TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
13üncü
Birleşim
27
Ekim 2011 Perşembe
(TBMM Tutanak
Müdürlüğü tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan
ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Gaziantep Milletvekili Hüseyin Çelikin, Van ilinde
meydana gelen depremde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, ailelerine ve milletimize
başsağlığı ve yaralılarımıza acil
şifalar dilediğine ilişkin gündem dışı
konuşması ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
2.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın,
Aydın ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
3.- Denizli Milletvekili Adnan Keskinin, Denizli
ilinin Çameli ilçesinde meydana gelen sel felaketine ilişkin gündem
dışı konuşması ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, Cumhuriyetin 88inci kuruluş yıl dönümüne ve
Kızılay Haftasına ilişkin açıklaması
2.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, Cumhuriyetin 88inci kuruluş yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
3.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğanın, Cumhuriyetin 88inci kuruluş yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
4.- Muş Milletvekili Demir Çelikin, 24-31 Ekim Dünya
Silahsızlanma Haftasına ilişkin açıklaması
5.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Cumhuriyetin 88inci kuruluş yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
6.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurtun, Hakkâri ilinde
meydana gelen 5,4 şiddetindeki depreme ilişkin açıklaması
7.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, AK
PARTİ grup başkan vekilinin bir eleştiriye cevap verirken Bu
Mecliste, Başbakanın çapını sorgulayacak bir kişinin
olduğunu sanmıyorum. şeklindeki ifadesinin Meclisi ve
milletvekillerini küçümser ifadeler olduğuna ve reddedilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlunun,
Van depreminde ölümlere yol açtığı görülen binaların
çoğunun kolon ve kirişlerinin iş yerlerinin genişletilmesi
için kesilmiş olduğuna ilişkin açıklaması
9.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Van ilinde meydana gelen depremin ilk yirmi dört saati içinde Cizre
Belediyesince yapılan yardımlara ilişkin açıklaması
10.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Cumhuriyetin 88inci kuruluş yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
11.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
gündem dışı konuşmalardan sonra bakanın hangi gündem
dışı konuşmaya cevap vereceğinin oturum
Başkanınca milletvekillerine bildirilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
12.- Denizli Milletvekili Adnan Keskinin, Denizli
ilinin Çameli ilçesinde meydana gelen sel felaketiyle ilgili gündem
dışı konuşmasına, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun verdiği cevapların tatmin edici
olmadığına ilişkin açıklaması
13.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın,
Aydın ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşmasına, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun verdiği cevapların tatmin edici
olmadığına ilişkin açıklaması
14.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurtun, Van Valisinin
basında yer alan beyanına, Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun verdiği cevapların tatmin edici
olmadığına ilişkin açıklaması
15.- Denizli Milletvekili Emin Haluk
Ayhanın, Sanayi Komisyonunun üyesi olduğuna, grup
konuşmacısı olduğu bir sözleşmenin tali komisyona
havale edildiğine ancak konu hakkında komisyon
başkanının bilgisi olmadığına ilişkin
açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 22 milletvekilinin, İstanbuldaki içme ve kullanma
suyuna karışan kimyasal atıklar nedeniyle oluşan çevre
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/35)
2.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 24 milletvekilinin, sulama birliklerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/36)
3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 24
milletvekilinin, şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/37)
VI.- SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda
Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- KİT Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
2.- Adalet Komisyonunda açık bulunan üyeliğe
seçim
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye-Azerbaycan Uzun Vadeli
Ekonomik ve Ticari İşbirliği Programı ve İcra
Planının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 33)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve
Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Planlama Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/408) (S. Sayısı: 37)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Pakistan İslam
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gençlik Alanında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/448) (S.
Sayısı: 39)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Denizli Milletvekili Adnan
Keskinin, Denizli Milletvekili Nihat Zeybekcinin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Denizli Milletvekili Nihat
Zeybekcinin, Denizli Milletvekili Adnan Keskinin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Denizli Milletvekili Adnan
Keskinin, Denizli Milletvekili Nihat Zeybekcinin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metinerin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- OYLAMALAR
1.- Türkiye-Azerbaycan Uzun Vadeli
Ekonomik ve Ticari İşbirliği Programı ve İcra
Planının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve
Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Planlama Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Pakistan İslam
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gençlik Alanında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
X.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
yurt dışındaki bir hükümlünün hayatını kaybetmesiyle
ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlunun cevabı (7/216)
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Simav depremi sonrası yapılan yatırım ve yardımlara
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahinin cevabı (7/295)
3.- Antalya Milletvekili
Yıldıray Sapanın, kaçak olarak üretilen alkollü içeceklerin
denetimine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/320)
4.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulutun, Kazdağının korunmasına ilişkin sorusu
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/383)
5.- Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibekin, Ergene Nehrinin temizleme çalışmalarına ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/385)
27 Ekim 2011 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
------ 0 ------
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13ncü Birleşimini
açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Konuşma
süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap
verebilir. Hükûmetin cevap verme süresi de yirmi dakikadır.
Gündem
dışı ilk söz, Van ilinde meydana gelen deprem hakkında söz
isteyen Gaziantep Milletvekili Sayın Hüseyin Çelike aittir.
Buyurun
Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Gaziantep
Milletvekili Hüseyin Çelikin, Van ilinde meydana gelen depremde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
ailelerine ve milletimize başsağlığı ve
yaralılarımıza acil şifalar dilediğine ilişkin
gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
HÜSEYİN
ÇELİK (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; geçen pazar günü Van ilinde meydana gelen depremde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyorum. Onların başta kederli aileleri olmak üzere bütün
milletimize başsağlığı diliyorum,
yaralılarımıza acil şifalar diliyorum, Allah başka
acı, keder göstermesin temennisinde bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir Vanlı
olarak, üç dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında,
bu yüce çatı altında Vanı bir milletvekili olarak temsil
etmiş bir arkadaşınız sıfatıyla burada bugün söz
almamın sebebi devletime, milletime, Hükûmetime, Meclisime teşekkür
etmek içindir. Bildiğiniz gibi, depremin hemen ardından devlet,
Hükûmet, millet topyekûn bir refleks gösterdi. Çok kısa bir süre
içerisinde vatandaşımıza ulaşmaya çalıştık.
Yaralar sarılmaya çalışıldı, acılar
paylaşılarak hafifletilmeye çalışıldı.
Değerli milletvekilleri, bu deprem, Van depremi bir
gerçeği daha ortaya koydu. Biz 780 bin kilometrekare olarak, 74 milyon
insan olarak aynı ruh ve mana ikliminin insanlarıyız.
Ötekileştirmeye çalışanlara rağmen, bölücülere,
ayrımcılara rağmen, mezar soyguncularına, leş
kargalarına rağmen, ırkçılara rağmen bu ülke, bu
millet kardeşliğini sözde değil, lafla ve hamasetle değil
ama gerçekten özde ve yaşanan, yaşatılan kardeşliğide
ortaya koymuştur. Böyle bir millete mensup olduğum için, böyle bir
milletin bir ferdi olduğum için iftihar ettiğimi
huzurlarınızda ifade etmek istiyorum. Her buna benzer musibet ve
felaketlerde yüreğini ortaya koyan Türkiye bu sınavdan da
başarıyla çıkmıştır. Elbette problemler
vardır, vatandaşımızın sıkıntıları
vardır ama ortaya konulan bu tavır çok asil bir tavırdır.
Değerli Adana Milletvekilimiz Sayın Necdet
Ünüvarın bana gönderdiği bir mesaj var. Sayın Ünüvar diyor ki:
Sayın Bakanım, kardeşlik varda değil, darda belli olur.
Dar zamanda, sıkıntıların olduğu anda, dediğim
gibi, bir hamaset unsuru olarak değil, bir laf olsun diye değil ama
gerçek anlamda bir kardeşlik bizim için çok önemlidir, bu memleketin
ihtiyacı olan şeydir değerli arkadaşlarım.
Bakın,
bir akşam evvel, dün akşam değil bir önceki akşam, Samanyolu
Televizyonu ve bir grup mahalli televizyonla birlikte, bazı yerel
basın yayın organlarıyla birlikte bir kampanya düzenlendi, 65
trilyon, bugünkü ifadeyle 65 milyon Türk lirası halkımız buraya
destekte bulundu. Dün, başını Kanal D ve ATVnin çektiği,
yine 10 büyük televizyon, 9 küçük televizyonun katıldığı
bir kampanyada yine 61 milyon, 62 milyona yakın -62 trilyon- para
toplandı. Bu ne demektir biliyor musunuz? Bu, Van şartlarında,
mütevazı 2 bin kalıcı konut demektir.
Bu
ülke bu maddi yaraları sarar, vatandaşımızın
zararları telafi edilir, edildi bugüne kadar, edilecektir. Tıpkı
Elâzığ Karakoçanda olduğu gibi, tıpkı Tunceli
Pülümürde olduğu gibi, İzmirde, Uşakta olduğu gibi,
Dinarda olduğu gibi, Türkiyenin her tarafında olduğu gibi,
elbette bu yaralar sarıldı ve sarılacaktır ama bilmemiz
gereken ve bizim yaşatmamız gereken şey şudur: Biz sadece
kader birliği olan insanlar değiliz, aynı zamanda keder
birliği yapabilen, sevinçte birlikte olabilen bir milletiz. Sadece kendi
halkımıza karşı değil ama Hristiyan Haitiye
karşı da bu duyarlılığı gösteriyoruz, Müslüman
Somaliye, Pakistana da bu duyarlılığı gösteriyoruz,
Budist olan Sri Lankaya da bu duyarlılığı
gösterebiliyoruz. Bu, iftihar edeceğimiz bir meziyettir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan bütün siyasi partilerin bu meselede
katkısı olmuştur. Halkımızın
yaralarının hafifletilmesi için gayret gösteren tüm Meclis
mensuplarımıza da, siyasi partilerimize de, sivil toplum örgütlerimize
bu vesileyle huzurlarınızda teşekkürü bir borç biliyorum.
Altını çiziyorum bir kez daha, biz eğer bardağın hep
boş tarafına bakarsak, bu güzellikleri görmezsek, biz olması
gerekeni yapmış olmayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN
ÇELİK (Devamla) Sayın Başkan, bir dakika istirham ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Çelik, kimseye vermiyoruz. Toparlayın lütfen.
HÜSEYİN
ÇELİK (Devamla) Bir dakika sadece.
BAŞKAN
Açtım, toparlayın.
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Yakışmadı Başkan,
yakışmadı!
HÜSEYİN
ÇELİK (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bakın, sosyal
medyada kendisine belki sosyopat diyebileceğimiz bazı insanlar
aykırı şeyler söyleseler bile şunun belirtilmesi gerekiyor:
Tabii, Türkiye bu değil. Değerli arkadaşlar, esas Türkiye, bütün
yardımlarıyla seferberlik ilan eden, gerçek kardeşlik duygularını
ortaya koyan Türkiyedir. Biz o marjinal grupları, o
yakışıksız lafları ve bir akıl ve ruh
hastalığı olan ırkçılık
hastalığını bir tarafa bırakalım, Türkiyede
yaşanan bu güzelliği, bu güzel iklimi muhafaza edelim.
İhtiyacımız olan budur.
Ben
bu teşekkür vazifemi Vanlı hemşerilerim adına burada ifade
etmek üzere bugün huzurunuza çıktım.
Değerli
Başkanım, müsamahanız için çok teşekkür ediyorum. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bütün değerli mensuplarını en derin
sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Sağ
olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı ikinci söz, Aydın ilinin sorunları hakkında
söz isteyen Aydın Milletvekili Sayın Ali Uzunırmaka aittir.
Buyurun
Sayın Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Aydın Milletvekili
Ali Uzunırmakın, Aydın ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce hem 24 vatan
evladımıza, ardından gelen diğer şehitlerimize ve
Vandaki deprem şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine
başsağlığı diliyorum, milletimize
başsağlığı diliyorum, yaralılarımıza
acil şifalar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii ki bu felaketler milletimizi derinden yaralıyor ve
ekonomik olarak, sosyal olarak bizleri bazı derin acılara sevk
ediyor. Ama bugün de olsa Aydın Milletvekili olarak yüce Meclise bir
konuyu dikkat çekmek isteyerek Aydınla ilgili sizleri bilgilendirmek
istedim.
Türkiyede
deprem oluyor, iller ve insanlar acı içerisinde gömülüyor ama bir zamanlar
Türkiye'nin gelişmişlik sıralamasında ilk 7nci
sırayı alan Aydın, bugün 47nci sıraya inmiştir, âdeta
emekliler şehri olmaya doğru gitmektedir. Eskiden beylik olan ve
İstiklal Harbinde ilk düzenli işgal ordularına baskın
düzenleyen buradaki vatansever yiğit insanların
yaşadığı Aydın, ekonomik yönden de bilhassa AKP
İktidarında dokuz yılda devletten almadığı
yatırımlar dolayısıyla âdeta emekliler şehri olmaya
doğru gitmektedir.
Değerli
milletvekilleri, siyaset amaçlı, Sayın Başkan, Aydına bir
büyükşehir olma vaadinde bulunmuştur ama bu büyükşehir olma
vaadi içerisinde hiçbir şey planlanmamıştır ve
Aydında hiçbir şey de tartışılmamaktadır.
Yarınlarda bir oldubittiyle oradaki insanların hangi ekonomik, sosyal
ve güvenlik alanındaki hangi ilçenin, hangi beldenin, hangi mahallenin
hangi şartlarda yönetilebilir olmasının mümkün olup
olmadığını tartışmadan Aydın bir maceraya
doğru sürüklenmektedir.
Çok
değerli milletvekilleri, hiçbir altyapı
hazırlanmamıştır dedim. Bakın, Aydında yüzde 48
oranında nüfusumuz köylerde yaşamakta, yüzde 52 oranında
nüfusumuz şehirlerde yaşamaktadır ve bugün Aydındaki
şehirleşmeye baktığımızda, merkez belediye
nüfusumuzun mücavir alan sınırları içerisinde küçük belde
belediyelerini dışarı bıraktığımızda
merkez nüfusumuz 160 bin civarındadır ve çok yakın,
birleşmiş durumda olan Ovaeymir, Çeştepe ve Tefecik gibi
beldelerimizle beraber bu nüfus 200 bin falan civarındadır ve Umurlu
beldemiz vardır
Ee,
şimdi, siz, bu beldeleri bir mahalle durumuna getirerek acaba
buraların ekonomik büyüklükleri, nüfus, güvenlik, sosyal alandaki
yönetilebilirliği açısından bu planlamaları yapmadan, 750
bin nüfusun üstünde olan bütün il nüfuslarını kapsayan yerleri
Büyükşehir belediyesi yaptım. anlayışı içerisinde bu
insanlara hizmet götürmek mümkün müdür? İşte bunun için
Aydındaki problemlerimiz
Aydında
tarım sektörümüz, insanlarımızın zenginleştiği
alan tarım sektörüydü. Son zamanlardaki felaketler ve tarım
politikasındaki yanlışlıklar ve sahip çıkılamayan
çiftçi Aydında zor duruma düşmüştür. Bunların da giderilmesi
gerekmektedir. Aydın Ticaret Borsamızın ve Nazilli Ticaret
Odamızın son hafta bizlere olan ziyaretlerinde de hep bu konular
gündeme gelmiştir, Hükûmetin de bunları gündeme alması
gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bütün bunların ötesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
son zamanlarda tartışmaya çalıştığı bir
konuya dikkat çekmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, söylenenle yapılanlar farklı olduğunda
insanların ve siyasetin doğru mantık inşa etmesi mümkün
değildir. Arkadaşlarımız çıkıyorlar kürsülere ve
basına diyorlar ki: Bu, millî bir konu, bundan siyaset yapmayalım.
Değerli
arkadaşlar, millî olması için bir konunun millete mâl olması
lazım. Dolayısıyla muhalefet de burada milletin temsilcisidir
aynı zamanda. Muhalefetin bilmediği yangından mal
kaçırırcasına
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, bir dakika da size veriyorum.
Buyurun.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başbakanın Yaptım oldu. anlayışı içerisinde
söylemleriyle eylemlerinin ters düştüğü anlayış ve
yaptırımlar içerisinde demokrasinin yaşaması mümkün
değildir. Hele hele ileri demokrasi diyerek demokrasiyi katleden
birtakım davranışlar maalesef Türkiyede doğru mantık
inşasını getirmemektedir.
Değerli
arkadaşlar, Kıbrıs bizim millî meselemiz olarak
adlandırdığımız konularımızdan birisidir.
Peki şimdi burada sizlerin vicdanlarına soruyorum milletvekilleri
olarak: Acaba Kıbrısta Annan Planına Yes be annem derken
Sayın Başbakan bunun millî olduğunu hangi tezahürle ortaya attı
ve bugün, Temmuz 2011 konuşmasında Annan Planına Yes be annem
deyişinin tam karşısına dönüşünü acaba biz hangi
millîlik anlayışı içerisinde destek olacaktık? Yani
bunlardan hangisine destek olacağız? Sayın Başbakan ileri
demokrasi derken muhalefeti bilgilendirmeden Meclisten kaçarak istihbarat
örgütleriyle politika inşasını devlet görüşüyor
gizliliği altına sokarak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla)
milletvekillerinin bile haberinin
olmadığı konularda acaba hangi ileri demokrasiyi
yaşatacağız? İstihbarat örgütleriyle inşa edilen politikalar
acaba demokrasi rejiminin adını mı alır yoksa istibdat
rejiminin adını mı alır?
Bu duygu ve
düşüncelerle -inşallah daha sağlıklı
tartışmalarla- hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak, çok teşekkürler.
Gündem
dışı üçüncü söz, Denizli ilinin Çameli ilçesinde meydana gelen
sel felaketi hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Adnan
Keskine aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, Hükûmet cevap verecekti ama
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Hepsine
beraber cevap verelim.
BAŞKAN Hepsine
birden olsun.
Buyurun Sayın
Keskin.
3.- Denizli Milletvekili
Adnan Keskinin, Denizli ilinin Çameli ilçesinde meydana gelen sel felaketine
ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
ADNAN KESKİN
(Denizli) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Son haftalarda, ülkenin
değişik yerleşim alanlarında ve Denizlinin Çameli
ilçesinde meydana gelen doğal afetlerin Türkiyenin gündemine
aktardığı sorunlarla ilgili düşüncelerimi yansıtmak
için söz aldım. Bana konuşma olanağı sağlayan
Sayın Başkana teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anadoluda bir özdeyiş vardır: Kaynakta
bulanık çıkan suyu arkta durultamazsınız. Bu özdeyiş,
doğal afetlerle karşılaştığımız
bugünlerde hepimizin kendimize kılavuz seçmesi gereken bir
özdeyiştir. Siz, doğal afetlerle ilgili alınması gereken
önlemleri, tedbirleri zamanında devreye sokmazsanız, doğal
afetler meydana geldikten sonra yaratacağı tahribatlara katlanmak
zorunda kalırsınız. İnsanınızın
yaşamını yitirmesini, mal ve can kaybına neden
olmasını engelleyemezsiniz. O zaman hamaset nutuklarına
sığınırsınız. Sorumlu olarak hesap vermekten
kaçınarak, yurttaşların yardım etme duygularının
arkasına sığınarak doğal afeti meşru göstermeye
gayret edersiniz.
Biraz önce konuşan
Sayın Çelikin olaya yaklaşımı, maalesef, sorumlu bir
iktidar mensubunun hesap vermesi, bu konudaki yanlışlıkları
dile getirerek önümüzdeki yıllarda doğal afetlerin ulusumuza
getireceği tahribatların önlenmesi konusunda devreye sokulması
gereken tedbirleri dile getirmeden öte, yanlışlıkları
örtmeye yönelik, hâlâ var olan sıkıntıları kapatmaya
yönelik bir yaklaşımdır.
Doğal
afetlerde başarının kantarı, doğal afet gündeme geldikten
sonra yaratacağı tahribatları engelleyici önlemleri
almaktır. Başarının okkası ise doğal afeti
yaşadıktan sonra insanınızın can kaybını
azaltmak, doğacak zararları engelleme yolundaki gösterdiğiniz
gayrettir. İşe bu odaktan baktığımızda siyasal
iktidar sınıfta kalmıştır, beceriksizliği
uygulamanın mihenk taşında bir kez daha tescil edilmiştir.
Hangi
hakla, hangi yüzle kalkıyoruz Parlamentoda, yüzlerce insanın ölümüne
neden olan bu doğal afette yaşadığımız
olumsuzlukların üzerine şal çekiyoruz? Dokuz yıldır
iktidarda olan bir siyasi partinin lideri, mensupları kalkıp da kendi
dönemlerinde alınmayan önlemleri görmezlikten gelme hakkına sahip
olabilir mi?
Siz
doğal afetleri önlemek için yıllarca toplanan paraların
hesabını vermekten acizsiniz. Toplanan yardımları
dağıtabilecek organizasyonu kurmayı beceremiyorsunuz. Yirmi
beş kamyon Kızılayın doğal afetlere uğrayan
insanlara dağıtılmak için gönderilen eşyalarının
yağmalanmasını engellemiyorsunuz. Sonra kürsüye de geliyorsunuz,
burada, hiçbir şey olmamış gibi, her şeyi güllük
gülistanlık gösterme çabasının içine giriyorsunuz.
Çıkan
olumsuzlukların hesabını veremediğiniz için, dün Sayın
Başbakan çıkıyor İlk yirmi dört saatte
başarılı olamadık. Medya, doğal afette talepleri
karşılanmayan insanların yüksünmelerini ekranlarına
yansıtarak tahrikçilik yapıyor. diyor. Bu bir anlamda Sayın
Başbakan açısından
başarısızlığının ikrarıdır. Siz
dokuz yıl önce tedbirleri almayacaksınız, doğal afetin
Türkiye insanına eza kulu olmasına neden olacaksınız, sonra
da kalkacaksınız İlk yirmi dört saatte başarılı
olamadık. diyeceksiniz.
Peki,
daha önceki olumsuzluklardan kim sorumlu? Yani, dokuz yıldır hep, bir türlü soru
önergelerinde bile cevap vermediğiniz, topladığınız
paraları nere harcadığının hesabını
vermeyeceksiniz. Sonra...
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hepsinin hesabını veriyoruz.
ADNAN KESKİN
(Devamla) Sayın Başkan...
Terbiyenin okulu yoktur,
otur yerine.
Kalkacaksınız
burada, bazen iktidarı da suçlayarak...
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Tecrübeniz var, yaşınızı
başınızı almış... Lütfen edepli konuşun.
ADNAN KESKİN
(Devamla) Ben de size diyorum ki: Bu terbiyenin okulu yoktur,
oturduğunuz yerden laf etmeyin, dinlemesini öğrenin (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) ama ihtiyaç duyuyorsanız sizi okula da
gönderirim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Siz de edebince konuşun.
ADNAN KESKİN
(Devamla) Nasırınıza basılmış gibi
kalgıma, onu da sorarlar. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Evet,
lütfen...
ADNAN KESKİN
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, 9/10/2011 günü Denizlinin Çam
ilçesinde de bir sel felaketi yaşanmıştır. Adı geçen
ilçenin kırsal kesimdeki yerleşim alanları genellikle orman içi
köylerdir, buralarda...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Keskin, süreniz bitti toparlayın.
Bir dakika daha
veriyorum efendim.
ADNAN KESKİN
(Devamla) Teşekkür ederim.
Bu köylerden bir
tanesinde sağanak yağmur nedeniyle yükselen sel suları 2 yurttaşımızın
konutunu ve ahırlarını basmıştır.
Sıdıka Gümüş isimli bir yurttaşımız
yaşamını yitirmiştir.
Sarıkavak, Akdere
ve Kirazlıyayla köylerinde ise insanlar genellikle alabalık
beslemekle meşguldürler. Bu köylerde otuz tane alabalık
işletmesi mevcuttur. Bu işletme sahibi olan insanlar dört yüze
yakın havuz sahibidirler. Maalesef 9/10/2011 tarihinde meydana gelen
sağanak yağmur bu köylerdeki alabalık tesislerinin hepsinin
tahribine neden olmuştur, havuzlar tahrip olmuştur, balıklar
ölmüştür ama bugüne kadar devlet bu konuda gerekli hassasiyeti ve
duyarlılığı göstermemiştir. Orada yaşayan
insanlarımız devletin el uzatmasını beklemektedir. Umuyorum
başka ülkelere uçaklarla 400 milyon lira para göndererek oradaki
harekâtlara katkı yapan siyasal İktidarımız, kendi
ülkemizde yaşanan bu olumsuzluklara gerekli duyarlılığı
gösterir.
Yüce kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Keskin.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Bakan, konuşmalara cevap vermek
istemektedir ama daha önce yerlerinden birer dakika söz
isteyen arkadaşlarımız var. İlk 10una söz vermek
istiyorum.
Birinci
konuşmacı Sayın Öğüt, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul
Milletvekili.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Cumhuriyetin 88inci kuruluş
yıl dönümüne ve Kızılay Haftasına ilişkin
açıklaması
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; öncelikle cumhuriyetimizin 88inci yılında yüce
Meclisi kutluyorum.
Gelecek
hafta Kızılayımızın da haftası.
Kızılayımızın ve ona güç veren
halkımızın değerini geçen hafta başımıza
gelen felaketten sonra sanırım daha iyi kavradık.
Kızılay
siyasi müdahalelerle karşılaşmadığı sürece
halkımızın hâlâ çok güvendiği bir kurum olacaktır.
Bildiğiniz gibi Somali yardımı sırasında
Kızılay Başkanı istifa etmek zorunda kalmış ve
Kızılay o dönemde kan kaybına uğramıştı.
Kızılayın kan kaybına uğramasını
sağlayarak yerine başka siyasi yardım kurumları ikame etme
çabalarına engel olacağımızı buradan belirtiyoruz.
Tarihten bu yana halkın güvenini sağlayan Kızılayın
yardım ve daha da önemlisi kan toplama görevine daha iyi bir
organizasyonla devam edeceğine inanıyoruz. Kızılay
haftamızı da kutluyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Giresun
Milletvekili Karaahmetoğlu.
Buyurun
Sayın Karaahmetoğlu.
2.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlunun, Cumhuriyetin 88inci kuruluş yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; cumhuriyetimizin kuruluşunun 88inci yıl dönümüyle
ilgili söz aldım.
Ulusumuz,
işgal altında tutulan Anadolu topraklarını emperyalizme
karşı savaşarak bağımsız bir devlet
kurmuştur. Egemenliğin kayıtsız şartsız milletin
olduğu cumhuriyet rejimini Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları
tercih etmişlerdir. Bağımsızlık
savaşımız aynı zamanda mazlum milletlere örnek olmuş.
Ne yazık ki bugün demokrasi, özgürlükler, insan hakları gibi
insanlığın vazgeçilmez değerleri arkasına
sığınarak, gerekçelerle karşı devrim ihraç eden duruma
gelmemiz düşündürücüdür. Bu, ülkemizin soylu geçmişiyle
karşı karşıya bir durumdur. Özgür akıl,
çağdaş yurttaş yaratma projesinde cumhuriyet rejimimiz önemli
mesafeler almış, bu yoldaki engelleri de aşmaya
kararlıdır.
Bu
anlamda cumhuriyetimizin 88inci yıl dönümünü kutluyorum. Mustafa Kemal
Atatürk ve silah arkadaşlarına minnet ve şükran
duygularımı ifade ediyorum, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti
diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Karaahmetoğlu.
Bir
sonraki konuşmacımız Milliyetçi Hareket Partisi Iğdır
Milletvekili Sayın Oğan.
3.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın, Cumhuriyetin 88inci kuruluş
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Değerli
milletvekilleri, ben de diğer arkadaşlarımız gibi
cumhuriyetimizin kuruluşunu tebrik ediyorum, kutluyorum. Aynı
şekilde Mustafa Kemal Atatürkün Fikirlerimin babası dediği
Ziya Gökalpi de, burada, ölüm yıl dönümünde, 87nci yıl dönümünde
rahmet ve minnetle anıyorum.
Sayın
Başkan, elbette ki söyleyecek çok şey var, ama bir cümleyle şunu
ifade etmek istiyorum. Dün, televizyonlarda çok güzel bir dayanışma
örneği yaşadık. Buradan milletimize sesleniyorum: Gelin,
aynı dayanışmayı şehit ailelerimiz için, gazilerimiz
için de yapalım, çünkü elektrik borcunu ödeyemeyen şehit ailelerimiz
var, maddi sıkıntı içerisinde olan gazilerimiz var. Elbette ki
bunlara bakmak öncelikle devletin, Hükûmetin sorumluluğudur, ama
gördüğüm kadarıyla bu sorumluluk yerine getirilememektedir. Aynı
şekilde dün güzel bir birlik, beraberlik örneği sergiledik, ama 25
milyar dolarlık bir vergi kesintisi var. Biz neden hâlâ âdeta çadır
dilenir durumdayız. Bu 25 milyarın hesabını, bu yüce
Mecliste bu Hükûmet vermek durumundadır. Böylesi bir günde bunları
konuşmak istemezdim, ama Hükûmetin de bunu nereye
harcadığını bu millete bildirmesi gerekmektedir.
Sayın
Başkan, Vanda yaşanan deprem aynı zamanda biraz önce Sayın
Bakanımızın dediği
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Oğan, çok teşekkür ediyorum.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, bir dakika
BAŞKAN
Sayın Oğan, süreniz tamam.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Dünden de bir dakika borcunuz vardı zaten
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hayır, zaten bir dakika sizin süreniz. Dolayısıyla özür
diliyorum.
Sayın
Çelik, Muş Milletvekili.
4.- Muş
Milletvekili Demir Çelikin, 24-31 Ekim Dünya Silahsızlanma
Haftasına ilişkin açıklaması
DEMİR
ÇELİK (Muş) Sayın Başkan, çok saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; 24-31 Ekim Dünya Silahsızlanma Günü.
Silahsızlanma Gününe rağmen, başta Birleşmiş
Milletler daimî üyesi ülkeler olmak üzere, dünya devletlerinin ve
insanlığın hızla silahlandığı günümüz
dünyasında, silahsız, savaşsız bir dünyada barış
içerisinde bir yaşam dileklerimi iletmek adına söz aldım.
Teşekkürlerimi
sunuyorum.
BAŞKAN
Çok teşekkür ederim.
Bir
sonraki konuşmacı arkadaşımız Sayın Ahmet
Aydın, Adıyaman Milletvekilimiz.
Buyurun
Sayın Aydın.
5.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Cumhuriyetin 88inci kuruluş
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Biz
de AK PARTİ Grubu olarak, cumhuriyetimizin 88inci kuruluş yıl
dönümünü kutluyoruz. Tabii, kazanımlarıyla birlikte ve bu
kazanımların AK PARTİ iktidarıyla birlikte
güçlendiğini de görmekteyiz.
Yine,
Vandaki deprem nedeniyle hepimiz üzüntülüyüz. Ancak şunu söylemek
istiyorum: Bu felaket üzerinde, bu elim felaket üzerinde ne olursunuz siyaset
devşirmeyelim. Bakın, yaşanan bu deprem sonucunda ülkemiz bir
kez daha birlik ve beraberliğini en iyi şekilde ortaya
koymuştur. Aziz milletimiz bu ortak acımızı hafifletmek
adına her zamanki gibi duyarlılığını yine
göstermiş, maddi ve manevi tüm imkânlarını seferber etmiştir.
Hükûmetimizin azami gayretleriyle birlikte gönüllü tüm kuruluşlar, dernekler,
STKlar, siyasi partiler, yazılı ve görsel basın aktif bir
şekilde katkı sunmaya çalışmaktadırlar. Biz de bu
katkıdan dolayı teşekkür ediyoruz. Meclis olarak, hiç olmazsa bu
birlikteliği ortaya koyup, oradaki depremzedelere moral verelim diyoruz.
Yine
AK PARTİ Grubu olarak, cılız da olsa kardeşliğimize
gölge düşürmeye yönelik Ağlama sırası onlarda. gibi
faşist tüm söylemleri lanetliyoruz, kınıyoruz. Bu acı
hepimizin, 74 milyon insanımızın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Hakkâri
Milletvekili Sayın Kurt.
6.- Hakkâri Milletvekili
Adil Kurtun, Hakkâri ilinde meydana gelen 5,4 şiddetindeki depreme
ilişkin açıklaması
ADİL
KURT (Hakkâri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
gündüz saatlerinde Hakkâride de bir deprem, 5,4 şiddetinde bir deprem
meydana geldi. Çok şükür ki, can ve mal kaybı yok. 3
öğrencimizin yaralandığını öğrendik; bunlara da
geçmiş olsun diyorum.
İki
gün önce burada, Genel Kurulda, Genel Kurulu bilgilendiren Sayın Bakan
Atalay bizim sorduğumuz sorulara cevaben Köylerde hiçbir eksikliğin
kalmadığı, her köye yardımın
ulaştığını. ifade etmişti Van depremi dolayısıyla.
Ancak bugün Van Valisi Sayın Münir Karaloğlunun köylere hiçbir yardımın
daha ulaştırılmadığına ilişkin
beyanları var basında. Bakana mı inanacağız, Valiye mi
inanacağız? Eğer Valinin bu beyanı doğruysa -ki
doğrudur, teyit ettik- bu Vali aynı zamanda Hükûmetin değerli
üyelerini de yanılttı ve Bakanın Meclise yanlış bilgi
aktarmasını sağladığı için derhâl görevden
alınması gerekir. Saygı duruşu olan bir Hükûmet
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim, süreniz tamam.
Bir
sonraki konuşmacı arkadaşımız Sayın Yeniçeri,
Ankara Milletvekili.
Buyursunlar.
7.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, AK PARTİ grup başkan vekilinin bir
eleştiriye cevap verirken Bu Mecliste, Başbakanın
çapını sorgulayacak bir kişinin olduğunu sanmıyorum.
şeklindeki ifadesinin Meclisi ve milletvekillerini küçümser ifadeler
olduğuna ve reddedilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; dünkü tartışmalar sırasında AKPli grup
başkan vekili bir eleştiriye cevap verirken Bu Mecliste,
Başbakanın çapını sorgulayacak bir kişinin
olduğunu sanmıyorum. cümlesini kullanmıştır. Bu
ifadeler yüce Meclisi ve milletvekillerini küçümser ifadelerdir,
reddedilmelidir.
Sayın
Başkan, siz dün bu ifadeleri
reddetmediniz. Bu ifadeleri, ben, millet adına burada reddediyorum.
Hatırlatmalıyım ki kendi çapını yüce Meclisteki
milletvekillerinin çapıyla karıştıranlar fena hâlde
yanılmaktadır. (CHP sıralarından alkışlar)
Ölümlüleri kutsamak, kutsayanları öldürür. Yine, unutmamak gerekir ki,
krallara kral olduğu için kral muamelesi yapılmaz. İnsanlara
kral muamelesi yapıldığı için birtakım insanlar da
kendilerini kral sanırlar. Doğrudur, köleler efendiler yüzünden var
değildir. Köleler, köleliğe razı oldukları için efendileri
vardır. Demokrasilerin en büyük düşmanı, çapların
tartışılmaz olduğu düşüncesidir. Milletvekillerinin
tartışamayacağı, sorgulamayacakları tabu yoktur.
Kaldı ki
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim efendim. Teşekkür ederim, süreniz tamam.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım, özür diliyorum ama
değerli hatip maalesef buradaki bütün milletvekillerine, âdeta, efendi
köle muamelesi yapmaya çalışıyor. Bu Parlamentoda, evet,
Sayın Başbakanımızın çapını ölçecek
nitelikte, ben de görmüyorum. Yalnız bu Parlamentoda ki hiçbir
milletvekili de köle değildir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Kendi adına konuş!
OKTAY
VURAL (İzmir) Kendi adına konuş!
BAŞKAN
Tamam, kayıtlara geçti efendim, kayıtlara geçti. Teşekkür
ediyorum.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Özür dilesin!
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili
sözünü geri alsın. Türkiye Büyük Millet Meclisinin egemenliği
kullandığı her yer bu iradeye hâkimdir. Kimse üstünde
değildir.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Olacak şey mi bu!
