TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
131inci
Birleşim
3
Temmuz 2012 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ
III.- GELEN KÂĞITLAR
IV.- YOKLAMALAR
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, güvenlik personelinin sorunlarına ve GATAdan ve Vandan gelen şehit haberlerine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkunun, Bolu bahar şenliklerine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, iktidarın antidemokratik uygulamalarına ilişkin gündem dışı konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün, iktidar partisinin uygulamalarına ilişkin açıklaması
2.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, on dokuz yıl önce Hollandalı Carina Thuijsin Madımakta katledilmesine ilişkin açıklaması
3.- Ardahan Milletvekili Orhan Atalayın, 2 Temmuz 1993te gerçekleştirilen Madımak cinayeti ile 5 Temmuz 1993te Erzincan Başbağlarda ve 25 Ekim 1993te Erzurum Yavide gerçekleştirilen cinayetlere ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, bakım onarım çalışmaları nedeniyle Fatih Sultan Mehmet Köprüsünün trafiğe kapatılması sonucu yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
5.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, Sivas katliamının suçlularının cezalandırılması gerektiğine ve ülkede yaşanan olumsuzlukları gidermenin devletin görevi olduğuna ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün, Sivas katliamını gerçekleştirenlere sempati duyanları şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması
7.- Muş Milletvekili Demir Çelikin, 1, 2 Temmuz günleri Muş ilinin bazı ilçe ve köylerinde yağan dolunun verdiği zarara ilişkin açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, Barbaros Hayrettin Paşanın ölümünün 464üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
9.- İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlunun, adliyeleri kapatılan 102 belediye başkanının talebine ilişkin açıklaması
10.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, adliyelerin kapatılmasının yarattığı sorunlara ilişkin açıklaması
11.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Sivas ve Başbağlar olaylarında, terörle mücadelede, görevleri başında hayatlarını kaybeden tüm şehitlerimize Allahtan rahmet dilediğine ve şehit aileleri ile gazilerin taleplerine ilişkin açıklaması
12.- Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, Dersim ve Roboskiden dolayı devletin özür dilemesi gerektiğine ve İstanbulda başlayan KCK davasına ilişkin açıklaması
13.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaşın, Çanakkalenin Çan ilçesi Bardakçılar köyü ile 25 civar köyün termal yer altı sularının maden işletmeciliğinde kullanılacağına ilişkin açıklaması
14.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Türkiyenin linyit rezervine ve atıl duran Afşin - Elbistan sahasındaki 6 bin megavatlık enerjinin üretime dâhil edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
15.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, sendikal harekete yapılan saldırılara ve tutuklanan sendikacılara ilişkin açıklaması
16.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, Bandırma Kuş Cennetinde yaşanan kitlesel balık ölümleri ve Gönen Çayının kirliliğine ilişkin açıklaması
17.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türelinin, Türkiyedeki işsizlik sorununa ve İşsizlik Fonundan yapılan ödemelere ilişkin açıklaması
18.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Cumhuriyet Halk Partisinin Sivas olaylarıyla ilgili verdiği önerge üzerinde konuşan AK PARTİ milletvekiline ilişkin açıklaması
19.- Kastamonu Milletvekili Engin Çınarın, adliyelerin kapatılmasıyla ilgili olarak Kastamonu Çatalzeytin ilçesinden bir heyetin bugün Abdi İpekçi Parkında olacaklarına ve Adalet Bakanlığının bu uygulamadan vazgeçmesini arzuladığına ilişkin açıklaması
20.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Madımakta yaşanan vahşeti kınadığına ve soğukkanlı düşünmeye, kardeşliği temin edecek ortak bir bakış açısına, dile ve anlatıma dikkat edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
21.- Ramazan Kerim Özkanın, Burdurda yaşanan dolu afetine ve çiftçilerin Ziraat Bankası ve tarım krediye olan borçlarının ertelenmesi talebine ilişkin açıklaması
22.- Ordu Milletvekili İhsan Şenerin, 2 Temmuzda yaşanan olayları lanetlediğine ve bu tür olaylara soğukkanlılıkla yaklaşıp ulusal ve uluslararası tezgâhlara prim verilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
23.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Meclisin kürsüsünün birtakım eylemlerin aracı hâline dönüştürülmesini grup olarak benimsemediklerine ilişkin açıklaması
24.- Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dalın, Ensar Öğütün davranışını Meclis adabına uygun görmediğine ve Suriye katliamına ilişkin açıklaması
25.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, teklifin 42nci maddesinin Anayasaya aykırı olduğuna ve 43üncü maddenin yanlışlıklar içerdiğine ilişkin açıklaması
26.- Sinop Milletvekili Mehmet Ersoyun, Sinop ilinde dün gece meydana gelen sel felaketine ve başta Sinop Valiliği olmak üzere devletin bütün imkânlarıyla vatandaşın mağduriyetini gidermek için gayret gösterdiğine ilişkin açıklaması
27.- Antalya Milletvekili Arif Bulutun, Sağlık Bakanı Recep Akdağa hakaret niyeti olmadığına, eğer sözleri hakaret olarak algılandıysa özür dilediğine ilişkin açıklaması
28.- Samsun Milletvekili Ahmet Yeninin, Samsunda meydana gelen sel felaketine ilişkin açıklaması
29.- Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşekin, Samsunda meydana gelen sel felaketine ilişkin açıklaması
30.- Samsun Milletvekili Akif Çağatay Kılıçın, Samsunda meydana gelen sel felaketine ilişkin açıklaması
31.- Samsun Milletvekili Ahmet İhsan Kalkavanın, Samsunda meydana gelen sel felaketine ilişkin açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 20 milletvekilinin, eğitim müfettişlerinin denetmen yapılmasının yarattığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/349)
2.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 20 milletvekilinin, beyaz et sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/350)
3.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve 34 milletvekilinin, TRTdeki yayınlarla ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/351)
B) Önergeler
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün; (2/147) esas numaralı, 2933 Sayılı Madalya ve Nişanlar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/55)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Levent Gök ve
arkadaşları tarafından, 28/6/2012 tarihinde, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına "Ankara metro
çalışmaları sırasında ortaya çıkan göçük
olayının tüm boyutlarının araştırılarak olayda
ihmali olanların belirlenmesi" amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3/7/2012 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önergesi
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 302 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1'inci maddesi ile teklife en son eklenen
83üncü maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin esas Komisyonun
talebinin uygun görüldüğüne ilişkin görüşü
2.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 4
Temmuz 2012 Çarşamba günü toplanmamasına; TBMMnin 5 Temmuz 2012
Perşembe gününden başlamak ve 1 Ekim 2012 Pazartesi günü saat
15.00te toplanmak üzere tatile girmesine ilişkin önerisi
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302)
3.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
4.-
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Ankara Milletvekili Cevdet Erdölün; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/637, 2/700) (S. Sayısı: 301)
B) Yeniden Görüşmeleri Yapılan
Tasarılar/Teklifler (Tekriri Müzakere)
1.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın;
Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve
Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen
İhtiyacının ve Eğitim Programlarının
Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S.
Sayısı: 302) (1inci ve 83üncü maddeleri)
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Sağlık Bakanı Recep Akdağın, Antalya Milletvekili Arif Bulutun şahsına sataşması nedeniyle konuşması
XI.- OYLAMALAR
1.- Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, 28 Şubat 1997 tarihli MGK kararlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağın cevabı (7/7086)
2.- İstanbul
Milletvekili İhsan Özkesin, Millî Eğitim Bakanlığı ve
Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı
olmayan Kuran-ı Kerim öğretimi yapılan yerlere ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/7698)
3.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun, 2006-2010 dönemi kayıp-kaçak
oranları ve gerçekleştirilmiş yatırım tutarlarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/7734)
4.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işıkın, sezaryen hakkındaki
bazı açıklamalarına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı Fatma Şahinin cevabı (7/7838)
5.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaşın, TEDAŞ Genel Müdürüyle
ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/8136)
6.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, TEDAŞ Genel Müdürü tarafından
verilen iftar yemeğine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/8137)
7.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, petrol varil fiyatındaki
düşüşün pompa fiyatlarına yansımamasına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/8209)
8.- Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydarın, Aydındaki jeotermal kuyulara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/8210)
9.- Ankara
Milletvekili Sinan Aydın Aygünün, İrana altın
ihracatındaki artışa ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/8265)
10.- İzmir
Milletvekili Hülya Güvenin, Yatırım Teşvik Sistemine
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/8316)
03 Temmuz 2012
Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
13.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 131inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, güvenlik güçlerinin
özlük haklarıyla ilgili söz isteyen Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğluna aittir.
Buyurunuz Sayın Türkoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, lütfen, biraz sessiz olursak
kürsüdeki milletvekilimizi daha rahat ve daha iyi bir şekilde
dinleyebileceğiz.
Buyurunuz Sayın Türkoğlu.
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, güvenlik personelinin sorunlarına ve GATAdan ve Vandan gelen şehit haberlerine ilişkin gündem dışı konuşması
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; güvenlik personelinin sorunları
hakkında gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, güvenlik personelinin birçok sorunu var, bunları anlatacaktım ama dün
GATAdan ve Vandan gelen şehit haberlerinden sonra, şehitlerle
ilgili yazılmış bir yazıdan kesitler sunmak istiyorum:
Jandarma
Uzman Çavuşlar Yahya Karakaya ile Murat Özkozanoğlu 5 Temmuz 2011
sabahı kurulan kalleş pusuda can verdiler.
İçtimaya
herkesten önce koşup ilk tekmili veren çavuşlara o gün
kıtalarına ulaşmak kısmet olmadı. Hasmının
karşısına çıkıp ilk hamleyi ona verme
soyluluğundan gelmeyen tetikçiler sinsice arkadan doğrulttular
namluları. Evden kışlaya kadar her gün önlerini,
yanlarını kollayan çavuşlar tetiğin arkalarından
düşürüleceğini akıllarına getirmemişlerdi.
Çavuşlar
kafataslarını parçalayıp beyinlerini sokağa saçan
patlamalarla kıdem gözetircesine arka arkaya devrildiler.
O bildikleri
Avşar ezgisi ananın yanan ciğerinden, kanayan yüreğinden
şehitlerin kulağına ninni gibi akmaya başladı: Yol
üstünde ağca mezar/Yelin eser kumun tozar/Öldürmüşler seni
oğul/Kıratın bak gemsiz gezer.
Analarının
ak sütüyle mayalanan alca kanları Yüksekova
kaldırımlarını sularken öylece o bildik sesin
titreşimini, doyumsuz tadını âdeta can suyu gibi içti
şehitler.
Sabahın
seherinde ölüm pususu kuranların yiğidiyle yüz yüze, göz göze gelip
silaha sarılmanın yabancısı, sinsiliğin,
kalleşliğin ustası olduğunu nereden bilsin koca Avşar!
İki erin karşılıklı vuruşmasında ölen
oğla yakılan ağıtlara yansıyan kadere
rızanın, isyanla karışık tevekkülün kültüründen gelen
baba böylesi düzenlere hiç alışık değil. Yüksekovada
Avşar töresinin değil, ihanetin,
acımasızlığın geçer akçe olduğunu yemin billah
söyleseniz inanamaz baba Kamil. O, giden oğla yanarken bile vuruşma
mertçe olmuşsa agusunu içine akıtıp katlanır
acısına: Seni vuran dağlı
mıydı/Kurşunları yağlı mıydı/Neye çekip
sen vurmadın/Elin kolun bağlı mıydı? deyip kadere
ilenir giden oğlunun ardından. Oğlun kanlısı da
olsa bir gün gelip fırsat düştüğünde sinsice ardından
değil erkekçe alnının çatından hesaplaşmak ister.
15
Mayısta Funda Adile ile dünya evine girip birkaç gün sonra
Yüksekovaya dönen Yahya Çavuş sıla hasretine dayanamamış
olmalı ki ansızın dayanıverdi baba hanesinin
kapısına. Hane halkından önce mahalleyi gelincik
tarlasına çevirmiş bayraklar karşıladı
şehidi.
Anne Selime kucakladı merkez camisinin
musallalarına uzatılmış tabutu sıkıca, öylece
kaldı konuşmadan. Teyze ana yarısı derler atalar.
Şehit çavuşun teyzesi okşadı tabutu: Yahya, Yahya! diye
seslendi kardeş kuzusuna. Sonra oğlunu kucaklayıp havaya
kaldırarak cemaate bağırdı: Bu da şehit olacak! Aileyi
görüntülemeye çalışan kameramanlara döndü kucağındakiyle:
Çekin, çekin de bütün kanallarda yayınlayın. Şehitler ölmez. Bak
Mehmetçikler burada, bizim bütün çocuklarımız Mehmetçik.
Yayınlayın bunları ki Başbakan duysun.
Doktor gözetiminde cenazeye
katılan ana, ağlamaktan kısılan sesiyle Kendisi Amerikada
okutuyor. Olmaz olsun, başa geldi. Ortalığı
sakinleştireyim diyordu, kuzumu yedi! diye feryat edip yine tabuta
sarıldı bırakmamacasına.
Funda, ilk kez elli iki gün önce düğünde
sarılıp öptüğü hayat yoldaşının al bayrağa
sarılı tabutuna kapandı. Duvakta yakılan kınası
solmamış elleriyle okşayıp defalarca öptü tabutu. Seslendi
şehidine: Bir tanem, sana nasıl kıydılar? Sana
kıyanların elleri kırılsın. Bir tanem, beni
bırakıp nereye gidiyorsun? Oyunbozanlık Yahya Çavuştan
olmadı. Feleğin zagonu böyleymiş. Ben sözümü tutamadım.
Haneden erken ayrıldım bağışla diye seslenmek istedi
aşağıdan. Başka şeyler de demek istedi ama dili dönüp
de ses çıkaramayınca, sükût edip öylece dinledi.
Babası başına geldiğinde ilk kez
ayakta duramadı Yahya Çavuş. Atanın yanında el
kavuşturup divan durur Avşar uşağı. Otur denmeden de
oturulmaz. Babası seslenince yer yarılsa içine girecekti koca
çavuş. Nasıl mahcup olmasın? İlk kez kusur işleyip
tınmadı töreyi, azar işitti babasından: Küstüm sana
oğlum. Niye kalkmıyorsun oradan yavrum? Yerinden doğrulmak
istese de yekinmeleri boşa gitti, kalkamadı bir türlü. Babanın
karşısında divan duramayınca da tabutun içinde küçüldükçe
küçüldü. Utancından bir köşeye büzüldü kaldı.
Yapılacaklar tezce yapılır, mevta
bekletilmez. Öğleyin Kayseri Müftüsünün
kıldırdığı cenaze namazından sonra helallik
verdikleri Koca Çavuşu Avşar ellerine doğru uğurladılar.
Al bayrakları omuzlayıp yoldaşlarını uğurlamaya
gelen Avşar gençleri Kahrolsun PKK! Şehitler ölmez, vatan bölünmez
diye bağırdılar sürekli. Geçilen obaların sakinleri
şehidi askerce selamlayıp, Fatihayla salavatladılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Köroğlu
ölmeden muhayyel ölümüne türkü yakmış:
Kefenim biçildi tabutum hazır
Yetiş
imdadıma boz atlı Hızır.
diye Hızır Nebiye seslenmişti.
Bu duygularla Türk milletinin
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Türkoğlu.
Gündem dışı ikinci söz,
Bolu bahar şenlikleri hakkında söz isteyen Bolu Milletvekili Ali
Ercoşkuna aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Ercoşkun.
2.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkunun, Bolu bahar şenliklerine ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, sözlerime
başlarken terör vesilesiyle şehit olan şehitlerimize Allahtan
rahmet, değerli yakınlarına da
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; cennetten bir köşe olan Bolumuzdaki şenliklerle
ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Yüzde 65i ormanlarla kaplı olan,
deniz turizmi dışında başta doğa, spor ve termal
turizm olmak üzere turizmin her alanına hitap eden Bolumuz, 9 ilçe, 4
belde, 492 köy ile muhteşem güzelliklere sahip bir ilimiz. Türkiye'nin en
önemli iki kenti arasında, Ankara ve İstanbul arasında belki de
bugüne kadar
sıkışmış olan bir yapıya sahip olan Bolu,
sahip olduğu güzelliklerin aktif hâle gelmesiyle beraber her iki il
arasında sıkışmış yapıdan
sıyrılmış bir yapıya geçmek üzere hareket ediyor.
9 ilçe, 4 beldede gerçekleşen yayla
bayramlarıyla, bahar şenlikleriyle, festivallerle ilimizin sahip
olduğu bu güzellikleri tüm Türkiyeye, hatta ülke dışına
taşımamız mümkün. Abantıyla, Yedigölleriyle,
Kartalkayasıyla, Esentepesiyle tüm Türkiye'nin
tanıdığı, hatta ünü ülkemizin
sınırlarını aşan güzellikleriyle yurt
dışında da tanınan Bolumuz, bahardan yaza geçilen bugünlerde
bahar şenlikleriyle, yayla mevlitleriyle, özellikle hafta sonları
birçok etkinliklere sahne oluyor.
Bahar aylarında, bir insanın
doğumundan ölümüne kadar her alanda bir hizmeti olan rahmetli İzzet
Baysalın anıldığı İzzet Baysal Günleriyle tüm
Bolu halkının büyük hayırsever İzzet
Baysala şükranlarını sunduğu en önemli etkinlikle
başlıyor bu şenlikler.
Doğal zenginliklerinin yanında insan dokusuyla
da muhteşem bir zenginliğe, derinliğe sahip olan Bolumuz,
yaylalara çıkılmasıyla beraber, Cenabıhakka şükretmek
amacıyla mevlit okutmaya, pilav dökmeye başlar. Genellikle o köyün
sakinlerinin, uzaktan yakından gelen misafirlerin
katıldığı bu yayla bayramları Bolunun sahip
olduğu zenginlikler için bir şükran merasimidir. Tüm Boluya
yayılan bu bayramlar bazı ilçelerde festival şeklinde de
gerçekleşiyor.
Akşemseddin diyarı Göynükte Akşemseddin
Hazretlerini anmak için gerçekleşen festivalleri görüyoruz.
Elmasıyla, yaylalarıyla ve son dönemde oluşan Seben
Taşlıyayla Göletiyle meşhur Seben ilçemizde bu festivaller
gerçekleşiyor. İpek Yolu üzerindeki Babasıyla, Sarotuyla,
Taşkesti beldesiyle Mudurnumuzda İpek Yolu Festivalini
geçtiğimiz hafta hep beraber kutladık. Şair Dertlinin
anıldığı günleriyle ve Yeniçağa Gölüyle meşhur
olan Yeniçağa ilçemiz bu şenliklere katılıyor.
Köroğlu diyarı, Köroğlu doğa
yürüyüşüyle her yıl anılan Dörtdivan gene şenliklerin
yapıldığı bir ilçemiz. Havası, suyu sert ama
adamı mert Gerede. Esentepe yağlı güreşleriyle,
panayırlarıyla, Mahya adı verilen etkinlikleriyle, deri
sektörünün, ham deri sektörünün yüzde 50sine hitap eden Geredemizde bu
şenlikler de bahar girişinde ve sonbahara girerken gene
gerçekleşiyor.
Osmanlı saray mutfağıyla nam salan,
dünyanın dört bir yanında bizleri temsil eden, gurur duyduğumuz
aşçılar diyarı Mengen, Gökçesu beldesiyle, Pazarköy beldeleriyle
bu şenliklere aynı şekilde katılıyor. Geçtiğimiz
hafta Mengen Aşçılık Festivalini hep birlikte
gerçekleştirdik.
Kıbrısçık diyarı, Karagöl
şenlikleriyle, yaylalarıyla meşhur
Kıbrısçıkımız da aynı şekilde bu
şenliklerle Bolunun doğal güzelliklerini tüm Türkiyeye, Bolu
dışına tanıtmaya çalışıyor.
Biraz önce de bahsettiğim gibi, Ankara-İstanbul
arasında, Ankara, İstanbulun ve hatta tüm Türkiye'nin
buluşabileceği zenginliklere sahip olan ilimiz, siz değerli
milletvekillerimize ve tüm Türkiyeden gelen misafirlerimize kapılarını
her zaman açık tutuyor. Tatile girdiğimiz günlerde sizleri,
inşallah, Boluda iktidarıyla muhalefetiyle, hep birlikte
ağırlamak istiyoruz; bu güzellikleri hep birlikte paylaşmak
istiyoruz. Tüm Bolu halkıyla beraber buna hazır olduğumuzu ifade
etmek istiyorum. Başta Valimiz Ali Serindağ olmak üzere, muhalefet
temsilcilerini de bekliyoruz inşallah Bolumuzda.
Ben, bu vesileyle, bizleri ekranları
başında izleyen tüm hemşehrilerimize ve siz değerli
milletvekillerine teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Ercoşkun.
Gündem dışı üçüncü söz, siyasi
iktidarın antidemokratik uygulamaları hakkında söz isteyen Çorum
Milletvekili Tufan Köseye aittir.
Buyurunuz Sayın Köse. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, iktidarın antidemokratik uygulamalarına ilişkin gündem dışı konuşması
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; ülkemizde yıllardır yalana dayalı bir politika
anlayışı yürürlüktedir. Türlü yollarla
şartlandırılan, aldatılan halk kitlelerinin
aydınlatılmamış iradelerini alan AKP İktidarı
Amerika, Avrupa Birliği ve hatta İsrailin de desteğini alarak
ülkenin yurtsever, namuslu, gerçekten ve samimiyetle milliyetçi güçlerini ezip
yok etmeye çalışıyor; bu konuda da her gün kendine ait
sınırları zorluyor.
Dün söyledim, zaman aşımına uğrayan
-uğratılan- Sivas davasında acıları katmerlenen
ailelerin paylaşarak azaltmak istedikleri acılarını biber
gazı sıkarak içlerinde büyüttüler.
Hatırlatmak için söylüyorum, yine geçenlerde
söyledim, altmış beş yaşındayken, on beş yıl
önce koltuğundan ayrılmış bir bilim adamı olan Kemal
Gürüzü kaçma şüphesi ile tutukladılar, tatilini yarıda keserek
gelen Kemal Gürüzü. Yine, hepimiz izledik, KESKe bağlı
sendikaların, kamu emekçi sendikalarının yöneticileri terör
örgütü üyesi olmak suçlamasıyla tutuklandılar.
Değerli arkadaşlarım, kaç tane generalimiz
içeride, biliyor musunuz? Hiçbirimiz bilmiyoruz, değil mi?
Hafızalarınızı tazelemek istiyorum: 250nin üzerinde
muvazzaf generalimiz şu anda cezaevinde. Kuvvetli ve yeterli ordusu
olmayanın millî onuru olur mu hiç?
Yine, geçenlerde söyledim, Cübbeli Ahmet Hoca diye bir
arkadaşımız var. Cübbeli Ahmet Hoca mealen şunları da
söylemişti, geçen konuşmamda tam anlatamadım. Diyor ki bu düzen
için ve sizler için: Onlar kendilerine uygun bir kapitalist İslamı
oluşturmak istiyorlar, bütün amaçları budur yoksa emperyalizme
karşı bir İslami duruşu asla kabul etmiyorlar, milliyetçi
İslamı asla kabul etmiyorlar. Bunu da sizlere hatırlatmak
istedim.
Yine antidemokratik uygulamalarınızda
sınır tanımadığınız son örnekler. 4+4+4ün
komisyon toplantısında olan var mı içinizde burada sizin
sıralarınızdan? Hatırlıyor musunuz 4+4+4te ne oldu?
Ben oradaydım, masanın üzerindeydim. Yirmi beş, yirmi altı
tane maddeyi, yirmi dakika içerisinde okundu Konuşmak isteyen yok, söz
almak isteyen yok. deyip geçirdiniz, hatırladınız mı bunu?
Peki 3üncü Yargı Paketinde dün basına yansıyan
fotoğrafları gördünüz mü? İçinizden bir
arkadaşınızın eli havada, kin ve nefret dolu gözlerini
gördünüz mü? Dün Sivas davasının avukatını Sivas
olaylarını anmak için burada konuşturan sizlerdiniz, bunu da
hatırlamışsınızdır herhâlde, dünden bu tarafa unutmamışsınızdır.
AKP çoğunluğu, AKP İktidarı son zamanlarda sayısal
çoğunluğuna kaba kuvveti de ekleyerek yeni bir yasama tekniğini
hukuk yazınına armağan etti. Bunun için de sizleri kutlamak
istiyorum! Şimdi somut olaylardan sonra biraz da yasama faaliyetlerinden
bahsetmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, 12 Eylül
referandumunda ne yaptık? Gözden kaçan çok önemli bir madde vardı,
hatırlıyor musunuz? Danıştayın yerindelik denetimini
elinden almak için bir düzenleme yaptınız. Artık
özelleştirmelerin önündeki engel de kalmadı, dilediğiniz gibi
satabilirsiniz. Bu milletin göz nuru, alın teriyle biriktirdiği
malları dilediğiniz gibi satın, haraç mezat satın. Peki
şimdi torba kanun geliyor biraz sonra zannedersem önümüze. Torba kanunda
ne yapmak istediğinizin farkında mısınız? Yani bir
çoğunuzun farkında olmadığını düşünüyorum
ben. Ne yapacaksınız biliyor musunuz torba kanunda?
Sayıştayın da denetim yetkilerini elinden alacaksınız.
Sayıştayın denetim yetkileri elinden
alındığında ne olacak, bunun farkında
mısınız arkadaşlarım? Bakın Sayıştay
raporlarından okuyorum. Bu Sayıştay raporları da olmazsa
hiçbir şey bilemeyeceğiz biz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Hepsinin farkındalar,
bilerek yapıyorlar.
TUFAN KÖSE (Devamla) - Ne demiş: TEDAŞ
bilançosunun aktifinde işletme hakkı devir bedelinden alacak
hesabında kayıtlı
Ne kadar miktar biliyor musunuz?
2
katrilyon 321 milyon TL tutarındaki alacağın
dağıtım şirketlerinde karşılığı ve
muhatabı
bulunmadığından -muhatabı yok 2 katrilyon lira
paranın- nasıl tahsil edileceği ya da tasfiyesi hususunda
yaşanılan belirsizliğin, Özelleştirme İdaresinin
görüşü alınarak sonuçlandırılması. 2 katrilyon 321
milyonun karşılığı yok. Bunu da
öğrenemeyeceğiz biraz sonra Sayıştay Kanununda eğer
olumlu oylarınızla çıkarsa.
Yine, Avrupa Yatırım
Bankası ve Dünya Bankasıyla finanse edilen
yatırımların da teminat mektupları alınmamış
Sayıştayın uyarısına rağmen, sözleşmelerde
yazılı olmasına rağmen. Bunları da
öğrenemeyeceğiz.
Değerli arkadaşlarım,
yine Sayıştay raporundan: Kurumca verilen cezalar tahsil için Maliye
Bakanlığı tarafından belirlenen tahsil dairelerine
iletilmektedir. Ancak söz konusu daireler cezaların tahsili için bir
gayret göstermemekte olup
diyor, devam ediyor. Bunu da
öğrenemeyeceğiz. Ne olmuş peki tahsil edilmek üzere verilen
cezalar? Bir milletvekilinize ait şirketin
Bakın, okuyorum burada:
Kütahya Şeker Fabrikası, C şekerin yurt içinde
satılmasından 24 trilyon bir, 10 trilyon bir ceza yemiş.
Bunları da öğrenemeyeceğiz.
Değerli arkadaşlarım,
şeffaflık
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TUFAN KÖSE (Devamla) -
ve
denetlenebilirlik kamu idaresinin vazgeçilmezlerdendir. Biraz sonra gelecek
torba yasada da bunları göz önünde bulundurmanızı diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Köse.
Sayın milletvekilleri, gündeme
geçmeden önce sisteme girmiş sayın 10 milletvekilimize İç Tüzük
60 gereği çok kısa söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Aygün.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygünün, iktidar partisinin uygulamalarına
ilişkin açıklaması
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli)
Sayın Başkanım, teşekkürler.
Kanun hükmünde kararnamelerle ülkenin
yönetildiği, parlamenter demokrasinin asma yaprağına
döndüğü, muhaliflerin hapishanelere doldurulduğu, ordu komuta
kademesinin tutuklandığı, Türkiyenin tüm komşularıyla
savaş havasına girdiği, 12 Eylül faşizminin bile
dokunmadığı grev hakkının yasaklandığı,
dindar ve kindar nesil hedefinin artık açıkça savunulduğu, 7
bin Kürt siyasetçinin KCK adı altında hapishanelere doldurulduğu,
MİT Başkanına yargı dokunulmazlığı,
Başbakana çete kurma yetkisi verildiği, 771 öğrencinin tutuklu
olduğu, Alevilerin evlerinin işaretlendiği ve Bakanın
Çocuk işi. dediği, Uluderede 34 Kürtün bombardıman edilip
özür bile dilenmediği, ustalık dönemi adı verilen dönemde tüm
ulusal kaynakların satışa sunulduğu ve Sivas katillerine
Yananlar kadar masumdur. denildiği bir yasama yılı geride
kalıyor, birkaç saat kaldı, AKPye
hayırlı olsun!
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aygün.
Sayın Erdemir
2.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, on dokuz yıl önce Hollandalı Carina Thuijsin Madımakta katledilmesine ilişkin açıklaması
AYKAN ERDEMİR (Bursa) On dokuz yıl önce bugün
Hollandada bir anneye kızının Sivasta diri diri yakıldığının
haberi verildi. Madımakta katledilen 35 candan biriydi Carina Thuijs.
Leiden Üniversitesi Antropoloji Bölümü öğrencisiydi, mezun olduğunda
meslektaşım olacaktı. Misafirlerine kıyacak kadar insanlıktan
çıkmış katillerin kurbanı oldu.
Carina adına sormak isterim sizlere; Sivas
davası zaman aşımına uğradığında
Milletimiz için hayırlı olsun. diyenlere, Yargılananlar
yananlar kadar masumdur. diyenlere: Kaçınız Madımaktaki yangını
zevkle seyretti, kaçınız katillerin kaçması için emek verdi,
kaçınız katilleri belediyelerde işe yerleştirdi,
kaçınız katilleri sakladı, kaçınız katilleri
akladı, kaçınız Bugün olsa, evet, bir kez daha. dersiniz?
Dindarı, kindarı bırakın da, Edip Harabinin dediği
gibi: İnsan olun cihanda, bu dünya fani.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Sayın Atalay
3.- Ardahan
Milletvekili Orhan Atalayın, 2 Temmuz 1993te gerçekleştirilen
Madımak cinayeti ile 5 Temmuz 1993te Erzincan Başbağlarda ve
25 Ekim 1993te Erzurum Yavide gerçekleştirilen cinayetlere ilişkin
açıklaması
ORHAN ATALAY (Ardahan) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
2 Temmuz 93te işlenen Madımak cinayetinin
yıl dönümü münasebetiyle bu ve benzeri tüm cinayetleri ben de öncelikle
lanetliyor, rahmet ve sabır diliyorum. Ne var ki, bu ve benzeri
tertiplerin kimin işine yaradığı sorusuysa doğru
cevabını henüz bulmuş değildir. Telin etkinliklerinde
ortaya konulan tepkilere bakınca, olayın sanki de asıl amaca
ilişkin bilgiyi temin etmek için ihtiyaç duyulan dinginliği bertaraf
etmeye dönük bir mecraya yönlendirildiğine dikkat çekmek istiyorum.
Ayrıca, Madımaktan hemen sonra 5 Temmuz 93te
Erzincan Başbağlarda 33 ve 25 Ekim 93te Erzurum Yavideyse 38 masum
insanımız benzer bir vahşetle kurban edilmişti. Son iki
katliama ilişkin gerek Mecliste ve gerekse ülkede bir gündemin
oluşmaması insan ve toplum algımızda eşitlik
ilkesinden hâlâ ne kadar da uzaklarda olduğumuzu göstermektedir. Vicdan
mağdurların mazlumiyet derecesine göre hüküm verecekse şayet,
Hangilerinin tarihlerini yazmaya daha çok fırsatımız
vardır? sorusunu da aynı vicdanlara sormanın ahlaki
mecburiyetimiz olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Atalay.
Sayın Öğüt
4.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, bakım onarım çalışmaları nedeniyle Fatih Sultan Mehmet Köprüsünün trafiğe kapatılması sonucu yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bilindiği üzere, Fatih Sultan Mehmet Köprüsünün bir
bölümü bakım, onarım ve asfalt yenileme çalışmaları
nedeniyle 18 Haziranda trafiğe kapatıldı. Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırım çalışmanın
zorunlu olduğunu söyleyerek, Yapmazsak daha büyük felaket riski var.
dedi. Köprüyle ilgili çalışmalar sürerken İstanbullular da büyük
çile çekiyor. Üstelik köprüdeki gece çalışmaları da iptal
edilerek eziyet 2 misline çıkarıldı. Bu trafik çilesini azaltmak
için neden çözüm üretilemiyor? Üç aylık süreçte trafik
yoğunluğunu azaltmak için tek-çift-karma plaka
uygulamasına geçilerek araç sayısı azaltılabilir, ilgili makamlarla
görüşülerek indirimli taksi tarifesi uygulamasına geçilebilir hem
vatandaş hem esnaf kazanır ya da başka ülkelerde olduğu
gibi sadece sürücünün yer aldığı araçlara sınırlama
getirilebilir. Yetkililer bu tarz çözümler üretmek yerine neden işin kolayına
kaçıp alternatif güzergâhlar sunmakla ve İstanbullulara tatil
önermekle yetinmektedir. Son zamanlarda bir de trafik kazalarına
karşı önlem alınamamıştır. Köprü üstünde trafik
kazaları çok ciddi sorun yaratmaktadır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Kaplan
5.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, Sivas katliamının suçlularının cezalandırılması gerektiğine ve ülkede yaşanan olumsuzlukları gidermenin devletin görevi olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
2 Temmuz Sivas Madımaktaki katliamın üzerinden
tam on dokuz yıl geçmiş olmasına rağmen bu toplumda huzuru
bozanlara, Maraşta, Çorumda, yurttaşlarımız arasında
inanç temelinde huzursuzluk çıkarmaya çalışanlara karşı
Sivasta da sessiz kalınması dikkat çekicidir. Hâlâ
yargılanmanın devam ettiği, bazı suçluların zaman
aşımına uğradığı Sivas onur
kırıcı bir noktaya gelmiştir. Suçlular
cezalandırılmalıdır. Eğer devlet 1938 Dersim
olaylarında Uludereden özür diliyorsa Sivasta yaşananlar için de
özür dilemelidir. Hâlâ olayın zanlıları ve sorumluları
maalesef dışarıdadır, gerekiyorsa tekrar
yargılanmalıdır. Eğer bu ülke içerisinde
yurttaşlarımız Alevisi, Sünnisiyle bir arada kardeşçe
yaşamaya devam edeceklerse bunların bu olumsuzluklarını
gidermek de devletin görevidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Sayın Özgündüz
6.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün, Sivas katliamını gerçekleştirenlere sempati duyanları şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Evet, 2 Temmuzda Sivasta Müslüman Türkiye, Lâ ilahe
illallah, Allah Allah diyerek Allahın yarattığı en
değerli varlık olan insanları diri diri yakan
Allahsızları ve onlara gönlünde zerre kadar sempati duyanları
şiddetle, nefretle kınıyorum.
Dün, Soner Yalçının yönetmenliğini
yaptığı, iki kardeşini Sivasta kaybeden Menekşe
Kayanın hikâyesini belgesel film olarak izledik. Salon
gözyaşlarına boğuldu.
Bunu yapanların, bırakın Müslüman
olması, insanlığından bile bahsedilemez. Ne yazık ki
İslam adına, din adına, Allah adına cinayet işleyen bu
insanlara birileri de arka çıkmaktadır, sempati duymaktadır,
onları da şiddetle kınıyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özgündüz.
Sayın Çelik.
7.- Muş Milletvekili Demir Çelikin, 1, 2 Temmuz günleri Muş ilinin bazı ilçe ve köylerinde yağan dolunun verdiği zarara ilişkin açıklaması
DEMİR ÇELİK (Muş) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
1 Temmuz ile 2 Temmuz günleri arasında Muş
ilimizin Bulanık ve Malazgirt ilçelerinin bir kısım köylerinde
yağan dolu başta Kırkgöze, Çaygeldi, Gümüşpınar,
Üçtepe köyleriyle, Elmakaya beldesi, Malazgirt ilçemizin de Tendürek,
Hasretpınar ve Adaksu köylerinde ciddi, buğday ve mercimek
tarlaları başta olmak üzere, tarım ve ziraat arazilerine zarar
vermiştir. Bu arazilerde bir yıllık emekleri ve maddi
kaynaklarını harcayan vatandaşımızın ciddi
emekleri heba olmuştur.
Kendilerine geçmiş olsun diyor, gerekli
duyarlılıkla, afetin yol açtığı zararın giderilmesi
dileklerimi iletiyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çelik.
Sayın Eyidoğan.
8.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, Barbaros Hayrettin Paşanın ölümünün 464üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkür
ederim Başkan.
Yarın 4 Temmuz, Barbaros Hayrettin
Paşanın ölümünün 464üncü yıl dönümü, ruhu şad olsun.
Biz Barbarosun torunları, bugün düşürülen ve
bin küsur metre derinlikte yatan uçağımızı bir
batiskafımızla arayamıyoruz, ondan bundan istiyoruz. Barbarosun
torunları bizler, üç tarafı denizle çevrili bu ülkede, derin
denizlerde petrolümüzü, gazımızı yabancı sismik gemilere
aratıyoruz, onları kiralatıyoruz. Barbarosun ölüm yıl
dönümünde bu durumumuzu hatırlayalım.
Siyasallaştırılan Türkiye Bilimler Akademisini
hatırlayalım ve muhasebesini yapalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Eyidoğan.
Sayın Moroğlu.
9.- İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlunun, adliyeleri kapatılan 102 belediye başkanının talebine ilişkin açıklaması
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) Sayın
Başkan, bugün adliyeleri kapatılan 102 tane belediye
başkanımız, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Çankaya
kapısı girişinde Adalet arıyoruz. diye bir basın toplantısı
yaptılar. 2 milyon yurttaşımızın adalete
erişimini engelleyen 102 tane adliyenin kapatılmasının
durdurulmasını istiyorlar. Bakanlarımız ve AKP Grup
Başkan Vekilimiz buradayken, belediye başkanlarımızın,
asıl olarak da 2 milyon yurttaşımızın adalet
taleplerine cevap vermelerini ve 102 adliyemizin kapatılmasını
engellemek için öne düşmelerini istiyoruz.
Belediye başkanlarımızın talebini
buradan iletmiş oluyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Moroğlu.
Sayın Tanal
10.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, adliyelerin kapatılmasının yarattığı sorunlara ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Adliyelerin
kapatılması üç beş kamu görevlisinin ilçeden gitmesi
anlamına gelmemektedir. En basit adliye hizmetleri için bile
yaşlı, hasta, engelli insanlar kilometrelerce yol gitmek zorunda kalacaktır.
Oysa eğitim, sağlık, din, ulaşım, iletişim
hizmetleri için milyonlar harcanarak yatırımlar sürerken
halkımız adalet hizmetinden adaletsiz bir şekilde mahrum
bırakılmaktadır.
Somaliye yardım eden, Suriyeli muhalifleri
barındıran Hükûmet, lütfen Adalet Bakanının tavsiyesiyle,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kararıyla kapanan adliyeleri
tekrar açınız.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın milletvekilleri, diğer sisteme
girmiş milletvekillerine de söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Işık.
11.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Sivas ve Başbağlar olaylarında, terörle mücadelede, görevleri başında hayatlarını kaybeden tüm şehitlerimize Allahtan rahmet dilediğine ve şehit aileleri ile gazilerin taleplerine ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sivas ve Başbağlar olaylarında
hayatlarını kaybedenler ile bugüne kadar terörle mücadelede ve
görevleri başında hayatlarını kaybeden tüm
şehitlerimize bir kez daha Allahtan rahmet diliyor, gazilerimize acil
şifalar ve hayatlarında mutluluklar diliyorum.
Bu vesileyle, şehit ailelerimizin ve gazilerimizin
ikinci iş hakkının verilmesi, Devlet Övünç Madalyası
sahiplerine şeref aylığının bağlanması,
şehit anne, babalarına ayrı ayrı asgari ücret düzeyinde
maaşın verilmesi, vazife şehitleri ve malullerine de maaş
ve iş imkânı sağlanması, malullük zammının
artırılması ve şeref aylığının tam
ödenmesi yönündeki talepleri de sizlerle ve kamuoyuyla paylaşıyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Işık.
Sayın Sakık
12.- Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, Dersim ve Roboskiden dolayı devletin özür dilemesi gerektiğine ve İstanbulda başlayan KCK davasına ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Biraz önce bir konuşmacı arkadaşımız,
devletin hem Dersimden hem de Roboskiden dolayı özür dilediğini
Keşke devlet bu erdemliği göstermiş olsaydı hem Dersimden
hem Roboskiden özür dileyebilmiş olsaydı. Biz gerçekten
geçmişimizle yüzleşmek için devletin evet, bu katliamlardan
dolayı halktan özür dilemesi gerektiğine inanıyoruz.
İkincisi; iki gündür İstanbulda devam eden KCK
davası, burada biraz önce, oradaki savunmada bulunan avukatlar
jandarmanın saldırısına maruz kaldılar. Yani
bunların hepsi BDPnin yöneticileri, BDP kadroları, siyaset
dünyasında önemli aktörler. Ana dillerinden
Kürt oldukları için
alınıyorlar, ana dilde savunma hakları engelleniyor ve savunma
bir bütün olarak engelleniyor. Dünyanın neresinde böyle bir faşizm
var. Alıyorsunuz, tutukluyorsunuz, savunma hakkını gasp ediyorsunuz.
Savunma için giden avukatları darp ediyorsunuz ve bu düzenin adına ne
diyeceğimizi şaşırıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Sakık.
Sayın Sarıbaş.
13.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaşın, Çanakkalenin Çan ilçesi Bardakçılar
köyü ile 25 civar köyün termal yer altı sularının maden
işletmeciliğinde kullanılacağına ilişkin
açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Çanakkale Çan ilçesi Bardakçılar Köyü,
Kazdağlarının eteklerinde kurulmuş bir köyümüz ve
kaplıcaları olan bir köyümüzdür. Bardakçılar Köyü tüzel
kişiliğine ait olan Kazdağlarındaki bu sıcak suyun
ihaleye çıkarılarak yabancı bir firmaya ihale edildiği
doğru mudur?
Bu firma Kuzey Madencilik Anonim Şirketi midir?
Eğer bu, Kuzey Biga Madencilik Anonim Şirketinin paravan bir
şirket olduğunu biliyoruz. Bunu Alamos Gold Şirketine Biga
Madencilik Şirketi bu suları devretmiş midir? Devretme
hakkı var mıdır? Bu doğru ise kaç yıllığına
ve kaç paraya devretmiştir?
Buradaki köylünün, sıcak suyun
çıktığı alanın termal ve turizm alanı olduğu
ilan edilmesine rağmen bu sıcak suların altın
işletmeciliğinde kullanılacağını ve 25 tane
köyümüzün suyunun, buradaki suyumuzun köy grup suyunun yok
olacağını bilmekteyiz. Bu anlamda bu köylerimizin ve Çan ilçesinin
kullandığı tatlı sularının ...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Sarıbaş.
Sayın Akar.
14.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Türkiyenin linyit rezervine ve atıl duran Afşin - Elbistan sahasındaki 6 bin megavatlık enerjinin üretime dâhil edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
Türkiyede bugün itibarıyla 12 milyar ton linyit kömürü rezervi
bulunmaktadır; bunun 4,4 milyar tonu da Afşin Elbistan
sahasındadır. Afşin-Elbistan sahasının normal elektrik
üretimi bu kapasiteye göre 9 bin megavat olup bugün hâlen orada özel ve devlet
sektörünün birlikte işletmiş olduğu iki termik santralden 3 bin
megavatlık bir elektrik enerjisi elde edilmektedir. Bugün, dereleri
kurutan HESlerin kapasitelerine baktığımda 25-50 megavat
arasında değişmektedir. Atıl duran Afşin-Elbistan
sahasındaki 6 bin megavatlık enerji üretimi yapılabilirse,
yaklaşık, en az 120 tane HESe bedeldir. Böylece seksen
yaşında nineler veya daha genç insanların aileleriyle
görüşmeleri yasaklanmaz, nineler jandarmayla veya polis
baskısıyla sürüklenmezler ve derelerde katliam yapılmaz,
doğa tahrip edilmez. Biz diyoruz ki, bu Afşin-Elbistan
sahasındaki 6 bin megavatlık açık duran enerjinin üretime dâhil
edilmesi ve bu konuda çalışmalar yapılması konusunda
gereken adımların atılmasını talep etmekteyiz.
Bilgilerinize.
Saygılar.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Sayın Yılmaz
15.-
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, sendikal harekete
yapılan saldırılara ve tutuklanan sendikacılara
ilişkin açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, son dönemde, sendikal harekete
çok ciddi bir saldırı başlatılmıştır.
Yargı eliyle ya da savcılıklar eliyle yapılan bu
saldırının sonucunda KESK Genel Başkanı Lami Özgen ve
pek çok sendikacı gözaltına alınmış, bazı
arkadaşlar tutuklamışlar, Lami Özgen salıverilmiştir
ama hakkında, büyük ihtimalle dava açılacaktır.
Aynı nitelikte sendikal harekete yapılan
saldırılardan bir tanesi de Mersinde gerçekleştirilmiştir.
Mersinde Büro Emekçileri Sendikası Başkanı, Eğitim Sen
Başkanı ve SES Başkanı, Sağlık Emekçileri
Başkanı olan arkadaşlarımız Gürsel Şenşafak,
Orhan Yıldırım, Yılmaz Bozkurt, bir basın
açıklaması yaptıklarından dolayı haklarında dava
açılmış, bu davanın sonucunda bir yıl üç ay hapis
cezası almışlar ve ne yazık ki mahkemeler erteleme
kararı vermemişler. Bu karar da Yargıtay tarafından
onanmıştır.
Bu çok tehlikeli bir şeydir Sayın Başkan
çünkü insanlar sadece basın açıklaması yaptıklarından dolayı
böylesine cezalandırılacaksa artık Türkiyede demokrasinin ve
özgürlüklerin sesi kısılmak isteniyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yılmaz.
Sayın Havutça
16.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, Bandırma Kuş Cennetinde yaşanan kitlesel balık ölümleri ve Gönen Çayının kirliliğine ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Sayın Başkan,
Sayın Bakan; Bandırma Kuşcenneti, uluslararası A
sınıfı diplomaya sahip, Türkiye'nin ender cennet köşelerinden
bir tanesidir.
Ayrıca, yine
bölgede Gönen Çayı da ciddi anlamda Güney Marmarayı besleyen en
önemli Güney Marmaradaki kaynaklarımızdan bir tanesidir. Orada da
Güney Marmaraya, Erdek Körfezine âdeta zehir akmaktadır. Bu
konuları Hükûmetinizin gündemine ne zaman alacaksınız ve ne
zaman inceleyeceksiniz? İnsan sağlığına, çevre
sağlığına değer verecek misiniz?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Havutça.
Sayın Türeli
17.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türelinin, Türkiyedeki işsizlik sorununa ve İşsizlik Fonundan yapılan ödemelere ilişkin açıklaması
RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakana
bir soru yöneltmek istiyorum. Hepimizin iyi bildiği üzere Türkiye'nin en
önemli sorunlarından bir tanesi işsizlik sorunu. Bu çerçevede bir
taraftan işsizlik sorununun olumsuz etkilerini azaltmak, işsiz
kalmış insanlara destek olmak amacıyla, bir taraftan da
işsizliği ortadan kaldırmak amacıyla İşsizlik
Sigortası Fonu kurulmuştur. Fakat bu fonda biriken paraların
amaç dışında kullanıldığına ilişkin
kamuoyunda çok ciddi şüphe oluşmuştur. İki hafta önce Plan
ve Bütçe Komisyonunda bir soru üzerine Maliye Bakanı bir açıklama
yaptı ve şu ana kadar fon gelirlerinin, fonda biriken paranın
74,6 milyar lira, fon giderlerinin 18,6 milyar lira olduğunu ve bu
çerçevede fonda 56 milyar liralık bir paranın biriktiğini
söyledi. Fon giderlerinden diğer sâri harcamalar
çıkarıldığında fon kapsamında yapılan
ödemeler 10,7 milyar liradır. Ben şimdi sormak istiyorum: Bunun ne
kadarı mevzuata hak sahiplerine yapılan ödemelerdir, ne kadarı
bu alan dışı başka harcamalara
kullanılmıştır ve hangi harcamalara
kullanılmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Türeli.
Sayın Gök
18.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Cumhuriyet Halk Partisinin Sivas olaylarıyla ilgili verdiği önerge üzerinde konuşan AK PARTİ milletvekiline ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Dün Sivas olaylarıyla ilgili verdiğimiz
önergede AKP Grubu adına konuşan Milletvekilinin Bu davada
yargılananların da çoğu masumdu. sözleri üzerine, dün
üşenmedim, Sivas davasının gerekçeli kararını
aldım ve bu konuşan Milletvekilinin hangi sanıkları takip
ettiğini öğrendim. Şunu AKP Grubunun da çok iyi bilmesini
isterim ki, sanki grubunuzda başka konuşmacı yokmuş, daha
uygun konuşacak kişi yokmuş gibi Sivas davası katliamı
sanıklarının avukatlığını yapan birisinin
karşımıza konuşmacı olarak çıkarılmasını
bir kez daha kınıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
Arkadaşımız 2 sanığın vekâletnamesini
üstlenmiş olup her 2 sanık da idam cezasına
çaptırılmıştır, Masumdur. dediği eğer
buysa masum olmayanlar kim bilir neler yapmıştır?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök
Sayın Çınar
19.- Kastamonu Milletvekili Engin Çınarın, adliyelerin kapatılmasıyla ilgili olarak Kastamonu Çatalzeytin ilçesinden bir heyetin bugün Abdi İpekçi Parkında olacaklarına ve Adalet Bakanlığının bu uygulamadan vazgeçmesini arzuladığına ilişkin açıklaması
EMİN ÇINAR (Kastamonu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Birçok milletvekili arkadaşımızın
dile getirdiği adliyelerin kapatılmasıyla alakalı olarak,
bugün, Kastamonunun Çatalzeytin ilçesinden bir heyet de Ankara Abdi
İpekçi Parkında seslerini duyurmak üzere buraya gelecekler. Ben,
Adalet Bakanlığının vereceği talimatla bu
yanlış uygulamadan bir an önce vazgeçilmesini arzuluyorum. Aynı
zamanda, bu Çatalzeytin ilçemiz bu hizmetleri bundan sonra da komşu ili
olan Sinop ilinden alacaktır. Ben, buraya gelen heyetin yanında
olacağımı ifade ediyor, Adalet Bakanlığının
vereceği talimatla bu uygulamadan vazgeçilmesini arzuluyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çınar.
Sayın Bostancı.
20.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Madımakta yaşanan vahşeti kınadığına ve soğukkanlı düşünmeye, kardeşliği temin edecek ortak bir bakış açısına, dile ve anlatıma dikkat edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Teşekkür
ediyorum.
2 Temmuzda Sivas Madımakta yaşanan
vahşet, utanç vericidir. Bu olayı kınıyorum. Olayın
sebepleri üzerine hepimiz soğukkanlı bir şekilde düşünmek,
kardeşliği temin edecek ortaklaşa bir bakışa ve
anlayışa güç vermek durumundayız. Sivas olaylarında 190
kişi tutuklanmış, 33 kişi müebbet, 14 kişi on beş
yıl ceza almıştır. Bu olaydan üç gün sonra
Başbağlarda yine 33 kişi yatsı namazında
katledilmiş, olayı gerçekleştirenler Sivas olayına
atıf yapmışlardır. Burada hem karanlık bir arka plan
hem de bu tür girişimlere başarı şansı veren bir
toplumsal iklim vardır. Bizim mücadele edeceğimiz en önemli husus
insanları beraat ettiren provokasyon iddiaları değil,
provokasyonlara imkân veren bu toplumsal durumdur. Siyasi kadroların
geçmişi anlatırken aynı zamanda geleceği
kurduklarını unutmamamız gerekiyor. O yüzden dile ve
anlatıma dikkat diyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bostancı.
Son iki milletvekiline söz veriyorum.
Buyurunuz Sayın Özkan.
21.- Ramazan Kerim Özkanın, Burdurda yaşanan dolu afetine ve çiftçilerin Ziraat Bankası ve tarım krediye olan borçlarının ertelenmesi talebine ilişkin açıklaması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanlar Kurulu üyemiz burada. Ülkemizde
küresel ısınmadan dolayı zaman zaman lokal dolu felaketleri
olmaktadır. Bunlardan bir tanesi, bir ilimizde görülmüş olan felaket
de -imzalarıyla beraber gönderilmiş- lokal olduğu için
üreticilerin Ziraat Bankası ve tarım krediye olan borçları
ertelenmemektedir. O bölgede örneğin elma var, o bölgede örneğin
kiraz var, kayısı var; gelirleri bunlara bağlı. Bu
zararlardan dolayı bu dönem için Ziraat Bankası ve tarım kredi borçlarının
ertelenmesi yönünde üreticilerimizin talepleri var. İlgili dilekçeyi
Sayın Bakana takdim edeceğim, bu konuda kendilerinden o yöre için bir
destek bekleyeceğim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
Sayın Şener
22.- Ordu Milletvekili İhsan Şenerin, 2 Temmuzda yaşanan olayları lanetlediğine ve bu tür olaylara soğukkanlılıkla yaklaşıp ulusal ve uluslararası tezgâhlara prim verilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
İHSAN ŞENER (Ordu) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Ben de 2 Temmuzda yaşanan olay ve sonrasında
yaşananları, gayrimeşrulukları lanetliyorum ancak herhangi
bir parti grubunun sözcüsünü ya da herhangi bir meşru yapıyı bu
tür olayların yanında görerek hareket etmeyi, cephe
oluşturmayı bizim geleceği barış için inşamızda
ciddi bir kusur olarak görüyorum. Her birimiz bu tür olaylara
soğukkanlılıkla, teenniyle yaklaşıp olayın
gerçeğini ortaya çıkarmalı, ulusal ya da uluslararası bu
tür tezgâhlara prim vermemeliyiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Şener.
Diğer sayın 2 milletvekilimize daha önce söz
vermiş olduğum için söz vermiyorum.
Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz sayın milletvekilleri.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 20 milletvekilinin, eğitim müfettişlerinin denetmen yapılmasının yarattığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/349)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Hükümet TBMM'den aldığı KHK çıkarma
yetkisini kullanarak Bakanlıkların teşkilat
yapılarında önemli değişiklikler yapmıştır.
652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile
eğitim sisteminde çok önemli bir yere sahip olan eğitim
müfettişliği unvanı da "il eğitim denetmenine
dönüştürülmüştür.
Müteakiben, 666 Sayılı KHK ile aynı veya
benzer kadro ve görevlerde bulunan personel arasındaki ücret dengesini
sağlamak amacıyla ek ödeme uygulaması getirilmiştir.
Eğitim müfettişlerine kısa süre önce denetmen unvanı
verilmesi nedeniyle, müfettiş oldukları halde diğer
denetmenlerle aynı kapsamda ek ödeme verilmiştir.
Müfettiş ve denetmen aynı anlama gelmemektedir.
Müfettişlerle denetmenlerin atanma şekli farklıdır.
Eğitim Müfettişleri yıllardan beridir 4 yıllık bir
fakülte bitirip en az 8 yıl mesleki görev yaptıktan sonra
kanunların öngördüğü usule göre seçilerek
atanmışlardır. Denetmenlerin atanma koşullarında ise 8
yıl çalışma şartı yoktur. Direkt sınava girerek
mesleğe atanırlar.
Müfettişlerle denetmenlerin kanundaki statüleri de
farklıdır. 657 Sayılı Yasanın I Sayılı ek
gösterge cetvelinde bütün müfettişler genel idare hizmetleri
sınıfının (g) bendinde yer almaktadırlar. Denetmenler
ise bir alt bent olan (h) bendinde yer alırlar. Yani müfettişlerden
daha alt statüdedirler.
Eğitim Müfettişlerinin ek göstergeleri de
farklıdır.
Müfettişlerle denetmenlerin yetki farkı
vardır. İl eğitim müfettişleri statü olarak il müdürüne
bağlı olarak çalışmakta ve milli eğitim müdür
yardımcıları, İlçe milli eğitim müdürleri ve şube
müdürlerini de denetlemekle yetkilidirler. Denetmenlerin bu şekilde
teftiş yetkisi yoktur.
Denetmenlikle eğitim müfettişliği görevi
farklıdır. Denetmenler, bir alana ilişkin kontrol görevini
yerine getirmektedirler. Oysa eğitim müfettişlerinin görev
alanlarında rehberlik ve işbaşında yetiştirme,
teftiş, inceleme, soruşturma ve araştırma görevleri yer
almaktadır. Üniversite mezunu yüzbinlerce yönetici ve öğretmenin
rehberlik ve teftişini yapan eğitim müfettişliğine, ihraç
edilecek yumurtanın kalite kontrolünü yapan bir meslekle aynı
unvanın verilmesi büyük hatadır ve hukuka aykırıdır.
Denetmenliklerin çoğu kontrol memurluğundan
dönüştürülmüştür. Muhasebe kontrol memurları 1995
yılında muhasebe denetmeni yapılmışlardır. Milli
emlak kontrol memurları 1994 yılında milli emlak denetmeni
yapılmışlardır. Sosyal güvenlik kontrol memurları 2011
yılında sosyal güvenlik denetmeni yapılmışlardır.
Vergi kontrol memurları 1994 yılında vergi denetmeni
yapılmışlardır. Hatta ürün denetmenlerinin bir kısmı
kökende pamuk eksperidir. Eksperler, 1983 yılında ihracat kontrol memuru
yapılmışlar, 1994 yılında dış ticarette
standardizasyon denetmeni yapılmışlar, 2011 yılında
ise ürün denetmeni yapılmışlardır. Müfettiş,
unvanının denetmen olarak değiştirilmesi ve kontrol
memurlarıyla aynı kefeye konulması kazanılmış
hakkın alınmasıdır ve hukuk devletine
yakışmamaktadır.
Maliye Bakanlığında, vergi denetmenleri
vergi müfettişi yapılırken, Milli Eğitim
Bakanlığında eğitim müfettişlerinin denetmene
çevrilmesi, hükümet açısından tutarsız bir uygulamadır.
Yıllardır eğitim müfettişlerine yapılan
ayrımcılık ve ötekileştirme politikaları eğitim
müfettişlerini usandırmıştır. Eğitim
müfettişleri düşman askeri değildir. Bu ülkenin
insanlarıdır.
Eğitim müfettişlerine yapılan
ayrımcılık öyle bir noktaya gelmiştir ki, eş durumu
ataması yılda bir kez yapılırken eğitim
müfettişlerinin eşlerine bir kez bile tayin isteme hakkı
tanınmamıştır.
Devletteki bütün müfettişler, kamu
konutlarından görev tahsisli olarak yararlanırken, eğitim
müfettişlerinin görev tahsisli lojman hakları ellerinden
alınmıştır.
Bütün müfettişlere makam ve görev tazminatı
verilirken, eğitim müfettişlerine verilmemiştir.
Eğitim Müfettişlerinin denetmen
yapılmasının yarattığı sorunların tespiti,
ortaya çıkarılması ve çözümlenmesi amacı ile
Anayasamızın 98. maddesi, İçtüzüğümüzün 104. ve 105.
maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun
tüm boyutlarıyla araştırılmasını
saygılarımızla arz ederiz)
1) Turgut Dibek (Kırklareli)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
4) Veli Ağbaba (Malatya)
5) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
6) Namık Havutça (Balıkesir)
7) Mahmut Tanal (İstanbul)
8) Bülent Tezcan (Aydın)
9) Ali Haydar Öner (Isparta)
10) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
11) Mehmet Şeker (Gaziantep)
12) Muharrem Işık (Erzincan)
13) Mevlüt Dudu (Hatay)
14) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
15) Osman Kaptan (Antalya)
16) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
17) Yıldıray Sapan (Antalya)
18) Emre Köprülü (Tekirdağ)
19) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
20) Ali Serindağ (Gaziantep)
21) İhsan Özkes (İstanbul)
2.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 20 milletvekilinin, beyaz et sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/350)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Tavukçuluk, Türkiye'de tarım kesiminin en güçlü
sektörlerden biridir. Ülkemizde geçimini tavukçuluk sektöründen sağlayan
üretici çiftçi, yem, ilaç, yan sanayi, satıcı esnaf, nakliye,
pazarlama elemanı gibi insan sayısı iki milyona
yaklaşmaktadır. Sektörün yıllık cirosu 3 milyar dolar
civarındadır. Üretim koşulları, gelişmiş
ülkelerle hemen hemen aynı olmakla birlikte, ülkedeki piliç tüketimi
gelişmiş ülkelerdeki tüketimin yarısı kadardır.
Ülkemizdeki kişi başına beyaz et tüketimi Amerika Birleşik
Devletleri ve Avrupa Birliği Ülkeleri ile
karşılaştırıldığında hâlâ oldukça
düşüktür. Kişi başına yılda tüketilen kanatlı eti
miktarları ABD'de
Kanatlı sektöründe hammadde sorunların
başında yer almaktadır. Kanatlı sektöründe kullanılan
yemin büyük bölümü mısır, soya ve buğdaydan
sağlanırken, yerli mısır üretimi artsa da ihtiyacı
karşılamamaktadır. Bu nedenle yaklaşık 1 milyon ton
mısır ithal edilmektedir. Türkiye'nin 2 milyon ton olan soya
ihtiyacının ise neredeyse tamamı ithal edilmektedir. Hammadde
konusunda dışa bağımlılık nedeniyle dövizdeki
artış maliyetleri doğrudan artırıyor olması,
ABD'nin ve diğer üretici ülkelerdeki etanol politikası buğday,
mısır ve diğer yem hammaddelerinin fiyatına etki ediyor
olması, bunun dışında ithalatın
yapıldığı ülkelerde soya, mısır gibi ürünler
genetiği değiştirilmiş (GDO) olarak üretiliyor
olması sektördeki hammadde sorunları olarak çözüm beklemektedir.
Sektördeki
diğer bir sorun ise ihracatta yaşanan
sıkıntılardır. Beyaz et ihracatı artmasına
rağmen yaşanan sorunlar gelecek açısından endişe
verici boyutlara ulaşmış durumdadır. Özellikle tek pazara
bağımlılık (İran, Irak ve Libya odaklı ihracat
pazarı) sektörün geleceği açısından endişe
vermektedir. Özellikle AKP Hükümetinin iş başına gelmesinden
sonra beyaz et sektörü yerinde saymaya başlamış, hatta geriye
gitmiştir. Bugün rakip olarak gördüğümüz Brezilya dünya
ihracatının yüzde 45'ini yaparken Türkiye daha yüzde 1'ini bile yapamamaktadır.
Brezilya yılda 500 bin ton piliç etini Suudi Arabistan'a ihraç ederken,
ABD Irak pazarında büyük pay sahibi olurken Türkiye'nin bu pazarlarda söz
sahibi olmaması sektörün geleceği açısından kaygı vericidir.
Pazar çeşitliliğinin sağlanması sektör açısından
olumlu olacaktır. Tek pazara veya bir iki ülkeye
bağımlılıktan kurtulmak ve ihracatın artması için
devlet desteğinin artırılması büyük önem arz etmektedir.
Avrupa Birliği'nde ton başına 350 Avro, diğer üretici
ülkelerde 500 dolara varan devlet desteği verilirken, Türkiye'de
yakın zamana kadar ton başına 26 dolar olan destek daha yeni 76
dolara çıkarılmış olmasına karşın yetersiz
kalmaktadır. Bu desteklerle Türk beyaz et sektörünün diğer ülkelerle
rekabet etmek olanaksızdır.
Yıllık
5,5 milyon ton civarındaki tavuk ve hayvan
dışkısının çevre sorunu yaratan atık olmaktan
çıkarılıp, tarımsal gübre, ekonomik değer haline
getirilmesi gerekmektedir. Bu atıkların ekonomik değerlendirilmesine
yönelik yatırımlar yapılması, bu atıklardan gübre
üreten tesislerin satış konusunda başarılı olabilmesi
için çalışmalar yapılması ve fiyat sorunun
aşılması gerekmektedir. Bunun için devletin, kimyevi gübre gibi,
işlenmiş tavuk gübresi satın alanlara da birkaç yıl
destekleme ödemesi yapması yararlı olacaktır.
Diğer
taraftan, kümes besicileri, devlet desteği ile kurdukları
kümeslerinin kaçak konumuna düşmesinden yana sıkıntı
yaşamaktadır. Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı'nın Kaynak Kullanımını Destekleme
Fonu'ndan faydalanan yetiştiriciler kümes sayısını
artırmıştır. Bu kümeslerin inşaat ruhsatı
olmaması ve devletin inşaat ruhsatı olmayan kümeslere destek
vermiş olması yetiştiriciler için sorun olmaktadır.
Özet
olarak sorunlarının çözümü hâlinde de büyük bir atılım
yapmaya hazır bir sektör olan beyaz et sektörünün üretimden tüketime kadar
bütün yönleriyle ele alınması, sorunlarının ve çözümlerinin
kapsamlı olarak araştırılması için Anayasanın 98,
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğinin yapılmasını arz ederiz.
1) Namık Havutça (Balıkesir)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
4) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
5) Veli Ağbaba (Malatya)
6) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
7) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
8) Mahmut Tanal (İstanbul)
9) Bülent Tezcan (Aydın)
10) Ali Haydar Öner (Isparta)
11) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
12) Mehmet Şeker (Gaziantep)
13) Muharrem Işık (Erzincan)
14) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
15) Mevlüt Dudu (Hatay)
16) Osman Kaptan (Antalya)
17) Yıldıray Sapan (Antalya)
18) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
19) Emre Köprülü (Tekirdağ)
20) Ali Serindağ (Gaziantep)
21) İhsan Özkes (İstanbul)
3.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve 34 milletvekilinin, TRTdeki yayınlarla ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/351)
TBMM
Başkanlığına
Türkiye'de AKP iktidarları tarafından
yaratılan ve ülkemizde ifade ve düşünce özgürlüğünü de
boğan yeni medya düzeninin en vurucu aygıtı ve mekanizması
hâline düşürülen TRT'yle ilgili iddiaların bütün Boyutlarıyla
açıklığa kavuşturulması amacıyla Anayasa'nın
98., İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Aytun Çıray (İzmir)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
4) Veli Ağbaba (Malatya)
5) Mahmut Tanal (İstanbul)
6) Namık Havutça (Balıkesir)
7) Mehmet Şeker (Gaziantep)
8) Ali Haydar Öner (Isparta)
9) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
10) Yıldıray Sapan (Antalya)
11) Emre Köprülü (Tekirdağ)
12) Osman Kaptan (Antalya)
13) Mustafa Moroğlu (İzmir)
14) Erdal Aksünger (İzmir)
15) Hülya Güven (İzmir)
16) Alaattin Yüksel (İzmir)
17) Şükran Güldal Mumcu (İzmir)
18) Rıza Mahmut Türmen (İzmir)
19) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
20) Ayşe Eser Danışoğlu (İstanbul)
21) Sedef Küçük (İstanbul)
22) Kemal Ekinci (Bursa)
23) Ali Serindağ (Gaziantep)
24) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
25) Doğan Şafak (Niğde)
26) Müslim Sarı (İstanbul)
27) Bülent Tezcan (Aydın)
28) Levent Gök (Ankara)
29) Ercan Cengiz (İstanbul)
30) Muharrem Işık (Erzincan)
31) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
32) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
33) Celal Dinçer (İstanbul)
34) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
35) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
Gerekçe
TRT
01.05.1964 tarihinde T.C. devleti adına radyo ve televizyon
yayınları gerçekleştirmek üzere özel bir yasayla tüzel
kişiliğe sahip özerk ve tarafsız kurum olarak kurulmuştur.
Kurumun özerkliği 1972 yılında yapılan anayasa değişikliği
ve 1982 darbe Anayasasıyla büyük darbe yemiştir. 1993
yılında yapılan yeni anayasal düzenlemelerde kurumun
özerkliğine ve tarafsızlığına vurguda
bulunulmasına rağmen 11.06.2008'de 5607 Sayılı Kanunun 3.
Maddesinin oluşturduğu düzen Kurumun Yönetim Kurulunun belirlenmesini
Bakanlar Kuruluna bırakmıştır. Düzenlemenin ne kadar vahim
sonuçları olabileceği 58., 59., 60., 61.
AKP hükümetleri döneminde çok açık bir şekilde görülmüştür. TRT,
AKP hükümetleri döneminde tarafsızlık ilkesini çok açık bir
şekilde çiğnemiş; bu tarafsızlık ihlalleri zaman zaman
açık bir cürüm ve suç niteliğine bürünmüştür. TRT'nin suç
niteliğine bürünen tarafsızlık ihlalleri yargı
tarafından da tescil edilmiş ve TRT, ekranlarının
Cumhuriyet Halk Partisi'ne ve o dönemki liderine iftira ve hakaret
maksadıyla kullanılmasına alet edildiğinin yargı
süreçleri sonunda kesinleşmesiyle TRT Genel Müdürlüğü Ekim CHP'ye ve
önceki Genel Başkanı sayın Deniz Baykal'a 82.557 TL tazminat
ödemeye mahkûm edilmiştir. TRT'nin sadece bu olaydaki toplam zararı
87.095 TL.'ye ulaşmıştır.
TRT kurum olarak kendine mahsus bir gelir kanunu
çerçevesinde sekiz ayrı gelir kaynağına sahiptir. Bu gelir
kaynakları arasında radyo, televizyon, müzik seti ve üzerinde radyo
ve televizyon alıcısı bulunan tüm iletişim araçlarından
alınan bandrol ücretleri ve elektrik faturaları üzerinden alınan
bir pay vardır. Sırf gelir kaynakları dahi TRT'nin mutlak ve tam
anlamda özerkliğini ve tarafsızlığını objektif bir
zorunluluk kılmaktadır. Ancak on yıla yayılan dört AKP
Hükümeti süresince TRT hükümetin ideolojik bir aygıtı haline
getirilmiştir. TRT'nin haber ve yorum programları nerdeyse tamamen
AKP destekçisi ve yandaşı yazarlara ve yapımcılara piyasa
koşullarına göre astronomik ücretlerle tahsis edilmiş;
göstermelik birtakım uygulamalar dışında ekranlar hükümetin
adeta propaganda aracına dönüştürülmüştür. TRT, AKP'nin bütün
medyayı kendi hakimiyetine alma politikasının vurucu ve merkezi
unsuru kılınmıştır. Bu TRT'nin kaynağı
doğrudan doğruya milletimiz olan gelirlerini taraflı, dolayısıyla
ahlaki ve siyasi bakımdan çok uygunsuz bir şekilde
kullandığı anlamına gelmektedir.
TRT, ayrıca kendisine
yaratılan muazzam gelir kaynaklarını kendi görev
tanımı içinde olmadığı halde özel radyo ve televizyon
kuruluşlarıyla rekabet içine girmiş; kamu
yayıncılığından eğlence ve sansasyon
yayıncılığına kaymıştır. Bir örnek
olarak, bugün AKP İstanbul milletvekili olan Hakan Şükür'e haftada
sadece bir gün yayımlanan Stadyum adlı programındaki
yorumları karşılığında program başına
vergiler hariç ayda 56.000TL, yıllık toplam 728.000 TL
ödemiştir. Kamuoyunda TRT'nin kurum dışında
yaptırdığı bütün yapımlar ve programlarda iktidar
yanlısı kişileri, kuruluşları ve şirketleri
tercih ettiği ve söz konusu kuruluşların ve şirketlerin
Fason organizasyonlar oldukları konusunda çok ciddi şüpheler
vardır. Bu konudaki iddiaların tümü çok vahimdir ve bu
iddiaların doğruluğunun kamu kurumlarını Türk Milleti
adına inceleme ve denetleme yetkisine sahip en yüksek kurum olan yüce
Meclisimiz tarafından araştırılması ve aydınlatılması
kaçınılamaz bir sorumluluktur.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Levent Gök ve
arkadaşları tarafından, 28/6/2012 tarihinde, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına "Ankara metro
çalışmaları sırasında ortaya çıkan göçük
olayının tüm boyutlarının araştırılarak
olayda ihmali olanların belirlenmesi" amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3/7/2012
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunması ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önergesi
03.07.2012
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun, 03.07.2012 Salı günü
(Bugün) yaptığı toplantısında,
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Emine
Ülker TARHAN
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili Levent Gök ve arkadaşları
tarafından, 28.06.2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına "Ankara metro çalışmaları
sırasında ortaya çıkan göçük olayının tüm
boyutlarının araştırılarak olayda ihmali
olanların belirlenmesi" amacıyla verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin, (484 sıra nolu) Genel Kurul'un bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 03.07.2012
Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin lehine, Ankara Milletvekili Levent Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ankara metrosuyla ilgili olarak vermiş
olduğumuz Meclis araştırma önergesi üzerinde söz aldım,
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün konuşacağımız konu Ankara metrosunun ibretlik bir
öyküsüdür. Bu öykünün içinde, Ankara halkının yıllarca
aldatılmışlığı, kaynakların heba edilmesi,
yapılan ama bakımı yapılmayan inşaatın çürümeye
terk edilmesi ve sonunda trajik bir ölüm vardır.
Değerli milletvekilleri, Başkent Ankarada, 22
Haziran 2012 sabahı, İnönü Bulvarında, metro
çalışmalarının yapıldığı alanda meydana
gelen göçüğün altında kalan Kadir Sevimin cesedine, on beş saat
sonra, Millî Eğitim Bakanlığı yakınındaki metro
inşaat alanında ulaşılabildi. Kadir Sevimin cesedinin yer
altındaki suyun etkisiyle
Sizlere kısaca Ankara metrosunun tarihsel
gelişimiyle ilgili bilgi sunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Ankara Ana Ulaşım
Planı 1994 yılında Ankara Büyükşehir Belediye Meclisince
kabul edilmiş ve bu Planda Ankaranın gelişme bölgelerine göre
metro yapılması öngörülmüştür. Kızılay-Çayyolu
güzergâhı da, metro yapılacağı gerekçesiyle, nüfus
yoğunluğuna açılmış, kamu binaları bu bölgeye
taşınmıştır. Hepinizin bildiği gibi, ODTÜ,
Bilkent Üniversitesi, Başkent Üniversitesi, Çankaya Üniversitesi gibi çok
önemli üniversitelerimiz ve bunun dışında Sayıştay,
Danıştay ve ismini burada saymaya zamanımız nedeniyle gerek
görmediğim pek çok kamu kuruluşu bu alana
taşınmıştır. Ankaranın gelişim aksı
Eskişehir bölgesine doğru yönlendirilmiş ve nüfus
yoğunluğu da buraya doğru açılmıştır.
Kızılay-Çayyolu metrosunun tüm zemin etüdü de buna göre
yapılmıştır. Bu proje, 1994 seçimleriyle birlikte
Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Melih Gökçekle birlikte
rafa kaldırılmış, Akay Kavşağı
yapımı ve Eskişehir yolunun genişletilmesiyle Çayyolu
güzergâhının trafik sorununun çözüleceği
sanılmıştır.
Değerli milletvekilleri, bu yanılgı o
denli Ankaraya pahalıya patlamıştır ki, daha sonra Melik
Gökçek yanılgısını anladığı anda, Ankaray
hattının şu anda AŞTİ (otogar) olarak kullandığımız
hattan Çayyoluna uzatılması fikrini kabul ettirmiştir 2000
yılında Büyükşehir Belediye Meclisinde. Yani Dikimevinden
AŞTİye kadar uzanan Ankaray hattının 2000
yılında alınan kararla Söğütözünden daha ileriye
taşınması kararı alınmıştır. Oysa bu
yapılacak çalışmanın metro çalışması
olmadığı ve nüfusun yoğunluğunu
taşımayacağı öğrenildikten sonra Melih Gökçek bu
projeyi bir müddet ertelemiş ve 2001 yılından sonra
Batıkent-Sincan, Ulus-Keçiören hatlarında metro
yapımının kaba inşaatına
başlamıştır. Bir müddet sonra da bu, AŞTİden
Çayyoluna uzatılması fikrinin hiçbir geçerliliği kalmadığı
ortaya çıkınca o projeden de vazgeçilmiş ve
Kızılay-Çayyolu metro inşaatının kaba
yapımına başlanılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, ben o dönemlerde de
partinin Ankara İl Başkanlığını yapan, daha sonra
da partide görevler üstlenmiş bir arkadaşınızım. Pek
çok kez söyledim Sayın Başkan, aynı anda üç hatta birden
başlama; yapacaksan önce bir hattı bitir, ondan sonra diğerine
geç ve daha sonra diğerine geç. diye. Bu önerilerimizin hiçbiri dikkate
alınmamıştır ve üç hatta kaba inşaat
çalışmalarına devam edilmiştir. Ancak her seçim öncesi
Şu tarihte metroları açıyorum., Bu tarihte metroları
açıyorum. diye Ankara halkını sürekli yanıltan Melih
Gökçek sonuçta kaynak bulamayınca iktidarınıza sığınmış
ve iktidarınız 2007 yılında, ilk defa bir büyükşehir
belediye başkanını kurtarmak için, doğal gaz piyasası
hakkındaki kanunda değişiklik yapılması teklifini
getirerek Ankaranın, Büyükşehirin EGOsunun en önemli gelir
kaynağı olan Başkentgazı özelleştirme sürecini
başlatmıştır. Bununla birlikte, bu kanunda EGOnun
borçlarının ödeneceği ve elde edilen kaynakla metro
çalışmalarının yapılacağı öngörülmüştür
ancak Gökçekin 3 milyar dolar getireceğini ifade ettiği
Başkentgazın özelleştirilmesi, 3 kez ihaleye
çıkarılmasına karşın gerçekleşmemiştir.
Değerli milletvekilleri, 2000 yılında
çıkarılan bu kanunla Başkentgazın yüzde 80inin
özelleştirilmesi öngörülmüştür, yüzde 20si yine belediyenin elinde
tutulmuştur. Bu kez, bir adım bile ilerleyemeyen metro inşaatlarının
yapılan özelleştirmelere rağmen satılamadığı
anlaşılınca, 3 kez ihaleye çıkarılmasına
rağmen verilen en yüksek teklif 1 milyar 610 milyon dolar olmuştur ve
daha sonraki teklifler de ödenmeyince metro inşaatları tıkanma
noktasına gelmiştir. Bunun üzerine, Bakanlar Kurulu 25/10/2010
tarihinde Ulaştırma Bakanlığına devir kararı
almıştır metroların yapımını ve bunun
sonucunda da 25/04/2011 tarihinde yapılan protokol ile Ankara
Büyükşehir Belediyesi metroların yapım işini Ulaştırma
Bakanlığına devretmiştir.
Değerli milletvekilleri, şimdi gelinen noktada
kritik bir soru var: Başkentgazın, geçtiğimiz günlerde torba
yasaya eklenen bir maddeyle daha önce yüzde 80 olan özelleştirmesinin
yüzde 20si de özelleştirme sürecine katılmış ve
Başkentgazın yüzde 100ü özelleştirmeye açık hâle
getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 2007 yılında
çıkan Başkentgaz kanununda metroya kaynak aktarılacağı
gerekçesiyle yapılan özelleştirmenin, artık, gerekçesi
kalmamıştır çünkü Hükûmet, Ulaştırma Bakanlığı
metroları devralmıştır ve bunun Hükûmetinize maliyeti tam 3
milyar dolardır. Şimdi, Melih Gökçek 3 milyar dolardan
kurtulmuştur, Hükûmet üstlenmiştir ama bir yandan da
Başkentgazı özelleştirerek buradan gelecek geliri Melih
Gökçekin kasasına koymak suretiyle, ne olacağı belli olmayan,
akıbeti belli olmayan bir sürece girmiş bulunuyoruz.
Bu konu, özelleştirme Ankara açısından son
derece stratejiktir. Bu konuda dikkat çekmek istediğim bir nokta
şudur: Doğal gaz, Ankara için çok stratejik, önemi haiz bir üründür.
Bu doğal gaz kanununda, özelleştirmeden tam on yıl sonra, alacak
şirketin fiyatın belirleme yetkisi verilmiştir. Ankara şu
anda dahi doğal gazı en çok, en pahalı kullanan bir ildir. 5,2
sent Ankaradaki birim fiyatıdır, başka illerimizde 2,5-3
senttir.
Değerli arkadaşlarım, geçen gün
yaptığınız bir öneride de on yıl olan bu sabit -yani
5,2 sent- birim fiyatını siz sekiz yıla indirdiniz ve
Ankaralıların on yıla göre korunmuş olan doğal gaz
piyasasındaki paranın belirlenme sürecini şirketin insafına
terk ettiniz. Yapılan değişiklikle şirket sekiz yıl
sonra -on yıl sonra değil- tarifeyi belirleme yetkisini
almıştır. Ankaralıların sekiz yıl sonra
doğal gazdan dolayı uğrayacakları maddi
kayıpların çok büyük ölçüde artacağını, eğer
Ankarada yaşar iseniz bundan sizlerin de çok önemli derecede
etkileneceğini söylemek durumundayım.
Değerli arkadaşlarım, bu, metrodaki göçük
meydana geldikten sonra İnşaat Mühendisleri Odası inceleme
yapmıştır, çok önemli bir tespiti
paylaşmışlardır. İnşaat Mühendisleri Odası,
tam
Şimdi, bu göçüğün nedenlerinin incelenmesi
gerekiyor. Altından akan Dikmen Deresinin ve yağmur
sularının ıslahının yapılıp
yapılmadığı; gerçekten -metro çalışması on
yıldır bekliyor- atıl duran bu inşaat
çalışmalarında bakımın yapılıp
yapılmadığı çok ciddi sorular olarak durmaktadır.
Ulaştırma Bakanlığı bunu devraldı ama devralma
sadece bir protokolden mi ibaret kalmıştır? Ulaştırma
Bakanlığının elemanları, mühendisleri devralırken
bir keşif yapmışlar mıdır? Ne
devralmışlardır? Yerin altında neyle
karşılaşmışlardır?
Değerli arkadaşlar, bana ulaşan bilgiler
çok ciddidir. Bu metronun uluslararası standartlara uygun
yapılmadığına dair bize çok ciddi bilgiler gelmiştir.
Yani İnönü Bulvarını biz niçin kapatıyoruz? Melih Gökçek
söylemiyor muydu Kaba inşaat bitti. diye? Kaba inşaat bittiyse
Bulvarın trafiğe kapatılma gerekçesi nedir? Çok kritik
sorularla karşı karşıyayız. Sonuç itibarıyla,
metronun bundan sonraki çalışmalarının
sağlıklı yürümesi için çok ciddi bir araştırmaya
ihtiyaç vardır. Sonunda, Melih Gökçek göçük olduğu zaman, bunca
yıllık sorumluluğunu bırakmış ve topu
Ulaştırma Bakanına atmıştır Gidin, onu Ulaştırma
Bakanına sorun. demiştir.
Değerli arkadaşlarım, Melik Gökçekin
fendi, iktidarınızı yenmiştir. Yıllardır bu
işte sorumluluğu olan bir kişi göçük altında kalan bir
işçinin cesedinden sonra ortadan kaybolmuş, kendisi Shopping Festin
konserlerinde dolaşarak cesedin sahiplerine dahi
ulaşmamıştır, kimseye başsağlığı
dahi dilememiştir, Ulaştırma Bakanına topu
atmıştır. Melih Gökçekin bu aymaz tavrı
Ulaştırma Bakanına pahalıya patlayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
LEVENT GÖK (Devamla) Lütfen, önergemize destek verin ve
metroda yaşadığımız gerçekleri, bundan sora
Kaldı ki Ulaştırma Bakanının da çok önemli bir cümlesi
vardır: Başka bu tür göçükler yaşanabilir. diye. Bizi neyin
beklediğini bilmek durumundayız. Yolda yürüdüğümüz zaman metro
güzergâhında nerelerde tehlikeler var, bunlar kamuoyuyla
paylaşılmalıdır. Bunlar, ciddi sorulardır,
Ankaralılar açısından yaşamsal tehlike arz eden
sorulardır.
Ankaralıların ulaşım
açısından başka alternatif kaynakları da yoktur
değerli arkadaşlarım. Ankaranın, bildiğiniz gibi, ana
arterleri bellidir, Ankaralılar ulaşım olarak burayı
kullanmak durumundadır. Böylesine önemli soruları gündeme
getirdiğimiz bu araştırma önergesine mutlaka, AKPli
arkadaşlarımız da katkı sağlamalıdır.
Özellikle, Melih Gökçek topu Ulaştırma Bakanına attıysa
Ulaştırma Bakanının çok daha dikkatli olması
gerekiyor. Niçin, yani bunca yıldır atıl duran inşaattan
Ulaştırma Bakanına, siz, Sorumlu odur. diyerek işin
içinden çekilme şansını kendinizde bulabilir misiniz? Metroda ne
olmuştur, ne bitiyor, bunları araştırmak durumundayız.
Lütfen önergemizi destekleyelim ve Ankaralıları
bir tehlikeden hep beraber kurtaralım.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Aleyhinde Rize Milletvekili Nusret Bayraktar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Bayraktar.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş
olduğu grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin ve milletimizin en önemli ihtiyaçlarından
biri ulaşımdır. Sağlıklı ulaşım
şartlarına, günün teknolojik gelişmelerine, şehirleşme
ve yapıların o günkü hâllerine uygun olarak bölgesinde
gerçekleştirmesi bir zarurettir. Yerel yönetimler kendi imkânları
doğrultusunda insanlarımızın sağlık, çevre,
altyapı, ulaşım gibi hizmetleri yürütürken bir taraftan, toplu
taşımacılık her yerde, her büyük ilde olduğu gibi İstanbul
ve Ankara, İzmir gibi büyük kentlerde daha da önem arz ettiğini
biliyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi kendine uygun, bütçesine
uygun, yüzde 60 bütçesinden ulaşıma kaynak aktarıyor, Ankara
Büyükşehir Belediyesi de diğer sorunların yanı sıra
ulaşımla ilgili kavşak düzenlemelerini ve 1994
yılından bu yana Ankaranın raylı sistemle birlikte metro
çalışmalarını başlattığı doğrudur
ama bu konularda ülke genelinde, uluslararası platformda ihtisas sahibi
olup örnekleriyle milletimizin ve ülkemizin gerçekten yüzünü güldüren Ulaştırma
Bakanlığı, uzun yıllardan bu yana yapılagelmekte olan
metroların eksikliklerini tamamlamıştır.
Sadece Muğlada 800 metrelik bir Göcek Tünelinin
yapılamadığının ıstırabını çeken
halkımız, Göcek Tünelinin yapılabileceğini gördükten
sonra, Bolu Tüneli, ülkemizin diğer bölgelerinde olan, Karadeniz Bölgesinde
Bolaman Tüneli gibi; Artvinde yapılmakta olan, Rizede yapılmakta
olan, Orduda yapılmakta olan, Bilecik, Sakarya, Mekece yolunda
yapılan ve yapılmakta olan hem kara yolu, lastik tekerlekli
sistemlerle ilgili tüneller hem de raylı sistemlerle ilgili,
hızlı tren ve özellikle de Marmaray Projesi, asrın projesi, yüz
elli yıldan bu yana tartışılan, konuşulan ama bir
türlü başlatılamayan fakat Ulaştırma
Bakanlığımız tarafından 2009 yılında
başlatılarak 2013 yılının sonunda bitirilecek olan bu
raylı sistemlerdeki ihtisaslaşması, kentlerin kendi
ihtiyaçları, hem ekonomik hem teknik imkânları ile çözemeyeceği
veyahut geç zamanda çözebileceği anlaşılan metro
inşaatlarının da Ulaştırma Bakanlığı
marifetiyle yapılmasının faydalı olacağı
kararını Türkiye Büyük Millet Meclisinde hep birlikte aldık.
Ve nitekim, Ankara metrosunda, Kızılay-Çayyolu
üzerinde 15,5 kilometrelik programa alınmış olan tünel
inşaatı, metro inşaatı, önceden GÜRİŞ
tarafından başlatılarak devam edilmekte idi ama 25 Nisan 2011
tarihinde Büyükşehir Belediyesinden Ulaştırma
Bakanlığına devredilen bu metro inşaatlarının
yapımını ondan sonra Ulaştırma
Bakanlığı takip etmeye başlamış, 13/12/2011
tarihinde yapılan ihalede Comsa İspanyol firması ile
Açılım İnşaat Türk firmasının konsorsiyumu ile bu
bölgenin metro inşaatının ihalesi
alınmıştır. 9/2/2012 tarihinde yani 9 Şubat 2012
tarihinde de sözleşmesi imzalanmış olan bu bölgedeki metro
inşaatı, 15,5 kilometrelik kısım iki yıl süre ile yani
2013 yılının sonunda bitirilmek üzere Ulaştırma
Bakanlığının kontrolü altında bu konsorsiyuma
verilmiştir.
Çalışmalar
sürdürülürken, takdir eder, bilirsiniz ki İnönü Bulvarı gibi, Akay
Kavşağı gibi bu kadar karmaşık bir yapının,
uzun yıllardan bu yana süregelen bir bölgenin altyapısında -gaz
geçmekte, su geçmekte, yağmur kanalı geçmekte, elektrik hatları
geçmekte- çok teknik çalışma yapılması gerekir. Müteahhit
firmanın, elbette gereken tedbirleri alarak bu çalışmaları
yapması gerekiyor. Ne Melih Gökçekin ne de Ulaştırma
Bakanlığının direkt olarak sorumluluk altına
alınmasının haksızlık olacağını
düşünüyoruz. İhale ediyorsunuz, bütün sorumlulukları ve
yükümlülükleri bir müteahhit firmaya devrediyorsunuz. Maalesef, 22 Haziranda
sabah saat 06.50 sıralarında 2 metrelik bir göçük o bölgede söz
konusu olmuş ve göçük altında kalan Kadir Sevim isimli -Ordu Korgan
ilçesinden- bir vatandaşımız hayatını
kaybetmiştir. Bir vesile ile ben de hayatını kaybetmiş olan
Kadir Sevim kardeşimize Allahtan rahmet diliyor, yakınlarına
başsağlığı temenni ediyorum.
Elbette, bu tip
riskli bölgelerdeki çalışmaların vatandaş nezdinde,
yöneticiler nezdinde, hepimiz nezdinde dikkatle takip edilmesi gerekiyor.
Ulaştırma Bakanlığı, elde etmiş olduğu bilgi
ve doneler çerçevesinde, bu ve buna benzer projelerin daha
sağlıklı, daha uzman, mütehassıs kişiler
tarafından yeniden gözden geçirilmesini sağlamak amacıyla,
Türkiye ve Türkiye dışında ünüyle meşhur olan Yüksel Proje
Grubunca projenin yeniden tetkik edilerek araştırılması, bu
ve buna benzer aksaklıkların asgari seviyelerde tutularak çözüm
üretilebilmesi için projede bir çalışma
başlatılmıştır. Şu ana kadar alınan doneler
çerçevesinde, âdeta kolektör hüviyetine gelmiş olan bu yol altındaki
şekil
Kolektör toplama demektir. Neyi topluyorsunuz? Sadece gazı
değil, orada gazı toplayan, suyu toplayan, atık suyu toplayan,
yağmur suyunu toplayan, elektriği toplayan hatların
karmaşık bir ortamda olduğu gözlendiği için, buranın
aç kapa şekliyle yapılmasının daha faydalı olacağı
kanaatiyle, 24 metrelik bir bölümün açılarak kapatılması
Ee,
böyle bir hayatın devam ettiği bir ortamda bu projenin süratle
tamamlanabilmesi için bazı zorlukların da söz konusu olduğunu
biliyoruz. Hele hele bir hayata mal olan, hepimizi üzen, tabii ki bir
insanın, bir karıncanın ölümünden dahi rahatsız olan bir
insan olarak, bir yönetici olarak hepimiz üzülmüşüzdür. Bundan sonra bu
tip arızaların ve kazaların olmamasına yönelik temennileri
yenilemekle birlikte, tedbir almanın devamı, yapılan
çalışmalarda ihmalleri olanlarla ilgili de savcılık ve
teknik ekipler olaya el koymuşlardır, hem teknik çalışmalar
sürdürülmekte hem de savcılık gereken tahkikatları yapmak
suretiyle kovuşturmaya başlamış bulunmaktadır.
Meclisin son günü olan bugün yoğun üç tane önemli
yasanın görüşüleceği bir anda bu önerinin gündeme alınarak
araştırma yapılmasıyla nereye
varılacağının takdirlerinize sunulması suretiyle,
zamanı daha fazla kaybetmemek, bir an önce gündemde olan kanunları
bitirdikten sonra, aslında tatil değil, dinlenme değil, nöbet
değişimi,farklı bir moda geçmek üzere milletvekillerimizin
bölgelerine giderek, bölgedeki insanlarımız, seçmenlerimiz ve
diğer faaliyetlerin sürdürülebilmesi, daha dinamik bir şekilde
2012-2013 dönemindeki Meclis çalışmalarımıza malzemeyle
gelmemizin faydalı olacağı kanaatiyle grup önerisinin aleyhinde
olduğumu belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bayraktar.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Önerinin lehine Ankara Milletvekili
Yıldırım Tuğrul Türkeş.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, bir cümle ilave
edebilir miyim?
BAŞKAN Pardon Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım, bir
cümle söyleyebilir miyim?
BAŞKAN Söyleyiniz.
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi ben, tabii, değerli
konuşmacıyı dinledim. Yani, bunun çok önemli
olmadığını anlatmaya çalıştı ama Sayın
Cemil Çiçek, Ulaştırma Bakanlığı protokolüne
devredilirken yaptığı konuşmada; Ankara metrosuyla
Ulaştırma Bakanlığının üstlendiği maliyetin
2011 yatırım programının tam yedide 1i olduğunu
itiraf etmiştir. Yani, çok büyük bir meblağdır ve Ulaştırma
Bakanının başka yerlerde göçük olabileceği endişesini
taşıdığı bir ortamın, sayın
konuşmacının ifade ettiği gibi tam da tersine
konuşulmasının gerektiğini düşünüyorum. Daha da çok konuşulması
gerektiğini düşünüyorum. Ankaralılar tedirgindir. Tabii sayın
konuşmacı Ankaralı değil, ben isterdim ki Ankara
milletvekilleri burada konuşsaydı daha uygun olurdu.
BAŞKAN Konu anlaşıldı Sayın Gök.
Kayıtlara geçmiştir, teşekkür ederiz.
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi,
Ankaralıların hassasiyetini yaşamamış olabilir ama her
gün oradan geçiyoruz ve çok önemli bir konudur. Yani konunun
önemsizleştirilmesi asla kabul edilemez.
Ben yine, AKP Grubunun insafına,
vicdanına bırakıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Buyurunuz Sayın Türkeş. (MHP
sıralarından alkışlar)
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Levent Gök ve
arkadaşlarının verdiği, Ankara metrosundaki göçük ve Ankara
metrosunun durumu ile ilgili araştırma önergesi lehinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, az önce Sayın
Bayraktarın konuşmasına değinerek
başlayacağım. Sayın Bayraktar, Ankaraya değinmemeye
çalışarak bir konuşma yaptı.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize) Değindim,
değindim.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) Çok doğru bir konuşmaydı
çünkü Ankara metroları, Ankara metrolarının başladığından itibaren
yapılma süreleri ve bu Kızılay-Çayyolu metrosunun durumu sizin
gibi yerel yönetimleri bilen birisi açısından çok kolay
savunulamayacak bir konuydu. O bakımdan konuşmanızı, siyasi
tecrübenize göre fevkalade başarılı bulduğumu ifade
etmeliyim.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize) Teşekkür
ederim.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) Efendim, Albert Einstein
Problemleri, onları üreten kafalarla çözemeyiz. demiş. Yani bir
problemi bir kafa üretiyorsa aynı kafanın onun çözümünü bulması
da mümkün değil. Ankarada da içinde bulunduğumuz şartlar budur.
Değerli
milletvekilleri, Ankara sahipsizdir. AKP İktidarı, Ankaranın
bürokrasisini Ankaradan bir yandan boşaltmaya çalışırken,
diğer taraftan da, Ankara şehri, sahip çıkılmayan ve bir
başkente yakışmayacak kadar problemler yaşayan bir
şehir durumundadır. Şehrin bir master planı yoktur -az önce
Sayın Gök belirtti- şehir tesadüfi olarak hem bürokrasinin binaları hem de yerleşim
yerleri olarak Eskişehir güneybatı aksı üzerinde devam
etmektedir.
Ankarada Ankarayı ilgilendiren,
Ankaralıyı gerçek anlamda ilgilendiren hiçbir konu
konuşulmamaktadır. Hiçbir zaman Ankarada Ankaranın gerçek
problemlerinin tartışıldığı bir platform olmamıştır.
Ankarada genelde boyalar, renkler, havaalanı yolunun,
binalarının dış kaplamaları veyahut da eğer bir
ilçe belediyesi başka bir partiye mensupsa Sayın Gökçek bunlarla
polemiğe girmeyi -öncelikli tercihi de Çankaya Belediyesidir daima-
bunlarla bazı içi boş tartışmaları yapmayı sever
ama gerçek anlamda Ankaranın, Ankaralının her gün
yaşadığı, işe gittiği geldiği bir
şehirde gelişim nasıldır, nerededir, bunlar hiçbir zaman
ele alınmaz.
Ankarada bugüne kadar çok kısa süre içerisinde
birçok problem yaşadık. Doğal gaz patlaması oldu,
yılbaşı arifesi idi. O patlamada maalesef rahmetli olan
çocukları suçlayacak kadar belediyenin görevlileri maalesef seviyeyi
düşürdüler. Organize sanayide bundan çok kısa bir süre önce bir
yıl ancak oldu- tüp gaz patlamaları oldu. Bunlar ilk bir iki hafta
gündeme geldi, onun arkasından da hiç kimse bunları takip etmedi.
Son olarak da şehrin ortasında, şu bizim
Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıktığınızda 100-150
adımlık mesafede yolda yürüyen bir insanın, kaldırım
çöktü ve maalesef cenazesi 1-
Sayın milletvekilleri, bunu
araştırmayacaksak, bu konuyu konuşmayacaksak neyi
konuşacağız Allah aşkına? Yani zaman zaman
muhalefetten bir parti bir önergeyi verdiği zaman kendi gündeminiz
şaşıyor diye bazen itiraz etmeye kalkıyorsunuz ama bir de
elinizi vicdanınıza koyun; yani artık nerenin, Meclisin mi
çökmesini bekleyeceğiz bunları tartışmak için? Meclisin
100-
Belediye ne yapıyor? Az önce Sayın Gök gerek bu
metroların tarihçesiyle ilgili gerekse bunların maliyetleriyle ilgili
rakamları verdiği için onlara tekrar girmeyeceğim ama sadece
bir-iki örnek vermek istiyorum.
Şimdi, ilk başta, bu hafif raylı sistem
dedikleri Ankaray 1992de başladı, 1996da bitti, dört senede
tamamlandı. Kızılay-Batıkent 1993te başladı,
1997de bitti, dört yılda. 2002de başlayan ve on yıldır
sadece para yiyen ve hiçbir şey yapılmayan bir metro sistemini
mutlaka sorgulamamız gerekir, mutlaka bunun altında yatan sebepleri
araştırmamız gerekir. Bunlara bakmayıp da başka yere
bakmamız, şu yaşadığımız, hepimiz
yaşıyoruz burada ve baş şehrimiz, buna ihanet olur diye
düşünüyorum.
Belediye ne yapıyor bu arada? Yıllık
veyahut da yazlık kaldırım taşı yenileme
işleriyle meşguller. Yandaşlara ihale ve kaldırım
taşları yenileniyor Ankaranın, bu da büyük belediyecilik
hizmeti. Bir de okullar açılmadan bir hafta önce asfaltlama başlar ki
tatilden dönenler kimin yaptığını görsün, anlasın
diye.
Bu kadar sakilliğin yaşandığı
bir yerde, Sayın Gök ve arkadaşlarının verdiği bu
Meclis araştırma önergesinin lehinde olduğumuzu bildiriyor ve
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Türkeş.
Aleyhinde, Sayın Tan.
Buyurunuz Sayın Tan.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Türkiyedeki iş kazaları hemen hemen her
dönem gündeme geliyor ama maalesef, gündeme gelmesi de bir şeyi
değiştirmiyor. Burada yine nutuklar atılıyor ve sonuç
olarak bu iş kazalarının dünyadaki normal seviyelere
indirilebilmesiyle ilgili ciddi bir çalışma yapılmıyor.
Benden önceki konuşmacıları da ben
dikkatle izledim. Mesela AK PARTİ adına konuşan
arkadaşımız bir süreci anlattı yani belediyelerin yapmakta
zorlandıkları bu yatırımların, özellikle altyapı
ve metro inşaatlarının Ulaştırma
Bakanlığına nasıl devredildiğini anlattı.
Şimdi bu konularda bir itiraz yok ki; yani kim yaparsa yapsın, ister
Ulaştırma Bakanlığı yapsın ister belediyeler
yapsın, bu belediyeler ister AK PARTİli olsun ister başka bir
belediyeden olsun. Burada tartışılan esas konu, Türkiye neden
iş kazalarında dünyanın tırnak içinde- makul olarak kabul
ettiği oranların ve rakamların çok üzerinde, neden böyle? Esas
tartışılan konu bu. Ve bu konuyla ilgili neler yapılabilir,
ne gibi önlemler alınabilir ne gibi yasalar çıkartılabilir esas
burada tartışmamız gereken de bu.
Şimdi, bu kazalarla ilgili birkaç örnek vermek
istiyorum. Yine biraz evvel dile getirildi. Mesela yılbaşında
Ankarada büyük bir gaz patlaması oldu. Yine, İstanbulda bir Tuzla
tersaneleri faciası var önümüzde. Bu son on yıldır belki hemen
hemen her ay bu tersanede meydana gelen kazaları konuşuyoruz ve yine
her seferinde benzer açıklamalar yapılıyor, işte Gerekli
soruşturmalar, araştırmalar yapılıyor,
sorumluları hakkında cezai işlem, hukuki işlemler devam
ediyor, adli soruşturmalar devam ediyor. ama maalesef bu kazalar
azalmıyor. Şimdi bizim burada konuştuğumuz bu adliye
mekanizmalarının nasıl işlediği, ne olduğu,
nereye gittiği, nasıl çalıştığı değil;
bugün bizi ilgilendiren, bu iş kazalarıyla ilgili neler
yapılması lazım, ne gibi önlemler alınması lazım
ve bu önlemlerin hayata geçirilebilmesi için ne gibi uygulamalar
yapılması lazım, esas konuşmamız gereken ve bugünkü
konumuzun ana başlığı da bu.
Tuzla tersaneleri defalarca geldi dediğim gibi ama
maalesef doğru düzgün Meclisten bir araştırma, bir komisyon bile
buralara gidip tam dört başı mamur bir netice ortaya koyamadı.
Yine aynı şekilde İstanbulda metro çalışmaları
var, Ankarada metro çalışmaları var. Galata köprülerinin yani Unkapanı Köprüsü dâhil, eski
Galata Köprüsü dâhil Haliç üzerindeki köprülerin bakım
çalışmaları var, İstanbuldaki Boğaziçi köprülerinin
bakım çalışmaları var ve yine bunlara bağlı
onlarca, hatta toplamını aldığınız vakit birkaç
yıllık bir dönem içerisinde yüzlerce iş kazası var.
Şimdi, en son en belirgin
olanı da Ankaranın göbeğinde, Meclisin burnunun dibinde korkunç
bir kaza meydana geldi. Peki, bu kaza
Yani durup dururken mi bu yol çöktü? Bu
göçük durup dururken mi oldu? Bundan önce Jeoloji Odasının
yaptığı hatırlatmalar neden dikkate alınmadı? Bu
çalışma yapılan güzergâhların yer altı haritaları,
toprak özellikleri daha önceden doğru düzgün tespitlerle, deneylerle, tahlillerle
neden ortaya konulmadı veya eğer bunlar ortaya konuldu
diyorsanız neden gereği yapılmadı? İşte, esas
tartışılan nokta bu. Genel güvenlikle ilgili, bu konularla
ilgili doğru düzgün ölçüler, kıstaslar ortaya koyamazsak yine bugün
konuşacağız ve bir müddet sonra -Allah göstermesin- bir
başka yerde tekrar aynı kaza meydana gelecek.
İşte bugünkü gazetelerde var,
hemen hemen hepsinde var. Bir kurtarma kazasında göçük altında kalan
işçinin kafası kopartılıyor kepçe tarafından.
Yanlış uygulamalarla, yanlış kurtarmalarla,
kurtarılırken, kurtarılmak istenirken insan ölüyor. Tabii ki
şunu iddia etmiyoruz: Yani bunu bile bile öldürdüler, işte kepçe
operatörünün zaten bu işçiye kastı vardı, onun için yaptı.
Ama arkadaşlar sonuç önemli. Bütün dünyada bu yolları,
metroları, kanalları, köprüleri yapanlar sadece bizler değiliz,
sadece Türkiye değil, dünyanın her yerinde bu faaliyetler
yapılıyor, her yerinde bu projeler yürütülüyor ama dünyada bu iş
kazalarıyla ilgili de belli istatistikler var, rakamlar var. Bunları
önümüze koyduğumuz vakit biz dünyada neredeyse, kelime belki kara mizah
örneği olacak ama şampiyon durumundayız, en önlerdeyiz.
İşte bizim kabul edemediğimiz, etmediğimiz,
etmeyeceğimiz nokta bu. Bu oranların mutlaka makul seviyelere
çekilmesi lazım ve mümkünse sıfırlanması lazım, tabii
ki esas amaç odur, sıfırlamaktır.
Hiçbir ölüm meşru ve makul gösterilemez ama elden gelen her şey
yapıldıktan sonra da, bütün tedbirler alındıktan sonra da
artık ortaya çıkan ölümler de başka türlü tazmin edilmeye
çalışılır. Bunlara karşı lakayıt
kalamayız.
Bizim bir diğer eleştirdiğimiz nokta da,
özellikle bu belediyelerin ve AK PARTİnin elindeki belediyelerin
yaptıkları imar uygulamalarından tutun yatırımlara
kadar çalakalem çalışmaları. Yani paldır küldür bir
çalışma yapılıyor ama bu çalışmanın
başı ne, sonu ne, termini ne, alınan önlemler ne, düzen ne? Bir
iş ortaya koymak, hızlı koymak, çabuk koymak, neticeye
ulaşmak tabii ki doğru bir metot ama ben bunu çok hızlı ve
bir an önce bitireyim veya çalakalem yapayım nasıl olursa olsun deyip
de bu ölümleri engellememek de aynı derecede çok büyük bir kabahat.
Sevgili arkadaşlar, bu konuda bir diğer çifte
standart da, yine bu belediyelerin bu yatırımlarda
aldıkları desteklerdir. Ben bir soru önergesi vermiştim Maliye
Bakanlığına, devletin biliyorsunuz dış kredi
kullanmada belediyelere hazine kefaleti var, bu hazine kefaleti olmadan bu tip
yatırımlar gerçekleştirilemiyor ve krediler
alınamıyor. Sormuştum ben, yani iki tane net soru: Ankara
Büyükşehir Belediyesi bütün kurum, kuruluş ve iştirakleriyle
hazine kredili ne kadar dış kredi aldı, Diyarbakır
Büyükşehir Belediyesi ne kadar aldı? Soru bu kadar net. Allaha çok
şükür, uzunca bir zamandır gelmediği kadar bu soru önergelerine
net bir cevap geldi. Rakam ne biliyor musunuz arkadaşlar? Ankara
Belediyesinin bugüne kadar kullandığı hazine destekli kredi
miktarı: 1 milyar 450 milyon dolar. Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesinin kullandığı dış kredi miktarı ne
kadar? 32 milyon dolar. Ankara, Diyarbakırın 4 misli
büyüklüğünde nüfus olarak, adrese dayalı nüfus kayıt sistemine
göre son yayınlanan rakamlara göre yaklaşık 4 misli, tam 4 misli
bile değil, yani 3,7 civarında bir büyüklük var, 4 kabul edelim.
Ankara Diyarbakırın 4 misli büyüklükte ama kullandığı
kredi miktarı 453 kat. Tekrar ediyorum, Ankara Diyarbakırın 4
katı büyüklüğünde yaklaşık olarak ama
kullandığı kredi Diyarbakırın
kullandığı Hazine destekli dış kredinin 453 katı.
İşte, bir diğer haksızlık ve bir diğer zulüm de
burada. Çünkü bu iş kazaları falan olurken maalesef bazı
yöneticilerimiz, bazı siyasilerimiz oldukça da aymaz bir şekilde Ne
yapalım kardeşim? İşte, bu kadar iş yapıyoruz, bu
kadar iş yaparken de işte, bu kadar kaza kendiliğinden oluyor.
Biz de zaten kimseyi öldürme niyetinde değiliz. Sevgili arkadaşlar,
bu ifade başlı başına lakayt bir ifade, sorumsuz bir ifade.
Çok iş yapıyorsunuz, bir. Nasıl yapıyorsunuz?
İşte, ortada, Diyarbakıra 1 verilirken Ankaraya 453 veriliyor,
bu dış kredileri söylüyorum tekrar, Maliye
Bakanlığının verdiği rakamlardır bunlar soru önergeme.
İkincisi de çok iş yapıyorum diye yani insanlar ölsün diyemeyiz,
mümkün değil.
Sonuç olarak yapılması gereken şudur: Kim
ne iş yapıyorsa, bir, bu imkânlar adil olarak
dağıtılmalıdır Diyarbakıra da, Trabzona da,
Bursaya da, Konyaya da, Çankırıya da, Edirneye de, Hakkâriye de,
Adanaya da, Samsuna da. İki, bu işler doğru düzgün
yapılmalıdır, projelerin bütün jeolojik tahlilleri,
topoğrafik ölçümleri, kazıları, tedbirleri, bütün bunlar, hepsi
önce doneler öne koyularak yine dünyadaki bütün inşaat mühendisliği
ve inşaat kriterlerine, iş güvenliğine uygun bir şekilde
düzenlenmelidir ve bu düzenlemelerle tatbik edilmelidir. Yani göstermelik oraya
iş güvenliği malzemelerini yığıp, koyup ondan sonra da
hiçbir tedbir almamak çözüm değildir. Onun için bu önergenin dikkate
alınmasını söylüyoruz, olumlu oy vereceğimizi
söylüyoruz.
Saygılar sunuyorum. (BDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tan.
Sayın Bayraktar, buyurunuz.
NUSRET BAYRAKTAR (Rize) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Konuyla ilgili söz almamı eleştiren Sayın
Gök, Ankaralı değilim, Ankara Milletvekili olarak bir
başkasının konu aleyhinde veyahut lehinde konuşması
gerektiğini iddia ettiler. Böyle önemli bir konunun konuşulması
için illa Ankara Milletvekili olmak şart değildir. Ben üç dönem
milletvekiliyim ve Ankarada yaşıyorum, en az Ankara milletvekilleri
kadar olayla ilgili sorumluluğumu, bilgimi ve olayları paylaşmak
gerektiğine inanan bir teknik elemanım.
Kaldı ki burada, on dakikalık bir süreç
içerisinde konunun tüm detaylarını tartışmak mümkün
değil, sadece önerinin bugün gündeme alınmasının doğru
olmadığını ve bunun için önerinin aleyhinde oy
kullanacağımızı belirtecek bir söz almış oldum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bayraktar.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün; (2/147) esas numaralı, 2933 Sayılı Madalya ve Nişanlar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/55)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
(2/147) esas numaralı kanun teklifim kırk
beş gün içerisinde komisyonda görüşülmediğinden, İç
Tüzükün 37nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim.
Ensar
Öğüt
Ardahan
BAŞKAN Teklif sahibi olarak, Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt.
Buyurunuz Sayın Öğüt. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; 2933 Sayılı Madalya ve Nişanlar
Kanununda değişiklikle ilgili vermiş olduğum kanun
teklifimin üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, Kore şehitlerinde
hepimiz biliriz ki madalya var veya devletimiz madalya verdi. Öyle değil
mi? Öyle bilirsiniz. Ama öyle değil, Kore şehitlerine devletimiz
madalya vermemiş, Kıbrıs şehitlerine de devletimiz madalya
vermemiş, Koreliler ve Birleşmiş Milletler vermiş.
Bu anlamda, ben kanun teklifimde, hem Kore gazilerine hem
de Kıbrıs gazilerine devletin madalya vermesini arz ediyorum. Bu
anlamda bu kanun teklifimin de kabul edileceğini umuyorum.
Ancak zamanım çok kısa olduğu için,
değerli arkadaşlar, ben sınır ili, Ermenistan ile
Gürcistanın komşusu olan Ardahanın milletvekiliyim.
Bölgemizde çok korkunç bir göç var.
1992de 176 bin nüfusu olan Ardahan şu anda 98 bine inmiştir yani
hükûmetlerin ve devletin politikası bölgeyi boşaltmış,
bölgeye de gözünü diken Ermenistan topraklarımızı istemektedir.
Şimdi, AKP Hükûmeti de maalesef bölgede
cezaevlerini, askerlik şubelerini, adliyeleri kapatarak bölgeyi âdeta göçe
zorlamıştır. Öyle bir konuma geldi ki, şu anda
Çıldır ilçemizde insanlar artık kamyonlara yüklenip büyük
şehirlere göç ediyor. Çıldır yetmedi, Karsın Akyaka,
Digor, Susuz ve Selim ilçelerinde de var.
Şimdi, stratejik anlamda önem taşıyan bu
ilçelerimize mutlak surette adliyelerin geri verilmesini istiyorum. Adliyeler
verilmezse ve insanlar orada olmazsa kırk üç yıl Rus işgali
altında kalıp da yüzlerce şehit veren, binlerce gazi olan
insanlarımız daha da çok gazi
olma durumuna gelecektir.
Bu anlamda, ben bölgenin milletvekili olarak,
AKPlilerden rica ediyorum, Adalet Bakanından rica ediyorum, Sayın
Başbakandan rica ediyorum. Çıldır Adliyesi, Akyaka Adliyesi,
Digor, Susuz ve Selim adliyeleri, sınırda görev yapan adliyelerimiz,
bir daha gözden geçirilerek, bu yerler yeniden adliyelere kavuşturulsun.
Askerlik şubeleri de kalktı, cezaevleri de kalktı. Zaten doktor
yok, öğretmenimiz yok.
Değerli arkadaşlar, bölgede zaten sekiz ay da
kar, kış var. Böyle bir konumda bizim o bölgede durmamız, o
bölgede insanların kalması mümkün değil. Çocuğunu
okutamıyor, hastasını tedavi ettiremiyor yani bunun sonu nereye
varacak? Adliyeleri de kapattınız. Bu anlamda, ben istirham ediyorum,
o bölgenin bir insanı olarak, o bölgenin milletvekili olarak ben sizden
rica ediyorum: Stratejik anlamda önem taşıyan, stratejik anlamda, göç
veren illerimizin mutlak surette sınır ticaretinin geliştirilip,
oradaki adliyelerin mutlak surette geri verilmesini istiyorum.
Ben isyan ediyorum, protesto ediyorum. Diyorum ki,
eğer AKP bu şeyi yapmazsa ben Mecliste greve gideceğim ve isyan
ediyorum; ceketimi çıkartarak da sizi protesto ediyorum,
kravatımı da çıkartıyorum. Her şeyi protesto ediyorum.
(Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ceketini ve kravatını
çıkartarak yere attı.)
BAŞKAN Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Evet, siz artık
başka türlü anlamazsınız. Siz bundan anlarsınız. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Evet, adliyemizin geri verilmesini istiyorum
arkadaşlar.
(Elindeki pankartı açtı.)
BAŞKAN Sayın Öğüt, Sayın Öğüt
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Kendine saygın yok,
bize saygın yok; milletin kürsüsüne saygın yok.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Adliye verilmezse bölgede
büyük bir göç olacak.
BAŞKAN Sayın Öğüt, çok rica ediyorum.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Bu göç, Türkiyeyi
parçalayacak ve Türkiyenin topraklarını Ermenistana vermeye
kalkacaktır. Bunun için protesto ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler, CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öğüt, lütfen
Meclisin
nezahetine yakışmadı bu davranışınız.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Başka türlü
anlamazsınız.
BAŞKAN Lütfen
Sayın Öğüt, lütfen
yerinize geçiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bir milletvekili olarak, Adana Milletvekili Ümit
Özgümüş.
Buyurun Sayın Özgümüş. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, bu topraklar için, bu toprakların
onuru için canlarını veren şehitlerimize ve yine bu uğurda
mücadele eden ve hayatını kaybetmiş olan gazilerimize Allahtan
rahmet dileyerek ve kalan gazilerimize gerek muharip gazilerimize gerek malul
gazilerimize de saygılarımı ileterek başlamak istiyorum
konuşmama.
Aynı zamanda, bu kanun kapsamında olmasa da bu
toprakların yağmalanmasını engellemek üzere, bu
toprakların onurunu korumak üzerine hayatını kaybetmiş,
bedel ödemiş tüm yurtseverlerin onurlu anıları önünde de
saygıyla eğiliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu anlamda gerek hayatını kaybeden şehitlerimizin ailelerine
gerek gazilerimize verilecek olan madalyalara da, onların yaşamlarını
kolaylaştıracak olan kanuni düzenlemelere de Cumhuriyet Halk Partisi
olarak her zaman destek vereceğimizi belirtmek istiyorum. Ama fırsat
gelmişken bir endişemi de dile getirmek istiyorum değerli arkadaşlar.
