TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
127nci
Birleşim
29
Haziran 2012 Cuma
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili
Mustafa Baloğlunun, 53üncü Uluslararası Nasrettin Hoca Anma ve
Mizah Günlerine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İzmir Milletvekili Musa Çamın,
İzmirin Karaburun ilçesinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Hükûmetin son dönemde Kütahya ilindeki uygulamalarına ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Bulgaristan-Türkiye Parlamentolar Arası
Dostluk Grubunun ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/899)
2.- Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Halk Kongresi Hukuk
Komitesi heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tezkeresi (3/900)
3.- İtalya Temsilciler Meclisi Dış
İlişkiler Komitesi heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun
bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/901)
4.- Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü
bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2012 tarihinden itibaren bir
yıl daha UNIFIL harekâtına iştirak etmesi hususunda
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca Hükûmete izin verilmesine dair
Başbakanlık tezkeresi (3/893)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu
ve 25 milletvekilinin, muhtarların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/337)
2.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 19
milletvekilinin, diş hekimlerinin yaşadıkları
sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/338)
3.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş ve 24
milletvekilinin, yerel gazetelerin ve gazetecilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/339)
V.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1 Temmuz 2012 Pazar günü tatile
girmeyerek çalışmalarına devam etmesine; 311 ve 312 sıra
sayılı kanun tasarılarının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın;
Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve
Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve
Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması
Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47,
2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302)
4.- Türk Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu raporları (1/644) (S. Sayısı: 311)
5.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesine Dair
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/648) (S.
Sayısı: 312)
6.- Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdölün; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/637, 2/700) (S.
Sayısı: 301)
7.- Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve
Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava
ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; 2004 Sayılı İcra ve İflas
Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın; Türk Ceza
Kanunun Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar
Kanununda Yer Alan Maddelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 34 Milletvekilinin; 5271
Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin; Türk
Ceza Yasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi'nin; 3713 Sayılı Terörle Mücadele Yasasının 6 ve
7'nci Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Yasa
Teklifi; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Terörle Mücadele
Kanununda Bazı Maddelerin Değiştirilmesine İlişkin
Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Rıza Türmen ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın;
Adli Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ağrı Milletvekili Halil Aksoy'un; Ceza Muhakemesi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (1/565, 2/90, 2/120, 2/223, 2/257, 2/268, 2/292, 2/322, 2/326)
(S. Sayısı: 278)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kırgızistan-Türkiye Manas
Üniversitesinin İşleyiş Esaslarına Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/473) (S. Sayısı: 155)
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel
İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/479) (S. Sayısı: 289)
10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Geçiş
Hükümeti Arasında Libya Ulusal Polisinin Eğitimine ve Kapasite
Geliştirmesine İlişkin İşbirliği Konulu Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu raporları (1/607) (S. Sayısı: 250)
11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Azerbaycan Cumhuriyeti Kaynaklı ve
Azerbaycan Cumhuriyetinden Transit Geçen Doğal Gazın Türkiye
Cumhuriyeti Toprakları Üzerinden Taşınması İçin
Münhasır Boru Hattı Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/623) (S. Sayısı: 299)
12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran
İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye-İran Hududunda Yeni
Kara Hudut Kapılarının Açılmasına Dair Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/450) (S. Sayısı: 10)
13.- Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu
Bağımlılığını İzleme Merkezinin
Çalışmalarına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile
İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında
Yapılan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/342) (S.
Sayısı: 16)
14.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Arasında Akdenizde Kıta Sahanlığı
Sınırlandırılması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/471) (S. Sayısı: 114)
15.- 1969 Petrol Kirliliğinden Doğan
Zararın Hukuki Sorumluluğu ile İlgili Uluslararası
Sözleşmeyi Değiştiren 1992 Protokolünün
Sınırlandırma Miktarlarının Değişikliklerine
Dair Karara Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu raporları (1/503) (S.
Sayısı: 129)
16.- 1971 Petrol Kirliliği Zararının
Tazmini İçin Bir Uluslararası Fonun Kurulması ile İlgili
Uluslararası Sözleşmeyi Değiştiren 1992 Protokolünün
Tazminat Limitleri Değişikliklerine Dair Karara
Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
raporları (1/508) (S.
Sayısı: 134)
17.- Uluslararası Yolsuzlukla Mücadele Akademisi
Kurucu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/568) (S.
Sayısı: 206)
18.- 1992 Petrol Kirliliği Zararının
Tazmini İçin Bir Uluslararası Fonun Kurulması ile İlgili
Uluslararası Sözleşmenin 2003 Protokolüne Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu raporları (1/540) (S. Sayısı: 245)
19.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetine Doğal Gaz
Satışına ve Azerbaycan Cumhuriyeti Kaynaklı Doğal
Gazın Türkiye Cumhuriyeti Toprakları Üzerinden Transit Geçişine
ve Doğal Gazın Türkiye Cumhuriyeti Toprakları Üzerinden
Taşınması İçin Münhasır Boru Hattının
Geliştirilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/615) (S. Sayısı: 298)
20.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijerya Federal
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/289) (S. Sayısı: 13)
21.- Türkiye Cumhuriyeti ile Irak Cumhuriyeti Arasında
Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/353) (S. Sayısı: 17)
22.- Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ve Gürcistan Enerji Bakanlığı
Arasında Türkiye-Gürcistan Elektrik Enterkonneksiyonlarının
Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/365) (S. Sayısı: 19)
23.- 187 Sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirme Çerçeve
Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/454) (S. Sayısı: 28)
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
kapanan adliyelerle ilgili gelen şikâyetlere ve yapılan
eleştirilere ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Hükûmetin kapanan adliyelerle ilgili
kararını gözden geçirmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
sarf ettiği kelimeye ve adliyelerin kapatılmasına ilişkin
açıklaması
4.- Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın, yapılan eleştirilere cevaben
açıklaması
VIII.- OYLAMALAR
1.- Türk Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının oylaması
2.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesine Dair
Kanun Tasarısının oylaması
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kırgızistan-Türkiye Manas
Üniversitesinin İşleyiş Esaslarına Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel
İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Geçiş
Hükümeti Arasında Libya Ulusal Polisinin Eğitimine ve Kapasite
Geliştirmesine İlişkin İşbirliği Konulu Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı Tasarısının
oylaması
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Azerbaycan Cumhuriyeti Kaynaklı ve
Azerbaycan Cumhuriyetinden Transit Geçen Doğal Gazın Türkiye
Cumhuriyeti Toprakları Üzerinden Taşınması İçin
Münhasır Boru Hattı Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
7.- Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu
Bağımlılığını İzleme Merkezinin
Çalışmalarına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile
İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında
Yapılan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
8.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Arasında Akdenizde Kıta Sahanlığı
Sınırlandırılması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
9.- 1969 Petrol Kirliliğinden Doğan
Zararın Hukuki Sorumluluğu ile İlgili Uluslararası
Sözleşmeyi Değiştiren 1992 Protokolünün
Sınırlandırma Miktarlarının Değişikliklerine
Dair Karara Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısının oylaması
10.- 1971 Petrol Kirliliği Zararının
Tazmini İçin Bir Uluslararası Fonun Kurulması ile İlgili
Uluslararası Sözleşmeyi Değiştiren 1992 Protokolünün
Tazminat Limitleri Değişikliklerine Dair Karara
Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının
oylaması
11.- Uluslararası Yolsuzlukla Mücadele Akademisi
Kurucu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
12.- 1992 Petrol Kirliliği Zararının
Tazmini İçin Bir Uluslararası Fonun Kurulması ile İlgili
Uluslararası Sözleşmenin 2003 Protokolüne Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
13.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetine Doğal Gaz
Satışına ve Azerbaycan Cumhuriyeti Kaynaklı Doğal
Gazın Türkiye Cumhuriyeti Toprakları Üzerinden Transit Geçişine
ve Doğal Gazın Türkiye Cumhuriyeti Toprakları Üzerinden
Taşınması İçin Münhasır Boru Hattının
Geliştirilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısının oylaması
14.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijerya Federal
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
15.- Türkiye Cumhuriyeti ile Irak Cumhuriyeti Arasında
Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürkün, 2002 yılından itibaren TBMM
Başkanlarının yurt dışı seyahatlerine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet
Sağlamın cevabı (7/7538)
2.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, TOKİ tarafından yapılan ihalelere
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/7641)
3.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirelin, Diyarbakırda bir okulda
yaşandığı iddia edilen bazı olaylara ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/7662)
4.- İstanbul Milletvekili Kadir
Gökmen Öğütün, İstanbulun tarihî siluetinin korunması için
yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/7700)
5.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, sigortasız çalışan işçilere ve
kayıt dışılığın denetimine ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/7724)
6.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, 2002-2011 yılları arasında İŞKURa
başvuran 65 yaş üstü vatandaşlara ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/7725)
7.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkanın, büyük mükelleflerin denetimine ve vergi
kaçakçılığına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/7771)
8.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, Zafer Kalkınma Ajansının
faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı (7/7870)
9.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, kalkınma ajanslarının faaliyetleri,
bütçeleri ve personelinin niteliklerine ilişkin sorusu ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/7871)
10.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyada yapılan kamu
yatırımlarına ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/7873)
11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, yeni teşvik sisteminde illerin
teşvik bölgelerine göre dağılımına ilişkin sorusu
ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/8291)
29 Haziran 2012 Cuma
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 127nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, 53üncü Uluslararası Akşehir Nasrettin
Hocayı Anma ve Mizah Günleri münasebetiyle söz isteyen, Konya
Milletvekili Mustafa Baloğluna aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili
Mustafa Baloğlunun, 53üncü Uluslararası Nasrettin Hoca Anma ve
Mizah Günlerine ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA
BALOĞLU (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
büyük Türk bilgesi Nasrettin Hocayı anma etkinlikleri adına,
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Nasrettin
Hoca 1208 yılında doğmuş, 1284 yılında vefat
etmiş Türk halk bilgesidir. Kendisi, halk dilinde duygu ve inceliği
içeren gülmece türünün öncüsü olmuştur. Yaşadığı
çağdaki toplumsal gelişimin ve değişimin sonucu olarak
ortaya çıkan yeni bir sosyal ve kültürel değişimin,
oluşumun mimarlarındandır.
Aslında,
kendisi bu görevinde yalnız değildir. Aynı çağda benzer
fonksiyonları üstlenmiş birçok isim vardır. Bunlardan Hazreti
Mevlânâdan Yunus Emreye, Şeyh Edebaliden Ahi Evrana, Şemsi
Tebrizîden Hacı Bektaş Veliye, Sarı Saltuka kadar hepsi
benzer bir misyonun insanı, Anadolunun o çağdaki
mimarlarıdır. Yaşadıkları çağda aralarında
görev taksimi yapan bu büyük isimler, aslında başka bir dil ve
üslupla aynı şeyi söylemişlerdir. Mevlânâ ve Yunus Emre
şiirleriyle halka iman ve ahlak aşılamış, Nasrettin
Hoca da hikmet ve ders dolu fıkralarıyla çekilen
sıkıntıları dindirmeye çalışmış,
insanlara ümit ve yaşama sevinci aşılamıştır.
Değerli
milletvekilleri, işte Osmanlı Devletinin kuruluşu böyle bir
manevi ve kültürel ortamın imkânlarıyla gerçekleşmiştir.
Nasrettin
Hoca ilk bilgilerini babasından almış yani babası onun ilk
hocası olmuştur. Okuma yazma ve temel dinî bilgiler, Arapça ve Farsça
dilleri konusunda kendini yetiştirmiş, daha sonra medrese
eğitimi görmüş ve medreselerde görev yapmıştır ve
babası ölünce de babasından boşalan imamlık görevini
üstlenmiştir.
Değerli
milletvekilleri, o dönemde Anadolu Selçuklu Devletinin Başşehri olan
Konya, ilim ve irfan merkezi. Nasrettin Hoca, daha fazla ilim ve irfan sahibi
olabilmek için burada devrin ünlü bilginlerinden Hoca Fakih, Seyyit Mahmut
Hayrani gibi önemli isimlerden ders almıştır. Eğitim
aldığı hocalarından Seyyit Mahmut Hayrani Moğol
istilası sırasında Anadoluya gelip Akşehire yerleşen
ve Anadolunun Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında büyük rol
oynayan Anadolu erenlerindendir. Kendisi Nasrettin Hocayı ilim ve irfan
yolunda yetiştiren isimdir. Nasrettin Hoca, yaşamı boyunca
birçok farklı görevlerde bulunmuş, fıkralarından çıkan
bilgilere göre imamlık, vaizlik, cer hocalığı, kâtiplik,
müderrislik, kadılık, mahkemelerde bilirkişilik
yapmıştır. Tahsiliyle alakalı bu görevlerin
dışında, birçok esnaflık ve çıraklık görevinde
bulunmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Nasrettin Hoca 1284
yılında yetmiş altı yaşındayken Akşehirde
vefat etmiş, Nasrettin Hocanın türbesi, tarih boyunca ziyaret edilen
önemli mekânlardan bir tanesi olmuştur.
Anadolunun
saf, akıllı ve zeki halkını temsil eden Nasrettin Hoca,
Doktor Şenocakın tabiriyle, Türk halkının fıkraya dönüşmüş
yüzüdür. Kendisi, sevgi ve hoşgörünün kaynağı,
kardeşliğin de önemli savunucusudur. Gittiği bir şehirde
Şehrimizi nasıl buldunuz? diyenlere Bizim şehrin
kardeşidir, bizim şehrimiz gibi geceleri karanlık olur,
gündüzleri bizim şehrimiz gibi ışık olur, aynı bizim
şehrimizdeki gibi yıldızlar parlar. diye cevap veren Hoca,
yeryüzünü paylaşan insanların kardeş olduğunu vurgulayarak,
barış ve kardeşlik inancını yaymaya çalışan,
insanlara yol gösteren bir rehber ve duygusal zekânın öncüsü
olmuştur. Fıkralarıyla hayatın acımasız ve
adaletsiz şartlarıyla mücadele eden insanların içine
düştüğü durumu anlatırken, buna sebep olanlarla da alay eden
Nasrettin Hoca, toplumun bazı kesimlerine bilinçli mesajlar verir.
Evinde
yiyecek bir şey kalmayan Nasrettin Hocanın, kuru ekmeği
alıp, Akşehir Gölünde yüzen ördeklerin suyuna banıp,
atıştırarak Ördek çorbası içtiğini söylemesi, bayram
gecesi eşinin pişirdiği tatlının yatmadan önce
yarısını, gecenin bir yarısı da kalanını
yiyip Hiç olmazsa aklımda olacağına karnımda olsun.
diyerek gönül rahatlığıyla uykuya dalması, hurmayı
çekirdekleriyle birlikte yiyince şaşırıp kalan eşine
Hatun, hurmacı bana çekirdekleriyle birlikte tarttı. demesi,
canı bol naneli çorba isteyince ağzı sulana sulana hayal
kurarken ansızın kapısının çalınıp, bir
çocuğun hasta annesine bir tas çorba istemesi karşısında
kendine gelen Nasrettin Hocanın Ey Allahım, bizim komşular
hayalden bile koku alıyor. diye söylenmesi bu mesajların en güzel
örneğidir.
Nasrettin
Hoca fıkraları kuşaktan kuşağa, dilden dile
aktarılarak yaygınlaşmış, her yeni yüzyılda
güncelliğini koruyabilmiştir. Bu fıkralardan çıkarılan
dersler tüm zamanlara ışık tutan ölçülerdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri 5-10 Temmuz tarihleri arasında
Nasrettin Hocamızın sevgi, barış ve kardeşlik dolu
mesajlarının verileceği 53üncü Akşehir Nasrettin
Hocayı Anma ve Mizah Günlerinde sizleri de aramızda görmekten
mutluluk duyacağımızı belirtmek istiyorum.
Bu
vesileyle, göle yoğurt mayalayarak, her şeyin bittiği yerde
umudun insana yaşama sevinci vereceğinin mesajını veren
Değerli Nasrettin Hocamızı bir kez daha rahmetle, minnetle
anıyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı ikinci söz, İzmirin Karaburun ilçesinin
sorunları hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Musa Çama
aittir.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Musa Çamın,
İzmirin Karaburun ilçesinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
MUSA
ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İzmirin
Karaburun ilçesi, İzmir haritasını göz önünde tuttuğunuzda
burun, hemen o burnun olduğu yer güzel, deniziyle, koylarıyla ve
tarımıyla güzel bir ilçemiz. Fakat son yıllarda ilçemiz çok
ciddi sıkıntılar yaşıyor. Özellikle, bu
yarımadanın sit alanları içerisinde olması ve tarım
yapılamaması, belki Türkiyenin en güzel keçilerinin bu bölgede
yetişiyor olması ama buradaki, meralardaki yaşanan
sıkıntılar, balık çiftlikleri, rüzgâr enerjisi ve taş
ocaklarından kaynaklanan sıkıntılar nedeniyle
Yarımadada ve Karaburunda çok ciddi sıkıntılar
yaşıyoruz. Özellikle adaçayıyla, defnesiyle, üç çeşit
kekiğiyle ve mandalinasıyla, balığıyla önemli ilçemiz
olan bu Karaburunda çok ciddi sıkıntılarla karşı
karşıyayız. Çevre Bakanlığımızın
vermiş olduğu ruhsatlarla burada taş ocakları
yapılıyor ve taş ocaklarından çıkan toz ve
mıcırlarla birlikte, o bölgedeki tarım, yapılamaz hâle
gelmiştir. Nergisiyle, yaseminiyle ünlü olan bu Karaburun ilçemizin çok
ciddi bir problemidir bu.
Geçtiğimiz
nisan ayı içerisinde, Çevre Komisyonu Başkanımız Sayın
Erol Kaya Çeşmeyi ziyaret etti ve bu bölgeyi ziyaret etti. Biz de bu
bölgede bulunan, özellikle, Sarpıncık Muhtarı Hüseyin Yonca,
Parlak köyü Muhtarı Kenan Özaydın, Küçükbahçe Muhtarı Mehmet
Kayalı, Salman köyü Muhtarı Bülent Gültekin, Yayla köyü Muhtarı
Yusuf Arıcıyı, Cumhuriyet Halk Partisi İlçe
Başkanı, AKP İlçe Başkanı ve MHP İlçe
Başkanı dâhil olmak üzere, Çevre Komisyonu Başkanı
Sayın Erol Kaya ve Komisyonu, ziyaret ettik ve Karaburunda yaşanan
bu trajediyi, canlı bir şekilde, muhtarlarımız ve o bölgede
oturan insanlarımız anlattılar. Özellikle taş
ocaklarının vermiş olduğu zararlar ve Badembükünde bulunan
balık çiftliğinin, normalde kıyıdan 1.100 metre uzakta
olması gerekirken, hemen kıyıya çok yakın bir yerde,
500-600 metre yakın mesafeye kurulmuş olması ve oradaki
vatandaşlarımızın yaşanamaz hâle geldiği bir
noktada bulunuyoruz. Dolayısıyla bir kez daha, burada, bu
ruhsatı veren ilgilileri ve Bakanlığı uyarmak istiyorum.
Ayrıca,
önemli bir sit sorunu var. Evet, sit, bizim çevreyi korumamız gerekiyor,
doğayı korumamız gerekiyor ama orada, bu köylerde, on üç köyde
yaşayan insanların yaş ortalaması altmışın
üzerinde. Neden? Gençlere orada ev yapma şansı yok, bir oda bile
yapma şansı yok, her taraf sit alanı. Sit alanı olduğu
için de insanlar kızlarına ve oğlanlarına ev yapma derdi
içerisindeler ve dolayısıyla büyük bir göç var. Şimdi, bu kadar
sit alanının olduğu yerde taş ocaklarına izin
verilmiş olması, rüzgâr enerjisine izin verilmiş olması,
balık çiftliklerine izin verilmiş olması, mıcır
ocaklarına izin verilmiş olması büyük bir çelişkiyi
beraberinde getiriyor. Bu nedenle, özellikle köylü
vatandaşlarımız büyük bir sorun ve büyük bir problem
yaşıyorlar. 2/B çıktıktan sonra, özellikle Yaylaköy,
Tepeboz ve Sarpıncıkta ciddi sıkıntılar ve problemler
yaşıyoruz. Mesela rüzgâr enerjisi güllerini getiriyorlar, köyün tam
içine koyuyorlar. Oysa Karaburun Yarımadasında, rüzgâr enerjisinin
daha uygun yerlere koyulması gerekirken hemen köylünün mera olarak
kullandıkları alanlara getiriyorlar, koyunların ve keçilerin
otlayacakları yerlere bu rüzgâr enerjisini koyuyorlar, etraflar tel
örgülerle çevriliyor ve köylü vatandaşımız
hayvanlarını otlatacak bir alan bulamıyorlar. Bunların bir
kez daha gözden geçirilmesi gerektiğini düşüyoruz.
Yine
Sarpıncıkta bir emekli başkomiserimiz var, Mustafa
Gazioğulları. Geçtiğimiz günlerde ziyaret ettim adam
ağlıyor, diyor ki: Benim atadan, babadan, dededen kalan tapum var,
zeytinlikler bizim ama buraya kadastro geldi, kadastro ölçümlerini yaparken
bizim atadan, dededen, babadan kalan bu zeytinliklerimizi kadastronun
dışında bıraktı, hazineye verdi onları, bize de
verilen yerlerden bir dönümlük yer verdiler. Şimdi, bizim elimizde tapumuz
olan bu yerlerin bize tekrar geri verilmesini ve zeytinliklerimizin
korunmasını istiyoruz. Bir süre önce büyük holdingler,
şirketler Karaburun Yarımadasında büyük arazileri
kapattılar arkadaşlar. Şimdi, orada köylü nefes alamaz durumda,
otlakları kullanamaz durumda, meraları kullanamaz duruma
gelmiştir. Hatta bazı yerlerde, bazı köylerde köyün
mezarlığını bile kapatmış durumdalar, insanlar
analarının, babalarının mezarlarını ziyaret
edemez ve oralarda onları anma günlerine bile gidemez duruma gelmişlerdir.
Şimdi, burada bir kez
daha söylememiz gerekiyor, özellikle Karaburuna yapılan yeni yol
Evet,
biz yolun yapılmasına karşı değiliz ama bu yol
yapılırken özellikle Kazdağlarından sonra en büyük oksijen
bölgesi olan Karaburun Yarımadasının talan edilmesine ve
yanlış ruhsatların verilerek buranın mıcır,
taş ocağı, balık çiftlikleri ve rüzgâr enerjisiyle bu
bölgenin talan edilmesine izin vermememiz gerekiyor, çünkü o bölge bizim önemli
bir bölgemiz. Hemen karşımızda Sakız Adası ve Midilli
Adası var ve orada bulunan vatandaşlarımız diyor ki:
Eğer ülkemizin Türkiye Büyük Millet Meclisi bizlere sahip
çıkmıyorsa biz hemen buradan karşı tarafa geçelim,
karşı tarafın vatandaşı olalım. Çünkü neden?
Bizim atalarımız, dedelerimiz, babalarımız bu topraklarda
yaşıyor, biz de burada yaşamımızı devam ettirmek
istiyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA
ÇAM (Devamla) Ama bir çivi bile çakamıyoruz ama mıcır
ocaklarına, balık çiftliklerine ve rüzgâr enerjilerine ruhsat
veriliyor ama biz kızımıza ve oğlumuza bir göz oda bile
yapamıyoruz. diyorlar.
Bu
sorunları, burada, Parlamento kürsüsünde bir kez daha dile getirmeyi bir
görev üstleniyor, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı üçüncü söz, Kütahyada son dönemde yaşanan konular
hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili Alim Işıka aittir.
Buyurun
Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Hükûmetin son dönemde Kütahya ilindeki uygulamalarına ilişkin gündem
dışı konuşması
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle sizleri ve bizleri izleyen aziz milletimizi saygılarımla
selamlıyorum.
Adı
Ak ancak icraatları daha çok akçeli olan bir partinin tek başına
geldiği 2002 yılından beri Kütahyanın üstünde dolaşan
kara bulutlar her geçen gün artmıştır. Bu süreçte
Kütahyanın elinde bulunan birçok fabrika ve tesis satılarak
yandaşlar zenginleşmiş, Kütahyalı 100 bine yakın gencimiz
işsizlikten dolayı ili terk etmiş; aldığı kamu
yatırımları açısından 1999-2002 döneminde 29uncu
sırada olan il, AKP hükûmetleri döneminde tam 10 sıra gerileyerek
39uncu sıraya düşmüştür. Bu dönemde Türkiye nüfusu yüzde 10dan
fazla büyürken Kütahya il nüfusu yüzde 15 oranında düşmüş ve
milletvekili sayımız 6dan 5e inmiştir. Bu olumsuzluklara son
bir yıl içerisinde eklenen yeni birçok sorundan bazılarını
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, ilimize yıllardır hizmet veren Jandarma Er
Eğitim Taburunun başka bir ile taşınmayacağı
yönünde 12 Haziran 2011 seçimleri öncesinde AKPli birçok yönetici
tarafından Kütahyalılara söz verilmesine rağmen, seçimlerden
kısa bir süre sonra bu tabur Kastamonu iline taşınmış
ve hemşehrilerimiz kandırılmıştır.
Şimdiye
kadar 4 teşvik bölgesinin 3üncü bölgesinde bulunan ilimiz, yeni
teşvik sistemiyle 6 bölgeden 4üncü bölgeye alınarak daha kötü bir
konuma itilmiştir.
On
yıldır, ilin Afyon çıkışında
yapılacağı söylenen ve Sağlık
Bakanlığının 2010-2013 yatırım programına
alındığı belirtilen 500 yataklı devlet hastanesi
inşaatına bir türlü başlanamadığı gibi,
şimdi de hastanenin yerinin değiştirilmesi gündeme
gelmiştir ve Kütahya bu yatırımı da kaçırmak üzeredir.
Kütahyanın
Tavşanlı ilçesi yolu üzerinde bulunan Dumlupınar Üniversitesi
Merkez Kampüsü içerisinde bir buçuk yıl önce inşaatı tamamlanan
520 yataklı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi binası bugüne
kadar faaliyete geçirilememiş ve boş bekletilmektedir.
İlimiz
Tıp Fakültesi hastanesi kapatılarak Sağlık
Bakanlığına ait devlet hastanesiyle birleştirilmiş ve
Kütahya il merkezinde ikinci basamak hastane kalmamıştır.
19
Mayıs 2011 tarihinde meydana gelen Simav depreminin verdiği yaralar
sarılamamış, birçok insanımız evsiz ve işsiz
kalmış, ilçeden 7 bin dolayında vatandaşımız göçe
zorlanmıştır. Bu insanlarımızın bu kürsüden
defalarca dile getirdiğimiz sorunlarına âdeta kulak tıkanmıştır.
Deprem nedeniyle yıkım kararı verilen Simav Devlet Hastanesi
için bugüne kadar hâlâ uygun bir yer tespit edilememiştir.
Seyitömer
Linyit İşletmeleri, Garp Linyitleri İşletmesi, Seyitömer ve
Tunçbilek termik santralleri ile Etibor tesislerinde taşeron işçisi
olarak çalışan gençlerimiz, Arkanızda AKP ve Hükûmet var.
söylemleriyle açık senet, tarihsiz istifa dilekçesi ve alacağı
bulunmadığına dair ibraname istenerek tehdit edilmekte ve
bunları vermeyenler ise işten çıkarılmaktadır.
Tavşanlı,
Gediz, Şaphane ilçelerinde kurulmak istenen zehirli atık tesislerine
karşı bölge halkının tepkisi hiçe sayılmış
ve gizlice ÇED raporları düzenlenmiştir. Termik santrallerin linyit
yataklarıyla birlikte özelleştirilmesinin önündeki engel de iki gün
önce Meclis gündeminde olan torba yasaya eklenen bir maddeyle
kaldırılmıştır. Bor üretimi ve zenginleştirilmesi
ile pazarlanmasına yönelik işlemlerde özelleştirmenin önünü
açacak çok tehlikeli bir kanun tasarısı Meclis gündemine
getirilmiştir.
Haburda
PKKlı teröristlerin ayağına seyyar mahkeme götüren AKP
Hükûmeti, HSYKnın 15 Haziran 2012 tarihli kararıyla ülke genelinde
146, Kütahyada ise Osmanlının kuruluş merkezi olan Domaniç ile
Şaphane ilçelerindeki adliyeleri kapatmış, gelen baskılar
sonunda bir hafta sonra iade edilen 44 ilçe adliyesi içerisine Şaphane ve
Domaniç dâhil edilmemiştir. Yakında bu adliyelere ek olarak, Domaniç
Cezaevi ile ilçelerde icra müdürlükleri, noterler ve maliyelerin de
kapatılması kaçınılmaz olacaktır.
Tüm
bunlar yetmiyormuş gibi Müslüman mahallesinde salyangoz satar. hesabıyla,
Kütahyada bulunan Rum kilisesinde, doksan yıl aradan sonra 1 Temmuz 2012
Pazar günü, İstanbul Ortodoks Patrikhanesi Bursa Metropoliti yönetimindeki
bir ayinle Kütahyalıların çan sesiyle uyandırılmasına
yönelik hazırlıkların yapıldığı
iddiaları medyada yer almaktadır.
Hükûmeti,
AKPli yöneticileri ve değerli bürokratları, Kütahyalı
hemşehrilerimi tahrik etmeye yönelik girişimlerden vazgeçerek,
sürekli olarak gündeme taşımaya
çalıştığımız sorunlara çözüm bulmaya,
uyarılarımıza ve önerilerimize kulak vermeye davet ediyor, iyi
tatiller dileklerimle saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin üç tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup
bilgilerinize sunacağım.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Bulgaristan-Türkiye Parlamentolar Arası
Dostluk Grubunun ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/899)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 20 Haziran 2012
tarih ve 27 sayılı Kararı ile Bulgaristan-Türkiye Parlamentolar
Arası Dostluk Grubunun ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.
Söz
konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620
sayılı Kanunun 7. Maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine
sunulur.
Cemil Çiçek
TBMM
Başkanı
2.- Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Halk Kongresi Hukuk Komitesi
heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/900)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 20 Haziran 2012
tarih ve 27 sayılı Kararı ile Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Halk
Kongresi Hukuk Komitesi heyetinin ülkemizi ziyaret etmesi uygun
bulunmuştur.
Söz
konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620
sayılı Kanunun 7. Maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine
sunulur.
Cemil Çiçek
TBMM
Başkanı
3.- İtalya Temsilciler Meclisi Dış
İlişkiler Komitesi heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun
bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/901)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 20 Haziran 2012
tarih ve 27 sayılı Kararı ile İtalya Temsilciler Meclisi
Dış İlişkiler Komitesi heyetinin ülkemizi ziyaret etmesi
uygun bulunmuştur.
Söz
konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620
sayılı Kanunun 7. Maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine
sunulur.
Cemil Çiçek
TBMM
Başkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu
ve 25 milletvekilinin, muhtarların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/337)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Yerel
Yönetimlere bağlı olarak çalışmalarını yürüten
muhtarlarımızın sorunlarının
araştırılması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105.
maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması Komisyonu
kurulmasını;
Arz
ve teklif ederiz.
1)
Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
2)
Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
3)
Hülya Güven (İzmir)
4)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
5)
Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
6)
İhsan Özkes (İstanbul)
7)
Bülent Tezcan (Aydın)
8)
Sedef Küçük (İstanbul)
9)
Faik Tunay (İstanbul)
10)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
11)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
12)
İlhan Demiröz (Bursa)
13)
Aylin Nazlıaka (Ankara)
14)
Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
15)
Tolga Çandar (Muğla)
16)
Veli Ağbaba (Malatya)
17)
Sakine Öz (Manisa)
18)
Ali Demirçalı (Adana)
19)
Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
20)
Gürkut Acar (Antalya)
21)
Haluk Eyidoğan (İstanbul)
22)
Ali Özgündüz (İstanbul)
23)
Erdal Aksünger (İzmir)
24)
Doğan Şafak (Niğde)
25)
Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
26)
Mehmet Ali Susam (İzmir)
Gerekçe:
Bilindiği gibi Muhtarlar hem kurumsal hem de ekonomik yönden
sıkıntı yaşamaktadırlar. Muhtarlık kurumunun,
devlet kurumları arasında saymakla bitmeyecek pek çok görevi
vardır. Nüfus, Belediye, Adliye, Askerlik Şubesi, Emniyet
Müdürlüğü, Posta, Tebligat, Maliye, Zabıta, İcra müdürlükleri
gibi devletin kurumlarına karşı birçok görevi ifşa ediyor
olmalarına rağmen kanunla belirlenmiş hiçbir yetki ve
yaptırım güçleri bulunmamaktadır.
Muhtarlar
emekli değilse, ne kendisi ne eşi ne de çocukları
sağlık hizmeti alamamaktadır. Muhtarlar kira, elektrik, su,
telefon, kırtasiye, temizlik gibi zorunlu ihtiyaçlarını
kendileri karşılamaktadır.
Muhtarların
özlük hakları dâhil mağduriyetleri hat safhadadır. Ülkemizde
hizmet eden 53 bin muhtarımızın kamu yararına
çalışan kişiler olmalarına rağmen, kamuda herhangi bir
statüleri yoktur. Ankara, İstanbul, İzmir'in dışında
53 bin köy ve mahalle muhtarının büyük bir kısmı
icralık durumdadır.
2.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve 19
milletvekilinin, diş hekimlerinin yaşadıkları sorunların
araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/338)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin
yaşadığı en büyük sorunların başında
sağlık sisteminin zafiyetleri gelmektedir. Tüm vatandaşları
kapsamayan sosyal güvenceler, hekimlerin bir kısmının
sağlık sisteminin dışında tutulması, altyapı
yetersizlikleri gibi sorunlar, ülkemiz sağlık sisteminin içinde bulunduğu
hastalıklı yapının da göstergesi olmaktadır.
