2008 yılındaki Seul Deklarasyonu
başta olmak üzere, Eylül 2011de imzaladığınız
İstanbul Deklarasyonunda da ifadesini bulan cümleler itibarıyla
İş kazası ve hastalıklarının önlenmesi iş
hayatı için önceliklidir. ibaresine imza attınız Sayın
Bakan. Çalışanların sağlık ve güvenliğini korumak
amacıyla güçlü ve etkin bir sistem kurma maddesinin altına imza
attınız. Önceliğin sadece iş kazalarının
önlenmesi değil, çalışanların iyilik ve refahını
artıran bir kültürün yaratılmasına verilmesi konusunda da
imzanız var. Bütün bu imzalarınızı ya tekzip ediyorsunuz ya
da
Ben başka bir şey söylemek istemiyorum bunun yorumu için.
Sayın Bakan,
değerli Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri; Seul Deklarasyonu
2008 yılında Hükûmetimizdeki ilgili bakanlar tarafından
imzalanmış bir deklarasyon. İstanbul Deklarasyonu da -Sayın
Bakanın- her zaman gururla da ifade ediyoruz, hepimiz bir Türk olarak bunu
ifade ediyoruz, 19. İş Sağlığı Güvenliği
Kongresinin ülkemizde düzenlenmesi itibarıyla yayınlanmış
bir deklarasyon. Bu iki deklarasyon birbiriyle bağlantılı olup
bunlarda -az önce de ifade ettiğim gibi-
çalışma hayatı değil, çalışılan
iş değil, çalışan insanların
sağlığı önceliklenmiş deklarasyonlardır ve sonuçta
açıklanmış maddelere Hükûmetimiz taraf olmuştur.
Uluslararası sözleşmeler yalnızca imzalanmakla ifade edilmez,
bunların hayata ne kadar geçirildiği, yaşam pratiğimizde ne
kadar yer aldığı çok önemli çünkü bu deklarasyonlara imza
atarken çalışma bakanları
birebir şu sorumluluğu da üstleniyorlar: Ülkemizde bu konuyu ulusal
gündemde tutmayı, bu konuda toplumsal duyarlılık sağlama konusunda
çalışma yapmayı da öncelikliyorlar.
Ulusal gündemimizde bu konu var
mı? Evet, var, hem de perşembe günü yasayı konuşurken tam
da burada, kürsüde Şu anda bile bazı çalışanlar
canlarından oluyorlar. derken olan bir durum vardı. Dolayısıyla
biz bu konudaki önergemizin, Sayın Bakan, Hükûmet adına ve Komisyon
üyeleri tarafından neden reddedildiğini anlamakta güçlük çekiyoruz.
Ya imzalarınızı tekzip ediyorsunuz ya da başka bir sebep
olmalı bunda çünkü bu ülkede çalışanların iyilik ve
refahını artırma konusunda pek bir gayret gösterilmediğinin
en somut delili yapılan bir istatistik: Yüzde 71
çalışanımız mutsuz. Mutsuzum diyen
çalışanlarınızın olduğu yerde, yalnızca
çalışan insanları reddedip çalışma hayatındaki
maddi varlıkların güvenliğini ele alan, yalnızca
ergonomiyi, bu tür şeyleri öne alan bir yasa tasarısı 21inci
yüzyıl Türkiyesine yakışmıyor. 21inci yüzyıl
Türkiyesi, çalışanların haklarını koruyan,
çalışanların sağlıklarını öncelikleyen bir
yasayı hak ediyor.
Bu çerçevede, ben, sizleri tekrar önergemize
destek vermeye davet ediyor, teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanun Tasarısı'nın Başlığının
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
Kanunu Tasarısı şeklinde değiştirilmesini ve 1.
maddesinde yer alan "iş sağlığı ve
güvenliği" ifadesinin yerine "işçi
sağlığı ve iş güvenliği" ifadesinin yazılmasını arz ve
teklif ederiz.
A.
Levent Tüzel (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Levent Tüzel, İstanbul Milletvekili.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; evet,
önümüze getirilen tasarının gerçek isminin işçi
sağlığı ve güvenliği olarak değiştirilmesine
dönük söz almış bulunuyorum.
Öncelikle Hükûmet ve hizmetindeki
sermaye sınıfı, ülkemizdeki iş cinayetlerinden
sorumluluğunu bu yasayla ortadan kaldırmayacaktır. Özellikle
yasanın görüşülmeye başladığı saatlerde Mecliste
kanalizasyon çalışmasında 1 işçinin hayatını
kaybetmiş olması bu gerçekliği göstermektedir. Bu cinayetlerin
yaşanmasında işçi maliyetlerini düşürmek ve üretimin
verimliliğini sağlamak adına kârlarından kısmayan,
gerekli tedbirleri ve çalışma koşullarını
sağlamayan kapitalistlerin sorumluluğu açıktır. On
yılda on bin ölümün gösterdiği gerçeklik de AKP
İktidarının ve Hükûmetinin bu sistem için
çalıştığıdır.
Bakın hatırlayalım ülkemizdeki
önemli, altı çizilen iş cinayetleri: Bugüne kadar tersanede 151
işçinin ölümü, Davutpaşada ve Ostimde gerçekleşen patlamalar,
Bursa, Balıkesirdeki maden kazaları, Bursa Tekstil Fabrikasında
bir yılbaşı gecesi üzerine kapı
kapatıldığı için yanarak ölen 5 işçi kadın,
İkitellide selde minibüsün içerisinde ölen 8 işçi kadın;
Adanada, Giresunda, Erzurumda barajda, gölette ölenler, Maraşta hâlen
toprak altında yatan 9 işçi, Esenyurtta çadırda yanan 11
işçi, liste bu şekilde uzatılabilinir. Peki bütün bunlarda nedir
eksik olan yani yasanın yokluğu mudur eksiklik? Gerçek olan
aslında bu bozuk düzende işçinin hayatının beş para
etmemesi, insanlık onuru diye bir kavramın
tanınmamasıdır. O nedenle de iktidar sözcüleri bu iş
cinayetleri olduğunda Kaderdir, işlerinin gereğidir, üzgünüz,
güzel öldüler. diyerek göz yumdular ve suçların üzeri bilerek örtüldü.
Önce insan değil, önce iş ve kâr diyerek çıkan bu yasanın
keza işçiyi değil işi esas alarak ad konulan bir yasanın
işçiye sağlık ve güvenlik getirmesi mümkün değildir ve
aslında bugün yaşanan hiçbir soruna, hiçbir yaraya da merhem olmayacağını
görmemiz gerekiyor. O nedenle de bu yasa tasarısı hazırlandığında
işçiler, emekçiler
ve onların örgütleri, meslek örgütleri bu yasayı
onaylamamıştır. İşte, bu siyaset ve yönetim
anlayışı, özellikle bugün gündemimizde olan uçuş
güvenliği ve yolcunun hayatı diyerek direnenlerin grev
hakkını gasp etmiş, o da yetmemiş, 305 işçiyi
işinden etmiştir, hava iş kolundan söz ediyorum. Şimdi,
acımasızca bu koşullarda kaldırılan uçaklarda
çalıştırılan hava yolu emekçilerinin
sağlığından ya da güvenliğinden nasıl söz
edilebilecektir?
İşçilerin,
emekçilerin istediği, ILOya ya da ABye hoşluk olsun diye, laf olsun
diye bir yasa çıkartmak değil, göstermelik yasalar değildir.
Sadece sonucunu konuşuyoruz yani ölümleri, sakatlanmaları ve
yaralanmaları. Aslında bütün bir üretim ve hizmet sürecini,
çalışma sürecini konuşmak ve bunu örgütlemek zorundayız,
yani çalışma sürelerinden emeklilik yaşına kadar geçen
bütün bir dönemi konuşmak zorundayız.
Bakın, değerli
milletvekilleri, ekonomik büyüme ile övünenler bunun ölen canlar ve
yoksullaşan hayatlar pahasına olduğunu bilmez mi? İş kazalarının
büyüyen sektörde ve özellikle Hükûmetin teşvik verdiği sektörlerde
olduğunu, taşeron, kuralsız, örgütsüz
çalıştırmanın acımasız piyasa
koşullarına terk edilen alanlarda olduğunu ve işsizlik
koşullarında ölümüne çalışmayı göze alan
işçilerin bununla karşılaştığını
bilmemiz gerekiyor. O nedenle, sorumluluğu işverene değil
işçiye yükleyen bu mantık, üstüne üstlük bu alanı ticari bir
piyasaya dönüştürmüştür.
Değerli
milletvekilleri, bu illüzyona aldanmayacağız. İşçi
sınıfımız ve emekçiler sermayenin kölelik arzularına
boyun eğmeyecektir. Emeğin hakkını alacağı,
insanca yaşanılır, sağlıklı ve güvenceli bir
çalışma hayatı için gücümüzü birleştireceğiz, alanlarda
sağlığımıza, onurumuza geleceğimize sahip
çıkacağız.
Teşekkür ederim.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanın
kısa bir açıklama talebi vardır, İç Tüzükün
60ıncı maddesine göre.
Buyurun Sayın
Bakan.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Ben de bütün şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum, milletimize başsağlığı
temennisinde bulunuyorum.
Şimdi, üç grubumuz
burada yasanın
başlığıyla ilgili, yani İş
Sağlığı ve Güvenliği başlığı
altında görüştüğümüz bu tasarıyla ilgili
değerlendirmelerde bulundular. Bunun Çalışan
sağlığı ve güvenliği şeklinde
değiştirilmesi veya İşçi sağlığı,
güvenliği şeklinde ele alınması şeklinde önerileri
oldu.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Çalışma
hayatı bir bütün olarak ele alınmalı, bütün unsurlarını
içermeli. Şimdi İş sağlığı ve
güvenliği dediğiniz zaman işçiyi de,
çalıştıranı da, çalışanı da, iş yerini
de içine alan bir tanımlamadır ve uluslararası bir
tanımlama olduğu için biz bu tanımlamayı yasanın
başına koymuş bulunuyoruz, birincisi bu.
FATMA NUR SERTER (İstanbul)
Uluslararası tanımlama değil. Hayır, uluslararası
değil, yanlış.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) İkincisi
Çalışan sağlığı diye dediğiniz zaman, o
zaman işvereni dikkate almamış oluyorsunuz.
İZZET ÇETİN (Ankara) Tüccar
siyasetin gereği!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) İş yerini dikkate
almamış oluyorsunuz. İşçi sağlığı
dediğiniz zaman memur ve diğer unsurları dikkate almamış
oluyorsunuz. Bu gerekçelerden dolayı İş
sağlığı ve güvenliği tanımlaması bir
işletmede bunların tümünü içerdiği için İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı diye
huzurlarınıza gelmiş bulunuyor.
Bir diğer konu da İstanbul
Deklarasyonu son derece önemli. 19uncu İş
Sağlığı ve Güvenliği Kongresi Türkiye tarafından
gerçekleştirilmiş son derece önemli bir kongre. Seul Kongresine
atıfta bulunarak İstanbul Deklarasyonunda kabul edilen bazı
hususlar var, bakanlar olarak biz bunları imzaladık. Ne dedik orada? İş
sağlığı ve güvenliğini ülkemizde daha canlı, daha
diri bir şekilde tutma sözünü verdik ve bununla ilgili mevzuat düzenlemesi
yapacağımızı söyledik. Biz de hemen, bir yıl geçmeden,
bu yasayla ilgili çalışmamızı tamamladık, huzurlarınıza
getirdik, yani İstanbul Deklarasyonunun gereğini yaptık. Burada
bir çelişkinin olmadığını belirtmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde dört adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısının 2 nci maddesinin ikinci
fıkrasının (a) bendinde geçen "askeri" ifadesinin
madde metninden çıkarılması ve aynı fıkraya
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Ahmet
Aydın Mine
Lök Beyaz
Giresun Adıyaman Diyarbakır
Salih
Koca
Emin Önen
Eskişehir Şanlıurfa
d) Hükümlü ve tutuklulara yönelik
infaz hizmetleri sırasında, iyileştirme kapsamında
yapılan işyurdu, eğitim, güvenlik ve meslek edindirme faaliyetleri,"
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605) esas
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının 2 inci maddesinin 2 inci fıkrasının
c) bendinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mesut
Dedeoğlu
Nevzat Korkmaz Ruhsar
Demirel
Kahramanmaraş Isparta Eskişehir
Ahmet
Duran Bulut Mehmet
Günal
Balıkesir Antalya
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 2. maddesinin ikinci fıkrasının (c)
ve (ç) bentlerinin metinden çıkartılmasını teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi Nurettin
Demir
Tekirdağ İstanbul Muğla
Dr.
Aytun Çıray Uğur
Bayraktutan Levent
Gök
İzmir Artvin Ankara
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanun Tasarısı'nın kapsamına dair 2. maddesinin ikinci
fıkrasının tüm bentleriyle birlikte madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İbrahim
Binici Erol
Dora A.Levent
Tüzel
Şanlıurfa Mardin İstanbul
Altan
Tan Sırrı
Süreyya Önder Sebahat
Tuncel
Diyarbakır İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul Milletvekili.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi üzerine
verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten önemli bir konuyu
konuşuyoruz, Türkiye açısından ciddi anlamda bir problem
alanı hâline gelmiş iş sağlığı ve
güvenliği konusunda. Biraz önceki maddede aslında bu
tartışıldı, işçi sağlığı ve
güvenliği olması gerekirken, ne yazık ki iş
sağlığı ve güvenliği olarak kabul edildi.
Burada bir yaklaşım
farklılığı var. Bu kürsüde çoğu zaman ifade ettik,
meseleye nasıl bakıyorsanız, hangi zihniyetle bu yasayı
hazırladıysanız ona göre de politikalar oluşturursunuz ya
da yasanın genelini ona göre hazırlarsınız.
Dolayısıyla, burada, gerçekten, hani, işçilerin
sağlığını, güvenliğini, yaşam
hakkını güvence altına alacak bir düzenlemeden ziyade, yine
Hükûmetin her zaman bildiğimiz gibi neoliberal politikalar çerçevesinde,
biraz da Avrupa Birliğinin uyarıları çerçevesinde, nasıl
olur da bu alanda sömürüyü biraz daha hızlandırabiliriz, burada,
diyelim işçilerin, emekçilerin hak ve özgürlük mücadelesi yerine,
işçileri ve emekçileri daha çok çalıştırıp, üzerinden
nasıl daha çok rant elde edebiliriz yaklaşımı çok net, bu
aşılmadığı sürece de ne yazık ki yasalar
işçiler lehine, emekçiler lehine bir sonuç elde edemiyor.
Şimdi, biz, bu maddeye
ilişkin, mesela diyelim ki iş sağlığının
herkes için bir hak olduğunu, aynı zamanda bir birey hakkı
değil toplumsal hak olduğunu ifade ediyoruz ve buradaki çekincelerin
ya da bazılarının kaldırılmasının uygun
olmadığını, özellikle bu konuda bütün alanlarda, mutlaka, nerede
çalışıyorsa çalışsın işçilerin
sağlığını, güvenliğini garanti altına alacak
uygulamaların yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu
bir sorumluluk, yani sosyal devlet olmanın gereği bu.
Diğer bir konu, aslında
kapitalist bir perspektiften baktığınızda bile, siz
çalışanı eğer mutlu edemiyorsanız, onun
yaşamını garanti altına alamıyorsanız, onun
emeğinin karşılığını veremiyorsanız,
oradan, üretimden bir şey bekleyemezsiniz. Dikkat ederseniz ya da bu
konuda Hükûmet bir araştırma yapsın, bir araştırma komisyonu
kuralım, sosyal haklarını tamamen sağlayan, iş
güvenliği ve iş sağlığı sağlanmış
yerlerdeki işçilerin üretime katılımıyla, bu haklardan
yoksun olan, daha zor koşullarda çalışan insanların üretime
katılımını araştırsın, kapitalist bir
perspektiften bakınca bile bu mesele önemlidir yani sen önce işçine,
memuruna ödeyeceksin ki, buradaki üretimi de geliştirebilesin. Avrupa da
bu meseleyi tartışıyor. Mesela Avrupa, artık iş yeri
demokrasisini tartışıyor. Mesele sadece işçiler üzerinden
nasıl sömürü yapabilirim değil, işçileri bu sürece nasıl
dâhil edebilirim, patronla işçiyi nasıl
yakınlaştırabilirim, üretim sürecini nasıl daha etkin bir
hâle getirebilirim tartışmaları yürütüyor. Biz, hâlâ burada
ölümleri konuşuyoruz. Şimdi, burada konuşurken bile birçok
alanda -inşaatta olabilir, Tuzla tersanelerinde olabilir, fabrikalarda
olabilir, tekstil sektöründe olabilir- iş kazaları
yaşanıyor belki de.
Şimdi, burada bu konuda, diyelim
ki, bazı alanları bunun dışında tutarak iş
sağlığı ve iş güvenliği konusunda bir karar
alıyoruz.
Mesela ev eksenli çalışan
kadınlar meselesi ciddi anlamda problem çünkü ev eksenli daha çok
kadınlar çalışıyor. Bu konuda Meclis gruplarına da
önerilerde bulundular, dediler ki: Bizim hiçbir güvence hakkımız
yok, zaten kayıtlı çalışmıyoruz,
yaşadığımız alanda çok ciddi sorunlar var,
sağlık sorunları yaşıyoruz. İmece diye bir kurum
var bu konuda çalışan, yine başka alanlarda, Ev Eksenli
Çalışanlar Sendikası var. Onların ifade ettiğine göre,
her yıl onlarca kadın bu alanda ciddi anlamda sorun yaşıyor
ve bunlar sesini bile duyuramıyor. Şimdi, siz bunu kapsam
dışında bırakmışsınız.
Yine, küçük atölyelerde, tekstil
atölyelerinde çalışan insanlar var. Bunlar da diyelim ki, bu kapsam
içerisinde birçok alanda sorunlarla karşılaşıyorlar, bunu
da kapsam dışında tutuyorsunuz. Bu, doğru bir
yaklaşım değil. Madem bir kanun çıkaracağız,
gerçekten işçilerin sağlığından bahsediyoruz,
gerçekten emekçilerin hak ve özgürlük mücadelesine en azından bir
katkı sunmak istiyoruz, o zaman doğru düzgün bir yasa
çıkaralım.
Sayın Bakan, biz biliyoruz, AKP
Hükûmeti her şeye ekonomik noktadan bakıyor. Bu noktadan bile
bakarsanız bu önemli.
Diğer bir konu, buradaki problem
alanı, aslında, diyelim ki, bu iş sağlığı ve
iş güvenliği meselesini asıl yüklenicilere vermemek ve
taşeronlara vermek ya da buradan yeni bir istihdam alanı açmak, bunun
sorumluluğunu taşeron firmalara vermek. Aslında, Türkiyede
özellikle Tuzla tersanelerinde gördük ki, taşeronlaşma işçilerin
sağlığı açısından, emeğinin
karşılığını almak
açısından problemli bir şey. Bunu asıl yükleniciye
vermediğimiz sürece ciddi anlamda sorunlarla
karşılaşacağız. Bunun da bir kenara not edilmesi
gerekiyor çünkü özellikle taşeron firmaların çoğu ya
akrabasını çalıştırıyor ya diyelim ki, kendi
çevresindeki insanları çalıştırıyor. Onlarla da
kısmen anlaşıyor, bu konuda sorun yapmıyor ve sorumluluk
üstlenmiyor.
Şimdi bunun denetimi nasıl
olacak? Yarın gerçekten bu alanda, orada uzman doktor var mı yok mu
tartışmalarının nasıl yapılacağı önemli
diye düşünüyorum ve umarım önergemize destek verirsiniz.
Teşekkür ederim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 2. maddesinin ikinci fıkrasının (c)
ve (ç) bentlerinin metinden çıkartılmasını teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Candan
Yüceer (Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen?
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Çıray.
BAŞKAN Buyurun.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkeyi medeni kılan en
önemli unsurlardan bir tanesi iş güvenliğidir. Türkiyenin bu konuda
sergilediği manzara maalesef ülkemiz için utanç vericidir. Türkiye,
gayrisafi millî hasıla açısından G-20 ülkeleri
arasındadır ama iş kazaları açısından Cezayir ve
El Salvadordan sonra dünya üçüncüsüdür. Nitekim Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının 2011 yılındaki iş
kazalarını sorgulayan iki farklı yazılı, sözlü
önergesine iki farklı cevap vermesi de bunun göstergesidir. 2011
yılında iş kazalarında ölenlerin toplam sayısı
bir cevaba göre 587, bir cevaba göre 1.563tür.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyede insanlar ölmektedir. İş kazalarında ölmektedir, hapishane
yangınlarında ölmektedir. Bu sabah da -Allah rahmet eylesin-
şehitler vererek, şehitler olarak ölmektedir. Yani bir yandan, siz,
yaşayanları yaşatamayacaksınız, diğer yandan
çıkıp, ceninin hayat hakkından söz ederek bir riyakârlık
yapacaksınız.
Şimdi, son yirmi dört saatte 8
şehit verdik. Bu 8 şehit, toplam, 2002 yılında ölen
güvenlik gücü sayısından 2 misli fazladır. Ne yazık ki 2002
senesinde, AKP büyük bir fırsatı heba etmiştir. 2002 senesinde,
defakto olarak terör bitmişti, kaybettiğimiz güvenlik görevlisi
sayısı 6ydı, Apo Devletime, milletime yardım etmeye
hazırım, benim annem zaten Türktü diye beyanatlarda
bulunuyordu. Tam dört yıl
sırtüstü yattıktan sonra, o dönemde oturup terör örgütüyle
pazarlık etmedikten sonra, tam dört yıl sonra birdenbire ortaya
çıktı ve Sayın Başbakan Kürt sorununu açıkladı
Diyarbakırda. 2002den 2004, 2005 yılına kadar AKP
iktidarları, Güneydoğuda terörü kalıcı olarak
sonlandırmak adına ekonomik ve sosyal olarak hiçbir şey
yapmadı değerli arkadaşlar. Sonra, 2004-2005 yılında
Kürt sorunundan söz eden Başbakan, bu sabah terör sorunundan söz etmeye
başladı, Kürt sorunu yok. demeye başladı. Doğrusu,
ilk defa, Sayın Leyla Zanayla aynı noktada buluştular. Sayın
Zana da verdiği beyanatta Kürt sorunu olduğunu kabul etmediğini
ifade etti. Belli ki yine bir yerlerde Barzaniyle ve dış
gözlemcilerle yeni bir pazarlık ortamının
başlamış olduğu anlaşılıyor. Yalnız
-eskiden olduğu gibi- bir yandan devlet görevlilerini pazarlığa
göndereceksiniz bir yandan da sırf anayasal görevlerini yapmak için,
kimseyi öldürmek için değil, sadece Anayasa emrettiği için
Güneydoğuya gidip görev yapmak isteyenlerin, gençlerimizin ölümüne sessiz
kalacaksınız ve ölmelerine neden olan siyaseti
yapacaksınız.
Bakın, Sayın Demirtaş
bugün bir açıklama yapmış, diyor ki: PKK her türlü siyasal
eylemi bıraksın. Bir taraftan 8 kişinin ölümüne neden olacak,
şehit olmasına neden olacak saldırı, bir taraftan da
Sayın Demirtaşın PKKya verdiği talimat. Peki, bunun
anlamı nedir ben size söyleyeyim mi? Bu, PKKnın muzaffer bir ordu
edası içerisinde, patronun kim olduğunu göstermek için verilmiş
bir beyanattır. Sizin durduramadığınızı biz
durdurabiliriz. diye verilmiş bir beyanattır. Bunun için içiniz
rahat mı, bilmiyorum.
Değerli arkadaşlar, toplumu ayrıştırdınız,
zannettiniz ki ayrıştırdığınız bu toplumu
ümmetçi bir anlayışla birleştireceksiniz ama
yanıldınız, 2002deki fırsatı
kaçırdınız. Üzülerek söylüyorum ki, tarihe kayıt
düşmek için söylüyorum ki 2023 projeniz bugünden itibaren çökmüştür,
ekonomik olarak çökmüştür, siyasi olarak çökmüştür. Allah size
akıl fikir versin, çünkü sizin için hayat hakkı sadece bir propaganda
malzemesinden öteye bir anlam ifade etmiyor.
Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Çıray.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (1/605) esas numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısının 2 inci maddesinin 2 inci
fıkrasının c) bendinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ruhsar
Demirel (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ruhsar Demirel,
Eskişehir Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
verdiğimiz bu önergeyle istisnalar içinde bulunan Ev hizmetleri
fıkrasının çıkarılmasını istemiştik.
Ben bu konudaki açıklamaları yapmak üzere huzurunuzdayım.
Efendim, aslında, Sayın Bakanın Bütçe
Kanun Tasarısı için 14 Aralık 2011 günü bastırıp bütün
dağıttığı metni açarsanız eğer -elinde
olanlar-42nci sayfada Sayın Bakana ait şöyle bir cümle var: Bütün
çalışanları kapsayan iş sağlığı ve
güvenliği kanunu taslağının en kısa sürede
yasalaşmasını hedeflemekteyiz. diyor Sayın Bakan. Biz de
işte bu cümleden olmak üzere Madem bütün çalışanlar kapsam
içinde olacak, öyleyse ev hizmetlerinde çalışanlar niye kapsam
dışı kalsın? diye bu önergeyi verdik. Ancak kendilerinin
bütçe nedeniyle dağıttıkları kitapçıktaki Tüm çalışanlar
kapsam içine alınacak. ifadelerini şu anda
Katılamıyoruz. diyerek tekzip etmiş bulunuyorlar.
Ayrıca, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak, ev işlerinde çalışan -kayıt
dışı çalışma ki bunların çoğunluğu- bu
kişilerle ilgili bir Meclis araştırma önergemiz var bizim
Mecliste bekleyen. Bu önergemiz eğer kabul edilip de gündeme gelse ve bir
araştırma yapılsaydı görülecekler şuydu: Ev
hizmetlerinde çalışanların çoğunluğu kadın ve bu
kadınların pek çoğu kayıt dışı
çalışan kadınlar. Geçtiğimiz yıl tahminen 51 tane
kadının ev hizmetlerinde çalışırken hayatını
kaybettiğine dair gazetelerden toplanmış haberler var.
İşte, kadınların bu kadar hayatını tehlikeye
attıkları, kayıt dışı, güvencesiz ve çok ucuz bir
fiyata çalıştırıldıkları bu ev hizmetleri tam da
toplumsal cinsiyet ayrımına vurgu yapan bir durumda.
Bu sebeple de ben, yine,
Çalışma Bakanlığına ait bir kitapçıktan cümleler
okumak istiyorum size: Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik
faaliyetleri desteklemeyi amaçlamaktadır. Türkiye'nin
mevzuatını, ABnin çalışma hayatında toplumsal
cinsiyet eşitliği mevzuatı ile desteklemek, toplumsal cinsiyet
eşitliği müktesebatı ile uyumlaştırmak Bakanlığımızın
sorumluluğudur. şeklinde Bakanlığınızca
yayınlanmış kitapçıklarda sizlerin kabulüyle
yayınlanmış yazılar var. Efendim, Bu kitapçıklar
yayınlanıyor, nasılsa kimse okumuyor. diye
düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Gördüğünüz gibi çok
ciddiyetle okuyoruz, altlarını çiziyoruz hatta ve buralarda toplumsal
cinsiyete çok ciddi vurgular var. Tekraren söylüyorum, ev hizmetlerinde
çalışanların büyük bir kısmı kadınların
oluşturduğu bir grup ve bu kadınlar iş güvencesiz, gelecek
güvencesiz olarak çalışıyorlar. İstisnadan
çıkarılması, bu ülkede kayıt dışı
çalışan kadınlarımızın can güvenliği
başta olmak üzere, hayata dair farklı güvenceleri elde etmeleri
adına önemli ve bu önemlilik tam da ABye uyum için çıkarılmak
istenen bazı tasarılara toplumsal cinsiyet gözlüğüyle bakmak
adına çok daha değerli bir anlam kazanıyor diye düşünüyorum.
Ben yüce heyetinizden bu önergeye, bu
açıklamalardan sonra bir kez daha düşünüp destek vermenizi rica
ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısının 2 nci maddesinin ikinci
fıkrasının (a) bendinde geçen "askeri" ifadesinin
madde metninden çıkarılması ve aynı fıkraya
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
d) Hükümlü ve tutuklulara yönelik
infaz hizmetleri sırasında, iyileştirme kapsamında
yapılan işyurdu, eğitim, güvenlik ve meslek edindirme faaliyetleri,"
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Çalışmaları hususunda
kendine özel düzenlemeler bulunan bu çalışanların Kanun
kapsamında bulunması ile yaşanacak
karışıklık ve mükerrer uygulamalar giderilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi birinci
fıkrasının (m) bendinde yer alan
"kuruluşları" ibaresinden sonra gelmek üzere, ,organize
sanayi bölgeleri" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli İlknur
Denizli Salih
Koca
Giresun İzmir Eskişehir
Mehmet Doğan Kubat Osman Kahveci Ercan Candan
İstanbul Karabük Zonguldak
Ahmet Haldun Ertürk
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605) esas
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının 3 üncü maddesine aşağıdaki bendin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Reşat
Doğru Nevzat
Korkmaz Ruhsar
Demirel
Tokat Isparta Eskişehir
Mesut Dedeoğlu Ahmet Duran Bulut Mehmet Günal
Kahramanmaraş Balıkesir Antalya
Ali Öz
Mersin
ş) İş Yeri
Hemşiresi; 6283 sayılı Hemşirelik Kanununa göre
hemşirelik mesleğini icra etmeye yetkili, iş
sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere
Bakanlıkça yetkilendirilmiş iş yeri hemşireliği
belgesine sahip hemşire/sağlık memurunu,
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının Tanımlar başlıklı 3. maddesinin
(b), (d), (i), (n), (ş) bentlerinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesi ve (t) bendinin eklenmesini teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Uğur
Bayraktutan İzzet Çetin Sedef Küçük
Artvin Ankara İstanbul
Süleyman
Çelebi Dr.Candan Yüceer Levent Gök
İstanbul Tekirdağ Ankara
Musa
Çam
İzmir
b) Çalışan: Kendi özel
kanunlarındaki statülerine bakılmaksızın kamu veya özel
işyerlerinde istihdam edilen yahut çalışan istihdam etmeksizin
kendi nam ve hesabına mal veya hizmet üretimi yapan gerçek kişiyi,
d) Eğitim Kurumu:
İşyeri hekimliği, iş güvenliği
uzmanlığı ve işyeri hekimi dışındaki
diğer sağlık personelinin eğitimlerini vermek üzere
Bakanlık tarafından yetkilendirilen kurum ve kuruluşlar ile
üniversiteler ve meslek kuruluşları tarafından bu iş için
oluşturulan birimleri,
i) İşyeri hekimi:
İş sağlığı ve güvenliği alanında görev
yapmak üzere meslek kuruluşu tarafından yetkilendirilen ve
Bakanlıkça tescil edilen, işyeri hekimliği belgesine sahip hekimi,
n) Ortak sağlık ve güvenlik
birimi: 50 ve daha az çalışanı olan işyerlerine iş
sağlığı güvenliği hizmeti sunmak üzere gerekli
donanım ve personele sahip, Bakanlıkça yetkilendirilen kamu kurum ve
kuruluşları ile hizmet alan işverenler tarafından
ortaklaşa kurulan birimi,
ş) Teknik eleman: Teknik
Öğretmen, fizikçi ve kimyager unvanına sahip olanlar ile
üniversitelerin Çalışma Ekonomisi ve Endüstriyel İlişkiler
Bölümü ile iş sağlığı ve güvenliği programı
mezunlarını,
t) Meslek kuruluşu: Bu kanunda
belirtilen işlerin yürütülmesinde görev alanların üye olmakla yükümlü
bulundukları, kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarını,
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Sedef Küçük, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu gece sabaha karşı
yapılan menfur saldırıda hayatını kaybeden
şehitlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı, yaralı askerlerimize acil
şifalar diliyorum. Tüm ülkemizi yasa boğan bu çirkin
saldırıyı şiddetle kınıyorum.
Ayrıca, geçtiğimiz hafta
sonunda, devletin sorumluluğu altında olan, tutuklu da olsalar,
hükümlü de olsalar canları devlet korumasına emanet edilen yurttaşlarımız
yanarak can verdiler. Bu elim olayda hayatlarını kaybeden
yurttaşlarımıza da Allahtan rahmet, yakınlarına
sabır diliyorum. Olayın tüm yönlerinin ve bu cinayetlerde
sorumluluğu olanların bir an önce ortaya çıkarılması
gerekmektedir.
Biliyorsunuz, bu kanunun
görüşmeleri sırasında da yeni hizmet binası
inşaatında meydana gelen kazada bir işçimizi kaybettik. Bu,
ülkemizin iş güvenliği açısından katetmesi gereken çok yolu
olduğunu ortaya koymaktadır. Kaybettiğimiz işçimize de
Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye
İstatistik Kurumu verilerine göre ülkemizde kadınların iş
gücüne katılım oranı yüzde 28,8dir, işsizlik oranı
ise yüzde 11,3tür. Bu oranların, OECD ülkeleri, AB ülkeleri,
gelişmiş ülkeler arasında en kötü oranlar olduğunu
söylememe herhâlde gerek yoktur, bunu zaten hepimiz biliyoruz.
Maalesef konu kadınlar, insan
hakları, basın özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü olunca
ülkemizin uluslararası karnesi hep kırık notlarla dolu oluyor.
Bu durumu kanıksamış olanlar da olabilir ancak bir cumhuriyet
kadını, bir birey olarak ben bu duruma çok üzüldüğümü ve
alışamadığımı belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
konuşmamın başında da belirtmiştim, her 3
kadından 1i iş gücüne katılmaktadır. Günümüzle
karşılaştırma yapılabilmesi için bir örnek vermek
istiyorum: 1970 yılında çalışabilecek kadın nüfusunun
yüzde 54ü çalışma hayatına aktif olarak
katılmaktaydı. Bahsettiğim, gelişmiş bir Avrupa ülkesi
değil, 1970lerin Türkiyesi. Bu istatistikler
kadınlarımızın bugün çok ciddi bir istihdam sorunu
yaşadıklarını göstermektedir.
Gayet tabii ki bundan daha olumsuz
örnekler vardır. Örneğin, DPTnin bir araştırmasında
hane halkı reislerinin yani erkeklerin yüzde 76sı, kadının
ailedeki en önemli görevinin ev işi ve çocuk bakımı
olduğunu ifade etmişlerdir. Ne yazık ki bu zihniyet ve bu
anlayış, bugün de en yetkili ağızlar tarafından ortaya
konulmaktadır. Bir taraftan kadınlara 3 çocuk, 5 çocuk
doğurun. denilmekte, diğer taraftan kreş açılması
konusunda devlet üzerine düşeni yapmamaktadır. Bu, kadınlara
Siz çalışmayın, evde oturun, çocuk bakın, eşinize
hizmet edin. demekle eş değerdir. Buna rağmen,
çalışmak isteyen kadınların önemli bir kısmı,
yaklaşık yüzde 71i kayıt dışı çalışmak
zorunda kalmaktadır. Herhangi bir iş kolunda sendikalı olmaya
kalktıkları an işlerinden olanlar da kadınlardır. Bir
kriz sırasında ilk işten çıkarılanlar da
kadınlardır. Üst düzey kamu yöneticiliği yapmaları
esirgenenler de kadınlardır. 81 il içerisinde yalnızca 1
kadın vali olması, üst düzey yöneticilerin yalnızca yüzde 13
buçuğunun kadın olması size makul geliyor mu?
Anlaşılan o ki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin
kurbanı olan kadınlar, iş yaşamı içinde de ikinci
sınıf görülmektedirler.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini
sağlamak, imzamız olan uluslararası sözleşmelerle
üstlendiğimiz bir yükümlülüktür. Bu, eğitim hakkından kız
çocuklarımızın tam olarak yararlandırılmasıyla
mümkün olacaktır. Bu, toplumsal zihniyet kalıplarının
kırılması ile mümkün olacaktır. Ancak, her şeyden önce
bu, kadınların temel hakkı olan gelir
karşılığı çalışma hakkının
tanınması ile mümkün olacaktır.
Yüce heyetinizin, hangi kanunu
tartışırsa tartışsın bu hususu dikkate
alacağına inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605) esas
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının 3 üncü maddesine aşağıdaki bendin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Reşat
Doğru (Tokat) ve arkadaşları
ş)
İş Yeri Hemşiresi; 6283 sayılı Hemşirelik
Kanununa göre hemşirelik mesleğini icra etmeye yetkili, iş
sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere
Bakanlıkça yetkilendirilmiş iş yeri hemşireliği
belgesine sahip hemşire/sağlık memurunu,
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) Sayın
Başkanım, uygun bir düzenleme olmakla birlikte, Komisyon
çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz ama
uygun bir düzenlemedir. Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SÖSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen?
ALİ ÖZ (Mersin) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Halk sağlığı
hemşireliği kapsamında, sağlığı koruma ve
geliştirme kavramları temelinde; işyerlerinde
sağlığı koruma geliştirme, kaza ve meslek hastalıklarını
önleme, çalışma yaşamında riskli bireyler ve
girişimler, çalışma ortamındaki riskler ve
değerlendirme gibi öncelikli konular yer almaktadır. Dünyada ve
ülkemizde işyerlerinde hemşireler yer almakta ve temel
sağlık elemanı olarak görev yapmaktadır. Bu teklifle
iş sağlığı hemşiresi tanımının
tasarı metnine eklenmesi ve başta kreşler ve okullar olmak üzere
tüm işyerlerinde işyeri hemşireliğinin uygulamaya
geçirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi birinci
fıkrasının (m) bendinde yer alan
"kuruluşları" ibaresinden sonra gelmek üzere, ,organize
sanayi bölgeleri" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) Uygun bir
düzenlemedir Sayın Başkanım. Çoğunluğumuz yoktur,
katılamıyoruz ancak takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Toplulaştırılmış
işyerlerinde daha etkin hizmet verileceği düşüncesiyle
eklenmiştir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 4. maddesinin 1 nolu fıkrasının (c)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi ve
teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Levent Gök
Tekirdağ İstanbul Ankara
İzzet Çetin Musa
Çam Uğur
Bayraktutan
Ankara İzmir Artvin Özgür Özel
Malatya
c) İş
sağlığı ve güvenliği yönünden
çalışanların da görüş
ve katılımıyla risk değerlendirmesi yapar veya
yaptırır.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Özgür Özel, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlarken Hakkâri ve Hatayda şehit olan askerlerimize Allahtan
rahmet, acılı ailelerine de başsağlığı
diliyorum.
Albert
Camus Bir ülkeyi tanımak için o ülkede insanlar nasıl ölüyor ona
bakınız. demiş. Bu ülkede insanların nasıl
öldüğüne bakarsak Sayın Başkan, önlenemeyen trafik
kazalarında dünyada yapılan her 2 trafik kazasından 1ini yapan
10 az gelişmiş ülkenin arasında Türkiye.
Devletin
korumasındaki cezaevlerinde suçlulukları ispatlanmamış
tutukluların bile cayır cayır yandığı bir ülke
Türkiye.
Millî
ya da gayrimillî olsun istihbarat hatalarından dolayı kendi
jetlerinin kendi vatandaşlarını vurarak öldürdüğü bir ülke
Türkiye ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde İş
Sağlığı ve İş Güvenliği Yasa
Tasarısı görüşülürken hem de Meclisin yan tarafında
Meclisin kanalizasyon işlerini yapan, bütün sorumluluğun aslında
ASKİnin Ankara Su Kanalizasyon İşlerine ait olduğu ama
iktidar partisinin geldiği günden beri teşvik ettiği ve
taşeronun taşeronunun çalıştırdığı,
iş güvencesinden mahrum ve son derece sıkıntılı
şartlarda saatlerce süren yorgunluğun üzerine çalışan
işçilerin tam da bu tasarı burada görüşülürken göçük
altında kalıp da öldüğü bir ülke Türkiye.
Perşembeyi
cumaya bağlayan gece bizler bu kanunun geneli üzerinde görüşmelere
başladığımızda bu talihsiz kazada kaybettiğimiz
Nadir Kekilli, benim de fahri milletvekilliği görevini üstlendiğim
Osmaniyenin Kadirli ilçesinde yaşayan yirmi dört yaşında bir
vatandaşımız, orada yaşayan bir ailenin burada
ekmeğini arayan bir çocuğuydu. Nadir Kekilliyle birlikte o gece
çukura giren, göçük altında kalan ve tesadüfen üzerine düşen
kalınca bir parça sayesinde hayatı kurtulan Mehmet Çoban, Nadir
Kekilliyle birlikte neredeyse otuz altı saattir hiç uyumadan
çalıştıklarını anlattı bize.
Biz
Osmaniyede aileyi ziyaret ettik. Acılı ailenin geçim
şartlarıyla ilgili anlattığı ve bu işe olan
muhtaçlıklarıyla anlattıkları hepinizin yüreğini
burkacak nitelikteydi.
Nadir
İzmirde, Mehmet ise İstanbulda aynı şirketin benzer
işlerinde çalıştılar. O gün sabahleyin acilen Ankaraya
çağırıldı. Yirmi dört saatlik yorgunluğun üstüne biri
İzmirden, biri İstanbuldan yolculuk yaptılar, buraya kadar
geldiler ve saat sekizde de o çukurun içine girdiler. Ertesi sabah saat sekizde
Meclis bu işin bitmesini istiyordu ve Çok yorgunuz, uykusuzuz, bu
işi yapamayız. demelerine rağmen ustabaşıları
onları dinlemedi, Bu iş sabaha kadar bitecek. dedi.
Başlarında baretleri yoktu, içeride aydınlatma eksikti,
güvenliği alınması gereken duvarlar
yapılmamıştı ve yan tarafta trafiğin
kapatılması gerekirdi vibrasyondan, titreşimden dolayı
çökme olmasın diye ama trafik de akmaya devam ediyordu. Göz göre göre bu 2
arkadaş ölüm çukuruna gitti ve içlerinden bir tanesi burada hepimizin
yüreklerini dağlayan bir biçimde
Hep birlikte kendisinin arkasından
rahmet okuyoruz, iyi dileklerimizi ailelerine iletiyoruz.
Ama
taşeronlaşma, daha düşük ücretle
çalıştırmanın, karın tokluğuna
çalıştırmanın, işçi haklarını yok sayarak
çalıştırmanın, kıdem ve ihbar tazminatsız
çalıştırmanın, insan değil, âdeta köle
çalıştırmanın adıdır. Bu sistem,
çalışma ilişkilerini güvensizleştiren, çalışma
saatlerini esnekleştiren, kuralsızlığı kural,
kanunsuzluğu kanun kılan katil bir sistemdir. Esnek, kuralsız,
kayıtsız, uzun ve taşeronda çalışma,
çıkardığınız kanunun adı ne olursa olsun
işçinin sağlığını ve güvenliğini korumaz, korusa
korusa işverenin biraz daha kâr etmesini, işçiyi biraz daha
sömürmesini sağlar. İşte böyle bir durumla karşı
karşıyayız.
İş
güvenliği ve işçi sağlığı meselesiyle ilgili bu
taslağa muhalefet olarak çok olumlu katkılar sunmak istedik, bu
katkılarımız minimal düzeyde kaldı. Tam, kanun bizim
karşı oyumuza rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edildiğinde,
Komisyonumuzda görev alan bütün milletvekillerine birer çanta geldi
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından.
Çantanın içinden böyle bir kuka çıktı. Bu aslında bir flash
disk ama kukanın üzerinde yazıyor ki -İngilizce yazıyor- Sağlıklı, güvenli
iş yeri alanı; sağlıklı iş yeri alanı.
Sayın Bakanım, böyle uyarılar tehlikenin olduğu yerlere konur;
ıslak zemin dersiniz, Bir şey dışarıdan
düşebilir. dersiniz, böyle bir şey konur. Dikkat, bu iş yeri
sağlıklıdır. diye bir uyarı olmaz. Ama Türkiyede,
gerçekten, sağlıklı ve güvenli bir iş yeriyle ilgili bir
şey bulunursa buraya işaret koymak lazım. Ben, herhâlde,
burası öyledir diye koyacaktım ama Sayın Salim Uslunun buraya
yaptığı taarruzlardan sonra herhâlde artık bu kürsü de o
kadar güvenli değil.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 5. Maddesinin (b) bendinin
kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek ve riskli
işlerde çalışanları bu işten katiyen uzak tutmak veya
çalışma sürelerini kısaltmak olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr.Candan Yüceer Süleyman Çelebi Ali Rıza
Öztürk
Tekirdağ İstanbul
Mersin
Levent Gök İzzet
Çetin
Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
Uğur Bayraktutan
Artvin
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun tasarısının 5inci maddesinde verilen önerge üzerinde söz
aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bugün Türkiyede iş kazası denilen olayların aslında
cinayet olduğunu söylersek abartı sayılmaz çünkü Türkiye bu
konuda derecelere sahiptir; dünyada üçüncü, Avrupada birinci konumdadır.
Aslında, kaza hepimizin
bildiği gibi, gerçekleşmesi önceden öngörülemeyen ve
dolayısıyla, gerçekleşmemesi için herhangi bir önlem
alınması olanağı bulunmayan bir riskin
gerçekleşmiş olması hâlidir. Oysa Türkiyede iş
kazası adı altında yaşanan cinayetlerin pek çoğunda
önceden gerçekleşmesi tahmin edilemeyen herhangi bir risk söz konusu
değildir. Bile bile, bağıra bağıra olaylar olmakta,
insanlar ölmekte ama, bundan önceki Çalışma
Bakanımızın söylediği gibi, güzel güzel ölmektedir. Hâlâ
bugün, Afşin Elbistanda, 2si mühendis olmak üzere 10 kişi toprak
altındadır. Zonguldakta 17 Mayıs 2010da meydana gelen kazada,
2si maden mühendisi olmak üzere, 30 emekçiden 2 tanesi gerçekten aylar sonra
kurtarılmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
bugün işçiler, çalışanlar iş kazasının nedeni
değil, korumasız tarafıdırlar. Bugün, çalışan,
üretim sürecinin parası ödenerek kolayca tedarik edilebilen bir unsuru
hâline getirilmiştir. Bugün, çalışanın değeri
emeğinin fiyatıyla ölçüldüğünden, çalışanın bir
insan olarak taşıdığı yaşama hakkı bu üretim
sürecinde dikkate alınmamaktadır. Türkiyede bugüne kadar, üretim,
işletme çıkarları, bireysel çıkarlar, üretim için üretim
her zaman iş güvenliği ve işçi sağlığından
önce gelmiştir. AKP İktidarında sorun daha da büyümüştür.
AKP İktidarında uygulanan neoliberal politikalarda özelleştirme,
taşeronlaştırma, işletme kârları, ihracat ve benzeri
olgular temel başarı ölçütleri olarak ele alınmış,
hiçbir şekilde bu unsurların arka planında üreticiye, yani
emeğe, çalışana yer verilmemiştir. Üretim sürecinin
merkezine insan konulmadığı için, işçi
sağlığı sorunu toplumun genel
sağlığının bir parçası olarak görülmediği
için sorun yanlış bir temelde
tartışılmıştır.
Gerçekten bugün yapılması
gereken, iş kazalarını basit bir sağlık sorunu veya
üretime ilişkin teknik bir mesele olarak görmemektir. İş
kazasını, insanla ilgili, sosyal yanı ağır basan bir
sorun olarak görmek gerekmektedir. Bu nedenle, iş kazası ve meslek
hastalıklarının sosyallikten soyutlanarak teknik bir sürecin yol
açtığı sağlık sorunu olarak görülmemesi gerekir.
Üretim sürecinin merkezine insan ve çalışan
konulmadığı sürece, işçi sağlığı sorunu
toplumun genel sağlığının bir parçası olarak
görülmediği sürece sorun yanlış bir temelde tartışılıyor
demektir. Bu nedenle iş kazası ve meslek
hastalıklarının sosyallikten soyutlanarak teknik bir sürecin yol
açtığı sağlık sorunları olarak ele
alınmaması gerekir.
Değerli
milletvekilleri, işçi sağlığı ve iş
güvenliği konusunu önemsediğimiz için ve Türkiyede gerçekten
işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda
yaşanan kazalar, üretim kayıpları, yaralılar ve iş
günü kayıpları korkunç facia denilebilecek boyutlara
eriştiği için 23üncü Dönemde Meclis araştırması
açılması istemiyle bir önerge vermiştim ama bu önergemiz kabul
görmedi. 24üncü Dönemde de yine bu önergeyi verdik.
Bugün gerçekten
Türkiyede artık işçi sağlığı ve iş
güvenliği konusunda alınacak önlemler maliyet artırıcı
unsurlar olarak görülmektedir ve işverenler sürekli korunmaktadır,
mevcut yasal mevzuatlar bile uygulanmamaktadır ve bunların denetimi
de yapılmamaktadır.
1976
yılında staj için Zonguldak Havzasına gittiğimde kafam
basınçlı boruya çarpmıştı. Ben çıkardım
bareti, baktım kafamda bir şey var mı diye, bir maden
çavuşu bana Kafana bakma, stim borusuna bir şey olmuş mu ona
bak çünkü burada insanın canı stim borusundan daha değerli
değildir. dedi.
Ben
çalışanların da insan olduğu gerçeğini
unutmamamız dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
6ncı madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 277 sıra sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendinin madde metninden
çıkarılmasını ve aynı maddenin üçüncü
fıkrasında yer alan görevlendirilmesi gereken ibaresinin
görevlendirilen olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan
Kubat Enver
Yılmaz
Giresun İstanbul İstanbul
Salih Koca Fevai
Arslan Osman
Çakır
Eskişehir Düzce Düzce
Ali Şahin Mustafa
Hamarat İsmail
Aydın
Gaziantep Ordu Bursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 6. maddesinin birinci fıkrasının (a)
ve (b) bentleri ile ikinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş; ikinci fıkradan sonra gelmek
üzere bir fıkra eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Salih
Fırat
Tekirdağ İstanbul Adıyaman
Levent Gök Uğur
Bayraktutan Musa
Çam
Ankara Artvin İzmir
"(a) İşveren; mesleki
risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunulmasına yönelik
çalışmaları da kapsayacak işçi sağlığı
ve iş güvenliği hizmetini sunmak için; çok tehlikeli
sınıfta yer alan işyerinde (A) sınıfı, tehlikeli
sınıfta yer alan işyerinde en az (B) sınıfı, az
tehlikeli sınıfta yer alan işyerinde en az (C)
sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanı ile
bütün tehlike sınıflarında yer alan işyerlerinde
işyeri hekimi, işyeri hemşiresi ve işyerinin
büyüklüğüne göre diğer sağlık personeli görevlendirir.
50'den az çalışanı olan işyerlerinden, bünyesinde bu
vasıflara sahip personel bulunmayan işyerleri ile çalışan
istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal veya hizmet üretimi yapanlar
bu hizmetin tamamını veya bir kısmını ortak
sağlık ve güvenlik birimlerinden alabilirler."
"(b) İşveren işçi
sağlığı ve güvenliğinin kendisine yüklediği
yükümlülükleri yerine getirmek amacıyla araç, gereç, sağlık
hizmetinin sunumuna uygun mekan veya sağlık birimi ve zaman gibi
gerekli bütün ihtiyaçları karşılar."
"(2) 4/1/2002 tarihli ve 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamındaki kamu kurum ve
kuruluşlarından çalıştırdığı personel
sayısının azlığı sebebiyle bünyesinde gerekli
personeli çalıştırma yükümlülüğü olmayanlar, işçi
sağlığı hizmetlerini Sağlık
Bakanlığına ait kuruluşlardan doğrudan alırlar.
Tam zamanlı personel istihdamı gerekmeyen hallerde ilgili personel
kısmi zamanlı olarak istihdam edilebilir."
"İşyerlerinden, çok
tehlikeli sınıfta 500, tehlikeli sınıfta 750 ve az
tehlikeli sınıfta yer alanlardan 1000 ve daha fazla
çalışanı olan işyerlerinin tam süre işyeri hekimi
istihdam etmesi zorunludur."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605) esas
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının 6ncı maddesinin 3. fıkrasının
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu Ruhsar Demirel Ali Öz
Kahramanmaraş Eskişehir Mersin
Erkan Akçay Mehmet Günal
Manisa Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Ali Öz, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, bugün tüm ulusumuzu yasa boğan, Hakkâri ve
Hatayda menfur saldırılar sonucunda hayatını kaybeden
şehitlerimizi rahmetle anıyor, yaralılara acil şifalar
diliyorum. Türk milletinin başı sağ olsun.
Görüşmekte olduğumuz
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa
Tasarısında eleştirdiğimiz ana konulardan bir tanesi
şu: Bu kanun yapılırken esas alınması gereken
işçi sağlığı ise, işçi
sağlığının korunup geliştirilebilmesi için
iş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, iş yeri
hemşiresi ve iş yeri sağlık ve güvenlik biriminde
görevlendirilecek diğer personelin hak, yetki ve sorumluluğunun
özellikle işverenden bağımsızlıklarını
sağlayacak, bu suretle etkin görev yapmalarının önünü açacak
olan iş güvence sistemlerinden hiçbirinin kanun tasarısında yer
bulmamış olmasını önemle vurgulamak gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, iş FFyeri
hekimini getirip koyuyoruz. İş yerinde bir hekim arkadaş
çalışıyor. Bunun patronu işveren olduğu sürece, bunun
maaşını işveren ödediği sürece burada iş
sağlığının üstünde işçi
sağlığını ön planda tutmasının mümkün
olmadığını ifade etmek istiyorum. Yine kanunun bazı
maddelerinde iş yerlerinde iş sağlığını ve
işçi sağlığını koruyabilme adına 3üncü
maddede vermiş olduğumuz, Hükûmetin ve Genel Kurulun kabul etmiş
olduğu iş yeri hemşiresinin mutlak surette istihdam edilmesi
gerekiyor.
Bu kanunun geneline baktığımız
zaman, çoğunun işverenin lehine olduğu, işverenlerin
isteklerinin çoğunun kanun maddelerinde yer bulduğunu maalesef
üzülerek görüyoruz. Dolayısıyla asıl amacın iş sağlığı,
ötesinde işçi sağlığı merkezine odaklanacak olursa
kanunun bugünkü hâliyle kabul edilebilir olmuş olmasına rağmen,
hâlâ eksik çoğu yerinin olduğunu ifade etmek gerekmektedir.
Özellikle belirttiğimiz
şeylerden bir tanesi şu: İş yeri hekimliğinin ve
iş yerinde çalışacak olan hemşirelerin işverenle
bağını kesmeden, istediğimiz kadar iyi madde yapalım,
istediğimiz kadar iyi kanun düzenleyelim, sonuçta bu, ülkemiz için bozuk
bir sicile sahip olduğumuz iş kazalarından ve meslek
hastalıkları ölümlerinden ülkemizi kurtaracak bir durum olmayacaktır.
Dolayısıyla gerek iş kazalarını azaltmak gerekse
meslek hastalıklarına maruziyeti önleme adına iş yerinde
eğitimi ön plana alan, iş yerinin ortamının ve
çalışanların maruziyetleri noktasında
aydınlatıcı bilgi vermesiyle sorumluluk içerisinde olan bu
elemanların mutlak suretle iş yerlerinde istihdam edilmesi
gerekmektedir.
