TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
15inci
Birleşim
2
Kasım 2011 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Müdürlüğü tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan
ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bingöl Milletvekili
Eşref Taşın, Bingöl ilinde meydana gelen terör eylemine
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
atanamayan öğretmenlere ilişkin gündem dışı
konuşması ve Millî Eğitim
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
3.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, kadına yönelik şiddete ilişkin
gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 24
milletvekilinin faili meçhul siyasi cinayetlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/41)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 20
milletvekilinin, şehit aileleri, gaziler ile harp ve vazife malullerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/42)
3.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 24
milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/43)
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın, 25 Ekim 2011
tarihli 11inci Birleşimde Van depremiyle ilgili yaptığı
gündem dışı konuşmasında, Vanda Mevlânâ evlerinin
kullanılmayacağını söyleyerek Meclise yanlış
bilgi verdiğine ilişkin açıklaması
2.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, AK
PARTİ Grubu önerisinin denetim konularının görüşülmemesi
hususunu içermesi nedeniyle Meclisin denetim yetkisini kısıtlayarak
Anayasaya aykırılık teşkil ettiğine ilişkin
açıklaması
3.- Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metinerin, 1/11/2011 tarihli 14üncü Birleşimde
yapmış olduğu
konuşmayla ilgili açıklaması
4.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin Geçmişte tek
adam yönetimi vardır. sözlerine ilişkin açıklaması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Şeker Fabrikalarının
özelleştirilmesi hakkında (10/37) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun
2/11/2011 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP grubu önerisi
2.- Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemin
yeniden düzenlenmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Çok Taraflı Yatırım
Garanti Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/467)
(S. Sayısı: 40)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Emine Ülker
Tarhanın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünalın, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Millî Eğitim Bakanı Ömer
Dinçerin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçerin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
X.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA
KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metinerin, 1/11/2011 tarihli 14üncü Birleşim
Tutanak Dergisinde yer alan, Ebedî Şef, Millî Şef faşizmi
vardır şeklindeki ifadesine ilişkin konuşması
XI.- OYLAMALAR
1.- Çok Taraflı Yatırım
Garanti Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının maddelerine geçilmesine dair oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, Konya Ovası Projeleri
İdaresi Başkanlığına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
(7/13)
2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın, yürürlüğe
giren 650 sayılı KHKye
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/90)
3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Balıkesirin
bölgelere göre teşvik uygulamasındaki yerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/111)
4.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, Kayıt
Dışı İstihdamla Mücadele Projesinin Tekirdağdaki
uygulamalarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/186)
5.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, sendikalara
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/193)
6.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlunun, yürütülen
toplu pazarlık görüşmelerine ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/198)
7.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniyeye
yapılan kamu yatırımlarına,
- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akovanın,
yatırım desteklerinin uygulanmasına,
- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Kütahya-Simav
depreminden etkilenen bölgenin ekonomik yönden desteklenmesine,
- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, TÜİKin
basında çıkan istihdam hesaplamalarına,
İlişkin soruları
ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
(7/306), (7/307), (7/308), (7/309)
8.- Bursa Milletvekili Turhan Tayanın, Bursa Tophane Çocuk
Kütüphanesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı (7/310)
9.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgünün, Tokatın tarihî, doğal
güzellikleri ve turizm potansiyelinin tanıtımına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/311)
10.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprakın,
İstanbuldaki turizm faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/315)
11.- Manisa Milletvekili Hasan Örenin, özel tiyatroların
desteklenmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/317)
12.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bursa
Mudanyadaki Tahir Paşa Konağının Kent Müzesi
yapılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı
(7/318)
13.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgünün, Türkiyenin tanıtım
faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/319)
14.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, kamu ve özel sektördeki
özürlü istihdamına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/479)
15.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlunun, Akdeniz ve Ege
bölgelerinde mevcut turizm tesislerinin yıl boyunca açık
kalmasının teşvikine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/521)
2 Kasım 2011 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Tanju ÖZCAN
(Bolu)
------ 0 ------
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15inci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Beş
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu),Tanju ÖZCAN
(Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Sayın
milletvekilleri, on dakika ara verilmişti, ancak sayın grup
başkan vekilleriyle toplantı yaptığımız için süre
uzatıldı. Bilgilerinize sunulur.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN
Yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi,
yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için beş dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Bingöl ilinde meydana gelen terör eylemi
hakkında söz isteyen Bingöl Milletvekili Eşref Taşa aittir.
Buyurun Sayın
Taş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bingöl Milletvekili Eşref Taşın, Bingöl
ilinde meydana gelen terör eylemine ilişkin gündem dışı konuşması
EŞREF TAŞ
(Bingöl) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 29 Ekim 2011
tarihinde Bingöl ilimizde meydana gelen canlı bomba eyleminde ve Van
ilimizde meydana gelen deprem felaketi sonucu hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum. Onları
başta kederli aileleri olmak üzere bütün milletimize
başsağlığı, yaralılarımıza acil
şifalar diliyorum. Allah başka acı, keder göstermesin
temennisinde bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yüce Meclisin çatısı altında Bingölü
temsil eden bir milletvekili arkadaşınız sıfatıyla
burada bugün söz almamın sebebi, son zamanlarda ülkemizde huzuru bozmaya
yönelik yapılan eylem ve saldırıların bir devamı
olarak Bingöl ilimizde yapılan 1i kadın, 2
vatandaşımızın yaşamını yitirdiği ve 21
vatandaşımızın da yaralandığı canlı
bomba eylemi hakkında konuşmaktır.
Bildiğiniz
gibi, Bingöl, yoğun olarak Zazaların, Kürtlerin ve Türklerin
kardeşçe, huzur içinde yaşadığı bir kent olup,
buradaki masum halka karşı yapılan bu kanlı eylem, terör
örgütünün çirkin, gayriinsani yüzünü bir kez daha ortaya koymuştur.
Yüce
Meclisin değerli üyeleri, 2 kadın örneğinizi dikkatlerinize
sunmak istiyorum. Biri, canlı bombanın üzerine atlayarak evlatlarının
ve başka masum insanların ölümüne engel olmak isteyen kahraman
Bingöllü anne Nesibe Belgindir ki bu kadın merhametin, sevginin ve
şefkatin güneşidir. Bu mübarek anne de çocukları
yaşasın, okusun, büyüyüp adam olsun isterdi; başka derdi de
yoktu.
Peki,
ya diğeri? Diğeri ise tanımadığı, bilmediği,
hayatında hiç karşılaşmadığı
insanların, çocukların, kadınların ölmesi için üzerindeki
bombanın pimini çeken canavarlaştırılmış bir
kadındır. Maalesef o da kadındır; üzerinde
taşıdığı bombayı patlatarak kendisi dâhil 3
hayata son vermiştir. Bir tarafta anne sevgisi, merhameti, diğer
tarafta öfke ve nefret. Türk olsun, Kürt olsun insan olan herkesin bu olayda
safı bellidir, sevgi ve merhamettir safı.
Değerli
milletvekilleri, yıllarca bölgede iki arada kalan ve korkuyla hükmedilen
bu halk AK PARTİ döneminden önce elle tutulur bir yatırım ve
hizmet görmemiştir. AK PARTİ Hükûmeti dönemiyle bu korkular bir nebze
olsun dinmiş ve bölgede umut hâkim olmuşken, yine bölgede heyecan
verici birtakım yatırımlar başlamışken ilimize ve
bütün bölgeye yapılabilecek hizmetleri engelliyorlar. Bunun en somut
örnekleri de Bingöl Havaalanı inşaatı şantiyesinin ve
Bingöl-Diyarbakır yolundaki şantiyenin yakılması, Bingöl-Erzurum
yolunda şantiyenin şirket elemanlarının
kaçırılmasıdır.
Değerli
milletvekilleri, bölgede yaşayan Zaza ya da Kürt olan masum halkı
hedef alan bu eylemler ve saldırılar bir kez daha gösteriyor ki,
terör örgütünün amacı Kürt halkının huzuru, özgürlüğü,
refahı, güvenliği ya da mutluluğu değildir; bilakis, bölge
halkının kanını, canını, huzurunu ve bugüne kadar
sömürülmüş haklarını kullanarak kendi amaçlarına
ulaşmaktır ama halkımız bu oyuna hiçbir zaman
gelmemiştir, gelmeyecektir de.
Biz
780 bin kilometrekarede yaşayan Türküyle, Zazasıyla, Kürtüyle,
Çerkeziyle, Lazıyla, Arapıyla, Acemiyle, hepimiz 74 milyon insan
olarak aynı ruh ve mana ikliminin insanlarıyız.
Ötekileştirmeye çalışanlara rağmen, ırkçılara,
bölücülere, ayrımcılara rağmen, bu ülke, bu millet
kardeşliğini lafla ve hamasetle değil, gerçekten özde
yaşanan, yaşatılan kardeşliğiyle ortaya
koymuştur.
Sayın
milletvekilleri, bölgemizde halkın üzerinde baskı rejimi
anlayışını uygulamak, halkın iradesini ipotek
altına almak isteyenler olabilir. Bu insanlar dünyanın nereye
gittiğini göremiyorlar. Burada açık söylüyorum: Böyle bir demokrasi
anlayışını
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Taş.
EŞREF
TAŞ (Devamla) Bir dakika rica edeyim.
BAŞKAN
Uzatmıyoruz; uygulamamız bu şekilde Sayın Taş.
Teşekkür
ediyorum.
EŞREF
TAŞ (Devamla) Peki, hepinizi sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Gündem dışı ikinci söz, atanamayan öğretmenler
hakkında söz isteyen Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaza
aittir.
Buyurun
Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
atanamayan öğretmenlere ilişkin gündem dışı
konuşması ve Millî Eğitim
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, Van Erciş depreminde hayatını kaybeden tüm
öğretmenlerimize Allahtan rahmet, yaralılara da acil şifalar
diliyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, depremde kaybettiğimiz 45 stajyer öğretmenin
geride kalanlarına maaş bağlanması hakkında da mevzuat
değişikliği için Hükûmeti göreve davet ettiğimi belirtmek
istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkeler için genç nüfus önemli bir avantajdır. Ancak bu
nüfusa bütçenizden kaynaklar ayırır,
hizmet götürür, istihdam alanları yaratırsanız; evet,
avantajdır. Aksi takdirde, sosyal huzursuzluk ve karmaşa sizi
bekliyor demektir. Geleceğe ümitle bakan bu kesimin ülkesine ve milletine
karşı besleyeceği öfke ve kırgınlık da
cabası. Üniversite giriş imtihanlarını
aşmış, gecesini gündüzüne katarak derslerini geçmiş, KPSS
ve öğretmenlik sınavlarında da başarılı
sayılacak puanları almış genç öğretmenlerin işsizliğe,
çaresizliğe terk edilmesi, hizmetten alıkonulması işte
böyle bir şey.
İşsiz
öğretmen sayısını iktidarları döneminde 60 binlerden
300 binlere çıkaran AKP, aziz milletimize de şu icraatını
nereden nereye geldikle bir açıklayıversin lütfen. Çağ
atladık, atlıyoruz. Biraz daha dişinizi sıkın. diyen
AKPnin hedefi, galiba 1 milyon işsiz öğretmen yaratmak. Sayın
Başbakanın övündüğü Türkiye bu. Diplomalı işsizlerin
tavan yaptığı, eğitim fakültesi mezunlarının bile
ucuz iş gücü olmayı kabul ettiği hâlde iş bulamadıkları
bir Türkiye. Hâlbuki ne diyordu Sayın Başbakan 2002 İzmir
Mitinginde, milletten oy isterken: Ülkede 72 bin öğretmen
açığı var. Sen sınavla öğretmen seçiyorsun. Bırak
da öğretmenler okul seçsin. Önüne neden engel koyuyorsunuz? Biz gelince
hepsini işe başlatacağız. Yahut, 2002 Gaziantep Mitingi:
Yahu, bir sürü bölüm öğretmenleriniz boşta geziyor, resim
öğretmeni matematiğe, müzik öğretmeni beden eğitimi dersine
giriyor. Niye? Öğretmen ihtiyacı var. Bir de sınavla
öğretmen alıyorlar. Yazık değil mi bu öğrencilere?
Almayacaksan okumasınlar boşuna. Biz iktidar olunca inşallah
boşta öğretmen adayı kalmayacak. diyordu. Doğru Sayın
Başbakan, biz de farklı bir şey söylemiyoruz, tut o zaman
sözünü. Tutmayacaksan da dilinden düşürmediğin Özümüz sözümüz bir,
sözümüz senettir. derken Şaka yapıyordum, o, meydanlarda oy
isterken öyleydi. diyeceksin. Efendim, her eğitim fakültesi mezununu
öğretmen yapmak zorunda değiliz. demeyeceksin oyları
aldıktan sonra.
Kabinedeki
arkadaşlar da kendisine ayak uydurmuş olmalı ki, eski Bakan
Sayın Çubukçu seçimlerden önce 55 bin öğretmen kadrosu vaat ediyor,
seçimlerden sonra 11 bin öğretmen ataması
yapıldığı için, bugünkü Sayın Bakan mahcup oluyor
kamuoyunda, özür dilemekte buluyor çareyi. Ancak, devletin
güvenilirliğinde yaratılan tahribatı ortadan kaldırmak,
hele hele intihar eden 22 öğretmen adayını geri getirmek,
işsiz kalan öğretmenlerin derdine derman olmak mümkün olmuyor tabii
ki.
Değerli
milletvekilleri, Bakanlığın ifadesiyle 200 bin öğretmene
ihtiyaç var. Bu ihtiyaç sadece köylerde ya da ülkemizin az gelişmiş
bölgelerinde değil, başkentte bile öğretmen açığı
var. Sınıflar 50-60 kişilik. En önemli görevimiz
eğitimdir. diyebilen her hükûmetin başlıca görevi, vakit
kaybetmeksizin bu ihtiyacı karşılamaktır. Öğretmensiz
eğitim olur mu değerli arkadaşlar? Ayrıca, mevcut
görevlendirmelerde de hakkaniyete uymak mecburiyetindesiniz. Adaletsizlikle
abat olunamayacağını içerisinde birazcık Allah korkusu olan
herkes bilir. Binlerce eğitim fakültesi mezunu dururken sırf,
partinize, AKP İktidarına yakın diye görevlendirilmiş
binlerce öğretmen var. Bitirdikleri okulun eğitim sektörüyle uzaktan
yakından alakası yok, sadece referanslarını AKP
teşkilatları vermiş. Zaten kadrolu öğretmen
alınmamasının sebebi de bu, istediği adamları işe
almak.
Saygıdeğer milletvekilleri, gençlerimizi
devletlerine küstüren, âdeta kangren olmuş bu yaranın
iyileştirilmesi ve atamaların bir an önce yapılması
lazım. Bu meselenin Milliyetçi Hareket Partisi olarak sonuna kadar
takipçisiyiz, çözüm konusunda da her türlü desteğe hazırız. Genç
öğretmen adayları çok şey istemiyorlar; emekleriyle, bilgi ve
alın terleriyle çalışmak, üretmek ve ülkelerine hizmet etmek
amaçları. Meydanlarda Aynı bağın gülüyüz. diye gençlerden
AKP için oy istediğiniz günleri ne çabuk unuttunuz. Bu ülkenin
çiçeklerine kulak verin. diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Gündem dışı konuşmaya Millî
Eğitim Bakanı Ömer Dinçer cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlar;
sözlerime başlarken hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli arkadaşlar, gündem
dışı söz alan arkadaşımızın az önce dile
getirdiği meselelerle ilgili kısaca size bilgi sunmak istiyorum. Önce, konuyla ilgili düşüncelerimi paylaşmadan
sizlere içinde bulunduğumuz fotoğrafı ortaya koymak istiyorum.
2003 yılından bugüne
kadar Türkiyede hükûmetlerimiz bu zamana kadar alınmış
-yıllık ortalama itibarıyla bakıldığında- en
fazla öğretmeni almıştır. 2003 yılından bu zamana
kadar alınan öğretmen sayısı aşağı
yukarı 300 bin kişidir. Geçtiğimiz yıllarla
kıyaslandığında bu alınan öğretmen
sayısının orayla kıyaslanamayacak kadar iyi olduğunu
söylememiz gerekir. Bunun karşılığında yine derslik
sayısında öğrenci itibarıyla mukayese
yapıldığında da inanılmaz derecede iyileşmeler
sağlanmıştır. Gerçekten, daha önceki yıllarda,
2002den önceki yıllarda ortalama 60 kişinin, 65 kişinin
olduğu sınıflarımızda bugün yaklaşık
ortalama 31 kişiye düşürülmesi sağlanmıştır.
Bütün bunlar yapılırken ayrıca okullaşma oranlarında
da artış sağlanmıştır. Yani
diyelim ki 2002 yılında Türkiyede ilköğretimde okullaşma
oranı yüzde 92, yüzde 93ler civarındayken ve ayrıca derslik
başına öğrenci sayısı 60-65 civarındayken
şimdi okullaşma oranı ilköğretimde yüzde 98,5e
çıkmış, buna karşın da öğrenci sayısı ortalama
dersliklerde 31e düşmüştür. Ortaöğretimde ise yüzde 58-60lar
civarında olan okullaşma oranı şu anda yüzde 69a
çıkmıştır. Yüzde 69a çıkmasına karşın
da derslik başına öğrenci sayısı 29lara
düşmüştür. 1 puanlık okullaşma oranındaki artışın
ilköğretimde 120 bin öğrenciye tekabül ettiği,
ortaöğretimde de 50 bin öğrenciye tekabül ettiği
varsayılırsa sağlanan başarının büyüklüğü
açığa çıkacaktır.
İçinde
bulunduğumuz öğretmen meselesiyle ilgili olarak da birkaç rakam
vermek ve fotoğraf çizmek istiyorum size. Bir kere her şeyden önce,
bugün itibarıyla Bakanlığımızda yaklaşık
olarak 660 bin civarında kadrolu öğretmenimiz bulunmaktadır.
Buna ek olarak, yaklaşık 60 bin civarında yine bu sene ücretli
öğretmen istihdam ediyoruz. Şayet bu sene biz bütün
kadrolarımızı doldurmuş olsaydık ve kadrolu
öğretmenlerimizle derslerimizi vermeye teşebbüs etseydik, bu 60 bin
öğretmenin tamamı zorunlu ders saatine göre hesaplanarak
indirgendiğinde yaklaşık 40 bin civarında ek öğretmen
almamız gerekecekti. Yani, bugün Millî Eğitim
Bakanlığı mevcut okullaşma oranlarına bakarak
öğretmen almaya teşebbüs edecek olursa 40 bin civarında
öğretmen alması hâlinde öğretmen ihtiyacını
karşılamış olacak. Ama buna karşın, biz Hükûmet
olarak, ilköğretimde okullaşma oranlarını yüzde 100e, ek
olarak daha önceki yıllarda belki dâhil etmediğimiz hesaplarımıza
okul öncesinde okullaşma oranlarını yüzde 100e ve nihayet
ortaöğretimde de okullaşma oranını yüzde 90ın üzerine
çıkarmayı hedef olarak ortaya koyduğumuz için, bu hedeflerimizi
gerçekleştirmemiz hâlinde ise yaklaşık topu topu 150 bin
öğretmene ihtiyacımız bulunuyor, 200 bin değil. O da bir
varsayımdan sonra 150 bin öğretmen olacak.
Hâlbuki
şu anda dışarıda iki tür sorunla karşı
karşıyayız: Mevcut öğretmenlik bekleyen öğretmen
sayısı kesin olarak bilinmemekle birlikte yaklaşık olarak
220 bin civarındadır. Bu sebeple, 220 bin öğretmenlik bekleyen
kişinin karşılığında, eğer sizin ihtiyaç
duyduğunuz öğretmeniniz o kadar değilse, söz verilmiş olsa
bile bütün öğretmen kadroları doldurulsaydı, yine hâlâ,
üniversiteden mezun olduğu hâlde öğretmenlik bekleyen insanlarla
karşı karşıya olacaktık. Ben, asla, öğretmenlik
bekleyen genç arkadaşlarımızı suçlayan yahut da
onların bu konuda bir eksikliği olduğunu gören insan
olmadım, olmayacağım da bugüne kadar. Onlar taleplerinde yüzde
100 haklılar. Öğretmenlerimizin meseleye bakışlarıyla
alakalı bizim de onları anlayışla karşılayacak
bir potada duruyoruz. Bunun bir sistemik sorun olduğunun
farkındayım. Bu sistemik bir sorunsa şayet, bu sorun sadece
bizim iktidarlarımız döneminde ortaya çıkan bir sorun
değil. Türkiyenin, bu zamana kadar, 1960lı yıllardan beri
aslında yapamadığı insan kaynakları planlamasının
bir neticesi olarak görmek gerekir kanaatindeyim, şimdi bunu yapmaya
çalışıyoruz. Özellikle öğretmenlerimiz için, biz,
öğretmen kaynaklarının planlanmasıyla ilgili bir
hazırlık da yapıyoruz, Bakanlığımızda
konuyla ilgili birim de kuracağız. Bu açıdan
bakıldığında, yapacağımız
hazırlıklardan sonra, önümüzdeki yıllarda, kısa, orta ve
uzun vadeli dönemde hangi alanda ne kadar öğretmene ihtiyacımız
olduğunu tespit edecek bir strateji üzerinde çalışma
yapıyoruz. Daha da önemlisi, bununla ilgili olarak biz zaten kamuoyuyla
özellikle ben bakan olduktan hemen sonra birtakım bilgileri
paylaşmaya başladık. Mesela, en azından
öğrencilerimize ve topluma karşı daha açık ve saydam bir
tavırla hangi alanlardaki öğretmenlere ihtiyacımız
olduğunu duyurduk ve öğrencilerimizden, üniversite
adaylarımızdan, ihtiyacımız olmayan alanlarda
öğretmenlik için tercih yapmamaları gerektiğini ikaz ettik.
Bundan sonra bunu daha sistematik ve daha kalıcı bir şekilde
yapmaya devam edeceğiz.
Yine
dışarıda öğretmenlik kadrosu bekleyen arkadaşlarımız
için ikinci bir sorun var:
Bakınız,
ağustos ayında biz yaklaşık 11.500 öğretmeni kadromuza
aldık. Bu öğretmenlerden 11.500 kadroyu ilan etmiş olmamıza
rağmen yaklaşık olarak 45 civarında kadroda boşluk
kaldı. Sebebi şu idi: İhtiyaç duyduğumuz alanlarda
öğretmen yoktu. Bugün dışarıda çok sayıda kimya
öğretmeni, fizik öğretmeni, matematik öğretmeni belki varken
Millî Eğitim Bakanlığı olarak biz daha çok sınıf
öğretmeni, rehberlik ve danışmanlıkla ilgili
öğretmenler, belirli sanat dersleriyle ilgili öğretmenlere daha fazla
ihtiyaç duyuyoruz. Bu ihtiyaçlarımızı kamuoyuyla
paylaştık. Bu açıdan bakıldığında bugün
kadro açsak, ihtiyaç duyduğumuz öğretmenlerin ilanını
yapsak yine o kadroları doldurmakta sıkıntı
çekeceğimiz çok açık bir şekilde görünüyor. Hem alan
uyuşmazlıkları hem de ihtiyaçtan daha fazla talebin olduğu
bir ortamla karşı karşıyaysanız o zaman
öğretmenlerle ilgili meseleye bizim farklı bir bakış
açısı getirmek istediğimiz, getirmemiz gerektiği
açıkça anlaşılacaktır.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) - Sayın Bakanım, sizden kaynaklanmıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla)
Arkadaşlarımızdan özellikle istirham ediyorum
Öğretmen
meselesi aslında eğer Hükûmeti bir köşeye
sıkıştırmak için kullanılan bir taktik olaraksa bu
taktik işe yaramayacak çünkü bu fotoğrafı toplum biliyor ama bu
mesele eğer öğretmenlerin meselesi olarak gündeme getiriliyorsa bu
kez de gençlerimizin duygularını istismar etme anlamı
taşıyor. O yüzden onları tahrik etmenin, duygularını
istismar etmenin yerine, tam tersi onları sahip oldukları
kabiliyetler doğrultusunda yeni mesleklere yönlendirecek daha stratejik
tedbirler almak gerektiği kanaatini taşıyorum. Bunu
açıklıkla söyledim, söylemeye devam edeceğim.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Kim yapacak bunları?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Tabii ki biz
yapacağız, siz de destek vereceksiniz arkadaşlar.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Son on yılda üniversitelerin eğitim fakültesinden
mezun olan çocuk sayısı kaç Sayın Bakanım, bunu söylemek
lazım. Son on yıldır eğitim fakültesinden mezun olan çocuk
sayısı kaç?
BAŞKAN
Sayın Milletvekilim, lütfen karşılıklı
konuşmayalım.
Sayın
Bakan, siz Genel Kurula hitap eder misiniz lütfen.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Arkadaşlar, bu,
bir bütün olarak bizim çözebileceğimiz bir meseledir. Sadece tabii ki biz
bunun önderliğini yapacağız, bunun sağlam ve geçerli
stratejilerini oluşturacağız ama bunun hep birlikte çözülmesi
gereken ulusal bir sorun ve sistemik bir sorun olduğunu da fark
edeceğiz.
Üzerinde
duracağım ikinci konu, dün yine burada gündem dışı
konuşmalarda tartışılan bir mevzuyla ilgili, öğrenci
velilerinin bilgilendirilmesiyle ilgili bir mesele, zannediyorum,
yanlışla ve yanlış bilgilerle burada gündeme
getirilmiş. ADEY diye belirlenen bir sistem üzerinden yapılacak
çalışmaya dair dile getirilen hususlar, zannediyorum, çok iyi
araştırılmadan konuşulmuş gibi görünüyor.
Bizim,
öğrencilerimizin içinde bulunduğu duruma dair velilerin
bilgilendirilmesiyle ilgili bir hazırlığımız var.
Bununla ilgili bir bilişim altyapısı oluşturduk. Ama bu
bilgi sadece ve sadece öğrencinin velisinin kendisine verilmiş olan
şifreyle girebileceği bir bilgidir. O açıdan bir veli kendi
çocuğunun devamını takip etmek, notlarını görmek yahut
da onun hakkında Millî Eğitim Bakanlığının
verebileceği diğer bilgilere ulaşmak istiyorsa, o sadece velinin
kendi şifresiyle girebileceği bir portalden alabileceği bir
bilgidir, sadece öğrenci ve velisine ait bir bilgidir. Onun
dışında, ADEY diye bahsedilen ve öğrenci velisini
bilgilendirmeyle ilgili husus, zannediyorum, Millî Eğitim
Bakanlığıyla irtibatlandırılarak
tartışıldı. Bu daha önceden bir web sitesinin yalan haberi
üzerine inşa edilmiş bir konuşma oldu. Çünkü biz bununla ilgili
olarak o hem web sitesini tekzip eden hem de bütün
Bakanlığımızın mensuplarını ikaz eden
yazıları yazdık ve gönderdik. Bizimle hiç alakası olmayan
bir programdır. Özel bir şirket velilere kendisinin
hazırladığı bir program üzerinden yine abone olmaları
karşılığında birtakım bilgileri vereceğini
iddia etmektedir ve bunun Millî Eğitim Bakanlığıyla
alakası yoktur. Bunu çok açık, net bir şekilde söylediğim
gibi
Arkadaşlar, ayrıca yine bugün lütfen e-maillerinizi ve
SMSlerinizi kontrol ediniz. Her birinizin bize verdiğiniz e-mail
adreslerine konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgileri
ulaştırdık ve bundan sonra da yine Millî Eğitim
Bakanlığıyla ilgili meselelerde sizlere bunları sistematik
olarak ulaştırmaya çalışacağız.
Çok
değerli arkadaşlar, yine bu vesileyle, Vanda deprem sebebiyle bugüne
kadar yaptığımız uygulamalar hakkında da kısaca
bilgi vermek istiyorum sizlere. Biliyorsunuz, Van depremiyle ilgili belki en
çok yara alan ve gerçekten de bizim içimizde çok derin bir acı
bırakan hadise, eğitim camiasının bundan çok mağdur ve
mahzur olmasıdır.
Bugüne
kadar maalesef 74 civarında öğretmenimizi kaybettik, 16
civarında da yaralı öğretmenimiz var, birkaç tane de hâlâ
kendisinden haber alamadığımız öğretmenimiz bulunuyor.
Kendi illerine mi gittiler yoksa nerede olduklarına dair herhangi bir
bilgiye ulaşamadık.
Tabii,
bu bizim için gerçekten çok büyük bir acı oldu. Biz
öğretmenlerimizin, orada, gencecik, fedakârca çalışan
öğretmenlerimizin hiçbir zaman unutulmayacağını ve
hatıralarını yaşatacağımızı buradan
ifade ediyorum size. Tabii ama
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan, bütün öğretmenler aynı
yerde öldü, aynı binada öldü.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Evet.
Öğretmenlerimizin
kaybının çok olmasının sebebi iki faktöre bağlı.
Onlardan bir tanesi, bir kafede öğretmenlerimiz hep birlikte
bulunuyorlardı, o kafenin olduğu binanın çökmesiyle ilgilidir.
Belki
biliyorsunuz, o gün biz Ercişte bir eğitim semineri
düzenlemiştik ve eğitim seminerine civar illerden ve civar köylerden
öğretmenlerimiz de gelmişti. O öğretmenlerimiz seminer bittikten
sonra topluca o kafeye gitmişler, orada sohbet ediyorlardı, deprem o
esnada onları yakaladı.
İkinci
sebepse yine öğretmenlerimizin yoğunlukla kaldığı bir
apartmanın çökmesinden kaynaklandı. Apartman bir lojman değildi
yahut da öğretmenlerin müstakilen kaldığı bir yer
değildi, bir özel apartman. Özel apartmana çoğunlukla
öğretmenlerimiz yerleşmişlerdi, kiracı olarak
çoğunlukla. Dolayısıyla o binanın çökmesinden kaynaklanan
bir etki oldu. Tabii bu etkiler bizi hakikaten derinden etkiledi.
Çok
değerli arkadaşlar, ben o gün gece, depremden hemen sonra
Başbakanımızla beraber Vana gittim ve biz orada, o gün sabaha
kadar genel bir fotoğrafı görmeye çalıştık, olup biten
hadiseleri izledik, tek tek bütün yıkılan binalara vardık. Ben o
gün öğretmenlerimizden bir grup insanla görüştüm. O gece -ben
Başbakanımızdan da ayrıldım o gece-
öğretmenlerimizin yaptığı rehberlikle o öğretmenlerin
bulunduğu yerlere dair tespitlerimizi yaptık, genel
fotoğrafı çıkardıktan sonra o gece döndüm. Ondan hemen
sonra ise yaklaşık olarak 37 kişilik bir uzman ekibiyle birlikte
biz Vanda bütün okullarımızı tek tek üç günlük süre içerisinde
gezdik ve okulların her birisinin hasar tespitlerini yaptık ve
raporladık. Bu raporlardan sonra, 1 okulumuzun bütünüyle
yıkıldığını, yaklaşık 14 okulumuzunsa
artık eğitim yapılamayacak hâle geldiğini, ağır
hasarlı olduğunu gördük. Bunlara dair gerekli tedbirler ve
hazırlıklar da yapıldı. Geri kalan -ki bizim o bölgede
toplam 446 tane okulumuz var- 446 okulun 429unda neredeyse eğitim yapacak
durumdayız yani orada büyük bir sorun gözükmüyor. Bu yüzden, o
okulların eğitime hazır hâle getirilmesiyle ilgili bütün
çalışmalarımız tamamlandı ve inanın ihalelerini
bile yaptık. 26 Ekim itibarıyla bu okulların
çatlaklarının ve benzeri problemlerinin giderilmesi, elektrik, suyla
ilgili işlemlerin tamamlanmasıyla ilgili,
boya-badanalarının yapılmasıyla alakalı işlemler
tamamlandı ve ihaleleri yapıldı. Biz bütün gücümüzle, 14
Kasıma, eğitime bütün okullarımızı hazırlayacak
şekilde çaba sarf ediyoruz, gece gündüz uğraşıyoruz. O
yüzden de, belki, o kadar yoğun çalıştık ki medyaya yahut
da sizlere bilgi vermeyle ilgili çok fazla vakit ve fırsat bulma
imkânımız olmadı. Ama tarihinde en hızlı
çalışan, en sonuç alıcı çalışan bir ekip olarak
bu görevimizi yerine getirdik. Beş, altı günlük sürede ihale
işini başarabilen başka bir, henüz, kurum dahi olamadı.
Daha
da önemlisi, şu anda ister doğrudan doğruya depremden
mağdur olsun isterse olmasın, evine giremeyen öğretmenlerimizin
hepsi için yerler hazırlandı. Konteynerler olarak pek çoğunun
siparişi verildi. Yine 14 Kasıma kadar, biz, öğretmenlerimizin
yerleşeceği yerleri de hazırlamaya çalışıyoruz.
Mümkün olduğu kadar çok, mümkün olduğu kadar hepsi için bir mekân
hazırlamaya çalışıyoruz. Gücümüz yettiğince, onlar 14
Kasıma geldiklerinde -çoğu kendi memleketlerinde şu anda- onlara
birer de kalabilecekleri konteyner verebilmek için çaba sarf ediyoruz.
Ayrıca,
Vanda tamamlanmış, Toplu Konut İdaresinin
yaptığı kırka yakın daireyi de yine
öğretmenlerimiz için tahsis ettik, onu kullanabilecekler.
Onun
ötesinde, yine 14 Kasımdan itibaren çok yoğun bir şekilde
psikolojik destek ve rehabilitasyon için
hazırlıklarımızı yaptık, zamanın gelmesini
bekliyoruz.
Ayrıca,
belki -bunu bazı yerlerde tazminat gibi yorumladılar ama asla öyle
değil- Millî Eğitim Vakfımızın çabalarıyla her
bir öğretmenimize, hayatını kaybeden öğretmenlerimizin
ailelerine, yaralı olan öğretmenlerimize de, hepsine değil,
sadece hayatını kaybedenlere ve yaralı olanlara bayram öncesi
destek olmak üzere
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Bu Vakıfla Millî Eğitim Bakanlığının
bir organik bağı var mı Sayın Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Efendim?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Bu Vakıfla bir organik bağınız var mı
sizin? Yani öğretmenlerin veya millî eğitim camiasının
BAŞKAN
Sayın Milletvekilim, lütfen
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - Arkadaşlar,
Millî Eğitim Vakfı kendi iradesiyle bu kararı aldı, bizimle
paylaştı. Biz de onlar adına kamuoyuna duyurduk bu meseleyi.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Siz vermeyi düşünüyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) Dolayısıyla
10 bin Türk lirası civarında bu öğretmenlerimize bayram öncesi
destek verecekler. Bütün altyapılarını hazırladık.
Muhtemelen, bugün, yarın da hesaplarına bu vadettiğimiz rakamlar
kaydedilecekler.
Onun
ötesinde, Bakanlık olarak da bizler öğretmenlerimizin pek
çoğunun, çok yeni işe başlamış olması sebebiyle,
sosyal güvenlik sisteminden yararlanma şansları görünmüyor.
Dolayısıyla, acaba başka bir hukuki düzenlemeyle onlara bir
destek ve yardım sağlanabilir mi, bunun arayışı içerisindeyiz.
Şayet böyle bir fırsat doğarsa, onu da öğretmenlerimiz için
desteklemeyi ve kullanmayı ümit ediyoruz.
Çok
değerli arkadaşlar, onun dışında, ayrıca, şu
anda çocuklarımızın
eğitimlerinin aksamaması için, artık kendisinde eğitim
yapamayacağımız okullardaki öğrencilerimizi üç gruba
ayırdık. Bir, en yakın okullarda eğitim görebilecekleri
şekilde dağıtım mümkün mü, değil mi, buna baktık.
Bu mümkünse en yakın okullarda, ya eğitimi ikili eğitime
dönüştürerek yahut da sınıftaki öğrenci
sayısını artırarak telafi etmeye
çalışacağız. Yakınlarda okul yoksa
taşımalı sistemle yine en yakın okullara o
öğrencilerimizi götürmeye çalışacağız. Eğer bunu
da çözemiyorsak -ki kısmen çözülemiyor- onun için de en az sekizer derslik
prefabrik üç veya dört okul inşasıyla ilgili
çalışmaları, hazırlıkları yaptık.
Onları da yakında uygulamaya koyacak noktaya geldik.
Biz,
bütün gücümüzle, hem öğretmenlerimiz için hem öğrencilerimiz için hem
de fiziki altyapı için çalışmalarımızı üç
ayrı koldan yürütüyor ve 14 Kasıma hazırlanmaya
çalışıyoruz. Bu, tabii ki bu kadar yoğun zaman
içerisinde bazı operasyonel hatalar oluşabilir, bazen eksiklik veya
gecikme olabilir ama inanın biz bütün gücümüzle bu sorunları çözmek
için uğraşıyoruz. Sadece sizin gönülden desteğiniz bile
bize çok büyük bir güç verecektir. Bu yoğun ve sıkışık
dönem içerisinde ufak tefek hataların mazur görülmesi yahut da
eksikliklerin bize hatırlatılması bizim en büyük dileğimiz
olacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Gündem dışı üçüncü söz, kadına yönelik şiddet
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncele aittir.
Buyurun Sayın Tuncel. (BDP sıralarından
alkışlar)
3.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, kadına yönelik şiddete ilişkin
gündem dışı konuşması
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; kadına yönelik şiddet konusunda söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten hem dünyada hem Türkiyede kadınlara yönelik şiddet
artık bir katliama dönüşmüş durumda ama en çok da Türkiyede bu
yaşanıyor. Gün geçmiyor ki bir kadın katliamına tanık
olmayalım, öldürülen, tacize uğrayan, tecavüze uğrayan
kadın haberinden bahsedilmesin. Bu, Türkiye'nin gerçeği ve
buranın da sorumluluğu. Bugün aslında ortaya çıkan durum,
bu tablo Türkiye'nin hangi düzeyde olduğunu gösteriyor. Gelişmiş
toplumlarda, özellikle kadın erkek eşitliğinin
sağlandığı toplumlarda şiddet olayına bakıyorsunuz,
çok düşük. Örneğin Avrupa ülkelerindeki ortalama yüzde 3, Türkiyedeki
ortalama yüzde 38lerde. Bu tablo bile bunu gösteriyor. Tabii, buradaki
eşitlik politikası önemli bir konu. Bu ülkede Başbakan, Hükûmeti
temsil eden, yürütmenin temel güçlerinden birisi kadın erkek
eşitliğine inanmadığını her fırsatta
söylüyor ve her fırsatta kadınların kaç çocuk yapması
gerektiğini
Üstelik kadın arkadaşlar da bunu bilimsel bir
temele oturtmaya çalışıyor. Bu bile kadın üzerindeki
şiddeti çok net ortaya koyuyor. Yine, kadınların nasıl
giyinip giyinmeyeceğini, bunun üzerinden, kadınların nasıl
düşünüp düşünmeyeceği üzerinden de bir vurgu yapıyor. Bu,
Türkiye'nin resmidir. Böyle bir Türkiye'nin demokratikleşmesi, insan
hakları ve özgürlükleri konusunda ileri bir düzeye çıkması
mümkün değildir. Özellikle burada, Parlamentoda hangi siyasetten olursa
olsun, sadece kadınların değil, erkeklerin de kadına
yönelik şiddet konusunda partiler üstü davranması gerekiyor.
Bugün
Türkiyede alınan bir karara, Yargıtay 14. Dairenin
aldığı karara herkes isyan ettiğini söylüyor, N.Ç.
davası. N.Ç. büyüdü. 2003 yılında bu dava açıldı,
Mardin yerel mahkemesi N.Ç.nin kendi rızasıyla 26 erkekle birlikte
olduğuna karar verdi ve cezayı en alt sınırdan verdi.
Şimdi de Yargıtay bunu onayladı.
Yargıtayın
bir cümlesi bence önemli: Biz eski kanuna göre yaptık. Türkiyede sorun
bu zaten, hâlâ eski zihniyet var. Erkek egemen zihniyet bu toplumun temel
dayanağı yani Parlamento da buna göre işliyor, toplumsal
yapı da buna göre işliyor, ne yazık ki devlet kurumları da
buna göre işliyor. Daha önce bu kürsüde söylemiştim, geçen dönem,
yurdumuz Anadolu ama Meclis baba dolu. Toplumda da böyle, hep, her yerde erkek
siyaseti geçerli oluyor, buna göre da kararlar veriliyor.
Şimdi,
Sayın Bakan Fatma Şahin keşke burada olsaydı, diyor ki:
Biz buna itiraz ediyoruz. Vicdanım kabul etmiyor. Hemen TCKnın 102
ve 103üncü maddesini değiştireceğiz.
Sayın
Bakan, geçen dönem biz bu konuda kanun teklifi verdik ama siz gündeme dahi
almadınız. 2002den beri iktidardasınız, 2003ten beri bu
dava görülüyor ve siz biliyordunuz ki böylesi bir durum var, niye gereğini
yapmadınız? Şimdi gelince, böyle, İtiraz ediyorum,
vicdanım kabul etmiyor. meselesi çok da kabul edilebilir bir şey
değil.
Yine,
Siirt meselesi: Madem vicdanınız kabul etmiyor, gelin bu Siirt
meselesini çözelim. YİBOlarda yaşanan cinsel tacize ilişkin
sonuç nerede? Hâlâ okul Müdür Yardımcısı Fahrettin Kuzu geziyor.
Mesele
Kürtler olunca, demokrasi güçleri olunca o kadar hızlı
çalışılıyor ki herkes gözaltında. Büşra
Ersanlıyı bile Datçada gidip gözaltına alan, Ragıp
Zarakoluyu gözaltına alanlar bu Fahrettin Kuzuyu bir türlü
bulamıyor. Nasıl oluyor? Bulmak istemiyor. Bu, aynı zamanda
himaye altına almaktır. Şimdi bu konuda yapılması
gereken şeyler var.
Diğer
bir konu
Tabii ki beş dakikada bütün bunları anlatabilecek
değiliz sayın milletvekilleri ama burası herkesin
sorumluluğundadır. Şimdi, Hükûmet kadına yönelik
şiddet konusunda bir tasarı hazırlıyor. Tebrik ediyoruz,
iyidir ama öyle, yangından mal kaçırır gibi, kadın
örgütleriyle tartışmadan, siyasi partilerle bunu
ortaklaştırmadan bir şey yapılıyor. Bu
çıkarılmalıdır; evet, ama bu yapılırken özellikle
kadın örgütleriyle ortaklaşılarak bu şey
geliştirilmelidir. Aksi takdirde, bu bir sonuç almaya yetmiyor.
Diğer
bir konu, sadece 4320 sayılı Kanunda değişiklik yapmak
yetmiyor. Mesela, bu kanun teklifinde öngörülen diğer bakanlıklara
yönelik de bazı düzenlemeler var, ama bakanlıklar bunu dikkate
almadığında bir anlam ifade etmiyor. Dolayısıyla
bununla birlikte, 4320 sayılı Kanun düzenlenirken
bakanlıkların durumunun da buna uydurulması gerektiği
üzerinden de bir düzenleme yapılması gerektiğini
düşünüyoruz.
Kadına
yönelik şiddet Türkiyenin temel sorunu, katliama dönüşmüş
durumda, bu katliama buradaki en azından milletvekillerinin ortak
olmamamsı gerekiyor. Çocuklara yönelik cinsel tacize, tecavüze ortak
olmaması gerekiyor. Bunun için de sadece bu işi kadınlara atmak
değil, tüm Parlamentonun bu konuda acil çalışması
gerekiyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEBAHAT
TUNCEL (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tuncel.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla)
Peki. (BDP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, biraz önce kürsüde
konuşma yapan Hatip, Sayın Grup Başkanımızla ilgili
bazı yerlerde konuştuğu konuları çarpıtıcı
nitelikte ifadeler kullanmıştır. Sayın
Başbakanımıza atfen, onun ağzından şöyle
söylemiştir, kadın-erkek eşit değildir diye ifade
etmiştir
SEBAHAT
TUNCEL (İstanbul) Söylüyor zaten.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Söyledim dediği şeyleri de mi
söylemeyeceğiz Sayın Elitaş, öyle şey mi olur ya?
BAŞKAN
Bir saniye
Ne söyledi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) -
üç çocukla ilgili konuları
çarpıtıcı bir şekilde söylemiştir. İzin
verirseniz, Grubumuz adına Öznur Çalık Hanım konuyla ilgili
bilgi verecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SEBAHAT
TUNCEL (İstanbul) Başbakan bunu her fırsatta söylüyor!
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Usule aykırı Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, zaten söyledikleriniz tutanaklara geçti. Tabii ki,
burada sayın milletvekilleri kürsüye çıktığı zaman
tenkidini yapacaktır. Her söylenen söz veya tenkit sataşma da
değildir
SIRRI
SAKIK (Muş) Başkan, teşekkür ediyoruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, Konuşmacı,
Sayın Başbakanımızın söylediğini
BAŞKAN
- Zaten konuyu izah ettiniz Sayın Elitaş, lütfen
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan Hükümetle ilgili bir konu, AKP
Grubuyla ilgili değildir, bakanlar cevap veriyorsa versin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ama Sayın Başkanım, Grup
Başkanımızın söylediği ifadeleri çarpıtarak
kamuoyunu yanıltmaya hakkı yok. Yanıltmayı düzeltmek
adına, Grubumuz adına Sayın Öznur Çalık, iki dakika
BAŞKAN
Lütfen, oturur musunuz
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Öyle bir yanıltma yok, Başbakan her yerde
söylüyor!
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, kendileri
açıkladı, yeterlidir.
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) O zaman Sayın Başkan, 60a göre kısa bir söz
talebim vardır.
BAŞKAN
Onu izah edeceğim, gündem dışı konuşmalarda 60a
göre söz verilir mi verilmez mi; şimdi o konuya gireceğiz Sayın
Vekilim, lütfen oturun.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Önal, Sayın Balüken, Sayın Sakık,
Sayın Aygün, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Yeniçeri,
Sayın Türkkan, Sayın Serindağ, Sayın Sayın Korkmaz,
Sayın Şandır, Sayın Oğan, Sayın Eryılmaz,
Sayın Özel, Sayın Atıcı, Sayın Türkoğlu,
Sayın Kaplan, Sayın Bayraktutan, Sayın Demiröz, Sayın
Erdemir söz talebinde bulunmuşlardır.
Sayın
milletvekilleri, gündem dışı görüşüyoruz. 15 Ekim 2009
tarihli birleşimde, yine, gündem dışı konuşmalar
yapıldıktan sonra söz talebinde bulunulmuş, BAŞKAN
Sayın Doğru, Sayın
Akkuş, Sayın Yüksel ve Sayın Erdoğan, gündem
dışı konuşmalarla ilgili söz talebiniz var ancak Tüzükün
59uncu maddesi açık, En çok 3 kişiye gündem dışı ile
ilgili söz verilebilir. diyor
ve daha sonra Gündem dışı
konuşmalarla ilgili söz isteyen sayın milletvekillerine söz
verilmeyeceği 59uncu maddede açıkça belirtilmiştir. Bunu bundan
sonra bu şekilde uygulayacağımızı ilk günkü
oturumumuzda belirtmiştik. diyor Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, İç Tüzükün 60ıncı maddesinin dördüncü
fıkrası pek kısa bir sözü olduğunu belirten üyeye
Başkanın yerinden konuşma izni verebileceği hükmünü
taşımaktadır. Bu konuda Başkanın takdir yetkisi
olduğu İç Tüzükün açık hükmüdür.
İç
Tüzükte gündemdeki konularla ilgili ve gündem dışında kimlerin
konuşacağı tadadi olarak sayılmıştır.
İç Tüzükün 59uncu maddesine göre Meclis Genel Kuruluna
duyurulmasında zaruret görülen olağanüstü ve acele hâllerde
Başkanın beşer dakikayı geçmemek üzere en çok üç
kişiye söz verebileceği ve Hükûmetin bu konuşmalara cevap
verebileceği öngörülmüştür. Dolayısıyla bu maddeye göre
verilen sözler zaten olağanüstü acele hâl olarak takdir edilen konulara
ilişkin olarak ve en üst sınırda verilmektedir. Genel Kuruldaki
görüşmeler sırasında gündem dışı konuşmalar
üzerine yeniden söz vermek hem 59uncu madde hükmünü içeriğine
aykırı olarak genişletmekte hem de 60ıncı maddenin
amacı dışında kullanılmasına neden
olmaktadır. Dolayısıyla bu fıkranın son derece istisnai
biçimde kullanılması zorunludur. Böylece gündemde bulunan
konuların görüşülmesine daha fazla süre ayrılması mümkün
olabilecektir.
