TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
16ncı
Birleşim
3
Kasım 2011 Perşembe
(TBMM Tutanak
Müdürlüğü tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan
ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza
Yetişin, Dünya Hasta Hakları Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
2.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniye ilindeki yaylacılıkla ilgili sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Samsun Milletvekili Ahmet İhsan
Kalkavanın, Devlet Hava Meydanları İşletmesi alan
vergilerine ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Türkiyeden Almanyaya işçi göçünün 50nci yılı münasebetiyle
Almanyada düzenlenen sempozyuma Almanya-Türk Federasyonunun davet
edilmediğine ilişkin açıklaması
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin terörle mücadelesini hukuk ve siyasi
meşruiyet içerisinde yürütmeye kararlı olduğuna ilişkin
açıklaması
3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
faili meçhul cinayetlerin araştırılmasına ilişkin
açıklaması
4.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
İnsan Hakları Komisyonunda bütün siyasi partilerin temsil
edildiği bir alt komisyonun kurulmasına ve faili meçhul cinayetlerin
bu komisyonca araştırılmasına ilişkin
açıklaması
5.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Kurban Bayramını kutladığına, ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Kurban Bayramını
kutladığına, ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
7.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın,
Kurban Bayramını kutladığına, ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
8.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Kurban Bayramını kutladığına, ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Ulaştırma Bakanı İzmir Milletvekili
Binali Yıldırımın, anılan Bakanlığın
adında ve teşkilat yapısında değişiklik
yapılması nedeniyle; Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığına atandığına
ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/551)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 25 milletvekilinin taksici esnafının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/44)
2.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu
ve 21 milletvekilinin, özel güvenlik sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/45)
3.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 25 milletvekilinin, yerel basın ve yayın
kuruluşlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/46)
C) Duyurular
1.- Diyarbakır 7. Ağır Ceza
Mahkemesince, Van Milletvekili Aysel Tuğluk, Mardin Milletvekili Ahmet
Türk, Diyarbakır Milletvekilleri Nursel Aydoğan ve Leyla Zana
haklarındaki kamu davasının açıldığına dair
dosyaların Anayasanın 83üncü
maddesinin 2nci fıkrası
gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulmasına
ilişkin duyuru (3/552, 553, 554)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve
arkadaşları tarafından (67 sıra no.lu), JİTEM ve
Doğu/Güneydoğu bölgesinde yaşanan faili meçhul cinayetler ve
kayıpların araştırılarak alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 3/11/2011 Perşembe günkü birleşimde
sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerin aynı birleşimde yapılmasına
ilişkin BDP Grubu önerisi
2.- Ülkemizden yurt dışına göç eden
işçilerin ve ailelerinin yaşadıkları sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilen Meclis araştırması önergesinin 3/11/2011
Perşembe günü Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin aynı
birleşimde yapılmasına; Gündemdeki sıralama ile Genel
Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin MHP
Grubu önerisi
3.- Faili meçhul cinayetler hakkında (10/41) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmesinin, Genel Kurulun 3/11/2011 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
VII.- SEÇİMLER
1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda Açık Bulunan
Üyeliğe Seçim
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Çok Taraflı Yatırım Garanti
Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/467)
(S. Sayısı: 40)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Romanya Hükûmeti
Arasında Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/330) (S. Sayısı: 41)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Nureddin Nebatinin,
Erzurum Milletvekili Oktay Öztürkün, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
X.- OYLAMALAR
1.- Çok Taraflı Yatırım Garanti
Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşinin, TRTnin kamu kaynakları ile reklam gelirleri ve hizmet alımına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/82)
2.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın,
2002den bugüne görev yeri değiştirilen TRT personeline ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/135)
3.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıakanın,
TRTde yayınlanan bir filme ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/139)
4.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin,
Cumhurbaşkanlığı basın danışmanıyla
ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/140)
5.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin,
TRTye yapılan personel atamalarına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/142)
6.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün,
Çamlıca TRT Verici Kulesinde çıkan yangına ilişkin sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/143)
7.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
Tekirdağdaki işsizlikle ilgili veriler ve işsizliğin
çözümüne ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/185)
8.- İzmir Milletvekili Musa Çamın,
işsizlik sigortasının kapsamının genişletilmesine
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/195)
9.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Uludağ-Alaçamda kış sporları için yapılan
çalışmalara,
Bursada
yapılması planlanan bazı projelere,
- Konya Milletvekili Atilla Kartın, Konyaya yeni
stadyum yapılmasına ve mevcut stadyumunun akıbetine,
- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, futbol
kulüplerinin harcamaları, denetim ve vergilendirilmelerine,
- Antalya Milletvekili Yıldıray
Sapanın, Antalyanın yeni stadyum ihtiyacına,
- Tokat Milletvekili Orhan Düzgünün, Fenerbahçe Spor
Kulübünün Şampiyonlar Ligine katılmama kararına,
- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlunun, 2011 Avrupa Gençlik Olimpik Oyunlarına,
- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün, TFF
Başkanı ve yönetimiyle ilgili bazı iddialara,
- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin,
Ankarasporun gelirine,
- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğüne bağlı yurt
sayısına ve yeni yurt yapım çalışmalarına,
- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun,
Eskişehire yeni bir stadyum yapılıp
yapılmayacağına
İlişkin soruları ve Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/239), (7/240), (7/241),
(7/242), (7/243), (7/244), (7/245), (7/246), (7/461), (7/611), (7/680)
10.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Şanlıurfa-Ceylanpınarın askerlik şubesi
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın cevabı (7/372)
11.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, Manavgat
Barış Suyu Projesine ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/384)
12.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın,
eski bakan ve müsteşarların isimlerinin bazı sağlık
kuruluşlarına verilmesi iddialarına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/389)
13.- İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprakın, TRTnin terör konusunda halkı bilinçlendirme projelerine
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/437)
14.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, TRT
kanallarında klasik müzik yayınlarının
azaldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/438)
3 Kasım 2011
Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Tanju ÖZCAN (Bolu), Mustafa HAMARAT (Ordu)
------ 0 ------
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz 26 Ekim Dünya Hasta Hakları Günü münasebetiyle
söz isteyen Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetişe aittir.
Buyurun Sayın
Yetiş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza
Yetişin, Dünya Hasta Hakları Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
MUHAMMED MURTAZA YETİŞ
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hasta
Hakları Günü münasebetiyle söz almış bulunmaktayım.
Hasta hakları konusunda üst
düzeyde hassasiyet gösteren bir gelenekten geliyoruz. Tarihimizde bimarhane ve
şifahane denilen hastanelerde çiçek bahçeleri oluşturulur, müzik
dinletisi yapılır, özel beslenme programları
uygulanırdı. Hastanelerde hastalara ücretsiz hizmet verilmekle
kalmaz, aynı zamanda cep harçlığı ve yol parası da
verilirdi. Bu anlamda, hasta hakları bize yabancı bir konu
değil.
Anayasamızda yer alan Herkes
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
sahiptir. ilkesi doğrultusunda hasta hakları yönetmeliği
yayımlanmış ve yönetmeliğin işlerlik kazanması
amacıyla 2003 yılında aktif çalışmalar
başlatılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
hastanın yararını, zarar görmemesini, özerkliğini ve hakça
bir sağlık hizmeti alabilmesini hedefleyen hasta hakları
sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı, bilgilendirme ve bilgi
alma hakkı, sağlık kurumunu ve personelini seçme hakkı,
mahremiyet hakkı, tıptaki yeniliklerden yararlanma, dinî vecibelerini
yerine getirme, şikâyet ve tazminat hakkı gibi haklar içermektedir.
Bu hakların azami derecede karşılanması amacıyla
birçok çalışma yapılmıştır. Öncelikle hasta
hakları uygulamalarının kurumsallaşmasına yönelik
olarak Sağlık Bakanlığımız bünyesinde hasta
hakları şubesi kurulmuş ve bütün hastanelerde hasta hakları
birimleri ihdas edilmiştir. Yine mevzuat düzenlemeleriyle birlikte
hastaların ve sağlık çalışanlarının hasta
hakları konusunda eğitimi ve bilinçlendirilmesi için
çalışmalar yürütülmüştür. Şunu ifade etmek gerekir ki bu
çalışmalar semeresini vermektedir. Nitekim 2004 yılında
hasta hakları birimlerine başvuru sayısı 35 bin
civarındayken 2010 yılında bu sayı 140 bine yükselmiştir.
Toplamda 2004-2010 yılı arasında 433 bin başvuru yerinde,
86 bin başvuru da hasta hakları kurullarında
değerlendirilerek sonuçlandırılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; en son Van depreminde de gördüğümüz gibi sağlık
çalışanları görevlerini fedakârca, özveriyle ve her türlü
olumsuz koşullarda dahi sürdürmektedirler. Bu nedenle, sağlık
çalışanlarının haklarının korunması,
çalışma güvenliğinin sağlanması ve koşulların
iyileştirilmesi bir hakkı
teslim olarak görülmelidir. Hasta haklarıyla birlikte sağlık
çalışanlarının da hakları ve güvenliği konusu
üzerinde önemle durulması gereken bir alan olarak
değerlendirilmelidir. Hastane enfeksiyonları, iş kazalarına
bağlı yaralanmalar, fiziksel şiddete maruz kalma gibi
olumsuzluklar zaman zaman yaşanan hadiselerdendir. Etkin bir
sağlık hizmeti sunumu için sağlık
çalışanlarının kendilerini güven ortamında
hissetmeleri çok önemlidir.
Değerli
milletvekilleri, güçlü bir toplum öncelikle sağlıklı bir
toplumla oluşturulabilir hedefiyle AK PARTİ sağlık
alanında kaliteli ve herkesin erişebildiği hizmetleri
sağlayarak büyük ve tarihî bir dönüşüm gerçekleştirmiştir.
Bir dönem, parası olmayanların hastanelerde rehin tutulduğu,
poliklinik kuyruğundan ilaç kuyruklarına envaiçeşit
kuyrukların yaşandığı çile hâline gelmiş
sağlık sektöründe sağlıkta dönüşüm politikasıyla
insan odaklı hizmet anlayışı temel alınarak hayal dahi
edilemeyenler bugün gerçekleştirilmiştir. Sağlıkta
Dönüşüm Programıyla vatandaş memnuniyet oranı yüzde
39lardan yüzde 73lere ulaşmıştır. Fert ve toplum
sağlının en üst düzeyde korunduğu, sağlık
sorunlarına en hızlı ve etkili çözüm sunulan bir Türkiye
oluşmuştur. Modern anlamdaki hasta hakları
standartlarının ilerisine gidilerek beş yıldızlı
otel konforunda hastaneler yapılmış, sağlık
kuruluşlarımız en son teknoloji ürünleriyle
donatılmış, doktor yüzü görmeyen en ücra köşelere kadar
uzman doktorlar ulaştırılmıştır. Ustalık
döneminde sıfır sorunlu sağlık hizmeti anlayışıyla
gerek sağlık hizmetini alan hastalarımız gerekse bu hizmeti
sunan sağlık çalışanları açısından yeni
hizmetlerle tanışacağımızı umuyor, hepinize
sağlıklı günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yetiş.
Gündem
dışı ikinci söz, Osmaniye ilindeki yaylacılıkla ilgili
sorunlar hakkında söz isteyen Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğluna aittir.
Buyurun Sayın
Türkoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniye ilindeki yaylacılıkla ilgili sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
önümüzdeki hafta sonu idrak edeceğimiz Kurban Bayramının
güzelliklerinin kalıcı olmasını yüce Yaradandan diliyorum.
Bugün sizleri
ülkenin gündemi dışında ancak birçok ilimizin ve
vatandaşlarımızın önemli bir sorunu olarak
yıllardır süregelen bir konu hakkında bilgilendirmek ve
dikkatlerinizi çekmek için huzurlarınızdayım.
Türk kültürünün
göçebe hayatından yerleşik hayata geçişten sonra muhafaza
ettiği unsurlardan biri, yayla kültürü ya da yaylacılık diye
isimlendirdiğimiz olgudur. Yaylacılık, geçmişten beri
süregelen ve zaman içinde nitelik değiştirerek sıcak, nem ve
sivrisinekten uzaklaşmak için Türk insanının
başvurduğu geleneksel bir olgudur. Son dönemlerde ise küresel
ısınmanın da etkisiyle bilhassa Akdeniz iklim
kuşağında geleneksel olmanın da dışında
zaruret niteliği kazanmıştır yaylacılık. Yaz
aylarında karşılaşılan bunaltıcı
sıcaklar, insanımızı daha serin ve daha kuru bir havaya
sahip olan yaylalara yöneltmektedir. Bu ihtiyacın önemli sebeplerinden
biri de sağlıklı yaşama arzusudur.
Bütün bu
faktörler, zaten dar ve orman arazileri üzerine kurulmuş olan yaylalara
talebi artırmakta, doğal olarak orman alanları üzerindeki baskıyı
da artırmaktadır. Nitekim sağlıklı bir mevzuatı
olmayan yaylacılık, plansız, sağlıksız, hatta
hukuksuz bir yerleşime konu olmaktadır. Osmaniye, Adana, Mersin,
Antalya, Muğla gibi illerimizde ve Karadeniz Bölgesinde, yüzlerce
yaylada, on binlerce yayla evi bulunmaktadır. Sıcak yaz
aylarında yüz binlerce insanın yaşadığı bu
yaylalar ve konutların çoğu mülkiyet hukukuna aykırı, imar
mevzuatı dışında ve çevre sağlığı
açısından namüsait durumdadır. Osmaniyede ise
insanlarımız tarafından kullanılan çoğu orman arazisi
üzerindeki Zorkun, Fenk, Olukbaşı, Ürün, Haraz; Kadirli ilçesinde
Bağdaş, Çokak, Almacık, Maksutoğlu; Düziçi ilçesinde
Dumanlı, Hoğdu, Mezla; Hasanbeyli ilçesinde Almanpınarı
gibi birçok yaylada 20 binden fazla yayla evi bulunmaktadır.
Bu yaylalarda, mevzuat müsaade etmese de yoğun
nüfusun ihtiyacı karşılanmak üzere kamu kuruluşları
tarafından asfalt yollar yapılmış, sağlık
ocağı, cami, jandarma karakolu gibi hizmetler getirilmiş ve
personel istihdam edilmiştir.
Mevzuata aykırı olarak yüz elli, yüz
altmış yılda ortaya çıkan bu yapılaşma günümüzde
Orman Kanunu ve zabıta ile vatandaşlar arasında ciddi sorunlara
sebep olmaktadır. Orman zabıtası ve jandarma, mevzuata
aykırı bu yapılaşmayı Orman Kanununun 17nci maddesi
çerçevesinde adli makamlara bildirmekte, adli makamlar da bin lira ila 36 bin
lira arasında cezalar verip, vatandaşın bu işgalini evini
de müsadere etmek suretiyle cezalandırmaktadır.
Mevzuata aykırı bu yapıları ortadan
kaldırmak, yıkmak istesek dahi bu ekonomik olarak mümkün değildir.
Bu iş için ne ödenek ne yeteri kadar iş makinesi ne de ortaya
çıkacak molozu dökebilecek bir alan mevcuttur.
Kaldı ki orman arazisi üzerinde yayla olarak
ormanı kullanan vatandaşlarımızdan orman
teşkilatı da şikâyetçi değildir. Orman içine evini yapmış
olan vatandaşların ormanı çok iyi muhafaza ettikleri bizzat
orman teşkilatı çalışanlarınca ifade edilmektedir.
O zaman yapılması gereken şey, kanaatimce,
plansız ve hukuksuz olarak kullanılan bu yerleri kayıt
altına alarak hem yayla kültürünün yaşamasına katkıda
bulunmak hem de ormancılığımıza maddi destek
sağlayacak bir yasal çözümün yüce Meclis tarafından ortaya
çıkarılmasıdır.
Osmaniyede bu sorunun çözümü için TÜMSİAD isimli
bir sivil toplum örgütü önderliğinde basın kuruluşları ve
baronun da dâhil olduğu bir kampanya başlatılmış ve on
binlerce imza toplanmıştır. Bu imzalar içinde bulunduğumuz
kasım ayında yüce Meclisimize sunulacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve milletin vekilleri olarak
bize düşen, yayla kültürü gibi geçmişten bugüne
taşınmış bir mirası, orman
varlığımızı muhafaza ederek, bir zarar vermeden
nasıl turistik tesislere açmışsak, millete ait bu arazileri
milletin yararlanmasına, hukuki bir zemin çerçevesinde
kullanımına açmaktır. Böylece hem plansız, imarsız
yerleşimlerden hem de halkımızı önemli bir sorundan
kurtarmış olacağız.
Bu duygu ve
düşüncelerle, yüce Türk milletinin mübarek Kurban Bayramını
tebrik eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Türkoğlu.
Gündem
dışı üçüncü söz, Devlet Hava Meydanları İşletmesi
alan vergileriyle ilgili söz isteyen Samsun Milletvekili Ahmet İhsan
Kalkavana aittir.
Buyurun Sayın
Kalkavan. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Samsun Milletvekili Ahmet İhsan
Kalkavanın, Devlet Hava Meydanları İşletmesi alan
vergilerine ilişkin gündem dışı konuşması
AHMET İHSAN
KALKAVAN (Samsun) Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan önce yüce Meclisi ve siz değerli milletvekili
arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Vatandaşlarımızın
kendi bulundukları illerden yurt dışına hava yoluyla
çıktıkları zaman alınan alan vergilerinin devlet
kasasına yatırılırken nasıl özel sektöre
kaydırıldığının ve bu sorumsuzluğun
detaylarını gündem dışı söz alarak sizlere duyurmak
istiyorum.
2005
yılı Mart ayı öncesinde, hava yoluyla bulunduğumuz illerin
havaalanlarından yurt dışına çıkmak isteyen
vatandaşlarımız direkt veya İstanbul aktarmalı
uçuşlarda bütün çıkış işlemlerini kendi illerinden
yaptırıyor ve yurt dışına çıkıyorlardı.
27 Mart 2005 tarihinde Millî Sivil
Havacılık Güvenlik Kurulunun 13, 14 ve 15inci
toplantılarında aldığı kararlar sonunda ise
vatandaşlarımız uçuş kartlarını bulundukları
illerden alarak bagajlarını da gideceği ülkeye kadar teslim
edebilmelerine rağmen gümrük ve polis işlemlerini İstanbulda
yapmaya zorlanmışlardır. 2005 yılı Mart ayı
öncesi, yolcu bulunduğu ilde free shop mağazalarında rahatça
alışveriş yapabiliyor, bütün kontrol ve bagaj işlemlerini
de herhangi bir beklemeye maruz kalmadan kendi alanında hallediyor ve
rahat bir yolculuğa başlıyordu. Şimdi ise İstanbulda
yaklaşık günde 10-15 bin kişinin giriş-çıkış
yaptığı polis gümrük kuyruklarında çile çekiyor,
alışveriş yaptığı free shop
mağazalarının vezneleri önünde dakikalarca beklemeye maruz
kalıyor.
Değerli milletvekilleri,
diyeceksiniz ki: Ülkede bu kadar sorun varken, bu ekonomik bunalımda
bunlar konuşulur mu? Bizi buradan dinleyen vatandaşlarımız
da böyle düşünebilir. Şimdi sizlere konunun önemini izah edeyim:
Eskiden kendi ilinizin havaalanından yurt dışına
çıkarken hava yolu şirketinin bizden aldığı bilet
ücretinin içinde 5 euro alan vergisi vardı. Daha sonra hava yolu
şirketi bu alan vergisini Devlet Hava Meydanlarına veriyor,
dolayısıyla da devletin hazinesine giriyordu bu para. Şimdi ise
bu isminin başında millî kelimesi olan bu devlet kurumu, bizi
çıkış işlemlerimizi eften püften sebeplerle -ki,
zamanımız az olduğu için bunları burada sizlere
sıralayamıyorum- İstanbulda yapmaya mecbur kılarak bu alan
vergisini İstanbul havaalanını işleten özel sektöre
kaydırmıştır, hem de kişi başına 11 avro
olarak.
Ülkemizde uluslararası
giriş-çıkışlara fiilen açık on dokuz tane
havaalanı var. Bunlardan İstanbul Atatürk, İstanbul Sabiha
Gökçen, Ankara Esenboğa, İzmir Adnan Menderes dış hatlar,
Dalaman dış hatlar ve Antalyadaki iki havaalanımız
özelleştirilerek işletmeleri özel sektöre devredilmiştir. Millî
Sivil Havacılık Güvenlik Kurulu da bu özel sektöre, 9 zatı
muhteremin imzasıyla bu kıyağı yapmıştır.
Devletin aldığı alan vergilerini personel ve altyapı olarak
on iki havalimanımızda imkânlar varken yolcu
çıkışları, işletmeleri özelleştirilen bu
havalimanlarına kaydırılmıştır. Günde 10-15 bin
yerli ve yabancı yolcunun çıkış yaptığı
İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya ve Dalaman havalimanlarındaki
rantın bu peşkeşinin muhasebesini yapmayı sizlere ve
halkımıza, vicdan muhasebesini ise bu karara imza atan 9 zatı
muhtereme bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu arada
sizlere şunu da belirteyim ki, başta Samsun Çarşamba olmak üzere
diğer 12 ilde havalimanlarında yapılan işlemler, özelleştirilen
7 havalimanlarındaki işlemlerden farklı değildir.
Bugünlerde yapılan hac mevsimi yolculukları da bunun en güzel bir
örneğidir. Geçmişte ilimizden yapılan bu kutsal yolculuk da yer
yer İstanbul ve Ankara havalimanlarına kaydırılmak
istenmektedir.
Özel sektör
bu kaymaklı havalimanlarını almış fakat bugün hâlâ
elleri halkımızın, dolayısıyla da devletimizin
cebindedir. Onlara burada şunu sormak istiyorum: Niçin Van Ferit Melen
Havalimanını da istemiyorsunuz? Tekirdağ Çorlu
Havalimanına talip değilsiniz? Niçin Isparta Havalimanını
işletme talebiniz yok? Bugünlerde özelleştirilmesi gündemde olan
Samsun Havalimanına, Kapadokya Havalimanına da bu uygulamanın
olacağı endişesinde hepinize saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kalkavan.
Gündem
dışı konuşmalara Sağlık Bakanı Recep
Akdağ cevap vereceklerdir.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Teşekkür ediyorum Değerli
Başkanım.
Hasta
Hakları Günü münasebetiyle bütün değerli Meclis üyelerine
saygılarımı sunuyorum.
Hasta
Hakları Günü münasebetiyle Değerli Milletvekilimiz Sayın Murtaza
Yetişin yaptığı konuşmaya cevaben
huzurlarınızdayım.
Gerçekten
silik geçmesine asla gönlümüzün razı olmayacağı bir gün bu.
Hasta haklarından bahsettiğimiz zaman, bir insanın birey olarak
en yüksek hukukunu konuşmuş oluyoruz, en önemli haklarından
birini konuşmuş oluyoruz çünkü sağlık hizmetleri
ertelenemez hizmetler, ihtiyaçlar olması hasebiyle her bireyin, herkesin
erişmesi gereken, hakkaniyet içinde alması gereken ve aliteli biçimde alması
gereken hizmetlerdir. Dolayısıyla sağlık hizmetlerinin
iyileştirilmesinde hasta hakları konusu nirengi noktalarından,
önemli dayanak noktalarından birisidir. Hepinizin bildiği gibi, dokuz
senedir AK PARTİ hükûmetleri olarak sağlıkta önemli bir
dönüşüme imza attık, Sağlıkta Dönüşüm
Programını uygulamaya koyduk. Bu program çerçevesinde bir temel
ahlaki anlayışımız var. Bu ahlaki anlayış, her
bireyin, ülkede yaşayan her insanın sağlık
hakkının kutsal olduğu ve bu hakka erişmesi için sistemin
ona uygun biçimde düzenlenmesi gerektiği anlayışıdır.
Her birey, ister fakir olsun ister zengin olsun, kırsalda
yaşasın, kentte yaşasın sağlık hakkına
erişmelidir ve bu eriştiği sağlık hakkını da
finansal açıdan, cebinden ödeme açısından riske girmeden elde
edebilmelidir. Bu hak bize göre hasta haklarının içinde en önemli
olanıdır. Bunu büyük ölçüde ülkemizde gerçekleştirdiğimize
inanıyoruz. Dolayısıyla, Sağlıkta Dönüşüm
Programıyla sunulan hizmetlerdeki iyileştirmeler bir taraftan da
beklentilerin arttığı bir noktaya bizi getirdi. Beklentiler üst
seviyeye taşındı ve yön değiştirdi. Sağlıkta
Dönüşüm Programından önce, değerli milletvekilleri, hasta
kuyrukları tartışılırken, bugün doktora erişen
hastanın randevuyla nasıl erişeceği ve bu husustaki
memnuniyetini tartışıyoruz. Sağlık hizmetine
erişim yerine, hasta ve çalışanın güvenliğini
tartışıyoruz. İlaç kuyruğunda bekleyen hastaların
sıkıntıları yerine, ilaç harcamalarının
miktarını ve katkı paylarını gündemimize
almış durumdayız. Parasızlıktan rehin kalan hastalar
yerine, sosyal güvenliğin kapsamı genel sağlık
sigortasını konuşuyoruz. Aşılanamayan bebeklerin
yerine, aşılama takvimimize hangi yeni aşıları
katacağız, bunu konuşuyoruz. Kırsala hiç
ulaştırılmayan ambulans hizmetleri yerine, hava
ambulanslarımızdaki uçakların sayısını
konuşuyoruz. Sağlıkta Dönüşüm Programında kurumsal
kaygıları bir kenara bırakarak, odağına
vatandaşı koyduğumuz için hasta odaklı,
katılımcı bir sağlık hizmeti veriyoruz bugün ve bunun
vatandaş için bir lütuf değil hak teslimi olduğuna
inanıyoruz. Bu kapsamda özellikle hasta hakları
uygulamalarının çok önemli yer tuttuğunu biliyoruz. Aslında
hasta hakları -biraz önce de ifade etmeye çalıştım- insan
haklarının sağlıktaki bir yansımasıdır.
Dolayısıyla sağlık hizmeti sunulurken haklarını
bilen hasta ve yakınlarının katılımcı rollerinin
son derece önemli olduğuna inanıyoruz. Göreve
başladığımızda, bu hususta hazırlanmış
bir yönetmelik vardı 98 tarihinde. Bu yönetmeliği o tarihlerde
hazırlayan Bakanlık yetkililerine huzurlarınızda
teşekkür ediyorum. Ancak bu yönetmelik hükümlerinin uygulanması için
gereken diğer altyapı hazırlanmamıştı, ayrıntılı
bir çalışma yoktu. Biz bu yönetmelik hükümleri için uygun yönergeler
hazırladık, uygulamalara başladık ve ilk defa hasta
hakları birimleri ile hasta hakları kurullarını
oluşturduk.
Bugün
-şükürler olsun- Sağlık Bakanlığına
bağlı bütün hastanelerde ve ağız diş
sağlığı merkezinde, bine yakın sağlık
kuruluşunda hasta hakları birimleri var. Bu hasta hakları
birimleri çok aktif bir biçimde çalışıyor ve hasta hakları
birimlerine il genel meclisinden de katılım var, sadece hastanenin
kendi birimi olarak da bunlar kullanılmıyor. Ve
bazılarının iddia ettiği gibi bu birimlere yapılan
başvurular, zaman zaman da şikâyetler aslında çoğunlukla
sağlık hizmetinin iyileştirilmesine yönelik önerileri de bize
ulaştırmış oluyor. Her zaman ifade ettiğim bir
noktayı hatırlatmakta fayda görüyorum. Bu birimler daha ziyade sorun
çözme birimleridir. Şikâyet için müracaatlar 2nci sırada yer
almaktadır ve bunu bize sonuçlar söylüyor. 2010 yılında hasta
hakları birimlerinde yerinde çözülen sorunlar 121 bin vakaya işaret
ederken değerli milletvekilleri, şikâyetten dolayı kurula giden
dosya sayısı 20 bin civarında kalmıştır. Yani
yerinde çözülen vakalara kıyasla bir şikâyet dolayısıyla
bir dosya açılan ve kurula giden vaka sayısı diğerinin
altıda 1i kadardır. Görüldüğü gibi başvuruların yüzde
85i, 90ı yerinde çözülmektedir. Burada birinci amaç vatandaşın
sorununun çözülmesidir.
Hasta haklarının diğer
önemli bir fonksiyonu da vatandaşların önerilerini Hasta Hakları
Kurulu vasıtasıyla idareye iletmeleridir. Bu önerilere, müsaade
ederseniz birkaç örnek vermek istiyorum. Aslında makro seviyede bir
sistemin değiştirilmesi anlamına gelen Sağlıkta
Dönüşüm Programının daha mikro ölçekte vatandaşa temas
eden noktalarda da meseleyi nasıl kavradığını
göstermek açısından önemli örnekler.
Mesela bir vatandaşımız
yıpranmış ameliyat önlüklerinin değiştirilmesi için
Hasta Hakları Birimine başvurmaktadır. Bir başka
vatandaşımız tuvaletlere serum askıları
takılması, tuvaletlerde serum askıları bulundurulması
için buraya müracaat etmektedir. Bir başka vatandaşımız,
otoparkta, bulunduğu hastanedeki otoparkta bir görevlinin
bulunmasını önermektedir. Bir diğeri hastane bahçesinin peyzaj
düzenlemesinin yapılmasını, bir başkası diyet
hastalarına ara öğünler çıkarılmasını
önermektedir. Bir hastamız merdivenlere tırabzan
yapılmasını önerirken, bir diğer hasta röntgen çekimi
sırasında mahremiyete uygun soyunma kabinlerinin düzenlenmesini
önermektedir. Dolayısıyla, bu geri bildirimler bize sistemi
iyileştirme konusunda bugüne kadar çok büyük ipuçları vermiştir.
Elbette hizmeti alanların geri bildirimlerinin ve sistemi
değerlendirmesinin çok ciddi yararları var, biz de kendi sistemimizde
bunu fazlasıyla değerlendirebilmekteyiz.
Bu birimlerde hasta hakları
eğitimleri de uyguluyoruz. Hastalar bilgilendirilme, rıza gösterme,
mahremiyet, saygınlık görme gibi haklarının olduğunu,
bu birimlerle, okullar ve halk eğitim merkezlerindeki eğitimlerle
öğrenmişlerdir. Hastanelerde çalışan sağlık
çalışanlarına da periyodik olarak eğitimler vermekteyiz. Bu
kapsamda yılda yaklaşık 2 milyon kişiye hasta hakları
eğitimi verirken, sağlık çalışanlarından da 300
bin kişiye hasta hakları eğitimi veriyoruz. En temel hasta
haklarından olan hekim seçme hakkı, Sağlık
Bakanlığına ait bütün hastanelerimizde uygulanmaktadır.
Saygıdeğer
Başkanım, değerli milletvekilleri; bugün Türkiye'de
Sağlık Bakanlığı hastanelerindeki 31 binin üzerindeki
uzman, herhangi bir muayenehanesi olmadan, dışarıda bir özel
hastaneyle bağlantısı olmadan vatandaşa hizmet vermektedir
ve bizler vatandaş olarak bu uzmanları seçme hakkına sahibiz.
Geçtiğimiz yıl başlattığımız bir uygulamayla
hastanelerden telefonla gerçek kişilerden randevu alma imkânına da
sahip olmaya başladık. Özellikle istediğimiz hekimi,
istediğimiz hastaneyi seçer biçimde, şu anda ortalama olarak günde 80
bin kişi merkezî randevu sisteminden randevu almaktadır.
Yanlış işitmediniz, Türkiyede günde 80 bin kişi bu hizmeti
alıyor. Önümüzdeki altı ay içerisinde Sağlık
Bakanlığı hastanelerine başvuran, aciller
dışında, polikliniklere başvuran yaklaşık günlük
600 bin kişinin 400 bininin bu şekilde randevu alabileceğini
tahmin ediyoruz. Bu sistemde yaklaşık olarak 4 bin kişi
çalışacak ve sistem vatandaşımızın hekimini
seçmesini daha da kolaylaştıracaktır.
Özellikle güvenlik
görevlilerine yönelik olarak eğitimler yaptık. Böyle bir ihtiyaç
hissettik süreç içerisinde. Bu eğitimlerde 12 bine yakın güvenlik
görevlisine Güvenlik görevlisi, hasta ve yakınıyla iletişim,
Özel güvenlik görevlisi ve hasta ilişkisini düzenleyen temel kurallar
konularında eğitim verdik.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; müsaade ederseniz, hasta haklarından
bahsettiğimiz bir günde hasta ve çalışan güvenliği ile
çalışan haklarından da bahsetmek istiyorum çünkü bu ikisini
birbirinden ayırt edemeyiz. Bizim için hastalarımız ne kadar
önemliyse, ne kadar başımızın tacıysa bu
hastalarımıza hizmet veren sağlık
çalışanları da o kadar önemlidir, o kadar
başımızın tacıdır.
Değerli
Milletvekilimiz de ifade etti, en son Van depreminde sağlık
çalışanlarının görevlerini yürütme şekilleri her türlü
takdirin üzerinde olmuştur. Ulusal Medikal Kurtarma ekiplerindeki kardeşlerimiz,
değerli meslektaşlarım, 112 ambulans servislerinde
çalışan meslektaşlar, hastanelerde çalışan
değerli meslektaşlarımız, yoğun bakımlarda,
ameliyathanelerde çalışan, sahada çalışan, halk
sağlığı için gayret gösteren sağlık
çalışanları ve onların destek elemanları gerçekten
bütün dünyanın takdirle izlediği bir operasyonu başarıyla
gerçekleştirmişlerdir. Bunun için huzurunuzda bütün sağlık
çalışanlarına, özellikle Vanda bu görevi ifa eden değerli
kardeşlerime bir kere daha teşekkür ediyorum. Bu teşekkürü
çeşitli vesilelerle birçok kere yaptım. Onlar, alınları
öpülesi, elleri öpülesi insanlar. Bu ülkenin isimsiz kahramanları.
2.500ün üstünde değerli sağlık çalışanı Van
depreminde, Van ilinin dışından Vana ulaşarak hizmet
verdiler ve gerçekten mükemmel bir iş başardılar. Biz onlarla
iftihar ediyoruz.
