TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
128inci
Birleşim
30
Haziran 2012 Cumartesi
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kars Milletvekili
Yunus Kılıçın, Kırım Kongo kanamalı ateşi
hastalığının yayılışı, bulaşma
kaynağı, alınması gereken tedbirler ve bu hastalık nedeniyle
insan ölümlerine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, Çorum
Belediyesindeki yolsuzluk iddialarıyla ilgili olarak Belediye
Başkanı, bazı Belediye Meclisi üyeleri ve İhale Komisyonu
Başkanı hakkında ihaleye fesat karıştırmak ve
irtikap suçlamalarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
Isparta - Burdur tren seferlerinin yeniden başlatılması
gerektiğine ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, Çankırının Bayramören ilçesi ile Melen Çayı
üzerinde kurulması planlanan hidroelektrik santrallerine ilişkin
açıklaması
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlunun, Trabzonun ilçelerinde kapatılan adliyelere
ilişkin açıklaması
3.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelikin, Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın gündem dışı
konuşmasına ilişkin açıklaması
4.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemirin,
Madımak olaylarının 19uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
5.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaşın, Türkiye çapında kapatılan ve bir kısmı
sonradan açılan adliyeler ile mübaşirlerin sorunlarına
ilişkin açıklaması
6.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Adalet
Bakanı Sadullah Erginin milletvekillerine saygı göstermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
BDP Grubunun da milletin iradesini temsil ettiği hâlde saygı
gösterilmediğine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu
ve 23 milletvekilinin, Almanyada yaşayan
vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/340)
2.- Adana Milletvekili Ali Halaman ve 19
milletvekilinin, Adana ilinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/341)
3.- Adana Milletvekili Ali Halaman ve 19
milletvekilinin, dış politika uygulamalarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/342)
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın;
Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve
Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen
İhtiyacının ve Eğitim Programlarının
Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S.
Sayısı: 302)
4.- Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdölün; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/637, 2/700) (S.
Sayısı: 301)
5.- Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve
Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava
ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; 2004 Sayılı İcra ve İflas
Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın; Türk Ceza
Kanunun Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar
Kanununda Yer Alan Maddelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 34 Milletvekilinin; 5271
Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman
Oktay Ekşi'nin; Türk Ceza Yasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi'nin; 3713 Sayılı Terörle Mücadele
Yasasının 6 ve 7'nci Maddelerinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Terörle Mücadele Kanununda Bazı Maddelerin
Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Rıza Türmen ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın; Adli Sicil Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy'un; Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporu (1/565,
2/90, 2/120, 2/223, 2/257, 2/268, 2/292, 2/322, 2/326) (S. Sayısı: 278)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Adalet Bakanı Sadullah Erginin CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili Musa Çamın, bazı
personele tek tip kıyafet uygulamasına gidileceği iddiasına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet
Sağlamın cevabı (7/8414)
30 Haziran 2012 Cumartesi
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 12.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 128inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere geçiyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Konuşma
süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap
verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.
Gündem
dışı ilk söz, Kırım Kongo kanamalı ateşi
hastalığının yayılışı, bulaş
kaynağı, alınması gereken tedbirler, insan ölümleri
hakkında söz isteyen Kars Milletvekili Yunus Kılıça aittir.
Buyurun
Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kars Milletvekili
Yunus Kılıçın, Kırım Kongo kanamalı ateşi
hastalığının yayılışı, bulaşma
kaynağı, alınması gereken tedbirler ve bu hastalık nedeniyle
insan ölümlerine ilişkin gündem dışı konuşması
YUNUS
KILIÇ (Kars) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Kırım Kongo kanamalı ateşinin Türkiyedeki
çıkışı ve seyriyle alakalı üç sebepten dolayı
Meclisi bilgilendirme ihtiyacı duydum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle,
Kırım Kongo kanamalı ateşi nedir, Türkiyeye nasıl
girdi, bununla alakalı daha önce Meclisteki yapılan sohbetlerde,
milletvekillerinin alakalı olduklarını,
sorguladıklarını, bilgi edinmek istediklerini görmüş olmaktan
dolayı; ikincisi, yoğun bir çalışma temposundan sonra,
milletvekillerimizin, inşallah tatile çıkmalarıyla beraber biraz
daha fazlasıyla doğadan yararlanma imkânları
olacağını umut ediyoruz ve bu dönemde biraz daha tedbirli, biraz
daha cesur olma duygusuyla böyle bir sohbeti yapma ihtiyacı duydum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Kırım Kongo kanamalı ateşi aslında
bir viral hastalıktır. Bunyaviridae ailesinden Nairovirüs grubuna
dâhil bir virüs tarafından meydana getiriliyor ancak burada daha önemli
olan ve bizi daha çok ilgilendiren kısmı, bu
hastalığın insanlara vahşi hayvanlardan keneler
aracılığıyla geçmesiyle ilgilidir. Keneler bir parazittir.
Bu virüsler de aynı zamanda kenelerin başka bir parazitidir. Yani
parazitin paraziti olan bir canlıyla karşı karşıyayız.
Peki,
ne oldu da bu Kırım Kongo kanamalı ateşi Türkiyede birden
ortaya çıktı? Aslında epidemiyologlar böyle
olmadığını söylüyor saygıdeğer milletvekilleri.
1944 yılında Kırımda, 56 yılında Kongoda
görüldükten sonra, 2002 yılında kanamayla, çeşitli kas
ağrılarıyla, baş ağrısıyla, sindirim sistemi
bozukluklarıyla Tokat ilinde ortaya çıktı ve epidemiyle bizim,
ülkemizin gündemine girdi. Daha sonra, bunun örnekleri alındı,
Fransaya, Japonyaya gönderildi ve buna ilk önce Kırım Kongo
teşhisi konulamadı ve Q Fever denilen bir hastalığın
teşhisi konuldu. Oysa daha sonra, 2003 yılında Q Fever
olmadığı görüldü ve Kırım Kongo kanamalı
ateşinin teşhisi konuldu. Ülkemizde bundan sonra ne
yapıldı? Sağlık Bakanlığı özellikle ciddi
çalışmalar yaptı. 1 milyona yakın insanın yüz yüze
eğitimini gerçekleştirdi, okullarda Millî Eğitim
Bakanlığının destekleriyle özellikle riskli bölgelerdeki
çocuklarda eğitim çalışmaları yaptırdı, her
yıl aşağı yukarı 3-4 milyon çocuğa eğitim verildi.
Tarım Bakanlığı, özellikle riskli bölgelerde, bölgelerin
risk analizlerini yaptıktan sonra, her yıl ortalama 4-5 milyon
insanla 36 ilde eğitim çalışmaları yaptı ve
hayvanlarda kene mücadelesi yaptı. Bunun dışında, ciddi
bütçeler ayrıldı Sağlık Bakanlığı ve
Tarım Bakanlığı tarafından ve bu mücadele, her
yıl bölgelerin risk analizleri yeniden yapılarak, güncellenerek devam
ettiriliyor. Hastaneler güçlendirildi, personel eğitildi, bölge
hastanelerinin kan ihtiyaçları hızla karşılanabilir hâle
geldi çünkü biliyorsunuz, Kırım Kongo kanamalı ateşinin
spesifik bir tedavisi olmayıp destek tedavileriyle sürdürülen bir süreci
bulunmaktadır. Ve şunu iftiharla söylememiz gerekir: Bu,
Kırım Kongoyla alakalı eğer bir tarama yaparsanız
İnternetten, mortalite oranının yani hastalığa
yakalananlar içindeki ölüm oranının yüzde 25lerle 30lar
arasında değiştiğini söyler kitaplar. Oysa Türkiyede,
şu anda, hastalığa yakalananlar içerisindeki ölüm oranı
yüzde 5ler seviyesindedir. Ha, hiç olmazsa daha iyi olur. Bu sevinilecek bir
şey midir? Hayır, değildir ancak ülkemizin böyle bir
gerçeği vardır ve Türkiye, Kırım Kongoyla aslında çok
iyi mücadele eden bir ülkedir ama yapmamız gereken daha güzel şeyler
vardır.
TÜBİTAK
destekli aşı çalışmaları devam etmektedir. GATAda
yapılan, bizim arkadaşlarımızın yürüttüğü bir
çalışmada bir serum ile, kendilerinin ortaya çıkardığı
bir serum ile yüzde 90 ölüm riski olan 26 tane hastanın 24 tanesi hemen
hemen iyileştirilmiş durumdadır. Yani ülkemiz bununla
alakalı ciddi bir süreç yürütmekte olmasına rağmen, 6.392
vakadan 322 tanesi ne yazık ki yine de Kırım Kongodan
dolayı ülkemizde hayatını kaybetmiştir.
Yani
Kırım Kongo bu ülkenin bir gerçeğidir, ülke iyi bir mücadele
içerisindedir, artırarak devam etmemiz gerektiğini ifade ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Gündem
dışı ikinci söz, Çorum Belediyesindeki yolsuzluk
iddialarıyla ilgili olarak Belediye Başkanı, bazı Belediye
Meclisi üyeleri ve İhale Komisyonu Başkanı hakkında,
ihaleye fesat karıştırmak ve irtikap suçlamaları konusunda
söz isteyen Çorum Milletvekili Tufan Köseye aittir.
Buyurun
Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, Çorum
Belediyesindeki yolsuzluk iddialarıyla ilgili olarak Belediye
Başkanı, bazı Belediye Meclisi üyeleri ve İhale Komisyonu
Başkanı hakkında ihaleye fesat karıştırmak ve
irtikap suçlamalarına ilişkin gündem dışı
konuşması
TUFAN
KÖSE (Çorum) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bugün, Çorumda uzun süredir kamuoyunu meşgul
eden, benim de zaman zaman bu kürsüde ve basın yoluyla dile
getirdiğim Çorum Belediyesindeki yolsuzluk iddialarının iddia
olmaktan çıkıp iddianame hâline dönüşmesi üzerine söz
aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 29 Mart 2009da yapılan seçimde 22nci Dönemde de
milletvekilliği yapan Muzaffer Külcü isimli arkadaşımız
Çorumda Belediye Başkanı olarak seçilmiştir. Seçildiği
ayı takip eden nisan ayından, mayıs ayından sonra da
hakkındaki dedikodular başlamış, bu dedikodular zamanla
artmış ve Çorum kamuoyunda sesli dillendirilir hâle
getirilmiştir. O kadar olmuştur ki bu dedikodulardan, Adalet ve
Kalkınma Partili kamuoyu, Adalet ve Kalkınma Partili iş
adamları, hatta Adalet ve Kalkınma Partili Belediye Meclis üyeleri
dahi rahatsız olur hâle gelmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, ilk başlarda Çorumspora bağış
adı altında imar ve ihale yolsuzluğu
yapıldığı biçimindeki söylentiler, giderek Çorumsporun
adı kullanılmaksızın dillendirilir hâle gelmiştir.
Zamanla, söylenti söylenti olmaktan çıkmış, gazete haberlerine
de konu olmuştur. Devamında, bir kamu kurumundan almakta olduğu
maaşı hacizli olarak belediye başkan adayı olan bu
arkadaşımızın bir hazır beton tesisine ortak
olduğu dedikodusu çıkmıştır, bu dedikoduyu kendisi de
bir süre sonra Evet, beton şirketine ortaklığım var.
şeklinde kabul etmiştir.
Şimdi,
ben soruyorum: Bir belediye başkanının maaşı ne
kadardır? Bir hazır beton tesisini kurmak, ortak olmak ne
kadardır? Maaşı hacizli olarak geldiği yerde beton
santraline ortak olmanın izahatı nasıldır? Bunu, Çorum kamuoyu
da çok merak etmektedir.
Bu
gelişmeler devam ederken, Çorum Belediyesinden ihale alan babası da
geçmişte, 2002 yılında, Adalet ve Kalkınma Partisinin
eğilim yoklamasında birinci çıkan bir
arkadaşımız, kendisinden rüşvet istendiği
iddiasıyla, önce basınla bu iddiasını
paylaşmış, daha sonra da Cumhuriyet
Savcılığına şikâyette bulunmuştur.
Geçtiğimiz
günlerde de Çorum Cumhuriyet Savcılığı, Belediye
Başkanı Muzaffer Külcü, Belediye Başkan
Yardımcısı, 2 tane Belediye Meclis üyesi, Çorum Belediyesi İhale
Komisyon Başkanının hakkında ağır ceza
mahkemesine irtikap, rüşvet ve ihaleye fesat karıştırmak
suçlamasıyla dava açmış ve bu iddianame kabul edilmiştir
ama Çorum kamuoyu bilmektedir ki bu iddianamede belirtilen suçlar buz
dağının görünen yüzüdür.
Ben,
buradan, İçişleri Bakanlığından müfettiş
gönderilmesini dile getirmiştim. İçişleri
Bakanlığı zannediyorum göstermelik bir müfettiş
göndermiş olmalı ki hiçbir araştırma yapmaksızın
dönmüştür. Hâlbuki, 2009dan beri, bugüne kadar yapılan ihalelerin ve
bugüne kadar yapılan imar değişikliklerinin incelenmesi
gerekiyordu. Bunlar incelendiğinde çok önemli şeyler
çıkacaktı ama bu çağrımız cevapsız kaldı.
Muhalefet partilerine ait
olan belediyelere sabah baskınlar yapan, ev ve iş yerlerini arayan,
görevi kötüye kullanma suçunda dahi işten el çektiren İçişleri
Bakanını göreve davet ediyorum. İçişleri Bakanı
soruşturmanın selameti açısından Çorum Belediye Başkanını
görevden almalı, işten el çektirmelidir. İşten el
çektirirse gerçek yolsuzluklar, gerçek ihaleye fesat
karıştırmalar, imar yolsuzlukları da ortaya
çıkacaktır. İnsanlar korkusundan ses edemiyorlar Çorumda.
İçişleri Bakanını Çorum kamuoyu görev yapmaya davet ediyor.
Bu arada Çorumun, hepsini
tanıdığım ve beğendiğim 3 tane Adalet ve
Kalkınma Partili milletvekili var. Onları da görev yapmaya
çağırıyor Çorumlu kamuoyu. Başbakanın sık
sık söylediği gibi, Haksızlık karşısında
susan, dilsiz şeytandır. hadisini de onlara hatırlatmak
istiyorum. Yine, Çorumlular, haksızlıklara, adaletsizliklere
kulaklarını tıkayıp siyaseten konumunu korumaya gayret
etmeyi de hiçbir vicdan sahibi siyasetçiye yakıştırmıyor.
Son olarak da buradan
geçmiş dönemde milletvekilliği de yapmış Çorum Belediye
Başkanına seslenmek istiyorum: Sen Çorumun şehreminisin.
Çorumun şehremini demek, aklanana kadar, bu söylentilerden kurtulana
kadar istifa etmek, görevinden çekilmek ve soruşturmanın selametini
sağlamak anlamına da gelir. Görevinizi bırakınız.
Çorum kamuoyu suçlamalarınızdan aklanana kadar görevinizden
çekilmenizi bekliyor.
Hepinize teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, Isparta-Burdur tren seferlerinin yeniden
başlatılması hakkında söz isteyen Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaza aittir.
Buyurun Sayın
Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
Isparta - Burdur tren seferlerinin yeniden başlatılması
gerektiğine ilişkin gündem dışı konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Isparta-Burdur tren seferlerinin yeniden faaliyete geçirilmesi hakkında
gündem dışı konuşma yapmak üzere söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yol, medeniyet demektir, kalkınma demektir; hasretlerin sona ermesi,
kavuşma ve kucaklaşma demektir. 4 Kasım 2004ten itibaren, bu,
kuzeyden ve batıdan güneye doğru inen demir yolu hattında üç
tren seferi iptal edilmiştir; önce Isparta-Burdur, sonra 3 Mart 2008de
Burdur-Isparta-İzmir Göller Bölgesi Ekspresi, yine 24 Temmuz 2008de
Burdur-Isparta-İstanbul Pamukkale Ekspresi. Isparta-Burdura gelen en son
tren, 2009 yılında Hürriyet treniydi.
Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün yurdu dört bir taraftan demir ağlarla örme
talimatı doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri demir yollarına
büyük önem vermiş ve yurdun dört bir yanında başarı
hikâyeleri yazılmıştır. 25 Mayıs 1936
yılında dönemin Başbakanı rahmetli İnönü
tarafından aynı gün hizmete açılan Burdur ve Isparta tren istasyonları
da bunlardan biridir ama tüm yokluklara rağmen yapılan demir yolu
hattı, altmış sekiz yıl sonra AKP iktidarında
atıl hâle getirilmiştir. Şehirde Kara tren dahi ilimize çok
görüldü. diye türküler söylenmiştir. Bu iddialara Efendim,
hızlı tren getiriyoruz gibi cevaplar verilmiştir. Bir kere, bu
seferler hızlı trenin alternatifi değildir. Hızlı
tren yaptırdın da elini kolunu bağlayan mı oldu? diye
sormak lazım.
Bölge
insanı, Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma durumuyla
karşı karşıya bırakılmıştır. Bu
iki tren de farklı işlevler yüklenerek işletilebilir. Hele hele
demir yollarının bir yaşam biçimi olduğunu, sadece
insanları değil, aynı zamanda ülkede oluşturulan tüm maddi manevi
değerleri, yani kültürü de taşıyan bir araç olduğunu,
hepsinden öte, bir seçenek olduğunu bilenler için Hızlı tren
getiriyoruz, bu yüzden kaldırdık cevabı son derece yetersizdir.
İki
şehir arasındaki mesafe yarım saate inmiştir. Ispartada 50
bin, Burdurda ise 30 bin üniversite öğrencisi yaşamaktadır.
Bunun yanında, iki il arasında bir havaalanı, organize sanayi
bölgeleri, askerî birlikler var ve 2004te bölgeye gelecek ve binlerce
kişinin sirkülasyonuna imkân verecek kara havacılık okulu
projesi vardır. Bu tesisler ve gelişmeler gündemdeyken artık
demir yolunun rantabl olup olmadığı
tartışılmamalıdır. Bu şartlara rağmen
iş bilir bir tüccar mantığıyla işletemiyorsanız,
o da sizin hükûmet olma becerinizdir diyelim.
Ulaştırma
Bakanlığı yetkilileriyle görüştüğümüzde, bu
hatların vatandaş tarafından müşteri olarak yeterince
desteklenmediğini ve sonuçta da marjinal maliyet ve marjinal kâr
tahlilinin de ekonomik olmadığını ifade etmektedirler.
Ancak bu biraz da
Yumurta mı, tavuk mu? meselesine benziyor değerli milletvekilleri.
Vatandaş yeterli ilgiyi göstermediği için mi bu hat kârlı
çalışmıyor yahut hattın bugüne kadar hem sürat hem de
konfor açısından standartlarının düşük olmasından
mı vatandaş yeterli ilgiyi göstermiyor? Standartları
yükselttiğinizde vatandaşın nasıl rağbet ettiği,
nasıl rağbet edebileceği Ankara-Eskişehir yahut
Ankara-Konya seferlerinde çok açık bir biçimde gözüküyor.
Burdur ve Isparta
halkının bu hattın yeniden açılması için
başlattığı imza kampanyası sonucu toplam 22.200 imza
bizlerin de, Burdur Milletvekili Ramazan Beyin de bulunduğu bir heyetle
dün Ulaştırma Bakanlığına sunulmuş ve hattın
açılması talebi iletilmiştir.
Öncelikle, Sayın
Ulaştırma Bakanı ve Sayın Müsteşarına
teşekkürü bir borç biliyorum. Heyet ile yakından ilgilenerek bu
talebe sessiz kalınamayacağını ancak hat üzerindeki tamir
tadil işlerinin devam ettiğini, Isparta-Burdur arasındaki
yenileme çalışmalarının bu yılın ekim, kasım
aylarında biteceğini ve böylece önce Isparta-Burdur arasındaki
tren seferlerinin 2012 yılından itibaren yeniden başlatılabileceği
müjdesini vermiştir ve Ispartalı, Burdurlu hemşehrilerimizden de
tren yollarına, trenlere ve demir yollarına sahip
çıkmalarını istemiştir. Bu olumlu gelişme
-inşallah- meyvelerini verecek ve trenimize yeniden
kavuşacağız. Bu nedenle, Isparta ve Burdurlunun bu talebine
hassasiyet gösteren yetkililere bir kez daha teşekkür ederken planlanan
hızlı trenin de her iki ilin maksimum olarak faydalanabileceği
bir güzergâhta bir an önce faaliyete geçirilmesini beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Bu kampanyayı
başlatan tüketiciler derneğinin başkan ve değerli
yöneticilerine, katkı veren, imza toplayan tüm sivil toplum
kuruluşlarına ve imza atan tüm hemşehrilerime
duyarlılıklarından dolayı bir kez daha
şükranlarımı sunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Sisteme giren
arkadaşlarımıza birer dakika söz vereceğim.
Sayın Öğüt
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, Çankırının Bayramören ilçesi ile Melen Çayı üzerinde
kurulması planlanan hidroelektrik santrallerine ilişkin
açıklaması
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Sayın Başkanım,
Çankırının Bayramören ilçesinde yapılması planlanan
hidroelektrik santrali ile ilgili tartışmalar birkaç yıldır
süregeliyor. Söz konusu HES ile ilgili çevresel etki değerlendirmesi
raporu tamamlandı, raporda santralin yapımının ne
tür zararlar vereceği açıkça yer alsa da projeye uygunluk raporu da
çıktı. Ne var ki bu HES gerçekleştiği takdirde ilçe ve
çevresi büyük zararlar görecek. Proje için 8 bin civarında ağaç
kesilmesi gerektiği, proje alanının birinci derecede deprem
kuşağı olan Kuzey Anadolu fay hattında yer
aldığı ÇED raporunda açıkça belirtiliyor. Söz konusu bölgede
o tarihte 7 civarında depremler olduğu ve yakın zamanda da uzmanların
deprem beklenen yerler arasında bu bölgeyi saydığı göz
önünde bulundurulduğunda projenin bir an evvel tekrar gözden geçirilmesi
gerektiği kanaatindeyim.
Ayrıca
Melen Çayı üzerinde kurulacak santral, ekim ve organik tarım
yapılan 1 milyon 199 bin metrekarelik tarım alanını tamamen
öldürecektir. 62 kilometrelik alanda 25 yerleşim yeri, 1 ilçe ve 1 nahiye
susuz kalacaktır. Üretilecek elektrik bu kadar zarar vermeye değecek
mi? Özellikle EPDK yetkililerini projeye onay vermeden önce düşünmeye
davet ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın
Canalioğlu
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlunun, Trabzonun ilçelerinde kapatılan adliyelere
ilişkin açıklaması
MEHMET
VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu tarafından ülkemizde pek çok adliye
kapatılmıştır ve bu bağlamda olmak üzere Trabzonda 7
ilçemizin adliyesi kapatıldı ve daha sonra Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun 22 Haziran 2012de aldığı bir kararla 3
adliyemiz yerine -doğru bir kararla- iade edildi ancak çok önemsenen ve
Trabzonumuzun önemli ilçelerinden olan Beşikdüzü ve Şalpazarı adliyelerimizin henüz yerine
iadesi yapılmadı. Düşünce şudur Trabzonda: Acaba bu ilçe
belediyelerinin AKPli olmamasından mı kaynaklanmaktadır? Bu
konuda da bütün partililer Trabzondan Ankaraya gelmiştir ve ilgililerle
görüşmüşlerdir. Bir an önce bunun da düzeltilmesi ve Beşikdüzü, Şalpazarı
adliyelerinin de açılması gerekmektedir.
Yüce
Meclisin bilgisine sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Özçelik
3.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelikin, Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın gündem dışı
konuşmasına ilişkin açıklaması
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Sayın Başkanım, biraz önce gündem
dışı konuşan Isparta Milletvekilimizin gündeme
getirdiği konu hakkında kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
Burdur-Isparta
trenleri, Türkiye genelinde kısa mesafede yapılan trenler
kaldırıldığında da kaldırıldı. Dolayısıyla,
bu, Alsancak İzmirde, Niğde Ulukışlada, Erzurumda,
Erzincanda, bir başka vilayetlerde de olmuş idi. Burdur-Isparta
trenleri yaklaşık 55 dakika Isparta-Burdur arasında sefer
yapıyor. 65 kişilik olan trenlere binen insan sayısı en
fazla 20-21 kişi. Yıllık maliyeti de çok fazla, yüksek oranda
bir maliyet ortaya çıkmaktadır.
Biz,
bundan ziyade
Burdurdan binen bir vatandaşımızın,
Ispartada istasyona gidip tekrar tıp fakültesine veya Ispartanın
içerisine yine bir dolmuşla gitmesi gerekiyor. Dolayısıyla, bu
noktada, trenin maliyetlerinin çok fazla olduğunu o dönemde de ifade
ettik. Eğer mümkünse Isparta Belediyesiyle Burdur Belediyesinin -ortak bir
çalışmayla, Ulaştırma Bakanımızın da ifade ettiği
şekilde bir çalışmayla- işletmesini almak üzere, bir
banliyö şeklinde bir çalışma yapabileceği ifade edildi.
Bunun
yanında, Burdur-Isparta arası şu anda 15 dakikadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özçelik.
Sayın
Özdemir
4.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemirin,
Madımak olaylarının 19uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkanım, 2 Temmuz 1993te Sivasta yaşanan ve 33
aydınımızın diri diri yakılarak katledildiği
Madımak katliamının 19uncu yıl dönümü pazartesi doluyor.
Bu
bir insanlık suçuydu, bir insanlık ayıbıydı ama ne
yazık ki bu olaydan sonra yaşananlar, bu davanın sürüncemede
kalması bir başka insanlık ayıbını
oluşturdu. Bu davanın katliam sanıklarının bir
kısmının, hâlâ, kırmızı bültenle aranıyor
olmasına rağmen Almanyada bulunuyor olmaları ve Türkiyeye
iadelerinin sağlanamamış olması bu ayıbı daha da
derinleştirmektedir.
İnsanlığa
karşı işlenmiş suçlarda zaman aşımının
olmaması gerekiyor. Ne yazık ki 5 sanık hakkında zaman
aşımı kararı uygulandı ve daha da acısı, bu
karardan sonra Sayın Başbakan çıkıp Bu karar Türkiyeye
hayırlı olsun. dedi.
19uncu
yıl dönümünde, Sivasta yaşamını yitiren
aydınlarımızı bir kere daha rahmetle, şükranla
anıyorum. Bu firari sanıkların bir an önce Türkiyeye iadesini
de Sayın Adalet Bakanından talep ediyorum.
Çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Toptaş
5.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaşın, Türkiye çapında kapatılan ve bir kısmı
sonradan açılan adliyeler ile mübaşirlerin sorunlarına
ilişkin açıklaması
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, geçtiğimiz günlerde Türkiye çapında 146 adliye kapatıldı ve kısa bir süre
sonra, kapatılanlardan 44 tanesi yeniden açıldı.
Sayın
Bakan burada bu konuyla ilgili görüş bildirirken arkadaşlarımızın
sorularına Bu kapatmalar objektif ölçülere göre yapıldı. dedi.
Ancak, objektif ölçülere göre yapılan bu kapatmalardan sonra 44 tanesi
hangi ölçülere göre açıldı yeniden? Afyonda iki tane ilçenin
mahkemesi kapatıldı, birisi Sultandağı, birisi
İhsaniye. Sultandağı da, İhsaniye de nüfusu çok
kalabalık olan kasabalara sahip,
büyük köylere sahip ilçeler. Bunların kapatılması
durumunda bağlandıkları, bu kasabaların ve ilçelerin
bağlandıkları mahkemelerin aralarındaki mesafeler çok uzak.
Bu kadar uzaklığa rağmen bunlar ölçü alınmamış
ama bazı iktidar milletvekillerinin baskısıyla kendilerinin
yeniden açılmasını istedikleri mahkemeler yeniden
açılmış. Bu bir adaletsizliktir, bu konu ciddiyetle ele
alınmalı ve bu konudaki sorun çözülmelidir.
Yine,
ayrıca, mahkemelerin yükünü çeken mübaşirlerdir. Gerçekten,
mahkemelerin en ağır yükünü mübaşirler çekmektedir.
Dolayısıyla, kendilerinin, üniversite mezunu olsalar bile, üniversite
bile bitirseler mübaşirlikten başka yükselecekleri herhangi bir kadro
yoktur. Adliyenin yükünü çeken, mahkemenin yükünü çeken mübaşirlerin de
sorunlarının üzerine cidden eğilmek gerekiyor.
Arkadaşlarımızla bir önerge hazırladık, lütfen,
yargı paketi geldiğinde bütün arkadaşlarımızın bu
konuya duyarlılık göstermesini istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Toptaş.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır, arz ediyorum.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu
ve 23 milletvekilinin, Almanyada yaşayan vatandaşlarımızın
sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/340)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini
ekte sunduğumuz, Almanya'daki vatandaşlarımızın
uğradığı saldırılar ve maruz
kaldığı terör ile yıllar içinde artan
sorunlarının ve çözüm önerilerinin tespiti için Anayasanın
98'inci İç tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
1)
Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
2)
İhsan Özkes (İstanbul)
3)
Sedef Küçük (İstanbul)
4)
Veli Ağbaba (Malatya)
5)
Bülent Tezcan (Aydın)
6)
Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
7)
Ali Özgündüz (İstanbul)
8)
Faik Tunay (İstanbul)
9)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
10)
Hülya Güven (İzmir)
11)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
12)
İlhan Demiröz (Bursa)
13)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
14)
Aylin Nazlıaka (Ankara)
15)
Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
16)
Tolga Çandar (Muğla)
17)
Sakine Öz (Manisa)
18)
Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
19)
Ali Demirçalı (Adana)
20)
Gürkut Acar (Antalya)
21)
Haluk Eyidoğan (İstanbul)
22)
Erdal Aksünger (İzmir)
23)
Doğan Şafak (Niğde)
24)
Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
Gerekçe:
Almanya'ya göçün 50.
yılını etkinliklerle kutladığımız süreçte,
ırkçı neo-nazi çetesinin 2000-2007 yılları arasında
7'si Türk, 9 kişiyi öldürdüğü ortaya çıkmıştır.
Almanya, Avrupa ekonomisinin inşasına, toplumsal refahına önemli
katkılar yapan göçmenlere saldırıların, Almanya ve Avrupa
devletlerince yeterince önemsenmediği ortaya
çıkmıştır. 1992'de Mölln şehrinde 3, 1993'de Solingen
şehrinde 5 vatandaşımız yakılarak öldürülmüştür.
2008'de Lüdwigshaven şehrindeki yangında 9 yurttaşımız
hayatını kaybetmiştir. Almanya'da cinayetleri işleyen
çetelerin aslında devletin "derinliklerinde"
yardımcılarının olduğunun
tartışılması, göçmen kamuoyu için bilinen sırrın ifşası
olarak, büyük travmaya yol açmıştır. Göçmenleri terörize ederek
sindirmek, korkutmak, "gönüllü olarak ülkeyi terk etmelerini sağlamak"
isteyenlerin, gerçekte onları, iş gücünden faydalanmak amacıyla,
Almanya'ya çağıranların olduğunun
tartışılması, toplumlar arasında
aşılması güç güven bunalımı doğuracaktır.
Alman Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı, Almanya'daki bu
cinayetler bir İslam örgütü tarafından yapılsaydı ve
ölenler Alman olsaydı, tüm caddeler kapatılır, helikopterlerle,
devletin tüm birimleri en yüksek mertebede harekete geçirilirdi. Hiçbiri
yapılmadı." demektedir.
Almanyaya 1961'de
başlayan göçümüz, 3 milyon civarında
yurttaşımızın yaşadığı yeni bir Türkiye
ortaya çıkarmıştır. Yurttaşlarımız iki
ülkenin ekonomik gelişmesine büyük katkı
sağlamıştır. Almanya'nın 1967'lerde ekonomik mucize
adı verilen gelişmesinde büyük rol oynamışlardır.
Sayelerinde Alman toplumundaki orta sınıf, üst seviyeye yükselerek
refah içinde yaşamaya başlamıştır. Almanların,
İspanyol, İtalyan, Portekizli yabancı işçilerin
beğenmedikleri az paralı, zor işleri birinci nesil Türk
göçmenler üstlenmiştir. Türklerin istihdam, ekonomi içindeki yerlerine
bakıldığında, birinci kuşak göçmenlerin
çoğunluğunun herhangi bir mesleki eğitime, beceriye gereksinim
duyulmadan istihdam edilebilecek sektörlerde çalışmak üzere göç
edenlerden oluştuğu görülmektedir. Teknolojik değişimin
sonucu, daha çok teknik ve mesleki eğitimi gerektiren istihdam
alanlarının açılması, küresel ekonominin olumsuz
gelişmelerine paralel olarak işsizliğin artması, Almanya'da
da değişimlere yol açmıştır. Üretime dayalı
ekonomik sistem yerini maliyeti azaltmak üzere insan gücü gerektirmeyen,
otomasyon sistemine bırakmış, vasıfsız iş gücüne
olan ihtiyaç azaltmıştır. İkinci nesille, Alman-Türk
karışımı yeni kültür oluşmuştur. Üçüncü ve
dördüncü nesil Türk göçmenlerden sonra artık Alman
vatandaşlığına geçen Türklerin sayısı 700 bini
aşmıştır. Ancak Alman devletinin 2005'te
çıkardığı yeni göçmen yasası yabancılara
birtakım haklar öngörürken birçok görev yüklemiştir. Vatandaş
olmak isteyenlere Vatandaşlık testi
başlamıştır. Amerika'dan, İngiltere'den, başka
bir batı ülkesinden gelenlerin vatandaş olabilmeleri için dil
mecburiyeti getirilmezken, Türkiye'den gelenlerin daha gelmeden, Almanca kursu
görmeleri zorunlu kılınmıştır.
Araştırmalara
göre Almanya'da yaşayan Türklerin yüzde 75'i, Almanların ise yüzde
13'ü sınıfsal olarak alt katmanlarda bulunmaktadır. Türklerin
yüzde 21.7'si 8, yüzde 23.8'i 8 ila 15 arasında, yüzde 38.4'ü 15 ila 30,
yüzde 16'sı da 30 yıldan bu yana Almanya'da yaşamaktadır.
Alman İstatistik Enstitüsü, ülkede yaşayan Türk kökenli
insanların sayısının 3 milyonun üzerinde olduğu
belirtmektedir. İstatistiklere göre, Türklerin yüzde 20'si iyi Almanca
konuşamamakta, yüzde 45'inden fazlasının ilkokul sonrası
diploması bulunmamaktadır. Yüzde 15'i sosyal yardımla,
işsizlik parasının birleşmesiyle oluşturulan devlet
yardımıyla geçinmektedir.
Almanya
ekonomisi otomotiv sektörü, endüstrisi ve ucuza çalışan yetişkin
kadroları, esnafları, perakende sektöründeki tekelleşmeyi
kıran Türk girişimcileriyle Avrupa devi olmuştur. Türklerden
yaklaşık 100 bini işyeri sahibi olup yanlarında Almanlar
dâhil yaklaşık 500 bin kişiye iş sunmaktadır. Türk
işverenlerin yıllık cirosu 35 milyar Avro'yu bulmaktadır.
Yalnızlık, sahipsizlik duygusu, yabancı
düşmanlığı, ırkçılık, toplumsal huzursuzluk,
demokrasi kültürünün aldığı yara Almanya ve Türkiye için ciddi
tehlike oluşturmaktadır. Göçmenlere şiddetin arkasında,
derin güçlerin varlığının ortaya çıkarılmasının
toplumsal hayata, birlikte yaşama kültürüne katkı
sağlayacaktır. Almanya'da yaşayan 3 milyonluk Türk
vatandaşımızın ve acil çözüm bekleyen
sorunlarının tespiti, maruz kaldığı ırkçı
saldırılar başta olmak üzere eğitim, işsizlik,
kültürel sorunlar, entegrasyon, çifte vatandaşlık ve benzeri
sorunlarının araştırılması, çözüm
yollarının tespiti için bir meclis araştırması
açılması gerekmektedir.
2.- Adana Milletvekili Ali Halaman ve 19
milletvekilinin, Adana ilinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/341)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Adana'nın
içinde bulunduğu sorunların tespiti ve çözümü konusunda gerekli
araştırmaların yapılması, buna göre alınacak
Önlemlerin ve gerçekleştirilmesi gereken, Uygulamaların yerine
getirilmesi hususunda Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
1)
Ali Halaman (Adana)
2)
S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
3)
Oktay Öztürk (Erzurum)
4)
Alim Işık (Kütahya)
5)
Mehmet Şandır (Mersin)
6)
Necati Özensoy (Bursa)
7)
Emin Çınar (Kastamonu)
8)
Enver Erdem (Elâzığ)
9)
Sadir Durmaz (Yozgat)
10)
Bülent Belen (Tekirdağ)
11)
Ali Uzunırmak (Aydın)
12)
Muharrem Varlı (Adana)
13)
Erkan Akçay (Manisa)
14)
Lütfü Türkkan (Kocaeli)
15)
Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
16)
Atila Kaya (İstanbul)
17)
Mustafa Kalaycı (Konya)
18)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
19)
Bahattin Şeker (Bilecik)
20)
Celal Adan (İstanbul)
Gerekçe:
Çukurova'nın
metropolü sayılan 2 milyona yaklaşan nüfusu ile Adana, karayolu,
denizyolu, hava ve demiryolu ulaşımında hem ülkemizin
değişik bölgelerini birbirine bağlama noktasında, hem de
Ortadoğu'ya açılan bir kapı olma özelliklerinden dolayı çok
önemli bir konumdadır. Yaklaşık yarım asır öncesine
dayanan tekstil ve tarımsal sanayisi ile ülkemize birikim
sağlamış, modern sanayi atılımına temel
olmuş, yön vermiş güneyin bu güzide kenti, son yıllarda pek çok
sorunla iç içe olmanın sıkıntısını
yaşamaktadır.
Gerek
gerçekleştirdiği üretim değerleri ile gerekse var olan ve
atıl potansiyeli ile tarımsal üretimde vazgeçilmezliğini
sürdüren Adana, bu alanda sancılı günler yaşamaktadır. Uyum
sorunu nedeniyle kentin sosyokültürel dokusunu olumsuz etkileyen yoğun iç
göç, kentin iktisadi hayatına da aynı derecede tesir etmektedir.
Kerkük-Yumurtalık
petrol boru hattı, Botaş, Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) projesi,
Yumurtalık Serbest Bölgesi gibi iktisadi proje ve uygulamalar
Adana'nın geleceği adına umut verse de, istihdam başta
olmak üzere bunlardan yararlanma imkânları Adana'nın beklentilerinden
çok uzak kalmaktadır.
Adanadaki
üreticilerimizin hasretle beklediği ve binlerce insanımıza yeni
istihdam alanı oluşturacak, sulu tarım potansiyeli ile ülkemizin
tarımsal üretimine önemli katkı sağlayacak olan
Aşağı Seyhan Ovası sulama projesi yılan hikâyesine
dönmüştür.
İşsizlik
her geçen gün artmakta, hemen her gün istenmeyen sosyal olaylara şahit
olunmaktadır. 2001 yılında bile yüzde 8.4 olan işsizlik
geçen yıl Türkiye ortalamasının çok çok üzerinde yüzde 16.2'ye
yükselmiştir. Tekelin satıldığı, Aksantaş'ın
kapandığı, SASA'nın birkaç kez el değiştirmek
zorunda kaldığı, Bossa'nın küçüldüğü, Mensa'nın
sürekli krizlerle anıldığı Adana'da ne yazık ki kamu
yatırımları da sürekli gerilemiştir. 1996 yılında
Türkiye'nin ilk 500 firması arasına 13 firma sokan Adana; 2011
yılında ise firma sayısı daha da düşmüştür.
Narenciyeden
pamuğa, buğdaydan yer fıstığına varıncaya
dek tarımsal üretimde Türkiye'nin deposu olarak bilinen ve bu manada
haklı olarak takdir edilmesi gereken ancak destek yerine köstek olunan
Çukurova'da çiftçilerimiz perişandır. Son 4-5 yılda gübresinin
fiyatlarına yüzde 700'lere varan oranda zam gören çiftçimiz, sürekli tırmanan
ve 1 tonu 1 dönüm tarladan daha pahalı hâle gelen mazot fiyatları
karşısında şaşkındır. Girdilerdeki bu denli
artışa rağmen hasat ettiği bazı ürünlerde ancak iki
katı satış fiyatı bulabilen üreticimiz çaresizdir.
Netice
olarak;
Adana'da
yaşanan ve devletin ilgili bütün kurumlarınca çok iyi
bilindiğine inandığımız sorunlar
karşısında vatandaşımız bunalım içindedir.
TÜİK verilerine göre 2000 yılında 20 kişi İntihar
ederken 2011 yılında bu sayı 5 kat daha
artmıştır, bunalım sözcüğünü yetersiz
kılmaktadır. Çare elbette, vatandaşın canına
kıyması yolu değildir. Çare vardır ve o çare de hükümetin
Adana'ya daha gerçekçi, daha adil, daha eşit bakabilmesinde
yatmaktadır. Bu nedenle, yukarıda bir kısmı
anlatılmaya çalışılan ve giderek derinleşen,
yarın da tamiri daha zor ya da imkânsız hâle gelmesinden endişe
ettiğimiz Adana'nın sorunlarının tespiti, alınacak
tedbirlerin, çözüm yollarının belirlenmesi ve çaresi ne ise bir an
evvel uygulanması amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ederiz.
3.- Adana Milletvekili Ali Halaman ve 19
milletvekilinin, dış politika uygulamalarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/342)
25/11/2011
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de,
"Komşularımızla Sıfır Sorun" politikası
adı altında, giderek bir devlet politikası yerine,
Başbakan'ın ve özellikle de Dışişleri
Bakanı'nı kişisel ve içsel tercihlerinin öne
çıktığı bir Türk Dış Politikasının
yaygınlaştığı görülmektedir. Bu eksende süregelen
Avrupa Birliği, ABD, İsrail, Irak, Yunanistan, Ermenistan ve Güney
Kıbrıs Rum Kesimi ile kurulan olumsuz ilişkilere
Mısır, Suriye, Libya ve benzeri ülkeler de eklenmiştir. Sonuç
olarak, gerek komşularımızla, gerek diğer ülkelerle olan
uluslararası ilişkilere yön veren aktif, gerçekçi,
barışçı ve çok yönlü Türk Dış Politikası,
tarihsel zorunlulukları ve süreçleri hiçe sayarak tekil tercihlere
odaklanmıştır.
Anılan
ilişkiler, TBMM içinden ve dışından bilim adamları ile
siyasetçilerin yanında, Dışişleri Bakanlığı
yetkililerinin de katılımıyla irdelenmesi, gözden geçirilmesi ve
çok yönlü Türk Dış Politikası'nın belirlenmesi hususunda,
Anayasanın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104 ve 105 inci maddesi gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını saygılarımızla arz ederiz.
1)
Ali Halaman (Adana)
2)
Celal Adan (İstanbul)
3)
Lütfü Türkkan (Kocaeli)
4)
Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
5)
S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
6)
Oktay Öztürk (Erzurum)
7)
Mustafa Kalaycı (Konya)
8)
Erkan Akçay (Manisa)
9)
Alim Işık (Kütahya)
10)
Mehmet Şandır (Mersin)
11)
Necati Özensoy (Bursa)
12)
Emin Çınar (Kastamonu)
13)
Enver Erdem (Elâzığ)
14)
Sadir Durmaz (Yozgat)
15)
Bülent Belen (Tekirdağ)
16)
Ali Uzunırmak (Aydın)
17)
Muharrem Varlı (Adana)
18)
Atila Kaya (İstanbul)
19)
Bahattin Şeker (Bilecik)
20)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
Gerekçe:
Hükümetler,
siyasi uygulamalara, halktan aldıkları vekâlet ve güçle elbette
sahiptirler. Ancak, dış politika, tarihsel süreçleri ve
zorunlulukları olan, bağımsızlık ve toprak
bütünlüğü temelini gerektiren uluslararası, kurumsal ilişkiler
bütünüdür. Ülkenin ve toplumun geleceğini doğrudan etkileyebilme
gücüne sahip ilişkileri içermektedir. Bu nedenlerle, iç siyasetin
ötesinde, dış siyasetin ilkelerini, dinamiklerini, gerçeklerini,
çeşitliliğini, tarihsel süreçlerini, tarihin ve evrensel
çıkarların bilincinde olarak ele almak kaçınılmazdır.
Dış
politikada, komşularımızla ve diğer ülkelerle, ne kadar
ihtilaflı, çözüme uzak konu ve konular varsa, bunların çözüme
kavuşturulması, ortadan kaldırılması, yok edilmesi
temel hedef olmalıdır. Nitekim, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu
ile başlattığı "Yurtta sulh, cihanda sulh"
yaklaşımı, politikası, bu emelleri kapsayıcı,
çevreleyici, evrensel değerleri yansıtmaktadır. Osmanlı
İmparatorluğu dâhil olmak üzere, hiçbir Türk devleti,
komşularıyla ve diğer uluslarla olan ilişkilerini, salt
çıkarcı ve sömürgeci bir eksende ele almamıştır. Bu
nedenlerle olsa gerek, Türk Milleti, emperyal güçlerin Irak'ta başlattığı,
sözde "demokrasi getirmek", söylemine inanmamış ve AKP
Hükûmetinin istemeden de olsa, Irak işgaline taraf olmamak kararına,
empatiyle alkış tutmuştur. Demokrasi ve insan
haklarını sadece çıkarları ölçeğinde görebilen ya da
göremeyen emperyal güçler, şimdi de Suriye, Mısır, Libya ve
benzeri ülkeler üzerinden, yeni emeller, çıkarlar peşinde, dikkatle
ve özenle amaçlarını yönetmektedirler.
Her
yıkılıştan ve yok oluştan paylarını almaktan
çekinmeyen Avrupalı liderler; yıllarca Libya'yı yöneten, hatta O'na dostum ve kardeşim demekten
kendini alamayanlar, ikiyüzlü siyasetçiler, sözde isyancının
kurşunundan çıkan ölümleri iştahla beklemektedirler. Libya
Lideri Kaddafi'yi, hukuk önüne çıkarmak yerine, ne demokrasi ne de insan
haklarına yaraşır biçimde, ölmüş bedenini meydanlarda
sürüklemenin aymazlığı ve utanmazlığı içinde,
hayasızca izlemektedirler. Aslında, yerlerde sürüklenen,
Saddam'ın Irak'ı mı, Kaddafi'nin Libya'sı mı, tam
olarak belli değildir. Belki de, yerlerde sürüklenen, bir coğrafyanın,
bir inanç coğrafyasının ta kendisidir. Bugün Irak'a, Libya'ya,
Suriye'ye yarın kime olduğu belli olmayan!
Bugün,
Türk Dış Politikası, ulusal çıkarlar adı altında,
kişisel bakışların yönlendirdiği; içsel,
tutarsız, çelişkili, değişken, yapıyor görünmek
derdinde, iç siyaset odaklı, kahramanlık içgüdüsü içinde, fevri çıkışlı
düşünce ve davranışların egemen oIduğu, bir
anlayışı ifade etmektedir.
Coğrafyasının
ve bölgesinin güçlü lideri ve ülkesi olmakla övülen Başbakan'ın ve
Türkiye'nin Suriye'de, Libya'da ve bu coğrafyada yer alan diğer
ülkelerde olagelen ve olası gelişmelerdeki gerçek etkinliği
nedir? Nasıl yönetilmelidir? Bu alanda, Dışişleri
Bakanlığı'nın ürettiği politikalar nelerdir? Tüm
bunların irdelenmesi, değerlendirilmesi, yorumlanması, gözden geçirilmesi,
gelecek için elzem araştırma konularıdır. Yukarıda
sayılan nedenler ışığında, dış
politikamızda olagelen eksiklikler ile yapılması gerekenleri
ortaya koyacak bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması büyük
önem taşımaktadır.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Meclis araştırma önergeleri
bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler,
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Alınan
karar gereğince, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri İle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan, Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın;
Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet
Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2
Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim
Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında
Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın;
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın;
Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve
Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen
İhtiyacının ve Eğitim Programlarının
Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü
sırada yer alan, Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Ankara Milletvekili
Cevdet Erdölün; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdölün; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/637, 2/700) (S.
Sayısı: 301)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci
sırada yer alan, Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve
Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava
ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; 2004 Sayılı İcra ve İflas
Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın; Türk Ceza
Kanunun Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar
Kanununda Yer Alan Maddelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 34 Milletvekilinin; 5271
Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman
Oktay Ekşi'nin; Türk Ceza Yasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi'nin; 3713 Sayılı Terörle Mücadele
Yasasının 6 ve 7'nci Maddelerinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Terörle Mücadele Kanununda Bazı Maddelerin
Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Rıza Türmen ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın; Adli Sicil Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy'un; Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve
Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava
ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; 2004 Sayılı İcra ve İflas
Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın; Türk Ceza
Kanunun Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar
Kanununda Yer Alan Maddelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ile 34 Milletvekilinin; 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin; Türk Ceza
Yasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi'nin; 3713 Sayılı Terörle Mücadele Yasasının 6 ve
7'nci Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Yasa
Teklifi; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Terörle Mücadele
Kanununda Bazı Maddelerin Değiştirilmesine İlişkin
Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Rıza Türmen ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın;
Adli Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ağrı Milletvekili Halil Aksoy'un; Ceza Muhakemesi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (1/565, 2/90, 2/120, 2/223, 2/257, 2/268, 2/292, 2/322, 2/326)
(S. Sayısı: 278) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 278
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, efendim, bu yargı paketiyle, tabii,
görüşlerimizi ifade edeceğiz ama bugün, -yargıyla ilgili
Sayın Adalet Bakanı da buradayken- kundaktaki bebeleri öldüren ve
hakkında Türk milletinin iradesi kullanılarak müebbet hapisle
cezalandırılmış birisinin ev hapsinde ya da bir
misafirhanede kaldığına ilişkin çok ciddi iddialar
bulunmaktadır. Dolayısıyla, zannederim, bu önemli iddialar
hakkında Sayın Bakanın bir bilgi vermesi önemli. Bu
bakımdan, ilerleyen
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Şimdi açıklayacağım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Kürsü de mi açıklayacaksınız? Peki, oldu Sayın
Bakanım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Vural.
Sayın
Bakanın esasen söz talebi var, kendisine söz verince
açıklayacaktır.
Şunu
bitireyim.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle,
tasarı tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine
geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen Adalet Bakanımız Sayın Sadullah Ergin.
Buyurun
Sayın Ergin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 278 sıra sayılı Tasarı üzerinde
Hükûmetimizin görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tasarıya
geçmezden önce, Sayın Vuralın da gündeme getirdiği ve
birtakım medya organlarında yer alan, İmralıda hükmünü
infaz etmekte olan terör örgütü liderinin İmralı
dışında bir yerde olduğuna dair iddiaların
tamamının gerçek dışı olduğunu buradan ifade
ediyorum. Şu anda kendisinin on yıldan beri, on yılı
aşkın bir süredir olduğu gibi İmralı Cezaevinde
cezasını infaz etmekte olduğunu bu kürsüden Türkiyeye ilan
ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hukuk devletinin demokratik
uygarlığın en önemli aşaması olduğu konusunda
kuşku bulunmamaktadır. Bireysel gelişim de, toplumsal ilerleme
de ancak hukuk güvenliğinin sağlandığı bir hukuk
devleti modeli içinde mümkündür. Hukuk devletinin varlık
şartlarından biri ve belki de en önemlisi, yargı sisteminin adil
ve etkin işleyişini temin etmektir. Etkin işleyişin en
önemli boyutunu da yargılamaların makul sürede
sonuçlandırılması oluşturmaktadır. Yargının
çatışmalı çıkar alanlarını hakemlik vasfıyla
düzenleyerek sosyal barışı sağlaması ancak bu
şekilde, yani sorun ve ihtilaflara süratle cevap verebilmesine
bağlıdır. Ancak gelişen sosyal ve ekonomik ilişkiler,
yargısal mercilerin ilgi alanındaki sorun ve ihtilafların da
çeşitlenmesine yol açmıştır. Gerek Anayasamız gerekse
temel haklara ilişkin uluslararası belgelerle teminat altına
alınan adil yargılama hakkının ayrılmaz bir
parçası olan makul sürede yargılama hakkı, günden güne büyüyen
ağır bir iş yükünün baskısı altındadır.
Değerli
milletvekilleri, hukuk ve ceza yargılamalarında ülkemizde her
yıl yaklaşık 6 milyon dosyanın mahkemelere geldiği
düşünüldüğünde, yine her yıl icra dairelerine 6,5 milyon
civarında takip başlatıldığı göz önüne
alındığında sözünü ettiğim bu iş yükünün kapsam
ve sınırları daha iyi algılanacaktır. Yargısal
makamların işleyişini aksatan ve etkinliğini kıran
ağır iş yükü sadece ülkemiz için değil, dünya genelindeki
pek çok ülkenin yargı sistemleri adına güncel bir sorun hâline
gelmiştir. Makul sürede yargılanma, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine yapılan müracaatlarda ülkeleri bundan dolayı
mahkûm eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bizzat kendisi de
ağır iş yükünden dolayı adil yargılanma
hakkını ihlal etmeye başlamıştır ve AİHM bu
sorunu çözebilmek için üç tane kurultay düzenlemiştir. Bu güncel sorunun
çözümü, adalete erişimin güçlendirilmesi, yargı sistemlerinin etkin
hâle getirilmesi ve toplumların adalet beklentisine cevap verilebilmesi
adına hayati önem taşımaktadır.
Bakanlığımız 1inci ve 2nci yargı paketlerini takip
eden ve bugün görüşmekte olduğumuz 3üncü yargı paketini bu
sosyal ihtiyaç temelinde şekillendirmiş ve yüce Meclisin takdirine
sunmuştur. Bu kapsamda daha önce yasalaşan 1inci ve 2nci paketler
sayesinde yüksek yargı organlarının kapasitesi
artırılmış, mahkemelerin iş yükünü azaltacak, adalet
hizmetlerinin etkin ve verimli biçimde yürütülmesini sağlayacak pek çok
önemli değişiklik hayata geçirilmiştir.
Diğer
taraftan, adaletin sosyal hedefini gerçekleştirmek yani toplumdaki
uyuşmazlıkları en kısa sürede, en az masrafla, en etkili ve
en tatminkâr biçimde sonuçlandırmak için alternatif kurum ve
işleyişler dünya genelinde teşvik görmektedir. Avrupa
Birliğine üyelik sürecinde ilgili tüm paydaşların
katılımı ve görüşleri doğrultusunda hazırlanarak
2009 yılı sonbaharında kamuoyuna duyurulan
Bakanlığımız Yargı Reformu Stratejisinde de
uyuşmazlıkları önleyici nitelikteki tedbirlerin etkin hâle
getirilmesi ve alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının
geliştirilmesi temel amaçlar arasında sayılmış idi. Bu
doğrultuda kamu denetçiliği ve hukukta arabuluculuk
uygulamalarını mümkün kılan tasarıların yüce
Meclisimizin takdiriyle ve kısa bir süre önce sizlerin
katılımıyla yasalaşması önemli bir aşama
olmuştur. Bazı ihtilafların yargı yolu
dışında halline imkân veren arabuluculuk kurumu ile
vatandaşlarımızın hak arama mücadelesini çeşitlendiren
demokratik bir denetim mekanizması vasfıyla Kamu Denetçiliği
Kurumu adaletin sosyal amacını gerçekleştirmede önemli bir rol
üstlenecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Genel Kurul tarafından
görüşmelerine başlanan ve kısaca 3üncü yargı paketi
olarak adlandırıldığımız tasarı, yargı
hizmetlerinin hızlandırılması amacıyla bugüne kadar
yapılan düzenlemelerin devamı mahiyetindedir. İcra iflas, ceza
ve idari yargı mevzuatı alanında birçok uygulama sorununa çözüm
sağlayacak düzenlemeler içeren tasarı, bu özelliğinin yanı
sıra, savunma hakkını güçlendiren, kişi özgürlüğü ve
güvenliği hakkını daha güçlü teminatlara bağlayan ve
basının özgürlük alanını genişleten içeriğiyle de
dikkat çekmektedir. Yani bir taraftan yargı sisteminin etkin
işleyişi, diğer taraftan demokratik toplumun gerekleri,
tasarı hazırlıklarında gözetilen temel ilkeler
olmuştur.
Yasalaştığı
tarih üzerinden seksen yıl geçmiş bulunan İcra ve İflas
Kanunu, bu zaman zarfında birçok değişikliğe
uğramış olmakla beraber, bunların kapsamı ve etkileri
sınırlı olmuş, öte yandan kanunun öngördüğü
teşkilat yapısı da zamanla ihtiyaca cevap veremez hâle
gelmiştir.
Görüşmekte
olduğumuz tasarıyla, mevcut iş yükü de göz önünde
bulundurularak, daha modern bir teşkilat yapısıyla daha kaliteli
bir hizmet sağlanması için icra dairelerindeki personel
sayısının nitelik ve nicelik olarak güçlendirilmesi
hedeflenmiştir.
Ev
eşyası gibi satışı ve muhafazasında zorluk
bulunan yahut aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri için
lüzumlu eşyaların haczedilemezliği, buna mukabil, kıymeti
açıkça fazla olan eşyalar için bedelinden hâline münasip bir
kısmı ihtiyacı için borçluya bırakıldıktan sonra
haczedilebilmesi imkânı, tasarının, borçlu ve alacaklı
arasındaki menfaat dengesini gözeten hükümleri arasında yer
almıştır.
İcra
mevzuatı ve uygulamaları yönünden bu tasarının
getirdiği devrim niteliğindeki değişiklikler ise icra
dairelerinin parayla temasını kesen hükümleri ile hacizli mal
satışlarını elektronik ortama taşıyan düzenlemelerinde
yer almaktadır. Buna göre, icra dairelerinde her türlü tahsilat ve
ödemeler banka aracılığıyla yapılacak, icra
dairelerinin parayla teması zorunlu hâller dışında tamamen
ortadan kaldırılacaktır.
Hacizli
mal satışlarında ilan ve tekliflerin elektronik ortama
taşınması imkânı ise bir taraftan satış
masraflarının azaltılmasını sağlarken, diğer
taraftan açık artırmalara katılımın
arttırılmasını temin ederek, mahcuz malların gerçek
değerinden satılmasını kolaylaştıracaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının idari yargı
mevzuatı alanında öngördüğü düzenlemeler ise yine birçok
uygulama sorununa çözüm sağlayacak ve yargılama süreçlerini
hızlandıracak adımlar içermektedir.
Bu
kapsamda, heyet hâlinde görülen davalarda zaman kaybını önlemek
amacıyla bazı ara kararlar, mahkeme başkanı veya dosya
hâkimi tarafından müstakilen verilebilecektir. Mahkemelerde evrak
büroları oluşturulmak suretiyle vatandaş dilekçeleri bu bürolar
tarafından alınarak mahkemesine havale edilecek, böylece hâkimler,
önemli bir mesai kaybına neden olan rutin evrak işlerinden kurtularak
yargılama faaliyetlerine yoğunlaşabilecektir.
Uygulamada
tartışmalara neden olan ve yargılama sürelerini uzatan
yürütmenin durdurulması uygulamasında da birtakım
değişiklikler önerilmektedir.
Bunlar
dışında, Danıştayın ilk derece olarak
baktığı dava sayısının
azaltılmasını, daha hızlı yargılama
yapılarak birikmiş dosyaların eritilebilmesini teminen,
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun üç yıllık süre
için sabit kurul hâlinde çalışması, yine daha etkin ve
hızlı bir yargılama için bölge idare mahkemelerinin birden fazla
heyet hâlinde çalışabilmesi, niteliği itibarıyla
Danıştay incelemesine girmesi gerekmeyen davalar ile konusu belli bir
miktarın altındaki davaların, itirazen bölge idare
mahkemelerinde karara bağlanabilmesi bu tasarıyla sağlanmak
istenmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıyla, ceza mevzuatı
kapsamında yer alan bazı suçlar kabahate dönüştürülmekte ve bir
kısım kabahatler yönünden ceza verme yetkisi de adli mercilerden
alınarak idari makamlara devredilmektedir.
Bunun
yanında, iş yükü açısından önemli yer tutan bazı
davaların daha hızlı ve etkin bir şekilde
sonuçlandırılması amacıyla yeni düzenlemeler
getirilmektedir.
Türk
Ceza Kanununda düzenlenen irtikap, nüfuz ticareti, özel hayatın
gizliliği, haberleşme hürriyeti, soruşturmanın
gizliliğini ihlal, yargı görevi yapanı etkileme, adil
yargılamayı etkilemeye teşebbüs, enerji
hırsızlıkları ve örgüt üyeliği gibi suçlar, Avrupa
Birliği ilerleme raporlarında ve bir kısım
uluslararası belgeler ile kamuoyunda yer alan eleştiriler dikkate
alınarak yeniden ele alınmıştır.
Tasarının
aynı zamanda temel hak ve özgürlükleri daha güçlü teminatlara
bağlayan önemli düzenlemeler içerdiğini de sözlerimin
başında ifade etmiştim. 3713 sayılı Terörle Mücadele
Yasasının 10'uncu maddesinde yapılan değişiklikle de
müdafinin dosya inceleme yetkisine getirilen sınırlamanın makul
bir noktaya getirilmesi amaçlanmıştır.
Ceza
muhakemesi sürecinin en önemli ancak en kritik koruma tedbirlerinin
başında gelen tutuklamaya ilişkin öngörülen düzenlemelerle,
kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının daha güçlü
teminatlara bağlanması amaçlanmıştır.
Ceza
Muhakemesi Kanununun 100 ve 101inci maddelerinde yapılacak
değişikliklerle, üst sınırı iki yıldan fazla
olmayan suçlarla ilgili tutuklama kararı verilmeyecek, tutuklama
kararları ise artık somut olgularla gerekçelendirilecektir. Böylece,
kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedenlerinin varlığı,
yasal karinelerin ötesinde tam bir vicdani kanaate bağlanacak, tutuklama
kararlarında da bu tedbirin ölçülü olduğu somut olgularla
gerekçelendirilerek açıkça yazılacaktır.
Öte
yandan, adli kontrol uygulamasının kapsamı genişletilerek
bu müessese, gerçek anlamda bir tutuklama alternatifi hâline getirilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bütün bu veriler ışığında ülkemizde
görülmekte olan yaklaşık, yıllık, 3 milyon ceza davası
içerisinde tutuklu yargılama oranı yüzde 1,15 düzeyindedir.
Cezaevimizdeki güncel mevcudun yüzde 27,1lik kısmı tutuklulardan
oluşmaktadır. Cezaevlerindeki tutukluların yüzde 76lık bir
oranının tutuklu bulunduğu süre bir yıldan daha azdır.
Üç yıl ve üzerinde sürelerle tutuklu kalanların oranı ise yüzde
3,22dir.
Türkiye,
cezaevlerindeki mevcut tutuklu oranıyla, Hollanda, İtalya,
İsviçre, Belçika, Danimarka ve Yunanistan gibi birçok Avrupa ülkesinden
daha iyi bir seviyede bulunmaktadır. Fransa, İsveç, Slovenya ve
Avusturya gibi ülkelerde tutukluluk oranı ise bize yakın düzeydedir.
Ancak bizden daha iyi noktada olan
Avrupa ülkeleri elbette ki vardır.
Bu
güncel veriler dikkate alındığında, tasarıda,
tutuklama ve adli kontrol uygulamasıyla ilgili öngörülen düzenlemelerin
hayata geçmesi hâlinde ülkemizin çok daha iyi bir noktaya
taşınacağında kuşku bulunmamaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı ile basının
özgürlük alanının genişletilmesi adına önemli bir düzenleme
de yapılmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda,
basın ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması
amacıyla Terörle Mücadele Kanununun 6ncı maddesinde yapılacak
değişiklikle, henüz yayımlanmamış,
dolayısıyla suç içeriği belirsiz yayınlara, sansür
anlamı taşıyacak biçimde ileriye yönelik yayın durdurma
tedbiri uygulamasına son verilmesi hedeflenmiştir.
Yine,
5187 sayılı Basın Kanununa eklenecek bir geçici maddeyle de
farklı tarihlerde çeşitli mahkemelerce verilen ve bir kısmı
da sonradan ortadan kaldırılan, basılı eserler
hakkındaki birçok toplatma kararı yasanın yürürlüğe
girmesiyle hükümsüz hâle gelecektir.
Öte
yandan, 31 Aralık 2011 tarihine kadar basın ve yayın yoluyla ya
da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenen ve adli
para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan
fazla olmayan hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı
açılan soruşturma ve kovuşturmaların yahut
kesinleşmiş hüküm infazlarının ertelenmesi imkânı
getirilmektedir.
Yine,
tasarıyla, Türk Ceza Kanununun 285 ve 288'inci maddelerinde öngörülen
değişikliklerle, soruşturmanın gizliliğinin ihlal ve
adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçlarıyla ilgili
olarak, özellikle basın mensuplarınca dile getirilen suç
unsurlarının belirgin olmadığı yönündeki
eleştirilerin giderilmesi amaçlanmıştır.
285'inci
maddeyle ilgili olarak, suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesi
hâli artırım nedeni olmaktan çıkarılmakta ve
soruşturma ve kovuşturma işlemleriyle ilgili olarak haber verme
sınırları aşılmaksızın yapılan
haberlerin suç teşkil etmeyeceği düzenlenmektedir.
288'inci maddeyle ilgili olarak ise, suçun unsurları daha somut
hâle getirilmek suretiyle yeniden belirlenmekte ve hapis cezası yerine
adli para cezası verilmesi öngörülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adaletin
gecikmesi, toplumsal sorun ve ihtilafların çözümü için adres olan
yargıyı, bizatihi sorun ve ihtilaf sebebi hâline getirebilir. Bu
nedenle, hukuk ve yargılama güvenliğine halel getirmeden adli
süreçleri hızlandırmak, vatandaşımızın
hakkına gecikmeden ulaşmasını sağlamak, temel
önceliklerimiz arasında yer almıştır.
Bu önceliğe uygun olarak atılan adımlar sayesinde makul
sürede yargılama hakkı ihlallerinin hızla gündemimizden
çıkacağını, bu anlamda olumlu ve umut veren işaretleri
bir süredir almaya başladığımızı ifade etmek
istiyorum.
2011 yılı Eylül ayından itibaren Yargıtayda karara
bağlanan dosya sayıları ilk kez Yargıtaya gelen dosya
sayılarından fazla olmuştur. Bu tarihten önce ayda 40 bin
civarında karar çıkan Yargıtayda, günümüzde ayda 100 bin
civarında karar çıkmaktadır. Bu da 2,5 katlık bir artışa
tekabül etmektedir. 2012 yılının Ocak ayında
Yargıtayda inceleme bekleyen dosya sayısı yaklaşık 1
milyon 200 bin iken, bu rakam Haziran 2012 itibarıyla 880 bine
gerilemiştir. Yani Yargıtaydaki iş yükü hızla erimektedir.
2012 yılının ilk beş ayında Yargıtay ceza
dairelerinde karara bağlanan dosya sayısının, bir önceki
yılın aynı dönemine nazaran 3,5 kat artmış
olması, yine tüm dairelerde karara çıkan dosya
sayısının yaklaşık 2,5 kat bir artış
göstermesi, yargıda açık makasının giderek
kapandığına ve stokların erimesine işaret teşkil
etmesi gözden kaçırılmamalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yargılama
sürelerini makul düzeye çekme amacına dönük mevzuat
çalışmaları, ülkemizi bugün ortalama iki yıl gibi,
uluslararası standartlara yakın bir yargılama süresine
taşımıştır.
Yargının hızlandırılması
amacıyla devam eden çalışmaların nihayetinde temyiz
aşaması da dâhil olmak üzere bu süreyi ortalama on iki aya indirmek
ve bu hedefe iki yıl içinde ulaşmakta kararlı olduğumuzu
sizlerle paylaşmak istiyorum. Görüşmelerini sürdürdüğümüz 3üncü
yargı paketi bu hedefe doğru yürüyüşün tamamlayıcı
adımlarından birisidir. Bu pakette, hem yargıyı
hızlandırmaya dönük düzenlemeler yer almakta hem de temel hak ve
özgürlüklerin güçlendirilmesi, basın ve ifade özgürlüğünü olumlu
etkileyecek değişikliklerin yapılması hedeflenmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Türkiye aleyhine vermiş
olduğu ihlal kararlarına dönük olarak Avrupa Konseyiyle ortak
yürütmüş olduğumuz çalışma çerçevesinde 4üncü paket
hazırlıkları önemli aşama kaydetmiş ve bu paket
Bakanlar Kurulunun görüşüne sunulmuştur. Bu pakette de Türkiyenin,
1959 yılından bu yana almış olduğu 2.404 adet ihlal
kararının ve bunların sonuçlarının ortadan
kaldırılmasına ve bundan böyle yeni ihlal kararlarının
çıkmamasına dönük tedbirler hazırlanmış ve
inşallah, Meclisimizin sonbahar çalışmalarına
yetiştirilmek üzere Bakanlar Kuruluna sunulmuştur.
Bütün
bu çalışmalardan sonra Türkiyede adil, etkili, zamanında
vatandaşımızla buluşacak, güven veren bir adalete
ulaşmak temennisiyle tasarının hayırlara vesile
olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Tasarının
tümü üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili,
Buyurun
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Yargı Hizmetlerinin
Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen
Suçlara İlişkin Dava Ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bizim Anadoluda bir söz vardır
Güzelliğinize güvenmeyin sivilce yeter, zenginliğinize güvenmeyin
kıvılcım yeter. diye. Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarı Türkiye Büyük Millet Meclisindeki çoğunluğuna
dayanarak, gerçekten, yasa yapma faaliyetini ve yasama sürecini altüst
etmektedir; bu doğru değildir. Kanun tasarıları
hazırlanıyor -kanun tasarılarını Hükûmet
hazırlıyor- ve komisyonlara geliyor. Komisyonlarda aslında
muhalefet partisi milletvekillerinin önergelerle düzeltme yapmasını
istemek çok doğrudur ama iktidar partisi milletvekillerinin, kendi
hükûmetleri tarafından getirilen kanun tasarısı üzerinde
önergelerle değişiklik yapma girişim ve çabası aslında
çok da şık olmayan bir çaba. Bu da yetmiyor, Genel Kurula geliyor ve
Genel Kurulda da, görüldüğü gibi, tasarının aslında içinde
olması gereken ana unsurlar konulmuyor, bu ana unsurlar yine önergelerle
Meclis Genel Kurulunda oralara sokuşturulmaya
çalışılıyor. Bu, yasa yapma tekniğine, adabına,
usulüne, gelenek ve göreneklerine, Parlamento hukukuna hiç uygun olmayan bir
davranıştır.
Ve
bakın, bu 3üncü yargı paketi denilen bu paketle ilgili olarak
Hükûmet tarafından topluma çok ciddi, büyük umutlar pompalandı ve
beklentiler yaratıldı. Ve bu arada da gündemde aniden, son iki üç
gündür özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla ilgili
çalışmaların Hükûmet tarafından
yapıldığı söylenildi ama böylesine ciddi bir konu bu
Parlamentoda tartışılmadan, hatta ilgili kurum ve
kuruluşlarla tartışılmadan, kendi aralarında -hatta
iktidar partisinde bazı bakanların bile tartışmaya
katılmadığı- çok dar bir kadroyla
tartışıldı; sanıyorum bugün önergeyle ilgili -o konudaki-
çalışmaları getirecekler. Ben Adalet Komisyonunda Cumhuriyet
Halk Partisinin grup sözcüsüyüm, özel yetkili mahkemelerle nasıl bir
düzenleme yapılacağı konusunu ben bilmiyorum; bunu da Türk
halkının takdirine bırakıyorum. Yani burada
yapılması gereken şık davranış,
eğer böyle bir düzenleme yapılacak ise bu düzenlemeyi o Parlamentoda,
en azından, grubu bulunan partilerin hukukçu milletvekilleri ya da Komisyon
üyeleriyle hep beraber tartışmaktır. Şimdi, biz,
bilmediğimiz bir konu üzerinde görüş belirteceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, Hükûmet, aslında, bugüne kadar yargı
hizmetlerinin etkinleştirilmesi, hızlandırılması ya
da kamu hizmetlerinin etkinleştirilmesi ve
hızlandırılması adı altında pek çok düzenleme
getirdi. Bakın elimde böyle bir kanun var, bu kanun da yargı
hizmetlerinin hızlandırılması amacıyla düzenlenen bir
tasarı.
Yine,
burada, başka bir kanun geldi, bu da bazı kanunlarda
değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı.
Burada, iktidar partisinden arkadaşımız Sayın Yılmaz
Tunç söz almış, Görüşülmekte olan tasarı ile yargı
hizmetlerinin süratli, verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesi
sağlanacak. demiş. Allaha çok şükür ki sağlandı,
sağlandığı için de şimdi yeni bir paket geldi!
Bakın, yine, kamu hizmetlerinin hızlandırılması
amacıyla, yine bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde
değişiklik yapılmasına ilişkin kanun getirilmiş.
Değerli
arkadaşlarım, bugüne kadar yargıyla ilgili çok sayıda
düzenleme yapılmış, paketler getirilmiş, ama yapılan
düzenlemelerin hepsi de yargı hizmetlerinin
hızlandırılması ya da etkinleştirilmesi gerekçesiyle
getirilmiş ama yargı bir türlü etkinleşememiş,
hızlanmamış, yargıyla ilgili açılan her paketten sonra
yargıdaki sorunlar darmadağın olmuş, daha da
artmış. Açılan her paket bu ülkeye hukuk getirmemiş,
adaleti sağlamamış, hukuksuzluklar, keyfîlikler
artmıştır. 1inci yargı paketi açıldığı
sırada 30 civarında olan tutuklu gazeteci sayısı 3üncü
yargı paketinin getirildiği bu sıralarda 100ü bulmuştur.
Umuyorum ve diliyorum ki bu paket açıldıktan sonra tutuklu
milletvekili sayısı daha da artmaz.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun tasarısı 104 asıl madde, 2
yürürlük ve yürütme olmak üzere 106 asıl maddeden, 3 de geçici maddeden
oluşmaktadır. Bununla, yargı hizmetlerinin
etkinleştirilmesi amacıyla bazı kanunlarda gerçekten, düzenleme
yapılması, değişiklik yapılması öngörülmektedir.
Bu tasarının içerisinde, aslında, gerçekten, yargının
etkinleştirilmesi, adil yargılanma hakkının
gerçekleşmesi dışında ne ararsanız var. Olmayan bir
tek şey, kanunun amacında yazılan, amaç edinen şey yok.
Bu
kanunun içerisinde İcra İflas Kanunu var. Bu İcra İflas
Kanununun maddelerinin neresinin yargıyı
hızlandırdığını, neresinin toplumdaki bu
sorunları ve beklentileri karşılamaya yönelik olduğunu ben
anlamadım.
İş
Mahkemeleri Kanunu var. O maddeyi de inceledim, yargının
hızlandırılmasıyla hiç alakası yok.
Yabancıların
Türkiyede İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun, Danıştay
Kanunu, İdari Yargılama Usulü Kanunu, Elektrik Piyasası Kanunu,
Şeker Kanunu, Doğal Gaz Piyasası Kanunu, Petrol Kanunu, Bankacılık
Kanunu, elektrik hesapları kanunu, yani var ola var. Olmayan bir tek
şey var, adalet yok. Bu paketin içerisinde adalet yok değerli
arkadaşlarım.
Şimdi,
arkadaşlarım, bu pakette bazı suçlarda yapılacak
düzenlemeler, dolayısıyla lehe kanun uygulaması yapılacak
olması nedeniyle yargının iş yükü daha da artacaktır.
Aynı durum, basın yayın yoluyla işlenen suçlara
ilişkin dava ve cezaların ertelenmesi olayında da kendisini
göstermektedir. Dolayısıyla, bu paket ile gerçekten, halkın
sorunları çözülmemektedir.
Değerli
milletvekilleri, aslında bu paket ile birlikte, sanki, tutukluluk ve
koruma önlemleri konusunda yaygın ve sistematik sorunlar
çözülecekmiş, tutuklu milletvekillerinin sorunu çözülecekmiş gibi bir
beklenti yaratılmıştır, ama sorun çözülmemiştir. Bu
sorunun çözümü için Cumhuriyet Halk Partisinin önerdiği ve diğer
muhalefet partilerinin de kabul ettiği öneriler Adalet ve Kalkınma
Partisi tarafından reddedilmiştir. 5271 sayılı Yasa
yürürlüğe girdiğinden bu yana, yedi yıllık
uygulamaları sonucunda göstermiştir ki bu uygulamalarda, Ceza
Muhakemesi Kanununda tutuklama ve diğer koruma önlemleri yönünden
yaşanan sorunlar ülkemizin gündemini sürekli meşgul etmiştir.
AİHMin çok sayıdaki kararı Türkiyede tutukluluk kurumunun iyi
çalışmadığına, insanların haksız yere
özgürlüklerinden yoksun bırakıldıklarına vurgu yapmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiyede yargılama sisteminden
ve yasadan kaynaklanan yaygın ve sistematik bir sorun olduğunu
belirtmektedir ve bu sorunun, mahkemelerin tutuklama ya da tutukluluğun
devamına karar verirken, suçun niteliği, kanıtların durumu,
dosyanın içeriği şeklindeki soyut, klişe bir gerekçe
kullanmalarından, tutukluluğun hukuka uygunluğunu incelerken
çekişmeli bir duruşma yapmamalarından, tutuklama nedenleri ve tutuklama
sürelerinden, tutuklama dışındaki adli kontrol sistemlerinin
uygulanıp uygulanmamasının
araştırılmamasından kaynaklandığını
belirtmişlerdir. Türk Hükûmetinden bu durumun düzeltilmesi için gerekli
önlemleri almasını istemişlerdir, hem de defalarca
istemişlerdir.
Anayasa
Mahkemesinin kararlarında da vurgulandığı üzere, hukuk
devleti üç temel ilke üzerinde varlığını sürdürebilir.
Bunlar; insan haklarının gerçekleştirilmesi, adaletin
sağlanması ve güvenliğin temin edilmesidir.
Değerli
arkadaşlarım, çağdaş hukuk toplumunda, demokratik hukuk
devleti ilkesinin egemen olduğu ülkelerde hızlı yargı
lazım değildir. Adaleti gerçekleştiren, toplumun
mutluluğunu sağlayan bir yargı lazımdır. Türkiyede
hızlı yargı yapacağım diyerek gerçekten, adaleti
sağlamaktan yoksun, toplumu mutsuz yapan bir yargı sisteminin hedef
alınması da çok doğru değildir.
Gerçekten,
hukuk devletinin olmazsa olmaz ilkeleri olan, amaçları olan insan
haklarının gerçekleştirilmesi, adaletin sağlanması ve
güvenliğin temin edilmesi ilkelerinin mevzuatta ya da Anayasada yer
alıyor olması yeterli değildir. Bu nedenle, Anayasa
çalışmalarının yapıldığı şu
günlerde Anayasaya böyle süslü kelimeler yazma çabalarının bir
faydasının olamayacağını da Uzlaşma Komisyonu
üyelerimiz herhâlde biliyorlardır. Bu kavramlara işlerlik
kazandırılması, uygulanabilirliğinin sağlanması,
tüm topluma egemen kılınması, toplumda böyle bir inancın
yerleşmesi, hukuk devletinin ancak fiilen var olduğunun
kanıtı olabilir.
Son
dönemlerde insan hak ve hürriyetleri ile adil yargılanma
hakkının ihlali yönünde ciddi endişe
taşımasını gerektiren çok sayıda somut örneklerle
karşılaşılmıştır. Adil yargılanma,
insan hak ve hürriyetleri ve adalet kavramları asıl değil ikinci
konuma düşürülmüştür. Temel insan hak ve hürriyetleri ihlal
edildikten sonra, telafi mekanizmaları işletilmeden önce bu kavramların
üstünlüğünün asıl olduğu kabul edilmeli ve bunun için gerekli
önlem ve denetim mekanizmaları etkin bir şekilde işletilmelidir
ancak bu tasarıda öyle bir amaç yok.
Ceza
muhakemesi Ne olursa olsun maddi gerçeği bulacağım. diyemez.
Gerçeğin araştırılması ve suçlunun
cezalandırılması yanında, sanığın
korunması da esas alınmıştır. Bu ilkelerden birinin
eksik kalması yargılamanın eksik yapıldığı
sonucunu verir. Ceza muhakemesinin amacının sanığı
cezalandırmak olduğu eski dönemlerdeki
alışkanlığı sürdüren toplumlarda tutuklama, peşin
bir ceza olarak değerlendirilmekte, tutukluluğun keyfî olması
veya somut olayın koşullarında orantısız olması
ya da makul süreyi aşması ilkel düşüncelerin etkisiyle
doğal karşılanmaktadır. Oysa çağdaş hukuk
sistemlerinde tutuklama, peşin bir ceza değil, ceza muhakemesinin
amacına ulaşmasını sağlamak için başvurulan
geçici bir önlem olarak kabul edilmektedir. Tek başına tutuklama bile
henüz kesin hükümle suçluluğu sabit olmadan kişiyi özgürlüğünden
alıkoyduğundan gerek Anayasa ve yasalarda gerekse insan
haklarına ilişkin uluslararası metinlerde sıkı
koşullara bağlanmıştır. Çağdaş hukuk
sistemlerinin ceza muhakemesinde, tutuklamaya, ancak yasada aranan tüm koşullar
gerçekleştiği ve başkaca önlemlerle tutuklamadan beklenen sonuca
ulaşılması mümkün olmadığı hâllerde
başvurulmaktadır.
Yasada
öngörülen tutukluluk süreleri azami sürelerdir. Tutuklamanın
koşulları ortadan kalkmış veya tutuklamayla
ulaşılması hedeflenen amaca ulaşılmış ise
yasadaki azami süreler dolmamış olsa bile tutukluluğun derhâl
sona erdirilmesi gerekir. Anayasanın 19uncu maddesi hükmüne göre,
tutuklanan kişilerin makul süre içerisinde yargılanmayı ve
soruşturma ve kovuşturma sırasında serbest
bırakılmayı isteme hakları vardır. Anayasanın
141inci maddesinin son fıkrası hükmünde, davaların en az
giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması
öngörülmüştür.
Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine göre, bir suç işlediği
hakkında geçerli şüphe bulunan veya suç işlemesine ya da suçu
işledikten sonra kaçmasına engel olmak zorunluluğu, inancı
doğuran makul nedenlerin bulunması dolayısıyla yakalanan ya
da tutuklu durumda bulunan herkesin makul bir süre içinde
yargılanmayı veya adli kovuşturma sırasında serbest
bırakılmayı isteme hakkı vardır. Ülkemizdeki uygulama,
yasal düzenlemelerin aksine, olağandışı hukuk rejimlerinde,
faşist diktatör rejimlerinde dahi çiğnenemez olan suçsuzluk
karinesini ortadan kaldırmaktadır. Bu da Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmetinin karnesine düşülmesi gereken bir nottur. Bu konuda
bizde tutuklama süresi İHAS uygulaması
ışığında çok uzundur. Türkiyede yargı
mekanizması adaleti gerçekleştirmeye elverişli bir işleve
sahip değildir, çıkarılan torbalara rağmen sahip değildir,
çuvalla düzenleme yapsanız yine sahip olamayacaktır.
Ülkemizde
adaletin tecellisi hem nicelik hem de nitelik olarak sorunludur. Adaletli
yargısal karar sürecinin hızlandırılması için somut ve
ciddi adımlar atılmamıştır. Sadece sorunların
etrafında dolaşılmış ve sorunlar çözülüyormuş
gibi bir görünüm sergilenmiştir. Ülkemiz uygulamasında tutukluluk
geçici bir önlemden çıkmış, fiilî mahkûmiyete
dönüşmüştür. Bu sözler, bu kürsüde Sayın Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül tarafından da dile getirilmiş ve Parlamentodan bu
sorunların giderilmesi için önlemler alınması istenilmiş
ancak bugüne kadar çoğunluk partisi bu konuda önlem almaktan özenle
kaçınmıştır. Tutuklama, amacı dışında
ve kötüye kullanılan bir kurum hâline gelmiştir. Tutuklama, siyasi
iktidarın muhaliflerini sindirmesinin, onları susturmasının
bir aracı hâline gelmiştir. Ceza Muhakemesi Kanununun 100üncü
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan Katalog suçların
işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphesinin
varlığı hâlinde tutuklama nedeni varsayılabilir.
düzenlemesi âdeta otomatik bir tutuklama hükmü gibi anlaşılmaya ve
uygulanmaya başlanmıştır. Fıkraya giren bir suç söz
konusu olsa dahi tutuklama zorunluluğu bulunmadığı hâlde,
herhangi bir suç fıkradaki katalog suçlar arasında kalmasa bile,
2den fazla kişinin mevcudiyeti örgüt olarak nitelendirilerek durum
fıkraya sokulmakta ve tutuklamaya gidilmektedir.
Anayasa
ve uluslararası sözleşmeler uyarınca asıl olan kişi
özgürlüğüdür, sınırlama istisnadır. Bu düzenleme, maddede
sayılan suç isnatlarıyla hâkim önüne çıkartılan her
kişi açısından tutuklama nedeni varsayılarak zorunlu tutuklama
uygulamasına dönüşmüştür. Soruşturmalarda peşin olarak
tutukluluğa karar verilerek deliller sonradan toplanmakta, bilahare
yargılamalar yapılmaktadır ancak bu esnada, kişilerin en
temel hak ve özgürlükleri kısıtlanmaktadır. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi suçun ağırlığı, niteliği
gibi gerekçelerle kişilerin tutuklanamayacağını ya da
tutukluluk hâlinin devamına karar verilemeyeceğini belirtmektedir.
Suçları sayma suretiyle katalog suç modeli anlayışı getiren
5271 sayılı Kanunun amacının uygulamaya yansımadığı
uygulamadaki deneylerle görüldüğü hâlde CMK 100/3 fıkrası hâlen
kaldırılmamaktadır, bu pakette de buna ilişkin bir
düzenleme yoktur.
Ülkemiz
uygulamasında karşılaşılan tutuklama nedenleri ve uzun
tutuklama süreleri gerek Anayasamızın 19uncu maddesinin ruhuna
gerek Anayasamızın 90ıncı maddesinin son
fıkrası uyarınca iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine açıkça
aykırıdır. Bu durum, ülkemizin, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi önünde birçok defa mahkûm olması sonucunu doğurmuştur,
bundan sonra da doğurmaya devam edecektir. Bu nedenle, keyfî ve
sınırsız süreli tutukluluk hâline son vermek esas amaç
olmalıdır ama bu pakette maalesef bu yoktur değerli
arkadaşlarım. CMK 251/C bendinde yazılı suçlar ile
ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlar
bakımından tutukluluk süreleri gerçekten Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin öngördüğü sürelerin çok üstündedir ve adaleti
sarsmaktadır, toplum vicdanını zedelemektedir. Bu konuda, daha
önce 2005 yılında yapılan düzenleme amacını gerçekleştirememiştir
ve uygulamadaki kimi yorum ve değerlendirmelerle toplam uzatma süresi üç
yıl olarak anlaşılmış ve ağır ceza
mahkemesine giren suçlarda beş yıllık ve özel yetkili mahkemelerdeki
bazı suçlarda on yıllık tutuklama süresi kabul edilerek özgürlükçü
olmayan bir yorumla durum buralara gelmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten, insan hakları yerine ideolojik
yaklaşım tarzı baskındır. Burada, yargısal
süreçte yurttaşı esas alan hukuk devleti yerine, Türkiyede devlet
geleneğinin devamı olarak kutsal devleti esas alan, devletin hukukunu
esas alan bir egemen anlayış olmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bu görüştüğümüz pakette, gerçekten, bugün toplumun
beklediği sorunların çözümüne yönelik hiçbir çaba ve girişim
yoktur. Bugün aslında tutuklama sistemi tüm Türkiyeyi kavurmuştur.
Bugün, bu Parlamento, 24üncü Döneminin birinci yasama yılını
tamamlayacak, önümüzdeki günlerde tatile girecektir. Ama bu Parlamentonun 8
tane üyesi, 8 tane milletvekili hâlen tutukludur. İsnat edilen suçu
işlediği konusunda, haklarında özgürlüklerinden mahrum
bırakmaya yönelik herhangi bir mahkeme kararı olmadığı
hâlde ve tutuklama nedenleri bulunmadığı hâlde, bu
milletvekilleri haksız bir şekilde tutuklu bulunmaktadırlar.
Anayasanın
83üncü maddesinin birinci fıkrası, milletvekili
dokunulmazlığını öngörmüştür. Anayasanın 83üncü
maddesinin ikinci fıkrası ise milletvekili
dokunulmazlığının istisnalarını öngörmüştür.
Milletvekili dokunulmazlığı, bir milletvekili hakkında
soruşturma ve kovuşturmanın yapılamayacağına
ilişkindir. Dolayısıyla, milletvekili
dokunulmazlığının istisnası da, Anayasanın
14üncü maddesinde, işlediği suçlar nedeniyle bir milletvekili
hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılabileceği
yönündedir. Dolayısıyla, tutuklama, adli yargı sürecinde
gerçekten esas yargılama sürecinden tamamıyla bağımsız
bir süreçtir. Tutuklama kararları, tutuklamanın devamına
ilişkin kararlar ve bunlara ilişkin itirazlar ve bu itiraza
ilişkin verilen kararların hepsi gerçekten ana süreçten
bağımsız kararlardır. Burada, bir milletvekili
hakkında soruşturma ve kovuşturmanın devam etmesi
farklı bir şeydir, bir milletvekili hakkında tutuklama
nedenlerinin var olduğu gerekçesiyle tutuklama kararının
verilmesi başka bir şeydir. Uluslararası hukukta ve yasada,
tutuklama, kaçma ve delilleri karartma şüphesine göre
verilebileceğine göre, bu milletvekilleri, hangi delilleri karartma
olanağına sahiptir ya da nasıl kaçacaklardır?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Bu aslında millî iradeye
saygısızlıktır. Buna ilişkin bir düzenlemenin
yapılmamış olması da, gerçekten, bu konuda temel
eksikliklerden birisidir. Yasanın görüşülmesi sırasında
Cumhuriyet Halk Partisi olarak önergelerimiz olacak. Tümüyle, önergelerimiz
gerçekten, AİHMin işareti doğrultusunda bu sorunları
çözmeye yönelik olacaktır.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Başkanım, bir dakika versenize, bir dakika.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Süreniz tamam. Lütfen
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) Bu nedenle, kanun tasarısındaki eksikliklerin giderilmesi
ve toplumdaki beklentilerin gerçekleştirilmesi şeklinde
yasalaştırılması temel amacımızdır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Ayla Akat.
Buyurun Sayın Akat.
(BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA AYLA AKAT
(Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 278 sıra
sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın
Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve
Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısının
geneli üzerine konuşmak üzere BDP Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarının getirilme zamanıyla ilgili tabii ki
eleştirilerimiz var. Yasama yılının son
haftasının son gününde getirilmiş olması bir
talihsizliktir. Kaldı ki toplumun en büyük beklentisinin
demokratikleşme olduğu ve bunun da anayasa yapım sürecine denk
düşen bir yol temizliğiyle gerçekleşebileceği
noktasında defalarca kez tüm muhalefet partilerinin açıklaması
olmuştur ama siyasi iktidar bu konuda, çıkarmış
olduğu, 1, 2nci yargı paketinden sonra 3üncüsünü getirmeyi yasama
yılının son haftasına bırakmıştır.
Tarih açısından, tartışılma süreci dikkate
alındığında talihsizlik olduğunu düşünüyoruz.
Diğer bir boyutu:
Paketin kapsamına ilişkin bir eleştirimiz vardır. O da
pakette -biraz evvel de Sayın Vekilimiz saydı- icra iflas hukukundan
ceza hukukuna, devletler özel hukukundan iş hukukuna, ticaret hukukundan
idare hukukuna kadar birçok değişik yasada değişiklikler
öngörülmektedir. AKPnin bir klasiği hâline geldi bu, torba yasalarla
hatta çuval yasalarla bazı temel yasalarda değişiklikleri
Türkiye'nin gündemine getirmek, Genel Kuruldan geçirmek. Torba yasalarla
değil, her temel yasanın değişmesi gereken maddelerinin
özgün yasalarla, özgün kanunlarla tekrardan ele alınması ve
incelenmesi, Genel Kuruldan da tartışılarak, sivil toplum
örgütlerinin de görüşü alınarak, değerlendirilerek geçmesi
gerektiği yönündeki belirlememizi tekrarlıyoruz.
Yine,
değerli milletvekilleri, yargı, bilindiği üzere parlamenter
sistemin üç sacayağından biri ve demokratikleşme bir bütün
olarak tüm organlarda hayat bulursa bir anlam kazanıyor. Yasama, yürütme
ve yargıdan birinin işleyişi demokratik değerlerden
yoksunsa, demokratikleşme sürecinden bahsetmemiz de ne yazık ki
mümkün olmuyor. Ülkemizde bu üç alanda da ciddi problemler vardır.
Yargı organlarında asgari demokratik prensipler hâlâ devletin
bekasından sonra gelmektedir.
2007
yılında Türkiyede hâkim ve savcıların profili
başlıklı araştırmasında Sayın Mithat Sancar,
hâkim ve savcıların ezici çoğunluğunun, karar verirken ya
da bir işlem yaparken öncelikle devletin bekası perspektifini dikkate
aldığını bulguluyordu. Bu antidemokratik zihniyeti
özellikle son beş yıl içerisinde defalarca gördük ve bunun etkilerini
yaşadık. Daha önce mensubu olduğumuz Demokratik Toplum Partisi
evrensel hukuka uymayan gerekçelerle kapatıldı; 6 milletvekilimiz,
yüzlerce yöneticimiz, binlerce üyemiz ise bu zihniyetin yansıması
nedeniyle hâlâ cezaevinde. Yine bu zihniyetle buradaki birçok milletvekilinden
daha fazla oy alan ve bizce hâlâ Diyarbakırın meşru
milletvekili olan Sayın Hatip Diclenin milletvekilliği
düşürüldü. Yine, grubumuz milletvekillerine hazırlanan fezlekelerin
sayısını artık biz takip etmeyi bıraktık.
Değerli
milletvekilleri, kuşkusuz yasamanın faaliyetlerinin yegâne sorumlusu
yargı organları değildir, siyasi iktidar da olumsuz sonuçlardan
en az onlar kadar sorumludur. Keza yargının hareket
alanının belirlenmesi, yani yasal çerçevenin çizilmesi yasamanın
yükümlülüğündedir. Gerekli demokratik yasaları çıkarmayıp,
işine gelmediği zaman tüm sorumluluğu güçler
ayrılığı ilkesine dayanarak yargıya atmak AKP iktidarının
sıklıkla başvurmuş olduğu bir demagojidir.
Bugün
Kürt toplumunun örgütlü kesiminin tümünü tasfiye etmek için temel alınan
Terörle Mücadele Kanununu 2005de kim çıkarmıştır? Yine
AKP, bugün tüm öneri ve tekliflerimize rağmen Terörle Mücadele Kanununu
kaldırmayan ve evrensel ölçülere indirmeyen bir konumdadır. Bu nedenlerden
dolayı yargı faaliyetlerini Hükûmetten bağımsız
değerlendirmemiz mümkün değildir.
Bilindiği
üzere bugün yeni bir Anayasa yapım süreci içerisindeyiz. Bu süreci AKPnin
tüm antidemokratik uygulamalarına rağmen Türkiyenin kalıcı
sorunlarına çözüm bulmak ve devleti demokratik bir işleyişe
kavuşturmak için
önemli bir fırsat olarak görüyoruz. Bu sürecin sağlıklı
işleyebilmesi ve toplumsal barışın tesisi adına
gerekli atmosferin oluşması için öteden beri
yaptığımız teklif yol temizliğiydi ve yol temizliği
işlemini hızlıca gerçekleştirilebilecek bir kanun
değişikliğinin yapılması olarak öneriyorduk.
Yaygın olarak
üçüncü yargı paketi şeklinde adlandırılan bu kanun
tasarısı bu anlamda önemli bir rol oynayabilirdi fakat mevcut
tasarının içeriği bu rolü oynamaktan ne yazık ki çok
uzaktır. Niye? Çünkü AKP yapıyormuş gibi görünmektedir, askerî
vesayetle mücadele edermiş gibi yapmaktadır, pratikte ise militer
zihniyeti yeniden üretmektedir. Kamu emekçilerine toplu sözleşme ve
sendikal hakları tanıyormuş gibi davranmaktadır, özünde ise
toplu sözleşmenin emekçiden yana dayanağı olan grev
hakkını görmezden gelmekte, Türk Hava Yolları grevinde
olduğu gibi jet hızıyla yasaklamaktadır. Kadınlar için
pozitif ayrımcılık ilkesini uyguluyormuş gibi
yapmaktadır, esasta ise özgür kadına tahammülü yoktur. Bu kanunda
gördüğümüz üzere yargıyı demokratikleştirip
etkinleştiriyormuş gibi yapmaktadır, irdeleyeceğimiz üzere
bu kanun tasarısının böyle bir işlevi yoktur.
Değerli
milletvekilleri, kanun tasarısı -belirttiğimiz üzere-
farklı hukuk alanlarını etkileyecek değişiklikler
içermektedir. Bunlardan en önemlisi
-kuşkusuz- toplumsal sorunları ve çözümünü doğrudan
etkileyecek olan Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanununda
yapılması öngörülen değişikliklerdir.
Bu kanunların ana
iskeleti toplumu tek bir biçime sokmayı amaçlamaktadır. Siyasi ve
toplumsal muhalefeti bastırmak, tüm farklılıkları tehlike
olarak görmek, düşünce ve ifade özgürlüğünü sınırlamak, örgütlenme
özgürlüğünü hiçe saymak bu kanunların ana prensibi olmaktadır.
Şimdi Hükûmet bu
kanunlarda değişiklik yapmak gereği duymuştur. Bu
kanunların değiştirilmesi ve belli başlı bazı
maddelerin kaldırılması demokratikleşme açısından
atılması gereken önemli adımlardır. Bunların,
öncelikle Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanununun bazı
maddelerinin toplumda yarattığı tahribatı ve sonuçları
vurgulamamız gerekiyor.
Polise su
şişesi atmak on beş yıl ceza, pankart açmak üç yıl
ceza, mitinge katılmak, slogan atmak, alkış çalmak, türkü
söylemek hepsine ayrı ayrı on yılları bulan cezalar bu
zihniyetin ürünüdür. Bu zihniyet 80 askerî darbesinde Musa Antere Kürtçe
ıslık çaldığı için ceza veren zihniyetle aynı
noktadadır. Bu anlayışın nasıl bir resim ortaya
çıkardığını görmek için rakamlara
başvurmakta da fayda vardır.
Ceza
ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün hazırladığı 31 Mart
2012 tarihli rapora göre, cezaevlerinde siyasal suçlardan 5.124 kişi
tutuklu, 3.846 kişi de hükümlü olarak bulunmaktadır. Toplam 8.970
siyasi tutuklunun bulunduğu bir ülkede demokrasinin işlerliği
konusunda önemli bir sorunun bulunduğuna şüphe yoktur.
Türkiye
Barolar Birliğinin hazırladığı Tutuklu Raporunda da
belirtildiği üzere, CMKnın yürürlüğe girdiği 2005
yılında cezaevlerinde 31.012 tutuklu, 24.858 hükümlü, toplam 55.870
kişi bulunmaktayken 2012 Mart ayında ise 54.792 tutuklu, 77.587
hükümlü, toplam 132.369 kişi bulunmaktadır. Yedi yıl içerisinde
yüzde 150lik artış sadece cezaevlerindeki doluluk oranını
göstermemektedir, aynı zamanda TMK ve TCKnın toplum nezdinde
yarattığı tahribatı da ortaya koymaktadır.
Değerli
milletvekilleri, mevcut tasarıdaki değişikliklerin en önemlisi
olarak görmüş olduğumuz düzenleme tabii ki Türk Ceza Kanununun
220nci maddesinin 6 ve 7nci maddesine dair yapılan düzenlemedir. Bir
ceza indirimi öngörülüyor ve indirimde de takdir yetkisi hâkimlere
bırakılıyor. Tabii ki hâkimler takdir ettiler. Şu an
220nci maddenin 6 ve 7nci maddelerine dair uygulama yasama hukukunun bir
sonucu değildir, tamamen içtihat hukukunun bir sonucudur. 2008
yılında bunun Diyarbakırda görülen bir dosya
dolayısıyla Ceza Genel Kuruluna gitmesi ve oradan çıkan içtihat
gereğince aynı suçtan birden fazla şekilde
cezalandırılma, aynı zamanda örgüt üyesi olmamakla birlikte
örgüt üyesi sayılıp bu çerçevede cezalandırılmanın önü
açılmıştır. Bir içtihat hukuku vardır ve 2008
yılından bugüne kadar Parlamento bir görev üstlenmemiş,
sorumluluğunu yerine getirmemiştir. Yine bununla beraber
açığa çıkan sonuçlarla da mücadele etmenin yöntemini ceza indiriminde
görmektedir. Örgüt üyesi olmadan örgüt üyesi sayılma
mantığı suç ve ceza hukukunun herhangi bir prensibiyle
uyuşabilecek bir hüküm değildir.
Amaç
burada nedir? Yıllardır bu süreçte şiddet ortamının
son bulması için mücadele eden tüm devrimci demokratik güçleri baskı altına
almaktır ve bunun yöntemi de bu şekilde bu yasalarla hayat
bulmaktadır ancak bu yasalarla açığa çıkan sonuç bugün
Hükûmeti zorlamaktadır, cezaevindeki doluluk oranı boyutuyla
zorlamaktadır, toplumdaki algı boyutuyla zorlamaktadır. Bir
toplumun öğrencisi, mühendisi, avukatı, doktoru, siyasetçisi, hepsi
terörist olabilir mi? Böyle bir gerçeklik yoktur ama bugün bu gerçeklikten
kaçış noktasında cezada indirim ve yine, bunu takdir yetkisini
hâkime bırakma olarak bir düzenleme vardır. Tabii ki biz, Türk Ceza
Kanununun 220nci maddesinin bir bütün kaldırılması
gerektiğinin, bu hukuki garabetten bir an önce kurtulunması
gerektiğinin altını bir kez daha çiziyoruz.