Tam Gün süresiyle sadece bir iş
yeri hekiminin bu sorumlulukların hepsinin üstünden gelmesi mümkün
değildir. Hele ki bir de burada
çalıştırdığınız iş yeri hekimi
maaşını alma bakımından yani ekonomik bakımdan
işverene mahkûmsa buradan çok ciddi sonuçlar, çok olumlu sonuçlar
çıkmayacağı aşikârdır. Komisyonlarda görüşülürken
de özellikle iş sağlığı güvenlik merkezinde bu
işin temelinde yatan, bu işin tabana doğru
yayılımını hızlandıracak olan, eğitimini
verecek olan buradaki hekimlerin sosyal haklarının düzenlenmesi
noktasında da ısrarla vurgulamalar yapmıştık. Tekrar
komisyona geldiğinde, Maliyenin reddetmesi neticesinde bazı
önergelerin geri çekilmesiyle, burada çalışacak olanların
maalesef bu ekonomik düzenlemeden mahrum bırakılacağı
endişesine kapıldık. Umarım ki ilerleyen maddelerde,
özelikle iş sağlığı ve güvenliği merkezinde
istihdamında zorlanılan iş yeri hekimlerinin ekonomik ve özlük
haklarının iyileştirilmesi sağlanır, dolayısıyla
da buradan başlayacak olan, tüm sanayide ve ekonomide önemli yer tutan
iş merkezlerine, iş alanlarına ve işverenlere nelerin,
nasıl yapılacağı noktasındaki bilgi dalga dalga
yayılır. Dolayısıyla da bu bilinçle, iş
kazalarının ve meslek hastalıklarının önüne geçilmesi
noktasında faydalı işler yapılmış
olacağı kanaatindeyim. Dolayısıyla, iş yerinde sadece
iş yeri hekimi sorumluluğuna işi bırakmadan aynı
zamanda iş yerinin önleyici hekimlik görevini de yapan iş yeri
hemşireliği, iş hijyeni uzmanı noktasında da çalışmalar
yapılmasına ihtiyaç olduğunu ifade ediyor, yetersiz olmakla
beraber gündeme alınmış olmasını bile
önemsediğimiz bu kanunun memleketimize hayırlı
olmasını temenni eder, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 6. maddesinin birinci fıkrasının (a)
ve (b) bentleri ile ikinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş; ikinci fıkradan sonra gelmek
üzere bir fıkra eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Candan Yüceer (Tekirdağ) ve arkadaşları
"(a) İşveren; mesleki
risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunulmasına yönelik
çalışmaları da kapsayacak işçi sağlığı
ve iş güvenliği hizmetini sunmak için; çok tehlikeli
sınıfta yer alan işyerinde (A) sınıfı, tehlikeli
sınıfta yer alan işyerinde en az (B) sınıfı, az
tehlikeli sınıfta yer alan işyerinde en az (C)
sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanı ile
bütün tehlikeli sınıflarında yer alan işyerlerinde
işyeri hekimi, işyeri hemşiresi ve işyerinin
büyüklüğüne göre diğer sağlık personeli görevlendirir.
50'den az çalışanı olan işyerlerinden, bünyesinde bu
vasıflara sahip personel bulunmayan işyerleri ile çalışan
istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal veya hizmet üretimi yapanlar
bu hizmetin tamamını veya bir kısmını ortak
sağlık ve güvenlik birimlerinden alabilirler."
"(b) İşveren işçi
sağlığı ve güvenliğinin kendisine yüklediği
yükümlülükleri yerine getirmek amacıyla araç, gereç, sağlık
hizmetinin sunumuna uygun mekan veya sağlık birimi ve zaman gibi
gerekli bütün ihtiyaçları karşılar."
"(2) 4/1/2002 tarihli ve 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamındaki kamu kurum ve
kuruluşlarından çalıştırdığı personel
sayısının azlığı sebebiyle bünyesinde gerekli
personeli çalıştırma yükümlülüğü olmayanlar, işçi
sağlığı hizmetlerini Sağlık
Bakanlığına ait kuruluşlardan doğrudan alırlar.
Tam zamanlı personel istihdamı gerekmeyen hallerde ilgili personel
kısmi zamanlı olarak istihdam edilebilir."
"İşyerlerinden, çok
tehlikeli sınıfta 500, tehlikeli sınıfta 750 ve az
tehlikeli sınıfta yer alanlardan 1000 ve daha fazla
çalışanı olan işyerlerinin tam süre işyeri hekimi
istihdam etmesi zorunludur."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Salih Fırat, Adıyaman Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
SALİH FIRAT (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
277 sıra sayılı Yasa Tasarısının 6ncı
maddesi üzerinde değişiklik önergesi vermiş bulunmaktayım.
Önerge üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, bugün
Hakkâri ilimizde şehit olan askerlerimize ve yine, cumartesi günü
Şanlıurfa Cezaevinde çıkan yangında canlı olarak yanan
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı ve sabır diliyorum.
Ne yazık ki ülkemizde insanlar
yaşamlarını yitirmeden önlem almak imkânsız hâle
gelmiştir. Cezaevlerindeki koşulların insanca yaşama
elverişli olmadığı, gerek sivil toplum örgütleri gerekse de
meslek odaları tarafından rapor edilmiş olmasına
rağmen, Bakanlık tarafından hiçbir düzenleme
yapılmamıştır.
Bu olaya ilişkin olarak Sayın
Adalet Bakanı, ihmal ve kusuru olanlar hakkında gerekli
yaptırımların uygulanacağını
ve üzerinin örtülmesinin söz konusu olamayacağını
söylemiştir. Sayın Bakan sorumlu arıyor. Ben, buradan sorumluyu
kendisine söyleyeyim: Sorumlu, Ergenekon ve KCK operasyonları adı
altında, seçilmiş kadroları ve sizin gibi düşünmeyen
herkesi cezaevlerinde tutsak ederek cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü
sayısını kapasitenin neredeyse 3 katı fazlasına
çıkaran siz ve mensubu olduğunuz Hükûmettir. Tabip
odalarının ve baroların tüm uyarılarına rağmen
önlem almayan Bakanlığınız bu ölümlerin sorumlusudur. Bu
yüzden, Sayın Adalet Bakanının derhâl istifa etmesi
gerekmektedir.
Evet, biraz önce
de belirttiğim gibi, insanlar yaşamlarını yitirmeden yasal
düzenlemeler yapmıyoruz, gerekli tedbirleri almıyoruz. Bu tasarı
da ancak binlerce işçimiz öldükten sonra gündeme gelmiştir. Ancak yine
de içi boş bir tasarıdır. Ne yazık ki verilen kayıplar
yeterli olmamış gibi
Yürürlük maddesinde şu denilmektedir: Bir ila iki yıl daha
geçecek. Yani bir ve iki yıl içinde daha binlerce işçimiz ölecek ki
ondan sonra bu yasa tasarısı uygulamaya geçsin.
Ayrıca,
sağlık hizmetinin bir ekip hizmeti olduğu gerçeğinden
hareketle, iş yeri hekiminin yanı sıra iş yeri
hemşiresinin de çalışan sağlığı hizmeti
sunan ekip içinde bulunması gerekli görülmüştür.
Yine,
tasarının 6ncı maddesindeki "mekân" ibaresi
muğlak bir ifade olduğundan ve iş yerindeki sağlık
birimini tam karşılayamadığından, değişiklik
önergemizde "mekân veya sağlık birimi" ifadesi
kullanılmıştır.
Tasarının
6ncı maddesinin 2nci fıkrasında, Kamu İhale Kanunu
kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarının, iş
sağlığı ve güvenliği hizmetlerini, Sağlık
Bakanlığına ait döner sermayeli kuruluşlardan doğrudan
alabileceği gibi 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri
çerçevesinde de alabileceği belirtildiğinden, suiistimale açık
bir durum oluşturulmaktadır. Bu hizmetin alımında kamu
yararı gözetilmeyecek, yandaşlar tarafından kurulan özel
sağlık birimlerinden bu hizmet alınacaktır. Bu nedenle,
değişiklik önergemizde, yeterli sayıda çalışanı
bulunan kamu kurum ve kuruluşlarında gerekli personeli bünyesinde
bulundurma zorunluluğu, yeterli sayıda çalışanı
olmayan kamu kurum ve kuruluşlarında ise doğrudan
Sağlık Bakanlığından hizmet alınması
suretiyle yürütülebileceği öngörülmüştür.
Ayrıca,
vermiş bulunduğumuz değişiklik önergesinde, tehlike
derecesine göre tam süre iş yeri hekimi istihdam etmesi zorunlu olan
iş yerleri belirlenmiştir.
Değerli
milletvekilleri, bu yasada işçi kelimesinden korkulmuştur. Tamamen
sermayeyi korumaya yönelik bir yasadır. İşçi kelimesinden
korkmamamız gerekiyor. Bakın, bir deyim vardır, Cana gelen, mala
gelsin. deyimi vardır. Bu,
atasözü hâlinde yerleşmiştir ülkemizde, ama ne yazık ki, bu
yasada Mala gelen, cana gelsin göz önüne alınmıştır. O
yüzden öncelik olarak işçi sağlığı göz önüne
alınmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
tasarının, iş sağlığı ve güvenliği
açısından gerçek amaca hizmet edebilmesi için bu değişiklik
teklifi verilmiştir. Hepinizin, siyasi kaygıları bir tarafa
bırakarak, esas olanın insan ve insan sağlığı
olduğunu gözetip, değişiklik önergemize kabul oyu vermenizi
bekliyor, hepinizi saygı ile selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 277 sıra sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendinin madde metninden çıkarılmasını
ve aynı maddenin üçüncü fıkrasında yer alan görevlendirilmesi
gereken ibaresinin görevlendirilen olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılıyoruz efendim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda kurgulanan ortak
sağlık ve güvenlik birimlerinin yapısının
korunması ve kurgulanan yapının serbest rekabet
şartlarında devam ettirilmesi amaçlanmıştır.
Ayrıca üçüncü fıkranın uygulamasındaki tereddütleri
gidermek için söz konusu ifadede değişiklik
yapılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısın 7. Maddesinin (b) fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını ve üçüncü fıkrasından sonra gelmek
üzere aşağıdaki (4) nolu fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr.Candan Yüceer Süleyman Çelebi Uğur
Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
Levent Gök Musa Çam İzzet
Çetin
Ankara İzmir Ankara
(4) bu fıkra kapsamında
iş sağlığı ve güvenliği hizmeti verecek
kuruluşların tespitinde 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu
hükümleri uygulanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Uğur Bayraktutan
BAŞKAN Uğur Bayraktutan, Artvin Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN
(Artvin) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 277 sıra numaralı İşçi
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının 7nci maddesindeki önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce -bütün milletvekilleri dile getirdiler- dün sabaha
karşı yapılan menfur saldırıda hayatlarını
kaybeden kıdemli çavuş Ali Gümüş, piyade onbaşı Cahit
Kılıç, piyade onbaşı İsa Sayın, piyade er Umut
Bulut, piyade er Ali Yasin Erosmanoğlu, piyade er Mustafa Türkmen, piyade
er Yaşar Doymuş, ulaştırma er Samet Bütünü, bütün
şehitlerimizi saygıyla anıyorum, yaralılarımıza
acil şifalar diliyorum. Bütün ailelerin acılarını yürekten
paylaşıyorum sözlerimin başında.
Burada kanun
tasarısının 7nci maddesine bir dördüncü fıkra eklenmesiyle
ilgili söz aldım, bu fıkrada da, Bu fıkra kapsamında
iş sağlığı ve güvenliği hizmeti verecek
kuruluşların tespitinde 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu
hükümleri uygulanır. ibaresinin bu
maddeye eklenmesini talep ediyoruz. Buradaki gerekçemiz de şudur: Teklif
ile, 10 işçiden az çalışanı bulunan işyerleri
açısından verilecek destek hizmetlerini sunacak kuruluş veya
şirketlerin tespitinde objektif kriterlerin oluşturulabilmesi ve
rekabetin sağlanabilmesi amacıyla şirketlerle Bakanlık
arasındaki sözleşmelerin Kamu İhale Kanunu hükümleri ve
kriterleri çerçevesinde belirlenmesini teklif etmekteyiz değerli
arkadaşlarım.
Şimdi bunu
yapmamızdaki, bu teklifte bulunmamızdaki amaç şudur: Özellikle
-biraz önce milletvekili
arkadaşlarım da bahsettiler- son on yıldaki yani
iktidarınız dönemindeki iş kazalarında, ölümlü iş
kazalarında 11 bin kişiye yakın canı kaybetmiş
bulmaktayız. Bu, ortalama yıl başına 1.100 ölüm demektir.
Bunu eğer gün başına böldüğümüz zaman hemen hemen her gün 4
kişiyi iş kazalarında bu ülkede kurban etmekteyiz değerli
arkadaşlarım.
İş
kazaları sonucunda malul kalanları
karşılaştırdığımız zaman 2003
yılında 1.452 rakamı söz konusuyken, 2011 yılında -ne
yazık ki bu rakam neredeyse yüzde 100 artmış- 2.086 rakamıyla karşı
karşıya kalmaktayız. 2003 yılında 860 işçiyi
iş kazalarında kaybetmişken, bugün 2011 yılında 1.563
kişi, neredeyse yüzde 100e yakın bir artışla karşı
karşıya kalmaktayız.
Avrupa ülkeleriyle bunları
karşılaştırdığımız zaman, değerli
arkadaşlarım, 83 milyon nüfuslu Almanyada 2010 yılında
ölümlü iş kazası sonucu meydana gelen kayıp 519.
Düşünebiliyor musunuz? 83 milyon nüfuslu Almanyada sadece 519 kişi
2010 yılında iş kazası sonucu ölümle kaybediliyor. 64
milyon nüfuslu olan İngilterede ise 489 kişi iş kazaları
sonucunda hayatını kaybediyor. Yine 17 milyon nüfusu olan Hollandada
iş kazası sonucu 2010 yılındaki ölüm sayısı 106.
Bu konuda eğer bir rekortmen sıralaması yaparsak Avrupada ne
yazık ki 1inciyiz, bunun dışında da dünyada 3üncüyüz yani
iş güvenliği açısından ne kadar büyük bir
sıkıntıyla karşı karşıya
kaldığımızı göstermesi açısından ilginç bir
örnektir.
Bu iş kazalarının daha
çok yoğun olduğu yerler: Tersanelerde, madenlerde, inşaat
sektöründe ve özellikle hidroelektrik santralleriyle ilgili olarak inşaat
işletmelerinde karşılaşmaktayız. Bu nedenle, bu
iş kazalarının meydana gelmesindeki temel neden, iş
kazalarının artmasındaki temel neden, birincisi
kuralsızlık, ikincisi güvencesizlik, üçüncüsü ise dikkatsizlik ve en
önemlisi de kayıtsız çalışmaktır.
Buradaki tabii, esas, temel
argümanlardan bir tanesi de taşeronlaşmadır. Taşeron
firmalar, kâr etmenin yolunu iş gücü maliyetlerini düşürmekte
görmektedirler ve bu nedenle de iş gücü maliyetlerini düşürmek için de
bazı yolları kendilerine göre mübah saymakta ve bu yollara göre
hareket etmektedirler.
Bu yollar nelerdir? Ki bunlar
çalışma hayatı boyunca incelemeler ve araştırmalar
sonucunda, özellikle de Cumhuriyet Halk Partisinin yapmış olduğu
araştırmalar sonucunda ortaya konulan tespitlerimizdir: Bunlardan bir
tanesi uzun çalışma saatleridir değerli arkadaşlarım.
Uzun çalışma saatleri nedeniyle
Biraz önce değerli milletvekili
arkadaşım, Manisa Milletvekilim Özgür Özel de burada en son ölüm
olayıyla ilgili, Meclisteki çalışmayla ilgili, ölüm
olayındaki tespitinde de haklıdır, o da uzun çalışma
saatlerinden kaynaklanan bir olaydır. Diğer olay ise uzun
çalışma saatlerine rağmen düşük ücretle olan karşılığıdır.
Taşeron firmalar ne yazık ki bu şekildeki çalışma
yöntemlerini denemekte, bu çalışma yöntemleri nedeniyle de iş
kazalarına acil, daha doğrusu davetiye çıkartmaktadır. Biz,
ülkemizde sıfır iş kazasını öngörecek bir yasal
düzenlemeyi, gerekli altyapının oluşmasını talep
etmekteyiz. İnşallah önümüzdeki dönemde iş kazalarını
minimum düzeye indiririz, temennimiz ve talebimiz budur. Bu nedenle biraz önce
sözlerimde ifade etmiş olduğum 7nci maddeye dördüncü
fıkranın eklenmesi konusundaki önergemizi tekrarlıyorum. Bu
konuda desteğinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
lll.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var.
Sayın Hamzaçebi, Sayın
Çelebi, Sayın Tezcan, Sayın Öğüt, Sayın Ağbaba,
Sayın Düzgün, Sayın Tayan, Sayın Kuşoğlu, Sayın
Dibek, Sayın Güven, Sayın Kaleli, Sayın Akar, Sayın Toprak,
Sayın Onur, Sayın Soydan, Sayın Korutürk, Sayın Tunay, Sayın
Koç, Sayın Acar ve Sayın Öz.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.51
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.56
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
---0---
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
lll.-
YOKLAMA
BAŞKAN - 7nci madde üzerinde
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı
ile Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın; Meslek
Hastalıkları ve İşçi Sağlığı Kanun
Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/605,
2/490) (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
277 sıra sayılı
Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
7nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci madde üzerinde üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin dördüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Mehmet Doğan Kubat Salih Koca
Giresun İstanbul Eskişehir
İlknur
Denizli Sevim
Savaşer Türkan
Dağoğlu
İzmir İstanbul İstanbul
İlyas
Şeker
Kocaeli
(4)
Çalışanın ölümü veya maluliyetiyle sonuçlanacak
şekilde vücut bütünlüğünün bozulmasına neden olan iş
kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde
ihmali tespit edilen işyeri hekimi veya iş güvenliği
uzmanının yetki belgesi askıya alınır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanun Tasarısı'nın 8. Maddesi 2. Fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
(2) İşyeri hekimi ve iş
güvenliği uzmanları görevlendirildikleri işyerinde iş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili alınması gereken
tedbirleri işveren ve işveren vekiline usul ve yöntemleri
yönetmelikle belirlenmiş yazılı olarak bildirir; bildirilen
hususlardan hayati tehlike arz edenlerin işveren veya işveren vekili
tarafından işin durdurularak giderilmesi önerilir. İşveren
veya vekili, işin durdurulması ve uygunsuzlukları gidermemesi
nedeniyle oluşabilecek tüm zararlardan sorumludur.
Hasip
Kaplan
Levent Tüzel Sebahat
Tuncel
Şırnak İstanbul İstanbul
Erol
Dora Pervin
Buldan
Mardin Iğdır
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 8. Maddesinin birinci fıkrasından sonra
gelmek üzere ekteki fıkranın ilavesini; dördüncü, beşinci,
altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarında ekteki
değişikliklerin yapılmasını teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi Levent
Gök
Tekirdağ İstanbul Ankara
İzzet Çetin Bülent
Kuşoğlu Uğur
Bayraktutan
Ankara Ankara Artvin
Musa
Çam
İzmir
"İşyeri hekimi ve
iş güvenliği uzmanının işveren tarafından
işten çıkartılmasında, akdin feshine ilişkin sebep üç
gün içinde ilgili meslek kuruluşuna bildirilir. İşveren
tarafından gösterilen fesih sebebi meslek kuruluşu tarafından
haklı bulunursa iş akdi feshedilmiş sayılır. Bu
gereklilik yerine getirilmeden akdin feshi halinde ilgili personele, geçersiz
ve haksız feshe bağlanan hukuki sonuçlar ile sahip olduğu
diğer haklarının yanı sıra altı aylık brüt
ücreti işveren tarafından tazminat olarak ödenir. Bu tazminat Damga
Vergisi hariç herhangi bir kesintiye tabi tutulmaz"
"(4) İş Kazası veya
meslek Hastalığı sonucu ölüm olayı meydana gelen
işyerinde, bu ölümde kasdı veya asli kusuru tespit edilen işyeri
hekimi veya iş güvenliği uzmanının yetki belgesi aksi
mahkeme kararıyla hükme bağlanmadığı sürece
askıya alınır."
"(5) İş Güvenliği
uzmanlarının görev alabilmeleri için çok tehlikeli sınıfta
yer alan işyerlerinde (A) sınıfı, tehlikeli
sınıfta yer alan işyerlerinde en az (B) sınıfı,
az tehlikeli sınıfta yeralan işyerlerinde ise en az (C)
sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesine
sahip olmaları şartı aranır."
"(6) 50 ve daha fazla
çalışanı olan işyerlerinde işveren, işyeri
sağlık ve güvenlik birimi kurmakla yükümlüdür."
"(7) Kamu kurum ve
kuruluşlarında ilgili mevzuata göre çalıştırılan
işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanı olma niteliğini
haiz personel, gerekli belgeye sahip olmaları ve görevlendirmeye muvafakat
etmeleri şartıyla asli görevlerinin yanında, belirlenen
çalışma süresine riayet ederek, çalışmakta oldukları
kurumda veya üst yöneticinin onayı ile diğer kamu kurum ve
kuruluşlarında görevlendirilebilirler. Bu şekilde
görevlendirilecek personele görev yaptığı her saat için (300)
gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile
çarpımı tutarında ilave ödeme hizmet alan kurum tarafından
yapılır. Bu ödemeden damga vergisi hariç herhangi bir kesinti
yapılmaz. Bu durumdaki görevlendirmede personelin yapacağı fazla
çalışma bakımından İş Kanunundaki
sınırlamalara uyulur."
"(8) İşyeri hekimlerinin
işyeri sağlık ve güvenlik birimleri ile ortak sağlık
ve güvenlik birimlerinde görevlendirilmelerinde 6023 sayılı Türk
Tabipleri Birliği Kanununun 5 inci maddesine göre gerekli onayın
alınmış olması gerekir. Kamu kurum ve
kuruluşlarında görevli işyeri hekimleri ve diğer
sağlık personelinin, mesai saatleri dışında bu Kanuna
göre yapacağı işler sağlık personelinin tam süre
çalışmasına ilişkin mevzuatın
dışındadır."
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısının 8inci maddesi üzerine verdiğimiz
önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunarım.
Terörün bugün olduğu gibi hemen
her gün can aldığı, trafik kazalarının çok üst düzeyde
olduğu, iş kazalarının yılda ortalama 60-70 bin
olduğu bir ülkede yaşıyoruz ve nihayet bir İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısını
görüşüyoruz. İnşallah, bu tasarının yürürlüğe
girmesinden sonra iş kazalarında önemi ölçüde düşüş olur
ama sadece kanunla bu konunun önlenebileceğini düşünmüyorum, kimsenin
de düşündüğünü sanmıyorum; bu konuda bir bilinç
oluşturulması lazım, eğitim
çalışmalarının daha yoğun oluşturulması lazım,
yapılması lazım. Bu konuyla ilgili olarak da Avrupa Komisyonu
tarafından hazırlanan ve her yıl Türkiye ilerleme
raporlarında belirtilen, 2011 İlerleme Raporunda da özellikle
belirtilen, 19uncu fasılda yer alan, Sosyal Politika ve İstihdam
başlığında yer alan eleştiriler -ki en kabarık
bölümü tutuyor 19uncu fasıl- inşallah bundan sonra
zayıflayacaktır yani bundan sonra bu bölümle ilgili çok fazla
eleştiri belki gelmeyecektir. Ama bunun, daha önce görüştüğümüz
Toplu Görüşme Yasasını toplu sözleşmeye
çevirdiğimizde olduğu gibi bir fiyaskoyla da
sonuçlanmamasını diliyorum, çok önemli bir konu çünkü bu. Bunun hak
ettiği yeri alması lazım, toplumda, iş hayatında
gerektiği gibi bir etkiyi sağlaması lazım.
Bizim 8inci maddeyle ilgili önerimiz
şu: 8inci madde çok önemli, İşyeri hekimleri ve iş
güvenliği uzmanları başlığını
taşıyor. 1nci fıkraya şöyle bir ilavede
bulunulmasını öneriyoruz ki önemli: İşyeri hekimi ve
iş güvenliği uzmanının işveren tarafından
işten çıkartılmasında, akdin feshine ilişkin sebep üç
gün içinde ilgili meslek kuruluşuna bildirilir. İşveren
tarafından gösterilen fesih sebebi meslek kuruluşu tarafından
haklı bulunursa iş akdi feshedilmiş sayılır. Bu
gereklilik yerine getirilmeden akdin feshi halinde ilgili personele, geçersiz
ve haksız feshe bağlanan hukuki sonuçlar ile sahip olduğu
diğer haklarının yanı sıra altı aylık brüt
ücreti işveren tarafından tazminat olarak ödenir. Bu tazminat Damga
Vergisi hariç herhangi bir kesintiye tabi tutulmaz."
Bunun önemli bir sebebi var çünkü ILOnun
161 sayılı Sözleşmesi ve 112 sayılı Tavsiye
Kararında da bu konu belirtilmiş. İş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili görev yapanların,
iş yeri hekimlerinin ve iş yeri uzmanlarının
bağımsızlığı çok temel bir kriter, çok önemli bir
husus. Bu konuyla ilgili olarak
bağımsızlıklarının sağlanabilmesi için ücret
ödeyenin yani işverenin etkisinde kalmamaları lazım. Bu
olmadığı durumda sistemin amacına ulaşması da
mümkün değil. Özellikle bu hususu vurgulamak istiyorum.
Bir önerimiz de
Yine, 4üncü
fıkrada şöyle bir değişiklik yapıyoruz: İş
yeri hekimi veya iş yeri güvenliği uzmanının yetki
belgesinin aksi mahkeme kararı ile hükme bağlanmadığı
sürece askıya alınması ile ilgili. Bunu da önemli görüyoruz.
Önergemizin 5inci fıkrasıyla
kanunla düzenlenmesi gereken ibarenin aynı zamanda muğlak olması
nedeniyle metinden çıkarılmasını özellikle talep ediyoruz.
Kanunla düzenlenmesi gereken bir husus -önemlidir Sayın Bakanım,
sizin de dikkatinizi çekmek isterim- ve muğlak bir ifade.
Yine, kamu kurumunda kurum tabibi
olarak görev yapan kişilerin ayrıca iş yeri hekimliği
sorumluluğu taşımalarına ilişkin görevlendirmenin de
başka kurumdaki görevlendirme gibi personelin muvafakatiyle olması
gerektiğini teklif ediyoruz.
Yine,
tasarıda seksen saat olarak öngörülen fazla mesai ücretinin üç yüz saate
çıkarılmasını teklif ediyoruz. Bu da önemli bir husus.
Değerli
arkadaşlarım, bu 8inci madde önemli, bizim önergemizde
belirttiğimiz hususlar da çok önemli. Özellikle dikkate almanızı
hassaten rica ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 277 Sıra Sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısı'nın 8. Maddesi 2.
Fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
2)
İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanları
görevlendirildikleri işyerinde iş sağlığı ve
güvenliğiyle ilgili alınması gereken tedbirleri işveren ve
işveren vekiline usul ve yöntemleri yönetmelikle belirlenmiş
yazılı olarak bildirir; bildirilen hususlardan hayati tehlike arz
edenlerin işveren veya işveren vekili tarafından işin
durdurularak giderilmesi önerilir. İşveren veya vekili, işin durdurulması
ve uygunsuzlukları gidermemesi nedeniyle oluşabilecek tüm zararlardan
sorumludur.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul Milletvekili.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge
üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gerçekten bugün önemli bir yasa
tasarısını görüşüyoruz. Özellikle işçiler, bu alanda
çalışma yürüten sivil toplum örgütleri bu tasarının
yasalaşmasını istiyor ve bu konuda özellikle işçilerin
sağlığını, güvenliğini sağlayabilecek bir
kanun olmasını önemsiyoruz ama bunu yaparken de muhalefetin de
görüş ve önerilerinin mutlaka dikkate alınması gerektiğini
düşünüyoruz. Ben, tabii, uzun süredir, iki dönemdir bu Parlamentodayım,
bir gün muhalefetin görüşlerinin dikkate
alındığını görmedim. Genelde komisyon
katılmıyor, bakanlık da katılamıyor bu duruma nedense.
Komisyonlarda da genelde bu işler konuşulmuyor. O yüzden de sadece
iktidarın çıkarttığı şeyler oluyor. Sonuçta biz burada iyi
şeyleri birlikte yapabiliriz, bunu hangi partinin yaptığı
meselesi önemli değil. Bizim verdiğimiz bu önerge de buna dair bir
şey, bu 8inci madde önemli çünkü. İş
sağlığı ve iş güvenliği meselesinde bu kanun
tasarısı daha çok işveren üzerinden yani işçi
sağlığını, iş güvenliğini sağlama
konusunu daha çok işverenler üzerinden yapmaya çalışıyor
ama bunun denetimi yeterince yapılmadığı için, bu konuda
kanun çıkarılmış ama işçi ölümlerini engelleyemiyoruz,
iş kazalarını engelleyemiyoruz. O açıdan, bunda birinci
derecede devletin sorumlu olması gerekir. Bizim verdiğimiz önerge
biraz da devletin sorumluluğunu artıran bir nokta.
Biraz
önce de ifade etmiştik, özellikle taşeronlaşma çok ciddi bir
sorun. Tehlike arz eden işler diye ifade edilen birçok iş kolunda
taşeron firmalar çalışıyor ve bunun denetimi yok, devlet
ciddi anlamda denetlemiyor; bu ciddi bir sorun. Geçen dönem mesela Tuzla
tersanelerinde yaşanan işçi ölümlerine ilişkin bir
araştırma komisyonu kuruldu burada. O araştırma komisyonunun
içerisinde ben de yer alıyordum. Gittik, araştırma yaptık,
oradaki durumları tespit ettik ama aynı anda Yalovada tersaneler
inşa ediliyordu. Orada yaşanan, Tuzla tersanesinde yaşanan
sorunların çözüm önerileri ne yazık ki Yalovada uygulanmadı
çünkü Yalovada inşaat başlamıştı, biz orada
patronları korumak zorundaydık! Dolayısıyla işçiler
üzerinden bir şey gerçekleşmedi, hâlâ orada iş kazaları
sorunu var. Bu birinci problem. Yani biz önümüzdeki süreçte bir daha işçi
kazalarının, iş kazalarının yaşanmamasının,
sağlıklı koşulların sağlanmasının
tedbirini almak durumundayız. O açıdan, kazalar olduktan sonra tedbir
almak, üzerinde ağlamak, söz söylemek önemli değil. Bu kürsüye gelen
her milletvekili, tam da bu kanun konuşulurken yanı
başımızda 1 işçinin öldüğünü ifade etti.
Dolayısıyla, bunun olmaması için öncesinde önlemini almak
durumundayız. Bunun için de sağlıklı iş
koşullarını sağlamak önemli.
Bunun
için yapılması gereken şeylerden birisi örgütlenme
özgürlüğü sevgili arkadaşlar, Türkiye'de olmayan bir konu. En son
Türk Hava Yolları işçilerinde gördük ki örgütlenme özgürlüğü
yok, grev hakkı bile yok. Greve mi çıkıyorsunuz, itiraz mı
ediyorsunuz, o zaman Sizi işten atarız. diye tehdit ediliyor.
Başka iş kollarında da öyle. Yine, sendikalaşmada iki alan
var: Bir yandan, devlete bağlı bir sendika; diğer yandan, daha
demokratik bir alandaysa, o açıdan da sendikal mücadeleyi de engelleyen,
birbirine engel gören bir politika var. Buradan bir kez daha bu örgütlenme
özgürlüğüne dikkat çekmek istiyorum. Neden? Çünkü işçiler bilinçlendiği sürece kendi
hakkını arayacak. Bu konuda uygulanmıyorsa bu, örneğin
iş sağlığı konusunda gerekli tedbirler
alınmıyorsa, itiraz edecek, hukuki işlemleri başlatacak.
Şimdi, bunu bilmeyen işçi, bunu, patronun insafına
bırakılmış olarak görüyor. O açıdan sendikal
mücadelenin böyle bir yönü var, işçileri bilinçlendirme, ortak mücadeleyi
geliştirme konusunda. Bunlar gerçekleşmediği için de işçi
ölümleri, iş kazaları çok daha fazla gerçekleşiyor.
Diğer bir konu: Gerçekten, diyelim
ki bu kazaları önlemek bizim temel sorumluluğumuz. Eğer
gerçekten demokratik bir Türkiye istiyorsak ve öyle övündüğümüz gibi
dünyanın 16ncı büyük ekonomisine -şimdi 17nciyiz diyoruz-
ulaşmak istiyorsak, o zaman, öncelikle bu ekonomiyi üretenlerin yaşam
koşullarını düzeltmekle, yaşam hakkını güvence
altına almakla bu mümkün olacaktır. Aksi takdirde sadece Avrupa
Birliğine uyum normları çerçevesinde bu yasaları çıkarmak
zorunda kalacağız.
Bir kez daha şunun
altını çizmek istiyoruz: Avrupa Birliği istediği için değil,
ILO sözleşmesi, uluslararası sözleşmelere tabii ki uyalım
ama bu bizim ihtiyacımız olduğu için, daha güvenli bir ortamda
işçilerimizin çalışmasını istediğimiz için,
yaşam hakkını önemsediğimiz için bu kanunları
çıkarmak durumundayız, aksi takdirde gerçekten bir anlamı
olmuyor bizim açımızdan.
Bir kez daha şunu ifade etmek
istiyorum: Umarım bir daha iş kazalarıyla, işçi ölümleriyle
karşı karşıya kalmayız.
Bu önerimize de destek verirsiniz diye
umuyoruz.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin dördüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
(4) Çalışanın ölümü veya
maluliyetiyle sonuçlanacak şekilde
vücut bütünlüğünün bozulmasına neden olan iş kazası veya
meslek hastalığının meydana gelmesinde ihmali tespit edilen
işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanının yetki
belgesi askıya alınır."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Efendim, uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılıyoruz efendim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu düzenlemeyle, iş
sağlığı ve güvenliği alanında işverene
tavsiyelerde bulunan işyeri hekimleri ile iş güvenliği
uzmanlarının sundukları bu hizmetin bir sonucu olarak yetkileri
çerçevesinde, işyerlerinde iş sağlığı ve
güvenliğinin sağlanması ile ilgili yükümlülüğünün
tamamı işverene ait olsa da, bu profesyonellerin uzmanlık
alanıyla ilgili sorumluluklarını da ortaya koyacak mevcut
hükmün, çalışanın ölümünün yanında maluliyetiyle sonuçlanan
olaylarda da uygulanması şeklinde genişletilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının 9. maddesinin birinci fıkrasına ve ikinci
fıkrasına aşağıdaki cümlelerin sırasıyla
eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Uğur
Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İzzet Çetin Levent
Gök Musa
Çam
Ankara Ankara İzmir
Haluk
Koç
Samsun
İşyerlerinin tehlike
sınıfının tespitine ilişkin tebliğe
yapılacak itirazlar, iş mahkemelerine yapılır.
İşyerinde yapılan
asıl işin dışında bağımsız ünite,
birimlerde veya atölyelerde daha tehlikeli sınıfta yeralan bir
iş yapılıyorsa bu durumda o atölye, ünite veya birim için girdiği
tehlike sınıfı esas alınır.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Haluk Koç, Samsun Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısının 9uncu maddesindeki önergeyle ilgili söz aldım.
Saygıyla selamlıyorum hepinizi.
Kişisel söz hakkım
sırasında da bazı açıklamalarda bulunmuştum. Bu
önergenin içeriğinden çok, ben bazı kavramlar üzerinde durmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
artık çok açık bir şekilde tartışmak, konuşmak
zorundayız, o da şu: Devlet olarak
tanımladığımız aygıt, ne yazık ki,
küreselleşmenin son on yıllık bölümünde sermayenin talepleri
doğrultusunda son dönüşümlerini tamamlamaya çalışmaktadır.
Bu yasaya konu olan kavramlar da bu dönüşüme katkı sunacak
değişikliklerdir. Birçok kanun söylemiştim, İş
Yasası, Kamu Yönetimi Reformu Tasarısı, bu sermayeyi ihya eden,
güya korumaya dönük ama demokrasinin en temel unsurlarını göz
ardı eden torba yasalar, işçi sağlığı ve
güvenliği hizmetleri ile birlikte iş yeri hekimi, iş
güvenliği uzmanı istihdamını gereksiz harcama olarak
yorumlarken sermayenin sorumluluğunu hep hafifletmeye çalıştılar.
İş yeri sağlık hizmetleriyle birlikte iş yeri hekimi
ve iş güvenliği eğitimleri de serbest piyasa
anlayışı ile taşeron şirketlere
bırakıldı. Bu konuda piyasa koşulları
olgunlaştırıldı ve şimdi de son imza atılmak
isteniyor. Burada mesleki kitle örgütlerinin hiçbirinin temel görüşleri
göz önüne, maalesef, alınmadı.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, demokrasinin sorgulandığı bir dönemden geçiyoruz.
Demin de söyledim, bugün sizler ileri demokrasi olarak
tanımlıyorsunuz, bazı Avrupa ülkelerinde de güçlü demokrasi
artık temelli demokrasi olarak tarif ediliyor fakat buna baktığımız
zaman, insanlar parlamenter demokrasiyi, temsilî demokrasiyi sorgulamaya
başlıyorlar. Nasıl sorguluyorlar? Oylarıyla yürütmeye
getirdikleri iradelerin, kendi talepleri doğrultusunda, kendi çıkarları
doğrultusunda çalışmadıklarını görüyorlar yani
uluslararası finans merkezlerinin, güçlü şirketlerin
CEOlarının, yönetim kademelerinin, devletlerinin iktidar
yapıları içerisinde birebir yürütmenin içinde olduğunu
görüyorlar ve yıllardır oluşturdukları sosyal
kazanımların, hakların, yavaş yavaş, kendi getirdikleri,
oylarıyla getirdikleri iktidarlar tarafından ellerinden
alındığını görüyorlar. Dikkat edin, Avrupada
yapılan tüm seçimlerde -buna Fransadaki parlamento seçimlerinin ikinci
turu da dâhil- katılımların yüzde 50ler civarında
olduğu görülüyor ve oy tercihlerinde -Fransadaki sistem çoğunluk
sistemi olduğu için Sosyalist Partinin egemenliği söz konusu ama- uç
partilere yani ırkçı partilere, dışlamacı partilere
insanlar tepki oylarını yöneltiyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
şu soru hep soruldu: Demokrasiyi güçlü kılmak için devlet
aygıtını esnetmemiz lazım, gevşetmemiz lazım.
Devlet olarak tarif ettiğimiz kurumların mutlaka
güçsüzleştirilmesi lazım ki bizim tarif ettiğimiz demokrasi
güçlenebilsin.
Bütün
yaşadıklarımızdan sonra insanlar bu sisteme karşı
artık inançlarını yitirmeye başladılar. Bizde de
aynı tartışmalar olacak. İnsanlar oy verdiler, üç dönemdir
size oy verdiler fakat verdikleri oylarla sosyal haklarının
yavaş yavaş ellerinden gittiğini görmeye başladılar.
Burada yapılması gereken
Oluşturdukları iradelerin
parlamentolarda -demin de vurguladım- finans çevrelerinin ve yüksek
gelirli, kâr amaçlı şirketlerin yönlendirmeleriyle, reçeteleriyle,
tavsiyeleriyle, gerekirse siyasi yaptırımlarıyla karşı
karşıya kaldığını gördüler.
Şimdi, burada, bu kanunla ilgili
kişisel söz hakkım sırasında da söylemiştim, maalesef
katılımcı bir kanun tasarısıyla karşı
karşıya değiliz. Son Sağlıkta Dönüşüm
Programının bu alandaki tamamlayıcı bir rolü
karşımıza çıkıyor. Ne yaparsak yapalım yani akan
suyun geriye dönmesi söz konusu değildir. Bir süreç yaşıyoruz,
Devleti zayıflatıp demokrasiyi güçlendirmek kavramının
terse döndüğü bir döneme giriyoruz. Demokrasi güçlenecek, insan
hakları, özgürlükler temelinde güçlenecek ama bu, finans çevrelerinin,
uluslararası büyük sermaye çevrelerinin güdümünde devlet karar alarak,
kanun çıkartarak değil, halkın taleplerini mutlaka yasama
hayatına geçirerek güçlenecek. Yani güçlü demokrasi için güçlü devlet
aygıtı tekrar kurulacak.
Saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 10. Maddesinin birinci fıkrasının ilk
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi İzzet
Çetin
Tekirdağ İstanbul Ankara
Haydar Akar Musa Çam Levent
Gök
Kocaeli İzmir Ankara
Uğur Bayraktutan Ali
Demirçalı
Artvin Adana
İşveren, çalışanların
katılımıyla iş sağlığı ve
güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapmak veya yaptırmak
zorundadır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Haydar Akar, Kocaeli Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bugün yaşanan
olaydan dolayı hayatlarını kaybeden askerlerimize Allahtan
rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Yaralı
askerlerimize de acil şifalar diliyorum.
İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının 10uncu maddesinde vermiş olduğum önerge
üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İş kazalarında dünya
3üncüsü, Avrupa 1incisi olan, ortalama her dakikada 1 iş
kazasının meydana geldiği ve her gün 1 işçimizin
hayatını kaybettiği bir ülkede yaşıyoruz. Bunlar
kayıtlara giren iş kazaları ve bir o kadar da kayıtlara
girmeyen iş kazaları mevcuttur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Sayın Faruk Çelik bir soru önergesine cevaben, Sosyal Güvenlik
Kurumu kayıtlarına göre, 2002 yılından 2011
yılına kadar 735.803 iş kazasının meydana
geldiğini ve 10.804 kişinin öldüğünü belirtmiş.
Türkiye son
yıllarında birbiri ardına yaşanan iş kazalarıyla
sarsılmakta olup Tuzla tersanesi ve maden ocakları başta olmak
üzere Türkiye'nin dört bir yanında yaşanan iş kazalarında
her yıl yüzlerce yurttaşımız hayatını yitirirken
binlerce yurttaşımız ise sakat kalmaktadır. Şubat
ayında Adananın Kozan ilçesine bağlı
Ergenuşağı köyü mevkisinde Gökdere Köprü Barajı tüneli
kapağının patlaması sonucu 10 işçi
yaşamını yitirdi, bunlardan 5inin hâlâ cesedine
ulaşılamadı. Nisan ayında Erzurumda baraj göletinde 5
TEDAŞ işçisi göz göre göre yaşamını yitirdi, AKP
Hükûmeti sadece bakmakla yetindi. Kazaların yaşandığı
iş yerlerinin ortak noktası, iş güvenliğinin göz ardı
edildiği, denetimin hiç uygulanmadığı,
sendikalaşmanın olmadığı, taşeronluğun
yaygınlaştığı işletmeler olmalarıdır.
Kamu işletmeciliği
anlayışının gerilemesi, sendikalaşma
oranının düşmesi
işçi sağlığı ve iş güvenliği
konusunun kronik bir sorun hâline dönüşmesine neden olmuştur. Bu
sorunlar çığ gibi büyürken, Hükûmetiniz sorunları çözmediği
gibi, sorunların çözümü için çıkardığını iddia
ettiğiniz yasaları da uygulamayarak, on yıllık
İktidarınız boyunca iş kazalarının artmasına
yol açtınız. AKP Hükûmeti 2004 yılında bir yönetmelik
çıkararak kendi çıkardığı iş yasasını
baypas etti. Çıkarılan yönetmelik Türk Tabipleri Birliği, Türk
Mühendisler ve Mimarlar Birliğinin görüş ve önerilerini dikkate
almadığından, Danıştay 10. Dairesi tarafından
birçok maddesi iptal edildi. AKP Hükûmeti, yönetmeliğin iptalinin
ardından, yasaya uygun yönetmelik yapmak yerine, 2008 yılı
içerisinde 4857 sayılı İş Kanununda
değişikliğe gitmiştir. Bu değişiklik açık
biçimde yargı kararını işlevsiz bırakmak için
yapıldı. Yönetmeliğin yasaya uygun şekilde düzenlenmesi
yerine, yasalar yönetmeliğe uydurulmak istendi. Bu yöntem, AKP Hükûmetinin
on yıllık iktidar pratiği olup, yapılan, hukuk devleti
olmanın ilkelerine aykırı olduğu gibi, demokratik
yaşamın gerekleriyle asla örtüşmemiştir. Böylelikle, AKP
Hükûmeti, kendi döneminde çıkardığı bir yasanın
gereğini yapmak yerine, ikinci kez değiştirmek gibi trajikomik
bir durumla karşı karşıya kalmıştır.
Şimdi yıl 2012. AKP Hükûmeti yeniden bir düzenleme yapıyor ve
kanun yapılırken, yine bu işin olmazsa olmazı olan
başta Türk Tabipleri Birliği olmak üzere, meslek örgütleri ve
sendikalar yine bu işin içinde yoklar. Bu yasa bu hâliyle çıkarsa,
korkarım ki işçi sağlığı ve güvenliği
kavramı iş sağlığı ve güvenliği
kavramına indirilecektir. Bu yasa işçi sağlığı
için değil, işverenlerin önlem almamalarının yolunu açmak
için çıkarılmaktadır. Bu yasa sorunları azaltmayacak, daha
çok, sorunların sorumlusu olarak çalışanları, iş
güvenliği uzmanlarını ve iş yeri hekimlerini suçlayacak
şekilde hazırlanmış bir yasadır.
Değerli milletvekilleri,
İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısında denetimin özel kuruluşlar tarafından
gerçekleştirilmesi gibi bir süreçle karşı
karşıyayız. Bu süreç aslında biraz Yapı Denetim
Kanununa da benziyor. Binaların denetimi nasıl özel firmalar
tarafından sağlanıyorsa işçi sağlığı ve
güvenliği denetimi de bu şekilde sağlanmak istenmektedir. Yani
bozacının şahidi şıracı olmaktadır. Denetim
özelleştirilerek ciddi bir rant alanı yaratılmak istenmektedir.
AKP her şeyi metalaştırdığı gibi işçi
sağlığı ve güvenliğini de metalaştırmakta ve
işçi sağlığı ve güvenliğini bir hizmet olarak
görmektedir. Oysa işçi sağlığı ve güvenliği bir
hizmet değildir, bir haktır. Eğitim ve sağlık
nasıl bir hak ise güvenli bir şekilde çalışmak da bir
haktır. Hak dediğimiz zaman oraya devlet otoritesinden başka
bir otoriteyi koyamazsınız, hizmet derseniz, koyarsınız.
Zaten, AKPnin yanılgısı da burada başlıyor.
Sağlıklı ve güvenli bir çalışma düzeninin
kurulmasının kamusal bir sorumluluk olduğu akıldan
çıkarılmamalıdır. Bu konu, kâr mantığı
üzerine kurulmuş ticari işletmelerin sorumluluğuna
bırakılmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, yasa her
yönüyle eksik ve sakattır. Bütün çalışanların iş
sağlığı ve güvenliği kapsamına
alındığı, sağlık ve güvenlik önlemleriyle ilgili
çalışanların sınırının
kaldırıldığı yönünde açıklamalar gerçek
dışıdır. Zira, kamu çalışanları kapsam
dışı bırakılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla) Keza Bu kanun,
çalışan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal ve hizmet
üretimi yapanlar hakkında uygulanmaz. ibaresiyle kendi nam ve
hesabına çalışanları istisnalar içerisinde
saymaktadır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var, onu yerine
getireceğim.
Sayın Çelebi, Sayın Tezcan,
Sayın Gümüş, Sayın Akar, Sayın Özgümüş, Sayın
Moroğlu, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Köktürk, Sayın
Öner, Sayın Dibek, Sayın Genç, Sayın Güven, Sayın Serter,
Sayın Tayan, Sayın Demiröz, Sayın Kaleli, Sayın Yüksel,
Sayın Koç, Sayın Ekinci, Sayın Soydan.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısı ile Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın; Meslek Hastalıkları ve İşçi
Sağlığı Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporları (1/605, 2/490) (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra numaralı
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 11. Maddesine aşağıdaki (d)
fıkrasının eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi Bülent
Tezcan
Tekirdağ İstanbul Aydın
İzzet
Çetin Uğur
Bayraktutan Musa
Çam
Ankara Artvin İzmir
Levent
Gök
Ankara
(d) İşveren, acil durumla ilgili
çalışmalar konusunda işçileri bilgilendirir ve yukarıdaki
fıkralar uyarınca yapılan acil durum planlarını ilgili
İl Çalışma Müdürlüğüne onaya sunar.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Bülent Tezcan, Aydın Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısını görüşüyoruz.
Değerli arkadaşlar, iş
sağlığı, işçi sağlığı, iş
güvenliği gibi kavramlar söz konusu olduğunda eskiden bu yana akla
ilk gelen şey, maliyet unsurunun artacağı kaygısı ve
tereddütleridir. Özellikle iş çevrelerinde ve iş çevrelerinin sözcüsü
olan kesimlerde, iş sağlığı, işçi sağlığı,
iş güvenliği, aynı zamanda arkasından maliyet unsurunu
artıran bir unsur olarak kabul edilip ilk tasarruf edilmesi düşünülen
şey işçi sağlığı, iş güvenliği için
harcanacak giderler olarak anlaşılagelmiştir. Bugüne kadar
mevzuatımızda iş güvenliğini düzenleyen hükümlere bakarken
de bu çerçevede bakılmıştır maalesef. Değerli
arkadaşlar, bugün görüşmekte olduğumuz, Genel Kurulun önüne
gelen tasarıda da ne yazık ki bu anlayıştan vazgeçmiş
değiliz. İş güvenliği hâlâ bir maliyet unsuru olarak
görülmekte ve emek, üründe, üretimde ilk vazgeçilecek, ilk tasarruf edilecek
maliyet unsuru olarak kabul edilmektedir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye on yıllık
AKP İktidarı döneminde
iş kazalarında dünyada 3üncü, Avrupada 1inci ülke statüsüne
yükselmiş, düşünebiliyor musunuz. 1inciliği
kaptırmadığımız şey emekle ilgili utanmamız
gereken bir 1incilik. Dünyada 3üncü, Avrupada 1inci ülke durumuna
gelmişiz.
Değerli arkadaşlar,
nasıl oldu bu? On yıllık AKP devri iktidarında güvencesiz
çalışma yöntemleri sistematik olarak yerleştirildi. İş
hayatına, kamudan özel sektöre kadar güvencesiz çalışmayı
özel olarak yerleştiriyoruz.
Değerli
arkadaşlar -daha yakın zamanda- Esenyurtta, gurbete gitmiş,
çocuğunun ekmek parasını getirmek üzere çalışan ve üst
üste istiflenmiş bir küçücük hücre gibi odada elektrik ocağıyla
ısınmaya çalışan 11 işçi cayır cayır
yandı. Bu kanunu, iş güvenliğini
Gerçekten bir insanın,
emekçinin, çalışanın sağlıklı koşullarda
yaşaması anlayışından vazgeçtiğiniz için o 11
kişi, 11 işçi cayır cayır yandı.
Değerli
arkadaşlar -bakın çok ilginç- o işçilerin ölümüne sebep olan
işveren, Sayın Başbakanın elinden plaket almış,
ödül almış, başarı
plaketi almış yani AKP İktidarı, Esenyurtta iş
güvenliği önlemini almadığı için yanarak ölen 11
işçiyi yakan işverene, Başbakan elinden başarı plaketi
vererek tarihe geçmiş bir iktidar olacak.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ne başarı plaketi?
BÜLENT TEZCAN (Devamla)
Şimdi, sizin bu anlayışla getirdiğiniz iş
güvenliği yasasını görüşüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, sendikal örgütlenmenin önünü açmadığınız
sürece, güçlü sendikalar yaratmadığınız sürece, sendikal
mücadeleye, işçi sınıfının örgütlü mücadelesine
tahammül edemediğiniz sürece, iktidar kontrolünde sendikalar
yarattığınız sürece iş güvenliğini hayata
geçirmek mümkün değildir. Soruyorum sizlere: Kimler denetleyecek? Örgütlü
bir işçi sınıfı sendikası olmadığı
sürece, örgütlü bir işçi
sınıfı olmadığı sürece, sendikal mücadele
olmadığı sürece işçinin güvence içerisinde
çalışma koşullarını kimler denetleyecek?
Değerli arkadaşlar, AKP
İktidarı, iktidar döneminde 12 Eylül döneminden gelen grev
yasaklarını dahi az görüp hava yolları işletmesinde grev
yasağı getiren bir anlayışla bakıyor işçi
sınıfına. İşçi sınıfına, emeğe bu
anlayışla bakan, emeğe karşı gözleri kör,
kulakları sağır, dili tutulmuş bir iktidarın iş
güvencesi sağlaması mümkün değildir.
Hepinize saygılar sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 12. Maddesine aşağıdaki (3) Nolu
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi F.
Nur Serter
Tekirdağ İstanbul
İstanbul
Uğur
Bayraktutan Musa
Çam Levent
Gök
Artvin
İzmir Ankara
İzzet
Çetin
Ankara
(3) Ciddi, yakın ve önlenemeyen
tehlikenin meydana gelmesi durumunda veya böyle bir tehlike riskinin ortaya çıktığı
durumlarda çalışanlar, Kurula veya kurulun bulunmadığı
durumlarda doğrudan işverene başvurarak tahliye edilmelerini
talep ederler. İşverenin çalışanların veya Kurulun bu
talebini yerine getirmemesi ve çalışanların bu nedenle zarar
görmesi halinde ayrıca cezai sorumluluğu ortaya çıkar ve yetkili
mahkemece re'sen ele alınır.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Nur Serter, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben, sözlerime başlarken önce
Sayın Bakanı ve Komisyon üyelerini kutlamak istiyorum çünkü iş
sağlığı gibi Türkçede hiçbir
karşılığı olmayan, hiçbir anlam ifade etmeyen bir kavramı cansiparane
bir biçimde savundular, gerçekten kutluyorum onları. Tabii bu
savunmayı yaparken Sayın Bakan şöyle bir söz söyledi, dedi ki:
Biz uluslararası kriterlere göre bu kavramı kullanıyoruz. Oysa
uluslararası kriterler dediğimiz ya da terminoloji dediğimiz
tarafa gözümüzü çevirdiğimizde iş sağlığı diye
bir kavramın bulunmadığını görüyoruz. 2011
yılında bir kongre yapıldı İstanbulda. Bu kongrede
kongrenin İngilizce çevirisinde, ambleminde kullanılan kavramın
Türkçe karşılığı Çalışmada, işte,
iş yaşamında sağlık ve güvenliktir çünkü işin
sağlığı olmaz. İşin sağlığı
diye olaya baktığınız zaman da karşınıza
çıkacak olan tablo çalışanı görmezden gelen, iş
yerinin verimliliğini, iş gücü kaybını öne çıkaran bir
anlayıştır. Özetle bu anlayışın tercümesi
işçiyi insan olarak değil bir üretim aracı olarak kabul eden
anlayıştır. O nedenle burada 1inci maddeden itibaren verilen
bütün önergeleri katılmıyoruz ya da katılamıyoruz diye
reddedenlerin hangi amaçla bir yasa hazırladıkları da kamuoyunun
gözünde çok net bir hâle gelmiştir. AKPnin gündeminde işçi yoktur,
AKPnin gündeminde çalışan yoktur, onun sağlığı
yoktur, onun güvenliği yoktur, çalışanın değil
işin güvenliği vardır. İşte bu zihniyet Türkiyede
iş kazalarında Türkiyenin Avrupa şampiyonluğunu ilan
etmesinin de nedeni olmuştur.