Bu
nedenlerle, gündem dışı konuşmalardan sonra İç
Tüzükün 60ıncı maddesine göre kısa söz taleplerini
karşılayamayacağımı bilgilerinize sunarım.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, ne zaman konuşacak üyeler?
BAŞKAN
Tüzükte belirtilmiş Sayın Vekilim.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 24
milletvekilinin faili meçhul siyasi cinayetlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/41)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'nin
tarihi, çok sayıda faili meçhul siyasi cinayetlerle doludur. Devlet,
hiçbir siyasi cinayetin sırrını çözmemiş, sonunda Türkiye,
adeta faili meçhul siyasi cinayetler mezarlığı haline
gelmiştir. 1948 yılında, sürekli izlendiği nedeniyle tüm
işlerini bırakarak kamyonculuk yapmaya başlayan Yazar Sabahattin
Ali'nin, Kırklareli üzerinden Bulgaristan'a geçmek isterken öldürülmesi
olayı hala aydınlatılmadığı gibi
mezarının nerede olduğu dahi bilinmemektedir.
1970'li
yılların ortasından itibaren toplum tam ortasından sağ
ve sol diye ikiye bölünmüştü. Ülkenin tümünde kan gövdeyi götürüyordu. Her
gün sokak ortasında insanlar kurşunlanarak öldürülüyordu.
İşte böylesine karanlık, sisli, kaotik bir ortamda
hayatını işçi sınıfına adamış
DİSK'in kurucusu ve ilk Genel Başkanı Kemal Türkler 22 Temmuz
1980 sabahı evinden çıktıktan sonra, arabasının
içinde, 3 caninin silahlarından çıkan kurşunlarla öldürüldü.
Kemal
Türklerin katledilmesine ilişkin 14 Nisan 2003 tarihli celsede mahkeme
Ünal Osmanoğlu'nun delil yetersizliğinden beraatına karar
vermiş, Yargıtay 9. Dairesi de beraat kararını
bozmuştu. 30 Temmuz 2009 tarihli celsede Ali Asker Kazak
başkanlığındaki mahkeme beraat kararında ısrar
etti. Yargıtay 9. Dairesi kararı yine bozdu. Mahkeme direnince dosya
Yargıtay Genel Kurulu'na gitti. Genel Kurul asli failin Ünal
Osmanoğlu olduğuna kesin olarak karar verdi ve mahkûmiyet için dosyayı
mahkemeye gönderdi. Davanın zaman aşımı
sınırı olduğu öne sürülen tarihten bir gün önce, 21 Temmuz
2010 günkü duruşmada, Mahkeme Başkanı sanık
Osmanoğlu'nun rahatsız olduğunu bildiren raporun mahkemeye
ulaştığını gerekçe göstererek duruşmayı 23
Eylül 2010 tarihine erteledi. 23 Eylül günü Mahkeme Başkanı Ali Asker
Kazak'ın davadan çekilme isteği, Bakırköy 3. Ağır Ceza
Mahkemesi tarafından reddedildi. Başkan Ali Asker Kazak "Bozma
Kararına katılmam mümkün değildir." diyerek, duruşmaya
katılmadı. Duruşmaya giren nöbetçi yargıç,
duruşmayı 21 Ekim 2010'a erteledi. 21 Ekim'de, Ali Asker Kazak izine
çıktığı için duruşmaya katılmadı ve dava 1
Aralık 2010 tarihine ertelendi. Sanık Ünal Osmanağaoğlu
hakkındaki dava, 1 Aralık 2010 tarihinde zaman aşımı
nedeniyle ortadan kaldırıldı.
Kemal
Türkler'in katledilme davasının ilginç nedenlerle
zamanaşımı ile sonuçlanması, Kemal Türkler'in
kızı Nilgün Soydan'ın mahkeme çıkışında ne
acıdır ki; "Bugün Ülkemden Nefret ettim" söylemine neden
olmuştur.
Toplumda
Siyasi Cinayetlere ilişkin kuşkular giderilmediği sürece Kemal
Türkler cinayeti, diğer tüm faili meçhul siyasi cinayetler gibi
Türkiye'nin toplumsal vicdanında açık bir yara olarak
kalacaktır.
Gelinen
aşamada Devletin faili meçhul siyasi cinayetlere seyirci olmaktan
çıkması yeni bir anlayışla olayları
araştırması gerekir. Bugün Türkiye'nin geçmişindeki
karanlık bölgelerine ışık tutulmasına,
karanlıkların aydınlatılmasına ihtiyaç vardır.
Karanlık bölgelere ışık tutarak aydınlatacak
ışık kaynağı da, hiç şüphe yok ki millî iradenin
temsilcisi olan TBMM'dir. Faili meçhul cinayetlerle ilgili soruların
ısrarla yanıtını bulmak, Demokratik Hukuk devletinin
tarihsel görevidir. Bu nedenle TBMM'de araştırma komisyonu kurularak
başta Yazar Sabahattin Ali, Savcı Doğan Öz, Gazeteci Abdi
ipekçi, Yazar Ümit Kaftancıoğlu, Sendikacı Kemal Türkler,
Gazeteci-yazar Uğur Mumcu, Prof. Dr. Muammer Aksoy, Doç. Dr. Bahriye Üçok,
müzisyen Nesimi Çimen, şair Metin Altıok, gazeteci Metin Göktepe,
gazeteci Cihan Hayırsevener, Cevat Yurdakul, Musa Anter, Ahmet Taner
Kışlalı, Necip Hablemitoğlu, Behçet Aysan, Hasret Gültekin,
Turan Dursun, Sevinç Özgüner ve Cavit Orhan Tütengil, Hrant Dink olmak üzere
tüm faili meçhul siyasi cinayetlerin teker teker masaya yatırılarak
A'dan Z'ye mercek altına alınması, demokrasimizin gelişmesinin
ön koşuludur. Çünkü TBMM'de kurulacak bir araştırma komisyonu,
faili meçhul olaylara ilişkin bilgi ve belgelere daha kolaylıkla
ulaşabilecektir. Komisyon, bugün devletin farklı birimlerinin
arşivlerine dağılmış olan dosyaları, belgeleri
tek bir havuzda toplayarak, bunların ışığında o
dönemin yetkililerine sorular yönelterek, konuya bütünlük içinde bir
bakış geliştirebilme imkânına sahip olduğundan
yakın tarihimizin aydınlatılmayı bekleyen ve çoğu hâlâ
faili meçhul olarak kalan siyasi cinayetlerinin
aydınlatılmasını da tetikleyebilir
Çocuklarımıza
tarihinde aydınlanmamış faili meçhul siyasi cinayeti olmayan
Demokratik bir Türkiye bırakmak için siyasi cinayetlerin öncesindeki ve
sonrasındaki tüm olayların araştırılması, öldürenlerin
arkasındaki örgütlenmeyi ortaya çıkarmak, karanlıkları
aydınlatmak için Anayasanın 98. maddesi ve İçtüzüğün 104.
ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırma komisyonu
kurulmasını saygıyla arz ve talep ederiz.
1) Ali
Rıza Öztürk (Mersin)
2)
Atilla Kart (Konya)
3)
Özgür Özel (Manisa)
4)
Kamer Genç (Tunceli)
5)
Kazım Kurt (Eskişehir)
6)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
7)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
8)
Salih Fırat (Adıyaman)
9)
İhsan Özkes (İstanbul)
10)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
11)
Mevlüt Dudu (Hatay)
12)
Aykut Erdoğdu (İstanbul)
13)
Metin Lütfi Baydar (Aydın)
14)
Aytuğ Atıcı (Mersin)
15)
Nurettin Demir (Muğla)
16)
Sinan Aydın Aygün (Ankara)
17)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
18)
Ali Özgündüz (İstanbul)
19)
Rıza Mahmut Türmen (İzmir)
20)
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
21)
Sena Kaleli (Bursa)
22)
Celal Dinçer (İstanbul)
23)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
24)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
25)
Malik Ecder Özdemir (Sivas)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 20
milletvekilinin, şehit aileleri, gaziler ile harp ve vazife malullerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/42)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Anayasamızın
61. maddesinin ilk cümlesi "Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul
ve yetimleriyle, malul ve gazileri korur ve toplumda kendilerine
yaraşır bir hayat seviyesi sağlar" şeklinde
düzenlenmiştir.
Harp
ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malul ve gazilerin hayat
şartlarını düzeltmek, sosyal, ekonomik ve sağlık
sorunlarını çözmek, sahipsizlik duygularını gidermek,
onurlu bir yaşam sürmelerini sağlamak devlet ve millet olarak
öncelikli görevimizdir. Onların vatanımıza sahip çıktığı
gibi, vatanın da onlara sahip çıkması gerekir.
Ülkemizde
şehit-gazi-harp ve vazife malullerinin kurumlarına göre
dağılımını belirleyen sağlıklı bir veri
tabanı bile yoktur. Tam olarak sayılarını dahi bilmiyoruz.
Zaten bu insanlarımızı birer "sayı" olarak
değerlendirmek de yanlıştır. Her birinin farklı,
kahramanlık dolu ama bir o kadar da trajik öyküleri vardır.
Yaşadıkları, hissettikleri ve sorunları hassas
konulardır.
Hem Osmanlı Devletini hem de Türkiye Cumhuriyetini
kuranların Gazi unvanını taşıması tesadüf
değildir. O gaziler binlerce şehit vererek bu Türk devletlerini
kurmuşlardır ve on binlerce şehit ve gazi vererek
bekasını sağlamışlardır. Günümüzde de ne
yazık ki kutsal vatan topraklarının korunması,
bağımsızlığımız, terörle mücadele,
milletimizin güven ve huzurunu temin için hâlâ her gün şehit ve gazi
vermeye devam ediyoruz. Sadece son bir ay içerisinde 50 şehit verdik.
Ülkemizde İstiklal Savaşı, Kore
Savaşı, Kıbrıs Barış Harekâtı ve son olarak
da terörle mücadele şehit ve gazileri bulunmaktadır. Kolluk
kuvvetlerinin yanında çok sayıda öğretmen, hâkim, savcı,
doktor, hemşire gibi kamu görevlilerimiz de terör mağduru olarak
hayatlarını kaybettiler veya yaralanıp sakat kaldılar.
Onlara sadece "vazife malulü" unvanı verilebildi.
Ülkemizin ulusumuzun bölünmez bütünlüğü,
bağımsızlığı ve bekası uğruna, uzun
yıllar süren bölücü terörle mücadelede on binlerce asker, polis ve kamu
görevlimiz şehit, gazi ve vazife malulü olmuştur. Aileler en
değerli varlıklarını, evladını, eşini,
babasını, kardeşini vatan uğruna şehit vermiş,
gazilerimiz sağlıklarını, vücut bütünlüklerini kaybetmişlerdir.
Bu kahraman ve aziz vatandaşlarımıza millet olarak hak ettikleri
saygıyı göstermek, onurlandırmak, sosyal güvencelerini
sağlamak, hak ettikleri saygın ve iyi yaşam
standartlarını sağlamak borcumuzdur, görevimizdir.
Devlet, şehitlerimizin ailelerine ve gazilerimize
nakdi tazminat ve maaş verilmesi ile sağlık yardımı
imkânları sağlamaktadır. Sosyal güvenlik sistemi
kapsamındaki bu çözümlerin yanında şehit ailelerine gazi ve
vazife malullerine iş temini, konut kredisi, kamu
taşıtlarından ücretsiz yararlanma ve eğitim öncelikleri
gibi imkânlar sağlamaya çalışılmaktadır. Ancak bu
konularda pek çok sorunun yaşandığı da herkesin malumudur.
Şehit, gazi, harp ve vazife malulleriyle ilgili mevzuatın çok
dağınık olması, bürokratik hatalar, maaşların
yetersizliği, yeterli hukuksal desteğin olmayışı,
sağlık hizmetlerindeki yetersizlikler gibi nedenlerle bu kahraman ve
aziz insanlarımız ve aileleri toplumda hak ettikleri yaşam
standartlarına ulaşamamakta, büyük sorunlarla karşı
karşıya kalmaktadırlar. Ortaya çıkan tablo
yapılanların yeterli düzeyde olmadığıdır. Gelişmiş ülkelerde gazi işlerini yürüten
bir Gazi Bakanlığı varken, böylesi sıcak bir
coğrafyada yer alan ülkemizde değil bir gazi bakanlığı
devlet kademesinde kurumsallaşmış bir mekanizma, bir merci dahi
yoktur.
Son zamanlarda artan terör
olayları nedeniyle medyaya sıklıkla yansıyan görüntülerden
de net bir biçimde görüldüğü gibi şehit aileleri ve gaziler pek çok
sorunla karşı karşıyadır ve millet olarak hepimizin
yüreği burkulmakta, bu aziz insanlarımıza borcumuzu tam
anlamıyla yerine getiremediğimiz duygusuna kapılmaktayız.
Yaşadığımız kritik coğrafyadaki terör
gerçeğinden hareketle geniş bir nüfusu ilgilendiren bu
sorunların yıllar geçtikçe de çığ gibi büyüyeceği
görülmektedir.
Bu gerçeklerle şehit aileleri,
gaziler, harp ve vazife malullerinin yaşadıkları sorunların
tespiti ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98. ve
İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri uyarınca bir Meclis
Araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim. 12.07.2011
1) Ensar Öğüt (Ardahan)
2) Candan Yüceer (Tekirdağ)
3) Atilla Kart (Konya)
4) Erdal Aksünger (İzmir)
5) İhsan Özkes (İstanbul)
6) Mehmet Şeker (Gaziantep)
7) Tufan Köse (Çorum)
8) Kazım Kurt (Eskişehir)
9) Mehmet Ali Ediboğlu
(Hatay)
10) Salih Fırat (Adıyaman)
11) Aytuğ Atıcı (Mersin)
12) Ramazan Kerim Özkan
(Burdur)
13) Ali Rıza Öztürk
(Mersin)
14) Özgür Özel (Manisa)
15) Nurettin Demir (Muğla)
16) Sinan Aydın Aygün
(Ankara)
17) Ali Özgündüz (İstanbul)
18) Sena Kaleli (Bursa)
19) Celal Dinçer (İstanbul)
20) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
21) Malik Ecder Özdemir
(Sivas)
3.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 24
milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/43)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiyede yıllarca prim
ödeyerek emekli olan yurttaşlarımız geçim
sıkıntısı içerisinde yaşamlarını sürdürmeye
çalışmaktadır.
Yapı Kredi Emeklilik
tarafından yapılan "Yaşlılık Geçim Endeksi
Araştırması 2011"
raporuna göre, emeklilerin yüzde 41'i
geçinmek için çalışmaya ihtiyaç duymaktadır. Emeklilerin yüzde
16'sı ise iş aramaktadır.
2009 yılında
yapılan "Yaşlılık Geçim Endeksi Araştırması
2009a oranla 2011 yılında hâlen aktif çalışma
hayatını sürdüren emeklilerin sayısı artış
göstermiştir. Artış 55-59 yaş grubundan ve özellikle
kadınlardan kaynaklanmaktadır. 55 yaş üzerindeki nüfusun
çalışma ve sosyal güvenlik durumlarını, harcama ve tasarruf
davranışlarını belirlemek amacıyla tekrarlanan rapora
göre emeklilerin yaklaşık olarak yüzde 33'ü emekli olduktan
sonra bir süre çalışmış ya da hâlâ çalışmaya
devam etmektedir. Emekliler ortalama 6 yıl emekli olduktan sonra
çalışmaktadırlar.
Rapora
göre emeklilerin yüzde 44'ü hayatlarından memnun değildir. Bunun en
büyük nedeni ise maddi sıkıntılardır.
İktidar
geçim sıkıntısı içinde olan emeklileri göreve geldikleri
günden beri ihmal etmektedir. AKP iktidarı emekliye yalnızca TÜFE
oranında zam yapmaktadır. Emeklinin milli gelirden
aldığı payı yasa değişikliği ile iptal eden
AKP, çalışanlar ile emekliler arasındaki gelir uçurumunu daha da
artırmıştır.
AKP
iktidarı İntibak yasasını söz verdikleri halde
çıkarmamaktadır. Türkiye'de az prim ödediği halde çok maaş
alan emekliler olduğu gibi, çok prim ödedikleri halde çok az maaş
alan emekliler de bulunmaktadır. SGK çatısı altında
birleştirilen SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur
emeklileri arasında da maaş farkları vardır.
AKP
iktidarı ayrıca emeklinin 18 yaşını aşan
evlenmemiş kızının sağlık
yardımını kesmiştir.
Emeklilerin
sorunlarının tespiti, ortaya çıkarılması ve
çözümlenmesi amacı ile Anayasamızın 98. maddesi,
İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir
Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1)
Turgut Dibek (Kırklareli)
2)
İhsan Özkes (İstanbul)
3) Ali
Rıza Öztürk (Mersin)
4)
Kamer Genç (Tunceli)
5)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
6)
Mevlüt Dudu (Hatay)
7)
Aykut Erdoğdu (İstanbul)
8) Metin
Lütfi Baydar (Aydın)
9)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
10)
Kazım Kurt (Eskişehir)
11)
Salih Fırat (Adıyaman)
12)
Aytuğ Atıcı (Mersin)
13)
Özgür Özel (Manisa)
14)
Nurettin Demir (Muğla)
15)
Atilla Kart (Konya)
16)
Sinan Aydın Aygün (Ankara)
17)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
19)
Ali Özgündüz (İstanbul)
20)
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
21)
Sena Kaleli (Bursa)
22)
Celal Dinçer (İstanbul)
23)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
24)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
25)
Malik Ecder Özdemir (Sivas)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın, 25 Ekim 2011
tarihli 11inci Birleşimde Van depremiyle ilgili yaptığı
gündem dışı konuşmasında, Vanda Mevlânâ evlerinin
kullanılmayacağını söyleyerek Meclise yanlış
bilgi verdiğine ilişkin açıklaması
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bir konuyu burada ifade etmek
istiyorum.
Biraz
önce gündem dışı konuşmalarla ilgili değerlendirmeyi
yaptınız, ancak bir konuda sayın milletvekillerinin de bilgi
sahibi olmalarını istiyorum.
Depremle
ilgili Sayın Bakanın konuşması üzerine gruplar da bizler de
söz sahibi olduk, geçen 25 Ekim 2011 Salı günü. Burada benim
konuşmamda Bir, Mevlânâ evleri
Pakistana Mevlânâ evleri
yapılıyor. derken burada, Nerede bu Mevlânâ evleri, doğrusu
bilmiyoruz. diye ifadede bulunuyorum. Sayın Başbakan
Yardımcısı da Meclise hitaben Burada, bir
arkadaşımız Mevlânâ evlerinden söz etti. Şu anda, Mevlânâ
evleri, orası daha soğuk olduğu için elverişli görülmedi,
yoksa 3 bin tane hazır var ama kışa dayanıklı
çadırın daha elverişli olacağı yönünde uzman
görüşü var, benim bilebileceğim bir konu değil ama
Şehircilik Bakanımız bunun üzerinde çalışıyor.
Yani Mevlânâ evi burada kullanılmayacak. diyor. Afetlerden sorumlu
Başbakan Yardımcısı Türkiye Büyük Millet Meclisinde bunu
söylüyor.
Sayın
Başbakan 30 Ekim 2011 tarihli Ulusa Sesleniş konuşmasında
diyor ki: Yine söylüyorum, bütün vatandaşlarımız müsterih
olsunlar. Devletimizin tüm imkânları insanımızın
hizmetindedir. Geçici çadır kent, Mevlânâ evleri, konteynır
kentlerden kalıcı konutlara taşınacağız.
Şimdi,
bir Başbakan Yardımcısı diyor ki: Mevlânâ evleri
olmayacak, uygun değil teknik olarak, kesinlikle
kullanmayacağız. Sayın Başbakan Kullanacağız.
diyor. Televizyonlarda da birtakım Mevlânâ evlerinin
kullanıldığını görüyoruz. Yani bir Başbakan
Yardımcısı Türkiye Büyük Millet Meclisinde böyle bir
yanlış bilgi veriyorsa kime itibar edeceğiz veya milletvekilleri
kimin sözüne itibar etmeli?
BAŞKAN
Sayın Vural, konu anlaşıldı, açıklama
yapılır ilgililer tarafından.
OKTAY
VURAL (İzmir) Bu çelişkiyi ifade etmek istedim.
O
bakımdan, sayın bakanların bilgi verirken doğru bilgi
vermelerini istirham ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Şeker Fabrikalarının
özelleştirilmesi hakkında (10/37) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun
2/11/2011 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP grubu önerisi
02.11.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu; 02.11.2011 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Emine
Ülker Tarhan
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (Şeker Fabrikalarının
özelleştirilmesi hakkında); 10/37 Esas numaralı Meclis
Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun 02.11.2011
Çarşamba günlü (Bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grubu önerisi lehinde söz isteyen Alim
Işık, Kütahya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Işık.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, önerge sahibinin
konuşması gerekiyor. Bildirmiştik ismini.
OKTAY
VURAL (İzmir) Kendi önerileri.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Önce önerge sahibi konuşsun Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Peki, Sayın Tarhan.
Veli
Ağbaba, Malatya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından
on şeker fabrikasının satışıyla ilgili
görüşlerimi paylaşmak üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, AKP Hükûmeti tarafından, aralarında
Malatyanın da bulunduğu on şeker fabrikası 11 Kasımda
pazarlık usulüyle satılacaktır. Özelleştirme bu iller için
tam anlamıyla bir yıkım projesidir. Bu özelleştirmeden
kesinlikle vazgeçilmelidir.
Danıştay
daha önce bu fabrikaların özelleştirme işlemlerini iptal
etmişti. Şeker fabrikalarını tekrar satışa
çıkarmak hukuku yok saymaktır. Bu süreçte ne değişti AKP
tekrar satış kararı aldı? Niçin Danıştayın
iptal ettiği, bütün kamuoyunun karşı çıktığı
şekeri satmak istiyor? Çünkü, sözlerinden çıkamadıkları
güçler böyle emrediyor.
Her
geçen gün tarım ve hayvancılıktan uzaklaşan Türkiye, bu
özelleştirmeyle ekonomiye katkısı tartışılmayacak
büyüklükte olan şeker üretiminden de elini iyice çekecektir. Türkiye
tarım sektörü her geçen gün daha fazla dışa
bağımlı hâle geliyor. Tarımla ilgili alınan hiçbir
karar köylünün, üreticinin, Türkiye'nin yararına değildir,
uluslararası sermayenin ve egemen güçlerin yararınadır. AKP
Hükûmeti şeker özelleştirmesiyle bir kez daha
uluslararası güçlerin isteklerine koşulsuz boyun eğdiğini
göstermektedir.
AKP,
üreticilerimizi sahipsiz, kimsesiz bırakmış; tarıma tamamen
sırtını çevirmiştir, çiftçimizi perişan etmiştir.
AKP sadece bu özelleştirmede değil, daha önce de halkını
bir kenara bırakıp emperyalist güçlerin isteklerini hayata
geçirmiştir. Sadece Tekelin içki bölümünün özelleştirilmesi bile
AKPnin zihniyetini ortaya koyabilir.
Hükûmet,
Tekelin alkollü içecekler bölümünü 2003 yılında 292 milyon dolara
sattı, aynı şirket bu yıl 2,1 milyar dolara
satıldı. Yani ülkemiz, halkımız tam 10 kat zarar etti, 2 milyar
dolar zarar etti. Kim kâr etti değerli arkadaşlar? Kimin kâr
ettiğini de hepiniz çok yakından biliyorsunuz.
Tekelin
sadece alkollü bölümü değil, sigara bölümü de aynı şekilde çok
komik rakamlara satıldı, birilerine peşkeş çekildi. Tekeli
Babalar gibi satarım. diyen o dönemin Maliye Bakanı hem babalar
gibi Tekeli sattı hem de oğluna babalık yapıp bir firmaya
daha çok mısır satılmasını sağladı.
Çağdaş
ülkelerde özelleştirmenin amacı, istihdamı, ekonomik
verimliliği artırmak ve fiyatları düşürmektir. Oysa AKP
dönemindeki hiçbir özelleştirme bu şartları yerine
getirmemiştir. Binlerce kişi özelleştirme nedeniyle
ekmeğinden olmuş, işsiz kalmıştır. Bunun en güzel
örneği, yine AKPnin ballandıra ballandıra
anlattığı, cumhuriyet tarihinin en büyük özelleştirmesi
olarak reklam ettiği Telekom özelleştirmesidir. AKP iktidara
geldiğinde Türk Telekomda 61 bin kişi çalışırken,
Telekomda çalışan sayısı 2010 itibarıyla 25 bine
düşmüştür. Hükûmet yeni yatırım için değil,
dış ülkelere borç ödemek için insanları işsiz, aç ve sefil
bırakmıştır. Özelleştirme sonucunda yüzlerce yuva
yıkılmıştır.
Peki,
bu özelleştirmelerin sonucunda ne oldu? Piyasada rekabet mi oluştu?
Fiyatlar mı düştü? İstihdam mı arttı? Hayır,
sadece halka ait olan kârlar Haririye gitti, Teksasa gitti, İngiltereye
gitti. Daha önce özelleştirme yapılırken
değerlendirme raporları açıklanıyordu, siz iktidara
geldiniz, yasa değiştirildi, artık değerlendirme
raporları açıklanmıyor, halkın kendi varlığının
değerini öğrenmesi engelleniyor. Örneklerde görüldüğü gibi
özelleştirmeler istidamı ve verimliliği artırmak için
yapılmıyor, yapılan özelleştirmeler mafya tipi, Rus tipi
özelleştirmelerdir, yani yeni oligarklar oluşturuluyor. Biliniz ki
yapılan özelleştirmeler Hükûmetin vicdanına sığsa da
halkın vicdanına sığmıyor, ama
unutulmamalıdır ki mülkiyetin meşruiyet problemi vardır,
elbette ki bir gün halkın olan halka dönecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şeker pancarı tüm dünyada
olduğu gibi ülkemizde de en fazla istihdam ve katma değeri yaratan
üründür. Sadece şeker pancarı üreticileri ve fabrika
çalışanları için değil, hayvancılık, tarım,
nakliyecilik ve gıda gibi yan sektörlere en fazla katkı sağlayan
sektördür. Türkiye'de 200 bini aşkın çiftçiyi, 20 bini
aşkın çalışanı direkt ilgilendiren şeker fabrikalarını
özelleştirmek, tarım sektörünü yok etmek demektir. Doğu ve güneydoğuda
çalışan fabrikaları kapatmak, bölgeye ve bölge insanına
vurulan en büyük darbedir.
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) Özelleştirme süreci ne zaman başladı
Sayın Ağbaba?
VELİ
AĞBABA (Devamla) Malatyanın şeker fabrikasını
savunmak da bir Malatya milletvekili için acı bir durumdur Sayın
Çalık.
Doğu
ve güneydoğuda çalışan
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) Ben özelleştirmeye değil kapatılmasına
karşıyım, bunu siz de biliyorsunuz!
BAŞKAN
Sayın Çalık
Lütfen müdahale etmeyiniz Sayın Çalık.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Siz, hem Doğu ve güneydoğuda istihdam
paketleri açacaksınız hem de özelleştirmeyi
savunacaksınız. Bu özelleştirmeyi savunmak Malatyaya ihanettir,
Türkiye'ye ihanettir. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, insanların gözlerinin içine baka baka yalan söylemekten
vazgeçin. Bir taraftan istihdam paketleri açıklayacaksınız, bir
taraftan özelleştirme yapacaksınız, böyle tezat olmaz. Malatya
Şeker Fabrikası sadece çalışanlarıyla, üreticileriyle
değil, yan kollarıyla da yaklaşık 80 bin kişiye
iş imkânı sağlayan bir kurumdur.
Değerli
arkadaşlar, Malatya Şeker Fabrikasını satarsanız,
zaten ekonomisi can çekişen, her gün küçülen Malatya ve Malatyalı ne
yapacak? Şeker Fabrikasını satarsanız kim kazanacak?
Kaybedecek belli. Geçmişte Tekelin Sümerbankın
özelleştirilmesinden kim kazanmışsa yine onlar kazanacak.
AKP
tarafından 10 şeker fabrikasının blok olarak satılmak
istenmesi de anlamlıdır. Bunun amacı birilerine adres teslimi
satış yapıp peşkeş çekmektir. Kuruldukları
illerin en değerli arazilerindeki bu fabrikaları satarsanız,
kentin kalbine hançer sokarsınız, ciğerini yok edersiniz.
Özelleştirilmek
istenen fabrikaların birçoğu çalışır durumda,
makineleri yenilenmiş, arıtma tesisleri yapılmış,
çevreye hiçbir zararı olmayan örnek fabrikalardır. Fabrikaların
yenilenip satılması da AKPnin özelleştirme
mantığını göstermektedir çünkü bunlar halkı değil
satacakları 3-5 kişiyi düşünüyorlar çünkü adaletle de
kalkınmayla da alakaları yok. Bunlar sadece kendilerini ve
yandaşlarını kalkındırıyorlar, gerisi boş.
Malatyalılar
AKP özelleştirmelerini çok iyi biliyorlar. AKP peşkeşlerini
Malatyalılar bizzat yaşadılar. Malatyada özelleştirilen
fabrikalar yok pahasına satıldı. Malatyalılar
Sümerbankı, Tekeli gerçek değerinin altında satanları,
peşkeş çekenleri asla unutmayacaklar, asla da affetmeyecekler.
Değerli
arkadaşlar, AKPnin Malatyada unutulmaz bir satışı daha
var. AKPli belediye şehrin merkezinde bir hal binasını içindeki
camiyle birlikte Hollandalılara sattı, Hollandalıların da
yapmış olduğu ilk şey camiyi yıkmak oldu.
Peki,
Tekelin, Sümerbankın, halin özelleştirilmesinden elde edilen paralara
ne oldu? Kocaman bir hiç; Malatyaya bir çivi bile çakılmadı, yeni
üretim tesisleri açılmadı, bunların hesabını da kimse
veremedi, paralar çarçur edildi arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, Malatyada hangi kapıyı çalarsanız Tekelden,
Şekerden, Sümerbanktan emekli insanlarla
karşılaşırsınız. Artık
Malatyalıların emekli olacağı bir fabrika bile yok.
Bu fabrikaların içinde
emeğiniz olmadığı için, alın teriniz
olmadığı için kolay kolay satıyorsunuz, babasından mülk
devralan hayırsız mirasyediler gibisiniz. Bu satış
projelerinizden işçiler rahatsız, esnaf rahatsız, demokratik
kitle örgütleri rahatsız, Malatyalı, Elbistanlı, Muşlu,
Erzincanlı rahatsız. Siz çıkarınız için sadece
gözünüzü açmışsınız. Milleti yok sayan, dışlayan
bir anlayışla politika yapılamaz. Sizin
yaptığınız yandaş kayırmadır, peşkeş
çekmedir. Yapmayın, millete zulmetmeyin!
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Bizi kim seçti acaba?
VELİ
AĞBABA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Malatyada sadece
fabrikalar mı satılıyor? Hayır. Halkın malı olan
Akçadağdaki, Doğanşehirdeki büyük meralar birilerine
peşkeş çekiliyor. Bütün insanlığın ortak malı
olan akarsuların HES adı altında mülkiyeti el
değiştiriliyor.
Değerli
arkadaşlar, dağlar satılıyor dağlar. Malatyada içme
suyu kaynaklarının üzerindeki dağlar birileri zengin olsun diye
taş ocaklarına, maden ocaklarına işgal ettiriliyor. Ne
uğruna? İstihdam mı, üretim mi? Hayır, birilerini zengin
etmek uğruna.
Değerli
arkadaşlar, Muştaki, Ercişteki, Malatyadaki bu
fabrikaları satmak o bölgeye ihanet etmektir. Satılan bu fabrikalar o
bölgenin kalbidir.
Bu
ihanete ortak olmamanızı diliyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ağbaba.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, görüşmelere ara
vermeniz gerekiyor; bir Sayın Bakan gelsin.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.43
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Tanju ÖZCAN
(Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi üzerine, şimdi, aleyhinde söz isteyen Yaşar
Karayel, Kayseri Milletvekili.
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) Sayın Başkan, biraz evvel konuşan -oturuma ara verdiniz ama-
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili
BAŞKAN
Sayın Karayele söz verdim Sayın Çalık.
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) Ama Sayın Başkanım Sayın Çalık
diyerek sataşma yaptı, oturuma ara verdiniz.
BAŞKAN
Oturum değişti Sayın Çalık, mümkün değil, söz
veremem.
Buyurun.
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Şeker Fabrikalarının
özelleştirilmesiyle ilgili vermiş olduğu grup önerisinin
aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiyedeki şeker üretimine
baktığımızda, Türkiyede otuz üç tane pancar üretiminden
hasıl şeker üreten fabrikamız bulunmaktadır, altı tane
de nişasta bazlı fabrikamız bulunmaktadır. Bunlar
vasıtasıyla Türkiyedeki şeker ihtiyacımız karşılanmaktadır.
Pancar, ülkemiz için gerçekten vazgeçilmez bir tarım ürünüdür. Hem çiftçimiz
açısından hem de Anadolunun kalkınması açısından
pancar üretimi, hem geçmişte hem de şimdi olmak üzere Türkiye'nin
ekonomisine çok büyük katkılar sağlamıştır.
Ülkemizin
ekonomisine katkı sağlayan tüm pancar ekicilerine, onların
şahsında tüm ailelerine gerçekten teşekkür ediyoruz. Ülkemizde
yıllara sâri olarak pancar üretimiyle uğraşan çiftçi
sayısı, 1997 yılına baktığımızda
450.215 civarında iken, 2009 yılına baktığımızda
188 bin civarına inmiş durumdadır ama bu ölçüler içerisinde elde edilen pancar üretimine ve hasılaya
baktığımızda miktarın aynı olduğu
görülmektedir. Ekilen alanlara baktığımızda da toplam ekili
alanlarımız 328 bin hektar civarındadır.
Dünyada her yıl 140-150 milyon ton civarında
şeker üretilmekte olup bunun hâlihazırda beşte 1i pancardan,
kalan kısmı da kamıştan elde edilmektedir.
Uluslararası piyasalarda dış ticarete konu olan şeker
miktarı 50 milyon ton civarlarındadır. Kamış tropikal
bölgelerde yetişmiş olması nedeniyle sulama gerektirmemesi,
pancardaki gibi her yıl ekim gerektirmeyip dört beş yılda bir
ekili hâle gelmiş olması gerçekten bu üründe bir üstünlük
sağlamaktadır. Bu üründen elde edilen şeker miktarı da
gerçekten ucuz olmakta, bu yüzden de pancar ekicileriyle ve pancardan elde
ettiğimiz şekerle çok büyük bir rekabet doğurmaktadır. Bu
ölçülere baktığımızda gerçekten pancardan elde edilen
şekerle kamıştan elde edilen şeker arasındaki rekabeti
sağlamak mümkün değildir. Şeker, dünya borsa fiyatlarında
en değişken ürünlerinden biri olup günlük, haftalık gibi
kısa zaman dilimlerinde önemli değişiklikler göstermektedir,
hatta gün içinde yüzde 10lara varan inme çıkmalar da bu üründe
gözlenmektedir. Henüz geride bıraktığımız 2010-2011
döneminde dünya şeker üretimi toparlanmış olsa da stokların
tarihî düşüş seviyesinde olması sebebiyle ton
başına 650-700 dolar
civarındadır.
Ülkemiz, dünya pancar şekeri üretiminde yüzde 8
civarında bir paya sahiptir, 2010-2011 pazarlama yılında da bu
oranı korumuş; AB, Amerika Birleşik Devletleri, Rusyanın
arkasından 4üncü sırada şeker üretimi sağlayan ülkeler
arasındadır.
Gıda güvenliğinin dünya genelinde giderek
kritik bir konu hâline geldiği son yıllarda şeker
pancarından üretilen başta şeker olmak üzere, tüm üreticiler,
şeker gibi temel gıda maddeleri bakımından ithalat iç
fiyatlardan da ucuz olsa bile iç taleplerini ithalat yerine kendilerine yeterli
politikalarla iç üretimden sağlama yoluna gitmektedirler. 2001 yılında
yürürlüğe giren 4634 sayılı Şeker Kanununun da temel
amacı kendine yeterliktir. Aynı Kanun ile kurulan ve on
yıllık bir geçmişe sahip olan Şeker Kurumu, Şeker
Kanununun uygulanmasının sorumlusu tutulmuştur. Bu çerçevede
Şeker Kurumu, Türkiyedeki şeker üretimiyle ilgili düzenlemeleri yapmaktadır.
Bu Kurum yapmış olduğu düzenlemelerle, yurt içi şeker
talebinin yurt içinde yetiştirilen maddelerden yurt içi üretimiyle
karşılanması, üreticilere düzenli gelir sağlayacak
şekilde pancar, pancar şekeri ve nişasta bazlı şeker
üretiminin bir denge içerisinde sürdürülebilmesini sağlamış,
şeker üretim-arz fiyatlarında istikrarın sağlanması,
koruması politikası gütmüştür.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede uygulanan pancar
kotaları da bazı kesimlere göre şekerpancarı üretiminin
düşürülmesi yoluna gidildiği şeklinde dedikodulara sebep
olmuştur. Bu eleştirilerin başında gelen kota sisteminin
ülkemizde pancar şekeri üretimini kısıtladığı,
pancar üretiminin azalmasına yol açtığı iddiası
gerçekten doğru değildir.
Ülkemizde
kurulu şeker üretim kapasitesi 3,1 milyon ton, pancar şekeri 1 milyon
tonun üzerinde, nişasta bazlı şekerler de aşağı
yukarı 400 milyon ton civarındadır. Dünyada 2010-2011 pazarlama
yılında kişi başına
Bir
başka önemli husus da kota sistemi sayesinde aynı hedef piyasaya mal
üreten pancar şekeri ve nişasta bazlı şeker sektörünün
birbirlerine zarar vermeksizin ülkemizin ihtiyacına yetecek miktarda
şekeri yurt içinde sürdürülebilir bir şekilde üretmesinin
sağlanmasıdır. Aksi hâlde, nişasta bazlı
şekerler, pancar şekerine göre hem fiyatlarının düşük
olması hem de sıvı hâlde bulunmalarından kullanım
kolaylığı sağlamaktadır.
Şeker
Kanununun 2001 yılında yürürlüğe girmesiyle ilk kota tahsisi
uygulaması 2002-2003 pazarlama yılında başlamış,
günümüz itibarıyla dokuz pazarlama yılı
tamamlanmıştır. Ülkemizde 2010-2011 pazarlama yılında
yaklaşık 5 bin yerleşim biriminde 200 bin pancar çiftçisi
tarafından 330 bin hektar alanda 18 milyon ton pancar üretimi
gerçekleştirilerek son on yılın en yüksek pancar üretim
miktarına ulaşılmıştır.
Ayrıca,
şekerpancarı üretiminde, şirketlerimizin rehberliğinde,
üreticilere, hayata geçirilen modern tarım uygulamaları olumlu iklim
koşullarıyla birleştiğinde ülkemiz tarihinin en yüksek
pancar verimi sağlanmış, dekar başına ton olarak
Pancar
şekeri üreticisi şirketler ile pancar üreticilerinin
mutabakatına bağlı olarak belirlenen pancar fiyatlarında
geçtiğimiz 2010-2011 pazarlama yılında bir önceki yıla göre
yüzde 2,59 artış sağlanmış, şeker
fiyatlarında önemli bir değişiklik olmamıştır.
Kanunun yürürlüğe girmesi sonrasında, 2003 yılı
fiyatları baz alındığında ülkemizde şeker
fiyatlarının reel olarak düştüğü görülmektedir.
Sonuç
olarak: Bugün ülkemizin ihtiyacına yetecek miktarda pancar şekeri ve
nişasta bazlı şeker ile şekerin hammaddeleri olan pancar ve
mısırın yurt içinde üretilmesi hedeflenmiş ve bu hedeflere
de ulaşılmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, sektörel istikrarın ve yerli üretimin korunması
amacıyla Şeker Kurumu tarafından yerine getirilen burada
sizlerle paylaşmayı uygun gördüğüm diğer bazı faaliyetleri
de şöyle özetlemek mümkündür:
Kaçak
şekerin bilimsel analiz yoluyla saptanmasını sağlayacak bir
uygulama gerçekleştirilmiş, 2007 yılından başlayarak,
valilikler, cumhuriyet savcılıkları, Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığıyla müştereken bunların önüne
geçilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, özelleştirme, bütün partilerimizin programlarında ve
siyasi beyannamelerinde mevcuttur. Özelleştirme, gerçekten devletimizin
prensip olarak benimsediği ana unsurlardan birisidir. Şu ana kadar
özelleştirilen kurumlarımız içerisinde yanlış olanlar
olduğu gibi gerçekten çok büyük verimli olan özelleştirmeler de
yapılmıştır. Arkadaşlarımızın söyledikleri
gibi, özelleştirilen şirketlerde, fabrikalarda, şeker
şirketlerinde, gerçekten Kütahya ve Konya şeker fabrikaları
örnek alındığında bunların faydalı olduğu
hepiniz tarafından da malumunuzdur. Onun için, şu anda Cumhuriyet
Halk Partisinin bu şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle
alakalı olarak vermiş olduğu araştırma önergesinin aleyhinde
olduğumuzu arz eder, saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Karayel.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mensup toplam 25 değerli milletvekilinin
imzasıyla 21 Ekim 2011 tarihinde Meclis Başkanlığına
sunulan şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili
konu hakkında önerge lehine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu konu 23üncü Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışma takvimi içerisinde de değişik vesilelerle bu
Meclisin gündemine geldi. O zaman söyledik. Yapılacak en son
özelleştirmenin şeker fabrikaları olması gerektiğini
ve yanlış bir adımı Hükûmetin atmaktan geri
durmasının yararlı olacağını defalarca
söylememize rağmen maalesef Hükûmet, anlaşılan o ki bu
yanlış adımı atmaya devam etmektedir. Her şeye
rağmen siyasallaşan hukuk da olsa bugün söz konusu Erzincan,
Elâzığ, Elbistan ve Malatya şeker fabrikalarının
özelleştirilmesiyle ilgili Özelleştirme İdaresi Başkanlığının
kararını Danıştay 13. Dairesi 15/12/2009 tarihinde iptal
etmiştir. Bu iptal kararına rağmen yeniden bu konunun
Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hukukun
arkasından dolanarak Türkiye'nin gündemine getirilmiş olması çok
büyük bir talihsizliktir. Çünkü şeker fabrikaları sadece birer
fabrika değildir. Şeker fabrikaları 100 binlerce insanın
ekmek kapısıdır, insanın evine giden ekmeğinin
üretimine aracı olan çok önemli fabrikalardır. Bu fabrikalar üretilen
şeker pancarıyla üreticilerin, melasla hayvancılık
sektörünün, yaş küspeyle yine hayvancılık sektörünün, ayrıca
şekerle tatlandırıcı sektörünün çok önemli birer
fabrikası hâlindedir ve bu konuda özellikle şu anda sözü edilen
fabrikaların bulunduğu illerde önemli birer istihdam
kaynağıdır. Şimdi siz bu yararlarını
bırakıp, yıllar önce, 60lı yıllarda devletin sosyal
devlet anlayışından yola çıkarak kurduğu bu
fabrikaları sadece Kâr etmiyor. veya Faaliyet dönemini zararla
kapatıyor. düşüncesinden yola çıkarak özelleştirmeye
kalkarsanız yüz binlerce doğrudan, dolaylı olarak da milyonlarca
insanın ekmeğiyle oynamaktan geri durmamış olursunuz. O
nedenle bu önerge yerinde verilmiş bir önergedir. Mutlaka değerli
milletvekillerinin bunu doğru değerlendireceğini
düşünüyoruz.
Çoğu
doğu ve güneydoğu bölgelerimizde bulunan ve biraz önce de ifade
ettiğim gibi birçok insanımızın evine ekmek götürmesine
vesile olan bu fabrikalarla ilgili tekrar düşünmemiz ve mutlaka geniş
kapsamlı bir araştırmanın sonucunda varsa
sorunlarının giderilmesi, yasal düzenleme gerekiyorsa bunun yapılması
konusunda Meclisimizin bilgilendirilip gerekli tedbirlerin alınması
gerekmektedir.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu fabrikaların kesinlikle
özelleştirilmemesinden yana olduğumuzu bir kez daha sizlerin
huzurunda tekrarlamak istiyorum. Bu fabrikalar Özelleştirme Yüksek
Kurulunun 12/8/2008 tarihli ve 2008/50 sayılı Kararıyla
özelleştirme kapsamına alınmış, biraz önce de
belirttiğim gibi 15/12/2009 tarihinde Danıştay 13. Dairesinin
verdiği kararla özelleştirilmesi durdurulmuş olanlardır.
Şimdi,
bu sadece Portföy Bde olanlar. Bir de Portföy Cde olanları da dikkate
aldığımız zaman bu fabrikaların ne kadar ülkemiz için
önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, neden iktidar partisi bu fabrikaların
özelleştirilmesinde ısrar etmektedir? Kimseyi suçlamıyorum ama
ne olur, bir kez daha şu konuyu düşünmenizi ve kendi içinizde
muhasebe etmenizi istirham ediyorum. Bu ülkede tatlandırıcı
sektörünü ve nişasta bazlı şeker sanayisini yöneten kartellerin
kimler üzerinde etkili olduğunu bir kez daha düşününüz. Bu
fabrikalardan elde edilecek gelirin öyle düşünüldüğü gibi çok fazla
olmayacağını da yaşanan örneklerden yola çıkarak
-biraz sonra anlatacağım bir yaşanmış örnekle-
sizlerle paylaşacağım.
Bu
fabrikaların birçoğu arazisi artık şehir merkezlerinde
kalmış, âdeta birer arsa sahibi fabrikalardır. Bu
fabrikaların özelleştirilmesinin altında rant yatmaktadır,
biraz önce bahsettiğim nişasta bazlı şeker sektörünün
Türkiyedeki iki büyük temsilcisinin baskısı yatmaktadır.
İsimlerini vermeyeceğim ama bunların kim olduğunu sizler
çok iyi biliyorsunuz. Bu nedenle, bu fabrikalarla ilgili özelleştirme
kararını Hükûmet yetkililerimiz başta olmak üzere siz
değerli milletvekillerinin, yakın bulduğumuz tüm çevremizde
yeniden değerlendirmemizde yarar olduğunu düşünmekteyim.
Şimdi,
Elâzığ Şeker Fabrikası, Değerli Milletvekilimiz
Sayın Enver Erdemden de aldığım bilgiler
doğrultusunda, bugün 60 bin kişinin doğrudan geçimini
sağladığı bir fabrikadır. Resmî kayıtlara göre
yıllar itibarıyla alanlar ve üretimler düşmekle beraber
2010-2011 sezonunda pancar ekim alanı yaklaşık 2 bin hektar,
ekim yapan çiftçi sayısı yaklaşık 1.900 civarında ve
işlenen pancar da 90 bin ton.
Yine,
Elbistan Şeker Fabrikası, 2010-2011 sezonunda
Erzincan
Şeker Fabrikasına baktığımızda, yine aynı
sezonda 4.507 hektarlık alanda 3.500den fazla çiftçimizin ekim
yaptığı ve işlenen pancarın da 212 bin ton
dolayında olduğu önemli bir fabrika. Melas ve yaş küspeyi
rakamlara boğmamak için söylemiyorum çünkü çok önemli miktarda. Bu
bahsettiğim hayvansal üretimde önemli yere sahip ürünler bunun yan
ürünleri.