Değerli
milletvekilleri, hâkimler hemen takdir ettiler. Şunu belirtmekte yarar
vardır: Mevcut tasarı Adalet Bakanlığının sitesinde
yer alır almaz Diyarbakırdaki ağır ceza mahkemeleri -onu
takip etme şansımız oldu- üst sınırdan ceza vermeye
başladılar. Üst sınırdan ceza verince de, zaten onu
yarı oranında takdir ettiğinizde, mevcut düzenlemedeki hâliyle
alt sınırdan verilen cezayla eşit bir düzeye düşmektedir.
Bu
ne anlam ifade ediyor? Biz ne yaparsak yapalım, eğer bu konuda yasama
organı kulağı böyle tutmak yerine böyle tutmaktan vazgeçmezse,
döndürüp tutmaktan vazgeçmezse, bu yasadan bir an önce kurtulmazsa, ne
yazık ki bu yasanın, bu düzenlemenin açığa
çıkaracağı sonuçlar yarın baş edilmesi bugünden daha
zor olacak sonuçları da beraberinde getirecektir.
Yine,
değerli milletvekilleri, bizler 220nci maddeye dair, geçen sene de,
önceki sene de, 2008deki düzenleme, Yargıtayın içtihadı
açığa çıktıktan sonra defalarca kez belirttik:
Yapılması gereken açıktır, 220nci madde
kaldırılmalıdır. Maddenin özünde yer alan çelişki
madde üzerinde değişiklik yaparak giderilebilecek bir çelişki
değildir ve yine, diğer kanunlara paralel bir şekilde terörün,
örgütün, örgüte üyeliğin, örgütün propagandasını yapmanın
yeniden tanımlanması gerekmektedir. Hiyerarşik ve kesintisiz bir
ilişki içinde olmayan hiç kimsenin örgüt üyesi olarak kabul edilmemesi
gerekmektedir. Evrensel hukuk ölçütleri bunu gerektirmektedir. Somut ve ciddi
katkıda bulunmadıkça hiç kimsenin örgüt üyesi olmadığı
hâlde örgüt adına suç işlediği kabul edilmemelidir.
Örgüte
yardım ve yataklık fiili farklı bir maddede düzenlenmelidir.
Ancak bu şekilde toplum vicdanında derin yaralar açan ve bugün burada
da konumuz olan düzenlemenin sebep olduğu birtakım sonuçların en
azından önümüz süreç için engellenmesi noktasında bir adım
atmış sayılabileceğizdir.
Değerli
milletvekilleri, yine, hakeza, tasarının 73üncü maddesinde
ve
terör örgütü üyesi gibi cezalandırılır. düzenleme içindeki
beyan kalkıyor bunun yerine ama aynı şekilde 220de olduğu
gibi
terör örgütü üyesi sayılır. kalkmıyor. Hem 220nci
maddede hem de TMKnın (2/2) maddesinde yapılması gereken budur
ki hiç kimse terör örgütü üyesi değilse, bir örgüt üyesi değilse
örgüt üyesi gibi sayılmamalıdır. Aradaki bağı tespit
edilmediği sürece bunu örgüt üyesi saymak işte bugün karşı
karşıya olduğumuz birtakım sonuçları açığa
çıkarmaktadır.
Yine
tasarının 74üncü maddesinde müdafiiyle gizlilik kararı
yasallaştırılıyor. Niye yasallaştırıyoruz
diyoruz? Çünkü şu var: Hem CMKnın 153üncü maddesine göre tabii ki
tüm belgeler veriliyor, ifade tutanağı, bir gizlilik kararı olsa
bile ifade tutanağı, bilirkişi raporları ve yakalanan kişinin veya şüphelinin hazır
bulunmaya yetkili olduğu işlemlere ilişkin tutanaklar
hakkında ise kesinlikle gizlilik kararı verilemez deniyor. Buna
rağmen ne oluyor? Özel yetkili ağır ceza mahkemeleri, evet bu
konuda TMKya dayanarak avukatların girdikleri sorgu
tutanağının bile kendilerine verilmesine izin vermiyor. Bunu nasıl açıklıyoruz? TMK
var buna dayanarak yapıyoruz. Hâlbuki burada bir içtihat var, çok
açık bir hüküm var burada. TMKya dayanılarak yapılacak bir
durum değil bu, bir işlem değil. Nasıl avukata girmiş
olduğu sorgunun müvekkiliyle ilgili belgelerin bir örneği verilmez?
Bu yapılıyor, bu hukuksuzluğa göz yumuluyor ve burada da
yapılmak istenen ne? Bunu bari üç ayla
sınırlandıralım. Üç ay verelim, bunu resmîleştirelim.
Hükûmetin son dönem politikası bu. Fiilen uygulamaya soktuğu her
pratik için bir yasasını çıkartıp bir de resmîleştirmeye
çalışalım çabası içerisine giriyorlar. Son bir
yıldır bunun değişik örnekleriyle
karşılaştık eğer baş edemiyorlarsa sonuçlarıyla
yasasını çıkarma yöntemini deniyorlar. Bugün İzmirde,
Ankarada, İstanbulda, Diyarbakırda evet avukatlar müvekkilleriyle
ilgili belgelere ulaşamıyorlar. Bununla mücadele etmenin yöntemi
bunun önünü açabilmektir, TMKnın ilgili maddelerini kaldırabilmektir.
Bununla mücadelenin yöntemi var olan hukuksuzluğa resmî bir
kılıf bulmak değildir.
Değerli
milletvekilleri, yine geçici madde 1de basın ve ifade özgürlüğü
kapsamında değerlendirebileceğiz ama bunun
dışında da yine düşünce, ifade özgürlüğünün beyan,
açıklama şeklinde de tezahürü söz konusu olduğu için bir
erteleme söz konusudur. Şimdi biz erteleyerek bununla nasıl baş
edebiliriz, baş edebilir miyiz? Türkiyede düşünce ve ifade özgürlüğü ve
yine örgütlenme özgürlüğü kapsamında gözaltına alınan,
tutuklananların sayısı açıktır, ortadadır,
cezaevindeki doluluk oranıyla sabittir. Biz bunların almış
oldukları cezayı bir defaya mahsus erteleyelim. Bir sınır
da koyalım, 2012nin başına kadar, başı
itibarıyla bu suçlardan ceza alanlar, bu suçlardan hakkında
soruşturma ve kovuşturma yapılanların cezalarını
erteleyelim. Ya bundan sonra? Bu yasalar baki olduğu sürece, bu yasalar
var olduğu sürece, düşünce ve ifade özgürlüğünün önünde
antidemokratik yasalar olduğu sürece bunun sonuçlarıyla mücadele
edebilir miyiz? Böyle edemeyiz.
Çok açık ve nettir
yapılması gereken. Düşünce ve ifade özgürlüğünü
kısıtlayan tüm hükümler kaldırılmalıdır. Bugün
ertelemeyle bunun için kısmi bir çözüm bulmuş olabilirsiniz,
erteleyelim diyebilirsiniz ama yarın bunun sonuçlarıyla baş
edemeyecek bir noktaya geleceksiniz. Bir toplumu, bir bütün, düşüncelerini
açıkladığı için suçlu, düşüncelerini
açıkladığı için terörist, örgütlendiği için yine
hakeza örgüt üyesi saymanın sonuçları bu toplum için, Türkiye toplumu
için çok ağır olacaktır, bunun yöntemi erteleme değildir
değerli milletvekilleri.
Yine, değerli
milletvekilleri, haberleşmenin gizliliği noktasında, evet, ceza
artıyor. Bu konuda da kanun tasarısı haberleşmenin
gizliliğinin ihlaline verilecek cezaların
artırılmasını öngörüyor. Ayrıca bu suçun
tanımlandığı maddeye hukuka aykırılık
şartı da eklenmiştir. Yani değişikliğe göre, bu
durumun suç sayılması için kişinin rızası dışında
olmasına ek olarak hukuka aykırılığın da
olması gerekecektir.
79 ve 91de aleni
olmayan konuşmaların kaydında da ceza artırımı ve
özel hayatın ihlaliyle ilgili ceza artırımları söz konusu.
Bununla beraber, idare
hukuku açısından yapılan değişiklikler var ki
görüşülmekte olan kanun tasarısında yine idare hukuku
alanında çok önemli değişiklikler öngörülüyor. Bilindiği
üzere, hukuk devleti olmanın temel ilkesi, devletin yaptığı
işlem ve eylemlerin hukuka ve yasalara uygun olmasıdır.
Yasallık ilkesi uyarınca devletin her işlemi yasaya
dayanmalıdır ve bu durumun denetimi yargı erkince
gerçekleştirilir. Bu denetim, hukuk devleti ilkesi gereği
kapsamlı, etkin ve hızlı olmalıdır. Ayrıca
açıklık ilkesi esas alınmalıdır. Yıllardan gelen
demokratik ve modern devlet geleneği bu doğrultuda şekillenmiştir.
82 Anayasasının 125inci maddesi de idari yargının
alanını genel olarak çizmiştir.
Tasarının
44üncü maddesinde, düzenleyici işlemlerin iptal davasının
Danıştayın alanına girmesi için ülke çapı
şartının aranması, yine ilk derece dosyalarda
savcıların artık yalnızca görüş bildireceği, yine
dava açanların TC kimlik numaralarının dilekçeye
yazılmasının yasal zorunluluk hâline getirilmesi tabii ki idari
yargı açısından tartışılması gereken
konulardır. Bu konuda vereceğimiz önergelerle bu hususu açacağız
ama özellikle yürütmeyi durdurma kararının verilmesinin
zorlaştırılması noktasında düşüncelerimizi
paylaşmak istiyoruz.
Yürütmenin
durdurulması kararının verilebilmesi telafisi güç ve
imkânsız zararlara neden olmak ve açıkça hukuka aykırı
olmak şartlarına bağlanmaktadır. Yeni düzenleme ise bu
kararın verilmesinde idarenin savunmasının alınması
veya savunma süresinin dolması şartlarını da
eklemiştir. Bu durum yürütmeyi durdurma kararının
niteliğine aykırıdır çünkü savunma süresi mahkemenin çabuk karar
vermesini önlemektedir. Bu etkili yargı denetimini engelleyecektir. Mahkemelerin
yürütmeyi durdurma yetkisinin
sınırlandırılmasının Anayasanın 125inci
maddesine aykırı olduğu açıktır. Yürütmeyi durdurma
talebinin reddi için ise idarenin savunmasının beklenmesi
şartı getirilmemiştir. Bu durum idarenin lehine bir düzenlemedir.
Oysa idari yargı mevzuatının yurttaş eksenli olması
gerekmektedir. Bu düzenleme idari yargıyı etkisiz
kılacaktır. Yapılması gereken ise hak
kayıplarını en aza indirecek düzenlemelerin
yapılmasıdır. İdarenin savunması gelmeden yürütmeyi
durdurma kararı verilemez. kuralında ısrarcı olunacaksa,
en azından mahkemeye idarenin savunma süresini kısaltma ve tebligat
biçimini belirleme yetkisi de verilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, yine İcra İflas Kanununda belli düzenlemeler
yapılmaktadır. Bu değişikliklerin bazıları
iş yükünü hafifletici, işlemlerin hızlı ve güvenli
yapılmasına olanak taşıyan nitelikler gösterse de,
bazıları ise Anayasaya aykırılık dahi
barındırmaktadır. Kaldı ki, bu konuda yine
tasarının 1inci maddesinde özlük haklarının yönetmelikle
düzenlenmesi noktasında itirazımız vardır çünkü özlük
haklarının yönetmelikle değil kanunla düzenleneceği bir
anayasal hükümdür. Bu konuda da yine önergemizi vereceğiz.
Değerli
milletvekilleri, 1932 tarihli olan bu Kanun ne kadar değiştirilse
bile çağa uygun hâle gelememektedir. Yasanın ana iskeleti uygulamada
yapılan değişikliklerin olumlu yansımasını
bulmasını engellemektedir. Yıllardır neredeyse her Hükûmet
döneminde bu yasanın yenilenmesi gündeme gelse de, ne yazık ki her
seferinde bazı maddelerde yapılan değişikliklerle
yetinilmiştir. Verili alışkanlıklar kökten
değişimden ziyade kısmi değişiklikleri
dayatmıştır. Ayrıca bu yasanın ticari ilişkilerde
alacaklı-borçlu dengesini korumasının sosyal devlet ilkesi
ışığında önemi açıktır. Bu dengenin bir
taraf lehine bozulması toplumsal vicdanı yaralayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, sonuç olarak, Hükûmetin getirdiği bu kanun
tasarısının da içinin boş olduğu görülmektedir.
Sorunların ana kaynağına dokunmayan, geçici çözümler arayan, yer
yer mevcut sorunları daha derinleştirecek bir kanun
tasarısıyla karşı karşıyayız. Bu, siyasi
iktidarın sorunlara bakış açısını da
göstermektedir. Halkın beklentilerini iyi tahlil edip bu beklentilere cevap
oluyormuş gibi yapmak söz konusudur. Düzenlemeler çözüm
barındırmamaktadır. Yargının etkinleştirilmesi
başlığı altında ne yargı hizmetleri
hızlandırılmakta ne de yasal temel
demokratikleştirilmektedir; tersine, kanun tasarısı hukuk
devletiyle bağdaşmayacak içerikler de
barındırmaktadır. Kanun tasarısı her hâliyle Genel
Kuruldan geçerse içinde kısmi olumlu düzenlemeler olsa bile ülkenin
demokratikleşmesine hizmet etmeyecektir.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akat.
Gruplar
adına üçüncü konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Faruk Bal.
Buyurun
Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 3üncü Yargı Reformu Paketi adıyla tanımlanan
kanun tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında son zamanlarda ülkemizin mübarek topraklarına birer
birer düşen şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Düşürülen
uçağımızın henüz bulunamayan pilotları hakkında
ümidimizi muhafaza etmekle birlikte ailelerine ve Türk milletine metanet ve
sabırlar diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisinin hassasiyeti ve en önemli
meselesi vatandaşlarımızın hak, hukuk, adalet ve temel
hürriyetlerini korumanın yanı sıra Türk devletinin ve Türk
milletinin bekasıyla ilgili düzenlemelerde düşüncelerini açık,
net bir şekilde ortaya koyabilmesidir.
İşte, huzurunuzdaki tasarıya da bu temel ilke
kapsamı içerisinde yaklaşmaktayız.
Tasarı,
icra iflas, ceza ve idari yargı alanlarında mevzuat
değişikliklerini içermektedir, basın yayın yoluyla
işlenen suçlarda dava ve cezaların ertelenmesine ilişkin
hükümler getirmektedir.
Genel
olarak tasarıyı değerlendirdiğimizde, icra iflas, ceza ve
idari yargı mevzuatında kısmi olumlu iyileştirmeleri
içermekte, buna mukabil ceza ve idari yargı alanında ciddi
kaygılar uyandırmaktadır.
Özellikle
tasarının 73, 84, 104üncü maddeleri ile geçici 1inci maddesinde
örtülü af olarak tanımladığımız ciddi bir sonucu
ortaya koyabilecek düzenlemeler vardır.
Tasarının
73üncü maddesinde, terör örgütüne mensup olmasa bile örgüt adına suç
işleyenlerin örgüt mensubu gibi cezalandırılacaklarına dair
hüküm kaldırılmakta, tasarının 84üncü maddesiyle örgüte üye
olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyenler ile örgüt içindeki
hiyerarşik yapıya dâhil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve
isteyerek yardım eden kişilerin cezaları üçte 1e kadar
indirilmektedir.
Tasarının
104üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendiyle Terörle
Mücadele Kanununun 13üncü maddesi yürürlükten kaldırılmakta, terör
suçlarıyla ilgili olarak hükmün açıklanmasının geri
bırakılması, verilen hapis cezalarının seçenek
yaptırımlara çevrilmesi ve ertelenmesinin yolu
açılmaktadır.
Tasarı
yasalaştığı takdirde, değerli milletvekilleri, terör
örgütünün talimatıyla düzenlenen bir gösteride bu gösteriye katılarak
güvenlik güçlerine karşı mukavemet suçu işleyen, onları
yaralayan, molotofkokteyli atarak belediyelerin otobüslerini, iş dünyasının
dükkânlarını, ticarethanelerini yakıp yıkan ve bu arada pek
çok kişinin yanmasına, yaralanmasına ve maddi ve manevi
hasarın oluşmasına sebep olan kişilerin eğer terör
örgütü üyesi olduğu tespit edilemez ise, ya hiç ceza almayacak ya hükmün
açıklanması ertelenecek ya
cezası ertelenecek veya kanunda gösterilen diğer
yaptırımlara tabi olacaktır. Güvenlik güçlerinin
aldıkları yaralar, molotofkokteyliyle yaralananların
yanıkları, kırılıp dökülen caddelerdeki esnafın,
tüccarın maddi ve manevi zararları yanlarına kâr
kalacaktır.
Bu
madde kaldırıldığı için, değişikliğin
lehe olması nedeniyle daha vahim bir durum ortaya çıkacaktır; o
da lehe olan hükmün uygulanması gereği daha önce mahkûm olan
diğer kişilere sirayet edecek ve yargının iş yükü bir
kat daha şişirilmiş olacaktır. Aynen Türk Ceza Kanununda
2004 yılında yapılan değişiklikle
kesinleşmiş bir mahkeme karanının üç dört defa
yargının ayrı kademelerinde tekrar değerlendirilmesi
mecburiyeti nasıl hasıl olmuş ise burada da aynı durum
ortaya çıkacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, tasarı yasalaştığı takdirde,
bu terör örgütü mensuplarına örtülü, kısmi bir af olarak ortaya
çıkmaktadır. Örtülü ve kısmi affın Anayasanın
affı yasaklayan hükümlerinin arkasından dolanılmak suretiyle huzurunuzda
cezaların ertelenmesi veya yaptırımlara çevrilmesi şeklinde
takdim edilmesi Yüce Meclisin iradesine karşı bir hileişeriye
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Diğer
taraftan, tasarının geçici maddesiyle 31 Aralık 2011 tarihine
kadar basın yoluyla işlenen
suçlarda mahkemelerin ve hâkimlerin takdir yetkisi elinden alınmakta,
Meclisin iradesiyle cezaların ve davaların ertelenmesine ilişkin
bir hüküm getirilmektedir. Bu hükümle, bilinmektedir ki,
anlaşılmaktadır ki, belirli kişilere af getirilmektedir. Bu
belirli kişilerin kim olabileceğini biz tahmin ediyoruz ama Adalet Bakanlığı
bu tasarıyı bu hâle getirdiğine göre kimlerin bundan
yararlanacağını ortaya koyması lazım ve kimlerin
yararlanacağını, hangi fiillerin bundan istifade edeceğini
Meclis bilmeli ki ona göre bir çare üretebilmeli ya da ona göre getirilen
teklif hakkında kararını verebilmelidir.
Değerli
arkadaşlarım, tasarının gerekçesinde Bu tasarı,
yargıyı hızlandırmak için düzenlenmiştir. diye ucube
bir söz var. Bu söz ucube; çünkü Adalet Bakanlığı ne zaman bir
tasarı getirirse adını reform veya yargının
hızlandırılması gibi süslü kelimelerle süslüyor. Ancak
daha önce ortaya koymuş olduğu kanun teklif ve
tasarılarında maalesef ne yargıya bir reform
yapılabilmiştir ne de yargının hızı
artırılabilmiştir.
Ben
şimdi yüce Meclisin huzurunda Sayın Bakana sormak istiyorum: Anayasa
değişikliğiyle yargının şeklini şemalini
değiştirdiniz. Bu değişikliğin gerekçesinde
yargının hızlandırılması hükmü de vardı, yargı
için de bir reform vardı. Ortaya çıkan sonuç şimdi sizi de
rahatsız ettiği gibi toplumun tüm kesimlerini rahatsız eder hâle
gelmiştir; ancak soru şudur: Anayasa değişikliği
yapıldı, yargı hızlandı mı? Biz
erişilmiş bir hızı göremiyoruz. Biz göremediğimiz gibi
vatandaşlarımız da göremiyor.
Diğer
taraftan, 6110 sayılı Kanun ile yargının
hızlandırılacağı öngörülmüştü. Kanun
çıktı, yargı hızlandı mı?
Hızlanmışsa saatte kaç kilometre ya da ayda kaç dava görmek
suretiyle, yılda ne kadar davayı bitirmek suretiyle bir hız
kazanabilmiştir?
6217
sayılı yargı hizmetlerinin hızlandırılmasına
ilişkin Kanunu çıkardınız; bu da adı üzerinde
yargının hızlandırılması kanunuydu.
Hızlı trene dönmüş olmanın dışında
hızlı trenle yaşanan kazaların, 30dan fazla insanın
hayatını kaybetmesi dışında yargıya ne gibi bir
hız kazandırdı?
657
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede değişiklik yapan bir
düzenlemede de yargının hızlandırılması amaç
edilmişti ama yargının hızlandırılmasından
ziyade teşkilat yapısı ve kadrolaşma şeklindeki bir
niyet Meclisin iradesinden kaçırılmak suretiyle, Bakanlar Kurulunun
kararıyla yargıya müdahil edilir hâle gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım, yargının
hızlandırılması falan yok. Yargının
hızlandırılmasını düşünen falan da yok. Ben size
açık ve seçik bir şekilde ifade ediyorum: Yargının
siyasallaştırılması şeklinde bir amaç vardır. Bu
amaçta da adım adım hedefe ulaşılmıştır.
Önce HSYK ele geçirilmiştir, arkasından özel yetkili mahkemeler,
arkasından Yargıtay, arkasından Danıştay yeniden
dizayn edilmiştir ve yargı, külliyen, at gözlüğü çerçevesi
içerisinde bir bakış açısı kapsamında, belirli bir
grubun inisiyatifine terk edilmiştir. Dolayısıyla, buradan
başlangıçta Adalet ve Kalkınma Partisi
yararlanmıştır. Önce, ortaya çıkan yargının bir
korku imparatorluğunun silahı olarak görünmesi, AKP
muarızlarının ve muhaliflerinin üzerinde bir korkutma aracı
olarak kullanılmıştır. Şehirlerde esnaflar, tüccarlar,
sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, iş adamları, sıradan
vatandaşlar adaletin sığınılabilecek bir güvenli liman
olmasını bekler iken Sabahleyin hangi nedenlerle ben evimden
alınacağım, hangi nedenlerle özel hayatıma müdahale
edilecek, hangi uydurulan gerekçelerle tutuklanacağım? şeklinde
bir kaygıya kapılmıştır. Bu kaygı muhalif siyasi
otoriteler üzerinde ciddi bir endişe yaratmış ve ciddi bir
pasivize edilme, korkutulma, sindirilme operasyonuna alet edilmiştir. Bu,
yargının içerisinde farklı düşünen, farklı durumda
olan, gerçekten bağımsız, gerçekten tarafsız olan
insanların kendi yargılama görevlerini ifa ederken pasivize edilme,
korkutulma, sindirilme sonucunu doğurduğu gibi, diğer taraftan
yerel yönetimlerde, belediyeler üzerinde büyük bir baskı aracı olarak
kullanılmıştır. Adanada, Ereğlide, son zamanlarda
Antalyanın Kemer ilçesinde Milliyetçi Hareket Partisinin belediye
başkanlarına yargı eliyle yapılmış olan sindirme
operasyonları bunların en önemli örneklerindendir. Değerli
arkadaşlarım, bu o hâle varmıştır ki, Ereğlide
bir belediye çalışanı, bu yargının korkutucu
özellikleri ile cezaevine girdikten sonra hayatına kıymak zorunda
kalmış ve intihar etmiştir. Bunun vicdanı vebali başta
Sayın Adalet Bakanı olmak üzere, HSYKsı dâhil olmak üzere,
orada karar veren hâkimler ve bu tahkikatı yürüten savcı ve kolluk
kuvveti olmak üzere bu intihar eden canın manevi mesuliyetinden
kurtulamayacaklardır.
Böylece yargının
insicamı bozulmuştur değerli arkadaşlarım.
Yargının kendi içinde denge ve denetim mekanizmaları
bozulmuştur. Yargı, ilerleyen süreç içerisinde parlamenter
demokrasinin yasama, yürütme ve yargı üçlemindeki güçler
ayrılığı erkindeki denge ve denetim mekanizmasını
da bozmuştur. Sonuç olarak, yargı, bir vesayet makamı olarak
karşınıza çıkmıştır.
Eskiden AKPnin
muhaliflerine ve muarızlarına karşıt tek taraflı
kılıç olarak kullanılan ve korku imparatorluğunun
aracı olarak kullanılan bu yargı, şimdi, iki tarafı
kesen bir kılıç hâline dönüşmüştür. MİT operasyonuyla
ortaya çıktığı hâliyle, daha önce de bazı spor
faaliyetlerinin içinde işlenmiş olan suçlarla ilgili olarak ortaya
çıktığı üzere Adalet ve Kalkınma Partisi Meclisteki oy
çoğunluğuna güvenerek, dayanarak yargının bu korkutucu
özelliğinden kendi yandaşlarını koruyabilmiş, onlar
için özel kanunlar çıkararak yargının bu korkutucu
tavrından onları azade kılabilmiştir. Ya bunların
dışındaki diğer sade vatandaşlar ne yapsın?
Bunların dışında haksızlığa uğrayanlar
ne yapsın? Bunların dışında kurunun yanında
yaş olarak yakılmaya çalışanlar ne yapsın?
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlarım, burada bizim adaletin özelliğine,
adaletin hassasiyetine uygun bir tavır içerisinde yargıyı tekrar
ait olduğu yere oturtmamız gerekmektedir. Ait olduğu yer şudur:
Hâkimin, Mecellede ifade edildiği gibi, hakim, mekin, metin, müstakim bir
statüde peygamber postunda oturan ve gelen herkese karşı her türlü
duygularından, düşüncelerinden, siyasi tarafgirliğinden azade,
hiçbir dış etkiye boyun eğmeyen bir yapıya dönüştürülmesi
lazım. İşte, özel yetkili mahkemelerde de bunun olması
lazım. Eskiden özel yetkili mahkemelerle ilgili olmak üzere, Adalet ve
Kalkınma Partisi yapılan her işin doğru olduğuna
inanıyor ve güveniyordu; ta ki MİT olayında ortaya
çıktığı gibi bunların iki tarafı da kesen bir
kılıç hâline dönüştürülmesinden sonra özel yetkili mahkemeleri
şimdi hedef tahtasına oturtmuştur.
Değerli
arkadaşlarım, özel yetkili mahkemelerin yaptığı
yanlışları bir kenara bırakırsak, bireysel
hataları bir kenara bırakırsak Türkiye'nin maruz
kaldığı terör tehdidiyle, bölücü terör tehdidiyle,
uyuşturucu baronlarının yaratmış olduğu bizim
insanlarımızı olduğu kadar yurt dışındaki
ülkelerin vatandaşlarını da tehdit boyutundaki çetelerle ve
çıkar amaçlı suç örgütleriyle mücadelede özel yetkili mahkemelere
ihtiyaç vardır, ancak böyle değil. Değerli
arkadaşlarım, özel yetkili mahkemeler ıslah edilmeli. Özel
yetkili mahkemelerin, bireysel olarak hâkimin suç işleyecek noktada karar
verecek bir hâlden çıkarılması lazım. Bunun bir tek yolu
vardır, o da yargı içerisindeki kendi iç denetim ve denge
mekanizmalarının oluşturulmasıdır. Yani, Sayın
İyimayanın dediği gibi, özel yetkili bir mahkemede bir hâkim
kendisini Allah gibi hissetmemelidir. Yine, Sayın Başbakanın
dediği gibi, özel yetkili bir mahkemenin hâkiminin Başbakanı da
içeri alabilecek bir tehdit unsuru olmaması lazım.
Dolayısıyla,
özel yetkili mahkemelerin bireysel hatalarından ve ellerindeki Ceza
Muhakemesi Kanununun 250 ve müteakip maddelerindeki yetkileri
acımasız olarak kullanmalarından, haksız tutuklamalardan,
uzun tutuklamalardan, tutuklamaların cezaya dönüşmesinden
Cumhurbaşkanı şikâyetçi. Cumhurbaşkanı devletin ve
milletin başıdır, onun şikâyeti bir şekilde kale
alınmalıdır. Devletin Başbakanı şikâyetçidir
-aynı zamanda Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel
Başkanıdır- devletin Adalet Bakanı şikâyetçidir,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı şikâyetçidir, halk
şikâyetçidir. AKPnin muarızları olduğu kadar, yanında
olanlar da şikâyetçidir ama yargı kılını
kıpırdatmamaktadır. Bunları, yanlışları
yapan hâkim ve savcılar hakkında işlem yapması gereken HSYK
kılını kıpırdatmamaktadır; aksine, HSYKnın
zülfüyârine dokunan, karar veren hâkimleri sürüm sürüm süründürmektedir. Ben
size onlarca örnek verebilirim. En son çıkan -2.300 tane- hâkim
kararnamesinde kendilerinin karşısında aday olan hâkimleri,
savcıları nerelere sürdükleri Resmî Gazetede ilan edilmiş
hâliyle Sayın Adalet Bakanının huzurundadır.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Adalet Bakanı bu Kurulun
başıdır, bu hukuksuzluğu düzeltmelidir, nasıl
düzeltecekse öyle düzeltmelidir. Bizim yardımımıza ihtiyaç varsa
muhalefet partisi olarak, biz, yargının gerçekten
bağımsız, gerçekten tarafsız hâle getirilmesinde Adalet
Bakanlığının bu amaca yönelik önerilerine, kanun tasarılarına
katkıda bulunmaya hazırız.
Değerli
arkadaşlarım, bu kapsam içerisinde HSYK Türkiyede daha önce 136 tane
adliyeyi kapatmıştı, şimdi 148 adliyeyi daha kapatıyor
ve mevcut 700 adliyeden geriye 652 tane adliye kalıyor. Toplam
kapatılan adliye sayısı 348, maşallah yargı epeyce
hız almış. Şu kapatılmış 348 adliyeden geriye
kalan 642yi de Sayın Bakan, hemen kapatıversek yargının
elhamdülillah hiçbir sorunu kalmayacak, aynen eski Millî Eğitim
Bakanının Okulların kapatılması hâlinde Türkiye'nin
eğitim sorunu kalmayacak. demesi gibi.
Şimdi,
2004 yılında Konyanın dokuz ilçesinde adliye
kapatıldı; Çeltikte, Tuzlukçuda, Emirgazide,
Güneysınırda, Taşkentte, Ahırlıda, Akörende,
Derebucakta, Yalıhüyükte adliyeler kapatıldı. Buradaki adli
sorunu olan vatandaşlar komşu ilçelere gitmektedir. Bunun yanı
sıra, son olarak Doğanhisar, Sarayönü, Altınekin ve Hüyük
ilçelerinin adliyeleri kapatıldı. Daha sonra da Doğanhisar ve
Sarayönü adliyelerinin kapatılması kararından vazgeçildi.
Eğer kapatma kararı doğru idi ise Sayın Bakan,
Doğanhisar ve Sarayönü ilçelerindeki kapatmanın geri
alınması kararı yanlıştır. Yok, kapatmanın
geri alınma kararı doğru ise niye diğer ilçeleri de
kapatıyorsunuz?
Değerli
arkadaşlarım, bu kapatma kararları, sadece
sanığı, sadece müştekiyi, sadece müdahili,
davalıyı, davacıyı değil, şahitleri ve o davayla
ilgilenen herkesi, duruşmalar sürdüğü müddetçe başka bir ilçeye
gitme mecburiyetini ortaya koymaktadır.
Şimdi
soruyorum: Eceabat adliyesi kapatıldı, vatandaş Çanakkaleye
nasıl gidecek? Narmandan, Olurdan Oltuya nasıl gidecek bu
vatandaş? Kapatılan adliyelerin halkına bu zulmün gerekçesi
hâkim tasarrufu olabilir mi, savcı tasarrufu olabilir mi? Bir devletin en
önemli hizmeti adalet hizmetidir. Az masraf olsun diye vatandaşa
işkence edilebilir mi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK
BAL (Devamla) Sayın Başkan, sizin siyasi jargonunuzda bir Garson
devlet. ifadesi var. Daha sonra, gömlek değiştirdikten sonra bu
ifadeyi değiştirdiniz, Vatandaşa hizmet eden devlet.
diyorsunuz. Vatandaşa hizmet eden devlet adalet hizmetini sunmayıp,
vatandaşa Gel bana, sana bir adalet vereyim. diye yanına
çağırıyorsa, bu ne sizin siyasi geçmişinize ne ilan
etmiş olduğunuz parti programınıza ne Hükûmet
programınıza ne adalete ne hakka ne de hukuka sığar diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Gruplar
adına son konuşmacı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
Başkan Vekili Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın.
Buyurun
Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET AYDIN
(Adıyaman) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 278 sıra sayılı Yasa
Tasarısı üzerinde Grubumuz adına söz almış bulunuyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, tabii, buradaki bütün grupların
konuşmalarını özenle ve dikkatle dinledim, takip ettim, bir
tarafta da bir haksızlığın olduğunu da gördüm,
haklı olan taraflar da muhakkak ki var. Eğer haklı olan taraflar
da olmasaydı zaten bu paketi biz şu anda getirmiş olmazdık.
Tabii,
davaların uzadığı, yargının yavaş
işlediği ve bu sebepten dolayı adaletin geç tecelli etmesinden
kaynaklanan sorunların olduğu bir gerçek ve bu sorunların çözümü
noktasında da bugüne kadar çok ciddi adımların
atıldığı da ortada, bir haksızlık da
yapmayalım. Dolayısıyla, yargı hizmetlerinin daha etkin,
daha verimli, daha süratli bir şekilde sürdürülebilmesi amacıyla
hazırlanan bu paket, aynı zamanda, yargının
hızlandırılmasının yanında demokratikleşme
adına da çok ciddi esaslar getiriyor değerli arkadaşlar.
Az
önceki arkadaşlarımızı hakikaten dinlediğimde, AK
PARTİnin demokratikleşme noktasında çıtayı nerelere
kadar taşıdığını bütün kamuoyu bilmesine
rağmen, burada biraz haksızlık, bu manada bir
haksızlık sezinledim.
Bu
konuda özellikle şunları söylemek istiyorum değerli
arkadaşlar: Tabii, insanoğlu biraz da bazı şeyleri
hatırladıkça, hatırlatıldıkça hatırlıyor.
Hakikaten unutkanız; biz on sene öncesini galiba çok çabuk unutuyoruz, on
sene öncesinin Türkiyesini, maalesef çok kısa bir zaman geçmesine
rağmen çok çabuk unutuyoruz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ahmet Bey, bugün cezaevlerinde yatacak yer yok. Sen daha
on yıl öncesini
On yıl önce çocuktun sen ya!
AHMET
AYDIN (Devamla) Talepler bitmez, ihtiyaçlar bitmez.
Değerli
arkadaşlar, bakın yerimde oturdum, daha bir şey demedim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ama böyle konuşursan bu Meclisin huzurunu
bozarsın.
AHMET
AYDIN (Devamla) Dur, bir şey demedim, daha diyeceğim; daha demedim.
Bir saniye
Şimdiden provokasyon olmasın ki.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Cezaevlerinde yer olmadığı için çek
suçlularına kanun çıkardınız, unutma!
AHMET
AYDIN (Devamla) Dün değerli arkadaşlar, aklımıza
hayalimize gelmeyecek, tartışılmasının dahi mümkün
olmadığı, konuşulmasının cesaret istediği
birçok hususu, dün yine aynı şekilde, biz düzenlemelerle burada bir
bir geçirdik, icraata geçirdik bunları.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Ya, parasız eğitim isteyenler
hapse atılıyor, sen nasıl konuşuyorsun!
AHMET
AYDIN (Devamla) Bütün tabuları yıktık değerli
arkadaşlar, bütün vesayetleri ortadan kaldırdık
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Ya, gerçekten hukuk mezunu musun?
FARUK
BAL (Konya) Yeni vesayet buldunuz.
AHMET
AYDIN (Devamla)
ve ne yazık ki biz bu tabuları
kaldırırken, bu vesayetleri ortadan kaldırırken
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Esnaf yazar kasa atıyordu,
şimdi Mecliste kendini asıyor, Mecliste!
AHMET
AYDIN (Devamla) - Muhalefet partileri de demokrasinin hız
kazanmasından ziyade, yapmış olduğumuz bu açılım
süreçlerine maalesef katkı veremediler, vermek de istemediler çünkü
değerli arkadaşlar
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Saçılım, saçılım!
Açılım değil.
AHMET
AYDIN (Devamla) Bakın, ben bir hususu söyleyeceğim, madem siz beni
zorladınız, aslında orayı es geçecektim. Burada, biz,
geçtiğimiz 2010 Eylül referandumunda geçirmiş olduğumuz o paket
esaslı bir demokratik pakettir.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Çok, çok!
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) O paketin altında kaldınız, ne
yapacağınızı şaşırdınız.
AHMET
AYDIN (Devamla) - O zaman da yetmez ama evet demiştik. Bu paketin
görüşmeleri esnasında değerli arkadaşlar, burada üç
muhalefet partisinin de söylemleri ortada. Zaten bir grup, burada kendi
grubundaki milletvekillerine dahi güvenip perde arkasına gönderemedi, bir
grup komple hayır dedi, bir grup da boykot etti.
Şimdi,
bakın o tartışmalardan birkaç hususa değinmek istiyorum.
Sadece, kamuoyu bilsin diyorum çünkü biz bu kadar güzel açılımlar
yaparken, halkımızın özgürlükleri noktasında daha ileri
adımlar atarken, siz burada aslında bunları az bile bulup
bizleri bu konuda kamçılamanız gerekirken
yaptıklarımıza, maalesef, ket vurmaya
çalışıyorsunuz. Bakın, o paketteki hükümlerden bir tanesi
geçici 15inci maddeydi ve bu madde, biz kaldırdığımız
takdirde 12 Eylülcüler, darbeciler yargılanacak demiştik.
Peki,
o zaman sizler ne demiştiniz? Bakın, aynen metinden okuyorum,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu: Geçici 15inci maddenin
kaldırılmasıyla Kenan Evren ve arkadaşları
yargılanamaz. Başbakan halka doğruları söylemiyor. Kendi
liderleri kendi tabanını kandırıyor. Hesap sordular
mı, sorabilirler mi? Hayır. E, peki, ben şimdi size soruyorum:
Hesap sorduk mu? Sorabildik mi? Evet. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Neyin hesabını sordunuz?
Bırakın şu işleri.
AHMET
AYDIN (Devamla) - Yine, değerli arkadaşlar, eski YARSAV
Başkanı, aynı zamanda şu anda Cumhuriyet Halk Partisinin
Grup Başkan Vekili Sayın Emine Ülker Tarhan: Keşke
yargılansalar ama inanmıyorum. Bu bir illüzyondur. Özgürlük illüzyonları
satıyorlar. Bu düzenlemeyle gerçekten yargılanmalarını
olanaklı görmüyorum. Yargılandı mı arkadaşlar? Evet
yargılanıyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Halkı kandırıyorsunuz, mahkemeye
gelmedi.
AHMET
AYDIN (Devamla) Yine, değerli arkadaşlar, Milliyetçi Hareket
Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçesi halk oylaması
öncesinde şunu diyor.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Bahçeli, Bahçeli! Doğru söyle.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Bahçesi değil Bahçeli.
AHMET
AYDIN (Devamla) Sayın Devlet Bahçeli halk oylaması öncesinde
şunları ifade ediyor: 12 Eylülü yargılayamazlar. Bu bir
kandırmaca. Unutulmamalıdır ki 12 Eylül 1980de hukukun
boğazına yağlı urgan geçiren vicdansızlara 12 Eylül
2010 tarihinde adaletin terazisini kıran bozguncu zihniyetin aynı
alanda kümelendiklerini ve benzer hedefler
taşıdıklarını bir gün herkes görecek ve mutlaka idrak
edecektir. Evet, bugün herkes görüyor, herkes idrak ediyor, herkes kimin doğru
yaptığına çok net bir karar veriyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Yargılıyor gibi görünüyorsunuz.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) - Mahkeme sonuçlarını göreceğiz. Bu
söylediklerine utanırsın o zaman.
AHMET
AYDIN (Devamla) Yine, değerli arkadaşlar
Tabii, bunları
uzatabilirim ama uzatmayacağım. Bir de BDPnin boykot bildirisinden
kısa bir alıntı yapacağım. Hani o
arkadaşlarımız da çok demokrasiden bahsediyorlar ya,
özgürlüklerden bahsediyorlar ya, onlar da bu özgürlük paketini boykot
etmişlerdi.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Her şeyi mış gibi yapıyorsunuz.
AHMET
AYDIN (Devamla) - BDP şunu ifade ediyor boykot bildirisinde: AKPnin 12
Eylülle hesaplaşacağı söylemi yalanların en
büyüğüdür.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Doğru söylüyorlar.
AHMET
AYDIN (Devamla) AKP bu söylemiyle 12 Eylülün yarattığı
mağduriyetleri sömürmekte, burada rant devşirmektedir.
Peki,
arkadaşlar, kim rant devşirdi? Kim yalan söyledi? Kim hakikatleri
yaptı? Kim dediğinin arkasında durdu? O gün
yargılayacağız. dedik, bugün yargılanıyor. Sizlerin
hepsi, üç grup da
Arkadaşlar, sayı bir hayli fazla ama çok detaya
girmeyeceğim.
Değerli
arkadaşlar, dün Yargılanamaz. dedikleriniz, dün Tutuklanamaz,
sorgulanamaz. dedikleriniz, bugün adaletin karşısında hepsi
hesap veriyor. Kanunlar önünde herkes eşittir. Kim suç işliyorsa bu
ülkede, unvanı, görevi, makamı ne olursa olsun, kanun önünde hesap
vermek zorundadır ve hesap da vereceğiz, bunun da takipçisi
olacağız. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Her gün yolsuzluk yapıyorsunuz, her gün
hırsızlık var. Yasayla hırsızlık
yapıyorsunuz.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Siz, hepiniz suçlusunuz.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Dinleyelim
AHMET
AYDIN (Devamla) - Yine, değerli arkadaşlar, tabii, bu
demokratikleşme noktasında atılan adımları burada bir
bir saymayacağım ama paketin içeriğine de girmek istiyorum.
Lütfen, dikkatlice dinlerseniz
Bu
pakete itiraz edilmemesi lazım, bu pakete destek olunması lazım.
Bu paket insanlarımızın hak ve hürriyetlerini geliştiren
bir pakettir, özgürlüklerin önünü açan bir pakettir, engelleri ortadan
kaldıran bir pakettir.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) - Bir daha oku, bir daha oku. Biz okuduk da geldik
buraya.
AHMET
AYDIN (Devamla) - Dolayısıyla bu paket belki gecikmiş olabilir
ama, dünden bugüne kadar 2 tanesini geçirdik, bugün 3üncü paketi geçiriyoruz.
Ama
demokratikleşme noktasında baktığınızda
değerli arkadaşlar, ta parti programımızı
hazırlarken başlattığımız, 2002 3 Kasımdan
itibaren de süregelen çok esaslı değişimler oluyor. Dünya
dönüyor, ihtiyaçlar değişiyor, talepler değişiyor,
farklılaşıyor. Dün bizim için lüks olan, bugün bizim için
zaruret olabiliyor. Dolayısıyla bu talepler
karşısında, bu ihtiyaçlar karşısında da
mevzuatın da güncellenmesi lazım. Küreselleşen dünyada
demokrasinin
Artık Araplar bile Arap Baharıyla birlikte bu
demokrasiye kavuşurken kendi ülke insanımıza bu demokrasiyi
lütfen çok görmeyelim arkadaşlar, lütuf da görmeyelim.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Ne demokrasisi? Irakta
demokrasi mi var, Libyada demokrasi mi var?
AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, geçmişten bu
yana devletlerin en önemli amaçlarından biri, adalet sistemlerinin etkin
biçimde işleyişi olmuştur çünkü toplumsal yaşamın
huzur ve güvenlik içinde sürdürülebilmesi ancak bu şekilde mümkün
olabilmektedir. Bizlerin bugün için en önemli gayreti ise iyi işleyen bir
adalet sisteminin oluşturulmasıdır. İyi işleyen bir
adalet sisteminden anladığımız ise
vatandaşlarımıza güven vermesidir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Güven vermiyor şu anda.
AHMET AYDIN (Devamla) - Adalet sisteminin vatandaşlara güven
verebilmesi ancak zamanında ve gecikmeksizin tecelli etmesiyle mümkün
olacaktır. Yargılamaların makul sürede
sonuçlandırılamaması, kişi ve kurumların yargıya
güvenini etkileyen unsurların en önemlilerinden bir tanesidir. Bu tasarıyla
makul sürede yargılama ilkesiyle yargılamaların gecikmeden ve
haksızlığa yol açmadan yerine getirilmesi hedeflenmektedir.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) İşinize gelince
bağımsız yargı, işinize gelmeyince kanun
değiştiriyorsunuz burada.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bu kapsamda da AK PARTİ olarak 2002den
beri esaslı değişiklikler yapıyoruz, yapmaya da devam
ediyoruz.
Yaptığımız birtakım değişikliklerin
yanı sıra daha geçtiğimiz günlerde burada bir ara buluculuk gibi
-özellikle alternatif uyuşmazlık çözüm mekanizmalarını da
geliştiriyoruz- yine kamu denetçiliği gibi birtakım
kurumları da burada hep birlikte görüşerek geçirdik.
Yine, değerli arkadaşlar, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 6ncı maddesi, bizde yargılamaların makul
sürede bitmesini emrediyor. Yine, mevcut Anayasamızın 141inci
maddesi de mümkün olan en az giderle ve en süratli bir şekilde
davaların sonuçlandırılmasını emrediyor.
Bizler şunu biliyoruz, geciken adaletin adalet
olmadığını biliyoruz. Evet, adalette gecikmeler oldu, yargı
yavaş işledi. Yargıyla ilgili atılan adımlar,
yapılan işler ortada. Amacımız, yargının
zamanında ve doğru bir şekilde tecelli etmesi. Bütün gayretimiz
budur.
Makul sürede yargılama ilkesinin ihlali sebebiyle Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi nezdinde ülkemiz birçok kereler tazminata da mahkûm
kılınmıştır.
Daha
önce gerçekleşen ve yürürlüğe giren iki paketle birlikte değerli
arkadaşlar, yargı ciddi manada bir hız da kazandı.
Bakın, özellikle Yargıtay ve Danıştay Kanunundaki
değişikliklerle hem Yargıtayın hem
Danıştayın daire sayısının
arttırılması hem üye sayısının
arttırılması neticesinde, bugün, artık dosyalar daha seri
bir şekilde yüksek mahkemelerden çıkıyor çünkü yargıyı
en çok uzatan alanlar buralardı. Bugün, Yargıtaydan sonuçlanan dosya
sayısı, ilk kez, Yargıtaya gelen yeni dosya sayısına
göre çok daha fazla olmaya başladı ve buralarda birikmiş
dosyalar erimeye başladı.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Otomatiğe bağlandı, otomatiğe!
AHMET
AYDIN (Devamla) İnşallah -Sayın Bakanımız da
baştaki konuşmasında ifade ettiler- hedefimiz, artık
yargılamaların on iki ay içerisinde, bir yıl içerisinde kesinkes
sonuçlanmasıdır ve ona doğru da inşallah Türkiye gidiyor.
Bu
iki paketin yanı sıra işte bu 3üncü paketle de değerli
arkadaşlar, çok ciddi değişiklikler öngörüyoruz. Ceza
mevzuatımızda, icra iflas mevzuatımızda ve aynı
zamanda idari yargılama mevzuatımızda da çok ciddi, çok
esaslı değişiklikler öngörmekteyiz. Ceza mevzuatındaki
yeniliklerin neler olduğuna şöyle kısaca bir göz
attığınızda, değerli arkadaşlar, adliyelerin
yükünü ağırlaştıran çok basit işler, mülki idarelerce
hallolması gerekirken ufak tefek bazı işlerin, hep, maalesef
savcılara ya da savcılar da yetmez bazılarında adliyelerin
görevine, tekeline koymuşuz ve çok esaslı bir şekilde
dosyaları yığmışız. Hâlbuki, mesela büyük bir
iş yükü getiren ehliyetsiz araç kullanma. Bu standarttır
aslında. Bunu, savcılara idari para cezası yetkisi vermişiz
ama o kadar çok sayıda dosya var ki savcılar esas görevini bırakıp
bu idari işlere bir nevi bakmaktaydı. Bakın, 2010
yılında Kabahatler Bürosuna gelen dosya sayısına
baktığınızda, sadece bu meyanda 263.041 tane dosyanın
olduğu ortada.
FARUK
BAL (Konya) Kaymakam nasıl yapacak bu işi?
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Kaymakamın başka işi yok mu?
AHMET
AYDIN (Devamla) Yani 263.041 adet dosya bir anda silinecek. Bunları
mülki idare amirleri çözsün diyoruz; kaymakamlar, valilikler halletsin ve
savcılar da asli görevine dönsün diyoruz.
Yine bazı fiiller
aynı şekilde suç olmaktan çıkıyor, yani yargıda da
olan bazı şeyler, adliyelerde görüşülen bazı şeyler
de. Bu sefer onları da suç olmaktan çıkartıp kabahate
dönüştürüyoruz. Yurda kaçak girip yakalananlar gibi, sınır
dışı edildiği hâlde tekrar yurda girmek isteyenler gibi,
belge almadan turist rehberliği gibi nispeten hafif hapis cezası
gerektiren birçok şeyi de yargının tekelinden
kaldırıyoruz, Mülki amir tarafından bunlar çözülsün. diyoruz.
Yine,
Vatandaş basit suçlar için hâkim önüne çıkmasın. diyoruz.
Bakın, ön ödemenin kapsamını genişletiyoruz; şu anda
üç aya kadar üst sınırı olan hapiste ön ödeme var, bunu bir
yıla kadar uzatıyoruz, genişletiyoruz. Ön ödemenin kapsamı
genişledikçe de yargının iş yükü daha da azalacak.
Kaçak
elektrik kullanımı
Bunda da esaslı dosya sayısı var.
Bunu da karşılıksız yararlandırma suçuna
dönüştürüyoruz.
Yine,
arkadaşlar -özellikle burada bahsedildiği için- tutuklamayla ilgili
önemli değişiklikler, önemli düzenlemeler getiriyoruz. Tutuklama
yerine alternatif tedbirleri genişletiyoruz. Bakın, çok esaslı
bir hükümdür, biz hep tartışıyoruz. Bu kadar tutuklama,
tutuklamanın uzun sürmesi tartışılan bir konu çünkü biz
şunu biliyoruz: Tutuklama bir cezalandırma olmamalı; tutuklama
bir tedbirdir, en son başvurulacak bir çaredir. Dolayısıyla adli
kontrol yöntemlerini geliştirelim
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Tutuklamayı ceza hâline siz getirdiniz,
önceden öyle bir şey yoktu zaten.
AHMET
AYDIN (Devamla) Ve biz bunu şöyle yapıyoruz: Daha önce,
biliyorsunuz mevcut düzenlemede üst sınırı üç yıla kadar
olanlarda ancak adli kontrol uygulanabiliyor; üst sınırı
kaldırıyoruz.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Üç senedir cezaevinde yatıp suçunun ne
olduğunu bilmeyenler var bu memlekette.
AHMET
AYDIN (Devamla) Bakın, üst sınırı kaldırıyoruz,
bari buna Tamam. deyin ya doğru bir şey,
yaptığımız doğru bir şey, güzel bir şey, çok
güzel bir şey, çok üst perdeden gittiğimiz bir şey. Yani
tutuklama için, adli kontrol müessesesi için üst sınırı tamamen
ortadan kaldırıyoruz ve dolayısıyla adli kontrol
müessesesi
Yani tutuklama yerine başka cezalar verilsin. Ne olsun? Yurt
dışına çıkışı yasaklansın, kefaletle
salıverilsin. Yani tutuklama en son başvurulacak bir çare.
Dolayısıyla, bu konuda tabii, takdir hâkimlerindir, bunlar hep
dikkate alınacaktır. Tutuklama kararı verilmesi zorlaşacak.
Bakın,
değerli arkadaşlar, ben de meslekten gelen, avukatlıktan gelen
biriyim. Biz hep şunu gördük: Mahkemeler tutuklamaya karar verirken de,
tutuklamanın devamına karar verirken de, maalesef tahliyeye de karar
verirken aynı şekilde klişe kelimeler kullanıyor. Nedir?
Suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, toplanan deliller gibi
gidiyor sıralı böyle
değerlendirildiğinde
tutuklanmasına
diyor ya da yine tahliye ederken bile yine suçun
vasıf ve mahiyeti, mevcut deliller deyip
salıverilmesine
diyor.
Aynı, tutuklama nedenleri de tahliye nedenleri de aynı. Biz burada
Hayır, bu olmaz. diyoruz, Somut gerekçeler olacak. diyoruz yani Kuvvetli
bir suç şüphesi olacak tutuklayabilmen için, tutuklama nedenleri
varlığı olacak, somut bir şekilde bunları tek tek
gerekçelendireceksin. diyoruz ve dolayısıyla, bu manada tutuklama
biraz daha zor olacak, biraz daha tutuklama tedbiri çok sınırlı
sayıda, istisnai durumda başvurulan bir yola gelecek. Yine, aynı
şekilde, tutuklama yasağının sınırını
iki yıla çıkartıyoruz yani iki yıla kadarki suçlarda
tutuklama olmayacak.
Yine,
değerli arkadaşlar, tabii, yolsuzlukla daha etkin mücadele
sağlayacak çok esaslı düzenlemeler getiriyoruz: Kamu görevlileri
yönünden irtikap suçunun kapsamını genişletiyoruz. Rüşvet
suçunu GRECO tavsiyeleri doğrultusunda yeniden düzenliyoruz. Nüfus
ticareti suçu yeniden düzenleniyor. Yargı görevi yapanı etkileme
suçunun unsurları yine yeniden düzenlenmektedir. Yine,
soruşturmanın gizliliğinin ihlali suçu yeniden düzenlenmektedir
ve burada da özellikle basın ve ifade özgürlüğü çok ciddi manada
genişletilmektedir.
Yine,
burada bahsedildi, tabii örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç
işleyenlerin durumu, Türk Ceza Kanunu 226ya göre bir kişi, örgüte
üye olmadığı hâlde örgüt adına suç işlerse ya da örgüt
adına propaganda yaparsa örgüt üyesi olmamasıyla birlikte aynı
zamanda örgüt üyeliğinden de ceza alabiliyor şu anda mevcut
düzenlemeye kadar, çok esaslı bir ceza. Biz bunun yarı oranında
indirilmesini öngörüyoruz. Yine örgüte bilerek ve isteyerek yardım
edenler, yani yardım ve yataklık edenlerle alakalı olarak da,
değerli arkadaşlar, örgüt üyesi olmasa bile yardım ve
yataklık edenler, aynı zamanda örgüt üyeliğinden ceza
alıyor, bunu da üçte 1e kadar indirtecek hükümler getiriyoruz.
Özel
yetkili mahkemeler, tabii, çok tartışma konusu oldu, değerli
arkadaşlar, devlet güvenlik mahkemelerinin yerine kurulan özel yetkili
mahkemeler. DGMlerde, biliyorsunuz, askerî üye vardı, bunda askerî üye
yok. Yine, DGMleri de, malumunuz, AK PARTİ İktidarı ortadan
kaldırdı. İnşallah özel yetkili mahkemeleri de, yine bu
grup, yine AK PARTİ İktidarı ortadan kaldıracaktır.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Tabii, size dokunmaya başlayınca
kaldırıyorsunuz.
AHMET
AYDIN (Devamla) Bunlar hep tartışılıyor değerli
arkadaşlar. Bir taraftan özgürlük ve güvenlik dengesini -çok hassas bir
terazi bu- çok ciddi dengeye oturtmak lazım ve dolayısıyla, özel
yetkili mahkemeler tabii ihtiyaçtan kaynaklanan mahkemelerdi ve bu süreçte de
çok ciddi işlevler de gördü. Ama Türkiye AK PARTİyle birlikte
demokrasi çıtasını yükseltti. Mevzuatımıza ciddi,
esaslı değişiklikler getirdik. Demokratikleşme yolunda
ciddi adımlar attık ve bugün çok daha iyi konumdayız.
Dolayısıyla bugün itibarıyla da artık özel yetkili
mahkemelerin kaldırılması lazım. Özel yetkili mahkemeler
kaldırılırken de tabii, mevcut görülmekte olan davaların
bundan zarar görmemesi lazım, buna da hassasiyetle eğilmemiz
lazım.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Evrensel hukuka aykırı bu Ahmet Bey,
bunu nasıl söyleyebiliyorsunuz?
AHMET
AYDIN (Devamla) Yine aynı şekilde, özel yetkili mahkemelerin görev
alanına giren bir kısım suçları da yine birtakım
düzenlemelerle inşallah görüşeceğiz. Bunu da ağır ceza
mahkemelerine bırakacağız.
Yine,
bu mahkemelerde, malum, savunma hakkıyla ilgili ciddi kısıtlama
vardı biliyorsunuz. Yani, soruşturmanın başlamasından
davanın açıldığı ana kadar -bir yıl sürer, iki
yıl sürer- soruşturmaya gizlilik kararı verdi mi vatandaş
neyle suçlanıyor, hangi bilgi, belgeler var, ne yapabilir; dosyadan bilgi,
belge alamıyor, neyle suçlandığını bilemiyor. Biz Bu,
savunma hakkına aykırıdır. Savunma hakkı
kutsaldır. dedik ve soruşturmanın gizliliği
kararını ancak üç ayla sınırlandırabilecekler bu paket
çıktıktan sonra. Aynı şekilde, savunma hakkıyla
alakalı olarak, esasa ilişkin savunma için süre istediklerinde
mahkemeler vermiyor, esasa ilişkin savunma için, artık bundan sonra,
süre istendiğinde mahkemeler verebiliyor.
Yine,
iki yıla kadar olan basit terör suçlarında, malum, erteleme
olmuyordu, paraya çevirme olmuyordu, seçenek yaptırımlar
yapılmıyordu. Hükmün açıklanması geri
bırakılmıyordu terör suçu olduğu için, ama şimdi, bu
düzenlemeyle, iki yıla kadar olan suçlarda da bu tür düzenlemeler
olabilecek, iki yıla kadar olanlarda bu seçenek yaptırımlar
olabilecek.
Yine,
değerli arkadaşlar, İcra İflas Kanunu günümüz
şartlarında alacaklı-borçlu dengesi nazara alınarak çok
esaslı bir şekilde değiştiriliyor, güzel
değişiklikler var. Çünkü çok esaslı dosyalar var, dosya
sayısı bir hayli fazla. Elektronik ortamda bunların UYAP
aracılığıyla paylaşılması, ihalelerinin daha
şeffaf olabilmesi için elektronik ortamda yapılması, icra
kâtipliği kadrosunun ihdası, personel sayısının
artırılması gibi çok esaslı, güzel düzenlemeler var.
Ev
eşyalarının haczedilmezlik kapsamı genişletiliyor.
Çünkü vatandaşın biri bir borç nedeniyle sıkıntıya
giriyor, hacze gidiliyor. Ama orada onun çoluğu çocuğu var, ailesi
var, hanımı var, eşi var. Yani basit ihtiyacını
görebileceği ev eşyaları bari haczedilmesin diyoruz. Bu da
insani, vicdani bir durumdur, güzel bir düzenlemedir.
Yine,
değerli arkadaşlar, icra dairelerinin, mesela, parayla
temasının kesilmesi çok esaslı bir düzenleme bence de.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
AYDIN (Devamla) Aynı şekilde, idari yargı mevzuatında da
çok esaslı, çok güzel düzenlemeler var.
FARUK
BAL (Konya) Danıştayı ele geçiriyorsunuz.
AHMET
AYDIN (Devamla) Tabii, sürem burada bitti ama
Değerli
arkadaşlar, emin olun, bu paket hem yargının hız
kazanması adına hem demokratikleşmemiz adına çok ciddi, çok
esaslı bir pakettir. Bundan dolayı da, katkılarınızdan
dolayı da şimdiden çok teşekkür ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aydın.
Gruplar
adına
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, Hatip, adımı
zikrederek sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Aslında, biz sizin bütün
yaptıklarınızı tersinden okumayı çoktan öğrendik,
çoktan ve çoktan. Örneğin, yargıçlar dernek kurduklarında ve
sorunlarını dile getirmeye çalıştıklarında,
örgütlendiklerinde, örgütlenen yargıçlara vatan haini, terörist,
halledilmesi gereken unsurlar muamelesi yaptınız. Şu an, o
vatan haini dediklerinizden birisi kürsüde, Beyefendi.
Biz
Sahadan gelen yargıçların sorunlarını dinleyin.
dediğimizde derneğimizi, telefonlarımızı ve evlerimizi
dinlediniz, evet, bizi dinlediniz. Avrupaya Türkiyede yargıçların
örgütlenmesine izin verdik. diye övünürken içeride yasa tasarılarıyla,
fesih davalarıyla ve vetolarla bizi yok etmeye
çalıştınız. İşte, o zaman biz her şeyi
tersinden okumayı öğrenmiştik. Aslında
demokratikleşmeden, açılımlardan, adaletten söz ederken ne demek
istediğinizi çok iyi öğrenmiştik. Örgütlenme derken
aslında yalnızlaştırmadan ve susturmadan söz ediyordunuz.
Özgürlük derken tutsaklıktan söz ediyordunuz aslında ve ifade
özgürlüğü derken polis dayağından, demokrasi derken
aslında bir korku krallığından söz ediyordunuz,
fişleme ve kan tahlillerinden bahsediyordunuz siz o günlerde. Aslında
ne söylüyorsanız tersinden okumak gerektiğini biz o gün
yaşayarak öğrendik. Siz bir darbe anayasasıyla
hesaplaşmaktan söz ettiğinizde de aslında irkilmemek mümkün
değildi çünkü darbeyle hesaplaşma ve izlerini silme adı
altında aslında darbe ruhunu güçlendirmekten söz ediyordunuz siz.
Ve
işte o yüzden de Sayın Aydın, tam da o yüzden de sizler,
darbenin hasını yapan ve sizin selefiniz olan darbecilerden hesap
sormayacaksınız; bu bir illüzyondur, doğrudur. Siz, sizin
varlık nedeniniz olan gerçek darbecileri, onların işkencecilerini,
katillerini mahkemeye dahi getirme iktidarsızlığına
sahipsiniz. Getiremezsiniz mahkemeye
Ve o yüzden, tüm
konuştuklarınız aslında lafügüzaftır, başka
hiçbir işe yaramaz. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın.
Lütfen,
tekrar bir sataşmaya meydan vermeden
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Tabii,
yeni bir sataşmaya meydan vermeyeceğim ama şurada sadece kendi
kullandığı ifadeyi okudum, hiçbir yorum yapmadım ancak
bununla eğer vatan haini olabiliyorsak
Bilmiyorum bunu nereden çıkarttığınızı,
anlam da veremedim. Vatan hainliği, yapılan düzenlemelere, vatan
adına, millet adına, memleket adına yapılan güzel
düzenlemelere karşı çıkmaktır. Vatan hainliği, milleti
yüceltmek değil, bilakis, yücelen millete ket vurmakla olur. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Zırvalıyorsun be! Böyle bir saçmalık olur mu
ya!
AHMET
AYDIN (Devamla) Bakın, değerli arkadaşlar, vatan
hainliği
Yargıçlarla alakalı, biz -hem bunların özlük hem
fiziki mekân, personel- her
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Vatan hainliği, Amerikanın kontrolünde orayı
burayı satmaktır, Sayın Aydın!
AHMET
AYDIN (Devamla) -
açıdan güzel düzenlemeler yaptık.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Amerikan projelerine eş başkanlık
yapmaktır vatan hainliği!
AHMET
AYDIN (Devamla) - Peki, militan yargıç tabirini kullanan ve bunu
gururlanarak, övünerek kullanan ve Bunun arkasındayım. diyen kim?
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Size karşı çıkanları hep vatan haini mi
ilan ediyorsunuz?
AHMET
AYDIN (Devamla) - Bu kim? Yani yargıçlığın içinden geleceksin,
diğer arkadaşlarınızı militanlıkla
suçlayacaksınız; bu kabul edilebilir bir şey değil.
Darbecilerden
hesap soruyoruz. Bugün ilk defa Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında Darbe Araştırma Komisyonu kuruluyor. Bu yüreği
gösteren, bu cesareti gösteren AK PARTİ İktidarıdır.
AYLA
AKAT (Batman) Siz darbe yapıyorsunuz, siz.
AHMET
AYDIN (Devamla) - 27 Mayıstan hesap soruyoruz, 12 Marttan hesap soruyoruz,
12 Eylülden hesap soruyoruz.
AYLA
AKAT (Batman) Kurumlarından da sorun.
AHMET
AYDIN (Devamla) - 28 Şubattan, hatta 27 Nisandan hesap soran bu gruptur,
bu İktidardır.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Dolmabahçe ne oldu Ahmetçiğim,
Dolmabahçe?
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Büyükanıttan da hesap sormayı düşünüyor
musunuz?
AHMET
AYDIN (Devamla) - Darbecilerden hesap soran biziz ama biz darbecilerden hesap
sorarken buraya gelip yani bunu bile bir şekilde zül gören bir
anlayışı ben bir yere konumlandıramıyorum değerli
arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, bakın, lütfen vicdanlı konuşalım, elimizi
vicdanımıza koyalım.
GÜRKUT
ACAR (Antalya) Siz kendiniz sivil darbesiniz zaten!
AYLA
AKAT (Batman) Siz kendiniz darbe yapıyorsunuz!
AHMET
AYDIN (Devamla) - Dün konuşulamayan, dün dokunulamayan, dün tabu olarak
gördüğümüz birçok şeyi, birçok düzenlemeyi biz yerle bir ettik. AK
PARTİyle birlikte Türkiye normalleşti, demokratikleşerek
normalleşti, güçleniyor ama siz isteseniz de güçlenecek, siz istemeseniz
de güçlenecek çünkü değerli arkadaşlar, bu millet bu politikalardan
memnun. Eğer bu millet bu politikaları desteklemeseydi, yüzde 34
yüzde 47 olur muydu? Eğer desteklemeseydi, yüzde 47 yüzde 50 olur muydu? Eğer
desteklemeseydi şu anki anketlerde yüzde 53, yüzde 54 olabilir mi? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) İşte, siz
kendinize bakın. Bu millet ne istiyor? Bu milletin beklentileri nedir?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
AYDIN (Devamla) Bu millete biz nasıl karşılık
verebiliriz? Bunu siz kendiniz sorgulayın, lütfen sorgulayın.
Milletin rotasına dönün, milletin istikametine dönün.
Daha
fazla sözü uzatmak istemiyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Sayın Başkan
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, bir sataşma daha var.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Hatip, tarifini kendisinin yaptığı bir vatan
hainliğinden bahsetti, buna göre hepimiz vatan hainiyiz.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Öyle bir şey söylemedim. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Şimdi, Hatibe soruyorum: Senin güzellik
anlayışına uymak mecburiyetinde miyim? Senin doğruna uymak
mecburiyetinde miyim?
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Vatan haini kimmiş Ahmet Bey? Sana
yakışıyor mu?
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Grup Başkan Vekilisin, öncelikle ne konuşmaman
gerektiğini öğrenmen lazım senin. Ayıp bir şey!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Tarhan, buyurun.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, bir sataşma daha
olduğunu işittiniz, açıklamama lüzum yok, doğrudan ben
hedef alındım ve yaptığım açıklama Sayın
Başkan
BAŞKAN
Şimdi, devam edelim mi istiyorsunuz bu tartışmaya?
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Olur mu öyle şey Sayın Başkan!
BAŞKAN
Bir saniye efendim
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan vatan haini söylemimi bile
anlayamamış Sayın Beyefendi, anlatmak isterim. Yani bir
yanlış anlaşılma var. Lütfen, düzeltmeme izin verin.
BAŞKAN
Yerinizden tashih edin, bitirelim bu konuşmayı lütfen.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Yerimden olmaz, sataşma da var. Sataşma var
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Lütfen
Yani bunun sonu yok Sayın Tarhan. Mikrofonunuzu da açayım.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan vatan haini diyor ya! Sen duymuyor
musun oradan? Orada duymuyor musun sen?
BAŞKAN
Öztürk, orada da vatan haini lafı geçti, orada da geçti. Lütfen
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Milletvekillerinin hepsine vatan haini diyor ya!
BAŞKAN
- Sayın Öztürk, siz yerinize oturun. Siz yerinize oturun, Sayın
Tarhan kendisini ifade edebilir.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Olur mu canım! Sayın Başkan,
olmaz böyle şey!
BAŞKAN
Sayın Hocam, siz de lütfen.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Tutanakları getirtin Sayın Başkan.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Ahmet Bey, senin ağzından çıkanı
kulağın duymuyor. Lütfen, biraz adam gibi ol
BAŞKAN Buyurun,
iki dakika. (CHP sıralarından gürültüler)
Lütfen, ifade edebilir
kendisini.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Ahmetçiğim, size de söz vereceğim, sakin olun. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
Sakin olun efendim,
sakin olun. Dinleyin.
3.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Ankara) Şimdi, sanıyorum çok aşırı
heyecandan, Sayın Aydın dinlediğini anlayamamış.
Dinlediğini anlayamadığı için ben bir açıklama
gereği duydum.
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) Siz söyleneni anlayamamışsınız.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) - Bilmeyenler lütfen sussun.
Zamanında,
itiraz eden yargıçlara vatan haini ve terörist denilmişti ve
şu anda, sizin terörist ve vatan haini dediğiniz bir yargıç,
kürsüde size hitap ediyor. demek istemiştim ama siz tamamen farklı
anlamışsınız, birincisi bu.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Hayır, biz size vatan haini demedik ki. Bu sözü
kullanmadık, biz böyle bir şey demedik.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) - İkincisi: Kendi selefi olan darbecileri
yargılama iktidarsızlığına ama
yapılmamış darbeleri yargılama hevesi ve
iştihasına sahip bir anlayışa sahip olmaktansa ben,
demokrasinin, hukukun militanı olan bir yargıç olmaktan, her zaman
bunu yapmış olmaktan sonuna kadar gurur duyuyor ve bir kez daha ilan
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın
Ahmet Aydın konuşmasında Sayın Emine Ülker Tarhanın
YARSAV Başkanlığı dönemine ilişkin olarak bir
değerlendirme yaptı ve Sayın Tarhan da sataşma gerekçesiyle
söz aldı ancak Sayın Aydın aynı konuşmasında
Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun ismini anmak suretiyle grubumuza bir sataşmada
bulunmuştur. Ben de bu nedenle söz istiyorum efendim.
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlunun sözlerini tekrar etti. Yani
Yanlış bir şey söyledi. mi diyorsunuz?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hayır, efendim, ama sözleri
amacına aykırı bir şekilde, farklı bir şekilde
yorumlayarak sataşmada bulunmuştur.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım, aynısını
ifade ettim ben, hiçbir şey demedim ki.
BAŞKAN
Buyurun, lütfen, tekrar bir sataşmaya meydan vermeden
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Aydının, doğrusu, bugünkü üslubuna
şaşırdığımı ifade etmeliyim.
Vatanseverliği
ölçebilecek bir terazi ne Sayın Aydının elinde ne de AKP
Grubunun elinde vardır.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) CHPde de yok.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Böyle bir terazi sizlerin elinde de,
Sayın Aydın, sizin elinizde de olamaz.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Millet ölçecek, millet.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Evet, millet ölçecektir.
Siz,
vatanseverliği burada Parlamento çoğunluğuna
dayandırıyor iseniz, Parlamento çoğunluğunun
aldığı her kararı siz vatanseverlikle
eşitliyorsanız, sizin demokrasi anlayışınız bu
ise Türkiye'nin başına geleceklerden endişe ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi,
Sayın Aydın, Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun
Anayasanın geçici 15inci maddesine ilişkin olarak yapmış
olduğu açıklamayı çok farklı bir yere
taşımıştır. Darbecileri koruyan 15inci maddesinin 12
Nisan 2010 referandumundaki Anayasa değişikliği paketine sokulması,
tamamen Cumhuriyet Halk Partisinin önerisiyledir; bunun bir kere bilinmesini
arzu ederiz. Ancak bu maddenin kaldırılması, aslında,
gerçekte o darbeyi gerçekleştirmiş olanların
yargılanmasına yol açacak bir düzenleme değildir ama sadece bu
maddenin kaldırılması dahi Türkiyedeki darbe
anlayışının son bulması açısından önemlidir.
Bunun
kaldırılması sonrasında savcıların harekete
geçmiş olması, mahkemelerin dava görüyor olması, davanın
açılmış olması, bizim iddiamızın doğru
olmadığı anlamına gelmez. Bunu kaldırarak
yargılamayı yapmanın hukuki olmadığını ifade
ettik. Yargılamayı yapabilmek için ayrı bir düzenleme gerekir. O
düzenlemeyi o zaman kabul etmediniz.
Sayın
Aydın diyor ki: Biz kim yargılanacak dediysek o
yargılanıyor. Yani bunun anlamı: Biz kimi yargılamak
istiyorsak yargılıyoruz.dur.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Ne alakası var?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bu, tam anlamıyla yargıya
müdahaledir.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Nasıl böyle bir hükme varabildin?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Böyle bir yorumun ne alakası var?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve
Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava
ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; 2004 Sayılı İcra ve İflas
Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın; Türk Ceza
Kanunun Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar
Kanununda Yer Alan Maddelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ile 34 Milletvekilinin; 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin; Türk Ceza
Yasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi'nin; 3713 Sayılı Terörle Mücadele Yasasının 6 ve
7'nci Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Yasa
Teklifi; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Terörle Mücadele
Kanununda Bazı Maddelerin Değiştirilmesine İlişkin
Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Rıza Türmen ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın;
Adli Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ağrı Milletvekili Halil Aksoy'un; Ceza Muhakemesi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (1/565, 2/90, 2/120, 2/223, 2/257, 2/268, 2/292, 2/322, 2/326)
(S. Sayısı: 278) (Devam)
BAŞKAN
Değerli arkadaşlarım, şimdi, şahıslar
adına söz alan arkadaşlarımıza söz vereceğim.
Isparta
Milletvekili Sayın Recep Özel.
Buyurun
Sayın Özel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP
ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 278
sıra sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve
Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava
ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısının
geneli hakkında şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Yargının
iş yükünün çok fazla bir şekilde arttığı herkesin
malumu. Bu yoğunluk yargılama sürecini uzatmakta,
Anayasamızın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
kabul ettiği makul sürede yargılanma hakkını ve devletin
makul sürede yargılama yükümlülüğünün gereğini yerine
getirmesini önemli derecede engellemektedir. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin ihlali nedeniyle Türkiye'nin, ülkemizin tazminat ödemek
zorunda kaldığı fiillerin önemli bir kısmının da
makul sürede yargılama ilkesinin ihlaliyle ilgili olduğu
düşünüldüğünde, makul sürede yargılama yükümlülüğünün önemi
daha da artmaktadır.
Yargı hizmetlerinin
hızlandırılması amacıyla yapılan düzenlemelerin
devamı mahiyetinde olan bu tasarı, İcra İflas Kanunu
alanında, idari yargı ve ceza mevzuatında birtakım
değişiklikler ihtiva etmektedir.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) Okuma yahu, anlat.
RECEP ÖZEL (Devamla)
Yargı yükünün artmasının en önemli sebeplerinin
başında
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) Herkese laf atıyordun; okuma, anlat.
RECEP ÖZEL (Devamla)
maalesef, her sorunu yargıya çözdürme
alışkanlığımız gelmektedir.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) Okuma yahu, anlat.
RECEP ÖZEL (Devamla)
Bazı ihtilaflarda idare sorumluluk almaktan
kaçındığından, idare tarafından çözülmesi gereken
meseleler bile Hele bir yargı karar versin. demesi üzerine
artmaktadır. Bu husus, büyük oranda, vatandaşlarımızı
da mağdur etmektedir. İdare, yani bürokrasi sorumluluk almaktan
kaçınmakta, sorunu yargıya havale etmekte, yargı da sanki idare
gibi, kendini idarenin yerine koyarak kararlar ihdas etmekte;
karşılıklı olarak da sorunlar büyümektedir. İdare
sorumluluk alarak çözümler üretmeli, işi yargıya havale etmemeli;
yargı da sanki idarenin rakibi gibi, sorumluluk alanları töhmet
altında bırakacak tavır ve anlayış içerisinde
olmamalıdır; birbirine vesayet uygulamamalıdırlar.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) Okuyor ha; bildiği bir şey yok.
RECEP ÖZEL (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz bu 3üncü yargı paketiyle icra iflas hukuku alanında,
idari yargı hukuku alanında, ceza ve ceza muhakemesi hukuku
alanında olmak üzere üç ana başlıkta düzenlemeler yer
almaktadır. Bunlardan icra iflas hukuku alanında yapılan
değişiklikleri ana başlık hâlinde şöyle
sıralayabiliriz:
İcra dairelerinde
çalışan personelin uzmanlaşmasını sağlamak ve
böylece hizmet kalitesini artırmak amacıyla
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) Okuyorsun, çalışmamışsın sen.
RECEP ÖZEL (Devamla)
sadece icra dairelerinde çalışacak icra kâtipliği kadrosu
ihdas edilmiştir.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) Ahmete, Mehmete laf atacağına
çalışsaydın biraz.
RECEP ÖZEL (Devamla)
İcra dairelerinde verilen kararların gerekçeli olarak tutanaklara
geçirilmesi sağlanmış
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Kayda geçiyor, tutanağa, onu da bilesin.
RECEP
ÖZEL (Devamla) -
şu anda uygulamadaki talepler hakkında gerekçe
yazılmadan karar verilmekte, genellikle bu işlem kaşe
kullanılarak yerine getirilmektedir.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Ya, çalışmazsın, böyle okursun! Ahmete,
Mehmete laf atacağına çalış.
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Yapılan düzenleme ile standart ifadedeki kaşe
kullanılmasının önüne geçilerek, kararlarda yaşanabilecek
keyfîliğin önlenmesi ve böylece etkin bir denetim
sağlanmaktadır.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Ahmete, Mehmete laf edeceğine
çalışsaydın!
RECEP
ÖZEL (Devamla) Şimdi, laf atan bu MHPli arkadaşımın
benim kâğıttan okuduğum noktasında
Evvelki gece -sizi
biraz geri döndürmek isterim- buraya çıktınız kürsüye
şuradan bir arkadaşımız size dedi ki
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Bak neyi anlatıyor görüyor musun, söyleyeceği
bir şeyi yok!
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Başla konuş dedi, hemen onu bir talimat olarak
kendinize algıladınız ve burada Genel Kurulu olur olmaz, gecenin
üç buçuğunda gergin hâle getirdiniz.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Laf attınız bana.
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Ama dediğim gibi
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Tutanaklar orada.
RECEP
ÖZEL (Devamla) Bak, sen bana konuşmaya başladığımdan
beri laf atmaktasın.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Tutanaklar orada.
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Ben senin aynı konuşmanı sana iade ediyorum, o
günkünü.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Doğru söyle, tutanaklar orada.
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Bu Genel Kurulda o gün ne tür ifadelerde bulundun
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Bildiğini anlat, bildiğini.
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Genel Kurulu saat üç buçukta, dörtte öyle gergin hâle getirdin
ki
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Başkan da burada bak.
RECEP
ÖZEL (Devamla) -
aynısını sen burada bize yapıyorsun.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Bak tutanaklar orada, anlatacağı bir şey
yok bunun.
MUHARREM
VARLI (Adana) Ne yapacaksın, dövecek misin bizi!
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Anlatacağı bir şey yok,
çalışmamış.
RECEP
ÖZEL (Devamla) - Aynısını sen burada bana yapıyorsun
şimdi. Ben sadece senin bize yaptığını sana
hatırlattım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Recep Bey ben şahidim; bu işte siz
haksızsınız.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) - Tamam işte.
RECEP
ÖZEL (Devamla) Sayın Özel şahitliğine ihtiyacı var ama
yanlış yerde şahitlik yapıyorsun Sayın Özel.
Yapılan
düzenlemeyle standart ifadedeki kaşe kullanılmasının önüne
geçilerek kararlarda yaşanılabilecek keyfîliğin önlenmesi ve
böylece etkin bir denetim sağlanmaktadır. İcra iflas
dairelerinde her türlü iş ve işlemlerde UYAP, yani Ulusal Yargı
Ağı sisteminin etkin bir şekilde kullanılması daha bir
belirgin hâle getirilerek yargıya büyük bir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Sağa sola laf atarken bitti bak!
BAŞKAN
Teşekkür ederim, süreniz tamam.
RECEP
ÖZEL (Devamla) On dakika değil miydi?
BAŞKAN
Sayın Özel süreniz tamam, çok teşekkür ediyorum.
RECEP
ÖZEL (Devamla) On dakika efendim süre.
BAŞKAN
Evet, beş dakika vermişler yanlışlıkla,
düzeltiyorum.
RECEP
ÖZEL (Devamla) Tamam efendim.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Yalnız, Özelin hakkını yediniz
Başkan, konuşsun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Demokrasilerde konuşmak lazım, söz verin efendim,
beş dakika daha verin. Demokrasilerde vermek lazım.
RECEP
ÖZEL (Devamla) Teşekkür ediyorum Özgür kardeşim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Demin beş dakika verdiniz, söyleyecek bir şeyi varsa
dinlemeye hazırız.
RECEP
ÖZEL (Devamla) Tasarıda getirilen en büyük yeniliklerden birisi de
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) Ya, on dakikada anlatamadığını beş
dakikada nasıl anlatacaksın?
RECEP ÖZEL (Devamla)
En büyük yeniliklerden biri de icra dairelerindeki para ilişkisi ve
işlemlerin en aza indirilmesidir. Tüm parasal ilişkiler banka
üzerinden tarafların banka hesap numaralarını kullanarak
gerçekleştirilmesi sağlanmaktadır. Alacaklı ile borçlu
arasındaki menfaat dengesinin sağlanması, temel hak ve
özgürlüklerin korunması, haczinde ekonomik yarar bulunmayan ya da
muhafazasında ve satışında güçlük çekilen
eşyaların haczedilmesi bir düzene bağlanmaktadır.
Ekonomik faaliyeti
sermayesinden ziyade bedenî
çalışmasına dayanan borçlunun mesleğini
sürdürebilmesi için gerekli her türlü eşya, borçlu ile aynı çatı
altında yaşayan aile bireyleri için lüzumlu her türlü eşya ile
öğrenci bursları ve diğer kanunlarda haczi yasaklanan mal ve
hakların haczedilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
Hacizden itibaren,
taşınır mallarda bir yıl olan satış isteme süresi
altı aya, taşınmazlarda satış isteme süresi iki
yıldan bir yıla indirilmektedir.
Haczedilen malların
satışı esnasında açık artırmaya
katılımı artırmak, malın gerçek değerinde
satılmasını sağlamak ve satış
masraflarını azaltmak amacıyla satış
ilanlarının elektronik ortamda da yapılması imkânı
sağlanmakta, elektronik ortamda da katılımcılara ihaleye
katılabilme, pey sürebilme ve satın alabilme imkânı böylece
tanınmaktadır. Ayrıca İcra İflas Kanunundaki icra
inkâr tazminatı ve diğer birtakım tazminat oranları yüzde
40tan yüzde 20ye indirilmektedir.
İdarî yargı
hususundaki düzenlemelerle ise Danıştayın, ilk derece mahkemesi
sıfatıyla gördüğü davaların bir kısmı, ilk derece
mahkemesi idare mahkemelerine devredilmektedir. Bakanlıkların tüm
düzenleyici işlemleri yerine sadece ülke çapında uygulanacak
düzenleyici işlemlerine karşı açılacak davaların
Danıştayda görülmesi düzenlenmekte, buna karşı bu
bakanlıkların bu nitelikte olmayan düzenleyici işlemlerine
karşı açılacak davaların idare veya vergi mahkemelerine
bırakılması öngörülmektedir.
Üç yıl süreyle
Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulunun yapısı ve
çalışma usulü değiştirilmekte. Zira, Danıştay
İdari Dava Daireleri Kurulu gündeminde 2011 yılı sonu
itibarıyla 6 bine yakın dosya bulunmakta, haftada bir gün toplanmakta
ve sadece toplantıya katılanların sayısı 150yi
bulmakta. Üyeleriyle toplanarak karar alması da
zorlaştığı için üç yıl müddetle 20 kişiden
oluşan bir heyet oluşturulmakta ve bunlar diğer, kendi
dairelerindeki görevlerini yapmayacaklar, sürekli çalışan bir hâle
gelerek ve ellerindeki bu dosyaları iki üç yıl gibi bir süre
içerisinde eritmeleri temin edilmeye çalışılmaktadır. Bu
geçici sürenin sonunda da birikmiş dosyalar eritilecek ve gelen iş
sayıları da, idare mahkemelerinde birtakım davalar
görüleceği için de birikmemiş sayılacaktır.
Yürütmenin
durdurulması müessesesi de kısmen revize edilmekte, buna göre
yürütmenin durdurulması kararları kural olarak idarenin
savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra
verilebilecektir. Yürütmenin durdurulması talebinin yerinde
olmadığı dava dilekçesi ve eklerinden anlaşılmakta ise
davalı idarenin savunması alınmaksızın talep
reddedilebilecektir.
Yıkım
ve sınır dışı edilme gibi uygulanmakla etkisi
tükenecek nitelikteki idari işlemler bakımından ise savunma
alındıktan sonra yeniden bir karar verilinceye kadar geçici olarak
yürütmenin durdurulmasına karar verilebilecektir. Ayrıca aynı
hukuki sebeplere dayanılarak ikinci kez yürütmenin durdurulması
talebinde bulunulamayacağı düzenlenmekte olup, bu sayede,
reddedilmiş taleplerin tekraren yargı mercileri önüne getirilmesinin
önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
Kişinin
haberleşme hürriyeti kapsamında dinlenilmesi, görüntülerinin kayda
geçirilmesi durumları, hukuka aykırı olarak bunların
ifşa edilmesi ve ifşa edilen bu görüntülerin basın-yayın
organlarında yayınlanması hâlinde verilecek cezalar yeniden
düzenlenmektedir.
Elektrik
hırsızlığına konu eylemler yeniden
tanımlanmış, bu ve buna benzer durumlardaki eylemler
karşılıksız yararlanma suçu olarak yeni bir tanıma
kavuşturulmuş, bu fiillerin etkin pişmanlık hükümleri
yeniden belirlenmiş, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanma
ancak hüküm verilinceye kadar mümkün hâle getirilmiştir. Hüküm verilinceye
kadar ödeme yapılması, zararın tazmin edilmesi hâlinde ceza
verilmeyecek, hüküm kesinleşinceye kadar veya daha sonra ödeme veya
tazminde ise ceza miktarında indirim yapılabilecektir.
Zimmet
ve rüşvet suçları da yeni bir düzenlemeye, yeni bir
anlayışa kavuşturulmuştur. Bilindiği üzere, tutuklama,
en üst derecede kişi hak ve özgürlüklerine müdahale eden bir koruma
tedbiridir. Adlî kontrolün üst sınırı da belli bir seviyeye
getirilerek -tutuklamanın alternatifi olarak adli kontrolün- böylece
tutuklamanın yarattığı mahzurların önüne geçilmiş
olacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Yetiştiremedi, yetiştiremedi!
RECEP
ÖZEL (Devamla) O beni dinleyen arkadaşımız da gitmiş,
arkaya geçmiş, oturmuş; ona en güzel saygılarımı
sunuyorum, iyi dileklerimi iletiyorum.
Bu
kanunun Türk yargısına hayırlı, uğurlu
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Bu Terörle Mücadele Kanunundaki
değişikliği de anlatsaydın ya Recep Bey!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
Şahısları
adına, ikinci konuşmacı, Ali İhsan Köktürk, Zonguldak
Milletvekili.
Buyurun
lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 278 sıra sayılı Yasa
Tasarısının geneli üzerine söz almış bulunuyorum.
Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarının genel gerekçesinde, iş yükünü
azaltarak yargının etkinleştirilmesini sağlamak, makul
sürede yargılanma hakkının gereği gibi yerine
getirilmemesinden doğan hak ihlallerini önlemek, ifade özgürlüğü ve
özel yaşamın gizliliği konularında düzenlemelerle temel hak
ve özgürlükleri güvence altına almak, icra, iflas, idari yargı ve
ceza mevzuatının uygulanmasından doğan aksaklıklara,
sorunlara çözüm getirmek amacıyla hazırlandığı ifade
edilmektedir. Nitekim, 3üncü reform paketi gibi güçlü bir nitelendirmeyle
kamuoyuna yansıtılan tasarıya, bu amaçları nedeniyle
yargının sorunlarının çözümü konusunda oldukça büyük
anlamlar yüklenmiştir.
Ancak,
değerli milletvekilleri, gerek hazırlık süreci gerekse
içeriği açısından bakıldığında, tasarının,
kendisine yüklenen anlam büyüklüğünü karşılamaktan uzak
olduğu görülmüştür. Tasarı hazırlanırken savunma
mesleğinin temsilcisi olan barolar dışlanmıştır.
Adalet Bakanlığı tekelinde götürülen çalışmaların
kamuoyu nezdinde tartışmaya açılmasından özenle
kaçınılmıştır ve AKP İktidarına hâkim olan
tekçi bir anlayışla bu tasarı şekillendirilmiştir.
Diğer
taraftan, tasarı, içeriği itibarıyla da, yargının var
olan ivedi ve önemli sorunlarını çözmek konusunda oldukça
yetersizdir. Yargı hizmetlerinin etkinleştirilmesi amacıyla
yapılması gereken yasal düzenlemelerin en başında,
birtakım hedefler doğrultusunda şekillenen yapısı ve
anlayışı nedeniyle yargıda âdeta kaos yaratan özel yetkili
mahkemelerin gizli tanıklık, gizli soruşturma gibi hukuk
sistemine yabancı olan unsurların, kurumların sistemden
ayıklanması gerekirken, ağır insan hakkı ihlali
oluşturan haksız ve uzun süreli tutuklulukları sona erdirecek
düzenlemelere şeklî değil, net ve somut bir şekilde yer
verilmesi gerekirken maalesef bunlara yönelik düzenlemeler tasarıda yer
almamıştır.
Yine
tasarı el attığı alanlarda evrensel hukukla
örtüşmeyen, Türkiye Cumhuriyeti Anayasamıza açıkça
aykırılık oluşturan düzenlemeler içermektedir. Örneğin
icra personelinin sınav, nakil, unvan değişikliği gibi
hususlarının kanunla değil, yönetmelikle düzenlenmesi özlük
haklarına ilişkin olması nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti
Anayasamızın 128inci maddesine açıkça
aykırıdır.
Değerli
milletvekilleri, tasarıda idari yargının idarenin işlem ve
eylemlerini denetlemesi, olağanüstü yetkilerle donatılmış
yürütme erki karşısında bireyin hukukunun güçlendirilmesi ve
korunması ve bu yönüyle de devlet yönetiminin hukuki sınırlar
içerisinde kalmasının
sağlanması amacıyla oluşturulduğu gerçeği göz
ardı edilmiştir. Yürütme karşısında yurttaş
hukukunu güvence altına alan değil, tam tersine yurttaş hukukunu
ortadan kaldıran düzenlemelere yer verilmiştir. Bunun en basit
örneği, yürütmenin durdurulmasını yeniden biçimlendiren
düzenlemedir. Telafisi güç veya imkânsız zararların doğması
ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması gibi
Türkiye Cumhuriyeti Anayasamızda sınırlayıcı bir
şekilde sayılan yürütmenin durdurulması şartlarına
idareye zaman kazandırmak için Anayasa hükmüne aykırı olarak
idarenin savunmasının alınması veya idarenin savunmasının
alınma süresinin geçmesi gibi üçüncü bir şart daha eklenmiştir.
Danıştay
savcılarının görüşlerinin alınmasının
yalnızca ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakılan davalara
münhasır kılınması gibi Danıştayın
yapısını değiştiren değişiklikler ise nitelikli
yargılama ve içtihat birliği açısından son derece büyük
sakıncalar taşımaktadır.
Ayrıca
bilinmelidir ki idari yargının iş yükünün en önemli nedeni,
idarenin hukuka uygun davranmamasıdır. Bu nedenle idare yani yürütme
yani Adalet
ve Kalkınma Partisi İktidarı Ben yaptım, oldu.
anlayışını sürdürdüğü sürece idari yargının
yükünü gerçek anlamda azaltmak olanaklı değildir.
Değerli
milletvekilleri, bugün, aralarında Zonguldak Milletvekilimiz Mehmet
Haberalın, İzmir Milletvekilimiz Sayın Mustafa Balbayın
da bulunduğu 8 milletvekili, Parasız eğitim istiyoruz. diyen
üniversite öğrencileri; basın mensupları, rektörler, asker,
sivil binlerce yurttaşımız tutukludur. Uzun süren tutukluluklar,
haksız tutukluluklar artık ciddi kaygı yaratan, ciddi
endişe yaratan bir boyuta dönüşmüştür.
Ülkemiz yine bugün,
siyasal iktidara muhalif veya siyasal iktidara yandaş olmayan tüm
kesimlere terörist gözüyle bakan bir anlayışın sonucu olarak,
tüm dünyadaki terör suçlularının üçte 1ini barındıran bir
ülke konumundadır. Basın özgürlüğü konusunda da ülkemiz bir
zamanlar İdi Amin ile tanıdığımız
Ugandanın bile gerisine düşmüştür.
Tüm bunlara
karşın, ülkemizi demokratik devlet ve hukuk devleti
anlayışından uzaklaştıran bu tür olumsuzlukları
ortadan kaldırma amacıyla vermiş olduğumuz öneri ve
tekliflerimiz Adalet Komisyonunda reddedilmiştir. Şimdi gelinen
noktada ise Komisyon gündemine getirilmeyen, içeriği muhalefet
partileriyle paylaşılmayan özel yetkili mahkemelerin yeniden
biçimlendirilmesine yönelik düzenlemelerin bir önergeyle Genel Kurul gündemine
getirileceği iktidar sözcülerince dillendirilmektedir. Değerli
milletvekilleri, özel yetkili mahkemeler gibi yargı sistemimizdeki
sorunların en önemli bölümünü oluşturan, olağan adil yargılanma
düzeninde asla yeri olmayan son derece önemli bir konunun hukuk çevreleriyle
tartışılmadan, muhalefet partilerinin görüşü
alınmadan, Adalet Komisyonu gündemine getirilmeden Genel Kurula son dakika
önergesiyle getirilmesi, iktidar partisindeki gerçekçi çözüm anlayışından
uzak, yargıyı iktidara göre yapılandırma ve iktidar
yargısını mutlaklaştırma
anlayışının çok somut bir göstergesidir.
Az önce Sayın
Aydın da ifade etti. Usul hükümlerinin süregelen yargılamalara derhâl
uygulanması ilkesinin evrensel bir ilke olmasına
karşın özel yetkili mahkemelere yönelik değişikliklerin
mevcut yargılamalara uygulanamayacağına yönelik iktidar partisi
sözcülerinin söylemleri tam bir skandaldır ve bir hukukçuya kesinlikle
yakışmamaktır çünkü usul hükümlerinin süregelen
yargılanmalara derhâl uygulanması hukuk fakültelerinde temel ders
olarak okutulmaktadır. Ancak, burada Sayın Aydının bunun
süregelen yargılanmalara uygulanmayacağı ifadesini, ben,
bırakın AKPnin buradaki bir başkan vekiline, hukuk fakültesinin
1inci sınıf öğrencisine dahi
yakıştıramıyorum.
Ayrıca,
değerli milletvekilleri, hukuk, MİT Yasası örneğinde
olduğu gibi, sadece Sayın Başbakanı özel yetkili
mahkemelerden ve özel yetkili savcılardan kurtarma aracı
değildir. Adil ve olağan mahkemelerde yargılanma hakkı, her
sanığın evrensel hukuktan doğan mutlak ve eşit
hakkıdır. Bu nedenle, Türkiyedeki yargının
sorunlarının çözümlenmesi, şeklî ve göstermelik, kamuoyunu,
dış çevreleri ve Sayın Başbakanı tatmine yönelik
düzenlemelerle değil, erkler ayrılığını
benimsemiş, yargı bağımsızlığını
ve yürütme erkinin sınırlarını içine sindirmiş, hukuk
devletine inanmış, söylemlerinde değil özünde demokratik bir
iktidarla ve cemaatleşmiş güç odaklarının sesini
değil, vicdanının sesini dinleyen yargıçlarla ancak
olanaklı olabilir. Aksi takdirde, Sayın Grup Başkan Vekilimiz
Emine Ülker Tarhanın da ifade ettiği gibi, anlayış
değişmediği sürece, biçimin değişmesi
yargının ve hukuk devletinin sorunlarını asla ortadan
kaldırmayacaktır.
Bu
nedenlerden ötürü, önerilerimizin ve eleştirilerimizin dikkate
alınması dileği, daha özgür, daha eşit, daha adil bir
Türkiyede yaşama arzusuyla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köktürk.
Sayın
milletvekilleri, görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi
soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sisteme
giren arkadaşlarıma sırasıyla söz vereceğim.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, biraz önce teröristbaşının İmralıda
olduğunu ifade ettiniz. Basında çıkan haberlere göre Bursada
MİTin misafirhanesinde bazı zamanlar kaldığı
iddiaları doğru mudur? Daha önce Osloda yapılan görüşmeler
için de Sayın Başbakan bu iddiaları gündeme
taşıyanları şerefsizlikle suçlamıştı ama
sonra Ben gönderdim. dedi. Yarın tekrar teröristbaşının
Bursada MİT misafirhanesinde kaldığı ortaya çıkarsa,
bundan sizin haberiniz var mıydı? Yoksa, bunu nasıl
cevaplayacaksınız?
İkincisi:
Taahhüdü ihlal hapsinin kaldırılması yönünde Hükûmetinizin
görüşü nasıldır? Bu konudaki mağduriyeti giderme adına
bir düzenleme söz konusu mudur?
Üçüncüsü
de kapatılan ve bir hafta sonra iade edilen adliyelerin hangi kriterlere
göre kapatıldığı ve iade edildiği konusunda
açıklama yapar mısınız?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kütahya ili Domaniç ve Şaphane adliyeleri ne olacak?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın
Kuşoğlu
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, deminki sunumunuzda, en başında bir ifadede bulundunuz,
Şu anda İmralıda. dediniz. Daha önce İmralıdan
çıkmış, bazı görüşmeler yapmış, bazı
yerlerde bulunmuş mudur? Net olarak cevap verebilir misiniz lütfen.
İlk sorum bu.
Bir
de Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanununda 2007 yılında yapılan
bir değişiklikle herkesin eleştirdiği bir düzenleme
yapmıştınız, bir anlamda hukuk güvenliğini yok edecek
uygulamalara yol açmıştı bu. Bununla ilgili, bu kadar geniş
bir düzenleme yaparken neden bir değişiklik yapmayı
düşünmediniz Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanununun 4üncü maddesinde,
4/A maddesinde?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kuşoğlu.
Sayın
Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
AKP
iktidara geldiğinden bu yana,
1) Adli
yargıdaki dava sayısı ne kadar artmıştır?
2)
İdari yargıdaki dava sayısı ne kadar
artmıştır?
3)
Adli ve idari davalardaki artışta AKPnin yönetim
anlayışının etkisi ne kadar olmuştur?
4)
Hâkim sayısı buna paralel olarak artırılabilmiş midir?
5)
Teröristbaşı herhangi bir sebeple İmralıdan hiç
ayrıldı mı, ayrılmadı mı? Bu soruya net cevap
bekliyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Vural
Yok.
Sayın
Türkoğlu
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Bakanım, bu İmralıdaki katil -sizin sözünüze itibar ediyoruz-
umarım Barzani denilen herifle yat gezisine
çıkmamıştır.
Ama
size daha evvel bir soru önergesi vermiştim, cevabını
alamadım. PKKyı bu adam yönettiğine göre, KCK oluşumunda
katkısı olduğuna göre, geçen seneki bu MİT kriziyle ilgili
olaylarda da bu bilgiler ortaya çıktığına göre, bu katille
ilgili bir iddianame hazırlanmış mıdır? KCK
davasının neresindedir? Bunu öğrenmek istiyorum.
Bir
diğer sorum da bu tasarının 56ncı maddesinde, mahkemelerin
defi yoluyla Anayasa Mahkemesine gitmesine tek gerekçe olarak Anayasaya
aykırılık iddiasının kullanılamayacağı
hususu düzenlenmekte. Oysa Anayasanın 152nci maddesi gayet
açıktır ve Mahkemelerin Anayasaya aykırılık
iddiasıyla Anayasa Mahkemesine gitmesi hâllerinde yargılamayı
durdurur. diye bir hüküm var. Bu çelişkiyi nasıl gidereceğiz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Ağbaba
Yok.
Sayın
Akçay
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adliye
yazı işleri müdürlerinin ek göstergesi 2200dür. Oysa yazı
işleri müdürlerinin emsali diğer kurum müdürlerinin ek göstergeleri
3000, hatta 3600dür. Adliye yazı işleri müdürlerinin ek
göstergelerini yükseltmeyi düşünüyor musunuz?
144
ilçe adliyesinin kapatılmasını HSYKdan talep ederek
kapattırdınız, sonra 44ü yeniden açıldı, ancak Manisa
Gölmarmara ve Köprübaşı adliyeleri kapatılmıştır.
Bu adliyelerin kapatılmasıyla ilgili olarak bir düzenleme, etki
analizi yaptınız mı, devlete parasal veya iş
performansı bakımından ne
faydası olacak? Bunun karşılığında yüz binlerce
vatandaşın çekeceği eziyeti, katlanacağı parasal külfeti,
iş, üretim ve zaman kaybını hesapladınız mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın
Dora
EROL
DORA (Mardin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, 2011 Haziran seçimlerinin üzerinden bir yıldan fazla zaman geçti,
halkın iradesiyle seçilmiş 8 milletvekilimiz hâlâ tutuklu
bulunmaktadır. Seçilmiş bulunan vekillerin tahliye edilmemesini demokratik
bir hukuk devleti olduğunu iddia eden bir devlete
yakıştırıyor musunuz? Meclisin kapanacağı bu son
günlerde bu konuda bir çözüm düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Dora.