Şimdi gözümüzü çeviriyoruz ve
bakıyoruz, nereye bakıyoruz? Uluslararası Sağlık
Örgütüne bakıyoruz, Dünya Sağlık Örgütüne bakıyoruz,
Uluslararası Çalışma Örgütüne bakıyoruz, Acaba orada
çalışanların güvenliğiyle ilgili nasıl bir düzenleme,
nasıl bir tanımlama getirilmiş? diye bakıyoruz ve
şunu görüyoruz: Çalışanın, işçinin güvenliğinden
söz eden, onun sağlığından söz eden anlayış
sadece onun bedeninin sağlığıyla yetinmiyor, onun bedenini
tehlike ve risklere karşı korumakla yetinmiyor, onun psikolojisini
esas alıyor, onun sosyal ihtiyaçlarını esas alıyor çünkü
onu bir insan olarak görüyor. İşte bizde olmayan ama
gelişmiş Batı toplumlarında olan çalışana
bakış açısı budur. İşte bu nedenle Batı
toplumları işin insana, insanın işe uygunluğuna dönük
çalışmalar yapıyorlar. Aslında bu çalışmalar yeni
mi? Yeni değil.
Değerli arkadaşlar, bu
kavramlar çalışma yaşamına 19uncu yüzyılda geldi,
çalışmanın insanileştirilmesi kavramıdır bu,
çalışanın bir üretim aracı olarak değil, bir insan
olarak görülmesi anlayışıdır bu ama 21inci yüzyılda
Türkiyede biz iş sağlığı diyoruz,
çalışanı yok kabul ediyoruz. Bu gerçekten kınanacak bir
durumdur ve böylesine fırsatların yaratıldığı bir
yasa görüşmesinde keşke bu fırsatı yakalayıp bu
kanunun adını da biraz insancıllaştırsaydı AKP
diyorum.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, iş kazası hiç kuşkusuz bütün dünyanın sorunu.
Dünyada 15 saniye içerisinde 1 işçi iş kazası sonucu ölüyor, 15
saniye içinde 160 işçi iş kazasına kurban oluyor. Ama Batı
toplumları ne yapıyor? Bunları azaltmanın
yollarını arıyor.
Şimdi, Türkiyede en son rakam
olarak 1.563 kişi 2011 yılında iş kazasından
yaşamını kaybetmiş. Peki, Batı toplumlarındaki
durum nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FATMA NUR SERTER (Devamla) Türkiye
Almanyanın 4 katıdır, Hollanda ve Avusturyaya
baktığımızda Türkiyedeki iş kazaları
onların 15 katıdır ve bu yasa hiçbir şeye çözüm
getirmeyecektir.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 13. Maddesinin 4 nolu fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi Uğur
Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İzzet Çetin Levent Gök Musa
Çam
Ankara Ankara İzmir
Çalışanlar, talep etmelerine
rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı durumlarda, tabi
oldukları kanun hükümlerine bakılmaksızın bu maddeye göre
çalışmadığı dönemde fiilen çalışmış
sayılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Ben de
sözlerime başlamadan önce
-menfur
saldırıda Dağlıcada 8 şehidimiz oldu, 16
yaralımız var- şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum,
yaralılarımıza acil şifa diliyorum, yakınlarına
ve milletimize başsağlığı diliyorum. Bununla birlikte,
Şanlıurfada âdeta cinnet geçirtilerek 13 tutuklumuz, hükümlümüz
yanarak can verdi, onlara da Allah rahmet eylesin.
Evet, çalışanın vücut
bütünlüğünü ve yaşamını tehdit eden durumlarda
çalışmaktan kaçınma hakkı iş hukukunda yer alır
ve bir hak olarak tanımlanır. İşçinin bu hakkı
kullanabilmesi için olası tehlikeler yakın, ciddi ve hayati
olması gerekmektedir. Tasarıda ele alınan bu kavramlar
yakın, ciddi ve önlenemez olarak yeniden ele
alınmıştır.
Tasarıda, çalışanın
çalışmama hakkını kullanması ve iş yerinden
ayrılması hâlleri
ayrıştırılmıştır. Birinci hâlde tehlikenin
yakın ve ciddi olması belirtilirken, ikinci hâlde ayrıca
önlenemez olduğu belirtilmiştir. Tasarının
çalışmaktan kaçınma hakkını düzenleyen maddesine göre,
işçiler ciddi ve yakın tehlikeyi tespit ettiklerinde iş
sağlığı ve iş güvenliği kuruluna gidecek, kurulun
olmadığı yerde işverene gidecek ve bu tedbirlerin eğer
alınmadığı durumlarda çalışmaktan kaçınma
hakkını kullanabilecek ve kendileri daha güvenli bir yere
gidebilecekler.
Tasarının
çalışmaktan kaçınma hakkını düzenleyen bu maddesi
âdeta bunu işlevsiz hâle getiriyor. Ciddi ve yakın tehlikeyi
işçi nasıl tespit edecek? Bunu etti, bunu işverene gidip
nasıl söyleyecek? Evet, ben bu tehlikeyi tespit ettim ve ben
çalışmıyorum. mu diyecek? Bildiğiniz gibi, 50nin üzerinde
çalışanı olan iş yerlerinde, bu tasarıyla iş
sağlığı ve iş güvenliği kurulu var. Dolayısıyla,
kurul yerine, daha çok gideceği yer işveren. Peki, işverenin
tutumu işçiye karşı nasıl olacak?
Gerçekten, değerli
milletvekilleri, elinizi vicdanınıza koyun. Bu gerçekten
uygulanabilir bir durum mu, yapılabilir mi? İşveren ne diyecek
işçiye? Kapı burada, çalışmama hakkın var. diyecek.
Peki, bu gerçeği bile bile işçi işverene gidip Ben
çalışmıyorum. diyebilecek mi? Ülke gerçeğinde işini
kaybetmemek uğruna ölümler yaşanırken bu kararı iş
güvencesi olmayan işçiye bırakmak onu ölüme bırakmakla
aynıdır.
Hâlihazırda mevcut uygulamada
temsilciye bu hakkı veriyoruz, bu konuda kurula temsilci başvuruyor,
şimdi ise bu değişmekte. Sendika temsilcisini muhatap
almadıkça verilmiş gibi duran hakları kullanmaya
kalkanların işlerini kaybedecekleri ortada.
İkinci hâlde ise tehlikenin
yakın, ciddi ve önlenemez olduğu nasıl tespit edilecek? Bunun anlamı,
Olay vuku bulmaya başlamış olacak. anlamına gelmekte yani
iş işten geçmiş
Dolayısıyla, yasanın önleme
amacı tazmin amacı olarak değişecek. Örneğin
Esenyurtta alışveriş merkezinde yanarak ölen işçiler o
alanı nasıl terk edecek? Gerçekten bu doğru bir mantık
değil. Eğer gerçekten insanımıza, yaşamına,
sağlığına önem veriyorsak gelin, hep beraber bunu
değiştirelim.
Tasarının ilgili maddesinde
geçen hükümlerden daha ileri bir hak, 4857 sayılı Kanunun 83üncü
maddesinde İşçilerin hakları adı altında zaten dokuz
yıldır var ama işçiler bunları kullanamıyorlar. Yani
birbirimizi, kendimizi kandırmanın bir anlamı yok.
Yapıyormuş, gibiymiş gibi yapmanın bir anlamı da yok.
Ülkemizin gerçekten uygulanabilir, akılcı, insani bir iş
sağlığı, iş güvenliği kanununa ihtiyacı var.
Zaten bunu biz uyguluyor olabilseydik dokuz yıldır, Tekirdağda,
Tuzlada, Esenyurtta, Zonguldakta, Adanada iş kazaları meydana
gelmez ve binlerce çalışanımız hayatını kaybetmezdi.
Çalışmaktan kaçınma
hakkını düzenleyen maddede çok sayıda muallakta kalan durumlar
da söz konusu. Örneğin Kurul kararını acilen toplanarak verir.
diyor. Bu süre bir saat mi, yirmi dört saat mi, bir hafta mı belli
değil. Peki, işverenin işçinin talebi doğrultusunda karar
vermesi belirtiliyor ama aleyhte karar verdiğinde durumun nasıl
olacağı belli değil.
Değerli arkadaşlar,
tasarıyla ilgili diğer bir sıkıntı da iş
sözleşmesiyle çalışanların, özel sektörde
çalışanların talepleri yerine getirilmediğinde iş
sözleşmesini feshedebilir denmesindedir. Bunu kim göze alıp da
iş sözleşmesini feshedebilir? İşiyle
sağlığı arasında bir tercih yapmaya zorlanan
işçinin tercihi bu işsizlik ortamında işi
olacağından, biz, zaten iş sağlığı ve
güvenliğini fiilen uygulamaktan uzak duracağız.
Dolayısıyla bu maddenin başlığını bence
Çalışmaktan kaçınma hakkı değil, olsa olsa ister
çalış, ister çalışma hakkı olarak
değiştirmek gerek.
Dolayısıyla verdiğimiz
önergenin değerlendirilip, ben, gereken düzenlemenin
yapılmasını ve gerçekten bize yakışan bir iş
sağlığı, iş güvenliği kanununun hazırlanmasını
diliyorum, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler..: Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde iki adet önerge
vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605) esas
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının 14 üncü maddesinin (2) inci
fıkrasının a) ve b) bendi ile (4) üncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mesut Dedeoğlu Nevzat Korkmaz Ruhsar Demirel
Kahramanmaraş Isparta Eskişehir
Ahmet Duran Bulut Mehmet Günal Sinan
Oğan
Balıkesir Antalya Iğdır
a) İş kazalarını kazadan sonraki
yirmi dört saat içinde,
b) Sağlık hizmeti sunucuları veya
işyeri hekimi tarafından kendisine bildirilen meslek
hastalıklarını, öğrendiği tarihten itibaren yirmi dört
saat içinde
Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirir.
(4) Sağlık hizmeti sunucuları kendilerine
intikal eden iş kazalarını, yetkilendirilen sağlık hizmeti
sunucuları ise meslek hastalığı tanısı
koydukları vakaları en geç yirmi dört saat içinde Sosyal Güvenlik
Kurumuna bildirir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 14. maddesinin ikinci fıkrasının son
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve
ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarından sonra gelmek üzere ekteki
fıkraların eklenmesini teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi Ali
Sarıbaş
Tekirdağ
İstanbul Çanakkale
Aytuğ
Atıcı Muharrem
Işık Bülent Tezcan
Mersin Erzincan Aydın
Dr.
Aytun Çıray
İzmir
"Sosyal Güvenlik Kurumuna
bildirir. İşveren iş kazasını yetkili kolluk
kuvvetlerine ise derhal bildirir. İş kazasının derhal
öğrenilemeyeceği hallerde ise öğrenildiği anda
bildirir."
Her il merkezinde, kamu hastanelerinden
en az birinde, yeterli personel ve altyapı olanaklarına haiz,
ücretsiz hizmet sunan bir meslek hastalıkları polikliniği
kurulur. Bu polikliniklere işçiler doğrudan başvurabilir."
"Bir hastalığın
meslek hastalığı olduğuna, meslek hastalıkları
polikliniğinde görevli tabipler tarafından oluşturulan ya da
içinde bu tabiplerin de yer aldığı sağlık kurulu
tarafından karar verilir. Karar için, hastalığın tespiti ve
işçinin hastalığın mesleki maruziyet sonucu
doğduğunu beyanı yeterlidir. Bu rapor, sağlık
kuruluşu tarafından, en geç on gün içinde, meslek
hastalığı sebebiyle yapılması gereken iş ve işlemlerin
yerine getirilmesi için Sosyal Güvenlik Kurumuna gönderilir."
"Meslek hastalığı
polikliniğinde çalışan tabiplere, aynı hastanede
emsallerine ödenen aylıktan daha az ödeme yapılmaz. Aradaki fark
kendilerine ek ödeme olarak ödenir. Bu ödeme hiçbir kesintiye tabi
tutulmaz."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının 14üncü maddesinin ikinci fıkrasının
son cümlesinin değiştirilmesi üzerine verdiğimiz değişiklik
önergesini değiştirmeyeceğinizi bile bile
huzurlarınıza getirmiş bulunuyorum. Bu vesileyle alın
terine saygı duyan ve gerçekten işçi dostu olan milletvekillerini de
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
Hakkâride şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Özellikle
ana babalarının ve sevenlerinin acısını
paylaşıyorum.
Şanlıurfa
Cezaevinde yaşamını yitirenleri de rahmetle anıyorum. Bu
arada, cezaevlerinde yaşanan olaylardan, insanlık dışı
olaylardan dolayı utanıyorum. Utanma duygusu kalmamış olanları
da şiddetle kınıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu değişiklik önergemizde ne diyoruz? Biraz olaya
insani açıdan bakacak olursanız aslında bu önergeye hayır
demenizin mümkün olmadığını siz de göreceksiniz ama ne
hikmetse yine elleriniz hayır diye kalkacak. Şimdiden belli olan
bir şey.
Diyoruz
ki: İşveren iş kazasını yetkili kolluk kuvvetlerine
derhâl bildirir, bildirmelidir. Böyle bir kaza önemli. Her il merkezinde,
kamu hastanelerinden en az birinde, yeterli personel ve altyapı
olanaklarına haiz, ücretsiz hizmet sunan bir poliklinik
açılsın. diyoruz. Buna nasıl hayır diyebilirsiniz,
bilmiyorum. Yani her ilde bir tane poliklinik açılsın, meslek
hastalıklarına baksın diyoruz.
Bir
de meslek hastalıklarının tanımı konusunda problemler
var. Meslek hastalıkları polikliniğinde görevli olan tabipler
bir sağlık kurulu oluştursunlar, meslek
hastalıklarını incelesinler, -çünkü bu konuda bir uzmanlık
alanı yok- otursunlar bu hastalık meslek hastalığıdır
veya değildir desinler.
Şimdi,
bunlar, bakın, muhalefetin yapıcı eleştirileri. Yani bu
kanun zaten çok geç kalmış bir kanun. Geç kaldığı
hâlde istediğimiz şekilde çıkmayan bir kanun. Ama her zaman
çıkıp burada özellikle grup başkan vekilleriniz diyor ki:
Muhalefetten yapıcı eleştiri bekliyoruz. İşte
yapıcı eleştiri. Bakın, ses tonumuz güzel, sizlere
bağırıp çağırmıyoruz, kızmıyoruz.
Diyoruz ki: Gelin, bir meslek polikliniği kuralım. Sayın
Canikli, buna nasıl hayır diyeceksiniz, gerçekten merak ediyorum.
Meslek
hastalığına bakan tabiplere de yani performansı dayatmayalım,
onlara da ortalamadan bir şey verelim ki adam gibi herkes
çalışsınlar.
Niye
bunları söylüyorum, biliyor musunuz? Çünkü Anayasa emrediyor. Anayasa
diyor ki 49uncu maddesinde: Çalışma, herkesin hakkı ve
ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek,
çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları
korumak ve çalışmayı desteklemek üzere gerekli tedbirleri
alır. İşte bunun için mecbursunuz bu önergeye Evet. demeye;
başka çareniz yok eğer Anayasaya inanıyorsanız. Devlet,
işçi-işveren ilişkilerinde çalışma
barışının sağlanmasını
kolaylaştırıcı tedbirler alır. diyor. Sonra, bunu
dediği hâlde Anayasayı yapanlar bununla yetinmiyor, daha da
pekiştirmek üzere kalkıyor, bir de 56ncı maddeyi koyuyor, diyor
ki: Devlet, herkesin hayatını beden ve ruh
sağlığı içinde sürdürmesini sağlar, insan ve madde
gücünde tasarruf ve verimi artırarak iş birliğini
gerçekleştirir. İşte, iş birliğini
yapmanızı öneriyoruz, Gelin, bu önergeye Evet. deyin. diyoruz.
Anayasamızda
bu maddelerin yer alması Anayasanın çalışma hayatına
verdiği önemi gösteriyor, verdiği değeri gösteriyor. Peki,
gerçekten durum böyle mi? Ne yazık ki değil. Uygulamaya
baktığımızda, ölüm emekçiye (iş cinayetleri) meslek
hastalığı yine emekçiye ve meslek sakatlıkları yine
emekçiye düşüyor, yani: Sana sevdanın yolları patron, bana da
kurşunlar! Buradan anlaşılacağı gibi sorun
aslında yasada filan değil, siz bu yasayı değiştirseniz
de zihniyeti değiştirmedikten sonra çok bir şey
değiştirmiyor. Ama gelin, yasayı da hiç olmazsa iyi
değiştirelim, iyi kurgulayalım ki bu işçi
kardeşlerimiz gerçekten bu meslek hastalıklarından ciddi
ızdırap çekmesinler.
Bakın,
iş kazaları konusundaki karnemizi burada birçok arkadaşım
söyledi, Avrupa 1incisiyiz. Keşke olmasak, talihsiz bir birincilik.
2002yle 2011 yılları arasında -bakın, uydurmuyorum- tam
735.803 bildirilen iş kazası var. Bunlarda da 10.297 kişi
ölmüş. Ama bakın, bu rakamlar gerçekleri de tam olarak yansıtmıyor
çünkü iş kazasına bağlı ikincil ölümleri buraya
yazmamışız çünkü ikincil ölümlerin bildirimi zorunlu değil.
Bingölün Karlıova ilçesinde silikozis hastalığından can
çekişen ve ölen insanlar buraya dâhil değil. Gelin, bunlara bir
yardım eli uzatalım, bunu biraz daha geliştirelim ve bu önergemizi
kabul edin ve biraz daha insani boyuta taşıyalım.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var,
onu yerine getireceğim.
Sayın Akar, Sayın Çelebi,
Sayın Atıcı, Sayın Öğüt, Sayın Dinçer, Sayın
Akagün Yılmaz, Sayın Yüceer, Sayın Özgümüş, Sayın
Moroğlu, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Öz, Sayın Aksünger,
Sayın Dibek, Sayın Ediboğlu, Sayın Güven, Sayın Özkoç,
Sayın Serter, Sayın Fırat, Sayın Işık, Sayın
Aygün.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
2.- İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı ile
Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın; Mes-
lek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı
Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporları
(1/605, 2/490) (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605) esas
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının 14 üncü maddesinin (2) inci
fıkrasının a) ve b) bendi ile (4) üncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve
arkadaşları
a) İş kazalarını kazadan sonraki
yirmi dört saat içinde,
b) Sağlık hizmeti sunucuları veya
işyeri hekimi tarafından kendisine bildirilen meslek
hastalıklarını, öğrendiği tarihten itibaren yirmi dört
saat içinde
Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirir.
(4) Sağlık hizmeti sunucuları kendilerine
intikal eden iş kazalarını, yetkilendirilen sağlık
hizmeti sunucuları ise meslek hastalığı tanısı
koydukları vakaları en geç yirmi dört saat içinde Sosyal Güvenlik
Kurumuna bildirir.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Ruhsar Demirel, Eskişehir Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak verdiğimiz önerge hakkında söz almış
bulunuyorum.
Ben önce yaşanmış bir
öyküyü hatırlatmak istiyorum size. Perşembe günü burada bu yasa
tasarısının genelini konuşurken biz, tesadüfen bir iş
kazası öğrendik. O iş kazasını biz nasıl
öğrendik biliyor musunuz? Teknoloji sayesinde. Çünkü, Meclise yakın
olan bu iş kazası İnternet sitelerine düşmüştü. İnternet haberlerinde, son
dakikada, Türkiye Büyük Millet Meclisi inşaatında göçük var ve bir
işçi göçük altında. diye yazıyordu. Saat 12yi biraz
geçmişti ki bir haber aldık, göçük altındaki işçi vefat etmişti
yani gün cumaydı. Eğer tasarıda öngörüldüğü gibi, üç
iş günü içinde haber veriliyor olsa idi ilgili yerlere, ta bugün
akşama kadar vakti olabilecekti. Oysa gördüğünüz gibi, teknoloji
çağında işverenin haber vermesini beklemeden, saniyeler içinde
bütün iş kazaları İnternet üzerinden hepimizin cep
telefonlarına, laptoplarına, televizyonlara, ekranlara, her yere
ulaşıyor. Böylesi bir teknoloji çağındayız.
Ya da başka bir haber: 11 Mart
2012de Esenyurttaki çadırda 11 işçi vefat etti biliyorsunuz ve bu
işçiler vefatlarından dakikalar sonra e-devlet üzerinden Sosyal
Güvenlik Kurumuna girişleri yapılan işçilerdi,
hatırlıyorsunuz sanıyorum yani öldükten sonra sosyal güvenceleri
olabilen işçilerin ölmelerinden itibaren veya bir hastalığa
yakalandıktan sonra en az üç iş günü sonra bildirimlerinin
yapılmasını bu devirde hangi mantıklı akıl
alabilir?
Sayın milletvekilleri, teknoloji
çağındayız, bizler bazı bildirimleri yapmasak bile
basın mensupları ya da amatör kameralar pek çok kazayı, pek çok
iş kazasını, meslek hastalığına sahip pek çok
insanın görüntüsünü ekranlara, elimizdeki telefonlara iletiyorlar.
Dolayısıyla e-devlete geçmekle övünen bir ülkeyiz biz,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının zaten,
SGK başta olmak üzere, e-devletle ilgili çalışmaları her
zaman hepimizin bilgisi dâhilinde.
Anlattığım bu iki
öyküden sonra Milliyetçi Hareket Partisi olarak iş kazalarının
yirmi dört saat içinde, iş yeri hekimi tarafından meslek
hastalıklarının da fark edildikten sonra yirmi dört saat içinde
bildirilmesini önemsiyoruz çünkü iş kazaları mükerrer olabilir,
yaşanan bir iş kazasından sonra o iş yerinde üç gün içinde
bir daha iş kazası olmayacağını hiçbirimiz garanti
edemeyiz veya bir meslek hastalığına yakalanıyorsa, iş
yerindeki bu meslek hastalığının bulaşıcı
olup olmadığını hiçbirimiz bilemeyiz. Bu tür sebeplerden
ötürü -ve teknoloji çağındayız, e-devletin içindeyiz- bizim
önergemizin gerekçelerinden biri, hem insanların
sağlıklarıyla ilgili konuların bir an önce devletin
istatistiklerine girerek tedbirlerinin alınması hem de iş
kazalarının önlenmesi adına maddi risklerin önlenebilmesiydi.
Bu iki örnekle yani geçtiğimiz
perşembe gününü cumaya bağlayan gece yarısından sabaha
kadar süren göçüğün altında kalan işçinin vefatı haberinin
saniyeler içinde hepimizin bilgisine ulaşmasını hem de
Esenyurtta 11 işçinin ölümüyle yaşanan, sosyal güvenceye öldükten
sonra kavuşan işçileri hatırlatarak
hafızalarınızı tazelemek istedim. Ama bunlar kadar,
ölümlerinden sonra işleri rast gitmeyenler de var. Kim bilir Türkiyenin
herhangi bir yerinde sayıları 11 olmayan, belki 1 işçinin
vefatıyla sonlanan iş kazaları var hiçbirimizin fark
etmediği, hiçbirimizin duymadığı, hiçbirimizin
görmediği. Dolayısıyla, vefatların, iş
kazalarının, meslek hastalıklarının
sayılarıyla ya da basına düşüşleriyle değil, her
birinin önemli olduğunun, her bir çalışanımızın
ne kadar değerli olduğunun, insanımızın
canının ne kadar önemli olduğunun bir göstergesi olarak
önergemize destek vermenizi istiyoruz. Bu konuyu ben vicdanlarınıza
havale ediyorum.
Çok teşekkürler. Sağ olun.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.09
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.24
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
277 sıra sayılı
Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
15inci madde üzerinde dört adet önerge
vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısının 15 inci maddesi üçüncü fıkrasında
yer alan "işyeri dışında hizmet veren" ibaresinin
"hizmet alınan" ibaresi ile değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Mehmet
Doğan Kubat Salih
Koca
Giresun
İstanbul
Eskişehir
Bilal
Macit Şirin
Ünal İsmail
Güneş
İstanbul
İstanbul Uşak
Hamza
Dağ İlknur
Denizli Fatih
Şahin
İzmir İzmir
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 15.
maddesinin ikinci fıkrasının başındaki "Tehlikeli
ve çok tehlikeli sınıfta yer alan" ibaresinin metinden
çıkartılması, üçüncü fıkrasındaki sağlık raporları
kelimesinden önce "işe giriş" ibaresinin eklenmesini,
dördüncü fıkrasının başına "İşe
giriş muayenesini de dahil olmak üzere" ibaresinin eklenmesini teklif
ediyoruz.
Saygılarımızla.
Celal Dinçer Dr. Candan
Yüceer Süleyman
Çelebi
İstanbul Tekirdağ İstanbul
İzzet Çetin Levent
Gök Musa
Çam
Ankara Ankara İzmir
Uğur Bayraktutan
Artvin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605) esas
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının 15 inci maddesinin (5) inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu Nevzat Korkmaz Ruhsar Demirel
Kahramanmaraş Isparta Eskişehir
Ahmet Duran Bulut Mehmet Günal Ali Öz
Balıkesir Antalya Mersin
(5) Sağlık muayenesi
yaptırılan çalışanın özel hayatı ve
itibarının korunması açısından sağlık
bilgileri gizli tutulur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanun Tasarısı'nın 15. maddesinin 4. Fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Sebahat Tuncel Pervin Buldan Erol Dora
İstanbul Iğdır Mardin
Hasip Kaplan Levent
Tüzel
Şırnak İstanbul
(4) Sağlık gözetiminden doğan maliyet ve
bu gözetimden kaynaklı her türlü ek maliyet İşverence
karşılanır, çalışana yansıtılamaz.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen?
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sağlık gözetiminin
sağlanması birçok işveren için yüklü bir maliyet olarak
görülmektedir. Bu kanun tasarısı ile beraber gözetimden doğan
maliyet işverence karşılanırken, ek maliyetler adı
altında çalışanlar masrafa uğratılabilir.
Dolayısıyla madde metninin yukarıdaki gibi değiştirilmesi
gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605) esas
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının 15 inci maddesinin (5) inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve
arkadaşları
(5) Sağlık muayenesi
yaptırılan çalışanın özel hayatı ve
itibarının korunması açısından sağlık
bilgileri gizli tutulur.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılıyoruz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıdaki değişiklik
teklifi ile hasta hakları yönetmeliğinin 21 inci maddesi paralelinde
"hastanın mahremiyetine saygı gösterilmesi ve hastanın,
sağlık durumu ile ilgili tıbbi değerlendirmelerin gizlilik
içerisinde yürütülmesi"nin sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 15. maddesinin ikinci fıkrasının
başındaki "Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer
alan" ibaresinin metinden çıkartılması, üçüncü
fıkrasındaki sağlık raporları kelimesinden önce
"işe giriş" ibaresinin eklenmesini, dördüncü
fıkrasının başına "İşe giriş
muayenesi de dahil olmak üzere" ibaresinin eklenmesini teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Celal Dinçer (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Celal Dinçer, İstanbul Milletvekili.
CELAL DİNÇER (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri,
277 sıra sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısının 15inci maddesi üzerinde CHP
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hakkâride menfur saldırıda hayatlarını
kaybeden 8 vatan evladımıza Tanrıdan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Bilindiği üzere, insanlık
tarihinin geçirdiği evreler sonucu çalışma hakkı, temel
insan hakkı olarak kabul edilmiştir. Ancak bu hakkın tek
başına soyut olarak kabulünün bir anlam ifade etmediğini de
yaşanan deneyimler göstermiştir. Bu hakkın
kullanılması, ancak diğer temel haklardan olan yaşam
hakkının özünü ihlal etmeyecek bir ortamın
sağlanmasıyla olanaklıdır. Bu hakkın
korunmasında, kullanılmasında devlet asli sorumludur ama
gerçekler öyle midir? İşverenlerin üretimi artırma ve ucuz
iş gücü sağlama düşüncesi, bunun yanı sıra
işçilerin geçimlerini sağlamak için uzun süre
çalışmaları, iş kazaları ve meslek
hastalıklarının ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Ülkemizde iş kazalarının tırmanmasının
ardındaki temel neden, kuralsız, güvencesiz, sendikasız ve
kayıtsız çalışma biçimlerinin son on yılda hızla
yaygınlaşmış olmasıdır.
Evet, Türkiyede, işçi ölümleri,
işçi cinayetleri artmaya devam etmektedir; işçilerin patronların
kâr hırslarına kurban edilmesi devam etmektedir. Tersanelerde,
madenlerde, inşaat sektöründe ve özellikle HES inşaatlarında
ölümlü iş kazaları, esnekleşme ve taşeronlaşmadan
kaynaklanmıştır. Bu durum, bu acı tablo, Türkiyede
iş güvenliği deyince insanların aklına ne yazık ki
sadece ve sadece baret getirmektedir. Ülkemizde bırakın iş
güvenliğine yatırım yapmayı, para harcamamak için
sağlıksız şartlarda çalışmayı göze alan
onlarca kuruluş vardır. Amele pazarından işe
aldıkları bu insanların sağlıkları, yaralanmaları,
ölmüş olmaları onlar için çok da önemli değildir. Yüce
Meclisimizdeki stenograflar dahi günde on sekiz-yirmi saat
çalışmaktadır, bunu dahi biz görmezlikten geliyoruz. Yasama
organı olarak bizlerin çabası ve mücadelesi,
çalışanların iş yerindeki tehlikelerle
karşılaşma olasılığını en aza indirmek
için oluşturulacak örgütlenme, normlar ve sürekli gözetimi mümkün
kılan bir yapıyı ortaya çıkarmaktır.
Görüşmekte olduğumuz bu
tasarının bu hâliyle, sorunlu bir sistem üzerinden,
çalışanların sağlığı ve güvenliği
alanında yaşanan sorunları çözebilmesi ve arzu edilen normlara
ve hedeflere ulaşabilmesi çok zordur. İktidarın Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunduğu yasa tasarısı, işçi
sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili,
çalışma ortamını iyileştirecek çok fazla
değişiklikler getirmemektedir. İş
sağlığı ve güvenliğini daha fazla piyasa
koşullarına terk etmektedir. İhtilal dönemlerinden kalan iş
yasalarının savunulacak bir tarafı yoktur, bu hükümlerin de
savunulacak bir tarafı yoktur.
Komisyonda son dakika önergeleriyle tasarıda
yapılan değişikliklerle yasanın yürürlük tarihinin az
tehlikeli işlerde iki yıl sonraya ertelenmesi, iş yeri hekiminin
tam gün çalıştığı yerlerde sağlık personeli
çalıştırılmasından kaçınılması,
eğitim sürelerinin fazla çalışmadan sayılmaması gibi
durumlar geriye götüren hükümlerdir. Hiçbir net çerçeve belirtmeksizin pek çok
temel alanın yönetmeliklerle düzenlenecek olması da gene geriye giden
bir düzenlemedir. Anlaşılan o ki kaybettiğimiz onca cana
rağmen, çalışanların sağlığı ve
güvenliği sermayenin ve taşeron firmaların kâr hırsına
kurban edilmek istenmektedir.
CHP için yaşam hakkı en temel insan
hakkıdır. İş kazalarından önce düşünülmesi
gereken, insan hayatının hesaplanamaz değeridir. Hiçbir maliyet
insan hayatının üzerinde değildir. Cumhuriyet Halk Partisi için
iş kazalarına karşı alınacak önlemlerin özünde bu
bakış açısı yer almaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi,
insana, emeğe verdiği değer, bu alandaki geçmişten bugüne
çabaları ve mücadelesiyle, emekçilerin sağlığı ve
güvenliğinde Önce insan. diyen bir yarın için iş
kazalarının bir cinayet olduğunu anlatmaya devam edecektir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra sayılı
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının 15 inci maddesi üçüncü fıkrasında yer alan
"işyeri dışında hizmet veren" ibaresinin
"hizmet alınan" ibaresi ile değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Nurettin Canikli
(Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılıyoruz efendim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gerekçe Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulamada
sözleşme yapılan OSGBlerden hizmet alınacağı için
yanlış anlaşılma ve yorumlara sebep olmamak üzere
redaksiyon yapılmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen üç önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
16ncı madde
üzerinde üç önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
277 Sıra Sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısı'nın 16. Maddesinin 2.
Fıkrasındaki c bendinde bulunan "çalışan
temsilcilerinin" ibaresinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Sebahat Tuncel Pervin
Buldan Erol
Dora
İstanbul Iğdır Mardin
Levent
Tüzel Hasip
Kaplan
İstanbul Şırnak
c) ... "çalışanların"
ulaşmasını sağlar.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(1/605) esas numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesinin (1)
inci fıkrasının c) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesin arz ve teklif ederiz.
Mesut
Dedeoğlu Nevzat
Korkmaz Ruhsar
Demirel
Kahramanmaraş Isparta Eskişehir
Alim
Işık Mehmet
Günal Ahmet
Duran Bulut
Kütahya Antalya Balıkesir
c) İlk yardım, olağan dışı
durumlar, afetler ve yangınla mücadele ve tahliye işleri konusunda
görevlendirilen kişiler.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 16. Maddesinin 2 Nolu
fıkrasının (b) ve (c) bentlerinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Sakine
Öz Uğur
Bayraktutan Dr.
Candan Yüceer
Manisa Artvin Tekirdağ
Süleyman
Çelebi Levent
Gök Musa
Çam
İstanbul Ankara İzmir
İzzet
Çetin
Ankara
b) Başka işyerlerinden çalışmak üzere
kendi işyerine gelen çalışanların birinci fıkrada
belirtilen bilgileri almalarını sağlar.
c) Risk değerlendirmesi, iş
sağlığı ve güvenliği ile ilgili koruyucu ve önleyici
tedbirler, ölçüm, analiz, teknik kontrol, kayıtlar, raporlar ve
teftişten elde edilen bilgilere, destek elemanları ile çalışan
temsilcilerinin ulaşmasını sağlar, toplu sözleşme
kapsamındaki işyerlerinde talep edildiği takdirde bunların
birer nüshasını yetkili sendikaya da vermekle yükümlüdür.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen?
Sakine Öz, Manisa Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının 16ncı maddesi üzerinde söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz burada bugün işçilerin
yaşama hakkını konuşuyoruz yani en temel insan hakkını.
Yükselen refah seviyesine karşın işçi ölümlerinin önüne
geçilememesi, insanlığın karşı karşıya
kaldığı en büyük çelişkilerden biridir.
ILO kaynaklarına göre, her
yıl 1,8 milyon kadın ve erkek, 12 bin çocuk işçi iş
kazaları ve meslek hastalıkları dolayısıyla
hayatını kaybetmektedir. Türkiyedeki tablo yüz karası olarak
nitelendirilecek durumdadır. Her gün ortalama 3 işçinin
yaşamını yitiriyor olması, yaşananların birer
cinayet olduğunu ortaya koyuyor.
Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün önergesine yanıt veren Sayın
Bakan tüyler ürpertici tabloyu ortaya koydu. 2002-2011 yılları
arasında meydana gelen 735.803 iş kazasında 10.804 kişinin
yaşamını yitirdiğini açıkladı. Buna 2012de
kaybettiğimiz emekçiler dâhil değildir.
Dikkat ederseniz, bu yıllarda
iktidarda hep AKP vardı. Bir başka deyişle, AKP, işçi
sağlığıyla ilgili tasarıyı hazırlayana kadar
11 bine yakın insan ölmüştür. Ne yazık ki Türkiyede iş
kazalarının birçoğunun kayıt altına
alınamıyor olması da meselenin büyüklüğünü görmemize engel
oluyor. 83 milyon nüfusa sahip Almanyada yılda 800 binden fazla kaza
rapor edilirken 74 milyon nüfusa sahip Türkiyede bu sayı 70 bin
civarındadır.
Geçen hafta bölgemde bir işçi
kardeşimden telefon aldım, iş kazasında
yaralanmış ama bunu belgelendirebilmek için ne yapması
gerektiğini soruyor. Yani Türkiyede işçi, iş kazasından
sonra da çoğu zaman yapayalnız.
Sayın milletvekilleri, ev
hizmetlerinde çalışanlar bu kanunda neden yok? Oysa onlar Ev
işçisiyiz, toz bezi değil. diyerek seslerini duyurmaya
çalışıyorlar. Farkındaysanız medyada sık sık
cam silerken düşüp yaşamını yitiren temizlik
işçilerinden bahsediliyor. Onları görmezlikten gelmeye
hakkımız yok. Bu artık klasikleşmiş bir AKP yasa
yapım mantığıdır. Kadın örgütlerine sormadan
kadınlar hakkında yasa hazırlamaya
çalışıyorsunuz, eğitimcilere sormadan eğitim sistemi
değiştiriyorsunuz, çalışma koşulları
hakkında fikri bile olmadığı emekçileri iş
güvenliği şemsiyesine almıyorsunuz. Yalnızca ev
hizmetlerinde çalışanlar değil kendi hesabına
çalışanlar da yok ama onlar aslında en çok korunması
gerekenler arasında.
Söz aldığım 16ncı
maddede işverenin iş yerinde karşılaşılacak
sağlık ve güvenlik riskleri konusunda işçileri
bilgilendirmesinden bahsediliyor. Neden yalnızca riskler konusunda
bilgilendiriliyor? Riskleri ortadan kaldıracak ya da en aza indirecek
şekilde bilgilendirmesi gerekmez mi? Bu basit üslup farkı bile
AKPnin bu konuya işçinin değil sermayenin ve patronun
gözlüğüyle baktığını gösteriyor.
Sayın milletvekilleri, tasarıda
bir piyasa mantığı göze çarpıyor oysa
insanlığın geldiği bu noktada bu kadar çok işçinin her
gün canını yitirmesi zaten bir örümcek ağı gibi her
yanı saran piyasa mantığından kaynaklanıyor.
Tasarıda hekimlik hizmetlerinin
esas olarak piyasaya yaptırılması öngörülüyor. Meslek örgütlerinin devreye konulması
gereken eğitimler için yeni bir
sektör oluşturuluyor. Eğer işçilerin canları her şeye
piyasa mantığıyla bakarak korunsaydı milyonlarca
doların kazanıldığı madencilik, gemi yapımı, inşaat gibi sektörlerde
işçi ölümlerinin önüne geçilirdi oysa kazanılan milyonlar giden bir
ayağı, giden bir kolu ve maalesef giden bir canı geri
getirmiyor. Son olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde atık su
çalışması yürüten işçilerden biri olan Nadir Kekillinin
artık geri gelmeyeceği gibi.
Önce insan yaşamı, önce
işçi güvenliği diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter
sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik cihazla oylama
yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
(1/605) esas numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesinin (1)
inci fıkrasının c) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)ve
arkadaşları
c) İlk yardım, olağan dışı
durumlar, afetler ve yangınla mücadele ve tahliye işleri konusunda
görevlendirilen kişiler.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Alim Işık, buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 277 sıra sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının 16ncı maddesinde vermiş olduğumuz
önergenin Sayın Komisyon ve Hükûmet tarafından kabul edilmiş
olması nedeniyle kendilerine teşekkür ediyorum. Yerinde bir
önergeydi. Ancak bu vesileyle bir iki konuyu da Sayın Bakana iletmek
durumundayım, söz almamın sebebi de odur.
Başta, Hakkâri
Dağlıcada hayatlarını kaybeden ve birisi de Kütahya Gediz
doğumlu 8 askerimizin şehadete erişmiş olması
nedeniyle kendilerine Allahtan rahmet, aziz milletimize
başsağlığı diliyorum, yaralı askerlerimize de
acil şifalar temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, üç gün
önce PKK terör örgütü elebaşısının twitter hesabından
verdiği mesajların arkasından bu şehitlerimizin verilmesi
çok dikkate değerdir. Mesajda aynen, elebaşı kendisine verilen
sözlerin yerine getirilmesi hâlinde iki ayda gerillayı dağdan
indirebileceğini söylüyordu. Eminim hepiniz bu mesajları okudunuz. Bu
twitter hesabı kimin adına kayıtlıdır? Bu
mesajları elebaşısı İmralıdan nasıl
vermektedir? Ve verdiği mesajların ardından üç gün sonra bu
şehitlerimiz neden verilmiştir? Bunu hepinizin düşünmesini ve
takdirlerinizi buna göre vermenizi temenni ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri, özellikle iş güvenliğinin konuşulduğu
böyle bir yasa tasarısında, bugün taşeron işçilerinin
sıkıntısını bir kez de Sayın Bakana bu kürsüden
örnekle hatırlatmak istiyorum. Bugün şu saatte, Kütahya ili
Tavşanlı ilçesi Tunçbilek Termik Santralinde
Şanlıurfalı bir taşeron şirketinin
çalıştırdığı 173 kişiden 9 kişiye
işten çıkarılma tehdidi yağdırılmış ve
sözlü olarak yapılan bu tehdidin arkasından işten
çıkarılma yazılarının postaya verildiği
Ankaradan bildirilmiştir. Gerekçe ise açık senet
imzalamadıkları, tarihsiz istifa dilekçesine imza
atmadıkları ve geriye yönelik herhangi bir alacaklarının
bulunmadığına dair ibranameye imza atmadıkları için 9
kişiden başlamışlardır, 173 kişinin 173ünün de
işten çıkartılma tehdidi söz konusudur.
Sayın Bakanım, bu ülkede
işe başlayan bir insanın taşeron işçisi olarak -Maliye
Bakanlığının verdiği rakamlara göre- ülkemize maliyeti
tam 2.047 liradır aylık. Bin lirayı -sosyal güvenlik primleri
dâhil asgari ücretle beraber- bu işçilere vermeyi çok gören taşeronlardan
yana Hükûmetin herhangi bir işlem yapmamasını gerçekten esefle
karşılıyorum. Defalarca size bu konuyu aktarmamıza
rağmen, bugüne kadar bu taşeron işçiliği sistemine bir
çözüm getirilememiştir. Şu anda Tavşanlıda, sosyal
patlamanın eşiğine gelmiş bir işçi kitlesi ve aileleri
vardır. Bir hafta on gün önce Sayın Enerji
Bakanlığındaki bürokratlarla bu işi görüşmüş ve
geçici olarak bu işçilerin işten çıkarılmamasını sağlamış
idik ama bugün ne yazık ki on gün aradan sonra bu tertiple 9 kişinin
kapı önüne bırakılması gerçekten bu ülkeye
yakışan bir durum değildir.
Özellikle bu taşeron
işçiliği konusunda sizlerin üzerine düşeceğinize olan
inancımı bir kez daha belirtmek istiyorum, bu vesileyle hepinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
277 Sıra Sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısı'nın 16. Maddesinin 2.
Fıkrasındaki c bendinde bulunan "çalışan
temsilcilerinin" ibaresinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Sebahat
Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları
c) ... "çalışanların"
ulaşmasını sağlar.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYON BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul Milletvekili.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş
olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun tasarısı
görüşülürken demokratik bir işleyişten bahsettik. Gerçekten
iş yeri demokrasisi, iş yerinde üretimin arttırılması
açısından, yine işçilerin bu sürece daha güçlü
katılımı açısından önemli. Bu başlık,
Çalışanların bilgilendirilmesi başlığı.
Çalışanları daha çok temsilciler
aracılığıyla bilgilendirmek bir yöntem, ancak bir
aracı ortaya koymadan, direkt çalışanların kendilerinin
bilgilendirilmesi bu sürecin daha demokratik işlemesi açısından
önemli. Çünkü çoğu zaman sadece temsilciler üzerinde olduğunda o
iş yerinde çalışanlar kendi sorunlarını da direkt
aktaramıyor, yaşadığı problemleri de aktaramıyor.
O açıdan, çalışanların ibaresinin eklenmesini önemli
buluyoruz. Yani aracı kullanmadan direkt işverenin bu alanda
işçilerle temas etmesi sorunların giderilmesi açısından da önemli.
Sayın milletvekilleri, gerçekten
Türkiyede işçi sınıfının sorunları sadece
iş kazalarıyla veya işçi ölümleriyle anlatılabilecek bir
durum değil. Özellikle, diyelim ki, kapitalist toplumun gereği olarak
iş yerlerinde yaşanan sorunlar ya da ekonomik krizin ilk vurduğu
kişiler genelde yoksul emekçi insanlar oluyor, Türkiye de bunu
yaşayanlardan birisi. Özellikle Avrupada ekonomik krizin
yaşanmasıyla birlikte dünya genelinde bir işsizlik sorunu var,
ekonomik olarak insanların istihdam alanlarında yaşanan sorunlar
var. Buna rağmen bu sorunları çözmeye çalışan bir gerçeklik
var ama Türkiyede durum biraz farklı. Görece olarak sanki çok iyi bir
noktadaymış gibi bir yansıma var ama pratikte yine
işçilerin yaşadığı sorunlara
baktığımızda durum çok farklı. İşçiler
çoğu zaman güvencesiz, esnek çalışmaya maruz
bırakılmak durumunda kalıyor. Birçok insan diyelim ki gerçekten
işsiz, özellikle üniversite mezunları iş bulamıyor. Yani
diyelim ki Ataması yapılmayan öğretmenler diye bir gerçek var
bu ülkede. Öğretmenlerin intihar ettiği yaklaşımları
ortada.
Yine, Kampana Deri işçileri var
İstanbulda, dört yüz elli üç gündür direniyorlar. Bu insanlar işten
çıkartılmış, hiçbir haklarını
alamamışlar. Hey Tekstil işçileri direniyor. Yine Türk Hava Yolları
işçilerini ifade ettik, bunlar çok güncel olduğu için. Yine,
Nokianın işçilerinin işten çıkartılacağı
gibi tartışmalar var. Yani her geçen gün aslında küçük ya da
büyük ölçekli iş yerlerinde işçiler işten
çıkartılıyor; hem de hiçbir sosyal güvencesi sağlanmadan,
hakları verilmeden. Bu işçiler de direnerek hakkını almaya
çalışıyorlar. Bu önemli bir durum. Yani bunu görmeden Türkiyede
gerçekten işçilerin hak ve özgürlük mücadelesine anlam vermek mümkün
değil.
Bu açıdan, yine örgütlenme
meselesi önemli bir konu. Eğer işçiler örgütleniyorsa, sendikalarda
Ki bu sendikalaşma, aslında, AKP Hükûmetinin Avrupa Birliği uyum
sürecinde söz verdiği konulardan birisidir. Çünkü işçilerin
örgütlenmesi bu temelde önemli bir konu ama Türkiyede örgütlenme özgürlüğü
yok. Bir özgürlük var, Hükûmetin politikalarına Evet diyeceksen, ona
itiraz etmeyeceksen orada sendikal örgütlenme içerisinde olabilirsin. Ama onun
dışında, muhalifsen, gerçekten Hükûmetin
politikalarını eleştiriyorsan, buna itiraz ediyorsan örgütlenme
hakkın yok. Hatta, bunun için operasyonlara maruz kalabiliyorsun.
En son KESK üyeleri, özellikle
kadın üyelerinin tutuklanması buna temel bir örnek. Kadın
sekreterler tutuklandı. Oradaki temel sorun oradaki kadınların
gerçekten kadın bilinciyle örgütlenmiş olması. Dikkat edin,
Türkiyede sendikal örgütlenmede kadınların neredeyse ismi yok
denecek kadar az. KESK bu konuda bir adım ileride. KESK yönetiminde de
kadın sekreterler, on beşe yakın kadın tutuklandı.
Yani muhalifseniz iş yerinde çalışan, sesini duyuran sendikalar
her zaman için dışında tutuluyor. İşte, toplu
sözleşme görüşmelerinin ya da işçilerin sorunlarını,
emekçilerin sorunlarını birlikte tartışma konusunda
sıkıntı. Ya onlar işte kendilerini sokakta ifade etmek
durumunda kalıyorlar
Bu önemli bir konu diye düşünüyoruz. Oysa
demokrasilerde farklılıkları dinleyebilme ve
farklılıklarla birlikte iş yürütebilme temel özelliklerden
birisidir. Bu sağlanmadığı sürece siz istediğiniz
kadar işçiler üzerinde yasal düzenlemeler yapın, bu gerçek
olmayacaktır çünkü kendinize göre düzenleme yapmış oluyorsunuz.
İşçilerin, emekçilerin taleplerine göre değil, daha iyi
yaşam koşullarına göre değil, siz kendinize göre
düzenlemiş olursunuz.
Sayın
milletvekilleri, şu bir gerçektir ki: İnsanlar
yaşadığı sorunları en iyi kendisi bilir. O yüzden
mutlaka çalışma alanının her alanında sürece
katılmaları önemlidir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
17nci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olan (1/605) esas numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin (1) inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut
Dedeoğlu Nevzat
Korkmaz Ruhsar
Demirel
Kahramanmaraş
Isparta
Eskişehir
Ahmet
Duran Bulut Mehmet
Günal
Balıkesir
Antalya
(1)
İşveren, çalışanların iş sağlığı
ve güvenliği, toplumsal cinsiyet eşitliği ve mobbing (duygusal
saldırı) eğitimlerini almasını sağlar.
Eğitimler özellikle; işe başlamadan önce, çalışma yeri
veya iş değişikliğinde, iş ekipmanının
değişmesi halinde veya yeni teknoloji uygulanması halinde
verilir. Eğitimler, değişen ve ortaya çıkan yeni risklere
uygun olarak yenilenir, gerektiğinde ve düzenli aralıklarla
tekrarlanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 17. Maddesinin 7 Nolu
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Hülya Güven
Tekirdağ İstanbul
İzmir
Musa Çam Uğur
Bayraktutan İzzet
Çetin
İzmir Artvin
Ankara
Levent Gök
Ankara
"(7)
Bu madde kapsamında verilecek eğitimin maliyeti çalışanlara
yansıtılamaz. Eğitimlerde geçen süre çalışma
süresinden sayılır. Eğitim sürelerinin haftalık
çalışma süresinin üzerinde olması hâlinde, bu süreler fazla
sürelerle çalışma veya fazla çalışma olarak
değerlendirilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Maddedeki
düzenleme ile işveren tarafından verilen eğitimlerin
çalışma süreleri içerisinde verilmesini aksi takdirde fazla süreli
veya fazla çalışma olarak değerlendirilmesi teklif edilmektedir.
Uygulamada genellikle işverenler eğitimleri işçilerin hafta
tatilleri günlerine ayarlamakta veya günlük çalışma sürelerinin
sonunda gerçekleştirmektedirler. Çalışma nedeniyle yorulmuş
olan dinlenme hakkını kullanması gereken işçinin bunun
yerine eğitime katılması halinde en azından tazmin
niteliğinde fazla mesai ücretine hak kazanması teklif edilmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (1/605) esas numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin (1) inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
(1) İşveren, çalışanların iş
sağlığı ve güvenliği, toplumsal cinsiyet eşitliği ve mobbing (duygusal
saldırı) eğitimlerini almasını sağlar.
Eğitimler özellikle; işe başlamadan önce, çalışma yeri
veya iş değişikliğinde, iş ekipmanının
değişmesi halinde veya yeni teknoloji uygulanması halinde
verilir. Eğitimler, değişen ve ortaya çıkan yeni risklere
uygun olarak yenilenir, gerektiğinde ve düzenli aralıklarla tekrarlanır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 277 sıra sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının 17nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun görüşlerini belirtmek üzere şahsım adına söz
aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmalarıma
başlamadan önce, geçtiğimiz dönemlerde Afşin-Elbistan Termik
Santralinde kaybettiğimiz 9 tane görev şehidimizi de rahmetle
anıyorum.
Değerli
milletvekilleri, psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz,
rahatsız etme veya sıkıntı verme anlamında
kullanılan ve Türkçede psikolojik taciz olarak tanımlanan mobbing,
ülkemizde çalışma hayatının en önemli sorunlarından
biri hâline gelmiştir. Çalışma yaşamında her zaman var
olan fakat görmezden gelinen
psikolojik taciz, bugün, çok sayıda çalışanın kabusu olmaya
devam etmektedir.
Avrupa Birliği ülkelerinde
psikolojik taciz oranları yüzde 2 ile 15 arasında
değişirken ülkemizde özel sektör çalışanlarının
yüzde 86sı ve kamu çalışanlarının yüzde 69u
psikolojik tacize uğramaktadırlar.
Kamuda psikolojik mobbing, genelde
istifaya zorlamak, tayin işlemine karşı dava
açılmasını önlemek, görevden almadan önce gözdağı
vermek, görevden alınanların mahkeme kararıyla göreve
dönüşünü önlemek, görevden alındıktan sonra veya tayin
edildikten sonra mahkeme kararıyla önceki görevine dönenleri istifaya
zorlamak için kullanılmaktadır.
Psikolojik taciz, kâr amacı
gütmeyen kuruluşlarda, okullarda, sağlık sektöründe ve
üniversitelerde daha yaygın bir şekilde görülmektedir. Yüksek
işsizlik oranları ve dolayısıyla çalışanın
değersiz görülmesi, sendikalaşmanın yetersiz olması ve
kamuda taşeron işçiliğinin artması son yıllarda
ülkemizde psikolojik tacizi artırmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iş yerinde psikolojik mobbinge maruz kalan
çalışanın öz güveni kaybolmakta, verimliliği ve
performansı düşmekte, ruh sağlığı bozulmakta,
hatta yaşadığı strese bağlı ağır
depresyon yaşayan mağdurların bazıları intihar teşebbüsünde
bile bulunmaktadırlar.
Psikolojik taciz ile
donanımlı insanlar iş gücü piyasası dışına
itilmekte, çalışma azmi yok edilmektedir. Kamudaki
başarılı çalışanlar psikolojik taciz nedeniyle
işten ayrılmakta ya da yeteneğiyle alakasız birimlerde
çalıştırılmaktadır, bu nedenle işler aksamakta,
hatalı işlemler çoğalmakta, vatandaş kamu hizmetlerini
zamanında alamamaktadır. Yanlış işlemler nedeniyle
kamuya pek çok dava açılmakta, kaybedilen davalar nedeniyle devlet büyük
miktarlarda tazminat ödemektedir.
657 sayılı Devlet
Memurları Kanununda ve
İş Kanununda psikolojik taciz açık ve seçik olarak
tanımlanmadığı için psikolojik taciz mağdurları
şikâyet konusunda çekimser davranmaktadırlar.
4483 sayılı Memur ve
Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanuna
göre, psikolojik taciz mağduru dava açmak için başvurduğunda,
savcı, hakkında suç duyurusunda bulunan yöneticilerin bir üst
amirinden izin almak zorunda kalmaktadır. Amirin izin vermemesi
mağduru daha da
sıkıntıya sokmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde psikolojik mobbing mağdurlarının
sürekli teknik ve psikolojik destek alabileceği merkezler dahi
bulunmamaktadır. Psikolojik taciz mağdurlarının
şikâyetlerini inceleyen ve sonuçlandıran aracı bir kurum da
bulunmamaktadır. Ayrıca, iş yerlerinde psikolojik taciz
kapsamında yürütülen soruşturmalar, kurum içinde ve konunun
uzmanı olmayan kişiler tarafından yürütülmektedir. Türk Ceza
Kanununda psikolojik tacizin açık bir tanımı
yapılmadığı için, davalar sürüncemede kalmaktadır.
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu uyarınca başvuran psikolojik taciz
mağdurlarına bilgi ve belgeler bazı kamu görevlilerince
kasıtlı olarak verilmemektedir.
Psikolojik mobbing mağdurları
yasal yollara başvurma veya şikâyet etmeme konusunda seçim yapmaya
zorlanmaktadır. Psikolojik taciz yapıldığı için
şikâyette veya müracaatta bulunanlarla tanıkların
korunmasına yönelik yasal düzenleme olmadığı için,
şikâyet ve müracaat edenlerle tanıkların iş akdi
feshedilmekte veya başka yere geçici ya da daimî olarak tayin
edilmektedir. İş yerlerinde mobbingin önlenmesine yönelik yasal
düzenlemelere ihtiyaç bulunmaktadır.
Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin birinci
fıkrasına işyerlerinde ibaresinden sonra gelmek üzere varsa
işyeri yetkili sendika temsilcilerine yoksa ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Süleyman Çelebi Haydar Akar Özgür
Özel
İstanbul Kocaeli Manisa
Celal Dinçer Kadir Gökmen
Öğüt
İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İşyeri sendika
temsilcilerinin de bilgilendirme hakkından faydalanmaları sağlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 19. Maddesine aşağıdaki (3) ve (4)
Nolu fıkraların eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Musa
Çam Süleyman Çelebi
Turgut Dibek
İzzet Çetin
İzmir İstanbul Kırklareli Ankara
Dr.