İnsan
sağlığı söz konusu olduğunda, ağız ve
diş sağlığının özel bir önemi vardır. Dünya
Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, diş ve diş eti
rahatsızlıkları yaygınlığı ve tekrarlama
oranları nedeniyle insanların
karşılaştığı en büyük sağlık
sorunlarındandır. Örneğin; 5-17 yaş grubu çocuklarda
diş ve dişeti enfeksiyonu nedeniyle büyüme ve gelişim
yetersizliği görülmektedir. Yine diş ve dişeti
hastalığı olan 39-69 yaş grubunda, koroner kalp
hastalığı görülme riskinin 7 kat fazla olduğu ve kötü
ağız hijyenine sahip bireylerde kronik sindirim sistemi
hastalıklarına yakalanma riskinin 4-5 kat fazla olduğu bilimsel
olarak tespit edilmiştir. Bu nedenlerden dolayı toplum
sağlığının korunmasında dişhekimlerinin rolü
büyüktür. Sosyal devlet ilkesi gereğince, toplum
sağlığını korumak için ağız ve diş
sağlığına, yani dişhekimlerine gereken özen
gösterilmelidir. Ülkemizde ise bu özen maalesef gösterilmemektedir. Diş ve
diş eti hastalıklarının sağlık sorunu gibi görülmemesi
dişhekimlerini ve hastaları rahatsız etmektedir. Genel tıp
alanında özel sağlık kuruluşlarından hizmet
alımının önü açılırken, % 80'i muayenehanelerde
çalışan dişhekimleri unutulmuştur. Toplumumuzun
yaşadığı ağız ve diş sağlığı
sorunları, kamunun verdiği hizmetle çözülemeyecek kadar büyük
orandadır. Üstelik, kamuda çalışan dişhekimlerinin
koşulları da gün geçtikçe ağırlaşmaktadır.
Sağlık
Bakanlığı'nın istihdam ettiği dişhekimi
sayısı 7 bin civarıdır. Kamu
kuruluşlarımızda çalışan dişhekimlerinin
halkın diş ve diş hastalıkları ile ilgili talebini
karşılama olanağı yoktur. Devletin, kamu
kaynaklarını en iyi biçimde kullanması açısından tam
bir otomasyon ile başta muayenehaneler olmak üzere serbest
çalışan dişhekimlerinden hizmet satın alması
halkın ve dişhekimlerinin talepleri ile örtüşmektedir.
Türk
Dişhekimleri Birliği, bu konuya dikkatleri çekebilmek için çok
sayıda çalışma yapmıştır. Ayrıca; 11 Ekim
2008 tarihinde Türk Dişhekimleri Birliği Başbakan Sayın
Recep Tayyip Erdoğan ile bir görüşme yapmıştır.
Başbakan, Sağlık Bakanı ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı'ndan bu konuda çalışma yapmasını
istemiş ve bunun üzerine iki bakanlık temsilcileri ve Türk
Dişhekimi yetkilileri 15 Ekim'de bir araya gelmiştir. Bu
buluşmanın ardından tam 3 yılı aşkın gün geçmiş
ve henüz bir sonuç alınamamıştır.
Dişhekimlerinin
sorunları, toplum sağlığını olumsuz etkileyecek
boyuta gelmeden önlenmelidir. Bu nedenle dişhekimlerinin
yaşadığı sorunların tespiti ve çözüm önerilerinin
araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün
104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1)
Ali Özgündüz (İstanbul)
2)
Aylin Nazlıaka (Ankara)
3)
Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
4)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
5)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
6)
Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
7)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
8)
İlhan Demiröz (Bursa)
9)
Veli Ağbaba (Malatya)
10)
Hülya Güven (İzmir)
11)
Tolga Çandar (Muğla)
12)
Sakine Öz (Manisa)
13)
Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
14)
Ali Demirçalı (Adana)
15)
Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
16)
Gürkut Acar (Antalya)
17)
Haluk Eyidoğan (İstanbul)
18)
Erdal Aksünger (İzmir)
19)
Doğan Şafak (Niğde)
20)
Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
3.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş ve 24
milletvekilinin, yerel gazetelerin ve gazetecilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/339)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Yüzyıllardır, meraklanma, olup bitenlerden haberdar olma,
bilgilenme gibi ihtiyaçlarımızdan ortaya çıkan Basın,
yaşamımızın önemli bir parçasıdır.
Bugün
dünyada aydınlar arasında en etkili iletişim aracı
özelliğini sürdüren basının; Ülkemizde tarihi 1831
"Takvim-i Vakayı"ye kadar uzanmasına karşın,
toplum üzerindeki önemi bakımından dikkate alınması ve
tartışılması gereken bir durumdur.
Yerel
ve Ulusal Basın olarak adlandırılmasına karşın,
Yerel Basınımız, sanki Ulusal Basınımızın
yan kolu imiş gibi algılanmaktadır. Ulusal
Basınımızın imkânlarını göz önüne
aldığımızda, dünyanın bir ucundaki bilgileri,
haberleri, gelişmeleri, kitlelere ulaştırmasındaki
hızı ve gücü tartışılamazken, ne yazık ki Yerel
Basınımız, yayınlanmış olduğu bölgenin ve
kişilerin sorunları başta olmak üzere, bu sorunların
çözümü, ilişkilerin gelişimi ve olumlu yönde kamuoyu oluşumunu
sağlamaktadır. Yerel Basınımız bu yönü ile de bir
ölçüde yerel yönetimleri denetleyerek, eleştirerek, yerelde bir
bakıma kamu görevi de üstlenmiştir.
Hepimizin
de çok yakından bildiği gibi imkânsızlıklarından
dolayı Yerel basımınızın yayınları il, ilçe
ve beldelerimizde günlük, haftalık ya da daha uzun aralıklarla,
bölgemiz haberleri ağırlıklı olmak üzere, yöresel
gelişmeyi öne çıkararak yayınlarını sürdürmektedir.
Ülkemiz genelinde sayıları 1.000 civarında olan Yerel
Gazetelerimizin sorunlarını saymakla bitiremeyiz. Aslında ulusal
basınımızın sorunlarından da bağımsız
düşünmememize karşın, çeşitli kent ve
kasabalarımızda çıkan yerel gazetelerimizin kendilerine özgün
pek çok farklı sorunları vardır. Siyasi, adli, mülki veya
yayınlandıkları bölgedeki diğer kamu kurum ve
kuruluşlarıyla çok yakın ilişkileri olmaları
nedeniyle, başta haber kaynağına ulaşımda ve kamuoyuna
sunumunda birçok zorluklarla karşı karşıya gelmektedirler.
Mesleğini hakkı ile yerine getirmeye çalışan Yerel
Gazetecilerimiz görev yaptıkları bölgenin İdari ve mülki yöneticilerini
rahatsız edebilecek yayınlara imza attıklarında, kendileri
ya da çalıştıkları yayın kuruluşları birçok
engellemelerle karşılaşabilmektedirler. Bu durum bile
başlı başına Yerel Gazeteciliğimizin gelişiminde,
saymakla bitiremeyeceğimiz sorunlarının başında önemli
bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Haberi
toplamak, basmak, geniş halk kitlelerine duyurmak ve üstüne üstelik bir de
ayakta kalabilmek Yerel Basınımız için hiç de kolay değildir.
Her şeyden önce maddi güce ihtiyaç vardır. Maddi
sıkıntı çeken gazete, teknolojiden yeterince
yararlanamadığı gibi, okuruna ulaştırmada da
sıkıtı çeken Yerel Basınımız resmi ilan
pastasından yeterince pay alamamaktadır. Ticari ilan ve reklam yetersizliği,
gazete kâğıdı temin etmede yaşanan zorluklar ile devletin
yerel gazetelere yeterince katkı ve destek vermemesi gibi birçok
sıkıntıları vardır.
İlimiz, İlçemiz, Beldemiz ve
bölgelerimizin gözü kulağı ve dünyaya açılan pencereleri,
halkının çıkarları adına yönetenleri gözetleyip,
denetleyen, eleştiren ve çözümlenmesi adına kamuoyu oluşturarak
bir nevi gönüllü kamu görevi üstlenen yerel Gazetelerimizin, Gazetecilerimizin,
bu görevlerini yerine getirmede karşılaştıkları
sorunların tek tek belirlenip ortaya çıkarılması ve ayakta
kalıp toplumu bilinçlendirme, aydınlatma görevlerini yaşayarak
sürdürebilmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenerek bir an
önce hayata geçirilmesi amacıyla Anayasamızın 98,
İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Komisyonu
kurularak konunun tüm boyutlarıyla
Araştırılmasını saygılarımızla arz
ederiz
1) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
2) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
3) Faik Tunay (İstanbul)
4) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
5) Veli Ağbaba (Malatya)
6) İhsan Özkes (İstanbul)
7) Bülent Tezcan (Aydın)
8) Sedef Küçük (İstanbul)
9) Mehmet Şeker (Gaziantep)
10) İlhan Demiröz (Bursa)
11) Aylin Nazlıaka (Ankara)
12) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
13) Hülya Güven (İzmir)
14) Tolga Çandar (Muğla)
15) Sakine Öz (Manisa)
16) Ayşe Nedret Akova
(Balıkesir)
17) Ali Demirçalı (Adana)
18) Selahattin
Karaahmetoğlu (Giresun)
19) Gürkut Acar (Antalya)
20) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
21) Ali Özgündüz (İstanbul)
22) Erdal Aksünger (İzmir)
23) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
24) Doğan Şafak (Niğde)
25) Ahmet İhsan
Kalkavan (Samsun)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
V.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1 Temmuz 2012 Pazar günü tatile
girmeyerek çalışmalarına devam etmesine; 311 ve 312 sıra
sayılı kanun tasarılarının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
Tarih:
29/06/2012
Danışma Kurulunun 29/06/2012
Cuma günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki
önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mustafa
Elitaş Akif
Hamzaçebi
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Mehmet
Şandır Pervin
Buldan
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Öneriler
Bastırılarak
dağıtılan 311 ve 312 sıra sayılı kanun
tasarılarının 48 saat geçmeden Gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının sırasıyla 4 ve 5 inci sıralarına,
yine bu kısımda bulunan 54, 89, 90, 3 ve 4 sıra sayılı
kanun tasarılarının ise bu kısmın sırasıyla
50, 51, 52, 53 ve 54 üncü sıralarına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Genel
Kurulun;
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin İçtüzüğün 5 inci maddesine göre 1 Temmuz
2012'de tatile girmeyerek Genel kurulun çalışmalara devam etmesi,
29 Haziran 2012 Cuma günkü (bugün) birleşiminde
31 sıra sayılı kanun tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
30 Haziran 2012 Cumartesi günü saat 12.00de
toplanarak 278 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
1 Temmuz 2012 Pazar günü saat 14:00'te toplanarak
bu birleşimde 302 sıra sayılı kanun teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
2 Temmuz 2012 Pazartesi günü saat 14:00'te
toplanarak bu birleşiminde 301 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda
belirtilen birleşimlerde gece 24:00'de günlük programların
tamamlanamaması hâlinde günlük programların tamamlanmasına
kadar;
çalışmalarını
sürdürmesi,
311
ve 312 Sıra sayılı kanun tasarılarının
İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması;
önerilmiştir.
|
312 Sıra
Sayılı Bütçe
Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı (1/648) |
|||||
|
BÖLÜMLER |
BÖLÜM
MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
|||
|
1. BÖLÜM |
1
ila 10 uncu maddeler |
10 |
|||
|
2. BÖLÜM |
11
ila 19 uncu maddeler |
9 |
|||
|
TOPLAM MADDE SAYISI |
19 |
||||
■ |
311 Sıra Sayılı Türk
Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/644) |
|||||
|
BÖLÜMLER |
BÖLÜM MADDELERİ |
BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI |
|||
|
1. BÖLÜM |
1
ila 8 inci maddeler |
8 |
|||
|
2. BÖLÜM |
9
ila 17 nci maddeler |
9 |
|||
|
TOPLAM MADDE SAYISI |
17 |
||||
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Anayasanın
92nci maddesine göre Başbakanlığın bir tezkeresi
vardır, okutuyorum:
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Tezkereler (Devam)
4.- Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü
bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2012 tarihinden itibaren bir
yıl daha UNIFIL harekâtına iştirak etmesi hususunda
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca Hükûmete izin verilmesine dair
Başbakanlık tezkeresi (3/893)
21/6/2012
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin 11/8/2006 tarihinde kabul ettiği 1701 (2006)
sayılı Karar ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5/9/2006 tarihli ve
880 sayılı Kararı ile bir yıl için verdiği izin çerçevesinde,
Türkiye, Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü (UNIFIL)'ne
Silahlı Kuvvetleri unsurlarıyla katkı
sağlamıştır. Söz konusu iznin süresi son olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 5/7/2011 tarihli ve 996 sayılı Kararıyla
5/9/2011 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmıştır.
Türkiye
UNIFIL kara harekâtına ve Deniz Görev Gücüne yaptığı
katkılarla barışı koruma harekâtının etkin
biçimde icrasında önemli bir işlev üstlenmiş, böylece gerek
Birleşmiş Milletler sistemi içinde, gerek bölgesel ve küresel ölçekte
görünürlüğünün artmasını ve sahip olduğu saygın konumun
pekişmesini sağlamıştır. Türkiye'nin UNIFIL'e
katılımı, bölgede barış ve istikrarın
korunmasına yönelik politikasının sürdürülmesine önemli
katkıda bulunmuştur.
UNIFIL'in
görev süresi 31/8/2012 tarihinde sona erecek olup, görev süresinin 31/8/2012 tarihinden
sonraki dönem için yenilenmesi yönünde Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi tarafından Ağustos ayı içinde bir kararın kabul
edilmesi beklenmektedir.
Lübnan'daki
siyasî ortam ile güvenlik ortamının ülkedeki askerî
unsurlarımızın görevlerini sürdürmeleri bakımından
uygun olduğu düşünülmektedir.
Bu hususlar
ışığında ve Lübnan'la ikili ilişkilerimiz ve
bölgedeki güvenlik koşulları da dikkate alınarak,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin UNIFIL'in görev süresinin
uzatılması yönünde karar alması durumunda; hudut, şümul ve
miktarı Hükümetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarının, 1701 sayılı Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı TBMM Kararıyla tespit
edilen ilkeler kapsamında 5/9/2012 tarihinden itibaren bir yıl daha
UNIFIL harekâtına iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli
düzenlemelerin Hükümet tarafından yapılması için
Anayasa'nın 92 nci maddesi uyarınca izin verilmesini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN
Başbakanlık tezkeresi üzerinde İç Tüzükün 72nci maddesine
göre görüşme açacağım. Gruplara, Hükûmete ve şahsı
adına 2 üyeye söz vereceğim. Konuşma süreleri gruplar ve Hükûmet
için yirmişer dakika, şahıslar için on dakikadır. Tezkere
üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Yıldırım Tuğrul
Türkeş, Ankara Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Osman Korutürk, İstanbul Milletvekili; Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Nazmi Gür, Van Milletvekili; şahıslar
adına, Mehmet Ali Ediboğlu, Hatay Milletvekili;
Abdullah
Levent Tüzel, İstanbul Milletvekili.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Yıldırım
Tuğrul Türkeş, Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun
Sayın Türkeş.
MHP
GRUBU ADINA YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi sayıyla selamlarken geçen
haftadan bu yana kaybettiğimiz asker, polis 13 şehidimize Allahtan
rahmet diliyor, canımızdan can alan terörü bu kürsüden şiddetle
lanetliyorum. Bu vesileyle de, umuyorum ki, açılım
yanılgısı ona iştirak eden tüm siyasi partiler
tarafından fark edilir ve en yakın zamanda bu tarihî
yanlıştan dönülür.
Lübnanda
barışı korumak amacıyla Birleşmiş Milletler
Geçici Görev Gücü UNIFILin Türkiye'nin silahlı kuvvetleri
unsurlarıyla katkı sağlanmasına bir yıl daha imkân
sağlayacak düzenlemeyle ilgili, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, her gün verdiğimiz şehitler ve 22 Haziran tarihinde
Suriyenin silahsız, korumasız bir Türk jetini vurmasıyla
birlikte, dünyanın ve bölgenin Türkiye açısından
sanıldığı kadar güvenli olmadığı
gerçeği bir kez daha çok açık biçimde tescillenmiştir. Kimsenin şüphesi
olmasın, söz konusu saldırıların hedefinde Türk
egemenliği ve bağımsızlığı olduğu kadar
asırlardan bu yana her gün her saat her saniye nakşedilen Türk
mucizesi vardır. Nedir bu mucize? Çok açık şekilde özetlemek
gerekirse, cumhuriyetin fazileti, demokrasinin erdemi ve millî kimliğin
üstünlüğüyle harmanlanan ve günlük hayatımızda istisnasız
herkesin ete kemiğe büründürdüğü değerler manzumesidir. Türkiye,
bölgedeki tek demokrasidir. Türkiye, demokrasisini milletinin karakterine ve
hususiyetlerine göre kurmuş ve bu ruhla da senelerdir başarıyla
işlemektedir. Ben Türkiyeyi bir gaye, bir fikir olarak
değerlendiriyorum. Türkiye sabit bir kalıp, bir dogma değildir,
olamaz da. Bu anlamda Türkiye, değişik coğrafyalardan bu
topraklara göç etmiş ve birlikte yaşama iradesini gönüllülük temeline
oturtmuş çeşitli gruplardan müteşekkildir. Türkiye Türkün, yani
Oğuzun, Avşarın, Kırgızın, Tatarın,
Türkmenin, Azerinin, Uygurun olduğu kadar Boşnakın,
Lazın, Çerkezin, Arnavutun, Gürcünün, Kürtün, Arapın ortak
rüyasıdır, barışıdır, birliğidir,
müşterek bir zeminde kenetlenmesi ve güçlenmesidir. Üniter devlet
anlayışı bu sebeple önem arz etmektedir. Cumhuriyet nizamı,
farklılıklara, birtakım özelliklere bakmadan herkese, her ferde
sağladığı fırsat eşitliği için mühimdir.
Demokrasi, fertlere tanıdığı haklar, özgürlükler ve fakat
aynı zamanda yüklediği sorumluluklar sebebiyle hayatidir. Millî
kimlik, yani Türklük, bir büyük ulus için bir araya gelmiş binlerce irili
ufaklı topluluğu içeride ve dışarıda yekvücut yapmak
için vardır ve vazgeçilmezdir.
Değerli
milletvekilleri, bahsini ettiğim Türk mucizesinin ana sütunları
işte bunlardır. Serdettiğim bu verilerin
ışığında rahatlıkla görüldüğü gibi, Türkiye
sadece bir millî varlık da değildir, evrensellik düşüncesiyle
yoğrulmuştur. Türkiye, ortak aklın, vicdanın ve insani
hassasiyetlerin vatanıdır. Bu anlamda Türkiye, bu topraklar üzerinde
yaşayan herkesin ortak servetidir, bugüne dek yaratılmış en
güzel cevherdir.
Hepimiz
bir gerçeğin idrakine varmalıyız: Türkiye bizden çok önce
başlamıştır ve bizden sonra da ebediyete dek devam
edecektir. Bizler bu devasa zincirin birer ufak halkalarıyız.
İşte bu sebepten dolayı da sorumluluk hepimizindir, herkese
aittir.
Değerli
milletvekilleri, bunları anlatmamın elbette bir gerekçesi var. Bu
denli coşkulu bir yapıyı muhafaza etmek kolay değildir,
meziyet ve marifet ister. Söz konusu mucizenin korunması için iki temel
vazife vardır. Birincisi, içeride sağlam ve güçlü bir nizam tesis etmek;
ikincisi de dışarıdan gelecek tehditlere ve
saldırılara karşı da uyanık olmaktır ancak bu iki
vazifenin de kesiştikleri bir nokta vardır ki o da
barıştır, barış siyasetidir. Rahmetli Atatürkün
Yurtta barış, dünyada barış. vecizesinin hikmeti de
işte burada aranmalıdır.
Bu
vesileyle, Hükûmetin takip ettiği Orta Doğu politikasına da
değinmek istiyorum. İyi niyetle başladığına
şüphe duymadığım bu yeni siyaset gayreti maalesef arzu
edilen sonuçları doğurmamıştır. ABDnin çekilmesiyle
zuhur eden parçalanmış Irak yönetimi, dünyadaki güç dengelerine
dayanarak Türkiyeye kafa tutmaya cesaret eden Suriye ve bunca yıldır
dostluğumuzu muhafaza etmeye çalıştığımız,
gayret gösterdiğimiz, hatta pahalı ihalelerle de pekiştirmeye
çalıştığımız İsrail
Geldiğimiz noktada
hepsi ama hepsi bu yanlışa işaret etmektedir.
Ayrıca
Türkiyede Kürt kökenli olmalarını gerekçe göstererek her
fırsatta Türkiye'nin aleyhine her oluşumun içinde yer alanlara da bir
çift sözüm olacak. Terör örgütünün Suriyedeki kolunun, Türkiyeyle Suriye
arasındaki ihtilafta Suriye yönetimiyle yekvücut olup Türkiyeye
karşı sergilediği tavrı görmeniz ve mevcut siyasetinizden
mahcup olmanız gerekir. İşte, buyurun, geçen gün bir ulusal
gazetede yayımlanan habere göre, terör örgütü Suriyedeki Ayn-el Arap
kasabasında kendisinin bayrak dediği paçavrayı çekti.
Şimdi, bu kesime sormak istiyorum: Uluslararası sularda ülkemize
yapılan saldırılarda dahi Türkiyeden yana olamayacaksanız,
neyi ne adına savunduğunuzu bu toprakların insanlarına
nasıl anlatacaksınız?
Orta
Doğu coğrafyasında son dönemde cereyan eden ve Arap
Baharı adıyla anılan olgu herkes için bir ders mahiyetindedir.
Biz daima bölge ülkelerinin demokrasiye kendi kanalları ve dinamikleriyle
ulaşmalarının daha doğru olduğunu, bu kapsamda da
Türkiyenin sürece fazla angaje olmaması gerektiğini vurguladık.
Farkındayız
ve görüyoruz ki bölgedeki dikta rejimlerinin sayısı çok fazladır
ve halklar düzeyinde belli bir demokratikleşme arzusu var ise de bu arzu
çoğu zaman bastırılmakta ve yok sayılmaktadır. Diktatörlük,
faşizm kötüdür; insan haklarına ve insan haysiyetine nispetle de
aykırıdır. Bunlara sonuna dek karşı
çıkılmalıdır ancak Irak örneğinde gördüğümüz
gibi, ihraç siyaseti de çoğu zaman işe yaramamakta ve çoğunlukla
da ters tepmektedir; bölünmeye, parçalanmaya vesile olmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, biz komşularımızın toprak
bütünlüğünden yanayız, zira çalkantılı ve hassas bir
coğrafyada yaşıyoruz. Komşularımızın toprak
bütünlüğü bizimkinin de güvencesidir. Her zaman söyledik, bir defa daha
yineliyoruz: Tüm modern demokrasilerde dış politika ve millî savunma
siyaseti devlet meseleleridir. Biz parti olarak daima bu şuurla hareket
ettik ve etmeye devam ediyoruz. Bizler bu vizyonu savunduğumuz içindir ki
ülkenin güvenliği ve millî menfaatleri mevzubahis olduğunda
diğerleri gibi meseleleri iç siyasete alet etmiyoruz. Bu anlamda Hükûmetin
özellikle son bir iki senedir izlediği siyaseti tasvip etmediğimizi
söyledik, söylüyoruz. Gelinen aşamada ise zamanı geri alamayız ve
geçmişi değiştiremeyiz. Muhalefet olarak bugün neler
olduğuna bakmakla ve yarına tesir etmeye çalışmakla
yükümlüyüz. Milliyetçi Hareket Partisinin
Hükûmetin Suriye politikası bir şeydir, askerî
uçağımızın Suriye tarafından düşürülmesi ise
başka bir şey. açıklamaları da işte bu pencereden
değerlendirilmelidir.
Buradan çok açık ve şeffaf biçimde ifade
ediyoruz: Suriyenin, keşif uçuşu yapan silahsız bir
uçağımızı düşürmesi tüm kurumlarıyla Türkiye
Cumhuriyeti devletinin kendisini ilgilendirmektedir. Yine, Kandilden
aşıp gelen terör saldırıları da bu çerçevede ele
alınmalıdır. Söz konusu taarruzlar, dün bir İngiliz
gazetesinde yayımlanan makalenin de dolaylı yoldan ortaya
koyduğu gibi, Türkiye'nin siyasi ve diplomatik
bağımsızlığına karşı
yapılmıştır ve burada kimse Milliyetçi Hareket Partisinin
sessizliğe bürünmesini bekleyemez; bu çok açık.
Değerli milletvekilleri, az önce barış
siyasetinden bahsettik. Cumhuriyet dönemi dış politikasında bir
devlet geleneği kök salmıştır, o da barış
arayışıdır, savaştan uzak durma
arayışıdır. Biz savaşın
yıkıcılığını; maddi, manevi, fiziki
zararlarını çok iyi biliyoruz. Savaşın her anlamda bir
maliyeti olduğunu kimse unutmamalıdır. Bu sebeple ilk
aşamada daima itidal çağrısı yapıyor,
soğukkanlılığı ve sağduyuyu öne
çıkarıyoruz. Ne var ki hiçbir devlet Türkiye'nin söz konusu
barışçıl tutumunu fırsat bilip bunu istismar etmeye,
sömürmeye kalkışmamalıdır. Kaldı ki öyle
olduğunda dahi Türkiye'nin önünde savaş seçeneği
dışında birçok alternatif olur ve Türkiye bunları dikkate
almakta da bir saniye dahi tereddüt etmez.
Değerli milletvekilleri, millî ve etraflı bir
barış siyaseti yürütmek için devletin masasında çoklu seçenekler
olması gerekir. Anlaşılan odur ki önümüzdeki aylarda Türkiyeyi
uluslararası platformda son derece sıcak bir gündem beklemektedir.
Çeşitli kışkırtmalara müsait bir döneme giriyoruz.
Çeşitli gruplar üzerinden Türkiyeyi karıştırmaya
teşebbüs edecek hücrelere karşı uyanık
olunmalıdır. Hükûmet, bu noktada hazırlık yapmalı ve
hadiseleri tüm boyutlarıyla ve özellikle de millî menfaatleri gözeterek
irdelemelidir.
Milliyetçi
Hareket Partisi, toplumumuzun millî refleksini temsil etmektedir. Partimiz, her
şeyden önce vatanımızı, onun evlatlarını, en
savunmasızları, sıradan insanları düşünür ve savunur.
Rahmetli Atatürkün söylediği gibi Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir.
Milliyetçi Hareket Partisi, varlığını en başta tarif
ettiğim Türk mucizesini yaşatmaya ve ebedî kılmaya
adamıştır; bu açıdan, yanlışın
karşısında, doğrunun ise arkasındadır,
yanındadır. O nedenle, buradan Hükûmete seslenmek istiyorum:
İçeride ve dışarıda, istisnasız, eksiksiz tüm
girişimlerde devletimizin ve insanımızın menfaatlerini her
boyutuyla koruyun ve kollayın. Bu anlamda, mevcut siyasi iktidar, bir an
evvel, yeni ve Türkiye'nin yapısına uygun bir bölgesel dış
politika belirlemelidir. Kendilerine bu uğurda, arzu ettikleri takdirde,
yardımcı olabileceğimizi de tekraren beyan etmek istiyorum.
Bizim, bazı partiler ve oluşumlar gibi komplekslerimiz,
bencilliğimiz, hesabımız yoktur. Bizim tek derdimiz vardır,
o da Türkiye'nin ve Türk milletinin selametidir. Bu anlamda, vermek
istediğimiz mesajın yerine ulaştığını
umuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, az önce altını çizdiğim gibi, bundan sonraki
süreçte, kolektif güvenliğimiz adına, Türkiye sınır
ötesinde de uluslararası hukuka uygun olarak asgari varlık
belirtmelidir. Bu anlamda, Silahlı Kuvvetlerin unsurlarının,
çeşitli devletlerin üzerinde siyasi ve/veya kültürel
tasarruflarının olduğu Lübnanda Birleşmiş Milletler
Barış Gücü şemsiyesi altında var olmalarının
gereğine inanıyor, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun mevcut
düzenlemeye olumlu baktığını ifade ediyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Osman Korutürk, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Lübnandaki Birleşmiş
Milletler Barış Gücü UNIFILde, 31/08/2012 tarihinde görev süresi bitecek olan Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bir yıl daha görev alması konusunda Anayasanın
92nci maddesi uyarınca Hükûmet tarafından Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulan tezkere hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Orta
Doğuda Arap uyanışının başlangıcından
beri Türkiye olarak en gergin günleri yaşadığımız bu
dönemde yapmakta olduğum bu konuşma muhtemelen partimiz adına
20112012 Yasama Yılının dış politika konusunda
yapılacak son konuşması olacaktır. Bu vesileyle, Orta
Doğu politikamızla ilgili öncelikli konulara
bakışımızın da kısa bir özetini yapmak istiyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Birleşmiş
Milletler barış operasyonlarına katılmasının hem
dünya barışına hem de ülkemizin Birleşmiş Milletler
teşkilatı içindeki konumuna katkı sağlayacağına
inanıyoruz. Bu nedenle, önceki yıllarda da olduğu gibi,
tezkereye olumlu oy kullanacağız ancak bu tutumumuz, hiç bir surette,
Hükûmetin genel dış politikasını ve özellikle Orta
Doğu siyasetini onayladığımız anlamına
gelmemektedir; aksine, son üç yıldan beri uygulanan maceracı
dış politikalar nedeniyle Türkiyenin uluslararası alanda ve
bölgede bir girdaba doğru sürüklenmekte olduğuna ilişkin
endişelerimiz gün geçtikçe artmaktadır.
Değerli
Milletvekilleri, Lübnan etnik, dinî ve mezhepsel yapısı
itibarıyla Orta Doğunun en karışık ve
çalkantılı toplumlarından biridir. Ülke kurulduğu günden bu
yana etnik, dinî ve mezhepsel gruplar arası çekişmelere sahne
olmuş, özellikle 1970li yıllarda yaşadığı kanlı
iç savaş boyunca kendi iç aktörlerinin yanı sıra, Suriye ve
İsrail başta olmak üzere komşu ülkelerin de müdahale ve
ağır etkilerine maruz kalmıştır. Bu itibarla,
Lübnanın bugünkü, Atatürk'ün tabiriyle söyleyeyim, manzarai
umumiyesi", yani genel görünümü, Orta Doğuda 1948 yılından
bu yana geçerli olan genel siyasi manzarayı en iyi anlatabilecek bir
fotoğrafı oluşturmaktadır.
Lübnanda
eğer kalıcı bir istikrar düzeninin kurulması mümkün
olabilseydi ve bu düzen başlangıçta amaçlanan demokratik zeminde
kalıcı kılınabilseydi, bu, farklı din ve mezheplerin
birlikte barış içinde yaşayabilecekleri modern, müreffeh ve
demokratik bir Orta Doğu için gerçek bir model ve bölgenin geleceği
açısından da büyük bir umut anlamına gelecekti. Fakat ne
yazık ki zaman ve şartlar, bu ülkede kalıcı bir
istikrarı sağlamanın hiç de kolay
olmadığını, hatta bunun da ötesinde bunun neredeyse ütopik
bir hedef olduğunu göstermiştir.
Türkiye,
geçmişten günümüze Lübnanla ilişkilerinde büyük sorunlar
yaşamamış fakat 2000li yıllara kadar da bu ülkeyle
gerektiğince yakın ilişkiler kuramamıştır. 2004
yılında, zamanın Başbakanı Refik Haririnin
ziyaretinden sonra Lübnanla ilişkilerimizde belli bir gelişme süreci
başlamıştır. Daha sonraki yıllarda, iki ülke
ilişkilerindeki gelişme devam etmiş, Ocak 2010dan itibaren
karşılıklı vize muafiyeti getirilmiş, ekonomik
ilişkilerde de bazı ilerlemeler kaydedilmiştir.
Burada,
ekonomik ilişkilerin zaman zaman ülkemizin çıkarları
açısından yararları çok tartışılır
eğilimlerle beslenmiş olduğunun altı önemle çizilmelidir.
Birçok Batı ülkesinde stratejik addedilen ve bu nedenle mesela Fransa'da
alım satımı özel düzenlemelere tabi tutulan telekomünikasyon
alanında, Türk Telekom şirketinin ağırlıklı
hisselerinin alıcı için çok elverişli şartlarla Hariri
ailesine ait Oger Telecoma satılması, bu bahsettiğim
eğilimin belirgin örneklerinden biridir.
Öte
yandan, Türkiye-Lübnan ilişkileri bağlamında, bizim
açımızdan son derece vahim bir gelişme, Türk askeri Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 5/9/2006 tarihli kararı uyarınca UNIFIL
bünyesinde Lübnan'da göreve başladıktan kısa bir süre sonra, 17
Şubat 2007 tarihinde, Lübnan Hükûmetinin Güney Kıbrıs Rum
Yönetimi ile Doğu Akdeniz'de bir münhasır ekonomik bölge sınırlandırma
anlaşması imzalaması olmuştur.
Hükûmet
tarafından Türkiye'nin Orta Doğu'daki etkinliğimizin
arttığı, bölgeye hâkim ülke konumuna geldiğimiz, uzun
yıllardır etrafımızdaki olaylara sadece seyirci kalır
ve -Sayın Başbakanın tabiriyle- tribünlerde otururken,
şimdi oyun kurucu konumuna geldiğimiz ve sahaya indiğimiz.
şeklinde, gerçeklerden ve ciddiyetten uzak bir anlatımla ileri
sürülürken, Lübnan'ın GKRY ile ulusal çıkarlarımızı
birinci derecede etkileyecek mahiyette böyle aleyhte bir anlaşmayı
akdetmesi Hükûmet tarafından engellenememiştir. Oysa Hükûmet, o
tarihlerde, yukarıdaki iddiaların yanı sıra Lübnanla da
çok iyi ilişkiler içinde bulunduğunu iddia etmekte, Hariri ailesiyle
de özel yakınlık içinde bulunmaktaydı. O kadar ki, Sayın
Başbakan, bir ara, Lübnandaki hükûmet kurma çalışmaları
sırasında, bizzat Dışişleri Bakanı Sayın
Davutoğlunu Hizbullahın sığınaklarına kadar
göndererek oğul Hariri ile Nasrallahın arasını bulmaya
çalışmıştı.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmetince Lübnanın GKRY ile bu anlaşmayı
yapmasının önlenememesi, Kıbrıs Rumlarını,
giderek Doğu Akdenizdeki zengin petrol ve doğal gaz
yataklarını sahiplenme hususunda cesaretlendirmiştir.