Sadece Türkiyede
değil değerli milletvekilleri, dünyanın birçok yerindeki
operasyonlarda Sağlık Bakanlığımızın medikal
kurtarma ekipleri bütün dünya tarafından takdir edilen ekipler hâline
geldi. Dünya Sağlık Örgütünün bu yıl
yayınladığı bir raporda, afetlere Sağlık
Bakanlığının ve ekiplerinin gerek siyasi
kararlılık açısından gerek teknik açıdan gerek altyapı
açısından gerekse motivasyon açısından ne kadar hazır
olduğu bir kere daha ifade edildi ve Türkiyenin bu özelliğinin
diğer ülkeler için yol gösterici karakterine de işaret edildi. Bunun
için huzurunuzda bir kere daha bu değerli sağlık
çalışanlarına takdirlerimi arz ediyorum.
Tabii ki,
çalışanların haklarının korunması,
çalışma güvenliğinin sağlanması ve
şartlarının iyileştirilmesi son derece önem verdiğimiz
bir husustur. Hastane enfeksiyonları, iş kazalarına
bağlı yaralanmalar, psikolojik, sözel ya da fiziksel şiddete
maruz kalma gibi olumsuzluklar zaman zaman yaşadığımız
hadiselerdir. Bunlara sıfır tolerans göstereceğimizi, asla
müsamaha etmeyeceğimizi bir kere de yüce Meclisimizin huzurunda
milletimize ve sağlık çalışanlarımıza ifade etmek
istiyorum. Konunun önemine binaen Sağlık Bakanlığımızda,
tüm sağlık kuruluşlarında Çalışan güvenliği
komiteleri oluşturmaktayız.
Ayrıca,
çalışanlara yönelik şiddeti kontrol altına almak için ve
böyle bir duruma maruz kalındığında olaya zamanında ve
doğru müdahale edilmesini sağlamak amacıyla Beyaz kod sistemi
dediğimiz bir sistem geliştirdik. Sağlık çalışanlarının
beyaz önlüklerinden ilham alarak hazırladığımız bu
sistemde, herhangi bir şiddet faaliyeti bir sağlık
kuruluşunda ya da bir sağlık çalışanına
karşı meydana geldiğinde, her türlü tedbirin yerine
getirilmesini amaçlıyoruz.
Değerli Başkanım,
saygıdeğer milletvekilleri; nihayet, Sağlık
Bakanlığının teşkilat kanununu oluşturmak üzere
hazırladığımız, düzenlediğimiz kanun hükmünde
kararnamede çok yeni bir uygulamayı da kamu yönetimine getirmiş
durumdayız. Sağlık çalışanlarının maruz
kaldığı şiddet ya da benzeri durumlardaki
davalarını takip etmek üzere -normalde bunlar biliyorsunuz
kişinin kendi takip ettiği davalardır- kamu
çalışanı olan sağlık
çalışanlarının bu davalarını Sağlık
Bakanlığı avukatlarının davaları takip etmesinin
önünü açacak bir madde koyduk kanun hükmünde kararnamemize.
Dolayısıyla artık sağlık
çalışanlarının, herhangi bir biçimde kendilerine yöneltilen
bir şiddet ya da benzeri bir olumsuzluk durumunda mahkemelerle
ilişkili işleri olduğunda, onların davalarını
doğrudan Sağlık Bakanlığı avukatları takip
edebilecekler. Bunu da hasta haklarıyla ilgili bir günde ifade
edebildiğim için mutluluğumu belirtmek isterim.
Son sözler olarak şunları
ifade edeyim. Biz AK PARTİ hükûmetleri olarak, AK PARTİ olarak
şuna inanıyoruz: Sistem içerisinde, bundan sonraki adımlar
olarak, süreç olarak hasta ve çalışan güvenliğinin
geliştirilmesi önemli bir hedef olmalıdır ve biz bunu kendimize
bir hedef olarak tespit etmiş durumdayız. Evet, hizmetlere
erişim arttı, kalite arttı, vatandaşın
hastalandığı zaman para ödediği için yıkıma
uğradığı, katastrofik sağlık harcamaları
yaparak fakirleştiği bir ülke olmaktan çıktık ama hasta ve
çalışan güvenliği açısından ve kalite açısından
daha yapılacak çok işler var. Önümüzdeki dönemde, inşallah,
sizlerle birlikte, yüce Meclisimizle birlikte bunları
gerçekleştirmeye çalışacağız.
Ben bu vesileyle bütün
hastalarımıza Allahtan acil şifalar diliyorum, bütün
sağlık çalışanlarına da bu ülkede Sağlıkta
Dönüşüm Programıyla birlikte vatandaşımıza
sundukları yüksek seviyeli sağlık hizmeti, özverili
sağlık hizmeti için tekrar teşekkürlerimi arz ediyorum.
Sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
7 sayın
milletvekilimiz söz istemişler. Ancak, bu konuyu dün
kararlaştırdık. Gündem dışı konuşma sırasında
söz vermeyeceğimizi belirtmiştik.
Sayın Vural,
sizin bir söz talebiniz var, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Türkiyeden Almanyaya işçi göçünün 50nci yılı münasebetiyle
Almanyada düzenlenen sempozyuma Almanya-Türk Federasyonunun davet
edilmediğine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, Almanyaya
göçün 50nci yılı. Gerçekten Almanyaya iş için göç edip orada
nafakasını temin edenler, ayrıca, yatırımlarını
ve tasarruflarını Türkiyeye getirenler, orada Türk milletinin millî
ve manevi değerlerine sahip çıkan herkese
şükranlarımızı arz ediyorum. Gerçekten Almanyada elli
yıl boyunca hem Alman ekonomisine hem de Türkiye ekonomisini büyük
katkı sağladılar. Kendilerine şükranlarımı arz
ediyorum.
Bu vesileyle
Almanyada 50nci Yıl münasebetiyle düzenlenen sempozyumda 1978
yılından bu yana orada faaliyet gösteren Almanya-Türk Federasyonunu
maalesef toplantıya davet etmemişlerdir. 2004 yılında
kurulmuş olan federasyonlar davet edilirken Almanya-Türk Federasyonunu
davet etmeyerek dışlayıcı ve ayrımcı
tavrından dolayı da Bakanlığı uyarıyorum. Bu
çerçevede oraya gönderilmesi istenen 2 sayın milletvekilimiz de Almanyaya
bu ayrımcı yaklaşımlarından dolayı gitmemeyi
kendileri kararlaştırmışlardır. Yurt
dışı Türklere böyle ayrımcı bakılamaz. Bu
bakımdan Sayın Bekir Bozdağı da uyarıyorum. Bu
ayrımcı-dışlayıcı düşüncelerden
vazgeçilmesini istirham ediyorum.
Ayrıca, bu
sempozyumda maalesef sempozyum oturum başkanlıklarına AKPnin
grup başkan vekili başkanlık ediyor, bir başka milletvekili
başkanlık ediyor ama burada temsil edilen başka partilere bu tip
konularda orada yer verilmemesini de yine ayrımcı ve dışlayıcı,
antidemokratik bir davranış olduğu için kınıyorum.
Bu mesele
hepimizin meselesidir. Bunu böyle siyasileştirerek bu insanlar
arasına ayrımcılığı ve fitneyi sokmayı
yakıştırmadığımı da bu vesileyle belirtmek
istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
SIRRI SAKIK
(Muş) - Sayın Başkan, iki bölüm
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkanım, özür dilerim, söz
istemiştik.
BAŞKAN -
Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutuyorum.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, bir sorum vardı.
BAŞKAN
Açıklama yaptım Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, bizim de sorularımız var
Sayın Bakana.
BAŞKAN
Hayır, açıklama yaptım.
SIRRI SAKIK
(Muş) İlimizle ilgili sorunlarımız var
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Soru-cevap var, soru sorar Sayın
Başkanım.
SIRRI SAKIK
(Muş) Yani şimdi grup başkan vekillerine ayrıcalık
tanıyıp bize tanımaman adil değil
BAŞKAN
Ayrıcalığı ben tanımıyorum grup başkan
vekillerine, Anayasa ve İç Tüzük tanıyor efendim.
SIRRI SAKIK
(Muş) Ama ilimizin sorunları var. Sayın Bakanımız
burada. Acı çekiyoruz, iletmek istiyoruz. Adil olun. diyoruz, diyorsunuz
ki: İade ediyoruz. Yani kimden ürküyorsanız onlara söz
veriyorsunuz.
BAŞKAN
Buyurun.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Ulaştırma Bakanı İzmir
Milletvekili Binali Yıldırımın, anılan
Bakanlığın adında ve teşkilat yapısında
değişiklik yapılması nedeniyle; Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına
atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/551)
2
Kasım 2011
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İlgi:
06/07/2011 tarihli ve B.01.0.KKB.01-08-3-503 sayılı
yazımız.
Ulaştırma
Bakanlığına atanması ilgi yazımız ile uygun
görülen İzmir Milletvekili Binali Yıldırım, anılan
Bakanlığın adında ve teşkilat yapısında
değişiklik yapılması nedeniyle; Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 109 uncu maddesi gereğince
atanmıştır.
Bilgilerinize
sunarım.
Abdullah
Gül
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 25 milletvekilinin taksici esnafının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/44)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin
içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar, enflasyonun
yüksek çıkacağı beklentileri, benzin, mazot
fiyatlarının her geçen gün artması ve sektörün çözüm bekleyen
kendi sorunları nedeniyle, sayıları yaklaşık 95 bin
olan taksici esnafımız zor şartlar altında kamu hizmeti
vermeye çalışmaktadır.
Sayıları
95 bin civarında olan taksicilerin aileleri ile birlikte
sayıları yaklaşık 500 bin kişiyi bulmaktadır. 500
bin insanımız geçimini bu meslekten elde edilen gelirle
sağlamaktadır.
Her geçen gün
zorlaşan meslek basit gibi gözükse de şoförlerimizin içerisinde
bulunduğu ve meslekte yaşadıkları sıkıntılar
tüm vatandaşlarımıza yansımakta, bu durum şoför,
vatandaş ve emniyet üçgeninde huzursuzluklara neden olmaktadır.
Taksici
esnafı, meslekte yaşadıkları sorunlarını
devamlı gündeme getirmiş, fakat çözüm önerilerine yönelik
gelişmeler bir türlü sağlanamamıştır.
Hükümet
tarafından taksici esnafımızın sorunlarına biraz kulak
verilmesi sayesinde meslek çalışanları, vatandaşlar ve
emniyet teşkilatı, maddi ve manevi büyük kazanımlar elde
edeceklerdir.
Ülkemizde
uygulanmakta olan, arkadan plakaya ceza yazılması uygulaması
beraberinde birçok sorunu oluşturmakta, uygulama ile tüm sürücüler
mağdur edilmekte, hiç beklenmedik anda trafik cezası
aldığınız ortaya çıkmakta ve ne zaman ceza
kesildiğinin bilinmemesi nedeniyle de, cezalar katlamalı olarak
ödenmektedir. Fahri trafik müfettişlerinin istedikleri yerde istediği
anda sürücülere ceza kesme yetkilerine kati surette daraltılma getirilmesi
için mevzuat düzenlemelerinin acilen yapılması gerekmektedir.
-Taksicilerin ödemekte oldukları
zorunlu mali mesuliyet sigorta primlerinin çok yüksek olması nedeniyle
makul bir seviyeye çekilmesi gerekmektedir.
Taksici esnafı BAĞ-KUR'dan emekli
olabilmek için yıllarca prim yatırmakta fakat emekliliğinin
sonunda kesilen %10 sosyal destek primi, zaten çok az maaş alan emekliyi
mağdur etmektedir. Bu durum tüm BAĞ-KUR emeklilerini ilgilendirmesi
nedeniyle oldukça önemli bir husustur.
-Taksilerde can ve
mal güvenliğinin sağlanabilmesi için uydu araç takip sisteminin
ticari taksilerde zorunlu hale getirilmesi sağlanmalı ve bu konuda
esnafa gereken destekler sağlanmalıdır.
- Özel araçların gaz sızdırmazlık
muayeneleri ve egzoz emisyon muayeneleri iki yılda bir
yapılırken, bu muayeneler ticari taksilerde her yıl
yapılmaktadır. Bu nedenle taksici esnafından muayenelerden
alınan ücretlerin yarısının alınması esnafı
biraz da olsa rahatlatacak ve kamu hizmeti sunan esnaf
haksızlığa uğramamış olacaktır.
- Taksici esnafı akaryakıtın
pahalı olması nedeniyle, aracıyla dolaşarak müşteri
bulma yolunu tercih etmemekte ve park taksi durak sistemini tercih etmektedir.
Bu konu Büyükşehir Belediyelerine devredilmiş olduğundan, park
taksi durak talepleri Büyükşehir Belediyeleri tarafından
değerlendirilmektedir. Bu konu ile ilgili meslek kuruluşundan bir
temsilcinin bulunması, taksici esnafının taleplerini komisyona
sunması açısından iyi olacağı düşünülmektedir.
- Kamu hizmeti sunan taksicilerin hizmetlerini
daha sağlıklı yürütebilmesi için kısa süreler içerisinde
aracını yenilemek istemektedir. Bu esnada geçimini zor sağlayan
fakat iyi bir hizmet sunmak arzusu içerisinde olan esnafa, araçlarının
yenilenmesi için veya özel güvenlik bölmeli taksi alımlarında ÖTV ve
KDV alınmaması ile daha düşük faizli ve daha uzun vadeli kredi
imkanları sunulması büyük önem arz etmektedir.
- Esnaf tarafından
vatandaşlarımıza sunulan hizmetin daha aktif hale gelmesi,
vatandaşların hizmetten daha iyi yararlanabilmesi, hizmetin daha
uygun fiyatla yerine getirilebilmesi için, ticari taksilerden akaryakıt
alımlarında ÖTV ve KDV vergisinin alınmaması çok uygun
olacaktır.
- Korsan
çalışan ticari araçların tespit edilmesi,
- Turizm yörelerinde faaliyette bulunan taksici
esnafının eğitimine ilişkin önlemlerin alınması
vs. konular,
Taksici
esnafının önemli sorunları arasında yer almaktadır.
Sonuç olarak;
Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu taksici esnafının
sorunlarını masaya yatırmış, önemli ve acil
alınması gereken önlemleri belirlemiştir.
Bu çözüm
önerilerinin hayata geçirilebilmesi ile vatandaşlarımız daha iyi
hizmet alacak, esnafımız ise daha sağlıklı, güvenli ve
ucuz hizmet sunacaktır.
Bu nedenle;
taksici esnafımızın daha iyi koşullarda hizmet
sunabilmesine yönelik koşulların araştırılması ve
çözüm önerilerinin tespit edilmesi amacıyla, Anayasanın 98. ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri
gereğince "Meclis Araştırması"
açılmasını saygılarımla arz ederim.
1) Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
2) İhsan
Özkes (İstanbul)
3) Candan
Yüceer (Tekirdağ)
4) Erdal
Aksünger (İzmir)
5) Veli
Ağbaba (Malatya)
6) Kamer
Genç (Tunceli)
7) Atilla
Kart (Konya)
8) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
9) Mehmet
Ali Ediboğlu (Hatay)
10) Mevlüt
Dudu (Hatay)
11) Aykut
Erdoğdu (İstanbul)
12) Metin
Lütfi Baydar (Aydın)
13) Kazım
Kurt (Eskişehir)
14) Salih
Fırat (Adıyaman)
15) Özgür
Özel (Manisa)
16) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
17) Nurettin
Demir (Muğla)
18) Sinan
Aydın Aygün (Ankara)
19) Ramazan
Kerim Özkan (Burdur)
20) Mustafa
Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
21) Ali
Özgündüz (İstanbul)
22) Rıza
Türmen (İzmir)
23) Ali
Rıza Öztürk (Mersin)
24) Celal
Dinçer (İstanbul)
25) Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
26) Malik
Ecder Özdemir (Sivas)
2.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 21 milletvekilinin, özel güvenlik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/45)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Güvenlik
hizmetlerinin özelleştirilmesi konusu, dünyada yoğun
tartışmalara konu olmuştur. Bu tartışmaların bir
kısmı günümüzde de devam etmektedir. Ülkemiz, bu
tartışmaların sıkça yaşandığı yerlerden
biri olmuştur. Özel güvenlik ile ilgili yakın zamanda açıklanan
rakamlar, bu konunun tekrar tartışılmaya
açılacağını göstermektedir.
Özel güvenlik
sektörünün sorunlarının çözülmemesi hem ekonomik açıdan hem de
güvenlik açısından farklı sorunların doğmasına
neden olmaktadır. Bundan dolayı özel güvenlik sektörünün
sorunlarını araştıran, tarafları ve uzmanları bir
araya getiren bir araştırma komisyonuna ihtiyaç bulunmaktadır.
Bu bağlamda
özel güvenlik sektöründe yaşanan sorunların tespiti ve bu
sorunların çözüm yollarının araştırılması
amacıyla Anayasamızın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
1) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul)
2) İhsan
Özkes (İstanbul)
3) Candan Yüceer (Tekirdağ)
4) Erdal Aksünger (İzmir)
5) Kamer Genç (Tunceli)
6) Tufan Köse (Çorum)
7) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
8) Sinan
Aydın Aygün (Ankara)
9) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
10) Kazım
Kurt (Eskişehir)
11) Metin Lütfi
Baydar (Aydın)
12) Salih Fırat
(Adıyaman)
13) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
14) Özgür Özel (Manisa)
15) Nurettin Demir
(Muğla)
16) Atilla Kart (Konya)
17) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
18) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
19) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
20) Celal Dinçer (İstanbul)
21) Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
22) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
3.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 25 milletvekilinin, yerel basın ve yayın
kuruluşlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/46)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Basın
Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre ülkemizde 2.361
gazete, 215 televizyon kanalı ve 951 radyo, yerel bazda yayın
yapmaktadır, ülkemizdeki yerel gazete ve televizyonların
sayısının bu resmî rakamlardan daha azla olduğu ileri
sürülmektedir.
Yerel
basın-yayın kuruluşları, kamuoyunda farklı seslerin
duyulması ve toplumun yerel taleplerinin dile getirilmesi
açısından büyük önem taşımaktadır. Etkinliği
artırılmış ve güçlendirilmiş yerel medya,
demokrasimizin güçlendirilmesi ve devamlılığının
sağlanmasında ulusal düzeydeki medya kuruluşları kadar
potansiyele sahiptir. Ulusal çaplı basın-yayın organları
ülkemizdeki iletişimin ana damarları ise, yerel medyamız da
iletişimimizin kılcal damarlarıdır.
Taşıdıkları
bu öneme ve potansiyele karşın, yerel gazetelerin ve
televizyonların büyük çoğunluğu maddi zorluklar içinde
yayınını devam ettirmeye çalışmakta, var olma
savaşı vermektedirler.
Bu olgular dikkate
alınarak, yerel basın-yayın kuruluşlarımızın
yaşadığı, sorunların araştırılması
ve mevcut sorunların çözümünün sağlanması amacıyla,
Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını
saygılarımla arz ederim.
1)
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
2)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
3)
Atilla Kart (Konya)
4)
Erdal Aksünger (İzmir)
5)
Veli Ağbaba (Malatya)
6)
Kamer Genç (Tunceli)
7)
İhsan Özkes (İstanbul)
8)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
9)
Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
10)
Mevlüt Dudu (Hatay)
11)
Aykut Erdoğdu (İstanbul)
12)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
13)
Kazım Kurt (Eskişehir)
14)
Salih Fırat (Adıyaman)
15)
Özgür Özel (Manisa)
16)
Aytuğ Atıcı (Mersin)
17)
Nurettin Demir (Muğla)
18)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
19) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
20)
Ali Özgündüz (İstanbul)
21)
Rıza Türmen (İzmir)
22)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
23)
Sena Kaleli (Bursa)
24)
Celal Dinçer (İstanbul)
25)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
26)
Malik Ecder Özdemir (Sivas)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
C) Duyurular
1.- Diyarbakır 7. Ağır Ceza
Mahkemesince, Van Milletvekili Aysel Tuğluk, Mardin Milletvekili Ahmet
Türk, Diyarbakır Milletvekilleri Nursel Aydoğan ve Leyla Zana
haklarındaki kamu davasının açıldığına dair
dosyaların Anayasanın 83üncü
maddesinin 2nci fıkrası
gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulmasına
ilişkin duyuru (3/552, 553, 554)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Diyarbakır
7. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/10/2011 tarihli ve 2011/196 dosya
numaralı yazısıyla Van Milletvekili Aysel Tuğluk ve Mardin
Milletvekili Ahmet Türk hakkında 21/10/2011 tarihli ve 2011/198 dosya
numaralı yazısıyla Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan
hakkında ve 21/10/2011 tarihli ve 2011/198 dosya numaralı
yazısıyla Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana hakkında kamu
davasının açıldığı Anayasanın 83üncü
maddesinin ikinci fıkrası gereği bildirilmiştir.
Bilgilerinize sunulur.
SIRRI SAKIK (Muş) Ne yapmışlar
bunlar Sayın Başkan?
BAŞKAN - Barış ve Demokrasi
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve
arkadaşları tarafından (67 sıra no.lu), JİTEM ve
Doğu/Güneydoğu bölgesinde yaşanan faili meçhul cinayetler ve
kayıpların araştırılarak alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 3/11/2011 Perşembe günkü birleşimde
sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerin aynı birleşimde
yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 3 Kasım 2011
Perşembe günü (Bugün) yaptığı toplantısında
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hasip
Kaplan
Şırnak
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
13 Ekim 2011
tarihinde, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşları
tarafından (67 sıra nolu), JİTEM ve Doğu/Güneydoğu
bölgesinde yaşanan faili meçhul cinayetler, kayıpların
araştırılarak alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 03.11. 2011 Perşembe
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen
Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın
Sakık.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu konuya
başlamadan önce Sayın Sağlık Bakanımız burada-
ben 60a göre söz istedim ama ne hikmetse Başkan bu konuda biraz, böyle,
ketum davranıyor. Oysaki hepimizin burada varlık nedenimiz ülkemizin
temel sorunlarını taşımak, ilimizin sorunlarını
taşımak. Ama lütfen bu konuda sesimizi kısmayınız,
düşüncelerimiz ne ise Hükûmete iletelim, yetkili kurumlara iletelim.
Sayın
Bakanım, Adli Tıp Kurumuyla ilgili ciddi bir şikâyetimiz var,
daha önce Adalet Bakanıyla da konuştuk. Şimdi, Muş
Malatyaya uzak bir yer. Hemen hemen her gün bu olaylar oluyor: Oradan insanlar
yani cenazeler alınıp Malatyaya kadar getiriliyor, iki gün yolda
kalıyorlar. Üç yıldır, dört yıldır sürekli bunu
gündeme getiriyoruz. Adalet Bakanlığının sürekli bize
söylediği: Biz orada Adli Tıp Kurumunu kuracağız. Ama
bugüne kadar kurulmadı ve orada doktorların
bulunmadığı söyleniyor. Her gece bir cenaze muhakkak Malatyaya
geliyor. Bu konuda eğer duyarlı davranırsanız çok çok mutlu
oluruz. Eminim ki gereğini de yaparsınız.
Sayın arkadaşlar,
sevgili milletvekilleri; daha önce de burada bu araştırma
önergeleriyle ilgili sürekli Parlamentoyu göreve davet ettik. Ha, biz ve bazen
de birkaç kez de Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda Meclis araştırma
önergeleri verdi. Yani 1990larda, hatta cumhuriyetin kuruluşundan bugüne
kadar hayatını
kaybedenlerle ilgili ciddi ithamlar var. Yani bu devletin sicili özellikle
sosyalistlere, Kürtlere karşı kapkara, katran karası kadar kara.
Bunları birlikte araştıralım. diyoruz ama birkaç kez bu
önergeyi vermemize rağmen, bu önergelerimiz AKPnin sayısal
çoğunluğuyla reddedildi. Hatta size seslendik, dedik ki: Ya sizin
döneminizde çok fazla yok. Sizin döneminizde de var ama geçmişte bunlar
yaşandı, bunları hep birlikte ortaya çıkaralım. Ama
siz hep reddettiniz.
Açık ve
net olarak söylüyorum, o dönemde, evet, ciddi şekilde faili meçhul
cinayetler işlendi ve hayat bizi teyit etti. Son dönemlerde özel tim
sanıklarının, Ayhan Çarkının
açıklamalarını hep birlikte izledik. O dönemde Millî Güvenlik
Kurulundan nasıl kararlar alındığını, nasıl
insanların katledildiğini birebir hayat bizi teyit etti. Şimdi
hâlen niye duruyoruz? Yani üzerinde üniforması olanlar, apoletleri olanlar
geldiler bölgeye, devlet adına cinayet işlediler. Yani bunların
elinde kan var. Bunlar 1993 yılında benim seçim bölgeme, Muşa
geldiler. Muş-Diyarbakır arasındaki üçgende cinayet
işlediler. Altınova beldesine geldiler, 7 çocuk, anne, baba,
Nasır Öğün
Onu daha önce de bu kürsüye getirmiştik. Anne
hamileydi. 10 canı diri diri yaktılar. Yakanlar güvenlik güçleriydi,
başlarında üniformalılar vardı ve askerdiler.
Arkasından hemen geldiler, benim doğduğum köyde aynı gece
operasyonlar yaptılar ve geçmişte Millî Selamet Partisiyle
bağları olan 5 kişiyi diri diri aynı gece yaktılar.
Biz bunu daha önce, yani 1993te burada, Parlamentoda kürsüye
getirdiğimizde MSP sıraları
Refah Partisi, pardon. O
sırada oturan milletvekilleri onları biliyordu ve göz
yaşlarıyla bizi izliyorlardı. Biz de bu olayı biliyoruz ama
bize Hocamızın talimatı var, bu konuları gündeme
getirmeyin. Gelip boynumuza
sarılıyorlardı. Böyle eli kanlı bir dönem
yaşandı. Şimdi bunları hepimiz
araştırmalıyız.
Şimdi,
son dönemlerde -bizim, hepimizin tanıklık ettiği- bu özel
timcilerin, özel timlerin nasıl cinayet işlediklerine
tanıklık etmedik mi? Ettik. Ne diyorlar? Efendim, bize talimatlar
verildi. Bu talimatlar nasıl oldu? Bu talimatlar Millî Güvenlik Kurulunda
karara bağlandı. O dönemin Başbakanı olan Çiller Elimizde
listeler var. diyordu ve bu listeler her gün hayata geçiyordu ve bunlardan
biri o dönemin bakanlarından Mehmet Ağardı ve diyorlardı
ki
Mehmet Ağarın talimatı üzerine İstanbulda
Topalı öldüren özel tim birimlerinin nasıl serbest
kaldığını da biliyoruz ve Mehmet Ağarın şu
an elini kolunu sallayarak dışarıda dolaştığını
da hepimiz biliyoruz. Sadece Mehmet Ağar değil, o dönemin siyasal
aktörleri kim? Demirel. Kim? Çiller. Bunların hepsi, evet, o süreçten
sorumludurlar. Bunlar o dönemde Kürtlere karşı zalimane bir politika
uyguladılar ve bu insanları katlettiler.
O
gün öldürülüyordu ama bugün sizin iktidarınız döneminde ne
yapılıyor? Topluca tutuklamalar yapılıyor. Hatta bir
bakanınız da çıkıp dedi ki: Ya, ne istiyorsunuz? Yani
asit kuyularına atılmıyorsunuz ama tutuklanıyorsunuz, yani
mantık aynı mantık. Onun için bunları
araştırmadan, yüzleşmeden iç barışımızı
sağlama olanağı yoktur. Hep birlikte bunların üzerine
gitmeliyiz, gidebilmeliyiz.
Bakın,
Diyarbakırda o döneme tanıklık eden CHPden Milletvekili
Arkadaşımız Sezgin olayı biliyor, birebir
avukatlarındandı, 11 tane vatandaşın nasıl
alınıp götürülüp elleri kolları bağlanarak
Bunların
başında Mehmet Salih Akdeniz vardı. 11inin kemikleri
yıllar sonra Diyarbakırın bir köyünde topluca bulundu. Bunu
yapan kimdi? Boludan gelen tugay komutanıydı, açıkça da
söylüyordu ve şu anda yanılmıyorsam zaman zaman Zaman
gazetesinde de yazarlık yapıyor. Şimdi, böyle bir katili siz
sorgulamadan yargılamadan bu ülkenin iç barışını nasıl
sağlayacaksınız? Peki, bunlar neye güvenerek bunu yaptılar?
Üzerindeki üniformaya güvenerek yaptılar. Devletin gücünü arkasına
alarak bu halkı katlettiler ve bunların elinde kan var ve
bunların geçmişi zifiri karanlık gibi karanlık.
Onun için,
eğer gerçekten siz bu sorunun çözümünü istiyorsanız, bu olayın
üzerine gitmeliyiz. Yani hiçbir parti bu konuda ben buna seyirci
kalırım deme hakkına sahip değildir. Eğer bunu
diyorsa, gerçekten insanlığa karşı da suç işlemiş
olur. Onun için açıkça söylüyoruz, isim veriyoruz ve diyoruz ki, bunlar için
derhal bir komisyon oluşturulması gerekir ve siz ta 2007 yılından
2011 yılına kadar sürekli bizim ve Cumhuriyet Halk Partisinin bu
konudaki Meclis araştırması önergelerini reddettiniz. Gelin
bugün yeni bir sayfa açalım, birlikte bu süreci gerçekten yüzleşerek
sorunlarımızı çözebileceğimize inanıyoruz.
Yani, benim
anlattıklarım sadece bölgede, benim seçim bölgemde değil, bu
ülkenin dört bir tarafında yaşandı. Yani hoş bir söz var
diyor ki: Atı kaybolanın, kulağından at sesi eksik olmaz,
Bu, Çerkezlere ait bir atasözüdür ve bizim de kulaklarımızda
kayıp olan yakınlarımızın sesi ve feryadı hâlâ
durmaktadır. Eğer ben insanım diyorsak ve kendimizi insan olarak
görüyorsak, bu acılı ailelerin feryatları hepimizin
kulağındadır.
Bakın,
İstanbulda her cumartesi günü Cumartesi Anneleri orada
çocuklarını arıyorlar, yıllardır orada arıyorlar.
Aramızda kadın arkadaşlarımız var.Yani, o annelerin
feryadı acaba sizin kulaklarınızı hiç mi rahatsız
etmiyor? Sayın Başbakanın kulağını hiç mi rahatsız
etmiyor? Yani, hep birlikte bu feryatlara karşı, biz artık
vicdanımızın sesini duyarak buna uygun adımlar
atmalıyız. Eğer, bunu atabilirsek emin olunuz ki, sorunun
çözümüyle ilgili ciddi bir şekilde yol alırız. Yani
yüzleşmeden çözümü bulma şansımız yoktur. Onun için herkesi
bu konuda sorumlu olmaya davet ediyorum.
Bizim, grup olarak
verdiğimiz bu Meclis araştırma önergesinde dört grubun da olumlu
oy kullanmasını diliyorum çünkü sorun sadece BDPlilerin sorunu
değil, sorun sadece Kürtlerin sorunu değil; sorun bu ülkede sisteme
karşı duran herkesin mağdur olduğu bir sorundur. Yani
cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar kim ki bu süreçte mağdur
olmuşsa, katledilmişse ve hâlen bu failler bulunmuyorsa bunları
da araştırmak Parlamentonun görevidir.
Bu önergemize
olumlu oy kullanacağınızı umut ediyorum. Herkesin elini
vicdanına koyarak bir miktar düşünmesini diliyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sakık.
Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Doğan Kubat,
İstanbul Milletvekili.
Sayın Kubat
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; Sayın BDP Grubunun faili meçhul cinayetlerle ilgili
Meclis araştırması açılması istemiyle verdiği
öneri üzerine söz almış bulunuyorum.
Evvelemirde faili
meçhul, karanlıkta kalmış bütün olayların hangi kesimden
olursa olsun, kime yönelirse yönelsin, bunların muhakkak üzerine
gidilmesi, kamuoyunu tatmin edici biçimde aydınlatılması
gerekliliğine biz de inanıyoruz. Esasen bu konuda hemfikiriz ama bu
olayların üzerine nasıl gidilmesi gerektiği konusunda yöntem
noktasında farklı düşündüğümüzü belirtmek isterim.
Geçmişte, 1990 yılında o
zaman Vedat Aydının katledilmesiyle başlayan siyasi cinayetler
zinciri 97 yılına kadar gerçekten ülke insanının
vicdanını kanatan boyutlara varmış ve toplumda bir kaos ve
anarşi ortamı oluşturmanın zemini olarak
kullanılmıştır. Bu konuda geçmiş dönemlerde de yine
değerli milletvekillerimizin talepleri olmuş, bunlarla ilgili olarak
Meclisimiz bir kısım komisyonlar kurmuş ve bu konuların
gerçekten kararlılıkla üzerine gidilmesi gerektiği
noktasında çalışmalar yapmıştır.
Geçmişte durumdan vazife
çıkartan, kamu gücünü kullanan ve esasen devletin ve yargının
yapması gereken görevi bir kenara koyarak kendince tasavvur ettiği
bir adalet anlayışıyla bu cinayetlere yönelen şebekeler
olduğu yüce Meclisin de malumudur.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Buna nasıl Adalet diyorsun sen!
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Bu
cinayetlerle ilgili, şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün siyasi
partilerimizin de temsilcisinin bulunduğu İnsan Hakları
Komisyonumuz var ve bu alanlarda derinlemesine, gerçekten tatmin edici bir
araştırma yapılması bu komisyonun temel görev alanına
da girmektedir.
Meclis
araştırma komisyonu, bilindiği üzere dört ay süreyle kurulacak
bir komisyon. Bir rakama göre 17 bin, bir bilim adamının
yaptığı araştırmada, evvelsi günlerde
yayınlanmış, 1984-2004 arası toplam faili meçhul 2.781
olarak ifade edilmiş. Tabii, bunlar tartışmalı ama bu,
şu gerçeği değiştirmiyor: Bir tane bile faili meçhul olsa
yaşama hakkının kutsallığını
anayasasında güvence altına almış olan bir devletin
sorumluların üzerine giderek bunların hesabını sorması
hukuk devleti olmanın bir gereğidir.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Niye karşı çıkıyorsunuz?