Sayın
Köktürk
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde
Özel Yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin
yapmış olduğu Ergenekon yargılaması
sırasında, sıraların birleştirilmesi suretiyle
avukatların müvekkilleriyle, sanıklarla görüşmelerinin
engellendiği, buna itiraz eden avukatlara ise hâkimler tarafından
Burada görüşmeyin, cezaevinde görüşürsünüz. şeklinde ifadede
bulunulduğu ulusal basına yansımıştı.
Şimdi,
soruşturma, kovuşturma ve yargılama aşamalarında
avukatların hiçbir şekilde müvekkilleriyle görüşmelerinin engellenemeyeceği hem Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunumuzun hem de evrensel hukukun temel ilkesidir. Deniz Feneri
davasında görevi kötüye kullandığı gerekçesiyle bir gecede
savcıları görevden alan, tahliye kararları verdikleri için
hâkimlerin görev yerlerini değiştiren Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu olarak, ilgili hâkimler hakkında soruşturma açmayı
düşünüyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) - Bu hâkimleri görevden almayı, görev
yerlerini değiştirmeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Tanal
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Mahkeme
ve icra iflas dairelerinin paraları bankaya
yatırılmaktadır.
2002
yılında Harçlar Kanununun 36ncı maddesi uyarınca bankaya
yatırılan paraların faiz, ikramiyeleri ne kadardır? Bunlar
hazineye aktarılmış mıdır?
Soru
2: 2003 yılında bankaya yatırılan paraların faiz ve
ikramiyesi ne kadardır? Bunlar hazineye aktarılmış
mıdır?
2006
tarihinden bugüne kadar yıllara göre her yıl bankaya
yatırılan paralar ve bu paralara ait faiz ve ikramiyeler ne
kadardır? Bunlar hazineye aktarılmış mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın
Özdemir
Yok.
Sayın
Dinçer
CELAL
DİNÇER (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakana sorum: Davalarda yürütmeyi durdurma talep koşulları
ağırlaştırılıyor; bu durum hak arama
özgürlüğüne engel değil midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Dinçer.
Sayın
Kalaycı
MUSTAFA
KALAYCI (Konya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakan, Adalet Bakanı olarak talebiniz üzerine 44 ilçedeki adliyenin
kapatılması işlemi iptal edilmiştir. Ancak 44 ilçe
arasında Konyanın Hüyük ve Altınekin ilçeleri yer
almamıştır. Altınekin ilçemiz Konyaya 70 kilometreden uzak
olmasına rağmen adliyesi neden kapatılmıştır?
Hüyük
ilçemizin nüfusu bu 44 ilçenin 23ünden daha fazla olduğu hâlde Hüyük
adliyesi neden kapatılmıştır?
HSYKya
kararının yeniden gözden geçirilmesi için tekrar bir başvurunuz
olacak mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Sakık
Yok.
Sayın
Yılmaz
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, ben de bazı arkadaşlarımın sorduğu gibi,
Abdullah Öcalan hâlen daha İmralıda mı? İmralıdan
dışarıya çıkartıldı mı?
Çıkartıldıysa hangi gerekçelerle çıkartıldı ve
kayıtları tutuldu mu? Eğer çıkartıldıysa ve uzun
süre Bursadaki MİT misafirhanesinde alıkonulduysa, bu, ev hapsinin
bir başlangıcı mıdır? Ev hapsine çıkarmayı
düşünüyor musunuz Abdullah Öcalanı?
Ayrıca,
kapatılan adliyelerle ilgili 146 adliyeden 44ünü geri açıyorsunuz;
bu açma ve kapamadaki kıstaslarınız nelerdir?
Uşakın
da iki ilçesi, Karahallı ve Ulubey ilçeleri kapatıldı. Bu
kapatılan adliyeler nedeniyle bu ilçelerin köyleştirilmesinin söz
konusu olacağını ve ilçelerin sosyal yaşamlarının
da, ekonomik yaşamlarının da daha geriye gideceğini
düşünüyor musunuz? Bu konudaki yanlışlığı
düzeltmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Kurt, buyurun.
KAZIM
KURT (Eskişehir) Sayın Bakan, bütün arkadaşlar soruyor, ben de
soruyorum: Kapatılan adliyeler, Eskişehirde Seyitgazi, Mihalgazi ve
Mahmudiye, toplam 40 bin nüfusa hitap ediyor. Tam yargı hizmetlerinin
hızlandırılması ve etkinleştirilmesi
aşamasında bu karar çelişkili değil mi? Düzeltilen
kapatmaları Eskişehir için de düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler ederim.
Buyurun
Sayın Bakan.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; milletvekillerimizin soru
sorma sırasına göre cevap vermeye çalışacağım
ancak zaten birkaç soru var ki tüm milletvekillerimiz hemen hemen bunlara ortak
değindiği için bunlara cevap verirken birçok arkadaşıma
aynı zamanda cevap vermiş olacağımı düşünüyorum.
Bir
tanesi, oturumun başlangıcında Sayın Oktay Vuralın
dile getirdiği, Bölücü örgüt başının İmralı
Cezaevinde bulunup bulunmadığı, Bursada Millî İstihbarat
Teşkilatının misafirhanesinde, ara ara gidip orada kalıp
kalmadığı ya da daha önce buralardan çıkıp, başka
yerlerde konaklayıp tekrar İmralıya dönüp dönmediği
şeklinde çok değişik ama hepsi öz itibarıyla aynı olan
sorular geldi. Ben, kürsüden tasarının genel gerekçelerini izah
etmeye çalışırken ifade ettim. Tekrar, buradan, bu sorulara cevaben
ifade ediyorum: Ben 2009 yılının Mayıs ayında Bakanlık
görevine geldim ve o günden bugüne kadar, bu yönde en ufak bir bilgi bizde yok
yani İmralının dışına
çıktığına dair.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Verdiğin bilgilerden emin değilsin! Bilgim yok.
diyorsun.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) İki: Bizim orada ceza infaz kurumunda
müdürümüz var, infaz korumalarımız var. Dış güvenliği
jandarmanın kontrolünde, özel güvenlik sahası ilan edilen, askerî
güvenlik sahası ilan edilen bir bölge İmralı adası.
Dolayısıyla,
bendeki verilere dayanarak şunu ifade ettim, dedim ki: Öcalan şu
anda İmralı Cezaevindedir. Şu anda ifademden, Acaba daha
önce çıktı mı? diye soru geldi. Bizdeki verilere göre, şu
ana kadar, cezaevinden, İmralıdan çıkıp başka bir
yere gittiğine dair en ufak bir bilgi yok, bizim de böyle bir bilgimiz
yok.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Çıkmadı, yapmadı. demiyorsun, Bilgi yok
Bende de yok, sizlerde de yok.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Çok net, cezaevi olarak İmralı
Cezaevinde cezasını infaz ettiğini ifade ediyorum, kesintisiz
olarak bu ceza infaz edilmektedir. Bizdeki tüm bilgiler, kayıtlar bu
yöndedir. Bunun dışındaki bilgilere itibar edilmemesini buradan
ifade ediyorum.
Onun
dışında, sorulardan bir tanesi de yine İmralıdan ev
hapsine alınmasına dönük bir düşünceniz,
çalışmanız var mı? diye, yanılmıyorsam
Sayın Yılmazın sorusuydu. Bu şekilde bir düşüncemiz
de, çalışmamız da söz konusu değildir; bunu da çok net
ifade ediyorum.
Onun
dışında, Sayın Işıkın 2nci sorusu
Taahhüdü ihlal suçlarında hürriyeti bağlayıcı cezayı
kaldırmaya dönük bir çalışmamız var mı? idi. Bu soru
da daha önce farklı milletvekillerimizin tarafımıza
yönelttiği ve değişik vesilelerle buradan ifade etmeye
çalıştığımız bir sorudur. Buradan tekrar ifade
etmem gerekiyor. Şu anda Bakanlığımızda bu yönde bir
çalışma bulunmamaktadır Sayın Işık.
Üçüncüsü, birçok
arkadaşımızın da dile getirdiği ve Sayın
Işıkın da sorduğu, kapatılan adliyelere ilişkin
soru. Kriterleriniz nelerdi? Daha sonra, kapatılan adliyelerden kırk
dört tanesinin kapatılmasına ilişkin karar Bakanlığın
itirazıyla Kurul tarafından yeniden kaldırıldı.
Bunlarda kriterler nelerdi, niçin bunu yaptınız? gibi bir
değerlendirme
Değerli
arkadaşlar, evvelemirde şunu ifade etmem lazım: Adliyelerin
kapatılmasına ya da birleştirilmesine dair tasarruflar çok sevimli
tasarruflar değil. Bunlar, elbette ki sevimsiz ve çok da hoşa giden
işler değil. 2004 yılında benzer bir tasarruf
yapılmıştı 130 adliye civarında. İşte,
geçtiğimiz on beş gün içerisinde yapılan düzenlemeyle de,
öncelikle 149 adliye olarak teklif edilmişti Kurula, bunun 146 tanesinin
birleştirilmesine karar verdi Kurul. Daha sonra süreci de sizinle
paylaşayım. Evvelemirde, ilk etapta kapatılan adliyelerle ilgili
çalışma şu esaslara göre yapılmıştır:
Mahkeme ve savcılıkların son üç yıllık ortalama
iş sayıları tespit edilmiştir. O adliyelerde,
savcılıklarda ve mahkemelerde görülmekte olan davalar ve
soruşturma dosyalarının sayıları tespit edilmiş
ve bunların üç yıllık ortalamaları alınmıştır.
İnsan kaynakları, en yakın adliyeye uzaklığı,
merkez nüfusu, toplam nüfusu, adliyenin fiziki durumu, lojmanı olup
olmaması, cezaevinin bulunup bulunmaması gibi pek çok veriler bir
araya getirilerek değerlendirme yapılmıştır.
ALİ
ÖZ (Mersin) Bunlar bir haftada mı değişti Sayın Bakan?
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Bir haftada değişiyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sadece bir ya da iki veriye bakarak bir
değerlendirme yapılmamıştır. Onun için, zaman zaman
Efendim, şu kritere göre bizimkisinin girmesi lazım ama buraya dâhil
edilmedi. gibi şikâyetler gelebiliyor, onun için ifade ediyorum, birden
çok veri değerlendirilerek kararlar alınmıştır.
İş durumu, ulaşım imkânları, coğrafi yapı,
nüfus, hizmet binası ve lojman durumu
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakanım, bu söylediğiniz yerlerin
hiçbirisi uygulamaya uymuyor, hiçbirisi uymuyor; hiçbirini söylemeyin.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
gelişmişlik düzeyi göz önünde
bulundurulmuştur.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Siyasi karar aldık. deyin, Biten yerlerde
arkadaşları kahraman yaptık. deyin bitsin bu iş.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Soru sordunuz, cevabını bir
bekleyin.
Değerli
arkadaşlar
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bunlar sizi sıkıntıya sokar, bunların
hiçbirisi doğru değil.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Şimdi, cevabını almamak
üzere soru sorduysanız bilmiyorum, geçeyim bu soruyu ama cevap almak için
sorduysanız müsaade edin
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ama Sayın Bakan, söyledikleriniz doğru
değil.
ALİ
ÖZ (Mersin) Hikâye anlatmayın.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Müsaade edin, söyleyeceklerimi bir
bekleyin.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bir hafta önce bunlar doğruysa o zaman niye
değiştirdiniz?
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Bir haftada ne değişti?
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Bakan, cevabı vermiyorsun.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) İlk defa kapatma kararı verilen
146 adliye şu kriterlere göre birleştirilmiştir
ALİ
ÖZ (Mersin) Bir haftada mı değişiyor?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) İş ortalaması 500ün
altında olan adliyeler, en uygun adli teşkilata
uzaklığı 15 kilometrenin altında olan yerler, en uygun adli
teşkilata uzaklığı 15 ila
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Bir haftada mı değişti?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bu kriterlere bağlı olarak 146
yer için birleştirme kararı verildi, daha sonra gerek sivil toplum
örgütlerinden gerek milletvekillerimizden gerek yerel yöneticilerden gelen
müracaatlar Bakanlığımızda oluşturulan bir komisyonda
dinlenmiştir. Alınan notlar neticesinde itiraz suretiyle dile
getirilen gerekçelerde haklı bulunan ilçeler Kurula tekrar
Bakanlığın itirazı olarak götürülmüştür. Bu
itirazlardan bir kısmı da Kurul tarafından
değerlendirilerek buralarda birleştirme kararları
kaldırılmıştır. Peki, Kurul hangi gerekçelere
dayalı olarak bu birleştirme kararını
kaldırmıştır, ona da geliyorum.
Değerli
arkadaşlar, ilk değerlendirmede ilçelerin birbiriyle arasında
olan mesafe kriterlerin içinde olmakla beraber, öyle bir ilçemiz vardı ki
ikisi arasında kan davası ve 30a yakın can kaybı olan ilçe
birbirine bağlanmış. Bunun yapılması
ALİM
IŞIK (Kütahya) Yani herkes birbirini mi öldürsün Sayın Bakan? Ne
demek bu? Allah aşkına yapmayın bunu yani! Açıklamayın
bari!
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Değerli arkadaşlar
ALİM
IŞIK (Kütahya) Yani Kütahyada da insanlar birbirini mi öldürsün? Dosya
sayısını öyle mi artıralım? Ne demek bu? Böyle bir
cevap olur mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Şimdi, bu şekilde bir diyalog
yok Sayın Işık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Olmaz ama böyle bir şey! Böyle bir açıklama da
olmaz.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) İkinci defa Kurulun almış
olduğu kriterleri söyleyip geçiyorum.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Adalar nasıl olacak, adalar?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Değerli arkadaşlar, bu
kapatılan adliyeler yargı hizmetlerinin daha verimli şartlarda
yapılması maksadıyla yapılmıştır. Hiçbir
iktidar, hiçbir idare kendisini siyaseten sıkıntıya sokacak
böyle bir tasarrufun altına eline sokmaz. Arkadaşlarımızdan
zaman zaman Siyasi nedenlerle yapıldı. diye eleştiriler var.
Bakınız,
şu anda kapatılan, birleştirilen adliyelerin belediyeleri hangi
partilerde, bunu da sizinle paylaşayım.
146
mahalle ilgili rakamları veriyorum:
146 yerin 70i AK PARTİli belediye, 30u CHPli, 21i MHPli, 1i
DTPden seçilmiş, zannediyorum BDPden şu anda devam ediyor. Saadet
Partisinden var, Demokrat Partiden var, ANAPtan var, DSPden,
bağımsızdan, EMEPten var. Birleştirilmesi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Son bir cümle
Daha sonra, bu
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Yeter, yeter
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Adalar ne olacak, adalar?
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Süre ver de söyleyeceği bir şey yok.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Evet, değerli arkadaşlar,
kapatılanlardan, en çok kapatılan AK PARTİye ait belediyelerin
bulunduğu yerler. Peki, birleştirme kararı kaldırılan
yerler nasıl? Burada orana baktığınız zaman, en fazla
MHPli belediyeler bundan istifade etmiş. 17 AK PARTİ belediyesinin
olduğu adliye tekrar açılırken, 8 Cumhuriyet Halk Partisi, 9
MHP, 1 DTP, 1 Saadet Partisi, Demokrat Parti, DSP, bağımsız ve
EMEP. Buradan şunu ifade ediyorum: Değerli arkadaşlar
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, 9, 17den büyük mü? En fazla demeyin
buna yahu! Oran olarak söyleyin, oran olarak.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Büyük!
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Oranlarını söylüyorum Sayın
Işık, lütfen. Ne dediğimi çok iyi anlıyorsunuz. Burada
siyasi bir saik yoktur, hizmetlerin daha verimli hâle getirilmesi için
yapılmış bir çalışma vardır. Bu çalışma
Türkiye'de ilk kez yapılan bir çalışma da değildir.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Birinci bölüm
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Bölümlere geçilmesini diyecektiniz.
BAŞKAN
Efendim, bölümlere geçilmesini dedim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Maddelere dediniz.
BAŞKAN
Şimdi, birinci bölüme geliyoruz, affedersiniz.
Evet,
maddelere geçilmesi deniyor, sonra bölümlere. Şimdi geliyorum birinci
bölüme.
Sayın
milletvekilleri, şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci
bölüm 1 ila 28inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci
bölüm üzerinde söz isteyen arkadaşlarımız, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Dilek Alagün Yılmaz, Uşak Milletvekili.
Akagün
Yılmaz; affedersiniz.
Buyurun.
CHP
GRUBU ADINA DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkanım, soyadımı artık öğrenmiş
olmanız gerekir diye düşünüyorum Akagün Yılmaz olarak.
BAŞKAN
El yazısıyla veriyorlar, kusura bakmayın.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Evet, düzeltiyorum.
Sayın
milletvekilleri, biraz önce de Sayın Bakana sorarken ben, PKK terör
örgütünün başının, Öcalanın nerede olduğunu sorduk.
Bu konuda ben bir soru önergesi de verdim; bu soru önergesinde çok açık
bir şekilde belirttim bu şüphelerim neden kaynaklanıyor. Bunu
geçen hafta vermiştim. Yani Sayın Devlet Bahçeli bu soruyu sorduktan
sonra bende de bir şeyler uyandı ve şunu söyledim: Ocak 2012
tarihinde Mehmet Öcalan kardeşiyle görüşmek üzere İmralıya
gidiyor ama kardeşi diyor ki, Abdullah Öcalan: Şimdi görüşmemiz
uygun değil.
Aynı
şekilde, 2009 yılında Abdullah Öcalanın hücresinin
Şimdi,
burada bir bit yeniği olmasa
Türkiyede pek çok yasa dışı
örgüt üyesi ya da farklı insanlar bir protesto yaparlar ama yani bu
konudaki benim tereddütlerimin nereden kaynaklandığını
bilmeniz açısından bunları anlatıyorum.
Şimdi,
Sayın Bakanın söylemiş olduğu şey: Bizde bir bilgi
yok. Böyle bir şey cevap değil Sayın Bakanım. Siz Adalet
Bakanısınız ve cezaevleriyle doğrudan doğruya
ilgilisiniz. Gazetede yazıyor, bugünkü Aydınlık gazetesinde,
deniyor ki: Hastaneye gittiği zaman da giriş çıkış
tutanağı tutulmuyor.
Şimdi,
Bursadaki MİT misafirhanesine gittiği zaman da bunun
tutanağı tutulmuyor mu Sayın Bakan? Siz Adalet
Bakanısınız, Bizde böyle bir bilgi yok. diyerek bundan
kaçamazsınız Sayın Bakan. Sizin bu konuda çok ciddi
sorumluluğunuz var.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Boş konuşuyorsun, boş!
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Yani
ağırlaştırılmış müebbet hapse
çarptırılmış bir kişinin cezaevinde değildi de
değişik yerlerde barındırılması asla affedilemez,
asla böyle bir şeye tahammül gösterilemez. Sayın Bakan, böylesi bir
hatanız var ise, böyle bir kasıt ya da kusurunuz var ise Yüce Divanda
yargılanılması gereken bir suçtur bu. Böyle bir şeye göz
yumamazsınız.
SIRRI
SAKIK (Muş) Peki, siz böyle bir asparagas habere nasıl
inanıyorsunuz? Asparagas bir haber ve siz inanıyorsunuz!
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Yani bu şüpheleri ortadan kaldırmak için,
mutlaka, bu şüpheleri ortadan kaldırmak için siz gereken özeni
göstermelisiniz Sayın Bakan. Açıklamanız yeterli değildir
ve bizi tatmin etmemiştir Sayın Bakanım.
Onun
dışında, sevgili arkadaşlar, kapanan adliyelerle ilgili,
146 adliyenin 15 Haziran tarihli Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun
kararıyla kapatılmasından sonra 44 adliye açıldı.
Sayın Bakan bunları anlatmaya çalışıyor, diyor ki:
Nüfusu, şehre uzaklığı, dosyaların niteliği...
Şimdi,
arkadaşlar, 22 Haziranda açılan 44 adliyenin birkaç tane
özelliğini ben size sayıyorum: Antalya Gündoğmuş Adliyesi,
1.988 nüfusa sahip; Ardahan Posof Adliyesi, ilçe 1.987 nüfusa sahip; yine
aynı şekilde, Tunceli Mazgirt, 1.619 nüfusa sahip; Tunceli
Nazımiye, 1.661 nüfusa sahip.
Sevgili
arkadaşlar, soruyorum ben: 1.600 nüfuslu bir ilçede 1.200 civarında
dosya olur mu? Bunu kime anlatıyorsunuz siz? Nasıl anlatabiliyorsunuz
böylesi bir şeyi? Bunların hiçbirisi, yani sizin söylediklerinizi
doğrulamıyor Sayın Bakan. Yani Başbakan, geçen gün
yaptığınız toplantıda Bu işi düzeltin.
demiş. Ben o amiyane tavrı söylemiyorum. Bu işi düzeltecek
misiniz Sayın Bakan? Bu işi düzeltmelisiniz çünkü bu ilçeler
adliyelerin kapanılmasıyla beraber köy hâline dönecektir, sosyal
hayatı bitecektir, bu ilçelerin ekonomik hayatı bitecektir. Lütfen
Sayın Bakan, bu işten geri dönmenizi ben de Uşaktaki adliyelerin
bir temsilcisi olarak, hem de bir avukat olarak, bir hukukçu olarak sizden
istiyorum. Çünkü, burada masraf yapılmaması söz konusu olsa bile
vatandaşın yapmış olduğu masraflar kat kat fazla
olacaktır Sayın Bakan, buna dikkat etmenizi istiyorum.
Bunun
dışında, sevgili arkadaşlar, yargı paketiyle ilgili
böyle bir konuyu konuşuyorsak eğer, tutuklu milletvekillerimizle
ilgili konuşmadan geçmemiz mümkün değildir. Her olayda tutuklu
milletvekillerimizin aileleri, tutuklu milletvekillerimizin çocukları umut
bekliyorlar. Yargı paketi. dendi, Tutukluluğa bir
sınırlama getirilecek. dendi, Özel yetkili mahkemelerle ilgili bir
sınırlama getirilecek. dendi ve şöyle bir algı
yaratıldı: Tutuklu milletvekillerinin serbest
bırakılmasının koşulları yaratılacakmış
gibi. Ama ne yazık ki, görüyoruz ki burada böyle bir düzenleme yok.
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu teklifleri de hiçe
saydınız, görmezden geldiniz. Ama bu insanların da çoluğu
çocuğu var, bu insanların da artık burada bizi temsil etmeleri,
milleti temsil etmeleri gerekiyor. Bu konunun da bu yargı paketine bir
önergeyle yine sokulması gerektiğini düşünüyoruz.
Bunun
dışında sevgili arkadaşlar, idam cezası kalktı
ülkemizde, idam cezası uygulanmıyor ama biliyor musunuz cezaevlerinde
150 civarında ölmek üzere olan insan var, ağır hasta olan mahkûm
var. Ancak 12 Eylül generallerini, Kenan Evreni ve Tahsin
Şahinkayayı duruşmaya bile getiremiyorsunuz, onların
hastaneden ifadeleri alınması gerektiğini söylüyorsunuz. 150
civarında insan hâlen daha cezaevinde ölümle pençeleşiyor. Ne
bunların tedavisi için dışarı çıkmasına izin
veriyorsunuz ne de Cumhurbaşkanlığı af yetkisini
kullanıyor. O af yetkisi orada duruyor sevgili arkadaşlar.
Bunun
yanında, Ergenekon, Balyoz davasından yargılanan ve uydurma gerekçelerle,
uydurma delillerle yargılanan insanlardan Kuddusi Okkır öldü
biliyorsunuz sevgili arkadaşlar. Şener Eruygurun duruşmaya
geldiği hâlini siz görmüşsünüzdür. Bu insan bir komutandı, bu
insan Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanıydı ama
cezaevine girmesiyle beraber, oradaki yaşadığı
koşullar ve düşmesi sonucunda beyin kanaması geçirdi. Şu
anda bir çocuktan farksız. Siz
Şener Eruyguru da öldürdünüz arkadaşlar. Bugün yetmiş
yaşın üzerinde o kadar çok insan var ki orada, onları da ölüme
yatırıyorsunuz. İdam cezaları bu ülkede kalkmış
olmasına rağmen sizler- AKP İktidarı idam
cezasını fiilen uygular bir hâle gelmiştir arkadaşlar.
Fatih Hilmioğlu; durumunun ne kadar ağır olduğunu
Sayın Bakanımız da herhâlde biliyordur ama sırf bu nedenle
bile tahliyesi gerekirken ne yazık ki tahliye edilmemektedirler. Bu konu
da bütün toplumun vicdanını yaralamaya devam etmektedir.
Sevgili arkadaşlar, İcra İflas Yasasının
birinci bölümüyle ilgili konuşmak üzere söz aldım ama Türkiyenin
gündemi o kadar yoğun ilerliyor ki bu konulardan bahsetmeden İcra
İflasa geçmemiz mümkün olmayacaktı.
Şimdi, ben şunu görüyorum: İcra İflas Yasası
Komisyonda görüşülmeye başlandığında ve bunun
Komisyona geldiğine dair kamuoyunda bir duyum alındıktan sonra o
kadar çok borçludan bana telefon geldi ki. Bu ülkede borçluların korkunç
bir lobisi var arkadaşlar. Borçlular çok güçlüler ve ciddi lobi faaliyeti
yapıyorlar ama alacaklıların -alacaklılar suçlu,
alacaklı olmak bu ülkede suç- haklarının korunması gibi bir
şey söz konusu olamayabiliyor. Yani bunu nereden çıkarıyorum?
Yıllardır yapılan düzenlemelerden arkadaşlar.
Son olarak çekteki ceza kaldırıldı, alacaklılar
mağdur edildi. Emekli maaşlarının 1/4ünün hacziyle ilgili
düzenleme kaldırıldı, alacaklılar mağdur edildi.
Telefon haczi ve telefon kapatılması şirketlerin isteği
üzerine kaldırıldı ve alacaklılar mağdur edildi. Mal
beyanında bulunmamada hapis cezası ortadan kaldırıldı,
alacaklılar mağdur edildi. Şimdi son dönemde şu söyleniyor:
Taahhüdü ihlalle ilgili de bir düzenleme yapılsın.
Şimdi ben burada soruyorum, -hukukçular daha çok bilirler belki
ama- alacaklı olduğunuzu düşünün sevgili arkadaşlar: Neyle
tahsil edeceksiniz bunu? Nasıl tahsil edilecek bu para? Alacaklılar
alacağını tahsil edemezse işte o zaman bu ülkede mafya ve
çeteler devreye girecektir. Bu ülkenin hukuk düzeni bozulacaktır. Hukuka
olan güven ortadan kalkacaktır. Bu işin dengesini çok iyi kurmak
lazım arkadaşlar.
Elbette alacaklıların hakkı da korunacak, borçlulara da
zarar vermemek amacıyla işlemler yapılacak ama dengeyi çok iyi
korumak lazım. Ben burada, alacaklılar aleyhine bir denge
bozukluğu olduğu kanaatindeyim. Bu konuda da dikkatinizi çekmek
istedim.
Şimdi, İcra İflas Yasasında yapılmak istenen
değişikliklerle kanunun sistematiği ve anlam bütünlüğü
bozuluyor arkadaşlar. Onun için, ben Bu madde metninin tasarı
metninden çıkartılması gerekir. diye önergeler
hazırladım çünkü gerçek bu.
Ayrıntılı olarak baktığınızda
arkadaşlar, şimdi, icra müdür ve görevlilerinin ve diğer
memurların, icrada görevli olan arkadaşlarımızın her
türlü sınavı, yükselmesi, nakli, kanunla düzenlenmesi gerektiği
hâlde, siz 1inci maddede ne yapıyorsunuz? Yönetmelikle düzenlenir.
diyorsunuz. Bu düzenleme Anayasanın 120/2 maddesine aykırı. Bu
nedenle de bunun kesinlikle metinden çıkartılması gerekiyor.
Lütfen sözlerimizi biraz ciddiye alın, lütfen biraz da hukukçu
arkadaşlarımız kendi ellerini vicdanına koysunlar ve bu
önergelerimizi dikkate alsınlar.
Arkadaşlar,
3üncü maddede şöyle bir düzenleme var: Elektronik imza ile
atılmış olan imza senet niteliğindedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Şimdi
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Sırrı Süreyya
Önder, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Önder. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP
GRUBU ADINA SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan,
muhterem arkadaşlar; ben de Sayın Adalet Bakanından bir ricayla
konuşmama başlamak istiyorum: Mümkünse bütün adliyeleri kapatın.
Bunu da anlamış değilim; her çıkan sanki okul ister,
fabrika ister, yol ister gibi Bizim adliyemizi niye kapattınız?
diye feveran ediyor. Hani buralarda adalet dağıtılsa gam
yemeyeceğim. Buralar artık adalet dağıtılan yerler
olmaktan da çıkmışken niye bu mahkeme açtırtma histerisi,
bunu anlamış değilim. Ben rica ediyorum, benim seçim bölgemdeki
bütün adliyeleri kapatın Sayın Bakan, programınıza
alın. Bir gün buraya çıkıp şekva etmeyeceğim, yani
Allah razı olsun da diyeceğimi buradan taahhüt ediyorum.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Ben sizin isteğinize itiraz ediyorum.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Siz işinizi hep mahkemelerle görmüşsünüz.
Bu rejim de savaş meydanlarında kurulmamıştır, bu
rejim, mahkeme salonlarında kurulmuştur, cumhuriyetin bizatihi
kendisi ve mahkeme salonlarında dönüştürülmektedir. Olan biten bu
arkadaşlar. Öyle mahkemelere çok bel bağlamayın.
Bir
de muhalefet partisi adına konuşan sayın vekiller Abdullah
Öcalan İmralıda mı, değil mi? üzerinden bir
tartışma yürütüyorlar. Öyle bir, kendi kendini tekzip eden
yaklaşım ki, burada demokrasi, demokratlık ve tutarlı
olmak bahsine dair bir iki şey söyleyip ondan sonra o mevzuya
gireceğim.
Bu
ülkede bir koster arızası, tarihimize Koster Vakası olarak
geçecek ağır bir hak ihlali yapılırken çıkıp
mahkûmun hüviyetine bakılmaz. Hurşit Tolon ya da Abdullah Öcalan ya
da bir başkası olduğu zaman kanaatinizin değişmemesi
lazım. Diyeceksiniz ki: Bir mahkûm niye avukatıyla
görüştürülmüyor? O gün o soruyu sormayanın bugün spekülasyonlar
üzerinden bir yaklaşım geliştirmeye hakkı yoktur. Biraz,
demokrasi ve tutarlılık bahsinde bence daha dikkatli, daha özenli
davranmaya ihtiyaç var.
İcra
iflasla bir bağlantı kurmak âdettendir. Evet, meseleye Adalet iflas
etmiştir, icracısı da kapıdadır. diyerek bir
geçiş yapıp bu icra faslından özel yetkili mahkemelere, bu
manasız ve vahim tutuklamalara dair bir şeyler söylemek istiyorum.
Bu
ülkede yargının siyasallaşması hep konuşulur. Bu
meseleyle, 2nci paket görüşülürken siyasetin
yargısallaşması bahsinde bir şeyler söylemiştim.
Yargıdaki ihtimaller iki tanedir arkadaşlar, ya beraat edersiniz ya
mahkûm olursunuz; yani ya sizin tezinize haklılık atfedilir ya
haksız olduğunuz tescil edilir. Bu, bir yönüyle adalet için
gereklidir, böyle de olması gerekir ama siyaset üç ihtimallidir. Siyasetin
üçüncü ihtimali ve yargıda olmayan bir diğer özelliği
şudur: Üçüncü ihtimali, uzlaşmadır; yargıda olmayan
şey, tarihselliğiyle birlikte ele almadır. Siz, siyaset gibi üç
ihtimalli bir meseleyi yargının tekeline
bırakırsanız ne olur? Bunun için tarihe bakmakta fayda var. Ne
var tarihimizde? Bugün özel yetkili mahkemeler denilen şeyin, adı
ne olursa olsun, yetkileri itibarıyla, çerçevesi itibarıyla,
yaklaşımı itibarıyla ve eyleyişi, gördüğü
işler itibarıyla istiklal mahkemelerinden hiçbir farkı yoktur.
Ha kel Ali ha kör Ali, hiç fark etmez. O gün yapılan uygulamalardaki
hoyratlık neyse, bugün de budur. Başka bir müşterekliği de
var; bundan hep muhalifler, ağırlıklı olarak Kürtler ve itiraz
edenler, hak talep edenler mağdur olmuş ama tarih dileyenler için
ibretle doludur, buna dair birkaç hatırlatma yapmak istiyorum.
Bu
kel Ali, kör Ali, o üç Ali, neyse işte onlar -Allah amelleri kadar rahmet
etsin- işi o kadar azıtmışlardı ki bunları buraya
getiren irade Ulan bir mahkeme de sizin için kurarım. demek zorunda
kaldı. Bugün özel yetkili mahkemelerin revizyonu için telaffuz edilen de
bunun kibarcasıdır Kafamızı bozmayın, bir mahkeme de
sizin için kurarız. Niye? Çünkü iktidara yöneldi, arada bir
savaştır, bir mücadeledir, sürüp gidiyor. Fakat, sosyolojik bir
şeydir, sıkıntıyı ihraç edecek bir yer olmayınca
alavere, dalavere, Kürt Mehmet nöbete hesabı Kürtlerin, solcuların,
öğrencilerin, kadınların, hak talep edenlerin üzerine bu
sıkıntı ihraç edilmeye başlıyor. Burada,
sağcı-solcu olmanıza gerek yok. Adalet duygusu ile biraz
kendimizi serfiraz kıldığımızda, bu meseleye nereden
bakacağımız son derece netleşir. Niye? Adaletsizlik bir kez
yol oldu mu, adında adalet olan bir kurum adaletsizliği bir nevi
müstenit yapmaya başladı mı, kimin kapısını
çalacağı belli değildir. Ya, bunun için biraz tarihe bakmak
yeter. Hep böyle olmuş, şimdi de böyle olagelmekte. Ne olmuş?
Şeyh Saitin yargılanmasından bahsedeyim, bu ana dil meselesine
de bir şey olsun. Zekeriya Sertel anılarında anlatır; o
zaman bir komünist gazeteci bunlara der ki, Zekeriya Sertelgil mahkemeye
giderken: Burada yargılamalar çok hızlı, ceza da genellikle
idam. Şeyh Sait yargılanırken mahkeme tarihe geçmiştir,
Sanığın idamına, yargılamanın devamına
diye bir replik bu ülkenin adli tarihine çok kötü renklerle damgasını
vurmuştur: Sanığın idamına, yargılamanın
devamına. Bugün de yapılan bu. Orada der ki: Asılarak
tecziyesine. Kürtler sadece idamı bildikleri için İdam ...(x) diye sevinirler, yani İdam
yok. diye. Tümünün idamına karar verilmiştir oysa.
İstiklal
mahkemelerinden geçtik.
Şimdi,
Darbeleri Araştırma Komisyonu olarak biz, Sayın Süleyman Arif
Emreyi ziyaret ettik geçmişe dair bilgilerinden faydalanmak için.
Sayın İdris Şahin -Naim olmayanı- Sayın Feyzullah
Kıyıklık ve ben, Boluda, Allah uzun ömür versin, Süleyman Beyi
ziyaret ettik. Şöyle bir şey anlattı, çok ibret var
-konuşmanın da sonuna gelmişiz- dedi ki: Ahmet Emin Yalman
suikastinde mahkeme çok orantısız cezalar vermiştir. Kime? Necip
Fazıl, Serdengeçti ve o dönemin Demokrat Partiye muhalefet eden daha
birçok adamına. İlgili Yargıtay dairesinin cezayı
bozacağı anlaşılınca Menderes apar topar kimi getirmiştir
o Yargıtay dairesinin başına biliyor musunuz? Salim
Başolu. Aynı Salim Başol, Menderesin idamına karar
vermiştir. Bugün de yapılan bu; Kürt muhalefetini bastırmak için
mahkemelerden insan devşirildi, özel heyetler kuruldu, şimdi bunlar
dediler ki: Gelin, bakalım, sizi de yargılayacağız. Bütün
dava bundan ibaret. Sayın Başbakan tutuklu vekiller söz konusu
olduğunda dönüp bize diyor ki: Van Belediye Başkanının
ikinci fay hattı, siyasal hat. İkinci fay hattı, oradaki
seçmenin BDPye teveccüh etmesiyle gözaltına alınıyor. Niye?
İlk günden bu kararı vermişti, demişti ki: Buraya
yardım gitmez. Sebep? Bunlar parayı dağa gönderiyorlar. Hüküm
önceden verildi, delillerini toplamaya çalışana kadar bir hayli zaman
geçti. Şimdi, bunları alıyorlar. Tutuklu vekiller söz konusu
olduğunda, 10 binlere ulaşmış Kürt tutuklaması söz
konusu olduğunda Başbakan bize diyor ki: Yargıya güvenin. Ama
biz de buradan soruyoruz: Senin güvenmediğin yargıya, Sayın
Başbakan, biz niye güvenelim? Bir bildiğin varsa söyle biz de bir gece
rahat uyku uyuyalım. Sen kendi personelin söz konusu olduğunda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) -
bir gecede bu Meclisten yasa çıkarıyorsun.
Ondan sonra bize güven diyorsun.
Son
olarak bir şey söyleyeceğim, Sayın Başkan, herkese
verdiniz, bana da bir dakika
BAŞKAN
Hiç kimseye vermedim.
Buyurun.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) O zaman biraz fiilen göstereyim.
Bakın,
arkadaşlar, bugünkü Sabah gazetesi. Devlet kayıtlarında
rakamlarla KCK diyor. Burada, 8 bin tutuklu olduğu söyleniyor. Bu, Sabah
gazetesi, hani solcu bir gazete falan da değil, iktidarın yarı
resmî yayın organı.
Şimdi,
Sayın Hüseyin Çelik hiç haya etmeden çıktı dedi ki: Bunlar
yalan söylüyorlar, 1.100 kişi. Aynısını bu kabinede
söylemeyen bakan kalmadı. İşte, bakın, burada rakamlarla
gösteriliyor.
BAŞKAN
Sayın Önder, teşekkür ediyorum.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bitiriyorum, Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Bu
mahkemelerin kökünün ortadan kaldırılmasını istiyoruz. Bu
yasanın eksiklerinin de tamamlanarak daha tekamül etmiş bir
şekilde bu belayı bu milletin gündeminden kaldırmasını
talep ediyoruz.
Hepinize
saygılar, sevgiler. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Celal Adan.
Buyurun
Sayın Adan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA CELAL ADAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Adalet,
insanın tüm yaşantısında olması gereken bir olgudur.
Adalet olmaksızın vatan, namus, şeref, evlat, anne, baba,
sevgili anlamını yitirir, hatta tüm yaşam anlamını
yitirir. Adaleti sağlamak dürüst insanlar için çok kolay ama dürüst
olmayanlar için de çok zor bir olaydır. Şahsi kanaatim, insanlık
onurunu taşımak isteyen her insanın adaletin terazisine
çıkması, gerçeklerle yüzleşmesi gerekmektedir. Gerçekle
yalnızca yürekli insanlar yüzleşebilir. Zaten vatan, millet, namus
gerçeklerle yüzleşebildiğiniz ölçüde anlam kazanır. Adalet
yalnızca mülkün temeli değil, aynı zamanda yaşamın
temel taşıdır. Adil olmayan her insan zaman tarafından
yargılanır dolayısıyla bu konu önemli; milletimizin
hayatında, tüm insanlığın hayatında önemli.
Anayasal
sistemimiz kuvvetler ayrılığı prensibine göre tanzim
edilmiş, devlet organlarına da bu prensip çerçevesinde yetki ve
sorumluluklar verilmiştir. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin kendi
aralarında dengeli, kendi sınırlarını aşmayan,
tek elde toplanmayan, birbirlerini kuşatmayan bir konumda olmaları
demokratik yöntemlerin vazgeçilmezidir. Bu prensibin zorlanması, yetki ve
görev alanlarının aşılması devlette siyasal krizlere
neden olur. Tam anlamıyla bir hukuk devletinden bahsedilmesi için de
bağımsız ve tarafsız bir yargı şarttır. Milletimizin
de hukuk devleti konusunda dünyadaki evrensel değerlerle aynı düşünceleri
paylaştığı bir gerçektir. Tüm tarihimiz boyunca toplumsal
huzuru ve barışı adalet kavramında bulmuşuzdur.
Toplumsal vicdanımız adalet kavramıyla tatmin olmuş,
adaletsizlikle incinmiştir. Hukuk devletine ulaşmada,
yargının tam bağımsız ve tarafsızlığını
sağlama adına bugüne kadar görev yapmış tüm cumhuriyet
hükûmetleri iyi niyetli çalışmalar yapmışlar,
girişimlerde bulunmuşlar.
En
son 2009 yılında, Adalet Bakanlığınca Yargı
Reformu Stratejisinde belirtilen yol haritaları takip edilmeye
çalışılmıştır. 10 ana başlıkla
belirtilen bu belgede, yargı
bağımsızlığının güçlendirilmesi,
yargının tarafsızlığının
geliştirilmesi, yargının verimliliği ve etkinliğinin
artırılması, yargıya güvenin artırılması,
adalete erişimin kolaylaştırılması, ceza infaz sisteminin
geliştirilmesi gibi konulara öncelik verilmiştir. 2009
yılından bu yana yapılan çalışmalara,
çıkarılan yasalara, uygulamaya ilişkin düzenlemelere, en son
yargının sorunlarını çözeceği iddiasıyla
yapılan Anayasa değişikliğine rağmen, yargıda hem
Avrupa Birliği müktesebatını karşılayan
uluslararası sözleşmelere uygun hem de tarihî ve inanç köklerimize
ters düşmeyen köklü bir reform değişikliği
kaçınılmazdır. Hem zihinlerde hem de yasa uygulamalarında
bu radikal değişikliği yapmak zorundayız.
Maalesef
bugün, yargı hizmetlerinde Avrupa Birliği müktesebatını
karşılamaktan uzak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
ihlallerinde ön sıralarda bulunan, iş yoğunluğu had
safhada, cezaevleri tıklım tıklım dolu, davaların
makul sürede bitirilmediği, adil yargılanma hakkı konusunda çok
sık şikâyette bulunulduğu, tutuklama ve uzun tutukluluk süreleri
konusunda çok yoğun tartışmaların
yaşandığı, tutuklu milletvekilleri sorunun hâlen devam
etmesi gibi birçok ağır tabloyla karşı
karşıyayız. Yargının
bağımsızlığı, yargının siyasallaşması
gibi iddialar bu tabloyu daha da ağırlaştırmaktadır.
Mevcut tasarı İcra İflas Kanunu, idare
hukuku, Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu ve
diğer bazı kanunlarda kısmi değişiklikler
içermektedir. Bakanlıkların, kurum ve kuruluşların kendi
acil ihtiyaçları doğrultusunda kanun değişikliği talep
ettikleri, bir de Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarına ilişkin düzenlemelerin yer aldığı
görülmektedir. Oysaki tasarı 3üncü Yargı Reformu Paketi olarak kamuoyuna
takdim edilmiş, büyük beklentiler yaratılmıştır.
Aksine, tasarı ne yukarıda özetlemeye
çalıştığımız temel hedeflere ne de Yargı
Reformu Stratejisi Belgesindeki hedeflere ulaşmaktan çok uzaktır.
Tasarıda bir bütünlük, bir strateji ve bir mimari yoktur. Doğru olan,
her biri ayrı ayrı bir disiplin olan hukuk dallarında ayrı
ayrı düzenlemelerle Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna gelinmesidir.
Torba yasa mantığıyla hazırlanmış bu tasarı,
yasa yapma tekniğine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yerleşik
uygulamalarına da ters düşmektedir. Tali komisyonların, Plan
Bütçe ve özellikle Anayasa Komisyonunun gerekli katkısı tasarıya
yansımamıştır. Başta Barolar Birliği olmak üzere,
meslek camiasında tasarı yeterince
tartışılmamıştır. Hükûmetin de sayısal gücün,
Meclis İçtüzüğünün sağladığı imkânlardan
istifadeyle yasa yapma yolunu usul ekonomisine uygun olmayan bir tarzda çok
sık kullandığı görülmektedir. Bu durum, yasa yapma
süreçlerine katılımcı bir anlayıştan uzakta, toplum
kesimlerinin yeterince katkısı alınmamakta, yasanın
uygulamadaki performansı, izleme ve değerlendirme keyfîyeti yerine
getirilmemektedir. Bütün bunların sonucunda, yasa üretim süreçleri
sağlıklı işlememekte, sık sık yasa değişikliklerine
başvurulmaktadır. Örneğin, geçen hafta Türk Ticaret Kanununda
yapılan değişiklik gibi, Çek Yasasında yapılan
değişiklik gibi, şike davasında yapılan
değişiklikler gibi.
Tasarının
bölümlerine ilişkin olarak da İcra İflas Kanununda yapılan
değişiklikler yönünden bu alanda yapılan düzenlemeler veya değişiklikler
taraflar arasında hak ve menfaat dengesini bozmamalıdır.
Geçtiğimiz
günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşan
karşılıksız çek keşide edilmesi hâlinde verilecek
hapis cezasını kaldıran tasarı bugün halk tarafından
tartışılmakta. Piyasa verileri, ticari ilişkilerde çek
kullanımının azaldığı ve ödenmeyen çek
miktarının arttığını göstermektedir. Keza, icra
ve iflas dairelerinde yapılacak her türlü işlemin UYAP sistemi
içerisinde yapılması olumludur. İcra personelinin özlük
haklarına ilişkin düzenlemenin yönetmelikle yapılacak
olması hukuka uygun değildir. İdare hukukunda yapılan
değişiklikler yönünden idari yargı, idarenin her türlü eylem ve
kararlarının hukuka uygunluğunu denetleyen vatandaşların
devlet karşısında hak arama özgürlüğünü gerçekleştireceği
mercilerdir. Fertlerin devlet karşısında hukuki koruma
göreceği yönüyle yapılacak değişikliklerin bu güvenceyi
zayıflatmaması gerekmektedir. Bakanlıkların tüm düzenleyici
işlemleriyle denetleyici ve düzenleyici kurulların işlemlerine
Danıştayda dava açılması yerine, bazı davaların
bölge idare mahkemelerinde açılması, idari yargıda duruşma
yapılmasının sınırlandırılması,
Danıştay davalarının yalnızca ilk derece mahkemesi
sıfatıyla bakılan davalarda ve yalnızca davanın
esası hakkında görüş bildirmesi, yürütmeyi durdurma müessesinde
idareyle vatandaş arasındaki dengeyi vatandaş aleyhine bozan,
yürütmenin durdurulması kararının verilmesini
zorlaştıran maddelerdir.
Geçici madde 24te -madde
47ye tekabül eden- Danıştayda İdari Dava Daireleri Kurulunun
oluşumu, çalışma usulü yeniden düzenlenmektedir. Bu Kurulun
yapısı daha bir yıl önce değiştirilmiştir,
şimdi yeniden değiştirilmektedir, hem de Hükûmet
tasarısı ve alt komisyon raporundaki düzenlemeyle tamamen
çelişkilidir. Bu düzenlemeyle, Danıştay Genel Kuruluna ait bir
yetki Başkanlık Kuruluna devredilmektedir. Bir temyiz merci olan
İdari Dava Daireleri Kurulunda görev yapacak yargıçların bu
yolla belirlenmesi, hukuk devleti ilkesine ve hukuk güvenliğine, yargı
bağımsızlığına aykırıdır. Kesinlikle
tasarı metninden çıkarılmalıdır.
Madde 104te, yürürlükten
kaldırılan hükümler sayılmıştır. Bu hükümler
arasında sayılan Terörle Mücadele Kanununun 13üncü maddesi, Terörle
Mücadele Kanunu kapsamında verilen hapis cezalarının, hükmün
açıklanmasının geri bırakılması, ertelenmesi ve
seçenek yaptırımlara çevrilmesini yasaklamaktadır. Terörle
mücadeleye yoğun bir şekilde devam edildiği, millî birlik ve
beraberliğimize saldırıların acımasızca devam
ettiği bir ortamda bu maddenin yürürlükten kaldırılması
doğru değildir.
İdari yargı
adaylığına hukuk fakültesinden mezun olanlar
dışında alınacak adaylar için var olan yüzde 20lik kota
korunmalıdır. Başka ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de
ceza-adalet mekanizması yoğun olarak iki yönlü bir sorgulamaya
muhataptır. Suçtan mağdur olanlar adaletin yerini
bulmadığından, suçluların cezasız
kaldığından şikâyet etmekte; suçlanan kişiler ise adil
yargılanmadıklarından, hak ve özgürlüklerine haksız yere
uzun süreli kısıtlama getirildiğinden, makul sürelerde
yargılanmadıklarından şikâyetçi olmaktadırlar. Bu
taleplerin incelenmesi ve yorumlanması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CELAL ADAN (Devamla)
Türkiye'nin, bugün, temel olarak çektiği devlet ve millet
barışını zora sokan sıkıntı adaletsizliktir.
Dolayısıyla, yüzde 50ye yakın oy almış bir siyasi
parti, bu süreçte, devlet ve millet barışını sağlayan
en önemli argüman olan adaleti sağlamak mecburiyetindedir.
İstanbulda sadece 4 bin imar değişikliği vardır.
Oradaki adaletsizlik de vatandaş ve devlet arasındaki
çatışmayı korkunç bir noktaya taşımaktadır.
Ben bu tasarının
devlet ve millet barışına öncülük yapacak, gerçek bir adaletin
tahakkuk etmesi için vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Adan, teşekkür ediyorum.
Gruplar adına
başka konuşma talebi yok.
Şahısları
adına, İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Turan.
Sayın Turan, buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda
3üncü Yargı Paketi olarak bilinen, yargı hizmetlerinin daha etkin
kullanımını amaçlayan kanun tasarısının birinci
bölümü hakkında şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ, milletimizin teveccühüyle 2002
Kasımından bugüne kadar gelen süre içerisinde, şu an
konuştuğumuz konu üzerinde çok ciddi değişiklikler
yaptı. Adaletin bir vicdan meselesi olduğunun, bir
saygınlık meselesi olduğunun ve mülkün temeli olduğunun
bilinciyle, çok ciddi sıkıntıları olan bu süre içerisinde
reform paketleri adıyla, arka arkaya birçok yasal düzenlemeyi hayata
geçirdi. Bugün görüştüğümüz, hepinizin yakından takip
ettiği, kamuoyunun da yakından takip ettiği 3üncü Yargı
Paketi de aynı şekilde, bu bahsettiğim sorunlu alanın
düzeltilmesine ilişkin ciddi bir adımı düzenlemekte.
Değerli
arkadaşlarım, en başta, 2002 yılında 1 milyar
civarında olan Adalet Bakanlığı bütçesini AK PARTİ
İktidarıyla bugün 5 milyarın üzerine çıkarmış
durumdayız. 2002 yılında birçok yerde âdeta bodrum katında
görev yapan mahkemelerin, hâkimlerin olduğu bir adliye sisteminden bugün
150nin üzerinde, saray diye ifade edilen, çok farklı mekânların
hayata geçirildiğini hep beraber görüyoruz. AK PARTİ döneminde,
adalet hizmetlerinin hızlandırılması amacıyla, hâkim
ve savcı sayısında yüzde 20 artış olduğunu,
personel ihtiyacının yüzde 50 oranında
artırıldığını hep beraber takip ettik.
Ayrıca,
âdeta uluslararası alanda da örnek gösterilen UYAP adıyla ifade
ettiğimiz Ulusal Yargı Ağı Projesinin hayata geçmesiyle
çok ciddi anlamda hızlandırma sağlandığını
ama daha da iyi işler yapacağımızı hep beraber
göreceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, bunların örneklerinin daha çok
artırılacağını fiziksel örnekler olarak
aktarabileceğimi söylemek isterim. Fakat bunun yanında, AK
PARTİnin kararlılıkla, tüm engelleme gayretlerine rağmen
bu Meclisi sabahlara kadar çalıştırarak çıkarılan
yasal düzenlemeler konuya ilişkin hassasiyetimize en iyi örnektir. Örneğin,
adliyelerin önünde sıralar oluşturan, çok fazla mağduriyet
ortaya koyan adli sicil kayıtlarına ulaşım imkânı
verilmesinden tutun da Arabuluculuk Yasasına kadar, kamu
denetçiliğinden tutun da adli kontrol sistemine kadar birçok alanda
iddialı, köklü yeni sistemler kuruldu şimdiye kadar. Bugün de Genel
Kurulda görüşmekte olduğumuz bu kanun, adalet hizmetlerinin daha
etkinleştirilmesi, hızlandırılması için yapılan
önemli bir çalışmadır.
3üncü
yargı paketine önyargısız, tarafsız
baktığımızda dört tane ana unsur olduğunu
göreceğiz: Bunlardan bir tanesi icra iflas mevzuatı hakkında,
diğeri ceza mevzuatı hakkında, idari yargı mevzuatı
hakkında ve basın hürriyeti hakkında yapılan
çalışma olduğunu görüyoruz.
Konuşmamın
bu bölümünde, genel itibarıyla İcra ve İflas Kanununu kapsayan
birinci bölüm üzerinde söz aldım. Bu değişiklikler ile daha
modern bir icra teşkilatı, daha hızlı ve sonuç alan bir
sistem, para ile ilişkin zorunlu olmadıkça asla gündeme
gelmeyeceği bir yeni icra teşkilatı hepimizin hedefi oldu bu süre
içerisinde. Örneğin, icra faaliyetlerinde kullanılan tüm bilgi ve
belgelerin UYAP sistemine dâhil edilmesi, icra takiplerinin elektronik ortamda
yapılması, satışı zor olan ev eşyaları gibi,
bireylerin ve ailenin kullanımında olan eşyaların
haczedilememesi gibi, icra satışlarında elektronik ortamın
artık mümkün hâle gelmesi gibi, asgari ücret altındaki
alacakların ilamsız takibe geçmeden önce uyarı mektubuyla
sonuçlandırılması gibi yeni düzenlemeler yapılmakta.
Değerli
milletvekilleri, 1999 yılında, Oxfordda hukuk profesörü olan Adrian
Zuckerman öncülüğünde Amerika, İngiltere, Fransa, İsviçre gibi
önemli on üç tane ülkenin öncülüğünde bir çalışma
yapıldı. Bu çalışmaya göre, Medeni Yargı Krizi isimli
kitapta yayınlanmış rapora göre üç tane temel sorundan
bahsedildi: Bir
tanesi, adalete erişimin zor olması; diğeri, yargılama
giderlerinin yüksek olması; üçüncüsü de, adalete, reform hareketine
karşı direnişler.
Bizler şimdiye
kadar AK PARTİ iktidarı olarak adalete erişimin zor
olmasının aşılması ve yargılama giderlerinin
yüksek olmasıyla ilgili çok önemli adımlar attık fakat
şimdiye kadar -hepinizin malumu- her türlü adalet reformunda çok ciddi
dirençlerle karşılaştık. İçeriği boş
önergelerle, bizleri yorma gayretiyle, sabahlara kadar Meclisi meşgul etme
gayretiyle, önemli sıkıntılarla karşılaştık.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Muhalefete böyle bakıyorsunuz siz zaten, böyle bakıyorsunuz!
BÜLENT TURAN (Devamla)
Ama bir iddiamız var: Biz 75 milyon insanın tüm vicdanının
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Muhalefet olmasa daha iyi olacak size göre. Yazıklar olsun! Yazıklar
olsun sana!
BÜLENT TURAN (Devamla)
Şu üslup bir yıldan beri devam ediyor ama biz biliyoruz ki aynı
şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek makul insanın
tavrı değildir.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Muhalefete böyle bakıyorsan yazıklar olsun sana!
BÜLENT TURAN (Devamla)
Aynı şeyleri yapıyorsunuz farklı sonuç bekliyorsunuz, on
yıldan beri değişmedi, değişmeyecek.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Demokrasi anlayışın bu senin işte! Yazıklar olsun!
Yazıklar olsun!
BÜLENT TURAN (Devamla)
İsteriz ki hep beraber, muhalefetiyle iktidarıyla adalet sorununun
ülkemizde daha güzel çözülmesi, daha güzel sonuçların alınması
ve adaletin bir vicdan, sızı meselesi olmaktan
çıkarılmasını hep beraber hayata geçirmek istiyoruz.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Adaleti bozan sizsiniz!
BÜLENT TURAN (Devamla)
Siz bağırdıkça biz yürüyeceğiz, siz kızdıkça biz
iş yapacağız.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Yazıklar olsun size!
BÜLENT TURAN (Devamla)
Bu önemli kanunun da ülkemize hayırlar getirmesini, adalet sistemimizin
hızlanmasına vesile olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Ak
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Turan.
Şahısları
adına ikinci konuşmacı Kütahya Milletvekili Alim Işık.
Sayın
Işık, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan 278 sıra sayılı yargı hizmetlerinin
etkinleştirilmesi amacıyla bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını
öngören teklif üzerine söz aldım.
Bu teklifin içerisinde
çok farklı maddelerin ve düzenlemelerin yer aldığı tüm
kamuoyunca ve aziz milletimizin temsilcilerince iyi bilinmekte. Ancak, biraz
önce değerli iktidar partisi temsilcilerinin ifadeleriyle muhalefete
bakış açısının -hakikaten- on yıldır
değişmemesinden endişe duyduğumu ifade etmek istiyorum. Bu
millet, yargıya en hızlı şekilde ve zamanında
ulaşmayı, yargıdan gelen hizmetlere de en iyi şekilde
kavuşmayı arzu ederken Sayın Bakanın
biraz önce, kapatılan adliyelerle ilgili olarak belirli kriterleri öne
sürüp onu, yapılan yanlışı savunmaya
çalışması da hakikaten yadırgadığımız
bir konudur.
Değerli
Bakanım, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri PKKlı
teröristlere Haburda yargılanmak üzere mobil mahkeme ayağına
götürürken milletin ayağındaki adliyeleri kapatıyorsa bunu
savunmanın bir anlamı yok. Şimdi Dosya sayısına
bakarız, coğrafi uzunluğa
bakıyoruz, en yakın diğer adliyeye yakınlığına,
mesafeye bakıyoruz, belediyelere bakıyoruz ve buna göre
kapatıyoruz. derseniz o zaman
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna yaptığınız teklif
üzerine, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 15 Haziran 2012 tarihinde
aldığı karar doğruysa bir hafta sonra aldığı
karar yanlıştır, bir hafta sonra aldığı karar
doğruysa o zaman bir hafta önce aldığı karar
yanlıştır.
Hangisi
doğru Sayın Bakan? 44 adliyeyi iade ettiyseniz o zaman bunları
hangi kriterlere göre iade ettiniz? Ben diyorum ki Kütahya ilinin Domaniç
ilçesi Osmanlının beşiğidir, 17.500 nüfusa sahiptir, en
yakın ilçeye
Dosya sayısına
bakarsanız, o zaman benim Kütahyadaki vatandaşım komşusuyla
kavga etmediyse, devletine, milletine saygı gösterdiyse, beline silah
alıp dağa çıkmadıysa hata mı etti, hatta mı etti
Sayın Bakanım? Bunun neresi savunulabilir? Dosya
sayısı önemli bir gösterge değildir. Dosyanın
içeriğine bakmanız lazım. O zaman iki komşuyu her gün kavga
ettirelim, Gidin birbirinizi de şikâyet edin, adliyedeki dosya
sayısı artsın. diyelim, bunları geri kazanalım. Bunu
mu söylüyorsunuz? Yani bu olmaz, bu olmaz.
Onun
için, yargı adil olmak zorunda, vatandaşın ayağına
hizmeti götürmek zorunda, HSYKnın aldığı kararlar da
mademki sizin Bakanlığınızın önerisi üzerine
alınıyor, o zaman bu yanlışı düzeltin Sayın
Bakan. Bu yanlışı derhâl düzeltmenizde büyük fayda var, yoksa
Anadolunun devletine milletine bağlı vatandaşları isyan
etmek üzere. Elime silah alıp dağa çıkmadıysam suçum ne?
diyor, söylüyor. Şimdi bunların arkasından gelecek olanları
söylüyorum: Cezaevlerini kapatmak zorunda kalacaksınız, Domaniç
Cezaevi kapatılacak, aynı şekilde noterler kapatılacak,
icra müdürlükleri kapatılacak, arkasından da maliyeler
kapatılacak. Bu küçük ilçelerin tüm gelirlerinin yüzde 80i zaten
adliyelerle ilgili olaylardan geliyor. Şimdi, bu işleri beraber
düşünmez de bu kararı bu şekilde anlık verirseniz yarın
bu insanların mağduriyetini engelleyemezsiniz. Bakınız,
benim Şaphane ilçesinin Karamanca beldesinin bir köyünden, özürlü
çocuğunun nafakası için okuma-yazma bilmeyen vatandaşım bu
adliyeden yararlanıyordu. Şimdi Gedize gidecek. Gedizin içerisindeki
hangi sokağın adını dahi bilmeyen, okuyamayan bu seksen iki
yaşındaki annenin ıstırabını nasıl
bitireceksiniz? Bunun gibi Anadoluda birçok insanımız var.
Dolayısıyla, bu yargı paketinde hiç olmazsa bu düzenlemelerin
yer almasında yarar olacağını düşünüyor, tekrar
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Işık, teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, görüşmeler tamamlanmıştır.
Soru-cevap
işlemine geçmeden önce bir önerge vardır.
Bölüm
üzerinde İç Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş bir önergedir bu.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İçtüzüğün
72. maddesi uyarınca, görüşülmekte olan 278 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 1.Bölümü üzerindeki
görüşmelerin devam ettirilmesini arz ve talep ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Ali İhsan
Köktürk Turgut Dibek
Mersin Zonguldak Kırklareli
Dilek
Akagün Yılmaz İlhan
Cihaner Gürkut Acar
Uşak Denizli Antalya
Ömer
Süha Aldan Kazım Kurt
Muğla Eskişehir
Gerekçe:
Yargı
uygulamalarında, ceza muhakemesi kanunda, tutuklama ve diğer koruma
önlemleri yönünden yaşanan sorunlar, ülkemizin gündemini sürekli
meşgul etmektedir. Özel Yetkili Mahkemelere ilişkin
tartışmalar, yoğun bir şekilde sürmektedir. AİHM'nin
çok sayıdaki kararı, Türkiye'de
tutukluluk kurumunun iyi
çalışmadığını, insanların haksız yere
özgürlüklerinden yoksun bırakıldıklarına vurgu
yapmaktadır. Türkiye'de tutukluluk, ceza muhakemesinin amacına
ulaşmasını sağlamak için başvurulan geçici bir önlem
olmaktan çıkarılmış, peşin bir cezalandırma
halini almış ve fiili mahkûmiyete dönüşmüştür.
AİHM'si, Türkiye'de yargılama sisteminden ve yasadan kaynaklanan
"yaygın ve sistematik" bir sorun olduğunu ve bu sorunun,
mahkemelerin tutuklama ya da tutukluluğun devamına karar verirken
"..suçun niteliği, kanıtların durumu, dosyanın
içeriği.. " şeklinde soyut, klişe bir gerekçe kullanmalarından;
tutukluluğun hukuka uygunluğunu incelerken çekişmeli bir
duruşma yapmamalarından kaynaklandığını
belirterek Türk Hükümeti'nden bu durumun düzeltilmesi için gerekli önlemleri
almasını istemektedir. Ancak hükümet bu sorunu çözmemiş, sadece
çözermiş gibi gözükmeye devam etmektedir.
Tutuklamaya, ancak
yasada aranan tüm koşullar gerçekleştiği ve başka
önlemlerle tutuklamadan beklenen sonuca ulaşılması mümkün
olmadığı hallerde başvurulabilinir. Oysa ülkemiz
uygulamasında tutukluluk; geçici bir önlem olmaktan çıkmış,
fiili mahkûmiyete dönüşmüştür. Tutuklama, amacı dışında
ve kötüye kullanılan bir kurum haline gelmiştir.
Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 100. maddesinin 3. fıkrasında yer alan; katalog
suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin
varlığı halinde tutuklama nedeni var sayılabilir
düzenlemesi, âdeta otomatik bir tutuklama hükmü gibi anlaşılmaya ve
uygulanmaya başlanılmıştır. Herhangi bir suç,
fıkradaki katalog suçlar arasında kalmasa bile, ikiden fazla
kişinin mevcudiyeti örgüt olarak nitelenerek durum fıkraya sokulmakta
ve tutuklamaya gidilmektedir. Ülkemizdeki uygulama, yasal düzenlemelerin
aksine, -olağan dışı hukuk rejimlerinde dahi
çiğnenemez olan- "suçsuzluk karinesi"ni ortadan
kaldırmaktadır. Bu konuda, bizde tutuklama süresi, İHAS
uygulaması ışığında çok uzun kabul edilmektedir.
Türkiye'de yargı mekanizması, adaleti gerçekleştirmeye
elverişli bir işleyişe sahip değildir. Ülkemizde adaletin
tecellisi, hem nicelik hem nitelik yönünden sorunludur. Bu güne kadar
açıklanan yargı paketleri, yargısal karar sürecinin
hızlandırılması için somut ve ciddi adımlar
getirmemiştir. Hiçbir sorun çözülmemiştir.
Ülkemiz
uygulamasında karşılaşılan tutuklama nedenleri ve uzun
tutukluluk süreleri, keyfi tutuklama ve özel yetkili mahkemelerle ilgili
sorunların çözüleceğine yönelik beklenti yaratılmış,
ancak öncekilerde olduğu gibi bu paket ile de sorun çözülmemiştir.
Sorunun çözümüne yönelik CHP milletvekillerinin CMK'da değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifi, bu tasarısı ile
birleştirildiği halde görüşmelerde dikkate bile
alınmamıştır.
Ceza
Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesinin 3. fıkrasında yer alan; katalog
suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin
varlığı halinde tutuklama nedeni varsayılabilir
düzenlemesi, adeta otomatik bir tutuklama hükmü gibi anlaşılmaya ve
uygulanmaya başlanılmıştır. Herhangi bir suç,
fıkradaki katalog suçlar arasında kalmasa bile, ikiden fazla
kişinin mevcudiyeti örgüt olarak nitelenerek durum fıkraya sokulmakta
ve tutuklamaya gidilmektedir Ülkemizdeki uygulama, yasal düzenlemelerin aksine,
-olağan dışı hukuk rejimlerinde dahi çiğnenemez olan-
"suçsuzluk karinesi"ni ortadan kaldırmaktadır. Bu konuda,
bizde tutuklama süresi, İHAS uygulaması
ışığında çok uzun kabul edilmektedir. Türkiye'de
yargı mekanizması, adaleti gerçekleştirmeye elverişli bir
işleyişe sahip değildir. Ülkemizde adaletin tecellisi, hem
nicelik,hem nitelik yönünden sorunludur. Bugüne kadar açıklanan yargı
paketleri, yargısal karar sürecinin hızlandırılması
için somut ve ciddi adımlar getirmemiştir. Hiçbir sorun çözülmemiştir,
bekletilmektedir.
Bu
gerekçelerle, Teklifin birinci bölümü üzerindeki görüşmelere devam
edilmesi büyük önem taşımaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Birinci
bölüm üzerindeki soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sisteme
giren arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, hâlen cezası kesinleşmiş olup da cezaevlerindeki yer
darlığı nedeniyle infazı gerçekleştirilmemiş
suçlular var mıdır, cezaevlerine götürülmeyenler? Ayrıca,
cezaevlerinde yer olmadığı için şu ana kadar kaç
kesinleşmiş cezanın ertelemesi yapılmıştır,
bu konuda elinizdeki bilgileri açıklayabilir misiniz?
İkinci
sorum da, Haburda mobil mahkeme kuran bir Hükûmetin vatandaşın
ayağındaki mahkemeleri başka yerlere
taşımasındaki gerekçeyi izah edebilir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Öz
ALİ
ÖZ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Türkiyede adalete olan güven konusunda yapılan anketlerde güvenin
azaldığı ortaya çıkmaktadır. Bu durumda Adalet
Bakanlığının uygulamalarının etkisi olduğunu
düşünüyor musunuz?
Bir
diğer sorum: 16 büyükşehrimizden 1i olan Mersinde kapatılan 2
tane adliye var, birisi Bozyazı, diğeri Çamlıyayla. Bozyazı
nüfusu merkez 16 binin üzerinde ve iki beldesi ve köyleriyle 30 bin
civarında. Sadece, ilçeye bağlı bir belde olan Tekelinin bile
ilçeye uzaklığı
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öz.
Sayın
Fırat
SALİH
FIRAT (Adıyaman) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, bir yandan tutuklu ve hükümlü sayısı kapasitelerin 3
katı oranında artmışken buna rağmen mahkemeler
kapatılıyor, adliyeler kapatılıyor. Bu bir çelişki
değil midir?
Yine,
diğer taraftan, devlet güvenlik mahkemelerinin tabelasını
değiştirip özel yetkili mahkeme yaptık. Başbakan
Yardımcısı Sayın Bozdağ da Hukuk devletlerinde özel
yetkili mahkemelerin yeri yoktur. demişti. O yüzden özel yetkili
mahkemelerin ön şartsız kapatılması gerekmektedir diye
düşünüyorum. Eğer isim arıyorsanız size isim
önereceğim MTM, diğer adıyla muhalifleri tutuklama
mahkemeleri diye değiştirebilirsiniz eğer kalacaksa. Yine,
diğer taraftan, 25 Haziranda size muhalif olan KESKe bağlı
bütün sendikaların başkan ve sekreterlerini tutukladınız,
cezaevine attınız. O yüzden, acilen bu özel mahkemelerin
kapatılması gerekmektedir.
Çelikhan
ilçemiz Adıyaman merkeze
Teşekkür
ederim, sağ olun.
BAŞKAN
Sayın Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, biraz önce, kapatılan adliyelerle ilgili açıklama yaparken 3
kriter saydınız:
1) Komşu adliyeye
2) 1.200den daha az dosyası olan,
3) Merkez nüfusu 12 bin, toplam nüfusu 30 binin
altında olan,
yerleri kapattık ve 44 yeri açarken de bunlardan
birisine uymadığı tespit edilenleri açtık. dediniz.
1) Dalaman ilçemizin
merkez nüfusu 25 bin, toplam nüfusu 35 bindir. Diğerlerini bu kriterlere
göre açtıysanız Dalaman adliyesini niçin açmadınız, Dalaman
halkını niçin cezalandırdınız?
2) Kapatılan
adliyelerle ilgili vatandaşın kârı ne olmuştur?
3) Adliye kapatma
sonucunda Adalet Bakanlığı olarak ne kâr elde ettiniz? Bunu da
somut olarak söylerseniz çok mutlu oluruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Ayhan.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakana soru tevdi etmek istiyorum.
Bir tanesi, Denizlinin
Güney ilçesinde bir günlük güvenlik dâhil, maaşlar dâhil adliyenin ne
kadar harcaması vardır? Haburda bir günlük maliyet, yargılama
ve güvenlik dâhil ne kadardır?
İkincisi, kanun
tasarılarının iyi incelendiğine inanıyor musunuz?
Komisyonlarda sizin adınıza konuşan yetkililerin, madde
gerekçelerinin bilinçli olarak çok kısa yazıldığına
dair ifadeleri var. Aksi takdirde birden fazla yorum
çıktığından problem olabileceği beyan ediliyor. Bu
sizin talimatınız mıdır? Kanun tasarısında
gerekçeler, dünkü Akreditasyon Kurumu Kanunu Tasarısına da
baktığımızda gerekçeler yazılmasa da olurdu. Gerçekten
bu sizin talimatınız mıdır, yoksa iş olsun diye mi bu
gerekçeler yazılıyor?
Bir diğer soru, bu
adliyelerin kapatılmasıyla ilgili mesafeleri ölçerken gerçekten
kilometre hesabı mı yaptınız, yoksa
kuşbakışı mı?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ayhan.
Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Karabükün ilçelerinden
Eflâni ve Ovacıkta da adliyeler kapatıldı. Bunlardan Eflâni,
daha önce askerlik şubesi ve cezaevi de kapatılmış bir
ilçemiz. 9.673 nüfusumuz var. Ovacıkta da yine 3.321 nüfusumuz var.
Anadolunun küçük
kasabalarında bu tür yerlerin kapatılması, askerlik
şubelerinin ve adliyelerin kapatılması esnafta büyük bir
ekonomik yıkıma sebep olmaktadır. Buralar kapatılırken
objektif davranıldığına inanıyor musunuz?
Ayrıca,
yine İstanbulda, Kadıköy, Beykoz, Şile, Üsküdar, Kartal,
Maltepeyi içine alan Anadolu Yakasında da adliye Kartala
taşındı. Bu, özellikle Şileden, Beykozdan, Üsküdardan
gelenler için inanılmaz bir mesafe. Burada şuna inanıyoruz:
Vatandaşın adliyeye müracaatı çok zorlaşacaktır.
Anadolu Yakasına tekrar bir adliyenin daha yapılmasında büyük
yarar vardır.
Bir
de büyük zorluklar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Köse
TUFAN
KÖSE (Çorum) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, Terörle Mücadele Kanununda, Askerî Ceza Kanununda ve kamuoyunda
Şike Kanunu olarak bilinen kanunlarda hükmün açıklanmasının
geri bırakılması, tecil, paraya çevirme gibi işlemlerin
yapılmasına yönelik bir düzenleme düşünüyor musunuz?
Bir
de Çorumun üç ilçesinin adliyesi kapatıldı, Bayat ilçesinin adliyesi
daha sonra tekrar açıldı. Bu konuda teşekkür ederiz. Ancak,
kilometre olarak Bayat ilçesinden çok daha uzak olan Ortaköy ve Mecitözü
ilçelerinin adliyeleri açılmadı. Bunun mantığını
Mecitözü ve Ortaköyde yaşayan vatandaşlarımız bir türlü
kavrayamıyorlar. Bir kilometre hesabıyla, yanınızda bulunan
bürokratlardan sorarak, bizi de ikna ederseniz seviniriz.
Teşekkür
ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Köse.
Sayın
Vural
OKTAY
VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, gerçi, bu dördüncü bölümde yer alan bir maddeyle ilgili ama şunu
öğrenmek istiyorum: Geçici madde 1 kapsamına giren hususlarda,
soruşturma, kovuşturma ve kesinleşmiş olanlar
Kategorik
olarak kaç kişi yararlanabilir bu hükümden? Bunlarla ilgili toplu davalar
var mıdır?
Bu
konuda bilgi verirseniz memnun olacağım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Buyurun
Sayın Bakan.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Alim Işıkın sorusu: Cezaevlerinde yer olmadığı
için hükmü kesinleşmiş olmasına rağmen, bundan dolayı
infazı ertelenen kimse var mıdır?
Bu
gerekçeyle infaz ertelemesi söz konusu değil. Şu an için infazı
ertelenenler kanunda belirtilen zaruretleri ispat etmeleri hâlinde
başsavcılıkların bu konudaki yetkisi dâhilinde yapılan
bir erteleme işlemi var.
Cezaevlerindeki
doluluk oranı Türkiye geneli ortalamasına
bakıldığında, artırılmış kapasite
itibarıyla mevcutla eşit durumda; yüzde 100 gözüküyor. Ancak belli
bölgelerde dağılımdan kaynaklı yoğunluklar var. Bu
yoğunlukların dengelenmesi noktasında nakiller söz konusu
oluyor. Nakiller esnasında da bölgeden başka bölgeye gitmek istemeyen
hükümlü, tutuklular ve bunların aileleri devreye giriyorlar ve bu nakillerin
kendilerini mağdur edeceğini ifade ediyorlar.
Genel
olarak, değerli arkadaşlar, cezaevlerindeki yoğunluğu çözme
noktasında 2009 yılında bir eylem planı devreye
konulmuş durumda ve bu plan çerçevesinde ciddi bir kapasite
artışını sağlayacak yatırımlar
başlamış durumda. Bu yatırımların şu anda
önemli bir kısmı inşa hâlinde; 2012 yılı içerisinde 22
ceza infaz kurumu çalışmaya başlayacak, açılacak, 2013
yılında 34 ceza infaz kurumumuz ve 2015 yılında da 50nin
üzerinde ceza infaz kurumu kapasite artışı itibarıyla
devreye girmiş olacak.
Bu
anlamda şu an için bahsettiğiniz manada bir infaz ertelemesi
uygulaması başlatılmamıştır Sayın
Işık.
Onun
dışında Haburda mobil mahkeme kurdunuz. dediniz.
Değerli
arkadaşlar, Habur bu Genel Kurulda çok tartışıldı. İhtiyaç
olması hâlinde bu devlet, geçmişte yaptığı gibi bundan
sonra da benzer uygulamalar yapar. Daha önce, İmralıda ceza infaz
kurumu var ama oraya o günkü ismiyle Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi, daha
sonra Ankara Ağır Ceza Mahkemesi gitmiştir ve bölücü örgüt
başını orada yargılamıştır. Güvenlik
şartları ve değişen, gelişen ortama göre bu, usul
yasalarında verilen imkân geçmişte
kullanılmıştır, bundan sonra ihtiyaç olursa yine
kullanılır.
Onun
ötesinde, Sayın Öz Adalete olan güvenin azaldığı söyleniyor.
Buna ilişkin ne söyleyeceksiniz? Bunun AK PARTİnin
uyguladığı politikalarla bir bağlantısı var
mıdır? diye sordu.
Değerli
arkadaşlar, tabii, bu konu çokça tartışılabilecek bir konu.
Türkiyede yargıya ilişkin eleştiriler öteden bu yana devam eder
ve Türk yargısının temel problemlerini defalarca bu Genel
Kurulda konuştuk. Bunlar, yargılamaların uzunluğundan
kaynaklı, vatandaşın adaletle buluşmasında geçen
zamandan kaynaklı yoğun şikâyetlerdir; onun
dışında, fiziki kapasite noksanlığından
kaynaklı şikâyetlerdir; mevzuatın iyi olmamasından
kaynaklı şikâyetlerdir; eğitimin yeterli olmamasından
kaynaklı şikâyetlerdir.
Bütün
bu şikâyetleri ortadan kaldırmaya dönük planlı bir
çalışma 2009 sonbaharında
başlatılmıştır -bunu defalarca ifade ettik- ve bu
çerçevede, Türkiyede öteden beri devam eden ve 2009da belli bir plan
çerçevesinde sürdürülen bu çalışmalarda fiziki altyapıyı
inşa etme noktasında önemli mesafeler alınmıştır
ancak bu yetmez, adliye sarayları yapmak, fiziki şartları
iyileştirmek çözüm değil. Bununla beraber, mevzuat
altyapısını da günün şartlarına uygun hâle getirmek,
evrensel hukukla barışık hâle getirmek önemliydi. Bununla ilgili
önemli çalışmalar yapıldı ve bu Genel Kurulda temel yasaları,
önemli kısmı itibarıyla, iktidar muhalefet beraberce yaptık.
Onun
ötesinde, yargıya güvenin oluşturulması noktasında en
önemli adım, makul sürede yargılamaların sona erdirilmesi ve
vatandaşın adaletle buluşması
sıkıntısıydı. Bunu çözebilmek için ilk iki pakette
yaptığımız düzenlemelerle önemli neticeler aldık.
dedim, konuşmamda da ifade ettim.
Türkiyede
ilk derece mahkemelerinde dosyaların karara bağlanma süreci ortalama
200 ile 210 gündür, bu da 6,5-7 aya tekabül eder. Yılda 6 milyon dosya
sisteme giriyor, ceza ve hukuk, toplamda 6 milyon dosya. Bu dosyaların da
ortalama bitme süresi 200-210 gün arasında. Ama esas itibarıyla,
temyiz mahkemesinde çok zaman kaybı yaşanıyor. Bunun için,
Yargıtayın ve Danıştayın daire sayısı
arttırıldı, üye sayısı arttırıldı.
Konuşmamda ifade ettim, Yargıtayda ilk defa 2011 yılının
Eylülünden itibaren, gelenden fazla dosya karara çıkmaya
başladı. 1 milyon 200 bin civarında da stokta dosya bekliyordu.
Ayrıca, sürekli gelen dosyalar da bunun üzerine biniyordu ve yılda
ortalama 100 bin dosya iş yükü olarak artıyordu Yargıtayda.
Şimdi o artış durmuştur, mevcut stokta bekleyen dosyalardan
azalma başlamıştır ve 1 milyon 200 bin dosya 880 bine
gerilemiştir. 2011in ilk beş ayında 68 bin dosya ceza
dairelerinde karara çıkmışken, 2012nin aynı beş
ayında 200 binin üzerinde dosya karara çıkmıştır. Bu
da göstermektedir ki Yargıtayda önemli bir hareketlenme olmuştur ve
bu gidişatla yine Yargıtay Başkanlar Kurulunun yapmış
olduğu bir planlama ile cezada iki yıl içerisinde, hukuk
dosyalarında bir buçuk yıl içerisinde stokları bitirmek ve ilk derece
mahkemelerinden gelen davaların iki ila iki buçuk ay içerisinde karara
bağlanarak bölgesine gönderilmesi hedeflenmiştir. Bu da şu
demektir: İlk derece mahkemesinden 200-210 günde gelen dosya, iki-iki
buçuk ay Yargıtayda kaldığında -posta süresini de koyunuz-
en fazla on bir, on iki ayda kesinleşmiş vaziyette karara
çıkacaktır. Bu, Türkiyede bizim için hayal edilmesi bile zor bir
sonuçtur. O açıdan, hukukta bir buçuk yıl, ceza davalarında iki
yıl içerisinde, inşallah, bu limiti
yakaladığımızda Türkiyede adalete olan güvenin hızla
yükseleceğini de ifade ediyorum.
Ancak, sadece fiziki
kapasite ya da yargılamaların gecikmesi değil, evrensel hukukla
uyumlu olmayan kararların çıkması da adalete güveni
sarsmaktadır. Bu noktada alınan tedbirleri de sizlerle zaman zaman bu
Genel Kurulda paylaştık. Türkiyedeki yargıçlar Strasbourg
mahkemelerinde çalışma ziyaretlerine gönderiliyor; Türkiye içinde,
Türkiye dışında eğitim çalışmaları
yapılıyor; çok sayıda hâkim, savcımız yurt
dışı eğitimlere gönderiliyor ve bunların sonucunda
hâkim, savcılarımızın terfi kriterleri içerisine İnsan
Hakları Mahkemesinin içtihatlarını ne kadar dikkate
aldığına dair bir kriter de eklenmiştir.
Bununla beraber,
İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhine vermiş olduğu
2.400 ihlal kararının önemli bir kısmı Türkçeye
çevrilmiştir ve UYAP sitesi üzerinden hâkim,
savcılarımızın kullanımına
açılmıştır. Bundan sonra evrensel hukukla
barışık karar çıkması noktasında yoğun bir
çaba da sarf edilmektedir.
Bütün
bunlarla beraber, Türkiyede makul sürede yargılanma, evrensel hukukla
barışık karara ulaşma ve fiziki şartların,
altyapının ikmaliyle beraber bu güven hızla yükselecektir diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Bakan, istatistiki birtakım bilgiler
istedim, onları verebilecek misiniz geçici madde 1le ilgili? Yani,
yazılı olarak bir bilgi notu gibi.
BAŞKAN
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Birinci
bölümün maddelerine geçmeden önce, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.31
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 16.46
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
---0---
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 128inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
278
sıra sayılı Tasarının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Şimdi,
birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı, birinci
bölümde bulunan maddeleri, varsa üzerlerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci
madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
278
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci Maddesinin 5
inci Fıkrasında yer alan yönetmelikle düzenlenir ibaresinin
kanunla düzenlenir şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 30.06.2012
Pervin Buldan Ayla
Akat Sırrı
Süreyya Önder
Iğdır Batman İstanbul
İbrahim Binici Adil Kurt Nazmi
Gür
Şanlıurfa Hakkâri Van
Sırrı
Sakık
Muş
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının;
1)
1. Maddesi ile değiştirilen 2004 sayılı İcra ve
İflas Kanununun 1 inci maddesinin 5. fıkrasında bulunan
değişikliği kelimesinden sonra ve kelimesinin metne eklenmesini,
ve diğer kelimelerinin ise metinden çıkarılmasını,
2)
Yargı organlarında görev yapan mübaşirler 657 Sayılı
Kanunun 36. maddesinin I-GENEL İDARE HİZMETLERİ SINIFI bölümünde
değerlendirilir. cümlesinin son fıkra olarak eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Faruk Bal Oktay
Vural Muharrem
Varlı
Konya İzmir Adana
Ali Öz Alim
Işık S.
Nevzat Korkmaz
Mersin Kütahya Isparta
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
1. maddesiyle değiştirilen 2004 sayılı Kanunun 1 inci
maddesinin 5 inci fıkrasının metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Turgut Dibek Dilek Akagün
Yılmaz
Zonguldak Kırklareli Uşak
Mahmut Tanal Ömer
Süha Aldan Gürkut Acar
İstanbul Muğla Antalya
BAŞKAN
Sayın Komisyon, okunan son önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Acar, buyurun efendim.
GÜRKUT
ACAR (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
278
sıra sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve
Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve
Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısının
1inci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi tekrar selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bakınız, biraz önce burada Adalet ve Kalkınma
Partisi sözcüsü arkadaşlarımızdan birisi Muhalefet böyle yapar,
boş önergeler verir ve boş önergelerle zamanımızı
alır. şeklinde bir değerlendirme yaptı. Buna tahammül
edemedim ve yerimden konuşmak zorunda kaldım.
Değerli
arkadaşlar, bakınız, eğer muhalefeti bu şekilde
değerlendirirseniz bu rejimin ismi demokrasi değildir, olamaz. O
nedenle, bizim buradaki söz haklarımızın
kullanılmasına tahammül göstermek zorundasınız.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, Anayasaya aykırılıklar
yapıyorsunuz, Anayasayı ihlal ediyorsunuz ve bu anayasaların konuluş
sebebi dünyanın her yerinde, bütün anayasalar ve bütün idare hukuku
sistemleri, sadece, kahredici bir güç olan hükümranlık gücünün
sınırlandırılması için yapılır yani
iktidarın, insanları, fertleri, kişileri ezmemesi için
yapılır ve burada Anayasaya aykırılık
bulunmaktadır. Ben, özellikle beş noktada bu maddeyle ilgili
görüşlerimi açıklamaya çalışacağım.
Birincisi:
Anayasaya aykırılık vardır değerli
arkadaşlarım çünkü burada, tasarıda yer alan İcra müdür ve
icra müdür yardımcıları ile icra katiplerinin sınav,
mülakat, görevlendirme, nakil, unvan değişikliği, görevde
yükselme ve diğer hususları yönetmelikle düzenlenir. şeklindeki
hüküm özlük haklarına ilişkin olmakla birlikte Anayasanın 128e
ikinci fıkrası hükmüne kesinlikle aykırıdır. Peki, 128e
ikinci fıkrası ne diyor? Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin
nitelikleri, atamaları, görev ve yetkileri, hakları ve
yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri
kanunla düzenlenir. Kanunla düzenlenecek bir işe siz Yönetmelikle
yapılır. diye madde koyuyorsunuz.
Şimdi
söyleyin, yani muhalefet acaba boş laf mı yapıyor yoksa ciddi
bir eleştiri mi getiriyor?
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, bir de buraya sözlü sınav
koymuşsunuz. Sözlü sınavlar ne işe yarıyor? Size kısa
ve öz olarak söylüyorum: Sözlü sınavlar AKPnin her kademede, devletin her
kademesinde örgütlenmesine yarıyor. Kendi adamlarınızı,
kendi yandaşlarınızı kayırıyorsunuz, sözlü
sınavlarda onları getiriyorsunuz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Aynen, çok doğru!
GÜRKUT
ACAR (Devamla) - Tebrik ediyorum, çok güzel yapıyorsunuz; kutluyorum sizi!
Evet, onun için de Adalet ve Kalkınma Partisinin ismindeki adaleti
kaldırmak lazım çünkü adalet diye bir şey
bırakmadınız Türkiyede.
Değerli
arkadaşlar, ikinci olarak bu maddeyle ilgili, tasarıda İcra ve
iflas dairelerince verilen kararlar gerekçeli olarak tutanaklara
yazılır. diyor.
Burada personel sayısının
azlığını söylemek istiyorum. Değerli arkadaşlar,
otuz dokuz sene ben fiilî avukatlık yapmış bir
arkadaşınızım. İcra dairelerinde çalışma
koşulları insafı aşacak ölçüde kötüdür ve yeterli eleman
yoktur. O nedenle, bu gerekçeli olarak yazılır sözüyle, buradaki,
eğer personel sayısının arttırılması
birlikte yapılmazsa bu maddenin yazılmasının hiçbir önemi
yoktur.
Üçüncüsü:
Değerli arkadaşlar, bu maddede Borçlunun bilinen en son adresine
iadeli taahhütlü posta yoluyla meşruhatlı ödemeye davet
yazısı göndermek zorundadır. şeklinde bir hüküm var. Bu da
zaman kaybına yol açacaktır ve yapılacak ihtarname giderlerinden
dolayı da alacaklılar mağdur edilecektir. Bu nedenle de bu
düzenlemenin tasarıdan çıkartılması lazım.
Dördüncüsü:
Tasarıda yapılan düzenlemeyle, haczedilemez malların
kapsamının genişletilmesi, bu bağlamda menkul mal haczine
neredeyse son verilmiş olması söz konusudur. Burada alacaklıyla
borçlu arasındaki hak ve adalet dengesi alacaklılar aleyhine ciddi
biçimde bozulmuştur. Bu durum, alacağını tahsil edemeyen
yurttaşların hukuka ve devlete olan güveninin sarsılmasına
neden olacaktır. O nedenle, burada yapılacak doğru düzenleme,
ekonomik değeri malın satış ve muhafaza
masraflarını karşılamayacak olan malların
haczedilemeyeceği yönünde olmalıdır. Bu şekilde
değiştirilmesini talep ediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, tasarıyla getirilen bu beşinci noktada da
Alacaklı, haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren
altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde
satılmasını isteyebilir. şeklindeki düzenleme gerçekçi
değildir. Özellikle gayrimenkullerde, taşınmaz mallarda bu bir
yıllık süre yeterli değildir. Çünkü burada, 100üncü maddede yer
alan bilgilerin toplanması, bilgilerin ilgililere tebliği ve diğer
konular yeteri kadar zaman ayrılmaması sonucunu
sağlayacaktır. O nedenle, bu maddenin de yeniden düzenlenmesi ve
sürenin arttırılması lazım.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Acar, teşekkür ediyorum.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip
üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla
yapacağız efendim.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının;
1)
1. Maddesi ile değiştirilen 2004 sayılı İcra ve
İflas Kanununun 1 inci maddesinin 5. fıkrasında bulunan
değişikliği kelimesinden sonra ve kelimesinin metne eklenmesini,
ve diğer kelimelerinin ise metinden çıkarılmasını,
2)
Yargı organlarında görev yapan mübaşirler 657 Sayılı
Kanunun 36. maddesinin I-GENEL İDARE HİZMETLERİ SINIFI bölümünde
değerlendirilir. cümlesinin son fıkra olarak eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Komisyon?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet önergeye katılıyor musunuz?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarıda icra personelinin yazılı sınav, sözlü
sınav, görevlendirme, nakil, unvan değişikliği, görevde
yükselme ve diğer hususların yönetmelikle düzenleneceği hükmü
mevcuttur. Diğer hususlar gibi nerede başlayıp nerede
biteceği belli olmayan bir ibare eklenmiştir. Bu ibare soyut bir
ibare olup icra dairelerinde görev yapan herkesi kıskaç altına
alabilme, mesleki ve özlük haklarının kolayca Bakanlıkça
çıkarılacak bir düzenlemeyle değiştirilebilmesi gibi bir
riski içermektedir.
İcra personeli aynı zamanda adli işlem yapmaktadır.
Hukuk devletinde adli görev yapan kişilerin her türlü siyasal
baskılara ve etkiye açık düzenlemelerle çalışmaya mecbur
bırakılması yargı bağımsızlığını
da zedeleyen unsurlardandır. Bu yüzden bu ibarenin tasarı metninden
çıkarılmasını istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, AKPnin rant ve faiz ekonomisi ülkeyi
içinden çıkılmaz bir borç sarmalına sokmuş ve bugün
milletimizin güvenli geleceğini ilgilendiren meseleler de bile sesimizi
yükseltememe gibi zafiyetler doğurmuştur. AKPnin ekonomi
politikaları nedeniyle içeride de ekonomik ve sosyal hayatta ilginç
değişiklikler yaşanmaktadır. Bazı sektörler gittikçe
güç kuvvet kazanıp daha belirleyici ve yönlendirici sektörler hâline
gelmektedir. Örneğin ülke insanı geçinmekte zorlanırken ülke
kaynaklarını, vatandaştan aldığı yüksek faizlerle
ve en küçük bir risk almadan elde ettiği yüksek kârlarla çalışan
bir bankacılık sistemi. Neredeyse bankalara borcu olmayan ne çiftçi
ne esnaf ne de memur kalmıştır. Bankalar sıfır riskle
çalışmaktadır ve her hâl ve kârda mükerrer, yüksek kârlar elde
etmektedirler. Bankaların yarıdan fazlasının
yabancıların elinde olması da ayrı bir
rahatsızlık konusudur. Bankacılık sistemi ülke
insanının iliğini kemiğini emen bir canavara
dönüşmüştür.
Size
başka bir örnek daha, AKPnin ekonomi politikaları ile memleket
evlatları, sefalet ücretleri ve ucuz işçi
simsarlığıyla karşı karşıya
kalmıştır. Hizmetleri özelleştiriyorum diyerek yola
çıkan Hükûmet, taşeron firmalara güç, kuvvet vermiştir. Hiçbir
şey üretmeyen, sadece al-sat ile milyarlar kazanan aracı
kuruluşlar AKPnin yükselttiği yıldızlardandır.
Kamu
sektöründe de iş yükü artan, ekonomik ve sosyal, kültürel hayatın her
safhasında iş yoğunluğu yaşayan icra daireleri de
böyledir. AKP, adliyeleri bir bir kapatırken icra dairelerinin
sayısı her ilde katlanarak artmaktadır. Burada görev yapan
arkadaşlarımız da bundan hoşnut değildir.
İcralık olmayan vatandaşımız hemen hemen kalmamıştır.
Üretim ekonomisi yerine, emek ve alın terinin
dışlandığı, kolay kazanç ve sömürünün baş
tacı edildiği AKPnin rant ve faiz ekonomisinin doğal
sonuçlarıdır bunlar. İcra dairelerinin çalışma
rekorları kırdığı bir ülkede gelecekten bahsedilemez.
Huzur kalmaz başta. İcra dairesinde görev yapan memurlar da
sıkıntıda. AKP, zor bir kamu görevi yapan icra
çalışanlarına yeni yükler yüklemeye devam etmektedir. Adalet
Bakanlığı beş ay önce bir genelge
çıkarmıştır. İcra memurları mahkeme ve
savcılıklara nöbetçi kâtip olarak görevlendirilmektedir. Sanki kendi
dairelerinde nefes alacak zamanları kalmış gibi,
mevzuatları farklı ve teknik hukuk bilgileri gerektiren alanlarda
çalışmaya zorlanmaktadırlar.
İcra
memuru arkadaşlara uygulatılan velayet davaları, çocuk teslimi
ve teslim alımı olaylarında da sıkıntılar
mevcuttur. Çocuklar bir eşya, bir obje değildir. Sosyal hizmet
müdürlüklerince uygulanması gereken işlemler yıllardır icra
memurlarınca yapılmakta ve son derece dramatik olaylara fırsat
verilmektedir. Bu çağ dışı uygulamalara son verilmelidir.
Yine,
6183 sayılı
Kanun gereğince yetkili Maliye memurlarının bazı
işlerini de icra memurları yapmakta, Maliye hacizleri de Adalet
Bakanlığınca yerine getirilmektedir. Yarın, mahkeme hükmü
konusu hâline gelecek bir mevzuda adalet talebiyle kendisine başvurulacak
adliyeler taraf hâline gelmektedir.
Değerli
milletvekilleri, icra dairelerinin çağdaş bir yapılanmaya ve
çalışanlarının insan odaklı bir çalışma
ortamına ve özlük haklarına kavuşturulması hususu üzerinde
saatlerce durabilir, saatlerce konuşabiliriz ancak süremiz az. Bu konuda
Adalet Bakanlığının yapacağı
çalışmalara Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek vermeye
hazır olduğumuzu ifade ederken icra dairelerinin işsiz
kaldığı, çalışmadığı bir ekonomik hayat
temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Korkmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
278
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci Maddesinin 5
inci Fıkrasında yer alan yönetmelikle düzenlenir ibaresinin
kanunla düzenlenir şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 30.06.2012
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Sakık, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
bu yasalar görüşülürken
Aslında bu yasalar Türkiye'nin temel
sorunlarını çözecek yasalar değil ama bir noktada bir
iyileştirme var. Bundan da ciddi şekilde rahatsız olan gruplar
da var. Bugün bir gazetenin bir asparagas haberinden yola çıkarak yani
kendilerinde bir hakkı görerek bir halkın temsilcilerine ve bir
halkın çocuklarına hakaret etme hakkını kimse kimseye
vermez. Açıkça söylüyoruz: Bizi beğenmeyebilirsiniz, bizim
düşüncelerimize katılmayabilirsiniz ama hiç kimse size bize hakaret
etme hakkını vermez. Sizin Barzani dediğiniz adam Güney
Kürdistanda 5 milyon insanı temsil ediyor, orada devletiyle ayakta
duruyor. Sizin aşağıladığınız, hakaret ettiğiniz
Öcalan
3,5 milyon insan çıkıp
Türkiye Büyük Millet Meclisine geliyor, Meclis Başkanına 2006
yılında
OKTAY
VURAL (İzmir) Öcalanın ne alakası var be!
Öcalanmış
SIRRI
SAKIK (Devamla) Bir dakika, bir şey
Bağırmayın!
Bağırmayacaksınız, dinleyeceksiniz, hakaret etmeyeceksiniz
OKTAY
VURAL (İzmir) Kimi temsil ediyorsun?
SIRRI
SAKIK (Devamla)
hakaret etmeyeceksiniz. Bağırma!
Bağırmayacaksın!
OKTAY
VURAL (İzmir) Terör örgütü liderini, terörist başını
Kürtlerin temsilcisi gibi sunuyorsunuz be! Şuraya bakın ya!
SIRRI
SAKIK (Devamla)
ve Benim irademdir. diyor.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Yani katile katil demeyecek miyiz? Katil değil mi?
OKTAY
VURAL (İzmir) Kundaktaki bebek Kürt değil miydi?
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
SIRRI
SAKIK (Devamla) Şimdi, bakın, daha dün, burada, bu kürsüde
OKTAY
VURAL (İzmir) 338 tane katliam yaptı, Kürt değil miydi?
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Türk milletine hakaret ediyorsun, yeter!
AYLA
AKAT (Batman) Siz orada bir şey söylerken biz müdahale ediyor
muyuz?
SIRRI
SAKIK (Devamla)
İran militanının Kraliçeyle nasıl
resminin çekildiğini ve nasıl barış için el
uzattıklarını
OKTAY
VURAL (İzmir) Kürt kökenlilerin hepsini terörist gibi gösteriyorsunuz
be!
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Bakan, Öcalan nerede? Cevaplarınız hiç de
açıklayıcı değil.
SIRRI
SAKIK (Devamla)
hep birlikte gördük, İngilterede bunlar oldu ama
burada dönüp sadece hakaretle bu iş olmaz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Kundaktaki bebeğe kurşun sıkan adam
katildir!
SIRRI
SAKIK (Devamla) Bize, hele dönüp
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Türk milletine hakaret ediyorsun en başta!
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Katile katil, bölücüye bölücü, haine hain diyoruz biz.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Bize dönüp, bize ahlak dersi verenler dönün 12 Eylül öncesine
5 bin insanın katlinde silahlarının tetiğinde
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Gazi Meclise hakaret ediyorsun! Türk devletin
bütünlüğüne, milletin birliğine hakaret ediyorsun!
AYLA
AKAT (Batman) Sayın Başkan, müdahale edin lütfen.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz?
SIRRI
SAKIK (Devamla)
kimin parmağı varsa, onları
araştırın.
BAŞKAN
Sayın Sakık, lütfen
Lütfen
SIRRI
SAKIK (Devamla) Sayın Başkan, lütfen
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen Öcalanın avukatı mısın?
AYLA
AKAT (Batman) Niye müdahale etmiyorsunuz Sayın Başkan?
BAŞKAN
Lütfen, lütfen
Tamam
Sakin olun lütfen.
Buyurun
Sayın Sakık, devam edin.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Bakın, beğenmeyebilirsiniz,
katılmayabilirsiniz
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Elbette
beğenmiyoruz!
SIRRI
SAKIK (Devamla)
bizi yok hükmünde sayıyorsunuz. Siz çünkü Kürtler
yok. diyorsunuz, Kürtlerin demokratik hakları yok. diyorsunuz.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen kendini Öcalanla özdeşleştirirsen
benim için sen de yoksun!
OKTAY
VURAL (İzmir) Kürtleri öldüren bir kimse katildir, katildir!
SIRRI
SAKIK (Devamla) Onun için diyorsunuz ki: Biz bu noktada
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Benim için sen de yoksun eğer Öcalanla kendini
eşleştiriyorsan.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Ve açıkça
Bakın,
Sayın Başkan, müdahale eder misiniz lütfen.
BAŞKAN
Lütfen, arkadaşlar
Lütfen
Lütfen
AYLA
AKAT (Batman) Böyle mi yöneteceksiniz Sayın Başkan? Böyle mi
yöneteceksiniz?
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) İç Tüzüke uygun konuşsun, İç Tüzüke
uygun konuşsun!
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Açıkça terör örgütünün savunuculuğu
yapılıyor burada. Öcalanın avukatlığını
yapıyorsun sen!
SIRRI
SAKIK (Devamla) Bakın, Sayın
Başkan
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz?
AYLA
AKAT (Batman) Sayın Başkan, böyle mi yöneteceksiniz?