AKPnin son dönemlerde uyguladığı Yeni Osmanlıcı,
Enver Paşacı, yayılmacı, taşeron ve maceracı
dış politikası böyle devam ederse ve bu gidişle, dost bir
ülkeyle eğer savaş edersek, önümüzdeki dönemde, madalya
dağıtmak için birkaç tır madalya yapmak gerekecek, madalya
üretmek gerekecek.
Bakın, son dönemde, Suriyeyle ilgili, sürekli,
yalan üzerine bir politika üretiliyor. İçeride halkımızı
kandırabiliriz ama dünyada kimseyi kandıramıyoruz. Suriyeyi çok
iyi bilen birisi olarak size bazı gerçekleri söyleyeyim:
Deniyor ki: Suriyede, şu anda, Suriye
halkının özgürlük mücadelesi var ve iç savaş var. Birinci yalan
bu. Birincisi, bütün dünyada olduğu gibi, bizde olduğu gibi, daha çok
demokrasi ve daha çok özgürlük isteği var Suriye halkının ama
şu anda orada yürütülen savaş iç savaş değil; sadece ajanların,
Amerikanın, İngilterenin, İsrailin ve Türkiye'nin
tetiklediği ajanların oluşturduğu bir iç kanama vardır
ve Suriyede sadece belli bölgelerde mücadele var; Türkiye
sınırına yakın bölgelerde, Humusta ve İsraile
yakın İdlip bölgesinde, başka yerde, hiçbir zaman iç savaş
yok; bu bir iç kanamadır.
Orada zulümden kaçanlar Türkiyeye
sığınıyor. diye sürekli olarak yalan söyleniyor. Oradan
buraya zulümden kaçış yok. Türkiyede oradan gelenlere vadedilen
şeyler var ve onun için de buraya gelen 30 bin civarında insan var.
Eğer bunlar zulümden kaçıyor olsaydı bunların 15 bin tanesi
geri dönmezdi.
Başka bir yalan daha var: Bunlar zulümden
kaçıyor, onun için onları korumak zorundayız. Değerli
arkadaşlar, eğer zulümden kaçıyorlarsa, eğer ateşten
kaçıyorlarsa onları alırsınız, Türkiye'nin iç
bölgelerine yerleştirirsiniz; Adanaya, Mersine, Kırşehire,
Konyaya yerleştirirsiniz. Zulümden kaçıyorlarsa, silah mesafesinin
dışına çıkarmak yerine, tam sınır bölgesine
yerleştirmezsiniz, sınıra sıfır bölgesine
yerleştirmezsiniz. İki nedeni var:
1) O insanların arasına yerleşen,
Türkiye'nin de beslediği, eğittiği teröristler, zaman zaman
gidip bir eylem yapıp geri kaçıyor, onların arasında
kendini kaybettiriyor.
2) Uluslararası anlaşmalardan doğan
nedenle, eğer Suriye, o teröristleri sınır ötesi takip ederse,
bunu savaş nedeni saymak üzere, sınır bölgesine
yerleştiriyor. Bu da başka bir yalan.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Ömer Çelik bu kürsüden Lazkiyenin
bombalandığını söyledi; bu da başka bir yalan. Lazkiye
hiçbir zaman bombalanmadı. Lazkiye Beşar Esadın memleketi.
Lazkiyenin şehir merkezinden kuzeyine giderseniz Ceble bölgesi,
akrabaları;
Ömer Çelik buradan
soruyor, diyor ki: Seçime gidin. dedik, gitmediler. Siyasi olarak
sorulması gereken şu: Sana ne? Karşı taraf
bağımsız bir ülke, seçime gider veya gitmez. Hafız Esad
ölürken Suriyeyi sana mı teslim etti? Ya da bugün iş birliği
yaptığınız, Suriyede Beşar Esad yönetimini devirmek
için iş birliği yaptığınız Suudi Arabistan, Katar
gibi, Dubai gibi, Birleşik Arap Emirlikleri gibi, Amerika Birleşik
Devletlerinin kuklası olan ülkelerde seçim var da onlarla birlikte
demokrasiyi mi getirmeye çalışıyorsunuz? Bu da başka bir
yalan.
Değerli
arkadaşlar, uçak düşürme meselesinde yine Türk halkına yalan
söyleniyor ama dünyada artık her şey geçerli ve gerçek olarak ortaya
çıkıyor. Gerçekten, uçağın nerede düşürüldüğünü,
vurulduğunu görmek istiyorsanız buradan bir heyet
ayarlarsınız, gidersiniz Lazkiyenin deniz kenarındaki Basit
kasabasındaki insanlarla tek tek görüşürsünüz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Radarlara inanmıyor musunuz?
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Devamla) Değerli arkadaşlar, gidin, orada,
basını gönderin veya siz kendiniz gidin, Basit kasabasındaki
insanlarla tek tek görüşün.
OSMAN ÇAKIR
(Düzce) Suriyenin sözcüsü müsünüz?
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Devamla) Uçağımız, Basit kasabasının
üzerinde, çok yavaş biçimde ve neredeyse evlerin damlarını yalayacak
biçimde geçmiş ve düşürülmüştür.
OSMAN ÇAKIR
(Düzce) Suriye sözcülük mü verdi size? Bu Meclise gelmişsin
konuşuyorsun.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Devamla) Bu da başka bir yalandır. Orada eğer
kendi radar sistemimizi deniyorsak, o zaman Suriye yerine Kandile
gönderirisiniz ya da gidersiniz Kıbrıs tarafında denersiniz. Ama
Suriyenin eğer savunma sistemini test ediyorsunuz da, bu, Türk
insanının mutfakta tüp kaçağı olup
olmadığını kontrol etmek için kibrit çakmasına benzer;
nitekim de bütün karizma çizildi.
Değerli
dostlar, bakın, burada hesapsız, kitapsız bir gidiş var ve
boşu boşuna çocuklarımızın kanı üzerinden
yapılan bir pazarlık var. Ama buradan çok net biçimde söylüyorum: Bu
kirli savaşı engelleyeceğiz. Ben Ümit Özgümüş olarak böyle
bir savaş çıkarsa vicdani reddi savunacağım. Otuz beş
sene önce Ankaranın sokaklarında bağırıyorduk, bugün
de içtenlikle yine bağırıyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Özgümüş.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) Yaşasın
halkların kardeşliği, kahrolsun emperyalizm ve onun yerli
iş birlikçileri! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Buyurun Sayın Vural.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Meclisin kürsüsünün birtakım eylemlerin aracı hâline dönüştürülmesini grup olarak benimsemediklerine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
tabii, burası milletin kürsüsü. Milletin kürsüsü milletin sesidir. Bu
konuda daha önce konuşma yapan Ensar Bey çalışkan bir
milletvekili, gayretli bir milletvekili arkadaşımız ama Meclisin
kürsüsünü birtakım eylemlerin aracı hâline dönüştürme
konusundaki tavrı grup olarak benimsemediğimizi ifade etmek istedim.
Sayın Öğütün memleketin sorunlarını dile getirme konusunda
önemli çalışmaları var ama Meclis kürsüsünün böyle bir eylem
için kullanılmasının kabul edilebilir
olmadığını bu vesileyle paylaşmak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Vural. Biz
de kınadığımızı belirttik.
Buyurunuz Sayın Dal.
24.-
Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dalın, Ensar Öğütün
davranışını Meclis adabına uygun görmediğine ve
Suriye katliamına ilişkin açıklaması
AHMET SALİH DAL (Kilis) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Ben de Sayın Ensar Öğütün
davranışını Meclis adabına uygun görmediğimi
belirtmek istiyorum.
İkincisi: Suriyede bir katliam var. Bunu Kilisten
biz canlı olarak izleyebiliyoruz çünkü dün gece dahi Suriyenin Azaz
ilçesi çok yoğun bir şekilde bombardıman altında tutuldu ve
sabahın erken saatlerinde Kilis Devlet Hastanesine bombayla, şarapnel
parçalarıyla yaralanan vatandaşlar geldi. Orada bir katliam yok.
demek doğru değildir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dal.
Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.52
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.08
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 131inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar gereğince gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, 156 sıra
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın;
Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve
Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen
İhtiyacının ve Eğitim Programlarının
Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302)(x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
29/6/2012 tarihli
126ncı Birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülen teklifin üçüncü bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına konuşma yapılmış idi.
Şimdi, söz
sırası Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Sırrı Sakıka aittir.
Buyurun Sayın Sakık.
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, Meclis artık son günlerini yaşıyor.
Torba yasa, diliyorum, bugün yarın biter, bu gerginlik de bir an önce
biter tabii. Bu torba yasada, hem öğretmenlerle hem sağlıkla hem
polislerle ilgili tabii ki yeni yeni düzenlemeler var.
Mesela, iktidar partisi, özellikle Sayın
Başbakan, AKPyi kurdukları dönemlerde halka şöyle bir taahhütte
bulunuyorlar. 2002 yılında İzmitte yaptığı seçim
mitinginde diyor ki: Ya, bu KPSS neden kurulur millî eğitim için,
öğretmenler için? Biz, iktidar olduğumuzda bunların bir bütününü
ortadan kaldıracağız. Ve yine, 2002de İstanbulda
yaptığı bir konuşmada: Birçok gencimiz, özellikle
öğretmen adaylarımız işsiz kaldı. Ülkedeki eğitim
çökmüş, köy okulları kapanmış. Merkezdeki okullarda bile
öğretmen konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor
ama inşallah, biz iktidar olunca, öğretmenler okulun bittiği gün
hazırlıklarını yapacak, ertesi gün görev aşkıyla
göreve başlayacaklar. diyor.
2002 yılında atanmayan öğretmenler 70
binlerde iken, Eğitim-Sen verilerine göre 2011 yılında bu
sayı 350 bin civarında. Bu, bize şunu gösteriyor: Siyasetçiler
halka vaatlerde bulunuyorlar ama iktidar olduklarında yani Ankaranın
emri ne ise Ankaranın emrine giriyorlar. Şimdi, bugün, bu
öğretmenlerle ilgili, evet, ciddi bir sıkıntı vardır,
bu sıkıntının giderilmesi gerekir.
Yine, bizim Grup Başkan Vekilimizin bir soru
önergesine Sayın Bakanın bir cevabı var. Şu anda,
Sayın Pervin Buldanın soru önergesine verilen cevap şu:
Şu anda ihtiyacımız 123.783tür. diyor ama bu sayı 30-40
bin civarında. Yine, Millî Eğitimin ne kadar bu konuda ihtiyaç sahibi
olduğunu hep birlikte görüyoruz.
Diğer bir konumuz da Millî Eğitim
Bakanımızın özellikle mevcut değişikliklerle ilgili
muhalif öğretmenlere karşı şöyle bir sözü var, diyor ki:
Bu sistemi beğenmeyenler çekip gidebilirler, istifa edebilirler. Yani
böyle bir hakkı nasıl kendinizde bulabilirsiniz? Ben sistemi
beğenmiyorum, bu sisteme karşı alternatif bir sistem öneriyorum
ama Sayın Bakanımızın bu konudaki açıklamaları:
Beğenmeyen çekip gidebilir. Bu yetmiyor, son dönemlerde zaten
Eğitim-Senle ilgili, KESKle ilgili operasyonlara da bir bütün olarak
nasıl tanıklık ettiğimizi ve onlarca öğretmen
arkadaşımızın nasıl tutuklandığına da
tanıklık ettik. Şimdi, muhalif olan herkesi ya
tutuklatacaksınız ya da döneceksiniz, Beğenmeyenler çekip
gitsinler.
Bakın, bugün muhaliflerin büyük bir kısmı
KCK operasyonu adı altında İstanbulda
yargılanıyorlar ve İstanbulda dün ve bugün ana dilde savunma
yapmak istiyorlar, yargıçlar dönüyor, Hayır, siz ana dilde savunma
yapamazsınız. E, peki siz beni ana dilimden dolayı, ben Kürt
olduğum için alıyorsunuz ama ben Kürtçe savunma yapmak istiyorum,
Hayır, yapamazsınız. diyor ve savunma avukatları bugün
polis tarafından, asker, jandarma tarafından darp ediliyor. Ve
içeriye kalaslarla saldırı düzenleniyor ve savunma, protesto edip
içeriyi terk ediyor. Şimdi, bu torba yasada acaba bu dili özgürleştirmek
adına adımlar atılamaz mıydı? Yani bu torbanın
içerisine birlikte yaşadığınız halkın,
kardeş halk dediğiniz bu halkın dilini bu torba yasaya dâhil
edemez miydiniz? Edebilirdiniz ama özgürlükler konusunda, ne yazık ki bu
konuda sınıfta kalıyorsunuz.
Şimdi, yeni polisler alınacak. Hep beraber polislerin
nasıl alındığını da gördük. Hatta polisler
alınırken bir kısmının çok başarısız
olduklarını biliyoruz ve 200 öğrencinin notları 18
puanın altında veyahut da 20 puanın altında olduğu
hâlde bir değişiklikle bunları alıyorsunuz. Ve bu polisler
asayişi sağlayacak, bu polisler güvenliğimizi sağlayacak!
Ve bu polislerin son günlerde, mesela İstanbulda bir
vatandaşımızı nasıl darp ettiklerini gördük.
Vatandaşın suçu neydi? Kürtçe konuştu diye ailesinin önünde
linç ediliyor ve sonra dönüyorsunuz, diyorsunuz ki: Ya, bu Kürtler niye bize,
sisteme karşı tepkili? Sizin hukuksuzluğunuz, sizin yani hukuk
tanımazlığınız.
Şimdi,
siz yani hak etmeyen öğrencileri alıp getirip polis yaparsanız,
eğitimsiz insanları polis yaparsanız ve sadece Kürtlere karşı
düşmanlıkla bileylenmiş insanları getirirseniz tabii ki
karşılığında bunu bulursunuz. Onun için, bu torba
yasada özgürlüklerle ilgili, demokrasiyle ilgili hiçbir şey yoktur.
Ben,
Sağlık Bakanımız burada, kendisine yüz kez teşekkür
ediyorum. Belli konularda, evet, ciddi adımların
atıldığını da biliyoruz. Haksızlığa
haksızlık diyeceğiz ama iyi bir şey de
yapılıyorsa buna da evet diyeceğiz. Ben kendi ilimden,
Türkiyenin dört bir tarafından da Sağlık
Bakanlığı konusundaki önemli çalışmalara da
tanıklık etmişimdir. Mesela iki gece önce burada gördüm. Yani
Sağlık Bakanımızın bu hassasiyetini gördüm. Bir
vatandaşımızın dört parmağı kopmuştu. Gece,
bütün olanakları seferber ettiler ve dört beş hastanede ve özel
uçaklar devreye girdi.
Şimdi,
bu da Türkiyenin gerçekten gülen yüzüdür. Bunlar olsun. Bunlar olduğu
müddetçe biz doğru politikanın yanında yer alırız. Ama
diğer taraftan da eğer politikalarınızın büyük bir
kısmı da insanlar üzerinde terör estiriyorsa, bunları da hep
birlikte gözden geçirmeliyiz.
Bakın, son dönemlerde olup bitenlere hep birlikte
tanıklık ettik. Yani iki gün önce buradan geçen bu
yargı paketi aslında ne kadar da bu ülkede hukuksuzluğa maruz
kaldığımızın bir göstergesiydi ve burada
tartışmalar ve konuşmalar başlarken iktidar partisinin de
ne kadar bu muhalefete karşı tahammülsüzlüğünü de hep birlikte
gördük. Şimdi, muhalefet getiriyor. Siz bir poşudan dolayı eğer
Kırmızıgüle on bir yıl ceza veriyorsanız muhalefet
tabii ki bunu seslendirecek. Siz muhaliflerinizi özel yetkili mahkemelerde
yargılayacaksanız muhalefetin tepkisi buna olacak ama bu tepkiler
oluştuğu zaman da sizin sayısal çoğunluğunuzla dönüp,
linç kültürüyle muhalefeti terbiye etmeye hakkınız yoktur. Bu yetkiyi
kimse size vermez. Sizin sayısal çoğunluğunuz olabilir ama
muhalefet de bu hukuksuzluğa karşı bir duruş sergilemek
zorundadır. Demokratik hak talepleriyle sokağa çıkan herkese siz
terörist muamelesi yapıyorsunuz, herkesi terörist ilan ediyorsunuz ve
herkesi tutuklayarak susturmaya çalışıyorsunuz.
Şimdi dönüp soruyoruz
size: Peki, bu kadar insanlar içeride, bu kadar insanlar mağdur ve bu
insanların büyük bir çoğunluğu yaptıkları bir
açıklamadan dolayı içeridelerse, bunların özgürleşmemesi bu
Parlamentonun ayıbı değil midir?
Siz,
zaman zaman belli kurumlarda sınavlar açıyorsunuz ve özellikle son
dönemlerde mollalarla ilgili, imamlarla ilgili sınavlar açıldı
ve emin olunuz ki bütün imamların hepsi dönüp ne diyor? Diyorlar ki:
Kendi yandaşlarının dışında kimseyi
almadılar. Bütün sınavlarda bizi dışlayarak bir sınav
sonucu ortaya çıktı. Bunu yetkili kurullarla da konuştuk. Bu
işte bu şekilde partizanca davranmanın kimseye bir yararı
yoktur. Siz, evet, belli kurumları özelleştirdiniz, yani sağlık
alanında birçok noktada özelleştirmeden dolayı kendi
kadrolarınızı getirdiniz. Burada bir hakkaniyet yoktur. Yani
güvenlikten temizliğe kadar bütün insanları tek tek parti
teşkilatının onayı olmadan, illerde, gerçekten kimse
işe alınmıyor. İşte burada hakkaniyet yoktur, burada
sadece particilik olur
Ben,
bunların bir an önce ortadan kaldırılması için hakkaniyet
duygusuyla davranmanız gerektiğini düşünüyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Sakık.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın
Türeli.
Buyurunuz
Sayın Türeli. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı Kanun
Teklifinin üçüncü bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini
belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ben bugünkü konuşmamı bu kanun teklifi ama aynı
zamanda torba kanun diye anılan kanun teklifi üzerinden yüce
Meclisimizin kanun yapma usul ve tekniğine ilişkin düşüncelerimi
dile getirmek için kullanmak istiyorum.
Fakat
öncelikle, izin verirseniz bu söyleyeceklerimle de uyumlu bir şiir okumak
istiyorum. Şiir Edip Canseverden, Masa da Masaymış Ha ismi.
Adam yaşama sevinci
içinde
Masaya
anahtarlarını koydu,
Bakır kâseye çiçekleri
koydu,
Sütünü,
yumurtasını koydu,
Pencereden gelen
ışığı koydu,
Bisiklet sesini,
çıkrık sesini,
Ekmeğin, havanın
yumuşaklığını koydu.
Adam masaya
Aklında olup bitenleri
koydu,
Ne yapmak istiyordu
hayatta
İşte onu
koydu,
Kimi seviyordu kimi
sevmiyordu
Adam masaya onları da
koydu.
Üç kere üç dokuz
ederdi
Adam koydu masaya
dokuzu.
Pencere
yanındaydı, gökyüzü yanında,
Uzandı masaya sonsuzu
koydu.
Bir bira içmek istiyordu kaç
gündür
Masaya biranın
dökülüşünü koydu.
Uykusunu koydu,
uyanıklığını koydu,
Tokluğunu,
açlığını koydu.
Masa da masaymış
ha
Bana mısın demedi
bu kadar yüke,
Bir iki sallandı
durdu,
Adam ha babam koyuyordu.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu torba kanun önümüze
geldiği zaman, ben Edip Canseverin bu çok güzel şiirini
hatırladım, Masa da
masaymış ha diyor ya bu torba da ne torbaymış, bir türlü
anlayabilmiş değiliz.
Torba kanun -isterseniz söyleyelim değerli
arkadaşlar- var, eskiden beri çıkar ama bu kadar birbirinden
farklı konuları, kanunları ilgilendiren bir torba kanun olmaz
değerli arkadaşlar. Üşenmedim, saydım, Genel Kurula geldiği
hâliyle -önergelerle yapılan eklemeleri ve bu bölümde yapılacak
eklemeleri söylemiyorum- 36 tane kanunda değişiklik
yapılıyor arkadaşlar. Kanunların atıf
yaptığı kanunlar, referans verdiği kanunlara da
baktığımız zaman bu sayı 52ye çıkıyor,
şimdi de önergelerde bu sayı çok daha yüksek rakama çıkacak.
İçinde ne mi var? Her şey var değerli
arkadaşlar; içinde Seçim Kanunundan enerji piyasalarına,
TÜBİTAKından ÖSYMsine, Sayıştayına,
İşsizlik Sigortası Fonuna, adli siciline, ne ararsanız
var, yani Edip Canseverin Masa da masaymış ha dediği gibi
torba da ne torbaymış be! Böyle bir torba olur mu?
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi, biraz
önce de söyledim, birçok değişik konuyu içeriyor. O zaman, ne
beklenir? Bunun özellikle komisyonlarda ayrıntılı bir biçimde
incelenmesi beklenir değil mi ve nitekim de öyle olmuş, Plan ve Bütçe
Komisyonuna asli komisyon olarak gelirken altı tane komisyona da tali
komisyon olarak gitmiş arkadaşlar. Hangi komisyonlara gitmiş? Söyleyeyim
size: Adalet Komisyonu, Anayasa Komisyonu, İçişleri Komisyonu, Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu, Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu. Peki, bunlarda
görüşülmüş mü? Hayır. Bunlardan gelen bir rapor var mı?
Yok. Plan ve Bütçede, peki, alt komisyon kurulmuş, değişik
farklı görüşler alınmış, bu doğrultuda bu
şekillendirilmiş mi? Yok.
O kadar söyledik değerli arkadaşlar, dedik ki:
Böyle, bu torba kanunda bir kere iki tane temel husus var, birincisi: Direkt
olarak kendi içinde bütünlüğü olmayan, torba kanuna ilişkin olmayan
bazı hususlar ki, özellikle diğer komisyonların görev
alanına giriyor, örneğin ÖSYM, niye bunu burada görüşüyoruz?
Bunu alın ilgili komisyonlara; hadi onu yapmadınız, o zaman
oradaki komisyonların görüşünü bekleyin. dedik ama ne yazık ki
öyle bir şey olmadı. Hiçbir tali komisyondan görüş
alınmadığı gibi, Plan ve Bütçe Komisyonunda da bir alt
komisyon kurulmadı, bu şekilde hızlı biçimde
görüşüldü, gitti. Şimdi bu da çok ciddi eleştiri konusu olacak
bir husustur diye düşünüyorum.
Gene başka bir konu: Bu torba kanun neden bir kanun
tasarısı olarak değil de kanun teklifi olarak önümüze
getiriliyor? Değerli arkadaşlar, bu, son dönemde bir
alışkanlık hâline geldi. Yani, elbette milletvekilleri olarak
hepimiz kanun teklifi hazırlayabiliriz, ona itirazımız yok,
doğaldır bu. Ama bu kadar önemli, bu kadar farklı konuları
kapsayan bir kanunun önümüze teklif olarak değil, tasarı olarak gelmesini
bekleriz. Çünkü, tasarı olarak gelmesi demek, bu konuya ilişkin
olarak hazırlık süreçlerinde bürokrasinin ciddi biçimde dâhil
olması demek değerli arkadaşlar. 5018 sayılı Kanun
var. Buna göre düzenleyici etki analizi yapılması gerek. Yani ne getiriyor
ne götürüyor, mali açıdan, diğer açılardan, ekonomik, sosyal;
bunları bilmeye ihtiyacımız yok mu değerli arkadaşlar?
Ama kanun teklifi olarak geldiği zaman bunların hiçbirisi olmuyor.
Oysa, bizim, bürokrasinin deneyiminden, birikiminden yararlanma şansımız
var, bunu yapabiliriz.
Bir de başka bir husus da var tabii: Yalnızca
bürokrasi de değil arkadaşlar, ilgili meslek odaları var,
örgütler, sivil toplum örgütleri. Neden bunların düşüncesinden
yararlanmıyoruz ve ısrarla, aynı şekilde, tekrar tekrar
teklif olarak önümüze geliyor, bunu anlamak mümkün değil.
Gene başka bir husus değerli arkadaşlar:
Torba kanunu neden temel kanun olarak görüşüyoruz? Şimdi ben üçüncü
bölüm üzerinde söz aldım. Üçüncü bölümün normal şartlar altında,
bir bütünlüğü olduğu varsayılıyor. Temel kanun görüşme
mantığı da bu arkadaşlar. Yani temel kanunda benzer
hususları, benzer konuları bir araya getiren bir şey olacak
önümüzde. Yani eğitimle ilgili olabilir, sağlıkla ilgili
olabilir, illa tek kanun demiyoruz, ama belli bir konu bütünlüğü olur.
Burada öyle bir şey de yok, birbirinden farklı bir sürü konu var.
Şimdi, ben, üçüncü bölümde hangisi üzerinde
konuşayım, hangisi üzerinde söz alayım? Alsak bitmeyecek. Üstüne
üstlük, böyle bir sürecin içinde zaten bu görüşmeyle de bunu bitirmek
mümkün değil. Bakın, maddelere geçeceğiz, hepsinde en fazla
önerge verilebilir, önergeler üzerinde konuşulabilir. Oysa, bunların
çok ciddi biçimde tartışılmasına ihtiyaç vardır. Madem
bir torba kanun geldi, hiç olmazsa temel kanun olarak gelmesin; her madde üzerinde,
komisyonlarda yapılmayan tartışmalar Genel Kurulda
yapılsın, Genel Kurul bir anlamda o boşluğu doldursun diye
beklerdik ama öyle bir şey yok.
Şimdi, tabii, diğer taraftan bakıyoruz bu
torba kanunun bu şekilde temel kanun olarak önümüze gelmesine; bir kere,
bu hem kanun yapma usul ve tekniğine hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğüne de aykırı değerli arkadaşlar.
Bakın, İç Tüzükte, nasıl temel kanun hazırlanır,
önümüze nasıl gelir, ona ilişkin düzenlemeler var. Ben oradakilerden
birini okuyayım size, diyor ki: Düzenlediği alan yönünden
bütünlüğünün ve maddeler arasındaki bağlantıların
korunması zorunluluğunun bulunması.
Değerli arkadaşlar, bunun böyle bir
bütünlüğü var mı? Düzenlediği alan yönünden bir bütünlüğü
var mı? Maddeler arasında bağlantılar var mı? Yok. Bir
madde var bir konuyla ilgili, o bitiyor, ondan sonra başka bir konuyla
ilgili başka bir kanun. Böyle bir yamalı bohça var önümüzde.
Şimdi, bunlar önemli.
Tabii, her zaman şunu söylüyoruz: Her zaman
demokraside de içerik önemlidir, öz önemlidir ama biçim de önemlidir değerli
arkadaşlar yani biz milletvekilleri olarak kanun yapmak için
buradayız ve bunu en iyi biçimde, gerçek ihtiyaçları tespit ederek,
sorunları tespit ederek ve bunların nasıl giderilebileceği
üzerinde bir uzlaşma sağlayarak yapmamız gerekir ama ne
yazık ki öyle yapmıyoruz. Dün de öyle yapmadık, önceki günler de
öyle yapmadık.
Değerli arkadaşlar, yani AKPnin
çoğunluğu var diye burada, bütün kanunlar geliyor, geldikleri gibi
geçiyor. Burada önergeler geliyor, sizin verdiğiniz önergelerin hepsi
tekrar, çoğu zaman komisyonda tartışılmadan, geçiyor.
Burada bizim verdiğimiz önergelerin hangisi kabul ediliyor değerli
arkadaşlar?
Demokrasi demek, çoğunluğun diktası demek
değil. Değerli arkadaşlar, demokrasi bir uzlaşma rejimi.
Biz Plan ve Bütçe Komisyonunda da yapıcı değil miyiz?
Yapıcı bir tutum içindeyiz. Bu ülke hepimizin ülkesi, bu ülke için en
iyisinin olmasını isteriz, bu ülkenin sorunlarının
doğru tespit edilmesini ve doğru çözüm önerilerinin
geliştirilmesini isteriz ama bunun için uzlaşmaya ihtiyaç var
değerli arkadaşlar, bunun için tartışmaya ihtiyaç var.
Komisyonlarda da, Genel Kurulda da bir uzlaşma
ortamının yaratılmasının önemli olduğunu
düşünüyorum. Bunun yalnızca yaptığımız
kanunların sağlığı açısından önemli
olduğunu düşünmüyorum, diğer taraftan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin prestiji açısından da önemli olduğunu düşünüyorum
değerli arkadaşlar. Herkesin gözü Türkiye Büyük Millet Meclisinde.
Bizim, Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde yaptığımız
çalışmalarımız bütün toplum tarafından, kamuoyu
tarafından çok yakından izlenmekte. Bu açıdan da
baktığımda, biraz önce de söylediğim gibi hem usule, biçime
ilişkin hem öze, içeriğe ilişkin çok fazla eleştirimiz var
fakat bu eleştirilerimizin bir türlü yerine getirilmediğini, dikkate
alınmadığını görüyoruz. Bu doğru bir yöntem
değil değerli arkadaşlar. Bunu burada belirtmek istiyorum.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Türeli.
Şahsı adına Bursa Milletvekili İlhan
Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Demiröz.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302
sıra sayılı yasa hakkında şahsım adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Benden önceki çok değerli arkadaşım torba
yasayla ilgili görüşlerini çok güzel şekilde açıkladı.
Hakikaten, bu torba yasayla nelerin amaçlandığını, nelerin
getirilmek istendiğini anlamakta hepimiz zorluk çekiyoruz. Örneğin,
3/6/2011 tarih ve 635 sayılı Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname olmasına rağmen bir yıl sonra maddeleri
değiştiriliyor. Mesela, benim dikkatimi çektiği için, bölgemde
de olduğu için
İşte, organize sanayi bölgeleriyle ilgili -yeni-
arıtmanın ortadan kaldırılmasını, endüstriyel
bölgelerdeki kamulaştırma ve kamu yararı kararlarının
bu bakanlığa, bu genel müdürlüğe verilmesi konusunda
değişiklikler var. Biz organize sanayi bölgelerinin
yapılmasına karşı değiliz ama hazırlanan, seçilen
yerlerin çok iyi seçilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Ve şunu da hemen belirtmek istiyorum: Bu tür uygun
olmayan yasalar sadece şimdi değil, ta ki bu Hükûmetin
başlangıcından itibaren gelmektedir. Örneğin, Bursayla bir
nevi isim olarak özdeşleşmiş Cargill konusundan bahsetmek
istiyorum.
Cargill, Bursada birinci sınıf tarım
arazisi içerisinde kurulan 212.240 metrekarelik, nişasta bazlı
şeker üreten bir fabrika. Arkadaşlar, diyeceksiniz ki Nedir bununla
ilgili sıkıntı? Bununla ilgili sıkıntı şu:
Bir kere, ilk bu fabrika kurulurken, burası birinci sınıf
tarım arazisiydi. İki, günde 6 bin ton su tüketmesi gerekiyordu. Üç,
Orhangazi bölgesinde maalesef mısır üretilmiyordu,
mısırın başka bölgelerden getirilmesi gerekiyordu ve buna
rağmen, bütün sivil toplum kuruluşlarının karşı
olmasına rağmen, burada Cargill kuruldu ve hatta öyle kuruldu ki 2004
yılında, Bush
Değerli arkadaşlar, burada üzerinde durmak
istediğimiz konu şu: Bugün, torba yasayla ilgili maddelerini
çıkardığınız bu konularla ilgili
Yıllar önce
Cargill uğruna da Anayasa çiğnenmişti. Nasıl çiğnendiğiyle
ilgili, süreçle ilgili zamanım ölçüsünde kısa bilgi vermek istiyorum.
Orhangazi tarım arazisinde kurulan bu fabrika için
tüm meslek odaları, sivil toplum örgütleri yargıya gittiler ve
yürütmeyi durdurma kararı aldılar. Yürütmeyi durdurma kararı
alınınca, bu konuyla ilgili olarak Amerikan Başkanı Bush
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
Şahsı adına Adana Milletvekili Mehmet
Şükrü Erdinç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Erdinç.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 302 sıra
sayılı Kanun Teklifinin üçüncü bölümü üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde ülkemiz
ve milletimiz için gerçekten çok önemli düzenlemeler yer almaktadır.
Bunlardan birkaçından kısaca bahsetmek istiyorum.
Kanun teklifi ile ÖSYMnin sınav hizmetlerine
yönelik olarak sınav evrakının hazırlanmasının,
korunmasının, taşınmasının kamuya ait bir
şirket marifetiyle yapılması suretiyle sınav
güvenliğinin sağlanması ve bu işlerin daha düşük bir
maliyetle gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Bununla birlikte, ÖSYM
tarafından yürütülen sınavlarda soruların
hazırlandığı, basıldığı,
dağıtıldığı, muhafaza edildiği ve
sınavların yapıldığı binalarda sınav
öncesinde ve sınav esnasında sinyal
karıştırıcı ve benzeri diğer cihazlar
kullanılacak ve böylece güvenliğin sağlanması tesis
edilecektir.
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 55 ve 56ncı
maddeleri, öğretmen ve polis memuru atamalarına ilişkindir.
Bilindiği üzere, Bütçe Kanununun 22nci maddesinde 2011
yılında emeklilik, ölüm, istifa ve nakil sonucu ayrılan memur
sayısının yüzde 50sini geçmeyecek şekilde açıktan
veya diğer kamu idare kurum ve kuruluşlarından nakil suretiyle
atama yapılabilir. denilmek suretiyle, 2012 yılında
yapılacak atamalara ilişkin sınırlama getirilmiştir.
Aynı zamanda, yeni dönemde uygulanacak olan eğitim sisteminin kapsam
olarak geniş olması ve öğrencilerimize daha faydalı
bilginin etkin olarak verilmesini sağlamak adına, öğretmen atama
ve ihdasının önemi büyüktür.
Teklif ile Millî Eğitim Bakanlığına
tahsis edilen kadrolara atama yapılması hususunda Bütçe Kanununda
yer verilen sınırlamaya tabi olunmaması öngörülmekte ve
ayrıca Millî Eğitim Bakanlığına 30 bin öğretmen
kadrosunun ihdas edilmesi sağlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, devletin en temel görevi,
vatandaşların korku ve endişeden uzak, huzur ve güven içinde bir
yaşam sürmesini sağlamaktır. Bu durumda, kamu düzeninin,
güvenlik, asayiş ve genel ahlakın korunması, suçun işlenmeden
önlenebilmesi için gerekli tedbirlerin alınması, suçluların
yakalanması ve her türlü suçla mücadelede en büyük sorumluluk emniyet
teşkilatımıza düşmektedir. Bilindiği üzere, toplumun
huzurunu bozan, korku ve endişeye sebep olan suçların
başında asayiş suçları gelmektedir. Bu kapsamda, polisin
asayiş suçlarıyla mücadelesinin geliştirilmesi ve
güçlendirilmesi, halkın yoğun olarak bulunduğu yerlerde
işlenen suçların önlenmesine yönelik olarak sahada aktif görev yapan
güven timleri ve yıldırım ekipleri ile sorunlara yerinde
çözümler bulmayı hedefleyen Toplum Destekli Polislik Projesi
kapsamında görev yapan personel sayısının
artırılması gerekmektedir. Teklif ile Emniyet Genel
Müdürlüğünde ihtiyaç duyulan polis memuru kadrolarının ihdas
edilmesi öngörülmektedir.
Teklif ile her kademedeki askerî okullarda okuyanlar ve
emniyet teşkilatı kadrolarında görevlendirilmek üzere
eğitim görenlere yönelik bir mali af düzenlenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Kanununun 2nci maddesi gereğince, fakir ve ihtiyaç sahibi
vatandaşlarımız ancak kanunla kurulu sosyal güvenlik
kuruluşlarına tabi olmamak ve bu kuruluşlardan aylık ve
gelir almamak şartıyla yardımlardan faydalanmaktadırlar.
Teklif ile, sosyal güvenliğe sahip olsalar dahi hane içindeki kişi
başına düşen geliri asgari ücretin 1/3ünden az olan ihtiyaç
sahibi vatandaşlarımıza da yardım yapılabilmesinin önü
açılmaktadır.
Son olarak,
kamuoyunda speküle edilen, 5378 sayılı Yasada yapılan
değişiklikten kısaca bahsedip sözlerimi tamamlayacağım.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi ile 5378 sayılı engelli
vatandaşlarımız ile ilgili yasadan kaynaklanan eksiklikleri
tamamlamak, kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî
yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve
yeşil alanlar ile tüm toplu taşıma araçlarında engelli
vatandaşlarımızın erişebilirliğine uygun
standartları belirlemek üzere Aile Bakanlığımıza bir
yıllık süre verilmektedir. Ayrıca, 5378 sayılı Yasada
eksikliği bulunan denetim mekanizması getirilmektedir.
Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdinç.
Soru-cevap
bölümüne geçiyorum.
On beş dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapacağım.
Sayın
Fırat
SALİH FIRAT (Adıyaman) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanıma şunu soracağım:
KPSS sınavlarında çalınan ya da çaldırılan sorularla
ilgili araştırma ne aşamada?
Yine, LGS sınavında yapılan kopya ile
ilgili araştırma ne aşamada? Bu konuda bilgi var mı?
İnsanın aklına şu soru geliyor: Acaba
ÖSYMnin özelleştirilmesi için mi bu planlar, bu sorular
çaldırıldı veya bu sınavlara kopya
karıştırıldı? Bu konuda bir araştırma var
mı?
Yine, Sayın Kalkınma Bakanı buradayken, bu
GAP projesinde sulamayla ilgili bölüm ne zaman tamamlanacak? Hâlâ yüzde
20lerdeyiz, sulanabilir arazilerin yüzde 20lerindeyiz. Ne zaman tamamlanacak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Fırat.
Sayın Moroğlu
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) Sağlık
Bakanımız buradaydı, onun için bir sağlık sorusu
hazırlamıştım gitmeden! Evet, gitmemiş, burada.
Şimdi, yaz mevsimlerinde yazlık kentlerimizin
nüfusları hayli artıyor. Dolayısıyla 5 bin nüfusu olan, 100
bine, 150 bine ulaşan kentlerimiz var. Buradaki kentlere ilave doktor,
ilave sağlık personeli görevlendirmeyi düşünüyorlar mı?
Bununla ilgili bir çaba gösterirlerse, bütün kıyı kentlerindeki
yurttaşlarımız adına seviniriz. Bazı hastanelerin
buralarda kapandığını biliyoruz, bu hastanelerin
kapatılmaması için gerekli çalışmalar yapılır
mı?
Bir de diğer bir sorum: Buradaki bütün soru önergelerimiz
acaba burada sadece tutanaklara geçip kalıyor mu, yoksa sonra
alınıp gereği yapılıyor mu? Böyle bir talebi de
iletmiş olayım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Moroğlu.
Sayın Kurt
KAZIM KURT (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben de Sayın Sağlık Bakanı buradayken
sormayı düşünmüştüm. Eskişehirdeki özel hastanelere 2011
yılında SGK kanalıyla kaç lira ödenmiştir?
Eskişehirde yapılması düşünülen
kampüs hastanenin durumu nedir? Bu konuda bilgi istemiştim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kurt.
Sayın Kaplan
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Sağlık Bakanım buradayken
soruyu ona yöneltecektim, yine de Sayın Bakanım Mecliste görülüyor.
Gebze bölgesi, biliyorsunuz, sanayinin çok yoğun
olduğu bir bölge. Dolayısıyla iş kazalarının da
çok yoğun olduğu bir bölge. Şöyle bir
sıkıntıyı son günlerde çok sıkça yaşamaya
başladık: İş kazaları esnasında kopan
uzuvların tekrar takılması ya da tedavi edilmesi noktasında
bölgede 5 tane özel hastane, 2 tane kamu hastanesi olmasına rağmen el
cerrahisi ve plastik cerrahi konusunda sıkıntı çektiğimizi
ve hâlâ Haydarpaşa ya da karşıda İstanbula hasta gitme
noktasında olduğunun sıkıntısını
yaşıyoruz. Bu konuda Sayın Bakanımın olaya müdahil
olması konusunda düşüncelerimi ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Sayın Erdemir
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Sayın Bakan, sizin
şahsınızda Hükûmetinize, Bursada TOKİ marifetiyle
inşa edilen Doğanbey ucubesiyle ilgili bir soru yöneltmek istiyorum. Bursada Yeşil Caminin
hemen yanı başına bir ucube koymuşlar, garip bir şey
dikmişler. Tabii, oradaki tüm bu vakıf eserlerinin, o sanatkârane
eserlerin olduğu yerde böyle bir şeyin olması düşünülemez.
Konuyla ilgili olarak Belediye Başkanımız görevini süratle
yerine getirecektir inşallah ve bunu süratle bekliyoruz.
İnşallah ilk gelişimizde de göreceğiz.
Bizim tabii size sorumuz şu:
Doğanbey ucubesi benzeri yeni şaheserler kazandırmayı
düşünüyor musunuz? Eğer yeni ucubeler inşa ettirmeyi
öngörüyorsanız, Biz Bursalılar olarak ucubelere yeterince doyduk, ne
olur biraz da başka illerimiz faydalansın. diyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Sayın Güven
HÜLYA GÜVEN (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Benim iki sorum olacak.
Bu yıl içinde 20 bin engelli
istihdam edilecek. deniliyordu. 2012 yılında bugüne kadar kaç
engelli işe alındı? Yıl sonuna kadar hedef ne
kadardır?
İkinci sorum: Biliyorsunuz, engelli
aylığı almak için 70 ve üstü puan alınması gerekiyor.
Ancak heyet raporlarında görüyoruz ki 69 puanla engelli
aylığının verilmeme durumu ortaya çıkıyor.
Sayın Sağlık
Bakanımıza sormak istiyorum: Bu hassas terazi nasıl bulunuyor ve
ne şekilde değerlendiriliyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Güven.
Sayın Kaleli
SENA KALELİ (Bursa) Teşekkür
ederim.
Sayın Bakana iki sorum var.
Birisi, Bakanlık olarak, tüm
tıbbi tahlil laboratuvarlarına hamilelik testi
yaptıranların sonuçlarının ve iletişim bilgilerinin
Bakanlığa bildirilmesi için genelge gönderdiniz mi? Gönderdiyseniz
genelgenin amacı nedir? Hastanın izni ya da mahkeme kararı
olmadan hasta bilgilerini talep etmenin yasal dayanağı var
mıdır?
İkinci sorum ise, kanun hükmünde kararnameyle kurulan Türkiye
Halk Sağlığı Kurumunun il halk sağlığı
müdürlüklerine ve toplum sağlığı merkezlerine yapılan
atamalarda halk sağlığı uzmanlarına yer vermeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaleli.
Sayın Türeli
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Benim sormak istediğim konu, bu 635 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle Milli Prodüktivite Merkezinin eski statüsünü
kaybederek Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı içinde bir genel
müdürlük hâline gelmesi. Şimdi burada da, bir ilgili maddede de bununla ilgili
değişiklikler yapılıyor, 53üncü maddede.
Şimdi, tabii, dünyanın her tarafında bu
tip kuruluşlar özerk, bağımsız yapıya sahip ve
yalnızca kamudan değil, kamunun, özel sektörün, üniversitenin,
hepsinin temsilcilerinin içinde olduğu yapılara sahip. Bu açıdan
da böyle bir değişiklik milli prodüktivite merkezlerinin aslında
varlık nedenlerine aykırı. Nitekim, Dünya Verimlilik Merkezleri
Birliği de dünyanın her tarafında bu şekilde bir kurum
olmadığını, kamu eliyle, devlet eliyle hizmetlerin
yürütüldüğü bir kurum olmadığını söylüyor. Bu konuda
bir değişiklik düşünceniz vardır mıdır?
İkinci olarak da bu geçişle birlikte verimlilik
uzman ve uzman yardımcıları, sanayi ve teknoloji uzman ve uzman
yardımcıları oluyor. Mali ve özlük haklarında,
çalıştığı ve emekliliğe ilişkin bir
kayıp olacak mıdır?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Türeli.
Sayın Oran
UMUT ORAN (İstanbul) Sayın Bakan, ben de
GAPla ilgili bir soru sormak istiyorum. Biraz evvel arkadaşım ifade
etti, dört sene önce Sayın Başbakanın Şanlıurfada yapmış
olduğu bir toplantıda GAP Eylem Planını beş
yıllık bir eylem planı ifade etmişti. Dört yılı
doldu, önümüzde bir yıl kaldı, temmuz ayında. Özellikle
istihdamda verilen hedefler vardı çok yüksek yani 3,5 milyon istihdam,
gayrisafi millî hasılada yüzde 190lık bir artış, sulamada
bir rakam verilmişti. O hedeflerle ilgili bugün ne durumdayız?
Bir de teşvikte GAP unutulmuş yani
altıncı bölge var ama GAPın dokuz ili yok. Bu konudaki
yorumunuzu almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Oran.
Sayın Yüksel
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Hükûmetiniz bakanlarından
Sayın Egemen Bağışın geçenlerde bir
açıklaması oldu. İzmirin EXPO 2015i AKPye, partinize
yapılan kapatma davası nedeniyle kaybettiğimizi, maalesef bu
nedenle bir demokrasi kazasına uğradığını
belirtti. Şimdi, 2020 için iddialı olduğumuzu, hep birlikte
çalıştığımızı
Ancak 2020 EXPOsu için İzmir
Büyükşehir Belediyesi sunum yaptığı gün, aynı gün
operasyon yapıldı Büyükşehir Belediyesine ve Büyükşehir,
ilgili kentin, İzmirin Belediye Başkanı üç yüz doksan yedi yılla,
çete reisi olmakla yargılanıyor. Bu, EXPO 2020yi acaba nasıl
etkiler diye merak ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yüksel.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Fıratın KPSS ve YGS ile ilgili soruşturmalar konusunda bir
sorusu oldu. O konuda, doğrusu, güncel bilgiye sahip değilim. Müsaade
ederlerse yazılı bir şekilde cevap alınması daha
doğru olur.
GAPla ilgili -GAP
Eylem Planıyla ilgili- gerek Sayın Fırat gerek Sayın
Oranın soruları oldu. Bununla ilgili bazı şeyler
paylaşmak isterim.
Az önce
söylendiği gibi, 2008 yılında Başbakanımız GAP
Eylem Planını ilan etti. O tarihe kadar GAP
yatırımlarının toplam yatırımlar içindeki
payı yüzde 7lere ancak ulaşıyordu. Aslında Hükûmete
geldiğimiz yıllarda -2002de- bu, yüzde 5lere kadar maalesef
gerilemişti. 2008e kadar yüzde 7lere kadar çıktı. Eylem
Planından sonra zaman zaman yüzde 14lere kadar ulaştı toplam
yatırımlarımız içinde GAP
yatırımlarının payı, GAP illerinin
yatırımları. Bu, tabii, GAPtaki
yatırımlarımıza büyük bir ivme kattı.
Şu anda
yüzlerce kilometre ana kanal inşa ediyoruz. Barajlarımızda zaten
su birikmişti, 1 milyon hektardan fazla alanı sulayacak suyumuz
vardı. Bunları, işte, bu ana kanallarla büyük ovalara
iletiyoruz.
Üçüncü
aşaması bu işin, tarla içine bunun yayılması.
Asıl dar boğazı ana kanallar oluşturuyordu. Az önce
dediğim gibi, şu anda 600 kilometrenin üzerinde bir alanda ana kanal
çalışmalarımız var. Mardin istikametine doğru ana
kanalımız var. Diğer taraftan, Diyarbakır-Batman
istikametine doğru, Suruçta çalışmalarımız var,
diğer taraflarda var. Burada çok ciddi tüneller, ana kanallar, büyük
yatırımlar gerçekleştiriyoruz.
Burada,
yalnız, işimiz henüz bitmiş değil. Bu yıl,
dediğiniz gibi, Eylem Planının son yılı. Bugüne kadar
hiçbir şekilde ödenek problemi yaşatmadık GAP bölgesinde.
Geçmişte hep şundan şikâyet edilirdi: Paramız yok,
ödeneğimiz yok, yatırım yapmıyoruz diye bir şikâyet
olurdu. Son dört, beş yılda böyle bir
şikâyet kalmadı. Bunun yerine şu tür sıkıntılar
yaşıyoruz: Bazen müteahhitler anlaşamayabiliyorlar birtakım
konularda, Kamu İhale Kurumuna götürüyorlar konuyu. Oradan mahkemelik olan
bazı konular olabiliyor. Bazı yatırımlarımızda
yer seçiminde sıkıntılar, yer bulmada sıkıntılar
çıkabiliyor. Teknik birtakım sıkıntılar
yaşayabiliyoruz. Yoksa tahsis ettiğimiz ödeneğin yüzde 100ünü
bile hiçbir yıl harcayamadık çünkü sahada birtakım, dediğim
gibi, teknik aksaklıklar. Yoksa ödeneksiz kalmadı GAP bölgesi.
Üniversitelerden teknokentlerine, hastanelerden okullara, kırsal alandan
KOBİ desteklerine kadar, sadece sulama değil birçok alanda GAP
bölgesinde çok ciddi
yatırımlar yaptık ve bunun sonuçlarını da
görüyoruz. 200 binden fazla insanımız sadece bu son iki yılda
istihdam edildi GAP bölgesinde, 200 bini aşkın insanımız.
Bu önemli bir rakam bu bölge için. Tabii, bunun daha da artmasını
arzu ediyoruz. Son çıkardığımız teşvik kanununda
GAP bölgesinden yedi ilimiz -yanlış hatırlamıyorsam-
altıncı bölgede, Adıyaman ilimiz beşinci bölgede, Gaziantep
biraz daha yukarılarda. Bu teşvik sistemi de GAP bölgemizdeki özel
sektör yatırımlarına çok ciddi bir katkıda bulunacak.
Biz şuna inanıyoruz: Bir bölgenin kalkınması
için kamu ve özel sektör birbirini tamamlayıcı bir şekilde
yatırım yapmalı. İşte, bir taraftan Eylem
Planıyla muazzam yatırımlar yapıyoruz bir taraftan da bu özel sektöre
sağladığımız teşviklerle inşallah GAP
bölgesi -kalkınma literatüründeki ifadesiyle- kalkışa geçecek
diye ben yürekten inanıyorum. Önümüzdeki dönem bir beş yıl daha
uzatmayı düşünüyoruz Eylem Planımızı hem
geçmişten demin bahsettiğim birtakım nedenlerle kalan projelerimizi
tamamlamak hem de yeni GAP planını ortaya koymak için. Bu önümüzdeki
dönem, eski GAPın kapandığı, yeni GAPın da
açıldığı bir dönem olacaktır. Hiçbir bölgemizde
kalkınma sona ermediği gibi, GAP bölgesinde de kalkınmamız
sona ermeyecektir, devam edecektir. Sadece bir örnek vermek gerekirse
GAPın suyunu değerlendirdiğimiz gibi güneşini de
değerlendirmemiz lazım, ticari potansiyelini de
değerlendirmemiz lazım, turizmde de çok daha ileri noktalara
gidebilmemiz lazım. Bu yeni dönemle ilgili de
çalışmalarımızı yürütüyoruz. Kalkınma
ajanslarımız kanalıyla olsun, GAP İdaremiz kanalıyla,
Bakanlığımız kanalıyla olsun merkez ve yerelde yeni
fikirler toplamaya çalışıyoruz. Tabii, sıfırdan
başlamayacağız, bir zeminimiz var. Bu zemin üzerinden yeni
dönemde yeni bir eylem planıyla beş yıl daha yolumuza devam
edeceğiz.
Çok uzattım. Sağlık
Bakanımıza yönelik çok sayıda soru vardı, burada tamamlamak
istiyorum.
Çok teşekkür ederim.
SALİH FIRAT (Adıyaman) Eski
ve yeni GAP konusunda
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yaz
nüfusları, hareketli nüfus ve doktor ihtiyacıyla ilgili bir soru
soruldu. Bunları mümkün olduğunca, gücümüz yettiğince yani insan
kaynağımız yeterli olduğu ölçüde yazın geçici
görevlendirmelerle güçlendiriyoruz, bu yaz mevsiminde de aynını
yapacağız.
Eskişehirde Yunus Emre
Hastanemizde, 600 yataklı ihalemizle ilgili, ihale bitti ve
sözleşmesi zannediyorum dün itibarıyla tamamlandı. Bunun
inşasına başlıyoruz. Kamu-özel ortaklığıyla
birlikte yeni bir hastanenin de bu sene inşallah ihalesini
bitireceğiz.
El cerrahisi konusunda artık bir
ekip çalışması yapıyoruz, yani
vatandaşlarımız bu hususta mağdur olmuyorlar. Çünkü el
cerrahisini yapabilen ekiplerin sayısı Türkiyede maalesef yetersiz.
Dolayısıyla, gerekirse uçaklar ya da helikopterler dâhil olmak üzere
vatandaşı taşıyabileceğimiz ortak bir sistem
kurmuş durumdayız ama Kocaelinde de elbette el cerrahisiyle ilgili
durumu geliştirmek lazım. Üniversitemizde bunu da
çalışıyoruz.
Hamilelik testiyle ilgili olarak bizim
herhangi bir genelgemiz yok. Bu hususta bir tek kaygımız var:
Özellikle düşük gelirli ya da orta gelirli
vatandaşlarımızın hamilelik sırasında takip
edilmesini sağlamak ve annelerin hayatlarını kurtarmak,
doğacak bebeklerinin sağlıklı olmasını
sağlamak. Bunun dışında herhangi bir uygulamamız yok.
Kamuoyuna, gazetelere birtakım
şeyler aksetti ama Bakanlığımızın bir
genelgesiyle bunun uzaktan yakından alakası yok, açıklama da
yapmıştık.
İl halk sağlığı
müdürlükleri ve toplum sağlığı müdürlüklerine halk
sağlığı uzmanlarını atıyoruz. Takdir
edersiniz ki yöneticilik uzmanlıktan biraz farklı bir husus. Türkiyede Sağlık Bakanlığında
çalışan toplamda 150 halk sağlığı uzmanı
var. Dolayısıyla bunların elbette hepsini yönetici
yapamayız ama mümkün olduğu ölçüde yönetici olarak halk
sağlığı uzmanlarını bu noktalara atamaya itina
gösteriyoruz.
Bir ufak şey kaldı efendim, onu da müsaade
ederseniz
Bu, engellilerle ilgili kurallar Avrupa Birliğinin de
normları dikkate alınarak, direktifleri dikkate alınarak
hazırlanmış kurallardır, raporlar bunlara göre veriliyor.
Belki vatandaş zaman zaman bundan memnun olmuyor, olamıyor ama bu
direktifler doğrultusunda belli standartlara göre raporlar tanzim
ediliyor.
Sorular için teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, üçüncü bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
Madde 43 üzerinde üç önerge vardır, bu üç önerge de
aynı mahiyettedir. Aynı mahiyette olan bu üç önergeyi
okutacağım, aynı şekilde, bir şekilde işleme
alacağım fakat talepleri doğrultusunda ayrı ayrı söz
vereceğim.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı
kanun teklifinin 43. Maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Kazım
Kurt Aydın
Ağan Ayaydın
İstanbul
Eskişehir İstanbul
Haydar
Akar Fatma Nur Serter Musa Çam
Kocaeli İstanbul İzmir
Mahmut
Tanal Namık
Havutça
İstanbul Balıkesir
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı S. Nevzat
Korkmaz
Manisa Konya Isparta
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Alim
Işık Ali
Öz
Osmaniye Kütahya Mersin
Mehmet
Günal
Antalya
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erol
Dora Abdullah Levent
Tüzel İdris Baluken
Mardin İstanbul Bingöl
Pervin
Buldan Hasip Kaplan Altan Tan
Iğdır Şırnak Diyarbakır
BAŞKAN
Komisyon bu okuttuğum önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECAİ BERBER (Manisa) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim
konuşacak acaba?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Erol Dora.
BAŞKAN
Sayın Dora, buyurunuz. (BDP sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin üçüncü bölüm
43üncü maddesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
günümüzde Hükûmetin sıkça Genel Kurula getirdiği torba kanun yöntemi
tabii yeni bir yöntem değil. Roma hukukunda birbiriyle ilgisiz maddelerin
yer aldığı ve tümünün birden tek bir kanun gibi işleme tabi
tutulduğu karma kanunlara leges saturae adı verilirdi. Ancak, Roma,
bu yöntemin sakıncasını ve ne tür siyasi yozlaşmalara yol
açtığını görerek torba kanunları erken dönemlerden
itibaren yasakladı ve bundan sonra tek konu ya da sıkı bağlantı
içinde olan konuların aynı konuda yer alması zorunluluğunu
getirdi. Romada torba kanun yapmayı akla getiren siyasi, ekonomik,
stratejik, hukuki yollar ve gerekçeler neyse, birtakım
farklılıklar olmakla birlikte, şu anda da aynı düşünce
yapısıyla torba kanun yapılmaktadır. Ancak, Romalılar
o tarihlerde bile torba kanunların siyaseten toplumu ve siyasetçiyi
yozlaştırdığını fark ettikleri için torba kanun
yöntemini yasaklayarak erdemli bir davranış içine
girebilmişlerdir.
Şu anda dünyanın birçok yerinde, örneğin
Amerikada kırk üç eyalette torba kanun yasaklanmış, bu
eyaletlerde kanun tekliği ilkesi anayasal bir zorunluluk olarak
benimsenmiştir. Milattan önce 98 yılında Romanın siyasi
yozlaşmalara sebebiyet verdiği endişesiyle
kaldırdığı torba kanun uygulamasını günümüzde bu
Mecliste konuşuyor olmamızı sizin takdirlerinize
bırakıyorum. Görünen o ki, Romalı yasa
yapıcılarının sahip olduğu etik ilkelere bizim
fazlasıyla ihtiyacımız vardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
üzerinde konuştuğumuz yasa teklifinin kamuoyunda
yarattığı en önemli beklenti atanamayan öğretmenlere kadro
ihdas edilmesiyken, bu kadrolar sadece 30 binle
sınırlandırılmıştır. Oysa son on
yıllık süreçte öğretmen açığı inanılmaz bir
şekilde artmış, atanamayan öğretmen sayısı bugün
350 bin dolayına ulaşmıştır. Her yıl yüz binlerce
öğretmen atama beklerken on binlercesi ekmeğini kazanmak için ücretli
öğretmenliğe mecbur bırakılmış ve sigortasız
bir şekilde çalışmak zorunda kalmışlardır.
Öğretmenler, iktidarın
uyguladığı bu neo politikalar sonucunda hem maddi hem manevi
olarak sömürülmektedir, verdikleri emeğin
karşılığı olarak iş bulamadıkları gibi
öğretmenlik mesleği kutsallığını da toplum
gözünde iktidarın eliyle kaybetmekte ve öğretmenlik mesleği
diğer bütün alanlardaki gibi değersiz hâle getirilmektedir.
Sadece ocak ayından bu yana 4 öğretmen, son on
yıldır da 32 öğretmen hayatına son vermiştir. Dört
yıl boyunca ileride eğitim vereceği öğrencilerini
düşünerek öğretmen olacağı günü bekleyen öğretmenler
için hayat zindana dönüşmüş durumdadır. Hükûmetin
öğretmenlere reva gördüğü işte budur. Şimdi ise baskılara dayanamayan
Hükûmet atama yapıyor ancak eğitim sendikalarının ortak
görüşü, bu rakam Türkiyedeki öğretmen ihtiyacını
kesinlikle karşılamamaktadır. Öğretmen atamalarında
rakamın artırılması ve her şeyden önce
öğretmenlerin özlük haklarının layıkıyla verilerek
insanca yaşayabilmelerinin önünün açılması gerekmektedir.
Ülkemizin aydınlık yarınlarına
kavuşması için çok daha fazla öğretmenin atamasının
yapılması gerekirken 3 bini merkez, 27 bini taşra olmak üzere 30
bin polis kadrosunun ihdas edilmesi ayrıca düşündürücüdür. Bu kadar
polis ihdasının amacı nedir? Demokratik bir ülkenin
ihtiyacı polis kadrolarının artırılması
değil öğretmen ve diğer meslek atamalarının
yapılmasından geçer.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
torba yasalar bu ülkenin geleceğine ciddi zararlar vermektedir. Komisyonlardan apar topar
çıkarılan, kamuoyunun ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının
üzerinde doğru düzgün tartışamadığı torba
yasaların yerine, konunun tekliği ilkesi gereğince bir biriyle
ilgili konularda yasa yapmanın daha sağlıklı
olacağını ve Türkiye'nin de demokratikleşmesine daha fazla
katkı sunacağını belirtiyor, tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Milliyetçi Hareket Partisinden Sayın Günal,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) -
Teşekkürler Sayın Başkan. Değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, kanunun birinci bölümü
üzerinde konuşurken genel hatlarıyla bu uygulamanın
yanlış olduğunu belirtmiştim. Çünkü bir taraftan, Adalet ve
Kalkınma Partisinin Hükûmet programlarında ve
uyguladığı politikalarda özelleştirme yanlısı bir
görüş hâkimken, bir felsefe hâkimken, şimdi TÜBİTAKın ve
ÖSYMnin şirket kurmasının felsefenize de karşı
olduğunu, işleyiş olarak da sıkıntı
doğuracağını söylemiştik. Böyle bir şey olacaksa
da bir devlet matbaası kurun, o zaman bütün stratejik basımları
orada yapalım. demiştim. O nedenle böyle bir teklif verdik; çünkü
bu, bir sorunu çözelim derken başka sorunlara yol açabilecek bir madde.
Bir taraftan, özelleştirme işlemlerinde
yanlışlıklar olur, geri dönüşü imkânsız bazı
olaylar çıkıp, siz burada çıkardığımız
torbayla bunu değiştirerek, sonra Bakanlar Kurulu kararı
çıkarırken bu kafa karışıklığını
ben anlayamıyorum. Çünkü orada da yapılan yanlışlar
vardı biliyorsunuz. 12 Haziranda bir Bakanlar Kurulu kararı
yayınlandı; özelleştirmeye ilişkin bütün mahkeme
kararlarını geçersiz kılıyor. Bunun
dayandığı yer de nisan ayında çıkardığımız
torba kanun. Onun dayandığı yer de, sizin herkesi dolaylı
yollardan yönlendirerek diyeyim daha kibar tabirle, 12 Eylül
Anayasasının içine soktuğunuz bir dayanak maddesiyle geldi.
Şu anda, özelleştirmeyle ilgili yargının almış
olduğu kararlar Bakanlar Kurulu kararıyla etkisiz hâle
getirilmiş durumda. Yani bunun içerisinde neler vardı sizler
hatırlıyorsunuz, ben bir daha hatırlatmış olayım
neleri iptal ettiğimizi, buradan verdiğimiz yetkilerle,
çıkaracağımız maddelerle nelere yol
açtığımızı bilmemiz gerekiyor. Kısa bir
hatırlatma yapmak istiyorum.
Bunlardan birincisi; TÜPRAŞın yüzde
14,76sı biliyorsunuz yasalara aykırı şekilde olduğu
için iptal edilmişti. İkincisi; Seydişehir Eti Alüminyum yine
bir firmaya 2005 yılında verildi, 2007de Danıştay iptal
etmişti, yanında da bizim Oymapınar Barajı Manavgatlı
olduğum için söylüyorum- bonus olarak verilmişti. SEKAyla ilgili,
yine Balıkesir Kâğıt Fabrikasıyla ilgili vardı,
Çeşme Limanıyla ilgili vardı, Kuşadası Limanı
Bunların hepsini buradan çıkardığımız bir kanunla
verdiğimiz yetkiye dayanarak, Bakanlar Kurulu da 12 Haziranda
çıkarmış olduğu bir kararla, maalesef yargı
kararlarını tersine çeviren, uygulanmasını engelleyen,
Efendim, uygulanmasına imkân kalmamıştır falan. diye -bu
kanun çıkarken de söylemiştik size- maalesef böyle bir yola girildi.
Tabii, bir taraftan bu kanunla bu karar ne yapıyor? Geçmişte
yapılan işlemler nedeniyle Yüce Divandan kurtulmanızı
sağlıyor ilgili bakanların -imzayı kim attıysa,
milletvekillerinin değil- bir taraftan da bu usulsüzlükleri yapanlara
yargı yolunu, yargı denetimini kapatmış oluyoruz.
Şimdi, böyle bir ortamda, özelleştirmeyle
ilgili böyle tartışmalı şeyler varken, daha önce
yapılan yanlışlar Uygulanamaz hâle gelmiş,
çetrefilleşmiş mahkeme kararlarını uygulamayalım.
diye Bakanlar Kurulu kararı çıkarırken, bir taraftan dönüp
yeniden, bize ÖSYMnin bir matbaa kurmasını, baskı
fabrikası kurmasını, neyse, şirket kurmasını,
bunun için, bu işlemleri yapmak üzere böyle bir şey yapıyoruz
Bu, anlaşılır gibi bir şey değildir. Daha önce
söyledim, araştırma önergesi ve soru önergesi de verdik, maalesef
bakanlarımız cevap vermediği gibi, burada da bunlar geçiyor.
Şu anda, tam da Fransanın Ermeni
soykırımıyla ilgili, kendilerinin, sözde soykırım
diye söyledikleri kanun tasarısı görüşülürken, onun aynı
gününde Darphane Matbaası, baskıyı Fransız
şirketlerine vermişti, hatırlarsanız. Şimdi, biz, iki
tane çipli pasaportu, kimlik kartını, özel sınav
kartını basacak Türkiyede bir şey bulamıyor muyuz?
Eğer yoksa, o zaman, dedim ki: Merkez Bankası Matbaası var,
başka matbaalar var, Devlet Malzeme Ofisinin bir sürü şeyi
vardı, bunların hepsini
Efendim, burası verimsiz,
kapatalım, hizmet alalım. Efendim, dışarıdan outsourcing
yapalım
, güzel. Şimdi ne oluyor peki? Tekele düşmeyelim...
Arkadaşlar, bunları böyle acele değil, eğer orada bir sorun
varsa, o sektörde, böyle torbanın içine sokuşturarak değil,
eğer, sorun neyse onu getirin, tespit edin, başka kurumlarda olan
sorunlara da bakalım, MERNİS sistemi uygulamaya giriyor, yeni kimlik
var, yeni ehliyet var; ayrı ayrı bir sürü şey
çıkarıyorsunuz.
Onun için, bunların hepsini, tek bir şekilde,
devletin önemli ve stratejik kâğıtlarını basan bir matbaa
yapalım. Bunu buradan çıkarın, daha sağlıklı bir
şekilde geçirelim diyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Günal.
Cumhuriyet Halk Partisinden konuşmacı
Buyurunuz
Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar)
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ÖSYMyle ilgili yapılan bir düzenleme konusunda söz almış
bulunuyorum ve Cumhuriyet Halk Partisi 43üncü maddenin yasa metninden
çıkarılmasını öneriyor.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, burada, bu torba yasada ya da bu çuvala
dönüşmüş büyük torbada ÖSYMyle ilgili 10a yakın, hatta 10u
aşkın madde var. Bu 10u aşkın düzenlemeyi kim önerdi? ÖSYM
önerdi. Burada ÖSYM Başkanını görebiliyor muyuz? Göremiyoruz.
Bundan önceki maddeler görüşülürken de kendileri burayı teşrif
etmemişlerdi, -o zaman saat gecenin on ikisi, işte biri, ikisiydi-
bugün yine kendileri buraya lütfedip gelmemişler. Yani bu maddeleri buraya
önerenler, Genel Kurulu bunun için saatlerce çalıştıranlar
zahmet edip de buradaki muhalefetin iddialarını en azından
yanıtlamak için, bakan aracılığıyla yanıtlamak,
bu konuda bilgi vermek için bile bu Kurula gelmiyorlar, Genel Kurulu
teşrif etmiyorlar. Bunu şiddetle kınıyorum.
İkincisi:
Burada ÖSYMyle ilgili 10u aşkın madde var, millî eğitimle
ilgili düzenlemeler var, ancak bunların hiçbirisi Millî Eğitim
Komisyonuna gönderilmediği için burada biz karanlık bir alanda yol
almaya çalışıyoruz.
Biz bu maddeye
karşı çıkıyoruz. Niye karşı çıkıyoruz?
Çünkü ÖSYM şirketler kuruyor, -daha önceki maddelerde bunlar
görüşüldü, bu konudaki kaygılarımızı dile getirdik-
bütün sınavla ilgili görevlerini, soru hazırlama dâhil, bu
şirketlere devrediyor. Bununla da yetinmiyor, bu şirket
organlarında ÖSYM Başkanı ve başkan
yardımcıları görev alıyorlar. Görev almak da yetmiyor, bu
şirket organlarında aldıkları göreve karşılık
bir de para alıyorlar. Ee, İnsaf! denir buna, İnsaf!
Değerli arkadaşlar, 6114 sayılı ÖSYM
Yasasına baktığınız zaman şunu görürsünüz, diyor
ki: ÖSYM Başkanı ve yardımcıları tam zamanlı
çalışırlar. Tam zamanlı çalışmak
dediğiniz zaman, bu kadar önemli görev yapan bir kurumda sürekli bulunmak,
o kurumla ilgili pek çok iddia ve şaibe ortada dolaşırken
bunlara sahip çıkmak ve kurumu yönetmek diye anlıyoruz. Ancak 6114
sayılı Yasada bir istisna getirilmişti, deniyordu ki:
Başkan ve yardımcıları tam zamanlı
çalışırlar ama -istisna nedir- lisansüstü eğitime de
katkıda bulunurlar. Yani tam zamanlı çalışanlar kendi
üniversitelerine gidebilirler, bu üniversitelerde ders verebilirler, bu
üniversitelerde tez danışmanlığı yapabilirler ama
adı Tam zamanlı çalışma. Şimdi, ikinci istisna
getiriliyor: Şirket organlarında görev alabilirler.
Değerli arkadaşlar, bu mümkün değildir.
Niye mümkün değildir biliyor musunuz? Üniversite öğretim üyesi olan
Başkan ve bir başkan yardımcısının bir başka
kurumda ücretli ya da ücretsiz herhangi bir biçimde iş görmesi mümkün
değildir. Kaldı ki, bir başka kurumda, elbette bir kamu
kurumunda veya bir sivil toplum kuruluşunda görevlendirilebilir ama
şu kayıtla, bu kaydı şimdi sizlere okumak istiyorum, 2547
sayılı Kanunun 38inci maddesi: Bunlara görev yapacakları
kurumca bu ödeme dışında başkaca bir ödeme yapılmaz.
Yani, değerli arkadaşlarım, bir öğretim üyesi üniversiteden
maaş alıyorsa, bir başka kurumda yani ÖSYMde
görevlendirildiyse; bir, üniversitedeki özlük hakları devam eder,
maaşını alır; iki, ÖSYMde görev yaptığı
için maaşını alır ama üçüncü bir yerden ÖSYM
aracılığıyla para alamaz. Bu son derece açıktır,
yasa hükmüdür.
Dolayısıyla,
bu maddenin biz metinden çıkarılmasını, yasa metninden çıkarılmasını öneriyoruz çünkü burada
çok ciddi bir hukuki ihlal vardır, hukuk dışıdır.
Gerçi siz hukuk dışı uygulamalara çok
alışıksınız ama muhalefet olarak bizim de görevimiz
sizi uyarmaktır.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Serter.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki bu üç önergeyi
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
43üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı istemiştik Sayın Başkan.
BAŞKAN - Karar yeter sayısı
arayacağım.
43üncü maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.16
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
16.25
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 131inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
302 sıra sayılı Kanun Teklifinin 43üncü
maddesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, maddeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Teklifin görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, 60ıncı maddeye göre kısa bir söz
talebim var efendim, mikrofondan konuşabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, teklifin 42nci maddesinin Anayasaya aykırı olduğuna ve 43üncü maddenin yanlışlıklar içerdiğine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gerek biraz önce kabul edilen 43üncü madde gerekse
önceki oturumlarda kabul edilmiş olan 42nci madde Anayasaya çok
açık bir şekilde aykırıdır. 42nci maddede Ölçme,
Seçme ve Yerleştirme Merkezinin görevlerinin bir bölümünü
kuracağı şirketler aracılığıyla
yapmasına imkân verecek bir düzenlemeyi kanun dâhiline sokmuştur.
Anayasanın 128inci maddesine göre, kamu görevleri, kamu hizmetlerinin
yürütülmesine ilişkin asli ve sürekli görevler devlet ve diğer kamu
tüzel kişileri eliyle yürütülür, bir şirket eliyle kamu görevinin
yürütülecek olması Anayasanın 128inci maddesine açıkça
aykırıdır.
Yine görüştüğümüz 43üncü madde, çok vahim
birtakım yanlışlıklar içermektedir. Yurt
dışı temsilcilikler şeklinde ifade edilen düzenlemeyle
nerede, hangi ülkede, kaç, hangi kadrolarla kurulacağı belli olmayan
bir yurt dışı koordinatörlüğü kurulmaktadır.
Bunların yasada belirtilmesi gerekir, aksi takdirde yasama yetkisinin
yürütmeye devri anlamına gelecek ve bu şekliyle Anayasaya
aykırılık oluşturacak bir düzenleme yapılmış
olmaktadır. Bu, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezinin
kuracağı şirketlerde ÖSYM personelinin, yöneticilerinin görev
alacak olması, ayrıca, 2547 sayılı Kanunun getirmiş
olduğu temel ilkelere aykırıdır. Çok vahim düzenlemeler
yapılmıştır. Ben, tekriri müzakere yoluna gitmek suretiyle
bu maddeleri yeniden düzenlemeyi ve Anayasaya
aykırılıkları gidermeyi öneriyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
2.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)
BAŞKAN - 44üncü madde üzerinde aynı mahiyette
üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı
kanun teklifinin 44. Maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Kazım
Kurt Aydın
Ayaydın
İstanbul
Eskişehir İstanbul
Haydar
Akar Engin Özkoç Musa Çam
Kocaeli Sakarya İzmir
Mahmut
Tanal Namık
Havutça
İstanbul Balıkesir
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Erdoğan
Manisa Konya Muğla
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Alim
Işık
Osmaniye Kütahya
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erol
Dora Levent
Tüzel İdris Baluken
Mardin İstanbul Bingöl
Pervin
Buldan Hasip Kaplan Altan Tan
Iğdır Şırnak Diyarbakır
BAŞKAN
Komisyon bu okuttuğum önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECAİ BERBER (Manisa) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisinden
Sayın Tan, buyurunuz efendim.
ALTAN
TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
6114 sayılı kanunun 44üncü maddesiyle ilgili söz almış
bulunuyorum.
Şimdi,
önce, bu 44üncü maddede yapılmak istenen değişiklikle ilgili
görüşlerimizi sizlere arz etmek istiyorum.
Burada
ÖSYMnin yaptığı her türlü imtihanlarla ilgili soru
kitapçıklarının -yani elektronik ortamda olsun, diğer
ortamlarda olsun- daha önceki kanun metninde bir yıl saklanması,
muhafaza edilmesi öngörülmekteydi, cevapların ise iki yıl muhafaza
edilmesi öngörülmekteydi. Şimdi nereden icap ettiyse, nereden böyle bir
zaruret hasıl olduysa bu süreler soru kitapçıkları ve diğer
elektronik ortam için altı ay, cevaplar için ise bir yıla
indirilmektedir.
Tabii,
bunun bir izahının olması lazım. Yani niye bu süreleri
kısaltıyorsunuz? Çünkü Türkiyede bir itirazın bile
cevaplandırılma müddeti var. Bir imtihan oldu, haklılık
oldu, haksızlık oldu, ne olduysa, vatandaş itiraz etti, kendi
hakkıyla ilgili farklı bir talepte bulundu. Bunun
cevaplandırılması için bir zaman gerekiyor ve bunlar da
çoğu zaman ayları alıyor, hatta bazen yılları buluyor,
bazen de mahkemelik olunuyor bununla. Yani bu cevap da vatandaşı
tatmin etmiyor ama vatandaş bunun üzerine mahkemeye gidiyor ve daha sonra
bununla ilgili bilirkişiler ve mahkeme karar veriyor.
Şimdi,
bu muhafaza etme müddetinin neden kısaltıldığını,
bu kadar kısaltıldığını doğrusu biz
anlayabilmiş değiliz. Devletin yeterli depoları, arşivleri,
ambarları mı yok? Yoksa, yine elektronik ortamda muhafaza
edilebilecek teknik donanımlar mı yok? Doğrusu bunun bir
mantıklı izahını bulamadık.
Diğer
bir mantıklı izahını bulamadığımız
şey de, bu torba kanun çıkarma mantığı. Biliyorsunuz
bugün ABDde benden önce BDP Grubu adına söz alan arkadaşım da
söyledi- 43 eyalette böyle bir düzenleme yasaklanmış. Hatta bunun
daha eski müstenidatı, dayanağı var. Roma hukukunda bile
yasaklanmış. Şimdi, Roma hukukunda bile yasaklanan bir
uygulamayı bugün 21inci yüzyıl Türkiyesine getirip, sapı
samanı, buğdayı, arpayı, mercimeği, ne bulduysa,
şekeri, tuzu, hepsini aynı torbanın içine koymanın
mantığı nedir, onu da anlayabilmiş değiliz. Yani neden
bu düzenlemeler doğru düzgün, belli bir mantık silsilesi içerisinde,
düzeni içerisinde takdim edilmiyor, komisyonlarda görüşülmüyor, ondan
sonra yine diğer kanunların yasal prosedürünü takip ederek neden
düzenlenmiyor, bunu da anlayabilmiş değiliz. Tabii şu
söylenebilir: Ya, bunda anlaşılmayacak ne var, işte ben
yaptım oldu mantığıyla, saldım bayıra Mevlam
kayıra, güç bende, sayı bende, iktidar bende, ben istediğimi
yaparım, istersem balla sarımsağı karıştırırım,
istersem soğanla patlıcanı karıştırıp yerim,
hiç alakası olsun olmasın bildiğimi yaparım derseniz, e bu
da olur, buna da bir itiraz bu çerçevede olmaz. Onun için, bizim
söylediğimiz, bunların doğru düzgün, kanunu yapılırken
tartışılarak, düşünülerek, yetkililerden görüş alınarak
ve bu yetkililerin, komisyonlarında, gelip meramlarını da
anlatarak bizim klasik usullerimizle bu kanunların
değiştirilmesidir.
Yine arkadaşlarım
altını çizdi. ÖSYM Başkanı yok. Üstelik yine bu kurumla
ilgili düzenlemeler çok kısa bir müddet önce gerçekleştirilmiş.
Peki, çok kısa bir müddet önce gerçekleştirilen ve yapılan
kanunu, daha üzerinden doğru düzgün bir zaman geçmeden, yani asırdan,
on yıldan, yirmi yıldan bahsetmiyoruz, böyle bir zaman geçmeden neden
değiştirme ihtiyacını hissediyorsunuz? Onun üzerinde
değişiklik var. Bunun da bir mantığı yok. Mantığı
ne? İşte çalakalem kanun yapılırsa, çalakalem kanunlar
değiştirilirse üzerinden altı ay geçtikten sonra bunu tekrar
değiştirme veya düzenleme ihtiyacı doğar. Aynı
şey şike kanununda da oldu. Burada feryat ettik, figan ettik, daha
bir yıl geçmeden tekrar bir şike kanunu geldi. Bugün yine tekrar
şu madde oldu, bu madde olmadı diye tekrar
tartışıyoruz.
Öğretmen
kadrolarıyla ilgili de bir iki şey söylemek istiyorum. Bugün,
Türkiyede ihtiyaca cevap verecek kadar öğretmen var, yüz binlerce genç
var öğretmen olmak isteyen ama hâlâ öğretmen açığı
var, niye atamaları yapılamıyor, bunu da anlamak mümkün
değil.
Biz bu
maddenin çıkarılmasını istiyoruz.
Saygılarımı
sunarım. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tan.
Milliyetçi
Hareket Partisinden kim konuşacak?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Madde usulsüz
ve kayırmacı işlemlerin ortaya çıkmasına engel olma
yönünde kuşku vericidir. Bu itibarla, soru kitapçıklarının
ve sınav cevap kâğıtlarının imhası için kanunda
öngörülen sürenin kısaltılması uygun değildir.
BAŞKAN
Sayın Özkoç, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Değerli milletvekili arkadaşlarım, ÖSYM
Başkanı yok, Sayın Bakan yok, o zaman AKP milletvekili
arkadaşlarımın içerisinden özellikle Millî Eğitim
Komisyonunda olan arkadaşlarıma sesleniyorum, daha sonra da
duyarlı arkadaşlarıma sesleniyorum.
Bakın,
44üncü maddeyle ilgili gelen olay şudur: Elektronik ortamda yapılan
sınavların kayıtları ile basılı ortamda yapılan
sınavların cevaplarına ait elektronik veriler asgari on yıl
süreyle arşivlenirler ve güvenli bir ortamda saklanırlar.
Sınavlarda kullanılan soru kitapçıkları sınav
sonuçlarının ilanından bir yıl sonra, cevap
kâğıtları ise iki yıl sonra imha edilir. idi; şimdi
gelen, değerli arkadaşlarım, Sınavlarda kullanılan
soru kitapçıkları sınav sonuçlarının ilanından
altı ay sonra ve cevap kâğıtları ise bir yıl sonra
imha edilir.
Şimdi
size soruyorum çok ciddi olarak, arkadaşınız olarak. Az önce
Sayın Akif Hamzaçebi dedi ki: Anayasaya aykırı. falan. Niye
yasaya aykırı? Artık bu soruları, bu imtihanları kim
yapıyor? Şirketler yapacak yani biz bu işi şirketlere
devrettik. Peki, şimdi on yıldan bir yıla ve altı aya
inmesinin nedeni nedir? Burada cevap vermiş, diyor ki: Saklama süreleri
uzun olduğu için çok maliyet oluyor, bunu aşağıya
çekiyoruz. Peki, sınavları yapan kim?
Şirketler. Şirketler saklasın. Hayır, onları
maliyetten kurtarıyoruz yani devlet bunca yıl kendisini maliyetten
kurtarmamış, daha göreve başlamayan şirketi maliyetten
kurtarıyor. Bu birinci sorum.
İkinci sorum şu arkadaşlar -lütfen, çok
önemli- diyorum ki: Peki, bir dava açıldı. Bu şirketler bu
imtihanı yapıyor. Öğrenci arkadaşlarımız dava
açtı. Size soruyorum: Altı ay ve bir yıl içerisinde hangi dava
sonuçlanır? Bir yıl sonra bir evrak istenirse, imha edildiğinde,
buna nasıl bir cevap vereceğiz?
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bu çok
tehlikelidir, yanlıştır, şirketlerin menfaatine gibi
gözüküyor ama öğrencilerin menfaatine değildir. Sevgili Başkanım,
lütfen bunu bu kısa zamanda bir daha bir değerlendirelim. Bu
yanlıştır.
Değerli arkadaşlar, bakın, Komisyonda
tartışmadığımız için, bunları
görüşemediğimiz için, Millî Eğitim Bakanım burada
olmadığı için, seslenecek kimse bulamıyorum. Sizlere sesleniyorum:
Bakın, 4+4+4le ilgili Adalet Komisyonu Başkanı Sayın Ahmet
İyimaya dün dedi ki burada: Bir arkadaşımız Millî
Eğitim Komisyonunda roman okudu.
Tamam
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Doğru.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Doğru mu? Doğru.
Bak arkadaşım, ben de diyorum ki: Sayın
BÜLENT TURAN (İstanbul) Bağırma!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Yani bir laf atarsan ben de
sana laf atarım, benim konuşmamı çirkinleştirmiş
olursun. Tamam mı arkadaşım? Sen benim ne dediğime bak. Ben
sana sesimi duyurmaya çalışıyorum ama senin bir sesin yoksa,
yapılacak bir şey yok. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, Almanyada seçilen
parlamenter arkadaşımız İsmail Ertuğ,
genişlemeden sorumlu üyeye -Size söylüyorum Değerli
Arkadaşım, Doğru dediğiniz için- Stefan Fülee
sormuş, Avrupa Komisyonundan sorumlu olan arkadaşa -ne kadar ciddi
dinlediğinizi görüyorum, siz gözlüklü arkadaşa soruyorum, sizi
işaret edene- diyor ki: Komisyon, dört yıllık eğitimden
sonra dokuz yaşındaki çocukların okuluyla ilgili, özellikle
kız öğrencilerle ilgili ve Avrupa standartlarıyla ilgili
4+4+4e, bakın ne demiş: Komisyon, Türk Parlamentosu ve Türk
toplumunda devam eden İlköğretim Yasası
değişikliklerini yakından takip ediyor. Komisyon, eğitim
sistemine yönelik önemli herhangi bir değişikliğin geniş
danışma ve müzakereye tabi olması gerektiğine inanıyor
ve bunun yapılmadığını dikkatle izliyor. Şimdi,
bu cevap size yeterli midir?
Ben o konuşmayı yaparken ne demiştim
arkadaşlar? Ben bu konuşmayı sadece bir tek şey için
yapıyorum, yirmi dört tane sivil toplum örgütü, meslek odası ve
okullarımızın değerli danışmanları bu konuda
yorum yapmış. Bunu konuşalım, geniş müzakere edelim,
öyle bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne getirelim dedim. On iki
saatlik konuşmam, oradaki bu arkadaşların tüm söylemlerini orada
dile getirmemdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, sizlerle kavga etmiyoruz, sizlerle önerileri doğru bir
şekilde, halkımızın yararına çıkarmaya
çalışıyoruz. Karar yüce Meclisindir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özkoç.
Aynı mahiyetteki bu üç önergeyi birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
44üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
44üncü madde kabul edilmiştir.
45inci madde üzerinde üç önerge vardır, ikisi
aynı mahiyettedir, biri değildir, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 45 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Alim
Işık
Konya Manisa Kütahya
Mehmet
Erdoğan Hasan Hüseyin
Türkoğlu Yusuf
Halaçoğlu
Muğla Osmaniye Kayseri
Madde 45- 6114 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan amacıyla, ibaresinden
sonra gelmek üzere sınav sorularının
hazırlandığı, basıldığı,
dağıtıldığı, muhafaza edildiği ve ibaresi
eklenmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı
kanun teklifinin 45. maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım
Kurt Musa Çam Aydın
Ayaydın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Eskişehir İzmir İstanbul İstanbul
Haydar Akar Mahmut Tanal Aytuğ Atıcı Namık Havutça
Kocaeli İstanbul Manisa
Balıkesir
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erol
Dora Levent Tüzel İdris
Baluken
Mardin
İstanbul Bingöl
Pervin Buldan Hasip Kaplan
Iğdır Şırnak
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki bu iki önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
EROL
DORA (Mardin) Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklifin
45. Maddesiyle, 6114 Sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda değişiklik yapılmıştır.
Ancak bu konu; Plan ve Bütçe Komisyonunun değil, Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunun ihtisas alanıdır. Bu nedenle,
eğer bir değişiklik yapılacaksa bunun ilgili ihtisas
komisyonda görüşülerek yapılması gerekmektedir. Bu nedenle,
maddenin teklif metninden çıkarılarak ilgili komisyonda
görüşülmesi gereklidir.
BAŞKAN
Sayın Atıcı, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle
ben Manisa değil, Mersin Milletvekiliyim, kayıtlarda bu şekilde
düzeltilmesini rica ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bazı kanun ve kanun hükmünde
kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin
45inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. ÖSYM
yolsuzluklarına hiç bulaşmamış veya bu yolsuzluklardan
hiçbir fayda sağlamamış herkesi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yine bir torba teklif ile karşı
karşıyayız. Artık buna torba demek de yetmez, çuval
demek lazım. Anlaşılan, başına çuval geçirilen AKP
Hükûmeti hâlâ bu çuvalı çıkaramamış, nereye baksa torba
görüyor, nereye baksa çuval görüyor.
Şimdi,
ne diyor bu 45inci madde, ona bir bakalım. 45inci madde diyor ki:
Soruların hazırlandığı,
basıldığı, dağıtıldığı,
muhafaza edildiği yerlerde ve sınavın
yapıldığı binalarda sınav öncesinde ve sınav esnasında
sinyal karıştırıcı ve benzeri cihazlar
kullanılabilir. Eskiden sadece sınav yapılan yerde
kullanıyordunuz, şimdi basımından
dağıtımına her yerde sinyalleri karıştırıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, halkın nezdinde geçmişte
saygınlığı olan ÖSYMyi de güvenilir olmaktan ne kadar
uzaklaştırdığınızın farkında
mısınız bilmiyorum. Sizin
getirdiğiniz bu yasalarla aslında siz ÖSYMyi nasıl paçavraya
çevirdiğinizi ikrar ediyorsunuz. Niye paçavraya çevirdiniz? Çünkü bugüne
kadar istediğiniz yerlere öğrenci, memur yerleştiremiyordunuz.
İktidara gelir gelmez ilk işiniz bunları değiştirmek
oldu. Çünkü bu sınavlarda kısmen de olsa bir yarış
vardı ama sizin dünya görüşünüze uymayan kişilerin, sizin gibi
düşünmeyen kişilerin devlet kurumlarında
çalışmalarına hiçbir şekilde tahammül edemediniz ve
sınavın gizliliğini deldirmekle kalmadınız, âdeta
kevgire çevirdiniz.
KPSS
kopyacıları ortalıkta geziyor, ÖSS şifrecileri cirit
atıyor. Her şey ayan beyan ortada. Gazeteciler bile
kopyacıları tespit etti ancak Başbakanın -tırnak
içinde- sözde talimatlarına rağmen, Başbakanın özel
koruması altındaki MİT bu failleri bulup çıkaramadı.
Bununla birlikte, emniyet ve savcılık da çıkaramadı tabii
veya aslında çıkardı da bu suç örgütünün ortaya
çıkarılmasından sonra ortaya çıkacak olan sonuçlardan
korktunuz. Şimdi, korkunun izlerini görüyoruz. Ne yaptınız? Bir
önceki maddede dediniz ki: Arkamızda iz bırakmamak üzere sınav
kitapçıklarını, sınav kâğıtlarını
derhâl imha ediyoruz. Niye? Birisi çıkar da hafazanallah, bizim ne
işler yaptığımızı gösterir diye.
ÖSYMnin görevlerini bir şirkete devrettiniz birkaç
madde önce ve bu sizi panikletti. Niye panikletti biliyor musunuz? Çünkü sizin
yapageldiğiniz işleri artık bu şirket yapar diye korktunuz,
işte onun için de türlü türlü kanunlar çıkardınız. Yani
herkesi kendiniz gibi zannediyorsunuz.
Şimdi ne yapıyorsunuz? Nasıl kanunlar
çıkarıyorsunuz? İşte, bu 45inci maddeyle her yere sinyal
karıştırıcı koyuyorsunuz. Değerli
arkadaşlar, aslında sinyal karıştırıcı
koymanız belki iyi olur çünkü bu Hükûmetin yaydığı
sinyaller bozuk, gerçekten bozuk. Eğer bir sinyal
karıştırıcı koyarsanız belki Hükûmetin
yaydığı sinyaller düzelir diye bir ümit ediyorum. Belki o zaman
düzelebilir.
Bakın, size bir örnek vereceğim. Nasıl
sinyallerinizin bozuk olduğunu, nasıl ortalığı
karıştırdığınızı ve bunun yargıyla
nasıl tespit edildiğini bir örnekle açıklayacağım.
Daha bu hafta içerisinde yüksek yargı bir karar
açıkladı. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Rektörlüğü kadro ilan etti, Ben 35 öğretim üyesi
alacağım. dedi. Ankara Tabip Odası bunları inceledi ve
dedi ki: 35 kadronun 32sine şu şu isimler yerleştirilecek.
Daha hiç başvuru bile yokken, daha ilan yapılır yapılmaz
Bu 35 kadronun 32sine bu insanlar yerleşecek. dedi ve gitti, noterden
bunu tespit ettirdi. Sonuçlar açıklandı, gerçekten bu 32 kişi
buraya yerleştirilmişti. Şimdi, Allahtan reva mı? Bu
sinyal bozuk değil de nedir? Bu sinyali düzeltmediğiniz sürece
herkesin vebali üstünüzde olacak. Ne oldu? Yüksek yargı bunu bozdu. Tekrar
iptal ettirdiniz, tekrar bozdu. Yani ne yaparsanız yapın,
yargıya artık istediğiniz gibi müdahale ediyorsunuz ama yine de
helal süt emmiş insanlar yine de sizin yaptıklarınıza bazen
Dur diyorlar. İşte, evvelki gün de yapacağınızı
yaptınız, 3üncü yargı paketiyle bunları da hallettiniz.
Bütün bunlar için bir araştırma önergesi verdim, samimiyseniz
çıkarın, kabul edin, ÖSYM ne yapmış, hep beraber
araştıralım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Atıcı.
Aynı mahiyetteki bu iki önergeyi birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 45 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı
(Konya) ve arkadaşları
Madde 45 - 6114 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan amacıyla, ibaresinden
sonra gelmek üzere sınav sorularının
hazırlandığı, basıldığı, dağıtıldığı,
muhafaza edildiği ve ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Halaçoğlu
konuşacaklar.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, buyurunuz
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Muhterem Başkan,
sayın milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten, çocuklarımız ilkokuldan itibaren bir
yarış atı gibi sınavlara hazırlanıyorlar ve onlar
eğitim görecekler ve bu ülkeye hizmet edecekler diye büyük bir gayret
gösteriyorlar, neredeyse, gençliklerini, çocukluklarını
yaşamıyorlar. Bu, onlar üzerinde de önemli bir travma
bırakıyor ancak tabii ki bir sınavla da okullara
alınıyorlar. Bunların en önemlilerinden bir tanesi ÖSYMnin
üniversite sınavları ve 1 milyon 800 binin üzerinde öğrenci bu
sınavlara giriyor. Bunların emniyetli bir şekilde yürütülmesi
son derece önemli. Bundan önceki yapılmış hataların veya
sınav sorularının çalınmasının sonuçları ne
oldu, kimse tarafından pek bilinmiyor ancak şurasını ifada
edeyim: Gerçekten bu madde şu bakımdan önemli, sadece
sınavların yapıldığı binalar değil, sınavların
hazırlandığı, basıldığı, muhafaza
edildiği yerlerde de bu şekilde sinyal
karıştırıcıların yer alması son derece
önemli. Bu bakımdan, bu maddenin bu bölümünü tabii ki onaylıyoruz
ancak şunu ifade etmek isterim: Şimdi, hakikaten 1 milyon 800 binin
üzerinde insanın vebalini ve sorumluluğunu üzerimize alıyoruz ve
onlara adaletle yaklaşmamız gerekir.
Bu sınav sorularının
hazırlandığı yerler son derece büyük önem
taşıyor. Geçmiş dönemde özellikle seçim pusulalarının
basıldığı yer olarak da Türk Tarih Kurumu Basımeviydi.
Biz, orada önemli bir güvenlik sağlamıştık ve içeriye giren
bütün işçiler yirmi sekiz gün boyunca dışarıya
çıkmadıkları gibi yiyecekleri orada hazırlanıyordu ama
bugün artık teknoloji sebebiyle çok daha farklı bir ortam
bulunmaktadır ve sorular bir şekilde dışarıya
çıkarılabilmektedir. Nitekim, buralardan çıkarıldıktan
başka, götürüldükleri sınav salonlarından önce de soru
kitapçıklarının çalındığı veya bir
başka şekilde dışarıya
çıkarıldığı hep gözlenmiştir ve ortaya
konmuştur. Dolayısıyla, bunların önüne geçilmesi
geleceğimiz açısından, çocuklarımızın
gayretlerinin yerine oturması açısından son derece büyük önem
taşımaktadır. Dolayısıyla, 45inci maddede yer alan,
sınavların güvenliğinin sağlanması konusundaki bu
maddenin içeriğinin doğru olduğu düşüncesindeyiz ve bundan
sonraki dönemlerde gençlerin başkalarıyla rekabet pozisyonunda
sınav sorularının başkalarının eline geçerek
diğerlerine haksızlık yapılmasının önlenmesi son
derece büyük önem taşımaktadır.
Ama tabii, konu sadece bununla yeterli değildir,
bunun ötesinde, sınav sorularını hazırlayan kişilerin,
farklı şekillerde kişiler hazırlayıp bunlardan
bazılarının seçilmiş olmasına rağmen,
bunların hazırladıkları soruların da bir şekilde
başka kurumların eline geçmemesi gerekir. Yani birtakım
kişiler, diyelim ki 5 kişi, 10 kişi, 100 kişi, sınav
sorularının hazırlıklarını yapıyorlar,
hazırlıyorlar. Her biri, diyelim ki 10ar tane soru
hazırlıyor. Sonra bunlar bir grupta toplanıyor ve bunların
hangisinin seçileceği belli değil. Diyelim ki 500 tane soru
hazırlanmış, bunlardan 100 tanesi belli olacak fakat bu 500
sorunun da başkalarının eline geçmesinin muhakkak önüne
geçilmesi lazım çünkü o 100 soru nasıl olsa çıkacak, o 500 soru
içinden çıkacağı için bunların da önlenmesi gerekiyor yani
bunun içerisine, soruları hazırlayanların
hazırladıkları sorularla ilgili de birtakım önlemlerin
getirilmesi son derece büyük önem taşımaktadır.
Demin söylediğim gibi, gerçekten, hepimizin
çocukları, sanki bir yarış atı gibi sınavlara
hazırlanmaktalar, gençlikleri yok, çocukluklarını
yaşamıyorlar, tatil yapmıyorlar âdeta ve bunların
hakkını haklı olarak vermek zorundayız.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Halaçoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 45i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde 45 kabul edilmiştir.
Madde 46 üzerinde üç önerge vardır, bu üç önergenin
ikisi aynı mahiyettedir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 46 ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Mehmet
Erdoğan
Konya Manisa Muğla
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Alim
Işık
Osmaniye Kütahya
"Madde 46- 6114 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 2- (1) 27/6/1989 tarihli ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 15 inci maddesinin (b)
fıkrası hükmü, anılan Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 12 nci
maddesinin ikinci fıkrasının yürürlüğe girdiği
tarihten sonra 6 ncı maddenin sekizinci fıkrası uyarınca
görevlendirilenler hakkında 31/12/2017 tarihine kadar
uygulanır."
T.B.M.M.
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı
yasa teklifinin 46. maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ederiz.
Celal
Dinçer Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Kazım
Kurt Veli
Ağbaba Ali
Serindağ
Eskişehir Malatya Gaziantep
Bülent
Kuşoğlu
Ankara
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Erol
Dora Levent
Tüzel İdris
Baluken
Mardin İstanbul Bingöl
Pervin
Buldan Hasip Kaplan
Iğdır Şırnak
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki bu iki
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA
ŞAHİN (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Kim konuşacak?
EROL DORA (Mardin) Gerekçe efendim
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Teklifin 46. Maddesiyle, 6114 Sayılı Ölçme,
Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı'nın
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'da değişiklik
yapılmıştır. Ancak bu konu; Plan ve Bütçe Komisyonu'nun
değil, Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'nun ihtisas
alanıdır. Bu nedenle, eğer bir değişiklik
yapılacaksa bunun ilgili ihtisas komisyonda görüşülerek
yapılması gerekmektedir. Bu nedenle, maddenin teklif metninden
çıkarılarak ilgili komisyonda görüşülmesi gereklidir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisinden kim
konuşacak?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Efendim, Ali Serindağ
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Serindağ. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 302
sıra sayılı Teklifin 46ncı maddesi üzerine verilen
değişiklik önergesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, maddeye bakınca,
maddenin pek çok yere atıf yaptığı, maddenin atıf
yaptığı maddelerin de başka maddelere, başka kanunlara
atıf yaptığı görülecektir. Yani uygulayıcılar,
kanunların takibinden ve kanunların hangi hükmü içerdiğinden
ötürü uygulamayı sağlıklı yapamamaktadırlar. Çünkü
kanunların hangi metinde yer aldığı konusunda azami gayret
gösterilmesi gerekmektedir.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
bakıyoruz, aynen şöyle diyor: Bazı Kanunlarda (torba kanun)
Değişiklik Yapılmasına Dair vesaire diye gidiyor.
Şimdi, iktidarınızın sayesinde, AKPnin sayesinde hukuk
literatürüne yeni bir deyim kazandırıldı, torba temel kanun.
Şimdi, değerli milletvekilleri, temel kanunun
nasıl olması gerektiği, temel kanunların hangi özellikleri
taşıması gerektiği Meclis İç Tüzükünün 91inci
maddesinde belirtilmiş. Biz 91inci maddeye bakıyoruz, 91inci
maddedeki özellikleri taşıması için bir kanunun torba kanun
olmaması lazım. Yani bir kanun hem torba kanun hem temel kanun olmaz.
İkisinden bir tanesini tercih edeceksiniz, ya temel kanunu tercih
edeceksiniz veyahut da torba kanunu tercih edeceksiniz. İkisinin beraber
olması mümkün değil. Bunu sizin dikkatinize sunuyorum.
Niye böyle? Muhtemelen herhâlde öyle bir yerlerden
talimat geliyor, öyle. Onun için bunu uyguluyorsunuz. Ama, millet bizi
seçerken, millet adına yasama yetkisini kullanalım diye seçti.
Bakınız, biz, yasama yetkisini bu şekilde kullanamıyoruz.
Demin konuşan bir arkadaşım ifade etti,
esas komisyona havale edilmiş ama esas komisyonun dışında
bu tasarı altı komisyona tali komisyon olarak ayrıca havale
edilmiş. Mesela ben İçişleri Komisyonu üyesiyim, biz
görüşmedik. Aslında ben, bu tasarının İçişleri
Komisyonuna havale edildiğini de burada duydum, çünkü biz bilmiyorduk. Sayın Başkana da buradan
sesleniyorum: Bizim, Komisyon üyeleri olarak Komisyona gelen tasarı ve
tekliflerden bilgimizin olması lazım. Kaç gündür toplanmıyoruz.
Niye toplanmıyoruz? İşimiz ne? Biz niye buraya geldik?
Vatandaş bizi niye seçti? Kanunları yapalım diye, iyi
yapalım diye, ihtisas komisyonlarında bu kanunları
görüşelim diye. Bu kanunlar ihtisas komisyonlarında
görüşülmeyecekse, biz yasama yetkisine katılmayacaksak niye millet
bizi buraya seçti? Sadece milletvekili olmak için seçilmedik ki. Varsa
birikimimizi intikal ettirelim diye seçti bu millet bizi.
Şimdi -demin de söyledim- Niye
oluyor biliyor musunuz? Bir kişi öyle karar veriyor, siz onu
uyguluyorsunuz. Partinizin Sayın Genel Başkanıdır, elbette
talimatlarını uygulayacaksınız, ona bir şey demiyoruz
ama burası Meclis, Millet Meclisinin nasıl çalışması
gerektiği hususunda hiç olmazsa inisiyatif kullanın.
Ne yapıyor? Şimdi -burada not
aldım neleri Sayın Başbakanın talimatıyla
yapmanız gerektiği hususunda- en sonunda da, kimin kaç çocuk
yapacağına, doğum yönteminin ve boğaz köprüsünün nerede
olacağına, tiyatrolarda hangi oyunların oynanacağına
kadar Sayın Başbakan karar veriyor.
Yani ben şunu diyorum: Sayın Başbakan -tekrar ediyorum-
elbette partinizin Genel Başkanıdır, elbette talimat verir,
elbette yerine getirirsiniz ama müsaade buyurun, hiç olmazsa şu yasama
yetkimizi yerine getirelim, milletin bizden beklediğini sunalım.
Millet bizi değerlendirsin. Nasıl değerlendirecek bizi? Millet
nasıl değerlendirecek bizi? Buradaki
çalışmalarımızla değerlendirecek. Biz
çalışma fırsatı bulamıyoruz ki, çalışma
fırsatı bulamıyoruz. O nedenle Sayın milletvekilleri, gelin
şu Meclisi sağlıklı çalıştıralım.
Yasalar buraya gelsin, çoğunluğunuz var, gene istediğiniz
tasarıyı istediğiniz şekilde geçirirsiniz onda bir sorun
yok ama bizim de bu tasarılara, bu tekliflere katkı yapmamıza
imkân vermeli bu Meclis çalışmalarıyla.
Ben burada Sayın Meclis
Başkanına da sesleniyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Serindağ.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki bu iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 46 ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı (Konya) ve
arkadaşları
"Madde 46- 6114 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 2 - (1) 27/6/1989 tarihli ve 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 15 inci maddesinin (b)
fıkrası hükmü, anılan Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 12 nci
maddesinin ikinci fıkrasının yürürlüğe girdiği
tarihten sonra 6 ncı maddenin sekizinci fıkrası uyarınca
görevlendirilenler hakkında 31/12/2017 tarihine kadar uygulanır."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA
ŞAHİN (Gaziantep) Katılmıyoruz Başkanım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Maddede ifade edilen hükümlerin 5 yıl
uygulanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
46ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
46ncı maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.04
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.12
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 131inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
302 sıra sayılı Kanun Teklifinin
46ncı maddesinin oylamasında karar yeter sayısı
istenmişti ve bulunamamıştı.
Şimdi maddeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
46ncı madde kabul
edilmiştir ve karar yeter sayısı vardır.
Teklifin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
47nci madde üzerinde iki önerge
vardır
MEHMET GÜNAL (Antalya) Geri çekiyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergenizi çektiniz.
O zaman 47nci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra
sayılı yasa teklifinin 47. maddesine bağlı Geçici 2.
maddesindeki
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Mehmet
Doğan Kubat Bülent
Turan
İstanbul İstanbul İstanbul
Kazım
Kurt Musa Çam
Eskişehir İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Katılıyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Konuya açıklık
kazandırmak amacıyla.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilmiş bu önerge doğrultusunda 47nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
48inci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı yasa tasarısının 48.
maddesinin (c) fıkrasındaki % 70e kadar olan ifadenin % 80e kadar
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Celal
Dinçer Ferit Mevlüt Aslanoğlu Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Kazım
Kurt Bülent
Kuşoğlu Veli
Ağbaba
Eskişehir Ankara Malatya
Hasan
Ören
Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 48 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Alim
Işık
Konya Manisa Kütahya
Mehmet
Erdoğan Hasan Hüseyin
Türkoğlu Muharrem
Varlı
Muğla Osmaniye Adana
"Madde 48- 3/6/2011
tarihli ve 635 sayılı Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (c)
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"c) Organize sanayi bölgeleri ve
endüstri bölgelerinin planlanmasına, kuruluşuna,
yapılaşmasına ve işleyişine ilişkin mevzuatla
verilen görevleri yapmak, organize sanayi bölgelerinin altyapı
yatırımları ile sanayi sitelerinin altyapılarının
tamamını ve üstyapı tesislerinin yüzde yetmişe kadar olan
kısmını kredi ile desteklemek, destekleme şart ve niteliklerini
belirlemek ve denetlemek, işletmelerin rekabet edebilirliğini
artırmak amacıyla kümelenme girişimlerine ait politikalar
geliştirmek ve uygulamak, kümelere hibe desteği sağlamak,
uygulama sonuçlarını izlemek, denetlemek ve
değerlendirmek."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA
ŞAHİN (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Varlı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
48inci maddede OSBlerin kuruluşu ve endüstri bölgelerinin kuruluşu
planlamasıyla alakalı bir değişiklik önergemiz var. Tabii,
organize sanayi bölgeleri bir bölgenin, bir ilin gelişmesinde çok önemli
katkı sağlayan kuruluşlar.
Sayın Bakanım, bu konudan sizin de bilginiz
var, biliyorsunuz, Ceyhan organize sanayi, aşağı yukarı
beş yıldan beridir bir türlü, mücadele verilmesine rağmen
kurulamıyor. Ceyhandaki bütün odalar hemfikir, bütün odalar bu konuyla
alakalı çalışma yapıyor. Sizden önce Sayın Zafer
Çağlayan bakandı, onunla da görüşüldü. Bir kanun
değişikliği yapılması gerekiyor, yapılamadı,
bir türlü bu organize sanayi bölgesi kurulamadı. Diyeceksiniz ki: Yüzde
75 doluluk oranına takılıyor. Yüzde 75 doluluk oranında
Adana ile Kozan Organize Sanayisini birleştirir üst üste koyarsanız
elbette ki yüzde 75 doluluk oranını bulmak mümkün değil. Zaten
Adanadaki Organize Sanayi tam doluluk oranını yakalamaya
yaklaşmışken Adanadaki Organize Sanayinin alanını
büyüttünüz. Dolayısıyla bu doluluk oranını yine
yakalayamadık ve Ceyhandaki organize sanayi bir türlü kurulamadı her
türlü mücadeleye rağmen.
Adanada Özel İdarede il genel meclisi üyelerinin
oylarıyla 1/100.000lik haritaya Ceyhan Organize Sanayi işlenmiş
olmasına rağmen Adana Valiliği bunu yeniden reddetti.
Reddediş sebebi de, organize sanayinin Özel İdareye
başvurmamış olması gerekçesi. Dolayısıyla bir
türlü organize sanayi kurmayı gerçekleştiremedik.
Biz şimdi yeni bir teklifle inşallah
Bakanlığın huzuruna geleceğiz; Burayı ihtisas organize
sanayi olarak düzenlemek istiyoruz, çünkü bu bölge önemli bir bölge, bu bölge
her zaman sizin övündüğünüz, zaman zaman da hava
attığınız enerji bölgesi, Dünyanın Rotterdamı
olacak. dediğiniz bir bölge. Bu bölgede organize sanayinin bir an önce
kurulması ve işlevini yürütmesi lazım. Eğer organize sanayi
kurulursa bu bölgede yatırımlar açılacak, ama biz bir türlü bu
organize sanayiyi kurmayı başaramadık, beceremedik, çünkü türlü
türlü, değişik değişik engellerle
karşılaşıyoruz, onun için bu organize sanayinin bir an önce
kurulması Adananın ve Ceyhan ekonomisinin çok büyük faydasına
olacaktır.
Yine, bu yasaya her şeyi koydunuz, birçok şeyi
koydunuz, hiç ilgisi, alakası olmayan, birbiriyle benzeşmeyen,
birbiriyle örtüşmeyen birçok şeyi koydunuz, ama çiftçiyle
alakalı, tarımla alakalı hiçbir şey yok. Neden yok? Yani bu
ülke tarımın en çok yapıldığı, en çok çiftçinin
yaşadığı bir ülke değil mi? Ama ne yazık ki bu
yasada, torba yasada çiftçiyle alakalı, çiftçinin gelişmesiyle,
büyümesiyle, yatırımlarıyla alakalı hiçbir şey yok,
dolayısıyla her zaman olduğu gibi yine çiftçi göz ardı ediliyor,
çiftçi yok sayılıyor.
Burada zaman zaman konuşuyoruz, işte,
Sayın Bakan çıkıyor cevap veriyor, diyor ki: Biz şu
yatırımları yaptık, bu yatırımları
yaptık, efendim, biz şu destekleri verdik, bu destekleri verdik. Ya,
senin gübreden, mazottan aldığın verginin
karşılığında çiftçiye vermiş olduğunu
oranla, bir karşılaştır bakayım, kaçta
kaçını veriyorsun sen çiftçiye geri, çiftçiden
aldığının kaçta kaçını çiftçiye veriyorsun,
hayvancılıktan aldığının kaçta kaçını
geri hayvancılık yapan insanlara veriyorsun?
Ortada bir kavram kargaşası var, insanları
aldatarak, kandırarak, insanları uyutarak bir siyaset yapılmaya
çalışılıyor, dolayısıyla da çiftçi iyi durumda
değil. Bu torba yasada biz bekliyorduk ki çiftçiyi destekleyecek, çiftçiyi
kalkındıracak, çiftçiyi bir adım daha ileriye
taşıyacak bir yasayla karşımıza gelseydiniz belki çok
daha olumlu, çok daha güzel olacaktı, ama ne yazık ki yok.
Yine, devri iktidarınızda Adana sanayisi ne
yazık ki çöktü. Adanada işsizlik oranı çok yüksek. Adana, şu anda
belki de Türkiyede hâlâ işsizlikte birinciliğini koruyor ama
inşallah bunların hepsini yakın zamanda
değiştireceğiz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Varlı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı yasa tasarısının 48.
maddesinin (c) fıkrasındaki % 70e kadar olan ifadesinin % 80e kadar
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Celal Dinçer (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?..
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Ören, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin yani torba
kanunun 48inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Dün, Sivas
katliamının 19uncu yıldönümüydü. Orada yaşanan
acıları bu yıl da hep beraber, birlikte gördük,
yaşadık ve oraya giden milletvekillerimiz de
İnanın, on
dokuz yıldır sonuçlanmayan, hukuken bir sonuca varılmadan
faillerinin dışarıda kalması veya
sonuçlandırılmamasından dolayı hepimizin o vahşetle, o
katliamla ilgili derin üzüntüleri devam etmektedir.
Geçen hafta
salı günü İstanbulda Tamer Uyguner isimli bir polis memuru çok
yoğun çalışmaktan dolayı vefat etmiştir, hepiniz
gazetelerden öğrenmişsinizdir. Gerçekten, polislerin bu yoğun
çalışmasından dolayı, on sekiz saatlik çalışmadan
dolayı da arkadaşımız vefat etmiştir, şehit
olmuştur. Ailesine başsağlığı ve sabır
diliyorum.
Her çıkan
konuşmacımız da burada uzun çalışmayla ilgili
düşüncelerini aktardı. Biz de Parlamentoda rekorlar
kırıyoruz; yirmi beş saat, yirmi altı saat, yirmi yedi saat
gibi uzun sürelerde çalışıyoruz. Aslında dün akşam
yaşananlar her zaman bu Parlamentonun başına da Allah
göstermesin böyle şeylerin gelebileceğinin bir habercisiydi. Aylar
önce, çok fazla tartışmalarda bu alana çıkmamama rağmen,
yine böyle uzun süreli bir çalışma temposunda sabahın saat
beşinde kendimden geçmiş vaziyette şurada buldum kendimi. Ama tabii
ki, bu benim istediğim bir olay değildi, yorgunluğun
verdiği bir olaydı. Dün akşam yine aynı olayla
karşı karşıya kaldık. Hatta AK PARTİ Konya
Milletvekili Mustafa Akış Gecenin ilerleyen saatlerinde sinirler
iyice gerilmişti, nasıl o hâle geldiğini anlayamadım.
Kavgayı önlemek için gittim, kavganın içinde kendimi buldum. diyor.
Değerli
arkadaşlarım, yani biraz da espri katalım ama eğer
otellerde rezervasyonlarınız varsa iptal ettirin. Yani burada üç gün
çalışma, beş gün fazla çalışma hangi birimizi neden
alıkoysun? Bu yasalar çıkacak ise illa ki, yirmi dört saat, yirmi
beş saat çalışmak zorunda mıyız? Ama ben bunu
düşündüm. Bu Parlamentoda sizlerin de talebi değil bu, grup
başkan vekillerinin de talebi değil bu. Peki, yirmi altı saat,
yirmi yedi saat, otuz saat çalışılmasını isteyen
zihniyet, düşünce kim? Grubunuzda öyle bir şey gelişti ki,
Başbakan ne söylerse onu yapıyorsunuz. Yapın, yapılmakta da
bir problem yok ama kusurun nerede olduğunu
araştırdığımda şurada buluyorum: Eğer bu
sıralarda gelip milletvekilliği yapmadıysanız, grup
başkan vekilliklerinden gelmediyseniz, idare amirliği, divan
kâtipliği yapmadıysanız bu Parlamentoyu anlamanız mümkün
değildir. Başbakan da, Başbakanın geliş sürecine
baktığınızda, bu Parlamentoda hiçbir koltukta görev yapmamış,
emredici makamlarda olmuş; il başkanlığı, belediye
başkanlığı, milletvekilliği ama milletvekilliği
de Başbakanlık. Onun için burayı anlamıyor, buradaki
olayın ne olduğunu bilmiyor. Gece kendisi uyur iken buradaki
milletvekillerinin yirmi yedi saat sonunda nasıl sinirlerinin
gerildiğini
Allah göstermesin, hangi gruptan olursa olsun, halkın
temsilcilerinin halkın iradesiyle teşekkül etmiş bu Parlamentoda
-içimizde daha ileri yaşlarda olan arkadaşlarımız var- o
yorgunlukla başına bir şey gelmiş olsa bu sorumluluğu
kaldırabilir misiniz? Grup başkan vekilleri Parlamentoda
Başbakanın, Genel Başkanın sözcüleridir ama biz görüyoruz
ki, yirmi beş saat içerisinde, grup başkan vekilleri inisiyatif
kullanmaktan kendilerini kenara itiyorlar. O zaman ise istenilen düzeyde
buradaki çalışma verimli olmuyor. Değerli
arkadaşlarım, Meclisin uzun çalışmalarının
doğru olmadığına inanıyorum. Eğer biz yasama
isek, yasamanın üzerinde iktidarın bu kadar baskı
yapmasını kabullenmek mümkün değildir.
Gelelim, OSBlerle
ilgili 48inci maddeye, maddenin özüne. Değerli arkadaşlarım,
OSBler istenildiği gibi
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ören.
HASAN ÖREN
(Devamla) 50nci maddede de konuşmam olduğu için, ikincisine
buradan devam edeceğim.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
48inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
48inci madde
kabul edilmiştir.