Esasen,
evvelce yine AKP iktidarında, dostumuz Mısır ile 2003
yılında ekonomik bölge anlaşması imzalayan ve buna bir
tepki almayan, aynı anlaşmayı dört yıl sonra Lübnan'la da
tekrarladığında ne kendinin ne de Lübnan'ın Türkiye'nin
ciddi bir tepkisiyle karşılaşmadığını gören
Rum yönetimi, 17 Aralık 2010 tarihinde de İsrail ile münhasır
ekonomik bölge sınırlandırma anlaşması
imzalamıştır.
Bu
son anlaşmanın ardından bölgede başlatılan sondaj
çalışmaları neticesinde ortaya çıkarılan zengin
doğal gaz rezervleri, Yunanistan, GKRY ve İsrail arasındaki
bölgesel güç birliği ve eksen oluşturma girişimlerini
hızlandırmıştır.
İsrail,
herhâlde Türkiye ile olan stratejik güvenlik ilişkilerine verdiği
öncelik ve önem nedeniyle ve Türkiye ile ilişkilerin düzelebileceği
beklentisiyle Doğu Akdenizdeki doğal gaz ve petrol sahalarına
fiilen girmeyi bir süre ötelemiş, ancak daha sonra GKRY ile bölgenin
zenginliklerini paylaşmaya koyulmuştur.
Bunun
da ötesinde, İsrail, GKRY ile daha kapsamlı başka ittifaklara da
yönelmiştir. Doğu Akdenizde üretilecek petrol ve doğal gaz
depolama ve nakliye tesislerini korumak üzere İsrail'in Güney
Kıbrıs'a 20 bin personel aktaracağı ve bunların
aileleri ve bağlılarıyla birlikte 50 bin kişiye
ulaşacağı basında yer almıştır.
Davos'ta
one minute ile başlayan ve talihsiz Mavi Marmara olayıyla devam
eden gelişmeler sonucu İsrail ile ilişkileri
sıfırlayan ve böylelikle Türkiyeyi Orta Doğu barış
sürecinde söz sahibi olma konumundan çıkaran; daha sonra bütün
komşularının iç anlaşmazlıklarına, sadece taraf
tutmak değil, bizzat taraf olmak suretiyle müdahale eden, Suriye politikasında
uluslararası camia karşısında kendi kendini stratejik yalnızlığa
sürükleyen; neticede bu ülke tarafından göz göre göre uluslararası
hukuk kurallarına ve askerî havacılık teamüllerine
aykırı şekilde bir keşif uçağı düşürülen,
Malatya Kürecikte Amerika'ya
radar istasyonu inşa ettirerek Rusya ile
İranı sadece Suriye politikasında değil, füze
kalkanı alanında da Türkiye ile karşı karşıya
getiren AKP Hükümeti, Türkiyeyi Doğu Akdenizde
Yunanistan-GKRY-İsrail arasında oluşan bir ittifakın da
hedefine yerleştirmiş bulunmaktadır.
Özetlemek gerekirse,
Hükûmet Doğu Akdenizdeki petrol ve doğalgaz alanlarında
Türkiyenin ve KKTCnin haklarını koruyamamış, Türkiyenin
enerji politikalarını ciddi anlamda çıkmaza yöneltmiştir.
Enerji siyasetini
yönlendirmesi gereken dış politikada gerekli önlemlerin
alınmamış olması sonucunda, bugün Doğu Akdenizdeki
enerji hak ve menfaatlerimizin neredeyse tümünün kontrolümüzden
çıktığı görülmektedir.
Şu an Türkiye
enerjide yüzde 72 oranında dışa bağımlıdır.
Enerji tüketimimizin üçte ikisini karşılayan iki temel kaynak olan
petrol ve doğal gazda ise ülkemiz neredeyse tamamen dışa
bağımlıdır. Türkiye ekonomisini esir alan ve kronik
hastalığa dönüşmüş bulunan cari açığın
yaklaşık dörtte 1i enerji ürünleri ithalatından
kaynaklanmaktadır.
Ülkemizin enerjide
dışa bağımlılığını giderebilecek enerji
kaynaklarımızın önemli bir bölümü hidroelektrik, linyit, rüzgâr,
güneş ve biyoyakıt gibi yerli ve yenilenebilir
kaynaklarımızsa, diğer önemli bir bölümü de başta
Karadeniz, Ege ve Doğu Akdenizde varlıklarına ümit
bağladığımız potansiyel petrol ve gaz rezervleridir.
Hâl böyleyken, AKPnin
Doğu Akdenizdeki yanlış ve ülkemizi
yalnızlaştıran politikaları, bu önemli potansiyeli
değerlendirmemizi büyük ölçüde kısıtlamış ve
-yukarıda izah ettiğim gibi- ciddi bir riske sokmuştur.
Bu konuda bilinmesinde
yarar olan son bir husus: Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığının Doğu Akdeniz'de petrol ve doğal gaz
arama çalışması yapacağını ilan ettiği
bölgelerin de Akdenizde Rum yönetiminin sözde münhasır ekonomik
bölgesindeki ''1, 4, 5, 6 ve 7 numaralı parsellerle'' kesişmekte
olduğudur. Şu anda en azından bu parseller üzerinde
çıkabilecek anlaşmazlıklar bağlamında, sıcak
çatışma dâhil her türlü olasılık masadadır.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce, Suriye tarafından uluslararası hava
sahasında düşürülen RF-4E keşif uçağımızdan söz
ettim; uçağımızın hâlâ bulunamayan genç ve değerli
pilotlarının sağ salim bulunması ümidini hâlâ muhafaza
ediyor, bunu bütün kalbimle temenni ediyorum.
Ancak, Hükûmetin, bir yılı aşkın bir süredir,
taşıdığı risklerin dikkat çektiğimiz basiretsiz
Suriye politikası sonucu vardığımız bu nokta, ne
yazık ki bir anlamda Suriye tarafından
kararlılığımızın ve
caydırıcılığımızın sınanması anlamını
da taşımaktadır. Hükûmet, uluslararası hukuk kuralları
içinde bu işin peşini bırakmamalı, NATO ve üyesi
olduğumuz diğer uluslararası forumlarda ifade edilen kuru destek
ve Suriye'ye yönelik içi boş kınama beyanlarıyla tatmin
olmamalıdır. Uluslararası camianın Suriye'yi bu eylemi
nedeniyle mutlaka yaptırım içerecek bir şekilde sorumlu tutması
sağlanmalıdır.
Ters
istikamette benzeri bir olay da geçtiğimiz 14 Mayıs günü
Kıbrıs semalarında yaşanmıştır. O gün, bir
İsrail uçağı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hava
sahasını sekiz dakika müddetle ihlal etmiş, İncirlikten
havalanan F-16larımızın müdahalesiyle KKTC üzerinden
uzaklaştırılmıştır. GKRY-İsrail
yakınlaşması açısından dikkat çekici olan bu ihlal,
acaba bizim Doğu Akdeniz üzerindeki gerçek hâkimiyetimizi sınama
amaçlı mıdır, gözdağı kasıtlı
mıdır?
Hükûmetin
uyguladığı ve çok başarılı olduğunu
artık herkesi güldürme pahasına savunduğu dış
politika, Ege Denizi üzerinde Yunan uçaklarıyla yapageldiğimiz it
dalaşını şimdi uluslararası hava sahalarında
Suriye, Kıbrıs üzerinde de İsrail ile yapılma boyutuna
mı taşımıştır?
Bölgeyle
ilgili konuları ele almışken bir iki cümleyle de Irak ile olan
ilişkilerimize değinmek istiyorum. ABD işgalinden sonra Irak,
istenilen istikrarlı demokratik yapıya kavuşamamış,
ekonomik sorunları ağırlaşmış, etnik ve mezhepsel
çekişmeler tırmanarak ülkenin sosyal yapısında belirgin bir
çözülmenin oluşmasına yol açılmıştır. Bütün bu
gelişmeler, hem bölgedeki dengeleri hem de Türkiyenin güvenlik ve
istikrarını etkileyebilecek bir hâl almıştır.
Türkiye
başından beri Irak'ın egemenliğinin ve toprak
bütünlüğünün korunmasını desteklemiş ve bu desteği
etkin kılabilmek için mekanizmalar geliştirmiştir. Bu
mekanizmalar, Türkiye'nin Irak toplumunun tüm etnik ve dinî, mezhepsel
katmanlarına eşit yaklaşımı sayesinde işlerlik
kazanmıştır.
Irak'ın
toprak bütünlüğü ile egemenliğinin bizim açımızdan temel
önemi, istikrarlı ve birleşik bir Irakın, bölgede hem bizim
açımızdan hem de Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez
ülkeleri bakımından İran'ı dengeleyebilecek
olmasıdır. Bu dengeli ortam, Türkiye'nin ulusal
çıkarlarını en iyi şekilde karşılayabilecek
istikrarı sağlamaya ciddi bir katkı oluşturacaktır.
Bugün
Irakın içinde bulunduğu durum, bu ülkenin bölgede bir denge unsuru
olmasına imkân vermemektedir. Bu durum Türkiyeyi hiç istemememiz gereken
bir konuma, İrana karşı denge unsuru olma konumuna itme
istidadı taşımaktadır. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri
ile Ürdün de öteden beri Türkiyenin kendileri için ciddi bir endişe
kaynağı olan İrana karşı denge oluşturmasını
esasında kuvvetle arzu etmektedirler. Oysa Türkiyenin ulusal
çıkarları, bulunduğu bölgede şu ya da bu ülkeye
karşı denge oluşturmayı değil, bölgesinde bir istikrar
adası olarak yumuşak güce sahip bulunmayı ve bu gücü
uygulamayı gerektirmektedir.
Sayın
milletvekilleri, bütün bu unsurlar göz önüne alındığında,
Türkiyenin Iraktaki gelişmeleri çok yakından izlemesi, bu ülkenin
toprak bütünlüğü ile egemenliğinin muhafazası için Irak
savaşını izleyen dönemde gösterdiği çabaları
güçlendirerek sürdürmesi, gerek merkezî gerek bölgesel hükûmetle yakın
ilişkiler içinde, ülkenin iç siyasetine karışmadan ve tüm
gruplara eşit mesafede durarak Irakta toplumsal barışın
oluşmasına katkıda bulunmaya çalışması
gerekmektedir.
Öte
yandan Irak'tan Türkiye'ye yönelik ciddi terör tehdidi devam etmektedir.
Sayın Başbakanın bizzat kendi ifadesiyle "Amerikan
askerlerinin salimen evlerine dönmeleri" yolunda ettiği dualar kabul
olmuş, Amerikalılar Irak'ta büyük bir yıkım yaptıktan,
demokrasi ve özgürlük getireceklerini söyledikleri ülkede binlerce çocuğu
babasız, binlerce kadını kocasız, yüz binleri evsiz,
işsiz, aşsız bıraktıktan sonra ülkelerine
çekilmiş, evlerine dönmüşlerdir.
Ülke
güvenliği Amerikalıların sorumluluğundayken PKK'nın
Kandil'deki varlığına ve faaliyetlerine son verdirebilmeye
yönelik olarak sürdürdüğümüz ancak bir türlü sonuç
alamadığımız Türkiye-Irak-ABD üçlü görüşmelerinden
Amerikan unsuru çıkmış, gelişmeler bizi Irak ile baş
başa bırakmıştır. Denklem iki ülke arasında,
ancak görüşme formatı Türkiye-Irak Merkezî Yönetimi-Kürdistan
Bölgesel Yönetimi olmak üzere aslında yine üçlüdür.
Bununla
birlikte, Kandil konusunun sadece Kuzey Irak bölgesel yöneticileri Türkiye'ye
geldiğinde soyut düzeyde sözü edilmekte, bu konunun Irak Merkezî
Yönetimiyle ele alındığı, görüşüldüğü hiç
duyulmamaktadır.
Irak
denildiği zaman, varsa yoksa Müslüman Kardeşler
bağlantılı Irak İslami Partisinin lideri, Irak'ta mahkeme
kararıyla aranan Tarık Haşimi gündemimizi işgal etmekte,
Irak'ın toprak bütünlüğü, egemenliği, Kandil, Irak topraklarından
Türkiye'ye yönelik terörist faaliyetler hükûmet yetkililerinin ne aklına
gelmekte ne ağzına düşmektedir.
Arkadaşlar,
Irak Merkezî Yönetiminin bu konularla hiçbir bağlantısı, ilgisi,
sorumluluğu ve Türkiye için de bu konuların hayati önem ve
önceliği yok mudur?
Hükûmet,
Suriye konusunda acılara kayıtsız kalamamak", Irak'ta
"dostlarını satmamak" gibi soyut, romantik kavramları
öne çıkarıp asıl somut ulusal çıkarlarımızı
geri plana itmekte, terör her gün ülkemizde can almaya devam etmektedir.
Son
dönemde Irak'ın ve bu ülkeye yönelik ilginin Hükûmetçe siyasi gündemimizde
çok geri planlara atıldığını görüyor, Irakın
Türk dış politikasında evvelce sahip olduğu yere şimdi
sahip bulunmadığını hayretle gözlüyoruz. O kadar ki, 2003
yılı ekim ayında Türkiye ile Irak arasındaki tüm
ilişkilerin yönetilmesinden ve koordine edilmesinden sorumlu olmak üzere
ihdas edilmiş olan büyükelçi düzeyindeki Irak Özel Temsilciliği
görevi de bugün lağvedilmiş bulunmaktadır.
Öte
yandan son dönemde AKP Hükûmetinin dış siyasetini mezhep temeline
dayalı olarak kurguladığı ve açık şekilde Sünni-Şii
ayırımı güttüğü yolunda bir algılama da bölgede
yaygınlaşmaktadır. Gerçekten de her vesileyle, mezhepçilik
yapmadığını iddia etmesine karşın AKP Hükûmetinin,
ittifaklarını hep Sünni lider ve siyasi kesimlere yakın durarak
kurduğu, bunun yanı sıra muhalefet tarafından özellikle
Suriye politikası konusunda kendisine yöneltilen eleştirileri de muhalefete
etik olmayan bir şekilde, asılsız ve saçma bir mezhep gailesi
atfederek karşılamaya çalıştığı dikkat
çekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye laik bir ülkedir. Bölgedeki ve dünyadaki gücü,
demokrasisinden ve laik yapısından kaynaklanmaktadır. Bölge
ülkelerinin, halklarının, liderlerinin, siyasi faaliyetlerinin
şu ya da bu dine, şu ya da bu mezhebe aidiyet ya da
yakınlıkları Türkiyenin onlara olan
yaklaşımını hiçbir surette etkilememelidir. Orta Doğu
da homojen bir dinî yapıya ya da mezhepsel bütünlüğe sahip
değildir. Bin beş yüz yıldır her dinin, her mezhebin,
değişik dinlere mensup çeşitli tarikatların, ayrıca
bütün bunlar dışında Zerdüştlük ve Yezidilik gibi
inanışların da var olduğu çok renkli, çok kimlikli bir
coğrafyadır. Bu coğrafyada tek mezhebe yönelirseniz kendi etki
alanınızı kendiniz kısıtlamış olursunuz.
Türkiye,
2003 Irak Savaşı sonrası Irakın toprak bütünlüğünün
korunmasına, bu laik anlayışıyla şekillenen ve
Iraktaki bütün gruplara eşit yakınlıkta duran, tarafsız ve
yapıcı siyasetiyle katkıda bulunabilmiştir.
Unutulmamalıdır
ki mezhep ayırımı yapan bir dış politika duruşu,
Türkiyenin bölgede en yakınında olan ve çok güvenebileceği bir
unsur olan Kuzey Irak ve Suriye Türkmenleri arasında da ayrışmalara
yol açabilme potansiyeline sahiptir.
Suriye
ve Irak Türkmenleri arasında Sünniler kadar Şiiler de vardır.
Türkiyenin yanlı ve dışlayıcı duruşunun yol
açabileceği en acı sonuçlardan biri Şii Türkmenlerin bu
duruş sonucu Türkiye'den uzaklaşarak İranın güdümüne
girmesi olacaktır. Bölge liderliğine oynamak isteyen bir ülke, genel
nüfus içindeki oranı çoğunlukta
bile olsa bir mezhebin bayraktarlığını yaparak
başarılı olamaz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken dış politikada
gelmiş olduğumuz noktanın, sonuçlarına ne yazık ki
kısa gelecekte birlikte katlanacağımız ve Türk halkı
olarak üst üste yenilenmesinden endişe ettiğimiz güncellemelerle
bedelini de ödeyeceğimiz beceriksizliklerin ve hatada ısrarın
sonucu olduğuna bir kez daha işaret etmek istiyorum.
Bu vesileyle sizlerle
paylaşmak istediğim önemli bir konu var. Dün Dışişleri
Komisyonuna Hükûmet tarafından bir anlaşma taslağı sunuldu.
Bu anlaşma taslağı, Türkiye Cumhuriyeti ile Sudan arasında
askerî iş birliğini öngörüyordu. Hepimiz de biliyoruz ki Sudan, 2003
yılından beri Darfur bölgesinde çok ciddi
karışıklıklara, karmaşalara sahip olan ve bu
karmaşa ve karışıklıklar da hükûmet tarafından
güç kullanılarak, çok ağır bir şekilde katliam
yapılarak bastırılan bir ülke, bastırılmaya
çalışılan bir ülkedir.
Sudan Devlet
Başkanı Ömer El Beşir hakkında Uluslararası Ceza
Mahkemesinin arama kararı vardır, tutuklama kararı vardır.
Hâl böyle iken ve Darfur bölgesinde nüfusun üçte 1i, yaklaşık 2
milyon insan yerlerinden edilmiş, yüz binlerce insan ölmüş, bir o
kadarı da sakatlanmışken Sudanla askerî iş birliği
anlaşması yapılmasının ne anlama geldiğini biz
anlayamadık; sizlerin takdirinize bırakıyorum. Biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak buna bir muhalefet şerhi getirdik. Bu muhalefet
şerhini yarın basınla paylaşacağız. Ancak bir
yandan Suriyedeki katliama, Suriyedeki acılara, Suriyedeki felakete,
insan hakları ihlallerine dayanamıyoruz. derken, öte yandan
aynı felaketlerin, aynı acıların, aynı
baskıların misliyle yaşandığı başka bir
ülkeyle askerî iş birliği anlaşması yapmak demek, o
ülkedeki bütün bu olumsuzlukların içerisine bir şekilde askerî alanda
girmek demektir ki Türkiyeyi bu duruma sokmaya kimsenin hakkı
olmadığını düşünüyorum.
Sözlerime burada son
verirken, bu konunun Hükûmet tarafından yeniden düşünülmesini ve dün
Dışişleri Komisyonundan geçmiş olan tasarının
Genel Kurula indirilmemesi konusunda bir karar alınmasını
takdirlerinize sunuyorum.
Hepinize teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Nazmi Gür, Van Milletvekili.
BDP
GRUBU ADINA NAZMİ GÜR (Van) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2006
yılında kabul ettiği 1701 sayılı Karar ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinin daha önce kabul ettiği 880 sayılı
Kararla bir yıl için Türkiye'nin Lübnanda bulunan Birleşmiş
Milletler Barış Gücüne katkısına ilişkin Hükûmetin
sunduğu tezkere üzerinde grubum adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, on yıldır bir AKP Hükûmeti iktidarda, büyük bir
çoğunlukla ve her üç seçimde de gücünü arttırarak iktidara geldi. Bu
iktidara gelişi hem iç politikada hem de dış politika
uygulamalarında ya da dış siyasette kendini gösteren, kendine
güvenen, biraz da agresif bir yan ortaya koyan bir tarz izledi. Dış
siyasette kuşkusuz bu agresiflik kısa vadede bir popülarizm
katabilir. Örneğin Libyada Sayın Başbakanı binler
karşılayabilir ya da Mısırda ama sonuçta, uzun vadede Türkiye'nin
Orta Doğuda ya da kendi bölgesinde güçlü, modern, demokratik ve gerçekten
rol model ülke olacak bir ülke dış politikası olmaktan oldukça
da uzaktır.
Bu
tezkere konuşulurken kuşkusuz Orta Doğudaki küçük ama
işgal ettiği yer itibarıyla da bütün bu Orta Doğu
siyasetini etkileyen Lübnan gibi bir ülkede iç barışın ve
istikrarın sağlanması için Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin aldığı karara binaen ülkemiz de buraya belli
sayıda bir askerî güç veriyor. Tezkerede de okuyacağınız
gibi, görüldüğü gibi bunun çerçevesini, o görev gücünün çerçevesini de yetkisini
de Hükûmete veriyoruz.
Buraya
kadar her şey normal ama bundan sonrasını biraz
değerlendirmeye tabi tutmamız lazım, biraz konuşmamız
gerekir, o da Hükûmetin sürdürdüğü Orta Doğu politikasıdır.
Orta
Doğu, yaklaşık yüz, yüz elli yıl önce İngilizlerin, o
günkü egemen güçlerin biçimlendirdiği bir statükoya sahip ve bu statüko
günümüze kadar sürdü, devam ediyor, ama artık bu statüko egemen güçlerin
politikalarını, çıkarlarını koruyacak bir durumda
değil, olmadığı için de hem işgal ettiği yer hem
yer altı zenginlikleri, petrol ve özellikle su konusunda dünyanın en
problematik alanı olan Orta Doğuda artık taşlar yerinden
oynuyor.
Amerika
Birleşik Devletlerinin Iraka müdahalesiyle, iki Körfez savaşı
sonrası bu statüko değişikliğinin en güçlü, en somut
örneği gerçekleşmiş oldu ve artık o statükoyu kuranlar, yüz
yıl önce kuranlar şunu açıkça ifade ediyorlar bu
davranışlarıyla, Artık buradaki bu egemen devletlerin ve
onların otoriter rejimlerinin bize sağlayacağı pek bir
fayda yok, biz onun için yüz yıllık bu süreci
değiştiriyoruz, statükoyu değiştiriyoruz, bu statüko içinde
ben yeni bir statüko ilan ediyorum. Buna kimileri Büyük Orta Doğu Projesi
diyor, kimileri başka şey söylüyor. Biliyorsunuz Sayın
Başbakan da bu Büyük Orta Doğu Projesinin eş başkanı
sıfatını taşıyor aynı zamanda. İşte, bu
statüko değişikliği acaba Orta Doğuda egemenlerin
çıkarına mı, yoksa Orta Doğudaki ezilen halkların
çıkarına aykırı mı değişiyor; bütün mesele
burada düğümleniyor.
Biz
isteriz ki Orta Doğuda Türkiye, dış politikasını
sürdürürken, eski Osmanlı hayallerinden uzak, gerçekten ekonomisiyle
güçlü, askerî gücüyle belki de caydırıcı, demokrasisiyle de
bütün Orta Doğuyu etkileyecek lider bir ülke olsun ama bunun bir ön
şartı var, önce kendi evinde bu söylediğimiz şeyleri
sağlaması gerekiyor. Demokratik standartları yükseltmesi
gerekiyor, otuz yıldır süren bir iç çatışmayı
sonlandırması gerekiyor, barışçıl yöntemlerle,
müzakere yöntemleriyle sonuçlandırması gerekiyor, Kürt sorununu
çözmesi gerekiyor. Çözmesi gerekiyor ki, eğer Türkiye, gerçekten Orta
Doğuda statükolar değişirken kendi bölgesinde büyük bir güç
olmak istiyorsa ve gerçekten kendi bölgesinde lider bir ülke olmak istiyorsa,
Orta Doğuda lider bir ülke olmak istiyorsa, bir tek ön şartı
var bunun: Kürt meselesini çözmek.
İkincisi,
evrensel demokratik kuralları haiz ileri demokratik bir rejimi
yerleştirmek, kurmak; başka da bir yolu yoktur Türkiye'nin Orta
Doğuda -bundan sonra nasıl şekillenecekse- yer kapması
için.
Uluslararası
güçler, tabii ki, Orta Doğuda taşlar yerinden oynarken ve Orta
Doğuda statüko değişirken kendi çıkarlarına göre
şekillendirecekler, halkların çıkarlarını, ezilen
halklarımızın çıkarlarını göz ardı edecekler.
Burada, Türkiye de Ben de buradan bir şey kapayım. gibi bir
yaklaşımla, Rol kapayım. gibi bir yaklaşımla girerek
Orta Doğu halklarına, birlikte yaşadığı bütün
halklara en büyük hakareti, en büyük vefasızlığı göstermiş
olacaktır. Çünkü biliniyor ki bu Orta Doğu coğrafyasında
bin yıllık bir süredir Türkler, Araplar, Kürtler, Farslar ve diğer
halklar birlikte yaşıyorlar, ortak bir kültür oluşturdular. Biliniyor
ki Orta Doğu üç semavi dinin ortaya çıktığı büyük bir
uygarlık merkezi. Biliniyor ki Orta Doğu farklı inançların,
farklı kültürlerin, farklı dillerin, farklı etnik grupların
barındığı dünyanın en önemli uygarlık
merkezlerinden birisi. Böyle bir yerde rol kapmak, böyle bir yerde etkili olmak
ancak ve ancak o halkların diline, kültürüne, varlığına saygı
göstermekle mümkün olabilir.
Peki,
pratikte böyle mi işliyor? Hayır, pratikte böyle işlemiyor.
Neden? Çünkü Orta Doğuda taşlar yerinden oynarken, Türkiye, rol
kapma amacıyla bütün bu değerleri, bütün bu iyi ilişkileri,
geçmiş tarihi bir kenara iterek, farklı güçlerin belki de
çıkarına bir hamle yapmak istiyor.
Sayın Başbakan
bütün Arapların lideri olmak isteyebilir, Sayın Başbakan bütün
Müslümanların sultanı, lideri olmak isteyebilir. Bu, doğal da
karşılanabilir ama dış politikada, reel politikada, günümüz
dünyasının Orta Doğu politikasında böyle bir heves, böyle
bir istek kuşkusuz hoş karşılanmaz, iyi de olmaz,
halkların çıkarına da hizmet etmez.
Iraktaki savaş
Irakta farklı, yeni bir durum ortaya çıkardı. Irakta Saddam
rejiminin tasfiyesiyle birlikte yeni Irakın oluşturulması için
ciddi bir uluslararası çaba söz konusu oldu. Bu çabalar sürerken Türkiye
bir taraftan mezhepsel ilişkiler geliştirerek, Iraktaki Bağdat
Hükûmetiyle -merkezî Hükûmetiyle- bugün ciddi bir çelişki
yaşıyor. Bağdattaki Sünnilerle sürdürdüğü ilişkiyle,
Kürtlerle sürdürdüğü farklı bir ilişkiyle, AKPnin Orta Doğudaki
en önemli değişimin, altüst oluşun, yıkımın
yaşandığı ve yeniden halklarının birlikte
eşit, özgür, demokratik bir şekilde bir gelecek yaratma umuduyla bir
araya geldikleri Irak politikasında maalesef Hükûmet sınıfta
kalmış durumda. İşte Bağdattaki Şii
Başbakanla bizim Başbakan arasındaki gerilim, tıpkı
Esadla Sayın Başbakan arasındaki gerilim gibi adım
adım, adım adım, adım adım ilerliyor. Ne zaman bir
çatışma potansiyeline dönüşecek, krize dönüşecek diye
herkesin yüreği ağzında.
Öte yandan Suriye
Hiç
kuşkusuz Suriye konusunda hiçbirimiz, bu Mecliste bulunan hiç kimse Esad
rejimini onaylamaz; Esad rejiminin halkına karşı
gerçekleştirdiği ve neredeyse katliamlar diyebileceğimiz
saldırılarını haklı görmez, göremez, insanlık
vicdanı buna el vermez ama herkes elini vicdanına koysun, AKPnin
Suriye politikası gerçekten doğru bir politika mı? AKPnin
sürdürdüğü Suriye politikası gerçekten Türkiye'nin
çıkarına, yararına bir politika mıdır? Bunu elinizi
vicdanınıza koyun ve düşünün, bir an düşünün.
Değerli
arkadaşlar, bu politika, bu gerilim politikası, işte bir
uçağın düşürülmesine kadar vardı. Yani, eğer
uluslararası güçler Haydi vur. dese belki de Suriye konusunda bir
savaşın yaşanacağı ciddi bir kırılmayı
yaşayabilirdik. Peki, bir ülkeyi savaşın eşiğine
götürmek, savaştırmak bu kadar kolay mıdır gerçekten? Bir
ülkeyi savaşın eşiğine getirmek yanlış yürüyen
bir dış politikayla, yanlış oluşan bir dış
politikayla bu kadar bağlantılıyken bunda ısrar etmek
gerçekten gerekli midir? İşte, Suriye konusunda da Orta
Doğudaki taşlar oynarken, onların, diktatörlerin yönettiği
ülkeler bir bir düşüyor, bir bir değişiyor. Elbette ki, bu
değişimden Türkiye de nasibini alacak. Çevremizdeki komşu
ülkelerde özellikle demokratik rejimlere doğru evrilme konusunda halkın
isteğini ve talebini bir tarafa bırakacaksınız, onu
görmezlikten geleceksiniz ama gelecekte şu ya da bu biçimde o ülkenin iç
dinamikleriyle birlikte Ben bir şey kapabilirim. hesabı yapmak da,
böyle pragmatik bir yaklaşım da dış politikada bizim
hoş göreceğimiz bir yaklaşım değil.
Değerli
arkadaşlar, Mısırda, biliyorsunuz bir seçim gerçekleşti.
Seçim yapılırken, halkın oyu, halkın iradesi
açığa çıkarken orada şu anda egemen olan askerî rejim,
deyim yerindeyse, maç oynarken kuralları değiştirmeye
başladı ve o kurallar değişirken de ben Sayın
Dışişleri Bakanımızın ya da
Dışişleri Bakanlığımızın bu konudaki
bir tepkisini, bir yaklaşımını görmedim. Yani,
Mısırdaki değişimle Mısırda nihayet neredeyse
doruğa ulaşan bir Arap Baharı yaşanırken Hükûmetin
Mısırda olup bitenlere kısmi olarak sessiz kalmasını
da anlamak mümkün değil.
Değerli
arkadaşlar, hiç kuşkusuz Orta Doğuda barışın ve
istikrarın sağlanması ancak ve ancak Orta Doğu
halklarının barış, kardeşlik, eşitlik, demokrasi
ve özgürlük taleplerinin ve bu taleplerin demokratik rejimler eliyle yerine
getirildiği bir tarzda mümkün olabilir. Bunun dışındaki
bütün oyunlar, bunun dışındaki bütün yaklaşımlar,
bunun dışındaki, Hükûmetin ya da bu devletin
oluşturduğu dış politika yaklaşımları Orta
Doğudaki gerilimi artırmaya, Orta Doğudaki gerilimi halklar
lehine bozmaya zorlayacaktır. Onun için biz, bir kez daha AK PARTİye
ve onun denetimindeki dış politika yapıcılarına,
Dışişleri Bakanlığına çağrıda
bulunuyoruz.
Bizim,
Orta Doğuda Orta Doğu halklarıyla tarihsel
bağlarımız var, evet güçlü tarihsel bağlarımız
var. Bizim, Orta Doğuda dinî inanç bağlamında çok güçlü
bağlarımız var, evet çok güçlü bağlar var. Bizim, Orta
Doğudaki halkların birlikte yaşama kültürü var, ortak
kültürümüz var, ortak yarattığımız değerler, kültürler
var. Buna saygı göstererek, bunu göz önünde bulundurarak bir dış
politika yapmaya ve AKPyi bu dış politika konusunda da ciddi ve
samimi olmaya davet ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, Orta Doğudaki barışın ve istikrarın
sağlanması ancak ve ancak barışçıl politikalar
üretmekle mümkün olabilir. Orta Doğuda komşularınızla,
Orta Doğudaki diğer devletlerle, egemen uluslarla gerilimi
tırmandıran, sadece çıkar ilişkisi üzerine şekillenen
bir siyaset izlerseniz ya da başkasının değirmenine su
taşıyacak bir tarz ve yöntem, söylem izlerseniz Orta Doğunun,
Orta Doğudaki halkların barış çabalarına, birlikte
yaşama çabalarına da en büyük baltayı siz vurmuş olursunuz.
Biz
parti olarak, Türkiye'nin, ülkemizin yurt dışına askerî güç
göndermesine prensip olarak karşıyız. Daha önceki birçok yurt
dışına asker gönderme, savaş tezkerelerine bu parti
tepkisini ortaya koydu, bu parti eleştirilerini ortaya koydu. Barışçıl
amaçlarla olsa bile Lübnana askerî güçlerin gönderilmesini, başka
güçlerin Orta Doğudaki çıkarlarına bekçilik
yapılmasını biz onaylamıyoruz.
Ancak
Türkiye ne yapabilir? Türkiye, Orta Doğuda gerçekten
barışın ve istikrarın sağlanmasını
istiyorsa, Lübnanda özellikle, demokratik gücüyle, barışçıl
politikalarıyla, demokratik örgütleriyle barış gücü
oluşturarak, oradaki toplulukların tamamına eşit mesafede
durarak, oradaki bütün etnik toplulukların, dinî
azınlıkların birlikte yaşama kültürünü destekleyerek, böyle
bir barış gücü oluşturarak ancak sivil bir barış gücü
olarak Türkiye orada barışa katkı sağlayabilir.
Türkiye'nin
o bölgedeki geçmişi bunu gerektiriyor. O bölgedeki geçmişi,
Türkiye'nin, oraya asker yığmakla, asker vermekle,
başkasının çıkarlarına bekçilik yapmakla olmaz;
ülkemizin onurunu, ülkemizin prestijini Orta Doğuda halklar nezdinde
ancak böyle yükseltebiliriz.
Beni
dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK
PARTİ Grubu adına söz isteyen Volkan Bozkır, İstanbul
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA VOLKAN BOZKIR (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, Türkiye'nin, Lübnandaki Birleşmiş
Milletler Gücüne asker göndermesi için Meclisimizin verdiği yetkinin bir
yıl daha uzatılması hakkındaki Hükûmet tezkeresi konusunda
AK PARTİ Grubunun görüşlerini sizlerle paylaşmak için
huzurunuzdayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Lübnanda
konuşlu Birleşmiş Milletler Geçici Gücü UNIFIL,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1978 yılında
aldığı 425 ve 426 sayılı kararları
doğrultusunda kurulmuştur. Söz konusu kararlar uyarınca
UNIFILin temel amaçları, İsrailin Lübnandan çekilmesini
sağlamak ve uluslararası barış ve güvenliğin tesisine
ve Lübnan Hükûmetinin bölgede etkin biçimde otorite kurmasına yardım
etmek olarak belirlenmiştir. 6 bin kadar askerden oluşan UNIFIL
birlikleri 1978 yılının Mart ayından itibaren Lübnana
intikal etmiştir.