BAŞKAN
Her iki tarafa da sakin olmalarını söylüyorum Hanımefendi,
sizin de bana bağırmanıza gerek yok.
AYLA
AKAT (Batman) Niye, müdahale etmiyorsunuz?
BAŞKAN
Rica ediyorum, söylüyorum, söylüyorum efendim. Lütfen
Lütfen
SIRRI
SAKIK (Devamla) Bakın, bizi konuşturtmayın, bizi
konuşturtmayın. Biz böyle baskılara falan boyun eğmeyiz.
Dönün bakın, 12 Eylül öncesinde 5 bin insanın katlinde kimin parmak
izleri var, kimin tetiklerde, devletin arşivlerinde bulunan silahlarda
kimin parmak izi var biliriz.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Kimin parmak izleri var? O zaman da vardı PKK.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Onun için bize böyle ahlak dersi vermeyin.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Biz de biliriz kimin parmakları var, kimler katil!
SIRRI
SAKIK (Devamla) Ve burada bir halka haksızlık edildiği içindir
ki insanlar gidip dağlara sığınmışlardır.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) 40 bin kişinin katilini savunuyorsun.
Bunları söylerken 40 bin kişinin katilini savunuyorsun!
AYLA
AKAT (Batman) Sayın Başkan müdahale edin!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, rica ediyorum.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Ve sizi men ederiz
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Senden mi çekineceğiz biz!
SIRRI
SAKIK (Devamla)
men ederiz sizi, bir daha bu şekilde hareket etme,
hakaret etmeye kimsenin hakkı yoktur.
OKTAY
VURAL (İzmir) 50 bin kere katil deriz, 50 bin kere!
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Katildir! Sen nasıl men edersin? Nasıl men
edeceksin?
SIRRI
SAKIK (Devamla) Siz, bakın, bir dönüp bakın, geçmişinizde bu
halka karşı kimler katillik etti, orada aynada kimi görürsünüz,
açıkça siz
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Bizim geçmişimizde mücadele vardır, bölücülük yok,
hainlik yok
OKTAY
VURAL (İzmir) Bu kürsü katilleri övme kürsüsü değil!
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Biz geçmişimizle gurur duyuyoruz!
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Burası bölücü örgütlerin propaganda yeri değil.
OKTAY
VURAL (İzmir) Katilleri övme kürsüsü değil burası!
AYLA
AKAT (Batman) Sayın Başkan
Sayın Başkan
SIRRI
SAKIK (Devamla) Burası sizin babanızın da çiftliği
değil. Burası halkın kürsüsüdür. Burada halkın iradesi
konuşuyor. Halkın değerlerine sizin saygı duymanız
lazım.
OKTAY
VURAL (İzmir) En başta Kürtleri öldürenleri, katledenleri
meşrulaştırma kürsüsü değil.
SIRRI
SAKIK (Devamla) İki de bir bize dönüp hakaret edemezsiniz!
Sayın
Başkan
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan
Sayın Başkan,
müdahale eder misiniz lütfen
Müdahale edin lütfen Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hanımefendi, müdahale ediyorum ve söylüyorum. Onun ötesinde
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Müdahale etmiyorsunuz Sayın Başkan.
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Niye etmiyorsunuz müdahale?
Ayıp be!
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Bırakmıyorlar Hatip konuşsun. Böyle
şey mi olur ya? Biz onlara müdahale ediyor muyuz?
AYLA
AKAT (Batman) Dilekçeler Meclisin arşivinde bekliyor Sayın
Başkan, o dilekçeler Meclisin arşivindedir.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim, rica etmekten başka söyleyeceğimiz bir şey yok. Rica
ettim, siz de duyuyorsunuz. Lütfen
Lütfen.
Buyurun.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Şimdi, tek malzemeleri sadece ret ve inkâr, tek
malzemeleri sadece PKK ve silah. Sadece şehit edebiyatı yapıp
şehitlerin üzerinden nemalanan anlayışlardan tabii ki bir
şey beklemiyoruz. Ama sizi açıkça uyarıyoruz. Bakın biz
BAŞKAN
Sayın Sakık, germeyin lütfen
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Beklemeyin, bekle diyen yok.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bizim size sunacağımız bir katkı
olmaz!
AYLA
AKAT (Batman) Sunmayın, beklemiyoruz zaten.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Hiç ihtiyacımız yok.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Sayın Başkan, lütfen, rica ediyorum
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
Lütfen
OKTAY
VURAL (İzmir) Siz gidin AKPyle yol arkadaşlığı
yapın, boş verin.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Öyle kendinizi efendi gibi görüp bize köle muamelesi
yapamazsınız.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Ortaklarınızla konuşun, bu tarafa
konuşmayın!
SIRRI
SAKIK (Devamla) Bakın, açıkça söylüyoruz, siz bu ülkenin efendisi
değilsiniz. Siz de haddinizi bileceksiniz, bize karşı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY
VURAL (İzmir) Gidin ortaklarınızla konuşun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Osloda konuşacak, pazarlık yapacaksınız,
biz burada kavga edeceğiz sizinle!
SIRRI
SAKIK (Devamla)
halkın iradesine saygılı
olacaksınız. (BDP sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) Gidin Osloda konuşmayı yapın, hadi!
BAŞKAN
Sayın Sakık, teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
AYLA
AKAT (Batman) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
AYLA
AKAT (Batman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Önerge kabul edilmemiştir.
Buyurun
efendim.
AYLA
AKAT (Batman) Sayın Başkan, bir hususun altını çizmek
gerekiyor. Hatip kürsüden, şu an Meclisin arşivinde bekleyen 3,5
milyon imzaya işaret etti. Bunlar Meclisin arşivindedir. Bu ülkenin
vatandaşları imzayla görüşlerini Parlamentoya
bildirmişlerdir, bu Parlamento sorumluluk gösterip gereğini
yapmamıştır. Buna tahammülsüzlük ve Hatibin
konuşmasına bu şekilde müdahale sizin tarafınızdan
engellenmeliydi, engellemediniz. Biz bu konuda sizi kınıyoruz.
BAŞKAN
Ben, bütün arkadaşlarımız ve siz de işittiniz ki, mümkün
olduğu kadar rica ettim
OKTAY
VURAL (İzmir) Ya yedi düveli gelse ne olacak, yedi düveli? Geldiler de
ne oldu ya?
AYLA
AKAT (Batman) Sayın Başkan, yedi düvel meselesi mi yapıyoruz?
Ne oldu?
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen Hanımefendi, sakin olun. Lütfen
AYLA
AKAT (Batman) Müdahale edin, nasıl bana hanımefendi diyorsunuz,
bakın, yedi düvel diyor, sessiz kalmayın o zaman.
HÜSEYİN
ÜZÜLMEZ (Konya) Kes sesini, kes!
AYLA
AKAT (Batman) Konuşmayın be!
MEHMET
ERSOY (Sinop) Siz her konuşana bağırıyorsunuz oradan.
BAŞKAN
Sessiz kalmadım Hanımefendi, sessiz kalmadım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Evet, yedi düveli geldi, bu coğrafyada hep bir bütün
var olduk Allaha şükür, doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle,
güneyiyle; yine öyle olacağız.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
OKTAY
VURAL (İzmir) - Hiç kimse bölemeyecek, ayıramayacak! Herkes
aklına bunu koysun!
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Kimse bu ülkeyi bölemeyecek! (BDP
sıralarından gürültüler)
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Ne bölünmesinden bahsediyorsunuz ya?
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan, bak, bizden
konuşana dur diyorsun, niye onlara hiçbir şey demiyorsun?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Herkes bir gün mutlaka bunun hesabını da
verir.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, yoklama
istiyoruz.
AYLA
AKAT (Batman) Sayın Başkan, bu gidişle zor bütünleşirler.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Böyle mi barışı
sağlayacaksınız, böyle mi bu ülkeye demokrasi getireceksiniz?
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sizin anladığınız jargonda biz
konuşmayız.
SIRRI
SAKIK (Muş) Irkçı, tekçi, milliyetçi politikalar bu ülkeyi bölecek.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, sakin olun.
1inci
maddeyi
lll.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN
Efendim, 1inci maddeyi oylarınıza sunarken yoklama
istenmiştir.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Köktürk, Sayın Dibek, Sayın Yılmaz,
Sayın Erdoğdu, Sayın Oran, Sayın Tanal, Sayın Aygün,
Sayın Cihaner, Sayın Özdemir, Sayın Öner, Sayın Fırat,
Sayın Çelebi, Sayın Çam, Sayın Kurt, Sayın Kart, Sayın
Aydın, Sayın Değirmendereli, Sayın Toptaş, Sayın
Acar.
Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve
Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava
ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; 2004 Sayılı İcra ve İflas
Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın; Türk Ceza
Kanunun Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar
Kanununda Yer Alan Maddelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 34 Milletvekilinin; 5271
Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman
Oktay Ekşi'nin; Türk Ceza Yasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi'nin; 3713 Sayılı Terörle Mücadele
Yasasının 6 ve 7'nci Maddelerinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Terörle Mücadele Kanununda Bazı Maddelerin
Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Rıza Türmen ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın; Adli Sicil Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy'un; Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporu (1/565,
2/90, 2/120, 2/223, 2/257, 2/268, 2/292, 2/322, 2/326) (S. Sayısı: 278) (Devam)
BAŞKAN
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
278
Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 2. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
İcra
ve iflas dairelerince verilen kararlar, gerekçeleriyle birlikte tutanaklara
kaydedilir.
Bahattin Şeker Seyfettin
Yılmaz Alim
Işık
Bilecik Adana Kütahya
Mehmet Erdoğan Ali
Öz
Muğla Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 sıra sayılı kanun tasarısının 2.
maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Turgut
Dibek Dilek
Akagün Yılmaz
Zonguldak Kırklareli
Uşak
Mahmut Tanal Ömer
Süha Aldan
İstanbul Muğla
BAŞKAN
Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Kim konuşacak Sayın Hamzaçebi?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın İlhan Cihaner
BAŞKAN
İlhan Cihaner, Denizli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Cihaner. (CHP sıralarından alkışlar)
İLHAN
CİHANER (Denizli) Herkesi saygıyla selamlıyorum.
Ben
de öncelikle, bu kapanan adliyelerle ilgili bir şey söylemek istiyorum.
Kuşkusuz bazı adliyelerin kapatılması gerekiyordu,
haklı olabilirdi ancak hiçbir ortak, objektif, akli kriter yoktu. Tek
şey şu söylenebilir sanırım Adalet Bakanına ve Adalet
Bakanlığına: Bu işi bilmiyorsunuz yani bir hafta önce
aldığınız bir kararı bir hafta sonra
değiştiriyorsanız burada çok ciddi bir sıkıntı
var demektir.
Herkes
adliyelerin ekonomik yönüne dikkat çekti -adliyelerin
kapatılmasını- oysa burada özellikle hukuk uyuşmazlıklarındaki
ara buluculuğa getirilen yeni düzenlemeyle birlikte değerlendirme
yapılırsa çok hukukluluğa da kapı açan bir sonuç
doğacaktır. Yani merkeze uzak yerleşim birimlerinde yerel
değerlerden oluşan çok hukuklu bir yapıya dönüşecektir; bu
aslında yargının özelleştirilmesinin neoliberalizasyonunun
ilk adımı. içinde adalet olmayan adliyelerden adaletsiz yargıya
geçişin en önemli adımı diye görmek gerekir bunu. Nasıl ki
bir caminin cemaati az diye
Bu
işi bilmiyorsunuz. dedim çünkü neredeyse yedi yıldır bekleyen
istinaf mahkemeleri var. İstinaf mahkemeleriyle ilgili Avrupa
Birliğinden krediler alındı, binalar yapıldı.
Yargının iş yükünün azaltılmasının en önemli
enstrümanı, şu anda hâlen hayata geçirilmeyen istinaf mahkemeleridir.
Eğer istinaf mahkemeleri hayata geçirilmezse, bu şekilde
tasarılar çok sık gündeme gelecektir, tartışmalar
olacaktır. Adalet Bakanı, ilk kez Yargıtaydan çıkan dosyanın
gelen dosyadan fazla olduğunu söyledi. Tabii bu, neoliberal
bakışa çok yakışan, adaletin içerisinde olmaması
gereken bir yaklaşım, niceliğe ve niteliğe dair hiç de
gerçekçi bir değerlendirme değil. Yargıtay
Başsavcısının eğitim için gelen hâkimlere,
savcılara ve Yargıtay savcılarına Eften püften gerekçelerle
tırnak içerisinde- bozma mütalaasında bulunmayın temyize gelen
dosyalara. diye talimatlar verdiğini biliyoruz. Bu tarz bir
hızlandırmanın, sadece istatistik olarak giren
iş-çıkan iş açısından yapılan
değerlendirmenin adil olmayacağı çok açıktır.
Bir
de konuşmacılardan birisinin, bu 12 Eylül yargılanmasıyla
ilgili olarak, Genel Başkanımızın ve Cumhuriyet Halk
Partililerin 12 Eylülün yargılanamayacağına dair önceden
söylediği şeyleri, konuşmaları gündeme getirip bir
eleştirisi oldu. Yargılama demek, mahkemenin, savcının,
iddianamenin olduğu göstermelik süreçler değil. Yargılama demek,
gerçekten hesap sormak amacıyla başlatılan süreçler ve
uluslararası hukuka, evrensel hukuk kaidelerine uygun, adil yargılama
ilkelerine uygun bir sürecin işlemesi demektir. Sadece Hâkim var. diye,
sadece İddianame var. diye, Savcı var. diye bir yargılamadan
söz edilemez. Hele hele, 12 Eylül zihniyetiyle hesaplaşmaya gelince, 12
Eylül zihniyetiyle hesaplaşacak kişilerin her şeyden önce 12
Eylülün çocuğu olmamaları gerekir. 6. Filonun gemilerini kendilerine
kıble yapanlar herhâlde 12 Eylülle hesaplaşamazlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Eğer
biz, 12 Eylülle bir mukayese yapacaksak: 12 Eylül, Meclisin feshi demektir;
şu anda tutuklu milletvekilleri var, bu aynı zamanda Meclisin
kısmi feshi anlamına gelir. 12 Eylül, Diyarbakır Cezaevi
demektir; hâlâ F tipi cezaevlerinde, Silivride işkence benzeri tecritler
devam etmektedir, Kandırada, birçok cezaevinde. 12 Eylül,
aydınların, muhaliflerin, öğrencilerin tutuklanması demektir;
şu anda cezaevinde de aydınlar, öğrenciler, hatta
milletvekilleri tutuklu. 12 Eylül sola karşı
yapılmıştır, gene en büyük zararı, en büyük darbeyi
sol görmektedir. 12 Eylül, sıkıyönetim mahkemeleri demektir, DGMler
demektir; onların yerine geçen özel yetkili, özel görevli mahkemeler
aynı işlevi yerine getirmektedir. 12 Eylül, kitapların
yakılması demek; şimdi, yazılmamış
kitapların toplatıldığı, kitapların suç
sayıldığı bir dönemdeyiz. Tekrar ediyorum, 12 Eylülün
çocukları 12 Eylülle hesaplaşamaz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkürler Sayın Cihaner.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir
sonraki önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
278
Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 2. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
İcra
ve iflas dairelerince verilen kararlar, gerekçeleriyle birlikte tutanaklara
kaydedilir.
Bahattin Şeker
(Bilecik) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Bahattin Şeker, Bilecik Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Şeker.
BAHATTİN
ŞEKER (Bilecik) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet
sisteminde yaşanan aksamaların ülkemizin gündemine damga vurduğu
ve toplumsal bir yara hâline geldiği günümüzde mevcut kanun teklifleriyle
ilgili söz almış bulunmaktayım.
Sözlerimin
başında, birikmiş sorunların çözümüne katkı
sağlamasını beklerken sorunları daha da derinleştiren
uygulamalar noktasında Sayın Bakanımıza da büyük
sorumluluklar düşmekte olduğunu görmekteyim. Bütün
arkadaşlarımız söyledi, 146 ilçenin adliyesinin kapanması
ve arkasından 44 adliyenin açılması bizleri ve toplumu
rahatsız etmiştir. Bu durum, sebep ve sonuçları
açısından şimdiden izaha muhtaçken ve tartışmalı
hâldeyken yakın gelecekte ne gibi sorunlara yol açacağı
düşünüldüğünde gerçekten vahim bir karar olacaktır. Ayrıca,
hangi kıstaslarla bu kararın alındığı konusu da,
siyasi kaygılarla alınan kararın iptal edildiği yönündeki
şaibeli durum da karar ve uygulamaların izahını muallakta
bırakmıştır.
Bilecik
ilinin Pazaryeri ilçesi de adı geçen bu ilçeler arasındadır.
Nüfus ve iş yoğunluğu açısından ilçemizde, az seviyede
bir yoğunluğa sahip olan 20ye yakın ilçe varken -hangi
kıstaslara sahip değilse artık- Pazaryeri Adliyesi de
kapanmıştır. Bu durumun vatandaşlarımızı
mağduriyete uğratacağını ve yaşanan
sorunları daha da derinleştireceğini yüce heyetinizin huzurunda
belirterek tarihe not düşmek isterim. Bu durum, Bilecik il merkezine yeni
bir adliye binası, yeni bir adliye lojmanı ve Bayırköy beldesine
yeni bir açık cezaevi yapılmasını gündeme getirdiğimiz
bu yerde Bilecikte bir hayal kırıklığı
yaratmıştır. Buradan sormak istiyorum: İyileştirmeler
ve köklü çözümler beklerken var olan kazanımı ortadan kaldırmak,
Allah aşkına hangi sorunu çözecektir?
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Sayın Bakanım,
adalet sistemi içerisinde yaşanan sancılar konuşulurken bu
vesileyle bilhassa bu konuda bizlerle dertlerini paylaşan, seslerini
duyurmaya çalışan infaz koruma memurlarının
yaşadıkları mağduriyeti burada hatırlatmak istiyorum.
Asker, polis, güvenlik ve asayiş görevlisi olarak görev yapan
memurların sahip oldukları özlük haklarına sahip olmadan görev
yapan infaz koruma memurlarının bu durumuna da düzenleme
yapılması lazımdır. Kadro konuları belirsiz, ücretleri
düşük, yıpranma tazminatından yoksun olan infaz koruma
memurlarının genel idari sınıfta yer almaları için
iyileştirmeler yapılmalıdır. İkramiye, mesai, sosyal
hak ve bayram izinleri gibi konuların da birikmiş olan sorunlar
arasında olduğu unutulmamalıdır. Sendikal haklardan,
dernekleşme ve örgütlenme haklarından mahrum olan bir durumda görev
yapmaktadır bu arkadaşlarımız. Hedefte olabilecekleri ve
tehdit edilebilecekleri göz önünde bulundurulduğunda, bir servislerinin
bile olmadığı gözükmektedir.
Değerli
arkadaşlar, çocuklarına kreş, ailelerin huzur içinde
yaşayacakları lojmanları ve güvenlikle ilgili hiçbir kontrolleri
olmayan bu arkadaşlarımıza sahip çıkmak gerektiğine
inanıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bunlar her zaman gardiyan olarak görülmüş, filmlerde ve
dizilerde imajları son derece zedelenmiştir. Ama Sayın
Bakanın hapishanelerle uğraşırken bu konuları da göz
ardı ettiğini düşünmekteyim.
Değerli
arkadaşlar, konuşmamın son bölümünde,
haksızlığın, hukuksuzluğun ve adaletsizliğin kol
gezdiği, sokaklarda asayişin unutulduğu, terörün insanın canına
tak ettiği, kadına yönelik şiddet ve cinayetlerle
vicdanımızın sızladığı, haklının
haksız, zalimin mazlum durumuna getirildiği ülkemize ve milletimize,
inşallah, huzurlu, umutlu ve daha güçlü yarınlar diliyorum.
Kanun koyucular olarak
ihtiyacımız olan birlik, bütünlük ve kardeşliğin yolunun
vicdanlı ve hakkaniyetli bir siyasi iradenin
kararlılığından geçtiğini unutmayalım. Hiç kimse,
özellikle de siyasi iradeyi temsil edenler, üzerine düşen vebali yok
sayamaz. Herkesin bir gün hukukun gücüne ihtiyacı olacağı
unutulmamalıdır. Güçlü ve büyük Türkiye'nin temeli, hakkaniyetin ve
adaletin tecelli ettiği bir hukuk anlayışına sahip olmaktan
geçmektedir.
Saygılarımla.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şeker.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına,
278 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 3. maddesinin (2). fıkrasında geçen
elle atılan ibarelerinden sonra gelmek üzere ıslak imza
ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Seyfettin
Yılmaz Bahattin
Şeker Alim
Işık
Adana Bilecik Kütahya
Mehmet
Erdoğan Ali
Öz
Muğla Mersin
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
3. maddesi ile 2004 sayılı Kanuna eklenen 8/a maddesinin 2.
fıkrasının Usulüne göre güvenli elektronik imza ile
oluşturulan elektronik veriler senet hükmündedir. Güvenli elektronik imza,
elle atılan imza ile aynı ispat gücüne haizdir cümlelerinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek Dilek
Akagün Yılmaz
Zonguldak Kırklareli Uşak
Mahmut
Tanal Ömer
Süha Aldan Kazım
Kurt
İstanbul Muğla Eskişehir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Kazım Kurt, Eskişehir; buyurun Sayın Kurt. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAZIM
KURT (Eskişehir) Sayın Başkanım, sayın
milletvekilleri; 3üncü maddeyle ilgili vermiş olduğumuz önerge
üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Öncelikle
Adalet mülkün temeli dediğimiz noktada gerçekten adil ve gerçekten mülke
temel olacak bir adalet sisteminin var olup olmadığını
tartışmamız gerekirken, elektronik imza ve UYAP sisteminin
güvenliğiyle ilgili bir maddeyi değerlendirmek durumunda
kalıyoruz.
Cezaevinde
kendisini ve güvenliğini devlete emanet eden tutuklular, hükümlüler
yanarken, cezaevi araçlarında tutuklular yanarken elini
kıpırdatmayan Bakanlık, adalet hizmetlerini
hızlandırma adına bu tasarıyı getirerek bir değerlendirme
yapmamızı istiyor.
Biraz
önce bütün arkadaşlarımız da anlatmaya çalıştı,
yüzlerce adliyenin kapandığı bir ülkede adalet hizmetlerinin
hızlandırılması mümkün değildir. Elektronik imza senet
hükmündedir, evet ama, adliyesi, icra dairesi olmayan bir ilçede böyle bir
uygulamanın hangi adalet hizmetini
hızlandıracağını, hangi adalet hizmetini
etkinleştireceğini tartışmamız gerekiyor diye düşünüyorum.
Eskişehirde
kapanan adliyelerden biri Seyitgazi Adliyesi. 15 bin nüfusa hitap eden 2
belediyesi, merkezin dışında 2 belde belediyesi bulunan ve
uluslararası önemi olan bor madeninin bulunduğu bir beldede adliyeyi
kapattığınız takdirde, Eskişehir merkezine
bağlanan bu köylerin
Devletin temeli
eğer adaletse, adalet tüm ilçelerde etkin ve yaygın bir biçimde
işletilebilmelidir. Bunu işletmenin yolu adalet hizmetlerindeki
-özellikle yapılması gereken- personel takviyesinin adalete
aktarılmasıdır. Yazı işleri müdürlüğü
sınavlarını kazandığı hâlde atanamayan yüzlerce
yazı işleri müdürlüğünü hak etmiş personel varken bunların
kadrosunu ve atamasını yapmadan adliyeleri kapatmaya
çalışmanın çok doğru bir mantığı
olmadığı çok net bir biçimde herkes tarafından
bilinmelidir, belirlenmelidir.
İcra ve İflas
Kanunu tamamıyla elden geçirilmediği sürece icra iflasın
etkinliği sağlanamaz. Zaman zaman icra iflas kanunlarında
yapılan değişiklikler, o dönemdeki psikolojiye göre hareket
etmeyi sağlayan ve İcra ve İflas Kanununu değişik
mantıklarla düzenleyen bir hâle getirmiştir.
Şimdi de, İcra
ve İflas Kanununda yapılmaya çalışılan
değişikliklerle sanki işlemler
hızlandırılıyormuş gibi bir algı yaratılmaya
çalışılıyor, oysa burada işin temeli, esası
ekonomiyi iyi yönetmektir. Ekonomiyi iyi yönetemezseniz İcra ve İflas
Kanununa ihtiyacınız oluyor ve gerçekten işleri
bozulan esnaf, tüccar, sanayici, İcra ve İflas Kanunundaki her türlü
olumsuzluktan yararlanarak zaman kazanmaya çalışıyor. Siz
eğer Türkiyeyi gerçekten dünyada ve Avrupada etkili, sayılı
ekonomilerden birisi hâline getirir, üretimi artırır,
insanlarımızın refah seviyesini geliştirirseniz o zaman
İcra ve İflas Kanununda çok fazla iş olmaz, iş birikmez ve
mevcut kadrolarla da etkin bir biçimde adalet hizmeti yerine getirilmeye
çalışılır.
Bu
gerçekleri dikkate almadan, sadece ve sadece Biz yaptık oldu.
mantığıyla hareket ederek ve çok baskın bir şekilde bu
yasaların getirilmesi çok doğru bir mantık değildir.
Bu
önergemize destek verirseniz memnun oluruz.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kurt.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına,
278 Sıra
Sayılı Kanun Teklifinin 3. maddesinin (2). fıkrasında geçen
elle atılan ibarelerinden sonra gelmek üzere ıslak imza
ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Seyfettin
Yılmaz (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 3üncü maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, şunu ifade etmek istiyorum Sayın Başbakan
Yardımcımız ve Sayın Adalet Bakanımızın
olduğu ortamda: Siz dünyanın en güzel kanunlarını
çıkarsanız bile eğer atadığınız yöneticiler
bunu uygulamaktan imtina ederse çıkardığınız
kanunların da bir mana ifade etmediğini belirtmek istiyorum.
Şimdi, size kendi seçim bölgem olan Adanadaki bir olayı
anlatmak istiyorum. Adana Demirspor, sekiz yıl sonra ilk defa İkinci
Ligten Bank Asyaya çıktı ve çıkış süreci içerisinde
Demirspor Kulübünün Başkanı cezaevine girdi, belediye meclis üyeleri
takımı belli bir noktaya kadar götürdüler, ondan sonra Adanada Adana
Demirspor sevdalısı fedakâr birtakım işadamları Adana
Demirsporu alarak Adana Demirsporu sekiz yıl sonra Mehmet Gökoğlunun
başkanlığında Bank Asyaya çıkardılar ve Adana
uzun yıllardan beri ilk defa Adalet ve Kalkınma Partisinin
yöneticilerinden MHPli, CHPli ve diğer parti ve sivil toplum örgütlerine
kadar birlik ve beraberlik içerisinde bu kutlamayı beraberce
paylaştılar ama daha sonra ne
olduysa Adana Valisinin önderliğinde ve -bir siyasi partinin genel
başkan yardımcısının da içinde bulunduğu iddia
ediliyor- bir liste çıkarıldı mevcut yönetime
karşılık. Bu listeye karşı Mehmet Gökoğlu
takımı şampiyon yapan yönetimin çekilmesi ve tek listeyle seçime
gidilmesi noktasında bir baskı oluşturuldu. Bu baskılara
karşı Demirspor yöneticileri dediler ki: Biz adayız, çift
listeyle gidelim, kim kazanırsa o kongrenin başkanı olsun. ve
kongreye gidildi. Kongreyi kaybedeceğini anlayan zihniyet
Perşembe
günü yapılan kongrede birtakım olaylar çıktı ve iptal oldu.
Bakın değerli milletvekilleri, bundan sonrakilere dikkatinizi çekmek
istiyorum. Perşembe günü oluyor bu, iki gün önce. Perşembe günü
kongrenin iptalinden hemen sonra Valinin talimatıyla Dernekler
Müdürlüğü ve Adanadaki birtakım kurumlar Demirsporun
evraklarına el koydular, pazartesi günü de kongre var yani yarın
değil yarından sonra ve evraklar incelenmeye başlandı.
Bununla yetinilmedi. Dediler ki: Biz onu çekiyoruz, siz de çekilin, Adalet ve
Kalkınma Partisinin iki dönem önceki il
başkanlığının başkanlığında bir
yönetime gidin. Peki gitmezsek ne olacak? Aynen kullanılan ifadeyi
söylüyorum Sayın Başbakan Yardımcım, Sayın
Bakanım; bir valinin ve ilgili yetkililerin söylediğini söylüyorum,
diyorlar ki: Eğer buna uymazsanız, hepiniz iş
adamısınız, sizin evraklarınızın
incelenmeyeceğinin garantisi yok. Valilikten, belediyeden bir kuruş
yardım alamazsınız. Onun için çekilin. Şimdi onun üzerine,
bu takımı şampiyon yapan yönetimin başkanı Mehmet
Gökoğlu başkan adaylığından çekildi fakat Adanada
oluşturulan korku imparatorluğuna, baskıya ve dayatmalara
karşı Adanada
birtakım iş adamları, yine bu Valinin ve yönetimin listesine
karşı bir liste hazırlığı içerisindeler.
Buradan Sayın
Başbakan Yardımcısı ve Adalet Bakanına sesleniyorum ve
Meclis tutanağına girsin diyorum: Siz, devletin imkânlarını
kullanarak kimsenin üzerinde korku imparatorluğu ve baskı
kuramazsınız. Adana Demirspor yönetimine aday olan iş
adamlarıyla ilgili bu saatten sonra başlarına gelebilecek
herhangi bir olaydan dolayı veya bunlara karşı
yapılabilecek bir hasmane tutumun sorumluluğunun Adana Valisinde
olduğunu belirtmek istiyorum ve bunun takipçisi olarak, Adana Milletvekili
olarak takip edeceğimi ifade etmek istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Diktatör mü zannediyor kendini? Böyle bir rezalet olur mu!
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - Yani bu haksızlık ve hukuksuzluktur, bu şekilde bir
şey olmaz değerli milletvekilleri. Yani Adana Demirspor tarihî bir
kulüptür.
OKTAY VURAL (İzmir)
Hukuk ve ahlak dışı operasyonlar yaptıklarını
itiraf etti Bakan zaten.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - Adanadaki işçinin, esnafın, memurun, sanayicinin,
Adananın takımıdır. Adanaspor ve Demirspor diye iki tane
takımımız var. Adanaspor, Kasımpaşayla final
maçında Süper Ligi kaçırdı. Adananın morale ve
motivasyona ihtiyacı var.
Şimdi ben sizin
vicdanlarınıza sesleniyorum ve yetkililerden hakikaten cevap
bekliyorum. Bir Adana Valisinin yetkisi bu mudur? Böyle bir baskı yapmaya
MUHARREM VARLI (Adana)
Talimatı nereden alıyor, talimatı?
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) - Bu kudreti ve gücü nereden alıyor? Şimdi burada hangi
maddeyi çıkarırsak çıkaralım, eğer elinde gücünü
bulunduranlar bu şekilde zulüm uygularsa bu memlekete demokrasi nasıl
gelecek? Sayın Başbakan Yardımcısı ve Sayın
Bakan, bunun mutlaka sorulmasını istiyorum ve cevabını
istiyorum.
Bakın, buna şu
bu diyebilirsiniz. Objektifliğine inandığım Grup
Başkan Vekili burada. Allah rızası için Adanayla bir
görüşün, Adana kaynıyor. Adanada halkın takımına
yönlendirmelerle bu işin yapılması noktasında ciddi bir
tepki var. Yani bu kadar adaletsizliğe, bu kadar hukuksuzluğa
Adanalı mutlaka cevap verecektir. Ben bu işin takipçisi
olacağım ama
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) -
Sayın Başbakan Yardımcısı ve Adalet
Bakanından, yargı reformunun görüşüldüğü bu ortamda bunun
takip edilmesini istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde
kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
4.maddesiyle değiştirilen 2004 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesinin 2. fıkrasına ilgilisinin ibaresinden sonra gelmek üzere
veya Avukat ile takip edilen işlerde avukatının ibaresinin
eklenmesini,
Birinci
Fıkrasına ise Adalet Bakanlığı tarafından uygun
görülecek ibaresinden sonra gelmek üzere devlet bankalarında ibaresinin
eklenmesini ve bankalarda ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek Dilek
Akagün Yılmaz
Zonguldak Kırklareli Uşak
Mahmut
Tanal Ömer
Süha Aldan
İstanbul Muğla
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Tanal buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün,
30 Haziran Emekliler Günü. Ulu Önder Atatürk 30 Haziran 1927 tarihinde
şanla, şerefle taşıdığı
üniformasını kendi isteğiyle bırakarak emekli olmaya karar
vermiştir. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, eşsiz devlet adamı
Büyük Önder Atatürkün emekli olduğu 30 Haziran 1927 tarihini her yıl
bizler Emekliler Günü olarak kutluyoruz. Ülkemizde maalesef emeklilerimiz hak
ettikleri yaşam standartlarına kavuşamamaktadırlar.
Yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi
vermeye çalışan ve mevcut siyasal iktidarın kendilerini,
yaşadıkları sorunları göz ardı ettiği bugünü, tüm
emeklilerimizin 30 Haziran Emekliler Gününü içim burkularak kutluyorum.
Emekliler
Gününü kutlarken, kamu kurumunda memurların maaşları, promosyon
ücretiyle, bankalar promosyon ücreti ödemekte, emekliler aynı zamanda bu
promosyon ücretinden de mahrum edilmektedir. Siyasal iktidardan bu eşitsizliği
giderme adına, emekliler adına, en azından bu emeklilerin
paralarının yatmış olduğu bankalardaki promosyon
ücretinin de bir an önce ödenmesini istirham ediyorum.
İcra
İflas Kanunuyla ilgili değişikliğe
baktığımız zaman değerli milletvekilleri, İcra
İflas Kanunu ilk olarak 1929 yılında kabul edildiğinden
bugüne kadar, bugün dâhil olmak üzere, tam on altı kez
değiştirilmiştir. 1929 tarihi, 1932, 1940, 1956, 1962, 1968,
1981, 1965, 1985, 1988 ve 2003 yılına kadar tam 10 kez; 2003
tarihinden bugüne kadar da -bugün dâhil olmak üzere- 2003, 2004, 2005 -2005te
2 sefer değişiklik yapılmış- 2007 ve bugün
itibarıyla 2012 tarihi tam 16 kez. Yani 2002 tarihinden bugüne kadar on
yıllık iktidarda 6 kez İcra İflas Kanunu
değişmiş durumda, ancak 1929 tarihinden 2002 yılına
kadar ise 9 kez değişmiş durumda. Burada neyi ifade etmeye
çalışıyorum? Kanunların üzerinde siyasal iktidarın
yeteri kadar araştırmadan, incelemeden, olayın sosyal muhataplarıyla
görüşmeden, incelemeden karar yaptığının bir
göstergesi açısından bunu söylemeye çalışıyorum.
Peki,
bu 9uncu maddede, icraların ve adliyelerin paralarının devlet
bankalarına yatmasını niçin söylüyoruz değerli
arkadaşlar? Bunu şu gerekçeden dolayı söylüyoruz: Bugüne kadar,
2005 yılına kadar gerek adliyenin tüm paraları devlet
bankalarına yatırılıyor idi ancak 2005 tarihinden sonra
Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçekin genelgesiyle Akbanka
yatırılmaya karar verildi. 2005 yılına kadar bu paralar
Harçlar Kanununun 36ncı maddesi uyarınca geliri de devlete irat olarak
kaydediliyordu ancak 2005 tarihinden sonra, efendim, vadesiz
yatırılan paralarda faiz sıfır diye, eş güdümlü olarak
o gün bankanın, genel müdürlüğün çıkardığı
genelge ile Adalet Bakanlığının Akbanka paraların yatırılması
hususundaki genelgelerin tarihleri örtüşmekte değerli
arkadaşlar.
Bu anlamda
2005 yılından 2008 yılına kadar Akbanka yattıktan
sonra 2008 yılında ATVnin satışı nedeniyle Çalık
Grubuna o dönem Halkbanktan ve Vakıflar Bankasından kredi temin
edildikten sonra o dönemde nakit sıkıntısı nedeniyle bu
sefer paralar faizsiz olarak o tarihten bugüne kadar da Vakıflar
Bankasına yatmakta. Peki, Harçlar Kanununun 36ncı maddesi,
Bankalara yatan tüm paraların faizleri devlete aittir. hükmü, 2005
tarihinden bugüne kadar
Hatta sorularımın arasında Sayın
Bakana sordum, 2005 tarihinden bugüne kadar yargının, yani adaletin,
mahkemelerin yatırmış olduğu paraların faizi ne
kadardır? sorduğumuz soruda, herhangi bir cevap verilmedi.
Buradaki
amaç şu: Türkiye'de Ziraat Bankasının bulunmadığı
ilçelerimiz var, Ziraat Bankası dışında başka bankaların
bulunmadığı ilçelerimiz var. Ziraat Bankasına yatan
paraların faizi Harçlar Kanununun 36ncı maddesi uyarınca
ödeniyor, Ziraat Bankasının dışında adliyenin
yatırdığı paraların faizi ödenmiyor. Burada, bir,
haksız rekabet var; iki, eşitsizlik var; üç, kamu gelirlerinden bir
kayıp söz konusu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TANAL (Devamla) Bu açıdan devlet bankalarına paraların
yatırılmasını teklif ettik.
Önergeye
destek vermenizi istirham ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Tanal, teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
4üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
4üncü
madde kabul edilmiştir.
5inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
5. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek Dilek
Akagün Yılmaz
Zonguldak Kırklareli Uşak
Mahmut
Tanal Ömer
Süha Aldan B.
Süheyl Batum
İstanbul Muğla Eskişehir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Batum, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok
değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar; burada 278
sıra sayılı yargı hizmetlerinin iyileştirilmesi,
etkinleştirilmesi hakkındaki yasa üzerinde konuşuyoruz.
Şimdi,
bu yasa üzerinde konuşurken, ilk önce, bu yasa tasarısı
görüşülürken, 12 Haziran günü Sayın Bekir Bozdağ şöyle
diyor: Bir hukuk devletinde, normal bir hukuk devletinde özel yetkili
mahkemeler olmaz, olmaması gereken mahkemelerdir.
Biz
yasaya bakıyoruz: Yargı hizmetlerini iyileştirecek herhâlde özel
yetkili mahkemelerle ilgili bir düzenleme getirmiş derken, hiçbir şey
yok. Sonra, yasanın tümü üzerinde Sayın Ahmet Aydın
görüşlerini açıklarken yasadan bahsetmiyor; onun yerine vatan
hainliğinden, darbelere karşı durmaktan söz ediyor. Peki, neden?
Ne yapsın sevgili arkadaşlar? Ne yapsın? Yargı hizmetlerini
iyileştireceğiz diye getirdikleri yasada hiçbir şey yok,
yargı hizmetlerini ne iyileştirecek ne yargıyı
çabuklaştıracak hiçbir şey yok. O zaman, yapacakları,
darbelerden söz etmek, vatan hainliğinden söz etmek ya da olması
gerekeni söylemek, Hukuk devletinde böyle mahkemeler olmaz. demek.
Sevgili
arkadaşlar, bu darbe komisyonu var ya, onda dinlenen kişilerden
9uncu Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel,
arkadaşlarım söylediler, şöyle söylemiş darbe komisyonunu
oluşturanlara: Muhâkemât değil muamelattan dolayı buraya
çağrıldık, muamelattan dolayı burada konuşuyoruz.
demiş. Çok önemli, muhakeme kadar hatta daha fazla önemli olan muamele ve
değerli AKP milletvekilleri, çok değerli bakanlar, burada, siz
yaptığınız, yaptırdığınız,
yapılmasına göz yumduğunuz, yapılmasına ön ayak
olduğunuz muamele nedeniyle kabahatlisiniz. O muamele nedeniyle suçlusunuz
ama bugün o muameleden söz etmiyoruz.
Değerli
arkadaşlar, yasayı yaparken şunu söyleyelim, çok açık
söyleyelim: Siz, Kuddusi Okkırı göstere göstere öldürttüğünüz
için suçlusunuz. Siz, Kâşif Kozinoğlunu göstere göstere
öldürttüğünüz için suçlusunuz. Sizler, Fatih Hilmioğluna
yapılanları göz ardı ettiğiniz için suçlusunuz,
kabahatlisiniz. Siz, bir cezaevinde, Şanlıurfada 13 kişinin
diri diri yanmasına neden olduğunuz için suçlusunuz. (CHP
sıralarından alkışlar) Onları göz ardı
ettiğiniz için suçlusunuz.
Şimdi
geldiniz, ne yapıyorsunuz? Muameleyi değil, muhakemeyi
değiştirmeye çalışıyorsunuz. Daha doğrusu,
değiştirmiyorsunuz da değiştirdiğinizi iddia ederek
bizim gözümüzü boyamaya çalışıyorsunuz.
Son
şunu söyleyeyim değerli arkadaşlar: Bu yasaları, bu
muhakemeyi, bu muameleyi getiren yasaları siz yaptınız, sizler
getirdiniz. Özel yetkili mahkemeleri siz getirdiniz. Tutukluluk süresini on
yıla siz çıkarttınız. 2006da tüm yargıçların
iktidara, Adalet Bakanına bağlı 5 bürokrat tarafından
atanmasına imkân veren yasayı siz getirdiniz. 250yi, 51i, 52yi siz
getirdiniz. Ondan sonra, ne dediniz bize? Ne yapalım; yargıçlar
karar veriyor buna, biz vermiyoruz ki. dediniz ama hep beraber şuradaki
arkadaşları kullandınız ve bir gecede Hakan Fidan için bir
şey yapılmaya çalışıldığında aynı
yargıçlarla Aman olmaz, ona dokunmasın. dediniz. Hani
değişmezdi bu yasalar? Bir gecede nasıl değiştirdiniz
beş senede, altı senede değiştirmediğiniz
yasaları?
Sizler
Hâkimleri değiştirebilir miyiz? Ne yapalım, savcıları
değiştirebilir miyiz? dediniz. Bizim gözümüzü boyamaya
çalıştınız. Sonra ne yaptınız? Bir gecede hepsini
değiştirdiniz. Şimdi ne diyorsunuz bize? Canım, bütün
yapılanlar şakaydı. Biz şimdi muhâkemâtı
değiştirelim muhâkemâtı, muameleyi değil. diyorsunuz.
Sevgili
arkadaşlar, sadece şunun için söylüyorum. Daha da bugün burada çok
konuşacağız başka maddelerde. Bunları bir
değişiklik yapın falan diye söylemiyorum. Nasıl olsa orada
Sayın bakanlara da anlatmak için söylemiyorum. Ama sadece bugünlerde
bunları söylemiş olalım. Yarın ileride
çocuklarınızın suratına bakarken bile, en azından biz
bunları söyleyelim de çocuklarımızın suratına
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Devamla) -
bu Kuddusi Okkırların ailesine, Kâşif
Kozinoğlunun ailesine bakarken utanmayalım diyorum.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Batum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
5inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
5inci
madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi yeni bir madde ihdasına dair önerge
vardır.
Yeni
madde ihdasına dair önerge, malumları olduğu üzere,
görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde
bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir
maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı, İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür.
Bu
nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt
çoğunlukla, 14 üyeyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde
olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 Sıra Sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve
Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava
ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısının
çerçeve 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki çerçeve
maddenin eklenmesini ve devamındaki çerçeve maddelerin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Aydın Mehmet
Doğan Kubat Halil
Mazıcıoğlu
Adıyaman
İstanbul
Gaziantep
İlknur
Denizli Mehmet
Altay Hüseyin
Filiz
İzmir
Uşak
Çankırı
Suat
Önal
Osmaniye
MADDE
6- 2004 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
İcra
mahkemesine arzedilen hususlar ivedi işlerden sayılır ve bu
işlerde basit yargılama usulü uygulanır.
BAŞKAN
Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) İç
Tüzükümüzün 45 ve 87inci maddelerindeki yeter sayı ekseninde Komisyon bu
iradeye iştirak etmektedir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, kaldırsınlar ellerini de sayalım.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış
olduğundan, önerge üzerinde, yeni bir madde olarak görüşme
açıyorum.
Söz
isteyen? Yok.
Gerekçeyi okutuyorum
Gerekçeye gerek yok, ona da gerek yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) Başkanım, gerekçeyi
okutmadınız herhâlde.
BAŞKAN
- Kabul edildiğine göre bundan sonraki diğer maddeler teselsül
ettirilecektir, ancak biz mevcut maddeler üzerinden işleme devam
edeceğiz.
6ncı
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
6. maddesine ait olan ibaresinden sonra gelmek üzere taşınır
ve taşınmaz ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek
Uşak Zonguldak Kırklareli
Mahmut
Tanal Ömer
Süha Aldan
İstanbul Muğla
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Gerekçeyi okutmadınız, gerekçeyi.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, biraz önce eklenen maddeyi
görüşmeye açtınız mı, müzakereye?
BAŞKAN
Ben sordum efendim. Söz talebi yoktu, onun üzerine
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ama açmadınız ki.
BAŞKAN
- Sordum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, Görüşmeye başlıyoruz.
diyeceksiniz, Konuşma yoktur. diyemezsiniz ki.
BAŞKAN
Hayır, hayır. Şimdi, bakınız, zabıtlara geçti,
getirirsem görürsünüz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Efendim, soru-cevap var.
BAŞKAN
- Madde, komisyon tarafından salt çoğunlukla kabul edilmiştir.
dedim. Görüşmelere başlıyoruz. Söz isteyen var mı? dedim.
Kimse çıkmadı, onun üzerine oyladım efendim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Soru-cevap
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Soru-cevap bölümüne geçmediniz
galiba Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sisteme giren de yoktu, söz isteyen de yoktu. Tutanaklarda vardır,
görebilirsiniz.
Sayın
Komisyon, 6ncı madde üzerindeki önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
İştirak etmiyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu efendim?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi önergesinde kim konuşacak?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Ahmet Toptaş.
BAŞKAN
Sayın Toptaş, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 3üncü yargı paketi olarak bilinen ve yüce Meclisin 278
sıra sayısıyla görüşmekte olduğu tasarıyla ilgili
görüşlerimi açıklamak için söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, pakete geçmeden önce, biraz önce arkadaşlarımın
söyledikleri bir konuda ben de rahatsızlığımı
belirtmek için -Sayın Adalet Bakanı da buradayken- düşüncelerimi
söylemek istiyorum. Sayın Adalet Bakanı kapatılan adliyelerle
ilgili beyanda bulunurken, bugün ve daha önceki günlerde, bunların
objektif kriterlere göre kapatma kararı
alındığını ancak itiraz üzerine, kendilerinin
itirazı üzerine kapatılan 146 yerin 44 tanesinin yeniden
açıldığını beyan ettiler. Yani, bir hafta arayla hangi
objektif kriterlere göre kapattığınız yerlerin üçte 1ini
yeniden açtınız? Sayın Bakanın söylediği kriterlerin
hiçbirisi bana göre inandırıcı değil.
Örneğin,
Afyonda İhsaniye adliyesi kapatılmıştır. Burası
Frig Vadisi olarak bilinen vadinin orta yerinde bir ilçedir, çok büyük
kasabaları vardır. Afyon merkeze bağlandı, Afyon merkezine
de
Yine,
daha dün kirazına marka aldığımız, Tadiki diye marka
aldığımız Sultandağının büyük
kasabaları vardır, Türkiye kiraz ihracatının yüzde 30unu
bu ilçemiz karşılamaktadır.
Değerli
arkadaşlar, bugün karşımıza getirilen tasarının
adı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi yani
hızlandırılması. Yargıyı
hızlandırabilirsiniz, etkinleştirebilirsiniz ama eğer
yargı adalet dağıtmıyorsa istediğiniz kadar
hızlı davranın hiçbir işe yaramayacak demektir. AKPnin
bugüne kadar yaptığı bütün uygulamalarda adaletin uygulanması
hiçbir zaman göz önüne getirilmemiştir, göze
alınmamıştır. Neyi hızlı yaparak kendime ait
uygulamaları nasıl kolaylaştırabilirim? Ama iş dönüp
dolaşıp da bumerang gibi kendisine döndüğünde gene yeni bir
hızlandırma, gene yeni bir etkinleştirmeyle yola
çıkmıştır.
Değerli
arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisinin adaletle ne kadar ilgisinin
olduğunu günlerdir gazetelerde okuyoruz. Şimdi, bir 3üncü yargı
paketinden bahsediliyordu, karşımıza geldi. Ancak özel yetkili
mahkemelerden Cumhurbaşkanı şikâyetçi, Başbakan
şikâyetçi, Adalet Bakanı şikâyetçi, zaten yurttaşların
tümü şikâyetçi ama bu maddeleri kaldıran ya da bu maddeleri
dönüştüren görüşmeler ne yazık ki Adalet
Bakanlığında yapılmıyor, bu görüşmeler
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın huzurunda yapılıyor;
Adalet Bakanlığının, Adalet Komisyonunun bu
görüşmelerden haberi yok. Yarın belki bir önerge olarak
karşımıza gelecek, AKP milletvekillerinin de neyin
geleceğinden haberleri yok. Biz de bunları kısmen yandaş
medyacılardan öğreniyoruz. Yani bir memlekette adalette reform
yapıyorsunuz, bir memlekette özel yetkili mahkemeler diye bir ceberut
mahkemeyi kaldırıyorsunuz ya da dönüştürüyorsunuz ama
milletvekillerinin bundan haberi yok, iktidar milletvekillerinin bile haberi
yok, ancak sızdırılan yandaş medya gruplarından
öğreniyoruz. Bu, Meclise saygısızlıktır; bu, millî
iradeye saygısızlıktır. Getirin, burada
tartışalım; daha olgun, daha olumlu, daha adalet
dağıtan, daha hukukun genel ilkelerine uygun mahkemeleri birlikte
kuralım; bunların sorunları varsa bu sorunları birlikte
çözelim, adalet dağıtan kurumlar hâline getirelim. Bunu
yapmıyorsunuz, getiriyorsunuz bir kanun, bir hafta sonra mahkemeleri
kapatıp yeniden açtığınız gibi, yeni başka
sıkıntılarla Parlamentonun karşısına
geliyorsunuz. Sizi, lütfen, adalet dağıtan bir mekanizmayı
oluşturmak için birlikte çalışmaya, millî iradenin
temsilcilerinden bunları kaçırarak değil
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) -
Meclisin çatısı altında
tartışarak bir çözüm bulmaya ve daha adil adalet dağıtacak
mahkemeler oluşturmaya çağırıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Toptaş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
7nci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
7. maddesine yoluna ibaresinden sonra gelen başvurulamaz ibaresinin
kaldırılarak başvurulabilir ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Turgut Dibek Dilek Akagün Yılmaz
Zonguldak Kırklareli Uşak
Mahmut Tanal Ömer Süha
Aldan Atilla Kart
İstanbul Muğla Konya
BAŞKAN
Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılınmamaktadır efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 278
sıra sayılı Tasarının birinci bölümünün 7nci
maddesiyle ilgili önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, burada getirilen bu düzenlemede, torba kanun
niteliğindeki bu düzenlemede birkaç temel kanunda düzenlemeler
yapıldığını, değişiklikler
yapıldığını görüyoruz. Bu değişikliklerle
ilgili değerlendirmelerimi, tespitlerimi ifade etmeden evvel, dün
Yargıtay 11. Ceza Dairesinde tanık olduğumuz,
gözlemlediğimiz bir tabloyu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Dün,
Yargıtay 11. Ceza Dairesinde, müştekisi Zahid Akman ve
arkadaşlarının olduğu, şüphelisinin de,
sanığının da Deniz Feneri yolsuzluğunu soruşturan
3 savcının olduğu, ibret verici, hukukumuz adına utanç
verici bir davayı hep birlikte izledik, gözlemledik. Orada müşteki
konumunda olanlar, zekât parasıyla yolsuzluk yaptıklarına dair
ve devlet nüfuzuyla, Hükûmet nüfuzuyla himaye edildiklerine dair haklarında
onlarca somut bulgular bulunan, dosyalar bulunan kişilerdi ve o
kişiler, Hükûmet tarafından en üst düzeyde korunuyorlardı; kamu
yönetiminde, RTÜKlerde, üst kurullarda özel ve istisnai görevlere
getiriliyorlardı. Aslında, bugün görüştüğümüz yargıya
ilişkin sorunların özünü, orada ibret verici bir şekilde, ironik
bir şekilde görüyorduk, gözlemliyorduk. Neydi o? Dokuz yılın
sonunda, onuncu yılın içinde Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarları döneminde yargının geldiği, getirildiği
hazin tabloyu, dramatik tabloyu o yargılamada görüyorduk. Yolsuzluk
yapanlar, yolsuzluk yaptıkları, haklarında hem de hayır
paraları üzerinden zekât paraları üzerinden- yolsuzluk
yaptıklarına dair dosyalar bulunan kişilerin müşteki
olduğu, onları sorgulayan savcıların sanık olarak
yargılandığı bir tablo. Bu, yargı
mekanizmasının, adalet mekanizmasının bu siyasi iktidar
döneminde geldiği tablodur, geldiği fotoğraftır, o
fotoğrafın özüdür. Bunu yeri gelmişken ifade etmek gereğini
duyuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarıyla getirilen bu düzenlemelerin ortaya
koyduğu ekonomik ve sosyal gerçekleri, aslında bu vesileyle bir kez
daha özetlemek gerekiyor, bir kez daha değerlendirmek gerekiyor.
İcra
iflasla ilgili bütün düzenlemelerde ortaya çıkan ortak özellik şu:
Türkiye ekonomisinin küçüldüğünü, daraldığını,
insanların gelirlerinin reel anlamda azaldığını
görüyorsunuz. Temel harcamalarının, temel ihtiyaçlarının ve
zatî eşyalarının haciz tazyiki ve tehdidi altında
olduğunu ve bunun giderek daraldığı, böyle bir tabloyu
görüyorsunuz.
Vatandaşın
malı para etmiyor, mevcut malı para etmiyor. Taşınmazlar
değerini kaybediyor; artık yüzde 60larda bile taşınmazlar
alıcı bulamıyor, bunun için bu oranı yüzde 50lere düşürmek
ihtiyacı doğuyor. Teraküm eden, biriken kayıt
dışı sermaye ve kayıt dışı yapı, yüzde
60larda bile taşınmaz almayı artık kârlı bir iş
olarak görmüyor. Çaresiz ve mahkûm hâle gelen insanların malını
ucuza kapatmak yolunu iktidar, eliyle sağlıyor, iktidar eliyle bu
mekanizmanın oluşmasını sağlıyor. İktidar,
haksız kazanç ilişkilerinin aracı hâline geliyor, kayıt
dışılığı legal hâle getiriyor. Getirilen
tasarı, aslında bu yönetim anlayışının aczini,
bunu gösteren, bunu itiraf eden bir tablo niteliğindedir.
O
sebeple şunu ilave etmek istiyorum, bu tasarının bir başka
özelliği de şudur: Yolsuzluk üretenlerin ve ayrışma
yaratanların adaleti tesis etmesi mümkün değildir, bu tasarı bir
anlamda bunun bir itirafıdır değerli milletvekilleri.
Bu
değerlendirmelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kart.
OKTAY
VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısını da arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip
üyeler arasında anlaşmazlık var, elektronik cihazla
OKTAY
VURAL (İzmir) Yani şurada nasıl bir anlaşmazlık
oluyor Sayın Kâtip Üye? İnsaf ya! Yani böyle bir şey olur mu ya?
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sabaha kadar sen de buradasın, biz de
buradayız.
BAŞKAN
İki dakika içerisinde elektronik oylama ile yapacağız.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
reddedilmiştir.
Şimdi,
madde 7yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
8inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
8. maddesinin birinci bendindeki Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası
ibaresinden sonra gelen veya vergi kimlik numarası ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Turgut
Dibek Dilek Akagün
Yılmaz
Zonguldak Kırklareli Uşak
Mahmut Tanal Ömer
Süha Aldan Atilla
Kart
İstanbul Muğla Konya
BAŞKAN
Sayın Komisyon?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmamaktadır efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
Sayın
Kart, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA
KART (Konya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
8inci maddeyle ilgili tarafımızdan verilen önerge hakkında
konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, getirilen bu tasarıların ortak hedefi hep
ifade edildiği üzere etkin ve adil yargılamayı tesis etmek
amacına yönelik düzenlemeler.
Şunu görmemiz gerekiyor: Türkiyede hukuk sisteminde gerçekten
sakatlıklar var. Bu sadece günümüzün sorunu değil tabii. Bugün bir
anda ortaya çıkan bir sorun değil. Bunun çok öncesi var ancak kabul
etmek gerekir ki 1961 Anayasasıyla bu anlamda yargı bağımsızlığını
sağlamak, hukukun üstünlüğünü sağlamak anlamında ciddi bir
mesafe alınmıştı, yasal ve anayasal anlamda ciddi
düzenlemeler yapılmıştı. Fakat muhtelif faktörlerin ve
unsurların tesiriyle ve daha sonrasında, devamında 1980
ihtilaline kadar uzanan sürecin sonucunda 61 Anayasası bilindiği
üzere ortadan kaldırıldı ve ihtilale kadar giden bir dönem
yaşandı.
Bu sürecin devamında ortaya çıkan 1982 Anayasasının
temel özelliği ise, yargı ve yargıcı
bürokratlaştıran bir yapıyı 1982 Anayasası inşa
etti. Adalet ve Kalkınma Partisiyle başlayan dönemde ise bu
bürokratlaşma dönemi, doğrudan, son on yıl içinde parti memuru
ve cemaat memuru yapılanmasına dönüştü. Bu yapı, sadece
bürokratik yapıda değil, yargıda da egemen hâle geldi. Bu
sebepledir ki olayı bu boyutlarıyla görmek gerekiyor.
Bakın, biraz sonra, ilerleyen maddelerde bütün bu söylediklerimi
somut örnekleriyle, somut belgeleriyle, bir türlü cevap
alamadığımız somut belgeleriyle bir kez daha sizinle
paylaşacağız.
Türkiyede Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarıyla birlikte,
artık yargıç alımından itibaren liyakat ve
başarıyı dışlayan, doğrudan iktidar ve cemaat
referansını esas alan bir yapılanma dönemi
başlamıştır.
Bu iktidarla birlikte Türkiyede, ekonomisiyle, siyaseti ve siyaset
yöntemleriyle, yargı ve kolluktaki değişim programlarıyla,
istihbari yapılanmasıyla, kayıt dışı bir
şekilde yönetilen ve kendi özgür iradesiyle yönetilmeyen bir Türkiye
gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Bakın, kayıt dışılığın
olduğu bir yerde, bir yapıda, kendi özgür iradesini kullanamayan bir
yönetim yapılanmasında şunu görmemiz gerekiyor: Hukuk olmaz,
adalet olmaz, toplumsal barış olmaz, toplumsal ve ulusal
çıkarların korunması söz konusu olmaz. Hamaset olur
-tıpkı bugün Türkiyede olduğu gibi- demagoji olur, karalamalar
olur, nefret söylemi olur.
Değerli
milletvekilleri, mevcut iktidar, kabul etmek gerekir ki Türkiyeyi yönetmek
değil, hep devleti ele geçirmek iddiası içinde oldu. Maalesef Türkiye
gerçeği bu. Devleti ele geçirmek iddiası ve amacında olan bu
kadro, Türkiyeyi on yıldan bu yana yönetiyor. Hadi devleti ele
geçiriyorsunuz, kendi iradenizle yönetin. Hayır, kendi iradenizle de
yönetmiyorsunuz. Sorun buradan kaynaklanıyor, sorun burada
düğümleniyor. İşin zorluğu buradan kaynaklanıyor.
Hazin olan budur, dramatik olan budur.
Bakın,
bu anlayıştır ki, kendi özgür iradenizi
kullanmadığınız içindir ki toplumda yargı yetkisini
kullananlar, yargı erkini kullananlar bir nefret söylemiyle, bir husumet
söylemiyle, bir intikam söylemiyle doğrudan iktidara
bağımlı olarak yargıyı şeklen uygulamaya
çalışıyorlar. Ondan sonra da ne oluyor? Yargıda bir
ayrışma başlıyor. Yargıda
karşılıklı birbirini tırmandıran intikam
süreçlerinin, husumet süreçlerinin yaşandığını
görüyoruz. Bu yapı, kısır bir döngüyü beraberinde getiriyor. Bu
yapıdan adalet çıkmıyor, bu yapıdan toplumsal
barış çıkmıyor değerli milletvekilleri.
Bunları
lütfen vicdanınızda biraz muhakeme edin, biraz sorgulayın. Bu
tasarı, hiç olmazsa bu sorgulamanın bir vesilesi olsun diye temenni
ediyorum, değerlendiriyorum ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kart.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
8inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
8inci
madde kabul edilmiştir.
9uncu
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 278 sıra
sayılı kanun tasarısının 9. maddesinin ikinci
bendindeki borcun ve ibaresinden sonra gelmek üzere ayrıntılı
olarak belirtilecek toplam ibaresinin eklenmesini borç, teminat
sözcüklerinin arasındaki virgülün kaldırılmasını arz
ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Turgut
Dibek Dilek Akagün
Yılmaz
Zonguldak Kırklareli
Uşak
Mahmut Tanal Ömer
Süha Aldan Atilla
Kart
İstanbul Muğla
Konya
BAŞKAN Sayın Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Atilla Kart
BAŞKAN Sayın Kart, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, Genel Kurulu bir kez
daha saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 7 ve 8inci maddede
yaptığım değerlendirmelerde çok, belki sert ifadeler
kullandım, ağır ifadeler kullandım. Bunları bu
şekliyle değerlendirdiğinizi çok iyi biliyorum ama gerçekten
bunları, bu ifadeleri, bu değerlendirmeleri yaparken elbette dokuz
yılın, on yılın yaşanmışlıklarına,
somut olaylarına dayanarak bu değerlendirmeleri yapıyorum.
Bakın ne oluyor? Bir avukatlıktan
yargıçlığa geçiş sınavı yapıyoruz. Bir
aydır bunu anlatıyoruz, burada anlatıyoruz, soru önergeleriyle
anlatıyoruz, basın toplantılarıyla anlatıyoruz ama bir
türlü Sayın Adalet Bakanından ses seda çıkmıyor. Bugün
burada yeri gelmişken bir kez daha ifade edelim, bir kez daha, hiç olmazsa
doğrudan soralım, belki adaletin haysiyeti adına
karşımızda bir muhatap buluruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın,
neymiş efendim, özel yetkili mahkemeler kalkacakmış. Nerede o
günler! Keşke, keşke onları görebilsek. Maalesef bu yönetim
anlayışında özel yetkili mahkemeler bitmez, özel yetkili
mahkemeler periyodik olarak çalışır, kadronun biri gider, bir
başka kadro gelir.
Örnek mi? Ne yapıyorsunuz? Avukatlıktan
yargıçlığa geçiş sınavı yapıyorsunuz, 30
Mayısta sonuçlar açıklanıyor; on beş gün evvel
İnternet sitelerine bilgiler
düşüyor, 1incinin ismi bildiriliyor, sınavı kazanacak insanların
ismi bildiriliyor. Biz, burada, Genel Kurulda ve basın
toplantılarında bunların isimlerini, karı koca evlilik
ilişkilerinden söz ederek, büro ilişkilerinden söz ederek 40
civarında size isim bildirdik Sayın Bakan.
Değerli
arkadaşlarım, orada, 1incinin A.K. olacağı belli, ikinci
kim? O yetmiyor efendim, eşi de hukukçu olduğu için o da 2nci
olmalı. Bu şekilde olan kaç kişi var biliyor musunuz? 10
kişi var bizim tespit ettiğimiz değerli arkadaşlarım.
E, bakıyorsunuz, sadece karı koca arasında değil, işte
efendim, iktidarın Merzifondaki, Kahramanmaraştaki, Çorumdaki,
Amasyadaki il genel meclisi üyelerinin, belediye meclisi üyelerinin de bu
şekilde, sınavlarda başarılı oldukları ortaya
çıkıyor, hem de nasıl
başarılı oldukları? Daha evvel, on beş gün evvel,
sınav sonuçları Adalet Bakanlığı tarafından
açıklanmadan on beş gün evvel kimin, hangi puanla
kazanacağı ilan ediliyor! Ondan sonra biz kalkıyoruz, efendim
yargı reformu, adalet reformu diye tiyatro sergilemeye devam ediyoruz
dokuz yıldan bu yana olduğu gibi, on yıldan bu yana olduğu
gibi. Bunun bir inandırıcı tarafı var mı değerli
milletvekilleri?
Yani,
çıkın, şurada, hiç olmazsa devlet ciddiyeti adına,
devlet sorumluluğu adına, halka saygı adına bir
şeyler söyleyin, açıklama getirin. Orada isim veriyoruz, büro adresi
veriyoruz, bunun bir açıklaması olabilir mi? Efendim,
batıyorsunuz.
Bakın,
gerçekten yürek sızlatan bir tablo. Hepsi de bu insanların, bu
sınavı kazanmış olan insanların her nasıl bir
tesadüfse, bir önceki sınavlardan 40 puan almışlar, 45 puan
almışlar, 50 puan almışlar, ama ne olmuş? Bu
sınavda hepsi de 80, 85, 90 puan almış. Soruluyor bu insanlara,
bu insanlara soruluyor: Ya, nasıl oldu, bu kadar başarılı
oldunuz? diye Efendim, çalıştığımız yerlerden
sorular çıktı. gibi gayriciddi, sorumsuz cevaplar
E, tabii, burada,
271 kişi bu şekilde, sınavı kazanıyor değerli
arkadaşlarım, 271 kişi.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Siz 5 bin kişi koydunuz daha önce yargıya.
ATİLLA
KART (Devamla) Bak Değerli Milletvekili Arkadaşım, otuz
yılın hesabını ayrıca konuşalım, olur mu?
Onu ayrıca konuşalım Değerli Milletvekilim. Şu
söylediğime cevap verir misin? Şu söylediğim vicdanını
sızlatmıyor mu? Vicdanını sızlatmıyor mu şu
söylediğim? (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Yalan söylüyorsunuz!
ATİLLA
KART (Devamla) Yalan söylemiyorum. Bir aydır burada anlatıyorum ama
sizin vicdanlarınız nasır bağlamış, cevap
vermiyorsunuz. İşte orada Adalet Bakanı, cevap veremiyor.
İşte karşımızda duruyor! Cevap veremiyorsunuz.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Endüstri Holdingden bahsedin!
ATİLLA
KART (Devamla) Ne kadar ucuz yollara başvuruyorsunuz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Hukuk ve ahlak dışı operasyonlar
yapıldığını söyleyen Başbakan
Yardımcısının olduğu bir yerde
ATİLLA
KART (Devamla) Bakın, ne kadar duyarsız olduğunuzu, ne kadar
milletvekili sorumluluğu duygusundan uzak olduğunuzu gösteriyorsunuz
aslında. Bakın, bunu itiraf ediyorsunuz. Bu ne kadar acı bir
tablodur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLLA
KART (Devamla) Size isim veriyorum, büro ismi veriyorum
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kart..
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
ATİLLA
KART (Devamla)
ve hâlâ otuz yıl önceki demagojilere, istismarlara
dayanarak savunmaya tenezzül ediyorsunuz. Türkiyede aslında AKP
İktidarının yarattığı talihsizlik de zaten burada
düğümleniyor.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Demagoji yapma!
ATİLLA
KART (Devamla) Bizi bu noktada karamsarlığa ve endişeye sevk
eden de budur değerli arkadaşlarım.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kart, teşekkür ederim.
Adalet
Bakanı, iki dakikalık bir açıklama için söz istiyor efendim.
Buyurun.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Kart kürsüden dile getirdi; avukatlık
mesleğinden hâkim, savcılık mesleklerine geçişe
ilişkin sınavlar ÖSYM Başkanlığı tarafından
yapılan sınavlardır.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Sıkıntı orada zaten.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bu sınavların sonuçlarını
belirlemek, açıklamak tamamen ÖSYMye aittir. Adalet
Bakanlığının burada en ufak bir yetkisi yoktur. Söz konusu
iddialar gündeme getirildikten sonra ÖSYM Başkanlığı bu
iddiaları incelemektedir. Bu iddialara ilişkin bir bulgu elde
edilirse tarafımıza bildirilecektir ve gereği
yapılacaktır. Ancak, Sayın Kartın bu kürsüde ya da
basın toplantısı salonunda dile getirdiği birçok
açıklama, maalesef, ayağı yere basmayan
açıklamalardır.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Daha önceki sınavlar ne oldu Sayın Bakan?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın Kart kısa bir süre önce,
Millî Piyango çekilişlerinde de hile yapıldığına dair
beyanlarda bulunmuştur. Bu kürsüden defalarca Adalet
Bakanlığında yabancı hâkimlerin, ajanların
çalıştığına dair iddialar gündeme getirmiş ve
sorular tevcih etmiştir. Bu sorularına her defasında
yazılı ve sözlü cevaplar verilmesine rağmen, tekrar tekrar bu
iftira niteliğindeki iddiaları
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) İddia değil, gerçek!
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
bu kürsüden dile getirmekten
çekinmemiştir. Dolayısıyla şunu ifade ediyorum: Sınava
ilişkin iddialar ÖSYM tarafından incelenmektedir. Buna ilişkin
herhangi bir bulgu olursa gereği yapılacaktır.
OKTAY
VURAL (İzmir) Kopyacılara ne yaptınız ya?
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Kim verdi soruları?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Ancak Sayın Kartın her gün bu
tür iftiralarını dile getirmesinden dolayı işi gücü
bırakıp ona cevap verecek bir mecalimiz de yoktur.
Saygıyla
arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) İşiniz bu, başka ne işiniz var?
İşiniz, adaleti
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sayın Bakan, bari 13 kişiyi
kurtarsaydınız.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip
üyeler arasında yine anlaşmazlık var, elektronik cihazla oylama
yapacağız efendim.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, kâtipler arasında
anlaşmazlık mı var?
BAŞKAN
Evet.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hiç anlaşamıyorlar mı?
BAŞKAN
Anlaştıkları zaman da oluyor.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hiç görmedim bugüne kadar.
BAŞKAN
Görmediyseniz olmamış demektir.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
reddedilmiştir.
Şimdi
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
9uncu madde kabul edilmiştir.
10uncu
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
10. maddesinde veya davadaki ibaresinden sonra gelen talep ibaresinin
kaldırılarak asıl alacak ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali İhsan Köktürk Turgut Dibek Dilek Akagün Yılmaz
Zonguldak Kırklareli Uşak
Mahmut Tanal Ömer Süha Aldan Atilla Kart
İstanbul Muğla Konya
BAŞKAN
Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Atilla Kart, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Bakan birtakım sorular sordu -Sayın Adalet Bakanı- ama her
nedense hemen salonu terk etti. Umuyorum, bir diğer Sayın Bakan bu
konuları gerekli duyarlılıkla takip eder, bu konulara
açıklama getirir çünkü Sayın Bakan o konuların da
yabancısı olmayan bir Bakan.
Hangi
konular? Yargıda ABDyle yapılan değişim programları,
hâkim ve savcıların ABDyle yaptığı değişim
programı. Bunları soruyoruz Sayın Adalet Bakanına,
Sayın Başbakana. Yıllardır soruyoruz, diyoruz ki:
2005ten, 2006dan bu yana Adalet Bakanlığı bünyesinde görev
yapan Susanne Haydenlar kimler? diyoruz Sayın Adalet Bakanı.
İllegal karargâh diyoruz 2005, 2006dan bu yana. İçişleri
Bakanına soruyoruz. 3 bin kişiyi aşmış. Ne diyor
Türkiye Cumhuriyetinin İçişleri Bakanı? Türkiye Cumhuriyetinin
İçişleri Bakanı Ben de bilmiyorum. diyor. Bu cevap sizi
rahatsız etmiyor mu değerli milletvekilleri? Bu cevap sizi
rahatsız etmiyor mu değerli arkadaşlarım? Buradan hareketle
diyoruz ki: 831 yargıç ve savcı ne zamandan bu yana Amerikaya
gidiyor geliyor, değişim programı adı altında hangi
çalışmaları yapıyor? Neden sadece Amerika, neden başka
bir ülke yok? Neden bu süreç 2005-2006dan bu yana başlamış?
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Hani geçmişi konuşmuyorduk!
ATİLLA
KART (Devamla) - Bunu başka somut olaylarla, başka somut bulgularla
bir araya getirerek soruyoruz, Türkiye Cumhuriyetinden cevap
çıkmıyor, Gelen Kâğıtlar listesinde
yayımlanıyor. Cevap nereden çıkıyor biliyor musunuz? Cevap
nereden geliyor? Cevap Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliğinden geliyor!
ABD Büyükelçiliği, Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyelerine davetiye
gönderiyor, 14 Haziran tarihinde Türkiye ile ABD arasındaki
değişim programı çerçevesinde görev yapan hâkim ve savcılar
onuruna verilen resepsiyona sizleri davet ediyoruz. diyor. ABD cevap veriyor,
sen niye cevap vermiyorsun, siz niye cevap vermiyorsunuz, neden cevap
veremiyorsunuz? Gizlemek istediğiniz bir şey mi var, illegal bir
yapı mı var, açıklayamayacağınız bir yapı
mı var, hesabını veremeyeceğiniz bir durum mu var? Neden
cevap veremiyorsunuz? Bunlara cevap vermek gerekmez mi değerli
milletvekilleri? Bunların cevabını merak etmek sadece bizim
sorumluluğumuz mu? Sizin de sorumluluğunuz değil mi? Siz de
milletvekili değil misiniz?
Bakın,
illegal karargâh derken gelişigüzel konuşmuyoruz Sayın Adalet
Bakanı, Sayın Hükûmet. Tutuklamalarda, tahliye süreçlerinde hâkim ve
savcılar dışında etkili olan mekanizmalar var. diyoruz.
Bunları somut örnekleriyle anlatıyoruz, diyoruz ki: Deniz Yıldırım
diye bir gazeteci var. Deniz Yıldırım hakkında ikinci aydan
itibaren savcılar tahliye mütalaası vermiş, efendim, mahkeme
2ye 1 de reddediyor. Olabilir, mahkeme kararıdır,
başımızın üstüne. diyoruz, Mahkemenin takdiridir. diyoruz. Peki, o evrakta hâkim ve savcı
dışında başka birisinin yazısının
olması, mütalaasının olması, böyle bir şey olabilir mi
değerli milletvekilleri? Böyle bir şey sizi rahatsız etmiyor mu?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Varsa rahatsız eder.
ATİLLA
KART (Devamla) Belgesini sunduk değerli arkadaşlarım. Bu
belgeyi sunduk ama cevap alamıyoruz değerli arkadaşlarım,
cevap alamıyoruz. Bunu kime soracağız?
OSMAN
ÇAKIR (Düzce) Savcılığa sorun.
ATİLLA
KART (Devamla) Bu soruyu sizin de sormanız, takip etmeniz gerekmiyor mu?
Ama sormuyorsunuz, siz bunları karartıyorsunuz. Sorun burada. Siz,
iktidarın söylediğini, iktidarın yaptığını
denetlemek gibi bir misyonunuzun olduğunun idrakinde değilsiniz,
sorun bu. Böyle bir sorumluluğunuzun olduğunun bilincinde
değilsiniz. Maalesef, Türkiyede demokrasinin ve hukukun önündeki temel
sorun budur. Siz sadece burada, Sayın İyimayanın ifadesiyle,
parmak demokrasisini uyguluyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bizim idrak sorunumuz yok.
ATİLLA
KART (Devamla) Burada, sorun budur Türkiyede, demokrasinin
yaşadığı temel sorun budur. Bu temel sorun
karşısında hangi paketi getirirseniz getirin adaleti tesis etmek
maalesef mümkün değildir. Türkiye gerçeği budur değerli
milletvekilleri.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Kart, teşekkür ediyorum efendim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
10uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
10uncu madde kabul edilmiştir.
11inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
11. maddesindeki şeklinde ibaresinin madde metninden
çıkarılarak olarak ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Turgut
Dibek Dilek Akagün
Yılmaz
Zonguldak Kırklareli Uşak
Mahmut Tanal Ömer
Süha Aldan Ali
Rıza Öztürk
İstanbul Muğla Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Kim konuşacak efendim?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Ali Rıza Öztürk.
BAŞKAN
- Sayın Öztürk, buyursunlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Ahmet Aydın,
burada konuşurken, vatan ve millet yararına uyguladıkları
politikaya karşı çıkanları vatan haini olmakla
suçladı. Adalet ve Kalkınma Partisinin politikalarına,
onların yaptığı kanun tasarı ve tekliflerine
karşı çıkanları vatan haini olmakla suçladı. Eğer
gerçekten, vatan hainliği, Sayın Ahmet Aydının
gördüğü gibi, değerlendirdiği gibi, Adalet ve Kalkınma
Partisinin getirdiği kanun tekliflerine, Hükûmet tasarılarına ya
da uyguladığı politikalara karşı çıkmak ise ben
Ali Rıza Öztürk olarak vatan hainliği yapmaya devam ediyorum
arkadaşlar, daha da yapacağım. Çünkü benim seçmenlerim, Adalet
ve Kalkınma Partisinin bu ülkede uyguladığı baskı,
zulüm ve politikalarına karşı duruş göstermem için buraya
beni gönderdi. Ben, bana oy veren seçmenlerime ihanet edemem.
Değerli
arkadaşlarım, yine, bir arkadaşımız burada
yaptığı konuşmada, 12 Eylülle ilgili şunu söyledi,
Sayın Ahmet Aydın söyledi: 12 Eylül yargılanamaz dediniz,
yargılayacağız dedik, yargılıyoruz. dedi.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Kıskanmayın.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Bu üslup bile çok kötü bir üsluptur, bir hukukçuya
yakışmayan bir üsluptur çünkü yargılama faaliyeti ve görevi Hükûmetin
değildir, iktidarın değildir, yürütmenin değildir,
yargınındır. Anayasada kuvvetler ayrılığı
ilkesi vardır.
Sizin
kıskanılacak bir yanınız yok ayrıca, ben sizin
neyinizi kıskanayım arkadaşlar? Siz kendi kendinizi
kıskanıyorsunuz.
Dolayısıyla,
bu bile o zihniyeti gösteriyor. Kaldı ki o tarihte bu kürsüde
Yargıtay ve Danıştay Yasası görüşülürken, Sayın
Adalet Bakanı Sadullah Erginle tartışma yaptık ve -Meclis
tutanaklarında var- Sayın Ergin Biz referandum
çalışmaları sırasında hiçbir zaman 12 Eylülden hesap
soracağız. demedik. dedi. Çok sert tartışmalar
yaşadık burada, gazete sayfalarından okuduk, onlar
tutanaktadır.
Kaldı ki değerli arkadaşlarım, o kanun
tasarısı görüşülürken Anayasanın Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun çerçeve
25inci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının geçici 15inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif etmişiz -Ali Rıza Öztürk ve arkadaşları- o
tarihte. Teklifimiz de şudur: Geçici 15inci madde
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
şeklindedir.
Anayasa'nın geçici 3üncü maddesi ile hukuki varlıkları
sona eren 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun ve 2356
sayılı Millî Güvenlik Konseyi Hakkında Kanun'da ifade edilen
Millî Güvenlik Konseyinin Başkan ve üyeleri hakkında, 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 309uncu, 311inci ve 312nci maddeleri
uyarınca, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250nci maddesi
ve devamı maddelerince görevli adli yargı mercileri tarafından
soruşturma açılarak, yargılamaları da bu merciler tarafından
yapılır."
Yani çok açık şekilde şunu önermişim ben o tarihte:
Bu Konseyin Başkanı, üyeleri ve Başkanlık Divanı
oluşana kadar orada görev alanların hepsinin açıkça
yargılanmasına ilişkin bir hüküm önermişim ama bu, AKP
oylarıyla reddedilmiş. Canınız sağ olsun sizin.
Şimdi yapılan yargılamanın, sadece Tahsin
Şahinkayayla Kenan Evrenin yargılanmasının
sonuçlarının nereye gideceğini, inşallah, ölmeyiz, hep
beraber görürüz. Dolayısıyla, o zaman bu Mecliste, AKP oylarıyla
reddedilmişti.
Değerli arkadaşlarım, bu yapılan
değişiklikler keşke halkımızın yararına
olsa, keşke toplumdaki beklentileri karşılar olsa. Eğer
öyle olmuş olsaydı arka arkaya değişiklikler getirmezdiniz.
Daha 345 maddelik bu Ceza Kanununun bile emekleme döneminde yüzde 30unu
aşan kısmı değiştirildi. Bu, açıkça, yasa yapma
özensizliğini gösteriyor. Bu ülkede bu uyarlama davaları nedeniyle
yargının önünün tıkanmasının en somut örneğidir,
hem Ceza Muhakemesi Kanununda hem de Ceza Kanununda gösterilen bu özensizlik
yargının önünü tıkamıştır. Daha geçen gün
Parlamentoda, biliyorsunuz, yürürlüğe girmeyen Türk Ticaret Kanunu yine
değiştirilmek zorunda kalındı. O tarihte -Adalet Komisyonu
Başkanımız burada, ölmedi; üyelerimiz de burada, ölmedi- biz
neler söylemişiz? Bir sene olmadan tekrar getirirsin. demişiz ve
getirdiniz.
Değerli
arkadaşlarım, bu anlayışla giderseniz askere,
alamazsınız tezkere!
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
11inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
12nci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
12. maddesindeki şeklinde ibaresinin madde metninden
çıkarılarak olarak ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Turgut
Dibek Dilek Akagün
Yılmaz
Zonguldak Kırklareli Uşak
Mahmut Tanal Ömer Süha Aldan
İstanbul Muğla
BAŞKAN
Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Yüksek takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılıyoruz.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin
daha anlaşılır olması açısından
önerilmiştir.
BAŞKAN
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Önerge kabul edilmiştir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Kabul etmeyenler
BAŞKAN
12nci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, Kabul edenler
Kabul
etmeyenler...
BAŞKAN
Hemen herkes kabul ettiği için belki
İttifakla demek ki
12nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul edilmiştir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Kabul etmeyenler
Sayın
Başkan, hep Kabul edenler
diye soruyorsunuz, Meclisi kabul edilmesi
noktasında baskı altına alıyorsunuz.
BAŞKAN
13üncü maddede bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
13. maddesindeki şeklinde ibaresinin madde metninden
çıkarılarak olarak ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Turgut
Dibek Ali
İhsanKöktürk
Uşak Kırklareli Zonguldak
Mahmut Tanal Bedii
Süheyl Batum Ömer Süha
Aldan
İstanbul Eskişehir Muğla
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Takdire arz ediyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılıyoruz.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin
daha anlaşılır olması açısından önerilmiştir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, bunlarla ilgili bir
redaksiyon yetkisi alsa Komisyon, hemen hallolur yani.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
13üncü
maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
14üncü
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 278 sıra
sayılı kanun tasarısının 14. maddesindeki şeklinde ibaresinin madde metninden
çıkarılarak olarak ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Turgut
Dibek Ali
İhsan Köktürk
Uşak Kırklareli
Zonguldak
Mahmut Tanal Tufan
Köse Ömer Süha
Aldan
İstanbul Çorum Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Genel Kurulun takdirlerine bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılıyoruz.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin
daha anlaşılır olması açısından
önerilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda 14üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 278 sıra
sayılı kanun tasarısının 15. maddesinin 3. Bendindeki
aynı amaçla kullanılan eşyanın birden fazla olması
durumunda bunlardan biri ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Turgut
Dibek Ali
İhsan Köktürk
Uşak Kırklareli
Zonguldak
Mahmut Tanal Ömer
Süha Aldan
İstanbul Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Dilek Akagün Yılmaz.
BAŞKAN
Sayın Dilek Akagün Yılmaz,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
ben de böyle art arda önergelerimiz kabul edilince herhâlde tümü kabul edilecek
diye sevinmiştim aslında, yani diğerlerinin de kabul edilmesini
umuyoruz.
Bugün
15inci madde üzerinde söz alıyorum. 15 maddede ise haczedilmezlikle
ilgili sınırlamalar var. Bu sınırlamalardan bir tanesi
önemli bir sınırlama. Ev hacizleriyle ilgili kamuoyunun da belli beklentileri
var ama burada bir yazım hatası olduğunu ben gözlemliyorum. Bu
yazım hatası da şöyle: Madde 15in içindeki 3üncü bent
aynı amaçla kullanılan eşyanın birden fazla olması
durumunda bunlardan birinin haczedilemeyeceğine ilişkin çünkü
İcra ve İflas Yasası 82ye baktığımızda:
Aşağıdaki şeyler haczolunamaz Yani bir evde iki tane
eşya varsa, aynı nitelikte eşya varsa bunlardan bir tanesi
haczedilebiliyor. Peki, bir evde tek eşya var, ne olacak?
Bu
maddede bir yazım hatası var sevgili arkadaşlar. Bu yazım
hatasının öncelikle düzeltilmesi gerekiyor. Benim
anladığım kadarıyla yapılmak istenen şey şu
aslında: Yani bir evde tek eşya varsa o haczedilmesin, birden fazla
eşya varsa o haczedilsin denmek istenmiş ama bu da zaman zaman
yanlış uygulamalara yol açabilir. Nasıl yanlış
uygulamalara yol açabilir? Çok lüks bir eve gidersiniz, her eşyadan birer
tane vardır ama gerçekten ev lükstür yani bir şekilde bazı
eşyaların haczedilmesi gerekebilir.
Şimdiye
kadar ne oluyordu İcra ve İflas Yasasına göre ve uygulamada
yapılan şeyde? Eve gidildiğinde eğer hacze kabil
eşyalar satış masraflarını ve o günkü taşıma
masraflarını karşılamıyorsa, eski bir koltuk varsa,
eski bir buzdolabı varsa, çamaşır makinesi varsa, zaten icra
memurları bunları haczetmiyorlardı, bunların satış
masraflarını karşılayamayacağı gerekçesiyle
haczetmiyorlardı.
Yani
bu uygulamanın suyu mu çıktı arkadaşlar? Neden biz böyle
bir uygulamayı değiştirmek gereğini duyuyoruz? Ve aynı
şekilde, burada da bu madde var zaten. Son kısmında, son
fıkrasında şöyle söyleniyor: İcra memuru, haczi talep
edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını
değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir.
Böylesine
bir yetkisi varken ve şimdiye kadar icra müdürleri tarafından bu
kural çok iyi bir şekilde uygulanırken, bence, böylesine bir
sınırlama getirilmesi bazen alacaklının, bazen borçlunun
zararına olabilir ve bir yazım hatası da vardır.
Önergemizin
kabulüyle biz o maddenin, o ibarenin, aynı amaçla kullanılan
eşyanın birden fazla olması durumunda bunlardan biri ibaresinin
kaldırılmasını talep ediyoruz 15inci maddede.
Bunun
yanında, arkadaşlar, yani çok önemli birkaç tane daha düzenleme var.
Biz bunları Komisyonda da tartıştık ama ne yazık ki
komisyonda tartışmalarımız madde metnine
yansıyamadı. İcra İflas Yasasında ödeme emirlerinin
gönderilmesiyle ilgili ve ödeme emirlerine yazılacak ibarelerle ilgili bir
düzenleme var. Burada da, bu çerçeve yasada da 9, 32 ve 35inci maddelerle bu
düzenlenmiş durumda. Ne diyoruz? Biz ödeme emrine icra müdürlüğünün
ödenebilecek banka hesap numarasının yazılmasını
öneriyoruz. Bu yazıldığı zaman, borçluya da Git, o hesap
numarasına bunu öde. dediğiniz zaman, borçlu gider -her zaman
başımıza gelmiştir bu-
asıl alacağı öder ama fertlerini bilmez borçlu. Bazı
banka avukatları bunun fertleriyle beraber yazar, toplamını
yazar ve bu çerçevede borçlu ondan haberdar olur. Ama biz, madde metninde, ne
kadar uyarırsak uyaralım, bu konuda yeterli bir düzenleme
yaptıramadık yani hem asıl borç hem tüm fertleriyle beraber, vekâlet
ücreti, harcı vesair gibi masrafların da yazılması
lazım ki borçluya Git, banka hesap numarasına öde. dediğimizde
borçlu onlarla birlikte ödeyebilsin. Sadece asıl alacağı öderse,
onun üzerine alacaklılar ve avukat arkadaşlar da yeniden işlem
yaparlarsa, işte o zaman borçlu kendisinden mükerrer para talep
edildiğini düşünür ve işte o zaman bir sürü olay çıkar, bir
sürü problem çıkar. Biz bunları yaşadık. Pek çok avukat
arkadaşımızın saldırıya
uğramasının nedenlerinden bir tanesi budur. Onun için, lütfen,
bu çerçeve yasadaki 9, 32 ve 35inci maddelerde önergelerimiz var bizim
ayrıntılarıyla borç miktarının belirtilmesi ve toplam
borcun yazılmasıyla ilgili, bunun ciddiye alınmasını
istiyoruz çünkü uygulamada pek çok soruna çözüm getirecektir diye düşünüyoruz.
Bunun
yanında çerçeve 16ncı maddede üçüncü şahsın elinde bulunan
mallarla ilgili, üçüncü şahsın elinde bulunan mallarda geçmişte
alacaklının muvafakati aranırken üçüncü şahsa bırakma
konusunda, şimdi alacaklının muvafakati
kaldırılıyor. Alacaklının muvafakatinin
kaldırılması demek, arkadaşlar, genelde üçüncü
şahısların elinde, biliyorsunuz, iş yeri devirlerinde ya da
başka devirlerde ya da kötü niyetli
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, çok teşekkür ediyorum efendim, süreniz doldu.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Ben çok teşekkür ederim, Sayın Başkan,
sağ olun.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
15inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
15inci madde kabul edilmiştir.
16ncı
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
16. maddesinin 2. fıkrasına "taşınır mallar haczedildiğinde"
ibaresinden sonra gelmek üzere "alacaklının muvafakatı ve
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Turgut
Dibek Dilek Akagün
Yılmaz
Zonguldak Kırklareli Uşak
Mahmut Tanal Ömer
Süha Aldan Gürkut
Acar
İstanbul Muğla Antalya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 Sıra Sayılı Yargı Hizmetlerinin
Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara
İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının çerçeve 16
ncı maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 2004 sayılı
Kanunun 88 inci maddesinin yedinci fıkrasında yer alan deposu
bulunan" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Mahir Ünal Mehmet
Doğan Kubat Durdu Mehmet
Kastal
Kahramanmaraş İstanbul Osmaniye
Yusuf Başer İdris
Şahin Hüseyin
Filiz
Yozgat Çankırı Çankırı
BAŞKAN Sayın
Komisyon?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Takdire tevdi ediyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
İcra
müdürlüklerinin talebi üzerine kolluk kuvvetleri tarafından yakalanan
araçların, en geç üç işgünü içinde deposu bulunan en yakın icra
müdürlüğüne teslim edileceğine yönelik düzenleme uygulamada sorunlara
neden olabileceğinden "deposu bulunan" ibaresinin madde
metninden çıkarılması amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
16. maddesinin 2. fıkrasına "taşınır mallar
haczedildiğinde" ibaresinden sonra gelmek üzere
"alacaklının muvafakatı ve" ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve
arkadaşları
BAŞKAN Sayın
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Gürkut Acar...
BAŞKAN Sayın
Acar, buyurun.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 16ncı madde
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bu maddede bizim
aslında çok büyük bir değişiklik isteğimiz yok. Maddenin
tümüne genellikle katılıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu vesileyle adaletle ilgili bazı düşüncelerimi size
aktarmak istiyorum. Hafızamız çok zayıf, toplumsal
hafızamız çok zayıf ve uzun zamandır yargı ile AKPnin
ve iktidarın çatışmasını anımsatmak istiyorum.
Uzun yıllardır AKP İktidarı yargıyı
engellemiştir. Geldiği günden bugüne kadar yargıyı ilan
etmiştir. Sayın Başbakanın ve AKPnin milletvekillerinin
birçoğunun yargıya karşı yıllardan beri sarf ettikleri
sözleri burada söylemek istemiyorum, çok ağır sözlerle
saldırdılar. Yıllardır yargının verdiği
kararları yerden yere vurdular ve son yıllarda da giderek
memnuniyetlerini, Allah verdikçe veriyor. dediklerini görmekteyiz.
Değerli
arkadaşlar, hatırlarsanız, 250 üyeli Yargıtayın 23
üyesi boşalmıştı, 96 üyeli Danıştayın 9
üyesi boşalmıştı. Yani Yargıtayın ve
Danıştayın yüzde 10luk kısmı boşaldığı
hâlde ve yasaya göre iki ay içerisinde seçim yapmak gerektiği hâlde
iktidar olarak siz bu seçimi yaptırmadınız ve Adalet Bakanı
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu aylarca toplamadı. Aradan dokuz
ay geçti, dokuz ay sonra Yargıtay Başkanı kalktı bir
açıklama yaptı, dedi ki: Dosyalar birikiyor, yargı
engelleniyor. Patlama noktasında bütün kamuoyunu ayağa
kaldırınca bu sefer tayinler yapıldı ama o arada dosyalar
birikti. Şimdi bu dosyaların eritildiğini belirterek Sayın
Bakan bize müjdeler veriyor ama bu dosyaların birikmesine sebebiyet veren
AKP İktidarının yargıyı engellemek için
yapmış olduğu o geçmişteki çalışmaların bir
ürününü görmekteyiz değerli arkadaşlar. Ve şimdi AKP bunu niye
yaptı diye düşünüyoruz. Geçmiş dönemde bunu yapmasının
sebebi şuydu: AKP kendi adamlarını Yargıtaya ve
Danıştaya sokmak istiyordu. Bunların nitelikleri yeterli
olmadığı için de oradaki yönetim direniyordu ama AKPnin genel
politikası şudur değerli arkadaşlarım: Hep
özelleştirmelerde de aynı şeyi yaptınız; önce
işlemez hâle getirip bozdunuz, engellediniz, sonra da dönüp halka Görüyor
musunuz, bu kurumlar çalışmıyor, bunları
değiştirelim. dediniz. Nitekim bu engellemelerden sonra
gittiğimiz referandumda 22 maddenin arkasına saklayarak bir
yargı ele geçirme programı yaptınız ve bunu da
başardınız, tebrik ediyorum. Bu şekilde de işte, şimdi
yeni uygulamalarını görüyoruz. Deniz Feneri davasının 3
savcısını birden görevden alıyorsunuz. Adalet
Bakanlığı listesi çıkıyor ve bu listenin
çıkmasıyla ilgili olarak da tarihe geçmiş bir kitap var. Adalet
Bakanlığı eşeği dikse ona oy veririm. sözü tarihe
geçmiş bulunuyor. Böylece bir eşekli adalet dönemi
başlamış oluyor. Değerli arkadaşlarım,
bakınız, Demokrat Yargı Derneği Başkanı ve
Beypazarı Hâkiminin yazdığı kitap tarihe geçmiştir ve
orada durmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, sadece bu da değil, şu anda, Sayın
Bakanın açıklamasıyla, Danıştayda 270 bin dosya var.
Arkadaşlar, Danıştaya insanlar niye başvururlar, niye harç
yatırırlar, niye giderler? Danıştay neyi
yargılamaktadır? Danıştay idarenin hukuka aykırı
fiillerinin hukuka uygun hâle getirilmesini sağlamaya çalışan
bir yargı organıdır ama 270 bin tane dosya var. demek, biz 270
bin tane insanı buraya başvurmaya mecbur ettik demektir, 270 bin tane
Türkiyede idarenin yapmış olduğu tasarruf var ki insanlar buna
karşı yargıya gidiyorlar demektir.
Değerli
arkadaşlarım, inanın ki Adalet ve Kalkınma Partisi
yanlış gidiyor, bu gidiş gidiş değildir. Ana dava
devam ederken yirmi iki yıl hapis cezası veriliyor savunmadan
dolayı. İnsanlara savunmadan dolayı tarihte verilmiş en
büyük ceza Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde verilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu gidiş gidiş değildir.
Adaletsizlik AKP İktidarını yok edecektir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Acar.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
16ncı
maddeyi daha önce kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
16ncı madde kabul
edilmiştir.
17nci
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 sıra sayılı Kanun tasarısının 17.
Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mahir Ünal Mehmet
Doğan Kubat İdris
Şahin
Kahramanmaraş İstanbul Çankırı
Hilmi Bilgin İsmail
Aydın M.
Belma Satır
Sivas Bursa İstanbul
Yusuf Başer Salih
Koca Osman
Boyraz
Yozgat Eskişehir İstanbul
Mahmut Tanal
İstanbul
MADDE
17- 2004 Sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan "yüzde kırkından" ibaresi
"yüzde yirmisinden" şeklinde yedinci fıkrası ise
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Haciz
ihbarnamesi, borçlunun hak ve alacaklarının bulunabileceği bir
tüzel kişinin veya müessesenin şubesine veya tüm şubelerini
kapsayacak şekilde merkezine tebliğ edilir. Haciz ihbarnamesinin
tebliğ edildiği merkez, tüm şubeleri veya birimlerini kapsayacak
şekilde beyanda bulunmakla yükümlüdür.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Mahmut
Tanalın da imzası var efendim, kayıtlara geçsin.
BAŞKAN 5 tanesi
okunuyor efendim.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
17. maddesindeki "şeklinde" ibaresinin madde metninden
çıkarılarak "olarak" ibaresinin eklenmesini, aynı
maddeyle değiştirilen 2004 sayılı Kanunun 89 uncu
maddesinin 7. fıkrasının ise aşağıda
belirtildiği şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haciz
ihbarnamesi, tüzel kişinin şubesine veya tüm şubeleri kapsayacak
şekilde genel müdürlüğüne tebliğ edilebilir. İhbarnamenin
tebliğ edildiği genel müdürlük tüm şubeleri kapsayacak şekilde
yanıt vermekle yükümlüdür."
Ali İhsan Köktürk Turgut
Dibek Dilek Akagün
Yılmaz
Zonguldak Kırklareli Uşak
Mahmut Tanal Ömer
Süha Aldan
İstanbul Muğla
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Başkanım,
önceki önerge daha aykırı olduğu için önce onun mu
oylanması gerekiyor acaba? Bir yanlışlık olmasın.
BAŞKAN Hayır,
bu oylanabilir, hiçbir mahzuru yok.
Katılıyor
musunuz?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Buna
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Buna katılmıyoruz efendim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Diğer önergeyle aynı
mahiyette bir önerge, sadece kelime farklılıkları var, bu
nedenle gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin daha
anlaşılır olması açısından önerilmiştir.
Ayrıca İİY
m. 89/7 fıkrasındaki değişiklik ise uygulamada
kolaylık olması açısından önerilmiştir. Çünkü Devlet
alacaklarının tahsilini düzenleyen 6183 sayılı yasadaki
düzenleme değişiklik önergemiz doğrultusunda iken İİY
89/7 şu anki hâliyle sadece tebliğ edilen şubeleri yükümlülük
altına sokmaktadır. Devlet kendi alacaklarını takip etme
konusundaki kolaylığı diğer vatandaşlara da
sağlamak zorundadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 sıra sayılı Kanun tasarısının 17.
Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mahir
Ünal (Kahramanmaraş), Mahmut Tanal (İstanbul) ve
arkadaşları
MADDE
17- 2004 Sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan "yüzde kırkından" ibaresi
"yüzde yirmisinden" şeklinde yedinci fıkrası ise
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Haciz
ihbarnamesi, borçlunun hak ve alacaklarının bulunabileceği bir
tüzel kişinin veya müessesenin şubesine veya tüm şubelerini
kapsayacak şekilde merkezine tebliğ edilir. Haciz ihbarnamesinin
tebliğ edildiği merkez, tüm şubeleri veya birimlerini kapsayacak
şekilde beyanda bulunmakla yükümlüdür."
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?..
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulamada
yazışmalardan kaynaklanan sıkıntıların
giderilmesi ve alacaklıların hak ve alacaklarını tahsil usulünü
hızlandırmak amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
17nci
maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
17nci madde kabul edilmiştir.
18inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
18. maddesindeki şeklinde ibaresinin madde metninden
çıkarılarak olarak ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Turgut
Dibek Dilek Akagün
Yılmaz
Zonguldak Kırklareli Uşak
Mahmut Tanal Ömer
Süha Aldan
İstanbul Muğla
BAŞKAN
Komisyon?..
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin
daha anlaşılır olması açısından
önerilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
18inci
maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
18inci madde kabul edilmiştir.
19uncu
madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
19. maddesinin son cümlesi olan Haczin üçüncü kişinin yokluğunda
yapılması ve üçüncü kişi lehine istihkak iddiasında
bulunulması halinde de bu fıkra hükmü uygulanır ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Turgut Dibek Dilek Akagün Yılmaz
Zonguldak Kırklareli Uşak
Mahmut Tanal Ömer Süha Aldan Refik Eryılmaz
İstanbul Muğla Hatay
BAŞKAN
Komisyon?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Refik Eryılmaz.
BAŞKAN
Sayın Eryılmaz, Hatay.
Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
REFİK
ERYILMAZ (Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yargıyla ilgili bugüne kadar Meclise sevk edilen hemen
hemen bütün yasaların içerik ve amacına
baktığımız zaman, hedeflenen şeyin modern,
çağdaş hukuk sisteminin içinin boşaltılmak olduğu
görülmektedir. Gerek yargı konusunda çıkarılan yasalar ve
gerekse 12 Eylül referandumuyla Anayasada yapılan değişiklikler
neticesinde yargı, maalesef siyasi iktidarın etkisi ve
baskısı altına girmiştir.
Hükûmet,
1980 darbesinin ürünü olan devlet güvenlik mahkemelerinin devamı
niteliğindeki özel görevli mahkemeleri ihdas ederek, kendilerine muhalif
olan, kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi inanmayan ve kendisi gibi
yaşamak istemeyen herkesi ortadan kaldırmaya
çalışmaktadır. Bu mahkemeler, adı üzerinde özel görevlidir.
Özel görevleri de, AKP Hükûmetine muhalif olan herkesi cezaevine göndermektir.
Bu
kapsamda, Batılı emperyalist güçlerin talep ve beklentileri
doğrultusunda Türk ordusu tasfiye edilip, yeniden dizayn edilirken,
cumhuriyetin diğer bütün kurumları da bu süreçten nasibini
almaktadır. Türkiye bir karşı devrim süreci
yaşamaktadır. Cumhuriyet devriminin bütün kazanımları ters
yüz edilirken buna direnen yurtseverler, üretilen hayalî senaryolarla
Silivriye gönderilmektedir. Yaklaşık 1 milyon
vatandaşımızın oyunu alarak seçilen milletvekilleri dahi,
bu tasfiye ve yok etme sürecinden kurtulamamıştır.