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Sayın milletvekilleri, faili meçhul cinayetler özünde
siyasi cinayetlerdir, amacı da anarşi ve kaos ortamı
oluşturmaktır ve çoğu zaman siyasi boşluğun
olduğu zamanlarda bunlar neşvünema bulmuştur, hareket
kabiliyetini o dönemlerde kazanmışlardır. Bununla mücadelenin
esasen temel unsuru, işleyen ama hızlı işleyen, adil bir
yargı mekanizması, istikrarlı ve kararlı bir siyasi
otorite, bu konuların üzerine gitmesi noktasında temel iki unsuru
oluşturuyor. Devletin içinde ya da dışında, biraz önce
söyledim, durumdan vazife çıkartan ve bu cinayetleri işleyen
şebekeler buna gerekçe olarak terörle mücadele
VELİ
AĞBABA (Malatya) O dönemde görev yapan herkes yargılanmalı.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla)
ya da mevcut siyasi iktidarı etkisizleştirmek,
yıpratmak, hatta yıkmak
VELİ
AĞBABA (Malatya) Milletvekili olsalar dahi.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla)
ya da iç hesaplaşmalar sonucunda bu cinayetlerin
işlendiği yani temel saiklerin bu olduğu da
anlaşılmaktadır.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Mehmet Bey, insanlığa
karşı suç.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Doğrudur, insanlığa karşı bir
suçtur, çok haklısınız Sayın Vekilim, biz de aynen öyle
görüyoruz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Niye karşı çıkıyorsunuz?
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Bu konuda 2002 yılından itibaren kararlı ve
istikrarlı bir siyasi otoritenin varlığı, görev
başında olması, gerçekten Türkiye'nin hukuk devleti olma
noktasında demokratikleşme yolunda aldığı mesafe ve
yine etkin ve hızlı işleyen yargı mekanizması
artık bugün bu olayların üzerine kararlılıkla gitmektedir.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Gerçekten inanıyor musunuz?
SIRRI SAKIK
(Muş) Şimdi birazdan oylama olacak, bakalım oy verecek
misiniz.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Şimdiye kadar hangisinin üzerine
gittiniz? Hangisini çözdünüz?
BAŞKAN
Sayın Sakık, yeteri kadar konuştunuz, lütfen, müdahil
olmayın yani yapmayın, Sayın Kaplan da konuşacak.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Değerli milletvekilleri, bugün, hepimizin malumu,
güneydoğuda bir kısım, geçmişte görev yapmış
emekli kamu görevlilerinin çeşitli itirafları var.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Bir kısmı hâlâ milletvekili.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) O dönemde bunun bir devlet politikası olduğunu
ifade edenler var. Yargı mekanizması bunlar üzerinde ciddiyetle
durmaktadır. Hatta, şâkilerin yani şikâyetçilerin talebi üzerine
kazılan, savcıların nezaretinde kazılan kazılar
yapılmıştır sırf bu cinayetler
aydınlatılsın diye. Bunları küçümsememek lazım. Bu
konuda esasen geçmişte de önerge sahiplerinin temel olarak istemi şu
olmuştur, Sayın Pervin Buldanın geçmişte Mecliste
yapmış olduğu konuşmanın zabıtlarına da
baktım ki çok haklı olarak ileri sürüyor bunu: Bu konuda bu
cinayetlerin üzerine gitmeyen, olayı aydınlatmayan devlet
görevlilerinin yani sorumluların, sorumlularla birlikte görevini ihmal
eden kamu görevlilerinin de bulunması ve yargıya teslim edilmesi
gerektiğini ifade etmişler. Çok doğru, olması gereken de bu
çünkü Meclisin temel görevi, bu konularla ilgili araştırma yapar,
eğer suç unsuru tespit etmişse ilgili savcılığa
ihbarda bulunmak yani bir nevi ön inceleme gibi.
Bu konuda bize
yararlı olabilecek bir yöntemi, İnsan Hakları Komisyonu
çatısı altında bu çalışmaların
yapılması gerekliliğini ifade ederek esasen belirttim.
Bunların araştırılmasına kesinlikle taraftarız
ama İnsan Hakları Komisyonu
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Taraftarsanız kabul edeceksiniz. Aynı laflar ya!
Beş senedir bu lafları duya duya usandım artık.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) -
mesela geçen dönem yüz üç yaşındaki Berfu
ananın 12 Eylülden sonra katledilen oğlunun cinayeti üzerine
gitmiş ve konuyu aydınlatmıştır.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Ya biraz samimi olun, samimi!
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Gene, Kırklarelide bir
vatandaşımızın kaybolmasıyla ilgili İnsan
Hakları Komisyonu somut olarak bu tür olayların üzerine alt
komisyonlar marifetiyle gitmiştir. Dolayısıyla, biz
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) 17 bin tane faili meçhulden bahsediliyor.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu konu hiç polemik konusu
olacak bir konu değil gerçekten.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Ya dört senedir, ya dört senedir! Sen yeni geldin buraya
beyefendi.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) - Samimi biçimde bugün bu konularla ilgili Silivri
yargılamalarındaki bazı sanıkların ifadelerini de
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Dört senedir konuşursunuz ya!
BAŞKAN Sayın Öztürk, lütfen
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) -
basından
okuduğunuz zaman, yargının
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bu kadar samimiyetsizlik
olmaz ki ya Başkan. Laf başka, iş başka.
Dışarı çıktıkları zaman ahkâm kesiyorlar,
Mecliste geldiği zaman hayır oyu.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Yargının bu
konular üzerinde kararlılıkla durduğunu ve bu süreci devam
ettirdiğini belirtiyor
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Kubat.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla)
saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Yüreğiniz varsa
evet diyeceksiniz. Dışarıda konuşmayacaksınız,
burada konuşacaksınız.
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi grup
önerisi lehinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi
olarak faili meçhul cinayetlerde defalarca araştırma önergeleri
verdik ve bugün de bu araştırma önergesinin görüşülmesini talep
ederek Türkiyede JİTEMin, itirafçıların, çetelerin,
darbecilerin, hukuk dışına çıkanların, terörle
mücadele ediyorum bahanesi adı altında cinayet işleyen organize
şebekelerin tamamının açıklığa,
aydınlığa kavuşturulması, darbecilerin 12 Eylülden 12
Marta kadar hepsinden hesap sorulması, Sabahattin Aliden günümüze kadar,
Ape Musadan Milletvekili Mehmet Sincarın öldürülmesine kadar binlerce
faali meçhul cinayetin işlendiği ülkemizde Meclisin, gerçek gündemini
artık hatırlaması gerektiğini düşünüyorum.
Şu olaya iyi
bakın, bellekleriniz, hafızalarınız bilgisayar CDleri gibi
silinmesin. Çok uzak değil, bundan on beş sene önce, 96da bir
Susurluk kazası yaşandı. Bunun altından çete, darbe,
siyasetçi, bürokrat, yargı iş birlikleriyle işlenen cinayetlerin
tamamı çıktı ortaya.
Bu bir rapor. Bu
rapor, dehşet şeyleri ifade ediyor. O dönemin başbakanları,
müfettişlerine böyle bir rapor hazırlatabilmişler. Daha sonraki
koalisyon dönemlerinde, Erbakan döneminde Faili Meçhul Cinayetler Komisyonu
kurulmuştur Mecliste ve cinayetlerin uzatmalı çavuşlar düzeyine
kadar nasıl düştüğünü, beyaz Renaultların nasıl
cinayet işlediğini, 17 bin faili meçhul cinayetin nasıl
işlendiğini, Hizbullah gibi örgütlerin nasıl
kullanıldığını, kayıp silahların neler
olduğunu, Batman Valisinin kendi başına o silahları nereye
götürdüğünün hâlâ tespit edilemediğini, hukuksuzluğu, OHALi,
sansür, sürgün kararnamelerini, bütün dönemin bütün rezaletlerini bu raporun
içinde görebilirsiniz.
Peki, 1996da bu
kaza yaşanmamış olsaydı ve ezkaza bu raporla bu cinayet
ilişkileri belgelenmemiş olsaydı çıkmayacaktı ortaya
ki bunun temelinde Millî Güvenlik Kurulunda
kararlaştırılmış cinayetlerin, Kürt iş
adamları listelerinin yayınlandığı ve enselerinden
birer kurşunla Diyarbakırda, Batmanda öldürüldükleri günlerde hukuk
yoktu, hukuk rafa kaldırılmıştı ve olağanüstü
hâlde yaşanan bu süreci, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 93-97
arasını Türkiyede hukuk yoktur. diyerek Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine iç hukuk yollarının tüketilmesine gerek
görmeden başvuruların kabul edildiği dönemdir. O dönem, bu
cinayet zanlıları Terörle mücadele ediyorum. Vatan, millet, Sakarya
edebiyatının arkasına sığınıp bu cinayetleri
işliyorlardı.
Bugün Hükûmet bu konuda
kararlılığını ortaya koyuyorsa niye faili meçhul
cinayetlerin araştırılmasına karşı
çıkıyor, anlamakta güçlük çekiyoruz. Bugün, o dönemin faili meçhul
cinayetlerini, suç organize şebekelerini, kumarhanelerin
ilişkilerini, kaçakçılık yapanları, şehit
cenazeleriyle uyuşturucu taşıyan görevlileri, bürokratları
Bakın, Almanyanın istihbarat raporlarında devletin çok üst
düzeyinde olan kişilerin isimleri kırmızı bültenlerin
içinde geçiyor. Şimdi, bir dönemin, bu karanlık dönemin hiçbirini
aydınlatamayan Türkiye, hesaplaşamayan bir Türkiye, kendi
demokrasisini de kuramaz, yeni bir anayasayı da bu temel üzerinde şekillendiremez
arkadaşlar.
Dikkat edin İspanyaya, GAL
çeteleriyle nasıl hesaplaşıldı? Orada Baltasar Garzon gibi
yargıçlar vardı, hükûmetin, iktidarın içişleri
bakanından emniyet genel müdürüne kadar cinayet işleyen
şebekelerinin memurlarını örtülü ödenekten nasıl
beslendiklerini teker teker ortaya çıkarırken benim
İçişleri Bakanım Profesör Büşra Ersanlı bölücülük
dersi verdi, halkı isyana teşvik için eğitim verdi. diyor.
Bu kürsüden davet ediyorum
İçişleri Bakanını, eğer yirmi dört saat içinde bunun
belgelerini çıkarıp ortaya koymazsan ve bunu
koymadığın takdirde müfteriliğini kaldırmazsan,
istifa etmezsen sen insan değilsin diyorum. Senin Susurluk çetelerinden,
onu koruyan ve kollayanlardan hiçbir farkın yok. Sen TCK savcısı
mısın? Elinde belge mi var? Dinledin mi?
BAŞKAN
Sayın Kaplan, lütfen...
HASİP
KAPLAN (Devamla) Evraklar mı var elinde? Hangi belgeye dayanarak
çıkıyorsun? Avukatının bile ulaşamadığı
bir suçlama karşısında 21inci yüzyılda Susurluka rahmet
okuturcasına profesörleri, öğretim üyelerini, üstelik de bütün
profesörlere hakaret edercesine Binlercesinden birini aldık, ne
olmuş? diye söylerseniz...
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Başkanım, Hükûmet yok. Böyle bir Meclis olur mu?
Hükûmet yok orada. Nerede Hükûmet? Hükûmet gitsin yerinde otursun, orada ne
işi var?
HASİP
KAPLAN (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, faili meçhul cinayetlerle
hesaplaşmak hukukla olur, insan haklarıyla olur, demokrasiyle olur,
bağımsız yargıyla olur. Siz bağımsız
yargıyı, özel güvenlik mahkemelerini, DGMlerin yerine koyarak,
sıkıyönetim mahkemelerinin yerine koyarak, örfi idarelerin yerine
koyarak atadığınız savcılarla, atadığınız
hâkimlerle senelerce süren uzun tutukluluklarla, milletvekillerini,
aydınları, yazarları tıpkı Susurluk döneminde
olduğu gibi içeri atarsanız sizin Susurlukçulardan ne
farkınız var, ne farkınız kalır, nedir
ayrımınız söyler misiniz? Susurlukta da hukuk yoktu, şimdi
de hukuk yok. Susurlukta da yargı yoktu, şimdi de yargı yok.
Susurlukta da gizli dinleme vardı, şimdi dinleme var. Susurlukta da
gizli soruşturmacı vardı, şimdi de var. Susurlukta
işkenceci vardı, şimdi de var. Ne değişti
arkadaşlar, ne değişti?
Üç yıl
yargılamadan insanları içeride tutmanın vicdanı nedir,
insanlığı nedir, adaleti nedir, hukuku nedir? Siz bu ülkeyi
korku imparatorluğuna çevirdiniz. Bu ülkeyi korku imparatorluğuna
çevirmekle kalmadınız, bu ülkenin insanlarının
başına, herkesin başına bir Susurlukçu gibi bir tane
görevli, bir silahlı diktiniz. Burada neden korkuyorsunuz? Çünkü
araştıramazsınız. Bunu araştırırsanız
şu fotoğrafa bakacaksınız: Bu fotoğraftan birkaç
tanesini kendi içinizde çok önemli görevlerde görürsünüz. Araştırırsanız
failleri AK PARTİnin içinde görürsünüz. Araştırırsanız failleri Hükûmetinizin
içinde görürsünüz. Araştırırsanız
bürokratlarınızın içinde görürsünüz.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Aynaya bak, aynaya.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bunun için yüreğiniz el vermiyor. Bunun için cesaretiniz yok.
Bunun için tutturmuşsunuz bir KCK, Kürt aydınlarını içeri,
siyasetçilerini içeri, seçilmişlerini içeri alırsınız.
Tutturmuşsunuz bir Balyoz, Ergenekon; orada da adil yargılamayı
beceremeyip yüzünüze gözünüze bulaştırıyorsunuz. Bu Meclisin 8
tane milletvekili üç senedir içeride, 8 tane milletvekiliyle ilgili burada bir
irade tezahür edemiyorsunuz. Yargı yoksa, hukuk yoksa, adalet yoksa,
vicdan yoksa en temel hakların ve hürriyetlerin başında gelen
yaşam hakkı da yoktur, temel hak ve özgürlükler de yoktur, demokrasi
de yoktur; insanlık da ölür orada, vicdan da ölür orada ve öylesine bir
kara tehlike musallat olur ki bu ülkeye sizin getireceğiniz yönetim
tarzı, Başkanlık tarzı padişahlıktan da daha
otokratik, ondan da öte insanlarını vatandaş değil tebaa
olarak gören, ondan da öte Benden başka kimsenin bu ülkede yaşama
hakkı yoktur. diyen bir anlayışa sığınır.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sen de Ergenekoncusun.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Ape Musanın eli yakalarınızdadır, Ape Musa
gibi bir aydının, bilgenin eli yakanızdadır. Onun
katillerini araştırmaya karşı çıkıyorsunuz. Bu
Meclisin bir üyesini öldürdü Susurlukçular
Bakın, Mehmet Sincarı
öldürdüler. Bu Meclisin üyesini öldürenlerin
araştırılmasına karşı çıkıyorsunuz.
Gelin, bu hukuksuzluklar karşısında gelin hep beraber
cinayetlere karşı, hep beraber karanlığa karşı
Vatan, millet, Sakarya edebiyatını bırakın. Terörle
mücadele adı altında insan haklarına saldırıyı
bırakın. Hukuka, hukuksuzluğa karşı gelin birlikte
hareket edelim. Burada yürek ister, cesaret ister, inanç ister,
kararlılık ister. Eğer siz bunu
araştıramıyorsanız sizin her şeyiniz beraber
hikâyedir. Hikâyeyle uyutmaya devam edersiniz ama size faturası da an
gelir öyle ağır olur
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Devamla)
sizi yargıladığı zaman Uluslararası Ceza
Mahkemesinden kurtaracak bir kişi bulamayacaksınız ve ve suçunuz
insanlık suçu olacak
BAŞKAN Sayın Kaplan,
lütfen
Lütfen kürsüyü terk ediniz.
HASİP KAPLAN (Devamla)
soykırım suçu olacak, insanlar karşınızda olacak.
Hepinizi vicdana davet ediyorum.
Saygılarımla. (BDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mustafa Elitaş,
Kayseri Milletvekili.
Buyurun Sayın Elitaş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün siyasi partilerimizin üç grup
önerileri var. Grup önerilerinin amacı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündeminde olan konuları dizayn etmektir. Her gün Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı masalarımızın üzerinde
duran, milletvekillerinin tabiriyle kırmızı gündem diye ifade
edilen konuları görüşmek üzere burada toplanırız.
Nitekim, dün de ifade etmeye
çalıştığım gibi, siyasi parti grup başkan
vekilleri pazartesi günleri telefon istişaresiyle o hafta içerisinde
konuşulacak konuları gündeme getirirler. Salı günkü
yaptığımız görüşme çerçevesinde, bizim dün ve bugün,
gündemimizde bulunan uluslararası sözleşmeleri çıkarmakla ilgili
grup başkan vekillerimizin yaptığı anlaşma vardı,
ama, maalesef dün bir siyasi partimizin verdiği grup önerisi münasebetiyle
ve salı günkü yaşadığımız olumsuzluklar
dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmasını engellemek amaçlı, İç Tüzükten kaynaklanan
hakların istismarı sonucunda, biz de çalışma saatlerini
14.00-23.00 arasına alarak, bekleyen uluslararası sözleşmeleri
çıkarmak amaçlı bunu yaptık.
Bakınız, biraz sonra
Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği, yurt dışında
yaşayan Türklerle ilgili sorunların araştırılması
konusunda araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili grup önerisini
görüşeceğiz, ondan sonra da veya daha önce, hangisi, Cumhuriyet Halk
Partisinin aynı konuyla ilgili, faili meçhullerle ilgili
araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili önergeleri
görüşeceğiz, kabul edilip edilmemesini.
Değerli arkadaşlar, buradaki
asıl konu gündemi değiştirmek. Eğer siyasi parti
grupları haftalık olağan konuşmalarında, grup
başkan vekilleriyle yaptıkları istişare sonucunda, şu
konuyu gündeme getirelim derlerse, burada milletvekili
arkadaşlarımız dikkat ediyordur, muhalefetten grup başkan
vekilleri iktidar grup başkan vekilleriyle Meclis çatısı
altındayken; iktidar grup başkan vekilleri yine muhalefetten grup
başkan vekilleriyle Meclis çatısı altındayken, o günün
gündemini de değiştirme imkânlarına sahip olduğuna sizler
de şahit oluyorsunuz. Bu meseleler, konuşularak, istişare
edilerek yapılacak meseleler.
Dün, Türkiye Büyük
Millet Meclisi değerli milletvekilleri AK PARTİ Grubunun
çalışma saatleri ve programıyla ilgili grup önerisini
oylarıyla kabul ettiler. 5 Ocak tarihine kadar yapacağımız
program belli, olağanüstü bir iş olmadığı takdirde,
salı günleri 15.00-20.00, diğer günlerde 14.00-23.00 şeklinde
çalışacağız.
Bakın, faili
meçhullerle ilgili gocunacak hiçbir şeyi olmayan tek parti, iktidar varsa
o da Adalet ve Kalkınma Partisidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) O zaman Evet oyu kullanacaksınız. Öyle kaçmak
yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bugüne kadar çeşitli rakamlar var,
çeşitli ifadeler var. Kimi 17 bin diyor, kimi 3 bin diyor.
SIRRI SAKIK
(Muş) Bir tek kişi, bırak 3 bini, bir tek kişi
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Cumhuriyetin kuruluşundan bu tarafa olan faili
meçhullerin olduğunu ifade edenler var.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Erbakan döneminde araştırıldı. Siz
niye korkuyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Ama özellikle 1970 yılından itibaren
bilim adamları, gazeteciler, toplumun kanaat önderleriyle ilgili faili
meçhul cinayetlerini devlet adına yaptığını iddia eden
canilerin de var olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bugün, Balyoz
Davasıyla, Türkiye'nin seçilmiş Parlamentosunun idare etmesine engel
olmaya çalışan kişilerin yargılandığını
ve bu iddianamedeki tutanakların da ne olduğunu incelediğiniz
takdirde tüylerinizin diken diken olduğunu görürsünüz.
Faili meçhullerle
ilgili araştırma komisyonunun kurulması
İç Tüzükü
açtığınızda görürsünüz, çalışma süreleri belli,
İç Tüzük 105inci maddede çalışma süresinde deniyor ki,
araştırma komisyonlarının çalışma süresi üç
aydır. Eğer süre yetmediği takdirde bir ay daha Meclis
Başkanlığından talepte bulunur, Meclis
Başkanlığı uygun görürse bir ay ilave süre verir. Geçen
dönemde yine bu konular tartışıldı. Dedik ki: Bu üç
aylık süre içerisinde bunu yapamayız. Bir de taa eskilerden alarak
bu konuyu tavsatırsanız, bu konuyu içinden çıkılmaz hâle
getirirseniz, sonuca ulaşılamayacak bir noktaya getirirseniz faili
meçhul cinayetlerle ilgili yapılacak araştırma komisyonunu amacına
ulaşmak yerine, o insanların vicdanlarını rahatsız
edecek, huzursuz edecek, sonuç almayacak bir noktaya getirirsiniz.
Bizim
iktidarımız döneminde
AK PARTİ iktidarından önceki
dönemlerde faili meçhullerle ilgili komisyonlar kurulmuş ama hiçbir netice
alınmamış.
Değerli
arkadaşlar, geçen dönemde 1970 yılından bu tarafa faili meçhul
cinayetlere kurban gitmiş insanların yakınları, aileleri,
siyasi parti gruplarını ziyaret ettiler. Bizim grup başkan
vekillerimizden Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı, şimdi
Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir Bozdağın da
olduğu grup başkan vekili arkadaşlarımız heyetleri
dinlediler. Onlarla ilgili yaptıkları konularda belirli bir
zamanı seçelim, belirli bir olayı seçelim; olayın üzerine
Türkiye Büyük Millet Meclisi kısıtlı zaman içerisinde ne
yapabilirse onu yapsın. dedik. Baktık, bu konuyla ilgili olmuyor ve
geçen dönemde İnsan Hakları Komisyonunda sürekli olarak
çalışabilecek faili meçhul cinayetlerle ilgili alt komisyon
kurulmasına siyasi partilerimizin mutabakatıyla karar verdik.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, faili meçhul cinayetler bu ülkenin kötü bir
anısıydı ve Türkiye Cumhuriyeti devleti 2002 yılına
kadar faili meçhul cinayetlerle, işkencelerle anılan ülke olur, yurt
dışına giden milletvekillerimiz bu konuyu savunmakta güçlük çekerlerdi.
Başı öne eğik giderlerdi, çünkü söyleyecekleri bir cevap,
araştıracakları bir imkân ve fırsat da bulunmuyordu,
fırsat da verilmiyordu. Ama 2002 yılından itibaren bir tek Profesör
Doktor Nihat Hablemitoğlu cinayetiyle ilgili kısım
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) 116 tane var, 116
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bir tek Profesör Doktor Nihat
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) 116 tane var!..
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) O PKKnın öldürdükleri olabilir.
PKKnın, KCKnın desteğiyle öldürülmüşler olabilir.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Listesi burada!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) İnsan hakları raporlarına bak!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, şu anda biraz önce konuşan
milletvekili bizi vicdan muhasebesine tabi tutarken
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Aydın Erdem sizin döneminizde faili meçhul
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) -1984 yılından bu tarafa 40 bin
insanımızın hayatını kaybettiği, daha bundan on
gün önce karnında bebeğiyle birlikte -cinayet işleyerek
katlettiği- şehit ettiği annenin ve onların ailelerinin
huzursuzluğunu vicdan muhasebesi yaptığında nereye
sığdıracak acaba?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Gelin, bütün hakikatleri araştırmaya var
mısınız? Bütün hakikatleri araştıralım; var
mısınız?.. O yürek var mı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, bu memlekette 11 bin civarında
polis, güvenlik güçleri şehit verilmişse, katledilmişse bunun
hesabını, vicdan muhasebesini vermek mecburiyetindesiniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Hakikatler komisyonu kuralım, buyurun, herkesi yargılayalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Şunu ifade ediyorum: Şu anda sizin getirdiğiniz, bütün siyasi
partilerin getirdiği önergeler, bizim yaptığımız
gündemi değiştirmek, gündemden sonra bir şey konuşmamak...
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sizin
gündeminiz mi var?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Eğer
okursanız, Barış Demokrasi Partisinin, Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisini okursanız, konuşursanız,
araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili önergelerin
konuşulması ve gündemin bu şekilde devam etmesi şeklinde
ifadedir. Bu, açıkçası, milleti aldatmaktır.
SIRRI SAKIK (Muş) Ayıp,
ayıp!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Konuşuruz, siyasi parti gruplarıyla bir araya geliriz
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Ayıptır! Yani yüreğiniz el vermiyor!
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Sus! Biz
seni dinledik, sus sen de!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
-
o çerçevede deriz ki: Faili meçhul
cinayetlerle ilgili konularda sınırları çizelim ve İnsan
Hakları Komisyonunda
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Yani, ayıp oluyor, yakışmıyor!
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Sus! Biz
seni dinledik.
BAŞKAN Lütfen müsaade edin
sayın milletvekilleri
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
İnsan Hakları Komisyonunda da biz alt komisyonu kurup bu konuyu
görüşelim. deriz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Yaşam hakkını araştıralım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Ama, şu anda, tamamen bir popülizm yaparak
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Hangi popülizm?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
fırsatçılık
yaparak milletin yüreğindeki yara olan bu konuyu
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
18 bin cinayet popülizm midir?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
-
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemini değiştirmek amaçlı yapılan konuşmanın,
biraz önce söylediği vicdan muhasebesiyle
karşılaştırdığında, yüreği yanan
ailelerin yürek acılarını depreştirmenin hangi vicdana
sığdığını
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Gelin, hepsini araştıralım. Hepsini araştırmaya var
mısınız?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
konuşmacıların, bizi bu vicdansızlıkla itham eden
kişilerin vicdanına, o ailelerin vicdanına, gönüllerine havale
ediyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Hakikatler Komisyonunu kurmaya var mısınız?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Değerli milletvekilleri
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) İnsanlar kemik arıyor, kemik
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Gelin, hakikatler komisyonu kuralım.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen
Sayın Kaplan
Konuştunuz on dakika
Lütfen
müsaade edin hatip konuşsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, faili meçhullerle ilgili
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) İlk önce onları bulun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Faili meçhullerle ilgili, tekrar ediyorum, altını çizerek ifade
ediyorum.
BAŞKAN - Sayın
Tanrıkulu
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- AK PARTİ iktidara geldiği
günden bu tarafa
BAŞKAN Sabırlı olun
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
-
ne bir işkence olayına
şahit olunmuştur ne de -bir olay hariç olmak üzere- faili meçhulle
karşı karşıya kalınmıştır.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sizin
döneminizde
BAŞKAN Sayın Tuncel
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Yarası olmayan, gocunmayan tek siyasi parti Adalet ve Kalkınma
Partisidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak)
O zaman niye açmıyorsunuz?
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)- Hesap
verin!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Faili meçhul cinayetlerle ilgili bizim yaptığımız
icraatı takdir etmek gerekirken, bizim yaptığımız
faaliyetleri alkışlamak gerekirken
HASİP KAPLAN (Şırnak) Siz
getirin önergeyi araştıralım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
-
burada vicdan muhasebesine davet
etmek hiç yakışık almayan bir davranıştır.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Ayıptır, ayıp!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Siz, öncelikle, 19 Ekim tarihinde KCKın, PKKnın katlettiği
anaların, ailelerin gözyaşlarının hesabını verin.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Gelin, cinayetlerin hepsini araştıralım. diyoruz. Gelin,
hakikatler komisyonu kuralım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Bir milletvekiliniz kalktı dedi ki: PKK neyse KCK odur. dedi. Bir
milletvekiliniz kalktı dedi ki: Kandil ta bizim merkezimizdir. dedi. Siz
Kandilin işlediği cinayetleri lanetleyemiyorsunuz,
kınayamıyorsunuz
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Ayıp, ayıp!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ne çarpıtıyorsun! Susurluk var, Susurluk!
Çarpıtma! Elitaş, şu fotoğraflara iyi bak, aranızda
görürsünüz bazılarını!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) -
2002 yılından bu tarafa AK PARTİ
iktidarının faili meçhullerle ilgili yaptığı
mücadeleyi, işkenceyi durdurup başı dik bir ülke hâlinde
uluslararası camiada temsil edilmesini ruhunuza, içinize
sindiremiyorsunuz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bunları gör, o raporları oku!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bir Türk vatandaşı olarak gurur
duymanız gereken durumdan maalesef rahatsızlık hissediyorsunuz.
Niye?
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Bir Kürt vatandaşı olarak sizin bu
politikalarınızı eleştiriyoruz.
BAŞKAN
Sayın Tuncel, lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Siz bugün Kürtlerin savunucusuyuz. diye ifade
edip onlara işkence eden bir konumdasınız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti devletinin yapması
gereken en önemli iş PKKnın zulmünden bu milleti kurtarmaktır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.
Sayın Vural,
sizin bir söz talebiniz var, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin terörle mücadelesini hukuk ve siyasi
meşruiyet içerisinde yürütmeye kararlı olduğuna ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında
zannederim 15 Temmuz 2011 tarihinde sizin
başkanlığınızda o zaman askerlerimizin
şahadetiyle ilgili olarak siz bir konuşma
yapmıştınız. Daha sonra üç parti olarak bir deklarasyon
yayımlamıştık; Türkiye'nin bölücü terörle mücadelesinin
demokratik ve siyasi meşruiyeti olduğunu ifade etmiştik.
Türkiye'nin terörle mücadelesini demokrasi dışı ya da hukuki
meşruiyet dışına taşıyarak mahkûm etmek
isteyenlere karşı dimdik ayakta durmamız lazım. Bu
çerçevede, hukukun dışına taşarak, bu konularla ilgili,
terörle mücadelenin bu şekilde karartılmasına yol açanlarla
ilgili olarak da Hükûmetin bunun arkasındakilerin hepsinin açığa
çıkartılması konusunda her türlü girişimin
yapılmasını biz de istiyoruz. Ama şunu ifade etmeliyiz ki,
Türkiye Cumhuriyeti devleti terörle mücadelesini hukukun içerisinde, siyasi
meşruiyet içerisinde yürütmeye kararlıdır. Bu çerçevede
yürütülmesi için her türlü girişimin de yanında
olacağımızı ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkanım, Sayın Elitaş
grubumuzu hedef alarak, verdiğimiz araştırma önergesi faili
meçhul cinayetlerle ilgili olmasına rağmen bunun
dışına çıkıp grubumuzun bazı söylemlerde
bulunduğunu tarif ederek, olayları çarpıtarak sataşmada
bulundu. Bu konuda grubumuz adına söz almak istiyorum.
BAŞKAN
Grubu hedef alarak konuştunuz...
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Evet efendim
BAŞKAN
Hayır, siz de diyorum Sayın Elitaşın grubunu hedef alarak
konuştunuz.
Yerinizden
açacağım.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hayır, almadım. Ben konuyla ilgili, faili
meçhullerle ilgili konuştum. Kendisi faili meçhullerden
dışarı çıkararak
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, failleri tekrar ettim. Kendileri
inkâr ediyorlarsa çıksın söylesin.
BAŞKAN Ne
söyledi?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan..
BAŞKAN - Bir
dakika Sayın Ünal
Ne söyledi yani?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkanım, on dakika
konuşmasının tamamını faili meçhullerle ilgili konunun
dışında kullanarak
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklara bakın Sayın
Başkanım, tutanaklarda hep faili meçhullerle ilgili konuştum
HASİP KAPLAN
(Şırnak) -
kendi zamanlarında, kendi dönemlerinde faili meçhul
cinayetlerin olmadığını söyleyerek, Kendi dönemimizde bu
tür suçlar işlenmemiş. diyerek, Bir tek kişi,
Hablemitoğlunun dışında yoktur. diyerek gerçeğe
aykırı beyanlarda bulundu ve bizim partililerimizin de söylemlerine
atıfta bulundu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, komisyon dışı
BAŞKAN
Tamam, bunun sataşma neresinde?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Daha ne olsun efendim? Daha ne olsun?
BAŞKAN
Hayır, kendi dönemlerinde faili meçhul olmadığını
söylemenin, sataşma neresinde, onu soruyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Şimdi, biz bu dönemde, bu iktidar döneminde de faili
meçhul cinayetlerin sürdüğünü söylüyoruz, hukuksuzluğun şimdi de
sürdüğünü söylüyoruz ve tamamının
araştırılmasını istiyoruz.
BAŞKAN
Anladım da yani Sayın Elitaşın size sataşması
neresinde?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Daha sataşmak için ne gerekiyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Lütfen yani Sayın Kaplan
Sataşma olarak
HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Yani sataşmak için ve cevaplamak için AKPli mi
olmamız lazım? Başkan, yapmayın, biraz adil olun. Bir grup
başkan vekili olarak şurada çıkıyorum bizi ilgimiz olmayan
olaylarla
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Kaplan, bir saniye
Sayın Kaplan, söz istemek için
el kaldırdınız, ne söylemek istediğinizi sormak için söz
verdim ben size. Önce bir sataşmanın olması gerekir ki arkasından
söz alın. Kaldı ki bakın, mikrofonu da açtırdım. Yani
Grup Başkan Vekilisiniz, söyleyeceğiniz başka şeyler varsa
bunu söyleyebilirsiniz ama ben sataşma olarak değerlendirmiyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkanım, grubumuzun
milletvekillerinin böyle konuşmalar yaptıklarını söyledi,
ben de böyle bir konuşmanın
BAŞKAN
İç Tüzükün 60ıncı maddesi gereğince söz veriyorum,
oradan, yerinizden konuşabilirsiniz fakat sataşma söz konusu
değil yani onu özellikle açıklamak istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Lütfen, sayın
milletvekilleri, lütfen
Buyurun.