İsrailin
2000 yılı içerisinde Lübnandan çekilmesinin ardından UNIFILin
bölgedeki mevcudiyeti, Lübnan Hükûmetinin talebi üzerine görev süresi
Birleşmiş Milletler tarafından altı aylık dönemler
hâlinde uzatılmak suretiyle devam etmiştir. Yeni koşullar sonucu
UNIFIL daha çok gözlemci rolü üstlenmiş, asker sayısı ise 4 bin
kadar azaltılarak 2 bine inmiştir.
2006
yılı Temmuz ayında başlayan İsrail-Lübnan krizi
nedeniyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 11 Ağustos
2006 tarihinde aldığı 1701 sayılı Karar neticesinde
UNIFILin görev süresi ve yönergesi, faaliyetlerinin kapsamı
genişletilmiş, personel sayısının 15 bin askere kadar
artırılması kararlaştırılmıştır.
1701
sayılı Karar uyarınca, UNIFILe eski görev yönergesine ek olarak
çatışmaların durdurulmasını gözlemlemek, İsrail
kuvvetleri Lübnandan çekilirken Lübnan Silahlı Kuvvetlerinin Mavi Hat
boyunca olan bölgeler dâhil bütün Güney Lübnana konuşlanmasına
nezaret etmek ve destek olmak ve bu konudaki faaliyetlerinde İsrail ve
Lübnan hükûmetleriyle eş güdüm sağlamak, sivil halka insani
yardım ulaştırılmasında, yerlerinden olmuş
kişilerin güvenlik içinde geri dönüşlerine yardımcı olmak,
tampon bölgenin oluşturulması için atılacak adımlarda
Lübnan ordusuna yardımcı olmak ve Lübnan Hükûmetinin talebi üzerine
Lübnanın sınırlarının ve diğer giriş noktalarının
silah veya bağlantılı maddelerin girişine karşı
güvenlikli hâle getirilmesine yardımcı olmak görevleri
verilmiştir.
Genişletilmiş
UNIFIL, deniz ve kara unsurlarından oluşmaktadır. Bu çerçevede
Birleşmiş Milletler ilk kez bir deniz gücü teşkil etmiş olmaktadır.
UNIFIL bünyesinde hâlen 11.959u asker, 355i uluslararası sivil,
666sı yerel olmak üzere 12.980 personel görev yapmaktadır.
Göreceli
olarak sakin geçen 2010 yılından sonra 2011 yılı içinde
İsrail-Lübnan sınırında güvenlik olaylarında
artış yaşanmıştır. Nakba olarak
adlandırılan İsrail Kuruluş Gününde sınırda
yapılan gösteriye İsrail askerlerince yapılan müdahalede Lübnan
vatandaşı 10 kişi hayatlarını kaybetmiş, 110
kişi yaralanmıştır.
UNIFILin
komutanlığını 2012 Ocak ayından bu yana İtalyan
Tümgeneral Paolo Serra yürütmektedir ve Deniz Görev Gücünün
komutanlığını ise hâlihazırda Brezilya üstlenmiş
durumdadır. UNIFILde hâlen 38 ülke katkı sağlamaktadır.
2011
Ekim ayında Lübnanın güneyinden, İsrailin kuzeyindeki El Celil
bölgesinden atılan dört rokete, İsrail altı roketle
karşılık vermiştir. Saldırılardan iki hafta
sonra, Lübnanın güneyinden atılan bir roket Lübnan
sınırları içine düşmüştür. Söz konusu saldırılarda
can kaybı yaşanmamıştır.
Öte
yandan, 2011 yılı içinde UNIFIL personelini hedef alan bombalı
saldırılar gerçekleşmiştir. Mayıs ayındaki
saldırıda 3 İtalyan, Temmuz ayındaki saldırıda 5
Fransız ve son olarak Aralık ayındaki saldırıda yine 5
Fransız askeri yaralanmışlardır. Söz konusu
saldırılardan sonra Fransa UNIFIL bünyesinde görev yapan asker
sayısını 1400den 1000e indireceğini
açıklamıştır.
Diğer
taraftan, İsrail savaş uçakları Lübnan hava sahasını
günlük bazda ihlal ederek gözlem faaliyetleri yürütmektedir. Lübnan ordusu
kaynaklarına göre, 2011 yılında İsrail tarafından yaklaşık
800 kere sınır ihlali yapılmıştır. UNIFIL
kurulduğu günden bu yana yaşanan can kaybı
sayısının 294 olduğu rapor edilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, 2006 yılında
İsrail-Lübnan bunalımının sona erdirilmesinde aktif rol
oynamıştır. Lübnan makamlarının talepleri ve
Birleşmiş Milletlerin çağrısı üzerine ise ülkemiz,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5 Eylül 2006 tarih ve 880 sayılı Kararı
ile UNIFILe katkıda bulunma kararı almıştır. Bu
çerçevede, 2006 Ekim ayında, bir istihkâm-inşaat bölüğümüz
Lübnanın güneyindeki Sur şehri yakınında bulunan Eş Şatiyeye
giderek UNIFIL bünyesinde göreve başlamıştır. Aynı
şekilde, kış ve yaz aylarında farklılık göstermek
üzere, UNIFIL Deniz Görev Gücüne de ülkemiz tarafından bir
fırkateyn, bir korvet veya bir hücumbot ile katkıda
bulunulmaktadır.
UNIFILe
yaptığımız katkının süresi, her yıl Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından alınan kararlarla
uzatılmaktadır. Hâlen, istihkâm-inşaat bölüğümüzde 240,
Deniz Görev Gücünde bir hücumbotumuz ve UNIFIL karargâhında 5 Türk
subayı görev yapmaktadır. Ulusal kısıtlamalarımız
çerçevesinde, istihkam-inşaat bölüğümüz güvenlik operasyonlarına
katılmamakta, sadece bulunduğu bölgede imar-inşaat
faaliyetlerinde görev almaktadır. Bölüğümüz, bugüne kadar ana yolların
yenilenmesi ve bakımı, helikopter pisti yapımı ve
bakımı, okul ve diğer kamu binalarının
yapımı gibi toplam 221 projede görev almıştır.
Birliğimiz, bu faaliyetleri sayesinde, hem Lübnan makamlarının
hem bölge halkının sevgisini ve güvenini kazanmış durumdadır.
UNIFILin
görev süresi her yıl Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
tarafından birer yıl uzatılmakta olup, Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFILin 31 Ağustos 2012 tarihinde sona
erecek olan görev süresini bir yıl daha uzatması beklenmektedir.
UNIFIL,
Lübnanın güneyinde barış ve istikrarın korunmasında
önemli rol oynamaktadır. UNIFIL, ayrıca, Lübnana yasa
dışı silah girişinin önlenmesi konusunda da görev
yapmaktadır. Bu bakımdan, özellikle UNIFIL Deniz Görev Gücünün
faaliyetleri önem taşımaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son dönemde Orta Doğu bölgesinde
ve Suriyede meydana gelen gelişmeler ve bu gelişmelerin Lübnana
olası etkileri dikkate alındığında, UNIFILin
Lübnanda barış ve istikrarın korunması alanında oynadığı
rolün önemi daha da artmaktadır.
Bu
çerçevede, geçtiğimiz dönemde, Suriyedeki gelişmelerle
bağlantılı olarak, Lübnanın kuzeyindeki Trablus şehri
ve Beyrutta bazı hadiseler yaşanmış olmasına
rağmen, UNIFILin görev yaptığı Lübnanın güney
bölgesinin daha sakin olması, UNIFILin bu alanda oynadığı
olumlu rolü göstermektedir.
Lübnan
Hükümeti, başından beri, Lübnanın Suriyedeki olayların
dışında tutulması yönünde bir politika izlemektedir. 11
Haziran 2012 tarihinde yapılan ulusal diyalog toplantısında,
Lübnandaki tüm taraflar, Hükûmetin uyguladığı bu politikaya
destek beyan etmişlerdir.
Ülkemiz,
Lübnanda barış ve istikrarın korunmasına büyük önem
vermektedir. Ülkemiz, Lübnan Hükûmetinin, Lübnanı Suriyedeki
olayların dışında tutma yönündeki politikasını
isabetli bulmakta ve desteklemektedir. Tüm ilgili tarafların, Lübnan
Hükûmetinin bu politikasına saygı duyması ve buna göre hareket
etmesini Türkiye beklemektedir. Bu çerçevede Lübnanın
bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğünün
korunmasına da büyük önem vermektedir.
Lübnandaki tüm taraflar ve uluslararası aktörler, UNIFILin
Lübnanda barış ve istikrarın korunması konusunda
oynadığı rolün bilincinde olup, UNIFILin bu rolünü
desteklemektedirler. Bu çerçevede, tüm taraflar, UNIFILin görev süresinin
uzatılmasına destek vermektedirler. Lübnanlı yetkililer de
UNIFILe katkımızdan dolayı teşekkürlerini ifade etmekte,
bu katkımızın devam etmesi temennisini sürekli olarak dile
getirmektedirler.
Ülkemizle Lübnan arasındaki ikili ilişkiler de gelişmeye
devam etmektedir. Ahiren 30-31 Mayıs tarihlerinde Lübnan
Başbakanı Necip Mikati, Sayın Başbakanımızın
daveti üzerine ülkemizi ziyaret etmiş ve Sayın
Başbakanımızla görüşmeler gerçekleştirilmiştir.
Bu ziyaretten kısa bir süre önce Lübnan eski Başbakanı Fuad
Siniora ülkemizi ziyaret ederek Sayın Dışişleri
Bakanımızla görüşmüştür.
Ülkemizin, Suriyede kaçırılan 11 Şii Lübnan
vatandaşının kurtarılmasına yönelik çabaları
devam etmektedir. Bu hususta, Lübnan makamları ve bu ülkedeki Şii
liderler ile de temaslarımız mevcuttur.
Suriye bunalımına rağmen geçen yıl ülkemiz ile
Lübnan arasındaki ticaret hacmi yüzde 15 artarak 1 milyar dolara
ulaşmıştır.
Suriyedeki olayların ülkemiz ile Lübnan arasındaki kara
taşımacılığını olumsuz etkilemesi nedeniyle,
içinde bulunduğumuz Haziran ayı içinde Mersin ile Trablus
arasında Ro-Ro seferleri başlatılmıştır.
Geçen Mart ayında, Beyrutta bir Yunus Emre Türk Kültür Merkezi de
göreve başlamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; UNIFILdeki askerî
unsurlarımızın görev süresinin uzatılmasının
ülkemiz ile Lübnan arasındaki ikili ilişkilere olumlu katkıda
bulunacağı düşünüyoruz. Hangi kesimden olursa olsun tüm Lübnan
halkının ve resmî yetkililerinin ülkemize kucak açması ve
katkılarımızı beklemesi de büyük önem
taşımaktadır.
Bu çerçevede, ülkemizin katkısının süresinin UNIFILin
görev yönergesiyle eş güdüm içinde uzatılabilmesini teminen
Anayasamızın 92nci maddesi uyarınca yüce Meclisimizden izin
istemiş bulunuyoruz.
Sözlerime son vermeden önce, daha önceki çok değerli
konuşmacıların da değindiği çerçevede, Suriyedeki
gelişmelerle ilgili olarak bazı hususlara da değinmek istiyorum.
Suriyedeki
gelişmeler vahametini korumaktadır ve iyimserliğe de yer
vermemektedir. Rejim güçlerinin son dönemde özellikle ülkenin kuzeyinde
yoğunlaştırdığı operasyonlar ağır
kayıplara ve ciddi insan hakları ihlallerine sebebiyet vermektedir.
Birleşmiş Milletler Gözetim Misyonu, ülkedeki silahlı
şiddette son dönemde gözlenen artış nedeniyle sahadaki
faaliyetlerini 16 Haziran günü itibarıyla askıya almış
bulunmaktadır.
Suriyede
artan şiddete paralel olarak geçtiğimiz mayıs ayı
ortası itibarıyla 24 bin civarında olan ülkemizdeki Suriyeli
sığınmacı sayısı 34 bini aşmış
durumdadır. Yaşanan son menfur katliamlar
ışığında Suriyedeki olaylar yeni bir evreye
girmiştir. Uluslararası toplumun da buna göre daha kararlı bir
tutum belirlemesi gerekmektedir.
Suriye
rejiminin içinde bulunduğu ruh hâlinin arz ettiği tehlike, son
olarak, silahsız ve eğitim uçuşu yapan bir Türk askerî
uçağının Suriye kuvvetlerince vurulması olayında
kendisini açıkça göstermiştir. Bu menfur olay, Suriye yönetiminin
komşularını tahrik etmeyi göze alabilecek kadar kontrolden
çıktığının ve rasyonaliteden
uzaklaştığının da bir kanıtını
teşkil etmektedir. Vurulan Türk uçağı, Doğu Akdenizdeki
uluslararası hava sahasında, önceden planlanmış ve
başka hiçbir bölge ülkesine yönelik olmayan bir eğitim görevini, tek
başına, silahsız ve tanımlanma sistemi açık olarak
icra etmekteydi. Olay hakkında ülkemizce bilgi verilmesi amacıyla
çeşitli uluslararası kurumlar nezdinde yoğun girişimler
yapılmış, Dışişleri Bakanımız telefon
görüşmeleri yapmış; ayrıca, NATO Konseyi, Kuzey Atlantik
Anlaşmasının 4üncü maddesi çerçevesinde tarafımızdan
26 Haziranda toplantıya çağırılmıştır. NATO
Konseyi, bu eylemin kabul edilemez bulunduğunu açıklamış ve
çok güçlü ifadelerle kınamıştır.
Türkiye,
bu saldırgan eylem karşısında uluslararası hukuktan
kaynaklanan tüm haklarını mahfuz tutarak hareket edecek, alınması
gereken mukabil önlemleri kararlılıkla alacaktır. Bu olay, Esad
rejiminin, Türkiyenin güvenliğine de açık ve yakın tehdit
hâline geldiğini ortaya koymuştur. Bu olaydan sonra artık yeni
bir aşamaya geçilmiştir. Suriye rejiminin
sınırlarımızda oluşturduğu güvenlik tehditleri
hiçbir şekilde karşılıksız
bırakılmayacaktır. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin angajman
kuralları bu yeni aşamaya göre değiştirilmiştir.
Uluslararası toplumun tek sesli hareket ederek Suriyedeki krizin çözümü
yolunda temel alınacak bir plan üzerinde uzlaşıya varması
ve bu planın uygulanmasının sağlanması önem
taşımaktadır.
Annan
Planından ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararlarından kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeyen Suriye
rejiminin tutumu karşısında Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin de sorumluluklarını bir kez daha üstlenmesi
zorunlu hâle gelmiştir. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin bir an evvel Suriye konusunu ele alması ve
Birleşmiş Milletler Şartının VII. Bölümü
altında, Suriye rejimini şiddet politikalarına son vermeye
zorlayacak ve ülkede ivedilikle başlatılması zaruret arz eden
geçiş süresinin çerçevesini ortaya koyacak yeni bir karar kabul etmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
Rusyanın
Suriye konusunda etkili aktörlerin katılımıyla bir uluslararası
konferans düzenlenmesi girişimini ilgiyle not ettik. Rusyanın
uluslararası konferans düzenlenmesi önerisinin Annanın ortaya
attığı temas grubu fikriyle benzeştiğini
anlıyoruz. Rusyanın ve Annanın söz konusu girişimleri
çerçevesinde yarın Cenevrede ülkemizin de katılımıyla
gerçekleştirilecek Suriye Eylem Grubu Toplantısından olumlu bir
sonuç çıkmasını temenni ediyoruz. Suriyedeki krizin daha fazla
kan dökülmeden sona erdirilmesi için uluslararası toplumun mümkün olan en
geniş katılımla ve tek sesli hareket ederek çözüm yolunda temel
alınacak bir plan üzerinde tam uzlaşıya varması ve bu
planın uygulanmasının sağlanması şüphesiz etkili
olacaktır.
Suriyedeki
krizin çözümünde başvurulacak formülün seçiminde esas olan, bu formülün
uygulanabilir olmasıdır. Üzerinde durmamız gereken nokta da
budur. Suriye yönetiminin gündeme gelen yeni girişimleri mevcut
politikalarını sürdürmek amacıyla zaman kazanmak için istismar
etmesine izin verilmemesi dikkat edilmesi gereken diğer önemli bir
husustur.
Suriyede
akan kanın bir an evvel durdurulmasını ve halkın meşru
talepleri doğrultusunda demokrasiyi hedef alan bir siyasi geçiş
sürecinin önünün açılmasını sağlayacak her türlü
girişimi desteklemeye hazırız. Muhalefetin birlik
ve bütünlük içinde hareket etmesini destekleyen ülkemiz, bu bağlamda,
çeşitli Suriye muhalif gruplarıyla temaslarını sürdürmekte
ve bu grupları Suriye Ulusal Konseyi etrafında ve Millî Misak
Belgesiyle ortaya konan ortak vizyon temelinde bir araya getirmeye yönelik
çabalarını sürdürmekteydi. Bu bağlamda, Arap Ligiyle eş
güdüm hâlinde ahiren İstanbulda düzenlediğimiz Muhalefet Toplantısına
muhalefetin her kesimini davet ettik. Bu toplantı muhalif grupların
2-3 Temmuz günlerinde Kahirede Arap Ligi himayesinde yapılması
planlanan geniş katılımlı konferansına
hazırlanmaları bakımından da yararlı olmuştur.
Temennimiz, ülkemizin ve uluslararası toplumun daha ileri tedbirler
alınmasına gerek kalmadan Suriyedeki krize son verilmesi, Suriyeli
kardeşlerimizin acılarının dindirilmesidir. Bu, bizim için,
komşu, tarihdaş ve kardeş Suriye halkına karşı da
manevi ve vicdani bir sorumluluktur.
Arap
Baharını takip eden çok önemli bir de siyasi reform süreci
yaşayan bölgemizde, bir Türk uçağının menfur bir
saldırıyla düşürülmesi sonucunda olayın boyutları
gerçekten başka bir seviyeye taşınmıştır. Bu
durumun vahametini müdrik olarak Türkiyedeki tüm siyasi partilerimizin, bütün
bu konuda görüş bildiren medya mensuplarımızın, sivil
toplum örgütlerimizin, gerçekten, bugünkü ulaştığımız
bu çok kritik noktada küçük çıkar hesaplarını bir tarafa
bırakarak Türkiye'nin güvenliği, Türkiye'nin geleceği ve
gerçekten, Türkiye'nin bugün kazandığı çok büyük
uluslararası önemi zarara uğratmayacak bir söyleşi birliği
içinde olmaları büyük önem kazanmaktadır. Bu kriz ortamında,
burada, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda benden önceki çok
değerli konuşmacıların da takındığı
üslup içinde, seviyeli bir şekilde tenkitlerin yapılması,
görüşlerin serdedilmesi gayet doğru bir yaklaşımdır.
Ancak, çok önemli kriz noktalarında bir önemli sorun
yaşadığımız Suriye rejiminin dahi ağzına
almadığı lafları telaffuz etmek ve tabiri caizse, bu
lafları ağzına koymak son derece yanlış bir yaklaşımdır.
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan beri dış politika konusunda
gösterilen tek vücut davranışının ve söz birliğinin
bundan sonra da sürdürülmesi ve dünyada çok önemli günler yaşanmakta olan
bu dönemde Türkiye'nin çıkarlarına zarar verecek hiçbir
gelişmeye izin verilmemesi önem arz etmektedir.
Yüce
Meclise beni sabırla dinlediği için teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
Hükûmet adına söz isteyen İsmet Yılmaz, Millî Savunma
Bakanı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü
bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2012 tarihinden itibaren bir
yıl daha katılımı hususunda Anayasanın 92nci maddesi
uyarınca, Hükûmete izin verilmesine dair Başbakanlık Tezkeresi
üzerinde söz almış bulunuyor ve yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Geçici
Görev Gücü (UNIFIL), Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 11
Ağustos 2006 tarihinde kabul ettiği 1701 sayılı Kararla
genişletilerek kurulmuştur. Lübnan makamlarının
doğrudan talepleri ve bölgedeki güvenlik koşulları da dikkate
alınarak, Hükûmetimizin önerisi üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5
Eylül 2006 tarihinde aldığı 880 sayılı Kararla, Türkiye'nin
hudut, şümul ve miktarı hükûmetçe belirlenecek Türk Silahlı
Kuvvetleri unsurlarının UNIFILe iştirak etmesine izin
verilmiştir. Bu çerçevede, UNIFILin deniz ve kara güçlerine katkıda
bulunduğumuz birlik ve gemilerimiz Ekim 2006dan bu yana bölgede hizmet
yapmaktadır.
UNIFILin
görevi genel olarak Lübnan-İsrail sınırında ateşkesin
izlenmesi, bu bölgede insani yardımların sivillere
ulaştırılması, Lübnan Hükûmetinin egemenliğinin
Lübnanın her bölgesinde sağlanması, Lübnanın
sınır güvenliği ve Hükûmetin rızası olmadan ülkeye
silah girişinin engellenmesi olarak belirlenmiştir.
Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerden de belirtilen görevlerin yerine
getirilmesi maksadıyla destek talep edilmiştir.
Belirttiğim
görevler dışında, UNIFILin bölgede silahlı unsurların
silahtan arındırılması dâhil hiçbir görevde
kullanılmayacağı Birleşmiş Milletler tarafından
karara bağlanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, UNIFIL Deniz Görev
Kuvvetine 45er günlük periyotlarla bir fırkateyn, bir korvet veya bir
hücumbot ile katkı sağlamaktadır. Hâlihazırdaki
katkımız hücumbottur. Sur şehrinin yakınındaki Eş
Şatiye kasabasında yaklaşık 240 personel ile
istihkâm-inşaat birliğimiz
konuşlandırılmıştır. Ayrıca UNIFILin Nakura
Lübnandaki karargâhında subaylarımız da görev yapmaktadır.
Mersin
Limanı, 1701 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi Kararı doğrultusunda UNIFILe katılan ülkelerin
kullanımı için tayin edilmiş liman olarak
açıklanmıştır.
Türk
istihkâm-inşaat bölüğü, 20 Ekim 2006 tarihinden bu yana, UNIFIL
tarafından icra edilen görevler kapsamında, ana ikmal
yollarının yenilenmesi ve bakımı, helikopter pisti
yapımı ve bakımı, altyapıların inşaatı,
var olan bina ve yapıların bakımı, yeni yapı ve
sığınakların inşası gibi iki yüz yirmiden fazla
projeyi gerçekleştirmiştir. Bunlara ilave olarak Lübnan-İsrail
sınır hattında sınır taşı inşası
görevlerini de gerçekleştirmiştir.
Türk
istihkâm-inşaat bölüğümüz, UNIFIL tarafından verilen görevlerine
ilave olarak icra ettiği sivil-asker iş birliği ile de bölge
halkının takdirini kazanmıştır.
Türk
Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye Cumhuriyeti, Atatürkün Yurtta sulh,
cihanda sulh. ilkesi ışığında barışı
destekleme harekâtlarına destek vererek dünya ve bölge
barışına katkı sağlamaya devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Lübnan her bakımdan zor bir
coğrafyada bulunmaktadır. Böyle zor bir coğrafyada bulunan
Lübnanda huzur, sükûnet ve istikrarın korunması bölge
barışı için zorunludur. Bu nedenle, UNIFILin bugüne kadar
başarıyla ifa ettiği görevinin devamına ihtiyaç
bulunmaktadır. UNIFILde Türkiye dâhil tüm ülkelerden toplam 13 bin
civarında personel görev yapmakta olup, Türkiye'nin yanı sıra
UNIFILe kuvvet sağlayan 40a yakın ülke vardır. Bunlar arasından
birkaçının ismini vermek isterim: Almanya, Avusturya, Belçika,
Brezilya, Çin, Danimarka, Endonezya, Fransa, İtalya, Macaristan, Nijerya,
Portekiz, Sırbistan, Yunanistan, İspanya ve birçok devlet.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyetinde
oluşturulan bu cevher hepimizindir, onu korumak hepimizin ortak
sorumluluğudur. Bunun için, bir olmamız, beraber olmamız, millî
çıkarlar söz konusu olduğunda da farklılıkları bir
kenara bırakmamız gerekmektedir.
Ülkemizin
katkısı her dönemde barışa destek olarak
belirlenmiştir. Bu, millî sorumluluğumuzun da gereğidir.
Lübnan
ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasındaki Kıta
Sahanlığı Sözleşmesi Lübnan Parlamentosu tarafından
onaylanmamıştır. Dolayısıyla, yürürlüğe
girmemiş bir sözleşme üzerine dayanılarak Türkiyenin Akdenizde
kıta sahanlığı hususunda menfaatlerinin
korunmadığını söylemek doğruyu
yansıtmamaktadır.
Yine,
bir şekilde, Kıbrısın güneyinde bulunan her türlü kaynak
üzerinde Kuzey Kıbrıs insanının da hakkı olduğu
Hristofyas dâhil tüm ülkeler tarafından dile getirilmiştir.
Bir
başka husus: Basiretli Suriye politikası
uygulanmamıştır. diyor. Beşar Esadın insan
hakları ihlalini görmemek, duymamak, eğer basiretli politikadan bu
anlaşılıyorsa biz Hükûmet olarak hiçbir zaman bunu
yapmayacağız.
Yine,
biz, dinsel, bölgesel, ırkçılığa dayalı her türlü
ayrımcılığa karşı çıktık. Hiçbir zaman
ırkçı olmadık, mezhepçi de olmadık.
Irkçılığın da, mezhepçiliğin de cehaletin bir ürünü
olduğunu düşündük. Mehmet Âkifin deyimiyle: Arabın Türke,
Lazın Çerkeze yahut Kürde/Acemin Çinliye üstünlüğü mü
varmış? Nerde! Biz biliriz ki fikrî kavmiyet telin edilmektedir.
Değil mi cephemizin sinesinde iman bir/Sevinme bir, acı bir, gaye
aynı, vicdan bir. Dolayısıyla biz bir milletiz. Ortak
geçmişi olanların geleceği de ortaktır, ortak bir
yaşam öngörenler bir millete aittir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1701 sayılı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararında UNIFILin görev
süresi geçici olarak bir yıl olarak belirlenmiş, bu sürenin gerekli
görülmesi hâlinde her yıl uzatılması öngörülmüştür. Bugüne
kadar, Lübnan ve İsrail sınırında istikrar
sağlanmasına yönelik katkıda bulunan UNIFILin görev süresi her
yıl düzenli olarak uzatılmıştır. Görev süresinin 31
Ağustos 2012 tarihinden itibaren Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi tarafından bir yıl süreyle daha uzatılması
beklenmektedir. Bu hususlar ışığında Lübnan
makamlarının doğrudan talepleri ve bölgedeki güvenlik
koşulları da dikkate alınarak Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin UNIFILin görev süresinin uzatılması yönünde
karar alması durumunda, hudut, şümul ve miktarı Hükûmetçe
belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının 1701
sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ile
5 Eylül 2006 tarih ve 880 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kararıyla tespit edilen ilkeler kapsamında 5 Eylül 2012 tarihinden
itibaren bir yıl daha UNIFIL harekâtına iştirak etmesi,
katılımının sağlanması ve bununla ilgili gerekli
düzenlemelerin Hükûmet tarafından yapılması için Anayasanın
92nci maddesi uyarınca izin verilmesini yüce Meclisimizden saygıyla
talep ediyoruz.
Sayın
Başkan ve sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Şimdiden tezkere hayırlı uğurlu olsun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
şahsı adına söz isteyen Mehmet Ali Ediboğlu, Hatay
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ALİ EDİBOĞLU (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Orta Doğuda yaşanan olaylar ve son uçak kriziyle
ilgili sizleri bilgilendirmek, kamuoyunu bilgilendirmek üzere şahsım
adına söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, gerek AKP sözcüsü gerek Sayın Bakan dış
politikanın millî bir politika olması gerektiği üzerinde durdu.
Cumhuriyet tarihi boyunca da öyle olmuştu zaten; ne zaman dış
politikayla ilgili bir sorun olsa, bu Mecliste bütün muhalefet partileri bir
araya gelir, görüşürler, ortak karar alırlar ve hep birlikte, tüm 73
milyonu da arkasına alarak, hep birlikte arkasında durarak uygulamaya
koyarlardı, ta ki Orta Doğu krizine gelene kadar.
Şimdi,
geldiğimiz bu noktada, son bir buçuk, iki yıl içerisinde Orta
Doğu sorunlarında millî bir politika izlendiğini söylemek mümkün
değil maalesef çünkü bu politika -gerek Orta Doğu
coğrafyasındaki Arap Baharı adıyla anılan olaylarla
ilgili gerek Suriye kriziyle ilgili yapılan bütün uygulamalar- Hükûmet tarafından
sadece NATOnun direktifleri ve ABD Dışişleri Bakanı Bayan
Clintonla birlikte alınmış kararlardan ibarettir; kamuoyunun
görüşlerine, sivil toplumun görüşlerine, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde grubu bulunan diğer partilere hiçbir zaman
danışılmadan bu kararlar alınmış ve
geldiğimiz bu noktada da Türkiye
itibarsızlaştırılmış,
yalnızlaştırılmış ve bu nedenledir ki Sayın
Başbakan muhalefeti hatırlamak zorunda kalmış ve muhalefet
liderleriyle bu konuları görüşme ihtiyacını
hissetmiştir.
Sayın
Başbakanı bu duruma getiren çaresizliğe nasıl geldik, bunu
şöyle bir hatırlamaya çalışalım. Dostlar, bu konuda
medyanın da önemli kusuru var, medyanın da kötü bir sınav
verdiğini anlatmak istiyorum sizlere.
Sayın
milletvekilleri, hatırlayacak olursak, medya verilen görevini son bir
buçuk yıl içerisinde belki çok iyi yapmıştır görev
adına ama gazetecilik adına herhâlde tarihin son iki yılı
kara bir leke olarak medya tarihinde yer alacaktır. İleride,
gazeteciler bu iki yılı belki okumak istemeyeceklerdir, bunu ileriki
tarihlerde göreceğiz çünkü yerel medyayla, ulusal medyayla
uluslararası medyada Orta Doğu Baharıyla ilgili, Suriye
kriziyle ilgili yazılanları yan yana koyduğunuz zaman,
kesinlikle örtüşmediğine, Türk medyasında inanılmaz bir
dezenformasyon, bir yönlendirme, toplumu başka yerlere kanalize etme gibi
bir niyet olduğunu rahatlıkla görebiliyorsunuz. Bu konuda,
dünyanın en ünlü medya yöneticileri, köşe yazarları da Türk
medyasını zaman zaman Türkiyeye kadar gelerek
eleştirmişlerdi, köşelerinde de eleştirmişlerdi.
Görevinizi yapın, gazetecilik yapın. diye uyarılara Türk
medyası -korkudan mıdır başka nedenle midir bilemiyorum
ama- kulaklarını tıkamış, sadece verilen görevleri,
birilerinin hoşuna gidecek haberleri, toplumu ikna etmeye yönelik yalan
yanlış haberleri yaymaya, yayımlamaya devam etmişlerdir.
Örnek vermek gerekirse: Bir gözlemci heyeti gönderildi Suriyeye Arap Ligi
ülkeleri tarafından. 22 Arap Ligi ülkesinden 250 civarında
gözlemcinin yaptığı çalışmalardan sonra
yayımladığı rapor Türk medyasında yer almadı.
Dünyanın bütün medyası bu raporda, Suriyede şiddetin iki
taraflı olduğunu, yani hem rejimin hem muhaliflerin sivil halkı
katlettiğini yazarken Türk medyasında bu konuyla ilgili bir tek
satırı, bir tek cümleyi göremedik. Demek ki Hükûmetimizin hoşuna
gitmedi bu tür bir rapor. Dolayısıyla, yazılması istenmedi
ve bu haberleri biz, Türk medyasında göremedik ama Türk halkı da
medyaya olan güvenini yitirdiği için bunu yabancı medyadan okudu,
merak edenler de bunu öğrendi. Daha sonra, Hula katliamı oldu. Hula
katliamında Annanın ifadesi uluslararası medyaya düştü,
dedi ki: Bu olay bir provokasyondur ne rejimin işidir ne muhaliflerin
işidir, üçüncü bir grubun varlığından söz ediyorum ilk
defa. ve Blackwatera, yani Irakta katliamlarıyla meşhur kiralık
katiller ordusu, Blakckwatera işaret etti. Bu da Türk medyasında pek
yer almadı. Kürecikle ilgili çok ciddi iddialar vardı
uluslararası medyada, bunları da biz, Türk medyasında görmedik.
Dolayısıyla,
bazı eleştirileri getirdiğimiz zaman belki bizlere
kızdınız, belki tepki gösterdiniz ama medya, sadece Türk
medyasından ibaret değil. Dünya her yerden izliyor medyayı, Türk
halkı da yabancı medyayı izliyor. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti,
Dışişleri yetkilileri medyada yer alan her habere ciddiyetle
yaklaşmalı ve ülkemizi rahatsız eden, millî bütünlüğümüze
zarar veren, her türlü medyada çıkan habere yanıt verebilmeliydi diye
düşünüyorum.
Şimdi,
geldiğiniz noktada kendimizi bir değerlendirelim. Bundan bir yıl
öncesine kadar, Arap Ligi toplantıları yapılıyordu. 22 tane
Arap Ligi ülkesi sonuna kadar Türkiyenin yanında yer
aldığını açıklarken bugün Katar ve Suudi Arabistan
dışında sesini çıkaran bir Arap Ligi üyesi kalmadı.
Sürekli bize gaz veren NATO üyesi ülkeler, Avrupa ülkeleri ve ABD, sadece gaz
vermeye devam ediyor Biz bu işte yokuz, Türkiye bu işi halletsin.
diyor ve bütün uluslararası medyada Türkiyenin taşeron olduğu
iddiaları yer alıyor. Türkiyenin taşeron olduğunu aylardan
beri söyleyen uluslararası kuruluşlara hiç yanıt vermeyen
Türkiye Cumhuriyetinin Dışişleri yetkilileri, biz CHP sözcüleri
bunu söylediğimiz zaman büyük tepkiyle karşılaşıyoruz.