49uncu madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 49. maddesindeki
teşkilatından ifadesinin teşkilatlarından şeklinde
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla,
Celal Dinçer Ferit Mevlüt Aslanoğlu Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Kazım Kurt Ali Sarıbaş Veli Ağbaba
Eskişehir Çanakkale Malatya
Bülent Kuşoğlu
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 49 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Alim Işık
Konya Manisa Kütahya
Mehmet Erdoğan Hasan Hüseyin Türkoğlu
Muğla Osmaniye
MADDE 49- 635
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"(1)
Bakanlık, merkez ve taşra ile yurtdışı
teşkilatından oluşur."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA
ŞAHİN (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisinden kim
konuşacak acaba?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin daha
anlaşılabilir hâle getirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 49. maddesindeki
teşkilatından ifadesinin teşkilatlarından şeklinde
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla,
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA
ŞAHİN (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Sarıbaş, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 49uncu maddesinde
değişiklik yapılması teklifi üzerine söz almış
oluyorum. Bu arada, bu vesileyle hepinizi en derin sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum.
Yine, 2 Temmuzda
Sivasta yaşanan bu vahşi katliamı kınıyorum, bundan
sonra da bir daha aydınlarımız öldürülmesin diliyorum.
Çok değerli
milletvekilleri, çok kez söyledik, çok kez ifade ettik yani gerçekten
Türkiyede yasamanın yürütmenin emrinde olmamasını ve bu
anlamda, gerçekten 1982de çıkan Anayasanın hâlâ yürürlükte olan
kanun hükmünde kararname çıkarma yetkilerinin hâlâ kullanılması,
bir taraftan özgürlükler bir taraftan farklı ifadelerin
karşısında olduğumuzu ifade etmemize rağmen, hâlâ bu
Anayasanın 87nci maddesine göre kanun hükmünde kararnamelerle Meclisimiz
baypas edilmektedir. Bu anlamda da özellikle seçim öncesi
hızlandırılmış bir şekilde Türkiye gündeminden
kaçırılan ve içeriğinin gerçekten ne olduğunu hiçbirimizin
bilmediği kanun hükmünde kararnamelerle Türkiyedeki devlet
kurumlarının ve bakanlıkların hem isimleri hem içerikleri
konusunda ciddi bir yasalaşma yapılmıştır. Bu anlamda,
bunun sonucunda, 3 Haziranda hızlı bir şekilde yapılan bu
kanun hükmünde kararname bu kadar kendilerine ait olmasına rağmen,
yine de hataların yapıldığını görüyoruz.
Bakın, bir yıl geçmesine rağmen, bu bir yıllık süre
içerisinde Sanayi Bakanlığının yapmış olduğu
bu yasalar konusunda yine altı tane değişiklik ya da ekleme teklifi
gelmiştir. Şimdi, bu kadar özel hazırlanan ve gerçekten de bu
kadar süre içerisinde bürokratlarla hazırlanan kanun hükmünde
kararnamelerin
Yasama ile yürütmeyi karıştırarak kendisine
yasama görevini alan Hükûmetin, şimdi bunu da doğru
yapmadığını görüyoruz.
Bunun için de
burada bu önergem çok net. Taşraya ilave olarak yurt
dışında da teşkilatlanır. diyorsunuz. Peki, yurt
dışında bir yerde mi açacaksınız? Bu kadar da, bunu
göremeyecek kadar da doğru bir kelimeyi bulamadınız mı? Bu
teklif yasalaşırsa ikinci bir yerde açma şansınız yok.
Onun için, bu önergemin de kabul edilmesini istiyorum.
Ancak tabii, bu
arada doğru olan şey şu: Burada yasa yapma tekniğimiz ve
yasama çalışmaları gerçekten doğru yapılmış
olsaydı, buradaki bu kanunlar gerçekten kamuoyunda
tartışılarak Parlamentonun işleyişi içerisinde
doğru yapılsaydı, bu hatalar yapılmasaydı on bir ay
önce, on iki ay önce yapılan kanun hükmünde kararnamenin buraya gelmesine
gerek yoktu.
Şimdi, burada
şunu ifade etmek istiyorum: Organize sanayi bölgelerinden
Çanakkalede
iki tane organize sanayi bölgemiz var; bir tanesi Bigada, bir tanesi de
Çanakkalede. Burada sadece kanun yapmak ya da organize sanayi bölgelerini ilan
etmek yeterli değil. Buradaki üretime, yani sanayileşmenin bugünkü çağdaş
anlamda Türkiye'nin gerçekleriyle ticaretin dışında gerçek
üretmeyi burada teşvik etmek, o üretime, emeğinin
karşılığında insanlara iş yaratabilmenin
gereklerini yapmaktır. Sanayi Bakanlığının esas
işlevi budur. Bu anlamda Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının özellikle bölgemizi -Çanakkaleyi- teşvik
kanununa 2nci derecede koyması, buradaki OSBnin yani organize sanayi
bölgesinin içinin dolmamasının nedenidir. Bunun içinde kurulan
diğer fabrikaların, mevcut fabrikaların da buradan
kaçtığını görüyoruz. Çanakkale gibi batının bir
bölgesinde bile teşvikleri siz hâlâ aşağı kademeden, sadece
olmuş olması için ve yıllardır geldiğinizden beri
2nci kademede Çanakkaleyi tutarsanız, o sanayi bölgelerini orada ne kadar
yapsanız da orada sanayileşmeyi sağlayamazsınız, özel
sektörün önünü açamazsınız. Bu vesileyle, buradaki teşvik
kanunlarının doğru ama Türkiyedeki işsizliğin yok
olması konusunda da
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
SARIBAŞ (Devamla)
özel sektörün özellikle üretimden yana olması
gerektiğini söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Sarıbaş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
49uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
49uncu madde
kabul edilmiştir.
50nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 50. maddesinin (f)
fıkrasındaki Bakanlıkça hazırlanacak yönetmeliklerle
düzenlemek ifadesinin Bakanlıkça öncelikle hazırlanacak
yönetmeliklerle düzenlemek ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Celal Dinçer Ferit Mevlüt Aslanoğlu Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Kazım Kurt Bülent Kuşoğlu Veli Ağbaba
Eskişehir Ankara Malatya
Hasan Ören
Manisa
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı Manisa Milletvekili Recai Berber ve
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan
Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir
Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen
İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması
ve Uy sulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) ile düzenlenen Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin çerçeve 50 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Alim Işık
Konya Manisa Kütahya
Mehmet Erdoğan Hasan Hüseyin Türkoğlu
Muğla Osmaniye
"MADDE 50- 635 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (d)
bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (e) ve (f) bentleri
eklenmiş, mevcut (e) bendi (g) bendi olarak teselsül ettirilmiştir.
"b) Organize sanayi bölgeleri ve endüstri
bölgelerinin; planlanmasına, yer seçimine, imar planlarının
yapılmasına, kuruluş ve işleyişine ilişkin
iş ve işlemleri yürütmek, organize sanayi bölgelerinde kamu
yararı kararı vermek ve endüstri bölgelerinde
kamulaştırmaya ilişkin işlemleri yapmak, faaliyetlerini
denetlemek."
"e)
İşletmelerin rekabet edebilirliğini artırmak amacıyla,
belli bir coğrafyada faaliyet gösteren firmaların; üniversite, kamu
kurum ve kuruluşları ile iş dünyasına etki eden kurumlarla
işbirliği içerisinde olduğu kümelenme girişimleri için
destek programları hazırlamak, hibe vermek; bu girişimleri
izlemek, değerlendirmek ve denetlemek,"
"f) Bu madde
belirtilen görevlerin yürütülmesi ve denetimine ilişkin esaslar konusunda
Bakanlıkça uygulamaya konulacak yönetmelikleri hazırlamak,"
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim
konuşacak Milliyetçi Hareket Partisinden?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin daha
anlaşılabilir hukuki ifadeleri içermesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 50. maddesinin (f)
fıkrasındaki Bakanlıkça hazırlanacak yönetmeliklerle
düzenlemek ifadesinin Bakanlıkça öncelikle hazırlanacak
yönetmeliklerle düzenlemek ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Ören, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa)
Sayın Başkan, torba kanun üzerinde 50nci maddede söz
almış bulunuyorum.
OSBlerle ilgili
-Sayın Bakanım eğer dinler ise bizi- önemli bir konuya
değineceğim. Kendi içerisinde seçimlerini yapmış olan
organize sanayi bölgelerinde bir problem söz konusu değil ama
müteşebbis heyetlerin devam ettiği yerlerde ise bir vurgun, bir talan
devam etmektedir; üzerine basa basa söylüyorum, bir vurgun, bir talan devam
etmektedir.
Bundan önce,
2002-2004 yıllarında organize sanayi bölgelerinin daha
hızlı gelişmesi için, biliyorsunuz, yüzde 35i özel idareye,
yüzde 35i ticaret odasına, yüzde 35i de belediyelerde olmak
kaydıyla organize sanayiler paylaşılmıştı ama
biz, burada yapılacak yatırımlarla ilgili özel idarelerin ve
ticaret odalarının paraları olmadığından veya
katılımları olmadığından dolayı da
bunların hepsinin belediyede toplanmasını savunanlardanız.
Ne yazık ki yanlış bir şeyi savunmuşuz. Yüzde 98i
organize sanayilerin belediyelere geçti. Adalet ve Kalkınma Partili
belediyeler ise burada talana ve vurguna devam ediyorlar. E, canım, örnek
gerekli buna. Söylüyorsun ama bütün organize sanayileri de zan altında
bırakmamak gerekli. Sayın Bakanım, on yıldan bu yana
-Turgutlu Organize Sanayi, İzmire en yakın olan sanayi, İzmir
1inci bölgede, Manisa 3üncü bölgede 4üncü bölgenin teşviklerinden
yararlanıyor- Turgutlu Organize Sanayide 1.500 kişi
çalışmıyor. Hatta, Manisa Organize Sanayi, Sabuncubeli diye
tarif ettiğimiz yeri kışın geçemez Turgutludan döner
İzmire gider çünkü Turgutlu İzmir arası 40 kilometredir. Ama
burada ne hikmetse bir türlü gelişme olmaz. Burada arsalar birbirlerine
devredilir, burada arsalardan paralar alınır. Turgutluspor adı
altında para alınır, belediye adı altında para
alınır. Ne yazık ki Turgutlu Organize Sanayi on yıldan bu
yana gelişme göstermez.
Değerli
arkadaşlarım, Turgutlu Organize Sanayinin yüzde 41i bir şirkete
ait. Bu şirketle ilgili ne zaman OSBye yazı yazmış olsak
hiçbir şekilde bilgi almak mümkün değil. Bu şirketin sahibi de
OSBnin yönetim kurulu üyesi yani sorulan her soruya cevap vermek için Turgutlu
Belediyesi ekonomi ve sanayi danışma yönetim kurulu üyesi.
Değerli arkadaşlarım, bu kadar işsizin olduğu bir
yerde, Turgutlu Organize Sanayisinde hiçbir şekilde bilgi almak mümkün
değil. Bir üçgen kurulmuş; organize sanayi, Turgutlu Belediyesi,
Turgutluspor. Sayın Bakanımıza soru önergesi yazıyoruz
Oradaki hiçbir arkadaşımızın bilgi alması mümkün
değil. Ne kadar, bilgiyle ilgili, yazı yazılıyor ise asla
cevap verilmez. Peki, ben milletvekili olarak yazdığımda ne
oluyor? Sayın Bakanımıza bunu yazdığımda,
cevaplar verilen sorularla aynı değil. Cevapların içerisinde
zaten yanlışlık yapıldığı tamamen ortada.
Yüzde
41i niçin bir şirkete verilmiştir? dediğimizde -cevap da çok
enteresan- deniyor ki: Efendim, bu şirket ödemelerini düzgün
yapıyor. Ee peki, organize sanayide yer alan diğer şirketler
düzgün ödeme yapmıyor mu veya düzgün ödeme yapmadığında
faiziyle beraber ödemiyor mu? Bakanlık ne söylüyor? Bakanlık diyor
ki: Organize sanayinin verdiği cevaba göre
Değerli
arkadaşlarım, biz, Bakanlığa, organize sanayiyle ilgili bir
şeyleri sorduğumuzda, Bakanlığın şu hakkı
yoktur: Turgutlu Organize Sanayi Yönetim Kurulunun veya
Başkanının verdiği cevaba göre cevap vermesi mümkün
değildir. Dibinde İzmir var. Süt dağıttı diye
yargılanıyor, pide dağıttı diye
yargılanıyor, sandviç dağıttı diye
yargılanıyor. 50 tane müfettiş artık İzmir
Belediyesinde oturmaktan sıkıldı.
Sayın
Bakanım,
İmzasız
mektuplarla, yalancı tanıklarla, kimliği belli olmayan
tanıklarla yıllarca içerde yatan insanlar var iken bir
milletvekilinin söylediğinin kale alınmaması mümkün müdür? 15
tane soru önergesi yazdım. Soru önergelerinin hiçbirine cevap yok
Sayın Bakanım. Ben armut diyorum elma cevabı alıyorum. Bu
konuda samimiyetinize inanıyorum. Sizinle ilgili hiçbir sorunumuz yoktur
ama lütfen denetleyin.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ören.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
50nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, 50nci madde kabul edilmiştir.
51inci madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.M
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302
sıra sayılı yasa teklifinin 51. maddesinin (e)
fıkrasındaki Bakanlığın yurtdışı
birimlerinin ifadesinin Bakanlığın tüm yurtdışı
birimlerinin olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Celal
Dinçer Musa Çam
İstanbul İstanbul
İzmir
Kazım Kurt Veli
Ağbaba Bülent
Kuşoğlu
Eskişehir Malatya
Ankara
Sakine Öz
Manisa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 51 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan
Akçay Alim
Işık
Konya Manisa Kütahya
Mehmet Erdoğan Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Muğla Osmaniye
MADDE 51- 635
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 12 nci maddesine
aşağıdaki bent yeni (e) bendi olarak eklenmiş, diğer
bentler buna göre teselsül ettirilmiştir.
e)
Bakanlığın yurtdışı birimlerinin faaliyetlerini
düzenlemek ve denetlemek.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçe.
Gerekçe:
Yurtdışı birimlerinin denetiminin maddeye eklenmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
T.B.M.M
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302
sıra sayılı yasa teklifinin 51. maddesinin (e)
fıkrasındaki Bakanlığın yurtdışı
birimlerinin ifadesinin Bakanlığın tüm yurtdışı
birimlerinin olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Sakine Öz konuşacak.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Öz. (CHP sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz torba yasanın 51inci maddesi üzerinde söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa üzerinde fazla sözüm
yok. Beni ilgilendiren, torbamıza giren maddeler değil, halkın birçok
sıkıntısının biriktiği çuvallara neden el
atmadığımızdır.
Bakın, bu
teklifte bir madde yer alıyor. Sekiz yıllık eğitimin kabul
edildiği 1997 yılından sonra, beş yıllık
okullardan mezun olanların ehliyet almasını sağlıyor.
Ben, aynı içerikli yasa teklifini on ay önce verdim. AKP ise
mağduriyeti neredeyse bir yıl sonra gideriyor. Bunun,
yapıcı muhalefet talepleriyle çeliştiği ortadadır.
Siz, bir milletvekilinin çalışmasını bile dikkate
almıyorsunuz, mağdur insanların seslerini nasıl
duyacaksınız?
Bakın,
Salihli Köseali köyü ve Gökeyüp kasabasına mayıs ayında dolu
yağdı, üreticiler perişan oldu. Ben, bu kürsüden bu konuyu
anlattım, üreticilerin bankalara olan borçlarının ertelenmesini
talep ettim ama ürünlere yağan dolu AKPlilerin kulaklarını da
tıkamış olmalı ki, o tarihten bu yana hiçbir gelişme
olmadı. Düşünün, yıllarca emek verdiğimiz işlerimizi
mahveden bir afet yaşıyoruz, çoluğumuz çocuğumuz
perişan ama devletin şefkatli eli size uzanmıyor; ne
yapardınız?
Bir başka
konu: Manisanın Alaşehir ilçesi Alhan köyünde jeotermal patlamalar
tam bir buçuk aydır sürüyor. Tarım arazileri kullanılamaz
durumda ama iktidar partisinin de çiftçilerimizle birlikte elleri kolları
bağlı, patlamaları izliyoruz. Bazen de çıkıp Bölgenin
içme suyu kirlenmemiştir. gibi akla ziyan açıklamalar
yapıyoruz. Jeotermal zenginliğimizin özel şirketlerce
değerlendirilmesine elbette karşı değiliz ama güçlü bir
kontrol mekanizması kurulmaması çevre felaketini, bölge insanı
açısından ekonomik felaketi beraberinde getirmiştir.
Kısacası, her alanda AKP kontrolsüzlüğü gelip bu kez de
Alaşehiri vurmuştur.
Şimdi
size sormak hakkımız değil mi: Torbanızda Diyanete
müşavir çıkıyor da neden tarlasının başında
kara kara düşünen çiftçiye bir şey çıkmıyor? Yine,
şirketler kurulması çıkıyor da patlamalarla
boğuşan üreticiye neden bir şey çıkmıyor?
Çıkmıyor çünkü AKPyi hak yiyen bir Noel Babaya benzetiyoruz,
heybesinden yandaşlara ihale çıkıyor ama yoksula, mağdura,
hiçbir şey çıkmıyor.
Torbanıza
girmeyen bir başka konu, kapatılan adliyeler. Selendi ve
Kırkağaç adliyeleri kapatılmaktan kurtuldu, Gölmarmara ve
Köprübaşı kurtulamadı. Bu konuda, AKP milletvekillerinin,
Manisadaki iki adliyeyi kapattırma için
uğraştığını, diğerleri için ise hiçbir
şey yapmadığını bizzat gördüm. Dikkat edin, bir ilin iki
ilçesi arasında bile kendi ilçelerini kayırma çabası var. Bunun
kabul edilebilir bir tarafı yoktur.
İktidar
partisi, son seçimlerde, ekonomik durumunu düzeltmediği insanları bir
torba kömür için el açar duruma getirdi. Şimdi adliyeleri kapatıyor.
İstiyor ki, insanlar, adliye binalarının açık kalması
için gelip kendilerine ricacı olsun, el açsın, sonra da diyor ki:
Benim için halka hizmet her şeyden önemli. Siz, halka hizmet
peşinde değilsiniz, halka hezimet yaşatma peşindesiniz.
Bir başka
konu: CHPli milletvekilleri olarak Gediz Havzasındaki kirliliği
anlatmaktan dilimizde tüy bitti. Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu daha önce şöyle dedi: 31 Aralık 2012 tarihinde
saat 17.00de balık
tutacağım, Gediz Nehrinde balık tutacağım.
Şimdi, Nehirden ancak kimyasal atık tutabileceğini fark etti ki
sözlerini unuttu. Dünyanın en verimli toprakları bu kirliliği
kabul etmiş durumda.
Sayın
milletvekilleri, AKPnin torbasından artık, daha fazla şehit
vermememiz için bir şeyler çıksın; halk, sizden, torbanızdan
daha fazla şehit vermemek için bir şeyler çıkmasını
istiyor; yoksullar için, işsizler için, mağdurlar için bir
şeyler çıksın istiyor.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
51inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
51inci madde
kabul edilmiştir.
52nci madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı yasa teklifinin 52. maddesinin sonundaki
yurt dışı teşkilatı kurmaya yetkilidir ifadesi
yerine yurt dışında teşkilatlanmaya şeklinde
değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Musa Çam Kazım Kurt
İstanbul İzmir Eskişehir
Celal Dinçer Veli Ağbaba Bülent Kuşoğlu
İstanbul Malatya Ankara
Özgür
Özel
Manisa
OKTAY VURAL
(İzmir) Bizim önergeyi çekiyoruz.
BAŞKAN
Komisyon bu okuttuğum önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Özel, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
302
sayılı torba yasanın 52nci maddesi üzerinde verdiğimiz
önerge hakkında konuşmak için söz almış bulunmaktayım.
Yurt
dışı taşra teşkilatı kurulmasıyla ilgili
herhangi bir sıkıntımız yok. Burada sadece küçük bir
düzenleme öneriyoruz. Ama arkadaşlarımın ifade ettiği gibi,
biz bir torba yasa görüşüyoruz. Artık bu torbayı geçti, çuvala
girdi. eleştirileri son derece haklı. Bu kadar kapsamlı düzenlemeler
yapılırken bekliyorsunuz ki, bir yılını tamamlamış,
yasama yılının sonunda tatile girmeyi bekleyen, seçimde
yaptığı vaatlerden sonra kendi bölgesine giden
milletvekillerinin, özellikle iktidar partisi milletvekillerinin, bölgede
karşılaşacağı yaygın halk kesimleriyle ilgili
söyleyecek birtakım sözlerinin olması lazım, bu konuda
alınları açık bir şekilde gitmesi lazım. Bunun için
de, bu kadar kapsamlı değişiklikler yapılırken,
emekliler için, çiftçiler için, işçiler için ciddi değişikliklerin,
yapılan vaatlerin karşılıklarının yerine
getirilmesi bekleniyor, ama böyle bir şey yok. Özellikle esnaf kesimi,
seçim zamanında girdiğimiz her dükkânda,
sıktığımız her elde, gittiğimiz her küçük, büyük
ölçekli esnaf bizden birtakım isteklerde bulundu, birtakım
yakınmalarda bulundu. 12 Haziran seçimlerinden sonra Manisada, merkez
dâhil 16 tane ilçemizde seçimden önce elini sıkamadığım
esnafların elini sıktım, oturdum dertlerini dinledim. Öyle esnaf
dükkanlarına giriyoruz, öyle hazin hikâyeler duyuyoruz ki bazen teklif ettikleri
çayı içmeye bile insan tedirgin oluyor, bu kadar zor durumda olan
kişiye, bir milletvekili olarak gidip, bir çay parası olsun, ben yük
olmayayım diye.
Kişi
başına millî gelir artıyor Türkiyede, hesaplanma yöntemlerini
hepimiz biliyoruz ama esnaf başına düşen gelirin
arttığını söylemek mümkün değil. Esnaf
başına düşen borç artıyor, harç artıyor, esnaf başına düşen geçim
sıkıntısı artıyor, esnaf başına düşen
haciz artıyor, esnaf başına gelen icra sayısı
artıyor.
Manisada 2011
yılında 5.060 -2012de ise bu rakamın 7 bini geçtiğini
ifade ediyor uzmanlar- esnaf kepenk kapattı, dükkânlarını
kapattı. Böylesine bir sıkıntı içindeler. Bu
şaşılacak bir şey değil çünkü esnafın
müşterisi memurdur, esnafın müşterisi işçidir, çiftçidir,
emeklidir, dar gelirlidir. Devri iktidarınızda bu kesimlerin gerçekten
ezildiği ve dolayısıyla da bu kadar esnafın -Manisa gibi
bir ilde bile 5 bin-6 bin esnafın- kepenk kapatmasına,
dükkânını kapatmasına şaşırmamak gerekir.
Buradaki temel savunma, hemen arkasından şu geliyor elbette: Kapanan
kadar açılanlar da oluyor. Onlar fabrikalarda işsiz kalan,
tazminatı verilerek işten çıkarılan veya
işsizliğin canına tak ettiği, annesinden, babasından
kalan bir taşınmazı, bir parça bağı, bahçeyi satıp
da son bir ümit olarak yeniden, zaten can çekişmekte olan bir esnafın
yanına bir esnaf dükkânı daha açan
Bilgi birikimleri zayıf,
sermaye birikimleri yok, işletmecilik bilgileri yok ve bir sonraki sene de
büyük borçlarla onlar da batarak buradan el ayak çekiyorlar.
Süpermarketler
esnafın -deyim yerindeyse- anasını ağlatıyor. Kredi
kartında limiti olanlar, cebinde peşin parası olanlar
süpermarketlere gidip alışveriş yapıyorlar ama esnafa kredi
kartında limiti olmayan, süpermarketin kasasından
aldığı öteberiyle dönmek zorunda olan, parası olmayan,
veresiye yazdıranlar kalıyor. Bu da zaten güçsüz durumda olan
esnafımıza ayrı bir yük, ayrı bir çile getiriyor.
Ben Manisadaki
esnafın derdini dinlediğimde özellikle bundan şikâyet ediyorlar.
Hatta ben bazı vatandaşlarımıza Cebinizde para olunca
süpermarkete gitmeyin; cebinizde para olunca da gidin, mahalledeki
bakkalı, mahalledeki kuruyemişçiyi, Tekel bayisini birazcık
destekleyin. diye ifade ettiğim çok oluyor. Hele hele, Manisa gibi büyük
şehirlere yakın illerde parası olanların gidip büyük şehirlerden
alışveriş yapıp, sıkıntısı olan
esnafın yükünü artırması çok önemli bir sorun.
Teşvik
dediğimizde, teşvik hep büyük esnafa, büyük çalışanlara
var. Küçük ölçekliler, tek kişi işletmeleri bu teşviklerden
mahrum. Oysaki sistemli, kurumsallaşmış bir destek
politikasına ihtiyaç duyuyoruz ama teşvik politikalarında ortaya
konan ne belgeleri ne de istenenleri yetiştirmek esnafa mümkün oluyor.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde 52yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde 52 kabul
edilmiştir.
53üncü madde
üzerinde üç önerge vardır. İkisi aynı mahiyettedir, biri
Hükûmetin önergesidir.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 53 maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erdoğan
Bayraktar
Çevre ve Şehircilik Bakanı
Madde 53- 635
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
İdari hizmet
sözleşmesi ile çalışan personelin memur kadrolarına
atanması
Geçici Madde 7- (1)
Bakanlıkta idari hizmet sözleşmesi ile istihdam edilen ve 657
sayılı Kanunun 48 inci maddesinde öngörülen genel şartları
taşıyan personelden;
a) Bu maddenin
yayımı tarihinde verimlilik Uzmanı unvanlı pozisyonlarda
görev yapanlar Sanayi ve Teknoloji Uzmanı, Verimlilik Uzman
Yardımcısı unvanlı pozisyonlarda görev yapanlar Sanayi ve
Teknoloji Uzman Yardımcısı kadrolarına atanmış
sayılır. Verimlilik Uzmanı pozisyonunda geçirilen süreler Sanayi
ve Teknoloji Uzmanı kadrosunda, Verimlilik Uzman Yardımcısı
pozisyonunda geçirilen süreler Sanayi ve Teknoloji Uzman
Yardımcısı kadrosunda geçmiş sayılır. Bu bent
kapsamında Sanayi ve Teknoloji Uzmanı kadrosuna veya Sanayi ve
Teknoloji Uzman Yardımcısı kadrosuna geçirilenlerin, 657
sayılı Kanuna ekli (I) Sayılı Cetvelin "I- Genel
İdare Hizmetleri Sınıfı" başlıklı
bölümünün (g) bendinde yer alan ek gösterge rakamlarından
yararlandırılmalarında anılan bentte mesleğe
giriş şartları yönünden getirilmiş olan şartlar
aranmaz.
b) Diğer
pozisyonlarda bulunanlar ise 657 sayılı Kanun hükümlerine göre
eğitim durumları ve pozisyon unvanları gibi hususlar dikkate
alınarak Bakanlıkta boş bulunan memur kadrolarına üç ay
içinde atanırlar. Bunlar, atama işlemi gerçekleşinceye kadar her
türlü mali ve sosyal haklarını eski pozisyonlarına göre almaya
devam ederler.
(2) Birinci fıkrada yer alan personelin mülga
Milli Prodüktivite Merkezi ile Bakanlıkta sözleşmeli personel
pozisyonlarında geçirdikleri hizmet süreleri, öğrenim
durumlarına göre yükselebilecek dereceleri aşmamak kaydıyla kazanılmış
hak aylık derece ve kademelerinin tespitinde değerlendirilir.
(3) Bakanlıkta idari hizmet sözleşmesi
ile istihdam edilen personelden 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde
öngörülen genel şartları taşımadığı için
memur kadrolarına atanamayanlar mevcut statüleri ile çalışmaya
devam eder. Bunların mali ve sosyal hakları ile istihdamına
ilişkin diğer hususlar hakkında bu maddenin yayımı
tarihinden önce yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin uygulanmasına
devam olunur. Bu şekilde istihdam edilen personele ait pozisyonların
herhangi bir sebeple boşalması halinde bu pozisyonlar hiçbir
işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır.
(4) Bu madde uyarınca atanan ve
atanmış sayılan personelin eski pozisyonlarına ilişkin
olarak son ayda aldıkları sözleşme ücreti, ikramiye (bir aya
isabet eden net tutarı), her türlü zam ve tazminatlar ve benzeri adlarla
yapılan her türlü ödemelerin (ilgili mevzuatı uyarınca fiili
çalışmaya bağlı fazla mesai ücreti hariç) toplam net tutarının
(bu tutar sabit bir değer olarak esas alınır); yeni kadro
unvanlarına aylık ücreti, ikramiye (bir aya isabet eden net
tutarı), her türlü zam ve tazminatlar ve benzeri adlarla yapılan her
türlü ödemelerin (ilgili mevzuatı uyarınca fiili çalışmaya
bağlı fazla mesai ücreti hariç) toplam net tutarından fazla
olması halinde aradaki fark tutarı, herhangi bir vergi ve kesintiye
tabi tutulmaksızın fark kapanıncaya kadar ayrıca tazminat
olarak ödenir.
(5) Bu madde kapsamında memur
kadrolarına atanan ve atanmış sayılanlara emeklilik
tazminatı ödenmez. Bu personelin önceden hizmet ve emeklilik
tazminatı ödenmiş süreleri hariç, emeklilik tazminatına esas
olan toplam hizmet süreleri, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu uyarınca ödenecek emekli
ikramiyesine esas toplam hizmet süresinin hesabında dikkate
alınır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 53 üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Alim Işık
Konya Manisa Kütahya
Mehmet Erdoğan Hasan Hüseyin Türkoğlu
Muğla Osmaniye
Madde 53- 635
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
İdari hizmet
sözleşmesi ile çalışan personelin memur kadrolarına
atanması
Geçici Madde 7- (1)
Bu maddenin yürürlük tarihi itibariyle, Bakanlıkta idari hizmet
sözleşmesi ile istihdam edilen ve 657 sayılı Kanunun 48 inci
maddesinde öngörülen genel şartları taşıyan personelden;
a) Verimlilik
Uzmanı unvanlı pozisyonlarda görev yapanlar Sanayi ve Teknoloji
Uzmanı, Verimlilik Uzman Yardımcısı unvanlı
pozisyonlarda görev yapanlar Sanayi ve Teknoloji Uzman
Yardımcısı kadrolarına atanmış sayılır.
Verimlilik Uzmanı pozisyonunda geçirilen süreler Sanayi ve Teknoloji
Uzmanı kadrosunda, Verimlilik Uzman Yardımcısı pozisyonunda
geçirilen süreler Sanayi ve Teknoloji Uzman Yardımcısı
kadrosunda geçmiş sayılır.
b) Diğer pozisyonlarda bulunanlar ise 657
sayılı Kanun hükümlerine göre eğitim durumları ve hizmet
sürelerine göre Bakanlıkta uygun memur kadrolarına üç ay içinde
atanırlar. Bunlar, atama işlemi gerçekleşinceye kadar her türlü
mali ve sosyal haklarını eski pozisyonlarına göre almaya devam
ederler.
(2) 657 sayılı Kanuna göre atanamayan
personel mevcut statüleri ile çalışmaya devam eder. Bu şekilde
istihdam edilen personele ait pozisyonların herhangi bir sebeple
boşalması halinde bu pozisyonlar hiçbir işleme gerek
kalmaksızın iptal edilmiş sayılır.
(3) Bu madde uyarınca atanan personelin eski
pozisyonlarına ilişkin olarak en son ayda aldıkları sözleşme
ücreti, ikramiye (bir aya isabet eden net tutarı), her türlü zam ve
tazminatlar ve benzeri adlarla yapılan her türlü ödemelerin (ilgili
mevzuatı uyarınca fiili çalışmaya bağlı fazla
mesai ücreti hariç) toplam net tutarının (bu tutar sabit bir
değer olarak esas alınır); yeni kadro unvanlarına ait
aylık ücreti, ikramiye (bir aya isabet eden net tutarı), her türlü
zam ve tazminatlar ve benzeri adlarla yapılan her türlü ödemelerin (ilgili
mevzuatı uyarınca fiili çalışmaya bağlı fazla
mesai ücreti hariç) toplam net
tutarından fazla olması halinde aradaki fark tutarı,
herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın fark
kapanıncaya kadar ayrıca tazminat olarak ödenir.
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Namık Havutça Gürkut Acar
İstanbul Balıkesir Antalya
Ali Haydar Öner Haluk Ahmet Gümüş Rahmi
Aşkın Türeli
Isparta Balıkesir İzmir
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki bu iki önergeye Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisinden kim konuşacak?
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Işık.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Işık. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 302 sıra sayılı adı torba yasa
olarak bilinen Kanun Teklifinin 53üncü maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle, yüce Meclisin
değerli üyelerini ve bizleri izleyen tüm
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu teklifimiz ya da önergemiz, 635 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile Millî Prodüktivite Merkezinin kapatılması
sonucunda ortada kalan personelin haklarının devamıyla ilgili
bir önerge. Dolayısıyla, bu maddenin yürürlüğe girmesinden
itibaren, söz konusu Millî Prodüktivite Merkezinin elemanlarının yeni
kurumları olan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına
bağlı Verimlilik Genel Müdürlüğünde hak mahrumiyetine
uğramadan devamlarının sağlanması yönündedir. Genel
olarak bu değişikliğe katılıyoruz ancak bu maddenin
yürürlük tarihi itibarıyla hak edilmiş olan hakların
korunması kaydıyla bu düzenlemenin daha doğru
olacağını ifade etmekteyiz.
Bu vesileyle, bu çalışanlarımızın
haklarının korunmasının olumlu bir gelişme
olduğunu ancak buna benzer, kamuda şu ana kadar kendilerine birçok
sözler verilip de yerine getirilmeyen diğer çalışanlarımızın
da haklarının mutlaka verilmesi yönünde taleplerimizi de sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Bilindiği
gibi, 12 Haziran 2011 seçimleri öncesinde çıkarılan 632
sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca, yaklaşık 200
bin civarında sözleşmeli çalışan memur kadrolarına
atanırken, başta il özel idareleri ve belediyeler olmak üzere, birçok
kamu kurum ve kuruluşunda çalışan sözleşmeli personel ve
4/C mağdurları kadroya alınmamıştır. Yine,
özellikle mahallî idarelerde geçici işçi statüsünde çalışan
teknik personelin de aynı şekilde bu mağduriyeti devam
etmektedir.
Bir taraftan, Sayın Başbakanın seçimler
öncesinde garanti verdiği ve tüm sözleşmelilerin kadroya
alınacağı yönündeki açıklamalarına rağmen, onun
ardından, yine, zaman zaman bu yüce çatı altında gündeme
getirdiğimizde, Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının
bizzat kendisinin ağzından bu konuda çalışmaların
devam ettiği ve en kısa sürede mağduriyetlerin çözüleceği
yönündeki sözler, ne yazık ki, aradan bir yıl geçmesine rağmen
bugüne kadar yerine getirilmemiştir.
Şimdi, buradan şunu sizlerle paylaşmak istiyorum:
4/C, taşeron işçisi ya da il özel idaresi veya belediyelerde ya da
köylere hizmet götürme birliklerinde çalışan, birçok kadrolu memurun
işini yapan ama bulunduğu konum itibarıyla yarınki
geleceklerinden herhangi bir güvenleri olmayan binlerce, yüz binlerce
çalışanın kadro beklediğini ve diğerlerine verilen bu
hakkın kendilerine de verilmesini istediklerini hepimiz bilmekteyiz.
Hükûmeti, bu vesileyle buradan bir kez daha bu görevi yerine getirmeye ve
mağdurların mağduriyetinin giderilmesi yönünde çalışmalarını
hızlandırmaya özellikle davet ediyorum.
Sayın Çalışma Bakanı aynen şöyle
dedi: Taşeron işçileri köle gibi, bu kabul edilemez; bununla ilgili
çalışmalarımız devam ediyor. Sayın Bakan, elbette ki
çalışmaların devam etmiş olmasından memnuniyet duyuyoruz
ama burada verilen sözler bir türlü yerine getirilmedi. Hatta on dört-on
beş madde üzerinde, taşeron işçileri derneklerinin talepleri
üzerinde anlaştığını söyledi ama taşeron
işçileri dernekleri yöneticileri çıktılar, dediler ki:
Kesinlikle böyle bir anlaşma yok. Bizim taleplerimizin hiçbirisi yerine
getirilmedi. Dolayısıyla, bu belirsizliğin giderilmesi
lazım.
Bu anlamda, söz konusu değişiklik olumludur
ancak düzenleme bekleyen yüz binlerce insanın buradan çıkacak sonuca dört gözle
bakıp Acaba biz de buna dâhil edilebilir miyiz? diye beklentisinin de
yerine getirilmesi lazım.
Yine, 2007 seçimleri arifesinde
çıkarılan 5620 sayılı Kanunla yaklaşık 220 bin
geçici işçiye kadro verildi fakat yıllardır bu kadroyu bekleyen
birçok geçici ve mevsimlik işçi bunlardan
yararlandırılmadı. O tarihten bugüne kadar da bu geçici
işçilerin ve mevsimlik işçilerin feryatlarına kulaklar
tıkandı, sorunlarına herhangi bir çözüm getirilmedi. Sayın
Başbakanın Bu geçici işçi kardeşlerimizin sorununu çözmek
inşallah bize nasip olur. sözleri yedi yıl öncesinde kaldı,
bugüne kadar hiçbir adım atılmadı.
Bu vesileyle, önergemize
desteğinizi bekliyor, tekrar, bu mağduriyetlerin giderilmesi
konusunda çalışmaların devamını diliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Işık.
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde
kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Namık Havutça
BAŞKAN Sayın Havutça, buyurunuz efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
302 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 53üncü maddesi üzerinde söz aldım, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum tekrar.
Efendim, az önce Millî Prodüktivite
Merkezinden bir yetkili arkadaşımızla görüştüm, şunu
ifade ediyor: Dünyanın her yerinde millî prodüktivite merkezleri
bağımsız bir statüde
çalışırlar yani onların içerisinde üniversitelerden,
sendikalardan, meslek örgütlerinden bağımsız özerk bir
yapısı vardır. ILO sözleşmelerinde de bu böyledir, Uluslararası
Verimlilik Merkezinin tavsiyeleri de bu yöndedir.
Şimdi, yeni getirilen bu
düzenlemeyle baktığımızda burası Sanayi
Bakanlığına bağlanarak, özerk yapıdan
kaldırılarak tamamen bir genel müdürlüğe bağlanıyor ve bu
arkadaşlarımızın, özerk yapıda olması gereken,
bağımsız yapıda olması gereken bu
arkadaşlarımızın görev yapması, Hükûmetin tamamen hem
ILO sözleşmelerine aykırı hem uluslararası statüye
aykırı bir yapıya kavuşuyor.
Sayın Bakandan
ve yetkililerden, arkadaşlarımızın, bu kamu görevlilerinin
hak kaybının giderilmesini biz talep ediyoruz. Ayrıca bir
seçenek sunularak İsteyen sözleşmeli statüde kalsın, dileyen
arkadaşlarımız 657 statüsüne geçsin. diye ifade ediliyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP hükûmetleri döneminde,
Türkiye'nin 2011 yılına kadar, 2002den 2011 yılına kadar
bir tek kanun hükmünde kararname çıkarılmamıştır ancak
2011 yılında bir anda 35 tane kanun hükmünde kararname
çıkarılarak Türkiye halkın ve milletin temsilcileri olan
milletvekillerinin denetiminden uzak, sistemden uzak bir şekilde
çalıştırılmaktadır ne yazık ki.
Anayasamızın
91inci maddesinde özellikle kanun hükmünde kararnamelerin ivedilikle Meclis
gündemine gelmesi amir hüküm olduğu hâlde, Türkiye'nin idari sistemini
kökten değiştirecek, örneğin Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda önemli
değişiklikler yapan bu düzenleme bile Meclise henüz getirilmedi.
Bildiğiniz gibi, orada öğretmenlerin, Millî Eğitim
Bakanlığının görevleri arasından birçok hüküm
çıkarıldı.
Şimdi, AKP
döneminde, çalışanlar birçok hak kaybına uğradı.
Çalışanlarımızın 4/B, 4/C, adını
sayamadığımız birçok farklı statüde özlük hakları
yok edilerek Türkiye neredeyse ucuz emek cennetine dönüştürüldü.
Çalışanların hakları birer birer gasbedildi.
İşte,
ben, buradan AKP Hükûmetinin bir an önce geçici mevsimlik işçi,
taşeron işçi, sözleşmeli işçi gibi istihdam
şekillerinden vazgeçerek, kamu görevi gören
çalışanlarımızın gerçek haklarına
kavuşturulmasını bir an önce talep ediyorum, onlar adına
talep ediyorum.
Yine,
öğretmenlerimiz, atanamayan öğretmenlerimiz
Bakın, Sayın
Başbakan 2002 yılında seçim meydanlarında öğretmenlere
yönelik şöyle söylüyor: Öyle okumuş, bitirmiş, üniversite
bitirmiş öğretmenlerimizi böyle sınava sok, şu yok, bu yok,
böyle istihdam olmaz. diyor. Bizim iktidarımızda tüm
öğretmenlerimiz atanacaklar. diyor, 2002 yılında, seçim
meydanlarında. Şimdi ben buradan soruyorum Sayın Başbakana
ve Sayın Millî Eğitim Bakanına. Sayın Millî Eğitim
Bakanı da tam aksine, bugün, öğretmenlerimizi
itibarsızlaştırarak, öğretmenlerin az
çalıştığını, çok tatil
yaptığını, çok fazla ücret aldığını
söylüyor. Ben buradan Türkiyedeki öğretmen arkadaşlarıma
sesleniyorum: Ey öğretmen arkadaşlarım, Millî Eğitim
Bakanı sizi az çalışmakla suçluyor ve sizi âdeta düşman
ilan ediyor. Böyle bir Millî Eğitim Bakanı Türkiyenin
başına geldi mi bugüne kadar? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) O nedenle bakın Sayın Millî Eğitim Bakanı,
Türkiyede şu anda 200 bin atanmayı bekleyen öğretmen var ve bu
insanlara Başbakan 2002 yılında bu şekilde söz vermiş.
Siz kalkmışsınız, öğretmenleri tam aksine
sözleşmeli öğretmen, part-time öğretmen, ücretli öğretmen
gibi, aynı işçilerde uyguladığınız gibi bir
statüye tabi tutmak istiyorsunuz ama önümüzdeki süreçte öğretmen
arkadaşlarımız, eğitim çalışanları, tümü bu
hakların alınmasıyla ilgili seçim meydanlarında, yerel
seçimlerde bunu sizin önünüze koyacak, biz de koyacağız. Biz
öğretmenlerimizin, eğitim çalışanlarının
haklarını alması gibi, alın terinin
karşılığı haklarını alması için
elimizden gelen bütün mücadeleyi göstereceğiz ve onları Atatürkün
güvendiği öğretmenler hâline getireceğiz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Havutça.
Aynı
mahiyetteki bu iki önergeyi birlikte
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar
yeter sayısı arayacağım.
Aynı
mahiyetteki bu iki önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir. Karar yeter
sayısı vardır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 53üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erdoğan
Bayraktar
Çevre ve Şehircilik
Bakanı
Madde 53- 635 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
İdari hizmet
sözleşmesi ile çalışan personelin memur kadrolarına
atanması
Geçici Madde 7- (1)
Bakanlıkta idari hizmet sözleşmesi ile istihdam edilen ve 657
sayılı Kanunun 48 inci maddesinde öngörülen genel şartları
taşıyan personelden;
a) Bu maddenin
yayımı tarihinde verimlilik Uzmanı unvanlı pozisyonlarda
görev yapanlar Sanayi ve Teknoloji Uzmanı, Verimlilik Uzman
Yardımcısı unvanlı pozisyonlarda görev yapanlar Sanayi ve
Teknoloji Uzman Yardımcısı kadrolarına atanmış
sayılır. Verimlilik Uzmanı pozisyonunda geçirilen süreler Sanayi
ve Teknoloji Uzmanı kadrosunda, Verimlilik Uzman Yardımcısı
pozisyonunda geçirilen süreler Sanayi ve Teknoloji Uzman
Yardımcısı kadrosunda geçmiş sayılır. Bu bent
kapsamında Sanayi ve Teknoloji Uzmanı kadrosuna veya Sanayi ve
Teknoloji Uzman Yardımcısı kadrosuna geçirilenlerin, 657
sayılı Kanuna ekli (I) Sayılı Cetvelin "I- Genel
İdare Hizmetleri Sınıfı" başlıklı
bölümünün (g) bendinde yer alan ek gösterge rakamlarından
yararlandırılmalarında anılan bentte mesleğe
giriş şartları yönünden getirilmiş olan şartlar
aranmaz.
b) Diğer
pozisyonlarda bulunanlar ise 657 sayılı Kanun hükümlerine göre
eğitim durumları ve pozisyon unvanları gibi hususlar dikkate
alınarak Bakanlıkta boş bulunan memur kadrolarına üç ay
içinde atanırlar. Bunlar, atama işlemi gerçekleşinceye kadar her
türlü mali ve sosyal haklarını eski pozisyonlarına göre almaya
devam ederler.
(2) Birinci fıkrada yer alan personelin mülga
Milli Prodüktivite Merkezi ile Bakanlıkta sözleşmeli personel
pozisyonlarında geçirdikleri hizmet süreleri, öğrenim
durumlarına göre yükselebilecek dereceleri aşmamak kaydıyla
kazanılmış hak aylık derece ve kademelerinin tespitinde
değerlendirilir.
(3) Bakanlıkta idari hizmet sözleşmesi
ile istihdam edilen personelden 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde
öngörülen genel şartları taşımadığı için
memur kadrolarına atanamayanlar mevcut statüleri ile çalışmaya
devam eder. Bunların mali ve sosyal hakları ile istihdamına
ilişkin diğer hususlar hakkında bu maddenin yayımı
tarihinden önce yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin uygulanmasına
devam olunur. Bu şekilde istihdam edilen personele ait pozisyonların
herhangi bir sebeple boşalması halinde bu pozisyonlar hiçbir
işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır.
(4) Bu madde uyarınca atanan ve
atanmış sayılan personelin eski pozisyonlarına ilişkin
olarak en son ayda aldıkları sözleşme ücreti, ikramiye (bir aya
isabet eden net tutarı), her türlü zam ve tazminatlar ve benzeri adlarla
yapılan her türlü ödemelerin (ilgili mevzuatı uyarınca fiili
çalışmaya bağlı fazla mesai ücreti hariç) toplam net
tutarının (bu tutar sabit bir değer olarak esas
alınır); yeni kadro unvanlarına aylık ücreti, ikramiye (bir
aya isabet eden net tutarı), her türlü zam ve tazminatlar ve benzeri
adlarla yapılan her türlü ödemelerin (ilgili mevzuatı uyarınca
fiili çalışmaya bağlı fazla mesai ücreti hariç) toplam net
tutarından fazla olması halinde aradaki fark tutarı, herhangi
bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın fark kapanıncaya kadar
ayrıca tazminat olarak ödenir.
(5) Bu madde kapsamında memur
kadrolarına atanan ve atanmış sayılanlara emeklilik
tazminatı ödenmez. Bu personelin önceden hizmet ve emeklilik tazminatı
ödenmiş süreleri hariç, emeklilik tazminatına esas olan toplam hizmet
süreleri, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu uyarınca ödenecek emekli ikramiyesine esas
toplam hizmet süresinin hesabında dikkate alınır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulamada
yaşanılacak muhtemel tereddütlerin giderilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu
önerge doğrultusunda 53üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
53üncü madde kabul edilmiştir.
54üncü madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte
olan yasa teklifinin 54. maddesindeki İl milli eğitim müdür
yardımcısı ifadesinin il ve ilçe milli eğitim müdür
yardımcısı olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Celal
Dinçer Kazım
Kurt Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Eskişehir Ankara
Musa
Çam Engin Altay Veli Ağbaba
İzmir Sinop Malatya
Namık
Havutça
Balıkesir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 54 üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Alim
Işık
Konya Manisa Kütahya
Mehmet
Erdoğan Hasan Hüseyin
Türkoğlu
Muğla Osmaniye
Madde 54-
25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin 37 nci maddesinin yedinci fıkrasında yer alan
il milli eğitim müdürü ibaresinden sonra gelmek üzere il milli
eğitim müdür yardımcısı ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçe.
Gerekçe:
Maddenin daha
anlaşılabilir hale getirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte
olan yasa teklifinin 54. maddesindeki İl milli eğitim müdür
yardımcısı ifadesinin il ve ilçe milli eğitim müdür
yardımcısı olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Engin Altay (Sinop) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Altay, buyurunuz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
sayın milletvekilleri, Hükûmet bizi de taşeron işçi
zannetmiş, zira 652 sayılı bir Kanun Hükmünde Kararname
yaptı Hükûmet ve tatbik etmeye başladı. Şu torba kanuna
baktığınız zaman, bu maddelerin birçoğunun
yapılan 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve diğer kanun
hükmünde kararnamelerdeki hataları düzeltmek için burada bizi meşgul
ediyor Hükûmet. Yani şimdi 652 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 37nci maddesini biz yanlış yaptık, siz düzeltin.
diyor. Bunu diyebilir, bunda bir beis yok, ama şunu soruyorum Genel
Kurula: Şimdi, bu Kanun Hükmünde Kararname Meclise geldi mi, Meclisten
geçti mi? Gelmedi. Meclise gelmemiş, Meclis bunun tümü üzerinde bir
işlem yapmamış, siz de bizden
Şimdi Hükûmet Kanun
hükmünde kararnamemi düzelt. diyor.
Bana göre, kanun
yapma tekniği bakımından bu olamaz, bu yanlıştır,
ama bunun yapılması da şart. Yani Hükûmetin getirdiği,
özellikle bu 54üncü maddeye hayır demek de mümkün değil. Ee, ama
Hükûmet de artık tecrübesiz bir Hükûmet değil, on yıllık
bir Hükûmetin bu kadar acemilik yapmasına akıl sır
erdiremiyorum. Biraz sonra eğitimle ilgili meseleleri
konuşacağım.
Benim şimdi,
sayın milletvekillerim, sizinle paylaşmak istediğim mühim bir
derdim var. Dün gece geç saatlerde Sinop ilimizin Dikmen ve Durağan
ilçelerinde çok büyük bir sel felaketi gerçekleşti. Biraz önce il
Valimizle konuştum. Sayın
Vali
Çok büyük bir felaket, can kaybı bakımından çok büyük bir
felaket, bir ilçenin âdeta yok olması, bir mucizevi şekilde
Biraz
sonra gerekçesini de anlatacağım, Ulaştırma Bakanına
da teşekkür edeceğim ama orada oturan bakanlardan da destek
isteyeceğiz.
Sayın
milletvekilleri, dün geceki sel afetinde iki ilçemizde de çok şükür bir
can kaybı yok ama her iki ilçenin de bütün altyapısı çökmüş
vaziyette. Yüzlerce büyük ve küçükbaş hayvan telef oldu. Sinop ilinin
Durağan ve Dikmen ilçesinde kullanılabilir yol, yer altı
şebekeleri, içme suyu kalmadı.
Şimdi, 2
Sayın Bakanımız da burada.
Sayın
Bakanlarım, Sayın Milletvekilimiz Mehmet Ersoy da sizinle muhakkak
irtibata geçecektir ancak biz Sayın Milletvekilimle de görüştük,
yarın bölgeye gideceğiz. Hükûmetinizden rica ediyorum. Efendim, can
kaybı yok, onun için de afete gerek yok
ne olur, demeyin. Esasen, bir
Sayın Bakanın, bir Hükûmet yetkilisinin mutlaka bölgeye gitmesi
lazım. Dün akşam, Binali Yıldırım olmasaydı,
Dikmen ilçesi şimdi tarihten silinmişti.
Sayın
milletvekilleri, Dikmen ilçesinin kenarından dolguyla bir yol
yapıldı. Dolguyla çayın kenarından büyük bir yol
yapıldı ve Dikmen Çayı, Kanlıçay dediğimiz, sonra
adı Güzelceçay olan Kanlıçay taşınca bu yol, bu dolgu yol
ilçeyi kurtardı ama yol tümüyle gitti yani devletin
harcadığı trilyonlarca para çaya gitti, denize gitti ama feda
olsun, bir tek Dikmenli hemşehrimin
burnu kanamadı.
Şimdi,
Karayollarının yolu yapacağı muhakkak. Sosyal yardımlaşmadan
sorumlu Bakanım orada.
Sayın
Bakanım, yarın ben gideceğim, Sayın Ersoy da gidecek, ne
olur, siz de gelin, manzarayı yerinde görün.
Vatandaşlarımızın yaralarını bir an önce
kapatalım. Bölgenin afet kapsamına alınmasına yönelik
vilayetin mutlaka bir talebi olacaktır. Bu konuda Hükûmetten katkı
bekliyoruz, yardım bekliyoruz.
Bu vesileyle,
Parlamento adına, sizler adına da bölge halkına Geçmiş
olsun. diyorum. Yaralılarımız var, onlara acil şifalar
diliyorum. En büyük tesellimiz can kaybı olmamasıdır ama tekrar
altını çiziyorum: Sayın Hükûmet, Durağan ve Dikmen
ilçelerimizdeki manzara çok kötü bir durumda, hiç altyapısız bir
yerleşke hâline döndü iki ilçemiz de. Bu konuda da Hükûmetten,
Parlamentodan destek bekliyoruz.
Bu vesileyle -Bu
kanuna yapacak bir şey yok. Bu, teknik olarak geçmek zorunda ama- Hükûmeti
bir kere daha uyarıyorum: İşinizi doğru yapın,
yapamıyorsanız bırakın.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, karar yeter
sayısı.
BAŞKAN Karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik
yapıyorum; bir dakika süre vereceğim.
Buyurunuz.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar
yeter sayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.
54üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
54üncü madde kabul edilmiştir.
55inci madde üzerinde iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı
kanun teklifinin 55. Maddesindeki 40 bin öğretmen ifadesinin 100 bin
öğretmen olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım Kurt Aydın Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Eskişehir İstanbul İstanbul
Haydar Akar Mahmut Tanal Musa
Çam
Kocaeli İstanbul İzmir
Namık Havutça Engin Altay
Balıkesir Sinop
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 55 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Alim Işık
Konya Manisa Kütahya
Mehmet Erdoğan Hasan Hüseyin Türkoğlu Ruhsar Demirel
Muğla Osmaniye Eskişehir
MADDE 55- 652
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 9- Bakanlığa tahsis edilen serbest öğretmen kadrolarından
boş bulunan 70.000 öğretmen kadrosuna, 21/12/2011 tarihli ve 6260
sayılı 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunundaki
sınırlamalara tabi olmadan 2012 yılı içinde atama
yapılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
Sayın Demirel,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Konu malum, öğretmenlerin kaç kişi atanacakları.
Hükûmetin getirdiği yasa tasarısında 40 bin diye bir rakam
var. Biz, parti grubu olarak oturduk, hesapladık Neye göre 40 bin? diye.
Açıkçası bir formülünü bulamadık ama 4+4+4e geçildikten sonra,
okullarda yapılacak değişiklikler itibarıyla minimum 70 bin
öğretmen atanmasının ancak eğitimdeki açığı
kapatabileceğine dair bir tespitimiz var. Ancak, gelen metinde
yapılabilir, atanabilir, bilir gibi bir ibare var; bu
yapılabilirin de
yapılır, atanır diye mutlak bir cümle hâline
çevrilmesi bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak talebimiz. Bu
açıklamalardan sonra, ben, Komisyonun ve Sayın Bakanın
katılmalarını arzu ediyorum.
Hazır, eğitimle ilgili söz almışken,
birkaç bir şeyi de Sayın Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanımız da buradayken kadınları ve aileyi ilgilendiren,
eğitimle ilgili son bir düzenlemeden bahsetmek istiyorum. 28/11/1997
tarihli ve 8983 sayılı Etüt ve Beslenme İlköğretim
Okulları Yönergesine bağlı olarak açılmış olan
okulların zaman içinde kapatılacağına dair Sayın Ömer
Dinçerin beyanı var biliyorsunuz. Bakanlığının 19
Haziran 2012 tarih ve 9601 sayılı Makam Oluruyla İstanbuldaki
okullar başta olmak üzere bu okulları kapatıp ilkokul ve
ortaokula dönüştüreceklerini, etüt ve beslenme ilköğretim okullarını
belirli bir sınıfa ayrılmış imtiyaz olarak
gördüğünü söylüyor Sayın Bakan. Ben de Sayın Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanımız hazır buradayken kendisine
hatırlatmak istiyorum ki bu konuyu Millî Eğitim Bakanımızla
görüşsünler. Çünkü etüt okulları, beslenme ve etüt okulları
ebeveynleri çalışan çocuklara hizmet veren okullar. İmtiyazsa
eğer bir annenin çalışması, bu imtiyazı genele
atfedememiş olan Hükûmeti sorgulamak gerekir. Etüt okulları, beslenme
okulları bir imtiyaz değildir. Eğer ülkemizde kalkınma için
kadınları istihdama daha fazla katmak istiyorsak, annelerin
çalışırken çocuklarına kim bakacak endişesi
yaşamayacağı bir ücret de henüz veremiyorsak, bu çocuklar için
en uygun yer olan etüt ve beslenme okullarının
sayısını geçtiğimiz on yıl içinde
artırmamış olan Hükûmetin düşünmesi gereken Bu
okulları daha nasıl artırırız? olmalıyken,
Sayın Bakan, 19 Haziran 2010 günü yayınladığı
genelgeyle bu okulların mevcut öğrencilerini tamamladıktan sonra
yani önümüzdeki üç yıldan itibaren kapatılacağını
söylüyor.
Ben buradan Sayın Fatma Şahinden rica ediyorum
bir anne olarak, kendisi de sanıyorum Millî Eğitim Bakanıyla bu
konuyu görüşecektir, şu anda başka bir görüşme
yaptığı için bence bunlar tutanaklardan inşallah kendisine
verilir.
Yalnız, tabii, böyle radikal kararlar
alınırken insanlar bazen oturdukları koltuğun gücüyle fazla
radikal davranabiliyorlar. Az önce basın bültenlerine düşen bir haber
var, Fransanın eski Cumhurbaşkanı Sarkozyle ilgili. Şu
anda Sarkozynin evi aranıyormuş özel yetkili mahkemeler
tarafından. Hani biliyorsunuz ünlü bir Türk büyüğümüzün bir sözü var:
Kibir bele bağlanmış taş gibidir, onunla ne uçulur ne
yüzülür. diyor. O yüzden Sarkozynin yaşadığı bu
örneğin bazılarına ben emsal teşkil edebileceğini
düşünüyorum.
Ve bu beslenme ve
etüt okullarının kapatılmaması konusunda, başta
Meclisteki kadın milletvekillerimiz olmak üzere, bütün
kadınların duyarlı davranması gerektiğini, Sayın
Millî Eğitim Bakanının belki kürtajla ilgili konuda yapılan
gibi bir geri adım atabilme umudu olduğunu kendi içimde koruyorum.
Çünkü biz çalışan anneler, çocuklarımızın
çalışma saatlerimizde nerede olduğuna dair hep endişe
yaşarız. Bunu siz babalar da biliyorsunuzdur ama annelerin içinde
daha fazla vardır bu, anneler genelde beyninin yarısını
evlatları için kullanırlar. O yüzden, ben salonda Sayın Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanının olmasını bir şans olarak
görüyorum ve Sayın Bakanın Millî Eğitim Bakanıyla
yapacağı bir görüşmeyle beslenme ve etüt ilköğretim
okullarının kapanmak değil, sayısının
artırılması yönünde bir gayreti olabileceğine dair bir umut
taşıyorum içimde.
Hepinizi önergemize
destek vermeye davet ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demirel.
Önergeyi
oylarınıza
III Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Yoklama talebini yerine getireceğiz.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Güven, Sayın Öğüt,
Sayın Altay, Sayın Acar, Sayın Fırat, Sayın Kaplan,
Sayın Moroğlu, Sayın Öner, Sayın Develi, Sayın Öz,
Sayın Koç, Sayın Kurt, Sayın Çam, Sayın Demiröz, Sayın
Loğoğlu, Sayın Yıldız, Sayın Korutürk, Sayın
Kaleli.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı kanun teklifinin 55. maddesindeki 40 bin
öğretmen ifadesinin 100 bin öğretmen olarak
değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kazım Kurt
(Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Altay, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hem tutanaklara geçmesi
bakımından hem tarihe not düşmek bakımından ben tekrar
söyleyeyim. Meclisten geçmemiş, görüşülmemiş, onaylanmamış
kanun hükmündeki kararnameye Meclis kararıyla madde eklenmez, ibare
eklenmez. Hukuk tekniği bakımından, kanun tekniği
bakımından bu olmaz, örneği yok ama bir yanlışı
yapıyorsunuz, yapın, bir gün döner, yanlış hesap
Bağdattan döner; önce onu bir söyleyeyim.
Şimdi,
Hükûmetinizin ve Sayın Başbakanın her vesileyle sık
sık söylediği ilk yıllardan beri, bu aralar unuttuğu bir
şey var: Eğitim, emniyet, adalet. Bu üç meselenin
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sağlık da var.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Pardon, evet sağlık da var.
Bunların çok
önemli olduğunu söyledi.
CEVDET ERDÖL
(Ankara) Gücendim şimdi.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sigarayı bıraktım, dur.
Sağlıkta,
tabii orada da sorunlar çok fazla ancak şimdi, eğitimle ilgili,
emniyet, adalet hakeza, say say bitmez.
Sayın
milletvekilleri, şimdi düşündüm, beş dakikada neyini
anlatayım bunun? Bir şey daha söyleyeyim: Şimdi, bak, bunu
buraya getiriyorsunuz, torbayı, bari bir düzgün getirin.
Şimdi, benim
söz aldığım bu 55inci maddede diyorsunuz ki: Kanun Hükmünde Kararnameye
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
9 -
Bakanlığa tahsis edilen serbest öğretmen kadrolarından
boş bulunan 40.000.
Bu boş bulunan
40 bin, 55te değil, 56 kabul edilirse 40 bin olacak. Eğer bir
şey olsa, 56 kabul olmazsa bu hükümsüz yani bari bunu doğru
yapın. 56yla 55in de yer değişmesi lazım Sayın
Hükûmet, Sayın Komisyon. 56da 30 bin kadro ihdas ediyorsun, ondan sonra
55te, daha öncesinde diyorsun ki: 40 bin boş kadro. Nereden var? Yok ki
bu şimdi, 56 geçerse var olacak. 56 konuşuldu mu?
Konuşulmadı.
MEHMET DOMAÇ
(Çanakkale) Geçer, geçer.
OSMAN ÇAKIR (Düzce)
Bağırma, biraz yavaş.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Efendim, dur bakalım, bu yanlış, yani bakın
gülüyorsunuz da...
Değerli
milletvekilleri, bu Parlamento epey eski bir Parlamento yani yeni kurulmuş
bir devletin yeni bir parlamentosu olur da deriz ki: Olur, böyle teknik
hatalar olur. Yahu kaç? Seksen küsur yıllık, doksan yıllık
parlamentoda bu çok ayıptır. Bu çok ayıptır. Partinizin
kanunlarla ilgili teknik kadrosunun kulağını biraz çekin. Böyle
şey olmaz.
Gelelim öğretmenlerimize. Ben onlara, siz
onları atamasanız da öğretmenlerim diyorum. Çünkü onlar bu
milletin ödediği vergilerle, annelerinin, babalarının türlü
fedakârlıklarıyla, öğretmen olacağız diye okudular
eğitim fakültelerinde. Her vesileyle, dört yıl sonra
çocuklarıyla kavuşma hayalleri kurarak o süreçleri
yaşadılar. Sayın milletvekilleri, bizim ağzımızda
tüy bitti. Yani biz, bıkmadan, usanmadan atamasını
yapmadığınız -sizin değil Hükûmetin-
öğretmenlerin sorunlarını Cumhuriyet Halk Partisi var oldukça
konuşmaya, Meclisin gündeminde sıcak tutmaya devam edeceğiz,
bunu bilmenizi isterim.
Şimdi, Sayın Başbakan, inşallah,
şimdi Meclisi izliyordur bulunduğu yerden. Sayın Başbakan,
bir öğretmen milletvekili olarak soruyorum, 2002de Samsunda, Antepte,
Kocaelide ve İstanbulda ne söylediğini bir hatırla. Sonra
aynanın karşısına geç, Ben bu lafı ettim, ben bu sözü
söyledim, ben bu insanlara atanamayan öğretmen kavramını
Türkiyede yok edeceğimi, sileceğimi söyledim. Evet, bu bana
yakışmadı. de, Millî Eğitim Bakanını
çağır kulağını çek. Senin Millî Eğitim
Bakanın sözünüzde durmamakla kalmıyor, atanamayan ve sistem içindeki
öğretmenlerin âdeta düşmanı oldu. Öğretmene düşman,
cumhuriyet tarihimizde, hiç millî eğitim bakanı yok. Bir bu var. Bunu
nereden buldunuz bilmiyorum. Başbakan bunu çok mu aradı onu da
bilmiyorum. Bıraktı, şimdi, Millî Eğitim Bakanı bizim
öğretmenlerle uğraşmayı, eski millî eğitim
bakanlarıyla uğraşıyor. Başka partinin millî
eğitim bakanlarıyla değil. Yani Nimet Çubukçu Hanımefendinin
ne kusuru var -onunla uğraşıyor, ben anlamadım- ya da
Hüseyin Çelikin ya da Erkan Mumcunun. Böyle şey olur mu? Millî
Eğitim Bakanı millî eğitime yakışmayan bir bakan.
Şimdi,
ben, 40 bin yalanını söyleyeyim. 40 bin kadronuz yok. Şu anda 10
bin emekli olanlarla kadronuz var, biraz sonra 30 bin ihdas edeceksiniz, 40
bin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN
ALTAY (Devamla) - Sayın Hükûmet, 48 bin 2011-2012 eğitim öğretim
yılı sonu itibarıyla öğretmen mezun olacak.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Hemen bitiriyorum Sayın Başkanım.
Sadece
bu eğitim öğretim yılında 48 bin öğretmen böyle
kollarını açacak sizden imdat bekleyecek. Siz -10 bin emekli olacak
öğretmen zaten var- 40 bin kadro diyorsunuz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
ENGİN
ALTAY (Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
Biz
önergemizle hiç değilse -sorunu çözmez ama- 100 bin kadroyu bu Meclis
geçirerek bu gece Türkiyede bir bayram havası estirelim.
Bu
önergeyi kabul etmelisiniz. Eğer size bir harf öğreten öğretmeninize
biz sizden kırk yıl kölesi olun demiyoruz ama size bir harf
öğreten öğretmeninize olan borcunuzu ödemeniz için size bir
fırsat sunuyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
55inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
55inci madde kabul edilmiştir.
Sayın
Ersoy sisteme girmiş. Bir kısa söz talebi var.
Buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Sinop Milletvekili Mehmet Ersoyun, Sinop ilinde dün gece meydana gelen sel felaketine ve başta Sinop Valiliği olmak üzere devletin bütün imkânlarıyla vatandaşın mağduriyetini gidermek için gayret gösterdiğine ilişkin açıklaması
MEHMET
ERSOY (Sinop) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de
Sinop ilimizde dün gece meydana gelen sel afetinden mağdur olan bütün
vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Can
kaybımızın olmaması gerçekten çok büyük bir
şanstı.
Devletimizin bütün
kurumları, başta Sinop Valiliğimiz olmak üzere devletin bütün
imkânlarıyla vatandaşlarımızın mağduriyetlerini
gidermek için ellerinden gelen bütün gayreti gösteriyorlar. Gün boyu gerek Başbakanlığımızla
gerek Aile, Sosyal Politikalar Bakanlığımızla
yaptığımız görüşmelerde her türlü zararın
telafisi noktasında önemli mesafeler alınmış,
Valiliğimizin istediği acil yardım ödeneği de derhâl Sinop
Valiliği emrine tahsis edilmiştir. Bu saatten sonra
kaymakamlıkların ve ilgili kurumların yapacağı her
türlü tespitler anında karşılanarak
vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin bir an evvel
giderilmesine çalışacaktır.
Söz verdiğiniz için
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Ersoy.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)
BAŞKAN 56ncı madde üzerinde
üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra
sayılı kanun teklifinin 56. Maddesindeki ekli cetvellere Ülkemizdeki
diğer üniversitelerin kadro ihtiyaçlarını karşılamak
üzere 1000 profesör kadrosunun ihdasını öngören bir tablonun
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kazım
Kurt Aydın
Ayaydın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Eskişehir
İstanbul İstanbul
Haydar
Akar Musa Çam Mahmut Tanal
Kocaeli İzmir İstanbul
Namık
Havutça Mehmet Ali
Ediboğlu
Balıkesir Hatay
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 56 ncı maddesine
aşağıdaki bendin eklenmesini ve bu maddeye Ek 1 Sayılı
Listede yer alan Milli Eğitim Bakanlığı ile ilgili Cetvelin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, Diyanet
İşleri Başkanlığı ile ilgili bölümüne
aşağıdaki cetvelin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Alim
Işık Erkan
Akçay
Konya Kütahya
Manisa
Mehmet Erdoğan Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Muğla Osmaniye
Diyanet İşleri
Başkanlığı taşra teşkilatı için ihdas edilen
kadrolara, vekil imam ve fahri Kuran öğreticisi olarak görev yapanlar
doğrudan atanırlar.
KURUMU: MİLLİ
EĞİTİM BAKANLIĞI
TEŞKİLATI:
TAŞRA
İHDAS EDİLEN KADROLARIN
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest Kadro Adedi |
Toplam |
EOH |
Öğretmen |
1-9 |
150.000 |
150.000 |
GIH |
Şube
Müdürü |
1 |
950 |
950 |
|
TOPLAM |
|
150.950 |
150.950 |
KURUMU: DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI
TEŞKİLATI:
TAŞRA
İHDAS EDİLEN KADROLARIN
|
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest Kadro Adedi |
Toplam |
|
|
İmam-Hatip |
1-9 |
3.000 |
3.000 |
|
|
Fahri
Kuran Öğreticisi |
1-9 |
1.000 |
1.000 |
|
|
TOPLAM |
|
4.000 |
4.000 |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 56 ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,
(1) sayılı listeye Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığına ilişkin kadro ihdasına dair tablodan sonra
gelmek üzere aşağıdaki tabloların eklenmesini ve aynı
listenin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına kadro
ihdasına dair tabloda yer alan "VHKİ" ibaresinin "Veri
Hazırlama ve Kontrol İşletmeni" şeklinde ve ekli (2)
sayılı listenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Ramazan
Can
Giresun İstanbul Kırıkkale
H. Bayram Türkoğlu Osman Boyraz Şirin Ünal
Hatay İstanbul İstanbul
Osman
Çakır H. Hami
Yıldırım
Düzce Burdur
MADDE 56-
Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983
tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin eki (1) sayılı Cetvelin Milli Eğilim
Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu
Başkanlığı, Diyanet İşleri
Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ve Yükseköğrenim
Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü ait bölümüne; ekli (2)
sayılı listede yer alan öğretim elemanlarına ait kadrolar
ihdas edilerek 2/9/1983 tarihli ve 78 sayılı Yükseköğretim
Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye bağlı cetvellerin Yüzüncü
Yıl Üniversitesi bölümüne eklenmiş ve 190 sayılı Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I)
sayılı Cetvelin Emniyet Genel Müdürlüğünün yurt
dışı teşkilatına ait bölümünde yer alan müşavir
ve ataşe unvanlı kadroların sınıfı Emniyet
Hizmetleri Sınıfı olarak değiştirilmiştir.
KURUMU:
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI
TEŞKİLATI:
MERKEZ
İHDAS EDİLEN KADROLARIN
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest Kadro Adedi |
Toplam |
|
GİH |
Şube Müdürü |
1 |
6 |
6 |
|
|
|
TOPLAM |
|
6 |
6" |
KURUMU : YÜKSEKÖĞRETİM
KURULU BAŞKANLIĞI
TEŞKİLATI : MERKEZ
İHDAS
EDİLEN KADROLARIN
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest Kadro Adedi |
Toplam |
G İH |
Başkanlık Müşaviri |
1 |
5 |
5 |
|
TOPLAM |
|
5 |
5" |
(2) SAYILI LİSTE
KURUMU:
YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ
TEŞKİLATI:
MERKEZ
İHDAS EDİLEN KADROLARIN
Unvanı |
Derecesi |
I Sayılı Cetvel |
II Sayılı Cetvel |
Profesör |
1 |
40 |
|
Doçent |
1 |
10 |
|
Doçent |
2 |
10 |
|
Doçent |
3 |
10 |
|
Yardımcı Doçent |
3 |
40 |
|
Yardımcı Doçent |
4 |
40 |
|
Yardımcı Doçent |
5 |
40 |
|
Öğretim Görevlisi |
5 |
10 |
|
Öğretim Görevlisi |
6 |
20 |
|
Okutman |
5 |
5 |
|
Okutman |
6 |
5 |
|
Uzman |
5 |
5 |
|
Uzman |
6 |
5 |
|
Araştırma Görevlisi |
5 |
20 |
|
Araştırma Görevlisi |
6 |
20 |
|
Araştırma Görevlisi |
7 |
20 |
|
TOPLAM |
|
300 |
|
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılıyoruz Değerli
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçe
Gerekçe: Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığına ihtiyaç nedeniyle kadro ihdas
edilmekte ve 100 Yıl Üniversitesine tahsis edilen kadroların
dağılımı ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden
belirlenmektedir. Ayrıca Yükseköğretim Kurulu
Başkanlığına müşavir kadrosu ihdas edilmesi ve 190
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı Cetvelin
Emniyet Genel Müdürlüğünün yurt dışı teşkilatına
ait bölümünde genel idare hizmetleri sınıfı olarak yer alan
müşavir ve ataşe unvanlı kadroların hizmet
sınıfının emniyet hizmetleri sınıfı olarak
değiştirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302
sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 56 ncı maddesine
aşağıdaki bendin eklenmesini ve bu maddeye Ek 1 Sayılı
Listede yer alan Milli Eğitim Bakanlığı ile ilgili Cetvelin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, Diyanet
İşleri Başkanlığı ile ilgili bölümüne
aşağıdaki cetvelin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
Diyanet İşleri
Başkanlığı taşra teşkilatı için ihdas edilen
kadrolara, vekil imam ve fahri Kuran öğreticisi olarak görev yapanlar
doğrudan atanırlar.
KURUMU: MİLLİ
EĞİTİM BAKANLIĞI
TEŞKİLATI:
TAŞRA
İHDAS EDİLEN KADROLARIN
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest Kadro Adedi |
Toplam |
EOH |
Öğretmen |
1-9 |
150.000 |
150.000 |
GIH |
Şube
Müdürü |
1 |
950 |
950 |
|
TOPLAM |
|
150.950 |
150.950 |
KURUMU: DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI
TEŞKİLATI:
TAŞRA
İHDAS EDİLEN KADROLARIN
|
Sınıfı |
Unvanı |
Derecesi |
Serbest Kadro Adedi |
Toplam |
|
|
İmam-Hatip |
1-9 |
3.000 |
3.000 |
|
|
Fahri
Kuran Öğreticisi |
1-9 |
1.000 |
1.000 |
|
|
TOPLAM |
|
4.000 |
4.000 |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Erdoğan, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Muhterem Başkan, değerli milletvekilleri; 302
sıra sayılı Kanun Teklifinin 56ncı maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün akşam
Vanda şehit edilen polisimize Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Şimdi, 40 bin
öğretmen kadrosunu serbest bırakıyorsunuz ve 30 bin yeni
öğretmen kadrosu ihdas ediyorsunuz. Bu elbette ki yeterli değil. Bu
kadro sayısının hiç olmazsa 150 bin olarak
değiştirilmesini teklif ediyoruz. Ayrıca,
yaptığınız bu değişiklikle 40 bin öğretmen
mi atayacaksınız, 30 bin öğretmen mi atayacaksınız, 70
bin öğretmen mi atayacaksınız, işin doğrusu bu belli
değil. Bu atamaları okullar açılmadan yapacak
mısınız, o da belli değil. 4+4+4 sistemiyle sistemi allak
bullak ettiniz. Alelacele getirdiğiniz yeni sistem sebebiyle mağdur
olan sınıf öğretmenlerinin ve okul öncesi öğretmenlerin
hâli ne olacak belli değil. Aldığınız bu kadrolar
elbette yeterli olmayacak. Yeni dönemde de, öğretmen olmayanlara ücretli
öğretmenlik yaptıracak mısınız, bunların yerine,
yoksa, öğretmenlik hakkını kazanmış insanları
mı ücretli öğretmen olarak görevlendireceksiniz belli değil.
Öğretmenlerin özlük haklarıyla ilgili hiçbir düzenleme bu
tasarının içerisinde yok.
Yine, Millî
Eğitim Bakanının yaptığı açıklamaya göre
Türkçe ders sayısını azaltıyorsunuz, ama yerine ne
koyacaksınız, o da belli değil.
Yine, bu maddeyle
30 bin polis kadrosu ihdas ediyorsunuz. Bu kadroları ne zaman
kullanacaksınız, maalesef hiçbir açıklık yok.
Tabii ki
iktidarınız döneminde işsizlik aldı başını,
gidiyor. Polislik mesleğine çok müracaat yapılıyor. Bundan
zannetmeyin ki herkes polis olmak istiyor. İnsanlar çaresizlikten,
başka yerde iş bulamadığından polis olmak istiyor.
Kadro ihdas
ediyorsunuz ama polislerin özlük haklarını, emeklilikle ilgili
sorunlarını, çalışma şartlarını
iyileştirmeyi hiç aklınıza getirmiyorsunuz. Torba
mıdır, çorba mıdır, çuval mıdır, ne idiği
belirsiz bu kanunun içerisine bunlarla ilgili hiçbir hüküm koymuyorsunuz.
Binlerce imam-hatip
vekil olarak çalışıyor. İmam-hatip kadrosu olmayan bir sürü
cami var. Teklifimize göre hiç olmazsa 3 bin yeni kadro ihdas edin ve hak
edenleri atayın. Hem çok zor şartlarda çalışan,
yarınlardan endişeli olan vekil imam-hatipler bu endişelerden,
belirsizliklerden, çaresizlikten kurtulsun hem de
vatandaşlarımız doğru dinî bilgi sahibi olsun.
Yine, kamudaki
çağdaş görevlerle ilgili olarak bu tasarıda hiçbir hüküm yok.
4/Clilerin durumu ne olacak? Taşeron üzerinden
çalışanların hâli ne olacak? Bunlarla ilgili maalesef bu
teklifin içerisinde hiçbir cümle yok. 4/Clilere, taşeron üzerinden
çalışanlara gelince ne adaletiniz var ne de insafınız var.
HSYK 146 ilçenin
adliyesini kapattı. 44ünü neyse geri açtılar ama bunu niye
yaptıklarını, tabii, çok fazla burada anlatmadılar ama
biliyoruz ki bunu yapmalarındaki en temel sebep, birkaç yüz hâkim
tasarrufuyla onları büyük şehirlere, daha kalabalık,
işlerin daha yoğun olduğu yerlere kaydırmak. Hiç olmazsa,
arkadaşlar, bin hâkim kadrosu ihdas edelim. İhdas ettiğimiz
kadroları bu küçük ilçelerimize verip oralardaki adliyeleri açalım.
Hâkimimiz yok diye adliyelerimiz kapanmasın. Adaletten tasarruf olmaz.
Adaletten tasarruf noktasına gelmişse bu ülke eğer, iflas
noktasına gelmiş demektir.
Yine,
sözleşmesi sona eren uzman çavuşların atanması da tamamen
iktidarın keyfine kalmış durumdadır. Bunu da makul,
mantıklı bir sisteme bağlamak lazım. Bu işin bir
kuralı olması lazım. Kuralsızlık keyfîliğin
başladığı yerdir. Şimdi, bildiğiniz gibi, uzman
çavuşlarla ilgili atanabilir hükmü var ama kim atanır, nasıl
atanır, hangi sıraya göre atanır, bunlar belirsiz. Bu belirsizlik
böyle gittikçe birileri açıktan atama statüsüne göre keyfî olarak
bunların içerisinden seçtiği 3-5 tanesini atıyor ama
bunların çoğunluğu işsiz. Belli süre doğuda görev
yapmış, çoluk çocuk sahibi olmuş bu insanlar çaresizlikten
kıvranıyorlar. Bunların hiç olmazsa güvenlikle ilgili belli
birimlerde öncelikle görevlendirilmesiyle ilgili bu hükmü bu kanun
tasarısının içerisine koyalım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Erdoğan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra
sayılı kanun teklifinin 56. Maddesindeki ekli cetvellere Ülkemizdeki
diğer üniversitelerin kadro ihtiyaçlarını karşılamak
üzere 1000 profesör kadrosunun ihdasını öngören bir tablonun
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ediboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ EDİBOĞLU (Hatay) Sayın
Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
302 sıra sayılı yasanın 56ncı
maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Önce, az önce
aldığım bir mesajı sizlerle paylaşmak istiyorum.
İhlaszedelerden Bizi torbaya mı, çorbaya mı, çuvala mı,
nereye koyarsanız koyun, yoksa mezara koyacaksınız. diye bir
mesaj aldım, onu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şimdi, dostlar, ben bu konuşmamda, 100 kere
konuşulup 1 kere zam verilen ama hep Zam aldı. zannedilen güvenlik
hizmetleri emekçilerinin yani polislerimizin sorunlarını aktarmak
üzere, dile getirmek üzere söz aldım. Yine konu polisler olduğuna
göre dün Vanda şehit edilen polisimize Allahtan rahmet diliyor,
yakınlarına ve ulusumuza da başsağlığı
diliyorum.
Demokratik hukuk devletinde vatandaşlar, askerlik
gibi, vergi vermek gibi devlete karşı birtakım yükümlülüklerini
yerine getirirken devletten de birtakım beklentiler içine girerler.
Eğitim gibi, sağlık gibi, güvenlik gibi, adil yargılanma
gibi birtakım hakların devlet teminatı altında olmasını
beklerler.
Değerli milletvekilleri, genel güvenliğin
sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, ceza adaletinin
gerçekleştirilmesi, temel hak ve özgürlüklerin korunması ve
demokrasinin geliştirilmesi adına kamu hizmeti sunan
kuruluşların başında emniyet teşkilatımız
gelir. Oysaki, ülkemizde emniyet teşkilatı hakkında toplumun
genelinde maalesef olumsuz bir ön yargı vardır. Bu ön
yargıların oluşmasında polis memurlarımızın
bir kısmının katkıları olduğu da inkâr edilemez.
Bilindiği
gibi, yakın tarihte Hopada meydana gelen olaylarda polisin şiddet
kullanması, orantısız güç kullanması sonucu emekli Metin
Lokumcu hayatını kaybetmiş, bunun üzerine Türkiye genelinde
yapılan demokratik protesto gösterilerinde de yine polisin
orantısız güç kullandığını, biber gazı
kullandığını ve hoşumuza gitmeyen, toplumun
hoşuna gitmeyen, MOBESE kameralarında gençlerin, kızların
dövüldüğü, sürüklendiği çirkin görüntülere tanık olduk.
Yine örnek vermek
gerekirse, yine MOBESE kameralarına takılan İzmirde karakoldaki
kadının yediği dayak hiç de şık olmadı ülkemiz
adına. Bu gibi örnekleri çoğaltmak mümkün. Her kurumda olduğu
gibi emniyet içinde de çürük elmalar var, bunları
ayıklayacağız. söylemiyle bu önyargıları ortadan
kaldırmak mümkün olmayacak. Aslında, bu önyargının
kırılması hizmet kalitesinin artırılması, siyaset
kurumu ve siyasetçilerin emniyet teşkilatı üzerinden elini çekmesi,
atamalarda kayırmacılığın ortadan
kaldırılması, sadakat yerine liyakat kriterinin tayin ve
terfilerde göz önüne alınması, polis teşkilatı insan kaynakları
politikasının yeniden gözden geçirilmesi, özlük hakları ve
personel sorunlarının giderilmesiyle mümkün olabilecektir.
Bunun yanında, güvenlik hizmetleri
üretilirken de yurttaş odaklı çalışan, var oluşunun
gerekçesi vatandaş memnuniyeti olan bir güvenlik teşkilatı
oluşturulmalıdır. Burada en önemli sorumluluk da Hükûmete ve
İçişleri Bakanına düşmektedir. Uluderede olduğu gibi,
bombalama emrini vereni koruyup bombayı atan yani verilen emri uygulayan
pilotları hedef tahtasına koyarak, 28 Şubat muhtırası
kaleme aldı diye, emekli olunca zırhlı araç tahsis edip
sırtını sıvazlayan ancak onun emriyle toplantılara
katılan ordumuzun vatansever subaylarını Silivriye tıkan,
işçinin, memurun, emeklinin, öğrencinin demokratik hakkını
kullanmak üzere sokağa çıktığında şiddet
kullanılarak dağıtılması emrini verenlerden hesap
sormak yerine, MOBESE görüntülerine takılan ve suçu, verilen emri
uygulamak olan polisleri cezalandırarak bu önyargıları kıramayız.
Yıllarca
yaptığım hekimlik mesleğinde polis kardeşlerimle birlikte
zaman zaman nöbet tuttum, onların sorunlarına da ortak oldum. En
önemli sorunları mesai dostlar. Ayda yüz otuz saat fazla mesai
yapıyorlar ve bu, insan haklarına da, Avrupa İnsan Hakları
Beyannamesine de sığmaz. Aldıkları mesai ücreti 240 lira
artı ücret, bu da fazla mesailerinin karşılığı
değil. Hele karakol amirlerinin telsizi hiç kapanmıyor, sürekli
icapçılar. Dolayısıyla, ya mesaileri azaltılmalı ya da
ücretleri artırılmalı.
Sadakat ya da
başka ilişkiler yerine liyakatin terfi, tayinde kriter alınması
en büyük talepleri.
Polis
kardeşlerimizin psikiyatri kliniklerine en fazla başvuran kamu grubu
olduğunu da söylemek istiyorum. Son 10 yılda 300 polisin intihar
ettiği de bilgilerimiz arasında.
Emeklilikte de
mağdurlar. Aynı görevi yapan bir astsubay 3.650 ek göstergeyle emekli
olurken bir polisin 650 ek göstergeyle emekli
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ALİ
EDİBOĞLU (Devamla) -
edilmesi kabul edilemez bir gerçektir ve
düzeltilmesi hep birlikte talep ediliyor.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ediboğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Daha önce kabul
edilmiş önerge doğrultusunda 56ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
57nci madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
302 sıra
sayılı kanunun 57. maddesinin 5inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Melda Onur Namık Havutça
İstanbul İstanbul Balıkesir
Kamer Genç Sinan Aygün Turgay
Develi
Tunceli Ankara Adana
Üst kurul
tarafından üçüncü fıkra uyarınca verilmesi gereken beyannameyi
süresi geçtiği hâlde vermeyen medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar
hakkında; ve dördüncü fıkrasında belirlenen bilgi verme ve ibraz
yükümlüklerini süresi içinde yerine getirmeyen veya eksik yerine getiren medya
hizmeti sağlayıcı kuruluşlar ile ticari iletişim
geliri elde edilmesine aracılık yapanlar hakkında ihlalin tespit
edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde
2sinden 5ine kadar idari para cezası verilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 57 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Alim Işık
Konya Manisa Kütahya
Mehmet Erdoğan Hasan Hüseyin Türkoğlu
Muğla Osmaniye
Madde 57 -
15/12/2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 42 nci maddesinin
üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar
eklenmiştir.
(3) Medya hizmet sağlayıcıları,
her takvim ayı içinde elde ettikleri ticari iletişim gelirlerini,
ilgili dönemde gelir elde etmemiş olsalar dahi, takip eden ayın
20sine kadar şekil ve içeriğiyle verilme usul ve esasları Üst
Kurul tarafından belirlenen beyanname ile beyan ederler.
(4) Medya hizmet sağlayıcıları
ile ticari iletişim gelirinin elde edilmesine aracılık yapanlar,
yasal defter kayıtlarını, üst kurul payının
hesaplanmasına esas teşkil eden ticari iletişim gelirlerinin
doğru tespit edilmesini sağlayacak şekilde düzenlerler. Medya
hizmet sağlayıcılar ile ticari iletişim gelirinin elde
edilmesine aracılık yapanlar, üst kurul payının
hesaplanmasına esas teşkil eden ticari iletişim gelirlerinin
tespitine ilişkin olarak Üst Kurul tarafından veya Maliye
Bakanlığına bağlı vergi incelemesine yetkili elemanlar
tarafından incelendikleri hallerde, kendilerinden istenilen bilgileri
vermeye ve bunlarla ilgili defter ve belgeleri ibraz etmeye mecburdurlar.
Bilgiler yazı ile istenilir ve cevap vermeleri için kendilerine 15 günlük
süre verilir. Zor durumda bulunmaları sebebiyle bilgi verme ve ibraz
ödevlerini süresi içinde yerine getiremeyecek olanlara, sürenin bitmesinden
önce yazı ile istemde bulunulması ve istemde belirtilen mazeretin
kabule layık görülmesi kaydıyla kanuni sürenin bir katını
geçmemek üzere ek süre verilebilir.
(5) Üst Kurul tarafından üçüncü fıkra
uyarınca verilmesi gereken beyannameyi süresi geçtiği hâlde vermeyen
medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar hakkında,
beşbin Türk Lirası; dördüncü fıkrasında belirlenen bilgi
verme ve ibraz yükümlülüklerini süresi içinde yerine getirmeyen veya eksik
yerine getiren medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar ile ticari
iletişim gelirinin elde edilmesine aracılık yapanlar
hakkında, onbin Türk Lirası tutarında idari para cezası
uygulanır. Bu fıkrada öngörülen idari para cezaları, radyo
kuruluşları hakkında yüzde elli oranında uygulanır.
(6) Kanunun 41 inci maddesinin birinci
fıkrasının (a), (b), (c) ve (ç) bentlerinde yer alan Üst Kurul
gelirlerinin süresinde ödenmemesi halinde bu gelirlere 21/7/1953 tarihli ve
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında faiz
uygulanır.
(7) Üçüncü fıkraya göre beyan edilmesi gereken
ticari iletişim gelirlerinin süresinde beyan edilmediği veya eksik
beyan edildiğinin tespiti üzerine medya hizmet
sağlayıcılarına 30 gün içerisinde Üst Kurul gelirinin
ödenmesi bir yazı ile bildirilir. Medya hizmet
sağlayıcıları tarafından süresinden sonra beyan edilen
Üst Kurul geliri beyan tarihini takip eden 30 gün içerisinde ödenir. Üçüncü
fıkraya göre beyan edilmesi gereken Üst Kurul gelirinin süresinde beyan
edilmemesi veya eksik beyan edilmesi hâlinde, beyan edilmesi gerektiği
tarihten ödendiği tarihe kadar geçen süreye altıncı fıkra
kapsamında faiz uygulanır.
(8) Süresinde ödenmeyen üst kurul gelirleri genel
hükümlere göre tahsil edilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak acaba Milliyetçi Hareket
Partisinden?
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe efendim
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Maddenin daha anlaşılabilir hâle getirilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
302 sıra
sayılı kanunun 57. maddesinin 5inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep
ederim.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
Üst kurul
tarafından üçüncü fıkra uyarınca verilmesi gereken beyannameyi
süresi geçtiği hâlde vermeyen medya hizmet sağlayıcı
kuruluşlar hakkında; ve dördüncü fıkrasında belirlenen
bilgi verme ve ibraz yükümlüklerini süresi içinde yerine getirmeyen veya eksik
yerine getiren medya hizmeti sağlayıcı kuruluşlar ile
ticari iletişim geliri elde edilmesine aracılık yapanlar
hakkında ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari
iletişim gelirinin yüzde 2sinden 5ine kadar idari para cezası
verilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Develi. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURGAY DEVELİ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Esasen,
konuyla ilgili sıra sayıdaki bu madde zorunlu bir madde, Anayasa
Mahkemesinin iptal ettiği bir hükmün yeniden düzenlenmesi.
Yaklaşık on sekiz yıldan bu yana televizyonlar, medya
sağlayıcı kuruluşlar bu maddeyle yönetiliyorlardı. Her
nedense daha bir yıl önce yenilenen bu kanun maddesi, bir
yayıncı kuruluşun idare mahkemesine başvurması
üzerine, idare mahkemesinin de Anayasa Mahkemesine başvurması üzerine
iptal edilen bir maddeyle ilgili düzenleme bu. İptal edilen madde, üst
kurul paylarını iki ay içerisinde yatırmayan televizyon
kuruluşlarının, radyo kuruluşlarının
lisanslarını iptal ediyordu. Şimdi, ilk defa, on sekiz
yıldan sonra, üst kurul paylarını yani reklam
paylarını yatırmayan kuruluşlarının
lisanslarını iptal etme maddesi kaldırıldı, yerine
para cezaları getirildi.
Akla iki tane soru geliyor: On sekiz
yıldan bu yana ilk defa idare mahkemesi Anayasa Mahkemesine
başvuruyor, Anayasa Mahkemesi de bunu kaldırıyor. Bunu takip
edeceğim Acaba üst kurul paylarını ödeyemeyen, ödeyemediği
için biriken televizyonlar, radyolar mı var? diye ama teknik olarak bunun
düzenlenmesi gerekiyordu.
Bununla beraber 3üncü Yargı
Paketinde geçen yine basınla ilgili ilginç bir maddeyi
huzurlarınızda dile getirmek istiyorum: Ceza Yasasının
132nci maddesinin dördüncü fıkrası aynen şöyleydi:
Kişiler arasındaki haberleşmelerin içeriğinin basın
ve yayın yolu ile yayınlanması hâlinde, ceza yarı
oranında artırılır. Yeni çıkarılan,
değiştirilen maddede bu, 6 maddeye bölünmüş ama 6ncı
maddede sadece Soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin haber verme
sınırları aşılmaksızın haber konusu
yapılması suç oluşturmaz. diyor.
Şimdi, muğlak bir cevap;
hâkimin takdirine bırakmış. 2006lı, 2007li, 2008li
yıllardan itibaren -hatırlarsınız- Türkiyede toplum
mühendisliği yapılmaya başlanmıştı. Birileri, nerede
kaydettikleri bilinmeyen, nasıl ele geçirdikleri bilinmeyen kasetleri, ses
konuşmalarını gazetelere, televizyonlara, İnternet
sitelerine veriyor, onlar da yayınlıyorlardı. O zaman
yargıçlar, toplumun ileri gelenleri, bu işin mağdurları,
siyasetçiler Allah Allah, yasalara göre bunların yayınlanmaması
lazım, bunlar suç, nasıl yayınlıyorlar? diyorlardı. O günden bugüne toplum mühendisliği yaparak mevcut
şu günkü gündemde Ergenekon gibi, işte buna benzer davaların,
KCK gibi davaların altyapısını oluşturan, gazete ve
televizyonlarda, İnternet sitelerinde yayınlanan görüntüleri,
haberleri yayınlayan gazetecileri ve gazeteleri kurtarma maddesi bu.
Biriken dosyalar artık sonuç aşamasına gelmişti. Toplum
mühendisliği yapan gazeteciler artık cezaevine gireceklerdi, bu suçu
işledikleri için. Bu maddeyle, bu düzenlemeyle o
arkadaşlarımız cezaevine girmekten kurtuldular. Yani bu,
Hükûmetin işine gelen
Yaklaşık altı yıldan bu yana
toplum mühendisliği yapmak için kullanılan bu araçlara alet olanlar
ya da bu görevi yerine getirenler, bu yasa maddesiyle cezaevine girmekten
kurtuldular.
Söz konusu televizyonlar olunca bir ilginç gelişme
daha var arkadaşlar. Türksat, biliyorsunuz, uydular
aracılığıyla, televizyonların uydu
frenkanslarını kullandırıyor, kapasitelerini kullandırıyor.
Geçen gün KİT Komisyonunda Türksata bir soru sordum Hangi televizyon
kanallarından paranızı tahsil edemiyorsunuz? diye. Bilin
bakalım hangileriymiş? Düşündüğünüz gibi, malum
televizyonlar, arkadaşlar: Kanal Beyaz televizyonunun 325 bin lira, Kanal
24 televizyonunun 1 milyon 266 bin lira, Kanaltürkün 233 bin lira. O kadar
büyük rakamlar ki bir televizyon için bunlar. Türksat, bunların
sözleşmesini de iptal etmiyor ya da edemiyor. Yani bir taraftan bu
televizyonlara devletin olanakları peşkeş çekiliyor, bir
taraftan da gazeteciler cezaevine girmekten kurtarılıyor.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Develi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
57nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, maddeyi oylamadan, maddeyle ilgili kısa bir söz
talebim var efendim.
BAŞKAN Öyle mi?
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, bu madde oylanacak ancak maddenin çok sorunlu
olduğunu, yazımında problemler olduğunu, bu şekliyle
yasalaşması hâlinde çok önemli sakıncalar
yaratacağını ifade etmek istiyorum. Şöyle ki: 57nci
maddede yer alan (3) numaralı bentte Medya hizmet
sağlayıcıları, her takvim ayı içerisinde elde
ettikleri ticari iletişim gelirlerini, ilgili dönemde gelir elde
etmemiş olsalar dahi beyanname ile beyan ederler. şeklinde bir hüküm
var yani ilgili dönemde gelir elde etmemiş olsa dahi beyan edecek diyor
yani elde ettiği gelir
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Beyanname
verecek ama
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Ama
öyle yazılmamış. Niyet farklı ama yazım o niyeti
karşılamıyor. Bir mükellefin beyanname verme yükümlülüğü tarif
edilirken Elde ettiği geliri ilgili dönemde gelir elde etmemiş olsa
dahi beyan eder. şeklinde bir cümle olamaz Türkçede.
İkinci olarak söyleyeceğim şudur: Maddede
yer alan (5) numaralı fıkrada şöyle bir cümle var: Üst Kurul
tarafından üçüncü fıkra uyarınca verilmesi gereken beyannameyi
süresi geçtiği hâlde vermeyen medya hizmet sağlayıcı
kuruluşlar hakkında
Süresi içinde verilmesi gereken beyannameyi
süresi geçtiği hâlde vermeyenler hakkında yapılacak işlem
düzenleniyor. Yazılması gereken şudur: Beyannameyi süresi
içinde vermeyenler hakkında şu işlemler yapılır. veya
Beyanname verme süresi geçtikten sonra
verenler hakkında şu işlem yapılır. denilmesi gerekirken
amatörce bile diyemeyeceğim bir yazım var burada.
Yine maddede yer alan (4) numaralı fıkrada: Zor
durumda bulunmaları sebebiyle bilgi verme ve ibraz ödevlerini süresi
içinde yerine getiremeyecek olanlara ek süre verilebileceği
düzenlenmektedir. Zor durumun ne olduğu tarif edilmemiştir. Bu da
önemli bir eksikliktir ya da Zor durum Vergi Usul Kanununa göre tayin
edilir. şeklinde bir hüküm konulabilirdi. Bu da
yazılmamıştır. Çok sorunlu,. amatörce
yazılmış olan bir madde. Ben, bu maddenin oylanmaması
gerektiğini düşünüyorum. Gerekirse madde üzerinde bir teknik
çalışma yapılabilir, düzeltilebilir ama böyle oylanırsa
çoğunluk iradesine bakılarak, yanlış bir kanunu
yasalaştırmış oluruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Biraz önce Sayın Hamzaçebinin belirttiği,
altını çizdiği hususlar önemli. Esasında ifadeler
meramı anlatıyor ama daha iyi ifade edilebilir, ben de
katılıyorum bu anlamda. Dolayısıyla oylamasını
erteleme imkânımız olursa Sayın Başkanım, birlikte o
ifadeleri düzeltme imkânımız
BAŞKAN Bir redaksiyon talep ediyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Peki.
OKTAY VURAL (İzmir) O zaman tekriri müzakere
gerekir efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hayır,
hayır, oylama yapmadan Sayın Başkan.
BAŞKAN Oylama yapmıyorum o zaman.
OKTAY VURAL (İzmir) Oylama yapılsa da zaten
tekriri müzakere gerekir şu anda da çünkü işlem yapıldı,
önergeler reddedildi, dolayısıyla bu maddenin ancak tekriri müzakere
yoluyla ele alınması mümkün.
BAŞKAN Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.18
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
20.28
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 131inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
302 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
57nci maddenin
oylamasından önce Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.
Buyurunuz
Sayın Komisyon.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Akif Hamzaçebinin ifade ettiği husus
doğrultusunda arkadaşlarımız gerekli çalışmaları
yaptılar ve anlam düzeltmesi yapılması için 302 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 57nci maddesinin 3üncü
fıkrasındaki ilgili dönemde gelir elde etmemiş olsalar dahi
ifadesinin bulunduğu yerden çıkarılarak, fıkranın
sonuna ilgili dönemde gelir elde edilmemiş olsa dahi beyanname verilmesi
zorunludur. cümlesinin eklenmesi ve 5inci fıkrasındaki süresi
geçtiği hâlde ibaresinin süresinde şeklinde
değiştirilmesini arz ediyoruz efendim.
BAŞKAN Bu redaksiyon talebiyle birlikte 57nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi, yeni madde ihdasına dair üç önerge
vardır.
Bildiğiniz üzere, görüşülmekte olan tasarı
veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya
teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı İç Tüzükün 87nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür. İç Tüzükün 91inci maddesine göre,
yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır
ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir.
Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 21 üyesiyle
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi, ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine
aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli M. Akif Hamzaçebi Mehmet Doğan Kubat
Giresun İstanbul İstanbul
Alim
Işık Hasip
Kaplan Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Kütahya Şırnak İstanbul
MADDE 58- 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı
Türk Ticaret Kanununun geçici 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrası
yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN Komisyon salt çoğunlukla önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Salt çoğunluğumuz vardır,
katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açıyorum.
Söz isteyen var mı? Yok.
Soru-cevap yok.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece teklife yeni bir madde eklenmiş
olmaktadır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı
Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin
Canikli Salih Koca Erkan Akçay
Giresun Eskişehir Manisa
Bülent
Turan Gökçen Özdoğan
Enç Nesrin Ulema
İstanbul Antalya İzmir
Nurdan
Şanlı Ali
Ercoşkun Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Ankara Bolu İstanbul
Hasip
Kaplan İsrafil
Kışla Mehmet
Ali Ediboğlu
Şırnak Artvin Hatay
MADDE 59- 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununun;
a) 75 inci maddesinin ikinci fıkrasına
31/5/2012 tarihli ve 6322 sayılı Kanunun 8 inci maddesi ile eklenen
bendin
b) 94 üncü maddesinin birinci fıkrasına 6322
sayılı Kanunun 10 uncu maddesi ile eklenen bendin
değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Önergeye Komisyon salt çoğunluk ile katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Salt çoğunlukla katılmış olduğu için Komisyon
önergeye, yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz
talebi? Yok.
Soru-cevap
yok.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiş ve böylece, yeni bir madde ihdas edilmiş oldu.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun teklifine
aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Özgündüz F. Nur Serter Prof.
Dr. Hülya Güven
İstanbul İstanbul İzmir
Tufan Köse Aykan Erdemir Ali
İhsan Köktürk
Çorum Bursa Zonguldak
MADDE
60 5510 Sayılı Kanunun 87 nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
a) 4
üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine ve 5 inci
maddenin (a) bendine tabi olanlar için bunların işverenleri, (a)
bendine tabi olup ev hizmetlerinde tam süreli iş sözleşmesi ile
çalışanlar için bunların işverenleri, ev hizmetlerinde
kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışanlar için %50
oranında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve %50
oranında bunların işverenleri,
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Salt
çoğunlumuz yoktur
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Davet etsin Sayın Başkan.
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Evet, davet
ediyorum katılmak isteyen elbette varsa
Salt
çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmadığı için
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Böylece,
teklifin mevcut metnine yeni 58 ve 59uncu maddeler eklenmiştir. Kanunun
yazımı esnasında bu madde eklenerek diğer madde
numaraları teselsül ettirilecektir.
Bir karışıklığa yer vermemek
amacıyla görüşülmekte olan Komisyon raporuna mevcut maddeler
üzerinden devam edeceğiz.
Sayın milletvekilleri,
otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.35
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:
21.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 131inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
302 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, geçici madde 1in üzerinde üç önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin geçici 1 inci
maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin
Canikli Mustafa
Elitaş Recep
Özel
Giresun Kayseri Isparta
Hilmi
Bilgin Yusuf
Başer Bülent
Turan
Sivas
Yozgat İstanbul
Ramazan
Can Şirin
Ünal Hüseyin Bürge
Kırıkkale İstanbul İstanbul
Mine
Lök Beyaz Abdulkerim Gök Oğuz Kağan Köksal
Diyarbakır
Şanlıurfa Kırıkkale
"Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı her
derecedeki eğitim kurumuna 1997 ve sonraki yıllarda giren ve askeri
öğrencilikten kendi isteğiyle ayrılan veya sağlık
sebepleri dışında askeri öğrencilikten
çıkarılanlardan; yüklenme ve kefalet senetlerinde yazılı
olsa dahi ilaç ve tedavi giderleri, kitap, kırtasiye giderleri,
öğrenci harçlıkları ile yiyecek giderinin yarısı ve
bunlara tekabül eden faizleri geri alınmaz. Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihte ödemeleri devam edenler ile bu konuda
açılmış davaları sonuçlanmamış veya kesin hükme
bağlanmış olanlar da bu madde hükümlerinden yararlandırılır.
Ödemesi devam edenlerden bu madde çerçevesinde yapılacak hesaplamaya göre
fazla ödeme yapmış olanlar ile bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önce ödemesini tamamlamış olanlara geri ödeme
yapılmaz. Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esaslar
Maliye Bakanlığı ile Millî Savunma Bakanlığınca
müştereken belirlenir."
T.B.M.M
Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa teklifinin Geçici 1.
maddesinin sonundaki borç takibi işlemlerine ifadesinin
başlatılmış veya başlatılmamış her
türlü borç takibi işlemleri olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Musa
Çam Kazım
Kurt
İstanbul
İzmir
Eskişehir
Celal
Dinçer Veli
Ağbaba Ali
Özgündüz
İstanbul
Malatya İstanbul
Bülent
Kuşoğlu
Ankara
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı
Kanun Teklifinin Geçici 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Alim
Işık
Konya Manisa Kütahya
Mehmet
Erdoğan Hasan Hüseyin
Türkoğlu
Muğla Osmaniye
"GEÇİCİ MADDE 1- Her kademedeki askeri
okullarda veya Türk Silahlı Kuvvetleri hesabına fakülte ve
yüksekokullarda öğrenim görenler ile Emniyet Teşkilatında
görevlendirilmek üzere her kademedeki eğitim kurumlarında
okutulanlardan öğrencilikle ilişiği kesilenler ile belirtilen eğitim
kurumları veya bu eğitim kurumları dışındaki
eğitim kurumlarında Devlet hesabına öğrenimi
tamamlayıp mecburi hizmet yükümlülüğünü yerine getirmeyenlerden
ilgili mevzuatı gereğince bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten önce borçlu hale gelip borcunun tamamını ödemeden veya
mecburi hizmetini tamamlamadan vefat edenlerin borç yükümlülükleri ortadan
kalkar. Borçlunun kendisi, mirasçıları veya kefilleri hakkında
bu madde kapsamındaki yükümlülüklerle ilgili olarak
başlamış olan borç takibi işlemlerine son verilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe: Milli kimliğimize alerjisi
olan AKP zihniyetinin TÜRK'e karşı anlayışının
yeni bir tezahürü olsa gerek, Türk Silahlı Kuvvetlerinin adından bile
Türk kelimesini çıkarmaya kalkışmaktadır. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin doğru bir şekilde yazılması
amaçlanmaktadır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M
Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa teklifinin Geçici 1.
maddesinin sonundaki borç takibi işlemlerine ifadesinin
başlatılmış veya başlatılmamış her
türlü borç takibi işlemleri olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Özgündüz
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Özgündüz. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; geçici 1inci madde, askerî okullarda ya da polis
okullarında ya da devlet hesabına diğer okullarda okuyup da
mecburi hizmetini bitirmeden vefat eden kişilerin borçlarının
ortadan kalkmasını düzenliyor. Biz bu maddeye destek veriyoruz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bunu destekliyoruz.
Ancak, değerli arkadaşlar, bu torba
yasanın sahibi kim, Hükûmet adına hangi bakan bilemiyorum ama, 9
Mayısta, yani yaklaşık iki ay önce -daha iki ay bile olmadı- burada, 201
sıra sayılı bir tasarı görüşüldü, Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunla ilgili tasarı. Orada,
Komisyonda tartıştık -Adalet Komisyonu üyesi arkadaşlar da
burada- Hükûmeti temsilen Komisyonda bulunan Sayın Bekir Bozdağ da bizim
ve diğer muhalefet partilerinin teklifini uygun gördü, Genel Kurulda bir
madde çıkarıldı. Bu madde, 298 sayılı Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 180inci maddesinde
düzenlenen, seçim suçlarından dolayı dava açma süresi olan iki
yılı altı aya düşürüyordu, bunu
çıkarmıştık, daha iki ay önce. Şimdi torba kanunla
yeniden getirmişsiniz, 4üncü madde olarak bunu koymuşsunuz.
Değerli arkadaşlar, gerçekten anlamış
değilim, yani iki ay önce ne oldu? Sizin Grup Başkan Vekiliniz Sayın
Ayşe Nur Bahçekapılı, milletvekilleriniz Mehmet Doğan
Kubat, Ali Ercoşkun, Nurdan Şanlı, Tülay Kaynarca bir önerge
verdi burada ve o madde çıkarıldı. Şimdi ne oldu da tekrar
getirdiniz anlamış değilim.
Değerli arkadaşlar, ne getirdiniz biliyor
musunuz? Sandıkları tahrip eden, sahte oy kullanan, seçmen
kütüklerini yırtan, bozan, dağıtan kişilerin hakkında
altı ayda dava açılamazsa af getirdiniz. Yani kimi, özel bir saikle
mi, birilerine söz mü verildi, birileri mi kızdı size, iki ay
dolmadan tekrar bu değişikliği getirip koydunuz buraya ve
buradan geçti, gerçekten anlamış değilim.
Değerli arkadaşlar, 298 sayılı
Kanunun 142nci maddesinde düzenlenen sahte seçmen kütüğü düzenleyenleri
affediyorsunuz, 144üncü maddesinde düzenlenen mükerrer kaydı affediyorsunuz;
147nci maddesinde düzenlenen seçmen kütüğünü asmamak veya vaktinden önce
indirmek suçunu affediyorsunuz; 148inci maddesinde düzenlenen sahte seçmen
kütüğü düzenlemek veya bozmak, çalmak, yok etmek suçunu -yani üç
yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezası düzenliyor-
affediyorsunuz; oy kullanmaya engel olmayı affediyorsunuz; haksız oy
teminini affediyorsunuz; seçmen olmayanların oy vermesi suçunu
affediyorsunuz; oy sandığını çalmak, tahrip etmek, açmak,
bozmak yani beş yıla kadar hapis cezası gerektiren suçu
affediyorsunuz, gerçekten anlamış değilim.
İki ay önce gayet mantıklı olarak, Hükûmet
adına Bekir Bozdağ da katılmıştı ve bunu
çıkarmıştık. Şimdi, tekrar 4üncü madde olarak bunu
getirdiniz. Ben bu kanun çıktıktan sonra Adalet
Bakanlığından bu yasadan, bu maddeden kimler faydalandı,
tek tek soracağım ve o kişilerin kim olduğunu, o
kişilerin partinizle de irtibatlı olup olmadığını
da açığa çıkaracağım ve buradan da
açıklayacağım, kamuoyuna da duyuracağım.
Çok yanlış bir iş yapıyorsunuz yani
Adalet ve Anayasa komisyonlarından geçmesi gereken bu madde, İç
Tüzüke aykırı olarak Plan ve Bütçe Komisyonundan geçiyor, buraya
geliyor. Sizler de eminim ki ne olduğunu bilmeden -kabul edenler,
etmeyenler- el kaldırarak bunu kabul ettiniz. Yanlış
yaptınız değerli arkadaşlar. Birçok komplike, birçok
organize suç şebekesini, bu suçları işleyenleri affediyorsunuz.
Bunu da tarihe not olarak düşüyorum.
Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özgündüz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Karar yeter
sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin geçici 1 inci
maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve
arkadaşları
"Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı her
derecedeki eğitim kurumuna 1997 ve sonraki yıllarda giren ve askeri öğrencilikten
kendi isteğiyle ayrılan veya sağlık sebepleri
dışında askeri öğrencilikten çıkarılanlardan;
yüklenme ve kefalet senetlerinde yazılı olsa dahi ilaç ve tedavi
giderleri, kitap, kırtasiye giderleri, öğrenci harçlıkları
ile yiyecek giderinin yarısı ve bunlara tekabül eden faizleri geri
alınmaz. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte ödemeleri devam
edenler ile bu konuda açılmış davaları
sonuçlanmamış veya kesin hükme bağlanmış olanlar da bu
madde hükümlerinden yararlandırılır. Ödemesi devam edenlerden bu
madde çerçevesinde yapılacak hesaplamaya göre fazla ödeme yapmış
olanlar ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ödemesini
tamamlamış olanlara geri ödeme yapılmaz. Bu maddenin
uygulamasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı
ile Millî Savunma Bakanlığınca müştereken belirlenir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
okunsun.
BAŞKAN Gerekçe
Gerekçe:
Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı her
derecedeki eğitim kurumuna 1997 ve sonraki yıllarda girmiş olup,
askeri öğrencilikten kendi isteğiyle ayrılan veya
sağlık sebepleri dışında askeri öğrencilikten
çıkarılanlara ilişkin yapılan borçlandırmalarda ilaç
ve tedavi giderleri, kitap, kırtasiye giderleri, yiyecek giderinin
yarısı ile öğrenci harçlıkları ve bunlara tekabül eden
faizleri hesaplama dışına alınmak suretiyle ilgililere
sosyal Devletin gereği olarak ödeme kolaylığı
sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Madde oylamasına geçmeden önce redaksiyon talebi
vardır Komisyonun.
Buyurunuz efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Sayın Başkanım, bu geçici madde 1de Silahlı
Kuvvetler ibaresinin Türk Silahlı Kuvvetleri olarak
değiştirilmesini arz ediyoruz.
BAŞKAN Bu redaksiyon talebiyle birlikte geçici
madde 1i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2nin üzerinde iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı
kanun teklifinin Geçici 2. Maddesindeki dava açılmaz ifadesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım Kurt Aydın Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Eskişehir İstanbul İstanbul
Haydar Akar Mahmut Tanal Musa
Çam
Kocaeli İstanbul İzmir
Namık Havutça
Balıkesir
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve Geçici 2 nci maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Alim Işık Mehmet Erdoğan Konya Kütahya Muğla
Hasan Hüseyin Türkoğlu Erkan Akçay
Osmaniye Manisa
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir) Erkan Akçay
konuşacak.
BAŞKAN Sayın Akçay,
buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 2nci madde üzerinde
verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Adalet ve
Kalkınma Partisi, on yıllık iktidarı boyunca adalete
erişimde zorluk çıkarmış ve adalet müessesesini
bozmuştur. Bu beş dakikada, sadece üç dört örneğe temas etmeye
çalışacağım.
Birinci olarak, bu teklifin geçici 2nci
maddesinde yer alan İşsizlik Sigortası Fonu gelirlerinden
yapılan vergi kesintileri için dava açılmaz, görülmekte olan
davalarda davayı gören mahkemece, karar temyiz edilmiş ise
Danıştayca karar verilmesine yer olmadığına
karar
verilir. şeklindeki düzenleme doğrudan doğruya yargıya
müdahaledir. Bu düzenleme Anayasaya aykırıdır ve son derece
yanlış bir düzenlemedir.
Anayasanın 125inci maddesine göre
İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı
yolu açıktır. Buna rağmen, bu yargı yolunu tıkayan
bir düzenlemedir.
Yine Anayasanın 138inci
maddesinde Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin
kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez;
genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. denilmektedir.
Anayasanın 36ncı maddesine
göre ise Herkes, meşrû
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde
davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahiptir. demektedir. 12 Eylül 2010 Anayasa referandumunda HSYK
ve YAŞ kararlarına karşı yargı yolunu açtık. diye
övünüyor Adalet ve Kalkınma Partisi ancak getirdiğiniz bu düzenleme
ile İşsizlik Sigortası Fonu gelirlerinden yapılan vergi
kesintilerine, yani vergiye karşı yargı yolunu
kapatıyorsunuz.
Yine, biliyorsunuz, bu yıl Nisan ayında
çıkarılan 6300 sayılı Kanunla özelleştirme
işlemlerine yönelik yargı kararlarının uygulanması,
daha doğrusu, uygulanmaması konusunda Bakanlar Kuruluna yetki
verilmiştir. Bakanlar Kurulu da 12 Haziran 2012 tarihli Resmî Gazetede
yayınlanan kararıyla Seydişehir Eti Alüminyum AŞnin,
Kuşadası Limanının, Çeşme Limanının, SEKA
Balıkesir İşletmesinin özelleştirilmesi ve
TÜPRAŞın yüzde 14 oranındaki hissesinin satılması
işlemlerini iptal eden yargı kararlarıyla ilgili olarak geriye
ve ileriye yönelik herhangi bir işlem tesis edilmemesi kabul
edilmiştir. Kamu zararı oluşması nedeniyle
özelleştirmenin iptalini öngören mahkeme kararları Hükûmet
tarafından hükümsüz bırakılmıştır
Üçüncü olarak: Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre her
türlü tebligat ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık
ücretleri giderlerini karşılayacak kadar tutar, avans olarak
davacı tarafından dava açılırken yatırılmak
zorundadır. Mahkeme giderlerinin avans şeklinde peşin olarak
alınmasıyla, özellikle dar gelirli vatandaşların dava açma,
hakkını yargı yoluyla arama gayreti, parasal limitler nedeniyle
ve bunun peşin avans şeklinde alınması nedeniyle yargı
yoluyla hakkını arama hakkı engellenmektedir. Bu yasa ile bir
dava açmanın maliyeti eskisine göre oldukça artırılmıştır.