Candan Yüceer Uğur
Bayraktutan Levent
Gök
Tekirdağ Artvin Ankara
(3) Çalışanlara
yukarıdaki eğitimlerin ve bilgilendirilmelerin
yapılmadığı durumlarda bu yükümlülüklerini yerine
getirmeleri istenemez. Bu nedenle cezalandırılamazlar.
(4)
Çalışanların iş kazalarına uğramaları
durumunda, sağlık hizmeti sunucularına başvuru
esnasında veya tedavileri esnasında bu durumu beyan etmeleri halinde
veya bu durumun yetkililerce tespit edilmesi halinde durum Sağlık
Hizmeti sunucusu tarafından derhal SGK'ya bildirilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek. (CHP sıralarından
alkışlar)
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, sözlerime
başlamadan önce ben de şehitlerimiz için birkaç söz söylemek
istiyorum. Dün Hatayda bir askerimiz, bir evladımız
yaralanmıştı, kaybettik. Bu sabah da maalesef, Hakkâride 8
evladımızı kaybettik. 9 askerimiz bir günde, yirmi dört saatte
maalesef şehit oldu. Vatan sağ olacak ama maalesef onlar artık
aramızda olmayacak. Onlara Allahtan rahmet diliyorum. Tabii, en büyük
acıyı aileleri çekecek; anne-baba, kardeşler, yakınlar,
eş, çocuklar, en büyük acıyı onlar yaşayacak, onlara da
Allahtan sabırlar diliyorum.
Bir de Urfa ile ilgili söylemek
istediklerim var. Aslında önerge üzerinde konuşmayacağım
yani önergeye zaman kalmayacak diye düşünüyorum ama Urfadan bahsetmek
istiyorum:
Ben Urfayla seçim öncesi de
ilgilenmiştim -Urfanın tüm ilçelerine gittim- partimizin, Cumhuriyet
Halk Partisinin Urfa sorumlusuydum dolayısıyla Urfayla ilgili
gerçekleri biliyorum. Yaşadığımız bu elim olay yani
cezaevindeki olay, tabii, trajik bir olay ama olayın bir arka yüzü var.
Yani Urfa nasıl bir kent? Urfada ne oluyor?
Sayın Bakan, biliyorsunuz, geçen
dönem Bursanın milletvekiliydi, bu dönem Urfanın milletvekili.
Değerli arkadaşlar, Urfanın 12 milletvekili var; 10u iktidar
grubundan yani AKPden, 2 milletvekili de BDPden.
Şimdi, Urfa cezaevinde 13
vatandaşımız yanarak hayatını kaybetti. Yani o
olayı irdelemekten öte Urfayı biraz irdelemek istiyorum çünkü onunla
bağlantılı olduğunu ben görüyorum değerli arkadaşlar.
Bakın, Urfayı
gezdiğimde, sekiz ilçesini de gezdiğimde şöyle bir şey
gördüm. Yani, resmî rakamlara bakarsanız, Sayın Valinin o tarihteki
açıklamalarıdır bunlar: Urfada 350 bin kişi okuryazar değil.
650 bin kişi Urfada ilköğretimi bitirmemiş. Urfadaki çocuklarımız
okula gidiyorlar. Her birimizin evlatları okula gidiyor, ilköğretime
gidiyor, liseye gidiyor, Urfadaki çocuklar dört ay ya da üç ay gidiyorlar.
Eylül, ekim, kasım, okulla alakaları yok veya marttan sonra, nisan, mayıs,
haziran, okulla alakaları yok.
Nereye gidiyor? bu çocuklar diye
sorarsanız her biriniz biliyorsunuz, çevre illere gidiyorlar,
çalışmaya gidiyorlar, pancar çapalamaya gidiyorlar, değişik
yerlere gidiyorlar.
Değerli arkadaşlar, Urfada
bir GAP Projesi var. Siz iktidara geldiğinizden bu yana karınca
hızıyla gidiyorsunuz, her yıl yüzde 1. Sayın Vali diyor ki:
Eğer böyle giderse -GAP Projesinin hayata geçişi- yetmiş yedi
yıl sonra bitecek.
Bozova ilçesine gitmiştim
-ilçeleri geziyoruz bu arada, dolaşıyoruz,
vatandaşlarımızla da sohbet edeceğiz- partimizin ilçe
binasını ziyarete gittim, binanın tam karşısında
banka var, Ziraat Bankası var. Bankanın önü çok kalabalık.
Kadınlar bekliyorlar. Öğle saati. Tabii, merak ettim. Partiye
girmeden önce dedim ki arkadaşlara, ilçe başkanımıza, il
başkanımıza: Bu bankanın önündeki
vatandaşlarımız ne bekliyorlar böyle? Dedi ki: Öğle
arası, çocuk parası yani o öğrenciler için verdiğiniz bir
20 lira var. O parayı almak üzere bekliyorlar. Banka tatil olduğu
için arada, orada bekliyorlar. Durun, partiye gitmeyelim. dedim. Beraber
yanlarına gittim. Kendileriyle konuştum. Tabii, çekiniyorlar
baştan ama sonra onlarla güzel iletişim kurduk, sohbet ettik. Burada
ne yapıyorsunuz, ne bekliyorsunuz? dedim, İşte,
çocuklarımız için bize ödeme yapılacak. dediler. Ne kadar?
20 lira. Nereden geliyorsunuz? diye sordum bir bayana: Köyden. Kaç para
verdin minibüse? 2 lira. Nasıl döneceksin? Minibüsle. Ne kadar
vereceksin? 2 lira. Etti 4 lira. 20den 4ü çıkar; 16 lira. 16 lira
için bekliyorsun burada. Onlara aile sigortasından bahsetmiştim ve
gerçekten de orada kendileri de hak verdiler.
Ama değerli arkadaşlar,
oyları severler
Süre bittiği için
Aslında söyleyeceğim o
kadar çok şey var. Ama şunu söyleyeyim. Bakın, bir söz var, bunu
sizler de biliyorsunuz: İnsanları kandırmak, aldatmak
insanları kandırılmış, aldatılmış
olduklarına inandırmaktan çok daha kolay.
Maalesef şu oluyor: Siz kolay
olanı yapıyorsunuz, biz de zor olanla uğraşıyoruz.
Yani Urfanın gerçeği bu. Değerli arkadaşlar, bu gerçek
karşısında o cezaevindeki olayı yaşamamak mümkün
değildi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK (Devamla) - Geçen
hafta Perşembe günü Sayın Caniklinin odasında Ticaret
Kanunuyla ilgili konuşuyorduk. Belki fark etmedi. Aslında Ticaret
Kanununun önümüzdeki hafta gelecek olan maddeleri var, bir uzlaşma
arıyoruz ama Hasip Kaplan da, Sayın Kaplan da oradaydı. Biz
Urfadan ve cezaevinden bahsettik, Urfa Cezaevinden bahsettik. Ben dedim ki:
Urfa Cezaevi yanıyor
Geçen perşembeden bahsediyorum.
Yanıyor
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
TURGUT DİBEK (Devamla) - Urfada
olay olacak. diye biz kendi aramızda konuştuk. Bunu görmek
lazım, bunu görmemek için kör olmak lazım. Bunu da bilgilerinize
sunmak istedim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
20nci madde üzerinde iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanun Tasarısı'nın 20. Maddesinin 1. Fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Sebahat Tuncel Pervin Buldan Erol Dora
İstanbul Iğdır Mardin
Levent Tüzel Hasip
Kaplan
İstanbul Şırnak
a) İki ile elli arasında
çalışanı bulunan işyerlerinde 2,
b) Elli bir ile yüz arasında
çalışanı bulunan işyerlerinde 4,
c) Yüz
bir ile beş yüz arasında çalışanı bulunan
işyerlerinde 6,
d) Beş
yüz bir ile bin arasında çalışanı bulunan işyerlerinde
8,
e) Bin
bir ile iki bin arasında çalışanı bulunan işyerlerinde
10,
f) İki bin bir ile üzeri
çalışanı bulunan işyerlerinde 12.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 20. Maddesinin birinci fıkrası ile
beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Musa Çam Dr. Candan
Yüceer Kadir
Gökmen Öğüt
İzmir Tekirdağ İstanbul
Süleyman Çelebi Ali
Serindağ Mahmut
Tanal
İstanbul Gaziantep İstanbul
Uğur Bayraktutan Levent Gök İzzet
Çetin
Artvin Ankara Ankara
(1) İşveren; işyerinin
değişik bölümlerindeki riskler ve çalışan
sayılarını göz önünde bulundurarak dengeli
dağılıma özen göstermek kaydıyla, çalışanlar
arasında yapılacak seçimle aşağıda belirtilen
sayılarda çalışan temsilcilerini görevlendirir. Seçimlere ve
çalışan temsilcilerinin görev, yetki ve sorumlulukları, görev
süreleri ve görevlerinden dolayı teminatlarına ilişkin hususlar
Bakanlıkça bir yönetmelikle düzenlenir. Çalışanların seçme
ve seçilme hakları kısıtlanamaz."
"(5) İşyerinde yetkili
sendika bulunması halinde, işyeri sendika temsilcileri
çalışan temsilcisi olarak da görev yapabileceklerine ilişkin
hususlar toplu iş sözleşmeleri ile düzenlenebilir."
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, önergeyi geri çekiyoruz.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önergesini geri çekmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanun Tasarısı'nın 20. Maddesinin 1. Fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Sebahat Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları
a) İki ile elli arasında
çalışanı bulunan işyerlerinde 2,
b) Elli bir ile yüz arasında
çalışanı bulunan işyerlerinde 4,
c) Yüz bir ile beş yüz
arasında çalışanı bulunan işyerlerinde 6,
d) Beş yüz bir ile bin
arasında çalışanı bulunan işyerlerinde 8,
e) Bin bir ile iki bin arasında
çalışanı bulunan işyerlerinde 10,
f) İki bin bir ile üzeri
çalışanı bulunan işyerlerinde 12.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İşyerinin yönetimine,
risklerin belirlenmesine katılım anlamında endüstriyel
demokrasinin gerekleri yapılmalıdır. İşyerlerinde
çalışanların seslerinin daha fazla çıkması, yönetime
daha fazla katılmaları endüstriyel demokrasinin gereğidir.
Dolayısıyla çalışanların daha fazla sayıda ve
daha fazla güçlü şekilde temsilcilerini çıkarma hakları
bulunmalıdır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge Kabul edilmemiştir.
Sayın Komisyonun bir redaksiyon
talebi vardır.
Buyurun.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Sayın Başkanım, beşinci fıkranın son kelimesi
sehven yapabilir olarak kayda alınmıştır, yapar
şeklinde değiştirilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN Redaksiyonla birlikte
maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
21inci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 21. maddesinin ekteki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Mehmet Hilal Kaplan
Tekirdağ İstanbul Kocaeli
Uğur Bayraktutan İzzet
Çetin Levent
Gök
Artvin Ankara Ankara
Musa Çam
İzmir
Ulusal İş
Sağlığı ve Güvenliği Konseyi
(1) Bakanlığın ilgili
kuruluşu olarak kurulmuş olan Ulusal İş
Sağlığı ve Güvenliği Konseyi aşağıdaki
üyelerden oluşur:
a) En
çok üyeye sahip ilk üç işçi sendikasından gönderilecek birer
temsilci,
b)
En çok üyeye sahip ilk üç kamu çalışanları sendikasından
gönderilecek birer temsilci,
c) TİSK,
TOBB, TESK, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Türk Tabipleri
Birliği, Türk Mimar Mühendis Odaları Birliği, Türk
Hemşireler Derneğinden gönderilecek birer temsilci.
d) İş
Sağlığı ve Güvenliği alanında düzenli ve sürekli
çalışmaları olan sivil toplum kuruluşları içinden
Konsey tarafından seçilecek bir temsilci,
e)
YÖK tarafından, üniversitelerde, iş sağlığı ve
güvenliği alanında çalışmalar yapan öğretim üyeleri
arasından seçilecek bir temsilci,
f) Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı Müsteşarı,
g) Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş
Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünden bir
temsilci,
h) İş Teftiş Kurulu
Başkanlığından bir temsilci,
i)
Sağlık Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile
Devlet Personel Dairesi Başkanlığından birer temsilcinin
katılımı ile oluşur.
(2) Kurumlar, seçecekleri asıl üye
sayısı kadar yedek üye de belirler. Üyelerin görev süresi üç
yıldır. Kurul toplantılarına üst üste iki kez mazeretsiz
olarak katılmayanların üyeliği düşer. (d) bendinde
belirtilen üye Konseyin ilk toplantısında seçilir.
(3) Konseyin görevleri
şunlardır:
a) İş
sağlığı ve güvenliği ulusal politikasının
hazırlanmasına esas olmak üzere çalışmalar yapmak,
b) Bu
politikaların yürütülmesi için sosyal tarafların
katılımına olanak veren çalışma programları
hazırlamak,
c) Belirlenen ulusal politik hedefler
doğrultusunda;
i.
Sosyal tarafların, meslek kuruluşlarının, sivil toplum
örgütlerinin kendi üyelerine yönelik çalışmalar yapmasını,
eğitimler düzenlemesini özendirmek ve desteklemek,
ii.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulları,
İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri, Ortak Sağlık
ve Güvenlik Birimlerinin çalışmalarının eşgüdümünü
sağlamak,
iii. İş
Sağlığı ve Güvenliği Kurullarının
yıllık çalışma raporlarını incelemek,
sonuçlarını değerlendirip; yön gösterici çalışmalar ve
yayınlar yapmak.
iv. İş
sağlığı ve güvenliği bilincinin geliştirilmesi
için işyerlerine ve topluma yönelik çalışmaları yapmak,
d) Mevzuattaki
eksikliklerin giderilmesi ve ilgili mevzuatın, iş
sağlığı ve güvenliği alanında uluslararası
sözleşmelere ve Avrupa Birliği direktiflerine uyumlu hale getirilmesi
için çalışmalar yapmak, bu alanda Çalışma
Bakanlığı tarafından hazırlanacak her türlü mevzuata
ilişkin uygun görüş vermek,
e)
İş Sağlığı ve Güvenliği alanında
çalışmalar yapmak, veriler toplamak ve gerekli gördüğü alanlarda
çalışma grupları oluşturmak.
(4) Konsey
tarafından alınan kararlar bütün kişi ve kurumlar
bakımından bağlayıcıdır.
(5) Konsey
en yaşlı üyenin başkanlık ettiği ilk toplantısında,
gizli oyla bir Başkan, bir Başkanvekili ve bir genel sekreter seçer.
Bu görevlere seçilenler, emsallerine sağlanan özlük hakları tam
olarak verilmek suretiyle kurumlarından ücretli izinli
sayılırlar. Bunların görev süresi üç yıldır. Konseyi
Başkan, yokluğunda Başkan vekili temsil eder. Konseyin
görevleriyle ilgili iş ve işlemlerin takibi Genel Sekreter
tarafından yapılır.
(6)
Konsey her üç ayda bir olmak üzere yılda en az dört kez toplanır.
Kararlar salt çoğunlukla alınır. Oyların eşitliği
halinde konu yeniden müzakere edilerek oylanır, eşitliğin
bozulmaması halinde bir sonraki toplantıya bırakılır.
Ayrıca en az beş konsey üyesinin yazılı isteği halinde
olağanüstü olarak toplanır.
(7) Konseyin
çalışmalarını yürütebilmesi için gerekli personel, bina,
araç ve gereçler Bakanlık tarafından sağlanır.
(8) Çalışma
usul ve esaslarına ilişkin diğer ayrıntıları
içeren yönetmelik Konsey tarafından hazırlanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısının 21inci maddesi üzerinde verdiğimiz
önerge doğrultusunda söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi ve tutuklu tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce,
Dağlıcada hain saldırı sonucu yaşamını
yitiren şehitlerimizi rahmetle anıyor, milletimizin başı
sağ olsun diyorum.
Ülkemizde iş kazaları ve meslek
hastalıkları sonucu meydana gelen ölümleri ve kayıpları
azaltmak mümkün mü? Mümkün. Bunu Sayın Bakan Perşembe günkü
konuşmasında da ifade etti. Ancak bunu Adalet ve Kalkınma
Partisinin anlayışıyla yapmak pek olası gözükmüyor. Çünkü
Adalet ve Kalkınma Partisinin yönetim anlayışı toplumda
öyle bir algı oluşturdu ki bu algıyı
değiştirmeden bunların önüne geçmek olası değil. Nedir
oluşturduğu bir algı? Türkiyede işçiyi işverenle
karşı karşıya getirip, işçiyi işverenin
düşmanı ve sermayenin sürekli karşısında olan, onu yok
etmeye çalışan ve çalışma ortamının huzurunu
bozan bir konuma getirdi.
Adalet ve Kalkınma
Partisinin anlayışına göre, işçilerin bir araya gelmesini
engellemek lazım, örgütlenmelerini engellemek lazım,
sendikalaşmalarını engellemek lazım gerektiğine
inanıyorlar. İşçiler sendikalaşıp örgütlenerek
demokratik taleplerini ifade ettiklerinde de gerektiğinde şiddet,
baskı unsuru oluşturarak sindirme politikasına giriyorlar. Bunu,
Tekel işçilerinin direnişinde, Eğitim-Sen
sendikalarının direnişinde sıkça yaşadık. Hatta
iktidar partisine kalırsa Türkiyedeki iş kazaları ve meslek
hastalıkları sonucu meydana gelen OECD ülkeleri içerisinde 5-10 kat
fazla olan ölümlerin asıl nedeni de işçilerdir. Ancak istatistikler
öyle demiyor. Bakın size bir örnek vermek istiyorum, TÜİKin
raporlarından 2002 yılı verileri: Türkiyede 2002
yılında iş kazaları ve meslek hastalığı
sonucu meydana gelen iş gücü kaybı 1 milyon 830 iş günüdür.
Aynı yıl yani 2002 yılında sizlerin korktuğu
İşçiler grev yapacak. dediğiniz, grevi bir yasal hak olarak
vermediğiniz ve her zaman ürktüğünüz grevlerden dolayı kaybolan
iş günü sayısı 45 bindir. Takdirinize bırakıyorum.
Adalet ve Kalkınma
Partisi işçilere böyle bakarken işverene farklı mı
bakıyor? Biraz anlatmak istiyorum: İşverene Serbest piyasa
ekonomisi var, üret ve rekabet et. diyor. Sayın Bakan, Türkiyede 1
milyon 426 bin iş yeri olduğunu söylüyor. Bunun yaklaşık
yüzde 98inin 50nin altında işçi çalıştıran yerler
olduğunu yani KOBİler olduğunu söylüyor. Böyle bir ortamda
KOBİlere rekabet etme şansını nasıl veriyorsunuz?
Destek oranlarını artırmıyorsunuz, kredilendirme ve
teşviki yetersiz kılıyorsunuz, KOBİlerden vergileri
maksimum düzeyde tutarken rekabet etmesini istiyorsunuz. Nasıl rekabet
edecek işveren? Tabii ki bunlara diyeceksiniz ki: Maliyetleri düşürün. Zaten
Sayın Bakanın, Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısında da
iş gücü maliyetlerinin azaltılması konusunda
açıklaması var. Ne yapacak peki işveren maliyeti düşürmek
için? İş güvenliğinin sağlanması için gerekli
tedbirleri almamaya başlayacak. Makinenin yenilenmesi mi gerekiyor?
Erteleyecek. Fabrika ortamında gürültünün ya da iş emisyonunun,
gazların çalışanlara verdiği zararın tespitlerini mi
yapması gerekiyor? Erteleyecek. Çalışanların
sağlığını korumaya yönelik koruyucu tedbirleri ve
iş güvenliği tedbirlerini mi alması gerekiyor? Erteleyecek.
Çalışanlara, doğaya, çevreye üretimden kaynaklanan zararlı
maddelerin salınımını azaltmaya yönelik olanların
hepsini erteliyor. Nasıl maliyeti düşürecek?
Çalışanları kadrodan çıkararak,
taşeronlaştırarak, sosyal haklarını kısarak.
Esnek çalışma adı altında çalışma saatlerini on
iki saat, on dört saate kadar çıkararak bunları yapmaya
çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla)
Sanıyorum bir başka maddede devamını ifade edeceğim.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 22. Maddesindeki elli ve daha fazla işçi
sayısının otuz olarak değiştirilmesini ve (1) Nolu
fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ediyoruz.
Selahattin
Karaahmetoğlu Dr.
Candan Yüceer Mehmet
Ali Ediboğlu
Giresun
Tekirdağ
Hatay
Hasan
Akgöl Uğur
Bayraktutan Süleyman
Çelebi
Hatay Artvin
İstanbul
İzzet
Çetin Levent
Gök Musa
Çam
Ankara Ankara
İzmir
"Çalışan
sayısının otuzun altına düşmesi durumunda da Kurul,
görevini yapmaya devam edebilir, buna ilişkin toplu iş
sözleşmelerine hükümler konulabilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Selahattin Karaahmetoğlu, Giresun Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU
(Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı
hakkında söz almış bulunmaktayım. Hakkâri
Dağlıcada kaybettiğimiz şehitlerimize, Şanlıurfa
Cezaevinde yanarak yaşamlarını yitiren
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum.
İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı, iş
sağlığı ve güvenliği. Kimin için iş
sağlığı güvenliği? İşçi için mi iş
sağlığı güvenliği, işveren için mi iş
sağlığı ve güvenliği? Sadece yasa
tasarısının içeriğine bakmaksızın iş
sağlığı ve güvenliği ifadesi, Hükûmetin, gerçekten,
sermayeden yana bir düzenleme yaptığının çok bariz
göstergesidir. Evet, AKP tüm yasaları genelde çalışanlardan,
emekçilerden yana değil işverenden ve sermayeden yana
çıkarmaktadır.
İleri demokrasi söylemleriyle bazı şeyler
saklanmaya, örtülmeye çalışılmaktadır. İleri demokrasi
sağlayabilmemiz için toplumsal ilerleme gerekmektedir. Toplumsal ilerleme,
üretim güçlerinin gelişmesinin ölçüsüdür yani işçilerin
gelişmesinin ölçüsüdür, işçilerin kullandığı
araçların, gereçlerin, makinenin, teknolojinin kendi
sağlığını güvence altına alması için
yapılan bir teminat olmalıdır. Ne yazık ki bu ülkede bu
anlamda ileri demokrasiden söz etmek mümkün değildir. İleri
demokrasinin olması için işçilerin alım gücünün, yaşam
standartlarının ve ekonomik kapasitelerinin yüksek olması ve
dolayısıyla da bu anlamda kendi özgür iradeleriyle kimliklerini
yaşama yansıtmaları gerekmektedir. Ülkemizde ne yazık ki
böyle bir şey söz konusu değildir çünkü işçilerin
aldığı ücretler yoksulluk sınırının
altındadır. Böyle bir ortamda ileri demokrasinin olduğunu
söylemek, demokratik haklardan söz etmek olası değildir. Daha fazla
kâr hırsının, sermayenin kârını daha da artırma
konusundaki gözü dönmüşlüğünün faturasını güvenliksiz,
korunaksız, tedbirsiz çalışanlar canlarıyla ödemektedir.
Bilimsel araştırmalar iş
kazalarını önlemek amacıyla alınacak tedbirlerin
maliyetinin aslında iş kazalarıyla ortaya çıkan maddi
kayıplardan daha yüksek olmadığını göstermektedir.
İşverenin maliyetleri azaltma isteğinin yanında
işçisinin canının önemi bizim gibi ülkelerde
kalmadığı ortadadır. Ne yazık ki iş
kazalarında Avrupada 1inci olduğumuzu, dünyanın 3üncüsü
olduğumuzu konuşmacılar da bu kürsüden beyan ettiler.
Dünyanın en ileri demokrasisinde de en geri devletinde de bunun sorumlusu,
iş kazalarının sorumlusu devlettir.
İş kazalarında ölüm
oranları son on yılda ikiye katlanmış, yılda 800
civarında olan ölüm istatistikleri 1.600lere
fırlamıştır. İktidarın kalkınma ve ileri
demokrasi hedefleriyle örtüşüp örtüşmediği kendilerine
muhalefet olarak her daim sorulması gerekir. Bu acı ve ürkütücü tablo
Cihan devleti, Görülmemiş kalkınma, İleri demokrasi gibi
yakıştırmaların gerçek ve karanlık yüzünü tüm
çıplaklığıyla açığa çıkarmaktadır. Oysa
gelişmiş ülkelerde alınan etkin önlemler sonucu, ölümlü iş
kazası sayısı her geçen yıl biraz daha
azaltılmıştır. On yıllık AKP
İktidarında yaklaşık 11 bin işçi iş
kazalarında hayatını kaybetmiştir yani her yıl
yaklaşık 1.100 işçi yaşamını kaybediyor. Her gün
ortalama 4 işçi iş kazaları nedeniyle yaşamını
yitirirken 6 işçi de iş göremez hâle gelmektedir. Bu sayılar
yalnızca resmî kayıtlara geçenleri göstermektedir.
Sosyal Güvenlik Kurumu verileri
yalnızca 10 milyon sigortalı işçiyi kapsamaktadır. Buna
karşılık, toplam istihdam yaklaşık 24 milyondur.
Sigortasız çalışan kesimde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU
(Devamla)
daha da fazla iş kazası olmaktadır.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 23. Maddesinin (2) Nolu fıkrasının
ilk cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Musa
Çam Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi
İzmir Tekirdağ İstanbul
Dilek
Akagün Yılmaz Uğur
Bayraktutan İzzet Çetin
Uşak Artvin Ankara
Levent Gök
Ankara
Yönetim, kendi bünyesinde bir
İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu
oluşturmakla yükümlüdür.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Dilek Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, Hakkâride şehit
düşen 8 askerimiz ve Urfada canını veren 13 mahkûm için hem
yakınlarına hem de tüm ulusumuza başsağlığı
diliyorum, yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyorum. Ancak bu
olayların olmasına neden olan AKPnin terör
karşısındaki acziyeti nedeniyle ve canları devlete teslim
edilmiş olan, devlete emanet edilmiş olan mahkûmların ölümüne
engel olunamaması nedeniyle AKP İktidarını esefle
kınıyorum ve bunların son olmasını diliyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısı pek çok yetersizliği ve
muğlaklığı içinde barındırmaktadır.
Tasarının gerekçesinde uluslararası anlaşmalara atıf
yapılmış, bu anlaşmalarda sadece silahlı kuvvetler,
polis teşkilatı ve sivil savunma faaliyetlerinde istisnalar
getirildiği belirtilmiş ve tasarının bu taahhütleri
karşıladığı iddia edilmiştir ancak
tasarının 2nci maddesinde, ev hizmetlerinde çalışanlar ve
kendi nam ve hesabına çalışanlar kapsam dışı
bırakılmıştır. Neden? Uluslararası
anlaşmalarda bu konuda bir hüküm yoktur. Bu sınırlama nedendir?
Lütfen, Sayın Bakan bunun cevabını versin.
Tasarının Tanımlar maddesinde
Genç çalışan on beş yaşını bitirmiş on
sekiz yaşını doldurmamış çalışan olarak
tarif edilmektedir. İmzaladığımız uluslararası
anlaşmalarda ve İş Yasasında ise en küçük
çalışma yaşı on dört olarak belirtilmiştir. Daha küçük
yaşta çocuk çalıştıran işverenler ise
cezalandırılmaktadır.
Hâl böyleyken Millî Eğitim
Yasasında, ikinci dört yılı bitiren on üç yaşındaki
çocuğun mesleki eğitime yönlendirilmesi yani çırak olabilmesinin
yolu açılmıştır.
Evet, Sayın Bakan, on üç
yaşındaki çocuğu iş yerine çıraklığa
nasıl göndereceksiniz? Uluslararası platformlarda, çocuk
işçiliğinin önünü açtığınızı nasıl
savunacaksınız? On üç yaşındaki çocuğu çırak
olarak çalıştıran işvereni cezalandıracak
mısınız? Bu soruların cevabını Sayın
Bakandan bekliyoruz.
Bu tasarının 38inci maddesiyle,
İş Kanununun 85, 87 ve 88inci maddeleri yürürlükten
kaldırılıyor. Yani on altı yaşından küçük ve
kadın işçilerin tehlikeli ve ağır işlerde çalışma
yasağını kaldırıyorsunuz. On dört yaşındaki
çocukların çalışmalarını sınırlandıran
ve denetleyen maddeyi kaldırıyorsunuz. Gebe ve emzikli
kadınların çalışmalarını
sınırlandıran ve iş yerinde kreş açma
yükümlülüğünü getiren maddeyi kaldırıyorsunuz. Peki, bunların
yerine ne koyuyorsunuz? Kocaman bir hiç. O zaman bu yasanın neresi daha iyi?
Siz, İş Kanunu ile kazanılmış olan hakları
ortadan kaldırıyorsunuz sayın AKP Grubu milletvekilleri.
Trajik maddelerden bir tanesi de
6ncı madde. İş sağlığı ve güvenliği
hizmetlerini, belirlenen niteliklere ve belgeye sahip olması hâlinde
işverenin kendisinin yürütebileceğine ilişkin bir düzenleme
getirilmiştir. Nerede görülmüştür iş yerinde
çalışanları risklerden koruma konusunda güvenlik hizmetleri
birimi kurulacak, bunu da işveren yapacak? O zaman bu birimin
kurulmasının anlamı nedir, daha doğrusu, bu maddenin bir
anlamı var mıdır?
Yine, benzer bir düzenleme 22nci
maddede söz konusudur. İş yerindeki iş
sağlığı ve güvenliği kurulu işveren
tarafından oluşturuluyor. Ardından da, bu kurulun işçi
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili kararlarını
işverenin uygulayacağı belirtiliyor. Bu kurulun
bağımsız ve gerçekçi kararlar alması mı bekleniyor? Bu
mümkün müdür? O zaman, konulan bu maddenin göz boyamadan başka bir
anlamı var mıdır?
Yine, 20nci maddede, iş yerinde
çalışan temsilcinin çalışanlar tarafından seçilemediği
takdirde işverence atanacağı belirtiliyor. Bir kere,
çalışan temsilci çalışanlarca neden seçilemesin? Ancak
gerçekte istenen, seçilen değil de atanan bir temsilci. İşte
size bir göz boyama maddesi daha. İşverence atanan çalışan
temsilcinin, iş yerindeki tehlike kaynağının ve riskin
azaltılmasını işverenden isteyeceği belirtiliyor. Bir
cesaretle temsilci bunu istedi, işveren yapmadı, var mı bunun
bir yaptırımı? Yok. O zaman bu maddenin de bir anlamı yok.
Oysaki yapılması gereken, iş yerinde çalışanların
kendi aralarından seçecekleri kurulun ve çalışan temsilcinin,
iş güvenliği önlemlerinin alınması konusunda yetkili
olmasıdır. Bu temsilcilerin ise işverene karşı
işten çıkarmalar konusunda güvenceye kavuşturulması ve
tazminat gibi yaptırımlarla korunmalarıdır.
Yine, söz almış olduğum
23üncü maddede de birden fazla işverenin olduğu iş yerlerinde
ya da sanayi siteleri gibi, iş hanları gibi iş yerlerinde de
iş güvenliği kurulunun oluşturulması gerektiğini
düşünüyoruz. Bu kurulda yine çalışanların temsilcilerinin
olması gerekiyor. Bu önerilere de dikkat edilmediği takdirde
Bakanlığa bildirimde bulunması gerekiyor. Çalışan
temsilcilerinin olmadığı hiçbir kurulun anlamı yoktur diye
düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi var, onu
yerine getireceğim.
Sayın Akar, Sayın Çelebi,
Sayın Dinçer, Sayın Öğüt, Sayın Tanal, Sayın Çetin,
Sayın Öz, Sayın Eyidoğan, Sayın Acar, Sayın Dibek,
Sayın Özkoç, Sayın Serter, Sayın Fırat, Sayın
Işık, Sayın Ekinci, Sayın Kaplan, Sayın Demiröz,
Sayın Korutürk, Sayın Kaleli, Sayın Güven.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı ile
Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın; Meslek
Hastalıkları ve İşçi Sağlığı Kanun
Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/605, 2/490) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm 32nci maddeye bağlı (a), (b) ve (c) bentleri ile geçici 1, 2,
3, 4, 5, 6, 7 ve 8inci maddeler dâhil 24 ila 40ıncı maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci
bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Muharrem
Işık, Erzincan Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, soru-cevap
hakkımız vardı, onu tanımadınız.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Kestirmeden gidiyorsun Başkan.
BAŞKAN
Sayın Işık, bir saniye
Soru-cevap
işlemi ikinci bölümde yapılacak. Birinci bölümde soru talebi yoktu.
Buyurun
Sayın Işık.
CHP
GRUBU ADINA MUHARREM IŞIK (Erzincan) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının ikinci bölümünün tümü üzerinde
söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Ben
de öncelikle Dağlıcadaki şehitlerimize Allahtan rahmet
diliyor, yaralıların bir an önce şifaya
kavuşmalarını diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu bölümde daha çok nasıl ceza kesileceği, ceza
kesmek için kimin yetkili kılınacağı, iş yeri
hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarına belge verilip
verilmeyeceği, belgelerin iptal edilmesi üzerine maddeler koyulmuş.
Ayrıca hangi firmalar nasıl cezalandırılacak
Tabii,
burada anlamadığımız şey
250 tane iş
müfettişimiz var şu anda sahada görev yapan. Bunların
teftişi nasıl kavuşturacaklarını düşünmemiz
lazım. Bununla ilgili maddeler koyulmuş.
Ayrıca
alkol kullananların, uyuşturucu madde kullananların
Ki, ne
işi var gündüzleri alkol kullanıp işe gelmesinde? Bunlara
verilecek cezalarla ilgili maddeler getirilmiş.
Tabii,
buradaki maddelerden en önemli şeylerden bir tanesi tabip odaları ve
Türkiye Mimarlar Mühendisler Odaları tamamen kapsam dışında
bırakılmış. Hiçbir yetkileri yok artık. Tamamen Bakanlık
bu yetkileri eline almış.
Göreve
geldiğinizden beri tabii odalara karşı, özellikle size
karşı olan odalara karşı bir savaş açtınız.
Odaları yok etmek için elinizden gelen her türlü fırsatı
kullandınız. Bu yasada da maalesef asıl işin içinde
olması gereken meslek örgütlerini tamamen kapsam dışına
bıraktınız. Tabii, odaları, sendikaları yok ederek
eğer bu yasada başarılı olacağınızı
sanıyorsanız hiç başarılı olunmaz, muhakkak sivil
toplum kuruluşlarının içinde olması gerekiyor.
Tabii,
en fazla kazaların olduğu küçük işletmelerde iş yeri hekimi
ve iş yeri güvenlik uzmanı bulundurma zorunluluğunu da
çıkarıp kamu olarak kendimizin sağlayacağını
söylüyorsunuz. Bunda da büyük ihtimalle yine başarısızlık
olacak çünkü iş yeri hekimi, aile hekimi olarak gideceğini veya
toplum sağlığı merkezinde çalışanların
gideceğini düşünüyoruz. Bunların da ne kadar zaman
ayıracağı, nasıl gideceği malum, bilgilerinize
sunmamız lazım.
Tabii,
bütün konuşmacıların söylediği gibi bu ülkedeki en önemli
sorunun sigortasız, sendikasız taşeron işçi
çalıştırılması olduğunu ve en önemlisinin de
kayıt dışılık olduğunu biliyoruz. Bunu her
seferinde söylememize rağmen maalesef hiç ciddiye alınmıyor.
Kayıt dışılık önlenmeden,
sendikasızlaşmanın önündeki engeller ve taşeron
işçilik kaldırılmadan ölümlerin önlenemeyeceğini hepimizin
bilmesi gerekiyor.
İş
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi işçi
ölümleri konusunda aşırı ve hızlı çalışma,
önlemsizlik, taşeronlaşmanın etkisine dikkat çekiyor. Tabii,
biz, 2005ten beri tartıştığımız bu yasayı,
maalesef 11 Esenyurttaki iş kazasına giden, iş cinayetine giden
canlar olmasaydı herhâlde iktidarınızın son üç
yılında da yine getirmeyi düşünmüyordunuz ama burada önemli olan
nokta
Tabii bugün şaşırdım MHPnin verdiği üç
önergeyi kabul etmenize ama bütün konuşmalara rağmen, bütün
önergelere rağmen, hiçbir muhalefetin önergesini kabul etmemenizi de,
bizim burada milletvekili olarak sanki bir tek nokta veya virgül düzeltmenin
görevimiz olmasını da doğru karşılamıyorum.
Tabii,
iktidarınız döneminde on yılda 59 bin tutuklu ve mahkûm
sayısını 126 bine çıkardınız, tabii rekor
kırdınız burada. Bu rekoru kırarken de size emanet edilen
canları koruyamadınız. En son, biliyorsunuz Urfadaki 250
kişinin kalması gereken cezaevine 1.050 kişiyi
tıkıştırıp 8 kişilik koğuşa da 18
kişiyi koyarak 13 canın yanarak ölmesine sebep oldunuz.
Buradaki
önemli olan nokta şu, benim gelmek istediğim nokta: Bu iş
binalarını, adliye saraylarını, diğer kamu
kurumlarını ve özel şirketiniz olan, inşaat şirketiniz
olan TOKİnin iş yaparken firmalarla, özellikle yetkili firmalarla,
televizyonda gördüğümüz zaman yetkililer Altı ay, sekiz ay, daha
önce yapın. diye pazarlık yapıyor. Tabii, niye yapıyor?
Bir an önce bu yapılar bitsin ki siyasi şovunuzu yapasınız
diye. Ama bu tabii ne
demek oluyor? Bu demektir ki, işverene şunu söylüyorsunuz, iş
yapan insana: Bu insanları gece gündüz çalıştır,
hızlı çalıştır, hiç dinlenmelerine fırsat verme,
gerekiyorsa canları çıkana kadar çalıştır ama bir an
önce bu işi bitir. Bunun sonucu olarak da tabii bir sürü ölümlü kazalar
meydana gelmektedir. Bunu gören HESçiler, inşaatçılar ne yapacak?
Daha fazla para kazanmak için, yatırımlarını daha bir an
önce kâra geçirmek için tabii ki daha hızlı
çalıştıracak, daha fazla ölümler de meydana gelmiş olacak.
Tabii sürekli ezberlediğimiz bir
konu var, sürekli diyoruz ki: İş kazalarının yüzde 98i,
meslek hastalıklarının yüzde 100ü önlenir. Tabii ne hikmetse
hep bu iş kazalarını da yüzde 2lik kader kısmına,
takdiriilahi kısmına bırakıyoruz, geçiştiriyoruz.
Meslek hastalıklarındaki
durum daha da kötü. Meslek hastalıklarındaki sayıyı da
doğrusu bilmiyoruz tabii ne kadar olduğunu çünkü kayıt
dışılıktan dolayı bunu maalesef tam bilmiyoruz. Meslek
hastalıklarını önleyebiliriz ama bunu önlerken de atmamız
gereken adımlar var. Biliyorsunuz, 2009 yılına kadar kot
taşlama işi serbest bırakılmıştı, 2009da
yasakladık, bu zamana kadar yasaklamadığımız için bir
sürü silikozis hastası olmuştu. Ne zamanki eğer sermayenin kâr
etmesini, çıkarlarını düşünmezsek, o zaman biz bu
şeyleri önlemeye başlarız.
Ok Meydanı Araştırma
Hastanesinde patoloji laboratuvarında, çalışan kişilerden
alınan kan ve idrar tahlilleri yapıldığı zaman, ksilen
ve formaldehit oranı çok yüksek çıkmaktadır. Bu madde solunum
yolu hastalıklarına, çarpıntıya, akciğer hastalıklarına,
karaciğer hastalıklarına, akciğer kanserine sebep
olmaktadır. Tabii bu da, yine meşhur olan Sağlıkta
Dönüşüm Projesinin performansa dayalı getirdiği,
sağlık çalışanlarına en büyük eziyet. Bununla ilgili
hem de hastanede olması ve burada hiçbir tedbirin alınmaması da
tartışılması gereken bir konu.
İş yeri hekimlerine ve
iş yeri uzmanlıklarına mesleklerini yaparken garanti
getirdiğini söylüyorsunuz ama sonuçta patronun emrinde çalışan
kişilerin, onlara ne diyeceği, nasıl karşı gelecekleri
de tartışılması gereken konulardan biri.
Risk algılaması konusu en
önemli konulardan bir tanesi. Tanımlamak gerekirse risk algısı
en basit ifadeyle, spesifik bir kaza ya da tehlikeli olay meydana gelme
olasılığı ve bizi ne derecede ilgilendirdiği ya da
subjektif bir değerlendirmesidir ama bizde gerçekçi olmayan iyimserlik
yani Bir şey olmaz, bu da geçer. gibi olayların olması ve daha
bir iyimser davranmamız bizim kazalara sebep olmamıza neden oluyor.
Bu yüzden bunlara kesinlikle önlem almamız gerekiyor. Tabii ILO diyor ki
veya bizim iş yasalarımız: Muhakkak çalışanı
bilgilendirmek esastır. Ama bilgilendirme işini de işverene
vermesinin maalesef başarısızlığı
getireceğini düşünmekteyiz.
Bu yasada aslında olması
gereken şey, yetkinin tamamen devlete, tabip odasına ve mimarlar
odasına bırakılmasıydı, güçlü bir sendikanın
yapılması gerekiyordu. İş yerine temsilci
atayacağız ama temsilci eğer güçlü bir sendika yoksa patrona
karşı hiçbir şey yapamayacağı için maalesef
başarılı olunamayacaktır.
Ayrıca, biliyorsunuz, yine
arkadaşlarımız
söylediler, iş kazalarının daha çoğu küçük, 10dan
veya 50den aşağı işçi çalıştıran yerlerde
meydana gelmekte. En fazla 1-3 işçi çalıştıran yerlerde
yüzde 41 oranında görülmekte, 50nin altında
çalıştıran yerlerde toplamda yüzde 71 oranında görülmekte.
Buna yönelik de tedbirler almamız gerekiyor. Oraları kendi
denetlememizde fayda başarılı olunacağını
düşünemiyorum.
Meslek hastalıklarında ise
durum daha kötü. Bunda en önemli sorun kayıt dışılık.
Meslek hastalıkları kapsamının da çok geniş
olduğunu biliyoruz. Örneğin Erzurumda TEDAŞ işçileri,
taşeron işçileri donarak öldü. Buna da iş kazası
diyeceğiz ama soğuktan donarak öldükler için meslek
hastalığına sokmamız gerekiyor. Gece çalışan
insanlarda koroner kalp hastalığı daha fazla görülmekte,
bunları da meslek hastalığı içine sokmamız gerekiyor.
Bunları sokmadığımız zaman yüzde 100 nasıl
önleyeceğiz? Buna göre insana değer vermemiz gerekiyor, bunu çok iyi
kategorize etmemiz gerekiyor.
Ayrıca, çok bilinen meslek
hastalıklarında önce bir başarı sağlamamız
gerekiyor ki diğerlerinde de başarılı olalım.
Örneğin kot taşlamayı yasaklarsak büyük ölçüde silikozisi
önleriz, asbest kullanımını yasaklarsak asbestozu önleriz. Ama
bunları yapmak için de, dediğim gibi, önce işverenden yana
değil çalışandan yana olmamız gerekiyor.
Tabii, burada yapmamız gereken
şey
İşte, altın madeni arayanların siyanürle arama
yapmasına izin veriyoruz, nükleer santrallerin kurulmasına izin
veriyoruz, nişasta bazlı şeker üretimini yüzde 35 artırıyoruz,
Kürecike füze üssü kurulmasına izin veriyoruz. Erzincanda Doğusan
Kiremit Fabrikamız var, burayı borsa spekülatörlerine
peşkeş çekiyoruz ama kanserojen olan eternitin üretimine izin
veriyoruz. Bunları ciddiye almazsak nasıl önleyeceğiz? Tuzlada
önlem almıyoruz, madende ölenlere maalesef sahip çıkmıyoruz,
onların nasıl korunmaları gerektiği yönünde bir
çalışma yapmıyoruz. En basiti, diş teknisyenleri yine
sağlıkta dönüşümün büyük bir sonucu olarak silikozis
hastalığına yakalanmaktalar. Bunların çoğu,
biliyorsunuz, artık merdiven altında iş yapmaktalar. Bunlarla
ilgili çaba harcamadığımız zaman maalesef
başarılı olamıyoruz.
Ayrıca, bugün nihayet gelebildi, biliyorsunuz, kamu
çalışanları da bu yasaya girdi. İki aydır
sağlıkta yaşanan şiddeti görüşmek için bekliyoruz.
Bugün tam ben söyleyecektim, bugün geldi komisyonun kurulması için
Yani
demek ki bizde yapacağımız bir şey olması için illa ki
kötü bir şeyin olması gerektiği görülmekte.
Özellikle meslek hastalığı hastanelerinin
yeniden eski durumuna getirilmesi gerekiyor. Eğer bu olmazsa yine
başarılı olmaz ve her şehirde muhakkak çok iyi
donatılmış bir polikliniğin açılması gerekiyor.
Özellikle o bölgede görülen hastalıklara yönelik olarak polikliniklerin
açılması lazım. Aile hekimliği işiyle ve toplum
sağlığı merkezi hekimleriyle bu işi çözemeyiz.
Son olarak, Titanik kaptanının söylediği
bir laf var, onu okuyacağım: Hayatım boyunca edindiğim
tecrübeler arasında iş kazaları hakkında konuşmaya
değer herhangi bir durumla karşılaşmadım. Tüm
hayatım boyunca denizde sadece bir kez sorunlu gemi gördüm.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHARREM IŞIK (Devamla) Bundan başka da ne
bir gemi kazası gördüm ne de gemi kazası sonucu meydana gelen felaket
durumunu yaşadım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 22.54
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.07
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121inci Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
277 sıra sayılı
Tasarının ikinci bölümü üzerindeki görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
İkinci bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Mehmet Günal,
Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya)
- Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, menfur terör
saldırısında şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet,
bütün Türk milletine ve yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Maalesef, bir taraftan bazı
projeler devam ettirilmeye çalışılırken sorun da devam
ediyor. Terörle mücadele etmek yerine müzakere edince de böyle sonuçlar devam
edebiliyor. Herkesin, bu sorunun bir bölücü terör sorunu olduğuna
dikkatini çekerek tasarının bu bölümü üzerine değerlendirmeler
yapacağım.
Değerli arkadaşlar, burada
iş sağlığı ve güvenliği konuşuluyor ama
geçtiğimiz haftalarda bütün çalışanlarla ilgili sendika
kanunlarını konuştuk, grev yasaklarını konuştuk.
Yani grevsiz, toplu sözleşmesiz sendikacılığı bir
taraftan konuşurken aslında bir çelişkili durum üzerinde
tartışıyoruz. Bunu yaparken de, yine, birçok konuda olduğu
gibi işin esasını gözden kaçırarak yapıyoruz çünkü
temel hak yaşama hakkı olduğuna göre sağlıklı
yaşama da bunun tamamlayıcı bir unsurudur. Dolayısıyla
çalışma hakkının kullanılmasında bütün bu
etkilerin yani bedensel bütünlüğün ve
sağlığımızı bozacak etkilerin iş yerinde
olmaması gerekiyor ve bununla ilgili önlemlerin de alınması
gerekiyor. Tabii, bunu alacak olan da devlet. Sosyal devlet olmanın
gereği olarak insanların yaşama hakkını koruyup
garanti altına alma sorumluluğu devletin sorumluluğundadır.
Tanıma
baktığınız zaman -bütün şartları içeren- Dünya
Sağlık Örgütü ve Uluslararası Çalışma Örgütünün
tanımında bedensel, ruhsal, sosyal bütün bu seviyedeki iyilik
düzeylerini, refah düzeylerini en üst seviyeye ulaştırmaktan
bahsediyor. Biz, baktığımız zaman, bir taraftan ekonomik
refahını sağlayacağı grev yasağını
ortadan kaldıralım, kamu çalışanlarının toplu
sözleşmesini yapmayalım, işçilerin diğer taraftan
güvenlikleriyle ilgili önlemleri, bütün fizyolojisine, psikolojisine uygun
iş yeri şartlarını değerlendirmeden böyle bir
şeyi yapmamız çok sağlıklı gözükmüyor maalesef.
Aslında, buraya baktığımız zaman, tabii tüm
çalışanların -onun için kamu çalışanlarını
da söyledim, onların da- iş güvenliğinin ve
sağlığının, çalışmasının, iyi bir
şekilde verim alınmasının uygun olduğu ortamlarda
gerçekleştirilmesi gerekiyor. Peki, burada diğer, ev hizmetlerinde
çalışanlar, sigortasız çalışanlar, örneğin
esnafların kendi iş yerlerinde çalışmaları, bunlarla
ilgili önlem var mı? Yok. Sayıya sınır getirdiğimiz
zaman getireceği birtakım olumsuz etkilerle ilgili çalışma
var mı? Efendim, işte şu kısıtı getirelim, bunu
artıralım. dediğimiz zaman, diğer KOBİlerle ilgili
önlemler alınacak çalışmalar var mı? Tabii burada belli
şeylerin çıkarılıyor olması, bu konunun önemsenmesi,
bununla ilgili kanun çıkarılıyor olması bir şeydir ama
bu kanunu çıkarırken de eskilerin tabiriyle Efradını cami,
ağyarını mâni. yani bütün hususları içeren bir tasarı
sunulması gerekiyor. Bir taraftan, bir sürü kanun çıkardık,
istihdam teşviki diye torba kanunlar çıkardık değerli
arkadaşlar. Burada, maalesef, iş kazaları devam etti,
Çalışma Bakanlığı da buradaki sadece bazı
hususları dikkate alarak günü kurtarmaya yönelik bazı
açıklamalar yaptı. Bir de bakıyoruz, bunların eğitimi
taşeronlaştırılmaya çalışılıyor. AKP
Hükûmetinin yaptığı en kötü şeylerden birisi bu. Hem
çalışanların hem de birtakım hizmetlerin
karşılanmasındaki sistemin artık taşeronlaşmaya
doğru dönüşmesi genel bir şey hâline geldi. Maalesef, her olayda
olduğu gibi, buraya da bir sermaye olarak bakılıyor ve burada
pazarlaşma sağlanmaya çalışılıyor. Burada
yapılan bu çalışmalar özel sektörün, yani taşeronlaşmaya
doğru gidişin önünü açan, sermayeyi teşvik eden bir yapıya
doğru gidiyor ama burada öncelikli olan, ekonomik öncelik değil, önce
iş sağlığı ve güvenliği olması gerek. Yani
buradan kimin para kazandığı, nasıl olduğu, bu
sektörün ekonomisinin ne olduğu değil öncelik, bu
çalışanların sağlığının ve iş
güvenliğinin sağlanması gerekiyor.
Ben, enteresan bir şekilde,
arkadaşların verdiği istatistiklere baktım, yani ölümlü
iş kazalarında Türkiye dünyada 3üncü sırada yer
alıyormuş. Tabii, Sayın Bakan başka bilgiler verirse
bilemiyorum. Son on yılda 10 binden fazla insan, işçimiz iş
kazalarında ölmüş. Yani neredeyse her gün 4 işçi iş
kazaları nedeniyle -eğer bunu ortalamaya vurursak- ölüyor. Birçok
şeyleri burada tartıştık, gördük, tersanelerde
yaşanan, madenlerde yaşanan kazalar sonrası
tartışmaları yaptık ama sıcağı
sıcağına yaptıktan sonra bunlar kaldı.
Maalesef, bir de diğer bir husus
var bu iş sağlığının dışında,
asıl, güvenlik kısmının ötesinde meslek
hastalıklarıyla ilgili, Türkiyede de çok geri durumdayız.
Özellikle, dünyada kabul edilen birçok meslek hastalığı
Türkiyede meslek hastalığı olarak kabul edilmiyor. Bildirimlere
baktığımız zaman da yine trajik bir şekilde duruyor.
Yani o bildirimlerde ya bir eksiklik var ya o meslek hastalıklarıyla
ilgili tespitlerde bir eksiklik var veya bunun hukuki sorumluluklarından
kaçmak için olanlar da bildirilmiyor. Bir aksaklık var çünkü dünya
ortalamasına baktığımız zaman buradakilere de
bakınca maalesef, burada gerekli kontrollerin
yapılmadığı ve meslek hastalığıyla ilgili
mücadele edilecek şekilde bu altyapının
oluşturulmadığı görülüyor ve burada da tabii, az önce
söylemiş olduğum ticari anlayış, yani bir parasal
anlayış ön plana çıkıyor. O zaman kimin bu konuda
denetimleri yapacağını da özel sektör
aracılığıyla eğitimlerini, sertifikasyonunu yapacak
çalışmaları da özel sektör aracılığıyla
yapınca insan kaygısı, insan sağlığı ve
güvenliği kaygısından ziyade burada ticari bir kaygı ön
plana çıkmış oluyor. Bu eksikliklerin giderilmesi gerekiyor.
Yani amacımız burada işletmeleri korumak veya verimliliği
artırmak, kâr payını artırmak değil, o işin
yapıldığı ortamın sağlıklı, güvenli
olmasını sağlamak. Eğer insan unsurunu öne alan, önce
insanı düşünen bir sistem oluşturmazsak, bir süre sonra, kim
bunu denetler, kim eğitim verir, kim sertifikasyon verir, bunu hangi
şirkete versek daha doğru olur diye onları düşünmeye
başlayan bir sistem geliştirmiş oluyoruz. Onun için, öncelikle
insanı ön plana alan, iş sağlığı ve
güvenliği önlemlerini ön plana alan, işverenlerin de tabii ki
kurallara uymasını sağlayacak bir düzenleme yapılması
gerekiyor. Devletin koruyucu fonksiyonu tabii ki bunu düzenleyecek ama
öncelikle o çalışanların iş güvenliğini ve
sağlığını sağlayacak önlemleri almak
zorundadır diye düşünüyorum. Çünkü baktığımız zaman,
buradaki eksiklikleri az önce esas itibarıyla belirttim. Neden eksik
çıkar? Bütün kanunlarda olduğu gibi eğer muhalefeti yok
sayarsak, eğer bununla ilgili meslek kuruluşlarını yok
sayarsak, buraya bakıyorum, tabii ki bir kısmı buraya
dercedilmiştir, kısmen imkânı olanlar
yapılmıştır, gerisi kalmıştır denilebilir
ama bu hususla ilgili olan, Tabipler Birliğinin açıklamaları
var, işveren kuruluşlarının var, işçi temsilcilerinin,
işçi sendikalarının var, herkesin bu konudaki görüşleri
var. Anlaşılıyor ki bunlarla tam bir uyum içerisinde ve
onların taleplerini dikkate alıp dengeleyebilecek bir şekilde
bir çalışma yapılmadığı burada görülüyor.
Dolayısıyla, maalesef, bir
genel olarak bakış açısı sorunuyla yine karşı
karşıyayız. Diğer kanunlarda olduğu gibi, işi
tamamıyla materyalleştiren, insanı öncelemeyen, sistemde
birtakım aksaklıkları çözeceğiz derken yeni
aksaklıklara yol açabilecek bir çalışma yapılmış
görünüyor. Tabii, gelen önergelerden bazılarını Sayın Bakan
az önce söyledi Kabul ettik. diye, tabii ki eksiklikler düzeltilince kabul
ediliyor. Önceki gün verdiğimiz önergelerde de aceleyle geçtiği için
ve süzgeçten geçmediği için maalesef bunlar oluyor. Şu anda, Plan ve
Bütçe Komisyonuna bir torba kanun tasarısı geldi, daha biz
görüşmeye başlamadan, sürekli olarak yeni tekliflerin geldiğini
görüyoruz. Hükûmetten gelmesi gereken tasarılar, maalesef, birkaç
milletvekili arkadaşımızın imzasıyla teklif diye
geliyor. Dolayısıyla, bu yanlışlar devam edecektir.