Malatya
Şeker Fabrikası, çok ilginç, 2000-2001 sezonunda yaklaşık
5.987 hektarda üretim yapılırken 2010-2011 sezonunda 6.700
hektarlık alanda üretim yapılmış. Dolayısıyla,
son dönemde ekim alanının arttığı bir fabrikanın
yeniden özelleştirilmek istenmesi gerçekten manidardır.
Değerli
milletvekilleri, ben bu fabrikaların bir tanesinin
özelleştirildiği ilin milletvekiliyim. Kütahya Şeker
Fabrikası 2004 yılında AKP iktidara gelir gelmez ilk
özelleştirilen fabrikalardan birisidir. Burada, yargıya
taşınmış çok ciddi usulsüzlüklerin
yaşandığını geçen dönem birkaç kez bu kürsüden
sizlerle paylaştım. Sadece gelinen noktayı ifade etmek
istiyorum: Cumhuriyet savcılığına başvurduğum suç
duyurusunun ardından açılan dava sonucunda bu fabrikanın
yaklaşık 113 dekarlık
alanı yani arsası usulsüzlükle milletin elinden
alınmış, yeni sahiplerinin cebine konmuştur. Yerel mahkeme
29/3/2011 tarihli kararıyla yapılan işlemin usulsüz
olduğuna karar vermiştir. O günden bugüne ilgili bakanlık ve
TÜRKŞEKER Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü Bu arsa benimdir, tapu
iptal davası açacağım. diyemiyor değerli milletvekilleri.
Sizler de bunları yaşayacaksınız. Şu anda yargı
süreci devam ettiği için bu konuda daha fazla konuşma yapmak istemiyorum
ama şunu bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum: Kim olursa olsun,
hakkıyla üretim yapan herkesin yolu açık olsun ama milletin
malını özelleştirme furyasında fırsat bilerek kendi
üzerine geçirenler varsa bunun da mücadelesini hep beraber yapmamız
gerekiyor.
Umarım,
bu özelleştirme kararından vazgeçilir ve bu araştırma
önergesi Meclisimizde kabul edilerek yeniden bunların değerlendirme
fırsatı yaratılmış olur diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Öznur Çalık, Malatya
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Çalık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
ülkemizde tarım ve sanayi entegrasyonunun en güzel örneklerinden bir
tanesi pancar tarımı ve şeker sanayisi. Geçmişten günümüze
baktığımız zaman özellikle Türk şeker sektörü
yalnız şeker üretmek için ham madde kullanmakla kalmayıp
yarattığı istihdamla ve yan sektörlerle
sağladığı önemli katkılarla da tarıma ve sektöre,
çiftçilerimize çok önemli katkı sunmuştur.
Bunları
söylerken, biraz evvel konuşan arkadaşlarımızın,
özellikle özelleştirme sürecini paylaşırken
atladıkları bir konunun var olduğunu iki gruba da
hatırlatmak isterim.
1956 yılında Menderes döneminde özellikle sosyal amaçlı
kurulan bu şeker fabrikalarımız, bölgelerimizdeki
fabrikalarımız daha sonra da yaşanılan süreci göz önüne
aldığımızda, özellikle 57nci Hükûmet döneminde, yani üçlü
koalisyon döneminde şeker fabrikalarının özelleştirme
sürecinin başladığını çok net hatırlatmak
isterim.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Yalnız 1950den sonra
değil, 1950den önce de
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Özellikle Kemal Derviş Yasaları diye
bilinen
ALİM IŞIK (Kütahya) Öyle değil ama sizin
yaptığınız gibi de değil.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Siz durdurun!
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Özellikle Şeker Kanununun
çıktığı dönemi sizlere hatırlatmak isterim
VELİ AĞBABA (Malatya) Özelleştirme yanlış
mı doğru mu Sayın Çalık?
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
ve o dönemde özelleştirme sürecinin
başlamasının ana sebebi tatlandırıcıların
Türkiyeye girdiği ilk dönemdir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Malatyadaki şeker
fabrikasının satılması yanlış mı doğru
mu, ona cevap verin!
ALİM IŞIK (Kütahya) 2008 yılında programa
alındı Sayın Milletvekilim, 2008!
OKTAY VURAL (İzmir) Doğru bilgi vermiyor ki!
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Bunları size hatırlatmak isterim.
Türkiye'ye tatlandırıcıların girdiği dönem 57nci
dönemdir ve o dönemdeki kotayı
VELİ AĞBABA (Malatya) Doğru mu yanlış
mı?
BAŞKAN Sayın Ağbaba, lütfen
On dakika süreyle
konuştunuz.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
koyan 57nci Hükûmetin daha sonrasında
VELİ AĞBABA (Malatya) Malatya Şeker
Fabrikasının satılmasını savunuyor musunuz savunmuyor
musunuz, ona cevap verin!
BAŞKAN Sayın Ağbaba, dinler misiniz lütfen.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
on fabrikanın kapatılmasına dair
IMFye vermiş olduğu iyi niyet mektubunu da sizlere hatırlatmak
isterim.
Şeker fabrikalarının özelleştirme sürecini
yaşarken oradaki çalışan insanlarımızı düşünen
yine bizim iktidarımız olmuştur.
VELİ AĞBABA (Malatya) 2009da iptal edildi,
Danıştay iptal etti, niye ısrarla savunuyorsunuz!
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) Hepinize hatırlatırım ki 2006
yılında özelleştirme sürecini öteleyen yine Sayın
Başbakanımızdır ve 2006 yılında yüz seksen günün
üzerinde çalışan işçilerimize kadro veren yine bu
iktidardır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Şimdi ne değişti?
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) O dönemde özelleştirmeye tabi olan
fabrikalarımızın işçileri, Türkiye genelinde
TÜRKŞEKERdeki 4.700 tane işçimiz kadroya geçmiştir. Geçici
işçilerimizin o dönemdeki ruh hâlini hepiniz hatırlayın ve
kadroya geçen işçilerimizle birlikte şimdi yine çalışmalar
memnuniyetle devam etmektedir.
Dün itibarıyla Türkiye genelinden gelen 10 tane sendika başkanımızın
hem Grup Başkan Vekilimiz hem Sayın Başbakanımızla
konuları paylaşmak üzere görüşmelerini sağladık ve
yaptık.
Özelleştirme sürecini çok iyi okumak lazım ve bu okumayı
yaparken de hem Milliyetçi Hareket Partisinin hem de Cumhuriyet Halk Partisinin
önce dönüp kendilerine bakması gerektiğini düşünüyorum ve
ülkemizdeki
VELİ AĞBABA (Malatya) Şu Malatyadaki
özelleştirmeyi savunuyor musun savunmuyor musun Sayın Çalık?
Cevap verin! Şeker fabrikası satılsın mı
satılmasın mı?
ÖZNUR ÇALIK (Devamla)
tarım sektöründeki şeker pancarı
tüm dünyada olduğu gibi
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Milletvekili, kapsamla program farklı
şeyler, program 2008de açıklandı.
ÖZNUR
ÇALIK (Devamla) Sizin yapmış olduğunuz geçmiş dönemlerde,
bugüne kadar yapılan özelleştirmeleri,
başlattığınız dönemi tekrar sizlere hatırlatmak
isterim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Malatya Şeker Fabrikası kâr eden bir fabrika,
kâr, kâr.
ÖZNUR
ÇALIK (Devamla) Tarım ve şeker sanayi geçmişten bugüne kadar
kalkınmaya devam ediyor ve pancar üretimi tarımın ana itici gücü
olarak, biz bunu biliyoruz ve Türkiyedeki özelleştirme sürecini
başlatan
VELİ
AĞBABA (Malatya) Malatya Şeker Fabrikasının
satılmasını savunuyor musunuz Sayın Çalık?
ÖZNUR
ÇALIK (Devamla) -
iktidarların bugün sözcüleri olarak özelleştirmeye
karşı olduğunu ifade eden zihniyete sesleniyorum
VELİ
AĞBABA (Malatya) Hayaldi gerçek oldu! ya, bunlar Gerçekti hayal
oldu!, Sümerbank, Tekel, Et-Balık
ÖZNUR
ÇALIK (Devamla) Bu konuda sendikadaki arkadaşlarımızla
yapmış olduğumuz görüşmede de özelleştirmeye
değil, bizim yapmış olduğumuz kapatılmasıyla
ilgili süreçtir. Bununla alakalı da tüm gereken konuşmaları
sayın bakanlarla
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Siz yabancılaştırıyorsunuz,
özelleştirmiyorsunuz. Özelleştirmeyle
yabancılaştırmayı karıştırıyorsunuz.
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri, Hatibi dinler misiniz.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Canım, doğru söylemiyor ki Başkan, neyi
dinleyelim ya!
BAŞKAN
Hatipler cevap verdi, konuşuyorlar. Lütfen
ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) Biz bu konuda
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Doğruyu söylemiyor ki, orada yazıyor,
ezberlemiş, okuyor, ne olacak!
BAŞKAN
Siz Sayın Hatibin kontrolcüsü değilsiniz ki!
ÖZNUR
ÇALIK (Devamla) Bu konuda herkes doğru bildiği konuları
değil, gerçekleri hepimiz bilmek zorundayız. Şeker
fabrikalarının özelleştirilme süreci, pancarla alakalı
yaşanılan
VELİ
AĞBABA (Malatya) Gerçekleri söyleyin. Tekel satıldı, Sümerbank
peşkeş çekildi, sizin döneminizde. Gerçekti hayal oldu!
ÖZNUR
ÇALIK (Devamla)
çekilen süreçleri, özelleştirme sürecini hepiniz çok
iyi takip ediyorsunuz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Gerçekti hayal oldu! Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Ağbaba
ÖZNUR
ÇALIK (Devamla) Bugün ülkenin gelmiş olduğu ekonomik düzey
ortadadır ve dünyanın yıldızı olan bir Türkiye
vardır. Bu fotoğrafı görmek istemeyen muhalefete bizim
söyleyecek hiçbir sözümüz de yoktur.
Şimdiye
kadar, yapılan ekonomik göstergeler dünyanın en büyük 10uncu
ekonomisi olmak üzere adım atan Türkiyede muhalefetin sadece kuru gürültü
kopardığını görüyor ve biliyoruz. Mal bulmuş
Mağribî gibi her defasında spesifik
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Malı götürürken kimse ses çıkarmamalı,
haklısınız!
ÖZNUR
ÇALIK (Devamla) Herkesin bu konuda öncelikle şapkasını
çıkarıp önüne koyması gerektiğini düşünüyoruz.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Balıkesir SEKAyı unuttunuz
herhâlde?
ÖZNUR
ÇALIK (Devamla) Türkiyedeki ekonomik göstergelerin tüm dünyaya örnek
olduğunu ifade etmek istiyorum. Bugün dünyanın en büyük 16ncı
ekonomisi olan Türkiyeden bahsediyoruz, Avrupanın en büyük 6ncı
ekonomisinden bahsediyoruz. 2023 hedeflerimiz çerçevesinde de ekonomide bu
kadar ciddi iyileşmeyi sağlayan bir Türkiye fotoğrafı
varken, muhalefet partisinin özelleştirmeyi
VELİ
AĞBABA (Malatya) Malatyada bir tek fabrika bırakmadınız,
Sümerbankı sattınız, peşkeş çektiniz!
BAŞKAN
- Sayın Ağbaba
yaptığınız doğru değil, lütfen
ÖZNUR
ÇALIK (Devamla) Biz bu konuda Malatyanın değerli arkadaşlar
VELİ
AĞBABA (Malatya) Yazık ki Malatyalı bir milletvekili şeker
fabrikasının satılmasını savunuyor! Yazık,
üzüldüm!
ÖZNUR
ÇALIK (Devamla) Malatya bölgenin cazibe merkezidir ve şu anda da
Malatyada sanayileşen, eğitim şehri olan, sağlık
şehri olan bir Malatya var. Seksen yıldan bu yana Malatyaya
yapılmayan, çakılmayan çiviler bizim iktidarımız döneminde
yapılmış ve çakılmıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Şu anda
VELİ
AĞBABA (Malatya) Hay hay, bravo! Bakın bakın, gerçekti hayal
oldu: Sümerbank gerçekti hayal oldu,
şeker gerçekti hayal oldu, Et-Balık gerçekti hayal oldu! (AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
ÖZNUR
ÇALIK (Devamla) - Evet, gerçekti hayal oldu, Malatya şu anda
ulaşımda, tarımda, eğitimde, sağlıkta, Sayın
Veli Ağbabanın iktidar
olduğu dönem de dâhil olmak üzere, hepsinin üstünde hizmet
aldı ve hizmet almaya da devam ediyor.
Bugün,
gerçekti hayal oldu. Beyler Deresi Viyadüğü hatırlarsanız, siz
üstünden geçerken, binlerce insanın can kaybına sebebiyet verdiniz
VELİ
AĞBABA (Malatya) Şekere gel, şekere!
ÖZNUR
ÇALIK (Devamla) Malatya bölgenin cazibe merkezi. Ekonomik göstergeleriyle,
istihdam sağladığı sanayisiyle, şu an kurmak üzere
olduğumuz beşinci sanayi sitesiyle Malatya, bölgenin parlayan
yıldızıdır. Sizin söylediğiniz Tekel özelleşti,
Sümerbank özelleşti, onların çok daha fazlası, şu an
Organize Sanayide 16 bin tane işçimiz çalışıyor.
Dolayısıyla,
bu sanayileşen, eğitimde, sağlıkta büyüyen Malatyanın
fotoğrafını, dünyanın 16ncı büyük ekonomisi Türkiye
fotoğrafını siz göremiyorsanız, söyleyecek hiçbir sözümüz
yok. Allah size göz vermiş, göremiyorsunuz, kulak vermiş
duyamıyorsunuz, dil vermiş söyleyemiyorsunuz. Bizim yapacak hiçbir
şeyimiz yok! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çalık.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, adımı vererek
sataşmada bulundu, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
- Sayın Ağbaba lütfen bir oturun, Sayın Vuralı bir
dinleyelim bir önce.
Buyurun
Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, biraz önce Hatip, bu özelleştirmeyle ilgili
daha önceki dönemde alındı deniyor ama
(Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, Sayın Hatibin sesini
duyamıyoruz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Özelleştirme Yüksek Kurulunun 12 Ağustos 2008
tarihli ve 2008/50 sayılı Kararıyla Elâzığ, Malatya,
Erzincan ve Elbistan şeker fabrikalarının bir bütün hâlinde
satılmasına karar verildi. 2008de zannederim
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) AKP iktidar
OKTAY
VURAL (İzmir) AKP mi BDP mi iktidardaydı?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yani siz olamayacağınıza göre AK
PARTİ iktidardadır.
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) AKP iktidarda değil AK PARTİ iktidarda.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ağbaba.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Çalık, ismimi vererek sataşmada
bulundu, bir dakika cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
İsminizi vererek ne söyledi de sataştı size Sayın
Ağbaba?
VELİ
AĞBABA (Malatya) İsmimi vererek benim söylediklerime iddiada
bulundu Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hayır, zaten yerinizden cevap verdiniz gereği kadar Sayın
Ağbaba. Ne söyledi size ki sataştı, onu söyleyin lütfen.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) İsim kullanılmadı Sayın
Başkan.
VELİ
AĞBABA (Malatya) İsmimi kullandı efendim, tutanağa
bakın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, ismini kullandıysa
lütfetmiş ama her durumda
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Yaptığı konuşmayı dinledim, eleştiri
sınırları içerisindeydi.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, ısrar ediyorum bu konuda.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Yeter Başkan! Haydi Başkan!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, ben değil, lütfen, kâtip üye
arkadaşlarımız sayıyor
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, görüyorsunuz değil mi?
BAŞKAN
-
ve birisi de muhalefetten burada. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Arkadaşları mı bekliyoruz Sayın
Başkan?
OKTAY
VURAL (İzmir) Kabul edildi Sayın Başkan.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Haydi Başkan!
OKTAY
VURAL (İzmir) - Efendim, salonda bulunanların tespiti gerekiyor oylama
sırasında
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
OKTAY
VURAL (İzmir) Kabul edilmiştir.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Şekeri satanlar!
BAŞKAN
Lütfen acele etmeyin sayın milletvekilleri. (Gürültüler)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Çağıralım mı biraz daha Sayın
Başkan!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, kabul edilmemiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Yaylacıları mı bekledik Sayın
Başkan!
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, oy kaça kaç?
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, oy miktarını
lütfen söyleyin.
OKTAY
VURAL (İzmir) Saydınız da ne kadara ne kadar oldu?
VELİ
AĞBABA (Malatya) Evet, ne kadara ne kadar oldu hakikaten?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, işari oylamada Kabul edilmiştir. veya
Edilmemiştir. şeklindeki açıklama yeterli.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Tutanaklara geçti Sayın Başkan.
OKTAY
VURAL (İzmir) - Ama saydınız efendim burada Kabul edenler
Etmeyenler
diye. Hemen şey yapacaktınız. Siz bunun üzerine.
BAŞKAN
Bir saniye
Ama
buradaki sayıları sayın kâtip üyeler kendi aralarında kabul
edenleri de, kabul etmeyenleri de
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ama Sayın Başkan, olmaz
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, yine İç Tüzükün 141inci
maddesinin dördüncü fıkrası gereğince
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, bu metot olmadı. Burada o
sayıyı bekleyip orada girmeyi temin edip ondan sonra da
sayının ortada olmaması dürüst bir davranış
değil. Yakışmıyor Meclise!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Saydırmamış olsanız
Takdir sizin
ama rakamları söyleyeceksiniz.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Yakışmıyor Meclise!
BAŞKAN
Evet, İç Tüzükün 141inci maddesinin üçüncü fıkrasını
okuyorum:
Oylama sonucu, Başkan tarafından Genel Kurula kabul edilmiştir
veya edilmemiştir denmek suretiyle ilan olunur.
OKTAY
VURAL (İzmir) Tamam, doğru diyorsunuz Sayın Başkan.
Okuyun
Peki, siz beyan etmediniz çünkü sizin bu konuda kanaatiniz olmadı,
kâtip üyelere saydırdınız.
BAŞKAN
Evet
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kâtip üyeler de söyledi.
OKTAY
VURAL (İzmir) Onun sonucunu söyleyin. Sayın Başkanın
bildirimi değil bu.
BAŞKAN
Tamam, kabul olunmamıştır sayısının fazla
olduğunu söyleyerek kâtip üyeler
Ben buna dayanarak Kabul
edilmemiştir. diye söyledim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, rakam verebiliyor
musunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, uygulamanız
doğrudur.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Divana güvensizlik önemli bir
hadisedir.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Yarın öbür gün, bir başkası 50 kişiye
rağmen Kabul edilmiştir. derse ne yapacağız?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Hayır, Sayın Şandır, neyi tartışıyoruz ben
onu anlamış değilim. Lütfen
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Başkanım, eğer iktidar grubunun
dışarıdan gelmesini beklerseniz, bu itirazlarla
karşılaşırsınız.
BAŞKAN
Burada dışarıdan gelmesini bekleyen olmadı efendim. Kâtip
üyelerin kabul edenleri saymasına kadar bekledim, ondan sonra
Lütfen
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, oylamada
Yanlış
Sayın Başkan.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, bir dakika
Neyi
tartıştığımızı ben söyleyeyim. Eğer,
gerçekten muhalefetin sayısını öğrenerek oradaki
sayıyı da birbirleriyle kıyaslamak için burayı
saydınızsa orayı da saymanız gerekir ve sayım sonucunu
açıklamanız gerekir.
BAŞKAN
Hayır, Sayın Uzunırmak, ben saymadım, kâtip üye
arkadaşlarım saydı. Onların saymasına dayanarak
söyledim. Ben sayı açıklamak zorunda değilim, İç Tüzükün
hükmünü okudum efendim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Bir dakika
Bir dakika
Bir dakika
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, eğer, çoğunluğa
göre oradan takdir buyuracaksınız
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, neye göre konuşuyor
Sayın Milletvekili?
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Elitaş, bir dakika
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, Grup Başkan Vekili gerekli
izahatı yaptı.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, lütfen oturur musunuz. Bak, Sayın Grup
Başkan Vekili zaten söz istedi, ona vereceğim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) O zaman, beklemeyeceksiniz orayı!
BAŞKAN
Lütfen, oturun siz.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Orayı beklemeyeceksiniz, sıraların
dolmasını.
BAŞKAN
Ne demek orayı beklemeyeceğim!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İdare Amirinin burada konuşma hakkı
yok ki! İdare amiri idareyi tesis eder.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Elitaş, bu adalet bir gün size de
lazım olur.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Olmaz! Hiç yakışmıyor!
BAŞKAN
- Oturun lütfen. Sayın Vural izah edecek.
Buyurun.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bakın, eğer bu konuda bir
tereddüt olmasaydı siz burada Kabul edenler
Etmeyenler
diye hemen
şey yapacaktınız. Siz bunun üzerine yine İç Tüzükün
141inci maddesinin 4üncü fıkrası gereğince İşaretle
oylama sırasında oya sunulan hususun lehinde ve aleyhinde el
kaldıranları, Başkan ile kâtip üyeler beraberce sayarak tespit
ederler.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tamam.
OKTAY
VURAL (İzmir) Biz de diyoruz ki: Bu saydığınıza göre
tespitinizi bize bildirin. Deyin ki: 60 tane burada, 140 tane burada.
Başka bir şey istemiyoruz. Saydığınıza göre ya da
saymamışsanız o zaman İç Tüzük 141e göre işlem
yapmamışsınız demektir. Sayarak diyor.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Milletvekilleri başka iş kovalıyorsa
bilmeyiz ama burada yoklardı.
BAŞKAN
Evet, Teşekkür ediyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Açıkça saymaktan bahsediyor Sayın
Başkanım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, İç Tüzükün
141inci maddesini bir daha okurlarsa ne olduğunu anlayabilirler.
OKTAY
VURAL (İzmir) Yoksa burada açıkça bir çoğunluk olsaydı
sizin iradenizin aleyhinde bir şey söyleyecek durumda değildik.
BAŞKAN
Sayın Vural, teşekkür ediyorum, hepsi tutanaklara geçti.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Kayıtlara geçti de bir daha olmasın.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim, Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, bu önergeyle ilgili, Adalet ve Kalkınma
Partisinin
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, önergenin görüşmeleri
bitti, oylamaları yapıldı, konu geçti efendim.
BAŞKAN
Önergeyi bir okutturayım, ondan sonra Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, önergeyle ilgili değil.
BAŞKAN
Bir okutturayım önergeyi, ondan sonra.
OKTAY
VURAL (İzmir) AK PARTİ Grubunun önergesiyle ilgili
BAŞKAN
Tamam, onu bir okutturayım.
OKTAY
VURAL (İzmir)
işleme alamayacağınızı ifade
etmek için şey yapıyorum. İşleme başlamadan önce
BAŞKAN
Evet, neden?
OKTAY
VURAL (İzmir) İşleme alamazsınız bunu. O
bakımdan, bu konuyla ilgili, Anayasamızın 98inci maddesi
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim yollarını
belirlemiştir. Bu çerçevede, özellikle soru, Meclis
araştırması, genel görüşme, gensoru ve Meclis soruşturması
gibi hususları düzenlemiş ve bunların kullanılacağını
ifade etmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim yetkisini ortadan
kaldıran Meclis araştırmaları için ya da diğer konular
için daha önce belirlenmiş, İç Tüzük gereğince belirlenmiş
bir günü bile ortadan kaldıran bir husus Anayasa gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
denetim hakkının ortadan kaldırılmasıdır. Denetim
hakkını fiilen ortadan kaldıran ve gündemde de Meclis
araştırmalarıyla ilgili konular olduğuna göre fiilen
ortadan kaldıran bir önergenin kabul edilmesi mümkün değildir.
Yarın çoğunluk iradesiyle bizim burada söz hakkımızı
ortadan kaldırırsanız bu da kabul edilemez. O bakımdan, bu
önerge
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Daha çok konuşun diye süreleri
uzatıyoruz.
OKTAY
VURAL (İzmir)
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisini, Anayasa
gereğince olan yetkisini, denetim yetkisini, fiilen çoğunluk
iradesiyle, otoriter bir anlayışla yok etmektir. Bu, doğrudan
doğruya Anayasayı ihlaldir. Bu bakımdan, bu önergenin ele
alınması, görüşülmesi, Anayasa gereğince Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş bir görevin yapılmamasını istemek,
çoğunluk iradesiyle bile mümkün değildir. O bakımdan, bu önerge
gündeme alınamaz.
Bir
başka husus daha:
Sayın
Başkanım, süreli olarak görüşülmesi gereken hususlar
vardır. Meclis bu konuda özel gündem hazırlar. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bütçe yapma hakkı vardır. Bütçenin ne zaman
görüşülmesi gerektiği Anayasa ve İç Tüzükte
belirlenmiştir. Bu yapılan düzenleme, böyle bir bütçe yapma
hakkına bile riayet etmeyen bir düzenleme olduğu için, doğrudan
doğruya bu konuda açıkçası oluşmuş geleneklere uygun
da değildir. O bakımdan, bu önergeyi verenlerin önergeyi düzelterek
daha sonra yenilemeleri hâlinde ancak mümkündür. Aksi takdirde, Parlamentoda
bizim sözlü sorumuzu engellersiniz, yazılı sorulara Meclis
Başkanı veto koyar, Meclis araştırması
görüşülmez, biz neyi denetleyeceğiz? Neyi denetleyeceğiz bu
millet adına? O bakımdan, istirham ediyorum, diğer denetim
konularının görüşülmemesi gibi bir konu Anayasayı fiilen
ilga etmek demektir, İç Tüzükü yok saymak demektir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tarhan.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) İç Tüzükün 141inci maddesi Sayın
Başkan şöyle der:
Başkan oylama
yapılacağını bildirerek önce oya sunulan hususu kabul
edenlerin, sonra kabul etmeyenlerin el kaldırmasını ister. der
Sayın Başkan bekler demez. Siz, birilerinin el
kaldırmasını beklediniz ve
tarafsızlığınızı zedelediğinizi
düşünüyorum. Sizi tarafsız olmaya davet ediyorum Sayın Başkan.
(CHP, MHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tarhan, ben tarafsızım, merak
etmeyin. Eğer
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Parlamentonun güven zeminiyle ilgili sorunlar
yaşatmayınız bize lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, İç Tüzük 141in fıkralarını okursa Sayın
Grup Başkan Vekili, sizin yaptığınız uygulamanın
çok doğru olduğunu anlar ama tecrübeyle anlayacaktır
inşallah.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Başkan mı
cevap verecek, siz mi cevap vereceksiniz?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Başkan yetersiz mi cevap
verme konusunda Sayın Elitaş?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Onun yerine geçmeyin
lütfen, herhâlde tecrübesi vardır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın
Başkanım, bu, efendim, İç
Tüzüke ve Anayasaya aykırılık hususunun müzakere edilmesi
OKTAY VURAL (İzmir) Meclis
Başkanlığının bu konuda tavır
oluşturması gerekiyor. Meclis Başkanlığı
Anayasadan ve İç Tüzükten taraf olmalıdır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Usul
tartışması açılması
OKTAY VURAL (İzmir) Usule bile gerek yok,
esastır.
BAŞKAN Evet, Sayın Vural, bugüne kadarki
yapılan uygulama 49uncu maddenin sekizinci fıkrası
gereğince, İç Tüzükün.
Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işler.
Danışma Kurulunun teklifi ve Genel Kurulun
onayı ile 6 ncı ve 7 nci kısımların her biri için
haftanın belli bir gününde belli bir süre ayrılabilir.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, demek ki
ayrılmasına ilişkindir bu, yok sayılmasına
ilişkin değildir. Dolayısıyla, mefhumu muhaliften
hareketle, ayrılması bir zorunluluktur. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bunun hangi tarihlerde
yapılacağını İç Tüzük gereğince Danışma
Kurulu da belirlemiştir. Denetim yetkisini yok saymak Anayasayı
ihlaldir Sayın Başkan.
BAŞKAN Öneriyle zaten sözlü sorularla ilgili
düzenleme de getirilmiş, henüz şeyi de okumadık.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Okuyun efendim yani
okuyunca görürsünüz.
BAŞKAN Öneriyi de okumadık yani Genel Kurulun
bilgisi de yok öneriden.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, denetim konuları
görüşülmeyecek. Ben Meclis araştırmasıyla
ilgili önergelerimi ne zaman görüşeceğim, ne zaman
görüşeceğim? Niye veriyoruz o zaman?
BAŞKAN Anladım da burada, bak, Sayın
Vural
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın
Başkanım, bu ilk defa
BAŞKAN -
ayrılabilir kelimesi var,
ayrılabilir; ayrılır demiyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Öyle şey olur mu! Denetim
yetkisi esastır efendim.
BAŞKAN
ayrılabilir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, usul tartışması açın efendim. Ona göre
Yani burada karşılıklı konuşmayla değil
OKTAY VURAL (İzmir) Denetim yetkisi
Öyle bir
şey olur mu! Yani burada çoğunluk iradesiyle Meclisin denetim
yetkisini yok sayabilir misiniz Sayın Başkan, istirham ediyorum!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, ikişer dakika, usul tartışması açın,
değerlendirelim.
BAŞKAN Peki, usul tartışması
açıyorum.
Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bu usulle ilgili
değildir, esas konusudur. Böyle bir şey olur mu!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, olur mu!
60ıncı maddeye göre usul tartışması gerekir.
Anayasaya aykırı görüşmeye uygun olup
olmadığıyla ilgili
OKTAY VURAL (İzmir) Yani şimdi
Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Vural, şimdi, bu 49uncu
maddenin sekizinci fıkra hükmü karşısında
OKTAY VURAL (İzmir) Şimdi, şöyle bir
şey düşünelim Sayın Başkan: Bir öneri geldi, grup önerisi;
bundan sonra araştırma önergesi verilmesin. Verilmesin diye
oylandı, kabul edildi. Ne yapacaksınız?
BAŞKAN
Hayır, öyle bir şey olmaz, söz konusu değildir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ya, işte, bu da böyle bir şey olmaz.
BAŞKAN
Evet, değil.
OKTAY
VURAL (İzmir) Gördünüz mü?
BAŞKAN
O yasaklayıcı hüküm, burada yasaklayıcı hüküm söz konusu
değil yani.
OKTAY
VURAL (İzmir) Bakın, Sayın Başkan, biraz önce, gündem
dışı konularla ilgili 3 kişiyle sınırlı
olduğu için, sayın milletvekillerine bir dakikalık söz vermem
İç Tüzük ihlalidir. dediniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, usul
tartışması açın konuşalım efendim. Sayın
Vuralın bu konuyu böyle anlatmasının bir manası yok.
OKTAY
VURAL (İzmir) Şimdi, bu konuda denetim yetkisini ortadan
kaldıran bir önergeyi gündeme almanız da İç Tüzük ve Anayasa
ihlalidir. Dolayısıyla başlangıçtaki doğru tutumunuzu
devam ettirmenizi, denetim yetkisini fiilen yok sayan, bu yetkiyi
kullanmasını engelleyen çoğunluk diktasının bu
dayatmasına karşı Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. diyen bir kürsüde Başkanlık yapan zatıalinizin
bu dayatmaya Hayır. demesini istirham ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
Sayın
Vural, şimdiye kadar gündem Genel Kurulun kararıyla belirlendi.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Başkanım, gerekçesini de söyleyin, Anayasa
deyin.
OKTAY
VURAL (İzmir) Yapamaz efendim.
BAŞKAN
Danışma Kurulunun önerisiyle Genel Kurul tarafından verilen
kararlar tarafından belirlenmiştir, bundan sonra da
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, mümkün değil. Benim
denetim yetkim var ya, Anayasada bana verilen yetki var, siz bu yetkiyi
alamazsınız.
BAŞKAN
Denetim yetkiniz kısıtlanmıyor Sayın Vural,
kısıtlanması söz konusu değil.
Evet,
buyurun Sayın Kaplan.
OKTAY
VURAL (İzmir) Bakın
BAŞKAN
Lütfen
Konu anlaşıldı Sayın Vural.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkanım, bugün, on dört
dakika önce, Grup Başkan Vekili olarak arandım Genel Sekreterlikten
ve saat 13.30da Danışma Kurulu olduğu söylendi.
BAŞKAN
Evet, içeride konuşuldu, doğru.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Yani AK PARTİnin son dakika önergesinin.
Şimdi,
bu önergede, Anayasanın 98 ve 99uncu maddesindeki denetim
mekanizması olan soru, araştırma, soruşturma, genel
görüşmeyi kaldıran bir önerge var. Şimdi, bu önerge İç Tüzük
84te eğer kanun teklifi veya tasarı gibi bir durum olsaydı,
vereceğimiz bir önergeyle görüşülmemesini ve reddini isteyecektik.
İlk görüşülecek konu olurdu Anayasa 84e göre. Şimdi, bu önerge
olduğu için ve Anayasayı ihlal ettiği için, burada bir çoğunluk
oyuyla sunularak geçiştirilecek bir durum değil. Yani salı veya
diğer günlerdeki denetim, gensoru önergeleri var. Bütün bunlar komple, bir
bütün olarak Anayasa ihlali durumu doğuruyor. Böyle bir durum
karşısında bu önergeyi geri alıp düzeltmeleri lazım.
Bu kadar basit yani.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yani tartışma bir usul meselesi değil,
hukuka uygunluğa davet meselesi.
Şimdi,
bakın, 15, 22, 29 Kasım; 6, 13, 20, 27 Aralık ve 3 Ocak. Bu
arada bir gensoru verilse ne yapacaksanız Anayasa ve İç Tüzüke göre?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Onunla ne alakası var Sayın
Şandır bu işin?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Efendim, diğer denetim konuları değil mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Şandır, o işle ne
alakası var? Bu, çalışma saatleriyle alakalı bir durum.
Muhalefet daha çok konuşsun diye
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yani bir gensoru önergesi verilse, siz, buna göre, kabul
edeceğiniz bu Danışma Kurulu kararıyla o gensoruyu
nasıl görüşeceksiniz?
OKTAY
VURAL (İzmir) Bunu değiştirmek için yine getireceksiniz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Nasıl görüşeceğiz bunu Sayın
Başkanım?
OKTAY
VURAL (İzmir) Hodri meydan Getirmeyeceğiz. deyin!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Yani süreye bağlı olan konuları
BAŞKAN
Sayın Şandır, bak, İç Tüzükün 50nci maddesine
baktığımızda Danışma Kurulu, Anayasa ve
İçtüzüğün emredici hükümleri gereğince, belli bir sürede
sonuçlanması gereken, muayyen
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Konuları
BAŞKAN
bir veya birkaç konunun yer alacağı özel gündemler
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Toplanır
BAŞKAN
-
ve görüşme günleri tespit
edebilir. Bu konular, özel gündemde Başkanlık sunuşundan sonra
yer alır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Ne yapacaksınız o zaman
BAŞKAN
Özel gündem maddelerinden sonra, genel hükümler gereğince tespit
olunmuş gündem maddelerine yer verilir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, Danışma Kurulu
tespit etmezse ne yapacaksınız?
BAŞKAN
Zaten özel gündemle tespit edilir bu konular, sizin söylediğiniz
konular.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Efendim, Danışma Kurulu birlikte tespit
etmezse o Özel gündem dediğiniz hadiseyi nasıl
sağlayacaksınız bu kararınız ortada dururken?
BAŞKAN
Danışma Kurulunun önerisi üzerine tespit edilecek Genel Kurul
tarafından.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bizim uzlaşacağımızı nereden
biliyorsunuz? Böyle bir şey olur mu Sayın Başkan?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Danışma Kurulunda uzlaşmamız
şart değil.
BAŞKAN
Hayır, Danışma Kurulunda kabul edilmezse grup önerileri
getirilecektir. Burada Genel Kurul o şekilde karar verir, ya
Danışma Kurulu kararıyla veya Genel Kurul kararıyla
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, grup başkan
vekillerinin İç Tüzükü
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, egemenlik yetkisi mutlaktır,
denetim yetkisi de mutlaktır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Bunu düzeltin
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Birlikte imzaladığımız
örnekler var elimde.
OKTAY
VURAL (İzmir) Dolayısıyla Anayasa şunu söylüyor
bakın, 98in son fıkrası: Meclis araştırması ve
genel görüşme ile ilgili önergelerin verilme şekli, içeriği ve
kapsamı ile cevaplandırılma, görüşme ve araştırma
yöntemleri Meclis İçtüzüğü ile düzenlenir.
Dolayısıyla
bu konuda bunların cevaplandırılmasını engelleyen bir
husus Anayasaya aykırıdır. Onu ifade ediyoruz. Bu yetkimizi yok
sayıyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Vural, konu anlaşıldı.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.37
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu),Tanju ÖZCAN
(Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulun gündemi İç Tüzükün 49uncu maddesinde
düzenlenmiştir. Bugüne kadar uygulamalarda Genel Kurul gündemleri ve
sıralamaları, Danışma Kurulunun önerisi veya grup önerileri
üzerine Genel Kurul kararıyla belirlenmektedir. Bugünkü grup önerisinde
uygulamaya aykırı bir durum bulunmamaktadır. Genel Kurulda kabul
edilen, geçmiş dönemde çok sayıda benzer grup önerisi vardır.
OKTAY
VURAL (İzmir) Benzer yok Sayın Başkanım. 8 tane
üst üste salı günlerini denetimden çıkartan bir tane örnek
gösteriniz.
BAŞKAN
Örneklerini veriyorum Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) Gösteriniz
BAŞKAN
23 Dönem, 30 Mart 2011 tarihli 84üncü Birleşim; 24üncü Dönem, 18 Ekim
2011 tarihli 8inci Birleşim. Bunlar grup önerileriyle gelmiş.
24üncü
Dönem, 11 Ekim Salı günü 5inci Birleşim, Danışma Kurulu
önerisiyle gelmiş.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Tamam ama kaç hafta?
BAŞKAN
- Kaç hafta olduğu ayrı ayrı belli ama burada
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Kaçar hafta? Bir hafta için
çıkartırsınız, tamam ama yani on hafta
çıkartırsanız
OKTAY
VURAL (İzmir) Biz imzaladık onları ya
BAŞKAN
Şimdi, AK PARTİ Grubunun, İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verdiği önergeyi okutuyorum
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, şunu ifade etmek istiyorum: Tabii, bu
konuda bütün milletimiz de bunu duyuyor. Çoğunluk iradesiyle bu milletin,
emeklinin, işsizin, tarım kesiminin, atanamayan öğretmenlerin,
sıkıntıda ve darda bulunan insanların meselelerini
araştırmak, çözüm yollarının bulmak için, şu İç
Tüzük ve Anayasa gereğince Meclis araştırma önergelerinin bu
Mecliste görüşülmesi lazım. Bugün çoğunluk iradesi çiftçinin,
memurun, işsizin, garibin gurebanın, depremzedenin
sorunlarını bu Mecliste dile getirmemizi engellemektedir.
BAŞKAN
Engellemeyecek Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) Bu bilfiil Anayasa gereğince egemenlik
hakkını bizatihi çoğunluk diktasıyla yok saymaktır.
Bu
konuda esastan olan bir konuyu usul tartışmasına da
indirgemiyorum ama, esastan bu egemenliği, milletin egemenliğini yok
ediyorsunuz, yok sayıyorsunuz. Dolayısıyla bu konuda Meclis
Başkanlığının inisiyatif kullanması
gerektiği açıkken Meclis Başkanlığının bu
inisiyatifi kullanmaması da gerçekten çoğunluk iradesini temsil
ettiğini ortaya koymaktadır.
Bu
bakımdan böyle bir önergenin ele alınması bizatihi Anayasa
gereğince bizlere verilen, bütün milletvekillerine verilen denetim
yetkisini kısıtlamak amacıyladır. Bu bakımdan, Meclis
Başkanlığının benim Meclis araştırma
önergelerimin hangi gün görüşüleceği konusunda bir gündem belirlemesi
gerektiği açıkken böyle bir gündem oluşturulmadan bir Meclis
çalışması yapılmasını mümkün görmediğimizi
ifade ediyorum.
Bütün
millet şahit olsun, nasıl çoğunluk iradesiyle, diktasıyla
bu milletin sesinin kısılmak istendiğini bütün millet
görmektedir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Öneriyi
okutturuyorum:
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Okutturayım öneriyi, ondan sonra Sayın Tarhan.
2.- Genel Kurulun çalışma saatleri ile
gündemin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
2/11/2011
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun 02.11.2011 Çarşamba günü (bugün)
toplanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Mahir
Ünal
Kahramanmaraş
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Genel
Kurulun;
15,
22, 29 Kasım, 06, 13, 20, 27 Aralık 2011 ve 03 Ocak 2012 Salı
günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmesini müteakip
diğer denetim konularının görüşülmeyerek, gündemin kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,
07,
14, 21, 28 Aralık 2011 ile 4 Ocak 2012 Çarşamba günkü birleşimlerinde
ise Sözlü Soruların görüşülmemesi,
15,
22, 29 Kasım, 06, 13, 20, 27 Aralık 2011 ve 03 Ocak 2012 Salı
günkü birleşimlerinde 15:00 - 20:00 saatleri arasında
çalışması,
02,
03, 16, 17, 23, 24, 30 Kasım, 01, 07, 08, 14, 15, 21, 22, 28, 29
Aralık 2011 ile 04, 05 Ocak 2012 Çarşamba ve Perşembe günkü
birleşimlerinde saat 14:00 - 23:00 saatleri arasında
çalışması,
Önerilmiştir.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Tarhan, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, AK
PARTİ Grubu önerisinin denetim konularının görüşülmemesi
hususunu içermesi nedeniyle Meclisin denetim yetkisini kısıtlayarak
Anayasaya aykırılık teşkil ettiğine ilişkin
açıklaması
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, AKP Grubunun getirdiği,
dayattığı daha doğrusu, öneriyle Anayasanın 87nci
maddesinde Yüce Meclise...
BAŞKAN
Sayın Tarhan, sesiniz duyulmuyor.
Lütfen
sisteme girer misiniz?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Başkanım, vakit kaybetmek istemiyorum,
duyanlar duysun, rica ediyorum.
...Anayasanın
87nci maddesiyle yüce Meclise verilen denetim görevi, Bakanlar Kurulunu ve
bakanları denetleme görevi, Sayın Başkan, ilga edilmeye
çalışılıyor.
BAŞKAN
Sayın Tarhan, mikrofonunuz açık, oturursanız, mikrofondan izah
ederseniz...
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Daha önce Danışma Kurulunun oy
birliğiyle alınan kararlar bize örnek gösterilerek bu öneri
dayatılmıştır, bugün karşımıza çıkan
durum budur. Anayasanın 87nci maddesinin açık ihlali söz konusudur
burada. Meclisin denetim görevi bugünkü bu öneriyle ilga edilmektedir diyorum.
Meclis araştırması yapmamıza, Meclis
araştırması konularının görüşülmesine bu öneriyle
engel olunmaya çalışılmaktadır. Çoğunluk
sultasının, çoğunluk uygulamasının çok tipik bir
örneği, bizi şaşırtmadı ancak buradan proteste
ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- Genel Kurulun çalışma saatleri ile
gündemin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN
Öneri lehinde söz isteyen Mustafa Elitaş.
Buyurun
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
2 kere Sayın Başkanımız iki konuda grup başkan
vekillerinin içerde ittifak sağlaması için beş dakika ara verdi
ama yirmi dakika ara vermek mecburiyetinde kaldı. Biraz önce Sayın
Meclis Başkanımızın yine, verdiği ara süreç içerisinde
Anayasaya, İç Tüzüke aykırı olup olmadığıyla
ilgili ta 1970lerde, 1980lerden, 1990lardan baktığımız
uygulamaların karşısında bir durumu ifade ederek
açıkçası bu noktaya geldi.
Bakınız
değerli arkadaşlar, dün sözlü soruların cevaplanması
günüydü. 2 tane Sayın Bakan burada saat 19.00a kadar bekledi.
Saygıdeğer milletvekillerimizin Enerji Bakanı ile Orman ve Su
İşleri Bakanımıza sordukları soru önergelerini
Sayın Bakanlar çalıştılar, ekipleriyle beraber geldiler,
burada sözlü sorulara cevap vermek üzere saat 19.00a kadar beklediler. Üç
siyasi partinin grup önerisi vardı. Üç siyasi partinin grup önerisini de
-BDPnin, MHPnin, CHPnin grup önerisini- görüştük, oyladık. Bizim
bu görüşüp oylamamız sırasında, dün Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisi üzerinde 2 milletvekilinin konuşması
bittikten sonra Meclis Genel Kurulunun çalışma saati
yetmediğinden dolayı, çalışma süremiz sona ereceğinden
dolayı Yarın saat 14.00te kanun tasarı ve teklifleri ile
diğer işleri görüşmek üzere Genel Kurulu kapatıyorum.
demek zorunda kaldı Sayın Meclis Başkan Vekilimiz.
Şimdi,
sözlü sorularla ilgili 2 Sayın Bakan buraya gelmiş,
milletvekillerinin sorduğu çok değerli olduğuna
inandığımız soruları cevaplamak üzere burada
bulunmuş ama siyasi parti grupları gündemi farklı bir noktaya
getirmek üzere grup önerileri vermiştir.
Değerli
arkadaşlar, bugüne kadarki yaptığımız işlerde hep
şunu söylüyoruz: Biz çoğunlumuzla değil, Anayasa Uzlaşma
Komisyonunda ifade ettiğimiz gibi, diğer konularda da çok örneklerini
bildiğimiz gibi, 23üncü Dönemde, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili arkadaşlarımızla, Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkan Vekili arkadaşlarla, Barış ve Demokrasi Partisi
Grup Başkan Vekili arkadaşlarla Danışma Kurulu önerilerine ortak
imza attığımız, belki grup önerilerinden daha fazla uzlaştığımız
konular vardır. Şimdi, biz buradan hem Cumhuriyet Halk Partisinden
hem diğer siyasi partilerden milletvekili arkadaşlarımız
hem de AK PARTİ Grubundan gelen milletvekili arkadaşlarımız
Türkiye Büyük Millet Meclisinin hâli bu olmamalı. diyorlar, Türkiye
Büyük Millet Meclisi bizim dışarıdan gördüğümüz ile şu
andaki yaşadığımız olmamalı. diyorlar. Ne
diyorlar? Türkiye Büyük Millet Meclisi denetim yapar. Nasıl denetim yapar?
Milletvekili arkadaşlarımızın sorduğu sözlü sorulara
bakanlar cevap vererek denetimlerini yapar.
Öte
yandan, siyasi partilerin verdiği araştırma önergeleriyle ilgili
ittifak sağlanır, gruplar bir araya gelir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Niye ittifak sağlayalım ya?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Nitekim, yaptığımız ittifak
çerçevesinde, bizim geçen dönemde kurduğumuz 40ın üzerinde
araştırma komisyonu, araştırma önergeleriyle komisyon
kurulmuş ve çalışmıştır.
OKTAY
VURAL (İzmir) Niye ittifak sağlayalım; ön görüşmeleri
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
Bunların büyük bir kısmı 23üncü Dönemin son gününde,
hemen hemen 10 küsur tane araştırma komisyonu, araştırma
önergesi milletvekili arkadaşlarımız vasıtasıyla
burada gündeme getirilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, söylenen konunun, ifade edilen itirazların İç
Tüzükle, Anayasayla hiç alakası olmayan bir durumdur.
Şimdi,
Sayın Grup Başkan Vekili, değerli arkadaşım Sayın
Vural diyor ki: Bizim araştırma önergelerimizin
konuşulmasını engelleyeceksiniz. Efendim, sizin
araştırma önergenizi vermeye engel bir durum söz konusu mu?
Araştırma önergeleriniz okunduğu, gündeme
alındığı andan itibaren olur. Siz yarın yine
-salı günü- yine bir grup önerisi verirsiniz; verdiğiniz grup
önerisinde dersiniz ki: 120 sıra sayılı araştırma
önergemizin bugün gündeme alınıp, diğer konuların
görüşülmeden
veya Bu konu görüşüldükten sonra diğer konulara
geçilmesiyle ilgili diye bir grup önerisi verebilirsiniz. Bununla ilgili
hiçbir engel yok.