BAŞKAN
İki kişi birden konuşuyor. Siz oturur musunuz lütfen! Rica
edeyim yani. Bakınız, grup başkan vekiliniz konuşuyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) - Herkesin
çapını ölçecek kapasitededir.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sen kimsin çap ölçüyorsun!
BAŞKAN
Efendim, lütfen, lütfen
OKTAY VURAL (İzmir)
Millet adına konuşuyorum ben, adam adına değil!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Biz de millet adına
konuşuyoruz.
BAŞKAN Efendim, lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) - Millet adına
konuşuyoruz biz.
BAŞKAN Beyler, tamam. Zapta geçmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) - Hiç kimse Türk milletinin
üzerinde değildir. Özür dilemeli.
BAŞKAN Sayın Vural
Sayın Vural
AHMET AYDIN (Adıyaman) Biz de adam adına
konuşuyoruz.
BAŞKAN Sayın Aydın
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, özür dilesin!
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle bir şey olur mu
Sayın Başkan ya!
BAŞKAN Sayın Vural, sizin de bildiğiniz
gibi doğrudan doğruya bir mukayese yapılmış ama direkt
bir hakaret kabul etmeyin.
OKTAY VURAL (İzmir) - Şu çapa bakın ya!
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım
BAŞKAN
Sayın Tanal, yerinize lütfen, lütfen yerinize.
OKTAY VURAL (İzmir) Şu çapa bakın ya! Sen
kendi çapını kolla!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın, bu bir hakaret
anlamına geliyor. Lütfen müdahale edin.
BAŞKAN Efendim, böyle bir şey yok lütfen
Açıkladılar.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan,
burada bir milletvekili bir başbakana çapsız deniyorsa
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın, bu bir hakaret
anlamına gelir. Lütfen özür dilesin.
BAŞKAN Efendim, çok rica ediyorum. Beyler, çok
rica ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sen kendi çapında
konuş!
BAŞKAN Zabıtlara geçti söylenenler. Grup
Başkan Vekili söyledi.
OKTAY VURAL (İzmir) Benim çapım yok. de.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, milletvekillerine çapsız diyemez.
BAŞKAN Siz lütfen yerinize oturun. Grup
Başkan Vekiliniz var, lütfen
Lütfen
AHMET AYDIN (Adıyaman) Kimse Başbakana
Çapsız diyemez.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, bakın, lütfen, sizden istirham ediyorum.
Milletvekillerine çapsız diyemez.
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen
MAHMUT TANAL (İstanbul) Milletvekillerinden özür
dilemeli.
BAŞKAN Efendim, milletvekillerine çapsız
denmediği söylendi, açıklandı ve zabıtlara geçti lütfen
Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Yoktur dediler ya.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim yoktur diyor. Ne
anlama geliyor? Bu hukuken ne anlama gelir Değerli Başkanım?
Bakın, biz deriz ki: Bunun mefhumu muhalifinden çıkan mana
şudur, bu milletvekilleri
çapsızdır anlamına geliyor.
BAŞKAN Efendim, tutanaklara baktıralım,
eğer gerekiyorsa tekrar açıklama isteriz. Lütfen yerinize oturun.
OKTAY VURAL (İzmir) Çapın yoksa ne
yapalım.
BAŞKAN Hatay Milletvekilimiz Sayın
Ediboğlu
8.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlunun, Van depreminde ölümlere yol açtığı
görülen binaların çoğunun kolon ve kirişlerinin iş
yerlerinin genişletilmesi için kesilmiş olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ EDİBOĞLU (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; deprem uzmanları ülkemizin tüm
bölgelerinin deprem kuşağında olduğunu ifade etmektedirler.
En son Van depreminde de depremin değil, binaların ölümlere yol açtığı
gerçeği bir kez daha kanıtlanmıştır. Çöken
binaların çoğunun kolon ve kirişlerinin iş yerinin
görüntüsünü genişletmek için kesilmiş olduğu görülmüştür.
Hükûmet yetkililerinin bu konuda halkımızı uyaran
açıklamaları basında sık sık yer almakta, kolon ve
kirişleri kesenlere ağır yaptırımlar
uygulanacağı ifade edilmektedir. Bu açıklamalar ortadayken
başkentin göbeğinde bir kamu binası olan yirmi katlı eski
Devlet Planlama Teşkilatı, yeni Kalkınma
Bakanlığının beşinci katında bir iki ay önce çok
sayıda kiriş ve kolon kesilerek Sayın Bakana daha rahat ve
geniş bir makam odası yapılmasını da yetkililerin izah
etmeleri gerektiğini düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyor, Cumhuriyetin 88inci
yıl dönümünü de kutluyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kaplan
9.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Van ilinde meydana gelen depremin ilk yirmi
dört saati içinde Cizre Belediyesince yapılan yardımlara ilişkin
açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, dün 32nci Gün programında canlı yayında Van
Belediye Başkanı, Valisi ve Kızılay Başkanı
konuşurken iki tane kepçe çalışıyordu. Kepçenin üzerinde
Cizre Belediyesi yazıyordu, dikkatinizi çekiyorum: Cizre Belediyesi.
Ve ilk yirmi dört saat içinde ilk yardım, on tır kamyonuyla
Şırnaktan çıktı. Başbakan da aynı saatte
açıklama yapıyordu: BDPliler nerede? Benim BDPli Şırnak
belediye başkanlarının hepsi Diyarbakır D tipi cezaevinde.
Ama cezaevinde olmalarına rağmen 43 tır, 258 kamyon, 23
kamyonet, 16 iş makinesi, 2 su tankeri, 4 pikap, binlerce kurtarma ekibi
gönderenleri gözler görmüyorsa gerçekten susmasını bilmesi lazım.
Şu
an aldığım bilgiyi söylüyorum Başkanım, 62 köy yerle
bir olmuş ama 25 köye daha hiç kimse girmemiş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Depremin üzerinden üç gün geçti, 25 köye
girilmemiş ve kar yağıyor, çadıra ihtiyaç var. Biraz da
Hükûmetin kendini sorgulaması lazım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Değerli
arkadaşlarım, son konuşmacı İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından Biz de söz istedik.
sesleri)
Buyurun.
10.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, Cumhuriyetin 88inci kuruluş yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Acılarla
dolu bir haftanın sonunda cumartesi günü Cumhuriyet Bayramını
kutlayacağız. Seksen sekiz yıl önceki 29 Ekimde Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarihî bir olayı gerçekleştirerek Türkiye
Cumhuriyetini ilan etti. Yakın tarihimizin en önemli sayfası olan
bugünde Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları bize cumhuriyeti
armağan etti. Cumhuriyet, Türkiye'nin modernleşme projesinin
diğer adıdır. Türkiye Cumhuriyetinin ve onun temelinde yer alan
Atatürk ilke ve devrimlerinin sonsuza kadar yaşayacağı
inancıyla Cumhuriyet Halk Partisi olarak milletimizin bayramını
kutluyoruz, Atatürkü ve Onun arkadaşlarını şükranla
anıyoruz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Değerli
milletvekilleri, gündem dışı konuşmalara Orman ve Su
İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu cevap vermek
istemişlerdir.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Hangi gündem dışı konuşmaya
cevap verecekler?
REFİK
ERYILMAZ (Hatay) Sayın Başkanım, milli iradeye saygı! Dün
de söz istedik, bugün de istedik alamadık. Ne zaman
konuşacağız biz?
BAŞKAN
İç Tüzüke göre istediğiniz zaman, her zaman konuşabilirsiniz.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakika.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
1.- Gaziantep
Milletvekili Hüseyin Çelikin, Van ilinde meydana gelen depremde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
ailelerine ve milletimize başsağlığı ve
yaralılarımıza acil şifalar dilediğine ilişkin
gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (Devam)
2.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, Aydın ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (Devam)
3.- Denizli Milletvekili
Adnan Keskinin, Denizli ilinin Çameli ilçesinde meydana gelen sel felaketine
ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (Devam)
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. Özellikle gündem
dışı konuşmalara cevap vermek üzere söz almış
bulunuyorum. Ben de, cumartesi günü cumhuriyetimizin 88inci
yılını kutlayacağız, bu kutlamanın
hayırlı olmasını ve bütün bu cumhuriyetimizin bu kutlamalarının
birlik, beraberlik, kardeşliğimizin daha da pekişmesine vesile
olmasını da canıgönülden temenni ediyorum.
Evvela
efendim, ben, Van depremiyle alakalı kısa bir bilgi arz etmek
istiyorum. Evvela Van depreminde hayatını kaybeden bütün
kardeşlerimize Allahtan rahmet niyaz ediyorum, ayrıca
yaralılara acil şifalar temenni ediyorum, milletimizin de
başı sağ olsun efendim.
Şimdi,
özellikle şunu vurgulamamda fayda var: Konuşmacılardan
bazıları Hükûmetin bu konuda geç kaldığı konusunda
tenkitlerde bulundular.
Değerli
dostlar, bakın sayın milletvekilleri; bendeniz 17 Ağustos 1999
depremini yaşamış ve İstanbulda İSKİ gibi büyük
bir kurumun başında ve bütün altyapıdan, elektriğinden
kanalizasyonuna kadar, suyuna kadar sorumlu olan bir grup
başkanıydım. Daha sonra Bolvadin Eber depreminde bulundum, oraya
da katkılarımız oldu. Dinar depreminde, en son 19 Mayısta
Kütahya Simavda olan depremde durumu, aradaki mukayeseyi bizzat müşahede
etmiş ve bildiğiniz üzere pazar günü vuku bulan Van depremini de
bizzat takip etmiş bir kişi olarak şunu arz etmek istiyorum:
Simav depreminde -en son depremden bahsediyorum- bakın, 19 Mayıs
depreminde bütün ekipler, arama kurtarma ekipleri ve sağlık birimleri
ve Bakan olarak ben gece yarısı oradaydık, hakikaten çok
kısa sürede müdahale edildi. 7,2 büyüklüğündeki Van depremi 13ü 41
geçe vuku bulduğunda bendeniz de tabii ki hemen ilgili en yakındaki
Devlet Su İşleri ve orman bölge müdürlüklerini aradım, genel
müdürleri aradım ve kendilerine derhâl bütün iş makineleri ve
ekiplerin Vana sevk edilmesi, Van içindekilerin hemen ve civardaki bütün bölge
müdürlüklerindeki araç ve gereçlerin hemen sevki talimatını verdim ve
Başbakanımız da, bakın saat 18.00de yetkili makamlarla, bu
işte sorumlu bakanlarla birlikte oradaydı.
Yani
elimizi vicdanımıza koyalım lütfen. Bakın, bu konuda yirmi
otuz yıldır çalışan profesörleri dinleyin, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti bu depremde gerçekten çok hızlı bir şekilde
davranmıştır ve yaraları sarmak için elimizden ne geliyorsa
yapıyoruz, yapmaya devam ediyoruz. Şu anda
bakanlarımızın bir kısmı orada.
Ve
şunu da ifade edeyim: Bakın bu konuda 74 milyon
vatandaşımız birlik beraberlik, kardeşlik havasında.
Bunu daha da pekiştirmek için, yaraları sarmak için seferber
olmuşlardır. Başbakanlığın hesabındaki
paralar
Ayrıca iki televizyon grubunun dün ve evvelki gün
yaptıkları yardım çağrılarına
vatandaşlarımız gerçekten çok güzel cevap vermişlerdir.
Hatırladığım kadarıyla şu ana kadar
Başbakanlık da dâhil olmak üzere 140 milyon TL çok kısa zamanda
birikmiştir ve şu anda bakın bölgede 3.374 tane kamu personeli,
arama köpekleri 18 tane, kamu iş makinesi ve araç gereçleri 594 adet, UMKE
sağlık ekibi, 904 tane hekimimiz, doktorumuz, orada. Ambulans; 146
tane ambulans, 7si hava ambulansı; ayrıca Genelkurmay
Başkanlığımızın 29 tane uçağı, Türk
Hava Yollarının 29 uçağı, özel kargo uçağı 13
tane, bunlar tahsis edilmiştir. Yani bunlar gerçekten çok önemlidir.
Çadır
meselesine gelince. Çadırların dağıtımında ufak
bir problem oldu ama o da çözüldü şu anda. Şu ana kadar bakın
25.185 adet çadır dağıtılmıştır.
Ayrıca, toplu barınma çadırları da, büyük çadırlar da
kurulmuş; 10 tane büyük çadır, 60 tane prefabrik ev hemen kuruldu.
Mevlânâ evi 90 adet
Battaniye
Bakın, sayısını söylüyorum:
Battaniye, 109.986 adet; yorgan, 1.150 adet; katalitik soba, 6.359 adet; seyyar
mutfak, 37 adet; mutfak seti, 3.051 adet; uyku tulumu, 5.209 adet ve netice
itibarıyla jeneratöründen seyyar tuvaletine kadar her şey gönderildi
ama daha da gönderilmeye devam ediyor.
Ben,
milletimizin bu konuda gösterdiği duyarlılıktan dolayı
teşekkür ediyorum. Hükûmetimiz de konuyu takip ediyor. Bakın,
geçmişte, hatırlayın, Kocaelide, Marmara depreminde veya da
Gölcükte, Yalovada geçici konutlar daha iki senede
yapılamamışken şu anda Hükûmetimiz Bingölde ve Simavda
Bakın, 19 Mayısta olan deprem neticesinde ben Kütahyaya son
denetlemeye gittiğimde, neredeyse kış gelmeden kalıcı
konutların, bütün okulların ve kamu kurum ve
kuruluşlarının binalarının bitmekte olduğunu
görmenin mutluluğunu yaşıyoruz.
Şu
anda da Başbakanımız kesin talimat verdi ve arazi tespit
çalışmaları yapılıyor, jeolojik etütler
yapılıyor, Van
Bir
de şunu özetle vurgulamak istiyorum. Tabii burada konuşmacılar
depremle ilgili güzel noktalara temas ettiler. Hakikaten, bu kolonların,
kirişlerin kesilmesi son derece vahim bir hata. Nitekim bazı iddialar
var; Vandaki büyük, yedi veya sekiz katlı -kaç katlı olduğu da
belli değil- binanın Oto galerisi açmak için zemin kattaki
kolonlarının kesildiği şeklinde iddia var. Esasen, ben
Avcılarda 99 depreminde bizzat gördüm, dev bir bina yıkıldı
fakat sebebini araştırdığımız zaman, tamamen
galeri açmak için kolonların kesildiğini ve hafif bir depremde de
netice itibarıyla bu binanın tamamen
yıkıldığını gördük.
Değerli
dostlar, bu deprem meselesi ülkemizin bir gerçeği. Dolayısıyla
bu gerçeğe uygun olarak bu Meclis, yüce Meclis ve de görüldüğü gibi
İstiklal Harbini kazanan bir Meclis, birlikte bu depreme karşı
mücadele etmek gerekiyorsa, ne gerekiyorsa hep birlikte, birlik beraberlik
içinde bu meseleyi kökünden çözelim. Yani bu, ülkemizin bir gerçeği.
Sağlam yere, sağlam zemine sağlam bina yapılması ve
bunun da çok iyi şekilde denetlenmesi gerekir. Bu konuda da Hükûmetimiz
irade koymuştur. İnşallah sizlerin de katkılarıyla,
tavsiyeleriyle, tenkitleriyle, birlikte, bunu gelin başaralım. Yani
burada herkesin hatası var. Yani şehircilik bakımından
baktığımız zaman, ta 1950lerden bu yana gerçekten vahim
hatalar işlendiğini hepimiz kabul edelim. Dolayısıyla,
suçlu aramak yerine, hata aramak yerine
Bir
de değerli dostlar, sevgili milletvekillerim; oradaki çalışan
insanlar var, ben biliyorum, gece gündüz, uykusuz şekilde. Marifet
iltifata tabi. Ya onları da rahatsız etmeyelim. Hakikaten onlar ne
büyük fedakârlıkla
Hatta geçen gün benim gözlerim yaşardı. Bir
yakını ölen bir arkadaşımız, orada bir kamu kurumu
elemanı; Hayır dedi, Benim birinci vazifem buradaki insanlara
yardımcı olmaktır. diye kendi acısını
yüreğine gömdü ve gerçekten örnek bir davranış sergiledi.
Birlikte bu meseleyi, isterseniz, masaya yatıralım, onun çözümünü
gerçekleştirelim.
Bir
diğer husus da bildiğiniz üzere Aydınla alakalı.
Sayın Ali Uzunparmak Beyefendi, Sayın Milletvekilimiz, özellikle
Aydınla ilgili konulara temas etti. Aydındaki tarımdan
bahsetti. Sayın Vekilim, özellikle şunu belirteyim: Aydına
Hükûmetimiz döneminde, ben bizzat şahidim, gerek de benim DSİ Genel
Müdürlüğüm ve Çevre Orman Bakanlığım ve şimdi Orman Su
İşleri Bakanlığı açısından oradaki
yatırımların pek çoğu tamamlanmıştır.
Şu anda eksik yok mu? Var tabii, onu da tamamlıyoruz. Ama şu
anda, bakın, ben rakamı aldım; Aydına, gerçekten, biz
şu ana kadar, bu yıl dâhil olmak üzere 2 katrilyonluk sırf
-Devlet Su İşleri ve Çevre Orman Bakanlığı eski ve
şu anda Orman ve Su İşleri Bakanlığı-
yatırım yapmış. Bakın, Aydın Ovası sulamasını
bitirdik. Bunun dışında, Sultanhisar sulaması,
Bozdoğan Ovası sulaması
Bunlar da tarımda çok büyük katkı
sağladı ve gelirin 4 katıyla 13 kat arasında bu,
vatandaşın cebine giriyor- arttığını görmenin
mutluluğunu yaşıyoruz. Söke Ovasında
MUSTAFA
SERDAR SOYDAN (Çanakkale) Sayın Bakanım, Çanakkale Orman Bölge
Baş Müdürlüğünü niye kapatıyorsunuz?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) İkizdere
Barajı, Karacaören Barajı, Büyük Menderes Nehrindeki yatak
ıslahı
Bakın, altmış yıldır el
atılmamış. Büyük Menderes Nehri tamamen dolmuştu. Biz orada
muazzam bir seferberlikle aşağı yukarı Büyük Menderes
Nehrini tamamen ıslah ettik.
Bunun
dışında, Aydın ilindeki taşkın koruma
çalışmalarından bahsetmemde fayda var. Çine Adnan Menderes
Barajı
Yüz kırk bir yıldır özlemle beklenen bu baraj
gerçekten bu kısa zamanda tamamlandı ve sadece bu yıl tam 171
trilyon taşkın koruma zararını önledi. Bunlar gerçekten çok
önemli.
Bunun
dışında, Karacasu Dandalas Barajını 11/11/2011
tarihinde, söz verdiğimiz üzere, bitiriyoruz. Aydının içme suyu
problemi vardı, onu kökünden çözdük. Onun için özel baraj yaptık
biliyorsunuz. Yani bunlar gerçekten, ağaçlandırma
çalışmaları, Aydına yaptığımız
hususlar
Tabii ki bu sulamalar bilhassa tarıma hizmet ediyor,
hayvancılığa hizmet ediyor, bunu da bilmemiz lazım. Tamam,
tenkit edin ama bazen de takdir ve taltif kelimelerini de lütfen unutmayın
diye özellikle sizlerden istirham ediyorum.
Şimdi,
efendim, bir diğer husus da Denizlide
Sayın Denizli
Milletvekilimiz, CHP Milletvekilimiz ifade etti. Efendim, bir kere şunu
ifade edeyim: Orada bir derede taşkın oldu, onu biliyoruz ama tabii
ki bu taşkın gerçekten büyük bir feyezan neticesinde bir
vatandaşımızın da hayatını kaybetmesine sebep
olmuştur. Bundan tabii üzüntü duyuyoruz, Allah rahmet eylesin,
yakınlarının başı sağ olsun. Biliyorsunuz,
ayın 9unda olan bir hadiseydi ancak bu konuda biz
Bir kere iki şey
var: Buradaki menfezler ve köprülerdeki birtakım eksikler varsa Bölge
Müdürlüğümüz hemen Karayolları ile temasa geçti, bir daha böyle bir
sıkıntı olmaması için kara yolunun menfezleri ve köprüleri
düzeltiliyor.
Sizin
belirttiğiniz balık üretim tesisleriyle ilgili konuya gelince,
hakikaten Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığımız bu balık üretim tesislerine gerekli
desteği veriyor. Hatta biz de DSİ olarak yavru balık
ihtiyacını karşılamak için Türkiyede yedi noktada yavru
balık üretip ayrıca onların ihtiyacını, aynı
zamanda birtakım gölet ve barajlardaki balıklandırma
işlerini tamamlıyoruz.
Ancak
selden zarar görmüşse -biliyorsunuz tarım sigortası var- tarım
sigortası yaptırırsa çiftçimiz -yüzde 50sini Hükûmetimiz ödüyor
bunun- yarısını ödemek durumunda. Bu konuda
vatandaşlarımızı ben buradan ikaz ediyorum: Devlet şu
anda yüzde 50sini ödüyor, geri kalanını ödeyeceksiniz. Yani
kuraklık olsun, sel baskını ve diğer tabii afetlerde mutlak
surette tarım sigortası yaptırmalarında fayda var.
Kıbrıs
meselesinden bahsettiniz. Efendim, Kıbrısın özellikle
tanınmasında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin gerçekten
bütün dünyada başı dik bir devlet olarak hayatiyetini devam
ettirmesinde Hükûmetimizin büyük gayreti var. Özellikle son zamanlarda Güney
Kıbrısın yaptığı harekete karşı
Hükûmetimiz gerçekten başı dik bir karar almıştır,
orada bu oldubittiye boyun eğmemiştir. Hatta şunu ifade
ediyoruz: Güney Kıbrısın bu arama bölgesinde petrol
çıktığı zaman bunların tamamının Güney
Kıbrıs için kullanılmasına asla müsaade etmeyeceğiz.
Bu, bütün Kıbrısın ortak çıkarı için, menfaatleri
için kullanılacak, bunu sağlayacağız. Bunu sağlayacak
da gücümüz var, onu özellikle belirtmek istiyorum.
Tabii,
Denizliyle ilgili söz açılmışken Denizlide de büyük
yatırımlar yaptık, hemen hemen Aydına yakın. Aydında
2 milyar TL, Denizlide 1,8 milyar TL yatırım yaptık bakın.
Gerçekten, Denizlideki Baklan Ovası sulaması, Kelekçi sulaması,
Gökpınar Barajı, Çardak-Beylerli Göleti gibi pek çok gölet ve
sulamaları tamamladık. Cindere Barajını bitirdik, HES
bitti, Yenidere Barajını bitirdik. Bunlar gerçekten çok önemli.
Denizlinin içme suyunu tamamen çözmek için Akbaş Barajının
temelini atmıştık, bu da çok hızlı ilerliyor. Hatta,
ben Denizlili milletvekillerimize söz verdim. Kurban Bayramının
dördüncü günü bizzat Denizliye giderek
Orada Denizli için özel müjdelerimiz
var, ben burada onlardan bahsetmek istemiyorum. Denizli hakikaten bölgemizin en
çalışkan, fedakâr ve müteşebbis insanlarının
bulunduğu bir ilimizdir, oraya ne yapılsa azdır. Biz de Hükûmet
olarak yapmamız gereken çalışmaları yapacağız.
Evet,
son olarak şunu belirteyim: Kızılay -diğer
milletvekillerimizin söylediklerine de sürem kısaldığı için
çok hızlı bir geçeyim- bizim gururumuz. Bütün dünyada hakikaten
Kızılaydan gururla bahsediliyor. Yani, şu anda da -hem Simavda
bizzat yaşadım hem Vanda- gerekli bütün çalışmaları
yapıyor ama eksik olabilir, yani hiçbir şey yapmazsanız tenkit
edilmezsiniz, ama çok iş yapan çok tenkit edilir, bunu unutmayalım.
Bizim burada bardağın dolu tarafını görmemiz lazım.
Bardağın Kızılay açısından
baktığımız zaman yüzde 95i doludur; onu da özetle
belirteyim.
Şehit
aileleri için, Sayın Oğan, Iğdır milletvekilimiz
O
şehitler bu vatan, bu millet için canlarını feda ettiler. Onlara
sahip çıkmak hepimizin, ama bütün devletin, Hükûmetin ve bütün yüce
Meclisin birinci görevidir. Zaten malumunuz olduğu üzere onların
hakları var. Hatta en son gittiğimiz Yalvaçtaki şehit ailesinin
devletin onlara sağladığı birtakım imkânları
bilmediğinin farkına vardık. Bakanlar Kurulunda da bunun bir
kitapçık olarak, ne gibi imkânlar sağlıyoruz
Mesela, o aileden
kardeşi olsun, çocuğu, kızı veya eşi, onlardan bir
kişi devlet memuru veya nerede isterse kadrolu devlet işçisi olarak
işe alınıyor. Her türlü destek var, başka yardımlar
var ama sizin de ifade ettiğiniz gibi şu anda
Bu konuda gerek Millî
Savunma Bakanlığımız -geçen Bakanlar Kurulunda Sayın
Başbakanımız talimat verdi- gerekse aileden sorumlu Bakanlığımız
birlikte yeni bir düzenleme yapacaklar, şehitlerimize daha çok sahip olmak
için şu anda sahip oluyoruz- ne gerekirse yapılacak.
Hakkârideki
MUSTAFA
SERDAR SOYDAN (Çanakkale) Sayın Bakanım, yüzde 54ü ormanlık
olan Çanakkalede orman bölge başkanlığını niye
kapatıyorsunuz?
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
Lütfen, Sayın Milletvekili
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Onu da
sorarsanız, size cevap veririz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sordu işte!
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Peki,
şöyle, sorduysa
MUSTAFA
SERDAR SOYDAN (Çanakkale) Sayın Bakanım, Kayseride yapmayı
düşünüyorsunuz, Kayseride ormanlık alan yüzde 8...
BAŞKAN
- Sayın Milletvekili, lütfen
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bir dakika,
öyle soru olmaz kusura bakma, öyle
Sayın Vekilim müsaade et ben onu izah
edeyim: Sayın Vekilim ben Çanakkaleye bizzat giderek Çanakkaledeki
durumu anlattım. Orada asıl olan, hatta oradaki 5 tane işletme
müdürlüğüne âdeta buradaki, Çanakkaledeki Orman İşletme
Müdürlüğüne buradaki Genel Müdürlüğün bütün yetkilerini
verdiğimizi ifade ettik. Ayrıca, Çanakkaleye Doğa Koruma ve
Millî Parklar Bölge Müdürlüğümüzü kurduğumuzu ifade ettim. Bunu
kamuoyu biliyor. Ona gerek yok, kamuoyu biliyor.
MUSTAFA
SERDAR SOYDAN (Çanakkale) Efendim, yangına hassas bölgeler kapatılır
mı?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bunun
dışında, Hakkâride deprem oldu. Büyük bir deprem değil ama
orada yaralı olan kardeşlerimize -ben de biliyorsunuz bundan bir ay
önce Hakkârideydim- bütün yaralanan kardeşlerimize acil şifalar
diliyoruz. Ayrıca, gerekli çalışmalar yapılacaksa o konuda
da biz ne gerekiyorsa yapmaya hazırız.
Köylere
ulaşılıp ulaşılmadığına gelince:
Bakın, şu anda değerli dostlar, köylerin bazılarında,
mesela Tabanlıda, Vanda, Ercişte büyük bir sıkıntı
yaşanırken merkez üssü olan Tabanlı Köyünde hiçbir hadise yok
yani bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Bazı köylerde tek katlı
evler olduğu için, yamaçlarda olduğu için büyük bir zayiat yok. Esas
büyük sıkıntı Ercişte yaşandı ve Vanda da birkaç
tane binada. O da çürük bina; ruhsatı olmayan, fen ve sanat kaidelerine
aykırı yapılmış veyahut da kolonları
kesilmiş binalarda oldu. Dolayısıyla esas itibarıyla burada
depremin ağırlık merkezi Erciştir. Orada da şu anda
ADİL
KURT (Hakkâri) Sayın Bakan, yanlış bilgiyi sorduk biz, onu
sormadık.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Hatta
Ercişte Sayın Başbakanımız -oraya- Ağrı
Valisini görevlendirdi. Şu anda ikinci bir Vali Ercişte ve Van
Valisi de Vanda bizzat bu işi yönetiyor. Ayrıca,
bakanlarımız; İçişleri Bakanlığımız,
Başbakan Yardımcımız ve Çevre ve Şehircilik
Bakanımız -şimdi Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanımız gitti- pek çok bakanımız -Ulaştırma
Bakanımız- orada bütün çalışmaları tamamladı.
Özetle
şunu ifade edeyim: Onlar bizim vatandaşımız. 74 milyon
vatandaşımızı gönülden seviyoruz. Onlar için ne gerekiyorsa
Hükûmet olarak yapmaya hazırız.
Ben
geçmiş olsun diyorum. Tekrar, canlarını bu toprak altında
kaybeden, depremde kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet
niyaz ediyorum. Ölenlerin yakınlarına ve milletimize
başsağlığı ve aynı zamanda yaralılara da
acil şifalar diliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Değerli
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bir konuyu sizin bilginize arz
etmek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, gündem dışı konuşmalardan
sonra bakanın hangi gündem dışı konuşmaya cevap
vereceğinin oturum Başkanınca milletvekillerine bildirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
OKTAY
VURAL (İzmir) Biraz önce, Sayın Bakan gündem dışı
konuşmada da cevap verdi, teşekkür ediyorum.
Dün,
biliyorsunuz, burada bir tartışma oldu, gündem dışı
konuşmalar oldu. Ondan sonra da Gündem dışı
konuşmalara
diye, bir bakanın cevap vereceğini ifade ettiniz.
Ben de burada tutanaklardan okuyorum:
Sayın
Başkan, bir sayın bakanın hangi gündem dışı
konuşmaya cevap verdiğini öğrenmek milletvekillerimizin
hakkıdır. Lütfen, milletvekillerine nezaket gösteriniz. Bu taleplere
karşılık.
Oradan
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz Efendim, Lütfü Türkkan Beyin
diye söylüyor. Lütfü Türkkan Beyin
Bakın,
siz bana Başkan - Bir saniye
Efendim, çok haklısınız,
yalnız gündem dışı konuşmalarda on çeşit konu
gündeme getiriliyorsa o da ona göre cevap verecektir. Bu kadar basit.
diyorsunuz.
Aslında,
basit olan şey, sadece Sayın Bakanın hangi gündem
dışı konuşmaya cevap vereceğini milletvekillerine
iletmenizdi ama siz, Sayın Bakanın o ifadesini bile
duymadınız, dinlemediniz, birdenbire geçtiniz, burada Bu kadar
basit. diyerek bu talebimizi şey yaptınız.
Dolayısıyla öncelikle burada bir sayın bakanın ya da bir
milletvekilinin bir talebi var ise o talep doğrultusunda işlem
yapmanız daha uygun olur.
O
Meclis Başkanlığını yürütürken sizin, Sayın Bakan
hangi konuda cevap vereceğini ifade ettiyse burada milletvekillerine
iletmeniz daha doğru olurdu. Bundan sonrakilerde de buna özen göstermenizi
istirham ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Estağfurullah efendim.
Size
katılıyorum. Benim söylediğim şuydu: Gündem
dışı konuşmalarda bir konu, normal olarak, Tüzükün
gerektirdiği talimat ama arkadaşlarımız birden fazla konuya
da değiniyorlar, siz de bunun şahidisiniz yıllardır, biz de
buna müsamaha gösteriyoruz ama gündem dışı konuşmaya cevap
vermek üzere kalktığı zaman bakan,
arkadaşlarımızın kendisini ilgilendiren kısmına belki cevap veriyordur, belki
diğerlerine de veremiyordur. Yani bir konu konuşulsa Tüzükün
emrettiği gibi, gündem dışına çıkılmasa yüzde yüz
size katılıyorum ama çıkıldığı zaman bunu
söylemek mümkün değil.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Alakasız çok konuşuyorlar Başkanım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Muhtevayla ilgili ne diyor Sayın Bakan? Sayın Lütfü Türkkanın
konuşmasına cevap veriyorum. derse Sayın Lütfü Türkkanın
konuşmasına cevap vermek üzere
dersiniz, Sayın Bakan da kendi
takdiri içerisinde diğerlerine cevap verir, ona diyeceğim yok çünkü
konuşmacılar da söz aldığı konunun dışına
taşabiliyorlar, diyeceğim yok ama talebin ne olduğunu
iletirseniz biz de ona göre değerlendiririz.
BAŞKAN
İşte, ben, talebin ne olduğunu bilirsem, gündem
dışına çıkılmazsa daha kolay iletebilirim. Size
katılıyorum.
Sayın
Keskin, buyurun.
12.- Denizli
Milletvekili Adnan Keskinin, Denizli ilinin Çameli ilçesinde meydana gelen sel
felaketiyle ilgili gündem dışı konuşmasına, Orman ve
Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun verdiği
cevapların tatmin edici olmadığına ilişkin
açıklaması
ADNAN
KESKİN (Denizli) Efendim, milletvekili olarak Meclisteki denetim
işlerimizi yapabileceğimiz kurumlardan birisi gündem
dışı söz almak, o da beş dakikayla sınırlı.
Sayın Bakanı özenle dinledim. O denetim mekanizmasının bize
verdiği hakkın maalesef yanıtlarını bulamadım. Ben,
Çameli ilçesindeki doğal afet nedeniyle tahrip olan balık
havuzları ve ölen balıklarla ilgili, Hükûmetin yapması gereken
yardımların ulaşmadığını söyledim ve
Sayın Bakandan cevap bekledim. Sayın Bakan benim konuşmamı
bir tarafa bıraktı, ta benim bakanlığım döneminde
temeli atılmış, tamamlanmış olan Batman
Ovasının sulamasının tapusunu aldı, Cindereye gitti,
Aktaş Barajına gitti. Dolayısıyla, benim
konuşmamın yanıtlarını vermedi.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Cevap verdim efendim, zabıtları
okuyun.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Sayın Bakan Ben bu konuların
yabancısıyım, benim alanım dışında.
diyebilirdi, bana ilgili olan bakan cevap verirdi ama konuşmama cevap
vermeyip de bu şekilde davranması maalesef işin özünü
saptırmaya yönelik bir Şark kurnazlığı, bu bir.
İki:
Sayın Bakan, sürekli siyasal iktidarın Van depremiyle ilgili çok
önemli görevler yaptığını söylüyor. Sayın
Başbakan kendisi dün verdiği demeçlerde yirmi dört saatte işin
iyi götürülmediğini ikrar ediyor. Bugün gazetelerde Van Valisinin
şöyle bir açıklaması var: İki bin dört yüz konutun
kullanılmaz olduğu köylerde henüz bir çalışma yok. Bugün
Hürriyet gazetesinin birinci sayfasında yer alıyor bu haber.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Hasar tespit
çalışmasını kastediyor, siz neyi kastettiğini
bilmiyorsunuz.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Acaba, Sayın Bakanın bu demeçten haberi var
mı? Bu demeçten haberi varsa bu Valiyle Sayın Bakan kendi
değerlendirmesi arasındaki çelişkiyi nasıl izah ediyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Zabıtlara
geçti.
ADİL
KURT (Hakkâri) - Sayın
Başkanım
BAŞKAN
- Değerli arkadaşlar
ADİL
KURT (Hakkâri) - Sayın Başkanım
BAŞKAN
Efendim, rica ediyorum, bakınız
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN
Burada soru-cevap yapmıyoruz arkadaşlar, bir dakika, lütfen
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Lütfen, arkadaşlar, bir dakika
Soru-cevap yapmıyoruz. Şöyle
bir şey var, konuşan arkadaşlarımızın Sayın
Bakandan kısa bir açıklama isteme hakkı var, bunu yapabiliriz.
Bunun için lütfen
Lütfen
Bir saniye
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın
Başkan, bir Denizli Milletvekili olarak Çameliyle ilgili söz istiyorum.
BAŞKAN Tamam, ben de size de
Buyurun Sayın Uzunırmak, yerinizden.