Milletin
iradesi kavramını ağzından düşürmeyen
Başbakanın bu hukuksuzluk karşısındaki tavrı,
onun ve Hükûmetinin demokrasiye ve milletin iradesine olan
saygısını da ortaya koymaktadır. Milletin iradesi, özel
görevli mahkemenin 3 yargıcının takdir yetkisinin inisiyatifine
bırakılamaz. Bu ayıp, buna çözüm üretmeyen, buna sessiz kalan
Hükûmetin ayıbıdır. Bu sürece seyirci kalanlar milletin
iradesine saygısızlık yapmakta ve bu kürsüden ettikleri yemini
de çiğnemektedir. Zira, biz bu kürsüden, milletin egemenliğini
kayıtsız ve şartsız koruyacağımıza dair
yemin ettik. Ne oldu? Esir tutulan milletvekilleri çıkabildi mi? Maalesef
milletin egemenliği, kayıtsız ve şartsız özel görevli
mahkemelerin inisiyatifine ve takdir yetkisine terk edilmiştir.
Tutuklamanın
bir tedbir olduğu ve tutuklamanın gerekçeleri yasada açıkça
düzenlenmiştir. Kamu yetkisini kullanan hiçbir devlet görevlisi, buna
yargıçlar da dâhil olmak üzere, kanundan doğan takdir yetkisini keyfî
olarak kullanamaz. Milletvekili seçilen 8 arkadaşımızın,
Kaçma şüphesi, delillerin toplanmamış olması. gibi
gerekçelerle cezaevinde esir tutulması kabul edilemez. Zira, 1 milyon
vatandaşımızın güvenini sağlamış ve milletvekili
seçilmiş bir kimseyi, kaçabilir ya da delilleri karartabilir
şüphesiyle cezaevinde tutmak, milletin verdiği temsil yetkisini
kullanmasına engel olmak, bir yargıcın takdir yetkisine
bırakılamaz.
Cumhurbaşkanı
başta olmak üzere, Başbakan ve diğer birçok bakan ve AKPli
milletvekili, özel görevli mahkemelerin hukuka uygun
olmadığını, mutlaka kaldırılması
gerektiğini söylemektedir. Hatta, bu mahkemelerin yetkilerini
aştıkları, keyfî davrandıkları ve hatta kendilerini,
haşa, Allah zannettikleri gibi ağır eleştiriler de
yöneltilmiştir. Bu ağır eleştiriler bu mahkemelerin bugüne
kadar verdiği ve bundan sonra vereceği bütün kararları
tartışılır hâle getirmiştir. Bütün bu eleştiri ve
suçlamalardan sonra bu mahkemelerin görev yapmaya devam etmesi hâlinde
halkımızın yargıya ve devlete olan güveni derinden
sarsılacaktır. Bu nedenle, bu mahkemeler derhâl kapatılmalı
ve bu mahkemeler tarafından tutuklanan bütün aydınlar ve yurtseverler
derhâl serbest bırakılmalıdır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Eryılmaz.
19uncu
madde üzerindeki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
19uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
19uncu madde kabul edilmiştir.
20nci
madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır. Bunları
birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
20. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Turgut Dibek Ali İhsan Köktürk
Uşak Kırklareli Zonguldak
Mahmut Tanal Ömer Süha Aldan Sezgin Tanrıkulu
İstanbul Muğla İstanbul
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
278
sıra sayılı kanun tasarısının 20 inci Maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
30.06.2012
Pervin Buldan Ayla Akat Sırrı S.
Önder
Iğdır Batman İstanbul
İbrahim Binici Adil Kurt Nazmi Gür
Şanlıurfa Hakkâri Van
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
AYLA
AKAT (Batman) Sayın İbrahim Binici.
BAŞKAN
İbrahim Binici, Şanlıurfa.
Buyurun
Sayın Binici.
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 278 sıra sayılı Kanun Teklifinin
20nci maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesiyle ilgili
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, muhalif tek bir sese bile tahammül edemeyen AKP
İktidarının özlem duyduğu ve adım adım gerçekleştirdiği
polis devletinin vardığı noktayı ifade etmek
açısından Şanlıurfa Harran Üniversitesindeki bir kız
öğrencimizin başından geçen hikâyeyi kısaca sizinle
paylaşmak istiyorum. Harran Üniversitesi öğrencisi olan gencecik bir
kızımızın hikâyesi bu.
Tarih
Bölümü öğrencisi olan Nofa kızımız Kredi ve Yurtlar
Kurumuna bağlı öğrenci yurdunda kalmaktadır.
Arkadaşlarıyla paylaştığı odanın
bitişiğindeki odanın gürültüsünden özellikle sınav
dönemlerinde duydukları rahatsızlığı hem odada kalan
öğrencilere hem de ilgili yerlerde defalarca dile getirmeleri sonuç
vermiyor ve nihayetinde, haziran ayı başında iki oda
arasında gürültü yüzünden bir tartışma yaşanıyor.
Çıkan tartışma kısa sürede kavgaya dönüşüyor ve Nofa,
geçirdiği sinir krizi nedeniyle hastaneye kaldırılıyor.
Yurtta görevli olan güvenlik elemanlarının
yatıştırdığı olaydan bir süre sonra, her ne
hikmetse, TEM polisleri öğrenci yurduna geliyor. TEM Şubede görevli
Polis Memuru Yücel Demirhan kız öğrencilerin kaldığı
bina içinde ve bahçede öğrencilere yönelik olarak "Burada bölücülük
yapanı ben böleceğim." diyerek naralar atıyor ve kavgaya
karışan kızları gözaltına alıyor. Daha sonra
hastaneye giden polisler tedavisi devam eden Nofa'yı da gözaltına
alarak karakola götürüyorlar. Gözaltına alınan öğrenci
kızların ifadeleri çay ikram edilerek alınırken, her
nedense hastaneden kaçırırcasına karakola götürdükleri Nofa ve
oda arkadaşı saatlerce ayakta bekletiliyor. Bu da yetmiyormuş
gibi, ifadesi alınan kız öğrenciler gecenin dördünde
yurtlarının kapısının önünde yalnız
bırakılıyorlar ama Nofa ve oda arkadaşı sabaha
karşı beşte ifadeleri tamamlandıktan sonra karakolun
kapısının önünde bekletiliyorlar. Yaşanan bu olay
dolayısıyla kaldığı yurt tarafından hakkında
idari soruşturma açılan Nofa, aldığı bursu kaybetmemek
için yurttan ayrılarak arkadaşının evine
sığınmak zorunda kalıyor.
Değerli
milletvekilleri, Nofanın başına gelenler bununla kalmıyor,
8/6/2012 tarihinde kız arkadaşıyla birlikte Urfa City
Alışveriş Merkezini gezerken TEM Şubesi polisi Yücel
Demirhan tarafından darp ediliyor ve tekrar gözaltına
alınıyor. Eşi ve çocuğuyla birlikte aynı
Alışveriş Merkezinde sivil giyimli olarak dolaşan Polis
Yücel Demirhan, tesadüfen karşılaştığı 2 kız
öğrenciden Nofaya, önce kolundan çekiştirmek suretiyle Karakola
gideceksiniz, ifadeniz var. diyor, ardından da kafa atmaya
çalışıyor. İfade vermesi için kendisine herhangi bir
yazılı davet gelmediğini, davet edilmesi durumunda vakit
kaybetmeden karakola giderek ifade vereceğini anlatmaya çalışsa
da nafile. Hızını alamayan Yücel Demirhan, onlarca kişinin
önünde kız öğrencinin göğüs kafesine yumrukla vuruyor. Olay
yerinde bulunan vatandaşların müdahale etmek istemesi üzerine Ben
polisim, bunlar terörist. diyerek toplanan kalabalığı
dağıtmaya çalışıyor.
Değerli
milletvekilleri, TEM Şube Polisi Yücel Demirhan Ben polisim, bunlar
terörist. sözünü sarf ederken acaba nasıl bir ruh hâli içindeydi? Bu
zihniyet, terörist yaftasıyla ötekileştirdiği kız
öğrenciyi onlarca insanın gözü önünde evire çevire
dövebileceğini ve bununla da görevli olduğunu düşünüyor. Bu
zihniyet, Başkentin göbeğinde Dilşat Aktaşın
bacağını kırdığı yetmezmiş gibi, telin
alanına davet ettiği paramiliter güçlerin eline taş vererek
Dilşatı da taş yağmuruna tutturmayı görev
sayıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM
BİNİCİ (Devamla) - Bu zihniyet, İstanbul Fatihte Ahmet
Kocaya meydan dayağı atmayı görevi sayıyor. Bu zihniyet,
Hatice İdin, İbrahim Sevindik, Musa Dağ, Mehmet Uytun, Hacı
Zengin, Kazım Şeker, Metin Lokumcu ve Cayan Birben'i gazla öldürmeyi
görevi olarak görüyor.
BAŞKAN
Sayın Binici
İBRAHİM
BİNİCİ (Devamla) - Bu duygularla yüce Meclisi tekrar
selamlıyorum. Yüce Meclisi göreve çağırıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Binici.
Diğer
önerge üzerinde Sezgin Tanrıkulu, İstanbul Milletvekili.
Sayın
Tanrıkulu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben özel yetkili mahkemelerle ilgili
konuşacağım, 20nci maddeyle ilgili değil. O teklifimizdeki
gerekçeler de geçerli ayrıca.
Bir şey okumak istiyorum sizlere: Demokratik hukuk
devletini koruma amacıyla kurulduğu belirtilen özel yetkili
ağır ceza mahkemelerine mevcut DGMlerin görev ve yetki alanı
aynen tanındığına göre, DGMyle bugüne dek demokratik hukuk
devletini ne kadar korumuşsa özel yetkili ağır ceza mahkemeleri
de aynı şeyi yapacaktır. Özel yetkili ağır ceza
mahkemeleri ve kurulması düşünülen bu mahkemeler, niteliği
itibarıyla yargı sistemi dışında istisnai nitelikte
mahkemelerdir. İstisnai mahkemeler, dar anlamda doğal yargıç
ilkesine, adil yargılama kapsamındaki haklara ve güvencelere
aykırılık gösteren yargı organlarıdır. Siyasal
yargı veya yargının siyasallaşması
kavramlarıyla ifade edilen istisnai mahkemeler, esas itibarıyla
siyasal muhaliflere karşı bir mücadele, baskı, tasfiye
aracı, devlet görevlilerine karşı ise kollama, savunma, aklama
mekanizması olarak kullanılmaktadır. Devlet güvenlik mahkemeleri
bu bağlamda bölgemizde ve ülke düzeyinde ağır hukuk ihlallerine
neden olmuş, onarılması güç ve olanaksız adli hatalara
neden olan yargılamalar yapmıştır. Bu mahkemelerin neden
olduğu mağduriyetlerin sonuçları hâlen devam etmektedir.
Adalet tarihi eşitsizlik ve adli hatalarla doludur. Bunun
önemli bir bölümü DGM yargılamalarıyla oluşmuştur. Bu
hâliyle, DGMlerin demokratik hukuk devletini koruma amaç ve işlevi
kalmamıştır. Bunun yerine aynı nitelikte başka bir
mahkemenin kurulmaya çalışılması aynı zihniyetin devam
ettirilmesi niyetini ortaya koymaktadır.
DGMler
kapatıldıktan sonra ,özel yetkili ağır ceza mahkemesi, gibi
farklı adlarla aynı mahkemelerin görev, yetki ve işlevlerinin
sürdürülmesi sadece Avrupa Birliği sürecine karşı değil,
halkımıza karşı da bir aldatmacadır. Yargıya
egemen olan devletçi, muhafazakâr eğilim özel yetkili ağır ceza
mahkemeleriyle Anayasa ve yasal değişikliklere tepki olarak
varlığını devam ettirmek istemektedir. İstisnai
olağanüstü yargı zihniyeti değişmediği sürece,
şimdi yapıldığı gibi, biçimsel değişiklikler
ile bu sorun çözülmediği gibi, DGM pratiğinin yargı erkinin
diğer birimleri tarafından üstlenilip yürütülmesi gibi daha vahim bir
durumu ortaya çıkarabilecektir.
Bu
itibarla, DGMler kaldırılmalı, bu mahkemelerin görev
alanında sayılan suçlara doğal yargıç kuralına göre
belirlenen genel yetkili adliye mahkemelerinde bakılmalıdır.
Mevcut ağır ceza mahkemelerinde görevli hâkim ve savcılar,
DGMlerin görev alanında sayılan suçları yargılama ehliyet
ve yetkisine sahiptir.
Kamuoyunun
bilgi ve takdirlerine saygıyla sunarız.
Diyarbakır
Barosu Başkanlığının 2 Haziran 2004 tarihinde
yaptığı basın açıklaması. Bu açıklamayı
o zaman yapmışız. Şimdi, aynı şeyi başka bir
biçimde önümüze getiriyorsunuz. Olağanüstü mahkemeleri 8den 29a
çıkararak yaygınlaştıracaksınız.
Değerli
arkadaşlar, cesaretli olalım, ağır ceza mahkemesi
yargıçlarına bütün Türkiyede güvenelim. Bütün Türkiyede, TCK
kapsamındaki suçlara bakabilecek yeterlilikte görmüyorsak bu mahkemeleri
lağvedelim, hâkimleri görevden atalım ama getireceğimiz yeni bir
düzenlemeyle olağanüstü mahkemeleri Türkiye geneline yaymayalım.
Böyle bir hatayı sekiz yıl sonra yapmayalım. Elimizde imkân var,
Türkiye'nin her yerinde, Vandan Edirneye kadar ağır ceza
mahkemeleri var, bu ağır ceza mahkemeleri normal tevzi usulüne göre
bu suçlara bakabilirler. Dolayısıyla 2 numaralı mahkeme bakacak,
3 numaralı mahkeme bakacak diye bir aldatmacayla ne kendimizi ne
Türkiyeyi aldatalım. Aynı şekilde, yapmamız gereken, bu
mahkemeleri tek bir maddeyle kaldırmaktır; bunu yapmalıyız.
Sekiz yıl önce bu Meclisin bir bütün olarak göstermediği cesareti
şimdi gösterelim, elimizde bu imkân var, kamuoyu hazır.
Dolayısıyla, başka bir aldatmacayı bizim önümüze başka
bir gerçek gibi sürmeyin. Sekiz yıl sonra başka bir bildiriyi bu
şekilde okuruz, aynı şekilde okuruz. Kimse bizimle müzakere
etmedi, ne düşünüyorsunuz da bilmiyoruz. Sabaha karşı gelecek
ama varsa bir düşünceniz gelin, cesaretle konuşalım.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP ve BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tanrıkulu.
Madde
üzerindeki aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul
edilmemiştir.
20nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
20nci madde kabul edilmiştir.
21inci
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 Sıra Sayılı Yargı Hizmetlerinin
Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara
İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının çerçeve 21 inci maddesiyle değiştirilmesi
öngörülen 2004 sayılı Kanunun 110 uncu maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir
Ünal Mehmet
Doğan Kubat Durdu
Mehmet Kastal
Kahramanmaraş İstanbul Osmaniye
Kemalettin
Aydın Yusuf
Başer İdris
Şahin
Gümüşhane Yozgat
Çankırı
"Birinci
fıkra gereğince haczin kalkmasına sebebiyet veren alacaklı
o mala yönelik olarak, haczin konulması ve muhafazası gibi tüm
giderlerden sorumlu olur."
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
21. maddesinin birinci fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktük Turgut
Dibek Dilek
Akagün Yılmaz
Zonguldak Kırklareli Uşak
Mahmut
Tanal Ömer
Süha Aldan Ahmet
Toptaş
İstanbul Muğla Afyonkarahisar
BAŞKAN
Sayın Komisyon, son okuduğumuz önergeye katılıyor
musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Ahmet Toptaş.
BAŞKAN
Sayın Toptaş, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 278 sıra sayılı Tasarıyla ilgili
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, sabah kısa söz süresinde söylediğim gibi, biz
yargı hizmetlerini etkinleştirirken göz ardı ettiğimiz,
yargıda çalışan, ciddi emek veren insanların
sorunlarını görmezlikten geliyoruz. Bunları görmezlikten gelerek
yargı hizmetlerini etkinleştirmek mümkün değildir.
Hukukçu olan
arkadaşlarımız bilirler ya da mahkemeye işi düşen
arkadaşlarımız bilirler, mahkemelerde mübaşirler
vardır. Mahkemelerin en ağır yükünü, fiziki yükünü bunlar
çekerler. Hâkimlerin hizmetçisi gibidirler. Eğer hâkimin ya da
avukatın masası silinmemişse sorumlusu bunlardır, dosyadan
bir evrak kaybolursa sorumlusu bunlardır, bir tebligat
yapılmamışsa sorumlusu bunlardır yani geç kalan her
şeyin sorumlusu bunlardır ama adları sadece mübaşirdir,
başka hiçbir özellikleri yoktur, herkesin de kendisini hor gördüğü
bir sınıftır adliye kesiminde. Bu insanlar üniversite bitirirler
ama mübaşirlikten başka herhangi bir yere yükselme şansları
yoktur. Biz de adli hizmetleri gördürdüğümüz bu insanların
sorunlarına hiç eğilmeyiz. Lütfen, bu konuda Adalet
Bakanımızı duyarlı olmaya çağırıyorum.
İcra İflas
Yasasında değişiklik yaparak icradaki sorunların çözümüyle
ilgili görüşmeler yapıyoruz ama -hukukçu
arkadaşlarımız bilirler, alacak-borç ilişkisi olan
arkadaşlarımız bilirler- icra dairelerinde işler
tıkanmış durumdadır. Hem yarattığınız
ekonomik sorunlar nedeniyle çoğalan icra işlerinden dolayı
işler tıkanmıştır hem de icra işlerini yürütecek
kadar kadro yoktur. İcra işleri kadrosuzluktan da, iş yükünün
çok olmasından da şu an yürümez hâldedir. Bu nedenle, icra
dairelerinin personel sorununu gidermek gerekmektedir değerli
arkadaşlar.
Yine, adliyelerde
adliyenin yükünü çeken zabıt kâtiplerinin sorunlarıyla, gerçekten,
bugüne kadar ciddi bir şekilde ilgilenilmemiştir, ciddi
sorunları vardır. Hizmet aldığımız insanlardan
yararlanırken, bunların sorunlarına da sahip çıkmak,
bunların sorunlarını çözmek gibi de bir görevimiz olduğunu
unutmamak gerekir.
Yine,
ceza infaz kurumlarında infaz koruma memurları vardır, bunlar da
sahipsizdir değerli arkadaşlar. Devasa sorunları vardır,
nöbet sorunları vardır, fazla çalışma sorunları
vardır, gerçekten çok ciddi sorunlarla karşı karşıyadırlar
fakat seslerini kimseye bugüne kadar duyuramamışlardır.
Eğer biz yargı hizmetlerinin etkinleştirilmesini istiyorsak, bu
hizmetleri gören insanların da sorunlarına sahip çıkmak
durumundayız. Bu konularla ilgili Sayın Adalet Bakanını
uyarmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, yine biraz önce söylediğimiz gibi, yargı hizmetlerini
etkinleştirebilirsiniz. Bunları etkinleştirirken ne
yaparsınız? Talimatla kurduğunuz mahkemelerin yetki
alanında insanların iş yerlerini basabilirsiniz, evlerini
basabilirsiniz sabaha karşı, hatta görevdeki bir
başsavcının makamını basıp arama yapabilirsiniz,
bir ordu komutanının makamını basabilirsiniz, kozmik odaya
girebilirsiniz, Genelkurmay Başkanlığı yapan ve iki
yıl beraber çalıştığınız generalin evini,
iş yerini basabilir, götürebilirsiniz. Bundan sonra ne olur? Bundan sonra
MİT Başkanı işlediği bir suç iddiasıyla
hakkında soruşturma açılır, bir gecede kanun çıkarmaya
başlarsınız ve arkasından feveran edersiniz.
Bakın,
Sayın Başbakan ne diyor, MİT Müsteşarı ifadeye
çağrıldığında: Ona talimatı veren benim,
alacaksanız beni alın. Yargı bu insanlara yardımcı
olması gerekirken
Niye yardımcı olacak? Suç
işlemişse, suç işlemiş iddiası varsa ve suç
işlediği konusunda kanıt varsa, yargı Başbakanın
istediklerine yardım etmekle mi görevli? Devam ediyor:
Cumhurbaşkanı da şikâyetçi, ben de şikâyetçiyim. Şimdi
şikâyetçi olduğu için de, bugün gene bizim haberimiz
olmadığı, sanıyorum Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekillerinin haberi olmadığı bir önergeyle bu yasada
değişiklik yapılacak. Böyle adalet gerçekleşmez
arkadaşlar. Bu konuda herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor.
Yani kendi başınıza gelince, bumerang kendinize dönünce, bir
maddeyle, iki maddeyle özel yetkili mahkemeleri dönüştüreceksiniz,
değiştireceksiniz ama başkalarının üzerine giderken,
bir başsavcının makamı aranırken o zaman hiç ses
çıkarmayacaksınız.
Böyle adalet de olmaz,
böyle millî irade de olmaz. Millî iradeyi gerçekleştirmek
istiyorsanız getirin birlikte tartışalım, birlikte
olgunlaştıralım ve bu garabet mahkemelerden beraber
kurtulalım.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Toptaş.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Evet, yine fikir
ayrılığı var, elektronik cihazla oylama yapacağız
efendim.
Bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı vardır,
önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278
Sıra Sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi
Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve
Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava
ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısının
çerçeve 21 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 2004
sayılı Kanunun 110 uncu maddesine aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir
Ünal (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
"Birinci
fıkra gereğince haczin kalkmasına sebebiyet veren alacaklı
o mala yönelik olarak, haczin konulması ve muhafazası gibi tüm
giderlerden sorumlu olur."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Haczin
kalkmasına sebebiyet veren alacaklının o mala yönelik olarak,
haczin konulması ve muhafazası gibi tüm giderlerden sorumlu
olacağına ilişkin düzenleme yapılarak icra takibinin
sürüncemede bırakılmasının önlenmesi amacıyla bu
önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
21inci
maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
21inci madde kabul edilmiştir.
22nci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
22. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek Dilek
Akagün Yılmaz
Zonguldak
Kırklareli Uşak
Ömer
Süha Aldan Kazım
Kurt Mahmut
Tanal
Muğla
Eskişehir
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Kazım Kurt.
BAŞKAN
Sayın Kurt, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM
KURT (Eskişehir) Sayın Başkanım, sayın
milletvekilleri; 278 sıra sayılı Tasarının 22nci
maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
madde, yargı hizmetlerinin ve özellikle icra iflas hizmetlerinin
hızlandırılması amacı taşıyan, bu
tasarıda olmaması gereken bir madde bize göre çünkü
taşınır mal satışlarıyla ilgili bir aylık
süreyi iki aya çıkaran bir madde.
Eğer hızlandırmak amacı taşıyor isek bu
süreyi daha da kısaltmamız gerekir aslında ama hangi
mantıkla iki aya çıkarıyoruz bunu anlamayabilmiş
değilim. Aslında icra işlerinin
hızlandırılabilmesinin en temel yollarından birisi icra
iflas dairelerindeki çalışanların ekonomik ve sosyal
durumlarını düzeltmek, düzenlemekten geçer. İcra müdürleri, icra
müdür yardımcıları ve icrada çalışan diğer
zabıt kâtiplerinin almakta oldukları harcırah ve yolluklarda
Hükûmetiniz döneminde bir sınırlama, bir kısıtlama
getirildi. Dolayısıyla, icra iflas dairelerindeki memurların
haciz işlemlerinde bu işi hızlandırması, çok
çalışması onlar adına ekonomik bir katkı
getirmediği için iş yavaşladı. Bir icra memuru bir ay
boyunca kaç dosyaya giderse gitsin aldığı harcırahın
sabit olması nedeniyle işi yavaşlattı ve normal memur
çalışmasını sürdürdü. Dolayısıyla da bir günde on
tane, yirmi tane dosyaya haciz yapabilen icra memuru artık iki tane
yapmaya başladı, üç tane yapmaya başladı. Esas sıkıntılardan
birisi budur.
Zaten
yapmış olduğunuz bu yasada, getirmiş olduğunuz
tasarıda da adliye hizmetlerinin hızlandırılması temel
amaç ama adliye çalışanlarıyla ilgili hiçbir iyileştirme
söz konusu değil, ne memurların maaşlarına artı bir
ücret veriyorsunuz ne icra müdürlerinin çalışmalarından
dolayı ödüllendiriyorsunuz, böyle bir mantık olmadığı
için de işler zaten yavaş yürüyor. Bir de buna kapanan adliyeler,
kapanan icra daireleri eklendiği zaman işlerin çözümü gerçekten
zorlaşıyor, gerçekten yavaşlıyor. Örneğin
kapatılan adliyelerin olduğu yerdeki icra dairelerinde alacağı
olan yurttaşlarımız şu anda nasıl hızlı bir
biçimde adli hizmetlerden yararlanacak? Nasıl normal, en ucuz ve en
hızlı bir şeklide haciz yapıp alacağını alma
olasılığını yakalayacak? Bunlar söz konusu değil.
Kapanan adliyelerin
başka bölgelerdeki adliyelerle birleştirilmesi suretiyle meydana
gelen yargı alanı içerisinde 100 kilometrelik, 50 kilometrelik
mesafelerde gelme gitme ve haciz ya da diğer işlemleri yapma söz
konusu olduğu için bu işlerin etkinliği ve hızı
gerçekten yavaşlayacak. Bu nedenle, burada hiç değilse bu bir
aylık süreyi de ya normal bırakmakta yarar var ya da kanun
maddesinden çıkarmakta yarar var, çünkü hızlandırmayı
sağlayacak bir yapı, hızlandırmayı sağlayacak bir
uygulama asla söz konusu olamayacak.
Bu nedenle, bu
hizmetlerin hızlandırılması için, öncelikle adalet ve
hakkaniyet kuralları içerisinde yargı çalışanlarına,
gerçek anlamıyla yaşayabileceği, insanca organizasyonlara
katılabileceği bir yaşam standardını
sağlamamız, bir eğitim standardını
sağlamamız ve onlardan, bundan sonra etkili ve hızlı hizmet
beklememiz söz konusu olabilir. Başka türlü, adliyede yargı
hizmetlerinin hızlandırılması ve etkinleştirilmesi
mümkün olmayacaktır.
Bu nedenlerle önergemize
destek vermenizi bekliyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
22nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
22nci madde
kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
23. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek Dilek
Akagün Yılmaz
Zonguldak Kırklareli Uşak
Mahmut
Tanal Ömer
Süha Aldan
İstanbul Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, buyurun
efendim.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
İcra İflas Yasasında yapılan değişikliklerle
ilgili birkaç tane daha önemli konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Yani,
Türkiye'nin gündemi tabii çok yoğun olduğu için pek çok
arkadaşımız güncel olaylardan bahsediyorlar ama bu konu da çok
önemli, özellikle hem uygulamacılar açısından, avukatlar
açısından, yargıçlar açısından çok önemli hem de
alacaklılar ve borçlular açısından önemli olduğu için bu
konuya değinme ihtiyacı hissediyorum.
Şimdi,
özellikle elektronik ortamda teklif verilebilmesi, elektronik ortamda
satışların gerçekleştirilebilmesi, satışa pey
sürülebilmesi gibi bazı düzenlemeler getirilmiş bu İcra
İflas Yasasına, değişikliklere yönelik. Bu, hacizli
mallarla ilgili 23, 24, 27, 28de, elektronik ortamda pey sürülebiliyor,
elektronik ortamda satış işlemlerinin yapılabilmesi söz
konusu olabiliyor.
Ancak,
arkadaşlar, elektronik ortamda yapılabilen bu türden pey sürmelerin
ya da işlemlerin ne türden sonuçlara yol açabileceğini bir
düşündük mü acaba, yani bu konuda gerçekten icra müdürlüklerinde yeterli
altyapı var mı? Şimdi, düşünün siz, elektronik ortamda bir
teklif geldi, bir pey sürüldü, işte bir gün öncesine kadar bu gelecek ama
ne alacaklı bilecek bunu ne borçlu bilecek, sadece icra müdürü bilecek.
Yani, teknik donanım yeterli mi, onu bilmiyorum ama alacaklının
da, borçlunun da bilgisinin olmadığı, bizzat görmedikleri
satış işlemlerinde mutlaka sorunlar yaşanacaktır. İşine
gelmeyen alacaklı ya da borçlu şunu söyleyecektir: İcra müdürü
kapalı kapılar ardında benim satışımı
başkasına verdi. Benim bilgim dâhilinde olmadı. Gerçekten daha
yüksek bedeller sunulacaktı ama icra müdürü bunu engelledi. diyecektir.
Onun
için, elektronik ortamda yapılması düşünülen satış
işlemlerinin ve müzayede işlemlerinin çok doğru
olmadığını düşünüyorum ben çünkü bizim toplumumuzda
öncelikle herkes açıklıkla bu müzayededeki durumu, kimlerin pey
sürdüğünü, nasıl bir işlem olduğunu görmek ister. Hem
alacaklı bu konuda tatmin olmak ister hem de borçlu tatmin olmak ister. Bu
nedenle, elektronik ortamdaki pay sürmelerin ve yapılan işlemlerin
madde metninden öncelikle çıkartılmasını talep ediyorum.
Bir
de, aslında görüşmeler de geçti ama neyin konuşulduğunu,
neyin görüşüldüğünü pek çok arkadaşımız burada bilmiyor
yani hiç de dinlenmiyor buradaki olaylar ama yarın normal
yaşamımızda bunlar karşımıza
çıktığında yani avukat olarak, alacaklı olarak, borçlu
olarak, herhangi bir vatandaş olarak bunlar karşımıza
çıktığında gerçekten çok ciddi sorunlar yaşayabileceğiz.
Şimdi,
çerçeve 21inci maddede haczin düşmesiyle ilgili konu düzenlenmiş
arkadaşlar. Satış isteme süreleri zaten
taşınırlarda altı ay, taşınmazlarda bir
yılla sınırlandırıldı. Zaten bir yılın
taşınmaz satışlarında çok kısa bir süre
olduğunu hepimiz biliyoruz, avukat arkadaşlar bunu biliyorlar.
Takyidatların gelmesi, belli işlemlerin yapılması
uzatabilir ve özellikle alacak eğer bir miras hissesine aitse yani bunun,
ortaklığın giderilmesiyle ilgili davaların
uzayacağını biliyoruz.
Bir
de bunun yanında, satış isteme sürelerini
kısaltmışız, ardından da icra memuruna bir yetki
vermişiz, On beş günlük süre içerisinde satış
masraflarını yatırmazsan satışını düşürüyorum.
diyor. Bunun anlamı yani nereden böyle bir şey çıktı ben
onu anlamadım. Zaten eğer alacaklı istemezse
satışı -biliyorsunuz- ne yapılıyor? Borçlu geliyor,
satış masrafını yatırıyor ve o malı
sattırıyor. İcra müdürüne ayrıyeten böyle bir yetki niye
verildi, alacaklıya böyle bir külfet niye yükleniyor onu
anlamıyorum.O nedenle metinden çıkartılmasını istedik.
Onun
dışında, bir de arkadaşlar, satış işleminden
bir kez vazgeçebiliyorsunuz ama hepimiz biliyoruz ki alacaklı ile
borçlunun anlaşması söz konusu olduğunda birkaç defa bu türden
şeyleri yaşayabiliyoruz. Yani Bir kez vazgeçersin, aksi takdirde
vazgeçemezsin, haczin düşer. dendiğinde ne olacak? Alacaklı ile
borçlunun anlaşma ihtimalini ortadan kaldırmış
olacağız. Yani bizim amacımız insanların
sorunlarına çözüm bulmak değil mi? Çözümün bulunmasını bu
şekilde yasal düzenlemelerle ortadan kaldırmış oluyoruz, bu
da teknik anlamda doğru bir yaklaşım biçimi değil diye
düşünüyorum.
Bunun
yanında, arkadaşlar, şimdi, özel yetkili mahkemelerle ilgili
nasıl bir düzenleme getireceksiniz bunu bilemiyoruz, bu bir muamma. Yani
bizler de milletvekili olarak işte, basından izlemeye
çalışıyoruz, köşe yazarlarından izlemeye
çalışıyoruz ama benim gözlemlediğim kadarıyla özel
yetkili mahkemeler doğal yargıç ilkesine aykırı gerçekten,
ancak yargılama usulleri de bizim Ceza Muhakemeleri Kanunumuzdaki
usullere aykırı.
Şimdi,
arkadaşlar, nasıl usuller var? Ceza Muhakemeleri Kanunu 250nci
maddede
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
23üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde kabul edilmiştir.
24üncü
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
24. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk Dilek
Akagün Yılmaz Turgut
Dibek
Zonguldak Uşak Kırklareli
Mahmut
Tanal Ömer
Süha Aldan Bülent
Tezcan
İstanbul Muğla Aydın
BAŞKAN Sayın
Komisyon?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Tezcan, Aydın Milletvekili.
Buyurun
Sayın Tezcan. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; uzun zamandan bu yana kamuoyunu
işgal eden, herkesin dikkatle izlediği 3üncü Yargı Reformu
diye anılan 278 sıra sayılı Kanun
Tasarısını görüşüyoruz.
Komisyon
aşamasındaki görüşmeler sırasında da ifade ettim.
Aslına bakarsanız, kamuoyunun bu konuda çok ciddi, çok büyük
beklentileri vardı. Nitekim, Sayın Adalet Bakanı bunu görsel
malzemelerle de süsleyerek ilk kamuoyuna duyurduğunda, gerçekten
yargı sistemimizdeki önemli problemlerin bu şekilde çözüleceği
inancı yerleşmiştir ancak yargı paketinin
ayrıntılarına girip baktığımızda, özellikle
Komisyondaki görüşmeler aşamasında maddelere geçtiğimizde
bir şey gördük.
Değerli
milletvekilleri, aslında 3üncü Yargı Paketi, bir reform olarak
sunulan 3üncü Yargı Paketinde maalesef dağ fare
doğurmuştur. Türkiye'nin en önemli yargı problemleriyle ilgili
temel meselelerine ne yazık ki reform adı altında sunduğumuz
bu tasarıda cevap verilmemektedir.
Değerli
arkadaşlar, bakın, bugün, yine gazeteleri açıp
baktığımızda, Türkiyede yargılamayla ilgili hangi
ciddi sıkıntıları
yaşadığımızı çok açıkça görüyoruz.
Haksız ve uzun tutukluluk süreleri Türk yargısının,
özellikle ceza yargılamasının en önemli problemlerinden birisi
hâline gelmiştir.
Değerli
arkadaşlar, tutuklama evrensel ceza muhakemesi hukukunda bir tedbirdir ve
zorunlu olmadıkça tutuklama tedbirine başvurulamaz. Bu, masumiyet
karinesinin doğal bir sonucudur, bir uzantısıdır. Bu,
tutuklulara tanınan bir lütuf değildir, masumiyet karinesinin
tanıdığı bir haktır ve bütün çağdaş hukuk
sistemleri bu hakkın gereğini yerine getirmek zorundadır ama ne
yazık ki ülkemizde, özellikle siyasi nitelikte açılan davalarda
masumiyet karinesi açıkça ihlal edilerek mahkûmiyet karinesine
dönüşmüştür. Bugün, bildiğimiz, kamuoyunun dikkatle
izlediği Ergenekon, Balyoz ve benzeri siyasi nitelikteki davalarda dört
yıldan, beş yıldan bu yana, toplanacak delil
kalmadığı hâlde, hem de milletvekili seçilmiş olan
kişilerin dahi mahkemelerde tutuklu olarak yargılamasının
devam ettiği bir süreç yaşıyoruz.
Şimdi,
böyle sancının olduğu bir dönemde doğal olarak bir
yargı reformu paketi önümüze geldiğinde akla ilk gelen ne olmalı
arkadaşlar? Bu haksız ve uzun tutuklulukların çözümüne
ulaşacak bir yöntemin bu paketin içinde yer alması gerekirdi ama ne
yazık ki öyle bir düzenleme yok. Şimdi, burada anlatıldı,
anlatılıyor. Gerekçeler, tutuklama kararının devamına
ya da tutuklamaya itirazın reddine ilişkin kararların
gerekçelerini hâkimler ayrıntılı olarak yazacaklar. diyerek bir
hüküm konuldu.
Şimdi,
bu hüküm yanlış mı? Hayır, değil. Buradaki konulan
hüküm yanlış değil ama bu hüküm, malumun ilanından, malumun
tekrarından başka bir şey de değil.
Değerli
arkadaşlar, kararların gerekçeli olma zorunluluğu anayasal bir
hüküm. Anayasadan yansıyarak Ceza Muhakemeleri Kanununda da bütün
kararların gerekçeli olması zaten var. Hâl böyle olunca, bunu bir yenilik gibi gösterip, mevcut hukuk
sistemimizde, mevzuatımızda olan bir hükmün uygulanmamasını
tekrar yeni cümlelerle açıklayarak uygulatabileceğimizi mi
sanıyoruz?
Değerli
arkadaşlar, bu, sadece kamuoyunu yanıltmaya yarar. Eğer bu
yargı paketinin ihtiyaca cevap vermesini istiyorsak ve bekliyorsak, her
şeyden önce, haksız ve uzun tutuklulukları ortadan kaldıracak
bir düzenlemeyi buraya taşımak zorundayız. Bu çerçevede ancak
Türkiyenin bu konudaki reform ihtiyacına bir nebze cevap vermiş
oluruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tezcan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
24üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
25inci
madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
25. maddesinin 1. fıkrasındaki ve fıkranın son cümlesi
yürürlükten kaldırılmıştır ibaresinin metinden
çıkarılmasını ve bu ibareden önce gelen sözcüğün ise
eklenmiştir olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Turgut
Dibek Ali
İhsan Köktürk
Uşak Kırklareli Zonguldak
Emre Köprülü Mahmut
Tanal Ömer
Lütfü Aldan
Tekirdağ İstanbul Muğla
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Emre Köprülü, Tekirdağ.
Buyurun
Sayın Köprülü. (CHP sıralarından alkışlar)
EMRE
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
söz konusu tasarıyla yargı hizmetlerinin etkinleştirilmesi ve
hızlandırılması için, yine bir torbanın içinde, özel
hukuk ve kamu hukukundan kaynaklanan birçok alanlarda yeni düzenlemeler
getirilmeye çalışılıyor. 2004 sayılı İcra
İflas Kanunu da bu kapsamda değerlendirilerek bu torba yasanın
içerisine dâhil edilmiş.
Değerli
milletvekilleri, halkın icrada yaşadığı
sıkıntılar, dosyaların patlaması problemi, binlerce
insanın icralık olması bir tarafta, memur eksiklikleri,
alacaklıların ya da avukatların yaşadığı
başkaca sıkıntılar diğer bir tarafta. İşte,
bu alanlarda yapılacak düzenlemelerde mutlak surette iki taraf için de bir
haklar dengesi oluşturulmalı ve bu haklar dengesi korunmalı.
Borçluların temel yaşamsal hakları korunurken
alacaklıların da maddi hakları yok
sayılmamalıdır. Ancak, gerçek olan şudur: Sayın
milletvekilleri, bu alanlarda ne kadar düzenleme yaparsak yapalım, ne
kadar teklifte bulunursak bulunalım, alacaklıyla borçluyu birbirine
çarparak bu sorunu çözemeyiz.
Gerçek
olan şu: Gerçek olan, Türkiye'nin problemi. Türkiye'nin her bir yerinde
icra dosyaları patlamış, vatandaşlar boğazına
kadar borca batmış. Yani, Tazminat oranı yüzde 40 mı
olsun, yüzde
Değerli
milletvekilleri, madde üzerinde bir önerge verdik. Önergemiz şu, çok net
olarak diyoruz ki: İcrada, satış ilanında ilk ilan edilen
malın muhammen bedelinin, tahmin bedelinin yüzde 50sinin 1inci
artırmada teklif edilmesini arıyoruz. Teklif veren çıkmazsa
2nci artırmaya çıkıyoruz. 2nci artırmada da bu teklifte,
bu yasa teklifinde yüzde 50si aranıyor. 2nci artırmada da ilk
artırmada olduğu gibi yüzde 50 oranı aranacaksa eğer 2nci
artırmayı yapmanın zaten bir anlamı icra hukukunun
pratiğinde bile yoktur. Biz önergemizde şunu söylüyoruz: 1inci
artırmada yüzde 50sini teklif eden çıkmazsa 2nci artırmada
1inci artırmanın oranından daha düşük bir oran
belirlenmelidir. Bu oranın da yüzde 40 olarak belirlenmesi hem
pratiğe hem icra hukukunun ruhuna da uygundur.
Sayın Bakanım,
burada kapanan adliyeler konusuna değinildi. Kapanan adliyeler konusunda
çok haklı eleştirilerde bulunuldu. Benim bölgemde kapanan bir adliye
yok ama eğer olsaydı en az burada getirilen eleştiriler kadar
ben de tepkimi dile getirirdim. Fakat benim farklı bir tepkim var. Ben
burada kapanan adliyelerden değil ama 250 bin nüfuslu
Tekirdağın Çorlu ilçesinin bir türlü açılamayan, daha
doğrusu inşaatına bile başlanamayan adliye binasından bahsetmek
istiyorum.
Sayın Bakanım, 2
kez Çorluda yer belirlendi, projeler yapıldı, söz konusu projelere
yaklaşık 500 bin para harcandı. 2011 Ekim ayında söz konusu
adliyenin ihalesi olacaktı, fakat ne hikmetse ihale iptal edildi,
başka yer bakıldığı duyuruldu ve bugüne kadar da bir
çivi dahi çakılmadı. Şimdi, iki projenin iptal edilme maliyeti
yaklaşık 500 bin lira, vatandaşın 500 bin lirası çöpe
gitti, ona mı yanalım; Çorlu ilçesinde 200 avukatın olduğu,
30 hâkim, savcının olduğu, bu kadar dosyaların yoğun
olduğu bir bölgede hâlâ adliye binasının orada burada, bodrum
katlarında hizmet vermesine mi yanalım?
Ben
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köprülü.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
25inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
25inci madde kabul edilmiştir.
26ncı
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
26. maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek Dilek
Akagün Yılmaz
Zonguldak Kırklareli Uşak
Mahmut
Tanal Ömer
Süha Aldan Celal
Dinçer
İstanbul Muğla İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Celal Dinçer, İstanbul.
Buyurun
Sayın Dinçer. (CHP sıralarından alkışlar)
CELAL
DİNÇER (İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 278 sıra sayılı Kanun Teklifinin 26ncı
maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
278
sıra sayılı Kanun Teklifinin 26ncı maddesi ile 2004
sayılı İcra İflas Kanununun 123üncü maddesi
değiştiriliyor, burada ihaleye çıkarılma süresi iki aydan
üç aya çıkarılıyor. Bu sürenin üç aya çıkarılması
ilke olarak doğru kabul edilebilir ancak bu dengeyi çok iyi kurmak
lazım. Bu sürenin uzatılmasıyla alacaklı
alacağına geç kavuşacak, borçlu da belki bu süre zarfında
gerekli tedbirleri alarak borcunu ödememek için türlü yollara
başvurabilecektir. Bu sürenin uzatılmasının belki
doğru yönleri daha ağır basar çünkü bir hacizli mal üzerine
birden fazla haciz konulmuş ise bunlara yapılacak tebligatların
zaman almasından dolayı sürenin uzatılması ilke olarak
kabul edilebilir.
Ben
bugün burada bu süreyle ilgili fazla bir şey söylemeyeceğim ancak
mahkemelere, 1 Ekim 2011 tarihinden bu yana davacı tarafından harçlar
peşin olarak yatırılmaktadır. Böylece, gider avansı
adı altında dava açmak için istenen ücret, şimdiye kadar
alınan ücretin 10 katını bulmaktadır. Bu kararın,
mahkemelerin dava yükünü hafifletmek için alındığı iddia
edilmektedir ancak vatandaşın hak arama özgürlüğü,
harçların peşin alınması suretiyle engellenmiştir.
Adliyenin
fiziki şartlarının iyileştirilmemesiyle, hâkim ve
savcı sayısının artırılmamasıyla,
yardımcı personel açığının
tamamlanmamasıyla, dava gideri avansının peşin olarak
alınmasıyla adliye hızlandırılamaz. Bu konuda biz 19
Ocak 2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine bir önerge ve kanun teklifi
verdik. Bu değişikliğimiz dikkate alınmadı. Şu
anda vatandaşlarımızın, dava açma sürecinde peşin
harçlardan dolayı mahkemeye gidemediğini hepimiz çok iyi biliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, biraz da adliyedeki uygulamalardan bahsetmek istiyorum. Son
iki yıldır yapılan atamalar, adam kayırmalar, adliyeyi,
yıllardır içinde bulunmadığı bir kaosa
sürüklemiştir. Uyduruk şikâyetlerle hâkim ve savcılar
yerlerinden edilmektedir. Ağır ceza mahkemelerinin
başkanlarının özel yaşamları kayıt altına
alınıp el altından tehdit edilerek görevden
alınmaktadır. Savcılar ve hâkimler görevlendirilirken, iktidara
karşı tavır içinde olduklarını düşündükleri
kişilerin eşleri ayrı yerlere tayin edilmekte, eş
durumundan ve çocuklarından ayrılmakta, onlar istifaya
zorlanmaktadır. Daha da öteye gidilerek, başsavcı olacak
savcı vekilleri, görev taksimatında kreşten sorumlu savcı
yapılmaktadır. Hukuki işlemlerden uzaklaştırmak için
adliyenin bir tane kreşi varsa kreşten sorumlu başsavcı
vekili olarak görev verilmektedir. Bu konular, adalet camiasındaki
huzursuzluğu ve içinde bulunduğu kaosu anlatmaya yeter diye
düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, iktidar partisi millî iradeyi ağzından
düşürmemektedir. Söz konusu tutuklu milletvekilleri olunca
parmağını bile oynatmamaktadır. Tutuklu milletvekilleriyle
aynı bölgeden seçilen milletvekillerinin kendi partilerinde mücadele
vermeleri beklenirken bu demokrasi sınavında sınıfta
kalmışlardır. Bugüne kadar hiçbir bölge milletvekili kendi
bölgelerindeki tutuklu milletvekilleri için parmağını dahi
oynatmamıştır.
Sürem
bitti. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dinçer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
26ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
27nci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
27. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan Celal
Dinçer
Uşak Muğla İstanbul
Mahmut Tanal Turgut
Dibek Ali
İhsan Köktürk
İstanbul Kırklareli
Zonguldak
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)-
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) - Katılmıyoruz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Hacizli
malların satışı sırasında elektronik ortamda da
teklif verilebileceğine ilişkin bir düzenleme ve ona bağlı
işlemler ihalenin açıklığı, aleniliği ve herkesin
tatmin olacağı bir şekilde gözle görünür nitelikte
yapılması kurallarına aykırıdır. Hem
alacaklıda hem de borçluda şüpheler uyandırabileceği gibi
elektronik ortamdaki verilerin her zaman bozulabileceği ya da
dışarıdan müdahale edilebileceği düşünülerek güvenli
bir yol olmadığından daha önceki maddelerde olduğu gibi bu
maddenin de tasarı metninden çıkarılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
27nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
27nci
madde kabul edilmiştir.
28inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 278 sıra sayılı kanun tasarısının
28. maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Kemal
Değirmendereli Mahmut
Tanal Ali
İhsan Köktürk
Edirne İstanbul Zonguldak
Turgut
Dibek Dilek
Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan
Kırklareli Uşak Muğla
BAŞKAN
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Komisyon
katılmamaktadır Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Değirmendereli, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 28inci maddesiyle
ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sizlerle bir rakamı paylaşmak istiyorum. 1 milyon 510 bin, 1 milyon 510 bin. Bu
sayı sayın milletvekillerine ve Sayın Bakana ne ifade ediyor?
Sayın Bakan ayrıldı ama sanıyorum kendisine ileteceklerdir.
Bu rakam, 102 adliyenin kapatılmasıyla sosyal hukuk devleti
olması gereken devletimizin adaleti
uzaklaştırdığı vatandaşlarımızın
sayısıdır sayın milletvekilleri. 102 adliyenin
kapatılmasıyla 1 milyon 510 bin vatandaşımızın,
yani toplam nüfusumuzun yüzde 20si adalet hizmetlerinden mağdur
yaşar hâle geliyor. Bu çerçevede Edirnemizde de 3 adliyemiz
kapatılmıştır. Edirnemizde de 50 bin insanımız,
Edirne nüfusunun yüzde 12si adliye hizmetlerinden mağdur duruma
düşmektedir. Adliyesi kapatılıp Edirne Merkez ve Uzunköprü
adliyeleriyle birleştirilmesine karar verilen Havsanın 22 köyü, 24
bin nüfusu ve Edirneye
Değerli
milletvekilleri, şimdi dönelim bakalım adliyeleri kapatılmaktan
vazgeçilen ilçelere. Neden kapatma kararı verilmiş, sonra da
birdenbire niye vazgeçilmiş? Ne oldu, coğrafi konumları mı
değişti bu adliyelerin? Bu ilçelerin nüfusları mı
değişti? Güvenlik konusunda bir sıkıntı mı yaşandı?
Dosya sayısı mı arttı birdenbire Erzincanda, Trabzonda,
Niğdede? Demek ki bazı hesaplar, bazı değerlendirmeler
yanlış yapılmış.
Sayın
Bakana sormak isterim: Bu adliyelerin kapatılmasından maddi anlamda
ne ölçüde tasarruf sağlanmasını bekliyorsunuz? Bununla ilgili
bir çalışmanız olmuştur mutlaka.
Değerli
milletvekilleri, adliyelerin kapanması bütün ülkede olduğu gibi
ilimizde de vatandaşlarımıza ekonomik yük getirmektedir.
Özellikle geliri sınırlı olan özellikle de tarım kesiminin
mağduriyeti daha da artacaktır. Bilirkişi keşfi
yaklaşık 1 ton buğdayın gelirine mal olacaktır arkadaşlar.
Zaten, Edirnede bile tarım kesimindeki vatandaşların
yıllık ürettikleri 8-10 ton civarında ürünleri vardır.
Ayrıca, davalarda şahitlik yapacaklar 50-60 kilometrelik yollardan
gelecek. Şahit bulmakta güçlük çekilecektir. Savcıların bu
uygulamayla daha verimli çalışması öngörülmekte ancak
keşifler bir saatten dört saate çıkacak, bu da adliye hizmetlerinin
verimsizliğine yol açacaktır hem de tasarruf dediğimiz gerekçe
anlamsızlaşacaktır.
Değerli
milletvekilleri, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi,
16ncı ekonomisi diyoruz, IMFe 5 milyar dolar gönderiyoruz, sonra
adliyeleri birleştirip, alternatif masrafları öngörmeden, oradan
gelecek cüzi tasarruflara bile ihtiyaç duyuyoruz.
Ben Edirne adına
şunu söylüyorum: Yasa dışı göçün aktığı,
köylerin ilçesinden uzak olduğu, çoğunluk tarım kesiminin maddi,
hukuki anlamda olumsuz etkileneceği ilçemizde adliyelerimizin
birleştirilmesi yanlıştır, bölge halkını
mağdur edecektir, devlet adaleti vatandaştan
uzaklaştırmış olacaktır. Bu konu tekrar
değerlendirilip yanlıştan dönülmelidir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Değirmendereli.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
28inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
28inci madde
kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, böylece birinci bölüm üzerindeki görüşmeleri
tamamlamış bulunuyoruz.
İkinci bölümde yer
alan maddeleri görüşmek üzere, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.06
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati: 21.07
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
---0---
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 128inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
278
sıra sayılı Tasarının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Şimdi
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm, 37nci maddeye bağlı geçici 9, 10 ve 11 ile 47nci maddeye
bağlı geçici madde 24, 25 dahil 29 ila 53üncü maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci
bölüm
üzerinde söz isteyen Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Erol
Dora, Mardin milletvekili.
Sayın Dora buyurun.
(BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA EROL
DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 278
sıra sayılı Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; adil, iyi ve hızlı işleyen etkili
ve verimli bir yargı sisteminin varlığı hukuk devleti
olmanın temel ilkelerinden biridir. Bir yargı sistemine güven
duyulması için de bu niteliklerin varlığı olmazsa olmaz bir
koşuldur. Vatandaşların uzun süren yargılamalardan ve
bitmek bilmeyen dava dosyalarından dolayı yaşadıkları
mağduriyet hepimiz tarafından bilinmektedir. Yargı hizmetlerinin
hızlandırılması devletin görevidir. Bunun yolu da adalet
mekanizmasının iyi işletilmesi için gerekli düzenlemelerin
yapılmasından geçer çünkü geciken adalet adalet değildir.
Ülkemizin en büyük
sorunlarından biri olan yargı hizmetlerinin son derece yavaş
işlemesi konusuyla ilgili olarak
hazırlanan yasa tasarısının önemli olduğunu
düşünüyorum. Ancak yargı hizmetlerinin etkinleştirilmesi ve
hızlandırılmasıyla ilgili düzenlemelerde adaletin
hızlı ve etkin hâle getirilmesinden daha da önemli olan
yargılama güvenliğinin varlığıdır. Adalet
gerçekten sağlanabilecek mi? Tüm düzenlemelerde temel sorunun bu
olması gerekir. Yargıyı hızlandırıp
etkinleştirelim derken adaletin ruhuna zarar vermek, kaş yapalım
derken göz çıkarmaya benzer. Bu nedenle yargının
hızlandırılması amacıyla yapılan düzenlemelerin
esas amacı hakkın gerçek sahibine teslimine ilişkin
olmalıdır. Bu tür düzenlemelerde son derece ince ve hassas bir
çizginin olduğunu hepimizin bilmesi gerekiyor. Adalet güvenli bir biçimde
tesis edilmedikçe ve etkin olma ile hızlı olma arasındaki
ilişkili dengeli hâle getirilmedikçe yapılması planlanan
düzenlemelerin bir işe yaramayacağını, aksine durumu daha
da kötüleştireceğini ifade etmek istiyorum.
Zira, yargı
hizmetlerini hızlandırmaya veya etkinleştirmeye yönelik
işlemlere geçmeden önce adalet sisteminin bizatihi kendisindeki
çarpıklıkların giderilmesi gerekmektedir. Ayrıca, bu
tür düzenlemelerde ana kanunların bizzat kendileriyle iyileştirici
düzenlemelere gidilmesi gerekli iken torba yasalarla bu durumu kotarmaya
çalışmanın da olumlu anlamda sonuç verici olmaktan uzak
olacağını düşünmekteyiz.
Yargı
hizmetlerinin Türkiyede oldukça ağır olduğu bilinen gerçektir.
Bunun önüne geçmek için karşımızda duran yasa tasarısı
ise olumlu birtakım maddeleri saymazsak böyle bir sorunu çözmekten
uzaktır. Hızlı ve etkin bir adalet
anlayışının sağlanabilmesi, hukuk fakültesinden mezun
olanların azami ölçülerde kendi mesleklerini icra edebilmelerinden
geçmektedir. Mevcut hâkim ve savcılar bazında
düşündüğümüzde kişi başına düşen dava
dosyası son derece fazladır. Bu durumda yapılması gereken
hukuk fakültelerinden mezun olan binlerce kişinin mesleklerini
yapmalarını sağlayacak düzenlemelerin yapılarak hâkim ve
savcı açığını kapatmaktır ancak buna rağmen
hâkim ve savcı açığını kapatmaya yönelik bir düzenleme
olmadığını görmekteyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şu an görüştüğümüz
yargı paketi, idare hukuku alanında da çok önemli
değişiklikler öngören düzenlemeler öngörmektedir. Gerçek anlamda bir
hukuk devleti olmanın temel ilkelerinden biri de devletin
yaptığı işlem ve eylemlerin hukuka ve yasalara uygun
olmasından geçmektedir. Yasallık ilkesi uyarınca devletin her işlemi
yasaya dayanmalıdır. İdarenin uygulamaları da denetime
tabiidir ve bu denetim yargı erkince gerçekleştirilir. Bu denetim
hukuk devleti ilkesi gereği elbette kapsamlı, etkin ve
hızlı olmalıdır. Bütün bu sürecin şeffaflık
ilkesi gereğince açık olması gerekmektedir. Yıllardan beri
gelen demokratik ve modern devlet geleneği bu doğrultuda
şekillenmiştir.
Bu
tespitler ışığında bakıldığında
ülkemizde idarenin yargıyla ilişkisinde köklü reformlara ihtiyaç
duyulduğu görülecektir. Bu durum herkes tarafından bir şekilde
dile getirilmektedir. Kamu hizmetlerinin etkinleşmesi, hukuka
aykırılığın en aza indirilmesi için bu tür reformlara
ihtiyaç vardır. Yargının demokratik zihniyete ulaşması
ve devlet değil, vatandaş eksenli olması gerekmektedir. Yasa
tasarısında idareyle ilgili düzenlemelerde yürütmeyi durdurma
kararına yönelik yapılan düzenlemeler tasarının
vatandaş eksenli değil, devlet eksenli düşünüldüğünü
açık bir biçimde göstermektedir. Gerek Anayasanın 125inci
maddesinin idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı
yargı yolunun açık olduğunu düzenleyen kuralı gerekse de
2577 sayılı Yasanın 2nci maddesinde yer alan idari
işlemlerin yargısal denetiminin yetki, şekil, sebep, konu ve
maksat unsurları yönünden yapılacağı yolundaki hükmü,
idarelerin takdir yetkisine dayalı olarak
tesis ettiği işlemlerin de idari yargı denetimine tabi
olduğunu göstermektedir. Takdir yetkisinin kullanımı idareyi
yargı denetiminden bağışık kılmaz çünkü hukuk
devletinde sınırsız ve mutlak bir takdir yetkisinden söz etmek
mümkün değildir. Hukuk devleti olmanın gereği, idarelerin takdir
yetkisine dayalı olarak tesis ettikleri bireysel ya da düzenleyici
işlemlerin hukuken geçerli ve objektif bir sebebe dayanmasıdır.
Takdir yetkisine dayalı işlemlerin hukukun belirlediği
sınırlar ve eşitlik kuralı gözetilerek kamu yararına
ve hizmetin gereklerine uygun şekilde objektif, makul ve geçerli neden ve
gerekçelere dayalı olarak tesis edilmesi gerekir. Yürütmenin
durdurulması kurumu, idari yargılamanın ve idarenin en temel
unsurlarından biridir. Zira telafisi güç veya imkânsız neticelere
sebebiyet verme ihtimali olan idari işlemlerin yürütülmesinin
durdurulması ve bu konuda bir karar verilene kadar idarenin bu konudaki
eylemlerden yoksun kılınarak hak kayıplarının önüne
geçilmesi ancak bu kurumun doğru bir şekilde işlemesine
bağlıdır. Daha önce de yürütmenin durdurulması kurumunu
ilgilendiren birtakım yasal düzenlemeler yapılmaya
çalışılmış fakat bu düzenlemeler Anayasa Mahkemesince
Anayasaya aykırı bulunularak önce yürürlüklerinin durdurulmasına
daha sonra da iptallerine karar
verilmiştir. Yürütmenin durdurulması müessesesi idari yargı
denetimini etkili kılan yargılama aracıdır. Bu müessese
olmadan idari yargı denetiminin etkili bir denetim olması,
kendisinden beklenen yararın sağlanması, bir başka yönden
de güçlü idare karşısında zayıf bireyin hak ve
özgürlüklerinin gereği gibi korunması olanaklı değildir. Bu
müessesenin hızlı işlemesi değil, ağır ve geç
işlemesi idarenin hukukuna uygunluğunun denetimi ve hukuk devleti açısından
sakıncalıdır. Yürütmenin durdurulması kurumu her
şeyden önce vatandaşı korumak için konmuştur. Yürütmenin
durdurulması kararı hukuka aykırı idari işlemlerin uygulanmasını
önleyerek kişilerin giderilmesi zor zararlara uğramasını
engellemektedir. Öte yandan, yürütmenin durdurulması yargı
organınca hukuka aykırı bulunarak, iptal edilen işlemin
uygulanması nedeniyle doğabilecek düzeltilmesi zor ve
karışık durumları başından önleyerek idare
hayatında da düzen sağlamaktadır.
Tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Dora, teşekkür ediyorum.
Gruplar adına
ikinci konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Oktay
Öztürk, Erzurum Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Öztürk.
MHP GRUBU ADINA OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan teklif üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşülmekte olan
kanun tasarısının, yargının etkinleştirilmesini
sağlamak ve iş yükünü azaltmak amaçlarıyla
hazırlandığı iddia edilmektedir. Oysaki, Yargı
Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla
İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı değil iddia edilen amaçları
sağlamak, aksine tam tersi sonuçlara yol açacağı görülmektedir.
Tasarının
hazırlanması aşamasında kamuoyunun ve ilgili kurum ve
kuruluşların görüşlerine başvurulmamış, yine bir
iktidar klasiği yaşanmıştır. Malum, iktidarın
mensupları her şeyi bilirler ve hem de en âlâsını yaparlar.
Sonuçta ise, mevcut tasarıda da olduğu gibi tekrar başa dönülür.
Tüm bunlar iktidar için vakayı âdiyyedendir. Daha durun bakalım,
yargı paketlerinin 3üncüsündeyiz, yani daha çok paketlerle
karşılaşacağız, yapar yapar bozarlar.
Sayın Başkan
ve sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarı
hazırlanırken temel uygulayıcı kuruluşlardan olan
baroların dahi görüşüne başvurulmamıştır, hukuk
fakültelerinin ise hiç akla bile geldiğini sanmıyorum. Bu nedenle de
tasarı getirdiği düzenlemelerle değindiği tüm
kanunların sistematiğini bozmuştur; hukuk devleti ilkesi
başta olmak üzere birçok temel ilke
çiğnenmiş, anayasal teminata sahip hak arama hürriyeti âdeta yok
edilmeye çalışılmıştır. Mesela, İş
Kanununda yapılmak istenilen değişikliklerden olan
İş Mahkemeleri Kanununun 1inci maddesine tasarının
38inci maddesiyle eklenen fıkra Birden fazla iş mahkemesi bulunan
yerlerde, sosyal
güvenlik hukukundan kaynaklanan davaların görüleceği iş
mahkemeleri, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından
belirlenebilir. şeklindedir. Bu değişiklikle iş ve sosyal
güvenlik hukuku açısından yargıda uzmanlaşma
sağlanabileceği düşünülmektedir, ancak hukuk usulü
açısından bu belirlemenin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
görev sahasına sokulması hakkında usul hukukçularının
ne düşündüğü sorulmuş mudur acaba? Hiç sanmıyorum, çünkü
sorsalardı doğrusunu öğrenirlerdi ve o da işlerine
gelmezdi. İktidar için zaten bu nevi danışmanların
gereği yok ve anlamsızdır. Nasıl olsa, özel yetkili
mahkemelerde olduğu gibi işlerine gelmeyen noktada hemen aksini
yaparlar. Bilmezler ki bu zikzakların bedelini tüm Türk milleti en
ağır şekliyle ödemektedir.
Hukuk
devleti olmanın en temel şartlarından biri, idarenin eylem ve
işlemlerinin hukuka uygun olmasıdır. İdari iş ve
işlemlerin yargısal denetimi de bu uygunluğu sağlamaya
yönelik faaliyetleri ifade etmektedir. Bu nedenle de idarenin yargısal
denetimi, bireylerin idare karşısında haksızlığa
uğramasını önleyerek, hukuk devletinin yaşanılan bir
gerçek hâline gelmesine hizmet eder. Diğer deyişle, idare
karşısında güçsüz durumda olan fertlerin haklarının
korunmasını sağlar. Oysaki, iktidar tasarısında idari
yargı alanında yapılmak istenilen değişiklikler,
yukarıda belirtilen amaçları gerçekleştirmekten bir hayli uzaktır.
Şöyle ki: Bu çerçevede yapılmak istenilen değişikliklerden
olan Danıştay Kanununun 60ncı maddesinin 1inci
fıkrasının ilk cümlesinde ve 61inci maddesinin ilk ve 3üncü
fıkralarında yapılması önerilen değişiklik,
Danıştay Başsavcısının ve Danıştay savcılarının
görev alanını yalnızca Danıştayın ilk derece
mahkemesi sıfatıyla baktığı davalarla ve bu davalarda
da yalnızca esas incelemesiyle sınırlandırmaktadır.
Bilindiği gibi, mevcut uygulamada Danıştay savcıları
kendilerine tevdi edilen dava dosyalarını, davayı görecek
heyetten bağımsız bir biçimde incelerler, böylece dosya
farklı gözlerle iki kez incelenmiş ve davanın ciddiyeti
açısından temin edilmiş olur. Bu açıdan
bakıldığında başsavcı ve savcıların
yalnızca ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakılan davalarda
görüş bildirmesi, aslen bir içtihat mahkemesi olan
Danıştayın temyiz yoluyla önüne gelen davalarda daha
sınırlı bir değerlendirmede bulunmasına sebep
olacaktır.
2577
sayılı Kanunun 17nci maddesinin birinci fıkrasında
yapılması önerilen değişiklik idari yargıda
duruşma yapılabilmesi için mevcut olan parasal sınırı
yukarı çekerek daha fazla davanın duruşma yapılmadan ve
daha hızlı çözülebilmesini sağlayacaktır. Hızlılık
açısından olumlu görülebilecek bu değişiklik daha fazla
davada daha sınırlı tahkikat yapılmasını
getireceği için yargılamanın selameti ve adaletin
sağlanması açısından sakıncalıdır.
2577
sayılı Kanunun 27nci maddesinde yürütmeyi durdurma müessesesine
ilişkin önemli değişiklikler önerilmektedir. Buna göre
Danıştay veya idari mahkemeler yürütmeyi durdurma kararı almak
için idarenin savunmasının alınmasını veya savunma
süresinin bitmesini bekleyeceklerdir. Yürütmeyi durdurma, telafisi güç veya
imkânsız durumlarda davacının mağdur olmamasını
sağlayan hayati önemde bir müessesedir. Bu kararın
alınmasının zamansal açıdan
sınırlandırılması bireyler bakımından
oldukça zararlı sonuçlar doğurabilir ve hak kayıplarına yol
açabilir. Öneride eklenen bir fıkrayla bu sakıncalar uygulanmakla
etkisi tükenecek işlemler açısından giderilmeye
çalışılmış olsa da uygulanmakla etkisi tükenmeyen
fakat telafisi çok güç durumlara yol açan işlemler açısından
devam etmektedir.
Kanaatimizce
yürütmeyi durdurma kararı verilmesini sınırlayan bu hüküm
öneriden tamamen çıkarılmalıdır. Bunun yanında
yürütmeyi durdurma kararını telafisi güç veya imkânsız
zararların doğması ve açıkça hukuka
aykırılık şeklinde kümülatif iki şarta bağlayan
eski düzenleme aynen korunmuştur. Öyle idari işlemler vardır ki
hukuka aykırılıkları teferruatlı incelemeyi
gerektirdiği hâlde telafisi güç veya imkânsız zararlar
doğurabilirler. Bu durumlar için kanun koyucu idarenin yanında yer
almaktan vazgeçmelidir. O hâlde yürütmeyi durdurma kararı için aranan
şartlar alternatif bir biçimde öngörülmeli ve kararın verilmesi için
hiçbir zamansal sınırlama getirilmemelidir.
Bu
açıklamalar çerçevesinde, mevcut 27nci maddenin ikinci fıkrası
şu şekilde değiştirilmelidir diye düşünüyoruz:
Danıştay veya idari mahkemeler idari işlemin uygulanması
hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması yahut
idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması
şartlarından herhangi birinin gerçekleşmesi durumunda, gerekçe
göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilir. İşte, o
zaman etkili bir yargısal denetime katkıda bulunulmuş olur.
Tasarıda
ise bir şeyler yapıyor gibi görünmekten başka bir sonuç yoktur.
4054 sayılı Kanunun 55inci maddesinin birinci fıkrasında
yapılması önerilen değişiklik, Rekabet Kurulu
kararlarına karşı ilk derece mahkemesi olarak
Danıştayda değil, idare mahkemelerinde dava
açılmasını öngörmektedir. Düzenleyici ve denetleyici bir kurum
olan Rekabet Kurumunun verdiği özel ve bireysel nitelikli kararların
yargısal denetiminin ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda
yapılması, Danıştayın zaten fazla olan iş yükünün
azalmasına katkı sağlayabilir, ancak EPDK gibi diğer
düzenleyici ve denetleyici kurumların kanunlarında bulunan ve kurul
kararlarına karşı doğrudan Danıştayda dava
açılmasını öngören hükümler de değiştirilmeli ve
tıpkı diğer idari kuruluşlar gibi bu kuruluşların
yaptığı özel ve bireysel nitelikte işlemlerin de genel
görevli idare mahkemelerince denetlenmesi sağlanmalıdır.
Şayet bu eksiklikler giderilmez ise, madde arzu edilen sonuçları
sağlayamayacaktır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; gelin, samimi olalım ve bu yüce
milletin hukuki güvenliğini gerçekten sağlayacak
değişiklikleri hep birlikte yapalım. Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, yüce Türk milletinin çıkarlarını hep koruduk ve
de korumaya devam edeceğiz.
Birkaç
haftadır kapatılmakta olan adliyeler hususunda bir sürü konuşan
arkadaşlarımız oldu. Bu konuya değinmeden
geçemeyeceğim. Erzurumun iki ilçesinde adliye binaları
kapatıldı, gerekçe olarak da iş yükünün
azlığından bahsediliyor.
Sayın
Bakanım, bu kararı zannediyorum Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu alıyor. Belli ki burada bulunan arkadaşlarımız,
beyefendiler hiç hadisenin sosyal yönüne, toplumsal yönüne bakmıyorlar.
2.500 nüfuslu bir ilçe, bir adliyenin varlığı orada sosyal
hayatın renklerinden birisidir, belki de 3-5 tane hâkimin veya
savcının veya orada çalışan memurun aldıkları
maaş sadece o ilçeye bir katkıda bulunuyor. Kaldı ki bu
ilçelerde en yakın ilçeye gönderiyorsunuz.
Netice
itibarıyla, zaten göç veren ilçelerimiz bunlar. Bu yerler de
kapandıktan sonra bu insanlar gelecekler, burada, sizlerin kıt kanaat
havanıza ortak olacaklar, kıt kanaat suyunuza ortak olacaklar, o
ilçeler de köy mesabesine inecekler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY
ÖZTÜRK (Devamla) - Diyoruz ki: Bu
kararları yeniden bir gözden geçirin. Erzurum için de söylüyorum, Narman
ve Olur ilçelerinin adliyelerinin kapanmasını geriye bırakın.
Bunu orada yaşayan vatandaşlar adına istiyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Gruplar
adına üçüncü konuşmacı Kırklareli Milletvekili Sayın
Turgut Dibek. (CHP sıralarından alkışlar)
Sizin
bir de şahıs adına talebiniz var, dolayısıyla, süreniz
on beş dakika.
Buyurun.
CHP
GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, ikinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Kişisel söz
talebimle bölüm üzerindeki süremizi birleştirdik ve on beş dakika
olarak düşüncelerimizi sizlere açıklayacağım.
Öncelikle
şunu belirtmek istiyorum: Bu paket, niye dönem sonuna geldi? Niçin daha
önce Hükûmet veya iktidar grubu paketi Meclis gündemine getirmek istemedi?
Onunla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.
Aslında
arkadaşlarımız bunu belirttiler, ben tekraren değinmek
istemiyorum ama şunu belirtmek isterim: Paketin içeriği zannediyorum
sizi de tatmin etmiş değil yani Sayın Bakan bu paketi aylar
önce, belki üzerinden yıl da geçmiş olabilir, basın
toplantısıyla ve kamuoyunu da bayağı ilgilendiren,
kamuoyunda ilgi uyandıran bir tarzda, basının da
anlatımıyla paylaşmıştı. Ama daha sonra, bu
paketle ilgili olarak gerek komisyonda gerekse komisyon süreci bittikten sonra
burada iktidar grubunun aynı ilgiyi göstermediğini gördük. Hatta
zaman zaman ben ve diğer arkadaşlarımız bu paket niye
değerlendirilmiyor? Niçin gündeme almıyorsunuz? İşte,
tatile giriyoruz; tatil süreci başlayacak, ki zaman zaman AKPli
arkadaşlarımızla görüştüğümüzde, bu paketi tatil öncesi
görüşmeyeceklerini ve gündeme getirmeyeceklerini belirtmişlerdi. Biz
bunu dile getirdik, biraz da baskımız oldu. Buradan ben şunu da
çıkarıyorum aslında: Yani paketi çıkarmaya çok değmez
düşüncesi sizde de var gibi hissettim ben. Yani öyle bir
noktadasınız ki ya bu paketi çıkarsak ne olur çıkarmasak ne
olur? İşte, ekimde Meclis açıldığında o günkü
konjonktür, koşullar, eğer ihtiyaç varsa o gün paketi gündeme
alırız ama şu anda tatile çıkalım. Bu paketin
içerisinde, tamam biz bunu şaşaa ile işte anlattık, ettik
ama öyle çok fazla dişe dokunacak bir şey de yok düşüncesi
içerisinde olduğunuzu değerlendiriyorum; öncelikle bunu belirtmek
istedim değerli arkadaşlar.
Şimdi, paket neyi
getiriyor diye baktığımızda, gerçekten bir şeyler
arıyorum. Yani komisyonda da konuşurken şöyle güzel bir benzetme
yapmıştık yani attığımız taş
ürküttüğümüz kurbağaya değsin, amacımız bu olsun. Ne
yapacağız, ne getireceğiz? Yoksa, paketle bir şeyler
getiriyoruz der gibi, hani zaman zaman yaptığınız bir
uygulama var; kaşıkla verip, kepçeyle almak. Biraz da aslında bu
paketin içinde de var bu. Yani işimize ne gelir? Bu paketin içerisine
birtakım şeyler sokalım tamam; işte, İcra İflas
Kanununda, idari yargıda, Türk Ceza Kanununda, Ceza Muhakemeleri
Kanununda birtakım değişiklikleri yapalım ama bu arada,
biz acaba kendimize ne sağlayabiliriz, bu arada neler sokabiliriz
düşüncesi sizde var ve bunu da zaten içeriğinde görüyoruz
değerli arkadaşlar. Yani öyle maddeler var ki kamuoyunu ne kadar
ilgilendirir, insanları ne kadar ilgilendirir, yoksa sizin kafanızda
bugüne kadar uyguladığınız o süreçte henüz
tamamlamadığınız o yol haritanız var. İşte,
Danıştay, idari yargıdaki değişiklikler, biraz, bence
o kapsamda. Onları da bunun içerisine koyalım ve hiç olmazsa eksik
kalmasın. düşüncesini gerçekleştirdiğinizi ben de
değerlendiriyorum. Bunlarla ilgili ayrıntılara gireceğim.
İkinci bölüm daha çok, idari
yargıyı kapsıyor. Danıştay Kanunu, İdari
Yargılama Usulü Kanunu, aynı şekilde, bölge idare mahkemeleri,
vergi mahkemeleri, idare mahkemeleriyle ilgili değişiklikler var
orada, yani o 53e kadar olan kapsamı o. Ama, üçüncü ve dördüncü bölümler
Bu akşam ne kadar ilerleyebiliriz bilemiyorum. İşte,
televizyonlarda az önce haberleri izliyoruz, önergeyle gelecek olan, şu
özel yetkili mahkemeler süreci
Onun da
içeriğinin ne olacağını henüz bilmiyoruz ama televizyoncular,
yani haber kanalları, sanıyorum ileriki maddelerde AKPnin bu konuda
bir önerge vereceğini
Ama, neyi, ne kadar değiştireceğini
hep beraber göreceğiz.
İşte, aslında, esas,
belki üzerinde durulması gerekenlerden bir tanesi oydu. Türkiye'nin ihtiyacı
bu. Yani Sayın Bakan sanıyorum 4üncüyü Bakanlar Kuruluna sundu,
arkadan
Şimdi, bakıyorum, ne var
bununla ilgili olarak? Bir şeyler var. Var ama ne var? Yani, tutuklamayla
ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bizi sürekli mahkûm ediyor,
sabıkalı bir ülke hâline gelmişiz, sanıyorum dünyada
sıralamadayız yani Avrupayı falan geçelim, dünyada Türkiye, bu
konuda en çok mahkûm olan ülke. Sayın Bakan Komisyonda, zaman zaman,
bunları konuşurken sıkıntılarını dile
getiriyor, söylüyor zaten. İşte 4üncü pakette bununla ilgili
düzenlemeler yapıyoruz. diyor. Değerli arkadaşlar, 4üncü
pakette yapacağız da, ne yapacağız onu da bilmiyoruz.
Bu paket içerisinde biz bazı
maddeler getirdik. Şimdi, tutuklama
Yani hâkimlerimiz, savcılar,
işte, soruşturmaları ve kovuşturma aşamasında
yargılama yaparken yani kendi süzgeçlerinden, kendi
mantıklarından olayı geçirdiğinde,
değerlendirdiklerinde belki çok fazla değişikliğe gerek
kalmadan bugün uygulamada yaşadığımız bu
sorunları bize yaşatmamaları gerekir diye düşünüyorum ben.
Şimdi, bir sorunumuz var, tutuklama süreleri, bu tamam. Yani 2005 öncesi
bizim Ceza Kanunumuzda öyle bir süre yoktu yani tutuklamaların üst
sınırıyla ilgili bir süre yoktu, orası açıktı,
boştu. İşte yeni Ceza Kanunumuzda, Ceza Muhakemesi Kanununda
değişiklik geldi ama vur deyince öldürmüş gibi bir
değişiklik yapılmış.
Arkadaşlar, on yıl, on yıllık bir üst
süre var bizim şu anki mevzuatımızda. Dünyanın neresinde
Tutuklamadan bahsediyorum ya, tutuklamadan yani bir tedbirden bahsediyoruz.
Bununla ilgili, işte, geçtiğimiz günlerde de, değerli
arkadaşlar, birtakım kanunlar çıkardık burada, denetimli
serbestlikle ilgili, adli kontrol tedbirleriyle ilgili olarak başka
çözümlere gidiliyor. Yani tutuklama en son başvurulacak olan bir tedbir,
en acımasız bir tedbir. Yani burada insanları en çok üzen,
aileleri en çok üzen vahşi bir tedbir. Yani bu gerekli olduğu zaman
mutlaka uygulanmalı ama Türkiyede tutuklama gerekliliğin ötesine
geçmiş, olağan hâlde. Bununla ilgili ne var pakette? İşte
gerekçeli olacak. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bizi mahkûm ediyor
yani tutuklamaya gerek var mı? Tutuklamanın
ağırlığı olayda var mı, yok mu? Hâkim, olaya göre
burada daha gerekçeli bir şekilde Evet, ben tutuklamadan başka bir
yöntem, bir tedbir öngöremiyorum. gerekçelerini yazacak. Yani bununla ilgili
birtakım düzenlemeler yapıyoruz. Zaten bunu yapması lazım,
yani bunun için düzenlemeye gerek yok. Hâkimse, işini yapıyorsa,
zaten orada Ben niye tutukluyorum bu şahsı, bu
şahısları? onun kararını da gerekçeli bir
şekilde anlatması gerekir.
Sürelerle ilgili bir şey var mı? Yok. Yine
bizim Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 102nci maddesine, değerli
arkadaşlar, işte 250, 252 bunlara baktığımızda
yani iki yıl asıl ceza uzatılabilir. E, nasıl
uzatılabilir? Üç yıl daha uzatılabilir. Yani böyle bir
mantık dünyanın neresinde var? Nasıl geçmiş bu Kanun?
Nasıl bu Kanunu burada değerli arkadaşlarımız,
işte sizler önermişsiniz? O da ilginç bir şey. 2+3=5
İşte bildiğimiz suçlar için, yani Anayasaya karşı
işlenen suçlar ve diğer suçlarla ilgili olarak 2 katı
uygulanır, haydi on yıl. Yani, bir insan tutuklandı, cezaevine
girdi
Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımızın burada
bir açıklamasını dinliyorum; Ergenekon davasında
milletvekili arkadaşlarımızdan Sayın Balbayın 196,
arkadaşlar 196 duruşmaya bugüne kadar
çıktığını söyledi arkadaşımız.
Sanıyorum doğru bir rakamdır. Yani, siz 196 kez hâkimin karşısına
çıkıyorsunuz, tutuklusunuz, hâkim her seferinde şunu diyor:
Suçun vasıf ve mahiyeti, delillerin toplanmamış olması,
sanığın kaçma şüphesi -bildiğimiz bu gerekçelerle-
tutukluluk hâlinin devamına.
Değerli arkadaşlar, 196
kezden bahsediyorum. Yani, empati yapmamız lazım. Hepimizin, her
birimizin yakınları veya Allah korusun kendimiz için böyle bir tablo
da olabilir. Yani, hukuk her birimize lazım. Yani, orada olacaksa evrensel
hukuk kurallarına göre bir düzenlemenin olması lazım.
Şimdi, bu kanunda iyi ne var diye
baktığımda, belki bir patika, bir yol açar mı?
İşte, yine orada Ceza Muhakemesi Kanununun 109uncu maddesi var.
Orada adli kontrol tedbirleriyle ilgili olarak, biliyorsunuz hâkime bir
alternatif seçenek sunuyor. Yani, üç yıla kadar olan suçlarla ilgili
olarak hâkim tutuklama dışında da belirtilen tedbirlerden birine
hükmedebiliyordu. Bununla ilgili Komisyonda yaptığımız
düzenlemede bu süreyi kaldırdık arkadaşlar. Yani, artık
hâkim, tüm davalar için, tüm suçlamalar için; sanıklar hakkında,
şüpheliler hakkında tüm suçlamalar için, tutuklama
dışında yasanın saymış olduğu -ki, orada ilaveler
de var, üç tane ilave de oldu; işte belli bir yerde ikamet etme, belli bir
yeri terk etmeme gibi ilaveler de yapıldı ona, yeni seçenekler de
kondu bu değişiklikte- o hükümleri uygulayabilir. Yani, bu, belki
olumlu bir değişikliktir; evet, olumlu değişikliktir ama
şunu söyleyeyim: Yani, bu değişikliğe gerek kalmadan da bu
davalara bakan hâkimler, şu anda davaları sürdüren hâkimler üç
yılı aşkın olan sürede tutuklu olan milletvekili
Arkadaşlar,
bıraktım ben yani sıradan bir vatandaşı, onlar için de
aynı şeyi, aynı duyguları taşımamız
lazım ama milletvekilinden bahsediyorum; halkın seçtiği, kefalet
verdiği insanlardan bahsediyorum, Git beni Mecliste temsil et, benim
adıma orada benim sesim ol, benim sözüm ol. dediği insanlardan
bahsediyorum. Yani altı ay, üç ay, işte veya bir yıl
tutukluluktan da bahsetmiyorum, üç yılı aşmış
arkadaşlar, üç yıl!
Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararlarında tüm vatandaşlar için yani tüm insanlar için
iki yılın üzerindeki tutukluluk süreleri artık
acımasız süreler. Bunlarla ilgili çok sayıda karar var,
Sayın Bakan da bürokratlar da biliyor. Yani iki yılın üzerinde,
siz herhangi bir insanı cezaevinde, yargılanırken tutmaya devam
edecekseniz. Artık diyor ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yani
bizim taraf olduğumuz sözleşmeyi uygulayan mahkeme: Durun
bakalım, bunun için artık ben özel koşullar arıyorum. Yani
bu insanı hâlâ sen niye tutuyorsun?
Biz milletvekillerimizden bahsediyoruz,
yani bununla ilgili ne var yasada, tasarıda? Hiçbir şey yok. Yani az
önce bahsettiğim 109uncu madde, belki mahkemeler tarafından
değerlendirilecek.
Şimdi, idari yargıyla ilgili,
az önce söyledim, yani kaşıkla verip kepçeyle almak
alışkanlığınız var. Orada da
Geçmişten bu
yana ben bu kürsüye çıktığımda her zaman söylüyorum yani
referandum sonrası, gerek Yargıtay gerek Danıştayla ilgili
yasaları burada görüşürken niyetinizi zaten burada sizlere, daha
doğrusu, anlatmıştık, herkes de biliyor ama
Danıştaya karşı özel bir ilginiz var. Danıştay
sizi geçmişte o kadar rahatsız etmiş ki Sayın Başbakan
ben bir çırpıda şurada aklıma gelenleri
hatırlıyorum- işte Bizi çıldırtmıştı
Danıştayın verdiği kararlar. İdeolojik kararlar
veriyor. dedi. Yani bu ülkenin Başbakanı, Danıştayla,
yargıyla ilgili bunları söylüyor, geçmişte bunları
söylemişti.
Danıştayla ilgili operasyon
tamamlanmamış, öyle gözüküyor. Yani bu yasa içerisinde
Ben
geçmişte Danıştayın bütçesiyle ilgili burada
konuşurken -çok iyi biliyorum değerli arkadaşlar- 2010
yılının daha başında, Danıştay, Adalet
Bakanlığına on bir maddelik bir yasa teklifi
hazırladı, daha doğrusu taslak hazırladı, dedi ki:
Şu, şu makamlar, Danıştay Kanunu, İdari
Yargılama Usulü Kanunu, bölge idare mahkemesi, vergi mahkemesi, idare
mahkemesi kanunlarında şu şu değişiklikleri
yapın, bizim dosya sayımız yüz bin azalacak yani işin
çözümü bu. Ama Sayın Bakan bunları çok iyi biliyor, arkadaşlar
da çok iyi biliyor, kulak ardı edildi. Amaç neydi? Ya, biz bu
değişiklikleri şu an yaparsak ileride nasıl
Danıştay, işte efendim iş yükü var, dosyalar işte 200
bini aşmış, insanlar mağdur oluyor, işte
vatandaşın hakkı zedeleniyor, dolayısıyla biz
Danıştaya yeni hâkim atayalım, yeni daire açalım iki tane,
orada çift heyet olarak çalıştıralım... Yani bu gerekçeleri
nasıl üreteceksiniz? İşte, onlar üretildi. Danıştaya
95 hâkim varken 61 tane daha yeni üye hâkim atandı yasayla. 2 daire ilave
edildi. Yani 156 hâkim oldu, bunların dörtte 1ini Sayın
Cumhurbaşkanı atıyor, yasa öyle. Anlamadım, yani 15
dairenin 1 tanesi idari davalara bakıyor, diğerleri dava daireleri.
Bu kadar, Sayın Cumhurbaşkanının, hâkim vasfını
taşımayan, o nosyondan gelmeyen, kamuda çalışmış
insanı Danıştaya atamasının da ne
mantığı var? Burada onunla ilgili de ilave yapıyorsunuz,
biliyor musunuz? TBMM Genel Sekreteri, düzenleyici ve denetleyici
kurumların başkanları
Şimdi aklıma hemen Zahid Akman
geliyor. Ya diyorum ki: Zahid Akman acaba çok yakın bir sürede
Danıştay üyesi mi olacak? diye düşünüyorum. Onların
başkanları da Danıştaya üye olabilecek. Bu değişiklikler
var.
Danıştay
savcılarına takmışsınız. Danıştaydaki savcılar,
değerli arkadaşlar, onlar çok önemli bir görev yapıyorlar yani
hem Danıştaya ilk derece olarak açılan davalar, temyizden gelen
davalar, karar düzeltmeleri, yürütmenin durdurulmasına ilişkin
talepler; her birine görüş beyan ediyorlar ve çok nitelikli insanlar.
Hayır, bundan sonra savcılar görüş beyan etmeyecek, onlara
ihtiyacımız yok. Niye? Onlar sadece Danıştayın ilk
derece olarak baktığı davalarda esas hakkında, bir tek
orada görüş beyan edebilecekler. Onları da baypas etmişsiniz bu
yasada. Biraz sonra önergelerde bunlarla ilgili düşüncelerimizi
belirteceğim.
Yani nihayetinde şunu söyleyeyim:
İyi bir şeyler yaparken aslında yine amacınızı
ortaya koymuşsunuz değerli arkadaşlar. Bunu da bizler, tüm
milletvekili arkadaşlarımızla birlikte halkımıza
anlatmaya çalışıyoruz.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Dibek.
Şahsı adına Sayın
Özcan Yeniçeri.
Buyurun Sayın Yeniçeri. (MHP
sıralarından alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis, tabii, çok statik
bir hâle geldi. Biraz daha dikkati ve ilgiyi artırmak gerekiyor. Bir
taraftan yasalar geçiyor, nasıl geçtiği ve neye hizmet ettiği de
çok fazla belli değil. Onun için bazı şeyleri açmak gerekiyor.
Önce bir manzarayı umumiye bakmak lazım, nedir? Yani Türkiyedeki,
bugün demokrasinin, bugün hukuk sisteminin, hatta hatta ilerisinin sözüm ona
durumu nedir? Biraz ona ben dikkatinizi çekmek istiyorum.
Evin içi dururken
dışıyla uğraşmak haramdır. Yakından
uzağa, somuttan soyuta gitmek de esastır. O hâlde, ehemmi mühime
tercih ederek bakmak lazım bunu açıklarken. Türkiye, bugün, çok net
söylüyorum, milletin iradesini temsil eden milletvekillerini hapiste tutan bir
ülkedir. Gerçekte, içeride tutulan milletvekilleri değil, milletin
iradesidir. O Bırakın diyenlerin kendisi de bir gün içeriye
bırakılabilir. Onun için, bir defa, düşmanınıza dürüst
davranamıyorsanız, adaletli davranamıyorsanız, hukuk
içerisinde davranamıyorsanız, orada ne demokrasi olur ne de
insanlık olur. Adalet, her şeyden evvel, kendisine, fikirlerine
katılmadığınız insana tanıyabildiğiniz
özgürlüklerle ilgilidir. Bunun lamı cimi yok! Bunun
tartışılacak yanı da yok! Özellikle altını
çiziyorum, bunu biraz çalışıp gelmeniz gerekiyor. Gerekçesi ne
olursa olsun, bu durum yargının yasamayı baskı altına
alması demektir.
AHMET YENİ (Samsun) Bilerek niye
aday gösterdiniz o zaman?
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla)
- Unutmamak gerekir ki halk tutuklu
olduğunu bilerek
Cevap sana işte, tam alnının
ortasından vuruluyor. Ne diyor? Halk tutuklu olduğunu bilerek sana oy
vermiş kardeşim!
AHMET YENİ (Samsun) Niye aday
gösterdiniz?
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla)
- Bitti, bitti!
Tartışamazsın bunu.
MUHARREM VARLI (Adana) Hocam, muhatap
aldığın adam adam olsa ya!
AHMET YENİ (Samsun) Aday
göstermeseydiniz o zaman!
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla)
Halk oy vermiş sana. İradeye, halka saygın varsa ona da
saygı göstereceksin. Var mı bunun başka izah tarzı?
Yargıçların da yasanın lafzını esas alarak yapacakları
bir değerlendirmede yanlış bir yere varacaklarından hiç
kimsenin kuşkusu olmasın. Kanun lafzıyla ve ruhuyla birlikte
uygulanır. Kanunun lafzını esas alarak yapılan bir rijit
tutuklama kararı toplum vicdanını da, demokratik kuralları
da, anayasal düzeni de tehdit eder, bunu herkesin bilmesi lazım. Bir
anlamda, milletvekillerinin yasama görevini yapıp yapmamasına
yargıçlar karar verir hâle gelinmiştir. Bu yönü itibarıyla,
Türkiye Cumhuriyeti devleti hukuk devleti olmaktan çıkmış, yargıçlar
devletine dönmüştür. 12 Haziran 2011 milletvekili genel seçimlerinden
sonra ortaya çıkan tutuklu milletvekilleri sorununun çözülmemesi
yargının verdiği kararlardaki çelişkiyi de gözler önüne
sermektedir. Bakın, bundan altmış iki sene önce, 1950de
Ankarada Demokrat Partiden milletvekili seçilen Mümtaz Faik Fenik, 1957de
Kırşehirden Millet Partisinden milletvekili seçilen Osman
Bölükbaşı yasama görevlerine başlayabilmeleri için serbest
bırakılmışlardır. Benzer iddialar, yargılanan
Engin Alan ve diğer tutuklu milletvekillerinin de aynı hukuk kurallarının
farklı uygulanarak içeride tutulmasıyla bir başka boyuta
gelmiştir. Demek ki altmış iki sene önceki hoşgörüden,
demokratik algıdan ve hukuka yaklaşım biçiminden, millet
iradesine saygıdan çok daha gerilerde bir yerde duruyoruz.
Diğer yandan, herkes şunu
biliyor ki: Balyoz davasının hâkimleri mahkeme gününe birkaç gün kala
görevden uzaklaştırılıyor, görev yerleri şu veya bu
gerekçeyle, haklı ya da haksız olarak değiştiriliyor. Bu
yargıçların yerine gelenler onlarca kişi için tutuklama
kararı veriyor. Deniz Feneri davasının -ki, iddialara göre ucu
İktidara dokunacak nitelikte olan bir dava- yargıçları da dava
başladıktan bir süre sonra görevden alınıyor. Onların
yerlerine de atanan yeni yargıçlar ise İktidarın beklentilerine
uygun olarak üç aydır tutuklu bulunan sanıkları bir anda serbest
bırakıyor. Balyoz ya da Ergenekon adı verilen davalarda
yıllarca süren tutukluluk hâllerinin devamında hukuki bir
sakınca görülmüyor, Deniz Feneri davasına yeni bakmaya başlayan
yargıçlar ise Üç aydan uzun tutukluluklar cezaya dönüşür. diyerek
tahliye ediliyor ve ortada bu davaların ortaya koyduğu ciddi bir
şey var, o da kamuoyu nezdinde yaygınlaşan görüntü şu: Bu
davanın yargıçları değiştiriliyor, İktidarın
beklentilerine uygun tutuklama kararları çıkıyor; bir başka
davanın yargıçları değiştiriliyor, bu defa da yine
İktidarın beklentilerine uygun tahliye kararları
çıkıyor.
Temel hak ve özgürlük
bağlamında bireyler bir yana, siyasi partiler bile izleme, dinleme ve
kayıt altına alma furyasından kendisini kurtaramıyor ve
görülmekte olan bu
Süre bitmiş. Bu süre de yetmiyor.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla)
Yani durum vahim. Bu yasaları değiştirerek, orada bir iki
düzenleme yaparak ülkeye demokrasi getiremezsiniz. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yeniçeri.
Sayın milletvekilleri, ikinci
bölüm üzerinde söz talepleri tamamlanmıştır.
Şimdi on beş dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapacağız.
Sisteme girmiş olan arkadaşlarımıza
sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Işık, buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bilindiği gibi, Sayın
Başbakanın 20 Ocak 2012 tarihli Ulusa Sesleniş programında
Benim ülkemde bundan sonra hiç kimse borcundan dolayı hapis yatmayacak.
şeklinde tüm kamuoyuna da bir açıklamada bulunulmuştur. Bu
kapsamda, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 354üncü
maddesine göre -taahhüdü ihlalden dolayı hapse atılanlarla ilgili-
şu ana kadar kaç kişi hapis cezası aldı? Bunların
kaçı cezaevinde? Dışarıda kalanların miktarı
nedir? Bu konuda bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz? Verilen
önergeye destek verir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Oğan
SİNAN OĞAN (Iğdır) Teşekkür
ederim Saygıdeğer Başkan.
Muhterem Bakanım, şimdi, Karsın Akyaka
ilçesinin en uzak köyünün Kars merkeze gidiş dönüş mesafesi 220
kilometredir, 220; Ermenistana da 5 kilometredir. Şimdi, Akyaka ilçesinde
bu -Adliyeleri kapatarak vatandaşlarımıza bir mesaj mı
veriyorsunuz?-
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Oğan.
Sayın Yeniçeri
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kitle katliamcısı, bölücübaşı
Öcalanın programlı tedavi bahanesiyle sık sık
İmralı Adasının dışına
çıkarıldığı ve her defasında on gün ortada görünmediği
iddiaları basına yansımış bulunmaktadır.
İmralı Cezaevi Günlük Vukuat Defterinde Öcalanın giriş
çıkışlarıyla ilgili kayıt tutulmadığı
iddiaları vardır. Gerçek nedir? İddialar doğru mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öz
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, HSYK kararıyla bir kısmı
yeniden açılan adliyelere yenileri ilave olacak mıdır? Bu konuda
yeni bir düzenleme ve gözden geçirme ihtiyacı olduğunu düşünüyor
musunuz? Kapatılma gerekçelerinizde yargının hızlandırılması
mevcut. Kendi ilçesinde hızlı olmayan yargı, başka bir ilçede
nasıl hızlanacaktır?
İkinci sorum: Şahidin,
sanığın, müştekinin, müdahilin, davanın,
davacının başka ilçelere taşınması yeni sorunlar
doğurmayacak mıdır? Mahkemelerde daha da süre uzamalarına
vesile olmayacak mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Öz.
Sayın Halaçoğlu
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, şimdi,
dosya sayısı az olduğu için adliyelerin bundan dolayı
kapatıldığını belirttiniz. Şimdi tabii ki dosya
sayısı azsa daha az suç işleniyor demektir ve bana göre
ödüllendirilmesi gereken bir durumdur bu yani o şehirlerin, ilçelerin.
Şöyle yapamaz mıydınız? Dosya sayısı yetersiz
olan bu ilçelere dosya sayısı fazla olan yerlerden dosya
aktarsaydınız da hâkimleri daha işletebilseydiniz olmaz
mıydı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Halaçoğlu.
Sayın Gür
NAZMİ GÜR (Van)
Teşekkürler.
Sayın Bakan, geçen gün Sincan
Cezaevini ziyaret ettim. Biliyorsunuz orası bir kampüsler cezaevi, birçok
cezaevi bir arada ve orada dehşet bir gerçeklikle karşı karşıya
kaldık. Yemek tek yerde pişiyor ve diğer cezaevlerine
dağıtılırken üç ayrı X-ray cihazından geçiyor.
Yani anlayacağınız yemekler radyasyona tabi tutuluyor. Bu konuda
bilginiz var mı? Bu konuda önlem alacak mısınız? Çünkü, hem
tutuklu ve hükümlüler ve hem de cezaevi personeli bu yemekten yiyor. Buna
dikkatinizi çekmek istemiştim Sayın Bakan.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana iki sorum var;
birisi, Bursa adliye binasının durumu nedir? Proje
çalışmaları ne noktadadır?
İkincisi, bugün Bursada mahalli
basında şöyle bir yazı var: Bursa Nilüfer Yolçatı
Mahallesinde 213 bin metrekarelik bir alan cezaevi kampüsü inşası
için Adalet Bakanlığına tahsis edildiği ifade ediliyor, bu
konuda bilgi almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Demiröz.
Sayın Soydan
MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Çanakkale Eceabat ve
Bozcaada adliyelerini kapatıyorsunuz. Eceabatı merkeze,
Bozcaadayı Ezineye bağlıyorsunuz fakat her ikisine de
ulaşım deniz yoluyla olmaktadır. Kışın zaman zaman
fırtınadan dolayı deniz ulaşımı durmaktadır.
Deniz ulaşımının durduğu günlerde adliyeye gidecek
vatandaşların savunma haklarını nasıl sağlayacaksınız?
Mağduriyetlerini nasıl önleyeceksiniz?
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
Komisyonda arkadaşlarımızla da, iktidar grubuyla da aslında
mutabık kalmıştık, adliyelerimizdeki mübaşir
arkadaşlarımızın yani sayılarının -Maliyeden
de arkadaşımız vardı- 3.500 civarı ya da 3.300
civarı olduğunu biliyorum -yanılmıyorsam- ama
konumlarını siz de çok iyi biliyorsunuz, yardımcı hizmetler
sınıfındalar mübaşirlerimiz. Yani onların
yaptığı işi bizler de
biliyoruz, uygulamadan geldik, gerçekten çok büyük
sıkıntılar çekiyorlar. Onların genel idari hizmetler
sınıfına alınmalarıyla ilgili bir önerge vermek
istemiştik, her birimiz kabul ettik orada ama Aşağıda,
Genel Kurulda bu kanun görüşülürken bu konuyu tekrar gündeme alalım.
dedik. Bu konuya nasıl bakıyorsunuz Sayın Bakanım?
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Sakık
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Bu Urfa Cezaevindeki
yangından sonra sevkiyat başladı ama kadın
arkadaşların Sincan F Tipi Cezaevine sevk edilirken yolda çok
ağır işkenceler gördüklerini ve bu konuda ciddi darp
aldıklarını giden arkadaşlarımız
görmüşlerdi. Bu konuda bir araştırma veyahut da bu konuda ne
yapacaksınız Sayın Bakanım?
İkinci sorumuz: Ana
muhalefet partisi ile diğer muhalefet partisi bugün sürekli şeyi
gündeme getiriyorlar yani yat gezisinden helikoptere kadar ve gerçekten,
Kürtlerin de Öcalanla ilgili ciddi bir kuşku ve endişeleri var.
Eğer yat gezisi düzenleniyorsa bu yat Kürtlerin bulunduğu bir yere ne
zaman uğrayabilir?
İkincisi,
helikopterle geliyorsa, Kürtlerin gerçekten bir yıldır hem
yaşamıyla ilgili hem de sağlığıyla ilgili ciddi
kuşkuları vardır. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Sakık.
Sayın Öz
SAKİNE ÖZ (Manisa)
Sayın Başkan, birçok milletvekilimiz kapatılan adliyelerden
bahsetti. Ben de ilim Manisada kapatılan adliyelerle ilgili bir saptama
yapacağım.
İlimde Selendi, Kırkağaç, Gölmarmara ve
Köprübaşı adliyeleri kapandı. Bunlardan Selendi ve
Kırkağaç AKPli vekillerin ilçeleri olduğu için yeniden
açıldı. Burada partizanlık yok mu? Gölmarmara ve Köprübaşı
Uzaklık olarak, mesafe olarak Köprübaşı diğerlerinden daha
uzak olan bir ilçemiz. Buradaki adliyelerimizin kapanmaması için ben
referans olabilir miyim? Bunu sormak istiyorum sizlere.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Işıkın ilk
sorusu: Sayın Başbakana atfen söylenmiş olan bir söze atıf
yaparak Taahhüdü ihlal suçundan kaç kişi cezaevinde şu anda? Bu
verileri size ancak yazılı olarak, UYAP üzerinden bir tarama yaparak
gönderebiliriz Sayın Işık.