Özü itibarıyla işçi
sağlığını, iş sağlığını
ve güvenliğini ön plana alan bir tasarı olmaktan uzaktır ama
bazı önergelerle düzeltilirse daha iyi olur diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısının ikinci bölümü üzerine Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hükûmetin 3 Ekim 2005 tarihinde Avrupa Birliğine tam
üyelik için yaptığı başvurudan sonra müzakere sürecinin
başlatılmasıyla birlikte işçi sağlığı
ve iş güvenliği konusundaki uyum çalışmalarına
başlanmıştır. Müzakere süreci, Avrupa Birliği ve ILO
normlarına uyum sağlama zorunluluğu getirmekteydi. Uyum süreci,
sadece iş sözleşmesiyle tanımlananları değil, tüm
çalışanları kapsayan, müstakil düzenlemeleri gerekli ve zorunlu
görmüştü. Avrupa Birliğinin çevre direktifiyle birlikte ILOnun
İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma
Ortamına İlişkin 155 ve İş Sağlığı
Hizmetlerine İlişkin 161 sayılı sözleşmelerine uyumu
ile taslak Aralık 2005 tarihinde hazırlanmış, ilk dönem. Bu
taslak, ilk, işçilerle, emekçilerle tartışmak yerine ya da
meslek örgütleriyle tartışmak yerine, Hükûmet tarafından sermaye
örgütlerine gönderilmiş ve bu taslak şeklini alıp bugün önümüze
getirilmiştir.
Sayın milletvekilleri, hepimiz biliyoruz ki
işçi ölümlerinde Türkiye dünya 3üncüsü. Bu vahim durumu, işçi
sağlığının ve güvenliğinin detaylı
Sendikalarla ve bu alanda çalışan örgütlerle, dünya
standartlarının belirlediği ILO sözleşmeleriyle uyumlu
yasaların çıkarılması, ölümlerin önlenmesi adına çok
büyük adım olacaktır. Ölümle sonuçlanan iş kazalarının
iş gücüne oranında birçok sektörde Çini bile sollayarak 1inci
sıraya oturmuş bir ülkeden bahsettiğimizi unutmamak gerekiyor.
Bu tasarıyı görüşürken de hep bunu aklımızın bir
köşesinde tutmak iyi olur diye düşünüyoruz.
İşin garip yanı, sürekli olarak ekonomik
büyüme oranlarıyla övünülen ülkemizde iş güvenliği de benzer şekilde
büyümemekte, aksine, yıllar geçtikçe iş kazalarının
sayısı da artmaktadır. Türkiye'nin yüzde 8,5 büyüdüğü
dönemde ölümcül iş kazaları daha fazla artarak büyümüştür.
Odaların ve sendikaların verilerine göre bu dönemde yüzde 8,5
büyümenin, verilerin olduğu dönemde iş kazaları yüzde 15
artmıştır. Türkiye'nin yüzde 4,8 küçüldüğü yani 2009
yılında ise iş kazaları raporlara göre daha az
olmuştur. Dolayısıyla büyüme olarak belirtilen, aslında,
işçilerin ölümleriyle gerçekleştirilen sermaye
artırımlarından başka bir şey değildir. Sonuç
olarak daha çok kâr, daha çok işçi ölümü sloganı AKP Hükûmeti tarafından
benimsenmektedir. Söylem olarak böyle ifade edilmese de pratik sonuçlar bize
bunu göstermektedir.
Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanının açıkladığı verilere
göre 2002-2011 arasında iş kazalarında ölen işçilerin
sayısının toplam 10.297 olduğu ifade edilmiştir. 2012
yılında ilk dört ayında toplam 250 işçi
yaşamını yitirmiştir. Ocak ayında 62, şubatta 42,
martta 59 ve nisan ayında 87 iş kazası olmuş ve
işçiler yaşamını yitirmiş. AKP döneminde artan HES
baraj yapımları esnasında 2002 yılının ilk
beş ayında ise 30a yakın işçi HES inşaatlarında
yaşamını yitirmiştir.
Sayın
milletvekilleri, sosyal hak ihlalleri raporlarının 2011
yılı verilerine göre iş kazalarında ölen işçi
sayısı 641 iken iş kazalarında ölümcül ağır
yaralanan kişi sayısı 668 olmuştur. Toplam 1.309 kişi
ölümcül iş kazası geçirmiş, bunların yarısı
iş kazası geçirdiği gün hayatını kaybetmiştir.
İş kazalarında kayıtlara geçen diğer veri ise
2.166dır. Bu rakamlar 2010 yılına göre yüzde 15lik bir
artış göstermiştir. Rakamların da ortaya koyduğu resme
göre Türkiyede büyümenin bedelini hep işçiler öder durumdadır.
Sayın
milletvekilleri, her ölümcül 4 iş kazasından 1isi inşaat
sektöründe gerçekleşiyor Türkiyede. 5 iş kazasından 1isi de
imalat sanayisinde meydana gelmektedir. Bu iki sektörü 3üncü sırada
madencilik sektörü izlemektedir. 4üncü sırayı ise mevsimlik
tarım işçileri almaktadır. İmalat sanayisindeki ölümlerin
ezici bir çoğunluğu organize sanayi sitelerinde meydana gelmektedir.
Sanayiyi organize etmekten
işçilerin ölümünü organize eder bir durum meydana gelmiştir ne
yazık ki. Yangın, patlama, elektrik kaçağı belli
başlı ölüm nedenleri arasındadır. Türkiyede her sektörde
işçi ölümleri had safhada iken taşeronlaşmanın yüksek
olduğu inşaat, gemi yapımı, imalat sanayisi gibi iş
kollarında iş kazaları ve işçi ölümlerinin çok daha yüksek
olduğunu belirtmek isteriz.
AKP Hükûmeti döneminde gerek özel
sektörde gerekse kurallı çalışmanın kalesi sayılan
kamuda taşeronluk ve esnek istihdam biçimleri hızla
yaygınlaşmaktadır. Başta eğitim ve sağlık
sektörü olmak üzere belediyelerden KİTlere kadar pek çok alanda emekçiler
en ağır şartlarda ve güvencesiz çalışma
yaşamına dâhil edilmiştir. Çoğu üniversite mezunu yüz
binlerce kişi kamu personeli sınavlarında kadrolu bir iş
için çaba sarf ederken kamuda istihdamın önemli bir kısmı
güvencesiz, kuralsız çalışma biçimleri ve hizmet alımı
yani taşeron yoluyla sağlanmaktadır.
DİSKin taşeronlaşma
raporuna göre, özellikle inşaat, maden, gemi inşası gibi
sektörler iş kazaları ve taşeron uygulamaların yoğun
olduğu alanlardır. Örneğin gemi inşası sektöründe
istihdam edilen toplam 35.042 işçinin sadece 10.013ü asıl
işverenle çalışmakta, kalan 25.029u alt işverence
çalıştırılmaktadır. Bir diğer ifadeyle ise yüzde
71i alt işveren tarafından istihdam edilmektedir. Bu son derece
korkutucu bir orandır. İnşaat sektörü ise neredeyse
taşeronların eline geçmiş durumdadır. Temizlik, yemek,
güvenlik, ulaştırma, depolama ve haberleşme ve benzeri hizmetler
gibi pek çok sektörde artık taşeronlaşmaya gidilmiştir.
Bunun haricinde sanayi sektöründe bir
fabrika içerisinde üretimin usulsüz olarak pek çok taşeron şirkete
bölündüğü görülmektedir. Tuzla tersanelerinde bu çok yoğun
yaşanan bir durum. Devlet memurları hariç kayıtlı iş
gücünün en iyi ihtimalle yüzde 30u yani 3 milyona yakın işçi bu
taşeron şirketlerin güvencesiz çalışanı
durumundadır. Dolayısıyla iş sağlığı ve
iş güvenliği aslında tam da bu alanlarda ciddi anlamda sorun
yaşamaktadır. Alt işveren bu sorumluluğu üstlenmemektedir.
Belki bugün çıkartılacak bu yasayla kısmen bu sorunlar çözülüyor
gibi olacak ama bunun eğer denetimi güçlü yapılmazsa, bu anlamda
buradaki koşullar yerine getirilmezse ne yazık ki işçi
katliamları devam edecektir,
iş cinayetleri devam edecektir.
Sayın milletvekilleri, Türkiyenin
diğer bir sorunu ise çocuk işçiliğidir. DİSKin
açıkladığı rapora göre dünyada her 5 çocuktan 1i
çalışırken Türkiyede her 2 çocuktan 1i çalışmakta.
Dünya genelinde 306 milyon çocuk işçi bulunurken Türkiyede 1 milyon çocuk
işçi bulunmaktadır. 5 ila 17 arası toplam çalışan
çocukların oranı yüzde 49u bulmaktadır Türkiyede. Çocuk
işçiliğinin tarımdaki çözülmenin ardından sanayiye
kaydığı bilinmektedir. 1994 yılında yüzde 16lık
olan oran çocuk işçiliğinde 2006 yılında yüzde 28e kadar
ulaşmıştır. ILO verilerine göre Türkiye, çocuk işçi
çalıştırmada Çin, Hindistan, Venezuela, Brezilya, Endonezya,
Kenya ve Taylanddan sonra sekizinci sıradadır. Türkiye ILOnun
dünyadaki çocuk işçiliğinin en kötü koşullarının
ortadan kaldırılması için acil eylem planı olan 182 sayılı Sözleşmenin
tarafı olmuş bir ülke olarak bunun gereğini yerine getirmesini
beklemektedir. On beş yaşından küçüklerin
çalıştırılmasının önüne geçilecek tedbirler
derhâl alınmalı, dünyada çocuk işçiliğinin en kötü biçimi
olarak kabul edilen tarım, imalat sanayisi gibi alanları içeren on
beş alanda acil eylem planları gerçekleştirmek
durumundadır.
Sayın milletvekilleri, tabii ki bu
tasarıyla başından beri ifade ettik aslında muhalefetin bir
anlamı var mı diye insan düşünüyor. Hani bu iktidar koltuklarının
boş olduğunu düşündüğünde, sadece el kaldırmak için ya
da karar yeter sayısı istendiğinde buraya gelen
milletvekillerini düşündüğümüzde ne kadar acaba bu işe
duyarlıyız diye doğrusu merak ediyoruz. Ama bu bizim
yaşamımızı da etkileyen ve ciddi anlamda bizim önümüze
engel olan bir yasa tasarısını burada görüşüyoruz. Bu yasa
tasarısı umarım bundan sonra işçilerin, emekçilerin
yaşamlarını biraz daha kolaylaştıracak bir yasa
tasarısı olur diye düşünüyorum.
Son olarak şunu ifade etmek
istiyorum: Evet Hükûmetin, buradaki muhalefetin sorunu işçilerin,
emekçilerin sorunlarını çözmek; onların hem örgütlenme
özgürlüğü üzerinde hem yaşam haklarını hem de hak ve
özgürlüklerini güvence altına alacak düzenlemeler yapmak durumundadır.
Bunu sadece yapmak için yapmak değil, bunun kurallarını da,
yaşama nasıl uygulayacağınızı da ifade etmek
önemlidir. Bir kez daha altını çizmek istiyoruz, ölümler olduktan
sonra yapacak ne yazık ki hiçbir şey yok, Türkiyede çok yeterince
ölüm var zaten, önemli olan ölümler olmadan, kazalar olmadan önleyici tedbirler
alabilmektir. Bu kanun tasarısı umuyorum ki bu tedbirleri almaya
yeterli olacaktır.
Hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı
adına söz isteyen Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş Milletvekili.
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) Konuşmayacağım.
BAŞKAN İsmail Tamer,
Kayseri Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan
önce Dağlıcada şehit olan Mehmetçiklerimize Allahtan rahmetler
diliyorum. Yine aynı şekilde Şanlıurfada cezaevinde
yanarak hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza da
Allahtan rahmetler diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının ikinci bölümünde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasanın 49uncu maddesi
Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet,
çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma
hayatını geliştirmek için çalışanları korumak ve
çalışmayı desteklemek üzere gerekli tedbirleri alır. der.
Yine Anayasanın 56ncı maddesi Devlet, herkesin hayatını
beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlar. der.
İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasası Tasarısı,
1948 Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesinde herkesin çalışma mesleğini seçme, adil ve uygun
koşullarda bir çalışma hakkını tanımakla
yükümlülük altına almıştır. Türkiyede mevcut 4857
sayılı İş Kanunu kapsamında işveren ile
sözleşme dâhilinde çalışan işçiler arasında sınırlı
bir yapı söz konusudur.
Ülkemizde çalışanların
bir kısmı İş Kanunu kapsamı dışında
kalmış, dolayısıyla mevzuat kapsamına
girmemiştir. İşçiyle işveren kavramı da değişiklikler
göstermiştir. Tabii, tüm bunların yanında, (AB) Avrupa
Birliğiyle uyum yasaları çerçevesi içerisinde de iş
sağlığı güvenliğini düzenleyen daha kapsamlı bir
yasanın çıkarılması zorunlu
kılınmıştır.
Avrupa Birliği 1989
yılında EEC Çerçeve Direktifi yayınlamıştır; bu
direktif hem kamuyu hem de özel sektörü içerisine almaktadır. Özel sektör
de sanayi, tarım, ticaret, idari işler, eğitim, kültür vesaire
gibi tüm bölümleri kapsamaktadır ancak çok özel olarak silahlı
kuvvetler ile polis teşkilatları bunların dışında
tutulmuştur.
Yukarıda belirtilen
uluslararası sözleşmelerde, yine 4857 sayılı İş
Kanunu ile ülkemizde çalışanların büyük bir kesiminin iş
sağlığı ve güvenliği hizmetlerinden yoksun
olduğunu biraz önce de söylemiştim. Ülkemizde iş sağlığı
güvenliği 2009 verilerine göre günde 176 kişi kaza geçirmekte, 3 ila
4 kişi hayatını kaybetmekte, 5 kişi de yine iş göremez
hâle gelmektedir. Tabii, dürüstçe şunu ifade etmek lazım ki,
kayıt dışını ortaya koyarsak bu kanunun ne kadar
önemli olduğunu burada tekrar ifade etmekte fayda var.
Önemle üzerinde
duracağımız bir başka konu da, Türkiye'de iş
yerlerinin büyük bir kısmı KOBİlerde bulunmaktadır, yüzde
99,7si KOBİ çatısı altında bulunmaktadır.
Bunların, yine çalışanların yüzde 83,8i KOBİlerde
çalışmakta, aynı zamanda iş kazalarının yüzde
83ü de yine buralarda olmaktadır.
ILO verilerine göre ülkelerde iş
kazası ve meslek hastalıkları nedeniyle ekonomik kayıplar,
gayrisafi yurt içi hasılasına göre
yüzde 4ünü oluşturmaktadır. Bu rakam Türkiyede 2010 cari
fiyatlarına göre -iş kazaları ve meslek
hastalıklarıyla beraber göz atacak olursak- toplam 44 milyar
civarındadır. Tüm bunlar bize, ekonomiyle ilgili ne kadar önemli
kayıpların olduğunu ifade edebilmektedir.
İşte biz, bu kanun ile tüm bu
gibi olumsuzlukları ortadan kaldırmayı planlıyoruz. Bu
kanunun hayata geçmesinden sonra memleketimiz adına hayırlar
getirmesini diliyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, on beş dakika süreyle
bölüm üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Yılmaz, buyurun.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben konuşmamda da sormuştum
Sayın Bakana, uluslararası anlaşmalara atıf yapıyoruz,
uluslararası anlaşmalarda iş güvenliği kapsamı
dışında bırakılan kurumlar polis teşkilatı,
bu sivil savunma faaliyetleri ve silahlı kuvvetler. Onun
dışında, biz neden ev hizmetleri ve kendi nam ve hesabına
çalışanlarla ilgili iş güvenliği konularını
kapsam dışı tutuyoruz? Sayın Bakan, bu konudaki
görüşünüzü öğrenmek istiyorum.
Yine geçen gün sormuştum ben, siz
genç çalışanı on beş yaş olarak
değerlendiriyorsunuz ancak Millî Eğitim Yasasında on üç
yaşındaki çocuğu çıraklığa gönderme gibi bir
durum söz konusu. Bu durumda bunu nasıl açıklıyorsunuz?
Uluslararası anlaşmalara ve İş Yasasına
aykırı bir düzenleme olmayacak mı?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Dinçer
Sayın Fırat
SALİH FIRAT (Adıyaman)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, tabii ki Türkiyede
yıllardan sonra bir İş Sağlığı ve
İş Güvenliği Yasasının çıkarılması iyi
bir şey ancak bu yasanın içeriğine baktığımız
zaman işçi sağlığı konusunda ciddi eksiklikler
olduğunu görüyoruz. Özellikle 6ncı maddede belirtilen işveren,
iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı konusunda, eğer
kendisi yetenekliyse veya belgesi varsa bu konuyu üstlenebilir deniyor. Hiçbir
işveren kendi kendini şikâyet etmez, kendi kendini denetlemez. Hiçbir
yerde böyle değildir. Türkiyede de değildir, dünyada da böyle
değildir. Dolayısıyla bunda sıkıntı
olacağı kanaatindeyim. Siz, bu yasanın bu konuya çözüm
getireceğine inanıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Çetin
İZZET ÇETİN (Ankara)
Sayın Bakan, bugün basına yansıyan haberlere göre, Türk Hava
Yollarında meşru eylem yaptı diye iş akdi feshedilen 305
işçinin geriye döndürülmesi için yapmış olduğunuz
görüşmelerde Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Topçuya
laf geçiremediğiniz ve bu işin olumsuz sonuçlandığı
yazılıyor. Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı
sizden daha üst bir görevde midir; bir?
İkincisi: Daha önce bu yasalarda
da zaman zaman işverenlerin baskısına ve bazı
bakanların yasa tasarılarına imza koymamasını
aşamadınız. Bu konulardaki başarısızlığınızı
kabul ediyor musunuz, gereğini yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaplan
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, iki sorum var.
Birincisi: İş yeri hekimlerinin muayene ücretleri sonrasında,
yazılan reçetelerin eczanelerden tahsili esnasında 3 Türk lirası
katkı payı kesilmektedir. Devletin, iş yeri hekimlerine bu
anlamda bir katkısı olmadığını, iş yeri
hekimlerinin ücretlerinin işveren tarafından verildiğini göz
önünde bulundurursak hangi gerekçeyle 3 Türk lirası katkının
kesildiğini reçeteden öğrenmek istiyorum?
İkincisi: Bu yasa
tasarısında da ifade edildiği gibi, Türkiye de meslek
hastalıkları yönünden Avrupa Birliği standartlarından çok
uzak ve yetersiz. Bu nedenle de bunu gidermek anlamında iş yeri
hekimlerine bir ön tanı ve tanı koyma yetkisiyle Avrupa
parametrelerini yakalamak gibi bir düşünce hasıl olduğu
kanaatindeyim. Bu, yapay değil mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın
Bakanım, işçilerin iş sağlığıyla ve
güvenliğiyle ilgili görüşme yapıyoruz ama bize gelen rakamlar da
sizin verdiğiniz rakamlar da gerçekten çok kötü. Türkiyede iş
kazaları sonucu ölümlerde El Salvador ve Cezayirden sonra dünya 3üncüsü
olduğumuz doğru mudur?
Ayrıca, 2002-2011
yılları arasında 735.803 iş kazası olmasını
neyle açıklıyorsunuz?
Son sorum da Sayın Bakan:
İstanbul tersanelerinde ne gibi tedbirler aldınız? İstanbul
tersanelerindeki ölümler artık son bulacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Eyidoğan
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Başkan.
Dün İstanbul Fatih Sultan Mehmet
Köprüsü ve Haliç Köprüsü bakım ve asfaltlama çalışmaları
başladı. Çalışma üç ay sürecek. Trafik tam anlamıyla
felç ve bugün de devam ediyor. İstanbul toplu ulaşımı,
özellikle deniz ulaşımı hazırlıksız
yakalandı, sorun afete dönüştü. Deniz otobüsleri, vapur, tekne,
feribot yetmedi. Bu bakıma alınma programı aylarca önceden
belliydi. Bu bilindiği hâlde Boğazın ve Marmaranın Avrupa
ve Anadolu Yakasında deniz ulaşımı kapasite
artırımı neden yapılmadı? Pendik, Maltepe, Kartal,
Yenikapı araba vapuru iskeleleri neden kullanılmıyor? Çok geç de
olsa, her iki yaka arasında deniz ulaşım kapasitesinin
artırımı için bir trafik yönetim planı var mı?
İstanbul Valisi ve İBB arasında bir koordinasyon
anlaşması var mı? İstanbul için üç ay boyunca bir trafik
acil durum yönetimi veya kriz yönetimi planı yapılmasını
öneriyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanıma sormak
istiyorum.
Tasarının kapsamında tüm
çalışanları içereceği ifade edilmekteydi. Ancak istihdama
yüzde 25, gayrisafi yurt içi hasılaya yüzde 9 katkı veren tarım
sektöründeki tarım işçileri neden bu kapsam içerisinde yok; onu
öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaleli
SENA KALELİ (Bursa)
Teşekkür ediyorum.
İş güvenliği ve iş
sağlığı konusunda yeterli denetim
yapıldığına inanıyor musunuz? Bu konuda son on
yılda kaç iş yeri denetlenmiştir? Bu denetimler sonunda hangi
yaptırımlar uygulanmıştır? Denetim yapan eleman
sayısı yeterli midir?
Ülkemizde
iş kazaları nedeniyle kaybedilen toplam iş günü
kaybının ekonomiye maliyeti 2011 yılı için
yaklaşık 50 milyar TL civarındadır.
Bakanlığımızın iş güvenliği ve iş
sağlığı faaliyetleri için ayırdığı
bütçe ne kadardır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Tanal
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
İş
güvenliği uzmanı, çalıştığı iş yerini
denetlemek zorunda. İş Kanununun 25inci maddesi uyarınca,
çalışan kişinin işverene sadakatle bağlı olma
yükümlülüğü var. Bunu bununla nasıl
bağdaştırabiliyorsunuz?
İkinci
sorum: İş güvenliği yasasında stajyer ve çıraklarla
ilgili iş güvenliği nedeniyle işi bırakma, kaçınma
hakkı var. İş Kanununda bu olduğu hâlde getirmiş
olduğunuz düzenlemede stajyer ve çıraklarla ilgili yok. Bunu
nasıl karşılarsınız?
Üçüncü
sorum: İşten kaçınma hakkı yasamızda üç şekilde
düzenlenmiş: 1) Yasal grev. 2) Güvenlik nedeni. 3) Ücretin zamanında
ödenmemesi. Grev yasal anlamda bir hak olduğu hâlde bunu yasayla
engellemek ahlaki midir?
Son
sorum: Türkiyede Bakanlıkta kaç kişi ağır iş
yerlerini denetleme belgesi almıştır?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
Son
soru.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Başkan.
Sayın
Bakan, bilindiği gibi maden işletmelerinde denetim görevini yapan
mühendis veya diğer deneticiler işverenin verdiği parayla bu
denetimleri yapmaktadırlar. Bu düzenleme aslında maden
işletmelerinde haklı bir denetimi engellemektedir. Bu kapsamda 2011
ve 2012 yıllarında maden işletmelerinde meydana gelen kaza veya
göçükler sonucu hayatını kaybeden işçilerimizin cesetlerinin
hâlâ çıkarılamadığını bilmekteyiz.
Kahramanmaraş,
Zonguldak ve Kütahya gibi illerimizde göçük altında kalan
işçilerimizin kaçının sigortası vardı? Bunların
ailelerinin mağduriyetinin giderilmesi konusunda Bakanlıkça
nasıl bir tedbir alınmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, buyurun.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ev
hizmetleri neden kapsam dışı? diye ifade ediliyor. Bunu
aslında birkaç kere ifade ettik. 89/391 sayılı Direktif
gereği; bir. İkincisi: İş akdi oluşmuş
değil, yani çalışan ve çalıştıran, işveren
ve işçi pozisyonu olmadığından.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Niye olmasın Sayın Bakan, neden
olmasın?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Bakınız, ev hizmetlerinde çalışan diyoruz ya ev
hizmetlerinde çalışanlarda -ağırlıklı da
kadınlardan bahsediyoruz- kayıt dışı bir uygulama söz
konusu. Bununla ilgili farklı bir düzenleme içerisinde olduğumuzu,
istihdam bürolarını bu konuda devreye koymamız gerektiğini
daha önceki soru-cevap bölümünde ifade etmiş idim. Aksi takdirde,
part-time çalışmayla ilgili, mevzuatımızdaki bu eksiklikler
giderilmediği sürece kayıt dışılık ve
dolayısıyla bu iş akdinin olmamasından kaynaklanan bu
yasanın kapsamına girmeme durumu devam edecek.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) İş akdi vardır Sayın Bakan,
sürekli iş akdi değil sadece.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Bunun
çözümü için istihdam bürolarıyla ilgili bir
çalışmamızın olduğunu ifade etmek istiyorum.
Ayrıca 89/391 sayılı Direktif gereği de tablonun bu
olduğunu ifade edeyim.
İkincisi:
iş sağlığı, güvenliği kavramıyla ilgili
burada birçok değerlendirme yapıldı. Sanki iş
sağlığı, güvenliği konusunu Hükûmet olarak biz bu
yasayla getirmişiz gibi bir algı oluştu. Bu, doğru
değil. Değerli arkadaşlar, 24/08/2000 tarihinde yani rahmetli
Ecevitin döneminde kanun hükmünde kararname ile
Bakanlığımızın da teşkilat yasasında çok
önemli değişiklikler yapılıyor. Bunlardan bir tanesi:
İşçi Sağlığı Daire
Başkanlığı diye bilinen, o gün uygulamada olan bir birimin
İş Sağlığı, Güvenliği Genel Müdürlüğü
olarak değiştirildiğini belirtmek istiyorum. Yani bunu da, o günün Hükûmeti ki o gün
hükûmette olan Milliyetçi Hareket Partisi bugün Parlamentoda; bizim kanaatimize
göre, o günkü bu düzenlemenin doğru olduğu inancı içerisindeyiz.
Nitekim, daha sonra, kanun hükmünde kararnameyi Anayasa Mahkemesi iptal edince
boşlukta kalan bu düzenlemeler daha sonra 2003 yılında
aynıyla, yani Bakanlığın Teşkilat Yasası
çerçevesindeki bu yapılanma, bizim dönemimizde yürürlüğe girmiş
oldu. Dolayısıyla İşçi Sağlığı Daire
Başkanlığı, İş Sağlığı ve
Güvenliği Genel Müdürlüğüne dönüşmüş oldu.
Şimdi Amerika Birleşik
Devletlerinde nedir? diye sorarsanız bunun
karşılığı? Amerika Birleşik Devletleri
İş Sağlığı Güvenliği Yasası 1970
yılında yürürlüğe girmiş. Birçok ülke var ama
İngiltere İş Sağlığı Güvenliği
Yasası 1974, Burkina Faso
İş Sağlığı Güvenliği Yasası 1985
tarihinde yürürlüğe girmiş. Dolayısıyla, yasa
tasarısının ismi üzerinde çok farklı değerlendirmeler
yapıldığı için bunları belirtmek ve
aydınlığa kavuşturmak açısından ifade etmek
ihtiyacı duydum.
Bunun dışında, işçi
sağlığı yetki belgesi varsa işveren de bu yetkiyi
kullanabilir. Bu da AB uygulamaları çerçevesinde yapılan bir
düzenlemedir.
Türk Hava Yollarıyla ilgili bir
soru soruldu. Türk Hava Yollarıyla ilgili, Yönetim Kurulu
Başkanıyla bugün de görüşmemizi yaptık,
görüşmelerimizi sürdürüyoruz ama konu yargıya intikal ettirilmiş
ve iki tarafın da, yargıya intikal ettirilmesinden dolayı yaşanan
bir süreç var, o süreçle ilgili tarafların görüşleri var. Biz de, bir
ara bulucu boyutuyla görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Umarım,
sağlıklı bir şekilde neticelenir ama bu süreç içerisinde
herkes, yasal çerçevede bir davranış sergilediğini ifade ediyor.
Sendika aynı şeyi söylerken, Türk Hava Yolları yönetimi de diyor
ki: Bu, bir grevin neticesi değildi. Yani Toplu sözleşme neticesi
bir greve gitmenin neticesinde oluşan bir tablo değil, aksine mevcut
mevzuatımıza, sendikal mevzuatımıza aykırı, grev
dışı, kanunsuz bir eylemdir. şeklinde yorumu iki taraf da
mahkemeye götürmüş bulunuyor. Yargı neticesini beklemek
durumundayız.
İZZET ÇETİN (Ankara) Sorunu
yaratan sizsiniz Sayın Bakan, işçiler değil ki! Sorun
yarattınız, sorunu çözeceksiniz. Bir sürü işçiyi ekmeğinden
ettiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Çalışma
Bakanlığı olarak biz üzerimize düşeni yapıyoruz.
Bir diğer konu, bu yaş konusu.
Şimdi bu yasa ile İş Kanununun 85inci maddesini
kaldırıyoruz. Burada 85inci madde ağır ve tehlikeli
işlerde çalışacaklarla ilgili hükümler içeriyor. Bunu
kaldırıyoruz ve on beş yaşını bitirip on sekiz
yaşından gün almamış olanlarla ilgili hükümleri 71inci
maddeye dercediyoruz.
Orada iki husus var. Bir: Mevcut
düzenleme tehlikeli, az tehlikeli ve çok tehlikeli diye bir
tanımlama getiriyor. Yani 85teki ağır ve tehlikeli
işlere karşılık olarak mevcut şu andaki İş
Sağlığı ve Güvenliği Tasarısındaki
düzenleme, az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli tanımlamasına
kavuşuyor. Burada tehlikeli ve çok tehlikeli işlerle ilgili mesleki
eğitim zorunluluğu yine korunuyor. Bunun yanında, on beş
yaşını doldurup on sekiz yaşından gün
almamış olan gençlerimizle ilgili, bunların hangi işlerde
çalışacaklarının da yönetmelikle düzenlenmesi gereği
düzenleniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Bunlar kesinlikle tehlikeli ve
çok tehlikeli işlerde çalıştırılmayacaklardır,
bunu da belirtiyor.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Var mı tasarıda?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Tabii, birçok konu var,
onları da diğerleriyle beraber yazılı olarak takdim
edeceğimi ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
24üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 24. Maddesinin (3) Nolu
fıkrasının ilk cümlesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Uğur
Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İzzet Çetin Levent Gök Musa Çam Gürkut Acar
Ankara Ankara İzmir Antalya
Bu tür işyerlerinin denetimi
Bakanlık müfettişlerince de yapılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Antalya Milletvekili Gürkut Acar. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının 24üncü maddesiyle ilgili önergemiz üzerinde söz aldım.
Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce,
Dağlıcadaki 8 tane şehidimizi, Hakkârideki 1 şehidimizi
ve Urfada can veren 13 tane mahpusu -onları da- saygıyla
anıyorum ve içimiz kan ağlıyor, üzüntülerimi belirtmek istiyorum.
Hadi, terör hepimizin başının belasıdır, bütün
partiler için bunu söylüyorum ama değerli arkadaşlar, cezaevlerindeki
bu ağır koşulların, inanılmaz, tahammül edilmez
koşulların öldürmüş olduğu 13 kişiye gerçekten çok
daha fazla dikkat etmemiz lazım çünkü dünyanın hiçbir ülkesinde böyle
bir şey olduğu zaman bir adalet bakanı, bu işten sorumlu
olan insan, yerinde oturmaz; istifasını sunar, gider.
Değerli arkadaşlarım,
lütfen, bunu ciddiye almanızı rica ediyorum. Bu, dünyada eşi
emsali görülmedik bir olaydır ve cezaevlerindeki koşullar gittikçe
kötüleşmektedir. Ben
biliyorum ki içinizde belki de bu hapishanelerde yatmış olanlar
vardır ve o şartların ne kadar kötü olduğunu takdir
etmenizi istiyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu 24üncü madde denetimle ilgili bir madde.
Aslında Türkiyede her alanda yeterli bir deneyim ve birikim var ama
Türkiyede kurallara uyma ve uygulama kararlılığı ve
denetim eksikliği var. En önemli eksiklik belki de denetim konusunda
yaşanmaktadır. Denetim bağımsız olacak, denetim
elemanları, müfettişler bağımsız olacak, güvence
içinde çalışacaklar ama maalesef, böyle bir yapı yok.
AKP döneminde denetim
konusunun giderek daha da zayıfladığı ortadadır
değerli arkadaşlarım. Tüm kamu kurumları altüst edilirken
teftiş sistemi de neredeyse işlevsiz hâle getirildi. Köklü
teftiş kurulları kapatıldı. Bakın, en önemli ve en
yüksek, en şeffaf denetim kurumlarından biri Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kuruluydu, artık yok. Ne oldu? Kapatıldı,
iktidarın oylarıyla seçilen Sayıştayın içinde
eritildi.
Soruşturmalarında
Hükûmete yakın kişilere dokunan, bulgulara ulaşan ve
bunları yazan müfettişlerin kendileri soruşturma konusu oldu.
Müfettişler kamudan yana olmak zorundadır ve kendilerini güvencede
hissetmeleri gerekir ama tam tersi oldu, müfettişlik kurumu
yıpratıldı, yok edildi.
Değerli
milletvekilleri, AKP denetimden hep kaçtı. Bakın, bu ülkedeki
yolsuzlukların, düzensizliklerin, iş kazalarının en büyük
sebebi denetimsizliktir, denetim eksikliğidir. Bakın, bu Hükûmet
yolsuzlukla mücadele için bir strateji belgesi hazırladı, orada
deniliyor ki: Denetimlerde, soruşturmalarda izin durumu gözden
geçirilecek. Kamu nedense bunu bir türlü yapmıyor. Başbakanın,
bakanların istemediği bir kişiyi bırakın
soruşturmayı, mahkemeye çıkarmak bile imkânsız hâle geldi.
Böyle denetim olur mu?
Yerel yönetimlerde
görüyoruz, muhalefet partilerinin yönetimde olduğu belediyelerde
müfettişler eksik olmuyor. Ankara ve İstanbul büyükşehir
belediyelerindeyse, AKPli belediyelerdeyse soruşturma izni verilmiyor.
Her şeyde olduğu gibi, denetim sistemi de
AKPlileştirilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, peki, bu denetimsizliğin iş
yaşamına yansıması nedir? İş
kazalarıdır, işçi ölümleridir, sakat kalan işçilerdir ve
kayıt dışı çalışmalardır. On yılda
10.804 ölüm yaratılmıştır. Türkiyenin en önemli sorunu
kayıt dışılıktır. Bu on yılda kayıt
dışılıkla ilgili bir mesafe alındı mı? Siz kayıt dışı
çalışmanın yaygın olduğu bir yerde iş
sağlığını ve güvenliğini nasıl
sağlayacaksınız? Resmî kayıtlarda olmayan insanın
sağlığı ve güvenliği olur mu değerli
arkadaşlarım? Öncelikle yapılması gereken, kayıt
dışılığın önlenmesi ve örgütlü, sendikalı
çalışmanın koşullarının
yaratılmasıdır. Sonra, objektif ölçülerle objektif denetimleri
yapacaksınız. Bu yapıyı kurmadığınız
sürece Türkiye'nin iş kazaları ve işçi ölümleri
sıralamasındaki yerini değiştirmek mümkün olmaz.
Değerli arkadaşlar, önergemiz
ile askeri iş yerlerinde de objektif sisteminin geçerli
kılınması amaçlanmaktadır. Teftiş sistemi bağımsız
olmalıdır. Millî Savunma Bakanlığına bağlı
müfettişlerin denetimi yerine Çalışma Bakanlığı
müfettişlerinin de bunları denetlemesine olanak sağlanmalıdır.
Bu düşüncelerle önergenin kabul
edilmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının 25. Maddesinin 1 inci bendinin "
İşyerindeki bina ve eklentilerde, çalışma yöntem ve
şekillerinde veya iş ekipmanlarında çalışanlar için
hayati tehlike oluşturan bir husus tespit edildiğinde; bu tehlike
giderilinceye kadar, hayati tehlikenin niteliği ve bu tehlikeden
doğabilecek riskin etkileyebileceği alan ile çalışanlar
dikkate alınarak, işyerinin tamamında iş
durdurulur...." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi Uğur
Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İlhan
Demiröz Musa
Çam Levent
Gök
Bursa
İzmir Ankara
İzzet
Çetin
Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen İlhan Demiröz, Bursa Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
277 sıra sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısının 25inci maddesiyle ilgili
vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan, ben de
Hakkâri Dağlıcada kaybettiğimiz şehitlerimizi ve Urfada
yitirdiğimiz vatandaşlarımızı saygıyla
anıyor, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum,
yaralılara acil şifalar dilediğimi ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, dünyada
ve Türkiyede meydana gelen hızlı sanayileşme ve teknolojik
gelişmeler ile doğru orantılı olarak, özellikle iş
yerinde çalışan kişilerin güvenliğiyle ilgili sorunlar da
açığa çıkmıştır. Bu nedenle, birtakım
önlemler önceden alınarak iş yerini daha da güvenli bir hâle getirmek
için iş güvenliği hepimizce oldukça önem taşımaktadır
ancak başka önemli bir konunun altını çizerek örnek vermek
istiyorum: İş güvencesi yoksa, tekrar ediyorum, iş güvencesi
yoksa, işin güvenliğinin de ne anlama geleceğini bir sormak
istiyorum.
Buna Bursadan bir örnekle devam etmek
istiyorum çünkü Bursada bir fabrikamız var, Orhangazide, fabrikanın
ismini daha sonra isterlerse verebilirim. Bu fabrikamız 2000
yılında işverenin işlerinin bozulması nedeniyle borç
aldığı bir finans kuruluşuna devredilmiş.
İşveren, kendi iş yerinde, maalesef makinelerini, bütün her
şeyini devrederek kiracı durumuna düşmüş. Şu anda, 14
Mayıs 2012 tarihinde fabrikaya el konulmuş, üretimi
durdurmuşlar, iş yerinin satılması için müşteri
bekliyorlar ancak burada, değerli arkadaşlar, 200 işçinin
akıbeti maalesef bilinmemekte. Devir yapılırken nasıl bir
sözleşmeyle işçi haklarının devredildiği bilinmiyor,
kıdem tazminatlarının ödenip ödenmeyeceği maalesef
bilinmemekte. TEKSİF Sendikasına üye olan bu
arkadaşlarımızın sorunlarının nasıl
çözüleceğini, A ve B firmalarının hangi işçi arkadaşlarımızı
muhatap alacağını öğrenmek istiyoruz. Sayın
Bakanımızdan da bu konuda gerçi şu anda Urfa Milletvekili ama
Bursayı gayet iyi bildiği için- yardım beklediğimizi, bu
işçi arkadaşlarımızın şu anda, 14 Mayıstan
itibaren grev yaptıklarını da ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
önergemizde de sadece bir cümlenin değişikliği vardı ama
maalesef, hemen Hükûmet katılıyor mu?, Katılmıyor.
Komisyon katılıyor mu?, Katılmıyor. Söylediğimiz
bir kelime. Nedir bu kelime? İş yerinin tamamında iş
durdurulur. Neden? Eğer iş yerinde bir binayla ilgili, kimyasal
atıklarla ilgili herhangi bir sıkıntı varsa, hayati bir
tehlike oluşturuyorsa niye burada kısmen durduralım? Kısmen
durdurduğunuz zaman biliniz ki o iş yerindeki o
sıkıntılar giderilmeyecek. O zaman bu iş yerinde bu
sıkıntıların giderilebilmesi için bu maddenin bu şekilde
olmasının ve iş yerinde tamamen işlerin
durdurulmasının gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Son olarak da -ben ziraat yüksek
mühendisiyim- bugün tarımda yüzde 25 istihdama katkı veren ve
gayrisafi yurt içi hasılaya yüzde 9 katkı veren tarım sektöründeki
işçilerin neden bu kapsama alınmadığını
öğrenmek istiyorum. Sadece bu tarım işçileriyle ilgili olarak
değil, bir de bu tarım işçilerinin, geçici olarak, bu
arkadaşların çalışma şartlarının ne kadar
zor olduğunun, hangi koşullarda yapıldığının
da göz önüne alınarak bu iş güvenliği yasasıyla ilgili
gereğinin yapılmasını düşünüyor
Arkadaşlarımız,
Sayın İzzet Bey ve diğer arkadaşlar Sayın Bakanı
bulmuşken sorular soruyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla)
Olsun, biz tutanaklara geçecek şekilde anlattık.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
26ncı
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 26. Maddesinin a, b, c, ç, d,
e, f, g, ğ, h, ı, i, j, k, l, m, n bentlerinde yer alan ceza
miktarlarının her birinin 4 katına
çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Oğuz
Oyan Nurettin
Demir Süleyman
Çelebi
İzmir Muğla İstanbul
Dr.
Candan Yüceer Uğur
Bayraktutan İzzet
Çetin
Tekirdağ Artvin Ankara
Levent
Gök Musa
Çam
Ankara İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Oğuz Oyan, İzmir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
OĞUZ
OYAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
konuştuğumuz konu, 2003 yılında burada İş Kanunu
olarak gündemimize geldi, onun beşinci bölümünü teşkil ediyordu. 2003
yılından itibaren bu düzenleme yürürlükte ama Türkiyede bütün bir
2000li yıllar boyunca, bütün bir AKP dönemince iş kazalarının
arttığı, meslek hastalıklarının
arttığı dönemden geçtik, ne yazık ki
başarılı olamadı. O zamanki bütün eleştirilerimiz
böylece haklılık kazandı bir kez daha.
Şimdi,
aslında meselenin temelinde birkaç yapısal neden var. Bir tanesi,
bütün dünya ülkelerinde, kapitalist ülkelerde olduğu gibi Türkiyede de
sermayenin kârını azamileştirme, maksimum kılma
hırsı ile iş güvenliği ve meslek
hastalıklarını önleme maliyetleri arasındaki
çelişkidir. Bu çelişki, bu çatışma, eğer iş
gücünün örgütlenmesi söz konusu değilse sermaye lehine çözülür.
Dolayısıyla da burada da Türkiyedeki uygulama, özellikle de ucuz
iş gücü yaratma felsefesi üzerinden giden uygulama tam da bu noktayı
daha da körüklemiş, daha da perçinlemiştir. Dolayısıyla,
burada öncelikli mesele ya sistemi bir şekilde ehlîleştirmek ya da
işvereni eğitmektir. Öncelikle mesele buradan geçmektedir, yani
yaptırımlara bağlamaktır işvereni, işverenin
eğitilmesini sağlamaktır, tabii, işçinin eğitilmesini
buna bağlı olarak düşünmektir.
İkinci mesele,
kurumsal yapıyı yeterli düzeye getirmektir. Yani yasal güvencelerin
yetersizliğini tamamlamak, örgütlenme haklarını,
sendikalaşma haklarını engellememek, tam tersine, desteklemek;
dolayısıyla, iş güvenliği ve iş
hastalıklarının temel bir sorun alanını çözmektir.
Üçüncü sorun alanı,
taşeronlaştırmadır, kayıt dışı istihdamdır
ve Türkiyede bu oranlar çok yüksektir. Bunu önlemeden, kayıt
dışılığı önlemeden Türkiyede yasal
düzenlemelerle iş kazalarının azaltılması
olanağı çok kısıtlıdır. Bu konuda
tasarının bize getirdiği bir şey yoktur.
Dördüncüsü, koruyucu ve
önleyici hizmetlerin ve donanımın yetersizliğidir. Türkiyede
çalışma saatleri çok uzundur, iş kazalarının çok
önemli bir nedenidir. Türkiyede işçiye eğitim mesai saatleri içinde
verilmemektedir çünkü işveren orada sadece iş gücü verimliliğini
düşünmektedir, hâlbuki uzun vadeli düşünse belki bu
yanlıştır. Yeterli bir denetim, yeterli bir işçi konusunda
tedbir alma yoktur ve işçinin de işi kaybetme korkusu çok egemendir.
Bakın, Türk Hava
Yolları grevi
Ki bu grev aslında burada doğrudan doğruya
iş ilişkilerine bir müdahale sonucunda ortaya
çıkmıştır. Eğer bu olmasaydı olmayacaktı ama
görünüz, bakınız ki Türkiyede iş güvenliği sadece
çalışma koşullarının içinde değil, çalışma
koşullarını düzenleyen, buradan, yasama organı üzerinden
gelen koşullarla da oluşmakta
ve bugün 305 arkadaşımız işini kaybetmiştir.
İşini kaybetme korkusu, işçiyi tedbir almaktan
uzaklaştıran ana etkenlerden
bir tanesidir ve bunun sorumlusu da yasa koyucudur, burada AKP
İktidarıdır.
Beşinci olarak,
denetimin ve caydırıcılığın yetersizliğidir.
Ciddi bir denetim sorunu var. 28 bin iş yeri, şu an 50nin üzerinde
iş yeri denetim kapsamında ve doğru düzgün denetlenemiyor.
Şimdi burada, bu düzenlemeyle 1 milyon 426 bine çıkıyor. Bunu
nasıl yapacaksınız? Hangi mekanizmalarla yapacaksınız
ve nasıl bir caydırıcılık
oluşturacaksınız? Bizim buradaki önergemiz bu
caydırıcılığın artması için idari para
cezalarının 4 kat artırılmasını öngörmektedir,
belki bir işe yarar diye onayınıza sunuyoruz.
Tabii şunu da
söyleyelim: Bu denetimin giderek piyasalaştırılması, yeni
bir rant kapısı olması, yeni bir güvencesizlik unsurudur. Bu
piyasalaştırma anlayışından kesinlikle vazgeçmek
gerekir. Ne AB uyumu ne ILO sözleşmesi açısından böyle bir talep
yoktur. Dolayısıyla sendikaların, sendikal örgütlenmenin görev
almadığı, içinde yer almadığı bir iş
kazaları iş güvencesi yasasının hiçbir anlamı yoktur,
hiçbir uygulanma imkânı yoktur. Bu nedenle de bu tasarının eksik
olduğunu düşünüyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Komisyonun bir
redaksiyon talebi vardır, buyurun.
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Sayın Başkanım, maddi hata ve
mükerrerlik nedeniyle 1inci fıkranın (ğ) bendinde 17 nci maddesinin bir
ila yedinci fıkralarında belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeyen
işverene her bir çalışan için bin Türk Lirası
şeklinde değiştirilmesini ve yine mükerrerlik ve maddi hata
nedeniyle 2nci fıkrasının ikinci cümlesinin, tüzel
kişiliği varsa hayli hayli düzenlenebilecek olduğundan
dolayı 2nci fıkranın ikinci cümlesinin: İdari para
cezaları tüzel kişiliği bulunmayan kamu kurum ve
kuruluşları adına da düzenlenebilir. şeklinde
değiştirilmesini talep ediyorum.
Arz
ederim.
BAŞKAN
Redaksiyonla birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
27nci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 27. Maddesinin 3 üncü
fıkrasının kaldırılmasını arz ve teklif
ediyoruz.
Saygılarımızla.
Candan
Yüceer Süleyman
Çelebi Kadir
Gökmen Öğüt
Tekirdağ İstanbul İstanbul
Uğur
Bayraktutan Musa
Çam
Levent Gök
Artvin İzmir
Ankara
İzzet
Çetin Özgür
Özel
Ankara Manisa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Kadir Öğüt, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Değerli milletvekilleri, 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısının 27nci maddesi için verdiğimiz önerge
üzerinde konuşma yapacağım. Ancak öncelikle Hakkârinin
Dağlıca bölgesinde çatışmada şehit olan 8 askerimize
Allahtan rahmet, yakınlarına ve milletimize sabır ve yaralı
askerlerimize de acil şifalar diliyorum. Ülkemizin başı sağ
olsun. Terörün kalıcı bir şekilde sona erdirilmesi en büyük
arzumuzdur. Ayrıca Urfada yanarak ölen vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı
diliyorum.
Değerli
milletvekilleri iş güvenliği ve sağlığı denince
en önemli gruplardan biri de sağlık emekçileridir. AKP
İktidarınca değersizleştirilmeye itilen sağlık
çalışanları, son derece olumsuz şartlarda hizmet
vermektedir. Performans uygulamaları hizmetin kalitesini
düşürdüğü gibi, sağlık çalışanlarının
güvenliği ve sağlığı üzerinde olumsuzluklara yol
açmaktadır.
Sonuçlar
şunu göstermektedir ki endikasyon ve tedavilerde ciddi sorunlar
yaşanmaktadır. Ayrıca hasta yığılmaları ve
çıkan sonuçlar, sağlık çalışanlarının darp
edilmesine, bazen ölümlere sebep vermektedir. Doktorlar gece gündüz
çalışmak zorunda kalmaktadır. Örneğin, ağız ve
diş sağlığı merkezlerinde bir diş hekimi 30 ila
60 hastaya girişimsel olarak bakmaktadır. Dünya standartlarında
15-18 arası girişimsel işlem yapmak gerekmektedir. Hekimler
ciddi psikolojik ve fiziksel sağlık sorunlarıyla karşı
karşıya kalmaktadır. Ulusal veri sistemi incelenerek
yapılan bir çalışmada sağlık
çalışanlarıyla diğer çalışanların
sağlık sorunları
karşılaştırılmış, akut ve kronik
sorunların sağlık çalışanlarında daha yüksek
olduğu saptanmıştır. Kas, iskelet sistemlerinde patolojiler
çok fazladır, çalışma ortamları ve iş yükleri
nedeniyle en riskli meslek gruplarının başında
gelmektedirler. Bu gruba ait özel bir çalışma grubu
oluşturulmalıdır. Risklerin azaltılması için bir
sağlık çalışanları sağlığı
birimleri kurulmalıdır.
Yine,
diş hekimliği fakültesi 4üncü ve 5inci sınıf
öğrencileri hasta ağzında çalışmakta, her türlü riskle
karşı karşıya
kalmakta, karşılığında, bırakın geliri,
sosyal güvenlik sistemine bile dahil edilmemektedirler. Sağlık
güvenceleri yoktur. Fakültelerde doktora yapan öğrencilerimiz yoğun
bir şekilde hasta baktıkları hâlde maaşsız ve
sağlık güvencesiz çalışmaktadırlar, ayrıca
klinikte iş tanımları yoktur.
Bir
diğer önemli sorun: Artık herhangi bir sınava tabi olmayan
tıp fakültesi son sınıf öğrencileri yani intern
doktorların tam gün hasta bakmalarına rağmen hiçbir ekonomik ve
sağlık güvencelerinin olmamasıdır.
Yine,
hemşireler ve hasta bakıcılar aynı sorunlarla
karşı karşıyadır. Bu sorunlarla baş etmek için
örgütlenmek ve sendikalaşmak gerekmektedir ama sendikalaşmanın
önündeki engeller ve kamu çalışanlarına yapılan baskı
maalesef örgütlenmeyi engellemektedir.
Yine,
diş hekimlerine çok önemli hizmet veren diş teknisyenlerinin içinde
bulunduğu zor şartlar içler acısıdır. Son zamanlarda 3
diş teknisyeni silikozis hastalığı yüzünden vefat
etmiştir. Bir kardeşimiz on altı yaşında işe
başlamış on dokuz yaşında hayatını
kaybetmiştir. Diğer kaybımız ise yirmi dört
yaşındaydı. Ayrıca onlarca arkadaşımız
silikozis hastalığı ile savaşmaktadır. Sebep; ihale
yöntemiyle yapılan iş alımlarında taban fiyat
uygulanmamasıdır. İşi alan şirket, elemanları son
derece olumsuz şartlarda çalıştırmakta, laboratuvar
denetimleri yeteri kadar yapılmamaktadır. Kullanılan
malzemelerin standardı yoktur, analizi yapılmamaktadır. Günlük
yedi buçuk saat olması gereken çalışma saati iş bitimine
kadar uzatılmaktadır. Havalandırmalar yetersizdir, sağlık
taramaları eksik, sağlık raporu ücretli yapılmaktadır.
Tarama ücretsiz ve daha kapsamlı yapılmalıdır. Meslek içi
eğitim yetersizdir. Erken emeklilik ve yıpranma payı yoktur.
Yeniden ruhsatlandırma yapılmalı, ağız ve diş
sağlığı ihalelerine katılan laboratuvarların
teknik standartları yükseltilmelidir.
Hepinize
iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
28inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (1/277) sıra numaralı İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanun Tasarısının 28. Maddesinin (1) Nolu
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Musa
Çam Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi
İzmir Tekirdağ İstanbul
Mehmet
S. Kesimoğlu Uğur
Bayraktutan İzzet
Çetin
Kırklareli Artvin Ankara
Levent
Gök
Ankara
(1)
İşyerinde alkollü içki veya uyuşturucu madde kullanmak
yasaktır.
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ahmet Gümüş, Balıkesir Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
HALUK
AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Sayın Başkan, Sayın Bakan,
sayın milletvekilleri; iş kazaları resmî rakamlara
baktığımızda her geçen yıl daha da artıyor,
özellikle son on yılda neredeyse 11 bine yakın
insanımızı iş kazası sonucu kaybetmişiz. Bu,
yılda ortalama 1.100, ayda 100, günde ise 3-4 kişinin iş kazası
sonucu ölümü demektir. Bu tablo övünülecek bir tablo değildir. Bazı
bakanların, milletvekillerinin ve bürokratların söylemlerinden bu
tabloyla övündüklerine ne yazık ki tanık oluyoruz.
Hatırlayınız,
ne demişlerdi? Ne güzel öldüler. Kader, mukadderat. diyenlere tanık
olduk. Bu şartlar içerisinde tabii ki mukadderattan başka bir
şey olmaz.
İş
kazası sonucu hayatlarını kaybeden işçilerimizin
cesetlerine ulaşılamayan kazaların bile mevcut olduğu
ülkemizde, sorumlular kıllarını bile kıpırdatmadan
duyarsızlık örnekleri sergilemeye devam ediyorlar. Olacak şey
değil. Yaklaşımlar insanın kanını donduracak
aymazlıktan başka bir şey değildir.
Son
yıllarda ölümle sonuçlanan iş kazalarına bakacak olursak,
ülkemizde gerçekleşen iş kazalarındaki vahim tabloyu daha iyi
anlamış oluruz.
Bakınız,
11 Şubat 2011de Kahramanmaraşın Afşin ilçesinde meydana
gelen kömür sahasındaki toprak kayması sonucu 10 işçimiz
yaşamını yitirmiş ve hâlen göçük altındaki
işçilerimizin cesetleri çıkarılmamıştır.
Kahramanmaraş
kot kumlama fabrikasında meydana gelen patlama sonucu 4 işçi
ölmüş, 9 işçi yaralanmıştır.
2008
yılında İstanbulda kaçak bir iş yerinde meydana gelen
patlama sonucu 23 işçi ölmüş, İstanbul Esenyurtta bir
alışveriş merkezi inşaatında çalışan 11
işçi inşaat alanında kaldıkları çadırda uyku
hâlinde iken yangında yanarak can vermiştir.
Elazığda
meydana gelen iş kazasında 5 işçi ölmüş, 2011
yılında Ankara OSTİM sanayi bölgesinde kazan patlaması
sonucu 20 işçi hayatını kaybetmiştir.
Tuzla
tersanelerinde üst üste yaşanan ve sonu gelmeyen ölümlerle sonuçlanan
iş kazaları hız kesmeden devam etmektedir. Maden
ocaklarında meydana gelen iş kazaları da aynı şekilde
devam ediyor. Kimilerine göre artık bu ölümler normal bir olay olarak
karşılanmaya başlamıştır.