13.- Aydın Milletvekili
Ali Uzunırmakın, Aydın ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşmasına, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun verdiği cevapların tatmin edici
olmadığına ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Hükûmet bir ezberci zihniyeti sürdürmenin gayreti
içerisinde. Gündem dışı konuşma yapan bir milletvekilinin
soyadını bile doğru telaffuz etmeye hazır olmayan bir
Bakan, hazırlıksız bir şekilde, çok farklı, bizim
konuştuğumuz konuların dışında cevaplar vererek
burada bir siyasi propaganda yapmaya çalışıyor. Benim
Aydının problemleriyle ilgili anlattığım meselelerde
hangi barajın ne olduğundan ne bittiğinden acaba ben bahsettim
mi? Aydının büyükşehir olmasıyla ilgili,
şehirleşmesiyle ilgili, altyapısıyla ilgili problemlerden
bahsettim.
Sayın Bakanın bahsettiği barajlar da ta
çok öncelerden temeli atılmış ve yüzde 30, 40lar seviyesinde
bitirilmiş barajlardır. Tabii ki devlette bir devamlılık
vardır, Allah onlara nasip etmiştir, o dönemde bitmiştir.
Bitirdikleri için teşekkür ediyoruz. Yapılan iyi hizmetlere
teşekkür ediyoruz ama böyle bir kurnazlıkla bir siyasi propaganda
malzemesi yapmanın da bir gereği olmadığı kanaatini
taşıyorum.
Aydın en gelişmiş illerde 7nci
sıradan 47nci sıraya düşmüştür. Sayın Bakan mesuliyet
içerisinde bunu araştırsın, ona cevap versin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim Sayın
Uzunırmak.
Buyurun, yerinizden, açıklama istediğiniz
konuyu lütfen.
14.- Hakkâri
Milletvekili Adil Kurtun, Van Valisinin basında yer alan beyanına,
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun verdiği
cevapların tatmin edici olmadığına ilişkin
açıklaması
ADİL KURT (Hakkâri) Sayın Başkan,
Sayın Bakanı, Sayın Atalayın salı günü Meclis Genel
Kuruluna Meclis Genel Kurulunu yanıltıcı beyanlar verdiğini,
bu yanıltıcı beyanların bugün Van Valisinin basında
yer alan demecinden de sabit olduğu
Van Valisi eğer Sayın
Bakanı ve Hükûmet yetkililerini yanıltmış ve
yanlış bilgiler vermişse kendisine -ki Meclis
tutanaklarında bu bilgiler, bu konuşmalar sabit, duruyor- kendileri
Van Valisi hakkında ne düşünüyorlar? Van Valisinin böyle bir
yanıltmaya ya da böylesi bir beyan vermeye hakkı var mıdır?
Kendisinden bu sorunun cevabını istemiştik fakat Sayın Bakan
hiç buraya girmedi, bilinen konularda genel temennilerde bulundu. Esas önemli
olan budur çünkü Sayın Başbakan da ifade etmiştir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlar, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, bir de şu tarafa
bakarsanız size zahmet. Denizli Vekilimiz Nihat Bey de epeydir söz
istiyor.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkan, Denizliyle ilgili söz alan
milletvekilimiz Çameli afetiyle ilgili tek bir kelime etmedi. Çameliyle ilgili
bilgi vermek istiyorum. Diğer arkadaşlarımıza söz verdiniz,
yerimden bari, hiç olmazsa söz verin.
BAŞKAN
Şimdi geçtik o konuyu. Bir dahaki sefere size söz vereyim. Kusura
bakmayın.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Denizliyle ilgili, Çameliyle ilgili bir kelime dahi
etmediler.
BAŞKAN
Özür dilerim, burada söz verme yok.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Verdiniz efendim, diğer vekillerimize de
verdiniz.
BAŞKAN
- İkinci maddeye geçtik, lütfen anlayış gösteriniz.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Sisteme girmemize rağmen söz vermediniz
Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 22 milletvekilinin,
İstanbuldaki içme ve kullanma suyuna karışan kimyasal
atıklar nedeniyle oluşan çevre sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/35)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Bilindiği
gibi büyük şehirlerde su ile ilgili olarak pek çok tartışma
basında yer almaktadır. Artan sıcaklıklarla birlikte geçen
yıllarda yaşanan su sıkıntısının bazı
şehirlerde tekrar baş göstereceği ifade edilmektedir. Bu nedenle
susuzluk için çözüm yolları geliştirilmekte ancak bu çözüm
yollarında da sağlıklı içme ve kullanma suyu
dağıtılması ile ilgili sıkıntılar ortaya
çıkmaktadır. Vatandaşların
sağlığını doğrudan ilgilendiren bu konu, siyasi
tartışmaların malzemesi olarak kullanılmaktadır. Oysa
insan sağlığı hiçbir siyasete malzeme edilemeyecek kadar
önemli bir konudur.
Şehirlerdeki
içme ve kullanma sularının sağlıklı ve kaliteli
olması gerekir. Bu gerekliliği yerine getirmek de önce yerel
yönetimlerin sonra da Sağlık Bakanlığı'nın
sorumluluğundadır.
Bu
hassas konu ile ilgili olarak yeterli bilimsel araştırma ve inceleme
yapıldıktan sonra konusunda uzman kişiler tarafından
gerekli görülen açıklamalar yapılmalıdır. Oysa son dönemde
bilimsel araştırmalardan uzak tamamen siyaset malzemesi olarak
açıklamalar yapılmaktadır.
Tüm
bu açıklamaların yanında, konusunda uzman kişiler de
çeşitli açıklamalar yapmıştır. Bu açıklamalarda
çarpıcı tespitler ortaya koyulmuştur. İçme suyunda meydana
gelen ufak bir değişiklik bile bedenin kimyasını
doğrudan etkilemektedir. Gelişmekte olan ülkelerde meydana gelen ve
ölümle sonuçlanan enfeksiyon hastalıklarının % 45'inin sebebi
kirli sulardır. Suyu kirleten birçok kimyasal madde insanoğlu
tarafından üretilmektedir ve sorumsuzca suya karışmasına
izin verilmektedir. İçme ve kullanma suyuna karışan kimyasal atıkların
etkisi yıllar sonra başta kanser olmak üzere çeşitli kronik
hastalıkların artmasıyla ortaya çıkmaktadır. Düzgün
arıtılmayan atık su içerdiği ağır metaller
nedeniyle vücudu yavaş yavaş tahrip etmektedir. Bu nedenle
sonuçları yıllar sonra ortaya çıkacaktır.
Türkiye'de
250 organize sanayi bölgesinden sadece 37'sinde arıtma tesisi vardır.
Bu da aslında Türkiyede ne kadar ciddiyetle ele alınması
gereken bir konu olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü
Yukarıda
açıklanan nedenlerden dolayı İstanbul'un içme ve kullanma
sularının incelenmesi, bu konuda mevcut eksiklik ve
yanlışların tespiti ile çözümlerinin araştırılması
amacıyla Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim.
1) Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
2) Candan
Yüceer (Tekirdağ)
3) Erdal
Aksünger (İzmir)
4) Atilla
Kart (Konya)
5) Veli
Ağbaba (Malatya)
6) İhsan
Özkes (İstanbul)
7) Kamer
Genç (Tunceli)
8) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
9) Sinan Aydın Aygün (Ankara)
10) Mehmet
Ali Ediboğlu (Hatay)
11) Mevlüt
Dudu (Hatay)
12) Salih
Fırat (Adıyaman)
13) Özgür
Özel (Manisa)
14) Metin
Lütfi Baydar (Aydın)
15) Kazım
Kurt (Eskişehir)
16) Aytuğ Atıcı (Mersin)
17) Nurettin Demir
(Muğla)
18) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
19) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
20) Ali Rıza Öztürk
(Mersin)
21) Celal Dinçer (İstanbul)
22) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
23) Malik Ecder Özdemir
(Sivas)
2.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 24 milletvekilinin, sulama
birliklerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/36)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sulama
Birlikleri, Türk çiftçisi ve tarımı için en önemli unsurlardan
birisidir. DSİ tarafından yıllar önce inşa edilen sulama
kanalları birliklere devir edilmiş ve bu birlikler de
İçişleri Bakanlığı denetimi ve gözetimine
verilmiştir. DSİ tarafından inşa edilen kanalların
yeterli bakımı yapılmamakta, önemli ölçüde su
kayıplarına neden olunmaktadır. DSİ'nin teknik
desteğinden yoksun olan birlikler kendi kaderlerine terk edilmiştir.
İçişleri Bakanlığınca birliklere hiçbir destek ve
katkı yapılmadığı gibi birliklerin bu
bakanlığa bağlı olmasının nedenini hiç kimse
bilmemektedir.
Sulama
Birlikleri, hiçbir teknik desteğe sahip olmadığından,
işlevlerinde yeterince rantabl olmadığından çok önemli
kayıplara neden olunmaktadır. Sulama Birliklerinin önemli bir
bölümünde elektrik enerjisi kullanılmakta, ancak enerji
fiyatlarının yüksekliği nedeniyle birliklerin TEDAŞ'a çok
önemli borçları oluşmuş ve ödenemez duruma gelmiştir. Tarım
kesimine yönelik olarak enerji fiyatlarında hiçbir indirim
yapılmamakta ve köylümüz icra takipleri ile karşı
karşıya kalmaktadır.
Sulama
Birliklerinin yeniden DSİ çatısı altında örgütlenmesi,
Birliklerin teknik ve ekonomik açıdan yeniden
yapılandırılması amacıyla Anayasanın 98. Maddesi
ile İç Tüzüğün 104. ve 105. Maddeleri uyarınca bir Meclis
Araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
2) Candan Yüceer (Tekirdağ)
3) Atilla Kart (Konya)
4) Erdal Aksünger (İzmir)
5) Veli Ağbaba (Malatya)
6) Kamer Genç (Tunceli)
7) Celal Dinçer (İstanbul)
8) İhsan Özkes (İstanbul)
9) Mehmet Şeker (Gaziantep)
10) Salih Fırat (Adıyaman)
11) Mevlüt Dudu (Hatay)
12) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
13) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
14) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
15) Kazım Kurt (Eskişehir)
16) Özgür Özel (Manisa)
17) Nurettin Demir (Muğla)
18) Aytuğ Atıcı (Mersin)
19) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
20) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
21) Rıza Mahmut Türmen (İzmir)
22) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
23) Sena Kaleli (Bursa)
24) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
25) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
3.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba ve 24 milletvekilinin, şeker fabrikalarının
özelleştirilmesinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/37)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı tarafından şimdiye kadar
Türkiye ölçeğinde yapılan şeker fabrikası
özelleştirmelerinin sonuçlarının ve bu bağlamda Hükümet
tarafından yeniden gündeme getirilen ve özelleştirilmeleri planlanan
Erzincan, Elazığ, Elbistan ve Malatya Şeker fabrikalarının özelleştirilme
kararlarının incelenmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İç Tüzüğünün 104 üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması için gereğini
saygılarımızla arz ederiz. 13.10.2011
1)
Veli Ağbaba (Malatya)
2)
Aylin Nazlıaka (Ankara)
3)
Süleyman Çelebi (İstanbul)
4)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
5)
Tolga Çandar (Muğla)
6)
Malik Ecder Özdemir (Sivas)
7)
Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
8)
Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
9)
Metin Lütfi Baydar (Aydın)
10)
Aykut Erdoğdu (İstanbul)
11)
Hasan Akgöl (Hatay)
12)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
13)
Atilla Kart (Konya)
14)
Bedii Süheyl Batum (Eskişehir)
15)
Osman Aydın (Aydın)
16)
Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
17)
Tanju Özcan (Bolu)
18)
Ali Serindağ (Gaziantep)
19)
Mahmut Tanal (İstanbul)
20)
Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
21)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
22)
Hüseyin Aygün (Tunceli)
23)
Osman Kaptan (Antalya)
24)
İhsan Özkes (İstanbul)
25)
Arif Bulut (Antalya)
Gerekçe:
Şeker pancarı,
tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en fazla istihdam ve katma değer
yaratan üründür. Şeker pancarı, istihdam sorununa çözüm olabilecek
yegane bitkidir.
Pancar üretimi
tarımın ana itici gücünü oluşturmakta,
hayvancılığın gelişmesini sağlamaktadır.
Ayrıca gübre, tarımsal ilaç gibi tarımsal girdiler ve
taşımacılık gibi yan sektörlere en fazla katkı
sağlayan sektördür. Şeker pancarı, eşdeğer
büyüklükteki bir orman arazisine göre 3 kat daha fazla oksijen üretmekte,
dolayısıyla çevre açısından son derece büyük bir önem arz
etmektedir. Aile içi işgücünün tamamının kullanılmasını
sağlamakta ve en yüksek oranda çiftçi geliri yaratan ürün olma
özelliğini taşımaktadır.
Danıştay 13.
Dairesi 15.12.2009 tarihinde Şeker Fabrikalarının
özelleştirilmesini iptal etmiştir. Buna rağmen
Başbakanlık ÖİB tarafından Türkiye Şeker
Fabrikaları A.Ş.'ye ait Portföy-B grubundaki Malatya, Erzincan,
Elazığ ve Elbistan Şeker Fabrikaları bir bütün halinde
özelleştirmek üzere tekrar ilana çıkmıştır. Bu
fabrikaların satılması bulundukları yerlerdeki ekonomiye
büyük darbe vuracaktır.
Oysa
özelleştirilmesi planlanan fabrikaların büyük çoğunluğu
doğu bölgelerimizde bölgesel kalkınmayı sağlamak ve
istihdam yaratmak gibi sosyal amaçlarla kurulmuş fabrikalardır. Bu
fabrikalar genellikle kurulu bulundukları yörelerdeki istihdam yaratan tek
yatırımdır. Fabrikaların kapanması bu yörelerde çok
büyük kayıplar yaratacak, pancar çiftçileri, şeker işçileri,
yöre esnafı ve halk en büyük geçim kaynağından mahrum
bırakılacak ve yöre ekonomisi
çökecektir. Dolayısıyla kalkınmada öncelikli yöreler olarak
kabul edilen yerlere yönelik olarak izlenen teşvik politikalarına
aykırı düşecek ve bölgesel kalkınma stratejisi sekteye
uğrayacaktır.
1956 da
çalışmaya başlayan Malatya Şeker Fabrikası yılda
yaklaşık 320 bin ton pancar işlemekte, 51 bin ton kristal
şeker satışı yapmaktadır. Ayrıca yan ürün olarak
763 bin 380 ton küspe ve 12 bin 317 ton melas bölge
hayvancılığı ve yem fabrikalarının önemli
hammaddelerini oluşturmaktadır. Malatya Pankobirlik'e üye toplam
kayıtlı çiftçi sayısı 4 bin 800'dür. Fabrikada 800
kişi çalışmakta olup yan sanayi kolları ile birlikte 80 bin
insan geçimini Malatya Şeker Fabrikasından
karşılamaktadır.
Geçmiş uygulamalara
bakıldığında Malatya'da yapılan özelleştirmelerin
tamamı halkın ve kamunun zararına olmuştur. Tekel,
Sümerbank, Et Balık Kurumu özelleştirmeleri bir kaç kişinin yararına
yapılmıştır. Adı geçen özelleştirmeler
istihdamı yok ettiği gibi fabrikalar ve fabrikaya bağlı
araziler yok pahasına satılmıştır. Malatya Şeker
Fabrikasının özelleştirmesi de aynı şekilde
yapılacağından dolayı bu fabrika da peşkeş
çekilecek dolayısıyla Malatya ve Malatyalılar zarar görecektir.
Malatya Şeker Fabrikası özelleştirilir ise fabrika
işçileri, çiftçiler, nakliyeciler, lokantacılar vb. gibi binlerce
kişi işsiz kalacaktır.
Malatya
Şeker Fabrikasına kısa süre önce binlerce lira harcanarak
doğalgaz tesisatı ve biyolojik arıtma tesisi
yapılmıştır. Şeker Fabrikaları da
özelleştirilmeden önce tıpkı diğer özelleştirmelerde
olduğu gibi modernleştirilmiştir.
Avrupa
Birliği Şeker Rejimi Reformu 2014 yılına kadar devam
edecektir. Türkiye bu süreci dikkatle takip edip, Şeker fabrikalarının
satışını kesinlikle durdurmalıdır. AB şeker
rejimi reformu gündeme geldiğinden bu yana diğer şeker üreticisi
ülkeler sürekli olarak şeker üretimlerini arttırmaktadır.
Brezilya, Meksika, Çin, İran, ABD ve Rusya gibi ülkeler pancar ve
şeker kamışı üretim alanları ile şeker üretim
miktarlarını arttırarak bu süreci kendi lehlerine çevirmeye
çalışmaktadırlar.
AB
şeker reformuyla birlikte, Türkiye'nin önünde çok büyük bir fırsat
oluşacaktır. Birliğe üye ülkelerin şeker pazarından
çıkışı ile doğabilecek boşluk coğrafi
konumumuz itibarı ile ülkemizin şeker ticaretindeki
şansını arttırmaktadır.
Yukarıda
sıralanan nedenlerle Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.'ye ait
10 fabrikanın özelleştirme süreçlerinin değerlendirilmesi,
Özelleştirmenin başta fabrikaların bulunduğu iller olmak
üzere Türkiye tarım ve ekonomisinde yol açacağı
kayıpların araştırılarak gerekli önlemlerin
alınması amacıyla "Meclis Araştırması"
açılması gerekli görülmektedir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi,
gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.
VI.- SEÇİMLER
B)
Komisyonlarda
Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- KİT
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN
KİT Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna düşen 1 üyelik için İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Adalet Komisyonunda
açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN
Adalet Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna düşen 1 üyelik için Nevşehir Milletvekili Murat Göktürk aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer
alan, Türkiye-Azerbaycan Uzun Vadeli Ekonomik ve Ticari
İşbirliği Programı ve İcra Planının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.-
Türkiye-Azerbaycan Uzun Vadeli Ekonomik ve Ticari İşbirliği
Programı ve İcra Planının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 33) (x)
BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 33
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Iğdır Milletvekili Sinan Oğan.
Buyurun Sayın
Oğan. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA
SİNAN OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Van ve ilçelerinde meydana gelen deprem felaketinde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Cenabıallahtan rahmet, yaralılara acil şifa diliyorum.
Yine, bu süreçte
maalesef şehit haberleri de gelmeye devam etmektedir. Şehitlerimize
de Cenabıallahtan rahmet diliyorum, yaralılarımıza acil
şifalar diliyorum.
Terör belasını
bu ülkenin başından defetmeye yemin etmiş ve şu anda
operasyonlarda olan bütün güvenlik güçlerimizin yüce Rabbim
yardımcısı olsun. Biz millet olarak bir bütün hâlinde, bütün
siyasi partiler olarak terörle mücadele eden askerimizin, polisimizin sonuna
kadar yanındayız. Bunu bir kez daha buradan ifade etme gereği
duydum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye-Azerbaycan Uzun Vadeli Ekonomik ve Ticari
İşbirliği Programı ve İcra Planının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama
başlamadan önce yüce heyetinizi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve
şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, elbette ki dost ve kardeş Azerbaycan ile, aynı
şekilde bütün Türk dünyasıyla yapılan anlaşmaların
imzalanması ve bir an önce onaylanarak Meclisimizden geçmesi için biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak her iyi, her olumlu adımın
yanındayız. Bu çerçevede elbette ki Azerbaycanla imzalanan bu
anlaşmanın da yanında olacağız.
Bu
arada Azerbaycanla ilgili bir sevindirici haberi yüce Meclisinizle
paylaşmak istiyorum. Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz dönem
Türkiye'nin yapmış olduğu Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi Geçici Üyeliği bu defa Azerbaycan tarafından icra
edilecektir. Bu çerçevede bunun bütün Türk dünyasına hayırlı,
uğurlu olmasını diliyorum. İnşallah başta
Dağlık Karabağ sorunu olmak üzere birçok meselede
Azerbaycanın olumlu katkıları olacaktır.
Mustafa
Kemal Atatürk Azerbaycan için Azerbaycanın sevinci sevincimiz, kederi
kederimizdir. demişti. Azerbaycanın merhum lideri Haydar Aliyev ise
Bir millet, iki devlet olarak tarif etmişti iki devleti ve bu bir
kardeş milleti. Bugün hakikaten de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetiyle
beraber Türkiyeye en yakın ülke Azerbaycandır. Van depreminde ilk,
yardımımıza koşan ülke de aynı şekilde Azerbaycan
oldu. Deprem sonrasında Azerbaycan Parlamentosundan milletvekilleri
aradı ve Bu kayıpların karşısında Azerbaycan
Parlamentosunda bir dakikalık saygı duruşunda bulunduk.
dediler. Her terör felaketinde, Türkiye'nin yüzleştiği her
sıkıntılı durumda aynı tepkileri alıyoruz. Her
sevincimizi de Azerbaycanın birebir
paylaştığının şahidiyiz.
Değerli
milletvekilleri, Azerbaycanı ve bütün Türk dünyasını
Türkiye'nin sevgisinin, Türkiye'nin bu cumhuriyetlere olan sevgisinin en güzel
numunesi de bu ülkeleri Türkiye'nin ilk tanıyan ülke olmasıdır.
Bu çerçevede 9 Kasımda da yüce Parlamento Azerbaycanı tanıma
kararını onaylamıştır. Daha yakın bir tarihe
bakacak olursak bu hafta Azerbaycanın Türkiyede büyük bir
yatırıma imza attığını görmekteyiz. Sayın
Başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanı Aliyevin beraber
açtığı 5 milyar dolarlık bu yatırımın ilk
aşamasında 10 bin kişi istihdam edilecektir ve Türkiye'ye önemli
katkılar sunacaktır bu anlaşma. Elbette bu yatırım,
Türkiye'ye tek noktaya yapılan en büyük özel sektör
yatırımı olarak da kayıtlara geçmiştir.
Bunların
sadece bir başlangıç olduğunu ve imkân
yaratıldığı takdirde, başta Azerbaycan olmak üzere
Türk dünyasında biriken ciddi sermayenin Türkiye'de yatırıma
dönüşebileceğini, bunun için ise Hükûmetin bunun önünü açması
gerektiğini ifade etmek isterim. Azerbaycan başta olmak üzere
diğer Türk cumhuriyetleri, Arap sıcak parasından farklı
olarak Türkiye'de yatırım yapmaya, istihdam imkânı sunmaya
hazırdır.
Bizim
bugün Azerbaycanla ilişkilerimiz bu kadar iyiyken, kardeşlik
bağlarımız bu kadar kuvvetliyken, ticaret hacmimize
baktığımızda bunun potansiyelin çok gerisinde
kaldığını görmekteyiz. Örneğin, 2010 yılı
için yaklaşık 800 milyon dolar bir ihracatımız, 200 milyon
dolar ise ithalatımız var. Bu son derece düşük bir rakam. Bizim
potansiyelimiz bunun çok daha üzerindedir.
Peki,
o zaman, madem bizim büyük bir potansiyelimiz var, bir milletin iki devletiyiz,
bu kadar yakınız, ekonomik ve ticari ilişkilerimiz niye bu kadar
geri? Buna bakmakta fayda vardır sayın milletvekilleri. Aslında,
bugün burada sizin oylarınıza sunulacak olan kanun
tasarısında tam da bu sorunun cevabı saklıdır.
Değerli
milletvekilleri, Azerbaycanla biz bu kadar yakınız, ama biz bu
anlaşmayı ne zaman imzaladık biliyor musunuz? Dört sene önce.
Dört sene önce imzalanan bir anlaşma, daha yüce Meclisin huzuruna
getirilememiştir.
Şimdi
soruyorum sizlere: Azerbaycanla ekonomik ve ticari ilişkilerimizi
geliştirecek bir anlaşma dört senede bu Meclise nasıl
getirilemez? Bunun burada izah edilmesi lazım. Azerbaycana
bakışınızda bir sıkıntı mı var sizin? Dört
senede niye getirememişsiniz? Bir anlaşma dört senede bu Meclisin
huzuruna eğer getirilememişse değerli milletvekilleri, burada
bir sıkıntı var demektir.
Aynı
şekilde -sırası geldiğinde orada da ifade edeceğiz-
Irakla terör anlaşması yapmışız 2009 senesinde.
Terör, bizim bir numaralı gündem maddemiz ama hâlâ yüce Meclisin huzuruna
getirilememiş. Hükûmet, Parlamentoyu bu anlamda
çalıştıramamaktadır. Elbette ki, kanun hükmünde
kararnameyle bu ülkeyi yönetme sevdasına düşerseniz, Meclisi böyle
devre dışına çıkarırsınız.
Bu
sebeple, başta Azerbaycan olmak üzere Türk cumhuriyetleriyle yapılan
anlaşmaların bir an önce Meclis huzuruna getirilmesi lazım. Bir
taraftan kardeşiz diyeceğiz; öte taraftan, 2008 yılında
Azerbaycanın, Parlamentosunda onayladığı bir
anlaşmayı dört senede bu Parlamentonun gündemine
getiremeyeceğiz. Protokolleri getirmesini biliyoruz Meclis gündemine ama
Azerbaycanla ekonomik ve ticari ilişkilerimizi geliştirecek bir
anlaşmayı getiremiyoruz.
Protokol
demişken; değerli milletvekilleri, Ermenistanla ilişkilerimizin
mevcut durumunu dikkate aldığımızda, Ermenistanla Futbol
diplomasisi diye başladığımız, açılımlar
diye devam ettiğimiz, ancak Ermenistan Devlet Başkanı
Sarkisyanın Karabağı biz aldık, Ağrı
Dağını da siz alın Ermenistan gençleri. dediği bir
noktada hâlâ Ermenistanla bir umut içerisindesiniz ve hâlâ Ermenistanla
anlaşmaları, protokolleri bu sene Meclis gündemine yeniden
getirdiniz. Bunun da bu cevabını burada, yüce Meclise ve milletimize
vermek lazım.
Bir
taraftan, protokolleri Meclis gündemine getireceksiniz öte taraftan, aynı
değerlere sahip olduğumuz, aynı kökenden geldiğimiz
kardeşiz dediğimiz, aynı aileden olduğumuz bir
cumhuriyetle yapmış olduğumuz ekonomik ve ticari
anlaşmaları daha da geliştirmek için imzaladığımız
anlaşma dört senede yürürlüğe giremeyecek. Burada, bu
bakışta bir sıkıntı var ve bu
sıkıntının giderilmesi lazım.
Değerli
milletvekilleri, elbette ki bununla ilgili söylenecek çok şey var ancak
bölgeyi ilgilendiren bir başka önemli konuda yüce Meclisimize bilgi vermek
istiyorum. Biliyorsunuz Vanda acı bir deprem yaşadık ama buna da
şükrediyoruz. Niye şükrediyoruz? Çünkü burada hiç olmazsa
binaların yıkılması sebebiyle insan kayıpları
oldu. Allah korusun, aynı şiddetteki deprem Iğdırda
olsaydı ne olacaktı biliyor musunuz? Sadece binalar
yıkılmayacaktı, Türkiye'nin
Değerli
milletvekilleri, 1973 senesinde yapılan bir santralden bahsediyorum.
Sınırımızın sadece
ÖZCAN
ULUPINAR (Zonguldak) Siz iktidardayken niye yapmadınız?
SİNAN
OĞAN (Devamla) Değerli milletvekilleri -dokuz senedir
iktidardasınız, dokuz senedir iktidardasınız- bununla
ilgili olarak binlerce imza toplandı. 1988 yılında
Ermenistanın Spitak şehrinde deprem oldu, 25 bin kişi
hayatını kaybetti. Bu santral altı sene kapalı kaldı,
üç ay santralin sızıntısı durdurulamadı. Bugün
Iğdırda, maalesef, her ailede bir kanser vakası var.
Veterinerlere giden iki başlı buzağı, altı ayaklı
kedi artık sıradan vaka hâline gelmiş durumdadır. Bununla
ilgili Iğdır halkının feryadına, figanına hiç
kimse maalesef bugüne kadar ses vermiş değil ve bugün buradan yüce
heyetinize sesleniyorum: Bölge büyük bir felakete doğru gitmektedir. Bu
felakete bir dur deyin.
Van depremiyle insanlarımızı kaybettik ama
hiç olmazsa bölgedeki insanlarımızın önemli bir kısmı
çok şükür ki bu depremden zarar görmeden kurtuldu. Ama emin olun ki
aynı deprem Iğdır şehrinde olsa, Kars vilayetimizde olsa,
Ardahan vilayetimizde olsa veya sınırımızın hemen öte
tarafında olsa bölgede bir tek kişinin kurtulma ihtimalî yoktur.
Metsamor Nükleer Santrali 40 bin kişinin ölümüne sebep olan Çernobilden
bile daha eski bir teknolojiye sahiptir. Daha yeni, bir İngiliz gazetesi
bir rapor yayınladı ve bu rapora göre dünyadaki 442 santral
içerisinde bir deprem sonrasında zarar görecek, sızıntı
yapacak santraller içerisinde ilk 10u tespit etti ve Metsamor Nükleer Santrali
ilk 10 içerisindedir. Burada, tabii, Türkiyede nükleer santralleri
tartışırken -yeni nesil nükleer santralleri- elbette
çevrecilerimiz Greenpeace olsun, diğerleri olsun buna karşı
çıkıyor ama her ne hikmetse başta Hükûmet olmak üzere,
çevreciler olmak üzere, Çevre Bakanlığımız olmak üzere,
Enerji Bakanlığımız, Atom Enerjisi Kurumumuz hiçbirisi ve
hiçbirisi bu tehlikenin geldiğini görmüyor, görmek istemiyor. Binlerce
imza kampanyası yapıldı, imza toplandı ama o
vatandaşların, Iğdır halkının imzası kale
alınmadı.
Değerli
milletvekilleri, buradan size Avrupa Birliğinin bu konudaki
görüşlerini de kısaca okumak istiyorum. Avrupa Birliğinin
dönemin Ermenistan Temsilcisi, İngilterenin Erivan Büyükelçisi Timothy
Marschall Jonesun yaptığı açıklamada şunları
görmekteyiz: Olası büyük bir depremde Metsamor Nükleer Santrali
paramparça olacak ve meydana gelecek nükleer kıyamette tüm canlılar
yok olacak. Ermenistan verdiği sözleri tutmalı ve santrali
kapatmalıdır. Yine Ermenistanda görev yapan İtalyan
Büyükelçisinin aynı çerçevede bir açıklaması var, olası bir
depremde bölgeden kimsenin kurtulamayacağını ifade ediyor. Bu
santrali bugün Ruslar işletiyor. Rusların Greenpeace
Başkanı İvan Blokov da Metsamor Nükleer Santralinde küçük
kazaların sayısında ciddi artışların
yaşanmaya başlandığını ve bunun da santralin
güvenli olmadığının göstergesi olduğunu ifade ediyor.
Değerli
milletvekilleri, santralde bugüne kadar 150 kaza yaşandı.
Bunların 5 tanesi büyük kazadır, geri kalanı küçük ve orta
ölçekli kazadır. Bu santral dünyanın en tehlikeli santralidir.
Biz
bugün depremin acılarını konuşuyoruz, yarın büyük bir
felaketi konuşmamak için bir an önce bu konuda tedbir almak
durumundayız. Bunu muhalefet olduğum için söylemiyorum. Siz de
lütfen, iktidar olduğunuz için muhalefetten gelen her olumlu, her iyi
teklife otomatik olarak karşı çıkma
alışkanlığınızı bir tarafa
bırakın. Bu konuda, gelin, iktidarıyla muhalefetiyle bir bütün
olarak, bölgenin kaderini tayin edecek bu santralin kapatılması için
beraber çalışalım. Ermenistanla ilişkilerimiz yok ama bu
santralin kapatılması için bizim yapabileceğimiz çok şey
var. Azerbaycanın da bu konuda benzer çabaları var,
Gürcistanın da var, İranın da var. Çünkü, bu, bölge için büyük
bir tehdit, bölge için büyük bir tehlikedir. Ancak bu konuyla ilgili
Türkiye'nin maalesef herhangi bir çalışması, çabası yoktur.
Türkiye'nin bu konudaki bütün çabası, gayreti Biz sınıra
gerekli erken uyarı sistemlerini kurduk ve bir hadise olduğunda
milletimizi uyaracağız. diyor. Oysa, Iğdır
halkının beklentisi, Kars, Ardahandaki insanlarımızın
beklentisi çok daha farklıdır; kanser vakalarıyla ilgili ciddi
artış var, orada kanser erken tanı teşhis merkezinin bir an
önce kurulması lazım, bakanlıklarımızın bir an
önce Metsamorun etkileri konusunda çalışma yapması lazım.
Bununla ilgili olarak biz bir site dahi kurduk, bütün
çalışmaları yaptık ve bunu isteyenle paylaşmaya da
hazırız.
Değerli
milletvekilleri, Azerbaycanla olan ekonomik ve ticari ilişkilerimiz bu
anlaşmayla ben inanıyorum ki daha da gelişecektir ama bu konularda
Hükûmeti biraz ciddiyete davet ediyorum, bir anlaşma dört sene
bekletilmez. O anlaşmada yazılan birçok husus artık
geçmişte bile kalmıştır. Bu sebeple bu tür önemli konularda
Meclisimizin daha iyi çalıştırılması lazım.
Meclisimizin bu anlamda iş birliği yapması lazım. Beş
dakika konuşulan bir konuda gelip burada yirmi dakika
İç Tüzük
gereği hakkınızdır ama her konuda da konuşulmaz. Bu
tür önemli anlaşmaların önceliğe alınması lazım
değerli milletvekilleri. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Siyaset
yapmayın. Çok samimi bir konuşma yapıyorum burada ve samimi
olarak sizi iş birliğine çağırıyorum. Ortadadır
bu, samimiyetiniz ortadadır, dört senede Azerbaycanla yapılan
anlaşmayı Meclis huzuruna getirememişsiniz, daha neyi
konuşuyorsunuz? Getirememişsiniz.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) İşte getirdik, çıkarıyoruz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Yetki sizde değil mi, çoğunluk sizde değil
mi? Azerbaycana bakışınızda bir sıkıntı
mı var, onu söyleyin. Eğer Azerbaycana
bakışınızda bir sıkıntı yoksa o zaman sizin
çalışma anlayışınızda bir sıkıntı
var. Dört senede bir anlaşma nasıl getirilemez Meclis huzuruna? Hadi
Azerbaycanı bir tarafa bırakalım, Irakla anlaşma
yapmışız, terörün her gün can aldığı ve gidip
Irakta yuvalandığı Irakla anlaşma
yapmışız. Ne zaman? 2009da. Hâlâ getirememişsiniz.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) O da gündemde. Getirmişiz, getirmişiz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Terör sizin önceliğiniz değil mi? Türk
dünyası sizin önceliğiniz değil, bunu biliyoruz. (AK PARTİ
sıralarından Geç onu sesleri) Önceliğiniz değil Türk
dünyası. Bunu da buradan görüyoruz. Peki, terörde mi önceliğiniz
değil sayın milletvekilleri?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Bırak Allah aşkına, lafla peynir gemisi
yürümez.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Bakın, samimi konuşuyorsanız ajite
etmeyin, lütfen.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Dolayısıyla, gelin burada samimi olarak
memleketimizi, milletimizi ilgilendiren bu çok önemli konularda beraber
çalışalım. Biz her türlü desteği vermeye hazırız.
Sizden sadece samimiyet bekliyoruz.
Saygılar
sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Oğan.
Tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz.
Buyurun
Sayın Özgündüz. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 33 sıra sayılı
Tasarı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
Sözlerime
başlarken Vanda meydana gelen deprem nedeniyle hayatını
kaybeden yurttaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara acil
şifalar diliyorum. Yine, geçen hafta terör saldırısı
nedeniyle 24 şehidimize Allahtan rahmet diliyorum. Az önce yine gelen bir
haber: Hakkâri Yüksekovada bir deprem olmuş. Umarım can kaybı
olmaz. Bugün yine aldığımız habere göre yerle bir olan
birçok köyde hâlen bir taziye çadırı ne yazık ki
bulunmamaktadır. Bu konuda Hükûmeti de buradan göreve davet ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle Cumhuriyet
Bayramını da kutluyorum.