Onun dışında, bu yöndeki
verilecek olan önergeye destek verip vermeyeceğimizi sordunuz. Şu
anda bu konuyla ilgili bizde bir çalışma yok. demiştim bir
önceki turda. Şu aşamada destek veremeyeceğimizi ifade ediyorum.
Bu konuyla ilgili çalışma yapılması lazım. Şu an
için alacaklıların da
ALİM IŞIK (Kütahya) Biz
önerge verdik Sayın Bakan, baktırırsanız
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Yani şu aşamada destek veremeyeceğimizi ifade
ediyorum.
Sayın Oğanın
Karsın Akyaka ilçesindeki adliyenin kapatılması ve
vatandaşların gidip gelmesi ve Ermenistana yakınlıkla
ilgili bir sorusu oldu. Tabii ki ülkemizin sınırları içerisinde
hiçbir vatandaşımızı bir başka ülkeye yönlendirme gibi
bir düşüncenin içerisinde olma imkânımız yok. Akyakanın
iş ortalaması son üç yıllık 384, günde yaklaşık 1
dosyayla çalışan bir adliye. Tabii, bunu söylerken, az işi olan
adliyelerin sadece bundan dolayı kapatıldığı
anlamı çıkmasın. Birçok kriter gündeme getirildi. Belki bu
sayıda olup da kapatılmayan adliyelerimiz de var. Birçok kriter çünkü
değerlendirildi diyorum. Karsa mesafesi de
Tabii ilk turda da ifade ettim, adliye
kapatılması savunulacak, sevimli bir iş, eylem falan değil.
Bu noktada bizim için de çok müspet değil. Bir siyasetçi durup
durduğu yerde böyle bir yükün altına girmek istemez. Ancak değerli
arkadaşlar, beden, bünye şifa bulsun diye zaman zaman arzu
etmediğimiz tedaviler de uyguluyoruz. Bu anlamda umarım Türkiye
hâkim, savcı açığını birkaç yıla kadar tamamlar
ve ilçe adliyesiyle aslında var olur, bu eksikler yeniden ikmal edilir, bu
benim temennim ama Türkiye şu anda Avrupa Konseyi üyesi ülkeler
arasında her 100 bin kişiye düşen hâkim sayısı
itibarıyla olması gerekenin yarısı kadar hâkime sahiptir.
Her 100 bin kişiye 20 hâkim düşmesi gerekirken Türkiyede 10 hâkim düşmektedir,
her 100 bin kişiye 10 savcı düşmesi gerekirken 5,6 savcı
düşmektedir. Bu anlamda, bu eksikleri ikmal edinceye kadar bu tür
tedbirler maalesef istemesek de uygulamak zorunda
kaldığımız tedbirlerdir. Çanakkale, Bozcaada, Eceabat ve
diğer milletvekillerimizin benzer soruları için de aynı
şeyleri söylemek mümkün.
Onun dışında, Sayın
Yeniçeri tekrar gündeme getirdiler. Bugün Meclis Genel Kurulunda Sayın
Vuralın yaptığı açılış bereketli geldi,
birçok milletvekilimiz aynı soruyu tekrar tekrar soruyor.
İmralıda cezası infaz edilen Öcalanın zaman zaman
dışarıya çıktığı, Bursadaki MİT
misafirhanesinde kaldığı vesair şeyler söylendi. Ben ilk
konuşmamda bunu çok kesin şekilde tekzip ettim Böyle bir şey
kesinlikle söz konusu değildir. dedim.
OKTAY VURAL (İzmir) - Ama Osloda
görüşme yok derken de öyle demiştiniz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) - Arkasından tekrar tekrar sorular geldi Sizden önce oldu mu,
daha önce oldu mu? Şu anda da tekrar ifade ediyorum: Böyle bir şey
kesinlikle söz konusu değildir. Bu tür asparagas bir haber üzerinden bu
kadar soru üretmekteki isteği anlamakta da
zorlandığımı ifade ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) - Ama Osloda
pazarlık yok dediniz sonra
çıktı, protokol yok dediniz sonra çıktı. Hayır, yani
çıktı, değil mi?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Şimdi
ben bunu söylüyorum, siz tersini ortaya koyun lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) - Hatta
şeref ve haysiyet meselesi olmuştu. Birileri bıraktı, miting alanına
bırakmıştı.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) - Sayın Öz Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararıyla
tekrar birleştirme kararı kaldırılan ve açılan
adliyelere yenisi eklenecek mi? diye bir soru yönlendirdiler.
Değerli arkadaşlar, Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunun almış olduğu kararlara
karşı Adalet Bakanlığının bir kez itiraz etme
hakkı var. Biz bu itiraz hakkımızı kullandık, bundan
sonra yeni bir itiraz hakkı bakanlık olarak söz konusu değildir,
bunu arz edeyim.
Birleştirilen
adliyelerde vatandaşların başka ilçelere
taşınmasının ortaya çıkaracağı
sorunların elbette ki belli bir yükü olacaktır, bunu reddetmek
doğru değil. Ancak bu yük en az olsun diye -Sayın
Halaçoğlunun sorusuna da geliyorum- iş yükü az miktarda -günde bir
dosya, iki dosya- olan, ortalama, adliyelerden başlamak ve mutat
ulaşım vasıtası ve ulaşım
kolaylığı zorluğu, bütün bunlar değerlendirilerek bir
çalışma yapılmıştır. Bunun arkasında
kesinlikle ne bir siyasi saik ne de bir kötü niyet lütfen aramayalım derim
ben.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Sayın Bakanım Aksini yapamaz mıydınız?
dedim.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Yapardık ama daha çok insan başka ilçelerden size taşınmak
zorunda kalırdı.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Daha iyi adamları ödüllendirmiş olmaz
mıydınız?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Daha çok kişiyi, vatandaşımızı bu noktada mağdur
ederdik diye endişe ederim.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Ama suç işlemeyen insanları mağdur ediyorsunuz, suç
işleyen insanları hiç olmazsa oraya
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Sayın Gürün bir sorusu var, yemek dağıtımıyla ilgili.
Cezaevlerinde bir
noktada yemek pişiriliyor. Bu yemekler diğer ünitelere
dağıtılırken X-ray cihazından geçiriliyor. diye bir
soru sordu. Bunun sağlığa aykırı bir boyutu varsa
ayrıca inceleteceğiz. Şimdi bize verilen bilgilerde bir kez
geçtiği ifade ediliyor ama bir kez de olsa bununla ilgili
sağlığa zararlı bir boyutu varsa bunu ayrıca
çalışacağımızı ifade edeyim.
Bir başka soru
Bursa Adliyesiyle ilgili bir soru soruldu. Bursa Adliyesiyle ilgili geçen
yıl bir çalışma yapılmış idi. O
çalışmada proje, avam proje yapıldığında,
gerçekten arsaya tamamen oturan ama otopark ihtiyacını bile
karşılayamayan bir arsaydı. Daha uygun şartlarda daha
geniş bir arsa bulunduğu için, şimdi o arsaya daha geniş
imkânlarla bir proje çalışması bitmek üzere. Ondan sonra
inşallah ihaleniz yapılacak.
Sayın Dibek
mübaşirlerle ilgili bir soru yönelttiler.
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) Sayın Bakan, bir de cezaevlerini sormuştum.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Yani cevaplayamadığım bir bölüm varsa
alamadığım sorudur. Onu yazılı olarak
cevaplandırayım Sayın Vekilim.
Adliyedeki
mübaşirlerle ilgili Yardımcı hizmetli sınıfından
genel idari hizmetlere alabilir miyiz.? Daha önce bu yönde,
tasarının bir tanesine biz bunu eklemiş idik, ancak kamuda çalışanlar
arasındaki dengesizliği artırmamak adına bunların
toplu olarak yapılması yönünde bir Hükûmet politikası var, bunu
paralel şekilde yapacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
112 bin kişiymiş Sayın Bakan, 112 bin kişiyi alana kadar
bunlar hiç alınmaz. Mezara gider bu adamlar.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Cevaplayamadığım soruları daha sonra
yazılı olarak cevaplayacağım.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın milletvekilleri, ikinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra oylarınıza sunacağım.
29uncu madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 278
sıra sayılı kanun tasarısının 29. Maddesinde
gazetede ibaresinden sonra gelen veya ibaresinin ve olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Turgut
Dibek Ali
İhsan Köktürk
Uşak Kırklareli Zonguldak
Bülent
Tezcan Ömer
Süha Aldan Mahmut
Tanal
Aydın Muğla İstanbul
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Tezcan,
Aydın
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 278 sıra sayılı Tasarıyı
görüşüyoruz. Bunu görüşürken biraz önce de söyledim, Türkiye'nin
özellikle yargı reformu konusunda ciddi beklentileri varken, maalesef bu
tasarı o beklentilere cevap verebilecek nitelikte ve yeterlilikte
değil.
Biraz önce bu tasarıyla ilgili,
özellikle haksız tutuklamalara cevap vermediğinden bahsetmiştim.
Bir başka ciddi ihtiyaca daha cevap vermiyor, bu da, özel yetkili
mahkemeler Türkiyede maalesef olağanüstü dönem mahkemeleri olarak, tabii
yargıç ilkesine aykırı bir şekilde bugüne kadar devam
edegelmiştir. Özel yetkili mahkemelerin geçmişi devlet güvenlik
mahkemelerine dayanmaktadır. Özel yetkili mahkemeler, devlet güvenlik
mahkemelerinin ismi değiştirilmiş bir şeklidir ve bugüne
kadar, bir reform gibi gösterilerek aslında olağanüstü görevler
yüklenen, düzeltiyorum, kendisine olağanüstü görevler verilmiş olan
bu mahkemeler Türkiyede ceza yargılaması, kişi hak ve
özgürlüklerinin ihlali konusunda sicili maalesef çok ciddi
sıkıntılar içeren mahkemeler olarak görev yapagelmektedir.
Değerli arkadaşlar, Türk
hukuk sisteminde, hukuk pratiğimizde artık özel yetkili mahkemelere
son vermek zorundayız. Şimdi, Adalet Komisyonu sürecinde bunları
konuştuk, o aşamada da özel yetkili mahkemelerin
kaldırılması konusu tartışıldı. Hatta
yakın zamanda bu tartışmaya Sayın
Başbakanımız da katıldı ve Sayın
Başbakanımız Ceza Muhakemesi Kanununun 250nci maddesi, 250,
251, 252nin kaldırılması gerektiğini her ne hikmetse tam
da Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun atamalarının
yapılması, kararnamenin çıkmasından önce dile getirdi, HSYK
Kararnamesi çıktı, Yargıtaya gerekli atamalar yapıldı,
yeni üye atamaları yapıldı; bundan sonra tekrar gündemden
çektiniz 250nci madde tartışmasını, özel yetkili
mahkemeler tartışmasını.
Sayın Bekir Bozdağ bir dönem
demişti ki: Özel yetkili mahkemelerin özel görevleri var, bir ihtiyaçtan
hasıl oldu. O ihtiyaç ortadan kalkınca bu mahkemelere de gerek
kalmayacak, kaldıracağız ama şu anda bunlara ihtiyaç var.
dedi. Şu anda ihtiyaç var. dediği yargılamaları
biliyoruz. Demek ki Türkiyede olağanüstü yargılama yapma
ihtiyacı devam ediyor. Değerli arkadaşlar, bu bile doğrudan
doğruya özel yetkili mahkemelerin hukuka aykırı olarak, tabii
yargıç ilkesine aykırı olarak olağanüstü
görevlendirilmiş mahkemeler olduğunu ifade etmektir. Bu, evrensel
hukuka tamamen aykırı, hukuk güvencesine, kişi hak ve
özgürlüklerine aykırı bir uygulamadır.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, özel yetkili mahkemelerin, bugün basına yansıyan
haberlere baktığımızda, yeniden Genel Kurulda önerge olarak
gündeme getirilip kaldırılacağına ilişkin
tartışmalar gündeme oturdu. Eğer Ceza Muhakemesi Kanununun 250,
251, 252nci maddelerini kaldıracak, yani özel yetkili mahkemeleri tamamen
kaldıracak bir uygulamada samimiyseniz, buna sonuna kadar
hazırız, hiç tereddüdümüz yok, ama görülen o ki Sayın
Elitaşın basına yansıyan açıklamalarına da
baktığımızda ilginç bir şeyle
karşılaşıyoruz. Bakın, diyor ki: Özel yetkili
mahkemeler, normal ülkelerde olmaması gereken mahkemelerdir,
işlevleri büyük ölçüde tamamlanmıştır, mevcut davalara
devam etsinler, ama bundan sonraki davalarda özel yetkili mahkemeler görevli
olmasın.
Değerli arkadaşlar, bu bile
özel yetkili mahkemeleri hukuka uygun olarak çalıştırmak için
değil, doğrudan doğruya AKP sivil darbesinin
planladığı şekilde Türkiye'de bir darbe hukukunu
meşrulaştırma aracı olarak gördüğünüzün ifadesidir,
ikrarıdır.
Bu çerçevede, eğer
sırası geldiğinde sadece bu maddelerin
kaldırılmasını önerecekseniz Türkiye'de hayırlı
bir iş yapmış olursunuz, bakacağız, göreceğiz.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Tezcan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
29uncu madde kabul
edilmiştir.
30uncu madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 278
sıra sayılı kanun tasarısının 30. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali İhsan Köktürk Turgut Dibek
Uşak Zonguldak Kırklareli
Mahmut Tanal Ömer Süha Aldan
İstanbul Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
AVRUPA BİRLİĞİ
BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak
efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Gerekçe.
BAŞKAN : Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Hacizli malların
satışı sırasında elektronik ortamda da teklif
verilebileceğine ilişkin bu düzenleme ihalenin
açıklığı, aleniliği ve herkesin tatmin
olacağı bir şekilde gözle görünür nitelikte yapılması
kurallarına aykırıdır. Hem alacaklıda hem de borçluda
şüpheler uyandırabileceği gibi elektronik ortamdaki verilerin
her zaman bozulabileceği ya da dışarıdan müdahale
edilebileceği düşünülerek güvenli bir yol olmadığından
maddenin tasarı metninden çıkarılması önerilmiştir.
Ayrıca hacizli malın hem ilk
satışında hem de ikinci satışında tahmin edilen
bedelin % 50si üzerinden satışının yapılmasına
ilişkin olarak bir düzenleme yapılması doğru değildir.
Her iki satışta da % 50 sınırı konuyorsa o zaman
ikinci satışın bir anlamı kalmamaktadır.
Bu nedenle İİY 129.
maddesinin değiştirilmemesinin daha uygun olacağı
görüşüyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
30uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
30uncu madde kabul
edilmiştir.
31inci madde üzerinde aynı
mahiyette iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 278
sıra sayılı kanun tasarısının 31. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Dilek Akagün
Yılmaz Turgut
Dibek
Zonguldak Uşak Kırklareli
Ömer Süha Aldan Bülent Tezcan Mahmut Tanal
Muğla Aydın İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278 sıra sayılı kanun
tasarısının 31 inci Maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.30.06.2012
Pervin Buldan Ayla Akat Sırrı
Süreyya Önder
Iğdır Batman İstanbul
İbrahim Binici Adil Kurt Nazmi
Gür
Şanlıurfa Hakkâri Van
Hasip Kaplan Sırrı
Sakık
Şırnak Muş
BAŞKAN - Önerge sahiplerine, talepleri hâlinde
ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Aynı mahiyetteki bu iki önergeye
komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?..
AVRUPA BİRLİĞİ
BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Kaplan,
buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Değerli
milletvekilleri, aslında 3üncü
yargı paketinin ülkemizde adil yargılanma, hukuk devleti, yargı
süreci, olağanüstü mahkemelerle ilgili dört beş tane maddesi var
önemli olan. Hassasiyet arz eden, üzerinde odaklaşmamız gereken dört
beş tane maddesi var. İcra iflas, idari yargı, işte,
adaletin yükünün azaltılması, bunlar zaman zaman dile getirilen
konular.
Yalnız şunu size
açıklıkla ifade etmek istiyorum ki devlet güvenlik mahkemelerini
Türkiye, Fransız DGMlerinden esinlenerek aldı. Fransız devlet
güvenlik mahkemelerini olduğu gibi aldı, Anayasaya koydu; 60 Anayasası
ile konuldu, 82 Anayasası ile sürdü. Ancak Fransızlar, devlet
güvenlik mahkemelerini 81 yılında kaldırdı.
Dün Fransadaydım. Lyon Barosu ve
Montamer Barosunun değerli hukukçularıyla, baro
başkanlarıyla beraber bu konuyu tartıştık. Siz hâlâ
bu konuyu mu tartışıyorsunuz? dediler. 81 yılında bizim
kaldırdığımız konuyu mu
tartışıyorsunuz? dediler.
Faşist Mussolininin 141, 142,
163üncü maddelerini hatırlayın. Onları da biz senelerce
tartıştık. İtalyanlar kaldırdı Düşünce
özgürlüğünü yasaklıyorlar. diye, biz otuz sene sonra kaldırdık.
Biz şimdi, bu yasanın
temelinde önümüzdeki bölümlerde dile gelecek konular üzerinde, gerçek üzerinde
duralım. Türkiye, olağanüstü mahkemelerle ilgili hak ediyor mu böyle
bir manzarayı -tarafsız, bağımsız
- atanmış,
siyasallaşmış yargılarını? Burada çok farklı
tartışmalar yaşanıyor, yanlış
tartışmalar da yaşanıyor.
1999 yılında, devlet güvenlik
mahkemelerini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nedeniyle
değiştiren hüküm. 99 yılında kim iktidardaydı? 20
Haziran 1999
Buradan, o dönemin iktidarına ve koalisyonuna sesleniyorum:
20 Haziran 1999
Ben, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde devlet
güvenlik mahkemelerinin yargıç sisteminin, atanma usulünün
kurulmasının bağımsız ve tarafsız
olmadığına dair defalarca karar aldım ve Öcalan
davasında da bu kararı verdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
ve Abdullah Öcalanın davası devam ederken, devam ederken bu
mahkemeler kalktı.
Şimdi, koalisyonun
kaldırdığı o dönemin, 99 yılında, devlet güvenlik
mahkemelerini, askerî yargıçları kaldırıp devlet güvenlik
mahkemelerini kaldırdıktan sonra, biz bugün hâlâ, devlet güvenlik
mahkemelerinin yerini tutan özel yetkili mahkemeleri, aynı statü ve
mantıkla tartışanların durumunu yaşıyoruz. Bu,
Türkiye'nin hukuk devletine yakışmıyor. Biz, hocaların da,
doktrinin de ne tartıştığını çok iyi biliyoruz.
Kimse kendi döneminde yaptıklarının üstüne çıkıp
yaptıklarının tersini burada hem savunmasın hem şu
ülkeye de zarar vermesin. Bu ülkede olağanüstü mahkemeleri bu Meclis
kaldıracak mı, kaldırmayacak mı? Sorun budur. Bu ülkenin,
bu olağanüstü mahkemeleri tarihin çöplüğüne atması lazım,
son vermesi lazım; kalkması lazım ve bir daha yerine
konulmayacak, hiçbir böyle mahkeme olmaması lazım. Olay budur.
Bakın, o dönemin müelliflerine
bakın, hocalarına bakın, çok ilginç şeyler
bulacaksınız. Dönemin Adalet Bakanı, 73te, Fehmi Alparslandan
tutun Sulhi Dönmezere
Ama, Çetin Özekin şu sözleri hep
aklınızda kalsın: 12 Eylülün demokrasisi, hukuk devleti ve
düşünen insana düşman zihniyetinin bekçisi olan devlet güvenlik
mahkemeleri ve onun yavrusu olan özel yetkili mahkemeleri bu Meclis tarihin
çöplüğüne attığı zaman onurlu bir görev yapmış
olacak. Buna imza veren bütün arkadaşlarımla, muhalefet iktidar, İşte onurlu iş budur.
diyeceğiz, bunu yapacağız, gerisi lafügüzaftır. Burada
kalkıp kimse başka türlü şeylerle sulandırmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Doğru dürüst bir
şey yapalım. Amacımız bağcıyı dövmek
değildir, bu memleket adına üzümü hep beraber yemektir
arkadaşlar.
Saygılarımla. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaplan, teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 278
sıra sayılı kanun tasarısının 31. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın Tezcan,
buyurun.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, özel
yetkili mahkemelerin kaldırılması sürecinde eğer gerçekten
bu konuda Türkiye'nin ihtiyacı olan düzenlemeyi yapabilirsek önümüzdeki
süreçlerde Türk demokrasi tarihinde ve Türk hukuk tarihinde bu Meclis
altın harflerle adını yazdırmış olacak, 24üncü
Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi.
Değerli arkadaşlar, maalesef
-biraz önce de söyledim- basına yansıyan haberlere
baktığımızda bunun işaretlerini göremiyorum, bunun
işaretlerini görmek istiyorum. Şimdi, Özgürlük mahkemeleri kuralım.
diye bir şeyler söylenmeye başlanmış.
Değerli arkadaşlar, bir
mahkemenin adını özgürlük mahkemesi koyarak o ülkede
hukuksuzluğun önüne geçemezsiniz. Devlet güvenlik mahkemelerinin
adını özel yetkili mahkemelere çevirerek nasıl ki hukuku hâkim
kılamamış isek, özel yetkili mahkemelerdeki haksız tutuklamaların
önüne geçmek için onun adını özgürlük mahkemelerine çevirerek böyle
bir sonuca ulaşamayız. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar?
Davayı bilen, davayı gören, kamyonlarla taşınan dosyalara
bakan bir mahkeme, o mahkemeyi bırakıp, o davada tutuklamaya karar
verecek veya tahliyeye karar verecek bir başka mahkeme tesis edip biz
orada haksız tutuklamaların önüne geçeceğimizi
düşüneceğiz. Böyle bir şey olmaz. Basına yansıyan bu
bilgiler inşallah doğru değildir. İnşallah bu konuda
düşünülen, -hep beraber yaparız bunu, düşünülen buysa 250, 251,
252yi kaldırdık demektir.
Bir başka söylenen şey, bu
mahkemeleri Terörle Mücadele Kanununa aktarıp, yine aynı
şekilde terör suçu, Balyoz, Ergenekon, vesaire gibi belli başlı
suçlar için bu mahkemelerin devam edeceği ama bunun dışında
diğer belli başlı uyuşturucu ve benzeri organize
suçların bu mahkemelerin kapsamının dışına
çıkarılacağı iddia ediliyor.
Değerli arkadaşlar,
bunların hiçbirisi ihtiyaca cevap vermez, bunların hiçbirisi
Türkiyede tabii yargıç ilkesine aykırı olan özel yetkili
mahkemeleri kaldırdığımız anlamına gelmez; hukuki
eşitlik ilkesine aykırıdır, evrensel hukuk kurallarına
aykırıdır.
Şimdi, bir başka şey
daha anladığımız kadarıyla yapılmaya
çalışılıyor. Bazı soruşturma yetkilerini,
soruşturma yapabilmek üzere izin verme yetkisini de Başbakana aktarmak
düşünülüyormuş; Genelkurmay Başkanı ve kuvvet
komutanlarıyla ilgili soruşturma yapma yetkisini. Değerli
arkadaşlar, son dönemde Başbakanın elindeki yetkileri
anlayamadığımız bir biçimde artıran bir sürece
giriyoruz. Bakın, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı
-yarısını görüştük, yarısını sanıyorum
pazartesi günü görüşeceğiz- burada yetkileri, neyin devlet
sırrı olup neyin olmayacağını belirleme yetkisini
Başbakana verdik. İnsan Hakları Kurulunu oluşturuyoruz,
orada İnsan Hakları Kuruluna kimin gireceğine karar verme
yetkisini Başbakanın tekeline verdik. MİT Kanununda
soruşturma yapma yetkisini verdiğimiz gibi, Başbakana
doğrudan doğruya MİT görevlisi tayin edebilme,
soruşturmadan korunabilecek zırhla giydirilmiş, korunmuş
görevliler tayin edebilme yetkisi verdik.
Değerli arkadaşlar, hiçbir
hukuk devletinde, hiçbir demokratik devlette başbakanların yetkileri
bu kadar kontrolsüz ve bu kadar sınırsız olmaz.
Başbakanın üzerinde hiçbir sınırlama tanımayan, bu
kadar yetkiyi toplayan düzenlemeleri yaparken,
anlayamadığımız bir şekilde başkanlık rejimi
tartışmalarını ortaya attınız.
Değerli arkadaşlar, yani
fiilen Başbakanlık rejimi yaratırken, hâlâ bu noktada
Başbakanın yetkilerini bu ölçüde arttırırken
başkanlık rejimi tartışmalarının niye ortaya
atıldığını anlamış değilim. Tahmin ediyorum,
başkanlık rejimine geçilemeyeceğini, bu sonucun
alınamayacağını öngörerek -Başbakanın
yetkilerini- tıpkı başkanlık sistemindeki gibi yetkileri
Başbakanın elinde şimdiden toplamak arzu ediliyor.
Bu yaklaşımlardan vazgeçmeyi
öneririm, tavsiye ederim değerli arkadaşlar.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tezcan,
teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
31inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
31inci madde kabul
edilmiştir.
32nci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 278
sıra sayılı kanun tasarısının 32. maddesinin ikinci
bendindeki Borcun ve ibaresinden sonra gelmek üzere ayrıntılı
olarak belirtilecek toplam ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali İhsan Köktürk Turgut Dibek
Uşak Zonguldak Kırklareli
Mahmut Tanal Ömer Süha Aldan
İstanbul Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AVRUPA BİRLİĞİ
BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Levent Gök, Ankara
Milletvekili.
Buyurun Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun
teklifinin gerekçesine baktığımızda aynen şu ifadeler
yazılı: Temel hak ve hürriyetlerden kabul edilen ifade
özgürlüğü, çoğulcu demokrasilerde temel haklardan kabul edilmektedir.
İleri demokrasilerin olmazsa olmaz şartı olan ifade hürriyeti,
birçok hak ve hürriyetin temeli, kişisel ve toplumsal gelişmenin
kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle, ifade
hürriyeti, birçok uluslararası belgeye konu olmuş, Anayasamızda
da ayrıntılı düzenlemelere tabi tutulmuştur. deniyor.
Birtakım maddelerde gerekçeler sayıldıktan sonra, Yukarıda
belirtilen değerlerin korunmasına yönelik, mevzuatımızda
bir kısım değişiklikler yapılması zarureti ortaya
çıkmıştır. deniliyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; genel gerekçesi bu şekilde tarif edilen yasa teklifini
görüştüğümüz sırada
Geçtiğimiz hafta Diyarbakırda
seyahat eden bir araç arkadan gelen bir polisin anonsuyla durduruldu. Bu polis
anonsunda Derhâl aracınızı durdurun, sağa çekin ve
ellerinizi yukarı kaldırarak aşağı inin ve
arabanıza yaslanarak durun. denildi. Araçtakiler ne olduğunu
anlamadılar. Anons devam etti: Size Durun. diyoruz, ihtar ediyoruz.
denildi. Durdurun aracınızı, inin ve ellerinizi yukarı
kaldırarak arabanıza yaslanın. denildi. Arabadakiler
arabalarından indiler ve araçlarına yaslandılar. Arkadan gelen
polis otosu uzunca boylu esmer bir arkadaşımızı aradı,
onu durdurdu, Hakkınızda yakalama emri var, gözaltı emri var.
denildi. Bu arkadaşımız daha sonra Emniyete götürüldü, sorgusu
yapıldı ve ona şunlar soruldu ifade özgürlüğünün
tartışıldığı bugünlerde: Siz geçtiğimiz
günlerde, geçen gün Kolejde toplandınız. Birçok sendikayla beraber
Grevli, toplu sözleşmeli, güvenceli istihdam, insanca yaşayacak
temel ücret, ek ödemelerin emekli aylıklarına dâhil edilmesi,
baskı, ceza ve sürgünlerin durdurulması için grevdeyiz. konulu bir
toplantıya katıldınız. Cevap verin. dediler o uzun boylu
esmer adama. Başka bir soru daha sordular: Bir başka gün İnsan
Hakları Heykeli önünde İnsan Hakları Derneğinin
düzenlediği toplantıya katıldınız. Niçin
katıldınız? dediler bu uzun boylu, esmer adama. Sorular devam
etti peş peşe. Yine bir başka gün Başbakanlık Merkez
Binası önünde düzenlenen toplantıda çalışma
koşullarını, maaşları, ücretleri ve
gözaltıları protesto etmek için bir toplantıya
katıldınız. Niçin katıldınız? dediler polisler
bu arkadaşımıza.
Değerli arkadaşlarım,
Diyarbakırda polisin anons ederek durdurduğu Eğer durmazsan
ateş edeceğiz. dediği bu kişi ve bu
saydığımız toplantılara katılan kişi KESK
Genel Başkanı Sayın Lami Özgendir.
Katıldığı ifade edilen toplantıların tamamı
KESKin kuruluş amaçları, faaliyetlerini sürdürmesi için kendisine
yetki verilen konularda yapması gereken faaliyetlerden ibaret olan bir
kişiye sorulan sorulara bakın ve siz bu maddenin gerekçesinde ifade
hürriyetinden bahsediyorsunuz, ifade hürriyetinin
sınırlarını genişletmekten bahsediyorsunuz.
Türkiye'nin en önemli sendikasının, en önemli emekçi
sendikasının başkanını polis zoruyla durdurup ihtar
ederek, üstünü arayarak, ellerini arabaya yaslatarak arayan
İktidarımızın bugün bizlerin karşısında
ifade hürriyetinden, hak ve özgürlüklerden, yargı paketinden bahsetmeye
hiçbir hakkı yoktur. Bu arkadaşımıza üstelik emniyette
başka sorular da soruldu, dediler ki: Bu toplantılara bir
kısım CHPli milletvekilleri de katıldı. Kimler
katıldı? Bizler katıldık değerli arkadaşlarım.
Ben katıldım, pek çok arkadaşım katıldı.
Şunu mu demek istiyorsunuz? Artık, sıra sizlere de geliyor.
diyorsanız bizler buradayız, gelin, korkmuyoruz, sizleri bekliyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Gök.
32nci madde üzerindeki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
32nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
33üncü madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 278
sıra sayılı kanun tasarısının 33. maddesindeki
şeklinde ibaresinin madde metninden çıkarılarak olarak
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk Dilek Akagün
Yılmaz Turgut
Dibek
Zonguldak Uşak Kırklareli
Mahmut Tanal Ömer Süha Aldan
İstanbul Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
AVRUPA BİRLİĞİ
BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılıyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin daha anlaşılır
olması açısından önerilmiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Yine, maalesef diyeyim,
anlaşmazlık olduğuna göre mecburum, elektronik cihazla oylama
yapacağız.
Elektronik cihazla oylama
yapacağız ve bir dakika süre veriyorum.
Buyurun efendim.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı vardır,
önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 33üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
33üncü madde
kabul edilmiştir.
34üncü madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 278 sıra
sayılı kanun tasarısının 34. maddesindeki
şeklinde ibaresinin madde metninden çıkarılarak olarak
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek
Uşak Zonguldak Kırklareli
Ömer
Süha Aldan Atilla
Kart Mahmut
Tanal
Muğla Konya İstanbul
BAŞKAN Komisyon?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
AVRUPA BİRLİĞİ
BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Kabul ediyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okutuyorum?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Kart açıklayacak gerekçeyi efendim.
BAŞKAN Sayın Kart, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
yargı hizmetlerinin etkinleştirilmesi amacıyla
çıkarılan bu tasarıyla ilgili olarak, Adalet Bakanı ve
Hükûmet sözcülerini izlerken, hukuk adına, yargı adına,
yargının geleceği adına, ülkemin toplumsal
barışı adına kaygıya
kapıldığımı, dehşete kapıldığımı
bilmenizi istiyorum. Bu duygularımı sizlerle paylaşmak istiyorum
değerli milletvekilleri.
Bakın, öyle bir tabloyla
karşı karşıyayız ki demagoji yapmaktan öte, o anı
kurtarmak için yalan beyanda bulunmaktan kaçınmayan bakan
kimliğiyle Hükûmet sözcüleriyle karşı karşıyayız.
Bu ifadeyi kullanırken gerçekten üzülüyorum ama maalesef, gerçek bu.
Adalet Bakanı, Türkiye Cumhuriyetinin Adalet Bakanı, o anı
kurtarmak için yalan beyanda bulunmaktan kaçınmıyor. Bu, doğru
değil, bunları yapmamak gerekiyor, bunlara tenezzül etmemek
gerekiyor.
Bakın değerli
milletvekilleri, yargıç sınavlarındaki yolsuzluktan söz
ediyoruz. Ne diyoruz? İsim, adres, olay vererek sınav
sorularının önceden verildiğinden söz ediyoruz. Türkiye
Cumhuriyetinin Adalet Bakanı, böyle bir olay hakkında
kılını kıpırdatmıyor, sıradan bir
olaymış gibi olayın esasına yönelik hiçbir
değerlendirme yapmıyor, Bana ne, git ÖSYMye derdini anlat diyor.
Verdiği cevabın özü bu, esası bu.
Peki değerli milletvekilleri,
böyle bir cevabı kabul etmek, böyle bir cevabı sindirmek mümkün mü?
Sorumsuzluğa bakar mısınız, duyarsızlığa
bakar mısınız, aymazlığa bakar mısınız,
keyfîliğe bakar mısınız! O soruları kim
hazırlıyor? O soruları, senin sağında oturan, solunda
oturan, arkanda oturan bürokratlar hazırlıyor. Kim
hazırlıyor o soruları, başkası mı
hazırlıyor? O sorular çalındıysa, o sorular servis
edildiyse senin memurun yapmış onları. Başka kim
yapmış olabilir? Vakalar onu gösteriyor. Sen buna karşı
tepkisiz mi kalacaksın, duyarsız mı kalacaksın, bana ne
mi diyeceksin? Ondan sonra da bakanım diye orada oturacaksın öyle
mi! (AK PARTİ sıralarından Öyle sesleri)
Ama ne diyoruz değerli
milletvekili? Ne diyoruz? Bakın, olaydan söz ediyoruz. İsim diyoruz,
adres diyoruz. Ne yapacak o bakan biliyor musunuz? Eğer o bakan Türkiye
Cumhuriyetinin bakanıysa, Türkiye Cumhuriyetinin Adalet Bakanıysa,
adaletten nasibini almış ise, hak, hukuk kavramlarına
inanıyorsa, kul hakkına inanıyorsa, yargı hizmetlerini
etkinleştirmek istiyorsa, adaleti gerçekten insan haklarına uygun bir
şekilde dağıtmak istiyorsa ne yapması gerekir biliyor
musunuz?
MEHMET ERSOY (Sinop) İnceletmesi
gerekir.
ATİLLA KART (Devamla) Önce
inceletmesi gerekir, ama inceletmiyor, inceletmiyor.
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) ÖSYM inceliyor.
ATİLLA KART (Devamla) Söylüyor
kendisi. Ne yapması gerekir? En başta kendi teftiş kurulunu
devreye sokması gerekmez mi? Çünkü, o sorular kendi bünyesindeki
memurlardan sızmış. Bunun başka anlamı var mı,
başka açıklaması var mı? Ya da, ya da, ya da
Peki, peki
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Nereden biliyorsun?
ATİLLA KART
(Devamla) Peki değerli milletvekilleri, yani hemen bir savunma
mekanizmasıyla bir şeyler anlatmaya çalışıyorsunuz ama
kendi vicdanınızı da -inanıyorum ki- tatmin edemiyorsunuz.
Bakın, Adalet
Bakanlığının
memurlarını bırakalım, ÖSYMnin memurları
soruları çaldığı zaman, soruları servis ettiği
zaman siz sorumlu olmayacak mısınız? Kim sorumlu olacak? Bunun
hesabını vermeyecek misiniz?
ŞUAY ALPAY
(Elazığ) Yargı sorar hesabını.
ATİLLA KART
(Devamla) Bakın değerli milletvekilleri, böyle bir sorumsuzluk
kabul edilemez, böyle bir keyfîlik kabul edilemez. Böyle bir şey kabul
edilebilir mi değerli milletvekilleri?
ŞUAY ALPAY
(Elazığ) Atilla Bey,
yargı sorar hesabını. Yargıya intikal eder.
ATİLLA KART
(Devamla) Tabii Sayın Bakan her şeye rağmen bu
söylediklerimizden rahatsız oluyor, rahatsız olduğu için
demagoji yapıyor, yalan beyanda bulunuyor, efendim işte ajite bir
tavır içine giriyor, reaksiyon içine giriyor.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Üslubunuz doğru değil.
ATİLLA KART
(Devamla) Açıkçası rahatsız olma duygusunu hâlen
kaybetmemiş olması bizde her şeye rağmen bir iyimserlik
yaratıyor. Diyoruz ki: Rahatsız olma duygusunu hâlen muhafaza
edebiliyorsa, biz o zaman, rahatsız etmeye devam edeceğiz
değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART
(Devamla) Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kart, teşekkür ederim.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Belgesiz suçlama olmaz.
ATİLLA KART
(Devamla) Belgesi başka nasıl olur? İsim, adres, belge
diyoruz. Sen bulacaksın, ben bulmayacağım.
BAŞKAN Sayın Kart
Sayın Metiner lütfen
Lütfen
ATİLLA KART
(Davamla) Vicdan sahibiyse, adalet sahibiyse
BAŞKAN Sayın Kart, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, bir
dakika açıklamada bulunacaklar.
Sayın Bakan,
buyurun.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz evvel söz alan Sayın Milletvekili, verdiği önergede
şeklinde kelimesini olarak kelimesiyle değiştirmek
istediğini belirten bir önerge için
söz alıp daha sonra
ATİLLA KART (Konya)
Sayın Bakan, şu anlattıklarıma cevap ver! Biraz adalet
duygun varsa şu anlattıklarıma cevap ver!
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Türkiye Cumhuriyetinin vatanına sevdalı Adalet
Bakanlığı bürokratlarına ithamlarda bulunmuş, iftira
etmiştir.
ATİLLA KART (Konya)
Müsamere yapmayı bırak, şu anlattıklarıma cevap
ver!
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Bahsedilen imtihan soruları
Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanmamaktadır.
Bahsi geçen imtihanın soruları ÖSYM tarafından akademisyenlere
hazırlatılmaktadır, ÖSYM, başvuruları almaktadır.
Adalet Bakanlığımızın
bürokratlarının imtihan sürecinde herhangi bir etkisi ya da herhangi bir tazyiki,
dahli yoktur.
ATİLLA KART (Konya) ÖSYM kimin
sorumluluğunda, Hükûmetin sorumluluğunda değil mi?
AVRUPA BİRLİĞİ
BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Bu tür iftiraları atmadan
evvel biraz daha bilgi sahibi olmalarını kendilerinden rica ederim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Her seferinde
sorudan kaçınıyorsun!
BAŞKAN Teşekkürler.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
34üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
35inci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Önergeyi oylamadınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Önergeyi
oylamadınız, önerge oylanmadan maddeyi oyladınız.
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Önergeyi oylamadık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Doğrudan
maddeyi oylattınız Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeye olur
cevabı verdiler; doğru, ilk önce önergeyi oylamam lazımdı,
haklısınız.
Hükûmetin de
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul edilmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Katkılarınız için teşekkür ederiz.
BAŞKAN - Kabul edilen önerge
doğrultusunda 34üncü maddeyi
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Başkan, kabul edilmedi.
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Karıştırdınız Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - E,
katıldınız önergeye
Önergeye el kaldırıyorsunuz,
sonra kabul etmiyorsunuz.
BAŞKAN Beyler, bir saniye susar
mısınız
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın
Başkan, saydınız, çok çıktı.
OKTAY VURAL (İzmir) - Zaten
katılıyorlar ya!
BAŞKAN Önergeye katıldılar
efendim.
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Çocuk oyuncağı mı bu?
BAŞKAN - Hükûmetin de
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
34üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
35inci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 278
sıra sayılı kanun tasarısının 35. maddesinin
ikinci bendindeki Borcun ve ibaresinden sonra gelmek üzere
ayrıntılı olarak belirtilecek toplam ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk
Turgut Dibek Tufan
Köse
Zonguldak
Kırklareli
Çorum
Ali
Özgündüz
İstanbul
Ömer
Süha Aldan Dilek
Akagün Yılmaz Mahmut
Tanal
Muğla Uşak
İstanbul
BAŞKAN Sayın Komisyon?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AVRUPA BİRLİĞİ
BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Katılmıyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Ali Özgündüz
BAŞKAN Sayın Özgündüz,
İstanbul
Buyurun Sayın Özgündüz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 3üncü Yargı Paketini
konuşuyoruz. Sayın Bakan sunuş konuşmasında dedi ki:
Daha çok insan hakları, daha çok kişi hürriyeti, davaların bir
an önce sonuçlanması amacıyla bu yargı paketi geldi.
Değerli arkadaşlar, evet
yargı önemli yani hangi hakkı tanırsanız tanıyın
insanlara eğer bağımsız ve tarafsız bir yargı
yoksa vatandaş, hakkı ihlal edilen kişi, yargıda
hakkını alamayacaksa o ülkedeki insan haklarından bahsetmek
sadece bir fantezi olur. Şimdi ilginçtir, belki de kaderin bir cilvesi,
Hükûmet sıralarında Hükûmeti temsil eden Sayın Egemen
Bağışa, biliyorsunuz, bir üniversite öğrencisi protesto
amaçlı bir yumurta attı diye iki gün önce hapis cezasına mahkûm
oldu. Şimdi böyle karar veren bir yargıdan ne bekliyorsunuz? Siz
hangi yasayı getirirseniz getirin, Hükûmet üyesini protesto eden bir
üniversite öğrencisi bir yumurta attı diye hapis cezası
alıyorsa, değerli arkadaşlar, bu ülkede ciddi anlamda
yargıda sorun vardır, bunu bilin, bunu yani hakkaniyetinizle,
vicdanınızla bir sorgulayın.
Değerli arkadaşlar, Müyesser Yıldız,
gazeteci, bir buçuk sene tutuklu kaldı, tahliye edildi. Niye
tutuklandım, niye tahliye edildim; bilmiyorum. diyor. Hakikaten siz
biliyor musunuz? Yani terör örgütü mensubu, Hükûmeti devirmek için bir örgütün
mensubu
E ne oldu, serbest bıraktınız. Ne oldu, kıyamet
mi koptu? Nedim Şener, Ahmet Şık keza aynı şekilde.
Aynı suçtan Soner Yalçın hâlen tutuklu. Türkiye Cumhuriyetinin
Genelkurmay Başkanlığını yapmış kişiyi
siz terör örgütü kurup yönetmekten dolayı hâlen içeride tutuyorsunuz.
Yani Genelkurmay Başkanına terör örgütünü kurmak, yönetmek
dediğiniz anda aslında siz Türk Silahlı Kuvvetlerini, onun emir
komutası altındaki tüm Türk Silahlı Kuvvetlerini terör örgütü
olarak nitelendiriyorsunuz. Bunu kim yapıyor? İşte özel yetkili
mahkemeler.
Dolayısıyla bu yargı
paketinin özü, özel yetkili mahkemelerin, çığırından
çıkmış, adalet trenini raydan çıkaran bu özel yetkili
mahkemelerin mutlaka lağvedilmesidir, kesinlikle, samimi söylüyorum yani
bunu kaldırırken işte dolanarak, maslahata uygun davranarak Ankarada
bir terör mahkemesi kurup, bölge istinaf mahkemelerinde de diğer, şu
andaki özel yetkili mahkemelerin baktığı davaları
verirseniz, değerli arkadaşlar, samimiyetle söylüyorum, bakın bu
sizi de tehdit eder, bu düzenleme yarın öbür gün sizi de tehdit eder,
yapmayın. Gelin, bu özel yetkili mahkemeleri kaldıralım.
Diğer mahkemeler, Türkiyede ağır ceza mahkemeleri
Oradakiler
de hâkim, aynı fakülteden mezun oldular, aynı eğitimden
geçtiler. Onlar da, suçlularsa onu yargılar ama yetkisini kötüye kullanmaz.
Çünkü şu anda özel yetkili mahkemeler aslında yargılama
yapmıyor değerli arkadaşlar. Soruşturma
aşamasında tamamen polisin, tamamen emniyetin getirdiği, bir
kısmını da hukuka aykırı olarak elde ettiği, bir
kısmını sahte olarak ürettiği delillere göre karar veriyor.
Ben o sıralardan gelmiş bir cumhuriyet savcısı olarak
söylüyorum.
Cumhuriyet
savcısı
Bakın, iddianameler, polisin fezlekesi polisle birlikte
iddianameye dönüştürüldü, kes-kopyala-yapıştır yöntemiyle.
Mahkemeler ne yazık ki o dosyaları okuyamıyor, mümkün
değil, maddeten mümkün değil. Yani on binlerce sayfa dosyayı
okuyacak, efendim yirmi dört saat içinde tutukluğun devamına ya da
reddine karar verecek, mümkün değil. Dolayısıyla, özel yetkili
mahkemelerin mutlaka kaldırılması ve Türkiyenin
normalleşmesi gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlar, bugün cezaevleri resmen bir felaket içinde; biliyorsunuz 124
bin tutuklu, hükümlü var. İşte, iki hafta önce isyanlar vardı,
şu anda sakinledi ama tekrar ne zaman patlar, bilemiyoruz.
Dolayısıyla Türkiyede tutuklama bir infaza dönüşmüş,
cezaya dönüşmüş durumdadır. Tutuklamanın mutlaka, gerçekten
gerekli olduğu hâllerde, çok özel durumlarda bu tedbire
başvurması lazım. Bunun için de sadece -adli kontrol- 109da
yapacağınız değişiklikler bana göre yetmez, yani
hâkimlerin uygulamasına bıraktığınız anda bu
kötüye kullanılabilir. Özellikle bizim o maddede verdiğimiz bir
önerge var tutuklu milletvekillerinin durumuyla ilgili olarak. Mutlaka tutuklu
milletvekillerinin
Yaklaşık işte bir yılı geçti, 12
Haziranda seçilen milletvekillerimiz, 8 kişi -2si bizim
milletvekilimiz- tutukludur. Bunların serbest
bırakılmasının önünü açacak düzenlemenin
yapılmasına destek vereceğinizi umuyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Özgündüz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
35inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 35inci madde kabul
edilmiştir.
36ncı madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 278
sıra sayılı kanun tasarısının 36. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
İhsan Köktürk Dilek
Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan
Zonguldak Uşak Muğla
Turgut
Dibek Mahmut
Tanal Süleyman
Çelebi
Kırklareli İstanbul İstanbul
BAŞKAN Sayın Komisyon katılıyor
musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyor efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ
(Bursa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Çelebi,
İstanbul
(CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
aslında Türkiye'nin en önemli konusunu konuşuyoruz. Aslında
Türkiye'nin hukukunu konuşuyoruz, daha doğrusu, Türkiye'nin
hukuksuzluğunu konuşuyoruz. Türkiye'nin çok sorunu var, işsizlik
sorunu var, yoksulluk sorunu var, sağlık sorunu var, eğitim
sorunu var, yüzlerce ben burada sorun sayarım ama bütün sorunların
aşılacağı bir tek alan hukuktur. Hukukun olduğu yerde
bu tip sorunları aşarsınız ama hukuk egemen değilse,
hukuk adil, eşit uygulanmıyorsa bu sorunları çözmek mümkün
değil değerli arkadaşlar.
Ben hukukçu değilim, hukukun çok
değerli insanları aramızda, hukukçular aramızda ama ben
hukuksuzluğa uğrayan birisi olarak ve hukuksuzluğa uğrayan
Türkiye halkının büyük bir ezici çoğunluğu Türkiyedeki hukuksuzluğa,
adaletsizliğe karşı isyan hâlinde, bu isyanı çözmek ve
doğru bir rotaya sokmak hepimizin görevi. İlk önce hukuka kim
saygı gösterecek? Hukuka ilk önce saygı göstermesi gereken
yürütmedir, devlet erkidir. Devlet eğer hukukun ürettiği kararlara uymuyor
ve direniyorsa, o kararların gereğini yerine getirmiyorsa orada tuz
kokmuş demektir.
Şimdi, bakın, değerli
arkadaşlar, bugün 110 tane arkadaşımızın sorunuyla
ilgili basın toplantısı yaptık. Türk Standartları
Enstitüsü Kurumundan 11 Mart 2011de atılmış arkadaşlar.
Mahkemeye gidin. demişler, gidilmiş. Mahkeme iade kararı
vermiş, işe iade kararı. İşveren itiraz etmiş,
Yargıtaya gitmiş, Yargıtay onaylamış ama bu kurumun
yetkilileri ve yöneticileri o çıkarttıkları 110 kişi yerine
de -sırf sendikalı oldukları için işten
atılıyorlar- bir 110 tane insan almışlar. Demek ki sorun
ne? Orada bir işçi fazlası yok, orada bir fazladan çalışan
yok. Atıyorlar 110 kişiyi, yerine bir 110 kişi alınıyor
ve 2/b statüsünde alınıyor, ayrıca o da yasa dışı
bir alınmadır. Yargıtay kararına rağmen burada bir
direnç var. Kim direniyor? Bırakın özel sektörü, bırakın
diğer yönetim kademelerini, bu ülkenin devleti, bu ülkenin devlet
kademesinde olanlar bu karara uymuyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu karara eğer bu yapıdaki insanlar uymaz ve
yargı kararını yürütme yok sayarsa, o ülkede adaletten,
hukuktan, insan haklarından bahsedilebilir mi?
Şimdi, bolca burada sözleri
dinliyorum ve bu sözlerin büyük bir bölümünde, Türkiye yarı cezaevine
dönmüştür, çok net söylüyorum. Yani illa içeride olanlar değil, 59
bin kişiydi 2002de hapiste yatanlar, şimdi 159 bin kişi oldu.
İşte ileri demokrasi, işte açık cezaevi.
Onun için, bırakın bu
hukuksuzluğu, doğru dürüst bir hukuku egemen kılan, gerçekten
objektif, uluslararası alana uygun bir hukuk kuralım, çünkü bir
yandan Avrupa Birliği diyoruz, Avrupa Birliği standartları
diyoruz, Hava-İş kolunda grev yasakları getiriyoruz, Avrupa
Birliğinden sorumlu Bakan neredeyse burada oynadı. Bu ayıptan
Türkiye kurtulmadıkça bu ülkede hukuk ve adaletten bahsedilemez.
Herkesi gerçek bir hukuka, adalete ve
insan haklarına saygılı bir hukuk yapmaya davet ediyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Çelebi.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
36ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
36ncı
madde kabul edilmiştir.
Madde 37ye bağlı geçici
madde 9 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 278
sıra sayılı kanun tasarısının 37. maddesinin
birinci fıkrası ile eklenen (geçici madde 9)da yer alan 6 ay
ibaresinin üç ay olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Turgut Dibek Ali İhsan
Köktürk
Uşak Kırklareli
Zonguldak
Ömer Süha Aldan Mevlüt Dudu Mahmut Tanal
Muğla Hatay İstanbul
BAŞKAN Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Mevlüt Dudu, Hatay
Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEVLÜT DUDU (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Torba kanun, -bazılarına
göre çorba kanun- şu paketi, bu paketi, yargı paketi; bunlar, AKP
İktidarının hukuk ve Parlamento literatürüne
kazandırdığı yeni kavramlar. Şu anda da gündemimizde
yine bir yargı paketi var, 3üncü Yargı Paketi.
Adalet Bakanlığı, bir
süreden beri tüm dikkatini yargının
hızlandırılmasına vermiş bulunuyor. Bu pakette de
önceki paketlerde olduğu gibi yargıyı
hızlandırmayı amaç edindiğini iddia ediyor.
Öncelikle şunu söylemek gerekirse
yargının hızlanması, gerçek adaletin gerçekleşmesi
anlamına gelmez. Elbette gecikmiş adalet, adalet değildir ama
önemli olan yargıda nitelik ve niceliği artırmaktır. Bu
sağlandığında, yargı zaten hızlanır, zaten
bağımsız ve adil yargı yaşama geçer. Gelin görün ki,
önceki paketlerde olduğu gibi bu pakette de yargıyı
hızlandıracak bir hüküm yok. Tam tersine, yargı sürecini
yavaşlatacak, hatta tıkayacak hükümler var. Örneğin,
tasarının 45inci maddesiyle Danıştay
savcılarının görev alanı daraltılıyor,
Danıştaya ilk derece mahkemesi sıfatıyla açılacak davalarla
sınırlandırılıyor. Bu hüküm hızlandırma
değil, idari yargının daha da yavaşlatılması
anlamına gelmektedir. Yargının
hızlandırılmasıyla ilgili durum budur.
Bu tasarıda olumlu işlevi
olan ender hükümlerden, düzenlemelerden bir tanesi, adli para cezası
gerektiren bazı suçların idari para cezası kapsamına
alınmasıdır. Bu sayede, sistemde bir zaman ve emek tasarrufu
sağlanacağını belirtmekte yarar vardır.
Değerli milletvekilleri, peki, bu
tasarıyla ilgili, toplumdaki diğer beklentiler
karşılanmış mıdır? Maalesef
karşılanmamıştır. Örneğin, uzun tutukluluk
süreleriyle ilgili bir düzenleme yoktur. Dünyanın bütün demokrasilerinde
sadece bir yargılama tedbiri olan tutukluluk, ülkemizde ne yazık ki
bir peşin cezalandırma aracına, yargısız infaza
dönüşmüştür. Pakette bunu önleyici bir hüküm yoktur. Bu milletin
oylarıyla seçilmiş tam 8 milletvekili bir yılı
aşkın süredir mahpushanelerde tutsaktır; yani millet iradesi
tutsaktır. Ne yazık ki pakette bu ayıbı ortadan
kaldırmaya yönelik bir düzenleme de yoktur.
Bir yandan, özel hayata karşı
suçların cezası artırılıyor, diğer yandan, bu
suçlardan yargılanan bazı gazetecilere örtülü af getiriliyor.
İşte burada, son günlerde geliştirdiğiniz yeni bir
tavır yine kendini gösteriyor, aynen özel yetkili mahkemelerle ilgili
yapmak istediğiniz düzenlemede olduğu gibi ki, bu konuya birazdan
değineceğim.
Değerli milletvekilleri, bu
tavır Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.
tavrıdır. Emniyet ve adalet teşkilatı içindeki malum
yapılanmanın artık sizinle uğraşmaya
başladığını anladınız; sıra size
geliyor ve bunu engellemeye çalışıyorsunuz. Bir yandan da o
malum yapılanmaya sus payı olarak geçmişle ilgili
ayrıcalıklar tanıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
tasarıda İcra İflas Kanunu ile ilgili de çeşitli
düzenlemeler öngörülüyor. İcra İflas Kanununun tümüyle
değişmesi gerekirken sürekli yapılan değişikliklerle
yamalı bohçaya çevrilmesini anlamak mümkün değildir.
Danıştay üyelerinin
nitelikleriyle ilgili getirilen düzenlemeler, hiçbir deneyimi ve bilgi birikimi
olmayan kişilere paye verilmesini amaçlamaktadır. Peki, nerede
kaldı nitelikli, doğru ve gerçek adalet? Nerede kaldı
bağımsız yargı?
Danıştay
savcılarının görev alanı tasarıyla
sınırlandırılıyor. Mevcut uygulamada
Danıştay savcıları, Danıştayın, temyiz
mercisi olarak ve ilk derece mahkemesi olarak baktığı tüm
davalarda işin esası ve yürütmenin durdurulması
bakımından mütalaa veriyorlar. Dolayısıyla
Danıştay savcıları dava dairelerine yardımcı bir
işlev görüyorlar ve istatistikler gösteriyor ki Danıştay
savcıları dava dairelerinden daha hızlı
çalışıyor yani Danıştay savcıları
Danıştayı yavaşlatmıyorlar. Şunu iyi bilmelisiniz
ki idari yargının tıkanmasının nedeni, idarenin çıkardığı
uyuşmazlık sayısının giderek artmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEVLÜT DUDU (Devamla) Bunun da
nedeni, AKP İktidarının hukuk
tanımazlığıdır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Dudu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 37ye bağlı geçici
madde 9u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 37ye bağlı geçici
madde 10 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 278
sıra sayılı kanun tasarısının 37. maddesi ile
2004 sayılı İcra İflas Kanununa eklenen geçici madde 10
maddesindeki olunur ibaresinin kaldırılarak edilir ibaresinin
konulmasını arz ve teklif ederiz.
Ömer Süha Aldan Dilek Akagün Yılmaz
Ali İhsan
Köktürk
Muğla Uşak
Zonguldak
Özgür Özel Kadir Gökmen
Öğüt Süleyman
Çelebi
Manisa İstanbul
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) Yüksek takdire bırakıyor efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Katılıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninin daha
anlaşılır olması amacıyla önerilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir; madde 37ye bağlı geçici madde 10 üzerindeki önerge
kabul edilmiştir.
Madde 37ye bağlı geçici
madde 10u kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 37ye bağlı geçici
madde 11 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 278
sıra sayılı kanun tasarısının 37. maddesi ile
2004 sayılı İcra İflas Kanununa eklenen geçici madde 11
maddesindeki baro başkanlığı ibaresinden sonra gelmek üzere
esnaf ve sanatkarlar Odası ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ömer
Süha Aldan Dilek
Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk
Muğla
Uşak
Zonguldak
Atilla
Kart Özgür
Özel Süleyman
Çelebi
Konya
Manisa
İstanbul
Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
BAŞKAN Sayın Komisyon?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) Komisyon katılmamaktadır
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İlgilisi tarafından teslim alınmayan ve
yediemine devredilmesine karar verilen malın değerinin tespiti
sırasında ilgili yerdeki esnaf ve sanatkârlar odası
temsilcisinin de bulunması amacıyla önerilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 37ye bağlı geçici madde 11i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 38 üzerinde önerge yoktur.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde 38 kabul edilmiştir.
Madde 39 üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 Sıra
sayılı Kanun Tasarısına 39. Maddesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli Mersin Zonguldak
Bülent
Tezcan Atilla
Kart Dilek
Akagün Yılmaz
Aydın Konya Uşak
Kazım
Kurt
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Katılamıyoruz efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Kazım Kurt
BAŞKAN Sayın Kurt,
Eskişehir. (CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM KURT (Eskişehir)
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; görüşülmekte
olan 278 sıra sayılı Tasarının 39uncu maddesinde
vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Saygıyla
selamlıyorum.
Bu madde, özellikle son on yılda
sürekli yapmaya çalıştığınız hukuk reformunun bir
parçası, bir uzantısı. 5521 sayılı İş
Mahkemeleri Kanununa yeni geçici bir madde ekliyoruz ve diyoruz ki: Bölge
idare mahkemeleri kuruluncaya kadar bu işi uzattık. Geçici 1inci
maddesi de aynı şekilde daha önce yapılmış, orada da
demişiz ki: Bölge adliye mahkemeleri kuruluncaya kadar bu kanunun
uygulanmasını erteledik, öteledik. Bölge adliye mahkemelerini niçin
kurmaya karar verdi bu Parlamento? Adalet hizmetlerinin daha etkin, daha
verimli ve daha sağlıklı olarak yansıması için,
uygulanabilmesi için. Ama ne hikmettir, 2005 yılından bu yana,
maalesef, bölge mahkemeleri ilk derece mahkemelerinin üstünde kurulamadı,
Yargıtay bir temyiz mahkemesi niteliğine dönüştürülemedi. Böyle
olunca şu anda bölge mahkemelerinin kurulmasını Eylül 2013e
erteleyen Hükûmet, yasaları da ertelemek suretiyle bu kabahatine özür
bulmaya çalışıyor.
Değerli arkadaşlarım,
bölge adliye mahkemeleri eğer kurulacak ise bir an önce
kurulmalıdır çünkü bu, sistemi bozan, sistemi ve yargılama
kanunlarımızın silsilesini bozan bir yapı hâline
dönüşmüştür. Şimdiye kadar neden uygulanmadı, şimdiye
kadar neden kurulmadı, iki yılda bir niçin uzatıldı?
Bunların tamamı adalete ve sisteme bakışınızla
ilgili, işi ötelemeyle ilgili bir sıkıntı çünkü
davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlanmasını
istemeyen bir mantık, istemeyen bir sistem üzerine devam ediyoruz. Oysa
Türkiyede insanlar adaleti mülkün temeli olarak sayıyor ve en
sıkıştıkları ortamda adalete başvuruyor ama
adalet, sistemi sarsmış, sistemi bozmuş ve uygulanamaz hâle
gelmiş, insanları canından bezdirmiş. Şimdi, her dönem
yeni yeni reformlarla, yeni yeni reform söylemleriyle işin mantığını
da bozarak yürüyoruz. Nereye kadar gideceğiz, şu anda belli
değil. Bölge mahkemeleri kurulmadığı sürece bu işin
düzelme ihtimali görünmüyor ama ne yazık ki normal koşullarda,
demokratik ve şeffaf bir ortamda bu işleri yapması gereken
Hükûmet ve Bakanlık, maalesef bu işlere çok sıcak bakmadı.
Şu anda 3üncü Yargı Paketi
diye görüşmekte olduğumuz paketin içine özel yetkili mahkemelerle
ilgili ne gelecek belli değil. Kamuoyu bunu tartışıyor,
kamuoyu bunu bekliyor ve gecenin saat bilmem kaçında, hiç kimse, biz
bilmiyoruz, siz de bilmiyorsunuz özel yetkili mahkemelerle ilgili ne
yapacağınızı.
Dolayısıyla, bu işleri
üstünkörü geçirerek, üstünkörü değerlendirerek sürekli yanlış
yapıyoruz ve bu yanlışı düzeltmek için altı ay sonra
bir yasa daha, iki yıl sonra bir yasa daha
Bu mantıkla
gidildiği sürece Türkiyedeki demokratik hukuk devletini rencide etmeye
devam edeceğiz ama bu Parlamentonun görevi, bir an önce bu özel yetkili
mahkemeleri ortadan kaldırmak ve Türkiyedeki hak ve adalet
arayanların önündeki engelleri açmaktır. Bunu yapmadığımız
sürece hesap verme şansımız yoktur. Bu hesabı biz çok
rahatlıkla vermeye hazırız ama siz bu konuda biraz
sıkıntılı görünüyorsunuz gibi geliyor.
Saygılarımı sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Kurt.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
39uncu madde üzerinde Komisyonun bir
redaksiyon talebi var.
Buyurun Sayın Başkan.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) Değerli Başkanım, 39a
bağlı geçici 2nci madde metnindeki kararı verilen daireye
kararı veren daireye biçimde olacaktır.
Düzeltir, arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Karar yeter
sayısı efendim.
BAŞKAN - Komisyonun bu redaksiyon
isteğiyle birlikte 39uncu maddeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama
yapacağız efendim.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, madde kabul
edilmiştir.
40ıncı madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 Sıra
sayılı Kanun Tasarısına 40. Maddesinin 1.
fıkrasında yer alan beşyüz Türk lirasından ibaresinin,
bin Türk lirasından şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli
Mersin
Zonguldak
Dilek Akagün
Yılmaz Celal
Dinçer Bülent
Tezcan
Uşak
İstanbul Aydın
Atilla
Kart
Konya
BAŞKAN Komisyon
katılıyor mu önergeye?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Celal Dinçer,
İstanbul.
Sayın Dinçer, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CELAL DİNÇER (İstanbul)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 40ıncı maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 40 ve 41inci maddeleri 1950 tarihinde
çıkarılmış 5683 sayılı Yabancıların
Türkiyede İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanunun 25inci ve 26ncı
maddelerinde değişiklik öngörmektedir. 25inci maddede, 17nci
maddeye göre Türkiyede oturmaya mecbur kılınanlar için iki aydan iki
seneye kadar hapis cezası vardı. Aynı şekilde, bu yeni
tasarıyla bu hapis cezası kaldırılıyor, 500 Türk
lirasından 3 bin Türk lirasına kadar idari para cezası
getiriliyor. Bu para cezasına dönüştürülmesi olumlu bir
gelişmedir. Bu yönüyle, maddenin bu şekline katılmak mümkündür
ancak 5683 sayılı Yabancıların Türkiyede İkamet ve
Seyahatleri Hakkında Kanuna değişiklik getiren 278 sıra
sayılı Kanun Tasarısının bu maddeleri ve bu kanun
tamamen, dikkatinize sunuyorum saygıdeğer milletvekilleri, sadece bir
hafta önce, İçişleri Bakanlığının gönderdiği
ve İçişleri Komisyonunda görüşülen bir tasarıyla
yürürlükten kaldırılıyor. Şu anda, İçişleri
Komisyonunda kabul edildi bu tasarı. (1/619) esas numarasıyla
İçişleri Komisyonunda kabul edilen ve kaldırılması
hükmedilen bir yasa hakkında şimdi yeni bir değişiklik
getiriyoruz. Bu da İktidarın kanun yaparken torba kanun
dediğimiz bu teknikle, ne gelirse aceleyle torbaya doldurmasından
kaynaklanan yanlışlıklardan bir tanesi. Bu yeni değil, daha
önce gene yapmıştınız. Daha önce, 666 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede yapmıştınız. Orada Maden Tetkik
Arama Kurumunu kaldırıyorsunuz, bir gün sonraki bir
değişlikte ise Maden Tetkik Arama Kurumunun Teftiş Kurulu
Yönetmeliğini yayınlıyorsunuz. Bu kanunları, bu torba
kanunları yaparken lütfen bir detaylı çalışın,
dersinize iyi çalışın, bu şekilde
yanlışlıklara meydan verilmesin, bu Meclis meşgul edilmesin.
Saygıdeğer milletvekilleri,
cezaevlerinde istiap haddi doldu artık, çok fazla. 126 binden fazla insan
cezaevlerinde. İsyanlar çıkmaya başladı. AKPnin hâkimleri
tutukluyor, AKP cezaevi yetiştiremez oldu. Neredeyse artık bölgelere
seyyar, prefabrik cezaevleri yapacaksınız.
Kapatılan adliyeler konusu
Türkiye'nin ayrı bir yarası. Şimdi, siz yüzlerce adliyeyi
kapatıyorsunuz. Bürokratik yaşamımızda biz gördük. Bir
dosya istiyoruz, bir evrak istiyoruz Efendim, taşınırken kaybolmuş.
Yüzlerce dosyayı taşıyacaksınız değerli
milletvekilleri, ben burada uyarıyorum sizleri. Bu dosyalar ne olacak? Bu
insanların hakları ne olacak? Yarın, taşınırken
bu dosyaların yarısı yolda kaybolacak, yarısı yok
olacak ve yüzlerce, binlerce insanın hakkı zayi olacak. Lütfen, bu
yanlıştan dönünüz. Aynı şekilde, Mevcut odalar yetersiz.
diyorsunuz. Peki, insanlar mağdur olmayacak mı?
Taşıdığınız odalara bu arşivleri nereden
sığdıracaksınız, hangi adliyede
sığdıracaksınız? Kaldı ki adliyeleri
kapattınız. Keşif için gelecek insanlar yüzlerce kilometre
uzaklığa gidecekler. Bu, vatandaşa yüklenen keşif
masrafları ne olacak? İşin bir de bu yönünü göz önüne
alınız. Sadece, Adliyeyi kapattık, tasarruf yaptık.
diyemezsiniz. O vatandaşların
bir keşif için ödeyeceği paraları da düşünmeniz
lazım, mahkemeye başvurması için ödeyeceği paraları da
düşünmeniz lazım. Bu yönleriyle bu yanlıştan vakit
geçirmeden dönmenizi diliyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Dinçer.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
40ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
41inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 Sıra sayılı
Kanun Tasarısına 41. Maddesinin 1. fıkrasında yer alan
ikibin Türk lirasından beşbin Türk lirasına ibaresinin, üçbin
Türk lirasından yedibin Türk lirasına şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Celal
Dinçer Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk
İstanbul Kırklareli Mersin
Bülent
Tezcan Ali
İhsan Köktürk Atilla
Kart
Aydın Zonguldak Konya
Dilek
Akagün Yılmaz
Uşak
BAŞKAN Komisyon, Sayın Başkan?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Dinçer
CELAL DİNÇER (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz evvel bahsettiğim, yürürlükten
kaldırılan bir madde diyordum. İçişleri Komisyonunda
görüştüğümüz bu kanun tasarısında yabancılarla ilgili
kanunun son maddesi kaldırılıyor Sayın Valim, bir cevap
vermek için
Son maddesiyle kanun kaldırılıyor ama başka
bir maddesiyle de ceza veriliyor.
Sayın Başkanım, saygıdeğer
milletvekilleri; 278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 41inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Avrupa Konseyinin hukuk danışmanı organı
olan Demokrasi ve Özgürlük İçin Avrupalı Yargıçlar Birliği
MEDELin bir raporu var Türkiyeyle ilgili. Bu raporu kısaca sizlere
okumak istiyorum: Türkiyede yargı politik gücün elinde tehlikeli bir
boyut kazandı. Yürütme erki yargıyı manipüle ediyor. Yargıç
bağımsızlığı tehdit altında. İktidar
yandaşları yargıdan muaf tutuluyor. Bu çarpıcı
iddialar Avrupa Konseyinin hukuk danışmanı organı görevini
yürüten Demokrasi ve Özgürlük İçin Avrupalı Yargıçlar Birliği,
diğer adıyla MEDELin raporundan alınmıştır.
Raporda Türk yargısına sert eleştiriler yöneltiliyor. Deniz
Feneri, şike, MİT, KCK soruşturmalarının örnek
gösterildiği raporda, politik gücü elinde tutanların tehlikeli boyut
kazandığı vurgulanarak, durumun yargıç, savcı
bağımsızlığını tehdit ettiği
belirtiliyor.
YARSAV ve Yargı-Sene yönelik
müdahalelerin eleştirildiği raporda, yargıç ve savcılar
hakkında soruşturma başlatmak, dosyadan el çektirmek ya da kanun
değişiklikleriyle iktidar yandaşlarının yargıdan
muaf tutulduğu belirtiliyor. Yargı yürütme erki tarafından
manipüle ediliyor deniyor. Türkiyede yargının siyasi gücün emrine
verildiği ve asli işlevlerini yapamaz hâle getirildiği de
rapordaki tespitler arasında. Çözüm yolu olarak da, yargı
mensuplarının özerk birlikler oluşturulması tavsiye
ediliyor.
Avrupanın birçok raporlarında
sizi öven raporları dikkate alıyorsunuz ama sizi yeren raporları
hiç görmezden geliyorsunuz. İşte bu da, Avrupadan size yönelik,
uygulamalarınıza yönelik bir konu.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Türkiye, hiçbir dönemde bu kadar hukukun çiğnendiği,
adaletsizliğin diz boyu olduğu bir dönemi
yaşamamıştır. Türkiye bir korku tüneline sokulmuştur.
Bu ülkenin Cumhurbaşkanları, Başbakanı, Başbakan
Yardımcıları yargıdan şikâyet etmeye
başlamıştır. Fazla uzağa gitmeyelim, bugünkü
gazetelere bir göz atalım. Sayın Cumhurbaşkanımız
İzmirdeki soruşturmayı eleştiriyor. İzmirdeki
iddiaların hiçbirisinin özel yetkili mahkemelerin görev alanına
girmediğini belirtiyor. Birçok hükûmet yetkilisi eleştiriyor ama biz
görüyoruz ki, getirilen bütün paketlerin içinde bu konuyu düzeltecek hiçbir
adım yoktur. Hâlâ, dünyada hiçbir şekilde kabul edilemeyecek bir
çifte standarttan bahsediliyor. Yargılamalarda mevcut, devam eden
yargılamalar devam etsin özellikle birkaç dava için, geri kalanlara yeni usul
hükümleri uygulansın. Dünyada hiçbir hukuk sisteminde usul hükümleri bu
şekilde ikiye bölünerek uygulanamaz. Bunu düşünen hukukçulara, bunu
düşünen insanlara adalet dağıtan insanlar diyebilir miyiz,
hukukçu diyebilir miyiz?
Değerli
milletvekilleri, vakit geçirmeden -buradan da tekrar ediyorum- lütfen, bu
yanlışları tekrar tekrar yapmayalım. Türkiyenin huzurlu,
yaşanabilir, özgür bir ülke olması için işte elimizde
fırsat. Madem her şeyi bu torbaya atıyorsunuz, gelin,
özgürlükleri sağlayacak maddeleri de bu torbaya atalım. Türkiyeyi,
cennet ülkemizi, yaşanabilir, huzurlu bir ülke hâline getirelim. Bu
hepimizin elinde, bu yüce Meclisin elinde, buna hep birlikte karar verelim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dinçer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
41inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
42nci madde üzerinde
iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına,
278
Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 42. maddesinde geçen beşyüz ibaresinin bin olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Alim Işık Muharrem
Varlı Özcan
Yeniçeri
Kütahya Adana
Ankara
Oktay Vural Mehmet
Erdoğan
İzmir Muğla
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 Sıra Sayılı Kanun Tasarısına 42. Maddesinin
1. fıkrasında yer alan ikibin
Türk lirasından beşbin Türk lirasına ibaresinin, üçbin Türk lirasından
yedibin Türk lirasına şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Turgut Dibek Ali Rıza
Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli Mersin Zonguldak
Bülent Tezcan Refik
Eryılmaz Atilla
Kart
Aydın Hatay Konya
Dilek Akagün Yılmaz
Uşak
BAŞKAN
Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılınmamaktadır Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Refik Eryılmaz, buyursunlar.
(CHP sıralarından alkışlar)
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Çağdaş demokrasilerde yasalar
toplumun ihtiyaçları dikkate alınarak hazırlanır ama
maalesef, Hükûmet, Meclise sevk ettiği bütün yasa teklif ve
tasarılarında, toplumun ihtiyaçlarından çok, kendi beklenti ve
ihtiyaçlarını dikkate alan bir anlayışla hareket
etmektedir. Toplumun talep ve eleştirileri hiçbir şekilde dikkate
alınmamaktadır.
Seyahat Acentaları ve Seyahat
Acentaları Birliği Kanunuyla ilgili bir kanun maddesini şu anda
görüşüyoruz ama maalesef, Suriyeyle yaşadığımız
sıkıntılardan dolayı bugün Suriyeye komşu olan bütün
illerdeki seyahat acenteleri iflasın eşiğine gelmiş
durumda.
Biz bu kanun teklifini konuşurken
maalesef şu anda bölgede savaş tamtamları çalınıyor.
Hükûmetin izlediği politikayla, ülke içeride karanlığa,
dışarıda ise bataklığa ve savaşa doğru
sürüklenmektedir. Küresel emperyalist güçlerin etkisi altında
şekillendirilen dış politikanın ülkeyi getirdiği süreç
budur.
Komşu, dost ve kardeş
Suriyede kirli ve iğrenç bir oyun oynanmaktadır. Küresel güçler,
Türkiyeye bu kirli oyunda önemli bir görev vermiştir. Suriyede her gün
bombalar patlıyor, intihar saldırıları düzenleniyor,
askerler, çocuklar, siviller eli kanlı silahlı gruplar
tarafından katlediliyor.
Mesele Büyük Orta Doğu Projesinin
bir ayak bağını ortadan kaldırıp İsrailin
etrafını temizlemek olunca, mesele İrana giden yolda bir
tümseği dümdüz etmek olunca ve
mesele Müslüman coğrafyayı Şii, Sünni ekseninde önce ortadan
ikiye bölmek, sonra da un ufak etmek olunca demokrasi bahane.
Suudi Arabistanlı kadınlar
için bırakın oy kullanma hakkını bisiklete binme
özgürlüğünü bile telaffuz etmeyenler, Suriyeye demokrasiyi götürüyorlar!
Suriye kan gölü, Suriye ağlıyor, Suriye direniyor. Alevisiyle
Sünnisiyle, Ermenisiyle Yahudisiyle, Türküyle Çerkeziyle, Arapıyla
Kürtüyle, başı açık olanıyla başı kapalı
olanıyla, sorunlarıyla, sancılarıyla ve kendine özgü
güzellikleriyle yaşanıp giden ve toprağa demokrasi fidanını
yetiştirmeye en müsait bu Orta Doğu ülkesinden ne istediniz? Düne kadar
neşeli Arapça ezgileri dinlediğimiz radyolarından
ağıtlar yükseliyor. Emperyalizmde vicdan yok, emperyalizmde ahlak
yok, emperyalizmde acıma yok, parçalanmış çocuk bedenleri
umurlarında değil. Bakın, o çocukların kanları henüz
soğumadan teröristlere milyarlarca dolar para gönderildi. Suriyede
tezgâhlanmak istenen müdahalenin ve mezhep savaşının Kuzey
Afrikadan Orta Doğuya kadar uzanan coğrafyada ABD ve
işbirlikçilerinin gerçekleştirmek istediği Büyük Orta Doğu
Projesi adı altındaki kirli savaşın bir uzantısı
olduğu herkesçe bilinmektedir. Suriyedeki bir savaşın bütün
bölgeyi etkileyeceği ve Türkiyeyi de Orta Doğu
bataklığına sürükleyeceği âşikârdır. Türkiyenin
böyle bir bataklığın içine çekilmesine asla izin verilmemelidir.
Hükûmeti uluslararası güçlerin Orta Doğudaki çıkarlarına
değil, ülkemizin ulusal çıkarlarına hizmet etmeye davet
ediyoruz. İki halk, bin yıllık bir tarihin çocukları, bir
zamanlar aynı bayrağı paylaşmış bu iki ülke
emperyal darbelerle daha önce birbirinden koparılmıştır.
Şimdi ikinci bir emperyalist saldırıyla karşı
karşıyayız. Bu saldırıya karşı CHP olarak
halkımızla birlikte karşı duracağız. Suriye
halkı ile Türk halkı kardeştir ve kardeş olmaya devam
edecektir. Emperyalizme karşı savaşan, dik duran bütün
halkları selamlıyoruz. Unutulmasın ki son sözü hep direnenler
söylemiştir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) -
Beşar Esad
REFİK ERYILMAZ (Hatay)
Amerikanın taşeronluğunu yapmayın!
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Eryılmaz.
Arkadaşlar, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Önergeyi kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
278 Sıra Sayılı Kanun
Teklifinin 42. maddesinde geçen beşyüz ibaresinin bin olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN Sayın
Başkan, önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Bakan?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Yeniçeri, buyurun efendim.
ÖZCAN YENİÇERİ
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün adalet Türkiyenin
en katı elementi hâline gelmiştir. Geniş kitleler üzerinde
yapılan bir araştırmada, Türkiyede halkın yüzde
86sının adaleti birinci öncelikli sorun olarak gördüğü ortaya
çıkmıştır. Devletin temeli bu yüzden adalet olarak tarif
edilmektedir.
Zulmün payidar,
eşkıyanın hükümdar olamayacağını ifade eden deyimler
de aslında milletimizin adalete verdiği öneme işaret ederler.
Devletin işlerinde devletin mumunu, Ömerin işlerinde Ömerin mumunu
kullanan Hazreti Ömerin de bize söylediği aslında budur.
Farabi Toplum sevgiyle
kaynaşır, adaletle yaşar. der. Yüce Mevlânâ Adalet
ağaçlara su vermek, zulüm dikeni sulamaktır. der. Bizim kültürümüz
böyle buyuruyor. Ancak burada bir sorun var, o da adaletten ne anlamamız
gerektiği hususudur. Adalet, eski Yunandan bugüne sürekli olarak
tartışılan bir olgu, bir kavram olarak gelmiştir.
Bundan iki bin beş
yüz sene evvel, Polemarchus, Thrasymachus ve Sokrates arasında bir
tartışma yaşanır. Bu tartışmadan Polemarchus
adaleti Herkese hakkını vermektir olarak ifade eder. Bunun üzerine
Sokrates Sarhoşun eline bıçağı, düşmanın eline
silahı vermek adalet midir? diye sorar. Değildir. der. O zaman
Doğruluk nedir? diye sorar. O da der ki: Düşmana zarar vermek,
dostlara iyilik etmektir. Sokrates bunun üzerine İnsanların dost
olup olmadığını nasıl anlayacağız? diye
sorar. O da Dost görünene mi dost olana mı dost diyeceğiz?
şeklinde bir soru sorar.
Oradan da bir başka sual ortaya çıkar, Polemarchus diyor ki: Dosta
iyiyse iyilik etmek, kötüyse kötülük etmek, doğru bir harekettir. Acaba
doğru mudur? diye bir sorulur. Buna karşılık da Kötü
insanlara kötülük edince, bunu yapanlar insanlık değeri
bakımından kötülük yapanlardan daha kötü bir mevkiye inmez mi?
şeklinde bir yaklaşıma varırlar. Sonuç şu: Ne dosta ne
de düşmana kötülük yapmak, iyi bir insanın yapabileceği bir
iş değildir. der. Adalet ya da doğruluğu bu defa Güçlünün
işine gelendir. şeklinde tanımlarlar. Bugün siyaset
felsefesinde mutlak bir hak kavramı olamayacağı, yönetenle
yönetilen arasındaki ilişkilerde dinî, ahlaki herhangi bir prensip
aramaya gerek olmadığı, hukukun daima güçlünün işine gelen
şey olduğunu iddia eden görüşler rölativistlerin ve
şüphecilerin devamlı tekrarladıkları bir doktrin olarak
önümüzde durmaktadır.
Şimdi, Hakan Fidan olayında
olduğu gibi, iktidarın bürokratlarına özgü yasa çıkarması;
Cumhurbaşkanlığıyla ilgili düzenlemelerde olduğu gibi,
anayasal hükmü yasayla değiştirmesi hukuk devletinde olabilecek bir
şey değildir. Yıllara sarkan tutukluluk hâlleri ve buna benzer
uygulama ve sızlanmalar, adaletin Türkiyede kâmil manada belirli bir
seviyede olmadığı ve sorunlu olduğunu bize göstermektedir.
Montesquieu diyor ki:
İngilterede bir insanın saçının sayısı kadar
düşmanı olsa, onun herhangi bir haksızlığa uğrama
ihtimali yoktur. Ben bunu bugünün Türkiyesine endeksleyerek söylersem, bugün
Türkiyede suçsuz bir kişi iktidarın hıncını üzerine
çekmişse, başındaki saçının sayısı kadar
avukatı olsa haksızlıktan kurtulma ihtimali yoktur. Maalesef
durum buraya gelmiştir. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
Şu hâle bir bakar
mısınız: Ömrünü suç örgütleriyle mücadele etmeye
adamış bir Emniyet Müdürü bir anda zülfüyâre dokunduğu için
mücadele ettiği terör örgütünün mensubu olarak tutuklanıp hapse
atılmıştır. Adam aylarca orada tutuklu bulunmaktadır
ve unutulmaya terk edilmiştir neredeyse. Türkiye'nin 600 bin kişilik
ordusunun Genelkurmay Başkanı bir anda terör örgütü kurmak ve mensubu
olmaktan tutuklanmıştır. Sanki adamın örgütü yok, sanki
silahı yok, tankı yok, uçağı yok da ayrıca bir terör
örgütü kuruyor, ilginç. Hiçbir yorum yapmıyorum ve soruyorum: Sayın
Bakan, Sayın AKPli arkadaşlar, vicdanınız rahat mı?
Hepsi bu. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yeniçeri.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
42nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
42nci madde kabul edilmiştir.
43üncü madde üzerinde aynı
mahiyette iki önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 Sıra
Sayılı yasa tasarı/teklifinin 43. maddesinin tasarı/teklif
metninden çıkartılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahipleri:
Faruk
Bal Oktay
Vural Muharrem
Varlı
Konya İzmir Adana
Ali
Öz Alim
Işık
Mersin Kütahya
BAŞKAN Sayın Komisyon
Başkanı, aynı mahiyetteki iki önergeye katılıyor
musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) Bileşik veya farklı önergelerin
muhtevasına da kendilerine de katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Bakanım?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Işık
KAMER GENÇ (Tunceli) Ne oldu,
Komisyon katıldı mı katılmadı mı?
BAŞKAN Katılmıyoruz.
dedi Komisyon.
Buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Saygıdeğer milletvekilleri, hayırlı geceler diliyorum.
Sayın Komisyon Başkanı,
direkt katılmıyoruz demektense bu tür süslü laflarla sanki
katılacakmış gibi bizi umutlandırıyor ama maalesef
katılmıyor.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) Türkçenin zarafetine hakaret ettiniz.
ALİM IŞIK (Devamla)
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 278 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 43üncü maddesinde yapılan
değişikliğin uygun görülmediğine, dolayısıyla bu
maddenin teklif metninden çıkarılmasına yönelik önergemiz
hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle bu maddede ne öngörülüyor,
onu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu madde Danıştay üyelerinin
niteliklerini yani kimlerin Danıştay üyesi olabileceğini
düzenlemekte. Mevcut Danıştay Kanununun 8inci maddesinde zaten
bunlar sayılmış ama ilaveler var. İlavelerden birisi çok
ilginç, TBMM Genel Sekreterliği yapmış olanlar olacak,
ayrıca düzenleyici ve denetleyici kurumların
başkanlıklarında görev yapmış olanlar olacak ve
diğer, Maliye Bakanlığında var olan hukuk müşavirleri
kaldırılmış, Hukuk Hizmetleri
Başkanlığı ve Hukuk İşleri Müdürlüğü
yapmış olanlar Danıştay üyesi olabilecekler.
İlginç olan bir şey daha var,
mevcut kanunda idari yargı grubundan Danıştay üyeliğinde
görev alabileceklerin en az yirmi yıl devlet memurluğu yapma
şartı var, bu da on beş yıla indiriliyor, söz konusu sizin
verdiğiniz teklifle.
Şimdi, buradan açık
yüreklilikle Sayın Bakana sormak istiyorum: Daha önce, yani AKP
hükûmetleri döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği yapıp
da şu an boşta kalan birilerine yer mi ayarlıyoruz, yoksa bu
kanunda bu değişikliğe ne gerek vardı?
Şimdi, gece yarısı apar
topar getirilen bu tür kanunlarla birilerine kaymaklı yer ayarlamanın
bir anlamı yok. Bu memlekette 75 milyon vatandaşın üniversiteyi
bitirmiş, yüksek lisans, doktora yapmış yüz binlerce çocuğu
iş sahibi olabilmek için gece gündüz KPSSye hazırlanacak, o
sınavdan bu sınava koşacak, ondan sonra çalınan sorularla
bunların hakkı yenecek, on beş yılı doldurmuş,
henüz yirmi yılı doldurmamış, ama bir şekilde bir
yerlere kızağa alınmış birilerine yer
ayarlayacağız, böyle bir şey olmaz Sayın Bakan. Bunlar, bu
Meclise yakışmıyor. Adama has kanun çıkaracaksanız, o
zaman bunları buraya getirmenize gerek yok, kanun hükmünde kararnamelerle
zaten bunları yapıyorsunuz.
Şimdi, buradan soruyorum: Hangi
TBMM Genel Sekreterine Danıştay üyeliği yeri
hazırlıyorsunuz? Bu madde bununla ilgili. Bunu çıkarın
lütfen. On beş gün sonra birini oraya atadığınız zaman
bu dediklerimizin ne kadar doğru olduğu ortaya çıkacaktır.
Adama has kadroyu Meclisten geçirecekseniz, o zaman bu Meclisi bu saatlere
kadar beklemenizin bir anlamı yok, söyleyin, zaten bunu bir şekilde
ayarlamanın yolunu sizler çok iyi biliyorsunuz.
Dolayısıyla, bu kanun
maddesi, bu teklifteki bu madde kişiye has bir düzenlemedir, yirmi
yılı doldurmamış, on altı, on yedi, on sekiz
yıllık bir üst düzey memura Danıştay üyeliği
maddesidir. Budur bu, başka bir şey değildir.
Sayın Bakan, bu tür kişiye
has düzenlemelerin insanları ne kadar üzdüğünü ve kamu
vicdanını ne kadar yaraladığını, eminim, siz de
bizler kadar biliyorsunuz.
Bundan dolayı, bu önergemizin
kabulünü temenni ediyorum ama vicdanlara çok seslendik bu zamana kadar. Hiçbir
vicdan, buradaki işaretin aksine, kıpırdamadı bugüne kadar
ama bundan sonra eminim kıpırdar.
Değerli milletvekilleri, bugüne
kadar birçok konu üzerinde tartıştık ama bu teklifteki bazı
maddeler var ki, sizleri ömür boyu bu dünyada, ömrünüzün sonundan sonra da öbür
dünyada rahat bırakmayacaktır. Terör örgütü mensupları gibi
cezalandırılacak teröre yataklık etmişleri bu kanunla
affediyorsunuz. Dolayısıyla, bu vicdanlarınıza iyi
danışın, bu kanuna el kaldırırken de neye el
kaldırdığınızı lütfen iyi, dikkatle izleyin ve
ona göre kararınızı veriniz diyorum.
Bu ülkede hırsızlık yapan
ya da komşusuyla kavgadan dolayı insanlar
Ufak, simit
çalmış insan gidecek cezaevinde gününü bekleyecek, taahhüdü ihlalden
dolayı üç aya kadar borcunu ödeyemediği için cezaevinde yatacak ama
terör örgütü mensuplarına ve onlara yataklık edenlere af getireceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Devamla) Bu da
size buradan tekrar hatırlatmadır.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Işık.
Diğer önerge üzerinde Sayın
Genç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli üyeler; 278 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 43üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılması için önerge verdik.
Bu 43üncü maddeyle Danıştay
Kanununda Danıştay üyelerinin nitelikleri ve Danıştaya
alınacak üyelerde aranacak şartlarda ve kıdemle ilgili önemli
değişiklikler yapılıyor. Eskiden işte, düzenleyici ve
denetleyici kurum başkanlıkları buraya alınamıyordu;
şimdi, bununla getiriliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreteri
alınıyor buraya ve diğer bir fıkrada ise, işte, 1inci
hukuk müşavirliği ve hukuk hizmetleri başkanlığı
ve hukuk işleri müdürlüğü gibi makamlarda bulunan kişiler buraya
alınıyor.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, Danıştay çok yüce bir kurumdur. Yani bugün bizim
idare hukuku sistemimiz, Fransız idare hukukundan alınan bir hukuk
sistemidir ve Fransız Danıştayından ki, esinlenerek
getirilmiştir ve çok büyük bir kurumdur.
Aslında, Danıştaya
atanan kişilerin o görevi yapabilecek hukuki düşüncelerle, bilgilerle
temayüz etmesi, devleti tanıması, hukuk alanında
sağlıklı içtihatlar vermesi o devletin sağlıklı
işlemesine sonuç verir.
Bakın, Fransız
Danıştayında verilen kararlar yüz elli senelik. Aynı
içtihat devamlı orada uygulanıyor ama bizde, bırakın bunu,
beş senelik bir içtihat bulamazsınız. Niye? Çünkü hep kanunlar
değişiyor, hep oraya niteliksiz insanlar atanıyor.
Şimdi, bu düzenleyici ve
denetleyici kurumların başkanlıkları
Şimdi, Zahit
Akmanı herhâlde getirecek Tayyip Bey, Danıştay
Başkanlığına atayacak; onun için değişiklik
yapılıyor. Biliyorsunuz bunun şeyi
Geçen gün Cemil Çiçekin
oğlu EPDK, yani Enerji Piyasası Düzenleme Kuruluna atandı; onu
atamak için ya da Danıştay üyeliğine atamak için bunları,
bu düzenlemeyi yapıyorsunuz. Yani bu, çok utanç verici bir şey.
Arkadaşlar, Danıştay,
yüce bir makamdır. Oraya gelmek için belli bir bilgi sahibi olmak
lazım ama Sadullah gibi bir tane Adalet Bakanı gelip Bakanlık
makamının başına oturursa, oraya artık, Danıştaya
da çobanları getirip, yerleştirmek lazım. Hukuka gerek yok yani.
Ne gerek var hukuk bilgisine? Çünkü artık, bu devlet hukukla yönetilmiyor.
Bu devlet, artık hukuk denilen bir kavramı yok etmiş. Devri
iktidarınızda hâkimler kanalıyla siz karşı ihtilal
yaptınız. Artık, hâkimleri kullanmak, bazı özel görevli
hâkimler ve savcıları kullanmak suretiyle hak ve özgürlükleri yok
ettiniz. Masum insanları beş senedir içeride tutuyorsunuz. Kendi
iktidarınıza karşı olan herkesi, kendinize karşı
olan, özellikle Tayyip Beye karşı olan herkesi içeriye
atıyorsunuz ama buna rağmen, Deniz Feneri davasında
Niye Deniz
Feneri savcılarını görevden aldınız? Çünkü onlar bir
yere geldiler. Ben de şimdi soruyorum: O, Almanyada bavulla para
taşıyanlar içinde Tayyip Bey veya çevresindeki insanlar var mı,
yok mu? Bunu öğrenmek istiyoruz arkadaşlar, bu bizim doğal
hakkımız. Vardır. demiyorum, var mı, yok mu öğrenmek
istiyoruz. Niye bu savcıları görevden aldınız?
Bakın, geçen gün yine gazetenin
birisi yazdı, 100 trilyonluk bir hayalî ihracat dosyasını
inceleyen savcıyı görevden almış bu yüce Bakan! Bu yüce
Bakan var ya -efendime söyleyeyim- kendisine dokunan bir şey geldi mi
hemen görevden alıyor. Ya, böyle bir, devlet yönetilir mi? Böyle bir devlet
yürür mü? Böyle adalet olur mu? Bunu kimin sayesinde yapıyor? Sizin bu
parmaklar sayesinde. Sizin bu parmaklarınız, sonra, bir süre sonra,
bu parmaklar sebebiyle gasbettiğiniz, devlet imkânlarından
dolayı işlediğiniz günahlar sizlerden de sorulur, çocuklarınızdan
da sorulur, torunlarınızdan da
sorulur. Böyle bir devlet yönetimi olur mu yahu? Yani, getiriyorsunuz,
parmaklarla soygunları örtüyorsunuz, haksızlıkları
örtüyorsunuz.
Geçen gün burada bir önerge verdiniz,
efendim, ihalelerde şeffaflık
İhale şartnamesini
yalnız, ihaleye çağrılan kişiler alsın, ötekiler
almasın. Ben orada kalktım, dedim ki: Yahu, beyler, namuslu olan,
arı olan, edebi olan bu önergeyi kabul etmez. Yani bu doğru mu,
yanlış mı? Bu doğru. Çünkü, bu devlet hırsızlara teslim
edilmiştir sizin zamanınızda, maalesef her şey talan
ediliyor, hukuk yok ediliyor. Ondan sonra da getirip bu saatlere kadar kanun
çıkarıyorsunuz. Yahu, zaten bir tane şey, bir gün bir madde
getirip: Türkiyede hukuk yok edilmiştir, Anayasa yok edilmiştir
Hâkimler sizinle beraber; daha ne istiyorsunuz? Anayasa Mahkemesi diye bir
kurum yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla)
Dolayısıyla artık bu saatlere kadar insanları
çalıştırmayın, hiç olmazsa çalışan bu memurlara
acıyın.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Genç.
lll.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Başkanım, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki iki
önergeyi oylarınıza sunacağım, yoklama
yapacağım.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Tarhan, Sayın Öztürk, Sayın Köktürk, Sayın Dibek,
Sayın Tanrıkulu, Sayın Özel, Sayın Dinçer, Sayın
Tanal, Sayın Serindağ, Sayın Öner, Sayın Cihaner,
Sayın Kart, Sayın Acar, Sayın Genç, Sayın Fırat,
Sayın Özkan, Sayın Sarıbaş, Sayın Tunay, Sayın
Kuşoğlu.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER(Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
5.- Yargı
Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla
İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 2004
Sayılı İcra ve İflas Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Barış
ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan'ın; Türk Ceza Kanunun Özel Hayata ve Hayatın Gizli
Alanına Karşı Suçlar Kanununda Yer Alan Maddelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem
İnce ile 34 Milletvekilinin; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin; Türk Ceza Yasasının
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yasa Teklifi;
İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin; 3713 Sayılı
Terörle Mücadele Yasasının 6 ve 7'nci Maddelerinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Terörle Mücadele Kanununda Bazı Maddelerin
Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Rıza Türmen ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın; Adli Sicil Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy'un; Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporu (1/565,
2/90, 2/120, 2/223, 2/257, 2/268, 2/292, 2/322, 2/326) (S. Sayısı: 278) (Devam)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
43üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler
43üncü madde kabul edilmiştir.
44üncü
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görülmekte
olan 278 sıra sayılı Kanun tasarısının 32nci
(Adalet Komisyon Metninde 44üncü madde ile ilgili) maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Atilla
Kart Gürkut
Acar
Mersin Konya Antalya
Mevlüt
Dudu Turgut
Dibek Dilek
Akagün Yılmaz
Hatay Kırklareli Uşak
Ali
İhsan Köktürk İlhan
Cihaner Mahmut
Tanal
Zonguldak Denizli İstanbul
Ali
Özgündüz Tufan
Köse Sezgin
Tanrıkulu
İstanbul Çorum İstanbul
Madde
44- 6/1/1982 tarihli ve 2575 sayılı Danıştay Kanununun
24üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
c)
Ülke genelinde uygulanması gereken düzenleyici nitelikteki idari
işlemlere.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
278.
sıra sayılı kanun tasarısının 44 üncü Maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Ayla
Akat Sırrı
Sakık
Iğdır Batman Muş
Erol
Dora Adil
Kurt İbrahim
Binici
Mardin Hakkâri Şanlıurfa
Hasip
Kaplan
Şırnak
BAŞKAN
Komisyon son önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, buyurun.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Mussolini 1926 yılında faşist rejimini korumak
için oluşturduğu
(x)
Türkçesi: Devletin korunması için özel mahkeme. Yani özel yetkili
mahkeme. Ne kadar benziyor özel kelimesi
Kimileri
devlet güvenlik mahkemesi konusunda Fransanın örneğini getirir,
aslında Fransanın örneği ile bağdaşmıyor.
Fransa, Bin Bellanın uçağını Libyadan Mısıra
uçarken iki Mirage uçağıyla zorunlu inişle getiriyor; Bin
Bellayı kaçırıyorlar, Parise getiriyorlar. Cezayir özgürlük
mücadelesinin en önemli ismi. Pariste yargılama koşulları yok;
Yargılama
süreçlerine, tarihsel olarak, endeks olarak koyarken çok dikkat etmesi gereken bir noktadayız
Meclis olarak. Bu Mecliste her söylenen sözün öncesi vardır. O konuda
özellikle yargı reformu söz konusu olduğu zaman herkesin,
yaptıklarına ve attığı imzalara, kararlara çok
dikkatle bakması gerekiyor. Bu olağanüstü mahkemeler Türkiyeye
nereden hediyedir? 60 ihtilalinden, 80 ihtilalinden, darbelerinden
gelmiştir.
Şimdi,
darbe müessesesi olan bir konuda biz düzenleme yapacağız. Sadece o
değil, uzun tutukluluk onun sorunu, gizli soruşturmalar onun sorunu,
özel sorgulama yöntemleri onun sorunu, usuller onun sorunu yani burada bir
taraftan yargının yükü hafifletilecek, bir taraftan da bu
ayıptan kurtulunacak.
Şimdi,
tarihsel olarak bakıyorum, çok tarih de denmez artık, aslında
2001 yılına tarih denir mi, daha on bir sene öncesi- bu Ulusal
Program Mecliste kabul edildi mi? Edildi. Taahhüt edildi mi? Edildi. Bu edilen
taahhütlerin içinde adil yargılanma hakkı var mıydı?
Vardı. Bu mahkemelerin kaldırılacağı var
mıydı? Vardı. Niye bugüne kadar kaldı?
Şimdi,
2001 Anayasa değişikliği burada yapılmadı mı?
Yapıldı. 2001 Anayasa değişikliğinde adil
yargılanma hakkı getirilmedi mi? Getirildi. 36ncı madde
değiştirildi mi? Evet.
Peki,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf olacaksın,
Katılım Ortaklığı Belgesinde bunlar yer alacak,
sonra
2003 yılında iki parti var o zaman Mecliste, AK PARTİ
İktidarı, ana muhalefet de CHP. Şimdi, Medeni ve Siyasi Haklar
Sözleşmesini ve onun ikizi olan Ekonomik ve Sosyal Sözleşmeyi
birlikte imzaladınız mı imzalamadınız mı?
İmzaladınız ve Meclis onayladı. Doğru
yaptınız. Bu bir ayıptı, Türkiye'nin bu iki
sözleşmeyi, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesini imzalamaması.
Bu iki sözleşmenin içinde adil yargılanma hakkı var
mıdır, yok mudur? Vardır. O zaman bizim oturup burada
Eğer
sabahlıyorsak doğru dürüst bir iş yapalım, değsin,
arkadaşlar, değsin. Bu yargılama ayıbından, bu
olağanüstü mahkemelerden, bu zulümden, bu zorbalıktan hiç kimse
çekmesin. Hukuk işlesin, adil yargılanma olsun. Bağımsız
ve tarafsız olmayan mahkemeler süreci sonlansın. Bu konuda buna
çalışalım. Bu uykusuz gecelere değsin. Bari
çocuklarınıza Olağanüstü mahkemeleri bıraktık,
kaldırdık burada başka bir şey yapamadıksa da.
diyebilesiniz diyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kaplan.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görülmekte
olan 278 sıra sayılı Kanun tasarısının 32nci
(Adalet Komisyon Metninde 44üncü madde ile ilgili) maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde
44- 6/1/1982 tarihli ve 2575 sayılı Danıştay Kanununun
24üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
c)
Ülke genelinde uygulanması gereken düzenleyici nitelikteki idari
işlemlere.
Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Bakan?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Atilla Kart, buyurun efendim.
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tasarıyla ilgili 44üncü maddeyle bağlantılı
verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Avrupa Yargıçlar Birliği, yargı
konusunda, yargı uygulamaları konusunda görüş ve önerileriyle,
eleştirileriyle etkili olan ve saygınlığı genel olarak
kabul gören bir mesleki kuruluştur. Bu kuruluş, Türkiyeyle ilgili
değerlendirmeleri yapıyor, tespitleri yapıyor. Bu tespitleri
izninizle sizlerle paylaşmak istiyorum değerli
arkadaşlarım.