Yargı yoluyla hak arayışı, adaletin gerçekleşmesi
isteği, demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarından, hukuk devleti
olmanın gereklerinden birisi, hukukun en temel unsurlarındandır.
Vatandaşın hak aramasının önüne engeller koymak,
kısıtlamalar getirmek, bir anlamda baskıcı bir yönetime
kapı aralamak demektir, zemin hazırlamak demektir.
Yine, en son örneği de HSYK kararıyla Adalet
Bakanlığının talebi üzerine 146 ilçede adliyelerin
kapatılması ve bunların 44ünün tekrar açılma yoluna
gidilmesi hususunu da adalet arama yolunda, hak arama yolunda engelleyici bir
tutum olarak değerlendirmek mümkündür. Adalet sağlanırken
kâr-zarar hesabı yapılmamalıdır ancak AKP Hükûmeti
adliyeleri kapatırken kâr-zarar hesabını göz önüne
almaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Devlet milletin
ayağına gidecek. diye iktidara gelen AKP millete hizmet eden devlet
kurumlarını birer birer kapatarak milleti devletin ayağına
götürmektedir.
Hepinize saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı
kanun teklifinin Geçici 2. Maddesindeki dava açılmaz ifadesinin teklif
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Kazım
Kurt (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Çam. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
302 sıra sayılı Kanun Teklifinin geçici
2nci maddesi, işsizlik sigortasıyla ilgili söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, 25/8/1999 yılında
dönemin Başbakanı rahmetli Bülent Ecevitin ve Hükûmetin
çıkarmış olduğu işsizlik sigortası nedeniyle
Sayın Bülent Eceviti rahmetle anıyor, anısı önünde
saygıyla eğiliyorum.
Değerli arkadaşlar, bu tarihte çıkan
İşsizlik Sigortası Fonunda şu anda biriken paranın
miktarı 56 milyar lira. Bu yaklaşık olarak Mart 2002 tarihinde
yürürlüğe girdi ve o tarihten bugüne kadar yaklaşık olarak 3
milyon 255 bin 29 kişi işsizlik sigortasına başvuruda
bulundu. Bunlardan 2 milyon 570 bin 89 kişi işsizlik ödeneği
almaya hak kazandı. Şu anda bütçede bulunan paranın miktarı
da yaklaşık olarak 59 milyar lira para. Fakat bu paranın tamamı
işçilerden ve işverenden kesilen paylardan oluşan bir fondur
arkadaşlar ve işsiz kalan insanların buradan faydalanması
açısından önemli bir fon. Fakat İşsizlik Fonundan
faydalanmanın şartları ve koşulları o kadar zor, o
kadar ağır ki maalesef, bundan işsiz kalan
arkadaşlarımız yeteri kadar faydalanamamaktadır. Aslında
işsizlik sigortasından faydalanmanın koşullarını
daha da yumuşatmak ve işsiz kalan
arkadaşlarımızın işsiz kaldığı süre
içerisinde ailelerine bakabilecekleri bir ücreti alabilmelerini
sağlamamız gerekirken, maalesef, AKP Hükûmetinin iktidarda
olduğu bu süre içerisinde İşsizlik Fonunun farklı
amaçlarla kullanıldığını açık ve net bir
şekilde görüyoruz.
Bakıyorsunuz,
İşsizlik Fonunun kaynaklarının otoyolların
yapımında ve GAPa para ayrılarak orada
kullanıldığını Hükûmet temsilcilerinin
açıklamalarından öğreniyoruz ve duyuyoruz. Geçmişte,
1983lü yıllarda rahmetli Turgut Özalın kurmuş olduğu
çeşitli fonların nasıl içinin
boşaltıldığını ve yok edildiğini ve
bunlardan kaynaklanarak insanlarımızın büyük
sıkıntılar ve problemler yaşadığını
gördük, şimdi İşsizlik Fonuna el atılmaya
başlandı arkadaşlar.
Bakın, 31
Mayısta yine bu Parlamentoda İşsizlik Fonundan vergi
alınmasıyla ilgili bir kanun teklifini bütün itirazlarımıza
rağmen, bütün uyarılarımıza rağmen burada kabul
ettiniz ve geçti. Ama geçirmiş olduğunuz bu kanunda bir eksiklik
buldunuz, bir hata bıraktınız, bir nokta
bıraktınız; şimdi ikinci bir teklifi getiriyorsunuz buraya,
geçici madde olarak ekliyorsunuz, insanlarımızın yargıya
gitmesinin yolunu kapatıyorsunuz.
Arkadaşlar,
biz bir hukuk devletiyiz. Hukuk devletinde insanların yargıya
gitmesinin önü kapatılabilir mi? Bunu neden yapıyorsunuz? Daha önceki
kanunlarda da zaman zaman insanların anayasal hakkını
kullanmalarının, yargıya gitmelerinin önünü
kapattınız; bu doğru değil. Oysa 12 Eylül 2010 tarihinde
yapılan referandumda -ki kitapçığınızdaki maddelerden
bir tanesi- Kişisel olarak Anayasa Mahkemesine başvurma
yollarını açacağız. dediniz, İnsanların Anayasa
Mahkemesine başvurmasını getirdik. diyorsunuz ama burada getirdiğiniz bu teklifle
insanların mahkemeye gitmesinin ve hakkını aramasının
yollarını kapatıyorsunuz. Bu doğru değildir
arkadaşlar, yaptığınız yanlıştır, bir.
İkincisi, İşsizlik
Fonundan vergi kesilmesi külliyen yanlıştır. İşsizlik
Fonunda birikmiş olan paraları tabii ki İşsizlik Fonunun
yöneticileri onu çeşitli yerlerde değerlendiriyorlar. Ne
yapıyorlar? Bankalara yatırıyorlar, kâğıda
yatırıyorlar ve değerlendiriyorlar. O değerlendirilen
faizden şimdi verginin alınması doğru bir iş
değildir. Bu, işçilerin, emekçilerin alın terinden kesilmemesi
gereken bir meblağdır. Yanlıştır bu, bunun
düzeltilmesi ve bunun çıkartılması gerekiyor.
Bakın arkadaşlar, Türkiyede
11 milyon işçi ve 2 milyon kamu çalışanından vergi
alınıyor, vergi ödüyor. Gelir vergisinin büyük bölümü ücretlilerin
üzerinden, bu da yaklaşık olarak yüzde 66 kaynaktan, yapılan
kesintilerdir arkadaşlar. 4 milyon 738 bin asgari ücretli toplam 5 milyar
38 milyon, diğer ücretliler ise 22 milyar 649 milyon vergi ödemiş
arkadaşlar. Yaklaşık olarak 6 milyon 750 bin ücretli 675 bin
şirket kadar vergi ödüyor yani toplam gelir, servet ve sermaye
kârlarına bakıldığında bunun yüzde 43ü ücretlinin
cebinden çıkmış.
Şimdi, ücretlinin cebinden
çıkmış olan bu vergilerden oluşmuş olan
İşsizlik Fonuna siz bir vergilendirme getiriyorsunuz. Bunu
yapmamanız gerekiyor. İşsizlik Fonunda biriken paralar tamamen
işçiler ve işverenden kesilen paylardan ve bundan dolayı da bu
faize verilen paraların tekrar bir daha vergilendirilmesi
yanlıştır ve yanlış yapıyorsunuz. Ve bir de
vatandaşlarımızın mahkemeye gitme yollarını
burada tamamen kapatıyorsunuz. Bu doğru bir iş değildir,
Anayasaya aykırı bir tutum ve davranış sergiliyorsunuz.
Bunu yapmayın. diye bir kez daha buradan uyarıyorum.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Çam.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 2yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Geçici madde 2 kabul
edilmiştir.
Geçici madde 3
üzerinde iki önerge vardır. Bu okutacağım iki önerge de
aynı mahiyettedir. Aynı mahiyette olan önergeleri birlikte
işleme alacağım, istemleri hâlinde milletvekillerine ayrı
ayrı söz vereceğim.
Buyurunuz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin geçici 3.
Maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Kazım Kurt Aydın Ayaydın Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Eskişehir İstanbul İstanbul
Mahmut Tanal Haydar Akar Musa
Çam
İstanbul Kocaeli İzmir
Namık Havutça
Balıkesir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Alim
Işık
Konya
Manisa Kütahya
Mehmet
Erdoğan Hasan Hüseyin
Türkoğlu
Muğla
Osmaniye
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi, kim
konuşacak acaba?
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kişiye özel bir düzenleme
olduğundan maddenin Teklif metninden çıkarılması
önerilmektedir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi,
kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Musa Çam.
BAŞKAN Sayın Çam, buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı Kanun
Teklifinin geçici 3üncü maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
TÜBİTAKla ilgili bir madde bu
değerli arkadaşlar. Hiç kuşkusuz, TÜBİTAK,
kuruluşundan beri önemli işlere imza atmış, önemli
çalışmaları desteklemiş, ülkenin bilim ve teknoloji
alanında yapılan gelişmelerine katkı sağlamış
bir kurumumuz ancak üzülerek belirtmeliyim ki bu kurumumuz da ülkenin
içerisinde bulunduğu sosyal, ekonomik ve politik dalgalanmalardan
etkilenmekte ve Hükûmetin yargıdan kadın doğuma kadar her
şeye müdahale eder hâle geldiği bir iklimde kendi niteliği ve
işlevselliği tartışmalı bir hâle gelmiştir.
TÜBİTAK'ın vizyonu nedir?
TÜBİTAK'ın vizyonu, kendi ifadeleriyle, toplumumuzun ekonomik, sosyal
ve çevresel yaşam kalitesinin çağdaş uygarlık düzeyine
kavuşmasına hizmet eden, alanında uluslararası
etkinliğe sahip bir kurum olmak.
Peki, misyonu nedir? Ülkemizin rekabet
gücünü ve refahını artırmak ve sürekli kılmak için toplumun
her kesimi ve ilgili kurumlarla iş birliği içinde, ulusal
önceliklerimiz doğrultusunda bilim ve teknoloji politikaları
geliştirmek.
AKP hükûmetleri döneminde çoğu
politika iyi niyet üzerinden belirlendi sadece. Açılımlar,
tırnak içinde söylüyorum iyi niyetle" yapıldı,
dış politikamız "iyi
niyetlerle" yeniden inşa edildi vs.
Peki, yine bir başka iyi niyet
yanılgısı mı yaşatıyor AKP Hükûmeti bizlere bu
alanda? Refah düzeyleri sıralamasında 110
ülke içerisinde 75inci sıradayız. Ünlü Dünya Ekonomik Forumunun
2010-2011 yılı Küresel Rekabetçilik Raporunda verilen rekabet gücü
sıralamasında Türkiye 139 ülke içerisinde 61inci sırada. Dünya
Ekonomik Forumu'nun yukarıdaki 2010-2011 yılı raporunda,
üniversite-sanayi işbirliği konusundaki sıralamada Türkiye 139
ülke içerisinde 82inci sırada.
2009-2010 Küresel İnovasyon
Endeksi Raporu'nda verilen inovasyon sıralamasında Türkiye 132
ülke içerisinde 67inci sırada. Yine 2009-2010 Küresel İnovasyon
Endeksi Raporu'nda verilen Beşeri Kapasite Alt Endeksi
sıralamasında Türkiye 132 ülke içerisinde 89uncu sırada. AB
İnovasyon Karnesi'nde verilen inovasyon sıralamasında Türkiye 33
ülke içerisinde 32nci sırada. Geçen sene de 33 ülke içerisinde 32nci
sıradaydık. Aynı raporun İnsan Kaynakları Alt Endeksi
sıralamasında Türkiye 33 ülke içerisinde 30uncu sırada.
Değerli milletvekilleri, olayların ve
kurumların üstündeki yaldızları
kazıdığınızda karşımıza
çıkanları söylemek de bizlere düşüyor. Bu güzide kurumun, ülkenin refahını ulusal öncelikleri doğrultusunda geliştirmeyi
kendisine şiar edinmiş bu güzide kurumun Oda TV davasında
mahkeme tarafından kendisinden istenen raporu yüz gün geçmesine
karşın göndermemiş olması da manidardır. Mahkeme
başkanının beyanatını hatırlıyor musunuz?
Sanık yoklamasının ardından mahkeme başkanı
Mehmet Ekinci: "TÜBİTAK raporu ulaşmadı. 4-5 kez telefonla,
bir kez de müzekkere yazdık, duruşmaya gelsin dedik ama
gelmedi." demişti. Bir raporu yüz günde hazırlayamayan
TÜBİTAKın en başta bilimselliği değil siyasiliği
sorgulanmalıdır diye düşünüyorum. Ancak bu ve buna bezer olaylar
sayesinde bizler aslında AKP tarafından her şeyin Allah'a havale
edilmediğini de öğrenmiş olduk.
Bizler biliyoruz ki bilim eğer hükûmetin, siyasetin,
politikacıların etkisi altındaysa orada bilim yapılamaz.
Orada yapılan şey siyasetin kendisi olur ki bunu AKP hükûmetleri
döneminde TÜBİTAKa yapılan tartışmalı atamalar ve
müdahalelerle bolca görme şansızlığına maalesef eriştik.
Bu şansızlığı yalnızca biz yaşamadık, o
çok öykündüğünüz ve girmek için kapısında
yattığınız Avrupa'nın en saygın basın
yayın kuruluşları bile 2008'den sonra TÜBİTAKı
sayenizde diline doladı. O zamana kadar saygın bir bilim kurumu olarak
gösterilen TÜBİTAK sayenizde Hükûmete bağlandı ve ondan sonra da
hem düşüşü hem işlevsizleştirme hem de
kalitesizleştirme operasyonu başladı.
Gelinen nokta ne TÜBİTAK açısından ne
Türkiye açısından ne de Türkiye'deki bilimsel faaliyetlerin
savunulabilirliği açısından hoş bir durum değildir.
Bugün TÜBİTAK yönetimi problemlidir. Yönetimde bulunan bilim
insanlarının yanlış tercihlerle oralara getirildiğini
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler daha önce de belirttik. Bu
yanlışlar sürmektedir ve bu düzeltilmediği takdirde sadece ülke
içerisinde değil, uluslararası arenada da ülke olarak bilimsel
çalışmaları büyük yaralar almaya aday görünmektedir.
Değerli milletvekilleri, unutmayınız ki
dünyaya iki şey hükmeder, birisi kılıç, diğeri ise bilimdir
ve kılıç eninde sonunda bilime ve düşünceye yenilir. Artık
iktidarla birlikte kendinize hak gördüğünüz kılıcı
elinizden bırakınız. Dünyanın daha çok bilime ve
düşünceye ihtiyacı olduğu şu zamanlarda barışa,
bilime ve özgür düşünceye yönelik atacağınız her adım
yalnızca sizi değil, ülkemizi ve bölgemizi de huzurlu
kılacaktır, tabii eğer bu tür bir kaygı
taşıyorsanız diyorum ve üç yıldan dört yıla
çıkarılmak istenen TÜBİTAK Başkanlığına bu
nedenle karşı olduğumuzu bir kez daha söylüyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çam.
Önergeleri
birlikte işleme alıp oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
Madde
oylamasından önce bir redaksiyon talebi vardır Komisyonun.
Buyurunuz efendim.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Sayın
Başkanım, geçici 3üncü maddede yer alan 8inci maddesiyle
ibaresinin tekliften çıkarılan 3üncü madde nedeniyle 7nci madde
olarak redaksiyona tabi tutulmasını arz ediyoruz.
BAŞKAN Bu
redaksiyon talebiyle birlikte geçici 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yeni bir geçici
madde ihdasına dair bir önerge vardır, şimdi bu önergeyi
okutacağım ve Komisyonun önergeye salt çoğunlukla
katılıp katılmadığını soracağım,
eğer katılıyorsa işlemi devam ettireceğim,
katılmıyorsa önergeyi geri çekeceğim.
Buyurunuz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı yasa teklifine aşağıdaki
geçici maddenin eklenmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Geçici madde:
Çeşitli
afetler nedeniyle geçmişte hak sahipliği tanınan kişilere
yasalarda belirtilen süreler içinde hak sahipliği mükellefiyetlerini
yerine getirmeyen veya eksik getiren
kişilere bu kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay
içinde başvurmaları hâlinde yeniden kendilerine hak sahipliği
tanınır. Hak sahipliğinin yerine getirilmesi usul ve
esasları yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Salt çoğunluğumuz
yoktur, katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Salt
çoğunlukla Komisyon katılamadığı için önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
Sayın
milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.45
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
22.09
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER:
Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 131inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
302 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi, yeni madde ihdasına dair yirmi üç önerge
vardır.
Bildiğiniz üzere, görüşülmekte olan tasarı
veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı ve
teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve Komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı İç Tüzükün 87nci maddesinin dördüncü
fıkrasının hükmüdür. İç Tüzükün 91inci maddesine göre, yeni
bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır
ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir.
Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 21 üyeyle
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi, ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı
Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin
Canikli Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Mustafa
Kalaycı
Giresun İstanbul Konya
Süreyya
Sadi Bilgiç Muzaffer
Baştopçu Salih
Koca
Isparta Kocaeli Eskişehir
MADDE 60- 18/3/1924 tarihli ve 442 sayılı Köy
Kanununun ek 16 ncı maddesinin dördüncü fıkrasına
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Ancak, 2330 sayılı Kanuna göre eşinden,
çocuklarından veya baba veya anasından dolayı dul ve yetim
aylığına müstahak olmaları, bu maddeye göre bağlanan
aylığın kesilmesini gerektirmez.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Salt çoğunluğumuz vardır Sayın
Başkan, katılıyoruz.
BAŞKAN O zaman yeni madde olarak görüşme
açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kütahya
Milletvekili Alim Işık konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz 302 sıra sayılı Kanun Teklifine yeni eklenmek
üzere, özellikle şehit yakınları, gaziler ve terör
mağdurlarına tanınan hakların düzenlenmesiyle ilgili
bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklikleri
öngören tekliflerle ilgili madde üzerinde söz aldım. Özellikle bundan
sonra gelecek diğer maddeleri de dikkate alarak, bu düzenlemelerle ne
amaçlandı, nelere ulaşıldı, onlarla ilgili grubum
adına sizleri bilgilendirmek istiyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle
bu yasama yılının son gününde çok hayırlı bir işe
hep beraber katkı yapacağımızı düşünüyorum çünkü
özellikle 2009 yerel seçimlerinin öncesinden başlamak üzere bugüne kadar
şehit ve gazi ailelerine değişik zeminlerde Başbakan
Yardımcısından başlamak üzere Sayın Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanımız ve diğer bazı
bakanlarımızın ifade ettiği, söz verdiği ama bugüne
kadar gerçekleştirilemeyen bazı hakların en azından bir
kısmını vermiş olacağız. O anlamda, bu beklenti
içerisinde bulunan ve hayatlarını ülkemiz için vermiş evlatlarımızın
anne, baba ve yakınlarını hiç olmazsa biraz sevindirmenin
mutluluğu içerisinde olacağımızı düşünüyorum.
Bu
eklenen maddelerle öncelikle köy korucularının da bazı haklardan
yani şehit ve gazilerimize verilen haklardan yararlanmasının önü
açıldı. Bunlar da şimdiye kadar mağduriyetlerinin bir
kısmını bu vesileyle gidermiş olacaklar.
Diğer
taraftan, harp okullarıyla astsubay meslek yüksek okullarında okuyan
yani polis ve askerî öğrencilerimiz de 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanunu kapsamına girip şehit olan veya gazi kalmış
vatandaşlarımızın haklarından yararlanacaklar. Bu da
Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu gördüğümüz ve katkıda
bulunduğumuz bir maddeydi. Bunun da geçmesini olumlu buluyoruz.
Diğer
taraftan, şehit anne ve babalarının maaşlarının,
her ne kadar ayrı ayrı olmak üzere her birine en az asgari ücret
düzeyinde maaş verelim teklifinde bulunsak da, uzlaşmayla,
bunların toplamının bir asgari ücret altında
olamayacağı yönünde bir karara varıldı. En azından,
şimdi aldıkları maaşların bir katına yakın
ya da bazı durumlarda ondan daha fazlasını alabilecek bir
seviyeye gelindi. Bu da olumlu bir gelişme. İnşallah, en
azından, şehit anne ve babalarımızı bu anlamda biraz
daha memnun etmiş olacağız.
Bir diğer önemli konu, sanal intibak olarak belirtilen
ve 5434 sayılı Kanunun ek 77nci maddesi kapsamında
maaş alanların kademeli olarak maaşlarının
artırılmasının önü açıldı. Bundan sonra her
yıl ve üç yılda bir olmak üzere belirli düzeylerde bir
artış sağlanacak. Bu da olumlu gördüğümüz önemli maddelerden
birisiydi.
Diğer taraftan bir
diğer düzenlemeyle, trafik ve yol güvenliği veya tutuklu ve
hükümlülerin sevk ve nakillerini sağlamakla görevli olanların da yine
verilen bazı haklardan yararlandırılmaları sağlandı.
Bu da önemli bir değişiklik. En azından şimdiye kadar bu
kapsamda görevi sırasında kaza geçiren, şehit ya da gazi olan
insanlarımıza bir nebze de olsa bundan sonra bu haklardan
yararlanmanın önü açılmış oldu.
Diğer bir konu, en
önemli ve üzerinde durduğumuz, şehit ailelerine ve gazilerimizin
ailelerine ikinci iş imkânıydı. Bu sağlanmış oldu
bu vesileyle. Şimdiye kadar gündeme gelen tasarılarda ve diğer
konularda bekâr şehitlerimizin bu haktan yararlanması mümkün
değildi. Önerimiz üzerine iktidar partisinin ve diğer partilerimizin
de temsilcilerinin katkısıyla bekâr şehitlerimizin ailelerinin
de bu ikinci istihdam hakkından yararlandırılması
sağlandı. Malullere, yani gazilerimize ise yine bir ilave istihdam
hakkı sağlanmış oldu.
Bu öneride gelecek olan
maddelerde katılmadığımız bir konu var. Tabii ona da
muhalefetimizi belirttik. Uludere olaylarında hayatlarını
kaybedenlere maaş bağlanması konusu Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bizim katılmadığımız, eleştirdiğimiz
bir konudur. Bunu da bu vesileyle söylemek istiyorum.
Diğer taraftan, vazife
malullerinin ve katılım paylarının ödemelerinde,
sağlık harcamalarında, malul aylıklı olanların
muayenelerinde iyileştirmeler sağlandı. Bunu da yine
desteklediğimiz bir konu olarak değerlendiriyoruz. Malullük, muayene
ve köy korucularının da aynı haklardan yararlanması
konusunda yapılan düzenlemeyi olumlu görüyoruz.
Operasyon
tazminatının artırılmasıyla ilgili düzenleme yine
tarafımızdan da desteklendi. Ayrıca bu amaçla Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının talepte bulunduğu ilave
şube müdürlüğü kadrosunun da yerinde olacağını
düşündük ve buna da destek verdik.
Bu vesileyle,
bazı haklar sağlanmamış olsa da, şehit ailelerimiz ve
gazilerimizin diğer istekleri her ne kadar bu torba yasaya girmemiş
olsa da var olanlarla bir nebze de olsa bunların yüreklerine su
serpileceğini düşünüyor, tekrar, katkısı olan herkese
teşekkür ederek saygılar sunuyorum.
Hayırlı
uğurlu olsun. diyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Umut Oran.
Süreniz on
dakika.
Buyurunuz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA UMUT ORAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
gecikmeli de olsa, bu yasanın bugün bu akşam bu saatte de olsa yüce
Meclise gelmiş olması son derece anlamlı. Bu konuda katkı
sunan tüm partilere bütün gazilerimiz ve şahit aile ve yakınları
adına ben de teşekkürlerimi iletmek istiyorum.
Bugün maalesef
yine bir şehit haberimiz var. Geçen hafta yaralanan bir üsteğmenimiz
bugün şehit oldu. Baktığımız zaman, son bir ay
içerisinde 27 şehidimiz var ve 63 yaralımız var. Gerçekten son
derece kötü bir tabloyla karşı karşıyayız ve özellikle
de son on yıldır bunların sayısı hızla
artıyor.
Tabii, bu
noktada, benim ana muhalefet partisi olarak özellikle iktidar partisinin
terörle mücadele politikasını ve stratejisini öncelikle
eleştirme hakkına sahip olduğumu söylemek isterim çünkü on
yıldır geldiğimiz noktaya baktığımız zaman,
maalesef terörle mücadelede
başarılı olmayan bir Hükûmet var. Bu, tabii, siyaset üstü bir
konu, hepimizi ilgilendiren bir konu ama bu konuya daha dikkatli ve ciddi bir
şekilde el atmamız gerekiyor. Tabii burada, terörle mücadelede
Hükûmetin, iktidarın terörizm ve terörist kavramını bir daha
ele alması gerekiyor çünkü Hükûmet terörle mücadele edeceğiz diye
bir taraftan gazetecilerle, bir taraftan yazarlarla, bir taraftan
öğrencilerle, bir taraftan akademisyenlerle ve bir taraftan da subaylarla
mücadele ediyor yani böyle bir anlayış farkı var.
Dolayısıyla da, bugün gerçek terörle yapılan mücadeleye
baktığımız zaman bir müzakere ve bir teröre teslim olma
noktasında olduğunu görüyoruz. Bu çerçevede, Hükûmetin bu dönem
yasama faaliyetleri başladığı zaman, 61inci Hükûmet
Programını bir kez daha -bunu daha evvel de söyledim- revize etmesi
gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum çünkü 61inci Hükûmet
Programında terörle mücadeleyle ilgili somut, elle tutulur ve bunu çözüme
ulaştırabilecek bir anlayış, bir hedef maalesef yoktu.
Dolayısıyla, Hükûmetin bunu bir an evvel ele alması gerekiyor.
Bunu bir kez daha altını çizerek hatırlatmak istiyorum.
Biraz evvel de söylediğim gibi, bugün bu kararı
bekleyen binlerce gazimiz var, şehit aileleri var. Dolayısıyla,
Gazi Meclisin bugün geç de olsa bu konuyu ele almasını son derece
önemli bulduğumu ifade etmek istiyorum.
Tabii, şöyle de bir sitemim olacak:
Hatırlarsanız, yine bu kürsüden sizlere bundan on gün evvel tekrar
bunu -bu kanun teklifimizi, bizim yapmış olduğumuz kanun
teklifimizi- ele almamızı sizlerden rica etmiştim, Bunun içini
beraber dolduralım. demiştim. Keşke o zaman alsaydık,
biraz daha Komisyona zaman verebilirdik. Bunun içini beraberce, ortak
akılla daha iyi doldurabilirdik çünkü Komisyona gelme tarihine de
baktığımız zaman, yaklaşık kırk sekiz saat
önce komisyona gelmiş bir kanun teklifi.
Şimdi, buradan bu teklife dönersek, tabii ki bu
teklifin iyi yönleri var, bunu bir kere ifade etmek isterim. Gerçekten
sorunlara çözüm getirebilecek, derde deva olabilecek önemli noktaları
kapsamakta. Ancak yine de eksikleri var. Özellikle bu ikinci işle ilgili
-biraz evvel de hatip ifade etti- buradaki bir mağduriyetin giderilmesiyle
ilgili, özelikle bekâr şehitlerin ailelerine, kardeşlerine verilecek
ikinci işle ilgili, bu olanağın sağlanmasıyla ilgili,
mutlaka bu yasa teklifinde, bu hükmü uygulamayanlara da
çalıştırmadığı kişi sayısı kadar
idari para cezası öngörülmesini ben bir kez daha teklif ediyorum. Yani bir
yaptırımı ve cezai müeyyidesi olması gerektiğini ifade
etmek istiyorum.
İkinci bir husus: Yine şehit
yakınları ve gazilere, özellikle TOKİden konut almaları
noktasında öncelik tanınmasını tekrar gündeme getirmek
istiyorum. Yani sıra beklememeleri lazım, onlara TOKİden, yapmış
oldukları başvurulara göre öncelik verilmesi gerekiyor.
Bir üçüncü husus olarak şunu ifade etmek istiyorum:
Şehit ailelerine bir anlamda olumlu bir şey yaparken öbür taraftan da
şehit çocuklarının eğitim aldığı
yurtları kapatıyoruz. Bakın şu anda altı ilde Türk
Silahlı Kuvvetleri Vakfının altı tane yurdu
kapatılıyor. Bine yakın şehit çocuğunun bu yurtlarda
barınma imkânını elinden alıyoruz. Bunun da bir kez daha
dikkate alınmasını rica ediyorum.
Bir dördüncü konu: Şehit aileleri ve gazilerimize
özellikle ulaşımda, kara ulaşımında, belediye
sınırlarındaki ulaşımlarda kamu araçlarından
yararlanma imkânını veriyoruz. Bu, deniz yollarında da var,
demir yollarında da var. Ancak, hava ulaşımının da -ki
bugün artık hemen hemen her yere hava ulaşımı sağlanıyor-
getirilmesini özellikle vurgulamak istiyorum. Bu noktada Türk Hava
Yolları, özellikle
Benim de gündeme getirdiğim, Suriyede, Irakta
ve Bosnada kaybedilmiş, batırılmış bazı paralar
var veya milyarlarca dolarlık sponsorluklar var. Türk Hava
Yollarının da gazilerimize ve şehit ailelerine en azından
bu sponsorluğu çok görmemesini buradan ifade etmek istiyorum.
Bazı sorunları var yine gazilerin. Mesela,
bakın, Ankara Belediyesinde -not alabilirsiniz- su paralarında, su
faturalarında engelli yurttaşlara yüzde 90 indirim
yapılıyor fakat gazi yurttaşlara bu indirim oranı yüzde 40.
Bunun da giderilmesi gerekiyor yani gazilerin de en az engelliler kadar imkâna
sahip olması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Yine, engelli kimlik kartını
Başbakanlık veriyor fakat gazi kimlik kartını Sosyal
Güvenlik Kurumu veriyor. Bunun da yine Başbakanlık tarafından
verilmesini gazilerimiz istiyorlar.
Burada yapmamız gereken en önemli şey,
gazilerimize ve şehit ailelerine iadeiitibar yani onların
onurlarını koruyacak, yaşamlarını sağlayabilecek,
yine onlara çalışabilecekleri şartlarda iş imkânı
yaratmak durumundayız. Bununla ilgili bu konuyu da ciddi bir şekilde
ele almamız gerekiyor.
Bunun dışında,
baktığınız zaman bugün mesela şehit ailelerinin
sayısı belli, gazilerin sayısı belli. Koskoca bütçemize
baktığınız zaman, işte, güçlü ekonomi diyoruz
Yaklaşık 4 binden az gazimiz var yani bu ülkenin gazileri ve
şehit aileleri için burada Gazi Meclisin, yüce Meclisin hiçbir
fedakârlıktan kaçmamasını diliyorum.
Bu noktada, tabii, zaman zaman gazilerimiz, şehit
ailelerimiz karşı karşıya oldukları sorunları
dile getirmek için birtakım gösteriler yapabiliyorlar, birtakım
-gayet doğal olarak- protestolar yapabiliyorlar. Bunlarla ilgili de
özellikle iktidar partisini, Hükûmetimizin
Özellikle bu konudaki kolluk
kuvvetlerini biraz daha orantılı müdahaleye veya biraz daha toleransa
davet ediyorum çünkü çok yakın zamanda -sizler de
hatırlayacaksınız- protezleri dağılmış
gazilerimiz, coplanan gazilerimiz, biber gazına maruz kalmış
gazilerimizle ilgili tabloları yaşadık ve
yaşamaktayız. Dolayısıyla bu konuyu da yüce Meclisin,
Hükûmetin bir kez daha duyarlılıkla ele almasını diliyorum.
Gaziler, şehit aileleri bizim onurumuzdur. Onlar
hakikaten bu ülke için, bu topraklar için çok büyük fedakârlıklar
yapmışlardır dolayısıyla onlarla ilgili yapılacak
hiçbir fedakârlığın karşılığı olamaz.
Dolayısıyla Gazi Meclisin bu konuda yapabileceğinin azamisini
yapmasını bir kez daha sizlerden rica ediyorum ve hepinize iyi
akşamlar diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Oran.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurunuz Sayın Kaplan
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten Meclisin üzerinde çok önemle durması
gereken, çalışması gereken, bilgilenmesi gereken çok önemli bir
konuyu alelacele bir durumda Meclise getirdik. Şimdi bunlar eğer
vakitli bir şekilde tartışılabilseydi,
konuşulabilseydi çok önemli hatalar düzeltilebilirdi çünkü çok çok
komplike bir olay. Sadece otuz yıldır süren çatışmanın
getirdiği ağır sonuçlardan ibaret değil bu. Bunun öncesi
var, Kıbrıs Savaşına kadar. Kıbrıs Savaşından
önce Koreye kadar, Koreden sonra, şu an Afganistandaki askerler, Lübnandaki
güçler, Somaliye gönderilen güvenlik birimleri, güçleri, bütün bunlar, bir
yanda kapsam içinde, diğer bir yanda 90lı yılların
konsepti içinde yakılıp yıkılan 4 bin köy, 17.500 faili
meçhul de bunun içinde. Yani bu otuz yıllık çatışma
sürecinin bilançosu, faturası maalesef çok ağırdır ve o
kadar ağır ki burada hem görevli olanlardan hem sivil
yurttaşlardan, özellikle de sivillerden en çok kayıp olmuştur.
Çok açıklıkla söylüyorum ki 90 yılının konsepti
içinde, devletin kendi politikası sonucu köy yakılmaları
olayıyla beraber işlenen faili meçhul cinayetler de daha sonra
Susurluk çetesiyle ortaya çıktı, JİTEM çıktı,
itirafçılar çıktı, suç organizasyonları çıktı ve
bunların da devlet adına, devletin yerine geçerek çok fazla cinayet
işledikleri, asit kuyularında insanların öldürüldüğü, ölüm
kuyularında bulundukları, çok yakın tarihte Güçlükonakta bir
minibüste korucuların nasıl yakıldığına dair
bilgilerin ulaştığı, birçok yerde daha yeni cenazelerin
bulunduğu bir ortamda ve çatışma sürecindeyiz. O zaman, otuz
yılın acılarını çok iyi tartacağız. Otuz
yılın adaletini, terazisini şaşmaz
kılacağız. Eğer bunları biz yapamazsak, eğer
sadece hassas bir konu gündeme geldiği zaman aceleye getirip üzerinde
konuşamayacaksak, ülkemizin otuz yıllık çatışma
sürecini sonlandırmak, barışa evrilmek, siyaseten Mecliste çözüm
aramanın da kanallarını bulamayız. Burada zamanında
çok dile getirdim. Evet, polis, asker, er, erbaş, subay, korucular,
görevliler, bunun dışında sivil görevliler, bunun
dışında siviller
Şu an Meclisin ufkunda, Meclisin
hafızasında acaba şu var mı: Sadece Şırnaktan,
milletvekili seçildiğim ilden 15 bin kişinin 1993te köyleri
yakılıp faili meçhul cinayetlere kurban gittikten sonra hâlâ Mahmur
Kampında olduğundan ve bunun utancını
yurttaşlarımızın hâlâ: Ki o zaman Saddam zulmü vardı,
Saddam zulmünde Iraka gittiğinden haberi var mı Mecliste
milletvekillerinin? Kendi cüzdanını taşıyan, kendi
vatandaşınız 15 bin kişi, 1993ten bu yana Irakta mülteci
koşullarında yaşıyor. Bu, ülkenin onurunu zedelemiyor mu?
Bakın,
korucularla ilgili, bu kürsüde bir politikamız var. Sisteme
karşıyız ama sisteme karşı olmak onların
haklarının da teslim edilmemesi anlamına gelmez. Umarız ki
barış ortamı sağlanır, emekli olanlar emekli olur,
yaşı genç olanlar da Ormanda, DSİde, yolda daha faydalı
işlerde çalışarak sürelerini tamamlarlar. Bu da bir yanı
çünkü 85 bin kişiyi burada telaffuz ediyorum.
Diğer
bir konu: Bir yasa taslağı geldi. Çok samimi olarak bir iki şeyi
söyleyeceğim. Benim ilk gözüme çarpanlar, ilk taslağa baktım,
diyor ki: Terörle mücadele sırasında hizmetlerinden
yararlanılması için güvenlik kuvvetleri tarafından görev
verilmiş olan siviller
Yani Vedat Aydını, Musa Anteri, hatta
ve hatta, Albay Rıdvan Özdeni, yine, Tuncelide komutanları, Licede
General Bahtiyar Aydını dahi öldüren ve devlet adına bu görevi
yapan karanlık güçler, tetikçiler ve o dönemin silahlarını
kaybedenler, o dönemlerde istediği gibi cinayet işleyenler ve
Susurluk Raporunda, çetesinde, araştırmasında Meclisin ortaya
çıkanlar, Yeşiller, daha birçok isim sayabilirim. Evet, biz dikkat
çekmeseydik bugün hepiniz bu hassas yasa nedeniyle buna Evet. demiş
olacaktınız ve Yeşile de onun gibi JİTEMci,
itirafçı, Musa Anteri öldürene de gazetecileri öldürenlere de birçok
insana maaş bağlama gibi bir durumla karşı
karşıya kalırdınız. Bu
uyarılarımızı Sayın Bakan ve bürokratlar ve diğer
gruplar dikkate almıştır: çıkarılmıştır
şu an.
Yalnız, şunu söyleyeyim: Salt bu değil,
eğer biz adaletin terazisini bütün mağdurlar için eşit koyarsak,
herkes için bu hakkı teslim edersek, bu hak herkes için eşit olarak
uygulanırsa bir anlam ifade eder. 5233 sayılı Kanuna göre,
terörle tazmin komisyonlarında, öldürülen bir insanın değeri 14
bin lira olarak yazılıyor arkadaşlar. Ben, avukat olarak,
milletvekilliğimden önce, İstanbulda, bir çarşının
yanmasında bir annenin feryatları üzerine açtığım bir
davada uzlaşma sağlanmamıştı ve ilk itiraz
davasını o zaman açmıştık. Daha sonra, Strasbourga,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine getirdik. İnsanlar buna isyan
etti. Burada uyardık, Sayın Bakanla, bürokratlarla konuştuk.
Burada, bazı rakamlar var, ne kadar doğru,
araştırılması ayrı bir konu. Şehit
sayısı 23.234. Hangi kritere göre arkadaşlar? Gerçekten, bu
kriter ayrı bir konu. Sivil yurttaşlarımız da mutlaka bu
rakamın içindedir, yoksa Genelkurmayın resmî rakamı bu
değil. Malul gazi 10.983, yakınlarıysa 39.240; bu,
Bakanlığın resmî sitesinden.
Yalnız,
burada bir şey ifade edeceğim. Biz bu 5233 kapsamında bir tek
vatandaşın bu sosyal güvenlik hakkından mağdur olmamasını
istedik ve bir şey daha söyleyeceğim: Uluderenin acıları
daha tazedir. Uluderenin acıları tazeyken Uluderenin üzerinden
böyle hassas konularda kim ki yanlış yapıyorsa onların yüreğini
daha da kanatıyor. Çok açık söylüyorum, ayrım olmaz ama şunu
bilin ki Uludereliler adalet istiyor, para istemediler. Uludereliler hâlâ
adaleti bekliyor. Bir taraftan adaleti sağlayacaksınız, bir
taraftan eşitlik hukukunu sağlayacaksınız, bir taraftan
vatandaşı da, herkesi de kucaklayacaksınız; o zaman, belki
barışa giden bir yolu buluruz, barışa giden bir yolda
uzlaşabiliriz.
Biz bu nedenlerle,
bu çalışmaların kimi kısmını doğru, kimi
kısmını eksik
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bitiriyorum Başkanım.
Bu
çalışmanın bir kısmı doğru, bir kısmı
eksik, bir kısmı ise yanlış arkadaşlar.
Açıklıkla söylüyorum, kanun tekniğinden yanlış, maliye
açısından yanlış ve bir yasa çalışması
yapıyoruz, belki geçici bir rahatlık sağlarız. Çünkü trafik
kazasında giden görevlinin mağduriyetini biliyoruz, dava açıyor
aileler. Askerde ölen insanlar var, kapsama alınmayan insanlar var, sivil
vatandaşlarla ilgili kriterler var; bunlara açıklık getirilmesi
gerekiyor. Ama Bakanlar Kurulunun 5233 sayılı Yasayla ilgili
müracaatları, bu yasalar nedeniyle bir kez daha uzatması gerekiyor.
Biz bu duygularla
çalışmaların hayırlı olmasını diliyoruz.
Kaygılarımızı bu
nedenle dile getirdik, teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Giresun Milletvekili Nurettin Canikli.
Buyurunuz Sayın Canikli. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu gece şu anda gerçekten çok
hayırlı bir düzenlemeye imza atacağız hep birlikte. Bu, bu
ülkenin bekası, geleceği için hayatlarını feda eden
şehitlerimizin elbette ortaya koyduğu fedakârlığın
bedeli değildir, onun karşılığı hiçbir zaman
ölçülemez, maddi rakamlarla da ifade edilemez ancak toplumun, hepimizin,
bizlerin, toplumun temsilcilerinin, gazilerimizin ve şehitlerimizin,
şehit yakınlarının her zaman yanında olduğunu,
gönül birliğimizin onlarla birlikte olduğunu, kalbimizin birlikte
çarptığını göstermesi ve manevi bir destek
açısından bu düzenlemeleri yapıyoruz.
Tabii şu andaki düzenlemeler,
Hükûmet tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderilmesiyle başladı. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımızın koordinatörlüğünde hazırlanan
Hükûmet tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderilmesiyle başladı. Ancak zaman darlığı nedeniyle
şu anda bu torba teklifin içine monte ediyoruz.
Birkaç gündür çok yoğun
çalışmalar yapılıyor bütün siyasi parti gruplarıyla,
arkadaşlarımızla hep birlikte gerçekten yoğun, fedakârane
bir çalışma yapıldı.
Ben bu vesileyle, öncelikle katkılarını ve bu samimi
mesailerini esirgemeyen bütün milletvekili arkadaşlarımıza,
gruplara içten şükranlarımı arz ediyorum ve tabii Plan ve Bütçe
Komisyonu üyesi arkadaşlarımızın tamamına,
Bakanlık mensuplarımıza şükranlarımızı arz
ediyoruz. Elbette, tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderilmesini sağlayan Hükûmetimize de teşekkür ediyoruz.
Bu, gerçekten çok önemli bir düzenleme.
Bugüne kadar şehit aileleri ve gazilerimize sağlanan imkânları
belki katlayacak olan düzenlemelerdir, bu açıdan önemlidir. Biraz sonra
kısaca -çok fazla zaman almayacağım, beş dakikaya
sığdırmaya çalışacağım- ifade edeceğim
getirilen düzenlemeleri.
Tabii, bugüne kadar toplum, bu konuda
hiçbir fedakârlıktan kaçınmadı. Geçmişte
de hükûmetler, imkânları çerçevesinde, bütçe imkânları çerçevesinde
şehit ailelerine ve gazilerimize, karşılığı
olmasa da, hiçbir zaman ölçülmesi mümkün olmadığından
dolayı karşılığı olmasa da katkılar
sağlamaya çalıştılar ancak bu getirilen düzenlemelerin
özelliği, neredeyse bugüne kadar yapılanların üzerine çok ciddi
bir ilave koyması, katkı sağlamasıdır, onu katlayarak
artırmasıdır.
Getirilen düzenlemelerden en önemlisi, şehit
yakınlarına ikinci istihdam imkânı sağlanmasıdır.
Bu, uzun süreden beri tartışılan bir konuydu, bir talepti
aynı zamanda, şehit aileleri tarafından gündeme
getirilen bir konuydu ve burada şehidimizin özel durumuna bakılmaksızın,
evli ya da bekâr olduğuna bakılmaksızın ikinci istihdam
imkânı sağlanmaktadır, annesine, babasına, eşine,
çocuklarına ikinci istihdam sağlanmaktadır ve alternatifi
değildir yani her hâlükârda şehidimizin ailesine iki istihdam
imkânı, diğerleri tarafından, aile bireylerinin diğerleri
tarafından kullanılıp kullanılmadığına
bakılmaksızın sağlanmaktadır. Yani şunu söylemeye
çalışıyorum: Eğer evli eşi var ise, çocukları var
ise bunlar tarafından kullanılabilir, anne babası
tarafından kullanılabilir. Bunlar tarafından
kullanılmadığı takdirde bir zayi olma durumu söz konusu
değil. O zaman diğer aile bireyleri tarafından ikinci istihdam
kullanılacaktır.
Yine
özellikle bekâr, evlenmemiş şehitlerimizle ilgili olarak genelde
bugüne kadar bir istihdam üzerinde konuşuluyordu. Buradaki
tartışmalarda olgunlaştırılan hususlardan bir tanesi
de bu. Bunların da yakınlarına ikinci istihdam imkânı
sağlanmıştır.
Yine,
bu tasarıyla getirilen önemli düzenlemelerden bir tanesi, şehit olan
erbaş ve erlerin anne ve babalarında aranan malullük ve
muhtaçlık şartı kaldırılmıştır. Bu da
bugüne kadar gerçekten çok sorun olan ve kaldırılması talep
edilen hususlardan bir tanesiydi ve yine bu arada anne babaya bağlanan maaşta
bir alt taban sınırı vardı. Bu da bu düzenlemelerle
kaldırılıyor.
Keza
yine eksiklerden bir tanesi şu idi: Terör olayları sebebiyle veya
etkisiyle veya terör olaylarını önlemek amacıyla oluşan her
türlü olaylar ile her ne şekilde olursa olsun terör olaylarını
takip ve etkisiz hâle getirilmesinde
meydana gelen olaylarda sakatlanan veya hayatını kaybeden kamu
görevlileri Terörle Mücadele Kanunu kapsamına alınarak
mağduriyetleri giderilmeye çalışılmıştır.
Yine ayrıca, terör nedeniyle şehit veya gazi
olmuş erbaş ve erlerin kendilerine veya yakınlarına
aylık bağlanırken eğitim durumuna
bakılmaksızın üniversite mezunu olan bir kişinin dokuzuncu
derecenin birinci kademesinden memuriyete başlarken maaş
bağlanmasındaki usul esas alınmaktadır ve ciddi anlamda bir
iyileştirme söz konusudur. Böylece terör nedeniyle şehit veya gazi
olan erbaş ve erlerin aylık hesaplamasından pozitif
ayrımcılık ilkesi bu tasarıyla hayata geçirilmiştir.
Yine aynı şekilde, eğitime yüzde yüz
destek kampanyasında olduğu gibi terör şehit yakınları
ve gazilerine yapılacak gayrimenkul hibelerine de muafiyetler
getirilmiştir.
Şehit yakınlarıyla gazilerin toplu
taşıma araçlarından ücretsiz yararlanmalarıyla ilgili
uygulamada ortaya çıkan birtakım aksaklıklar bu düzenlemelerle
giderilmektedir.
Yine, önemli -biraz önce arkadaşlarımız
bahsetti- terörle mücadelede kendiliğinden inisiyatif kullanarak
hayatını kaybeden veya sakat kalan sivil
vatandaşlarımızın bu imkânlardan faydalanmasının
önü açılmaktadır bu kanunla.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)-
Beş dakika konuşmuştuk.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Evet.
Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu
hatırlattığınız için. Öyle kendi aramızda bir
ilke kararımız vardı o çerçevede.
Ben tekrar hayırlı olmasını
diliyorum. Emeği geçen bütün gazilerimize, şehit ailelerimize ve
yakınlarına hayırlı olmasını diliyorum.
Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.
Komisyonun bir söz talebi vardır.
Buyurunuz efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Sayın Başkan, ben de Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanı olarak tüm grup başkan vekillerimize, yine Sayın
Bakanımız Fatma Şahin Hanımefendiye, Sayın
Aslanoğluna, Sayın Kalaycıya ve Sayın Bilgiçe
katkılarından dolayı çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz efendim.
Şimdi başka söz talebi yok.
Yeni madde 1i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı
Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin
Canikli Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Mustafa
Kalaycı
Giresun İstanbul Konya
Süreyya
Sadi Bilgiç Muzaffer
Baştopçu Salih
Koca
Isparta Kocaeli Eskişehir
MADDE 61- 442 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 2- Bu maddeyi
düzenleyen Kanun ile ek 16 ncı maddede yapılan değişiklik
sonucu anılan madde kapsamına girenlerden müracaat edenler, bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından
itibaren anılan madde hükümlerinden yararlandırılır. Ancak
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönem için herhangi bir
ödeme yapılmaz.
27/5/2007 tarihli ve 5673 sayılı Köy Kanununda
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce geçici köy koruculuğu yapanlardan
ek 16 ncı ve ek 17 nci maddelerde yer alan şartları
taşıyanlara yazılı müracaatları üzerine bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren bu
madde hükümleri uygulanır. Ancak geçmiş süreler için herhangi bir
ödeme yapılmaz."
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Salt çoğunluğumuz vardır Sayın
Başkan, katılıyoruz.
BAŞKAN O zaman önerge üzerinde yeni madde olarak
görüşme açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Muş Milletvekili Sırrı Sakık.
Buyurunuz Sayın Sakık.
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yani elimizde bir veri var, 23.234 şehitten
bahsediliyor. Evet, kirli ve kanlı bir dönemden geçtik. Eğer bu
rakamlar gerçekse, zaman zaman Hükûmetin açıkladığı 40 bin,
50 bin sayısı o zaman gerçekçi bir sayı değil. 23.234,
tekrar altını çizerek söylüyorum. O zaman yani 100 binin üzerinde
insan bu kirli ve kanlı savaşta yaşamını yitirdi.
Evet, çok kirli ve kanlı bir dönemden geçtik, hâlen
de geçiyoruz. Bu gece küçük de olsa önemli bir adım atılıyor,
biz de bunları önemsiyoruz. Yani bir dönemden geçtik, bu dönem kirliydi ve
kanlıydı. Hatta dün Sayın Hüseyin Çelikin bir
açıklaması vardı, 1990lı yıllarda benim ofisime vali
bir bomba koydu. diyor. Evet, benim de iş yerime, otelime orada görev
yapan yetkililer 2 kez bomba koydular. Eğer Hüseyin Çelik bunu
açıklamamış olsaydı, bizim açıklamamız bir
şey ifade etmezdi. Orada 2 öğretmen yaşamını yitirdi.
Şimdi, bir dönem böyle kanlı ve kirlidir ve bu
dönemin arkasında devletin kanlı eli vardır. O tarihte bir
general çıkıp açıkça şunu söylüyordu: Bize uymayan
hâkimlerin, savcıların evlerine bir bomba koyardık bizimle
birlikte hareket etsinler diye. O dönem, o bölgede bombaların nasıl
konulduğunun, nasıl patladığının bir
örneğidir ve yine aynı dönemde işte o Hüseyin Beyin ofisine
bomba koyan Tansu Çillerin ekibindendi. Sonra, mükâfat olarak da milletvekili
oldu, geldi ve Mehmet Ağar, Korkut Eken, Veli Küçük o ekibin aktif
elemanlarından biriydi.
O dönemde binlerce, 3.500 köy yakıldı ve bu
köylerin büyük bir çoğunluğu devletin helikopteri gidiyordu,
yakıyordu ve o dönemde biz bunları seslendirdiğimiz için apar
topar bizi alıp cezaevine attılar. Dönemin Bakanı ve dönemin
Başbakanı açıklamalarda bulunuyordu: Afganistandan,
Pakistandan gelen helikopterler gittiler, yaktılar.
Karıştırınca, bu sefer diyordu ki, yani Bir başka
ülkenin helikopteri gelip senin toprağından nasıl köy
yakabilir? tepkilerini alınca bu sefer diyordu ki: PKKnin
helikopterleri yaktı. Oysa ki PKK de yoktu ortada, Afganistan da,
Pakistan da yoktu. Kendisi ve o dönem birlikte çalışan Genelkurmay
Başkanı Doğan Güreşle birlikte, bir ekiple bir
karanlık döneme imza attılar. 3.500 köy yakıldı ve bizdeki
verilere göre 17.500 faili meçhul cinayet var ve bu
ALTAN TAN (Diyarbakır) Hüseyin Çelik de Doğru
Yoldaydı o zaman. Hüseyin Çelik de o bombacılarla beraber
milletvekilliği yaptı aynı dönemde.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Onun odasına da
bomba koydular.
SIRRI SAKIK (Devamla) Şimdi, o tarihte bunlar
yapıldı. O tarihte yapıldı ve sonra, sizin döneminizde,
2004te bir yasa çıkarıldı; 5233 sayılı Yasa. Neydi?
Bu zararı, ziyanını devlet karşılayacaktı.
Aslında vatandaşa karşı bir hileydi o. O zarar ve ziyana
uğrayan insanlardan biri de benim. Aradan on dokuz yıl geçmiş.
Geçen gün Muş valisine gittim. Ya, on dokuz yıl geçti, bu gece bir
yasal düzenleme yapıyoruz. 2004te böyle bir yasal düzenleme yapmışız
ama hâlâ insanların o hakkı iade edilmedi. Gittim, orada
vatandaşa hâlâ düşman muamelesi yapılıyor. Bakın,
altını çizerek söylüyorum, düşman muamelesi yapılıyor.
Ve yıl 1993, köyler yakılmış, köylerde insanlar evlerinde
diri diri yakılmış ve bizim devletimiz, bugün
iktidarsınız ve emrinizde olan vali yardımcıları ve
valiler, gittim, bir ödeme planı çıkarmışlar. Sordum: Ne
kadar? A vatandaşa 3 milyar, 2 milyar yani milyar derken bin TL diyorum.
Şimdi, sordum oradaki bu işi örgütleyen vali
yardımcısına, Vicdanen bu nedir? dedim. Vallaha
, kem küm
etti. Dedim ki: Bu düşmanlık hukukudur. Böyle bir yasa var ve siz on
dokuz yıldır bu insanların hakkını ödememişsiniz.
Evini yakmışsınız, köyünü yakmışsınız,
arazilerine hâlâ gidemiyorlar. Bir ev nasıl 1 milyon liraya
yapılır? Ses yok. Şimdi, bu gece bu yasa çıkarken o
dönemde mağdur olan bu insanların hepsinin bir bütün olarak
zararlarının tazmin edilmesi gerekir. Bunları yapmazsanız
yarım bırakırsınız, bunları yapmazsanız
yaraları sarmazsınız,
Ve bu konuda bizim ve Cumhuriyet Halk Partisinin zaman
zaman getirip yani bu faili meçhul cinayetlerle ilgili, köy yakmalarla ilgili
getirdiğimiz Meclis araştırma önergeleri hep reddediliyor.
Şimdi, eğer yarın yetiştirebilirsem yarın, yarın
yetiştiremezsem de önümüzdeki 1 Ekimde Hüseyin Çelik Beyle ilgili,
beyanlarıyla ilgili bir Meclis araştırma önergesi
isteyeceğim ve o gün size bakacağım, onu nasıl
reddedeceksiniz? Sizin bir Genel Başkan Yardımcınız
çıkıyor: Benim evime, benim iş yerime bomba koyuyorlar. Bu da
benim boynumun borcu, getireceğim. Biz getirdiğimiz için, Cumhuriyet
Halk Partisi getirdiği için hep reddettiniz. Şimdi, bu dönemin mağdurları
var, bu dönemin. Aradan tam on dokuz yıl geçmiş, on dokuz yıl
yani hâlâ köyüne dönemiyor, hâlâ köyüne cenazesi bile gidemiyor. Bunların,
gerçekten, o on dokuz yıllık süre içerisindeki mağduriyetlerinin
bir an önce ödenmesi gerekir. Ve siz bu yasayı niye
çıkardınız? Geçmişte AİHMe gidiliyordu. AİHM,
işte kıt kanaat, neyse zararları ödüyordu. Siz bir hile yaparak
AİHMin yollarını kapattınız. Ne oluyor? On dokuz
yıldır valiler, vali yardımcıları bu hukuksuzluğu
uyguluyorlar, devlet adına bunu yapıyorlar ve çok rahatlıkla da
söylüyorlar.
Hemen
yanı başındaki bir köy, eğer torpil yapmışsa, çok
rahatlıkla 25 milyar lira para alabiliyor. Bunlardan biri, benim kapı
komşum olan bir köy. Yani 22nci Dönemde Cumhuriyet Halk Partisinden
milletvekili olan, benim de yakın akrabamdır, buradan bir torpil
ayarlayarak bütün köylülere 25er milyar lira para almış. Bak, aradan
yedi yıl geçmiş. Kapı komşu köy 1 milyar lira, o da yedi
yıl sonra ödeniyor. Şimdi böyle bir hukuksuzluk var. Ve bu
AİHMin yollarını kapatan sürecin mimarı da siz oldunuz.
Bir de
ikinci bir konu var. Bu gece yine askerlerle ilgili bir yasa var. Oysa bir de,
askerde askerlik görevini yapıp ve orada, adına zaman zaman
intihar, zaman zaman kaza kurşunu denilen mağdurlar var. Ve
binlerce insan var bunlardan. Bunlardan kimi Ermeni, kimi Kürt, kimi Alevi ve
bunlar -özellikle muhalif kesimlerden bu insanlar- yaşamını
askerde yitirdiler. Bunlar askere alınırken e hoş, ölürken bu
sürece dâhil edilmiyor. Bizim bir an önce bu mağduriyeti de ortadan
kaldırmamız gerekir.
Bu
askere giden insanları eğer siz alıp götürüyorsanız,
eğer orada intihar ediyorsa, sizin sisteminizde bir sorun var. O zaman
şunu yaparsınız: Vicdanı reddi kabul edersiniz, askere
gitmek isteyen gider, gitmek istemeyen de gitmez. O zaman hangi yasayı
uygularsanız
Çünkü siz keyfinizle bunu seçtiniz deme hakkına sahip
olursunuz. Ama şimdi alıyorsunuz, götürüyorsunuz, birkaç gün sonra
bir asker geliyor Sizin oğlunuz
intihar etti. diyor. Oysaki -bu konuda da Meclis araştırma
önergeleri getirdik- birçok intihar, intihar değildir. Bakın, bir
Ermeni vatandaşımızın Batmandaki ölümü ve sonra orada
asker arkadaşları çıktı, dediler ki: Bu bir intihar
değildi, bu bir cinayettir. Yine Alevi bir kardeşimizin,
Malatyalı bir ailenin çocuğunun aslında bir cinayetle
yaşamını yitirdiğini görüyoruz. Bu ailelerin bir bütün
olarak hepsinin bu mağduriyetini giderecek bir yasal düzenlemeye gerçekten
ihtiyaç vardır. Bu insanlar keyiflerinden gitmediler ve oraya gittilerse
siz dönüp şunu soramazsınız: Ya intihar edenden, istifa edenden
kimse bir sorumlu değil. Ama sizin sisteminizden dolayı intihar
ediyorsa, bu sistemden dolayı intihar edenlerin sorumluluğu sisteme
aittir ve iktidara aittir. Ben, bu düzenlemede, bu mağduriyetin de ortadan
kaldırılması için olumlu bir görüşmenin olabileceğini
umut ediyorum.
İlk kez böyle bir
diyalog içerisinde de küçük de olsa bir uzlaşı hepimizi
umutlandırıyor. Diliyorum ve umuyorum ki önümüzdeki dönem bu
Parlamento daha çok uzlaşı ve diyalogla bu akan kanı, bu
şiddeti durdurur, bu kan deryasından bu ülke kurtulur. Hepinize iyi
akşamlar diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Sakık.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay.
Buyurunuz Sayın Akçay.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, şehit ve gazilerimizle ilgili olarak verilen ve
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de imza vermiş olduğumuz
önergeler hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; vatanın, milletin ve devletin
bölünmez bütünlüğü için canlarını feda eden şehitlerimizin
geride kalan ve bizlere emanet olan dul ve yetimlerinin, malul ve gazilerimizin
sorunlarının giderilmesi, yüce Meclisimizin kutsal bir görevidir. Şehit
ve gazilerimiz ve aileleri için ne yapsak azdır. Bütün şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum. Gazilerimize sıhhat, afiyet ve uzun ömürler ve
sabırlar diliyorum.
Anayasamızın
Sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gerekenler
başlıklı 61inci maddesinde Devlet, harp ve vazife
şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda
kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar. hükmü
bulunmaktadır. Bu madde kapsamında bulunan bireylerin korunması
yönünde gerekli tedbirlerin alınması, yaşam seviyelerinin toplumda
kendilerine yaraşır seviyeye çıkarılması sosyal
devletin temel görevlerinden birisidir.
Değerli
milletvekilleri, şehit yakınları ile gazilerimizin
yıllardır çözüm bekleyen sorunları ve beklentileri
bulunmaktadır. Özlük haklarının iyileştirilmesi, haklarının
genişletilmesi ve aralarındaki adaletsiz ve ayrımcı
uygulamaların giderilmesi gerekmektedir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak şehit yakını ve gazilerimizin sorunlarının
çözülmesine yönelik çok sayıda kanun teklifi ve soru önergeleri verdik ve
bu konuda da çok duyarlı olduk. Meclisin son çalışma gününe
geldiğimiz bu güzel akşam, harp ve vazife şehitlerinin dul ve
yetimleri, malul ve gazilerimizle ilgili hazırlanan kanun
tasarısı ve buna paralel teklifler Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunuldu ve görüşüyoruz.
İlk gelen
tasarı ve bu teklifler uygulamadaki bazı önemli eksiklikleri
gidermektedir. Ancak harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile
malul ve gazilerimizin beklentilerini tam olarak
karşıladığını da maalesef söyleyemeyiz.
Şehit yakını ve gazilerin aylıklarında gerekli
artış henüz yapılmamaktadır. Şehit ve gazilerin yüzde
85i bekârdır. Hükûmet tasarısında şehitlerimizin büyük
çoğunluğunu oluşturan bekâr şehit ailelerine ikinci iş
hakkı konusu yoktu fakat daha sonra yine grupların ortak önerisi ve
ortak çalışma ve mutabakatı ile bu durum düzeltilmiştir.
Yine Milliyetçi Hareket Partisi olarak harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gazilerimizle ilgili bu
düzenlemeleri, tekrar ifade ediyoruz ki, canı gönülden destekliyoruz.
Ancak bazı eksikliklerin de giderilmesi gerektiğini söylüyoruz.
İnşallah, bundan sonraki çalışma döneminde -mümkün olursa
ekim ayında ve sonraki aylarda- yine bu noksanlıkları da hep
birlikte gideririz.
Biraz evvel, benden önce Milliyetçi Hareket Partisi
adına konuşan Milletvekilimiz Sayın Alim Işık bu
tekliflerle gelen yeni değişiklikleri ve uygulamaları teker
teker saydı. Ben de bu noksanlıkları dikkatinize sunarak
inşallah önümüzdeki çalışma döneminde bunları da gidermeyi
diliyorum.
Dikkat çekmek istediğim bu noksanlıklar
şunlardır değerli arkadaşlar:
Şehit yakınlarıyla gazilerin
aylıklarında iyileştirme yapılması zarureti
vardır, önümüzdeki dönemin gündeminde bu yer almalıdır ve
maluliyet zam oranları artırılmalıdır.
Gazilerimize de ikinci iş imkânı verilmelidir.
Şehitlerin ve vefatı hâlinde gazilerin anne ve
babasına ayrı ayrı olmak üzere en az asgari ücret tutarında
aylık bağlanmalıdır.
Değerli arkadaşlar, özellikle gazilerimizin
önemli bir kısmı ailelerinin geçimini sağlamak durumunda olan ve
ekonomik olarak o aileyi ayakta tutan fertlerdir. Fakat, üretimden ve
çalışmaktan fiilen kopmuş olması pek çok aile için
yıkım olabilmektedir.
Diğer bir husus, Devlet Övünç Madalyası
verilenlere şeref aylığı bağlanmalıdır
değerli arkadaşlar. Şeref aylığı da hiçbir
şarta bağlı olmadan kesintisiz ve eşit olarak ödenmelidir.
Şeref adı üzerinde ayrı ölçülere bağlanamaz,
bağlanmalıdır. Dolayısıyla, şeref
aylıklarında herhangi bir fark kesinlikle olmamalıdır.
Malul gazilerimizden çalışanlara 3.600 prim gün
sayısını doldurmaları hâlinde yaşlılık
aylığı bağlanmalıdır. Vazife malullerinin
kullandıkları her türlü ortez, protez, araç gereç ile ilaç ve
tıbbi malzeme hiçbir kısıtlama olmaksızın ve
katılım payı alınmaksızın
karşılanmalıdır. Vazife malullerine de faizsiz konut
kredisi hakkı tanınmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, şehit ailelerine ve gazilerimize sosyal konut verilmesi
gerektiğini ve buna ilişkin çalışmaların da bir an
evvel yapılmasını savunuyoruz.
5580 sayılı Özel Öğretim Kurumlarında
Ücretsiz Okuyacak Öğrenciler Hakkında Yönetmelik gereğince,
şehit ve gazi çocuklarına özel öğretim kurumlarında yüzde 1
oranında verilen kontenjan yetersizdir, bu kontenjanın da yüzde 2ye
çıkarılması gerekmektedir.
Son olarak değerli arkadaşlar, önemli
gördüğümüz bir husus da: Özel Tüketim Vergisi Kanununa göre, malullere
1600 ccden düşük ve beş yıl süre ile kullanmak
şartıyla ÖTVsiz binek aracı verilmektedir. Ancak, prosedürler
nedeniyle birçok malul bu hakkını kullanamamaktadır. 3713
sayılı Kanun kapsamındaki gazilere ve 5510 sayılı
Kanunun 47nci maddesine göre ordu vazife malulü sayılanlara
sağlık raporu istenmeden, Sosyal Güvenlik Kurumunun vermiş
olduğu ücretsiz seyahat kartlarını ibraz etmeleri şartıyla,
1600 ccden düşük ve beş yıl süreyle kullanmak şartıyla
ÖTVsiz ve KDVsiz binek aracı imkânı verilmelidir. Çünkü, 3713
sayılı Kanuna göre gazi, 5510 sayılı Kanuna göre vazife
malulü olanların, önce Türk Silahlı Kuvvetlerine ait tam
teşekküllü bir askerî hastanede derecesiyle birlikte gaziliği
belirlendikten sonra, Sosyal Güvenlik Kurumunun Sağlık Kurulu
tarafından derecelerle ilgili belirleme yapılmaktadır. Gazi veya
malul rahatsızlanıp hastaneye gitmesi gerektiğinde eşleri
de bu araçları kullanamamaktadır. Gazi ve malullere verilen bu
araçları eşleri de kullanabilmeliler ve bu rapor konusundaki eziyet
de bir an evvel bitmelidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şehit ve gazilerimiz ile
ailelerine yapılan bu kanunların ülkemize, milletimize, şehit
ailelerine ve gazilerimize hayırlı ve uğurlu olmasını
diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Söz talebi yok.
Yeni madde 2yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 Sıra Sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki
maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Kalaycı
Giresun İstanbul Konya
Süreyya Sadi Bilgiç Muzaffer Baştopçu Salih
Koca
Isparta Kocaeli Eskişehir
Fatoş Gürkan
Adana
Madde 62- 8/6/1949
tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununun 56 ncı maddesine birinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Harp
okulları ile astsubay meslek yüksekokullarında veya üniversitelerin
fakülte ve yüksekokullarında Türk Silahlı Kuvvetleri hesabına
öğrenim görenler veya kendi hesabına öğrenim görmekteyken askeri
öğrenci olanlar, Polis Akademisi ile Polis Meslek Eğitim
Merkezlerinde veya üniversitelerin fakülte ve yüksekokullarında Emniyet
Genel Müdürlüğü hesabına öğrenim görenler veya kendi
hesabına öğrenim görmekte iken Emniyet Genel Müdürlüğü
hesabına öğrenim görmeye devam edenler, Türk Silahlı Kuvvetleri,
Emniyet Genel Müdürlüğü veya Milli İstihbarat Teşkilatı
hesabına açılan okullarda öğrenim görenler ile Türk Silahlı
Kuvvetleri veya Emniyet Genel Müdürlüğü adına öğrenim görmek
üzere temel ve intibak eğitimine tabi tutulanlardan; 5510 sayılı
Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi
kapsamında sigortalı sayılmamış olup da bu
öğrenimleri veya eğitimleri nedeniyle 12/4/1991 tarihli ve 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki terör eylemlerinde
hedef alınarak hayatını kaybedenlerin hak sahibi
yakınları veya sakatlığının derecesi
itibarıyla bu Kanun hükümlerine göre malûl olduğuna karar verilenler
birinci fıkra hükümlerinden aynı şekilde
yararlandırılırlar."
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Sayın
Başkan, salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN Yeni
madde olarak görüşmeye açıyorum.
Gruplar adına söz talebi? Yok.
Yeni madde 3ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı
Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Kalaycı
Giresun İstanbul Konya
Salih Koca Muzaffer Baştopçu Süreyya Sadi Bilgiç
Eskişehir Kocaeli Isparta
Fatoş Gürkan Nevzat Korkmaz
Adana Isparta
Madde 63 - 5434 sayılı Kanunun 72 nci
maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesinin sekizinci
fıkrasında belirtilen durumlardan dolayı veya 3/11/1980 tarihli
ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun ile bu Kanuna ek 18/12/1981 tarihli ve 2566
sayılı Bazı Kamu Görevlilerine Nakdi Tazminat Verilmesi ve
Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamında mütalaa
edilen görevler nedeniyle veya 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren olaylar sebebiyle
hayatlarını kaybetmiş bulunan iştirakçilerle bunlardan
aylık almaktayken ölenlerin, baba veya analarına; yukarıda
belirtilen kanunların veya bu Kanunun 56 ncı maddesi kapsamına
girecek şekilde hayatını kaybeden erbaş ve erlere veya 56
ncı maddede belirtilen öğrencilere ya da bunlardan aynı sebeplerle
aylık almakta iken ölenlerin ana veya babalarına; ölüm tarihini takip
eden aybaşından geçerli olarak malullük ve muhtaçlık
şartı aranmaksızın aylık bağlanır,
hayatını kaybeden erbaş ve erler ile yedek subay okulu
öğrencilerinin ana ve babasına bağlanan aylığın
toplamı 16 yaşından büyük işçiler için tespit edilen otuz
günlük asgari ücretin net tutarından az olamaz."
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Katılıyoruz Sayın Başkan, salt
çoğunluğumuz vardır.
BAŞKAN Yeni madde olarak görüşme
açıyorum.
Söz talebi yok.
Soru-cevap yok.
Yeni madde 4ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı
Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin
Canikli Muzaffer
Baştopçu Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Giresun Kocaeli İstanbul
Mustafa
Kalaycı Salih
Koca Nevzat Korkmaz
Konya Eskişehir Isparta
Süreyya
Sadi Bilgiç
Isparta
Madde 64 - 5434 sayılı Kanunun ek 77 nci
maddesinin birinci fıkrasının başına "Bu Kanunun
56 ncı maddesinde belirtilen haller kapsamında,", (a) bendine
"uzman erbaşlar," ibaresinden sonra gelmek üzere
"sözleşmeli subaylar, sözleşmeli astsubaylar," ve (b)
bendine "azami rütbe tavanı subaylarda" ibaresinden sonra gelmek
üzere "(öğrenim durumuna bakılmaksızın astsubaydan
subay olanlar dahil)" ibareleri eklenmiş, (c) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (d)
bendinde yer alan "başkomiser" ibaresi "öğrenim
durumuna bakılmaksızın üçüncü sınıf emniyet
müdürü" ve ikinci fıkrasında yer alan "asgari ücretin net
tutarı" ibaresi "16 yaşından büyük işçiler için
tespit edilmiş olan otuz günlük asgari ücretin net tutarının iki
katı" şeklinde değiştirilmiş, aynı maddenin
birinci fıkrasına aşağıdaki (e) bendi eklenmiş ve
mevcut (e) ve (f) bentleri (f) ve (g) bentleri şeklinde teselsül
ettirilmiştir.
"c) Sivil iştirakçiler ile bu Kanunun 56
ncı maddesi, 2330 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (e) ve (f)
bentleri ile 3713 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin (i) ve (j)
bentlerinde belirtilenlere uygulanacak azami derece ve kademe ise, genel idare
hizmetleri sınıfı esas alınarak öğrenim durumları
itibariyle 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa göre yükselebilecekleri derece ve kademedir."
"e) Bu şekilde yükseltilen aylıklarda,
milli istihbarat hizmetleri sınıfında bulunan personel için
azami kadro unvanları; yükselebilecekleri en son yönetim veya
uzmanlık kadrosunu geçmemek kaydıyla, yönetim kademelerinde olanlar
için Başkan kadrosu, diğer personeller için 1 inci sınıf
uzman kadrolarıdır."
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Salt çoğunluğumuz vardır Sayın
Başkan, katılıyoruz.
BAŞKAN -
Önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz talebi yok.
Soru-cevap yok.
Yeni madde 5i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı
Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin
Canikli Muzaffer
Baştopçu Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Giresun Kocaeli İstanbul
Süreyya
Sadi Bilgiç Salih Koca Mustafa Kalaycı
Isparta Eskişehir Konya
Nezvat
Korkmaz
Isparta
Madde 65- 5434 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 224 - Bu maddeyi düzenleyen Kanunla 72
nci maddede ve ek 77 nci maddede yapılan değişiklik öncesinde
bağlanmış olan aylıklar ilgili mevzuatına uygun olarak
bağlanmış sayılır ve bunlarda bir eksiltme
yapılmaz.
Bu maddeyi düzenleyen Kanunla değiştirilen 56
ncı madde, 72 nci maddenin dördüncü fıkrası ve ek 77 nci madde
kapsamına dahil edilen haller sebebiyle bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önce hayatını kaybeden veya malul olanlar,
müracaatları üzerine; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip
eden aybaşından itibaren anılan maddelerde belirtilen usul ve
esaslar çerçevesinde aynı haklardan yararlandırılır. Ancak,
geçmiş süreler için aylık, aylık farkı, emekli ikramiyesi
veya emekli ikramiyesi farkı ödenmez.
İlgililerin varsa açtıkları davalardan
feragat etmeleri kaydıyla, 72 nci maddenin dördüncü
fıkrasının birinci cümlesinde bu maddeyi düzenleyen Kanunla
yapılan değişiklik neticesinde aylık bağlama
şartları yeniden düzenlenenler için bu maddenin yürürlük tarihinden
önce bağlanmış olan aylıklar sebebiyle
açılmış olan dava ve icra takiplerinden vazgeçilir. Bu maddenin
yürürlük tarihinden önceki dönem için ilgililere çıkarılmış
olan borçlar beş yıla kadar taksitlendirilir. Aylık taksit
tutarının kişinin gelirinin dörtte birini aşması
halinde taksit süresi uzatılır, faizler Sosyal Güvenlik Kurumunca
terkin edilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN O
zaman yeni madde olarak görüşmeye açıyorum.
Söz talebi yok.
Yeni madde 6yı oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı
Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin
Canikli Muzaffer
Baştopçu Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Giresun Kocaeli İstanbul
Süreyya
Sadi Bilgiç Salih Koca Mustafa Kalaycı
Isparta Eskişehir Konya
Nevzat
Korkmaz
Isparta
Madde 66 - 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı
Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 1 inci
maddesinin birinci fıkrasına "tahkikle" ibaresinden sonra
gelmek üzere ", trafik ve yol güvenliğini veya tutuklu ve
hükümlülerin sevk ve nakillerini sağlamakla" ibaresi
eklenmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Yeni
madde olarak görüşmeye açıyorum.
Söz talebi yoktur.
Yeni Madde 7yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 Sıra Sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki
maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli Muzaffer Baştopçu Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Giresun Kocaeli İstanbul
Mustafa Kalaycı Salih Koca Nevzat Korkmaz
Konya Eskişehir Isparta
Süreyya Sadi Bilgiç
Isparta
Madde 67- 2330
sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendine "tahkiki" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya trafik ve
yol güvenliğini sağlamak" ibaresi eklenmiş, (c) bendi aşağıdaki
şekilde ve (d) bendinde yer alan "Ceza" ibaresi "Tutuklu ve
hükümlülerin sevk ve nakilleri ile ceza" ibaresi şeklinde
değiştirilmiştir.
"c) Güven ve
asayişi ihlal eden eylemler ile kaçakçılığa ilişkin
eylemlerin önlenmesine yönelik görev yapan mülki idare amirlerini;"
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Salt
çoğunluğumuz vardır Sayın Başkan,
katılıyoruz.
BAŞKAN Yeni
madde olarak görüşmeye açıyorum.
Söz talebi yoktur.
Yeni madde 8i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 Sıra Sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki
maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli Ferit Mevlüt Aslanoğlu Muzaffer Baştopçu
Giresun İstanbul Kocaeli Mustafa Kalaycı Salih
Koca Nevzat Korkmaz
Konya Eskişehir Isparta
Süreyya Sadi Bilgiç
Isparta
Madde 68 - 2/3/1984
tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanununun ek 2 nci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "64 üncü maddesi" ibaresi
"mülga 64 üncü maddesi, 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 47 nci maddesinin
sekizinci fıkrası," şeklinde değiştirilmiş
ve fıkranın sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.
12/4/1991 tarihli
ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 21 inci maddesi
kapsamında aylık bağlanmış olanlar için aynı
maddede belirlenmiş olan usul ve esaslar saklı kalmak kaydıyla
verilecek faizsiz konut kredileri de bu madde kapsamındadır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Yeni
madde olarak görüşmeye açıyorum.
Söz talebi yoktur.
Yeni madde 9u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı
Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Muzaffer Baştopçu Mustafa Kalaycı
Giresun Kocaeli Konya
Salih Koca Nevzat Korkmaz Süreyya
Sadi Bilgiç
Eskişehir Isparta Isparta
MADDE 69- 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanununun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendine aşağıdaki cümleler eklenmiş, (c), (d) ve (h)
bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş,
aynı fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiş ve
aynı maddeye birinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
Bütün hak sahipleri adına bir konut için
yapılacak aylık kira yardımının üst limiti ile ödeme
usul ve esasları, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı,
Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığının
görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca
çıkarılan yönetmelikle belirlenir. Bu Kanun hükümlerine göre
aylık alan maluller ile hayatını kaybedenlerin dul ve
yetimlerine yapılan gayrimenkul hibeleri veraset ve intikal vergisinden,
devir işlemleri harçlarından ve döner sermaye ücretlerinden ve bu işlemler
nedeniyle düzenlenecek kağıtlar için tahakkuk edecek damga
vergisinden müstesnadır. Bu gayrimenkullerin maliyet bedellerinin
tamamı bunları hibe edenler tarafından 31/12/1960 tarihli ve 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesi ve 13/6/2006 tarihli
ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesi
kapsamında dönem gelirinden veya kurum kazancından
indirilebilir."
"c) Konut kredisinden istifade bakımından
4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun
ek 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasındaki hüküm; bir konut ile
sınırlı olmak üzere, malül olanların kendileri,
hayatını kaybedenlerin ise dul aylığı bağlanan
eşi, dul aylığı bağlanacak eşin olmaması
halinde yetim aylığına müstehak çocuklarının
tamamının müşterek hakkı olarak bir çocuğu,
çocuklarının da olmaması durumunda ana veya babası
hakkında da uygulanır.
d) Malül olanların kendileri, hayatını
kaybedenlerin ve malül olanların eşleri, ana ve babaları ile
bakmakla yükümlü olunan çocukları, yurtiçinde Devlet Demiryollarında,
Denizyolları Şehir Hatlarında ve belediye toplu taşıma
araçları ile belediye tarafından kurulan şirketler veya özel
firmalar aracılığıyla yaptırılan toplu
taşıma işinde kullanılan araçlarda ücretsiz seyahat
ederler. İlgili kurumlar ve yerel yönetimler bu hakkın
kullanılmasına ilişkin gerekli tedbirleri alır. Bu bendin
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanlığı, İçişleri
Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının
görüşü alınmak suretiyle Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle
düzenlenir."
"h) Erbaş ve erlerden veya
geçici veya gönüllü köy korucularından; terörle mücadele görevi ifa
ederken yaralanarak veya sakatlanarak ilgili mevzuatına göre malullük
aylığı bağlanması koşullarının
oluştuğu tespit olunanlar, 2330 sayılı Kanuna göre
aylık bağlanması hakkından ve bu fıkranın (c),
(d) ve (g) bentlerindeki haklardan, bunların eş, ana ve babaları
ile bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına giren çocukları da bu
fıkranın (d) bendinde düzenlenen haklardan yararlandırılır.
Erbaş ve erlerden veya geçici veya gönüllü köy korucularından;
aynı sebeplerle hayatını kaybedenlerin veya bu fıkra
kapsamında malûl olması sebebiyle aylık almakta iken
hayatını kaybedenlerin dul aylığına müstahak eşi,
ana ve babaları ile yetim aylığına müstahak çocukları
2330 sayılı Kanun hükümlerine göre aylık bağlanması
hakkından ve bu fıkranın (c) ve (d) bendindeki haklardan
yararlandırılır. Bu fıkra kapsamında er ve erbaşlar
için bağlanacak aylıklar, bitirmiş oldukları okullar
neticesinde hak kazandıkları unvanlar üzerinden yürütmüş
oldukları kamu görevleri sebebiyle daha yüksek aylık
bağlanmasına ilişkin hakları saklı kalmak
kaydıyla; en az dört yıllık yüksek öğrenim mezunu olanlar
sekizinci derecenin birinci kademesindeki, diğerleri ise eğitim durumlarına
bakılmaksızın onuncu derecenin birinci kademesindeki
"Memur" unvanlı kadrolarda bulunanların emekli
keseneğine esas aylıkları üzerinden hesaplanacak vazife
malûllüğü aylığı tutarından düşük olamaz ve
bunlar için 5434 sayılı Kanunun ek 77 nci maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendine göre yapılacak yükseltmelerde
aynı unvan ve derece başlangıç olarak esas alınır ve
derece yükselmelerinde kadro şartı aranmaksızın yüksek
öğrenim mezunu gibi işlem yapılır."
"i) Yedek subay okulu
öğrencilerinden, harp okulları ile astsubay meslek
yüksekokullarında veya üniversitelerin fakülte ve yüksekokullarında
Türk Silahlı Kuvvetleri hesabına öğrenim görenler veya kendi
hesabına öğrenim görmekteyken askeri öğrenci olanlar, Polis
Akademisi ile Polis Meslek Eğitim Merkezlerinde veya üniversitelerin
fakülte ve yüksekokullarında Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına
öğrenim görenler veya kendi hesabına öğrenim görmekteyken
Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına öğrenim görmeye devam edenler,
Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü veya Milli
İstihbarat Teşkilatı hesabına açılan okullarda
öğrenim görenler ile Türk Silahlı Kuvvetleri veya Emniyet Genel
Müdürlüğü adına öğrenim görmek üzere temel ve intibak
eğitimine tabi tutulanlardan; 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında
sigortalı sayılmamış olup da bu öğrenimleri veya
eğitimleri nedeniyle bu Kanun kapsamındaki terör eylemlerinde hedef
alınarak hayatını kaybedenler ile yaralanan veya
sakatlananlardan ilgili mevzuatına göre malullük aylığı
bağlanması koşullarının oluştuğu tespit
olunanların kendileri, 2330 sayılı Kanuna göre aylık
bağlanması hakkından ve bu fıkranın (c), (d) ve (g)
bentlerindeki haklardan, bunların eş, ana ve babaları ile
bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına giren çocukları da bu
fıkranın (d) bendinde düzenlenen haklardan
yararlandırılır. Yukarıda
sayılanlardan aynı sebeplerle hayatını kaybedenlerin
veya bu fıkra kapsamında malûl olması sebebiyle aylık
almakta iken hayatını kaybedenlerin dul aylığına
müstahak eşi, ana ve babaları ile yetim aylığına
müstahak çocukları 2330
sayılı Kanun hükümlerine göre aylık bağlanması
hakkından ve bu fıkranın (c) ve (d) bendindeki haklardan
yararlandırılır.
j) Terör eyleminin
ortaya çıkarılması, etkilerinin azaltılması veya
bertaraf edilmesinin sağlanmasında yardımcı ve faydalı
olanlar bu faaliyetlerinden dolayı hayatını kaybettikleri,
yaralandıkları veya sakatlandıkları; ilgili valinin teklifi
üzerine Nakdi Tazminat Komisyonu tarafından karara bağlanan sivillerden
ilgili mevzuatına göre malûllük aylığı bağlanması
koşullarının oluştuğu tespit olunanların
kendileri, 2330 sayılı Kanuna göre aylık bağlanması
hakkından ve bu fıkranın (c), (d) ve (g) bentlerindeki
haklardan, bunların eş, ana ve babaları ile bakmakla yükümlü
olunan kişi kapsamına giren çocukları da bu fıkranın
(d) bendinde düzenlenen haklardan yararlandırılır. Yukarıda
sayılanlardan aynı sebeplerle hayatını kaybedenlerin veya
bu fıkra kapsamında malûl olması sebebiyle aylık almakta
iken hayatını kaybedenlerin dul aylığına müstahak
eşi, ana ve babaları ile yetim aylığına müstahak
çocukları 2330 sayılı Kanun hükümlerine göre aylık
bağlanması hakkından ve bu fıkranın (c) ve (d)
bendindeki haklardan yararlandırılır.
Kamu görevlileri
ile birinci fıkranın (h) ve (j) bentleri kapsamına girenlerden
terör olaylarını önlemek amacıyla her türlü patlayıcı
maddeye bağlı olarak meydana gelen olaylar sonucunda ya da her ne
şekilde olursa olsun terör olaylarının önlenmesi, takibi veya
etkisiz hâle getirilmesi amacıyla ifa edilen görevler sırasında
veya bu görevlere gidiş dönüşler esnasında meydana gelen kazalar
sonucunda yaralanan, sakatlanan, hastalanan veya hayatını
kaybedenler, birinci fıkranın durumlarına uygun hükümlerinden
yararlandırılır.
Birinci
fıkranın (h), (i) ve (j) bentlerinde belirtilenlerden bu Kanun
kapsamındaki olaylar sebebiyle yaralananlar, tedavileri
sonuçlanıncaya veya maluliyetleri kesinleşinceye kadar geçen süre
içinde 5510 sayılı Kanuna göre sağlanan sağlık
hizmetlerinden ve diğer haklardan, aynı sebeplerle tedavi gören malûl
kamu görevlilerine ilişkin hükümler çerçevesinde
yararlandırılır. Erbaş ve erler için Türk Silahlı
Kuvvetlerine ait sağlık kurum ve kuruluşlarında
yapılan tedaviler hariç, bu kapsamda yapılacak giderlerin
tamamı; ilgililerin genel sağlık sigortalısı olup
olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu
tarafından karşılanır. Ancak, bu kişilerden 5510
sayılı Kanuna göre genel sağlık sigortası kapsamında
yer almayanlar için, Sosyal Güvenlik Kurumunca yapılmış olan
giderler, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından; erbaş ve erler için
ilgisine göre Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı,
diğerleri için Maliye Bakanlığından tahsil olunur."
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz talebi yoktur.
Yeni madde 10u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 Sıra
Sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Oktay Vural
Giresun İstanbul İzmir
Mustafa
Kalaycı Ali Öz Salih Koca
Konya Mersin Eskişehir
Musa Çam Özgür Özel Alim Işık
İzmir Manisa Kütahya
Kazım
Kurt Muzaffer
Baştopçu Fatoş Gürkan
Eskişehir Kocaeli Adana
Süreyya Sadi
Bilgiç Nevzat Korkmaz Mustafa Baloğlu
Isparta Isparta Konya
Erkan Akçay Necdet Ünüvar Cengiz Yavilioğlu
Manisa Adana Erzurum
Abdulkerim Gök Mehmet Şükrü Erdinç Ahmet Baha Öğütken
Şanlıurfa Adana İstanbul
Uğur
Aydemir Ertuğrul
Soysal Ekrem Çelebi
Manisa Yozgat Ağrı
Hüseyin
Şahin Ahmet Arslan Menderes Türel
Bursa
Kars Antalya
Sadık
Badak Hasan H. Türkoğlu
Antalya Osmaniye
MADDE 70 - 3713
sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin (A) fıkrasında yer alan
%
a) Görevleri sona
ermiş olsa bile 21 inci maddede belirtilen görevleri yapmaları
nedeniyle uğradıkları saldırı sonucu şehit
olanlar dahil kamu görevlileri, er ve erbaşlar ile geçici ve gönüllü köy
korucularından veya 21 inci maddenin birinci fıkrasının (i)
bendi ya da ikinci fıkrası kapsamındakilerden şehit
olanların eş veya çocuklarından birisi ile ana, baba veya
kardeşlerinden birisi olmak üzere toplam iki kişinin; şehidin
ana, baba ve kardeşi bulunmaması durumunda eş veya
çocuklarından toplam iki kişinin; şehidin eş veya
çocuğunun bulunmaması durumunda ana veya babası ile
kardeşlerinden birisi olmak üzere toplam iki kişinin, ana veya
babanın bu hakkı kullanmaması durumunda ise bir diğer
kardeşi olmak üzere toplam iki kişinin,
b) (a) bendinde
sayılanlardan malûl olup da çalışabilir durumda olanların
kendilerinin, çalışamayacak durumda olanların ise eş veya
çocuklarından birisinin, eşi ve ocuğu yoksa kardeşlerinden
birisinin,
c) 21 inci maddenin
birinci fıkrasının (j) bendi kapsamındakilerden
hayatını kaybedenlerin eş veya çocuklarından birisi,
eşi veya çocuğu yoksa kardeşlerinden birisinin; 21 inci maddenin
birinci fıkrasının (j) bendi kapsamındakilerden malûl olanlardan
çalışabilir durumda olanların kendilerinin,
çalışamayacak durumda olanların ise eş veya
çocuklarından birisinin,"
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Hülya Güven.
Buyurunuz efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HÜLYA
GÜVEN (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 302 sıra sayılı torba
kanun tekliflerine ek olarak şehit ve gazilerin durumlarını
iyileştirmek amacıyla verilen önerge hakkında konuşmak
üzere bulunuyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle tüm
şehitlerimizin önünde saygıyla eğiliyor, Allahtan rahmet,
ailelerine de sabır diliyorum. Yine, artık her ilde, her ilçede
gittikçe artan şehit haberlerinin bitmesini, artık annelerin,
babaların ve kardeşlerin ağlamamasını diliyorum.
Ayrıca iktidar
partisine de sormak istiyorum: Üç yıldır haklarının
düzenlenmesini bekleyen şehit ve gaziler niye bu kadar beklediler? Kanun
tasarısı neden bugüne kaldı? Neden daha önce detaylı olarak
tartışılmadan ek önergeyle geliyor?
Bakın, bir
şehit kardeşi ne diyor: Referandumla kabul edilen ve
Anayasamızda yer alan şehit ailelerine pozitif
ayrımcılığın yapılacağına ait Anayasa
hükmüne rağmen, defaatle verilen sözlere rağmen şehit yakınlarına
verilen sözler yerine getirilmemiştir. Ağabeyim teröristlerce
şehit edilmiş olup, bu yasal düzenlemeler ile şehidimizin
annesi, babası ve biz kardeşlerine yeni bir imkân
sağlanamamıştır. Bu, gecikmişliğin bir göstergesi
olmaktadır.
Kaç yıldan bu
yana, şehit aileleri ve gaziler geçim sıkıntısı
çekmekte, yeterli sağlık hizmetleri alamamaktaydılar. On
yıldır iktidarda olan bir Hükûmet, verdiği sözleri bile
verdikten üç yıl sonra yerine getirmektedir Cumhuriyet Halk Partisinin de
zorlamasıyla ve uğraşmasıyla.
İktidar
milletvekillerini görüyoruz; gaziler ve şehit aileleriyle piknik
yapıyorlar, gezilere gidiyorlar, dernekleri ziyaret ediyorlar ve vaatlerde
bulunuyorlar ama bütün bunlar karın doyurmuyor. Yine soruyorlar: Neden
şehit aileleri ile gaziler haklarını on bir yıl sonra
alabiliyorlar. Gecikmiş adalet adalet midir?
Bugün, şehit
yakınları ile gaziler, atamalarında kadro olanağı
şartı olduğu için atama sorunu yaşadıklarını
belirtmektedirler, tayinlerin şartsız yerine getirilmesini
istemektedirler.
Yine, bu arada, bir
yurttaşımızın -bu, medyada, gazetelerde verildi- askerde
arkadaşı tarafından vurulması sonunda kaybettiği
bacağı için verilen protezin parasının yıllar sonra
faiziyle geri istendiği görülmekte. Bu, bir mağduriyet değil
midir?
Şehitlerimizin
aileleri ve gazilerimiz için ne yapılsa azdır, onların refah
içinde yaşamasının sağlanması da devletin görevidir.
Tüm bunların
yanında, diğer engelli yurttaşlarımızı da göz
ardı etmemeliyiz. Bugün bir mail daha aldım. Her iki yılda bir
değiştirmek zorunda olduğu yürüme protezine bir katkı
payı ödemesi gerekiyormuş ancak babasından kalan aylık ile
ödeyemediğini belirten bir kızımız, bu nedenle de evden
dışarı çıkamadığını anlatıyordu.
Devletimizin
görevini hatırlatmak isterim. Görev, tüm engelli vatandaşlara
eşit, kaliteli, bedelsiz sağlık hizmeti vermektir. Bugün
Sağlık Bakanımıza, engelli raporlarında neden yüzde 70
değil de yüzde 69 verildiğini, ölçütün ne olduğunu sordum. Çünkü
yüzde 70 olursa engelli aylığı bağlanıyor, yüzde 69
olunca engelli raporu aylık bağlanmıyor. Aldığım
cevap, değerlendirmelerin Avrupa Birliği standartlarına göre
olduğu şeklindeydi. Acaba, emeklilerimizin, şehit ailelerimizin,
gazilerin ve işe aldığımız engellilerin
aylıkları da Avrupa Birliği standartlarında mı?
Tasarıda eksik
olan -yine bir şehit çocuğundan gelen mail- şehit çocukları
eğer baba şehit olduğu sırada küçük ise büyüdükleri zaman
işsiz kalmaları ve yalnızca annelerinin aldığı maaşla
geçinmek zorunda olmalarıdır. Onlar için de çözüm getirilmesi gereken
bir konudur. Çocuklar küçük diye anne ve çocukların amcası eğer
aylık alıyorsa tabii ki çocuklar büyüdüğü zaman Sen
aylığını bırak, vazgeç, çocuklardan birisi
alsın. demek doğru değil ama buna da Hükûmetimizin bir çözüm
bulması gerekmektedir.
Ben tekrar
şehit ailelerine ve gazilere sabır diliyor, terörün artık
durmasını ve bu kanunun hayırlı olmasını
dileyerek saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Güven.
Başka söz
talebi yoktur.
Yeni madde 11i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı
Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli Muzaffer Baştopçu Mustafa Kalaycı
Giresun Kocaeli Konya
Salih Koca Nevzat Korkmaz Süreyya
Sadi Bilgiç
Eskişehir Isparta Isparta
MADDE 71- 3713
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 11- Bu maddenin yürürlük
tarihinden önce bu maddeyi düzenleyen Kanun ile 21 inci maddeye eklenen haller
sebebiyle bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce malûl
olanların kendileri, hayatını kaybedenlerin ise dul ve
yetimleri, müracaatları üzerine bu Kanunun durumlarına uygun
hükümlerinden bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren
yararlandırılırlar. Anılan maddenin birinci
fıkrasının (h) bendi kapsamına giren er ve erbaşlar
yönünden aylıkların yeniden belirlenmesinde müracaat şartı
aranmaz.
21 inci madde kapsamına girenlerden, daha önce her
ne şekilde olursa olsun devam eden yargı süreçleri ve icrai
takibatlardan feragat edenler, ilgili kuruma başvurmaları durumunda
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından
itibaren 21 inci madde ile sağlanan durumlarına uygun haklardan
yararlandırılır. Davalardan feragat edilmesi halinde
mahkemelerce ilgili kurum lehine hükmedilecek vekalet ücretleri ilgili kurumca
tahsil edilmez.
Bu madde esas alınarak geriye dönük herhangi bir
aylık, aylık farkı, tazminat, tazminat farkı ile ikramiye
ve ikramiye farkı ödenmez ve geriye dönük hak talep edilemez."
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Salt çoğunluğumuz vardır,
katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Yeni madde olarak görüşme açıyorum.
Söz talebi yoktur.
Yeni madde 12yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı
Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli Muzaffer Baştopçu Mustafa Kalaycı
Giresun Kocaeli Konya
Salih Koca Ferit Mevlüt Aslanoğlu Süreyya Sadi Bilgiç
Eskişehir İstanbul Isparta
Nevzat
Korkmaz
Isparta
MADDE
72 3713 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 12 Bu maddeyi düzenleyen Kanunla değiştirilen ek 1 inci
maddede belirtilen haller sebebiyle bu maddenin yürürlük tarihinden önce malül
olanların kendileri hayatını kaybedenlerin ise hak sahibi
yakınları ek 1 inci maddedeki usul ve esaslar çerçevesinde
anılan maddeyle getirilen haklardan yararlanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Salt çoğunluğumuz vardır Sayın
Başkan, katılıyoruz.
BAŞKAN Yeni madde olarak görüşme
açıyorum.
Söz talebi yoktur.
Yeni
madde 13ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302
Sıra Sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Muzaffer
Baştopçu
Giresun İstanbul Kocaeli
Mustafa
Kalaycı Salih
Koca Nevzat Korkmaz
Konya Eskişehir Isparta
Süreyya
Sadi Bilgiç
Isparta
MADDE 73- 22/5/2003 tarihli
ve 4857 sayılı İş Kanununun 30 uncu maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "eski hükümlü işçiyi" ibaresinden
sonra gelmek üzere "veya 21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı
Askerlik Kanunu veya 16/6/1927 tarihli ve 1076 sayılı Yedek subaylar
ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu kapsamına giren ve askerlik hizmetini
yaparken 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun
21 inci maddesinde sayılan terör olaylarının sebep ve tesiri
sonucu malûl sayılmayacak şekilde yaralananları" ibaresi
eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Salt çoğunluğumuz
vardır Sayın Başkan, katılıyoruz.
BAŞKAN Yeni bir madde
olarak görüşme açıyorum.
Söz talebi yoktur.
Yeni madde 14ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302
Sıra Sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Süreyya Sadi Bilgiç Muzaffer Baştopçu
Giresun Isparta Kocaeli
Nevzat
Korkmaz Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Mehmet Doğan
Kubat
Isparta İstanbul İstanbul
Salih
Koca
Eskişehir
MADDE 74- 17/7/2004 tarihli
ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan
Zararların Karşılanması Hakkında Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 1- 16
yaşından büyükler için tespit edilen otuz günlük asgari ücretin net
tutarının; 9 uncu maddenin birinci fıkrasının (b)
bendinde belirtilen malullerin kendilerine yüzde altmışı, (c)
bendinde belirtilen malullerin kendilerine yüzde sekseni, (d) bendinde
belirtilen malullerin kendilerine tamamı, (e) bendinde belirtilenlerin
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 34 üncü maddesi uyarınca
belirlenecek hak sahiplerine ise tamamı üzerinden
paylaştırılarak aylık bağlanır. Bu maddeye göre
aylığa hak kazananların diğer mevzuata göre de aylığa
hak kazanması halinde, tercih ettikleri aylıkları, Sosyal
Güvenlik Kurumuna yazılı müracaatlarını takip eden
aybaşından itibaren ödenir, diğer aylıkları sürekli
olarak kesilir.
Ancak, iki yönden aylığa
aynı zamanda hak kazananlara, müstehak oldukları tarihten ibaren
fazla aylıkları ödenir. Tercih ettikleri aylıklarını
alanlar, yeniden Sosyal Güvenlik Kurumuna yazılı olarak
başvurdukları tarihi izleyen aybaşından itibaren bu
isteklerinden dönebilirler. Sosyal Güvenlik Kurumunca ödenen bu aylıklar
her yılsonunda faturası karşılığında Maliye
Bakanlığından tahsil edilir.
Bu madde kapsamına
girenlerin ilgili valiliğe müracaatı üzerine valilik tarafından
tanzim edilecek aylık bağlanmaya ilişkin belgeler Sosyal
Güvenlik Kurumuna gönderilir.
Terör örgütleri
tarafından öldürülen veya yaralanan ya da güvenlik kuvvetleri
tarafından etkisiz hale getirilen veya yaralanan terör örgütü
mensupları ile bunların birinci fıkraya göre belirlenecek
yakınlarına ve terör suçlarından dolayı hüküm giyenlere, bu
madde kapsamında aylık bağlanmaz. Bu Kanunun 2 nci maddesinin
birinci fıkrasının (f) bendindeki suçlar sebebiyle herhangi bir
hüküm giymeden önce bu madde hükümlerine göre aylık
bağlanmış olanların aylıkları hükmün
kesinleştiği tarihten itibaren kesilir. Haksız ödenen tutarlar
ilgililerden tahsil olunur."
BAŞKAN Komisyon
önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Salt çoğunluğumuz
vardır, katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Yeni bir madde
olarak görüşme açıyorum.
Söz talebi yoktur.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, bizim bu maddeyle ilgili
itirazımızın olduğunun sadece kayda girmesini istirham
ediyorum. Arzım bu kadardır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim, kayda girmiştir.
Yeni madde 15i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302
Sıra Sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Muzaffer Baştopçu Mehmet Doğan Kubat
Giresun Kocaeli İstanbul
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Salih Koca Süreyya Sadi Bilgiç
İstanbul Eskişehir Isparta
MADDE
75- 5233 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 5-
(1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen terör
olayları sebebiyle malül olanların kendilerinin, hayatını
kaybedenlerin ise hak sahibi yakınlarının müracaatları
halinde; ek 1 inci maddede belirtilen koşulları taşımaları
kaydıyla aynı maddede belirtilen usul ve esaslar ile aylık
miktarları üzerinden ve bu maddenin yayımı tarihini takip eden
aybaşından itibaren 5510 sayılı Kanunda belirtilen usul ve
esaslara göre aylığa hak kazanırlar. Ancak bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önceki dönem için herhangi bir ödeme yapılmaz."
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, biraz önce ifade ettiğim
gibi, bundan önceki maddenin devamı niteliğindedir. Bu maddeye de tam
olarak katılmadığımızı ifade etmek istiyorum
kayıtlara girmesi açısından.
BAŞKAN
Kayıtlara geçmiştir.
Başkaca söz
talebi yoktur.
Yeni madde
16yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 Sıra Sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki
maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Süreyya Sadi Bilgiç Muzaffer Baştopçu
Giresun Isparta Kocaeli
Mustafa
Kalaycı Salih
Koca
Konya Eskişehir
MADDE 76 - 5510
sayılı Kanunun 47 nci maddesinin beşinci fıkrasına
aşağıdaki cümle, onbeşinci fıkrasına (c)
bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bent ve son
fıkrasından önce gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
Ancak, 3713
sayılı Kanun kapsamında vazife malulü olduğuna karar
verilenlerden, sınıf veya görev değiştirerek
çalışmaya devam edenlere ise görevden ayrılmalarına ve
başkaca bir müracaata gerek kalmaksızın sınıf veya
görev değiştirerek çalışmaya başladıkları
tarihi takip eden aybaşından itibaren aylık bağlanır.
"d) 3713
sayılı Kanun kapsamında vazife malulü olduğuna karar
verilenlerden, sınıf veya görev değiştirerek 4 üncü maddenin
birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında çalışmaya
devam edenler hakkında uzun vadeli sigorta kollarının
uygulanmasına devam edilir. Bunların sınıf veya görev
değiştirdikleri tarihten sonra geçen çalışmaları
dolayısıyla yeniden aylık bağlanması için
yazılı istekte bulunmaları ya da emekliye ayrılmaları
veya herhangi bir nedenle görevlerinin sona ermesi halinde, sonraki
çalışmaları karşılığında
aylığa hak kazanmaları durumunda bu süre için 29 uncu maddeye
göre aylık hesaplanır. Sonradan geçen
çalışmalarından dolayı yaşlılık
aylığına hak kazanamayanların kendilerine toptan ödeme
yapılır, vefatları halinde ise hak sahiplerine ölüm
aylığı bağlanır veya toptan ödeme yapılır."
"İç güvenlik veya
istihbarat görevi ifa eden kamu kurum ve kuruluşlarınca yerine
getirilen uçuş veya dalış hizmetleri sırasında,
uçuşun havadaki ve yerdeki veya dalgıçlığın çeşitli sebep
ve tesiri ile malûl olanlar ile hayatını kaybedenler hakkında
sekizinci fıkranın (e) bendi kapsamına girenlere ilişkin
hükümler uygulanır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Salt
çoğunluğumuz vardır Sayın Başkan,
katılıyoruz.
BAŞKAN Yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz talebi yoktur.
Yeni madde 17yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Yeni madde 17
kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 Sıra Sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki
maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Kalaycı
Giresun İstanbul Konya
Süreyya Sadi Bilgiç Salih Koca Muzaffer
Baştopçu
Isparta Eskişehir Kocaeli
MADDE 77- 5510
sayılı Kanunun 69 uncu maddesinin birinci fıkrasının
(f) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.
f) 60
ıncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (4)
numaralı alt bendinde belirtilen kişiler ile bunların
eşleri, (6) ve (8) numaralı alt bentlerinde sayılanlar ile
bunların bakmakla yükümlü olduğu kişiler, (5) ve (7)
numaralı alt bentlerinde sayılanlar, vazife malulleri ile 4 üncü
maddenin dördüncü fıkrasının (d) ve (e) bentlerinde
sayılanlar.
g) 3713
sayılı Kanunun 21 inci maddesinde sayılan olaylara maruz
kalmaları nedeniyle yaralananların tedavileri sonuçlanıncaya
veya maluliyetleri kesinleşinceye kadar sağlanacak sağlık
hizmetleri."
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Salt
çoğunluğumuz vardır Sayın Başkan,
katılıyoruz.
BAŞKAN Yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz talebi yoktur.
Yeni madde 18i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 Sıra Sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki
maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Kalaycı
Giresun İstanbul Konya
Süreyya Sadi Bilgiç Salih Koca Muzaffer
Baştopçu
Isparta Eskişehir Kocaeli
MADDE 78- 5510
Sayılı Kanunun 73 üncü maddesine son fıkrasından önce
gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"3713
sayılı Kanuna göre aylık bağlanmış maluller, 5434
sayılı Kanunun 56 ncı maddesi veya 2330 sayılı Kanunun
2 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) ve (f) bentlerinde
sayılanlardan 3713 sayılı Kanun kapsamına giren olaylar
sebebiyle aylık bağlananlar ile 3713 sayılı Kanun
kapsamına girmese dahi başkasının yardımı ve
desteği olmaksızın yaşamak için gereken hareketleri
yapamayacak derecede malûl olan vazife ve harp malullerinin sağlık
kurulu raporuyla ihtiyaç duydukları her türlü ortez/protez ve diğer
iyileştirici araç ve gereçler herhangi bir kısıtlama
getirilmeksizin Kurumca karşılanır. 72 nci maddede belirtilen
usullere göre bedelleri karşılanacak olan bu kapsamdaki ürünler
garanti süresi içerisinde veya aynı amaca yönelik yeni ürün talepleri
Kurum tarafından belirlenen usul ve esaslara göre
karşılanır.
Genel
sağlık sigortalısı ile bakmakla yükümlü olduğu
kişilerden, 3713 sayılı Kanunun 21 inci maddesinde sayılan olaylara
maruz kalmaları nedeniyle yaralananlar, tedavileri sonuçlanıncaya
veya maluliyetleri kesinleşinceye kadar geçen süre içerisinde verilen
sağlık hizmetleri ve diğer haklardan aynı Kanuna göre
aylık bağlanmış olanlar gibi
yararlandırılırlar.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Salt
çoğunluğumuz vardır Sayın Başkan,
katılıyoruz.
BAŞKAN Yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz talebi yoktur.
Yeni madde 19u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı
Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Mustafa
Kalaycı
Giresun İstanbul Konya
Süreyya Sadi Bilgiç Muzaffer
Baştopçu Salih
Koca
Isparta Kocaeli Eskişehir
MADDE 79- 5510
sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına
aşağıdaki cümle ve aynı maddeye aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
5434
sayılı Kanunun mülga hükümlerine göre vazife malullüğü
aylığı bağlananlardan malullüklerinin sürekli olduğuna
Kurum sağlık kurulunca karar verilen iştirakçiler yine aynı
Kanunun 40 ıncı maddesinde belirtilen yaş hadleri ile özel kanunlarındaki
yaş hadlerini doldurduğu tarihe kadar yeniden muayene edilmelerini
Kurumdan isteyebilir."
"İç
güvenlik veya istihbarat görevi ifa eden kamu kurum ve kuruluşlarınca
yerine getirilen uçuş veya dalış hizmetleri sırasında,
uçuşun havadaki ve yerdeki veya dalgıçlığın
çeşitli sebep ve tesiri ile malûl olanlar ile hayatını
kaybedenler hakkında 5434 sayılı Kanunun mülga 64 üncü maddesi
hükümleri aynen uygulanır.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt
çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Salt çoğunluğumuz vardır Sayın
Başkan, katılıyoruz.
BAŞKAN Yeni bir madde olarak görüşme
açıyorum.
Söz talebi yoktur.
Madde 20yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Yeni madde 20 kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 Sıra Sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki
maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Mustafa
Kalaycı
Giresun İstanbul Konya
Muzaffer
Baştopçu Salih
Koca Süreyya Sadi
Bilgiç
Kocaeli Eskişehir Isparta
MADDE 80 5510
sayılı Kanunun geçici 14 üncü maddesine birinci fıkrasından
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"3713
sayılı Kanun kapsamında vazife malulü olup sınıf veya
görev değiştirenlerden bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla 4
üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında
sigortalı olarak çalışmaya devam edenler ile aynı kapsamda
çalışmaya devam eden er ve erbaşlara, görevlerinden
ayrılmalarına gerek kalmaksızın alınacak emekliye sevk
onayına istinaden müracaatlarını takip eden aybaşından
itibaren aylık bağlanır. Bunlara ve bu maddenin yürürlük
tarihinden önce sınıf veya görev değiştirerek 4 üncü
maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında
sigortalı olarak çalışmaya devam edenlerden bu maddenin birinci
fıkrasının (d) bendi hükümleri uygulanmak suretiyle vazife
malullüğü aylığı alanlardan emeklilik ikramiyesi
tutarları ödenmeyenlere (er ve erbaşlar hariç), bu fıkranın
yürürlük tarihini takip eden aybaşında yürürlükte bulunan
katsayılar uygulanmak suretiyle emeklilik ikramiyesi ödenir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz talebi yoktur.
Yeni madde 21i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 Sıra Sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki
maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Muzaffer
Baştopçu
Giresun İstanbul Kocaeli
Mustafa
Kalaycı Salih
Koca Süreyya Sadi
Bilgiç
Konya Eskişehir Isparta
MADDE 81 - 5510 sayılı
Kanunun geçici 18 inci maddesine ikinci fıkrasından sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Bu madde
kapsamına giren ve malullüklerinin sürekli olduğuna Kurum
Sağlık Kurulunca karar verilen geçici ve gönüllü köy korucuları
ile 2330 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının (e) ve (f) bentlerinde sayılan hizmetlerinden
dolayı malullük aylığı bağlananlar 442
sayılı Kanunda öngörülen yaş hadlerine kadar, er ve
erbaşlar askerlik çağı dışına
çıktıkları tarihe kadar yeniden muayene edilmelerini Kurumdan
isteyebilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılıyoruz
Sayın Başkan, salt çoğunluğumuz vardır,
BAŞKAN Yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz talebi yoktur.
Yeni madde 22yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 Sıra Sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki
maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ferit Mevlüt Aslanoğlu Muzaffer Baştopçu
Giresun İstanbul Kocaeli
Mustafa Kalaycı Salih Koca Süreyya Sadi Bilgiç
Konya Eskişehir Isparta
MADDE 82-
27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 28 inci
maddesinin (A) fıkrasının üçüncü paragrafında yer alan
"12" ibaresi "24" şeklinde
değiştirilmiştir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Salt
çoğunluğumuz vardır Sayın Başkan,
katılıyoruz.
BAŞKAN - Yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz talebi yoktur.
Yeni madde 23ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Yeni bir madde
ihdasına dair bir önerge daha gelmiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Şeylerle ilgili bitti mi?
BAŞKAN
Hayır, bitmedi. Bunun devamı olarak yeni bir madde
OKTAY VURAL
(İzmir) Diğer kanunla ilgili değil mi efendim? Tamam.
BAŞKAN 23
yeni madde ihdasıyla olan çalışmamız sona ermiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, sadece bir şeyi ifade etmek
istiyorum.
BAŞKAN Evet.
OKTAY VURAL
(İzmir) Önemli bir çalışma. Bu çalışmaya katkı
sağlayan arkadaşlara ve Sayın Bakana Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak teşekkür ediyorum, bütün herkese, hayırlı
uğurlu olsun diyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz biz de bu çalışmalarınız için.
Sayın
milletvekilleri, yeni bir madde ihdasına dair bir önerge daha
gelmiştir, bu önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
302 sıra sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki
maddenin 40 olarak eklenmesini ve diğer maddelerin teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ahmet Aydın Gürsoy Erol Kemal Değirmendereli
Adıyaman İstanbul Edirne
Osman Aydın Mehmet Doğan Kubat Mustafa Gökhan Gülşen
Aydın İstanbul Kastamonu
MADDE 83 3213
sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına
"Kaynak tuzlalarında çevre ile uyum teminatı bir defaya mahsus
alınır." cümlesi, 14 üncü maddesinin beşinci
fıkrasına "Ancak, kaynak tuzlalarında alınacak Devlet
hakkında bu koşul aranmaz, fiili üretim üzerinden Devlet hakkı
tahakkuk ettirilir. cümlesi eklenmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunluğuyla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkanım, salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
BAŞKAN Yeni
bir madde olarak görüşme açıyorum.
Madde üzerinde
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Adana milletvekili Fatoş
Gürkan konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Gürkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA FATOŞ GÜRKAN (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun
Teklifine bir madde eklenmesiyle ilgili önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bizi izleyen aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, esasında
benim konuşmam, tabii, şehit yakınları ve gazilere
verilecek haklarla ilgili. Öncelikle, vatanı, bayrağı, milleti
için gözünü kırpmadan mücadele eden, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere, tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi şükranla ve minnetle
anıyorum.
Evet, onlar için
biz ne yapsak azdır ama uzun süreden beri, özellikle şehit
yakınları ve gazilerle ilgili önemli çalışmalar
yapıldı. 12 Eylül 2010 tarihinde, şehit yakınlarına ve
gazilere, dul ve yetimlerine yapılacak düzenlemelerle ilgili Eşitlik
ilkesine aykırı sayılmaz. diye bir ibare de konuldu, ondan
sonra da gerçekten önemli çalışmalar yapıldı.
Özellikle benim de
vekil olmadan önce de, bir büyük dedemin şehit olması nedeniyle,
şehit aileleriyle ve gazilerle birlikte yaptığımız
önemli çalışmalar vardı. Benim de kanun tekliflerim vardı.
Özellikle kanun teklifimin birisi, daha önce, bir daire
başkanlığı kurulmasıyla ilgiliydi. Kanuna gerek
kalmadan, daire başkanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına bağlı olarak kuruldu. Memleketimize
hayırlı, uğurlu olsun. Tabii, önemli hizmetler veriyorlar.
Bir diğeri,
şehit yakınlarına ikinci istihdam verilmesiyle ilgiliydi, o da
gerçekleşti. Tabii, bu önemli bir sorundu. Özellikle evli olarak
ölmüşse şehit, çocukları, arkada kalan eşi, anne-baba ve
yakınları arasında önemli sorunlar çıkıyordu. Bu hem
şehidin dul kalan eşi hem çocukları hem anne ve babalarıyla
kardeşleri arasında çeşitli anlaşmazlıklara neden
oluyordu. Bundan sonra, verilen ikinci istihdamla artık bu önemli sorun
giderilmiş oluyor. Eğer şehit bekâr olarak ölmüşse, anne-baba
ve kardeşlerden birisi 2 istihdam hakkını kullanabilecek.
Eğer anne-baba feragat ederse 2 kardeşi kullanabilecek. Şayet
evli ise anne-baba veya kardeşlerden biri 1ini, eş ve çocuklardan
birisi 1ini kullanacak. Eğer anne-baba veya kardeşler bu
hakkından feragat ederse, yine, eşi veya 2 çocuğundan birisi bu
hakkı kullanacak. Tabii, bu önemli bir düzenleme. Hayırlı,
uğurlu olsun diyoruz.
Bir ikincisi: Özellikle görev şehitlerinde şöyle
bir sıkıntı vardı: Maluliyet durumu aranıyordu. Yani
biri şehit olmuşsa anne-babaya diyorlardı ki: Malul müsün? Emekli
dahi olsa malul sayılmıyordu anne veya baba. Şimdi artık bu
maluliyet şartı da kaldırılıyor. Bu, gerçekten, bize
de gelen -hepimize, sizlere de mutlaka geliyordur- çok önemli bir
sıkıntıydı. Artık maluliyet şartı
aranmıyor şehit yakınlarıyla ilgili. Bundan sonra,
şehidin bakmakla yükümlü olduğu -tabii, sağken- anne ve
babası, maluliyet şartı aranmaksızın maaş
alabilecek, on altı yaşından büyükler için verilen bir asgari
ücret tutarında.