Geçtiğimiz
hafta dost ve kardeş Azerbaycan Cumhuriyetinin
bağımsızlığının 20nci yılını
kutladık. Güzel bir tesadüf, 20nci bağımsızlık
yılında Azerbaycan aynı zamanda Güvenlik Konseyine geçici üye
olarak seçildi. Bu vesileyle can Azerbaycanın
bağımsızlık yılını Cumhuriyet Halk Partisi
adına kutluyor, Türkiye ve Azerbaycanın dost ve kardeşlik
ilişkilerinin daha da gelişip güçlenmesi, bunun ilelebet sürmesini
dilerim.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye ile Azerbaycan ilişkileri tarihsel, köklü,
sağlam temeller üzerinde gelişmektedir. Bildiğiniz gibi
Çanakkale Savaşında yaklaşık 3 bine yakın Azerbaycan
yurttaşı şehit olmuş ve şu anda bizim şehitlerimizle
birlikte Çanakkalede koyun koyuna yatmaktadırlar.
Yine
Bakünün işgalden kurtarılması için Nuri Paşa
komutasındaki Türk ordusundan şehitlerimiz de bugün Baküde
şehitler hıyabanında, Türkiye ve Azerbaycan bayrakları
altında huzur içinde yatmaktadırlar. Hepsini rahmetle anıyorum.
Dost
ve kardeş Azerbaycan devleti Kurtuluş Savaşında da
ülkemize önemli katkılarda bulunmuştur. Kurtuluş
Savaşı sırasında ülkemiz hiç petrol
sıkıntısı çekmemiştir. Azerbaycan âdeta Türkiyeye
katarlarla petrol pompalamıştır.
Yine
Kurtuluş Savaşında Atatürk o zamanki Azerbaycan Devlet
Başkanı Neriman Nerimanovdan borç para istediğinde, Nerimanov
Gardaş gardaşa borç vermez, elinden tutar. diyerek 1 milyon
altın lirayı Atatürkün emrine göndermiştir.
Türkiye
ile Azerbaycan Cumhuriyeti arasında hiçbir siyasi nitelikte hiçbir sorun
bulunmamaktadır. Esasen, Atatürkün söylemiyle, Azerbaycanın sevinci
bizim sevincimiz, kederi de bizim kederimiz olmuştur.
Yine,
Azerbaycanın büyük devlet adamı merhum Haydar Aliyevin dediği
gibi Biz tek bir millet fakat iki devletiz.
Bu
kadar yakın ilişki içinde olduğumuz Azerbaycanla son zamanlarda
ilişkilerimiz soğuma sürecine girmiştir. Ne yazık ki AKP
Hükûmetinin yanlış bir dış politikası sonucunda,
Ermenistanla ilişkilerin normalleştirilmesi amacıyla 2009da
Zürihte imzalanan protokol sonucu yine 14 Ekim 2009 tarihinde Bursada oynanan
Türkiye-Ermenistan millî futbol takımları
karşılaşmasında Azerbaycan bayraklarının sahaya
alınmayarak bir ülkenin millî onuru, sembolü olan bayrağa
saygısızlık yapılarak bayrakların yerlere
atılması ve kutulara doldurulması ciddi anlamda sorunlara neden
olmuştur. Biz Azerbaycanı bu şekilde inciterek, yaralayarak
Ermenistanla ilişkilerimizi geliştirmek isterken ne yazık ki bu
protokolde Türkiyenin doğu sınırlarını garanti
altına alan Kars Anlaşmasına ve Moskova Anlaşmasına
da atıfta bulunulmamıştır. Kars Anlaşması
aynı zamanda, dikkatinizi çekmek istiyorum, Türkiyenin Nahçivan
üzerindeki hak ve sorumluluklarını da güvence altına alan bir
anlaşmadır.
Dolayısıyla,
Ermenistan Cumhurbaşkanı bunu vesile ederek hemen protokolün
imzalandığı 10 Ekim 2009 tarihinde Türkiyeyle
ilişkilerimiz soykırım gerçeğini değiştirmez.
Bunun insanlık tarafından tanınması gerekir. Hükûmetler
arasında kurulacak komite tarihçiler komisyonu değildir. diyerek
aslında Türkiyenin bu protokolle Ermenistanın haksız
iddialarından vazgeçeceği düşüncesinin de hatalı bir
bakış açısı olduğu ortaya
çıkmıştır. Yine Ermenistan Dışişleri
Bakanı Bu protokol Kars Anlaşmasını
tanıdığımız anlamına gelmez. diyerek niyetini
ortaya koymuştur. Ermenistan Anayasa Mahkemesi de protokolle ilgili
kararında, protokolle kurulması öngörülen komisyonun 1915te yaşanan
olayları ele alamayacağı, bu komisyonun 1915
olaylarının soykırım olduğunun uluslararası
arenada tanınmasını desteklemek amacıyla
kurulacağı şeklinde bir yorum yapmıştır.
Değerli
arkadaşlar, Azerbaycanla ilişkilerimizi bozma pahasına
sıfır sorun adıyla yola çıkılan politika, ne yazık ki Azerbaycanı
küstürdüğü gibi, Ermenistanla da ilişkilerimizi
normalleştirmemiştir. Geldiğimiz nokta ne yazık ki
sıfırdır. Sıfır sorun, sonuç sıfır.
Eğer
Hükûmet Ermenistanla ilişkilerin normalleştirilmesi protokolüyle
Ermenistanın Türkiye aleyhine yürüttüğü politikalardan vazgeçeceğini
düşünüyorsa ciddi anlamda yanılgı içindedir. Esasen, biz ne
yaparsak yapalım Ermenistan Birinci Dünya Savaşında
emperyalistlerle iş birliği içinde olarak kendi ülkesine
karşı silahlı ayaklanmaya girişen unsurlara karşı
devletin meşru müdafaa hakkını kullanarak
uyguladığı politikaların soykırım olduğu
iddiasından vazgeçmeyecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ermenistan Türkiyeye
karşı haksız ve uluslararası hukuka aykırı bir
şekilde bu iddiasından vazgeçmedikçe, ülkemiz üzerinde emelleri
olduğu yolundaki söylemlerini terk etmedikçe, işgal altında
bulunan Azerbaycanın yüzde 20lik toprağı -ki Dağlık
Karabağ, Ağdan, Laçin, Kelbecer, Füzuli, Zengilan, Kubatlı,
Zengezor bölgeleri, reyonları bu işgal altındaki yerlerdir-
buralardan çekilmedikçe sınır kapısının
açılması yönündeki girişim sadece Ermenistanı
şımartır ve Azerbaycanı üzer, ciddi anlamda
onarılmayacak yaralar açar.
Ermenistan
bugün ülkemizin doğusunda birçok ili içine alan bölgeyi Batı
Ermenistan olarak adlandırmaktadır. Yine, askerî doktrin ve ulusal
güvenlik belgesinde Türkiye ile Azerbaycan ilişkilerinin gelişmesini
öncelikli tehdit olarak görmektedir. Diaspora kanalıyla üçüncü üçüncü ülke
parlamentolarına, haksız yere, soykırım iddialarını
taşımaktadır.
Bütün
bunlar ortadayken bizim Ermenistanla sınır kapısını
açmada ne gibi bir menfaatimiz var, biz bunu anlamış değiliz.
Eğer Hükûmet bu konudaki ülkemizin menfaatini açıklarsa kamuoyuyla
birlikte biz de öğrenmiş oluruz.
Türkiyenin
rasyonel çıkarları açısından da Azerbaycanla
ilişkiler geliştirilmeli ve korunmalıdır. Türkiye ile
Azerbaycan ilişkileri dostluk, kardeşlik, bir millet iki devlet
şeklindeki söylemler soyut olmaktan çıkarılıp içi
doldurulmalıdır.
Her
iki ülkenin uluslararası alanda ortak çıkarları
doğrultusunda politika üretmesi için mutlaka ortak bir karar
mekanizması oluşturmaları gerekmektedir çünkü Kafkasyada
Türkiye ile Azerbaycanın ortak çıkarları bu iki ülkeyi zorunlu
olarak stratejik ortak yapmaktadır.
Türkiye
ile Azerbaycan arasında ekonomik ilişkiler ne yazık ki istenilen
düzeyde değildir. Türkiye ile Azerbaycan arasında Bakü-Tiflis-Ceyhan
Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Kars Demir Yolu Projesi ve iki gün önce
imzalanan Şahdeniz 1 Projesi enerji ve ulaşım alanında çok
önemli stratejik projelerdir. Bu doğrultuda ekonomik ilişkilerimizin
daha da geliştirilmesi iki ülkenin yararına olacağı gibi
Kafkasya bölgesinin güvenlik ve istikrarına da katkıda
bulunacaktır.
Bunun
bilinmesi gerekir ki Azerbaycanın çıkarlarını savunmak
aslında Türkiyenin çıkarlarını savunmaktır. Türkiye
ile Azerbaycanın stratejik çıkarları hiçbir zaman
çatışmaz. Azerbaycanın güçlenmesi ülkemizin Kafkasyada daha
etkin olmasının yolunu açacağı gibi, ülkemizin bölgede ve
dünyada güçlenmesi de Azerbaycanın sorunlarının çözülmesinde
önemli katkılar sağlayacaktır. Bu nedenle her iki ülkenin
çıkarları aynı doğrultudadır. Böyle
baktığımız anda meseleye, biz başkalarının
keyfi ve çıkarı için can Azerbaycanı, yani kendimizi, kendi
çıkarlarımızı incitmemeliyiz, rahatsız etmemeliyiz.
Bir
başka konu da Azerbaycanın demografik yapısı ve laik
rejiminin korunması gereğidir. Azerbaycanın başka
ülkelerden din ve mezhep öğrenmeye ihtiyacı yoktur. Gerek güneyden
gerek kuzeyden gerek doğudan gerek batıdan kimse Azerbaycana din ve
mezhep ihraç etmeye kalkmamalıdır. Azerbaycanın dini,
imanı kendisine yeteceği gibi bugün diğer ülkelere de örnektir.
Orada Şii, Sünni, Hristiyan, Yahudi özgürce kendi inancını
yaşar, başkalarına saygı içerisinde ancak bu
inancını kimse devlette egemen kılmak istememektedir.
Değerli
arkadaşlar, AKP Hükûmetinin iş başına geldiği 2002
yılından sonra ne yazık ki dış politikadaki
ağırlık Orta Doğuya kaymıştır. Bu durum,
Türkiyenin, hem Azerbaycanda hem Orta Asyada çıkarlarına
aykırı olduğu gibi Türkiyeden oluşan boşluğu da
başka ülkeler doldurmaya başlamıştır.
Yine
Orta Doğuda uyguladığı politikalar sonucunda da ciddi
anlamda sorunlar yumağının içine düşmüştür Hükûmet ne
yazık ki. Daha geçen sene, birkaç ay öncesine kadar Suriyeyle ortak
Bakanlar Kurulu toplantısı düzenleyen Hükûmet, bugün geldiğimiz
noktada neredeyse Suriyeye savaş ilan eder duruma gelmiştir.
Sayın Dışişleri Bakanımız, 9 Ağustos 2011
tarihinde yaptığı bir açıklamada Sözün bittiği
yerdeyiz. demektedir. Yine 6 Ekim 2011 tarihinde, Sayın
Dışişleri Bakanı, katıldığı bir
televizyon programında Bizim için güvenlik sorunu olduğunda Suriye
ile savaş dâhil her türlü senaryoya hazırız. şeklinde bir
konuşma yapmıştır. Bir Dışişleri
Bakanının, bana göre savaş sözcüğünü en son
kullanması gerekir. Sıfır sorun diye yola çıkan
Sayın Dışişleri Bakanı, bugün ne yazık ki,
şahin bir politika izlemektedir. Türkiye, Suriyedeki muhaliflere
açıktan destek vermektedir. Muhaliflerin İstanbulda ofis
açmaları için 3 Ekim 2011 tarihinde izin vermiştir. Bunun bilinmesi
gerekir ki, Suriyedeki taşlar oynarsa, bölgede bütün taşlar yerinden
oynar, sınırlar yeniden çizilir ve bundan en fazla Türkiye zarar
görür, makro düzeyde en fazla Türkiye zarar görür.
Bugün
Suriyedeki, Suriye ile sınır ilimizdeki insanlarımız,
yurttaşlarımız endişe içindedir. Suriye ile ticaret durma
noktasına gelmiştir. Türkiye çok aceleci bir kararla
Birleşmiş Milletlerden önce Suriyeye ambargo uygulamaya
başlamıştır. Bu politika sonucunda Türkiyenin
ihracatı Orta Doğu ve Kuzey Afrikada ne yazık ki yüzde 20
gerilemiştir.
Bu
vesileyle bir şeyi daha bilgilerinize sunmak isterim ki, Suriye Hükûmeti,
Hükûmetin dediği gibi Alevi bir hükûmet değildir değerli
arkadaşlar. Suriyede 30 bakandan sadece 3 tanesi Alevidir. Suriyedeki
devlet Sünnidir, bütün dinî törenler Hanefi fıkhına göre
yapılır. Rahmetli baba Esadın defin töreni Hanefi
fıkhına göre icra edilmiştir. Bugün Suriye Devlet
Başkanı bayramlarda yine Şamda Hanefi fıkhına göre bayram
kutlamasına katılır, ona göre namaz kılar. Suriyede
bizdeki Diyanet İşleri Başkanlığının
karşılığı olan Suriyenin Başmüftüsü, Sünnidir.
Hem 60a yakın İslam ülkesi içinde 3 tane de Şii-Alevi hükûmet
olmuşsa, ne olmuş yani, bu bizi niye rahatsız ediyor?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sakıncası yok.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Sakıncası yok Sayın Metiner, ancak
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Hüseynî bir rejim, Baas tipi bir cumhuriyet.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Geçen sene de bu rejim aynı rejimdi, Sayın
Başbakan kardeşlik fotoğrafı verirken de aynı rejimdi.
Yani ne rejim değişti
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Cumhuriyetçilik anlayışınız
çakışıyor, Baasçı rejimi savunmaya devam edin!
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Peki, sizin derdiniz insan haklarıysa, lütfen,
Bahreynde neden sesiniz çıkmıyor? Suudi Arabistanda neden sesiniz
çıkmıyor? (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bizim her yerde sesimiz çıkıyor.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (Devamla) İnsan hakları ve demokrasi söyleminiz varsa
Bahreynde neden sesiniz çıkmıyor?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bizim, zalimlere karşı, diktatörlere
karşı her yerde sesimiz çıkıyor.
BAŞKAN
Lütfen, sayın milletvekilleri
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Bir saniye
Bir saniye
Rahatsız olmayın,
konuşalım o zaman, bir dinleyin.
Bugün
Bahreynde Suud tankları girmiştir, Şii camilerini yerle bir
etmiştir, Kur'an-ı Kerimi paletleri altında ezip
geçmiştir. Bunda niye sesiniz çıkmıyor? Suudi Arabistanda insan
hakları mı var? Kadın sokağa çıkamıyor tek
başına. Orada niye sesiniz çıkmıyor? Bunu söyleyin, deyin
ki: Egemen güç bunu istiyor, Türkiye'nin Suriyeye müdahalesini istiyor.
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Bizim her yerde sesimiz çıkıyor.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Siz de ona hizmet ediyorsunuz. Bunu kabul edin, onu
konuşalım ama lütfen
(CHP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Baasçı anlayışınız
çakışıyor.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Sizin faşizan, totaliter
anlayışınızı önce biz bu ülkede
yıkacağız ki ondan sonra Baas anlayışını
konuşalım.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Yeryüzünün bütün Baasçıları
birleşin.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Evet, değerli arkadaşlar, ne yazık ki son zamanlarda
emperyalistler yöntem değiştirerek kendileri müdahil
olacağı yerde, başka, içerideki muhalif unsurları ve bölge
ülkelerini kullanmaktadırlar. Ben, bir Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşı olarak, Parlamentonun bir üyesi olarak buradan
uyarıyorum: Türkiye Suriyeye müdahil olursa sadece Suriyeyle
savaşmaz; Türkiye orada İranla savaşır, Irakla
savaşır, Lübnanla savaşır ve bundan en fazla biz zarar
görürüz. Demokrasiyi, insan haklarını sonuna kadar destekleyelim.
Türkiye iyi niyetliyse, Suriyeye, Suriye yönetiminin daha çok demokratik
olması için iyi niyetle o yönde çaba sarf etsin. Türkiye'nin, bana göre
Hükûmetin, geçen sene, özellikle terör konusunda, PKK konusunda Suriyeyle ve
İranla yürüttüğü politika doğru bir politikaydı yani bu
sorun, terör meselesi, PKK meselesi sadece ülkemizin değil
İranın, Suriyenin ve Irakın da sorunudur. Biz bu sorunu
komşu ülkelerle, o ülkeleri ilgilendiren ülkelerle birlikte çözmek
isterken tam aksine emperyalist güçlerle iş birliği içinde çözmeye
kalkarsak bu sorunun altından kalkamayız. Dolayısıyla,
Türkiye öncelikle sıfır sorun diyorsa komşularıyla
sıfır sorun politikasını, Müslüman ülkelerle
sıfır sorunu gerçekleştirmelidir. Biz Sıfır sorun.
diyoruz, Yunanistanla sıfır sorun. diyorsunuz, Akdenizde
Yunanistan, Rum kesimi tek taraflı petrol aramasına girişiyor.
İsraille sıfır sorun. diyorsunuz, 9
vatandaşımızı katlediyor, özür dilemiyor, tazminat
ödemiyor. Ermenistanla sıfır sorun. diyorsunuz, Ermenistan Devlet
Başkanı Ağrı Dağını hedef gösteriyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Sıfır sorun.
dediğiniz ülkeler size sorun yaratıyor ama İran seninle
sıfır sorun istiyor, Suriye seninle sıfır sorun istiyor,
Irak seninle sıfır sorun istiyor, sen başkalarının
çıkarı doğrultusunda sorun yaratıyorsun. Lütfen, Hükûmet bu
politikasından
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Ülkenin çıkarları doğrultusunda
hareket ediyoruz.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Türkiye
MEHMET
DOMAÇ (İstanbul) Vatandaşına zulmediyor.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Zulmediyor
Lütfen, Suudi Arabistanı, Bahreyni
bir hatırlayın. Vatandaşına zulmediyor! Onları
hatırlayın. Onları hatırlayın.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) O İran sevginizi
alkışlıyoruz!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, bu vesileyle, yine Türkiye'nin
dış politikası İranla da önümüzdeki günlerde ciddi
sorunlara yol açacak niteliktedir. Bugün, Kürecikte kurulması planlanan
füze kalkanı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özgündüz, özür dilerim, süreniz bitti.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Selamlamak için
BAŞKAN
Vermiyorum, bu defa vermiyorum biliyorsunuz. Lütfen
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Sayın Hasip Kaplan,
Şırnak Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
aldım. 33 sıra sayılı Azerbaycanla yapılacak
sözleşme üzerinde konuşacağım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle şunu
ifade etmek istiyorum ki: Van depremi nedeniyle en çabuk yardıma
koşan dost ve kardeş Azerbaycan halkını burada
saygıyla selamlamak istiyorum. Kurtarma ekipleriyle,
yardımlarıyla en kısa sürede gelen ülkelerin başında
yer alıyorlar.
Bu
uzun vadeli ekonomik ve ticari iş birliği programı çok basit, teknik,
Dışişleri Komisyonunda görüşülen bir sözleşme veya çok
basit bir anlaşma olarak algılayıp Üzerinde de
konuşmayalım, geçsin, teknik sözleşmedir. dersek ülkemizin
gerçek sorunlarından da bihaber olduğumuz, Meclisin bu konuda,
gerçekten bu çok önemli konularda kendi iradesi dışında
sözleşmeler Komisyona, tekniktir, buraya iner, imzalanır, geçer. Bunu
şu anlamda söylemiyoruz, yani biz böyle bir sözleşmeye
karşı olduğumuzu ifade etmiyoruz. Bilakis dış politika
Türkiye'nin geleceğini belirler ve iç politikaya yansımaları
vardır, son derece bu önemlidir. Onun için, birkaç gün önce de -24 Ekimdi
sanıyorum- Sayın Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham
Aliyevin de gelip katıldığı İzmitteki PETKİMde
IPT fabrikasının açılışı vardı,
PETKİMe yapılacak yatırımlarla ilgiliydi. O PETKİMe
yapılacak yatırımlarla ilgili, işte, ithal edilen,
körfezden gemilerle gelen ham maddenin yerini dolduracak bir üretim
hedefleniyordu ama AK PARTİ İktidarı en çok kâr getiren ekonomik
şirketlerin içinde yer alan TÜPRAŞı da PETKİMi de
özelleştirme sonucu, bu kâr eden kuruluşları çok az bir ücret
karşılığında özel şirketlere devretti ve
arkasından da orada çalışan işçilerin çoğu da maalesef
işsiz kaldı.
Şimdi,
burada yapılan yatırım tabii ki bizim enerji politikamızla
çok yakından ilgilidir. Eğer Türkiye'nin stratejik konumu gereği
Kafkasların, Kafkas halklarının ki bu çok değişken bir
konumu olabilen, sorunları olabilen, işte, Azerbaycan-Ermenistan
ilişkileri, çok yakında Gürcistanda çıkan iç savaş,
Abhazya olayları, Osetya
olayları, eğer bunları bir bütün olarak, Azerbaycan, doğal
gaz, petrol, enerji olarak değerlendiremezsek ve yine Balkanlarda
yaşanan kaynaşma ve aynı zamanda kaynamayı da göremezsek
doğru dürüst, Balkanlarda özellikle küresel kriz sonrası
Yunanistanda yaşanan ekonomik depresyonun getireceği
istikrarsızlığı göremezsek, Yugoslavya cumhuriyetlerinin
bölünüp parçalanmasının ardından koskoca Yugoslavya
Cumhuriyetinin bölündüğü cumhuriyetlerin içindeki sorunların aşılamamasından
kaynaklanan, başta Kosova olmak üzere Bosna-Hersekte, Sırbistanda
yaşanan birçok sorunu çok iyi değerlendiremezsek ve yine Türkiye'nin
diğer üçgeni tamamlayan Orta Doğuda yaşanan Arap baharıyla
beraber gelen rejim değişikliklerini, oradaki enerji akışını,
oradaki Katardan başlayacak doğal gazın Kerkük-Yumurtalık
Petrol Boru Hattı çerçevesindeki paralel bir boru hattıyla
taşınmasını, Mısırdan gelecek olan yeni enerji
boru hattının durumunu ve tüm bunların üzerinden Nabucco
Projesini ve Türkiye'nin bir köprü olarak enerjide bir geçiş koridoru oluşunu
dikkate almazsak ve bütün bunları iyi hesaplayan bir Türkiye olmazsa ve
kendi iç sorunları ve doğal afetleri içinde kıvranan ve korkunç
bir gerilim yaşayan bir toplum ve sıkıntı girdabında
bütün bu çok enteresan bir coğrafyada çok doğru tahliller, tespitler
yapmazsak, ülkemizin barışını çok yakından
ilgilendirecek bu değişimleri iyi görmezsek çok doğru, sağlıklı
sonuçlara da varamayız.
Görülüyor
ki ülkemizin en acil sorunu olan silahların susmasını,
barışı dahi soğukkanlı, makul, projeli, bilimsel,
bütün dünya ve bölge çevreleriyle çerçeveli olarak hâlâ
konuşamıyoruz. Hâlâ kendi aramızda kapalı oturumlara
geçiyoruz -tabii, giremiyorum oraya ama onun açık oturum biçimlerinin
benzerlerini de çok gördük- ve sorunların en büyüğünde çözümsüzlük
hep sonuç oluyor. Bu bir kader midir? Yani şöyle düşüneceğiz: Bu
durumda, Azerbaycanla dost ve kardeş bir halk olarak ilişkilerimizi
güçlendirirken İngilterenin veya Amerikanın veya
Avrupalıların orada kurduğu ekonomik yatırım ve o
sözleşmelerin ve o ortaklıkların kaçta kaçını Türkiye
yapıyor? Önce bunun hesabını görmek lazım. Eğer
İskoç petrol şirketleri Azerbaycanın hukuk
müşavirliğini dahi alıyorsa, Türkiyede BOTAŞın da
hukuk müşavirliğini alacak noktaya kadar geliyorsa bu, enerji
politikasındaki çok ciddi bir zaaftır, yanlıştır.
Hükûmetten önceki dönemde de vardı, bu Hükûmet döneminde de aynı
yanlış devam ediyor.
Bizim
Ermenistanla açılım ilişkilerimizin Azerbaycana
yansımaları oldu. Bir Nabucco Projesi hayata geçirilecekti,
birdenbire Gürcistanda bir şeyler oldu. Rusya devreye girdi ve diğer
ülkeler devreye girmeye başladı. Bu ilişkiler ağı içinde
Türkiye, mevcut durumunu kurtarmak için âdeta kıvranmaya
başladı. İşte, bir satranç oyunu gibi bütün bunlar. Bir
taraftan Rusya bir hamle yapıyor, diğer taraftan Amerika bir hamle
yapıyor ve bu bütün o gelişmelerin odağında büyük abi pozisyonunda ve konumunda olan Türkiye ise
aslında hep kaybeden oluyor. Yani ekonomik ilişkileri Amerika
kotarıyor, Ruslar kotarıyor, İngilizler kotarıyor.
Eğer Azerbaycan ekonomisiyle ilişkilerini aldığınız
zaman Türkiye'nin bunlardan sonra geldiğini görürsünüz. O zaman dostluk ve kardeşlikte bir sorun
olması lazım yani bir eksiklik olması lazım. Bunun daha iyi
giderilmesi konusunda çok ciddi bir çalışmanın olması
gerekir, yeni bir dış politikanın geliştirilmesi gerekiyor.
Eğer biz dost ve
kardeş halklarımızı Kafkaslarda, Azerbaycan Türklerini,
Türki cumhuriyetlerini -ki bu konuda bir tereddüt yok- kucaklayabiliyorsak ve
sekiz Türki cumhuriyeti de bir araya geldiği zaman her ne kadar zor da
olsa Azerbaycan, Türkiye dışındakiler kendi aralarında
Rusça iletişim kurmak zorundalarsa, Rusça anlaşabiliyorlarsa -ki bu
Rusyanın dağılmasıyla, Sovyetlerin
dağılmasıyla direkt bağlantılı bir olaydır-
ki doğaldır da ben bunu yadırgamıyorum ama Türkiye'nin bu
ekonomik yatırım ilişkilerindeki, politikalarındaki
iniş çıkışlara bu açıdan dikkat çekmek istiyorum çünkü
buradan başlayan yanlışlar Gürcistan iç savaşında
komşu bir devletle Türkiye'nin enerji koridoru nedeniyle taraf olma
sürecini getirdi bir dönem. Çünkü Avrupa da Türkiyeden gelecek enerji
koridoruna mahkûm ve dünyanın doğal gaz ve petrolü -petrolün yüzde
15i, doğal gazın yüzde 10u- Türkiye üzerinden geçecek arkadaşlar
dünya rezervlerinin ki bu Azerbaycan, İran, Irak ve şimdi de
-düşünülen güzergâhları söylüyorum- Katar, Mısır. O zaman
bizim Türkiye'nin barışı, Türkiye'nin demokrasisi, Türkiye'nin ekonomik
yatırımlarını düşünürken demokrasinin üçlü
sacayağını mutlaka beraber düşünmemiz gerekiyor. Birincisi
siyasal demokrasi, ikincisi kültürel, çoğulcu demokrasi, üçüncüsü ekonomik
ayağı olan ekonomik demokrasi unsurudur. Ekonomik demokrasi unsurunda
eğer komşularınızla ve kardeşlerinizle doğru
dürüst ilişki kurmazsanız çok kardeşin aile içinde bile
çıkar ilişkileri nedeniyle birbirinin boğazına
sarıldığı görülmüştür.
Orta Doğunun da bu
şekilde tahlil edilmesi gerekiyor. Eğer Orta Doğudaki
gelişmeleri, Arap baharını, Suriyeyi, Lübnanda
yaşananları, İsrail-Filistin sorununu, Irakta hâlâ bitmeyen
çatışmaları, Sünni-Şii kardeş kavgasının
hâlâ devam etmesini, 1 Ocak 2012de Amerikanın Iraktan çekilmesi
durumunda doğacak boşluğu, bütün bunları birlikte
değerlendiremezsek sanırım ki Türkiyedeki tıpkı
Kafkas, Türki cumhuriyetlerle kurduğumuz ilişkiler ki biraz daha
ileridir- Irakta Kürt ve Türkmen olan kardeşlerimizle beraber
Osmanlıdan tarihsel bağları olan Arap kardeşlerimize kadar
sağlıklı ekonomi politikaları geliştiremezsek bu
küresel krizin Orta Doğu ve dünyayı yeniden dizayn ettiği bir
süreçte tıpkı Birinci Dünya Savaşının büyük krizinin
ardından nasıl ki Musul ve Kerkükü o dönemlerde kaybetmişsek ve
nasıl ki 1929 yine ABD kaynaklı bütün dünyayı etkileyen büyük
kriz İkinci Dünya Savaşını getirdiyse bu üçüncü küresel
kriz aşamasında da doğru dürüst Türkiyedeki iç
barışı konuşamayız. O kadar basit değildir.
Kardeş kavgası, eşitlik hukuku, özgürlük hukuku, çoğulcu
kültürlülük, bunların hepsini bu Parlamentoda konuşabilir duruma,
olgunluğa gelmiş bir Türkiye manzarasını bu
Meclisin vermesi lazım. Yani kardeşleriyle sorununu bu Mecliste
konuşabilmenin gerçekten tahammülünü göstermesi lazım. Yani
şurada Meclis olarak Vanda yaşanan afet karşısında
nasıl ki hepimiz birden ayağa kalktık, nasıl ki 74 milyon
Türkiye ayağa kalktı ve nasıl ki mümkün olduğunca
acıların ve afetlerin üzerinde siyaset yapmaya
çalışmadıksa herkesin buna uyması gerekir. Eğer bir taraftan
bunları konuşurken diğer taraftan da çatışmalar
sürüyorsa
Evet bu ülkede insanlarımız ölüyor ve askerimiz ölüyor,
polisimiz ölüyor, Türkiye Cumhuriyeti nüfusu
vatandaşlığını taşıyan gençlerimiz ölüyor,
aileleri burada, anaları babaları burada ve son bir haftada 100
kişi öldü. Bakın Adalet Bakanını aradım. Malatya morgunda
24 kişi var ve hiçbir aile oradaki insanları teşhis edemiyor, 55
kişi var nerden geldiği bilinmiyor, vatandaş mı, örgüt
üyesi mi, arada mı kalmış, kim, bilinmiyor. Eğer bu Meclis
hakkaniyetli bir görev yapacaksa, eğer DNAlarından tutun da o
vatandaşların da anası, babası Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı, bu ailenin efradı, büyük Türkiyenin ailesinin
efradı olduğunu düşünüyorsak adaleti işletmek
zorundayız. Madalyonun iki yüzü vardır ve bu madalyonun iki yüzünü
görecek, bunun kararını verecek olan bu Meclistir. Kendinizi o
ailelerin yerine koyun. Demin Millî Güvenlik Kurulu toplantısı
vardı. Kazan vadisinde ne olduğunu bilmiyoruz. Üç aylık hava bombardımanı
sonucunu bilmiyoruz. Ne kullanıldı, ne yapıldı, ne silah
atıldı, neye gelindi onu dahi bilmiyoruz çünkü bir bilgilendirme
yapmadı Hükûmet. Bütün bu acıların üzerine Van depremini
yaşadık ve şu an hepimizin birinci gündemi bu. Demin telefonla
tekrar irtibat kurmaya çalıştım. Çok açık söylüyorum. Eğer
Orta Doğu, Kafkaslar ve Balkanlarda doğru bir politikayı Meclis
olarak hayata geçirirsek ayaklarımız
sağlam yere basar. Yok, Hükûmet Ben her şeyi biliyorum,
Başbakan Ben her şeyi çok iyi biliyorum, ben karar veriyorum.
Meclise gerek yok, emek ve meslek örgütlerine gerek yok, sivil topluma gerek
yok, üniversitelere gerek yok. deyip çıkıp televizyon
başına, kendi yandaşı durumuna gelmiş ve üstelik bütün
ajanslar da resmî politikanın ve Hükûmetin inisiyatifine girmiş, diyor
ki: Ben Vanı yıkacağım, yeniden yapacağım.
Böyle diyor, yıkacağım yapacağım
Kimin evini
yıkıyorsun, malını mülkünü alıyorsun ve kime sormadan
yapıyorsun? Hangi mimara, hangi mühendise, hangi aileye, hangi plana,
hangi imara, hangi yerel yönetime, hangi şehirciliğe, hani, nereye
soracaksın?
Ağrı Valisini
alıyorsun -Van Valisi yetersiz belli ki- Ercişe yedek vali olarak
gönderiyorsun. Ama bugün soruyorum: Bugün dahi hâlâ belediye, yerel yönetimler
ve Valilik, merkezî idare arasında merkezî otorite, merkezî kriz
çalışması yapılmamış. Hâlâ 25 tane köye hiç
gidilmemiş şu an.
Şimdi, ben bunu
söylerken şu duyarlılığı, komşu kardeş
halkların gösterdiği duyarlılığı herkesin
göstermesi gerektiğini söylerken şunu söylemek istiyorum: Biraz
teraziyi vicdan, insaf, izan noktasından almak istiyorum.
Sayın
Başbakanım çıkıyor, diyor ki acılar üzerinden: BDPli
belediyeler ne yapıyor? Çok iyi yürüyüş yapıyorlar. Vallahi,
BDPli belediyeleri bilmeyen yok; hepsini tutukladınız, cezaevine
koydunuz arkadaşlar. Cizre Belediye Başkanını
tutukladınız, yetmedi; vekilini tutukladınız, yetmedi;
vekilin vekilini tutukladınız, yetmedi; o vekilin 2 vekilini
tutukladınız, cezaevine koydunuz ama Cizre halkı, Silopi halkı,
Şırnak halkı, bütün belediye başkanları ve belediye
meclisleri içeride olmasına rağmen, ilk on tır kamyonunu
getirecek onurlu ve kardeşçe duyguyu hayata geçirdiler.
Şimdi, benim
belediyelerim içeride, cezaevinde. Buna rağmen 32. Gün
programının arkasında Cizre Belediyesinin kepçesi
çalışıyordu. Bu -birilerinin- görmezlikten gelen medyaya da bir
tokattır, yandaş medyaya da bir tokattır, candaş
medyaya da ama gerçekleri saptıranlara da.
Oraya
yardıma koşan bütün kardeşlerime, ülkücülerden devrimcilere,
İslamcılardan herkese, sivil toplumdan bireylere, bu konuda, hani
Nemrutun ateşini söndürmek için gagasında bir damla su
taşıyan kırlangıcın hareketiyle ayağa
kalkmış Türkiye'nin bu onurlu birlik ve dayanışması
karşısında, gagalarındaki bir damla suyla o ateşi
söndürmeye çalışan bir halkın yüce duruşu
karşısında Meclisin bu kadar çaresiz ve atıl
kalmasını, bu kadar dışlanmasını, bu kadar
ötelenmesini ben kabul edemiyorum. Komisyonlarımız var, üç tane
muhalefet partisi var.
Sayın
Başbakan, afet Vanı yıktı, sen de yıkmak mı
istiyorsun? Bir yılda nasıl şehir kuracaksın? Bu Meclis
bunu konuşmak için değil mi? Mühendislerine soracaksın,
komisyonlarına getireceksin, istediğin gibi konuşacaksın,
katkılarını alacaksın ve ondan sonra Vanla ilgili yeni bir
şehir kuracaksan 74 milyonun gücü on tane Van kurmaya yeter de artar bile
onların o azim ve birliği. Bu birliğin karşısında
bu kadar çaresiz ve zavallı bir siyasetin içine düşüp küçük
hesaplarla, kapris ve heveslerle böylesine zamanlarda bile, meydanlarda
olduğumuz, halkla beraber olduğumuz bir anda bile, yani bize
alışkanlık hâline gelmiş eleştiriler ve
saldırılar karşısında Van halkının
vicdanına, Van halkının mağduriyetine, şu an
yağan kara, kışa
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP
KAPLAN (Devamla) Hepimiz elimizi vicdanımıza koyup ona göre
çalışırsak daha faydalı oluruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, şimdi İç Tüzükümüze göre şahısları
adına söz isteyen milletvekillerimiz var.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Madde üzerinde konuşmamız da vardı.