3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
faili meçhul cinayetlerin araştırılmasına ilişkin
açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, Sayın Elitaş kendi
hükûmetleri döneminde bir tek Hablemitoğlu faili meçhul cinayeti
olduğunu söyledi. Önünüzde İnternet var, Googlea girin İnsan
Hakları Derneği ve MAZLUMDERin 190 tane faili meçhul cinayet var.
Aydın Erdem, Şerzan Kurt
Bunların hepsi sizin
iktidarınız döneminde işlenen faili meçhul cinayetlerdir.
Şimdi, bu raporların hepsinde bu var. Biz burada faili meçhul
cinayetler araştırılsın diyoruz. Biz şunu söylüyoruz
iktidar partisine: Gelin, hakikatleri araştırma komisyonuna
çevirelim, bunu kuralım. Örgüt, devlet, karanlık, çete, organizasyon,
kim ne suç işlemişse gelin hepsini beraber
araştıralım. Var mısınız?
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) KCK dâhil.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bunu koyalım yüreklice. Yoksa bunun arkasından
kalkıp
Bizim parti grubumuzdan birinin Kandilde böyle dediğini, son
olaylarda bu yaşandığını
Ben size Susurlukun
yıl döneminde işlenen faili meçhul cinayetleri, JİTEMi,
itirafçıları, tetikçileri, işlenen cinayetleri anlatıyorum,
gelin, bunu araştırın diyoruz. Ya bunu
araştırırsınız ya da karşısında
durursunuz. Karşısında duruyorsunuz ama eğer başka
argümanınız varsa gelin hakikatler komisyonu koyalım.
Türkiyedeki bütün gerçekleri araştıralım. Birlikte, Meclis
olarak buna karar verelim, birlikte çalışalım. Benim davetimdir.
Mecliste hakikatler komisyonu kurulma davetini AK PARTİye yapıyoruz.
Buyurun.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, izin verirseniz bir
cümle söyleyeceğim. Sayın Milletvekili beni dinlememiş.
Bazı konulara takılmış. İzin verirseniz bu konuyu bir
cümlede açıklayacağım.
BAŞKAN Bir
cümle ama. İç Tüzükün 60ıncı maddesi gereğince.
4.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
İnsan Hakları Komisyonunda bütün siyasi partilerin temsil
edildiği bir alt komisyonun kurulmasına ve faili meçhul cinayetlerin
bu komisyonca araştırılmasına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, araştırma
komisyonlarıyla ilgili, kurulmasıyla ilgili verilen grup önerilerinin
içeriğinin ne olduğunu biliyoruz ve rahat olduğumuzu da ifade
ediyoruz. Bu komisyonların da kurulması gerektiğini söylüyoruz.
Geçen dönem bir adım attık. İnsan Hakları Komisyonunda bu
konuyla ilgili bir alt komisyon kurulsun, bütün siyasi partilerin temsil
edildiği, BDPsi, MHPsi, CHPsi ve AK PARTİnin temsil edildiği
milletvekillerinden oluşan bu komisyon bunu araştırsın
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri)
ama İç Tüzük 105inci maddesine göre üç
aylık süre var.
BAŞKAN
Açıkladınız Sayın Elitaş.
Teşekkür
ediyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Tamam, getirin kabul ediyoruz. Diğer gruplar da kabul
ediyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Fakat bu konu çok kapsamlı değil, sadece
gündem değiştirmek amacıyla verilmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) O anlamda biz bu önergeyi reddediyoruz. Gündem
değiştirme amacıyla verilmiştir.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Getirin, kabul ediyoruz kardeşim. Laf etme
Getirin,
getirin, sözünüzün arkasında durun.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkanım
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkanım, sizi göreve davet ediyorum.
Hükûmet yok, neyi oyluyorsunuz siz?
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.40
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.48
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
------ 0 ------
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16ncı Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Öneriyi
okutuyorum:
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- Ülkemizden yurt dışına göç eden
işçilerin ve ailelerinin yaşadıkları sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilen Meclis araştırması önergesinin 3/11/2011
Perşembe günü Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin aynı birleşimde
yapılmasına; Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin MHP Grubu
önerisi
Tarih:03.11.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 03.11.2011 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında,
Siyasi Parti Grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisini İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
02 Kasım 2011
tarih ve 676 sayı ile Ülkemizden Yurt Dışına Göç Eden
İşçilerin ve Ailelerinin Yaşadıkları,
Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla verdiğimiz Meclis
Araştırma önergemizin 03.11.2011 Perşembe günü (bugün) Genel
Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde,
yapılmasını Meclis Araştırmasının kabulü
halinde ayrıca Gündemin 20 inci sırasında yer alan Suç
Gelirlerinin Aklanması, Araştırılması, El
Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin
Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının gündemin 1 inci
sırasına alınarak, bu kanun tasarısının bitimine
kadar Genel Kurulun çalışması önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Alim
Işık, Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın
Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun ikinci önerisi olan ve
elimizdeki Meclis gündeminde Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 20nci
sırasında yer alan 15 sıra sayılı Suç Gelirlerinin
Aklanması, Araştırılması, El Konulması,
Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin Avrupa Konseyi
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun öncelikle görüşülmesini
talep ediyoruz. Çünkü son dönemde artan terör olaylarıyla ilgili ve buna
destek olan finansman kaynaklarının kontrol altına alınarak
terörün önlenmesine yönelik ciddi bir kanun tasarısı olduğunu
düşünüyoruz. İnşallah, Meclisin siz değerli üyeleri de
aynı düşünceyle bunu kabul eder, bunu da ülkemiz adına hayırlı
bir hizmet olarak bugün gerçekleştirmiş oluruz.
Şimdi, grubumuzun önerisi olan ve elli
yıl önce 30 Ekim 1961 yılında Türkiye ile Federal Almanya
hükûmetleri arasında imzalanan, âdeta toplumda Umuda yolculuk olarak
bilinen yurt dışı göç anlaşmasının yıl dönümü
nedeniyle Türkiyenin gündemine tekrar gelen yurt dışına göç
eden işçilerimizin ve ailelerinin yaşadıkların
sorunların araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırmasının açılmasını talep
ettiğimiz önergemizle ilgili konuşmak istiyorum.
Öncelikle, sözlerimin başında, 26
Ekim ve 30 Ekim tarihleri arasında söz konusu anlaşmanın 50nci
yıl dönümü sebebiyle TRT ve Devlet Demiryolları Genel Müdürlüklerinin
iş birliğiyle organize edilen ve Türkiyeden medya mensupları
başta olmak üzere, elli yıl önce İstanbul Sirkeci Garından
trene binip Almanya-Münih Garına tren yolculuğu yaparak göç
etmiş işçilerimizin de içinde yer aldığı tren
seferinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına birlikte olmaktan onur
duyduğum başta Sayın Meclis Başkanı Cemil Çiçek,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan Konya Milletvekili Sayın Mustafa
Kabakçı, Trabzon Milletvekili Sayın Safiye Seymenoğlu,
Elazığ Milletvekili Sayın Sermin Balık, Manisa Milletvekili
Sayın Selçuk Özdağ, Düzce Milletvekili Sayın Fevai Arslan;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görevli Sayın Ömer Süha Aldan ve şahsımla birlikte,
sonradan Sayın Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın da katıldığı güzel yolculuk için
birlikte olduğumuz arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Gerçekten, hem Meclisimiz adına bir kaynaşma örneğini
yaşadık hem de elli yıl öncesi bu yolculuğa
çıkmış birçok vatandaşımızla gerek birlikte
gerekse ayrı ayrı dertleşme imkânını bularak
onların sorunlarını birinci ağızdan dinleme fırsatı
bulduk. Bu yolculukta edindiğim birkaç
intibanın dışında bu konuyla ilgili olarak, özellikle
de 50nci yıl dönümü nedeniyle medyaya da yansımış, konu
üzerinde emek vermiş, akıl yormuş bazı yazarların da
görüşlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Her şeyden
önce, bu yolculuğa elli yıl öncesi umuda yolculuk olarak
çıkmış insanlarımızın bugün bazılarının
gelmiş olduğu iyi noktadan memnuniyet duyduğumu ifade etmek
istiyorum. Sanatçılarımızdan tutun, Fatih Akın, Mesut Özil
gibi sporcularımıza kadar ikinci kuşakta, üçüncü kuşakta
Türk genci olarak göğsümüzü kabartacak örnekler var, iş adamları
örnekleri var. Bunlar birçok basında ve medyada yer aldığı
için onlarla çok fazla vakit harcamamaya özen göstereceğim ancak birçok
insanın üzerine gitmeye cesaret edemediği ama o yolculukta
bunları yaşayan insanların Fazla duyulmasın, kimseyi de
rahatsız etmeyeyim. düşüncesiyle zorlanarak dile getirdikleri birkaç
konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Her şeyden
önce en çok rahatsızlık duydukları konu 80li yıllardan
itibaren birikmiş sermayelerinin hem Almanya tarafı hem de Türkiye
tarafından -kendilerinin ifadesiyle, tırnak içinde söylüyorum-
vurguna dönüştürüldüğü rahatsızlığıdır. Yani
adına kamuoyunda İslami holding denen, halka arz yöntemiyle
yabancı ülkelerde
tasarruf sahibi olmuş vatandaşlarımızın
tasarruflarının değerlendirilmesi amacıyla, Türkiyede bu
sermayelerin nerede kullanıldığının sonradan
anlaşılamadığı bir gerçekle karşı
karşıya olmuş olmaları, bunları en çok yaralayan ve
üzen konuların başında gelmektedir.
Bu konuyla
ilgili Meclisin 22nci Döneminde bir Meclis araştırması raporu
hazırlanmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülmüştür. Cumhuriyet Halk Partisinin önerisiyle bu konuda
komisyon kurulmuş, çalışmış, rapor
açıklanmış ama maalesef, 22nci Dönem, geçen 23üncü Dönem ve bu
dönemin bugününe kadar burada geliştirilen öneriler, alınması
gereken tedbirlerle ilgili Hükûmetin, üzülerek ifade ediyorum,
kılını dahi kıpırdatmamış olması bu
insanları yaralayan en önemli konuların başında
gelmektedir.
Geçen dönem
şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna mensup bazı
arkadaşlarımla birlikte hiç veremediysek bu konuyla ilgili en az
yirmi tane soru önergesi verdik. Üzülerek ifade ediyorum ki hiçbir ilgili
bakandan doğru dürüst bir cevap alamadık.
Şimdi,
bu sorunun çözülmesi lazım. Yani o raporda bu Meclisin, yüce Meclisin siz
değerli üyelerinin de içinde bulunduğu bir grup
arkadaşımızın hazırlayarak geliştirdiği
önerileri yeniden gündeme taşıyıp mutlaka uygulamaya
koymamız lazım. SPKnın bu konuda yasal düzenlemesinin acilen
gerçekleştirilmesi lazım.
Peki,
başka ne var? derseniz, bu konuyla ilgili sadece bir iki cümleyi aynen
aktarma olarak euraktiv.com.tr Yayın Yönetmeni Sayın Kerem
Çalışkanın ifadesiyle, 21/9/2011 tarihli medyada da
Başarısız Göç Öyküsü başlığıyla çıkmış
yazıdan birkaç cümleyi paylaşmak istiyorum: Bu paraların çok
ciddi bir kısmı da daha sonra, 80li yıllardan başlayan
İslami holdingler vurgununda heba olup gitti. Camilerde toplanan paralar
sefil ve sahtekâr insanların elinde buhar olup uçtu. Kurulan onlarca
holding birer sahtekârlık makinesi gibi Almanyalı Türklerin parasını
eritti.
Devamı
var, fazla üzerine gitmeyeceğim.
Bu
furyada Türk işçilerinin kaybolan parasının miktarı
kimilerine göre 40 milyar euro civarındadır. Geçen dönemki raporlarda
zikredilen rakam 30 milyar euro civarındaydı. 30 ya da 40, 3 bile
olsa çok önemli ama bu insanlar yılların -otuz yıllık,
kırk yıllık- birikimini, inanmışlar, Müslüman
demişler, insanlara teslim etmişler, aldatılmışlar ve
vurguna çevrilmişler. Bu en büyük rahatsızlık konularından
birisiydi.
Başka
ne var rahatsızlık duydukları konular arasında? derseniz,
özellikle Almanyada 2007 yılında çıkartılan
ırkçı, yabancılara karşı ırkçı
yasaların getirdiği uygulama sıkıntıları var.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir kızımızla evlenen
Almanyadaki bir Türk genci eşini Almanyaya götüremiyor, değerli
milletvekilleri, çocuğunu Almanyaya götüremiyor. Şimdi, iyi
taraflarından bahsedelim, güzel ama bu insanların bu gerçek
problemlerini de unutmayalım. Özellikle bugün Almanyada yaşayan 3
milyona yakın vatandaşımızın 1 milyona
yakını Alman nüfusuna kayıtlı. Özellikle Türklerin yüzde
40ı fakirlik sınırının altında bir gelir
düzeyine sahip ve Alman sosyal yardım kasalarından ayda 600-700 euro
civarında verilen yardımlarla geçiniyor. 1 milyona yakın yirmi
beş yaşın altındaki gencin yüzde 60ı iyi bir
eğitimden ve meslekten yoksun durumdadır.
Dolayısıyla
bu sorunlara çözüm bulacak bir araştırmanın
yapılmasında çok ciddi yarar olduğuna inanıyoruz ve bu
konuyla ilgili desteklerinizi bekliyor, hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Tülin Erkal Kara, Bursa
Milletvekili
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Çığlık konuşacak
efendim.
BAŞKAN
Düzeltiyorum: Fazilet Dağcı Çığlık, Erzurum
Milletvekili
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FAZİLET
DAĞCI ÇIĞLIK (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizden yurt dışına göç eden işçilerin
ve ailelerinin yaşadıkları sorunların
araştırılarak alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen
MHPnin grup önerisinin aleyhinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Milletimizin büyük
teveccühüyle üst üste 3üncü kez ve her seferinde oylarını
artırarak tek başına iktidar olan AK PARTİ Hükûmetimiz
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Yeter ya, hep aynı şeyler!
FAZİLET
DAĞCI ÇIĞLIK (Devamla) -
sadece Türkiyede yaşayan 74 milyon
vatandaşımız için değil, ülkemiz sınırları
dışında yaşayan 5 milyondan fazla
vatandaşımız için de önemli hizmetlerde bulunmuştur.
Ülkemizin ilk
olarak 1961de Almanya ve sonraki yıllarda da diğer ülkelerle
imzaladığı işçi göçü anlaşmalarıyla ana
yurtlarından ayrılan Anadolu insanı bugün
yaşadıkları ülkelerde kalıcı olmuşlardır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Son on yılda kaybettikleri haklarını da sıralar
mısınız?
FAZİLET
DAĞCI ÇIĞLIK (Devamla) - İnsanlarımız farklı
diyarlarda olmalarına rağmen Türkiyemizle olan
bağlarını koparmamış ve kültürlerini
korumuşlardır. Bu vatandaşlarımız yurt
dışında kazandıkları dövizlerini ülkemize göndererek
Türkiyenin de kalkınmasında büyük katkı
sağlamıştır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Onun için mi Alman vatandaşı olmayı öneriyorsunuz?
FAZİLET
DAĞCI ÇIĞLIK (Devamla) - Gurbet ellerde yaşayan bu
insanlarımızın ülkemize olan bağlılığı
ne yazık ki geçmiş iktidarlardan aynı derecede
karşılık bulamamıştır. Maalesef, devletimiz bu
insanlarımızı bir döviz getirisi olarak düşünmekten
başka herhangi bir şey yapmamıştır. Oysa bu insanlarımızın
ekonomik, sosyal, kültürel olarak güçlü olmaları Türkiyenin
yararınadır. Nitekim, bugün dünya haritası üzerinde
gördüğümüz birçok küçük devleti ayakta tutan, güçlü kılan şey bu
devletin, devletlerin yurt dışında yaşayan
vatandaşladır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz olarak, geçmiş
iktidarların ihmal ettiği yurt dışındaki
vatandaşlarımızla bugün çok yakından ilgilenmekteyiz.
22nci Dönemde
Meclisimiz, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın sorunlarının tespiti için
dönemin Devlet Bakanı Sayın Said Yazıcıoğlunun
başkanlığında bir araştırma Komisyonu kurmuş
ve bu Komisyonun sonuçlarından sonra da Parlamento çatısı
altında grubu bulunan tüm partilerin desteğiyle geçtiğimiz
yıl Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı kurulmuştur. Bu Komisyondan biraz önce
MHPli arkadaşım da bahsetti. Bu kurumumuz, Yurt Dışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığımız yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın
sorunlarıyla bire bir ilgilenmektedir. Yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımız arasında büyük bir heyecana
yol açan söz konusu Başkanlığımız kuruluşunun
daha ilk yılından yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın sorunlarıyla hemen ilgilenmeye
başlamış ve özellikle, kangren hâline gelen çifte
vatandaşlık konusunda mavi kart uygulamasında ve yurt dışında
vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerde oyk
kullanması konusunda iki yeni kanun tasarısı
hazırlamış ve sayın Başbakanımızın
önceki gün Almanyada belirttiği üzere Bakanlar Kurulunda imzaya
açılmıştır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Niye Mavi Kart, bir tek Türklere uyguluyorlar, çifte hakkı
tanımıyorlar?
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen dinleyiniz.
FAZİLET
DAĞCI ÇIĞLIK (Devamla) Çok kısa bir süre içerisinde de Genel
Kurulumuzun gündemine gelmiştir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Doğruları söyleyin, doğruları, bir tek Türklere
Mavi Kart var deyin.
FAZİLET
DAĞCI ÇIĞLIK (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hatırlayacağınız üzere yurt
dışında yaşayan Türk vatandaşların
bulundukları ülkelerin vatandaşlıklarını
kazanmasını destekleyen Türkiye 1995 yılında bu amaçla mavi
kart, yani eski rengiyle, adıyla pembe kart uygulamasını
başlatmıştır. Söz konusu uygulamayla çifte
vatandaşlığa izin vermeyen ülkeler de bunlar Almanya, Avusturya,
Danimarka, Hollanda vatandaşlarımıza bulundukları ülkelerin
vatandaşlığına geçmeleri ve Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığından çıkıp mavi karta başvurmaları
istenmiştir. Böylece mavi karta sahip olan vatandaşlarımız
Türkiyede normal bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi kabul
edilecek ve işlerini görebilecekti.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı mı, değil mi? Onu
söyleyin.
FAZİLET DAĞCI
ÇIĞLIK (Devamla) Tabii ki, vatandaşı.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Değil, oy kullanamayacak.
FAZİLET
DAĞCI ÇIĞLIK (Devamla) Ancak mavi kart sahibi vatandaş
larımız öncelikle TC kimlik numara sistemine geçilmesiyle
BAŞKAN
Sayın Akar, müsaade eder misiniz? Sayın Akar, lütfen ama
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ama doğru söylemiyor Başkanım.
BAŞKAN Sizi
ilgilendirmiyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Kimi ilgilendiriyor?
BAŞKAN - Grup Başkan Vekiliniz cevap verir.
FAZİLET
DAĞCI ÇIĞLIK (Devamla) Biraz dinlerseniz efendim, biraz dinlerseniz
nedenlerini de dile getireceğim efendim.
Mavi kart sahibi
vatandaşlarımız özellikle TC kimlik numara sistemine
geçilmesiyle birlikte nüfus kütüklerinin kapalı olması sonucu
Türkiyede hiçbir işlemi göremez hâle geldiler; ne bir bankada hesap
açabiliyor, ne bir cep telefonu için sim kart alabiliyor ne de
aldıkları trafik cezalarını ödeyebiliyorlardı. Bu
sebeple Mavi Kart Türkiyede etkin olmuyor ve yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımız arasında tercih edilmiyordu.
Mavi Kartta yaşanan bu sorun üzerine Hükûmetimizin isteğiyle yurt
dışı Türkler ve akraba Topluluklar
Başkanlığı hemen faaliyete geçmiş ve Mavi Karta
değişiklik getiren söz konusu yeni tasarıyı hazırlamıştır.
Yeni tasarıya
göre Mavi Kartlı vatandaşlarımız için yeni bir Mavi Kart
kütüğü çıkarılmış olacak ve
vatandaşlarımıza TC kimlik numarasına benzer
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Niye nüfus kâğıdı vermiyorsunuz? Niye? Bunu
söyleyin. Almanyada yaşayan Türkler için
Herkes çifte
vatandaşlık hakkına sahip, sadece Türkler sahip değil.
FAZİLET
DAĞCI ÇIĞLIK (Devamla) -
bir şekilde bir kütük oluşturarak
mavi kart numarası verilecektir. Nüfus ve Vatandaşlık
İşleri Genel Müdürlüğüne TC kimlik numarası
dışında bir de mavi kart numara sistemi
oluşturulacaktır. Böylelikle mavi kart sahibi
vatandaşlarımız hesap açmak için bankaya gittikleri zaman mavi
kart numaralarını göstererek kolayca hesap açılabilecek, tapu,
gayrimenkul alma satma, telefon hattı ve benzeri işlemlerini kolayca
yapabileceklerdir. Bununla birlikte, yeni tasarıyla, değişiklikle
eskisinin aksine mavi kart sahiplerinin yeni doğan çocukları da
otomatikman mavi kart sahibi olmuş olacak ve ayrı bir başvuruya
gerek kalmayacaktır.
Son olarak da yeni
düzenlemeyle birlikte mavi kart sahipleri, artık, kamu kurum ve
kuruluşlarımızda işçi, geçici veya sözleşmeli personel
olarak çalışabileceklerdir. Mavi kart sahipleri 657 sayılı
Kanuna tabi devlet memuru olamayacaklardır ancak kamu kurum ve
kuruluşlarında işçi, geçici işçi veya İş
Kanununa tabi sözleşmeli personel olarak çalışabileceklerdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu itibarla, başta
Başbakanımız olmak üzere Hükûmetimizin değerli
bakanlarına ve tüm Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı çalışanlarına yurt
dışındaki vatandaşlarımızın
sorunlarıyla yakından ilgilendikleri için
şükranlarımızı arz ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupada doğmuş,
büyümüş ikinci nesilden biri olarak aranızda bulunuyorum. Avrupada
bütün evreleri yaşamış birisi olarak
vatandaşlarımızın on yıl öncesindeki sorunlarına
çözüm bulma noktasında Hükûmetimiz büyük adımlar
atmıştır. Bütün bu gelişmeler bariz bir şekilde
görülürken şu an Sayın Başbakanımızın
Almanyadaki vatandaşlarımızın arasında olması
bile bu Meclisin araştırma önergesinin gündeme gelmesinin gereksiz olduğunun
bir göstergesidir.
Bu sebeple, Meclis
araştırma önergesinin açılmamasının gerektiğini
bildirir, ileriki zamanlarda belki başka konularla beraber bunun
yapılabileceğini düşünüyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çığlık.
Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun Sayın
Türkkan. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yurt dışında
yaşayan Türk vatandaşlarının sorunlarının
araştırılmasıyla ilgili verdiğimiz araştırma
önergesinin lehinde konuşmak üzere söz aldım.
Bildiğiniz gibi,
yaklaşık 1960 yılında başlayan Avrupaya Türk
vatandaşlarının göçü sonrası şu anda 4 milyon Türk
vatandaşı Avrupanın çeşitli ülkelerinde yaşamakta.
Bunlar bulundukları ülkelerde uyum sorunları yaşamakla beraber,
geçen süre içerisinde bulundukları ülkelere çok ciddi katkı
sağlayan birer birey olmuşlardır. Aslında, bunu biraz daha
geriye götürürsek 4 milyon insanın Türkiyeden ayrı bir yerde,
yabancı bir ülkeye gitmesi, orada yaşamaya karar vermesi çok ciddi,
başlı başına bir sorun. Bulunduğunuz topraklardan
ayrı kalmak insanların psikolojisini çok ciddi bir şekilde
rahatsız eden bir sorun ama ekmeğin bulunduğu yere, doyduğu
yere göç eden Türk toplumları geçmişte, tarihte olduğu gibi hâlâ
göçe devam ediyorlar.
İkinci Dünya
Savaşının 1945te bitmesiyle ve soğuk savaş döneminin
başlamasıyla birlikte, özellikle yüz binlerce, hatta milyonlarca
insanını kaybetmiş Batı Avrupa ülkeleri çok acil biçimde
yabancı işçiye ihtiyaç duydular o dönem. Büyük bir sanayileşme
atağına geçip savaş yıllarında kaybettikleri ekonomik
güçlerine tekrar dönmeyi amaçlayan Almanya olmak üzere en başta, Fransa,
Belçika, Hollanda, Avusturya, İsviçre, Danimarka gibi ülkeler Orta
Doğu, Afrika ve Doğu Avrupa ülkelerinden işçi almaya
başladılar. Başta Türkiye, Yunanistan, Fas, Tunus, Cezayir,
Yugoslavya gibi ülkelerden 1960lı yıllardan itibaren 100 binlerce
insan Batı Avrupa ülkelerine çalışmaya gittiler. Bu ülkelerin
ortak yanı sanayileşememiş olmaları ve işsizlik
girdabında çırpınıp durmalarıydı. İlk
başta geçici olarak çalışmaya gelen ve belirli bir gelir elde
ettikten sonra ülkelerine dönmeyi düşünen bu insanlar, zamanla bu
ülkelerin sosyal ve ekonomik imkânlarını terk etmemek için ve de
ülkelerinde bu imkânların o dönem olmamasından dolayı geri
dönmek yerine buralarda kalıcı olmayı tercih ettiler. Batı
Avrupa ülkelerinin de bu yabancı işçilere ihtiyaç duyması,
vatandaşlık hakkı vermesi gibi nedenler bu durumu daha da
pekiştirmiş oldu.
Yurt
dışında, özellikle Avrupada yaşayan
vatandaşlarımızın sayısız sorunu bulunuyor; bunların
bir kısmı ekonomik, bir kısmı toplumsal, bir
kısmı da eğitim sorunlarından oluşuyor. Bu
sorunları ortaya koymak ve çözüm alternatifleri üretmek amacıyla
yapılan birçok araştırma ve rapor var. Bu raporları
incelediğinizde bugün yurt dışında yaşayan
yurttaşlarımızın bugünkü durumu, yaşadıkları
genel sorunlar ve bunlara ilişkin çözüm önerileri yer alıyor. Bugün
yurt dışında, çoğu Avrupada olmak üzere Rusya, Orta Asya
ve Türk cumhuriyetlerinde, Suudi Arabistanda, Libyada, Kuveytte,
İsrailde ve diğer ülkelerde 4 milyona yakın
soydaşımız yaşıyor. Bunların en önemli
sorunları: Özellikle AB ülkelerinde yaşayan
vatandaşlarımızın AB hukukunun uygulanmaması sorunu
var. ABde yaşayan Türk işçilere ücret ve diğer
çalışma koşulları yönünden ayrımcı muameleler
yapılarak AB hukuku yerine getirilememekte. İşsizlik ve mesleki
eğitim sorunları var, aile birleşmesi sorunları var.
Eşleri ve çocukları Türkiyede olan işçilerin ailelerini
çalıştıkları ülkelere getirip aile birleşmesi
sağlamalarının önünde ülkelere göre çok ciddi
farklılıklar var. Vatandaşlarımızın hukuki
sorunları var, özellikle çifte vatandaşlık sorunları var,
vize uygulamasında sorunlar var, vergi yükümlülüğünde
eşitsizlikler var, vatandaşlarımızın, özellikle
yetişkinlerin uyum sorunları var, aileden kaynaklanan sorunlar var.
Tabii, bütün
bunları çözmek için Hükûmetimiz de çok ciddi çalışmalar
yapıyor. En son geçenlerde Sayın Başbakanın da
katıldığı 50nci Yılında Almanyada Yaşayan
Türkler konulu bu sempozyuma katılan kuruluşlara bakıyoruz,
2004 yılından bu yana faaliyet gösteren birtakım dernek ve
kuruluşlar olmasına rağmen, 1978 yılından bu yana
Avrupada yaşayan Türklerin sorunlarını her merhalede dile
getiren Türk Federasyonuna bu sempozyumda yer verilmiyor. Bunun sebebi, bu Türk
Federasyonunun milliyetçi ve muhafazakâr bir görüş sahibi olması
mı, orada yabancı düşmanlığı
karşısında göğsünü siper ederek bu konuda mücadele etmesi
mi; ASALA gibi örgütlerin o dönemde, Türk diplomatlarını
öldürdüğü dönemde sokaklarda bunu telin eden, mitingler, yürüyüşler
düzenlemesi mi yoksa sadece AKPnin yurt dışında yaşayan
işçilerin sorunlarını bir partiye indirgeyerek memlekette yine
ayrımcı politikalar uygulaması isteği mi, bunu
öğrenmek istiyorum.
Yurt dışında yaşayan vatandaşlar
çalışırken çok ciddi zorluklarla paralar kazanıyorlar. Bu
insanlar Türkiye insanının ortalama değerlerini
taşıyan insanlar, milliyetçi ve muhafazakâr duyguları ciddi
gelişmiş insanlar, zekât, sadaka, fitre gibi duyguları,
alışkanlıkları, hassasiyetleri olan insanlar. Bu
hassasiyetlerin sömürülmesi konusunda Türkiye maalesef hiç geç
kalmamış. 1980lerden bu yana bu insanların zekâtını
almışlar, yemişler; fitresini almışlar, yemişler;
sadakalarını almışlar, yemişler. Deniz Feneri diye bir
dernek kurmuşlar, paraları indirmişler, buraya getirip Kanal 7
televizyonunu kurmuşlar. Bu insanların tek günahı dinî
hassasiyetlerine önem vermeleri mi, Türkiyeden gelenleri adam bilip, güvenilir
insan bilip, boylarına boslarına, ağızlarındaki Allah
lafına inanarak yardım etmeleri mi, zekâtlarını vermeleri
mi, sadakalarını vermeleri mi? Bu insanlar daha ne kadar sömürülmeye
devam edilecek, bunu ben şahsen merak ediyorum. Zannediyorum, Almanyadaki
vatandaşlarımız hâlâ bu konunun Türkiyedeki çözümü konusunda
neler yaşanıyor merak ediyorlar.
Almanyada devam eden dava sonuçlanmış. Deniz
Feneri davasından sanıklar yargılanmış,
cezalandırılmış; Türkiyede ödüllendirilir gibi 170 tane
söyleniliyor -bilemiyorum, ben saymadım- milletvekili İyi
yaptınız, iyi çaldınız. der gibi bu konuda
yargılananları cezaevinde ziyarete gidiyorlar. Bu, Almanyada
yaşayan vatandaşlarımızın dinî duygularını
istismar eden insanlara yapılan bir hakaret midir, değil midir, onu
öğrenmek istiyorum. Yani bizim adamlar sizi soydular, biz de bunları
orada kolluyoruz. Böyle bir anlayışı terk etmek lazım.
Oradaki Türklerin sorunlarına gerçekten eğilmek istiyorsanız,
onların sömürülmesinin önüne geçmek istiyorsanız bu tip
davranışlardan uzak duracaksınız. Benim
hırsızım, senin hırsızın diye
ayırmayacaksınız, benim katilim senin katilin diye
ayırmayacaksanız. Hırsız, inançlı da olsa hırsızdır,
ateist de olsa hırsızdır. Bunları
ayırdığınız zaman inançlı hırsız bizim
hırsızımız, inançsız hırsızın binin
tepesine şekline geldiğiniz zaman milletin inançlarıyla çok
ciddi bir şekilde istismar konusu yapmış olursunuz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Ben, işçi
şirketleriyle alakalı olarak Vay, vay diyen
arkadaşımıza da özellikle söylüyorum, zannediyorum bilgisi var,
o konuda bizi aydınlatırsa sevinirim. Bu İslami holdinglerle
ilgili şu ana kadar yurt dışında zarar gören
vatandaşlarımızın hangisinin hakları iade edildi veya
bu konuda Hükûmetimizin yaptığı bir çalışma mı
var? Hükûmetin yaptığı çalışma var ise bu
vatandaşlarımızın mağduriyetini ne kadar giderdiler,
onu merak ediyorum.
Bugün Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüşen arkadaşlarımızın yaptığı
bir çalışmayla ilgili bir soru sormak istiyorum. Türkiyede özellikle
yabancı devletlerden gelen personel istihdamı konusunda ciddi
açılımlar yapıyoruz. Sayın Sağlık Bakanımız
da burada. Başta doktorlar olmak üzere diğer meslekler grubunda da
Türkiyede yabancı personel çalıştırma, istihdam etme
konusunda ciddi bir çalışma var ama bazı konular var ki bu konu
Meclisin gündemine geldiği zaman mutlaka tartışırız da
bazı konular var, çok özel konular. Bunlarda yabancı personel
istihdam edilmesinin gerekçesini anlayabilmiş değilim. Bunlardan bir
tanesi Kamu Güvenliği Müsteşarlığı. Kamu
Güvenliği Müsteşarlığıyla ilgili kuruluş
aşamasında geldiği zaman tasarı, orada yabancı
personel çalıştırma müsaadesi istenmiş.
Bakın, Kamu
Güvenliği Müsteşarlığı, Türkiye'nin, bir ülkenin
güvenliğini ilgilendiren çok önemli bir müsteşarlık. Orada
çalıştırılacak olan personel, CIA ajanı
mıdır, MOSSAD ajanı mıdır, yabancı bir ülkenin
güvenlik mensubu mudur? Neden Kamu Güvenliği Müsteşarlığında
yabancı bir personel çalıştırma gereği hissedilir.
Bunu ben şahsen anlayabilmiş değilim. Bu, Türkiye'nin
güvenliğini ilgilendiren çok önemli bir konudur. Gerçekten Türkiye'nin
güvenliğini, Türkiyedeki insanların meselesini bir başka
ülkenin inisiyatifine terk etmek gibi bir davranış biçimidir bu
konuda alınan karar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Umuyorum
bunlar tekrar gözden geçirilir.
Saygılar sunuyorum
dinlediğiniz için.
Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Türkkan.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Tülin Erkal Kara, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın Kara.
TÜLİN ERKAL KARA (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclis
çatısı altında hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime
başlamak istiyorum.