Tabii, çok önemli başka düzenlemeler de var. Biraz
önce, Sayın Grup Başkan Vekilimiz Nurettin Canikli bahsetti ama ben
birkaç tanesinden daha bahsetmek istiyorum. Özellikle, terörle mücadelede
kendiliğinden inisiyatif kullanarak hayatını kaybeden veya sakat
kalan sivil vatandaşlarımızdan, devletin koruyucu
çatısı altında yer aldığının gösterilmesi
adına bu kanuna yeni bir bent eklendi.
Yine, 2330 sayılı nakdî tazminat ve aylık
bağlanmasıyla ilgili Kanunda trafik ve yol güvenliğiyle,
tutuklu ve hükümlülerin sevk ve nakillerinde görevliyken meydana gelen
olaylarda şehit olanlarla gazilere de aynı kapsamda haklar
tanınıyor.
Yine, polis okullarında ve askerî okullarda okumaya
hak kazanıp geçici kaydı yapılan veya yaşları on
sekizin altındaki öğrencilerin teröre hedef olması sebebiyle
yaşamını yitirmesi veya malul olmaları durumunda
aylığa hak kazanabilmeleri ve diğer haklardan iştirakçiler
gibi yararlanabilmeleri sağlanıyor.
Başkasının
yardım ve desteği olmadan yaşayamayacak derecede ağır
malul olan gazilerimize sağlanan bakım desteği, köy
korucuları ve sivil vatandaşlara da yine bu kanunla verilmiş
oluyor ve bakım desteği iki katına çıkarılıyor.
Bunun gibi,
özellikle yeni hükmedilen hak ve muafiyetler sebebiyle geçmişte bu
kişilere çıkarılmış borçlar konusunda
yapılandırma ve faiz terkiniyle ilgili maddede düzenlemeler
yapılıyor.
Terör eylemleri
sebebiyle veya terörle mücadele esnasında malul olan sivillerin
kendilerine, hayatını kaybeden sivillerin yakınlarına
aylık bağlanmak suretiyle terör mağdurlarının
mağduriyetinin giderilmesi hedefleniyor. Hâlihazırda mevcut
düzenlemeyle ölüm tazminatı ödenen kişi sayısı 4.332,
sakatlanma ve yaralanma tazminatı ödenen kişi sayısı 1.791.
Yine çok önemli
düzenlemeler var ama, tabii bugün yine herhâlde sabaha kadar bir
çalışma ortamı olacak. Ben çok fazla vakit almak da istemiyorum.
Ben, özellikle bu
kanunun çıkmasında bizlere destek veren halkımız adına
Sayın Başbakanımıza, Sayın Başbakan
Yardımcımız Bekir Bozdağa, Sayın Fatma Şahin
Bakanımıza, gerçekten çok önemli çalışmalar yaptılar
tüm bakanlarımıza, komisyonlara ve ilgili tüm
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gürkan.
Yeni bir maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Böylece 23 yeni
madde ve daha sonrasında da 1 yeni madde daha ihdas edilmiş ve
teklifin mevcut metnine yeni maddeler olarak eklenmiştir.
Bir
karışıklığa yer vermemek amacıyla
görüşülmekte olan komisyon raporunun mevcut maddeleri üzerinde devam
ediyoruz.
58inci madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 58 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı Erkan Akçay Alim Işık
Konya Manisa Kütahya
Mehmet Erdoğan Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Günal
Muğla Osmaniye Antalya
MADDE
58- Bu kanunun 37 nci maddesi 1/1/2013 tarihinde, 39 uncu maddesi 1/1/2020
tarihinde, diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin 58 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu Musa Çam
İstanbul Ankara İzmir
Haydar Akar Mahmut Tanal Namık
Havutça
Kocaeli İstanbul Balıkesir
Turgay Develi
Adana
MADDE
58- Bu kanunun tüm maddeleri 31/07/2012 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Okuttuğum son önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN 58inci maddedeki önerge üzerinde kim
konuşacak?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Develi
BAŞKAN Sayın Develi buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURGAY DEVELİ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sıra sayıdaki maddeyle ilgili
düşüncelerimi açıklamak için söz aldım.
Gecenin bu saatinde devletin kaynaklarının
nasıl soyulduğunu, çarçur edildiğini, AK PARTİli özellikle,
milletvekili arkadaşlarıma anlatmak istiyorum, onların da
çoğunun haberinin olmadığını biliyorum.
2004 yılında Türksat kurulduğunda Türk
Telekomun elindeki uydu frekansları, linkleri, Aycell şirketi, Aria
şirketi ve oradan da Avea şirketi tarafından kullanılmaya
başlandı. Tam 2002 yılından bu yana Sayıştay,
Yüksek Denetleme Kurulu 2011 yılına kadar bu uydu
frekanslarının peşine düştü. Türksat hemen hemen her
komisyon döneminde uydunun frekansını istiyor, bedelini istiyor ama
Türk Telekom, kendisine ait olmayan bu frekansları belki de bedeli
milyarlarca dolara varan Avea şirketinin GSM operatörünün
altyapısı için kullanıyor.
Burada devletin
imkânlarını, devletin olanaklarını, on yıllık AK
PARTİ iktidarında AK PARTİnin bürokratları,
kurumların başkanları, genel müdürleri, defalarca yazı
yazmasına rağmen, Sayıştay müfettişleri ısrarla
ve inatla bu uydu kapasitesinin Türksata devredilmesini ya da
parasının verilmesini istediği
hâlde, Türk Telekom, çoğunluk hissesi devlete ait olmayan, kamuya
ait olmayan bir kurum, devlete rağmen bu uydu frekanslarını
teslim etmeyerek haksız bir kazanç sağlıyor.
Bunu AK
PARTİli arkadaşlarımızla KİT Komisyonunda defalarca
konuştuk, tartıştık, Verin bu uydu
frekanslarını, bunlar Türksatın, kamunun malıdır.
dedik ama on yıldan bu yana süren içeriksiz yazışmalar
sonrasında gelinen noktada çok ilginç bir cevapla -2010 yılı
komisyon raporunda da bunu geçiştirerek- sade suya tirit bir cevapla konu
unutturulmaya çalışılıyor.
Arkadaşlar, bu
uydu frekansları kamunun malıdır, AK PARTİ Hükûmetinin de
iktidarda bulunduğu devletin malıdır. Bunu çoğunluk
hissesine sahip olmadığımız Türk Telekom Avea şirketi
haksız şekilde kullanmaktadır. Bunun bedeli milyarlarca dolara
varmaktadır.
Sizden ricam, Hükûmet olarak bu konunun
üzerine gitmeniz, devletin, kamunun bu imkânlarını, yüzde 51i bize
ait olmayan, kamuya ait olmayan, 2005
yılında, 2004 yılında özelleştirilen Türk Telekomun
elinden alınmasına yardımcı olmanız. Devletin, kamunun
çıkarını, parasını şahıs şirketlerine,
çoğunluk hissesine sahip olmadığımız şirketlere
yedirmeyelim. Bu konuda AK PARTİli milletvekillerinden, Hükûmetten konuya
duyarlı olmalarını istiyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Develi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 58 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Günal
(Antalya) ve arkadaşları.
MADDE 58.- Bu
Kanunun 37 nci maddesi 1/1/2013 tarihinde, 39 uncu maddesi 1/1/2020 tarihinde,
diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Günal, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, kanunun geneli konuşulurken ve yukarıda komisyonda
önemle üzerinde durduğumuz bir madde vardı, 39uncu madde, biliyorsunuz
Sayıştayın denetim yetkileriyle ilgili. Yukarıda da
söyledik, burada da arkadaşlarımız söyledi, ben de bölümü
konuşurken bu maddenin önemi üzerinde durmuştum. Önergemizde hiç
olmazsa bunu ileri tarihe atıp bu arada Sayıştay Kanunuyla
ilgili değişiklikleri gözden geçirmek üzere bir imkân vermek istedik.
Bizim söylediklerimizi dikkate almadınız ama şu anda
okuyacağım satırlar hepinizin sürekli savunduğu Sayın
Cumhurbaşkanı Abdullah Güle aittir. Daha bir ay kadar önce 29 Mayısta
Sayıştayın kuruluş yıldönümünde yaptığı
konuşmada bakın ne demiş Sayın Cumhurbaşkanı.
Değerli arkadaşlar, bu yaptığımız düzenlemede
bozduğumuz şey için neler söylemiş? Diyor ki: Güzel, gerçekten
reform niteliğinde bir yasa. Yani bozduğumuz hâlini söylüyor
Sayın Bakanım. Bu yasaya hepimizin sahip çıkması gerekir,
bu yasadan da hiçbir şekilde çekinmemek gerekir. Dolayısıyla
değerini bilmemiz ve Türkiyeye çok büyük şey
kazandırdığımızın da farkında olmamız
gerekir. diye açıkça bu yapılan düzenlemenin üzerinde durmuş ve
uyarmış. Şimdi, biz de bunu söyledik, bizim söylediklerimizi
dikkate almıyorsunuz.
Şimdi, ben,
size Sayın Cumhurbaşkanının söylediklerinden birkaç
şey daha aktarmak istiyorum yol yakınken dönebilmek adına. Diyor
ki: Sayıştay dediğimizde demokrasilerin temel iki
şartı vardır. Bunlardan birisi şeffaflık, diğeri
ise hesap verebilirlik. Şüphesiz ki demokrasilerin birçok diğer temel
ilkeleri var ama bu bağlamda çok önemli iki nokta var. Birisi, hesap
vereceksiniz, ikincisi de şeffaf olacaksınız. Aslında
bunlar noksan olduğu sürece, bu iki ilke, hiçbir devlet kendisinin adil
olduğunu, hakkaniyet prensipleri içinde olduğunu, hak ve hukuka
riayet ettiğini kimseye anlatamaz, iddia da edemez.
Demek ki
neymiş? Bu iki kurala riayet etmemiz gerekiyor.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Demek ki neymiş!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Size soruyorum dinleyin diye, Sayın
Cumhurbaşkanının sözlerini söylüyorum.
Sayın
Cumhurbaşkanı diyor ki: Çünkü kapalı kapılar ardında
neyi harcıyorsun, nasıl harcıyorsun; eğer bunun
cevabı, hesabı verilmiyorsa, bunlarla ilgili şeffaf bir ortam
yoksa böyle bir devlete hiçbir zaman modern devlet denemez. Hele de
demokrasiden hiçbir zaman bahsedilemez. O bakımdan Sayıştaya
önemli görevler düşüyor. diyor ve uyarıyor:
Sayıştayı hiçbir zaman bir ayak bağı olarak
görmememiz gerekir. Böyle gördüğümüz andan itibaren tamamen
yanlışlara girmiş oluruz ve şunu da doğrusu
hatırlatmak isterim bir kez daha: Ancak mali konularda ve idari konularda
hesap vermemek diktatörlüklerde ve oligarşilerde söz konusudur.
Ne diyor Sayın
Cumhurbaşkanı: Diktatörlüklerde ve oligarşilerde ancak hesap
vermemek söz konusudur.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Biz de aynı şeyi düşünüyoruz Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Şimdi, siz diktatörlük müsünüz, oligarşi misiniz? Niye bu
yapılan düzenlemeyi, Sayın Cumhurbaşkanının Sahip
çıkın. dediği düzenlemeyi denetleme yetkisini elinden alarak
kaldırıyorsunuz?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Yok, kimsenin yetkisi alınmadı. Öyle bir şey
yok.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Şimdi, bakın, burada henüz bir şey
yapılmadı.
Değerli arkadaşlarım, bu
söylediğiniz şeyin olması için 19 Aralık 2010 tarihinde
yürürlüğe giren bu Sayıştay Kanununa göre önce denetimlerin
yapılması lazım, sonra ortaya raporların çıkması
lazım, siz henüz yapılmamış raporlardan korkunuzdan buradaki
denetimleri geçersiz hâle getirmek üzere bu maddeye hüküm koydunuz.
Değerli
arkadaşlar, gelin, bunu baştan dikkate alalım ve buradaki
yanlışlıkları
Çünkü öncelikle rapor çıkacak,
değerlendirmeye girecek, konuşulacak, ondan sonra bir şey
çıkacak ki siz bunu geçersiz hâle getirecek şeylerle
Henüz hiç
olmamış bir şeyle ilgili bir hüküm koyuyoruz ve bunları
etkisiz hâle getiriyoruz. Dolayısıyla -yukarıda da söyledim-
etkinlik, verimlilik, ekonomiklik denetimini yapmayıp da ne yapacak
Sayıştay? Niye korkuyorsunuz yani Sayıştaydan niye
korkarsınız?
Sayın
Cumhurbaşkanı bu konularda sizleri uyarmış, bu konudaki
görüşleri net. Muhtemelen, belki veto da edecek -bilemiyoruz -bu maddeleri
yarın sıkıntı olduğu zaman çünkü net bir şekilde
söylemiş: Şeffaflık ve hesap verebilirliğe sahip
çıkın, bu olmazsa burası diktatörlük olur, oligarşi olur.
diye.
Dolayısıyla,
gelin, bu önergemize destek verin, önümüzdeki yasama döneminde bunu yeniden
gözden geçirme şansı yakalayalım diyor, hepinize saygılar
sunuyor, hayırlı geceler diliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Günal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Komisyonun bir
talebi vardır.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Sayın
Başkan, kanun tekniğine uygun olması açısından, geçici
maddelerin ihdas edilen maddelerden sonra yer alması; birinci husus bu.
İkinci husus
ise, yeni madde ihdası nedeniyle 58inci madde yani yürürlük maddesinde
geçen 37nci madde ibaresinin 43üncü madde olarak
değiştirilmesi.
Son husus ise, yine
görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 6ncı maddesiyle
6ncı ve 7nci maddelerinde bir düzenleme talebimiz olacak, redaksiyon
talebimiz olacak. Teklifin 6ncı maddesiyle yeniden düzenlenen 278
sayılı Kanunun 2nci maddesinin (d) bendinde yer alan şirket
kurmak ibaresinden önce ilgili bakanın onayı üzerine ibaresi,
Komisyon görüşmelerimizde verilen bir önergeyle eklenmiştir. Ancak bu
ibarenin (e) bendine eklenmesi sehven unutulmuş, keza 7nci maddede de
aynı durum söz konusu olmuştur. Bu nedenle, 6ncı maddeyle
yeniden düzenlenen 278 sayılı Kanunun 2nci maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendinde yer alan şirket kurmak ibaresinden
önce gelmek üzere ilgili bakanın onayı üzerine ibaresinin
eklenmesini ve yine teklifin 7nci maddesiyle 278 sayılı Kanunun
4üncü maddesine eklenen 11 numaralı bentte yer alan şirket kurmaya
ibaresinden önce gelmek üzere ilgili bakanın onayı üzerine ibaresinin
eklenmesini İç Tüzükün 85inci maddesi uyarınca talep ediyoruz
efendim.
BAŞKAN
Hükûmet bu düzeltmelere katılıyor mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN O
zaman bu düzeltmeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 58i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
59uncu madde
üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin 59 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay Mehmet
Erdoğan
Konya Manisa Muğla
Hasan
Hüseyin Türkoğlu Alim
Işık Oktay
Vural
Osmaniye Kütahya İzmir
MADDE 59- Bu Kanun
hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı Kanun teklifinin 59 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
İstanbul Ankara İzmir
Haydar
Akar Mahmut Tanal Namık Havutça
Kocaeli İstanbul Balıkesir
Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
MADDE 59- Bu kanun
hükümlerinin yürütümü Bakanlar Kuruluna aittir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Kadir Gökmen Öğüt
BAŞKAN
Sayın Öğüt, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
geçen hafta İş Güvenliği Yasası görüşülürken
sağlık emekçilerinin sorunlarını
anlatmıştım. Bu yasayla birlikte, tıp fakültesi intern
öğrencileri önemli bir güvenceye kavuştu. Ancak çok daha zorlu
şartlarda, kendi cebinden para harcayarak, 4üncü ve 5inci
sınıfta hasta bakarak devlete önemli bir ekonomik katkıda
bulunan, her türlü sağlık riskiyle karşı karşıya
olan diş hekimliği fakültesi öğrencilerine büyük bir
haksızlık yapıldı. Kanunun tamamı geçmeden, bu durumda
olan diş hekimliği fakültesi öğrencilerinin hakkı teslim
edilmelidir. Sosyal medyada çok büyük bir infial doğmuştur.
Sayın
milletvekilleri, size, şimdi, iki Türkiye manzarası
anlatacağım. 2009dan itibaren Silivri zulümhanesinde yatan Mustafa
Balbay, 28 Mart 2011de katıldığı duruşmada
yaşadıkları durumu şöyle anlatmıştı:
Cezaevi koşulları çok kötü. 28 Şubatta 4 no.lu cezaevinde
Tuncay Özkanla birlikte kalıyorduk. Akşam 17.00
sıralarında görevliler geldi ve Sevk var. deyip bütün
eşyalarımızı toplamamızı istediler. Gece üçte tek
kişilik hücrelere konduk. Ayrı ayrı kalacağımız
söylendi. Nedenini sorduğumda Ankaradan emir böyle.
yanıtını aldık. Hücre hücre değil, koğuş
koğuş değil. İlk yirmi günde 34 tamirci geldi. Hücreleri
kanalizasyon bastı. Yapılan tamiratlardan sonra müteahhit geldi,
Başka eksik var mı? diye sordu. Ben de Bu şekilde neden
cezaevini teslim ettiniz? dedim, o da Biz daha cezaevini teslim etmedik.
diye yanıt verdi. Silivri Cezaevini müteahhitten tutuklular teslim
aldı.
En yasaklı
olduğun şey başkalarıyla görüşmek. Sen kimsenin
yanına gitmeyeceksin, kimse senin yanına gelmeyecek. Burada tek
başına bekleyeceksin. Hücre denilen bu yer 7 karodan oluşuyor.
Balbay yerdeki karoları tek tek saymış: 3 karo yatak, 4 karo
boşluk. 4 karonun 2 karosunu dolap kapatmış. Bütün genişlik
Bir de başka bir
kitapta geçenlerden bahsedeceğim. 2010 yılında yayınlanan
Bir Liderin Doğuşu adlı kitapta Başbakanın
yattığı Pınarhisar Cezaevi şöyle
anlatılıyor: Yönetimden gereken izinler alındı.
Koğuş temizletildi. Kâğıt kaplandı. Zemine halı
döşendi. Şofben, derin dondurucu, buzdolabı, çamaşır,
bulaşık makinesi, toplantı masası, deri koltuklar, büyük
ekran televizyon alındı. Kapı sadece içeriden sürgülenecek
şekilde yenilendi. Dışarıdan getirilen garsonlarca
balık partisi verildi. Hatta bu daveti ve garsonları savcı
tesadüfen gördü. Onlara, bunların burada ne aradığını
sordu ama devamını getiremedi. Benzer şartlar bu sıralarda
Mehmet Ağar için de sağlanıyor. Son derece insani olan bu şartların
Silivri zulümhanesinde ve Urfa, Buca, Pozantı, Diyarbakır gibi
cezaevlerinde çile çekenlere de sağlanması en büyük
dileğimizdir.
Değerli
milletvekilleri, insan hakları ihlallerinin çoğu alanında ya
sonlarda ya da sonuncu sıradayız. Türkiye İnsan Hakları
Kurumu Kanunu Tasarısı, geçtiğimiz haftalarda TBMMde kabul
edilerek yasalaştı ancak bir noktaya özellikle dikkat çekmek
istiyorum: AKPnin insan haklarıyla ilgili tüm söylem ve icraatları
ciddiyetten uzaktır. Yetkililere soruyorum: 2001 yılında kurulan
Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu bugüne
kadar ne yapmıştır, kaç defa toplanmıştır? 26
Şubat 2003 tarihinde Profesör İbrahim Kaboğlu
başkanlığında bir araya gelen kurul, ABDnin Irakı
işgaline ve 1 Mart tezkeresine kırmızı kart
göstermiştir. Yine aynı kurul, Hükûmetin Iraka asker gönderme
yetkisine, Mehmetçiğin yaşam hakkını göz önüne alarak
karşı çıkmıştır ve ne ilginçtir ki
yönetmeliğe göre yılda üç kez toplanması zorunlu olan kurul bir
anda iğdiş edilmiştir. Bu kurulun icraatları ve hükümleri
AKP Hükûmetini rahatsız etmiştir. İnsan Hakları
Danışma Kurulu da AKPye ayna tutan birçok kişi ve kurum gibi
Başbakan Erdoğan ve Kabinesinin ileri demokrasi
anlayışının kurbanı olmuştur. AKPnin
tasarıyı hazırlamaktaki amacı, ABnin ve halkın gözünü
boyamaktan başka bir şey değildir.
Biliyorsunuz, Millî
Prodüktivite Merkezinin bu kanunla adı değiştirilmiştir,
Verimlilik Genel Müdürlüğüne dönmüştür. Personeli emekliliğe
yönlendirilirken aynı Mecliste, TRTde ve TÜİKte olduğu gibi teşvik
istiyorlar. Biliyorsunuz, TRTde yüzde 40a yakın emekliliğe
teşvik verilmiştir.
Hepinize iyi akşamlar
diliyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Öğüt.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin 59 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları
MADDE 59- Bu Kanun
hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Vural, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bir torba
yasanın daha sonuna gelmiş bulunuyoruz. Aslında, maalesef
Parlamento hukukumuzun içerisinde olmaması gereken bir torba yasa
uygulaması bazen çorbaya da dönüyor. Dolayısıyla iktidar
partisinin bu torba yasaları bir yöntem olarak kullanması doğru
değil, bu gidişle Plan ve Bütçe Komisyonunu torba komisyon olarak
nitelendirmemiz gerekecek.
Bu kanun da 37
madde, 3 geçici, 2 yürütme, yürürlük olarak geldi; Komisyondan 57+3+2 olarak
çıktı; şimdi de Meclis Genel Kurulundan 91+3 geçici ve 2 tane de
yürütme, yürürlük olarak çıktı. Birçok kanunda değişiklik
yapan bu teknik, aslında yasama hukuku açısından da son derece önemli
mahzurlar içermektedir. Bu bakımdan Bu kanunu Bakanlar Kurulu yürütür.
derken aslında önergeyi şöyle vermeyi düşünmüştüm: Bu
kanun hükümlerini Nurettin Canikli yürütür. Çünkü bu torbanın içerisinden
başka türlü çıkmak mümkün değil herhâlde.
Bu torbanın
içerisinde bizim arzu ettiğimiz bazı hususlar yok. Taşeron
işçiler bu torbaya giremedi, belediyede çalışanlar bu torbaya
giremedi, emekliler giremedi, 4/Cliler giremedi, köylere hizmet götürme
birliklerinde çalışanlar, il özel idarelerinde çalışanlar
giremedi. Bu torbanın içerisinde maalesef, taahhüdü ihlal edenlerin hapse
atılmasıyla ilgili bir düzenleme çıkmadı. Türkiye'de terörle mücadele
ederken bölücülük propagandası yapanlar, suç işleyenlerle ilgili af
getirenler, maalesef, taahhüdü ihlal suçuyla ilgili bir düzenleme de
yapmadı. Ama bütün bunlara rağmen, zannederim, en hayırlı
iş de Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
diyerek eğer bugün biz milletin egemenliğini, bölünmez bütünlüğünü
burada savunabiliyorsak bu uğurda canını veren, kanını
döken şehitlerimizin ve gazilerimizin sayesinde olduğunu idrak eden
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, hiç olmazsa onların sorunlarını
çözme noktasında olumlu adımlar atmış olması; bütün bu
eleştirilerime rağmen, hepsini ortadan kaldırabilecek nitelikte
olduğunu ifade etmek istiyorum. Gerçekten, bu konuda yapılan
düzenlemeleri, hepimizin çok önem verdiği bu düzenlemeleri, keşke
müstakil olarak yapabilseydik, keşke daha önce yapabilseydik ama bu yaz
döneminden sonraki diğer yasama yılına kalmaması
amacıyla bütün bu önergelere imza atan grupların
katkılarıyla bu iradenin burada oluşmasını çok önemli
görüyoruz.
Unutmayalım ki
değerli milletvekilleri, gerçekten, bugün Parlamentoda biz
konuşabiliyorsak, eğer egemenliği, milletin egemenliğini,
bölünmez bütünlüğünü burada bütün milletvekillerinin her birisi
şahsında toplamışsa, unutmayın ki hepimizin bu görevi
yapmasını temin edenlerin -hür bir şekilde temin edenlerin-
arkasında bu şehitlerimiz, gazilerimiz vardır ve bu şehit
ve gazi aileleri vardır. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak,
bu uğurda can veren ve kan dökenlere elbette minnet borçluyuz.
Aslında, verdiğimiz bir ulufe değildir, bir haktır.
Biliyorum ki onların en büyük şerefi bir şehit ailesi
olmaktır, bir gazi olmaktır, şereflerin en büyüğüdür. O
bakımdan, bizim burada maddi olarak verdiğimiz, birtakım
sıkıntılarını çözmek amacıyla getirdiğimiz
hususlar, cebimizden verdiğimiz, lütfettiğimiz hususlar
değildir. Sonuna kadar hak edilmiş, daha fazla hak edilmiş bir
mücadelenin karşılığında, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bir şükran ifadesinin bir neticesi olduğunu belirtmek
istiyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(Devamla) İşte, bu torba yasada en hayırlı işe
parmak kaldıran ve imza veren bütün gruplara, parmak kaldıran bütün
milletvekillerine ben de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
şükranlarımızı sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyoruz Sayın Vural.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
59uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
59uncu madde
kabul edilmiştir.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.33
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.57
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih
ŞAHİN (Ankara)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131inci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
302 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Şimdi, esas
Komisyonun, görüşülmekte olan kanun teklifinin 1inci maddesiyle teklife
en son eklenen 83üncü maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin
İç Tüzükün 89uncu maddesine göre bir talebi vardır.
Başkanlık bu talebi yerine getirecektir.
Danışma
Kurulunun esas Komisyonun görüşülmekte olan kanun teklifinin yeniden
görüşülmesine ilişkin talebi hakkındaki görüşünü
okutuyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 302 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1'inci maddesi ile teklife en son eklenen
83üncü maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin esas Komisyonun
talebinin uygun görüldüğüne ilişkin görüşü
Tarih: 03.07.2012
Danışma Kurulu Görüşü
302 sıra
sayılı Kanun teklifinin 1'inci maddesi ile Teklife en son eklenen 83.
maddesinin İçtüzüğün 89'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulda
yeniden görüşülmesine ilişkin esas komisyonun talebi
Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Nurettin
Canikli M.
Akif Hamzaçebi
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Oktay
Vural Hasip
Kaplan
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
BAŞKAN
Danışma Kurulunun görüşü bilgilerinize sunulmuştur.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Yeniden Görüşmeleri Yapılan
Tasarılar/Teklifler (Tekriri Müzakere)
1.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın;
Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve
Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2
Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim
Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında
Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219,
2/566) (S. Sayısı: 302) (1inci ve 83üncü maddeleri)
BAŞKAN -
Şimdi esas Komisyonun istemini okutup oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
1 inci maddesi ile Teklife en son eklenen 83. maddesinin İçtüzüğün 89
uncu maddesi uyarınca yeniden görüşülmesini arz ve teklif ederim.
Lütfi
Elvan
Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanı
Gerekçe:
Teklifin 1 inci
maddesinin daha anlaşılır şekilde düzenlenmesine ihtiyaç
duyulduğundan yeniden görüşülmesi talep edilmektedir.
BAŞKAN Esas
Komisyonun istemini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bu durumda teklifin
1inci maddesini yeniden müzakereye açıyorum.
1inci madde
üzerinde söz isteyen? Yok.
Soru-cevap yok.
Madde üzerinde bir
önerge vardır okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kadir Gökmen Öğüt İhsan Kalkavan Mehmet Doğan Kubat
İstanbul Samsun İstanbul
Salih Koca Bülent Turan
Eskişehir İstanbul
MADDE 1- 10/2/1954
tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanununa
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"Ek Madde 3-
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi kapsamındaki sigortalıların
kendileri ve anılan Kanuna göre belirlenecek bakmakla yükümlü
oldukları kişilerden, yurt içinde tedavilerinin
yapılamaması nedeniyle usulüne uygun olarak tedavi amacıyla yurt
dışına gönderilenlerin refakatçilerine, yurt
dışında tedavi süresi ile sınırlı olmak üzere ve
belgelendirmeleri koşuluyla ödemiş oldukları konaklama
bedelleri, 5510 sayılı Kanunun 66 ncı maddesi gereğince
Sosyal Güvenlik Kurumunca ödenecek gündeliklere ilave olarak ve anılan
Kurum tarafından her bir gün için ödenecek yurt dışı
gündelik tutarını geçmemek üzere, ilgililerin görevli oldukları
kurumlar tarafından ayrıca ödenir.
Bu hüküm, 5510
sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili
mevzuatı uyarınca usulüne uygun olarak alınmış
sağlık kurulu raporu ile refakatli olarak yurt dışında
tedaviye gönderilmiş olup, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte
tedavileri devam eden veya aynı hastalıktan dolayı tedavileri
yurt içinde sürdürülen hastaların refakatçileri hakkında da
uygulanır.
İkinci
fıkra kapsamına girenlerin, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten önceki döneme ilişkin konaklama bedelinin ödenebilmesi için, bu
maddenin yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içinde hak sahiplerince
kurumlarına müracaat edilmesi gerekir. Bu madde kapsamındaki konaklama
giderleri, tedavi gören kişinin ilgili olduğu kurum tarafından
karşılanır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılıyoruz.
BAŞKAN Kim
konuşacak?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin daha
anlaşılır hâle getirilmesi hedeflenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
Şimdi 83üncü
maddeyi yeniden müzakereye açıyorum.
Söz isteyen yok.
Soru-cevap yok.
Madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 302 sıra sayılı Kanun Teklifine en son eklenen 83 üncü
maddenin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer
maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ünal Kacır Osman Aydın Mehmet Doğan Kubat
İstanbul Aydın İstanbul
İlknur Denizli Erol Kaya Salih Koca
İzmir İstanbul Eskişehir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Konuşma talebi yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Konunun daha
detaylı bir şekilde görüşülerek değerlendirilmesi için 83.
maddenin teklif metninden çıkarılması uygun görülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiş, böylece madde teklif metninden çıkarılmıştır.
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın; Atanamayan Öğretmenlerin Boş Bulunan Kadrolara Atanması ve Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunlarının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 2 Milletvekilinin; Öğretmen İhtiyacının ve Eğitim Programlarının Planlanması ve Uygulanması Hakkında Kanun Teklifi, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/679, 2/47, 2/73, 2/219, 2/566) (S. Sayısı: 302) (Devam)
BAŞKAN Bütün
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin tümünü
oylamadan önce oyunun rengini belirtmek üzere İstanbul Milletvekili
Sayın Akif Hamzaçebi.
Buyurunuz efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bir torba kanun tasarısının görüşmelerinin
sonuna geldik, tüm maddeler kabul edildi.
Tasarıyla
ilgili olarak söyleyeceğim şunlardır: Tasarının çok
olumlu düzenlemeleri var. Özellikle, şehit ve gazi yakınlarıyla
ilgili olarak verilen ve kabul edilen yirmi üç önerge olumlu önergelerdir. Bu
önergelerin belki bir iki tanesinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
farklı görüşümüz var ve diğerlerinin hepsinde Cumhuriyet Halk
Partisi olarak imzamız var, hepsine destek verdik. Son derece geç
kalmış düzenlemelerdir bunlar. Şehitlerin, gazilerin
yakınlarıyla, eş ve çocuklarıyla, kardeşleriyle, anne
ve babalarıyla ilgili olarak, devletin onlara birtakım olanaklar
sağlamasıyla ilgili olarak veya terör mağdurlarıyla ilgili
olarak, onların yaralarının sarılmasına ilişkin
olarak, Cumhuriyet Halk Partisinden çok sayıda milletvekili
arkadaşımızın kanun teklifi vardır. Sayın Umut
Oran, Hülya Güven, Erdoğan Toprak, Ahmet Toptaş ve ben Akif Hamzaçebi
olarak bu teklifleri Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verdik ve bu çalışmalar
sırasında bir uzlaşma çerçevesinde bu teklifleri
değerlendirmenin gayreti içerisinde olduk. Bu düzenlemelerin
hayırlı olmasını diliyorum. Bunlara son derece olumlu
bakıyoruz, destek veriyoruz.
Yine,
öğretmenlerle ilgili düzenlemede, 30 bin öğretmen kadrosunun ihdas
edilmesine yönelik bir düzenleme yapıldı.
Hatırlayacaksınız, kısa bir süre önce, burada, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun, 100 bin öğretmen kadrosu ihdas edilmesi ve bu
kadrolara 2012 yılı sonuna kadar atama yapılmasına
ilişkin kanun teklifi görüşüldü. Teklif sahibi olarak ben bu kürsüden
teklifimizin gerekçelerini anlattım, Millî Eğitimin öğretmen
ihtiyacını anlattım ancak bu teklifimiz, Sayın Millî
Eğitim Bakanının olumsuz görüş bildirmesi üzerine kabul
edilmedi. Sayın Millî Eğitim Bakanı bu kürsüye çıkarak Biz
bu kadroyu veremeyiz öğretmenlere. dedi. Böyle, bu kadroyu verirsek
önümüzdeki yıllarda hiçbir öğretmen alamayız yani ihtiyaç zamana
yayılmalı, zaman içerisinde alınmalı -yani her yıl
5-10 bin öğretmen cümlesini etmedi belki ama- böyle uzun vadeye
yayalım, aksi takdirde bir anda öğretmenler psikolojik olarak
çöküntüye girer. anlamında bir değerlendirme yaptı. Neyse, bu
görüşmemiz etkili olmuş ki Sayın Millî Eğitim Bakanı
en azından bir 30 bin kadroyu
ihdas edelim. noktasına gelmiş, bu da bir adımdır ama bu
adım yetmez. Gelin, gecikmeden, Meclis açılır açılmaz,
Millî Eğitim Bakanlığının ne kadar kadro ihtiyacı
var ise bunu karşılayalım. Bizim teklifimiz 100 bindi, 30 bini
karşılandı, 70 bin kaldı. Aslında 100 binle bile Millî
Eğitimin öğretmen ihtiyacı karşılanmıyor. Bunu
Meclis açılır açılmaz, Ekimde karşılayalım.
Teklifin, yasalaşan bu teklifin olumsuz
düzenlemeleri de var, başta Sayıştay düzenlemesi.
Sayıştay düzenlemesi, Sayıştayı anayasal görevinden
uzaklaştıran bir düzenlemedir. Sayıştay, kamu
kurumlarının, kamunun gelir-gider ve mallarını hem yasalara
uygunluk yönünden denetlemekle görevlidir hem de bu kurumların harcama
sonuçlarına ilişkin mali tabloların doğruluğunu
araştırmakla, doğru olup olmadığını Türkiye
Büyük Millet Meclisine raporlamakla görevli bir kurumdur. Yapılan
değişiklik ile kamunun gelir-gider ve mallarına ilişkin olarak
düzenlenen mali tabloların doğruluğunu araştırma
görevi elinden alınmıştır. Buna Hayır. diyecektir
belki iktidar partisi sözcüleri ama yapılan tanım, düzenlilik
denetimine ilişkin olarak burada yapılan tanım benim
dediğimi söylemektedir, Sayıştayın bu görevi
alınmıştır. Bu, Parlamento adına, millet adına
kamunun harcamalarını denetleyen Sayıştayın anayasal
görevinin elinden alınmasıdır, milletin bütçe hakkının
elinden alınmasıdır. Bu çok önemli bir düzenlemedir, Anayasaya
çok açık bir şekilde aykırıdır.
Ayrıca, yürütme organının
yapacağı düzenlemelere Sayıştayın uyum
sağlaması, onu uyulması gereken mevzuat olarak sayması gibi
bir düzenleme de bu tasarıda yer almaktadır. Bu da son derece olumsuz
bir düzenlemedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan, toparlıyorum.
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezinin şirket
kurması ve birtakım görevlerini bu şirket
aracılığıyla yerine getirmesi yönündeki kanun maddesi
Anayasanın 128inci maddesine açıkça aykırıdır.
Anayasanın 128inci maddesi, devletin asli ve sürekli görevlerinin,
devlet memurları veya sözleşmeli personel veya diğer kamu
personeli eliyle yürütüleceğini söyler, çok açık bir hükümdür. Bu
hizmetleri bir şirket kanalıyla yaptırmanız mümkün
değildir.
Üniversite
öğrencilerinin, üniversiteye girecek öğrencilerin
sınavlarına ilişkin hizmetin doğrudan doğruya devlet
tarafından verilmesi gerekir.
Yine
TÜBİTAKın şirket kurması yönündeki düzenleme,
Anayasanın Herkesin bilime serbestçe ulaşma hakkı vardır,
yönündeki düzenlemesine aykırıdır.
Tasarının
bu düzenlemelerini de olumsuz buluyoruz, bunu da buradan ifade ediyorum.
Teşekkür
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Sayın
milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin açık
oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
266 |
|
Kabul |
: |
266 |
|
Kâtip Üye Mustafa Hamarat Ordu |
Kâtip Üye (x) Fatih Şahin Ankara |
Böylece, teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önceki torba
yasaya Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak, tümünün
oylamasında, açık oylamasında Evet oyu verdik ancak tabii bir
torba yasa, birçok kanunda değişiklik var. İtiraz ettiğimiz
konular vardır, muhalefet yaptığımız konular
vardır, Sayıştay denetimiyle ilgili rezervlerimiz vardır
ama katkıda bulunduğumuz şehit aileleri, gazilerimizle ilgili
düzenlemeler de vardır. Dolayısıyla Milliyetçi Hareket
Partisinin oyu bu torba yasada yer alan bütün hususlar için değildir,
olumlu olanlarla ilgili, katkı sağladıklarımızla
ilgilidir. Bunu tutanaklara geçmesi açısından, irademizin hangi yönde
olduğunu ifade etmek açısından belirtme ihtiyacı duydum.
Çok teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Vural.
Buyurunuz
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tasarının
tümü üzerindeki, daha doğrusu son konuşmada görüşlerimizi ifade
etmiştim, bir kez daha ifade ediyorum. Şehitlerimizle, gazilerimizle,
onların yakınlarıyla ilgili ve terör mağdurlarıyla
ilgili düzenlemelere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak destek verdik,
önergelere imza attık, o noktada desteğimiz tamdır ancak
Sayıştay olsun, TÜBİTAK olsun, Ölçme, Seçme Yerleştirme Merkezi
olsun Anayasaya aykırı bulduğumuz düzenlemelere ise destek
vermedik. Dolayısıyla tasarıya
ilişkin tutumumuzun bu çerçevede ele alınmasını rica
ediyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Komisyon
Başkanının bir konuşma talebi vardır.
Buyurunuz efendim.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Sayın
Başkan, ben de Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimize, tüm milletvekili
arkadaşlarımıza ve parti gruplarına verdikleri destek için
çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz efendim.
On beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 1.19
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara),
Mustafa HAMARAT (Ordu)
---0---
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131inci
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
3üncü sırada yer alan, Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada
yer alan, Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Ankara Milletvekili Cevdet Erdölün; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
4.-
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Ankara Milletvekili Cevdet Erdölün; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/637, 2/700) (S. Sayısı: 301) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 301
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzükün 91inci
maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle, tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan
maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Ali Öz,
Mersin Milletvekili. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 301 sıra sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyeti saygılarımla selamlıyorum.
Tüm Türk milletinin
ve Meclisteki değerli milletvekili arkadaşlarımın
yarın idrak edeceğimiz Berat Kandilini şimdiden kutlamak
istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, sağlık, yalnızca hastalık ya da engellilik
hâlinin olmaması değil, aynı zamanda bedensel, ruhsal ve sosyal
yönlerden tam bir iyilik hâlidir. Sağlık hizmetleri ise
doğuştan kazanılmış bir insan hakkı olup,
toplumdaki herkese eşit olarak verilmelidir.
Sağlığın
bir insan hakkı olmasına ve sağlık hizmetlerinin bir sosyal
hizmet türü olmasına karşılık, ülkemizde bu hizmetleri
veren kuruluşlar giderek daha yaygın biçimde kâr amacıyla
çalışan kuruluşlar hâline gelmektedir.
2002
yılından bu yana uygulamaya konulan Sağlıkta Dönüşüm Programı,
performans, puan, işlem, rekabet, içe kapanma, kâr ve işletme
kavramlarını hekimler istemese dahi yaşamlarının bir
parçası hâline getirmiştir. Hekimler ve sağlık
çalışanları, Sağlıkta Dönüşüm Programıyla
değişen sağlık ortamında farklı çalışma
koşullarının içerisinde kendilerini bulmuşlardır.
Uygulanan politikalar, hekimlerde mutsuzluk ve gelecek kaygısı
yaratmıştır.
Bugün
görüşmekte olduğumuz 301 sayılı yasanın genel
gerekçesinde Sağlık hizmetlerinde tasarruf, etkinlik ve verimi
arttırmak amacıyla Sağlık Bakanlığına bağlı
sağlık tesisleri ve üniversitelere ait birimlerin birlikte
kullanımı uygulamaya konulmuştur. denilmektedir.
Sağlık hizmetlerinin temel amacı, tasarruf değil
sağlığı korumak, sağlık
korunamadığında hastalığı erken teşhis edip
tedavi etmek ve tedaviyle sağlığına kavuşamayanlara
rehabilitasyon hizmeti vermektir. Kısacası, sağlık
hizmetlerinde asıl amaç, zamanında, yerinde, sürekli ve nitelikli
hizmet sunmaktır. İşte bu çerçevede yapılan düzenlemelerle
meydana gelen aksaklıkların giderilmesini de içeren bu kanun
tasarısının 1inci maddesindeki sezaryendeki tıbbi
zorunluluk konusuna, madde 4teki yükseköğretim kurumlarındaki uzman
tabipler için yapılan iyileştirmeye ve madde 17de bakanlık
hukukçularının vekâletname ibrasına gerek kalmaksızın
çalışanların vekili sıfatı taşımalarına
olumlu bakıyoruz.
Ancak,
sağlık hizmetlerinde tasarrufu öncelikleyen ve ticari bir
anlayışla yürütülen sağlık hizmetinde toplumun geneli ve
özellikle dezavantajlı gruplar ihmal edilebilir, risk grupları artar
ve vatandaşımızın koruyucu sağlık
çalışmaları başta olmak üzere gerekli hizmetlerden
yeterince yararlanamaz. İşte o zaman istenmeyen gebelikler artar.
Artık sağlık hizmetlerinde amaç, maalesef, daha çok gelir
getiren işler yapmak, daha çok hasta bakmak ve daha çok tetkik yapmak.
Hatta, hekimler daha fazla tetkik yaptırarak kuruluşa ve kendilerine
daha çok gelir sağlamaları yönünde yöneticiler tarafından
performans, prim gibi yöntemlerle teşvik edilmektedir. Kaldı ki
arttığı ifade edilen poliklinik sayılarının
çoğu reçete tekrarından ibarettir. Artan tetkiklerin çoğunun
normal sonuçlar verdiği de bilinen bir gerçektir. Bu durum, bu
artışın yapay olduğu izlenimini vermektedir. Türkiyenin
çok fazla hastaneye gereksinimi varmış gibi gösterilerek ülkenin
mevcut olanaklarını en akılcı, verimli ve rasyonel biçimde
değerlendirme yolu yerine, toplumun çoğunluğunun
erişiminden uzak, sağlık kampüsleri adı altında
milyar dolarlık kampüsler inşa edilmesinin dayanağı
oluşturulmaktadır. Oysa sağlık kampüsleri gerekliliği
ve doğruluğu tartışmalı, sorgulanması gereken bir
durumdur.
Ayrıca,
daha akılcı olan, hastanelerden çok ayaktan tanı ve tedavi
kuruluşlarının desteklenmesidir. Her gün kamu hastanelerine
başvuran 1 milyon civarında vatandaşımızın, 700
bin civarındaki sağlık çalışanını ve ülkemizde
yaşayan 74 milyon insanımızı direkt olarak etkileyen 663
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle sağlık sistemimizde
köklü bir anlayış değişikliği ortaya
çıkmıştır. Cumhuriyet döneminin toplumcu anlayışa
ve koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik veren sağlık
politikası terk edilmiştir.
Bu
kararnameyle iptal edilen kadroların yerine ihdas edilecek yeni
kadroların tespitinde hangi objektif kriterlerin esas
alınacağı, araştırmacı kadrosuna atanacak olan
ilgili personel, il sağlık müdür yardımcısı, şube
müdürü, hastane müdürü ve hastane müdür yardımcısı maaş ve
döner sermayeye ek ödemelerinde meydana gelecek ortalama 500-1.500 TL maddi hak
kaybının nasıl telafi edileceği ve bu durumların yeni
bir kadrolaşma süreci oluşturacağı konularında
endişelerimiz bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, TÜİK verilerine göre toplum sağlık
harcamalarında kamunun payı yüzde 67,8, özel sektör payı yüzde
32,2 ve cepten sağlık harcamaları yüzde 21,8dir.
Sağlık tesislerine yıllık başvuru sayıları
1994te 1,7; 2002de 3,0 iken, 2011de 7,7dir. 2002de muayene
sayısı 184 milyon iken 2011de 492 milyona yükselmiştir. Sadece
2011de yıllık diş hekimi muayene sayısı 7 milyon
olmuştur.
Bu rakamlar bizi şu
sonuçlara götürmektedir: Sağlık hizmet sunumunda devletin payı
azaldıkça veya özel sektörün payı arttıkça kişi
başı sağlık harcamaları artmakta ve devletin
sağlığı finanse etmesi zorlaşmaktadır. Bu durumda
vatandaşın katkı payı vermesi kaçınılmaz hâle
gelmektedir. Sonuçta, başvuru sayısı arttıkça daha rasyonel
sağlık politikalarına ihtiyaç artmakta, rasyonel ilaç
kullanım ve koruyucu hekimlik hizmetleri daha fazla önem
kazanmaktadır. Bu nedenle, devlet sağlık hizmeti sunmaya devam
etmelidir. Bu aynı zamanda sosyal devlet olmanın da gereğidir.
Hastane birlikleri ve akabinde gelecek olan hastane özelleştirmeleri çözüm
değildir ve kesinlikle yapılmamalıdır. Aksi takdirde,
vatandaşın sağlık harcamalarına iştirak payı
daha da artacak ve parası olmayan ne yaparsa yapsın noktasına
gelecektir. Bu konudaki endişelerimizi defalarca dile getirmemize
rağmen İktidarın duyarsızlığını
üzülerek görmekteyiz.
Sağlıkta
Dönüşüm Programının bir diğer bileşeni ise hasta
haklarına ilişkin düzenlemelerdir. Hastaların sağlık
hizmeti alımı esnasında karşılaştıkları
sorunları çözme amacıyla oluşturulan hasta hakları
birimleri ve Sağlık Bakanlığı İletişim
Merkezi adı altında hizmete giren 184 hattı, hasta ve hasta
yakınları tarafından etkin ve yaygın bir biçimde
kullanılan bir şikâyet iletme ve müdahale platformuna
dönüşmüştür. Yaşanan bu süreçlerin anlamı, geçmişte
görece özerk olan hekimlerin, günümüzde daha fazla bürokratik ve piyasa
denetimine tabi olarak mesleklerini sürdürecek olmasıdır çünkü
sağlık bürokrasisi ve siyasi iktidar, kamu hizmetlerini hem mali hem
de politik açıdan rantabl hâle getirmek için sağlık
alanını köklü bir biçimde yeniden
yapılandırmıştır.
Hekimlere göre
sağlık çalışanları arasında uyumu bozan en temel
nedenler arasında, sağlık birimlerinde
çalışanların görev ve tanımlarının
yapılmamış olması, çalışanlar arasında
farklı istihdam ve ücretlendirme durumunun bulunması, geçici
görevlerin varlığı ve döner sermayenin eşitsiz
dağılımı olması önemli bir yer tutmaktadır. Bu
nedenle, ekip bilincini yaratmak için, tüm sağlık çalışanları
aynı istihdam statüsüne kavuşturulmalı, çalışanlara
ödenen ücretler ekip bilincini yok etmeyecek biçimde olmalı, aynı
meslek kategorilerinde ücret eşitsizliği yaratılmamalı ve
geçici görevler sonlandırmalıdır.
Değerli
milletvekillerim, genelinde sağlık
çalışanlarının, özelinde hekimlerin en önemli talebi
çalışan hakkı kavramına hasta hakkı kavramı
oranında değer verilmesidir. Sürdürülen sağlık sisteminde
müşteri memnuniyetinin bir ölçüt olarak yer almasına
karşılık gerek sağlık birimlerinin gerekse bir bütün
olarak sağlık sisteminin değerlendirilmesinde çalışan
hakkı ve çalışan memnuniyeti kavramlarına yer
verilmemesi büyük bir eksikliktir. Bu eksikliğin ivedilikle
tamamlanması ve sağlık birimlerinin ve sağlık
sisteminde söz konusu kavramların sürekli takibi ve değerlendirmesi
gereklidir.
Görüşmekte olduğumuz
bu tasarıda, özellikle sağlık alanında sağlık
çalışanlarının uğramış olduğu
şiddete karşı alınmış olan hukuki destek bizce
anlamlıdır, geç kalmış bir uygulamadır ama daha da
yaygınlaştırılması Milliyetçi Hareket Partisi olarak
talebimizdir. Bugün Genel Kurulda görüşmekte olduğumuz tasarı da
haklı endişelerimizi bir kez daha ortaya
çıkarmıştır.
Tasarının
4üncü maddesiyle birlikte 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
25inci maddesinin 1inci fıkrasının ikinci cümlesinin
yürürlükten kaldırılması öngörülmektedir. Bu
değişiklikle birlikte il sağlık müdürlerinin valilerin
sağlık müşavirliğinden çıkarılması,
aynı zamanda Sağlık Bakanlığının il
temsilcisi konumundan da çıkarıldığı görülmektedir.
İllerde valilerin sağlık müşavirinin kim olacağı
ve Bakanlığın ildeki temsilcisinin kim olacağı
konusunda bir boşluk bulunmaktadır.
Tasarının
7nci maddesi uyarınca, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
geçici 4üncü maddesi uyarınca araştırmacı kadrosuna resen
atanan personelin eski görevlerini hâlen yürütmeleri kaydıyla ek
ödemelerinin altı ay süreyle eski kadroları üzerinden verilmesi
öngörülmektedir. Ancak söz konusu düzenlemeyle il sağlık müdür
yardımcısı, şube müdürü, müdür ve müdür
yardımcısı kadrolarından araştırmacı
kadrosuna atanan personellerin mali hak kayıplarının kesin
olarak çözülmemesi, hak kayıplarının devam etmesi söz konusudur.
Tasarının
11inci maddesiyle, adres kayıt sistemine göre nüfusu 750 binin
altında olan illerde eğitim ve araştırma hizmetlerinin
Sağlık Bakanlığı veya üniversite sağlık uygulama
ve araştırma merkezlerinden yalnızca birisi tarafından
verilebileceği öngörülmektedir. Bu suretle, Bakanlık ve üniversite
arasında bir tercih yapılması öngörülmekte, tercih edilmeyen
hizmet biriminin atıl konuma düşmesi ya da kapatılması söz
konusu olabileceği endişesini taşıyoruz.
Tasarının 13üncü maddesiyle,
aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarına yataklı
tedavi kurumları, seyyar hastaneler, ağız ve diş
sağlığı merkezleri ve 112 acil sağlık hizmetleri
sunulan birimlerde nöbet görevinin verilebileceği öngörülmektedir. Ancak,
aile hekimliği uygulamasıyla amaçlanan hizmet gereklerine
aykırı bir düzenleme neticesinde aile hekimi ve aile
sağlığı elemanlarından hizmet alan
vatandaşların alacakları hizmetlerde aksaklıkların
yaşanmasına sebep olacaktır. Buna bir örnek verecek olursak,
Akşamleyin 112de, acilde nöbet tutan bir arkadaşın sabahleyin tekrar sizin aile sağlık
merkezinde çalışan bir hekim olduğunu düşünürseniz,
hastalanmış olan bir çocuğunuzu içiniz rahat bir şekilde
ona götürebilecek misiniz? sorusunu sormak lazım. Öbür taraftan, aile sağlık
merkezinde sadece poliklinik hizmeti üreten, acil vakalardan belli bir zaman
uzaklaşmış olan birisinin, bir ambulans içerisinde bir akut
miyokart enfarktüsüne müdahalede yapabileceği bir eksiklik nedeniyle,
sizin de bir yakınınızın olabileceği
düşüncesiyle, ona nasıl bir müdahale yapacağı konusunda bir
tereddüt taşımamız gerekmektedir.
Sağlık teşkilatında görevli hizmetli
personeller yıllardır sahipsiz kalmışlardır, her
konuda çok mağdur edilmişlerdir. Toplu sözleşme masasında
itfaiyecilerin sınavsız genel idari hizmetlere geçiş hakkı
tanındı ama sağlıktaki hizmetliler mağdur
olmuşlardır. Ayrıca, hizmetlilerin veri hazırlama kontrol
işletmenliğine geçiş için sekiz ay önce görevde yükselme
eğitimi verilmesine rağmen, sınav
yapılamamıştır. Hizmetli personellerin sınavsız
geçişi veya yeniden hizmetlerin görev tanımının
yapılmasıyla ilgili torba yasaya ilaveler yapılması
düşünülüyordu ancak maalesef o da gerçekleşmedi.
Bu
tasarının geçici 3üncü maddesinde Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla ebelik diplomasına sahip olduğu
hâlde en az üç yıldan beri yataklı tedavi kurumlarında fiilen
hemşirelik görevi yaptığını resmî belgeyle
belgelendiren ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç
ay içerisinde talepte bulunanlar hemşirelik yetkisiyle görevlerine devam
eder. denilmektedir.
Hemşirelik
Kanununda 2007 yılında değişiklik
yapılmıştır. Geçici maddenin ikinci ve dördüncü
fıkralarında Bir defaya mahsus olmak üzere ebelik diplomasına sahip
olduğu hâlde bu kanunun yayımı tarihinde en az üç yıldan
beri yataklı tedavi kurumlarında fiilen hemşirelik görevi
yaptığını resmî belgeyle belgelendiren ve bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde talepte
bulunanlar, hemşirelik yetkisiyle görevlerine devam ederler. hükmü
getirilmiştir. Buna göre, başvuruda bulunan ebeler hemşirelik
görev yetki ve sorumluluklarını üstlenmişlerdir ancak ebe
kadrosunda çalışmaktadırlar.
Türkiyede
hemşire unvanının kime verileceği 6283 numaralı Hemşirelik
Kanununda açıkça belirtilmektedir. Eğer bu ebe hemşirelerden
normal hemşire statüsüne geçilmesi, Avrupa Birliği uyum müzakereleri
neticesinde götürmüş olduğumuz ve eksiği tamamlama adına
yapılan uygulama ise buna belki bir noktada cevaz verilebilir. Ancak
şunu unutmamak lazımdır ki ebelerin ve hemşirelerin
almış olduğu eğitimler birbirinden tamamen
farklıdır.
8/3/2010 tarihli
Resmî Gazetede yayımlanan Hemşirelik Yönetmeliğinde de
hemşirenin tanımı açıkça yapılmıştır.
Hemşirelik mesleği, sağlık meslekleri içinde, herhangi
birisinin eksikliği hâlinde o meslek grubunun yedeği konumunda bir
meslek değildir. Bağımsız ve yarı
bağımsız rolleriyle, kanunu, yönetmeliği ve etik ilke ve
sorumluluklarıyla başlı başına bir meslektir.
Dolayısıyla, ebelik ve hemşireliği aynı meslekmiş
gibi algılamak ve birbirlerinin yerini doldurmasını beklemek
yanlış bir anlayıştır.
Türkiyede
hemşire açığı var. denilerek yabancı hemşire
çalıştırılmak istenmesine, Çok hemşire
açığımız var. denilerek Sağlık meslek liselerinden
çocuk yaşta hemşire mezun edelim. denilmesine rağmen, 15 bin
hemşirenin aile sağlığı elemanı olarak aile
hekimlerinin yanında istihdam edilmesi, yaklaşık 10 bin
hemşirenin diş klinik yardımcısı olarak
sertifikalandırılarak, kamuya ait diş kliniklerinde, diş
hekimlerine alet edevat vermek için istihdamı, ayrıca
hemşirelerin, hemşirelik görevi, yetki ve sorumluluklarının
dışında radyoloji, istatistik, sekreterlik, hasta kabul memuru,
nöbetçi müdür, eczane, sarf depo, kan merkezi, kanser kayıt, büro memuru,
personel servisi memuru ve buna benzer alanlarda
çalıştırılmaları da akıl alır gibi
değildir.
Yine,
görüşmüş olduğumuz tasarıda, özellikle tütün ve tütün
ürünleri ve nargileyle ilgili bir madde bulunmaktadır. Bu madde, özellikle
on sekiz yaşının altındaki çocuklara, gençlerimize,
içerisinde tütün ihtiva edip etmediğini bilmediğimiz nargile
içmelerini yasaklamış olması nedeniyle, yine görüşmüş
olduğumuz tasarıda anlamlı bir maddedir.
Değerli
milletvekilleri, sonsuz çeşitlilikteki sağlık
sorunlarını sınırlı kaynaklarla çözümleyebilmek için
eldeki olanakların en akılcı ve verimli biçimde
kullanılması gereği tartışmasız kabul
görmektedir. İzlenecek yol, önce sorunların saptanması, öncelik
sıralamasına koyulması ve ardından, en verimli yollarla
çözülmeye çalışılmasıdır.
Çağdaş
halk sağlığı anlayışının günümüzdeki
içeriği son derece geniştir. Bu anlayışın
başlıca önemli noktası sosyal eşitliktir. Sağlık
hizmetleri doğuştan kazanılmış bir insan
hakkıdır. Bu hizmetler sadece onları satın alabilecek
kişilere ya da satın alabilecekleri kadar değil, toplumdaki
herkese ve en uzak yerleşim yerlerinde oturanlara da sosyal adalet
anlayışı içerisinde götürülmelidir.
Gelecek nesillere
bırakacağımız temiz bir çevre ve sağlıklı
bir toplum arzusuyla hepinizi saygıyla selamlıyor, yasanın
ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Özgür iradesine ipotek konulmamış tüm milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, gecenin şu saatinde -ikiye yirmi kala- ve sağlıksız
koşullarda sağlığı konuşuyoruz. Gerçekten dikkate
değer bir durum ama bunu defalarca söylediğimiz hâlde, hekim olarak
uyarılarımızı yaptığımız hâlde bir
netice alamadık. Sanıyorum yedi saat kadar sürecek olan, sürmesi
beklenen bir tartışmaya başlıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, hatırlarsanız sağlık
çalışanlarına yönelik artan şiddet olaylarını
araştırmak ve bunlara bir çözüm üretmek üzere bir komisyon
kurulmasını istemiştik. Bu komisyonun kurulmasının
gerekçesinde şiddet olaylarının önemli ölçüde AKPnin
sağlık politikalarına bağlı olduğunu ifade
etmiştik. Önce bu isteğimizi reddetmiştiniz, sonra bir
arkadaşımız öldürülünce kabul etmek zorunda kaldınız.
Kabul ettiniz ancak komisyona bir türlü üye vermemiştiniz. Tam iki ay
süründü bu iş, tam iki ay sürüncemede bıraktınız ve tam
Meclis tatile girerken üyelerinizi bildirdiniz. O zaman neden böyle
davrandığınızı bir türlü anlayamamıştım
yani ne oldu, AKP evet dedi, tamam ama niye vermiyor, bir kavga mı var,
niye, insanlar bu komisyonda çalışmak mı istemiyor, bir türlü
anlayamamıştım ama bu kanun tasarısı gündeme gelince
neden olduğunu biraz anlar gibi oldum. Âdeta yangından mal
kaçırır gibi bir hamle daha yapıp, bu tehlikeli, her tarafı
ticaret kokan yasayı kanunlaştırıp daha sonra şiddet
komisyonu kurmak istediğinizi net bir şekilde anladık. Çünkü bu
tasarının da şiddeti körükleyeceğini fark etmiştiniz
ve komisyon çalışmalarına başlamadan önce bu kanunu da
çıkarmak istediniz. Bunu kimsenin fark etmediğini zannediyorsunuz ama
yanılıyorsunuz. Bunu herkes fark ediyor, kimseyi artık
kandıramıyorsunuz.
Şimdi gelelim
bu kanun tasarısına. Yaklaşık sekiz ay kadar önce AKPli
milletvekilleri dâhil olmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisinin kanun yapma
hakkı gasbedilerek, üstelik de beceriksizce hazırlanmış
olan 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi şurada bu gece
yarısı düzeltmeye çalışacaksınız.
Arkadaşlar,
hepiniz bilirsiniz ki kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi olağan
dışı zamanlar için, olağanüstü durumlar için verilmiş
bir yetkidir ve yine Anayasaya göre, kanun hükmünde kararname
çıkardıysanız ilk fırsatta bunu Meclise getirmek
zorundasınız. Şimdi dönüp bakıyorum: On yıllık
iktidarınızda, üstelik tek başınıza, hiçbir koalisyon
yok, böyle dikensiz gül bahçesi gibi bir iktidarda Sağlık
Bakanlığının teşkilat yasasını adam gibi
çıkaramadınız. Sonra çıkıp keyfî,
dışarıdan, ısmarlama, tutarsız, haksızlık
üreten, devlet geleneğinden uzak, âdeta bir şirket
mantığıyla hazırlanmış bir kanun hükmünde
kararnameyi, bize dayattınız. Ne zaman? Bu yetkinin süresinin bitimine
son gün kala. Ve sağlık sisteminin DNAlarıyla
oynadınız, sağlık sistemini âdeta bir çıkmaza
soktunuz. Peki, getirdiniz bu kanun hükmünde kararnameyi. Anladık,
olabilir yani zamanında, geçmişte de olmuştu. Peki, bunu
Meclisimize getirip bizle tartıştınız mı?
Tartışmadınız. Niye? Amir hüküm var, diyor ki: Kanun
hükmünde kararname çıkardıysan, ben seni anlayışla
karşılıyorum, ilk fırsatta Meclise getireceksin, bunu
tartışacaksın. diyor. Bunu neden yapmadınız?
Birisinin bunu bana izah etmesi lazım. Şimdi,
kaçırdığınız kanun hükmünde kararnameyi. Meclise
getirmediğiniz kanun hükmünde kararnameyi bir kanunla düzeltmeye
çalışıyorsunuz. Keşke düzeltebilseniz, keşke daha iyi
yapsanız, birazdan detaylara girince göreceğiz ki kanunu daha da
çapraşık, daha da berbat hâle getiriyorsunuz. Ne için bunu
yapıyorsunuz? Yani niye bu kadar sağlık sistemimizi berbat
ediyorsunuz? Niye buna göz yumuyorsunuz? Çünkü 75 milyon
insanımızın sağlığını âdeta
pazarlıyorsunuz, hem de maalesef sağlıkta ciddi harcamaları
artırarak ulus ötesi güçlerin hizmetine bu paralarımız gidiyor
ama hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın, geçmişte memleketi
perişan edenlerin bıraktıkları bozuk düzeni düzelten ve
dünya âleme olan borçlarını 1950ye kadar ödeyen Cumhuriyet Halk
Partisi sizin bozduğunuz, mahvettiğiniz her şeyi de
düzeltecektir. Bunda bizim zerre kadar kuşkumuz yoktur,
halkımızın da hiçbir şekilde kuşkusu olmasın.
Niye uğraşıyoruz peki şimdi, madem muhalefetteyiz? Zaman
zaman sohbetlerde de söyleniyor, Gelirsiniz iktidara, düzeltiverirsiniz.
Hayır, bu yazboz tahtası değildir. Halkımızı bu
zarardan ne kadar erken, ne kadar az zararla kurtarırsak o kadar
kârdır. Şimdi biraz tasarının detaylarına
bakalım. Bakalım bu tasarı neler getiriyor, neler götürüyor?
Şimdi,
biliyorsunuz, kanun teklifi veya tasarısı hazırlanırken
maddeler sıralanır madde 1, madde 2 diye. Ben de kendimce bu
maddelere isim taktım; 1inci madde komedi maddesi. Komedi maddesinde
şöyle bir ifade var, diyor ki: Gebe veya rahmindeki bebek için tıbbi
zorunluluk bulunması hâlinde doğum sezaryen ameliyatıyla
yaptırılabilir. Neresi komedi? Yeni bir şey getiriyor mu?
Hayır. Anneannemle konuştuğumda, diyordu ki anneannem
zamanında: Oğlum, doğum normal yolla olur zaten. Bu kadınlar
niye sezaryen yaptırıyor? Diyorduk ki Anneanne, zorunluluk var ki
onun için yaptırıyor. O zamandan anneannemle bile bu konuyu biz
tartışmıştık ve doğumun normal yolla olması
gerektiğini o bile biliyordu. Şimdi, malumu niye getiriyorsunuz da
kanunun içerisine sokuyorsunuz? Gerçekten komedi. Komedi ama trajikomedi,
trajikomik bir yanı var. Nedir o? Başbakan çıktı Sezaryen
cinayettir, bunun kanununu çıkaracağız. dedi. Bir türlü bu
lafı geri almadı. Hata olduğunu anladı. Aslında belki
de Kürtaj cinayettir. diyecekti daha sonra dediği gibi,
ağzından sezaryen çıkıverdi belki de. Yani yine iyimser
düşünüyorum. Muhtemelen bu sezaryeni de cinayet olarak
adlandırmıştır ama çıktı ağızdan bir
kere. Ya, insansın, ağzından yanlış çıkabilir
Pardon. de, Ben kürtaj demek istemiştim o da yanlış ya-
ben onu demek istemiştim. de, demedi. Demedi, Başbakanın
ağzından böyle bir şey çıkınca da yani İlla bunu
kanun yapalım. diye insanlar tutuştular ama Türkiye Büyük Millet
Meclisini böyle bir duruma düşürdüler. Bundan gerçekten utanç duyuyoruz.
Sağlıkçı
milletvekillerine bakıyorum, yani salonun önemli bir
kısmını doldurmuşlar. Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
tıp deyimi ile endikasyon koymasını yani, sezaryene ihtiyaç
olduğunu hekimin değil de Meclisin belirlemesini acaba nasıl
kendilerine yediriyorlar? Bunca yıllık hekimler var içerinizde,
nasıl kendinize bunu yediriyorsunuz da diyorsunuz ki: Evet, biz birazdan
buna parmak kaldıracağız ve sezaryenin nasıl
yapılacağına, hangi durumda yapılacağına Meclis
karar verecek.
Yasama, hekimlerin
aldıkları eğitim, yetki, tıp sanatı tecrübesi, vicdani
kanaat gibi özellikleri hiçe sayarak hiçbir şekilde sezaryen endikasyonunu
koyamaz. Gülünç duruma düşüyoruz. Dünya yasama meclislerinin hiç birisinde
böyle bir şey yok, tıp tarihinde de bir ilk ama yüz karası bir
ilk maalesef. Bu durumu Türkiye Büyük Millet Meclisine yaşatmaya
hakkınız yoktu. Bunu vekilliğiniz bittiğinde,
üniversitelere döndüğünüzde nasıl anlatacaksınız insanlara?
Yani Bilinen bir şeyi hiç farklı bir şey getirmeden niye kanun
yaptınız hocam? dediklerinde ne diyeceksiniz ben hakikaten merak
ediyorum. Herhâlde, sağlıkla ilgili bir sonraki kanun
tasarısında kime anjiyo yapılacak, kime baypas yapılacak,
kime antibiyotik verilecek buna da siz karar vereceksiniz? (CHP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Anjiyo da cinayete teşebbüstür!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlarım;
şimdi, eğri oturup doğru konuşalım, Türkiyede
sezaryen oranları yüksektir. Biz, tıp fakültesinde
öğrencilerimize doğumun normal yollarla yapılması
gerektiğini, haksız yere, gereksiz yere sezaryen yapmanın
yanlış olduğunu ve onlara haklarımızı helal
etmeyeceğimizi hep söyleyegeldik. Gerçekten, şu anda gelinen nokta iç
karartıcı, ruh karartıcı bir nokta. Sezaryen
oranlarımız çok yüksek, mutlaka düşürülmesi lazım ama bunun
yöntemi kanuna madde koyarak olmaz.
Bakın, 2002 yılında AKP iktidara
geldiğinde sezaryen oranlarımız yüzde 21, Sağlık
Bakanlığının rakamları. Yüzde 21 olan sezaryen on
yıl sonra nasıl oldu da yüzde 48lere çıktı 2012
yılında? Nasıl oldu? Niye oldu? Yani, bakıyorum, acaba bu
Türkiyeye özgü bir şey mi? Hayır. Sağlık sisteminin
özelleştirildiği, tekellere devredildiği ülkelerde sezaryen
oranları hep yüksek olmuştur. Bu sebeple, diyorum ki: Türkiyede
sezaryen niye arttı? diyorsanız, kanun yapmak yerine, dönün,
doktorların da peşini bırakın, sağlık
politikalarına bakın. Artık bunu görmek lazım. Hekimleri ve
anneleri suçlayacağınıza kendinize bakın. On sene önceki
doktorlar hâlâ doktor -çoğu, yaşayanlar- on sene önceki kadın
doğumcular aynı, kadınlar yine aynı; e, bizim
öğrettiğimiz tıp öğretisi de aynı, iyiye doğru
evrilmekle beraber sezaryeni öncelemiyor. E, ne oldu da sezaryen arttı?
Değişen ne? Değişen AKP zihniyeti.
Şimdi, bir maddeye daha isim koydum, bu da
kandırma bendi, aynı maddenin, 1inci maddenin kandırma bendi.
Diyor ki: Gerekli tedbirlerin alınmasına rağmen, doğumu
takiben anne veya bebekte meydana gelebilecek istenmeyen sonuçlardan
dolayı hekim sorumlu tutulamaz." Bir de diyorlar ki: Biz o doktoru
koruyoruz. Ya, Allah billah aşkına, bakın, bir daha, cümlenin
önemli kısmını okuyorum: Gerekli tedbirleri almasına
rağmen bir şey olursa doktor sorumlu tutulamaz. E, zaten böyleydi.
Yani doktor gerekli tedbirleri aldıktan sonra anneye veya bebeğe bir
şey olsa sorumlu tutuluyor muydu? Hayır, değildi. Peki, ne oldu
da bu maddeyi koydunuz? Kimi kandırıyorsunuz? Dönüp bakmamız
lazım.
Tabii, bu maddenin tehlikeli bir durumu da var. Hekim
arkadaşlarım beni daha iyi anlayacaklar. Şimdi bu madde dikkat
çekici bir madde hâline geldi. Avukatlar bu maddeyi okur okumaz her doğuma
her gebeliğe dikkatle bakacaklar, acaba gerekli tedbirleri aldı
mı diye mahkemelere vereceğiz, ondan sonra da başımızı
kurtarana kadar canımız çıkacak.
Şimdi yeni bir
maddeye geçiyorum, bu madde de, tam gün yalanı maddesi. 6ncı maddeye
de böyle bir isim taktım. Şimdi bu tasarıya eklenen bu madde,
AKPnin tam gün olarak adlandırdığı ve -gurur duyduğu-
Tam Gün Yasasının iflas ettiğini gösteriyor. Nasıl
mı? Bakın, önce üniversitelerden ayrılmaları için
öğretim üyelerini zorladınız. Dediniz ki: Ya tam gün
çalışacaksın ya gideceksin. Tam Gün Yasasının
yanında olduğumuzu, gerçek anlamda tam günün ve bununla ilgili de
geçen yıl kasım ayında bir kanun teklifi verdiğimizi
hatırlatırım. Neyse ki son zamanlarda artık AKPden CHP
tam güne karşı söylemini artık duymaz oldum, demek ki
anlatabilmişiz size, üstelik de kanun teklifini de vermişiz.
Şimdi bu hocaları, bu uzmanları zorladınız bunlar, bir
kısmı tercih ettiler ve dışarıya gittiler. Şimdi
diyorsunuz ki bu maddeyle: Pardon, ben yanlış yaptım, benim
sana ihtiyacım varmış ben senden hizmet satın
alacağım. Önce üniversiteden uzaklaşması için her
şeyi yaptın, özel sektörün kucağına attın, şimdi
diyorsun ki bazılarınızdan ben hizmet satın
alacağım. Maddeyi koymuşsunuz yüzde şu kadarından, bu
kadarından. Kimden hizmet satın alacaksınız? Bu işi
iyi yapandan hizmet satın alacağım! Yani şimdi hizmet
satın alacaktıysan niye bunları ittin? Maden yanlış
yaptığını anladın, mümkündür, hükûmetsin ama
yanlış yapabilirsin, siz de insansınız, olabilir, dersiniz
ki: Ya pardon, biz yanlış yaptık. Ne yapalım? Ya, tam günü
uygulayalım. Hekimlere ücretlerini verelim, gelsinler biz bunlardan çok
daha fazla yararlanalım. Hayır, diyorsunuz ki: Ben istediğim
hocadan hizmet satın alacağım. Üstelik de YÖKün kadrosunda
çalışıp alın terini, bütününü üniversiteye döken hocalar
için belirlenen ders ücretinin 10 misli ders ücreti vereceksin. Sonra
diyeceksin ki: Ayda seksen saat çalıştırabilirim. Bakın,
seksen saat. Nedir? Yarı zamanla çalışma. Seksen saat, normali
yüz altmış saat. Siz bunu Seksen saat çalışabilir.
dediğinizde ne oldu? Hani tam gün, nerede? Tam günü götürdünüz, tekrar yarı zamanlıyı
getirdiniz. Yani -ben vallahi üzülüyorum, yeminle üzülüyorum- evet biz, ana
muhalefet olarak sizin hata yapmanızı isteriz,
ayağınız dolaşsın isteriz -bakın bunları
açıklıkla söylüyorum- her ayağınız dolaştığında
da üstünüze gerçekten geliriz. Ya ama sağlıkta
ayağınızın dolaşmasını istemiyoruz,
gerçekten istemiyoruz çünkü biz geldiğimizde sağlığı
düzeltiriz ama o zamana kadar, o düzelene kadar gerçekten çok büyük
sıkıntılar, çok ciddi problemler yaşayacaksınız.
Yani siz diyeceksiniz ki: Ben canımın istediğini yarı
zamanlı çalıştırırım, canımın
istemediğini tam gün olarak çalıştırırım. Bunun
da adına adalet diyorsunuz yani ancak bu AKP adaleti olur. Sizin de
adınızda adalet var, nasıl içinize sindiriyorsunuz böyle bir
adaletsizliği, ben bilemiyorum.
Bir madde daha var, üniversiteleri
bitirme maddesi, madde 7. Burada, 7nci maddede yine bu konuyu uzun uzun
konuşacağız, onun için biraz kısa geçeceğim bunu.
Üniversiteleri bitirme maddesinde de üniversite hastaneleri ile devlet
hastanelerini birleştiriyorsunuz özetle, ondan sonra diyorsunuz ki: Bir
dakika, bu üniversite hastanesini artık ben yöneteceğim
Sağlık Bakanlığı olarak. Siz bu işi
beceremiyorsunuz, batırıyorsunuz. Başhekimi de ben
atayacağım, ihalesini de ben yapacağım, her şeyi de
bana ait, benim sistemime göre üniversite hastanesi işleyecek.
Detaylarını daha sonra konuşacağız.
Şimdi, bu tasarının
içerisinde tütünle mücadeleyle ilgili bazı maddeler var. Sürekli tütünle
mücadele ediyor gibi görünüyorsunuz ama gerçeğe bakıyorum, gerçek
böyle değil.
Şimdi, tütünün zararı ve tütün
ürünleriyle mücadele konusunda hemfikiriz, ortak önerge de verdik, hakikaten
hemfikiriz ama bazı endişelerimiz var: Burada kamu görevlileriyle
vatandaş arasında çıkacak sorunlara dikkat çekmek istiyoruz.
Diyorsunuz ki bu maddede: İdari para cezası gerektiren bir durumda
yani sigarasını attı, izmaritini attı, kirletti, şunu
yaptı, havayı kirletti, 50 lira para cezası verdiriyorsunuz,
ondan sonra diyorsunuz ki: Ya eğer hemencecik temizlerse para cezası
vermeyelim. Ya bu kirletirim-temizlerim mantığını
getiriyor, kirletirim-temizlerim. Bizim mantığımız bu
değil. Bizim mantığımız hiçbir şekilde
kirletilmemesidir.
Şimdi, geçmişte iyi bir
iş yapmıştınız Allah için, bu kapalı
alanlarda sigara yasağı vardı ya, her zaman size teşekkür
ettim yani kalbî olarak teşekkür ettim size.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sigara içenlerin
sağlığını kim koruyacak?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Kapalı alanlarda sigara içme yasağını
getirdiniz, müteşekkiriz gerçekten ama kısa bir süre sonra bir de
bakıyorum ki bütün lokantalar, bütün kıraathaneler, kahvehaneler,
hepsi sigara içilir hâle gelmiş. Çıkın gidin bakın
Ankaraya, akşam şöyle bir dolaşın Sakaryayı filan,
kim sigara içmiyor? Yani bir yasa getiriyorsunuz, mücadele ediyorsunuz gibi
görünüyorsunuz, arkasından bakıyoruz ki yasa delinmiş, kevgire
dönmüş. Hiç kimse kalkıp da bu işe bir son vermiyor.
Bakın, önemli
bir maddeye geldim. Bu da aile hekimlerine verdiğiniz sözlerin geri
alındığı maddesidir. Şimdi, uygulanmakta olan bu aile
hekimliğinin nasıl çatırdağını sizlere
söyleyeceğim. Aile hekimlerine verdiğiniz sözlerden üçünü daha
tutmayacağınızı, daha önce de vardı, üçünü daha
tutmayacağınızı bu kanun tasarısıyla ispat
etmiş bulunuyorsunuz. Ne dediniz? Bu kanun için söylüyorum Aile hekimleri
nöbet tutmayacak. dediniz, şimdi vazgeçiyorsunuz, kanuna getirdiniz, aile
hekimlerine nöbet koyuyorsunuz.
Dediniz ki: Aile
hekimleri istedikleri gibi çalışacaklar, kendi çalışma
yöntemlerini kendileri belirleyecekler. Şimdi diyorsunuz ki: Ben
bakanım, ben devletim, ben nasıl emredersem öyle
çalışacaklar.
Üç, dediniz ki:
Aile hekimliği birinci basamaktır. Birinci basamağın
mantığına göre iş yapar. Şimdi kalktınız
üniversitelere diyorsunuz ki: Aile sağlığı merkezleri
kurabilirsin, üstelik kaç tane asistanın varsa aile hekimliğinde o
kadar aile sağlığı merkezi kurabilirsin.
Şimdi, niye
bunları söylüyoruz? Hani sık sık verdiğiniz sözleri
tutmuyorsunuz, sık sık geri alıyorsunuz, bunlara
alışkınız ama burada önemli bir ayrıntı var. Siz
bu hekimlere geldiniz dediniz ki: Arkadaşlar, gelin aile hekimi olun,
sözleşmeli olun, biz size iyi para vereceğiz, nöbet
tutturmayacağız, birinci basamak ruhunu vereceğiz. diye sözler
verdiniz ve bu hekimler bu sözlere güvendiler. Onun için geldiler sizinle sözleşme
imzaladılar, sözleşmeli personel konumuna girdiler. Ne zaman ki
istediğinizi elde ettiniz, ahlaki olmayan bir davranışla
şimdi geri adım atıyorsunuz. İnsanlara diyorsunuz ki:
Kardeşim, sözleşmen var, süresi bitince bir daha imzalama. E,
nereye gidecek bu adam? Eski yerine
dönsün. Eski yerinde aldığı para ne kadar? Şimdiki
aldığının yarısı. Gönderip bunu
açlığa mahkûm edeceksiniz.
O yüzden
değerli arkadaşlar, bu yasada daha ilerleyen zamanlarda
konuşacağımız çok şey var. Aile hekimleri o ruh
hâliyle nöbet tutamazlar, hiçbir şekilde de nöbet tutmalarını
biz bu şekilde, bu koşullarda istemiyoruz. Planlamayı iyi
yapamadınız. Eğer planlamayı iyi yapabilseydiniz o zaman
bunların nöbet tutmasına gerek kalmazdı. Şimdi neresinden
tutsanız tasarının elinizde kalıyor. Bu da gerçekten Bakanlığın
artık bir acz içerisinde olduğunu gösteriyor.
Bir konu da mecburi
hizmet. Mecburi hizmete gidenlere diyorsunuz ki şimdi: Mecburiyete gel
ama sözleşmeli olursan seni başka kadroya alırım, idareci
olarak çalıştırırım. Bu da kabul edilebilecek bir şey
değil. İlerleyen zamanlarda yine söyleyeceğiz ama biz piyasa
anlayışıyla değil sosyal devlet anlayışıyla
sağlığın yönetilmesini istiyoruz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi AK
PARTİ Grubu adına söz isteyen Türkan Dağoğlu İstanbul
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 301 sıra sayılı Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında grubum
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizin siz değerli
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Hükûmeti
tarafından 2003 yılında uygulamaya geçirilen ve
vatandaşlarımızın kaliteli sağlık hizmetlerine
hakkaniyet içinde erişmelerini ve hizmet standartlarını
yükseltmeyi amaçlayan Sağlıkta Dönüşüm Programı dâhilinde
Sağlık Bakanlığı ve kendisine bağlı
sağlık tesisleri ve üniversitelere ait birimlerde yeniden
yapılandırmaya gidilmesi ihtiyacı doğmuştur. Yeniden
yapılandırma sürecinin ilk ayağı 663 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe konulmasıyla
gerçekleştirilmiş olup, böylelikle Bakanlık ve bağlı
kuruluşların yeniden düzenlenmesine yönelik önemli bir adım
atılmış, sağlık hizmetlerinde verimin, etkinliğin
ve tasarruf önlemlerinin artırılmasına yasal bir dayanak
sağlanmıştır. Böylelikle Bakanlık ve bağlı
kuruluşların planlama, yönetme ve denetleme kapasitesi
güçlendirilerek Sağlıkta Dönüşüm Programıyla sağlanan
başarılara süreklilik ve sürdürülebilirlik
sağlanmasının yolu açılmıştır.
Öte yandan, ilgili
politikaların belirlenmesi, düzenlenmesi, denetim ve hizmet sunumunun
merkezde toplandığı dikey yapılanma giderek terk
edilmiş, merkez teşkilatının sadece politika belirleme ve
sistem yönetimine odaklandığı, kurumsal uzmanlaşmanın
önemini vurgulayan, taşra teşkilatındaki idarecilere karar verme
olanakları yaratan yatay bir yapılanmaya geçilmiştir. Bu süreçte
uygulamanın yasal dayanağında karşılaşılan
birtakım belirsizliklerin ortadan kaldırılması ve
Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık
tesisleri ve üniversitelere ait birimlerin birlikte kullanımı ve
iş birliğine ilişkin temel esasların yeniden belirlenmesi
amacıyla ise Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu tarafından kapsamlı bir yasa
çalışması gerçekleştirilmiştir.
Yasa
tasarısının hazırlığı süresince ilgili tüm
bakanlıkların yanı sıra, sektörel başkanlıklar,
konfederasyonlar ve mesleki birliklerle istişare içinde olunmuş, bu
süreçte ilgili tüm paydaşların görüş ve önerilerinin dikkate
alınması, katılımcı, düşünceye dayanan, çok
taraflı bir demokratik yönetim anlayışımızın en
önemli göstergesidir.
Değerli
milletvekilleri, bu yasa tasarısının getirdiği
yeniliklerden birinin sezaryen ameliyatlarına ilişkin getirilen
kısıtlamalar ekseninde okunması gerektiğini
düşünüyorum.
Sezaryen,
doğumun normal yollardan mümkün olmadığı veya anne ve bebek
açısından bir risk taşıdığı durumlarda
gerçekleştirilebilen bir ameliyattır. Anne ve bebeğin
hayatını birçok durumda kurtaran bu ameliyatlar da tıbbi
endikasyon olmaksızın sadece annenin veya hekimin isteğiyle
yapılması durumunda önemli riskler taşımakta, cerrahi
müdahale ve anesteziyle bağlantılı olarak komplikasyonlar
doğurmaktadır. Dolayısıyla, hem anne adayının hem
de çocuğun hayati risklerden korunması için gerekli yasal çerçevenin
inşa edilmesi son derece önemlidir.
Önerdiğimiz
yasa teklifinin ilgili maddeleri uyarınca gebe veya rahimdeki bebek için
tıbbi zorunluluk bulunması hâlinde doğumun sezaryen
ameliyatıyla yaptırılmasına herhangi bir
kısıtlama getirilmemektedir ve bu durumdaki gerekli tedbirlerin
alınmasına rağmen, doğumu takiben anne veya bebekte meydana
gelebilecek istenmeyen sonuçlardan dolayı hekim sorumlu
tutulmayacaktır. Bununla birlikte, gerekli tıbbi endikasyonların
bulunmadığı durumlarda anne adayı veya hekimin talebi
doğrultusunda bu tür bir doğum yönteminin tercih edilmesi ise
yasaklanmaktadır. Bundan sonraki süreçte ise yasal temellere uygun bir
uygulama sürecinin hayata geçirilmesi konusundaki denetimlerimizi
kararlılıkla, ciddiyetle ve tutarlılıkla sürdürmeyi
hedefliyoruz. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde de bu böyledir.
Bundan daha farklı bir düşünce tarzı bugün tıpta hâkim
değildir.
Öte yandan,
Sağlık Bakanlığı bünyesinde basın ve halkla
ilişkiler müşavirliği kurulmasının da
Bakanlığın kamuyla ilişkileri ve medyada görünürlülüğü
anlamında önemli bir katma değer sağlayacağını
düşünüyorum. Bir bakanlığın kendi iletişimini
kendisinin ihtisaslaşmış bir kadro
aracılığıyla yönetmesi, faaliyetlerine dair algıları
yazılı ve görsel basının yanı sıra sosyal medya
aracılığıyla doğru bir şekilde besleyebilmesi ve
halkla ilişkilerde doğru iletişim tekniklerine
başvurması son derece önemlidir. Dolayısıyla, daha önceleri
Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğünün
görevleri arasında sayılan bu işlevin uzmanlaşmış
bir müşavir ve kadrosuna devredilmesi Sağlık Bakanlığının
medya ve kamu diplomasisi anlamındaki görünürlülüğü ve etkinliği
açısından önemli bir adım olarak okunmalıdır.
Öte yandan, yasa
tasarımızın istişare aşamalarında da etkin bir
şekilde görev alan bir kurum olarak Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumunda ürün denetmen yardımcısı ve ürün denetmenleri istihdam
edilmesi hedefleniyor ve bu pozisyonlara ilişkin mesleğe alınma,
yarışma sınavları, yetiştirilme, yeterlilik
sınavları, görev, yetki ve sorumluluklar, atama ve yer
değiştirmeleri ile çalışma usul ve esasları
belirlenmektedir. Halkın can ve mal güvenliği ile çevrenin
korunmasına dönük ürün güvenliği denetimleri yapan, uluslararası
denetim standartları ışığında hareket eden, iç
piyasadaki denetimleri gerçekleştiren ürün denetmenlerinin ilaç ve
tıbbi cihaz sektörlerinde önemli bir işleve sahip olduğunun
özellikle altını çizmek istiyorum.
Yasa
tasarımızın bir diğer önemli yeniliği ise
Sağlık Bakanlığı ve bağlı
kuruluşlarına ait kurum ve kuruluşlar ile üniversitelerin ilgili
birimlerinin karşılıklı olarak iş birliği
çerçevesinde birlikte kullanılabilmesidir. Ancak, adrese dayalı nüfus
kayıt sistemi sonuçlarına göre toplam il nüfusu 750 bine kadar olan
illerde eğitim ve araştırma hizmetleri Sağlık Bakanlığı
eğitim ve araştırma hastanesi veya üniversite sağlık
uygulama ve araştırma merkezlerinden yalnızca biri
tarafından verilebilecek ve bu illerde Bakanlık ve bağlı
kuruşları ile üniversiteler, tıp lisans eğitimi ve
tıpta uzmanlık eğitimi için ortak kullanım ve iş
birliği yapabileceklerdir.
Ayrıca,
benim de oldukça önemsediğim ve bundan daha altı ay evvel
üniversitede çalıştığım devrelerde de dikkatimi çeken,
uzmanların üniversite kliniklerinde devlet hastanelerine göre daha
düşük katma değer aldıkları bir durumu da düzeltmiş
oluyoruz. Üniversitelerde ve araştırma uygulama merkezlerinde uzman
doktor istihdamı için yapılan ek ödemeler Sağlık
Bakanlığındaki muadillerine
yakınlaştırılacak, böylelikle söz konusu kurumlardaki
nitelikli araştırmacıların istihdamının önündeki
maddi sorunların büyük oranda aşılması söz konusu
olacaktır.
Sağlıkta
Dönüşüm Programının lokomotif güçlerinden olan ve
sağlık hizmetlerinin tabana
yaygınlaştırılmasında azımsanmayacak bir öneme
sahip bulunan aile hekimlerinden ise -ben, gerçekten, buna hayaldi gerçek
oldu diyorum- toplumun o denli memnuniyeti ve aile hekimleriyle o denli güzel
bir diyalog içinde olmaları şahsen hem bir AK PARTİnin
temsilcisi hem de bir milletvekili hem bir hekim olarak beni son derece mutlu
etmektedir.
ORHAN
DÜZGÜN (Tokat) Bu söylediklerinizi öğrencileriniz de dinliyor Hocam.
Dikkatli konuşun! Allahtan korkun! Allahtan korkun!
TÜRKAN
DAĞOĞLU (Devamla) Bu yasa tasarısında ek haklara
kavuşturuluyorlar. Buna göre entegre sağlık sunulan merkezlerde
artırımlı ücretten yararlananlar hariç tutulmak kaydıyla
aile hekimleri ve aile sağlığı elemanlarına nöbet
ücreti ödenmesi öngörülüyor.
Değerli
milletvekilleri, hiçbir
zaman Hekim nöbet tuttuktan sonra çalıştırılamaz. diye
bir kaide bugüne kadar tıp tarihinde yoktur. Hepimiz hekimlik yaptık,
hepimiz hastanelerde çalıştık, hepimiz nöbet tuttuk, nöbet
tuttuktan sonra da aynı sağlıklı biçimde
hastalarımıza baktık ve tedavi ettik. Hiçbir hekim, nöbet
tuttuktan sonra hastasına karşı ne kötü muamele eder ne de
yanlış tanı koyar. Böyle bir şey gerçekle
bağdaşamaz. Doktorluk mesleğiyle ise hiç bağdaşamaz.
Kamu
sağlığının korunup denetlenmesi konusunda
attığı adımlarla uluslararası kamuoyunda da büyük bir
beğeni toplayan ve bu yöndeki çabalarıyla bir başarı öyküsü
olarak gösterilen AK PARTİ Hükûmeti döneminde sigaranın kamuya
açık alanlarda içirilmesinin önüne önemli kısıtlamalar
getirilmiştir. Bu anlamla kanserle mücadele ve solunum sistemi
hastalıklarının azaltılması anlamında dev
adımlar atılmıştır.
Ben, Amerika Birleşik
Devletlerindeki çalışmalarım esnasında gittiğimde binaların
önünde, yağmurda, çamurda, karda insanların kapıların
önünde ne yaptığını merak edip sorduğumda, sigara
içmek için kapının önüne çıkıyorlar diye bunu
gözlediğim zaman bunda gerçekten hayretimi gizleyememiş ve bizim için
de bir hayal gibi gelmişti ama bunların hepsi şimdi bir bir
gerçek oluyor. Türkiyede artık hiçbir şey hayal olarak
kalmıyor, düzeltilmesi gerekiyorsa biz zaten onları düzeltiriz.
Kimseye de bu düzeltme kesinlikle kalmaz, zaten kimse bunu yapamaz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Söz konusu
atılımlar neticesinde, vatandaşlarımız arasında
sigara içme alışkanlıklarında ciddi azalmalar
gözlemlenmiştir. Bir diğer deyişle, Batılıların
lügatinde yer etmiş Türk gibi sigara içmek şeklinde kültürümüze
atfedilen deyimler giderek anlamını ve somut hayattaki
karşılığını yitirmişlerdir.
Tütün, Dünya
Sağlık Örgütü başta olmak üzere birçok yetkili kurum
tarafından zararlı alışkanlıklar arasında, ölüme
ve hastalıklara yol açmada ilk sırada olan bir madde şeklinde
nitelendirilmektedir. Hükûmetimiz hem vatandaşlarını korumak hem
de gelecek nesillere daha sağlıklı yarınlar bırakmak
anlamında bu ölümcül maddeye dair mücadelesini kararlılıkla
sürdürmektedir ve sürdürecektir; gerçek de böyledir. Belki zaman zaman buna
riayet etmeyen yerler olabilir, onlar da zaten
cezalandırılmaktadır.
Yasa
tasarısında kamu sağlığının önemli bir
boyutunu oluşturan bu meseleye de değiniyoruz ve tütün ürünleri
üretici, ithalatçı ve dağıtıcı firmaları ile
tütün ürünlerinin isim, marka, amblem, logo veya bunları doğrudan çağrıştıran
diğer isim ve simgelerin tütün ürünleri sektörü dışındaki
mal ve hizmet sektörü firmalarının veya ürünlerin ismi, markası,
amblemi, logosu veya simgesi olarak kullanılmasını
yasaklamayı öngörüyoruz.
Öte yandan,
Türkiye'de üretilen veya ithal edilen tütün ürünleri paketleri ile tabanı
hariç nargile şişelerinin üzerine en geniş iki yüzünden her
birine, bu yüzlerin alanlarının yüzde 65inden az olmamak üzere, özel
çerçeve içinde tütün ürünlerinin zararlarını belirten resimli ve
Türkçe yazılı uyarılar veya mesajlar konulması
kuralını getiriyoruz.
Ayrıca,
ithal edilen veya Türkiye'de üretilen tütün ürünlerinin paketlerinde veya
etiketlerinde bu ürünlerin özellikleri, sağlığa etkileri,
tehlikeleri veya emisyonlarıyla ilgili yanıltıcı ve eksik
bilgi verilmesi de bu yasa tasarısı tarafından kati surette
önlenmekte, tüketimi özellikle gençler ve çocuklar nezdinde özendiren, teşvik
eden veya tüketiciyi yanıltan ya da ürünü cazip kılan işaret
veya renkler kullanılmasının da önüne geçilmiş oluyor.
Türkiyede sigaraya başlama yaşının ilkokul düzeyine
düştüğü göz önüne alınırsa, söz konusu koruyucu ve ön
alıcı tedbirlere ne denli ihtiyaç duyulduğu bir kez daha gözler
önüne serilecektir. Dolayısıyla, söz konusu koruyucu tedbirler
aracılığıyla yaklaşık 20 milyon kişinin
sigara kullandığının tahmin edildiği ülkemizde, tütün
ürünlerinin görünürlüğünü veya halk nezdindeki özendiriciliğini
ortadan kaldırmak anlamında reklam, tanıtım ve teşvik
kampanyalarına ilişkin önemli bir unsuru da perdelemeyi ve bu
şekilde bilinçlendirme faaliyetlerimize yeni bir ivme
kazandırmayı hedefliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu tarafından kabul edilen ve bugün görüşmekte
olduğumuz söz konusu tasarıyla getirilen bu
değişikliklerle, her şeyden önce
vatandaşlarımızın yaşam kalitesini
artıracağız ve kendilerine ulaşan kamu hizmetlerinin
etkisini güçlendireceğiz. Bu şekilde de bugünün sorunlarını
yarının nesillerine aktarmaksızın, ön alıcı bir
yaklaşımla hareket etmiş olacağız. AK PARTİ
İktidarında, her düzeydeki mağduriyetleri önlemek, halka
ulaştırılan hizmetleri güçlendirmek, halkın
sağlık standartlarını yükseltmek ve geçmiş dönemlerde
kalan sorunların kartopu etkisiyle büyümeksizin çözülmesini sağlamak
yönünde attığımız adımlara böylelikle bir yenisini
daha eklemiş oluyoruz. Biz AK PARTİ İktidarı olarak kimseye
arkamızdan yük bırakmak niyetinde değiliz. Biz
yapacağımızı kendimiz yaparız ve AK PARTİ olarak
da en iyisini yaparız.
Herkesi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına söz isteyen Aytun Çıray, İzmir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sağlık konusunda arkadaşlar söyleyeceğini söylüyor,
söylemeye de devam edecek.
Şimdi, ben,
birinci yasama yılı biterken AKP İktidarının
envanterini, ağır hasar raporunu çıkarma zamanının
geldiğini düşünüyorum. Artık, iktidarın sonunun
yaklaştığına dair alametler belirdi. Bu alametlerden biri
de şüphesiz, Suriyeyle yaşadığımız süreçtir.
İşi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Şimdi,
Sayın Başbakan, bu iki ucu pis değnek politikasına
muhalefeti de ortak etmek istiyor, karizmasının çizilmesini de
soğukkanlı bir kriz yönetimi diye sunmaya çalışıyor,
ama satmaz. Çünkü bu defa mal kötü, yol kötü, niyet kötü.
Sayın
milletvekilleri, hatırlarsınız, Cüneyt Zapsu, ilgililerine,
Başbakandan yeterince yararlanmadan sifonu çekmemelerini tavsiye
etmişti. Bu tavsiyeyi dinleyenler de Başbakana gerekli desteği
verdiler. En son Sayın Bayraktarın ağzından kaçırdığı
gibi, kayıtsız kuyutsuz, net hata noksan kaleminden milyar dolarlar
gönderdiler. Siz de korku yöntemleriyle Türkiyeyi bir illüzyonlar sirkine
çevirdiniz, en kötüyü mucize olarak sundunuz. Ama biliyorsunuz, her projenin
sonu vardır. Siz size yaptırılacakların son evresine
geldiniz. Bunları yaptıktan sonra iktidardaki ömrünüz bitecek, çünkü
foyalarınız meydana çıkacak, sifonu millet çekecek. Değerli
milletvekilleri, bu süreç Türk milleti için çok acı olacak. Bunun için
Sayın Başbakanın zihin haritasına bakmak yeterli.
Değerli
vekiller, geçen gün Sayın Başbakanın verdiği beyanatı
okuyunca kanım dondu. Sayın Başbakan Rioda Benim
liderliğimde, Türkiyedeki Yahudi topluluğu güvence
altındadır, korumam altındadır. dedi. Bu cevap bir
skandaldır değerli milletvekilleri. Başbakan bu cevabıyla
Türkiyeyi mülkü, vatandaşları da tebaası olarak gördüğünü
ikrar etmiştir. Meğer şüphelerimiz kuruntu değilmiş.
Bu sözler ancak inanç ve etnisite takıntısı olan bir zihnin
ürünü olabilir çünkü Başbakana vatandaşları koruması
altına almak gibi bir görev verilmemiştir. Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları, Türkiye Cumhuriyetinin zaten
vatandaşlarıdır. Bizim temel hak ve özgürlüklerimiz
Anayasanın koruması altındadır. Kimsenin kefaletine ihtiyacımız
yok. Bu sözler, gerçek karşısında körleşmiş bir kibrin
ifadesidir. Burada trajik olan nokta, bu arkaik zihniyetin Yetmez ama
evet.çiler tarafından Türkiyeye bir demokrasi numunesi gibi
sunulmasıdır.
Sayın
milletvekilleri, Başbakan bu bakış açısı ile Suriye
diktatöründen ne kadar farklıdır? Başbakan Yahudi
asıllı Türk vatandaşlarını kimlere karşı
korumaktadır? Yahudi asıllı vatandaşlarımız belli
bir grubun tehdidi altında mıdır? Silivride ölümü bekleyenler,
korumasına mazhar olmayanlar kısmına mı girmektedir?
İşte, Rioda verilen bu iki cümlelik cevap, Başbakanın
gizlemeye çalıştığı gerçek yüzünü bir kez daha ele
vermiştir.
Bakınız,
değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, kendini ciddi ciddi derin
stratejist zanneden ama Hillary Clinton Haydi, çak aslanım. dediği
zaman sevindirik olup kendinden geçen bir Dışişleri
Bakanımız var. Bu Sayın Bakan cumhuriyetin kurucularıyla
sorunlu. Bu nedenle, dış politikadaki bazı temel çizgilerin
büyük tecrübelere dayandığını gözden kaçırıyor.
Oysa bizim Arap devletleriyle ilişkimiz büyük bir tarihsel tecrübenin soğukkanlı
bir değerlendirmesiyle oluşturulmuştur. Bunu bilmeyen birisi
Türkiyeye Dışişleri Bakanı olamaz, olsa olsa düş
işleri bakanı olabilir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, onu oraya atayan Sayın Başbakana gelince; karizma
çizildi, acze düştü ya, Atatürke doğrudan
saldıramadığından, onun için tekrar tek parti döneminden
dem vurmuş, CHP dış politikada acziyet içindedir. demiş.
Allah uzun ömür versin Sayın Başbakana, beni çok güldürdü. Yahu,
şimdi, sizin haysiyet kırıcı tutumunuza bakın, bir de
Hatayı Türkiyeye katan acziyet içinde olmakla
suçladığınız o kurucu ruhun ufkuna bakın. Siz nerede,
o kurucu ruh nerede? (CHP sıralarından alkışlar) Bu ülkede
acziyetten söz edecek son kişi Sayın Başbakandır. Suriye
bunu yaparken Mavi Marmara acziyetinden cesaret almadı mı?
MİNE LÖK BEYAZ
(Diyarbakır) Başbakanı bırak da sağlığa
gel.
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) - Uygulanan ve eş başkanı olduğunuz proje
herkesin malumu. Torpilli diktatörler hariç Orta Doğu yeniden tanzim
ediliyor. Sizin varlık nedeniniz bu tanzimdir. Medyanın esaretinin,
gerçeklerin ters yüz edilmesinin, Türkiye'nin yeniden
yapılandırılmasının ardında hep
taşeronluğunu yaptığınız bu proje vardır.
Değerli arkadaşlar, bunu ben söylemiyorum; çoktan beri aranızdan
su sızmayan Cengiz Çandar gibi gazeteciler söylüyor. Suriyede
üstlendiğiniz meşhur rol de bundan. Hiç kendinizi bölgeye model filan
diye sunmaya kalkışmayın. Sizin ileri demokrasinizi artık
bütün dünya gördü ve ne menem bir şey olduğunu öğrendi. Bunun
için artık sade vatandaşlarımızın dahi yavaş
yavaş uyandığı numaralar yaptınız. Bak, sadece
gürlemiyoruz, aynı zamanda yağabiliyoruz. propagandasını
yaymak için one minute çadır tiyatrosunu kurdunuz, sonra da canlara mal
olan Mavi Marmara oyununu sahnelediniz. Elhak, hakkınızı yememek
gerekir. Çok iyi oynuyorsunuz ama her tiyatrocu ve her oyuncu bilir ki hep
makyajlı dolaşamazsınız. Ağlakların
gözyaşlarının timsahların gözyaşları olduğu,
silmek, adını anmak istemediğiniz Türk milleti tarafından
fark edilmeye başlanmıştır. John Donne, gerçekle
buluşmayı Çanlar Kimin İçin Çalıyor diye dile
getirmişti. Ben bunu kültürümüze uyguladım. Demokrasinin
derinlerinden gelen, duyulmaya başlanan salalar Kimin
salalarıdır? diye soruyorum.
Değerli
arkadaşlar, neoittihatçı bir Dışişleri Bakanının
politikaları, 2 pilotumuzun kaybıyla birlikte Doğu Akdenize
çakıldı. Söylemiştim Sizleri kan tutacak. diye. Sizi buraya
getiren güçler, size öyle son hazırladılar ki değme Hollywood
senaristleri bile bunun sonunda şaşkınlığa
uğrayacak. Yaşarsak göreceğiz
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Yanlış metin okuyorsun!
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Bana ne konuşacağımı öğretmeyin.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Yanlış metin o!
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Eğer biraz merhametli olsaydınız, size verilenler
için üzülebilirdim ancak sadece ve sadece sizin yüzünüzden şehit olanlar
için üzülüyorum.
Değerli
milletvekilleri, peki, siz Suriyenin Rusya tarafından
desteklendiğini, Suriyeyle karşı karşıya gelirseniz
bunun doğrudan ve dolaylı sonuçlarıyla nasıl baş
edilebileceğini bilmiyor muydunuz?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkan, hatlar karıştı,
hatlar!
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Başlarına ne geldiğini hâlâ
açıklayamadığınız gençlerimizi oraya nasıl
gönderdiniz? Umurunuzda bile değil tabii. Şu hâle bakın! Yeter
ki sifon çekilmesin, yeter ki rövanş planlarınızı
tamamına erdirin diye şehitler veriyoruz.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sağlığın Ssi ile Suriyenin Ssi
karıştı!
AYTUN ÇIRAY
(Devamla) Yaşanan onca dış siyaset rezilliğinden sonra
kimse gerçekleri yazamıyor bu ülkede. Arkadaşlar, bir ülkede
hakikatler satır aralarına, bir ülkede hakikatler imalara, bir ülkede
hakikatler dolaylı anlatımlara sığınmışsa, o
ülke bir felaket yaşıyor demektir, o ülkede adalet sürgün
edilmiş, hukuk çökmüş demektir. Hakikatler yalanlarla, kahramanlar
alçaklarla takas edilmiş demektir. Acziyetmiş! Suriye bize
yaptığını İsraile yapsaydı başına ne
geleceğini bal gibi bilirdi. Biz de biliyoruz, Sayın
Başbakanın ise bugüne kadar bilinen en sert tavrı Davosu bir
kabadayı edasıyla terk etmekten ibarettir. Bu tavrıyla, sözde,
Filistinliler üzerinden, güya vicdanların sesi oldu. Hâlbuki bizler,
İstiklal Savaşımızla çoktan mazlumların hamisi,
vicdanların sesi olmuştuk bile. Kısacası beyler, karpuzunuz
kabak çıktı, anlaşılıyor, anlaşılacak.
Meselemiz şu:
Türk milleti bütün bu gerçekleri anladığı zaman
karşımıza nasıl bir hasar raporu çıkacak?
Uğradığımız felaketlerin faturaları nereye
varacak? Evimize kimler hacze gelecek? Dedelerimizin büyük fedakârlıklarla
bize bıraktığı bu topraklarda kırılan
haysiyetimiz ve gururumuz nasıl onarılacak? Hepimizi yutacak olan bu
tehlikeye dikkat çekiyor, değerli AKP milletvekillerini zulme giden
yolları döşememeye davet ediyorum.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına söz isteyen Vural Kavuncu, Kütahya Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VURAL KAVUNCU
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Değişiklik Yapılmasını Öngören 301 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, biraz
önceki konuşmayı dinlerken bu Sağlık
Bakanlığıyla ilgili bir konu üstünde tartışılacak
diye zannediyordum ve muhalefetin de bu konudaki çok değerli
katkılarını alabilmeyi ve beraber bu noktada bir kanunu
çıkarabilmeyi ümit ediyorduk ama gördüğünüz gibi, içinde tek kelime
sağlık geçmeyen bir konuşma dinledik. Herhâlde, sağlıkla
ilgili söylenecek bir söz olmayınca yapılacak da başka bir
şey yoktur diye düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Çünkü Türkiyedeki sağlıkta dönüşüm
programları tüm dünya tarafından dikkatle izlenmekte ve bu konudaki
başarılar teslim edilmektedir ve bundan çıkarılacak dersler
olduğu da vurgulanmaktadır. Nitekim, yapılan hizmetlerin
sonucunda, halkımız arasında da bağımsız
şirketler tarafından yapılan memnuniyet anketlerinde 2003lü
yıllardan bu yana 2 katına yakın bir artışla
memnuniyet oranının yüzde 40lardan yüzde 80lere
çıktığını da memnuniyetle görüyoruz.
Şu anda
görüşülmekte olan tasarıyla birlikte maddelere
baktığımızda, bildiğiniz üzere, 5947 sayılı
üniversite ve sağlık personelinin tam gün çalışmasıyla
ilgili kanuna dayanarak daha önce Sağlık Bakanlığına
bağlı kurum ve kuruluşlar ile üniversitelerin birimleri
arasında ortak kullanıma açma hususunda düzenlemeler
yapılmıştı. Bu düzenlemeler ile bazı üniversite
hastaneleri ile Sağlık Bakanlığı hastaneleri
arasında afiliasyon olarak adlandırılan ortak kullanıma
geçildi.
Değerli arkadaşlar,
tıp fakülteleri esas olarak eğitim amaçlı olup yenilikçi,
gelişmeleri takip eden, tıbbi araştırmaların
yürütüldüğü, göreli olarak ileri düzey tedavilerin
uygulandığı sağlık birimleridir. Sağlık
Bakanlığı hastaneleri ise hizmet ağırlıklı,
daha yoğun hasta kitlesine yönelik bir yapılanmaya sahiptir. Ortak
kullanım ile bu yapılar birleştirilmiş; verimlilik,
ekonomiklilik ve kalite anlamında önemli yararlar
sağlanmıştır.
Bir örnek vermek gerekirse, seçim bölgem olan Kütahyada
benzer bir afiliasyon gerçekleştirilmiş, böylece tıp fakültesi
öğretim üyeleri, senelerdir etkili bir sağlık tesisi
yapısına kavuşturulamayan, gerekli altyapısı
kurulamadığı için de uzmanlık eğitimi alınamayan
tıp fakültesi poliklinik hizmetleri birimi yerine Evliya Çelebi Devlet
Hastanesinin modern imkânlarında eğitim ve sağlık hizmeti
vermeye başlamıştır. Böylece, tıp fakültesi
öğrencilerimiz staj ve uygulamalı dersler için bir imkâna da
kavuşmuş oldular. Bu tasarı ile sistemde görülen bazı
aksaklıklar giderilecek ve sistemin daha verimli çalışması
sağlanmış olacaktır.
Diğer taraftan, bu tasarıyla gelen,
önemsediğim bir yenilik ise kamu veya vakıf üniversitelerinde
yükseköğretim kadrolarında görevli olmayan profesör ve doçentlerin
sözleşmeli olarak eğitim ve araştırma hastanelerinde
çalışabilmesine olanak tanınmasıdır.
Değerli milletvekilleri, bugün, profesör, doçent
kolay yetişmiyor. Eğer bir eğitim hastanesinde bir öğretim
üyesinin bilgisine, eğitim vermesine, araştırma faaliyetlerine
ihtiyaç duyuluyor ise, kadrolu personel değil diye
eğitim-öğretime katkıda bulunmasına engel olunması
doğru olabilir mi? Yapılacak bu değişiklikle hocalarımız
sözleşmeli olabilecek, eğitim kurumlarında öğrencileriyle bilgilerini
paylaşacak, eğitim-öğretimini ve bunların gerektirdiği
faaliyetleri yapacak ve bu esnada da döner sermayeden de bir pay
almış olacaklardır.
Tasarıda
getirilen değişikliklerden birisi de sezaryenin ancak tıbbi
gereklilik hâlinde yapılmasıdır. Ne yazık ki, burada da
yanlış anlamak isteyince başka anlamlar doğuruluyor. Burada
Meclisin tıbbi endikasyonu belirlediği yok. Doktorlar tarafından
belirlenmesi ve belirtilmesi hâlinde olacak olan olaylarda, bu sezaryen
olayı ancak o zaman gerçekleştirilecektir. Kuşkusuz, doğru
endikasyonda yapıldığında biliyoruz ki sezaryen anne ve
bebek yaşamını kurtarıcı bir operasyondur. Ancak
şunu da biliyoruz ki: Sezaryen çok önemli bir cerrahi girişimdir ve
beraberinde hem anne hem bebek için getirdiği riskler de bulunmaktadır.
Ve gene biliyoruz ki, ne yazık ki, son dönemde dünya
standartlarının çok üstüne çıkan bir oranda sezaryen
oranlarımız artmış ve anne adaylarımız,
gebelerimiz ve çocuklarımız bu cerrahi risklerle de karşı
karşıya bırakılmış durumdadır. Şu anda
bu yapılan düzenlemeyle, biz, sezaryen oranlarının
azaltılması ve tıbbi endikasyon dışı
yapılanların önüne geçilmesini arzu ediyoruz. Bu konuda
Sağlık Bakanlığı kadınlarımızın
sağlığını koruma
kararlılığındadır.
Ayrıca,
beraberinde ebe doğumlarının artırılması, gebe
okullarının yaygınlaştırılması, medya
kampanyaları ve ağrısız doğumun
yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalar da
elbette birlikte sürdürülecektir.
Değerli
milletvekilleri, daha önce biliyorsunuz başarılı bir uygulamayla
dumansız Türkiyeye merhaba dedik. Toplumun tüm kesimlerini ve özellikle
gelecek nesilleri, başkalarının içtiği sigara ve tütün
ürünlerinin dumanının zararlı etkilerinden korumak amacıyla
düzenlenen yasa da uygulanmaya başlanmıştı. Bu anlamda
ikamete mahsus konutlar haricinde kamu ve özel tüm binaların kapalı
alanlarında, toplu taşıma araçlarında sigara içilmiyor ve
tütün ürünlerinin hiç birisi kullanılmıyor. Bugün ücra illerde ve
kırsallarda bile bunun uygulandığına şahit oluyoruz.
Artık halkımız bu yasayı benimsedi. Bu noktada gemileri
yaktık, geri dönülmez bir noktaya geldik. Geçtiğimiz zamanlarda
nasıl bu tütün ürünlerinin kullanıldığına ise hayretle
bakıyoruz. Otobüslerde, uçaklarda, restoranlarda, kamu binalarında ve
hatta hastanelerde bile sigara içildiği günler çok uzakta değil.
Şimdi yurt dışına çıktığımızda,
henüz bu gelişmeleri tamamlamamış olan ülkelerdeki uygulamalar
bize oldukça geri kalmış uygulamalar olarak gözüküyor. İşte
şu anda yapılacak olan bu değişiklikler ile birlikte bu
noktada 2023 yılına doğru da giderek tam dumansız bir
Türkiyeye kavuşma arzusu içerisindeki hedeflerimize daha yakın
olacağımızı vurgulamak istiyorum.
Gene
tasarımızda çok önemli bir konu, sağlık mensuplarına
karşı şiddetle ilgili düzenlemeler var. Bildiğiniz üzere
zaman zaman toplum vicdanını inciten üzücü olaylarla
karşılaşabiliyoruz. Bunlar toplumsal şiddetin de bir
parçasıdır. Günlük yaşamda çocuğunu döven, sudan sebeplerle
yaralamalı, ölümlü kavgalar oluşturabilen bazı insanların
hastaneye girince de sağlık personeline şiddet uygulama potansiyelleri
var. Bu sorun tüm dünyada da mevcut. İngilterede sağlık
çalışanlarına bir yıl içerisinde 85 bin sözlü ya da fiilî
saldırı gerçekleşmiş. Sağlık
Bakanlığı olarak sağlıkta şiddete sıfır
tolerans hedefiyle Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulan "113 ihbar hattı bu
noktada en kısa sürede önlem alınmasına ve müdahale edilmesine
imkân tanımaktadır. Bu tasarı ile bu konudaki
duyarlılığımız bir kez daha ortaya konulmakta,
sağlık hizmeti sunumu sırasında sağlık
personeline karşı işlenen suçlarda yapılacak hukuki
yardım için personelin talebinin olması ve vekâlet ibraz etmesi
şartı ise kaldırılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, gene
tasarı ile aile hekimlerinin nöbet sistemine dâhil olmaları ve mesai
dışı ücret almaları mümkün olmaktadır. Ayrıca,
üniversite aile hekimlerinin görevlendirilmeleri ve ödemelerine yönelik
bazı düzenlemeler de bu tasarı içerisinde mevcuttur.
Şu anda ülkemizde hekim
sayımız henüz istenilen sayıda değildir ve acil
müdahalelerde -elbette çok arzu ettiğimiz- bu konuda acil uzman hekimlerin
müdahale etmesi ve bulundurulmasıdır. Ancak henüz ihtiyacın çok
altında uzman hekim bulunmaktadır. Bu nedenle genel tıp
eğitimi içerisinde acil müdahalenin temel eğitimini almış
olan ve aile hekimliği anlamında da ek eğitim ve deneyimi olan
aile hekimlerimizin nöbete kalmaları daha etkin bir sağlık
hizmeti konusunda katkıda bulunacaktır.
Yeni yasal düzenlemeler ve
yönetmeliklerle vatandaşımızın sağlık ile ilgili
her türlü hizmeti alabileceğini, son on yılda sağlık
reformları ile kamusal alanda elde edilen verimliliğin artarak devam
edeceğini ve 2023 yılı hedeflerimize kararlılıkla
ulaşma niyetinde olduğumuzu tekrar belirtmek istiyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle yasa
tasarısının hayırlı olmasını diliyor,
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, yirmi dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Öğüt, buyurun.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çankırının Orta
ilçesinde diyaliz makinesinin olmamasından dolayı oradaki böbrek
hastaları büyük sıkıntı çekmektedir. Bakanlık olarak
Orta ilçesine diyaliz makinesi alınması planlanabilir mi? Bu konuda
Bakanlık olarak bir desteğiniz olabilir mi? Bunu sormak istiyorum.