BAŞKAN
Efendim, tümü üzerinde konuşuyoruz şu anda.
Sayın
Akif Hamzaçebi, İstanbul Milletvekili.
Buyurun.
Süreniz
on dakika.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ekonomik ve ticari
ilişkileri güçlendirecek, geliştirecek olan bu anlaşmayı
son derece olumlu bulduğumu ifade ederek sözlerime başlamak
istiyorum.
Bu anlaşmanın
ekonomiye getireceği katkıları değerlendirirken bizim
ekonomimizle ilgili, mali sistemimizle ilgili gelişmeleri
değerlendirmeyi de zorunlu görüyorum.
Sayın Maliye
Bakanı, bugün yapmış olduğu bir açıklamada son
günlerde Van depremi nedeniyle çokça tartışılan deprem
vergileriyle ilgili olarak kamuoyuna bir bilgi verdi. Sayın Bakan
şöyle bir açıklamada bulunuyor, diyor ki: Deprem vergileri bizden
önce kalıcı hâle getirildi. Deprem vergileri olarak isimlendirilen
vergiler -Genel Kurulun hafızasını bir an için eskiye götürmek
bakımından tekrar etmek istiyorum- 1999 yılı sonunda
yürürlüğe konuldu. O dönemin hükûmeti, ek gelir vergisi, ek kurumlar
vergisi, ek emlak vergisi ve ek
motorlu taşıtlar vergisi gibi bir defalık vergiler yanında,
geçici bir dönem için birtakım vergileri de uygulamaya koydu. Bunlardan
birisi cep telefonuyla yapılan konuşmalar üzerinden alınan özel
iletişim vergisi, diğeri de bazı kâğıt ve
işlemler üzerinden alınan özel işlem vergisiydi. Bu vergiler 99
yılı sonunda yürürlüğe konuldu.
Hepinizin
hatırladığı gibi, 17 Ağustosta Sakarya, Kocaeli,
Yalova gibi illeri sarsan ve büyük kayıplara yol açan bir deprem meydana
geldi ve aynı yılın kasım ayında Bolu ve çevresini
sarsan olağanüstü bir deprem yaşandı.
Yine aynı dönem,
Türkiye bir istikrar programı uygulamaya koydu. Her ikisinin etkisiyle o
dönemin hükûmeti böyle bir mali paketi uygulamaya koydu. Bir defalık vergiler
alındı, bitti.
Geçici vergiler olarak
isimlendirdiğimiz özel iletişim ve özel işlem vergilerinin
uygulama süresi 31 Aralık 2002 tarihinde sona eriyordu. O dönemin
hükûmetinin Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkardığı
kanun bunu öngörüyordu. Ancak 3 Kasım 2002 seçimleriyle iktidar olan
Adalet ve Kalkınma Partisi, gelir gelmez ilk iş olarak 2002 seçimleri
öncesinde halka başka bir şey taahhüt etmiş olmasına
rağmen, Geçici vergileri, ek vergileri kaldıracağım.
demiş olmasına rağmen hemen ilk çıkardığı
kanunla özel iletişim ve özel işlem vergisinin yürürlüğünü 2003
yılı sonuna kadar uzattı. Olabilir, belki ilk anda Hükûmete
gelen bir siyasi parti Mali durum nasıldır? şeklinde bir
envanteri yapmadan bu vergilerin yürürlüğüne son vermek istememiş
olabilir. Bu da anlayışla karşılanabilir belki ama 2003
yılı sona ermeden çıkardığı bir kanunla Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti özel iletişim vergisini kalıcı
hâle getirdi. Yani Sayın Maliye Bakanının dediği gibi AKP
öncesinde bu vergi kalıcı hâle gelmedi. Bunu kalıcı hâle
getirdi. Bir şey daha yaptı. Sadece cep telefonlarıyla
yapılan konuşmalar üzerinden alınan özel iletişim
vergisinin kapsamına sabit telefonlarla yapılan konuşmalar üzerinden
vergi alınacak şekilde bir düzenlemeyi de dâhil etti. Kapsam
genişledi ve kalıcı hâle geldi. Yine bazı kâğıt
ve işlemlerden alınan özel işlem vergisini de Harçlar Kanunu,
Damga Vergisi Kanunu içine yerleştirerek, maddeler arasına
serpiştirerek kalıcı hâle getirdi.
Bir
kere kamuoyunu doğru bilgilendirmek gerekir. Kamuoyunu doğru
bilgilendirmeyi görev sayıyorum. Sanıyorum Sayın Maliye
Bakanı o dönem siyasette olmadığı için o tarihleri iyi
hatırlamamış olabilir. Ben bir hatırlatmada bulunuyorum.
Doğruyu Parlamentonun ve milletimizin bilgisine sunuyorum.
İkinci
olarak değineceğim konu şudur: 13 Ekim 2011 tarihinde Resmî
Gazetede yayınlanan bir Bakanlar Kurulu kararıyla Hükûmet sigaradan
alınan özel tüketim vergisinin oranını yüzde 63ten 69a
çıkardı. Yine o günlerde ilgili bakanlar bunun bir cari açık
önlemi olduğunu ifade ettiler. Sayın Başbakan doğal olarak
bu verginin arkasında durdu, kamuoyuna karşı savundu,
Vatandaş sigara içmesin. dedi. Olabilir, özel tüketim vergilerinin bir
şey amacı vardır, yani tüketimi etkilemek, vatandaşın
harcamasına müdahale etmek, onu şekillendirmek gibi bir amacı
vardır. Hem bütçeye gelir sağlarsınız hem de bir
sağlık politikasını, ulaşım politikasını,
eğer bu akaryakıt üzerinden alınan vergiyse örneğin,
ulaşım politikasını etkilemek istersiniz, sigara ve
alkolden alınan vergiyle sağlık politikasının
aracı olarak kullanabilirsiniz bu vergileri. Peki, geçtik o günleri.
Şimdi,
dünkü Resmî Gazetede yayımlanan bir Bakanlar Kurulu kararıyla bu
yüzde 69 oranındaki vergi yüzde 65e indirildi. Şimdi, Sayın
Başbakan, acaba Sigara içmesin. dediği vatandaşa, Ya, sigara
iç. mi artık demek istiyor? Bunu hakikaten merak ediyorum ben.
İkincisi,
yani keşke bu indirim şöyle bir kaygıdan kaynaklansaydı:
Biz bu vergide galiba biraz ölçüyü kaçırdık, insafsızlık
ettik, bu nedenle bunu indirelim. Olabilir, insan
Asla hata yapmaz Maliye
Bakanlığı bürokrasisi, bu vergileri ayrıntısına
kadar hesap eder, etkisinin ne olacağını Hükûmetin önüne koyar.
Maliye bürokrasisi böyle çalışır. Böyle bir hesap Maliye
Bakanının ve Hükûmetin önüne gitmiştir. Sigaranın
fiyatı kaç liradan kaç liraya çıkıyor? 7 liralık
sigaranın fiyatının muhtemelen 9 liraya çıkacağı
Hükûmetin önüne konmuştur, buna rağmen bu karar
alınmıştır.
Şimdi,
keşke vatandaştan gelen şikâyet üzerine bu indirim
yapılmış olsa, keşke Hükûmet biraz insafsızlık
ettik galiba düşüncesiyle bu vergideki artırımı biraz
geriye çekmiş olsa ama ben hiç öyle olduğunu sanmıyorum.
Nedenleri nedir, bunu Hükûmet yetkilileri açıklarlarsa mutlu olacağım.
Bu
bilgileri sizlerle paylaşmak üzere huzurunuza çıktım, sözlerimi
bitiriyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralardan alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Şimdi,
Hükûmet adına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın
Faruk Çelik söz istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakikadır.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye-Azerbaycan
Uzun Vadeli Ekonomik ve Ticari İşbirliği Programı ve
İcra Planının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısını görüşüyoruz. Bunun son derece önemli
olduğunu bütün gruplar burada ifade ettiler, iki dost ve kardeş ülke
arasında bu Anlaşmanın gecikmeli olarak Parlamentoya
geldiğini ifade ettiler. Biz de dikkatle dinledik. İnanıyorum ki
sizler de dikkatle izlediniz ama burada sigaranın ÖTVsinden, diğer
mamullerin vergilerinden veya ilgili ilgisiz, Azerbaycan-Türkiye
ilişkilerini çok da ilgilendirmeyen birçok konuyu da dile getirdik.
Efendim, böyle bir konu gündeme gelebilir mi yüce Meclisin kürsüsünden? Tabii
ki gelebilir. Her şey de burada konuşulabilir, her şey de ifade
edilebilir ama bunun akabinde şunu söylememek gerekiyor: Neden böyle bir
önemli anlaşma bugüne kadar Parlamentodan geçmedi? Niye geç kaldık?
Çünkü bizim çalışma sistemimizi dikkate aldığınız
zaman, bu çalışma sistemimizde zamanın nasıl
kullanıldığını, dünyada anların bile çok anlam
ifade ettiği bir süreçte yüce Parlamentonun zamanı nasıl
kullandığını dikkate almamız gerekiyor.
Onun
için, İç Tüzükün bir kez daha gündeme getirilmesi zaruretiyle
karşı karşıyayız. 180 uluslararası anlaşma
kadük olmuş bu dönem. Azerbaycanla ilgili hiçbir sorun yok, bu
anlaşmayla ilgili. Hepimiz de dört gözle istiyoruz, bir an önce bu anlaşma
gerçekleşsin ama unutmayalım ki bu anlaşma üzerinde iki saattir
tartışıyoruz. Benzer birçok anlaşma kadük olma durumuyla
karşı karşıya, kalacak. Hak etmediği bir
tartışmayla karşı karşıya bir ihtilaf
varmış gibi
Bunu tekrar söylüyorum: Bunun
HASİP
KAPLAN (Şırnak) İktidarın suçu; beş sene bekletiyorsunuz.
İktidar beş sene bekletmesin, getirsin o zaman.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bakın,
bakış açısı; ben bir yöntemden bahsediyorum. Olayı ele
alışımıza bakıyorum.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, lütfen
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Hem torba kanunla getirsin. Sık sık torba
kanun tasarıları getiriyorsunuz; bunları da torbada getirin!..
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Azerbaycanla
yapacağımız bu anlaşmada, bu sözleşmede herhangi bir
sorun yoksa, o hâlde yapılması gerekeni yapmak gerekiyor.
İhtilaf konusu değil yani bu konu.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Beş sene niye bekletiyorsunuz o zaman?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Ama ihtilaf konusu
olmayan bir meseleyi, burada ihtilaf varmış gibi takdim etmeyi de
doğru bulmadığımı ifade ediyorum.
Şimdi,
neler var? İlişkilerimizin düzeyini hepiniz biliyorsunuz.
İşte, ortak rafineri, Star Rafinerisi ile ilgili anlaşma dün
imzalandı. Şahdenizle ilgili anlaşma imzalandı. Ee, ulaştırmada,
yük taşımacılıkla ilgili ilişkilerimiz devam ediyor.
Enerji iş birliği çerçevesinde Azerbaycanla ilişkilerimiz
fevkalade güzel bir şekilde seyrediyor.
Kars-Tiflis-Bakû
demir yoluyla ilgili 75 kilometrenin yapımı konusunda 300 milyon
TLlik bir harcamayı gerçekleştirdik. Önümüzdeki dönem içerisinde 300
milyon daha harcayacağız ve bu demir yolunun inşasını
gerçekleştirmiş olacağız.
Yüksek
düzeyli stratejik iş birliği gerçekleştirildi. Daha iki gün önce
bu, iki ülke arasında gerçekleştirildi.
Bunun
yanında, bildiğiniz gibi, Türk cumhuriyetleriyle ilgili
yaptığımız çok önemli çalışmalar var. Türkçe
Konuşan Devlet Başkanları Zirvesi ve parlamenterler zirveleri ve
bunların toplamı olarak Türk Konseyinin yapmış olduğu,
bu dönem içerisinde, çok önemli çalışmalar var. TİKA bünyesinde
yaptığımız çok ciddi yatırımlar var.
Başka
önemli bir şey söyleyeyim: Bu Parlamentodan birlikte geçirdik ve ben de
sorumlu Bakandım. Yurtdışı Türkler ve Akraba
Toplulukları Başkanlığı bu dönem içerisinde kuruldu.
Niçin kuruldu? Azerbaycan için kuruldu. Niçin kuruldu? Irak için kuruldu,
Suriye için kuruldu, Kazakistan için kuruldu, Moğolistan için kuruldu,
Kırgızistan için kuruldu, Kırım için kuruldu.
soydaşlarımız için kuruldu, dünyada yaşayan 5 milyon
vatandaşımız için kuruldu. Bugüne kadar bunlar konuşuldu,
söylendi ama icraata dökülemedi ama nasıl olduysa AK PARTİ döneminde
bunlar geliverdi, bir başkanlık birimi şeklinde kuruldu ve
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Kazakistan istedi Kazakistan.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
şu anda da bütün dünyaya, akraba
topluluklarına, Türk dünyasına hizmet veren bir birim ortaya
çıktı. Bunları görmemezlikten gelmeyelim.
Bakınız,
Kırgızistanın başına çok olaylar geldi. İçinde
olan bir bakan arkadaşınız olarak söylüyorum,
Kırgızistanın karşı karşıya
kalmış olduğu iç çatışmalar karşısında
Türkiye'nin üstlenmiş olduğu rol ve Türkiye'nin oraya
sağladığı maddi, manevi katkılar
Gidiniz, o ülkenin
yani Kırgızistanın Başbakanına sorunuz.
Kırgızistanın Başbakanı dönüp size Ağabeyim ne
yapıyor. der. Ağabey dediği de Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakanı Recep Tayyip Erdoğandır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bunlar
yaşadığımız olaylardır.
Onun
için, şundan rahatsız olmayalım: Yani, Türkiye istikrar elde
etti, Türkiye'nin siyasi istikrarı bölgede, ülkede ve dünyada itibara
dönüştü. Ne Türkiye'nin istikrarından rahatsız olalım ne de
Türkiye'nin itibarından rahatsız olalım. Rahatsız olan bu
Mecliste yoktur zaten.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yok. Bunu burada söylemeye gerek yok.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Ama bu
rahatsızlığı hisseden birileri varsa onlar da bu
mesajı alsın diye ifade ediyorum. Türkiye, istikrarlı ve
itibarlı yürüyüşünü sürdürmeye devam edecektir.
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Zaman kaybetmeyelim!
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şimdi, bir
diğer konu, Ermenistan ve AK PARTİ hükûmetlerinin Ermenistana
bakışıyla ilgili yapılan değerlendirmeler.
Arkadaşlar, bu mesele bu Parlamentoda çok konuşuldu, medyada çok
konuşuldu, herkes eteğinde ne varsa, bu konuyla ilgili, döktü ama ben
bu konuda şunu söylüyorum: Azerbaycanı ihmal edecek
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Azerbaycan
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
ve onları üzecek, onların gönlünü
kıracak en ufak bir davranışın, değerlendirmenin
içinde Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti olmamıştır, hiçbir AK
PARTİli de olmamıştır. Bunu açıkça ifade ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SİNAN
OĞAN (Iğdır) O zaman neden yeniden gündeme aldınız?
Protokolleri neden gündeme aldınız Sayın Bakan?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bunu net olarak
ifade ediyorum ama bu Türkiye'nin büyük bir devlet olarak dünyaya
bakışı, bölgeye bakışı konusundaki vizyonunu anlama
sıkıntısıyla, sorunuyla karşı karşıya
olanlara söyleyecek bir şeyim yok. Bizim bu olaya
bakışımız ne? Gittik, Azerbaycanda, Parlamentoda
Sayın Başbakanımız bunu net bir şekilde ifade etti,
Türkiyede defalarca bunları ifade ettik ve ne yapmak isteğimizi de
söyledik. Atılan adımların amacı komşu, dost,
kardeş, İki devlet, tek millet. anlayışındaki
kardeşlerimize dönük ne yapabiliriz? anlayışının
ürünü olan adımlardır, yoksa bunu başka taraflara çekmek,
doğrusu yakışıksız olur diye buradan ifade ediyorum.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - Sayın Bakan, kendi ilinizde
bayrağını çöpe attınız.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - Suriyeyle ilgili de burada değerlendirme
yapıldı. Çok şey söylenebilir ama ben bir cümleyle ifade edeyim.
Arkadaşlar, kardeşimiz de olsa biz zalimin
karşısındayız, kim zulmediyorsa onun
karşısındayız ve karşısında olmaya devam
edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu Metsamor Santraliyle ilgili konu: Bildiğiniz
gibi Avrupa Konseyinde bu konu orada gündemde. Türkiye bu konuyu gündeme
getirmedi. diye bir haksızlık yapmayalım. Türkiye Atom Enerjisi
bu konuyla ilgili gerekli girişimlerde bulunmuştur.
SİNAN OĞAN (Iğdır) Hangi, hangi
girişim?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - Ama karşımıza çıkan, Çevresel Etki
Değerlendirme Sözleşmesinin tarafı değiliz, başka
nedenlerden dolayı, bunu da gözden kaçırmamamız gerektiğini
bu vesileyle ifade ediyorum.
Iğdırda ve o bölgede kanser tanı merkezi
kurulsun yani kurma konusunda girişimde bulunalım, bu konuda gerekli
desteği verelim, bu ayrı bir şey ama kanser
vakalarının artışına dair bir tıbbi veri söz
konusu değil, böyle bir şey yok.
SİNAN OĞAN (Iğdır) Sayın
Bakanım, sizi Iğdıra davet ediyorum. Sayın Bakanım,
gelin Iğdıra beraber gidelim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - Bu aslında komisyonunuzda da enine boyuna
değerlendirilen bir konu. Bakınız nerede bir sağlık
sorunu varsa
SİNAN OĞAN (Iğdır) Gelin beraber
gidelim, aileleri ziyaret edelim. Kanser vakası olmayan bir tek aile
kalmamıştır.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Nerede bir sağlık sorunu varsa Türkiye en üst
düzeyde fedakârlığını yapıyor.
Vatandaşımızın sağlıkla ilgili mağduriyetini
gidermek için gerçekten büyük harcamalar gerçekleştiriyoruz. Bunun
yanında, muhtemel bir tehlikeyi önleme konusunda mevcut, ülkeler ve
uluslararası bölgesel hukuk çerçevesinde atmamız gereken
adımları da atıyoruz ama böyle bir tehlike ve şu anda bir
veri elimizde yokken burada bir sorgulama yapılmasını ben
doğru bulmuyorum.
SİNAN OĞAN (Iğdır) Bizim elimizde
yeterince veri var.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - Daha fazla sözümü de uzatmak istemiyorum çünkü iki ülke
arasındaki bu anlaşmanın önemli olduğunu biliyorum, zaman kaybetmeden
bu anlaşma bir an önce yerini alsın, diyorum. Tüm
konuşmacılara da katkılarından dolayı teşekkür
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Tümü
üzerindeki son konuşmacı Sayın Necdet Ünüvar, Adana
Milletvekili.
Sayın
Ünüvar, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NECDET
ÜNÜVAR (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Anlaşmanın Türkiye ve Azerbaycana
hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Konuşmamın
başında, bir hafta içerisinde çok acı olaylar yaşadık,
Bitliste, Adanada, Hakkâride güvenlik güçlerimize yönelik çok menfur
saldırılar oldu; orada şehit olan askerlerimize, polislerimize
Cenabıhaktan rahmet diliyorum, hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza rahmet diliyorum. Vandaki deprem afetinde yine
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet,
yaralılara da acil şifalar dileyerek sözlerime başlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, hepimizin bildiği bir gerçek ama Türkiye ve Azerbaycan
etle tırnak gibidir. Bunu hiç kimse birbirinden ayıramaz. Bu pek çok
kez dile getirildi, pek çok kez ortaya konuldu. Daha iki gün önce İzmirde
Sayın Başbakanımız ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı
Sayın Aliyev arasında bu, birçok anlaşmayla teyit edildi, ifade
edildi. Aramızda pek çok, milyar dolarlık anlaşmalar var,
dünyanın gözünün üzerinde olduğu ve âdeta gözümüz gibi
gördüğümüz birçok anlaşma var. Ama bizi birbirimize bağlayan
şeyler bu anlaşmalar değil, bizi birbirimize bağlayan
şeyler aslında gönülden gönle olan yollardır ve bunun hiçbir
imzaya filan da gerek olmadığını rahatlıkla
söyleyebilirim. En zor günlerimizde biz Azerbaycanın, Azerbaycan bizim
yardımımıza koşmuştur. 1918de Osmanlı
İmparatorluğunun yıkılma sürecinde, Nuri Paşa
idaresinde tam 8 bin, eğitimli askerden oluşan ordusunu Azerbaycana
göndermekten imtina etmemiştir. Ama daha birkaç gün önce, deprem olduktan
birkaç saat sonra Azerbaycanın yardım uçağı da Vana
inmiştir ve üç tane yardım uçağıyla, yaklaşık 300
tane arama kurtarma ekibiyle bizim yardımımıza
koşmuştur; dostluk ve kardeşlik bunu gerektirir. Bunu
aslında cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Azerbaycan
için Kederiniz kederimizdir. veciz ifadesiyle, Azerbaycanın büyük
lideri Haydar Aliyev de Tek millet, iki devlet. veciz ifadesiyle ortaya
koymuştur ve hep bir gelenekten yine yüce Meclisin huzurunda bahsetmek isterim.
Başbakanımız birçok kez hükûmeti kurduktan sonra ilk ziyaretini
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yapar ama ikinci ziyaretler de hep
Azerbaycana yapılır ve 28 Temmuzda da Sayın
Başbakanımız ilk ziyaretini Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetine ve ikinci ziyaretini Azerbaycana yaptı ve orada bir
ifadesi son derece manidar: Yukarı Karabağ Azerbaycan için kanayan
bir yaraysa Türkiye için de kanayan bir yaradır. şeklinde ifade
etmiştir.
Aliyevin
iki gün önce yaklaşık 5 milyar dolarlık rafineri temel atma
töreninde Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçildikten sonra aynen
ifadesi şudur: Biz bu makama geliyoruz ama bilin ki bu makam Türkiye'nin
de makamıdır çünkü Türkiye de Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyine geçici üye olduğu zaman da biz kendimizi hep orada hissettik.
diye ifade etti.
Tabii,
birçok konu konuşuldu, Güney Kafkasyada istikrar ve
barışın sağlanmasını Türkiye arzu etmektedir ve
asıl bu arzusunun altında da Yukarı Karabağ başta
olmak üzere bizi ve Azerbaycanı sıkıntıya sokan ekonomik,
sosyal, ticari açıdan dev projeleri yürütmemizi engelleyen bir sorunun
çözülmesini arzu etmektedir ama bu, Türkiye ile Azerbaycan arasında
herhangi bir soruna da yol açmamıştır, açmayacaktır ve
nitekim bu konularla ilgili de gerek Türkiye gerek Azerbaycanın
yetkilileri birçok açıklama yapmaktadır.
Gerçekten
aramızda çok önemli anlaşmalar var. Bakû-Tiflis-Ceyhan petrol boru
hattı ki, Adana Milletvekili ve Ceyhan doğumlu bir kişi olarak bu anlaşmanın, bu projenin son derece
önemli olduğunu, iki ülke arasında, ifade etmeliyim. Bakû-Tiflis-Erzurum
doğal gaz hattı, Bakû-Tiflis-Kars demir yolu hattı -Sayın
Bakanımız biraz önce detaylı olarak bahsetti, o yüzden çok
detaya girmeyeceğim- Kars-Iğdır-Nahcıvan demir yolunun
uygunluk projelerinin hazırlandığını hepimiz
biliyoruz. Ve bu projeler hayata geçtiği zaman, özellikle Bakû-Tiflis-Kars
demir yolu projesi bittiği zaman Londradan Pekine bir trenle bir
kişi ulaşacaksa bu proje sayesinde ulaşacaktır ve Türkiye
ile Azerbaycan arasında herhangi bir engel olmaksızın direkt
ulaşma söz konusu olacaktır.
Bir
konuşmacı Ermenistanla ilgili santrallerin risk
oluşturacağından bahsetti bir Van depreminden hareketle. Ama ben
o konuşmacıya şunu hatırlatmak isterim çok detaya girmeden:
Daha bu hafta Dışişleri Komisyonunda Dışişleri
Bakanlığından Müsteşar Yardımcısı bir arkadaş
bir enerji brifingi verdi. Aslında burada o konular da gündeme geldi. Yani
bu konu niye orada sorulmadı? Sorulduysa, bu cevap niçin
paylaşılmıyor? Esasında Türkiye Atom Enerjisi Kurumuyla
ilgili de bilgiler ortada. Yani bir yandan Ermenistanla bütün ilişkileri
keseceksiniz. diyeceksiniz, bir yandan da
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Soru soruyor. Cevap vermek durumundayız.
BAŞKAN
Lütfen
NECDET
ÜNÜVAR (Devamla) Usul böyle değil Sayın Oğan.
bir
yandan da o santrallerle ilgili rol almayı ifade edeceksiniz. Aslında
bu enteresan bir çelişki.
Onun
için, o enerji brifinginde bu konuların gündeme geldiğini biliyorum.
Değerli konuşmacı da mutlaka biliyor ama nihayetinde burada
ifade ediyor.
Bir
de bu anlaşmanın niçin dört yıl boyunca bekletildiği gibi
bir eleştiri getirildi. Esasında Meclisin gündemi çok yoğun ve
Mecliste anlaşmalar da sırası geldikçe yerine getirilmektedir
ama şunu hatırlatmak isterim: Anayasamızın
90ıncı maddesinin ikinci fıkrasına göre, esasında,
ekonomik, ticari veya teknik ilişkileri düzenleyen anlaşmaların
yürürlüğe girmesi için Meclisin kararına da gerek olmayabilir yani
uygulamaya girebilir. Onun için, çok fazla da geciktiğimizi ifade
edemeyiz.
Bir
şeyi hatırlatarak konuşmamı bitirmek istiyorum. Türk
Dünyası Belediyeler Birliği var biliyorsunuz ve bu sürekli
toplanıyor, bir araya geliyor. Türk Dünyası Belediyeler Birliği
2003 yılında yani AK PARTİ iktidara geldikten kısa bir
zaman sonra, bir yıl bile geçmeden kurulmuştur ve çok etkin, verimli
toplantılar da yapılmıştır. Çok şükür, bu da AK
PARTİ dönemine denk gelmiştir. Türk dünyasıyla ilgili pek çok
şeyin yapıldığını esasında kamuoyu çok net
olarak da bilmektedir, Meclisimiz de Meclisteki parlamenterlerimiz de bunu çok
net olarak bilmektedir ve son Birlik Başkanı da Denizli Belediye
Başkanıydı o zaman, şimdi Denizli Milletvekilimiz Sayın
Nihat Zeybekci, bunu da arkadaşlarımız biliyorlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın sonunda
şunu ifade etmek isterim: Aramızda milyar dolarlık projeler var,
dünyanın gözünün üzerinde olduğu büyük anlaşmalar var ama hiçbir
anlaşma Azerbaycanla aramızdaki dostluk ve kardeşlik kadar
değerli değildir. Dostluk ve kardeşliğimiz her şeyin
üstündedir. İnşallah, dostluğumuz ezelî, kardeşliğimiz
de ebedî olacaktır.
Bu
vesileyle, Azerbaycan 20nci Bağımsızlık
Yılını 18 Ekimde kutladı, Azerbaycanı ve oradaki
soydaşlarımızı gönülden kutluyorum. Biz de 29 Ekimde
88inci yılımızı kutlayacağız.
İnşallah, bu da Türkiyeye, Türk halkına hayırlı
uğurlu olur.
Cumhuriyetimizin
nice 88 yıllara daha büyüyerek, daha gelişerek
ulaşmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ünüvar.
Şimdi,
konuşmalar tamamlanmıştır.
İç
Tüzükün 81inci maddesine göre yirmi dakikalık, tümü üzerinde soru cevap
işlemi yapacağım.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN
Müsaade buyurun. Bunu bitirdikten sonra
Şimdi,
değerli milletvekilleri, sorular için onar dakika, bakanlık veya
Hükûmet adına onar dakika olmak suretiyle söz vereceğim.
Birinci
sırada sisteme girmiş olan Sayın Özkes var.
Arkadaşlarımız
Birer dakika da olursa, 10 arkadaşımız sisteme girmiş,
hepsine soru sorma şansı vermiş oluruz.
Buyurun
Sayın Özkes.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Van Erciş depreminde şehit olanlara Allahtan rahmet, yaralılara
acil şifalar diliyorum.
Depremde
ölenler yüce dinimize göre şehittirler. Bu nedenle şehitler
ifadesini kullandım. Van Erciş depreminin beşinci günündeyiz.
Hâlâ çadır ihtiyacını gideremeyen AKP İktidarına,
Allah korusun, olası daha büyük ve kapsamlı depremler için
şimdiden önlem almasını öneriyorum. Depremin ilk üç gününde
İsrailin yardımını kabul etmeyen AKP, dördüncü gününde ne
değişti de İsrailin yardımını kabul etti. Madem
kabul edecekti niçin efelendi?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özkes.
Sayın
Metiner
Yok.
Sayın
Eryılmaz
Yok.
Sayın
Sait, buyurun.
RIFAT
SAİT (İzmir) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Türkiye ile Azerbaycan arasında sanki birtakım
problemler ve sıkıntılar olduğu imajı verilmeye
çalışıldı. Tabii, öncelikle samimi olmamız gerekiyor.
Azerbaycan Türkiyenin dost ve kardeş bir ülkesidir. İki gün önce
İzmirde Azerbaycanın yüzde 45 ortak olduğu 10 milyar
dolarlık bir tesis açıldı. İlk planda İzmirde 10 bin kişiye istihdam sağlanacak.
İzmirde yapılan bu anlaşmayla birlikte basın yayın,
orman bölge müdürlüğü, meteoroloji olmak üzere onlarca anlaşmaya da
imza atılmıştır. Bu tesisin
açılışını Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı
Sayın Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Devlet Başkanı
Sayın İlhan Aliyev birlikte yapmışlardır. İki
ülkenin liderinin birbirlerine olan sevgi ve dostluğuna bizzat şahit
olduk. Bu tesisin açılışında tüm AK PARTİ İzmir
milletvekilleri hazır bulunmuşlardır. Konuyu çarpıtmaya
gerek yoktur. Azerbaycan bizim dost ve kardeş ülkemizdir
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi,
Sayın Oğan
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle
dost ve kardeş dediğimiz ülkenin ismini doğru kullanmak
lazım. Sabahtan beri sayın birçok konuşmacı Azerbaycan, Azerbaycan
deyip duruyor. Bu ülkenin bir adı
var, o da Azerbaycandır. Lütfen, saygıya buradan başlayalım.
İkinci
olarak, burada, ne Sayın Bakan ne diğer, kürsüden bir
konuşmacı AKP adına, bir cevap veremedi. Efendim, çok net bir
soru sorduk: Dört senede, dost ve kardeş Azerbaycanla
imzaladığımız bu anlaşma yüce Meclisin huzuruna niye
getirilemedi? Bunu soruyoruz. Kaldı ki, bir konuşmacı beni
kastederek de şunu ifade etti Sayın Başkan: Efendim, neden
Meclis dış ilişkiler komitesinde bunu
Biz bunu konuştuk.
Peki, bunu buradan milletin Meclisinden, kürsüsünden milletle
paylaşmamızdan siz niye rahatsız oluyorsunuz? Bir tehdit var,
bir tehlike var ve buradan uyarıyorum, diyorum ki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Efendim, bana söz verecektiniz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Öztürk
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Sayın Bakan, bu sene Meclis gündemine geçmişten
yüz seksen civarında uluslararası anlaşma geliyor. Bunlardan
biri de Ermenistan protokolleridir. Bu protokolleri Ermenistan Anayasa
Mahkemesi reddettiğine göre ve Türk milletinin vicdanında da
reddedildiğine göre siz de geri çekmeyi düşünüyor musunuz? Yoksa,
hiçbir şekilde anlaşmanın mümkün görülmediği Ermenistan ile
oluşturulacak anlaşma masalarında bu milletin menfaatlerinin
gereksiz yere tartışılmasına fırsat tanıyacak
mısınız?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Sayın
Aygün
HÜSEYİN
AYGÜN (Tunceli) - Sayın Başkanım, çok teşekkürler.
Yıllar
evvel verilen, depremdeki toplanan paraların ne olduğuna dair soru
önergelerine nihayet, sıfırın altında derecede yardım
bekleyen, yardım kuyrukları oluşturan ve ağır bir
acının tesiriyle öfke yürüyüşleri yapan ve ne yazık ki
polisin gaz bombalı saldırılarına maruz kalan Van
halkının görüntüleri, bir yandan ulusal dayanışmanın
gerçekten çok önemli örneklerini ortaya çıkarsa da öbür taraftan bu soru
önergesi nihayet bugün yanıtlandı ve verilen, toplanan vergilerin
duble yollara gittiği açıklandı.
Hükûmet
bir an evvel Türkiyeyi kanun hükmünde kararnamelerle yönetmeye son vermeli,
cumhuriyetin yeni kuruluş yıl dönümünde de ülkenin gerçekten
demokratik bir cumhuriyet olması için Parlamento görevini
yapmalıdır. Bu konuda Hükûmet üzerine düşen sorumluluğu
yerine getirmelidir.
Çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN
Ben teşekkür ederim efendim.
Sayın
Türkoğlu
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, ben de Vandaki acıları
paylaştığımı ifade ederek sözlerime başlamak
istiyorum.
Sayın
Başkanım, büyük devletlerin ve ciddi hükûmetlerin dış
politikaları sürekli, stabil, düz bir doğru şeklindedir ancak
son zamanlarda bizim Türk dış politikamızda çok önemli alanlarda
zikzaklar çizilmektedir. Örneğin, Kıbrıs meselesinde
Çözümsüzlük çözüm değildir. diyerek Sayın Denktaşı
dışlayan hamleler, Kaddafiyi dost sayıp koltuğundan eden
güçlere verilen destekler, Irakın toprak bütünlüğü deyip
Irakın kuzeyindeki oluşumu devlet gibi tanıyan hareketler, dost
ve kardeş İrana karşı kurulan füze sistemine yataklık,
kardeş iken kalleş olan Beşar Esad ve nihayet kardeş
Azerbaycanın ve bizim namus meselemiz olan Dağlık
Karabağı işgal eden Ermenistanla tavizkâr tutumlar, küstürülmüş
Azerbaycan. Bu yanlış ve zikzaklı dış
politikaların ne kadar güvenilir olduğu ve ne zaman stabil, Türk
millî menfaatine uygun politikalar üretileceğini merak ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Ağbaba
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, Malatyada Özel İdarede
tam bir hukuksuzluk yaşanmaktadır. Malatya Özel İdare
işçileri torba yasa bahane edilerek, bunca emekleri yok sayılarak
işlerinden edilmek isteniyor. 81 ilde örneği bulunmayan uygulama
Malatyada hayata geçiriliyor. Yıllarca Malatyadaki 495 köy, 1.102
mezraya yaz kış demeden hizmet eden işçiler başka illere ve
başka kurumlara gönderilmeye çalışılıyor. Bir yandan
ihtiyaç yok diye işçiler gönderiliyor, bir taraftan da hizmet
alımı için ihale yapılıyor. Tam bir tezat. Karayolları
25 işçi isterken 243 işçi Karayollarına gönderilmek isteniyor.