Dilerdik ki ve arzu ederdik ki bu tepkisini ABDdeki köşe
yazarlarına, İngilteredeki analistlere, Orta Doğu
uzmanlarına, Almanyada, İsrailde yazılan yazılara da
benzer yanıtları verebilseydi, Biz taşeron değiliz.
diyebilseydi. Sadece Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri Siz taşeronsunuz,
böyle söylüyorlar. dediğimiz zaman tepkiyi biz gördük.
Bir
de son dönemlerde uçak kriziyle ilgili, uluslararası medyada çok ciddi
iddialar yer aldı. Bu iddialara kulaklarını tıkayan
Hükûmetten, biz Bu iddialara yanıt verilmesi gerekir. dediğimiz
anda Bunlar hayal mahsulü. diye yanıt aldık. Ben, bu iddiaları
gündeme taşıdım. Deniliyordu ki yabancı medyada, aynı
anda dört beş ülkede yayınlanan makaleleri okuduğunuz zaman
Libya modeli bir operasyonla Suriye yönetimi düşürülecek.
denildiğinde, altındaki açıklamalarda, Libyadan Maltaya, Libya
operasyonundan, hava saldırısından bir ay önce 2 tane
uçağın kaçırıldığını, o 2
uçağın şifrelerinin çözülüp 2 tane NATO uçağına
yüklendiğini, o 2 NATO uçağıyla önce Libya hava savunma
sistemlerinin felç edildiğini ve daha sonra NATO uçaklarıyla
bombardıman edilerek zayiatsız geri dönüldüğünü, aynı
operasyonun Suriye için düşünüldüğünü, bir aydan beri,
Batılı köşe yazarları yazıyorlardı. Bu
uçağımızın düşmesinden on gün önce de bir MİG-21
uçağı Suriyeden Ürdüne iltica etti. Ailesinin de Türkiyeye
getirildiği yine yabancı medyada yer aldı, buna Türkiyeden
hiçbir yanıt verilmedi. Bakın, Türkiye suçlandı burada.
Ailesinin Türkiyeye getirildiğini ve bu uçağın Ürdüne
kaçırıldığını, daha sonra, bu uçağın
Ürdünden önce Tel Avive sonra İncirlike götürülerek şifrelerinin
çözüldüğünü ve bunun bir Türk uçağına, yani düşen
uçağa yüklendiğini, bu uçağın Suriye hava savunma
sisteminde dost uçak olarak algılanacağını, orada çok rahat
istihbari faaliyetler yapacağını ve oradaki hava savunma
sistemlerini test edeceğini yabancı yayınlar yazdı; biz de
merak ettik, Hükûmet kanadından buna yanıt bekledik. Hızla bu
bilgiler uluslararası medyada yayıldı. Hiçbir yanıt
gelmeyince ben basına verdiğim mesajda Buna niye Türkiye Hükûmeti
cevap vermiyor? Ciddi iddialar var burada. dedim, Hayal mahsulü. dediler.
Arkadaşlar, Kürecik Füze Kalkanı kurulurken de biz birtakım
iddiaları gündeme getirmiştik, hepsine Hayal mahsulü.
denilmişti ama bunların hiçbirinin hayal mahsulü
olmadığı, hepsinin gerçek olduğunu da zaman içinde,
yaşayarak öğrendik.
Arkadaşlar, biz bu
krizi fırsata dönüştürmeyi de bilen bir toplumuz. Bugün gerek 2 tane
pilotumuzu gerek denize düşen uçağımızı arama
çalışmaları yüzünden Suriyeyle bir iletişim içerisindeyiz.
Bu iletişimi, bu trafiği dostluk için, dostluğa katkı sağlayacak
hâle getirmek için uğraşmalıyız ve Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Savaşa hayır. demek için ve Türkiye halkının yüzde
95 oranında savaşa karşı olduğunu bildiğimiz
için, savaşa karşı olan tutumuzu
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ALİ
EDİBOĞLU (Devamla) Hep birlikte, Meclis olarak bu barış
ortamına katkı sağlamak üzere iş birliği yapmamız
gerektiği üzerinde duruyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şahsı adına
söz isteyen, Abdullah Levent Tüzel, İstanbul Milletvekili.
ABDULLAH
LEVENT TÜZEL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Lübnanda Barış Gücü adı altında
bulundurulan askerlere Türkiyeden kuvvet verilmesine dair tezkerenin
uzatılması görüşmesindeyiz. Tabii ki ben, halkların
kardeşliği ve barışı savunan bir milletvekili olarak
böyle bir tezkereye onay verilmemesinden yana görüş bildireceğim.
Meclisin
son haftasında yine bir kez daha savaş ve barış
sorunlarını konuşmaktayız. Özellikle devlet adına
Hükûmetin izlemiş olduğu uluslararası ilişkiler ve
dış politika çizgisi, son zamanda Suriye ile girmiş olduğu
ilişkiler kesinlikle onaylanamaz.
Biraz
önce AKP Grubu adına değerli milletvekili ve Sayın Bakanı
dinledik. İyimserliğe yer vermemek ve uluslararası toplumdan
kararlılık beklemek, bunlar aslında yaklaşmakta olan tehlikenin
sözleri.
Yine,
Sayın Bakan Irkçı, mezhepçi hiçbir zaman olmadık diyor, tabii
bunlar iyi sıfatlar değil, bunları savunmak mümkün değil
ama keşke bunlara inanabilsek.
Bölgede
ABD-İsrail planları uzunca bir zamandır işlemekte.
Özellikle bu planın da Sünni-Şii mezhep çatışmasına
dayalı bir hâkimiyet sağlamak olduğu ortada.
Ne
yazık ki, Türk uçağının düşürülmesinden sonra,
biliyorsunuz hayli yorumlar, yayınlar yapılmakta, Suriye
sınırına askerî konvoylar taşınmakta ve fiilî olarak
aslında bölgede, sınırda bir tampon bölge oluşmuş
durumda. Özellikle savaş uçağının düşürülmesinden
sonra uluslararası diplomasi, Hukuk kuralları adı altında
aslında bir baskının, bir tecrit ortamının ve müdahale
hazırlıklarının, âdeta bu müdahale için de bir psikolojik ortamın
yaratılma çalışması olduğu görülüyor. Bunun en son
örneğini de, salı günü Başbakanın grup
konuşmasındaki tutumu ve koyduğu iradede gördük. Özellikle
dış politikada pasif ülkenin ekonomisi büyümez sözlerinin
arkasında, bu veciz sözlerin arkasında açık bir emperyalist
saldırganlığın ışığı
yakılmış ve gerekçesi gösterilmiştir. Bu sözleri
duyduğunuzda, sanırsınız ki, ne kadar çok savaş, o
kadar çok iş ve ekmek gelecek gibi. Aslında savaşın bir
yaşam hakkı ihlali olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.
Bu savaş
uçağının radarlarının test ettiği Suriye hava
sahasıdır aslında, ve bu testin sonucu da, yapılan bu
tehlikeli girişimin sonucu da açık bir provokasyonla 2 pilotun ölümü
olmuştur ve değerli milletvekilleri, büyük devlet hayalleri
Akdenizde suya düşmüştür ve
suya düşenler de NATOya sarılmıştır. Aslında
bütün bu sürece, tabloya bakıldığında bir planın
yürütülmekte olduğunu görmekteyiz. Çünkü Türk savaş uçağı
tesadüfen orada değildir, NATO görevi yerine getirmek üzere oradadır.
Tabii ki
-Başbakanın çok yerinde söylediği gibi- kısa süreli
sınır ihlalinin yanıtı bu olmamalıydı yani
savaş uçağını düşürmek olmamalıydı ama
Suriye yönetiminin, Suriye halkının gelmiş olduğu
algılamayı da bizim görmemiz gerekiyor. Esad, sözü
aldığında halkına dönüp Biz savaştayız.
demektedir. Bir savaş hükûmeti olarak çalışmaktadır ve bu
politikaya halktan almış olduğu destek, sonuç itibarıyla,
Suriyeyi de bu provokasyona getirmiştir.
Değerli
milletvekilleri Provokasyon dediğimiz şey küçümsenmemelidir.
Yaşadığımız dünyada, tarihte, birinci ikinci
paylaşım savaşları böylesi provokasyonlar üzerinden
gelmiştir. Dolayısıyla bu gidişatı görmemiz ve
özellikle yani
Başbakan diyor ki: Kendi ülkesini zan altında
bırakmak gibi bir ithamda bulunuyor yani bu gidişata karşı
eleştirel gözlerle bakanlar. Ama ne yazık ki durum budur. Türkiye
Hükûmeti, devleti girmiş olduğu bu politikalarla Orta Doğuda,
özellikle Suriyede izlediği bu dış politikayla ne yazık ki
zan altında kalacak birtakım işler yapmaktadır. Sanki
bunlar yetmezmiş gibi, bakın şu sözlere: Selçuklu Sultanı
Kudüsü, Şamı korumak için mücadele etti. Yani Başbakan, bugün
yapmakta olduğu, sürdürmekte olduğu bu politikaya buralardan destek
bulmakta ve şimdi de çok açık bir şekilde Suriyeyi temsil
etmiyorlar. diyerek Zalim diktatörlerden kurtulmak. sözleri ederek
Esadı devirmeye soyunduğunu çok açık bir şekilde ilan
etmiştir ve şimdi, bunlar yetmezmiş gibi bu ecdat siyaseti yani
o Osmanlıyı batıran siyaset, bu emperyalist, yayılmacı
politika şimdi Şamın güvenliği Anadoludan
başlar. sözleri eden bir Başbakan karşımıza
çıkartmaktadır. Bu sözler sadece söz olarak kalmıyor. Bugün
tezkere süresinin uzatılması ve görüşülecek olan
uluslararası anlaşmalar, ikili anlaşmalar, birçoğu Afrika
ülkeleriyle birçok uluslararası anlaşmalarda bu fetihçiliği,
aynı bu ruhu, bu dış siyaseti buralarda görüyoruz.
Bakın,
değerli milletvekilleri, Türkiye güvenliği, özellikle bu uçak
düşürülmesinden sonra açık ve yakın tehdit altında.
diyerek yeni askerî angajmanlar saptanmış ve çok açık bir
şekilde Yaklaşmayın, vururuz. denmektedir ve bu sözlerin
arkasından gelecek olan da bellidir yani güvenlik riskleri
karşılıksız kalmayacak demek ve sınıra bugün
olduğu gibi ha bire askerî konvoylarla askerî güç yığmak,
açıkça bir savaş hazırlığıdır.
Değerli
milletvekilleri, Annan Planıyla biliyorsunuz başlayan bir süreç var
ve bu sürecin adı aslında Esadı devirme sürecidir, bu plan
işlemektedir, cadı kazanına ha bire ateş
harlanmaktadır. Emperyalist planların, hesapların kartları
Suriye üzerinden görülmektedir. Biliyorsunuz, bu planların bir
tarafında Amerika Birleşik Devletleri ve Batılı güçler,
diğer tarafından da Rusya ve Çinin oluşturduğu bir
emperyalist ittifak yer almaktadır. Bunların bu bölgede emperyalist
planları: Paylaşım, nüfuz, hâkimiyet, mezhep
çatışmaları, bölme, yeni dizaynlar. Peki, Türkiyeye ne oluyor?
Türkiye'nin bu büyük devlet hayalleri, Türkiyeye bu şekilde ne
düşüyor?
Değerli
milletvekilleri, son yaşadığımız bu gerginlik
politikalarının sonuçları çok açık bir şekilde
ortadadır. Pek övülen Başbakanın izlediği bu çizgi ve
karizma çizilmiştir, çizilmektedir. Bölgede Sünni politikaların yani
Sünnilere destek veren politikaların izlenmesinin kaçınılmaz
sonu, o one minuteten gelen süreç Başbakanın itibar yitimidir,
Türkiye'nin itibar yitimidir.
Bakın,
değerli milletvekilleri, farkında mısınız ama Türkiye
emekçileri müdahaleye de savaşa da karşıdır. Bugün Evrensel
gazetesinde bir haber var. Çukurova Üniversitesi Sosyoloji Bölümü bir anket yapmış. Adanada
ve bölgede 564 kişi arasında yapılan ankette ABD planına ve
savaşa karşıdır.
Bilmeniz gereken değerli AKP Grubu, AKPye destek vermiş bu
halkın yüzde 30u bu müdahaleye karşıdır. ABD ve Batılılar
Birleşmiş Milletler onayı almadan saldırıya
fırsat kollamaktadır, ortam hazırlamaktadır. Ha bire
ülkemizi kapı komşusu yapmış Hillary Clintonın
açıklamaları buna dairdir. Türkiyenin bölge liderliği
dediği şey, böylesi bir sefil plana taşeronluk yapmaktır;
şimdi o taşeronluk tetikçiliğe dönüşmüştür ama
diğer taraftan da provokasyona gelen Suriye böylelikle âdeta
uluslararası bir tecride sokulmuştur ve kendisine dönük bir
hazırlığa da zemin hazırlamıştır, özellikle
savaş uçağını düşürerek.
Değerli
milletvekilleri, bizim açımızdan ezilenler, emekçiler,
enternasyonalist, dayanışma, dostluk, kardeşlik
açısından bakanların meselesi Suriyenin geleceğini kim
belirleyecektir? Bizler diyoruz ki: Suriyenin geleceğini halklar mı
belirleyecek yoksa orayı paylaşmaya soyunmuş emperyalistler mi?
Tabii ki bizim dileğimiz demokratik bir yönetimle Suriyede bir müdahale
olmaksızın halkın kendi geleceğini belirlemesidir. Türkiye
emekçilerinin, halkların demokratik kongresi olarak bizlerin dileği,
çabası bu yöndedir.
Türkiye,
bu vesileyle söyleyeceğimiz şey: Her ne ad altında olursa olsun
yabancı topraklarda, sınır dışında asker
bulundurmamalıdır. Hep söylediğimiz gibi Ülkede
barış, bölgede barış, dünyada barış
yurttaşlarımızın ve halkların dileği budur.
Teşekkür
ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, Başbakanlık Tezkeresi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi
Tezkereyi tekrar okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin 11/8/2006 tarihinde kabul ettiği 1701 (2006)
sayılı Karar ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5/9/2006 tarihli ve
880 sayılı Kararı ile bir yıl için verdiği izin çerçevesinde,
Türkiye, Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü (UNIFIL)'ne
Silahlı Kuvvetleri unsurlarıyla katkı
sağlamıştır. Söz konusu iznin süresi son olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 5/7/2011 tarihli ve 996 sayılı Kararıyla
5/9/2011 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmıştır.
Türkiye
UNIFIL kara harekâtına ve Deniz Görev Gücüne yaptığı
katkılarla barışı koruma harekâtının etkin
biçimde icrasında önemli bir işlev üstlenmiş, böylece gerek
Birleşmiş Milletler sistemi içinde, gerek bölgesel ve küresel ölçekte
görünürlüğünün artmasını ve sahip olduğu saygın konumun
pekişmesini sağlamıştır. Türkiye'nin UNIFIL'e
katılımı, bölgede barış ve istikrarın
korunmasına yönelik politikasının sürdürülmesine önemli
katkıda bulunmuştur.
UNIFIL'in
görev süresi 31/8/2012 tarihinde sona erecek olup, görev süresinin 31/8/2012 tarihinden
sonraki dönem için yenilenmesi yönünde Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi tarafından Ağustos ayı içinde bir kararın kabul
edilmesi beklenmektedir.
Lübnan'daki
siyasî ortam ile güvenlik ortamının ülkedeki askerî
unsurlarımızın görevlerini sürdürmeleri bakımından
uygun olduğu düşünülmektedir.
Bu hususlar
ışığında ve Lübnan'la ikili ilişkilerimiz ve
bölgedeki güvenlik koşulları da dikkate alınarak,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin UNIFIL'in görev süresinin
uzatılması yönünde karar alması durumunda; hudut, şümul ve
miktarı Hükümetçe belirlenecek Türk Silahlı Kuvvetleri
unsurlarının, 1701 sayılı Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi Kararı ve 880 sayılı TBMM Kararıyla tespit
edilen ilkeler kapsamında 5/9/2012 tarihinden itibaren bir yıl daha
UNIFIL harekâtına iştirak etmesi ve bununla ilgili gerekli
düzenlemelerin Hükümet tarafından yapılması için
Anayasa'nın 92 nci maddesi uyarınca izin verilmesini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, karar yeter
sayısı
BAŞKAN
Arayacağım.
Oylarınıza
sunacağım ancak karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı vardır ve kabul edilmiştir.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.19
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 16.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 127nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan
karar gereğince, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1'inci
sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü
sırada yer alan, Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın;
Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve
Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2
Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim
Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında
Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın;
Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve
Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve
Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması
Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelemiştir.
BAŞKAN
4üncü sırada yer alan, Türk Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz.
4.- Türk Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu raporları (1/644) (S. Sayısı: 311)(X)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
raporu 311 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülecektir. Bu nedenle tasarı tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp
maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek
ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde gruplar adına söz isteyen, Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Nazmi Gür, Van Milletvekili.
Buyurun
Sayın Gür. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP
GRUBU ADINA NAZMİ GÜR (Van) Teşekkürler Sayın Başkan.
İlgili
tasarı üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli
arkadaşlar, Türk Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu üzerine görüşlerimizi kısaca
belirteceğiz.
Mal
ve hizmetlerin Avrupa Birliği standartlarına
ulaştırılması ve bu konuda çalışma yürüten
kuruluşlarımızın uluslararası sözleşmeler ve
uluslararası benzeri kurumlarla ikili anlaşmalar yapmasına
olanak tanıyan bu tasarıyı grubumuz da desteklemektedir. Hiç
kuşkusuz bu tasarıyla birlikte uluslararası alanda ticaret yapan
bütün şirketlerin, mal ve hizmet sektöründe faaliyet yürüten bütün
şirketlerin, uluslararası standartlarda kalitelerini
artırmaları ve bu konuda çabalarını yükseltmelerini
sağlayacak bu girişimi biz de destekliyoruz, grubumuz adına
böylece resmî olarak da dile getirmiş olduk.
Uluslararası
alanda faaliyet yürütecek kuruluşların hem kendi
standartlarını oluşturmaları hem de uluslararası
standartların uygulanmasıyla, şirketlerin, bu alanda
çalışan kurumların da standartlarını yükseltmesi
anlamına gelecek, bu yönüyle de bakıldığında son
derece olumlu ve faydalı bir gelişme sağlayacak.
Biz,
grup olarak bu yasanın hayırlı ve uğurlu olmasını
diliyoruz.
Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gür.
Gruplar
adına ikinci konuşmacı, Kütahya Milletvekili Sayın Alim
Işık, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına.
Buyurun
Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 311 sıra
sayılı Türk Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve bizleri
izleyen aziz milletimizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun tasarısı aslında içerik olarak teknik
bir tasarı ve bir zorunluluktan dolayı bugün yüce Meclisimizin son
günlerine rastlayan çalışma programına girmiş bir kanun
tasarısıdır.
Bu
tasarıyla 27/10/1999 tarih ve 4457 sayılı TÜRKAK Kanununda 25
maddelik içerik 17 maddeye düşürülmüş, dolayısıyla kanun
güncellenmiştir. Kanunun güncellenme gerekçesi üye olduğu
uluslararası kuruluşların raporlarında belirtilen ve Avrupa
Akreditasyon Birliğinin işaret ettiği bazı teknik
konuların değiştirilme zorunluluğundan ortaya
çıkmış ve bu uyarılar ve yazılan raporlarda yer alan
bilgiler doğrultusunda söz konusu bu tasarı Komisyonumuzdan
geçmiş ve bugün Genel Kurulumuzun onayına sunulmuştur.
Burada,
komisyon görüşmeleri öncesinde, Genel Kurulda zaman zaman gördüğümüz
ve son birkaç gündür sıkça yaşadığımız, birden
Komisyonun gündemine getirilip İç Tüzükteki hükümler göz ardı
edilerek, alelacele tasarının görüşülmesi konusunda maalesef
hiçbirimizin onaylamadığı ama yaşanmak zorunda kalan
bazı olumsuz gelişmeler de olmuştur. Örneğin, 25 Haziran
2012 tarihinde saat 18.00de bize söz konusu Komisyonumuzun çağrı
yazısı ulaşmış yani Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabii
Kaynaklar ve Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun çağrı yazısı
üzerine, İç Tüzük hükümlerine göre en az kırk sekiz saat geçtikten
sonra Komisyonumuzun toplanıp bu tasarıyı görüşmesi
gerekirken, kırk sekiz saat geçmeden görüşmeler
başlatılmış, bu dayatmacı anlayışa muhalefet
partilerinden gerek Cumhuriyet Halk Partisi gerekse Milliyetçi Hareket Partisi
komisyon üyeleri tepki göstererek ilk toplantıyı terk etmek zorunda
kalmışlardır. Onun üzerine yapılan bazı girişimler
ve karşılıklı uzlaşma arayışları sonuç
vermiş ve Komisyonumuz ertesi günü, yani 28 Haziran 2012 tarihinde iyi bir
çalışma örneği göstererek bu tasarıyı
sonuçlandırabilmiştir.
Buradan
şunu söylemek istiyorum: Yani iktidar partisi gerek Genel Kurulda gerekse
komisyonlardaki sayısal çoğunluğuna güvenerek Biz,
istediğimiz kanunu istediğimiz zaman, istediğimiz şekilde
geçiririz. şeklindeki bir anlayışı sürdürmeye devam ederse
birçok olumsuzluğu hep beraber yaşarız diye düşünüyorum.
Bu
Komisyonda yıllarca birlikte çalıştığımız
birçok arkadaşımızla hiç birbirimiz hakkında duymak
istemediğimiz ya da söylemek istemediğimiz bazı sözleri sarf
etmek zorunda kalmışızdır; bundan dolayı da keşke
bu yaşananlar olmasaydı demek istiyorum.
Dün
yapılan Komisyon görüşmeleri sırasında, tüm partilerimizin
birlikte çabasıyla arzu edilen değişiklikler
gerçekleştirilmiş ve Hükûmet adına Komisyonda bulunan
değerli bürokratların da katkısıyla bugün bu tasarı
huzurunuza gelmiştir.
Ben
bu vesileyle, özellikle 2006 yılından beri üyesi bulunduğumuz
Avrupa Akreditasyon Birliğinin uyarılarını zamanında
dikkate almaması nedeniyle geçmiş dönemlerde çalışan
arkadaşlarımızın bu görev ihmalini bir daha
yapmamalarını temenni ediyor ancak Avrupa Birliği
Bakanlığına nisan ayında bağlanması gerçekleştirilen
bu kurumun Bakanlığa geçer geçmez gerekli düzeltmeleri ve
düzenlemeleri yapmak üzere olağanüstü bir çabayla bu kısa sürede bu
çalışmaları gerçekleştirip Komisyonumuza
ulaşmasını sağlayan AB Bakanlığı
değerli bürokratlarına da huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum.
Ancak keşke bugüne kadar bu bekletilmeseydi de tasarı zamanında
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelip, komisyonlarda enine boyuna
tartışıldıktan sonra zamanında çıkmış
olsaydı. Her şeye rağmen, tasarının bugün
yasalaşacağı ümidiyle hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
Tasarıda
bazı önemli değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Hükûmet tasarısında yer alan
bazı düzenlemeler, Komisyon üyelerimizin oy birliğiyle ve ortak
önergeleriyle Komisyonumuzdan geçmiş, özellikle önceki Kanunda var olan
genel kurul danışma kurulu şekline dönüştürülerek
danışma kurulunun da üyelerinin, hem sayısı
artırılmış hem de gerek kamu gerekse özel sektör
temsilcilerinin eşit ağırlıkta bulunacağı
şekilde bir düzenlemeye gidilmiştir. Yine aynı şekilde, yönetim
kurulu üyelerinin çalışma biçimleri, görevleri ve teşkilatlanma
şekli Komisyonda detayıyla tartışılmış, söz
konusu kurumun hizmet birimleri ve görev alacak elemanların görevleri ve
atanma şekilleri detaylı bir şekilde Komisyonda
görüşüldükten sonra -tasarı metninde de görüleceği gibi- var
olan hükümler ortaya konmuştur.
Ancak
bir konuda bir çekince ortaya çıkmıştır. Özellikle
Komisyonun, kurumun gelirleri konusundaki görüşmeleri sırasında,
gelirlerin çok önemli bir bölümünü oluşturan yüzde 1lik kesinti bölümü
en fazla yüzde 1 olmak üzere, kurum tarafından ayarlanabilecek
şekle dönüştürülmüştür çünkü laboratuvarlardan alınan bu
pay, yüzde 1 brüt gelir yüzdesi olarak yer almıştır. Ancak, daha
sonradan, brüt gelirin uygulamada farklı şekilde yorumlandığı
ve farklı yerlerde, farklı şekilde ödemelerin söz konusu
olduğu şikâyeti iletildi. Onunla ilgili yine Komisyon üyesi
arkadaşlarımızın birlikte görüşerek
hazırlayacakları belki bir önergeyle düzeltme talebi gündeme
gelebilir. O konuda biz de katkıyı sürdürmeyi arzu ediyoruz.
Onun
dışında, diğer konularda çok fazla denecek bir şey
yok. Yüce Meclisin daha fazla zamanını almadan sözlerimin bundan
sonraki kalan kısmını başka bir konuşmada kullanmak
üzere tekrar, kanunun hayırlı olmasını temenni ediyor,
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. On bir dakika yirmi iki saniye
alacağımı daha sonra kullanmak üzere hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Gruplar adına
başka söz talebi yok.
Şahsı adına
Sayın Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.
Sayın Ayhan, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 311 sıra sayılı
Tasarı üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Tasarının
genel gerekçesinde, TÜRKAKın kanunu ile ülkemizdeki uygunluk
değerlendirme kuruluşlarına akreditasyon hizmeti verildiği
ifade edilmektedir. TÜRKAKın 2006 yılında Avrupa Birliği
tarafından kurulan Avrupa Akreditasyon Birliği ve 2007
yılında da Uluslararası Akreditasyon Forumu ile
karşılıklı anlaşma imzalandığı
hususları yer almaktadır. Ayrıca, TÜRKAKın
Uluslararası Akreditasyon Birliğinin tam üyesi olduğu da
belirtilmektedir. Karşılıklı anlaşmaların
sürdürülmesi için TÜRKAKın ISO 17011 standardı ve 765/2008
sayılı Avrupa Birliği Tüzüğüne uygun hâle getirilmesi
gerekiyor. 2011de ilerleme raporunda TÜRKAK Kanununda gerekli
değişiklikler yapılmadığı için TÜRKAKta idari ve
mali özerklik konusunda sorun olduğu hususu yer alıyor. TÜRKAK
Kanununun ISO 17011 standardı 765/2008 sayılı AB Tüzüğünü
karşılamıyor.
Peki,
on yıldır bir iktidar var. Bu olaylar bize AKPnin zorunluluk olmasa
hiç bu konuda uğraşmayacağını göstermektedir.
Gerçekten incelediğimiz zaman, özellikle AKPnin zorunlu olmadıkça ya
farkına varmadan ya kasten bu işlerle ilgilenmediği ortaya
çıkmaktadır. Geçen yıl bir yetki yasası alındı;
imzası sahteydi, değildi; imzanın üstü dolduruldu, doldurulmadı;
bir yetki kanunu aldınız. Bununla ilgili birçok değişiklik
yaptınız kamuda. Peki, bu kanunu niye düzenlemediniz o zaman?
Mecliste hiç bu kadar sıkıntı, bu kadar aceleye gelecek bir
iş olmayacaktı. Bu, AKPnin beceriksizliği, eğer
beceriksizlik değilse işin ne olduğunun farkına
varmamasından kaynaklanan bir olay.
Şimdi,
madde gerekçelerine bakıyorsunuz, madde gerekçesi yazılmasa da olur.
Ne diyor? Maddeyle kurumun görev ve yetkileri yeniden düzenleniyor. Yeniden
düzenleniyor da bu maddeyi niçin yeniden düzenliyorsun, neye ihtiyacın
var, ne oldu da bu ihtiyaç hasıl oldu bunu bir tarafına
yazarsınız. Bu alelacele gelmiş. Şunu Meclis kapanmadan
bir şekilde çözelim de nasıl çözersek çözelim; el âleme de, Avrupa
Birliğine de rezil olmayalım. Buradaki hadise bu, başka hiçbir
şey değil. Hakikaten gerekçelerini incelediğiniz zaman, birer
cümle, gerekçe ifade etmiyor. O zaman siz bunu niye getiriyorsunuz?
Düzenleseydiniz kanun hükmünde kararnameyle, geniş bir zamanda da buraya
tasarı hâlinde getirirdiniz, yayıla yayıla getirirdiniz yani. Şimdi,
bir işin ciddiyeti olmalı. Gecenin bir saatinde görüşüyorsunuz,
neyi görüştüğünüzün farkında değilsiniz.
Komisyonda
Hükûmet adına bilgi vermek amacıyla gelen bürokratlar, Hükûmetten
bağımsızmış gibi iktidar mensuplarınca
hırpalanıyor. Böyle bir şey olabilir mi? O bürokrat Sayın
Bakanı temsil ediyor, Hükûmeti temsil ediyor. Komisyonun üyeleri Bu
tasarı niye geç kaldı? diye oradaki bürokratları
hırpalıyor. Böyle bir şey olmaz. Söz aldım, söyledim. Dedim
ki: Bu bürokrat arkadaşlar devleti temsil ediyorlar, Hükûmeti temsil
ediyorlar, siz bunlara nasıl böyle bir şey söyleyebilirsiniz. Gidin
Bakanınızla görüşün, gidin Sayın Başbakanla
görüşün. Böyle bir şey olabilir mi? Daha Komisyon üyeleri işin
nereye vardığının farkında değiller. Bürokratlar,
kuşkusuz Allahın garibi değil ama oraya, ekmeklerini
kazanıp millete hizmet etmeye çalışıyorlar.
Bunun
dışında, bir diğer husus, maksatlı olarak bazı
iş adamları derneklerinin buraya dercedilmeye
çalışılması, eskiden Genel Kurula, Danışma
Kuruluna, şimdi bir hizmet derneği TUSKONa. Ama içinizde
bazıları var canı yanıyor, TUSKONun buraya dercedilmesi
olmaz. Ben de filanca derneğin, mesela MÜSİADın üyesiyim, o
burada niye yok? diye üzülüyor, bunu ben biliyorum. Kendi aranızda
görüştüğünüz zaman söylüyorsunuz, bizimle konuşurken söylüyorsunuz
ama biz dediğimiz zaman aranızda problem var, derneklerinize kadar
yansımış vaziyette, bu gayet açık, net, buradaki
çarpışmada gözüküyor. Belki bir grubu -basında zaman zaman yer
alıyor- oradan temizlemek için Sayın Bakanı görevlendirecekler o
iş için.
Bunun
dışında, Hükûmeti temsilen gelen kamu görevlisi
arkadaşımız bize orada anlatırken akreditasyon
kararlarının nasıl alındığının
açıkça belirtilmesi, kamu ve kamu dışındaki özel sektörün
dengeli bir şekilde temsili, uygunluk değerlendirmesinde bulunan
kuruluşlar ile TÜRKAKın akredite ettiği kurumlardan
bağımsız olması... Verdiği madde sayısı da
altı. Altı maddede değişiklik
yaptığımız zaman meseleyi çözmüş oluyoruz. Siz bütün
kanunu yeniliyorsunuz, yenileme ihtiyacının nereden olduğunu
görüyorsunuz? Madde gerekçelerinden falan böyle bir ihtiyacın olduğu
ortaya çıkmıyor. Şimdi, o zaman yaptığınız
işin aslı astarı yok. Sadece Avrupa Birliğinden gelen
zorunluluğu ne yapmak için? Ortadan kaldırmak, onun gereğini
yerine getirmek için bu işi yapıyorsunuz. Yoksa ne TÜRKAKdan
anladığınız var ne TÜRKAKın yapısından
anladığınız var. Gelen bakan Ben oraya filanca kurumdan
eski üyeyi değil de kendi üyemi artırabilir miyim, koyabilir miyim
Neyinde? Derdinde.
Şimdi,
nereden bakarsanız bakın, AKPnin trafosu -dün burada söyledim-
merkezden bozuk. Ayar merkezden kaçtığı zaman,
damarlarınıza kadar, kuruluşlara, bütün her yere
yayılıyor. Şimdi, ayar bozuk tabii, tutmuyor. Trafodan elektrik
eşit dağılmıyor, farklı amperlerde gidiyor, kesiliyor
zaman zaman. O zaman da ne oluyor? Sıkıntı oluyor. Burada
otururken Ahmete, Mehmete laf atmadan öte, işi bile
gerçekleştiremiyorsunuz. Bunu şunun için söylüyorum
Nihat
Bey, istersen gel sen de konuş akreditasyon konusunda Fazla para
alıyor. diye.
Şimdi,
bakın, bu sadece akreditasyon hususunda değil, bu başka
hususlarda da var. Şimdi, yetki yasası gerçekten
savcılığa ihbar edilse, savcılık, o günkü komisyon
başkanı veya yetkililer kimse -Recai Bey burada mı?-
soruşturma açar. Neden? Ya gerçekten bize bir kişi şunu izah
etmiyor: Bir kâğıt var, yurt dışında, komisyondaki
arkadaş başka, onun ya üzeri doldurulmuş ya altındaki imza
sahte, ikisinden biri. İki hadise de yanlış. Sayın
Bakanım, siz Bakansınız, böyle bir şey yapar
mısınız? Bakanlık yaptı Sayın Başkanım,
devlette memuriyet yaptı, yapar mı? Maalesef oluyor.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) İmza ıslak imzaydı ama,
biliyorsunuz siz.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) Ne zaman atıldı, bir de onu söyle.
Şimdi, burada önemli olan
şey, devletin işinin, bir, düzgün olması; iki, hukuka uygun
olması. Zaten düzgün olmadığı meydanda; bugünü kurtarmak
için yapıyorsunuz.
Hukuka uygun mu? Hakikaten, yarın
bir gün Bu TÜRKAK neymiş? denildiği zaman, adamlar eline alacaklar
-bir tane araştıran veya bakan arkadaş, lazım olursa, kim-
bakacaklar, Ya, burada, gerekçede bir şey yok, bunun bir anlamı da
yok. diyecekler.