OKTAY
VURAL (İzmir) İç Tüzükte verilmiş hakkı grup önerisine
indirgeyemezsiniz. Öyle bir şey mi olur?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Öte yandan, İktidar partisi muhalefetin
sesini kısıyor. İktidar partisi muhalefetin sesini
kısıyor. diye bir eleştiri var. Yapmayın!.. Sayın
Vural, iktidar partisi muhalefete daha çok konuşma imkânı vermek
için, 14.00-23.00 arası konuşma hakkı veriyoruz. Daha ne
istiyorsunuz?
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Lütfettiniz!..
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Televizyon yayınlarını da akşam saat
11.00e çekin o zaman.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Siz diyorsunuz ki: Hayır, öyle
olmasın;15.00-19.00da konuşalım. Biz de diyoruz ki:
Muhalefetin değerli fikirlerinden faydalanmak istiyoruz. Muhalefet burada
gelsin konuşsun.
OKTAY
VURAL (İzmir) Siz ne yaptığınızı bilmiyorsunuz
ya!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Yalan söylemesin. İftira atmasın.
Başka başka konulara girip milletin tansiyonunu yükseltmesin.
OKTAY
VURAL (İzmir) Siz ne yaptığınızı bilmiyorsunuz
ya? Bütçenin görüşüleceği zamanı bile
planlamışsınız!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ama şurada Türkiyenin, Türk milletinin
istedikleri meseleleri biz burada tartışalım,
değerlendirelim. diyoruz.
Bakın,
dün bir hadise yaşandı. Milletvekili
arkadaşlarımızın yaptığı bir konuşmaya
buradan bir milletvekili arkadaşımız amacını aşan
bir şekilde itiraz etti. Bizim de saygı duyduğumuz, tarihe mal
olmuş, çok değer verdiğimiz rahmetli Türkeşin,
Başbuğla ilgili bir söylemini itiraz ettiniz, düzelttirdik. Ama
değerli arkadaşlar, bizim şu anda siyasi partimizin Genel
Başkanı, ülkemizin Başbakanı olan birisine, burada
ağza alınmayacak hakaretleri, diniyle, imanıyla, inancıyla
olduğu davaları kalkıp da burada ifade etmeye
çalışmak, kimin
O şahsın da kim olduğunu bilmiyorum,
kimi müftü diyor, kimi hoca diyor; eğer müftüyse müftülere
haksızlık, hoca, ilkokul hocasıysa öğretmenlere
haksızlık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben burada üzülüyorum. Kalkıp bir şeyi ifade etmeye
çalışırken burada birinin, bu ülkenin
Başbakanını, bir siyasi partinin genel başkanını,
bu ülkeden daha dört ay önce yüzde 50 oyla ibra edilmiş, sekiz
yıllık icraatları ibra edilmiş bir siyasi parti genel
başkanını, peşkeş çekmekle, şunu böyle yapmakla
veya başka şekilde ifade etmekle ve bizim buradaki söylediğimiz
tepkimizi de haksız görmekle haksızlık yapıyorsunuz.
Bakın, rahmetli Başbuğla ilgili söylenen konuya biz de
aynı tepkiyi gösterdik ve arkadaşımızı uyardık
OKTAY
VURAL (İzmir) Fitneyi başlatan sensin! Kendisi fitnenin
başı!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ama, lütfen, siyasi partilerimizin grup
başkan vekilleri, burada, bir partinin, bu milletten, 22 milyon
seçmeninden oy almış bir siyasi partinin, 74 milyon insanın
yarısının gönlüne girmiş bir siyasi parti genel
başkanının, dokuz yıl da bu ülkeyi idare eden ve Türkiyeyi
dünya devletleri arasında onurlu bir seviyeye getiren, sadece edilgen
değil
OKTAY
VURAL (İzmir) Tabu mu yani? Tabunuz mu?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) -
bölgesinde
etkin bir politika konumuna getirmiş bu ülkenin
Başbakanının eleştirilmesine, haksız yere rencide
edilmesine hepimiz karşı durmamız gerekir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Eleştirmeye niye karşı
çıkıyorsunuz? Senin tabun mu?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bugüne kadar gelen süre içerisinde
altmış bir tane hükûmet kurulmuş. Altmış bir hükûmetin
başbakanlarının, o partinin genel başkanlarının
bu ülkenin menfaatine çalıştığı konusunda
inancımız tamdır ama hata yapmış olabilirler,
yanlış yapmış da olabiliriz
OKTAY
VURAL (İzmir) Bizim gözümüz var görüyor, sizin yoksa ne yapalım!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) -
fakat bu
hataları, bu yanlışları veya sizin doğru olarak kabul
etmediğiniz şeyleri, bizim doğru olarak gördüğümüz
şeyleri ihanet diye tanımlamanız, açıkçası, bu
ülkenin demokratik sistemine yapılmış en büyük ihanettir diye
düşünüyorum.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Başkanım, bunun önergeyle ne alakası
var?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, eleştiri
haktır, eleştiri doğaldır ama bu eleştirinin de
ölçüsünü, üslubunu iyi ayarlamamız gerekir, dozunu iyi görmemiz gerekir.
Biz hiçbir siyasi partinin genel başkanını rencide edici, onun
şahsıyla ilgili konuları gündeme getirmemek için gayret
gösteriyoruz ve getirmiyoruz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Yahu, şerefsizlik, alçaklık kelimelerini
kullanan kimdi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Milletvekili arkadaşlarımızı
da uyarıyoruz ama birisinin, hiç olmayan bir şekilde iddia ortaya attığı
takdirde
OKTAY VURAL (İzmir) Bir taraftan hakaret
ediyorsunuz, sonra da yok diyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
bu iddia da
milletin gönlünde bir kırgınlık ortaya
çıkardığı takdirde, şerefimizi, haysiyetimizi ortaya
koyarak Haysiyetli olun, şerefli olun. dediği anda biz de diyoruz
ki: Bu konuları gündeme getirmeyenler şerefsiz ve haysiyetsizdir,
ispatlamayanlar böyledir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Biz konuyla, şerefle, haysiyetle değil,
şahsiyetle uğraşmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) İşte
kullandığınız üslup bu sizin, aynen iade ediyorum sana!
HASİP KAPLAN (Şırnak) Önergeyle
alakası yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Şahsiyetle
uğraşmıyoruz, ailelerle uğraşmıyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Muhalefete
sataşıyor. Geçmiş konuları
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bizim konumuzdaki
insanlarla bizim sorumluluğumuzu alan insanların şahsiyetiyle
uğraşmadan bu konuları bu süreç içerisinde Türkiye'nin birlik ve
beraberliğe
BAŞKAN Sayın Elitaş, önergeyle ilgili
konuşur musunuz lütfen biraz da.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Sayın
Başkan, zaten hep önergeyle ilgili konuşuyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ne alakası
var önergeyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Türkiye'nin birlik
ve beraberliğe çok muhtaç olduğu bu süre içerisinde bizim Türkiye
Büyük Millet Meclisini çalıştırma mecburiyetimiz vardır.
Bakınız, değerli milletvekilleri,
çalışma şartlarımız ne? Bugün 14.00-23.00,
perşembe günü 14.00-23.00, salı günleri 15.00-20.00, sözlü
soruları da görüşmek üzere. Muhalefet grup başkan vekilleri
diyor ki: Siz bizim söz hakkımızı kesiyorsunuz,
milletvekillerimizin Anayasanın 87nci maddesinden aldığı
yetkiyi engelliyorsunuz. Sayın Grup Başkan Vekili okudu,
Anayasanın 87nci maddesinde diyor ki: Milletvekilleri sorular sorarak,
araştırma önergeleri vererek, gensoru vererek
İşte 102,
103üncü maddelerinde de gensoru, genel görüşmeyle ilgili konuların
olduğunu ifade ediyor ama siz dün yaptığınız icraatta
kendi milletvekillerinizin sorduğu sorulara verilmesi gereken
cevapların verilmesini bakanları konuşturmayarak engellemeye
çalışıyorsunuz. Herhâlde tarihte ilk defa böyle bir şeyle
karşı karşıyayız. İktidar diyor ki: Muhalefet
konuşsun, gelsin şurada dertlerini anlatsın. O bizim dört
saatlik zamanda bu iş yetmiyor. Ama muhalefet diyor ki: Biz
konuşmak istemiyoruz. Konuşun kardeşim, gelin buraya
konuşun. Muhalefet bize fikirlerini ifade etsin, o fikirlerden de biz
faydalanalım.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama siz de konuşun. Haksızlıklar
karşısında dilsiz şeytan olmayın. Sizi de
konuşmaya davet ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) 5 Ocak tarihine
kadar bu gündemi belirledik. Bunun, grup önergesinin lehinde olduğumu
ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Elitaş.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi aleyhinde
söz isteyen Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurun Sayın Kaplan.
SIRRI
SAKIK (Muş) Tamam, söylediklerinize katılıyoruz ama siz de
karşı tarafa saygılı olacaksınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Doğru, karşılıklı
saygı olacak.
OKTAY
VURAL (İzmir) Saygınız yok millete!
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ önergesi aleyhinde söz aldım.
Geçen
dönem, 2007 seçimleri sonrasıydı yine benzer önergelerle
tanışmıştık gelir gelmez. Bugün 13.30a on dört dakika
kala Genel Sekreterlik grup müdüriyetimizi arayarak Danışma Kurulu
olduğunu bildirdi; bakın, 13.30a on dört dakika kala. On dört
dakikada niye bu bildirim yapıldı diye merak ettim. Çünkü CHPnin bir
çağrısı vardı, MHPnin yoktu, bizim yoktu. Ve
gittiğimde 13.30u beş dakika geçiyordu. Tabii bir parti grup
başkan vekili gelmeyince, 19uncu maddeye göre, Danışma Kurulu
oluşmuyor ve tabii ki oluşmadı. Bunun sebebini işte
şimdi öğrendik, böyle bir önerge
Arkadaşlar,
son on dört dakikada gelen bir korsan önerge var. Bakın, bu korsan önerge
demokratik sistemi esastan etkileyen, Meclisin saygınlığına
gölge düşüren, birlikte çalışma ortamını zedeleyen,
zehirleyen, yok eden ve üstelik ocak ayına kadar çalışma saatlerini
belirleyen ve en önemlisi de Anayasanın 98inci maddesindeki denetim
mekanizmalarının hepsini yok sayan bir önerge. Şimdi, bu
tartışmaları yaşıyoruz. Bu önergeyi kabul
ettiğinizi varsayalım, oyunuz çok; Mecliste araştırma
önergesi görüşülmeyecek, gensoru görüşülmeyecek, genel görüşme
açılamayacak, Meclis soruşturması açılamayacak. Anayasa 98
hükmü var, Meclisin denetim görevi var. Muhalefetin Anayasadan kaynaklı
kullanacağı başka bir yetki var mı? Yok. Anayasaya
aykırılık varsa bir önergede, bu, öncelikle görüşülür.
Hatta kanun teklif ve tasarılarında da İç Tüzük 84 diyor ki:
Anayasaya aykırılık önergeleri öncelikle görüşülür. Bu,
bir teklif, tasarı olmadığı için, bu partinin, ocak
ayına kadar, 5ine kadar bütün çalışmasını Meclisin
tek taraflı düzenleme önergesi. Bu önerge, muhalefeti susturma önergesi
değil sadece. Bakın, 8 milletvekili tutuklu olan bu Mecliste gündemi
tek taraflı belirleme, Türkiyenin gerçek gündemini konuşma yerine AK
PARTİnin kendi gündemini koyma
Mecliste nasılsa
çoğunluğum, yasama bende komisyonlar, Hükûmet bende yürütme, yasama
bende, yürütme bende, son Anayasa değişikliğiyle
yargıyı da denetimime aldım, yargı da bende
Güçler
birliği bir ülkede en tehlikeli totaliter yönetim biçimidir, şu anki
durumun bundan farkı yok. Bu önerge de bu anlayışın
tezahürüdür. Sizi, demokratik inancınız ve samimiyetinizle baş
başa bırakan bir önergedir. Bu önergenizin olabilirliği
konusunda anlatacağım çok güzel bir fıkra var ama Meclisin
muhabbetine uymuyor.
Yalnız
şunu söyleyeyim: Geçen yıl da benzer bir şey
yapmıştınız. Bir önerge vermiştiniz ve buradan
şunu söylemiştim: Bu önerge olmaz arkadaşlar. Olur dediler.
Çoğunluğuz, biz yaparız dediler. Kardeşim olmaz dedim.
Niye olmaz? dediler. Vallahi, şubat ayı dört yılda bir yirmi
dokuz çekiyor, ama bin yıl da geçse otuz şubatı yok bu ülkenin!
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Bir maddi hata olmuş yani.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Maddi hata
Ha bu da maddi hatadır, bu beyin
hatasıdır, daha kötü!
LEVENT
GÖK (Ankara) Manevi hata!
HASİP
KAPLAN (Devamla) Beyin hatasıdır!
Bakın,
beyin, demokratik refleks ve Anayasal Parlamenter rejime endeksli değilse,
totaliter ve diktatöryal bir anlayışla tek taraflı, ben
yönetirim siz de konu mankeni olacaksınız burada. Muhalefet
grupları burada, biz diyeceğiz, karar alacağız
Kanunlar dairesi
sizin tekliflerinizi komisyona indirecek, Meclisin Genel Sekreterliği size
çalışacak, Meclisin komisyonları size çalışacak,
Meclisin bütün dostluk gruplarını, İsrail dâhil, hepsini
kapatacaksınız bu ülkede, ondan sonra da demokrasiden, yeni bir demokrasiden,
yeni bir Anayasadan bahsedeceksiniz.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) İsrailin grubu yok, İsrail dostluk
grubu yok.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Bakın, sizin bu anlayışınızla ocak
ayının 5ini değil, iddia ediyorum siz bu ayın 15ini
öngöremiyorsunuz parti olarak Türkiye'nin geleceğinde, 15ini.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) O yüzden yüzde 50 oy aldık değil
mi?
HASİP
KAPLAN (Devamla) 15inde Türkiye'nin de başına ne gelecek, önünde
ne var, ne olacağını öngöremiyorsunuz. Siz üç ay sonrasının
neyini öngörüyorsunuz?
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Biz 2023deyiz, 2023te.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Bakın, aralık ayının her yıl 15 ile
25i arası bütçe görüşmeleri yapılır. Bütçe
görüşmeleri aralıksız yapılır arkadaşlar ve bütçe
görüşmeleri Meclisin en önemli görüşme zamanlarıdır.
Şimdi, bu saatlere baktığınız zaman sizin Meclis
takviminiz, bütçe görüşmeleri takviminiz, ben eskiden bir Plan ve Bütçe
Komisyonu üyesi olarak söylüyorum size, uymuyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) Maddi hata, maddi hata.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Bu da maddi hatadır yoksa bu maddi hata, hadi diyelim
maddi hata, bu biraz kafadan da hata durumu yaratıyor arkadaşlar,
kafadan bakış açısı. Siz bilmiyor musunuz her aralık
ayı bütçe görüşmesi yapıldığını ve her
aralık ayında yapılan bütçe görüşmelerinde liderlerin
konuştuğunu, bakanlık bütçelerinin görüşüldüğünü,
bilmem kaç saat aldığını bilmiyor musunuz? Biliyorsunuz. E,
şimdi onu bile bile şimdi bu önergenizle bunu belirleyeceksiniz,
sonra Yanlış yaptık, hata oldu, bunu değiştireceğiz,
bir önerge daha vereceğiz
Bu korsan önergelerle Meclisi meşgul
etmenin bir anlamı yok. Eğer Mecliste dört grup uzlaşma
sağlamasaydık temel kanunlar on iki senede çıkardı.
Bakın,
açık söylüyorum size, Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu benim de içinde olduğum bir Danışma
Kurulunda uzlaşıyla çıktı ve bir ayda çıktı
arkadaşlar. Şimdi, on iki senede çıkacak işler var bu
Meclisten, bir ayda çıkacak işler var. Siz diyalog, birlikte
çalışma, birlikte hareket etme anlayışını
geliştirirseniz muhalefet buna hazır.
Peki,
şunu soracağım: Samimi olarak bütün gruplara sormak istiyorum ve
bunun gözden geçirilmesini istiyorum. Meclis Başkanlığı
geçen dönem üç konuda grupları uzlaşmaya çağırdı. Biri
İç Tüzüktü, diğeri Anayasaydı, bir diğeri de diğer
güncel konuları içeriyordu. Sadece İç Tüzükte anlaşma
sağladı gruplar. Her gruptan birer arkadaşımız gitti
çalıştı. Bu çalışma sonrası da bir taslak
hazırlandı. Bu taslak şu an duruyor. Yani Meclisin İç
Tüzükü eskidi, biliyoruz ama daha verimli çalışması için bu
taslak da duruyor. Bu İç Tüzük Komisyonu üyesiyim ben partimin ve
bekletiliyor dondurucuda. Şimdi biz o İç Tüzükte
uzlaştığımız, burada çoğulculuk, katılımcılık,
demokrasi dediğimiz bir çalışma tarzında mutabık
kalırken bu tek yanlı çoğunluk anlayışıyla,
diktasıyla bir araya varmak mümkün değil arkadaşlar.
Bakın,
önümüzde tutuklu milletvekillerinin sorunu var, düşünce özgürlüğü
sorunu var, örgütlenme özgürlüğü sorunu var; önümüzde depremle ilgili
temel konular var; önümüzde çatışmaların giderilmesi, bir
arayış, çözüm süreci, Kürt sorununa çözümün en çok
konuşulacağı günler var; öğretmenlerin durumu var,
kıdem tazminatının durumu var, adil gelir dağılımı
sorunu var, vergi adaleti sorunu var, bağımsız yargı sorunu
var, gizli dinleme, gizli fişleme, gizli soruşturma, gizli
tanık, bağımsız yargı sorunumuz var. Bunca sorunumuzu
yok sayarsanız, bütün bunlar yokmuş gibi davranırsanız ve
Türkiye'nin gerçek gündemi olan bu konuları biz konuşamazsak vallahi,
billahi, tellahi
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Tillahi!
HASİP
KAPLAN (Devamla) - Burada üç grup var muhalefet. Eğer bu Parlamentoyu size
böyle çalıştırtırsa da ben de bir şey diyorum, oturup
halktan özür dilememiz gerekecek. Sizi böyle
çalıştırtmayacağız, açık söylüyorum. Gelin,
uzlaşalım, diyalogla bu işleri bitirelim.
Hepinizi
de saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Adalet
ve Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ramazan Can,
Kırıkkale Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ grup önerisi lehinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; bu grup önerisi birazdan kabul
edilecek olsa bile yarın Cumhuriyet Halk Partisi, Barış ve
Demokrasi Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi yeni bir grup önerisiyle bu grup
önerisini değiştirebilir. Keza biz de yarın farklı bir grup
önerisiyle bu grup önerisini değiştirip gündemi farklı bir hâle
getirebiliriz.
Dolayısıyla
burada Anayasanın 87nci maddesine atıf yapmak hiç uygun
olmamıştır. Anayasanın 87nci maddesine bakıyoruz
Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri, kanun koymak,
değiştirmek ve kaldırmak
diye devam ediyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) - Başka? Denetim
RAMAZAN
CAN (Devamla) Dolayısıyla bunları kaldıran bir şey
mi var, anlamak mümkün değil.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Denetim görevi yok mu Sayın Milletvekili?
OKTAY
VURAL (İzmir) Niye okumuyorsun tamamını, unuttun galiba!
RAMAZAN
CAN (Devamla) - Diğer taraftan, Meclisin denetim fonksiyonlarından
biri de sözlü soruların görüşülmesidir. Salı günleri de sözlü
soruları bu grup önerisinde görüşeceğimizi belirtiyoruz.
Bu
grup önerisinde 15 Kasım 2011 ila 30 Ocak 2012 arasında salı
günleri sözlü soruları görüşeceğiz. Sözlü sorular Meclisin
denetim fonksiyonlarından biri.
Diğer
taraftan, komisyonlardan gelen tasarı ve tekliflerin görüşülmesiyle
birlikte diğer konuları da görüşmeye devam edeceğiz.
Dolayısıyla Meclisin denetim yetkisi elinden alınıyor.
gerekçesi yerinde değildir.
Yine 7
Aralık 2011 ila 4 Ocak 2012 arasındaki çarşamba günlerine denk
gelen birleşimlerde sözlü soruları görüşmeyeceğiz.
15
Kasım 2011 ila 30 Ocak 2012 arasındaki salı günleri Meclisin
15.00 ila 20.00 saatleri arasında çalışmasını teklif
ediyoruz.
Yine
bugünden itibaren ocak ayının ilk haftasına kadar çarşamba
ve perşembe günleri Meclisin 14.00 ila 23.00 saatleri arasında
çalıştırılmasını öneriyoruz.
Dolayısıyla
Meclisin çok yoğun bir süreç içerisinde
çalıştırılması muhalefet partilerinin lehinde
olacaktır, daha çok konuşma imkânı sağlayacaklardır.
Dolayısıyla Meclisin anayasal yetkilerinin elinden alması diye
bir şey söz konusu değildir.
Meclise
sunduğumuz AK PARTİ grup önerisinin kabul edilmesini diliyor, yüce
heyetinizi saygıyla tekrar selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Can.
Adalet
ve Kalkınma Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mehmet
Şandır, Mersin Milletvekili.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, özellikle bu dönem Meclisimize katılan değerli milletvekillerimize
hitaben söylüyorum: Bir sonuç olarak, Meclisin bu çalışma metodundan,
şeklinden memnun musunuz? Değerli arkadaşlar, Allah indinde ve
millet huzurunda sorumluluğumuzun idrakinde
Yani çelik çomak oyunu oynamıyoruz,
birbirimizle akıl yarışı da yapmak gibi bir
hakkımız yok. Milletin sorunlarına çözüm üretecek hukuk kurmakla
görevimiz var. İktidarıyla muhalefetiyle burada biz, toplumun bizden
beklediği, bizim topluma taahhüt ettiğimiz konularda hukuk oluşturmak
gibi bir mecburiyetimiz var.
Bir
ayı tamamladık, dört hafta oldu. Henüz daha millete ait bir konuyu
kanunlaştırmadık. Burada görüştüğümüz
uluslararası sözleşmeler devletin yaptığı
sözleşmeler. Bu sözleşmeleri kanunlaştırarak, birbirimizle
tartışarak vakit geçirdik. Millete ait, hatta Meclise ait İç
Tüzük değişikliğini amaçlayan bir kanun tasarısı
geldi. Komisyonda uzlaşarak buraya getirmiştik. Kıyafet kanunu
Orada da, ne yazık ki, Meclis Başkanlığının da
katıldığı bir hukuksuzlukla İç Tüzüke
aykırı bir şekilde, henüz daha müzakeresine başlanılmayan
o kanun tasarısı geri çekildi ve burada birlikte
kararlaştırdığımız Danışma Kurulu
kararı ortadan kalktı, uzlaşma ortadan kalktı. Sayın
Elitaş, ben bu konuşmayı geçen dönemde de birçok defalar
yaptım.
Değerli
arkadaşlar, Meclisi çalıştırmak mecburiyetindeyiz.
Sayın Elitaşın biraz önce ifade ettiği husus. Evet, bu
Meclis çalışmalı, milletin beklentilerini karşılayacak
hukuku kurmalı, hukukun içinde kalarak kurmalı. Kendi kurduğu hukuka
aykırı hukuk çıkartarak, hukuksuzluk yaparak, Sayın
İyimayanın ifadesiyle hukuk bozuculuğu yaparak, birbirimizle
akıl yarışı yaparak millete karşı
sorumluluğumuzu yerine getirmiş olmayız.
Bakın
değerli milletvekilleri, ilk Danışma Kurulu kararımız
ayın 4ünde, Ekimin 4ünde; birlikte imzalamışız, dört
grup. Meclisin gündemini belirlemişiz, demişiz ki: Şu şu
şu kanunları şu takvime bağlı kalarak şu
çalışma sürelerinde görüşelim. Eyvallah
Sonra bunu
değiştirmişiz. Yine, iktidar grubunun talebi doğrultusunda
sıraları değiştirmişiz. İtiraz etmemiş
muhalefet partileri, yine imza koymuş çünkü biz ısrarla söylüyoruz.
Türkiyeyi yönetmek sorumluluğu milletimiz tarafından size
verilmiştir. Dolayısıyla bu ülkenin ihtiyacı olan
kanunların öncelik sıralamasını belirlemek sizin
takdirinizdir, siz belirleyeceksiniz. Biz buna itiraz etmiyoruz. Buraya
getirirsiniz, dersiniz ki veya Hükûmet talep eder Şu kanunu
görüşelim. Getirirsiniz, o kanunu görüşürüz. Buna itiraz etmiyoruz
ama itiraz ettiğimiz hadise şu:
Değerli
milletvekilleri, biz, burada, iktidarı ve muhalefetiyle, hatta tüm toplum
dinamikleriyle, sivil toplumuyla uzlaşarak, ortak aklı
oluşturarak çözüm üretmek mecburiyetindeyiz. Yoksa Ben yaptım oldu,
ben yüzde 50 oy aldım, benim yaptığım doğrudur, benim
dediğim haktır. inancıyla ortak aklı
oluşturamazsınız. Böyle bir yaklaşım demokratik de
olmaz, akıllıca da olmaz. Uzlaşmak bir zorunluluk, demokrasinin
gereği, bu Meclisin mecburiyeti ama uzlaşmayı temin etmek,
uzlaşmayı temin etmek için ısrar etmek sorumluluğu siyasi
iktidarda, iktidar grubunda. Ama her defa vardığımız, sizin
getirdiğiniz şartlarda vardığımız
uzlaşmayı yine iktidar partisi bozuyor, her defasında. Bunu
sonuna kadar göreceksiniz ve sonuna kadar gelip bu konuşmayı buradan
tekrarlayacağız değerli arkadaşlar.
Şimdi ben buradan, çok, nezaketiyle söylüyorum: Eğer bugün
getirdiğiniz, bana göre Sayın Meclis Başkanının da
kendini zorlayarak destek verdiği, bize göre Anayasaya ve İç Tüzüke
aykırı olan bu grup önerisini kabul ederseniz
Bu grup önerisiyle, değerli
arkadaşlar, sekiz haftayı planlıyoruz, sekiz haftayı.
Sayın Kaplanın söylediği gibi, Sayın Oktay Vuralın
söylediği gibi, yani bütçe görüşmelerini yok sayarak bir planlama
yapıyorsunuz. Aralık ayında anayasal bir zorunluluk olarak
bütçeyi görüşeceğiz ve turlar bitinceye kadar
çalışacağız, sabahın geç saatlerine kadar, erken
saatlerine kadar çalışacağız. E, şimdi siz burada
belirleme yapmışsınız, yani turlar bitinceye kadar
çalışacaksınız, saat 23.00e kadar değil. Mecbursunuz
bu Danışma Kurulu kararını değiştirmeye.
Yarın Hükûmet bir başka teklif getirdi, yine değiştirmek
mecburiyetinde kalacaksınız.
Şimdi, ben buradan size söylüyorum, Sayın Elitaş, size
söylüyorum: Eğer bu Danışma Kurulunun arkasında duracaksan,
bunu değiştirmeyeceksen, Vazgeçtim, caydım. demeyeceksen biz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak evet diyelim buna. Var
mısınız böyle bir şeye? (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Varız, varız efendim.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sakın haftaya başka bir
önerge getirme Sayın Elitaş!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Değerli arkadaşlar, milletin
aklıyla alay etmeyin. Burnunuzun ucunu görmüyorsunuz. Ben Sayın Mahir
Ünalı, yani bu Arkadaşımızı ilzam edecek laf
söylemem, Sayın Elitaşa -dostum, arkadaşım- ona
söylüyorum. Bu yanlışın yapılmasına nasıl göz
yumabiliyorsunuz, böyle bir şey olur mu? Bu milletin, bu Meclisin, sizin
kendi grubunuzun ortaya koyduğu desteğe, iradeye nasıl
Bana
göre bu saygısızlık. Siz grup yönetimi olarak, Meclisin
gündemini belirleyen irade olarak doğruyu yapmak mecburiyetinde değil
misiniz? Temin edilen uzlaşmayı korumak gibi bir mecburiyetiniz yok
mu?
Değerli milletvekilleri, suçlama anlamında söylemiyorum ama
sorumluluğunuzu size hatırlatıyorum. Eğer Meclisi yok
saymak gibi bir kararınız varsa, Meclisin çalışmasına
ihtiyacınız yoksa
Ki bir tartışmayla başladık,
Sayın Başbakan buraya gelmiyor, Meclisi yok mu sayıyor? diye
çok talihsiz, bana göre çok üzüntülü bir tartışmayla
başladık. İncir çekirdeğini doldurmaz bir aydır
tartıştığımız konular.
Bakın,
toplumun hemen her kesiminin sorunu var. Zeytin hasadı başladı
-Akdeniz milletvekillerine, Ege milletvekillerine söylüyorum- zeytin
üreticileri tir tir titriyor. Kaça satacak? 500 liraya, 50 kuruşa
satıyor yeşil zeytini bugün. Değerli arkadaşlar, bizden
çözüm bekliyorlar. Ee, süt üreticileri de öyle. Toplumun tüm kesimleri gözünü
dikmiş bizi izliyor ve buradan çözüm bekliyor, emekliler bekliyor,
çalışanlar bekliyor
Şimdi
Millî Eğitim Bakanı burada, söz verse söyleyecektim,
altmıştan fazla öğretmenimizi kaybettik. Yani bu
öğretmenlerle ilgili Millî Eğitim Bakanının program
dâhilinde bir tören yapması gerekmiyor muydu? Toplum burayı bekliyor
ama, gerçekten, burada birbirimizle akıl yarışı, kavga
yapmakla meşgulüz.
Şimdi
bir sonuç olarak söylüyorum: Bir uzlaşmamız vardı, araya bu grup
önerileri
Grup önerilerinin amacı şudur arkadaşlar:
Uluslararası sözleşmenin toplumsal karşılığı
yoktur yani hiçbirinizin seçmenini ilgilendirmiyor uluslararası
sözleşmelerin kanunlaştırılması. Biz de diyoruz ki
muhalefet milletvekilleri olarak: Gelin, şu
hayvancılığın sorunlarını konuşalım
çünkü hayvan üreticileri zordadır. Grup önerilerinin anlamı bu. Bu
sizin de meseleniz, yalnız bizim değil, siz de gelip
konuşuyorsunuz.
Şimdi,
bir sonuç olarak söylüyorum: Bu uzlaşmayı
koruyamadığınız için kendinizi kârda mı
zannediyorsunuz? Bakın, burada kırk beş tane uluslararası
sözleşme var. Ben iki gündür teklif ediyorum, gelin, bu uluslararası
sözleşmelerde üzerinde konuşmayacaklarımızdan bir paket
yapalım, bir uzlaşmanın örneği olarak birlikte burada
-geçmişte yaşadığımız gibi- bir günde yirmi otuz
tanesini çıkaralım diye Sayın Mahir Ünala, Sayın Meclis
Başkanına ifade ettim. Gelin bunu yapalım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Reddettiler ama
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Reddettiler, değerli arkadaşlar.
Şimdi,
bir sonuç bekliyor sizleri. Bakın şunu görüyorsunuz,
kıpkırmızı. Bu ne? Bu uluslararası sözleşmelerin
hepsinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak hem grup adına hem maddelerde
milletvekilleri olarak konuşacağız. Burada günde bir tane
uluslararası sözleşme çıkaramaz duruma düşeceksiniz. Bu,
doğru mu oldu şimdi? Değerli arkadaşlar, yani
uzlaşarak, birlikte
Gündemi değiştiriyorsunuz, niye bize
sormuyorsunuz? Gelin beraber değiştirelim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gündemi değiştirmiyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Bu, yanlış; kötü yönetiyorsunuz Sayın
Elitaş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Şandır, gündemi
değiştirmiyoruz.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) - Bu Meclisi kötü
yönetiyorsunuz, kendi Grubunuza haksızlık yapıyorsunuz. Sizi
millete ve Grubunuza şikâyet ediyorum.
Hepinize
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum
OKTAY
VURAL (İzmir) Toplantı yeter sayısı istiyoruz Sayın
Başkan.
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
BAŞKAN
Yoklama talebi vardır, öncelikle yerine getireceğim: Sayın
Vural, Sayın Uzunırmak, Sayın Şandır, Sayın
Öztürk, Sayın Işık, Sayın Varlı, Sayın Korkmaz,
Sayın Ayhan, Sayın Çirkin, Sayın Oğan, Sayın Öz,
Sayın Yılmaz, Sayın Erdem, Sayın Bulut, Sayın Torlak,
Sayın Yılmaz, Sayın Türkoğlu, Sayın Dedeoğlu,
Sayın Aydın, Sayın Doğru.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- Genel Kurulun çalışma saatleri ile
gündemin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN
- AK PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.49
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu),Tanju ÖZCAN
(Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Alınan
karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Çok Taraflı Yatırım
Garanti Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/467)
(S. Sayısı: 40) (x)
BAŞKAN
- 1inci sırada yer alan Çok Taraflı Yatırım Garanti
Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
OKTAY
VURAL (İzmir) Komisyon burada, Hükûmet yok.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Burada efendim, geliyor.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Burada efendim, Hükûmet burada.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, lütfen
Yani, Sayın
Başkanım, böyle bir şey olur mu ya! Komisyon burada, siz
Hükûmeti arıyorsunuz ya. Burada mı değil mi bir bakın
lütfen yani.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Hayır, burada zaten, burada, burada.
OKTAY
VURAL (İzmir) Yani, kulis bakanı mı? Sayın Başkan,
yani
BAŞKAN
- Genel Kurula bakmak zorundayım. Hem Komisyon Başkanını
hem de Hükûmeti aramak durumundayım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sormuyorsunuz bile.
BAŞKAN
- Biraz önce Sayın Bakan burada oturuyordu.
OKTAY
VURAL (İzmir) Bakmıyorsunuz, sormadınız bile. Deseniz ki
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sordu.
BAŞKAN
E tamam sormadım, bakıyorum Sayın Bakana.
OKTAY
VURAL (İzmir) Gördükten sonra sorulmaz, sorduktan sonra görülür
Sayın Başkan yani
BAŞKAN
Yani, anında mı yapmam lazım bunu Sayın Vural?
OKTAY
VURAL (İzmir) Hükûmet nerede? sorusu
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon
raporu 40 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Emin
Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Oktay Bey bir
gözlük al sen kendine, yararlı olacaktır.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Size de tarak vermek lazım!
OKTAY
VURAL (İzmir) İsterseniz size de başka bir şey verelim
ha, ister misin?
BAŞKAN
Lütfen Sayın Bakan
Lütfen Sayın Bakan
OKTAY
VURAL (İzmir) Tam bir intihalcisin sen be! Senden Bakan filan olmaz be!
Oraya oturamadın bir be! Oturan adam ol be!(AK PARTİ
sıralarından Ayıp! Ayıp! sesleri, gürültüler)
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Önce herkes
kendine gelsin.
OKTAY
VURAL (İzmir) Daha söz almasını bile bilmiyorsun! Korsan
bakansın sen!
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen
Lütfen Sayın Vural
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, böyle bir şeye ilk kez
şahit oluyoruz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Böyle bir şey olur mu ya!
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bir bakan nasıl böyle muhabbet eder!
OKTAY
VURAL (İzmir) Sen kim oluyorsun ya!
BAŞKAN
Sayın Vural
Sayın
milletvekilleri
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bu nasıl bir şeydir böyle?
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın
Başkan, müsaade eder misiniz?
OKTAY
VURAL (İzmir) Sen kim oluyorsun!
BAŞKAN
Lütfen Sayın Vural
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, şu tarz
konuşmayı
BAŞKAN
Sayın Ayhan, buyurun.
OKTAY
VURAL (İzmir) Önce burada oturmasını öğren, Meclise
hakaret ediyor.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sen ediyorsun! Sayın Başkan
Sayın Başkan
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Ben Meclise
değil sana bir şey söylüyorum.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Böyle bir şey var mı?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Böyle bir
şeye öyle bir şey!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, bir bakana böyle
müdahale edilmemeli. Lütfen ikaz eder misiniz kendisini. Bir bakanla
konuşuyorlar, bunu hatırlasınlar.
OKTAY
VURAL (İzmir) Bakan olsa ne yazar be! Bakanla konuşuyormuş
Konuşamaz mı yani!
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Gözüne gözlük ne demek!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Dikkat edin sözlerinize. Burada dikkat
edeceksin sözlerinize.
OKTAY
VURAL (İzmir) Hiç dikkat etmem. Ben millet adına konuşuyorum.
Sen memuruysan memurusun, ben memuru değilim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Siz kendinizi
ne zannediyorsunuz?
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Öyle bir laf olabilir mi ya!
BAŞKAN
- Sayın Korkmaz
OKTAY
VURAL (İzmir) Ne kadar nezaketsiz birisisiniz ya!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Sizin
yaptığınız hangi nezakete sığıyor? Nezaketi
sizden öğrenecek değilim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ben Sayın Başkana söylüyorum.
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen
Hatibe
söz vereceğim Sayın Vural.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Ben buradayken
yok diyorsan böyle bir şey olur mu?! Böyle bir densizlik olur mu?!
BAŞKAN
Sayın Bakan
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkana söylüyorum.
BAŞKAN - Lütfen
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Senden bakan
olur mu!, Ne biçim bakan diyor. Ayıp ya, ayıp!
OKTAY VURAL (İzmir) Tasarı görüşülürken
burada olmanız gerekir. Yoksa ne yapacağız? Sizi mi
arayacağız? Kayıp ilanı mı vereceğiz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.05
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Tanju ÖZCAN
(Bolu)
------ 0 ------
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15inci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
40
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Emin
Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 40 sıra sayılı Kanun
Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini
arz etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tasarı
27/4/2011 tarihinde Başbakanlık tarafından Türkiye Büyük Millet
Meclisine gönderiliyor. Hangi tasarı? Çok Taraflı Yatırım
Garanti Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı. Gereğini de arz ediyor yüce Meclise Sayın
Başbakan. Gerekçesi ne bu olayın? Dünya Bankası Grubu içerisinde
yer alan Çok Taraflı Yatırım Garanti Kuruluşu. Adı ne?
MIGA. Ne yapıyormuş bu kuruluş?
Yatırımcıların politik risklerine karşı garanti
sağlamak suretiyle gelişmekte olan ülke ekonomilerinin özel
yatırımları çekmesine destek sağlamayı ve bu ülkelerde
gerçekleştirilecek doğrudan yabancı yatırımların
artırılmasını amaçlıyormuş. Payımız yok
denecek kadar az, hissemiz 8,8 milyon ABD Doları, toplam hisse
sayımız 814, oy gücümüz binde 48.
Bu
kuruluş, 1991 yılından bu yana ülkemizdeki yabancı sermaye
yatırımlarına garanti sağlıyormuş. 30 Kasım
2010 tarihi itibarıyla ülkemizde yapılan yabancı sermaye
yatırımlarına MIGA tarafından sağlanan garantilerin
toplam tutarı 1,2 milyar dolar. Yabancıların buradaki
yatırımlarına garanti veriyor dikkatinizi çekerim. Öte yandan,
30 Kasım 2010 tarihi itibarıyla, Türk
yatırımcıların diğer ülkelerde
gerçekleştirdiği yatırımlarına aynı kuruluş
tarafından sadece 177,5 milyon ABD Dolarlık garanti
sağlanıyor. Bizim dışarıda
yaptığımız yatırımlara
sağladığı garanti, ifade ettiğimiz gibi, çok küçük.
Sözleşmenin
yapısı kalkınma hedefine engel teşkil ediyormuş. Bu
nedenle değiştirilmesi gündeme gelmiş, 2009 yılı
içinde gündeme gelmiş. Söz konusu değişiklikler ile
MIGA'nın sunduğu garantilerin kapsamının ve
çeşitliliğinin genişletilmesi, gelişmekte olan ülkelerde
garanti sağlanabilecek projelerin artırılması, politik risk
garantisi alanındaki piyasa uygulamalarına uyumlu hâle getirilmesi ve
MIGA'nın misyonunu gerçekleştirme kapasitesinin
artırılması amaçlanıyormuş. Bu kapsamda
oluşturulan değişiklik önerilerinin üye ülkelerce
onaylanmasına ilişkin oy pusulası 30 Temmuz 2010 tarihinde
görüş bildirmek üzere üye ülke guvernörlerine iletilmiş, ülkemiz
tarafından 14 Temmuz 2010 tarihinde onaylanmış. Bu itibarla,
değişiklik önerileri üye ülkelerce uygun bulunarak 14 Kasım 2010
tarihinde MIGA nezdinde yürürlüğe girmiş, zaten iş bitmiş.
Peki,
tasarının amacı neymiş? Ülkemizde yapılacak
yatırımlar için MIGA tarafından sağlanabilecek garantilerde
kapsam genişlemesi ve garanti aracı çeşitlenmesi sonucunda
artış olması, dolayısıyla doğrudan yabancı
yatırım çekme imkânının artmasının
beklenmesiymiş.
Şimdi,
Dışişleri Komisyonu raporuna baktım. Tali komisyonlar: Plan
ve Bütçe Komisyonu; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu. Teşbihte hata olmaz, koca koca komisyonlar. Ben
birinin geçen dönem mensubuydum, üyesiydim, bir diğerinin de şimdi.
Ben sıra sayısını aldığımda, bu
görüşmeye benim katılacağım, benim
konuşacağım anlaşıldığında ben
aradım Komisyon Başkanımı: Böyle bir şey size intikal
etti mi? Madem bu kadar önemli
Bana dedi ki Komisyon
Başkanımız: Yok böyle bir şey. Şimdi, tali
komisyonlara gönderilme amacı görüşülmemesi mi? En azından,
burada, Sayın Komisyon Başkanının, Dışişleri
Komisyonu Başkanının iki satır Bu komisyonlar buna ilgi
göstermedi. diye bir şey yazması lazım, bilmemiz lazım.
Emin olun, bu dış yatırımlar konusunda, Plan ve Bütçenin
gerek iktidara gerek muhalefete mensup üyeleri çok hassas davranırlar,
ilgilenirler, görüş beyan ederler. Ama siz bir işi yasak
savma kabilinden yaparsanız, bu, bu hâle geliyor maalesef.
Şimdi
bu ekonomik bir olay, yatırım demek sanayi demek. İktidar
sanayiden vazgeçti zaten, strateji falan da hikâye, iş olsun kabilinden
bir şeyler yapılıyor. Emeğe de yazık. İmalat
sanayinin AKP döneminde yurt içi hasıla içindeki payı 22lerden
nereye doğru geldi? 15lere doğru geldi. Şimdi, bu konuya önem
vermek istediğimi belirtmek için bunu söylüyorum, emeğe de
yazık.
Dışişleri
Komisyonu raporunda tasarının gerekçesine atıf yorumlar
yapılıyor. İkincisi de Komisyonda müzakerelerde MIGA misyonu
gerçekleştirme kapasitesinin güçlendirilmesi
Bize ne bundan? Bize ne
yararı var? Rakamsal boyutu nerede? Türkiyeye ne kadar yatırım
gelecek? Türkiyede ne kadar risk var da yabancıların riskini burada
garanti edecekler? Türkiye'nin iyi göründüğü için değil bu.
Bakın, yabancının buradaki problemleri için 1,2 milyar dolar ne
yapıyorsa buna garanti veriyor, sigortalıyor. Sizin
dışarıdaki yatırımlarınız için 177 milyon
dolar
Bunun bir ülkeye getirisi var mı, yok mu?
Özellikle
ifade ettim, diğer komisyonların, tali komisyonların
görüşleri var mı? Ne düşünüyorlar, ne ediyorlar diye özellikle
sordum. Getiriyorsunuz, imzalanmış. Yapılsın, ne olursa
olsun! İyi mi, kötü mü?
Şimdi,
garantilerden yararlanma bakımından,
yatırımcıların, üye ülke başvurusuna gerek kalmadan
doğrudan başvuru yapabilmesi, bürokratik engellerin
azaltılması ve sadece ilk yatırım, uluslararası
yatırımcıların bir ülkede şirket satın
alması, büyümesi veya modernizasyonu gibi durumlarda MIGA garantisinden
faydalanılabilmesine imkân sağlayacak değişikliklerin
onaylanması bununla uygun bulunuyor.
Bunlar
çok büyük sözler. Değerlendirmelerde hesap yok, biraz önce söyledim. Madde
gerekçeleri -siz sağ olun- zaten yok. Değişikliklerin mukayesesi
yok. Böyle değiştirilmiştir. Kim ne biliyor, hangi komisyonda,
kim ne imza attı, neyin farkında, bu belli değil.
Şimdi,
yarın bu konularda çalışma yapanlar, üniversitelerde bunu
yazanlar, yarın çıkacak Komisyonlarda, çıkacak kanunlarda
çalışma yapanlar, değişikliklere ilgi duyanlar bizim
buradaki konuşmalarımıza atıf yapacaklar. Bu atıf
yapma hadisesinde ne söyleyecekler? Önümüze doğru dürüst bir şey
gelse bunu yapmış oluruz ama gelen de bir şey yok.
Şimdi,
aslında bunları buraya getirmeyip yeni bir düzenleme
yapılsaydı da bunları, diğerlerinde
yaptığınız gibi, son dakika hesabı kanun hükmünde
kararnameyle hepsini geçiriverseydiniz. Madem işin ciddiyeti yoktu, madem
iş gelişigüzel devam ediyordu. Nitekim kanun hükmünde...
O
yetki kanunuyla, kanun hükmünde kararnamelerle yaptığınız
işler sistemi allak bullak etmiştir. Yeniden onun raya
sokulması, düzenlenmesi için en az bir on sene ihtiyaç var. Adamına
göre, şahsına göre, oradaki memuruna göre mevzuat düzenliyorsunuz.
Dünyanın neresinde görülmüş bu?
Şimdi,
bakın, MIGAnın 2012-2014 mali yıl stratejisinden falan hiç
kimse bahsetmiyor. Böyle stratejiler var. Bakın, orada öncelik özellikle
krizin ilk darbesini yemiş Avrupa ve Orta Asya bölgesi finans sektörüne
destek sağlamak olmuş, öyle yatırımlar falan değil.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; gelin şu meseleyi bir
inceleyelim. Bilindiği üzere, yabancı yatırımların hem
hukuki hem ekonomik hem de siyasi boyutları bulunur. Özellikle
yabancı yatırımlarda risk faktörünün fazla olması, az
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik ve siyasi
istikrarın bulunmaması sebebiyle bu ülkelerde yatırım
yapacak olan yabancı yatırımcı ve yabancı
yatırımlara ilişkin birtakım hukuki ve siyasi korumalar ve
garantiler getirilmek istenmiştir. Nitekim, yabancı
yatırımlar alanında bir uluslararası kod oluşturmak
için birçok girişimde bulunulmuştur. Hukuk literatüründe yabancı
yatırımların ve yabancı yatırımların tabi
olacakları hukuki düzenlemeler açısından üçlü bir ayrıma
gidilmektedir. Yabancı yatırımcıların ve/veya
yabancı yatırımın tabi olacağı hukuki düzenlemeler,
yatırım yapılan ülkenin millî mevzuatı,
yatırımcıyla yatırım yapılan ülke arasında
imzalanan yatırım mukavelesi ve uluslararası anlaşmalar
olarak da sınıflandırılmaktadır.
Uluslararası
anlaşmalar açısından da ikili bir ayrıma gidilmektedir. Bu
uluslararası anlaşmalar ve çok taraflı uluslararası
anlaşmalar ve iki taraflı uluslararası anlaşmalar olarak
sınıflandırılıyor.
Yatırımların
karşılıklı korunması ve teşvikine ilişkin
iki taraflı anlaşmalar ağının dışında
bugün Türkiye'nin de taraf olduğu yatırımların
uluslararası hukuk alanında belirli boyutlarıyla da olsa
korunmasını sağlamaya çalışan iki uluslararası
sözleşme vardır. Bunlardan birisi ICSID
Sözleşmesi diye bilinen devletler, diğer devletlerin
yatırımcıları arasındaki yatırım
uyuşmazlıklarına ilişkin Washington Sözleşmesidir.
İkincisi ise, yatırımları ticari olmayan risklere
karşı korumak amacıyla yapılmış olan ve
görüşmekte olduğumuz MIGA kısaltmasıyla anılan Çok
Taraflı Yatırım Garanti Kuruluşu Sözleşmesidir. Bu
sözleşmeler Dünya Bankası nezdinde gerçekleştirilen
çalışmaların sonucunda ortaya çıkmıştır.