496 işçiden 101i bu hukuksuzluktan dolayı emekli oldu. Malatyada
köy yolları Personel yok. denilerek yapılamıyor; köylerde,
mezralarda kışa girilirken hizmet götürülemiyor. Nerede köprü var,
nerede çeşme var bilen, yıllarca Malatyanın her köyünü,
mezrasını adım adım gezen bu işçilerin gönderilmesi
adaletsizliktir. Bu haksızlığın acilen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Tanal
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
depremle ilgili, Hükûmete üç tane önerim var:
Öneri
1) Nüfus cüzdanını kaybeden vatandaştan nüfus
cüzdanının değişikliği için 67 TL para tahsil
ediliyor. Öncelikle Hükûmetin, deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın
nüfus cüzdanını çıkartmaları nedeniyle 67 TLden
vazgeçmelerini, ücretsiz olarak nüfus cüzdanı vermelerini öneriyorum; bir.
2)
Deprem nedeniyle kusuru olan idarecilerin aleyhine vatandaşın
tazminat davası açmadan bu ücretlerinin vatandaşa ödenmesini ve
kusuru olanlara rücu edilmesini talep ediyorum.
3)
Yeni yürürlüğe giren Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu nedeniyle,
harçların peşin alınması ve yüksek olması nedeniyle,
deprem bölgesindeki insanlar için harçtan muaf tutulmasını talep
ediyorum.
Saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler ediyorum.
Sayın
Halaçoğlu
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Ermenistan açılımıyla Azerbaycanı
küstüren ve güvenilmez damgası yiyen bir Türkiye, enerji merkezlerinin
yer aldığı Türk cumhuriyetleriyle nasıl
inandırıcı bir politika izleyebilecektir?
Ermeni
açılımı şeklinde yürütülen politika Azerbaycanı
kaybetmeye değdi mi? Azerbaycanın, Türkiyenin menfaatlerini
kaybetmeye değdi mi?
Bugün
Azerbaycanda kuzey rüzgârları esmektedir. Geçen hafta
Azerbaycandaydım ve Türk Büyükelçisine, maalesef protokolde bile yer
verilmediğini gördüm. Diplomatik olarak Türkiye sahip olduğu konumunu
kaybetmiştir. Ama sanırım, yeni Orta Doğu politikası,
Hükûmet programında yer verilmeyen Türk dünyası
politikasının yerini almıştır. Azerbaycan,
Gürcistanla birlikte bizim Türkistandaki Türk cumhuriyetlerine açılan
kapımızdır. Bu yanlış politikayla bir millet, iki devlet
yerine iki millet ve iki devlet anlayışı getirilmiştir. Rafineri
anlaşması iki devlet arasında her zaman
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
Son olarak Sayın
Özcan
Sayın Özcan? Yok.
Şimdi, sorulara
cevap vermek üzere Çalışma ve Güvenlik Bakanımız Sayın
Faruk Çelik.
Buyurunuz Sayın
Çelik.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Evet, Van ve
Ercişte meydana gelen deprem bütün milletimizin hüznüne vesile oldu. Bu
konuda gerçekten insanımız enkaz altında kaldı ama
insanlık enkaz altında kalmadı. İnsanlık dimdik ayakta
ve bütün vatandaşlarımız üzerine düşen görevleri yerine
getirmeye çalışıyorlar. Hükûmet olarak da deprem anından
itibaren seferber olmuş durumdayız, bütün
imkânlarımızı Van ve Ercişe teksif etmiş durumdayız.
Ülkelerin
yardımı konusuna gelince, ülke ayrımı yapmaksızın
bu yardım etme talebinde bulunan otuz ülkeye aynı anda yardım
etme imkânını sağlayıcı gerekli duyuruyu, tebliği
yapmış bulunuyoruz. Burada herhangi A, B ülkesi diye bir ayrım
söz konusu değil. Çünkü olay ne içeride ne dışarıda
ayrımı gerektirecek bir olay değildir, bir insanlık
olayıdır. Bu olayı anlamayanlar insanlık ayıbıyla
karşı karşıyadırlar.
Dolayısıyla,
ihtiyaçların giderilmesi konusunda yoğun bir çaba var ama takdir
edersiniz ki hava şartları çok soğuk, artçı depremlerin
devam etmesi bir panik ortamını oluşturuyor. Çok daha az sayıda
ihtiyaç olan çadır ihtiyacını bu psikoloji içerisinde çok daha
üst seviyelere çıkarıyor. Bu çerçevede yaşanan bir
sıkıntıyla karşı karşıyayız ama gerek
kamu gerekse özel, el birliği içerisinde bu yaraların
sarılması konusunda çabalarımızı gösteriyoruz.
Efendim, dört yıl sonra neden geliyor?
Şimdi, Meclis çalışmalarını izliyorsunuz. Meclis
çalışmaları
Ben bununla ilgili Yüz seksen anlaşma kadük
oldu. dedim. Bu ne anlama geliyor? Yani Yüz seksen anlaşma geliyor.
anlamında değil, Geçen dönem bu ve benzeri anlaşmalar kadük
oldu. dedim. Eğer Meclisin çalışmasını daha da
hızlandırabilirsek iktidar-muhalefet, bu yasaların kadük
olmasını gerektirmeyecek bir ortamı yakalamış oluruz.
İnanıyorum ki önümüzdeki dönem, bu dönem, 24üncü Dönem iktidar-muhalefet
uzlaşması, diyaloğunun çok verimli sonuçlara
dönüşeceği bir dönem olur.
Bir
diğer konu
Depremle ilgili tavsiyelere de teşekkür ediyoruz. Tabii
ki bu konularla ilgili geçmiş dönemlerde 1999 depreminden sonra
çıkarılan yasal düzenlemeler var, daha sonra bizim dönemimizde deprem
yönetmeliği var. Bunlar bu acıların sonunda ortaya
çıkmış olan önemli düzenlemelerdir. Allah bir daha göstermesin
temennisinde bulunuyorum ama bu Van ve Erciş depreminden de
çıkaracağımız dersler var. O çerçevede yapılacak olan
düzenlemelerde umuyorum ki bu tavsiyeler de yerini bulur diyorum.
Çok
farklı bağlamlarda, Sayın Başkanım, sorular soruldu.
Eğer kalan sorular varsa onları da yazılı olarak
cevaplandıracağımızı belirtiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) Sayın Başkanım, ben bir soru değil,
bir öneri
BAŞKAN
Buyurun, oturun, bir dakika söz vereceğim.
Buyurun
Sayın Özkes.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) Sayın Başkanım, ben Depremin ilk üç
gününde İsrailin yardımını kabul etmeyen AKP dördüncü
günde ne oldu da İsrailin yardımını kabul etti? dedim. Bu
sözümle insanlık suçu mu işledim Allah aşkına? Bu ne
densizliktir! Sayın Bakanı özür dilemeye davet ediyorum. Ben
insanlık ayıbı işlemedim. AKPnin ayıbı orada,
AKPdir ayıp işleyen. (AK PARTİ sıralarından Yalan
söyleme sesi)
Yalanı
sen söylüyorsun, yalanı senin Başbakanın söylüyor, AKP söylüyor.
(AKP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen, lütfen
Bir
soru sormak üzere
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) Ben insanlık ayıbı işlemedim.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, böyle sorular sorulmaz.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) Ben insanlık ayıbı işlemedim.
İlk
üç gün İsrailin yardımını kabul etmeyip dördüncü günde
kabul edendir ayıp işleyen. Ayıp AKPdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Hakaret için söz alıyor Sayın
Başkanım, böyle soru mu sorulur?
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) Sayın Başkanım, ben insanlık
ayıbı işlemedim, özür dilesin.
BAŞKAN
Süreniz tamam efendim.
Teşekkür
ediyorum.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) Ben insanlık ayıbı işlemiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, buyursunlar efendim.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) Sayın Bakan, Bakan olabilirsiniz ama kimseye böyle
muamele yapamazsınız.
BAŞKAN
Lütfen susar mısınız, Sayın Bakana söz verdim.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Efendim, tutanaklar çok önemlidir Meclisin tutanakları, alıp
bakmanız gerekiyor.
İHSAN
ÖZKES (İstanbul) Evet, siz iyi bilirsiniz.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Buradan ne söylediğimizi de dikkatli
-soruyu sorduğunuza göre- dinlemeniz gerekiyor.
Ben
şunu ifade ettim, dedim ki: Otuzun üzerinde ülke Türkiyeye bu deprem
sürecinde yardım etme konusunda beyanları oldu. Bizim, Türkiye
Cumhuriyeti olarak ilk günlerde bu taleplerle ilgili bir beyanımız
söz konusu olmadı ama belli bir süre sonra yardım talebinde
ısrarcı olan ülkelere karşı da toptan -birine ikisine
değil, A, B ayırarak değil- bütün ülkelere dedik ki: Yardımlarınızı
yapabilirsiniz. Ayni ve nakdî yardımlar şu anda
yapılmaktadır, şu ülke, bu ülke diye bir şey söz konusu
değildir. dedim, arkasında da dedim ki: Bu vahim bir durum yani bir
afetle karşı karşıyayız. Burada ne içeride ne
dışarıda bir ayrım, ülkelerin ve insanların
ayrımının doğru olmayacağını ifade ettim.
Zaten böyle bir düşünce söz konusuysa en büyük insanlık
ayıbıdır dedim bu. Benim söylediğim olay bu.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Demek ki o
ayıbı siz işlemişsiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Sizin sorunuzla ilgili verdiğim cevap:
Gayet net bir şekilde, ülke ayrımı yapmadan bütün ülkelerin
yardımına Türkiye'nin bu fırsatı verdiğini ifade
ettim. Sorunuzun cevabı budur.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Demek ki o
ayıbı siz işlemişsiniz, bana niye yıkıyorsunuz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) O cümleyi tutanaklardan okursunuz ve ona
göre bir değerlendirme yaparsınız. Konuyu yanlış
anlayıp yanlış takdim etme gibi bir durum söz konusu olmamalı
bir milletvekili için.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) O zaman
laflarınızı seçerek konuşun. Ben insanlık
ayıbı işlemedim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
süre var, bir soru sorabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun efendim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: Bildiğiniz üzere,
merkezî yönetimin belediyeler üzerinde birtakım denetim yetkileri var.
Bugün büyük bir felaket yaşadığımız Erciş
Belediyesiyle ilgili olarak birçok imarla ilgili şikâyetler
İçişleri Bakanlığına ulaştığı
hâlde bugüne kadar İçişleri Bakanlığı kendi belediyesi
olan, AKP belediyesi, Erciş Belediyesiyle ilgili, imarla ilgili ne gibi
denetim faaliyetlerinde bulunmuş, nasıl tedbirler
almıştır?
Burada, tabii, vatandaşlarımız da
şunu özellikle merak ediyorlar: Bu Adalet ve Kalkınma Partisi
dışındaki muhalefet belediyeleriyle uğraşmak acaba
kendileri açısından daha siyasi birtakım getiriler mi
sağlıyor?
Erciş Belediyesi gibi belediyelere
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olunuz.
Sisteme girmiş son bir milletvekili, Sayın
Çirkin var.
Bir dakikamız var.
REFİK ERYILMAZ (Hatay) Başkanım, ben de
girmiştim.
BAŞKAN Bir dakika, sizinki sonra.
Sayın Çirkin
Yok.
Pekâlâ
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, sayın Bakan soruya cevap verecek herhâlde.
BAŞKAN Sayın Aksünger var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Soruya cevap verecek
herhâlde, zaman kalmadı.
BAŞKAN
- Sayın Bakan, cevap verecekseniz bir dakikamız var.
Buyurun
efendim.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Şimdi, değerli arkadaşlar, Ercişte ve Vanda olup
bitenleri gören arkadaşlarımız var, bir de medya yoluyla izleme
imkânı olan arkadaşlarımız var. Oradaki deprem sonrası
durum gayet net ve açık, milletimiz tarafından bilinmekte. Onun için,
milletimiz büyük bir birlik, bütünlük içerisinde, yekvücut bir
anlayış içerisinde bu yarayı sarmaya çalışırken
burada kalkıp bu acı günde, bu zor günde insanların
sorgulaması gibi hiç ilgisi, şu anda gündeme alınmaması
gereken ve o atmosferin hiç olmadığı bir ortamda bu konuyu
gündeme getirmenin doğru olmadığı inancındayım.
Yalnız,
Türkiye bir hukuk devletidir, kim hesap verecekse, hukuk devletinde, günü,
saati, vakti gelir, bu hesabı verir, bu hesap da ondan sorulur.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yuvarlak cümlelere gerek yok.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Yuvarlak filan değil. Bundan, hesaptan kimse
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Erciş Belediyesiyle ilgili şikâyetler
hakkında ne yaptınız? Bunu soruyorum.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Bakınız, bundan, bu hesap vermeden kimse kaçamaz, bu bir.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Efendim, bu cümlelere hiç gerek yok. Bakın, ne
söylediğim çok net.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Ama siz
Ercişte şu anda yaşanan bu afet karşısında
eğer Öncelik olarak, Ercişlilere hesap sorulması gerekenleri
önceliğe alalım, Ercişlinin sorunları ikinci derece ele
alınsın. gibi yaklaşımınız varsa bu partinizi
veya sizi bağlar.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hayır, hayır
Yanlış.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Bir
müsaade eder misiniz.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) 2009dan beri ne yaptınız?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Müsaade
edin
Müsaade edin
BAŞKAN
Sayın Bakanım, süre doldu efendim, çok teşekkür ediyorum.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) 2009dan beri ne yaptınız?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Yapılması gereken öncelik sırasına göre şu anda
Ercişte ve Vanda yapılıyor ama hiç kimse de endişe
duymasın, kimin yanlışı varsa bu hesap da sorulur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Öncelik, felaketten önce bu tedbirleri
almaktır. Bu tedbirleri almadınız, siz bunu
yapmadınız.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, sözünüz vardı
efendim.
BAŞKAN
- Sayın Oğan, bir saniye efendim, bir saniye
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Bir saniye değil efendim, görüşmeler
tamamlanıyor.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Bir konuşmacı beni ilzam ederek, ismimi
vererek yanlış anlaşılmalara sebebiyet verecek
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Tutanakları getirtin Sayın Başkan.
BAŞKAN
Getirteceğim
Benim
dinlediğim kadarıyla isminizi vermedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, herkes istediği an
böyle söz alamaz ki.
SİNAN
OĞAN (Iğdır)
İsmimi vermedi ama beni tarif etti.
BAŞKAN
Bakarız, bakarız, bir saniye
efendim bakarız. Eğer sizi ilzam edecek, sizin söylediğinizi
yanlış anlaştıracak bir şey varsa size söz
vereceğim.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Tutanaklara bakın efendim, tutanaklarda varsa söz
verirsiniz.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Efendim var
Benden başka Metsamoru gündeme
getiren var mı Sayın Başkan?
BAŞKAN
Efendim göreyim, zabıtları
getirtip göreceğim efendim.
Değerli
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır ve oylanmıştır.
Şimdi
1inci maddesine geçiyoruz.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE-AZERBAYCAN
UZUN VADELİ EKONOMİK VE TİCARİ
İŞBİRLİĞİ PROGRAMI VE İCRA PLANININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 6 Kasım 2007 tarihinde Baküde
imzalanan Türkiye-Azerbaycan Uzun Vadeli Ekonomik ve Ticari
İşbirliği Programı ve İcra Planının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde MHP Grubu adına Sayın Mehmet
Şandır.
Buyurun
Sayın Şandır.
Süreniz
on dakika.
MHP
GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) Değerli arkadaşlar, söz
konusu Azerbaycan olunca konuşmak gerekir.
Öncelikle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum Sayın Başkan,
değerli milletvekilli arkadaşlarım; ben tabii bizim grup sözcümüz tarafından dile getirilen
konuyu Sayın Bakanımızın da dikkatine tekrar sunarak dile
getirmek istiyorum çünkü Sayın Faruk Çelik bu Mecliste grup başkan
vekilliği de yapmıştır. Dolayısıyla hangi kanunun
burada gündeme alınması gerektiğini, onun prosedürünü içimizde
en iyi bilenlerden biridir.
Şimdi
değerli arkadaşlar, tabii Sayın Bakan daha kestirmeden
Haklısınız diyebilirdi ve mesele biterdi ama işte Kadük
oldu, bu İç Tüzükü değiştirmek gerekir. mazeretine
sığınması doğru olmamıştır değerli
arkadaşlar. Çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun veya
komisyonların gündemini siyasi iktidarın grup yöneticileri belirler.
Burada bizim sözcümüzün, Sayın Sinan Oğanın dile
getirdiği, dört yıl beklemişsiniz, hatta dört yıl
değil yedi yıl beklenilmiş. Okuyacağım tarihleri.
Bizim sözcümüzün dile getirdiği husus, bu konudaki hassasiyetinizi tenkit
ediyor yani söz konusu Azerbaycan olunca niye gereken hassasiyet gösterilmedi
de bu konu, bu kanun, bu anlaşma bir an önce gündeme getirilerek Türkiye
Büyük Millet Meclisinden geçirilmedi tenkidini ortaya koyuyor. Bunun
karşısında işte gündemin dolu olduğunu söylemek,
İç Tüzükün işleyişinden şikâyetçi olmak hak
olmamıştır Sayın Bakanım çünkü gerçekten söz konusu
Türk cumhuriyetleri olunca, Orta Asya Türk cumhuriyetleri olunca bu Meclis her
konunun önüne onları koymak mecburiyetinde. (MHP sıralarından
alkışlar) Böyle başladık hadiseye.
Şimdi,
bakınız, bu anlaşma Hükûmetimiz tarafından yani sizin
Hükûmetiniz tarafından 13 Nisan 2004 tarihinde
imzalanmıştır.
Sayın
Bakanım, 13 Nisan 2004 neresi -bugün ayın 27si- 27 Ekim 2011 neresi?
Bu konuda hassasiyetinizi, önceliklerinizin tespitindeki duyarsızlığınızı
tenkit ediyoruz. Hiç İç Tüzükü önümüze koymayınız, hiç Meclisin
çalışma gündeminin çok yoğun olduğunu önümüze
koymayınız.
Sayın
Elitaş da biliyor ki parmak sallama, Sayın Başkan kızar,
bak sana söyleyeyim- gruplar arasında uzlaşarak biz burada bir günde
kırk tane uluslararası anlaşmayı geçirdiğimiz gün
olmuştur.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Rekorumuz yirmi beş.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Yirmi beş mi oldu?
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Bak, iki haftadır çalışamıyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) O da sizin becerinizi gösteriyor aziz dostum.
Değerli
arkadaşlar, ben de tenkit ediyorum. Söz konusu Türk cumhuriyetleri olunca
bu Meclis hemen her konunun önünde o konuyla ilgili kanun, tasarı ve
tekliflerini gündeme almalı ve görüşmelidir. Evet, bu Hükûmetin Türk
cumhuriyetleriyle ilgili çok önemli hizmetleri olmuştur, teşekkür
ederiz, hiç itiraz etmiyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)
Ama her defasında söylediğim gibi iktidarlar yaptıklarıyla
övünmek durumunda değil, siyaset adamı, devlet adamı yapamadıklarının
üzüntüsünü ifade etmek durumunda. (MHP sıralarından
alkışlar) Tabii ki yapacaksınız, göreviniz.
Şimdi
ben Sayın Bakanımın dikkatine bir husus sunmak istiyorum.
Sayın Bakanım, bir üzüntümü söylemek istiyorum ve sizi millete
şikâyet ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türk cumhuriyetlerinin
bağımsızlığına kavuştuğundan bu yana
yirmi yıl geçti. Bir devletin tarihinde onarlı yıldönümleri
önemlidir. Beş tane Türk cumhuriyetinin yirminci yıldönümlerine
zannediyorum hiçbir bakan katılmadı, Başbakanımız da katılmadı,
Sayın Cumhurbaşkanı da katılmadı. Nerede
duyarlılığınız?
OYA
ERONAT (Diyarbakır) Cumhurbaşkanı katıldı.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Efendim, nereye?
Ben
televizyonlardan izliyorum, basından izliyorum cumhuriyetimizin yirminci
yıldönümü, bağımsızlığa
kavuşmasının yirminci yıldönümüne Türkiye Cumhuriyeti
Devletini, Hükûmeti temsilen bir bakan, başbakan, cumhurbaşkanı
katılmadı, görmedik, duymadık.
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Bugün ekonomiden sorumlu Bakanımız
Türkmenistanda.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Yirminci yıldönümü dolayısıyla mı?
Kırgızistan
geçti, diğerleri geçti, onlara katılmadınız, haberiniz
olsun. Dolayısıyla biz bu konudaki duyarlılık, hassasiyet
noksanlığını dile getiriyoruz, millet nezdinde de şikâyet
ediyoruz. Bu, bugüne kadar yaptığınız hizmetlere emsal
yakışmamıştır. Bence bu duyarlılık en üst
düzeyde gösterilmeli çünkü değerli milletvekilleri, Türk cumhuriyetleri
yeni bir yüzyılın ilk çeyreğinde, küresel güçlerin dünyayı
yeniden paylaşma kavgasında eski güç odaklarıyla yeni küresel
güç adayları arasında
çok önemli, stratejik değerde bir coğrafyada bulunuyor. Rusya, Çin ve
Hindistan
Ayrıca,
uluslararası sözleşmelerin yürürlüğe girebilmesi için
Anayasamızın 90ıncı maddesine göre burada
onaylanması lazım. 2004 tarihinden bu yana hükûmetler arasında
imzalanan bu çok önemli anlaşmanın, uzun vadeli bu
anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için burada onaylanması
gerekiyor. Uluslararası sözleşmeden kaynaklanan ticari, ekonomik
anlaşmaların onaylanmasına ihtiyaç yok ama bu öyle değil.
İki ülke arasında irade beyanına dayalı olan bu
anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için mutlaka burada
onaylanması lazım ve bu önemli anlaşma yedi yıldan bu yana
burada onay beklemektedir. Bu, Hükûmetin bu coğrafyaya olan ilgisinin
çelişkisidir.
Onun için ısrarla
söylüyorum, tekrar teklif ediyorum grup başkan vekillerine: Türk
cumhuriyetleriyle ilgili ne kadar anlaşma bekliyorsa bir yerlerde,
getirin, burada gerçekleştirin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Onaylayalım.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Onaylayalım, hızlı bir şekilde
onaylayayım. Hiçbir mazeretiniz yok veya hiçbir mazeretinizin haklı
bir tarafı olmaz.
Onun için, biz bu
sözleşmeyi
Bu kanun tasarısına yürekten destek veriyoruz ve
tekrar sizi bu konuda duyarlı olmaya davet ediyoruz.
Tekrar teşekkür
ederim efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
1inci madde üzerinde
şahısları adına söz isteyen, Sayın Ali Rıza
Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Sayın Başkan, grup adına olması gerekiyor.
BAŞKAN
Burada şahıs adına gözüküyor efendim.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Grup adına
BAŞKAN
Şahıs adına bildirilmiş efendim, grup adına mı?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) CHP Grubu adına
BAŞKAN
Buyurun efendim.
CHP
GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türkiye Cumhuriyeti ile
Azerbaycan Uzun Vadeli Ekonomik ve Ticari İşbirliği
Programı ve İcra Planının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde 1inci maddede
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, biliyoruz ki en son seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisi
yüzde 50ye yakın oy aldı. Başarılı olmasanız
zaten size halk yüzde 50 oy vermezdi. Eğer başarının ölçüsü
halkın verdiği oylarla ölçülecekse demek ki
yaptığınız uygulamalar başarılı bulunmuş,
yüzde 50 oy vermiş. Ben bu nedenle bir şey demiyorum, ancak her
vesileyle, bu sizin yüzde 50 oy almanız, bu kürsüde yapılan
konuşmalara tahammülsüzlük göstermeniz anlamına gelmiyor. Yani,
neredeyse şöyle bir hava estirmeye başladınız: Türkiyeyi
susturdunuz, herkesi susturdunuz, yani muhalefetin eleştiri
hakkını da elinden alacaksınız. Sayın Bakanı
dinlerken gerçekten üzüldüm -Sayın Bakan çok sevdiğim birisidir
kendisi- Yahu, bu çok önemli bir anlaşma, konuşmadan da geçiverse
olmaz mı? gibi bir tavır içerisinde. Bu tavrın demokratik
anlayışla bağdaşmadığını ben
düşünüyorum.
Seçimlerde
halkımız oy kullandı, sizlere devleti yönetme yetkisini,
hakkını ve görevini verdi. Siz devleti yönetmek hakkına ve
yetkisine sahipsiniz ama aynı zamanda da göreviniz var,
sorumluluğunuz var. Yönetememekten dolayı sorumluluklarınızın
da hesabını verme gibi bir göreviniz var ama iktidar öteden beri, hem
geçen dönemde hem bu dönemde yaptığı başarıları
kendi üzerine alıyor, maşallah, çok güzel ama nerede bir
başarısızlık varsa orada başarısızlığı
başkalarına yıkma alışkanlığından bir
türlü vazgeçemedi.
Şimdi,
arkadaşlar, Anayasamızın 8inci maddesi yürütme yetkisi ve
görevini tanımlamış, yani bunu Hükûmete veriyor. Yürütme bir
bütündür.
Şimdi,
tutturmuşsunuz Devlet, hükûmet ayrıdır. diye. Ben gerçekten bu
hukuksal tanımı bir türlü anlayamadım. Yani devlet, örneğin
-teşbihte hata olmaz- attır, devleti yöneten hükûmettir. Zaten siyasi
partiler, seçimlerde o atın binicisi olmak için yarışırlar,
yani arabanın şoförü olmak için yarışırlar. Devlet
soyut bir kavram değil ki.
Şimdi, Sayın
Başbakan ikide bir bazı vesilelerle hep şunu söylüyor:
Canım ben devleti yönetme yetkimi muhalefetle mi
paylaşacağım? diyor. Çok doğru ama o zaman devleti
yönetememe sorumluluğunu da Parlamentonun ve muhalefetin üstüne yıkma
anlayışından vazgeçmelidir diye düşünüyorum ben.
Ben bir milletvekili
olarak ülkedeki yönetimin başarısının da
başarısızlığının da siyasi iktidarda
olduğuna inanan birisiyim, Parlamenter demokrasinin gereği budur.
Halk bize muhalefet etme görevi vermiş. Ben bir muhalefet partisinin
milletvekili olarak devleti, devlet gücünü, kamu gücünü kullanma yetkim
olmadığına göre, sizin yaptıklarınızı
denetlemekle yükümlüyüm. E, Parlamentodaki denetleme yetkim zaten
kısıtlanmış.
Şimdi, deprem
oluyor, depremle ilgili... Elbette ki deprem bir doğa olayıdır.
Depremin meydana gelmesini insanoğlunun bugünkü koşullarda önlemesi
mümkün değil ama depremin verdiği zararları en aza indirmek,
mümkünse zararları yok etmek, deprem olmadan önce koruyucu önlemleri
alabilme, insanoğlunun yetkisindedir, gücündedir.
99 depremi olmuş bu
ülkede. 99dan sonra 2000 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidara gelmiş, o günden bugüne kadar hiçbir önlem
alınmamış ve şimdi Van sokaklarında halkın
seçtiği belediye başkanını da devre dışında
bırakıyorsunuz. Bir yandan millî irade diyorsunuz ama sizin millî
iradeniz, sanıyorum ki Mecliste AKPli milletvekillerinden ibaret,
Türkiyede ise AKPli seçilmiş belediye başkanlarından ibaret.
Oysa millî irade, siyasi görüşü, düşüncesi, inancı,
mezhebi, etnik kökeni ne olursa olsun halkın seçtiği kişiler
tarafından kullanılır. Siz Vanda Belediye
Başkanını dışarı
çıkartmışsınız sırf kendi partinizden
olmadığından dolayı, 3 tane battaniyeyi de
dağıtamıyorsunuz. Ondan sonra Sayın Başbakan
muhalefeti suçlarken bize diyor ki: Canım siz 3 koyunu güdemiyorsunuz.
Siz de 3 tane battaniye dağıtamadınız ya. Şimdi de
Sayın Vali hem bir yandan Belediye Başkanını
dışlıyor hem bir yandan battaniye dağıtamıyor.
Gece saat on ikide Vandan benim dostlarım aradı. Van Cumhuriyet
Mahallesinde oturuyoruz Sayın Vekilim. Hâlen daha biz battaniyelerimizi
alamadık. dediler.
Şimdi,
arkadaşlar, bu ülkede referandum öncesi kış kıyamet
gününde, karda fırtınada kamyonların şoför mahalline
binerek buzdolabı, çamaşır makinesi dağıtan valiler
nedense bir depremde 3 tane battaniye dağıtamıyorlar. Sayın
Başbakan diyordu ki: Ben o valilere talimat veriyorum kaymakamlara.
Kamyonların şoför mahalline binsinler, kömür
dağıtsınlar. Şimdi o valiye lütfen talimat verilsin,
oradaki insanların dertlerine çözüm bulunsun değerli
arkadaşlarım.
Şimdi,
saygıdeğer milletvekillerim, bu elimde
RIFAT SAİT (İzmir) Azerbaycan
konuşuyoruz burada.
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Maddeyle ilgili konuş.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Ben ne konuşacağımı çok iyi
bilirim.
Bu
elimdeki gazete bugünkü gazete. Burada değerli milletvekilleri,
Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınçın
benim de altını kırmızıyla çizdiğim sözleri var.
Hüküm verilinceye kadar tutukluluk süresinin uzamasının doğru
olmadığını belirten Arınç Deniz Feneri e.V davası
bağlantılı soruşturma kapsamında 3 kişinin çok
doğru, haklı ve yerinde bir kararla tutukluluk cezaya dönüşmesin
diye tahliye edildiğini dile getirdi. Bunları tahliye eden hâkimin
verdiği kararın başka davalardaki hâkimlere örnek
olmasını diliyorum. dedi. Devam ediyor Sayın Arınç:
Sebahat Tuncel isimli bir bayan parlamentere tanınan bir imkânın
bugün milletvekili seçilmiş Mustafa Balbay, Haberal, Engin Alana
uygulanmamasını benim vicdanım kabul etmiyor. diyor. Ben ilave
ediyorum. KCK davasından tutuklu diğer milletvekillerine
uygulanmamasını da benim vicdanım kabul etmiyor.
Değerli
arkadaşlarım, bunları şu nedenle söylüyorum: Biz bu
Parlamentoda ne kadar yasa yaparsak yapalım, 23üncü Dönemin sonunda, son
1 Ekim açılışında Cumhurbaşkanımız
Sayın Abdullah Gül bu kürsüden konuşma yaptı. Tutukluluğun
fiilî mahkûmiyete dönüştüğünü, bunun önlenmesi gerektiğini,
eğer yasal düzenlemeler eksikse bunun yapılması
gerektiğini, uygulamadan kaynaklanan hatalar varsa bunun giderilmesi
gerektiğini söyledi.
Şimdi,
Tutukluluk denilince iki tane temel ilke var: Birincisi tutuksuz
yargılanmak esas, ikincisi ise tutuklama kararlarına yönelik
itirazlar ve buna ilişkin verilen kararlar ana davadan
bağımsız bir süreçte ele alınıyor ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, Türkiye'de suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil
durumu, sanığın kaçma şüphesi gibi nedenlerle bir
kişinin tutuklanamayacağını ısrarla belirtiyor, Bu
tutuklama nedeni olamaz. diyor. Suçun vasfı ve mahiyetini zaten
tanımlayan iddia makamıdır.
Buradaki
üstünde durulması gereken mesele, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Türkiye'yi bağlayan bir yasa mıdır, değil midir? Yani biz
Parlamentoda yasa çıkartsak ne olacak? Eğer bizim
çıkarttığımız yasalar pratikte uygulanamıyor ise
bir anlamı yok.
Şimdi,
diyor ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sen, kardeşim, suçun
vasıf ve mahiyeti ne kadar ağır olursa olsun buna
bakamazsın. diyor, Ancak koşulları varsa kaçma şüphesi ve
delilleri karartma nedeniyle buna bakabilirsin. diyor, bizim mahkemelerimiz
tutuklamaya devam ediyor Anayasanın 90ıncı maddesine
aykırı olarak.
Şimdi,
ben Bülent Arınçın şu sorusunu sorarak sözlerimi bitirmek
istiyorum. Deniz Fenerindeki davada uygulanan kanun da Ceza Muhakemesi Kanunu,
onu uygulayan da hâkimler, Silivri davasında, Ergenekon davasında ve
Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki KCK davasındaki mahkemelerin
uyguladığı kanun da aynı kanun, aynı Anayasa ve
aynı hükümler uygulanıyor, orada da hâkimler var, diğer
mahkemelerde de hâkimler var ama diğer mahkemelerdeki hâkimler Anayasaya
aykırı davranışlarını devam ettirmektedirler. Bu
konuda Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun aslında anayasal
görevini yerine getirmesi gerekmektedir çünkü, burada mevcut yasa hükmüne hatta
Anayasa hükmüne uymama durumu vardır.
Ben
Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınçın
dileğinin gerçekleşeceği umuduyla hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Şahsı
adına
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, AK PARTİ Grubu
adına 1inci madde üzerinde söz istiyorum izin verirseniz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Elitaş.
İki
dakika içinde lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, madde üzerinde söz
aldım, sataşmadan değil.
BAŞKAN
Peki, efendim.
Grup
adına Sayın Elitaş, buyurun.(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
On
dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında
bu tasarı üzerinde grupların yaptığı anlaşma
çerçevesinde sadece 1inci maddede Sayın Grup Başkan Vekilinin
yapacağı konuşma ve Cumhuriyet Halk Partisinin şahsı
adına bir konuşması vardı ama biraz önce, dört
yıldır birlikte çalıştığımız,
tecrübesine inandığım Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet
Şandırın Bakanımıza bu tasarıyla ilgili ifade
ettiği konuyu, açıkçası eğer sıra sayısı 33
olan tasarıyı incelemiş olsalardı Sayın Bakan
hakkında haksız bir eleştiriyle karşı
karşıya kalmayacağını, yapmayacağını
düşünüyorum çünkü Sayın Şandır teferruatıyla inceleyen
bir grup başkan vekilidir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) İnceledim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Faruk Çelik gibi uzun zaman grup
başkan vekilliği yapmış bir arkadaşımız,
Sayın Şandır da uzun zaman grup başkan vekilliği
yapmış.
Eğer
bu metni iyi şekilde incelemiş olsaydık iki unsurun var
olduğunu görürdük. Birincisi, 2004 yılında
yapılmış bir anlaşmanın varlığını;
ikincisi de 2008 yılında bu anlaşmaya bağlı olarak
ortaya çıkarılan hareket planının
varlığını ortaya koyardık.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) O 2007de.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - 2004 yılındaki anlaşma Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından 2005 yılında onaylanmış
yani yedi yıllık geçmişi olan bir süreç söz konusu değil.
Sonradan yapılan anlaşma da bunun gerekçesinin içerisinde bulunan
anlaşmada 26 Şubat 2008 tarihinde Dışişleri Komisyonu
bu konuyla ilgili raporunu vermiş.
Bakın
değerli arkadaşlar, 21inci Dönem, 22inci Dönem ve 23üncü Dönem
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkardığı uluslararası
sözleşmeyle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunu
bilgilendirmek istiyorum:
21inci
Dönemde, yani 18 Nisan 1999tan 3 Kasım 2002 yılına kadar olan,
geçen süre içerisinde toplam çıkarılan kanun sayısı 386,
çıkarılan sözleşme miktarı 145.
22nci
Dönemde, yani 3 Kasım 2002den 22 Temmuz 2007 tarihine kadar geçen süre
içerisinde çıkarılan toplam kanun sayısı 914, sözleşme
sayısı 344.
23üncü
Dönemde toplam çıkarılan kanun sayısı 548,
uluslararası sözleşme sayısı da 343.
Şimdi,
bu konuyla ilgili Sayın Şandır doğru ifade kullandı.
Biz, bir günde 25 veya 26 tane uluslararası sözleşmeyi imzalayarak
rekor kırdık son yasama yılında. Önceki yasama
yılında 38le rekorumuzu yapmıştık. Son yasama
yılında, yani seçime giderkenki süre içerisinde 25 veya 26 taneyi
yapmıştık.