Bu
korkunç ve ciddiye alınması gereken, yürekleri sızlatan tablo ne
yazık ki AKP İktidarının aymaz politikaları ve
uygulamaları sonucu olmuştur. Her geçen gün artarak devam eden,
iş güvenliğini hiçe sayan kuralsız çalışma
koşulları, kayıtsız çalışma ve çalışma
sürelerinin uzunluğu iş kazalarının ölümcül
olmasını hızlandıran etkenlerin başında
gelmektedir. Son yıllarda
yoğunlaşan taşeronluk uygulamaları da iş
kazalarına âdeta davetiye çıkarmaktadır. İş
kazaları göz göre göre, işçi sağlığı ve iş
güvenliği kuralları hiçe sayılarak ucuz, kuralsız ve
güvencesiz işçi çalıştırmanın sonucu cinayete
dönüşmektedir.
Hâl
böyleyken işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle
ilgili önlemlerin alınmaması, yeteri kadar denetim ve
yaptırım uygulamalarının yapılmaması bu
cinayetlerin artmasına neden olmaktadır.
AKP,
denetlemek, önlem almak yerine, özellikle son yıllarda ölümlerle
sonuçlanan Tuzlada tersanelerin ruhsat alımlarını
kaldırmıştır. Gerekçe olarak da gemi inşa sanayisinde
uluslararası rekabeti koruma ve işverenlerin desteklenmesini
göstermektedir.
Bu
uygulamalara benzer uygulamaları madencilik ve inşaat sektöründe de
görmekteyiz. Bu sektörlerdeki iş kazalarında ülkemiz başı
çekmektedir. Çalışma Bakanlığı, bu sektörlerde meydana
gelen iş kazalarına karşı önlem almak, iş yerlerini
müfettişler aracılığı ile denetlemek yerine, bu
uygulamayı ortadan kaldırmaktadır.
Ülkemizdeki
meslek hastalıklarına baktığımızda durumun pek
iyi olmadığını, yürekler acısı tabloyu
görmekteyiz. İşçi sağlığı ve güvenliğinin
önemli bir konusu olan meslek hastalıklarındaki rakamsal görüntüler
bizi yanıltmasın çünkü henüz ülkemizde meslek hastalıkları
ciddiye alınmayarak geniş çaplı bir kayıt sistemi
tutulmamaktadır. Söz konusu iş kazaları ve meslek
hastalıkları, insan kaybımızın yanında, ülke
ekonomimize de her yıl trilyonlarca liraya mal olmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK
AHMET GÜMÜŞ (Devamla) Dünyada kabul görmüş birçok meslek
hastalığı ülkemiz tarafından genel kabul görmemiştir.
Meslek hastalıklarıyla etkin bir şekilde mücadele etmek için öncelikle tıbbi imkânların sağlanarak
sağlık tesislerinin açılması gerekirken AKP Hükûmeti ne
yapıyor? Meslek hastalıklarına yönelik hizmet veren Ankara ve İstanbuldaki
hastanelerin kaynaklarını kesiyor. Meslek hastalıklarına
teşhis koyma görevini elinden alıyor, âdeta Meslek
hastalıklarını teşhis etmeyin. diyor.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
29uncu
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 29. Maddesinin 2 nci
fıkrasının Güvenlik raporu hazırlama yükümlülüğü
bulunan işveren, hazırladıkları güvenlik
raporlarının içerik ve yeterlilikleri Bakanlıkça ve ilgili meslek
örgütleri tarafından incelenmesini müteakip işyerlerini
işletmeye açabilir. değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman
Çelebi Turgut
Dibek
Tekirdağ İstanbul Kırklareli
Musa
Çam Uğur
Bayraktutan İzzet
Çetin
İzmir Artvin Ankara
Levent
Gök
Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYON BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Turgut Dibek, Kırklareli Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) Değerli arkadaşlar, 29uncu maddeyle
ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Öncelikle
saygıyla selamlıyorum sizleri.
Az
önce vatandaşlarımız arıyorlar. Bir
vatandaşımız ilginç bir şey söyledi, onu ileteyim size.
Meclisi takip ediyormuş kendisi, diyor ki: İş
sağlığı ve güvenliği kanunu görüşüyorsunuz ama
ben şunu istiyorum sizden: Evlatlarımızın
sağlığı ve vatanımızın güvenliği ne
olacak, onu konuşmanız gerekir. Aslında
vatandaşımızın duyarlı olduğu nokta o şu
anda, yaşadığımız süreçten sonra, yani teröristler
elini kolunu sallaya salaya geliyorlar, evlatlarımızı şehit
ediyorlar, gidiyorlar; bu vatan güvensizken, bu vatanın güvenliğini
sağlamadan siz neyi konuşuyorsunuz demek istiyor, bunu da sizlere
iletmek istedim.
Az
önce konuşurken, konuyla alakalı değildi
Belki
arkadaşlarımız şunu diyebilir: Ya, Sayın Vekilim, sen
ne anlattın öyle? Tabii, süre yetmediği için yarım kaldı.
Yani Urfadan bahsettim, o cezaevinden, oradaki olaylardan; bir de
Urfanın genel durumundan bahsettim. Bağlantı neydi?
Bağlantı şuydu, bir cümleyle onu söyleyeyim: Bakın, öyle
bir hâlde siyaset yapmaya çalışıyorsunuz ki oradaki
insanları 16 liraya muhtaç etmişsiniz. O insanlar orada üretmiyorlar,
o insanlar kazanamıyorlar. Su var, toprak var. Suruçta insanlar diyorlar
ki: Biz üretmek istiyoruz. Su getirin bize. Fakat siz suyu getirmiyorsunuz.
Karınca hızıyla gidiyorsunuz. dedim. Yani GAP o bölgedeki
sekiz ile hizmet edecek, siz Hayır. diyorsunuz, oy deposu olarak
görüyorsunuz. 670 bin insan yeşil kartlı Urfada, 670 bin
değerli arkadaşlar. 10 AKP milletvekili var aranızda. Nüfusun
yüzde 45i yeşil kartlı. O sistem suç üretiyor. O suçtan sonra
cezaevine insanları koyarken, daha doğrusu insanları koyacak
cezaevi yetiştiremezsiniz. Bunu anlatmaya
çalışmıştım size. Bu sadece Urfa için geçerli
değil, her il için geçerli. Bu anlayıştan artık vazgeçin.
Ben
Sayın Bakanın samimiyetine inanıyorum, güveniyorum. Yani kendisi
iyi niyetli, gerçekten iyi niyetli. Ama, değerli arkadaşlar, o
insanlar üretirse yani ekonomik ilişkiler değişirse,
kazanırsa, bununla belki sizlerin oyları gidebilir, o ayrı
mesele ama Türkiye kazanacaktır. Yani bunu anlatmak istemiştim.
Şimdi,
kanunla ilgili, daha doğrusu maddeyle ilgili şunu belirtmek isterim:
Arkadaşlarımız anlatıyorlar konuyla ilgili olarak, benim de
dikkatimi çekiyor; siz de sorguluyorsunuz mutlaka Niye biz bu iş
kazalarında, ölümlü kazalarda, yaralanmalı kazalarda hep lideriz, Avrupanın
lideriyiz? Dünyada 3, 4, 5; oralarda, gidip geliyoruz, yani hep böyle
kafadayız dünyada. Bunun altında yatan nedir? Rakamlar çok
çarpıcı. Herkes söylüyor, ben bir daha söyleyeyim. Yani siz
Bugün
Adalet Bakanını izliyorum televizyonlarda, diyor ki: Geçmişten
gelen sorunlarla
Yahu, on yıldır iktidardasınız.
Sayın Bakan da mı aynı şeyi söylüyor, onu merak ediyorum.
Yani geçmişten gelen konular mıdır? On yıldır,
arkadaşlar, bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz. Yönetemeyecekseniz
bırakacaksınız, gideceksiniz ama şunu söyleyemezsiniz: Bir
yılda 1.100 kişi, bu insanlar iş kazalarında ölüyorsa
Resmî rakamlardan bahsediyorum. Arkadaşlarımız bunu üretiyorlar.
Yani onlar daha uzman. Çok iyi niyetle de çalışıyorlar. Günde 3
kişi ölüyor; 3 kişi, günde. Bu sosyal güvenliğe
kayıtlı olan sigortalılardan bahsediyoruz. Onun
dışındaki resmî olmayan rakamlar nedir, onları siz de
bilmiyorsunuz, ben de bilmiyorum.
11 bin kişi on yılda
ölmüş sizin iktidarınızda. Niye ölmüş? Bunun altında
yatan nedir? Yani Avrupayla biz boy ölçüşmeye çalışıyoruz,
onlarla rekabet etmeye çalışıyoruz. Avrupa ülkelerinin
ortalamalarının 7 katı bizdeki ölümlü kazalar veya iş
kazaları, 7 katı. Bunun altında ne yatıyor? Hiç bununla
acaba arkadaşlarımız ilgilendiler mi, düşündüler mi? Daha
doğrusu, Sayın Bakan, Hükûmet bu konuda ne düşünüyor?
Şunu diyebilirsiniz: Evet, bak
yol alıyoruz. Bugüne kadar müstakil bir kanunumuz yoktu, iş
sağlığı ve güvenliği konusunda bir kanun
çıkarıyoruz. Bugüne kadar işte yönetmeliklerle idare ediyorduk.
Az önce Sayın Hocam da, Oğuz Hocam da belirtti, aslında bir
kanun var, İş Kanunu var, 2003te çıktı, onun ilgili
kısımları var. Bundan sonra bu iş düzelecek diyebilirsiniz.
Ama, değerli arkadaşlar,
anlayış şu olursa, Adalet Bakanının
anlayışı olursa hiçbir şey düzelmez. Adalet
Bakanımız, Komisyonda çalışıyoruz -o da belki iyi
niyetli, ayrı mesele. İyi niyetle zaten işler çözülecek olsa her
şey çözülür- ne diyor? Benim istifamla sorunlar çözülürse hemen istifa
edeyim. Bu anlayışı yıkmak zorundayız. Sen istifa et,
burada AKP Grubundan bu işi yapacak en az 10 tane adam çıkar, merak
etme.
Şunu bilsin insanlar, bu görevi
yapanlar: Bu sorun çıkarsa, cezaevlerinde yangın çıkarsa Adalet
Bakanı istifa eder. İnanın, o yangınlar çıkmaz zaten,
o olaylar olmaz, iş kazaları da olmaz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanın kısa bir
açıklama talebi var.
İç Tüzükün 60ıncı
maddesi gereğince, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkanım,
şimdi, kürsüye çıkan her hatip, değerli milletvekili
arkadaşlarımız -yani hani bir laf var ya, bir deli bir kuyuya
taş attı misali-yasa başladığından beri Dünyada
iş sağlığı, güvenliği açısından 3üncü
sıradayız
Yani bu nereden çıktı, ben doğrusu
bilemiyorum ve her hatip de bunu aldı
Kim attı bunu kuyuya, o da belli değil.
Bu bir gazeteden mi çıktı bilemiyorum.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Uluslararası belgelerde var.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Hayır, müsaade edin.
Sormak
istiyorum: Irakta iş kazalarında kaç kişinin öldüğüyle
ilgili bir veri mi var elinizde?
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sen Irakla mı kıyaslıyorsun Türkiye'yi?
Ayıptır ya!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Çinde var mı? Afrika ülkeleriyle ilgili
var mı? Güney Amerikada var mı? Pakistanla ilgili bir veri mi var?
İZZET
ÇETİN (Ankara) Uluslararası belgelerde var.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Bangladeşle ilgili bir veri mi elde
ettik? Yani say sayabildiğin kadar Afrikadan, Uzak Doğudan, Orta
Doğudan, Orta Asyadan.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Onlardan geriye gitti Bakanlığınız
döneminde. Kiralık işçiliği dünya yasakladı, siz
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Yani
bir bilgi kirliliği var, bunu anlatmaya çalışıyorum, bu
doğru değil.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Köleliği getirdiniz, köleliği!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Ben bir
soruya cevap veriyorum İzzet Bey.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Ama köleliği getirdiniz, kölelik var mı bu
çağda?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Ben başka bir şey söylüyorum. Yani
elde bir veri var, bu veri çerçevesinde diyoruz ki: 3üncü. Böyle bir şey
yok arkadaşlar.
İZZET
ÇETİN (Ankara) 32nci maddede göreceğiz az sonra.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Bu
doğru bir bilgi değil. Onun için, bunu düzeltmek için ben söz
aldım.
Çok
teşekkür ediyorum.
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) Gerçek rakamları söyleyin Sayın Bakan.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Son
olarak da şunu söyleyeyim: Urfada büyük bir değişim var, büyük
bir dönüşüm var. Sık sık gitmenizi de ben şahsen gönülden
arzu ederim o değişimi daha iyi görebilmeniz için.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
30uncu
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 30. maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinin (2), (3), (4) ve (5) numaralı alt
bentlerinin ekteki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi Uğur
Bayraktutan
Tekirdağ
İstanbul
Artvin
İzzet
Çetin Levent
Gök Musa
Çam
Ankara
Ankara
İzmir
Özgür
Özel
Manisa
2)
İşyeri sağlık ve güvenlik birimi ve ortak sağlık
ve güvenlik biriminde görev alacak işyeri hekimi, iş güvenliği,
uzmanı ve işyeri hekimi dışındaki diğer
sağlık personelinin nitelikleri, işe alınmaları,
görevlendirilmeleri, görev, yetki ve sorumlulukları, görevlerini
nasıl yürütecekleri, işyerinde çalışan sayısı ve
işyerinin yer aldığı tehlike sınıfı
gözönünde bulundurularak işyerlerinde asgari çalışma süreleri,
işyerlerindeki tehlikeli hususları nasıl bildirecekleri ile
belgelerinin geçerliliğinin askıya alınması veya iptali,
3) İş
sağlığı ve güvenliği hizmeti sunacak
kuruluşların; görev, yetki ve yükümlülükleri belgelendirilmeleri ve
yetkilendirilmeleri ile belge ve yetkilerinin iptali, sunulacak hizmetler
kapsamında yer alan sağlık gözetimi ve sağlık
raporları, kuruluşlarda bulundurulacak personel ve donanım ile
bu kuruluşların denetlenmesi ile belgelerinin geçerliliğinin
askıya alınması veya iptali halinde yapılacak
işlemler,
4) İşyeri
tehlike sınıfı ve çalışan sayısına göre;
iş sağlığı ve güvenliği hizmeti sunan
kişilerin sayısı, işyerinde verilecek hizmet süresi,
5) İşyeri
hekimi, iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi
dışındaki diğer sağlık personelinin
eğitimleri, belgelendirilmeleri ve tescilleri, sahip oldukları
belgelere göre hangi işyerlerinde görev alabilecekleri; işyeri
hekimi, iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi
dışındaki diğer sağlık personeli eğitimi
verecek kurumların belgelendirilmeleri, yetkilendirilmeleri ve bu
kuruluşların denetlenmesi ile belge ve yetkilerinin iptali,
eğitim programlarının ve bu programlarda görev alacak
eğiticilerin niteliklerinin belirlenmesi ve belgelendirilmeleri ile
eğiticilerin ve eğitim kurumlarının belgelerinin
geçerliliğinin askıya alınması veya iptali,
eğitimlerin sonunda yapılacak sınavlar ve düzenlenecek belgeler
ile bu maddede belirtilen kişi ve kuruluşların belgelendirme,
yetkilendirme ve tescil bedelleri ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça
çıkarılan yönetmeliklerle düzenlenir. İşyeri hekimleri ve
diğer sağlık personeline ilişkin çıkarılan
yönetmelikte Sağlık Bakanlığının ve Türk
Tabipleri Birliğinin; iş güvenliği uzmanlarına ilişkin
çıkarılan yönetmelikte Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı ile Türk Mimar ve Mühendis Odaları
Birliğinin uygun görüşü alınır. İşyeri hekimi ve
iş güvenliği uzmanlarının belgelerinin verilmesine
ilişkin koşulların yitirilmesi halinde ilgili meslek kuruluşu
tarafından; hizmet ve eğitim kurumlarının belge ve
yetkileri ise belge veya yetkinin verilmesine ilişkin koşulların
yitirilmiş olması hâlinde Bakanlık tarafından askıya
alınır yahut iptal edilir."
(3) Bu maddede
belirtilen eğitimlerden sürekli eğitim niteliğinde olanlar,
belli süreye yayılan ve kredi toplanması suretiyle belli bir puana
ulaşılmasıyla tamamlanan eğitimler olarak planlanır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, Musa Çam, İzmir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSA
ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, Sayın Bakan, Meclisimizin
saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
277
sıra sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 30uncu maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum.
Şu
ana kadar vermiş olduğumuz önergelerin tamamına ne yazık ki
Sayın Komisyon ve Sayın Bakan -hiçbirisine- katılmadı. Bu
nedenle ben maddenin biraz daha ötesine geçerek, Türk Hava Yollarında
yaşanan grevle ilgili biraz önce Sayın Bakanın vermiş
olduğu cevaba birkaç açıklama getirmek istiyorum.
Bildiğiniz
gibi, geçtiğimiz günlerde Türk Hava Yolları grev yasağı
kapsamı içerisine alındı. Aslında bunu İçişleri
Komisyonunda görüşürken İçişleri Komisyonu Sayın
Başkanına konuyu ilettik, Grev yasağına getirilen madde,
yasak maddesi İçişleri Bakanının meselesi değil.
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunda görüşülmesi gerekir iken İçişleri Komisyonunda
görüşülmesini doğru bulmuyoruz. Bunu lütfen, Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna gönderin. dedik.
İtfaiyecilerle ilgili konuyu da yine aynı şekilde
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonuna gönderin. dememize rağmen, bütün uyarılarımıza
rağmen, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk
Çelik devre dışı bırakılarak İçişleri
Komisyonunda görüşüldü ve bir gecede yasalaştırıldı
burada.
Arkadaşlar,
İçişleri Komisyonunda da uyardık, Bunu, toplu iş
ilişkileri kanunu geliyor, oraya getirin, orada müzakere edelim, orada
konuşalım. dedik, yine dinlemediniz. Bakanlar Kurulunun grev
erteleme yetkisi var, hakkı var, bunu yapmayın. demiş
olmamıza rağmen, uyarılarımıza rağmen ne
yazık ki getirdiniz ve en büyük iş kazasını, Türk Hava
Yollarında 305 arkadaşımızın iş akdini feshederek
gerçekleştirmiş oldunuz. Bu da önemli bir başarıdır,
bundan dolayı da yönetimi ve Hükûmeti kutluyorum!
Şimdi,
Sayın Bakan, bu önergeyi veren arkadaşımız Sayın Metin
Külünk, sizleri devre dışı bırakarak, sizleri yok sayarak
getirip de yasalaştırmış olduğu bu maddeyi
Kanun
teklifini getiren Sayın Metin Külünkle ilgili, Can Ataklı 9
Hazirandaki köşesinde şunları yazıyor: Grev
yasağı getiren maddeyi öneren Metin Külünk adlı milletvekili
İnternet sitesinde işe alma bürosu kurarak CV (özgeçmiş)
toplamaya başlıyor. Yine bir paragraf: Bu CVler THY yönetimine
gönderiliyor, iddiaya göre THY yönetimi attığı kişilerin
yerine bu CVlerden adam toplamaya başlıyor. Şimdi, bu kanun
teklifini veren arkadaşımızın yapmış olduğu
işler.
Yine,
1 Haziran 2012 günü Gazete Habertürkte Ünsal Erekenin yazmış
olduğu haberden paragrafları sizlere okuyorum:
Havacılıkta grev yasağı
teklifinin sahibi milletvekili Metin Külünk, okul arkadaşı Burhan
Koca'nın geliştirip Türk Hava Yollarına sattığı
Kabin Memurluğu İşe Alım Süreci Yönetim Sistemi'ne kendi İnternet
sitesinden CV toplayarak destek veriyor.
Türk
Hava Yolları'nın hâlen kullandığı ve personel
alımı sürecini iki güne indiren Kabin Memurluğu İşe
Alım Süreç Yönetim Sistemi'ni kuran Empatik İnsan Kaynakları
Başkanı Burhan Koca'nın, havacılıkta grev
yasağını sona erdiren teklifini son dakikada torba yasaya
ekleyen AK PARTİ İstanbul Milletvekili Metin Külünk'ün üniversiteden
okul arkadaşı olduğu ve sistemi Metin Külünk'ün desteğiyle
kurduğu öğrenildi.
Türk
Hava Yollarının daha önce bir yıl olan personel işe
alım değerlendirme sürecini kısaltan KAMİA'yı iki
yıl kullandığı ve Ekim 2009-Mayıs 2011 döneminde 26
bin 875 kişiyi değerlendirirken bu sistemi kullandığı
öğrenildi. Türk Hava Yolları daha sonra sistemi Empatikden
satın aldı.
Vekil
olduğu için kendisine çok iş başvurusu
yapıldığını ve bunları disipline etmek
istediğini belirten Metin Külünk Benden iş isteyen vatandaş
olduğu kadar, eleman isteyen özel sektör şirketleri bulunuyor. Bu
amaçla üniversiteden tanıdığım Burhan Koca isimli
arkadaşımın Empatik şirketiyle dokuz ay önce böyle bir
insan kaynakları projesi hayata geçirdik. Bu başvuruları
İnternet sitemde disipline ediyorum dedi.
Milletvekili
olduğu için karşılaştıkları sorunlardan birinin
istihdam ihtiyaçları olduğunu kaydeden Külünk şöyle
konuştu: Takdir edersiniz ki siyaset kurumu vatandaşın
koşulsuz biçimde bütün problemleriyle iç içe. Karşımıza
gelen her vatandaşımızın istihdam talebine katkı
sağlamak adına referans sistemi işlemektedir bu ülkede. Benim,
bir şirket adam aldığı zaman Bu kardeşimizi
değerlendirir misiniz. deme hakkım var. diyor ve böylelikle 305
kişiyi işten attırıyor ama bunun yanında da işe
adam aldırmak için de bir şirket vasıtasıyla CV topluyor ve
o CVleri Türk Hava Yollarına göndererek o insanların işe
alımına katkı veriyor.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) İŞKUR gibi adammış.
MUSA
ÇAM (Devamla) Şimdi, bu adalet midir arkadaşlar? Siz, iş
hakkını koruduğu için, onun için mücadele veren insanları
işten attırtacaksınız, sonra da bir şirket marifetiyle
de CV toplayıp, onları Türk Hava Yolları yönetimine gönderip o
insanların işe alınması için aracılık
yapacaksınız. İşte, AKPnin, adında adalet olan
Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşımızın
yaptığı budur.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
31inci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 277 sıra sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısının 31 inci maddesinde geçen
yetki belgelerinin geçerliliğinin ibaresinden sonra gelmek üzere
doğrudan veya ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Recep
Özel Ramazan
Can
Giresun Isparta Kırıkkale
Muzaffer
Yurttaş Pelin
Gündeş Bakır Mehmet
Erdoğan
Manisa Kayseri Gaziantep
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 31. Maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman
Çelebi Uğur
Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İzzet Çetin Levent
Gök Musa
Çam
Ankara Ankara İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde
söz isteyen Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2007-2012 tarihleri arasında Tuzla tersanelerimizde 500 işçimiz öldü.
2012
Şubat ayında Adana Kozanda baraj kapağının
patlaması sonucu 10 işçimiz sulara kapıldı.
Elâzığ
Maden ilçesinde 6 işçi öldü, 6 işçi yaralandı.
Esenyurt
alışveriş merkezi inşaatında çalışan 11
işçi uykudayken çadırda yanarak can verdi.
3
Nisan 2012, Erzurum Aşkale Karasu Baraj Göletinin içindeki elektrik
direğini tamir için şişme botla gölete açılan 5 TEDAŞ
görevlisi donarak, boğularak öldü.
Benim
de bölgem olan Tekirdağ Malkarada özel bir kömür ocağında
çalışan Osman Buda, dışarıda ucu açık
bırakılan elektrik kablosunun akımına kapılarak
yaşamını kaybetti.
Sanayi
şehri de olan Tekirdağ, maalesef, iş kazalarının
yoğun yaşandığı bir ildir.
Madenlerde
iş kazaları hız kesmeden devam ediyor. Mayıs 2010da,
Zonguldakta 30 madencinin grizu patlaması sonucu ölümü için Sayın
Başbakan Kader, madencilikte normal. demişti. Oysaki bizde kader
olan Şilide kader değildi. Yerin
Evet,
yılda 1.100 işçinin iş kazası sonucu öldüğü ülkemizde,
bu acı, ürkütücü tablo cihan devletinin, dünyanın en büyük
16ncı ekonomisi, kişi başına düşen millî gelirin
10.444 dolar olduğuyla övünen ülkemizin konuşulan değil ama
yaşanan gerçekleri. Birçok konuşmacı tabii ki bu tarihleri,
olayları, rakamları verdi ama ben de bir kez daha hatırlamak,
hatırlatmak adına, unutmamak adına, ders çıkartmak
adına tekrar etmek istedim çünkü iş kazaları gerçekten sosyal
yanı ağır olan olaylar. İşçiler iş
kazalarının nedeni değil, korunmasız tarafıdır.
İşçinin değeri emeğinin fiyatıyla ölçüldüğünden
işçinin bir insan olarak taşıdığı yaşama
hakkı bu üretim sürecinde maalesef dikkate alınmıyor.
Bu
olumsuz tablonun en önemli nedeni, iş sağlığı, iş
güvenliği önlemlerinin işverenlerin ezici bir çoğunluğu
tarafından ek maliyet unsuru olarak ele alınması, kurallara
uyulmaması, iş yerine sendika sokulmaması, iş yerlerinin
denetlenmemesidir. İşsizlik, yoksulluk, sefalet koşullarında
sendikasız, güvencesiz, esnek, kayıt dışı
çalışmaya mecbur bırakılan işçi sınıfı
her gün ölüyor, işçi ocaklarına her gün ateş düşüyor ve
görünen o ki düşmeye de devam edecek. Çünkü mevcut iktidar etkin önlemler
almaya yönelik bir politika üretmek yerine, iş sağlığı,
iş güvenliği hizmetlerini serbest piyasaya terk etmeye yönelik bir
anlayışı ön planda tutuyor.
İnsan
emeğinin ve sağlığının değerini bilmeyen bir
ülkenin hiçbir alanda gelişemeyeceği açıktır.
İşveren ve devletin sorumluluğu sadece insanlarına iş
vermekle sınırlı olamaz, aynı zamanda çalışma
ortamındaki koşulları, sağlık
koşullarını, güvenliğini de sağlamak zorundadır.
Yani sorunun çözümü sadece iş yerlerinde tıbbi ve teknik önlemler
alarak sağlanamaz, dolayısıyla bu dar bir çerçeveye sıkıştırılamaz.
Bu anlamda, iş sağlığı güvenliğinin genel
sorunlarla bağı koparılmamalıdır. Daha açık bir
ifadeyle, sermayenin çıkarının bütün toplumun
çıkarının üstünde tutulması evrensel insanlık
değerlerine açıkça aykırıdır.
Değerli
arkadaşlar, iş sağlığı, iş güvenliği
hizmetlerinde o kişinin iş yerinde, oranın
çalışanı olarak kişiler tarafından sunulması
önemli çünkü iş yeri hekimliği, iş güvenliği
uzmanlığı profesyonel bir iştir çünkü çalışma
hayatı dinamik olduğu kadar ağır risklerin olduğu bir
alandır. İş sağlığı, güvenliği
uzmanının, iş yeri hekiminin orada çalışması, orada
işçilerin yaşadığını, hatta
yaptığını yapması lazımdır; dinamik üreten
alanı ve bununla paralel değişebilen riskleri, işçiyi,
işi takip etmesi gerekir. Evin içinde olup biteni siz
dışarıdan takip edemezsiniz. Dolayısıyla, mevcut
tasarı, iş yeri hekimlerini, iş güvenliği
uzmanını dışarıya çıkarmış, iş
yerinde sağlık biriminin kurulmasını engellemiş ve
önemli olan, birinci basamakta bu sorumluluğu yaşayacak, yapacak olan
kişileri dışarı itmiştir. Özellikle meslek
odaları, iş güvenliği uzmanları, iş yeri hekimleri,
iş yeri hemşiresi, sağlık memurunu dışarı
çıkarmıştır. Bu konuda tekrar gereğinin
yapılması gerekmekte çünkü özellikle meslek odalarının bu
alandaki katkısı tartışmasızdır. Yiğidi
öldürelim ama hakkını yemeyelim. Bu anlamda da siyasi
yaklaşmayalım diyorum, hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 277 sıra sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısının 31 inci maddesinde geçen
yetki belgelerinin geçerliliğinin ibaresinden sonra gelmek üzere
doğrudan veya ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli
(Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
İSG
hizmeti sunan kişilerin yaptıkları fiiller neticesinde
sorumlulukların belirlenmesinin kuvvetlendirilmesi
sağlanmıştır.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
32nci
maddeye bağlı (a) bendi üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 32inci maddesinin (a) bendinin
tasarı metninden çıkartılmasını ve diğer bentlerin
buna göre teselsül edilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla
Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi Uğur
Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İzzet
Çetin Levent
Gök Musa
Çam
Ankara Ankara İzmir
Mehmet
Ali Ediboğlu
Hatay
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen İzzet Çetin, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biraz evvel Sayın Bakanımız İstihdam
bürolarıyla ilgili önemli düzenlemeler yapacağız. dedi.
İşçileri Allah korusun AKPnin gazabından. Ne diyebilirim ki?
Eğer öyle bir düzenleme varsa bundan sonrası vahim.
Bakınız,
elimde üç tane kitapçıkla çıktım: Birisi, 4857 sayılı
İş Kanunu, birisi 15/3/2003 tarihli Meclis tutanağı,
diğeri de bugünkü 277 sıra sayılı belge. Burada, 32nci
maddenin (a) fıkrasında son İş Kanununun, 4857
sayılı İş Yasasının son cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. diyor.
Yani en son cümleden kısa bir metin çıkartılmış.
Çıkartılan metin, İşçiye sağlık ve güvenlik
risklerine karşı gerekli eğitimi vermekle yükümlüdür. Kim?
İşveren. Yani işverenin işçiyi eğitme borcundan
kurtarmayı onaylayacaksınız biraz sonra, eğer
oylarsanız.
Değerli
arkadaşlarım, esasında 7nci maddesinin (1)inci
fıkrasının son cümlesi. Nedir 7nci maddesi İş
Kanununun? İlk önce Meclise geliş biçimiyle, kiralık
işçilik, ödünç iş ilişkisi. 4857 sayılı Yasanın
daha sonra ilgili maddesi 2003te tekriri müzakereyle geçici iş
ilişkisine çevrildi. İşverenlerin, sizin Ulusal İstihdam
Stratejisi Belgesinde Bakanın Hazırlık yapıyoruz, iyi
olacak. dediği belgenin içinde, özel istihdam büroları marifetiyle
bundan böyle kölelik düzenini, Orta Çağın çalışma
koşullarını Türkiyeye yeniden getireceksiniz. Ondan sonra,
Bakan Bunları nereden buluyorsunuz? diyor. Ya Bakanı uzmanları
kandırıyor, bürokratları kandırıyor ya Bakan gerçekten
bu işi bilmiyor.
Bakınız,
bunlar Meclisin tutanaklarında var, buraya getirdim, siz de alabilirsiniz.
Kiralık işçiliği, esasında iki yerde bulmak mümkün
değerli arkadaşlar. Bunlardan bir tanesi, Almanyanın Berlin
şehrinde, bir makine fabrikasında, August Borsig adlı işveren,
ta 1837 yılında, makine fabrikasında işleri bitiremeyince
Prusya ordusundan asker kiralayarak işçilerini tamamlıyor ve
kiralık işçilik lügate öyle giriyor. İkincisi de Osmanlı
döneminde Mecellede var, icarı adem yani kiralık adam. Kim
kiralıyor? İşveren, bir başka işverene, işçiyi
yani insanı köle gibi kiraya verebiliyor. Bunu düzenlemeyi de Bakan
İyi şeyler yapacağız. diye övünç vesilesi yapabiliyor ki
bu ayıptır, günahtır. Gerçekten, yani özel istihdam
büroları marifetiyle işçi kiralamayı, kiralık
işçiliği, yeniden 4857den daha vahim konuma getirmek, üstelik de
kiralanan işçiye o gittiği iş yerinde maliyet unsuru gibi görüp
de işverenin eğitim vermesini, onun birtakım çalışma
koşullarına karşı önceden uyarlamasını, uyarlama
yükümlülüğünü yasadan çıkarmak, ancak ve ancak kölelik düzeninde
işçi çalıştırmayı içine sindirebilenlere
yakışır. Bu ayıptır, günahtır. Yarın sizin
çocuklarınız da işçi olabilir, torunlarınız da
işçi olabilir, inşallah da olur buna Evet. diyenlerin
çocukları.
Değerli
arkadaşlarım, kıymayın insanlara bu kadar, köle gibi
çalıştırmaya izin vermeyin. Yani Bakan farkında değil
ne dediğinin. İşçinin eğitimini masraf diye işverene
yükümlülükten çıkarıyor ve ondan sonra Bu rakamları nereden
buldunuz? Dokuz yılda 10 bin küsur kişinin öldüğünü -üstelik
kayıt dışı alan buna dâhil değil- Bakan da biliyor,
hepiniz de biliyorsunuz ama Nereden buluyorsunuz? Eğer çalışma
düzeni böyle olursa, işçi korumasız, korunaksız, güvencesiz
olursa, işverenlerin, özellikle gözünü kâr hırsı bürümüş işverenlerin
insafına terk edilecek olursa iş kazalarını önlemek ne
yasayla ne tüzükle ne yönetmelikle mümkün olmaz.
Zaten bu yasa da büyük
oranda, büyük bir olasılıkla Anayasa Mahkemesinden geri gelecek çünkü
tüzüklerle yapılması gereken pek çok işi yönetmeliklere
bırakacaksınız, bıraktınız. Yine geri gelsin diye
de bilerek böyle yaptınız.
Hiç olmazsa bu maddede o
fıkranın çıkarılmasına izin vermeyiniz diyorum,
hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çetin.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
32nci maddeye
bağlı (b) bendi üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 32. Maddesinin (b) bendinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi Uğur
Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
Gürkut
Acar Levent
Gök Mehmet
Ali Ediboğlu
Antalya Ankara Hatay
Musa
Çam İzzet
Çetin
İzmir Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Gürkut Acar, Antalya Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısının 32/b maddesiyle ilgili önergemiz üzerinde söz aldım, sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben bu düzenlemeyi anlamakta zorlanıyorum yani herkes
kendini kaybetmiş şekilde içip içip işe mi gidiyor? Bu alanda
bir patlama mı var? Bir kanunla yani bu kanunla 2 kez aynı yasak
getiriliyor, bunu anlamak mümkün değil.
28inci maddeyle
bağımlılık yapan madde yasağı getirildi, iş
yerine sarhoş gelmeyi yasakladınız. Yetmedi, bir de 32nci
maddeyle bunu pekiştirme yani Tazminatsız, ihbarsız işten
de atılsın. diye bir madde daha getiriliyor. Yani, 4857
sayılı İş Kanununun İşverenin haklı
nedenle derhâl fesih hakkı başlıklı 25inci maddesinde
84üncü maddeye aykırı davranmak var. 84üncü madde ne diyor
arkadaşlar? İş yerine sarhoş veya uyuşturucu madde
almış olarak gelmek ve iş yerinde alkollü içki veya
uyuşturucu madde kullanmak yasaktır. diyor yani zaten var, zaten
atılacak yani İş Kanununda yasak var. Bu yetmiyor, bu kanuna
ayrı bir başlık hâlinde yasak ekleniyor. O da yetmiyor, bir de
bu 32nci maddeye bu hüküm ekleniyor. Bunu anlamak mümkün değil.
İş Kanunundaki hüküm tazminatsız, ihbarsız işten
çıkarmalar için yeterli olmadı mı ki, bu kanuna da 2 kez konuluyor?
Bence bu da yetmez, her kanuna böyle bir hüküm koyalım değerli
arkadaşlar. Böyle mantıksız bir noktaya geliyoruz.
Sarhoşluk
kavramı, değişiklik önergemizde de belirtildiği gibi
muğlak bir kavramdır. Sarhoşluğun sınırı
nedir? Bilimsel olarak böyle bir ölçüt var mı? Yani bir akşam
arkadaşıyla bir, iki kadeh içki içen biri ertesi gün işe
geldiğinde kanında alkol çıktığında sarhoş
sayılabilecek mi, sayılamayacak mı? İş, mahkemeye
düştüğünde yargı neye göre karar verecek? Yani her işveren,
trafik polisi gibi alkolmetreyle ölçüm mü yapacak? İş
sözleşmesini feshederken arkasına bu raporu mu ekleyecek? Bunun
ölçüsü var mı? Ya da iş yerlerindeki iş
sağlığı dolaplarında ya da ecza dolaplarında
artık alkolmetre de mi bulunacak? Ya da işçiler kendisi mi
yanında bulunduracak? Eğer bu hüküm kalacaksa bu konuda da bir hükmün
buraya eklenmesi belki de düşünülmelidir.
Değerli
arkadaşlar -daha önce de belirttiğim gibi- her düzenlemeye bir zihin
dünyası, bir düşünce yapısı dayatılıyor, buna
dikkatinizi çekiyorum. Bu hüküm de bunlardan birisi. Ülkede milyonlarca insan
işsiz, binlerce insan iş bulma umudunu da kaybetmiş durumda.
Öğretmen adayları atanamadıkları için intihar ediyor. Tablo
böyleyken, insanlar dört elle sarılacak bir iş ararken sanki herkes
alkollü bir şekilde işe gidiyormuş gibi kanun düzenlemesi
yapılıyor. Bu konuda bir düzenleme zaten var ama her yere bu
yazılsın, bu anlayış sürekli vurgulansın ki kendi
zihin dünyanız bütün vatandaşların bilinçaltına
yerleşsin istiyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, bakınız, kırmızı bölgeler AKP
İktidarının gündemindedir. Piknik alanları, mesire
yerlerinde alkol yasağı her geçen gün
yaygınlaştırılıyor. Bunun bir adım ötesi herhâlde
turistlere de yasak getirilecektir. Bunu anlamak da kabul etmek de mümkün
değildir.
Bu
nedenlerle önergemizin kabulü konusunda desteklerinizi bekliyor, sizleri
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
32nci
maddeye bağlı (c) bendi üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 32. Maddesinin (c) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ediyoruz.
Saygılarımızla.
16
yaşını doldurmuş ve 18 yaşını
bitirmemiş gençlerin ağır ve tehlikeli işlerde
çalıştırılması yasaktır
Mehmet
Ali Ediboğlu Uğur
Bayraktutan Dr. Candan Yüceer
Hatay Artvin Tekirdağ
Süleyman
Çelebi İzzet
Çetin Levent Gök
İstanbul Ankara
Ankara
Musa
Çam
İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Sayın Başkanım, az önce Hatibin yaptığı
değerlendirme, gerçekten maddeyi tam anlayamamasından kaynaklanan çok
farklı bir değerlendirme yaptı.
Yine
biraz önce verilen önergede, 28inci maddede iş yerine nasıl
geleceği düzenlemesi var iken, o düzenleme olmasına rağmen yeni
bir madde getirildi. Oysa 28inci maddede İşyerine, sarhoş veya
uyuşturucu madde almış olarak gelmek ve işyerinde alkollü
içki veya uyuşturucu madde kullanmak yasaktır. diyor. Önerge
veriliyor İşyerine sarhoş gelinmez. deniyor. Zaten var
düzenleme.
E,
burada şimdi 84üncü madde kaldırılıyor İş
Kanununda. Onun yerine, atıfta bulunan 25inci madde var İş
Kanununda. Oradaki kaldırılan hükümler 25inci maddeye dercediliyor
yani işverenin haklı fesih ile ilgili meydana gelen boşluk
25inci maddeye taşınıyor. Konu anlaşılmayınca
sanki çok farklı bir şey yapılıyormuş gibi takdim
ediliyor. Onun için, bu önergelere katılamıyoruz. Çok da
sağlıklı bir çalışmanın ürünü önergeler
olmadığını maalesef söylemek durumundayım. Burada
değerlendirmek, konuşmak hepimizin, hepinizin hakkıdır,
saygı duyuyorum ama öyle bir takdim oluyor ki sanki ciddi, büyük bir
yanlışlık varmış gibi takdim edildiği için bu
düzeltmeyi yapmak durumunda kaldım.
Önergeye
katılamıyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önerge
üzerinde söz isteyen Mehmet Ali Ediboğlu, Hatay Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
ALİ EDİBOĞLU (Hatay) Sayın Başkan, değerli
üyeler; 277 sıra sayılı Yasa Tasarısının 32nci
maddesinin (c) bendiyle ilgili önergemiz üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği
üzere, insanlık tarihinin geçirdiği evreler sonu çalışma
hakkı temel insan hakkı olarak kabul edilmiştir.
Çalışanın beden bütünlüğünü ve
sağlığını bozacak etkilerden iş yerinin
arındırılması ve bu hakkın korunmasında devlet
asli sorumludur. Ülkemizde günde ortalama yüz yetmiş altı iş
kazası oluyor. Bu kazalarda her gün 4 kişi ölüyor, 5 kişi de
sakat kalıyor ve ne yazık ki ciddi bir önlem de alınamıyor.
Bu ülkenin Başbakanı da çalışma koşullarının Uluslararası
Çalışma Örgütü standartlarına çıkarılmasını
talep eden çalışanlara Memlekette işsiz çok, bu koşullarda çalışacak adam da
çok. diye cevap verebiliyor ise ortada
samimiyetsizlik, ciddiyetsizlik ve yaşanan ölümlü iş cinayetlerine
yardım ve yataklık var demektir.
Ülkemiz,
AKPnin sermayeden yana, işçiyi yok sayan politikaları sayesinde on
beş Avrupa Birliği ülkesi ortalamasının 7 katından
daha yüksek bir iş kazası değerine sahiptir. Ülkemizde iş
kazalarının tırmanmasının ardındaki temel neden
kuralsız, güvencesiz, sendikasız ve kayıt dışı
çalışma biçimlerinin hızla yaygınlaşmış
olmasıdır. Artan iş
kazaları AKPnin rant odaklı
ekonomik büyüme anlayışının da sonucudur. Örneğin,
kişi başına düşen yıllık gelirin 10 bin
doları aşması, ancak işçi, memur, emekli, dul ve yetimlere
bu rakamların yansımaması rantiyecilere yönelik bir büyümenin
somut göstergesidir. Buna karşılık biz, üretim odaklı ve
hakkaniyete dayalı yeni bir ekonomik büyüme modeli önermekteyiz.
Taşeronlaşma aşırı boyutlara ulaşmış,
en önemlisi ise iç denetim ortadan kaldırılmıştır. Ayrıca,
Hükûmet, İşçi Sağlığı ve Güvenliği
Tüzüğünü de yürürlükten kaldırmıştır.
Sonuç
olarak, işçi sağlığı ve iş güvenliği
alanında yeterli ve kalıcı sonuçlara ulaşabilmek için
işten kaynaklanan kazaları, hastalıkları ya da
sağlıkla ilgili diğer sorunları önlemeye dönük ulusal düzeyde bu
tasarıdan farklı bir yaklaşımla sistematik bir politikanın
yaşama geçirilmesi de zorunludur. Tehlike ve riskleri minimum düzeye
indirgemeye çaba sarf edecek bu yaklaşım, kaza ve
hastalıkların neden olduğu yıkımları azaltacak,
iş ile ilgili ortam ve koşulları da iyileştirecektir.
Tasarı bu hâliyle kabul edilirse çalışanların
sağlığı ve güvenliği alanında yaşanan
sorunları çözebilmesi ve arzu edilen normlara ulaşabilmesi de mümkün
olmayacaktır, var olan sorunların da derinleşmesine neden
olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, çalışanların sağlığı ve
güvenliği konusunda piyasa koşullarına bağlı ekonomik
ve faydacı yaklaşım terk edilerek çalışanların
sağlığı ve güvenliği yasası sivil toplum
kuruluşlarının görüşlerinin
yansıtıldığı bir çerçevede yeniden düzenlenmelidir.
Yapılacak düzenlemede çalışanların ve toplumun
sağlığı ve güvenliği merkeze konulmalı, sistemin
en önemli ayaklarını oluşturan iş yeri hekimi ve iş
güvenliği uzmanlarının meslek kuruluşlarıyla
bağları da güçlendirilmelidir. Ayrıca, ağır ve
tehlikeli işlerde çalışanların çalışma
koşullarıyla ilgili düzenlemeler yürürlükten tamamen
kaldırılmak istenmektedir. Sonuçları itibarıyla
kadınlar ile on sekiz yaş altı gençlerin ve çocukların
ağır ve tehlikeli işlerde çalışmasının önünü
açacak niteliktedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yine DİSKin bir araştırmasına göre de
Türkiyede 958 bin çocuk işçi var. Geçen yıl yapılan bir
araştırma da Türkiyede 630 bin çocuk işçinin ise ağır
koşullarda çalıştığını ortaya koyuyor. Bu
rakamlar çocuk işçilerin sayısının ülkemizde hızla
artmakta olduğunu da gösteriyor. Hatta 4+4+4 Yasası ile çocuk
işçi sayısının daha da artacağı öngörülüyor.
Ayrıca,
1999da kabul edilen Uluslararası Çalışma Örgütünün dünyada
çocuk işçiliğinin en kötü koşullarının ortadan
kaldırılması için düzenlediği sözleşmeye Türkiye taraf
da oldu ve bu çerçevede de ülkemizde on beş yaşından küçüklerin
çalışması da yasaklanmıştı. Ancak Çocuk
Hakları Sözleşmesinin 1inci maddesine göre on sekiz
yaşından küçük herkesin çocuk olarak kabul edildiği de
biliniyor. Dolayısıyla, on sekiz yaşından küçük,
aslında, hiçbir çocuğun çalışma ortamı içinde
bulunmaması da gerekiyor. Gelin görün ki hayat başka türlü
akıyor Türkiye'de, özellikle mevsimlik tarımda ve küçük
işletmelerde sürekli çocukların çalıştırıldığı
biliniyor. Sokakta çalıştırılan çocuklar da tıpkı
üçüncü dünya ülkelerinde olduğu gibi görmezden geliniyor.
Çocuk
işçiler emek sömürüsüne en fazla maruz kalan kesim çünkü neredeyse hepsi
sigortasız çalıştırılıyorlar ve ucuz emek gücü
olarak tercih ediliyorlar. Anlaşılan o ki kaybettiğimiz onca
cana ve yitirilen sağlığımıza rağmen,
çalışanların sağlığı ve güvenliği,
sermayenin baskısı ve taşeron firmaların kâr
hırsına kurban edilmiştir. Yine, bu tasarının ruhu,
daha çok kâr ve yine kârdır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
lll.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi
vardır, onu yerine getireceğim.
Sayın
Özel, Sayın Çelebi, Sayın Yüceer, Sayın Onur, Sayın
Ediboğlu, Sayın Çam, Sayın Oyan, Sayın Dinçer, Sayın
Öz, Sayın Kuşoğlu, Sayın Türeli, Sayın Kaplan,
Sayın Acar, Sayın Tanal, Sayın Demiröz, Sayın Kaleli,
Sayın Güven, Sayın Çetin, Sayın Korutürk, Sayın Serter,
Sayın Fırat.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısı ile Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın;
Meslek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı
Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/605,
2/490) (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
33üncü
maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 33. Maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi Uğur
Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam Levent
Gök
Ankara İzmir Ankara
İzzet
Çetin
Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 277 sıra sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının
33üncü maddesinde verdiğimiz bir önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum.
Bir
hususa dikkatinizi çekmek istiyorum değerli milletvekilleri. Şimdi,
bu kanun Türkiyedeki tüm iş yerleriyle ilgili. Türkiyede ne kadar
iş yeri var? Bununla ilgili cevap verebilecek olan birisi var mı? Ben
bazı rakamlar okuyayım: Mesela Sosyal Güvenlik Kurumuna göre 2012
Nisan ayında 1 milyon 491 bin iş yeri var. TESKe bağlı
esnaf sayısı, TESK üyesi sayısı 1 milyon 985 bin bu
tarihte. Maliye Bakanlığı kayıtlarına göre 2 milyon
314 bin sadece KDV mükellefi var. Her KDV mükellefi bir iş yeri aynı
zamanda, 2 milyon 314 bin. Kurumlar vergisi mükellefi 665 bin, gelir vergisi
mükellefi -beyannameli olan, ücretli değil- 1 milyon 729 bin, nisan
ayı itibarıyla. Odalar Birliğine kayıtlı üye
sayısı da 1 milyon 420 bin.
Bakın,
çok farklı rakamlar. 2 milyon 300 binlerden 1 milyon 400binlere kadar
değişen, 1 milyon aşağı yukarı fark eden
rakamlar. Şimdi, rakamlar bu kadar birbirinden farklı, iş yeri
sayılarını tam olarak bilmiyoruz ama biz Türkiyedeki bütün
iş yerlerini kapsamına alan bir kanun hazırlıyoruz. Demek ki
hazırlığıyla ilgili bazı sıkıntılar söz
konusu oldu. 1 milyon aşağı yukarı fark ediyor. Bu kadar
büyük bir farklılık varken bunun denetimiyle ilgili, iş yeri
hekimiyle ilgili, uzmanıyla ilgili gereken hazırlıkları da
yeterince yapamadık demektir, yapamıyoruz demektir, büyük
sıkıntılar uygulamada söz konusu olacak demektir.
Kayıt
dışılığın olduğu, çok büyük olduğu bir
ülkedeyiz. En az yüzde 30, yüzde 50ye vardırıyorlar. Demek ki buna
ilave olarak, bunları da ekleyince, çok daha büyük bir
sıkıntı uygulamada söz konusu olacak. İşte, bu tür
kanunları hazırlamadan bizim şunu düşünmemiz lazım:
Maliye Bakanlığının, Gelir İdaresinin, Sosyal Güvenlik
Kurumunun, Çalışma Genel Müdürlüğünün, TSEnin, hatta
TÜİKin -bunların hepsi iş yerleriyle ilgili kurumlar-
bunların ortak bir kuruma bildirimde bulunması, bir numara alması,
iş yeri numarası alması, bu numaranın da bütün kurumlarda
geçerli olması lazım. Bütün kurumların bilgi işlem
merkezlerinin birbiriyle konuşabilmesi lazım, birbirlerini
denetleyebilmesi lazım. Şu anda, Maliye Bakanlığı ile
Sosyal Güvenlik Kurumu birbirini denetleyemiyor, birbirinden haberi yok.
Farklı, şu anda, biraz önce okuduğum gibi sayılar. Böyle
olunca da daha başından itibaren bu yeni
çıkaracağımız böyle önemli bir kanunun başarılı
olması şansı olmuyor maalesef. Demek ki projeyle ilgili de bir
yetersizlik söz konusu.
Bir
de, kanunun yine 2nci maddesinde kapsam ve istisnalar var. İstisnalar
arasında, mesela, geçen hafta yaşadığımız
acı olay, Urfa Hapishanesiyle ilgili olarak
yaşadığımızı nereye koyacağız?
Şimdi, Urfa, bütün kamu kuruluşları ve özel sektör bu kapsama
dâhil, bu kanun kapsamına dâhil, insanların olduğu,
çalıştığı yerler dâhil. Urfa Hapishanesi de
insanların çalıştığı bir yer. En azından
gardiyanların, oradaki memurların güvenliğiyle ilgili, iş
güvenliğiyle ilgili bir durum söz konusu. Dolayısıyla, orada
onların yaptıkları işle ilgili bir güvenlik olması
lazım. Mesela, onu bu kapsamda göremiyorum ben. İlgili komisyonda da
olmadığım için hakikaten merak ediyorum. Onun nerede, hapishanelerle
ilgili bu sıkıntılı durumun nerede yer alması gerektiğiyle
ilgili bir sorum var Sayın Bakana.
Yine meslek
hastalıklarıyla ilgili, mobbingle ilgili sıkıntılar
söz konusu. Özellikle ruhsal sıkıntıları, sorunları
yeterince kapsamayan bir kanunla karşı karşıyayız.
Bunun da kapsama alınması lazım, mobbingin de kapsama
alınması lazım. Daha detaylı, daha güzel, daha
başarılı bir kanun söz konusu olur. Tabii eğitimde
bilinçlendirme de hepsinden önemli.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
34üncü maddede iki adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan "İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısı"nın 34 ncü maddesinin
aşağıdaki şekilde, bu maddeye bağlı olarak
Tasarıya ekli cetvellerin ekte gösterildiği şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Şirin
Ünal Suat
Önal
Kayseri
İstanbul
Osmaniye
Salih
Koca Oya
Eronat
Eskişehir
Diyarbakır
"Madde 34- Ekli (I), (II) ve (III) sayılı listelerde yer
alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
eki (I) sayılı cetvelin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına
ait bölüme eklenmiş, ekli (IV) sayılı listede yer alan kadrolar
iptal edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I)
sayılı cetvelin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına ait bölümünden
çıkarılmıştır."
(1)
SAYILI LİSTE
KURUMU:
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANLIĞI TEŞKİLATI:
MERKEZ |
|||||||
İHDAS EDİLEN KADROLARIN |
|||||||
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest Kadro Adedi |
Toplam |
|||
GİH |
İş
Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı |
3 |
120 |
120 |
|||
GİH |
İş
Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı
Yardımcısı |
8 |
130 |
130 |
|||
GİH |
Memur |
6 |
20 |
20 |
|||
GİH |
Memur |
10 |
20 |
20 |
|||
GİH |
Veri
Hazırlama ve Kontrol İşletmeni |
6 |
20 |
20 |
|||
GİH |
Veri
Hazırlama ve Kontrol İşletmeni |
10 |
20 |
20 |
|||
TH |
Mühendis |
5 |
10 |
10 |
|||
TOPLAM |
340 |
340 |
|||||
(II) SAYILI LİSTE KURUMU:
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANLIĞI TEŞKİLATI: TAŞRA |
|
||||||
İHDAS EDİLEN KADROLARIN |
|
||||||
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest Kadro Adedi |
Toplam |
|
||
GİH |
İş
Sağlığı ve Güvenliği Enstitü Müdürü |
1 |
1 |
1 |
|||
GİH |
İş
Sağlığı ve Güvenliği Enstitü Müdür
Yardımcısı |
1 |
3 |
3 |
|||
TOPLAM |
4 |
4 |
|||||
(III) SAYILI LİSTE
KURUMU: ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANLIĞI
TEŞKİLATI: DÖNER SERMAYE
İHDAS EDİLEN KADROLARIN |
||||||||
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest Kadro Adedi |
Toplam |
||||
GİH |
Sayman |
1 |
1 |
1 |
||||
GİH |
İşletme
Müdürü |
1 |
1 |
1 |
||||
GİH |
Şef |
3 |
2 |
2 |
||||
GİH |
Veri
Hazırlama ve Kontrol İşletmeni |
4 |
2 |
2 |
||||
GİH |
Veri
Hazırlama ve Kontrol İşletmeni |
6 |
5 |
5 |
||||
GİH |
Veznedar |
5 |
1 |
1 |
||||
TOPLAM |
12 |
12 |
||||||
(IV) SAYILI LİSTE KURUMU: ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANLIĞI TEŞKİLATI:
TAŞRA |
||||||||
İPTAL EDİLEN KADROLARIN |
||||||||
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest Kadro Adedi |
Topl |
am |
|||
GİH |
İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Enstitü Müdürü |
1 |
1 |
1 |
|
|||
GİH |
İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Enstitü Müdür Yardımcısı |
1 |
1 |
1 |
|
|||
TOPLAM |
2 |
2 |
|
|||||
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 34. Maddesinin kanun metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi Uğur
Bayraktutan
Tekirdağ
İstanbul
Artvin
İzzet
Çetin Levent
Gök Musa
Çam
Ankara
Ankara
İzmir
Muharrem
Işık
Erzincan
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Muharrem Işık, Erzincan Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM
IŞIK (Erzincan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
277 sayılı kanun üzerinde verdiğimiz önerge üstünde
konuşacağım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii,
bu madde de 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin iş
sağlığı ve güvenliği yasasıyla ilgili olarak
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının merkez
kadrolarına ve iş sağlığı ve güvenliği
bölümlerine alınacak personeli belirlemektedir. Burada yaklaşık
360 kişilik bir kadro oluşturulacak. Tabii, son anda yine
değişiklikler yapıldı. Zaten son günlerde gelen yasalarla,
bir de önümüzdeki gelen yasalarla yaklaşık 5 binden fazla yeni kadro
daha açılmış oldu. Tabii, bizim görüşümüze göre, Bu
kadroların bu kadar açılmasına gerek var mı? Elimizdeki
özellikle APK dediğimiz bölümde bekleyen kişiler buraya
aktarılsa olmaz mı? diye düşünüyoruz ama maalesef
yeni kadroların açılması için her fırsatı
değerlendirmesini de çok iyi biliyorsunuz.