Bir de, bütün ilçelerin -bazı o ana
yol geçtiği için Samsun asfaltının geçtiği bir büyük yol
olduğu için- ciddi şekilde ambulans eksikleri var, o konuda da
eksikleri inceleyip yerine getirirseniz sevinirim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kurt
KAZIM KURT (Eskişehir)
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, Eskişehirdeki özel hastane ve polikliniklere 2011
yılında Sosyal Güvenlik Kurumundan ne kadar ödeme
yapılmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Moroğlu
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Sayın Bakanım, Yarkın Beceren diye
bir hastamız, MPS tipi 2 hastalığına
yakalandığı için, bu aydan itibaren kendisine verilmesi gereken
ilacı, 200 bin lira tutarında olan ilacı alamayacak. İki üç
hafta öncesi Sosyal Güvenlik Başkanlığımızla da
görüşerek bu sorunun çözülebileceği sözünü almıştık
fakat hâlâ bir gelişme yaşanmadı çünkü bu ilacı, zekâ
düzeyi düşük olduğu için, 60ın altında, ölçümde 60ın
altında zekâ düzeyi çıkan hastalara verilmemesi gereken bir
tebliğe takınıldığı biliniyor. Bu tebliğin
değiştirilmesi için çaba ne aşamada ve bu
hastalarımıza bir müjde verebilecek misiniz?
BAŞKAN-
Teşekkür ediyorum.
Sayın Demiröz
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa)- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanıma şunu sormak istiyorum: Bursa Gürsu Samanlıda bir
sağlık kompleksi yapılacaktı ancak buranın birinci
sınıf tarım arazisi olması nedeniyle haklı olarak
vazgeçildi, doğru bir karardı ancak bu sağlık kompleksiyle ilgili
Otosansit arka kısmına yapılacağı ifade edilmektedir.
Bu konuda bilgi verir misiniz, bir?
İkinci sorum
da 2012 yılında Bursada -altı aylık bir süre geçti- ne
gibi yatırımlar, 2012nin hangi yatırımlar olduğu,
hangilerinin ihale edilip başlandığı konusunda bilgi
verirseniz sevinirim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Oran
UMUT ORAN (İstanbul) Sayın
Bakan, ben de konumuz sağlık ve sağlıkla dolaylı
olarak ilgili olan biber gazıyla ilgili bir soru sormak istiyorum. Çayan
Birben ve Metin Lokumcu, biber gazı kullanımı sebebiyle
hayatlarını kaybettiler. Bu konuda İçişleri Bakanı
Sayın Şahinin Biber gazının sağlığa bir
zararı yok. diye ifadeleri var ama buna karşılık
sağlıkla ilgili kurumlar, Türk Toraks Derneğinden tutun Sağlık
Emekçileri Derneğine kadar biber gazının astım
yapabileceği ve ölümlere neden olabileceğine dair yorumları
bulunmakta, aynı şekilde Türk Tabipleri Birliği de bu yorumlara
katılıyor. Bu konuda sizin Bakanlığınızın ve
şahsi görüşünüzü öğrenmek istiyorum. Ayrıca, biber
gazının kullanım
koşullarıyla ilgili, miktarıyla ilgili veya amacı
aşan durumlarla ilgili bir uygulama, bir cezai yaptırım getirmeyi düşünür
müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaplan
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım iki sorum var. Birincisi, iş yeri hekimlerinin iş
yerlerinde yaptıkları muayene ücretlerinde, muayenesinden sonra,
çalışandan, eczaneden 3 Türk lirası katkı payı
alınmaktadır. Bakanlığınız olarak iş yeri
hekimlerine herhangi bir ücret ve katkı sunmadığınız
hâlde, hekimlerin ücretlerinin işveren tarafından
karşılanmasına rağmen çalışandan 3 Türk
lirası katkı alınmasını nasıl buluyorsunuz? Bu
konuda bir önlem almayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum
meslek hastalıklarıyla ilgili. Türkiyedeki meslek
hastalıkları sayısı Avrupa Birliği ülkeleriyle
karşılaştırıldığında hemen hemen
yanında hiç yok gibi duruyor. Bunu gidermek için İş
Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası geçerken
Çalışma Bakanlığının yaptığı bir
düzenleme de iş yeri hekimlerine meslek hastalıkları
tanısı koyma yetkisi vererek sadece Avrupadaki parametreleri
yakalamaya yöneliktir. Bu konuda Bakanlığın
çalışması var mı?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bildiğiniz gibi, Bakanlığınız 2010-2013
yatırım programına alınan 500 yataklı Kütahya Devlet
Hastanesi yaklaşık on yıllık çalışmanın
ardından bu yıl yer değişikliğiyle tekrar Kütahya
gündemine geldi. Bu konuda gelinen son nokta nedir?
İkincisi:
Yine, Kütahyada Dumlupınar Üniversitesi merkez kampüsünde fizik tedavi ve
rehabilitasyon merkezi olarak yapılan 520 yataklı hastane
inşaatı bir buçuk yıldır tamamlandığı hâlde
boş durmaktadır. Bunun nasıl değerlendirilmesi
düşünülmektedir?
Bir de Simav
depremi nedeniyle yıkım kararı verilen Devlet Hastanesinin
yerine yapılacak olan 150 yataklı Devlet Hastanesi
inşaatıyla ilgili yer seçimi çalışmalarının
sürdüğü bilinmektedir. Bunu hızlandırarak bir an önce bu
inşaata başlanması sağlanabilecek mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Yüceer
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hızla nüfusu
artan ve gelişen Tekirdağ ilimizde hastane hizmetleri yeterli
değildir. Bu anlamda Çorlu Devlet Hastanesi, Çerkezköy Devlet Hastanesi ve
Tekirdağ Bölge Hastanesinin yapımları ne aşamadadır?
Hastane ne zaman bitirilip hizmete açılacaktır? Kadrolar verilirken
bölgemizin artan nüfusu göz önünde bulundurulacak mıdır?
Tekirdağda,
Trakyada bulunan iki büyük üniversite tarafından yapılan
araştırmalar Ergene Nehri yakınlarında yaşayan
insanlarda kanser hastalığına yakalanma oranında
artış olduğunu tespit etmiş, bu nedenle özellikle Çorluda
acil şekilde kanser araştırma merkezi kurulması
gerektiğinin altını çizmiştir. Buna rağmen neden hâlâ
Çorluda bir kanser araştırma merkezi kurulmamıştır.
Konuyla ilgili herhangi bir çalışmanız var mıdır?
Bakanlık, önümüzdeki süreçte halkın
sağlığını olumsuz etkileyecek ve kanser vakalarında
artışa neden olacak bu konuyla ilgilenmek için neyi beklemektedir?
Son sorum: Tekirdağ
ilimizde ilçeler bazında kaç kişiye evde sağlık hizmeti
verilmektedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yılmaz
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biliyorsunuz Türk Ceza Kanununda organ ticareti yasaktır ancak Uşak
yerel basınında da çıktı, Uşakta bazı devlet
görevlilerinin de alet oldukları organ ticareti
yapıldığı, organ satışı
yapıldığı konusunda bazı duyumlar var. Bu konuda size
yazılı soru önergesi de yönelttim ben ama şimdiye kadar bir
yanıt alamadım. Bu konuda bir soruşturma açıldı
mı, bir idari soruşturma ya da ceza soruşturması
açıldı mı? Ben sizden bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaleli
SENA KALELİ
(Bursa) Teşekkür ederim.
Az önce AKPli bir
konuşmacı arkadaş AKP döneminde otobüslerde sigara içme
yasağı geldiğini ifade etti. Oysa 1996 yılında
çıkan 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının
Önlenmesine Dair Yasayla şehirler arası yolcu
taşımacığı yapan otobüslerde sigara yasağı
gelmiştir, hatırlatmak isterim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Demir
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
üniversitelerde basamak olmadığı için bir üniversiteden,
özellikle Anadoludaki gelişmemiş üniversitelerden,
gelişmiş Ankara, İstanbul, İzmir gibi üniversitelere hasta
sevk edildiği zaman yolluk ve harcırah alamamaktadırlar. Bu
hastaların büyük, önemli bir kayıpları oluyor,
mağduriyetleri oluyor. Bunu düzenleme, bunları düzeltmek için gerekli
bir girişimde bulunacak mısınız?
İkincisi:
Turizm bölgelerinde sağlık hizmetlerinde oldukça aksamalar oluyor. Bu
sene Marmaris, Fethiye, Datça, Bodrum gibi yerlerde sağlık
hizmetlerini de desteklemeyi düşünüyor musunuz?
Üçüncüsü: Özellikle
hapishanelerdeki sağlık hizmetlerinin düzeltilmesi konusunda yeni
çalışmalarınız var mı?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biraz önceki arkadaşımın söylediğini ben tamamlayayım.
Cezaevlerinde onar dakikayla tuvaletlere gidildiği ve tuvaletlerde kuyruk
olduğu, cezaevlerinde 2 kişinin yattığı, gece
koğuşlarda yerlerde nöbetleşe olarak sekizer saat
uyunduğunu biliyoruz. Cezaevlerindeki bu koşullar
sağlığa tamamen aykırı olduğu hâlde,
Bakanlığınızın herhangi bir tedbir
aldığını hiç duymadık.
Sayın Bakan,
bu insanların hayatı, sağlığı, her şeyi
devletin denetimi altında olmalıdır, devletin denetimi
altındadır ve siz bir tedbir almıyorsunuz. Bir tedbir
almayı düşünüyor musunuz? Bu kadar
sıkışıklığı nasıl halledeceksiniz?
Yoksa isyanlar çıkmaya devam mı edecek? 13 kişi, daha
başkaları mı ölmesi gerekiyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli Başkanım, teşekkür
ediyorum. Milletvekili arkadaşlarıma da soruları için
teşekkür ediyorum.
Soruların
önemli bir bölümü teknik detay gerektiren sorular. Dolayısıyla,
özellikle yatırımlarla ilgili süreler, işte Ne zaman
başlayacak, ne zaman bitecek? gibi rakamsal sonuçlar gerektiren
hususlarda detayları yazılı olarak arkadaşlarıma
takdim edeceğimi öncelikle ifade edeyim. Tabii mümkün olduğu kadar da
diğer konulara sürem yettiği ölçüde inşallah cevap
vereceğim.
Çankırı
Orta ilçesindeki diyaliz ihtiyacından Değerli Milletvekilimiz
Sayın Öğüt bahsettiler. Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Türkiyede yaklaşık olarak 40 binin üstünde
vatandaşımıza diyaliz hizmeti sunuyoruz. Türkiye diyaliz alan
hasta sayısının çok arttığı bir ülke durumuna
geldi. Bunun şöyle bir sebebi var: Gelişmiş ülkelerin
birçoğunda diyaliz ihtiyacı olan vatandaşlar böbrek nakli
imkânına daha kolay ulaşıyorlar çünkü böbrek donörü, organ
donörü, organ bağışçısı oranı bizden çok yüksek.
Yani imkânları ve şartları uygun olan ülkelerde, organ naklini
yapabilen gelişmiş, zengin ülkelerde organ
bağışçısı da yeterli olduğu için kronik böbrek
yetmezlikli hastalar diyalizde çok fazla birikmiyor. Türkiyede de bugün
onlarca hastanede çok başarılı bir biçimde organ nakli
yapılıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu organ nakliyle ilgili parayı
tamamen ödüyor, özel hastanede bile olsa vatandaşın bir para
ödemesine gerek yok. Ancak yeterince bağışçımız
olmadığı için çok sayıda birikmiş diyaliz hastası
var.
Bir de diyaliz
ancak düzenli yapıldığında ve doğru
yapıldığında böbrek hastaları uzun müddet hayatta
kalır. Türkiyede bugün diyaliz çok düzgün yapıldığı
için bu hastalarımız da şükürler olsun çok daha uzun müddet
yaşıyorlar ve ciddi bir birikim var. Bu birikimi ancak organ
bağışçılığını arttırarak, hep
birlikte bu husustaki duyarlılığı artırarak ortadan
kaldırabileceğiz. Şükürler olsun ki son senelerde
bağışçı sayısı ciddi ölçüde artmaya
başladı. Artık yeni artış hemen hemen olmuyor ama
havuzda birikmiş olan hastalarımızın ihtiyacını
ortadan kaldırmakta biraz zorluk çekiyoruz.
Bu
anlamda Çankırının Orta ilçesinde de diyaliz ihtiyacı olan
hastalarımızı taşımalı olarak merkeze getiriyoruz
ve orada hizmet veriyoruz. Çankırının Orta ilçesinin nüfusu 12
bin. Nüfusu böyle olan ilçelerde diyaliz hizmeti sunamıyoruz çünkü hem
hasta sayısı yetersiz hem de bu hizmeti sunabilecek
yetişmiş doktor sayımız buna yetmez. Yoksa cihaz
açısından ya da oradaki şartlar açısından hiçbir
sıkıntımız yok. İhtiyaç olsa bunları yerine
koyabiliriz.
Ambulans
açısından da durum nedir, bakarız. Bütün değerli
arkadaşlarım biliyorlar, Türkiyede ambulans hizmeti
açısından parkımızı aşağı yukarı 5
misline, 6 misline yükselttik. Taşınan yaralı hasta
sayısı da bu şekilde. Bir ihtiyaç varsa, Çankırıda bu
ihtiyaçları da gideririz.
Eskişehirde
özel hastanelere Sosyal Güvenlik Kurumu -Çalışma Sosyal Güvenlik
Bakanlığımıza bağlı kurum- ne kadar ödeme
yaptı? Şu anda bu bilgi bende yok. Bunu ilgili kurumdan alıp
değerli arkadaşıma ileteceğim.
Bir
hastalıkla ilgili olarak bilimsel kurulun aldığı bir karar
vardı verilen ilacın yararıyla alakalı olarak. Bu bilimsel
kurulu, mesele basına aksedince, bize ulaşınca tekrar
topladık ve bilimsel kurul, ilacın verilmesi için, verilebilmesi
için, daha doğrusu yararlı olması hususundaki görüşünü
biraz daha esnetti hastalar lehine ve o şekilde bu ilaçlar hastalara
verilecek. Ancak takdir etmek lazım ki, bir hasta grubuna hangi
ilacın ne zaman verileceğine o işle ilgili bilim adamlarının
karar vermesi lazım.
Bursada Samanlıda
uzun yıllar sonrasında bir arsa bulabilmiştik ancak -şehir
hastanemizi, büyük kampüsü buraya yapacaktık- burada mahkeme
tarafından bir yürütmeyi durdurma kararı verildi. Henüz mahkeme
sonuçlanmış değil. Biz başka bir arsa
arayışı içerisindeyiz. Birkaç alternatif var. Bir taraftan bu
mahkemenin sonucunu beklerken bir taraftan da diğer arsa
arayışlarından bir imkân hasıl olursa, gerekirse yer
değiştirmek suretiyle de Bursada bu
yatırımımızı gerçekleştireceğiz.
2012de hangi
yatırımlar oldu, hangi ihaleler oldu ya da yapılan işler ne
aşamaya geldi? Bunu da değerli milletvekili arkadaşıma
yazılı olarak sunacağım.
Biber gazı meselesiyle
ilgili daha önce de Bakanlığıma sorular sorulmuştu,
yazılı önergeler de vardı. Tabii biber gazı, sonuçta
caydırıcı amaçla kullanılan ve insanı da etkileyen bir
gaz. Birtakım hastalığı olan kişilere, özellikle
akciğer hastalığı olan, astımı olan ya da kalp
hastalığı olan, ciddi alerjisi olan kişilere daha fazla
zarar vermesi de mümkün. Bildiğim kadarıyla uygulanacağı
zaman da bu hususta uyarılar yapılıyor. Tabii, ben
İçişleri Bakanı değilim, güvenliğin nasıl
sağlanması gerektiği hususunda İçişleri yetkilileri
kadar da uzman sayılmam ama mutlaka toplumsal olaylarda, ciddi
birtakım problemlerde polisin bir tedbir alması lazım. Biber
gazının da mümkün olduğu kadar orantılı biçimde
kullanılması, bu zarar verebileceği kişilerin önceden
uyarılması gerçekten önemlidir.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Kullandırmayın Sayın Bakan, kullandırmayın.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Ee bir şey kullanma
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Sağlık Bakanı olarak kullanmayın deyin. Niye öyle
söylüyorsunuz.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Yani ne yapalım? Orada polisimizi birtakım
saldırıların karşısında çaresiz de
bırakamayız, yani haksızlık yapmış oluruz.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Sayın Bakanım, su sıkıyorlar, yani başka çözümler var.
Niye ille de biber gazında ısrar ediyorsunuz?
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Değerli Milletvekilim, polis, sizin ve bizim, bütün
Türk vatandaşlarının güvenliği için iş yapıyor,
bizi korumak için iş yapıyor. Yani elbette orantısız
olmamak lazım, eğitimleri polislerin bu anlamda yapılıyor.
Belki münferit bazı yanlışlar yapılıyor ama sonuçta
bütün suçu getirip biber gazına falan bulmamak gerekiyor. Bir şekilde
polis bir araç kullanacak, kullanmak zorunda. Biber gazı da dünyada
kullanılan bir gaz. Biz bunu araştırdık daha önce ama
söylediğim gibi orantılı biçimde kullanılması
lazım, zarar verebileceği kişilerin uyarılması
gerekiyor.
İş yeri
hekimlerinin muayene ettiği kişiler için alınan 3 TL
katılım payı, muayene katılım payı değil,
bu, reçeteler için alınan bir katılım payı. Bir de burada
yanlış algılamalar oluyor bazen. Sağlık Bakanlığı
bu katılım paylarının hiçbirini almaz. Bunlar sigorta
kurumunun sigortacılık gerekleri çerçevesinde aldığı
katılım paylarıdır, onu da hatırlatmayı uygun
bulurum.
Meslek
hastalıkları açısından Türkiye'de gerçekten daha yapacak
çok işimiz var. Bu son İş Güvenliği Kanununun bu hususta
biraz daha önümüzü açacağına inanıyorum.
Bakanlığımızda da bu işle ilgili bir dairemiz var.
Yeni kurduğumuz Halk Sağlığı Kurumunda bunu da
güçlendirmeye çalışıyoruz. Bir gerçektir ki, Türkiye'de meslek
hastalıklarının çoğu zamanında teşhis edilemiyor.
Bunu Sosyal Güvenlik Kurumu, ilgili Bakanlıkla birlikte geliştirmek
için elimizden gelen gayreti göstermeye devam edeceğiz.
Kütahyada bir
yeni hastane yapacağız. Bu hastaneyle ilgili olarak aslında
uygun bir yer belirlemiş durumdayız fakat şehir içerisinde
vatandaşlarımızın arasında farklı yönelimler
oldu. Bir anket yaptırdık. Bu anket sonucunda, eğer imkân
olursa, jandarmanın boşaltacağı ve hatta
boşaltmış olduğu yerde bu hastanenin yapılması
vatandaş tarafından doğrusu çok arzu edildi.
Dolayısıyla, bu arsayı temine çalışıyoruz.
Eğer bunu temin edemezsek, yine içinde bulunduğumuz yılda,
şu anda bize tahsis edilmiş olan, ormandan tahsis edilmiş arsaya
yapacağız ama jandarmadan boşalabilecek arsayı temin
edebilirsek oraya yapmayı düşünüyoruz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakanım, orada ulaşım
sıkıntısı çekeriz. Eski yeri bence daha uygun.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli Milletvekilim,
vatandaşın yüzde 75i kendisine o bölge sorulmadığı
hâlde Başka bir yer arzu eder misiniz? sorusuna bu bölgeyi işaret
ettiler. İnşallah bu sene içerisinde uygun bir çözüm bulacağız.
Simavda da
belediyemizle bu hususta anlaşamadık ama umut ederim, yakında
bir yer arayışı içindeyiz, orada da kısa zamanda bu
hastaneyi yapabiliriz.
Diğer
sorulara da müsaade ederseniz yazılı olarak cevap vereyim efendim.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Cezaevini söylemediniz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Birinci bölüm 1 ila 13üncü
maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Cemalettin
Şimşek, Samsun Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde kiminin esnediği,
kiminin sayıkladığı bir saatte sağlıkla ilgili
bir yasayı konuşuyoruz. Bu ortamda, sağlıksız bir ortamda,
yine de sağlıklı bir yasanın çıkmasını
temenni ederek ben de sözlerime başlamak istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 301 sıra sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini
arz etmek üzere huzurlarınızdayım, bu vesileyle siz değerli
hazırunu saygılarımla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, Allah izin verirse ve AKP, televizyonlardaki az sonra ve
son dakika mantığıyla önümüze yeni yasalar getirmezse yüce
Meclis bugün tatile girecek. Gördüğünüz gibi, gündemdeki bazı
yasaları hiçbir şey anlamadan çarçabuk Mecliste görüşerek
yasalaştırmaya çalışıyoruz. Hâlbuki biz
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
olarak bundan bir iki ay önce ve ivedilikle Toplu İş
İlişkileri Yasa Tasarısını görüşerek karara
bağladık. Çok önemli olan ve ülkemizdeki endüstriyel ilişkileri
düzenleyen, çok sayıda çalışanı ilgilendiren bu yasa
tasarısı, hâlen ne maksatla olduğu anlaşılamamakta ve
gündemimize bir türlü getirilmemektedir. Meclis tatile girinceye kadar da
-anlaşıldığı kadarıyla zaten bugün giriyoruz-
Meclis gündemine gelmeyecektir.
Ancak biz
şimdi burada 2/11/2011 tarihinde Resmî Gazetede yayınlanan Sağlık
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısını görüşüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun hükmünde kararname ne zaman
yayımlanmış? 02/02/2011de. Aradan ne kadar zaman geçmiş?
Bir seneden biraz daha fazla. Hepinizin bildiği gibi, Sporda Şiddet
Yasası altı ay içerisinde bu Mecliste tekrar görüşülerek
değiştirildi. Çarçabuk, hemen, şimdi mantığıyla
bir yasa tasarısı getiriliyor; maalesef komisyonlar ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yeteri kadar tartışılmadan, hele hele
muhalefetin görüşleri hiç değerlendirilmeden, Komisyon ve Hükûmet
burada. tam bir otomatiğe bağlanmış şekilde,
muhalefetin önergeleri hiç dikkate alınmadan, iktidarın önergelerine,
aynı şekilde Katılıyoruz. anlayışı ile
yüce Meclisi çalıştırıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, özellikle ben buradan Sayın Başbakana ve iktidar
grubuna seslenmek istiyorum. Meclisin mesaisini ve enerjisini, böyle, altı
ayda ya da bir yıl gibi kısa bir sürede tekrar değişme
ihtiyacı doğacak yasa taslakları getirerek heba etmeye
hakkınız yok. Türkiye'nin çok önemli meseleleri var ve Meclisin
boşa geçirecek zamanı bulunmamaktadır. Ben şahsen eminim
ki, bu kanun hükmünde kararnamede de çok kısa bir süre sonra tekrar
değişiklik ihtiyacı olacak ve Meclis tekrar aynı gündemle
meşgul edilecek.
Bakınız,
ben emekli olmadan önce bir sağlık çalışanı ve belli
bir zaman diliminde de yöneticilik yapmış biri olarak,
Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde gelen tüzük,
yönetmelik ve yönergelerin hızına erişmemiz maalesef mümkün
olmamıştır. Gelen bir yönetmeliğin veya yönergenin ne
olduğunu anlayıp işleme alıncaya kadar diğerleri geldi
ve çoğu kez, gelen yönetmeliği uygulama fırsatı bulamadan o
da değişti. Yani demem odur ki, sağlıkta dönüşüm bu
anlayışla sanki ebediyen sürecek ve bir sonuca sanki
ulaşılamayacak gibi.
Değerli
milletvekilleri, Sağlıkta Dönüşüm Programı ülkemizde on
yıldır sürmekte fakat hâlâ sistem bir türlü yerli yerine
oturtulamamaktadır. Sağlık çalışanları, özellikle
de bu işin motor gücü olan hekimler tedirgindirler. Sağlık
çalışanları mutlu değildir. Gerek hiyerarşik düzen
gerekse ücretlendirme bakımından güvensizdirler. Sağlık
çalışanları maalesef gelecekleriyle ilgili doğru dürüst bir
program dahi yapamamaktadırlar çünkü aldıkları ücretler
değişken ve özlük haklarına da yansımıyor. Yalan
yanlış bir performans programıyla boğuşmaktan
işlerine kendilerini tam anlamıyla maalesef verememektedirler. Bu
çalışma düzeni nedeniyle ne kendilerine bir gelecek ne de doğru
dürüst bir tatil programı yapabilmektedirler. Kendilerine bir ev alsalar
ne kadar taksit ödeyip ödeyemeyeceklerini bilememektedirler çünkü izin
yaptıklarında döner sermayeden aldıkları paylar kesiliyor,
tayinleri çıkacak olsa gidecekleri yerde ne kadar döner sermaye
alacaklarını bilememektedirler. Dolayısıyla
maaşları düşüyor, ona göre taksitleri olduğu için yorgun
argın çalışmaya devam ediyorlar ve tatil yapmaktan maalesef
kaçınıyorlar.
Ayrıca,
Sağlık Bakanlığında yapılanma nedeniyle hak
kaybına uğrayan, maaşı azalan çalışanlar da huzursuz.
Şu an Sağlık Bakanlığına bağlı bütün
kuruluşlarda çalışanlar yerlerinin değiştirilip
değiştirilmeyeceği ve özlük haklarında geriye gidiş
olup olmayacağı konusunda çok tedirgindirler. Kısacası,
doktorundan hemşiresine, idarecisinden yardımcı personeline
kadar herkesin kafası karışık durumdadır. Bu konuda
gün geçmiyor ki şikâyet gelmesin. Bizlere gelen şikâyetlerden
şunu anlıyoruz: Kimi Ben falan bölümde çalışmak istiyorum
çünkü oranın döner sermayesi daha iyi., kimi Ben falan hastaneye tayin
olmak istiyorum çünkü orada döner sermayeden daha fazla pay
dağıtılıyormuş., kimi Ben
Hıfzıssıhhada müdürdüm, mühendistim, doktordum, şimdi
araştırmacı olarak atandım, hak kaybına uğradım.
diyor.
Değerli
milletvekilleri, artık, bu, Sağlıkta Dönüşüm Programı
yerli yerine oturmalı, hangi makamın ne anlama geldiği, hangi
okul mezunlarının hiyerarşideki yeri ve görevi nedir, bir an
önce düzenlenmelidir. Hepsinden önemlisi, kimin yaklaşık ne kadar
ücret alacağını mutlaka bilmesi, hayatına ona göre yön
verme imkânı sağlanmalıdır.
Böyle giderse
sistem nedeniyle kafası karışık olan ne doktorlardan ne de
sağlık çalışanlarından insan fıtratı
gereği yeterli verimi almamız mümkün olacaktır. Bu, sistem
diye ortaya konulan sağlıkta dönüşüm, şu anda tam bir
sistemsizlik içerisindedir. Çalışanların can güvenlikleri
tehlikededir. Aynı işi, aynı performansı ortaya
koydukları hâlde sistemden kaynaklanan sorunlar nedeniyle aynı
parayı alamamaktadırlar.
Değerli
milletvekilleri, sağlıkta performans sistemi mutlaka olmalı ancak
bu, sağlık çalışanı gelirinin yüzde 25i kadar
olmalıdır, yüzde 75i ise özlük haklarına da yansıyan bir
gelir olmalıdır. Karmaşık ve adaletsiz olan bugünkü
performans sistemi sadeleştirilerek, gerçek çalışana daha çok
döner sermaye verilebilmesi sağlanmalıdır. Bugünkü döner sermaye
sistemi ile az çalışan ama çok giriş yapan, kliniği bilmese
bile işi bilen daha çok döner sermaye almaktadır ve bu, doktorlar
arasında çok sıkıntı yaratmaktadır. Sistemin çok
acilen ciddi bir revizyondan geçirilmesi gerekmektedir. Sağlık
çalışanları bu karmaşadan artık mutlaka
kurtarılmalı ve liyakate dayalı bir sistem
kurulmalıdır. Ayrıca bu torba kanun teklifi ile getirilen ve
6283 sayılı Hemşirelik Kanununa eklenen geçici 3üncü maddeyle
Bu madde yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ebelik
diplomasına sahip olduğu hâlde üç yıldan beri yataklı
tedavi kurumlarıyla, ağız ve diş
sağlığı merkezlerinde fiilen hemşirelik
yaptığını resmî belgeyle belgelendiren ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren de üç ay içerisinde talepte
bulunanlar hemşirelik yetkisiyle görevlerine devam eder. denilmektedir.
Bundan anlaşılıyor ki, bu ebeler bu yasa yürürlüğe girmeden
kanunsuz olarak hemşirelik göreviyle
çalışmışlardır.
Ayrıca,
hemşirelerden başka ebelerin, sağlık
memurlarının, acil tıp teknikerlerinin hastanelerde hemşire
görevi yaptıkları bilinmektedir. Yani bu maddeden maksat,
istatistiksel olarak hastane çalışanının hemşirelere
oranını artırmayı amaçlamaktan başka hiçbir şeye
yaramayacağı anlaşılmaktadır. Herhâlde hemşire
sayımızı artırarak AB standartlarına uyum
sağlamayı hedefliyoruz. Zaten bu meslek grupları hastanelerde
fiilî olarak hemşire görevi yapmaktadırlar. Ayrıca, bu kanun
hükmünde kararname ve bu kararnamede yapılan değişiklik ile
bazı kadroları boşaltarak bir kısım insanların
mağdur olması pahasına kadrolaşmayı sürdürmek
amaçlanmaktadır. Kadrolaşma çalışmaları
yaptığınız, belli makamlara münhal kadro olmadan ve
asaleten atama şartlarını haiz olmayan kişileri
görevlendirme yoluyla iktidara yakın sendika üyeleri ve yandaşlarınızı
yerleştirdiğiniz ve bu konuda verilen yargı kararlarına
uymamanızdan anlaşılmaktadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, tüm bu
yasaları getirmekten kastınız, kamu kurum ve kuruluşlarında
kadrolaşmayı sağlamak ve iktidarınızı
sağlamlaştırmaksa, gelin bu sevdadan vazgeçin. Hep birlikte, bu
ülkenin kalkınması, ileri gitmesi ve muasır medeniyetler
seviyesine ulaşması için çalışalım diyor, hepinize
saygılar sunuyorum.
Ayrıca,
yarın Berat Kandili. Hepinizin Berat Kandilini kutluyorum, hayırlara
vesile olmasını diliyorum.
Zannederim Meclis
tatile girecek, herkese de iyi tatiller diliyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Cemalettin Bey.
Bölüm üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Candan Yüceer,
Tekirdağ Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de herkesin Berat Kandilini kutluyorum, hayırlı
olmasını diliyorum tüm yurdumuza, vatanımıza, milletimize.
301 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Mecliste usul
açısından gerçekten çok sıkıntılı bir yıl
yaşadık; usulsüzlük usul oldu, kuralsızlık kural oldu. Bu
tasarı da, Genel Kurul görüşmelerinin sabaha doğru bitimini
takiben
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Alıştık artık!
CANDAN YÜCEER
(Devamla) -
bizlerin komisyonda değerlendirme, okuma fırsatı
olmadığı bir günde, akşamdan sabaha getirildi. 663
sayılı Kanun Hükmünde Kararname de bildiğiniz gibi, 2 Kasım
2011 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
görüşmeye bile gerek duyulmadan, bir dizi kanun hükmünde kararnameyle
birlikte, Hükûmet tarafından alınan kararlarla akşamdan sabaha
getirtilerek çıkarıldı ve bu kanun hükmünde kararnameyle
Sağlık Bakanlığının teşkilat
yapısı baştan aşağı değiştirildi.
Şimdi, yedi ay sonra Komisyona getirdiğiniz kanun hükmünde
kararnameyle, yarım bıraktığınız işi
tamamlamaya çalışıyorsunuz. Madem bu kadar eksiği
vardı bu kanun hükmünde kararnamenin, neden bir gecede tam on bir tane
kanun hükmünde kararname çıkarma telaşı içine girdiniz?
Bakın, yasama
döneminin başından beri hukuk, Meclisin yasama görevi hiçe
sayılarak komisyonlara gelmeden, görüşülüp konuşulmadan, ilgili
kurumlar tarafından yeterince incelenmeden, sivil toplum
kuruluşlarının görüşleri alınmadan, kimsenin haberi
olmadan, sadece birtakım bürokratların ve bazı çevrelerin
dışında kimsenin bilmediği kanun hükmünde kararnameler
çıkarıldı. Bu kanun hükmünde kararnameler diğer yerlerde de
olduğu gibi, örneğin Adalet Bakanlığıyla ilgili bir
kanun hükmünde kararname içine bizim Tam Gün Yasasıyla ilgili düzenleme
kondu ve bunun gibi birçok çorba, torba kararnamelerle Meclisin görevi baypas
edildi. Gerçekten halkın yararına, çözüme yönelik düzenlemeler
yapılmak istenseydi tekrar ele almaya gerek duyulmayan, ilgili taraflarla
konuşulup görüşülmüş, herkesin üzerinde mutabık
olduğu, yapılan düzenlemelerle olası hatalar tespit edilmiş
düzenlemelerin olması gerekirdi. Tabii ki bu olması gereken; oysaki
olan, 3 Kasım 2011de kanun hükmünde kararname yetkisinin bitmesinin
ardından AKP Grubu bildiğiniz gibi, İç Tüzük
değişikliğine giderek muhalefet milletvekillerini susturmak,
sesini kısmak istedi. Komisyon çalışmalarının İç
Tüzük yerine yönerge ile düzenlenmesiyle ilgili bir taslak
hazırlandı. Bununla Meclis TV yayınlarına
sınırlama, Parlamento muhabirlerinin komisyon
toplantılarını izlemesinin izne tabi olması ve komisyonlara
sevk edilen tasarı tekliflerin yirmi dört saat bekletilmeden
görüşülme olanağı tanınarak âdeta yapılmaya
çalışılan, baskın komisyon toplantıları ile ne
yapmaya çalışıyorsunuz? Yangından mal mı
kaçırıyorsunuz? Neyin üzerini örtmeye çalışıyorsunuz?
Tabii, ülkemizde ileri demokrasi olduğu için artık hukuka,
demokrasiye, muhalefete ihtiyacımız yok.
Sayın Bakan bizim bu eleştirilerimize,
tasarının teknik maddeler içermesinden dolayı çok da itiraz
edilecek yanı olmadığını ifade ediyor. Bizim,
bırakın cevap beklediğimiz, eleştirdiğimiz
soruları; katkı olarak sunduğumuz konuları bile bütün AKP
Grubu olarak toplu bir iradeyle reddediyorsunuz. Bizi Komisyon
toplantılarına, tekme tokatlarla, sokmuyorsunuz, susturmaya
çalışıyorsunuz. Şimdi de Sayın Bakan neye itiraz
edeceğimizi, neye etmeyeceğimizi söylüyor. Sizin
yaptığınız, milletin iradesini bölmektir. Sizin
yaptığınız, Meclisi, milletin iradesini baypas etmektir.
Sizin yaptığınız, milletin iradesini küçük görmek,
umursamamaktır.
Bildiğiniz gibi, Sağlıkta Dönüşüm
Programı 2003 senesinde açıklandı, 2004 senesinde uygulamaya
konuldu ve amacının etkili, verimli, hakkaniyete uygun bir
şekilde sağlık hizmetlerinin organize edilmesi,
finansmanının sağlanması ve sunulması olduğu
açıklamaları hepimiz tarafından gayet olumlu karşılanmasına
rağmen, amaçtaki ifade edilen hiçbir adım atılmadı.
AKP Hükûmeti Sağlıkta Dönüşüm
Programının temel hedeflerinden birinin
katılımcılık olduğunu söylemesine rağmen,
yaptığı değişiklikler, tıpkı her alanda
olduğu gibi, tıpkı bugün olduğu gibi, yeterince
görüşülmeden, sivil toplum kuruluşlarına sorulmadan,
onların görüşlerine değer verilmeden bu düzenlemeler
yapıldı ve dayatıldı. Katılımcılık,
çoğulculuk sanırım sizin tabiatınızda,
uygulamalarınızda, düşüncelerinizde yok.
Sağlıkta dönüşümde üç sosyal güvenlik
kurumu, Emekli Sandığı, BAĞ-KUR ve SSK, Genel
Sağlık Sigortası çatısı altında
birleştirildi. Bu birlikten kuvvet değil, özelleştirme
doğdu. Tüm yurttaşları sosyal güvenlik şemsiyesi
altına alma iddiasıyla gündeme getirilmiş olmakla beraber,
birçok vatandaş prim ödemesine rağmen sağlık hizmetlerine
yeterince kavuşamadı. Sağlık hizmetlerine kavuşmak
için katkı katılım payı adı altında ek ödeme
yapmak ya da özel sağlık sigortacılığına yönelmek
zorunda kaldı. Böylece, sağlığın özelleştirilmesi
ve özel sigortacılığa müşteri kitlesi yaratılması
doğrultusunda ilk adım gerçekleştirilmiş oldu.
Daha sonra aile hekimliği sistemine geçtik. Aile
hekimliğinde sistem, sağlık ocağı sisteminin yerine
özel aile hekimliği yerine geçirilmesiydi ve amaç, temelde birinci basamak
sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesiydi ve bunun, Sağlık
Bakanlığının yeniden
yapılandırılmasıyla sağlık hizmeti üreten bir
kurum olmaktan çıkarılıp genel sağlık
politikalarının belirlenmesi ve koordinasyonu, serbest
sağlık piyasasının denetlenmesi ve düzenlenmesinden sorumlu
bir birim hâline gelmesi amaçlandı. Böylece sağlık hizmetlerinin
bir kamu hizmeti olarak sunulmasının önüne geçilmek istendi.
Tüm bu
değişiklikler genel sağlık düzeyinin iyileşmesine
fayda sağlamadığı gibi, sağlık hizmetlerinin
özelleştirilmesine, ticarileştirilmesine, tıp fakültelerinin
eğitim veremez, araştırma yapamaz hâline gelmesine, güvencesiz,
sözleşmeli esnek çalışma anlayışına ve maalesef
sağlık çalışanlarına şiddetin artmasına,
çalışma huzurunun bozulmasına sebep oldu. Yapılanlar
adım adım bu yolda ilerlendiğini gösteriyor.
Evet,
tasarının ilgili maddesinde, birlikte kullanım, iş
birliği adı altında tıp fakülteleri hastanelerinin
Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık
kuruluşları hâline getirilmesi; ikinci, üçüncü basamak
sağlık hizmetlerinin il düzeyinde Kamu hastaneleri birlikleri
adı altında işletilmesi ve bu birimlerin Bakanlıkça
atanacak başhekim tarafından yönetilmesi hedeflendi.
Bu tasarıyla
tıp fakültelerinde akademik ve yönetsel anlamda özerklik kaybedildi.
Kamu hastaneleri
birliklerinde istihdamın sözleşmeli olacak olması ve bu
personelin çalışma usul ve esaslarının sadece Bakanlık
tarafından belirlenecek olması çalışanlara vurulacak en
büyük darbedir.
Vatandaşın
eğitim, sağlık gibi temel haklarını
karşılamakla görevli sosyal devletin bu hakları sağlayan
kurumlarının kazanç getiren bir kuruma dönüştürülmesi sosyal
devlet anlayışıyla bağdaşmaz.
Tasarıda
ayrıca, zorunlu hizmet yükümlülüğü bulunan devlet memuru hekimlerin
sözleşmeli olarak kabul etmesi durumunda Bakanlığa
bağlı merkez teşkilatlarında görevlendirebileceği; tasarıda,
YÖKün kadro ve pozisyonlarında bulunmayan profesör ve doçentlerin ihtiyaç
duyulan alanlarda Sağlık Bakanlığı tarafından
karar verilerek sözleşmeli olarak eğitim ve araştırma
hastanelerinde çalıştırılabileceği; Tam Gün
Yasasıyla üniversiteden ayrılan hocalardan sözleşmeli olarak
hizmet alınabileceği ve bunun gibi çalışanların esnek,
güvencesiz
çalışma hayatına itilmesi ve maalesef kadrolaşmanın
önünü açacaktır. Tasarıda âdeta tüm sağlık
çalışanlarına Sözleşmeli ol da gel. denilmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz
gündeminde yokken, çok önemli sorunlar, tasarılar, teklifler sırada
bekleyip Genel Kurula indirilmezken Sayın Başbakan 25 Mayısta,
sezaryen doğuma karşı olduğunu ve kürtajın cinayet
olduğunu ifade etti. Aradan tam bir ay sonra Komisyona teklif
şeklinde sunulan sezaryen konusu Meclis kapanmadan Genel Kurula
getiriliyor. Bu durum siyasilerin, bilime, hekime, insanların özgür
iradesine açıkça bir müdahaledir. Eğer amacımız gerçekten
tıbbi gerekliliğin olmadığı durumlarda sezaryeni engellemek
ise bu Ben sezaryene karşıyım. demekle olmaz. Bu, gebelerin
izlenmesi, bilgilendirilmesi, desteklenmesi, özendirilmesi, ebelik
mesleğinin amacına uygun olarak kullanılması ve hekimlerin
bu konuda desteklenmesiyle olur.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
sağlık hizmetlerinin kamu hizmeti olarak tasarlanıp
sunulduğu, yurttaşlarımızın müşteri olarak
değil hasta olarak görüldüğü, herkesin eşit, nitelikli,
ücretsiz, ulaşılabilir bir sağlık hizmetinden
faydalandığı ve önce kazan değil, bak kazan değil,
her sağlık kuruluşunda önce zarar verme ilkesinin geçerli
olduğu bir sağlık sisteminin gerekli olduğunu belirtiyorum.
Hepinize saygı ve sevgilerimi
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı
adına söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben
bir hekim değilim ama sadece hastanelerden hizmet alan birisi olarak
konuşacağım.
Bir kere, bu Meclis bir
yılını doldurdu. Bir yıllık süreçte sadece şunu
söylüyorum arkadaşlar: Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve muhalefet hep
yardımcı olmaya çalıştık. Siz, bize tahammüllü olmak
zorundasınız. Siz yapacaksınız, biz de
bildiklerimizi söylemek zorundayız.
Geçtiğimiz bir
yıldan herkesin ders alması lazım, geçtiğimiz bir
yıldan hepimizin ders alması lazım. Bizim bir tek
amacımız var; bu ülkeye, insanlara yardımcı olmak.
Eleştirimize dayanacaksanız, siz iktidarsınız. Siz gidin,
biz sizin eleştirinize dayanırız istiyorsanız.
Değerli
milletvekilleri, ben, sağlık personeli konusunda
konuşmayacağım, sadece satın alınan hizmetler
konusunda, temizlik görevlileri, güvenlik görevlileri, bilgisayar teknisyenleri
ve yemek hizmeti yapan personelle ilgili, hizmet alan birisi olarak
konuşacağım.
Değerli
milletvekilleri, maalesef ihale ediliyor bunlar. İhaleyi alan
şirketlerden hastanelerde çalışan personelin eğer
sağlık hizmetleri konusunda bilgisi yoksa, eğer bir şekilde
pedagojik bir bilgisi yoksa hastalarımız çok rahatsız oluyor. Az
ücret vereceğim diye herkesi alıp, hizmet satın alan şirket
ucuz adam çalıştıracağım diye hiç ilgisi olmayan
insanları getiriyorlar. Bu, hastaneler için bir yaradır mutlaka.
Size bir örnek
vereceğim. Belki o zaman bize çok kızdınız. Malatyada bir
çocuk yuvası vardı. Sayın Milletvekilim bilir. Hiç ilgisi
olmayan bir personel, cahil bir personel alınmış o gün.
Çocukları dövdüler, Türkiyeye rezil olduk, her yerde utandık ama
şunu bilin ki biz Türkiyeye bir iyilik yaptık. Ondan sonra
Türkiyede tüm çocuk yuvalarında bakıcılar, hemşire ve
pedagojik eğitim alan kişiler oldu. Türkiyedeki tüm yurtlarda o
olaydan sonra hizmet veren insanların, garson, yemek servisi yapan
insanların ellerinde artık eldiven var. En az lise mezunu bunlar ve eğitimden
geçirildi bunların hepsi. Biz Türkiyeye bir iyilik yaptık
aslında. Bir bela tüm Türkiyedeki çocuk yuvalarının bu konuda
önünü açtı ama bu hastanelerde aynı sorun devam ediyor. Güvenlik
görevlileri. Başlarına buyruk, ellerinde bir tek sopa yok, hasta
psikolojisinden anlamıyorlar, hasta yakını psikolojisinden
anlamıyorlar, vurduğum vurduk çaldığım düdük, hiçbir
şekilde
Hasta yakınına en sert şekilde hakaret ediyorlar.
Onun için benim
önerim: Hastanelerde hizmet satın alarak yapılan görevlendirmede
mutlaka şu şartın gelmesi lazım: Hizmet satın alan
şirket hastanede görevlendirilecek insanların ister temizlikçi olsun
ister güvenlik görevlisi olsun ister yemek servisi yapan insanlar olsun yani
dışarıdan alınan herkesin bir kere belli bir eğitime
tabi olması lazım. Maalesef Sayın Bakanım, bilgi işlem
merkezlerinde dışarıdan hizmet satın
aldığınız insanlar bu işin başında. Bilgi
işlem merkezinde dışarıdaki bir şirketin
elemanının benim hasta bilgilerime ulaşmasını ben
istemiyorum. Ben -bunun bir kamu personeli olduğu zaman- gidip
yakasına yapışacağım birilerini bulmak istiyorum.
Yarın onu gönderiyorlar bir hata yaparsa, öbürünü alıyorlar.
Özellikle bilgi işlem merkezlerinde veya doktorun yanında bilgi işlem
servisi her türlü bilgiyi doktorun yanında giriyor. Benim bildiğim
eskiden doktorların yanında bir yardımcı olurdu. Ben bilgi
işlem hizmeti satın alınarak
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) Bitiriyorum.
Vermiyorsunuz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
On beş dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Türeli
Yok.
Sayın
Öğüt
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, Türkiyede sizlerin iyi bildiği gibi 15 bin dolayında
diş hekimi muayenehanesi var. Bu muayenehanelerde diş hekimi
arkadaşlarımız hizmet satın almakla ilgili bir umut içinde
bekliyorlar. Son dönemde sizinle birlikte Çalışma Bakanımızın
da olumlu çalışmalarıyla bayağı bir mesafe kat edildi
ama hem vatandaşlarımızın, hastalarımızın
hem de diş hekimlerimizin tarihlendirme konusunda bir beklentisi var.
İki sıkıntı var burada: Hem hastalar Bu açılacak.
söylentisiyle muayenehanelere gitmiyorlar, beklemeye alıyorlar kendilerini
hem de muayenehaneler şu anda atıl vaziyette duruyor. Bir
tarihlendirme yaparsanız bu konuda bütün diş hekimlerini memnun
etmiş olursunuz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Güven
HÜLYA GÜVEN
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
aktarlarda, pazarlarda bitkisel ilaç adıyla kurutulmuş bitkilerin
satışıyla ilgili olarak yasal önlemler
alındığı belirtilmişti ancak hâlâ
satıldığını görüyoruz. Çok zararlı olan ve
ölümlere de yol açabilen bu bitkilerle ilgili yasaların uygulanması
ne durumdadır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yılmaz
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, meslek hastalığı hastaneleri bildiğim
kadarıyla Türkiyede iki tane ve bu meslek hastalığı
hastanelerinde meslek hastalığı teşhisi koymamak için,
meslek hastalığı raporu vermemek için özel çaba sarf ediliyor.
Ben biliyorum ki Uşakta tekstil işçilerinden meslek
hastalığı hastanesine gönderdiğimiz işçilerin
hiçbirisine meslek hastalığı raporu verilmedi. Aynı
şekilde seramik fabrikalarında çalışan ve ağır
çalışma koşullarından dolayı bel
fıtığı geçiren yani en az 10-15 işçinin meslek
hastalığı tanınmadı. Bu konularda daha farklı bir
düzenleme getirmeyi düşünüyor musunuz? Yani meslek
hastalığı hastanelerini daha da artırmayı
düşünüyor musunuz?
Bunun
dışında, Sayın Bakanım, şimdi saat 4e çeyrek
var, saatlerdir çalışıyoruz. Buradaki çalışma
koşullara insanlara zarar
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Demir
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Silivride Devlet Hastanesinde tutuklular ve hükümlüler için iki ayrı ofis
oluşturulmuş durumda hastalara. Biri hakikaten hiç Türkiye'ye
yakışmayan, çok iptidai, bir tanesi de çok gelişmiş odalar.
Bu farklı iki oda niçin farklı farklı yapıldı? Acaba
bazı kıymetli tutuklular ya da hükümlüler gelecek diye mi bu
ayrımcılık yapılıyor?
İkincisi:
Silivride tutuklu kompleksinde hiç ameliyat yapıldı mı? Bu
hastane olarak bahsedilen, sizin Adalet Bakanıyla beraber gittiğiniz
yerde ameliyat ya da cerrahi müdahale yapıldığı oldu mu
bugüne kadar ve günlük kaç hasta geliyor oraya?
Üçüncüsü: Orada
biliyorsunuz 10 bin civarında tutuklu var.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce soru
sormuştum Sayın Bakana cezaevleriyle ilgili. Günde iki saat su
verilen ve tuvaletlerde kuyruk olan cezaevlerinde sağlık
koşullarıyla ilgili nasıl bir iyileştirme
yapacaksınız? Bu konuda bir araştırmanız var mı
Sayın Bakan? Özellikle bunu sormak istiyorum.
Bir de çok
kısa söylemek gerekirse, özelleştirilen kurumlardan değişik
bakanlıklara gönderilen personel var. Eğitim durumu dikkate
alınıyor mu? Yani üniversite mezunları temizlikçi yapılıyor
mu? Bu konuda titizlik gösterecek mi Hükûmetimiz? Bu konuları sormak
istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Erdoğdu
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, gerçekten
anlayamadığım birkaç şeyi samimi olarak
soracağım.
Birincisi: Bize
dağıtılan bu yasa metinlerinde eski kanun hükmü yok. Şu
kanunun şu tarihli, sayılı maddesi
değiştirilmiş. deniliyor. Başkanlık, bir de bize
dağıtılan bu metinlerde eski kanun hükmünü de
dağıtırsa işimiz çok rahat olacak.
İkincisi: Ben
bu Meclise geldim, üç ay boyunca uluslararası anlaşmalar, şunlar
bunlar uğraştık. Şu gecenin şu saatine kadar
çalışacaksak, on yıldır Hükûmette olan bu parti bunu çok
daha rasyonel bir saatte, çok daha iyi bir tartışma ortamında
yapabilir miydi?
Bir de Sayın Başbakan ve
Bakanın açıklamalarından ben şunu anladım:
İşte, yeni sağlık yönetimi dolayısıyla özellikle
sağlığın parasal boyutuysa bir sürü sezaryen, bilmem ne
yapılmış. Acaba, ben bir hasta olarak bu yönetim zafiyeti
dolayısıyla ne kadar kötü antibiyotikler aldım, hangi
ameliyatlara maruz kaldım, bu konuda bir çalışma var mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
ilaç sanayisiyle yapılmış olan global bütçe anlaşması
bu sene sona erdi ve bu tarihlerde yeni görüşmelerin
başlamış olması, hatta ilerliyor olması gerekiyor. Bu
görüşmeler yapılıyor mu?
Daha önce
eczacıların hiç ilgisi olmadığı hâlde sistemin
getirdiği bir mecburiyet olarak ifade edilen kamu kurum iskontosu uygulaması
yeşil kartlıların da Sosyal Güvenlik Kurumuna devredilmesiyle
birlikte artık tek elden izlenebilir hâldedir. Bu konuda Hükûmetinizin ve
şahsınızın, bu durum geldiğinde KKİ
taşımasının eczanelerin sırtından
alınacağına ilişkin beyanlarınız vardı. Bunu
bu sene yapacağınız görüşmelerde ana gündem maddesi olarak
ele alacak mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Atıcı
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
az önce Sayın Türkan Dağoğlunun Doktorlar sabaha kadar nöbet
tutarlar, ondan sonra da hiçbir şey olmadan çalışırlar, hiç
de hata yapmazlar. Biz yıllarca yaptık, bu böyle iyi bir
şeydir. demesine gerçekten katılıyor musunuz onu merak
ediyorum.
Bir de yine bir
hatibin, Sayın Başkan, konuşması sırasında,
Sağlık alanında söyleyecek hiçbir şeyiniz yok. Bu kadar,
yirmi dakika biz konuştuktan sonra, daha sonra on dakika, on dakika
demesini ve diğer milletvekillerinin de bu hatibi
alkışlamasını anlayamadım. Bunu da birisi bana
anlatabilirse memnun olurum. Böyle bir yaklaşımı da doğru
bulmadığımı ve kınadığımı ifade
etmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Oran
UMUT ORAN
(İstanbul) Sayın Bakan, ben de özellikle İstanbulda,
İstanbul Tıp Fakültesi, Çapa ve Cerrahpaşada taşeron
olarak çalışan sağlık emekçileri konusunda bir soru sormak
istiyorum. Bunlar yılbaşında işten
çıkartıldılar ve mahkemede işe iade kazandılar fakat
hâlâ işe iadeleri yapılmadı. Bu konuda görüşünüzü almak
istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, buyurun.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum.
15 bin
diş hekimi, bunların Sosyal Güvenlik Kurumuna, daha doğrusu
sigortalı bütün vatandaşlara hizmet etmesi hususu uzun zamandır Sosyal
Güvenlik Kurumumuzla sektör arasında, diş hekimlerinin, onları
tüzel kişilik olarak temsil eden odalarla birlikte görüşülüyor.
Doğrusu ben de bu hizmetin muayenehanesi olan serbest diş
hekimlerinden de alınmasını destekliyorum. Hep bir ara yüz olmaya
gayret ettim. Epeyce bir mesafe alındı doğrusu. Odanın,
Değerli Bakanımızla ve bürokratlarıyla
yaptığı görüşmeleri biliyorum. Tabii, ben tarihlendirme
yapamam ama umut ediyorum ki bu yıl içinde bu gerçekleşsin. Hem
diş hekimleri açısından hem vatandaşlarımız
açısından bu hayırlara vesile olacaktır.
Birtakım
bitkilerin aslında amaçları dışında
satılması ya da kullanılmasıyla ilgili olarak,
bunların özellikle her derde deva ilaçlar gibi satılmasıyla
ilgili olarak ciddi bir mücadele yürütüyoruz. Bununla ilgili yeni kanun
maddeleri yaptık, yönetmelikler yazdık ve bunları ciddi bir
biçimde Sağlık Bakanlığı olarak takip ediyoruz. En
yaygın olanlarıyla ilgili yaptırımlar da uyguladık.
Mutlaka takip etmişsinizdir.
Yaptırımların
içinde RTÜKün reklamlar açısından uyarılarak reklamların
yasaklanması, Rekabet Kuruluna bildirimler yapılarak onların
yaptırım uygulamasının sağlanması,
savcılıklara müracaat edilerek bunların insan sağlığına
zarar vermesi açısından savcılıklarca takip edilmesinin
sağlanması gibi birtakım uygulamalarımız var. Onun
üstüne piyasadan toplatılma, hatta üretildiği yerin tespit edilerek
orada yasaklanması gibi uygulamalar yaptık. Ancak burada önemli bir
husus daha var. Gerçekten topluma ve medyamıza da büyük iş
düşüyor. Yani biz mücadele ediyoruz ama sonuçta bu mücadeleye omuz
verilmesi lazım, destek çıkılması lazım. Dünyanın
birçok ülkesinde özellikle İnternet yoluyla yapılan
satışlarda ülkeler çok sıkıntı çekiyor. Bu hususta
medyamıza da -şu anda bizi takip etmiyorlar ama- en azından
tutanaklar yoluyla bir mesaj göndermiş olalım. Medyamızın
da bu hususta duyarlı olması gerekiyor, yani hep biz peşinden
koşmayalım bu işin. Medya da bu işe duyarlılık
göstermelidir. Vatandaşlarımızı da uyarıyoruz. Bu
bitkileri doktorlarının tavsiyesi olmadan asla almasınlar ve
kullanmasınlar.
Meslek
hastalığı hastaneleriyle ilgili ve orada çalışan
arkadaşlarla ilgili olarak, ben, onların
fedakârlıklarını ifade etmek istiyorum. Tıpkı
Değerli Milletvekilimizin hassasiyeti gibi oradaki
arkadaşlarımız bize de birçok kereler geldiler, ortak
çalışmalar yaptık. Meslek hastalıklarının
teşhisinin bütün ülkede yaygın olarak konması konusunda
gerçekten çok samimiler. Aslında meslek hastalıklarıyla ilgili
teşhis konuluyor, meslekle ilişkiyi Sosyal Güvenlik Kurumu kendi
mevzuatına göre tanımlıyor. Bu hususta yapacak çok işimiz
var. Size yüzde yüz hak veriyorum.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Biraz genişletmek lazım Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Tabii, tabii. Yüzde yüz hak veriyorum. Daha, bu kadar
sağlıkta hayırlı işler yapmış olmamıza
rağmen, bu işte yaptıklarımız yeterli değil,
mutlaka yapacağımız işler var. Uyarınız son
derece yerindedir.
Saatlerdir
çalışıyoruz, doğru, yorulduk. Umut ediyorum ki bu
uyarılar, bu kanunu yaparken biraz daha zamanı hep beraber ekonomik
olarak kullanmamızı sağlar bundan sonraki saatlerde.
Söyleyebileceğim bundan ibaret.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Yine fedakârlık bizden yani.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) Hepimiz. Biz de yapıyoruz aynı şeyi
Değerli Milletvekili. Burada fedakârlık yapmayan mı var yani?
Biz de burada oturuyoruz, siz de sağ olun, orada katkı vermeye
çalışıyorsunuz.
Silivride farklı bir
muayene alanı falan olduğunu ben bilmiyorum ama bu uyarı
dolayısıyla ben bunu incelettireceğim. Böyle bir şeye asla
müsamaha edemeyiz. Silivrideki devlet hastanesini, oradaki sağlık
hizmetlerini, Metrisi Bakanımızla birlikte gezdik. Gerçekten iyi bir
sistem kurduk sağlık açısından. Silivride bir devlet
hastanesi de var biliyorsunuz, ayrıca, yani hapishanede yapılan,
tutukevi
Ne diyoruz?
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Revir
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Hayır, revirin dışında
bir hastane de kurduk oraya ama takdir edersiniz ki böyle küçük hastanelerde
cerrahi operasyonlar, büyük cerrahi operasyonlar yapılmaz, yapılmamalıdır.
Oraya çok yakın hastanelerimiz var, hastanemiz var. Orayı da çok iyi
donattık gerçekten. Gerektiğinde buradaki tutukluları ya da
hükümlüleri oraya götürerek orada hizmet veriyoruz.
Günde kaç
hasta var?, bunları yazılı olarak size takdim edelim.
Cezaevlerindeki
zor şartlara karşı gerçekten, gerekli tedbirleri hızla
almalıyız. Adalet Bakanımızın,
Bakanlığımızın bu hususta çok yoğun
çalıştığını da biliyorum. Yani yakın zamanda
bir kanun yapıldı burada, özellikle davetiye usulü yapılan
ihalelerle ilgili çok da eleştiri de aldı muhalefetten. Bunun
amaçlarından biri de hızlı cezaevi yapmaktır. Yani
doğru, bir ihale yapılırken burada bütün taraflara şeffaf
bir biçimde hak vermek lazım, onların mahkemeye gitmesinin önünün
falan açık olması gerekiyor ama ben de yatırımcı bir
bakan olarak, bunun süreçleri ne kadar uzattığını
biliyorum. Çok yakından bildiğimiz bir husus var, Adalet
Bakanımız süreçleri kısaltmak suretiyle en kısa zamanda
yeni cezaevlerinin yapılması için ciddi bir gayret gösteriyor.
İnşallah yakın zamanda bunlar yapılır. Tabii, şu
da var: Cezalandırma tek başına insanları cezalandırma
amaçlı yapılmıyor, caydırma amaçlı
yapılıyor. Başka türlü de toplumda emniyeti ve güvenliği
temin edemezsiniz.
Özelleştirmeden
gelen hiç kimsenin, ben, temizlikçi falan yapıldığını
bilmiyorum, böyle bir duyum varsa lütfen bize iletin, bunlara müsaade edemeyiz.
Yanlış
antibiyotik, yanlış ameliyatlar insanımıza zarar veriyor
mu? Verebilir. Bu hususta elimizde bazı çalışmalar var. Bu
husustaki bilgileri de Değerli Milletvekilimizle
paylaşırız.
Global Bütçe
Anlaşmasıyla ilgili görüşmeler
Kamu
çalışanlarının global bütçe toplantısı ile
başlıyoruz, peşine de önümüzdeki hafta içinde paydaşlarla
bu toplantılara inşallah başlayacağız.
Zamanıdır, haklısınız.
Doktorlar
nöbet tutarlar, yorulurlar elbette yani doğru ama bu ülkedeki doktorların bir
şansızlığı var, yıllarca bu ülkede doktor
sayısının artmasına karşı çıkanlar oldu.
Şükür ki onların sesi şimdi biraz kısılmış
durumda. Doktor sayısı arttıkça doktorlarımızın
da bu husustaki yükü inşallah azalacaktır.
Çapa, Cerrahpaşada bir mahkeme sonucunda işe
iade edilmesi gerekenler varsa üniversitenin bu hususta elbette duyarlı
olması gerekir yani doğrudan Hükûmetimizle ilgili bir husus olmamakla
birlikte.
Değerli milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
- Sayın Başkan, izninizle bir ifadede bulunmak istiyorum.
Sayın Bakan, Silivri Cezaevindeki reviri de, orada
yapılan küçük hastaneciği de, Silivri Devlet Hastanesini de gezdim.
Silivri revirinde -revirlerin
içerisine de baktım- bir monitör bile yok, bir defibrilatör yok, acil
durumda müdahale ekipmanı eksiktir. Bunu raporumuzda yazdık, arzu
ederseniz size de verebiliriz. Hastaneye gelince; olmaması gereken bir
hastanedir ama maalesef uzmanlarla doldurulmuştur, yataklı ünitesi
yoktur, ameliyathanesi yoktur. Esas önemli olan Silivri Devlet Hastanesidir.
Orada insanlığımdan ve hekimliğimden utandım. Zemin
katın altına, bodruma indiğiniz zaman mahkûm koğuşu
denen bir koğuş var. Küçücük bir yerde dört tane yatak konulmuş,
apandisit ameliyatı olanla enfekte
olan hasta aynı yerde yatıyordu. Çarşaflar kan revan içindeydi
ve bırakın mahkûmu, bırakın insanı başka
yaratıkları bile oraya koymaktan utanırsınız. O konuda
eğer arzu ederseniz daha detaylı bilgi daha sonra verebiliriz ama
mutlaka el atılması gerekir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
1inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/637) esas
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesinde
belirtilen ekli birinci fıkranın tasarı metninden
çıkarılmasını teklif ve arz ederiz.
Ruhsar
Demirel Ali Öz Cemalettin
Şimşek
Eskişehir Mersin Samsun
Mehmet
Erdoğan Alim
Işık
Muğla Kütahya
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bundan sonraki
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301 sıra sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevler Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1. maddesinin yasa metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederim.
Pervin
Buldan Hasip Kaplan Levent Tüzel
Iğdır Şırnak İstanbul
Erol
Dora Adil
Kurt Nazmi Gür
Mardin Hakkâri Van
Diğer önerge imza sahipleri:
Aytuğ
Atıcı Dr.
Candan Yüceer Süleyman Çelebi
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kadir
Gökmen Öğüt Aytun
Çıray Özgür
Özel
İstanbul İzmir Manisa
Nurettin
Demir
Muğla
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Değerli Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Nurettin Demir,
Muğla Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN DEMİR (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözüme başlamadan önce
kandilinizi ben de kutluyorum ve özellikle Atletizm Millî
Takımımızı başarılarından dolayı
kutluyorum; özellikle de kadın sporcularımızın
başarıları, madalyaları gururlandırdı.
Görüşülmekte olan 301 sıra sayılı
torba kanunun 1inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, torba yasalarla, iyi
hazırlanmadan, iyi düşünülmeden apar topar çıkan yasalardan
kimseye hayır gelmez, sorun çözülmez, hüzün getirir, üzüntü getirir. Sözün
kısası, bohçacı kadının bohçasında ne varsa torba
yasalarda da daha kötüleri var.
Bir sezaryen dedik, hekim dedik, maalesef,
hırsızın hiç kabahati yok, hep ev sahibinin suçu var.
Dolayısıyla ev sahibi olarak Sağlık
Bakanlığının, sağlık sisteminin hiç kabahati yok
mu? Özellikle Sağlık Bakanlığının ve
sağlık sisteminin de iğneyi önce kendisine batırması
gerektiğini düşünüyorum.
Sezaryen, oldukça güvenli bir operasyon şeklidir,
doğum şeklidir. Royal College of Obstetricians and Gynaecologistsin
2011 yılında yayımladığı bu kitapta sezaryenin
oldukça güvenli ve özellikle de planlandığı takdirde güvenli bir
doğum yöntemi olduğu yazmaktadır. Dolayısıyla
günümüzde, gelişen teknoloji sonrası sezaryenin bademcik
ameliyatlarından daha güvenli olduğunu görüyoruz ama Sayın Bakan
ve Başbakan ve buraya çıkan diğer hatipler sezaryenin
ağır bir ameliyat olduğunu, kadınlar için tehlikeli
olduğunu söylediler.
Ben kadın doğum uzmanıyım, 20 bine
yakın doğum yaptırdım sayın arkadaşlar.
Bunların yaklaşık 16 bini falan normal doğumdur. Eğer
sağlıklı bir doğum olamıyorsa illa normal doğumda
ısrar etmemek lazım çünkü en büyük komplikasyonlar forsepslerde veya
tam değerlendirilemeyen doğumlarda oluşur. Türkiyede sezaryen
oranlarının arttığını gerçekten ben de kabul
ediyorum ama burada ne hekim ne de sezaryenin kendisi suçludur. Özellikle 2003
yılında yüzde 21 olan oran 2011de yüzde 48lere
çıkmışsa burada sistemin de kendisini sorgulamasında büyük
yarar var diye düşünüyorum.
Dolayısıyla, Sağlıkta Dönüşüm
Programıyla literatüre geçtiğini övünerek bizlere gösteriyor
Sayın Bakan, sağlıktaki dönüşümü. Asıl bundan sonra
dünya literatürüne geçeceğine inanıyorum.
Bilimsel tıbbın kurucusu olarak kabul edilen
Hipokrattan bu yana ve dünya parlamentolarında ilk defa sezaryenin bu
şekilde konuşulduğunu ve endikasyonların kanunla
belirlendiğini görüyoruz. Bunu kısa sürede ortadan
kaldırmamız, hatta geri çekmemiz gerekiyor.
Bu yasanın endikasyonlarına
baktığımız zaman Sayın Bakanın kadın
doğum stajından hep kaytarmış olduğunu
düşünüyorum, dolayısıyla büyük bir ihtimalle torpille
geçtiğinin sonucuna varabiliyoruz, Sayın Komisyon
Başkanının da aynı şekilde.
Bu endikasyonlarda, kalp hastalıklarında normal
doğumun tercih edilmesi gerekirken burada sezaryen olarak gösteriliyor
yani yıllardan beri ebelerin okuduğu bu endikasyonların burada
kanun gerekçeleri olarak gösterilmesi ilginç bir durum. Dolayısıyla,
hastanın psikolojisi ve sosyal durumu hiç dikkate
alınmamış. Vajinismus dediğimiz bir durum var. Özellikle
hasta, ayaklarını kitler ve sezaryene değil; bir tuşeye, bir
muayeneye bile izin vermez. Amerikada ve dolayısıyla bizim..
Özellikle de bu
sezaryen konusu da bu kadar siyasetin işi değildir diye
düşünüyorum ve bu yasanın çekilmesi gerektiğini öneriyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yasa tasarısına konan birinci maddede
kadınları ilgilendiren ve cinsiyet üzerinden şekillenen
konularda yasa hükmü uygulamak, gerekli toplumsal tartışmalar
tüketildikten ve ilgili sosyal taraflarla müzakere edildikten sonra ortaya
konabilir. Hükûmetin son dönemlerde şiar edindiği her şeye hâkim
olma ve her şeyi düzenleme taraftarlığının bir esamisi
olan bu maddenin yasa metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunacağım.
III.-.Y
O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var, yerine
getireceğim.
Sayın Tarhan, Sayın Öztürk, Sayın Çelebi,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Oran, Sayın Erdoğdu, Sayın
Güven, Sayın Özel, Sayın Yılmaz, Sayın Kurt, Sayın
Atıcı, Sayın Nazlıaka, Sayın Öğüt, Sayın
Yüceer, Sayın Koç, Sayın Kaleli, Sayın Baydar, Sayın Küçük,
Sayın Demiröz, Sayın Bulut.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.-
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Ankara Milletvekili Cevdet Erdölün; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/637, 2/700) (S. Sayısı: 301) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/637) esas sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesinde
belirtilen ekli birinci fıkranın tasarı metninden
çıkarılmasını teklif ve arz ederiz.
Ruhsar
Demirel (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Vural?
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sezaryen; doğumun normal yollardan mümkün
olmadığı ya da anne veya bebek için risk
taşıdığı durumlarda yapılan bir ameliyattır.
Hekim, mesleğe tıbbi deontoloji kurallarına uyacağına
yemin ederek göreve başlamaktadır. Zaten uygulamada da, gebe veya
rahmindeki bebek için tıbbi zorunluluk bulunması hâlinde, doğum
sezaryen ameliyatı ile yaptırılmaktadır. Teklifle; mevcut
tıbbi etik ve deontoloji kuralları kapsamında zaten var olan
sezaryen uygulama kriterinin tasarı metnine yazılması suretiyle
oluşan "malumun ilamının" beyanı durumunun tasarı
metninden çıkarılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
2nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 301 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı
ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı'nın 2 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Aytuğ
Atıcı Candan
Yüceer Süleyman Çelebi
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kadir
Gökmen Öğüt Aytun
Çıray Özgür
Özel
İstanbul İzmir Manisa
Nurettin
Demir
Muğla
Madde 2- 4/1/1961
tarihli ve 209 sayılı Sağlık Bakanlığına
Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme
(Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanunun 5
inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesine "idarî
sağlık müdür yardımcısı," ibaresinden sonra gelmek
üzere "Halk Sağlığı Uzmanı veya Aile
Hekimliği Uzmanı olan idarî halk sağlığı müdür
yardımcısı," ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, Kadir Gökmen Öğüt, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 301 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi hakkında konuşmak için
karşınıza geldim.
Kanun hükmündeki
kararnamelerle oldubittiye getirilen sağlık örgütlenmesinin ve
politikalarının dikiş tutmayan yönlerini yine bir oldubittiyle
düzeltmeye çalışıyorsunuz, Sağlık Komisyonunda
görüşme zahmetine bile girmiyorsunuz. Sayın Bakanın ve Komisyon
Başkanının sonradan yapmış olduğu
bilgilendirmeler, birkaç maddede de olsa ortak önergeler vermemize sebep oldu.
Ben inanıyorum ki Komisyona gelmiş olsa daha fazla maddede ortak
öneriler verirdik ve gecenin bu saatine kadar çalışmazdık, fazla
çalışmak zorunda kalmazdık, Eczacılık
Yasasını nasıl geçirdiysek Komisyondan, bu yasayı da el
birliğiyle geçirebilirdik.
Değerli milletvekilleri, sağlık
sistemimizde koruyucu hekimliğin yerini giderek artan bir şekilde
tedavi edici hekimlik almaktadır. İlaç-kutu sayısı
inanılmaz bir seviyeye gelmiştir. Sağlıkta Dönüşümde
Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığının bir araya
getirilmesi gayet olumlu bir olay olmakla birlikte, personel sistemi
değiştirilerek sözleşmeli personel sistemine ve
taşeronlaştırma sistemine geçilmektedir.
Taşeronlaştırma en yaygın bir şekilde
sağlıkta kullanılmaktadır.
Yine performans sistemiyle sağlık
çalışanları üzerinde büyük bir baskı kurulmuş,
aşırı çalışma verimsizliğe ve niteliksizliğe
yol açmış, sağlık çalışanlarının
sağlığı bozulmuştur. Daha önce de bir örnek olarak
vermiştim, adliyelere performans uygulansa, herhâlde adliyelerde biriken
dosyaların birçoğu üç ay içinde, altı ay içinde biter diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede 22 bin
diş hekimi var. Bu 22 bin diş hekiminin yaklaşık 15-16
bininin muayenehanesi var. 15-16 bin muayenehanesi olan diş hekimi
arkadaşımın devletten, yani kamudan hizmet satın
alması beklentisi söz konusu. Bu beklenti bu seneye kadar maalesef yerine
getirilemedi. Yerine getirilemediği için kamunun malı sayılan 16
bin diş hekiminin muayenehanesi atıl bir şekilde maalesef
hastalara hizmet veremedi. Bu dönemde hem Çalışma
Bakanımızın hem de Sağlık Bakanımızın
olumlu yaklaşımlarıyla bir aşama kaydedildi ama
ağır işleyen bir aşama. Bu hizmet satın alması
inşallah yerine getirildiği zaman, hayata geçtiği zaman ne kadar
olumlu bir şey üzerinde çalıştığımızı
herkes görmüş olacak.
Sağlıklı bir toplum sosyal devletin
olmazsa olmaz şartlarından ve bunun da ötesinde temel insan
haklarından biridir. Ne yazık ki yıllardır bütçeden gereken
payı alamayan sağlık sistemi birçok kez
değiştirilmiş, ancak tatmin edici düzeyde başarıya
ulaşamamıştır. Bugün geldiğimiz noktada ise aynı
sorun yine karşımızdadır.
AKP Hükûmeti sağlık alanında
uygulamalarıyla övünüyor. Ne diyorlar? Hastanelerin rehin alma
ayıbına son verdik. Evet, hastaneler, faturayı ödeyemeyen
hastaları artık rehin almıyor, senet imzalatılıyor
sonra eve icra memurları geliyor. Bir performans sistemi getirdiler,
Muayenehaneleri kapattık. dediler. Hastaneleri muayenehanelere
çevirdiler. İnsan sağlığını, ne kadar ekmek, o
kadar köfte mantığıyla ne kadar çok ameliyat, o kadar çok para
felsefesine kurban ettiler.
Ne oldu? Körlükle sonuçlanan ameliyatlar,
peş peşe ölen yeni doğanlar ve niceleri
yaşandı. Dolayısıyla, performans sistemine odaklanmak
durumunda bırakılan hekimler ister istemez asli işlerini ikinci
planda bırakmak zorunda kaldılar.
Bizler performansa tam olarak
karşıyız ama performans uygulamasının alınan
ücretin yüzde 30lara kadar olmasını istiyoruz. Ayrıca,
performans da dâhil olmak üzere bütün gelirlerin özlük haklarına dâhil edilmesini
istiyoruz.
AKPnin Sağlıkta Dönüşüm
Projesi doktor ile hastanın arasını açtı. Bugüne kadar,
Sağlık Bakanlığının açıklamalarıyla
istedikleri zaman istedikleri doktora ücretsiz muayene olabilecekleri
beklentisi yaratılan vatandaşlar, taleplerin
karşılanmaması ve diğer tüm olumsuzluklardan maalesef
hekimleri sorumlu tuttu. Bunun sonucunda da hekime şiddet,
sağlık çalışanlarına şiddet çok üst düzeylere
vardı.
AKPyle, özel hastaneler ordusu kuruldu.
Günümüzde birçok devlet hastanesi hayati önem arz eden kliniklerden ve
donatımdan yoksunken vatandaşlar teşhis ve tedavi için özel
hastanelere yönelmek zorunda bırakıldı. Plan doğrultusunda
özel sağlık sektörü özendirilmek suretiyle birçok özel hastane
açıldı ve bu yandaş hastanelere kaynaklar aktarıldı.
En son, gördünüz belki, geçen hafta da İstanbulda -onun soru önergesi
verildi- bir hastaneye özel kara yolu, özel yol ve viyadük yaptı.
Hepinize, gecenin bu saatinde beni
dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
Ayrıca, iyi tatiller diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
III.-.YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Arayacağım.
Sayın Tarhan, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Çelebi, Sayın Öğüt, Sayın Oran, Sayın Acar, Sayın
Güven, Sayın Özel, Sayın Yılmaz, Sayın Kurt, Sayın
Demiröz, Sayın Atıcı, Sayın Nazlıaka, Sayın
Kaleli, Sayın Koç, Sayın Yüceer, Sayın Küçük, Sayın Bulut,
Sayın Öner, Sayın Moroğlu.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Sağlık Bakanlığı
ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdölün; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/637, 2/700) (S.
Sayısı: 301) (**)
(Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 04.22
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati:
04.35
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Fatih ŞAHİN (Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 131inci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
301 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
3üncü madde üzerinde aynı mahiyette iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301 Sıra Sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3. Maddesinin yasa metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Pervin Buldan
Hasip Kaplan Levent
Tüzel
Iğdır
Şırnak İstanbul
Erol Dora
Adil Kurt
Nazmi Gür
Mardin Hakkâri Van
Diğer önergenin imza sahipleri:
Aytuğ
Atıcı Dr. Candan
Yüceer Süleyman Çelebi
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Aytun Çıray Sena Kaleli
İstanbul
İzmir
Bursa
Özgür Özel
Nurettin Demir Arif
Bulut
Manisa Muğla Antalya
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Arif Bulut
Antalya Milletvekili.(CHP sıralarından alkışlar)
ARİF BULUT (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 301 sıra sayılı Kanun Tasarısının
3üncü maddesi hakkında vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime basından bir cümle alarak
başlıyorum: Sayın Başbakanım Recep Tayyip
Erdoğan Beyefendiye, Sağlık Bakanımızı kürtaj ve
sezaryen gibi tıp bilimi konusunda bilgilendirdiği ve
eğittiği için özel şükranlarımı saygılarımla
arz ederim.
Değerli arkadaşlar, sağlık sektörü
cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş en otoriter yönetimini son on
senede yaşamıştır ve yaşamaya devam etmektedir.
Sağlık, yasalarla değil, kanun hükmünde kararnamelerle diz
çöktürülmüştür. Sayın Akdağ, mecburi hizmetten
başlamış, sezaryen ve kürtajla rüştünü ispat etmiştir,
araya da Tam Gün Yasasını, çok sayıda hizmetten
katılım payı alınmasını, doktora ve
sağlık çalışanlarına şiddeti, yandaş özel
hastaneler kartelini güçlendirmeyi, hasta hakları adı altında
doktoru korkutup sindirmeyi, mobbing uygulamalarını, performans
uygulaması saçmalığını, bilgili ve birikimli doktoru
kamu hastanelerinden uzaklaştırmayı ve onlara ulaşmayı
engellemeyi, Türk Tabipler Birliğini yok etmeyi, başta Bakanlık
merkez teşkilatından başlayarak tüm yurtta bir cemaat nezdinde
kadrolaşmayı, çalışanların özlük haklarını
yerle bir etmeyi, yabancı doktor çalıştırmayı, aile
hekimliği uygulamasını, emekli doktorları yoksulluğa
mahkûm etmeyi, eczacı ve eczaneleri hizaya getirmeyi de
sıkıştırmıştır. Hızını
alamamış, yeni kanun hükmünde kararnamelerde ve eski kanun hükmünde
kararnamelerde düzeltmeler yapmaya başlamıştır.
Bilindiği gibi, 12 Eylül askerî cuntası
tarafından 2514 sayılı Yasayla mecburi hizmet
getirilmişti. Bu Yasa 2003 yılı Temmuz ayında AKP Hükûmeti
tarafından kaldırıldı ve Sayın Bakan özetle şöyle
söyledi: Doktorluk kutsal bir meslektir, eğitimi uzundur, altı-yedi
yıl. Tıpta uzmanlık sınavını kazanmak zordur,
asistanlık eğitimi üç-beş yıldır. İnsanın
en değerli varlığı olan sağlığın
korunması için birinci derecede sorumluluk yüklenen, her türlü
hastalık riskine rağmen büyük bir özveriyle görev yapan hekimlere
başka hiçbir meslekte olmayan bir yükümlülük getirilmiştir ve Yirmi
iki yıllık uygulama sonuçları başarılı
olmamıştır. diyerek mecburi hizmeti
kaldırmışlardır. Sayın Bakan sonra bu sözlerini unutmuş,
tam tersi bir tavır alarak icraatlarına
başlamıştır. Mecburi hizmet geri gelmiştir.
Bugün, tıp fakülteleri, ister özel olsun ister
devlet üniversitesi olsun, en yüksek harçlarla eğitim vermektedir. Özel
bir üniversiteden tıp diploması almak 500 bin liradır.
Doktorların kişisel hak ve özgürlükleri yok edilmiştir,
hastanelerde birer birer öldürülmekte, şiddete maruz kalmaktadırlar.
Üniversite hastaneleri özelliklerini kaybetmiş,
sıradanlaştırılmıştır. Hasta, kaliteli
hizmete ulaşamamaktadır. Yanlış hasta hakları
uygulamaları ve bizzat Sayın Bakanın hedef göstermesiyle doktora
şiddet rekor seviyeye ulaşmıştır. Artık
hastanelerde şiddete karşı tatbikatlar yapılmaktadır.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Ben, tüm
bunları yapan bir Sağlık Bakanının beyninde bir araz
olduğunu düşünüyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekili, lütfen!
ARİF BULUT (Devamla) Bence Sayın Bakan
beynindeki arazı kürete ettirmelidir. Böylece kendisi de rahatlar, ülke de
rahat bir nefes almış olur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ADEM YEŞİLDAL (Hatay) Düzgün konuş!
Düzgün konuş!
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Sen milletvekili
misin?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) Seni bu İktidar
başhekim yaptı.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Otur yerine! Otur yerine!
BAŞKAN Sataşma nedeniyle, buyurun Sayın
Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Değerli Başkanım
BAŞKAN Kürsüden de konuşabilirsiniz, buyurun.
(AK PARTİ ve CHP milletvekilleri arasında,
ayakta karşılıklı laf atmalar)
Sayın milletvekilleri, lütfen oturun.
Sayın Bakan, buyurun.
Üç dakika süre veriyorum.
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Sağlık Bakanı Recep Akdağın, Antalya Milletvekili Arif Bulutun şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Değerli Başkanım, üç dakika süreye de ihtiyaç
duymayacağım.
Saygıdeğer milletvekilleri, bugün, huzurlu bir
ortam içerisinde, birbirimizin gönlünü kırmayarak Meclis
çalışmalarını tamamlayıp milletimizin
bağrında yaptığımız hizmetleri milletimize
anlatmaya döneceğiz. Ben bu kürsüden AK PARTİ Grubunun -Hani bir
grubun manevi olarak gözlerinden öpülür mü? Öpülür- bu son günlerdeki fedakâr
çalışmaları için gözlerinden öpüyorum. Hepinize
şükranlarımı takdim ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Biraz önce burada bir Sayın Milletvekili talihsiz
bir ifade kullandı.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Aynen iade ediyoruz.
Aynaya baksın.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Ümit
ederim ki kendi grup yönetimi de bu milletvekilini uyarır ve bu sözünü
geri alır, bu sözünü geri alma erdemini gösterir.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Meclise geldiği yok,
gördüğümüz yok.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Sözünü,
bu Meclisin mehabetine uymayan, bu Meclisin nezaketine uymayan, belki de
sabahın bu saatinde kendine ait birtakım yorgunluk ya da başka
özelliklerle serdetmiş olduğu bu sözü geri alma erdemini gösterir. Bu
erdemi göstermezse bundan sonraki konuşmamda ne söyleyeceğimi o zaman
ben belirleyeceğim ve bu kürsüden kendisine bu cevabı vereceğim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ARİF BULUT (Antalya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bulut.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) İlk kez Meclise geliyor
ve küfrediyor.
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Otur, otur!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Ya,
arkadaşlar, yeter! Tahrik etmeyin.
BAŞKAN Sayın Bulut, sözü ne için
istiyorsunuz?
ARİF BULUT (Antalya) Bir yanlış
anlaşılma olduğunu düşünüyorum.
BAŞKAN Geri alacak mısınız
sözünüzü?
ARİF BULUT (Antalya) İzah edeceğim
kendilerine.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Özür dilesin. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri,
lütfen
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Antalya Milletvekili Arif Bulutun, Sağlık Bakanı Recep Akdağa hakaret niyeti olmadığına, eğer sözleri hakaret olarak algılandıysa özür dilediğine ilişkin açıklaması
ARİF BULUT (Antalya) Değerli arkadaşlar,
benim niyetim Sayın Bakana hakaret etmek değildir. Eğer hakaret
olarak algılandıysa açık yüreklilikle özür diliyorum. (CHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ancak
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ancak deme!
ARİF BULUT (Devamla) Ancak
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ancak deme yine sen.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Ya ayıptır,
yapmayın. Daha ne desin ya! Yapma ya!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ancak
Ayıp be! Ne
ancak?
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Ya ancak
Bitirsin ama
belki başka bir şey söyleyecek.
ARİF BULUT (Devamla) - Ancak AKP
sıralarının arka kısmındaki
YILMAZ TUNÇ (Bartın) İn aşağı!
ARİF BULUT (Devamla) -
arka kısmındaki
Terbiyesiz! diye küfür eden arkadaşlar da lütfen sözlerini geri
alsınlar. Çünkü burada her kuşun eti yenmez. Bunu şimdiden
uyarıyorum. (CHP ve AK PARTİ sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sen hangi
kuşsun?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Karga mısın,
kuş musun?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bak,
senin yapamadığını yaptı adam. Otur yerine!
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Ne otur yerine ya?
GÜRKUT ACAR (Antalya) - Ne istiyorsun Metiner, daha ne
istiyorsun? Belanı mı istiyorsun?
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Yeter artık! Sen kimsin? Terbiye yok sizde!
GÜRKUT ACAR (Antalya) Her şeye
maydanozsun.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) -
Başkan, özür diledi. Daha ne desin?
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Ankara Milletvekili
Cevdet Erdölün; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/637, 2/700) (S. Sayısı: 301)--- (Devam)
BAŞKAN Diğer önergenin gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde teklifi ile hekimlere ikinci bir iş
yaptırabilmenin yolları açılmaktadır. Madde metninde
belirtilen görevler hekimlere yönelik ikinci görev yüklenmek istenmesinin önünü
açma amacında olduğundan dolayı yasa metninden ilgili madde
çıkarılmalıdır.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301 Sıra Sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aytuğ Atıcı Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Aytun Çıray Özgür Özel
İstanbul İzmir Manisa
Nurettin Demir
Muğla
MADDE 4- 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 58 inci maddesinin (c) fıkrasının
(2) numaralı bendine ek ödeme matrahının; ibaresinden sonra
gelmek üzere uzman tabipler için yüzde 700ünü, ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Candan Yüceer,
Tekirdağ Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gerçekten, bu kadar uzun çalışma
süresinin, bu kadar geç saatlere kadar süren çalışma süresinin bizim
sağlığımızı ve sinirlerimizi bozduğu ortada.
Umarım bu çalışma saatleri konusunda daha dikkatli oluruz.
Evet, ben 4üncü madde üzerinde verdiğimiz önergeyle
ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
2547 sayılı YÖK Kanununun 58inci
maddesinin (c) fıkrasının (2) numaralı bendinde ek ödeme
matrahının ibaresinden sonra gelmek üzere uzman tabipler için yüzde
Öncelikle, bizim, tüm
emekçiler gibi sağlık emekçilerinin de güvenceli, makul
çalışma sürelerinde, sağlıklı koşullarda, hedef
gösterilmeksizin ve insanca yaşayabilecekleri bir temel ücret
karşılığında tam gün hizmeti prensibini
benimsediğimizi ifade etmek isterim. Ancak sadece niceliği ölçen,
nitelikten ve kaliteden yoksun, Ne kadar çok giriş yaparsanız o
kadar kazanırsınız diyen, doğru tanı ve tedaviye
bakmayan, hastaları müşteri gibi gören, emekliliğe
yansımayan, çalışma barışını bozan
performansa da karşı olduğumuzu belirtmek isterim.
Uyguladığınız
performans sistemi, ne hastaya ne hekime faydası olan,
sağlıksız, adaletsiz, haksız bir sistem. Şu anki
performans sistemiyle, hekimliğin temelini oluşturan insani
değerler, eşitlik, maneviyat öncelikle çöküyor. Şu anki
performans, yüksek oranda puan girişine dayalı, kişisel
performans ödemesine dayalı ama bununla beraber çok az bir döner sermaye
payının olduğu bir sistem. Bununla paralel, biz, gereksiz,
endikasyonsuz müdahalelerin arttığını, tıbbi
uygulamalarda nitelikten, bilimden, etikten ve kaliteden yoksun işlemlerin
sadece sayıya göre değerlendirildiğini ve bir performans temelli
bu sistemin, aylık gelirin en az 3/4ünün maaş, 1/4ünün
performanstan geldiği bir sistemle değiştirilmesi
gerektiğini düşünüyoruz. Yani söz konusu önergemizde olay yüzde 600
ya da yüzde 700 olayı değil, bu sistemin tamamen değişmesi
lazım çünkü performans sistemi, doktora daha fazla hasta
bakmasını, daha çok işlem yapmasını gerektiren bir
sistem.
Biz, evet,
Sağlıkta Dönüşümle bak-kazanı gördük ama biz, daha
önceden şans oyunlarında kazı-kazanı görmüştük,
şimdi de Sağlıkta Dönüşüm Programıyla
kazı-kazan yerine bak-kazanı gördük. Şans oyunları gibi
sağlık alanı bir oyun alanı değil. Bu alanı oyun
alanına çevirenler ne kadar
tehlikeli bir
oyun oynadığının da farkında değiller. Tıpta
tecrübeler sonunda söylenen bir cümle vardır, Hastalık yoktur, hasta
vardır. denir. Dolayısıyla, her hastaya
yaklaşımınız, hastaya ayıracağınız
vakit de farklı olacaktır. Bir gerçek daha vardır ki, bu gerçek,
hasta-hekim ilişkisinin özel ve güvenli bir şekilde
oluşturulmasıdır. Bunu siz sabit bir zamana
sıkıştıramazsınız, üç dakikalık tıpla
sağlayamazsınız ama performans sisteminde biz, hasta
başına düşen sürelerin, muayene sürelerinin giderek
azaldığını, koruyucu sağlık hizmetlerinin
aksadığını, tıp eğitimlerinin
aksadığını, hekimin kendini geliştirmek için gerekli
ancak fazla puanı olmayan, getirisi olmayan işlemlerden
kaçındığını ve sağlık
harcamalarının giderek arttığını gördük. Bunun
faturası ise giderek artan tedavi katkı paylarıyla halkın cebine
yansımıştır. Performans sisteminin mağdurları
doktorlar ancak kurbanlar hastalar çünkü bu sistemle hekim daha zor,
tanısı, tedavisi daha zor, komplikasyonu fazla işlemlerden
ziyade, daha kolay, puanı fazla, daha az riskli hastalara yönelmektedir.
Dolayısıyla hastalar mağdur olmaktadır. Daha zahmetsiz ve
daha çok gelir elde etmek performans sisteminin en temel
yanlışlarından biridir.
Ne
acıdır ki, performans sistemi uygulamalarıyla kimi zaman
doktorlar hasta kapma yoluna giderek, yıllardır deontoloji adı
altında bize öğretilen doktor dayanışması
gerçeğinden uzaklaşmıştır. Hekimler bu durumdan
mutsuz. Her durumda da ifade ediyor bunu ama Sağlık
Bakanlığı hâlâ güllük gülistanlık bir tablo çiziyor
bizlere.
Ben,
öncelikle, tabii ki bir hekim olduğum için, burada tüm hekimlerin ve
sağlık örgütlerinin ve bizlere oy veren yurttaşların
sözcüsü, temsilcisi olduğuma inandığım için, bir kez daha
Sağlık Bakanını, Hükûmeti şapkasını önüne
koyarak düşünmeye ve bu hatadan dönmeye davet ediyorum.
Hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
5inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 301 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Ahmet
Aydın Mehmet
Doğan Kubat
Giresun Adıyaman İstanbul
Salih
Koca Nurdan
Şanlı Tülay
Kaynarca
Eskişehir Ankara İstanbul
Recep
Özel Osman
Aşkın Bak
Isparta İstanbul
"Madde 5- Ekli (1) sayılı listede yer alan
kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı
Cetvelin Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumu, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu, Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu ve Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğüne ait bölümüne eklenmiş ve ekli (2)
sayılı listede yer alan kadrolar iptal edilerek 190 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı Cetvelin Sağlık
Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumu, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu ve
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne ait
bölümünden çıkartılmıştır."
(1)
SAYILI LİSTE
KURUMU:
SAĞLIK BAKANLIĞI
TEŞKİLATI:
MERKEZ
İHDAS EDİLEN KADROLARIN
sınıfı |
unvanı |
derecesi |
serbest kadro
adedi |
toplam |
gih |
basın ve
halkla ilişkiler müşaviri |
1 |
1 |
1 |
gıh |
şube
muduru |
1 |
95 |
95 |
gih |
şube
müdürü |
2 |
25 |
25 |
gih |
şube
muduru |
3 |
12 |
12 |
gih |
mali hizmetler
uzman yardımcısı |
7 |
5 |
5 |
gih |
programcı |
1 |
5 |
5 |
gih |
programcı |
3 |
2 |
2 |
gih |
programcı |
5 |
3 |
3 |
gıh |
programcı |
9 |
2 |
2 |
gih |
şef |
3 |
10 |
10 |
gih |
şef |
4 |
5 |
5 |
gih |
şef |
5 |
2 |
2 |
gıh |
memur |
5 |
10 |
10 |
gıh |
bilgisayar
işletmeni |
3 |
5 |
5 |
gıh |
bilgisayar
işletmeni |
7 |
5 |
5 |
gıh |
bilgisayar
işletmeni |
9 |
2 |
2 |
gih |
veri
hazırlama ve kontrol işletmeni |
3 |
10 |
10 |
gih |
veri
hazırlama ve kontrol işletmeni |
4 |
10 |
10 |
gıh |
veri
hazırlama ve kontrol işletmeni |
5 |
10 |
10 |
gih |
veri
hazırlama ve kontrol işletmeni |
7 |
15 |
15 |
gıh |
veri
hazırlama ve kontrol işletmeni |
9 |
10 |
10 |
gih |
şoför |
7 |
15 |
15 |
gih |
şoför |
9 |
5 |
5 |
gih |
şoför |
12 |
5 |
5 |
gih |
şef (ö) |
(3-12) |
5 |
5 |
gıh |
araştırmacı
(ö) |
(1-13) |
5 |
5 |
gıh |
çözümleyici |
5 |
3 |
3 |
sh |
tıbbi
teknolog |
3 |
3 |
3 |
sh |
tıbbi
teknolog |
5 |
2 |
2 |
sh |
tabip |
1 |
5 |
5 |
----- sh----- |
tabip |
3 |
5------------ |
---- 5--- |
sh |
tabip |
5 |
5 |
5 |
sh |
psikolog |
1 |
2 |
2 |
sh |
psikolog |
3 |
1 |
1 |
sh |
eczacı |
3 |
1 |
1 |
sh |
eczacı |
5 |
1 |
1 |
sh |
sosyal
çalışmacı |
5 |
2 |
2 |
sh |
hemşire |
3 |
5 |
5 |
sh |
hemşire |
5 |
3 |
3 |
sh |
sağlık
teknikeri |
1 |
3 |
3 |
sh |
sağlık
teknikeri |
5 |
2 |
2 |
sh |
sağlık
teknikeri |
7 |
3 |
3 |
sh |
sağlık
memuru |
5 |
5 |
5 |
sh |
sağlık
memuru |
7 |
5 |
5 |
sh |
diyetisyen |
5 |
2 |
2 |
th |
matematikçi |
1 |
2 |
2 |
th |
matematikçi |
6 |
3 |
3 |
th |
sosyolog |
6 |
2 |
2 |
th |
teknik ressam |
3 |
1 |
1 |
th |
istatistikçi |
6 |
5 |
5 |
th |
mühendis |
1 |
10 |
10 |
th |
mühendis |
2 |
5 |
5 |
th |
mühendis |
3 |
5 |
5 |
th |
mühendis |
4 |
5 |
5 |
th |
mühendis |
5 |
25 |
25 |
th |
teknisyen |
3 |
23 |
23 |
th |
teknisyen |
4 |
2 |
2 |
th |
teknisyen |
5 |
3 |
3 |
th |
teknisyen |
9 |
5 |
5 |
th |
teknisyen (ö) |
(3-12) |
1 |
1 |
th |
tekniker (ö) |
(1-9) |
1 |
1 |
yh |
hizmetli |
5 |
5 |
5 |
yh |
hizmetli |
7 |
5 |
5 |
yh |
hizmetli |
8 |
5 |
5 |
yh |
hizmetli |
9 |
5 |
5 |
yh |
hizmetli |
12 |
5 |
5 |
toplam |
460 |
460 |
Nurettin
Canikli Ahmet
Aydın Mehmet
Doğan Kubat
Giresun Adıyaman İstanbul
Salih
Koca Nurdan
Şanlı Tülay
Kaynarca
Eskişehir Ankara İstanbul
Recep
Özel Osman
Aşkın Bak
Isparta İstanbul
"Madde 5- Ekli (1) sayılı listede yer alan
kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı
Cetvelin Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumu, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu, Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu ve Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğüne ait bölümüne eklenmiş ve ekli (2)
sayılı listede yer alan kadrolar iptal edilerek 190 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Sağlık
Bakanlığı, Türkiye ilaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu ve Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne ait bölümünden
çıkartılmıştır."
(2)
SAYILI LİSTE
KURUMU:
SAĞLIK BAKANLIĞI
TEŞKİLATI:
MERKEZ
İHDAS EDİLEN KADROLARIN
sınıfı |
unvanı |
derecesi |
serbest kadro
adedi |
toplam |
gih |
basın ve
halkla ilişkiler müşaviri |
1 |
1 |
1 |
gıh |
şube
muduru |
1 |
95 |
95 |
gih |
şube
müdürü |
2 |
25 |
25 |
gih |
şube
muduru |
3 |
12 |
12 |
gih |
mali
hizmetler uzman yardımcısı |
7 |
5 |
5 |
gih |
programcı |
1 |
5 |
5 |
gih |
programcı |
3 |
2 |
2 |
gih |
programcı |
5 |
3 |
3 |
gıh |
programcı |
9 |
2 |
2 |
gih |
şef |
3 |
10 |
10 |
gih |
şef |
4 |
5 |
5 |
gih |
şef |
5 |
2 |
2 |
gıh |
memur |
5 |
10 |
10 |
gıh |
bilgisayar
işletmeni |
3 |
5 |
5 |
gıh |
bilgisayar
işletmeni |
7 |
5 |
5 |
gıh |
bilgisayar
işletmeni |
9 |
2 |
2 |
gih |
veri
hazırlama ve kontrol işletmeni |
3 |
10 |
10 |
gih |
veri
hazırlama ve kontrol işletmeni |
4 |
10 |
10 |
gıh |
veri
hazırlama ve kontrol işletmeni |
5 |
10 |
10 |
gih |
veri
hazırlama ve kontrol işletmeni |
7 |
15 |
15 |
gıh |
veri
hazırlama ve kontrol işletmeni |
9 |
10 |
10 |
gih |
şoför |
7 |
15 |
15 |
gih |
şoför |
9 |
5 |
5 |
gih |
şoför |
12 |
5 |
5 |
gih |
şef (ö) |
(3-12) |
5 |
5 |
gıh |
araştırmacı
(ö) |
(1-13) |
5 |
5 |
gıh |
çözümleyici |
5 |
3 |
3 |
sh |
tıbbi
teknolog |
3 |
3 |
3 |
sh |
tıbbi
teknolog |
5 |
2 |
2 |
sh |
tabip |
1 |
5 |
5 |
----- sh----- |
tabip |
3 |
5------------ |
---- 5--- |
sh |
tabip |
5 |
5 |
5 |
sh |
psikolog |
1 |
2 |
2 |
sh |
psikolog |
3 |
1 |
1 |
sh |
eczacı |
3 |
1 |
1 |
sh |
eczacı |
5 |
1 |
1 |
sh |
sosyal
çalışmacı |
5 |
2 |
2 |
sh |
hemşire |
3 |
5 |
5 |
sh |
hemşire |
5 |
3 |
3 |
sh |
sağlık
teknikeri |
1 |
3 |
3 |
sh |
sağlık
teknikeri |
5 |
2 |
2 |
sh |
sağlık
teknikeri |
7 |
3 |
3 |
sh |
sağlık
memuru |
5 |
5 |
5 |
sh |
sağlık
memuru |
7 |
5 |
5 |
sh |
diyetisyen |
5 |
2 |
2 |
th |
matematikçi |
1 |
2 |
2 |
th |
matematikçi |
6 |
3 |
3 |
th |
sosyolog |
6 |
2 |
2 |
th |
teknik ressam |
3 |
1 |
1 |
th |
istatistikçi |
6 |
5 |
5 |
th |
mühendis |
1 |
10 |
10 |
th |
mühendis |
2 |
5 |
5 |
th |
mühendis |
3 |
5 |
5 |
th |
mühendis |
4 |
5 |
5 |
th |
mühendis |
5 |
25 |
25 |
th |
teknisyen |
3 |
23 |
23 |
th |
teknisyen |
4 |
2 |
2 |
th |
teknisyen |
5 |
3 |
3 |
th |
teknisyen |
9 |
5 |
5 |
th |
teknisyen (ö) |
(3-12) |
1 |
1 |
th |
tekniker (ö) |
(1-9) |
1 |
1 |
yh |
hizmetli |
5 |
5 |
5 |
yh |
hizmetli |
7 |
5 |
5 |
yh |
hizmetli |
8 |
5 |
5 |
yh |
hizmetli |
9 |
5 |
5 |
yh |
hizmetli |
12 |
5 |
5 |
toplam |
460 |
460 |
KURUMU: |
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU |
||||
TEŞKİLATI: |
MERKEZ |
||||
İHDAS EDİLEN KADROLARIN |
|||||
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST KADRO ADEDİ |
TOPLAM |
|
GİH |
DAİRE
BAŞKANI |
1 |
5 |
5 |
|
GİH |
ŞUBE
MÜDÜRÜ |
1 |
25 |
25 |
|
GİH |
ŞUBE
MÜDÜRÜ |
2 |
10 |
10 |
|
GİH |
ŞUBE
MÜDÜRÜ |
3 |
5 |
5 |
|
GİH |
ÜRÜN
DENETMENİ |
1 |
25 |
25 |
|
GİH |
ÜRÜN
DENETMENİ |
3 |
15 |
15 |
|
GİH |
ÜRÜN
DENETMENİ |
5 |
15 |
15 |
|
GİH |
ÜRÜN
DENETMENİ |
7 |
20 |
20 |
|
GİH |
URUN DENETMEN
YARDIMCISI |
9 |
100 |
100 |
|
GİH |
PROGRAMCI |
1 |
3 |
3 |
|
GİH |
PROGRAMCI |
3 |
5 |
5 |
|
GİH |
PROGRAMCI |
5 |
3 |
3 |
|
GİH |
ŞEF |
3 |
3 |
3 |
|
GİH |
BİLGİSAYAR
İŞLETMENİ |
3 |
6 |
6 |
|
GİH |
BİLGİSAYAR
İŞLETMENİ |
4 |
6 |
6 |
|
GİH |
BİLGİSAYAR
İŞLETMENİ |
5 |
6 |
6 |
|
GİH |
BİLGİSAYAR
İŞLETMENİ |
7 |
6 |
6 |
|
GİH |
VERİ
HAZIRLAMA VE KONTROL İŞLETMENİ |
3 |
5 |
5 |
|
GİH |
VERİ
HAZIRLAMA VE KONTROL İŞLETMENİ |
4 |
5 |
5 |
|
GİH |
VERİ
HAZIRLAMA VE KONTROL İŞLETMENİ |
5 |
5 |
5 |
|
GİH |
VERİ
HAZIRLAMA VE KONTROL İŞLETMENİ |
7 |
5 |
5 |
|
GİH |
MEMUR |
5 |
2 |
2 |
|
GİH |
MEMUR |
7 |
2 |
2 |
|
GİH |
ŞOFÖR |
5 |
2 |
2 |
|
GİH |
ŞOFÖR |
7 |
2 |
2 |
|
GİH |
ŞOFÖR |
9 |
2 |
2 |
|
GİH |
ŞOFÖR |
12 |
2 |
2 |
|
SH |
UZMAN
TABİP |
1 |
15 |
15 |
|
SH |
UZMAN TABİP |
3 |
15 |
15 |
|
SH |
UZMAN
TABİP |
5 |
10 |
10 |
|
SH |
TABİP |
1 |
10 |
10 |
|
SH |
TABİP |
3 |
10 |
10 |
|
SH |
TABİP |
5 |
10 |
10 |
|
SH |
VETERİNER
HEKİM |
3 |
1 |
1 |
|
SH |
VETERİNER HEKİM |
5 |
1 |
1 |
|
SH |
ECZACI |
1 |
15 |
15 |
|
SH |
ECZACI |
2 |
15 |
15 |
|
SH |
ECZACI |
3 |
15 |
15 |
|
SH |
ECZACI |
5 |
15 |
15 |
|
SH |
ECZACI |
6 |
20 |
20 |
|
SH |
BİYOLOG |
1 |
4 |
4 |
|
SH |
BİYOLOG |
2 |
4 |
4 |
|
SH |
BİYOLOG |
3 |
4 |
4 |
|
SH |
BİYOLOG |
5 |
4 |
4 |
|
SH |
HEMŞİRE |
1 |
4 |
4 |
|
SH |
HEMŞİRE |
3 |
5 |
5 |
|
SH |
HEMŞİRE |
5 |
7 |
7 |
|
SH |
SAĞLIK TEKNİKERİ |
1 |
3 |
3 |
|
SH |
SAĞLIK TEKNİKERİ |
3 |
3 |
3 |
|
SH |
SAĞLIK TEKNİKERİ |
5 |
4 |
4 |
|
SH |
SAĞLIK TEKNİKERİ |
7 |
3 |
3 |
|
SH |
SAĞLIK
TEKNİSYENİ |
3 |
6 |
6 |
|
SH |
SAĞLIK TEKNİSYENİ |
5 |
6 |
6 |
|
SH |
SAĞLIK
TEKNİSYENİ |
7 |
6 |
6 |
|
SH |
SAĞLIK MEMURU |
1 |
3 |
3 |
|
SH |
SAĞLIK MEMURU |
3 |
4 |
4 |
|
SH |
SAĞLIK MEMURU |
5 |
8 |
8 |
|
SH |
TIBBİ TEKNOLOG |
1 |
3 |
3 |
|
TH |
MÜHENDİS |
1 |
10 |
10 |
|
TH |
MÜHENDİS |
2 |
10 |
10 |
|
TH |
MÜHENDİS |
3 |
12 |
12 |
|
TH |
MÜHENDİS |
5 |
15 |
15 |
|
TH |
KİMYAGER |
1 |
12 |
12 |
|
TH |
KİMYAGER |
3 |
10 |
10 |
|
TH |
KİMYAGER |
5 |
8 |
8 |
|
TH |
İSTATİSTİKÇİ |
7 |
3 |
3 |
|
TH |
TEKNİKER |
1 |
3 |
3 |
|
TH |
TEKNİKER |
3 |
3 |
3 |
|
TH |
TEKNİKER |
5 |
3 |
3 |
|
TH |
TEKNİSYEN |
5 |
6 |
6 |
|
TH |
TEKNİSYEN |
7 |
5 |
5 |
|
YH |
HİZMETLİ |
7 |
4 |
4 |
|
YH |
TEKNİSYEN YARDIMCISI |
5 |
3 |
3 |
|
TOPLAM |
630 |
630 |
|||
KURUMU : TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ
KURUMU |
||||
TEŞKİLATI : MERKEZ |
||||
İHDAS EDİLEN KADROLARIN |
||||
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST KADRO ADEDİ |
TOPLAM |
GİF |
SAĞLIK
DENETÇİSİ |
5 |
12 |
12 |
GİF |
ŞUBE
MÜDÜRÜ |
1 |
45 |
45 |
GİY |
ŞUBE
MÜDÜRÜ |
2 |
10 |
10 |
GİY |
ŞUBE
MÜDÜRÜ |
3 |
5 |
5 |
GİY |
SAVUNMA
SEKETERİ |
1 |
1 |
1 |
GİF |
EĞİTİM
UZMANI |
1 |
5 |
5 |
GİF |
PROGRAMCI |
9 |
3 |
3 |
GİF |
MEMUR |
5 |
10 |
10 |
GİY |
MEMUR |
7 |
4 |
4 |
GİY |
BİLGİSAYAR
İŞLETMENİ |
3 |
25 |
25 |
GİY |
BİLGİSAYAR
İŞLETMENİ |
5 |
10 |
10 |
GİH |
BİLGİSAYAR
İŞLETMENİ |
9 |
15 |
15 |
GİY |
VERİ
HAZIRLAMA VE KONTROL İŞLETMENİ |
3 |
10 |
10 |
GİY |
VERİ
HAZIRLAMA VE KONTROL İŞLETMENİ |
4 |
10 |
10 |
GİY |
VERİ
HAZIRLAMA VE KONTROL İŞLETMENİ |
9 |
10 |
10 |
GİY |
ŞOFÖR |
5 |
10 |
10 |
GİY |
ŞOFÖR |
7 |
10 |
10 |
SH |
PSİKOLOG |
5 |
3 |
3 |
SH |
SOSYAL
ÇALIŞMACI |
1 |
2 |
2 |
SH |
SOSYAL
ÇALIŞMACI |
3 |
3 |
3 |
SH |
SOSYAL
ÇALIŞMACI |
5 |
5 |
5 |
SH |
TIBBI
TEKNOLOG |
1 |
2 |
2 |
SH |
TIBBİ
TEKNOLOG |
2 |
2 |
2 |
SH |
TIBBI
TEKNOLOG |
3 |
2 |
2 |
SH |
HEMŞİRE |
3 |
3 |
3 |
SH |
HEMŞİRE |
5 |
3 |
3 |
SH |
HEMŞİRE |
9 |
3 |
3 |
SH |
EBE |
5 |
3 |
3 |
SH |
SAĞLIK
MEMURU |
1 |
7 |
7 |
SH |
SAĞLIK
MEMURU |
3 |
7 |
7 |
SH |
SAĞLIK
MEMURU |
5 |
6 |
6 |
TH |
MÜHENDİS |
5 |
5 |
5 |
TH |
İSTATİSTİKÇİ |
1 |
2 |
2 |
TH |
İSTATİSTİKÇİ |
3 |
2 |
2 |
TH |
İSTATİSTİKÇİ |
6 |
5 |
5 |
TH |
TEKNİKER |
1 |
5 |
5 |
TH |
TEKNİKER |
3 |
5 |
5 |
TH |
TEKNİKER |
5 |
5 |
5 |
TH |
TEKNİSYEN |
3 |
10 |
10 |
TH |
TEKNİSYEN |
4 |
5 |
5 |
TH |
TEKNİSYEN |
5 |
5 |
5 |
YH |
HİZMETLİ |
5 |
5 |
5 |
YH |
HİZMETLİ |
7 |
5 |
5 |
YH |
HİZMETLİ |
9 |
5 |
5 |
TOPLAM |
310 |
310 |
KURUMU : TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU
TEŞKİLATI: MERKEZ
İHDAS
EDİLEN KADROLARIN |
||||
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST
KADRO ADEDİ |
TOPLAM |
GİH |
ŞUBE
MÜDÜRÜ |
1 |
45 |
45 |
GİH |
ŞUBE
MUDURU |
2 |
10 |
10 |
GİH |
ŞUBE
MÜDÜRÜ |
3 |
5 |
5 |
GİH |
UZMAN |
1 |
1 |
1 |
GİH |
PROGRAMCI |
3 |
4 |
4 |
GİH |
PROGRAMCI |
5 |
2 |
2 |
GİH |
PROGRAMCI |
7 |
2 |
2 |
GİH |
DAKTİLOGRAF |
5 |
1 |
1 |
GİH |
MEMUR |
5 |
4 |
4 |
GİH |
MEMUR |
12 |
1 |
1 |
GİH |
BİLGİSAYAR
İŞLETMENİ |
3 |
5 |
5 |
GİH |
BİLGİSAYAR
İŞLETMENİ |
5 |
5 |
5 |
GİH |
BİLGİSAYAR
İŞLETMENİ |
7 |
5 |
5 |
GİH |
VERİ
HAZ.VE KONT.İŞL. |
3 |
8 |
8 |
GİH |
VERİ
HAZ.VE KONT.İŞL. |
4 |
5 |
5 |
GİH |
VERİ
HAZ.VE KONT.İŞL. |
5 |
3 |
3 |
GİH |
VERİ
HAZ.VE KONT.İŞL. |
7 |
3 |
3 |
GİH |
VERİ
HAZ.VE KONT.İŞL. |
9 |
3 |
3 |
THS |
KÜTÜPHANECİ |
1 |
1 |
1 |
GİH |
ŞOFÖR |
5 |
2 |
2 |
GİH |
ŞOFÖR |
7 |
2 |
2 |
GİH |
ŞOFÖR |
9 |
1 |
1 |
SHS |
UZMAN
TABİP |
1 |
5 |
5 |
SHS |
UZMAN
TABİP |
3 |
5 |
5 |
SHS |
TABİP |
1 |
3 |
3 |
SHS |
TABİP |
3 |
5 |
5 |
SHS |
TABİP |
5 |
4 |
4 |
SHS |
TABİP |
7 |
5 |
5 |
SHS |
HEMŞİRE |
2 |
2 |
2 |
SHS |
HEMŞİRE |
3 |
2 |
2 |
SHS |
HEMŞİRE |
4 |
4 |
4 |
SHS |
HEMŞİRE |
1 |
2 |
2 |
SHS |
SAĞLIK
TEKNİKERİ |
1 |
3 |
3 |
SHS |
SAĞLIK
TEKNİKERİ |
2 |
3 |
3 |
SHS |
SAĞLIK
TEKNİKERİ |
3 |
2 |
2 |
SHS |
SAĞLIK
TEKNİKERİ |
5 |
5 |
5 |
SHS |
SAĞLIK
TEKNİSYENİ |
5 |
3 |
3 |
SHS |
SAĞLIK
MEMURU |
3 |
5 |
5 |
SHS |
SAĞLIK
MEMURU |
5 |
3 |
3 |
SHS |
BİYOLOG |
1 |
14 |
14 |
SHS |
BİYOLOG |
3 |
6 |
6 |
SHS |
BİYOLOG |
4 |
6 |
6 |
SHS |
BİYOLOG |
5 |
1 |
1 |
SHS |
DİYETİSYEN |
1 |
1 |
1 |
SHS |
DİYETİSYEN |
3 |
1 |
1 |
SHS |
ECZACI |
1 |
16 |
16 |
shs |
eczacı |
2 |
5 |
5 |
shs |
eczacı |
3 |
5 |
5 |
shs |
eczacı |
4 |
5 |
5 |
shs |
eczacı |
5 |
7 |
7 |
shs |
eczacı |
6 |
8 |
8 |
shs |
eczacı |
7 |
10 |
10 |
shs |
eczacı |
8 |
10 |
10 |
shs |
tıbbi teknolog |
1 |
1 |
1 |
shs |
tıbbi teknolog |
3 |
2 |
2 |
shs |
sosyal çalışmacı |
1 |
2 |
2 |
shs |
sosyal çalışmacı |
3 |
3 |
3 |
shs |
sosyal çalışmacı |
5 |
5 |
5 |
shs |
psikolog |
1 |
3 |
3 |
shs |
psikolog |
3 |
2 |
2 |
shs |
psikolog |
5 |
5 |
5 |
shs |
veteriner hekim |
1 |
2 |
2 |
shs |
veteriner hekim |
3 |
1 |
1 |
ths |
mühendis |
1 |
7 |
7 |
ths |
mühendis |
2 |
5 |
5 |
ths |
mühendis |
3 |
3 |
3 |
ths |
mühendis |
5 |
11 |
11 |
ths |
mühendis |
6 |
4 |
4 |
ths |
sosyolog |
5 |
2 |
2 |
ths |
grafiker |
5 |
1 |
1 |
ths |
kimyager |
1 |
8 |
8- |
ths |
kimyager |
2 |
7 |
7 |
ths |
kimyager |
3 |
10 |
10 |
ths |
kimyager |
4 |
7 |
7 |
ths |
kimyager |
6 |
7 |
7 |
ths |
kimyager |
7 |
7 |
7 |
ths |
istatistikçi |
1 |
1 |
1 |
ths |
istatistikçi |
3 |
1 |
1 |
ths |
teknisyen |
3 |
7 |
7 |
ths |
teknisyen |
5 |
4 |
4 |
ths |
teknisyen |
11 |
2 |
2 |
ths |
tekniker |
1 |
1 |
1 |
ths |
tekniker |
3 |
1 |
1 |
ths |
tekniker |
5 |
1 |
1 |
yhs |
hizmetli |
5 |
4 |
4 |
yhs |
hizmetli |
6 |
1 |
1 |
yhs |
hizmetli |
7 |
1 |
1 |
yhs |
hizmetli |
9 |
2 |
2 |
yhs |
hizmetli |
10 |
1 |
1 |
yhs |
teknisyen yardımcısı |
5 |
2 |
2 |
yhs |
teknisyen yardımcısı |
9 |
1 |
1 |
yhs |
aşçı |
5 |
2 |
2 |
yhs |
aşçı |
7 |
2 |
2 |
toplam |
413 |
413 |
KURUMU : TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU
TEŞKİLATI: TAŞRA
İHDAS EDİLEN KADROLARIN |
||||
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST
KADRO ADEDİ |
TOPLAM |
gih |
şube
müdürü |
1 |
300 |
300 |
gih |
şube
müdürü |
2 |
105 |
105 |
gih |
şube
müdürü |
3 |
100 |
100 |
gih |
şef |
3 |
20 |
20 |
gih |
şef |
4 |
15 |
15 |
gih |
şef |
5 |
15 |
15 |
gih |
memur |
5 |
40 |
40 |
gih |
memur |
7 |
30 |
30 |
gih |
memur |
9 |
30 |
30 |
gih |
bilgisayar
işletmeni |
3 |
35 |
35 |
gih |
bilgisayar
işletmeni |
5 |
35 |
35 |
gih |
bilgisayar
işletmeni |
7 |
30 |
30 |
gih |
veri
hazırlama ve kontrol işletmeni |
3 |
75 |
75 |
gih |
veri
hazırlama ve kontrol işletmeni |
5 |
75 |
75 |
gih |
şoför |
5 |
20 |
20 |
gih |
şoför |
7 |
10 |
10 |
shs |
uzman
tabip |
1 |
15 |
15 |
shs |
uzman
tabip |
2 |
10 |
10 |
shs |
uzman
tabip |
3 |
10 |
10 |
shs |
diş
tabibi |
1 |
25 |
25 |
shs |
diş
tabibi |
2 |
10 |
10 |
|
shs |
diş
tabibi |
3 |
10 |
10 |
|||||||||
|
shs |
diş
tabibi |
4 |
5 |
5 |
|||||||||
|
shs |
antroplog |
5 |
5 |
5 |
|||||||||
|
shs |
veteriner
hekim |
5 |
10 |
10 |
|||||||||
|
shs |
eczacı |
4 |
10 |
10 |
|||||||||
|
shs |
sağlık
teknisyeni |
3 |
1 |
1 |
|||||||||
|
shs |
sağlık
teknisyeni |
4 |
1 |
1 |
|||||||||
|
shs |
sağlık
teknisyeni |
5 |
1 |
1 |
|||||||||
|
ths |
mühendis |
1 |
15 |
15 |
|||||||||
|
ths |
mühendis |
2 |
10 |
10 |
|||||||||
|
ths |
mühendis |
3 |
10 |
10 |
|||||||||
|
ths |
mühendis |
4 |
5 |
5 |
|||||||||
|
ths |
mühendis |
5 |
5 |
5 |
|||||||||
|
ths |
tekniker |
5 |
10 |
10 |
|||||||||
|
ths |
teknisyen |
3 |
15 |
15 |
|||||||||
|
ths |
teknisyen |
4 |
10 |
10 |
|||||||||
|
ths |
teknisyen |
5 |
10 |
10 |
|||||||||
|
toplam |
1138 |
1138 |
|||||||||||
KURUMU |
: TÜRKİYE HUDUT
VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ |
|
||||||||||||
TEŞKİLATI |
: MERKEZ |
|
||||||||||||
İHDAS EDİLEN KADROLARIN |
|
|||||||||||||
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST KADRO ADEDİ |
TOPLAM |
|
|||||||||
GİH |
ŞUBE MÜDÜRÜ |
1 |
5 |
5 |
|
|||||||||
GİH |
ŞUBE MÜDÜRÜ |
2 |
3 |
3 |
|
|||||||||
GİH |
ŞUBE MÜDÜRÜ |
3 |
2 |
2 |
|
|||||||||
TOPLAM |
10 |
10 |
|
|||||||||||
(2) SAYILI LİSTE |
|
|||||||||||||
|
|
|
|
|
|
|||||||||
KURUMU |
: SAĞLIK
BAKANLIĞI |
|
||||||||||||
TEŞKİLATI |
: MERKEZ |
|
||||||||||||
İPTAL EDİLEN KADROLARIN |
|
|||||||||||||
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST
KADRO ADEDİ |
TOPLAM |
|
|||||||||
GİH |
SAĞLIK UZMANI |
1 |
75 |
75 |
|
|||||||||
GİH |
SAĞLIK UZMANI |
3 |
40 |
40 |
|
|||||||||
GİH |
SAĞLIK UZMANI |
5 |
17 |
17 |
|
|||||||||
TOPLAM |
132 |
132 |
|
|||||||||||
|
|
|
|
|
|
|||||||||
KURUMU |
: TÜRKİYE
İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU |
|
||||||||||||
TEŞKİLATI |
: MERKEZ |
|
||||||||||||
İPTAL EDİLEN KADROLARIN |
|
|||||||||||||
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST KADRO ADEDİ |
TOPLAM |
|
|||||||||
GİH |
SAĞLIK UZMANI |
1 |
20 |
20 |
|
|||||||||
GİH |
SAĞLIK UZMANI |
3 |
10 |
10 |
|
|||||||||
GİH |
SAĞLIK UZMANI |
5 |
10 |
10 |
|
|||||||||
TOPLAM |
40 |
40 |
|
|||||||||||
|
|
|
|
|
|
|||||||||
KURUMU |
: TÜRKİYE KAMU
HASTANELERİ KURUMU |
|
||||||||||||
TEŞKİLATI |
: MERKEZ |
|
||||||||||||
İPTAL EDİLEN KADROLARIN |
|
|||||||||||||
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST KADRO ADEDİ |
TOPLAM |
|
|||||||||
GİH |
SAĞLIK UZMANI |
1 |
20 |
20 |
|
|||||||||
GİH |
SAĞLIK UZMANI |
3 |
20 |
20 |
|
|||||||||
GİH |
SAĞLIK UZMANI |
5 |
20 |
20 |
|
|||||||||
TOPLAM |
60 |
60 |
|
|||||||||||
|
|
|
|
|
|
|||||||||
KURUMU |
: TÜRKİYE HALK
SAĞLIĞI KURUMU |
|
||||||||||||
TEŞKİLATI |
: MERKEZ |
|
||||||||||||
İPTAL EDİLEN KADROLARIN |
|
|||||||||||||
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST KADRO ADEDİ |
TOPLAM |
|
|||||||||
GİH |
SAĞLIK UZMANI |
1 |
20 |
20 |
|
|||||||||
GİH |
SAĞLIK UZMANI |
3 |
20 |
20 |
|
|||||||||
GİH |
SAĞLIK UZMANI |
5 |
20 |
20 |
|
|||||||||
TOPLAM |
60 |
60 |
|
|||||||||||
|
|
|
|
|
|
|||||||||
KURUMU |
: TÜRKİYE HUDUT
VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ |
|
||||||||||||
TEŞKİLATI |
: MERKEZ |
|
||||||||||||
İPTAL EDİLEN KADROLARIN |
|
|||||||||||||
SINIFI |
UNVANI |
DERECESİ |
SERBEST KADRO ADEDİ |
TOPLAM |
|
|||||||||
GİH |
SAĞLIK UZMANI |
1 |
5 |
5 |
|
|||||||||
GİH |
SAĞLIK UZMANI |
2 |
3 |
3 |
|
|||||||||
GİH |
SAĞLIK UZMANI |
3 |
2 |
2 |
|
|||||||||
TOPLAM |
10 |
10 |
|
|||||||||||
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte Olan 301 Sıra Sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 5. maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını
arz ederiz.