Türkiye tarafından onaylanarak Türk iç hukukuna intikal
ettirilmiştir. Yani, her iki sözleşme de Türk hukukunun bir
parçası hâline gelmiştir. Yabancı yatırımların
korunması açısından çok taraflı olarak nitelendirilebilecek
kayda değer ilk gelişmelerden birisi de OECD bünyesinde
gerçekleşmiş ve çok taraflı bir yatırım
anlaşması olarak MAI üzerinde müzakerelere başlanmış
ve ancak bu çalışma daha sonra tüm dünya kamuoyunda yer alan
tepkilerin de etkisiyle başarısızlıkla
sonuçlanmıştır.
MIGA
ve ICSID daha önce de belirttiğim üzere yabancı
yatırımların korunmasına ilişkin olarak
gerçekleştirilen çok taraflı uluslararası düzenlemelerin
başında gelmektedir. Çok Taraflı Yatırım Garanti
Kurumu MIGA, Dünya Bankası grubunun bir üyesi. Amacı
yatırımlara ve kredi verenlere siyasi -dikkatinizi çekiyorum- risk
sigortası sağlayarak ve gelişmekte olan ekonomilerin özel
yatırımları çekmesine yardımcı olarak doğrudan
yabancı yatırımları teşvik etmektir.
Diğer
bir ifadeyle bir çok taraflı yatırım garanti kuruluşu olan
MIGA, Dünya Bankası grubu içerisinde yapılandırılan bir
kuruluş olarak karşımıza çıkmakta ve
yatırımlara kamulaştırma, döviz transferinin
kısıtlanması, savaş veya ayaklanma benzeri siyasi riskleri
de kapsayan bir koruma sunmaktadır.
Şimdi,
Hükûmet bunu getirdi. Libya olayı meydanda. Bizim orada birçok
yatırımımız var. Şimdi, bu yatırımların
karşılığında bizim oradaki iş
adamlarımızın yatırımlarından MIGAya hiç tabi
olan var mı? Ne kadardı? Bunları biliyor muyuz? Bunlar bize
söyleniyor mu? Komisyonda ifade ettiniz. Hiç buralara yazıldı
mı, çizildi mi? Bundan Meclisin haberi yok. Komisyon Başkanı
önünde istediği kadar evrak çevirsin. Sizlerin haberi olmadıktan
sonra, biz söylemedikten sonra, size ifade edilmedikten sonra kimsenin haberi
yok, geçip gidecek.
Şimdi,
MIGA kural olarak bir üye devlet yatırımcısının
gelişmekte olan ülke statüsündeki bir diğer ülkedeki
yatırımlarına yönelik siyasal sigorta garantisi
sağlamaktadır. Diğer bir ifadeyle MIGA siyasi riskleri garanti
etmek suretiyle bir tür sigorta kuruluşu şeklinde bir işlev
göstermektedir. MIGAnın özel sigorta şirketlerinin yanı
sıra neden ortaya çıktığı sorusunun cevabı, burada
üstlenilen riskin bir ticari riskten öte bir siyasi risk olduğu ve özel
sigorta şirketlerinin böyle bir riski sigortalamaktan
kaçınmaları ve/veya çok yüksek prim talep etmeleridir.
Şimdi,
Eximbankçılar yalvarıyor. Ne sağladınız onlara risk
primi olarak? Bakanım, konuşun, anlatın burada. MIGAya uygun
yatırım projelerinin sigortalanması için ortak sigorta ve
reasürans düzenlemeleri yoluyla, kamu ve özel siyasi risk
sigortacılarıyla aktif iş birliği yapmaktadır. Bu
iş birliği çabaları, gelişmekte olan ülkelerde işlerini
genişletmek isteyen başvuru sahipleri için mevcut sigorta
kapasitesini önemli ölçüde artırmaktadır. MIGA on beş yıla
kadar -bildiğim kadarıyla- sigorta garantisi sağlıyor.
Garanti sahibi MIGAya karşı akdi yükümlülüklerinde temerrüde
düşmedikçe MIGA garantiyi feshedemiyor ama garanti sahibi sözleşmenin
üçüncü yıl dönümünden sonra sigortayı azaltabiliyor veya
artırabiliyor.
Biraz
önce de ifade ettim, bu kuruluşun 2012-2014 mali yıl stratejilerinden
ve benzeri şeylerden hiç yüce Meclis bilgilendirilmiyor. Hadi burada ifade
edilmiyor da şu sıra sayısının bir tarafına bir
ilave edilse, görüşülse ne olur, ne konulur, biraz yazılsa çizilse,
bütün kamuoyu bununla aydınlansa.
Şimdi
âlây-ı vâlâyla bir şeyler söylüyoruz, ama netice olarak biz bundan ne
elde edeceğiz? Bunu imzaladık, bu sizden önce imzalanmış,
değişiklikleri getiriyoruz, değişiklikleri burada
görüşüyoruz. Zaten kabul edilmiş, yürürlükte. Şimdi, bunu
memleketin en acil meselesiymiş gibi burada getirip
tartışıyorsunuz ama bir de ilave olarak ne yapıyorsunuz?
Bilgi vermiyorsunuz yüce Meclise. Bilgi vermiyorsunuz. Bunların iktidar
tarafından falan ciddi şekilde incelendiği kanaatinde de
değilim. Bürokrasi gereğini yapıyor, önünüze getiriyor,
imzalamak zorunda kalıyorsunuz.
Burada
ifade etmek istediğim bir şey var: Şimdi, bu tür işlere
niye girer Türkiye? Türkiye'nin yabancı kaynağa ihtiyacı var.
Bunu bugünkü olarak değerlendiririz, dünkü olarak değerlendiririz,
tasarrufların yetersizliğiyle değerlendiririz. Buradaki temel
problem bu. Bu hadise, bu yapacağımız değişiklik buna
cevaz veriyor mu, buna katkı sağlıyor mu, buna
yardımcı oluyor mu? Bir buna bakmamız lazım.
Yaptığımız işin memlekete katkısının ne
olduğunu kamuoyuna, yüce Meclise arz etmemiz lazım. Bunlar gelebiliyor,
bunları konuşabiliyorsunuz ama bunları kamuoyuyla ne
yapmamız lazım, tartışmamız lazım.
Şimdi,
Yüce Meclis burada, bu işle ilgili mesai sarf ediyor, komisyonlar
aynı şekilde, tali komisyonları attınız, onlarla
ilgisi kalmamış zaten de ama bu çekilen emeğin, şurada
yapılanın bir karşılığı, bir getirisi,
memlekete bir faydası var mı yok mu? Gerçekten buna bakmak
lazım. Biz haddizatında, bu işlere AKPnin önem vermediğini
biliyoruz. Kanun tasarısı geliyor, kanun tasarısının
üzerindeki Tasarı kelimesi daksilleniyor, el yazısıyla
Teklif yazılıyor. İşe bu kadar ciddi bakılabiliyor
ancak. Biz bunu biliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) - Ama gerçekten bu işleri düzgün bir şekilde
inceleyip memleket açısından değerlendirmemiz lazım.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Yüce
heyete saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Hasip Kaplan,
Şırnak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kaplan.
BDP
GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 40 sıra sayılı Çok Taraflı
Yatırım Garanti Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde
Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu üzerinde söz aldım. Barış ve Demokrasi Partisi
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
epey sözleşme var. Teknik deniliyor. Matbu deniliyor. Bunları
zaten bürokratlar yapıyor. deniliyor ve bu şekilde de
konuşmayalım üstünde ve tartışmayalım Mecliste. Ee
bunlar, teknik işler zaten. Elimizi kaldıralım, indirelim;
tulumba gibi hareketler yapalım. Bitsin; işte, Meclis kanun
yaptı, sözleşme yaptı olsun.
Böyle
bir anlayışla bakıldığı zaman, böyle bir
anlayış tarzıyla yasama Meclisini çalıştırmaya
kalktığınız zaman; işte o zaman, Türkiyenin üzerinde
dönen dolapları, Türkiyenin içine çekildiği girdapları,
ekonomik alanda sermaye hareketliliğini, Orta Doğuda yeniden,
dünyanın nasıl yeni düzeninin şekillendirildiğini, Orta
Doğudaki çatışma süreçlerini, onun Türkiyeye
yansımasını, ulusal alanda özgürlüklerin, demokratik hak ve
özgürlüklerin, taleplerin nasıl baskıyla, gazla, tomalarla,
panzerlerle bastırıldığını da anlamanız
mümkün değil.
Şimdi,
bu sözleşmeye bakıyorsunuz, Dünya Bankası grubu içerisinde Çok
Taraflı Yatırım Garanti Kuruluşu, MIGA kısa adı.
1988 12 Nisanda kurulmuş. Türkiye ne yapmış? Hemen 27 Nisanda,
hemen 12 Nisan-27 Nisan; on beş gün sonra bunu onaylamış.
Peki,
MIGAya üye olmuş Türkiye. 88 ve şimdi 2011
yılındayız. Türkiyedeki bunun potansiyeli ne? Potansiyeli ne bu
MIGAnın? Ne yapmışız bunca sene? Bunun bir muhasebesini
insan yapar herhâlde. Oy gücümüz yüzde 0,48 olan bir kuruluştan
bahsediyorum. Oy gücümüz, bakın, yüzde 0,48 yani binde 48 oranında
olan bir kuruluştan bahsediyorum. Hangi kuruluş bu? Böylesi, MIGA.
Ee, Türkiye ne? Dünyanın 16ncı büyük ekonomisi. Sayın
Başbakan Pariste yarın G-20 zirvesine katılacak. Dünyanın
bu krizde en iyi direnen kalesi, finans sektörü ayakta, likidite akıyor,
sıcak para akıyor Türkiyeye, borsalar şaha kalkmış ve
mükemmel refah düzeyi, yoksulluk sınırının altında
kimse yok, açlık sınırının altında kimse yok,
müreffeh bir Türkiyede kişi başına düşen millî gelir de
-döviz kurlarını bir kenara bırakın- 12 bin doları
aşmış, bütçe görüşmeleri başlamış.
Arkadaşlar, halkı, 74 milyonu kandırma hakkımız var mı?
Bir kere bu, şu MIGA denen şey şuradan vuruyor. Şu
ayıp yetmez mi bize? Gelişmekte olan ülkelerde garanti
sağlayabilecek projelerin artırılması. Bu ayıp,
dünyanın 16ncı büyük ekonomisine yakışıyor mu?
Yakışıyor mu şimdi Türkiyeye bu?
Yani
Dışişleri bürokratlarımıza yasa yapmayı, Meclis
adına hareket etmeyi teslim edeceksek, o zaman gelip burada oturmaya gerek
yok. Saat 23.00e kadar da böyle gündemi uzatmanın, boşuna
oturmanın da bir anlamı yok; onlar kısaltırlar. Hepsini bir
torba kanun yaparsınız, sırtlarsınız çuval gibi
sırtınıza, getirirsiniz, bir defa da hepsini
çıkarırsınız.
Şimdi
bu sözleşmenin, çeşitlendiriliyor, renklendiriliyor,
zenginleştiriliyor ve yine yeniden değişikliklerini
onaylıyoruz yani. Nerede görüşülmüş bu? Plan Bütçe Komisyonunda.
Ee, kardeşim ben oradayım. Ben dört sene bu Plan ve Bütçe
Komisyonunda görev yaptım. Tali komisyon olarak gelmedi bu, gelmedi,
görüşülmedi, konuşulmadı. Komisyonda görüşülmeyen,
konuşulmayan şeye bir de burada bunu yazmak, Dışişleri
Komisyonu Raporuna bunu yazmak ahlaki midir? Yani etik olarak
sorgulanması gereken, yasal olarak, hukuki olarak sorgulanması
gereken bir durum değil midir? Görüşülmeyen tali komisyonda
görüşülmüş, Enerji Bakanlığının, Enerji, Tabii
Kaynaklar Teknoloji Komisyonunda görüşülmüş... Nerede
görüşülmüş? Yok. Hadi görüşüldüyse bunun raporu nerede?
Komisyon, Dışişleri Komisyonu Raporu var.
Arkadaşlar, komisyonları yazarsınız,
tali komisyon diye görüşüldü derisiniz, sonra atlarsınız,
sonra da buraya getirirsiniz, burada da Üstünde konuşmayalım valla,
öyle geçsin işte, teknik şeyler bunlar... Bu teknik şeyler var
ya ülkelerin özgürlüklerini elinden alır. Bu teknik şeyler var ya
ülkelerin bağımsızlığını elinden alır.
Bu teknik sözleşmeler var ya ülkelerde eşitlik, adalet, özgürlük diye
bir şey bırakmaz. Bu, ülkelerde güvensizlik yaratır, huzursuzluk
yaratır.
Şimdi, burada enerji alanında kimin ne
yaptığını biliyoruz. Serbest piyasada, nükleer santrallerde
ne pazarlıklar yapıldığını biliyoruz. Termik
santrallerde hangi ülkelerin kuyruğa girip ihale peşinde
dolaştığını biliyoruz. HESlerde kimin
dolaştığını biliyoruz. 48 bin tane maden ruhsatı
dağıtılmış ülkemde. Doğusuyla batısıyla,
kuzeyiyle güneyiyle, Egesiyle Trakyasıyla, ülkenin her tarafı
Bu
iktidar döneminde 48 bin ruhsat verilmiş ve ruhsat pazarı
kurulmuş olan bu ülkede, bir de elin oğlu sermaye şirketleriyle
gelecek, biz de garanti vereceğiz, imza atacağız. Ne güzel
değil mi, ne güzel? Ne güzel ülke yönetiliyor. Ne kadar güllük
gülistanlık, ne kadar huzur, ne kadar refah, ne kadar barış
Şu sözleşmeye biraz dokunun, şöyle tırnak arasında
bazı yerlere bir bakın, ne yazıyor? Diyor ki: TLnin değer
kaybı dahi olsa benim projemin garantisi var. Buyurun
Siz TLnin
garantisini, ulusal paranın garantisini verebiliyor musunuz?
Yunanistanın durumunu görüyor musunuz? Papandreu kendini 100 milyon
euroluk yardım paketini referanduma götürmek zorunda hissediyorsa ve
Gelin, euroyu Yunanistanda kullanıp kullanmamayı tartışma
konusu yapalım. diyorsa ve bu, bir günde Türkiyedeki borsayı dahi
sallıyorsa, bütün Avrupa borsaları, Amerika, Uzak Doğu
borsaları Singapurdan Sidneye kadar sallanıyorsa şu küçük,
teknik, bürokratların yaptığı sözleşmeleri
okumamız gerekiyor arkadaşlar. O kadar da basit değil. Neyin
garantisini istiyorlar bizden, söyler misiniz neyin garantisini bizden
istiyorlar? Irakı işgal ettiler, Irak petrollerine otuz
yıllığına el koydular, Birleşmiş Milletlerin
kararını çıkardılar. Birleşmiş Milletlerin
kararıyla Irakı harabeye çevirenler Irak petrolünün yüzde 25ine
garanti fonu diye el koydular, 25ine garanti fonu olarak el konuldu. Hâlâ
orada Birleşmiş Milletler
Bu, orada öyle.
Burada
MIGAya bakıyoruz. MIGA, sigorta şirketlerini, daha farklı
yatırım şirketlerini garanti altına almak istiyor. Peki,
şimdi karşılıklı bir değerlendirme yapalım.
Arap Baharı yaşanıyor. Tunusta Bin Alinin
imzaladığı MIGAlar ne olacak? Soruyorum. Kaddafinin
imzaladığı MIGAlar ne olacak? Mübarekin imzaladığı
MIGAlar ne olacak? Soruyorum. Yemendeki Ali Salih çokça MIGA imzaladı, ne
olacak? Ne olacak söyler misiniz? Neyin garantisini arıyorsunuz? Kim kime
garanti veriyor? Mesela Türkiyede enerjinin garantisi var mı?
Arkadaşlar,
bazı garantiler ille aramak istiyorsanız, bunu cesurca, samimiyetle
burada konuşmamız lazım. Öyle, MIGAdan, Dünya Bankasından,
Avrupa Yatırım Bankasından verilen garantilerden geçmez. Enerji
hatlarını, geçiş hatlarını, birçok olayı,
Türkiyedeki birçok ekonomik kalkınmayı eğer garantilemek ve
çabuk bitirmek istiyorsa, bu Hükûmetin yapacağı en büyük garantili
Türkiye Cumhuriyeti devleti için barışı tesis edecek müzakere ve
diyalog süreçlerini açmaktır, Oslo görüşmelerini sürdürmektir. Böyle,
MIGAda falan, binde 38 oy hisse sahibi olup orada boy göstermekle olmaz, kendi
içindeki sorunları çözmekten garantin geçer. Yoksa, bu ülke, güvenlik mi
özgürlük mü olsun denklemin içinde boğulduğu zaman, daima
güvenliği, her on yılda bir yaşanan darbelerin arkasından
özgürlükleri budayarak bu ülke bu noktaya kadar geldi, şu anda yapılan
budur.
Şimdi
Türkiyede yeni bir Anayasa sürecini biz konuşurken, bu tür projeleri,
Türkiyenin Dünya Bankasının kefili olması
Kefillik
sözleşmesi gibi bir şey bu, kim kimin adına yapıyor ben
soruyorum. İşin yoksa kefil ol demişler. Biliyorsunuz, ben
hukukçuyum, icra dosyalarında, şeyde
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) İşin yoksa şahit, paran çoksa kefil ol.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Paran çoksa kefil ol. On altıncı büyük ekonomi
olunca demek ki kefalet istiyorlar artık değil mi. Para çok herhâlde,
para
Para çok da vatandaşta niye yok Sayın Elitaş?
Vatandaşın cebinde para yok, emeklinin cebinde para yok, esnafın
cebinde para yok, kredi kartları icralarda, iflas edenlerin cebinde para
yok, tarımın, çiftçinin, köylünün cebinde para kalmadı. Egede
üzüm, incir, tütün üreticisinin, Karadenizde fındık üreticisinin,
Trakyada tahılın, hepsinin dibe vurduğu, çöktüğü bu ülkede
kim kime garanti veriyor. Şimdi, bu garanti sözleşmeleri
ışığında isterseniz bunların hiçbirini
konuşmadan götürelim istiyorsunuz. Bu gitmiyor. Türkiye, bu teknik
sözleşmelerin hepsini eğer tek tek mercek altına almazsa bir
büyük fotoğrafı kaçırır, o fotoğraf da şudur:
Wall Streette ne oluyor bakacaksınız. Ne oluyor? Küresel krizin
getirdiği, küresel kapitalizmin, finansal sermayenin emekçileri,
halkları doğradığı alanlarda orada yanan ateş,
68lerin ateşi gibi yanan ateş Londrada, Pariste, Romada,
Yunanistanda, Atinada, Portekizde, Portoda, Lizbonda, Madridde, her yerde
gelişirken bu MIGA güvenceleri, sözleşmeleri kimi koruyacak söyler
misiniz, neyi koruyacak? Bir tek şeyi, sermaye şirketleri bunun
sayesinde anladılar ki dünyanın düzeni değişiyor, 2008
küresel krizinden sonra artık kendi sermayelerinin garantisi kalmadı,
bir yanda Arap baharı, bir yanda Orta Doğuda halkların
eşitlik ve özgürlük mücadelesi, bir yanda bütün dünyada haklı,
adaletli bir ekonomik bölüşüm mücadelesi gelişince şimdi
hazinemizi tıpkı batık bankalar gibi kefil yapmak istiyorlar bu
tür sözleşmelerle.
Şunu
bir noktada daha ifade etmekte büyük fayda görüyorum: Bugün önce
İnternetten baktım, Sayın İçişleri
Bakanımız çıkmış diyor ki: Vallahi Türkiyede
binlerce profesör var, bir tanesi de tutuklanmış canım ne
olmuş, o da devlete eğitim verirken halkı savaşa
eğitme dersi vermeseydi. Hadi buyurun! Hadi buyurun
Allahınızı severseniz! Böyle bir İçişleri
Bakanına sahip olduğunuz için vallahi iftihar edebilirsiniz!
İftihar edebilirsiniz! Daha savcılıktan yeni çıkmış,
daha gözaltı ifadesine avukat ulaşmamış, daha neyle suçlandığı
bilinmeyen birisi hakkında çıkıyor İçişleri
Bakanı, yargısı süren bir davada, üstelik de AK PARTİ
heyetinin, Sayın Kuzunun, İyimayanın, Adalet
Bakanının, Beşir Atalayın görüştüğü bizim
anayasa komisyonu üyemize bu şekilde yakışıksız
konuşuyor; böyle vicdansızca, adaletsizce, yargıya müdahale
ediyor. Ya susturun, susturun! Konuşmasın bu adam,
konuşmasın! Birisi diyor gözlük, birisi de böyle konuşuyor,
ceset parçası diyor, bilmem ne diyor. Arkadaşlar, böyle ortamlarda,
güvenlik riskinin olduğu ülkelerde adaletin DNAsıyla
oynarsanız, yargının DNAsıyla oynarsanız,
aydınlarını, profesörlerini, sanatçılarını,
siyasetçilerini ve seçilmişlerini bu ülkede kelepçelerseniz, demokrasiyi
öyle çok fazla konuşmanıza, yeni anayasa yapmanıza gerek yok.
BURHAN
KUZU (İstanbul) Beraber yapacağız.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Vallahi billahi sizin çıkaracağınız
anayasa bu kafayla Hammurabinin de, Şuppiluliumanın da
kanunlarından geri olur. Hepsinden geri olur. Niye? Çünkü insan unsuru
yok, çünkü eşitlik yok, çünkü özgürlük yok, çünkü adalet yok, çünkü ana
dile tahammülü yok, çünkü farklı kültürlere tahammül yok, farklı
kimliklere tahammül yok, eşit vatandaşlığa tahammül yok,
düşünene tahammül yok, insan olana tahammül yok, muhalif olana tahammül
yok.
Şimdi,
bu sözleşmelerle bu Hükûmet gidip benim vatandaşımın üç
kuruş vergisini de kefil olarak sermayeye çekecek. Bunu
yapacağınıza, gelin, Türkiye'nin gündemine dönelim.
Bu
gündem sizi perişan eder, bu kelepçeler sizin perişan eder. Kenan
Evren iflah olmadı, darbecilerin hiçbiri iflah olmadı,
düşünenleri içeri tıkanların hiçbiri iflah olmadı, Kürt
sorununu çözemeyenlerin hiçbiri iflah olmadı. Geçmişinizdeki
hükûmetlere bakın, geçmişinizdeki liderlere bakın, her birisi
çözümsüzlüğün mimarı olarak tarih sahnesinden silindiler ve şu
an gelinen nokta da bu.
Öyle
Binlerce kişiyi aldık, kelepçeledik, içeri attık. deyip, bu
halkın susacağını, kuzu olacağını
sanıyorsanız, Bu yanlışlarla bir taraftan sermayeyi
kotarırım, bir taraftan özgürlükleri baskı altına
alırım, bir taraftan muhalefeti sustururum, istediğimi
yaparım, çaldığım çaldık, öttürdüğüm düdük. diye
giderseniz tehlikeli bir yere gidersiniz, çok tehlikeli bir yere gidersiniz.
Kendinize zarar vermeniz olabilir ama bu ülkeye, 74 milyona, vatana zarar
vermeye başladığınız anda, siyaseten ve iktidar olarak
demokraside geriye düştüğünüz anda, darbecilerin yanına
düştüğünüz anda, 12 Eylülün yapmadığı zulmü
yaptığınız anda, 12 Eylül sıkıyönetim
mahkemelerinin, DGMlerin yapmadığını yapan özel güvenlik
mahkemelerini kurduğunuz anda, 8 tana milletvekili tutuklu olan bir
Mecliste bunları sürdürdüğünüz anda siz Anayasa değil cacık
bile yapamazsınız; cacık bile yapamazsınız, açık
söylüyorum.
Bu
kafa, bu zihniyetle ancak tarih sizi sorgular, halk sizi sorgular,
yargılar. Öyle zannetmeyin, halkın sinerjik gücünün nerede, ne zaman
patlak vereceğine
Öyle 12 Eylül yasalarının,
barajlarının, seçim sisteminin arkasına gizlenerek gelip yüzde
49larda oy almak kolaydır. Bir gün özgür olarak bu halk seçime
gittiği zaman, özgür adayını seçtiği zaman hepinizin de
siyasetinin son bulacağı gündür arkadaşlar.
Bunlar
bizim uyarımız. Dostça, kardeşçe birbirimizin yüzüne
bakıyoruz. Şu MIGAyı, mişayı falan filan
bırakın artık.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP
KAPLAN (Devamla) Doğru dürüst şeylerle uğraşın.
Hepinize
saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ali Haydar Öner, Isparta
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Öner. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; otuz sekiz yıl kamu
görevinde bulunduktan sonra, hizmeti yeni bir boyuta taşımak
amacıyla girdiğim siyaset sürecinde ilk kez sizlere hitap etme onurunu
yaşamaktayım. Bu onuru bana yaşatan Ispartalı
hemşehrilerime şükranlarımı ve görev
yaptığım yerlerde teveccühlerini esirgemeyen kadirşinas
yurttaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum.
Sayın
Başkanım, buraya gelişimizin temel nedenlerinden birisi
sağduyunun sesi olmak, gerçekleri hiç kimseden korkmadan, çekinmeden dile
getirmek. Bu amaçla huzurunuzdayım.
Sayın
Başkanım, geçtiğimiz gün oturumlar açılırken
Değerli Başkan Vekilimiz Güldal Mumcu Hanımefendinin
sunuşuna hemen peşinden Sayın Adalet Bakanı itiraz etti. O
kürsü tarafsızlık yeridir. diye. İnternete girdim,
tarafsızlık yeri uyarısı yapan Sayın Bakan Ali Dibo
başlığı altında adı ortaya çıkan birisi.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Konuya gel konuya.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Evet, bu kürsüde gerçekleri konuşmak üzere
çıktım, farkına var. Farkına varmayanlar farkına
varacaklar.
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Isparta kızacak bak, konuya gel konuya.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Konuyla ilgiliyiz.
Çok
taraflı sözleşmelerin garantiye alınması
bağımsız ve özgür bir ülkenin yapabileceği bir
çalışma. Ben de bağımsız ve özgür bir ülkenin Türkiye
Büyük Millet Meclisinde konuştuğumun farkındayım, lütfen
siz de farkına varın.
Ayrıca,
dünkü zabıtlar elime biraz önce geçti, dehşete kapıldım.
Bir değerli milletvekilimiz saltanatın kalkmasından övgüyle söz
ederken bu Meclisi kuranlara dil uzatmış.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Kime dil uzatmış acaba?
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) - Evet, saltanat kalktı ama tek adam rejimi
kuruldu, faşizme yol açıldı. diyor.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Millî şef faşizmine diyorum.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Dinle, dinle!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Başkanım, oraya müdahale edin önce.
BAŞKAN
Aynı şeyler her taraftan yapılıyor. Lütfen, biz burada
müdahale ederiz.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) - Bu Meclis Büyük Atatürkün kurduğu bir Meclis.
Siz de orada mısınız,
burada mısınız belli olmayan bir
arkadaşımızsınız.
BAŞKAN
Sayın Öner, lütfen Genel Kurula hitap edin. Sayın Öner,
karşılıklı konuşmayalım.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Benim yerim burası, siz yerinizi
belirleyin.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Oku, oku! Karşıdakini oku!
BAŞKAN
Sayın milletvekili, lütfen oturur musunuz
(CHP sıralarından
gürültüler)
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Altındaki imza kimin, oku! Oturduğun
yerdeki imza kimin oku!
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Haddini bil! Terbiyesiz!
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) - Dün Sayın Başbakana paranoya içinde
İcazet alarak konuşuyor. diyordunuz. Özür dilemek için doksan
derece açı teşkil eden resimleriniz gazetelere yansıdı.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Doğru konuş Metiner! Sen Faşist
diyemezsin o insanlara!
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Oku orayı!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Terbiyesiz!
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Haddini bil! Terbiyesiz! diyorsun.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen oturur musunuz
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Sen Büyük Atatürkten niye rahatsız oluyorsun?
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Haddini bil! Faşist diyemezsin Mustafa
Kemale. Terbiyesiz!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Millî şefe diyorum
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) İnönüden niye rahatsız oluyorsun? Ne
yapmış Büyük Atatürk? Ne yapmış Büyük Atatürk, dinle!
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Terbiyeni bil! Terbiyeni bil!
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Faşist diyemezsin. Onlar, cepheden
cepheye koşmuşlar.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Sayın Başkanım, sayın
milletvekillerimiz
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Saygısız!
BAŞKAN
Sayın Metiner, lütfen
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) -
ne
yapmış Büyük Atatürk, dile getirelim. Büyük Atatürk
Kuvayımilliyecilerle emperyalistleri yurttan kovmuş, özgür ve
bağımsız
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Burası sizin ülkeniz değil. (CHP
sıralarından gürültüler)
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Özür dileyeceksin sen, özür!
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Özür dileyeceksin!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen oturun.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) -
bir ülkeyi kurarak uluslararası sözleşmelere
taraf olmuş bir lider.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. diyor. Altında Mustafa Kemal Atatürk var. Özür dileyecek!
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Özür dileyecek!
BAŞKAN
Hatibin konuşmasını dinleyelim lütfen.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Sayın vekillerim, sayın vekillerim,
sayın vekillerim
(CHP sıralarından gürültüler) Böyle sıcak
koltuklarda oturup bu ülkeyi kuranlara, bu milleti özgürlük ve
bağımsızlığa kavuşturanlara, din ve vicdan
özgürlüğüne kavuşturanlara hiç kimse dil uzatamaz, onlara bunu
yaptırmayız.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Mustafa Kemal hakkında konuşuyorsun!
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, Hatibi dinleyemiyoruz.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) İstediğini diyemezsin. Geçmişine
saygı duymayanlar geleceklerini inşa edemezler.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, yani bir uyarı yapın.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Büyük Atatürk ne yapmış? (Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerinize oturunuz.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Bütün Türk büyüklerine hakaret ediyorsun!
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Alparslanın
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, hatibi dinleyemiyoruz. Siz de Ben
ne yapayım?diyorsunuz. Kimi çağıralım peki? Kime
söyleyelim?
BAŞKAN
Anladım Sayın Vural.
Hayır
kimseyi çağırmayacaksınız. Sayın milletvekilleri
yerlerine oturacak. Hepsi bu kadar basit. Ama her konuşmacıya
müdahale etmeyecek kimse. Saygı duyacaklar hatibe.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Süre çalışıyor mu efendim?
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) O lafı kürsüden geri alacak! Bu kürsüden
Atatürke faşist diyemez!
BAŞKAN
- Lütfen oturur musunuz. El hareketinizi bırakın. Lütfen oturun.
(Gürültüler)
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Geri alacak!
BAŞKAN
Oturun lütfen
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Atatürk olmadığını
öğreneceksin!
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Sen buradan özür dileyeceksin! Sen buradan özür
dileyeceksin! Burası yandaş televizyon ekranı değil.
BAŞKAN
Bir partinin tahakkümüne mi girecek burası!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Millî şef İsmet İnönüdür,
öğreneceksiniz! Bilmiyorsanız öğreneceksiniz!
BAKAN
- Sayın Metiner! Sayın Metiner!
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Farkına
varacaksın bunun. Sana bunu öğreteceğiz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Atatürkle bir sorunumuz yok. Demagoji
yapmayın.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Bak sen, dinle!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Hiçbir lafımı geri almam.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Ne yapmış Büyük Atatürk? Alparslanın
fethettiği Anadoluyu düşman çizmesinden temizlemiş. Hem Türk
milletine hem İslam âlemine en büyük hizmeti vermiş lider. Sen bugün
buradaysan Büyük Atatürke borçlusun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Geç onu, geç onu sen
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Evet
Büyük
Atatürk ne yapmış? Bir yandan Alparslanın Türklere
kazandırdığı, İslam âlemine
kazandırdığı Anadoluyu düşmandan temizlerken
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Atatürkün sırtından inin artık.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla)
bir yandan Yüce Peygamberimizin müjdelediği kutlu
komutan Fatihin fethettiği İstanbulu Geldikleri gibi giderler.
diye düşmanlardan arındıran lider Atatürk. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Atatürk
olmasaydı sen burada olur muydun? Adın Mehmet Metiner olur muydu?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Atatürkle bir sorunumuz yok!
BAŞKAN
Sayın Metiner
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Mustafa Kemal olmasaydı ay yıldızlı
al bayrağımız şanla, şehit kanından
aldığı renkle, hilaliyle ve yıldızıyla göklerde
dalgalanabilir miydi?
Atatürk
olmasaydı beş vakit kutsal çağrı minarelerden
yankılanabilir miydi? Atatürk olmasaydı din ve vicdan
özgürlüğünü elde edebilir miydik? (Gürültüler)
Sallama
elini hemşehrim, farkına var. Ey yurttaş, farkına var.
BAŞKAN
Sayın Öner, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz,
karşılıklı konuşmayın.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Atatürk olmasaydı cuma namazı kılma
özgürlüğü bile yoktu.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Burası inkılap tarihi dersinin yeri
değil!
BAŞKAN
Gündemle ilgili konuşalım Sayın Öner, lütfen.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Atatürk olmasaydı Büyük Şair Mehmet Akif
Ersoyun büyük şiiri İstiklal Marşı coşkuyla
söylenebilir miydi?
BÜLENT
TURAN (İstanbul) İstismar ediyorsunuz! İstismar ediyorsunuz!
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Büyük Atatürk bugün kendisine şükran borçlu
olduğumuz kimseler.
Benim
iki büyük önderim var: Birisi Türkiye Cumhuriyetinin onurlu bir
yurttaşı olarak Millî Önderimiz Mustafa Kemalin söylediği
Hakikati söylemekten korkmayınız. düsturu
MUHAMMET
RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Başkan, şu
arkadaşı bir uyarsanıza Sayın Başkan, şu
arkadaş devamlı laf atıyor, tahrik ediyor.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla)
bir diğeri elhamdülillah bir Müslüman olarak Yüce
Peygamberimizin Hakikat karşısında susan dilsiz
şeytandır. uyarısı doğrultusunda gerçekleri dile
getirmek. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkanım, değerli milletvekillerimiz; Çok Taraflı
Yatırım Garanti Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde
Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı Ve Dışişleri
Komisyonu Raporu hakkında bu gerçekleri söyledikten sonra bazı
gerçekleri daha dile getirmeliyiz.
Daha
geçtiğimiz hafta Sayın Başbakan Yardımcımız,
önceki Meclis Başkanımız Bülent Arınç Beyefendi
Makedonyada Atatürk büyük bir devrimciydi, öncüydü, liderdi. dedi. Büyük
Atatürk Türk milletine olduğu kadar İslam âlemine de büyük hizmetler
veren biridir ve son nefesinde söylediği söz çok manidardır.
Bilmiyorsan öğren, müstehzi edalarla hareket etme! Büyük Atatürk son
nefesinde, son cümlesinde Aleykümselam. demiştir. Ona iftira edenler
gıybet içindedirler. Ona iftira edenlerin bir kısmı gulül
içindedirler. Ne demek gulül? Gulül ne demek? Ey mütedeyyin ve mümin
kardeşlerim, gulül beytülmale el uzatmak demek. Peygamber Efendimiz
Haram iki türlüdür. diyor, Bir yemek, bir de yenilmesine müsaade etmek.
Deniz Feneri sanıklarını üç yıl hâkim önüne
çıkartmadınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Çıkarttıktan sonra savcıları değiştirttiniz.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Konuya gel, konuya!
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) - Konunun içindeyiz, sen de burada ol.
BAŞKAN
Sayın Öner, lütfen tasarıyla ilgili konuşalım.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Evet efendim.
Sayın
Başbakan Yargıya bir şey diyemeyiz. diyor. İki buçuk
maddelik bir referandum oyunundan sonra bunu söylüyor ama o sürece kadar
yargıya demedik bırakmadı. Hâkimlere, savcılara Çıkarın
cüppenizi, çıkın karşıma. dedi.
Bana
da benzeri şeyler yapmıştı, kravatı çıkardım
geldim, muhterem Ispartalıların teveccühleriyle
huzurlarınızdayım.
Yargıya
bir şey diyemeyen Sayın Başbakan, hududa, Habura, hâkim,
savcıları nasıl gönderdi? Yargıya bir şey diyemeyiz.
diyen Sayın Başbakan ve Ali Dibo adıyla İnternette yer
alan sayın bakan hududa nasıl hâkim, savcıları gönderdi?
Pişman
değiliz, Öcalanın talimatıyla geldik. diyenleri nasıl
salıverdiler? Nasıl otobüslerin üstüne kendi giysileriyle
çıkıp şehir şehir dolaştırıldılar?
Millet vicdanı galeyana gelince nasıl çark ettiler?
Sayın
Bülent Arınç mahkemenin kararında vurgulanan Üç ay dolmuştur,
tutukluluk infaza dönüşemez. Bu, diğer davalara da emsal olmalı
diyen, doğruları, gerçekleri ifade eden bir Başbakan
Yardımcımız. Beni dinlemiyorsanız onu dinleyin,
vicdanı olanlar gerçekleri kabul ederler ve ona göre davranırlar.
Deliller
toplanmadı, o bakımdan
BAŞKAN
Sayın Öner
Lütfen konuya gelir misiniz Sayın Öner.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Hemen topluyorum efendim.
HÜSEYİN
BÜRGE (İstanbul) Söyleyecek lafı yok.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Tutukluluğun devamına diyorlar. İleri
demokrasi ve Hukukun üstünlüğü ilkesinde bu böyle mi?
Bakınız,
Tarih, temel hak ve özgürlükleri genişleten, hesap verebilir yönetimlere
sahip olan ve hukukun üstünlüğünü tesis eden devletlerin ve rejimlerin
daima güçlendiğini göstermiştir. Demokrasinin en temel ve vazgeçilmez
ilkelerinden biri de hiç şüphesiz hukukun üstünlüğüdür. Ancak hukuk
siyasi üstünlük mücadelesinin bir aracı da değildir. Hukukun insan
hayatını ve onurunu el üstünde tutan bir özelliği
olmalıdır. Haksızlık ve adaletsizlik hukuk
kılıfına sarılmamalıdır. Hukuk, adalet ilkesini
gözetmelidir. Kim diyor bunu? Sayın Cumhurbaşkanımız
söylüyor, bu kürsüden söyledi, unutmuş olanlara hatırlatıyorum.
Çünkü biz doğrulara doğru, yanlışlara yanlış demek
üzere buradayız. Benim literatürümde iktidar partisi-muhalefet partisi
yok, yönetim partisi var, denetim partisi var. Yönetimin her dediği
doğru değildir, yönetimin her yaptığına da muhalefet
etmek doğru değildir. Doğruya doğru, yanlışa
yanlış demek üzere buradayız.
Yargı
mercileri haksızlığa uğradığını
düşünenlerin son umut kapısıdır. Hukuka sığınanların
umutlarının yıkılması devlete duyulan güveni de
sarsar. Yargının adaletli davranmadığı yönünde
yaygın bir kanaat oluşursa toplum vicdanında kapanması zor
yaralar açılır ve güven duygusu kaybolur. Bu sebeple, yargı mercilerinin
de fonksiyonlarını yerine getirirken azami özen göstermesi
beklenmektedir. Şahsi duygular ve tercihler, siyasi ve felsefi
görüşler yargı kararlarını etkilememeli ve adaletsiz
sonuçlara yol açmamalıdır. Kim diyor bunu? Sayın
Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül.
Tutukluların
tutukluluklarının fiilî cezaya dönüşmesine ve adaletin tecelli
etmesinin gecikmesine sebep olan durum yargının etkinliğine
gölge düşürmektedir. Hukukun üstünlüğü hâkimleri de bağlar;
Cumhurbaşkanını da, Başbakanı da,
yurttaşları da. O bakımdan, çifte standart uygulanması,
hukuka, adalete olan güveni zedelediği gibi ileri demokrasiyle de
bağdaşmaz.
Değerli
milletvekillerimiz, Çok Taraflı Yatırım
Anlaşmalarının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ayrıntılı çalışmadan biraz yoksun gibi
geldi çünkü aleyhimize olan birtakım maddeleri içerdiği
değerlendirilebilir ama bu sakıncalar ciddi nitelikli uygulamalarla
ortadan kaldırılabilir. Çok taraflı sözleşmeler kimlerle
yapılıyor? Dost bildiğimiz ülkelerle,
komşularımızla, Birleşmiş Milletlerin ülkeleriyle.
Komşularımızla sıfır sorun politikası dedik,
sorun yumağına dönüştürdük. Dost bildiğimiz ülkeler bize ne
ölçüde dostlar bilemiyoruz. Sayın Başbakan göreve gelirken Kahrolsun
Amerika! diyenlerle beraberdi, sonra her gün duyuluyor, Başbakan,
Bushla görüştü. Bushun oğlu Bushla görüştü. Şimdilerde
de Obamayla görüştü. Sayın Metinerin ifadesiyle söyleyelim:
İcazet mi alıyor, başka talimat mı veriyor?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Uluslararası ilişkilerde görüşmeden
olabilir mi? Böyle bir şey olabilir mi?
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) BOP diye bir proje uygulanıyor, kanal projesi.
Seçim sürecinde müjdesini verdim. Bu kimin projesi?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Ne yapacağız? İçe mi
kapanacağız?
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Kanal
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Hiçbir güç odağından icazet
almayız.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Bırak yağcılığı
MEHMET
METİNER (Adıyaman) - Biz sadece milletten icazet alırız.
BAŞKAN
Sayın Metiner
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla)
uçak gemileri geçebilsin.
BAŞKAN
Sayın Öner, lütfen konuyla ilgili konuşur musunuz.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Montröyle elde ettiğimiz imtiyazlar ne olacak? O
bölgedeki arazileri kimler kapattı? Çok taraflı sözleşmeleri
özgür ve bağımsız ülkenin insanları imzalayabilir, kimsenin
icazetini almadan bunlar imzalanmalı.
Daha
son günlerde büyük acılar yaşadık. 5 polisimiz şehit
edildi, 24 askerimizin şehadeti hepimizi derinden sarstı.
Peşinden, Van depremiyle bütün ülkece derin acılara boğulduk ama
yönetimin zafiyetini milletimiz ortadan kaldırdı.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Konuyla ilgili bir cümle istiyoruz.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) - Doğusu batısı, güneyi kuzeyi, bütün
ülkemizin seçkin yurttaşları Vanlı kardeşlerimizin,
Ercişli kardeşlerimizin, Ercişin köylerinde evleri
başına yıkılanların imdadına koştu. Orada da
bir yönetim beceriksizliği ilk günlerde göze çarptı. Bu Benden
olsun, çamurdan olsun. zihniyetinin bir sonucu. Deprem vergileri deprem için
harcanmıyor, politik yatırım için harcanıyor, göz boyamada
kullanılıyor. Orada hayatını kaybedenlerin hizmetinde
kullanılmış olsaydı
HÜSEYİN
BÜRGE (İstanbul) Senin valiliğinde var o politikalar.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Ben, valiliğimi şanla, şerefle
yaptım. Ne ödün verdim ne taviz verdim ve bugün karşınızda
alnı ak, başı dik biri olarak huzurunuzdayım. Kimsenin
önünde 90 derece eğilmedim ben. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Başkanım, değerli milletvekillerimiz; Sayın
Başbakanımız meydanlarda başka konuşuyor, balkonlarda
başka konuşuyor. Süleymaniye Camiinin kapısına otobüsü
dayadı, daha sonra Simav depremzedelerinin
BAŞKAN
Sayın Öner, lütfen, seçim dönemi kapandı. Seçimler
yapıldı, konuya geliniz lütfen.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Efendim, Simav depremzedelerine geçmiş olsun
ziyaretinde bulundu.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Seçim mitingi yapmıyoruz! Konuya gel, konuya.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) Oradaki söylemlerini şu anda zaman
yetersizliğinden dile getirmeyeceğim ama müteakip konuşmalarda
dile getiririm.
Önümüzde
Kurban Bayramı var. Bu Kurban Bayramına ulusça, İslam âlemi
olarak gönül huzuruyla ulaşmak istiyoruz. Kimseyi ötekileştirmeden,
kimseyi birbirine hasım hâle getirmeden
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Kendinize söyleyin, kendinize. Kendinize
söyleyin, bize değil.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) -
şehitlerimizin aziz hatıralarını
yaşatarak, yaralılarımızın acil şifa
bulmalarını dileyerek ulaşıyoruz.
Bu
duygularla bu yasanın ülkemize, ulusumuza dikkatli bir uygulamayla
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Hangi yasa?
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Hangi yasa?
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) -
hayırlı uğurlu olmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öner.
Sayın
Metiner bir tashih talebini
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Bir saniye, sayın milletvekilleri...
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, bir konuda açıklama
getirmek istiyorum.
BAŞKAN
Neyi açıklayacaksınız Sayın Tarhan?
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, tutanaklarda, dünkü
tutanaklardan
BAŞKAN
Sayın Tarhan, okudum. Sayın Metinerin tashih talebi var.
Şimdi ara vereceğim
OKTAY
VURAL (İzmir) Bir dakika, Sayın Başkan
BAŞKAN
- Saat 20.00de tashih talebini yerine
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Efendim, izin verin, dinleyin.
OKTAY
VURAL (İzmir) Biz de duyalım.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, dinleyin lütfen.
BAŞKAN
Hepiniz birlikte konuşabilirsiniz, hiçbir şey
anlaşılmıyor.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Ben konuşmak istiyorum.
BAŞKAN
Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor, dinliyoruz.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, lütfen dinleyiniz. Sayın
Meclis, dinleyiniz.
Dünkü
tutanaklarda Ebedî şef, millî şef faşizmi vardır bu
ülkede. denmiş geçmiş kastedilerek. Bakın, tek yeteneği
bulunduğumuz şu gazi Meclisi borçlu olduğumuz Mustafa Kemale,
devrimlere, cumhuriyete ve kurucu değerlere saldırmak ve
saygısızlık olan bir zat burada, bu Meclis çatısı altında
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Bir zat değil.
BAŞKAN
Bir saniye, Sayın Milletvekili
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara)
Mustafa Kemale dil uzatmıştır
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Tarhan, o konuşmaya dün Sayın İnce cevap verdiler.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Bu zatın özür dilemesini talep ediyorum. Kendisi
zaten özür dilemeyi alışkanlık hâline getirmiş bir
zattır, bizden özür dilemesini talep ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Özür dilesin.
BAŞKAN
Bir saniye
Sayın
Metinerin tashih talebi var zaten, kendisine söz vereceğim.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Özür istiyoruz, tashih değil.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Özür talep ediyoruz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Yerinden efendim, yerinden
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Yerinden efendim
BAŞKAN
Bir saniye, Sayın Metiner
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, yerinden hakaret etti,
yerinden cevap versin.
BAŞKAN
Lütfen, ne demek... Size mi soracağım ben?
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Yerinden cevap versin.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Metiner.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Yerinden
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Metiner.
Lütfen
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Eşit davranın
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, eşit davranın
BAŞKAN
- Eşit davranıyorum ben. Biraz önce
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Ne için çıktığının
tutanağa geçmesi lazım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, ne için çıkıyor?
BAŞKAN
- Bir saniye
Söz verdim Sayın Vural, lütfen
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bu adam kim oluyor Atatürke dile uzatıyor ya! Bu
adam kim?
BAŞKAN
Sayın Metiner, bir saniye
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Atatürke dil uzatan bu adam kim?
BAŞKAN
- Sayın Metiner
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Atatürke nasıl dil uzatıyor? Özür dileyecek.
MEHMET
METİNER (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün
burada
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Metiner.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, neye göre söz verdiniz?
BAŞKAN
- Sayın Vural, dünkü konuşmasıyla ilgili tashih talebi var. O
tashihi yerine getiriyor, düzeltecek konuşmayı.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, 60ıncı
maddeye göre yerinden tashih etsin, özür dilesin.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Özür dileyecek!
BAŞKAN
- Açıklamayı yaptım ben.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan, hakaret etti, özür
dilemesi gerekiyor, tashih etmemesi gerekiyor.