Şimdi, bu gerçekten
sıkıntı verici bir durumdur. Buna rağmen
arkadaşların Komisyon çalışmaları için, iş
birliğinde gösterdikleri gayret için teşekkür ediyorum ve bu kanunun
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, teşekkür
ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Ayhan.
Gruplar adına ve
şahıslar adına başka söz isteği? Yok.
Soru-cevap için sisteme girmiş
arkadaşlarımız yok.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Bölümlere geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Birinci bölüm 1 ila
8inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen?
Yok.
Birinci bölüm üzerinde soru-cevap için
bir istek yok.
Dolayısıyla, maddelere
geçiyoruz.
1inci madde üzerinde önergede yok.
1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde önerge yok.
2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde herhangi bir
önerge yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde bir
redaksiyon isteği var.
Buyurun
Sayın Komisyon Temsilcisi.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN ÜZÜLMEZ
(Konya) 6ncı maddenin dokuzuncu fıkrasının sonundaki
Denetim Kurulunun Danışma Kurulu olarak değiştirilmesi,
redaksiyon yetkisiyle beraber oylanmasını rica ediyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
6ncı
maddeyi redaksiyon yetkisiyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci
madde üzerinde bir redaksiyon isteği var.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN ÜZÜLMEZ
(Konya) 7nci maddenin birinci fıkrasında geçen üçüncü ve
altıncı fıkralarında ibaresinin üçüncü ve yedinci
fıkralarında şeklinde redaksiyon yetkisiyle
oylanmasını arz ediyoruz.
BAŞKAN
7nci maddeyi belirtilen redaksiyon yetkisiyle oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki maddeler kabul edilmiştir.
Şimdi
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm 9 ile 17nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci
bölüm üzerinde söz isteyen yok.
Maddelerin
oylamasına geçiyoruz.
9uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
10uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
11inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
12nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
13üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
14üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
15inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
16ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
17nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü üzerindeki oylamanın yapılabilmesi için dört dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Türk Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
"Kullanılan
oy sayısı : 222
Kabul
: 222(X)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mine
Lök Beyaz Özlem
Yemişçi
Diyarbakır
Tekirdağ
Bu
şekilde tasarı kanunlaşmıştır. Hayırlı
uğurlu olsun.
Sayın
milletvekilleri, 5inci sırada yer alan, Bütçe Kanunlarında Yer Alan
Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere
Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesine Dair
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/648) (S.
Sayısı: 312)(xx)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 312
sıra sayıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı, İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen Aşkın Türeli, Cumhuriyet Halk Partisi İzmir
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Türeli. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 312 sıra sayılı Kanun Tasarısı
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına görüşleri belirtmek üzere
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, dün itibarıyla Plan Bütçe Komisyonunda
görüştük, bugün de hızlı biçimde Genel Kurul gündemine
gelmiş bir kanun tasarısıdır bu. Özünde 2012 yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda bulunan birtakım maddelerin -ki
bunların bir kısmı, hemen hemen her yıl tekrarlanan,
yinelenen maddelerden oluşmaktadır- ilgili kanunlarına
taşınmasına ilişkin bir tasarıdır. Bu,
aslında özü itibarıyla baktığımızda uygundur
çünkü her sene bunları bütçe tasarısına koymanın bir
anlamı yok ve zaman içinde de zaten böylelikle bütçe kanun
tasarısının da hacmi artmaktadır.
Şimdi,
tabii, burada bir soru işareti var, ona dikkat etmek gerekiyor; o da
şu: Bazı konuların, bazı hususların ilgili
yılın bütçe kanun tasarısına konulması o dönemde
ortaya çıkmış bir ihtiyaçla ilgili olabilir yani her yıl
geçerli olan, her yıl tekrarlanan bir ihtiyaca karşılık
olarak gelmemektedir. Bu anlamda da bu tip yasa hükümlerinin, bu tip maddelerin
ilgili yasalarına taşınmasında ciddi biçimde
sıkıntı olmaktadır. Buna, tabii, çok dikkat edilmesi
gerekiyor. O açıdan da, elbette bütçe kanun tasarısının
biraz daha sadeleştirilmesine ve madde sayısının
azaltılmasına ihtiyaç olabilir ama bu konuda da dikkat edilmeli. Ve
gerçekten uzun dönemli, sürekli ihtiyaçlara karşılık gelen
birtakım madde hükümlerinin ilgili kanunlara taşınması
anlamlıdır; yoksa bugün kanunu yaparsınız, kanun maddesine
taşırsınız, bir sene, iki sene sonra bunları
değiştirmek zorunda kalırsınız. Bu da bir anlam ifade
etmemektedir.
İzin
verirseniz, bütçe hakkı üzerine ve Türkiye ekonomisinin bütçedeki
performansı üzerine de birkaç söz etmek istiyorum. Değerli
arkadaşlar, parlamentoların en temel varlık nedenleri
arasındadır bütçe hazırlamak; yani belli birtakım kamu
kaynaklarına el koymak ve onları belli harcama önceliklerine
dağıtmak bütçenin varlık nedenidir; yani aslında,
başka bir anlamla söylersek, bütçe bir yeniden dağıtım
mekanizmasıdır. Bu açıdan da
hangi tür kamu kaynaklarına el konuluyor? Yani özellikle vergilendirme,
tabii diğer başka kamu gelirleri de var. Bu büyük önem arz
etmektedir. Diğer taraftan da bunlar hangi tür harcamalara
yöneltilmektedir, hangi grupların çıkarlarına yapılan
düzenlemelerle onları bir dağıtım mekanizması harekete
geçirmiştir? Bu da en az onun kadar önemlidir. Öncelikle buna dikkat çekmek
istiyorum.
İkinci bir husus şu:
Değerli arkadaşlar, AKP hükûmetlerinin sıklıkla
alışkanlık hâline getirdiği bir uygulama vardır, o da
kendi çıkardıkları kanun hükümlerine hiçbir şekilde
uymamalarıdır. Bakın, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu AKP Hükûmeti döneminde
çıkartılmıştır, 2003 tarihlidir. Orada Türkiye
ekonomisinin bütçe hazırlama sürecini başlatan iki tane temel doküman
vardır değerli arkadaşlar. Bunların bir tanesi Orta Vadeli
Programdır, diğeri de Orta Vadeli Mali Plandır. Orta Vadeli
Programı Devlet Planlama Teşkilatı, şimdiki adıyla
Kalkınma Bakanlığı hazırlar, mayıs ayı
sonuna kadar hazırlar. Bu Orta Vadeli Program temel dokümandır. Bir
ekonominin önümüzdeki döneme ilişkin temel makroekonomik büyüklükleri
burada kapsanır. Arkasından da haziran ayının 15ine kadar
Maliye Bakanlığı tarafından Orta Vadeli Mali Planın
hazırlanması gerekir. Ondan sonra da bütçe süreci başlar, kamu
kurumlarına bütçe çağrısı ve yatırım genelgesi
çıkar, yani yatırım programını hazırlama
esasları genelgesi çıkar. Ona göre ilgili kurumlar kamu kurumlarının
bütçelerini hazırlarlar. Cari harcamalarını Maliye
Bakanlığına, yatırım harcamalarını ise
Kalkınma Bakanlığına gönderirler. Sonra
karşılıklı görüşmeler olur. Bu böyle bir
olgunlaşma sürecidir ve bunun sonucunda, 17 ekimde de bütçe kanununun
hazırlanmasına kadar giden bir süreç olur ve sonra Mecliste
görüşme süreci başlar.
Şimdi, biz bakıyoruz, son üç
dört yıldan beri AKP hükûmetleri ısrarla bu dokümanların
hazırlanmasını geciktirmektedir, hem hazırlanmasında
ve tabii doğal olarak yayınlanmasında da ciddi bir gecikme var.
Bunun niye olduğunu anlayabilmiş değiliz arkadaşlar.
Bazı senelerde öngörülemeyen krizler olabilir, iç ya da dış
kaynaklı ekonomik, siyasi krizler. Bunun sonuçlarında bu
dokümanların hazırlanmasında bir gecikme olabilir ama bu,
bakıyorsunuz, son üç dört yıldan beri alışkanlık
hâline getirilmiş bir olay ve en son 2012 yılı bütçesi
hazırlanırken bu konuda rekor kırılmıştır
değerli arkadaşlar. Mayıs ayının sonuna kadar
hazırlanması gereken Orta Vadeli Program ve Haziran ayının
15ine kadar hazırlanması gereken Orta Vadeli Mali Plan 13 Ekim 2011
tarihinde hazırlanmıştır ve 17 Ekim 2011 tarihinde de bütçe
kanunu Meclise sunulmuştur. Buna göre, bütün bütçenin
hazırlanması dört günlük bir sürede olmuştur değerli
arkadaşlar. Nasıl oldu bu? Temel büyüklükler ortada yok, hangi
harcamalar yapılacak, öncelikler belli değil, o zaman nasıl
hazırlandı bu? El yordamıyla hazırlandı. Bu kadar
gayriciddilik olmaz değerli arkadaşlar, devlet yönetmek ciddi bir
iştir. Bütçe hakkı bir parlamentonun en önemli varlık nedenleri
arasındadır. Bu konuya özellikle dikkat edilmesi gerekir. Bunun
dışında da, hazırlanan kanunların nasıl
hazırlandıkları da yalnızca hazırlanma süreçleriyle
değil, sonra onların nitelikleriyle de ciddi biçimde ilişki
içindedir.
Bu yetmemiştir, değerli
arkadaşlar, sizin de bildiğiniz gibi, seçim sürecinde, Mayıs
ayında bir yetki kanunu çıkarılmıştır. O yetki
kanununa dayalı olarak otuz beş tane kanun hükmünde kararname
çıkarmıştır AKP Hükûmeti ve dün itibarıyla
görüştüğümüz, şimdi geri çekilmiş olan torba yasada bu
kanun hükmünde kararnamelerin bir kısmında değişiklik
talepleri gündeme gelmiştir. Haziran ayında
başlamıştır bunlar çıkarılmaya -sonrasında, biliyorsunuz,
Meclis açıldı, kapandı, yemin süreci oldu, ondan sonra Ekimden
itibaren tekrar açıldı- o altı aylık sürenin bitmesine yani
3 Kasım tarihinde kadar devam etmiştir. Meclis açıkken fiilen
Meclisin yetkisi gasp edilmiştir değerli arkadaşlar. Yani
bunlara nasıl duyarsız kalabiliyoruz, ben anlayabilmiş
değilim bunu ve bu otuz beş tane kanun hükmünde kararname, herhangi
birtakım hususların yani ortada, her zaman günlük hayatın içinde
önemi olmayan hususların düzenlenmesi değildir, bütün Türkiye kamu
bürokratik sistemi yeniden yapılandırılmıştır
değerli arkadaşlar. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün
değil. Bu da AKP Hükûmetinin kanun çıkarmada, kanun hazırlama
usul ve esaslarına uymada ve tekniklerinde ne kadar gayriciddi
olduğunu ortaya koymaktadır.
Diğer taraftan, bütçe
performansı açısından da baktığımızda Türkiye
ekonomisi kötüye gitmektedir değerli arkadaşlar. 2001 krizi
sonrası alınan önlemler AKP döneminde hiçbir değişiklik
yapılmadan günümüze kadar uygulamaya devam edilmiştir. O dönemin bir
krizinin, krizin ihtiyaçlarına göre çıkarılan bir istikrar
programının Türkiye ekonomisi krizde değilken de aynı
şartlar altında ve aynı biçimde uygulanmasına devam
edilmesini anlamak mümkün değildir.
Neye dayanmaktadır değerli
arkadaşlar? Öncelikle faiz dışı fazlada
yoğunlaşan bir sıkı maliye politikası uygulamaya
konulmuştur. Aynı şekilde de, enflasyonu düşürmeye
odaklı bir para politikası uygulanması içinde olunmuştur.
Bunun sonucu, Türkiye ekonomisinin mevcut yapısal sorunlarının
daha da derinleşmesi olmuştur.
1990lı yıllarda, ki içinde
1994 ve 1999daki iki tane daralmayı içermektedir
İsterseniz o dönem
ile 2003-2011 dönemini kıyaslayalım: Yurt içi tasarrufların
millî gelir içindeki payı hızlı bir biçimde düşmüştür.
Aynı şekilde, ekonominin yaptığı toplam
yatırımların millî gelir içindeki payı da
düşmüştür.
Bakın değerli
arkadaşlar, 1990lı yıllarda toplam yatırımların
millî gelir içindeki payı yüzde 23tür ama toplam yurt içi
tasarrufların -yani kamu ve özeli birlikte düşündüğümüzde- millî
gelir içindeki payı da yüzde 23tür. Yani hemen hemen Türkiye ekonomisi
hiç dış açık vermeden, bu dönemde hiç cari işlemler
açığı vermeden ekonomiyi büyütmüştür. Ancak, AKP döneminde
yatırımlar yüzde 23ten yüzde 20ye düşmüştür. Fakat
tasarruflardaki düşüş bunun çok daha üstünde olmuş, tasarruflar
yüzde 23ler seviyesinden yüzde 15lere düşmüştür ve bunun sonucunda
da, dönem ortalaması olarak baktığımızda cari
işlemler açığının millî gelir içindeki payı
ortalama yüzde 5 olmuştur. 2011 yılı itibarıyla bu rakam
yüzde 10dur değerli arkadaşlar.
Bu da bize şunu göstermektedir:
Yalnızca kamu kesimi disiplinine, bütçe dengesine odaklanan bir ekonomik
programının başarılı olma şansı yoktur
değerli arkadaşlar. Ekonomi
yalnızca kamudan ibaret değildir. Türkiye ekonomisi içinde kamu
sektörü-özel sektör diye baktığımızda, değişik
göstergelere göre baktığımızda kamu sektörünün
ağırlığı yüzde 10, yüzde 15ler
civarındadır. Bunun geri kalanı ise özel sektör tarafından
gerçekleştirilmekte ve yaratılmaktadır. Özel sektörü de, tabii,
hane halkları ve şirketler olarak iki kesimde izliyoruz. Şimdi,
tabii, bu kadar, özel kesimdeki bu tasarrufların düşüklüğünün
nedenine baktığımızda da birçok etken görüyoruz. Ele
aldığımız AKP dönemi yani 2003-2011 döneminde gerek hane
halklarının gerekse şirketlerin borçlanma eğilimlerinde çok
hızlı bir artış olmuştur.
Bugün Merkez Bankasının
verilerine göre -ki devletin resmî verileridir- hane halkı
borçlarının hane halkı gelirleri içindeki payı yüzde 52
olmuştur 2011 yılı itibarıyla değerli arkadaşlar
yani bu toplumdaki insanların borçluluk oranlarında inanılmaz
bir yükselme vardır. Bu nasıl bir başarıdır? Ben bunu
merak ediyorum doğrusu. Ekonomi içinde yaşayan insanları dikkate
almayan, onların refahını artırmayan, onları daha da
borçlandıran bir sistemin, bir ekonomik programın hangi
başarısından söz edilebilir? Sizlere sormak istiyorum.
O zaman karşımıza
çıkan sonuç şudur: Türkiye ekonomisinde bütçe dengesi elbette
önemlidir yani biz bütçemizde Bütçeyi tamamen serbest bırakalım,
bütün harcamaları kontrolsüz biçimde yapalım, savurganca paraları
harcayalım, açık verelim. demiyoruz ama Bütçe dengesinin
sağlanmasında en az onun kadar özel kesimin dengeleri de
sağlanmalı. diyoruz. Birinci söylemek istediğim husus budur.
İkinci söylemek istediğim
husus: Bütçe dengesindeki iyileşme büyük ölçüde personel giderlerindeki ve
yatırım harcamalarındaki düşüşten
kaynaklanmaktadır. Kamu kesimi genel dengesi itibarıyla kamu
yatırımlarının millî gelir içindeki payı 2002
yılında yüzde 4,9 iken 2011 yılında yüzde 4,3e
düşmüştür.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Memura maaş zammı yok ki, o yüzden.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ
(Devamla) - Tabii, en son, zam olayında da konuştuk değerli
arkadaşlar. Biliyorsunuz, personel giderlerine ilişkin Sayın
Maliye Bakanı çıktı, hatırlarsanız ne dedi? Personel
giderlerinin bütçe içindeki payının yüzde 18den yüzde 28e
çıktığını söyledi. Biz de Meclis
konuşmamızda bunun aslında matematiksel bir hesap, bir
yanlışlık olduğunu söylemiştik. Burada tekrar
kısaca bir ifade etmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, bu bir
şey ifade etmiyor çünkü bütçe giderlerinde, bütçenin millî gelir içindeki
payında bir azalma vardır yani bu bütçede kamu hizmeti üretme
niteliğinde ciddi bir azalma söz konusudur. Bir aile düşünün, 4
kişilik bir aile. Herkesin, 4 kişilik ailenin her ferdinin
payına yarım ekmek düşsün, 4 ekmek alsınlar. Değil mi
arkadaşlar? Nedir o zaman? Her bireyin payına düşen yüzde
25tir; dörtte 1 yani yüzde 25tir. Şimdi, herhangi bir nedenle aileden
birisi ayrılsın, okumaya gitsin örneğin ailenin çocuğu, 3
kişi kalsınlar, gene yarım ekmek yemeye devam etsinler. 1,5
ekmek alıyorlar tabii. Payları nedir o zaman arkadaşlar? Üçte
1e düşmüştür yani yüzde 33e çıkmıştır. Yani
gördüğünüz gibi, aynı ekmek yenmektedir, pay aynıdır ama
baktığınız zaman, matematiksel olarak -bir matematiksel
işlem, pay ve payda- paydanın küçülmesine dayalı olarak sanki
personel harcamalarının payı artmış gözükmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu ciddi bir kandırmacadır.
Eğitim sektöründe ve
sağlık sektöründe kamu alandan ciddi biçimde çekilmiştir
değerli arkadaşlar. Bu işler artan bir biçimde özel sektöre
havale edilmeye çalışılıyor. Yani yap-işlet-devret
modelinde, önümüze gelen tasarılarda da bunu görüyoruz. Elbette özel
sektörün yatırım yapmasına karşı değiliz
değerli arkadaşlar. Kamu, özel, hepimiz bu ülkenin
evlatlarıyız, herkes bir biçimde ekonominin gelişmesine
katkıda bulunacak.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Ama özel sektör yok, yandaş sektör var.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ
(Devamla) - Ama öncelikle söylenmesi gereken şudur: Değerli
arkadaşlarım, özel sektör dünyanın her yerinde de daha çok
altyapı yatırımlarına değil, ekonominin imalat
sanayisine yönelir ve dış ticarete konu olan sektörler dediğimiz
alanlarda yatırım yapar, üretimi artırır, aynı
şekilde de o ekonominin ihracat kapasitesinde artış olur ancak
kamu sektörünün özellikle eğitim, sağlık gibi sosyal
altyapı alanından hızlı bir biçimde çekilmesi nedeniyle bu
alanı özel sektör doldurmaya başlamıştır ve özel
sektör, esas yapması gereken üretimi, yatırımı
artıracak, dışarıya ihraç edilecek mal ve hizmet üretiminde
ciddi bir yıpranmaya uğramıştır, ciddi bir kayba
uğramıştır; bu bir ülkenin gelişme stratejisi
açısından doğru bir yaklaşım değildir. Diğer
taraftan, kamu sabit sermaye yatırımlarının -biraz önce
rakamlarını verdim- azalması da çok önemlidir çünkü bir
ekonomide özel sektörün de büyüyebilmesi, ekonominin büyüyebilmesi için kamu
sektörünün öncülük yapmasına ihtiyaç vardır. Ekonomide kamu ve özel
sektör yatırımları arasında bir
dışlayıcılık etkisi yoktur, bir tamamlayıcılık
etkisi vardır. Kamu sektörünün yaptığı
yatırımlar, özellikle fiziki altyapıya, sosyal altyapıya ve
yeni bir alan olan teknolojik altyapıya yaptığı
yatırımlar özel sektörün de gelişme potansiyelini
artırmaktadır ve bir ekonominin potansiyel büyüme hızını
çok daha yüksek boyutlara taşımaktadır.
Değerli arkadaşlar, sonra
Yalnızca,
tabii, altyapı derken eskiden hep fiziki ve sosyal altyapıyla
sınırladık. Artık günümüzde ekonomi literatüründe de en az
onlar kadar önemli olan bir teknolojik altyapı vardır. Bu şu
demektir değerli arkadaşlar: Bir ekonominin sınıf
atlayabilmesi, başka bir anlamda, katma değeri daha yüksek mal ve
hizmetleri üretecek bir yapıya gelebilmesi için o ekonominin ona uygun
stratejilere ulaşması, başlangıç
yatırımlarını yapması gerekir. Özel sektör,
yapısı gereği kâr maksimizasyonu peşinde koştuğu
için bu alanlara, yeni alanlara giremez. Bu alanlar ayrıca büyük
yatırımlar gerektirmektedir, riskli alanlardır. Bu alanlara kamu
sektörü öncülük yapar, bazen bizzat kendisi girer, bazen özel sektörle birlikte
girer, kamu-özel sektör iş birliğine geçiş, giriş stratejileri
oluşturur. Yani programlara, planlara, metinlere Türkiye bilgi toplumu
olacak. Türkiye katma değeri yüksek mal ve hizmet üretecek. bunları
yazmakla olmaz değerli arkadaşlar, bunların gereğini yerine
getirmek zorundasınız çünkü bugün Türkiyeye siz hükûmet ediyorsunuz
ancak bu açıdan da baktığımızda ciddi bir zafiyet
vardır. Türkiye'de son dönemlerde, işte, ARGEye özellikle
TÜBİTAK eliyle biraz daha yüksek bir miktar ayrılması var ama
onun dışında bu alanda ciddi bir atılım, ciddi bir
sıçrama yoktur değerli arkadaşlar.
İşsizlik Türkiye'nin en
önemli problemlerinden biridir. İşsizlik rakamları ki,
karşımıza geldiği zaman hepimizin kuşku duymasına
neden olmaktadır. Bir ekonomi düşünün, ekonomi krize de girse
istihdam artıyor, ekonomi büyüse de istihdam artıyor, böyle
yukarı doğru çıkan bir trend var. Böyle bir şey mümkün mü
değerli arkadaşlar?
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Tarımda bir de, tarımda.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ
(Devamla) Tarımda aynı şey var.
Tarımda, bakıyorsunuz,
gittikçe bir taraftan nüfus kayması var, diğer taraftan,
bakıyorsunuz, son dönem istihdam artışının
altında tarım istihdamındaki artış var. Nasıl
oluyor değerli arkadaşlar bu? Böyle bir şey mümkün değil
fakat buna rağmen, bunları doğru bile kabul etmiş olsak,
gene karşımıza bir soru işareti çıkmaktadır ki
işsizlik oranları yüzde 10lar seviyesindedir değerli
arkadaşlar, yüzde 10ların altına düşmemektedir. Yani yüzde
10, bir ekonominin işsizlik oranı açısından düşük bir
oran mıdır ki Türkiye'nin iş gücüne katılım
oranları değerli arkadaşlar, yüzde 50nin altındadır.
Yani çalışma çağında olan nüfusun yüzde 50si ancak iş
gücüne katılmaktadır. Bu, bütün gelişmiş ülkelerde yüzde 70
civarındadır arkadaşlar, bazı ülkelerde yüzde 70in
üstünde. OECD ortalamasını ben size söyleyeyim, yüzde 70tir, yüzde
71dir. Yani bir biçimde iş gücüne katılma oranlarının
demek ki yüzde 50lerden yukarıya doğru
çıktığını varsaysak, öyle bir şey olduğunu
düşünsek, ne olacak Türkiyedeki işsizlik oranları, yüzde
30lara, yüzde 40lara varacak ki bu iş gücüne dâhil olmayanların bir
kısmı, aynı zamanda normal şartlar altında
baktığınızda -bize geçen sunuş da yapıldı
TÜİK tarafından- normalde çalışan,
çalışma isteğinde, arzusunda olan, çalışmak isteyen
ama iş bulabileceği umudu olmadığı için iş
aramayan insanlardır. Bunları kattığımızda da
gene oranlar ciddi biçimde yüzde 15lerin üstüne, yüzde 20lere
ulaşmaktadır.
Yoksulluk Türkiyede
artmıştır arkadaşlar. TÜİKin rakamlarına göre
-ki o rakamlarla, o açlık sınırı ve yoksulluk
sınırı rakamlarıyla geçinmek mümkün değildir-
Türkiyede her 5 kişiden 1i yoksuldur değerli arkadaşlar.
Toparlarsam şunu söylemek
istiyorum: Bütçeler önemlidir. Bütçeler, bir ekonominin, bir ülkenin
kaynaklarının, kamu kaynaklarının, devletin hangi
kaynaklara el koyacağının ve onları nasıl yeniden
dağıtacağının mekanizmalarıdır. Çok üzerinde
hassasiyetle durulması gerekir ve bunların Mecliste tüm
ayrıntısıyla tartışılması gerekir. Bu alanda
çıkmış tüm bilgi ve dokümanlara, takvimlerine uyulması
gerekir. Bu sürecin çok daha katılımcı bir süreç içinde, bir
perspektif içinde gelişmesi en büyük arzumuzdur.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Türeli,
teşekkür ediyorum.
Gruplar adına ikinci
konuşmacı Erkan Akçay, Manisa Milletvekili, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına.
Sayın Akçay, buyurun.
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 312 sıra sayılı Bütçe
Kanunuyla İlgili Kanun Tasarısı üzerine söz aldım.
Muhterem heyetinizi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım
adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla, bütçe
kanunlarında her yıl yer alan ancak süreklilik arz eden hükümlerin
ilgili kanunlarına taşınması ve işlenmesi hususu
düzenlenmektedir. Bilindiği üzere, bütçe kanunlarında, daha çok
süreklilik arz etmeyen, sadece yılı bütçesini ilgilendiren bir
yıllık geçici hususların düzenlenmesi gerekirken, yıllar
içerisinde 70 maddeyi dahi aşan maddeler ihdas edilmiştir ve bunlar
da âdeta sürekli hâle gelmiştir. 2002 yılındaki üçlü koalisyon Hükûmeti
bu maddelerin 15e kadar çekilmesi çalışmalarını
başlatmış, tabii, yıllar içerisinde, geçtiğimiz
yıl da bir miktar azaltılmakla birlikte, 2012 yılında 30
madde iken şimdi yarı yarıya, herhâlde 2013 yılı
bütçesinde 15 maddeye kadar inecektir.
Burada düzenlenen hususlara genel hatlarıyla
baktığımızda, bütçe düzeni, gelir ve gider cetvellerinin
düzenlenmesi, yıl içinde yeni tertipler, gelir ve finansman kodları
açılması, muhasebe ve kesin hesaba ilişkin hükümler,
yükseköğretim kurumu, yurt içi, yurt dışı kaynaklardan
sağlanacak bağış, hibe ve yardımların
bütçeleştirilmesine ilişkin düzenlemeler, resmî
taşıtların satın alma, mübadele ve diğer yollarla
temini, kullanımı ve edinimine ilişkin ve bunlara yönelik
giderlere ilişkin hususların düzenlenmesi ve kadroların
düzenlenmesine ilişkin hususları içermektedir.
Konuşmamın
başında öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu kanun tasarısına kabul oyu vereceğiz.
Bu tasarıya olumlu oy vermekle birlikte bu vesileyle 24üncü Dönemin
Birinci Yasama Yılının son çalışmalarını
yaptığımız bugünlerde hem bu yılın bir genel
değerlendirmesini yapmak bakımından hem de 2013 bütçesi
yapılırken dikkat edilecek konular bakımından bazı
tespitlerimi, eleştiri ve önerilerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, 26 Eylül 2011 tarihinde 659 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname yayınlandı ve bunun 17nci maddesiyle 5018 sayılı
Kanunun 16ncı maddesinde bir değişiklik yapıldı ve
bu değişiklikle mayıs ayının sonuna kadar
hazırlanan Orta Vadeli Programın eylül ayının ilk
haftası sonuna kadar ve haziran ayının 15ine kadar
hazırlanması gereken Orta Vadeli Mali Planın ise eylül
ayının 15ine kadar hazırlanacağı düzenlendi.
Anayasanın 162nci
maddesine göre, Bakanlar Kurulunun merkezî yönetim bütçe tasarısı ile
millî bütçe tahminlerini gösteren raporu mali yılbaşından en az
yetmiş beş gün önce Türkiye Büyük Millet Meclisine sunması
gerekmektedir. Anayasa ile 5018 sayılı Kanunun 17nci maddesi
birlikte değerlendirildiğinde tüm kurumların merkezî yönetim
bütçesini hazırlaması için bir aylık süre bulunmaktadır.
Bir ay içerisinde tüm kurumların
bütçeyi sağlıklı olarak hazırlaması kesinlikle mümkün
değildir. Her kurumun Orta Vadeli Mali Planda yer alan ekonomik
büyüklüklerden, enflasyon, büyüme oranı, ortalama döviz kuru tahminini
bütçe hazırlarken kullanması gerekecek. Hazırladıkları
bu bütçeyi Kalkınma Bakanlığı ve Maliye
Bakanlığıyla müzakere ettikten sonra kesin bütçesini
hazırlayacak. Bütün bu işlemlerin bir aylık bir süre içerisinde yapılması
kesinlikle imkânsızdır.
Hükûmet yüce Meclisi
devre dışı bırakarak yapmış olduğu bu kanun hükmünde kararname
değişikliğiyle bütçe sürecini âdeta sabote etmiştir. Her
türlü plan ve programdan uzak bir bütçe hazırlama süreci ortaya
konmaktadır. Sonra da bütçe hedeflerini tutturmak için vergileri otomatik
artışa endekslemek zorunda kalmaktadır Hükûmet. Nitekim
hazırlanan torba kanunlarda -yer alan ek vergiler- yeni ek vergiler
getirildiği gibi, otomatik vergi artışları da
getirilmektedir. Tabii bir de bunun yanında Hükûmet geçici vergi
tahsilatlarına da, geçici bütçe gelirlerine de yönelmektedir.
Özelleştirme gelirleriyle bütçe açıkları kapatılmaya
çalışılmakta ve çıkarılan af kanunlarıyla da
adalet duygusu zedelenmektedir.
Değerli milletvekilleri, artık
iyice kronikleşen siyasi, ekonomik ve sosyal sorunların
yumağında 2012 yılı bütçesiyle ilgili ve 2013
yılı bütçesinin hazırlığıyla ilgili hususun
görüşmelerini yapıyoruz ve maalesef bugün Türkiye'nin huzur ve
refahı, esenliği, öz güveni, gururu ve gelecek umudu tahrip
edilmektedir. Sokaklar öfkeli, insanlar bezgindir. Ülkemizin bazı
beldelerinde devlet otoritesi zayıflamıştır.
Dokuz buçuk yıllık AKP
İktidarı süresince ülke ekonomisinin hangi temel sorunu
çözülmüştür? dediğimizde maalesef bunun yeterli ve doyurucu bir
cevabını alamıyoruz. Üretim, işsizlik, dış
ticaret açığı, cari açık, yoksulluk, gelir
dağılımındaki adaletsiz yapı ve refah
artışı konusundaki bütün sorunlar ve pek çoğu da artarak
devam etmektedir. Türk halkı âdeta borç batağına
batırılmış ve çaresizlik içindedir. 2003 yılından
bu yana iktidarın uyguladığı politikalarla ekonomi
üretimsiz hâle gelmiştir. Ekonomiye düşük üretimin getirdiği
sorunlar hâkimdir.
Dolayısıyla, Adalet ve
Kalkınma Partisinin ekonomi anlayışı, üretim yerine tüketimi,
ihracat yerine ithalatı, istihdam yerine işsizliği, rekabet
yerine tekelleşmeyi ve tasarruf yerine de borçlanmayı öngörmektedir.
Sanayici, çiftçi, esnaf, işçi, memur kısaca herkes borç altında
ezilmektedir. Kazandığının çoğunu faiz olarak ödüyor,
yeni yatırımlar yapılamıyor ve tasarruflar da
yapılamıyor ve gittikçe düşüyor. Hane halkı
borçlarının hane halkı geliri içindeki payı gün geçtikçe
artmaktadır ve şu an itibarıyla da yüzde 40lara
dayanmıştır. Yine tasarruf oranları da her yıl
itibarıyla düşmektedir. Bunun anlamı şudur değerli
milletvekilleri: Yeterince üretemiyoruz ve satamıyoruz. Neden
üretemiyoruz? Çünkü girdi maliyetleri yüksek, uygun yatırım
ortamı hâlâ yaratılamamış, yatırım yapmak cazip
hâle getirilememiş ve maalesef rantiyecilik ve paradan para kazanma hâlâ
cazip durumdadır.
Orta Vadeli Program Hükûmetin Dokuzuncu
Kalkınma Planıyla başlattığı
plansızlığın bir yansımasıdır. Geçen
yılki Orta Vadeli Programda 2011 yılı için büyüme oranı
hedefi yüzde 4,5ti. Şimdi Orta Vadeli Programda gerçekleşme tahmini
yüzde 7,5 yani 3 puanlık bir sapma ve öngörüsüzlük vardı. 2012
yılı için geçen yıl yüzde 5 büyüme öngörülmüştü. 2012
yılı içinde ise revize edilen rakamlarla yüzde 4 büyüme
öngörülmüştür. Ne zaman Orta Vadeli Program açıklansa bir önceki Orta
Vadeli Programla yakından uzaktan hiçbir alaka ve bağ göremiyoruz.
Hükûmetin Bu dönem için şöyle bir hedef koyduk ancak şu nedenlerden
dolayı bu hedeflerden sapıldı. diye mutlaka bir açıklama
yapması gerekir. Programlarda lehte veya aleyhte bununla ilgili hiçbir
değerlendirmeye maalesef rastlamıyoruz. Önceki programlarıyla ve
gerçekleşen bütçeleriyle hesaplaşmayan, geçmişteki öngörülerinin
gerçekleşip gerçekleşmediğini tartışmayan bir
belgenin, bir bütçenin veya programın geleceğe dönük projeksiyonları
ciddiyetten uzak
kalmaktadır. Sanki bir önceki programın sahibi bu Hükûmet
değilmiş gibi bu belgeler hazırlanıyor. Hükûmeti bu
bakımdan ciddiyete davet ediyoruz.