Saygılarımızla.
Aytuğ
Atıcı Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kadir
Gökmen Öğüt Aytun
Çıray Özgür
Özel
İstanbul İzmir Manisa
Nurettin
Demir
Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Özgür Özel,
Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum ve iyi sabahlar diliyorum.
Aslında
bambaşka bir konuşma yapmayı ümit ediyordum ve Komisyonda
yaşanan birtakım aksaklıklardan, daha sonraki telafi sürecini
göz önünde bulundurarak ve yasama yılının da son
toplantısı olmasından dolayı da hiç bahsetmeyecektim ama
şimdi öyle bir durumla karşı karşıya kaldık ki, gerçekten,
bütün süreci baştan aşağı tekrar tahlil etmek ve o konudaki
sitemlerimizi de misliyle tekrarlamak durumundayız hem Komisyon
Başkanımıza hem de Sayın Sağlık
Bakanımıza.
Bu Komisyon, 21
Haziran 2012 tarihinde, iki gün önce bize sevk edilmiş olan (2/700) esas
sayılı, on yedi maddelik, bazı kanunlarda değişiklik
yapılmasını öneren bir kanun teklifiyle toplantıya gitti.
Hem de bir gece önce saat beşe kadar çalışmıştık.
Komisyon toplantısı ertesi gün erken saatlerdeydi. Komisyon
toplantısına Sayın Başkanımız, Sayın
Atıcı ve Sayın Aytun Çıray tam
başladığı saatte gittiler, ben kendi adıma itiraf
edeyim ki on beş dakika gecikmeli katıldım. Toplantı
salonuna girdiğimde salonda bizden kimse yoktu ve Komisyonun çok
değerli iktidar partisi milletvekillerinin yüzünde de müstehzi bir gülüş
vardı. Anlam veremedim, Başkanımıza doğru yöneldim,
dediler ki: Sizin arkadaşlar Komisyonu terk etti. Bizim tarihimizde olan
bir şey değil. Sağlık Komisyonunda özellikle meselenin
sağlık olması, katılanlarında, bileşenlerinde sağlıkçıların
ve iş hayatından gelen sendikacıların
ağırlıklı olmasından dolayı, konunun da
hassasiyetinden, biz orada muhalefeti olabildiğince yapıcı
yapmaya, bize imkân verildiği ölçüde kanunlara katkı sağlamaya
ve hukukumuz çiğnenmediği takdirde de asla tıkayıcı,
engelleyici olmamaya gayret ederiz ve Komisyonun -işte burada- tesadüfen
de burada hepsinin gözlerinin içine baka baka da söyleyebiliriz ki çok münferit
olaylar dışında da Komisyonda kimsenin ağzının
tadı kaçmaz. Ama öyle bir Komisyon toplantısında terk ettik ki orayı,
ben ilk başta anlam veremedim, hemen Başkanımızla irtibat
kurduk. Mesele şuydu: O gün sabah gittiğimizde, biz on yedi maddelik
kanuna hazırlık yapmışız, 18 maddelik bir kanun
teklifi vermiş Sayın Komisyon Başkanımız, yani yavrusu
anasından, danası anasından büyük bir kere. Böyle bir şey
olur mu? Ama nasılsa İç Tüzük var, olmaması lazım. Ama
İç Tüzüke göre kırk sekiz saat önceden bildirilmesi lazım
bunun. Ee Komisyon gündemine hâkimdir, Komisyon gündemine hâkimdir tabii, bir
tane, iki tane ufak tefek iş vardır, onu ona ekler gidersiniz. Bir de
böyle bir Komisyonun yazılı olmayan kuralları var. Bugüne kadar
size, Meclisteki gerginlikler ne olursa olsun, içeride meselenin
sağlık olmasından mütevellit bir özveri göstermiş, bir
anlayış göstermiş gruba hiç olmazsa bir telefon edersiniz. Bizi
bu telefondan da mahrum etmişler. Getirmişler, içinde sezaryen var,
içinde tütün var, içinde bambaşka bir şey var. Biraz zaman istedik,
Bu böyle olmaz dedik. Biz birkaç saat falan diye ifade ettik sanıyoruz
ama tutanaklardan onun gün olarak anlaşılması son derece normal,
ama zaten hakkımız kırk sekiz saat. Hiç
çalışmadığımız bir şeye
Hatta daha sonraki
sohbetlerde öğrendik ki, Komisyonun iktidar partisinden üyeleri de buna
isyan etmişler Ama çok zorunluyduk, çok sıkıntımız
vardı, yetiştirmek için yaptık. Peki, eyvallah. Daha sonra
ertelendi, ertelendi, ertelendi, her zaman bizim önümüze bir şey geçti.
Yasaları tek tek saymayayım şimdi ama sizler
buradasınız, yaşadınız, her gün sağlık
gelecek, her gün sağlık
Bir gün sonra, iki gün sonra, neyse
En
son pazar günü Sayın Bakan Grubumuzdan randevu aldı, nezaketle
Grubumuzda bizi ziyaret etti ve Komisyon toplantısı konusunda
yaptığımız Meclis Başkanlığına itirazda
da hukuken buz gibi haklıyız, orada Meclis Başkanının
eyyamcı tavrına hiç girmeyeceğim ama gelinen noktada Komisyonu
bize, kâğıt üzerinde değilse de fiilen tekrar ettiler. Bütün
maddeleri konuştuk, anlaşabildiğimiz yerlerde
anlaştık, üç yerde uzlaşabileceğimizi söyledik. Tütün,
elbette baştan sona destek verebileceğimiz bir mesele sigarayla
mücadele. Onun dışında sonuna kadar karşıyız.
Bugün buraya geldik, şu arka sıralardaki küçük
toplantıda adı anılan şey, şimdi
karşımıza 4 bin tane yeni kadro ihdası olarak
çıktı, 4 bin yeni kadro ve bunu muhalefetle konuşmadan, muhalefet
bunu basına söylemeden, bu konu hakkında tenkitler olmadan el
çabukluğu marifetiyle buraya getirmenin gerçekten ne bizim Komisyonun
ruhuna ne de bizim zaman zaman uzlaşıya örnek gösterdiğimiz
bazı kanunları getirdiğimiz meseleye hakkaniyetli bir tarafı
yoktur, bunun insafla
bağdaşır tarafı yoktur. Bu davranışı
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak baştan sona kınıyoruz ve
böyle bir meselenin elbette
taşeronlaşma yerine kadro verilmesi ama gözlerden uzaktan
hâlde yapılmasını sonuna kadar kınıyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayın Başkan, yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ancak yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Tarhan, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Çelebi, Sayın Yüceer, Sayın Acar, Sayın Oran, Sayın
Demiröz, Sayın Nazlıaka, Sayın Öğüt, Sayın Özel,
Sayın Erdoğdu, Sayın Kaplan, Sayın Güven, Sayın
Yılmaz, Sayın Atıcı, Sayın Kurt, Sayın Öztürk,
Sayın Küçük, Sayın Kaleli ve Sayın Moroğlu.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Sağlık
Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Ankara Milletvekili Cevdet Erdölün; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/637, 2/700) (S.
Sayısı: 301) (**)
(Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
CEVDET ERDÖL (Ankara) Bir açıklama yapabilir miyim
Sayın Başkan?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Başkanım.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; bir
konuyu ben burada izah etmek durumundayım, Komisyonumuza hitaben bir
yanlış algılama olmasın diye.
Komisyonumuza salı günü gelen kanun
tasarısını perşembe günü gündeme almamızı ve
dolayısıyla raporunu
hazırlayıp bir sonraki salı veya çarşamba günü mutlaka
görüşüp, sağlıkla ilgili önemli bir yasayı
yasalaştırmamız arzu ediliyor idi. Biz de bu meyanda
doğrusu kanunu perşembe günü gündem yaptığımızda,
buna çarşamba günü kanun teklifi getirdik ve teklifi komisyon gündemine
hâkim olarak ekledik. Bu, İç Tüzüke tamamen uygun bir davranış.
Yalnız, biz, tabii bu arada kendilerine zaman veremediğimizi,
inceleyemediklerini, bundan dolayı da kendilerinin serzenişte
haklı olduklarını ben defalarca izah ettim. Canlı
yayında da, bu konuşmalar olmadan önce bir televizyon
programında söyledim: Arkadaşlarımız haklıdırlar
serzenişte, biz kendilerine yeterince zaman tanıyamadık. Bu
tamamen Meclisin çalışma takviminden kaynaklanan ve bu döneme bu
kanunu yetiştirmemekten
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) 250
kişi kadro koyuyorsunuz, 4 bin kişi getiriyorsunuz Cevdet Bey!
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) Ben, bak,
nezaketen şey yapıyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ama
250 kişi koyuyorsunuz Komisyonda
Ayıp ya!
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) Şimdi,
burada yapılan konuşmalarda gelinen
Komisyon toplantısı
tutanaklarda var
Sayın Çelebiden önce Sayın Aytun Çıray Bey
geldiler ve ayrıldılar, bizi protesto ederek ayrıldılar.
Sayın Çelebi de yaptığı konuşmada Yani bu kadar
bekletilmişse bu iş birkaç gün daha bekletilir, bunu doğru
dürüst tartışırız, konuşuruz, bu konunun
uzmanlarıyla görüşürüz, ona göre bir irade koyarız. dedi. Bu
haklı bir talep olabilir ama bizim birkaç gün beklemek zaman olarak,
takvim olarak mümkün olmadığından dolayı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tarih kaç Başkanım?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Kaç gün geçti
ondan sonra?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tutanağın tarihi kaç?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) Bu
şekilde biz görüşmelere devam ettik ve Sayın Çelebi ve
arkadaşları Komisyonu terk ettiler.
BAŞKAN Sayın Başkan,
toparlayınız lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Okuduğunuz tutanağın
tarihi kaç Başkanım?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) O
sırada Sayın Özgür Özel Bey geldi. O bizi değil, ben onu davet
ettim, Sayın Özgür Özel Bey, bakınız,
arkadaşlarınız Komisyonu terk etti, bilginiz olsun, ona göre
kalın. diye nezaketen kendisine ben bilgi verdim. Bunun kayıtlara
geçmesi bakımından söylüyorum. Tamamen yasama yılına bunu
yetiştirebilmemiz içindir. Kendilerinin değerli
katkılarından dolayı ben yine de kendilerine teşekkür
ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
tabii siyasette verilen sözler önemlidir. Siyaseti mertçe yapmak lazım. Bu
konuyla ilgili yaptığımız
görüşmelerde, Sayın Nurettin Canikliyle
yaptığımız görüşmelerde Sağlık
Bakanlığının bu kanunuyla ilgili hususlarda şunu ifade
etti: Mutabık kaldığımız konuları geçirelim,
diğerleri kalsın. dedi. Bu bir sözdür ama bu sözü yiyip bugün burada
ve bununla ilgili Sağlık Bakanının herhangi bir bilgi verme
gibi bir durumda olmamasını doğrusu kınıyorum. Böyle
siyaset yapılmaz. Biz verdiğimiz sözün arkasında
durmasını biliriz ama birileri de verdiği sözün arkasında
durmasını bilmesi gerekiyor.
O bakımdan, ben AKP Grubundan bu önergeyi geri
çekmesini istirham ediyorum. Böyle bir aldanmaya ya da aldatılmaya, böyle
bir konuma düşürülmeyi hazmetmemiz mümkün değil. Çünkü
açıkçası, Komisyondaki arkadaşıma da söyledim,
İtirazlarımız nelerse onlarla ilgili hususlarla ilgili mutabakat
alarak birkaç madde varsa yapalım
Görüştünüz mü? diye soruyorum Hayır diyor. Şimdi, böylesine
bir mutabakatın çiğnenmesini
Bugün de Berat Kandili. Siyasetin
ahlaki sınırları olması lazım. Böyle gelip, şu
kadar kadroyla gelip 4.500 kadroyu bir önergeyle, bir gece yarısı
önergesiyle hangi ihtiyaçlardır, nelerdir, bunlar bile
tartışılmadan getirilmesi, ondan sonra burada bunun
görüşülmesi doğru değil. Komisyon üyeleri
arkadaşlarıma da sesleniyorum, AKP Grubuna da sesleniyorum, böyle bir
söz verildi. Bakın, bu söz üzerine
konuştum. Sabah arandığı zaman Devlet
Sırrını da görüşelim. dendiğinde Görüşmeyelim
demiştim Sayın Başbakanın şeyi olduğunu
Olur
görüşürüz. dedik, sonra çekildi, yapıldı. Partiler
arasında en aşağısından bir nezaket, bir söz konusunda
verilen sözlerin tutulması gerekiyor. O bakımdan, yani bunu gerçekten
büyük bir saygısızlık olarak gördüğümü ifade etmek
istiyorum. Onun için lütfen bu konuyla ilgili -Sağlık
Bakanlığının hizmetlerinin çok iyi olduğu, hizmetleri
de devam ediyor zaten, kendileri de ifade ediyor- ben, AKP Grubunu verilen bu
söz doğrultusunda hareket etmeye davet ediyorum. Böyle bir önergenin
gündeme alınmamasını ve imzalarını çekmesi
gerektiğini düşünüyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekilim yoktu
sabahki mutabakatta. Sabahki mutabakatta, Sayın Hamzaçebinin olduğu
dönemde ben de vardım. Sayın grup başkan vekilleri arasında
şöyle bir mutabakat sağlandı: Kanunda ilave herhangi bir
önergeniz var mı? denildiğinde Hayır, ama şu kanunda
mutabık kaldığınız şeyler varsa bunları bir
daha görüşelim kanunda. dedik.
Sayın Başkan, Komisyonda
arkadaşlarımızın terk ettiğini söyleyen Komisyon
Başkanı, buna rağmen 250 kişilik bir kadro ihdası
imzalıyorlar, buraya 4 bin kişilik ilave kadro getiriyorlar. Bu
hiçbir şeye yakışmaz Sayın Başkan. Bunun adı adam
kandırmaktır. Lütfen bunu geri çeker misiniz Sayın Komisyon,
Sayın Bakan. Biz, devletimizin her türlü ihtiyacını
karşılayalım ama tartışarak. Ama bizi enayi yerine
koymaya kimsenin hakkı yok Sayın Komisyon Başkanım.
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Ayrıca Sayın
Bakanın bizim Grubumuzla yaptığı herhangi bir görüşme
olmadığını da ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) 60a göre söz
istiyorum Sayın Başkan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Değerli Başkanım, bugün hem Cumhuriyet Halk Partisinden,
Komisyondan, değerli arkadaşlarımızla hem de Milliyetçi
Hareket Partisinden değerli arkadaşlarımızla bütün
önergelerimizi paylaştık. Doğrudur, buradaki kadro sayılarıyla
ilgili bir paylaşma olmadı ancak bizim bir önergemiz var Ekli
listedeki kadroları ilave edeceğiz. diye ve bu
arkadaşlarımız bu önergeleri gördüler. Bunları burada
saatlerce konuştuk, Cumhuriyet Halk Partisinden arkadaşlarla iki
saat, üç saat burada bunu mütalaa ettik. Arkadaşlarımızın,
Sağlık Bakanlığı gibi 400 bine yakın personelle
çalışan bir Bakanlıkta bu kadro sayılarıyla ilgili
bize bir sayıları olsa, bunu tabii ki kendilerine ifade ederdik.
Burada hiçbir art niyet yok. Tekrar ifade ediyorum, bugün, burada AK PARTİ
adına verilmiş önergelerin hepsi -bu önerge dâhil olmak üzere-
arkadaşlarımızla paylaşılmıştır.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Sayıları
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Müsaade
edin efendim.
Ancak sayıları paylaşmadık çünkü
bizimle sayılarla ilgili
OKTAY VURAL (İzmir) Yahu, Allahını
seversen
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Müsaade
edin efendim, önerge var.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Beyan et.
OKTAY VURAL (İzmir) Yahu, Allahını
severseniz yahu!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Önerge
var Değerli Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Kandil diyorum yahu!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Efendim,
bakın, biz siyaseti tam da sizin söylediğiniz biçimde hep mertçe
yaptık, bundan sonra da hep mertçe yapacağız. Bu hususta hiçbir
tereddüt yok. Arkadaşlarım bana
OKTAY VURAL (İzmir) Ne mertçesi yahu! Ben diyorum
ki: Grupların onaylamadığı bir önerge gelmeyecek. diye
söz verdi. diyorum yahu. Sözümün arkasındayım Sayın
Bakanım yahu.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) 250
kişi
Grup başkan vekillerinin mutabakatı yok.
OKTAY VURAL (İzmir) İnsaf yahu!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Canikli
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Lütfen
dinler misiniz?
OKTAY VURAL (İzmir) Söz verdi. diyorum be.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Canikli: Bizim önergemiz yok. dedi.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Efendim,
lütfen dinler misiniz? Neden öfkeleniyoruz?
OKTAY VURAL (İzmir) Öfkeleniyorum tabii.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ama
böyle mutabakat yok.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Eğer
arkadaşlarımız bize
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Şimdi söylüyorum, istemiyoruz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Tekrar
söylüyorum, Sağlık Bakanlığı 8 bin kişiden
oluşan bir kişiyle çalışmıyor ki, biz 400 bin
kişiyle çalışıyoruz. Bunlar tamamen ihtiyaçlara dayalı
olarak ortaya konulmuştur ve burada
OKTAY VURAL (İzmir) O zaman alma gitsin, madem
öyle.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Müsaade
edin efendim.
Bu önergeler konuşulduğunda
arkadaşlarımız bize Şu önergeyi neden veriyorsunuz? Bu
ihdaslar neden yapılıyor? İhdas önergesini neden veriyorsunuz?
dememişlerdir. Onun için karşı çıkabilirsiniz, en tabii
hakkınız ancak bunu ifade ederken bizim dürüstlüğümüze halel
getirecek bir ifadeden lütfen itinayla kaçının. Böyle bir şey
yok.
Teşekkür ediyorum Değerli Başkan.
OKTAY
VURAL (İzmir) Hiçbir zaman itinayla kaçınmam Sayın Bakan. Ben
sözümün arkasında olmasını bilen bir kimseyim. Sayın
Nurettin Canikli, sizin onayınız olmadan ilave bir önerge
getirmeyeceğimize söz vermiştir. Ben, onun söz verdiğinin
arkasında duracağına da inananlardanım. Nasıl
şehit ve gazilerle ilgili önergeler geldiği zaman Buyurun, beraber
getirelim. dediği zaman, birlikte çalışmış, arkasında olmuşsak, beraber
olmadığımız konularda geçilmişse imzamız
olmamasına rağmen verdiğimiz sözden dolayıdır.
Dolayısıyla, ben bununla
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sizin
grup başkan vekiliyle ne konuştuğunuzu ben bilemem.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Evet,
bunu konuştuk Sayın Bakan. Bu konuşuldu, başka bir şey
konuşulmadı.
OKTAY VURAL (İzmir) Bunu konuştuk işte.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Şu
anda verilmiş olan bütün önergeleri arkadaşlarımın
paylaştığını biliyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Canikli, Kabul etmediğiniz bir şey varsa
görüşmeyiz. dedi, aynen bunu söylemiştir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Atıcı, buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Bakan, bazı
önergeleri olduğunu bize söyledi. Biz de bunları oturduk
konuştuk, üç tanesinde de mutabakat sağladık ve biz de üç
tanesini imzaladık. Söz konusu olan önergede Bu nedir? dediğimizde
Bu bir kadro ihdasıdır, teknik bir konudur. dedik, geçtik. Burada
2 sayılı listeye mi eklenecek bu? dedik, 2 sayılı listede
250 tane var. Teknik bir konu dendi ve bize detay verilmedi. Biz de Allah için
yani bu kadar az kadro olan bir yere 4 bin tane
Aklıma bile gelmedi
Sayın Bakan. Siz Teknik bir konu. dediniz, geçtiniz, ben de güvendim
sormadım. Yani ama 4 bin taneyi de
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Değerli Milletvekili, sorsaydınız söylerdik.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hayır, ama yani
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Siz
söyleyin Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama
Onaylamadığımız geçmeyecek. dedik Sayın Bakan.
Onaylanmayan husus geçmeyecek diye söz verildi.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yani konuştuğumuz
budur Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çelebi, sizin de bir söz
talebiniz vardı İç Tüzükün 60ncı maddesi gereğince.
Buyurun, yerinizden.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, şimdi, aslında Sayın Komisyon
Başkanının ifade ettiği, biraz önce Özgür Özel
arkadaşımızın da tam açıklıkla söylediği
Komisyon toplantısıyla ilgili bizim önerimiz şuydu: Tabii, bu
yorgun çalışma içerisinde, bu tempo içinde sabahlara kadar
çalışıyoruz, son sabah da çok geç saatte Meclis sona erdi ve
saat onda, sanıyorum on buçukta yeniden toplantı yaptık
Komisyonda ve biraz önce Özgür Arkadaşımızın söylediği
gibi, on yedi madde yerine bir on sekiz madde daha, birçok kapsamlı ihdas
edilen maddeler vardı. Benim aslında muradım da üç-dört saatlik
okuma fırsatı olan. Öyle de, o yorgunlukta iki üç günlük de
denilebilir.
Mesele şu: Biz bir gece yarısı
operasyonunun her an AKP tarafından bu Meclis gündemine getirileceği
kaygısını hep yaşadık ve şimdi de görüyoruz.
Şu anda da yapılan farklı bir şey değil. Bu tip önemli
konular ne Komisyonda doğru dürüst görüşülebiliyor ne Mecliste
görüşülebiliyor. Şu anda da bu tabloyu görüyoruz. Hatta üç tane
maddede mutabakata varılmasına rağmen o bir madde geri
çekilmiştir bu akşam. Ondan sonra arkadaşlar diyorlar ki bize:
Siz bu işi uzatıyorsunuz. Sabahlattırıyorsunuz.
Bakın, hangi tuzakla karşı
karşıya kalacağımızı şimdi anlıyoruz,
şimdi farkına varabiliyoruz, şimdi okununca görebiliyoruz. Bu
tip bir çalışmayla bir yasama sürecinin sağlıklı
olmadığını, sağlıklı yürümediğini,
ahlaki olmadığını bir kez daha belirtmek istiyorum.
Saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Aydın, buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben de herkesin kandilini şimdiden tebrik ediyorum.
Tabii, sabahın bu saatlerinde biraz da sinirler
belki geriliyor ama öncelikle şunu ifade edeyim ki, siyaseti biz de ahlaki
olarak ve mertçe yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.
İkinci bir husus, tabii ki, bütün önergeler
sayı verilmiş, verilmemiş bilmiyorum ama- gruplarla
konuşuldu, daha önce de konuşuldu. Bugün de Sayın
Bakanımız iki grupla da sürekli istişare içerisindeydi.
Kaldı ki 400 binin üzerinde personeli barındıran bir
bakanlık
Yine aynı şekilde bu kadrolar -yaklaşık 4
bin kadro- tamamen sınavla alınacak kadro. Hele ki muhalefetin burada
bu sayıyı az bile bulması gerekirdi bence. Bir taraftan
işte atanamayan öğretmenler, atanamayan polisler, kadrolar yok
deniyor ama bir taraftan da bu çalışmaları yapabilecek, bu
işi yapabilecek, kurulan yeni kurumlarda çalışabilecek eleman
istihdamına ihtiyaç var. Hem istihdam noktasında sahip
çıkılması lazım diye düşünüyorum hem de bu noktada
işin siyaset açısından da Grubumuza yönelik olan bu tür
ithamları da kabul etmiyorum. Mertçe bu siyaseti
yaptığımızı ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum
efendim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Aydın, Sayın Canikliyle
konuşur musun?
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Bu saatten sonra ne konuşacağım.
BAŞKAN Sayın Öz
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, bir şey ifade edeceğim. Şimdi, elbette
bir kurumun ihtiyacı olabilir, tabiidir tabii. Öğretmenler için 30
bin kadro
150 bin kadro teklifi verdik, yani sanki hizmetlerde ve alım
konusunda muhalefet partisinin şeyi varmış gibi
Bizim burada ifade
ettiğimiz konu, bu ihtiyaçlar açıklığıyla
belirtilmeden ve bizimle bu konu istişare edilmeden sayı
itibarıyla getirilmesi konusudur. Yoksa Sayın Bakanın
ihtiyacı varsa 20 bin kadro, Türkiyenin ihtiyacı varsa verelim.
Önemli olan sağlığın hizmetidir ama böyle bir konu, takdir
edersiniz ki sadece bir önergeyle getirilmesi gereken konu değildir.
Komisyon safhasında da gelmesi gereken bir husus olduğunu
paylaşmak istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Öz, buyurun.
ALİ ÖZ (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Kanun hükmünde kararnamedeki
değişikliklerle alakalı olarak Komisyon
toplantılarında bir kadro ihsası olacağı söylenmekle
beraber sayı çizelgede gösterildiği kadardı. Bugün de Sayın
Sağlık Bakanımızla yapmış olduğumuz
görüşmeler esnasında yazılmış olan önergelerin
tamamı üzerinde görüştük ancak bu görüşmelerin içerisinde yeni
kadro ihsası noktasında bu kadar sayıda bir kadro
olacağı bize hiç söylenmedi ama diğer konularda ortak
mutabık olduğumuz önergelere, Cumhuriyet Halk Partisiyle birlikte
ortak imza attık ancak bu konuda, kesinlikle, alınacak olan kadro konusunda
-biz sormamış olabiliriz ama- sonuçta bize bu kadar da kadro
ihtiyacı var diye bir açıklama yapılmamıştır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, ben biraz önceki
konuşmada açık ve net olarak ifade ettim ve nezaketle ifade etmeye
çalışıyorum çünkü bundan sonra da yüz yüze bakacağız
ama yüz yüze bakacağımızı hatırlamak zorunda olanın
bir tek ben olmamam gerektiği kanaatini taşıyorum.
Bambaşka
bir konuşma metni elimdeyken ve o Komisyonda yapılan o işler
için özür veya telafi mahiyetinde bir pazar sabahı toplantısı
düzenlenip, Sayın Bakan Grubumuza kadar teşrif edip üç buçuk saat
bilgi vermişken, biz bu meseleyi bir daha gündem etmeyecektik ama hem o
günkü ziyarette, Allah sizi inandırsın aramızda da hep
konuştuk: Ya, normalde bize bu kadar kıymet vermezler ama
Yok ya,
içimizi de çürütmeyelim. Bugünkü davranış belli ki daha önceden
gösterilmeyen bir nezaketin bizim tepkimizden sonra anlaşılması
sonucunda tezahür eden bir şey. Bugün Sayın Bakan kalkıp gelip,
grupları tek tek dolaşıp, arkada Cumhuriyet Halk Partililerle
birlikte oturup, bizleri davet edip, basına Çekin, çekin, bunlar güzel
görüntüler. deyip fotoğraf çektirirken de şeytan bir iki kere dürttü
ama Sayın Bakanın da, Sayın Komisyon Başkanının
da bu işi, iş bu noktaya gelip zurna zırt dediğinde bunu
kullanmak için oradaki nazik tavırlar ve uzlaşı görüntülerini
kullanacağını ve oradaki tavırlarda İşte,
ekleyeceğimiz bir iki bir şey var. deyince Aytuğ
Atıcı veya Özgür Özel Türkiye Cumhuriyetinin Bakanına Efendim,
sen İzmir Torba yapıyor olmayasın, bize başını
gösterip arkasından 4 bin kadro çıkaracaksın. deme terbiyesizliğini
gösteremeyeceğimizden, biz Bunun kaç kadro olduğunu bir göster
bakalım Sayın Bakanım. demedik. Bunun bir hata
olmasının kusurunun tarafımızda olduğunu
düşünmüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özel, konu anlaşıldı.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Özür dilerim, toparlıyorum.
Hem Komisyona
yönelik hem Komisyon toplantısına yönelik ifadelerde hem pazar
toplantısında hem de burada iyi niyetimiz suistimal edilmiş ve
Sayın Bakan ve Komisyon Başkanı tarafından hulus ve
saffetimizden açıkça yararlanılmıştır. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Son söz, Sayın Erdoğdu.
Buyurun.
İki
dakika, Sayın Erdoğdu.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan, şimdi sabahın
çok ilerleyen bir saatinde hiçbirimiz biyonik adam değiliz, hepimiz çok
yorgunuz. Ama değerli arkadaşlar, bu şekilde ek madde
ihdasları, hiçbir milletvekilinin bilmediği konuların son anda
sokulması sadece muhalefet partisine değil
Çünkü benim kadar bu yan
tarafımda oturan arkadaşlarımın da yasama yetkisi var.
Böyle bir yasama usulü yok. Şimdi yandan arkadaşlar diyor ki: Ne var
5.400 kadro konulmuş, insanlar iş bulacak.
Değerli
arkadaşlar, iki gün önce ek madde ihdasıyla Türkiye'deki ihaleler yolsuzluğa açık
yapıldı, hepimizin malı mülkü riske atıldı ve böyle
bir usul çıktı. Bunu sadece bize yapılmış kabul
etmeyin. Ben de sizin kadar yorgunum ve ben de sizin kadar
huzursuzluk istemiyorum ve ben de sizin kadar erkenden evime, çocuklarıma
gitmek istiyorum. Ama böyle bir yasama usulü yok. 75 milyonluk bir ülkenin
Meclisinde hepimizin üzerinde görevler var. Ben sayın grup başkan
vekillerinin tavsiyesine katılıyorum. En azından Meclis
ciddiyeti açısından bu teklif geri çekilsin, son günümüzü de
huzursuzlukla kapatmayalım, zaten iyi bir dönem geçirmedik.
Ben, Sayın Bakandan ve Sayın Komisyon
Başkanından bu bilmediğimiz önergeyi ve anlaşmaya
aykırı önergeyi geri çekmesini rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir saniye Sayın Tarhan, Sayın
Bakana söz verdim, bir saniye.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Yalnız Konu
anlaşıldı. dediniz Sayın Başkan, konu
anlaşılmadı, ben de bir katkı sunmak istiyorum.
BAŞKAN Anladım katkı
sağlayacaksınız da Sayın Bakanıma söz verdim, size de
söz vereceğim, vermeyeceğim demiyorum ki.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; biz
hayatımızda siyaseti hep dürüst olarak yaptık.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Anlaşılıyor!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Bundan
sonra da dürüst olarak yapmaya devam edeceğiz.
Ben müsaadenizle, bütün değerli
arkadaşlarımla bugün belki iki buçuk saate yakın Cumhuriyet Halk
Partisinden arkadaşlarla, Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis Genel
Kurulundaki sıralarında oturup konuştuk hem de. Bu önergenin
gerekçesini okuyacağım ve ondan sonra da bu önergenin çekilmesi
yönünde görüş bildiriyorum ama önce gerekçeyi okuyacağım
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Sayın
Bakan
.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Müsaade
edin, lütfen, gerekçeyi okuyorum daha sonra gurubumuz çeksin önergeyi, hiç
önemli değil.
Gerekçe: 663 sayılı Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşların
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile kurulan
Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının
hizmet birimleri alt düzenlemeler ile oluşturulmuş ve yeniden
yapılandırılmıştır. Bu süreçte Bakanlık ve
bağlı kuruluşların personel ihtiyacı reel olarak
ortaya çıkarılmış ve bu ihtiyaçlar hâlihazırda
taşra teşkilatından yapılan geçici görevlendirmeler yoluyla
giderilmeye alışılmıştır.
Diğer taraftan yeni ihdas olunan sağlık
uzmanı kadrolarına hemen atama yapılamaması ve
bunların hizmete dahil edilmeleri için en az üç yıllık bir
süreye ihtiyaç duyulması, sağlık uzman
yardımcıları için de planlama, sınav ve
yetiştirilmelerinin ayrı bir süreç gerektirmesi sebebiyle ilave
personel ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
Bundan dolayı sağlık hizmetlerinin daha
etkili ve verimli sunulmasına ve ortaya çıkan personel
ihtiyacının giderilmesine yönelik olarak Bakanlık ve
bağlı kuruluşlarına yeni kadroların ihdası
amaçlanmaktadır.
Bir önerge, son derece açık bir gerekçe ve bu
gerekçelerle birlikte bu önerge büyük bir samimiyetle, muhalefet partisinden
değerli arkadaşlarımızla, Komisyondan
arkadaşlarımızla paylaşılmış durumda, hem
Cumhuriyet Halk Partisini ziyarete gittiğimizde paylaştık hem
bugün Genel Kurulda paylaştık. Çünkü, genelde muhalefet, yeni kadro
ihdasları konusunda her zaman cömert davranır. Bize sayılarla
ilgili bir sual sorulmuş olsa tabii ki bu sayıları
söyleyeceğiz. Ne arkadaşlarımız bunu sormayı düşünmüşler
ne de biz söylemeyi gerekli bulmuşuz onlar sormadığı için
ama gerekçe çok açık.
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Madde madde geçti ama
Sayın Bakan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Bakan
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
İstirham ediyorum değerli milletvekilleri, burada ne kimseyi aldatmak
ne de dürüst bir siyasetin dışına çıkmak hedefi
güdülmemiştir. Bunu ispatlamak için de
Bugün bizim burada
çoğunluğumuz var, bu önergeleri oylarız, çatır çatır
da geçiririz ama bunu ispatlamak açısından da, bu samimiyeti
ispatlamak açısından da ben bu önergenin geri çekilmesini uygun
buluyorum. Bu husustaki yetkiyi de grubumuza bırakıyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Aydın, önergeyi geri çekiyor musunuz? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Niye geri çekeceğiz?
BAŞKAN Bir saniye sayın milletvekilleri
Lütfen
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan,
tabii, bu, böyle bir ihtiyaca binaen hazırlanmış bir önergeydi.
Bütün önergeler gruplarla görüşüldü, bunun da olacağı söylendi
ama Sayın Vekile belki bir şey ifade edilmemiştir. Sayın
Bakanımızın da ifade ettiği gibi, muhalefet genellikle
kadro konusunda daha cömert davranır. Buna binaen, ihtiyacın
giderilmesi için hazırlanmış bir önergeydi. Ancak, muhalefet
partisi gruplarımız madem böyle bir şeyin içindeler, biz de
uzlaşmacı siyaset gereği önergemizi geri çekiyoruz efendim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önerge geri çekilmiştir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Lütfen
Sayın Tarhan, söz istiyor musunuz?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Hayır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, ihtiyaç varsa görüşülsün, biz 10 bin kişiye
evet diyelim ama ihtiyaç varsa bunu görüşelim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OSMAN ÇAKIR (Düzce) 4 bin kişiyi engellediniz.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301 sıra sayılı
kanuna çerçeve 5. maddeden sonra gelmek üzere 6. madde olarak aşağıdaki
maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Aydın Halil
Ürün Alim
Işık
Adıyaman Afyonkarahisar Kütahya
Muzaffer
Yurttaş Recep
Özel Bilal Uçar
Manisa Isparta Denizli
Nurcan
Dalbudak Nihat Zeybekci Mehmet Yüksel
Denizli Denizli Denizli
Vural
Kavuncu
Kütahya
Madde 6: Ekli 3 sayılı listede yer alan
kadrolar ihdas edilerek 02.09.1983 tarihli ve 78 sayılı Yüksek
Öğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye bağlı cetvellerin Afyon
Kocatepe Üniversitesi bölümüne eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) Sayın
Başkanım, ben nezaketen yine diğer muhalefet partisindeki
milletvekili arkadaşlarımıza da, Komisyon üyelerimize de
sesleniyorum. Bizim çoğunluğumuz olmasına rağmen, eğer
teşrif buyururlarsa, Afyon Kocatepe Üniversitesine eklenecek kadrolar için
katkı vermek isterlerse
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Mutabakatımız olan bir
madde olduğu için teşrif edeceğiz elbette.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Çoğunluğumuz olmasına rağmen biz nezaketen sizleri davet
ediyoruz. Şimdiye kadar nezaketimizi hiç bozmadık.
OKTAY VURAL (İzmir) İmzamız var zaten
Cevdet Bey.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) Evet,
Milliyetçi Hareket Partisinin imzası vardır, teşekkür ediyoruz
kendilerine.
Salt çoğunluğumuz vardır Sayın
Başkanım, önergeye katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Eki okutuyorum:
(3)
Sayılı Liste
Kurumu: Afyon
Kocatepe Üniversitesi
Teşkilatı:
Merkez
SINIFI |
UNVANI |
SERBEST KADRO DERECESİ |
ADEDİ |
TOPLAM |
E.Ö. |
Profesör |
1 |
15 |
15 |
E.Ö. |
Doçent |
1 |
20 |
20 |
E.Ö. |
Yardımcı Doçent |
1 |
22 |
22 |
E.Ö. |
Öğretim Görevlisi |
5 |
20 |
20 |
E.Ö. |
Araştırma Görevlisi |
4 |
8 |
8 |
E.Ö. |
Araştırma Görevlisi |
5 |
15 |
15 |
GİH |
Bilgisayar İşletmeni |
7 |
5 |
5 |
SHS |
Diş Tabibi |
5 |
10 |
10 |
SHS |
Eczacı |
5 |
4 |
4 |
SHS |
Hemşire |
5 |
70 |
70 |
SHS |
Sağlık Teknikeri |
7 |
3 |
3 |
SHS |
Sağlık Teknisyeni |
9 |
2 |
2 |
SHS |
Tıbbi Sekreter |
9 |
10 |
10 |
SHS |
Röntgen Teknisyeni |
9 |
10 |
10 |
SHS |
Laboratuvar Teknisyeni |
9 |
10 |
10 |
SHS |
Odyometrist |
9 |
1 |
1 |
SHS |
Odyolog |
9 |
1 |
1 |
THS |
Tekniker |
7 |
12 |
12 |
THS |
Teknisyen |
9 |
2 |
2 |
YHS |
Hizmetli |
10 |
6 |
6 |
YHS |
Kaloriferci |
10 |
4 |
4 |
TOPLAM |
250 |
250 |
BAŞKAN Sayın Komisyon, salt çoğunlukla
önergeye katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Çoğunluğumuzla katılıyoruz Sayın Başkanım. Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi
üyelerinin de çoğunluğu geldiler ve AK PARTİli üyeler de
burada. Hepimiz çoğunluğumuzla katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açıyorum.
Önerge üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
bizler bu ülkede ihtiyaç olan hiçbir şeye hayır demeyiz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Bir dakika
Yapmayın
Ayıp ediyorsunuz,
ayıp ediyorsunuz
Bilmeden konuşuyorsunuz, bilerek konuşun. Bir
dakika
Müsaade eder misiniz
YILMAZ TUNÇ (Bartın) 4 bin değil, 10 bin
demeniz lazım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Yılmaz
BÜLENT TURAN (İstanbul) Evet, evet. Doğru
söylüyor Yılmaz Bey.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bizim
arkadaşlarımızın olmadığı Komisyonda, bizim
arkadaşlarımızın terk ettiği Komisyonda yapılan
teklif ve Komisyon Başkanının getirdiği öneri 250
kişi. Burada
2 sayılı
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Haklı mı oluyorsunuz?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bir dakika
Beyefendi
Dinlemesini bil önce, dinlemesini bil!
Bir: Bakın, 2 sayılı listeye, getirilen
önerge sizin arkadaşların teklif ettiği ve sizin
arkadaşların kabul ettiği... Bizim hiçbir
arkadaşımızın eksik veya fazla hiçbir beyanı
olmaksızın
BÜLENT TURAN (İstanbul) Hata bizim!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Şimdi,
bugün, ben Sayın Bakanın Komisyon üyelerimizle yaptığı
konuşmayı bilmiyorum. Yalnız ben Sayın Caniklinin
sözlerine çok inanan kişilerden biriyim.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Söz namustur.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Sayın
Hamzaçebiyle, Sayın Vuralla
Dedi ki: Sayın Bakanla mutabık
kaldığınız konularda şey yapın, bizim bunun
dışında bir önergemiz yok. Sayın Vural doğru mu? Biz bunu
biliriz. Şimdi getirin, Komisyona getirin, Sağlık
Bakanlığının ne kadar kadro ihtiyacı varsa otursun
arkadaşlarımız konuşsunlar, memnuniyetle.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Eleştirinizde
haklısınız, siz de önerge verin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Ama bilmeden
bir önerge nasıl vereceğim? Ama arkadaşlarım Komisyonda
tartışmadan, arkadaşlarımın bilgisi olmadan
MEHMET METİNER (Adıyaman) Komisyonda
görüşülsün.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Bunu böyle
bilin.
OSMAN ÇAKIR (Düzce) Tamam, yazın verin önergeyi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) İki:
Arkadaşlar, Afyon Üniversitesi konusunda Sayın Vural, ben, Grup
Başkan Vekilimiz Sayın Hamzaçebi buradaydı, Sayın Canikli
geldi
Bu önergeyi getiren Afyon Milletvekili arkadaşım burada
mı?
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) Buradayım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Kardeşim
getirdi. Bir mutabakat sağladık mı?
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) Evet.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)
Sağladık. Memnuniyetle. Arkadaşlarım da orada.
İki: Arkadaşlar, Afyon Üniversitesinin
ihtiyacını gidermekten gurur duyarız, helal olsun ama Türkiyede
başka üniversitelerimizin de sorunları var, başka
üniversitelerimizin de önemli kadro sorunu var. Türkiyedeki hangi
üniversitemizde kadro sorunu varsa biz destek vermek isteriz, sadece Afyon veya
bugün torbada geçen Van Yüzüncü Yıl Üniversitesiyle birer birer
değil, Türkiyede hangi üniversitenin ihtiyacı varsa,
tartışsın Millî Eğitim Komisyonu, memnuniyetle, getirsin,
biz buna hizmet etmekten gurur duyarız.
Bu nedenle, arkadaşlarım bazı şeyleri
bilmeden, hissî olarak konuşuyor, biz buna çok üzülüyoruz, olayın
gerçeği budur. Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sen
büyüklüğünü gösterdin.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Afyon
Milletvekili Halil Ürün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL ÜRÜN
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, muhterem milletvekillerimiz;
öncelikle hayırlı sabahlar diliyorum.
Biraz önce MHP Grup Başkan Vekilimiz de
hatırlattı, bugün Berat Kandili, hepimizin beraatinin
gerçekleşmesi umuduyla Berat Kandilinizi de tebrik ediyorum.
Afyonkarahisar için önemli bir çalışma oldu
burada. Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşımızın
biraz önce söz ettiği gibi, üniversitemiz yönetiminin istemiş
olduğu kadroları yönetime arz ettik, daha sonra Sayın
Caniklinin teklifiyle, Sayın Hamzaçebi ve Sayın Vuralla beraber
konu görüşüldü, bir kısım düzeltmeler yapıldı,
yapıldı, sonuç itibarıyla şu anda huzurlarınızda.
Ben, Afyon Kocatepe Üniversitesinin Diş Hekimliği Fakültesi ve yeni
açılan İlkyardım, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanemizin
ihtiyacı olan bu kadroların sizlerin tensipleriyle, takdirleriyle bu
kadrolara kavuşmasından ötürü bütün parti gruplarına,
başkanlara, özellikle Sağlık Komisyonuna, AK PARTİli
üyelere ve muhalefet partili üyelere, hepsine kendim ve bütün
Afyonkarahisarlılar adına candan, yürekten teşekkür ediyorum,
sağ olun, var olun efendim.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen
Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 301 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ilgili maddesi üzerine söz
aldım. Öncelikle tüm yüce Meclisimizin değerli üyelerinin ve aziz
milletimizin Beratını ben de en uygun, en içten dileklerimle
kutluyorum, hepinizin beraatine vesile olsun diyorum.
Değerli Afyonkarahisar Milletvekilimiz grubumuzu
ziyaret edip bu kadro talebini ilettiğinde hepimiz grubumuz adına
memnuniyetle bunun olabileceğini söyledik. O arada, Afyonkarahisar
Milletvekilimiz Sayın Kemalettin Yılmaz Beyi telefonla aradım.
Kendisi şehit cenazesi için Afyonda olduğundan dolayı, yolda
olması nedeniyle onun adına onurla bu önergeye destek verdik.
Hayırlı olsun diyorum Afyon Kocatepe Üniversitemize.
Tabii ki üniversitelerde bu kadroların ne kadar zor
ihdas edilip kullanıldığını bilenlerdenim ancak
Sayın Bakan biraz önce tartışmaya neden olan 4 binin üzerindeki
kadroyu da benzer bir şekilde
Komisyon üyelerimize izah edip bunun onayını istemiş olsa eminim
ki hiçbir Komisyon üyesi buna hayır demeyecekti ancak
anlaşılan bir mutabakat üzerine böyle birçok sayıda kadronun
burada milletvekillerinin bilgisine sunulmuş olması hakikaten, bu
yasama yılında çok yoğun bir çalışma temposu
içerisinde bugüne kadar gelmiş olan milletvekillerini ister istemez
üzmüştür. Ancak, bu bir ihtiyaçsa, eminim ki ilgili komisyonda
tartışılıp görüşler alındıktan sonra bunun
da çözümü mümkündür ama gece yarısında böyle bir önergeyle böyle bir
kadronun ve çok sayıda kadronun onayının
alınmasının uygun olmayacağını sizler de
biliyorsunuz. Ancak, işte, muhalefet-iktidar çekişmesinden her zaman
olduğu gibi
Bunu biraz da yadırgadığımı ifade
etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, sabahın bu vaktinde bu kadronun hayırlı
olmasını diliyorum. Halil Kardeşimin bu nezaketine de
ayrıca teşekkür ediyorum. Örnek olmasını temenni ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Kavuncu, buyurun.
Bir dakika süre
veriyorum.
VURAL KAVUNCU
(Kütahya) Sayın Başkan, buraya, Parlamentoya girmeden önce Afyon
Kocatepe Üniversitesinde görev yaptım ve bu anlamda da bu kanunla yeni
açılmakta olan fizik tedavi rehabilitasyon hastanesinin de projesinde bir
katkımız oldu.
Öncelikle, bütün
gruplara, bu kadro ihdası nedeniyle -hayır duası aldılar-
bu hastanenin açılmasına vesile oldukları için çok
teşekkürlerimi sunuyorum. Ama emin olun ki bu ek olarak istenmiş olan
kadrolar da buna benzer yerlerde, bu denli ihtiyacı olan birtakım
kurumlarda kullanılmak üzere, sağlık teknisyeni,
sağlık personeli, hemşire anlamında, doğrusu, çok
önemli hayırlara hizmet edecek olan kadrolardı.
Bu konuda
grubumuza yöneltilen samimiyetsizlik eleştirisini, grubumuz
çokluğuna rağmen geri çekmekle herhâlde bu konuda ispat etmiş
durumdadır. Aslında bunun bir çekişme ortamına varmadan, bu
şekilde, gecenin bu saatinde güzellikle, hayırla bitmesini ve bu
kadroların da bir art niyet aranmadan verilmiş olmasını
temenni ederdik.
Tekrar, bu verilen
kadrolar için teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, böylece teklifin mevcut metnine yeni 6ncı madde
eklenmiştir. Kanunun yazımı esnasında bu madde eklenerek
diğer madde numaraları teselsül ettirilecektir. Bir
karışıklığa yer vermemek amacıyla,
görüşülmekte olan komisyon raporuna mevcut maddeler üzerinden devam
edeceğiz.
Madde 6da bir adet önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301 sıra sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde
değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısının 6. Maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aytuğ
Atıcı Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kadir
Gökmen Öğüt Aytun
Çıray Özgür
Özel
İstanbul İzmir Manisa
Nurettin
Demir
Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aytun
Çıray, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, siyasette mertçe-namertçe
tartışmalarını teknik bir konuda anlayamıyorum. Burada
yapılan şey, daha Komisyonun o toplantısından itibaren,
Sayın Özgür Özelin belirttiği gibi
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Suriyeyi anlat.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Sana sonra anlatırım,
öğretirim sana. Biraz ben size sağlık öğretmek istiyorum
ama süre kısa. Ben size sağlığı da öğretirim.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Gerilime gerek yok.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Şimdi arkadaşlar,
muhalefetin görevi iktidara meşruiyet sağlama görevi değildir.
Eğer meşru olmak istiyorsanız muhalefete saygılı
olacaksınız. Her ülkede, her diktatörlükle yönetilen ülkede iktidarlar
vardır, rejimi demokrasi yapan muhalefettir. Oraya getireceksiniz
sabahın köründe, gittik, yanımıza yoklama
kâğıdını koyacaksınız, yoklama
kâğıdıyla birlikte kanun tasarısını
koyacaksınız. O zaman, siz muhalefeti gerçek bir muhalefet olarak
değil, bir figüran olarak görüyorsunuz demektir. Bize
okumadığımız şeyi nasıl
onaylatacaksınız? Muhalefet onay makamı filan değil.
Değerli arkadaşlar, şimdi gelelim esas
konuya, konuyu atlamayalım. Bir sabah Sayın Başbakan uyandı
ve Kürtaj yapmak Uludere gibi bir meseledir. dedi, hadise buradan
çıkmıştır. Bugün bu kanunu tartışıyorsak,
Başbakanın bu sözünün yerine gelmesi için tartışıyoruz
ve o gün, Sayın
Başbakan bu lafı söyledikten kısa bir süre sonra Sayın
Bakan da çıktı dedi ki: Sezaryen sayısı çok
artmıştır. Ben de çıktım medyaya, kamuoyuna,
basına dedim ki: Durum anlaşıldı, kürtaj meselesi bu
işin manevi kamuflajı, Türkiyede artık sağlık
harcamalarının altından bu Hükûmet kalkamıyor, sezaryen
sayılarında büyük bir patlama var ve pek yakında -göreceksiniz-
sezaryen sayılarını kısıtlamak için bir kanun
tasarısıyla gelecekler. Bugün bu kanun tasarısını
getirmekle beni haklı çıkardığınız için
teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Şimdi, bu sezaryen meselesi
dünyanın her tarafında artıyor, bunu engellemenin yolları
vardır. Zaten Bakanlığına da Türk Jinekoloji Derneği
iki sene önce bir program vermiş Bunu böyle baskıyla, korkuyla
halletmeyin de bilimsel olarak halledin. diye.
Bu çıkardığınız
kanun aslında tarihe bir utanç vesile olarak geçecek. Neden biliyor musunuz?
İlk defa kanunla tıp bilimini tarif ediyorsunuz. Pek yakında,
eğer bu maliyetleri kontrol edemezseniz Hangi vakalara kardiyolojide
baypas yapılır, hangilerine yapılmazı da kanunla tarif
etmeye kalkabilirsiniz. Dünyada bilimi kanunla tarif eden tek ülke olarak
bugün, bu gece tarihe geçeceksiniz, o yüzden uykusuz kalmanız çok da
yabana gitmedi öyle anlaşılıyor.
Değerli arkadaşlar, 6ncı
madde ise karmakarışık bir sistem. Üniversitelerle devlet
hastaneleri protokol yapacaklarmış, ki zaten yapıyorlardı,
bu geçmişten beri yapılagelen bir şeydir, o protokole göre o
devlet hastanesinin içerisinde hem üniversite hocaları olacak hem devlet
hastanesinin doktorları olacak ve bunların birisinin maaşı
şu yönden alınacak, birisinin maaşı şu kademeden
olacak. Böyle bir sistemi nasıl yönetebilirsiniz? Böyle bir sistem
yönetilebilir mi?
Bir başka şey
yapılıyor, kamuoyunun gözünden, dikkatlerden
kaçırılıyor: Özel hastanelerle yeni kurulan çatı
üniversitelerin yani 1 çatı, 1 rektör, 2 tane de sekreteri olan bir
üniversiteyle özel hastaneleri afiliye ediyorsunuz, ondan sonra kalkıp
sağlıkta rekabetten söz ediyorsunuz. Yani adamın birisi bir özel
hastane kuruyor, adamı zarardan kurtarmak için devlete
iliştiriyorsunuz ama karşısındaki diğer özel hastaneye
de onunla rekabet et diyorsunuz.
Bakın bu sağlık
sisteminiz çöktü. Aslında bu gece getirdiğiniz kanun bu
sağlık sisteminin çöküşünün
ikrarıdır. Tasarruf etmek zorundasınız. On aşamada
katkı payı getirdiniz gene yetmiyor, vergi yetmiyor, yeşil
kartı kaldırdınız yetmiyor, gelir testi getiriyorsunuz.
Sonuçta, sağlık harcamalarında, cepten
harcamalarda 2 milyar dolardan 10 milyar dolara çıkardınız.
Devleti koskocaman bir muayenehane hâline getirdiniz. Hane halkı
bazında harcamalarda geçmişte sağlık
harcamalarının payı 3,5 iken bugün 6-6,5. Hangi
başarıdan söz ediyorsunuz?
Merak etmeyin, bu illüzyonu aşama aşama
yıkacağız. İyi yaptıklarınıza
itirazımız yok, onları destekliyoruz ama yanlış
yapılanları bırakın söyleyelim. Bu, sizin yararınıza.
Bu memleket için hep birlikte buradayız, bu milletin yararı için
buradayız. Birbirimizle kavga etmeye gelmedik, sorun çözmeye geldik.
Meseleye bu açıdan bakıyoruz.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 7 nci maddesiyle 3359 sayılı Kanuna
eklenen ek 9 uncu maddenin üçüncü fıkrasına aşağıdaki
cümlenin ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Ahmet
Aydın Mehmet
Doğan Kubat
Giresun Adıyaman İstanbul
Osman
Aşkın Bak Salih
Koca Tülay Kaynarca
İstanbul Eskişehir İstanbul
Recep
Özel Nurdan
Şanlı
Isparta
Ankara
Birlikte kullanıma geçilen
sağlık tesisinin kamu hastane birliği kapsamında
olması halinde, o tesise ait yönetici görevlendirmeleri kamu hastaneleri
birliği mevzuatı çerçevesinde yapılır."
BAŞKAN Diğer iki önerge aynı
mahiyettedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan 301 Sıra Sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7. Maddesinin yasa metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Pervin
Buldan Hasip Kaplan Levent Tüzel
Iğdır
Şırnak
İstanbul
Erol
Dora Adil
Kurt Nazmi Gür
Mardin
Hakkâri Van
Diğer önergenin imza sahipleri:
Aytuğ
Atıcı Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi
Mersin
Tekirdağ
İstanbul
Kadir
Gökmen Öğüt Aytun
Çıray Özgür
Özel
İstanbul İzmir Manisa
Nurettin
Demir
Muğla
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Önerge üzerinde söz isteyen Aytuğ Atıcı,
Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, yaklaşık otuz
yıldır tıbbın çeşitli kademelerinde bulundum. Personel
ihtiyacı ne demektir iyi bilirim. Hekim olarak personellik yaptık,
hemşirelik yaptık, kan taşıdık, temizlik yaptık.
İçinizde bulunan, parti ayrımı yapmadan, Sayın Bakan da
dâhil olmak üzere bütün hekimler bunları yapmıştır.
Personelin ne demek olduğunu gerçekten iyi biliriz. Bu personele ihtiyaç
olduğunun da net bir şekilde farkındayız. Birkaç gündür
güzel bir diyalog başladı Sağlık
Bakanlığıyla. Mutluyuz. Bakan bizi bilgilendiriyor, biz
fikirlerimizi söylüyoruz. Bizim fikirlerimizi kabul etmedikleri zaman sinirlenmiyoruz,
onlar bize sinirlenmiyorlar. Velhasıl enteresan bir ilişki
başladı, bundan da memnuniyet
duyduk. Gerçekten ben kendi adıma memnuniyet
Bu memnuniyetimiz de şu
kürsüye çıkıp eleştiriden geri durmamıza da neden olamaz.
Bunu yeri gelir yaparız, adap çerçevesinde yaparız ama yeri geliriz
otururuz memleket meselelerini konuşuruz. Böyle bir kültüre sahiptir
Cumhuriyet Halk Partisi ama ben Sayın Bakanım, gerçekten çok üzgünüm
yani keşke biz sizinle oturduğumuzda yani bu kadar çok sayıdaki
kadroyu paylaşsaydık, biz de buna evet deseydik, biz de
imzalasaydık, hep beraber verseydik yani bir
aldatılmışlık duygusu içerisinde bıraktınız
bütün muhalefeti. Keşke bunu yapmasaydınız. Yeni filizlenmeye
başlayan bir ilişkiyi bir şekilde bitme noktasına
getirdiniz. Bu da beni üzdü gerçekten.
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Engellediniz.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Sayın milletvekili,
şurada üç dakikadır hüsnüniyetle bir şey anlatıyorum yani
oradan bodoslama girmenizin bir anlamı yok.
Yani arkadaşlar, söz konusu olan sadece bu önerge
değildir, benim bahsettiğim şey muhalefet ile Sağlık
Bakanlığı arasında başlayan bir diyalog sürecidir. Bu
diyalog sürecinin devamı için dürüstlük, şeffaflık, iyi niyet şarttır,
bunu söylemeye çalışıyorum. Bu biter, yarın getirirsiniz
bir kanun teklifi, hep beraber kabul ederiz, biter, gider; bu zor bir şey
değil. Ben güvenden bahsediyorum, elli kere yıkılan, elli kere
kaybolan güveni her defasında tesis etmeye çalışırken her
defasında bir tokat yemekten bıktık artık ya! Yapmayın
bunu yani! Biz bir şeyler onarmaya çalışırken oradan laf
atmanın da bir adabı var, bir şeyi var yani.
Son iki dakikada gelelim bu önergeye.
Değerli
arkadaşlar, özetle diyor ki Sağlık Bakanlığı:
Bir ilde nüfus 750 binin altındaysa burada hem üniversite hastanesi hem de
sağlık eğitim hastanesi, ikisi birden eğitim vermemelidir.
Buna bir itirazımız yok, doğru söylüyor. Diyor ki: Küçük ilde
ikisinden birisi eğitim versin. Sağlık Bakanı, Benim
asistanım varsa üniversiteye göndereyim, eğitimini versin, benim
hastaneme ihtiyacın varsa, gel hastanemi kullan, bir protokol
yapalım. diyor. Bu iyi, buna bir itiraz yok. Fakat hemen arkasından
diyor ki: Eğer böyle bir protokol imzalarsanız bu hastane artık
benimdir. Bu hastanenin başhekimini ben atarım. Bu hastane
Sağlık Bakanlığının kurallarına göre
yönetilir. yani Ben parayı verdim, düdüğü çaldım. der gibi.
Hâlbuki parayı sadece o vermiyor, ortak kullanım var.
Sağlık Bakanlığı Ortak kullanım, iş
birliği yaptığınız zaman her şeyi ben
hallederim. diyor. Bu doğru bir yaklaşım değildir, hiçbir
şekilde kabul edilemez çünkü üniversite hastaneleri
Hepiniz
üniversitelerden mezun oldunuz, tıp fakültesinden mezun
olanlarınız var, üniversitelerin farklı yapısını,
farklı ruhunu öldüremezsiniz. Sağlık Bakanlığı,
daha çok ağırlıklı olarak hizmet üretir, üniversiteler ise
eğitim ve araştırma yaparlar. Siz bu ikisini birbirine
karıştıramazsınız. Her ne kadar birbirinden tamamen
ayıramasanız da hepsini bir pota içerisinde eritmeniz mümkün
değildi. Karşılıklı anlaşmalar yapılır,
başhekim eskiden olduğu gibi atanır
çünkü buradaki konu sadece başhekim ataması değildir.
Başhekim atadığın zaman arkasından başmüdürü
gelir, müdürü gelir, başhemşiresi gelir; hepsi Sağlık
Bakanlığının eline geçmiş olur. Sayın Bakan da
bunu inkâr etmiyor zaten.
Bir
diğer önemli konu, bu iş birliğini yapacak olan hastaneler
eğer muhtaç duruma getirilmişlerse özgür iradeleriyle davranamazlar.
O yüzden biz bu maddeye Hayır diyoruz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Diğer
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yasa
hazırlayıcılarının ortaya koyduğu iş
birliği popülist söylemlerinin altında yatan gerçek sağlık
uygulama ve araştırma merkezlerini de Sağlık
Bakanlığına bağlı sağlık kuruluşu
hâline getirmektir. Dolayısıyla sağlık, emek ve bilim için
söz konusu madde yasa metninden çıkarılmalıdır.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 301 sıra sayılı Kanun Tasarısının 7 nci
maddesiyle 3359 sayılı Kanuna eklenen ek 9 uncu maddenin üçüncü
fıkrasına aşağıdaki cümlenin ilave edilmesini arz ve
teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
Birlikte
kullanıma geçilen sağlık tesisinin kamu hastane birliği
kapsamında olması halinde, o tesise ait yönetici görevlendirmeleri
kamu hastaneleri birliği mevzuatı çerçevesinde
yapılır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Çoğunluğumuz yoktur Sayın
Başkanım. Takdir yüce Parlamentonun efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılıyoruz Değerli
Başkanım.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Birlikte
kullanıma geçilen sağlık tesisi kamu hastane birliği
kapsamında olduğunda yönetici görevlendirmelerinde herhangi bir
tereddüt yaşanmaması için, bu durumda yönetici görevlendirmelerinin
nasıl yapılacağı açıklığa
kavuşturulmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
8 inci
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 301 sıra sayılı Kanun Tasarının Çerçeve 8 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ali Öz Mehmet
Doğan Kubat
Giresun Mersin İstanbul
Aytuğ Atıcı Nurettin Demir Mehmet Hilal Kaplan
Mersin Muğla Kocaeli
Recep Özel Özgür Özel
Isparta Manisa
MADDE
8- 7/11/1996 tarihli ve 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin
Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanunun 3 üncü
maddesine sekizinci fıkrasında yer alan "Tütün ürünleri
ibaresinden sonra gelmek üzere "ve tütün ürünü ihtiva eden ve etmeyen
nargile ve benzerleri ibaresi ile maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"(15)
Tütün ürünleri üretici, ithalatçı ve dağıtıcı
firmaları ile tütün ürünlerinin isim, marka, amblem, logo veya
bunları doğrudan çağrıştıran diğer isim ve
alametler, tütün ürünleri harici mal ve hizmet sektörlerindeki firma veya
ürünlerle ilişkilendirilemez ve tütün ürünüyle diğer ürün veya
hizmetin birbiriyle ilişkili olduğu izlenimi verecek biçimde
kullanılamaz. Tütün ürünleri harici mal ve hizmet sektörlerindeki firma ve
ürünlerin isim, marka, amblem, logo veya bunları doğrudan
çağrıştıran diğer isim ve alametler de, tütün ürünleriyle
veya firmalarıyla ilişkilendirilemez ve ürün veya hizmetin tütün
ürünüyle ilişkili olduğu izlenimi verecek biçimde kullanılamaz,
hiçbir ürünün üzerinde tütün ürünlerini çağrıştıran
herhangi bir işaret ve renk bulunamaz. Bu fıkranın
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Sağlık
Bakanlığının uygun görüşü alınarak Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından belirlenir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Sayın Başkanım, milletimizin ve
çocuklarımızın hayrına olan bu düzenlemeyi imzalayan imza
sahiplerine, tüm gruplara teşekkür ediyorum ve özellikle Sayın Mehmet
Doğan Kubata çok teşekkür ediyorum.
Çoğunluğumuz
yoktur, katılmak isterdik ama takdir yüce Parlamentonun efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılıyoruz Değerli
Başkan.
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Sayın Başkanım, bir düzeltme
müsaadenizle arz edebilir miyim?
BAŞKAN
Ama taksit taksit konuşmayalım Sayın Başkan.
Buyurun.
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Tütün ürünleri ibaresinden sonra gelmek üzere olan
cümlemizde ve tütün ürünü ihtiva eden ve etmeyen nargile ile benzerleri
şeklinde düzeltilmesini
ve benzerleri değil
ile benzerleri
şeklinde düzeltilmesini ve o şekilde ve ibaresinin ile olarak
değiştirilmesini arz ediyoruz efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önerge
üzerinde söz isteyen Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle gününüz aydın olsun.
301
sıra sayılı Kanun Tasarısının 8inci maddesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve tutuklu tüm
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Ortak önerge.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ortak önergemiz.
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Devamla) Evet, ortak önergemiz. Affedersiniz,
düzeltiyorum.
Öncelikle
4207 sayılı Kanunun 3üncü maddesine eklenen düzenlemeye
katıldığımızı ifade etmek istiyorum. Bir hekim
olarak
Sigara içmeyenlerin sağlığını düşünerek
ortak alanlarda sigara yasağının getirilmesi toplum
sağlığı açısından son derece önemlidir. Hükûmet
ve Sayın Başbakanı sigara yasağı uygulamasında
gösterdiği bu duyarlılıktan dolayı desteklediğimizi ve
teşekkürlerimi belirtmek istiyorum.
İktidarda
olduğunuz süreç içerisinde nadir de olsa doğru
yaptıklarınızdan biridir bu nedenle desteklediğimizi ifade
etmek istiyorum. Ancak uygulama esnasında gördüğüm bazı
eksiklikleri de sizle paylaşmak istiyorum.
Okullarda
biliyorsunuz bu kanun gereği sigara içilmesi yasaktır. Bu nedenle
öğretmenler okulun önünde, tüm öğrencilerin ve vatandaşların
gözü önünde sigara içmektedirler. Bu davranış biçimi
öğretmenleri bir suçlu gibi göstermekte, teşhir etmektedir. Bu
doğru değil. Öğretmenlerimize karşı yapılan bir
haksızlıktır. Gelecekteki varlığımız olan
çocuklarımıza örnek olan ve onlara iyi bir birey olmayı
öğreten öğretmenlerimizin itibarını,
saygınlığını ayaklar altına almaya hiç kimsenin
hakkı yoktur.
Bunu
yönetmelikle mi yoksa Millî Eğitim müdürlüklerine vereceğiniz bir
genelgeyle mi düzelteceksiniz
Ama, lütfen, Hükûmetten ve Sayın Bakandan
bu konuyu düzeltmesini istiyorum.
Türkiyede
20 milyon kişi sigara tiryakisi. Kesin bir veri olmamakla beraber her
yıl yaklaşık 60-70 bin kişinin sadece sigaradan
yakalandığı hastalıklar sonucu yaşamını
yitirdiği bilinmektedir.
Hükûmetinizden
ve özellikle Sayın Başbakandan sigara yasağına
gösterdiği duyarlılığın bir benzerini en az o kadar
önemli olan, çevreyi, toprağı, suyu kirleten ve ormanları yok
eden siyanürle altın, gümüş, nikel araması yapan maden
işletmecilerine karşı da yapmasını ve göstermesini
diliyorum. Faydalarının en az sigara yasağı kadar
olduğunu düşünüyorum. Hava kirliliğini ortadan kaldıran,
azaltan, temizleyen ve bir nevi akciğer görevini gören
ormanlarımıza karşı yapılan bu
saldırıyı izlemeye ve izin vermeye hiç kimsenin
katkısı ve esiri olmaması gerekir diye düşünüyorum.
Bir
taraftan Hükûmetiniz tarafından sigara yasağı getirilirken,
toplum sağlığını düşünürken, bir taraftan da
sigara mamulleri ve alkollü içeceklerden yüksek gelir elde ettiğinizi
biliyorsunuz. Son beş yıl içinde tütün mamulleri ve alkollü
içeceklerden bütçeye 75 milyar Türk lirası gelir
sağlanmıştır. Hükûmetinizin 2012 programında sadece
ÖTVden beklediği gelir, hedeflediği gelir 70 milyar Türk lirası
gibidir. Bunun yüzde 33ünü, yani 1/3ü gibi 24 milyar Türk lirasını
sadece tütün ve alkollü içeceklerden sağlamayı hedefliyorsunuz.
Şu anda yüzde 75 civarında olan vergilendirmeyi yüzde 80 gibi bir
rakama getirmeyi düşünüyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, her ne kadar çok ciddi bir veri Türkiyede yoksa da sigara
içmekten dolayı hastalanan kişilere karşı ülkemizde
yaklaşık bir yılda 5 milyar Türk lirasının
harcandığını bilmenizi istiyorum. Daha önce de tütün
üretiminde dünyada söz sahibi olan Türkiye, sizin Hükûmetiniz döneminde ne
yazıktır ki artık tütün ihraç eden değil, ithal eden bir
konuma düşmüştür.
Günün bu saatinde başka bir eleştiri
yapmanın doğru olmayacağı kanaatiyle hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
9uncu maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte Olan 301 Sıra Sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın
9 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Aytun Çıray Özgür Özel
İstanbul İzmir Manisa
R. Kerim Özkan Nurettin Demir Metin
Lütfi Baydar
Burdur Muğla Aydın
MADDE 9- 4207 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin
üçüncü fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Türkiye'de üretilen veya ithal edilen tütün ürünleri
paketleri ile tabanı hariç nargile şişelerinin üzerine, en
geniş iki yüzünden her birine, bu yüzlerin alanlarının yüzde
yetmiş beşinden az olmamak üzere, özel çerçeve içinde tütün
ürünlerinin zararlarını belirten resimli ve Türkçe yazılı
uyarılar veya mesajlar konulur."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) Sayın
Başkanım, yüzde 65 olan oran yüzde 75e çıkarılıyor.
Bunu fazla bir rakam olarak düşünüyoruz. Tasarıdaki şekliyle
kalması uygundur.
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Metin Lütfi
Baydar, Aydın Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; doktor olmak kolay değildir,
sağlık çalışanı olmak da kolay değildir;
meşakkat ister, eğitimi zordur ama Sayın Bakan tüm
doktorları taşeron altında çalıştırmak
istemektedir. Yalnızca doktorları değil, tüm sağlık
personelini de taşeron altında çalıştırıp özlük
hakları yönünden doktorların önünde, sağlık
çalışanlarının önünde engel oluşturmak istemektedir.
AKP adına tümü üzerinde konuşan ilk konuşmacı hayaldi
gerçek oldu lafını oldukça severek kullandı. Ben AKP
Hükûmetinde gerçek iken hayal olanlardan bahsedeceğim.
Son
günlerde Suriye ile savaşın eşiğine gelmiş
bulunmaktayız. Bu durum, ne yazık ki, AKP Hükûmetinin
komşularla sıfır sorun politikasının mimarı
olan Sayın Dışişleri Bakanının yanlış
yönlendirmesinden kaynaklanmaktadır. Sayın Bakanın,
yaratmış olduğu olumsuz ortamı NATO PA üyesi olarak
dış ülkelerde yapmış olduğumuz çalışmalarda
da en iyi şekilde görenlerden birisiyim. Suriyeyle ilgili olarak AKP
Hükûmetinin görüşlerinin keskinleşmediği günlerde Sayın
Dışişleri Bakanına Katar Emiriyle görüşmelerini ve bu
görüşmelerde Suriyeye herhangi bir askerî müdahale konusu için
anlaşmada bulunup bulunmadığını sordum. Bu sorumun
üzerinden birkaç gün geçmişti ki dış basında Katar ve Suudi
Arabistan tarafından Suriye muhaliflerine silah finansmanının
sağlandığı ve bu silahların da MİT
aracılığıyla Suriyeye sokulduğu iddia edildi. Bu
konuları da ilgili bakanlıklara sordum, cevabını
bekliyorum.
Suriyenin
savaş uçağımızı vurmasından önce ABD Dışişleri
Bakanı Hillary Clintonın Suriyenin Halep şehrine askerî
yığınak yaptığı ve bu durumun da Türkiye
açısından kırmızı çizgi teşkil ettiği
yönünde açıklaması olmuştu. Bu açıklamadan cesaret alan
Hükûmet 4 milyar dolarlık füze savunma sistemi ihalesini
hızlandırdı. Bununla da yetinmeyen Hükûmet herkesten sır
gibi sakladığı bir hücumbot ihalesi gerçekleştirdi. Bu
ihalenin ne zaman yapıldığı ve kimin
kazandığı konusunda Millî Savunma Bakanının
cevaplaması istemiyle soru önergesi verdim. Gelecek olan cevap
sanırım ülkemizin gündemini oldukça meşgul edecektir.
İhaleleri hak edenlerin alması gerçekti, ne yazık ki hayal oldu.
Değerli
milletvekilleri; Sayın Dışişleri Bakanı
tarafından icadı tamamlanan komşularla sıfır sorun
politikasının ülkemizi değil ama birilerini başarıya
ulaştırdığı açıktır. Başarıya
ulaşanlar silah tüccarlarından başkası değildir. Silah
tüccarlarını zengin etmek için yarışa giren Hükûmet, ne
hikmetse, arama kurtarma faaliyetini gerçekleştirecek ve düşen
uçağımızı bulacak gemiyi yine ABDden temin etmek durumunda
kalmıştır. Biz Sayın Başbakanın ifadesiyle öyle
büyük ve güçlü bir ülkeyiz ki, ne yazık ki kendi savaş
uçağımızın enkazını bile yabancı devletlere
çıkarttırıyoruz! AKP Hükûmeti, zoru başararak bizi
savaşa sokması durumunda, hangi yabancı ülkelerden arama
kurtarma ihtiyacımızı karşılayacağını
da herhâlde düşünmüştür diye tahmin ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda arkamda yazan
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. cümlesi çok
acı bir şekilde değiştirilmiştir. Millete ait olan
egemenlik AKP Hükûmeti tarafından ABDye
bırakılmıştır. Egemenlik hakkımızın
devredildiği, Sayın Başbakana bağlı Sayın
Genelkurmay Başkanının Kandile müdahale konusunda ABDden izin
almamız gerekir. sözlerinden anlaşılmaktadır. Libyada
NATOnun ne işi var? denilip bir zaman sonra İzmirin Libyaya
gerçekleştirilen harekâtın merkezi hâline getirilmesi
hafızalarımızdadır ve bu durum bizim bu şekilde
düşünmemizi sağlamaktadır.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Hocam, yanlış kanunu konuşuyorsunuz.
Sağlıkla ilgili kanun görüşülüyor.
METİN
LÜTFİ BAYDAR (Devamla) Değerli milletvekilleri, ama bu
Başbakana, bu Hükûmete ve bu Dışişleri Bakanına
rağmen, Türk ulusunun sağduyusu Türk Mehmetçikine hiçbir zaman
bekçilik yaptırmamıştır ve yaptırmayacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak nasıl ki 1 Martta ABD egemenlik
çıkarlarını bu Mecliste engellediysek, bundan sonra da
engellemeye devam edeceğiz. Çünkü, Türk ulusunun çıkarları her
şeyin ve herkesin üzerindedir.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Önerge ne Hocam, önerge?
METİN
LÜTFİ BAYDAR (Devamla) AKP Hükûmeti bakanlarının istediği
zaman ve istediği gibi cevap verme uygulamalarından birisine daha
örnek vermek istiyorum: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımıza
ülkemizde yaşanan kadın cinayetlerinin illere göre dağılımını
ve töre ve namus cinayetleri sonucu öldürülen kadın
sayısının 2002-2011 yıllarındaki
dağılımını soruyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
METİN
LÜTFİ BAYDAR (Devamla) Bakanlığımız
tarafından, adli makamlara intikal etmiş kadına yönelik
şiddet vakalarına ilişkin veri elde etmek amacıyla
İçişleri ve Adalet bakanlıklarıyla ortak
çalışmalar yürütülmektedir. demektedir.
Çok
teşekkürler değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Önerge neydi Hocam, anlayamadım!
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
AYTUĞ ATICI (Mersin) Karar yeter
sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Madde kabul
edilmiştir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Başkan, bizi hiç duymuyorsunuz, üç defadır karar yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Duyarım, her zaman
duyarım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Başkan, tekrar isteyeceğim, haberiniz olsun.
BAŞKAN 10uncu madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301 Sıra
Sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10 uncu maddesi ile değiştirilen, 4207
sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının
son cümlesinin kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aytuğ
Atıcı Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi
Mersin Tekirdağ
İstanbul
Hülya
Güven Kadir
Gökmen Öğüt Aytun
Çıray
İzmir
İstanbul
İzmir
Özgür
Özel Nurettin Demir
Manisa
Muğla
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Hülya Güven. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜLYA
GÜVEN (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; şu anda saat 06.20, hepinize
günaydın diyorum.
Ben
AKP Hükûmetinin sağlıkta dönüşüm adıyla
vatandaşı daha da sağlıksızlaştırmak üzere
yürürlüğe koymak için verdiği 301 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 10uncu maddesi hakkında görüşlerimi belirtmek üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sağlıkta
Dönüşüm Projesinin bir sonucu olarak yurttaşlarımızın
ücretsiz, eşit ve kaliteli sağlık hakkı elinden
alınmış, hekim ve diğer sağlık
çalışanları da itibarsızlaştırılarak
şiddete maruz bırakılmışlardır. Sağlık
yalnızca sigara yasağı ile sağlanamaz. Vatandaşın
ve tüm sağlık elemanlarının, öğretmenlerin,
işsizlerin, tutukluların sağlık sorunlarının da
çözümlenmesi gereklidir.
Öncelikle
sağlık elemanlarının görev tanımlarındaki
çarpıklığı düzelterek başlamak lazım. Ülkemizde
hemşire açığı var, ebeleri hemşire olarak
çalıştıralım, sonra da onlara hemşire belgesi verelim
derken bakıyoruz ki hemşireleri de sekreter olarak
çalıştırıyoruz. İsterseniz aile sağlık
merkezlerini gezin, hemşireler nasıl sekreterlik yapıyorlar.
Tıbbi sekreterlik okullarını niye açıyoruz ki?
Hemşirelerden hemşire olarak yararlanmayıp Hemşire
açığı var. diyerek de yabancı hemşire getiriyoruz
yani ülkemizde yabancı hemşireler onurlu bir şekilde
çalışacaklar, bizim hemşirelerimiz ise sekreterlik dâhil,
alanları olmayan her türlü işi yapacaklar ya da Her türlü işi
yaparız. diyerek iş arayacaklar.
Kürtajı
yasaklayarak En az 3 çocuk doğurun. derken ebelere de hemşire yani
sekreterliğin yolunu açıyorsunuz. Ebe eksiğimiz var. diyerek
yabancı ebe mi getireceksiniz?
Sağlık
yalnızca sigara yasağı demek değildir, tekrar söylüyorum
sağlık çocuğun anne karnına düştükten sonra
doğumu, yetişmesi ve ölümüne kadar sağlıklı
yaşamasını, eğitim almasını,
sağlıklı ortamda çalışma olanaklarının ve
mutlu bir emeklilik sürecinin geçirilmesini sağlamaktır. Devletin
esas görevi budur.
İktidar
partisi olarak neler yapıyorsunuz? Üniversite öğrencilerini ele
alalım. Yurt ve burs koşulları nasıl, inceleyeniz. Nisan
ayında tıp fakülteleri son sınıf öğrencilerine,
internlere en az asgari ücret düzeyinde maaş bağlanması için
kanun teklifi vermiştik. Neden biliyor musunuz? Artık başka
Gülenay Aydın ölümlerini yaşamayalım diye. Gülenay, 19 Mart
2011de Ankara Mamakta bodrum katında çok kötü koşullarda
yaşadığı için karbonmonoksit zehirlenmesi nedeniyle öldü.
Üniversite öğrencilerimiz beslenme ve barınma sorunlarıyla
birlikte okuyup doktor olma, mühendis olma ya da bir meslek sahibi olma
çabası içine girmektedirler. Bugün İngilterede yıllık
yaklaşık 22 bin sterlin alan bir intern hekime sizler asgari ücretin
altında bir maaşı layık görüyorsunuz.
Sizlere
ben bu dosyayı göstermek istiyorum. Bu dosya içinde yaklaşık 7
bin tane imza var. Bugün bu imzalar internlere maaş bağlanması
için bir hafta içinde toplanmış olan imzalar.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Hocam, nerede o imzalar?
HÜLYA
GÜVEN (Devamla) Burada. Sayın isterseniz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Daktiloyla yazılmış gibi Hocam.
HÜLYA
GÜVEN (Devamla) - Bugün, aile hekimliği bedelsiz derken paralı oldu,
hekim seçme özgürlüğü ortadan kalktı, acilde muayene olan hasta ise
para ödemesi gerektiğinde eczaneden ödüyor.
Yine
bugün, ilçede yaşayan ve yılda 1 kez heyet raporu almak için il
hastanesine gitmek zorunda kalan vatandaş ödeyeceği yol
parasını düşünerek gitmek istemiyor. Siz, bir şehrin her
yerindeki, ilçelerdeki hastaneleri kapatarak sağlığa
ulaşımı tamamen önlüyorsunuz. Yaşlılar, emekliler
aylıklarının tamamı katkı payına gittiği
için sağlık hizmeti almaktan korkuyorlar. Herhâlde Sağlık
Bakanımız Hastaneler olmasa tedavi hizmetlerini ne güzel veririm.
diye düşünerek hastaneleri yok ediyor, yüz yıl önce Millî Eğitim
Bakanı Emrullah Efendinin şaka olarak söylediği Mektepler
olmasa, maarifi ne güzel yönetirdim. sözünü hastanelere uyguluyor. Tek
başına sigara yasağı ve ceza sağlık demek
değildir, tekrar söylüyorum.
Tüm
vatandaşlarımıza sağlıklı günler dileğiyle,
yüce heyete saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 06.29
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 06.37
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN
(Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)
---0---
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131inci
Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
10uncu
madde üzerinde İzmir Milletvekili Hülya Güven ve
arkadaşlarının verdiği önergenin oylanmasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
301 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
10uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301 sıra
sayılı Kanun Tasarının 11 inci maddesiyle 5258
sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin beşinci
fıkrasının sonuna eklenen cümlede geçen "ihtiyaç
sebebiyle" ibaresinin "ihtiyaç ve zaruret hâsıl
olduğunda" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli Ahmet Aydın Mehmet Doğan Kubat
Giresun Adıyaman İstanbul
Osman Aşkın Bak Recep Özel Ali Öz
İstanbul Isparta Mersin
Oktay Vural Alim Işık Emin Çınar
İzmir Kütahya Kastamonu
BAŞKAN Diğer iki önerge
aynı mahiyettedir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301 Sıra
Sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 11. Maddesinin yasa metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Pervin Buldan Hasip Kaplan Levent
Tüzel
Iğdır Şırnak İstanbul
Erol Dora Adil Kurt Nazmi Gür
Mardin Hakkâri Van
Diğer önergenin imza sahipleri:
Aytuğ Atıcı Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Aytun Çıray Özgür Özel
İstanbul İzmir Manisa
Umut Oran Nurettin Demir
İstanbul Muğla
BAŞKAN Komisyon aynı
mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Umut Oran, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
UMUT ORAN (İstanbul) Ben de yüce
Meclisi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, tabii, bu saatte içerik mi
konuşalım, usul mü konuşalım, esas mı
konuşalım; ne konuşursak esasında
baktığınız zaman boş bir anlamda.
OKTAY
VURAL (İzmir) En iyisi konuşmayalım.
UMUT
ORAN (Devamla) Haklısınız, en iyisi konuşmayalım ama
o zaman da bunu bu saatlere kadar getirmemek gerekir. Yani,
baktığımız zaman, şimdi biz, bu akşam,
bakın, 23 tane torba yasaya önerge geldi.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Sizlerle anlaşarak geldi.
UMUT ORAN
(Devamla) Yine bir gece evvel, pazar akşamı 36 tane farklı
kanunla 60 tane madde ve son dakikada gelen yine bu torba kanuna maddeler
geldi.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Muhalefetle anlaşarak geldi.
UMUT
ORAN (Devamla) Yani sürekli olarak gece yarısı bu tür
çalışmalar yapıyoruz. gerçekten baktığınız
zaman, yani yasamayı yapan bir Meclis olarak
baktığınız zaman ve yürütmenin başındaki bir
hükûmet olarak bakıldığı zaman, yani bugün Türkiyede
çalışma şartlarına baktığınız zaman,
kuralları koyan, yani yasama ve yürütmenin koyduğu kurallar haftada
kırk beş saati geçmez. Günde üç saatten fazla mesai yapılmaz,
ortalama aylık mesai 22,5 saattir, yılda da 270 saat mesaiyi
geçemezsiniz. Bunu koyan yüce Meclis ve Hükûmet. Yani bugün çalışma
kuralları bu. Şimdi bunu koyan Parlamento kendi koyduğu
kurallara kendisi uymuyor. Gerçekten bunu anlamak mümkün değil. Nasıl
uymuyor? İşte Hükûmetin bu konudaki siyaset
anlayışıyla, yaklaşımıyla maalesef uymamakta.
Sayın
Sağlık Bakanı bugün aramızda, aramızda birçok doktor
arkadaşlarımız var, sağlık mensubu
arkadaşlarımız var. Ben Meclisin yaş ortalamasını
tam olarak bilmiyorum ama herhalde elli beşin üstüdür değil mi? Yani
elli beş civarıdır yaş ortalaması.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Yok canım kırk, kırk.
UMUT
ORAN (Devamla) Şimdi, elli veya elli beş üstü,
baktığınız zaman günde ortalama yirmi dört saat bu insanlar
çalışırlarsa, haftada her gün böyle çalışırlarsa,
bırakın verimi, bırakın sonucu, bu insanların hem ruh
sağlıkları bozulur hem de fizik sağlıkları
bozulur. Yani bunları bu şekilde dayatarak getirmek doğru
değil. Ha Meclis çalışmaz mı gece gündüz? Tabii ki
çalışır, gazi Meclis de çalışmış. Savaş
meselesi olur çalışır. Kaldı ki bugün bir savaş
tehdidiyle Türkiye karşı karşıya. İşte Suriye
Arkadaşlarım ifade ettiler, girmiyorum o konulara. Yani Hükûmetin
getirdiği pozisyon ortada Suriyeyle ilgili ve bugün bir savaş
tehdidiyle karşı karşıyayız, onunla ilgili
çalışalım. Tabii ki çalışalım veya terör tehdidi.
Biraz evvel ben konuşmamı yaparken söyledim Bir ayda 27 şehit,
63 de yaralımız var. dedim.
Terörle mücadeleyle ilgili sonuna kadar gece gündüz
çalışalım mı? Çalışalım. Ama şimdi
baktığımız zaman böyle torba yasalar, çuval yasalar, çorba
yasalar bunlarla böyle vakit geçirmek gerçekten Türk milletline, sizlere, bizlere
oy veren 74 milyona haksızlık oluyor, hatta onlara
saygısızlık oluyor.
Şimdi
bir şeyi daha merak ediyorum: iktidarın 3üncü dönemi, oyu artarak
geldi, halk teveccüh gösterdi, işte Kalfa denildi, Çırak denildi,
Ustalık denildi. Yani ben daha evvelki yasama dönemlerini biliyorum, o
zaman yasama dönemlerinde olağanüstü durumlar dışında daha
birinci yılında böyle bir çalışma temposu olmuyordu. Bana
göre Hükûmet de, şu andaki iktidar partisinin milletvekilleri de ustalığı
Yine geriye dönüş var burada da yani ileriye doğru gidiş yok,
maalesef bir beceriksizlik söz konusu, bir tutarsızlık söz konusu
olduğunu maalesef ifade etmek istiyorum.
İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) Önergeye gel.
UMUT
ORAN (Devamla) Şimdi bakın, yasalarla ilgili, önergeyle ilgili
Biz
karşıyız bu önergeye. Ben tabip değilim ama doktor
çocuğuyum, annem babam benim tabip ve bu camianın içerisinden geldim,
iyi bilirim bu camianın dertlerini ve bundan bir süre önce -babam
üniversitede öğretim üyesiydi, yıllarını verdi, kırk
beş yılını verdi- bu sağlık sistemindeki
ticarethaneye dönüşme, taşeronlaşma ve özelleştirmelerden
dolayı, doktor hatalarından dolayı ben babamı kaybettim;
dolayısıyla, ateş düştüğü yeri yakar. Ben bu
sistemsizliğin mağduru olan bir insanım.
Dolayısıyla -bugün arkadaşlarımın da ifade
ettikleri- bu aile hekimlerine nöbet tutturma olayına karşı
olduğumuzu ifade ediyorum.
Berat
Kandiliyle ilgili bahsedildi Berat Kandili esasında, kırılan
kalpleri onarma, dargınlıkları yıkma, kin, nefret, intikam
duygularını aşma günü ve günahların affı ve
kulların temize çıkartılması.
Ben
Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili arkadaşlarıma, tatile
gidip döndükten sonra -inşallah- bu günahlarından arınarak
Meclise gelip de Meclise gelip de Mecliste sağlıklı
çalıştırmalarını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Teşekkür
eder, saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Diğer
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Söz
konusu madde muğlak kavramlarla ve dil bilgisi oyunlarıyla
düzenlenmektedir. Bu düzenlemenin amacı maddeye eklenen 657 ek 33 madde
ile çalışma şartlarını ucu açık,
esnekleştiren ve daha fazla sömürü aracı haline getiren bir
yaklaşımı ortaya koymaktır.
BAŞKAN
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 11 inci maddesiyle 5258
sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin beşinci
fıkrasının sonuna eklenen cümlede geçen "ihtiyaç sebebiyle"
ibaresinin "ihtiyaç ve zaruret hâsıl olduğunda"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Aile
hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına nöbet görevi
verilebilmesi, her ihtiyaç doğduğunda değil de bu ihtiyacın
başka şekilde karşılanmasının mümkün
olmadığı ve zaruret bulunduğu hallerde mümkün olmalıdır.
Önerge ile, nöbet görevi verilebilmesi için zaruret bulunması
şartı da getirilmektedir.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
12nci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, aynı mahiyettir ve okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte
olan 301 Sıra Sayılı Sağlık Bakanlığı
ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 12. Maddesinin yasa metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Pervin Buldan Hasip Kaplan Levent
Tüzel
Iğdır Şırnak
İstanbul
Erol Dora Adil Kurt Nazmi Gür
Mardin Hakkâri Van
Diğer
önergenin imza sahipleri:
Aytuğ Atıcı Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Aytun Çıray Özgür Özel
İstanbul İzmir Manisa
Nurettin Demir Sedef Küçük
Muğla İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı
mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Sedef Küçük, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
SEDEF
KÜÇÜK (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
301 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 12nci maddesi üzerine söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz haftalar içinde ülkemiz gündemine Sayın
Başbakanın Kürtaj cinayettir. demesiyle başlayan bir süreç
damgasını vurdu. Hemen bu ifadenin ardından Sayın
Sağlık Bakanı, Sayın Diyanet İşleri
Başkanı, bir belediye başkanı da dâhil olmak üzere kamu
görevlileri ve bir kısım medya mensubu, kadınların
aslında bu konuda söz sahibi bile olmadıklarını, devlet
babanın asıl karar verici merci olması gerektiğini ifade
ettiler. Bu süreçte kürtajın yalnızca cinayet
olmadığını şimdiye kadar zorunlu nedenlerle kürtaj
yaptırmak zorunda kalmış kadınların aslında katil
olduğunu, tecavüze uğrayan kadınların bile
doğurması gerektiğini ve kürtaj yaptıran
kadınların kendilerini öldürmeleri gerektiğini tüm toplumca
öğrenmiş olduk. Süreç burada da kalmadı. Durumdan vazife
çıkaran bir doktor, tüm tıp etiği kurallarını hiçe
sayıp muayeneye giden bir kadının babasına mesaj atarak
kızının hamile olduğunu bildirmek cüretinde bulundu.
Değerli
milletvekilleri, siyasette karar alıcı yerde olanların,
sorumluluk taşıyanların kullandıkları dilin ve
vatandaşlarına yaklaşımının daha özenli
olması gerektiğini düşünüyorum. Kadın bedeni ve tercihleri
siyasetin konusu yapılmamalıdır. Devletin, bireylerin özel
hayatına müdahale etme hakkı olmadığı
unutulmamalıdır. Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal
Haklar Sözleşmesinin 3üncü maddesine ilişkin olarak İnsan
Hakları Komitesinin yaptığı 2000 tarihli ve 28 no.lu genel
yorumda Sözleşmeye taraf devletler kadınlara istenmeyen
hamilelikleri engellemede yardımcı olacak tedbirlerle ilgili bilgi
vermeli ve kadınların hayatlarını tehlike altına
sokacak gizli çocuk aldırma eylemlerine ihtiyaç duyulmamasını sağlamalıdır.
denilmektedir. Bu sözleşmenin altında ülkemizin imzası
vardır. Bu imza ülkemize ve iktidara bir sorumluluk yüklemektedir. Bunu ve
daha birçok uluslararası sözleşmeyi hiçe sayıp bu konuda
şimdikinden daha geriye gidecek herhangi bir düzenleme
yapılmamalıdır. Bu konuda atılacak herhangi bir
yanlış adım yalnızca kadınların temel hak ve
özgürlüklerini kısıtlamakla kalmayacak, onlarca kadının da
hayatına mal olacaktır. Bunu göz ardı etmeye de hiç kimsenin
hakkı yoktur.
Değerli
milletvekilleri, on iki haftalık fetüsün yaşam hakkı konusunda
duyarlılık sergilediğini ifade eden Hükûmet, hâlen yaşayan
vatandaşlarının temel insan hakları konusunda aynı
duyarlılığı sergilememektedir. Sayısı binlere
varan öğrenci sudan sebeplerle tutukludur, yüzlerce gazeteci tutukludur,
sendikacılar, seçilmiş belediye başkanları, hatta Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bir kısmı tutukludur. Bu, yalnızca
tutuklu insanların sorunu değildir; bu yalnızca o
öğrencilerin ve o ailelerin meselesi de değildir; yalnızca o
sendikaların, gazetecilerin, seçilmişlerin meselesi de değildir;
insan hakları meselesi, yalnızca hakları ihlal edilenlerin
meselesi olmanın çok ötesindedir, bu hepimizin meselesidir, bu bizim
çağdaş bir dünyaya ait olup olmadığımızın
meselesidir. Her muhalif düşünceden, her eleştiriden, konserlerden
hatta özel sohbetlerden bir örgüt yaratmak çabası içinde olan polisler ve
savcılar çağdaş bir dünyaya ait olup
olmadığımızı net bir biçimde ortaya koymaktadır.
Karısı ve çocuğunun gözü önünde bir vatandaşımızı
hunharca döven ve giydikleri üniformanın kendilerine hukukun üstünde bir
güç verdiğine inanan polisler buna örnektir. Verdikleri haksız
tutuklama kararlarıyla onlarca insanın hayatını karartan
adalet sistemi buna örnektir. Bir hukuk devletinde başta hukuku
uygulamakla görevli olanlar olmak üzere hiç kimsenin ama hiç kimsenin insan hak
ve özgürlüklerinin üzerinde olmadığını bir kez daha
belirtmek ihtiyacı duyuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Berat
Kandilinizi de en içten hislerimle kutluyorum. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Diğer
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Madde
12 ile düzenlenmek istenen, aile hekimin çalışma saatlerini tamamen
bakanlığın inisiyatifine bırakmaktır. Hali
hazırda, çok zor şartlarda ve uzun sürelerle hizmet veren aile
hekimlerimiz bu madde ile bakanlığın daha fazla süre
çalıştırılmasına maruz bırakılmak
istenmektedir. Madde 12'nin yasa metninden çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
13üncü
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
Olan 301 Sıra Sayılı Sağlık Bakanlığı
ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 13 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aytuğ
Atıcı Dr.
Candan Yüceer Süleyman
Çelebi
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kadir
Gökmen Öğüt Aytun
Çıray Özgür
Özel
İstanbul İzmir Manisa
Nurettin
Demir Sena
Kaleli
Muğla Bursa
MADDE
13- 11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 7 inci
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bentler
eklenmiştir.
"j)
Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği."
"k)
Hekim ve Sağlık Çalışanlarını Haklarını
Koruma Müşavirliği"
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Sena Kaleli, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SENA
KALELİ (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dönem sonunda bir AKP markası hâline gelen torba yasaları bitirdik,
yamalı bohça tasarıyı görüşüyoruz. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, tasarı www.hepsiburada.com gibi
birbiriyle ilgisiz birçok düzenlemeyi bir araya getiriyor. Al yasayı koy
torbaya, koy bohçaya, salla salla vur sağlığa, vur yargıya,
vur vatandaşa. Tartışılmayan, ortak akılla
geliştirilmeyen çalışmalar aradan bir yıl dahi geçmeden
tekrar Genel Kurula gelmekte, bu durum her konuda örnek olması gereken
Türkiye Büyük Millet Meclisinin verimliliğini ve
saygınlığını tartışılır hâle
getirmektedir. Alelusul gündeme gelen yasalar, yönetmelik ve genelgeyle
yamanmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, sağlıkta dönüşüm adı altında gelen
tüm düzenlemeler sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesinden
ibarettir. Bu dönüşüm düzenlemeleriyle hastaneler özel işletmeye
dönüştürülmekte, hastalar müşteri gibi görülmekte, sağlık
çalışanları değersizleştirilmektedir. Hizmet
pazarlamaya dönüşmüş, tıp mesleği eski itibarını
kaybetmiştir. Özellerin dışındaki hastanelerde yeterli
yatak, yoğun bakım ünitesi, ekipman, donanım, doktor ve
sağlık personeli yoktur. Hemen hemen hepimiz hastaların
aramasıyla randevu ve ameliyat günleri için aracılık
yapmaktayız.
Öte
yandan, bu politikalar sağlık çalışanlarının
sorunlarının hiçbirine çözüm getirmemektedir. Görüşmekte
olduğumuz tasarıda da şimdi sayacağım şu
sorunların hiçbirine çözüm getirilmemiştir: Ebe ve hemşirelerin
ücret yetersizliği, döner sermaye ödemelerindeki düzensizlik, döner
sermayelerin emekliliğe yansıtılmaması, görev
tanımlarının olmaması, risk fazlalığı,
mobbing ve şiddet, meslekte uzmanlaşma, istediği branşta
çalışamama gibi sorunlar yine göz ardı edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, tasarının 1inci maddesi sezaryenle ilgili bir
düzenleme gibi görünmekle birlikte asıl hedef kadındır.
İnsan odaklı bir yaşam kisvesi altında kadının
yaşam biçimidir.
Tasarının
bir başka düzenlemesiyle halk sağlığı müdürlükleri,
idari halk sağlığı müdür
yardımcılıkları kadroları tahsis edilmektedir. Ancak
toplum sağlığı merkezlerine il halk
sağlığı müdürlüklerine yapılan atamalarda dört
yıllık eğitim gören halk sağlığı uzmanları
göz ardı edilmektedir. Örneğin Bursa İl Halk
Sağlığı Müdürlüğüne bir biyokimya uzmanı
atanmıştır. Bu arkadaşın yöneticilik yeteneği ve
vasfı nasıl ölçümlenmiştir?
Değerli
milletvekilleri, sağlık üzerine görüşmeler yaparken en sık
rastlanan kanser türü olan meme kanserine özel bir parantez açmak istiyorum.
Maliyet etkinliği ve yaşam şansını artırabilmek
açısından hastalığın yayılma hızı,
görülme sıklığı ve farkındalığının
nedenlerinin araştırılması, veri oluşturulması
çok önemlidir. Ne yazık ki ülkemizde, ülkemize özgü herhangi bir
istatistiki veri bulunmamaktadır. Kurucularından biri olduğum
MEMEDER, ülkemizde ilk defa on yıl süreyle toplumsal tabanlı izlemeye
dayalı bir kayıt tarama programını Bahçeşehirde
hayata geçirmiştir ve ulusal ve uluslararası alanlarda ödüller
almıştır. Bu çalışmaları ülke geneline yayma azmi
içinde çeşitli illerde bilinçlendirme ve tarama
çalışmalarımız devam etmektedir.
Dileğim,
Hükûmetin de koruyucu sağlık hizmeti kapsamında bu nevi
çalışmaları desteklemesidir.
Öte
yandan, ileri evredeki meme kanserli sigortalıların malulen emekli
olabilmelerinin önü açılmalıdır. Malulen emeklilikle ilgili
vermiş olduğum kanun teklifim hâlâ komisyonlarda görüşülmeyi
beklemektedir. Konuyla ilgili aldığım imzalı dilekçeleri
Sayın Bakana vermek istiyorum. İnsan sağlığı
konusunda duyarlılığınıza inanarak iyi kandiller, iyi
tatiller diliyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Böylece
birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi,
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm 14 ila 24üncü maddeleri kapsamaktadır.
İkinci
bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Nurettin
Demir, Muğla Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA NURETTİN DEMİR (Muğla) Günaydın
arkadaşlar, tekrar merhaba.
Tabii
ki bu saatlerde artık sabah oldu, birçok kimse uyandı ama sabaha
doğru en çok fırıncılar ayakta olur, doğumcular ayakta
olur genel olarak ya da uzak yerdeki işine giden insanlar.
Yorucu
ve yoğun bir süreç geçirdik.
BAŞKAN
Sayın Demir, bir de milletvekilleri ayakta olur bu saatte.
Buyurun.
NURETTİN
DEMİR (Devamla) Evet, bir de milletvekilleri bu saatte ayakta olur.
Sayın Başkan, doğru söylüyorsunuz. Uyanık olanlar tabii.
Uyuyanlar da var ama olacak o kadar.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Bakanım;
ben, burada Adapazarında geçtiğimiz ay yaşanan bir olay
anlatmak istiyorum. Ayşe Tahmaz. Ayşe Tahmaz bir işçi eşi.
Kırk üç saat travay çekiyor, yani bizim iki gündür çalıştığımızı
hesaba katarsanız, kırk üç saat sancı çekiyor ve kırk üç saat
sonra ebeler karnına bastırıyorlar ve zorla doğurtuyorlar.
Çenesi kırılıyor, çenesi ikiye ayrılıyor ve yüzde 70
beyin oksijensiz kalıyor, çocuk -sakat şu anda- kuvözde kalıyor
bir iki ay ve aileye veriliyor ve maalesef bebek sakat. Aile üzgün ve baba doktora
gittiği zaman, başhekime gittiği zaman da başhekim ve o
doktor, sorumlu olan grup Bize yasayla gel, ne yapalım, böyle
istiyorlar. deyip bu işi üstünden salıveriyor. Tabii ki önemli olan,
sağlıklı nesli yakalamak, sağlıklı insanları
mutlu etmektir. Acaba, bu bebeğin bakımını Sağlık
Bakanının ya da Başbakanın üstüne alıp
almayacağını merak ediyorum. Tabii ki bu çok önemli bir konu.
Gerçekten, aldığımız karar ne kadar bizleri mutlu edecek,
toplumumuzu, insanlarımızı mutlu edecek, çok merak ediyorum.
Özellikle, bu sezaryen konusuna bir daha
döndüğüm için dönmekte zorlandığım bir konu var. Bu
hekimleri normal doğum yapma konusunda kollayacağını
söylediği, Gerekli tedbirlerin alınmasına rağmen
doğumu takiben anne veya bebekte meydana gelebilecek istenmeyen
sonuçlardan dolayı hekim sorumlu tutulamaz. Kısmı, sezaryen ilk
kez uygulanmaya başladığında bu fıkra konsa belki
kabul edilebilir ama bırakın 20nci yüzyılı, 21inci
yüzyılda bu yasa deve kuşu gibi bir şey oldu. Kanun teklifinde
bu madde hekimleri koruyucu bir maddeymiş gibi gösterilmekte ancak
hekimleri korumamaktadır saygıdeğer milletvekilleri. Siz,
hukukta sorumsuzluğu öncelikle yasal düzenleme ile gideremezsiniz, hukukta
böyle bir durum yok. Belki Cumhurbaşkanına bazı konularda böyle
bir ayrıcalık tanınabilir.
Anne isteğiyle sezaryen ve
hastaların sezaryen tercihi kamuoyunda yeteri kadar
tartışılmadan hekimlerin karar verme ve hastayı
değerlendirme yetkisi yok sayılarak kanunla önlenmeye
çalışılmaktadır. Anne, yeterli aydınlatma
yapılmamasına rağmen, kendi özgür isteğiyle sezaryen tercih
edebilmektedir. Anne istemiş,
sezaryenin tıbbi bir endikasyon olmadığı savıyla
ötelenerek anneyi istemediği bir tıbbi müdahaleye nesne yapmak, hele
hele bu nedenle istemi yerine getiren hekime hukuki sorumluluk yüklemek gerek
tıp etiği ilkeleri gerekse çağdaş hukuk kuralları
açısından kabul edilemez. Kanun teklifinin, tıbbi endikasyona
dayalı sezaryende gerek sezaryenin uygulanmasında ve gerekse
istenmeyen bir sonucun meydana gelmesi hâlinde medikal malpraktis
açısından hekimin ceza hukuku, tazminat hukuk ve idare hukuku
yönünden sorumluluğu ile ilgili bir yenilik getirmediği, sadece
malumun ilamı olduğu görülmektedir. Eğer bu konuda gerçek bir
katkı yapılması düşünülüyorsa malpraktis cezalarında,
tıpkı gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, kurumsal
sorumluluk ve ödeme gündeme getirilmelidir ve mesleki
dokunulmazlığın önünün açılması gibi düzenlemeler
tartışılmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada sağlık
çalışanlarının
Özellikle önemli kararlar alıyoruz fakat
hâlen sağlık personelinin bir meslek oda kanunu bile yok. 2/438 ve
mart ayında sağlık personeli meslek oda kanunu, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına tarafımdan sunulmuş
olmasına rağmen, hâlen komisyonda beklemektedir. Bu kanun teklifini
Sağlık Komisyonu Başkanı Sayın Erdöl ile
görüştüğümüz hâlde, hâlen bir yanıt alamadık. Bence bu
meslek oda kanunu bugün ele alınan konulardan daha önemlidir ya da en
azından onlar kadar önemlidir. Darbe ürünü olarak kabul edilen 1982
Anayasasına göre Tanımlanmış mesleklerin meslek
odası kurulması zorunludur. denirken, hâlen on yıldır
tabip dışı sağlık mesleklerinin meslek oda kanunu tarafınızdan çıkarılmamıştır.
Ters açıdan bakıldığında, 1982 Anayasası size
göre daha adil durmaktadır. Siz, sivil örgütlerin olmasını
istemiyorsunuz ve eleştirilmeyi asla kabul etmiyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, Sağlık Bakanı Sayın Akdağın
yanıtlaması için, yine mart ayında, hemşirelerin görevleri
dışında çalıştırılmalarına,
sağlık sektöründe çalışan personelin niteliğine ilişkin;
yine nisan ayında, laboratuvarda çalışan sağlık
personelinin çalışma şartlarına ve aile hekimliği
uygulamasına dair sorularıma bugüne kadar yanıt alamadım.
Mayıs ayında, sağlık hizmetlerinde
çalışanların mesai saatlerine ilişkin olarak; yine
mayıs ayında, sağlık çalışanlarının
döner sermaye gelirlerinde yapılan kesintilere ilişkin
yazılı soru önergelerime Bakan Akdağ cevap vermemiştir.
Böylece, aslında sağlık personelini düşünmediğini,
sadece neoliberal ekonomilere hizmet ettiğini bir kez daha göstermiştir.
Toplumda tartışılmadan, aceleyle çıkarılmaya
çalışılan yasa taslağının
hazırlanmasında gerekli özenin gösterilmediği ortadadır.
Sayın
milletvekilleri, her tür konu bu torba taslağın içine sinsice
sıkıştırılmıştır. Örneğin 8inci,
9uncu madderde tütün ve tütün ürünleriyle ilgili konu, tömbeki konusu, gerek
nargile konuları getirilmiştir. Bu konuyu biz de destekliyoruz.
Türkiyedeki özellikle iktidarın Dumansız Türkiye
çalışmalarını ben de takdir ediyorum. Ancak, tabii ki,
dumansız Türkiye oluştururken, biber gazıyla
yoğunlaşan bir Türkiye'nin de altını çizmek istiyorum
burada.
Özellikle,
gezdiğim ve dolaştığım Türkiyede, Viranşehir,
Göcek, Milas, Fethiye gibi yerlerde köylere kadar inen ve dokuz on
yaşlarına kadar inen uyuşturucu belasının çok daha
önemli olduğunu ve bunun da göz ardı edilmemesi gerektiğini, tuz
politikalarında, obezite politikalarında gösterdiğimiz
çabaların, gerek tütünde gösterdiğimiz çabaların özellikle
uyuşturucu ve madde bağımlılığında da
gösterilmesi gerektiğini bekliyoruz Sağlık
Bakanlığından.
Ebelik
ve hemşirelik konusunda, özellikle mesleklerin birbirine girecek
şekilde çatıştırılması doğru
olmamaktadır. Bu konuda da yine hemşireliğin üzerine ebelik,
yenidoğan, ameliyathane ya da yoğun bakım hemşirelik
konularının eklenerek eğitimlerinin tekrar düzenlenmesinin
yararlı olacağı düşüncesindeyim.
2007
yılında -sayısal üstünlüğünüzü kullanarak- Hemşirelik
Kanununda ciddi bir düzenleme yapılmıştı ve o zaman
ebelere hemşirelik konusunda bir fırsat
tanınmıştı. Tekrar getirilmesinde mutlaka
Bakanlığın önemli gereksinimleri vardır ama dediğim
gibi, hemşirelik ve ebelik konusunda Türkiye'nin önümüzdeki dönemde
oldukça yoğun çalışması gerekiyor.
11inci
maddedeki aile hekimliğiyle ilgili arkadaşlarımız yeterince
konuştular ve bu konuda, sanıyorum, yoğun çalışmalar
gerekecek diye düşünüyorum.
Adalet
ve Kalkınma Partisi İktidarının bugüne kadar aldatmacalarla
halkımızın gözünü boyadığı sağlık
politikaları, yine içine düşeceği kuyunun nedenlerinden biri
olacaktır.
Bu
duygu ve düşüncelerle hepinize saygılarımı sunuyor, beni
dinlediğiniz için teşekkür ediyor, iyi tatiller diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Bölüm
üzerinde şahsı adına söz isteyen Ülker Can, Eskişehir
Milletvekili
Yok.
Orhan
Düzgün, Tokat Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN
DÜZGÜN (Tokat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
öncelikle günaydın diyerek ve kandilinizi kutlayarak başlamak
istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bugün Tokattan bir beyin cerrahi uzmanı arkadaşım
beni aradı, şu anda Tokatta hizmet veren tek beyin cerrahisi
uzmanı. Hatırlayacaksınız, daha çok yakın bir zamanda
bizim bir hekim arkadaşımız katledildi ve Sayın Bakan bu
Mecliste dedi ki: Bundan sonra sağlık personeline
kaldırılan el bana kaldırılmıştır. Bütün
samimiyetimle söyleyeyim ki bir hekim olarak Sayın Bakanın bu
söylemini çok takdir ettim ve umutlandım fakat bu söylemden sonra
gelişen olaylar -gerçekten büyük bir samimiyetle söylüyorum, Sayın
Bakanın da alınganlık göstermemesini rica ederek söylüyorum
çünkü daha kibar bir kelime bulamadım, kesinlikle de
saygısızlık etmek gibi bir niyetim yok- fakat bu süreçten sonra
gelişen olaylar bende Sayın Bakanın mazohist olabileceği
endişesini uyandırdı.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkan, Hatibi uyarır
mısınız.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sayın Başkan
Nedir bu ya, ne
oluyor?
BAŞKAN
Söz vereceğim Sayın Bakanım.
ORHAN
DÜZGÜN (Devamla) Sayın Bakanım
Sayın Bakanım
Bakın, bütün samimiyetimle söylüyorum.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Ne oluyor? Ne samimiyeti canım!