MEHMET
METİNER (Devamla) Sizin bu faşizminize asla teslim
olmayacağız. (CHP sıralarından ayağa kalkmalar,
gürültüler)
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Faşist sensin!
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Faşist sensin! Aynaya bak, aynaya!
MEHMET
METİNER (Devamla) Asla teslim olmayacağız. (CHP sıralarından
Terbiyesiz! sesleri)
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Özür dile, faşist sensin!
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Aynaya bak!
MEHMET
METİNER (Devamla) Sizin iradenizin karşısında diz
çökmeyeceğiz ve faşizmine de teslim olmayacağız.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Özür dileyeceksin!
MEHMET
METİNER (Devamla) Dinleyeceksiniz!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime saat 20.00ye kadar
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Aynaya bak, aynaya!
MEHMET
METİNER (Devamla) Dinleyeceksiniz, dinleyeceksiniz!
BAŞKAN
-
ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 19.14
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Tanju ÖZCAN
(Bolu)
------ 0 ------
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15inci Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
40
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, izninizle efendim, az önce...
BAŞKAN
Sayın Başkan, bir saniye, ben başlatayım, ondan sonra...
Lütfen...
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Başkanım, görüşmelere başlamadan
önce, sataşma var, söz almak istiyoruz.
BAŞKAN
Ama ne yapacağımı biliyor musunuz?
Ben
görüşmeleri başlatmıyorum ki.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Siz görüşmelere başlamadan sataşmaya
işaret edip söz almak istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hayır, değil Hanımefendi.
Sayın
Başkan, önce Sayın Metinere söz vereceğim düzeltmesi için,
talebin yerine getirilmesi için, ondan sonra yine söylersiniz.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Ondan önce konuşacağımız
şey var.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkanım, sataşma
vardır, söz istiyorum. Sataşma söz konusu, grubumuza
sataşılmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına bu konuda sataşma nedeniyle söz istiyorum.
BAŞKAN
Tashihi yapsın, düzeltmeyi yapsın, ondan sonra söz vereceğim size.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Düzeltme yapmak üzere çıkan hatip
sataşmıştır.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tarhan, oturun, sisteme girin, dinleyelim sizi.
Buyurun.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Bu sisteme girilmiyor Sayın Başkan.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, önce
arkadaşımıza sataşma var, o konuşsun, ondan sonraki
konuları... (CHP sıralarından gürültüler)
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Tarhan, ne dedi de sataştı, önce onu soralım size?
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Faşist dedi ya daha ne diyecek!
Duymadınız mı? Bakın, tutanaklara Sayın
Başkanım.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, bakın, özür dilemek için
kürsüye çıkan Sayın Metiner grubumuza, bakın tutanaklara
bakın, Sizin bu faşizminize asla teslim olmayacağız.
diyerek hakaret etmiştir, sataşmada bulunmuştur. Buna
ilişkin olarak söz hakkı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tarhan, üç dakika söz veriyorum ama yeni bir
sataşmaya mahal vermeden.
Buyurun
kürsüye.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Emine Ülker
Tarhanın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Değerli milletvekilleri, bu kürsüyü, bu kutsal
Meclisi borçlu olduğumuz Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarına
her fırsatta, her fırsatta hakaret etmeyi, kurucu değerlere
saldırmayı alışkanlık hâline getirmiş o zatı
muhteremin burada özür dilemesini beklerken grubumuzu hedef alarak
Faşizminize asla teslim olmayacağız. şeklinde bir ifade
kullanmıştır. Kendisi ikinci kez bizden özür
dilemelidir. Bu toplumda bitaraf olanların bertaraf olacağı
tehdidini yapan o çağ dışı zihniyetin ahvadı olan bir
zatı muhteremin
(AK PARTİ sıralarından gürültüler, CHP
sıralarından alkışlar)
YILDIRIM
MEHMET RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş) Ne alakası var ya!
BAŞKAN
Sayın Tarhan, lütfen! Bakın, söz verirken, yeni bir sataşmaya
mahal vermeden diye söyledim. Sayın Tarhan, lütfen!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla)
bize demokrasi dersi vermeye kesinlikle hakkı
yoktur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler, CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Lütfen Sayın Tarhan, siz sataşmaya cevap vermek üzere
çıktınız kürsüye.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Eğer faşizmi öğrenmek istiyorsanız
aynaya dönüp bakmanız gerekir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
YILDIRIM
MEHMET RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş) Geri kafalı işte!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Bu ülkede korku imparatorluğunu kimin
yarattığına dönüp kendinize bakmanız gerekir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Onun için Cumhuriyet Halk
Partisinin adını ağzınıza alırken, faşizmle
yan yana getirirken iki kez düşünmeniz gerekir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Sizi bu hakaretinizden ötürü ikinci kez özür
dilemeye davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tarhan.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ünal.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Eğer müsaade ederseniz, Sayın Grup
Başkan Vekilinin kullandığı ifade özür talep ederken
hakaret içermektedir.
BAŞKAN
Ne kullandı, Sayın Ünal? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Sayın
milletvekilleri, lütfen, ben sormak zorundayım, tutanaklara geçmek
durumunda.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Çağ dışı ifadesi ve çağ
dışı zihniyet ifadesini kullandı Sayın Başkan.
Ben iki dakika söz istiyorum.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Çağ dışı demek bir
eleştiridir, yoksa hakaret değil. Zaten çağ dışı
BAŞKAN
Sayın Ünal, lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeden, iki dakika
süre veriyorum.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünalın, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
maalesef Meclis açıldığı günden itibaren Meclisin
çalışması için çok büyük bir çaba sarf ediyoruz ama hâlâ
anakronik, arkaik tartışmaların içerisinde ve geçmişte
kalmış ve bugün artık geçen gün konuşmamızda ifade
ettiğimiz, cumhuriyetin kazanımlarına sahip
çıkmış, kendisini bu cumhuriyetin çocukları olarak gören ve
bu cumhuriyeti bugün geleceğe taşımak için gecesini gündüzüne
katan insanlara karşı bu tür bir ifadenin buraya taşınması
ve burada bunun tartışma konusu olması öncelikle doğru bir
şey değil.
Bakın,
dünkü tartışmayla ilgili çok net bir ifade var tutanaklarda.
Sayın Muharrem İnce diyor ki: 1930da dünyada demokrasi vardı
da Türkiyede mi yoktu? Bakın, İspanyada Franco vardı,
Almanyada Hitler vardı, Salazar vardı, Mussolini vardı. Dünyada
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi mi vardı? Şimdi, burada
faşist diyen kim? Mussolini kimdi?
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Ya, açıkça faşist dedi.
Çarpıtmayın.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ne alakası var ya?
MAHİR
ÜNAL (Devamla) Bakın, bakın, ben grubumla ilgili bir şey
söylüyorum. Mussolini kimdi? Hitler kimdi? Salazar kimdi? Atatürk, Mustafa
Kemal Atatürkün demokrasi iradesi son derece açıktır.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Onu Metinere söyle.
MAHİR
ÜNAL (Devamla) Mustafa Kemal Atatürkün 1924te, 1929da çok partili hayata
geçiş için verdiği mücadele açıktır ama 1935te yirmi yedi
sayfalık rapor getirip ve 1936da
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Tamam işte, Metinere söyle.
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Ankara) Arkadaşınızı bilgilendirin Sayın
Milletvekili.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
Bakın, birazcık demokrasi tarihi okursanız, birazcık
siyaset tarihi okursanız burada AK PARTİye karşı
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ya, Metinere söyle sen.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
Ben şunun için söz aldım. AK PARTİnin
yaptıklarını
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHİR
ÜNAL (Devamla)
AK PARTİnin cumhuriyete sahip çıkmasını,
AK PARTİnin Atatürkün kazanımlarına sahip
çıkmasını kimse tartışamaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Söyle, söyle.
MAHİR
ÜNAL (Devamla) Sayın Milletvekilimiz kendisi adına söz alıp
tavzihte bulunacaktır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Ünal çok teşekkür ederim.
(AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Sayın
milletvekilleri, lütfen oturun.
Sayın
Metiner, dünkü konuşmanızı tashih etmek üzere İç Tüzükün
58inci maddesi gereğince.
Buyurun
Sayın Metiner.
X.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA
KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metinerin, 1/11/2011 tarihli 14üncü Birleşim
Tutanak Dergisinde yer alan, Ebedî Şef, Millî Şef faşizmi
vardır şeklindeki ifadesine ilişkin konuşması(X)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; demin ben sözüme açıklık getirmek isterken CHP
Grubundan milletvekili arkadaşlarımız kutsal diye
tanımladıkları Meclisin kürsüsüne doğru hareketlendiler.
Şahsıma hakaretlerde bulundular, düşman dediler, hain
dediler. Faşizm budur işte, ben bu faşizmden bahsettim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Faşist sensin!
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Özür dileyeceksin!
MEHMET
METİNER (Devamla) Hem düşünce, ifade özgürlüğünden
bahsedeceksiniz hem de bir milletvekilinin
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sen ne anlarsın ifade özgürlüğünden!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Metiner, lütfen tashih edin
dünkü konuşmanızı.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Özür dileyeceksin!
MEHMET
METİNER (Devamla) Ben özür dilemek için kürsüye çıkmış
değilim, sözüme açıklık getirmek için kürsüdeyim, beklerseniz,
dinlersiniz.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, özür dilesin, tutanaklar orada!
MEHMET
METİNER (Devamla) Burada benim kastettiğim, Sayın Grup
Başkan Vekilimizin de ifade ettiği gibi, tam da Grup Başkan
Vekiliniz
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bırak kardeşim Grup Başkan Vekilini, özür
dile!
BAŞKAN
Sayın Öztürk
ORHAN
DÜZGÜN (Tokat) Bırak bunları!
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sen burada hakaret ettin bize! Saygısız adam!
BAŞKAN
Bir müsaade edin beyler!
MEHMET
METİNER (Devamla) Şimdi, benim kastettiğim Millî Şef
dönemidir, tek parti dönemidir ve bunun da faşizm olduğunu
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Faşizmi sen bilirsin!
MEHMET
METİNER (Devamla)
içlerinde sosyal demokrat bilim adamlarının
olduğu pek çok siyaset bilimci kabul etmektedir. Zaten Sayın Grup
Başkan Vekilimiz de açıkladılar, Muharrem İnce Bey de
dünyanın gidişatına uygun olarak Türkiye'de de tek parti
döneminin olduğunu söylemişlerdir.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Özür dile!
MEHMET
METİNER (Devamla) Ben Ebedî Şef yerine Millî Şefi kastettim,
Atatürkle bir sorunum yok
ORHAN
DÜZGÜN (Tokat) Özür dileyeceksin!
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Özür dilemesi için söz verdiniz, Sayın
Başkan! Özür dilesin!
MEHMET
METİNER (Devamla)
cumhuriyetle bir sorunum yok, ben hür ve eşit
vatandaşları olan demokratik bir cumhuriyetten yanayım, her
türlü faşizme de karşıyım.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hadi oradan be!
ORHAN
DÜZGÜN (Tokat) Özür dilemeden gidemez o kürsüden!
MUHAMMET
YALÇINKAYA (Bartın) Özür dileyecek!
MEHMET
METİNER (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen oturun.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, özür dileyecek!
BAŞKAN
Tashihini yaptı canım, daha ne yapacak! Dünkü
konuşmasındaki
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Özür dilesin Sayın Başkan!
BAŞKAN
AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Nureddin Nebati, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Nebati. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
Lütfen
oturun sayın milletvekilleri
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, konuşmacı bizzat İsmet
İnönüyü kastederek o dönemi kastettiğini ifade ediyor. Daha o konu
kapanmadı. Yani Ben Atatürkü kastetmiyorum, İsmet İnönüyü
kastediyorum. diyor. Biz bunu kabul edemeyiz! Biz bunu kabul edemeyiz!
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, Sayın Metinere dünkü
konuşmasını, Atatürkle ilgili konuşmasını tashih
etmesi için söz verdim.
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!
LEVENT
GÖK (Ankara) Tashih ederken, özrü kabahatinden büyük Ben Ebedî Şefi
kastetmedim, Millî Şefi kastettim. diyor.
BAŞKAN
Tenkit yapıyor, onda şey değil ki
Buyurun,
lütfen oturun.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Tenkit yapmıyor Başkanım, hakaret
ediyor.
BAŞKAN
Kişisel görüşlerini belirtiyor.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Başkan, o zaman biz de söyleyelim.
BAŞKAN
- Eğer hakaret varsa ayrıca dava açılır yani bu
tazminatı gerektiren bir konu.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Biz de söyleyelim.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Başkanım, biz de sürekli hakaret
ederiz. Çıksın, özür dilesin.
BAŞKAN
Lütfen oturun sayın milletvekilleri. (CHP sıralarından kürsü
önünde toplanmalar) Grup başkan vekilleriniz var. Bu kürsüye yürümekle bir
şey olmaz ki.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, İsmet İnönüye karşı
olan bu hakarete bütün Meclisin tepki vermesi gerekiyor.
BAŞKAN
Tamam, dava açarsınız. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
bir grup milletvekili birbirlerinin üzerine yürüdüler)
LEVENT
GÖK (Ankara) - Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma
Saati: 20.16
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Tanju ÖZCAN
(Bolu)
------ 0 ------
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15inci Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
40
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Tasarının
üzerinde şimdi söz vermeden Sayın Metinere dünkü
konuşmasıyla ilgili oturduğu yerden söz vereceğim.
Buyurun
Sayın Metiner.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metinerin, 1/11/2011 tarihli 14üncü Birleşimde
yapmış olduğu
konuşmayla ilgili açıklaması
MEHMET
METİNER (Adıyaman) İnsan kısa konuşunca
meramını ifade edemiyor anlaşılan. Maksadını
aşan ifadelerim olmuşsa, bunu tashih etmek için kürsüye
çıktım. Bu Meclis çatısı altında hiçbirimizin bir
diğerine hakaret etmeye, birbirini faşistlikle suçlamaya
hakkının olmaması lazım ama bu Meclis çatısı
altında da her türlü fikrin özgürce konuşulması,
tartışılması lazım. Bu medeni davranışı
da göstermemiz gerekiyor. Maksadını aşan ifadelerimden
dolayı eğer CHP grubunu rahatsız ettiysem, bu konuya
açıklık getirmek için söz istedim.
Çok
teşekkür ederim. (CHP sıralarından Özür dile sesleri)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Metiner.
VELİ
AĞBABA (Malatya) İnönüden, İnönüden
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
VELİ
AĞBABA (Malatya) İnönüden özür dile.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen, konu
anlaşılmıştır
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Konuşmacı Sözümün
arkasındayım. diyor. (CHP sıralarından gürültüler)
VELİ
AĞBABA (Malatya) İnönüden özür dile.
BAŞKAN
Bir saniye sayın milletvekilleri
Evet,
Sayın Metiner
MEHMET
METİNER (Adıyaman) - Evet, faşizm lafı besbelli
ağır kaçmış. O sözümü geri alıyorum ama bana
yapılan hakaretlerin hepsini de lütfen, misliyle iade etmek yerine özür
bekliyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan
AHMET
TOPBAŞ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Hayır, grup başkan vekilleriniz var sayın milletvekillerim,
lütfen.
Buyurun
Sayın Vural.
4.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin Geçmişte tek
adam yönetimi vardır. sözlerine ilişkin açıklaması
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi gazi
bir meclis. Bu cumhuriyeti kurmuş, bu devleti kurmuş bir meclis. 1
Kasım 1922de saltanatı kaldıran da bu Türkiye Büyük Millet
Meclisidir, egemenliği de millete vermiştir. Dolayısıyla,
kişilerin kulluğu olmak yerine vatandaş olmayı esas
getirmiştir. Ancak, Sayın Metinerin bu konuşmayı yaparken
Saltanat kaldırıldı ama ondan sonraki dönem
sürdürülmüştür. demek suretiyle, 1923te kurulan cumhuriyeti bile inkâr
eden
Ama onun dışında, geri almanız gereken başka
sözler de var ve bugün diyor ki: Bugünkü anlayışımla tek adam
yönetimi yoktur. Seçimle iş başına gelip seçimle iş
başından giden idarecilerimiz var ama geçmişinde tek adam
yönetimi vardır. diyor. Sayın Başkan, ne rahmetli Menderes ne
Süleyman Demirel ne Ecevit ne Turgut Özal ne de diğerleri burada tek adam
yönetimi yapmamıştır. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar) Bu milletin tarihine
hakaret etmek, milletvekilinin görevi değildir. Dolayısıyla,
kendi döneminizi alıp Demokrasiyle
geliyoruz. derken sizden öncekileri tek adam yönetimiyle itham etmenizden de
özür dilemenizi, Rahmetli Adnan Menderesten, Turgut Özaldan, hepsinden özür
dilemeye davet ediyorum sizi. (MHP sıralarından alkışlar;
AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Başta Atatürkten özür
dileyeceksiniz.
Sayın Başkan, faşizm meselesi bir partiyle
ilgili husustur. Ama bu konuda bu cumhuriyeti kuran, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin egemenliğini kuran iradeye yönelik bir anlayış itham
olmuştur. Asıl, Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi
şahsiyetinden özür dilemesi lazım, asıl önemlisi budur, bence
yani yapılması gereken bu. Partilerle ilgili sözünüzü geri
alabilirsiniz ama saltanat yıkıldıktan sonraki dönemin hepsini
bu şekilde itham etmeniz bu milletten ve milletvekillerinden özür
dilemenizi gerektiriyor.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
Sayın Metiner, Sayın Vuralın
konuşmasıyla ilgili kastınız o muydu? Bir cümleyle ifade
eder misiniz lütfen.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Metiner
ayıp ettin, ayıp ettin; çık özür dile.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Zinhar kastımın o olmadığını
beni tanıyan herkes bilir. Ne Atatürkle ilgili -geçmiş dönemlerde de
yazdıklarımı okuyanlar bilirler- laf etmişimdir
VELİ AĞBABA (Malatya) İnönüyle ilgili
MEHMET METİNER (Adıyaman) İnönüyü de
eleştirebilirim o sorun değil, burası bilimsel bir mekân
değil, siyasi bir mekân.
VELİ AĞBABA (Malatya) Faşist
diyemezsin ama.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Faşizmi geri
aldım. Tahrike gerek yok. Bir başka partinin de tekrar tahrik
siyaseti izlemesine gerek yok. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Metiner.
Şimdi AK PARTİ Grubu adına söz isteyen
İstanbul Milletvekili Nurettin Nebati.
Buyurun, Sayın Nebati. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Metiner,
ben sana insanlık dersi vereyim. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Ben özür diliyorum! (CHP ve AK PARTİ milletvekillerinin kürsü
önünde toplanması)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ben senden özür
diliyorum! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Senin
insanlığında eksiklik var, 550 tane adamı kilitledin. Sen
kendi Başbakanından özür dile. Terbiyesiz herif! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sensin terbiyesiz! (AK PARTİ ve CHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın
Bahçekapılı
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Çok Taraflı Yatırım
Garanti Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/467)
(S. Sayısı: 40) (Devam)
Sayın
Nebati, siz buyurun lütfen.
AK
PARTİ GRUBU ADINA NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çok Taraflı Yatırım
Garanti Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı gerekçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Görüşlerimizi bildirmek istiyorum.
Ben,
bugün konuşmasını yapan Mehmet Şandır Beye özellikle
teşekkür etmek istiyorum. O cümle hakikaten çok hoş bir cümleydi.
Konuşmacılar konularıyla ilişkin konuşacakları
yere bir incir kabuğunu doldurmayacak şeylerle dolanıp,
dolanıp, dolanıp sözlerini bitiriyorlar.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) İncir çekirdeğidir. Neyin üstünde
konuştuğumuzu biz biliyoruz! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bizim burada işimiz
var ya
Bizim burada eğitim kurumu mu açmamız gerekiyor?
BAŞKAN
Sayın Nebati, lütfen
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla) Şimdi, dolayısıyla, bu kutsal çatı
altında Meclis kürsüsünde yapılacak konuşmaların özellikle
konuya ilişkin olarak yapılması hem Türkiyeyi oluşturan bu
yüce milletin ihtiyaçlarını gidermekte hem de
yapacağımız çalışmaları yerine getirmek hususunda
çok daha önemli katkılar sağlayacaktır. Eğer bizler de
incir kabuğunu doldurmayacak ya da kanun tasarısı üzerinde
konuşmayacak olsak mesela yapılan konuşmalar üzerinde herhangi
birisinin kalkıp on yıl önce 200 milyon dolarlık bir
firmayı 200 milyon dolara satıp, sonra 2 milyar dolarla
devredilmesinden dolayı bir rahatsızlığını dile
getirirken şunu derdik, derdik ki: Bir ülke gelişiyorsa, ekonomi
güçlüyse on yıl önce 200 milyon liraya satılan bir şeyin
katbekat değeriyle satılması gayet doğaldır.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Peşkeş çekildi. niye demiyorsun?
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla) - Her işletme Katma değer diye bir şey
üretir ve bu, ekonominin gereklerinden biridir. Aynı mantık
içerisinde biz, babalarımıza On yıl önce 20 bin liraya
sattığın bir şey şimdi 200 bin lira değer ediyor,
sen büyüklerimin evini peşkeş çekmişsin. demeyeceksek bu
şekilde de katma değer oluşmasından dolayı bu tür
konuşmaların yapılmasının bir incir çekirdeğini
doldurmayacak nitelikte olduğunu ifade etmek lazımdı.
Ya da
yine Sayın Şandırın ötesinde, incir kabuğunu
doldurmayacak sözleri yaparken
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) İncir çekirdeği
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla) - MIGAyla ilgili konuşacağıma
özelleştirilen iş yerlerindeki personelin aslında işsiz
kalmadığını, bir şirket değiştirildiği
zaman ya da satıldığı zaman, bu ister özel şirket
olsun ister KİT olsun ister kamu şirketi olsun, orada
çalışacak insanların belki isimlerinin değişeceği
fakat personel sayısının değişmeyeceği, bu ülkeye
katma değeri katacağını da ifade etmek üzere
konuşmuş olurdum.
Ya da
burada hocalık kisvesi altında İşçiler kurban kesemiyor bu
ülkede. sözünü ortaya atan kişiye karşı da şunu derdik:
Zaten kurban işçilere vacip kılınmış bir ibadet
değildir., Nisap diye bir şey vardır, bu dersleri verirdik
MIGA yerine konuşmak üzere. Dolayısıyla ben
(MHP sıralarından
gürültüler)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Hoca Efendi, bayram namazını da tarif eder misin?
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla) Dolayısıyla ben Sayın Mehmet
Şandır Beyin, bir büyüğüm olarak kabul ettiğim
Beyefendinin sözlerine katkı sağlamak amacıyla, müsaade
ederseniz MIGAyla ilgili konuşayım.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Hocam, bayram namazını da bir tarif eder misin?
OKTAY
VURAL (İzmir) Memurlar için ne düşünüyorsun?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen müsaade edin Sayın Hatip
konuşsun.
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla) Şimdi, dünya grubu içerisinde beş tane grup
var ve bu gruplardan bir tanesi de Çok Taraflı Yatırım Garanti
Kuruluşu, MIGA yani Multilateral Investment Guarantee Agency 12 Nisan
1998...
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Hocam, camcılar kurban kesebilir mi,
kunduracılar?
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla)
tarihinde kurulmuş olup
yatırımcıların politik risklerine karşı garanti
sağlamak suretiyle gelişmekte olan ülke ekonomilerinin özel
yatırımları çekmesine destek sağlamayı ve bu ülkelerde
gerçekleştirilecek doğrudan yabancı yatırımların
artırılmasını amaçlamaktadır.
Ülkemiz,
27 Mayıs 1988 tarihinde MIGAya üye olmuştur. MIGAdaki toplam sermaye
payımız 8,8 milyon ABD doları ve toplam hisse sayımız
814, oy gücümüz de yüzde 0,48dir ve şurada şu hakkı vermek
lazım: 1988 yılında dünyanın 16ncı büyük ekonomisine
sahip bir Türkiye altına imza atmamıştır; adeta,
gelişmekte olan ve 50 sente ihtiyacı olan bir ülke olarak imza
atmış bir ülkedir. Dünyanın 16ncı büyük ekonomisi
olmuş bir ülkenin attığı bir imza değildir ve o günden
bu güne baktığımız zaman, 1991 yılından bu yana
ülkemizdeki yabancı sermaye yatırımlarına garanti
sağlamaktadır. 30 Kasım 2010 tarihi itibarıyla ülkemizde yapılan
yabancı sermaye yatırımlarına MIGA tarafından
sağlanan garantilerin toplam tutarı 1,2 milyar dolardır ve
MIGAnın internet sitesine girdiniz zaman 1988den 2010 tarihine kadar
garantisi verilmiş olan yatırımların toplam tutarı 24
milyar dolardır ve bunun yüzde 5ine tekabül eden 1,2 milyar doları
da Türkiyede sağlanmış ve gerçekleştirilmiştir, bir
sermaye akışı sağlanmıştır, doğrudan
yatırım şeklinde gelmiştir. Türkiyeden yurt
dışına yapılan 177,5 milyon ABD Dolarlık bir kısma
da MIGA aynı şekilde garanti vermiştir.
MIGAnın
kuruluş sözleşmesinin kalkınma hedefine ulaşılmasına
engel teşkil ettiği gerekçesiyle değiştirilmesi, 2009
yılı içinde gündeme gelmiştir. Söz konusu
değişiklikler ile MIGAnın sunduğu garantilerin
kapsamının çeşitliliğinin genişletilmesi,
gelişmekte olan ülkelerde garanti sağlanabilecek projelerin artırılması,
politik risk garantisi alanındaki piyasa uygulamalarına uygun hâle
getirilmesi ve MIGAnın misyonunu gerçekleştirme kapasitesinin
artırılması amaçlanmaktadır.
Bu
kapsamda oluşturulan değişiklik önerilerinin üye ülkelerce
oylanmasına ilişkin oy pusulası, 30 Temmuz 2010 tarihine kadar
görüş bildirilmek üzere üye ülke guvernörlerine iletilmiş ve ülkemiz
tarafından 14 Temmuz 2010 tarihinde onaylanmıştır ve
MIGAya üye ülkelerin toplam sayısı da yüz ellidir. Bu yüz elli ülke,
Avrupadan Afrikaya, Orta Doğudan Amerikaya dünyanın muhtelif
yerlerinden gelen ülkelerdir. Gerçekleştirilen değişiklikler ile
gerek Türk yatırımcılarının diğer ülkelerde
gerçekleştireceği yatırımlar için sağlanabilecek MIGA
garantilerinde gerekse ülkemize yapılacak yatırımlar için MIGA
tarafından sağlanabilecek garantilerde kapsam genişlemesi ve
garanti aracı çeşitlenmesi sonucunda artış olması,
dolayısıyla doğrudan yabancı yatırım çekme
imkânının artması beklenmektedir. 2002 tarihine kadar Türkiyeye
3,7 milyar dolar doğrudan yatırım gelmiş, 2002den günümüze
kadar, 2010 sonuna kadar ise gelen doğrudan yatırım
miktarının da 20 milyar dolar olduğunu ifade etmek istiyorum.
Dünya
Bankası grubu arasında yer alan MIGAnın kuruluş
sözleşmesinde; gelişmekte olan ülkelerde garanti sağlanabilecek
projelerin artırılmasına, garantilerin politik risk garantisi
alanındaki piyasa uygulamalarına uyumlu hâle getirilmesine ve genel
olarak MIGA'nın misyonunu gerçekleştirme kapasitesinin
güçlendirilmesine, garantilerden yararlanma bakımından yatırımcıların
üye ülke başvurusuna gerek kalmadan doğrudan başvuru
yapabilmesine, bürokratik engellerin azaltılmasına ve sadece ilk
yatırım değil uluslararası
yatırımcıların bir ülkede şirket satın
alması, büyümesi ve modernizasyonu gibi durumlarda da MIGA garantisinden
faydalanabilmesine olanak sağlayacak değişikliklerin
onaylanması uygun bulunacaktır.
Değerli
milletvekilleri, madde 11de (b) fıkrasında, karşılanan
risklerle ilgili aynen şöyle ifade edilmektedir: Buna ilaveten, Kurul,
özel çoğunlukla, yukarıda (a) bölümünde anılanlar
dışındaki birtakım gayri ticari riskleri de kapsayacak
şekilde fakat hiçbir durumda paranın değer kaybetmesi riskini
üstlenmeksizin
Herhangi bir, TL değeriyle ilgili böyle bir madde yoktu.
Sayın CHP Grubu adına konuşan konuşmacı. Aynen, çok
açık bir şekilde ifade ediyor Paranın değer kaybetmesi
riskini üstlenmeksizin bu maddenin kapsamının genişletilmesini
onaylayabilir.
Uygun
yatırımlar bu tür bir yatırımda sermaye sahipleri
tarafından açılan veya garanti edilen orta veya uzun vadeli krediler
de dahil olmak üzere sermaye yatırımını ve Kurul
tarafından belirlenecek doğrudan yatırım biçimlerini
kapsayacaktır.
Politik
risk olarak daha önce transfer kısıtlamaları,
kamulaştırma, sözleşmelerin ihlali, savaş, iç
karışıklık olarak 11inci maddede tanımlanan risklere
karşı MIGA garanti veriyordu. Bunun yanı sıra, eğer
bunun dışında bir politik risk var ise üye ülkeyle beraber
müracaat hâlinde de bu madde kapsamında MIGA garanti verebiliyordu.
Yapılan değişiklikle, üye ülkeyle beraber başvurma
şartı ortadan kaldırılmaktadır dolayısıyla
yatırımcı doğrudan kendisi de başvurarak bu garantiden
faydalanabilmektedir. Bu madde zaten -üye ülkeyle birlikte başvuru
maddesi- çalışmayan bir madde olarak duruyordu.
Bir
diğer değişiklik: Başvuru süresiyle ilgili bir bürokratik
süreç vardı. Bu süreçte projenin başlangıcı tarihinden
itibaren başvurulması gerekiyordu. Bu şart ortadan
kaldırıldı çünkü uzun bir bürokratik süreci gerektiriyordu,
burası da yumuşatıldı.
Bir
başka değişiklik: Görüldüğü üzere, hepsi açık bir
şekilde ortaya konmuştur, gizli saklı yapılan ya da sadece
bürokratların öne sürdüğü bir değişiklik değil,
komisyonlardan da geçen bir değişiklik. Bu kapsamda, daha önce sadece
ilk yatırıma garanti veriliyordu. Bu yapılan
değişiklikle, bir uluslararası yatırımcının
bir yabancı ülkede şirket alması, revizyona gitmesi,
genişleme, modernizasyon yatırımlarına da MIGA garanti
verebilecek.
Bu
değişiklikler, özellikle bizim gibi yabancı sermayeyi cezbetmek
için önemli değişiklikler. Ayrıca, bizim
yatırımcılarımızın da özellikle Türki
cumhuriyetlerde, Kuzey Afrika cumhuriyetlerinde de önemli bir imkân
sağlayacaktır. 2011 yılında önemli Türk
yatırımcıları buraya müracaat etti ama hâlâ yeterli
değil. Bunun tanıtılmasında da fayda olduğu kanaati
hasıldır. Yüz yetmiş beş ülke içinde, ülkemize
sağlanan krediler arasında 14üncü sıradayız. Dolayısıyla
MIGA kuruluşu içerisinde her ne kadar 8,8 milyon dolarlık bir sermaye
ve yüzde 0,48lik bir pay olmasına rağmen, kullanılan krediler
açısından, faydalanan ülkeler sıralamasında 14üncü
sıradayız ve ülkeye verdiği katkılar da önemli derecede
kendisini göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, tabii, bu tür değişikliklerin yapılması
sadece ve sadece kanunların onaylanması anlamında değildir.
Dünya ve Türkiye çok hızlı bir şekilde değişmektedir.
Dolayısıyla, bu tür değişikliklerin güncellenmesi ve
konjonktüre uygun bir hâle getirilmesi de elzemdir. Tabii, burada biz
milletvekillerinin yapması gereken şey sadece kanun
tasarıları hakkında el kaldır, indir şeklinde
olmaması gerekir. Konu başlığına bağlı
kalmak şartıyla burada tartışılacak bütün konular
üzerinde gerekli görüşmelerin yapılması önemli bir konudur.
Şimdi,
tabii, MIGAyla ilgili burada konuşmanın, çok uzun süreli bir
konuşmanın anlamlı olacağını zannetmiyorum çünkü
değerli konuşmacılarımız grupları adına
yaptıkları konuşmalarında maalesef MIGAnın
açılımının bile ne olduğuna bakmaksızın
sadece ve sadece süreyi doldurmak amacıyla yaptıkları
konuşmalarda MIGAnın gerçekten 1,2 milyar dolarlık
katkısının ne derece önemli ya da önemsiz olduğu ile ilgili
düşüncelerini ben almak isterdim. Bu işlerde
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Siz söyleyin.
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla) Ben söyledim, dinlemiyorsunuz işte.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Yüzde 48i okuyamıyorsun daha ya! Binde 48e,
yüzde 48 diyorsun.
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla) Neyse herkes okuryazar, şimdi konulara
bakarsınız, oradan bakarsınız.
BAŞKAN
Lütfen, Genel Kurula hitap edin.
OKTAY
VURAL (İzmir) Peki, esnaf kesebilir mi Hocam?
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla) Tabii, bu işler teknik söylemle ve tekniği
anlamakla ve en önemlisi kanun maddesinin, tasarısının
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Hocam, şu kurban işine gel, kurban.
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla)
üzerinde birtakım çalışmalar yapmakla
gerçekleştirilebilecektir.
Tabii,
önemli olan burada biz milletvekillerinin ve bu ülkenin özgürlükler
yitirilmeden güvenliğin, özellikle can ve mal güvenliğinin de
sağlanmasının gerekliliğidir. İnsanların kuzu
olmasını değil, hak ve hukukun herkese ve birinci
sınıf vatandaş olarak sahiplenildiği bir ülkenin
hedeflendiği bir Parlamentoda konuşmak büyük bir keyif vermektedir.
Önemli
olan, buradaki bu tasarı kefalet sözleşmesi değil -iyi
okunmadığı anlaşmadığı
anlaşılıyor- herhangi bir kefalet değil, MIGAnın
verdiği bir kefalettir.
Burada
söze getirilenlerden birkaç şey söylemek istiyorum. Özellikle
ALİM
IŞIK (Kütahya) Düzeltir misiniz, TIGA mı, MIGA mı?
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla) MIGA, MIGA.
Ya o
kadar çok şey yapıyoruz ki, o kadar çok şeyler konuyor ki, o
kadar çok kuruluşlar yapılıyor ki biz milletvekilleri, iktidar
milletvekilleri bile sayın bakanlarımızın
yaptıkları, Hükûmetimizin yaptıkları
çalışmaları takip etmekte zorlanıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHARREM
VARLI (Adana) Ya yağ kalmadı, vallahi yağ kalmadı. Yapma
bu kadar, yağ kalmadı ya!
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla) Sizin gibi okumayı, yazmayı takip etmeyen ya
da bu Hükûmetin son dokuz yıl içerisinde bu ülkeye katmış
olduğu katma değeri
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Kafanız fena hâlde karışık
sizin.
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla)
bu ülkenin söz konusu dünya içerisinde
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Hocam, şu kurbanı anlat, kurbanı!
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla)
ve kendi hinterlandında geldiği konumu
göremeyecekseniz ben ne yapayım.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Hocam, bir de bayram namazını tarif et gitmeden
evvel.
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla) İyi takip edeceksiniz, yarın da okuyun, biraz
sonra konuklara bakarsınız.
Parası olmayan esnaf. deniyor.
İnsanların cebinde parası yok. deniyor. Ben size söyleyeyim,
yeni Şırnaktan geldim, Mardinden geldim. Mardinde bin metrekarelik
bir arsanın fiyatı 1,5 milyon lira. Midyatta bin metrekarelik bir
arsanın fiyatı 2 milyon lira. Şırnakta beş
yıldızlı bir otel yapılıyor o muhteşem
dağların içerisinde
TUFAN
KÖSE (Çorum) Acıklı şeyler söylüyorsun, niye
sırıtıyorsun? Sırıtma!
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla)
ve yapılan bu çalışmalar, bu ülkenin
büyümesini, bu ülkenin zenginleşmesini ve zenginleşirken de alttaki
gruplarla üstteki gruplar arasındaki farkın
kapatılmasını ve Türkiyedeki herkesin Evet, ben Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan dolayı büyük bir gurur
duyuyorum. dedikleri bir ülkenin mensupları oldukları için de bu
fiyatlar geliyor. Katma değeri anlayamayan, ekonominin büyümesini
kavrayamayan, bu ülkede gelişmeyi göremeyen insanların Türkiyedeki
bu farklılığı anlayabilmesi, algılayabilmesi de çok
zor olacaktır.
12
Eylül tarihine kadar
12 Eylül, bu ülkede iki şeyi yansıtıyor.
Bir 12 Eylül vardır malum darbecilerin 12 Eylülü
TUFAN
KÖSE (Çorum)- Niye yargılamadınız?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Ne yaptınız, ne?
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla)
ama bir 12 Eylül vardır 2010 tarihinde bu ülke
çok güzel bir cacığı yedi.
TUFAN
KÖSE (Çorum)- Niye yargılamadınız 12 Eylülcüleri?
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla) Yapılmış olan cacığı
Bu
ülkenin vatandaşları, bu ülkenin Parlamentosu çok güzel Anayasa
değişikliği yapıyor. 12 Eylül 2010 tarihinde
yapılmış olan kısmi Anayasa değişikliği
referandumla bu ülke âdeta bir vesayetçi ipotekten kurtarılıp ülkenin
geleceğini garanti altına almış, 11 Haziran 2011de de
yüzde 50 mesajıyla bu cacığın nasıl
yapıldığını ve cacığın içeriğinin
ne olduğunu, cacığı nasıl yediğini de çok iyi bir
şekilde göstermiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ama cacığın nasıl olduğunu,
cacığın nasıl yendiğini bilmiyorsanız ben
söyleyeyim: Cacığın temel üç tane maddesi vardır
MUHARREM
VARLI (Adana) Ne cacığı ya! Ne cacığından
bahsediyorsun?
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla) Yoğurttur, salatalıktır, nanedir.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Konuya gel, konuya; bırak
cacığı!
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla) Bir de garnitürü vardır. Bu millet üçlü
cacığı çok rahat bir şekilde
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Anayasa değişikliğini
cacıkla mı eşleştiriyorsunuz?
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Mutfak
mı burası? Aşçıbaşı mısın?
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla)
42 tane kaseyle rahat bir şekilde yedi, üzerine
de yüzde 50lik bir pastayı da afiyetle midesine indirdi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Tıkının, tıkının!
NUREDDİN NEBATİ (Devamla) 2010 Eylül de
Cumhuriyet denildiği zaman benim. Ben ne düşünürsem bu toplum da
benim gibi düşünecek, benim gibi yaşayacak ve tüm kimlikler bir pota
altında eritilecek. anlayışının da ortadan
kaldırıldığı
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Ayıptır ya!
NUREDDİN NEBATİ (Devamla)
ve o zihniyetin
tarihin geçmişine atıldığı bir dönem olmuştur.
Cumhuriyeti cumhura bağlayan bir oylama olmuştur. Bu oylamanın
neticesi inşallah 2012 sonbaharına kadar gerçekleştirilecek ve
sivil toplumun gerçekleştireceği bir anayasanın da ön
kapısını açmış olmuştur.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Hangi sivil toplum
ya? Korku imparatorluğu yarattınız. Hangi sivil toplum?
NUREDDİN NEBATİ (Devamla) Anakronik yani
tarihi şaşırmış olan insanların, hangi tarihte
bulunduğunu bilmeyenlerin yani 2011 yılındayken hâlâ 20nci
yüzyılın karanlıklarında dolaşanların
Türkiyedeki o büyük değişimi anlayabilmeleri, algılayabilmeleri
ve o değişimle birlikte yaşabilmeleri, o değişimi
içselleştirebilmeleri ve içselleştirirken de cumhuriyet değil,
demokratik bir cumhuriyetle, halkın iradesinin konulduğu bir ülkeyi
de öğreneceklerdir.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Bu ülkenin
nasıl kurulduğunu bir düşünün.
NUREDDİN NEBATİ (Devamla)
Öğrenemeyeceklerse bekleyecekler, 2014 seçimlerinde yeni bir sandık
hezimeti inşallah bu tür çalışmaları göstermiş
olacaktır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu şimdi MIGAyla mı
alakalı? MIGA mı bu, MIGA mı?
NUREDDİN NEBATİ (Devamla) Ben bu vesileyle
MIGAyla ilgili yapılmış olan bu tasarının
inşallah önümüzdeki dönemde Türkiyeye çok önemli katkılar
sağlayacağını, küçük de olsa
1,2 milyar dolar küçük
rakamdır, 20 milyar dolar bütün dünyada kullanılan rakamdır.
2002 yılı öncesinde bankalara peşkeş çekilen 50 milyar
doların yanında 20 milyar doların dünya çapında ne kadar
ufak olduğunu, hele hele 2011 Türkiyesinde 1,5 milyon liralık bir
bütçeye kavuşan, millî gelire kavuşan Türkiyede 1,2 milyar
doların da artık çok basit, küçük bir rakam olduğunu da ifade
etmek istiyorum.
Değerli
Kurula saygılarımı arz ediyorum. Hayırlı
akşamlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Paçalarından cehalet akıyor.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Nebati.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz?
Sayın
Hocam kimlere kurbanın caiz olduğuna dair çok güzel bilgilendirdiler,
Allah razı olsun. Senede 2 defa kıldığımız namaz
var, bayram namazı.
BAŞKAN
Böyle bir usulümüz yok Sayın Vekilim, ne soracaksınız? Lütfen
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Onun da tarifini bir rica edeceğiz buradan, MIGAyla alakalıysa.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Tasarı üzerinde şahsı adına söz isteyen Ahmet
Toptaş, Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurun
Sayın Toptaş. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlamadan önce, egemenliği
halka veren, cumhuriyeti kuran, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel
Başkanı Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve Türkiye'nin ikinci Cumhurbaşkanı
İsmet İnönüyle birlikte cumhuriyeti kuran
kahramanlarımızın önünde saygıyla eğilmek istiyorum
(CHP sıralarından alkışlar) ve yüce Meclise
saygılarımı sunuyorum.
Ancak,
yüce Mecliste bulunan üç muhalefet partisini, benden biraz önce konuşan
konuşmacı, cacık tarifiyle tarif edip AKPyi pasta olarak
tarif etmesini de Meclisin ciddiyeti, cumhuriyetin ciddiyetiyle
bağdaştıramadığımı, herkesin burada
konuşurken buranın Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunun
farkında olarak konuşmasını istirham ediyorum.
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Tamam da cacığı zaten mevzu
ettiler. Cacığı da söyledi, ben de tarif ettim, ne yaptım
yani?
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, yüce Mecliste bir
itirafı da dinledik, kimin kurban kesebileceğini öğrendik.
İşçiler kurban kesemezler, işçilere kurban caiz
değilmiş.
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) - Yanlış söyledi, ben ne yapayım,
düzelttim, doğrusunu söylemeye gayret ettim.
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) - Görüştüğümüz sözleşmeyle ilgili
arkadaşlarım konuştular.
Dünyanın
16ncı büyük ekonomisi olduğumuzu söylüyor Sayın Başbakan
ve AKP. Dünyanın 16ncı büyük ekonomisindeki ülkede artık
işçiler kurban kesemeyecek, onlara caiz değil, ekonomik
koşulları müsait değil. Köylüler de
anlaşıldığı kadarıyla kesemeyecek, esnaflar da
kesemeyecek, memurlar da kesemeyecek, herhâlde pastayı yiyen AKPlilerden
başka bu ülkede kurban kesebilecek kimse kalmamış olduğunu
gördük. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 12 Haziran seçimlerinden sonra
oluşan 24üncü dönem Meclisinde bugüne kadar geçen süre içerisinde,
şöyle bir göz attığımızda bir tek yasa maddesi
görüştük yasa olarak. O da Meclisin kapandığı gün alelacele
Danışma Kurulundan getirilip Süresi geçiyor. diye mecburiyetten bir
yasa, tek maddelik bir yasa görüştük. Onun dışında, yüce
Meclisin önüne bir yasa tasarısı gelmedi ama yüzlerce yasada
değişiklik yapan kanun hükmünde kararnameler geldi.
Artık
Meclis Hükûmet tarafından devre dışı
bırakılmıştır. Buna dikkatinizi çekmek istiyorum.
Kanun hükmünde kararnameler acil durumlar için ve Meclisin
toplanmadığı zamanlar için çıkarılır. Bu kanun
hükmünde kararnamelere dayanılarak çıkarılan yasaları belki
konuyla ilgili bakanlar bile bilmiyor.
Değerli
arkadaşlar, Meclis açık, görüşmelere devam ediyoruz. İki
gün içerisinde, yine onlarca maddeyi taşıyan kanun hükmünde kararname
ile yeni yasalar çıkarılmış. İnanıyorum ki bir
tekinizin herhangi bir değişiklikten haberi yok.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Haberimiz var.
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Meclis devre dışı
bırakılmıştır. Mecliste denetim yolları
tıkanmaktadır. Bugün kabul ettiğimiz önergeyle, eğer bu
alışkanlık hâline getirilirse, bizim, artık, denetim
yetkimiz de elimizden alınmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Mecliste bir tek yasa maddesi çıkardıktan sonra ne
yaptık? Evet, Türkiye'nin en önemli sorunu olan terörü görüştük. Daha
çok kısa süre önce bir günde 24 şehit verdiğimiz terörü
görüştük. Türkiye'nin en acı, en ciddi sorunu görüşülürken
Sayın Başbakan taziye ziyaretindeydi, İçişleri Bakanı
da yoktu. Muhalefet İçişleri Bakanı nerede? diye sormaya
başlayınca, İçişleri Bakanına haber ettiler, bulup
geldiler, oturttular. Türkiye'nin en can alıcı sorununda, Türkiye'nin
en can alıcı sorununun görüşüldüğü bu Mecliste
Başbakan yok, İçişleri Bakanı bulunup gelindi ve
katılan 5 bakan vardı. Anlaşılıyor ki AKP
İktidarının Meclise ihtiyacı yok. AKP Grubunun da buna göz
yumduğu için Meclise ihtiyacının olmadığı
görülüyor.
Değerli
arkadaşlar, ne yapmak istiyor AKP? Meclisi devre dışı
bıraktı, yargıyı da halletti. Nasıl halletti biliyor
musunuz yargıyı? Referandum sırasında referandumun kabulü
için elinden gelen her şeyi yapan Demokrat Yargı Derneği
yargıçlarının referandumda hangi destekleri verdiğini
biliyorsunuz. Desteğiyle yargıyı, referandumu geçirdi. Ama
referandumda kendilerine çok büyük destek veren Demokratik Yargı
Derneğinin Eş Başkanı ne dedi biliyor musunuz
uygulamalarınızı gördükten sonra? Yargı Hallolundu,
Yargıçların Eşekli Demokrasi ile İmtihanı diye kitap
yazdı. Ne yazık ki yargı eşekli demokrasiyle halledildi.
Yargı da halledildi.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) O nasıl
laf öyle?
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Hemen ne yaptılar arkasından biliyor musunuz?
Anayasa Mahkemesindeki, Yargıtaydaki, Danıştaydaki
memurları bile değiştirdiler. Yirmi yıldır, yirmi
beş yıldır orada deneyim kazanmış memurlar tümü devre
dışı bırakıldı. Aynen Mecliste memur kadrosunda
kadrolaştıkları gibi Yargıtayda, Danıştayda,
Anayasa Mahkemesindeki memurlara bile tahammül edemediler. Yani yargı
halledildi. Neler yaptılar?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) O lafı
değiştir. O ne öyle?
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Değerli arkadaşlar, Yargıtayda
olanları görüyoruz.
YUNUS
KILIÇ (Kars) Konu neydi? Sayın Başkanım, konu neydi?
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Konu bu. Konu Türkiyeyi halletme konusu.