Buradaki, alınırken, tabii kesinlikle
alınacak kişilerin de belirlenmiş olduğuna inanıyoruz
biz. Bunlar yavaş yavaş en iyi yerlere yerleştirileceklerdir.
Tabii burada, alınırken, önemli olan alınan kişilerin tam
olarak işin ehli kişiler olması, bunları yapabilecek
kişiler olması çünkü yasada maalesef bir sürü hatalar olduğunu
görüyoruz biz. Bu yapılırken de, eğer işin başına
gelen kişiler tam olarak yeterli olmazlarsa yasanın
başarılı olması tabii ki tartışılacak olur.
Burada, biz, adamcılık yapılmamasını umut ediyoruz.
Tabii burada nereden çıkıyor? Ben mesela bir örnek vereceğim:
Bir iş için makine teknikeri alınmış. Burada,
alınırken de, şartnamede konulan madde KPSSde yüzde 70, sözlü
sınavında yüzde 30 uygulanacağı söylenmiş. Buraya 45
kişi başvuru yapıyor. Bu 45 kişi en yüksekten
aşağıya doğru sıralanıyor; 1inci sıradaki
arkadaşın KPSS puanı 93, son sıradaki yani 45inci
sıradaki arkadaşın KPSS puanı da 62 ama tabii
yazılı sınav bittikten sonra
Zaten yazılı
yapılmıyor, pardon, KPSSyle alınıyor. Sözlü sınav
yapıldıktan sonra burada 62 puan alan arkadaşlar giriyor ama
KPSSde 93 puan alan 2 arkadaş maalesef giremiyor. Ben de bunun biraz
peşine düştüm, bu kurumu aradım bayağı. Oradaki
yetkili arkadaş en sonunda bana Sayın Vekilim, yeter, beni
sıktın artık. der gibi, Liste geldi. diye söyledi. Bunun
böyle olacağını düşünüyoruz. O yüzden, inşallah bundan
sonra böyle olmaz. Ha, bunun yapılmasını istemiyorsanız, bu
yasanın da başarılı olmasını istiyorsanız
bari denetleyenleri muhalefetten alın, muhalefetten birkaç kişi
girsin; müdür de muhalefetten olsun, personelin de yarısı
muhalefetten olsun. Yarın da yasa başarısız olduğu
zaman dersiniz ki: Muhalefet bunu engellemek için yaptı.
Tabii,
meslek hastalıklarıyla ilgili benim de bir önergem vardı.
Önergenin tabii birçok kısmı, daha doğrusu hiçbir
kısmı ciddiye alınmadı. Burada bizim, amacımız
şuydu: Eğer meslek hastalıklarında gerekli
başarı sağlanırsa bir ülkede iş kazaları da
önlenir. diye düşündüm ben. Burada, meslek hastalıklarında en
önemli şey sigortalı olma şartının aranması. E,
bizim ülkemizde güvencesiz çalışmanın bu kadar fazla olduğu
bir dönemde sigortalılık aranması ve bu insanların göz göre
göre ölüme terk edilmesi mantık işi değil. Bugün Bingöldeki hastaların
durumunu bilmekteyiz. Bunlardan şu anda 60 kişi çok kötü durumda ve
15-20 kişi oksijene bağlı olarak yaşamakta. Bunlarla ilgili
gerekli önlemleri almamız gerekiyor diye düşünüyorum. Tabii meslek
hastalıklarına ciddiyet verirken özellikle -bir önceki
konuşmamda bitiremedim- meslek hastalıkları hastanelerinin -üç
tane hastanemiz var- performans kurbanı olmadan ve kadrolarının
tekrar kuvvetlendirilerek eski günlerine getirilmesi gerekiyor, bunların
referans hastaneler olması gerekiyor ve her ilde de, o bölgede hangi
hastalık daha sık görülüyorsa onda daha yoğun olmak üzere,
kesinlikle polikliniklerin açılması gerekiyor. Çünkü, bizim yasada
gördüğümüz kadarıyla, bunun aile hekimlerine
bırakılacağı görülmekte, toplum sağlığı
merkezi hekimlerine bırakılacağı görülüyor. İşte
bugün Urfada yaşadığımız olayda bir aile hekimi
görevlendirilmiş oradaki mahkûmlara bakmak için, ne kadar
başarılı olduğu görüldü. İşi, bu kadar, aile
hekimlerinin üzerine yığarak ya da toplum merkezi hekimlerinin
üzerine yıkarak maalesef çözemeyiz. O yüzden, öncelikle tabip odaları
ve Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği -tekrar söylüyorum- ciddiye
alınarak bunların koordinasyonu yapılırsa Sayın
Bakanım, daha başarılı olunacağını
düşünüyorum.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan "İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısı"nın 34 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde, bu maddeye bağlı olarak Tasarıya ekli cetvellerin
ekte gösterildiği şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Oya
Eronat (Diyarbakır) ve arkadaşları
"Madde
34- Ekli (I), (II) ve (III) sayılı listelerde yer alan kadrolar ihdas
edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I)
sayılı cetvelin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına ait bölüme eklenmiş, ekli (IV) sayılı
listede yer alan kadrolar iptal edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığına ait bölümünden
çıkarılmıştır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İptal
ve ihdas edilen kadrolar Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına ait olduğundan, maddede ve ekli listelerin bu
önerge aracılığıyla değiştirilmesinin daha uygun
olacağı değerlendirilmiştir.
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
bu önergeyi ikinci defa okudunuz ama listeyi, cetveli okumadınız.
BAŞKAN Birincide okuduk.
OKTAY VURAL (İzmir) İkincisinde
okutmadınız.
BAŞKAN İkincide okutmadım, doğru.
Birincide okuttuğum için okunmadı.
OKTAY VURAL (İzmir) Dolayısıyla
oyladığınız husus cetvelli husus mu cetvelsiz
BAŞKAN Birincide okuttuk. diyorum ben de zaten
Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, hangisini oyladık
biz, cetvelli olanı mı cetvelsiz olanı mı?
BAŞKAN Cetvelli olanı -onu belirttik okurken
metinde- oyladık efendim.
35inci madde üzerinde aynı mahiyette üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605) esas numaralı
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının 35 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut
Dedeoğlu Nevzat Korkmaz Ruhsar Demirel
Kahramanmaraş Isparta Eskişehir
Ahmet Duran Bulut Mehmet Günal
Balıkesir Antalya
Madde 35- 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (1)
sayılı cetvelin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına ilişkin Bölümünde; iş
sağlığı ve güvenliği uzmanı ifadesinden sonra
gelmek üzere iş hijyeni uzmanı ile iş
sağlığı ve güvenliği uzman yardımcısı
ifadesinden sonra gelmek üzere iş hijyeni uzman
yardımcısı ifadesi eklenmiştir.
Ek (1) SAYILI Cetvele Aşağıdaki Kadrolar
eklenmiştir.
Sınıf |
Unvan |
Derece |
Serbest
Kadro Adedi |
Toplam |
GİH |
İş
Hijyeni Uzmanı |
1 |
37 |
37 |
GİH |
İş
Hijyeni Uzmanı |
4 |
34 |
34 |
GİH |
İş
Hijyeni Uzman Yard. |
7 |
37 |
37 |
Genel Toplam |
108 |
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım, önerge sahiplerinin istemi hâlinde de
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısının 35 inci maddesinin
tasarıdan çıkarılmasını ve izleyen maddelerin buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Şirin Ünal Suat
Önal
Kayseri İstanbul Osmaniye
Mehmet
Doğan Kubat Salih
Koca Oya
Eronat
İstanbul Eskişehir Diyarbakır
Diğer önergenin
imza sahipleri:
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Mehmet Hilal Kaplan Tekirdağ İstanbul Kocaeli
İzzet
Çetin Levent
Gök Musa
Çam
Ankara Ankara İzmir
Uğur
Bayraktutan
Artvin
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelere Sayın Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde
söz isteyen Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günün ilk
saatlerinde, bu saatte yine karşınızda olmanın ne kadar
sağlıklı olduğunu bilmiyorum, takdirlerinize bırakıyorum,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İşçi
sağlığı ve iş güvenliğinin temel
dayanaklarından biri olan iş yeri hekimliği ve iş
güvenliği uzmanlarının yasadaki önemine değinmek istiyorum.
Herkesin şunu
bilmesini istiyorum ki, Türkiyede işçi sağlığı,
iş yeri hekimliğiyle ilgili büyük emek Türk Tabipleri
Birliğinindir. Türk Tabipleri Birliğini, işçi
sağlığı alanında mesleki faaliyet gösterme
yeterliliği kazandıran temel eğitim sertifika programıyla
yaklaşık 30 bin hekime sertifika programı yaparak iş yeri
hekimliğinin ayrı bir branş dalı olmasında emeği
geçtiği için kutluyorum.
İş yeri
hekimliğinde esas olan koruyucu hekimliktir yani çalışanın
çalışacağı ortamdan dolayı zarar görmesini
engellemektir. Her ne kadar iş yeri hekimliğinde reçete
yazılarak, ayakta tedavi edilerek hastanelerin yükünün
azaltılması hedefleniyorsa da koruyucu hekimlik asıl hedeftir.
Şöyle ki: Bir hekimin işe girerken bir işçinin işe uygun
olup olmadığına, işçinin işe uygunluğuna,
işin işçiye uygun olup olmadığına karar verebilmesi
için iş yeri hekiminin o fabrikada üretim safhasında,
ham madde safhasında, üretim safhalarının süreçlerinde ve en
son, zararlı maddelerin süreçlerinde kişilere ne kadar zarar
verdiğini bilmesi lazım. Işığından, neminden,
gürültüsünden ve çıkan zararlı maddelerindeki iç ortamdaki emisyonlarından
bilgi sahibi olması lazım.
Geçmiş
dönemde, bu yasa tasarısı hazırlanmadan önce elli ve üzerinde
işçi çalıştıran iş yerlerinde bu yasa böyleydi.
İş yeri hekimleri fabrikada bulunuyordu. Fabrikadaki
çalışanın koşullarına, işe uygun olup
olmadığına karar veriyorlardı. Hatta belirli bir süre de,
bazı iş yerlerinde yaklaşık üç ay, bazılarında
altı ay ve bir yıl gibi sürelerle periyodik muayene yaparak o
işte çalışmasının getirmiş olduğu
zararların olup olmadığını kontrol ediyorlardı.
Bugünkü yasa tasarısıyla elli ve üzerindeki iş yerlerinden bu
görev alınarak fabrikaların dışında bir alanda ortak
sağlık birimi adı altında
piyasalaştırılmaya başlandı. İş yeri hekimi
veya iş güvenliği uzmanının, ortak sağlık
birimi adı altında -fabrikanın dışındaki,
fabrikayı bilmeyen, üretim aşamasını bilmeyen- üretimden
kaynaklanan olumsuzlukların çalışan üzerindeki etkisini görmeden
haftanın belirli günlerinde, hatta belirli saatlerinde birkaç saat
gelerek, reçete yazarak işçi sağlığı ve iş
güvenliğine yönelik tedbirleri alması mümkün değildir. Bu konumuyla
zaten iş kazalarının ve meslek hastalıklarının
önüne geçmek de olası değil. Bu davranışla iş yeri
hekimliğinin hekimlik niteliğini ayaklar altına
almaktasınız. İş yeri hekimliğini tabir uygunsa
çantacı hâline getirdiniz. Ortak sağlık birimleri
Özellikle
metropol bölgelerinde, bazı arkadaşların bir araya gelerek 4-5
hekimin oluşturduğu sağlık biriminde, hekim, bir
bakıyorsunuz, sabahleyin bir iki saat İstanbulda Kartal semtinde,
öğleyin Gebzede bir iş yerinde, akşam Sultanbeylide, böyle
elinde bir tansiyon aleti, çantacı niteliğinde gezerek iş yeri
hekimliği yaptığını sanıyor. Bu yöntemle iş yeri hekiminin
niteliğini düşürüyorsunuz. İş yeri hekimi ortam
ısısını, nemini, gürültüsünü, çalışanın
ayakta uzun süre kalıp kalmayacağının, neme ve gürültüye
maruz kalıp kalmayacağının tespitini yapmak
zorundadır. Biliyorsunuz ki bazı hastalıkların, özellikle
ne zaman oluşacağıyla ilgili tedbirlerin alınması
gerektiği önemlidir. İş yeri hekimliğinin hastalık
oluştuktan sonra bir önemi haiz değildir. Örneğin, uzun süre
ayakta çalışan bir kişinin varis hastalığına
yakalanması ya da 80 desibelin üzerindeki bir ortamda uzun süreli
çalışması işitme kaybına neden olacaktır.
Amacımız işçinin çalıştığı ortamdan
dolayı hastalanmamasına yardımcı olmakken, bu yöntemle, hastalandıktan
sonra bir sağlık kuruluşuna gitme noktasına gelmektedir.
Zamanımın
sınırlı olması nedeniyle hepinize tekrar sevgi,
saygılarımı iletiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Diğer
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
34üncü
ve 35inci madde birleştirilecek 34üncü madde olarak
düzenlendiğinden, bu maddenin Tasarıdan çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, biraz önce kabul edilen aynı mahiyetteki önergeler
35inci maddeyi tasarı metninden çıkardığı için
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve arkadaşlarının
önergesini işlemden kaldırıyorum.
36ncı
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 36. Maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi Dr.
Salih Fırat
Tekirdağ İstanbul Adıyaman
Levent
Gök Musa
Çam İzzet
Çetin
Ankara İzmir Ankara
Uğur
Bayraktutan
Artvin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
- Önerge üzerinde söz isteyen Salih Fırat, Adıyaman Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
SALİH
FIRAT (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan 277 sayılı kanunun
36ncı maddesi üzerinde bir önergemiz var. O önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım.
Biz
bu önergede tabii, işçi kelimesinin kalmasını istiyoruz. Yani
Sayın Bakanımız da işçilikten gelmiştir, içimizde
çoğu arkadaşımız işçi olarak
çalışmıştır. İşçi kelimesinin
anlamına bence hepimizin saygı duyması gerekir. İşçi
kelimesi orada kalmalıydı. Ha, işçi kelimesi eğer dar
kapsamlıysa çalışan kelimesi kullanılabilirdi.
Yine,
iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili bir yasa
çıkarıyoruz ancak ne yazık ki Komisyon Başkanımız
da dâhil, içimizde çoğu hekim arkadaş
Şu anki
ortamımız bile iş sağlığına ters
düşmektedir. Sağlık şartlarının uygun
olmadığı bir ortamda, uygun olmadığı bir zamanda
sağlıkla ilgili bir kanun çıkarmaya çalışıyoruz.
Bu kesinlikle yanlıştır. Komisyon Başkanımız
kardiyolog kendisi, Hocamıza saygı duyuyorum, özellikle koroner kalp
hastalıklarının hangi zamanda, hangi saatlerde görülme
oranının yükseldiğini kendileri bize belki
açıklayacaklardır. Gecenin bu saatinden sonra böyle
çalışmalar yapılırken, yorgun argın, dikkatin
dağıldığı bir ortamda çalışma
yapılırken kalp hastalığı, koroner kalp
hastalığı veya kalp krizi geçirme riski çoğumuzda
artacaktır çünkü çoğumuzun yaşı otuz beşin üstüdür,
kalp hastalığı görülme riski artmaktadır. O yüzden, zaten,
bu yasa da yürürlük maddelerinde belirtilmiştir, bir kısmı bir
yıl sonra, bir kısmı iki yıl sonra yürürlüğe girecek.
Hâl böyleyken gecenin bu saatinde sıkıştırarak,
hızlıca, yanlışlarla dolu, içi doldurulmayan bir yasa
geçiriyoruz, belki iki üç ay sonra, daha yürürlüğe girmeden bazı
hataları göreceğiz ve yeniden bu yasa karşımıza
gelecektir diye düşünüyorum, inşallah böyle olmaz.
Niye
böyle diyoruz? Bakın, özellikle 6ncı maddede şu söyleniyor:
İşveren, eğer yetki belgesi varsa iş yeri hekimliği
ve iş güvenliği uzmanı görevini kendisi üstlenebilir.
Ayrıca, 8inci maddede şunu söylüyor: İş yeri hekimi ya da
iş güvenliği uzmanı, o iş ortamında çalışma
koşulları uygun değilse, şartlar kötüyse işvereni
uyarır. İşveren o şartları düzeltmezse
Bakanlığa şikâyet eder. diyoruz. E peki, işverenin
kendisine biz bu görevi verirsek bu işveren kendisini nasıl
şikâyet edecek? Kendisini kime şikâyet edecek? Bakanı nasıl
şikâyet edecek? Tamamen kendisiyle çelişen bir yasa
çıkarıyoruz. O yüzden, onunla ilgili önerge verdik, ne yazık ki
kabul edilmedi. Niye edilmedi? Çünkü böyle bir ortamda neye Evet. neye
Hayır. dediğimizi pek düşünemiyoruz. Sadece grup başkan
vekillerimize veya bakanlarımıza veya komisyon başkanına
bakarak Evet. veya Hayır. diyoruz.
Arkadaşlar,
muhalefet hiçbir zaman olumlu bir öneri getirmeyecek mi diye
düşünüyorsunuz? Hayır, biz de insanız, biz de
çalışıyoruz, bizim de çalışanlarımız var.
Elbette ki insanların çalışma sağlığı için
güzel şeyler sunmak için çalışıyoruz, işi ciddiye
alıyoruz. Biz burada sizi bekletmek veya yormak için görev yapmıyoruz
ama diyoruz ki bir yasa çıkarılırken ileride tekrar Biz bu yasayı,
bu hatayı niye yaptık? diye bu komisyona, bu yüce divana, yüce
heyete getirmeyelim diyoruz. Bakın, iki sene var daha yürürlüğe
girmesi için ama biz gecenin bu saatinde bu yasayı çıkarıyoruz.
O yüzden, tekrardan rica ediyorum, vakit erkenken sil baştan bunu tekrar
bir inceleyelim, gözden geçirelim, uzmanlara soralım, eksikleri varsa
tamamlayalım, fazlalık varsa çıkaralım ama bir yasayı
çıkardığımızda o yasa yıllarca yürürlükte
kalabilsin, yıllarca değişme gereği görülmesin.
Bakanımız
demin bazı sorulara cevap verirken şunu söyledi: Efendim, Türkiye
iş kazaları konusunda dünyada 3üncü sırada değil. Bu
bilgi yanlış. Tamam o zaman, madem yanlışsa biz sizden
doğruyu istedik. Türkiye, iş kazaları sıralamasında
kaçıncı sıradadır? Bugün Türkiyede yılda binin
üstünde insanımız iş kazasından ölmektedir. Bakın, biz
Otuz yıldır terör olayında Türkiyede 30 bin insan öldü.
diyoruz, Bu ateşi söndürelim. diyoruz. İş kazalarında da
otuz yılda 30 binin üstünde insan ölmüştür. Bu da en az terör kadar
önemlidir. O yüzden, bu olayı ciddiye alıp bence çok güzel bir yasa
çıkaralım, muhalefetin de fikrine saygı duyalım.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
MUHARREM VARLI (Adana)
Sayın Başkan, grev hakkı istiyoruz, grev hakkı. Gecenin bu
saatine kadar çalıştırılır mı! Grev hakkı
istiyoruz.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
37nci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 37. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr.
Candan Yüceer Melda
Onur Süleyman
Çelebi
Tekirdağ İstanbul İstanbul
İzzet
Çetin Uğur
Bayraktutan Levent
Gök
Ankara Artvin Ankara
Musa
Çam
İzmir
Yayın
zorunluluğu
EK MADDE 2- Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu ile ulusal,
bölgesel ve yerel yayın yapan özel televizyon kuruluşları ve
radyolar; ayda en az altmış dakika iş
sağlığı ve güvenliği, çalışma hayatında
kayıt dışılığın önlenmesi, sendikal haklar,
toplu sözleşme ve grev hakları, sosyal güvenlik, işçi ve
işveren ilişkileri konularında uyarıcı ve eğitici
mahiyette yayınlar yapmak zorundadır. Bu yayınlar, asgari otuz
dakikası 17:00-22:00 saatleri arasında olmak üzere, 08:00-22:00
saatleri arasında yapılır ve yayınların kopyaları
her ay düzenli olarak Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna teslim edilir. Bu
saatler dışında yapılan yayınlar, aylık
altmış dakikalık süreye dahil edilmez. Bu programlar,
Bakanlık ve bağlı ve ilgili kuruluşları, Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu ile ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları
ile bilimsel kuruluşlar, Sendikalar, kamu kurumu niteliğinde meslek
kuruluşları veya sivil toplum kuruluşları tarafından
hazırlanır veya hazırlatılır. Hazırlanan
programların, Bakanlığın olumlu görüşü
alındıktan sonra Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından radyo
ve televizyonlarda yayınlanması sağlanır.
Bu madde kapsamında yapılan yayınlar için
herhangi bir bedel ödenmez. Bu yayınların ve sürelerinin denetimi
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunca yapılır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Melda Onur, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
MELDA ONUR (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz iş
sağlığı ve güvenliği yasası, korkarız ki
şimdiye kadar mevcut
olanı gözetecek ve korumayı sürdürecek yani şimdiye kadarki
düzenleme de işçiyi korumuyordu, bundan sonra da korumayacak, zira
adından belli iş sağlığı ve güvenliği yani
işçinin sağlığını korumaktan ziyade işin
sürdürülebilirliğini hedeflemiş. Bu başlığın
altındaki ana fikir şudur: İşçilerin
varlığı iş yerinin varlığına armağan
olsun. Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir. Ana fikir bu olduktan sonra
vatandaşa istediğiniz eğitimi verin, faydasız.
Yeni yasa TRT ve
diğer özel televizyon kuruluşlarına ayda en az altmış
dakika iş sağlığı ve güvenliği, çalışma
hayatında kayıt dışılığın önlenmesi, sosyal
güvenlik, işçi ve işveren ilişkileri konularında
uyarıcı mahiyette yayın yapma zorunluluğu getiriyor. Güzel
ama burada birkaç nokta var: Birincisi, ana fikir yukarıdaki gibi olduktan
sonra bırakın prime-time spotu olarak girmeyi, Seda Sayan anlatsa
bile hatta yüzyılları aşıp Hürrem Sultan
Önergemizde dedik ki:
İşin sürdürülebilirliği ve işvereni koruyan
sağlık ve güvenlik yasasının televizyon spotlarıyla
hiç olmazsa vatandaş Sendikal hakları nedir? Toplu sözleşme
hakları ve grev hakları nelerdir? bunları öğrensinler.
Öğrenirlerse belki bir gecede bir torbanın içine atılan düzenlemelerle
hakları ellerinden alındığında bunun ne anlama geldiğini
daha iyi anlarlar.
Değerli
arkadaşlar, az önce burada Esenyurttaki kazadan, kaza değil
aslında cinayetten sıklıkla bahsedildi, AVMsinde ölen
işçilerden söz edildi. 11 tane işçi -biliyorsunuz- yanarak hayatını kaybetti.
Aslında bu ölüm, sayıları artık kafamıza kazılan
yüzlercesinden sadece birkaçı. Bu cinayetler de tıpkı
kiralık katil tutar gibi taşeron firmalara ihale ediliyor, orada da
öyle oldu. İnşaatı yapan firma taşeron tuttu, sonuç,
tıpkı o ünlü tekerlemedeki gibi, yandı bitti, kül oldu! Aynı
firma yani AVMde işçileri yakan firma Bağbaşı HESi
yapıyor yani durdurma kararına rağmen yapmaya
çalışıyor başka bir taşeron şirketle.
Bir
başka taşeron faciası ise biliyorsunuz Aşkalede
yaşandı. Bu arada, 2011 yılında 53 tane işçinin sadece
HES inşaatlarında öldüğünü de burada ilave edelim.
Aşkaleyle ilgili dört ayrı bakana soru önergesi verdik,
yanıtlar geliyor. Tamamlanınca yani dört bakandan gelen yanıtlar
tamamlanınca muhtemelen gerçekten de o ünlü tekerleme çıkacak ortaya.
Kedi nerede? Ağaca çıktı. Ağaç nerede? Balta kesti. Balta
nerede? Suya düştü. Su nerede? İnek içti. İnek nerede? Dağa
kaçtı. Dağ nerede? Yandı bitti, kül oldu hikâyesi olacak.
Ölen
ölür, kalan sağlar bizimdir. hesabı, ölenler suçlu, kalanlar masum
olacak! Nasıl mı? İşte altında Sayın
Bakanımın imzası bulunan soru önergesinin yanıtından
bir bölüm. Pek çok soru sorduk bununla ilgili. Şöyle bir not
düşülmüş: Kazadan 1 gün sonra görevlendirilen personel
tarafından su içerisine hiç girilmeden alternatif hattan enerji
verilmiştir. Yani ölen işçiler, buz gibi bir günün akşamı,
mesai dışında, buz tutmuş bir gölete Erzurum Belediyesinden
temin ettikleri bir havuz bisikletiyle durumdan vazife çıkararak
gitmişlerdir. Sonuç, öyle ya kaderdir, takdiriilahidir!
Teşekkürler,
iyi akşamlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
38inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 38. Maddesinin (ç) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ediyoruz.
Saygılarımızla.
(ç)
77, 78, 79, 80, 81, 83, 84, 86, 87, 88, 89 ve Geçici 2 nci maddeler,
Dr.
Candan Yüceer İzzet
Çetin Süleyman Çelebi
Tekirdağ Ankara İstanbul
Levent Gök Sakine Öz Uğur Bayraktutan
Ankara Manisa Artvin
Musa Çam
İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, Sakine Öz
Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
SAKİNE
ÖZ (Manisa) Türkiye işçi sınıfına selam!
Selam
yaratana!
Tohumların
tohumuna, serpilip gelişene selam!
Bütün
yemişler dallarınızdadır.
Beklenen
günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,
Haklı
günler, büyük günler,
Gündüzlerinde
sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,
Ekmek,
gül ve hürriyet günleri.
Türkiye
işçi sınıfına selam!
Meydanlarda
hasretimizi haykıranlara,
Toprağa,
kitaba, işe hasretimizi,
Hasretimizi,
ay yıldızı esir bayrağımıza.
Düşmanı
yenecek işçi sınıfımıza selam!
Paranın
padişahlığını,
Karanlığını
yobazın
Ve
yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selam!
Türkiye
işçi sınıfına selam!
Selam
yaratana! (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İşçi
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının
38nci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
dünya şairi Nazım Hikmetin dizeleriyle başladım.
Nazım, gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan günlerin
özlemini dile getiriyor ama aslında bugün birçok işçi için mutluluk
eve sapasağlam dönebilmektir çünkü işçiler izbe yerlerde kot
taşlarken, tersanelerde güvenlikten yoksun koşullarda
çalışırken, inşaatlarda işlerini yapmak için
uğraşırken her gün ölümün kıyısında onunla burun
burunalar. İşçiler sağlıksız koşullarda alın
teri döküyor ama diğer taraftan işsizlik tehdidiyle sabretmeye
çalışıyorlar yani onlara İş istersen kelle
fiyatına deniyor.
Sayın
milletvekilleri, işçilerin sağlık ve güvenlikleriyle ilgili
sorunların çözümü işte bu kadar acildir ve birçok yanlışına,
eksiğine rağmen şimdi işçi sağlığı ve
güvenliğini biraz daha güvenceye almaya çalışan bir tasarı
hazırlandı ama bu kez de bunun en önemli hükümlerinin uygulanması
sonraya bırakılıyor. Çok tehlikeli işlerde, örneğin
maden işlerinde, örneğin inşaat işlerinde bu kanunun en can
alıcı hükümlerini iki yıl sonraya bırakıyorsunuz.
Peki, bu işler devam etmeyecek mi? Bu bir yıl içinde
yaşamlarını yitiren işçilerin vebali kimin olacak? Ben de
size buradan bunları soruyorum. Sizin yaptığınız çok
tehlikeli işler neden hemen yürürlüğe giriyor da işçilerin
canlarını korumak için hazırlanan yasanın hükümleri iki
yıl neden bekliyor?
Bakın,
bugün 4+4+4 sistemiyle ilgili akıl almaz bir karmaşa var, ne veliler
ne öğrenciler ne yapacağını biliyor, ne öğretmen
sayısı yeterli ne bina ne müfredat. Bu yasayı en azından
bir yıl erteleyin. diyoruz ama bize kulak vermiyor, hemen yürürlüğe
sokuyorsunuz. Şimdi, hemen yürürlüğe girmesi gereken bir yasa
çıkıyor, o da erteleniyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; milletvekilleri olarak burada bir
tasarı üzerinde konuşuyoruz ama öncelikle bizim kendi
çıkardığımız yasaya uymamız gerekir, öyle
değil mi? O hâlde Türkiye Büyük Millet Meclisini neden saat 4lere kadar
çalıştırıyorsunuz? Burada sadece milletvekilleri mi var?
Polisleri, Genel Kurulda görevli arkadaşlarımızı, bizi
izlemekle görevli basın emekçilerini hiç mi düşünmüyorsunuz? Yani
Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışmanın meslek
hastalığı uykusuz kalmak, insanların ailesini hiç görmemesi
midir? Ondan sonra işçi sağlığı diyorsunuz.
Bakın, bu kapılardan hemen çıkıp gitmeyin, burada
çalışan arkadaşlarımızla dertleşin, ne kadar
sıkıntılı olduklarını göreceksiniz. Burada biz
örnek olmazsak çıkardığımız kanuna kim inanır?
İktidar partisi yöneticilerini Türkiye Büyük Millet Meclisinde
çalışan arkadaşlarımızı daha fazla düşünmeye
çağırıyoruz. Piyasa mantığının
uzağında bir iş, işçi sağlığı
yasasını konuşabileceğimiz günleri bekliyoruz.
Gündüzlerinde
sömürülmeyen, gecelerinde aç yatırılmayan günlerin bir an önce
gelmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici
Madde 1 üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanun
Tasarısının Geçici 1. Maddesine bu yasada hüküm bulunmayan
hallerde 4857 sayılı kanun hükümleri geçerlidir şeklindeki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman
Çelebi Uğur
Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
Musa Çam Levent
Gök Özgür
Özel
İzmir Ankara Manisa
İzzet Çetin
Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, arzu edilen bu cümle kabul edildiği zaman
maddenin başına mı sonuna mı eklenecek?
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Özgür Özel, Manisa Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Türkiye
işçi sınıfının başına gelen son on
yıldaki en büyük talihsizlik, şüphesiz Adalet ve Kalkınma
Partisinin iktidarda olmasıdır. Bu iktidar sırasında
iş dünyasında, emek dünyasında, çalışma hayatında
gözlenebilen en bariz iki değişim sendikalaşmanın, sendikal
hareketin geriliyor olması ve taşeronlaşmanın artıyor
olmasıdır. Sayın Bakanın en büyük şansı ise Ömer
Dinçer gibi bir Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanıyla hem halef
selef hem selef halef olmuş olma durumudur. Sayın Bakan
uzlaşmaya açık kişiliğiyle burada dişe dokunacak konularda elbette bizim önerilerimizi
dinlemiyor ama bazen bir virgülün, bir noktanın yerinin
değiştirilmesi noktasında bizim katkılarımıza
açık olmasıyla bile buradaki tansiyonu ayarlamayı
başarabiliyor. Oysaki Sayın Ömer Dinçer öyle bir bakanlık
yaptı ki bütün sosyal taraflarla kavga etti; eczacıların,
doktorların, diş hekimlerinin, hemşirelerin, emeklilerin, BAĞ-KURluların,
işçilerin, hepsinin ahını almakla öylesine meşguldü ki
yapması gereken işleri yapmadı. Bu yapmadığı
işler bugün Sayın Bakanın karşısına
çıkıyor ve Bu yasayı sekiz yıldır niye
yapmadınız, dokuz yıldır niye yapmadınız?
dendiğinde söyleyecek bir şey bulamıyor, sadece Geçen dönem biz
bu konuda yoğun çalışmalar yaptık, sosyal taraflarla da bu
konuları görüştük, işte bugüne nasipmiş. diyor.
İşte o arada Sayın Ömer Dinçerin bütün sosyal taraflarla
köprüleri attığı ve herkesi canından bezdirdiği
Bakanlık dönemi var. Bunu açıkça ortaya koymak lazım.
Muhalefet
bazen de hatırlatmaktır, bazen de unutturmamaktır. 2010
yılında Zonguldakta yaşanan grizu patlamasından sonra
Sayın Ömer Dinçer şu ifadeleri kullanmıştı: İlk
19 madencimizin bedeninde herhangi bir yanık yoktu, güzel öldüler. 8
madencimizde ise hafif yanıklar vardı, onların kimlik
tespitlerinde sorunlar yaşandı. Maden işçileri ailelerine teslim
edildi, aileler huzur içindeler.
Sayın
Ömer Dinçer taşeronlaşmanın tam bir savunucusu ve kusursuz bir
sendika düşmanıydı. Sayın Ömer Dinçerin altı ayda bir
yapılan denetimleri yeterli görmesi ve göçüklerin denetimsizlikten
olmadığını ifade etmesi, kamuya ait işletmelerde
meydana gelen kazalarda özeldekilere göre daha fazla madencinin öldüğünü
iddia etmesi, herhâlde Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının tarihinde kara bir leke olarak yerini
aldı ve kendisi taşeron sistemini savunurken şu ifadeleri
kullanmıştı: Kazanın taşeronla ilgisi yok. Bunu
sendikacıların özel sektöre ait madenlerde örgütlenememelerinden
duydukları rahatsızlıktan dolayı tetiklediklerini
düşünüyorum.
Ve
Sayın Ömer Dinçere taşeron konusundaki rakamlar sorulduğunda
175 bin taşeron işçisi var. ifadesini kullanmıştı.
Oysaki hemen birkaç ay sonra aynı bürokratlar Sayın Faruk Çelike 450
bin taşeron işçisinin olduğu bilgisini verdiler. Ama biz hepimiz
biliyoruz ki Türkiyedeki gerçek veriler 6 milyon kişinin iş
güvencesinden yoksun bir şekilde taşeronların elinde ekmekleri
için kendi hayatlarını ve hizmet verdikleri, bazen görev
yaptıkları yerdeki kişilerin hayatlarını da tehlikeye
atıyor olmalarından.
AKP
geldi geleli iki şey oluyor. dedik. Bir tanesi, sendikalaşma
düşüyor, bir tanesi de taşeronlaşma artıyor. Bu
taşeronlaşmanın en çok arttığı iki tane
bakanlık var. Bunlardan bir tanesi Sağlık
Bakanlığı. Şu anda Komisyon sıralarında olan
Sayın Komisyon Başkanımızla
katıldığımız her yerde sağlıkta
taşeronlaşmanın ben ne kadar berbat bir şey olduğunu
anlatırken, zaman zaman Sayın Erdöl de bunun faziletlerinden
bahsediyor. 2003 yılında Sağlık Bakanlığı
bünyesinde sadece 11 bin tane taşeron işçi çalışırken
2010 yılı rakamlarına göre bu tam 150 bine çıkmış
durumda. Millî Eğitim Bakanlığı ise 2003 yılıyla
2009 yılları arasında aldığı 478 bin işçiden
240 bin tanesini taşeron işçi olarak almış durumda.
Sağlıkta taşeron meselesini tartışırken -bizim
aramızda bir anekdottur- ben hep sağlıkta
taşeronlaşmanın hangi alanda olursa olsun çok tehlikeli
olduğunu söylerim. Sayın Erdöl de Ya, temizlik işlerinde
taşeron olmasının toplam sağlık hizmetiyle ne ilgisi
var? der. Bu konuda cevabı
Manisa Akıl Hastanesinde bir
taşeron sağlık işçisinin göreve
başladığı gün akıl hastası küçücük bir kıza
tecavüz etmesiyle biz o tartışmayı bitirdik. İnşallah
Türkiye de bu taşeron tartışmasından en kısa sürede
sıyrılır. Ve Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında
taşeron işçiliğe son vermiş olacağız.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma
Saati: 02.00
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 02.14
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----0----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
277
sıra sayılı Tasarının ikinci bölümü üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Geçici
madde 2de bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısının Geçici 2. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
4857 sayılı Kanunun 77 nci,
78 inci, 79 uncu, 80 inci maddelerine göre yürürlüğe konulan
yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri, bu Kanunda
öngörülen yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar uygulanmaya devam
olunur.
Dr.
Candar Yüceer Süleyman
Çelebi Uğur
Bayraktutan
Tekirdağ
İstanbul
Artvin
İzzet
Çetin Levent
Gök Musa
Çam
Ankara
Ankara
İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Sayın Başkanım, bu düzenleme zaten var. Tekrar böyle bir önerge
vermeye gerek olmadığı için katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Kadir Gökmen Öğüt, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Değerli milletvekilleri, 277 sıra
sayılı iş sağlığı ve güvenliği
hakkındaki kanunun geçici 2nci maddesi hakkında görüşlerimi
belirteceğim.
Değerli
milletvekilleri, önce, sizlere, Sayın Başbakandan alıntı
birkaç cümle aktaracağım. Başbakanımız diyor ki: 2010
yılında yüzde 8,9 gibi yüksek bir büyüme oranı yakalayan
ülkemiz, bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 11 oranında
büyümüş ve dünyada en hızlı büyüyen ekonomi olmuştur. Geçen
yılın mayıs dönemine göre bu yılın aynı döneminde
yaklaşık 1,5 milyon vatandaşımıza istihdam
sağlamamız ne kadar dinamik bir ekonomiye sahip olduğumuzun
başka bir göstergesidir. Bu sözler, Başbakan Erdoğana ait.
Malum Sayın Başbakan, sık sık Türk ekonomisinden
bahsetmeyi, rakamlar vermeyi ve Hükûmetin icraatlarıyla övünmeyi seviyor.
Başbakanın
sözde dinamik ekonomi söylemleri asla gerçekleri yansıtmıyor. Yüzde
8,5 büyüme diyeceksiniz, flüt, cips, şemsiye gibi ipe sapa gelmez ürün
kalemleriyle hesaplanan yüzde 10ları aşan enflasyon
açıklayacaksınız, düşük ve orta gelirlinin sepetinde önemli
kalemler ortalama enflasyonun üzerinde çıkacak, cari açık tarihin en
yüksek seviyelerini görecek, bunun adına da büyüme diyeceksiniz. Böyle bir büyüme
yok sayın milletvekilleri, bunun adı büyüme değil. Hükûmetin
çizdiği ekonomik tablo gerçekleri yansıtmıyor maalesef.
Biliyorsunuz,
Sayın Başbakan her konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisini
hedef almayı ihmal etmiyor. Muhalefet gerçekleri konuşmuyor,
genlerinde doğru konuşmak yok. diyor. Sayın milletvekilleri,
biz hep gerçekleri söylemeye çalışıyoruz ve gerçekleri
söylüyoruz ekonomiyle ilgili de, diğer konularda da ama söylediklerimiz
maalesef Hükûmetin işine gelmiyor. Birazdan da, Başbakanın
istediği gibi resmî istatistiklerle konuşacağım; malum,
OECD rakamlarıyla konuşun. diyor. Bunlara da itiraz
olmayacaktır herhâlde ama önce Sayın Başbakanın Türk
ekonomisiyle ilgili övünç dolu sözlerine gelelim.
Sayın
milletvekilleri, Başbakan, konuşmamın başında
aktardığım ekonomiyle ilgili sözde
başarılarını geçtiğimiz eylül ayında
İstanbulda gerçekleşen Dünya İş
Sağlığı ve Güvenliği Kongresinin
açılış konuşmasında söyledi. Konu iş
güvenliğiydi ancak, ekonomik verileri sıralayan Erdoğan kongreye
adını veren iş kazalarına ve işçi ölümlerine
ilişkin tek bir rakamsal bilgi vermedi. O hâlde biz verelim ama öncesinde,
sendikalaşma oranlarına bakalım. Malum, sendikalı
değilsen sosyal güvenlik hakların yok demektir. Yasaları
düzenlemek önemlidir ancak bundan daha da önemlisi, bu yasaların
uygulanmasını ve denetimini sağlamaktır. Bu da sadece
iş yerlerinde güçlü bir sendikacılıktan geçer.
OECDnin
son sendikalaşma verilerine göre Türkiye yüzde 5,9luk sendikalaşma
oranıyla OECD ülkeleri arasında sonuncu durumdadır. Bu da
mı bir şayiadır Sayın Bakanım? Bakınız,
ülkemizin nüfusu 40 milyon iken sendikalı sayısı 2,5 milyondu.
Şimdi nüfusumuz 75 milyon, ancak günümüzde 900 bin bile sendikalı
yok. Türkiye İstatistik Kurumu verilerinin rakamları gerçek
sendikalı sayısıyla örtüşmemektedir. Ancak TÜİKten
yola çıkarak baktığımızda bile durum içler
acısıdır. 2011 Türkiyesinde sendikaya üye olabilme potansiyeli
bulunan en az 18 milyon çalışan vardır ancak sendikalı
sayısı toplamı 2 milyon kişinin çok az üzerindedir. Bir
başka deyişle, ülkemizde sendikalaşma oranı
yaklaşık yüzde 12 civarındadır, sorun buradan
başlamaktadır. Şimdi, bir de Türkiye'nin iş kazaları
karnesine bakalım: Dünya genelinde iş kazaları oranı yüzde
44 iken Türkiyede bu oran yüzde 99,3tür, bu oranın kazayla
açıklanamayacak kadar büyük olduğunu dikkatinize sunmak istiyorum.
Türkiyede,
ayrıca günde 172 iş kazası meydana geliyor. Uluslararası
Çalışma Örgütü ILO Türkiye temsilciliği, Türkiye'nin iş
kazalarında Avrupa 1incisi, dünya 3üncüsü olduğunu
açıklıyor, bu, yine ILO verileri Sayın Bakanım.
AKPnin
iş güvenliği karnesi Çalışma Bakanı Faruk Çelikin
işçi ölümlerine ilişkin önergemize verdiği yanıtla da
ortaya çıkmıştır. AB istatistikleri Türkiyede ölen
işçilerin oranının AB ortalamasının 7 katı
olduğuna işaret ediyor. Bu veriler içinde kayıt
dışı çalışmanın neden olduğu kazaların
büyük çoğunluğu yok.
Değerli
milletvekilleri, maalesef, tüm bu ölümlerin ardından bildik sözler
söyleniyor, ailelere tazminat ödeneceği, sorumluların cezasız
kalmayacağı hikayesi okunuyor. Bazı kazaları bizler
unutmadık. Biz kadere inanırız. Sigortasız işçi
çalıştıran, iş yerine sendika sokmayan patronların kâr
hırsına kader denmez. Bunun adı cinayettir, cinayete kader
denmez.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Geçici
madde 3te bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının Geçici 3. Maddesine
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Musa
Çam Uğur
Bayraktutan Candan
Yüceer
İzmir Artvin Tekirdağ
Süleyman
Çelebi İzzet
Çetin Levent
Gök
İstanbul Ankara Ankara
Çalışanlar
için, 4857 sayılı Kanun ve diğer mevzuat gereği daha önce
alınmış bulunan işe giriş veya iş
değişikliğine ilişkin sağlık raporları da bu
kanun açısından geçerli kabul edilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, Musa Çam, İzmir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSA
ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
saygıyla selamlıyorum.
Kanunun
son maddelerine geldik, yine bir öneride bulunduk, fakat, gerek Komisyon ve
gerekse de Sayın Bakan önergemizi reddettiler.
Şimdi,
AKPnin on yıllık iktidarı döneminde İş Kanunundaki
düzenlemeler ve çeşitli yasalarla esnekleşme ve
taşeronlaştırma aşırı boyutlara
ulaşmıştır. Örneğin, işletme belgesi
alınması hakkında yönetmelik kaldırılmış,
50den az işçi çalıştıran iş yerlerinin işletme
belgesi alması zorunlu olmaktan çıkartılmış, işçi
sağlığı ve güvenliği tüzüğü
işlevselliğini kaybetmiştir. Yeni yapılan yönetmeliklerde
asıl amaç, işçinin değil işletmelerin korunması
olmuştur. İş yeri hekimliği ve iş güvenliğine
yönelik mühendislerin görevleri piyasalaştırılmış,
mesleki bağımsızlıkları yok edilmiş, en önemlisi
de iş denetimi ortadan kaldırılmıştır. Orta ve
büyük çaplı işletmelerin küçük parçalara ayrılarak
yükümlülüklerinden kaçmalarına göz yuman bir düzenleme getirilmiştir.
Yönetmelikler hazırlanırken sendikaların ve ilgili meslek
odalarının görüşleri hiç dikkate
alınmamıştır. Çalışma hayatına esnekliğin,
güvencesizliğin ve kuralsızlığın
yarattığı bilanço ortadadır.
AKP
nihayet Türkiye Büyük Millet Meclisine bir yasa tasarısı
sunmuştur. Bu tasarı işçi sağlığı, iş
güvenliği ve çalışma ortamını iyileştirecek
değişiklikler getirmemektedir. Taslakta iş yeri hekimleri ve
iş güvenliği mühendislerinin mesleki
bağımsızlıkları kaldırılmakta ve mühendisler
iş yerine bağımlı hâle getirilmektedir. Taslak, iş
sağlığı ve güvenliğinden sorumlu işçi
temsilcisinin işveren tarafından atanmasını öngörmektedir.
Sendikalı iş yerlerinde bile sendikaların iç denetimi ortadan
kaldırılmaktadır. Asıl işlerde bile
taşeronlaşma anlayışına uygun düzenlemeler
getirilmektedir. Kanun taslağı iş güvenliği konusunda
kurumsal denetim ve eğitimi büsbütün önemsizleştirmektedir.
Hazırlanan taslakta iş sağlığı ve güvenliği
insan odaklı değil, yalnızca bir maliyet unsuru olarak ele
alınmaktadır.
AKPnin
olumsuz düzenlemeleri bununla da kalmamaktadır. Sınırlı
süreli iş sözleşmeleriyle tekrarlanma imkânı
sağlanması söz konusudur. Alt işveren uygulamasına
ilişkin kısıtlamalar hafifletilmektedir, esnek çalışma
biçimleri yapılacak düzenlemelerle
yasalaştırılacaktır. Özel istihdam büroları geçici
iş ilişkisi kurabileceklerdir. Asgari ücretlerin belirlenmesinde
uygulanmakta olan yaş farklılaşması yeniden düzenlenecektir.
Bu düzenlemeler daha kötü ve daha kuralsız çalışma koşulları,
dolayısıyla daha fazla iş kazası anlamına gelmektedir.
ILO,
11 işçi başına 1 iş sağlığı
güvenliği müfettişi öngörmektedir. Türkiyede yaklaşık 40
bin ücretli başına 1 iş müfettişi düşmektedir. Oysa bu
sayı Almanyada 10 bin, İspanyada ise 12 bindir. Kaldı ki
çalışma yaşamıyla ilgili mevzuat tarım sektörünü,
hizmet sektörünün bir bölümünü ve KOBİlerin tamamına
yakınını kapsam dışında bırakmaktadır.
İş
kazaları, üretkenliğin ve ulusal kaynakların azalmasına yol
açmaktadır. Bu kaybı önlemek için öncelikle etkin bir denetim sistemi
kurulmalıdır, iş yeri denetimi kadar çalışanların
güvenlik konusunda eğitilmelerine de önem verilmelidir. Biz de iş
kazalarını engellemek için denetim ve yaptırımların
artırılması gerektiği inancındayız. Bu amaçla
işçi sağlığı, meslek hastalığı ve
iş güvenliğine ilişkin mevzuat
çağdaşlaştırılmalıdır.
Artan
iş kazaları, AKPnin rant odaklı ekonomik büyüme
anlayışının kaçınılmaz bir sonucudur. Buna
karşılık biz üretim odaklı ve yenilikçi bir ekonomik büyüme
modeli önermekteyiz. AKPnin ekonomik modelinin temelinde ucuz ve düşük
vasıflı iş gücü yatmaktadır. Emeğinin
karşılığını alan ve yüksek vasıflı bir
iş gücü yaratmayı hedeflemekteyiz. İş güvenliği en üst
düzeyde ancak böyle bir ekonomide sağlanabilir.
Bizler
için yaşam hakkı, en temel insan hakkıdır, iş
kazalarından önce düşünülmesi gereken insan hayatının
hesaplanamaz değeridir. Hiçbir maliyet insan hayatının üzerinde
değildir. İş kazalarına karşı alınacak
önlemlerin özünde bu bakış açısı yer almaktadır diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Geçici
madde 4te bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının Geçici 4. Maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Uğur
Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İzzet Çetin Levent Gök Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde
söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gecenin
bu saatinde özellikle muhalefete Yani bize niye bu kadar zulüm
çektiriyorsunuz? Niye bu kadar önerge veriyorsunuz? Niye her maddede
konuşma yapıyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından Aynen
öyle! sesleri)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Öyle demedik.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) Öyle deniliyor da onun için. Ben anlatayım Sayın Grup
Başkan Vekilim, anlatayım: Yani derdimiz kendimize zulüm yapmak
değil, kendimize işkence yapmak değil; hele burada saat dokuz
buçuktan beri çalışan stenograf arkadaşlarımıza, kavas
arkadaşlarımıza, çaycı arkadaşlarımıza zulüm
etmek değil, onları çoluk çoğundan ayrı tutmak değil.
Nasıl bir mantıkla işçi sağlığına, iş
güvenliğine baktığımızı burada bir kez daha gözler
önüne seriyoruz çünkü bu yasaya ilişkin biliyoruz ki birçok önerimiz
Komisyonda reddedildi, birçok sosyal tarafın, meslek örgütlerinin,
sendikaların, sivil toplum örgütlerinin bu konudaki önerileri ellerinin
tersiyle itildi.
Şimdi
arkadaşlara sordum, dokuz buçuktan beri burada
çalışıyorlar. Sayın Bakan, siz kendi personelinizi belki
yarın izinli sayabilirsiniz ama Sayın Başkanıma da rica
ediyorum, Meclis Başkan Vekilime de rica ediyorum, bu insanların
haklarını kim savunacak ve yarın kaça kadar izin verecekler?
(CHP sıralarından alkışlar) Yarın sabahleyin yine
dokuz buçukta içtima, burada olmasını isteyeceğiz. Bu,
haksızlık, vicdansızlık; bu, iş ahlakına da
uymuyor. Bu tam bir angarya uygulamasıdır. Bunu şiddetle
protesto ediyorum. Onların bir sendikaları yok. Onlar bir eylem
yapsalar Hava-İşteki gibi hepsi kapının önüne
konulacaklar. Bu kadar haksızlığa, bu kadar zulme
karşı tedbir almak ilk önce bu Meclisin işi.
Peki,
biz niye bu saate kadar bu maddelerde ısrar ediyoruz? Önerilerimize
rağmen acaba bir maddede iyileştirme yapabilir miyiz? Tam tersi, bize
bir bal sürülüyor, bir maddede, iki maddede sözüm ona muhalefetin önerisine
katılınıyor ama temel, esas bu yasanın özünü oluşturan
maddelerde ise tam tersi, bloke ediliyor arkadaşlar ve
katılamıyoruz, katılmıyoruz yaklaşımıyla
bütün öneriler reddediliyor.
Bakın,
gecenin bu saatinde ne oluyor? Yeni bir önerge
Vicdanı olan bu önergeyi
böyle sunduğumda nereye gidecek? 39uncu maddenin düzenlemesi şuydu
daha önceki, komisyondan geçen ve Meclise sevk edilen yasa: Bir ila dokuz
çalışanı bulunan işyerlerinden tehlikeli veya çok tehlikeli
sınıfta yer alanlar için yayımı tarihinden itibaren bir
yıl sonra
Şimdi, bu alan tamamen değişiyor yeni bir
önergeyle ki muhtemelen bu önerge kabul edilecek çünkü iktidar partisi
tarafından veriliyor: Kamu kurumlarıyla 50den az
çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan iş
yerleri için yayımı tarihinden itibaren
Önce üç yıldı,
şimdi yeni bir saat ayarlamasıyla iki yıla indirildi.
Şimdi, bakın, 50 kişiye çıkartıldı 10
kişilik rakam. Dolayısıyla biz geleceğe bir tarih yazmak
adına bu saatlere kadar buradayız. Buradan iddiayla söylüyorum,
Sayın Bakan da bilsin, bu oyları veren arkadaşlar da bilsin:
Bundan sonra artacak olan iş cinayetlerinin, iş kazalarının
sorumlusu muhalefet değil, sizler olacaksınız, buna Evet
diyenler olacak ve vicdanen, en azından, rahat
uyuyamayacaksınız. Bunu,
buradan, bu kürsüden ifade etme gereği duyuyoruz. Onun için tarihe
not düşüyoruz, onun için bir kez daha bu yasanın iş
kazalarını önlemeye, işçi sağlığını ve
iş güvenliğini korumaya yönelik olmadığını ifade
ediyor, bir kez daha hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Geçici
madde 5te bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının Geçici 5. Maddesinin 2nci
fıkrasının kanun metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi İzzet
Çetin
Tekirdağ İstanbul Ankara
Mahmut
Tanal Uğur
Bayraktutan Levent
Gök
İstanbul Artvin Ankara
Musa
Çam
İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılamıyoruz.
Önerge üzerinde söz
isteyen Mahmut Tanal, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
önümüzdeki bu 277 sıra sayılı Kanun Tasarısına
baktığımız zaman, bu kanuna ihtiyaç var mıydı,
yok muydu, bunu kaç madde olduğuna bakarsak ve 38inci maddede 4857
sayılı İş Kanununda tam 17 madde değiştiriyor.
Kanunun kendisi, geçici ve yürürlük maddesiyle birlikte,
onları dışarı atarsak, toplamı da otuz madde. Peki,
otuz madde gerek İş Kanunundaki bu diğer maddeleri
değiştirince eğer İş Kanunundaki maddeler birden
fazla madde hâline getirilmemiş olsaydı bu kanun da gerçekten bu
kadar maddede çıkmazdı. Neden? Çünkü 38inci maddeye
baktığımız zaman İş Kanununun bu hükümleri,
peki, İş Kanunundaki hükümler mevcut olan bu tasarıya göre,
çalışanın lehine mi aleyhine mi? Hemen ona da ben izninizle
birkaç cümleyle dikkatinizi çekmek isterim: Örneğin, İş
Kanununun 83üncü maddesine baktığımız zaman,
çalışanların iş güvenliği nedeniyle işten,
çalışmadan kaçınma hakkını düzenlerken orada
stajyerler ve çıraklar da bundan yararlanabiliyor.