ORHAN
DÜZGÜN (Devamla) Saygısızlık etmek amacıyla
söylemediğimi söyledim Sayın Bakanım.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Böyle saçmalık mı olur! Türkçe
konuşuyorsunuz.
ORHAN
DÜZGÜN (Devamla) Sayın Bakan, ben Türkçe konuşuyorum, evet.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Mazohistin ne anlama geldiğini biliyorsunuz o
zaman.
BAŞKAN
Ama buna hakkınız yok Sayın Milletvekili.
ORHAN
DÜZGÜN (Devamla) Bakın, Sayın Başkan, tekrar söylüyorum
BAŞKAN
Lütfen Sayın Düzgün
ORHAN
DÜZGÜN (Devamla) Sayın Bakan
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sözünü geri alacaksın.
Neyse
siz konuşun. Ben size cevabınızı veririm, biraz sonra.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Lütfen özür diler misin. Özür dile, özür dile! Sözünü geri al!
ORHAN
DÜZGÜN (Devamla) Bana el, kol işareti yapma. Ben ne söylediğimi
biliyorum.
Sayın
Bakanım, bakın, bütün samimiyetimle söylüyorum
RECEP
ÖZEL (Isparta) Bütün samimiyetinle ne söylüyorsun?
ORHAN
DÜZGÜN (Devamla) Başlamadan söyledim, Bunun bir
saygısızlık ve hakaret olarak algılanmamasını
rica ediyorum. dedim.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sana yakışmadı.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Sen geri al sözünü, geri al!
ORHAN
DÜZGÜN (Devamla) Sayın Bakanım, eğer hakaret olarak
algıladıysanız özür diliyorum ve sözümü geri alıyorum. Öyle
bir maksatla söylemedim.
Kastetmek
istediğim şey bu değil. Bu ülkede insanlar görevlerini yaparken
dövülüyorlar. Daha bir ay önce Tokatta bir başka beyin
cerrahının hem burnu hem kolu kırıldı; bunu anlatmaya
çalışıyorum. Yoksa benim Sayın Bakana hakaret etmek gibi
bir niyetim yok, bunu açıkça söyledim.
Evet,
değerli arkadaşlarım, bu ülkede bu hizmeti yürütmeye çalışan
insanlar yoğun bir baskı altındalar. Bu insanların özlük
haklarıyla ilgili çok ciddi sıkıntıları var.
Sayın Bakanın sağlık hizmetiyle ilgili
başarılı çalışmaları olduğunu biliyorum,
takdir ediyorum ama bu ülkede sağlıkla ilgili hâlâ çok ciddi problemler
var. Biz bunları söylemek zorundayız, anlatmak zorundayız ve
sizler de bunu değerlendirmek zorundasınız.
Değerli
arkadaşlarım, gene Sayın Bakan buna kızabilir belki ama
kendi cümleleriyle söyleyeceğim, bu kürsüden söylediği bir şey
var, dedi ki Mecburi hizmet insanın insana zulmüdür. Bunu söyledikten
sonra da mecburi hizmeti kaldırdı Sayın Bakan fakat o gün sadece
tıp fakültesini bitirdiğinizde olan mecburi hizmet bugün ihtisas
yaptığınızda da yapılıyor, yan dal ihtisası
yaptığınızda da yapılıyor ve bu insanlara bunun
karşılığında hiçbir şey verilmiyor. Üstüne
üstlük, bu insanların o gün en azından eşleri yanlarına
tayin ediliyordu, bugün buna da bir sürü kurallar konularak bu ailelerin
tamamı parçalandı. Sayın Bakanın bu konuda hassasiyet
göstereceğini düşünüyorum.
Yine
ben Sayın Bakana bir soru önergesi gönderdim, dedim ki Sayın
Bakanım, siz yirmi dört saatlik çalışmadan sonra hekimlerin
mesai yapmasını doğru buluyor musunuz? Böyle bir
uygulamanız var mı? Henüz bugüne kadar bir cevap alamadım.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bakın, bu gece sabaha kadar
çalıştık. Kendinizi bir hekimin yerine koyun. Şimdi, bu
saatte polikliniğe gideceksiniz, hastaları muayene edeceksiniz ve
akşama kadar da hizmet vereceksiniz. Böyle bir şeyi yapabilir
misiniz? Ya da yapabilirseniz ne kadar sağlıklı yapabilirsiniz?
Ne kadar süreyle yapabilirsiniz? Ben gene Sayın Bakandan rica ediyorum ki
lütfen, hekimleri artık nöbet ertesi çalıştırmaktan
vazgeçin. Biz bunu söylüyoruz ama bakın, burada konuştuğumuz
yasada diyoruz ki Aile hekimleri de nöbet tutsunlar. Şimdi, aile hekimi
belli bir kitleye bakıyor, nöbet tuttuktan sonra izin kullanma gibi bir
şansı yok, akşam nöbet tutacak, akşama kadar tekrar devam
edecek görevine.
Ben bu
konuyla ilgili görüşlerimi aktaracağım tekrar arkadaşlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın
Acar, buyurun.
GÜRKUT
ACAR (Antalya) Sayın Bakan, Meclisten kaçırarak
çıkardığınız 650 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle, kamuda çalışan veya iş yeri hekimliği yapan
kaç hekim kamudan ayrılıp özel sektöre geçmek zorunda kalmıştır?
Birinci sorum bu. Buna ek olarak, yine bu nedenle hastanelerde boşalan
kadrolardan dolayı kaç kanser hastası ameliyat olmak için sırada
beklemektedir, yani Başbakan kadar şanslı olmayanlar?
Üçüncüsü
de: Vatandaşın cebinden çıkan, sağlık için ödedikleri
ilaç ve muayene katkı payları her gün giderek artarken bu katkı
payları hangi kalemlere harcanmaktadır ve toplanan miktar ne
kadardır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Erdoğdu
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Bakan, soruya yazılı da
cevap verebilirsiniz.
2002
yılından itibaren, yıllar itibarıyla sosyal güvenlik ve sağlık
harcamaları nasıl gelişmiştir? Sosyal güvenlik ve
sağlık harcamaları içerisinde personel, ilaç gibi fonksiyonel
bir ayrım varsa tablo hâlinde iletirseniz sevinirim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, buyurun.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Teşekkür ederim Değerli
Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ hiçbir kanunu, hiçbir tasarıyı ya da
teklifi Meclisten kaçırarak yasalaştırmamıştır.
Bunun örneği yoktur, bundan sonra da olmayacaktır. Bugünkü
görüşmeler de aslında bunun çok önemli bir örneğidir.
AK
PARTİ hükûmetleri olarak Sağlıkta Dönüşüm Programıyla
kamudaki sağlık hizmetlerini sürekli olarak güçlendirdik bugüne
kadar, bugünden sonra da güçlendirmeye devam edeceğiz. Belki, değerli
milletvekillerimizin, soruyu soran değerli milletvekilimizin de bilgisi
olmayabilir ama Türkiyede neoliberal politikalar uygulamakla sık sık
bir ezber şeklinde suçlanan AK PARTİ hükûmetleri 2008den bu yana
Türkiyede özel sektörün yeni hastane açmasını ya da yeni personel
istihdamını kontrol eden bir uygulamayı ısrarla takip
etmektedir. Türkiyede ilk defa bizim dönemimizde olmuştur.
Dolayısıyla,
belli kanunlarla kamudan ayrılan hekimler var, kamuya gelen hekimler var
ama kamuda hekim sayısı her yıl sürekli olarak artış
göstermektedir, bundan sonra da artış gösterecektir.
Türkiyede sorunlu alan, tıp
fakültelerine alınan öğrenci sayısının
azlığıdır. Yıllarca belli meslek örgütleri, bu meslek
örgütleriyle birlikte hareket eden belli çevreler, Türkiyede hekim sayısının
artmasını engellemişlerdir. Bu sadece vatandaşa verilen
hizmeti engellemekle kalmamış, aynı zamanda hekimlerin iş
yükünü de ileri derecede artırmıştır.
Bugün de hekimlerin üzerinde büyük bir
iş yükü vardır. Evet, bir hekimin mümkün olduğu kadar dinlenmesi
önemlidir, bir hekimin hata yapmamak için hastasına olabildiğince
fazla zaman ayırması da önemlidir ama bir başka gerçek de Türk
milletine bu ülkenin hekimlerinin hizmet edeceğidir. Yani biz Türkiyedeki
hastaları Yemene ya da Finlandiyaya göndererek onların ihtiyaçlarını
karşılayamayız; gerek koruyucu hizmetler açısından
gerek acil hizmetler açısından gerekse tedavi edici hizmetler
açısından. Dolayısıyla, sistem doğru
kurgulanmıştır ve doğru işlemektedir.
Vatandaşımız da bunu görerek, her geçen yıl bunun
karşılığını hem yapılan anketlerle gösterir
biçimde, memnuniyetini artırarak gösteriyor hem de Hükûmetimizin
arkasında durarak, hükûmetlerimizin arkasında durarak bunu
gösteriyor.
Türkiyede ilaç ve muayene için
alınan katkı payları Avrupadaki en düşük oranlar
arasındadır. Türkiyede cepten harcamalar sürekli olarak
azalmaktadır yıldan yıla. Neden ilaç ve muayene katkı
payı koyuyoruz? Çünkü gereksiz muayeneler, bir taraftan buna ziyadesiyle
ihtiyaç duyan vatandaşların işini
zorlaştırmaktadır, ayrıca akılcı ilaç
kullanımı açısından da ilaca katkı payı
konulması son derece tabiidir. Şunu hepimiz biliyoruz: Türkiyede,
yatan hastalar ilaca hiç para ödemezler; Türkiyede kronik hastalar, ciddi
hastalığı olan insanlar ilaca hiçbir para ödemezler.
Sağlık harcamalarına
sıra gelince, evet, Türkiyede sağlık harcamaları
artmıştır, bununla iftihar ediyoruz. Türkiye sağlık
harcamalarını 2008 sonundaki hesaplamalarla -çünkü bundan sonra
TÜİKin resmî hesaplamaları henüz tamamlanmış
değildir- yaklaşık olarak yılda 600 dolar civarında
gerçekleştirmiştir ve o günden bugüne rakamlar kesin olmamakla
birlikte -Sağlık Bakanlığımızın
projeksiyonundan ifade ediyorum- kişi başına sağlık
harcamaları 550 dolarla 600 dolar arasındadır. Bunu, satın
alma gücü paritesiyle değerlendirirsek 900 doların üstünde bir
satın alma gücü ile Türkiyede sağlığa para
ayırıyoruz. OECD ülkelerinin sağlığa
ayırdığı pay, kişi başına yine satın
alma gücü paritesine göre 3.500 dolardır. Türkiyede satın alma gücü
paritesiyle 900 dolar para harcıyoruz ve biz bununla -şükürler olsun-
12 çeşit aşıyı çocuklarımıza bedava
yaptığımız gibi şimdi ona 2 aşı daha
ekliyoruz. Bütün koruyucu sağlık hizmetlerini ücretsiz olarak
veriyoruz, bütün acil hizmetleri ücretsiz olarak veriyoruz. Bu ülkede ülkenin
en ücra köşesindeki bir vatandaşımız hava ambulansıyla
ihtiyacı olan merkeze taşınıyor kendisinden beş
kuruş para talep edilmeksizin.
Bunlar
-şükürler olsun- ülkenin gerçekleri ve on yıl sonunda AK PARTİ
hükûmetlerinin sağlıkta ülkeyi getirdiği noktalardır.
Bu
yaklaşık olarak 550 dolar kişi başı harcamanın
400 doları kamu tarafından yapılmaktadır. Bundan sonraki
yıllarda da bunda tedricî bir artış olacak. Ancak şunu
ifade edeyim: 2003 ile 2010 arasında kamunun sağlık
harcamaları, kamunun genel kamu harcamaları faiz dışı
olarak yaklaşık olarak yüzde 214 artmıştır.
Sağlık harcamaları ise nominal olarak bu süre içerisinde
yaklaşık olarak yüzde 183 artmıştır. Yani Türkiye
kendi büyümesine paralel bir şekilde sağlığına da para
ayıran bir ülkedir. Kamunun faiz dışı harcamalarına
kıyasla sağlığa daha fazla bir para da
ayrılmamaktadır ve bugün bütün dünya, Türkiyede kurulan verimli
sistemi alkışlıyor.
Değerli
milletvekilleri, bu sadece AK PARTİ hükûmetlerinin başarısı
değil, Türkiye Cumhuriyetinin başarısıdır. Bundan hep
birlikte iftihar etmeliyiz, sizler de iftihar etmelisiniz. Elbette sistemde
eksiklikler var, yapılması gereken işler var. İşte
gece yarılarına kadar, sabahlara kadar sizinle bunun için
çalışıyoruz, bu eksiklikleri de telafi edelim, daha iyisini
gerçekleştirelim diye ama ben, size sabahın şu saatinde
şunu da salık veriyorum: Mayıs ayında Dünya
Sağlık Örgütünün Türkiye için yayınladığı ülke
raporunu lütfen açıp okuyun. Daha çok yakın bir zamanda bu rapor açıklandı.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Bakan, biz soru sorduk. Hükûmet
politikalarını konuşmalarda da anlatabilirsiniz.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sorularınıza cevap veriyorum.
Sağlık harcamalarının nasıl
arttığını, neden arttığını
anlatıyorum.
Hepinize
de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
Atıcı
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, 663 sayılı KHKyı Mecliste tartıştık
mı, ben mi hatırlamıyorum? Çünkü siz Hiçbir şeyi Meclisten
kaçırmadık. dediniz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Sayın Atıcı, burada, biz,
işlerimizi hukuka göre ve Anayasaya göre yapıyoruz. Kanun hükmünde
kararnameler bir Anayasa hükmüdür.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Ama olağanüstü hallerde...
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Biz, bu Anayasaya, Anayasa hükmüne göre bu
işleri yaptık. Siz de yine aynı Anayasa hükümlerine göre Anayasa
Mahkemesine gittiniz. Nedir ortada kaçırılan anlayamadım?
Bakın
BAŞKAN
Sayın Bakan, başka sorular var.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Müsaade ederseniz tekrar ifade edeyim.
BAŞKAN
Sayın Bakan
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Her şey hukuk ve Anayasa çerçevesinde
yapılmıştır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, başka sorular var, onları aldıktan
sonra cevap verin lütfen.
Sayın
Yüceer
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İnsan
Hakları Derneğinin raporlarına göre, cezaevlerinde ölümün
eşiğinde 98 tutuklu, ciddi sağlık sorunları
yaşayan 243 tutuklu bulunmaktadır. Cezaevlerinde sağlık,
insan hakları kapsamındadır. Dolayısıyla,
özgürlüğün kısıtlanması cezası, sağlık
hakkının elinden alınması anlamına gelmemelidir ama
maalesef tıbbı tedaviye erişim hakları engellendiği
için birçok tutuklu cezaevinde yaşamlarını yitirmiştir. Bu
anlamda cezaevinde sağlık hizmetlerine ulaşımın daha
iyi koşullara ulaştırılması için ne
yaptınız, bundan sonra neler yapmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakanım, ben, Hipokrat
yemini etmiş tüm hekimlere çok inanıyorum ama bazen tereddüde
düşüyorum. Örnek vereceğim ve ihbar ediyorum size. Fatih
Hilmioğlu eski bir üniversite rektörü, Silivride yatıyor. Bir kurum,
bir üniversite hastanesi diyor ki: Bunun yaşamsal tehlikesi vardır,
çok ağır bir karaciğer hastalığı vardır.
Bir başka kurum Yoktur diyor. Ben şunu soruyorum: Hakikaten var
mıdır yok mudur? Sizden istirhamım bunu başka bir hakem
hastanesine yani bir başka üniversite ve başka bir hakem hastanesinde
bu konu hakikaten nedir? Hepimiz tatmin olmalıyız. Bir üniversite
hastanesi böyle diyor, bir başka kurum böyle diyor. hangisine
inanacağız? Hipokrat yemeni etmiş hekimlerimiz farklı
mı düşünüyor?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan Türkiyede katılım paylarının az olduğunu ifade
etti ama kendileri iktidara gelmeden hemen önce hastalar ilaç katılım
payı öderlerdi yüzde 10, 20 ve raporlular sıfır. Bu aynen devam
ediyor ancak 5 ve 12 lira muayene katılım payı ödüyorlar özel
veya devlet hastanesine göre. Reçete ücreti ödüyorlar 3 lira, eşdeğer
ilaç farkı ödüyorlar, en ucuz artı yüzde 10 üstündeki bütün
farkı ödüyorlar. Bu bandı 30dan 10a indirdiler. Özel hastane fark
ücreti ödüyorlar, yüzde 90a kadar çıkardılar, tetkik fark ücreti ödüyorlar,
erken muayeneye gelme fark ücreti ödüyorlar, öncelikli tetkik ücreti ödüyorlar
ve istisnai sağlık hizmetleri için ayrıca ücret ödüyorlar.
Bunların hepsi hastanın tedaviye ulaşmasıyla hasta
arasındaki paradan örülmüş duvarın
kalınlığının git gide artmasıyla ifade edilir ve
bu toplam paraların toplam harcamalara bölündüğünde cepten ödemelerin
yüzde 40a
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan buyurun.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Teşekkür ederim Değerli
Başkanım.
Cezaevlerindeki
tutuklu ve hükümlüler, ciddi hastalığı olanlar. Bu konuyu ben de
çok önemsiyorum. Gerçekten, bir şekilde hürriyetini yasal bir biçimde de
olsa kaybetmiş olan, bu hususta kısıtlılığı
olan insanların sağlık hakkına erişmeleri hususunda
çok hassas olmalıyız. Bunun için Adalet
Bakanlığının bizden istediği yardıma,
onların istediği bir biçimde bir protokol yaparak da cevap
vermiş durumdayız ve bundan sonra da elimizden geleni yapmaya devam
edeceğiz.
Burada
önemli olan bir husus var. Daha sonra Sayın Aslanoğlu da benzeri bir
şey söyledi, Sayın Yüceerin sorusu da, her ikisi de birbirine
benziyor. Şimdi, burada yaşamsal tehlikenin olup
olmadığına bir doktor heyeti karar veriyor, başka bir
doktor heyeti karar veriyor. Bunlarla ilgili bütün iş ve işlemleri
savcılıklar takip ediyor ve savcılıklar yönetiyor. Bu
hususta Sağlık Bakanlığının doğrudan bir
yetkisi maalesef yok. Bu, adli tıp kurumu ve savcılıklar
arasında, bu arada bilirkişi olarak tespit edilen üniversiteler ya da
diğer hastanelerle ilgili olarak yürüyen bir husus. Bu konuyu özellikle
Silivri ve Metrisi ziyaret ettiğimiz zaman Adalet Bakanımızla
geniş biçimde görüştük. Yani, hakikaten birtakım ilerlemeler
kaydedildi ama daha da ilerleme kaydedilmesi gerektiğine ben
inanıyorum. Adalet Bakanlığımızla bu konu üzerinde
çalışıyoruz.
Sayın
Özel her zaman tekrarladı, benim gerek Genel Kurulda gerekse buranın
dışında çok sık duyduğum bir hususa yine işaret
etti. Şimdi, bütün mesele şu: Belli anketlerle ya da belli
çalışmalarla aslında matematikle bütün bunları test etmek
lazım. Mesela, Türkiyede, 2003 yılında ilaç ve tedavi
masraflarını kendi karşılayanların oranı, o günkü
Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamlarıyla yüzde 32 iken 2010 yılında
bu yüzde 11,7ye gerilemiştir. Yüzde 11,7 bile belki olmasın,
doğru ama 33ten, 32den 11e inmek demek, bunun yaklaşık olarak
üçte 1ine gerilemesi demektir. Yine, bu hususta biraz önce ifade ettiğim
gibi, vatandaşımızı özellikle yıkıcı
sağlık harcamaları açısından korumaya devam
edeceğiz.
Değerli
Milletvekilim, bu ülkede insanlar organ naklinden kalp ameliyatlarına
varıncaya kadar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) -
özel hastanelerde bile ücretsiz olarak
hizmet alıyorlar, bunu biliyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
İkinci
bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
14üncü
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301 Sıra
Sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 14 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aytuğ
Atıcı Dr. Candan Yüceer SüleymanÇelebi
Mersin Tekirdağ
İstanbul
Mehmet
Ali Ediboğlu Kadir
Gökmen Öğüt Aytun Çıray
Hatay İstanbul İzmir
Özgür
Özel Nurettin Demir
Manisa
Muğla
Madde 14- 663 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye 19 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
madde eklenmiştir.
Basın
ve Halkla İlişkiler Müşavirliği
Madde
19/A- (1) Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğinin
görevleri şunlardır:
a)
Bakanlığın basınla ilgili faaliyetlerini planlamak ve bu
faaliyetlerin belirlenecek usul ve esaslara göre yürütülmesini sağlamak.
b)
Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
c)Tüm
sağlık çalışanlarının hakları ve
sorunları üzerine çalışmalar planlamak ve bu
çalışmaların belirlenecek usul ve esaslara yürütülmesini
sağlamak.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
ALİ EDİBOĞLU (Hatay) Sayın Başkan, değerli
üyeler; 301 sıra sayılı Kanun Tasarısının
14üncü maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, yapılan bir araştırma
vatandaşlarımızın medyada yer alan sağlık
haberlerine pek fazla güvenmediğini göstermektedir. Bunun nedenleri
araştırıldığında da sağlık
alanının ticarileştiği, dolayısıyla birçok firma,
hastane ya da kişinin iş dünyasının yöntemlerini yani reklamları,
tanıtımı abartılı bir şekilde
kullandığı, bunun da ürkütücü boyutlara
ulaştığı bilgisine yer veriyor bu araştırma.
Sağlıkta
şiddetin önlenmesi konusunda medyaya da büyük görevler düşmektedir.
Medya tarafından takip edilen hastaların, hastalıkların
seyriyle ilgili tatmin edici bilgilerin etik değerler içerisinde
verilmesinin doğru olacağını düşünüyorum.
Şiddet
olayları sonrasında kamuoyuna yönelik açıklamaların
donanımlı, yetkili ve yetkin kişilerce yapılması
sağlanmalıdır.
Yazılı
ve görsel medya organlarının sağlık haberlerine yönelik
uzmanlaşmış sağlık muhabiri istihdamı
sağlanmalı, medyada sağlık
danışmanlığına gereken önem verilmelidir.
Medyanın kitle eğitimindeki rolü nedeniyle şiddeti önlemeye
yönelik eğitsel yayınlar yapılmalı, hekimliğin
insanın sağlıklı yaşam hakkına hizmet eden bir
meslek olduğu, Diyanet kurumundan da yardım alınarak
sağlanmalıdır.
Sormak
isterim, hekimlik dışında hangi meslekte 4 kişiden 3ü
mesleği nedeniyle şiddete uğramaktadır? Bugün durup
düşünmek zorundayız. Hayatının en güzel
yıllarını hastalarının yaralarına derman olmak
için öğrenmeye, çalışmaya, kitaplara, sınavlara,
ameliyatlara vakfetmiş bir insan, neden çalıştığı
hastanenin orta yerinde ölümcül saldırılara maruz kalmaktadır?
Hekime ve diğer sağlık çalışanlarına yönelen bu
öfke nedendir? Bugün durup düşünmek zorundayız.
Düne
oranla bugün hastalıkların nedenlerini daha iyi biliyor
olmamıza, teknolojik gelişme sayesinde hastaları daha iyi tedavi
etmemize ve daha önemlisi, düne oranla bugün hastalarımızı daha
uzun ve konforlu yaşatabilmemize rağmen, neden düne oranla bugün
hekimler ve diğer sağlık çalışanları daha çok
horlanmakta, hakaret edilmekte ve ölümcül saldırılara maruz
kalmaktadır? Çünkü bu ülke Sağlıkta Dönüşüm Programı
uygulamaktadır, çünkü program uygulanmaya konulduğu diğer ülkelerde
de şiddete neden olmaktadır.
Aşırı
hasta yükü, hasta başına ayrılan sürenin
kısalığı, emeğin değersizleştirilmesi,
hekimlerin paragöz insanlar olarak topluma tanıtılması,
sağlıkta yaşanan sorunların nedeninin hekimler olarak gösterilmesi
ve en önemlisi, hekimlik mesleğinin puana indirgenerek mesleğin onur
ve saygınlığının yok edilmeye
kalkışılması, yaşanan şiddet
olaylarının temel nedenidir.
Ne
yazık ki bugün hekim ve diğer sağlık
çalışanları, Sağlıkta Dönüşüm Programı
nedeniyle, hekimlik mesleğinin tüccara, sağlık hizmet
birimlerinin de ticarethaneye dönüşmesinin bedelini canlarıyla
ödemekteler.
Öte yandan, hekime yönelik şiddetin
sorumlusu yalnızca şiddeti uygulayanlar değil, şiddete
sessiz kalan, gereğini yapmayan, hekimleri ve diğer sağlık
çalışanlarını korumayan, koruyamayan yetkililerdir.
Unutmayalım ki hekimlik
mesleğinin temeli hasta hakkıdır. Hastaların sadece insan
oldukları için hak ettikleri nitelikli sağlık hizmetine
ulaşmasının yolu ise genelinde sağlık
çalışanlarının, özelinde hekimlerin çalışma
koşularının insani olmasından geçmektedir.
Unutmayalım ki hekimlik
mesleğinin temeli Sağlıkta Dönüşüm Programının
istediği gibi para, puan, verimlilik, kâr, bilanço değildir,
olmamalıdır. Aksine, bu mesleğin temeli yıllar önce
söylendiği gibi sevgidir, anlayıştır,
paylaşımdır, dayanışmadır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301 Sıra
Sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 15. Maddesindeki (8) fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Pervin Buldan Hasip Kaplan Levent
Tüzel
Iğdır Şırnak İstanbul
Erol Dora Adil Kurt Nazmi Gür
Mardin Hakkâri Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
Olan 301 Sıra Sayılı Sağlık Bakanlığı
ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 15 inci maddesinin Tasarıdan
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre yeniden
sıralanmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aytuğ Atıcı Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Aytun Çıray Özgür Özel
İstanbul İzmir Manisa
Metin Lütfi Baydar Nurettin Demir
Aydın Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Metin Lütfi Baydar, Aydın Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
METİN
LÜTFİ BAYDAR (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ramazan ayı yaklaşırken idrak ettiğimiz
Berat Kandilinizi kutlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Rivayet
odur ki Nemrut, İbrahim Peygamberi ateşe atacağı zaman
kervan sahiplerine ateşe odun getirmelerini emreder. Kervanlar ateşe
odun getirirken bir karıncanın damlayla su
taşıdığı görülür. Kervan sahibi karıncaya Bir
damla suyla koca dağ gibi ateşi söndüreceğini mi
sanıyorsun? der. Karınca da cevap verir: Belki ateşi
söndüremem ama en azından safım belli olur. Biz de
safımızı belli etmeye devam edeceğiz değerli
arkadaşlarım.
HÜSEYİN
BÜRGE (İstanbul) Belli safın.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Hangi saftasın?
METİN
LÜTFİ BAYDAR (Devamla) Hangi safta olduğumu göreceksiniz
şimdi.
Sayın
Başbakan Atatürk Üniversitesinde yapmış olduğu
açıklamada dış politika konusunda tribünlerde olmanın
ülkemize çok ağır bedellere neden olduğunu söylemiştir.
Başbakana, ifade etmiş olduğu "çok ağır
bedellerin" ne olduğunu yazılı soru önergesi ile sordum. Bu
soru önergemin cevabını merakla beklemekteyim.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakan konuşmalarında tribünlerde
olmaktansa sahada olmayı tercih ettiğini birçok defa ifade
etmiştir. Başbakanın, Sayın
Başbakanımızın gençlik yıllarında futbol
oynadığını düşünürsek bu tribünler ile ifade etmek
istediğinin futbol oyunu olduğunu çıkarabiliriz. Peki,
Başbakan tarafından yönetilen ülkemizin futboldaki rolü ne
olacaktır? Futbolcu mu, hakem mi yoksa takımları idare eden
teknik direktör veya teknik kadro mu?
Sayın
Başbakan ülkemizi futbolcu olarak düşünüyorsa futbolcuların
mutlaka bir teknik direktörün komutlarına uymak zorunluluğunda
olduğunu bilmesi gerekmektedir. Futbolcuların saha
dizilişlerinde hangi bölgelerde yer alacağını, antrenman
performansına göre ne kadar oynayıp oynamayacağını
teknik direktör belirlemektedir. Bu açıdan baktığımızda
ülkemizi kim kontrol edecek? Ülkemizin bağlı olacağı teknik
direktör kim olacak?
Başbakan
ülkemize hakem rolünü düşünüyor ise hakemlerin de bir üst kuruma
bağlı olduğunu ve o kurumun kararlarına göre maçlara
çıktıklarını, bir üst seviyeye terfi ettiklerini
bilmekteyiz. Peki, bu durumda ülkemizin davranışı nasıl
olacaktır? Hakemler ne kadar hakkaniyetli, adaletli, eyyamdan uzak bir
yönetim gösterse bile sonuçta mutlaka bir üst kuruma bağlı
olmaktadır. Ülkemiz için Başbakan hakem rolünü düşünüyorsa
bağlı olacağımız üst kurum kimdir?
Sayın
Başbakan ülkemizin teknik direktör olarak sahada olmasını da
isteyebilir. Takımı belirleyen, dizilişlerini yöneten, kimin
oyunda kalacağına, kimin çıkacağına teknik direktör
karar verir fakat teknik direktörler de bir yönetime bağlıdır.
Ne kadar iyi olursa olsun, ne kadar başarılı olursa olsun
başkan veya yönetim kararı sonucu işini her zaman kaybetme
tehlikesi ile karşı karşıyadır. Ülkemiz için
Sayın Başbakan teknik direktörlüğü düşünüyorsa
bağlı olacağımız yönetim veya başkan kim
olacaktır?
Sayın
Başbakanın dış politikamızı biraz önce
bahsetmiş olduğum görevlerden hangisinde düşündüğünü
bilemeyiz. Bildiğimiz, bu şekildeki bir dış politikayla
yönetilen herhangi bir ülkenin iplerinin her zaman için
başkalarının elinde olacağıdır.
Bense
dış politikayı satranca benzetirim. Satranç tahtası
üzerindeki figürleri yönetenlerin devletler olduğuna inanmaktayım.
Piyonları, kaleleri, filleri, veziri, şahı yönetenler
devletlerdir. Devletlerin üç, dört, beş hamle veya daha
fazlasını öngörebilme ve bu öngörüye göre taşlarını
sürmeleri devletlerin gücünün göstergesidir. Analitik düşünce
yeteneklerini geliştiren, bilgi analizlerini doğru yapabilen ve
gerçeklikten hiçbir zaman sapmayan devletler, satranç tahtasının
başından uzun süre kalkmayarak egemenliklerini sürdürebilmektedirler.
Yapmış
olduğum açıklamamda herhangi bir devlet adını vermekten
özellikle kaçınmış bulunmaktayım. Wikileaks belgelerinin
açıklanmasından sonra ABD Dışişleri Bakanı
Hillary Clinton yapmış olduğu açıklama ile ABD'li
diplomatları övmüş ve görevlerini yaptıklarını ifade
etmiştir. ABD Dışişleri Bakanının
açıklamasından birinci öncelikleri olduğunu anlamaktayız.
Dış
politikayı sadece doksan dakika, uzatmalar ve de penaltılarla mutlaka
bir sonuca ulaşılması istenen bir oyun olarak mı görmek
istersiniz, yoksa dış politikayı, uzun zaman sürebilecek, sadece
karşınızdaki rakibi yenmenin yeterli olmadığı bir
akıl oyunu olarak mı görmek istersiniz? Verecek olduğunuz cevap,
ülkemizin sıfır sorun ile yola çıkılan dış
politikasının tüm komşularımızla savaşın
eşiğine nasıl geldiğini açıklayacaktır. Bulacak olduğunuz
doğru cevabı, sizlerin ve vatandaşlarımızın
takdirlerine bırakıyor, bu duygu ve düşüncelerle yüce
Meclisimizi selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım. Karar yeter sayısı istendi,
arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 07.45
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 07.54
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN
(Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)
---0---
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 131inci
Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.
15inci
madde üzerinde Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve
arkadaşlarının verdiği önergenin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
301
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 301 Sıra Sayılı Sağlık Bakanlığı
ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 15. Maddesindeki (8) fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sağlık
hakkı temel haktır. Bu alanda mesleki hizmet gösterenlerin insan
sağlığı ve canını kurtarma veya daha iyi hale
getirme durumları söz konusudur. Bu kutsal görevin yerine getirilebilmesi
için sağlık emekçilerinin güvenceli ve insani koşullarda,
kaygı duymadan çalışmaları gerekmektedir.
Dolayısıyla ilgili fıkranın bu durumlara
aykırılık teşkil etmesinden ötürü yasa metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
16ncı
madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 301 Sıra Sayılı Sağlık Bakanlığı
ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 16 ncı maddesinin aşağıdaki
gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aytuğ Atıcı Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Aytun Çıray Özgür Özel
İstanbul İzmir Manisa
Nurettin Demir Haluk Koç
Muğla Samsun
Ürün
denetçiliği
Madde
44/A- (1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunda ürün denetçi
yardımcısı ve ürün denetçileri istihdam edilir. Bunların
mesleğe alınmaları, yarışma sınavları,
yetiştirilmeleri, yeterlik sınavları, görev, yetki ve
sorumlulukları, atama ve yer değiştirmeleri ile
çalışma usul ve esasları, 44 üncü madde hükümleri çerçevesinde
yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Sayın Başkanım, ürün denetmenliği
ile denetçiliği çok farklı kavramlar, onun için
katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Haluk Koç, Samsun Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALUK
KOÇ (Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
günün başlangıcıyla beraber tüm Meclisin Berat Kandilini
kutluyorum, hayırlı olsun diliyorum.
Sağlık
alanında konuşacak çok şey var. En zor konu, sağlıkta
hizmet sunanların da, sağlık hizmeti alanların da mutlu
edileceği bir sağlık sistemini oluşturabilmek. Bu,
dünyanın hiçbir yerinde mümkün olmadı şimdiye kadar, hem hizmeti
alanların hem hizmeti sunanların birlikte mutlu olabileceği bir
sistem. Bunun için değişik siyasi görüşlerin, sağlık
hizmetinin organizasyonunda, insan gücünün kullanılmasında ve
sağlıkta finansman modelinin ortaya konulmasında
değişik görüşleri var. Temel politik akımların da bu
demin saydığım alt başlıklarda farklı farklı
çözüm önerileri var yani AKPyle Cumhuriyet Halk Partisinin hemen hemen bu üç
başlıkta da zıt dünya görüşlerinden zıt çözüm
önerileri var.
Ben
-Sayın Bakan bilir- on yıl öncesinde Cumhuriyet Halk Partisinin
sağlık politikalarından sorumlu idim. Daha sonra birçok
başka görevde bulundum. Daha sonra da yurt dışı
komisyonlarda görev yaptım. O konudaki görevim geride kaldı ama
şunu söyleyebilirim: On sene önceki fikrimde değilim, bunu
açıklıkla söyleyebilirim. Finansman modeli bakımından daha
katı, tamamen vergi gelirleriyle bunun kamu hizmeti olarak
sağlanması görüşünden bugün geldiğimiz sistemde, mutlaka
değişik şekillerde yurttaşların da bu hizmetin
finansmanına katkıda bulunmasının gerekli olduğunu
yaşayarak görüyorum.
Burada
getirdiğiniz sağlıkta dönüşüm modelinin eleştirilecek
çok yönü var. Eleştirmek bizim hakkımız ama beş
dakikalık bir konuşma içerisinde bunu yapabilmek mümkün değil.
Onun için ben bugünkü çalışma düzeni ve Meclisin
sağlığıyla ilgili Sağlık Bakanının
dikkatini çekeceğim.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, on yıldır her Meclis tatili
yaklaştığında, haziran ayının 20sinden itibaren
iktidar grubu, grup başkan vekilleri bir listeyle gelirler: Bunlar bu
yasama yılının sonuna kadar çıkmak zorunda. Her
bakanlık sanki ocak ayını yaşamamış, şubat
ayını yaşamamış, martı, nisanı,
mayısı, haziranı yaşamamış; o gerekli, o gün
çıkacak ya, ertesi gün devletin bütün işleri yürüyebilsin. Buna sizin
partinizden hiçbir itiraz gelmemiştir. Sıkışarak
çalışmanın hiçbir anlamı yok değerli arkadaşlar,
hiçbir anlamı yok.
Bu
nasıl bir bürokrasidir? Yani sayın bakanlar da belki
sıkışıyorlar, Hükûmete getiriyorlar, Hükûmet Meclise
dayatıyor, Meclis muhalefete dayatıyor ve sizler burada irade
kullanamayan, sizler ve bizler irade kullanamayan, bürokrasinin o dediğini,
o denilen tarihte yapmak zorunda olan insanlar olarak görev yapmak zorunda
kalıyoruz. Bu sağlıklı bir çalışma yöntemi
değil. Bir sene olur, acil bir iş olur, acil bir gündem olur,
eyvallah ama her sene son dakikada aciliyet gerektiren bir sürü şey;
bunları kabul etmek mümkün değil. Lütfen bunları siz de kendi
aranızda eleştirin, kendi aranızda sorgulayın. Şu,
sağlıklı bir çalışma yöntemi değil.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Kesinlikle doğru.
HALUK
KOÇ (Devamla) Bunu biz söylediğimiz zaman, biz bunları
konuştuğumuz zaman beşer dakika, yoklama istediğimiz zaman
bize kızmayın. Belki bir uyarı görevi de yapıyoruz.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Bir sefer oldu.
HALUK
KOÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bir sefer olur; on senedir
böyle oluyor. Böyle giderse on birde, on ikide, on üçte de böyle olacak.
Sonra,
devam için çok çırpınıyorsunuz, bunu görüyorum
İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) Sayın Vekilim, önergeyi anlamadık
yalnız.
HALUK
KOÇ (Devamla)
ama şu deneyimimi sizlerle paylaşayım: Çok
devam edenlerin bundan sonraki dönem listeye girecekler diye bir garantisi yok.
22nci Dönemde en çok devam edenler listeye girememiştir, 23te ve 24te
de aynısı olacak. Onun için, bence bu süreci kendi içinizde bir
sorgulayın ve Hükûmeti ve bürokratlarını biraz
sıkıştırın, eleştirin.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
17nci
maddede iki adet önerge vardır
OKTAY
VURAL (İzmir) Bizim önergeyi geri çekiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 301 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı
ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 17 nci maddesinin aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aytuğ Atıcı Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Kazım Kurt Aytun Çıray
İstanbul Eskişehir İzmir
Nurettin Demir Özgür Özel
Muğla Manisa
Madde
17- 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 54 üncü maddesinin birinci
fıkrasına birinci cümleden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Bakanlık
ve bağlı kuruluşları merkez ve taşra
teşkilatı ile döner sermaye teşkilatı kadrolarında
bulunan hukuk birimi amirleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar, ayrıca
vekâletname ibraz etmeksizin hukuki desteğe ihtiyaç duyan Bakanlık ve
bağlı kuruluşlarındaki tüm çalışanları vekil
sıfatı ile temsil eder."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM
KURT (Eskişehir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
17nci maddeyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz
aldım.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, burada esas
tartışılması gereken Bakanlık hukuk müşavirleri,
hukuk birimi ve avukatlarının vekâletname aranmaksızın
Bakanlık personelini vekil sıfatıyla temsil etmesiyle ilgili bir
olay. Şimdi, neye karşı ve kime karşı temsil edecek?
Hangi olayda vekil olacak? Esas olan o olmakla birlikte,
Bakanlığın hukuk müşavirlerinin ya da avukatlarının
mesleki anlamda bir değerlendirilmesinin yapılması gerekir.
Özellikle, 12 Eylülden sonra Anayasaya konulan yasaklarla kamuda
çalışan avukatların barolara kayıt olması
zorunluluğu ortadan kaldırılmıştır. Bir
kişinin avukat olabilmesi için yetkiyi veren baro, kamuda
çalışan avukatın baroya kayıtlı olmamasından
dolayı belli sıkıntılar yaşamaktadır.
Dolayısıyla, öncelikle ve demokratik bir yaklaşım olarak
Anayasanın bu maddesini değiştirerek kamuda çalışan
tüm memurların, özellikle avukatlar, doktorlar ve mühendislerin
odalarına kayıtlı olması zorunluluğunu tekrar getirmek
durumundayız.
Bu
zorunluluk
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Ama zorunluluk demokrasiyle bağdaşmaz
üstat.
KAZIM
KURT (Devamla) Ama mesleğini yapabilmesi için zorunluluk gerekiyor.
Siz
burada milletvekilliği yapabilmek için yemin zorunluluğunu
getiriyorsanız bu da böyle bir şey işte.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Keşke öyle bir zorunluluk olmasa.
KAZIM
KURT (Devamla) Dolayısıyla, baronun denetlemediği bir
hukukçunun, üstelik, vekâletname almadan, vekâletnamesi olmadan bir temsil
yetkisi kullanması hukuki anlamda doğru değildir. Bu
uygulamayı ya maddeyi düzgün yazarak genişletmeli ya da tüm hukuk
müşavirlerinin barolara kayıtlı olma zorunluluğu getirilerek bu konuda Bakanlık personeline
hukuki yardım, hukuki destek sağlanacaksa hangi çerçevede ve neye
karşı, kime karşı olacak bu hukuki yardım,
sınırları belli olmalıdır. Hukuk ve avukatlık
özellikle hukuki yardımı yapabilmenin sadece avukatlara verilmiş
bir hak ve tekel olduğu değerlendirilirse bunu uygularken
mesleğin disiplini içerisinde bir denetimin gerekli olduğunu
hepimizin bilmesi gerekir ve bu doğrultuda düzgün bir biçimde işlemi
devam ettirmek gerekir.
Her şeyi kanunlara ve kurumlara
uygun olarak yaptığımızı iddia ettiğimiz,
söylediğimiz bir ortamda 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
düzgün ayarlanmadığı, düzgün yazılmadığı net
bir biçimde ortaya çıkmıştır ve bu, Meclis denetimine de
tabi tutulmadığı için, şimdi kararnameyi kanunla düzeltmek
gibi bir işle iştigal ediyoruz. Bu da sizin aceleciliğinizin
bizi getirdiği durum olarak değerlendirilmelidir. Eğer kararname
yayımlandığı zaman hemen Meclise gelseydi ve hemen
tartışılsaydı, bugün Meclisin son gününe bu işleri
sıkıştırmak gibi bir zorunlulukla
karşılaşmazdık ve karşılaştığımız
sıkıntıları da birlikte tartışarak ve biraz önce
bazı maddelerde olduğu gibi, uzlaşarak çözme şansı
bulabilirdik ama maalesef, bunları değerlendiremiyoruz, bunlardan
yararlanamıyoruz.
Önümüzdeki dönem çalışmalarda,
inşallah, bu konuda biraz daha titiz olunur, biraz daha muhalefetin sesine
kulak verilir ve bu doğrultuda, daha düzgün ve daha hukuka uygun
çalışmalar yapmak üzere hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301 sıra
sayılı Kanun Tasarının 18 inci maddesiyle
değiştirilen 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki
(III) sayılı Cetvelin "Başhekim Yardımcısı bölümündeki
"c) Diğer" ifadesinin "c) Lisansüstü eğitim
yapmış sağlık bilimleri lisansiyerleri" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ahmet Aydın Mehmet Doğan Kubat
Giresun Adıyaman İstanbul
Ali Öz Oktay Vural Alim Işık
Mersin İzmir Kütahya
Emin Çınar Aytuğ
Atıcı Özgür
Özel
Kastamonu Mersin Manisa
Metin Lütfi Baydar Recep Özel Nurettin
Demir
Aydın Isparta Muğla
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Sayın Başkanım, güzel bir uzlaşma
örneği, grupların ortak önergesi.
Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılıyoruz Değerli
Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Cetveldeki
ifadenin, Kanun Hükmündeki Kararnamede geçen ifadeye ve maksada uygun olarak
değiştirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
19uncu
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 301 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı
ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 19uncu maddesinin aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aytuğ
Atıcı Candan
Yüceer Süleyman Çelebi
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kadir
Gökmen Öğüt Orhan
Düzgün Özgür Özel
İstanbul Tokat Manisa
Aytun
Çıray Nurettin
Demir
İzmir Muğla
MADDE 19- 663
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin; 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendi yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Orhan Düzgün, Tokat Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, sağlık sisteminde aksayan taraflar var. Biz
muhalefet olarak bunları söylemek zorundayız. Bir kere bu sistemin
en büyük eksiği şu: Koruyucu
hekimlik hizmetlerinde maalesef zayıf durumdayız yani testiyi
kırdıktan sonra çare arıyoruz. Hâlbuki bütün dünya ülkelerinde
asıl amaç insanların hasta olmasını engellemektir. Ona
rağmen eğer bunu başaramadıysanız bundan sonraki
süreçte bu hastayı tedavi etmekle uğraşacaksınız,
tıbbın görevi budur. Maalesef bizim ülkemizde koruyucu hekimlik
hizmetleri geri plana itilmiş durumdadır. Daha önce de bu kürsüye
geldiğimde söyledim, benim bölgemde bir Kırım Kongo
kanamalı ateşi hastalığı var. On yıldır insanlar evlerinden
herhangi bir sebeple çıkıyorlar ve evlerine döndüklerinde büyük bir
panik yaşıyorlar. Neden? Acaba bugün bizi bir kene
ısırdı mı, acaba bir hafta sonra hastalıktan ölecek
miyiz? Maalesef bu on yıllık süreç içerisinde onunla ilgili
alınmış hiçbir ciddi önlem yok. Hâlâ bugün gidin Tokatta,
Sivasta, Amasyada, Çorumda, Yozgatta insanlar bu korkuyla
yaşıyorlar ve bu nedenle de ölüyorlar. Umut ediyorum ki bundan
sonraki süreçte bu konuyla ilgili daha ciddi çalışmalar
yapılır, insanların bu sebeple ölmesi engellenir.
Yine, değerli
arkadaşlarım, acil hekimliği tıpta çok önemli bir uygulamadır.
Acilde bulunan kişinin mutlaka iyi bir eğitim alması ve iyi bir
hizmet sunması gerekir çünkü insanlar acile keyfekeder gelmezler, mutlaka
ciddi bir problemleri vardır fakat yine son dönemde özellikle planlama
yapılmadan acil hekimlerinin aile hekimi yapılması sonucunda
acil servisler bomboş bırakılmıştır. Onun
sonucunda da burada birinin nöbet tutması gerektiğine göre, uzman
hekimler acil servislerde nöbete yazılmıştır.
Şimdi, elinizi
vicdanınıza koyun, yirmi yıllık bir göz doktoru
düşünün, yirmi yıldır hiç acil hasta görmemiş. Sizin de
memlekette anneleriniz var, babalarınız var, çocuklarınız
var, akrabalarınız var. Babanız kalp krizi geçiriyor, bu
hastayı yirmi yıldır hiç kalp krizi hastası muayene
etmemiş, görmemiş, tedavi etmemiş bir hekim muayene etmeye
kalkıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu eksikliğin mutlaka giderilmesi lazım.
Eğer acil hekim ihtiyacı varsa bunun mutlaka planlanması
lazım ya da bu acil servisler boşaltılırken onun
planlanarak boşaltılması lazım. Eğer bir günde siz
bütün acil hekimlerini aile hekimi yaparsanız bu insanlar, acile gelen
insanlar sıkıntı yaşayacak demektir.
Yine, değerli
arkadaşlarım, tıpta şöyle bir kural vardır, bizim
hocalarımızın bize öğrettiği şey şudur:
Hiçbir zaman hastayı yalnız muayene etmeyin. Tıp fakültesine giren
herkese söylenen şey budur. Fakat maalesef bugün hastane
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) - Sayın Düzgün
ORHAN DÜZGÜN
(Devamla) - Daha önemli bir şeyden bahsediyorum. Dinlersen faydalı
olacağını düşünüyorum.
Şimdi
değerli arkadaşlarım, hasta geliyor, yanınızda
hemşire yok. Kim var yanınızda? Tıbbi sekreter var.
Şimdi tıbbi sekreter de bu işi yapabilir diye
düşünebilirsiniz fakat Türkiyedeki tıbbi sekreterlerin şöyle
bir şikâyeti var: Biz okul mezunu olduğumuz hâlde Bakanlık bizi
çalıştırmıyor, bizim yerimize taşeron firmaların
sadece bilgisayar kullanmayı bilen, hiçbir tıp eğitimi
almamış insanları çalıştırıyor. Şimdi
siz buna razı olabilir misiniz?
İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) - Önergeyle ilgili konuş.
ORHAN DÜZGÜN
(Devamla) - Biraz dinlersen daha çok sevineceğim, daha çok şey
öğrenebilirsin, şansını zorlama.
Şimdi
arkadaşlar, tıp eğitimi almamış, etik
yaklaşımı olmayan bir insanın sizin hastanız, sizin
bir yakınınızı muayene edilirken orada
bulunmasını doğru bulur musunuz? Siz bulur musunuz Sayın
Vekilim? Bunlar yanlış arkadaşlar, bunların mutlaka
düzeltilmesi lazım. Eğer bunları düzeltebilirseniz,
düzeltirseniz biz de gelir burada size teşekkür ederiz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
20nci madde
üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301
sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 20 nci maddesinin Tasarıdan çıkarılmasını
ve diğer maddelerin buna göre sıralanmasını arz ve teklif
ederiz.
Aytuğ Atıcı Candan Yüceer Süleyman Çelebi
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Aytun Çıray Özgür Özel
İstanbul İzmir Manisa
Nurettin Demir Mustafa Moroğlu
Muğla İzmir
OKTAY VURAL (İzmir) Önergemizi
çekiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Vural önergeyi
çekiyor.
Komisyon önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor
mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz
isteyen Mustafa Moroğlu, İzmir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 663 sayılı
Kanun Hükmündeki Kararnamede, sizin çıkardığınız
kararnamenin 25inci maddesinin olduğu gibi kalmasını
istemişiz çünkü teklif edilen maddede bu maddenin
kaldırılması istenmiş. Neymiş bu maddenin özü?
İl sağlık müdürlükleri illerde Bakanlığın
temsilcileri ve aynı zamanda valilerin sağlık
müşavirleridir. denmiş. Herhâlde AKP Grubu adına konuşan
arkadaşımız bu maddenin içeriğini unutmuş olacak ya da
yeni getirilen maddenin bunu ortadan kaldırdığını
görmemiş, okumamış olacak ki
Aynen şöyle, tutanaklarda da
çok açıkça görülebilir: Öyle bir hayaldi gerçek oldu ki merkezde toplanan
yetkiler, dikey yapılanma olduğu gibi bırakıldı,
taşra teşkilatlarına devredildi birçok yetkiler. Onun için
hayaldi gerçek oldu. Yani konuşmanın sağlık hizmetleriyle
ilgili ya da sağlık yapılanmasında teşkilatlanmadaki
yapılanmayı anlatırken bu ifadeleri kullandı.
Evet, AKP 2002 yılından önce
ve 2002 yılından sonra iktidara gelirken, bir müddet bütünüyle
merkezileşmeye karşı bir tavır koyan, daha çok en küçük
yerlere kadar yerelleşmeyi savunan, hatta bununla ilgili yerel reformlar
paketine ilişkin de kamuoyunda önemli övgüler alan bir iktidar
görünümündeydi ama ne zamana kadar, bence 2nci dönemin başına kadar.
Ondan sonra yavaş yavaş bütün yereldeki yerelleşmeyi savunan,
yerelde demokrasiyi savunan, yerelde kalkınmayı savunan AKP
İktidarı, bütünüyle bütün yetkileri artık giderek tek iktidar
merkezinde ve giderek tek Bakanlıkta ve giderek tek
Başbakanlıkta toplayan bir hâle büründü. Herhâlde bu, iktidar
olmanın ağırlığını
taşıyamamanın verdiği bir gaflet diye düşünüyorum.
Umarım, bu maddenin kaldırılmasına, kendi koydukları
kanun hükmünde kararnameyle kendi yazdıkları ve illerdeki
sağlık müdürlüklerinin Bakanlığın temsilcisi
olduğu ve sağlık müdürlüklerinin aynı zamanda valinin
müşaviri olduğu maddesini değiştirmezler diye
düşünüyorum. Kendileri de böylelikle, tekrar yerelleşmede, yerelde
daha iyi denetlenebilme olanakları olduğu için ve yerelde hizmetler
daha iyi verilebildiği için bu maddeyi kaldırmazlar diye
düşünüyorum.
Burada işe
yarayacağını düşündüğüm bir gelişmeyi de, biraz
önce sorularda Bakanımızla paylaştığım gibi, bir
hastamızın derdini de sizinle paylaşmak isterim. Bu, hem hasta
hem tutuklu hükümlü, yani ceza almış ama henüz Yargıtayda
cezası onanmamış. Aslında bu hikâyeye zamanım yetmezse
sonraki şeyde devam ederim
RECEP ÖZEL
(Isparta) Yeter bunu söyledin, üç defa dinledik; oylayalım artık.
MUSTAFA
MOROĞLU (Devamla) Oylayalım. Çok mu yoruldunuz? Çok
çalışacağız. diyordunuz, devam ediyoruz
çalışmaya; çok mu yoruldunuz?
ADEM
YEŞİLDAL (Hatay) Yeni şeyler duyalım biraz da.
MUSTAFA
MOROĞLU (Devamla) Yeni şeyler anlatacağım. Aslında
bunlar sizin yarattığı, aslında yurdum
insanlarının belki milyonlarcasının
yaşayabileceği bir hikâye anlatacağım, belki
Bakanımız da bir katkıda bulunur. Sonra devam ederim
önerilerime.
Bu hikâye öyle bir
hikâye ki, İzmirin Bayraklısında yaşanan, içinde
sağlık olan, içinde güvenlik olan, içinde adalet olan, içinde sosyal
hukuk devleti olan, aslında bir kişinin başından iki üç
günde geçen ve hâlâ üç dört aydır devam eden bu olay, nasıl bizim
sağlık sistemimizin bozulduğuna, nasıl adalet sistemimizin
bozulduğuna ve nasıl güvenlik sistemimizin bozulduğuna
ilişkin güzel bir örnek. Bunu 23üncü maddede anlatayım, vaktim
yetmeyecek, aynı zamanda Bakanımızdan da bu konuda bir destek
isteyeyim.
Şimdi oylamaya
geçebiliriz.
Hepinize
saygılar sunuyorum, sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza
III- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN
Yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Tarhan,
Sayın Çelebi, Sayın Atıcı, Sayın Özel, Sayın
Öğüt, Sayın Öztürk, Sayın Acar, Sayın Koç, Sayın
Baydar, Sayın Kurt, Sayın Moroğlu, Sayın Yılmaz,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Edipoğlu, Sayın Nazlıaka,
Sayın Kaleli, Sayın Yüceer, Sayın Özkoç, Sayın Korutürk,
Sayın Kalkavan.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Ankara Milletvekili Cevdet Erdölün; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/637, 2/700) (S. Sayısı: 301) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
21inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 301 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21 inci
maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 1219 sayılı Kanunun
geçici 7 nci maddesinin dördüncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Aytuğ
Atıcı Kadir
Gökmen Öğüt Candan Yüceer
Mersin İstanbul Tekirdağ
Özgür
Özel Süleyman
Çelebi
Manisa İstanbul
"Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ağız ve diş
teknikerliğine ilişkin iş ve işlemleri son beş
yıl içinde en az toplam bir yıl süre ile
yaptığını belgeleyen ve en az lise seviyesinde eğitimi
bulunanlar ile son on yıl içinde toplam en az beş yıl süre ile
aynı iş ve işlemleri yaptığını belgeleyen ve
ilkokul veya ilköğretim okulu diploması bulunanlardan, usul ve
esasları Sağlık Bakanlığınca belirlenen
eğitimleri alarak açılacak sınavlarda başarılı
olanlar, ağız ve diş sağlığı teknikeri
yetkisiyle çalışabilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Kadir Gökmen Öğüt, İstanbul Milletvekili.
(CHP sıralarından alkışlar)
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinize günaydın. İyi kandiller diliyorum.
Bugün
görüşülmekte olan 301 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 21inci maddesinin değiştirilmesi
öngörülen 1219 sayılı Kanunun geçici 7nci maddesinin dördüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Değerli
arkadaşlar, burada Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla, ağız ve diş teknikerliğine ilişkin
iş ve işlemleri son beş yıl içinde en az toplam bir
yıl süreyle yaptığını belgeleyen ve en az lise
seviyesinde eğitimi bulunanlardan diye başlayan maddenin bu
paragrafının en az lise seviyesinin bir defaya mahsus olmak üzere
ilkokul olarak değiştirilmesini istiyoruz. Bunun gerekçesi şu:
Bu kanunla getirilen lise seviyesindeki eğitim ve teknikerliği bundan
sonraki tarih olarak biz de onaylıyoruz, gerekli görüyoruz, çok da önemli
görüyoruz. Bu konuda Bakanlığı da son derece destekliyoruz ama
yirmi yıldır, yirmi beş yıldır çalışan, on
yıldır çalışan, muayenehanelerde çalışan insanlar
var. Bu insanların hakkının da bir defaya mahsus olmak üzere,
beş yıl çalıştığını ispatlamak
şartıyla bir defaya mahsus olarak verilmesini istiyoruz.
Bununla ilgili
olarak kesin sayıyı, Türkiye sayısını veremiyorum ama
çok daha fazla olduğuna inanıyorum. Sadece İstanbuldaki
sayı 800-900 civarında. 800-900 civarında çalışan
insanın hakkının zayi edilmemesi için biz burada komisyonla
görüştük, onları ikna etmeye çalıştık, belli bir
haksızlığı ortadan kaldırmaya çalıştık.
Sağ olsunlar komisyon ve Bakanlık da buna olumlu
yaklaşmıştı ama son anda yapılan başka bir
görüş vasıtasıyla, bu sizin tarafınızdan ortak
önergemizdi, memnuniyetle birlikte imzalamıştık ama bir
şekilde kabul edilmedi. Eminim bunda vicdanlarınıza müracaat
ettiğiniz zaman bunun doğru olmadığına
inanacaksınız. Yani eğitimin gerekli olduğunu hepimiz
söylüyoruz, bu çok önemli bir şeydir diyoruz, teknikerlik seviyesine
çıkarılmasını son derece destekliyoruz ama geçmişte
çalışan insanların da hakkının verilmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
Örneğin, gene
bu kanunun içinde olan eczacı teknikerliğinin ilkokul seviyesinde
olması kabul edildi. Eczacı teknikerlerinin kabul edilip de diş
hekiminin yanında çalışan yardımcıların kabul
edilmemesi herhangi bir şekilde eşitlik ve vicdan olayına sığmıyor
diye düşünüyoruz. Bu konuda sizin tekrar bu şeye yardımcı
olmanızı istiyoruz ama
Hakikaten sadece İstanbulda 900
kişinin olduğunu, bu sayıyı bir daha size söylemek
istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun bu şekilde değiştirilirse büyük
bir haksızlık engellenecektir diye düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, sağlık çalışanları,
Sağlıkta Dönüşüm Programıyla birlikte gittikçe
itibarsızlaştırılmaya çalışılmış,
hatta hedef gösterilmiştir. Hasta hakları suistimal edilerek
çalışanlar üzerinde aşırı bir baskı
uygulanmaktadır. Performans sisteminde yüzde 30-yüzde 70 dengesi
sağlanmalıdır. Yeni açılan fakülteler piyasada
işsizliği daha da fazlalaştırmaktadır.
Ayrıca,
yardımcı personelimize de bu performans yüzünden aşırı
çalışma ve aynı baskı uygulanmakta, aşırı
iş yükü büyük olumsuzluklara neden olmaktadır.
Bu
olumsuzluklar fiziki hastalıklar olduğu gibi, diş
teknisyenlerimizde silikozis türü onarılamayan, tedavisi çok zor olan
ölümcül hastalıklara yol açmaktadır. Silikozisten yakın zamanda
3 teknisyen arkadaşımız maalesef vefat etmiştir. Birisi on
dokuz yaşında bir genç arkadaşımızdı.
Aynı
şekilde, doktora öğrencilerimiz, sosyal güvenlikleri olmadan çok
ciddi yük çekmektedirler. Doktora öğrencilerinin bir an önce sosyal
güvenlik sistemine alınmasını ve asgari ücretle maaş
bağlanmasını talep ediyorum.
Vatandaşlarımızdan
bu süreç içinde, sağlık dönüşüm süreci içinde ilaç
katılım payı, eş değer ilaç fark payı,
muayenehane katılım payı adı altında kesintiler
yapıldı; anlaşmalı özel hastaneler sınıflara
ayrıldı, bu hastanelere gidenlerden yüzde 70 ila 30 arasında
değişen fark ücreti alınmaya başlandı. İşte
bu, AKPnin hizmet anlayışıydı. Hastaneleri,
dolayısıyla doktoru ve hastayı
sınıflandırdı. Hatırlayın genel sağlık
sigortasını nasıl lanse etmiştiniz. Vatandaşlara GSS
kapsamında ister kamu ister özel hastane olsun, hiçbir ücret
alınmadan hizmet verileceği söylenmişti ama bu böyle
olmadı, özel hastanelerde katkı payı yüzde 90lara kadar
çıkarıldı.
Hepinize tekrar
günaydın diyorum, iyi tatiller diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
22nci madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301
sıra sayılı Kanun Tasarısının 22 nci maddesiyle
6283 sayılı Kanuna eklenen geçici 3 üncü maddeye
aşağıdaki fıkranın ilavesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ahmet Aydın Mehmet Doğan Kubat
Giresun Adıyaman İstanbul
Osman Aşkın Bak Salih
Koca Recep Özel
İstanbul Eskişehir
Isparta
"Üniversitelerin
hemşirelik programlarında ülke ihtiyacını
karşılayacak yeterli kontenjanlar oluşturulmak üzere bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 5 yıl süre ile
sağlık meslek liselerinin hemşirelik programlarına
öğrenci alınmasına devam olunur ve bu programlardan mezun
olanlara hemşire unvanı verilir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301
Sıra Sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 22 nci maddesinin aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aytuğ Atıcı Candan
Yüceer Süleyman Çelebi
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Dilek
Akagün Yılmaz Aytun
Çıray
İstanbul Uşak İzmir
Özgür Özel Nurettin
Demir
Manisa Muğla
MADDE 22- 25/2/1954 tarihli
ve 6283 sayılı Hemşirelik Kanununa aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE
3- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla, ebelik
diplomasına sahip olduğu halde en az üç yıldan beri yataklı
tedavi kurumlarında fiilen hemşirelik görevi yaptığını
resmi belge ile belgelendiren ve bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren altı ay içerisinde talepte bulunanlar, hemşirelik
yetkisiyle görevlerine devam eder."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301
sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 22. Maddesiyle 22/02/1954 tarihli ve 6283
sayılı Hemşirelik Kanununa eklenen Geçici 3. Maddenin metinden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Cemalettin Şimşek Mehmet Erdoğan Mesut Dedeoğlu
Samsun Muğla Kahramanmaraş
Ruhsar Demirel Emin Çınar Ali Öz
Eskişehir Kastamonu Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Meslek ve unvanların bir kanunla
düzenlenmesi Anayasa ve yasalara aykırıdır. Mesleki statü ancak,
eğitim-öğretim kurumlarından alınan diploma ile
yetkilendirilebilir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301 Sıra Sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 22 nci maddesinin aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aytuğ
Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
MADDE 22- 25/2/1954 tarihli
ve 6283 sayılı Hemşirelik Kanununa aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 3- Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla, ebelik diplomasına
sahip olduğu halde en az üç yıldan
beri yataklı tedavi kurumlarında fiilen hemşirelik görevi
yaptığını resmi belge ile belgelendiren ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde talepte bulunanlar, hemşirelik
yetkisiyle görevlerine devam eder.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Dilek Akagün
Yılmaz, Uşak Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; size öncelikle Anayasanın
18inci maddesini hatırlatmakla başlamak istiyorum: Hiç kimse zorla
çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.
Şimdi, böyle bir madde var bizim Anayasamızda
ama burada son zamanlarda, son bir haftada özellikle, çalışma
durumunu gördüğümüzde angaryanın daha da ilerisinin burada
uygulandığını ne yazık ki gözlemliyoruz
arkadaşlar. Böyle bir çalışma düzeni olamaz arkadaşlar. Ben
bunun mantığını anlamıyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Gerçekten anlamıyorum. Yani bir gün
daha çalışılabilirdi ama burada kesintisiz, yirmi dört saat,
yirmi beş saat çalışmanın mantığını
anlayabilmek mümkün değildir.
Ben buradan Bu ülkenin işçi sınıfına
selam olsun. diyorum.
Ben, milletvekili
olmadan önce avukatlık yapıyordum ve iş davalarına
yoğunlukla bakıyordum. Hiçbir işçi arkadaşımız,
işini kaybetme riskine rağmen, on saatten, on iki saatten fazla
iş yerinde çalışmaz. Çalışmaya
zorladığınızda giderler,
çalışmayacaklarını beyan ederler. Bu nedenle de kendilerini
öyle bir riske atarlar, ekmeğini, işini kaybetme riskine atarlar ama
hem sağlıklarını hem onurlarının korumayı
bilirler. Ama burada hem sağlığımızı hem
onurumuzu ayaklar altına alıyoruz arkadaşlar. Bunu
aldığınızın farkında mısınız? Yani
bu kadar zorunlu bir çalışmaya neden Evet. diyorsunuz, ben
anlamıyorum arkadaşlar, sizleri hiç anlamam mümkün değil. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
OSMAN AŞKIN
BAK(İstanbul)- Milletimiz için çalışıyoruz, milletimiz
için
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Arkadaşlar, bakın, Yargıtay bu konuda
şunu söyler: On iki saat çalışmanın genel olarak
yapılamadığını düşünür, on iki saat
çalışma üzerinden hesaplanan fazla çalışma ücretlerinin
indirime tabii tutulmasını söyler, Çünkü on iki saat
çalışma devamlılık arz eden bir çalışma olmaz.
der Yargıtay. Bu konuda bilirkişi raporlarını inceleyen
arkadaşlarımız bilirler ama biz on iki saati kat kat
aştık, yani artık herhâlde bunun rekorunu kırıyoruz.
Bunu ben Türkiye'nin, Türkiyedeki işçi sınıfının takdirlerine
bırakıyorum, onlara selam olsun diyorum buradan.
OSMAN AŞKIN
BAK(İstanbul) Çok çalışmamız lazım, çok.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Sevgili arkadaşlar, Atatürkün bir sözü var, bu sözün
gereğini bu Meclis yapıyor mu? Bunu hep beraber okuyalım, ben
yine hem sizlerin hem bu milletin takdirine sunuyorum
GÜLAY DALYAN
(İstanbul) Yapıyoruz yapıyoruz, sizin
yapamadıklarınızı yapıyoruz.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Devamla) Yasa koyan insanlar birtakım seçkin özelliklere sahip
olmak zorundadır. O özelliklerden birincisi şudur efendiler: Yasa
öneren, yasa yapan, yasa koyan insan insanlığın bütün hislerini,
bütün ihtiraslarını herkesten daha çok sezer ve bilir fakat nefsini
herkesten çok ve tümüyle, bütünüyle bunlardan ayırt etmek kudret ve
yeteneğine sahip olmalıdır. Bu seçkin özelliklere sahip olmayan
insanlar, insan topluluğu için yasa yapmak hak ve yetkisinden men
edilmiştir. Bu, Mustafa Kemal Atatürkün 1 Aralık 1921de Türkiye
Büyük Millet Meclisinde yaptığı bir konuşma. Bunu da Türk
milletinin takdirlerine sunuyorum arkadaşlar.
Şimdi, burada
biz Ebelik diplomasına sahip olan kişiler, üç yıl bu işte
hemşire olarak çalıştıkları takdirde ve bu tespit
edildiği takdirde, belgelendiği takdirde hemşire görevini de
yürütebilirler. diyoruz. Yasa maddesi bu. Biz Sadece ağız ve
diş kliniklerinde çalışanlar bu özelliklere sahip
olmamalıdır çünkü ağız ve diş kliniklerinde
çalışan ebeler yeterince hemşirelik görevini yapamaz. diyoruz.
Böylesine bir önerge vermişiz ama önergelerin her ikisi de özü
itibarıyla aynı yani ebe diplomasına sahip olanlar hemşire
de olabilsinler.
Bu neden
kaynaklanıyor arkadaşlar? Anlaşılıyor ki bu ülkede ebe
sayısı da az, hemşire sayısı da az. Bu önergeyi ben
aldığımda görüştüm bazı arkadaşlarımla.
Dediler ki: Hemşireden çok daha azdır ebe sayısı. Yani
bizim ebeye şiddetle ihtiyacımız var. Bu maddenin konuluş
amacını anlayamadık. Yani biz ebe bulamazken, ebeleri bir de
hemşireliğe görevlendirmek aslında doğru bir
yaklaşım biçimi değil. Bunun yerine yapılması gereken,
sağlık meslek liselerinde ebelik ve hemşirelik
kontenjanlarının artırılması gerekiyor. Çünkü biz bu
konuda çok ciddi sıkıntı çekiyoruz. Sağlık meslek
liselerinden mezun olan bazı teknisyenler iş bulamazlarken ya da çok
düşük ücretlerle çalışmak durumunda kalırlarken, ebe ve
hemşirelerin el üstünde tutulduğunu, bu elemanların
bulunamadığını
söylediler. 2020 yılında, eğer bu şekilde giderse
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Teşekkür ediyoruz(!)
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Teşekkür ederiz, çok istifade ettik(!)
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Ben teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301
sıra sayılı Kanun Tasarısının 22 nci maddesiyle
6283 sayılı Kanuna eklenen geçici 3 üncü maddeye
aşağıdaki fıkranın ilavesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve
arkadaşları
"Üniversitelerin
hemşirelik programlarında ülke ihtiyacını
karşılayacak yeterli kontenjanlar oluşturulmak üzere bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 5 yıl süre ile
sağlık meslek liselerinin hemşirelik programlarına
öğrenci alınmasına devam olunur ve bu programlardan mezun
olanlara hemşire unvanı verilir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Sayın Başkanım, bu önemli bir
ihtiyacı karşılayacaktır.
Uygun görüşle
takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılıyoruz Değerli Başkan.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Üniversitelerin
hemşirelik programlarında ülke ihtiyacını
karşılayacak yeterli kontenjanlar oluşturulmak üzere 25/4/2007
tarihli ve 5634 sayılı Kanunla verilen 5 yıllık sürede
yeterli kontenjanlar oluşturulamadığından ve Ülkemizin
hemşire ihtiyacı karşılanmadığından (halen
Avrupa ortalamasının 4 katı kadar az hemşiremiz
bulunmaktadır), 5 yıl süre ile daha sağlık meslek
liselerinin hemşirelik programlarından hemşire
yetiştirilmesine devam edilmesi öngörülmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
23üncü madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 301 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23 üncü
maddesiyle 4207 sayılı Kanuna eklenen geçici 4 üncü maddede geçen
altı ay ibaresinin bir yıl şeklinde
değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki
fıkranın ilavesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ahmet Aydın Mehmet Doğan Kubat
Giresun Adıyaman İstanbul
Recep Özel Oktay Vural Ali
Öz
Isparta İzmir Mersin
Alim
Işık Emin Çınar
Kütahya Kastamonu
3 üncü maddenin 15
inci fıkrasında öngörülen düzenleme üç ay içerisinde
yapılır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 301 Sıra Sayılı Sağlık Bakanlığı
ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 23 üncü maddesinin aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aytuğ
Atıcı Dr. Candan Yüceer
Nurettin Demir Süleyman
Çelebi
Mersin Tekirdağ
Muğla
İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Aytun Çıray Özgür Özel
İstanbul İzmir Manisa
Haluk
Koç
Samsun
Madde 23- 4207
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici Madde
4- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihinden önce Türkiye'de üretilen
veya ithal edilen tütün ürünleri, 4 üncü maddenin üçüncü fıkrasına
uygun hale getirilmesi için en çok üç ay süre verilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Haluk Koç, Samsun Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz bu yasa
tasarısı üzerinde kör dövüşünü sürdürürken birkaç gündür
Karadeniz Bölgesinde aralıksız ve yoğun yağan yağmur
maalesef Samsunda 6 yurttaşımızın ölümüne sebep oldu;
bunlardan 4 tanesi çocuk. Fakat ilginç bir süreç yaşanıyor. Ölenler,
Samsun merkezde, şehrin merkezinde, Canik ilçesinde dere yatağı
kenarına yapılan toplu konutlar içinde. Yani her şeyin
sağlığından konuşuyoruz ama çevre
sağlığını maalesef gerçekleştirememiş bir
ülkeyiz. Karadeniz Bölgesinde yağışlı dönemlerde klasik
olarak yaşanan trajedilerden birini Samsunda yaşıyoruz şu
anda. Çok acı bir durum. Doğu Karadenizden Sinopa kadar, yoğun
yağış alan dönemlerde, hemen hemen her dere yatağında
-uygar ülkelerde şimdiye kadar çoktan ıslah edilmesi gereken dere
yataklarında- önlem alınmaması dolayısıyla, her
seferinde benzer acı olaylara tanık oluyoruz. Bu sefer de Samsunda
yaşanıyor.
Bakın,
Samsunda Mert Irmağı adını verdiğimiz ırmak
taşıyor ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
tespitiyle dere yatağının kenarında toplu konut alanı
olarak belirlenmiş, TOKİnin eliyle yaptırılan
konutların alt katında 4ü çocuk 6 kişi yaşamını
yitirdi. Ölenlere rahmet dilemekten başka şeyimizin de olması
lazım. Onu elbette yapacağız ama bir an önce
Büyükşehirlere aktarılan kaynakları biliyoruz, afet
yönetmeliklerini biliyoruz, dönüşüm alanlarını biliyoruz, biz, afet
riski altındaki bölgeleri dönüştürmeye, kentsel dönüşüme tabi
tutmaya çalışırken afet doğuracak alanlarda toplu konut
yapıyoruz. Ciddi bir özeleştiri ve denetim gerekiyor. Bunun mutlaka
üzerine bizler, Samsun milletvekilleri olarak gideceğiz. Yani orada
yaşamını kaybeden insanlarımızın hem
hakkını hem hukukunu, orada, o arazide toplu konut
yapılması için o müsaadeyi alanların, o toplu konutu bu riske
rağmen o afet bölgesinde yapanların burnundan getirilmesine
çalışacağız.
Değerli
arkadaşlarım, bir kere daha, ölen yurttaşlarımıza
Tanrıdan rahmet diliyorum. Umarım can kaybı sayısı
artmaz çünkü çoğu alt kat çamur içerisinde. Ellerinizde mobil
aygıtlar var, girip görebilirsiniz şehrin ortasından akan
çamuru, canların nasıl kaybedildiğini bir miktar
canlandırabilirsiniz. Umarım tekrar olmaz. iyi niyetini hep söylüyoruz
ama önlem alınmadığı sürece tekrar edilecek.
Çok pahalı
alışveriş merkezleri yapıyoruz, büyükşehirlere dünya
kadar kaynak aktarılıyor, Samsun Büyükşehir de bunlardan bir
tanesi. Samsun İl Özel İdaresinde yaşanan acılar,
sıkıntılar ortada, yolsuzluklar ortada, bunları daha dile
getirmedik ama Samsunun merkezinde -Türkiye'nin büyük şehirlerinden biri-
bir köyünde, bir kasabasında değil, bir dağ köyünde değil,
Samsunun merkezinde Sayın Valim burada, daha önce Samsun Valiliği
yaptı, bölgeyi gayet iyi bilir- bu çağda, bir yağış
sonrası 6 can kaybı bir cinayettir; bir kaza değildir, bir afet
değildir, bir cinayettir. Bu konuda sorumluluğu olanları
kınıyorum ve bunun da yasal yollardan denetim mekanizmaları
içerisinde takibini yapacağımızı ifade ediyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 301 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23 üncü
maddesiyle 4207 sayılı Kanuna eklenen geçici 4 üncü maddede geçen
altı ay ibaresinin bir yıl şeklinde
değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki
fıkranın ilavesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve
arkadaşları
3 üncü maddenin 15
inci fıkrasında öngörülen düzenleme üç ay içerisinde
yapılır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Sayın Başkanım, uygun görüşle
takdire bırakıyoruz ancak burada bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihinden ibaresinin tarihten olarak değiştirilerek
oylanmasını talep ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılıyoruz Değerli
Başkanım.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye'de
üretilerek veya ithal edilerek piyasaya arz edilen altı yüzün üzerindeki
tütün mamulü markalarının birim paketleri üzerinde resimli
sağlık uyarılarının kapladığı
alanın %65 olarak uygulanmasını öngören düzenlemenin
yürürlüğe girmesi ile birlikte resimli sağlık
uyarılarının belirlendiği kaynak listenin yeniden
belirlenerek yayımlanması, firmalar tarafından Yönetmeliğe
ve kaynak listeye uygun mamul tasarımlarının
yapılması, başvurusu yapılan piyasaya arz
ambalajlarının incelemelerinin yapılmasını müteakip
piyasaya arzı uygun görülen tütün mamullerinin ambalaj baskı
merdanelerinin kalıplarının hazırlanması,
baskılarının yapılması, fabrikalarda baskısı
yapılan ambalajlara uygun üretimin yapılması akabinde birim
paket ve grupman ambalajlarının Kuruma gönderilip nihai
kontrollerinin yapılarak uygunluğun verilmesi, fabrikalarda
üretimlerin gerçekleştirilerek piyasaya arzın sağlanması
işlemleri için madde metninde verilen altı aylık süre yeterli
olmadığından bu süre bir yıla çıkarılmaktadır.
Diğer
taraftan, 3 üncü maddenin (15) numaralı fıkrasında öngörülen
düzenlemenin bir an önce yapılarak uygulamanın belirlenmesi
gerektiğinden, bu düzenlemenin üç ay içinde yapılacağı
öngörülmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
24üncü madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301 sıra sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 24. Maddesinde yer alan 663 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin geçici 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasına
birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ancak, Daire başkanları, İl
Sağlık Müdür Yardımcısı, Şube Müdürü, Hastane
Müdürü ve Müdür Yardımcısı, Doktor, Biyolog, Kimyager vb.
kadrolarında bulunmakta iken araştırmacı kadrosuna
atanmış sayılanlardan, aylık, ek gösterge, her türlü zam ve
tazminatlar, özel hizmet tazminatı, ek ödeme, performansa dayalı
döner sermaye ödemesi, fazla çalışma ücreti ve benzeri adlar
altında yapılan her türlü ödemelerini yapılacak
artışlarla birlikte almaya devam ederler.
Cemalettin Şimşek Alim Işık Sümer Oral
Samsun Kütahya Manisa
Ruhsar Demirel Mehmet Erdoğan Nevzat
Korkmaz
Eskişehir Muğla Isparta
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301 Sıra Sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 24 üncü maddesiyle 663 sayılı
KHK'nın geçici 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen
cümle içindeki "altı ayı geçmemek üzere ve" ibaresinin
kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aytuğ Atıcı Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Aytun Çıray Özgür Özel
İstanbul İzmir Manisa
Aylin Nazlıaka Nurettin Demir
Ankara Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Aylin Nazlıaka, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yatakhanede kalk borusunu öttüren kişi gibi
olmak istemem ama çok sayıda kişinin uyuklamakta olduğunu
görüyorum. O yüzden, lütfen, yanınızda uyumakta olan
milletvekillerini dürtün, uyandırın. Biz bu saatte
çalışıyoruz, onlar da uyansınlar, beni dinlesinler lütfen.
Bunu sizlerden rica ediyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, müsaade
ederseniz konuşacağım ama en azından Genel Kurul salonunun
uyandığını görüyorum, bu da olumlu bir çabadır diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, 24üncü
Dönem, Birinci Yasama Yılının son oturumunun son
konuşmacılarından birisiyim. Dolayısıyla aslında
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YUSUF BAŞER (Yozgat) Kaçta
geldin, kaçta?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
AYLİN NAZLIAKA (Devamla)
aslında bu yasama yılını da bir değerlendirmek
istiyorum sizlerle birlikte. Nasıl geçti bu yasama yılı? Hiç
şüphesiz, hepimiz açısından çok zor bir yasama yılı
oldu. AKP milletvekillerinin parmakları çok yoruldu, her seferinde
yoklamalar nedeniyle gerçekten çok yoruldunuz hiç şüphesiz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bizler de muhalefet milletvekilleri olarak
sizlerin sayısal çoğunluğunuza güvenerek dayatmacı
yaklaşımınız karşısında dimdik ayakta durmak
ve yasama faaliyetlerini gerçekleştirebilmek adına epey yorulduk ve
aynı zamanda birçok ikilemler yaşadık. Örneğin, biz bu
Mecliste şiddeti önleme yasasını tartışırken bir
yandan Genel Kurul salonunda şiddet ortamıyla karşı
karşıya kaldık. Bundan eminim hepimiz çok büyük
rahatsızlıklar duyduk. O yüzden, ben öyle umut ediyorum ki, bu son
oturumda öyle bir dilekte bulunacağım ki bu dilek hepinizin
dileği olacaktır tahmin
ediyorum.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Önerge neden bahsediyordu? Önergeyi anlamadım!
AYLİN NAZLIAKA (Devamla)
Umarım yeni yasama yılında kendi Meclisimizdeki şiddete son
veririz ve buradaki ortamı bir mücadele değil, müzakere ortamına
dönüştürürüz. Zihinsel güçlerimizi kullanırız, fiziksel güçlerimizi
değil. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Önergeyi anlamıyorum!
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Böyle,
konuşan arkadaşlarımızın sözlerini keserek,
onların söylemek istediklerini engellemeye çalışmak yerine
dinlemeyi öğreniriz, duygu kontrolünü öğreniriz ve Meclisin
itibarına yakışacak şekilde davranırız. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan, müdahale eder
misiniz. Ayıp ama, bir kadın milletvekili konuşuyor ya! Bu ne
saygısızlık, ayıp ya!
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Ben bu
duygularla Umarım yeni yasa döneminde çok daha olumlu bir
çalışma ortamı yaşarız. demek istiyorum ve bir de
maddeyle ilgili görüş bildirmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ÖZNUR ÇALIK (Malatya)
Ağzından çıkanı kulağın duysun, ondan sonra
konuş!
AYLİN NAZLIAKA (Devamla)
Sayın Başkan, herhâlde müdahale edeceksinizdir diye tahmin ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Milletvekilleri, lütfen
Buyurun.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Aslında bugün bir ilk daha yaşanıyor burada değerli
arkadaşlar. Benim gördüğüm kadarıyla, ilk kez
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
GÜLAY DALYAN
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Sayın Başkan, ek süre istiyorum.
(AK PARTİ ve
CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar,
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekili, buyurun siz.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Ek süre istiyorum Sayın Başkan, süremden çalıyorlar
çünkü.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Milletvekili
Buyurun, siz devam
edin.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Sayın Başkan, iki dakikamı çaldılar.
BAŞKAN- Ben
kesmedim ki sizin sözünüzü Sayın Milletvekili, ne yapayım?
Karşılıklı laf atmalar
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Ama müdahale etmediniz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Durduramıyorum.
Buyurun, siz devam
edin.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Aslında, değerli milletvekilleri, bir ilk daha
yaşanıyor. Burada ilk kez -madde sezaryenle ilgili bir madde- söylem
ve eylem birliği içerisinde olduğunuzu görüyoruz. Kadın erkek
eşitliğine inanmayan zihniyet şimdi de kadın üzerinden
siyaset yaparak vücut buluyor.
(AK PARTİ ve
CHP sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar, gürültüler)
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hâlâ önergeden bahsetmiyor!
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Sayın Başkan, bu ortamda konuşabilmek imkânsız.
(AK PARTİ sıralarından Salonu tahrik etmeseydin. sesleri)
BAŞKAN Siz
Genel Kurula hitap edin Sayın Milletvekili.
AYLİN NAZLIAKA
(Devamla) Ben salonu uyandırdım, salonu uyandırdım
sadece, uyumasaydınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, dilinden ileri demokrasiyi, eşitliği, özgürlüğü
düşürmeyen AKP İktidarı, ilk kez, dediğim gibi, eylem ve
söylem birlikteliği içerisinde davranmıştır.
Kadın-erkek eşitliğine inanmayan zihniyet, şimdi de
kadının bedeni üzerinden siyaset yapmaktadır. İşte bu
zihniyettir ki kadının elinden karar verme hakkını da
almaktadır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
Teşekkür
ediyorum Sayın Nazlıaka.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 301
Sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına dair Kanun
Tasarısının 24. Maddesinde yer alan 663 sayılı Kanun
Hükmünde kararnamenin geçici 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasına
birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ancak; Daire
başkanları, İl Sağlık Müdür Yardımcısı,
Şube Müdürü, Hastane Müdürü ve Müdür Yardımcısı, Doktor,
Biyolog, Kimyager vb. kadrolarında bulunmakta iken
araştırmacı kadrosuna atanmış sayılanlardan, aylık,
ek gösterge her türlü zam ve tazminatlar, özel hizmet tazminatı, ek ödeme,
performansa dayalı döner sermaye ödemesi, fazla çalışma ücreti
ve benzeri adlar altında yapılan her türlü ödemelerini yapılacak
artışlarla birlikte almaya devam ederler.
Cemalettin
Şimşek (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu kadroda bulunanların
kazanılmış statülerinde ve bu statüye bağlı olan mali
ve özlük haklarında kayıplara neden olmaktadır. Anayasa'nın
128 inci maddesi uyarınca, memurların ve diğer kamu
görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları
ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri
kanunla düzenlenir. Yasama organı bu bağlamda kanunla düzenleme
yaparken, Anayasa'nın 11 inci maddesi gereğince, anayasa hükümleri,
yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare
makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır. Özlük haklarında Anayasanın 128
ve 11. maddelerine aykırı şekilde 633 sayılı kanun
Hükmünde Kararnameyle düzenleme yapılmıştır. Anayasa
Mahkemesinin kararlarında kazanılmış hak;
"kişinin bulunduğu statüden doğan, tahakkuk etmiş ve
kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel alacak niteliğine
dönüşmüş hak" olarak tanımlanmıştır.
Danıştay içtihatlarına bakıldığında ise,
Danıştay kazanılmış hakkı; "Eski kanun
yürürlükte iken kesin bir surette kazanılan yani hukukça korunmakta
bulunan ve bir iddia haline gelen haklar" olarak
tanımlamıştır. Kişilerin hukuk düzenine güvenerek elde
ettikleri hakların sonradan çıkarılacak yasal düzenlemelerle
ihlal edilmemesi bu ilkenin gereğidir.
III
- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yoklama
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım, ancak yoklama talebi var.
Yoklama talebinde bulunan sayın
milletvekilleri lütfen ayağa kalkar mısınız? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, lütfen
Tüzükteki olan bir haklarını kullanıyorlar, herhâlde size de
soracak değiller yani. Yapmayın bunu ya!
Sayın Tarhan, Sayın Çelebi,
Sayın Atıcı, Sayın Acar, Sayın Bulut, Sayın
Ediboğlu, Sayın Özel, Sayın Baydar, Sayın Moroğlu,
Sayın Yılmaz, Sayın Kurt, Sayın Nazlıaka, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Erdoğdu, Sayın Korutürk, Sayın
Yüceer, Sayın Kaleli, Sayın Koç, Sayın Özkoç, Sayın Kalkavan.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri(Devam)
4.-
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Ankara Milletvekili Cevdet Erdölün; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/637, 2/700) (S. Sayısı: 301) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
Olan 301 Sıra Sayılı Sağlık Bakanlığı
ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 25 inci maddesinin aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aytuğ Atıcı Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Aytun Çıray Özgür Özel
İstanbul İzmir Manisa
Nurettin Demir
Muğla
Madde 25 Bu
Kanun yayım tarihinden üç ay sonra yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) Katılmıyoruz Değerli Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz
isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sabahı- şerifler
hayır olsun.
Sözlerime, Samsundaki sel cinayetinde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet dileyerek
başlamak istiyorum, yakınlarına da
başsağlığı. Bu bir kader değil arkadaşlar.
Şu yüzyılda, Samsun gibi bir büyükşehirde, dere
yatağına yapılan, hem de idare tarafından
yaptırılan konutlarda 4ü çocuk olmak üzere, şimdilik 6
kişinin ölmesi bir kader değil.
Değerli arkadaşlar, artık
yolun sonuna geldik bu maddelerde. Şimdi ben size, bu maddelerde neyi
oyladınız, Türkiye neleri kaybetti, onları birer cümleyle
özetlemek istiyorum. Bütün gece uykusuz kalanlar vardı içinizde ama
söyleyeceğim şeyler sadece bir gece değil, bundan sonra da uykularınızı
kaçıracak.
Şimdi, biz burada, bu
tasarıyı görüşürken dönüp dolaşıp sağlık
sistemini eleştirdik, sağlık sistemiyle ilgili noktaları
dile getirmeye çalıştık. Grubunuz adına yapılan
konuşmalarda 19 dakikanın 14 dakikasını sigaraya
ayırdınız, malumu yine ilan ettiniz.
Üniversiteler elden gidiyor. Tıp mesleğinin
hakkına tecavüz ediliyor sezaryen endikasyonlarıyla. Aile hekimleri
perişan ediliyor. Kendi getirdiğiniz tam günü kendiniz deliyorsunuz,
kendi getirdiğiniz mecburi hizmeti kendiniz sulandırıyorsunuz ve
bütün bunların hepsini bu tasarıda bulmak mümkün.
Şimdi, 26 maddeden 6 tanesi bizim çok ciddi
şekilde muhalefet ettiğimiz, diğerleri ise küçük noktalarda
muhalefet ettiğimiz noktalar. Şimdi bunları size
hatırlatacağım.
Madde 1i getirerek sezaryenin hukuki
boyutlarını çizdiniz yani Meclisimiz bir kadına sezaryen
yapılıp yapılmayacağı konusunda bir karar aldı.
Bundan sonra artık doktorlar ve avukatlar sizin
aldığınız bu karara göre davranacaklar.
6ncı maddede sizin getirdiğiniz ve
övündüğünüz Tam Gün Yasasını paramparça ettiniz, Tam Gün
Yasasını deldiniz ve sözleşmeli eğitim görevlisi olarak
bazı öğretim üyelerinden, üniversiteden
kaçırdığınız bazı öğretim üyelerinden hizmet
satın almaya başlıyorsunuz tam bir piyasa
mantığıyla.
Madde 7de artık üniversite hastanesi diye bir
şey olmayacak. Ben, üniversitede öğretim üyeliği yapan tıp
mensuplarına buradan sesleniyorum: Bu maddeyi gerçekten inanarak mı
oyladınız? Üniversite hastanelerinde çalıştınız,
üniversite hastanesinin ruhuyla devlet hastanesinin ruhunu birbirine
karıştırdınız ve tarih sizi bu tasarıya, bu
maddeye el kaldıran tıp öğretim üyeleri olarak yazacak. Ben de
ömrüm yettiğince bunu her yerde anlatacağım ama her yerde anlatacağım.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
11inci maddeyle, aile
hekimlerine verdiğiniz sözleri bir bir geri aldınız. Bunlardan
bir tanesi onlara nöbet getirmekti. Bugün bir nöbet tuttunuz, bugün
bakayım ne yapacaksınız? Daha önceki gün de bir nöbet
tutmuştunuz, ertesi gün çalışma azmiyle yanıp tutuşan
AKP milletvekilleri birdenbire Komisyondan kaçtılar ve Meclisi tatil
ettiler. Bir dediğiniz bir dediğinizi tutmuyor. Hani çok
çalışmayı arzu ediyordunuz, hani ateşler içinde
yanıyordunuz çalışmak için? Gece çalışınca
sabahleyin kaçıverdiniz, gittiniz. Şimdi
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Kapatmadık Meclisi, çalışıyoruz
işte.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Bugün için söylemiyorum, bir önceki
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Bir seneden beri kapanmadı bu Meclis.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Kayıtlara bakın; Meclisin saat kaçta
kapandığını, bir önceki gün Meclisin saat kaçta
kapandığını kayıtlardan bulabilirsiniz, Komisyonun
kaçtığını da kayıtlardan bulabilirsiniz. Ben bilmeden
konuşmam.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Harıl harıl çalışıyoruz.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Helal olsun, helal olsun! Harıl harıl
çalışıyor
Harıl harıl laf üretiyorsunuz, harıl
harıl laf üretmekten başka bir iş yapmıyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Kanun çıkarıyoruz, kanun.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Yine, getirdiğiniz mecburi hizmeti bitirdiniz, Türkiye'nin
sağlığını da bitirdiniz
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AYTUĞ ATICI
(Devamla)
ama tarih sizden bunun hesabını soracak. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
26ncı madde
üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 301 Sıra Sayılı Sağlık Bakanlığı
ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 26 ncı maddesinin aşağıdaki
gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Aytuğ Atıcı Candan Yüceer Süleyman Çelebi
Mersin Tekirdağ İstanbul
Kadir Gökmen Öğüt Aytun Çıray Özgür Özel
İstanbul İzmir Manisa
Nurettin
Demir
Muğla
Madde 26- Bu Kanun Hükümlerini
Sağlık Bakanı yürütür.
Diğer önergenin imza sahipleri:
Oktay
Vural Cemalettin
Şimşek Şefik
Çirkin
İzmir Samsun Hatay
Ali Işık Ali Öz
Kütahya Mersin
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
CEVDET ERDÖL (Ankara) Sayın Başkanım, katılmıyorum
ama müsaade ederseniz küçük bir açıklama yapayım çünkü son madde.
Ben de
ülkemizin sağlık sistemi için fedakârca bu saatlere kadar
çalışan tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Katkı veren
muhalefet milletvekillerine de teşekkür ediyorum. Berat Kandilinizi
kutluyorum hepinizin. Başkanlık Divanına, burada Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çalışan personeline teşekkür ediyorum.
İyi tatiller diliyorum, hayırlısıyla gidiniz, geliniz. Bu
arada Samsunda oluşan felakette ölenlere Allahtan rahmet, yaralı
varsa onlara da acil şifa diliyorum.
Hepinize
iyi kandiller, iyi tatiller diliyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Özgür Özel, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Berat
Kandilinizi en içten dileklerimle kutluyorum. Samsundaki kayıplar için
rahmet diliyorum ve belki sizi şaşırtacak ama Grubunuzdan 2
milletvekiline teşekkür ederek başlamak istiyorum. Yine bir
sabahlamanın gecesinde Balyoz davasının tek tutuklu astsubay
sanığı Manisanın Soma ilçesinden Bülent
Akalının dramını anlatmıştım, 1991de
emlakzede, 1999da depremzede, 2001de ölen çocuğunun yerine tavsiye
üzerine anne hamile kalıyor ama Down sendromlu bir çocuk, ardından 2011de
Balyozzede ve 2012de de 4+4+4 sisteminden dolayı kendisi içerideyken
çocuğu okulsuz kalmıştı. Kürsüden indiğimde Selçuk
Özdağ ve Metin Külünk yanıma geldiler, bu konuda o çocukla ilgili ne
yapılabileceğini sordular ve iletişim bilgilerini istediler;
kendilerine verdim, birkaç saat içinde de meseleyi hallettiler. Kendilerine o
çocuk ve ailesi adına teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ama burada işin şu
tarafını da düşünmek lazım ki Balyoz davası ve
diğer davalardaki uzun tutukluluk sürelerinden dolayı mağdur
olanlar ve ailelerinin sorunlarını çözmeye ne Külünkün ne
Özdağın gücü yetmiyor. Bunu çözmek için bu özel yetkili mahkemelerle
ve uzun tutukluluk süreleriyle ilgili daha esastan, daha inanarak ve daha
doğru ve daha iktidara yakışır bir tablonun sizlerden
beklenir olduğunun altını çizmek isterim. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Başka dava yok, başka tutuklu yok.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Bunun dışında, mesele adalete gelmişken,
Sayın Sağlık Bakanımızın adalet meselesine olan
özel ilgisini biliyorum. Nereden biliyorum? Yıllardır kendisinin
sunumlarını dinlerim. Sağlık hizmetinden memnuniyeti
ölçtürür, sonuçları, yöntemi tartışılır ama bütçe
sunumlarında bunu grafiklerle koyar, o grafiklerde kendi memnuniyeti yükselirken
Adalet Bakanlığından olan memnuniyetin gitgide
düştüğüyle ilgili grafiği koyar ve âdeta orada bir hedef
gösterir: Beni eleştireceğinize Adalet
Bakanlığını eleştirin.
Ben hep
düşünmüşümdür Sağlık Bakanı Adalet Bakanı olsa
acaba ne olurdu? diye.
Şuna çok
samimiyetle inanıyorum ki Sağlık Bakanımız Adalet
Bakanı olsa, özel yetkili mahkemeleri hemen kaldırırdı
çünkü o, bu hizmeti dışarıdan, taşerondan satın
almayı tercih ederdi (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Güzel! Bak bu güzel bir espriydi işte.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Sağlık Bakanımız Adalet Bakanı olsa, F
tipi cezaevlerinde bahsedilen zulüm, devlet zulmü kalmazdı çünkü o tez
elden önce oraları özerkleştirir, sonra da özelleştirerek
sorumluluğu üstünden atardı.
Sağlık
Bakanı Adalet Bakanı olsa, başta tüm adalet mekanizmasında
çalışanlar ama en çok şikâyet eden infaz koruma
memurlarının bir sıkıntısı kalmazdı. O,
onları derhâl performansa dayalı bir şekilde birbirleriyle
yarışmaya, birbirlerinin üzerine basarak yükselmeye, emekliliklerine
yansımasa da günü kurtaracak kadar bir gelire sahip hâle getirirdi.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Süper espri!
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) Nasıl laf ettin!
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Sayın Ahmet Aydın, arkadan şiddetle laf ettiğim
bir gün dönüp bana demişti ki: Özgür, sen eskiden laf atmazdın,
bugünlerde sana ne oldu? Ben de kendisine demiştim ki: Sayın Ahmet
Aydın, siz bizim hukukumuzu zedelediniz, siz bizim parlamenter sisteme
olan inancımızı körelttiniz 4+4+4te
attığınız tekmelerle ve İç Tüzük görüşmelerinde
burada attığınız yumruklarla ve muhalefete söz hakkı
tanımayarak.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sizin inancınız var mı sisteme?
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) İşte, bu sabahlamalar, İç Tüzükte
attığınız yumrukların, Komisyonda
attığınız tekmelerin, Yarın, hayırlı bir
gün olacak. deyip de, Komisyondan dağılıp da ertesi gün orada
ortaya koyduğunuz mezalimin sonucudur. Bu sabahlamalar, Komisyona kanunun
danasını gösterip anasını arkadan eklemleyip Komisyon,
gündemine hâkimdir. deyişinizin; bu sabahlamalar, muhalefete
hissettirmeden getirdiğiniz değişiklik önergelerini, bir anda
ayaklanıp da o sıralara yürüyüp Komisyonun salt çoğunluğu
vardır, katılıyoruz. diyerek eklemelerinizin; bu sabahlamalar,
uzlaşmacı değil, çatışmacı bir kültürü ön plana
alarak yürüttüğünüz iktidar anlayışının; bu
sabahlamalar, muhalefeti demokrasinin olmazsa olmazı değil, lüzumsuz,
ekarte edilmesi gereken, kandırılması ve yok sayılması
mübah olarak görmenizin birer eseridir.
Gelecek yasama
yılında tüm bu hataları yapmayıp, gerçek anlamda
demokrasiyi egemen kılıp muhalefete gerekli önem ve hassasiyeti
verdiğiniz noktada muhalefetin de size davranması gerektiği gibi
davranacağına olan inancımla bu yasama yılının
son konuşmasını yaparak hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Diğer önerge
üzerinde söz isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli
milletvekilleri; hayırlı sabahlar diliyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak biz de Samsunda vuku bulan elim sel felaketi
münasebetiyle hayatını kaybeden 6 vatandaşımıza
Allahtan rahmet diliyoruz.
Evet, 24üncü Dönem
12 Haziran, daha sonra ilk yılını, takvim yılını
tamamlamış olduk. Tabii, söylenecek çok şey var ama hayırla
bitirmek, olumlu bitirmek inşallah olumlu bir başlangıca vesile
olur diye ifade etmek istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
milletvekilleri olarak biz, olumlu olanları destekledik, olumsuz olanlara
karşı önergelerle tutumumuzu belirledik. Meclis faaliyetlerinin
engellenmesi değil, daha verimli olması için çalıştık.
Tabiatıyla,
öncelikle, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin gösterdiği bu
çalışma, bu gayretten dolayı kendilerine çok teşekkür
ediyorum. Diğer muhalefet partilerinin değerli milletvekillerine, ana
muhalefet partisinin değerli milletvekillerine, hepsine emeklerinden
dolayı teşekkür ediyorum, iktidar partisi milletvekillerine de.
Hepimizin
arkasında millet var. Hepimiz Tüzükten kaynaklanan
hakkımızı, hukukumuzu koruyoruz. O bakımdan, herkesin
yapacağı, yaptığı çalışma gerçekten kendi
ekseninde haktır.
Yoğun
çalışma döneminde insanlar uyuklayabilir, kalabilir, bu, insani bir
konudur. Dolayısıyla böyle bir konu
Önemli olan, inşallah, bu
uzun çalışma süreleri olmaz.
Ben
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bütün milletvekillerine, bu yasama
yılında gösterdikleri çalışmalardan dolayı
teşekkür ediyorum. Meclis çalışanlarına, hepsine
teşekkür ediyoruz.
Tabii
-belki de 1 Ekimden önce toplanacağız ama- Meclis Başkan
vekillerine, Sayın Meclis Başkan Vekiline, özellikle bu son oturumda
yönetme konusunda gösterdiği hassasiyetten dolayı da çok
teşekkür ediyorum.
Hepinize
ailelerinizle birlikte sağlıklı, başarılı bir yaz
dönemi çalışması diliyorum.
Tabii,
bugün, Berat Kandili. Aslında bütün burada oluşumuzu sağlayan
millî ve manevi değerler, onları yüceltmemiz gerekiyor.
İnşallah bu Berat Kandili münasebetiyle rahmet, mağfiret ve
bereket, aynı zamanda doğru istikamet nasip etsin diyorum hepimize,
hepinize, milletimize, devletimizi yönetenlere diyorum.
Hepinize
hayırlı tatiller diliyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
26ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İkinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmeleri de tamamlanmıştır.
Tasarının
tümünü oylarınıza sunmadan önce, İç Tüzük 86ncı madde gereğince, oyunun
rengini belli etmek üzere ve lehte olmak üzere Ahmet Aydın, Adıyaman
Milletvekili, söz istemişlerdir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Çok teşekkür ediyorum Başkanım.
Tabii, sabahın bu
saatlerinde dimdik ayakta olan, bıkmadan, usanmadan, gecesini gündüzüne
katarak çalışan bütün milletvekili arkadaşlarıma ben
teşekkür ediyorum. Onlara şükran borçluyuz, milletimiz adına bu
üstün gayreti, bu üstün performansı gösterdikleri için.
Tabii, hayırla
bitirmemiz gerekiyor, bugün hayırlı bir gün. Mübarek kandilin hepimiz
için hayırlara vesile olmasını, hepimizin beratına vesile
olmasını temenni ediyoruz. Önümüz tatil. Ramazan ayına yakınız,
üç ayların içerisindeyiz. Bu ayların hayrı hepimizin üzerine
olsun inşallah diyorum.
Yine aynı şekilde,
Samsunda sel felaketinde hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
diliyoruz, yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bir yasama yılının daha sonuna geldik. Takvim
yılı bir takvim yılı ama İkinci Yasama
Yılının içerisindeyiz aslında, onun da sonuna geldik. Bugün
özellikle insanlarımız için çok önemli olan ve halkımızda
birebir de yansıyacak olan sağlık hizmetleri noktasında çok
önemli bir kanunu geçirdik. Bu kanunda emeği geçen herkese öncelikle
teşekkür ediyorum. Zannediyorum cumhuriyet tarihimizin en istikrarlı
ve en başarılı Sayın Bakanımızla birlikte,
ekibiyle birlikte, yine Adalet Komisyonu Başkanı ve üyeleri, buradaki
bütün Başkanlık Divanı, stenograflardan kavaslara kadar
çalışan herkese müteşekkiriz, herkese şükran borçluyuz.
İktidar, muhalefet bütün milletvekillerine şükran borçluyuz. Millet
adına bu işi hep birlikte omuzladık, götürdük.
Tabii, özellikle
sağlıkta bir husustan bahsetmek istiyorum. Çok şeyler söylendi
ama şunu hep görüyoruz ki vatandaşımızdan sağlık
harcamaları gelinen noktada üçte 1 oranında azalmasına
rağmen, vatandaşımızın sağlıktan olan
memnuniyeti yaklaşık 3 kat artmış. Bu rakam yetiyor,
bazı şeyleri ifade etmeye gerek yok belki ama bu cümleyle birçok
şeyi ifade etmiş oluruz diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu yasama yılında yaklaşık 800 saatin
üzerinde bir çalışma performansı göstermiş bu Meclis. 40
bin sayfanın üzerinde bir tutanak tutulmuş. 110 civarında kanunu
hep birlikte geçirmiş durumdayız ve özellikle bu kanunlaşma
süreci içerisinde de tabii bütün vekillere ben teşekkür ediyorum, bütün
gruplara teşekkür ediyorum ama bilhassa bütün tahriklere, bütün
provokasyonlara rağmen gecesini gündüzüne katan, dimdik burada millet
adına, memleket adına hizmet noktasında sevdalı olan AK
PARTİ milletvekillerine de hassaten teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Özellikle de son
iki üç haftadır tabii bir karar yeter sayısı ve yoklama
sayısı rekoru da herhâlde kırıldı ama Allaha
şükür bu grubu kimse kesemedi, bu grubu kimse durduramadı; bundan
dolayı da bir kez daha teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Tabii değerli
arkadaşlar, bu süreç içerisinde birbirimizi kırmış da
olabiliriz, belki istemeden birtakım laflar da etmiş olabiliriz,
üzmüş de olabiliriz; bundan dolayı da eğer varsa
haklarınızı helal edin. Bizler istemeden birtakım ifadeler
kullanmışsak da, üzülmüşlerse de özür diliyoruz; o
erdemliliği de her zaman gösteririz. Sürçülisan etmiş olabiliriz;
bundan dolayı da af istiyoruz. Niyetimiz acizaneyi taciz etmek
değildir, bilakis efkârıumumiyede bu milletin mutlu bir yaşam
sürmesidir ve bu milletin sevdalısı olarak bizler de bugüne kadar
olduğu gibi bundan sonra da bu hizmet kervanında hep birlikte
yürüyeceğiz inşallah.
Ben bir kez daha
emeğinizden dolayı bütün herkese çok teşekkür ediyorum, iyi
tatiller diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Oyunun rengini
belli etmek için aleyhte olmak üzere söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; tabii, bir hızlandırılmış Meclis
çalışmasının sonuna doğru geliyoruz. Aslında
hızlandırılmış tren vardı,
hızlandırılmış binalar yapıldı, oralara
konutlar yapıldı ama ne yazık ki o yapılan konutlarda bugün
6 tane arkadaşımızı Samsunda yitirdik; onlara rahmet
diliyorum.
Öncelikle, çok önemli bir konuyu burada açık
yüreklilikle tartışmaya ihtiyacımızın olduğu bu
saatlerde bir kez daha belli oldu. Tabii ki Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunun Cumhuriyet Halk
Partisi adına sözcüsü bir kimliğimle bütün bu diyalog süreçlerine hep
katkı vermeye çalıştık. Ama ne yazık ki Komisyonda çözemediğimiz,
Komisyonda konuşma fırsatı alamadığımız,
burada ise önergelerimizin büyük bir bölümünün reddedildiği;
ortaklaştığımız konularda birkaç maddede de mutabakat
sağladığımızı dikkate alırsak daha önce
aslında bu Komisyonda mutabakata varılan konularda tamamen bizim
isteklerimiz değil, bizim isteklerimizi tam karşılayan
değil ama ortak noktalar yakalandığında burada güle oynaya
oy kullanarak, irade ortaya koyarak, sonuçta, birlikte yasayı bir
coşkuyla çıkardık, eczacılar yasasını. Başka
yasaları da buralarda çıkarttık. Burada muhalefete
haksızlık yapılmamalı. Burada, muhalefet biliyor ki bütün
talepleri karşılanmayacak. İktidarın tabii ki farklı
bir bakış açısı olduğunu biliriz, onların da bir
iktidar görüşü olduğunu biliriz ama siz de bizi anlayın.
Ortaklaşabilmek için bazı temel noktalarda buluşmaya
ihtiyacımız var-Ben temel deyince Başkan da Temele dokunma.
diyor o Karadenizli olduğu için-ama bu yaklaşımımıza
biraz yaklaşılsaydı -biraz önce Aytuğ Arkadaşım
söyledi- yani 26 maddeden 7-8inde, belki de 4-5inde uzlaşma
sağlasaydık, biz bugün sabahlamayacaktık. Bunu
yapmamızın nedeni şu değerli arkadaşlar: Yeni döneme
biz muhalefet olarak dinlenerek geleceğiz ve halkımızdan
aldığımız güçle, sabahlamamız gerekiyorsa sonuna kadar
sabahlayacağız, sabaha kadar mücadele edeceğiz ama derdimiz bu
değil, talebimiz bu değil. Talebimiz, asla bu işlerde zorluk
çıkartmak değil. Sizlerden ricamız o zaman, dinlenerek gelin ve
bu dinlenme sürecinde de bir öz eleştiri, Nerede yanlış
yapıyoruz?u bir tasarlayın. Biz diyalogdan yanayız, biz
Mecliste yasaları ortak çıkarmadan yanayız.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Nezaket istiyoruz.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (Devamla) - Şu anda, binlerce sorun var bu alanda. Binlerce
taşeron işçisi bu sektörde çalışıyor ve en yoğun
taşeron uygulamasının olduğu sektör sağlık
sektörüdür.
Ben bir
sendikacıyım, sizin haklarınızı da savunmak görevim.
Bu nedenle daha fazla çalışmamak adına, daha güzel
yarınlar kurmak adına buradaki arkadaşlarımın
hakkını da savunmak, buradaki çalışan bütün mesai
arkadaşlarımızın da hakkını savunmak gibi bir
zorunluluğumuz var. Bütün bunlara rağmen, bir dönemi bitiriyoruz.
Ben de, önce
kandilinizi kutluyorum, ramazanınızı kutluyorum,
görüşemeyeceğiz. Bu vesileyle, bayramınızı da
kutluyorum.
Bundan sonra daha
olgun bir Mecliste, elele vererek Türkiye'nin sorunlarını çözmeye hep
beraber katkı verelim diyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Yeni,
söz talebiniz var, zannediyorum sel felaketiyle ilgili. Diğer partilerden
de sayın milletvekilleri söz isterse vereceğim.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
28.- Samsun Milletvekili Ahmet Yeninin, Samsunda meydana gelen sel felaketine ilişkin açıklaması
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsunda bizi
üzen büyük bir sel felaketi ve hortum olayı oldu. Bu arada, ölenler var,
ölenlere rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı
diliyorum. Her türlü tedbirler alınmaya devam ediliyor. Valimizle ve
belediye başkanlarıyla akşamdan beri sürekli görüşüyoruz.
İnşallah bundan sonra böyle felaketlerle
karşılaşmayız.
Ben Berat Kandilinizi
tebrik ediyorum ve hepinize hayırlı tatiller diliyorum.
BAŞKAN
Sayın Şimşek, buyurun.
29.- Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşekin, Samsunda meydana gelen sel felaketine ilişkin açıklaması
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de büyük bir
üzüntüyle öğrendiğimiz Samsundaki sel felaketinde hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet diliyorum.
Gerçekten, bu
felaketler bizim için çok derin yaralar ve üzüntüler açıyor. Ancak, bu
tabii afetlerin önüne geçilmesi konusundaki çalışmaların ben de
en güzel bir şekilde yapılarak bunların önüne geçilmesini
diliyorum.
Herkese tekrar iyi
tatiller diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Kılıç
30.- Samsun Milletvekili Akif Çağatay Kılıçın, Samsunda meydana gelen sel felaketine ilişkin açıklaması
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, ben de teşekkür
ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben de, Samsunumuzda, bizim dün gece yasayı
görüşmeye başladığımız esnada başlayan
yoğun yağış yüzünden meydana gelen selde hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza başsağlığı
diliyorum, Allahtan rahmet diliyorum. Eminim ki hep beraber bu tip
felaketlerin bir daha yaşanmaması için elimizden gelen her şeyi
yapacağız.
Ailelerin tekrar
başı sağ olsun, hepimizin başı sağ olsun.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Kalkavan.
31.- Samsun Milletvekili Ahmet İhsan Kalkavanın, Samsunda meydana gelen sel felaketine ilişkin açıklaması
AHMET İHSAN KALKAVAN (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, maalesef bu sabah 6
Samsunlu hemşehrimiz vefat etmiş, 2 kişi kayıp, 21 de
yaralı var. Ben Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonundayım. Maalesef Komisyonda
yaşadıklarımızın buna sebep vereceğini daha
önceden biliyorduk. Maalesef Çevre Bakanımız Komisyonda, hiçbir
şekilde, getirdiği önerilere karşı gelinmesini, muhalefet
edilmesini istemiyor. Samsunda bir Canik Belediyesi var. Cumhuriyet Halk
Partili, MHPli ve Doğru Yol Partili belediye başkanları görev
yaptıkları beldelerde, ilçelerde birtakım engellere
uğruyorlarsa da maalesef bütün hataları günlerce gazetelerden
düşmeyen
Bizim, Samsunun bu kaza geçirilen bölgesindeki belediye
başkanının tutumları da aynı maalesef Çevre
Bakanı gibi.
Değerli arkadaşlar, bir inşaat
yapıldığı zaman, moloz dediğimiz döküntüler moloz
sahasına atılır. Burada olaya sebep veren bende kil
Kilden set
yapılmaz. Kil patladı, sel suları öndeki molozları
alıp maalesef dere yatağına yapılmaması gereken toplu
konutun alt katlarını bastı. Ben jeoloji mühendisiyim. Orada
bazı şerhleri koyuyoruz ama bu olaylara sebebiyet veren engelleri
kıramıyoruz.
Dilerim, sizlerden, Komisyondaki
arkadaşlarımdan da, önümüzdeki Komisyon toplantılarında
-kendi Komisyonum için diyorum- daha iyi bir iş birliği içinde
oluruz, daha Komisyonun yapmış olduğu yanlış kararların
hep beraber önüne geçeriz, böyle kayıplara sebep vermeyiz.
Hepinize iyi kandiller diliyorum, iyi tatiller diliyorum,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Ankara Milletvekili Cevdet Erdölün; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/637, 2/700) (S. Sayısı: 301) (Devam)
BAŞKAN Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Şimdi, Sağlık Bakanı Recep Akdağ
teşekkür konuşması yapacaktır.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Bugün Meclisin bu
dönem çalışmasının son günü. Büyük bir
çalışkanlıkla, muhalefetiyle, iktidarıyla burada gelen
kanunlara destek veren değerli milletvekillerimize, siz değerli
milletvekillerimize şükranlarımızı sunuyoruz Hükûmet
olarak. Sabırla, metanetle burada, herkes birbirine tahammül ederek,
demokrasinin gereklerini yerine getirerek birlikte güzel bir dönem geçirdik.
Samsunda selde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet
diliyorum ben de. Yakınlarına başsağlığı
diliyorum. Kuşkusuz bu hususta afetlerle ilgili olarak ülke olarak
yapmamız gereken çok işlerimiz var.
Bugün
hayırlı bir günde hayırlı bir kanun yaptık. Önümüzde
Berat gecesi var. İnanın, değerli milletvekilleri, bu
emeklerimiz boşa gitmiyor. Aziz milletimizin duaları kendisine bu
emekler sonunda dönen bütün hizmetler için bizim arkamızdadır.
Ben, Meclis
Başkanlık Divanına, Sağlık Komisyonunun Değerli
Başkanına ve üyelerine, bütün gruplarımıza, parti
gruplarımıza, yöneticilerine ve milletvekillerine, Meclis
çalışanlarına, bürokratlarımıza, medyamıza,
Meclisimizin bu Genel Kurulunda belki de en büyük yükü çeken
stenograflarımıza ve kavaslarımıza teşekkür ediyorum.
Hepinize ailenizle birlikte sağlık ve afiyet temenni ediyorum.
Barış ve huzur dolu günlerin bizim olmasını diliyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VIII.- ÖNERİLER
B) Danışma Kurulu Önerileri
2.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 4
Temmuz 2012 Çarşamba günü toplanmamasına; TBMMnin 5 Temmuz 2012
Perşembe gününden başlamak ve 1 Ekim 2012 Pazartesi günü saat
15.00te toplanmak üzere tatile girmesine ilişkin önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma
Kurulunun 03/07/2012 Salı günü yaptığı toplantıda,
aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Nurettin Canikli M.
Akif Hamzaçebi
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Oktay Vural Hasip
Kaplan
Milliyetçi Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneriler
TBMM Genel
Kurulunun 4 Temmuz 2012 Çarşamba günü toplanmaması, TBMMnin 5 Temmuz
2012 Perşembe gününden başlamak ve 1 Ekim 2012 Pazartesi günü saat
15.00te toplanmak üzere tatile girmesi,
önerilmiştir.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemde bulunan işleri
sırasıyla görüşmek için, Anayasa ve İç Tüzük gereğince
1 Ekim 2012 Pazartesi günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 09.40