2003 yılında 22nci Yasama
Döneminde yurt dışında yaşayan vatandaşların
sorunlarıyla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir
araştırma komisyonu kurulmuştur. Komisyon raporunda ilgili idari
bir birimin kurulması talep edilmiştir. Hatta, ben konuyla ilgili
size bu raporu göstermek istiyorum. Burada anılan raporla ilgili size bu
maddeyi okumak istiyorum: Yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın gerek yaşadığı ülke
gerekse ülkemiz mevzuat ve uygulamalarından kaynaklanan
sorunlarının çözümü için, öncelikle bu sorunların tek elde
toplanarak koordineli bir şekilde çözümünün zaruret arz ettiği
düşünülmektedir. Bu bağlamda, ilgili kurum ve kuruluşların
çalışmalarını koordine edecek Başbakanlığa
bağlı bir birimin kurulması, anılan birimin
çalışmalarını yönlendirmek, değerlendirmek, denetlemek
ve takibini yapmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisinde daimî bir komisyonun
oluşturulması gerektiği sonuç ve kanaatine oy birliği ile
varılmıştır.
Buna istinaden dönenim Devlet
Bakanı Sayın Said Yazıcıoğlu tarafından konu
hakkında yurt dışında yaşayan vatandaşların
strateji belgesi
oluşturulmuştur. Bu belgeye istinaden Devlet Bakanı Faruk Çelik
Beyin döneminde 24 Mart 2010 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren 5978 sayılı Yasa ile Yurtdışı
Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı
kurulmuştur. Bu Yasada yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımız, soydaş akraba toplulukları, burslu
yabancı öğrenciler, sivil toplum örgütleriyle birlikte
çalışacak müsteşarlık düzeyinde bir birim tesis
edilmiştir ve önerge sahibi Milliyetçi Hareket Partisinin dile
getirdiği konular bu Başkanlıkta ele
alınmıştır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bitti yani, çözüldü!
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) - Çözüldü sorunlar, hiçbir sorun kalmadı!
TÜLİN ERKAL
KARA (Devamla) Bunlarla ilgili Yurtdışı Türkler ve Akraba
Toplulukları Başkanlığı bünyesinde yurt
dışında yaşayan daire başkanlığına
bağlı olarak uzmanlardan oluşan ülke ve bölge masaları
oluşturulmuştur. Almanya masası, Fransa masası,
İngilizce konuşan ülkeler masası gibi.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bunların maaşlarını kim ödüyor?
Nasıl atadınız onları? Peki, şu anda ödemeleri kim
yaptı, maaşlarını kim ödüyor, onları söyler misiniz
Değerli Arkadaşım?
TÜLİN
ERKAL KARA (Devamla) Sayın milletvekillerine ben bu konuda bir şey
söylemek istiyorum. Bakın, değerli milletvekilleri, ben de yurt
dışında doğmuş ve büyümüş bir kardeşiniz
olarak, bu noktada gerçekten babamın bir sözü kulaklarımda hep
yankı bulur. Küçükken şunu söylemişti: Acaba Türkiyeden bir
yetkili gelip de bize sahip çıkmayacak mı? Ve gerçekten biz o
günlerden bugünlere kadar... Çünkü bizim bu noktada, iktidar dönemimiz boyunca,
dokuz yıldır, her ay istisnasız olarak, en az bir
bakanımızın mevcut ülkelere giderek kendi
vatandaşlarımızın sorunlarıyla yakından
ilgilendiklerine ben şahidim. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
Dolayısıyla,
sayın milletvekilleri, öncelikle Sayın
Başbakanımızın başkanlığında bütün bakanlarımıza,
milletvekillerimize ben yürekten teşekkür ediyorum. Ben o günleri
yaşamış bir kardeşinizim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Eğitim ataşesini niye dün aldınız
görevden? Niye aldınız?
TÜLİN ERKAL
KARA (Devamla) Bakın, ben o günleri yaşamış bir
kardeşiniz olarak o dönem ile bu dönemi bizler görebiliyoruz,
değerlendirebiliyoruz, objektif olarak o dönem ile bu dönem hakkında
ben bu noktada ayrıştırma yapabiliyorum.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sizin işiniz ayrıştırmak
zaten ayrıştırmak. Başka bir şey yok. Marjinaller!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ayrıştırma ve karıştırma
politikası.
TÜLİN ERKAL
KARA (Devamla) Dolayısıyla, ben yine söylüyorum AK PARTİ
Hükûmeti döneminde verilen haklar hiçbir dönemde verilmemiştir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Birleştirmeye çalışın, bırakın
ayrıştırmayı artık.
TÜLİN ERKAL
KARA (Devamla) O dönemde Türk vatandaşlarımız
tanınmıyorlardı bile. Şimdi, ne oldu da birdenbire bizler
bu kadar yol kat etmişken sizler bu işin derdine düşüyorsunuz?
İşin doğrusu bunu anlamak güç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Siz de Deniz Fenerinin ortağı
mısınız?
TÜLİN ERKAL
KARA (Devamla) Değerli milletvekilleri, bu konuyla ilgili bizim
söyleyecek çok şeylerimiz var. Her şey çözümleniyor merak etmeyin; yeter
ki, dün Sayın Milletvekilimiz Öznur Hanımın da dediği gibi
görebilesiniz, duyabilesiniz. Siz gördükten sonra o kadar çok şey
değişiyor ki dünyada ve oradaki vatandaşlarımız
sahipsiz değil, oradaki işçilerimiz sahipsiz değil, oradaki
ailelerimiz de sahipsiz değil. Allaha çok şükürler olsun ki Türkiye
Cumhuriyeti başta Sayın Başbakanımızın
başkanlığında onların yanındadır,
onların sorunlarıyla bire bir, tek tek ilgileniyoruz. Hiç merak
etmeyin.
Ben hepinizi
saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) On yıldır yapılan bir şeyi söyle.
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkanım, söz vermeyecek misiniz?
Değerli Başkanım, bakın, biz
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
3.- Faili meçhul cinayetler hakkında (10/41) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmesinin, Genel Kurulun 3/11/2011 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun,
03.11.2011 Perşembe günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisini İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Emine
Ülker Tarhan
Ankara
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan (Faili
Meçhul Cinayetler hakkında); 10/41 Esas Numaralı Meclis
Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun 03.11.2011
Perşembe günlü (Bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, bize söz vermeyecek misiniz, bu mikrofon ne işe
yarar? Ayağa kalkıyoruz, yine söz vermiyorsunuz. Böyle olur mu?
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi lehinde söz isteyen Sezgin Tanrıkulu, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
grubumuzun faili meçhul cinayetlerin araştırılmasına
ilişkin önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
değerli milletvekilleri; gerçekten Türkiye'nin yirmi beş
yıldır kanayan bir yarasıyla ilgili olarak on dakika
konuşmak zorunda kalacağız, aslında on dakika değil
belki saatlerce burada konuşmamız lazım. O nedenle Meclis
araştırma komisyonu kurulsun, bu araştırma komisyonu da
bizim adımıza çalışsın ve sonuçlarını burada
günlerce tartışalım diye bu önergeyi verdik fakat maalesef biraz
sonra sizlerin oylarıyla reddedilecek. Öncelikle en sonda
söyleyeceğimi şimdi baştan söyleyeyim.
Şimdi, Sayın Elitaş,
biraz önce kendi dönemlerinde bir faili meçhul cinayet
olmadığını ifade etti, 2002 yılında hiçbir
şey olmadığını ifade etti ve 2002den önceki
dönemlerde faili meçhul cinayetler olduğunu ifade etti. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Evet, bu şekilde ifade etti.
Şimdi, ben de bu soruya karşılık şunu söylerim, bir
yurttaş olarak söylerim, bir milletvekili olarak söylerim: Eğer
2002den önce varsa ve şimdi, siz bunları araştırmaktan
kaçınıyorsanız, bu işi sadece Meclis İnsan
Hakları Komisyonuna havale ediyorsanız, insanların aklına
acaba şu gelmez mi: Acaba bu cinayeti işleyenlerle, bu şebekeyle
bir mutabakata mı vardınız bu zihin dünyasını
devralarak? Aklımıza bu gelir bizim.
Eğer Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun 2002den önce işlenen
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
cinayetlerle ilgili bir sorunu yoksa
yapması gereken tek iş vardır.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Tanrıkulu, siz neyin ne olduğunu
çok iyi biliyorsunuz. Kimin kiminle mutabakatı olduğunu da çok iyi
biliyorsunuz.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Burada bu araştırma komisyonu
önerisine Evet. demektir.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Bu araştırma komisyonunun amacının
ne olduğunu biliyoruz.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bu
sizden beklenir. Üstelik, bakın, dün Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşma
yaptım
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Biz bunun esasına karşı değiliz,
buradaki usule karşıyız.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bu Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşma
yaptım ve Sayın Arınçın cevaplamasını istedim.
Bakın, 23
Şubat 2011 tarihinde Sayın Başbakan Dolmabahçede
konuştuktan sonra Ankarada Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinde
açıklama yaptım ve sizin döneminizde işlenen faili meçhul
cinayetlerle ilgili sayı verdim. Bu sayıları da Türkiye
İnsan Hakları Vakfının verilerine dayandırdım. O
veriler ki, 2002den beri yayımlanıyor, hatta 1990dan bu yana
yayımlanıyor ve sizin döneminizde de bunlar tekzip edilmemiş.
Raporlar burada. Her yıl, teker teker isimleri var.
Sizin dönemizdeki
faili meçhul cinayet sayısı 116, sizlere verebilirim, 1 değil
116; yargısız infaz sayısı 367, yargısız infaz
sayısı yani orantısız güç kullanma, Dur ihtarına
uymama gibi nedenlerle; gözaltında ve cezaevlerinde ölenlerin
sayısı 370 kişi. Dolayısıyla, hiç kimsenin ama hiç
kimsenin burada, bu Meclisin çatısı altında
başını kuma gömmesine gerek yok. Sorumluluk hepimizin.
Bakın, bunun üzerinde siyaset yapmayalım. Biz, bu cumhuriyetin
milletvekilleri olarak eğer insanların kemik aramasına ve dua
edecek mezar bulmasına yardımcı olamıyorsak burada
olmamızın hiçbir anlamı yoktur.
Ben Sezgin
Tanrıkulu olarak, yetmiş yaşındaki kocasının
kemiklerini arayan Dılşa Özgen için burada konuşuyorum. Siz
kimin için konuşuyorsunuz? Ben
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hangi dönemde oldu?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Siz hangi dönem
.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Kimin hesabını kime soruyorsunuz siz?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, müsaade edin.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Siz hangi cumhuriyetin hükûmetisiniz? Hangi
cumhuriyetin hükûmetisiniz, hangi cumhuriyetin? Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin
ve Türkiye Cumhuriyeti parlamentolarının görevi sadece kendi
dönemleriyle sorumlu olmak değildir. Kendi dönemlerinden önce de bir
sorumluluk varsa bunun üstünü örtemezsiniz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Bizim nelerin üstünü açtığımızı siz çok iyi
biliyorsunuz.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bize düşen görev ve sizlere düşen
görev, Parlamento olarak düşen görev bütün bunları beraberce
araştırmaktır. Eğer bunları yapamıyorsak,
eğer bunları yapamıyorsak, biz parlamenterlik görevimizi
yapamıyoruz demektir. O yüzden bundan kaçmayın.
Ben Meclis
İnsan Hakları Komisyonunun Başkan Vekiliyim, orada da
sorumluluklarım var. Ama ben biliyorum ki, bunları inceleyen ve
araştıran bir insan olarak biliyorum ki, o Komisyon bunları
göremez, bu işleri yerine getiremez. İnsanlara dua edecek mezar
taşı bulamaz. Bunu bilin! O yüzden sorumluluklarınıza sahip
olun. Bunları beraber yapalım. Böyle bir muhalefet bulmuşsunuz,
böyle bir muhalefet, yapıcı bir muhalefet bulmuşsunuz.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Nerede o muhalefet?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bunları gelin beraber
araştıralım. Beraber araştıralım. diyor ve siz
kaçıyorsunuz. Dünyada olacak bir
iş midir?
Bakın,
gerçekten, gerçekten şaşırdım. Bakın, Meclise
geldiğim zaman şaşırdım. Gördüm ve
şaşırdım. Meclis Araştırma Merkezi, hakikat ve
barış komisyonuyla ilgili bir araştırma yapmış.
Yapmış, bu Meclis yapmış. Ne zaman yapmış? Ocak
2011de yapmış. Niçin yapmış? Bu Meclis için bunu
yapmış? Niye kaçıyoruz? Neden kaçıyoruz? Oraya bunu süs için
koymamışlar. İki sayfası var, ben tümünü okudum. Rica
ediyorum, hepsini okuyun.
Gelin beraber,
gelin beraber Türkiyeye özgü bir model yaratalım. Adalet üzerinden
yeniden vatandaşlık bağını güçlendirelim. İnsanların
aidiyet bağını güçlendirelim. Gelin bunu yapalım.
Ertelemeyelim. Eğer bunu, geçmişi kaşımak, yaraları
deşmek gibi algılarsanız yanlış yaparsınız,
yanlış yaparız. Kendimi de katarak söylüyorum. Ben bu konularda
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine onlarca dosya götürdüm. Onlarca
dosya ve Türkiye, en ağır mahkûmiyetlerini aldı 13üncü maddeden
de bu nedenle doktora tezi yazdım. O yüzden, bu Meclis bunu yapmak
zorundadır. Bugün karşı çıkıyorsunuz, yarın
karşımıza gelecek, beraber evet diyeceğiz.
O nedenle,
eğer bu Meclis anayasa gibi büyük bir mutabakata imza atacaksa,
kararlılığınız varsa niye bundan
başlamıyoruz? İnsanların yaşam hakkından
başlamıyoruz? Neden başlamıyoruz? Biz geçmişimizi iki
tane savcının yazacağı iddianameyle mi temizleyeceğiz?
Bunları hepiniz biliyorsunuz, ama hepiniz biliyorsunuz.
Diyarbakırda
açılan o dava -ki, duruşması yarın yapılacak- oradaki
insan hakları savunucularının, oradaki baroların, oradaki
hak örgütlerinin mücadelesi sonucu açılmıştır. Arkasında
Adalet ve Kalkınma Partisinin tek bir
iradesi yoktur. Eğer iradesi varsa bana yargılanan bir tane
vali söyleyin. Eğer varsa ben 2004 yılının Mart ayında
Diyarbakır Barosu Başkanı olarak, yani sizin iktidarınız
döneminde listesini verdim, bir tanesine izin vermediniz. 2005te bir daha
verdim, bir tanesine izin vermediniz. Eğer, o dava
açılmışsa, yarın görülecek dava açılmışsa
-ki hepsi sonuna kadar masumdur, bir mahkûmiyet kararı olmadan- o da insan
hakları savunucularının ve tek tek avukatların,
baroların emeği sonucu açılmıştır. Peki, ondan
sonra niçin bir dava yoktur? Söyleyin bana. Orada bekleyen
YUNUS KILIÇ (Kars) Sorumlu olanlar
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Hayır, bakın, orada bekleyen yüzlerce faili meçhul dosya var,
atanan bir savcı var, bir savcı. İkinci savcıyı
atayamadınız oraya. Aynı savcıya KCK görevi verdiniz, faili
meçhulleri araştıramadı. Bunu, gidin Diyarbakırda sizin il
başkanınıza sorun, Halit il başkanınıza sorun, Halit
Advana sorun. Aynı şeyleri söylemezse bir daha bu kürsüden
konuşmayacağım. Beraber gittik, benim yönetim kurulu üyemdi.
Dolayısıyla gerçekleri örtmeyelim. Beraber, burada, neyse ama neyse,
beraber araştıralım arkadaşlar. Bundan korkmayın,
çekinmeyin. Onlarca önerge vermişiz.
Buradan insanlara mesaj verelim. Bu
Meclis, bu cumhuriyetin Meclisi olarak, 74 milyonun Meclisi olarak hak
arayanların da adresidir. diyelim, beraber bunları diyelim ama ne
diyorsunuz bize burada: Efendim, olmamış, bizim dönemimizde
olmamış. O zaman, kaçıncı cumhuriyeti kurdunuz? Hangi
cumhuriyetin hükümetisiniz? Olur mu böyle bir şey? Siz bu cumhuriyetin hem
artılarının hem eksilerinin hükûmetisiniz. Bu cumhuriyetin
Parlamentosu da hem eksilerin hem artıların Parlamentosudur.
Eğer geçmişte olmuşsa, 90da olmuşsa, 80de olmuşsa,
burada beraber araştıracağız, çekinmeyeceğiz,
korkmayacağız. Meclis araştırma komisyonu yetmiyor. mu
diyorsunuz? Gelin, beraber, dünya örneklerini inceleyelim, âdeta Türkiyeye
özgü olan bir komisyon kuralım, beraber bunları araştıralım.
Kim yapmışsa, hangi örgüt yapmışsa, devlet yapmışsa,
çete yapmışsa, beraber üstüne gidelim, beraber
araştıralım. Yapıcı muhalefet budur.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Samimiyet
budur, dürüstlük budur.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Yapıcı muhalefet budur. Bunları beraber yapalım
arkadaşlar. Kaçmayalım, bakın kaçmayalım.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Meclisi kilitlemek için zamansız grup önerisi getirmek mi samimiyet?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Kilitlemek değil. O zaman, bakın, yarın
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) -
Biz bunun esasına karşı değiliz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Yarın önerge getirin, biz kabul edelim.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) -
Sizin uygulamanıza ve usulünüze karşıyız.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Yarın bu konuda siz önerge getirin, biz kabul edelim.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) -
Ve bizi bu konuda hiç kimse yargılayamaz, sorgulayamaz.
BAŞKAN Sayın Ünal, lütfen
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Kaçmak yok arkadaşlar
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) -
Yaptıklarımız ortada.
BAŞKAN Sayın Ünal,
karşılıklı konuşmayalım.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Bu gerçeklerden kaçmayacaksınız. Büşra teyzenin de, Sabiha
teyzenin de eli hepinizin yakasında olacak, bizim yakamızda olacak.
Ben, İnsan Hakları Mahkemesine tanıklık yaptım. Necati
Aydının öldürülmesi konusunda tanıklık yaptım. Sizin
oğlunuz için de ben yürüdüm. Ben yürüdüm, ben yürüdüm, en başta ben
yürüdüm. Ne söyledim ben? Ne söyledim ben? En başta, Diyarbakırda,
kimsenin olmadığı yerde ben yürüdüm, Kınıyoruz.
dedim, Bir daha istemiyoruz. dedim, Anlıyoruz. dedim. Siyah, siyah,
siyah
Siyah pankartın üzerinde ben yürüdüm. Dolayısıyla
kaçmayalım. Cesaretle, onurla, vicdanla bütün bu cinayetlerin üzerine
gidelim. Kaçamazsınız. O nedenle söylüyorum.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Kimsenin bir yere kaçtığı yok. Sadece dürüst olalım, samimi
olalım. Grup önerisini bir şeyi kilitlemek için getirmeyelim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
O nedenle söylüyorum. Acaba Dolmabahçe mutabakatının arkasında
bunların araştırılmaması da var mıydı?
Dolmabahçe mutabakatında bu da var mıydı, Dolmabahçe
mutabakatında? Siz, o mutabakatın arkasına
sığınarak çok değerli çalışma yapan Şemdinli
komisyon üyelerinin bir tanesini milletvekili yapmadınız, birisini.
Hani nerede onlar? O kadar değerli bir çalışma
yapmışlardı, niye olamadılar? Dolmabahçe
mutabakatını araştırın, siz araştırın.
Kendi aranızda konuşmalarınızı bırakın,
gelin burada cesaretle konuşalım.
O yüzden, değerli arkadaşlar,
bu Meclisin sorunu büyüktür, bu Meclis adalet üzerinden Türkiyeye
barışı, özgürlüğü getirmek zorundadır, insan
haklarını herkese tesis etmek zorundadır, bunları yapmak
zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)
Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç.
Buyurun
Sayın Tunç.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz grup önerisiyle faili meçhul cinayetlerin
araştırılması amacıyla verilen Meclis
araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin önergenin Genel
Kurulun bugünkü gündeminde görüşülmesi talep edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ İktidarından önce ülkemizde faili
meçhul cinayetlerin çok sık yaşandığı bir gerçektir.
Çok değerli aydınlarımız, gazetecilerimiz, bilim
adamlarımız faili meçhul cinayetler neticesinde maalesef
hayatlarını kaybetmişlerdir. Özellikle 90lı yıllarda ülkemiz faili
meçhullerle, yargısız infazlarla ve işkencelerle anılan bir
ülke hâline gelmişti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
verdiği yüzlerce ihlal kararıyla ülkemizin uluslararası camiada
ne kadar zor duruma düştüğü herkes tarafından bilinmektedir.
AK PARTİnin
iktidara gelmesiyle birlikte son dokuz yıla
baktığımızda Türkiyede faili meçhul cinayetlerin
aydınlatılmaya çalışıldığını,
çetelerin, mafyanın, karanlık odakların üzerine kararlılıkla
gidildiğini, hiçbir şeyin üzerinin örtülmediğini,
şüphelilerin bağımsız ve tarafsız yargı önünde
hesap vermelerinin sağlandığını görmekteyiz.
AK PARTİ
hükûmetleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci ve 23üncü dönemlerinde
hukuk ve adalet alanında ve demokratikleşme konusunda öncelikle
mevzuatımızda önemli değişikliklerin yapılması
sağlanmıştır. Ceza adalet sistemimiz daha çağdaş
bir yapıya kavuşturulmuş, çok önemli yasa
değişiklikleri gerçekleştirilmiştir. Son olarak da temel
hak ve özgürlükleri genişleten, yargı
bağımsızlığı ve
tarafsızlığını sağlayan, hukukun üstünlüğünü
ve hukuk devleti ilkelerini güçlendiren, kısmi de olsa çok önemli Anayasa
değişikliği 12 Eylülde milletimizin onayıyla yürürlüğe
girmiştir. Demokratikleşme alanında son dokuz yılda elde
ettiğimiz kazanımları kalıcı hâle getirmenin ve daha
da geliştirmenin gayreti içerisindeyiz. Ülkemizin geçmişte
yaşadığı acı tecrübelerin bir daha
yaşanmaması için çalışıyoruz. Türkiyeyi demokratik,
laik, sosyal bir hukuk devleti nitelikleriyle güçlendirerek geleceğe
hazırlıyoruz. Demokrasiye yönelik her türlü girişime
kararlılıkla karşı çıkıyor, çetelerle, mafyayla,
suç örgütleriyle, hukuk dışı oluşumlarla mücadeleden taviz
vermiyoruz. Bizim amacımız gelecek nesillere bugünkünden çok
farklı, daha demokratik, daha kalkınmış, daha
yaşanılabilir, çok daha güçlü bir Türkiye bırakabilmektir. Dokuz
yılda her alanda gerçekleştirdiğimiz bu
icraatlarımızı milletimiz görmekte ve yaşamakta ve onun
için de yapılan iki referandumda değişime ve demokratikleşmeye
evet demiş, son beş seçimde de AK PARTİyi
tartışmasız, açık ara birinci parti
yapmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; faili meçhullerin
aydınlatılması, karanlık odakların ortaya
çıkarılması konusunda hepimiz hemfikiriz. Türkiye çok önemli bir
süreçten geçmektedir. Ülkemizin son otuz yılına damgasını
vuran karanlık olayların bir bir ele
alındığını hepimiz görmekteyiz. Şemdinli
davasının yeniden ele alınması, Danıştay
saldırısı davası, Ergenekon soruşturmaları ve
davaları, Balyoz Darbe Planı davası ve faili meçhullerle ilgili
başlatılan soruşturma ve devam eden davalarla karanlıkta
kalmış onlarca olay sorgulanıyor.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Deniz Fenerini de söyle, Deniz Fenerini de! Onu da
ekle! Niye eklemiyorsun Deniz Fenerini?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Gelecek için daha temiz ve şeffaf bir ülke umudu gittikçe
pekişiyor. Ancak, bir taraftan Siyasi cinayetlerin öncesinde ve
sonrasındaki tüm olayların araştırılması için
Mecliste komisyon kurulsun. diyeceksiniz, diğer taraftan faili meçhul
cinayetlere neden olanlardan hesap sorulmasına, geçmişte darbeye
zemin hazırlayanların yargı önüne çıkarılmasına
karşı çıkacaksınız. Bu çelişkili
davranışlar milletimizin gözünden kaçmamaktadır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kim karşı çıkıyor ya, kim karşı çıkıyor?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Sayın milletvekilleri, siyasi cinayetlerin en yoğun
olarak yaşandığı 90lı yıllar, SHPnin iktidarda
olduğu o yıllarda meydana gelen Eşref Bitlis suikastı,
Başbağlar katliamı, Sivas olayları, Turgut Özalın
ölümü, Uğur Mumcu suikastı gibi onlarca faili meçhul olayı neden
aydınlatamadınız, o zaman niye aydınlatamadınız,
bugünlere devrettiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Kaç tane faili meçhulü çözdünüz, kaç tane?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Faili meçhuller konusunda en hassas parti AK PARTİdir. (CHP
sıralarından gürültüler)
VELİ
AĞBABA (Malatya) O gün doğuda görev yapanlar şimdi senin
yanında! O gün doğuda görev yapanlar şimdi senin milletvekilin!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) On senedir iktidarsın
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Akar
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) AK PARTİden önce olan olayların sorumlusu biz
değiliz. Ama o olayların araştırılması için
yargı sürecine sonuna kadar destek olan tek parti vardır, o da AK
PARTİdir.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Hrant Dinki katledenler nerede? Hrant Dinki
öldürenler nerede? Nerede Hrant Dinki öldürenler? Yargıladın
mı? Nerede Hrant Dink, nerede?
BAŞKAN
Lütfen Sayın Milletvekili
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dokuz yılda
elde ettiğimiz kazanımlar sayesinde artık Türkiye faili
meçhuller ülkesi olmaktan çıkmıştır. Faili meçhul olaylar
ve cinayetlerin aydınlatılması ve faillerinin bulunup
yakalanması çalışmalarıyla ilgili olarak Adalet
Bakanlığının muhtelif zamanlarda yayımladığı
genelgeler de Hükûmetimizin bu konudaki hassasiyetinin önemli göstergeleridir.
Araştırma
önergesinde ifade edilen olayların aydınlatılması için
geçmişte Türkiye Büyük Millet Meclisinde çok sayıda
araştırma komisyonu kurulmuştur.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Hrant Dinki ne yapacaksınız?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - 2002 yılından önce kurulan bu komisyonlar neticesinde
İç Tüzükten de kaynaklanan sebeplerle başarıya
ulaşılamamıştır.
İç Tüzükte
ve yeni Anayasada yapılacak düzenlemelerle Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu konuda çok daha aktif bir rol üstlenmesinin önü açılarak,
geçmişteki karanlık noktaların aydınlatılması son
derece önemlidir. Araştırma önergesinde bahsedilen olayların bir
kısmı yargının gündemine gelmiş,
bağımsız yargı tarafından soruşturulmuş, bir
kısmının soruşturması da hâlen devam etmektedir.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Savcıları onun için görevden aldınız
değil mi?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Artık Türkiyede karanlıkları aydınlatmak
isteyen savcılar ve yargıçlar vardır.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Nerede, nerede?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Darbeci anlayışların karşısında selam
durmayan, hukuk dışına çıkanlardan hesap sormak isteyen bir
yargı vardır.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Hrant Dinkin katillerini koruyorsunuz siz, katilleri
koruyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonunun
faili meçhul cinayetlerle ilgili alt komisyon kurmuş olması da bu
konudaki kararlılığımızın bir göstergesidir. (CHP
sıralarından gürültüler)
VELİ
AĞBABA (Malatya) İstanbul Valisi nerede?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Meclis İnsan Hakları Komisyonunun, yaşam
hakkını ihlal eden olayların
araştırılmasıyla ilgili alt komisyon kurduğunu hepimiz
biliyoruz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Hrant Dink cinayetinin işlendiği günkü
İstanbul Valisi nerede?
BAŞKAN
Sayın Ağbaba, lütfen
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Bugün Karanlıklar aydınlansın. şeklinde bir
önergenin hemen
VELİ
AĞBABA (Malatya) Diyarbakırda cinayetler işlenirken
Diyarbakır Valisi nerede?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) -
acilen bugünkü Genel Kurulun gündemine alınmasını
istemenin, bu önemli konunun Meclis çalışmalarını aksatma
vesilesi olarak kullanılmasının doğru
olmadığını söylemek istiyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Peki, kanun hükmünde kararnameleri niçin yapıyorsunuz
kardeşim?
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
- Bu duygu ve düşüncelerle grup önerisinin aleyhinde olduğumu
belirtiyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tunç.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sabahattin Aliden Hrant Dinke kadar uzanan süreçte faili meçhul
bırakılan siyasi cinayetlerin aydınlatılması,
arkasındaki karanlık yapıların açığa
çıkarılması adına 23üncü Dönemde
çıktığımız yolculuğa devam ediyoruz. Üzülerek,
burada Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili
arkadaşlarımızın konuşmasını üzülerek
dinledim. Sanki, biz, bu Sabahattin Aliden Hrant Dinke kadar uzanan süreçteki
siyasi cinayetlerin aydınlatılmasına ilişkin Meclis
araştırma önergesini ilk defa Meclis Genel Kuruluna
getiriyormuşuz gibi davranmışlardır, her seferinde böyle
olmuştur. Şimdi, ben, arkadaşlarımızın
geçmiş dönemde ne konuştuklarını, Sayın Tunçun ne
konuştuğunu, Sayın Elitaşın ne konuştuğunu
tutanaklarla söyleyeceğim.
Değerli
arkadaşlarımız, bizim önergemizin gündemi şudur: Önergemiz,
Sabahattin Aliden itibaren Hrant Dinke kadar siyasi cinayetlerde katledilen
bu kişilerin neden öldürüldüğünün arkasındaki
yapıların açığa çıkarılmasıdır.
Şimdi, dışarıda konuşuyoruz. Adalet ve Kalkınma
Partisi Genel Başkanı Sayın Başbakan konuşuyor,
yetkililer konuşuyor, Adalet ve Kalkınma Partisine destek veren bilim
adamları, yazar ve çizerler konuşuyor. Her vesileyle kendilerinin,
faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin
aydınlatılması gerektiğindeki düşüncelerini
açıklıyorlar. Daha iki gün önce Kanal Türk televizyonunda Adalet ve
Kalkınma Partisi yandaşı düşüncelerini savunan bir gazeteci
arkadaşımız Faili meçhul cinayetlerin neden olduğunu
biliyor musunuz? dedi. Abdi İpekçinin, Kemal Türklerin, Cevat
Yurdakulun, Gün Sazakın neden öldürüldüğünü biliyor musunuz? dedi.
Ertuğrul Özkök de dedi ki: Ben bilmiyorum. Sen biliyorsan açıkla.
dedi.
Şimdi,
arkadaşlar, bakın, biz bu önergeyi verdik. Bu önergeyi veriş
nedenimiz de şuydu: 11 Şubat 2010 günü bu faili meçhul
bırakılan siyasi cinayetlerin yakınları Toplumsal Bellek
Platformu adı altında bir platform oluşturmuşlar, Meclise
geldiler. Mecliste tüm grubu bulunan partilerle görüştüler, Meclis
Başkanıyla görüştüler. Meclis Başkanı bunların
taleplerini bir yazı ekinde tüm grup başkan vekillerine gönderdiler.
Ve o dönem Sayın Bahçekapılı, Sayın Bekir Bozdağ da
bunların taleplerinin haklı ve yerinde olduğunu, Meclisin bunu
araştırması gerektiği konusunda görüş beyan ettiler.
Bütün gruplar bunu kabul etti, sadece -haksızlık
yapmayacağım- MHP Grubu sanıyorum bu görüşmede olmadı.
Şimdi,
arkadaşlar, ondan sonra bizim önergemiz, bu önergemiz 6 Nisan 2010 günü
buraya geldi. Yani o olaydan tam iki ay sonra geldi. Biz, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun o insanlara verdiği sözü
tutacağını düşünerek iki ay ortak bir önerge vermenin
arayışını da bekledik ve 6 Nisan günü önergemizin aleyhine
konuşan Ayşe Türkmenoğlu, Konya Milletvekili
arkadaşımız Faili meçhul cinayetlerin nihai amacı devleti
çalışamaz hâle getirmek, toplumda yılgınlık ve
bezginlik yaratmak ve kargaşa ortamından yararlanmaktır.
Demokratik bir Türkiye'ye kavuşmak için söz konusu bu cinayetlerin
aydınlatılması gerekmektedir. Bu faili meçhul cinayetlerin
üzerindeki sır perdesinin kaldırılması ve somut
adımlar atılması gerekmektedir. diyor ama yapılan oylamada
faili meçhul cinayetlerin araştırılmasıyla ilgili
komisyonun kurulması reddediliyor.
22/6/2010 günü biz
bu önergemizi tekrar getirdik arkadaşlar buraya ve önergenin aleyhine
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına bugün İnsan Hakları
Komisyonu Başkanı olan arkadaşımız Sayın Ayhan
Sefer Üstün konuştu. Dedi ki Ayhan Bey: Biz, aslında öneriyi
önemsiyoruz. Gerçekten, bu memlekette faili meçhul kalmaması lazım,
her şeyin aydınlığa çıkması lazım.
Meclisimizin tatile girmesine az bir zaman kaldı. İnşallah, ümit
ediyorum ki ben, tatilden sonra, bütün grupların mutabakatıyla, bu
grup önerisinde olan veya olmayan ne kadar faili meçhul cinayet varsa bunlarla
ilgili bir araştırma komisyonu kurulur ve bu cinayetler
aydınlatılır. Değerli arkadaşlar, bizler
inşallah, tatilden sonra geleceğiz ve bu faili meçhullerle ilgili
komisyonu kuracağız. O bakımdan, o önerge geldiğinde
sizlerden destek istiyoruz. diyor.