Peki,
şimdi sormak lazım Sayın Bakan, burada 13üncü maddede yazıyor.
Burada siz neden çırak ve stajyer çalışanları bundan
yararlandırmadınız?
Yani
İş Kanunu, iş güvenliği, sağlığı
yasası kimden yana olur? Çalışandan yana olur. Bu kadar
daraltıcı, bu kadar aleyhine bir hükmün olması neyi ifade eder?
Ağır belki kaçacak ama arkadaşlarımız bazen işçi
düşmanlığı derler, yani bu maddeyle cak, tam oturuyor
gibime geliyor.
Geliyorum,
aynı maddelerin devamı anlamında geliyorum yine, iş
kazalarında işveren kaç gün içerisinde İş Kanununun 77nci
maddesine göre ihbar etmek zorunda? İki gün içerisinde. Amaç ne? Bir an
önce işverenin bu sorumluluğu yerine getirip herhangi alavere
dalavere, herhangi bir değişikliğin yapılmaması
amacına yönelik. Peki, getirdiğiniz bu düzenlemenin 14üncü
maddesinin (2)nci fıkrasının (a) bendinde üç gün. Yani burada,
getirilen hükümlerle birlikte tamamen işçinin aleyhine düzenleme
olduğu, işçinin hak ve özgürlüklerini daraltıcı mahiyette
olduğunu taşıyor.
Geliyoruz,
39uncu maddede, efendim, Bir ila dokuz çalışanı bulunan
işyerlerinden tehlikeli veya çok tehlikeli sınıfta yer alanlar
için yayımı tarihinden itibaren bir yıl sonra. İş
kazalarında tatil olmaz değerli arkadaşlar. Yani iş
kazaları Ben geliyorum. da demez, her an için ne zaman olacağı
da belli olmaz. Bu anlamda, en fazla hangi saatler olur? En fazla zaten
işe başlandığı andan itibaren ilk üç veya dört saat
veyahut da son saatlerde olur. Eğer bu saatte çalışan
arkadaşlarımız ve arka sıralarda uyumaya çalışan
arkadaşlarımız ağır bir işte
çalışmış olsalardı ne olurdu? Her an için iş kazası
yapmaya aday arkadaşlar olacaklardı. Bu açıdan, gerçekten bu
yasa, çalışanın lehine olan bir yasa değil.
Kürsüye
gelen tüm arkadaşlarımız, Şanlıurfadaki elim kazayla
ilgili bir şeyler söylediler ama oradaki hadisenin hemen başlıca
nedenlerini ben size mevcut olan süre içerisinde söylemeye
çalışayım çünkü dün akşam saat üç uçağıyla, ancak
üçte Şanlıurfada olabildim, bugün cezaevini dolaştık.
1)
Şanlıurfa Cezaevinde şalvarla cezaevinde bulunmak yasaktır
arkadaşlar.
2)
Cezaevinde yumurta kantinde satılmamaktadır değerli
arkadaşlar. Yani cezaevine girmek, âdeta, yumurtayı yemek yasak
anlamına geliyor.
Şanlıurfa
Cezaevinde sabah, öğle, akşam, günde birer saat su verilmekte
değerli arkadaşlar. Spor yok, kütüphane yok, sohbet hakkı yok,
sosyal bir tesisi yok ve daha ötesi, dışarıdan götürülen
kitapları kargoyla göndermezseniz kitapların hiçbirini içeri
almıyorlar. Peki, kargo parası 10 TL, bazen kitabın kendisi 10
veya 15 TL. Bunların tamamı, oradaki bu elim olayın meydana
gelmesine Birinci Müdürün ta kendisi sebebiyet olmuş durumda.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TANAL (Devamla) - Peki, eğer bu, şu anda 6 kişinin yatması
gereken yerde 18 kişi yatıyor. Neden azaldı?
1)
Çek Yasasında hürriyeti bağlayıcı ceza, hapis cezası
kalktığı için.
2)
Denetimli serbestlik kaldırıldığı için,
cezaevlerindeki bu kapasite oranında düşüş var.
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın Canikli, söz
talebiniz var.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde görev yapanların gece çalışmaları
nedeniyle izinli sayılmalarına ilişkin açıklaması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Biraz önce yapılan
bir konuşmada, gece çalışmaları nedeniyle Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görev yapan arkadaşlarla ilgili bir husus ifade edildi
ve arkadaşımızın çok üzüldüğü görülüyordu. Kendisini
rahatlatmak açısından hem düzeltmek hem de bilgilendirmek gerekir.
Gece saatlerinde çalışan arkadaşlarımız yirmi dört
saat izinli sayılıyorlar Türkiye Büyük Millet Meclisinde, izin
kullanıyorlar yani yirmi dört saate varan sürelerde. Bu
arkadaşlarımız yarın sabahleyin, yani çaycı
arkadaşlarımız sabahleyin dokuzda işe başlamayacaklar.
Bunu bilgilendirmiş olalım.
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) Stenograflar
Yarın çalışacaklar.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Yirmi dört saate kadar diyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
2.- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısı ile Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın;
Meslek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı
Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/605,
2/490) (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN Geçici madde
6 üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının Geçici 6. Maddesinin
başlığının "İş yeri hekimliği
yapan kurum tabipleri ile iş güvenliği uzmanlarına yapılan
ücret ödemeleri" olarak değiştirilmesini ve geçici 6. Maddenin
"Kamu kurum ve kuruluşları ile mahalli idarelerde
gerçekleştirilmiş olan iş yeri hekimliği ve iş
sağlığı güvenliği uzmanları ücreti ödemeleri
nedeniyle kamu görevlileri hakkında idari ve mali yargılama ve
tatbikat yapılamaz başlatılanlar işlemden
kaldırılır, bu ödemeler geriye tahsil ve tazmin konusu edilemez
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Hülya
Güven Uğur
Bayraktutan Dr.
Candan Yüceer
İzmir Artvin Tekirdağ
Süleyman
Çelebi İzzet
Çetin Levent
Gök
İstanbul Ankara Ankara
Musa
Çam
İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Sayın Başkanım, yine burada, kürsüde az önce Hatip önemli
bazı hitaplarda bulundu, ithamlarda bulundu. Mesela işçi
düşmanı gibi filan bir ifade, bir kavram kullanıldı. Bu
düzenlemelerin tümü çalışma hayatının önündeki engelleri
kaldırmaya dönüktür, bir. Ve özellikle şunu üzerine basa basa ifade
ettiler: Bu yasanın kapsamında stajyer ve çıraklar yoktur.
dediler. Aynı böyle söyledi.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İş Kanununda var.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa)
Şimdi, böyle dediniz
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen,
karşılıklı konuşmayın. Lütfen
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bakın, İş Kanununda düzenleme var, 83üncü
maddede var.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa)
Şimdi, madde 2: Bu Kanun; kamu ve özel sektöre ait bütün
işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile
işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm
çalışanlarına faaliyet konularına
bakılmaksızın uygulanır.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) O sayfa dağıtılmamış
arkadaşlara.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Orasını okumamışlar.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Çalışmaktan kaçınma hakkı
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Yani bu
kadar, kapsam maddesinde neyi kapsadığını gayet açıkça
ifade ediyor. Dolayısıyla bir yanlış anlaşılma
diye ifade edelim, bir.
İkincisi, bu
işverenin üç gün bildirim meselesi İş Kanununda iki gün, 5510
sayılı Sosyal Güvenlik Kanununda üç gün olduğu için burada
İş Kanununda
değişiklik yapılarak Sosyal Güvenlik Kanununa, 5510a uyumlu
hâle getirilmiştir. Bu da böyle bir düzenlemedir.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Onu, iki güne getirin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK
(Şanlıurfa) Efendim
iki de
Yani bu konudaki uluslararası uygulamaları da dikkate
aldık. O çerçevede üç gün şeklinde değerlendirildi.
Teşekkür ediyorum.
Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkanım
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ya oku, her tarafını oku, her tarafını.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Hülya Güven,
İzmir Milletvekili.
Sayın Güven,
buyurun.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Özür dilerim
Şimdi,
Sayın Bakanım şunu
söylüyor: Yani bu, çıraklara ve stajyerlere uygulanır
13üncü
maddede çalışmaktan kaçınma hakkını açık ve net
yazıyor. İş Kanununda açık ve net, 83üncü maddede yani
tam ona tekabül eden hükümde stajyer ve çıraklar da bundan
yararlanır, açıkça hüküm vardır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Tanal,
kayıtlara geçti.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yani burada sizin o genel açıklamanız onun tam
karşılığı değil.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal, teşekkür ediyorum.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Genel açıklama değil, genel madde, madde.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Efendim, bilmediğiniz bir hususta söz söylemenizin bir
anlamı yok yani
BAŞKAN Sayın Tanal lütfen
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Oturun lütfen
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ama değerli
milletvekillerine de söylerseniz sevinirim ben bu konuyu.
BAŞKAN Sayın Güven, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜLYA GÜVEN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
277 sıra sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısının geçici 6ncı maddesiyle
ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ben
sözlerime iktidar vekillerimize bir soru sorarak başlamak istiyorum. En
son 2003 yılında çıkarılan işçi
sağlığı, iş güvenliği yasası olduğu
hâlde on yıllık iktidarlarınız süresince neden her yıl
ölümlü iş kazalarında artış oldu, önlem
alınamadı? Yasa çıkarmak gerekiyorsa neden 2012 yılı
beklendi, on yıl içinde çıkarılamaz mıydı? Son on
yılda yani sizin iktidarınızda yaklaşık 11 bin
işçi iş kazasında hayatını kaybetti ve hâlâ her gün
bir iş kazası yaşıyoruz ve her gün yine en az 4 kişi
ölüyor. Kazalar artık seri cinayetlere dönüştü. 2009
yılında Ostimdeki olayı unutmadık. Bir kaza sonucunda 20
işçi hayatını kaybetmiş, suçlu olarak da yine işçiler
bulunmuştu. Sonradan, işçilere göstermelik eğitim verildiği
belirtilmektedir.
Peki,
eğitim ihtiyacı olan işçiler mi, yoksa sorumlu bakanlıklar
mı? Yine Karadon ve Elbistanı da unutmadık. Göçük altında
kalan maden işçilerimizi, baraj suları altında kalan, deniz
bisikletinden düşerek donan, çadırda yanan işçilerimizi de
unutmadık. Buralarda da kabahat işçilerin miydi?
Çok
yakın, nisan-mayıs ayında en az 150 işçinin öldüğünü,
600 işçinin de yaralandığını öğreniyoruz. Ölümler
en çok inşaat, maden ve enerji sektöründe. HES göçüklerinin
sayısını ise bilmiyoruz. Nisan ayında Sayın Bakan Veysel
Eroğluna HESlerin ve HES kazalarının sayısını
sormuştuk, hâlâ bir yanıt yok. Demek ki boyut basına
yansıdığından ve bildiklerimizden daha da büyük.
Bugüne kadar mevcut
yasalar uygulansaydı, kâğıt üstünde kalmasaydı tüm bu
acı olayları yaşamayacaktık. Acaba, Hükümetimiz,
yaralanarak çalışamayacak durumda olanlara aileleriyle birlikte rahat
yaşayabilecekleri desteği veriyor mu? Kaza sonucu
bacağını kaybederek engelli olan işçilerimize
koşabilecekleri protezleri veriyor mu, yoksa akülü sandalye bile vermeyerek
eve mi mahkûm ediyor?
Taşeron
işçilerin sayısını artırarak güvencesiz işçi
çalıştırmalar devam ettiği sürece ne kazalar ne de ölümler
bitecektir. Sorunun çözümü işçinin eğitimi değil, sorunun çözümü
Hükûmetin işçilerini sahiplenmesi, bağrına basması,
onları korumasıdır, hak arayanları kapı önüne
bırakmamasıdır. Hükûmetler hiçbir zaman
cezalandırıcı olmamalıdırlar. Ama on yıldır
yaşadıklarımıza bakacak olursak tam tersini görmekteyiz. Bu
durum da AKP Hükûmetinin iyi niyeti diyemeyiz tabii ki.
Cihan
devleti olduğumuzdan bahsediyoruz, ileri demokrasiden bahsediyoruz. Bu
söyledikleriniz işçi, mahkûm, tutuklu ölümleri mi? Bu kadar mı?
Değil tabii ki. Memurların, polislerin ve tüm diğer 657
sayılı Kanuna tabi personelin durumuna da
baktığımız zaman Anayasamızın 18inci maddesi
Angarya yasaktır. dediği hâlde, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununda şöyle demektedir: Kurumlar gerektiği
takdirde personelini günlük çalışma saatleri dışında
fazla çalışma ücreti vermeksizin çalıştırabilirler.
Ve bu madde uygulanıyor. Hükûmet işçi ve memurlarına
aslında köle muamelesi yapmaktadır.
Bu
arada çok önemli görev üstlenen işyeri hekimlerinin de ücretlerini yine
sınırlıyorsunuz.
Ben
sizleri vicdanlarınızla baş başa bırakıyor,
Hakkâride şehit olan 8 askerimize, Urfada ölen tutuklulara Allahtan
rahmet, yaralılara acil şifalar, yakınlarına sabır
diliyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Geçici
madde 7 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının Geçici 7. Maddesinin kanun
metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Hülya
Güven F. Nur Serter Uğur Bayraktutan
İzmir İstanbul Artvin
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi İzzet Çetin
Tekirdağ İstanbul Ankara
Musa Çam Levent Gök
İzmir Ankara
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Fatma Nur Serter, İstanbul Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada işçi
sağlığını ve iş güvenliğini
gerçekleştirmek amacıyla bir yasa çalışması üzerinde
bu saatlere kadar çalışmalarımızı sürdürüyoruz ama
hepimizin bildiği bir şey var, bu yasa yetmeyecek. Bu yasa
muhalefetin bütün eleştirileri dikkate alınmış olsa bile
zaten yetersiz kalacaktı çünkü bu yasa ve Hükûmetin bugüne kadarki
çalışmaları yüzde 37,5 oranına ulaşan kayıt
dışı çalışanları kapsamıyor.
İlginç
olan şu ki, TÜİK kayıt dışı çalışma
oranının yüzde 37,5 olduğunu ilan edebiliyor ama Hükûmet
kayıt dışı çalışanları bulup onları
kayıt içine alamıyor. Bu yasa elbette yetmeyecek çünkü tarımda 5
milyon 613 bin çalışanın ancak çok küçük bir
kısmını, tarım
işletmelerinde işçi olarak çalışanları kapsıyor
ama bunun dışındaki çiftçiyi, yardımcı aile
efradı adı altında çalışanın hiçbirini,
onların karşı karşıya bulunduğu riskleri
giderecek önlemleri içermiyor. Bu yasa yetmiyor çünkü ev işlerinde
çalışan, ciddi bir risk grubu oluşturanları kapsamıyor.
Dolayısıyla bu yasa aslında ülkede çok küçük bir kesimin iş
güvenliğini ve işçi sağlığını kapsıyor.
Yine
bu yasa çok iyi bir şekilde çıkarılmış olsaydı
bile, Türkiye gibi yıllarca sendikalaşmaya emek vermiş ama
sonra, sendikaların artık törpülenme sürecine sokulduğu bir
ülkede, elbette ne iş güvenliğini ne işçi
sağlığını karşılamakta yetersiz
kalacaktı. Kuralsızlaştırılmanın bu kadar
yaygınlaştırıldığı bir ülkede,
taşeronlaşmanın başını alıp gittiği bir
ülkede elbette bu yasa yetersiz kalacaktı.
Bu
yasada, aslında meslek hastalığına ilişkin bir
düzenleme yapmanın hiç de anlamı yoktu çünkü Çalışma
Bakanlığı istatistiklerine göre Türkiye bir cennet. Bakın,
2010 yılında 104.678 iş kazası olmuş, bunların
içinden 1.213 kişi yaşamını yitirmiş ama sadece 216
kişi meslek hastalığına tutulmuş. Demek ki dünya
standartlarına göre meslek hastalığını
aşmış bir ülkeyiz. Çalışma Bakanını bu
istatistikleri gerçekçi bir biçimde yeniden düzenlemeye davet ediyorum.
Yine,
bu yasa, Sayın Bakanın da kendi sözcükleriyle ifade ettiği gibi
yüzde 57 oranına ulaşan, iş kazasında yüzde 57 oranına
ulaşan 10 ve daha az sayıda işçi çalıştıran
işletmeleri ne yazık ki koruma altına almıyor. Eğer
bir ülkede, iş kazalarında, 10 işçiden az işçi
çalıştıran işletmelerin payı yüzde 57ye
ulaşmışsa, bu yasanın o işletmelere özel bir düzenleme
getirmesi gerekiyordu.
Şimdi
böyle söyleyip geçiyoruz: Canım, 10 işçiden az işçi
çalıştıran işletme ne ki. diye. Oysa, Türkiye'deki toplam
işletme sayısı içinde 10 işçiden az işçi
çalıştıran işletme oranı yüzde 95,6. Demek ki bu yasa,
işletmelerin yüzde 96sının sorunlarını görmezden
geliyor.
2009da,
İşletme Belgesi Alınmasına Dair Yönetmelikle bir değişiklik
yapıldı ve 50den az işçi çalıştıran iş
yerlerinin işletme belgesi alma zorunluluğu
kaldırıldı.
Değerli
arkadaşlar, işletme belgesi alma zorunluluğunun
kaldırılması demek, işletmelerin yüzde 99,4ünün en
baştan daha denetimin dışına çıkarılması
demek. Oysa yasanın giriş bölümüne, gerekçesine bakıyoruz, bina
tasarımından bahsediyor, inşaat güvenliğinden bahsediyor.
Bir de Türkiye gerçeğine bakıyoruz, Türkiyede işletmelerin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FATMA
NUR SERTER (Devamla) -
yüzde 99,4ünün bundan yoksun olduğunu görüyoruz.
Hayırlı
olsun diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Geçici
madde 8 üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 277 sıra sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısının Geçici 8 inci maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Recep
Özel Ramazan
Can
Giresun Isparta Kırıkkale
Semiha
Öyüş Hilmi
Bilgin Türkan
Dağoğlu
Aydın Sivas İstanbul
Pelin
Gündeş Bakır Yusuf
Başer Sevim
Savaşer
Kayseri Yozgat İstanbul
M.
Belma Satır İdris
Şahin
İstanbul İstanbul
(2)
Bu Kanuna ekli listelerde ihdas edilen kadrolardan boş bulunan 20
İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı, 100
İş Sağlığı ve Güvenliği Uzman
Yardımcısı, 40 Memur, 40 Veri Hazırlama ve Kontrol
İşletmeni ve 10 Mühendis kadrosuna, 21/12/2011 tarihli ve 6260
sayılı 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunundaki
sınırlamalara tabi olmadan 2012 yılı içinde atama
yapılabilir."
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının Geçici 8. Maddesinin kanun
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi Musa
Çam
Tekirdağ İstanbul İzmir
Mehmet
S. Kesimoğlu Uğur
Bayraktutan İzzet
Çetin
Kırklareli Artvin Ankara
Levent
Gök
Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Şimdi, ihdas edilen kadrolar var. Bunları tamamlayan bir madde bu. Bu
madde olmadığı zaman ihdas edilen kadroları nasıl
yerine getireceksiniz, nasıl uygulamasını
yapacaksınız? Bundan dolayı katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) İş sağlığı, iş
güvenliği konusunda gerçekten sağlığı, güvenliği
arttıracak her türlü, çalışma ortamını sağlayacak
her türlü öneriye Evet. dedik ama maalesef alt komisyonda olsun, ana
komisyonda olsun bizim verdiğimiz bu yöndeki hiçbir öneriye Bakanlık
ve Komisyon tarafından Evet. gelmedi, bunu da belirtmek istiyorum.
Tabii,
iş sağlığı, iş güvenliği kavramı
sanayi ve teknolojinin gelişimine koşut olarak önem kazandı ama
sanayileşme ve kalkınmanın bedeli, eğitim
alamamış, yeterince beslenemeyen, iş kazasından, meslek
hastalıklarından korunamayan, işsiz kalma ve işini kaybetme
korkusu yaşayan, örgütlenmeleri engellenen, sosyal güvenliğinden
endişe eden, on iki saat çalışıp ne eşini ne
çocuklarını göremeyen, ne aile ne sosyal yaşamı kalan
mutsuz çalışan bir kesim yaratmak olmamalıdır diye düşünüyorum.
Çalışanlarımızın,
insanlarımızın refahı, mutluluğu ve
sağlığından ödün veren bir sanayileşme ve
kalkınma anlayışı benimsenmemelidir. İnsana, çalışanlarına
kıymet veren gelişmiş ülkelerde, yasal önlemlerle beraber
toplumsal eğitim ve bilinçlendirmelerle oldukça önemli yol
alınmış. Ama bizim gibi, çalışanın, insanın
hiçbir kıymetinin olmadığı ülkelerde yara kanamaya devam
ediyor ve korkarım ki bu kabuk bağlamayacak, iyileşemeyecek ve
kangrene dönüşecektir. Çünkü iktidar ekonomik büyüme ve rekabet
uğruna, çalışanların sağlığını ve
güvenliğini hiçe sayarak, iş sağlığı, iş
güvenliğini piyasalaştırarak tasfiye etme
anlayışı içindedir.
İş
kazalarının, konuşmacı arkadaşlarım belirtti,
yüzde 50si kolaylıkla önlenebiliyor, yüzde 48i sistemli bir
çalışmayla önlenebiliyor. Yani yüzde 98i önlenebilir kazalar. Ancak
başka bir deyişle yüzde 2si gayrikabili içtinap yani
önleyemeyeceğimiz kazalar. İş yerlerinin yüzde 97si 50nin
altında işçi çalıştıran iş yerlerini
kapsıyor. Ama iş kazalarının yüzde 70e yakını bu
iş yerlerinde meydana geliyor. E durum böyleyken -talebimiz de bu
yöndeydi, önerilerimiz de- İş Sağlığı
İş Güvenliği Kurulu 50 işçinin altında
çalıştıran iş yerlerinde olsun. Ama maalesef mevcut
tasarıda buna gerek görülmedi. Tasarıda İş
Sağlığı İş Güvenliği Kurulunun kimlerden
oluşacağına dair de bir bilgi yok, bu da yönetmeliklere
bırakıldı. Ama biz biliyoruz ki iş kazaları en çok
İSG Kurullarının (İş Sağlığı
Güvenliği Kurullarının) olmadığı küçük
işletmelerde meydana geliyor.
Değerli
katılımcılar, değerli arkadaşlar; meslek
hastalığı belli bir süre içinde oluyor yani zamana
yayılıyor, sinsi bir şekilde gelişiyor. Meslek
hastalığı istatistiklerinin ülkemizde az görülmesinin nedeni
meslek hastalığı olmadığından değil,
bilinmeyen bir şeyin sayımını yapamadığımızdan.
Yani 2010 yılı için çalışan sayısı ve
istatistiksel verilere göre mesleki hastalık beklentisi ortalama olarak
500 bin ile 1,5 milyon arasındayken, Türkiyede 2010 yılında
saptanan meslek hastalığı sayısı sadece 533. Yani
meslek hastalığında durumumuz içler acısı. Biz, bu
durumu ortadan kaldırmak için, meslek hastalığı
saptanmasına ilişkin olanakların
yaygınlaştırılması ve tanının
kolaylaştırılması gerekirken tasarıda resmî
istatistiklere meslek hastalığının çok az görülmesine
aldanılmış olacak ki bizim bu konularda önerdiğimiz yeni
tıbbi imkânlar ve toksikoloji laboratuvarı ve il merkezlerinde kamu
hastanelerinin en az birinde yeterli personel ve altyapı
olanaklarını haiz ücretsiz hizmet sunan bir meslek hastalığı
polikliniği kurulması Komisyonda reddedilmiştir. Bunun aksine,
Ankara, İstanbul ve Zonguldaktaki meslek hastalıkları
hastanesinin kaynakları kesilmiş, mesleki tanı ve şüphe
koyma yetkileri ellerinden alınmıştır. Âdeta Meslek
hastalığı teşhis etmeyin, başımızı
ağrıtmayın. denmiştir.
Ayrıca,
Çalışma Bakanlığına bağlı İSGÜMün
bağımsız denetim yapma yetkisi elinden alınmış,
işverenlerin talepleri üzerine para ile ölçüm yapan ticari bir yapı
oluşturulmuştur. Benim bölgem Tekirdağda, özellikle sanayinin
yoğun olduğu Çerkezköy ve Çorluda organize sanayi bölgeleri
kurulurken altyapı çalışmaları yapılıyor, üst
yapı çalışmaları, kara yolları, yollar, itfaiye,
karakollar kuruluyor ama toksikoloji laboratuvarları, meslek hastalıkları
polikliniği ya da kanser araştırma merkezleri kurulmuyor. Yani
dolayısıyla bizim bu anlayışı değiştirmemiz
lazım çünkü teşhisi koyamadığınızda ya da geç
koyduğunuzda sağlık açısından da, sosyal haklar
açısından da ciddi sorunlar olmakta.
Ben
bu yasa tasarısının sadece Ayrı bir yasanız var
mı? Var. dedirtecek bir yasa ama sağlık sisteminde,
çalışma hayatında, sağlığı ve güvenliği
önleyecek, çalışanın yaşam koşullarını
düzeltecek bir yasa olmadığına inanıyorum ve hiçbir maliyet
insan hayatının sahip olduğu değerin üzerinde değildir
diyorum. İş kazalarını önlemek, ödemekten daha
insancıldır ve emek en yüce değerdir diyorum.
Hepinize
saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 277 sıra sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısının Geçici 8 inci maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
(2)
Bu Kanuna ekli listelerde ihdas edilen kadrolardan boş bulunan 20
İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı, 100
İş Sağlığı ve Güvenliği Uzman
Yardımcısı, 40 Memur, 40 Veri Hazırlama ve Kontrol
İşletmeni ve 10 Mühendis kadrosuna, 21/12/2011 tarihli ve 6260
sayılı 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunundaki
sınırlamalara tabi olmadan 2012 yılı içinde atama
yapılabilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılıyoruz efendim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yeni ihdas edilen kadrolara yapılacak atamaların bu Kanunun yürürlük
tarihinden önce yapılabilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni geçici madde ihdasına dayalı bir önerge
vardır. Malumları olduğu üzere görüşülmekte olan
tasarı ve teklife konu kanunun Komisyon metninde bulunmayan ancak
tasarı ve teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve Komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı İç Tüzükün 87nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür.
Bu
nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt
çoğunlukla (14 üyesiyle) katılırsa önerge üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (1/605) esas numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısına Geçici 9. Maddenin
aşağıdaki şekilde eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut
Dedeoğlu Nevzat
Korkmaz Ruhsar
Demirel
Kahramanmaraş
Isparta
Eskişehir
Ahmet Duran Bulut Mehmet Günal
Balıkesir Antalya
GEÇİCİ MADDE 9 -(1) Bu Kanunun
yayımı tarihinden önce İş Sağlığı ve
Güvenliği Genel Müdürlüğü ile İş
Sağlığı ve Güvenliği Merkez Müdürlüğü merkez ve
taşra teşkilatında fiilen çalışan ve İş
Hijyeni Uzman Yardımcılığı'na atanmak için
üniversitelerin gerekli bölümlerinden mezuniyet şartlarını
taşıyan personelden üç yıldan az çalışanlar,
İş Hijyeni Uzman Yardımcılığı'na geçmek
istemeleri halinde, KPDS veya eşdeğeri uluslararası bir
sınavdan en az C düzeyinde alınmış sonuç belgesi ile
kanunun yayımı tarihinden itibaren iki yıl içerisinde müracaat
etmeleri halinde istek ve durumlarına uygun İş Hijyeni Uzman
Yardımcılığı'na atanabilirler. İş Sağlığı
ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ile İş
Sağlığı ve Güvenliği Merkez Müdürlüğü merkez ve
taşra teşkilatında fiilen çalışan ve İş
Hijyeni Uzmanlığı'na atanmak için üniversitelerin gerekli
bölümlerinden mezuniyet şartlarını taşıyan ve fiilen
İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü
ile İş Sağlığı ve Güvenliği Merkez
Müdürlüğü ve taşra teşkilatında en az üç yıl
çalışmış personelden kanunun yürürlülüğe girdiği
tarihten itibaren bir yıl içinde müracaat etmeleri halinde Bakanlıkça
yapılacak sınavdan en az yetmiş ve yukarı puan
almış olmak ve 1 yıl içerisinde hazırlayacakları tezde
başarılı olmak kaydı ile bir defaya mahsus olmak üzere
İş Hijyeni Uzmanlığı'na atanabilirler.
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Sayın Başkanım, salt
çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Madde
39da iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 277 sıra sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısının "Yürürlük
başlıklı 39 uncu maddesinin birinci fıkrasının
(a) ve (b) bentlerinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Muzaffer
Yurttaş Şirin
Ünal
Giresun Manisa İstanbul
H.
Bayram Türkoğlu Mehmet
Öntürk Eşref
Taş
Hatay Hatay Bingöl
Osman
Çakır Ali
Aydınlıoğlu Şuay
Alpay
Düzce Balıkesir Elâzığ
Ramazan
Can
Kırıkkale
a) 6, 7 ve 8 inci
maddeler;
1)
Kamu kurumları ile 50den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta
yer alan işyerleri için yayımı tarihinden itibaren iki yıl
sonra,
2)
50den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli
sınıfta yer alan işyerleri için yayımı tarihinden
itibaren bir yıl sonra,
3)
Diğer işyerleri için yayımı tarihinden itibaren altı
ay sonra,
b)
9, 31, 33, 34, 35, 36 ve 38 inci maddeleri ile geçici 4, geçici 5, geçici 6,
geçici 7, geçici 8 inci maddeleri yayımı tarihinde,"
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 39. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif
ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi Uğur
Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul
Artvin
İzzet
Çetin Levent
Gök Musa
Çam
Ankara Ankara İzmir
Sena
Kaleli
Bursa
Bu Kanun'un 31, 33, 34,
35, 36, 37, 38, 40 ile Geçici 4, 5, 6, 7 ve 8 inci maddeleri yayımı
tarihinde, diğer maddeleri yayımından altı ay sonra
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
Sayın
Komisyon
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Beş dakika ara alabilir miyiz Sayın
Başkan?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Usulde böyle bir şey yok.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Böyle bir şey olmaz, demin bize
yaptırmadınız aynı şeyi.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 03.09
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 03.16
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----0----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121inci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
277
sıra sayılı Tasarının ikinci bölümü üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Önerge
okunmuştu.
Sayın
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Sayın Başkanım, lütfederseniz bir kez
daha önergeyi okutabilir misiniz.
BAŞKAN
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 39. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif
ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi Uğur
Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İzzet
Çetin Levent
Gök Musa
Çam
Ankara Ankara İzmir
Sena
Kaleli
Bursa
Bu
Kanun'un 31, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 40 ile Geçici 4, 5, 6, 7 ve 8 inci
maddeleri yayımı tarihinde, diğer maddeleri yayımından
altı ay sonra yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Sayın Komisyon, anlaşıldı mı? Buyurun, şimdi
katılıyor musunuz, katılmıyor musunuz?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Sena Kaleli, Bursa Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
SENA
KALELİ (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 277 sıra sayılı Tasarının
39uncu maddesiyle ilgili önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Hakkâri Şemdinli Dağlıcada yitirdiğimiz
şehitlerimize, Şanlıurfa Cezaevinde yanan
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
sabır diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Ayrıca, iş kazalarında hayatını yitiren tüm
kurbanlarımızı da rahmetle anıyorum. Bundan böyle bu
kazaların, bu önlemsizliklerin olmamasını diliyorum, umuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunda seri üretim
anlayışıyla yasalar çıkarıyoruz.
Ayırıcı, ayrıştırıcı, rant odaklı,
taraflı, tutarsız politikalardan adalet maalesef çıkmıyor.
Hak ve adalet olmayınca bilinç de yaratsanız, inançlarınıza
da sığınsanız insanları yanlış yapmaktan
caydıramazsınız. Testiyi kıranla getiren bir tutulduğunda
çözümsüzlük de kaçınılmazdır.
Değerli
milletvekilleri, adaleti tesis edecek tek kurum devlettir. Kendisi örnek
olmayan anlayış kimseden yaptığı düzenlemelere uyum
göstermesini bekleyemez. Hele ki bu düzenlemeler şeffaf,
katılımcı bir anlayışla yapılmıyorsa hiç mi
hiç beklenemez. Balık baştan kokar. Kuralları koyan devletse,
uyan da olmalı, güvenceyi veren de.
İdarelerin
ihlalleri, ihmalleri, kusurları ve sorumsuzlukları da düzenlenmeye
ihtiyaç duyar. Devlet, kaldırımdan yola; açılan çukurdan köprüye,
baraj kapağına; kayıt sisteminden çalıştırma
sistemine, örgütlenme özgürlüklerine, haklara kadar sorumluluklarını
yerine getirme davranış biçimini edinmezse istifa kültürü de
gelişmez ve kazanılamaz.
Devlet bir yandan
özelleştirme yapıp hizmetleri alt işverene taşere ederken,
diğer yandan bazı sektörlerde bu sistemi
sınırlandırarak çifte standart yaratmaktadır.
Sürdürülebilir rekabet
gücü için sözleşmeli araç da kullanılsa, mülkiyete dayalı
performans da geçerli olsa aslolan insaf ve vicdandır. Kararlı,
ilkeli, dirayetli, kurallı, adil kalite yönetimi anlayışı
ve bağımsız denetim olduğunda disiplin sorunu da olmaz. Hak
ve sorumluluk tek taraflı olmaz, herkes birbirinin hak ve
sorumluluklarına, özgürlüklerine aynı sorumluluk ve
duyarlılıkla sahip çıkmalıdır, işte demokrasi tam
da budur.
İzan dedikçe
uzanan anlayış bizi özgürlükçü demokrasiden ve adaletten
uzaklaştırmaktadır.
Devlet, emekli
maaşını az ödemek için işverenin gerçek ücret yerine asgari
ücret üzerinden sigorta işlemi yapmasına göz yummaktadır.
İşçi iş kaygısı ve mahkûmiyetten, devletse emeklilik
maaşından tasarruf amacıyla bu yaygın uygulamalara sessiz
kalmaktadır. Çoğu işveren de eksik destekten ötürü bu durumu
avantaj gibi görmekte, kayıtsızlığın kendine
verdiği başka zararları fark edememektedir.
Düzenlemeler
uygulanmaktan uzak, herkesi suç işlemeye teşvik eder niteliktedir. Ne
zamanki işçi iş kaybı korkusu yaşamaz, istihdam
olanakları artar, iş güvenliği olmayan bir yerde
çalışmayı reddetme bilincine erişirse işte o zaman
kazaların da, ölümlerin de önüne geçmek mümkün olabilecektir. Ancak,
emeğin acımasızca sömürüldüğü, hak ve hukuk
arayışının baskı ve tehditle sindirildiği,
yargılandığı, iş güvencesinin olmadığı,
sendikaların siyasi partilerin arka bahçesine
dönüştürüldüğü ülkelerde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SENA
KALELİ (Devamla) -
bu refleksi beklemek şu an için hayaldir.
Güvencenin olmadığı yerde güvenlik de olamaz.
Bu
nedenle, kurtarılacak hayatlar için vicdani sorumluluğumuz
gereği bu önergenin kabulünü rica ediyorum.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 277 sıra sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısının Yürürlük
başlıklı 39 uncu maddesinin birinci fıkrasının
(a) ve (b) bentlerinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli
(Giresun) ve arkadaşları
a) 6, 7 ve 8 inci
maddeler;
1)
Kamu kurumları ile 50den az çalışanı olan ve az tehlikeli
sınıfta yer alan işyerleri için yayımı tarihinden
itibaren iki yıl sonra,
2)
50den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli
sınıfta yer alan işyerleri için yayımı tarihinden
itibaren bir yıl sonra,
3)
Diğer işyerleri için yayımı tarihinden itibaren altı
ay sonra,
b)
9, 31, 33, 34, 35, 36 ve 38 inci maddeleri ile geçici 4, geçici 5, geçici 6,
geçici 7 ve geçici 8 inci maddeleri yayımı tarihinde,"
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Uygun görüşle takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
4857
sayılı İş Kanunu kapsamında yükümlülük sahibi
işyerlerinin bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra da
yükümlülüklerinin aynen devam etmesi sağlanarak, 35 inci madde
tasarıdan çıkarıldığından Yürürlük
başlıklı madde yeniden düzenlenmektedir.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
40ıncı
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısının 40. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
Saygılarımızla.
Bu
kanun hükümleri Çalışma Bakanlığı tarafından
yürütülür. Kanun 1 ay içerisinde yürürlüğe girer.
Dr.
Candan Yüceer İzzet
Çetin Süleyman
Çelebi
Tekirdağ Ankara
İstanbul
Levent
Gök Uğur
Bayraktutan Musa
Çam
Ankara Artvin İzmir
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Sayın Başkanım, müsaadenizle, son maddeye gelmiş
bulunuyoruz.
Çalışma
hayatımız açısından son derece önemli bir tasarı biraz
sonra yasalaşacak inşallah. Bu yasa, müstakil iş
sağlığı güvenliği yasası. Gelişmiş
ülkeler, böyle önemli bir düzenlemeyi 1970li ve 1980li yıllarda
yürürlüğe koymuş bulunmaktadırlar. Biraz gecikmeli de olsa,
yıllardır taraflar arasında gidip gelen bu düzenleme netice
itibarıyla bugün yasalaşmış oluyor.
Bu
yasa öncesinde, bildiğiniz gibi, SGK ile -Sosyal Güvenlik Kurumu- Van
depremi ve Simav depremleriyle ilgili çok önemli yasal düzenlemeyi
gerçekleştirmiş idik. Emeklilerimizle ilgili intibak düzenlemesini
birlikte gerçekleştirdik. Kamu Görevlileri Sendikaları
Yasasını buradan çıkararak memurlarımızın toplu
sözleşme hakkını elde etmelerini gerçekleştirdik. Bugün de
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa
Tasarısını, bir temel yasayı
yasalaştırıyoruz ve inşallah kısa bir süre içerisinde
de -bütün grup başkan vekillerinden istirham ediyorum- toplu iş
ilişkileri yasasını, endüstriyel ilişkilerimiz
açısından son derece önemli ve zamanla yarıştığımız
bir yasayı da inşallah eğer yasalaştırabilir isek bu
dönem içerisinde çalışma hayatıyla ilgili çok verimli bir dönemi
geçirmiş olacağız.
18
önerge verildi bugün ve 7si muhalefet partileri tarafından verildi,
bunları hep birlikte kabul ettik ve yasa yürürlüğe girdi. Yasa da
teknik bir düzenleme olduğu için, gerçekten anlaşılmasında
zorluklar yaşandı çünkü zaman ayırmak gerekiyor idi,
araştırma konusu
Mesela burada bir cümle kullanıldı 1 ile
10 arasında çalışanları kapsamıyor. gibi bir ifade kullanıldı,
bu doğru değil. Stajyerleri kapsamıyor. doğru değil.
Çırakları kapsamıyor. doğru değil.
Çırakları, stajyerleri, 1 ile
Önergeye
katılamıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; tabii, Sayın Bakanın biraz önce
açıkladığı yasalarla ilgili, ileri demokrasinin ne hâle
geldiği konusunda kendi bakış açısından bir
değerlendirmesi oldu. Biz, Kamu Çalışanları Yasası
çıkarken de grevli, toplu sözleşme hakkı doğurmayan bu
yasanın sonuçta, en son Tahkim Kurulu diye
tanımladığımız kurulda bu yasanın ne hâle geleceğini
ifade etmiştik ve sonra işte yüzde 3,5 - yüzde 4 gibi zamlar telaffuz
edildi, sonra, sözüm ona tarafsız aracı Hakem Kurulu yüzde 4-4
yaptı, çalışanları, kamu çalışanlarını
enflasyon altında ezdi. Yine emeklilik yasası diye, bizim intibak
diye adlandırdığımız yasa yine burada büyük bir
tartışmanın sonucu çıktı ama emeklilere yeni bir
kazanım sağlamış değil.
Geçen
burada tartışırken, yine bu saatte tartışıyorduk,
bu saatlerden erken bir zamandı; ben dilerim ve arzularım,
yanılmak da isteriz, grup olarak ve kişi olarak da ben yanılmak
isterim; bu yasa denildiği gibi iş sağlığı
değil bizim açımızdan, ismini ne koyarlarsa biz hep buna,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu yasaya muhalefet edenler olarak
İşçi Sağlığı ve İş Yasası
diyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) İsmini
değiştirirseniz bu değişmiş olmayacak bizim
açımızdan. Bu yasanın uygulamalarından biz mahcup
olmayı dileriz. Ya çok da güzel olmuş. noktasına gelindiğinde
Ya iktidar çok güzel bir şey başardı. diye bu kürsüde de
konuşuruz ama bunun böyle bir şey olmayacağını, bunun
bir yaraya merhem olmayacağını, hem uygulama tarihi
itibarıyla hem birçok maddelerinin iki yıl sonraya,
bazılarının bir yıl sonraya yönelmesi nedeniyle ve uygulama
tarihi itibarıyla, bu yasanın böyle, üzerinde davul çalarak,
şenlik yaparak Güzel reformlar yaptık. diyebileceğimiz bir
yasa olmadığını bir kez daha buradan ifade ediyorum.
Özür
dileyeceğim bir yer var. Sizlerden değil, burada çalışan
arkadaşlarımdan özür diliyorum. Onlar bu saate kadar
çalıştılar.
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Biz de çalıştık Sayın Çelebi.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla) Hayır efendim, hayır. Biz yarın, yine
söylüyorum, biz yarın, beşte de gelsek kimse bize hesap sormayacak
ama onlara yarın gelmezlerse hesap sorulacak. Onun için, bir kez daha
ifade ediyorum, buradaki kavas arkadaşlarımız
açısından da stenograf arkadaşlar açısından da
diğer mesai veren arkadaşlar açısından da bakıldığında,
uygulamanın hiç de böyle olmadığını
(AK PARTİ
sıralarından önergeye gel sesleri). Böyle kötü bir yasal düzenleme
getirirseniz bizim on defa, bu konuda mücadele etmek, bizim namus borcumuzdur,
işçi sınıfına namus borcumuzdur. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Böyle değil, böyle değil, biz görevimizi yapıyoruz,
biz ihanet etmiyoruz! Bizim işveren kesiminden gelen
arkadaşlarımız bile sınıf kimliğinde durdular,
emek ağırlıklı parti kimliğinde durdular, kendi
sınıfını değil, emeğin çıkarlarını
burada savundular; onları da ayrıca kutluyorum. O işveren
kimliğiyle Cumhuriyet Halk Partisi saflarında yer alan ama Cumhuriyet
Halk Partisi ilkelerini terk etmeyen arkadaşlarımızı da
kutluyorum.
Bu yasa hayırlı
olsun. demek isterim ama bu yasa iş kazalarını önlemeyecek,
cinayetleri önlemeyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) Onun için de bu yasanın bundan sonraki sorumluluğu
İktidara ait olacak diyorum. (AK PARTİ sıralarından Yürü,
yürü! sesi)
Siz yürüyün, ben bir yere
yürümem.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(Devamla) Beni yürütecek bir şey varsa o da yine millet iradesidir.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Çelebi, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
MUHARREM İNCE
(Yalova) Önceden olsaydı polis gönderirdi ama milletvekili olduğu
için gönderemiyor.
BAŞKAN Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Önceden olsaydı polisleri gönderirdin dövdürmeye, şimdi o
yetkin yok tabii senin.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Çağır istersen polisleri. Eski
alışkanlığın vardır Sayın Köksal.
BAŞKAN Böylece
ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi, İç
Tüzükün 86ncı maddesi gereğince oyunun rengini belirtmek için ve
lehte olmak üzere söz isteyen Nurettin Canikli, Giresun Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben şunu çok merak
ediyorum: Biraz önce Bakanımız bilgi verdi. Dünyanın 1970li
yıllarda uygulamaya koyduğu böyle bir içerikli yasal düzenlemeyi biz
bugün yapıyoruz. Yani 1970te yoktu, 80de yoktu, 90lı yıllarda
yoktu. Acaba biraz önceki konuşmalar böyle bir yasanın hayata
geçirilmesi için meydanlarda hiç yapıldı mı? Takip edildi mi,
zorlandı mı hükûmetler? Bu konuda görevli, yetkili arkadaşlar,
organizasyonlar, kurum ve kuruluşlar görevlerini gerçekten layıkıyla
bu dönem içerisinde, böyle bir yasanın, modern yasanın
çıkmasını sağlayacak tarzda yerine getirebildiler mi,
yerine getirdiler mi? Bugün burada konuşuluyor. Otuz yıldan beri
acaba bu görev gerçek anlamda yerine getirildi mi?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) İş Kanununda var.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bu sorunun cevabı son derece önemli.
Yapması gerekenler de belli bu işi. Özellikle bu konuda kendilerine
görev verilen, görev talep eden ve işçi kardeşlerimiz tarafından
bu amaçla görevlendirilen kişi, kuruluş ve organizasyonlar bu
görevlerini layıkıyla yerine getirdiler mi? Bana göre, getiremediler.
Neden? Çünkü getirebilmiş olsalardı, gerçekten zorlayabilmiş
olsalardı, gerçekten verilen görevi arkalarındaki güçle hayata
geçirebilmiş olsalardı bugün yasalaştıracağımız
-inşallah- benzeri bir yasanın çok daha önce hayata geçmesi
gerekirdi. Dolayısıyla burada biraz önceki yapılan o
konuşmayı kusura bakmayın
ben çok fazla anlamlı bir konuşma olarak değerlendirmiyorum.
Otuz yıldan beri, daha önce yapılması gereken
konuşmalardı bunlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Hâlbuki, dünyanın
1970li yıllarda hayata geçirdiği yasayı şimdi Hükûmetimiz,
birlikte elbette yani sonuç itibarıyla iktidar ve muhalefetiyle
yapıyoruz, eksiği olabilir, yanlışı olabilir ama bütün
genel anlamda bakıldığında çok önemli bir ihtiyacı
gideriyor, bu kesin, tartışmasız.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) Zaman içinde uygulamada göreceğiz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani Tüm
maddeleri olumsuzdur diyebiliyor musunuz? Siz de diyemiyorsunuz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) Olumsuz
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Dolayısıyla
çıkıp burada eksiklerini, size göre eksik olduğunu
düşündüğünüz yerleri ortaya koyabilirdiniz ama bu tasarının
bu aşamaya, yasalaşma aşamasına getirilmesine katkı
sağlayan herkese teşekkür etmeniz gerekirdi çünkü şunu söyleme
imkânınız var mı? Yani bu yasa çıkmasa mevcut meri mevzuat
bundan daha iyi mi? Daha mı güzel? İşçilerin daha mı
lehine? Bunu söyleyebiliyor musunuz? Söyleyemiyorsunuz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) Yenilik filan getirmiyor bu yasa.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) O zaman daha lehine bir düzenleme
yapılmasını nasıl bu kadar
Engelleme olarak -kusura
bakmayın- ben değerlendiriyorum, sabahtan beri bu
yapılıyor. Elbette eleştireceksiniz ona hiç itirazımız
olamaz yani bardağın boş tarafını göreceksiniz, her
türlü eleştiriyi elbette yapacaksınız ama bir tür
engellemedir bu yani eksik gördüklerinizi söyleyip daha iyi, sistemi daha iyiye
götüren hususlarla ilgili de kanaatlerinizi ortaya koymak makul ve normal,
olması gereken bana göre tavır buydu. Ama bakın ne
yaptınız? Yani öyle garip öneriler var ki
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Önerilerimiz oydu, önerilerimiz reddedildi.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Hayır, biraz önce Sayın
Bakanımız da söyledi, muhalefetin de biz yedi önergesini hep birlikte
kabul ettik. Sonuçta yasayı yine hep birlikte yaptık ama bu
tavır doğru değil.
Bakın,
değerli arkadaşlar, çok konuşuldu, çok şey söylendi. Zaman
dar, ben birkaç rakam vermek istiyorum. Bakın yani hep söylendi, burada
gerçekten altı somut rakamlarla doldurulamayan, desteklenemeyen
birtakım konuşmalar yapıldı ama ben şimdi rakamlarla
konuşacağım, somut, kesin rakamlarla konuşacağım,
hiç kimsenin karşı çıkamayacağı, itiraz
edemeyeceği netlikte rakamlarla konuşacağım.
Bakın,
iş kazası sayısı 1992-2002 yılları arasında
1 milyon 3 bin 607 iken -yaklaşık on yıla, on yıllık
bir periyoda tekabül eden bir dönem- 2003-2010 arasında 594 bin 232
değerli arkadaşlar. Neredeyse yarı yarıya düşmüş.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Kaç kişi öldü, onu söyleyin?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Onu da söyleyeyim, onu söyleyeyim.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Söyleyin
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Tamam, Süleyman Bey, söyleyeyim.
1992-2002
yılları arasında ölüm sayısı -yine aynı periyot,
karşılaştırma anlamlı olsun diye- 12.357, 2003-2010
arasında 8.838.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) 10.500 rakamını ben vermedim.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Elbette bunlar da yüksek ama ciddi anlamda bir
düşüşün olduğu hem kaza sayısında hem ölümde gerçek
rakamlarla ortada. Ha, bu da yeterli değil, hedefimiz daha da bunları
aşağı çekmek, çekeceğiz inşallah. Bu yasadan sonra
göreceksiniz, önümüzdeki dönemlerde bunları hep birlikte göreceğiz ve
izleyeceğiz.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) 10.880 rakamını Bakan verdi.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Dolayısıyla gerçek olan bu, gerçek olan
bu.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Hayır, 10.880i hiç anlatmadın, Bakan
verdi.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bunlar üzerinde konuşmamız gerekiyor.
Bunlar reel şeyler yani birtakım ideolojik şeyler söylenebilir
falan ama bunların eğer datalarla, rakamlarla desteklenmiyorsa çok
fazla bir anlamı yok kusura bakmayın. Biz, gerçeklerle
konuşalım.
Yasanın
bu noktaya gelmesinde katkısı olan herkese, gruplarımıza,
bürokrat arkadaşlarımıza, milletvekillerimize teşekkür
ediyoruz.
Ülkemize,
iş âlemine ve emek dünyasına hayırlı olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) Oyunuzun rengini açıklamadınız ama!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Oyunun
rengini belirtmek için ve aleyhte olmak üzere Oğuz Oyan, İzmir
Milletvekili.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
OĞUZ
OYAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye iş sağlığı ve iş güvenliği
alanında tartışmasız bir biçimde Avrupa ve dünyada talihsiz
bir şöhrete sahip. Bunun sıralamasını Bakana
bırakıyorum, üçüncü mü, beşinci mi o takdir etsin ama Avrupada
ve OECD ülkeleri arasında birinci, bunda hiçbir tartışma yok.
Dolayısıyla, Türkiyede geçerli olan, tam anlamıyla bir az
gelişmiş kapitalizmden başka bir şey değildir.
Şimdi bu, sizin döneminizde, son on yılına damgasını
vurduğunuz döneminizde değişmemiştir. Sizin
verdiğiniz, burada biraz önce Grup Başkan Vekilinin verdiği 8
bin küsur iş kazasında ölüm sayısı, sizin verdiğiniz
rakam 10.804 olarak bir soruya cevaben. Dolayısıyla bu rakamlarda
herhalde bir anlaşmanız gerekecek.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ay farkı olabilir.
OĞUZ
OYAN (Devamla) Değerli arkadaşlarım, şimdi bir kere bir
sorumluluk taşıyorsunuz. 2003 yılında 4857 sayılı
İş Yasası burada görüşüldü, ben buradaydım. Bunun
beşinci bölümünü -biraz önce
söylemiştim- bu konuya ayırmıştık. Peki, bu
yasanın birçok yönetmeliğinin vesairenin yürürlüğe girmemesi,
Danıştay kararlarına rağmen uygulanmaması kimin
sorumluluğuydu? Yani bu yasanın tam anlamıyla yürürlük
kazanmaması, bu dönemde iş kazalarının önlenememesi, çok
yüksek oranda iş kazaları olan bir az gelişmiş ülke olmaya
devam etmemiz kimin sorumluluğunda? Bu düzenlemeyi yaptınız, bu
düzenlemeler yapılırken burada eleştirimizi dile getirdik, kulak
asmadınız. Şimdi gene burada eleştiriler getiriyoruz,
hiçbir tanesini kabul etmiyorsunuz. Bu nasıl uzlaşma kültürü? Bu
nasıl bir ortak amaç için yasama organını çalıştırmak?
Şimdi burada tabii, ortak amaç olması çok zor bu konuda, öyle anlaşılıyor çünkü
siz tüccar siyasetçisiniz, çünkü siz önce sermayeden yanasınız. Önce
sermayeden yana olduğunuz içindir ki yaptığınız
işçiyle ilgili her düzenleme de önce sermayenin çıkarlarını
savunur. İşte aramızdaki temel fark budur. Dolayısıyla
emek kesiminden, emek sömürüsüyle tıpkı din sömürüsünde olduğu
gibi oy alırsınız ama emek aleyhine yasama yaparsınız.
Tabii, arada bunun makyajı olacaktır, elbette yani biraz da işçi
yanlısı gözükmek gerekecektir yani başka türlü ülke yönetilmiyor
ama tüccar siyaseti gibi bir tanımla kendisini sermayeden yana
konumlayan az sayıda sağ iktidar vardır dünyada. Bunu ben
Nazilerde bile duyduğumu hatırlamıyorum.
Dolayısıyla
bu kadar sermaye yanlısı bir konum üzerinden kendinizi
tanımladıktan sonra şimdi Avrupa Birliğine karşı
dostlar alışverişte görsün tasarısını
çıkarıyoruz. Olumlu yanları yok mu, var mı? Efendim, tamam,
50 üstündeki iş yerlerine 50 altını da aldık ama yani bunların uygulama
zamanı ne zaman olacak? Hangi piyasa mekanizmaları üzerinden kimlere
rant sağlanacak? Onları yeniden getirip buraya iptal ettirecek ya da
erteleyecek miyiz, öteleyecek misiniz? Bunları biliyor muyuz? Yani burada
yarı mamul yasa çıkarıyoruz.
Bu
yasanın, burada çıkardığımız yasanın o
kırk sekiz maddesi var geçicilerle birlikte, sadece on üç maddesi bugün
yürürlüğe giriyor yani biz yarı mamul bir yasa yapıyoruz burada.
Bu tasarının üç maddesi bir ila iki yıl sonra yürürlüğe
girecek, geri kalanı da altı ay sonra. Bu arada kim öle, kim kala!
Kim bilir bu arada önümüze ne gibi değişiklik tasarıları
getireceksiniz, 5018 sayılı Yasada olduğu gibi, bilmem kaç kere
belki erteleyeceksiniz. Yani böyle bir tasarıya bizim olumlu oy vermemiz
mümkün değildir. Hiçbir düzeltme olanağı bulamadık ve
yürürlüğü bile sağlayamadık, iş cinayetlerini
önleyeceğine inanmıyoruz. O yüzden oyumuzun rengi
kırmızıdır yani rettir.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Oyan.
Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama
için bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısı ile Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın; Meslek Hastalıkları ve İşçi
Sağlığı Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
229 |
|
Kabul |
: |
215 |
|
Ret |
: |
14 |
Kâtip Üye Özlem Yemişçi Tekirdağ |
Kâtip Üye Muhammet Rıza
Yalçınkaya Bartın |
Böylece,
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 20 Haziran 2012
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 03.48