O
zaman, şimdi yaptığımız gibi, siyasi parti
gruplarıyla istişare ederek, ittifak ederek Hangi yasa
tasarılarını, uluslararası sözleşmeleri görüşelim?
diye her hafta pazartesi günü yaptığımız haftalık
olağan toplantılarda bunlar yapılırdı. Hatta
kendilerine teşekkür ediyorum, tüm siyasi parti gruplarına
teşekkür ediyorum. O zaman kendileri Suriye Dostluk Grubu
Başkanıydı. Suriyeye birlikte yaptığımız
ziyaret çerçevesinde, bir günde yanılmıyorsam 15 tane Suriyeyle
ilgili uluslararası sözleşmeyi buradan onayladık.
Türk
dünyasıyla ilgili ülkelerle yaptığımız
sözleşmeleri de buradan onayladık.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu süreci, 26 Şubat 2008 tarihinde
yapılmış, Dışişleri Komisyonundan geçip bizim
birlikte yapmaya çalıştığımız uluslararası
sözleşmeleri Niye bunu yapmadınız? Yoksa Azerbaycanla ilgili
aranızda bir problem mi var? diye Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kürsüsünden dile getirmenin ben biraz anlamsız olduğunu ifade etmeye
çalışıyorum. Çünkü -Teşekkür ediyorum siyasi parti
gruplarına- biz 22nci Dönemde iki siyasi parti olarak
çalıştık; 344 uluslararası sözleşmeyi imzaladık.
914 yasa çıkardık. 23üncü Dönemde dört siyasi parti olarak çalıştık
ve tarihe imza atacak şekilde, üç günde, siyasi parti
gruplarının alt komisyon kurarak hazırladıkları
ticaret yasalarını onayladık, Borçlar Kanununu onayladık.
Yaklaşık 2.700 maddelik kanun metinlerini üç günde
çıkardık. Siyasi parti grup başkan vekilleriyle, Sayın
Hamzaçebiyle, Sayın Şandırla, Sayın Yıldızla
ve ben, birlikte yaptığımız anlaşmada, 11 Ocak
tarihinden 20 Ocak tarihine kadar bu yasaların çıkması gerektiği
ve toplam önerge sayısının da 300 olması konusunda
mutabık kaldık ve siyasi partilerin verdiği bir tarihî
uzlaşma sonucunda 2.700 maddeyi çıkardık. Eğer siyasi
partiler, bu konuyla ilgili çok uyumlu bir fikir alışverişi
yapmaları varken
Ki Sayın Şandır bize Şu sıradaki
yasa tasarısını, uluslararası sözleşmeyi öne çekelim.
dediğinde Yok. demedik; Sayın Hamzaçebi veya Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu Şu teklifi biz daha önce görüşelim veya görüşmek
istemiyoruz. dediklerinde Hayır. demedik.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Tali komisyonlar
ciddiye alınmıyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Nitekim bazı konularla ilgili
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Tali komisyonlara gelince ciddiye alınmıyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Hocam, esas olan esas
komisyonlardır biliyorsunuz. Siz de beş yıldır burada, Plan
Bütçe Komisyonunda görev yaptınız.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Oradaki milletvekillerine saygısızlık
oluyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Esas olan esas komisyonlardır. Tali komisyon
görevini verir, siz de muhalefet milletvekili olarak, komisyon üyesi olarak,
Plan Bütçe Komisyonu üyesi olarak dersiniz ki: Biz de tali komisyon olarak
bunu görüşüyoruz. diye, Plan Bütçe Komisyonu Başkanına, ilgili
Komisyon Başkanlığına önermenizi sunarsınız.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Sabah komisyon başkanını da aradım,
haberi yok. Haberi yok komisyondan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Biz sizinle özel olarak dışarıda
konuşalım onu hocam.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Burada konuşuruz.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Burası karşılıklı
konuşma yeri değil. Biz sizinle dışarıda
konuşuruz.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Haberi yok.
BAŞKAN
- Lütfen dinleyelim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Biz sizinle dışarıda
konuşuruz.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, 23'üncü Dönem Parlamentosunda, bazı konular
hariç olmak üzere, geneliyle ittifak hâlinde buradan biz yasaları
çıkardık. Özellikle uluslararası sözleşmeleri uyum
içerisinde çıkardık. Her pazartesi siyasi parti grup başkan
vekilleriyle yaptığımız telefon görüşmesi
çerçevesinde, Bu hafta şunu çıkarıyoruz. diye... Nitekim bu
hafta da bununla ilgili karar alınmış. Salı günü
-teşekkür ediyorum- beş tane uluslararası sözleşme
çıktı. Bugün dokuz tane uluslararası sözleşme
çıkması için kararlaştırdık. O anlamda diyorum ki:
Eğer bununla ilgili, gecikmesiyle ilgili bir sorumluluk varsa tüm siyasi
partilerin sorumluluğudur ama şunu diyebilirsiniz: Hükûmet bize bunu
teklif ederdi, teklifte de görüşebilirdik. Bir cümleyle de şunu
ifade etmeye çalışıyorum: Bakın, ilk defa, Parlamento
tarihinde kırmızı gündem diye tabir ettiğimiz gündemde
görüşülecek kanun, tasarı ve tekliflerinin sayısı minimum
seviyeye gelmiştir. Zaman geçtiğinde göreceksiniz ki önünüze gelen
kırmızı gündem bir kitap hâline gelip her hafta salı
günleri basılacak ama ilk defa 23üncü Dönem Parlamentosunda 18 veya 20
tane uluslararası sözleşme gündemde kalmış, 18 veya 20 tane
kanun, tasarı ve teklifi görüşülmeden kadük kalmıştır.
Şimdi, Hükûmet, bu kadük kalan tasarı ve teklifleri yine bizim
birlikte değiştirdiğimiz İç Tüzükün 77nci maddesinde
geneli üzerindeki yapılan görüşmelerden sonra Hükûmetin benimsediği,
komisyonun kabul ettiği sadece geneli üzerindeki yapılan
görüşmelerle Genel Kurula indirilir hükmü çerçevesinde bu da
hızlı bir şekilde indirilmiştir.
Dışişleri Komisyonunda emeği geçen
arkadaşlarımıza, bu tasarıların ki uluslararası
sözleşmelerin imzalanmasında uyum içerisinde ittifak sağlayan
değerli grup başkan vekillerimize, ziyadesiyle grup
başkanlarımıza teşekkürlerimi ifade ediyorum.
Tasarının hayırlı uğurlu
olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Lütfen, buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın
Başkanım, tutanaklara geçmesi için Sayın Elitaşın
sözlerinin üzerine birkaç cümle söylemek istiyorum.
Sayın Elitaş, bizim iddiamızı
güçlendiren bir beyanda bulundu. 23üncü Dönem, 22nci Dönem yani kendilerinin
iktidar grubu olduğu bu dönemlerde uzlaşarak çok sayıda kanun
çıkardığımızı, hatta üç günde, bir haftada 2700
maddelik kanun çıkardığımızı ifade etti. Bizim de
itirazımız bu, tenkidimiz bu. Yani bu kadar çalışkan bir
Meclisin Azerbaycanla ilgili bir konuda hassasiyet göstermemesini tenkit.
BAŞKAN Teşekkür ederim. Zabıtlara geçti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Şandır, bu hassasiyeti niye siz göstermediniz, niye teklif etmediniz?
SİNAN OĞAN (Iğdır) İktidarda
sizsiniz efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Benim itiraz ettiğim,
dikkate sunmak isteğim hadise şu: Hükûmetin son zamanlarda başka
hassasiyetlerle başka yönlere yöneliminden dolayı Türk
cumhuriyetlerine olan ilgisi soğumuştur ve bu, Türk cumhuriyetlerinde
-Sayın Yusuf Halaçoğlunun da dikkate sunduğu gibi- çok ciddi
tepkilere yol açmaktadır. Bunu dikkatinize sunuyorum. Bu konuda hassas
olalım, daha çok dikkat edelim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Önümüzdeki hafta anlaşalım,
uzlaşalım.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Söylediklerimizi teyit ettiği için kendisine
teşekkür ederim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Şandırın
konuşmasını, beyanını söz olarak kabul ediyoruz.
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Söz istedim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Neyle ilgili efendim?
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Efendim, bu konuşulan mevzuyla ilgili, tali
komisyonlarla ilgili.
BAŞKAN
60a göre size bir dakika süre vereyim.
Buyurun
efendim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, ben kürsüden
dışarıda konuşulacağı sözünü verdim, ben
Sayın Ayhanı alıp dışarı çıkıyorum
efendim.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkan, en azından bir dakika
BAŞKAN
Bir dakika vereceğim, konuşsun.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.-
Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, Sanayi Komisyonunun üyesi
olduğuna, grup konuşmacısı olduğu bir sözleşmenin
tali komisyona havale edildiğine ancak konu hakkında komisyon
başkanının bilgisi olmadığına ilişkin
açıklaması
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkanım, ben sözleşmenin biriyle ilgili grup
konuşmacısıydım, tali komisyona havale edildiğini
sıra sayısında gördüm. Plan Bütçe ve Sanayi komisyonlarına
havale edilmiş. Ben Plan Bütçe Komisyonunun eski, Sanayi Komisyonunun yeni
üyesiyim. İkisinden de test ettiğimde bunların gelmediğini
öğrendim. Bizzat Sanayi Komisyonu Başkanını aradım bu
sabah. Bunlar milletvekillerine saygısızlıktır,
bunların bilinmesi gerekir. Sayın Grup Başkan Vekilinin Bu
hususu biz sizle dışarıda görüşelim. demesini esefle
karşılıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Ben teşekkür ederim efendim.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.-
Türkiye-Azerbaycan Uzun Vadeli Ekonomik ve Ticari İşbirliği
Programı ve İcra Planının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 33) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, son söz şahsı adına söz alan
Sayın Nihat Zeybekcinin, Denizli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Zeybekci. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ticari bir anlaşma sebebiyle Meclis
gündemimizde olan kanun tasarısıyla ilgili söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, yemin töreni hariç ilk defa almış
olduğumuz söz sebebiyle de sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken
Değerli Milletvekilimiz Sayın
Şandırın Türk cumhuriyetleriyle, Türk dünyasıyla ilgili
hassasiyetlerini biliyorum yalnız ıskaladığı bir
şey oldu, 5 Ekimde Türk cumhuriyetlerimizin
bağımsızlıklarına kavuşmasının 20inci
yılı sebebiyle Sayın Cumhurbaşkanımızın
onurlandırdıkları, Sayın Dışişleri
Bakanımızın da çok kapsamlı bilgiler verdikleri iki gün
süren bir kongre, bir konferans düzenlendi, hemen şuradaydı, Rixos
Hoteldeydi, ben iki gün boyunca oradaydım, birçok milletvekilimiz de
oradaydı ve bağımsızlığını kazanan
bütün Türk cumhuriyetlerinin de orada her birinin etkinlikleri, sergileri de
vardı, ülkelerini tanıtma etkinlikleri de vardı,
sanırım ıskaladılar, 21inci yılında
inşallah orada olurlar.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Efendim, biz de oradaydık ve maalesef kimse
yoktu.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) Değerli milletvekilleri, saygıdeğer
milletvekilleri, diğer bir konu da
Ben, biraz önce Sayın
Ünüvarın söz alıp da bahsetmiş olduğu Türk Dünyası
Belediyeler Birliği Başkanı olarak hâlâ görevdeyim. 2003
yılında dönemin Pendik Belediye Başkanı tarafından
kurulan Türk Dünyası Belediyeler Birliği bundan iki yıl önce
Sayın Başbakanımızın destekleriyle başkanlık
görevini devraldım, hâlâ o görevim devam ediyor. 18 ülkenin üyesi olarak
yer aldığı, 18 ülkeden 1.106 tane belediyenin üye olduğu
çok güçlü bir örgüt olarak Türk Dünyası Belediyeler Birliği görevine
devam ediyor. 96 tanesi ülkemizden, 436 tanesi de Azerbaycandan,
Azerbaycandan
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP
sıralarından gürültüler)
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Bravo!
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) - Ben, özellikle Sayın Şandırın Azerbaycan
dediğine dikkat edin diye
Ona hiç müdahale etmediniz, ben gelince
müdahale edince dikkatinize ben sunmak için bunu söyledim.
Saygıdeğer
milletvekilleri, değerli milletvekilleri, Türk Dünyası Belediyeler
Birliği olarak bu 18 ülkeden her ay, her iki hafta da bir, bir ülkemizden
yaklaşık olarak 40-50 tane belediye başkanını,
belediye görevlisini İstanbulda eğitime getiriyoruz, eğitime
çağırıyoruz, onlara Türk belediyeciliği hakkında
bilgiler veriyoruz, Türkiyedeki yerel yönetimler hakkında onlara bilgiler
veriyoruz, onları ağırlıyoruz, Türk
misafirperverliğine yakışır şekilde onları
misafir ediyoruz ve hakikaten çok mutlu bir şekilde, memnun bir
şekilde de ülkelerine uğurluyoruz.
Ayrıca,
Türk Dünyası Belediyeler Birliğine Türkiyede illerimizin ve
ilçelerimizin üyesi olduğu o 96 tane kahraman belediyemizle o ülkelerde
etkinlikler düzenliyoruz. O ülkelerde ramazan etkinlikleri düzenliyoruz, bütün
Balkan ülkelerini tek tek dolaşarak etkinlikler düzenliyoruz. Moldovada
Gagavuz Yerinde okul yapıyoruz, Kırgızistanda bütün
belediyelere iş elbiseleri dağıtıyoruz, birçok Türk
cumhuriyeti, Türk dünyası veyahut da bizim kültür coğrafyası
dediğimiz ülkelerde su kaynaklarını hayata geçiriyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, burada söz alan Denizli Milletvekilimiz Denizlideki bir
felaketle ilgili, bir afetle ilgili konuyu gündeme getirmek için söz aldı.
Beş artı bir dakika kendisine söz verildi. Beş buçuk dakika başka
konulardan, son yirmi üç saniye kala Denizliye gündeme geldi. Ben o afetle
ilgili sizlere kısa bir bilgi arz etmek istiyorum. İki ilçemizde,
Çameli ve Kalede beş köyümüzü etkileyen bir afet oldu. 9 büyükbaş,
20 küsur tane de küçükbaş hayvan telef oldu. Bir vatandaşımız
-Sadıka Hanım- eşinin ve çocuklarının
uyarısına rağmen maalesef bir kaza gibi de olsa
hayatını kaybetti selde. Ve hemen anında Valiliğimiz bütün
müdürlükleri harekete geçirerek zarar tespitleri yaptırdı. Denizli
Belediyesi Sevgi Eli o ailenin ev eşyalarını baştan
aşağı yeniledi, yeni bir eve taşıdı. O aileye
yıkılan evi için 21 bin lira verildi. On dört tane balık
çiftliği zarar gördü. On dört balık çiftliğinin her birine
havuzlarını temizlemesi için 5er bin lira yardımda bulunuldu ve
zarar gören bütün diğer vatandaşlarımıza da 5er bin lira
olmak üzere 100 bin liranın üzerinde acilen yardımda bulunuldu. Ve 1
milyon 400 bin liralık toplam zarar da Valiliğimiz tarafından
yapılan çalışmayla ilgililere bildirildi. Ve
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Zeybekci, çok teşekkür ediyorum, vaktiniz doldu.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) Değerli milletvekilleri, ben sözlerimin sonunda
Van depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet diliyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Değerli arkadaşlarım, şimdi madde üzerinde on dakika
soru-cevap işlemi yapacağız.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Benim konuşma yapmamdan yirmi beş dakika veya
bir buçuk saat sonra bir başka uluslararası sözleşmeyle ilgili
yapılan görüşmede arkadaşımız söz alarak benim
konuşmamı çarpıtıp kamuoyunun yanlış
bilgilenmesine neden olmuştur.
Sataşma
nedeniyle, sözlerimi çarpıttığı için söz istiyorum.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sataşma yok.
BAŞKAN
Sizden bahsetmedi Sayın Keskin, sizden bahsetmedi ama Denizli
Milletvekilimiz dedi. İsterseniz bir dakika bir tashih edin.
Buyurun.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Altı dakika
BAŞKAN
O sizin hakkınızdı, o ayrı konu altı dakika
konuşmanız. Beş dakikalık şeyi var.
Buyursunlar.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Denizli Milletvekili Adnan Keskinin, Denizli Milletvekili Nihat Zeybekcinin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ADNAN
KESKİN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bir ilin milletvekilinin, kendi ilindeki bir başka milletvekilinin kendi
ilindeki sorunları dile getirmesinden dolayı söz alarak onu
yalanlamaya kalkması herhâlde
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Hayır
ADNAN
KESKİN (Devamla) Otur, yerine otur, belediye değil burası,
otur.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Ben oturuyorum da
ADNAN
KESKİN (Devamla) İmar planı tadilatına benzemez bu
işler, otur bakayım. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Böylesine
yalanlamaya kalkması herhâlde Parlamentoda ilk defa görülen bir hilkat
garibesidir. Bu arkadaşım benim konuşmamı bir dakikayla
sınırladı, kendisi altı dakikada baktım, yirmi dört
saniyesi Denizliye ayrılmıştı. Gerisi Belediyeler
Birliği, başka konular, hatta Azerbaycanla ilgili
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Azerbaycan
ADNAN
KESKİN (Devamla)
sözleşmeyle ilgili de bir şey söylemedi.
Ben
şunu getirdim: Elbette 3 bin lira, 5 bin lira yardım edilmiştir.
İki:
Ben Denizli Belediyesinin, valiliğin, herhangi bir tasarrufunu
eleştirmedim. Ben şunu söyledim.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Siz hiçbir şey söylemediniz ki.
ADNAN
KESKİN (Devamla) Arap baharının estiği ülkelere 400
milyon
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Denizliyle ilgili bir şey söylemediniz ki.
BAŞKAN
Lütfen
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) - Denizliyle ilgili hâlâ bir şey söylemediniz ki.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
Buyurun.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Denizliyle ilgili bir kelime söyleyin, afetle ilgili
bir şey söyleyin.
ADNAN
KESKİN (Devamla) Seni bir kez daha ikaz ediyorum
BAŞKAN
- Şimdi, beyler, bir saniye
ADNAN
KESKİN (Devamla) Seni bir kez daha ikaz ediyorum.
BAŞKAN
Bir saniye
Lütfen bir saniye
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Bakın, bütün Denizlililer
BAŞKAN
- Sayın Zeybekci bir saniye, bitirsin lütfen.
ADNAN
KESKİN (Devamla) Belediyedeki tasarruflarından korkarak buraya
sığındın.
Lütfen
saygılı ol. Haddini bil ve terbiyeli ol. Saygısız adam.
BAŞKAN
Sayın Keskin
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, konuyu, lütfen, başka
bir yere taşıyoruz şu an.
ADNAN
KESKİN (Devamla) Ama bu kadar da olmaz.(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Keskin, lütfen.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkan, söz istiyorum.
ADNAN
KESKİN (Devamla) Otursun yerine. Saygılı ol.
BAŞKAN
Sayın Keskin
ADNAN
KESKİN (Devamla) Sayın Başkan, uzatın lütfen. Lütfen
uzatın.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, kürsüyü işgal ediyor.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkan...
ADNAN
KESKİN (Devamla) Saygılı ol biraz. Sayın Başkan,
otursun lütfen. Kimdir yani, böyle müdahale etme hakkı var mı?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Siz de kürsüyü o şekilde işgal
edemezsiniz.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN
Oturun lütfen.
ADNAN
KESKİN (Devamla) Böyle bir şey var mı?
BAŞKAN
- Sözleriniz zabta geçmiştir. Oturun lütfen.
ADNAN
KESKİN (Devamla) Açın efendim lütfen.
BAŞKAN
- Efendim, Sayın Keskin, lütfen bağlayınız.
OSMAN
KAPTAN (Antalya) Ses yok, ses.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) O zaman hepimiz çıkıp bu şekilde
konuşalım Sayın Başkan. Nezaket diye bir şey var.
ADNAN KESKİN (Devamla) Sayın Metiner
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN
- Bir dakika efendim, lütfen, müsaade edin bitirsin, ona göre
söyleyeceğim.
ADNAN KESKİN (Devamla) Ben şunu
söyledim: Sel felaketi nedeniyle tahribat büyüktür. Bütün havuzlar zarar
görmüştür. Havuzlardaki balıkların tümü tahrip olmuştur.
Devlet sıcak elini buraya uzatması gerekmektedir. dedim ve sonunda
şunu söyledim: Arap baharının estiği ülkelere 400 milyon
lira gönderebilen siyasi iktidarımız inşallah Denizliyi de
unutmaz. dedim.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Yapılanları niye söylemediniz? Hayır,
yapılan şeyi niye söylemediniz?
ADNAN
KESKİN (Devamla) - Talebim budur, bunu tekrar ediyorum. Kimsenin bunu
saptırmaya hakkı yoktur...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADNAN
KESKİN (Devamla) Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Keskin. Zapta geçti sözleriniz.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkan, şahsıma
sataşma var. Başka bir konuyla, belediye
başkanlığı görevimle ilgili şahsıma sataşma
var.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Yani ben sataşma filan yapmadım ama öyle
algılıyorsa, yarası varsa diyeceğim bir şey yok.
BAŞKAN
Şimdi, değerli arkadaşlar. Tamam.
Buyurun
Sayın Aydın..
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım, Sayın Nihat Beyin
şahsına sataşma olmuştur.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Benim şahsıma sataşma var. Yeterli
süre istiyorum.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Zeybekci, doğru da karşılıklı
sataşmanın bir sınırı olmalı.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Doğruysa hakkımı verin.
BAŞKAN
- Buyurun size iki dakika süre veriyorum, siz de sataşmaya cevap verin ama
başka sataşmaya meydan vermeden, lütfen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, İç Tüzükü
çiğniyorsunuz, isim telaffuz edilmedi ki.
BAŞKAN
- Lütfen
Beyefendi, siz lütfen oturun. Adnan Bey bir şey söyleyecekse
söyler, siz oturun lütfen.
2.-
Denizli Milletvekili Nihat Zeybekcinin, Denizli Milletvekili Adnan Keskinin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Denizliye yedi yıl belediye başkanı olarak hizmet ettim, tam
yedi yıl. Yedi yılın sonunda 12 Haziran seçimleri sebebiyle tam
bir kara propagandayla, yalanla, dolanla, iftirayla hazırlamış
oldukları bir belgeyi Denizlide dağıttılar, Başkan
kaçıyor diye.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Kim dağıttı?
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) Saygıdeğer milletvekilleri, şunu
söyledim
ADNAN
KESKİN (Denizli) Böyle bir konuşma olabilir mi? Utanmıyor mu
bu lafları söylemeye?
NİHAT
ZEYBEKCİ ( Devamla) Yedi yıl boyunca belediye
başkanlığı görevi yaptım.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Utanmıyor mu Sayın Başkan? Niye müdahale
etmiyorsunuz yahu?
NİHAT
ZEYBEKCİ ( Devamla) Hakkımda
açılmış olan bir tek dava, hakkımda yapılmış
olan bir tek suç duyurusu yoktur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ve şunu söyledim, sadece şunu söyledim: 2004 yılı
ve 2009 yılı arasında Cumhuriyet Halk Partili bütün belediye
meclis üyeleri bir araya gelsinler ve oy birliğiyle desinler ki 2009
seçimlerinde Biz bu başkanın uygulamalarından dolayı
herhangi bir suç unsuru veyahut da herhangi bir şekilde bir kirlilik
göremiyoruz ama içimiz rahat değil. Bir teki söylesin aday da
olmayacağım, adaylıktan da çekileceğim. dedim. Bunu dahi
söyletemediler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Zeybekci. Teşekkürler.
NİHAT
ZEYBEKCİ ( Devamla) Sadece ve
sadece karaladılar, sadece ve sadece yalan ve iftira ettiler aynen burada
olduğu gibi.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Niye cevap
veriyorsun Sayın Başkan?
NİHAT
ZEYBEKCİ ( Devamla) Hiçbir imar
uygulamamla ilgili hakkımda açılmış olan hiçbir dava,
hiçbir suç duyurusu, hiçbir şey yoktur.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Bağımsız yargı mı
bıraktınız?
NİHAT
ZEYBEKCİ ( Devamla) Ama
kendilerinin Denizlideki bizim yol, köprü, park, bina, pazar yeri,
sağlık ocağı, her şey, garaj, çevre yolu, hepsiyle
ilgili açtıkları onlarca yürütmeyi durdurma davası vardı.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Otopark paralarını ne yaptınız,
otopark paralarını?
MEHMET
YÜKSEL (Denizli) Otur ulan, otur!
NİHAT
ZEYBEKCİ ( Devamla) Hepsinden de
çıktık. Hamdolsun hepsini de yerine getirdik.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Otopark paralarını ne yaptınız?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Otur!
NİHAT
ZEYBEKCİ (Devamla) Hayırlı çalışmalar diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sağ olun Sayın Zeybekci, sağ olun.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Asıl sataşma şimdi var.
BAŞKAN
Sayın Keskin, siz çok tecrübeli bir parlamenter
arkadaşımızsınız.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Sayın Başkan, bir dakika, bir dakika
BAŞKAN
- Bu şekilde devam etmeyelim lütfen.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Buyurun.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Ben kimsenin isminden bahsetmedim, kimseyi de
kötülemedim ama asıl sataşma şimdi var. Yani bir belge
dağıtılmış
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım
Sayın
Başkanım
ADNAN
KESKİN (Denizli)
o belgedeki suçlamalar, sanki bunu biz
yapmışız gibi açıklama yaptı. Ben sataşmadan
tekrar söz istiyorum.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım
Sayın
Başkanım, sayın konuşmacı hiçbir
BAŞKAN
- Buyurun.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Aydın, niye müdahale
ediyorsunuz?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Bir dakika
Bir dakika
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sen önce Grup Başkan Vekilimizden bir özür
dile. Terbiyesiz! dediniz.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Kime?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Özür dileyeceksin!
ADNAN
KESKİN (Denizli) O atarsa ben de cevap veririm.
Sen
bir kere sabıkalısın.Sen otur bir kere!
BAŞKAN
- Sayın Metiner, bir saniye efendim.
Beyefendi
Evet, lütfen
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sana yakışıyor mu?
ADNAN
KESKİN (Denizli) Sana yakışıyor mu?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sen özür dile!
ADNAN
KESKİN (Denizli) - Sen yaranamazsın! Yaptığın
suçlamaları
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Özür dile! Özür dile!
ADNAN
KESKİN (Denizli) Böyle yaparak yaranamazsın! Kendini
affettiremezsin!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sen istediğin zaman laf atacaksın hem
de terbiye dersi vereceksin!
BAŞKAN
Lütfen
Bir saniye efendim
Bir saniye
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Dinleyelim.
Buyurun.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Az önce Sayın Konuşmacı tabii sataşmadan
dolayı söz aldı, konuştu ve hakkında birtakım
karalamaların, iftiraların olduğunu, mahkeme nezdinde de
aklandığını ve bu manada da zaten ne isim vererek ne bir
grubu hiçbir şekilde sataşmaya meydan verecek şekilde
konuşmadı, hiçbir isim zikretmedi. Dolayısıyla burada
boşuna bir sataşmadan dolayı söz talep ediliyor.
Efendim,
biz böyle bir sataşmanın olmadığı kanaatindeyiz.
Gündem kaldığı yerden devam etsin.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, izninizle
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, biraz önce
konuşan Denizli Milletvekili Arkadaşımız
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sataşmada bulundu. Biz de söz istiyoruz.
BAŞKAN
Bir saniye
Bir saniye
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) -
söz isterken Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Arkadaşımız
Sayın Aydın, Denizli Milletvekili Arkadaşımızın
hukukunu korumak düşüncesiyle ayağa kalktı, kendisine
sataşma olduğunu ifade ederek söz istedi.
Şimdi,
İç Tüzükümüzde böyle bir usul yok. Kime sataşılmışsa
sataşılan kişi kendisi söz ister. Grup başkan vekilinin
kendisine
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Sözü ben istedim Sayın Başkan.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Kendisi istedi zaten sözü.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bir saniye
Ama ben başka bir
şey söylüyorum. İzninizle
Grup
başkan vekilinin onun gücü yetmiyor ben ona destek vereyim
düşüncesiyle ayağa kalkıp onun adına söz istemesi gibi bir
uygulama yoktur.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) 2 tane vekiliniz var. Siz de
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bir saniye efendim
Bitmedi cümlem,
bitmedi
Şimdi,
daha sonra, sataşma gerekçesiyle Sayın Keskin söz aldı,
çıktı konuştu. Keskin konuştu, arkadaşımız
konuştu. Konuşmasında dedi ki: Benim hakkımda Denizlide gerçeğe
aykırı bir belge dağıttılar.
Evet,
şimdi, Sayın Keskinin konuşması üzerine bu ifade
edildiği için Sayın Keskin doğal olarak sataşma
gerekçesiyle söz istiyor. Şimdi, Sayın Keskinin söz talebi üzerine
Sayın Ahmet Aydının tekrar ayağa kalkıp burada
sataşma yoktur
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Niye üzerine alınıyorsun?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) -
gerekçesini ileri sürmesi
doğru değildir.
Sayın
Keskin hakkını savunuyor.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, şöyle yapalım
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Şimdi, ben
BAŞKAN
Bir saniye
Haklısınız, haklısınız
Bir
şey söylemiyorum.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) -
mademki Sayın Aydın
Denizli Milletvekilimiz adına bir sözde bulunmuştur, ben de
Sayın Keskin adına ifade ediyorum. Cümleyi söyledim ki sataşma
vardır efendim.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Ben o evrakları dağıtanlarla ilgili
hiçbir isim vermedim. Dağıtıldı dedim.
BAŞKAN
Her iki Başkan Vekilinin sözleri de zapta geçti.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Keskin, sadece bulunduğunuz yerden, en son söylediği
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Bir saniye efendim
En
son söylediği böyle Birtakım dergiler, karalamalar,
dağıtıldı. dedi. Sizin
dağıtmadığınızı oradan söylerseniz, zapta
geçersek bu işi burada bitirelim lütfen. Lütfen, oradan zapta geçelim.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyursunlar.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Parlamento kurallarla yönetilir.
BAŞKAN
Tabii.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Ben sataşmadan söz istiyorum. Vermeyecekseniz
saygı duyarım.
BAŞKAN
Estağfurullah.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Ama verecekseniz kurallara uygun bir şekilde
mikrofonda konuşmak istiyorum.
BAŞKAN
Şimdi, oradan da zapta geçiyor Sayın Keskin.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Hayır efendim. Vermeyecekseniz saygı
duyarım.
BAŞKAN
Şimdi, eğer tekrar sataşmaya meydan verecekse sonu yok. O
bakımdan söylüyorum.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Ama bana sataşmayı kabul ediyorsanız,
Başkanlık olarak bana sataşmayı kabul ediyorsanız,
ben, İç Tüzük hükümlerine göre
BAŞKAN
Hayır, şöyle diyelim efendim: Bir dakika, o
dağıtılan dediği malzemenin
dağıtılmadığını söyleyecekseniz buyurun.
Sadece bu var sataşma, benim görüşüme göre. Lütfen, lütfen
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Lütfen
Bir
dakika açın.
3.-
Denizli Milletvekili Adnan Keskinin, Denizli Milletvekili Nihat Zeybekcinin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ADNAN
KESKİN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
böyle bir gerilimin yaşanmasını istemezdim, arzu etmezdim. Benim
konuşmamdan iki saat sonra, üç saat sonra bu tartışmaların
açılması üzüntü verici, Parlamento açısından da hiç olumlu
bir not değil. Milletvekili seçimleri döneminde bir belge
dağıtıldığına ilişkin benim bir bilgim
yoktur. Ben, Sayın Zeybekci de bilir, kırk bir yıldır
siyasetin içerisindeyim. Hayatım boyunca ahlak dışı, hukuk
dışı hiçbir iş yapmadım. Beni bununla suçlamaya
kalkanlara, bu iddialarını kendilerine iade ediyorum. Hepinize
saygı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, lütfen
Şimdi, bir dakika
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Soru-cevaba geçeceğiz, lütfen rica edeyim Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Tekriri müzakere efendim, yeter artık.
BAŞKAN
Yeter, teşekkür ediyorum.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.-
Türkiye-Azerbaycan Uzun Vadeli Ekonomik ve Ticari İşbirliği
Programı ve İcra Planının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 33) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi, değerli arkadaşlar, madde üzerinde on dakika soru-cevap
işlemi yapacağız.
Sisteme
girmiş olan arkadaşlar var.
Sayın
Ağbaba, buyurun.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Başkan, Malatya hepimizin bildiği gibi dünyada
kayısı ile marka olmuştur. Hiçbir kent yoktur ki dünyada bir
ürünün yüzde 90ına hâkim olsun. Ancak buna rağmen Malatyada önemli
ölçüde kayısıyla ilgili sulama problemleri vardır. Sayın
Bakana arz etmek istiyorum: Malatyada merkezde insanlar Çat Barajından yeteri
kadar su alamadığı için kanalizasyonu kırarak sulama
yapmaktadır. Hatunsuyunda, Dilekte, eski Battalgazide insanlar
kanalizasyon borularını kırarak kayısılarını
sulamaktadır. Bu konuda tedbir almayı düşünüyor musunuz?
Malatyaya, Malatyalı kayısıcıya bu
yakışıyor mu?
BAŞKAN Sayın
Özkes
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Depremin ilk üç gününde İsrailin yardımını kabul etmeyen
AKP, dördüncü günde ne değişti de İsrailin
yardımını kabul etti? Madem kabul edecekti niçin efelendi? diye
sordum. Depremin ilk üç gününde İsrailden gelecek kurtarma
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Metiner
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Başkan, süre dolmadı ki!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Bir dakika olmadı Sayın Başkan.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Benim sesimi kesiyorsunuz!
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Bir dakika olmadı Sayın Başkan,
üç kelime konuştu.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Neden konuşturmuyorsunuz?
BAŞKAN
Affedersiniz, bir teknik arıza olmuş, dolmamış.
Buyurun, devam edin.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Geçen defa da bir dakikanın yarısında siz
konuştunuz yarısında ben!
BAŞKAN
Hayır, ben, efendim
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Rica ediyorum, bana bir dakika verin.
BAŞKAN Bir teknik
arıza olmuş Beyefendi, bağırmanız için bir sebep yok.
Teknik arıza, benimle ilgisi yok.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Bir dakika verin.
BAŞKAN Bir dakika
verdim.
Buyurun.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
VELİ AĞBABA
(Malatya) Yine gelmiyor ses.
BAŞKAN Siz,
lütfen susun siz.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
BAŞKAN Bir
saniye, bir saniye
Başka bir yerden
konuşun, acaba
Bir yan koltuktan
konuşursanız, belki seste bir şey var.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) Sayın Başkanım, Hocama gareziniz mi var ya?
BAŞKAN Ya, Allah
rızası için, yangına körükle gitmeyin! Teknik arızaya da
öyle mi diyorsunuz yani?
Bitişiğe geçin
lütfen, bitişiğe.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Lütfen konuşmaya başladığımda dakika
başlasın. Rica ediyorum
BAŞKAN Tabii,
öyle olacak, merak etmeyin, tamam.
Buyurun.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
depremin ilk üç gününde İsrailin yardımını kabul etmeyen
AKP, dördüncü günde ne değişti de İsrailin
yardımını kabul etti? Madem kabul edecekti niçin efelendi? diye
sordum. Depremin ilk üç gününde İsrailden gelecek kurtarma ekipleri belki
birkaç canın kurtulmasına vesile olacaktı. Buna engel olmak
insanlık ayıbıdır. Beş gündür enkaz altındakileri
çıkaramayıp ölümlerine sebep olmak insanlık
ayıbıdır. Çürük binaya göz yumup insanların ölümüne sebep
olmak insanlık ayıbıdır. Çürük binaya izin verenleri
milletvekili yapıp dokunulmazlık vermek insanlık
ayıbıdır.
Teşekkür
ediyorum, saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Metiner
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
cumhuriyetimizin 88inci yıl dönümünü yürekten kutluyorum.