Yargıtaydaki
seçimleri görüyoruz. Yargıtayda yılbaşından bu yana
görevini bırakan, ağır baskılar gördüğü için görevini
bırakan 130 tane yargıç var, haberiniz var mı? Türkiye'nin
RECEP
ÖZEL (Isparta) Çalışmak istemediği için bıraktı.
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Evet, çalışma koşullarını
koymadınız yargıçlara. Biat etmeyen yargıç istifa etmek
zorunda kaldı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, uluslararası
sözleşmelere geleyim. Söyleyecek çok şey var da
Evet,
Libyada kardeşi Kaddafiden İnsan Hakları Ödülü alırken,
çadırda sarmaş dolaş poz verirken üç ay sonra ne oldu da
Kaddafinin teslimine göz yumdu?
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) MIGA ne MIGA?
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Ne vadedilmişti? Ne vadedilmişti?
İşte, Libyada şeriat. Şeriat mı vadedilmişti?
Şeriat için mi vazgeçmişti kardeşlikten?
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Bir dakika kaldı.
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) MIGA neydi?
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Uluslararası anlaşmaları
anlatıyorum size. Getirin görüşelim onları, MIGAyı
değil.
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Konuştuğumuz konu neydi?
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Esadla neyin pazarlığını
yaptığınızı, sonra kimlerle
yaptığınız pazarlık sonucu Esadı devre
dışı bıraktığınız anlaşmaları
getirin karşımıza.
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Konuştuğumuz konunun adını
söyler misin?
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Dört ay önce Esad kardeşinizdi
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Konuştuğumuz konunun adını
söyle!
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Onların Schengeni varsa bizim de Şamgenimiz
var. diyordunuz, ne oldu? Kimler hangi sözü verdi de şimdi
kardeşlikten vazgeçtiniz, Suriyeye saldırma planları
yapıyorsunuz, Suriye sınırına asker
yığıyorsunuz?
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Adı ne adı?
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) O gün Suriyeyle hangi anlaşmayı
imzaladıysanız onu getirin uluslararası anlaşma olarak!
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Tasarının adını ne?
Tasarının adını söyle!
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Amerikanın hangi projesine Suriyeyi terk
ettiyseniz, Amerikayla yaptığınız anlaşmayı getirin,
onları tartışalım burada.
Değerli
arkadaşlar
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Tasarının adını söyle!
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Sen kurbanın adını biliyorsun, ben
tasarının adını biliyorum, sen kurbanına devam et!
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Hadi bakalım, tasarının
adını söyle, kayıtlara geç!
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Değerli arkadaşlar
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Hadi bakalım!
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Değerli arkadaşlar
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Tasarının adını söyle, ayakta
alkışlayacağım!
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Değerli arkadaşlar, dün kardeşi
Kaddafiyi teslim edenler, yarın kardeşi Esadı teslim
edecekler, sonra
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Toptaş, teşekkür ediyorum.
AHMET
TOPTAŞ (Devamla)
Amerikanın politikalarına teslim olacaklar.
Böyle büyük Türkiye olmaz, Türkiye büyüktür!
BAŞKAN
Sayın Toptaş
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Türkiye büyüktür!
BAŞKAN
Sayın Toptaş
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Türk ulusu büyüktür! Kimsenin Türk insanını
büyütmeye hakkı yoktur
BAŞKAN
Sayın Toptaş, lütfen
AHMET
TOPTAŞ (Devamla)
Türk insanı zaten büyüktür!
BAŞKAN
Sayın Toptaş, lütfen, ama
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Sayın Başbakan bu ülkenin
insanlarını, Türkiye'yi büyütmek istiyorsa dönsün tarihe baksın!
BAŞKAN
Sayın Toptaş, lütfen kürsüyü terk eder misiniz.
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Dönsün tarihe baksın!
BAŞKAN
Lütfen Sayın Toptaş
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Türk ulusu zaten büyüktür, ihtiyacı da yoktur
Amerikaya.
BAŞKAN
Sayın Toptaş, lütfen kürsüyü terk edin.
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Vural.
Buyurun.
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, tabii, biraz önce birtakım
tartışmalar yaşadık ama gerçekten tarihî
şahsiyetlerimizi, Milli Kurtuluş Savaşımızın
önderini, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusunu bu konularda anarken bir
partinin genel başkanı sıfatına indirgeyerek burada,
bugünkü tartışmaların şeyine getirmek doğru
değil. O hepimizin Kurtuluş Savaşının önderidir.
Dolayısıyla, bu konuda siyasi çekişmeleri o günlere götürerek
sadece o yönüyle bir ifadede bulunmayı doğru
bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
Bugün,
bu açıklama bence bu bakımdan doğrudur.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Uzunırmak.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Bir önceki konuşmacı 2002 yılında
bankalara 50 milyar dolar civarında bir peşkeş çekildiğini
söyledi. Ben o dönem milletvekiliyim ve aynı zamanda mensubu olduğum
partim hükûmet ortağı. Burada bir yanlış bilgi vardır,
sataşma vardır. Aydınlatmak ve doğru bilgilendirmek için,
lütfen, söz istiyorum.
BAŞKAN
Sözleriniz tutanaklara geçti Sayın Uzunırmak. (MHP
sıralarından gürültüler)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Hiçbir şey geçmedi. Ne geçti?
BAŞKAN
Hayır, canım.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) - Hiçbir şey geçmedi Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tenkit ediyor. Her şeyde sataşma söz konusu değil yani.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) - Öyle bir şey yok. Herkes sözünün arkasında
olmalı. Öyle bir şey yok. Öyle bir 50 milyar dolar falan yok. Ben
bilgilendireyim Meclisi.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, konuşmacı, hatip sözünü söylemiş,
siz de yanlış olduğunu söylediniz, bunlar da tutanaklara geçti.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) - Böyle bir şey var mı?
O
zaman, burada herkes aklına geleni söylesin.
BAŞKAN
Var tabii. Böyle bir usulümüz de yok yani.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) - Ben sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Yok, söz veremeyeceğim çünkü tutanaklara geçti.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Nasıl bir usul bu Sayın Başkan?
BAŞKAN
Veremeyeceğim Sayın Uzunırmak. Veremeyeceğim diyorum
çünkü burada her gruptan sayın milletvekilleri çıkıyorlar,
karşı partiyi veya partileri tenkit ediyorlar. Bu, geçmişteki
bir uygulamayı tenkit etti.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Yalan söylüyor, partiyi tenkit etmiyor. Parti tenkidi
değil bu.
BAŞKAN
Tamam, tutanaklara geçti Sayın Uzunırmak.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başbakanın lafı geçtiği
zaman söz veriyorsun.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Benim partimi tenkit etmiyor, yalan söylüyor. Partiyi
tenkit etmiyor.
BAŞKAN
Tamam, tutanaklara geçti Sayın Uzunırmak.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) - Parti tenkiti değil bu.
OKTAY
VURAL (İzmir) Şimdi peşkeş çekilenleri ve alanları
burada konuşmazsan aynen sana iade ediyorum. Ben sana söyleyeyim, o
kurulan bankalarda sizin geçmişinizin izleri var.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Uzunırmak, oturun, ben
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, burada tarihe kayıt
düşüyor
BAŞKAN
Bu kadar konuşmadan sonra zaten
daha başka ne söylenecek Sayın Uzunırmak? Tutanaklara
geçti.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) - Böyle bir şeyin altından
kalkamazsınız. Çok ayıp bir şey. Bir milletvekili yalan
söylüyor.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Uzunırmak. Anlaşıldı
konu efendim. Lütfen, oturur musunuz.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) - Siz anladınız mı bunu?
BAŞKAN
Hayır, anlaşıldı konu zaten, tutanaklara geçti. Lütfen,
Sayın Uzunırmak
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) - Size hiç yakışmıyor bu.
BAŞKAN
Bu şekilde konuşmak size de yakışmıyor yani.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Ama size bu idare şekli yakışmıyor
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Uzunırmak, oturur musunuz yerinize.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) - Burada yanlış belgeler, yanlış
beyanlar geçiyor, bir hükûmet itham ediliyor.
BAŞKAN
Ben burada İç Tüzükü uyguluyorum Sayın Uzunırmak. Sözlerinizi
iade ediyorum. Size yakışmıyor.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) İade edebilirsin. Sen istediğini iade
edebilirsin. Her zaman hakkın var ona.
BAŞKAN - Size
yakışmıyor.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, çok önemli bir tasarıda
sayın konuşmacıların da çok ciddi katkı verdiği
bir görüşme yapıyoruz. Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına konuşan arkadaşımızın MIGA konusunda
cacıklı, kurbanlı açıklamasından sonra esas bu işin
ciddiyetine davet ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) - Bu konuda Sayın Hükûmetin temsilcisi Sayın
Bakanın MIGA konusunda bizi aydınlatmasını rica ediyorum.
Sayın Bakan bizi aydınlatırsa seviniriz efendim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Milletvekilim, böyle bir usulümüz yok.
Teşekkür
ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, parti grup başkan
vekilleri parti gruplarının meselelerini dile getirir. Ama
bakıyoruz milletvekili arkadaşlar istediği gibi konuşuyor.
Grup başkan vekillerini göreve davet ediyorum.
BAŞKAN
Tasarı üzerinde şahsı adına söz isteyen Abdullah
Çalışkan, Kırşehir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Çalışkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Bakanı dinlemek isterdik efendim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sen mi karar vereceksin Elitaş kimin
konuşacağına?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sen idare amirisin bir kere!
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Ne alakası var? Milletvekiliyim aynı
zamanda. İdare amiri olmakla ne oluyor yani? Ayıp ya!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Grup başkan vekilleri var!
BAŞKAN
Sayın Elitaş, Sayın Uzunırmak, lütfen oturun.
OKTAY
VURAL (İzmir) Milletvekili o ya!
BAŞKAN
Buyurun Sayın Çalışkan, siz devam edin.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Kırşehir) Sayın Başkan
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Grup Başkan Vekili var orada.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Milletvekiliyim ben.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Grup Başkan Vekili var orada.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Grup Başkan vekillerinin görevleri var. Benim de
milletvekili olarak sorumluluğum var.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Biz tebaa değiliz, milletvekiliyiz. Bak, tebaa ile
milletvekilini ayır.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, lütfen oturun!
Sayın
Elitaş
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) 27 milyar doların 24 milyar doları geri
döndü özelleştirmelerden.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 50 değil, yanlış söyledi. Ben de
katılıyorum sana; 50 değil, 70 milyar dolardı.
BAŞKAN
Sayın Elitaş
HASİP
KAPLAN (Şırnak) - Ayıp! Kürsüye saygılı olalım.
BAŞKAN
Sayın Çalışkan, siz lütfen devam edin, buyurun.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çok Taraflı Yatırım Garanti Kuruluşu Sözleşmesinin
Maddelerinde Yapılan Değişikliklerinin Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, tabii burada konuştuğumuz kanun tasarısı
Çok Taraflı Yatırım Garanti Kurumu, kısaca MIGA. Değerli
muhalefet milletvekillerimiz buraya çıktılar. Maalesef ben bu
muhalefet tarzını gördüğüm zaman şahsım adına
üzülüyorum.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sana göre yapalım muhalefeti!
AHMET
TOPBAŞ (Afyonkarahisar) Siz söyleyin de ona göre yapalım!
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Metinerin söylediklerine üzülmüyor musun?
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) Burada yeni bir Parlamento oluştu, yeni
arkadaşlarımız, milletvekillerimiz seçildi. Eminim onlar da dört
yıl önce benim yaşadığım
şaşkınlığı, hayal
kırıklığını ve üzüntüyü yeni seçilen
arkadaşlarımız da mutlaka yaşıyorlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ben isterim ki
Bu Parlamentoya
seçildiğimde en genç milletvekillerinden biriydim, şu anda yirmi yedi
yaşında milletvekili olan arkadaşlarımız var, bayan
milletvekillerimiz aramıza katıldı. Burada yaşanan
tartışmalar, buradaki üsluplar, buradaki seviyeler, gerçekten,
inanıyorum ki Parlamentomuzun en azından yüzde 90ını
rahatsız etmekte.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Doğru söylüyorsun, kalite düştü, doğru
söylüyorsun, haklısın!
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) Bu Parlamento Türkiye'nin yüzde 95ini temsil etme
kapasitesine sahip bir parlamento ve halkımız bizi seçerken bizden
çok şeyler bekliyorlar. Bu ülkeyi dünyanın ilk on ekonomisi, ilk on
ülkesi arasına sokmanızı bekliyorlar ama biz burada neleri
tartışıyoruz. Bunları görünce ben gerçekten muhalefet
partilerimiz adına üzülüyorum. Bunu çok samimi söylüyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sen kendi adına üzül, kendi adına!
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) Burada, bir uluslararası sözleşme
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Cacığa da üzülüyor musun?
ALİM
IŞIK (Kütahya) Cacığa da üzülüyor musun, cacığa?
Cacıkçı kimse ona söylesene, ona bir cevap ver!
OKTAY VURAL
(İzmir) Kendi adına üzül sen!
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) - Burada, uluslararası bir sözleşme
tartışılıyor ve saatlerdir bunu konuşuyoruz, hâlâ bir
tane kanun tasarısını onaylamış değiliz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Milletin tarihine küfrediyorsunuz! Bir de
kalkmış burada
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) - Ben şahsen evime gittiğim zaman, bu
Meclisten çıkıp evime gittiğim zaman gergin olmak istemiyorum,
stresli olmak istemiyorum.
MUHARREM
VARLI (Adana) Olma kardeşim, olma!
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) - Çocuklarımın
karşısına çıktığım zaman Yavrularım,
ben bugün bu ülke adına üç tane, dört tane -neyse- kanun
tasarısına imza attım, kabul ettim. demek istiyorum ama hâlâ
şu anda on tane -yanlış bilmiyorsam- gündemimizde
uluslararası sözleşme var, bunlar ilgili taraflarca
onaylanmış ve arkada da yüzlerce uluslararası sözleşme var,
biz burada hâlâ bir tanesini geçirebilmiş değiliz. Ne
tartışıyoruz? Kanun tasarısını mı
tartışıyoruz? Hayır.
OKTAY VURAL (İzmir) Hani konuşun diye
uzatmıştınız. Biraz önce Elitaş dedi ki: Konuşun
diye uzatıyoruz. Siz de konuşmayın diye söylüyorsunuz.
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Devamla) - Sayın
vekillerimiz çıktılar, ben dikkatle dinledim
Ben muhalefetimden
şunu beklerim: Bizi zorlayın. Nasıl zorlayın? Dersinize iyi
çalışın. Bu kanun tasarısını bir okuyun.
(Gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Cacık var mı
tasarıda?
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Devamla) - Neler
değişmiş, neler gelmiş, okuyun ve buraya gelin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Tasarıda cacık var
mı, yok mu onu söyle.
ALİM IŞIK (Kütahya) Komisyonlara gelmeyen bir
kanun tasarısı olabilir mi?
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Devamla) - Buraya gelin, deyin
ki: Ey Hükûmet, sen bu kanun tasarısını
imzalamışsın, şu maddede şu yanlışlık
var, şu maddede ülkemize böyle bir yanlış oluyor, böyle bir hata
var. Bizi, iktidarı zorlayın ama buraya çıkan hatipler ne
yapıyorlar?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Tasarıyı
bir komisyona götürün, bize değil.
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Devamla) - Tasarının
adını bile doğru bilmeden, hiçbir şekilde değinmeden
veya usulen öyle bir bahsedip ondan sonra veryansın ederek bizi suçlamaya
başlıyorlar veya işte Sen bunu dedin, ben bunu dedim. Ben
bunlardan rahatsızım. Geçmişi tartışmaktan
rahatsızım.
S NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bu tartışmayı
kim açtı?
OKTAY VURAL (İzmir) Grup başkan vekillerine
söyle.
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Devamla) - Geçmişten ders
alalım. Dün merhum Alparslan Türkeş tartışıldı,
bugün merhum İnönü tartışıldı, Ulu Önderimiz Atatürk
tartışılıyor. Bunlar tartışılacak konular
değil.
ALİM IŞIK (Kütahya) Bu
tartışmayı kim açtı güzel kardeşim?
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Devamla) - Bu şahsiyetler
tarihte yerlerini aldılar ve hepsine saygımız vardır.
Hiçbir şekilde tartışılmasını istemiyoruz.
Geçmişten ders alalım.
VELİ AĞBABA (Malatya) Doğru söylüyor.
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Devamla) - Atatürk kimsenin
tekelinde değil. Hepimiz Atatürkün sevgisiyle, saygısıyla
büyüdük, Ulu Önderimizdir bizim. (CHP sıralarından
alkışlar) Sizin de tekelinizde değil, sizin de sizin de.
Geçmişi tartışarak bir yere varamayız. Gelin, bu Mecliste
yeni kuruldu Meclis, hepimize hayırlı olsun- Türkiyeyi ilk on ülke
arasına nasıl sokarız, kendi otomobilimizi nasıl
yaparız, kendi tankımızı, kendi
uçağımızı, kendi helikopterimizi, kendi uzay uydumuzu
nasıl yaparız, bunları tartışalım.
Geçmiş geçti, geleceği tartışalım.
Lütfen, yeni bir Parlamentoyuz, bütün muhalefet vekillerimize, hepinize
saygımız, sevgimiz sonsuz, gelin, bu ülkenin geleceği bu
Parlamentoda tartışılsın. Ne diyoruz? Meclisin
itibarı düşük, milletvekillerinin itibarı yok. Bu sahneleri
gören milletimiz bize itibar eder mi Allah aşkına?
OKTAY VURAL (İzmir) Etmiyor size zaten.
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Devamla) Burada, gerçekten,
bizi seçen insanlar buradaki milletvekillerinin ciddi ciddi bu ülke
meselelerini tartıştıklarını görseler bu Parlamentonun
itibarı da o nispette artacaktır. Ama maalesef, ben burada
arkadaşlarımın arasında otururken de şöyle bir kulak
kabarttım, maalesef, dört yıl önce ben ne hissediyorsam aynı
hayal kırıklığını onlar da yaşıyorlar.
Burada bir şeyler üretmemiz lazım.
Hepimizin
değerleri var, hepimizin kutsalları var, hepimizin sevdiği var,
saydığı var. Bunlara saldırmakla, bunlara kötü söylemekle,
birbirimizi rencide etmekle varacağımız hiçbir şey yok.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Bu sözlerin AKP için de geçerli mi? Oraya bak biraz.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) Onun için, değerli muhalefet partileri, sizden
teknik muhalefet bekliyoruz, sağlam muhalefet bekliyoruz, dersinizi
çalışmanızı bekliyoruz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sen kendine bak yahu!
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) Tribünlere konuşarak, tribünlere,
halkımıza
Şu anda gerçi yayın yok, bizi görmüyorlar. Ama
yayın da olmaması nedeniyle biraz daha samimi konuşuyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Önce hakaret ediyor, sonra muhalefete laf yetiştiriyor
yahu!
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) Biz, gerçekten bunun kendi içimizde
kararını vererek, gerçekten bu ülkenin geleceğini birlikte
inşa etmemiz lazım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Çok utanıyorsan istifa et, git!
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) Milletimiz bizden Anayasa bekliyor, elbirliğiyle
bu Anayasayı çıkarmamız lazım. Toplum bizden, gençlerimiz,
kadınlarımız, bütün halkımız bizden bu ülke adına
bir şeyler yapmamızı bekliyor.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) MIGAyı konuş, MIGAyı!
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) Bizlerin tartışmasını
istemiyorlar. Size telefon edip de hiçbir seçmeniniz Sayın vekilim,
tartış orada, kavga et, birbirinize girin. diyor mu? Hayır,
hiçbirimizden bunu istemiyorlar.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Yalan söyleme. de diyor ama.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) Bizden bir şeyler üretmemizi ve Türkiye'nin
geleceğini çok daha iyi bir noktaya taşımamızı
istiyorlar.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Mehmet Metinere öyle söylemiş seçmeni, öyle
gelmiş o da!
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) Gelin, bunları tartışalım. Bizi
bu noktada zorlayın, dersinizi iyi çalışın.
OKTAY
VURAL (İzmir) Siz iyi çalışın, iyi
çalışın!
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) Buraya gelen kanun tekliflerini iyi okuyun,
içeriğini iyi okuyun ve bizi zorlayın. Belki bunu söylemek iktidar
adına doğru değil ama bütün samimiyetimle söylüyorum benim
gönlümden geçen muhalefet bu. Bırakın böyle
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sen gönlündeki iktidarı anlat!
OKTAY
VURAL (İzmir) Sen kendine bak yahu!
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) Az önce Vekilimin söylediği gibi, incir
kabuğunu doldurmayacak şeyleri tartışmayalım. (MHP
sıralarından incir çekirdeği sesleri)
OKTAY
VURAL (İzmir) İncir çekirdeği senin konuşmaların!
ABDULLAH ÇALIŞKAN
(Devamla) Maalesef, ben üzülüyorum, yani burada geçen zamana üzülüyorum,
burada yanan ışıklara üzülüyorum, bu çalışan personele
üzülüyorum. Bu kanun zaten 14 Kasım 2010da yürürlüğe girmiş,
Parlamentomuza gelmiş. Daha yüzlerce uluslararası kanun var, biz
burada bir kanun tasarısını bile geçiremedik. Ben
buradan evime gideceğim çocuklarıma ne diyeceğim?
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Kanun hükmünde kararnameleri söyle
çocuklarına.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) Baba bugün Mecliste ne yaptın?
Tartıştık yavrum, konuştuk, tartıştık.
Bir ilerleme kaydettiniz mi? Hiçbir şey yapamadık, tartıştık.
Allah
aşkına elinizi vicdanınıza koyun, birbirimizi suçlayarak,
birbirimizi rencide ederek, birbirimizi üzerek varacağımız
hiçbir yer yok. Bu ülke hepimizin, hepimiz aynı geminin içindeyiz, el ele
vererek, yapıcı muhalefet yaparak, teknik muhalefet yaparak, bu
ülkeyi hep beraber inşallah, hepimizin içinde yaşadığı
bu gemiyi inşallah dünyanın ilk on ülkesi arasına
sokacağız.
OKTAY
VURAL (İzmir) Siz yıkıcı iktidar, biz yapıcı
muhalefetiz.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) Bunu siz de istiyorsunuz, bunu biz de istiyoruz. Siz
de iktidara bu anlamda yapıcı ve teknik muhalefet yaparsanız biz
sizden istifade etmek istiyoruz, sizin fikirlerinizden, sizin projelerinizden
istifade etmek istiyoruz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Vekilim, söyle de kanun hükmünde kararnameleri
çıkarmasın Hükûmet?
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) Geçtiğimiz günlerde terörü konuştuk.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Niye altı tane kanun hükmünde kararname çıktı?
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) Saatlerce terörü konuştuk, ortaya çıkan
somut ne var deseniz inanın hiçbir şey yok.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Niye müdahale etmiyorsunuz Sayın
Başkan?
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Buna hakkınız var mı Sayın
Başkan?
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) Gelin, sizler de somut projelerinizle konuşun,
sloganları bırakalım. Somut projelerle Ey iktidar, şunu
yapman lazım
BAŞKAN
Sayın Çalışkan, konuyu konuşun lütfen.
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla)
bunu yapman lazım, bizim çözüm önerimiz bu.
diyerek bize de yol göstermeniz lazım.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, niye konuya
çağırmıyorsunuz?
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla) Bizim sizlerden beklediğimiz bu ve inşallah
yeni Parlamento bu anlamda hepimiz için doyurucu olur, tatmin edici olur
MUHARREM
VARLI (Adana) Cacıktan bahset, nasıl yapılır, nasıl
yenilir!
ABDULLAH
ÇALIŞKAN (Devamla)
inşallah çoluk çocuğumuzun
karşısına çıktığımız zaman görevimizi
yerine getirmiş, maaşımızı hak etmiş ve
vicdanımız rahat bir şekilde çıkarız diyorum.
Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çalışkan.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan yani burada milletvekilleri olarak
biz görevimizin ne olduğunu biliyoruz ve burada milletvekillerine ders
vermeye kalkanların önce kendi derslerine iyi çalışmaları
lazım. Biz burada sözümüzü söyleriz. Bizim gözlerimiz var görüyor,
kulaklarımız var duyuyor, haksızlık
karşısında susan dilsiz şeytan da değiliz. Burada
konuşuyoruz ama her şeyden önce bu parmaklar kalkarken hiç olmazsa
önce bir vicdana, sonra bir de akla değindikten sonra kalkarsa iktidar
olarak daha hayırlı bir iş yaparsınız.
Parmaklarınızı başkalarının vicdanına teslim
etmeyin, aklına teslim etmeyin. (MHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, usulün hangi
maddesine göre yapılıyor bu konuşma? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Aynen şu an tabi olduğumuz usule göre.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 72nci maddesine göre
görüşmelerin devam etmesine ilişkin önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İç
Tüzük 72nci madde uyarınca görüşmelerin devam etmesini arz ederiz.
Lütfü
Türkkan Ahmet Duran
Bulut Alim
Işık
Kocaeli Balıkesir Kütahya
Enver
Erdem Seyfettin
Yılmaz Mesut
Dedeoğlu
Elâzığ Adana Kahramanmaraş
Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Osmaniye
Gerekçe:
Milletvekillerimizin
tasarı hakkında daha ayrıntılı bilgi sahibi
olmasını temin etmek için verilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Karar yeter sayısı
BAŞKAN - Karar
yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri,
karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Kaplan, buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, demin konuşmacıyı
dinlerken, tabii, gruplarımıza yönelik söylemler oldu. Biz sabahki
önergede görüşlerimizi açıkladık, Türkiyenin gündemini
tartışmak istiyoruz. Gerçekten, saat 23.00e kadar uzatılan bir
Meclis gündemine eğer doğru dürüst Türkiye gerçeğini, gündemini
koymazsanız, milletvekillerine yirmi dört saat, kırk sekiz saat
önceden neyi konuşacağını,
tartışacağını bilmiyorsa, milletvekilleri önceden bir
hazırlık yaparak gelme imkânı bulamıyorsa kürsünün önüne,
300-400 kadar milletvekilini buraya koyarsanız boş boş
birbirleriyle kavga ederler, başka bir şey olmaz. Bu bir tarz
değil, bir üretim, bir verimlilik tarzı değil bu. Biz
arkadaşlara bunu gerçekten aklıselim söylüyoruz. Gelin, Meclis
gündemi bir hafta, on beş gün önceden belli olsun. Kim neyi
konuşacak, kim neyin görevini alacak, bir araştırsın,
hazırlıklı gelsin, bilimsel gelsin, doğru dürüst
konuşsun. Birbirimizden yararlanalım. Biz bunu istiyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkanım, gerçekten bu ruh
hâli iyi değil Meclisin. Bu gidişat iyi değil. Bu saat bu
sözleşmeler için on biri mi istiyorsunuz? Yani sizi kurtaracak mı bu
çalışma? Hayır.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, konu anlaşıldı ve tutanaklara geçti
sözleriniz.
Teşekkür
ederim.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Ama mutabakat olur, diyalog olur, uzlaşma
olursa saat on birlere gerek kalmaz. Doğru dürüst, yerinde de bu
işler halledilir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
İç
Tüzükün 81inci maddesine göre yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır. On dakika soru sorma, on dakika cevap verme süresidir.
Sayın
Işık, Sayın Oğan, Sayın Varlı, Sayın Bulut,
Sayın Korkmaz, Sayın Türkkan, Sayın Türkoğlu, Sayın
Yeniçeri, Sayın Özel, Sayın Demiröz, Sayın Yılmaz,
Sayın Ayhan, Sayın Köse, Sayın Kaplan, Sayın Susam,
Sayın Vural, Sayın Çirkin, Sayın Öztürk, Sayın Bayraktutan
ve Sayın Uzunırmak soru sormak için sisteme girmişlerdir. Birer
dakika süre vereceğim.
Sayın
Işık, buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, tasarı, tali komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuyla Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna havale
edilmiş olmasına rağmen bu komisyonlarda görüşülmemiş
ve komisyon başkanlığının görüşü de
alınmamıştır. Bu yaklaşımı Hükûmet
temsilcisi olarak doğru buluyor musunuz?
İkinci
sorum: Çok Taraflı Yatırım Garanti Kuruluşu tarafından
ülkemizdeki yabancı yatırımlara ilişkin toplam 1,2 milyar
ABD doları bir garanti sağlandığı ifade edilmektedir
gerekçede. Bu 1,2 milyar dolarlık garanti kapsamında hangi ülkelerin
hangi şirketlerinin yatırımları yer almaktadır? Bu
şirketler içerisinde ABD ve İsrail şirketleri var
mıdır?
Üçüncüsü:
Türkiye'nin başka ülkelerdeki 177,5 milyon ABD dolarlık garanti
kapsamındaki hangi şirketlerinin yatırımları söz
konusudur?
Bilgi
verirseniz teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Oğan
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Başkanım teşekkür
ederim.
Çok
Taraflı Yatırım Kuruluşu (MIGA)
sağladığı yatırım garantisini bir sigorta
şirketi gibi dönüp ilgili devletten tahsil etmekte midir? Eğer tahsil
ediyorsa daha önce Bergamada siyanürle altın arayan Eurogold şirketi
bu anlamda Türkiyeye müracaat etmiş midir ve bunun
karşılığında Türkiyeden herhangi bir ücret, herhangi
bir miktar para alınmış mıdır?
Bir
diğer sorum: Millî Eğitim Bakanımız da buradayken,
şehit öğretmenlerle ilgili Millî Eğitim
Bakanlığımızın bir çalışması var
mıdır? Bu kadar işsiz öğretmenimiz varken hâlen
BAŞKAN
Sayın Oğan, yalnız Tüzük gereği konuyla ilgili soru sorma
hakkınız var.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) -
vekil ve ücretli öğretmen
kullanılmasının gerekçesi nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Varlı
MUHARREM
VARLI (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakana soruyorum: Geçmiş yıllarda zenginliğiyle Türk filmlerine
konu olan Adana ilimiz, devri iktidarınızda ne yazık ki şu
anda işsizlikte ve fakirlikte birinci sırada, yatırımlardan
da en az pay alan ikinci ilimiz. Adanada sanayi tesisleri bir bir kapanır
hâle geldi, işsizlik had safhada, açlık ve yoksulluk had safhada. Bu
konuda Adanaya yeni yatırımlarınız var mıdır?
Adanadaki işsizliği önlemek adına ne gibi projeleriniz
vardır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bulut
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Bakan, Türkiye Şeker
Fabrikaları Anonim Şirketinin yeterli miktarda pancar üretimi
olmaması gerekçe gösterilerek 2011-2012 yılında Balıkesir
Susurluk Şeker Fabrikasında üretime ara verilmiştir. İlçede
faaliyet gösteren yirmiye yakın iş kolu da bu durumdan olumsuz
etkilenmiştir. Fabrikada çalışan toplamda 355 kişi
başka yerlerde çalışmak üzere gönderilmiştir. Şeker
pancarı alımında fiyat, bölgelerde üretilen pancarın polar
değerinin fiyatlandırmasında esas standart değer olan yüzde
16nın altında kalması sebebiyle bölgede üreticiler şeker
pancarı üretememektedir. Balıkesir Susurluk Şeker
Fabrikasında bilerek, planlı olarak şekerlerin, pancarın
polarının düşürülmesi için kömür yerine siyah taş
gönderildi, on gün fabrika çalışmadı, orada yatan
pancarların polar değeri düştü ve fabrikanın zarar etmesine
sebep olundu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) - Bu bilinerek satışa sunulan bir
fabrika mıdır?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Korkmaz, buyurun.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Bakan, dış ticaret
açığının gittikçe büyüdüğünü, bu açığın
ülke ekonomisi açısından büyük bir olumsuzluk arz ettiğini,
ekonomiyi yöneten, sizin atadığınız ekonomi
bürokratları da içinizdeki ekonomist siyasetçiler de ifade ederken, bu
açığın giderilmesi yönünde, dış borcun borçla
finansmanı politikasından başka nasıl bir çözüm ürettiniz?
Bundan sonraki düşünceniz nedir?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Türkkan
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli üyeler; biraz evvel
arkadaşlarımızın yoğun bir şekilde
tartıştığı Çok Taraflı Yatırım Garanti
Fonuyla alakalı bir sorum olacak Sayın Bakana.
Türkiyede,
bu 1,2 milyar dolar garanti kapsamında olan, politik risklere
karşı garanti kapsamında olan yatırımlar doğrudan
yatırımlar mıdır yoksa portföy yatırımları
mıdır, bunları öğrenmek istiyorum.
Bir de
daha önce Türkiye'nin can damarı sayılan önemli kuruluşlardan
özellikle Telekomun sayın İktidarla yakın ilişkide olan
bir şirkete satılmasından sonra bu şirketin
aldığı Telekom şirketi de bu kapsamda Garanti Fonu
tarafından riskleri üstlenilmiş midir? Zira, bu fonun içerisinde
Türkiye'nin de binde 48 oranında, 8,1 milyon dolar civarında bir
ortaklığı var. Türkiye hem satıp hem de politik risklere
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli)
karşı bunları garanti altına
almış mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Türkoğlu
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ben de
özellikle dış borçlar açısından cumhuriyet döneminin en
yüksek faizini ödeyen bu hükûmetlerin bu fonla daha da büyük bir risk
aldıklarını düşünüyorum, bu konuda açıklama
bekliyorum.
Diğer
taraftan da hepimizce malum olduğu üzere Anayasanın 41inci
maddesinin ikinci fıkrası Devlet, ailenin huzur ve refahı için
gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar. hükmünü amirdir.
Devlet Anayasa ile ailenin korunmasını, bütünlüğünü esas
almış, kanunlarımız da buna göre dizayn edilmiştir.
Bugün Hükûmet sıralarında Hükûmeti temsilen bulunan Sayın Millî
Eğitim Bakanı, 2011 yaz döneminde eş durumundan tayinleri
kapatmak suretiyle öncelikle kendi mensubu olan Millî Eğitim
müfettişlerinin ve Ramazan Bayramı arifesinde kararnamesi çıkan
mülki idare amirlerinin eşlerinden ayrı vazife yapmalarına sebep
olmuştur. Millî Eğitim Bakanlığımızın nur
topu gibi sorunları vardı, bir de yönetim sorunu eklenmiştir. Bu
hususta da Sayın Bakanın açıklama yapmasını
bekliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yeniçeri
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üretimden daha fazla tüketim, gelirden daha fazla gider,
ihracattan daha fazla ithalat, icattan daha fazla taklidi esas alan bir sistem
açık verir. Böyle bir ekonomi, ticaret ve tüketim toplumu yaratır. Bu
açık, sıcak para ve dış yatırımlarla dengelenmeye
çalışılır. Dış yatırımları garanti
etmek ve borçları bu yolla finanse etmek kalıcı çözüm
değildir. Cari açıkları finanse etmek için dış
yatırımları garanti etmek de çıkış yolu
değildir. Yıllık 70 milyar dolar dışarıya
açık veren bir ekonomi, hiç sürdürülebilir değildir. Türkiye'nin
dış yatırımlarını bu denli cömert biçimde garanti
etmek, serbest piyasa ekonomisinin gereği olabilir ama Türkiyede
hayvancılık, tarım, ticaret, turizm, sanayi üretimini
nasıl, hangi yolla garanti etmeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Bakan Ömer Dinçeri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı sırasında bir meslek örgütünün yöneticisi
olarak yakından tanıdım. Bu yüzden kendisinin kamuoyunda çok
tartışma yaratan açıklamalarını
şaşırtıcı bulmuyorum çünkü kendisinin devletçe verilen
sözleri hiç önemsemeyen, devlette devamlılık ilkesini dikkate
almayan, diyaloğa kapalı, partisinin milletvekillerinin dahi
iletişim kuramamaktan şikâyet ettiği bir yapısı
vardır. Kendisi ortak aklı aramaktan son derece uzak, sosyal
kesimleri, özellikle meslek örgütlerini birer paydaş değil, birer
düşman, yok edilmesi gereken yapılar olarak gören antidemokratik bir
kişiliktir. Kendisi her öneriye Ben üniversite hocasıyım, ben
bilirim. diyen ancak hem bilmeyen, daha kötüsü, bilmediğini de bilmeyen;
kişisel web sayfasında maymunların öğrenilmiş
çaresizlik hikâyelerini anlatan bir hak arama düşmanıdır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, böyle soru olmaz! Sayın Başkan
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Lütfen, Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Geçmiş bakanlık dönemi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Soru-cevap
işlemi Sayın Başkan, eleştiri değil.
BAŞKAN Sayın Demiröz, buyurun.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Bursa ili Mustafakemalpaşa Hamzabey
İlköğretim Okuluyla ilgili, Sayın Millî Eğitim
Bakanını burada bulmuşken, soru sormak istiyordum ancak
BAŞKAN Sayın Demiröz, lütfen, tasarıyla
ilgili soru soracaksınız efendim.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa)
Sayın
Bakanın, Sayın Bakan Ömer Dinçerin Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk
ve Sayın ikinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü için
yanlış ifadelerde bulunan Hatibi bir Devlet Bakanı olarak
alkışlaması beni çok üzmüştür. Sayın Bakana
yakıştıramadığımı ifade etmek istiyor ve bu
nedenle de soru sormuyorum.
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Çok Taraflı Yatırım Garanti Kuruluşu
Sözleşmesi gibi ayrıntıyla uğraşırken kendi
yatırım potansiyellerimizi harekete geçiremiyoruz. 2006
yılında Ceyhan Enerji İhtisas Bölgesi ilan edildi. Sayın
Cumhurbaşkanı ve Başbakan petrollerin akmaya
başlamasıyla beraber burada törenler düzenleyip Burası ikinci
Rotterdam olacak. Rafineri tesisleriyle, petrokimya tesisleriyle 10 milyar
dolarlık yatırımlar yapılacak, binlerce kişilik
istihdam sağlanacak. denildi. Ancak bu söylenen 2006 yılından
beri ne yazık ki bu bölgeye tek çivi çakılmadı.
Yatırımcının önünü açacak düzenlemeler yapılmadı,
daha müteşebbis heyet bile oluşturulamadı. Arazilerin tasnifi
yapılıp hangi alanlar orman, hangisi hazine, hangisi şahıs
arazisi belirlenmedi, kamulaştırmalar yapılamadı, altyapılar
oluşturulamadı. Bu Ceyhan bölgesiyle ilgili, Sayın
Bakanımdan soruyorum, bu yatırımların, yabancı
yatırımcıların ve yerli yatırımcıların
önünü açmayı düşünüyorlar mı?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, buyurun.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Tabii,
tasarıyla direkt ilgili olmayan çok sayıda soru var.
BAŞKAN
Cevap vermezsiniz onlara Sayın Bakanım.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Vakit yettiğince ve bilebildiğim
konulara cevap vermeye çalışacağım.
Bir
defa, Tali komisyonda görüşülmedi. dedi Sayın Milletvekilimiz
Işık. Tali komisyonlarda görüşülmesi için yeterli süre
tanınmış ana komisyon tarafından ancak o süre içinde tali
komisyonlarımız görüşmemeyi takdir etmişler. O, Meclisin,
komisyonlarımızın takdiri. Hükûmet olarak buna herhangi bir
şey söylememiz söz konusu değil. Meclisimizin
komisyonlarının takdiri, Hükûmetimizin yetkisinde olan bir husus
değil. Tabii ki bütün komisyonlarda görüşülürse daha iyi olur, daha
etraflıca tartışılabilir ama ana komisyonda
görüşülmesi de, uzmanlık komisyonunda görüşülmesi de herhâlde
yeterli bir değerlendirme imkânı sağlamıştır diye
düşünüyorum.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Bakanım, Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşüldü mü?
BAŞKAN
Sayın Milletvekilim, lütfen
Sayın Bakan cevap veriyor.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Vakit çok dar, müsaade ederseniz cevap vermeye
çalışayım. Çok sayıda soru var.
BAŞKAN
Sayın Bakan, siz sorulara cevap verin lütfen.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) 1,2 milyar dolar garanti sağlandı,
kimler var? dediniz. Burada gizli kapaklı hiç bir şey yok. Listeler
burada, tek tek okumaya çalışırsam çok vakit alır, size
fotokopilerini verebiliriz. Hangi şirketlerin bundan
faydalandığı çok açık, net, burada belli. Bunlar böyle
gizli kapaklı işler değil. Bunların listelerini
arkadaşlarımız size verebilirler.
Ayrıca
bir rakamı da düzeltmek isterim. Bana bürokrat
arkadaşlarımızdan gelen not da sağlanan garanti
tutarının, yani ülkemizde yapılan yabancı sermaye
yatırımlarına sağlanan garanti tutarının 1,6
milyar dolar olduğu ifade ediliyor.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Gerekçede öyle yazılmış ama.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Değişik tarihler itibarıyla
verilmiş olabilir, bunu da bu vesileyle -evet, gerekçeden bu yana
değişen bir rakam- düzeltmiş olalım.
Diğer
spesifik şirketlerle ilgili konuları da, yine dediğim gibi
listeler belli, oralardan size bilgi olarak verebiliriz.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Devletten rücu hakkı var mı bir sigorta
şirketi gibi?
BAŞKAN
Sayın Bakanım, lütfen siz soruları cevaplamaya devam edin.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Devletten rücu hakkı var mı?
diyorsunuz. Bunu şöyle söyleyelim: Bu ülkeye herhangi bir mükellefiyet
getirmiyor. Ülkemizde yapılan yabancı sermaye
yatırımları itibarıyla ve Türk
yatırımcıların diğer ülkelerde
gerçekleştirdiği yatırımlarda MIGA tarafından
sağlanan garantiler kapsamında ortaya çıkan yükümlülükler
ülkemize bir yükümlülük getirmiyor.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Efendim, diyelim ki MIGA Bergama Şirketine
100 milyar dolar...
BAŞKAN
Sayın Bakan, siz devam edin cevap
vermeye.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Şimdi, karşılıklı
konuşmayalım...
OKTAY
VURAL (İzmir) Aslında konuşsaydınız daha iyi olurdu
Sayın Bakan.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) ...sonra isterseniz daha detay bilgiyi
arkadaşlarımız iletirler.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Soruma cevap vermiyorsunuz ki Sayın Bakan.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Ülkeye bir mükellefiyet getirmiyor, çok
açık ve net söylüyorum.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Türkiyeden bunun parasını alıyor
MIGA.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Ülkemize bir mükellefiyet getirmiyor.
Sayın
Millî Eğitim Bakanımıza ilişkin çok sayıda sorular
oldu. Tabii, kendisi, herhâlde cevap vermek istediğinde verir fakat
hakaret içeren ifadeler de oldu. Bu da Millî Eğitim Bakanımıza
ne kadar çok görev düştüğünü gösteriyor. Bu ülkede gerçekten millî
eğitimde sadece teknik anlamda değil çok daha farklı anlamda bir
eğitime ihtiyacımız olduğunu da bazı ifadeler
gösteriyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Adanayla
ilgili, işsizlikle ilgili bir sorusu oldu Sayın Milletvekilimizin.
Yatırımlarla ilgili şu an detay bir bilgi yok elimde, onu temin
edip verebiliriz zaten il bazında dökümünü yayınlıyoruz.
İşsizlikte Adana ilimiz, doğru, ön sıralarda fakat
istihdam oranı dediğimiz bir şey de var. Orada Adana ilimiz
aslında daha yukarı sıralarda. Yani iş gücüne katılma
oranının yüksek olduğu illerde işsizlik oranı yüksek
olsa da çalışan sayısı da yüksek olabiliyor. Adana ilimiz
aslında çalışan sayısı itibarıyla, istihdam
oranı itibarıyla çok kötü durumda olan illerimizden değil ama
göç aldığı için muhtemelen işsizlik oranı yüksek ama
onda da son dönemlerde ciddi bir düşüş olduğunu ben biliyorum.
Daha net bilgileri isterseniz daha sonra size aktarabiliriz.
Şeker
fabrikasıyla ilgili konu, tabii spesifik bir konu, bir yönetim
hatasından bahsediyorsunuz. Onunla ilişkin çok şahsi bir bilgim
yok. Bu, Özelleştirme İdaresine bağlı biliyorsunuz, Maliye
Bakanlığımız da bu anlamda irtibatlı, teknik olarak da
belki diğer bazı bakanlarımız da. Yani o konuyla ilgili
doğrusu net bir şey söylemem mümkün değil.
Bir
yönetim kusurundan bahsediyorsunuz. Doğru mudur, değil
midir, tabii ki bakılmasında fayda var.
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) Satmak için mi acaba göz yumuluyor?
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Öyle bir şey olamaz tabii. Satmaya karar
verirseniz satarsınız, satıncaya kadar da iyi işletmek
bütün yöneticilerin yükümlülüğüdür. Böyle bir şey düşünülemez.
Ama yönetimde kusurlar olabilir, hatalar olabilir. Satılacak olanlarda da
olabilir, olmayanlarda da olabilir. Bunlar ayrıca
tartışılması gereken hususlardır.
Dış
ticaret açığıyla ilgili değişik milletvekillerimizin
soruları oldu, cari açık meselesi üzerinde durdular. Gerçekten
ülkemizde bu meselenin tartışılması lazım. Biz mali
dengeler itibarıyla, bütçe dengeleri itibarıyla, çok şükür,
birçok ülkeyi kıskandıracak durumdayız. Avrupa Maastricht
Kriterlerine uymuyorken bizim mali dengelerimiz buna uygun hâlde. Borç
oranlarımızın, borçlarımızın millî gelire
oranı da yine çok çok düşük, Avrupayla mukayese ettiğinizde.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Bakan, millî gelir değil, yurt içi
hasıla.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Bu sene itibarıyla yüzde 40ın
altına inmiş durumdayız. Bankacılık sistemimiz son
derece sağlam. Bu anlamda da dünyadaki bu küresel krizin
yaşandığı ortamda pozitif bir şekilde
ayrışan ülkeler arasındayız. Ancak cari açık,
dediğiniz gibi, mutlaka izlememiz gereken bir konu. Biz de zaten bunun
farkında olduğumuz için son hazırladığımız
orta vadeli programda işin en temel hususlarından biri olarak cari
açığı önümüze koyduk. Buna dönük çok çeşitli tedbirler ve
politikalar hem kısa vadeli olarak hem orta ve uzun vadeli olarak bu
dokümanımızda yer alıyor. Meclisimizde bütçe sürecinde de eminim
tartışılacaktır. Burada her türlü fikre de açık
olduğumuzu çok net bir şekilde belirtmek isterim.
Ülkemiz
enerjisi olmayan bir ülke, dışarıdan enerjiye
bağımlı bir ülke.
OKTAY
VURAL (İzmir) Enerjik bir ülkeyiz ama.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Diğer taraftan, ara mallarında
özellikle yerli üretimi daha çok artırmamız gerekiyor. Bir taraftan
da doğrudan yabancı sermayeyi artırıp cari
açığın finansmanının kalitesini artırmamız
gerekiyor. MIGA da bu anlamda önemli enstrümanlardan bir tanesi. Yani cari
açığı sıfırlamak diye bir şey Türkiye için bu
aşamada söz konusu değil. Gelişmekte olan bir ülkeyiz,
dünyanın tasarruflarını da kullanmalıyız. Bu kötü bir
şey de değil. Dünyanın tasarruflarını alıp daha
hızlı bir şekilde büyüyebiliyorsanız mesele yok. Ama bunun
elbette ki düzeyi ve şekli önemli, bunu nasıl finanse ettiğiniz
önemli.
OKTAY
VURAL (İzmir) Yani yurt içi tasarruf önemli değil mi?
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Bunu da Türkiye olarak bugüne kadar finanse
ettik ama sürdürülebilir bir şeklide götürmek için çeşitli tedbirler
de alıyoruz, almaya devam edeceğiz.
Portföy yatırımlarını
mı kapsıyor, doğrudan yatırımları mı? diye
bir soru oldu. Bu, doğrudan yatırımları kapsıyor.