Ne zaman? 22
Haziran 2010. Biz o desteği peşinen zaten vereceğimizi
söylüyoruz ve Meclis tatile giriyor. Tatile giriyor. diyor ya Ayhan Sefer
Üstün Tatilden sonra önerge vereceğiz. diyor ya. Tatilden dönüyoruz
arkadaşlar, 22/10/2010a kadar bekliyoruz, AKPden tık, bir ses yok
ve yine önerge veriyoruz. O önergede de Ahmet Aydın
arkadaşımız, şimdiki Grup Başkan Vekili
arkadaşımız konuşuyor, aynı şekilde, CHPnin
grup önerisini aslında bizler de önemsiyoruz. Bu konunun
araştırılması gerekir. diyor. Devam ediyor: Eğer
samimi iseniz yani bizi söylüyor- bekleyin, bugün değil haftaya salı
günü, çarşamba günü bu konuyu getiriyoruz. diyor, 20/10/2010. Bugün
ayın kaçı arkadaşlar?
Devam ediyoruz
Ahmet Aydın arkadaşımızla. Bugün gündemde denetim yok.
Gündem belli. Denetimi salıya aldık. Denetimi de
kaçırtmadık. Bugün denetim günü değil. Bunu bekletin. dedik.
Madem çok önemsiyorsunuz iktidar olarak bizler de varız. dedik.
Bekleyin, önümüzdeki hafta hep birlikte değerlendirelim.
Arkadaşlar,
çok haftalar geçti ve sevgili milletvekili arkadaşlarım, 1 Kasım
günü Sayın AKP Grup Başkan Vekili Elitaş bir demeç veriyor.
Bugün söylediklerinin tam tersi şeyler. Zaman gazetesine veriyor. Diyor
ki: Geçen hafta CHP grup başkan vekillerini ziyaret ettik. Baş
örtüsü komisyonuna şartsız üye verin, faili meçhullerle ilgili
Danışma Kurulu toplantısını geri çekin ve salı
günü birlikte getirelim. O gün Danışma Kurulu
toplanamadığından CHPnin grup önerisi olarak geldi. Biz de
böyle bir komisyonun kurulmasından yanayız ama CHP bu konuda
diğer konulardaki gibi samimiyetsiz davrandığından
dolayı acele bir hareketle bu öneriyi gündeme alıp AK PARTİ
reddediyormuş gibi bir havanın oluşmasını istedi. Bu
önerge Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini değiştirmek,
çalışmasını akamete ulaştırmak için
verilmiştir.
Arkadaşlar,
el insaf, vicdanınıza elinizi koyun. Bunu 1 Kasım günü söylüyor.
1 Kasım günü, aynı bugünkü gibi. Sanki 1 Kasım günü ilk defa
getirmişiz biz bu önergeyi, çıkmış
arkadaşımız
Eğer biz o gün ilk defa getirseydik
arkadaşımız haklı olabilirdi. Yani 6 Nisan 2010 günü ilk
defa getirdiğimizdeki konuşmaya bu açıdan baktığımızda
belki haklı olabilir ama aradan çok zaman geçmiş.
Değerli
arkadaşlarım, bu önerge 3 Kasım günü tekrar gelmiş. Yani 1
Kasım günü Sayın Elitaşın bu konuşmasından sonra
demek ki samimiler dedik, herhâlde kabul edecekler, 3 Kasım günü bu
öneriyi tekrar getirdik. Sayın Yılmaz Tunç konuşmuş orada
da. Diyor ki: Görüşmekte olduğumuz araştırma önergesiyle
aynı konuda başka siyasi partilerimizin de verdiği
araştırma önergeleri vardır. Bu önemli konunun tüm siyasi
partilerimizin grupları tarafından görüşülüp bir uzlaşma
dâhilinde getirilmesinde fayda vardır.
Değerli arkadaşlarım, her konuda
uzlaşıyor da Adalet ve Kalkınma Partisi, bu konudaki önergeye
ısrarla niye karşı çıkıyor? Şimdi, ben şunu
söylemek istiyorum: Faili meçhul bırakılan siyasi cinayetler
Eğer siz gerçekten özgürlükçü, demokrat ve çağdaş bir anayasa
istiyorsanız, özgürlükçü, çağdaş bir anayasayı,
geçmişinde karanlıklar olan, faili meçhul siyasi cinayetlerle dolu
olan bir Türkiye ve onları aydınlatamamış bir Parlamentonun
yapabileceği konusunda toplumda derin kuşkular oluşur. Yani bu
faili meçhul cinayetler, SHP döneminde olmuş, yok efendim CHP döneminde
olmuş, yok Adalet Partisi döneminde olmuş, yok falan... Ben diyorum
ki kimin döneminde, ne zaman, nerede olmuşsa olmuş, hepsinin üzerine
gitmek bu Parlamentonun görevidir. Demokratik hukuk devletinin geçmişinde
karanlıklar olamaz. Geçmişi aydınlatılmak
durumundadır. Tüm halkın bizden beklediği tarihsel görev budur.
Bakın, bu faili meçhul bırakılan
siyasi cinayetlerde ölenlerin, katledilenlerin yakınları hâlâ bu
Parlamentodan, AKPsiyle, MHPsiyle, CHPsiyle, Demokrat Partisiyle,
Barış ve Demokrasi Partisiyle hepsinden bir beklenti içindedirler.
Bizim görevimiz bu beklentiye yanıt vermektir.
Ve Türkiye işçi
sınıfının yiğit önderi Kemal Türkler katledildi.
Biliyorsunuz, 12 Eylül 1980den sonra katledildi. Sayın Yılmaz Tunç
söyledi: Efendim, Türkiyede yargı var. Yargı açığa
çıkarıyor. dedi. Zaten yargı açığa
çıkarmış olsaydı bu faili meçhul bırakılan siyasi
cinayetler olmazdı. Biz, yargının, hele hele o günün
koşullarında nasıl tıkandığını
biliyoruz arkadaşlar ve o olayda, biliyorsunuz, en son Kemal Türkler
davası, zaman aşımı nedeniyle, aradan otuz yıl
geçtikten sonra kapatılmak durumunda kaldı. Şimdi, Sayın
Kemal Türklerin kızı bana bir mektup yazdı. O mektubu okuyorum:
Hükûmetten verdiği sözü tutmasını istiyorum. diyor. Yani bu
kürsüde yapacağım konuşmayı lütfen iletin. diyor. Kendime
yaşayacak ülke arıyorum ancak memleketimi çok sevdiğim için terk
edemiyorum. Sonuçta ölüm bana hiç yabancı değil.
Uğradığımız bu haksızlıklar nedeniyle ölüm
benim için çözümdür. diyor.
Değerli arkadaşlarım, faili
meçhul bırakılan siyasi
cinayetleri araştırmak için komisyon kurulmasına karşı
çıkmanın hiçbir bahanesi olamaz, hiçbir makul gerekçesi olamaz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Öztürk, teşekkür ediyorum.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Bu bizim tarihsel görevimizdir. Burada herhangi bir siyasi
partiyi suçlama veya onu aşağılama veya onu,
karşıymış gibi görüntüye sokmak adına da bu önergenin
getirilmediğini hepimiz biliyoruz.
BAŞKAN
Sayın Öztürk
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Şimdi, Meclis gündeminin tıkanmasından
bahsediyoruz. Ya, bu öneri bir seferde kabul edilseydi bugüne kadar bu gündeme
gelmezdi.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, lütfen
Teşekkür
ediyorum.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) O zaman ben şunu söylüyorum: Bu önergeye gelin kabul
oyu verelim. Eğer, vermediğimiz takdirde 23üncü Dönem bunun
mücadelesini verdik, 24üncü Dönemde de vereceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar) Dışarıda bunun
sömürüsünü yapmayacağız, istismarını
yapmayacağız, bu Meclis kürsüsünde araştırma komisyonu
kurulana kadar bu mücadelemiz devam edecektir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Doğan Kubat,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanlığı
tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan faili meçhul cinayetler hakkında 10/41 esas
numaralı Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin Genel
Kurulun bugünkü birleşiminde yapılmasına dair teklifi
hakkında söz aldım.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce de konuya ilişkin BDP önergesi hakkında
görüşlerimizi ana hatlarıyla ifade ettik. Sayın Grup Başkan
Vekilimiz ve Yılmaz Tunç arkadaşımız da biraz önce
partimizin bu konudaki temel yaklaşımını ortaya koydu.
Yani özetle, biz
bu tür cinayetlerin kime karşı işlenirse işlensin ve kimden
gelirse gelsin, bu tetiği sıkan el her kim ise bulunup yargıya
teslim edilmesi noktasında mutabıkız. Fakat eğer gerçek
amaç bu ise, yani
suçluların yakalanıp adalete teslim edilmesi ise bizi bu sonuca
götürecek etkili yöntemlerin kullanılması lazım. 1993
yılından itibaren
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Suç işleyen kamu görevlisine af çıkarmak gibi
mi?
MEHMET
DOĞAN KUBAT (Devamla) 1993 yılında işlenen bu faili
meçhul cinayetlerden bir son, şubat ayında, mart ayında
işlenen cinayetler oldukça ilgi çekici. 5 Şubat 93te Adnan Kahveci,
yine rahmetli Eşref Bitlis, Uğur Mumcu 24 Ocak 1993te ve rahmetli
Turgut Özal, bir kısmı bunlardan. Sabahattin Aliden beri bu
cinayetleri sıralayabiliriz.
Bu
insanların çalışmalarına şöyle bir göz
attığımız zaman aslında bu faili meçhullerle ilgili
bir kısım ipuçlarını da yakalamış oluruz
düşüncesindeyim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Faili malum olanları yakalamıyorlar.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (Devamla) Doğru, bir kısmı bunların
aslında toplum vicdanında faili malum ama hukuken
ispatlanamadığı veya sanığa
ulaşılamadığı için faili meçhul olarak
adlandırılmış.
Örneğin,
rahmetli Uğur Mumcu 8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Ültimatom
başlıklı bir yazı yazıyor ve burada yakında
yayımlayacağı bir kitaptan bahsediyor. Bu kitabın
içeriğinin de, o dönemdeki terör olaylarının nasıl cereyan
ettiğini, aslında buradaki iş birliğinin ne şekilde
olduğunu ortaya koyacağını ifade ediyor. Çok enteresan, bu
yazıdan hemen sonra, on altı gün sonra, evinin önünde, bir bomba,
arabasına yerleştirilmek suretiyle, karanlık güçlerce
öldürülüyor.
Yine
rahmetli Turgut Özal. Gerçi bu konu şu an itibarıyla bir
soruşturma konusu. Ama toplum vicdanında Acaba burada da bir suikast
var mı? denilerek her zaman bizim vicdanımızı acıtan
bir hadise olmuştur. Eşref Bitlis rahmetlinin özellikle, şehit
edildiği o gün bölgeye giderek terörün sonlandırılması
noktasında çok ciddi çalışmalar yaptığı -bunlar
hep basında yer aldı- yani bu problemin kökten çözülmesi için gayret
sarf eden insanlar olduğu -Turgut Özalın, Eşref Bitlisin-
ortaya çıktı.
Öbür
taraftan, Binbaşı Cem Ersever, eski JİTEM mensubu, emekli
olduktan sonra bir kitap yazarak bildiği gerçekleri
açıklayacağını, hatta bir yayınevi
kuracağını ifade ettikten kısa bir süre sonra şeytan
üçgeni olarak adlandırılan bir yerde kendisi ve 2 kişi
öldürülmüştür.
Bütün
bu olaylara baktığımız zaman, terörün devamından
nemalanan güçlerin aslında bu tetiği
sıktırdığı çok net görülmektedir.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Kim onlar?
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) AKP iktidara gelmek için mi yapıyor diyorsun?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) On senedir bulamadınız mı onları? Neyi
anlatıyorsunuz! Sen şikayet mercisi değilsin.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) AKP terörden nemalanıyor!
VELİ
AĞBABA (Malatya) Allah Allah
Sen iktidar mısın, muhalefet
misin, nesin?
MEHMET
DOĞAN KUBAT (Devamla) Şu anda, 1948 yılında Sabahattin
Alinin bir kayıkçı tarafından öldürülmesi olayının
araştırılması yani altmış üç yıl önce
gerçekleşmiş bir olayı bugün Meclis araştırmasına
konu etmek istenmesi aslında
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Ne anlatıyorsunuz ya! On senedir iktidar biz miyiz ya! Yargıyı
ele geçirdiniz, Anayasa Mahkemesini ele geçirdiniz
VELİ
AĞBABA (Malatya) Faili meçhullerin avukatı sizsiniz, faili
meçhullerin!
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Değiştirin yasaları, bulun!
BAŞKAN
Sayın Akar
MEHMET
DOĞAN KUBAT (Devamla)
bu konunun gerçekten faillerinin mi bulunmak
istendiğinin, yoksa siyasi polemik yapılmasının mı
amaçlandığının da bir göstergesi.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ya, yakaladığınızı
bıraktınız, Hizbullahçılar dışarı
çıktı. Nasıl olacak o iş? Yurt dışına
kaçtılar adamlar!
MEHMET
DOĞAN KUBAT (Devamla) Sabahattin
Ali ve diğer hadiseler
VELİ
AĞBABA (Malatya) Hrant Dink, arkasındaki güçler kim, onun ortaya
çıkarılmasını sağlayın.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) -
Hrant Dink, Danıştay cinayeti, bunlar toplumu
derinden
VELİ
AĞBABA (Malatya) O dönem Hrant Dinki valiliğe çağıran
valiyi ortaya çıkartın. Kim çağırdı, kim tehdit etti?
Onu ortaya çıkarın.
BAŞKAN
Sayın Ağbaba, lütfen
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bu konuda mesafe almak
istiyorsak yani yüksek ses tonuyla konuşmanın ne faydası var?
VELİ
AĞBABA (Malatya) Hâlâ TİB kayıtları vermiyor, TİB,
TİB. Hrant Dinkin katillerinin gerçek görüşmeleri ortaya çıkar.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Yani biz de buradan bağırıp
çağırıp bu Meclisin gündemini işgal edebiliriz, buna hiç
gerek yok.
VELİ
AĞBABA (Malatya) - TİB kayıtları vermiyor. Siz
iktidarsınız, on senedir niye çözmüyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Ağbaba, lütfen müdahil olmayınız.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Bizim amacımız üzüm mü yemek,
bağcıyı mı dövmek? Size şunu söyleyeyim
BAŞKAN
Sayın Kubat, lütfen Genel Kurula hitap edin, konuşmanızı
yapın.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Bir suçun faillerini yakalamak, soruşturmak,
kovuşturma konusu yapmak yargı mercilerinin temel görevidir.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sizin göreviniz ne biliyor musunuz; siz affediyorsunuz,
af, o katilleri affediyorsunuz.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) 2002 yılından bugüne kadar yargı, yapılan
yasal ve anayasal değişikliklerle etkin bir güç hâline
getirilmiştir.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Ne yaptınız? Ne yaptınız?
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) - Demokrasi güçlenmiştir, insan hakları
güçlenmiştir Türkiyede ve kararlı bir siyasi otorite vardır.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Nerede?
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) - Ama bu istikrar ortamından hoşnut olmayan, terörden
beslenenler
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) Yargı sizin bindirilmiş kıtalarınız
hâline getirilmiştir.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) -
bu siyasi istikrarı ortadan kaldırmak için bilinen
klasik yöntemlerine başvurmuş ama amaçlarına
ulaşamamıştır.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Yargı talimat alıyor, polis talimat
alıyor, asker talimat alıyor, hâlâ konuşuyorsunuz.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) Çünkü Danıştay cinayetinde, Hrant Dink
olayında devletin kolluk güçleri etkin bir biçimde çalışarak
faillerini yargı mercilerine teslim etmişlerdir. Zaten
yapılması gereken de budur. Meclis suçluları bulup,
yargılayıp hakkında ceza verecek bir merci değil.
Meclis
araştırmasının konusu Anayasada çok açık, bir konu
hakkında bilgi edinmekten ibaret ve bu araştırma komisyonu dört
ay çalışacak.
İnsan
Hakları Komisyonu
Bakın, demin, Sayın Sezgin Tanrıkulu bu
işleri çok iyi bilir
VELİ
AĞBABA (Malatya) Bakın, Malatyada bir Zirve Yayınevi var,
onlar sizin döneminizde işlendi.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) -
Diyarbakırdaki insan hakları mücadelesinde önde
gelen isimlerden birisidir.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Nefret suçlarının tamamı sizin
döneminizde işlendi. Zirve Yayınevinde kim iktidardaydı? Hrant
Dinkte kim iktidardaydı?
MEHMET DOĞAN
KUBAT (Devamla) - Eğer bu faili meçhuller temel yaşam hakkı, bir
insan hakkı ihlali ise bunun için Meclis İçtüzüğünde bu konuda
kurulmuş olan ihtisas komisyonunun görev alanında esasen
çalışma yapması lazım ve bu komisyon, alt komisyonlarla
daha da derinleştirebilir bu işi. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar) Eğer,
gerçekten bu olayların üzerine gidilmek isteniyorsa, sorumlusu kim olursa
olsun, ister devletin içinde ister devletin dışında her kim
olursa, hangi makama kadar giderse gitsin gerçekten bunun
araştırılması isteniyorsa, bunun temel zemini İnsan
Hakları Komisyonudur ve bu komisyonda bütün siyasi partilerin -biraz önce
söyledim- temsilcileri var. Neden orada somut hadiseleri gündeme getirip de
derinlemesine incelemeyelim, daha geniş bir zaman diliminde
çalışalım, gerekli desteği alalım, çalışma
süresi yeterli olsun, bulalım suçluları, failleri yargıya teslim
edelim. Eğer istenen buysa,
İnsan Hakları Komisyonu çatısı altında bu faaliyetin
yapılması gerekir diye düşünüyorum.
Bu
düşüncelerle, Meclis araştırması açılmasına gerek
olmadığını düşünerek, saygılarımla hepinizi
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Gerek olmadığını
düşünüyorsunuz, bravo!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kubat.
Sayın Vural,
söz talebiniz var, buyurun yerinizden.
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Faili
bulunmamış bazı cinayetlerin, siyasal görüş itibarıyla
sağ-sol ayrımı gözetmeksizin her siyasi görüşe mensup
insanları hedef almış olduğu açık. Tabii, failleri
meçhul kalmak ya da faili malum olanların serbest bırakılması
ya da aklanmaya ya da affa tabi tutulması, adaletin tecellisi
bakımından son derece önemlidir. Ancak bu arayışın
sadece belli bir siyasal görüşe yöneltilmesi, bununla
sınırlı tutulması, böyle bir dar çerçeve içerisine
alınması, sayısız arkadaşını ve ailelerini
bu cinayetlere kurban vermiş Milliyetçi Hareket Partisi tarafından
kabul edilmesi mümkün değildir. Kaldı ki faili meçhulleri
çözeceğini ifade eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
Başbakan Yardımcısının faili meçhul
kalmadığını ifade etmesi, biri dışında faili
meçhul cinayetin kalmadığını söyleyen İçişleri
Bakanlığının bulunduğu bir dönem içerisinde, eğer
böyle başarılı bir netice elde edilmişse, karanlıkta
kalan diğer olayları da aydınlatmak Hükûmetin görevidir.
Bu bakımdan,
Hükûmet bunu aydınlatamıyorsa Türkiye Büyük Millet Meclisinin devreye
girerek bu konuda bir çalışma yapması söz konusu olabilir.
Kaldı ki ailelerini faili meçhul cinayetlerde kurban vermiş insanlara
karşı konuşurken Adalet ve Kalkınma Partisinin verdiği
sözler, bu konuda bir komisyon kurulmasına ilişkin verdiği
sözler ortadayken bu durumda yapılacak iki davranış vardır:
Ya Adalet ve Kalkınma Partisi verdiği sözü tutarak böyle bir
araştırma komisyonunun önünü açacaktır ya da Hükûmet
aydınlatamıyorsa Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuda yasal
çalışmalar yapmak üzere görevi devralmalıdır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.08
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.23
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mustafa HAMARAT (Ordu), Tanju ÖZCAN (Bolu)
------ 0 ------
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin Seçim kısmına
geçiyoruz.
VII.- SEÇİMLER
1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda Açık Bulunan
Üyeliğe Seçim
BAŞKAN Şimdi, Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunda boş bulunan 1 üyelik için 6112 sayılı
Radyo ve Televizyonların Kuruluş, Yayın ve Hizmetleri
Hakkında Kanunun 35inci maddesi gereğince seçim
yapacağız.
Kanunun 35inci maddesi gereğince
Üst Kurulda boş bulunan ve Barış ve Demokrasi Partisi Grubuna
düşen 1 üyelik için 2 aday gösterilmiştir. Adayların adları
oy pusulası şeklinde düzenlenmek suretiyle
bastırılmıştır. Toplantı ve karar yeter
sayısı mevcut olmak şartıyla seçimde aday listesinden en
çok oyu alan aday seçilmiş olacaktır.
Şimdi adayların
adlarını okuyorum:
Doçent Doktor Ahmet
Yıldırım
Abdullah Karahan
Oylamanın ne şekilde
yapılacağını arz ediyorum: Herhangi bir tereddüde mahal
vermemek için, komisyon ve hükûmet sıralarında yer alan kâtip
üyelerden komisyon sırasındaki kâtip üyeler, Adanadan
başlayarak İstanbula kadar -İstanbul dâhil- hükûmet
sırasındaki kâtip üyeler ise İzmirden başlayarak
Zonguldaka kadar -Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekilinin
adını defterden işaretleyecek ve kendisine birer mühürlü oy
pusulasıyla zarf verecektir. Oy pusulası ve zarfı alan
sayın üye, aday listesinden bir adayın isminin
karşısındaki kareyi çarpı işaretiyle
işaretleyecek ve oy pusulasını zarfa koyarak zarfı
Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulmuş olan oy kutusuna
atacaktır.
Aday listesinden
birden fazla adayın işaretlendiği oy pusulaları geçersiz
sayılacaktır. Bu hususlar oy pusulalarında da dipnot olarak
açıkça belirtilmiştir.
Sayın kâtip
üyelerin yerlerini almalarını rica ediyorum.
Şimdi,
oylamanın sayımı ve dökümü için ad çekmek suretiyle 5
kişilik bir tasnif komisyonu tespit edeceğim:
Çorum Milletvekili
Tufan Köse... Burada.
Hasan Hüseyin
Türkoğlu, Osmaniye
Burada.
İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel
Burada.
Bolu Milletvekili
Ali Ercoşkun
Burada.
Ankara
Milletvekili Ahmet İyimaya
Burada.
Tasnif Komisyonuna
seçilen üyeler oylama işlemi bittikten sonra komisyon
sıralarında yerlerini alacaklardır.
Oylamaya Adana
ilinden başlıyoruz.
(Oyların
toplanmasına başlandı)
BAŞKAN
Oyunu kullanmayan sayın milletvekili var mı?
Sayın
milletvekilleri, oy verme işlemi tamamlanmıştır.
Kupalar
kaldırılsın.
Tasnif Komisyonu
üyeleri lütfen yerlerini alsınlar; Çorum Milletvekili Sayın Tufan
Köse, Osmaniye Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu,
İstanbul Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel, Bolu Milletvekili
Sayın Ali Ercoşkun ve Ankara Milletvekili Sayın Ahmet
İyimaya.
(Oyların ayrımı
yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda Barış
ve Demokrasi Partisine düşen (1) üyelik için yapılan seçime 256 üye
katılmış, kullanılan oyların
dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Üye Üye
Üye
Tufan Köse Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Sebahat Tuncel
Çorum Osmaniye İstanbul
Üye Üye
Ali Ercoşkun Ahmet
İyimaya
Bolu Ankara
Doçent Doktor
Ahmet Yıldırım: 126 oy
Abdullah Karahan:
86 oy
Boş : 1
Geçersiz: 43
Toplam : 256
Bu sonuca göre
seçim için gerekli karar yeter sayısı
sağlanamamıştır. Şimdi seçimi yeniden tekrar
edeceğiz.
Tasnif komisyonunu
belirliyoruz.
Vahit Kiler,
Bitlis
Yok.
Birgül Ayman
Güler, İzmir Milletvekili
Yok.
Hüseyin Aygün,
Tunceli Milletvekili
Yok.
Kemal Ekinci,
Bursa Milletvekili
Burada.
Akif Çağatay
Kılıç, Samsun Milletvekili
Yok
Zelkif Kazdal,
Ankara Milletvekili
Yok.
Sebahattin
Karakelle, Erzincan Milletvekili
Yok.
Fehmi Küpçü, Bolu
Milletvekili
Burada.
Bedrettin
Yıldırım, Bursa Milletvekili
Yok.
Semiha Öyüş,
Aydın Milletvekili
Yok.
Fevai Arslan,
Düzce Milletvekili
Yok.
Münir Kutluata,
Sakarya Milletvekili
Yok.
Ruhi Açıkgöz,
Aksaray Milletvekili
Yok.
Mahmut Mücahit
Fındıklı, Malatya Milletvekili
Burada.
Ruhsar Demirel,
Eskişehir Milletvekili
Sayın Fevai
Arslan
Burada.
Gönül Bekin
Şahkulubey, Mardin Milletvekili
Yok.
Mehmet Şevki
Kulkuloğlu, Kayseri Milletvekili
Yok.
Mehmet Volkan
Canalioğlu, Trabzon Milletvekili
Yok.
Mihrimah Belma
Satır, İstanbul Milletvekili
Burada.
Sayın
Satır, buyurun.
Tasnif Komisyonuna
seçilen üyeler oylama işlemi bittikten sonra komisyon
sıralarında yerlerini alacaklar.
Oylama
işlemine Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların
toplanmasına başlandı)
BAŞKAN
Oyunu kullanmayan sayın milletvekili var mı?
Oy verme
işlemi tamamlanmıştır.
Lütfen,
kupaları kaldıralım.
Tasnif Komisyonu
üyeleri lütfen yerlerini alsınlar: Bursa Milletvekili Sayın Kemal
Ekinci, Bolu Milletvekili Sayın Fehmi Küpçü, Malatya Milletvekili
Sayın Mahmut Mücahit Fındıklı, Düzce Milletvekili
Sayın Fevai Arslan ve İstanbul Milletvekili Sayın Mihrimah Belma
Satır.
(Oyların ayrımı
yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boş bulunan
(1) üyelik için yapılan seçime ilişkin Tasnif Komisyonu
tutanağı gelmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunda Barış ve Demokrasi Partisi Grubuna
düşen (1) üyelik için yapılan ikinci seçime 245 üye
katılmış, kullanılan oyların
dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz
olunur.
Üye Üye
Üye
Kemal Ekinci Fehmi
Küpçü Mahmut
Mücahit Fındıklı
Bursa Bolu Malatya
Üye Üye
Fevai Arslan Mihrimah
Belma Satır
Düzce İstanbul
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu aday listesi:
Doçent Doktor
Ahmet Yıldırım: 191 oy
Abdullah Karahan:
20 oy
Geçersiz : 34
Toplam : 245
BAŞKAN Buna göre, Doçent Doktor Ahmet
Yıldırım, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliğine
seçilmiştir. Hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri, birleşime bir saat ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
19.43
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
------ 0 ------
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16ncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Çok
Taraflı Yatırım Garanti Kuruluşu Sözleşmesinin
Maddelerinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Çok Taraflı Yatırım Garanti
Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/467)
(S. Sayısı: 40)(x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Dünkü birleşimde 1inci madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi on dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Dün sisteme giren, söz talep eden
sayın milletvekilleri: Sayın Çalık, Sayın Özgündüz,
Sayın Baydar, Sayın Köse -tekrar sisteme girmelerini rica ediyorum-
Sayın Bayraktutan, Sayın Özel, Sayın İşler, Sayın
Can, Sayın Turan, Sayın Işık, Sayın Selamoğlu,
Sayın Türkkan, Sayın Oğan, Sayın Bulut, Sayın Öztürk,
Sayın K. Yılmaz, Sayın S. Yılmaz, Sayın Susam,
Sayın Erdoğan, Sayın Erdem, Sayın Ayhan ve Sayın
Çirkin.
Sayın Çalık
Yok.
Sayın Özgündüz
Sayın Baydar
Sayın Köse
Sayın Bayraktutan
Sayın Özel
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın
Başkan, aracılığınızla Hükûmete soruyu sormak
istiyorum: MIGA ülkemizde yatırımlara garanti vermeden önce
Hükûmetimizden onay almakta mıdır?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın İşler
Sayın Can
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Sayın Başkanım, Sayın Bakanımıza soru sormak
istiyorum.
MIGA ile Kalkınma
Ajansını karşılaştırabilir miyiz? Özellikle Türk
yatırımcıları açısından Kalkınma Ajansı
MIGAnın yerini doldurabilir mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Turan
Sayın Işık
Sayın Selamoğlu
Sayın Türkkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, MIGAnın garanti kapsamında olan Türkiyedeki
yatırımlar arasında İsrail
yatırımlarının tutarı ne kadardır?
Bunun dışında, daha önce
Türkiye ile Suriye arasında yapılan anlaşmalarda
karşılıklı yatırım programı içinde yer alan,
MIGAnın da kapsamında olan herhangi bir anlaşma olmuş
mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Oğan
Sayın Bulut
Sayın Öztürk
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) Sayın Başkanım, dün akşam konuşan bir
sayın milletvekili, Meclisin adabına, edebine uygun olmayacak
tavır içerisinde âdeta burada bir cacık yapmaya
kalkıştı. Kendi tavrının buraya
yakışmayacağını ifade etmek için söz istemiştim
ama ilerleyen zaman içerisinde kendisinden bir cacık
olmayacağını görünce sözümden vazgeçmiştim.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, lütfen, konuyla ilgili soru soralım.
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) Saygılarımla bildiririm.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
K. Yılmaz...
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, teşekkürler.
Sayın
Bakan, MIGA garantisi kapsamında ülkemize getirilecek olan
yatırımların sektörel dağılımı konusunda
bilgi verebilir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
S. Yılmaz...
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Adana
ilimizin Pozantı, Karaisalı, Feke, Saimbeyli, Tufanbeyli gibi
ilçeleri, 890 ilçe içerisinde geri kalmışlık açısından
600üncü ve 700üncü sıralardadır. Bu bölgelerimiz de özellikle
tıbbi ve aromatik bitkiler açısından çok zengindir. Kekik,
biberiye, defne, keçiboynuzu, sedir mantarı gibi tıbbi ve aromatik
bitkilerin günümüzde yükselen değer olduğu düşünülürse buradaki
yatırımcının önünü açmayı düşünüyor musunuz veya
desteklemeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Susam...
Son
konuşmacı, buyurun.
MEHMET
ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum:
MIGA, uluslararası finans çevrelerinin gelişmekte olan ülkelerdeki
yaptıkları yatırımların bir sigorta şirketi. Bu
sigorta şirketi, o ülkelerde finans yatırımları
karşısında düştükleri sıkıntıyı
karşılamaya yönelik. Bizim de çeşitli
yatırımlarımız var. Son Arap baharıyla bizim
yatırımlarımız olan Kuzey Afrika ve Orta Doğu
ülkelerinde bizim yatırımcımızın kaybı ne
olmuştur? MIGAdan bu
noktada bir değerlendirme, bir katkı aldık mı?
Aldıysak ne kadardır? Bunlarla ilgili bilgileri rica ediyorum.
Saygılar.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Susam.
Sayın Bakan,
buyurun.
Beş dakika
süreniz var Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli Başkanım, teşekkür
ediyorum.
MIGAnın
yatırımlara garanti vermeden önce onay alıp almamakta
olduğuyla ilişkili bir soru var. Evet, MIGA bu yatırımlara
garanti verirken onay almaktadır. Kuruluş sözleşmesinin 15inci
maddesinde, garanti sözleşmesini sonuçlandırmadan önce ev sahibi
ülkenin garanti verilmesini onaylaması hususu hükme
bağlanmıştır. Bahse konu madde uyarınca, ülkemizdeki
proje onaylarına ilişkin olarak takip edilecek mekanizma 4 Ekim 1990
tarihli mektup ile belirlenmiştir. Ancak değişen mevzuat,
bugünkü ihtiyaçlar çerçevesinde söz konusu mektubun yenilenmesi
çalışmaları da hâlihazırda yürütülmektedir.
Kalkınma
ajanslarından farkı nedir? Karşılaştırma açısından
bir soru sorulmuştu. MIGAnın kalkınma ajanslarından
farkı, bir sigorta kurumu gibi çalışması ana
farkıdır. Bunu fark olarak ifade edebilirim.
Bir diğer
soruda sektörel dağılım açısından bilgi verilmesi
istendi. Özellikle altyapı projeleri, enerji projeleri ve
ulaştırma projeleri sektörel dağılım
açısından önde gelen projelerdir.
Bu, Kuzey Afrika,
Orta Doğudaki yatırımcılarla ilgili MIGAnın şu
ana kadar herhangi bir garantisi olmuş mudur? Bu ülkelerle ilgili
verilmiş bir garanti yok. 2011 mali yılında Iraktaki Türk
yatırımlarına garanti verilmiş durumda. Ancak bu Arap
baharından sonra, biraz önce ifade ettiğim gibi, henüz
gerçekleşmiş bir garanti sözleşmesi de bulunmamaktadır.
Bu, Adana ilimizin
ilçeleriyle ilgili olarak, kalkınma sıralamasında nispeten geri
kalmış ilçelerle ilgili olarak tıbbi ve aromatik bitkilerle
ilgili bir soru soruldu. Diğer sorular biraz teknik destek
aldığım sorulardı ama bu tabii, benim konum. Onun için bu
soruya özellikle teşekkür ediyorum. Bu konuda hangi yatırımcının
bir düşüncesi varsa lütfen doğrudan Bakanlığımızla,
benimle ilişki kurmasını sağlayalım. Şöyle bir
şey yapıyoruz: Aslında ilaç geliştirme hakikaten oldukça
zor bir süreçtir. Hani bitkiniz vardır ama ilacı yine siz geliştiremeyebilirsiniz.