Cumhuriyetimizin demokrasiyle taçlandırılmak istendiği bir
dönemde hâlâ CHPli bir vekil arkadaşımızın
karşı devrim argümanını kullanıyor
olmasını esefle kınıyorum.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Azerbaycanla ilgili konuşun. diye
sabahtan beri itiraz ediyorsun, kendin konuşmuyorsun ya!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Baas tipi bir cumhuriyet anlayışı
miadını doldurmuştur. Karşı devrim argümanı
bile bildiğim kadarıyla eski CHPye ait bir argümandır.
VELİ
AĞBABA (Malatya) CHP mi diyor, MHP mi diyor?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) CHPnin yenisiyle eskisi arasında bir
farkın ortadan kalkmış olmasını diliyorduk ama CHP
belli ki
(CHP sıralarından gürültüler)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Beyefendi, soru soracaksınız,
soru!
MEHMET
METİNER (Adıyaman)
kendi ideolojik genlerine geri dönüyor.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yağcılık yapma, yağcılık yapma!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Suriyenin diktatoryal Baasçı rejimini
savunuyor olmaları da bir kez daha gösterdi ki hâlâ Cumhuriyet Halk
Partisi zihniyeti demokrasiyle taçlandırmak istediğimiz
cumhuriyetimizin
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Ne zihniyeti ya! Cumhuriyet zihniyeti, cumhuriyet!
İkide bir zihniyet diyor ya!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) -
Baas tipi bir cumhuriyet olmasında
ısrar ediyor. Bir milletvekili olarak bu anlayışı
kınıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Metiner.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın
Metiner konuşmasında grubumuza açıkça sataşmada
bulunmuştur. Söz istiyorum efendim.
BAŞKAN
Şunu tamamlayalım mı, şimdi mi söz istiyorsunuz?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Tamamladıktan sonra da
olabilir.
BAŞKAN
Sayın Gök
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, 88inci yılını
kutlayacağımız cumhuriyet, siyasal anlamda tam
bağımsızlık ilkesi olduğu gibi ekonomik anlamda da tam
bağımsızlık ilkesi üzerine kurulmuştur. Bu cumhuriyeti
kutlayacağımız bugünde ne yazık ki KİT Komisyonunda
ülkemizin cumhuriyetle yaşıt şeker fabrikalarının
geleceğini tartışıyoruz ve öğreniyoruz ki
Kütahyada, Kütahya Şeker Fabrikasının özelleştirilmesinde
Özelleştirme İdaresinin üzerinde olmadığı hâlde
başka bir kişiye ait bulunan tapunun da AKPli bir sayın
milletvekilinin, Vahit Kiler Beyefendinin Kiler Grubunca satın
alındığını öğrenmiş bulunuyoruz.
Sayıştay
yukarıda bağırıyor Bu durumu düzeltin. diye. Acaba
Hükûmetimiz, sayın bakanlarımız ve AKPli milletvekillerimiz
vicdanlarında bu sorunu nasıl çözecekler?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gök.
Soru
süresi doldu, şimdi cevap vermek üzere Sayın Veysel Eroğlu,
Orman ve Su İşleri Bakanı.
Buyurun
Sayın Bakan.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Soru
sormak suretiyle katkıda bulunan milletvekillerimize çok teşekkür
ediyorum.
Sayın
Ağbaba, Malatya Milletvekili, Malatyadaki sulamalardan bahsetti.
Esasen,
tabii ki, Malatyada ne kadar sulama varsa onları yapmak bizim boynumuzun
borcu. Esasen, biliyorsunuz, Derme ve Çerkez Yazısı sulamaları
bitti -O büyük bir sulama alanı.- şimdi Kapıkaya
Barajını da bitiriyoruz.
Bu
sizin söylediğiniz kayısı sulamasıyla ilgili de bir
planlamamız var. Hatta, eski sulama sistemlerinin yenilenmesi konusunda da
bir karar aldık, inşallah sulama birlikleriyle birlikte sulamalardan
eksik kalanlarını tamamlayacağız, onu özetle vurgulamak
istiyorum.
Şimdi,
Sayın Özkes İsrailden gelecek olan yardımlar niye engellendi?
veya Kabul edilmedi? diyor.
Şu
an Hükûmetimiz, Başbakanımız ve başbakan
yardımcılarımız çok net bir şekilde
açıkladı, biz hiçbir ülkeden gelecek yardımları reddetme
durumunda olmadık yani. Zaten şu anda onların da listesi
İnternette var. Pek çok ülkeden şu anda yardım geliyor, kimisi
çadır gönderiyor, kimisi prefabrik konut vesaire. Bunları kabul
ettik.
Ama
biliyorsunuz arama kurtarmada süre çok önemli. Zaten biz Türkiye olarak arama
kurtarmada çok büyük bir mesafe kat ettik. Kaldı ki komşu
Azerbaycandan da hemen arama kurtarma ekipleri geldi. Yani arama kurtarmada
bir aksaklık yaşanmadı, bir.
İkincisi,
biz ister İsrail olsun ister başka ülke olsun gelecek
yardımları kabul ediyoruz.
Esasen,
biliyorsunuz, İsrailde yangın olduğu zaman Sayın
Başbakanımız talimat verdi ve biz, İsraildeki yangına
yangın uçaklarımızla koştuk ve o yangını
söndürdük. Yani, yardımı engelleme veya kabul etmeme diye bir durum
söz konusu değildir, onu da özellikle belirtiyorum.
Ayrıca,
müsaadenizle, öğleden önce de Van Valisi hakkında bazı
iddialarda bulunuldu. Ben de hemen konuşmadan sonra Sayın Valiyle
telefon görüşmesi yaptım. Köylere ulaşamadık. diye hiçbir
beyanının olmadığını çok açık bir
şekilde ifade etti. Yani, şu anda ulaşılmayan köy yok ama
belki yanlış anlaşılma olabilir.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Bakan, yirmi iki tane köy ismi vereyim
şimdi!
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Tamam, hasar tespiti ile alakalı belki
olabilir ama arama kurtarma, battaniye, çadır, yiyecek, birtakım
diğer ihtiyaçlar için ulaşılmadık köyün
olmadığını ve bu konuda bir beyanının
olmadığını burada ifade etmek istiyorum.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Ben size hiç gidilmemiş yirmi iki tane
sayayım.
ADİL
KURT (Hakkâri) Valiyi kurtarmaz Sayın Bakan.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Tabii,
varsa onları bildirin, hemen yardıma koşalım.
Esasen
şunu da özetle belirteyim: Bu konuda hakikaten çok büyük bir faaliyet,
bütün ülkenin her tarafından, yani bütün belediyelerden, bütün kamu kurum
ve kuruluşlarından büyük bir yardım seferberliği olmuştur,
bundan dolayı herkese, bütün
belediyelere, ayrım gözetmeden hepsine, bütün kamu kurum ve kuruluşlarına ve orada
emeği geçen herkese gönülden teşekkür ediyorum.
Tabii,
Sayın Gök, özellikle, Kütahya Şeker Fabrikasıyla alakalı
Biliyorsunuz Özelleştirme İdaresi sadece Kütahyada değil,
sırasıyla bütün şeker fabrikalarını
özelleştiriyor. Özelleştirmenin usul ve esasları var, yoksa
herhangi bir kişiye bunu vermek şeklinde değil, belirli ihale
esaslarına göre, belli şartlara göre veriliyor. Bunu siz de
biliyorsunuz, o konuyu da bilgilerinize sunuyorum efendim.
Hepinize
çok teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Bu
şekilde görüşmelerimiz tamamlanmıştır.
1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi
Sayın Hamzaçebi, bir açıklamada bulunacak.
Buyurun
efendim.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metinerin, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; oturduğu yerden konuşan Sayın Metiner, Cumhuriyet
Halk Partisiyle ilgili bir değerlendirmede bulundu. Sayın Metinerin
demokrasiyle ilgili çok kitabı var. Bir tanesi de Cennet Düşü
başlığını taşıyan bir kitaptır. Orada
demokrasi anlayışını değerlendirir, eski ve yeni
demokrasi anlayışlarını irdeler ve demokrasinin,
demokrasiyi hazmetmemiş olan kişiler elinde, demokrat olmayan
kişiler elinde nasıl Talibancı bir demokrasiye
dönüştüğünü gayet iyi anlatır. Sayın Metinere, dönüp o
yazdığı kitabını yeniden okumasını
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Ezbere biliyorum.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) -
ve buradaki konuşmalarını
demokrasiye uygun bir şekilde yapmasını tavsiye ederim.
Sayın Metiner, o kitabında özgürlükleri savunurken, burada özgürlük
karşıtı bir söylemi söylemekten çekinmiyor.
Sayın
Metiner, siyasete girdiğinizde bazı hataları yapmış
olabilirsiniz, liderinizle ters düşmüş olabilirsiniz. Siz, gelin, onu
telafi etmek uğruna başka şeyler yapmayın, Ahmet Hakana
yazdığınız o mektuptaki gibi olmaya devam edin. Ben size
bunu öneririm, size bu yakışır. (CHP sıralarından
alkışlar) Başka bir rol, inanın, şurada geçen dönem
oturup laf atan arkadaşlar vardı, bu rol size
yakışmıyor ama Ben bu rolü oynayacağım.
diyorsanız, söyleyeceğim bir şey yok.
Bir
şey daha ilave etmek istiyorum. Suriyedeki Baas rejimi ile Cumhuriyet
Halk Partisi arasında Sayın Metiner bağ kurmaya
çalıştı. Biz Suriyeye bir heyet gönderdik Suriyede ne oluyor,
ne bitiyor? diye. Birçok ülkeye heyet gönderiyoruz -Bulgaristana gönderdik,
Avrupa ülkelerine gönderdik, komşu ülkelerimize gönderiyoruz- bundan sonra
da göndermeye devam edeceğiz. O günlerde Adalet ve Kalkınma Partisi
Genel Başkan Yardımcısı Sayın Çelik bir
değerlendirme yaptı, Sayın Kılıçdaroğlu mezhep
yakınlığı nedeniyle mi Suriyeye heyet gönderiyor? dedi.
Ben şimdi size bu vesileyle sormak istiyorum: Siz Suriyedeki rejimin
mezhebinize uygun olmaması nedeniyle mi oraya giden heyeti
eleştiriyorsunuz? Siz mezhep ayırımı mı
yapıyorsunuz? Bunu da Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna sormak
istiyorum. Özgürlükçü demokrasi anlayışında Adalet ve
Kalkınma Partisi bizim ufkumuzun gerisinde kalır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan, Sayın Başkan
lütfen
Benim rolümle ilgili
BAŞKAN
Sayın Metiner isminizi
zikrettiği için vereceğim ama bir başka sataşmaya meydan
vermeden lütfen.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Hayır, asla.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika içinde
(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sataşana sataştırıyorsunuz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Siz gelirseniz buraya
sataştırmazsınız.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Geleceğim
5.-
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET
METİNER (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Hamzaçebiye kitaplarımı okuduğu için teşekkür ediyorum.
Hepsi ezberimde: Cennet Düşü, İdeolojik Devletten Demokratik
Devlete. Mehmet Metiner olarak devletin ideolojiden arındırılması
gerektiğini ve herkesin etnik kökenine, dinsel kökenine, yaşam
tarzına bakılmaksızın özgür olabileceği demokratik bir
cumhuriyeti savunduğumu o kitabımı okumuşsanız
görürsünüz. Dolayısıyla rolümde de, duruşumda da hiçbir
farklılık söz konusu değildir. Baas tipi bir cumhuriyeti orada
nasıl eleştirdiğimi de pekâlâ hatırlarsınız
kitabımı okumuşsanız.
Ben
ideolojik bir akrabalık bağından söz ediyorum. Cumhuriyet
elbette çok anlamlıdır, çok değerlidir ama demokrasiden yoksun
bir cumhuriyet de, demokrasiden yoksun bir din anlayışı da,
demokrasiden yoksun bir laiklik
anlayışı da sorunludur diyenlerdenim.
Sayın
Liderimizle herhangi bir sorunumuz yok, her seferinde bunu dilinize
dolamanıza gerek yok. Biz birbirimizi yeni tanıyan insanlar
değiliz. 80 öncesinden birbirimizi tanırız. Sayın Liderimin
söylediklerinin arkasındayım. Partimin ilkelerini sonuna kadar
benimseyen bir insanım. Herkes için demokrasi, herkes için özgürlük
isteyen katıksız bir demokratım.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın
Metiner.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.-
Türkiye-Azerbaycan Uzun Vadeli Ekonomik ve Ticari İşbirliği
Programı ve İcra Planının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 33) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri,
tasarının 2nci maddesini okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen Ferit
Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekilimiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekillerim; hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, eski bir arkadaşınız olarak bir
tavsiyede bulunayım: Aynı ilin milletvekilleri,
bağrınıza taş basın, kızılcık
şerbeti için, ne olursunuz bu kürsüde birbirinize sataşmayın.
Aynı ilin milletvekilleri
Ben, herkes için konuşuyorum. Ben, iki
dönemdir -üçüncü dönemim- burada bir kez gördüm, bir kez, aynı ilin
milletvekillerinin şu yaşadığımız olayı
yaşadığını bir kere gördüm. Parlamento etiğinde,
il etiğinde, ilde birlik beraberlik olması açısından o ile
zarar verir. Benim dostça tavsiyem, dışarı çıkın, daha
sonra oturun konuşun
RIFAT
SAİT (İzmir) Bu tarafa bakarak konuşma!
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Her tarafa bakıyorum ben.
RIFAT
SAİT (İzmir) Hep buraya bakıyorsun, o tarafa bak!
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Nereye bakacağımı siz tayin
edemezsiniz. Nereye bakacağımı
BAŞKAN
Lütfen
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ben, tüm Parlamentoya hitap ediyorum, yeni
gelenlere söylüyorum, bir dostça tavsiye ediyorum. Orada oturmuş laf
atıyorsunuz. Nereye bakacağımı ben tayin ederim, siz tayin
edemezsiniz. Yani almayacaksanız almayın. Ben, dostça, bu
Parlamentoda yaşamış deneyimli bir milletvekili olarak,
aynı ilin milletvekilleri sakın ola ki
Burada geçen dönemden,
evvelki dönemden kalan bir sürü arkadaşım var. Ben, ikinci görüyorum
bunu ve üzülüyorum, il açısından üzülüyorum, o ilde birlik beraberlik
açısından üzülüyorum. Hep birlikte olmalısınız.
Amacımız, hepimiz, seçildiğimiz ile hizmet etmek
zorundayız. Ben, bu tavsiyeyi yapmayı bir görev bildim. Hakikaten o
il açısından üzülüyorum. Ben, herkese söylüyorum bunu, kimseye
söylemiyorum.
Teşekkür
ederim.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, tabii, Dışişleri Komisyon
Başkanım burada olduğu için, bu konuşmayı, kısa,
beş dakikalık bir konuşmayı görev bildim. Vize konusu
Biz,
Azerbaycana vize uygulamıyoruz ama Sayın Başkan, hâlâ
Azerbaycan bize kapıda vize uyguluyor ve bunu da kaldırmıyor.
Türk vatandaşları Azerbaycan girişinde bazen çevriliyorlar. Bir
kere bunu ileteyim.
İkincisi,
hâlâ Özbekistan ve Türkmenistan, Türk vatandaşlarına vize uyguluyor
ve bazen iki ay, bazen üç ayda vize alınamıyor. Şimdi Avrupa
Birliği ülkelerine de geleceğim, Amerikaya da geleceğim.
Amerikaya giden çok arkadaşım var.
Ayakkabılarınızı çıkarıyorsunuz, kemerlerinizi
çıkarıyorsunuz. -aynı
şeyi uygulamadığınız takdirde- bizler ise
kırmızı halı seriyoruz. Onlar bize ne yapıyorsa biz
aynısını yapmıyorsak olmaz arkadaşlar. Türk iş
adamlarından -bırakın vatandaştan- hangi belgeleri
istediklerini biliyor musunuz bazı ülkelerin? Tapularından tut,
bankadaki hesaplarından tut, hatta ELISA testi isteyen ülkeler var. Onun
için eğer bu konuda aynı mütekabiliyet esasında hareket etmezsek
Türk vatandaşları zor durumda kalıyor.
Avrupa
Birliğine geleceğim. Avrupa Birliğinde her ülke bize vize
uyguluyor. Oğlunun düğününe, torununun sünnetine veya
kızının doğumuna gitmek bir anne babanın her
şeyidir ama maalesef üç aya, dört aya vize günü veren ülkeler var.
Bazı ülkelerde vizeyi kaldırdık. dediniz ama Türkiyenin bu
ülkelerle hiçbir ilişkisi yoktur. Örneğin Türkmenistanla,
örneğin Özbekistan
Yani Türk
vatandaşına uygulanan vize uygulamasını
Eğer
Türkiyenin en çok ilişkide olduğu Avrupa Birliği ülkeleri veya
Türk iş adamlarının en çok iş yaptığı
ülkeler hâlâ bize vize uyguluyorsa bizim bunu düşünmemiz lazım. Biz
aynı tavrı göstermiyoruz, kapıda kırmızı
halılar seriyoruz. Yine söylüyorum: Kırmızı pasaportu olan
bir milletvekili olarak ben Amerikaya gidişimde her tarafımı
çıkarıyorum, bir çorapla kalıyorum. Eğer bunu yapıyorlarsa,
biz de
Amerikadan gelen bir Amerikalı parlamentere aynı şeyi
yapın bakayım, aynı tavrı gösterecekler mi? Ama biz bunu
yapmıyoruz, kolaya kaçıyoruz, kırmızı halılar
seriyoruz, yazık oluyor. Ben bunu söylemek zorundayım. Bu konuda
hepimizin görevi, Parlamentonun onuru için
Türkiyenin seçilmiş bir
milletvekili eğer çoraplarını çıkarıp,
ayakkabısını, kemerini, her şeyini çıkarıp
Amerikaya giriyorsa bizim de aynı şeyi uygulamamız
gerektiğine inanıyorum.
Bir başka konu, artık dünyada küresel bir turizm
oluştu, belli ülkeler bunun kaymağını yiyor. Soruyorum
Avrupa Birliği ülkelerine vizesi olan, herhangi bir Avrupa Birliği
ülkesine vize almış, Türkiyenin vize uyguladığı
herhangi bir ülke vatandaşının, Avrupa Birliği ülkelerinden
birinin vizesi varsa veya Amerika vizesi varsa, İngiltere vizesi varsa
Türkiye vize istemesin bu vatandaşlardan. Hangi ülkenin
vatandaşı olursa olsun, hiçbir Avrupa Birliği ülkesinin
konsolosluğu vize vermez boş yere, vize veriyorsa
Örneğin,
Hindistan ve Çin vatandaşları Türkiyede bir destinasyon merkezi
İstanbula gelip diğer ülkelere gitmek istiyor ama bizim o ülkelere
uyguladığımız vize nedeniyle burayı bir destinasyon
merkezi yapamıyorlar. Bırakın, ilan edin Hindistanda: Biz,
Avrupa Birliği ülkesi vizesi olan hiçbir Hindistan vatandaşına
vize istemiyoruz. deyin bakalım. Ama bunu söylemiyoruz ve bazı
ülkelerde konsolosluğumuz yok, başka ülkelere gitmek
zorunda kalıyorlar. Bunun için, bunun yolu şudur: Herhangi bir Avrupa
Birliği ülkesinin vizesi varsa, Amerika vizesi varsa veya İngiltere
vizesi varsa bu ülke, Türkiye'nin bu insanlara, Bu vizesi olan insanlardan
vize istemiyoruz. demesi lazım.
Evet,
yani dünyayı biz yeniden keşfetmeyelim. Yani, bu işlere,
Sayın Büyükelçi, bu işlere bir büyükelçi mantığıyla
bakmayın, bu işlere bu ülkenin bir ticari kazancı olarak
bakın ama hemen itiraz ettiniz orada, itiraz etmeyin. Yani, herhangi bir
Avrupa Birliği ülkesi vize veriyorsa biz niye vize vermiyoruz? Ama, bu
zorluğu çıkarmayın. diyorum ama hemen oradan itiraz ediyorsunuz
olmaz diyorsunuz. Olaya bir başka pencereden bakın. Olaya bu
pencereden bakın.
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Eskidendi.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Efendim, ben eskisi, bugünü, dünü demiyorum,
yarına bakalım diyorum.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Ülke bağımsızlığı
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Hangi ülke
bağımsızlığı? Ülke bağımsızlığıyla
falan bunun ilgisi yok efendim.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, Meclise
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Eğer, bizim bir konsolosluğuma
gidip bir ayda, iki ayda vize alacaksa, Avrupa Birliğine gidecek bir
insanın vizesi varsa -Hindistan vatandaşının- biz vize
istemezsek ne olur? Bağımsızlığa bir halel mi gelecek?
Bağımsızlığa bir halel gelecek! Takdir sizin.
Bu
benim önerim ama yine söylüyorum mütekabiliyet esası yoktur. Sadece Avrupa
Birliği vize vermiyorsa o zaman siz de uygulayın. Siz de uygulamıyorsunuz.
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) On sene önce nasıldı?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) On sene önce, yirmi sene önce
Beyefendi,
yarına bakın, yarına! Biz artık burada
Yarına
bakın, yarına
Bu ülke hepimizin, yarına bakalım.
Önemli
olan bu ülkenin kazancı. Artık dünyada her şey bitti, sadece
ticari bir savaş başladı. Ülkenin
bağımsızlık savaşı artık
Bir ülkenin
bağımsız olması, o ülkenin ekonomik bağımsızlığına
bağlıdır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
2nci
madde üzerinde gruplar adına söz isteyen yok.
Soru-cevap
için söz isteyen yok.
2nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1)
Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen yok.
Soru-cevap
için söz isteyen yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
3üncü madde kabul
edilmiştir.
Bu
şekilde, kanunun tümünün açık oylamaya tabi olması dolayısıyla
tümü üzerinde açık oylama yapacağız.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Açık oylama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye-Azerbaycan Uzun Vadeli Ekonomik ve Ticari
İşbirliği Programı ve İcra Planının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı |
: |
262 |
|
Kabul |
: |
260 |
|
Ret |
: |
1 |
|
Çekimser |
: |
1 |
Kâtip Üye Mustafa Hamarat Ordu |
Kâtip Üye Mine Lök Beyaz Diyarbakır |
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz.
Sayın milletvekilleri
2nci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Planlama Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Planlama Alanında İşbirliğine
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/408) (S.
Sayısı: 37) (xx)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
Raporu 37 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Adil Kurt, Hakkâri Milletvekili.
Süreniz
yirmi dakika.
BDP
GRUBU ADINA ADİL KURT (Hakkâri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 37 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum.
Malumunuz
Pakistana Türkiye'nin en yakın noktası Van, ben de Van üzerinden Pakistana
ve Pakistanla ilişkili bu anlaşmaya bakmaya
çalışacağım.
Van
depreminin üzerinden beş gün geçmiş olmasına rağmen, bugün
hâlâ ne yazık ki enkaz altında kaç cesedin olduğu, kaç
vatandaşın hâlâ enkaz altında olduğu bilinmemektedir,
yaralılara ilişkin olarak da bugün, bu saat itibarıyla da
devletin net bir rakamı yoktur.
En
son ulaşan bilgiler itibarıyla Vanda yaşamını yitiren
vatandaşların sayısı 534, yaralı 2.300 ve bugün, bu
saat itibarıyla Vanda ne yazık ki hâlâ kar yağıyor ve
birçok köye hâlâ devlet yardım ulaştıramamıştır.
Bu
vahim tabloda, deminki, öğleden sonraki görüşmelerde de Sayın
Bakana ısrarla sorduk. Sayın Başbakan, Vana ilişkin, Van
depremine ilişkin ilk yirmi dört saatte ihmallerin olduğunu ifade
etmiş olmasına rağmen, hâlâ burada konuşan Hükûmet
yetkilileri bir aksaklığın olmadığına, her
şeyin muntazam yapıldığına ilişkin beyanlarda
bulundular.
Biz
buradan tekrar ifade ediyoruz: Sayın Hükûmet yetkilileri, Van Valisinin
bugün birçok gazetede yayımlanan demeci, Milliyet gazetesinden aynen
aktarıyorum: Van Valisi Münir Karaloğlu 2.200 konutun
kullanılamaz hâlde olduğunu belirterek, köylerde henüz bir
çalışmanın olmadığını belirtmiş. Bu,
Van Valisi Münir Karaloğlunun açıklaması.
İki
gün önce, Salı günü, Van depreminden kırk sekiz saat sonra,
koordinasyondan sorumlu Bakanımız Sayın Beşir
Atalayın buradaki sorularımıza cevaben Vanda
ulaşılamayan hiçbir köyün olmadığına ilişkin
beyanları oldu, her köye çadır ve yardımın
ulaştırıldığına ilişkin
açıklamaları oldu.
Şimdi,
tekrar buradan soruyoruz: Ya Bakan doğru söylüyor ya Van Valisi doğru
söylüyor.
Sayın
Eroğlunun demin söylediği beyan kendilerini kurtarmıyor. Van
Valisi açıkça ifade etmiş, doğru bir beyanda bulunmuş.
Vanda hâlâ ulaşılamayan köyler var. Hâlâ, enkaz altında kaç
vatandaşın olduğunu devlet bilmiyor.
Bu
tablonun sorumlusu birinci dereceden Hükûmet, Hükûmeti temsilen, Vanda devleti
temsilen de Validir. Eğer vali Hükûmeti burada açıktan
yanıltıyorsa, yanlış beyanda bulunmalarını
sağlıyorsa Hükûmete düşen bir şey vardır
Sayın
Çelik deminki konuşmasında bizim depremlerden ders
çıkarmamız gerektiğini ifade etti. Doğrudur, depremlerden
ders çıkarmamız gerekiyor, doğal afetlerden ders
çıkarmamız gerekiyor. Hükûmetin de öncelikli çıkarması
gereken ders, hiç şüphesiz ki, ilk önce Van Valisini açığa
almaktır, Van Valisini görevden almaktır çünkü Van Valisi Münir
Karaloğlu, Vanda bu kar kış günü, karın
yağdığı bugün de hâlâ vatandaşların mağduriyetine
sebebiyet vermektedir, hâlâ bakanları yanıltmaktadır. Sayın
Hükûmetin bu tabloya el koyması gerekiyor. Böyle bir sorumsuzluğa
daha fazla izin vermemesi gerekiyor.
İkinci
önemli ders, eğer ders çıkarılacaksa; açıkça beyan
ediyoruz, Barış ve Demokrasi Partisi olarak ifade ediyoruz,
Vanın tamamında -bize ait belediyeler de var, Hükûmete ait
belediyeler de var- son on yıl içerisindeki bütün imar uygulamaları
soruşturmaya tabi tutulsun. Kimin ihmali varsa, kimin ihmali varsa bu
tabloda cezasını bulsun, hesabı sorulsun. Daha fazla
insanlarımızın mağduriyetine mahal vermeyelim, izin vermeyelim.
İç
siyasette doğru işler yapmazsanız dış siyasette de
dış politikanızı da doğru belirleme şansına
sahip olamazsınız.
Pakistanla
yapılan anlaşmalarda
Malumunuz Pakistan, tarihi boyunca hiçbir zaman
olağan koşullarda bir yönetime sahip olmamıştır.
Tarihi boyunca sürekli darbelerle boğuşmak durumunda
kalmıştır. Sonuncusu da üç yıl önce gerçekleşti.
Bu
ülkeyle yapılacak ortaklık anlaşmaları elbette ki,
önemlidir, önemsiyoruz. Dünyanın neresinde olursa olsun halklar
arası, devletler arası gelişmeye ve iş birliğine dayalı, demokratik
normları geliştirici her türlü anlaşmanın arkasında
olduğumuzu defalarca ifade ediyoruz. Bu anlaşmada da öyledir;
tutumumuz bu şekildedir. Ancak, Pakistana gitmişken, size zahmet,
Pakistanın lütfen künyesine de bakın. Lütfen künyesine de
bakın. Çünkü darbeler ülkesi Pakistandan bizim öğreneceğimiz
bazı şeyler var. Künyesine bakın Pakistanın Üç dil, Pakistanın üç resmî dili
vardır. Urduca, İngilizce ve Hintçeyi resmî dil olarak kendi
okullarında, devlet hizmetinde uygulayan bir ülkedir. Anlaşma
yaptığımız ülkelerin gerisinde bir tablo içerisinde
olduğumuzu lütfen görün. Pakistan, bizler açısından, Türkiyede
yaşayan herkes açısından, 1947 Hindistan ayrışmasıyla
önemli bir ülkedir, ders çıkarmamız gereken bir ülkedir. Muhammed Ali
Cinnahın yaşamını, Mahatma Gandhiyle
diyaloglarını mutlaka ama mutlaka gözden geçirmemiz gerekiyor,
dinlememiz gerekiyor, tekrar tekrar okumamız gerekiyor. Biliyorsunuz,
eğer kitap okuma zahmetinde bulunmuyorsanız, filmi vardır, filmi
izlemek daha rahattır, filmini izleyin; oradan
çıkaracağımız ders vardır.
Biz
demokratik normlarımızı Orta Doğuya, Uzak Asyaya
taşıma gayreti içerisinde ve iddiası içerisinde iken
gittiğimiz ülkelerde, onlardan, yani kendi insanlarımıza
ilişkin uygulamalarda onlardan geride olduğumuzu görmek ve tespit
etmek çok zor olmasa gerek. Tarihte ilk defa Pakistanla sözleşme,
anlaşma yapılmıyor, iş birliği geliştirilmiyor.
1957ye gidin, CENTO Paktını göreceksiniz. Daha öncesine giderseniz,
Afganistanla bugün sürtüşmeli olan Pakistanın Sadabat
Paktını göreceksiniz. Bu paktların hepsini insan hakları
karşıtı bir zeminde imzaladığımızı,
böylesi bir zeminde sorunlara ve uluslararası iş birliğine
yaklaştığımızı görme şansına sahip
olacaksınız. Tarihi iyi irdelemeden, görmeden, geleceğe
görmeden geleceğe ışık tutmak,
geleceğe ilişkin demokratik ilişkiler, medeni ilişkiler
yakalamak çok kolay olmayacaktır.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; bu
tarih itibarıyla, bugün itibarıyla Türkiye'nin Orta Doğu
politikası, komşu ilişkileri deminki Azerbaycanla yapılan
Azerbaycanla ilişkili anlaşmada sıkça gündeme geldi, üzerinde
duruldu, tekrar altını çizmekte fayda var. Ama siz Van üzerinden
Pakistana giderken, İranı, İranla ilişkilerinizi hangi
zemin üzerine oturttuğunuzu, hangi zemin üzerinde
şekillendirdiğinizi mutlaka görmek zorundasınız, irdelemek
durumundasınız. Uluslararası güçlerin Uzak Doğuya,
Yakın Asyaya ulaşımını kolaylaştırmak için
yaptığınız bu anlaşmalar, yapma gayreti içerisinde
olduğunuz bu anlaşmalar sizleri Orta Doğuda lider ülke
pozisyonuna getirmeyecektir, çünkü soruna doğru zeminden
yaklaşmıyorsunuz, çünkü sorunu doğru zeminde
değerlendirmiyorsunuz. Bu anlaşmaların Türkiyede Türkiye
halklarının geleceğine ışık tutması
açısından önemli olması gerekirken ne yazık ki siz bu
anlaşmaları uluslararası güçlerin, uluslararası çıkar
odaklarının dengelerini gözeterek bu anlaşmaları
yaptığınız için çok da verimli anlaşmalar olmayacaktır.
Keşke bu zeminde anlaşmalar yapılmış olsaydı. Bu
insanların ülkeler arası, halklar arası, toplumlar arası
demokratik ilişkilerini geliştirici, iş birliğini
artırıcı anlaşmalar yapmış olsaydınız
biz de Başımız gözümüz üstüne. diyecektik ama bu yapılan
anlaşmalar buna hizmet etmiyor, bu yapılan anlaşmalar kesinlikle
ve kesinlikle uluslararası çıkar odaklarının, güç
dengelerinin, vahşi kapitalizmin çıkarına hizmet ettiği
için bu anlaşmalar bu şekilde yapılıyor. Yapılan
tasarının içeriği burada daha açık şekilde
konuşulmak durumundaydı. Bölgesel stratejik planlama diyor bölgesel
stratejik planlamadan neyi kast ediyorlar? Bunun açıklanması
gerekiyor. Bunların hiçbiri açık ve net değil, bunların
hiçbiri Parlamento zemininde yeterince tartışılıp
olgunlaştırılmış anlaşmalar değil. Amerika,
Orta Doğudaki, Uzak Asyadaki enerji kaynaklarına rahat
ulaşsın diye, Batı Avrupa enerji kaynaklarına daha rahat
ulaşsın diye yapma gayreti içerisinde olduğunuz anlaşmalar
bu anlaşmalar. Amacı çok açık ve nettir. Türkiye halklarının
çıkarına hizmet eden anlaşmalar değil bu anlaşmalar.
Bu anlaşmalar üzerine Türkiye'nin gelecekte kazanacağı çok
şey yoktur. Ama umut ederim ki, gittiğimiz yerde anlaşma
imzaladığımız ülkelerin en azından kendi
insanlarına nasıl yaklaştıklarını, kendi
içlerindeki farklılıklar konusunda, darbeler ülkesi oldukları
hâlde, nasıl bir tutum içerisinde olduklarını görmüş
olursunuz. Suriye de böyleydi, Suriyeyle ilişkileriniz bu
şekildeydi, o yüzden çıkmaza girdi. Libyayla ilişkileriniz
böyleydi, o yüzden çıkmaza girdi. Kuzey Afrikayla ilişkili
yaklaşımlar bu zemindeydi, o yüzden yirmi dört saat içerisinde kendi
politikalarınızı ters yüz etmek durumunda kaldınız.
Asya ülkeleriyle ilgili de ileride, yakın gelecekte aynı tekerrürün
içerisine düşme ihtimaliniz vardır, bu ihtimal bugünden görülüyor.
Hükûmetin uluslararası ilişkileri, devletler arası
ilişkileri, dış politikayı belirlerken kendi
halklarının çıkarlarını, ülkesinin
çıkarlarını öncelikle esas alması gerektiğini bir kez
daha vurguluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Tasarının
tümü üzerinde başka söz isteği yoktur.
Soru-cevap
yoktur.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE PAKİSTAN İSLAM CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA PLANLAMA ALANINDA
İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN MUTABAKAT
ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
Madde
1 (1) 31 Mart 2010 tarihinde İslamabadda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Planlama
Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat
Zaptının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
Madde
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
Madde
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama
için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan
İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Planlama Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
222 |
|
Kabul |
: |
218 |
|
Ret |
: |
4 |
Kâtip Üye Mustafa Hamarat Ordu |
Kâtip Üye Mine Lök Beyaz Diyarbakır |
BAŞKAN
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı, uğurlu olsun.
Şimdi,
3üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan
İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gençlik Alanında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Pakistan İslam
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gençlik Alanında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/448) (S.
Sayısı: 39) (xx)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Komisyon raporu 39
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen? Yok.
Soru-cevap için söz
isteyen? Yok.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddesini
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE PAKİSTAN İSLAM
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GENÇLİK ALANINDA
İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 7 Aralık 2010 tarihinde
Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gençlik Alanında
İşbirliği Protokolünün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci
madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Soru-cevap için söz
isteyen? Yok.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz isteyen? Yok.
Soru-cevap için söz
isteyen? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz isteyen? Yok.
Soru-cevap için söz
isteyen? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın cihazla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler..: Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarı
için iki dakika süre veriyorum.
Oylamayı
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Gençlik Alanında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
216 |
|
Kabul |
: |
214 |
|
Ret |
: |
2 |
Kâtip Üye Mustafa Hamarat Ordu |
Kâtip Üye Mine Lök Beyaz Diyarbakır |
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldik. Sözlü
soru önergeleri, diğer denetim konularını sırasıyla
görüşmek üzere, 1 Kasım 2011 Salı günü saat 15.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 18.59