MIGA, Çok Taraflı Yatırım Garanti Kuruluşu, portföy
yatırımlarını değil doğrudan
yatırımları kapsayan bir husus. Onu da belirtmek isterim.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Telekomla ilgili bir soru
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Yine Ceyhan enerji bölgesi, enerjiyle ilgili
hususlar, tabii ki bunlar çok önem verdiğimiz hususlar. Son Teşvik
Kanunumuzda da biz büyük ölçekli yatırım dediğimiz
konuları teşvik ediyoruz. Onlar arasında bu büyük ölçekli
projeler de yer alıyor. Türkiye bir taraftan bir transit ülke, bir
taraftan da gerçekten burada enerji olarak, doğal gaz olarak, petrol
olarak ithal ettiğimiz ürünlerin katma değerini artırıp
pazarlama anlamında da bu bölgemiz önemli fırsatlar sunuyor. Burada
mutlaka bu potansiyel değerlendirilecektir. Bunun altyapısı
oluşturulmuş durumda. İnşallah dünyadaki, ülkemizdeki
yatırım ortamı içinde bu bölgemiz hızlı bir
şekilde bu yatırımları almaya devam eder diye ümit
ediyorum.
Tabii,
baktığınız zaman sorulan sorular çok değişik
alanlardan. Olabildiğince, dilimiz döndüğünce cevap vermeye
çalıştık. Ben bütün milletvekillerimize yorumlarından
dolayı, katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Bu
kanunun da hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Sayın
Dinçer, bir söz talebiniz var, buyurun.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Evet,
Sayın Başkan çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Ne için söz istiyorsunuz Sayın Bakan?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Az önce benim
ismimi zikrederek bir arkadaş bazı ifadeler kullandı. Ona dair
BAŞKAN
Ne ifadesi kullandı Sayın Bakanım?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Benim
şahsıma yönelik birtakım hatta hakarete varan ifadeler
kullandı. Ben ona karşı çok kısa bir açıklama
yapacağım -merak etmeyin- söz hakkı tekrar doğurmayacak
şekilde.
BAŞKAN
İç Tüzükün 69uncu maddesine göre iki dakika süre veriyorum Sayın
Bakan.
Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Millî Eğitim Bakanı Ömer
Dinçerin, Manisa Milletvekili Özgür Özelin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) Evet,
teşekkür ediyorum.
Az
önce milletvekillerinden birisi, ismini bilemiyorum, tahmin ediyorum yeni
arkadaşlardan birisi, zannediyorum kendisini fark ettirmek istiyor.
Dolayısıyla da bana taş atarak veya bir bakana sataşarak bu
farkındalığı sağlayacak bir tavır içerisinde oldu
ve daha çok benim ismimi zikrederek benimle ilgili birtakım şeyler
söyledi. Bunların hepsinin ben cevabını verdim, bunların kendisinin
ulaştığı web sitesinde de ayrıntısıyla
bilgileri var. Kendisini tebrik ediyorum, bir kere benim web siteme
ulaşmayı başarmış, bu kabiliyeti var, ama orada az
önce anlattığı hikâyelerden başlık olarak Yönetim
Dersleri başlığı vardı o hikâyelerin bulunduğu
yerde ve onlardan ders çıkarılsın diye konuldu, zannediyorum onu
çıkarmayı henüz başaramamış, diğer hikâyeleri de
okusun lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Çok Taraflı Yatırım
Garanti Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/467)
(S. Sayısı: 40) (Devam)
BAŞKAN
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunacağım, ancak oylamanın
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Sayın Bakan beni kastederek benim
BAŞKAN
Bir saniye, şu işlemi tamamlayım ondan sonra. Daha önce
söylemeniz gerekirdi, bir saniye.
Oylamanın
açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge
vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Açık
oylama yapılmasını arz ederiz.
Oktay
Vural, İzmir? Burada.
Ali
Uzunırmak, Aydın? Burada.
Emin
Haluk Ayhan, Denizli? Burada.
Alim
Işık, Kütahya? Burada.
Nevzat
Korkmaz, Isparta? Burada.
Mehmet
Erdoğan, Muğla? Burada.
Lütfü
Türkkan, Kocaeli? Burada.
Muharrem
Varlı, Adana? Burada.
Ahmet
Duran Bulut, Balıkesir? Burada.
Ali
Torlak, İstanbul? Burada.
Oktay
Öztürk, Erzurum? Burada.
Özcan
Yeniçeri, Ankara? Burada.
Kemalettin
Yılmaz, Afyonkarahisar? Burada.
Sinan
Oğan, Iğdır? Burada.
Enver
Erdem, Elâzığ? Burada.
Celal
Adan, İstanbul? Burada.
Ali
Öz, Mersin? Burada.
Şefik
Çirkin, Hatay? Burada.
Seyfettin
Yılmaz, Adana? Burada.
Hasan
Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye? Burada.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama
için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 40 sıra sayılı Kanun
Tasarısının maddelerine geçilmesinin açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı: 206
Kabul: 206(X)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Mustafa Hamarat Tanju Özcan
Ordu Bolu
Böylece,
tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Buyurun sayın milletvekilim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Sayın Bakanın biraz önce
hakkımda söylediği konuya yönelik olarak cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Yerinize oturun; sistemi açacağım.
69uncu
madde gereğince iki dakika süre veriyorum.
Buyurun.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Bakan, size cevap veriliyor!..
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Bakan burada olsun efendim.
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçerin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, biraz önce Sayın Bakan, benden
bahsederek İsmini bilmediğim bir arkadaş. diyerek, her zaman
gerçek konuları saptırma noktasındaki maharetini bir kez daha
göstermiş; oysa, yıllar boyunca, karşılıklı
müzakere ettiğimiz, ismimle, soy ismimle,
çalıştığım yerle kendisi beni tanımaktadır.
Ben,
Türk Eczacıları Birliğinin Genel Sekreterliğini
yaptığım dönemde şahit olduğum meselelerden
dolayı, kendisinin devletçe verilen sözleri önemsemediğini ifade
ettim. Bunda bir hakaret yoktur. Sayın Başbakanı ziyaret eden
Türk Diş Hekimleri Birliğine, Başbakan, serbest
muayenehanelerden hizmet alma sözü verdiği hâlde, bakan
değişmiş, Sayın Bakan O sözü tutmam mümkün değil.
demiştir. Aynen, şimdi, atanamayan öğretmenlerden özür dilemesi
gibi. Bir önceki Bakan Sayın Faruk Çelik eczacıların
sorunlarıyla ilgili meseleyle ilgili çözüm önerilerini bir paket hâlinde
gündeme getirip çözmeyi vaat etmişken, Sayın Bakan geldiğinde
Bizim bunlara çözüm üretmemiz mümkün değildir. O söz eski bakanı
bağlar, hatalı bir sözdür, tutmamız mümkün değildir.
demiştir. Kendisinin devletçe verilen sözlere ve devletin
devamlılığı ilkesine yönelik olarak hassasiyeti
olmadığını söyleyişimle ilgili konu budur.
Diğer
bir konu ise, kişisel web sitesinde yayınladığı
öğrenilmiş çaresizlik örneğini, tam da pek çok meslek örgütü hak
ararken ve sosyal taraflar kendisine karşı hak arama mücadelesini
kırmayla kendisini suçlarken, kendisi, yukarıya asılan bir muza
uzanmak isteyen maymunların, sadece isteyen değil, geri kalan hepsine
dayak atılması ve ıslatılması ve sırayla da
kafesteki maymunların değiştirilmesi suretiyle artık hiç
dayak yememiş maymun olmasına rağmen, hiçbir maymunun
yukarıdaki muza ulaşmaması meselesini bir öğrenilmiş
çaresizlik örneği olarak, tam da bütün meslek örgütleri meydanlarda hak
ararken herkese gözdağı vermek için web sitesinden
yayınlanmış, bu konu, konuyla ilgili olan tüm meslek
örgütlerinin çalışanları tarafından esefle
kınanmıştır. Sözlerimde hakaret yoktur.
Kendisinin
ismimi hatırlamamasından da memnuniyet duyuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Keşke Sayın Bakan buna cevap verseydi. Bu da
önemli bir itham.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Çok Taraflı Yatırım
Garanti Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/467)
(S. Sayısı: 40) (Devam)
BAŞKAN 1inci maddeyi okuturuyorum:
ÇOK TARAFLI YATIRIM GARANTİ KURULUŞU
SÖZLEŞMESİNİN MADDELERİNDE YAPILAN
DEĞİŞİKLİKLERİN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
Çok Taraflı Yatırım Garanti Kuruluşu (MIGA)
Sözleşmesinin Maddelerinde Yapılan Değişikliklerin onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz isteyen Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan.
Buyurun, Sayın Ayhan. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 40 sıra sayılı Tasarının
1inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz
etmek için söz aldım, yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tasarının geneli üzerinde görüşürken MIGAnın ne
olduğunu, tasarının ne olduğunu, MIGA olayının ne
olduğunu anlatmaya çalıştım. Şimdi, bu konuyu iki
yönlü ele almak lazım. Burada ifade edilmek istenen şey: Türkiyeye
bu hadiseyle yatırımın akacağı ifade edilmek
isteniyor, bu his verilmek isteniyor, aslında hadise bu değil. Niçin
bunu söylüyorum? Siz yabancı kaynağı Türkiyeye çekmek
istersiniz. Hangi nedenle çekmek istersiniz? Bir tanesi ve en önemlisi,
tasarruflarınız yetersizdir, yabancı kaynak
arayışına girersiniz ama bu anlaşma bununla ilgili bir
hadise değil. Türkiyede yatırımlar, geçen yıl hedef olarak
kamu yatırımları artışı reel olarak negatifte, bu
yıl da programa baktığınızda kamu
yatırımları artışının negatif olduğunu
görüyorsunuz 2012 yılı için. Şimdi, ülkenize yabancı
yatırımcıyı tasarruflarınız yetersiz olduğu
için ne yapıyorsunuz? İstiyorsunuz.
Bir tanesi, bir diğeri, kaynağa
ihtiyacınız var. Nasıl bir kaynağa ihtiyacınız
var? Dış ticaret açığınız büyük, cari
işlemler dengesi açığınız büyük. Biraz önce,
Sayın Bakan, bazı ekonomik göstergelerden bahsederken onları,
Türkiye'nin bu cari işlemler açığından da sanki
Patagonyanın açığıymış gibi bahsediyor.
İktidarda olduğunuz süre içinde bununla ilgili müspet bir
gelişme sağlamadınız; problemin özü orada, bununla ilgili
bir çalışma yapmadınız. Şimdi, Dış Ticaret
Müsteşarlığında dahilde işleme rejiminde neyi azaltan
Dahilde işleme rejimi kanalıyla gelen mallarını üretimini
içerde daha ucuza üretmek amacıyla birtakım
çalışmaları başlattığınızı ifade
ediyorsunuz Hükûmet olarak. Doğru bir yaklaşım, ama uzun süredir
bunu yapmamıştınız. Şimdi bunu yapıyorsunuz, cari
işlemler dengesi, dış ticaret açığı, ithalat
artışının ihracat artışından çok daha fazla
olmasını önlemiş olmuyorsunuz ki.
Ben,
bugün orta vadeli programa falan girmeyecektim ama Sayın Bakanı
burada gördüm, bizzat söylemek istiyorum, mesai arkadaşım.
Şimdi, mayıs ayında yayınlanması gereken orta vadeli
program ancak ekim ayında yayınlanabiliyor. Niçin böyle
yapıyorsunuz? Koyduğunuz hedefler tutmayacağından,
kendinize güveniniz olmadığından bunu yapıyorsunuz.
Şimdi, orta vadeli programı, orta vadeli mali planı,
yatırım genelgesini, bütçe çağrısını, hepsini
aynı günde yapıyorsunuz. Bir hafta içinde de bütçe
hazırlanıyor. Bu doğru mu Sayın Bakan? Bunların
hepsini aynı gün açıklıyorsunuz ve bütçe Meclise teslim
edilmeden hemen önce yapıyorsunuz. Şimdi, bunun ne zaman
yapılması lazım? Mayıs ayının sonunda orta vadeli
planın, 15 Haziranda da mali planın yapılması lazım.
Siz kendinizden emin değilsiniz, önünüzü görmüyorsunuz. Siz geçen sene
çıkardığınız torba kanunda öngördüğünüz,
düşündüğünüz, gerçekleştirmeyi istediğiniz şeyleri
şu çıkardığınız orta vadeli planlara,
yıllık programlara enjekte edebilmiş değilsiniz ki.
Hesabınız yok, kitabınız gerçekten yok, hudayinabit
gelişiyor her şey.
Şimdi,
böyle baktığınız zaman -gerçekten öyle- dahilde işleme
rejimini kullanıyorsunuz. 100 birimlik ihracat yapıyorsunuz, 80ini
ithal ediyorsunuz, ihraç ettiğiniz malın içine koyuyorsunuz. Bu, aynen
Mısıra laiklik ihraç ettiğinize benziyor.
Anayasa
Mahkemesinden sıkıntılı olduğunuz bir hadiseyi, siz de
sıkıntılı olan bir hadiseyi ne yapıyorsunuz? 1
birimlik veya 100 birimlik ne ihracatının, laiklik
ihracatının içine 80 birimlik ne koyuyorsunuz? Dışarıdan
ithal ettiğiniz, size enjekte edilen, size emredilen şeyi koyarak
sizde olmayan bir şeyi ihraç etmeye çalışıyorsunuz.
Şimdi, burada sıkıntı var. Gerçekten, bunu örnek olarak
özellikle vermek istedim.
Bu
hadise, biraz önce ifade ettim, bizim Türkiyenin 177 milyon dolarlık
yatırımının garanti edilmesi hadisesi var. Peki, nerede?
Libyada var mı? Var. Ne kadar? 1,6 milyar dolar bizim buraya
yapılan
Aslında bunun şu anlamı var: Bizde risk daha fazla
çünkü bizim yatırım şayet dışarıda daha geçerli
bir yatırım olmuş olsaydı ne olurdu? Biz oraya
gittiğimizde bize ne yapmaları lazımdı? Bizim
yatırımların daha fazla riske edilmiş olması
lazımdı. Daha fazla yatırım Türkiyeye geliyor ve daha
fazla risk hadisesi ortaya çıkıyor. Bunu da ne yapmak lazım?
İyi değerlendirmek lazım.
Şimdi
buraya getiriyorsunuz, bunlar görüşülüyor, biraz önce söyledim, orta
vadeli plan, orta vadeli program, mali disiplin, yatırım genelgesi,
bütçe çağrısı ama Sayın Bakanım Allahtan korkmak
lazım, ben biliyorum, benim ilimin üniversitesinin veya bütün illerdeki
üniversitelerin yetkilileri, buraya gelip, yani Ankarada bunu
gizleyebilirsiniz ama yetkilileri gelip Maliye Bakanlığında,
Hükûmetin verdiği hedeflere göre bütçelerini getiriyorlar mı,
getirmiyorlar mı? Getirmiyorlar derseniz, doğruyu söylememiş
olursunuz, yalan söylüyorsunuz diyemem, Allahtan korkarım, ama
doğruyu söylemediğiniz kesin, çünkü herkes gidiyor orada o bütçeyi
görüşüyor. Yatırımlarında problem olduğu bizim kulağımıza
geliyor, diğer arkadaşların, iktidara mensup
arkadaşların da kulaklarına geliyor, onlar da illerinin
problemlerini takip eder hâle geliyorlar. Burada bizim söylediğimizde ne
var? Bir eksiklik yok.
Şimdi,
baktığınız zaman, bu orta vadeli program konusunda
özellikle size söylemek istiyorum Sayın Bakanım: Ben o Devlet
Planlama Teşkilatında çalıştım, siz de
çalıştınız. Bu orta vadeli plan beş ay gecikmeyle
açıklanırken o işten sorumlu bakan olarak sizin orada
bulunmayışınız, beni gerçekten rahatsız etti, üzüldüm.
O teşkilatın düştüğü hâl, oradaki temsil gücünde, ekonomik
anlayışta, ekonomik yönetimde planlamanın adını
Kalkınma Bakanlığı koysanız ne olacak? DPTnin
-milletin bildiği adıyla- temsil edilememesi gerçekten beni üzdü.
Sayın
Başbakan Yardımcısı bütün uluslararası
kuruluşlarda orta vadeli programımız var dediğinde,
Türkiyede orta vadeli program maalesef açıklanmamıştı.
Sadece bize doğruyu söylemiyor değilsiniz,
dışarıyı da yanıltıyorsunuz.
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Sayın Vekilim mikrofon açık, çok
bağırmanıza gerek yok, duyuyoruz sizi.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) Sizden ders alacak değilim, lütfen, herkes haddini
bilsin.
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Rahatsız oluyoruz!
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) Sayın Başkan, ne için görevli?
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Ayhan.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben
biliyorum, gayet açık ve net konuşuyorum, söylediklerime yalan
desin, bakın ben onlara doğruyu söylemiyorsunuz diyorum. Bu millete
doğruyu, gerçekleri anlatmamız lazım, eksiğiniz neyse onu da
bileceksiniz. Buraya gelip canım, bizi zorlayın, biz bundan
memnuniyet duyarız diyorsunuz ya, alın, söylediklerimiz doğru
mu, yalan mı? Söylemek istediğim bu.
Şimdi,
bakın, bir şeyi daha ifade etmek istiyorum: Burada takla da
atsanız olmaz. Sayın Bakan, Millî Eğitim Bakanı neler
geçirdi. Sadece yardımcısı atanmak için parmağını
kırdı. Daha neler var biliyor musunuz? Öyle kolayca laf atarak bir
şey olunmaz.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.
Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ahmet
Toptaş, Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurun
Sayın Toptaş. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, Ali Demirçalı
konuşacak. Yanlışlık var.
BAŞKAN
Ali Demirçalı, Adana Milletvekili.
Buyur
Sayın Demirçalı.
CHP
GRUBU ADINA ALİ DEMİRÇALI (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Çok Taraflı Yatırım Garanti
Kuruluşu Sözleşmesinin maddelerinde yapılacak
değişikliklerle ilgili söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, siyaseti ona buna laf atarak düzeysiz hâle getiren, parti
yönetimine yaranmak, kendi siyasi geleceğini kurtarmaya çalışan
birisi, bu ülkede bir tek adam yönetimi yaşandığından ve
millî şef faşizminden söz etmiştir. Bu büyük bir cehalettir.
Tarihi bilerek çarpıtanlar dönüp aynaya baksınlar. Öncelikle cahiliye
döneminden çıksınlar.
BAŞKAN
Sayın Demirçalı, bu konu konuşuldu,
tartışıldı ve karara bağlandı. Lütfen tekrar
geriye dönmeyelim.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Temcit pilavı gibi ikide bir
BAŞKAN
Maddeyle ilgili konuşun lütfen.
ALİ
DEMİRÇALI (Devamla) Değerli milletvekilleri, gündemde olan
tasarı ve gerekçesi incelendiğinde,
yatırımcıların politik risklere karşı garanti
sağlamak suretiyle gelişmekte olan ülke ekonomilerinin özel
yatırımları çekmesini, yabancı yatırımların
artırılmasını amaçlamaktadır. Bu bağlamda,
ülkemizin en önemli yatırım alanlarından biri olan Adana ilimizi
seçim bölgem olması sebebiyle çok iyi biliyorum. Bırakın
yabancı yatırımcıyı çekmeyi, yerli
yatırımcıyı bile bulamıyoruz. İlimiz Adana
sanayileşmenin ilk başkenti durumunda olan bir büyük metropolken son
on yılda pamuğa dayalı sanayileşmenin çökmesi üzerine büyük
bir krize sürüklenmiş, ÇUKOBİRLİK, Güney Sanayi, Aksantaş,
Sümerbank, Bossa gibi ellinin üzerinde dev fabrikalar ve kuruluşlar
kapanmıştır. Bu fabrikalar kapanıp kent büyük bir krizin
içine sürüklenirken mevcut iktidar bu duruma seyirci kalmıştır.
Kriz giderek derinleşmektedir. Bu iktidar, bırakın çözüm
üretmeyi Adananın farkında bile değil.
Sayın
milletvekilleri, kent yönetimleri, devlet kurumları, ilimizde toplumcu ve
halkçı yönetim anlayışı sergilemeleri gerekirken sadece
küresel kapitalizmin ve rant ekonomisinin önünü açmışlardır.
Kentin değişik bölgelerinde sosyal dokuyu ortadan kaldıran ve
kamu yararına uygun olmayan kentsel dönüşüm projeleri
uygulanmaktadır. Sadece parasal getiri ve özel ranta dayalı
hazırlanan bu projelerin daha iyi mekânlar sunmadığını
hepimiz biliyoruz. Kentin mimari, sosyal ve kültürel değerlerine,
doğal kaynaklarına önem veren bir anlayış hâkim olması
gerekirken sadece idarelere ve belli sermaye gruplarına kaynak yaratmaya
çalışan bir anlayış hâkimdir.
Adana,
bilindiği gibi Türkiye coğrafyası içerisinde en geniş, en
büyük, verimli ve sulak toprakları bulunan, Akdeniz iklimi nedeniyle de
insan yaşamına en uygun ortama sahip, bu nedenle de göçe en uygun
kent görünümündedir. Bu nedenlerle de ülkemizde yaşanan hızlı
kentleşme sürecinde Adana, doğu ve güneydoğu bölgelerinden çok
yoğun göç alarak büyümüş, nüfusu hızla 2,5 milyona
ulaşmış ancak tüm bu hızlı büyüme ve göç
dalgaları karşısında iktidarların görmezden
geldiği Duymadım, görmedim. taktiğiyle sırtını
döndüğü bir kent olmuştur. Geçmişte zenginliği ve
iştihamı ile Türk filmlerine konu olmuş, Vahi Öz ile
simgeleşmiş bir Adana artık yok. Bugün, Adana sahip olduğu
kültürü, bereketli toprakları, sanayisi, ekonomisi ile değil
adliyedeki olayları ile basında yer bulmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, kentimizdeki tüm bu gerilemenin arkasında Adanaya oy
hesabıyla yaklaşan ve yatırımın oya
dönüşmeyeceği hesabını yapan AKP İktidarının
sorumlulukları yatmaktadır. Bugün, Adana ne tam bir tarım kenti
ne de tam bir sanayi kenti olması doğrultusunda teşvik
almamış. 3 bin yıllık kentleşme tarihinde
oluşmuş kültürel kimliğe sahip çıkılmamış,
sadece arsa rantını yöneten Büyükşehir Belediye
başkanlarının elinde betonlaşmış bir il
olmuştur. Bugün, Adanada ana kent oldukça etkisiz durumdadır. Ana
kentte çözüm üretmek yerine çözümsüzlük üretilmektedir. Adana Hükûmetin de
ilgisizliği nedeniyle sahipsiz bir kent durumundadır. Sahipsiz
Adana slogan hâline gelmiştir. İşsizlik, yoksulluk ve
yolsuzlukta birinci sıraya yükselen ya da yükseltilen Adana bu durumu hak
etmiyor.
Adanaya
Türkiye'nin en eski havaalanlarından biri olan Şakirpaşa
Havaalanı bile çok görülmüş, iktidarın popülist
politikaları çerçevesinde bu havalimanının
taşınmasına karar verilmişti.
Uzun
yıllar önce açılmış, kentin tek üniversitesi olan Çukurova
Üniversitesinden başka üniversite açılmamıştır. Gerçi
bugün iktidarın hınç politikaları çerçevesinde Adana
Büyükşehir Belediyesi bile vekâleten yürütülmekte.
MUHARREM
VARLI (Adana) Siyasi gasp Ali Bey, siyasi gasp.
ALİ
DEMİRÇALI (Devamla) - Kısaca söylemek gerekirse benim yalnız ve
kimsesiz kentim Adana artık hatırlanmak, hakkı olan itibarı
görmek ve yeniden katma değer üreten bir kent olmak istiyor. Bunun için de
iktidarın benden, senden ayrımına girmeden Adanaya
yaklaşması gerekmektedir. Biz kendi ülkemizde en verimli topraklara
sahip, gelişmeye açık olan bu kente sahip çıkmazsak yabancı
yatırımcılar nasıl sahip çıkabilir?
Bu
noktada acil olarak Hükûmetin yapması gereken şeyler: Öncelikle
yenilmesi gereken şey işsizliktir. İstihdama yönelik
adımlar atılmalıdır. Adana özel teşvik kapsamına
alınmalı, yerli ve yabancı yatırımcılar için
tercih noktasına taşınmalıdır. Başbakan seçim
meydanlarında önemli sözler verdi. Vermiş olduğu bu sözlerin
arkasında durabilmelidir. Bu sözler hızla yerine getirilmelidir.
Öncelikle, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı nedeniyle enerji
havzası olarak işlem gören Yumurtalık-Ceyhan havzasına
yerli ve yabancı yatırımlar hızla yönlendirilmelidir. Adana
her açıdan bir yatırım cenneti hâline getirilebilir. Bu
yatırımlar olmadan Adananın temel sorunlarını çözemezsiniz.
Kentleşme açısından ise çok hızlı biçimde kentsel
dönüşüm projelerine yönlendirilmelidir. Bu çarpıklığı
gidermenin başka yolu yok ama öncelikle Adananın üzerinde kâbus gibi
çöken metro, diğer illerde olduğu gibi Ulaştırma
Bakanlığı tarafından alınmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, sorarım size, bir kentte katılımcı ve
demokratik yerel yönetim anlayışı yoksa, plansız ve
denetimsiz bir şehirse, kaçak yapılaşma ve devamlı imar
affı uygulaması varsa, ulaşımı düzenleyecek bir master
planı yoksa, tarım arazileri amaç dışı
kullanılıyor ve rant için peşkeş çekiliyorsa, çevre ve
atık sorunları yaşıyorsa, sağlıklı bir
altyapısı yoksa ve en önemlisi kent kimliğini yitirmek üzere
ise, reel işsizlik yüzde 25i aşmışsa, kentin nüfusunun
büyük bir kısmı yeşil kartlı, yaşama zor tutunabilen,
dar gelirli vatandaşlardan oluşmuşsa, Türkiyede işsizlik
oranlarında birinci, yaşanabilir kent sıralamasında ise
sonuncu ise, bu kente hangi yatırımcı gelir Allah
aşkına?
Adananın
bu makus talihi artık değişmelidir. İktidar Adanaya yan
bakmaktan vazgeçmeli ve gerekli yatırımları artık geç
kalmadan yapmalıdır. Adana için zaman daha geç olmadan gerekli ilgi
ve alaka gösterilmelidir. Bunu, Adanalı, mevcut İktidardan
beklemektedir. Ben Adana Milletvekili olarak da Adananın bu haklı
talebinin takipçisi olacağım.
Gündemimizi oluşturan Çok Taraflı
Yatırım Garanti Kuruluşu Sözleşmesinin hem Adanamıza
hem Türkiyeye yararlı olmasını temenni ediyorum. Siz Sayın
Başkan ve değerli arkadaşlarıma saygılarımı
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Demirçalı.
Madde üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte,
gördüğünüz randımanı Meclisin! Saat on bire geliyor ve on bire
kadar daha bir tane sözleşme çıkmadı. Bakın, bunu iyi
düşünün!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Kaplan,
bunu Danışma Kurulunda konuşuruz, siz gündem üzerinde
konuşun.
HASİP KAPLAN (Devamla) Eğer grupları yok
sayarsanız ve grupları yok
sayıp muhalefetin üç grubu yokmuş gibi
davranırsanız, saat on birde gelirsiniz
bir adet sözleşmeyle yetinirsiniz. Bence yirmi dört saate çıkarmak
gibi bir durumla da karşı karşıya kalırsınız
ama bu tempoyu ne kadar sürdürürsünüz, ayrı bir konu. Çünkü şu bir
gerçek: İç Tüzük öyle bir imkân veriyor ki iktidar çoğunluk gücüne
dayanarak bu Parlamentoyu Ben istediğim gibi yönetirim. noktasına
getirebilir. İşte, gördük, önerge verdiniz. Acil bir durum yok, acil
yasalar yok, çok gündem maddeleri yok, komisyonlar daha
çalışmadı, daha 24üncü Dönemin tasarı, teklifleri gelmedi.
Zaten Hükûmet, maşallah, bugün de beş tane kanun hükmünde kararname
çıkarmış. Şimdi, bakın, yani kanun hükmünde kararname
çıkarıyorsunuz, Meclise de ihtiyacınız yok, niye on bire
kadar çalışıyorsun? Kardeşim, angarya, zorla
çalıştırma yasağı var. Rıza Türmen burada
olsaydı
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 4üncü
maddesinin başlığı Angarya yasaktır. Siz de Meclise
angarya yaptırmayın. Arkadaşlarınıza da angarya
yapmayın. Bakın, hepsi oturuyor, yani hiç olmazsa bir kitap
getirirlerdi yanlarında veya bir roman okurlardı. Yani, şimdi
gerçekten Parlamentoyu planlı çalıştırırsanız, o
konu üzerindeki konuşmalarını hazırlarlardı. Bu
yanlıştan dönün. Bakın, gerçekten söylüyorum, bunun bir
faydası yok.
Yoksa,
ekonomi politika konusunda söylenecek çok şey var. Şimdi, buradaki
MIGA tartışmasını yaparsanız derler ki:
Kardeşim, sizin MIGAdaki ortaklığınız nedir? Ne
kadar paranız var orada? Bakarlar, 8,8 milyon Amerikan Doları
paranız var Dünya Bankasında. 8,8 milyon dolar paranız var Dünya
Bankasında, yani MIGAya
Allah
için bu Meclisin emek, ekonomi ve zaman hesabını bilimsel olarak
yapsalar, MIGAdan alacağımız kârdan daha fazla bir zararla karşı
karşıya. Meclisin şu çalışmasını
alalım, şu kameraları, şu ışıkları,
sekreterler, danışmanlar, araçlar, şoförler, arkadaşlar,
sağlığı yerinde olanlar, olmayanlar hepsini alın, 8,8
milyon dolarınızı da alın MIGAdaki, Dünya
Bankasındaki, onun getirisini ve götürüsünü alın, sonra şöyle
bir hesap yapın, deyin ki: Burada Meclis ülkeye ne kazandırdı?
Arkadaşlar,
dünya üç buhran yaşadı ve bu üç buhranın, üç ekonomik krizin
hepsi temelinde ekonomiydi. Birinci Dünya Savaşına getiren uzun
bunalım dönemi, ekonomik krizlerin en büyüğüydü. Birinci Dünya
Savaşının felaketinden sonra dünya paylaşımı
içine girdi güçlü emperyalist güçlerle mağlup ülkeler arasında.
1929
bunalımı Büyük bunalım diye geçer. İkinci Dünya
Savaşına getirdi ırkçılığı, faşizmi,
neonazizmi, Mussoliniyi, Hitleri, işte biliyoruz, o dönem her ne kadar
savaşa girmedikse Türkiye de ondan büyük derecede etkilendi. 2008 küresel
krizi de onlardan aşağı kalan bir şey değil.
Biz
bunu çok anlattık Mecliste, dedik ki: Bu küresel kriz denen olay öyle
bir şey ki ABDde başladı, Avrupayı etkiliyor ve
dünyayı da etkileyecek. Bu kaçınılmazdır, domino
taşı misali. Yok, teğet geçilecek. dendi.
Sayın
Maliye Bakanımız bu sene bütçe konuşmasında yavaş
yavaş gerçeklere doğru geliyor ve orada çok açık ifadelerle
şunu anlatıyor, diyor ki: Biz enerjiden önce Avrupa Birliğiyle
yüzde 60 ithalat, ihracatımız var. 100 milyar doların üstünde
dikkat edin, 100 milyar doların üstünde. Yüzde 60 oranında ABD ve
Avrupayla ithalat, ihracatımız var. Bu, yüzde 44lere gerilemiş
durumda arkadaşlar. Yüzde 44lere gerileme ne demek? O kriz sonrası
istihdam gerilemesi var, işsizlik var, tenkisat var, işten
atılmalar var Avrupada ve işsizlik oranları artıyor.
Buradan bizi etkiliyor. Niye? Yüzde 60dan yüzde 44e düşüyor ithalat,
ihracatımız. 100 milyara vurduğunuz zaman 20 milyar lira buradan
yekten, cepten kaybetmişiz. Gelmişiz 8,8 milyon doların üzerinde
konuşuyoruz.
Bakın,
ikinci bir nokta, enerji konusunda... Enerji konusunda, yine ki geliyor biraz
Dünya Bankasından bu maden ruhsatları, HES ruhsatları, termik
ruhsatları, kömür ruhsatları, taş kömürü ruhsatları,
Sinopun, Mersinin nükleer santralleri, İğneadaya yapılacak
nükleer santral, Şırnaktaki termik santral yetmedi oraya
yapılan sekiz tane yeni kömüre dayalı termik santral
müracaatları, işte bu, yani böyle çerez ihalelerin garantisi için
bunlar. Kimin için? Küçük küçük ihaleler, şirketler için.
Niçin? Bir yerlerde asgari bir hukuk düzeni yok, asgari bir demokrasi yok, o
hükûmetlerin istikrarı yok. Asgari hukuk olmayınca, asgari
bağımsız yargı olmayınca, asgari bir devlet düzeni
olmayınca yatırımların bir güvencesi olmuyor. Sermaye de
akıllıdır. Sermaye onun için asgari bir demokrasi istiyor.
TÜSİADın raporlarına bakın, biliyorum, 1980 askeri darbesi
sonrası, 1985lerde ilk Anayasa çalışmalarını
TÜSİAD yapmıştır. İnsan hakları, özgürlüklerin
gelişmesi, Avrupa Birliği üyeliği konusunda en çok çabayı
iş adamları, dikkat edin, TÜSİAD, İktisadi Kalkınma
Vakfı, diğerleri yapıyor. Niye yapıyor? O paranın, o
sermayenin bir güvenceye kavuşması asgari bir hukuk devletinin
gereğidir. Yani hukuk düzeni, insan
hakları, hukuk ve bağımsız yargı olduğu zaman
ancak kendi sermayesini güvence altında hissedebiliyor. Sizin güvenlik
devleti anlayışını öne koyduğunuz zaman bu
yılın bütçesine de yine yüzde 40lar oranında emniyetin,
jandarmanın, sahil güvenliğin; yine, askeri harcamalara
ayırdığınız paranın ve alınacak
sözleşmeli er, özel tim vesaireye, yani toplam 2 milyona varan
silahlı unsurun
2 milyon nüfusa varan silahlı unsuru istihdam eden
bir ülkede yaşıyorsanız, 2 milyonu da 74 milyon nüfusa
vurduğunuz zaman, 34 kişinin başına bir silahlı adam
dikiliyor. Bakın, 34 kişiye bir silahlı düşüyor.
Şimdi, siz, bu ülkede, asgari bir hukuk düzenini, adalet
mekanizmasını, insan haklarını silahla mı
koruyacaksınız, demokrasiyle, yasayla, hukukla, Meclisle, parlamenter
rejimle mi kuracaksınız? Bunu kuramadığınız zaman
güvenlik devleti öne çıkıyor ve güvenlik devletinin
karşısında özgürlükler geriliyor, demokrasi geriliyor,
bağımsız yargı diye bir şey kalmıyor, uzun
tutukluluklar alıyor götürüyor başını. Şu an
cezaevlerinde cumhuriyet tarihinin en fazla tutuklu ve hükümlüsünün
olduğu, 135 bin kişinin cezaevinde olduğu, hatta cezaevlerinde 1
yatakta 4 tane tutuklunun yattığı bir döneme geçiyoruz.
Şimdi,
burada, tabii ki Dünya Bankası buraya geldiği zaman 3 kuruşunu
sağlama bağlamadan vermez. O 3 kuruşunu da kim
Hükûmetimiz
garanti edecek. Kim? Hükûmetimiz, Maliye Bakanlığı yani hazine
edecek. Yani nereden edecek? Vatandaş vergi verecek, hazineye girecek.
Vatandaşın vergisiyle siz o şirketlere garanti vereceksiniz. Ya
o şirketler batarsa? Ya o şirketler toz olursa? Ya o şirketler
giderse? Ya o şirketlerin garantisi karşısında
tıpkı 2001 yılında batan bankalar gibi paralar gittiği
zaman vatandaşın vergisini oraya verip ne alacaksınız
karşısında? Bu garanti sözleşmelerinde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP
KAPLAN (Devamla)
garanti belgesi verdiğiniz zaman ne alıyorsunuz
karşısında? Hiçbir şey. Bütün mesele burada
arkadaşlar. Bütün mesele burada ve hepimiz yanlış
yapıyoruz. Allah hepimize toptan selamet versin, sağlık versin.
İyi akşamlar diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Madde
üzerinde şahsı adına söz isteyen Ahmet Toptaş,
Afyonkarahisar Milletvekili.
Buyurun.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; biraz önce yaptığım konuşmada
yargının hallolduğunu söylemiştim. Arkadaşlar uluslararası
anlaşmaları bana hatırlatmışlardı. Libya ve
Suriyeyle ilgili yaptığı anlaşmaları getirsinler
buraya, onlar üzerinde konuşalım. demiştim. Sözüm yarım
kalmıştı, tamamlamak istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, yargı hallolunmuştu.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Başka ne halloldu!
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Sadece yargı hallolunmadı AKPnin yeni
döneminde.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Başka kelime kullan!
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) İzin verin ne konuşacağıma ben
karar vereyim. Siz tayin edecekseniz, lütfen bir liste çıkarın neleri
konuşup konuşmayacağımızı
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
AHMET
TOPTAŞ (Devamla)
ona göre, o listeye göre davranalım.
BAŞKAN
Sayın Toptaş, hiçbir sayın milletvekili sizin ne
konuşacağınıza karar vermez, ancak İç Tüzüke de uymak
gerekir Sayın Toptaş.
Buyurun.
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Sadece yargı hallolunmadı, Türk ulusunun
temel hakları hallolundu. İnsan hakları hallolundu. Özel
yaşamın dokunulmazlığı hallolundu. Hak, hukuk
güvencesi hallolundu. Yargı bağımsızlığı
hallolundu. Yani demokratik yaşamımız, yani
insanımızın geleceği hallolundu.
Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği
hallolundu yargı halledilirken. Ne oldu? Halkınız bunun
hesabını uygulamaları gördükten sonra soracak sizden. Yolsuzluk
yapanların önü açıldı.
BAŞKAN
Sayın Toptaş, lütfen maddeyle ilgili konuşun.
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) İhaleye fesat karıştıranların,
kalpazanların, sahte belgeyle yetim hakkı yiyenlerin, Ben ettim,
oldu. diyenlerin, Kayseri Belediyesindeki yolsuzluk ve rüşvet defterine
Kâğıt parçasıdır. diyenlerin önü açıldı.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Maddeye gel, maddeye!
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Sayın milletvekilleri, bu yol, yol değildir.
İyi öğrenmeniz gerekir. Bu yol ülkeyi demokrasiye değil,
istibdada götürür.
BAŞKAN
Sayın Toptaş, lütfen maddeyle ilgili konuşur musunuz. Lütfen
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Sayın Başkan, izin verir misiniz
Sayın
Başkan, izin verir misiniz
BAŞKAN
Vermiyorum Sayın Toptaş, lütfen ama
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Bu yol ülkeyi
engizisyona götürür. Bu yol ülkeyi Ortaçağ karanlığına
götürür. Bu yol Abdülhamit dönemine götürür.
BAŞKAN
Sayın Toptaş, lütfen
Lütfen Sayın Toptaş, maddeyle
ilgili konuşun.
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Konudan ayrılmamaya davet ediyorum sizi Sayın
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Uluslararası anlaşmaları izliyoruz,
görüşüyoruz, fakat yargıyı halledenler Anayasanın 92nci
maddesinde belirtilen uluslararası anlaşmaları, iç hukuk
kuralı olan anlaşmaları uygulamamakta direniyorlar, bu da, bu
konu da anlaşmalarla ilgili bir konudur, lütfen izin verin.
Abdülhamit
deyince, bu yol sizi Abdülhamit dönemine götürür. Abdülhamit deyince Ulu
hakana laf söylüyorsun. filan diyebilirler. Ben söylemiyorum, büyük şair
Mehmet Akif söylüyor, diyor ki: Gölgesinden bile korkarak bağıran
bir ödlek/ İnletti bizi otuz üç yıl şeriat diyerek.
Şimdi
bakın, eğer bu döneme girerseniz, eğer bu sürece girerseniz
yargıyı hallederek, varacağınız sonuç bu
olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, ısrarla maddelere gelmemi söylüyor arkadaşlar,
Sayın Başkan da uyarıyor. Biraz önce söylemiştim.
Suriyeyle yaptığınız Şamgeni getirin
konuşalım üzerinde. Libyayla yaptığınız
anlaşmaları getirin, vazgeçtiğiniz konuları getirin
görüşelim üzerinde. Amerikayla yaptığınız füze
kalkanı radar anlaşmasını getirin, konuşalım
üzerinde. Diyelim ki, radarı Malatya-Kürecike kurduracaksınız
yaptığınız anlaşmalarla, Türkiye'nin
topraklarından Türkiye'nin komşularını izleyeceksiniz, Orta
Doğuyu izleyeceksiniz, İranı izleyeceksiniz, İsraile
irtibat vereceksiniz. Getirin o anlaşmayı, konuşalım
üzerinde.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) MIGAyı hallet.
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Evet.. Bu CHPden çok çekeceğiniz var.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Hatibe müdahale etmeyin.
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Bu Mecliste istediğiniz gibi at
oynatamayacaksınız.
Getirmeniz
gereken anlaşmaları söylüyorum, getirin konuşalım üzerinde.
Bu
ülkeyi Amerika projeleriyle, Amerikayla yaptığınız gizli
anlaşmalarla, Osloda yaptığınız gizli
görüşmelerle idare etmeye devam edemeyeceksiniz. Cumhuriyet Halk Partisi
elbette çektirecek size.
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Maddeye gel.
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) - Sayın Hoca, sen fetvalarını vermeye
devam et.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
AHMET
TOPTAŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Toptaş.
Madde
üzerinde şahsı adına söz isteyen Mehmet Öntürk, Hatay
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Öntürk.
MEHMET
ÖNTÜRK (Hatay) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Bakanlar Kurulunca 4 Nisan 2011 tarihinde kararlaştırılan ve 40
sıra sayısıyla gündemimize sunulan Çok Taraflı Yatırım
Garanti Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı üzerinde şahsım olarak görüşlerimi
açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bilindiği üzere, gelişmekte
olan ülkeler için dış ticaret, uzun vadede iktisadi büyüme ve
kalkınma üzerinde olumlu etkilere sahiptir. İhracat,
yatırım ve üretim artışının büyük ölçüde ithal
mallara ve teknolojiye dayanması nedeniyle doğrudan yabancı
sermaye yatırımları ekonomi için büyük önem
taşımaktadır. Sermaye ve tasarruf birikimi arzulanan
yatırım ve büyüme için yetersiz olan gelişmekte olan ülkelerin
uzun vadede büyüme ve kalkınmalarını sürdürmeleri için gerekli
olan ihracat artışının, ihracat çeşitlendirmesinin ve
dolayısıyla döviz ihtiyacının
karşılanmasında doğrudan yabancı sermaye
yatırımları önemli bir iktisadi kaynak konumundadır.
Doğrudan
yabancı sermaye yatırımları, ev sahibi ülke ekonomisine
canlılık kazandırır ve yurt içi rekabeti artırır.
Yerli sanayinin tekelci bir yapıya sahip olması hâlinde tekelci
yapının ortadan kaldırılmasında, yurt içi üretimin
artmasında ve fiyatların düşmesinde etkili olur.
Öte
yandan, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını
çok uluslu büyük şirketlerin yapması ileri teknolojiye ve yeryüzüne
yayılmış pazarlama, satış ve dağıtım
örgütlerine ve bu piyasaların gerektirdiği büyüklükte bir sermayeyi
tedarik etme imkânına sahip olmaları gibi nedenlerle diğer
ülkelerdeki talebi de dikkate alarak üretim yapmaları, istihdamda,
üretimde, ihracatta ve toplamda büyümede olumlu etki yapacaktır. Yerli
firmalarımız da bu firmalarla rekabetten çok şey öğrenecek
ve teknolojik birikim kapasitemiz de artacaktır.
Çok
uluslu şirketlerin gerçekleştirdiği yabancı
yatırımların yerinin belirlenmesinde genel olarak önem arz eden
etkenler birkaç ana başlık altında toplanabilir: Ekonomik ve
siyasi istikrar, elverişli bir iş ortamı ve uygun bir hukuki ve
fiziki altyapının varlığı, bürokratik engellerin
asgari düzeyde olması, vasıflı iş gücü, elde edilen
kârı serbest yurt dışına aktarabilme olanağı ve
ev sahibi ülkede ortaya çıkacak uyuşmazlıkların uygun bir
çözüm mekanizmasına bağlanması.
Küreselleşme
sürecinde üretim faktörlerinin çok hızla ülke değiştirebilir hâle
gelmesi, yabancı sermaye rekabetinin de artmasına neden
olmuştur. Ülkeler, yabancı yatırımları çekebilmek için
yabancı yatırımları teşvik edecek ve yabancı
yatırımları koruyacak şekilde ulusal mevzuatlarında
düzenlemelere gitmektedirler. İşte, tam bu noktada, uluslararası
yatırımcıların yatırımlarının
doğrudan ve dolaylı kamulaştırmalara ve diğer ticari
olmayan risklere karşı korunması, sigortalanması amacıyla
kurulmuş olan MIGA (Çok Taraflı Yatırım Garanti
Ajansı) sadece bölgesinde değil, tüm dünyada yatırım yapan
şirketlerimizin de yurt dışında yapacakları
yatırımların desteklenmesinde büyük önem
taşımaktadır.
Dünya
Bankası grubu içerisinde yer alan Çok Taraflı Yatırım
Garanti Kuruluşu MIGA 12 Nisan 1988 tarihinde kurulmuş olup,
yatırımcıların politik risklerine karşı garanti
sağlamak suretiyle gelişmekte olan ülke ekonomilerinin özel
yatırımları çekmesine destek sağlamayı ve bu ülkelerde
gerçekleştirilecek doğrudan yabancı yatırımların
arttırılmasını amaçlamaktadır. Ülkemiz, 27 Nisan 1988
tarihli ve 3453 sayılı Çok Taraflı Yatırım Garanti
Kuruluşu Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun ve 88/13325 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararnamesiyle MIGA Kuruluş Sözleşmesini onaylamış ve
MIGAya üye olmuştur. MIGAda yeni sınır ötesi
yatırımlar ve mevcut projelerin geliştirilmesi, teknik
yardım, yönetim sözleşmeleri, kiralama ve lisans
anlaşmaları da yer almaktadır. MIGAnın bu kapsamda
oluşturulan üye ülkelerce onaylanmasına ilişkin oy pusulası
14 Temmuz 2010 tarihinde onaylanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemiz için hayırlı olacağına ve ülkelerin
gelişmesinde önemli yeri olduğu açık olan doğrudan sermaye
yatırımlarından aldığımız payın yükselmesine
katkı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ÖNTÜRK (Devamla) - Teşekkür ediyor,
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Öntürk.
Madde üzerinde İç Tüzükün 72nci maddesine göre
verilmiş bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
İçtüzük 72. madde
uyarınca görüşmelerin devam etmesini arz ederiz.
Lütfü
Türkkan Ahmet Duran
Bulut Mesut
Dedeoğlu
Kocaeli Balıkesir Kahramanmaraş
Enver
Erdem Seyfettin
Yılmaz Hasan H.
Türkoğlu
Elâzığ Adana Osmaniye
Gerekçe: Milletvekillerinin
tasarı hakkında daha ayrıntılı bilgi sahibi
olmasını temin etmek için verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
III.-YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) Toplantı yeter sayısı
BAŞKAN
Arayacağım Sayın Köktürk.
Sayın
Tarhan, Sayın Susam, Sayın Ögüt, Sayın Toptaş, Sayın
Aydın, Sayın Erdoğdu, Sayın Köse, Sayın Öztürk,
Sayın Yalçınkaya, Sayın Ekşi, Sayın Aydoğan,
Sayın Atıcı, Sayın Akar, Sayın Erdoğdu.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- Çok Taraflı Yatırım
Garanti Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/467)
(S. Sayısı: 40) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
İç
Tüzük 72nci maddeye göre verilmiş önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, çalışma süremizin tamamlanmış olması
sebebiyle Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boş bulunan bir üyelik için
seçim yapmak ve kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 3 Kasım
2011 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 23.00