Şöyle
diyor MEDEL (Avrupa Yargıçlar Birliği) yaptığı
tespitlerde, şunları tespit ediyor: Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruluna atama ve tayinler hangi kriterlere göre yapılıyor? diye
soruyor. HSYK üyeleri, bu atamaları özenle yazılmış
kriterlere göre yaptıklarını ifade ediyorlar. Bunun üzerine, Avrupa Yargıçlar
Birliği özenle yazılmış bu kriterleri görmek istiyor ama
bir sonuç elde edemiyor, böyle bir kriter, yazılı kriter, mevcut
olduğu ifade edilen yazılı kriter Avrupa Yargıçlar
Birliğine sunulamıyor. Bunun üzerine, raporda şu ifade ediliyor:
Talebimiz üzerine bu kriterlere ilişkin metinleri gönderecekleri
konusunda söz verdiler, bu zamana kadar henüz bu metinler tarafımıza
ulaşmadı, ulaştırılmadı. Tayin ve terfilerin,
karar ve tutumlarından hazzedilmeyen yargıç ve savcılara
karşı bir tür ceza olarak kullanıldığına dair bir
izlenim edindik. diyor Avrupa Yargıçlar Birliği. Devam ediyorlar,
devam eden davalara ilişkin olarak şunu ifade ediyorlar:
Soruşturmalar ve yargılamalar politik gücü elinde tutan çevrelerin
açısından tehlikeli bir boyut kazanmaya
başladığında Hükûmetin yaptığı ilk iş,
ilgili savcı ya da hâkime dosyadan el çektirmek, görevini ya da görev
yaptığı şehri değiştirmek ya da hakkında
disiplin soruşturmasını başlatmak ve kanun
değişikliği yaparak iktidar yandaşlarını
yargıdan muaf tutmak. Bunların hangi konularda olduğunu burada
tekrarlamama gerek yok. Hemen ardından, Deniz Feneri
savcılarının görevden alınmalarına ve
yargılanmalarına dikkati çekiyor rapor. Savcıların görevden
alınmasıyla birlikte davanın seyrinin
değiştiğini, sanıkların tahliye edildiğini, Alman
savcıların Deniz Feneri davasına dâhil olma taleplerinin Adalet
Bakanı tarafından reddedildiğini ifade ediyorlar. Rapor,
şike davasında yargılananlar arasında Başbakanın
bir yakınının bulunması ile dava devam ederken yapılan
yasa değişikliği arasında da ilişki kuruyor ve yine
MİT Müsteşarının ifadeye çağrılmasının
ardından savcı ve polislerin tayin edilmesine dikkati çekiyor
değerli milletvekilleri.
Sonuç
olarak şunu diyor rapor: Yargının sorunlarına ilişkin
kapsamlı bir analize, Türkiye'nin ne kadar ciddi bir analize ihtiyacı
olduğunu gösteriyor değerli milletvekilleri. Burada, aslında,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak yedi yıldan, sekiz yıldan bu yana
ifade ettiğimiz bütün tespitleri Avrupa Yargıçlar Birliği de
teknik ifadeleriyle, hukuki ifadeleriyle tespit ediyor ve rapora
bağlıyor. Aslında, geldiğimiz noktada, bu çerçevede şu
soruyu biraz daha somutlaştırarak dile getirmek gerekiyor: Getirilen
bu tasarıyla Türkiyede yargı
bağımsızlığına ya da yargının etkin bir
şekilde çalışmasına yönelik bir amacı mı
hedefliyoruz yoksa artık elimize, ayağımıza dolaşan
bir engeli ortadan kaldırmak, o iktidar kavgasını, iç iktidar
kavgasını kontrol altına mı almak istiyoruz? Aslında
işin esası bu.
Tabii,
yapılan bu değişikliklerle ortaya çıkan bir gerçek
şudur değerli milletvekilleri: Türkiye, bırakın yargı
hizmetlerinin etkinleştirilmesini, bırakın hukuk devleti
olmayı, Türkiye kanun devleti olmaktan hızla uzaklaşıyor,
bu işin esası bu. Türkiye artık kanun devleti bile değil
değerli milletvekilleri.
Bir
kez daha Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kart.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
44üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
45inci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278
sıra sayılı Kanun tasarısının 45. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk Turgut
Dibek
Mersin Zonguldak Kırklareli
Gürkut
Acar İlhan
Cihaner Dilek
Akagün Yılmaz
Antalya Denizli Uşak
Atilla
Kart Mevlüt
Dudu Sezgin
Tanrıkulu
Konya Hatay İstanbul
Tufan
Köse Ali
Özgündüz Mahmut
Tanal
Çorum İstanbul İstanbul
MADDE 45- 2575 sayılı Danıştay
Kanununun 60'ıncı maddesinin (1) numaralı
fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
Başsavcı, bu Kanunun 61'inci maddesinin (1)
numaralı fıkrasında sözü edilen dava ve temyiz
dosyalarını, uygun göreceği görev ayrımına göre,
savcılara havale eder."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278 Sıra Sayılı
Kanun tasarısının 45. maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Oktay
Vural Muharrem
Varlı
Konya İzmir Adana
Ali
Öz Alim
Işık
Mersin Kütahya
BAŞKAN Komisyon, okunan son önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Alim Işık, Kütahya
(MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısının 45inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle tekrar saygıyla
selamlıyorum hepinizi.
Değerli milletvekilleri, bugün bu kanunun
görüşülmesi sırasında, saat 20.30 sıralarında,
Diyarbakır merkez Bağlar ilçesinde devriye görevi yapan polis
aracına molotofkokteyliyle saldırı, 21.30 sıralarında
da Van Özalp ilçesindeki Durukan Kışlasına PKKlılarca
roket ve uzun namlulularla silahlı saldırıda bulunulmuştur.
Dolayısıyla, bir taraftan saldırılar artırılıyor
ki Bir an önce bu kanunu çıkarınız, ilave olacakları da
bir an önce buna ilave ediniz. mesajını hepimize iletiyorlar.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakan, bir haftadır farklı
ağızlardan farklı açıklamalarda bulunuluyor, CMK 250nci
madde değişikliğiyle ilgili, doğru olan hangisidir? Biz
hangi başbakan yardımcısına, Başbakana veya bakana
güveneceğiz? Buraya ne zaman getireceksiniz, kime ne sözler verildi,
lütfen bunları bu Mecliste bari açıklayınız. Nasıl
olsa şu anda vatandaş izlemiyor. İleri demokrasi uygulaması
olarak salı, çarşamba, perşembe günleri saat 19.00dan sonra
canlı yayın yok. Biz bilelim ama, biz bilelim kime ne söz verildi?
Osloda mı verildi yoksa İmralıda mı verildi yoksa Bursadaki
MİT misafirhanesinde mi verildi, şu sözleri bir alalım.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Hepsinde vermişlerdir.
ALİM
IŞIK (Devamla) Bu sözler nereye verildiyse lütfen buraya bir
açıklayın bunu. Bu kanunla neyi değiştirmek istiyorsunuz?
Türkiyenin temeline dinamit mi koymak istiyorsunuz, bunu açıklayın
da biz de bilelim. Biz de vatandaşlarımıza gidince
açıklayacağız; dinamiti şuraya, şuraya, şuraya
koydular, koyanlar da bunlar diyeceğiz. Burada da aynı şekilde.
Şimdi,
Danıştayla ilgili görev daraltmasına gidiliyor. Mevcut kanunun
60ıncı maddesinin birinci cümlesi, Başsavcı, dava
dosyalarını uygun göreceği görev ayrımına göre
savcılara havale eder diyor. Yani, Danıştay
başsavcılarının görevini onların inisiyatifine
bırakmış, uygun gördüğü şekilde
dağıtıyor.
Şimdi,
bu 45inci maddedeki değişiklikle neyi getiriyorsunuz?
Bakınız; Başsavcı, ilk derece mahkemesi
sıfatıyla Danıştayda görülen dava dosyalarını,
esas hakkındaki düşüncelerini bildirmek üzere, uygun göreceği
görev ayırımına göre savcılara havale eder. Bir, birinci
derece yani ilk derece mahkemeye bu görevi sadece veriyorsunuz; iki, sadece
esas hakkında. Onu da alın elinden de bari hiç olmazsa
Danıştaya dava gitmesin. Yani, nasıl bir hukuk devletinde
yaşıyoruz? Bu kadar mı rahat hissediyorsunuz? Yani, bu şımarıklığın
sebebi nedir? Nedir bu şımarıklığın sebebi? Bu
ülke sadece sizin mi? Allah aşkına, yani bu düzenlemeleri bu Meclise
getirmiş olmanızdan dolayı ben bu Meclisin bir üyesi olarak
kendimden utanıyorum. Yani bu kadar, bu ülke, kolay parçalanır, satılır
mı ya! Olmaz böyle şey.
Bu
düzenlemeyle Danıştaydaki başsavcıların görevleri
daraltıldığı gibi, değişikliğin
Danıştaydaki yargılamanın
daha hızlı sonuçlanmasını sağlayacağına
yönelik iddialar asla doğru değildir. Hâlbuki bunun aksine
Danıştaydaki dosya birikimine Danıştay savcıları
sebep olmuyor. Danıştaya gelinceye kadarki alt mahkemelerdeki
dosyalar bunun sebebi. Şimdi, buralarda çözüm bulmuyorsunuz,
Danıştayda, sadece esas hakkında
Peki, yanlış
geldiyse veya vatandaşın mağduriyetine yol açan usul
hakkında yanlış yönlendirilmiş dosya, ne yapacak? O da
yok. Sadece esastan görüş
verebileceğiz.
Dolayısıyla,
bu kanun teklifinin içinde, her ne kadar birer ikişer cümleyle
sıkıştırılmış da olsa dikkatle
incelendiğinde bu ülkeyi dinamitleyecek maddeler var. Bu hukuk devleti
ilkesini zedeleyen ve gerçekten bu ülkede bundan sonraki kardeşlik ve
barış ortamını ciddi anlamda sıkıntıya
sokacak maddeler var. Bizim görevimiz sizi uyarmak. Siz de bu uyarı
karşılığında herhâlde kendi sorumluluğunuzu
kendiniz tartarsınız.
Tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyor, önergemize desteğinizi bekliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278
sıra sayılı Kanun tasarısının 45. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve
arkadaşları
MADDE 45- 2575 sayılı Danıştay
Kanununun 60'ıncı maddesinin (1) numaralı
fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
Başsavcı, bu Kanunun 61'inci maddesinin (1)
numaralı fıkrasında sözü edilen dava ve temyiz
dosyalarını, uygun göreceği görev ayrımına göre,
savcılara havale eder."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Süleyman Çelebi
BAŞKAN Sayın Çelebi, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, aslında 38inci maddede konuşacaktım,
38inci maddeyle ilgili bir değişiklik önergesi vermiştik, o değişiklik
önergesi de yargıçların sendikalaşma hakkını içeren
bir düzenlemeydi ama yeni madde ihdas edildi gerekçesiyle bu
imkânımız olmadı.
Şimdi,
özellikle şunu vurgulamak istiyorum: Hep yargının
bağımsızlığını ifade ediyoruz,
bağımsız yargı. Bir ülkede bağımsız
yargı diyebilmemiz için öncelikle yargıçların
bağımsız olması lazım, özgür olması lazım.
Eğer yargıçlar özgür değilse o ülkede yargının
bağımsız karar vermesi mümkün değildir. O nedenle, biz,
özellikle yargıçların örgütlenme özgürlüğünü ve özgürce, kimseye
bağlı kalmadan, baskı altında tutulmadan vicdani ve özgür
kararını verebilmesi için kendi hak öznelerini de arayabilecekleri
bir örgütlenmeyi, bir özgürlüğü bu sürece katmak istedik ama ne yazık
ki burada bunun imkânını bulamadık. Ama hâlen vakit geç
değildir, bu konuda Komisyon isterse, Hükûmet isterse, hatta daha çok
bürokrasi isterse çünkü daha çok kanunları onlar şekillendiriyor,
onlar bu süreci
Buraya
dönerseniz de iyi olur yani birbirinize dönerek yaparsanız
Ben size hitap
ediyorum, anlayasınız diye bir öneride bulunmak durumundayım,
onun için kürsüye gelmiş durumdayım.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Doğru söylüyorsunuz.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla) Dolayısıyla, değerli
arkadaşlarım, bu en temel hak, yargıçların da örgütlenme
özgürlüğü var. Bu Birleşmiş Milletler Kararında var, bu
ILOda var, Avrupa Sosyal Şartında var. Ve ayrıca bu süreçte,
örgütlenen, bu ülkede Yargı-Sen diye örgütlenen Yargı-Sen
Sendikası bir kapatma süreci yaşadı. Tabii ki onlar da
AİHMe gittiler. Ben inanıyorum
oradan bu karar dönecek. Gelin o kararları başka yerlere
havale etmeden burada düzeltelim. Buradaki iradeyle yargıçların özgür
karar verebileceği, kendi haklarının da
kullanılabileceği bir sistemi burada üretelim. Tam da şimdi
zamanıdır, tam da gerçek bir hukuka Türkiyenin erişmesi
adına böyle bir talebimi yenilemek istiyorum.
Bir
başka önemli konu da şu değerli arkadaşlarım: Birçok
arkadaşım her bölgeyle ilgili bir vurgu yaptı, ben de
Kastamonudan sorumlu, gönüllü milletvekiliyim. Bakın, Çatalzeytin diye
bir ilçesi var. Çatalzeytin ilçesindeki adliye
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ben ilkokul 2nci ve 3üncü
sınıfı Çatalzeytinde okudum Sayın Çelebi.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla) Evet.
Çatalzeytin
ilçesiyle ilgili adliye Sinopun ilçesine bağlandı. Diğer
taraftan Abana, Bozkurt, İneboluya bağlandı, Daday da merkeze
bağlandı. Dolayısıyla, böylesi farklı ilçeler hatta il
dışına çıkartılan bir adli uygulamayla karşı
karşıya bırakılmıştır.
Sonuç
itibarıyla şunu söylüyorum: Bağımsız yargıyı
istiyorsak yargıçları önce bağımsız hâle
dönüştürelim diyor, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çelebi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
III -
YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Yoklama istiyorsunuz, tamam.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Çelebi, Sayın Köktürk, Sayın Dibek, Sayın
Tanay, Sayın
Dinçer, Sayın Öner, Sayın Cihaner, Sayın Kart, Sayın Acar,
Sayın Kuşoğlu, Sayın Ediboğlu, Sayın Tunay,
Sayın Genç, Sayın Fırat, Sayın Kurt, Sayın
Sarıbaş, Sayın Türeli, Sayın Öğüt, Sayın
Erdoğdu.
Yoklamayı
başlatıyoruz.
Bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
5.- Yargı
Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla
İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 2004
Sayılı İcra ve İflas Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;
Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan'ın; Türk Ceza Kanunun Özel Hayata ve
Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar Kanununda Yer Alan
Maddelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ile 34 Milletvekilinin; 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin; Türk Ceza
Yasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi'nin; 3713 Sayılı Terörle Mücadele Yasasının 6 ve
7'nci Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Yasa
Teklifi; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Terörle Mücadele
Kanununda Bazı Maddelerin Değiştirilmesine İlişkin
Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Rıza Türmen ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın;
Adli Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ağrı Milletvekili Halil Aksoy'un; Ceza Muhakemesi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (1/565, 2/90, 2/120, 2/223, 2/257, 2/268, 2/292, 2/322, 2/326)
(S. Sayısı: 278) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
45inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
46ncı madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
278 sıra sayılı kanun tasarısının 46. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk Atilla
Kart
Mersin Zonguldak Konya
Mevlüt
Dudu Dilek
Akagün Yılmaz Turgut
Dibek
Hatay Uşak Kırklareli
Tufan
Köse Ali
Özgündüz Gürkut
Acar
Çorum İstanbul Antalya
İlhan
Cihaner Mahmut
Tanal Sezgin
Tanrıkulu
Denizli İstanbul İstanbul
Madde 46
- 2575 sayılı Danıştay Kanununun 61'inci maddesinin (1) ve
(3) numaralı fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
1.
Savcılar, Danıştay'ın ilk derece mahkemesi
sıfatıyla baktığı davalar ile temyiz
başvurularında, olayda çözümlenmesi gereken sorunlar ve uygulanacak
hukuk kuralları hakkında, tamamen bağımsız ve
tarafsız biçimde, yapacakları değerlendirmeleri ve
uyuşmazlık hakkında uygun görecekleri çözümü, bir ay içinde,
gerekçeleriyle birlikte yazılı olarak bildirirler. Savcılar,
Danıştay'ın ilk derece mahkemesi sıfatıyla
baktığı davalardaki yürütmenin durdurulması istekleri
hakkında da, en geç iki gün içinde, yazılı olarak görüş
bildirirler. Bu sürelerin geçirilmesi halinde, durumun, sebepleriyle birlikte,
Danıştay Başsavcısına bildirilmesi zorunludur.
Savcılar,
Danıştay Başkanının ve
Başsavcısının vereceği diğer görevleri yerine
getirir; çalışma düzeninin korunması ve iş veriminin
artırılması için Danıştay
Başsavcısının alacağı tedbirlere uyarlar."
3.
Dava dairelerince gerekli görülmesi halinde, Danıştay
savcıları, önceden kendilerine haber verilmek suretiyle,
değerlendirmeleri ile görüş ve düşüncelerini sözlü olarak da
açıklarlar. Ancak, dosyanın görüşülüp karara
bağlanmasına katılamazlar."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 Sıra Sayılı Kanun tasarısının 46.
maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Oktay
Vural Muharrem
Varlı
Konya İzmir Adana
Ali
Öz Alim
Işık
Mersin Kütahya
BAŞKAN
Komisyon okunan önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz
Başkanım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde
ile 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun 61. maddesinde
değişiklik yapılarak Danıştay
savcılarının Danıştay'a gelen her dosya için
görüş bildirmesi yönündeki mevcut düzenleme değiştirilerek,
sadece Danıştay'ın ilk derece mahkemesi sıfatıyla
baktığı davalarda ve yalnızca davanın esası
hakkında görüş bildirmesi düzenlemesi getirilmekte,
Danıştay savcılarının düşünce bildirecekleri
dosyaların türü ve sayısı azaltılmaktadır.
Öngörülen
düzenleme ile Danıştay'da görev yapan savcıların görev
alanları sınırlandırılmaktadır.
Değişikliğin
Danıştay'daki yargılamanın daha hızlı
sonuçlanmasını sağlayamaya yönelik olduğu iddia
edilmektedir.
Oysa
gerçek şudur; Danıştay savcılarının elinde
birikmiş iş bulunmamaktadır. Danıştay'daki dosya
terakümü dava dairelerdedir.
Ayrıca
idari yargılama usulünün yazılı olması nedeniyle, dava ile
ilgili belge ve bilgilerin olabildiğince farklı kişi ve
kişilerce incelenip görüş bildirilmesinin, adil
yargılamanın gerçekleşmesi açısından önemli
olduğu açıktır.
Bu
nedenle öngörülen değişiklik beklenen amacı
gerçekleştirmekten uzaktır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 sıra sayılı kanun tasarısının 46.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk
(Zonguldak) ve arkadaşları
Madde
46 - 2575 sayılı Danıştay Kanununun 61'inci maddesinin (1)
ve (3) numaralı fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
1.
Savcılar, Danıştay'ın ilk derece mahkemesi
sıfatıyla baktığı davalar ile temyiz
başvurularında, olayda çözümlenmesi gereken sorunlar ve uygulanacak
hukuk kuralları hakkında, tamamen bağımsız ve
tarafsız biçimde, yapacakları değerlendirmeleri ve
uyuşmazlık hakkında uygun görecekleri çözümü, bir ay içinde,
gerekçeleriyle birlikte yazılı olarak bildirirler. Savcılar,
Danıştay'ın ilk derece mahkemesi sıfatıyla
baktığı davalardaki yürütmenin durdurulması istekleri
hakkında da, en geç iki gün içinde, yazılı olarak görüş
bildirirler. Bu sürelerin geçirilmesi halinde,
durumun, sebepleriyle birlikte, Danıştay
Başsavcısına bildirilmesi zorunludur.
Savcılar,
Danıştay Başkanının ve
Başsavcısının vereceği diğer görevleri yerine getirir;
çalışma düzeninin korunması ve iş veriminin
artırılması için Danıştay
Başsavcısının alacağı tedbirlere uyarlar."
3.
Dava dairelerince gerekli görülmesi halinde, Danıştay
savcıları, önceden kendilerine haber verilmek suretiyle,
değerlendirmeleri ile görüş ve düşüncelerini sözlü olarak da
açıklarlar. Ancak, dosyanın görüşülüp karara
bağlanmasına katılamazlar."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Köktürk, buyursunlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan yasa tasarısının
46ncı maddesi üzerine önergede konuşmak üzere söz almış
bulunuyorum. Bu akşam bir kez daha Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi Türkiye Cumhuriyeti,
Anayasamızın 2nci maddesine göre bir hukuk devletidir. Yine,
hepimizin bildiği gibi hukuk devleti en basit tanımıyla
yönetilenler kadar yönetenlerin de hukukla bağlı olduğu, hukuka
tabi olduğu bir yönetim anlayışı, bir devlet anlayışıdır.
Bu
anlamda, idarenin işlem ve eylemlerinin denetlenmesi, olağanüstü
yetkilerle donatılmış yürütme karşısında bireyin,
yurttaşın haklarının korunması ve bu olgulardan yola
çıkarak devlet yönetiminin, siyasal iktidarın yasal sınırlar
içerisinde kalmasının sağlanması, hukuk devletinin temel,
olmazsa olmaz koşullarıdır. İdari yargının
kuruluş amacı da idarenin işlem ve eylemlerini denetleyerek
idarenin hukuki sınırlar içerisinde kalmasını
sağlamaya çalışmaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu anlamda baktığımızda, yani hem hukuk
devletinin hem idari yargının amaçları açısından
baktığımızda, bir reform paketi olarak Genel Kurul
gündemine getirilen yasa tasarısının bu amaçlara hizmet etmesi
gerekir. Yani bu akşam görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının,
idari yargıya ilişkin düzenlemelerinin, aslında idari
yargıyı zayıflatan değil, idari yargıyı
güçlendiren, idari yargıdaki yargılama niteliğini kaliteli bir
noktaya getiren düzenlemeler olması gerekir. Ancak, 45inci maddeyle
bağlantılı olan bu 46ncı madde, Sayın Alim
Işıkın da az önce ifade ettiği gibi, Danıştay
savcılık kurumunun görev alanını daraltmakta, görevlerini
sınırlamakta, âdeta Danıştay savcılık kurumunu
baypas etmektedir.
Değerli
arkadaşlar, bunu da bu tasarı, yargının
hızlandırılması ve Danıştayın iş
yükünün azaltılması gerekçesinin arkasına saklanarak
yapmaktadır. Danıştaya baktığımızda,
Danıştay savcılığında dosyalar bir ay
beklemektedir ancak Danıştay savcılığında bir ay
bekleyen dosyalar, gönderildikleri dairede üç yıl incelemeyi
beklemektedir. Yani dolayısıyla, Danıştay
savcılarının dosya incelemesi sadece bir aylık bir süre
almakta ancak Danıştay savcılığından çıkan
dosyalar dairelerde üç yılı aşkın bir süre incelemeyi
beklemek ve o sürede incelenmeyi beklemek zorunda kalmaktalar.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, o zaman bu, yargının
hızlandırılması amacının veya
Danıştaydaki iş yükünün azaltılması
amacının, gerçeği yansıtan bir amaç olmadığı
ortaya çıkıyor.
Buradan
şöyle bir sonuca varmak mümkün: Eğer siz Danıştay
savcılarının görev alanını sadece birinci derece
mahkeme sıfatıyla Danıştayın baktığı
davalara münhasır kılarsanız, eğer
Danıştayın temyiz mercisi olarak baktığı
davalarda Danıştay savcılarının görüşünü almaktan
imtina ederseniz, o zaman idarenin işlem ve eylemlerinin denetlenmesini
yani gereği gibi denetlenmesini, Danıştayın görevini gereği
gibi yapmasını istemiyorsunuz demektir. Yani idarenin haksız
işlem ve eylemlerinin yargısal denetiminde gerekli niteliğin
sağlanmasını ve hatta Danıştay
savcılarının içtihat birliğini oluşturma görevleri
nedeniyle Danıştaydaki içtihat birliğinin sağlanmasını
istemiyorsunuz demektir.
Değerli
arkadaşlar, bu nedenle, tasarının 46ncı ve 45inci
maddelerinin tasarının gerekçesinde belirtilen amaçlarını
gerçekleştirmekten uzak, bu amaçlarla örtüşmeyen, yargının
hızlandırılması amacını taşımayan, tam
tersine, hukuk devletinin temel koşulları olan idarenin işlem ve
eylemlerinin gereği gibi denetlenmesinden uzak bir
anlayışın, uzak bir yargı anlayışının
hukuk sisteminde yer alması amacını
taşıdığı görülmektedir.
Biz,
bu nedenle, 46ncı maddeye yönelik değişiklik önergemizi Genel
Kurul gündemine sunuyoruz ve önergemizin kabulünü diliyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köktürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
46ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
46ncı madde kabul edilmiştir.
Madde
47ye bağlı geçici madde 24 üzerinde aynı mahiyette iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının 47ye
bağlı geçici 24üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Faruk
Bal Oktay
Vural Muharrem
Varlı
Konya İzmir Adana
Ali
Öz Alim
Işık Yusuf
Halaçoğlu
Mersin Kütahya Kayseri
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki iki önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Halaçoğlu, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Muhterem Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte
olan 278 sıra sayılı Kanun Tasarısının 47nci
maddesinin metinden çıkarılması konusunda söz almış
bulunuyorum.
Hepimizin
bildiği gibi Danıştay, 10 Mayıs 1868 yılında
Sultan Abdülazizin Şûrayı Devlet adı altında
kurduğu kurumun devamı olarak bugün Türkiye Cumhuriyetinde görev
yapmaktadır.
O
tarihte çıkarılan bu Şûrayı Devletin görev alanları
şunlardır: Tabii ki herkesin bildiği gibi yine, her kanun
muhakkak ki bir ihtiyaçtan doğar ve ihtiyaç olmadan bir yasa
çıkarılmaz. Osmanlı Devletinde de özellikle kanunlar ve
nizamnameleri tetkik ve tanzim alanında, yine devletle halk
arasındaki, yöneticilerle halk arasındaki problemlerin çözümü
alanında, yine devlet memurlarının durumlarını
araştırma ve bunların yine hükûmetle, o zamanki yönetimle
aralarında meydana gelen sorunlarda mahkeme olarak kurulmuştur.
Bu
mahkeme 1922 yılına kadar aynen devam etti. 1927 yılında
tekrar ihdas edildi ve 1961de önemli bir yasa değişikliğine
uğradı. Burada da mahkemelerin ve hâkimlerin
bağımsızlığını ve yürütmeye karşı
onların bağımsızlığını koruyabilmek
için bir madde eklendi.
Bugün,
Danıştay Kanununa baktığımız zaman -ki, bunun en
son değişikliği 25/02/2011 yılında meydana
gelmiştir- bir yasa düşünün ki bir yıl geçmiş olmasına
rağmen kanunlarının değiştirilmesi
Enteresan olan
şey, 25 geçici maddeye sahiptir. Bugün 2 geçici madde daha
konmaktadır ve 27 geçici maddeyle yürütülebilecek bir kurum
düşünülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, şimdi burada, tabii ki adaleti yönetenlerin, ki bilhassa
Adalet Bakanının sırtına çok önemli bir yük yüklenmektedir.
Bu yük sizlerin sırtına yüklenen yükten biraz daha önemli. Ama ne
yazık ki, bu türden, adaleti yerine getirmek isteyen bir
bakanlığın geçici maddelerle bir şeyi yürütmeye
kalkışması, bir kanunu geçici maddelerle, bir kurumu geçici
maddelerle yönetmeye kalkışması ne kadar doğru olabilir?
Ama,
şurasını özellikle belirteyim, efendim, idari dava
kurullarının oluşturulmasında kimin bunların üyelerini
tespit ettiği konusu, pek fazla, doğrusunu isterseniz önem
taşımıyor. Şundan dolayı önem
taşımıyor: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanunu
çıkarılırken şöyle bir madde vardı, burada da dile
getirmiştim. Bir bilim kurulunun yönetim kurulunun toplanması
Bakanlar Kurulunun isteği üzerine yapılıyorsa ve burada
alınan kararlar Resmî Gazetede yayınlanıyorsa buna ilim
kurulu denmesi mümkün değil. Aynı şekilde, sizce,
Danıştay gibi -biraz önce söylediğim tarzda- Hükûmetle,
yürütmeyle halk arasında veya yargıyla yasama arasındaki veya
yürütme arasındaki problemleri çözmek için oluşturulacak bir idari
mahkemenin üyelerinin daha geniş bir platformda, doğrudan
doğruya, genel kurul yerine başkanlar kurulu tarafından
seçilmesi ne kadar doğru olabilir? Çünkü, eğer siz hukuku
siyasallaştıracak olursanız, bunun sonucu, maalesef Adalet
mülkün temelidir ifadesini, her yerde gördüğümüz sistemi alaşağı
edersiniz. Mülk dediğiniz nedir? Malınız mülkünüz değil,
devlettir, devletin ülkesidir, devletin ülkesi ve milletidir. Siz Adalet
mülkün temelidir. derken devletin ülkesini ve milletini adaletle yönetmezseniz,
sonucu o devletin hüsrana uğraması demektir, halkın hüsrana
uğraması demektir.
Bu bakımdan, biz bu
maddenin düzeltilmesini, kaldırılmasını istiyoruz ve geçici
maddelerle yasa çıkarılmamasını istiyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
Diğer önerge sahibi
Sayın Genç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 278 sıra
sayılı Yasa Tasarı ve Teklifinin 47nci maddesine
bağlı geçici 24üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasına
dair önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Bu madde ile şu
getiriliyor: Biliyorsunuz, Danıştay 1i idari, 14ü de dava dairesi
olmak üzere 15 daireden kuruluyor ve İdari Dava Daireleri Kurulu çok
geniş, her daireden -eskiden- daire başkan ve üyelerinden teşkil
eden bir kurul. Bu Kurulun bu kadar geniş tutulmasının bir
anlamı var. Danıştay Dava Daireleri Kurulunun
baktığı daha ziyade hukuki işlemler, Hükûmetin
işlemleri. Çok önemli davalara baktıkları için, çok geniş
bir katılımla bir karar verilmesi ilkesi esas
alındığı için, burada daha sağlıklı, daha
olayları tartışarak, daha sağlıklı içtihatlar
oluşturularak hukuki uyuşmazlıkları çözümlemek için
getirilmiş bir sitemdir. Ama devri iktidarınızda, bakın,
şu Danıştay kararı 2011in 2nci ayında bir
değişmiş, ayrıca 8/8/2011 tarihinde de 650 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname çıkarmışsınız,o da
değişmiş, şimdi yeniden değiştiriyorsunuz. Ya,
sizde hiç akıl, izan denilen bir kavram yok mu bu Hükûmetinizde? Hani
buralar boş da, bunlar şimdi nerede geziyorlar, bilmiyorum. Ya, insan
hiç olmazsa bir sene önce getirdiği bir kanunu enine boyuna
tartışır, ondan sonra getirir, ikide bir, kafasına estikçe
yeni bir taslak getirmez arkadaşlar. Bu, Meclisle alay etmek demektir. Tabii,
bunlar ne yaparsa siz parmaklarınızı kaldırmak suretiyle
tasvip ettiğiniz için, yarın gitseler size ne ceza getirseler onlara
da parmağınızı kaldıracaksınız. Böyle bir
oyuncak hâline getirmişler sizi, sizinle oynuyorlar. O bakımdan,
sizinle oynuyorlar ama biz de bunun zararını görüyoruz.
O
bakımdan, şimdi, arkadaşlar, eskiden dava daireleri bu kadar
geniş katılımlıyken siz tabii Danıştay Kanununda
çok değişiklik yaparak bu Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulunu 20 kişiye indiriyorsunuz, toplantı yeter
sayısını 15 yapıyorsunuz ve 8 kişiyle de karar
veriyorsunuz. Zaten Danıştayın tek bir dairesi 1 başkan 9
üyeden oluşuyor, icabında o 9 üyeyle beraber karar verirse İdari
Dava Daireleri Kurulundan daha büyük bir katılımla karar vermiş
oluyor. O bakımdan, yani bir anlamı yok; İdari Dava Daireleri
Kurulu fiilen kalkmış oluyor, İdari Dava Daireleri Kurulundan
beklenen o hakikaten saygın kararların çıkmasının yolu
kapanmış oluyor. Şimdi, nasıl yapacak; işte bu
Bakanın, bu Sadullahın başında bulunduğu Hâkimler
Savcılar Yüksek Kurulu ne yapacak? İşte, biliyorsunuz geçen gün
Tayyip Erdoğanın teyzesinin oğlunu Danıştaya
atadılar. Kimdi bu? İmam-hatibi bitirmiş, ondan sonra
gitmiş Gazi Eğitim Enstitüsünde dört sene veya iki sene okumuş,
sonra gelmiş bir yerde bir genel müdür olmuş, Danıştaya
üye
Abdullah Bey atadı. Kaç tane o nitelikte Danıştaya üye
atamış. Ne yapacak bunları? Getirecek, hukuktan anlamayan,
hukuki bilgisi olmayan kişileri atayacak bu kurula.
OSMAN
ÇAKIR (Düzce) Sen de girdin, hukukçu değildin.
KAMER
GENÇ (Devamla) Ondan sonra artık bu kuruldan çıkacak
kararların niteliğini siz düşünün. Yani, hukuk bilgisi olmayan,
hukuk nosyonu olmayan, hukuk deneyimi olmayan insanlar Danıştaya
getirilecek idari dava dairelerine; siz de bunlardan sağlıklı
karar vermesini bekleyeceksiniz.
OSMAN
ÇAKIR (Düzce) Sen de yaptın, hukukçu değildin sen de yaptın.
KAMER
GENÇ (Devamla) Ya aklının ermediği şeye konuşma
arkadaşım, sen bilmezsin bu konuları.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Sen işine bak, işine devam et!
KAMER
GENÇ (Devamla) Aklının ermediği şeye konuşma. Ben
burada biliyorum. Şimdi, onun için
OSMAN
ÇAKIR (Düzce) Aynı işi sen de yaptın, aynı görevi sen de
yaptın.
KAMER
GENÇ (Devamla) Yani, burada sizin amacınız Türkiyeyi yok etmek.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Sen kurtarırsın!
KAMER GENÇ (Devamla) Türkiyeyi yok etmek
için de başta kurumlarını yok etmek istiyorsunuz. İşte
en basit, Anayasa Mahkemesi. Anayasa Mahkemesi diye bir şey kaldı
mı? Yok. Ben, şimdi bundan sonra hiçbir suretle Anayasa Mahkemesine
Cumhuriyet Halk Partisi Partisinin gitmesini istemiyorum çünkü Anayasa
Mahkemesi diye bir kurum yok çünkü o makamı temsil edecek, hakikaten
Türkiyede hukuk sistemini koruyacak bir kurum yok çünkü Tayyip
Erdoğanın talimatıyla hareket eden bir şey.
OSMAN
ÇAKIR (Düzce) Siz yapınca hiçbir şey yok, başkası
yapınca
KAMER
GENÇ (Devamla) - Şimdi geçen gün Cübbeli Ahmet Efendiyi ziyarete gittim
cezaevinde. Diyor ki: Ya, bu Fethullah Gülen İncille Tevrattan yeni bir
din yaratmaya çalışıyor. Ben bunları çıkardım,
beni tuttular içeri attılar.
İşte,
buyurun bakın, sizin Türkiyedeki yargıya getirdiğiniz sistem
bu. Ya, güleceğinize ağlamanız lazım, utanmanız
lazım. Bugün insanlar masum yere dört sene, beş sene içeri
alınıyor. Bakın, bu kadar olmaz.
Biraz
önce ben söyledim, bu Deniz Feneri davasında Tayyip Erdoğan
çantacılık yaptı mı yapmadı mı, bavulculuk
yaptı mı yapmadı mı? Buradan, sağır mı
Hükûmet, çıksın bize cevap versin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER
GENÇ (Devamla) Hakikaten çantacılık yaptı mı yapmadı
mı, bavulculuk yaptı mı yapmadı mı, para geldi mi
gelmedi mi?
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Edepsizlik yapma!
KAMER
GENÇ (Devamla) Söylüyoruz, hiç mi utanmıyorsunuz? Çıkın
buradan bir cevap verin, deyin ya! (CHP sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Edepsizlik yapma!
BAŞKAN
Sayın Genç, teşekkür ederim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım,
karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önergeler
reddedilmiştir.
Madde
47ye bağlı geçici madde 24ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
47ye bağlı geçici madde 25 üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 sıra sayılı Kanun Tasarısının 35'inci
(Komisyon Metninde 47'nci maddesi) maddesiyle 2575 sayılı Kanuna
eklenen Geçici Madde 25'in (2) numaralı fıkrasının,
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Sezgin
Tanrıkulu Ali
İhsan Köktürk
Mersin İstanbul Zonguldak
Mevlüt
Dudu Turgut
Dibek Dilek
Akagün Yılmaz
Hatay Kırklareli Uşak
İlhan
Cihaner
Atilla Kart Ali
Özgündüz
Denizli Konya İstanbul
Mahmut
Tanal Tufan
Köse Gürkut
Acar
İstanbul Çorum Antalya
Ali Haydar
Öner
Isparta
Geçici
Madde 25
(2)
Düşünce almak üzere Danıştay
Başsavcılığına gönderilen; ancak, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce yürütmenin durdurulması istemi
hakkında görüş bildirilmemiş dosyalardan kanun yollarına
ilişkin olanlarla kararın düzeltilmesi istemli dosyalar, herhangi bir
görüş bildirilmeksizin, ilgili dava dairesi veya Kurula geri
gönderilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Ali Haydar Öner.
BAŞKAN
Sayın Öner, Isparta Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; yasama döneminin sonuna gelmemiz nedeniyle art arda yasa
önerileri geliyor; kimisi yasa önerisi, kimisi tasarısı. Ama
gözlemlediğimiz kadarıyla muhalefet partileri
çalışıyor, iktidar partileri zaman zaman Genel Kurula girip
çıkıyor, sadece oy makinesi olarak katılıyor, oymatik
olarak buradalar.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Çalış, senin de olur!
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) CHPli üyeler, MHPli üyeler, diğer partilerden
üye arkadaşlarımız çalışıyorlar, önerge
getiriyorlar, yasaları olgunlaştırmaya
çalışıyorlar.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) BDP diğer parti değil,
adını söyle.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Pek çok AKPli milletvekili arkadaşımız
koşarak kapıdan içeriye girip madde içeriğini anlamadan
birilerinin işaretine bakıp el kaldırıyor, indiriyorlar.
Böyle yasama çalışması olur mu arkadaşlar? Yani bir yasama
çalışması yapıyorsak, milletin teveccühüne layık olmak
istiyorsak devam gösterelim ve anladığımız, bildiğimiz
şekilde oyları kullanalım; birinin iradesine bağlı
olarak, kendi irademizi tahakküm altında tutarak oy kullanmayalım.
Yasalarda
değişiklik olacakmış. Değişecek de ne olacak?
Yeni hukuksuzluklara yol açacak, yeni rant kapıları açılacak,
yeni haksızlıklar yaratılacak.
Şimdi
verdiğimiz önergeyle bir sürat sağlamak istiyoruz ama süratle
birlikte sağlık, sıhhat ve adalet de olması lazım.
Yasama organı son zamanlarda ne ölçüde adalete hizmet ediyor? Hangi
mahkeme kararı Hükûmetin iradesinin dışında tecelli ediyor?
Hükûmet kararlarını, idarenin kararlarını denetlemekle
yükümlü olan Danıştay Başkanı Sayın
Başbakanın doğrultucusu mübarek! Evet, başkanlık iyi
bir sistem. diyor. Yani Danıştay Başkanının üzerine
farz mı bu? Ya da Yok öyle durdurma, Hükûmet istediğini yapar.
Danıştayın varlık nedeni ne? Bir Danıştay
Başkanı Danıştayın varlık nedenine
aykırı tavır sergileyebilir mi? Bahçeşehir Üniversitesine
gidiyor avukatsız savunmayı savunuyor. Bu Danıştay
Başkanı arkadaşlar! Yani vahameti anlamak mümkün değil. Ali
Bayramoğlu İktidara yakın bir yazar, neler diyor bakın
makalesinde, yarın daha beterlerini herhâlde yazacak: İçi boş
fezlekeler, inanılmaz iddianameler, keyfî deliller, hukuku zorlayan ara
kararlar, ÖYMler ve özel yetkili savcılar zamanla keyfî uygulamalarla hukuki
ve siyasi sorun merkezleri hâline geldiler. Kim diyor bunu? Yetki
kullanılırken hukuka aykırı davrandılar. Donanım
eksikliği, sınıfsal öfke ve siyasal eğilimle hareket
ettiler. Hak ve özgürlüklerin gasplarına yol açıldı hukuk
eliyle, yargı eliyle. Böyle bir ülkede yaşamaktan insan ne ölçüde
kıvanç duyar?
ÖYMler
değişecek. Değişecek de ne olacak? Adı
değişecek, esası kalacak. Adı değişecek, eski
yargılamalar, eski hukuksuzluklar sonuçlanana kadar sürecek. Bu,
adaletsizliğin devamına göz yummak değil mi?
Geçtiğimiz
hafta, Silivri mahkemelerini, duruşmalarını izledim, Sayın
Balbayı, Haberalı ziyaret ettim; özgürlüklerinden mahrum kalan,
yasama haklarını kullanamayan, katkı sağlayamayan
arkadaşlarımız. Sadece onlar mı? Millet dava açamıyor
harçların yüksekliği nedeniyle. Dava açamazken bu defa elindeki adli
yargı kapıları kapandı, başka ilçelere
kaydırıldı. 146 adliye kapatıldı, 44ü
açıldı. Kimin emriyle kapatıldı? Kimin talimatıyla
açıldı? Hani, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
bağımsızdı, hiçbir etki altında kalmazdı? Kim
kimi, neyle kandırıyor arkadaşlar? Yani bu kadar insanı,
yüce Türk milletini kandırmak yetmedi mi?
Yeni
hukuksuzluklara yol açmamak üzere başta Sayın Adalet
Bakanını ve yargı organlarını adalete davet ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Öner, teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde
47ye bağlı geçici madde 25i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde
48de bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 Sıra sayılı Kanun Tasarısının 48.
maddesinin 1. Fıkrasında yer alan "üçüncü" kelimesinden
sonra gelen "dördüncü" kelimesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli Mersin Zonguldak
Dilek
Akagün Yılmaz Bülent
Tezcan Mahmut
Tanal
Uşak Aydın İstanbul
Atilla
Kart
Konya
BAŞKAN
Bir önerge daha vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278
Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 48. Maddesinin Teklif metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Alim
Işık Oktay
Öztürk Oktay
Vural
Kütahya Erzurum İzmir
Emin
Haluk Ayhan Nevzat
Korkmaz
Denizli Isparta
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, bu okunan önerge
dağıtılmadı sanıyorum, bizde yok.
BAŞKAN Şu
anda, ben okuturken geldi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Öyle mi?
BAŞKAN Evet.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yani incelemek için bir fırsat verirseniz
efendim
OKTAY VURAL (İzmir)
Dağıtacaksınız efendim önergeyi.
BAŞKAN Efendim?
OKTAY VURAL (İzmir)
Önergenin dağıtılmasını istiyor.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yani önerge dağıtılmadı,
dolayısıyla onu değerlendirme imkânımız yok.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bir beş dakika ara verin efendim, önergeyi incelesinler.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, önerge okundu.
OKTAY VURAL (İzmir)
Okundu da dağıtılmayan önergenin okunması olur mu?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçesi vardır, bir şeyi
vardır.
YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) Neyini inceleyeceksiniz?
BAŞKAN Efendim,
esasen maddenin çıkarılmasını istiyor yasadan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ama gerekçesini merak ediyoruz efendim. Hangi
nedenle çıkarmak istiyorlar?
OKTAY VURAL (İzmir)
Dağıtılmayan önergenin okunması kâfi değil, önerge
dağıtılır öncelikle.
BAŞKAN Yalnız,
zamanında gelirse dağıtılır önerge. Okuduktan sonra
geldi.
OKTAY VURAL (İzmir)
Zamanında geldi efendim, zamanında.
BAŞKAN Buyurun
efendim, çoğaltın da dağıtalım.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkanım, hızlı hızlı
gidiyorsunuz, yetiştiremiyoruz yani.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sürat felakettir Sayın Başkan, sürat felakettir. Daha çok
sürprizlerimiz olur. Bizim önerge verme hakkımızı kimse
kısıtlayamaz.
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum. Kapanma
Saati: 00.49
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati: 00.59
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
---0---
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 128inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
278
sıra sayılı Tasarının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Sayın
Oktay Vural ve arkadaşlarının önergesini okutmuştuk.
Komisyon
katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, zaten oylama yaptınız.
BAŞKAN
Hayır, hayır oylatmadım.
Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ben konuşacağım.
BAŞKAN
Alim Işık, Kütahya; buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 278 sıra sayılı Kanun Teklifinin
48inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge için söz aldım.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
madde, 6/1/1982
tarihli ve 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare
Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında
Kanunun bazı maddelerinde değişiklik öngörmekte. 3üncü
maddesinde öngörülen değişikliklere baktım, buraya getirilen
hâline baktım ciddi herhangi bir değişiklik yok. Sadece eski
yani mevcut Kanunun 3üncü maddesinde var olan birinci fıkra ve üçüncü
fıkra birleştirilmiş, onların dışında sadece
bölge idare mahkemelerinde oluşturulacak kurulların aralarındaki
iş bölümü ile kurullara kimin başkanlık edeceğinin HSYK
tarafından atanacağı belirtilmiş. Dolayısıyla,
herhâlde biraz dolgu maddesi olsun diye getirilmiş bir maddeden öte geçmeyen
bir madde, onun için bunu teklif metninden çıkartmanın doğru
olacağını düşünüyoruz.
Bir de bölge idare
mahkemesi başkanı ve 2 üyeden oluşan bölge idare mahkemelerinin
kurullar hâlinde çalışabileceği öngörülüyor. 3 kişiyi kaç
kurula bölebiliriz, o takdiri de sizlerin ve kamuoyunun dikkatlerine sunmak
istiyorum.
Sayın Bakan, bu
vesileyle 23üncü Dönem ikinci Yasama Yılında, Kütahya idare
mahkemesinin ve vergi mahkemesinin kurulmasına yönelik olarak o günkü
Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahinin bir sözü vardı
burada, bunu tekrar hatırlatmak istiyorum. Kendisine soru olarak ifade
ettiğimizde, önümüzdeki yıl Kütahyanın vergi mahkemesini ve
idare mahkemesini kuracağını söylemişti, bu teklifi
Hâkimler Savcılar Yüksek Kuruluna kendilerinin
yaptığını, ancak Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun
henüz bu mahkemeleri kurmadığını söylemişti. Ondan
sonra sizin dönemizde de bunu bir kez daha soruyla sormuştum, siz de
-yanılmıyorsam- ona benzer bu konudaki çalışmaların
devam ettiğini söylemiştiniz, bir kez daha bu vesileyle dile getiriyorum: Kütahyanın idare
mahkemesi ve vergi mahkemesi bulunmamaktadır. Kütahyadaki tüm idare
mahkemeleri ve vergi uyuşmazlıkları nedeniyle açılan
mahkemelerin tamamı Eskişehire taşınan
vatandaşlarımızın emeklerinin ve paralarının
harcanması sonunda görülmektedir. Eskişehir-Kütahya arası her ne
kadar
Ben,
aldığınız mahkemeler, adliyeler
karşılığında hiç olmazsa Kütahyaya bir idare
mahkemesi ile vergi mahkemesini sizin döneminizde alırsak bunun
dengeleneceğini düşünüyorum.
Bu
vesileyle yüce Meclisi tekrar selamlıyor,
önergemize desteğinizi bekliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Işık, teşekkür ediyoruz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.04
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 01.09
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
---0---
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 128inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir. Karar yeter
sayısı vardır.
278
sıra sayılı Tasarının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 Sıra sayılı Kanun Tasarısının 48.
maddesinin 1. Fıkrasında yer alan "üçüncü" kelimesinden
sonra gelen "dördüncü" kelimesinin kanun metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Turgut Dibek
(Kırklareli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, yargıda reform derken, yargıda reform
iyileştirme anlamına gelir. Evet, İcra İflas Kanununda
yapılan iyileştirmeler var ancak İcra İflas Kanunuyla
birlikte
Hacizlere giderken esas sorun olan, can alıcı olan Adalet
Teşkilatını Güçlendirme Vakfının minibüsleri, büyük
bir sorun. Bu konuya hiç değinilmedi, en azından dikkatlerinizi biraz
da bu konuya çekmek isterim.
Değerli
milletvekilleri, geçimini -emeğini- şoförlükle yapan kişi ancak
şehir içerisinde ticari taksicilik yapabilir. Kanunumuzda ticari taksinin
tanımı Şoför dâhil olmak üzere 7 kişinin bindiği
araca ticari taksi denilir. Bu tanımdan hareketle, Adalet
Teşkilatını Güçlendirme Vakfının Türkiye genelinde
işlettiği araçların tamamının ruhsatında kamyonet
geçer; hatta bazılarını düzelttiler, minibüs yaptılar. Yani
hacze gidildiği zaman bir minibüse 10 avukat biner, 10 kişi hacze
gider.
Şimdi, 10 kişi
hacze gittiği zaman, benim elimde
Kadıköyden Ataşehire hacze
gidiliyor. Kadıköyle Ataşehir arası ticari taksiye binecek
olursak maksimum yazacağı ücret 20 liradır değerli
milletvekilleri. Ancak benim elimdeki makbuz, Ataşehir ile Kadıköy
arası 100 TLye gidilmiş durumda.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Bakırköy-Ataşehir
MAHMUT TANAL (Devamla)
Beyefendi, Ataşehir
Siz oradan nasıl okuyabildiniz Ataşehirle
Kadıköy arasını? Bakırköyü nereden
çıkardınız? Yani biraz ahlaklı davranırsak hakikaten
sevinirim.
İki: Şimdi,
aynı şekilde ticari taksiler ne olabilir? İstanbulda
çalışan ticari taksinin
İkinci
hadise, yine Kadıköyden Modaya gidiliyor. Kadıköyle Moda
arası -birinci bölgeden seçilen milletvekili
arkadaşlarımız- oradaki mesafenin en fazla, maksimum
yazacağı 7,5 veya 10 TL, yazan 30 TL. Yine, aynı şekilde
plaka 06 DF 8911. Nedir bu araç? Yine korsan taksicilik.
Aynı
şekilde, birden fazla bu şekilde örnekler var. İlk önce bu
korsan taksicilikle ilgili yasa geçmişti Parlamentodan. Öncelikle Adalet
Bakanlığının, hatta cumhuriyet
savcılıklarının başkanlık yaptığı
adalet komisyonuyla birlikte alınan kararlar var. Neresi mesela? Elimde
örnek, Adana Cumhuriyet Başsavcılığının
İdari İşler Müdürlüğünün Adalet Komisyonu
Başkanlığından almış olduğu bir karar var.
Karar: Gidilen yer için gidiş ve geliş toplam yol mesafesi kilometre
başına 3 TL, bekleme ücreti ilk on beş dakika ücretsiz, sonraki
yarım saat için 10 TL, otuz dakikayı geçen yerler için 20 TL, en
yakın mesafe 20 TL.
Buradaki
amaç ne? Eğer, gerçekten icranın ekonomik olması gerekiyor ise,
borçluya farklı bir yük getirmesini engellemek istiyor isek, Adalet
Teşkilatını Güçlendirme Vakfına ne yapmamız
lazım? 1) Taksimetre takmak lazım. 2) O şehirde
çalışıyor ise o araç, mutlak suretle o şehrin ticari
plakasını alması lazım. 3) Bu aynı zamanda, bunu
mecburi tuttuğumuz zaman ne yapıyor bu? Haksız rekabeti de
engelliyor, müteşebbisin de çalışma özgürlüğünü
kısıtlamış oluyor.
Peki, bu kaldırılabilir mi? Bu
kaldırılabilir. İstanbulda 18 bin tane ticari taksi var,
Ankarada 10 bin tane ticari taksi var. Ticari taksiyle geçimini yapan
esnafı bu şekliyle emeğini, iş gücünü elinden
almış oluyoruz, bir vakfa tahsis etmiş oluyoruz. Benim
Bakanlıktan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TANAL (Devamla)
istirhamım geçimini ticari taksicilikle yapan insanlara
bu fırsatı tanıma adına en azından tedbirleri daha
düzenli bir şekilde ele alınırsa sevinirim.
Hepinize
saygılar, iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Tanal, teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
48inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
48inci madde kabul edilmiştir.
49uncu
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 Sıra sayılı Kanun Tasarısına 49. Maddesinin
1. fıkrasında yer ilan "yirmibeşbin Türk
Lirasını" ibaresinin, "otuzbeşbin Türk
Lirası" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Turgut Dibek Emre
Köprülü Dilek
Akagün Yılmaz
Kırklareli Tekirdağ Uşak
Ali Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk Bülent
Tezcan
Mersin Zonguldak Aydın
Atilla Kart
Konya
TBMM
Başkanlığına
278
Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 49. Maddesinin Teklif metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Alim Işık Ali Öz Seyfettin
Yılmaz
Kütahya Mersin Adana
Yusuf Halaçoğlu Oktay
Öztürk
Kayseri Erzurum
BAŞKAN
Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Bu
düzenlemeyle hukuk devleti ilkesinin zedelenmesinin önlenmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 Sıra sayılı Kanun Tasarısına 49. Maddesinin
1. fıkrasında yer ilan "yirmibeşbin Türk
Lirasını" ibaresinin, "otuzbeşbin Türk
Lirası" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Emre Köprülü
(Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Köprülü, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
EMRE
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yargının etkinleştirilmesi amacıyla bazı kanunlarda
değişiklik yapılması amacıyla hazırlanan
tasarının 49uncu maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, bu yasa özel hukuk ve kamu hukuku alanında birçok
değişiklikler ve düzenlemeler getiriyor, ancak 3üncü Yargı
Reformu Paketi olarak kamuoyuna büyük beklentilerle sunulan
tasarının, maalesef yargının sorunlarını
çözmekten uzak olduğunu açık olarak görmekteyiz.
Bu
tasarı, bu paket, yargı reformu bakımından hiçbir ihtiyaca
cevap vermemektedir. Ülkede yaşanan asıl hukuksuzluklara teğet
bile geçmeyen paketin yargı reformu ya da yargının
hızlandırılması olarak sunulması, AKP
İktidarının açık olarak toplumla alay etmesi anlamına
gelmektedir.
İktidara
geldiği 2002 yılından bu yana, özellikle siyasi soruşturma
ve davalar sonucunda 130 bine tırmanan tutuklu sayısı ve
tutukluluk sürelerinin uzunluğu nedeniyle hukuksuzluğu bir yönetim
biçimi olarak yerleştiren AKPnin yeni yargı paketinin zamanlaması
da ilginçtir. Hrant Dink cinayeti davasının skandal bir kararla
sonuçlanmasının ertesi günü açıklanması dikkat çekiciydi.
Paketin zamanlaması dışında kapsamı da Hrant Dink
cinayetinde, kararda geçtiği gibi herhangi bir örgüt
olmadığı yönünde çıkan karar gibi, yine bu
tasarının kapsamı da aynı biçimde bir alay konusu gibidir.
Bugün acil çözüm bekleyen sorunların başında tutuklama
kararları ve uzun tutukluluk süreleri gelmektedir, ancak tasarıda
bunlara dair bir düzenleme maalesef ki yoktur.
Değerli
milletvekilleri, uzun tutukluluk süreleri gerçekten kamuoyunda en çok
tartışılan, gündemi en çok meşgul eden konudur, fakat
yargı reformu paketinde eleştirilere neden olan uzun tutukluluk
sürelerinin kısalacağı ya da koşullarının
zorlaşacağı gibi hükümler yer almamakta.
Paketin
ilgili kısmında, sadece mevcut yasada ifade edildiği hâlde
yıllardır uygulanmadığı, AKPnin de
uygulanmamasına göz yumduğu açık olarak bilinen tutukluluklar
için mahkemelerin güçlü şüpheler araması gerektiği yargı
sistemine hatırlatılmakla yetiniyor. Bu, açık olarak zaten
yasada bulunan bir durum, bunu tekrardan hatırlatmanın adı ne
bir reformdur ne de bir yeniliktir.
Değerli
milletvekilleri, yasalar uygulansın diye bir yasa çıkarılmaz. O
zaman, böyle bir düzenleme olduğunda -AKPnin- 2002 yılından
bugüne kadar devlet idaresinde kanunların uygulanmadığı,
hukuk devleti kurallarının işletilmediği de açık
olarak ortaya çıkar.
Bu
paketin amacı yargı süresini kısaltmak. Peki, sadece yargı
süresini kısaltmak, yargıyı hızlandırmak bir adil yargılama
sağlar mı? Bunun cevabı çok açık, hayırdır.
Buraya, milletin Meclisine getirilen, sadece bu yasa için söylemiyorum, daha
geniş kapsamlı, bütün yasalar için söylüyorum, açık olarak
parçacı, operasyonel, kurumları hedef alarak onları
dönüştürmek, değiştirmek amacıyla yapılan
çalışmalardır. Yasaların getirilmesindeki ana kriter ve ana
ilke maalesef ki budur.
Şimdi, Türkiye
Cumhuriyetinde özel yetkili mahkemeler büyük bir sorun. Tutukluluk ve
tutuklama kararları büyük bir sorun. Tutukluluk ceza muhakemesinde, ceza
muhakemesinin doğru işlemesi, amacına ulaşmasını sağlamak
için başvurulan geçici bir önlem olmaktan çıkmış,
peşin cezalandırma ve peşin mahkûmiyeti hedef alan bir düzenleme
hâline gelmiş.
Şimdi,
bu büyük sorun, bu sorunun altına bir çizik atarak Kanunları
uygulayın, koşulları arayın: denmekle çözülmez. Çözüm,
açık olarak bu iradeyi taşıyan insanların bunu somut olarak
ortaya koyması ve somut olarak bu düzenlemeleri Meclise getirip bir mutabakatla
Meclisten geçirilmesiyle çözülür diyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köprülü.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
49uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
49uncu madde kabul edilmiştir.
50nci
madde üzerinde üç önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 Sıra sayılı Kanun Tasarısına 50. Maddesinin
1. fıkrasında yer alan ile gerçek kişilere ait Türkiye
Cumhuriyet Kimlik numarası ibaresinin, ile Türk Vatandaşı
gerçek kişilere ait Türkiye Cumhuriyet Kimlik numarası şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turgut Dibek Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli Mersin Zonguldak
Dilek Akagün Yılmaz Bülent
Tezcan Atilla
Kart
Uşak Aydın Konya
Ali Serindağ
Gaziantep
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278
sıra sayılı kanun tasarısının 50 inci Maddesinde
geçen ile gerçek kişilere ait Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası
ibaresinden sonra gelmek üzere sadece ilgili dava dosyasına ilişkin
işlerde kullanılmak kaydıyla ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Pervin Buldan Ayla
Akat Erol
Dora
Iğdır Batman Mardin
Adil Kurt İbrahim
Binici Sırrı
Sakık
Hakkâri Şanlıurfa Muş
Hasip Kaplan
Şırnak
TBMM Başkanlığına,
278
Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 50. Maddesinin Teklif metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Yusuf Halaçoğlu Alim
Işık Ali
Öz
Kayseri Kütahya Mersin
Seyfettin Yılmaz Oktay
Öztürk
Adana Erzurum
OKTAY
VURAL (İzmir) Biz önergemizi çekiyoruz.
BAŞKAN
Önerge geri çekilmiştir.
Komisyon,
Pervin Buldan ve arkadaşlarının önergesine katılıyor
musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, buyurun.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 3üncü yargı paketini tartışıyoruz,
konuşuyoruz. Yargı deyince aklınıza ne gelir? diye bir
soruyu 75 milyon insanımıza sorsak ne cevap verir? Adalet tecelli
etmiyor, kamu vicdanı rahatsız. Ama yargı deyince sadece
mahkemelerdeki yargılama sürecinden ibaret değildir;
gözaltından, polis hazırlık aşamasından,
savcılıktan iddianameye, mahkeme sürecine kadar, tutuklamaya, ceza
infaz sürecine kadar ve hükümden sonraki infaz sürecine kadar
Bu bütünlük
içinde Türkiye'nin fotoğrafını, bir soru, bir anket olarak
vatandaşa sordular, zaten birçok anketör bu konuda bir çalışma
yaptı.
1)
Uzun tutukluluk kabul edilemezdir. deniliyor.
2)
Olağanüstü mahkemeler kabul edilemezdir. deniliyor.
Düşünce
ve örgütlenme özgürlüğü yok. deniliyor.
Poşudan,
pankarttan, yumurtadan, her şeyden örgüt üyeliği
yaratılıyor, ceza veriliyor. deniliyor.
Yargılama
süreçlerinin çok uzun sürdüğünden şikâyet ediliyor. Duruşmalar,
tutuklu davalarda üç dört ay atılıyor.
Şimdi,
bütün bunları arka arkaya koyduğunuz zaman
Toplantı
ve Gösteri Yasasının işlemediği
-çıkarılmasına rağmen- söyleniyor.
Sıfır
tolerans denildi ama işkencenin hâlâ sürdüğü söyleniyor; kötü
muamele örnekleri var.
Ve
bütün bunları, yargı paketinin içinde, önümüzdeki sorunlar olarak
göreceğiz. Basın özgürlüğü yok. Basın özgürlüğünden
En fazla gazeteci bizde tutuklu. Avukatsa avukatlar tutuklanıyor
görevlerinden dolayı. En fazla avukat bizde tutuklu. Gazeteci tutuklu,
avukat tutuklu, milletvekili tutuklu, belediye başkanı tutuklu,
demokratik siyasetin içinde olan herkes tutuklu. O zaman, burada, çok somut,
3üncü Yargı Paketi arkası 4üncü yargı paketinde çok somut ne
adımlar atabiliriz? Bakıyoruz, 2000 yılından bu yana,
özellikle 2001 Ulusal Programına, verilen taahhütler bu Mecliste
onaylandı, koalisyon hükûmetleri buna imza attılar. Buna sahip
çıkmaları lazım, şimdi, mademki imza atılıyor.
Arkasından, Katılım Ortaklığı Belgesi geliyor;
arkasından Meclis 94 yılında Anayasanın 90ıncı
maddesini değiştiriyor ve sözleşmelerin iç hukukun üstünde
olduğu söyleniyor. Peki, soruyorum size: Özel yetkili savcılar,
hâkimler, mahkemeler Anayasanın üstünde midir? Değilse, niye
90ıncı maddeyi uygulamıyorlar? Niye uygulamada buna uymayan
yargıçların, hâkimlerin, savcıların
karşısında hiçbir müeyyide yok? Aslında olayın özünde,
tartışılması gereken çok şey noktalar var burada.
Basın suçlarında, çocukların yargılanma sürecinde, Çocuk
Hakları Sözleşmesinden, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarına kadar herkesin bir ev ödevi var. Şu anda Hükûmetin de
önünde bir ev ödevi var. Hükûmetin önünde Ekim İlerleme Raporu var
arkadaşlar. Açık konuşalım. Ekim İlerleme Raporunun
iki tane önemli başlığı var, biri 23üncü fasıl, yargıyı,
adaleti direkt ilgilendiriyor; birisi 24üncü fasıldır, özgürlük ve
güvenlik hukukunu ilgilendiriyor. Şimdi, bu süreçle ilgili olarak
elimizdeki takvime bakıyoruz, bu takvimde 2004 yılında verilen
sözlerin hiçbiri daha yerine getirilmemiş, 2012deyiz. Şimdi, sorun
burada. Bu yükümlülükleri Avrupa Birliği istediği için değil,
yurttaşlarımız istediği için yapmak zorundayız ve bu
ülkenin demokratikleşmesi için yapmak zorundayız, barışı
için, sorunların çözümü için, konuşan bir Türkiye için bunları
yapmak zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bütün mesele bu. Doğruyu tartışabilsek daha
faydalı olur diye düşünüyorum, yoksa beş saat daha geç
yatarsınız bu kadar yani çok bir şey değişmez.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 Sıra sayılı Kanun Tasarısına 50. Maddesinin
1. fıkrasında yer alan ile gerçek kişilere ait Türkiye
Cumhuriyet Kimlik numarası ibaresinin, ile Türk Vatandaşı
gerçek kişilere ait Türkiye Cumhuriyet Kimlik numarası şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turgut Dibek
(Kırklareli) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu önergeye?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Serindağ
BAŞKAN
Sayın Serindağ, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün
çalışmaya on ikide başladık, şimdi ertesi gün 01.30;
on üç buçuk saat olmuş. Siz de biliyorsunuz ki, böyle bir
çalışma düzeninden ne verim sağlanır ne de hiçbir şey
olmaz. Şimdi, gelin, şu Meclisin çalışma düzenini usulüne
uygun hâle getirelim, vatandaşlarımızın bizden
beklediklerini yerine getirelim. Vatandaşlarımız bizi buraya
niye gönderdi?
BÜNYAMİN
ÖZBEK (Bayburt) Çalışmaya.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Çalışmaya gönderdi, doğru
söylüyorsunuz ama verimli çalışmaya. Siz çok
çalışırsınız ama verim elde etmezsiniz. Esas olan
verimliliktir. Bunun için biliyorsunuz bir de merkezimiz var. Onun için,
verimliliği hiçbir şekilde göz ardı etmememiz lazım.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, geçen toplantıda da söyledik, bürokrat
arkadaşlarımız da var, diyorlar ki: Herhâlde tüm kanunlar demek
ki dünyada böyle kabul ediliyor. Şimdi, metin okunmuyor, madde metni
okunmuyor, Kabul edenler
Kabul etmeyenler
diyor Sayın Başkan,
ondan sonra biz parmak kaldırıyoruz veya parmak
kaldırmıyoruz ve o metin yasalaşmış oluyor. Hâlbuki,
Türkiye Büyük Millet Meclisi yasaları yasama tekniğine uygun olarak
hazırlamakla görevli ve bunu bu şekilde yapsa bizden sonrakilere de
çok daha faydalı olmuş oluruz.
Şimdi,
bizim önerimiz değerli arkadaşlarım, gerçekten uygun bir öneri.
Biz,
Türk vatandaşı gerçek kişilere ait kimlik numarası yer
alsın diyoruz. Onun için, biz önerimizin akla uygun olduğunu, hukuka
daha uygun olduğunu düşünüyoruz ve kabul edilmesini sizlerden
bekliyoruz.
Şimdi
idari yargılama usulü. Bizim, biliyorsunuz, idari yargının
tepesinde Danıştay var değerli arkadaşlarım.
Danıştay, bugüne kadar verdiği idari kararlarla veya
verdiği kararlarla tüm idari yargı mercilerine ve
uygulayıcılara örnek oldu ama son yıllarda Danıştayda
cereyan eden bazı olayları dikkatinize sunmak istiyorum.
Şimdi
bir Sayın Başkanımız var, Sayın Danıştay
Başkanı; işte muhtelif yerlerde konferanslara gidiyor, TOBB
Üniversitesinde de bir konferansa gitmiş, bir öğrenci soruyor:
Özgürlüklerimiz kısıtlanıyor, telefonlarımız
dinleniyor, bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz? diyor. Sayın
Başkan şöyle diyor: Benim de telefonlarım dinleniyor. Ben
rahatım. Niye? Çünkü herkes dinleniyor. Artık kapının önüne
bir araç getiriyorlar, yatak odanıza kadar dinleniyor. Hiç rahatsız
olmayın, cep telefonlarından bir şey olmaz.
Değerli
arkadaşlarım, Danıştay Başkanının
söyleyebileceği sözler değil bunlar ve devam ediyor ve şöyle
diyor: Bunların olmaması lazım. İnşallah, günün
birinde olmaz. Bundan ne çıkıyor? Demek ki şimdi var.
Danıştay Başkanı bunları söylüyorsa bize düşen,
bunun üzerinde durmaktır, bize düşen yani siyasetçilere düşen,
bu ortamı ortadan kaldırmaktır.
Danıştayda
başka ne oldu? Çok şey oldu da bir iki örnek vereyim. Şimdi,
Danıştay üyeleri arasında, daireleri arasında
kaydırmalar yapıldı. Bugüne kadar görülmüş şey
değil. Danıştaya yeni bir üye atandığı vakit,
elbette dairenin ihtiyacına göre dairelere dağıtılır
idi ama memur tayin eder gibi o daireden öbür daireye, o daireden öbür daireye
yüksek yargıçlar yer değiştirmez, böyle şey olmaz.
Bununla
ne yapılmak isteniyor? Bununla, dairelerin yapısı
değiştirilmek isteniyor.
Sürem
bitmeden bir hususu da dikkatinize sunmak istiyorum: Değerli
arkadaşlarım, son günlerde sık sık gündeme gelen bir konu
var, merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özalın ölümüyle
ilgili. Artık, devletin, değerli arkadaşlarım, bu
ayıptan kurtulması lazım; kimsenin bundan rant sağlamaya
yeltenmemesi lazım; onun için, Devlet Denetleme Kurulunun raporunun
nazarıitibara alınması lazım. Aile şöyle demiş,
böyle demiş. değil; cumhuriyet savcıları bunu ihbar kabul
etmeli, Türkiye Cumhuriyeti devleti, bir Cumhurbaşkanını
zehirlemek veya öldürmek gibi bir itham altında bulunmamalı. Bu
nedenle, değerli arkadaşlarım, cumhuriyet savcıları
derhâl harekete geçmeli, bu konuyu soruşturmalı, bir neticeye bağlanmalı
ve bunun gündemden düşürülmesi sağlanmalıdır. Yoksa, birisi
televizyona çıkar şöyle der, birisi böyle der; devlet sürekli itham
altında kalır, devlet görevlileri sürekli itham altında
kalır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) - Bunun artık sonlandırılması
lazım ve bu konunun artık gündemden çıkması lazım
değerli arkadaşlarım.
Peki
Sayın Başkan. Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Serindağ, çok teşekkür ediyorum efendim.
III- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Yoklama istiyorsunuz.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Fırat, Sayın Köktürk, Sayın Dibek,
Sayın Tanal, Sayın Özcan, Sayın Öner, Sayın Serindağ,
Sayın Cihaner, Sayın Kart, Sayın Genç, Sayın Kurt,
Sayın Değirmencioğlu, Sayın Özkan, Sayın Çam,
Sayın Çelebi, Sayın Öğüt, Sayın Türeli, Sayın Yılmaz,
Sayın Öztürk.
Cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
5.- Yargı
Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla
İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 2004 Sayılı
İcra ve İflas Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Barış ve Demokrasi
Partisi Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan'ın; Türk Ceza Kanunun Özel Hayata ve Hayatın Gizli
Alanına Karşı Suçlar Kanununda Yer Alan Maddelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ile 34 Milletvekilinin; 5271 Sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin; Türk Ceza
Yasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi'nin; 3713 Sayılı Terörle Mücadele Yasasının 6 ve
7'nci Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Yasa
Teklifi; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Terörle Mücadele Kanununda
Bazı Maddelerin Değiştirilmesine İlişkin Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Rıza Türmen ve Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın; Adli
Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Ağrı Milletvekili Halil Aksoy'un; Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporu (1/565,
2/90, 2/120, 2/223, 2/257, 2/268, 2/292, 2/322, 2/326) (S. Sayısı: 278) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir.
50nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
50nci
madde kabul edilmiştir.
51inci
madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 Sıra sayılı Kanun Tasarısının 51.
maddesinin kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk Ali
İhsan Köktürk
Kırklareli Mersin Zonguldak
Bülent
Tezcan Dilek
Akagün Yılmaz Atilla Kart Aydın Uşak Konya Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahipleri:
Alim
Işık Ali
Öz Oktay
Öztürk
Kütahya Mersin Erzurum
Yusuf
Halaçoğlu Seyfettin
Yılmaz
Kayseri Adana
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki iki önergeye Sayın Komisyon katılıyor
musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Her iki önergeye
katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge sahipleri
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Ali Sarıbaş
konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Sarıbaş, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize günaydın.
Dün
başlayan, saat on ikide başlayan, şu anda da 02.00de devam
eden, yani aralıksız, dünyanın hiçbir yerinde olmayan, on dört
saattir çalışan ve gerçekten de bir yıl içerisinde, 12
Hazirandan beri, seçimlerden bu zamana kadar dikkat edersek, Türkiye'nin önemli
yasalarında, önemli maddelerinde böyle bir çalışma sistemini
getiriyoruz. Tüm kamuoyunu ve Türkiye'nin geleceğini ilgilendiren kanun
tasarı ve metinleri üzerinde şöyle bir bakarsak, Millî Eğitim
Yasası, torba yasasının geçen gün görüştüğümüz ihale
gibi önemli maddeleri, MİT Müsteşarlığıyla ilgili yine
önemli maddeler ve bugün de tüm kamuoyunu gerçekten ilgilendiren yargıyla
ilgili tüm maddeleri, Türkiye Cumhuriyetinin gece yarısı operasyonu
gibi, hızlı bir şekilde gündemimize geliyor.
Tüm
dünyada herkesin bir düşünme, dikkatini toplama ve verimliliği
vardır ama amaç, bence sağlıklı bir yasa ve yasama görevi
yapmak değil. Amaç, kamuoyundan bu yasaları uyurken ya da hepimizin,
kamuoyundan, televizyonların çalışmadığı
özellikle hafta sonları gündeme getirerek kamuoyunun bilgilenmemesini
sağlamak ve bu amaçla da gerçekten önemli olan, Türkiye'nin yasama ve
ihale ve bütün ilgili konularını böyle bir gece yarısı
operasyonu ile indir parmak, kaldır parmak anlamı içerisinde yapmak
zorunda bırakıyorsunuz.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Çan Belediyesi.
ALİ
SARIBAŞ (Devamla) Önce Başkanı ol, ondan sonra konuş.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi böyle bir anlayış içerisinde, bir
verimlilik içerisinde bu Meclisten bir yasanın doğru çıkma
şansı yoktur.
Şimdi,
Çanakkale üzerinde de söylemeye çalışayım. 12 Haziran
seçimlerinden beri gerçekten Çanakkaleye bu Hükûmetin
bakışını biraz sizlere, bir senaryo değil,
yaşanmış bir şeyler anlatmaya
çalışacağım. Bu saatte ne kadar dikkatli dinleyebilirsiniz
bilemiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Çana gel, Çana. Çandan bahset.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Çan Belediyesi, Çan Belediyesi.
BAŞKAN
Arkadaşlar, dinleyelim.
ALİ
SARIBAŞ (Devamla) Bakın, orman bölge müdürlüğünü, Türkiye'nin
yüzde 52si orman olan bir bölgede orman bölge müdürlüğünü
kapattınız. Gerçekten
RECEP ÖZEL (Isparta)
Kapatmadık Ali Bey.
ALİ SARIBAŞ
(Devamla) Kapattınız, dinleyin.
Yine, bu dönem içerisinde
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Dinle de öğren o
zaman.
Yine, Denizcilik
Müsteşarlığının Çanakkaledeki Bölge Müdürlüğünü
yine bu yıl içerisinde kapattınız.
Yine, devam ediyorum,
Vakıflar Bölge Müdürlüğünü buradan, gerçekten,
kaldırdınız. Ve yine, devam ediyorum, Çanakkale ilinin,
gerçekten, bakışı içerisinde
Yine, bu gece
görüştüğünüz ama yargının gerçekten
Daha önceki
konuşmamda da belirttiğim gibi, Türkiye'nin önemli olan 2 tane
adasında ve gene, Gelibolu Yarımadasında, gerçekten, adliye
teşkilatlarını kapattınız.
Bakın, çok önemli bir
şey: Biliyor musunuz ilçesi olup da köyleri olmayan; bir tane ilçesi olan,
ilçenin köyleri olmayan yer vardır; orası da Bozcaadadır.
Bozcaadada jandarma teşkilatı vardır. Bozcaadada tüm
teşkilatlar vardır. Ama AKP Hükûmeti zamanında, bakıyorum
ki şimdi, orada, sağlık sorunları, ulaşım
sorunları çözülmeyen, günde iki sefer geminin olduğu bir yerde adliye
kapatılıyor.
AHMET YENİ (Samsun)
Maddeye gel, maddeye.
ALİ SARIBAŞ
(Devamla) Şimdi, yine, burada kriterler içerisinde
baktığımızda, özel statüde olan, gerçekten, bugünkü idari
yapımız içerisinde olmayan 2 tane adamızdan bir tanesinde bu
insanlar nasıl adalet ve hukuku gerçekten arayabilecekler?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Önerge neydi, önerge?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ SARIBAŞ
(Devamla) Şimdi, gene geliyorum, Gelibolu Yarımadası
içerisinde Eceabattaki
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Önerge neydi?
ALİ SARIBAŞ
(Devamla) Yine, Gelibolu idaresi içerisindeki Eceabat ilçesinde Sayın
Bakanın buradan söylediği kriterlerin hiçbir tanesi geçerli
değil. 800 dosya dediniz, 500 dosyanın üzerinde, 800 dosyaya sahip.
BAŞKAN Sayın
Sarıbaş, süreniz doldu efendim.
Çok teşekkür
ediyorum.
ALİ SARIBAŞ
(Devamla) Yine, nüfus kriterleri içerisinde 5 bin nüfus kriterini getirdiniz,
7.500 nüfusa sahip.
BAŞKAN Sayın
Sarıbaş, süreniz doldu efendim.
ALİ SARIBAŞ
(Devamla) Yine, burada, gerçekten deniz olan bir yerde,
ulaşımı güç olan bir yerde
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Başkanım, süre bitti.
BAŞKAN
Bağırıyorum, ne yapayım başka? Allah Allah! Sen de
bağır ben de bağırayım.
Sayın
Sarıbaş, süreniz doldu efendim. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
OKTAY
VURAL (İzmir) Dinliyoruz efendim, dinliyoruz.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Efendim biz ilgiyle dinliyoruz, devam edin Ali Bey.
ALİ
SARIBAŞ (Devamla) Değerli arkadaşlar, tiyatroya çevirmeye
başladınız burayı, orta oyunu değil bu
Lütfen
BAŞKAN
Diğer önerge üzerinde Sayın Vural kim konuşacak?
OKTAY
VURAL (İzmir) Hatip kürsüdeyken birisini çağırabilir misiniz?
BAŞKAN
Süresi bitti, ne yapacağız?
OKTAY
VURAL (İzmir) Yani sizin koltuğunuza, yanınıza Sadık
Bey otursa olur mu?
BAŞKAN
- Sayın Sarıbaş, süreniz bitti efendim.
ALİ
SARIBAŞ (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
alkışlar[!])
BAŞKAN
Sayın Yılmaz buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 278 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 51inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge
hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Son
dönemlerde siyasi iktidar tarafından yargı paketi adı
altında ve birbiri ardına yasalaştırılan
düzenlemelerin ortaya çıkardığı tablo
karşısında bugün tartışılan kanun
tasarılarının dikkat ve özenle ele alınması, toplumsal
hayata yapacakları etkinin de tüm yönleriyle ortaya konulmasını
gerektirmektedir.
Evet
değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi, on
yıldır ülkeyi yönettiği süreç içerisinde hangi politikaları
uygulama noktasında birbiriyle uyuşmayan politikalar izlemektedir.
Şimdi terörle mücadelede, önce, seçimlerden önce terör örgütüyle
yapılan görüşmeler neticesinde anlaşmalar uyguluyordunuz,
ateşkesler ilan ediliyordu. Hepiniz biliyorsunuz ki, Oslo
görüşmelerini ilk defa Genel Başkanımız dile getirdiğinde,
bugün
olduğu gibi Oslo görüşmeleri ısrarla reddedildi. Hatta buradan
söylemeye dilimin varmadığı ifade Sayın Başbakan
tarafından İspatlanmazsa şeklinde ifade edildi ama daha sonra
Osloda terör örgütünün mensuplarıyla MİT mensuplarının ve
Başbakanın özel temsilcisi olarak Hakan Fidanın görüşmeleri
ortaya çıktığında denildi ki: Bu görüşmeleri Hükûmet
değil, devlet yapmıştır. Ve ondan sonraki süreçte
Türkiyede birtakım gelişmeler oldu. İşte KCK
operasyonlarıyla beraber terör örgütüne yönelik çok ciddi operasyonlar
Türkiyede gerçekleşmeye başladı. Fakat son zamanlarda yine
gündeme geldi, terörist başıyla Bursada görüşüldüğü iddia
ediliyor veya birtakım görüşmeler yapılıyor. Şimdi bu
görüşmeler neticesinde -mutlaka bunu da Hükûmet yapmıyor, devlet
yapıyordur- bu gelişmeler neticesinde mi acaba yine birtakım
kararlar alındı da
Şimdi buradan sormak istiyorum: Özel yetkili
mahkemeleri Türkiyede getiren iktidar partisi olarak özel yetkili mahkemeler
bu ülkede birtakım icraatları yaparken işte Terörle mücadele
yapılıyor, Türkiye'nin üzerindeki, demokrasinin üzerindeki
birtakım güçler bertaraf ediliyor, askerî vesayet ortadan
kaldırılıyor. derken ne oldu da şimdi geçenin bir
buçuğu bekliyoruz ki özel yetkili mahkemelerle ilgili ne gelecek?
OKTAY VURAL (İzmir)
Zülfüyâre dokunuyor.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) Şimdi buradan soruyorum: Özel yetkili mahkemelerin bu kadar
önemli işleri ifa ettiğini söyleyen sizsiniz, Türkiye'nin önünü
açtığını söyleyen sizsiniz. Evet, Türkiye'nin önünü
açıyorsa bu özel yetkili mahkemeler siz milletvekillerinden bile
saklanacak kadar ayıp mıdır?
RECEP ÖZEL (Isparta)
Saklanmıyor ki.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) Saklanmıyorsa gelin açıklayın. Nedir? Kim ne
biliyor? Sayın Başbakan Yardımcınız Bülent Arınç
başka ifadede bulunuyor
OKTAY VURAL (İzmir)
Bakan da bilmiyor ki.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla)
bir milletvekiliniz başka ifadede bulunuyor, başka
Başbakan Yardımcınız bir ifadede bulunuyor.
OKTAY VURAL (İzmir)
Komisyon Başkanının bile haberi yok.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) Biz sabrediyoruz ama şunu unutmayın: Şeffaf olmak
lazım. Elimizi vicdanımıza koyalım, özel yetkili mahkemeler
bu ülkede demokrasinin üzerindeki vesayetleri ortadan kaldırırken,
şunları yapıyor derken alkışlayan zihniyet bugün ne
oldu? Hangi pazarlıklar var ortada? Burada, bir an önce bitsin de, şu
74üncü, 75inci maddede bu önerge gelsin de gidelim diye bu insanları bu
saate kadar bekletmenin bir mantığı yok. Çıkın
açıklayın, tartışın. Ben iddia ediyorum: Kendi
vekilleriniz bile bilmiyor, bilmiyor. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
Cesaret yok ki getirecek.
SEYFETTİN YILMAZ
(Devamla) Biliyorlarsa açıklasınlar ne getirdiğini. Özel yetkili
mahkemeler bu kadar önemliyken niye bunu kanun tasarısının
içerisinde getirmiyorsunuz?
OKTAY
VURAL (İzmir) - Korkarlar! Bakanlar Kurulunda çatlak var!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Bir aydır konuşuluyor, Başbakanınız
ayrı söylüyor, Başbakan Yardımcısı ayrı söylüyor,
milletvekili, komisyon başkanları ayrı söylüyor.
OKTAY
VURAL (İzmir)- Koalisyon istemiyor...
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Neden utanıyoruz, neyi saklıyoruz?
OKTAY
VURAL (İzmir) - Yürek lazım, yürek!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Bizim bilmediğiniz, birilerine verdiğiniz bir
sözler mi var? Dün beraber birileriyle yürüdüklerinizi bugün arkadan
bıçaklama noktasına geldiniz. Bunu savunmaktan mı
çekiniyorsunuz?
Şimdi,
bakın, çok açık ve net söylüyorum: Samimiyetle hareket etmezsek
Veya
şunu söyleyeyim, haksızlık karşısında susan
dilsiz şeytandır. Bugün ellerinizi kaldırabilirsiniz.
Bakın,
bunu her şeyde yapıyorsunuz. 12 Eylül referandumundan önce bizim
Mustafa Pehlivanoğlunun mektubunu okuyarak ülkücüler üzerinden siyaset
yaptınız ama aynı şekilde Ülkücüler Fatihayı bile
bilmez. diyerek ülkücüleri incittiniz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Ne alakası var?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Ülkücüler Fatihayı da bilir, ülkücüler
Allahını da bilir, ülkücüler peygamberini de bilir. Biz Nizamı
âlem davası diyerek geldik, biz İlâyı kelimetullah
davası diyerek geldik, biz Hak din İslam dedik. Biz bunların
hepsini biliyoruz ama bunların üzerinden siyaset yaparak bizleri küçük
düşürmeye çalışmak, ülkücü camiayı rencide etmek hak ve
hukukuna hiç kimse sahip değildir. Bugün bunu yapanların yarın
neler yapacağını tarih yazacaktır. Bugün oy çokluğuna
sahip olabilirsiniz, bugün bu koltuklarda oturabilirsiniz ama tarih önünde
vicdanen bunun hesabını vereceksiniz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, teşekkür ediyorum efendim, sağ olun.
Aynı
mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
51inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
52nci
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 278
Sıra Sayılı Kanun Tasarısına 52. maddesinin 1.
fıkrasında yer alan Dilekçe sahibine ibaresinin Dilekçe sahibine
veya vekiline şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turgut
Dibek Ali
Rıza Öztürk
Ali İhsan Köktürk
Kırklareli
Mersin
Zonguldak
Bülent
Tezcan Dilek
Akagün Yılmaz Atilla
Kart
Aydın
Uşak Konya
Kadir
Gökmen Ögüt
İstanbul
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına,
278
sıra sayılı Kanun Teklifinin 52. Maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Ahmet
Duran Bulut Alim
Işık Ali Öz
Balıkesir Kütahya Mersin
Yusuf
Halaçoğlu Seyfettin
Yılmaz
Kayseri Adana
BAŞKAN
Son okunan önergeye katılıyor musunuz Sayın Başkan?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Vural, kim konuşacak?
OKTAY
VURAL (İzmir) Ahmet Duran Bulut konuşacak.
BAŞKAN
Ahmet Duran Bulut, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; benim ikinci dönem milletvekilliğim. 23üncü Dönemden
beri AKP Hükûmetinin genelde böyle son zamanlara
sıkıştırarak getirmiş oldukları bu
kanunların sağlıklı yapılamadığını
belirtmek istiyorum.
Adalet
gibi, adaletin din kadar kutsal olduğunu bilen ve bu kutsallığa
zarar vermemek adına, kurallarını belirlerken
sağlıklı ortamda bunun belirlenmesi gerektiğini ifade
ediyorum.
Türkiyede
Adalet medeni toplumlarda mahkemelerce dağıtılmalıdır.
Eğer mahkemelere halkın, vatandaşın güveni kalmazsa herkes
kendi adaletini kendisi sağlamaya kalkar. Hükûmetiniz 23üncü Dönemde önce
Türk Ceza Kanununda iktidara geldikten sonra değişiklik yaparak iki
yıla kadar mahkûmiyet gerektiren suçlardan dolayı tutuklamayı
kaldırıp birçok suçun işlenmesinin önünü açmış oldu.
Bilhassa çocukların, sokak çocuklarının, terörizme teröristlerin
kullandıkları küçük yaştaki çocukların eylem
yapmalarının ortamı hazırlandı.
Şimdi,
adalet, saraylar yapmakla maalesef sağlanamıyor,
dağıtılamıyor. Adalet geç değil zamanında
karşılandığı zaman, gecikmediği takdirde
kıymet bulur. Ülkede insanların erişebildikleri,
ulaşabildikleri yerlerde kolaylıkla haklarını
arayabilmeleri ve bu hakların
sağlıklı sağlanabilmesi gerekmektedir. Hükûmet
birçok yerde mahkemeleri
kapatarak, adliyeleri kapatarak kendince bir çalışma
yapmaktadır.
Geçenlerde Çorumun
Bayat ilçesindeydim. O gün mahkeme kapatıldığı için halk
eylem yaptı. Akşamüzeri davul zurnalar çalmaya başladı. Ben
Balıkesirliyim, oranın âdetini bilmiyorum. Düğün mü var? diye
sordum. Hayır. Belediye başkanımız Ankarada, adliyenin
açılması için çalışma yapıyordu. Oradan haber
gönderdi, adliyenin yeniden açılması
kararlaştırılmış, o yüzden halka müjdeliyoruz.
dediler. Aklıma Nasreddin Hocanın kaybolan merkebi geldi.
Balıkesirin Balya,
Gömeç, Havran gibi yaz aylarında yüz binleri aşan nüfusun
olduğu, birçok polisiye olayların da vuku bulduğu, adalete
insanların başvurması gerektiği bir bölgede bu mahkemeler
kaldırıldı. İnsanlar Balyanın 120-
Cezaevleri
bir sorun, adları önceden ceza ve ıslah evleri olan yerler bugün
ceza ve tevkif evleri hâline geldi. Cezaevine giren tutuklu mahkûm oluyor,
dışarıya çıkan kahraman gibi karşılanıyor,
mafyalara eleman hazırlanıyor. Bunların bir şekilde
değerlendirilip, bu mantalitenin değiştirilmesi ve topluma
sağlıklı bireyler hazırlanması gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
DURAN BULUT (Devamla) Önergemizin kabulünü arz ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bulut.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 Sıra sayılı Kanun Tasarısına 52. Maddesinin
1. fıkrasında yer alan Dilekçe sahibine ibaresinin, Dilekçe
sahibine veya vekiline şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Turgut Dibek (Kırklareli) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Kadir Gökmen Öğüt, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 2577 sayılı Kanunun 14üncü maddesinin 2 no.lu
fıkrası hakkında konuşacaktım ama
kapattığınız adliyeler sayesinde evrak havale edecek mahkeme
kalmayacağı için başka konulara değinmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bana verilen süre içinde AKP İktidarında Türkiye'nin
nereden nereye geldiğine ilişkin başlıklar aktarmaya
çalışacağım. AKP iktidara geldiği günden bugüne
Türkiye çok konuda gerileme yaşamıştır. Şimdi, AKPnin
önemli ilklerine bakalım.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmeti döneminde Türkiyede ilk defa cari açık
tarihin en yüksek seviyelerine ulaştı. İlk defa bir
Başbakan zam isteyen memura IMFyi ikna edin. dedi. İlk kez ithalat
240 milyar doları aştı. Türkiye dünyanın en pahalı
benzinini kullanan ülke oldu. Cumhuriyet tarihinin en önemli kurumları ilk
defa AKP döneminde özelleştirme suretiyle elden çıkarıldı.
Türkiye'nin
can damarı Türk Telekom, Ogere satılmak suretiyle iletişim
sektörü yabancıların eline geçti. Bir Başbakan Toprak
satılıyorsa, alıp götürmüyorlar ya! dedi ama Oger ailesi
Türkiye'nin dört bir yanındaki arsa ve gayrimenkulleri satarak
kasasını büyüttü.
Bakınız,
AKPnin ne varsa özelleştir mantığıyla 2011 Nisan
ayında satılan İstanbul Deniz Otobüsleri işletmeleri âdeta
tekelleşti. Özelleştirmenin adı, AKP öncesi rekabet iken, hizmet
kalitesi iken AKPyle soygun oldu, talan oldu.
Haydarpaşa
Garı iştahı kabaran rantçılar için organize bir operasyon
ile adım adım devre dışı bırakıldı.
2002de
1 milyar doları bulmayan cari açık 2011de 77 milyar dolar oldu.
Beğenmediğiniz cumhuriyet döneminde bütün Osmanlı
İmparatorluğunun borçları 1954 yılına kadar ödendi,
özelleştirdiğiniz bütün bankalar, fabrikalar kuruldu. 2002ye kadar
tüm borç 130 milyar dolardı, 2011 yılı sonunda 307 milyar dolar
oldu. Yani sattınız savdınız, ayrıca 180 milyar daha
borçlandınız.
Babalar
gibi satarım. diyen bir Bakanınız vardı. Sevda Tepesinin
Suudi Kralı için imara açılmasına şaşmadık. Sözü
geçen Bakanınız tarafından sözü edilen 10 milyar dolar nerede?
Çiftçi
ve üreticiler AKPyle mağdur edildi. İlk defa bir Başbakan
çiftçiye Ananı da al git. dedi, Gözünü toprak doyursun. dedi.
Fındık üreticileri cumhuriyet tarihinin en büyük mitingini AKP
İktidarında yaptı.
Memur
maaşları dokuz yılda yüzde 30 oranında eridi.
Kapanan
iş yeri sayısı son on yılın en yüksek seviyesine
ulaştı. Yalnız 2011 yılında tam 435.500 iş yeri
kapısına kilit vurdu. 4 esnaftan 3ü borç batağına girdi.
İleri
demokrasi çığırtkanlığının
yapıldığı bir dönemde 100e yakın gazeteci hapiste,
her türlü baskı ve sansüre rağmen görevlerini yapmaya
çalışan kalemler cezaevinde. Böyle bir Türkiye, AKPnin deyimiyle,
hayaldi, gerçek oldu. Yayınlanmamış kitabın
toplatılması, doğru düzgün delil olmadan bir ordunun
generallerinin, halkın iradesiyle seçilen milletvekillerinin
parmaklıklar ardında tutulması, en az 500 lise ve üniversite
öğrencisinin tutuklu bulunması hayaldi, gerçek oldu. Pankart açan
öğrenciyi hapse atmak, konuşma engelli vatandaşı örgüt
propagandası yapmak suçuyla yirmi beş yılla yargılamak,
bunların hepsi hayaldi, gerçek oldu. AKPye karşı çıkan
herkesin yolu AKP döneminde Silivride birleşti, geriye kalanların
ise Metriste. Yargılamalar sürerken intikamcı yandaş kalemler
birçok sanığı defalarca infaz etti.
Temiz
futbol kisvesiyle ve kamuoyuna gerçek nedeni açıklanmayan bir şekilde
başlatılan operasyon, bir öç alma oyununa dönüştü. Fenerbahçe,
intikamcı hislerin kurbanı olan kalemlerle şikenin de ötesinde
yıpratıldı.
Hatırlayın,
Ergenekonun kasası olmakla suçlanan birisi vardı, Kuddusi
Okkır. Yürüyerek girdiği cezaevinden cenazesi çıktı.
Parası yoktu, cenaze masraflarını belediye
karşıladı.
Peki,
ya terör? AKP İktidarının demokratik açılım
adını verdiği ve ne olduğu belirsiz konu, bölücü terör
örgütü PKKya bugüne kadar hiç olmadığı ölçüde cesaret verdi.
AKP iktidara geldiğinde neredeyse sıfıra inmiş terör
saldırıları büyük bir ivmeyle arttı. Terör eylemleri
yalnızca güneydoğu bölgeleriyle sınırlı kalmayarak,
Karadeniz Bölgesi başta olmak üzere batıya doğru uzandı.
Acılı
ailelerin Vatan sağ olsun. sözleri manşetlere
taşınırken, ilk defa bir Başbakan Askerlik yan gelip yatma
yeri değildir. dedi.
Türkiye'de
ilk defa bir bakan, iki kişinin ölümüne neden olan biber gazı için
İnsan sağlığına zararı yok. dedi. Madem o kadar
zararsızdı, bu biber gazını kendisi bizzat üstünde test
etme çağrıma neden uymadı?
Bütün
adliye F tipi polisin kontrolü altında. Bu adaletin üzerindeki F tipi
kontrol ne zaman ortadan kaldırılacaktır?
Hepinize
iyi sabahlar diliyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Öğüt.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
52nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
52nci madde
kabul edilmiştir.
53üncü
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 sıra sayılı kanun tasarısının 53.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Sezgin
Tanrıkulu Turgut
Dibek
Mersin İstanbul Kırklareli
Tanju
Özcan Ali
İhsan Köktürk Mahmut
Tanal
Bolu Zonguldak İstanbul
Dilek
Akagün Yılmaz Tufan
Köse Ali
Özgündüz
Uşak Çorum İstanbul
İlhan Cihaner Gürkut
Acar Mevlüt
Dudu
Denizli Antalya Hatay
Madde
53- 2577 sayılı Kanunun 16'ncı maddesine, (5) fıkradan
sonra gelmek üzere aşağıdaki 6. fıkra eklenmiştir.
(6)
Danıştay savcısının esas hakkındaki
düşüncesi, Danıştay Başsavcılığınca,
taraflara tebliğ olunur. Taraflar, tebliğden itibaren on gün içinde,
yazılı görüşlerini yazılı olarak bildirebilirler.
BAŞKAN
İkinci önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
278
Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 53. Maddesinin Teklif metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
Alim
Işık Ali
Öz Oktay
Öztürk
Kütahya Mersin Erzurum
Seyfettin
Yılmaz Yusuf
Halaçoğlu
Adana Kayseri
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?..
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz
Başkan.
OKTAY
VURAL (İzmir) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
düzenlemeyle, hukuk devleti ilkesinin zedelenmesinin önlenmesi
amaçlanmaktadır.
OKTAY
VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bundan sonra hep var olacak galiba
karar yeter sayısı çünkü muhalefet yok zaten, temsil edilmiyor
Divanda.
BAŞKAN
- Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 278 sıra sayılı kanun tasarısının
39.(Komisyon Metninde 53.madde) maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tanju Özcan (Bolu) ve arkadaşları
MADDE
53 - 2577 sayılı Kanunun 16'ncı maddesine, (5) fıkradan
sonra gelmek üzere aşağıdaki
6. fıkra eklenmiştir.
(6)
Danıştay savcısının esas hakkındaki
düşüncesi, Danıştay Başsavcılığınca,
taraflara tebliğ olunur. Taraflar, tebliğden itibaren on gün içinde,
yazılı görüşlerini yazılı olarak bildirebilirler.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Muhterem Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?..
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Tanju Özcan, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben de
gecenin ilerleyen saatlerinde sizleri sevgi ve saygıyla selamlayarak
sözlerime başlamak istiyorum.
Arkadaşlar,
salı gününden bu yana gerçekten çok yoğun bir çalışma
temposu içerisindeyiz. Özellikle, ben de bu hafta Divanda nöbetçiyim ve
hepinizin yüzüne yansıyan yorgunluğu net bir şekilde
görebiliyorum.
Şu
anda, arkadaşlar, bunları abartı olarak söylemiyorum
.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) 102 kişi var Sayın Başkan.
TANJU
ÖZCAN (Devamla) - En az 5 arkadaşımız uyuyor, 15
arkadaşımız da her an uyumak üzere
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkan, sayın.
TANJU
ÖZCAN (Devamla) - Her an uyumak üzere.
Arkadaşlar,
ben şunu söylemeye çalışıyorum: Elbette çok
çalışalım ancak verimli de olsun bu çalışmalar,
amacına da uygun olsun.
Bakın
arkadaşlar, bir şey dikkatinizi çekti mi bilmiyorum? Genel Kurul
salonunda saat yok. Sayın Başbakan başınızı
kaldırıp saate bakmayın diye buraya saat dahi
koydurmamış.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Ya Başbakanın bununla ne alakası var?
TANJU
ÖZCAN (Devamla) Saat nerede olmaz biliyor musunuz arkadaşlar? Saat
kumarhanelerde olmaz kasıtlı olarak, insanlar saate bakmasın
düşüncesiyle olmaz. O anlamda ben, burada bu saatin olmamasını
da çok iyi niyetli olarak değerlendirmiyorum.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Sen Başkanlık Divanındasın
TANJU
ÖZCAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, burada bu yasa
görüşülürken çok sayıda hukukçu arkadaşımız
görüşlerini ifade etti. Ben de hukukçu bir arkadaşınız
olarak, bu yasayla ilgili görüşlerimi kısmen sizinle paylaşmak
istiyorum.
Arkadaşlar,
bir yargı reformu yasa tasarısı olarak kamuoyunda bilinen bir
yasayı görüşüyoruz. Ancak bu yargı reformu
tasarısının içerisinde mevcut yargı mensuplarıyla
ilgili herhangi bir düzenleme yok. Ne hâkim, savcılarımızın
özlük haklarıyla ilgili, mali haklarıyla ilgili bir düzenleme var, ne
yazı işleri müdürlerimizle ilgili bir düzenleme var, ne icra
memurlarıyla ilgili, zabıt kâtiplerimizle ilgili bir düzenleme var,
ne infaz koruma memurlarıyla ilgili tek bir düzenleme yok. Hatta burada
bir öneri geldi biraz önce, hepsi Türkiyenin fakir ailelerinin çocukları
olan mübaşirlerle ilgili yardımcı idari hizmetler
sınıfından genel idari hizmetlere aktarılmasına
ilişkin bir düzenleme teklifi geldi; ee, bunu dahi reddettiniz.
Şimdi,
arkadaşlar, hiç baktınız mı yardımcı hizmetler
sınıfının tanımına? Yardımcı hizmetler
sınıfının tanımında bahçe hizmetlerinden
bahseder.
Şimdi,
mübaşirler adliyede ne iş yapar biliyor musunuz? Mübaşirlerin
adliyede yaptıkları işler diğer kamu kesiminde çalışan
yardımcı idari hizmetler sınıfındaki kişilerle
aynı değildir. Bu ayrımı bile yapamadınız
maalesef.
Arkadaşlar,
üzülerek söylüyorum; görüşülmekte olan 278 sıra sayılı Yasa
Tasarısıyla ilgili birçoğunuzun görüşü bile yok. Bunu
sakın yanlış anlamayın. Ben birçoğunuzun bunu
okumadığını, ilgi göstermediğini de görüyorum. (AK
PARTİ sıralarından Nereden biliyorsun? sesi)
Basılmış olan yayını da alıp
okumadınız. O anlamda çoğunuz burada ne konuşulduğunun
farkında bile değilsiniz. Bunu üzülerek söylüyorum.