Bunun bilimsel altyapısının oluşması lazım,
üniversitelerin ve endüstrinin sürecin içine girmesi lazım. Son
yaptığımız kanun hükmünde kararnameyle özellikle yüksek
teknoloji ya da yüksek teknik bilgi gerektiren hususlarda ofset
anlaşmalarla Türkiyede üretimi kolaylaştıracak birtakım
düzenlemeler getirdik. Dolayısıyla Adana ilimizin bu ilçelerinin
kalkınması açısından destek olabilirsek büyük mutluluk
duyarız. Değerli milletvekilimiz, lütfen bizimle daha detaylı
görüşme için irtibat kursun, başımız üstüne, meseleyi
çalışalım.
MIGA
kapsamında -bir diğer soruya cevap veriyorum- İsraille herhangi
bir iş birliğimiz yoktur. Ne kadardır İsraille ilgili
yatırımlar? diye bir soru sorulmuştu. Herhangi bir iş
birliğimiz yoktur.
Zannediyorum,
soruların hepsine cevap vermiş olduk.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Suriye vardı.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) Suriyeyle de herhangi bir iş birliğimiz
yok.
Çok teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ayşe Nedret Akova,
Balıkesir Milletvekili.
Sayın Akova, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYŞE NEDRET AKOVA
(Balıkesir) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; dünyanın birçok ülkesinden önce seçme ve seçilme
hakkını, uygarca yaşama bilincini veren, çağ dışılıktan
kurtaran, cumhuriyetimizi kuran Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk sayesinde
bu Mecliste yer alan bir kadın olmanın onurunu yaşayarak Atatürk
ve İsmet İnönüyü saygıyla ve minnetle anıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
İsmet Paşa Ulusal
Kurtuluş Savaşı kahramanlarından olup, savaşın
zor şartlarında da olsa bu ülkenin çocuklarını babasız
bırakmamıştır. İnönü, çok partili hayata geçmemizi
sağlayarak demokrasinin önünü açmıştır. Türkiye'nin
geçmişinde Millî Şef faşizmi hiç olmamıştır,
ancak dün iktidar çoğunluğuna dayanarak, uygulamalarda görüldüğü
gibi denetim yetkisi askıya alınarak, elimizden alınarak darbe
yapılmıştır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Yine kanun hükmünde kararnamelerle
BAŞKAN Sayın Akova, bu konu
dünde kaldı, yani lütfen maddeye gelelim.
Buyurun.
AYŞE NEDRET AKOVA (Devamla)
Bitiriyorum efendim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi baypas
edilmektedir, hukuk çiğnenmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
uluslararası yabancı sermaye yatırımları, ülkemiz
ekonomisinin büyümesi ve kalkınması açısından çok
önemlidir. Yabancı sermaye yatırımlarını çekebilmek
için, birçok teşvikin yanı sıra ülkemizin politik riskinin az
olması gereklidir.
Geçmişe
baktığımızda, ülkemize gelen yabancı sermaye
yatırımları yeni baştan bir sanayi sektörüne
yatırım yapmak için değil, var olan bir kuruluşu almak için
olmuştur. Ya bir bankamız satılmıştır ya bir
önemli kamu kuruluşumuz satılmıştır ya da Türk Telekom
gibi önemli bir kamu kuruluşumuz altı yıllık toplam ciro
değerine satılmıştır. Önemli olan, yabancı
yatırımın ülkemize yeni bir teknoloji getirmesi, yeni bir
fabrika kurması, sıfırdan ülkemizde katma değer
yaratmasıdır. Şimdi ülkemizde yabancı sermaye
yatırımlarına garanti sağlamak için Çok Taraflı
Yatırım Garanti Kuruluşu Sözleşmesinin maddelerinde
değişiklik yapılması için kanun tasarısı
gündemimizde.
Çok Taraflı
Yatırım Garanti Kuruluşu ülkemizdeki yabancı sermaye
yatırımlarına garanti sağlamaktadır ancak
baktığımızda, 1991 yılından bu yana, yirmi
yılda toplam 1 milyar 200 milyon dolar garanti
sağlanmıştır yani yıl başına ortalama
düşen garanti miktarı 60 milyon dolardır. Yılda 60 milyon
dolarlık garantinin ülkemiz kalkınmasına faydası ne
olabilir? Bir de siz düşünün. Bu sözleşmede yapılacak
değişme acaba garanti sağlanacak yabancı sermaye
miktarını yüzde 100 artırır mı? Diyelim ki, yüzde 100
artırdı yani yılda 120 milyon dolarlık garanti
sağlanmasının ülkemiz ekonomisine katkısı çok mu büyük
olacaktır? Bunları düşünmekte fayda vardır. Demek ki,
ülkemize yabancı sermaye yatırımı çekebilmek için daha
ciddi düzenlemelere gerek vardır.
Değerli
milletvekilleri, yabancı sermaye çekmede en önemli faktör ise politik
riski azaltmaktır. Politik riski azaltmak için
komşularımızla sürekli çatışmacı bir unsurla, iç
politikaya yönelik söylemlerle politika izlemeyi bırakmamız
lazımdır, dünyanın terörist olarak kabul ettiği
kişilerle görüşülmemesi lazımdır, uluslararası
politikada şov yapmayı bırakmak lazımdır. Politik risk
unsurunu sıfırlamak için daha uzlaşmacı bir politika
izlemek zorunludur.
Çok değerli
milletvekilleri, hangi partiden olursa olsun biz siyasetçiler temel
prensiplerde anlaşıp politik icra için ortak bir paydaya
rahatlıkla ulaşabiliriz. Her türlü teröre ve şiddete
karşı çıkmak, eşitsizlik ve adaletsizliklere Dur demek,
her adımda demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne göre
hareket etmek, bireysel özgürlükleri artırıcı bir şekilde
herkesi kapsayan bir anayasayı vücuda getirmek, demokratik kurum ve
kuralları yozlaştırmaktan kaçınmak, demokratik hak ve
özgürlüklerin demokrasiyi yok etmek için kullanılmayacağında
anlaşmak, tutukluluk sürelerinin cezaya dönüşmemesi için belirli
kişilere gösterilen adaletin herkese gösterilmesi ortak paydamız
olduktan sonra ülkemizi olması gereken çağdaş,
gelişmiş medeniyetler seviyesine rahatlıkla getirebiliriz.
İnsan
hakları ihlalinde, cinsiyet temelinde en önemli haksızlık
kadına yönelik uygulanmaktadır. Kadının en temel hakkı
olan yaşam hakkının elinden alınmak istenmesi ve insanca
yaşamasının önüne engeller çıkartılması acilen
çözüm üretilmesi gereken bir alandır.
Kadına
yönelik aile içi şiddetin yanı sıra, çalışma
hayatında işe alınma, terfi ve ücretlerde uygulanan
eşitsizlikler, gelir ve eğitim düzeyi fark etmeksizin farklı
toplumlarda ve kültürlerde yaşayan kadınların ortak sorunudur.
Kadın-Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunda kadın haklarının
korunması ve geliştirilmesi, kadın erkek eşitliğinin
sağlanılmasına yönelik gerekli düzenlemeler,
çalışmalar devam etmektedir.
Kadın ve Aile
Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun Tasarı üzerinde
çalışılmaktadır. Öncelikle, en temel insan hakkı olan
yaşam hakkının korunması, ülkemizde kadın
cinayetlerinin son bulması ve devletin şiddeti önleme, şiddete
uğrayanı çok yönlü koruması amaçlanmıştır. Ortak
akıl ve irademiz bu kanunun hızlı bir şekilde
yasalaşmasını sağlayacak bir uzlaşma zemini yaratmak
zorundadır. En kısa zamanda kadın ve aile bireylerine yönelik
şiddetin engellenmesi için gerekli yasal düzenlemenin yapılması
ortak temennimizdir.
Çok değerli
milletvekilleri, Balıkesir ilimizde ve körfezimizde zeytin hasat dönemi
başlamıştır. Ülkemizdeki zeytin ağaçlarının
yüzde 10,5i Balıkesir ilimiz sınırları içerisindedir.
Yağlık zeytin üretiminde de ilimiz birinci sıradadır. Bu
yüzden, zeytinyağı tanıtımı, tüketiminin
artırılması, iç ve dış pazarının
genişletilmesine devlet desteği bizim için çok önemlidir. Zirai ilaçların,
gübrenin ve mazot fiyatlarının çok sık ve yüksek oranlı
artışları zeytin üreticisini zor durumda
bırakmaktadır. Ürün destek prim sisteminin telafi edici değil,
planlayıcı ve üretim kalitesini artırıcı bir
işlev yerine getirmesi gerekir. Ürünün kilogram başına ödenen
destek primi, üretim maliyetlerinde ve enflasyondaki artış dikkate
alınarak artırılmalıdır. 1998 yılında
zeytinyağına verilen 40 sent prim, artan enflasyona rağmen, 2009
yılında 15 sent, 2010 yılında 30 sent olan
zeytinyağı primi nedeniyle üreticiler, çocuklarını
zeytinliklerini satarak evlendirmekte, iş yerlerini yine zeytinlik satarak
açabilmektedir. Destekleme primi enflasyon oranında
artırılmadığından zeytin üreticisi çok mağdur
durumdadır. Bu destek yıllar içerisinde inişli
çıkışlı bir seyir izlemiştir. 2011 ve 2012 dönemi için
verilecek 50 sentlik destekleme primi de yetersizdir. Avrupa ülkelerinde
verilen devlet desteği 2 Türk lirası civarındadır.
Balıkesirde kırsal kesimde
yaşayan nüfus Türkiye ortalamasının üzerindedir.
Dolayısıyla Çiftçi Mallarını Koruma Kanununda
değişiklik yapılarak çiftçi malları koruma
başkanına aylık ücret ile koruma ve ihtiyar heyeti
azalarının görevlerini daha iyi yapmaları için huzur hakkı
ödenmesinin sağlanmasına katkıda bulunmanızı
istiyorum. 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması
Hakkında Kanun 1941 tarihinde çıkarılmıştır. Bu
Kanun, günümüz sosyoekonomik şartlarında çiftçilerimizin
ihtiyaçlarının karşılanması hususunda yetersiz
kalmaktadır. 4081 sayılı Kanunun 9uncu maddesine göre murakabe
heyeti ile koruma ihtiyar meclisleri azalarına bu kanuna tevfikan
yapılacak hizmet ve muamelelerden dolayı koruma
sandığından hiçbir ücret ve masraf verilmez. Günümüz sosyoekonomik
şartlarında herhangi bir işte çalışana emeğinin
karşılığında ücret vermeksizin
çalıştırmak mümkün olmamaktadır. Kişinin
emeği karşılığında ücret alması da
Anayasamız tarafından koruma altına
alınmıştır. Murakabe heyetinin bir kısmı devlet
memurlarından seçilirken diğer 5 üye hiçbir ücret almayan koruma ve
ihtiyar meclisleri azalarından oluşmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE
NEDRET AKOVA (Devamla) Bu nedenle, çok teşekkür ediyorum efendim,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akova.
Madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan.
Buyurun
Sayın Türkkan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; MIGA kapsamında garanti altına alınan
Türkiyede ve Türkiye dışındaki yabancı
yatırımlarla alakalı olarak söz almış bulunuyorum.
Türkiyede
yatırım yapmanın cezalandırıldığı bir
düzende yabancıların Türkiyede yatırım yapmasını
beklemek kadar akılsız bir iş yok.
(AK
PARTİ sıralarından Sanayici misiniz? sesi)
Evet.
Ben sanayiciyim.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Tabloya bakarsanız görürsünüz.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Ben sanayiciyim, size bir şeyler
anlatacağım. Türkiyede dünyanın kullandığı
enerji fiyatının 3 katı maliyette enerji kullanıyoruz;
petrol de böyle, elektrik de böyle, doğal gaz da böyle.
MEHMET
ERDOĞAN (Adıyaman) Hâlen sanayici misiniz?
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen müdahale etmeyin.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Bakın, ben bir şey söyleyeyim mi, buradan bir laf
söylerim yerinizden kalkamazsınız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Ciddi söylüyorum. İşin o
kısmı da var.
BAŞKAN
Sayın Türkkan, siz de istirham ediyorum söylemeyin lütfen.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Terkimde tutuyorum söylemiyorum. İşin o
kısmı da var, haberiniz olsun.
Türkiyede
yatırım yapmak için Türk sanayicisinin dahi cesaret edemediği
bir dönemde yabancıların yatırım yapmasını
beklemek çok akıllı bir iş değil. Sebebi şu,
bakın: Türkiye, en son geçen gün size okuduğum gibi, sürdürülebilir
ekonomideki istikrar meselesinde sıkıntılı. Wall Streetde yayınlanan bir
makalede Türkiye bu konuda en riskli ülkeler arasında gösteriliyor. Bu
durumda, yabancı ülkelerle, komşu ülkelerimizle sıfır sorun
politikası üreteceğiz diye başlayıp sırf sorun
politikalarının hüküm sürdüğü bu bölgede, politik risklerin bu
kadar çok olduğu bir bölgede kalkıp Türkiyede yatırım
yapacak yabancı bulamazsınız. Kimi bulursunuz bilir misiniz?
Ancak Telekom'u verdiğiniz Hariri ailesi gibi bir dost aileyi bulursunuz,
bir devletin değerini peşkeş çekersiniz. Onun ismi
yatırım olmaz, o başka bir şey. Yatırım,
doğrudan yatırımla ifade edilebilir. Türkiyede hiç duydunuz mu
siz; gelmiş arazi almış, efendime söyleyelim, makinelerini getirmiş,
istihdam yaratacak? Hayır. Ancak Şeker Kanununda olduğu gibi,
Cargilli Türkiyedeki bir yabancı şirketle ortak yapıp
nişasta bazlı şeker konusunda Türk insanını
zehirleyen, Türk insanının ömrünü kısaltan, dünyada
kullanılmayan bu maddenin Türkiyede daha çok
kullanılmasını temin eden yatırımların önünü
açarsınız. Başka türlü Türkiye yatırımın
olduğu bir ülke olmaktan çıkar.
Ben biraz evvel
Suriye ve İsraille ilgili sormuştum, Libya ile ilgili de sormak
istiyorum. Libyada Türk yatırımları yaklaşık 25
milyar dolar. Bu politik riskleri garanti altına alan bu MIGAdaki kapsam
var mıdır Libyadaki yatırımlarımızda? 25 milyar
dolarımız heba mı oldu? Yani, Libyada farklı bir sistem
geldi, demokrasi getireceğiz diye Kaddafinin aşağıya
indirilmesine katkıda bulunduk, demokrasinin hiç
konuşulmayacağı bir sistem geldi.
Komşularımızın ciddi düşmanı hâline geldik:
Bakın, Suriye yavaş yavaş dikiliyor. Rusyayı ikna
etmiş, Çini ikna etmiş, İngiltere üzerinden Avrupa Birliği
ülkelerini de ikna ediyor. Suriyeye karşı yaptırım gücümüz
bizim sadece Suriyeyle kötü ilişkileri sürdürebilen bir ülke hâline
geldik; düne kadar kardeş, bugün kalleş bir ülke konumuna geldik. Bu
sistemde, siz, yabancılar karşısında, yabancı
ülkelerdeki yatırımlarımızın yoğun olduğu
Libyada dahi bu konuda garanti kapsamında olmaması, bu
sözleşmenin, bu garanti fonunun Türkiyenin çok lehine
olmadığına dair de bir gösterge. Almanyadaki,
İngilteredeki bir yatırımın Türk yatırımı
ne kadar bilmiyorum ama- çok böyle bir politik risklere karşı garanti
ihtiyacı yok, ama Libyadakinin var. Eğer bundan
faydalanamıyorsak, bu sözleşmede, bu tasarıyla önümüze gelen bu
garanti fonunun bize çok bir katkısı olmadığını
düşünüyorum.
Biraz evvel
Sanayici misiniz? diye soran arkadaşıma söylüyorum; evet, ben
sanayiciyim, sanayicilik yapmaya çalışıyorum, devri
iktidarınızda çok zor bir iş yapıyorum.
Türk köylüsüne
diyorsunuz ki siz; yahu dünyada buğdayın fiyatı bu kadar, sen
hâlâ bu kadara bize buğday satmak istiyorsun. Siz adama mazotu
dünyanın üç katı fiyatına veriyorsunuz, tohumu dünyanın üç
katı fiyatına veriyorsunuz, gübreyi hakeza, sonra diyorsunuz ki; ya
dünyada buğdayın fiyatı bu kadar, sen niye bu kadara
satıyorsun? Ayçiçeği hakeza, Türkiyede yeni yeni ekilmeye
başlanılan kanola, soya hakeza. Bu durumda, o şartlar
altında sanayicilik yapmaya çalışan bir kardeşinizim. 2007
yılında da aday oldum, seçilemedim. 2007ye on iki gün kala vergi
müfettişlerinin gadrine uğrayıp, çok ciddi rakamlarda, benim
boyumu aşan rakamlarda da vergi cezalarına gark olmuş bir
sanayiciyim. Bir tek faturasız malım yakalandı, o da Kemal
Unakıtanın oğlu Abdullah Unakıtanın
aldığı 4 milyar liralık eski parayla bir mal
alışverişi vardı, sadece o kadar. Yani, Kemal
Unakıtanın oğlunun aldığı, onların
kaybettiği bir fatura çıktı karşıma; ben de, bu
faturanın sahibi Sayın Kemal Unakıtanın oğlu Abdullah
Unakıtan dedim. Şu anda aranızda yok, tu kaka yaptınız
biliyorum, ittiniz, attınız, tanımıyorsunuz.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Lütfü Bey, usulsüzlük cezası mı yediniz? Az
önce söylediniz.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Efendime söyleyeyim, usulsüzlük değil, vergi cezası,
vergi tarh cezası.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Vergi kaçakçılığı mı?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Hayır efendim, hayır!
BAŞKAN
Sayın Türkkan lütfen karşılıklı
konuşmayalım. Genel Kurula hitap eder misiniz Sayın Türkkan.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Siz kendiniz söylediniz.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Sizin öyle bir incelemeden haberiniz var mıydı, siz
Kocaeli milletvekilisiniz.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Mahkeme sonucu
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Yok efendim, ben onlardan beraat ettim. Hepsini mahkemede
affettirdim, yanlış yapmam ben.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Cezaları mahkemeye niye götürmediniz?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Mahkemeye götürdüm ama böyle bir zulüm yapan
iktidarsınız, onu anlatmaya çalışıyorum.
Sanayiciye zulüm
yapıyorsunuz, yatırımcıya zulüm yapıyorsunuz,
arkasından gelip Türkiyede niye yatırım
yapamayacaksınız?.. Var mı öyle bir şey ya! Hemşire
olacak kıza Git, AKPye üye ol, ondan sonra gel seni işe
başlatalım. diyorsun. Adam benzin istasyonunda pompacı olacak,
Yahu bunun sahibi AKPli, git, oradan bir AKPye üye ol. denilen, böyle bir
devirde yaşıyoruz arkadaşlar. Hani tek parti iktidarı var
ya Faşist iktidar dediğiniz, o dönemi geçtiniz, faşizm sizin
karşınızda çok masum kalıyor, haberiniz olsun.
Hepinize
saygılar sunuyorum. Hayırlı akşamlar diliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Türkkan.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Levent Gök, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın
Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
yaptığım bir basın toplantısıyla kamuoyuna
duyurduğum bir konuyla ilgili sizleri bilgilendirmek için söz
almış bulunuyorum. Hepimiz açısından önemli olduğunu
düşündüğüm bir konudur.
Bundan bir müddet
önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verdiğim bir soru önergesinde milletvekillerinin ve bağlı
personelinin kullandığı bilgisayarların denetimlerinin
nasıl olduğunu, log kayıtlarının tutulup
tutulmadığı ve bunların denetleme işlemlerinin
nasıl yöntemle yapıldığı konusunda bir soru önergesi
vermiştim, yapılan ihalenin yöntemi ve kime yapıldığı
konusunda da bilgiler istemiştim. Bir müddet önce Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığından sorduğum soru önergesine
verilen cevabı bilgilerinize sunuyorum ve sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, gerçekten gelen cevap kullandığımız
bilgisayarların güvenliği ve milletvekillerinin çalışma
faaliyetlerini ilgilendiren konularda gizliliğin kalmadığı
konusundaki kuşkumuzu ne yazık ki teyit eden bir cevap
tarafımıza sunulmuştur. Şu görmüş olduğunuz
yazılı cevapta belirtildiği üzere Meclisimizdeki tüm bilgisayarlara,
hepinizin, şahıslarınızın, personelinizin
kullandığı tüm bilgisayar kayıtlarına, loglara, yani
hangi siteye girerseniz girin, hangi konuda araştırma yaparsanız
yapın Bilgi İşlem Müdürlüğü görevlisinin
erişebildiği konusunda bana cevap verilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, takdir edersiniz ki, hepimiz değişik konularda
araştırmalar yapıyoruz, soru önergeleri veriyoruz, kanun
teklifleri hazırlıyoruz. Doğaldır ki, her milletvekilinin
yaptığı çalışmanın da bir gizliliği
olmalıdır ve bu gizliliğin de özellikle milletvekillerinin
yasama faaliyetlerine ilişkin olanlarında çok özel bir durumu
olduğu tartışmasızdır. Meclis personelindeki bir
görevlinin buna erişebilmesini kabul etmek olanaklı değildir. Bu
ben olabilirim, siz olabilirsiniz ama şu andaki uygulamada kullanılan
bütün bilgisayarlara Meclisimizin Bilgi İşlem Müdürlüğünde
görevli bir arkadaşımız erişebilmektedir. Böyle bir konu
bence çok hassastır ve hepimizin ortak tavır almasını
gerektiren bir konudur. Hepimizin çalışmalarının
gizliliğinin sağlanması, örneğin,
yaptığınız çalışmaların akıbetinin
sorgulanmaması, bu çalışmalara
Biz şimdi bilmiyoruz, Bilgi
İşlem Müdürlüğündeki görevli ne yapıyor bu erişimi yaparak?
Bu çalışmaları kime bildiriyor? Nerede depoluyor, nerede
kullanacak? Bir kere bunu bilme hakkımız vardır.
Bu önemli bilgiyi
sizinle paylaşmak istiyorum. Milletvekillerimiz çalışma yaparken
şu anda kendilerine tahsis edilen bilgisayarları bence bu uygulama
durdurulana kadar kullanmamalıdır.
Diğer
sorduğum sorulara yine Meclis Başkanlığımız aynen
şu cevabı bana vermiştir: Siyasi parti gruplarını ve
milletvekillerini sistem dışında bırakacak bir
çalışma yapılmaktadır. Çalışmaların
bitiminde dikkat edin değerli arkadaşlarım- siyasi parti grupları
ve milletvekilleri ayrı hak ve özgürlüklere sahip olacaktır.
Şimdi
bu cümleyi tersten okuduğumuz takdirde, tüm milletvekillerimizin şu
anda haklarının ve özgürlüklerinin
sınırlandırıldığı kabul edilmektedir. Bu,
Meclis Başkanlığımızın yazılı
cevabıdır değerli arkadaşlarım.
Değerli
milletvekilleri, burada bence derhâl Meclis Başkanımız soruna el
koymalıdır. Bilgisayarla yapılacak çalışma çok uzun
sürecek bir çalışma olamaz. Bu sistem derhâl
kaldırılmalıdır ve milletvekillerinin özgürce kendilerini
ifade edebilecekleri, çalışabilecekleri ortam sağlanmalıdır,
aksi takdirde bu şekildeki yapılan bir denetim tüm
çalışmalarımızın gizliliğini ortadan
kaldırmaktadır.
Bu nedenle
söz almış bulunuyorum ve Meclis Başkanımızı da bu
konuda acilen göreve davet ediyorum, hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
Madde
üzerinde şahsı adına söz isteyen Ali Rıza Alaboyun, Aksaray
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Alaboyun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ
RIZA ALABOYUN (Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
40 sıra sayılı Çok Taraflı Yatırım Garanti
Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının 2nci maddesi hakkında şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz kalkınma hamlesini gerçekleştirebilmek için
gerek yurt içi sermayesini gerekse yabancı sermayeyi harekete geçirmek
yönünde uzun yıllar çaba sarf etmektedir. Yabancı sermayeyi ülkemize
çekme bağlamında Türkiye 1988 yılında kısa adı
MIGA olan Dünya Bankası grubu içerisinde kurulan Çok Taraflı
Yatırım Garanti Kuruluşuna üye olmuştur.
Bu
kuruluşun amacı, tüm dünyada olduğu gibi Türkiyede de
yatırım yapacak yabancı yatırımcıları
politik risklere karşı korumayı amaçlamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde yaşanan krizler sonrası 2002
yılında tek başına iktidara gelen AK PARTİ ve
Sayın Başbakanımızın kararlı ve vizyoner
liderliği ile yerli ve yabancı yatırımcılara yeniden
güven gelmiştir. Ülkemizin politik riskleri büyük ölçüde ortadan
kalkmıştır.
Türkiye, genç ve
dinamik nüfusu, güçlü ekonomisi, siyasi istikrarı nedeniyle
yatırımcıların önünü görebildiği bir ülke hâline
gelmiştir. 2008 yılı sonunda patlak veren Avrupa Birliği ve
Amerika Birleşik Devletlerindeki global finansal krize rağmen
Türkiye, güçlü finansal yapısı nedeniyle bankacılıkla
Avrupada en sağlam yapıya sahip ülke konumundadır. Böylesine
bir kriz ortamında bile Türkiye yabancı sermayeyi çekmeye devam
etmiştir. Yabancı yatırımcıların
ağırlıklı olarak Avrupadan gelmesi bu açıdan
ayrıca bir önem arz etmektedir.
2002
yılında ülkemizde faaliyet gösteren yabancı sermayeli
şirketlerin sayısı 5.600ler civarında iken bu rakam 2010
yılı sonunda 25.800lere ulaşmıştır. Yabancı
sermayenin ağırlıklı olarak, enerji, finansman, imalat
başta olmak üzere her alanda yatırım
yaptığını, bilgi birikimini ve teknolojisini ülkemize
getirdiğini görmekteyiz. İktidarımız döneminde,
yatırım ortamının iyileştirilmesi, Avrupa
Birliğinde müzakere sürecinin alınması, demokratikleşme
yolunda atılan olumlu adımlar, kurumsallaşma ve hukukun
üstünlüğünün ön plana çıkması kendi
yatırımcılarımıza olduğu kadar yabancı
yatırımcılar için de bir güvence
sağlamıştır.
Ülkeler,
kalkınmaları için kendi iç kaynaklarını harekete geçirmenin
yanında yabancı sermayenin yatırım yapması büyük önem
arz etmektedir. Globalleşme ile ticari sınırların
kalktığı, ülkelerin sermaye, teknoloji, bilgi birikimi ve
iş gücü açısından birbirine bağımlı hâle
geldiği bir dünyada yaşamaktayız. Yabancı
yatırımcıları politik risklere karşı korumak
amacı ile Dünya Bankası bünyesinde 1988 yılında kurulan
MIGA 1988 yılında üye olmamızın hemen ardından 1991
yılından beri ülkemizdeki yabancı sermaye
yatırımcılarına garanti sağlamaktadır.
Kısa adı
MIGA olan Çok Taraflı Yatırım Garanti Kuruluşu
Sözleşmesinin maddelerinde yapılan değişikliğin
onaylanmasını umuyor, yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Alaboyun.
Şimdi, madde
üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Beş dakika
soru sorma, beş dakika cevap verme süresidir.
Sayın Turan,
Sayın Uzunırmak, Sayın Selamoğlu, Sayın Erdoğan,
Sayın Tanal, Sayın Yılmaz, Sayın Işık, Sayın
Susam ve Sayın Ayhan sisteme girmişlerdir.
Sayın Turan,
buyurun.
Birer dakika süre
veriyorum.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
Sayın Bakana gündemdeki anlaşmayla ilgili sormak istiyorum.
MIGAnın
hangi yatırımlara garanti sağladığını ve
MIGAnın garantilerinin koşullarının neler olduğunu sormak
istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Uzunırmak
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bir ülkedeki halkın refah seviyesi tasarruflarıyla da doğru
orantılıdır. Acaba, Türkiyede kullanılan kredilerdeki - ki
gayrisafi yurt içi hasıla bir hayli yükselmiştir, ayrıca bu
terim üzerinde de durmak istiyorum sorumun diğer bölümünde- bu
kullanılan yüksek oranlı kredilerde yerli tasarruf oranı nedir?
Bir kıyas olması açısından ve milletvekillerinin aydınlanması
açısından 30dan 2010 yılına kadar bütün kullanılan
kredilerde yerli tasarruf oranının ne olduğunun tarafıma
bildirilmesini rica ediyorum ki kıyaslayabilelim, Türkiyede halk hakikaten
refahı artmış mı, tasarrufu artmış mı,
artmamış mı?
İki: Birtakım
arkadaşlarımız tabii ki terimleri burada kullanırken
doğru tahlil etmeleri açısından ekonomide Çin, Türkiye,
birtakım büyümelerden bahsediliyor ama ben merak ediyorum. Bu gayrisafi
yurt içi hasıla tanımlamasından sonra buralarda büyüyen
yabancılar başka ülkeler mi? Mesela, örneğin, Çinde büyüyen
Amerika mı, Almanya mı? Yoksa Çin hakikaten de halkıyla mı
büyüyor?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Selamoğlu
TÜLAY
SELAMOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
Bakanım; MIGAnın sunduğu garantiler kapsamında Türk
yatırımcılar bu garantiden ne kadar yararlanıyorlar?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Sayın Başkanım, MIGA kapsamında
Muğla iline bugüne kadar ne kadar yatırım
yapıldığını öğrenmek istiyorum.
İkincisi de,
Hükûmet bu MIGA Anlaşması çerçevesinde önümüzdeki beş yılda
ülkemize ne kadar yatırım yapılmasını beklemektedir?
Bunu da öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yurtdışı
Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı
Dışişleri Bakanlığına alternatif olarak mı
acaba kuruldu; bu bir.
İkincisi,
Almanyada bulunan eğitim ataşelerimiz neden geri
çağrıldı, sebebi neydi?
Üç, Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluğuyla ilgili temsilcikler neye göre
açıldı? Bu temsilcikleri nasıl veriyorsunuz, maaşlı
mıdır; yoksa, parası nereden temin ediliyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanıma sormak istiyorum. Bu yabancıların
yatırımlarını garanti altına alırken 2009
yılında çıkardığınız teşvik
yasasıyla Adanayı dezavantajlı duruma getirdiniz. Bu
Adanamızda kırka yakın fabrika kapandı. Şu anda da
yatırımcılarımız kapılarına kilit vurarak
işlerini bırakmaktadır. Bu haksızlığı
gidermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
hâlen MIGAya üye ülke sayısı kaçtır? En fazla oy gücüne sahip
olan ülkeler ve oy gücü oranları nedir? Ülkemizin binde 4,8 olarak
belirtilen oy gücünün artırılmasına yönelik olarak Hükûmetin bir
çalışması var mıdır? Açıklama yaparsanız memnun
olurum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Susam
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, Sayın Bakana sormak
istiyorum. Daha önce sorumu sordum ama Sağlık Bakanının
uzmanlık alanı olmadığı için ve teknik destekte
eksiklik olduğu için
Evet, Fatma Hanım daha bilgi verebilir, kendisi
bu anlamıyla ilgilidir.
Bizim MIGAyla
ilgili yabancı yatırımcıların MIGAda toplam
yatırımlarının sigorta miktarı 1,2 milyar ABD
doları. Bizim yatırımcıların yurt
dışındaki yatırımı ise 175 milyon ABD
doları. Bu yatırımlar sigortalanıyor ve sigortalandıklarında
eğer ülkede ticaret dışındaki çeşitli riskler
nedeniyle yatırımlarına zarar geliyorsa bu, MIGA tarafından
tazmin ediliyor ama devletlerden geriye tahsil ediliyor. Bu anlamıyla
bizim ülkemize yapılan 1,2 milyar yatırımdan ne kadar ülkemiz
geriye ödeme yapmıştır? Arap baharıyla ilgili sorduğum
soruda da
177,5 milyar liraya ne kadar geri vermiştir?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Ayhan
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkanım, MIGA riskli bölgelerdeki
yatırımlar için uygulanan bir sistem. Oslo görüşmeleri
esnasında bu konu dikkate alınmış mıdır?
Şimdi MIGA Sözleşmesi tasarısı esnasında da
düşünülmüş müdür?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, buyurun, süreniz beş dakika.
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Çok Taraflı Yatırım Garanti
Kuruluşu MIGAya ilişkin sorulan sorulara cevap vermek üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
MIGA
hangi yatırımlara garanti sağlamaktadır? şeklinde
soran milletvekilimizin cevabı olarak: MIGA garantileri, sermaye
yatırımlarını bir yıldan uzun süreli olmak
kaydıyla sermaye sahipleri tarafından verilen kredi ve garantileri
bir çeşit doğrudan yatırımı bulunduran belirli bir
yatırım veya projenin finansmanı için sağlanan kredileri
kapsamaktadır.
İkinci
sorulan soruda, MIGA garantilerinin koşulları nelerdir?
şeklinde olan sorunun cevabını veriyorum: Prim oranları
proje bazında belirlenmekte olup, ülke, sektör ve garanti edilen risk
türüne göre farklılık göstermektedir. MIGA en az üç yıl,
krediler için bir yıldan fazla, en fazla on beş yıl, projenin
doğası gereği yirmi yıl olabilmesi için garanti
sağlamaktadır. MIGA sermaye yatırımları için
yatırım tutarının yüzde 90ına kadar
dağıtılmayıp, projeye yatırılmış
kârların karşılanması için yatırım
katkılarının yüzde 500üne kadar ilave bir tutarı garanti
etmektedir. Kredi ve kredi garantilerinin anaparasının yüzde 95i ve
faizleri karşılanmak için anaparanın yüzde 150sine kadar ilave
bir tutarı garanti etmektedir.
Üçüncü soru,
MIGAnın verdiği garantiler Türkiye Cumhuriyetine bir yük
getirmekte midir? şeklinde sorulan sorunun cevabını veriyorum:
Gerek ülkemizde yapılan yabancı sermaye yatırımlarına
gerekse Türk yatırımcılarının diğer ülkelerde
gerçekleştirdiği yatırımlara MIGA tarafından
sağlanan garantiler kapsamında ortaya çıkan yükümlülükler
ülkemize bir mükellefiyet getirmemektedir.