Eskiden hedefler
saptığında, hükûmetler neden sapma olduğunu, topluma,
kamuoyuna açıklarlardı değerli arkadaşlar ve bu sapmalarda
hangi faktörlerin etkili olduğu, bir sonraki dönem bunun muhasebe ve
sorgulaması yapılırdı. O zamanın dokümanları
kütüphanelerimizde durmaktadır.
Orta Vadeli
Programın amacı büyümeyi sürdürmek, cari işlemler
açığını azaltmak ve böylece makroekonomik ve finansal
istikrarı korumak olarak açıklanmıştır. Orta Vadeli
Programın perspektifinde noksan olan en önemli konu üretimdir
değerli arkadaşlar. Türkiyenin en temel ekonomik sorunu yeterli
üretim yapılamaması ve ürettiğinden fazla tüketmesidir. Yerli
üretim yabancı üretimle rekabet edemediğinden dış ticaret
açığı da alıp başını gitmektedir.
Yine, Hükûmet
tarafından 2010 ve 2011 yılları itibarıyla faiz
oranlarının düşük seviyede kaldığı, bunun 2012 ve
2013 yılları itibarıyla de devam edeceği söylenmiştir.
Ancak reel faizler uluslararası faizlere göre yüksektir ve hâlen
dışarıdan sıcak para girişi vardır.
Yine, kamuda ve özel
kesimde israfı azaltmaya yönelik politikaların uygulanacağı
bütçede ve programlarda ifade edilmektedir. Ancak israf nerelerde, nasıl
var? Hükûmet bu konuda bir tespit yapmış, bir politika
uygulamış değildir.
Yine, kamu harcama
politikası olarak sosyal yardım sisteminin bir bütün olarak ele
alınacağı ve yardımlardan mükerrer yararlanmanın
önleneceği belirtiliyor. Demek ki devletin sosyal yardımlarında
mükerrer yardımlar söz konusu. Bu, âdeta bir itiraf gibi dile
getirilmiştir ve yıllardır sosyal yardım sistemini bir
bütün içerisinde ele alacağını ve yeniden
yapılandıracağını söylemesine rağmen, bu konuda herhangi bir adım
atılmamıştır.
Değerli milletvekilleri, 2002 ile
2010 yılının sonuna kadar Türkiyedeki ekonomik gelişme
kişi başına millî gelirin net olarak yüzde 31
artışından ibarettir. Yani bu dönemde, 2002 yılında 4.225
dolar olan kişi başı millî gelir, iktidar tarafından 5.570
dolara çıkarılmıştır sabit fiyatlarla. Bu, Devlet
Planlama Teşkilatının, Kalkınma
Bakanlığının kaynaklarında ve 2012 yılı
Programının 16ncı sayfasından çok açık şekilde
görülecek bir bilgidir. Eğer daha önceki iktidarlar da AKP gibi bir
performans gösterseydi, her sekiz yılda Türkiye yüzde 31 gelişme
kaydetseydi kişisel zenginleşme ve fert başına millî gelir
açısından bu süre içinde gelinen nokta, 1923 yılında 45
dolarlık fert başına geliri esas alacak olursak, 2002
yılında AKP İktidarı sadece 530 dolarlık kişi
başına millî gelir seviyesi devralmış olurdu, 4.225 dolar
kişi başına reel millî gelir değil.
Demek ki, hem önceki
performansların yüksek olduğunu söylüyoruz hem de bu dönemin iyi
değerlendirilemediğini ifade etmiş oluyoruz. Bu geçen süreyi
dikkate alırsak, 1929 Ekonomik Buhranı, İkinci Dünya
Savaşı, darbeler, ihtilaller, her türlü yokluklara rağmen
Türkiye ekonomisi çok daha hızlı bir gelişme kaydetmiştir.
Diğer taraftan, başka
göstergelere baktığımız zaman da aynı şeyi
görüyoruz. Kişi başı gelişmişlik endeksinde 92nci
sırada olduğumuzu, yirmi beş yaşındaki nüfusumuzun
aldığı eğitim bakımından 126ncı sırada
olduğumuzu görüyoruz. O hâlde, Türkiye'nin genel göstergelerine
baktığımız zaman, ortada bugün söylendiği gibi bir
tablonun olmadığını maalesef görüyoruz.
Deniliyor ki: Hangi gerekçeyi
gösterirseniz gösterin, hangi realiteyi önümüze koyarsanız koyun,
Türkiye'nin temel göstergeleri sağlamdır. O bakımdan sizlere bu
sağlam denilen temel göstergelerin nereye oturduğunu ve ne kadar
güvenilir olduğunu da ifade etmek istiyorum. Sağlam denilen bu
göstergeler; büyüme oranı, istihdam oranı, enflasyon oranı,
bütçe denkliği, tasarruf oranı ve borçların yapısı ve
seyri gibi hususlardır. Bütün bu göstergelerin çok büyük bir cari
açık üzerine dayandığını görüyoruz ve konuyu bu
şekilde irdelersek ortada bugün veya dün sağlam görünen göstergelerin
birdenbire nasıl allak bullak olduğunu da görmüş olursunuz.
Birincisi, büyüme oranıdır.
Büyüme dediğimiz zaman üç büyüklüğün bir arada gözlenmesi
gerekiyor. Bunlardan bir tanesi tüketim ve büyüme. Tüketim olduğu zaman
yatırım gerekiyor ve üretimin de artması gerekiyor. Tüketimi
arttırıp yatırımı yapmadığınız, üretimi
arttırmadığınız zaman
karşılaştığınız tüketim başka ülkelerin
üretimiyle gerçekleşen tüketimdir. Dolayısıyla büyümeniz var,
üretim artışı yok, tam da Türkiye'nin tablosu.
İthalatla ekonomi büyütülmeye
çalışılıyor, başkasının parasıyla
ithalat yapılıyor yani âdeta el parasıyla düğün
yapılıyor ve parası olmayan tüketici kesimler de
borçlandırılmak suretiyle bu ithalat sağlanıyor. Yani
başkasının parasıyla yapılan ithalat,
borçlandırılarak yapılan tüketim ve bu işi seyrederek vergi
alan ve dolaylı vergileri hâlâ hacmi büyük bir şekilde tutan bir
Hükûmetle karşı karşıyayız.
Bu yapı ülkemizi çok
sağlıksız ve verimsiz bir dış ticaret
yapısına da götürmektedir. 2002 yılında
ihracatımızın içinde yüzde 4,7 olan yüksek teknolojiye
dayalı ürünlerin payının 2010 yılında 2,2ye, 2011
yılında 1,9a düştüğünü görüyoruz. Katma değeri
düşen bir ihracat yapısıyla karşı
karşıyayız.
Bir başka nokta da istihdam konusudur.
İstihdamın her yıl dalgalanan büyüme rakamlarıyla
artıyor gibi görünmesi Türkiye'de istihdamın rakamlar üzerindeki
görüntüsünü değiştiriyor gibi görünebilir ama istihdamın
kalitesini maalesef artırmıyor.
2008-2009 krizinde 1 milyon 300 bin
insanımız işsiz kalmıştı. Bunların 870 bini
tezgâh başından, sanayideki üretim yapısından koparak
işsizler ordusuna katıldı. Sonraki yıllarda Düzeldi,
sayısı arttı. dediğimiz istihdam inşaat
sektöründeydi, hizmetler sektöründeydi ve büyük oranda da tarım sektöründe
gösterildi. Bunlar istihdamdaki kalitenin bozulmasının alametleridir
ve göstergeleridir.
Hatırlayalım ve örnek
verelim, 2009, 2010 yılında Ankarada Tekel işçilerine Sizin
razı olmadığınız ücretlerden çok daha
düşüğüne dışarıda çalışmak isteyen çok
sayıda insan var, onun için nazlanacak hâliniz yok. denilmişti.
Yine, çalışanlara,
işçiye, memura bütçeden fazla pay verilmesi talep edildiğinde de
Ekonomimiz iyi gidiyor., onca büyüme söylemlerine rağmen, Sonra
Yunanistana döneriz ha! diyerek mukabelede bulunulmuştu.
Toplumun mutlu ve itibarlı bir
üyesi olarak anayasal hak olan çalışma hakkına kavuşmak
yerine, ölmeyecek kadar gelirlerle çalışmaya razı olma konusunun
her türlü siyasi tartışmanın üzerinde tutulması gereken bir
konu olduğunu düşünüyoruz.
Enflasyon konusunda da bir iki hususa
temas etmek istiyorum. Bunlardan birisi, enflasyonun düşük
denildiği dönemde, yani bu iktidarın yönetiminde, Türkiye'de
enflasyon oranları hiçbir zaman Hükûmetin ilan ettiği ve tahmin ettiği
oranlar olarak gerçekleşmemiştir. Yüzde 4 denilmiş, yüzde 9
gerçekleşmiştir, yüzde 5 denilmiş, iki haneli rakamlara
çıkmış, yani birçok yıl yüzde 100ün üzerinde
şaşmalar ortaya çıkmıştır ve ayrıca, mevcut
iktidar öncesi üç buçuk yıllık koalisyon dönemi dahi, şimdiki iktidarın dokuz buçuk
yıllık döneminden enflasyon konusunda daha
başarılıdır değerli arkadaşlar. Enflasyondaki
düşme bir başarı olarak takdim edilerek, bunun düşük
dövizle sağlanan, ucuz ithalatla sağlanan bir gelişme
olduğu göz ardı edilmiş ve bununla iftihar edilmeye
çalışılmıştır.
Değerli milletvekilleri, bu
düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akçay,
teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerinde
gruplar adına ve şahıslar adına başka konuşma
talebi yok.
Yirmi dakika süreyle yapılacak
olan soru-cevap işlemi için de sisteme girmiş
arkadaşımız yok.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi
birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1 ila 10uncu
maddelerden oluşmaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen?..
Yok.
Soru-cevap?.. Yok.
Önerge olmadığına göre,
birinci bölümdeki ilk maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birinci bölümün maddelerinin
oylaması tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölüm üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
Soru için bir
arkadaşımız devreye girmiş, soru-cevapta.
Sayın Demir, buyurun.
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben Sayın Bakan buradayken bir
soru sormak istiyorum: 10 Mart 2011 tarihinde kabul edilen 6191
sayılı Yasa ile 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetler
Personel Kanununa geçici 32nci madde eklendi. Bu maddeden yararlanacaklar
için 12 Mart 1971 tarihinden bu Kanunun yayımı tarihine kadar
yargı denetimine kapalı idari işlemler veya YAŞ
kararlarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler
denilmektedir.
Bilindiği üzere harp okulu
öğrencileri, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetler Personel
Kanunu madde 1, 2, 6, 8 ve 211 sayılı İç Hizmet Kanunu madde 1
ve 92; 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu madde 3; 353 sayılı
Askeri Mahkemeler Kanunu madde 10 uyarınca asker kişi
sayılırlar ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensubudurlar.
İlgili kanunlardaki açık
hükümlere rağmen niçin hiçbir Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu harp
okulu öğrencisi ilgili kanundan
yararlandırılmamıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 6191
sayılı Yasayla, Yüksek Askeri Şûrayla ve sıkıyönetim
dönemlerinde yargı yolu kapalı işlemler suretiyle Silahlı
Kuvvetlerden ilişiği kesilmiş olanlara yasayla bir hak verildi.
Bu Yasa kapsamı içerisinde öğrenciler yoktur ancak Sayın
Vekilimiz diyor ki: Öğrenciler de Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu vesaire kanunlarla Türk Silahlı Kuvvetleri personeli
sayılır. Bunların da o kapsam içine alınması
gerekirdi. Bizim arkadaşların değerlendirmesi,
öğrenciler yazılmadığından bu kapsam içine girmez
ama bir şekilde, varsayalım ki öğrenciler de bu Kanun
kapsamına giriyor, biz aksine karar verdik. İdarenin her türlü eylem
ve işlemleri yargı denetimine tabidir. Bizim reddetmiş
olduğumuz öğrencilerden bir tanesi, pekâlâ, Askerî Yüksek İdare
Mahkemesine gidebilir. Dolayısıyla, Kanunu en doğru, en
sağlıklı şekilde yorumlama yetkisi mahkemelere aittir.
Mahkeme aksine bir karar verirse biz o mahkeme kararını da uygular ve
onun hükümlerini yerine getiririz diyorum.
BAŞKAN İki
arkadaşımız daha sisteme girmiş.
Sayın Erdoğdu
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Bakan, bugünlerde uluslararası basında, Ürdüne
kaçırılan bir Suriye uçağının
yazılımının Türk uçağına yüklenerek bu
düşürülen uçağımızın bu yazılımı test
ettiği yönünde bir söylenti bulunmaktadır.
Kamuoyunu aydınlatmak adına,
bir diğer söylenti ise, Abdullah Öcalanın şu an, yatmakta
olduğu cezaevinde olmadığı yönündedir. Bu konuda elinizde
bir bilgi var mı? Bilgi temizliği açısından bu konuyu
aydınlatır mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Ben, tüm milletvekillerinin dikkatini
çekmek için bir konuyu Meclisle paylaşmak istiyorum. Şu anda
Tarım Bakanlığı, 30x6, 30x5 şeklinde, köylerimize,
değişik illerin köylerine damızlık düve veriyor. Şu
anda, piyasada düve fiyatları 3.500 4 bin lira arasında fakat
Bakanlık öyle bir ihale yapıyor ki, bu vatandaşı 6.700,
6.150, 6.500 gibi bir fiyatla Ziraat Bankasına borçlandırıyor.
Adrese dayalı bir müteahhide bu ihaleyi veriyor. Örneğin bir köye
30x6 inek veriyor, bunun değeri 1 milyar 215 lira. Bu parayı o
kooperatife vermiş olsa 300 tane düve alabiliyor ama aracı sayesinde
alırsa 180 baş hayvan alıyor. Daha hayvanlar evine girmeden
yüzde 100 bir faizle karşı karşıya kalıyor üretici.
Ben buna Meclisteki milletvekillerinin dikkatini çekiyorum. Üreticiler
uyarılmalı, Tarım Bakanlığı uyarılmalı,
adrese dayalı ihale sistemine son verilmeli, köylüye destek verilmeli diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Adliyelerin kapatılması hakkında her ilden
şikâyetler yağıyor. Ispartada kapatılan adliyelerimizle
ilgili sorunu gündeme getirmiştim. Öğleden önce Burdur Ağlasun
Belediye Başkanı ve tüm partilerin ilçe başkanları ziyaret
ettiler, kapatılan adliyelerin açılmasını talep ediyorlar
ve diyorlar ki: Ağlasundaki Sagalassos tarihî kentine her gün yüzlerce
turist geliyor. Ayrıca, ilçelerinde bir hapishane, noter, icra
müdürlükleri var, 1.200 öğrencisi olan meslek yüksekokulu var.
Kışın çok ağır geçiyor şartlar ve 80 kilometre
uzaklıkta köylerimiz var. Dosya sayımızın az olması
mı, huzur içerisinde geçinmemiz mi bizim sıkıntımız?
Lütfen bu adliyemiz açılsın.
Ben de sizlere iletiyorum ve bu adliyelerin
açılmasını rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Korkmaz.
Sayın Sarıbaş
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim
Başkan.
Türk Silahlı Kuvvetlerimizde subaylarla ilgili
iyileştirme yapılığını biliyoruz. Ancak astsubay,
diğer erbaş ve erbaşlar hakkında bir iyileştirme söz
konusu mudur? Özellikle bu aradaki uçurum
Aynı görev yapan, aynı
silahları taşıyan bu astsubay ve alt kadrolar için
iyileştirme konusunda bir hazırlığınız var
mıdır?
İkinci sorum -dün de sormuştum ama ilgili
olduğunuz için size soruyorum Sayın Bakanım- Türkiyede bu
uygulanan millî güvenlik kararlarıyla ilgili, subaylıktan
atılan, askeriyeden atılan arkadaşlar hakkında şöyle
bir söylenti var: Burada irticayla ilgili atılan arkadaşlara
uygulandığı ve diğer atılanlarla ilgili
uygulanmadığı konusunda bir söylenti var. Bu ne derece
doğrudur? Kaç kişi geriye dönüş yapmıştır?
Dönüş yapmayanların gerekçeleri ve nedenlerini bir açıklar
mısınız.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Sarıbaş.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın Başkan, çok
teşekkür ederim.
Sayın Bakana bir Hükûmet üyesi olarak sormak
istiyorum: Bu devletin yükünü çeken çok önemli bir grup var, kamu
avukatları. Kamu avukatları için bir çalışma yapılması
gerekiyor. Yani, Türkiyede savcıların ve yargıçların özel
yerleri var. Oysa kamu avukatları da devletin çok yüksek
meblağlı davalarına giren çıkan avukatlardır.
Bunların özlük durumlarının düzeltilmesiyle ilgili hiçbir
işlem yapılmadı. Sayın Bakan, acaba bu konuda bir
hazırlık yapıyor mu Hükûmetimiz, o konuyu sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Nevzat Korkmaz,
teşekkür ediyorum.
O, bizim ilimizde kaymakamlık
yapmıştı, Ağlasunu değerlendirdi. Bizim Burdur ilinde
Ağlasun ve Çavdır ilçelerimizin adliyeleri kapanıyor. Gerçekten
anlattığı gibi, Ağlasunda Sagalassos dünyanın tarihî
bir kenti; amfiteatrlarıyla turizme ev sahipliği yapıyor,
emeklilere ev sahipliği yapıyor. Yine, aynı şekilde,
Çavdır ilçemiz de hem emeklilere ev sahipliği yapıyor hem de
tarım ve hayvancılıkta marka olan ilçelerimiz. Sanki biz
arabayı veriyoruz; arabanın vitesi var, kaportası var,
lastikleri var, tekerlekleri var ama direksiyonu yok; bu ilçelerimizde adliyeyi
kaldırıyoruz, direksiyonsuz bir araba teslim ediyoruz. Bu
direksiyonumuzu biz istiyoruz. Bu direksiyon Ağlasuna da
yakışıyor, Çavdıra da yakışıyor,
Türkiye'nin birçok ilçesine de yakışıyor. Bu konu Türkiyede
infial hâlindedir. Bir an önce, Bakanlar Kurulu HSYKyla ilgili bir düzenleme
yapıp kapanan o adliyeleri Türkiye genelinde tekrar
değerlendirmelidir diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Muğla ilimizde de Dalaman ve Ula
ilçelerimizin adliyesi kapatıldı. Dalaman, Türkiyede
uluslararası nitelikte hava limanına sahip birkaç ilçemizden birisi.
Yine, Ula ilçemiz çok köklü, çok geniş çevresi olan bir ilçemiz. Bu ilçelerimizde
adliyenin kapatılması vatandaşımızı oldukça
üzmüştür ve bunların süratle telafi edilmesi lazım. Bir devletin
tasarruf edeceği en son yer adalettir. Adaletten tasarruf noktasına
geldiyse eğer bu Hükûmet, o zaman, çocukluğumuzda Türkiyede 571 ilçe
vardı, ilçe sayısını tekrar 571e çekelim, o yeni
yapılan ilçelerdeki hükûmet konaklarını, kaymakam
lojmanlarını, kamu lojmanlarını satalım, Hükûmet gelir
elde etsin. Topluma karşı böyle bir saygısızlık olmaz.
İnsanların elinden adaletini almaya kimse hak sahibi değildir.
Hükûmetin bu tavrını süratle gözden geçirip adliyeleri açması
gerekir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkanım, bu
kapatılan adliyelerle ilgili bizim de Antalya olarak sorunumuz var.
Gündoğmuş Adliyesinin kapatılmasına karar verilmiş.
Burası Antalyanın en uzak yerlerinden birisidir ve üstelik de en
yoksul ilçelerimizden biridir. Gündoğmuştaki bir insanın
Alanyaya ya da Aksekiye gitmesi gerçekten çok olağanüstü,
katlanılamayacak bir olaydır. Lütfen, Sayın Bakan ve Hükûmetten
rica ediyoruz, Gündoğmuşun adliyesini açsınlar, yoksa oradaki
insanlarımızın hepsine yazık olacak.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Son olarak Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Sinop)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adalet Bakanlığının
bu adliyeleri kapatma uygulaması cumhuriyet tarihinde bir ilke neden
olmuş ve Karadeniz Bölgesinde bir ilçemizde, Sinopun Erfelek ilçesinde
kepenk kapatma eylemi yapılmıştır. Doğu ve
Güneydoğuda alışkın olduğumuz bu eylemlerin
Karadenize sirayet etmesi Hükûmetin Türkiyeyi götürdüğü nokta
bakımından ciddi bir uyarıdır.
Sayın bakanlara soruyorum: Bu
adliyeleri hangi akla hizmet kapattınız? Kapattıktan sonra 44
adliyeyi hangi kriterlere göre açtınız? Bu kriterler içinde bakanların
seçim bölgeleri var mı? HSYK üyelerinin seçim bölgeleri var mı,
memleketleri var mı? Daha açık söylemek gerekirse bu kepazeliğe
ne zaman son vereceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Bakan
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tabii,
öncelikle sayın vekillerimize temiz bir dil yakışır. Bu
tüzüğün
ENGİN ALTAY (Sinop) Ne demek?
Kepazelik bu! Ne var bunda?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bak, bak, çok ayıp bir şey, bir dakika, onu
söyleyeceğim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Kepazelik
bu, kepazelik!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) O ancak size
Bak, çok ayıp bir şey,
yakıştıramadım. Siz kendinize bu sözü
yakıştırıyorsanız bir şey diyemem ama ben size
yakıştıramadım.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Ne
bağırıyorsun!
ENGİN ALTAY (Sinop) Ne demek!
Sana ne!
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen
EMRULLAH İŞLER (Ankara)
Dinle kardeşim, dinle! Bakan sorulara cevap veriyor.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sana ne
oluyor! Sana ne!
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Ne
bağırıyorsun!
ENGİN ALTAY (Sinop) Sana ne!
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Kapatılan mahkemelerden Sayın Bakanın seçim
çevresi var mı? dedi. Herkes gitsin, İnternet sitesine baksın.
Rizeden İkizdere, İyidere kapatıldı mı? Hayati
Beyin, Bakan bölgesi, doğru mudur? Trabzonda -Akif Hamzaçebi var burada-
4 tane kapandı. Doğru mu? 7 idi, 3ü açıldı, 4
kapandı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yani ben müdahale ettim, 3ünü indirdim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Yani siz müdahale ettiyseniz
İşte,
arkadaşınız müdahale etmiş, öyle diyeyim ama bilin ki
bakanlarımızın da bulunduğu
Ben Sivaslıyım,
Sivastan da 3 tane yerimiz kapandı. Demek ki söylediğinizin hiçbir
iler tutar tarafı yoktur. Birinci husus budur.
ENGİN ALTAY (Sinop) Kaç tanesi
açıldı?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Rizeden bir tane bile açılmadı.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Gerekçesi ne, gerekçesi? Kapama gerekçesi ne?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bir başka husus, Ağlasunla ilgili olarak
söylüyorum.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Yani kafana göre mi oluyor?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Dinlemek için yoksunuz ki, sadece konuşmak için
varsınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) - Aa, Sayın Bakanım
Ama hayır
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bakın, siz konuştuğunuzda ben dinliyorum. Yok,
siz konuştuğunuzda ben dinliyorum ama benim konuştuğumda da
sizin dinlemeniz lazım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Ne demek
sadece konuşmak için varız? Hayret bir şey ya!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Eğer benim konuştuğumda siz dinlemezseniz, o
hâlde dinlemek için yok. Bunun amacı soru sorup cevabını almak.
Cevabını almak gibi bir düşünceniz yok.
Açıkladığım zaman dinlemeniz lazım. Eğer eksik
söylediğimiz bir husus varsa o zaman da Bu hususta eksiklik var, lütfen
bunu da tamamlayın. demenizi beklerim.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Söylüyoruz, söylüyoruz Bakan, gerekçeleriyle.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Ağlasun, UNESCOnun kültürel miras listesinde olan
Sagalassos gibi çok güzel bir antik kenti içinde bulundurmaktadır ve bunun
da dışında, benim de hemşehrim olan Hasan Hüseyinin de
yaşadığı bir yerdir. Ağlasunun da adliyesinin
açılmasını ben de canıgönülden isterim. Ağlasunu
görmüş
Bir yer hem de gerçekten de Türkiye'nin de en güzel yerlerinden
birisi ama bir şekilde bir genel geçer kriterler koymuşlar. Bu
kriterler Trabzona da uygulandı, Rizeye de uygulandı, Sivasa da
uygulandı.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Bir
haftada ne değişti Sayın Bakan? Bir haftada ne
değişti?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Bakanım, 2.000 nüfuslu
2.000 nüfuslu
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bak, bununla ilgili olarak da Neden açıldı? denen
bir durumda da bakın, bir tanesini biliyorum ki Kemaliye. Kemaliye
Erzincana en uzak yerdir, yolu da çok kötüdür, iki saatlik bir yol, insaf
yani! Kemaliyeyi gören
Kemaliye, bak, benim ilçem değil, Sivasla ilgili
değil ama Kemaliye
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Adadaki insanlar nasıl gelecek Bakan, adadan?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Yahu, benim söylediğimi dinlemek istemezsen ben hiçbir
şey söylemeyeceğim.
6191 sayıyla ilgili sadece
irticadan atılanlar değil, her gelen atılmıştır.
Rahmi Yıldırım dernek başkanıdır, eğer
tanıyanınız varsa, çok net olarak söyler gerçeği ve bunun
için de bana özel olarak da teşekkür etmiştir.
Bakanlığımızda böyle bir ayrımcılık yoktur,
kanunlar genel geçerdir, kişilere yönelik değildir. Kaldı ki
bizim idarenin yapmış olduğu işlemler de yargı
denetimine tabidir. Herkes de yargıya gidebilir.
Astsubayların mali
durumlarının iyileştirilmesi için bir çalışma
yapıyoruz, inşallah tamamlandığı zaman onu da
göreceğiz ve astsubaylarımızın durumu ne
Bir başka sayın vekilimiz
şöyle bir ibare kullandı, dedi ki: Personel giderlerinin
İşte, bütçe, meclislerin en önemli hakkıdır. Bu bütçede
personele ayrılan pay artmıştır. Sayın Vekil ise
Miktar arttı ama oran düştü. diye bir ibare kullandı. Bu
söylediğinin de doğru olmadığını söylemek
istiyorum. İnanın burada her yanlışı düzeltmeye
kalksak, bizim başka bir şey söylemeye vaktimiz kalmaz. Geçen gün
birisi söyledi, Türkiye'nin 2002 yılındaki IMFe borcu 16 milyar
dolar dedi. Doğru değil. diyoruz.
Şimdi diyor ki: Personel
giderlerinin 2002 yılında gayrisafi yurt içi hasıla içindeki
payı 6,3. Artmış mı 2012de? 7,1. Artmış
mı? Artmış. Demek ki o söylenen ibare doğru değil.
Peki, biz ne yaptık? Biz, faizden
sağladığımız tasarrufu personel ve sosyal harcamalara
yönelttik. 2002de bütçedeki faizin bütçedeki payı yüzde 43 iken bugün,
2012de bütçe içindeki payı yüzde 14e düşmüştür.
Dolayısıyla, aradaki fark yine vatandaşlarımıza hak,
imkân olarak verilmiştir.
Bir başka husus: Suriyeden
MİG uçağı gelmiş de işte onun
yazılımları bizim uçağa aktarılmış da
Böyle bir şey kesinlikle doğru değildir. Bunu kaç sefer
söyleyelim, doğru değildir. Yüz sefer söyleseniz de bizim bir
Doğru değildir. sözümüzün hepsine yeterli olmasını bekliyoruz
ama bize değil de inan ki, artık kim yazıyorsa ona
inanılıyor ama ispat edilmesi lazım. Yok, öyle diyor.
Kesinlikle bu iş doğru değildir.
Bu ana kadar Silahlı Kuvvetlerimiz
tarafından veya Dışişleri Bakanlığımız
tarafından veya Millî Savunma Bakanlığımız
tarafından her ne açıklanmışsa, milletimize verilen bilgi
doğrudur. Bu doğrunun içinde kesinlikle hiçbir
yanlışlık yoktur. Aksini ispat eden, getirir burada söyler.
Böyle bir şey yok, hayal ürünü.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Ya, Sayın Bakan, bilgi temizliği açısından söyledik. Bu
üslup nedir yani? Bilgi temizliği açısından
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) İşte, bak gördünüz mü, sizin üslubunuz öyle, benim
üslubum öyle. Aynen millet de görüyor; sizin üslubunuzu da görüyor, benim
üslubu mu da görüyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Bakın, siz Bakansınız, çok nazik sordum.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) - Benim konuşmam bittikten sonra Sayın Bakan
öğrenmek için sorduk, siz de bunu söylediniz. denebilir ama görüyoruz ki
öğrenme amaçlı değil, sadece konuşma amaçlı soruluyor.
Ben yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, bir söz istiyorum 60ıncı
maddeye göre. Mikrofonu açar mısınız efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Ben de söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Başkan.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, kapanan adliyelerle ilgili gelen şikâyetlere ve
yapılan eleştirilere ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kapanan adliyelerle ilgili olarak
birçok milletvekilimizden, iktidar partisine mensup olsun, muhalefet
partilerine mensup olsun, şikâyet geliyor. Önce Hükûmetin 144
civarında adliyeyi kapatması kararı kamuoyuna mal oldu, daha
sonra tepkiler üzerine 44 civarında adliyenin kapatılmasından
vazgeçildiği kamuoyuna açıklandı.
Şimdi, Sayın Bakana yönelik
olarak arkadaşlarımızın yaptığı
eleştirilere Sayın Bakan bir açıklama yapıyor.
Arkadaşlarımız doğal olarak tepki gösteriyorlar çünkü
devletin üç temel organı varsa; yasama, yürütme, yargı olarak
bunları ifade edecek olursak ve devletin bu çerçevede il ve ilçelerdeki
varlığını kontrol edecek olursak, bu varlığa
bakacak olursak yargının da bütün ilçelerde olduğunu görürüz.
Geçmişte dava sayılarının azlığı nedeniyle
bazı adliyeler kapatılmıştı, şimdi benzer
gerekçeyle yine bazı adliyelerin kapatıldığı ifade ediliyor.
Ancak, mademki Hükûmet objektif bir ölçü koymuştur, 144 adliye neden
102ye inmiştir, hangi ölçüler burada kullanılmıştır?
Bu ölçülerin objektif olduğu konusunda hiçbir değerlendirme yoktur,
hiçbir bilgimiz yoktur. Ben Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili
olarak Hükûmetin burada objektif bir ölçü kullanmadığı
kanaatindeyim. Etkilere göre, taleplere göre, baskılara göre Hükûmet
burada farklı bir tavır almıştır. Şimdi,
arkadaşlarımızın bunları görerek gösterdiği
tepkiyi Sayın Bakanın bir başka tarafa çekip farklı
değerlendirmesini ben doğru bulmuyorum.
Şimdi, arkadaşımız
Sayın Engin Altay kepaze kelimesini kullandı, ben de Türk Dil
Kurumu sözlüğünü açtım, baktım kepaze hangi anlama geliyor:
Değersiz, niteliksiz. Yani bu tutum, adliye konusunda Hükûmetin
aldığı bu karar niteliksiz
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Akif Hamzaçebi, bu kelimeyi size
yakıştıramadım. Ben gerçekten
yakıştıramadım. Bak, bu kadar bürokrasi geçmişiniz
var, bu kadar siyaset geçmişiniz var. Böyle bir kelimenin oradan,
sözlükten karşılığını bulmanızı ben
size yakıştıramadım
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Yahu,
Başbakan da benzer bir şey söyledi Bakanlar Kurulunda.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, sözümü tamamlayamadım.
BAŞKAN Tabii, buyurun,
açın.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Başbakan da Bakanlar Kurulunda benzer bir şey söylemedi mi Adalet
Bakanına Sayın Bakan?
BAŞKAN Sayın Altay, rica
edeyim
ALİ SARIBAŞ (Gaziantep)
Sözünü bitirmeden nasıl cevap veriyorsun? Arkasından ne söyleyecek
bakalım.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Şimdi, ben şunu söylemek
istiyorum. Sayın Bakan ben sözümü bitirmeden bir ifadede bulundu.
Ben şunu söylemek istiyorum:
Arkadaşlarımızın kapanan adliyeler nedeniyle tepki
göstermesini, iktidarın, sayın bakanların büyük bir olgunlukla
karşılaması gerekir. Yani burada kullanılan üslubun
kişisel olarak kendilerine yönelik bir üslup
olmadığını, kapanan adliyeler nedeniyle halkın
temsilcileri olarak bu tepkiyi ortaya koyduklarını ifade ediyorum. Kavrayıcı,
kucaklayıcı olan, daima güç sahibi olan Hükûmettir. Hükûmetler,
sayın bakanlar bu Genel Kurulun tansiyonunu daima ayarlarlar, kontrol
ederler. Sayın bakanlar eğer kavrayıcı,
kucaklayıcı olmazlarsa, kendilerine yöneltilen eleştirilere
hemen böyle bir tepki gösterirlerse Genel Kuruldaki tartışmalar çok
daha büyür.
Kastım şudur: Kepaze
kelimesiyle sizin şahsınıza yönelik herhangi bir
değerlendirmede Sayın Altay bulunmamıştır. Ben bunu
söylemek istiyorum. Bu olaya bir tepki ifade edilmektedir.
Teşekkür ediyorum.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) - O kelime buraya yakışmıyor, bu salona
yakışmıyor.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Hamzaçebi.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesine Dair
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/648) (S.
Sayısı: 312) (Devam)
BAŞKAN İkinci bölümün
maddelerinin oylamasına geçiyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, biz de söz istiyorduk.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN - 11inci madde üzerinde
önerge yoktur.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yani bu
konuda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak da görüşlerimizi ifade
etmek istiyoruz ama 60a göre efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Şandır.
VII.- AÇIKLAMALAR
2.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Hükûmetin kapanan adliyelerle ilgili
kararını gözden geçirmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, gerçekten
toplumsal karşılığı olan kararlarınızın
sorgulanmasından rahatsızlık duymayın lütfen. Çünkü
insanlar kurumsal kimlikleriyle buraya geliyorlar, Ankaraya geliyorlar; biz
milletvekilleri olarak onların taleplerini size iletmek durumundayız.