OSMAN
ÇAKIR (Düzce) Al bak, burada var; okunmamış mı?
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Arkadaşlar, bakın biraz
önce, 43üncü maddeyle ilgili bir düzenleme geldi. Bu düzenleme neydi?
Danıştaya seçilme yeterliliğiyle ilgili farklı bir
düzenleme yaptınız. Bunu kimin için
yaptığınızı ben çok merak ediyorum. Bunu kimin için
yaptığınızı gerçekten merak ediyorum. Sayın Özcan
Yeniçeri, eski bir genel sekreterden bahsetti. Eğer bahsettiği
kişi Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir önceki Genel Sekreteri ise -ki bu
çok üzücü olur- eğer bu kişiyi Danıştaya atamak için bu
düzenlemeyi yapıyorsanız, gerçekten çok üzülürüm. Çünkü
arkadaşlar, bu kişinin tek bir vasfı var, o da Sayın
Başbakanın köylüsü olmak.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Ayıp be, ayıp!
TANJU
ÖZCAN (Devamla) - Onun dışında, bu adamın liyakati yok,
maalesef yeterli birikimi de yok.
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Kaymakamlık yaptı.
TANJU
ÖZCAN (Devamla) - Siz böyle bir adamı Danıştaya üye olarak
atamak için bu düzenlemeyi yapıyorsanız
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) İhtimal üzerine bir konuşma
yapıyorsunuz!
TANJU
ÖZCAN (Devamla) -
arkadaşlar, kusura bakmayın da sizlere
Yazıklar olsun! diyeceğim.
OSMAN
ÇAKIR (Düzce) Şu ağzını bir düzelt! Konuşmayı
öğren!
TANJU
ÖZCAN (Devamla) - Ne yapıyor bu arkadaşımız? Ne
yapıyor bu arkadaşımız? Eli cebinde, akşama kadar
Türkiye Büyük Millet Meclisinde dolaşıyor. Makam aracı
altında. Ne yapıyor?
MEHMET
ERSOY (Sinop) Ayıp, ayıp!
BAŞKAN
Arkadaşlar, dinleyelim, lütfen.
TANJU
ÖZCAN (Devamla) Şimdi, arkadaşlar, zaten AKPnin en önemli sorunu
bu. Liyakat sahibi olmayan insanları hak etmedikleri koltuklara atama
konusunda çok maharetlisiniz.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Geç yerine otur! Çok konuştun!
TANJU
ÖZCAN (Devamla) - Çok maharetlisiniz arkadaşlar. Arkadaşlar,
bakın, şimdiden uyarıyorum. O Genel Sekreteri, o eski Genel
Sekreteri Danıştaya üye olarak atamak için bu düzenlemeyi
yapıyorsanız, bunu, ben ve arkadaşlarım her yerde dile
getireceğiz.
OSMAN
ÇAKIR (Düzce) Müthiş zekisin!
TANJU
ÖZCAN (Devamla) - Her yerde bunu dile getireceğiz. Her yerde dile
getireceğiz.
MEHMET
ERSOY (Sinop) Ayıptır!
BAŞKAN
Dinleyelim lütfen.
TANJU
ÖZCAN (Devamla) Arkadaşlar, sürem bittiği için, bundan sonra,
değinmek istediğim bazı konular var, bunlara
değineceğim önümüzdeki maddelerde.
MEHMET
ERSOY (Sinop) - Yirmi beş yıl kaymakamlık yaptı.
TANJU
ÖZCAN (Devamla) - Şimdilik hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özcan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
53üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
53üncü madde kabul edilmiştir.
Böylece,
ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler de tamamlanmıştır.
Şimdi
üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü
bölüm 54 ila 81inci maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü
bölüm üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hasan
Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz
on dakika.
MHP
GRUBU ADINA HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın
Başkan Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 278 sıra
sayılı Tasarının üçüncü bölümü üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yüce Yaradanın biz
insanoğluna en önemli öğüdü adaletli olmamızdır. Her cuma
namazı hutbesinde hatip Allah sizlere adaletli olmayı emreder.
ayeti celilesini okur. Bunu iyice anlamamız için de ayrıca tercüme
eder. Allah kendisi adildir ve adil olanı da sever. Bu cümleden olmak
üzere yargılama ve adalet öncelikle bir uluhiyet meselesidir. Demokratik,
laik hukuk düzeni bu ilahî fonksiyonu yeryüzüne indirerek
dünyevileştirmiş ve yargının meşruiyet
kaynağı olarak millet iradesini esas almıştır. Bu
nedenledir ki yargıcın yargılama esnasında kendi
vicdanı dışında hiçbir dünyevi otoriteye karşı
hesap vermemesi, hukuk dışında hiçbir güce bağlı ve
bağımlı olmaması ve hiçbir siyasal iktidar ve ideolojiye
yandaş olmaması beklenir. Ancak yaşadığımız
gerçeklikler bizlere siyasal ya da siyaset dışı güç
odaklarının kendi siyasal ve ekonomik çıkarları için
yargıyı kontrol altına almakta ne kadar heveskâr
olduklarını ve maalesef bazen bu heveslerini gerçekleştirdiklerini
göstermektedir.
Bugüne kadar
yargıyı kendi siyasal iktidarının bir parçası hâline
getirmekte en hevesli ve becerikli siyasal kadrolar ise AKPde tebarüz
etmiştir. AKP, iktidarını muktedir kılmak için on yıl
boyunca yargıyla oynayıp durmuştur; siyasal iktidarı için tehdit
potansiyeli taşıyan bütün kişi, kurum ve değerleri
yargının hedef tahtasına oturtup yargının
arkasına saklanarak hedeflerine ateş etmiştir. AKP, bugüne kadar
hiçbir düşmanıyla yüz yüze gelerek mertçe, erkekçe er meydanında
mücadele etmemiştir; mütemadiyen yargının arkasında
mevzilenip bel altından vurarak siyasi rakiplerini ekarte etmeye, mutlak
iktidara götüren yoldaki engelleri yargının gücüyle temizlemeye
çalışmıştır.
Türkiye'nin yüz yüze
kaldığı terör belasını defetmekte katkı
sağlayacağı düşüncesiyle tamamen zaruretten kurulan özel
yetkili mahkemeler, iktidar tarafından bir bulunmaz fırsata
dönüştürülmüş ve kısa zamanda toplumsal muhalefeti, sivil
toplumu ve anayasal kurumları sindirme, yıpratma ve hırpalama
mekanizmalarına çevrilmiştir. İktidar özel yetkili mahkemeler
eliyle ülkede insan hak ve hürriyetlerinin hiçe sayıldığı
bir korku imparatorluğu tesis etmiştir.
Vatandaşlarımızın siyaset kurumundan çözümünü
beklediği her problemin iktidar tarafından birer siyasi rant vesilesi
olarak görülüp sosyal çatışma ve kutuplaşma alanı hâline
getirilmesi, toplumsal uzlaşma ve birlikte yaşama duygusunu giderek
zorlaştırmıştır. Siyaset kurumu, AKP
İktidarının elinde bir çare ve çözüm müessesesi olmaktan
çıkıp kriz üreten bir mekanizma hâline dönüşmüştür. On
yıldır iktidarın pusulası baskı, yıldırma ve
sindirme; rotası ise toplumsal çatışma, kutuplaşma ve
nihayet bölünmedir.
Anayasa
değişiklikleriyle düşünce hürriyetinin
genişletileceğini vaat eden iktidar, kendisi gibi düşünmeyen
herkesi ipe sapa gelmez çeşitli gerekçelerle itham ederek polis
marifetiyle yargı önüne atmış, yargılamaları bir
cezalandırma yöntemi olarak benimsemiştir. Tek suçu parasız
üniversite istemekten ibaret olan onlarca gencimiz, sırf bu taleplerini
Başbakanın olduğu bir ortamda dile getirdikleri için örgüt
üyesi olma gibi insan hak ve hürriyetlerinin önemli ölçüde askıya
alınabildiği bir yargılama biçimine muhatap edilmiş,
aylarca suçlarını dahi öğrenemeden tutuklu
kalabilmişlerdir. Hükûmet politikalarını eleştiren
gazeteciler, bilim adamları ve bürokratlar yazdıkları
yazılar ve kitaplar nedeniyle gözaltına alınmış,
anlaşılması güç suçlar isnat edilerek kendilerini
aklamaları istenmiş, masum olduklarını kendilerinin ispat
etmeleri beklenmiştir. Masumiyet karinesi ters yüz edilerek birer suçluluk
karinesi hâline dönüştürülmüştür. Hükûmete karşı olan
herkes birer doğuştan suçlu bireyler olarak görülmüş ve
masumiyetlerini ispata icbar edilmişlerdir. Hükûmet, düşünce
hürriyetini genişletme vaadiyle düşünceleri kafanın içine
hapsetmeye çalışmıştır. Herkes Hükûmet
karşıtı düşüncelerini zinhar açığa vurmamak,
Hükûmet politikalarını yüksek sesle eleştirmemek, Hükûmet
aleyhinde yazı ve kitap yazmamak ve Hükûmete muhalefet etmemek
koşuluyla istediğini düşünmekte serbesttir. Aksi hâlde, herkesin
akıbeti meçhul olacaktır.
AKP,
en şiddetli çatışma ortamlarını ordumuz üzerinde
gerçekleştirmiştir. Ordumuz normalleşme söylemleriyle
hırpalanmış ve yıpratılmıştır. Özel
yetkili mahkemeler vasıtasıyla tatmin edilmeye çalışılan
intikam, cezalandırma ve burun sürtme duyguları, toplum ve devlet
hayatımızda kalıcı ve telafisi güç anomilere neden
olmuştur. Hükûmet, özel yetkili mahkemelere yüklediği misyon
karşılığında onları kontrolsüz, sorumsuz ve
dokunulmaz hâle getirmiştir. Buna karşılık, elde
ettiği dokunulmazlık ve sorumsuzluk nedeniyle güç
sarhoşluğuna kapılan özel yetkili mahkemeler dengesini
yitirmiş, siyasal iktidarla güç mücadelesine girişmeye
kalkışmış, yürütmeyi, hatta yasamayı dahi
kuşatmaya kalkışmıştır. Yani yargıyı kuşatmak
için Anayasa ve yasaları dizayn eden iktidar, bugün özel yetkili mahkemelerin
tasallutuna uğramıştır.
Görülen
o ki özel yetkili mahkemeler fütursuzca kullandıkları yetkileri
nedeniyle kantarın topuzunu kaçırmıştır. Türk
Silahlı Kuvvetlerinde dalga dalga gerçekleştirilen operasyonlarla
ordunun morali bozulmuş, gerek terörle mücadeledeki azim ve
kararlılığı gerekse dış tehdit unsurları
karşısındaki caydırıcılığı
erozyona uğratılmıştır ancak yaşamakta
olduğumuz Suriye krizi morali, caydırıcılığı
ve savaş kapasitesi yüksek bir Türk ordusunun bu coğrafyada ne kadar
önemli ve gerekli olduğunu göstermiştir. Komutanları sanık
sandalyesinde oturan, itibarsızlaştırılmış bir
ordunun zafer kazanmasını beklemek abesle iştigaldir.
Özel
yetkili mahkemeleri bu yarattıkları kaotik ortamdan tek
başına sorumlu tutmak, bugüne kadar bölücü terör ve organize suç
örgütleriyle mücadelede fedakârca hizmet vermiş olan bu mahkemelere
haksızlık olacaktır. İktidar çoğunluğunun hiçbir
uyarı ve eleştiriyi dikkate almadan yaptığı yasalarla
bu duruma zemin hazırladığı da tartışılmaz
bir gerçekliktir.
Fakat
bugün tartıştığımız özel yetkili mahkemeler
sorununu aşmanın yolu, özel yetkili mahkemeleri kaldırmak
değildir. Özellikle bölücü terör ve çetelerle mücadele
bağlamında özel yetkili mahkemelere şiddetle
ihtiyacımız vardır ancak bu mahkemelerin adil yargılama,
sanık haklarına riayet ve savunma hakkının
kutsallığı ilkelerine azami bağlı kalacak şekilde
görev ve yetkilerinin yeniden tanımlanmasına ihtiyaç vardır.
Özel
yetkili mahkemelerin yetki sınırları, Türkiye'nin içerisinde
bulunduğu güvenlik, asayiş şartları çerçevesinde yeniden
çizilmeli, yargılama sürecini hızlandıracak tedbirler
alınarak yersiz ve haksız mağduriyetlere neden olan düzenlemeler
kaldırılmalıdır.
Varlığı
sadece demokrasinin varlığı ve devamıyla mümkün olan
siyaset kurumunun, darbe girişimi iddiaları karşısında
sessiz kalması veya herhangi bir suçun faillerinin cezasız
bırakılmasını istemesi beklenemez ancak demokrasi ve hukuk
devleti, suçluların da hukukunu güvence altına almaktadır.
Hukuk, sadece sanıkları değil, yargılayanları da
kuşatan kutsal değerler sistemidir. Hukuka uygun olmayan keyfî
soruşturma yöntemleri hukuk devleti tarafından korunamaz. Sorun, özel
yetkili mahkemelerin varlığında değil,
işleyişinde ve işletilişindedir. Bu nedenle, özel yetkili
mahkemeleri kaldırmak sorunları çözmediği gibi, sorunların
başka alanlarda, başka şekillerde daha da şiddetle
belirmesine neden olabilecektir.
İktidarın
önümüze getirdiği tasarı bu hâliyle kanunlaşırsa devletin
bölücü terör ve suçla mücadelesi zaafa uğrayacak, milletin devlete ve
adalet sistemine olan inancı sarsılacaktır. Eli kanlı,
silahlı teröristler, kravatlı şerikleri ve iş birlikçileri
ellerini ve kollarını sallayarak sokağa
bırakılacaktır. Uyuşturucu çeteleri, mensupları, mafya
bozuntuları, çıkar amaçlı suç örgütü mensupları her gün aramızda
dolaşabilecektir. Biz, kimsenin, özellikle yıllarca bu ülkeye kritik
görevlerde hizmet etmiş değerli şahsiyetlerin, gazetecilerin,
bilim insanlarının uyduruk nedenlerle haksız yere
yargılanması ve tutuklanmasından yana
olmadığımız gibi, gerçek suçluların, darbecilerin,
çetecilerin ve eli kanlı teröristlerin de özgürce suç faaliyetlerine devam
etmesini kamu düzenini koruma açısından uygun bulmuyoruz. Söz konusu
tasarı bu bağlamda bizi endişeye sevk etmektedir.
Bu
duygularla tasarının yine de hayırlı olmasını
diler, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Türkoğlu, teşekkür ederim.
İkinci
konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkan
Vekili Sayın Pervin Buldan, Iğdır Milletvekili.
Buyurun
Sayın Buldan.
Süreniz
on dakika.
BDP
GRUBU ADINA PERVİN BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri ya da boş koltuklar; toplumsal yaşamın
başladığı günden bugüne değin insanoğlunun
toplumsal yaşamdan kaynaklanan bazı ihtiyaçlarını
karşılamak amacıyla oluşturduğu kurumsal yapıya
devlet adı verildi. Devlet, toplumsal olarak duyulan ihtiyaçların
karşılanması adına var oldu ve bu temelde meşruiyetini
kazandı. Ancak bu gücün başatlaşıp kendi
yurttaşını yutmasını önlemek adına devlet
tanımlaması yapılırken hukuk kavramına ihtiyaç
duyuldu. Yani bir toplumun ihtiyaç duyduğu şey kendi başına
bir devlet değil, demokratik hukuk devletiydi çünkü hukuk devletin hem
temeli hem varlık nedeni ve hem de sınırlarıdır.
Devlet kudretinin sınırları hukuk devletiyle belirlenir. Hukukun
varlığının tartışıldığı
durumlarda, adalet ihtiyacının
karşılanmadığı durumlarda, aynı zamanda devletin
de meşruiyeti tartışılıyor demektir. İşte,
ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti devletinde yüz yıldır hukuk ve
devlet zemininde yaşananlar bu tartışmayı ortaya
çıkarmıştır. Bugün, Genel Kurulun gündemine alınan bu
yasa da bu tartışmanın bir sonucudur ancak bu
tartışmayı nihayetlendirecek, devlet eliyle yaratılan hukuk
sorunsalı ve adalet sağlama sorumluluğunu ifa edememeyi çözüme
kavuşturacak bir düzenleme asla değildir, adı üzerinde 3üncü
Yargı Paketi sivilleşmeye ve demokratikleşmeye olan
ihtiyacımız konusunda inkâra gelinmiyor ancak İktidar
tarafı rötuş yapmaktan daha ileri sayılabilecek
adımları da atmıyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hukuk devleti olma vasfını
fiilî durumlarda ortaya koyamayan Türkiye Cumhuriyeti devletinde hukuk
güvenliği bulunmamaktadır, yurttaşların adil
yargılanma hakkı sistematik bir şekilde ihlal edilmektedir;
hukuk değil, devlet üstün kılınmıştır; hukuk
adaletin sağlanması amacından saptırılmış,
devletin mutlak otoritesini sağlamakta bir araç durumuna
düşürülmüştür; yargı organları devletin toplum üzerindeki
sopası olarak kullanılmıştır ve bu kullanıma
devam edilmektedir. Yüz yıldır bu ülkede yargı mekanizması,
hukuksuzluk üretim merkezleri gibi çalışmıştır.
İstiklal mahkemeleri, sıkıyönetim mahkemeleri, DGMler ve
bugünkü özel yetkili ağır ceza mahkemeleri toplumsal
kıyımı gerçekleştirmiş, kendi
yurttaşını iç düşman olarak gören resmî ideolojinin
istekleri doğrultusunda kellesi istenen her bireyin fermanını
yazmıştır. Devlet terörü, kendini en az silah zoru kadar hukuk
zoru kullanarak göstermiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüz yıldır aynı
totaliter mantığın cenderesinde yok edilen adil yargı
sistemi konusunda zaman zaman çeşitli düzenlemeler yoluna gidilse dahi bir
arpa boyu yol alınamamıştır çünkü yargı
bağımsızlığı hiçbir zaman esas alınmamıştır
çünkü devlet aklı, yargı gücünü ideolojik bir aygıt olarak
kullanma fikrinden asla vazgeçmemiş, bu minvalde girişimlerde
bulunmamıştır. Bu nedenle, adil bir yargı sisteminin
yeniden inşa edilmesi için öncelikli olarak devletin asırlık
aklının dönüşmesi, demokrasiye ve adaletin tesisinin olmazsa
olmaz önemine inanılması gerekmektedir. Nitekim, bugün
itibarıyla hem toplumsal barışımız ve hem de
aydınlık geleceğimiz için bu dönüşüm elzemdir.
O
kadar uzun zamandan beridir adalet için mücadele eden ve adaletin tecelli
etmesi umuduyla bekleyen o kadar çok yurttaşımız var ki adalet gelmeden
huzur asla gelmeyecek bu topraklara. Dolayısıyla, yargı sistemi,
adalet ihtiyacını karşılayacak bağımsız bir
yapıya kavuşturulmak isteniyorsa üç beş rötuşla göz
boyamaktan çok şimdiye kadar yapılmışların ötesine
gitmek ve hukuka gölge düşüren bütün yasa ve oluşumlar ivedilikle
kaldırılmalıdır. Nitekim, istiklal mahkemeleri,
sıkıyönetim mahkemeleri, DGMler kaldırılmış
ancak onların yerine o misyonu yüklenecek yapılar oluşturulmuştur.
İşte, demokratikleşme adına kaldırılan DGMlerin
yerine kurulan özel yetkili mahkemeler, cumhuriyet tarihinin beterin beteri
hukuksuzluklarına imza atmıştır. Vahşet
uygulamalarının karar mekanizması olarak oluşturulan
istiklal mahkemelerinin kuruluşunun üzerinden yaklaşık bir
asır geçti, nice hükûmetler değişti, demokrasi palavraları
ile koltuğunu elinde tutan nice siyasetçiler geldi, geçti. Yargı
sisteminin bugünkü durumu cumhuriyet tarihinin en vahim tablosudur. Örgütlenme,
toplanma, gösteri yapma ve temel yurttaşlık haklarını kullanmaktan
ötürü binlerce kişi cezaevlerine kapatılmıştır.
Yargının bu ülkede tam bir asırdır adaleti sağlamaktan
daha başka amaçları vardır; toplumsal muhalefeti baskı
altına almak, ağır cezalar ile sindirmek gibi; hayata henüz
başlama fırsatını yakalayamayan Kürt çocuklarını
cezaevlerinde bin bir türlü işkence ile soldurmak gibi; kadınlara
tecavüz edeni, vuranı, öldüreni türlü türlü nedenler bularak ödüllendirip,
cinsiyet köleliğinin devamına olanak sağlamak gibi.
Her Millî Güvenlik Kurulu
toplantısından sonra açıklandığı üzere, hukuk
yolu ile terörle mücadele etmek görevi yargıya verilmiştir. Bu
bağlamda, siyaset yapanı, sendikacı olanı, muhalif
öğrenci, avukat, yazarçizer olanı, Kürtü, Kürtün yanında duran
Türkü ve bu gidişe dur demek isteyen daha binler ve binlercesini hiç
tereddüt etmeden hapishanelere doldurmak gibi bir işlevi var
yargının.
İnsanlık suçu
niteliğindeki, devletin kirli elleriyle işlenmiş binlerce suçun
zaman aşımına uğratılması gibi bir misyonu var
yargının.
Halkın iradesini
parmaklıklar ardında tutmanın hukuksal dalaverelerini üretmektir
yargının görevi.
Haklarının
farkında olup Ben varım ve beni var eden haklarımı
istiyorum. diyen milyonları hukukun sopası ile korkutup bu ülkede
yaşadığına pişman edendir yargı.
Bu ülkede
yıllardır binlerce ölümün nedeni olanları korumaktır
yargının misyonu.
Ülkenin biricik
zenginlerinin başı her sıkıştığında kol
kanat gerip onları hukukun elinden kurtarandır yargı.
Bu yargı askerin,
polisin, JİTEMin katlettiği hiçbir canın hesabını
sormayandır. Bu emirleri veren hiçbir bakanı, başbakanı,
bürokratı ve generali hukukun karşısına
çıkarmayandır. Bir şekilde yolu mahkemeye düşene ise ödül
türünden kararlar verip biricik katillerini devletin şefkatli
kollarına sarandır.
Terör suçlusu olarak
yargıladığı çocuklara ömürlerinin katbekat üzerinde
ağır cezalar yağdıran bu yargı, on iki
yaşında on üç kurşunla katledilen Uğur Kaymazın
katillerini suçsuz bulandır. Halkın üzerine bombalar
yağdıran devlet çetelerine ceza vermeyip onları tek celsede
salıverendir. Bin operasyonda kaç bin canı söndürdüğü hâlâ
açığa çıkarılmamış olan bir katil ile üç beş
yıl hapis için antlaşma yapandır. Bu, aynı zamanda, bu
Hükûmetin faili meçhul tutulan cinayetler konusunda
takındığı tutumun açık resmidir. Kürte başka,
devlete başka bir hukuk vardır bu memlekette. Delil karartma
ihtimalinden suçsuz binlerce insanı hapishanelerde tutuklu tutan bu
yargı, Roboskide 34 sivili katledenleri sorguya bile almayandır.
Tarih tanıktır, yargı, bu ülkede katledilmiş binlerce
Kürtün canını ceza hukukunun konusu dahi yapmamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet, devletin hemen her türlü
kirli faaliyetlerinin sorumluluğunu Bizden önce olmuştu diyerek
geçmişe atmaktadır. Ancak, bütün bu saydıklarımı
Hükûmet, geçmişinden devralmış ve kendi döneminde
yargının kokuşmuşluğuna zirve
yaptırmıştır. Dolayısıyla bu Hükûmet, bu vebalin
yükünden kendini kaçırmasın, üç-beş düzenleme ile ben bu
yargıyı düzeltirim demeye yeltenmesin.
Bu
ülkede adaleti ancak ve ancak hukukun gücünden başka bir güç
tanımayan tam bağımsız bir yargı sistemi
sağlayabilir diyor, Genel Kurulu ve boş koltukları saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Buldan.
Üçüncü
konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Emine
Ülker Tarhan, Ankara Milletvekili.
Buyurun
Sayın Tarhan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Her ne kadar
yarısından çoğu buharlaşmış gibi görünse de Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. Malum, fizik kuralıdır,
katılaşan cisimler mecburen gün gelir buharlaşırlar.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Çok vecizsiniz!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Bilmediğiniz konularda konuşmayın
kadrolu eleman olarak, rica edeceğim. Çok parazit yapıyorsunuz.
Şu
anda aslında yargı paketini görüşüyoruz arkadaşlar, ancak
bu paketin içinde
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Asıl parazit sizsiniz.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Sayın Başkan, susturacak
mısınız paraziti, yoksa ben müdahale edeyim mi?
BAŞKAN
Affedersiniz
Mehmet Bey
Lütfen
Lütfen
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Parazit sizsiniz! Saygılı olun, bir
milletvekiline parazit diyemezsiniz.
KEMAL
EKİNCİ (Bursa) Konuşma be!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Evet, yargı
bağımsızlığı yok, hak arama özgürlüğü yok.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
KEMAL
EKİNCİ (Bursa) Her şeye laf atıyorsun!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Parazitlik yapma!
KEMAL
EKİNCİ (Bursa) Konuşma!
BAŞKAN Sayın Metiner yapmayın
Arkadaşlar, lütfen
Lütfen
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Ankara) Bu paketin içinde
aslında hiçbir şey yok ama şaşırtıcı da
değil. 12 Eylül 2010 tarihinden sonra yargı yürütmeye
bağlanmıştır ve baskılara mukavemet edemeyecek hâle
getirilmişti. ( AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Ya ayağa kalkmayacaksın ya da geleceksin parazit herif!
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ
(Adana) Orada yiğitlik yapıyor. Çıksana lan ortaya
şuraya! Şark dansözü! Orada konuşacağına çıksana
şöyle!
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Devamla) Ve demokratik meşruiyet çığlıklarıyla
ölüler bile yerinden kaldırılıp
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Arkadaşlar lütfen
Lütfen oturalım, lütfen oturalım. Sayın
Hatibi dinleyelim arkadaşlar.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Kim ayağa kalkıyorsa gelecek!
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ
(Adana) Şark dansözüsün lan sen!
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Devamla)
yetmez ama evetçilerin büyük desteğiyle yargı elden
çıkartılmıştı. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, Sayın Hatibi
dinleyelim, lütfen
Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, anlayamıyoruz olayı.
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Devamla) Keyfî cezalandırmalarla, soruşturmalarla yargıçlara
gözdağı vermekle yetinilmemiş, halk da yargı eliyle terbiye
edilmeye başlanmıştı ve o gün, Başbakan geldiğinde
ayağa kalkmayan, parasız eğitimi özleyen, saçını
kestirme suçunu işleyenler hapislerde çürütülmüş, kendini evrensel
polis şefi ilan edip tüm benliğini kolluğa teslim edenlerin iz
düşümü olan sizin yargınız gözünde artık her şey suç
hâline gelmişti ama suçla ilgili sınırları vardı
tabii, iktidarın rehberliğinde ve izin verdiği yere kadardı
tabii görevleri.
Örneğin, iktidar,
dolaylı sansür mü uyguluyor; hadi bakalım, yargı, bunun
doğrudanını uygulamaya başladı. İktidar, Deniz
Feneriyle pek mi samimi; yargı, bir adım ileriye giderek Deniz
Feneri savcılarını mahkûm etmeye çalıştı.
İktidar, kitapların ve uygunsuz ya da tehlikeli gazetelerin
yasaklanmasını mı istiyor; yargısı bir adım daha
ileri gitti ve yayınlanmamış kitapları imha etti. Gazetecilerin
cezasını kesti, sürgün, cezaevi, itibarsızlaştırma ya
da mezar olan kaderlerini çizdiniz onların. Farklı düşünenlere
tahammülsüz bir tahakküm kültürünün gönüllü sözcülüğünü ve
uygulayıcılığını üstlenmiş bir yargı
yarattınız, sistemin baskıcı ve engelleyici karakterini
bünyesine almış bir yargı yarattınız, bunun yanı
sıra da yeni yeni dokunulmazlar yarattınız. Yargı
sansürlüyor, içeri atıyor; kürtaj ağlakları hüngür hüngür
ağlayan zihniyetleriyle biber gazlarına, cop yaralarına, genç
kızların yolunmuş saçlarına, polis tekmeleriyle
düşürülmüş bebeklerine nedense duyarsız kalıyor bu
zihniyetiniz. Bir parantez açıyorum, kürtaja ağlayan
ağlaklar, doğmamışların yaşam hakkını
savunduğunu söyleyenler, doğmuşların, büyümekte
olanların canına okumaktan hiç ama hiç utanmıyorlar! Nedense,
onların, boğaz tokluğuna, kölece
çalıştırılmasına
ZEYNEP
KARAHAN USLU (Şanlıurfa) GAP bölgesinde 218 bin kişiye yeni
istihdam sağlandı. Urfada, Diyarbakırda işsizlik
düşüyor.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) - Hanımefendi, bilmediğiniz konularda çok
konuşuyorsunuz! (CHP sıralarından alkışlar)
Yaşam
hakkını savunduğunu söyleyenler, nedense boğaz
tokluğuna çalıştırılmalarına hiç ses
çıkarmıyorsunuz, yetersiz beslenmelerine hiç ses
çıkarmıyorsunuz, biber gazından ölmelerine, saçlarından
sürüklenmelerine, bayrağa sarılı bir tabutla evlerine
dönmelerine hiç ses çıkartmıyorsunuz!
RECEP
ÖZEL (Isparta) Kim ses çıkartmıyor ya?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) - Soruyorum sayın milletvekilleri: Siz istiyorsunuz
diye, siz istiyorsunuz diye kaç gazeteci, kaç öğrenci, kaç sendikacı
tutuklu? Artık ben saymıyorum.
ZEYNEP
KARAHAN USLU (Şanlıurfa) Öğren de gel
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Biraz da siz sayın, siz sayın,
kaçmayın, kaçmayın, sayın.
Sayın
Bakanın stok dediği ve bir
maldan bahseder gibi stok dediği o dosyaların içinde kaç
acılı insan var biliyor musunuz? Sayın, sayın, Sayın
Bakan, sayın onları, sayın.
Demek
ki neymiş? Neymiş? Dilinizden düşürmediğiniz demokratik
meşruiyetten anladığınız aslında tek adamın
iradesinin meşruiyetiymiş. Demek ki neymiş? Sizin
yargınızın tek hâkimi, aslında Başbakanmış.
Demek ki neymiş? Yargı, yürütmenin artık kulu kölesiymiş.
Demek ki neymiş?
RECEP
ÖZEL (Isparta) Vay be, neymiş?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Neymiş?
OSMAN
ÇAKIR (Düzce) Neymiş?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Beni de dinliyorlar ama rahatsız değilim
çünkü herkesi dinliyorlar diye neredeyse dinleyenleri tebrik eden yüksek
yargı organının başkanı, sınıf
arkadaşınız, yüce yargıyı artık
yönetiyormuş!
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Demek ki neymiş?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) - Ama neymiş? Herhâlde biraz fazla ileri
gidilmiş ki Kendi mahkemelerimi kuracağım. derken kibir ve
muktedirlik hastalığı sâri hâle gelmiş, kendi
yarattığı canavar denetlenemez hâle gelmiş. Şu
meşhur men dakka dukanız var
ya, işte o olmuş. Yıllar ve yıllar sonra birdenbire hangi
esrarengiz nedenden zuhur ettiyse artık Hukuk devletinde özel yetkililere
yer yok. diyerek aslında yıllardır bir hukuk devletinde
yaşamadığımızı itiraf ettiniz. Ünlü Türk
hukukçusu Bekir Bozdağ itiraf etti, mahkemeleri eliyle hukuk devletine
polis rozeti taktığını itiraf etti, bizi polis devletiyle
yönettiğini itiraf etti.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) - Ne alakası var?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Peki, belli ki bu konuda bir şeyler
çeviriyorsunuz arkadaşlar.
BAŞKAN
Lütfen, dinleyelim arkadaşlar.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) - Çünkü korku dağları bekliyor, korku
dağları bekliyor, bir şeylerden korkuyorsunuz.
RECEP
ÖZEL (Isparta) - Neden korkalım ya?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Yoksa neden şimdi, neden? Neden söyler misiniz?
OKTAY
VURAL (İzmir) - Gizli hesaplardan korkuyorlar.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) - Peki. Belli ki bir şeyler çeviriyorsunuz ama ne
yazık ki Parlamentonun saygın üyelerinin hiçbirinin haberi yok ne
çevirdiğinizden, sizlerin de haberi yok, komisyon üyelerinin de haberi
yok. Birazdan muhtemelen hep birlikte sizler de bir sürprizle
karşılaşacaksınız.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) - Demek ki neymiş?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Demek ki neymiş? Bakın öğrendiniz,
çabuk öğrendiniz, bu kez çok çabuk öğrendiniz, gerçekten.
AHMET
YENİ (Samsun) - Konuştukça düşüyor oylarınız.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Peki. Sakın ama sakın, sakın
Esası gizlemekten vazgeçin, böyle şeyler, sahtecilikler
yapmayın. Özel yetkilileri de DGMleri
kaldırdığınız gibi kaldırmayın, halkı
kandırmaktan vazgeçin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Dinleyelim, lütfen
Lütfen arkadaşlar. Lütfen
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Sadece kendi sır küpünüze, sadece kendi
yolsuzluklarınıza koruma sağlamaktan vazgeçin.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Demek ki neymiş?
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, ciddiyete davet edin.
BAŞKAN
Sen de biraz bu tarafa bak, ne yapayım yani. Rica ediyorum, söylüyorum
Sayın Serindağ. Ne yapmamı istiyorsunuz? İki taraf da
lütfen sükûnetle dinleyelim. Söyleyebileceğim bu.
OKTAY
VURAL (İzmir) Uyarma cezası verin.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Samimiyetinizden kuşku duymaktan
Artık,
samimiyetinizden kuşku duymaktan yorulduk, inanın yorulduk. Neden
biliyor musunuz? Deniz Feneri savcılarını nasıl emir-komuta
zinciriyle, Ergenekonu, Balyozu nasıl sahte delillerle yaratıp
davalar açtırdığınızı, Sivas
katliamının üzerini nasıl
kapattığınızı, Hrant Dinkin örgüt değil, sözde
vatansever gençler tarafından öldürüldüğünü nasıl tespit
ettiğinizi, gerçek failleri ise nasıl terfi ettirdiğinizi, bunları
biliyoruz.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, bir
uyarı yapmanız gerekiyor, rica ediyorum.
BAŞKAN
Öbür tarafta çıt çıkmıyor şu anda Sayın Hamzaçebi.
Lütfen siz de susun, dinleyelim, dinliyoruz işte.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Hâlâ aydınlatılmayan pet şişeli
suikast girişiminden son anda kurtulan ve yüreklerimizi ağzıma
getiren sevgili bakanınızın esrarengiz olayını da
aydınlatamadığınızı biliyoruz.
Peki
yüz binlerce, belki milyonlarca taraftarı olan spor kulüplerini, yüz
binlerce ordusu olan komutanları terörist ilan ettiğinizi
biliyoruz, darbenin hasını yapanları
yargılayamadığınızı, mahkemeye bile
getiremediğinizi o katilleri ama yapılamamış darbeleri
yargılamaya çalıştığınızı görüyoruz.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) - Siz de avukatlığını yapıyorsunuz.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Bakın, sıra Başbakana da gelir diye çok
korktunuz, bunu itiraf edin; sıra Müsteşarına gelir diye de çok
korktunuz ama bunca milletvekili, bunca geleceği
karartılmış genç, bunca gazeteci ve bunca sevdiklerinden uzak
insan, sanıyorum, bir müsteşar etmezmiş arkadaşlar.
Aslında başka dinamiklerin işlediğini biliyoruz, biz
biliyoruz, ama neyse, anlatmak istemiyorum ben şimdi. Hangi
pazarlıkların aslında devrede olduğunu biliyoruz.
Bugün ülkemizi
zembereği boşalmış bir saate benzettiniz. İleri
demokrasi yalanı ile efsunlamaya
çalıştığınız Türk halkını, kendinizin
güvenmediği ve korktuğu bir yargıya teslim etmeye
çalıştınız ve teslim ettiniz. Siz, adaletle Türk
halkının bağını kestiniz. Yasamayı da tek
kişinin emrine vererek, âdeta, şimdi olduğu gibi, bakın
buharlaştırdığınız gibi
buharlaştırıverdiniz yasamayı da.
Kuvvetlerden kala kala
elimizde ne kaldı biliyor musunuz? Bir tek yürütme kaldı ki hakikaten
de Yürü ya kulum. bir yürütme kaldı elimizde, bir tek o kaldı.
AHMET YENİ (Samsun)
Anketlerden haberiniz var mı?
BAŞKAN Lütfen
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Devamla) - Demokrasiyle olan son bağımızı da koparmak için
olsa gerek, son zamanlarda sadece adı kalmış bu parlamenter
sistemin de adını değiştirmeye çalışıyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun)
Anketlerden haberiniz var mı, son anketlerden?
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Devamla) Bakın, size son bir ders, bir kitapta okumuştum, cildi
parlak kâğıt kaplı bir kitap filan da değildi, pahalı
değildi, diyordu ki: Diktatörlerin yargıçları, bir önceki
iktidar kadrolarını bir heves cezalandırırlar ama bir
sonraki mahkemelerin sanığı olmaktan da kurtulamazlar, çünkü tek
amaçları, sürek avına tabi tuttukları düşmanı yok
etmektir, adaleti amaçlamazlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Tarhan, teşekkür ediyorum.
Şimdi,
şahısları adına Sayın Yusuf Halaçoğlu, Kayseri
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Muhterem Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün
çıkarılan yasanın, çeşitli kesimlerin istekleri
doğrultusunda, onların vicdanlarını rahatlatacak bir
nitelik taşıması gerekir. Eğer çıkarılacak
yasalar halkın vicdanında taraftar bulmamışsa, o
yasanın adaleti yerine getirdiği düşünülemez.
Nitekim,
adaletin tesisinde birinci derecede muhakkak ki yasalar önemliyken,
yasaları uygulayan yetişmiş, liyakat sahibi kimselerin de
yetiştirilmesi gerekir. Dolayısıyla, Osmanlı Devletinde
kadı adını verdiğimiz, hükmeden, karar veren
anlamına gelen, devletin bugünkü anlamda hâkimleri, yargıçları
olan kimselerin nitelikleri çok ciddi şekilde değerlendirilmiş,
medresede özel olarak yetiştirilmiş ve atamaları
sırasında belli bir sınavdan geçirildikten sonra atama
yapılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bugün içinde bulunduğumuz Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, ilginçtir ki, bu saatlere kadar görev yapmaya çalışan
Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli milletvekillerinin birçoğunun
Mecliste bulunmadığını görüyoruz. Karar yeter
sayısı istendiği zaman hemen koşup dışarıdan
insanları çağıran, dışarıdan karar yeter
sayısı için Meclise giren değerli milletvekilleri, öncelikle
kendilerine saygı duymayan kişiler olarak görülmektedir çünkü her
şeyden önce Türkiye Büyük Millet Meclisine onları gönderenler yüce
Türk milletidir. Temsil ettikleri millete olan
saygısızlıkları bir yana, kendilerine
saygısızlık yaptıkları gibi diğer, buraya
katılan ve burada yer alan milletvekillerine de saygısızlık
yapmaktalar, aynı zamanda kanunun temsilcisi pozisyonunda olan Adalet
Bakanına saygısızlık yaptıkları gibi, Meclisin
Başkanına da saygısızlık yapmaktalar.
İSMET
UÇMA (İstanbul) Sana yakışmıyor Hocam!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Bana mı yakışmıyor,
katılmayanlara mı yakışmıyor yani?
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kendi grubuna bak!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Kendi grubumu neden düşünüyorsunuz?
Sayalım veya sizin 326 milletvekiliniz var, orantıya koyalım.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Oradan cevap vereceğine çıkıp kürsüden cevap
ver.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Kendi grubuma söylememin gereği yok çünkü
yasayı siz getiriyorsunuz. Yani sizin katılmamanız, sizin
arkadaşlarınızın katılmaması bir ayıpsa bunu
kabul etmeniz gerekir.
Her
şeyden önce şunu düşünün: Osmanlı Devleti bir demokratik
devlet değildir, hükümdarlıkla yönetilen bir devlettir. Osmanlı
Devletinde bile kadılar bir mahkemeyi görürlerken görevden
alınmazlar veyahut da yasa değişikliğine uğramaz o
dava. Siz Osmanlı Devleti kadar bile olamıyorsunuz. Bunu
söylediğimiz zaman bozuluyorsunuz. Niye kızıyorsunuz? Neden,
neden
(AK PARTİ ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler). Teokratik devlette
bile olmayan bir şeyi siz yapıyorsunuz, yapmayın. Yani
Türkiyeyle karşılaştırın. Türkiyede ne
yapılıyor? Türkiyede dava görülürken yasa çıkarıyorsunuz,
doğru bir şey mi? Kendi vicdanınızda düşünün, bu kadar
basit düşünün. Dava görülürken hâkim değiştirilir mi?
Değiştirilmez. Bu, vicdanınıza uyuyor mu? Uymaz. Adalet
diyorsunuz, Adalet mülkün temelidir. diyorsunuz; o zaman Türkiye Büyük Millet
Meclisinin her şeyden önce kendi değerini kendisinin ortaya
koyması gerekir. Siz isterseniz kabul edin isterseniz etmeyin. Yani bunu
belli bir siyasi görüş içerisinde düşünüyorsanız kabul
etmeyebilirsiniz ama siyasi düşüncelerinizden arının, o zaman
bunun doğru olmadığını siz de kabul edeceksiniz. Yani
dava görülürken herhangi bir şekilde konuşulmayacağını
söylerken ama dava görülürken yasa çıkarıp
değiştiriyorsanız o konuyla ilgili, bu, hangi adalete, hangi
hukuka sığar; söyleyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) İkincisi: Bu topraklar
Bundan sonrakilerde
konuşuruz.
Sağ
olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Halaçoğlu, teşekkür ediyorum.
Şahısları
adına ikinci konuşmacı, Sayın Sırrı Sakık,
Muş Milletvekili.
Buyurun
Sayın Sakık.
SIRRI
SAKIK (Muş) Sevgili arkadaşlar, ben de hepinizi tekrar
selamlıyorum.
Birazdan
her halükârda özel yetkili mahkemeler ve özel yetkili savcılarla ilgili
değişikliklerle karşılaşacağız.
Ben
bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Yıl 1995, bir
duruşmayı izlemek üzere Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesine
gitmiştim, gazeteciler sordular: Niye buradasınız? Yeni de
tahliye olmuştuk cezaevinden. Şunu söyledim: Vallahi, biz de dün
haksızlığa uğramıştık, bu
arkadaşlarımız da haksızlığa uğradılar,
diliyorum, umuyorum ki bugün yargı, arkadaşlarımızı
aklar. Bunu söylerken yanımda bir grup bayan arkadaşımız
alkışladılar ve o dönemde DGM Başsavcısı olan
Nusret Demiral vardı. Şu an yaşıyor mu, ölmüş mü;
bilmiyorum, eğer ölmüşse Allah yanında yatanlara rahmet eylesin,
ama yaşıyorsa da Allah onu ıslah etsin, çünkü çıkıp
bir talimat verdi, dedi ki: Alın bunları. 240 kişiydik, bizi
alıp götürdüler. Yedi gün yedi gece betonun üzerinde kaldık; sadece
benim konuşmamı alkışladıkları için. Ve sonra
bizi DGMye getirdiler -o dönem DGM idi- tutukladılar, iki aya yakın
bir süre cezaevinde kaldık.
Ben
o gün dönüp mahkemeye aynen şunu söyledim: Bu zat, milletvekili olmak
istiyor ve o dönemde Milliyetçi Hareket Partisinden milletvekili olmak istiyor,
bizimle bir sıçrama tahtası yaratmaya çalışıyor. Ve
hemen seçimler de 1995te oldu, Milliyetçi Hareket Partisinden de aday oldu. Bu
adam 1994te, 1992de DEP davasında da hepimizle ilgili dosyalar
hazırlamıştı ve dosyalarda da hiçbir şey yoktu. Ve biz
tutuklandıktan sonra, hani yargıçlar genelde delilden yola
çıkarak tutuklamayı gerçekleştirirler, bizi tutukladıktan
sonra, savcılar, devletin helikopterleriyle bölgede koruculara
gidiyorlardı, oradan, koruculardan bizimle ilgili beyanlar, deliller toplamaya
çalışıyorlardı. O dönemin DGMleri bugün de özel yetkili
mahkemelerle aynı.
O
savcı, düşünün, öyle bir ruh hâline sahipti ki, bu hukuksuzluğu
yapıyordu, köpeği ölmüştü, köpeğinin heykelini
dikmişti ve gidip köpeğinin heykelinin önünde hüngür hürgür ağlıyordu
her gün.
Bu
savcılar öyle hükümler kurdular ki, öyle bir zulümle biz karşı
karşıya kaldık ki, bugünkü uygulamalar aynen devam ediyor.
Şimdi, bu özel yetkili mahkemeler gerçekten bu halkın
barışıyla ilgili, bu halkın huzuruyla ilgili hiçbir
şey yapmıyorlar, durumdan vazife çıkarıyorlar ve olup
bitenlerle ilgili gerçekten halka acı dolu yıllar
yaşatıyorlar.
Üzülerek
biraz önce izledim burada, Ana Muhalefet Partisinin Sözcüsü çıkıp bu
ülkede olup bitenlerle ilgili, Balyozdan Ergenekona kadar, Ergenekondan
öğrencilere kadar
Bunların hepsine biz de katılıyoruz ama
bu ülkede yediden yetmişe mağdur bir halk var. Terörle Mücadele
Yasası bu halk için getirildi ve bu halk yediden yetmişe terörist
ilan edildi. Bunlarla ilgili tek kelime etmediniz. Demokratlık bu
değildir. Demokratlık sadece size yakına, yakın olanlara
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) Nereden biliyorsun?
SIRRI
SAKIK (Devamla) İşte, muhalefet partisinin görevi bunların
arasına ayrım koymamaktır.
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) - Onlara söyle.
SIRRI
SAKIK (Devamla) - Ben bunlara söylüyorum, günahları çoktur ama sizin bu
günahlara ortak olmamanız gerekir. Kürtlere yapılıyorsa Oh ama
askerlere yapılıyorsa Aman Allahım, askerlere nasıl
uygularsınız? dediğiniz an, demokrat olamazsınız. Bu
özel yetkili mahkemeler ne kadar askerlere zulüm ediyorsa, ne kadar
öğrencilere zulüm ediyorsa bin o kadar Kürtlere zulüm ediyor ve asıl
kuruluş nedeni Kürtlere karşıdır. Onun için bu
mahkemelerin
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Öyle bir ayrım yapmadık.
SIRRI
SAKIK (Devamla) - Ben bir tek kelime
Hatta yerimden seslendim; dedim ki
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Bölücülük yapıyorsun Sırrı, bölücülük
yapıyorsun!
SIRRI
SAKIK (Devamla) - Bakın, Kürtler
de mağdur. Bir kelime KCKyle ilgili, KESKle ilgili duymadım;
duymadığım için söylüyorum ben.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) İnsaf, insaf!
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Bölücülük yapıyorsun.
SIRRI
SAKIK (Devamla) - Gerçekten bu yargı süreci, bu yargı süreci tam bir
gestapo anlayışıyla hareket ediyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI
SAKIK (Devamla) Bunun için bunların gerçekten
kaldırılması gerekir. Eğer iyi bir şey yapılmak
isteniyorsa, barışımıza katkı sunulmak isteniyorsa bu
mahkemelerin derhâl ortadan kaldırılması lazım.
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Çok ileriye gitme, anlaşmanız bozulur
Sırrı!
SIRRI
SAKIK (Devamla) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Sakık, teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, bölüm üzerinde İç Tüzükün 72nci maddesine göre
verilmiş bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İçtüzüğün
72. maddesi uyarınca, görüşülmekte olan 278 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının üçüncü bölümü üzerindeki
görüşmelerin devam ettirilmesini arz ve talep ederiz.
Mahmut
Tanal Salih
Fırat Dilek
Akagün Yılmaz
İstanbul Adıyaman Uşak
Bülent
Tezcan Ali
Serindağ
Aydın Gaziantep
Gerekçe:
Yargı
uygulamalarında, ceza muhakemesi kanunda, tutuklama ve diğer koruma
önlemleri yönünden yaşanan sorunlar, ülkemizin gündemini sürekli
meşgul etmektedir. Özel Yetkili Mahkemelere ilişkin
tartışmalar, yoğun bir şekilde sürmektedir. AİHM'nin
çok sayıdaki kararı, Türkiye'de tutukluluk kurumunun iyi
çalışmadığını, insanların haksız yere
özgürlüklerinden yoksun bırakıldıklarına vurgu
yapmaktadır. Türkiye'de tutukluluk, ceza muhakemesinin amacına
ulaşmasını sağlamak için başvurulan geçici bir önlem
olmaktan çıkarılmış, peşin bir cezalandırma
halini almış ve fiili mahkûmiyete dönüşmüştür.
AİHM'si, Türkiye'de yargılama sisteminden ve yasadan kaynaklanan
"yaygın ve sistematik" bir sorun olduğunu ve bu sorunun,
mahkemelerin tutuklama ya da tutukluluğun devamına karar verirken
"..suçun niteliği, kanıtların durumu, dosyanın
içeriği.. " şeklinde soyut, klişe bir gerekçe
kullanmalarından; tutukluluğun hukuka uygunluğunu incelerken
çekişmeli bir duruşma yapmamalarından
kaynaklandığını belirterek Türk Hükümeti'nden bu durumun
düzeltilmesi için gerekli önlemleri almasını istemektedir. Ancak
hükümet bu sorunu çözmemiş, sadece çözermiş gibi gözükmeye devam
etmektedir.
Tutuklamaya,
ancak yasada aranan tüm koşullar gerçekleştiği ve başka
önlemlerle tutuklamadan beklenen sonuca ulaşılması mümkün
olmadığı hallerde başvurulabilinir. Oysa ülkemiz
uygulamasında tutukluluk; geçici bir önlem olmaktan çıkmış,
fiili mahkûmiyete dönüşmüştür. Tutuklama, amacı
dışında ve kötüye kullanılan bir kurum haline
gelmiştir.
Ceza
Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesinin 3. fıkrasında yer alan; katalog
suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin
varlığı halinde tutuklama nedeni var sayılabilir
düzenlemesi, adeta otomatik bir tutuklama hükmü gibi anlaşılmaya ve
uygulanmaya başlanılmıştır. Herhangi bir suç,
fıkradaki katalog suçlar arasında kalmasa bile, ikiden fazla
kişinin mevcudiyeti örgüt olarak nitelenerek durum fıkraya sokulmakta
ve tutuklamaya gidilmektedir Ülkemizdeki uygulama, yasal düzenlemelerin aksine,
-olağan dışı hukuk rejimlerinde dahi çiğnenemez olan-
"suçsuzluk karinesi"ni ortadan kaldırmaktadır. Bu konuda,
bizde tutuklama süresi, İHAS uygulaması ışığında
çok uzun kabul edilmektedir. Türkiye'de yargı mekanizması, adaleti
gerçekleştirmeye elverişli bir işleyişe sahip
değildir. Ülkemizde adaletin tecellisi, hem nicelik, hem nitelik yönünden
sorunludur. Bu güne kadar açıklanan yargı paketleri, yargısal
karar sürecinin hızlandırılması için somut ve ciddi
adımlar getirmemiştir. Hiçbir sorun çözülmemiştir.
Ülkemiz
uygulamasında karşılaşılan tutuklama nedenleri ve uzun
tutukluluk süreleri, keyfi tutuklama ve özel yetkili mahkemelerle ilgili
sorunların çözüleceğine yönelik beklenti yaratılmış,
ancak öncekilerde olduğu gibi bu paket ile de sorun çözülmemiştir.
Sorunun çözümüne yönelik CHP milletvekillerinin CMK'da değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifi, bu tasarısı ile
birleştirildiği halde görüşmelerde dikkate bile alınmamıştır.
Bu
gerekçelerle, Teklifin tümü üzerindeki görüşmelere devam edilmesi büyük
önem taşımaktadır.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunmadan evvel yoklama istemi vardır, yerine
getiriyoruz.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Tarhan, Sayın Köktürk, Sayın Dibek, Sayın Tanal,
Sayın Fırat, Sayın Serindağ, Sayın Öner, Sayın
Özel, Sayın Ağbaba, Sayın Değirmendereli, Sayın Genç,
Sayın Öğüt, Sayın Türeli, Sayın Sarıbaş,
Sayın Kurt, Sayın Batum, Sayın Özkan, Sayın Özgümüş,
Sayın Öztürk.
Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Bir
dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
5.- Yargı
Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla
İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 2004
Sayılı İcra ve İflas Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;
Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan'ın; Türk Ceza Kanunun Özel Hayata ve
Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar Kanununda Yer Alan
Maddelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ile 34 Milletvekilinin; 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin; Türk Ceza
Yasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi'nin; 3713 Sayılı Terörle Mücadele Yasasının 6 ve
7'nci Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Yasa
Teklifi; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Terörle Mücadele
Kanununda Bazı Maddelerin Değiştirilmesine İlişkin
Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Rıza Türmen ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın;
Adli Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ağrı Milletvekili Halil Aksoy'un; Ceza Muhakemesi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (1/565, 2/90, 2/120, 2/223, 2/257, 2/268, 2/292, 2/322, 2/326)
(S. Sayısı: 278) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Soru-cevap
kısmına geçiyoruz.
Sisteme
girildiği için
Sisteme giren arkadaşlarımızın tekrar
sisteme girmeleri gerekiyor. Daha önce sisteme girenlerin isimlerini okuyorum:
Sayın Acar, Sayın Serindağ, Sayın Fırat, Sayın
Köse, Sayın Cihaner, Sayın Erdoğan, Sayın Akçay, Sayın
Kurt, Sayın Bulut, Sayın Ağbaba, Sayın Erdoğdu,
Sayın Çelebi, Sayın Değirmendereli, Sayın Işık.
Şimdi
sırasıyla soru-cevap için arkadaşlarımıza birer
dakikalık söz vereceğim.
Sayın
Acar, Sayın Serindağ daha sisteme girememiş.
Sayın
Fırat
SALİH
FIRAT (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanıma önceden de sormuştum. Sayın Bekir Bozdağ Hukuk
devletlerinde özel yetkili mahkemelerin yeri yoktur. demişti. Bu saate
kadar hâlâ Türkiyede özel yetkili mahkeme var. Dolayısıyla, Türkiye
hâlâ hukuk devleti olamamış mıdır veya hukuk devletiyse
özel yetkili mahkemenin ne işi vardır?
Diğer
bir sorum: Adıyamanın Çelikhan ilçesinin adliyesi
kapatıldı. Çelikhan ilçesinin 22 bin nüfusu var, Adıyaman
merkeze
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Köse...
TUFAN
KÖSE (Çorum) On beş yıl evvel YÖK Başkanlığı
görevinden ayrılan, tatildeyken gemi yolculuğunu yarım keserek
Türkiyeye gelen eski YÖK Başkanı Kemal Gürüzün
tutuklanmasını kamuoyu vicdanı, toplum vicdanı kabul
etmemektedir. Adil olmayı en çok kaybettiğimiz insani değer
olarak görüyoruz. Böyle bir ülkede Adalet Bakanı olmaktan dolayı
gurur duyuyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Serindağ
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Sayın Bakana soruyorum; bunu daha önce de sordum, yanıtını
alamadım. Manisada bulunan Bülent Arınça Ankarada suikast yapmak
üzere oldukları iddiasıyla bazı subaylar gözaltına
alınmıştır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin kozmik odasında
günlerce arama yapılmıştır. Olayın üzerinden iki
yılı aşkın bir zaman geçmiştir ancak izlediğimiz
kadarıyla, ne dava açılmıştır ne de takipsizlik
kararı verilmiştir. Şimdi Sayın Bakana soruyorum: Acaba bu
iddia doğru değil miydi, yanlış bir iddia mıydı,
yalan bir iddia mıydı; yoksa bunları koruyan birileri mi var
Sayın Bakan?
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Cihaner
İLHAN
CİHANER (Denizli) Sayın Adalet Bakanından şu soruya cevap
vermesini istiyorum: 2802 sayılı Yasanın 102nci maddesi hâkim
ve savcıların maaşlarının hesaplanmasına
ilişkin kıstas aylığı getiriyor ve kıstas
aylık, en yüksek devlet memuru olan Başbakanlık
Müsteşarına mali haklar kapsamında ödenen tüm ödemeleri
kapsamaktadır. Bu konuda tespit davası açan Mustafa Seymen
hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu soruşturma
başlatmıştır. Soruşturmanın gerekçesi,
kişisel verilerin elde edilmesi. Bu, açıkça yargıya bir
baskı değil midir?
Benzer
şekilde, HSYK 1. Daire Başkanının Sapancada
yaptığı bir toplantıda bu tarz davaların doğru
olmadığını, Hükûmetle yapılan pazarlığa
uymadığını beyan ettiği oradaki hâkim ve savcılar
tarafından ifade edilmiştir.
Hem
hak arama hürriyeti hem de yargıya baskı anlamında bunu
nasıl sindirebiliyorsunuz içinize?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, görüşmekte olduğumuz kanunda birçok adli para
cezası idari para cezasına çevriliyor, görev de cumhuriyet
savcıları ve hâkimlerden alınıp mülki amirlere
devrediliyor.
Bir
ilde ve bir ilçede birden fazla hâkim ve savcı bu yükün altından
kalkamıyorsa, bir ilçedeki tek başına bir kaymakam ve bir
vilayetteki tek vali bu yükün altından nasıl kalkacak?
Ayrıca,
idarenin her işlemi yargı denetimine tabidir. Yani siz buradan
yargının yükünü hafiflettiğinizi sanıyorsunuz ama idari
yargının üzerine gelecek yük nasıl
kaldırılacaktır? Bu işten maksadınız nedir, ne
yaptığınızı sanıyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Akçay
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hukuk
Muhakemeleri Kanununa göre, her türlü tebligat ücretleri, keşif
giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri giderlerini
karşılayacak tutar avans olarak, davacı tarafından dava
açılırken yatırılmak zorundadır. Mahkeme giderlerinin
avans şeklinde peşin olarak alınmasıyla, özellikle dar gelirlilerin
dava açma, hakkını yargı yoluyla arama hakkı
engellenmektedir. Bununla, bir dava açmanın maliyeti eskisine göre 6-7 kat
artırılmıştır. Bu durumu düzeltmeyi, hak arama yolunu
kolaylaştırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Kurt
KAZIM
KURT (Eskişehir) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, biraz önce de sormuştum, şimdi tekrarlıyorum, cevap
alamadım çünkü.
Seyitgazi
ilçesi, 2 beldesi bulunan, 15 bin civarında nüfusu olan, 50 köyü olan bir
ilçe. Adliyesi kapatıldı, Eskişehir merkeze bağlandı.
O köylerden
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kurt.
Sayın
Bulut
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, adliyeleri kapatılan ilçelerin bir kısmında halk eylem
yaptı ve siz adliyeleri oralarda tekrar açtınız.
Balıkesirin Havran ve Gömeç ilçeleri eylem yapmadılar ve adliyeleri
kapandı. Adalete giden, uzanan yolları daha da uzadı. Bu adliyeleri,
adaletin vatandaşa yeniden yaklaşması adına bu adliyeleri
yeniden açmayı düşünüyor musunuz? Bunun için eğer eylem
yapmaları gerekiyorsa, tavsiye ediyorsanız, eylem yapmaya da
hazırlar.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ağbaba
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan, dün Malatyadaydım ben.
Malatyada Arguvan, Kuluncak, Yeşilyurt, Yazıhan adliyeleri
kapatıldı. Daha önce de Battalgazi, Doğanyol ve Kale adliyeleri
kapatılmıştı. Malatyanın 13 ilçesi var, 7 adliyemiz
kapatılmış durumda. Malatyalılar bana dün bir soru sordu,
bu soruyu size sormak istiyorum. Diyorlar ki: Kapatılıp daha sonra
adliyeleri açılan ilçelerle bizim kriterlerimiz uyuyor. Örnek verdiler:
Erzincanda 3 ilçede adliye kapatıldı, 3ü geri açıldı.
Acaba Malatyalılara haksızlık
yapıldığını düşünüyor musunuz bu konuda?
Ayrıca,
kapatılan sadece adliyeler değil; kapatılan, aslın, orada
işin, ekmeğin yok edilmesi; lokantacının, şoförün
ekmeğinden edilmesi; aslında buradan göç verilerek ilçelerin yok
edilmesi. Bu konuda müdahale etmeyi düşünüyor musunuz? Bu bir.
Diğer
bir sorum: Urfa Cezaevinde 13 tane insan öldürüldü. Acaba Sayın Adalet
Bakanı olarak siz vicdan azabı duyuyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Çelebi
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Bakana sormak istiyorum: Acaba yürütme olarak yargı kararlarına
uyulacak mı? Yani -demin konuşmamda da ifade ettim- Türk
Standartları Enstitüsüyle ilgili alınan Yargıtay kararı
var, işe iade kararları var iş mahkemesinin ve Yargıtayın
onayladığı ama orada bu kararlara uyulmuyor, cezai
yaptırımı olan tazminatı ödemeye doğru yöneliyor. Bu
devletin parasını sürekli, böyle, bu alanlara bir cezai şart
olarak devletteki kadroların ödemesinin önüne geçilecek mi?
Bir
de Kastamonuda, biraz önce söyledim, Çatalzeytinde adliye kapatıldı
ve bu, Sinop
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çelebi.
Sayın
Bakan, buyurun.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
İlk
olarak Sayın Fıratın sorusuyla başlıyorum. Sayın
Fırat Başbakan Yardımcımızın cümlelerinden
alıntı yaparak Hukuk devletlerinde özel yetkili mahkemelerin yeri
yoktur. diye, Bu söz karşısında şu ana kadar hâlâ bu özel
yetkili mahkemeler var, dolayısıyla hukuk devleti değil mi
burası? anlamına gelen bir soru sordu. Sayın Fırat,
ihtisas mahkemeleri hukuk devletlerinin her türlüsünde var. Olağanüstü
yetkileri olan mahkemelerin ise bu olağanüstü yetkiler ya da diğer
mahkemelerin sahip olmadığı yetkilerin normalleşmesi
çalışmaları bir süreç içerisinde devam ediyor Türkiyede. Belki
bu akşam, belki yarın, görüştüğümüz tasarıyla ilgili
olarak önümüze gelecek çalışmalarda da ihtisas mahkemesi olma, uzman
mahkeme yolunda birtakım çalışmalar söz konusu. Bunu beraberce değerlendireceğimizi
düşünüyorum.
Diğer
yandan, Adıyamanın Çelikhan ilçesinin adliyesinin
kapatılmasına ilişkin bir soru vardı. Tabii,
yaklaşık, tüm milletvekillerimiz benzer sorular sordular, her biri
için ayrı ayrı değerlendirme yapmayacağım, genel
olarak şunu ifade edeyim: Bir Sayın Milletvekilimiz de Malatyaya
haksızlık yapıldığı düşünülüyor mu? gibi
sordu kapatılan ilçe adliyeleri açısından.
Değerli
arkadaşlar, hiçbir ile, hiçbir ilin ilçesine özel bir husumete dayalı
uygulama yapılmamıştır.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan, Erzincanla ilgili fikriniz,
düşünceniz nedir?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Türkiye genelinde yapılan bir
değerlendirmedir ve netice itibarıyla, 102 ilçe adliyesinin
birleştirilmesi kararı alınmıştır.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Üç ilçe kapatıldı, geri açıldı
Erzincanda.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bu anlamda, bunun içerisinde her bölgede,
her ilde yaklaşık olarak benzer uygulamalar
yapılmıştır.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hatayda var mı?
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) Hatayda var mı, Hatayda?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Olmayan iller arasındadır, geçen
defa Hatayda da vardı.
Değerli
arkadaşlar, Adalet Bakanlığının ilk karara
karşı itirazda bulunduğunu ve bunun sonuçlarını
sizlerle bir önceki turdaki soru-cevapta paylaşmıştım.
Bundan sonra, bizim bir itiraz imkânımız yasa itibarıyla söz
konusu değildir.
Sayın
Köse, Kemal Gürüzün tutuklanmasını vicdanlar kabul etmemektedir.
Böyle bir ülkede Adalet Bakanı olmayı nasıl
değerlendiriyorsunuz? diye bir soru sordu.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede adaletin geçmişten bu yana izlediği seyri
şurada sizlere vakalar üzerinden anlatabilirim. Aslında bu
söyleyeceğim şeyler sizlerin de yabancısı olduğunuz
şeyler değil. Türkiyede yargının izlediği süreci,
cumhuriyet döneminde başladığı, 1960 darbesinden sonra
izlediği süreci, bugüne kadar öyküsünü tarih tarih sizlerle
paylaşabiliriz.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sayın Bakan, doğruyu söylemiyorsunuz,
hiçbir dönem yok. Beş yıldır tutukluluğun sürdüğü
hiçbir dönem yok.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Bu yargı sürecini, yargının
izlemiş olduğu süreci paylaşmak bize çok bir şey
getirmeyecek
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sen anlat bakalım!
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
bunu görüyorum ancak yargıya güven
kavramını tartışacaksak ben size geçmiş tarihten gelen
hadiselerle yargıya güveni paylaşırım ama bu münazaradan
korkarım ki çok memnun olacağınız sonuçlar çıkmaz.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Beş yıl tutukluluğu anlat bize.
Masal anlatma Sayın Bakan.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Hangi dönemde oldu bu?
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Beş yıl tutukluluk sürüyor bu ülkede.
Hangi dönemde oldu beş yıl tutukluluk?
BAŞKAN
Lütfen dinler misiniz.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Değerli arkadaşlar, soru
sordunuz, o zaman cevabını dinleyin.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) 12 Eylülde bile olmadı.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Beş yıl tutukluluk, beş.
BAŞKAN
Sayın Batum, dinler misiniz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Beş, beş!
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay)
Bakınız, bu ülkede şiir okuduğu için hapse mahkûm
edilen siyasetçi sizlerin yargıya olan güveninizi zedelemedi.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Beş, beş!
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Beş yıl tutukluluğu anlat.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Yine, 2002 seçimlerine girmek üzereyken son
anda yapılan bir operasyonla seçime sokulmayan bir genel başkan
sizleri rahatsız etmedi.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Beş beş!
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Örnek ver, örnek, beş yıl
tutukluluğa örnek ver. Neyi dinleyeceğiz?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Anayasa Mahkemesinin almış
olduğu 367 kararı sizlerin yargıya olan güveninizi zedelemedi.
Yine, yüzde 47 oy almış bir partinin seçimlerden sadece sekiz ay
sonra hakkında kapatılma davası açılması da
yargıya olan güveninizi zedelemedi sizlerin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yine, bu ülkede, darbe ve
muhtıraları alkışlayan, brifing alan yargı
mensupları da sizlerin güveninizi zedelemedi bugüne kadar.
Söz konusu vatansa gerisi
teferruattır. diyen, Ben tarafım, devletten yana tarafım.
diyenler, diyebilenler sizlerin yargıya güveninizi zedelemedi maalesef
bugüne kadar. (AK PARTİ sıralarında Bravo sesleri,
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sorulara yanıt vermiyorsunuz.
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) Demagoji yapma!
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Onama mı istersin, bozma mı istersin? diye
sorabilen yüksek yargı üyeleri sizlerin yargıya olan güveninizi
zedelemedi bugüne kadar, bunların hiçbirine karşı
çıkmadınız bugüne kadar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) Ali Dibo kim? Ali Dibo kim,
Sayın Bakan?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Bugün ise Türkiye Büyük Millet Meclisinin üye seçtiği
bir Anayasa Mahkemesi sizlere güven vermemektedir. 22 üyesinin 16 üyesini
yargı organlarının, yargı mensuplarının bizzat
seçtiği HSYK sizlere güven vermemektedir.
ALİ HAYDAR ÖNER
(Isparta) Ali Dibo kim, Ali Dibo?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
içtihatlarına uyum sağlamaya çalışan bir yargı sizlere
güven vermemektedir bugün.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Geç onları, geç onları.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Size de vermiyor artık, size de.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Yargıyı hızlandırmak için gece gündüz
çalışan ve karar sayılarını geçmiş döneme göre
3e katlayan Yargıtay sizlere bugün itibarıyla güven vermemektedir.
OKTAY VURAL (İzmir)
MİT yasasından bahset.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Darbe ve muhtıralara selam durmayan, brifing almayan,
hesap soran yargı, maalesef, size güven vermemektedir bugün. (AK
PARTİ sıralarında Bravo sesleri, alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Deniz Fenerinden
bahset.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Seçimlerde milletten alamadığı yetkiyi
yargı üzerinden devşirerek toplum mühendisliği yapanlar
yargının bugün geldiği durumdan son derece
rahatsızdır.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkan, soruları
yanıtlasın, soruları.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Bu rahatsızlığın
kaynağını da çok iyi anlıyoruz.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Sayın Bakan, cevap verin, sorulara cevap verin.
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Eğer yargıda kadrolaşma ve
siyasallaşma konusunu tartışacaksak, korkarım ki orada da
sizleri mahcup edecek tablo çıkacaktır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Bakan, sana ilk turda boş oy atan yargı üyeleri, ilk turda
gücünü ölçmek için boş oy atan yargı mı güven veriyor? Orada
konuşuyorsun. 180 tane boş oy mu güven veriyor? Kim güven veriyor
sana? Boş oylar mı güven veriyor?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Ben, bakınız, bugün saat 12.00den itibaren
bütün ağır sözlerinizi, hakarete varan tespitlerinizi sabırla bu
saate kadar dinledim.
TUFAN KÖSE (Çorum) Kemal
Gürüzü ne yaptın, Kemal Gürüzü?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Bakan, sana kim güven veriyor?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Ama tekrar tekrar, gerçekle ilgisi olmayan iddia ve
iftiralara karşı bunları söylemek benim boynuma borç oldu
artık. (CHP sıralarından gürültüler)
TUFAN KÖSE (Çorum)
Sayın Bakan, cevap ver soruya. Kemal Gürüzü ne yaptın, Kemal
Gürüzü, Kemal Gürüzü?
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Bakanın sinirleri bozulmuş efendim, Sayın
Bakanın sinirleri bozulmuş.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Değerli milletvekilleri, eğer
yargıda kadrolaşma ve siyasallaşmadan bahsedeceksek, herkesin
önce aynaya bakması lazım, sonra AK PARTİye laf söylemesi
lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
TUFAN
KÖSE (Çorum) Kemal Gürüz ne yaptı?
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Ali Dibo kim, Ali Dibo?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Değerli milletvekilleri, biz,
Türkiyede yargının itibarını yükseltecek, makul sürede
yargılamaları sağlayacak, evrensel hukukla barışacak
bir yargıyı oluşturmak için yıllardan beri çok önemli
adımlar attık, bu adımlarımız durmaksızın
devam edecek.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar; CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın
Bakan konuşmasında
BAŞKAN
Buyurun efendim, biriniz konuşun da
Müsaade buyurun
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, Sayın Bakan Parlamentoya,
milletvekillerine hakaret ediyor. Sorulara cevap vermiyor.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sorulara cevap verdim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Konuşma yapmak istiyorsanız, çıkın,
konuşun burada. Soruya cevap ver.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Hangi soruya cevap vermedim?
TUFAN
KÖSE (Çorum) Benim soruma niye cevap vermedin?
BAŞKAN
Bu curcunada bir şey olmaz ki!
OKTAY
VURAL (İzmir) MİT Yasasına koruma zırhını
getirdiğin zaman mı yargıya güven oldu ha!
BAŞKAN
Bir saniye efendim, bir saniye
Buyurun
Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Bakan
konuşmasında, arkadaşlarımızın sorularına
cevap vermek yerine, verdiği birtakım cevaplarla,
yaptığı polemiklerle Grubumuza sataşmada bulunmuştur,
söz istiyorum efendim.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Hangi sözle sataştım?
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
Başka
sataşmaya meydan vermeden, lütfen Hamzaçebi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, zaman zaman
siz bu süreyi üç dakika olarak veriyorsunuz. Bu kadar uzun bir
sataşması var Sayın Bakanın ve siz bir iki dakika
veriyorsunuz.
BAŞKAN
Ama, onun konuşma süresi içindeydi Sayın Hamzaçebi, ilave vermedim
ki.
TUFAN
KÖSE (Çorum) Ama ona cevap versin diye o süreyi verdiniz Sayın
Başkan; demagoji yapsın diye değil, boş konuşsun diye
değil.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sizin adınıza soruyu yöneltiyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Adalet Bakanı Sadullah Erginin
CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 3üncü yargı reformu olarak isimlendirilen bir
yasayı konuşuyoruz ve Sayın Bakanın ibretlik
konuşmasını biraz önce dinledik. Ben de Sayın Bakana birkaç
soruyu sormak istiyorum: Şiir okuduğu gerekçesiyle mahkûm olan
Sayın Recep Tayyip Erdoğan için, siz işte şöyle, şöyle
yapmadınız mı diyerek eleştirdi. Ben de diyorum ki:
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın seçilmesinin önündeki yasağı
Cumhuriyet Halk Partisinin desteğiyle kaldırırken, bugün
Silivride yargılananlar sizin vicdanınızı
sızlatmıyor mu? (CHP sıralarından alkışlar)
Terör
örgütünün kasası diye hapishaneye koyduğunuz Kuddusi
Okkırın cenazesi belediye tarafından
kaldırılırken hiç
vicdanınız sızlamadı mı? Sizde vicdan yok mu? (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Pankart
astığı için terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle
yargılanan ve dokuz yıl hapse mahkûm edilen öğrenciler sizin hiç
vicdanınızı sızlatmıyor mu? Yargıya, yargı
mensuplarının seçtiği HSYKya karşı
eleştirdiğimizi söylüyorsunuz, aynı HSYKnın
atadığı hâkimler ne zaman ki MİT mensuplarına ve
Başbakana ulaşmaya başladı, o şimdi sizin saygı
duyduğunuz HSYKnın hâkimlerini, savcılarını siz
değiştirmek için burada bir gecede yasa çıkarmadınız
mı? MİT mensupları nedeniyle Başbakan tehlikede diyerek
bu yasayı çıkarırken Silivride yargılananlar, hukuksuz
yargılananlar aklınıza gelmedi mi? Deniz Feneri
yolsuzluğunu ortaya çıkarmaya çalışan savcıları
çekinmeden, utanmadan bir gecede görevden almadınız mı? (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) İhlas
Finansın tasfiyesini burada sağlayacak kanun maddesini
Başbakanın talimatıyla bir gecede burada
çıkarmadınız mı?
Zamanım yok,
bunları çok daha fazla çoğaltabilirim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Sayın Bakan
bunları en son söyleyecek kişidir. Adaletten sorumlu olması
gereken Sayın Bakan, öyle anlıyorum ki adaletten değil,
polemikten sorumlu! (CHP sıralarından alkışlar)
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Ankara) Zorbalıktan sorumlu Bakan, zorbalıktan! [AK PARTİ
sıralarından alkışlar (!)]
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Özel yetkili
mahkemelerle ilgili düzenleme yapacaksınız, şu saate kadar onun
önergesini bize vermediniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aç
Başkan, açsana şunu! Niye açmıyorsun?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Belki
Sayın Adalet Bakanı bize konuyu söyleyebilirdi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bakana açıyorsun
da, Grup Başkan Vekiline niye açmıyorsun? (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi, lütfen toparlar mısınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bakana açıyorsun da niye Grup Başkan Vekiline açmıyorsun?
(Gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Vural, buyurun
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, bir şeyi sormak
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Burada
Sayın Bakan, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
sırasında konuşmasını bitirdiği zaman, süresi
yirmi dakika olduğu hâlde bitmişti, siz kendisine ilave
süre verdiniz İlave süre veriyorum. demeden. Konuşmasını
uzattınız
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Evet.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bana burada bir dakikayı hangi
hakla çok gördünüz, açıklamanızı rica ediyorum.
BAŞKAN
Açıklayayım efendim, susarsanız.
Bakınız
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Daha doğrusu şunu sormak
istiyorum: Sayın Bakana İç Tüzükün hangi maddesine dayanarak bu
toleransı gösterdiniz?
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Hamzaçebi, şöyle oldu
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Bakana konuşma
hakkı tanımış olmanız
BAŞKAN
Bir saniye dinler misiniz beni. Bitirdiniz mi sözünüzü?
Buyurun,
evet
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Bir tek demir copunuz eksik!
BAŞKAN
Bir saniye efendim, kendi Başkanınız konuşuyor. Hepiniz
birden konuşamazsınız ki
Müsaade buyurun.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Bir tek demir copunuz ve biber gazlarınız
eksik bu Mecliste! Genel Kurula isterseniz demir cop getirin!
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Tarhan, bir saniye
BAŞKAN
Müsaade buyurun.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Bakana konuşma
hakkı tanımış olmanıza saygı duyuyorum. Ben
konuşmak isteyen bir kişinin, iktidar partisinin grubu başkan
vekili olur, milletvekili olur, Sayın Bakan olur, eğer
konuşuyorsa, Sayın Başkan da ona ilave söz hakkı
tanıyorsa, buna hiçbir zaman itiraz etmediğim gibi konuşmasını arzu ederim ama
Sayın Bakana gösterdiğiniz toleransın bana burada onda 1i kadar
toleransı neden göstermiyorsunuz?
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Hamzaçebi, şöyle: Efendim, arkadaşlar soru sorarken
on beş dakikalık soru süresince arkadaşların sözünü
kesmemek için aşağı yukarı bir buçuk dakikaya yakın
geç başladı yani yedi buçuk dakika vermedik, altı buçuk verdik
arkadaşların sorularını cevaplandırsın diye.
Başka hiçbir hüsnüniyetsizlik yok.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, ben
başka bir şey söyledim, yanlış anladınız.
BAŞKAN
Hayır, söyleyeceğim şimdi, söyleyeceğim. Yani o bir buçuk
dakikayı Sayın Bakan soruları cevaplandıracak diye ilave
ettik üstüne, hepsi o kadar.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, ben
başka bir şey söyledim, sanıyorum dikkatinizden kaçtı.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmelerden sonra Sayın Bakana
söz verdiğiniz zaman süresi yetmedi. yirmi dakikalık
konuşması süresini Sayın Bakan paylaştı tabii. Orada
sözünün bitmesinden sonra ilave söz hakkı tanıdınız.
BAŞKAN
Hayır, yani Toparlayın. dedim, o kadar.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ben gayet iyi izledim, ilave söz
hakkı verdiniz.
BAŞKAN
Öyle bir şey olsa
Ama gerçek söylüyorum, herhangi bir şekilde bir
hüsnüniyetsizlik yok, yani Toplayın. dedim, o kadar.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan,
yakışmıyor, bakın, size yakışmıyor!
BAŞKAN
Ama bakın, size de hiç yakışmıyor! Ben size izah
ediyorum, siz anlamak istemiyorsunuz,
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan
Vekili konuşmak istiyorsa kürsüden konuşsun.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yakışmıyor!
BAŞKAN
- Size hiç yakışmıyor Sayın Hamzaçebi! Ben sadece o
arayı kapattım dedim size, başka bir hüsnüniyetsizlik yok.
İnanın ki yok yani. (CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bakın siz şuanki
konuşmayı söylüyorsunuz.
BAŞKAN
Hayır bunda da
İnanın onu da hatırlamıyorum. Kasten
bir uzatma yok, hakikaten yok yani. Ama yani size anlatıyorum, siz anlamak
istemiyorsunuz.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Benim duyma problemim yok.
BAŞKAN
Benim de yok efendim, benim de yok. Lütfen
Lütfen
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Hamzaçebi, siz orada ne yapmaya
çalışıyorsunuz?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Aydın, siz böyle
söyleyeceğinize sizin
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Ünal
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Ünal, demeniz gerekir ki:
Sayın Başkan, izin verin, konuşsun. Bunu sizler kürsüye
çıktığınızda ben yapıyorum.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Hayır efendim, ben konuşsun. dedim
zaten.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ama Başkana demiyorsunuz, bana
söylüyorsunuz.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) - Ama tartışıyorsunuz.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hayır hayır
Çok
ayıp, olmuyor. Siz çıktığınız zaman, söz
istediğiniz zaman Buyurun verin diyorum. Yani sizin demeniz gerekir ki,
size yakışan, Sayın Başkan, bir dakika daha verin.
demeniz gerekir ama bunu bile esirgiyorsunuz. Sayın Ünal, size
yakıştıramadım.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Hayır, hayır, söyledim.
BAŞKAN
Sayın Vural, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Adalet Bakanı Sadullah Erginin milletvekillerine
saygı göstermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
OKTAY
VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, burada milletvekilleri suallerini tevcih ederken Sayın Bakana
sizin aracılığınızla iletiyor. Dolayısıyla
Sayın Bakanın parlamenterlere saygı göstererek sorulara cevap
vermesini tercih etmesini doğrusu beklerdim çünkü onlar millet adına
soruyorlar. Sayın Bakan, nutuk atacaksınız bu kürsüde sizin
hakkınız var, konuşabilirsiniz ama milletvekillerinin
sorularına cevap vermeyerek onların temsil ettiği halka hakaret
etmiş oluyorsunuz, dikkate almıyorsunuz.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Hakaret size ait bir şey.
OKTAY
VURAL (Devamla) .Aynen iade ediyorum size, aynen iade ediyorum size! (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar). Evet, burada bir milletvekili
soru sorarken, onun arkasındaki halkın sorusunu sorarken sizin onu
dikkate almayıp başka konularla ilgili cevap vermeniz onun temsil
ettiği Türk milletine hakarettir. Onun burada konuşması milletin
konuşmasıdır. Onun için, biz de size eğer Sayın Bakan diyorsak Türkiye Cumhuriyetinin
Sayın Bakanı olduğunuz içindir. Onlar da sayın
milletvekilleridir, onlara
saygı göstermek zorundasınız. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar) Sizi getiren kimse, oraya oturtan kimse, oraya da oturtan o
millettir. Dolayısıyla, size o saygıyı gösterirken siz
asıl gidecektiniz, orada Habura mobil mahkeme kurarken adaletin namusunu
gözetecektiniz. Siz asıl Osloda protokoller imzalanırken, adalet
satılırken konuşacaktınız. Terörle Mücadele Kanununda
teröristbaşına af getiren tasarıyı getirirken
düşünecektiniz, değil mi? Teröristbaşının yeniden
yargılanmasının önünü açmak için defalarca adım atarken siz
hukukun ve adaletin namusunu koruyacaktınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla)
Siz Engin Alanı ayağa kalkmadı diye içeri tıktım.
diyen Başbakana karşı söz söyleyebilseydiniz adalete sahip çıkardınız.(MHP
sıralarından alkışlar) Terörle mücadele edenleri suçlu ve
şüpheli diye getirip, terör örgütü mensuplarıyla müzakere ederken
ayaklar altına alınanın adaletin olduğunu görseydiniz o
zaman adalete sahip çıkardınız.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Vural.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN Sizinle
ilgili bir şey mi söylendi?
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Milletin vekilleri
milletin iradesini temsil konusunda Mecliste savunulduğu hâlde, bizim
grubumuza karşı bu iradeye saygının gösterilmediğini
ifade edeceğim.
BAŞKAN İki
dakika da siz buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş)
Diğer grup başkan vekilleri sormadan kürsüye gidiyorlar, bizimkini
sorguya almak gibi bir zorunluluğunuz mu var?
7.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, BDP Grubunun da milletin iradesini temsil
ettiği hâlde saygı gösterilmediğine ilişkin
açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Değerli milletvekilleri, burada oturan her
milletvekili bağımsız, partili, grubu olsun olmasın,
seçilerek, milletin oyunu alarak, milleti temsil ederek gelir oturur. Bir hukuk
devletinde bunun aksi ispatlanana kadar, yargı kararı
kesinleşene kadar şu kürsüden milletin iradesini temsilen gelenlere herkesin,
her kesimin, bu kürsüde o saygıyı isterken, herkese göstermesi
gerekir; iktidar muhalefet, herkese. Ve kullandığı dilde
ayrımcılık yapmadan, halkın ve halkın farklı
kesimlerinin, farklı inançların, farklı etnik kimliklerin,
farklılıkların ve çoğulculuğun bu ülkenin bir
gerçeği olduğunu bilerek, demokrasiyi içine sindirerek, milletin
iradesine saygı göstererek, grubumuza da azami ve asgari aynı
saygıyı göstermesi gerekir.
Zaman
zaman bu kürsüden ve bu mikrofondan milletin iradesiyle gelip
konuştuğunu söyleyenlerin, bizim kürsümüze bakarak
konuştuğu zaman milletin iradesini unuttuğunu görüyoruz,
saygıda kusur ettiğini görüyoruz. Bizim inançlarımıza,
bizim değerlerimize, bizim de gördüğümüz insanlara
saygısızlık edildiğini ve hakaret edildiğini görüyoruz
burada.
Biz,
bu kürsüde, kim olursa olsun, ayrım yapmaksızın, gelen bütün
devlet temsilcilerini saygıyla karşıladık. Hiç kimse bu
konuda bu kürsüde Kürt liderleriyle ilgili konuşurken hakaret etme
hakkını kendinde görmemelidir.
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Kimmiş o lider?
HASİP
KAPLAN (Devamla) Burada buna karşı gelindiğini de herkesin
bilmesi lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY
VURAL (İzmir) Katile katil demeye devam edeceğiz. Bebek katilleri
katildir!
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Bebek katilinden mi bahsediyorsun?
HASİP
KAPLAN (Devamla) Kimin katil olduğunu biliyoruz, kimin faili meçhul
ettiğini de biliyoruz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Katile, katile
Bebek katilleri katildir!
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Bebek katilinden mi bahsediyorsun?
HASİP
KAPLAN (Devamla) Sadece bir şey istiyorum o zaman, Koalisyon Hükûmeti
döneminde Abdullah Öcalanı getirip teslim eden protokolü
açıklasın, bu protokolde ne yazıyor? Ben bu protokolün
açıklanmasını istiyorum. Millet iradesinin gereği olarak 15
Şubatta İmralıya getirilirken ki bu protokol hangi
Başbakandadır?
MUHARREM
VARLI (Adana) Sen açıkla, sen, sen!
OKTAY
VURAL (İzmir) Açıklamayan namerttir!
MUHARREM
VARLI (Adana) Sen açıkla, sen!
HASİP
KAPLAN (Devamla) Bu protokol hangi Genelkurmaydadır?
OKTAY
VURAL (İzmir) Açıklamayan namerttir! Açıklamayan namerttir! O
Oslodaki protokolleri açıklamayan namerttir! Hadi, açıklayın!
Beraber yürüdünüz bu yollarda, o protokolleri açıklamayan namerttir!
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bir şey bilip de açıklamayan namerttir!
HASİP
KAPLAN (Devamla) Bu protokol hangi bakandadır?
Açıklanmasını istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, teşekkür ediyorum. Lütfen
HASİP KAPLAN
(Devamla) 15 Şubatta yapılan
bu protokol gizlidir, açıklanmasını istiyorum.
MUHARREM
VARLI (Adana) Ulan, kim açıklamaz, namerttir, açıklasana!
HASİP
KAPLAN (Devamla) 15 Martta da
Fethullah Güleni Pensilvanyaya gönderen iradenin de protokolünün
açıklanmasını istiyorum. Açıklayın, ikisini de
istiyorum. Evet, millî iradeyse millî iradeye davet ediyorum buradan.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, çok teşekkür ediyorum, lütfen
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Açıklayın, açıklayın!
OKTAY
VURAL (İzmir) Açıkla yahu, açıkla, ne pazarlıklar
yaptığınızı açıkla! Leyla ile Mecnunun
konuşmalarını açıklayın!
MUHARREM
VARLI (Adana) Açıkla, açıkla duysunlar.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Ben davet
ediyorum.
MUHARREM
VARLI (Adana) Sen açıkla, sen.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, 15 Şubatla ilgili bahsedilen
konu bir koalisyon Hükûmeti değildi herhâlde.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Ecevitin açıklaması var.
Sayın Ecevit Neden getirildiğini bilmiyorum. dedi. Bir protokol
dâhilinde geldi
OKTAY
VURAL (İzmir) Koalisyon Hükûmeti yoktu o zaman.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, üçüncü bölüm üzerindeki
OKTAY
VURAL (İzmir) O tarihte koalisyon Hükûmetini
AKP ağzıyla
konuşmaya gerek yok! Protokolleri açıklayın yahu! Açın,
yargının önünü açın yahu, açın, açın!
Açıklayın, gelin beraber, Mahir Bey ile Hasip Bey
açıklasınlar, eş başkanlar açıklasın.
MUHARREM
VARLI (Adana) Ne biliyorsan söyle! Lafı atıp da geri çekilme, ne
biliyorsan söyle! Kim söylemez, namerttir, alçaktır!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, teşekkürler.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
5.- Yargı Hizmetlerinin
Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara
İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 2004 Sayılı İcra
ve İflas Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Barış ve Demokrasi
Partisi Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın;
Türk Ceza Kanunun Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına
Karşı Suçlar Kanununda Yer Alan Maddelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili
Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 34
Milletvekilinin; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin; Türk Ceza Yasasının Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin; 3713 Sayılı Terörle Mücadele
Yasasının 6 ve 7'nci Maddelerinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Terörle Mücadele Kanununda Bazı Maddelerin
Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Rıza Türmen ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın; Adli Sicil Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy'un; Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporu (1/565,
2/90, 2/120, 2/223, 2/257, 2/268, 2/292, 2/322, 2/326) (S. Sayısı: 278) (Devam)
BAŞKAN
Üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
üçüncü bölüm üzerinde yer alan maddeleri varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
54üncü
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Tasarının
54. maddesi ile değiştirilen 2577 Sayılı Kanunun 17.
maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan bir milyar lira
ibaresinin Yirmibin Türk Lirası olarak değiştirilmesini teklif
ederiz.
Ali İhsan Köktürk Turgut
Dibek Ali
Özgündüz
Zonguldak Kırklareli İstanbul
Refik Eryılmaz İlhan
Demiröz Kazım
Kurt
Hatay Bursa Eskişehir
Ali Rıza Öztürk
Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
278
sıra sayılı kanun tasarısının 54. maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Oktay Öztürk Oktay
Vural S.
Nevzat Korkmaz
Erzurum İzmir Isparta
Mehmet Erdoğan Yusuf
Halaçoğlu
Muğla Kayseri
BAŞKAN
Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Vural, kim konuşacak?
OKTAY
VURAL (İzmir) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasal
sistemimiz kuvvetler ayrılığı prensibine göre tanzim
edilmiş, devlet organlarında da bu prensip çerçevesinde yetki ve
sorumluluklar verilmiştir.
Kuvvetler
ayrılığı prensibini hayata geçiren, onu ayakta tutan da
hukuk devleti ilkesidir. Meşruiyet içinde olunması gerekir.
Tam
anlamıyla bir hukuk devletinden bahsedilmesi için de
bağımsız ve tarafsız bir yargı şarttır.
Yargının
siyasallaşması gibi iddialar, hukuk devleti görüntüsünü ortadan
kaldırmaktadır.
Bu
erozyonun farkında olan, kamuoyu tepkileri ile bu olumsuz atmosferi
ortadan kaldırmak için yargı reform paketleri birbiri ardına
açılmakta ve böylece kamuoyu oyalanmaktadır.
Toplumda
büyük beklentiler yaratan 3. yargı reformu paketinin de bu beklentileri
karşılamaktan uzak olduğu görülmüştür.
Ana
gerekçe; yargının hızlandırılması ve biriken
ağır iş yükünün azaltılmasının hedeflenmesidir.
Ancak
bu hedefleri gerçekleştirmek üzere hiçbir somut öneri
içermediği,Üçüncü yargı reform paketinin de ölü doğmasına
sebep olmuştur.
Ne
İcra ve İflas Kanununda, ne idare hukukunda, ne Ceza ve Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununda ve ne de diğer kanunlarda yapılan
değişiklikler, yargının süratli, adil ve etkin
gerçekleşmesine katkı veren değişiklikler getirmeyerek,
insanlarımız mahkeme kapılarında yıllarca beklemeye
devam edeceklerdir. Verilen yargı kararları ise adalet terazisinde
tartıldığında, hep tartışmalı ve kamu
vicdanında mahkûm edilen kararlar olacaktır.
10
yıldır tek başına hükûmet eden Adalet ve Kalkınma
Partisi ülkedeki kronikleşmiş problemleri çözmek bir yana, kendisine
millet tarafından verilen gücü hep istismar amacıyla
kullanmıştır.
Bugün
de Meclise getirdiği tasarı ile yıllardır kronikleşen
problemi çözmek bir tarafa çözermiş, yaparmış gibi davranarak
yine kamuoyunu oyalama yolu seçmiştir.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunmadan evvel yoklama istemi vardır,
yerine getiriyoruz.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Tarhan, Sayın Köktürk, Sayın Dibek, Sayın
Serindağ, Sayın Tezcan, Sayın Fırat, Sayın Tanal, Sayın Özgündüz, Sayın
Acar, Sayın Cihaner, Sayın Öner,
Sayın Ekinci, Sayın Ağbaba, Sayın Öğüt,
Sayın Türeli, Sayın Kurt, Sayın Değirmendereli, Sayın
Sarıbaş, Sayın Batum,
Bir
dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
5.- Yargı
Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla
İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 2004
Sayılı İcra ve İflas Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;
Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan'ın; Türk Ceza Kanunun Özel Hayata ve
Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar Kanununda Yer Alan
Maddelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ile 34 Milletvekilinin; 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin; Türk Ceza
Yasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi'nin; 3713 Sayılı Terörle Mücadele Yasasının 6 ve
7'nci Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Yasa
Teklifi; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Terörle Mücadele
Kanununda Bazı Maddelerin Değiştirilmesine İlişkin
Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Rıza Türmen ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın;
Adli Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ağrı Milletvekili Halil Aksoy'un; Ceza Muhakemesi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet
Komisyonu Raporu (1/565, 2/90, 2/120, 2/223, 2/257, 2/268, 2/292, 2/322, 2/326)
(S. Sayısı: 278) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Tasarının
54 maddesi ile değiştirilen 2577 sayılı Kanunun 17.
maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan bir milyar
lirayı ibaresinin Yirmibin Türk Lirası olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Sayın Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Tufan Köse...
BAŞKAN
Sayın Köse, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
TUFAN
KÖSE (Çorum) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
öncelikle, İç Tüzükün kendisine tanıdığı bir
hakkı kötüye kullanan adalet duygusunu kaybetmiş, Adalet Bakanı
demeye, hukuk devletinde kimsenin Adalet Bakanı diyemeyeceği bir
Bakanı ben buradan huzurlarınızda kınamak istiyorum. (AK
PARTİ sıralarından Yeter sesi) Değerli
arkadaşlarım, ne yeteri bir şey yapmadık daha!..
Değerli
arkadaşlarım, geçen hafta Silivrideydim.
MEHMET
YÜKSEL (Denizli) Bir daha git!
TUFAN
KÖSE (Devamla) İnşallah; orada vatan hizmeti yapılıyor,
bir daha da gideriz, on defa da gideriz.
Silivrideydim,
terör örgütü suçlusu Genelkurmay Başkanını da ziyaret ettim ama
yirmi beş yaşındaki bir çocuğu da ziyaret ettim,
Barış Terkoğlunu. Barış Terkoğlu dedi ki:
Ağabey, biz burada tecritteyiz. İnsansızlık çok büyük bir
olay ama buradaki en büyük sıkıntımız, burada adalet yok.
dedi. Burada adalet yok. dedi maalesef; Adalet Bakanına bunu
hatırlatmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bugün burada yargı hizmetlerinin
etkinleştirilmesiyle ilgili birtakım kanunları konuşuyoruz
ama hangi anayasayı, hangi yasayı, hangi tüzüğü, hangi
yönetmeliği değiştirirseniz değiştirin kafaları
değiştirmedikten sonra hiçbir yarar sağlayamazsınız.
Bu değişikliklerin uygulayıcılarında ön yargı
var, adalet duygusu yoksa, iradelerine, fikir ve düşüncelerine belli
yapılarca konmuş ipotek var, vicdanları yoksa, adaleti
sağlayamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Nitekim ülkemizde de adalet Kafdağının arkasındadır,
arayın ki bulasınız.
Değerli
arkadaşlarım, toplumda büyük sarsıntılar olurken cübbesinin
içine saklanan hukukçuya hukukçu denilebilir mi? Sizlere soruyorum.
Cemaatlere emir kulluğu yapan savcılara hangi cumhuriyette
cumhuriyet savcısı denilebilir? (CHP sıralarından
alkışlar) Cemaatten aldığı emirleri ikiletmeden,
2000li yılların yurtseverleri, aydınları, devrimcileri,
Kuvayımilliyecileri hakkında tutukluluk kararı veren
yargıçlara hangi hukuk devletinde yargıç denilebilir?
Haksızlıklara, hukuksuzluklara, yolsuzluklara, adaletsizliklere,
cezaevlerindeki zulümlere, tecride kulaklarını tıkayıp
siyaseten konumunu korumaya gayret eden Adalet Bakanına hangi hukuk devletinde
adalet bakanı denilebilinir?
Günümüz
Türkiyesinde maalesef en çok kaybettiğimiz insani vasıf adil
olmaktır, maalesef. Adil olmak, öncelikle başkasının
hakkını teslim etmektir, başkasının hakkına sahip
çıkmaktır. Az evvel Adalet Bakanı burada, şiir okuduğu
için siyasetten men edilen bir başbakandan bahsetti. Şiir
okuduğu için siyasetten azledilen, siyasetten yasaklanan
Başbakanın hakkına da, başkalarının hakkına
sahip çıkmak adına, adaletli olmak adına, adil olmak adına
Cumhuriyet Halk Partisi sahip çıkmıştır. Bunu da sizlere
hatırlatmak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, bugün, en çok ihtiyacımız olan şey
başkalarının hakkına sahip çıkmak ve
başkalarının yerine kendimizi koyarak düşünmektir. Bugün,
dört yılı aşkın süredir yatan tutuklu milletvekillerimiz
var, üç yılı aşkın süredir yatan tutuklu milletvekillerimiz
var, tecritte olan milletvekillerimiz var, ayağa kalkmadığı
için tutuklu olan, başka bir partinin milletvekili var, KCK
soruşturması adı altında, iki yılı
aşkın süredir yatan bir başka muhalefet partisinin
milletvekilleri var. Bu Meclis o milletvekillerinin hakkını teslim
etmeden, onların haklarına sahip çıkmadan adil olmayı
başaramaz, başaramamıştır da.
Bu duygularla hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
III.-
YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın
Hamzaçebi, Sayın Tarhan, Sayın Köktürk, Sayın Dibek, Sayın
Fırat, Sayın Tanal, Sayın Serindağ, Sayın Öner,
Sayın Acar, Sayın Özgündüz, Sayın Cihaner, Sayın
Değirmendereli, Sayın Ağbaba, Sayın Yılmaz, Sayın
Sarıbaş, Sayın Özel, Sayın Türeli, Sayın Öğüt,
Sayın Kurt, Sayın Tezcan.
Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Bir
dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
5.- Yargı
Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla
İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; 2004
Sayılı İcra ve İflas Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;
Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan'ın; Türk Ceza Kanunun Özel Hayata ve
Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar Kanununda Yer Alan
Maddelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ile 34 Milletvekilinin; 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin; Türk Ceza
Yasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi'nin; 3713 Sayılı Terörle Mücadele Yasasının 6 ve
7'nci Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Yasa
Teklifi; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Terörle Mücadele
Kanununda Bazı Maddelerin Değiştirilmesine İlişkin
Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Rıza Türmen ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın;
Adli Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ağrı Milletvekili Halil Aksoy'un; Ceza Muhakemesi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu
Raporu (1/565, 2/90, 2/120, 2/223, 2/257, 2/268, 2/292, 2/322, 2/326) (S. Sayısı: 278) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Tekrar madde oylamasında
yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Bunu oylayalım, ondan sonra efendim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, yoklama
BAŞKAN
- Madde oylaması için yoklama isteniyor
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Tarhan, Sayın Köktürk, Sayın Dibek, Sayın
Tanal, Sayın Fırat, Sayın Öztürk, Sayın Serindağ,
Sayın Acar, Sayın Özgündüz, Sayın Cihaner, Sayın
Ediboğlu, Sayın Yılmaz, Sayın Değirmendereli,
Sayın Ekinci, Sayın Özel, Sayın Tezcan, Sayın Köprülü,
Sayın Eryılmaz, Sayın Erdoğdu, Sayın Kurt, Sayın
Sarıbaş.
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Sayın Başkan, aynı maddede
iki yoklama olmaz. Bu, bir hakkın kötüye kullanılmasıdır;
böyle bir şey olmaz.
BAŞKAN
Yoklama için bir dakikalık süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
5.- Yargı Hizmetlerinin
Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara
İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısı
ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır'ın; 2004 Sayılı İcra ve İflas
Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın; Türk Ceza
Kanunun Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar
Kanununda Yer Alan Maddelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 34 Milletvekilinin; 5271
Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Osman
Oktay Ekşi'nin; Türk Ceza Yasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi'nin; 3713 Sayılı Terörle Mücadele
Yasasının 6 ve 7'nci Maddelerinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Yasa Teklifi; İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Terörle Mücadele Kanununda Bazı Maddelerin
Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Rıza Türmen ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın; Adli Sicil Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy'un; Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Adalet Komisyonu Raporu (1/565,
2/90, 2/120, 2/223, 2/257, 2/268, 2/292, 2/322, 2/326) (S. Sayısı: 278) (Devam)
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
54üncü madde kabul edilmiştir.
Beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 03.46
ALTINCI
OTURUM
Açılma Saati: 03.51
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 128inci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
278
sıra sayılı Tasarının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 1 Temmuz 2012
Pazar günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 03.52