Şimdi, adliyeleri kapatıyorsunuz. Gerekçeniz ne olursa olsun, toplumu
ilgilendirmez. Devlet olarak ona sunmanız gereken temel hizmetlerden biri
adaletse onu bir başka şehre gidin orada arayın demeye
hakkınız yok.
İki, belediyeleri kapattınız geçen sene, ki gene
kapatmayı düşündüğünüzü söylüyorsunuz. Askerlik şubelerini
kapatıyorsunuz. Yani Hükûmet olarak, topluma hizmet götürme sorumlusu olan
Hükûmet olarak sizin devletin kurumlarını kapatmanın bir haklı
gerekçesini bu millete anlatmanız lazım.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak da ben bu
tavrınızı gerçekten anlamakta zorlanıyorum. Buna bir
açıklık getirmeniz lazım. Yani Kemaliye için
geliştirdiğiniz gerekçe Ağlasun için de geçerli Sayın
Bakanım. İnsanlar, inanınız ki, Çankayadan
Kızılaya yürüyerek gidiyorlar 2 liranın hesabını
yaparak. Dolayısıyla eğer devletsek ve güçlü bir hükûmetseniz,
güçlü bir Türkiye iseniz adliyeleri kapatmamanız
Adliyeyi kapatmak demek hastaneyi kapatmak kadar ağır bir
karardır. Bunu tekrar gözden geçirmenizi istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Şandır.
Sayın Aslanoğlu
3.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
sarf ettiği kelimeye ve adliyelerin kapatılmasına ilişkin
açıklaması FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Bakan, ben de sizin bize sarf ettiğiniz kelimeyi hakikaten
üzüntüyle karşıladım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Hangi kelime?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Dinlemesini
bilmiyorsunuz, konuşmasını biliyorsunuz. Bu, grubumuza
yapılan bir saldırıdır. Biz hem dinlemesini biliriz hem
konuşmasını biliriz. Ama hakikaten çok üzüntülerimi ifade
ediyorum.
İki, niçin kapattınız? Bir üniter devlet
yapısında adliye her yerde adalet dağıtan bir kurumdur,
asla kapanmaması lazım. Ama 146 adliye neden kapatıldı,
nedeni neydi? Ben 146 adliyenin niçin kapatıldığını,
her bir adliyenin, cevabını istiyorum. Bundan dolayı kapattık,
dosya sayısı azdı
Ama ikincisi, açılan 44 adliye niçin açıldı, neden
açıldı? Bunun cevabını bize vermelisiniz. Biz
açılmasın demiyoruz. Açılmasından gurur duyarız ama
neden öbürü değil de niye hepsi değil de? Adalet neresinde bunun?
Adil olmak gerekiyor. Bizim adaletten, adalet terazinizden kuşkumuz var Sayın Bakan.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Niye geri adım attınız Bakan?
BAŞKAN Sayın Bakanım,
lütfen kısa bir cevap vereceksiniz.
4.- Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın, yapılan eleştirilere cevaben
açıklaması
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Sayın Şandırın üslubuna teşekkür
ediyorum. Biz eleştiriye açığız. Üslup olarak Sayın
Şandır gibi herkes istediği kadar konuşsun, amenna
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Şandır bize örnek değildir Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Ama bir önceki konuşmayı burayı
yakıştıramadık. Buraya yakıştıramadık.
Ben kendisine de yakıştıramadım. Ondan sonra da yine çok
değerli bir siyasetçimiz, eski bürokrasiden gelen birimizin de bunu tevil
etmek için bir sözlük manasına gitmesini de onu da hiç
yakıştıramadığımı belirttim.
Bir husus, bize sorulan soru
şuydu: Bakan olup da adliyeleri kapatılan yer var mı? dedim.
Soru bu muydu? Doğru budur. Tepki, bak aynı, çok net söylüyorum.
Askerlik şubesini Sivasta Koyulhisarda kapattım, benim ilçe
başkanım istifa etti. Çok net söylüyorum. Ben Sivaslıyım.
İlçe başkanım, Koyulhisarı kapattım, istifa etti.
Sivasta kapatılan adliyeleri söylüyorum. Bakanı olup da kapatılan
var mı? dedi. Söylediğimde yanlış yok. Trabzonu
saydım. Akif Hamzaçebi burada. Kapandı mı? Dört tane var. Rize,
Hayati Beyin memleketi, kapandı mı? Var. Sivas, kapandı
mı? Var. Ben bunu söylüyorum. Yoksa eleştiri
Ben de isterim ki
hiçbirisi kapanmasın. Ben de isterim ki
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) 44 tane niye açtınız o zaman?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bunun da gerekçesini Adalet Bakanı size çok net olarak,
HSYKya danışır, verir. Bu kadar.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın
Başkan, bir düzeltme, çok kısa. (AKP sıralarından Yeter
artık be! sesi)
BAŞKAN Lütfen
ENGİN ALTAY (Sinop) Sana mı
soracağım!
BAŞKAN Sayın Altay,
buyurun. Rica ediyorum, bu tarafa. Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın
Başkan, ben kepaze kelimesini Sayın Bakanlara, Bakanlar Kuruluna
söylemedim. Yapılan iş kepazelik. dedim. Sözümün de
arkasındayım.
BAŞKAN Tamam efendim, buyurun.
Zapta geçti.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
5.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesine Dair
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/648) (S.
Sayısı: 312) (Devam)
BAŞKAN Efendim, 12nci madde
üzerinde önerge yoktur.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde önerge yoktur.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
15inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
16ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
17nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
18inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Elektronik
cihazla oylama yapacağız.
Üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesine Dair
Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy
sayısı |
: |
251 |
|
Kabul |
: |
251 |
Kâtip
Üye Özlem
Yemişçi Tekirdağ |
Kâtip
Üye Mine
Lök Beyaz Diyarbakır |
Tasarı
kanunlaşmıştır. Hayırlı uğurlu olsun.
6ncı
sırada yer alan, Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdölün; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
6.- Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdölün; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/637, 2/700) (S.
Sayısı: 301)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7nci sırada
yer alan, Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın
Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve
Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın; Türk Ceza Kanunun Özel
Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar Kanununda Yer
Alan Maddelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ile 34 Milletvekilinin; 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin; Türk Ceza
Yasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi'nin; 3713 Sayılı Terörle Mücadele Yasasının 6 ve
7'nci Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Yasa
Teklifi; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Terörle Mücadele
Kanununda Bazı Maddelerin Değiştirilmesine İlişkin
Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Rıza Türmen ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın;
Adli Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ağrı Milletvekili Halil Aksoy'un; Ceza Muhakemesi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
7.- Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve
Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava
ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın; Türk Ceza Kanunun Özel
Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar Kanununda Yer
Alan Maddelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ile 34 Milletvekilinin; 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin; Türk Ceza
Yasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi'nin; 3713 Sayılı Terörle Mücadele Yasasının 6 ve
7'nci Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Yasa
Teklifi; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Terörle Mücadele
Kanununda Bazı Maddelerin Değiştirilmesine İlişkin
Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Rıza Türmen ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın;
Adli Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ağrı Milletvekili Halil Aksoy'un; Ceza Muhakemesi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (1/565, 2/90, 2/120, 2/223, 2/257, 2/268, 2/292, 2/322, 2/326)
(S. Sayısı: 278)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8inci sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesinin
İşleyiş Esaslarına Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kırgızistan-Türkiye Manas
Üniversitesinin İşleyiş Esaslarına Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/473) (S. Sayısı: 155) (X)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
155 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE KIRGIZ CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
KIRGIZİSTAN-TÜRKİYE MANAS ÜNİVERSİTESİNİN
İŞLEYİŞ ESASLARINA DAİR ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
Madde 1- (1) 26 Nisan 2011
tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kırgız Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesinin İşleyiş
Esaslarına Dair Anlaşmanın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Tasarının
1inci maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
Madde 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Madde 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesinin İşleyiş
Esaslarına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz
ediyorum:
Kullanılan oy sayısı |
: |
200 |
|
|
||
Kabul |
: |
200 |
|
|||
|
Kâtip Üye Özlem Yemişçi Tekirdağ |
Kâtip Üye Mine Lök Beyaz Diyarbakır |
||||
Tasarı
kanunlaşmıştır. Hayırlı uğurlu olsun.
9uncu sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel
İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/479) (S. Sayısı: 289)(xx)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 289 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz
isteyen? Yok.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının 1inci maddesini
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE GABON CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA ASKERİ ALANDA EĞİTİM, TEKNİK VE
BİLİMSEL İŞ BİRLİĞİ ÇERÇEVE ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
Madde 1- (1) 25/3/2011 tarihinde Librevillede imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
Madde 2- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Madde 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik
cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Elektronik cihazla oylama
yapacağız.
Bir dakika süre veriyorum.
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı |
: |
229 |
|
|
||
Kabul |
: |
229 |
|
|||
|
Kâtip Üye Özlem Yemişçi Tekirdağ |
Kâtip Üye Mine Lök Beyaz Diyarbakır |
||||
Tasarı
kanunlaşmıştır, hayırlı uğurlu olsun.
Şimdi, 10uncu sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Geçiş Hükümeti Arasında Libya
Ulusal Polisinin Eğitimine ve Kapasite Geliştirmesine
İlişkin İşbirliği Konulu Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Geçiş
Hükümeti Arasında Libya Ulusal Polisinin Eğitimine ve Kapasite
Geliştirmesine İlişkin İşbirliği Konulu Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu raporları (1/607) (S. Sayısı: 250)(xx)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 250 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz
isteyen Sinan Oğan, Milliyetçi Hareket Partisi Iğdır
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA SİNAN OĞAN
(Iğdır) Saygıdeğer Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, böylesi günlerde birçok uluslararası anlaşma
Meclisten geçirilmeye çalışılır ama bu anlaşmalar
içerisine Libyada polis eğitimi, polis müdürü eğitimi ve milis
eğitimi anlaşmasının da dâhil edilmeye
çalışıldığını görmekteyiz.
Sayın Başkan, sükûneti
sağlar mısınız efendim?
BAŞKAN Evet, sükûneti
sağlarsak Hatibi daha iyi anlayabiliriz değerli
arkadaşlarım.
Buyurun.
SİNAN OĞAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, karşımıza gelen
anlaşmanın içeriğinden haberdar mısınız acaba?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Değiller
efendim, değiller. Şimdi haberleri olacak.
SİNAN OĞAN (Devamla)
Haberdar değilsiniz, haberdar olsanız Milis Eğitimi
Programına Evet. demezsiniz. Libyadan ne idiği belirsiz, ne
olduğu belli olmayan insanların Türkiyeye getirilip Türkiye'nin
imkânlarıyla eğitilmesine Evet. mi diyorsunuz? (AK PARTİ
sıralarından Evet diyoruz. sesleri) Evet. diyorsunuz değil
mi? Yani teröristleri de getirip burada eğitebilirsiniz. (AK PARTİ
sıralarından Ne alakası var? sesleri)
Değerli arkadaşlar, AKPnin
durumunun içler acısı hâli işte budur. Ne gelirse Evet.
diyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bu
anlaşmayla, yarın bizim uçağımızı düşüren
Suriyeyle de bir savaşın eşiğine gelebiliriz ve orada da
benzer bir durumla karşı karşıya gelebiliriz.
Dolayısıyla, neyi imzaladığımızı bilmemiz
lazım. Bu anlaşma son derece sakıncalıdır. Bu
anlaşma, ileride Türkiye'nin başını belaya sokabilecek bir
anlaşmadır. Terörle mücadele eden bir memleketin, başka ülkenin
teröristlerini resmî olarak bu anlaşmayla eğittiğini bilmemiz
lazım değerli arkadaşlar. Dolayısıyla da
karşımıza gelen anlaşma, polis eğitimi
anlaşması değil sadece, hem de milis eğitimi
anlaşmasıdır.
Bugün, PKK terör örgütüne bile
bazı ülkelerde milis denildiğini biliyor musunuz? Yarın
aynı anlaşmayı başka bir ülke yapsa, başka bir ülke
PKK teröristlerini alsa, milis eğitimi altında eğitse ne diyeceksiniz
buna?
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hiçbir şey
demez bunlar.
SİNAN OĞAN (Devamla) Hiçbir
şey demeyeceksiniz. Doğru, hiçbir şey demeyecekler, o noktaya
gelmişsiniz çünkü.
Değerli arkadaşlar, bunun ne
olduğunu lütfen bir okuyun. Her geçen anlaşmanın içeriğine
bakmasanız da, sizden bilhassa istirham ediyorum, bu anlaşmanın
içeriğine bakın. Bu anlaşma, Türkiyeyi ileride
sıkıntıya sokacak bir anlaşmadır. Bu sebeple, elbette
ki, memleketi sıkıntıya sokacak bu anlaşmaya -genel bir
koalisyon sağlanmış olsa bile uluslararası anlaşmalar
üzerinde- biz buna Hayır. diyeceğiz. Benim size naçizane tavsiyem,
Türkiyeyi sıkıntıya sokacak bu anlaşmaya sizin de
Hayır. demenizdir. Elbette ki anlaşmalar yenilenir, Libyayla polis
anlaşması yapabiliriz, Afganistanda da daha önce yaptık,
başka yerlerde de yaptık ama hiçbir ülkeyle biz milis eğitim
anlaşması yapmadık. Milis, kimine göre milistir, kimine göre
teröristtir. Dolayısıyla, aynı sıkıntı yarın
bizim de başımıza gelebilir.
Bir de unutmamak lazım ki Osmanlı
İmparatorluğundan ayrılışın, Libyaya göre
bağımsızlığın 100üncü yıl dönümü,
geçtiğimiz günlerde, İtalyanların, Fransızların
başbakanlarının katılımıyla
kutlanmıştır. Kime karşı kutlanmıştır?
Türkiyeye karşı kutlanmıştır. Siz bunları da
sineye çekiyorsunuz. İsrail 9 vatandaşımızı katletti,
sineye çektiniz; Suriye uçağımızı düşürdü, sineye
çekiyorsunuz; Amerika başımıza çuval geçirdi, sineye
çekiyorsunuz; şimdi de İtalyanın, Fransanın
Osmanlıdan ayrılışın, kopuşun 100üncü yıl
dönümünü kutlamalarını sineye çekiyorsunuz. Bunların hepsini
sineye çektiniz, ancak terörist eğitim anlaşmasının bu yüce
Meclisten geçmesini biz sineye çekmiyoruz, sizi de milletimize ve Allaha
havale ediyoruz.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Dışişleri Komisyonu
Başkanımızın bir açıklaması olacak sayın
milletvekilleri.
Buyurun Sayın Başkanım.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
VOLKAN BOZKIR (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; MHP Grubu adına konuşma yapan Muhterem
Oğanın ifadeleriyle ilgili olarak bir konuya açıklama getirmek
istiyorum.
Bu konu Dışişleri Komisyonunda
görüşülürken gündeme Muhterem Oğan tarafından
getirilmemiştir. Ancak, çok yoğun bir şekilde konu ele
alınmış ve mutabakat muhtırasının ekinde yer alan
eğitim programında milis ibaresinin kullanılmasına
ilişkin eleştirilere orada bulunan Hükûmet temsilcileri de çok
detaylı yanıt vermişlerdir ve burada milis ibaresinin Libyada
polis adayı olarak toplanan ve resmî bir sıfatı olmayan genç
insanlar anlamına geldiği ve söz konusu ibarenin Libyada ülkemizde
yaptığı çağrışımlardan uzak bir kapsama sahip
olduğu
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Ne biçim Türkçeniz var sizin? Polis adayı diyemediniz mi?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul)
mutabakat muhtırasına ekli
eğitim programının dikkatli bir biçimde incelenmesi hâlinde söz
konusu ibare kapsamındakilere verilecek eğitimin polis
adaylarına verilecek eğitim olduğu Hükûmet temsilcileri
tarafından açıkça belirtilmiş ve bunun üzerine yapılan
oylamada da bu anlaşmanın yüce Meclisin onayına sunulması
kararlaştırılmıştır.
Bilgilerinize sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Neden polis adayı demediniz o zaman? Siz milisin ne anlama geldiğini
bilmiyor musunuz?
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Milisin karşılığı yazılı olarak
bir yerde var mı?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerinde başka söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
LİBYA GEÇİŞ HÜKÜMETİ ARASINDA LİBYA ULUSAL
POLİSİNİN EĞİTİMİNE VE KAPASİTE
GELİŞTİRMESİNE İLİŞKİN
İŞBİRLİĞİ KONULU MUTABAKAT MUHTIRASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA
KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 2 Nisan 2012 tarihinde Trablusta imzalanan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Geçiş Hükümeti Arasında Libya Ulusal
Polisinin Eğitimine ve Kapasite Geliştirmesine İlişkin
İşbirliği Konulu Mutabakat Muhtırasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum.
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Geçiş Hükümeti
Arasında Libya Ulusal Polisinin Eğitimine ve Kapasite
Geliştirmesine İlişkin İşbirliği Konulu Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan
Oy Sayısı |
: |
203 |
Kabul |
: |
189 |
Ret |
: |
14(x) |
Kâtip Üye Mine Lök Beyaz Diyarbakır |
Kâtip Üye Özlem Yemişçi Tekirdağ |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.
Sayın
milletvekilleri, 11inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Azerbaycan Cumhuriyeti
Kaynaklı ve Azerbaycan Cumhuriyetinden Transit Geçen Doğal Gazın
Türkiye Cumhuriyeti Toprakları Üzerinden Taşınması
İçin Münhasır Boru Hattı Geliştirilmesine İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Azerbaycan Cumhuriyeti Kaynaklı ve
Azerbaycan Cumhuriyetinden Transit Geçen Doğal Gazın Türkiye
Cumhuriyeti Toprakları Üzerinden Taşınması İçin Münhasır
Boru Hattı Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/623) (S. Sayısı: 299)(xx)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Rapor 299 sıra sayıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz
isteyen yok.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA AZERBAYCAN CUMHURİYETİ KAYNAKLI VE AZERBAYCAN
CUMHURİYETİNDEN TRANSİT GEÇEN DOĞAL GAZIN TÜRKİYE
CUMHURİYETİ TOPRAKLARI ÜZERİNDEN TAŞINMASI İÇİN
MÜNHASIR BORU HATTI GELİŞTİRİLMESİNE
İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE
1-
(1) 24 Aralık 2011 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Azerbaycan
Cumhuriyeti Kaynaklı ve Azerbaycan Cumhuriyeti'nden Transit Geçen
Doğal Gazın Türkiye Cumhuriyeti Toprakları Üzerinden
Taşınması İçin Münhasır Boru Hattı
Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptı"nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şeklinin
elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum.
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
Sayın milletvekilleri,
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Azerbaycan Cumhuriyeti Kaynaklı ve Azerbaycan
Cumhuriyetinden Transit Geçen Doğal Gazın Türkiye Cumhuriyeti
Toprakları Üzerinden Taşınması İçin Münhasır Boru
Hattı Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı : 214
Kabul :
214 (*)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mine
Lök Beyaz Özlem
Yemişçi
Diyarbakır Tekirdağ
Tasarı
kanunlaşmıştır, hayırlı uğurlu olsun.
Sayın milletvekilleri, 12nci
sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Türkiye-İran Hududunda Yeni Kara Hudut Kapılarının
Açılmasına Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran
İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye-İran Hududunda Yeni
Kara Hudut Kapılarının Açılmasına Dair Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/450) (S. Sayısı: 10)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
13üncü sıraya alınan, Avrupa
Uyuşturucu ve Uyuşturucu
Bağımlılığını İzleme Merkezinin
Çalışmalarına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile
İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında
Yapılan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
13.- Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu
Bağımlılığını İzleme Merkezinin
Çalışmalarına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile
İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında
Yapılan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/342) (S.
Sayısı: 16)(x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 16 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
AVRUPA UYUŞTURUCU VE UYUŞTURUCU
BAĞIMLILIĞINI İZLEME MERKEZİNİN ÇALIŞMALARINA
TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN KATILIMI İLE
İLGİLİ OLARAK AVRUPA TOPLULUĞU VE TÜRKİYE
CUMHURİYETİ ARASINDA YAPILAN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 30 Ekim 2007
tarihinde Brükselde imzalanan Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu
Bağımlılığını İzleme Merkezinin
Çalışmalarına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı
ile İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti
Arasında Yapılan Anlaşmanın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2.- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE3.- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik cihazla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Elektronik cihazla oylamayı başlatıyorum.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu
Bağımlılığını İzleme Merkezinin
Çalışmalarına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile
İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında
Yapılan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama
sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
232 |
|
Kabul |
: |
232 |
Kâtip Üye Mine Lök Beyaz Diyarbakır |
Kâtip Üye Özlem Yemişçi Tekirdağ |
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.
Şimdi, 14üncü sıraya
alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Arasında Akdenizde Kıta Sahanlığı
Sınırlandırılması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
14.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Arasında Akdenizde Kıta Sahanlığı
Sınırlandırılması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/471) (S. Sayısı: 114)(xx)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 114 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz
isteyen yok.
Maddelere geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
İLE KUZEY KIBRIS
TÜRK CUMHURİYETİ ARASINDA
AKDENİZDE
KITA SAHANLIĞI SINIRLANDIRILMASI
HAKKINDA ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 21 Eylül 2011 tarihinde New Yorkta imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Arasında
Akdenizde Kıta Sahanlığı
Sınırlandırılması Hakkında Anlaşmanın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Elektronik
cihazla oylama yapacağız.
Bir
dakika süre veriyorum.
Oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Arasında Akdenizde
Kıta Sahanlığı Sınırlandırılması
Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz
ediyorum:
Kullanılan Oy Sayısı |
: |
235 |
|
||
Kabul |
: |
235(x) |
|
||
|
Kâtip Üye Mine Lök Beyaz Diyarbakır |
Kâtip Üye Özlem Yemişçi Tekirdağ |
|||
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı
uğurlu olsun.
Sayın
milletvekilleri, 15inci sıraya alınan, 1969 Petrol
Kirliliğinden Doğan Zararın Hukuki Sorumluluğu ile
İlgili Uluslararası Sözleşmeyi Değiştiren 1992
Protokolünün Sınırlandırma Miktarlarının
Değişikliklerine Dair Karara Katılmamızın Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
15.- 1969 Petrol Kirliliğinden Doğan
Zararın Hukuki Sorumluluğu ile İlgili Uluslararası
Sözleşmeyi Değiştiren 1992 Protokolünün
Sınırlandırma Miktarlarının Değişikliklerine
Dair Karara Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu raporları (1/503) (S.
Sayısı: 129) (xx)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 129 sıra sayıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
1969
PETROL KİRLİLİĞİNDEN DOĞAN ZARARIN HUKUKİ
SORUMLULUĞU İLE İLGİLİ ULUSLARARASI
SÖZLEŞMEYİ DEĞİŞTİREN 1992 PROTOKOLÜNÜN
SINIRLANDIRMA MİKTARLARININ DEĞİŞİKLİKLERİNE
DAİR KARARA KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 18 Ekim 2000
tarihinde kabul edilen 1969 Petrol Kirliliğinden Doğan Zararın
Hukuki Sorumluluğu ile İlgili Uluslararası Sözleşmeyi
Değiştiren 1992 Protokolünün Sınırlandırma
Miktarlarının Değişikliklerine Dair Karara
katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Sözleşmenin teknik hükümler içeren eklerine
ilişkin değişiklikleri onaylamaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4-.(1)Bu
kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Elektronik cihazla oylama
yapacağız.
Bir dakika süre veriyorum.
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 1969 Petrol Kirliliğinden Doğan
Zararın Hukuki Sorumluluğu ile İlgili Uluslararası
Sözleşmeyi Değiştiren 1992 Protokolünün
Sınırlandırma Miktarlarının Değişikliklerine
Dair Karara Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy
sayısı |
: |
242 |
|
Kabul |
: |
240 |
|
Ret |
: |
1 |
|
Çekimser |
: |
1 |
Kâtip
Üye Özlem
Yemişçi Tekirdağ |
Kâtip
Üye Mine
Lök Beyaz Diyarbakır |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı
uğurlu olsun.
Sayın
milletvekilleri, 16ncı sıraya alınan, 1971 Petrol
Kirliliği Zararının Tazmini İçin Bir Uluslararası
Fonun Kurulması ile İlgili Uluslararası Sözleşmeyi
Değiştiren 1992 Protokolünün Tazminat Limitleri
Değişikliklerine Dair Karara Katılmamızın Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
16.- 1971 Petrol Kirliliği Zararının
Tazmini İçin Bir Uluslararası Fonun Kurulması ile İlgili
Uluslararası Sözleşmeyi Değiştiren 1992 Protokolünün
Tazminat Limitleri Değişikliklerine Dair Karara
Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ile Çevre Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
raporları (1/508) (S.
Sayısı: 134)(xx)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
134 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
1971 PETROL
KİRLİLİĞİ ZARARININ TAZMİNİ İÇİN
BİR ULUSLARARASI FONUN KURULMASI İLE İLGİLİ
ULUSLARARASI SÖZLEŞMEYİ DEĞİŞTİREN 1992
PROTOKOLÜNÜN TAZMİNAT LİMİTLERİ DEĞİŞİKLİKLERİNE
DAİR KARARA KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI
Madde 1-
(1) 18 Ekim 2000 tarihinde kabul
edilen 1971 Petrol Kirliliği Zararının Tazmini İçin Bir
Uluslararası Fonun Kurulması ile İlgili Uluslararası
Sözleşmeyi Değiştiren 1992 Protokolünün Tazminat Limitleri
Değişikliklerine dair karara katılmamız uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
Madde 2-
(1) Bu Sözleşmenin teknik
hükümler içeren eklerine ilişkin değişiklikleri onaylamaya
Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
Madde 3- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
Madde 4- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde
de kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Açık oylamayı elektronik
cihazla yapıyoruz.
Bir dakika süre veriyorum ve
oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 1971 Petrol Kirliliği Zararının Tazmini
İçin Bir Uluslararası Fonun Kurulması ile İlgili
Uluslararası Sözleşmeyi Değiştiren 1992 Protokolünün
Tazminat Limitleri Değişikliklerine Dair Karara Katılmamızın
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının açık
oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
251 |
|
Kabul |
: |
251 |
|
Kâtip Üye Özlem Yemişçi Tekirdağ |
Kâtip Üye Mine Lök Beyaz Diyarbakır |
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun.
Sayın milletvekilleri, şimdi
de, 17nci sıraya alınan Uluslararası Yolsuzlukla Mücadele
Akademisi Kurucu Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
17.- Uluslararası Yolsuzlukla Mücadele Akademisi Kurucu
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 206)------(xx)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 206 sıra
sayıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz
isteyen? Yok.
Maddelere geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelere
geçilmesi kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
ULUSLARARASI YOLSUZLUKLA MÜCADELE
AKADEMİSİ KURUCU ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ Uygun
Bulunduğuna Daİr Kanun Tasarısı
MADDE 1- (1) Türkiye
Cumhuriyeti adına 21 Aralık 2010 tarihinde Viyanada imzalanan
Uluslararası Yolsuzlukla Mücadele Akademisi Kurucu
Anlaşmasının onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
MADDE 3 (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şeklinin
elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Elektronik cihazla oylama
yapacağız.
Bir dakika süre veriyorum ve
oylamayı başlatıyorum:
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Uluslararası Yolsuzlukla Mücadele Akademisi Kurucu
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
247 |
|
Kabul |
: |
247 |
Kâtip Üye Özlem Yemişçi Tekirdağ |
Kâtip Üye Mine Lök Beyaz Diyarbakır |
Tasarı bu şekilde kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı,
uğurlu olsun.
Sayın milletvekilleri, 18inci
sıraya alınan 1992 Petrol Kirliliği Zararının Tazmini
İçin Bir Uluslararası Fonun Kurulması ile İlgili
Uluslararası Sözleşmenin 2003 Protokolüne Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
18.- 1992 Petrol Kirliliği
Zararının Tazmini İçin Bir Uluslararası Fonun
Kurulması ile İlgili Uluslararası Sözleşmenin 2003 Protokolüne
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Çevre Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu
Raporları (1/540) (S.
Sayısı: 245)(xx)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 245 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz
isteyen yok.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
1992 PETROL KİRLİLİĞİ
ZARARININ TAZMİNİ İÇİN BİR ULUSLARARASI FONUN
KURULMASI İLE İLGİLİ ULUSLARARASI SÖZLEŞMENİN
2003 PROTOKOLÜNE KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 16
Mayıs 2003 tarihinde kabul edilen 1992 Petrol Kirliliği Zararının Tazmini
İçin Bir Uluslararası Fonun Kurulması ile İlgili
Uluslararası Sözleşmenin 2003 Protokolüne katılmamız
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Protokolün
teknik eklerine ilişkin değişiklikleri onaylamaya Bakanlar
Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3-
(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4-
(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şeklinin
elektronik cihazla olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Elektronik cihazla oylama
yapacağız.
Bir dakika süre veriyorum.
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 1992 Petrol Kirliliği Zararının Tazmini
İçin Bir Uluslararası Fonun Kurulması ile İlgili
Uluslararası Sözleşmenin 2003 Protokolüne Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu
arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı |
: |
245 |
|
Kabul |
: |
245 |
Kâtip Üye Özlem Yemişçi Tekirdağ |
Kâtip Üye Mine Lök Beyaz Diyarbakır |
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır;hayırlı, uğurlu olsun.
Sayın milletvekilleri, şimdi
de, 19uncu sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetine Doğal
Gaz Satışına ve Azerbaycan Cumhuriyeti Kaynaklı Doğal
Gazın Türkiye Cumhuriyeti Toprakları Üzerinden Transit Geçişine
ve Doğal Gazın Türkiye Cumhuriyeti Toprakları Üzerinden
Taşınması İçin Münhasır Boru Hattının
Geliştirilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
19.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetine Doğal
Gaz Satışına ve Azerbaycan Cumhuriyeti Kaynaklı Doğal
Gazın Türkiye Cumhuriyeti Toprakları Üzerinden Transit Geçişine
ve Doğal Gazın Türkiye Cumhuriyeti Toprakları Üzerinden
Taşınması İçin Münhasır Boru Hattının Geliştirilmesine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/615) (S. Sayısı: 298)-(xx)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 298 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
TÜRKİYE CUMHURİYETİNE DOĞAL GAZ SATIŞINA VE AZERBAYCAN
CUMHURİYETİ KAYNAKLI DOĞAL GAZIN TÜRKİYE
CUMHURİYETİ TOPRAKLARI ÜZERİNDEN TRANSİT
GEÇİŞİNE VE DOĞAL GAZIN TÜRKİYE CUMHURİYETİ
TOPRAKLARI ÜZERİNDEN TAŞINMASI İÇİN MÜNHASIR BORU HATTININ
GELİŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 25 Ekim 2011
tarihinde İzmir'de imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti'ne Doğal
Gaz Satışına ve Azerbaycan Cumhuriyeti Kaynaklı Doğal
Gazın Türkiye Cumhuriyeti Toprakları Üzerinden Transit Geçişine
ve Doğal Gazın Türkiye Cumhuriyeti Toprakları Üzerinden
Taşınması İçin Münhasır Boru Hattının
Geliştirilmesine İlişkin Anlaşma'nın onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Elektronik cihazla oylama
yapacağız.
Bir dakika süre veriyorum.
Oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetine Doğal Gaz
Satışına ve Azerbaycan Cumhuriyeti Kaynaklı Doğal
Gazın Türkiye Cumhuriyeti Toprakları Üzerinden Transit Geçişine
ve Doğal Gazın Türkiye Cumhuriyeti Toprakları Üzerinden
Taşınması İçin Münhasır Boru Hattının
Geliştirilmesine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
"Kullanılan oy
sayısı : 245
Kabul : 245(X)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Mine
Lök Beyaz
Tekirdağ Diyarbakır
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun.
Sayın milletvekilleri, şimdi
de, 20nci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijerya
Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
20.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Nijerya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/289) (S. Sayısı: 13)(xx)
BAŞKAN
Komisyon yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Komisyon
raporu 13 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE NİJERYA FEDERAL
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI
TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 2 Şubat 2011
tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijerya Federal Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şeklinin elektronik cihazla olmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Elektronik cihazla oylama yapacağız.
Bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijerya Federal Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucunu arz ediyorum:
"Kullanılan oy
sayısı : 245
Kabul : 244
Ret 1 (X)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Mine
Lök Beyaz
Tekirdağ Diyarbakır
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı uğurlu olsun.
Sayın milletvekilleri, şimdi
de 21inci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Türkiye Cumhuriyeti ile
Irak Cumhuriyeti Arasında Kapsamlı Ekonomik Ortaklık
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
21.-Türkiye Cumhuriyeti ile Irak
Cumhuriyeti Arasında Kapsamlı Ekonomik Ortaklık
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/353) (S. Sayısı: 17) (x)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Komisyon
raporu 17 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen yok.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
1inci maddesini okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE IRAK CUMHURİYETİ ARASINDA KAPSAMLI
EKONOMİK ORTAKLIK ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE
1- (1) 23 Mart 2009 tarihinde Bağdatta
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Irak Cumhuriyeti Arasında Kapsamlı
Ekonomik Ortaklık Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şeklinin elektronik cihazla
olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Elektronik cihazla oylamayı başlatıyorum; bir
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Irak Cumhuriyeti
Arasında Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy
sayısı |
: |
249 |
|
Kabul |
: |
249 |
Kâtip
Üye Özlem
Yemişçi Tekirdağ |
Kâtip
Üye Mine
Lök Beyaz Diyarbakır |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı,
uğurlu olsun.
Sayın milletvekilleri, 22nci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ve Gürcistan Enerji Bakanlığı
Arasında
Türkiye-Gürcistan Elektrik
Enterkonneksiyonlarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
22.- Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ve Gürcistan Enerji Bakanlığı
Arasında Türkiye-Gürcistan Elektrik Enterkonneksiyonlarının
Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/365) (S. Sayısı: 19)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
23üncü sırada yer alan, 187 Sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirme Çerçeve
Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
23.- 187 Sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirme Çerçeve
Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/454) (S. Sayısı: 28)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek üzere, 30 Haziran 2012 Cumartesi günü saat
12.00de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.26
(X) 311 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 312 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X) 155 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 289 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 250 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 299 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(*) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 16 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 114 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 129 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 134 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 206 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 245 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 298 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 13 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 17 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.