MIGA,
ülkemizdeki yatırımlara garanti vermeden önce Hükûmetimizden onay
almakta mıdır? şeklinde olan sorunun cevabını
veriyorum, Sayın Milletvekilimin sorduğu sorunun cevabıdır:
MIGA kuruluş sözleşmesinin 15inci maddesinde, MIGAnın garanti
sözleşmesini sonuçlandırmadan önce ev sahibi ülkenin garanti verilmesini
onaylaması hususu hükme bağlanmıştır. Bahse konu madde
uyarınca, ülkemizdeki proje onaylarına ilişkin olarak takip
edilecek mekanizma 4 Ekim 1990 tarihli mektup ile belirlenmiştir. Ancak,
değişen mevzuat ve bugünkü ihtiyaçlar çerçevesinde söz konusu
mektubun yenilenmesi çalışmaları hâlihazırda yürütülmektedir.
Türk
yatırımcıları bu garantilerden ne kadar
faydalanmaktadır? şeklindeki sorunun cevabını veriyorum:
30 Haziran 2011 tarihi itibarıyla Türk yatırımcıların
diğer ülkelerde gerçekleştirdiği yatırımlar için
sağlanan MIGA garantisi tutarı 177,5 milyon dolardır.
Türkiyedeki
yatırımlar için MIGA bugüne kadar ne kadar garanti
sağlamıştır? sorusunun cevabını veriyorum: 30 Haziran 2011
tarihi itibarıyla ülkemizde yapılan yabancı sermaye
yatırımlarına MIGA tarafından sağlanan garantilerin
toplam tutarı 1,6 milyar dolardır.
Önümüzdeki beş yıl içerisinde
ülkemizdeki yatırımlara ne kadar garanti sağlanacağı
yatırımcıların talebine bağlı olarak
şekillenecektir. Şu noktada beş yıllık tutarın
bilinmesi mümkün olmamaktadır.
MIGAnın yüz yetmiş beş
üyesi bulunmaktadır ve en büyük oy gücüne sahip ülke Amerika Birleşik
Devletleridir.
Diğer sorularınıza
yazılı şekilde cevap vereceğiz.
Teşekkür ediyorum, yeniden yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın grup başkan
vekillerinin bayram kutlamasıyla ilgili talepleri vardır.
Sayın Kaplan, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Kurban Bayramını kutladığına, ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu dönemin son günü, grup başkan
vekilleri olarak da birazdan bitireceğiz. Kurban Bayramı
başlayacak.
Kurban Bayramının bu dönem
barışa vesile olmasını, çok acıların üst üste
geldiği bir dönemde kutladığımız bugünümüzün tüm
İslam dünyasına, ülkemize, halkımıza hayırlar vesile
etmesini diliyoruz ve bayramları bir barış, kardeşlik günü
vesilesi olarak görüyoruz. Sanıyorum birçok arkadaşımız,
partililer yine Vanda buluşacağız, Vanda olacağız
bayramın birinci günü.
Bu vesileyle söz aldım,
umarım ki Meclisimiz bayramdan sonraki dönemi de daha rahat bir ortama, daha
rahat bir gündeme vesile eder.
Şimdiden hepimizin bayramı
kutlu olsun diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Şandır, buyurun.
6.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Kurban Bayramını
kutladığına, ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz de Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak mübarek Kurban Bayramının ülkemize, milletimize
hayırlar getirmesini, huzur getirmesini, sağlık, mutluluk
getirmesini diliyoruz. Bayramın Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında görev yapan herkese, tüm çalışanlara,
tüm mensuplarımıza, siyasi partilerimize ve tüm milletvekillerimize
hayırlar getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Tarhan, buyurun.
7.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın,
Kurban Bayramını kutladığına, ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Tüm ulusumuzun ve özellikle Van depremzedelerinin
önümüzdeki Kurban Bayramını kutluyor, tüm ulusumuza mutluluk
diliyorum grubum adına Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Elitaş, buyurun.
8.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Kurban Bayramını kutladığına, ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Pazar günü
mübarek Kurban Bayramını idrak edeceğiz. 19 Ekim tarihinde
şehitlerimizle karşı karşıya kaldık, onların
acısı içimizde. 23 Ekim tarihinde Van depremi, Erciş depremiyle
karşı karşıya kaldık, aynı acıyı devam
ettiriyoruz ama ümit ediyorum, diliyorum ki mübarek Kurban Bayramı,
hayırlara vesile olacak, tüm İslam dünyasının güzelliklerine
vesile olacak; aynı zamanda ülkemizdeki birlik ve beraberliğe,
kardeşliğe Türk milletinin yaptığı dualarla katkı
sağlayacaktır diye düşünüyorum. Tüm milletvekillerimizin, milletimizin mübarek Kurban Bayramlarını
tebrik ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Çok Taraflı Yatırım Garanti
Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/467)
(S. Sayısı: 40) (Devam)
BAŞKAN
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Mehmet Ali
Susam, İzmir Milletvekili.
Sayın Susam...
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; MIGA hakkında bugün 3üncü maddede grubum adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
tartışmalardan da ortaya çıkan bir gerçek var ki, MIGAyla
ilgili bu Meclisin daha net ve doğru bilgilenme ihtiyacı
olduğunu hem sorularda hem bu konuyla ilgili görevlendirildiğim zaman
yaptığım çalışmalarda gördüm. MIGA, muhakkak ki
yabancı yatırımcıların yatırım
yaptıkları ülkelerde yatırımlarını riske en az
ederek, riskleri ortadan kaldırarak sigorta yaptıkları bir
organizasyon, onları sigorta yapan bir kuruluş ve bu kuruluşta
bizim binde 48 bir oy hakkımız var ve büyük oranda da oy hakkı
ABD, Fransa, Almanya, İtalya ve Çin olmak üzere, bunların oy
hakkı yüzde 48e yakın bir noktada. Yani bu kuruluş küresel
sermayenin gelişmekte olan ülkelere yapmış olduğu yatırımlarda
riskini sıfırlamak için kurduğu bir kuruluş ve bu
kuruluş Dünya Bankasının nezdinde kurulmuş,
başkanlığını da Dünya Bankası
Başkanının yaptığı bir kuruluş.
Şimdi, bu
kuruluşu doğru anladıktan sonra, bu konularda
konuşmamız gereken en önemli olaylardan bir tanesi
Tabii ki
ülkemizin yabancı sermayeye ihtiyacı var, yatırımcıya
ihtiyacı var, bizim de başka ülkelerde daha
yatırımlarımız var. Bütün bunları anlayışla
karşılıyoruz ama dünyada öyle bir şekilde küresel sermaye
olayı bir noktaya getirdi ki sıfır riskle yaptığı
yatırımlar karşısında dünyada ciddi bir şekilde
adaletsizliklerin de sebebi hâline geldi. Bugün dünyadaki kriz
karşısında Wall Streette, Özgürlük Parkında eylem yapan
insanların sloganını bu Meclise hatırlatmak istiyoruz:
Yüzde 99 biziz, yüzde 1 sizsiniz. Yüzde 1in yapmış olduğu
hataların cezasını yüzde 99 olarak biz çekmek istemiyoruz.
Küresel sermaye dünya üzerinde ciddi bir şekilde gelir adaletsizliği,
haksız rekabet, gelişmekte olan ülkelerdeki yerli sermayeyi yok eden,
küçük işletmelerin önünde engel olan bir konuma gelmiştir. Bunu
doğru tahlil etmek zorundayız. Bu doğru tahlili
yapmadığımız zaman burada MIGAya övgüler düzeriz,
işin arka boyutunu görmeden ülkemizdeki bir sürü ekonomik
sıkıntının gerçek nedenini anlayamayız.
Bugün, gerçekten,
küresel sermayeyle ilgili dünyanın bu ekonomik politikalarda küresel
sermayenin fonksiyonunu masaya yatırma ihtiyacı vardır ve bu
yatırılacak küresel sermaye boyutunda, öncelikle gelişmekte olan
ülkelerin önündeki küresel sermayenin haksız rekabetiyle o ülkeler
üzerinde kurduğu hegemonyanın ortadan kaldırılmasına
ihtiyaç vardır. Bugün küresel sermaye ülkelerin gayrisafi millî
hasılalarından daha büyük noktaya gelebilmiş sermaye
yapılarına sahiptir ve dünyada ve ülkemizde çok sınırlı
sayıdaki küresel sermaye piyasaların çoğuna hâkimdir.
Bakın, bir
örnek vereyim: Bizim ülkemizde perakende piyasasında 10 tane büyük
şirket, içinde küresel sermaye de bulunan perakende piyasanın yüzde
56sına sahiptir. Geriye kalan 1 milyon küçük işletme bunlar
karşısında toplam yüzde 44e sahiptir ve onların kârlılıkları
yüzde 44 karşısında oranlarının çok üstünde bir
noktadadır ve onların kâr transferleri ciddi bir şekilde de bu
ülkenin ekonomisinde döviz açığını, cari açığı
ve ekonomik problemleri ortaya getirmektedir.
Değerli arkadaşlar, onun için
Adalet ve Kalkınma Partisinin dokuz yıllık iktidar süresince
uyguladığı ekonomik politikada en büyük hatalarının
birincisi, sıcak parayı bu ülkeye getirebilmek, yabancı
yatırımcı gelsin de nasıl gelirse gelsin
anlayışı içerisinde, bu ülkede üretimin önüne engel olan,
ithalatı teşvik eden ve lojistikçi bir sanayi yaratan
politikasının çok büyük olumsuz yansıması vardır.
Hükûmet bugün bunu
anlamıştır ve son önemli bir şekilde yapılan ekonomik
kararlarda cari açığı azaltma noktasındaki tedbirler bunun
çok açık göstergesidir.
Ne diyor Sayın Başbakan: Biz
bu zamları, bu tedbirleri almayalım da Yunanistana mı dönelim?
Biz elektriğe zam yapmayalım da Yunanistana mı dönelim?
Bu demektir ki Türkiye'de uygulanan
ekonomik politika sürekli cari açık yaratmakta, ithalat ile ihracat
arasındaki denge açılmaktadır ve bugün itibarıyla
ithalattaki artış ile ihracattaki artışın, ne kadar
tedbir alırsanız alın farkı devam etmektedir.
İhracattaki artış yüzde 24, ithalattaki artış yüzde
42. Yani bu anlamıyla aldığınız tedbirler bile bu
nokta itibarıyla ciddi bir şekilde ithalat ile ihracat
arasındaki dengeyi karşılamamaktadır. Bizim yapmamız
gereken, bu ülkede küçük, orta boy işletmeleri, ülkenin yerli sanayisini
teşviklerle dünya standartlarının üzerine getirmektir.
Küresel sermaye çok kolay para
kazanıyor. Bir örnek vereyim. Ipodlar moda. Ipodların piyasa
satış fiyatı 270 dolar. Küresel sermayenin kuruluşları
ipodu Çinde yaptırıyor. Kaç paraya yaptırıyor biliyor
musunuz? 3 dolar 50 sente yaptırıyor. Çin ne kadar para
kazanıyor? 50 sent para kazanıyor. Maliyeti, reklamı, piyasa,
başka organizasyonlarıyla 8,5 sent; piyasada 270 dolara satılıyor.
Şu kârlılığa, şu verimliliğe bakın. Bu gücün
karşısında dayanmak mümkün müdür? Yani zeytin üreticisi
çıkardığı yağı, 5 liraya mal ettiği yağı
dünya pazarında 270 liraya satsa onun keyfine diyecek olur mu?
İşte, küresel sermaye, dünyada o birikimiyle ciddi bir şekilde
ucuz iş gücünü, dünyanın kaynaklarını ve dünyanın
parasını, finansını hızla kendinde toplamakta, yeni
kanallarla da yeni finans oyunlarıyla da kaynak sağlamaya çalışmakta
ve kârlılığını yüksek derecede
artırmaktadır.
Bakınız,
MIGAyla ilgili DPTden uzman arkadaşlarla az önce konuşuyordum Bu
ödedikleri garanti karşısındaki parayı kim
karşılıyor? diye sordum onlara. Bu sigorta ettikleri
portföylerini piyasada satıyorlar, oradan da bir kez daha
kârlılık sağlayarak burada oluşan riskler
karşısında ödedikleri parayı da oradan
karşılıyorlar.
Bütün bu finans
oyunlarını ve döngüsünü sağlayabilme noktasında olan bu
küresel sermaye karşısında, dünya Wall Strettten
başlayarak bir tepki gösteriyor. Küresel sermaye gelir adaletini,
bölüşümü tekrar masaya yatırmalıdır. Afrika, Orta Doğu
açlıkla boğuşurken küresel sermayenin bu konudaki
duyarsızlığı ortadadır. Sayın Başbakan da
söylüyor Duble paçalarına dökülenleri verseniz, Somalideki insanlar
doyar. diyor. O zaman, bu duble paçadakileri vermesi gerekenlerin, bu ülkedeki
küresel sermayenin de bir hesabını doğru şekilde yapmak
gerekir. Onun için, bu konuyla ilgili konuşurken bu gerçekleri doğru
bir şekilde masaya yatırıp, görmek zorundayız. Türkiye,
ekonomik gelişmesini ve ekonomik politikasını yeniden gözden
geçirmelidir. Uluslararası sermayeyi bu ülkeye çekerken, kendi sanayisini
yok etmeden, küçük işletmelerini yok etmeden hipermarket
yasasını çıkarmak için lobilerin gücünden korkarak, sessiz
kalarak değil, onlara destek vererek yapmalıdır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. Bayramınızı kutluyorum. Tüm ulusumuza
sağlık, esenlik, huzur içerisinde bayramlar diliyor,
şehitlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Susam.
Madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Emin Haluk Ayhan,
Denizli Milletvekili.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri, görüşülmekte olan 40 sıra sayılı Çok
Taraflı Yatırım Garanti Kuruluşu Sözleşmesinin
Maddelerinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının 3üncü maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İki gündür bu
tasarıyla uğraşıyoruz. Şimdi, yürürlük maddesi
üzerinde konuşuyoruz. Şimdiye kadar olduğu gibi iyi bir
şekilde Bakanlar Kurulunun yürüteceğine eminim. Hakikaten Bakanlar
Kurulu iyi yürütüyor bu sözleşmeleri.
Bazı
şeyler gerçekten önemli. Bir işten kaç tane post çıkıyor.
Şimdi, dün
geneli üzerinde konuşurken teknik muhtevayı detayıyla izah
ettim. 1inci madde üzerinde konuşurken de neden yatırıma
ihtiyaç duyulacağını söyledim.
MIGAda temel
kasıt, yatırım yapılan ülkedeki kaybolan, risk edilen
yatırımların karşılığının siyasi
risklerde oluşan kayıplarının telafisidir. Yani ne? Riskli
bir alanda yapılan yatırımın olur da kaybolursa
karşılanması lazım. Kimin parası? Küresel sermaye
gelecek gerçekten, yatırım yapacak yapmasın da demiyoruz- ama
burada bir problem var ise, risk hadisesi var ise onu da biri
karşılayacak. Bu işin haddizatında önemi budur. Bunun makro
anlamda garanti ettiği miktarı ve diğer ülkelere, bizim gibi
ülkelere düşen kısmını görürseniz bu söylediğimin
doğru olduğunu görürsünüz.
Şimdi, şu hususu üzülerek
belirtmeliyim ki, bu Hükûmette şu ana kadar bir iç tutarlılık
yoktur. Bakın, dün burada Hükûmeti temsil eden bakanlardan birisi,
enflasyondan kamu finansmanına kadar, her şeyin güllük
gülistanlık olduğunu izah etti. Şimdi -tövbe, söylemez isek hata
olur- bugün TÜFE kaç çıktı arkadaşlar? 3,27, yüzde 3,27. Bir
yıllık hedefiniz yüzde 5, sadece geçtiğimiz ay
Ne
ayıydı arkadaşlar? Ekim ayı, öyle değil mi. Ekim
ayında 3,27. Yıllık hedefiniz 5 civarında, değil mi?
Şimdi, bunun neresi iyi arkadaşlar? Bunu bir konuşmak
lazım. Bunun iyi olduğunu söyleyebilmek mümkün mü? Burada, geliyor
Sayın Bakan, gerçekten bunun iyi olduğunu izah edebiliyor.
Şimdi, dış ticaret ve
cari açıktan da bahsetti, hakikaten samimi olarak söyledi; söylemezsem
hakkını yemiş olurum, rahatsız olurum ama dış
ticaret ve cari işlemler açıkları on senedir var, daha önce de
var, olmaya da devam edebilir, bunda da bir problem yok ama
İyileştirdim. demek için, Millî gelirin -bu ortamda- yüzde
9undan, yüzde 8ine indiriyorum. diye hedef koyduğunuz zaman bunun
düzelmesi mümkün değil ki. Siz yüzde 9ları bulmuşsunuz, en
tehlikeli oranlar, dünyada en tehlikeli oranlar.
Para politikalarında aynı
şey devam ediyor. Merkez Bankasını piyasalar yokluyor. Dikkat
ederseniz, eski Merkez Bankası Başkanı da aynı şeyi
söyledi, Beni de yokladılar. dedi. Şimdi, yoklanmamanız için
sizin sağlam durmanız lazım, sağlam olmanız
lazım. Sağlam olmayan bir şey yoklanır. Gerçekten orada da
sıkıntının olduğunu çok rahat ifade edebiliyoruz.
Şimdi, istihdamdan falan hiç bahsetmeye
gerek yok: Şu kadar azaldı, şu kadar arttı vesaire...
Daha geldiğiniz noktalarda anca geziniyorsunuz, o da TÜİKin
hesaplarına göre. Daha oralarda geziniyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Siz hesaplayın Sayın Ayhan.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Dün,
ben, hele Adanayla ilgili işsizlik verisini Sayın Bakanın böyle
bir izahını, o rakamı izahını öyle gördüm ki sanki
mutluluktan uçuyor yani. Ya bunun sevinilecek bir tarafı falan yok,
rezalet orada duruyor diz boyu.
Şimdi, sanayinin hâli -biraz önce
Sanayi Bakanımız buradaydı- her sene hem bütçede, Komisyonda hem
burada söylerim
Bakanlar Kurulu kararı eki, 2012 yılı
Programı, bakın ne diyor? Sanayinin kredi maliyetlerinin
yüksekliği, kayıt dışı ekonomi ve düşük
fiyatlı ithalattan kaynaklanan haksız rekabet, bürokrasinin
fazlalığı, kamunun sağladığı bazı
girdilerin fiyatlarının uluslararası fiyatlara göre
yüksekliği, -elektrik, doğal gaz
Başka bir şey var mı
Sayın Bakanım?- vergi oranlarındaki yükseklik gibi temel
sorunlar devam ediyor. Üç dört sene zam yapmadınız elektriğe,
şimdi Allah versin gidiyor, son hızla gidiyor; en iyi de sanayiciler
yaşıyor.
Şimdi,
ayrıca, bakın devam ediyor: Teknoloji üretimindeki yetersizlik, ileri
değerli ürünlerde sınırlı üretim kabiliyeti, tesislerin
üretim ve yönetim yapılarındaki modernizasyon ihtiyacı,
sanayinin kapasitesi ve potansiyeli konusunda
yatırımcıların bilgiye erişimindeki zorluklar gibi
genel şeyler devam ediyor.
Başbakanlığa
-Allahtan korkun- özel bir ofis kurdunuz, birebir başbakan takip ediyor.
Hâlâ bunu Bakanlar Kurulu kararı ekine yazmaktan çekinmiyorsunuz. Onun
için, şimdi, milletin bunu seyretmesini engellemeye
çalışıyorsunuz. Sıkıntının özü orada.
Cari açık 50
milyar dolar. diyorsunuz, cari açık 70 milyar doları
aşıyor. Şimdi, ihracat yüzde 20 artıyor; çok iyi,
âlâyıvala ile her ay bir yerlerde açıklıyorsunuz. İthalat
yüzde 40 artıyor, dış ticaret açığı yüzde 70
artıyor. Bunun neresi iyi? Birçok sanayici ürününü Çinde ürettirmeye
başladı. Ekonominin bir gereği, doğru da o ekonominin bir
gereği ise yine bu tarafta yaptığınız bir uygulamada
bir yanlışlık olduğu gayet açık ve net.
Kaynak için de
Sayın Bakanım, ben sizin hakikaten mensubu olduğunuz ilinizin
işlerini çok iyi takip ettiğinizi biliyorum, onun için söylüyorum.
Kaynak bulmak için ha bire elektrik, doğal gaz, ÖTVninki zam değil o
güncelleme ve varsa Allah versin ithalattan alınan vergiler. Zaten
ithalattan alınan vergileri, ithalatı azaltsanız, dış
ticaret açığını azaltsanız bütçe açık verecek.
On ayda bütçe açık vermedi. diyorsunuz ama on iki aylık bütçede 20
milyar TL açık var -sizin hesabınıza koydunuz- 20de hileyle
öbür tarafa aktarırsınız gelecek seneye -bunu burada bilenler
bilir- etti mi 40. Ya bunun doğrusunu söyleyin. Yani bunu ilgilenenler
bilmiyor mu? İlgilenenler elbette biliyorlar.
Dün burada AKPye
mensup bir vekil arkadaş, hakikaten de takdir ederim
davranışlarını, muhalefetle ilgili birtakım
şeyler söyledi. Ya hiç olmasın bir şeyler önerin de
çocuğuma gidince söyleyeyim. dedi. Beş aydır orta vadeli
planı çıkaramadınız. Utandığımdan kanun
teklifi getirdim Bakanlar Kurulu canı istediği zaman
çıkarsın diye. Daha ne önerisi getireceğiz? O arkadaş gitse
çocuğuna dese ki: Ya bizim Bakanlar Kurulu beceriksiz, beş
aydır bir orta vadeli programı getiremedi. Haluk amcan, muhalefette,
iyilik olsun diye kanun teklifi verdi, kolaylık olsun diye. (MHP
sıralarından alkışlar) Ya Sayın Bakanım, daha
nasıl iyilik yapacağız biz? Ama bunu anlamazsanız, anlamak
istemezseniz biz ne yapalım?
Şimdi biz
tespiti yapmışız, beş ay önce demişiz ki şu.
Bakın, kamu yatırımları reel olarak, geçen sene hedefiniz
düşüktü, bugün de önümüzdeki sene için düşük.
Dün ben grup
başkan vekilinize akşam gittim, Sayın Ulaştırma
Bakanını tebrik ettiniz mi? dedim. Ne oldu? Yeniden atandı.
Öyle değil mi? Yeniden atandı. Ne grup başkan vekilinin haberi
var, belki Bakanlar Kurulunun da haberi yok, sizlerin zaten yok. Arada belki
mecburen iş takibine giden olursa onların haberi var. Böyle bir
şey olabilir mi canım! Böyle bir şey olabilir mi!
O arkadaşa
hakikaten söylemek istiyorum, buralarda görmüyorum, çok da takdir ettiğim
biridir davranışları. Lütfen çocuğuna desin Ben dün
yanıldım, Haluk amcan geldi kürsüde bunları söyledi; biz, bu
yatırım anlaşmalarıyla ancak geldik kürsüde
cacığı söyleyebildik.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) - Yani, üzülecek şeyler bunlar, üzülecek şeyler!
Saygılar
sunuyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, 3üncü madde üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz istiyorum efendim.
BAŞKAN
Madde üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Mustafa Elitaş,
Kayseri Milletvekili; buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün Abdullah
kardeşimiz burada bir konuşma yaptı. Kırşehir
Milletvekilimiz Abdullah Çalışkan Muhalefet partilerine mensup
milletvekillerinin şu kürsüde söyledikleri şeylerden faydalanmak
istiyorum. dedi. Haluk amcası da şimdi söylemeye
çalıştı. Allahtan televizyonlar kapalı ki, Abdullahın
oğlu, kardeşimizin oğlu izlemedi, Haluk amcasının
rakamları nasıl çarpıttığını görüp yahu
görüyor musun, bu milletvekillerinin hâli ne diye üzülürdü. Onun için iyi ki
izlememiş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) On beş televizyon kanalında yirmi dört
saat siz çarpıtıyorsunuz!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Saygıdeğer milletvekilleri, bakın,
MIGAyla ilgili konuyu görüşüyoruz. Sayın Susam, MIGAyla ilgili
-milletvekili arkadaşlarımız da söyledi- teknik bir konuşma
yaptılar, kendilerine teşekkür ediyorum. Bazı bilgilerde
çatıştığımız,
anlaşamadığımız, farklı fikirleri olduğumuz
ki, kendileri de buradaki teknokrat arkadaşlardan sordular, ben de teknokrat
arkadaşlardan sordum, Sayın Bakana yaptığı soruda,
Sağlık Bakanına verdiği soruda ki aramızdaki
istişarede de Sigorta şirketinin rücu hakkı var mı? diye
ifade etmiştik ama yaptığı konuşmada -rücu
hakkının olmadığını- rücu hakkıyla ilgili bu
konuyu gündeme getirmedi.
Bakın
değerli arkadaşlar, bu anlaşma, uluslararası
sözleşmenin yapılış zamanı 1988. Rahmetli Özalın
en hızlı zamanları, Türkiye'nin kabuk değiştirmeye
çalış
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Başlangıcı o.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Başlangıç zamanı.
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Şimdi, 2010da yenileniyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) 1988 diyorum zaten, onu diyorum.
Türkiye'nin
yabancı sermayeye dönük ihracat ağırlıklı bir
yapılanmanın büyüme modelini kendisine seçmesiyle, 1980 öncesi
dönemdeki karma ekonomik modelin bitip artık Türkiye'nin üretim eksenli,
yabancı sermaye eksenli, ihracat eksenli bir büyüme modelini kabul
etmesiyle ortaya çıkan bir durum. O dönem içerisinde eğer biz
yılda 1 milyar dolarlık yabancı sermayeyi çekebildiğimiz
takdirde yani 1990ları konuşuyoruz, 1 milyar dolarlık
yabancı sermayeyi Türkiyeye çekebildiğimiz takdirde hükûmetler
müthiş bir övünç vesilesi yaparlardı. AK PARTİ
İktidarı döneminde, 2008 yılında Türkiye 21 milyar dolar
civarında yabancı sermayeyi Türkiyeye çekmiştir. Bu sigorta fonunun,
MIGA dediğimiz Uluslararası Yatırımları Garanti Fonunun
en büyük özelliklerinden birisi, 1988 yılında ortaya
çıkmasının, yapılmasının özelliklerinden birisi
Türkiye riskli bir ülkeydi. Niye riskli bir ülkeydi? Türkiye, 1950
yılında 27 Mayıs darbesini yaşamış, 1971
yılında 12 Mart muhtırasını yaşamış, 12
Eylül 1980de de darbe yaşamış. İktidara gelmiş bir
partinin genel başkanı, başbakan olmuş birisi Türkiye'nin
sadece ekonomik meselelerini ortaya koyabilir ama Türkiye'nin savunmasıyla
ilgili, Türkiye'nin eğitim modeliyle ilgili, Türkiye'nin büyümesi ve
Türkiye'nin dünya milletler topluluğunda yer alması konusuyla ilgili
konuları gündeme getiremezdi. Daha geçmiş zamanda, Mart 2008
tarihinde milletin yüzde 47sinden oy almış bir siyasi partiye 14
Mart 2008 tarihinde, seçimlerden yedi ay sonra İnternette yayımlanan,
ne idüğü belirsiz, kimler tarafından kurdurulduğu ortaya
çıkarılmış İnternet Andıcı diye ifade
edilen yerdeki hiç alakasız olan konulardan bu partiyle ilgili kapatma
davası açılmış, demokrasinin önü kesilmeye
çalışılmıştır. Niye? Yabancı sermaye,
siyasetinin, demokrasisinin düzgün olmadığı, tank sesiyle,
dipçik darbesiyle, namlu gölgesinde üretim yapan, siyaset yapan bir ülkeye hiç
kimse gelip de o cesaretli yatırımı gösteremezdi. İşte
bundan dolayı 1,2 milyar dolarlık Türkiyede yapılan yatırımların
sigorta bedeli. Bizim yurt dışında
yaptığımız yatırımların sigorta bedeli de
177,5 milyon dolarlık. Türkiyede son yıllardaki
Bakın
değerli arkadaşlar, 2007 yılında başlayıp bütün
dünyayı kasıp kavuran, önce Amerika Birleşik Devletlerinde
yetmiş tane bankanın batmasına sebebiyet veren, arkasından
Avrupaya sıçrayan büyük bir yangının, depremin tsunami
etkisiyle geldiği süreci, o günkü bütçe konuşmalarını
biliyorum. 2008 yılının bütçe konuşmalarını
şu anda gözümün önüne getiriyorum: Türkiye battı, yandı gitti!
Sayın Başbakanımızın söylediği, Bakın bu
dünyadaki ekonomik kriz Türkiyeyi teğet geçecek, teğet dahi
geçmeyecek. şeklindeki meselelerini alay konusu yaptılar.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Yüzde 5 küçüldük, yüzde 5!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Ama bugün Yunanistan, 2002 yılında örnek
gösterdiğimiz, daha önceki dönemlerde Yunanistan şöyle gelişti,
Türkiye niye böyle gelişemedi. dediğimiz Yunanistan iflasın
eşiğine gelmiş. 2011 yılında Yunanistan Avrupa
Birliğinden fon alabilmek için acı reçete uyguluyor. Aynı, ne zamanki
bir durum biliyor musunuz, 2001 yılındaki durum gibi. 2001
yılında Türkiye acı reçete uygulayabilmek için
dışarıdan bir bakan ithal etti. IMFnin Türkiye Masası
şefi başbakanlarımıza randevu vermezdi. Bakın, IMFnin
Türkiye Masası şefi özel bir ofis tutmuştu, Bakanlar Kurulunu
ziyaret etmek yerine Bakanlar Kurulu üyelerini getirip kendi ofisinde kabul
ederdi. Böyle bir Türkiye yaşadı.
2002
yılına kadar Türkiye -Kaptan burada mı bilmiyorum ama-
Galatasarayın büyük başarıları sonucunda şiş
kebapla tanınırdı, Hakan Şükürle tanınırdı
ama şimdi Türkiye, dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin, yüz
doksan ülkesinde sorduğunuz zaman Türkiye dediğinde Recep Tayyip Erdoğan
diyor (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye
dediğinde Demokrasinin kaynağıdır. diyor, Demokrasinin
beşiğidir, demokrasinin örneğidir. diyor. Bundan hep beraber
gurur duymamız lazım. Belki bunları sizler söyleyemeyebiliriz,
üzülürsünüz ama marifet de iltifata tabidir değerli arkadaşlar. (MHP
sıralarından gürültüler)
Lütfen,
rencide etmeyin, incitmeden konuşalım. İnciterek
konuştuğumuz takdirde ne bize fayda sağlar ne
başkasına fayda sağlar.
İş
adamı olduğunu söyleyen bir milletvekili arkadaşım buradan
iş adamlarının çektiği sıkıntıları
ifade etmeye çalışsaydı memnuniyet duyardım çünkü
Türkiye'nin en önemli meselelerinden birisi, artık zihniyet devrimi
yapmamız gerekir. Türkiye eğer sanayileşmesini
sağlayacaksa, işverenin durumuyla Onlar böyle götürücü, şöyle peşkeşçi
edebiyatını bir tarafa bırakıp iş yerinin güvencesini,
iş yerinin hangi konumlarda olması gerektiğini
tartışabilmemiz lazım, onu ileriye doğru götürebilmemiz
lazım.
Ama
saygıdeğer milletvekili arkadaşım buradan bir
milletvekiline Eğer sen buradan laf atarsan, bir laf söylersem yerinden
kalkamazsın... Baktım, kim bunu söyleyen, gözümün önüne geldi,
Sayın Türkkan. Sayın Türkkanı, iki gün, kendisini
tanıdık. Nasıl tanıdık Sayın Türkkanı?
Herkese laf yetiştirmekle tanıdık. Yani burada
Sayın
Türkkan, teşekkür ediyorum şimdi bir şey söylemiyorsunuz. Burada
bir konuşmacı da sizin attığınız lafa
karşılık sizin sözlerinizle cevap vermeye kalksa Sayın
Türkkan, ben de size öyle bir laf söylerim ki oturup kalkamazsınız.
dediğiniz zaman yakışık almaz.
O anlamda,
değerli arkadaşlarımı rencide etmeyecek, kırmayacak
şekilde konuşmalarımıza devam edelim.
İki gün
sonra mübarek Kurban Bayramını kutlayacağız hep birlikte.
Birlikte acılar yaşadık, birlikte kardeşliğimizin ne
olduğunu anlamaya çalıştık, birlikte bu memleketin
bekası için, selameti için, geleceği için neler yapılması
gerektiğini tartışmaya çalıştık. Belki anladık belki
anlayamadık. Belki yeterli oldu belki yetersiz oldu ama mübarek Kurban
Bayramına giderken sayın grup başkan vekillerinin Kurban
Bayramını tebrik etmek adına yaptıkları o kısa
sözler bile çok önemliydi. Ama şu Kurban Bayramı sürecine gideren
kalp kırıcı olarak gitmeyelim.
Şimdi, az önce soru soran bir
milletvekili arkadaşımız, Sayın Ayhandı, son hâlini
de söyledi Ya bir cacık edebiyatı
diye devam etti.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Cacık yaptınız orada onun için
diyor, ne desin?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Yeniçeri mi, Özçeri mi? Özçeri mi, Yeniçeri mi?
Özçeri misin, Yeniçeri misin?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Bilmiyorsan öğren.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli)- Ya bu ayıp ama şimdi, bu da ayıp, bu daha ayıp.
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri, lütfen.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Öğreneyim Özçeri mi, Yeniçeri mi? Özçeri
misin, Yeniçeri misin?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sen öğren ondan sonra
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Peki, öğrenmeye ihtiyacım yok, söylersen
öğrenirim.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, lütfen.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Söylersen öğrenirim, öğrenmeye
ihtiyacım yok.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, lütfen karşılıklı
konuşmayalım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, bakın, ne diyor
Okay Öztürk
Okay Öztürk
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) El mi kattı ne kattı diye sorarlar adama o zaman? Nereni
kattı diye sorarlar. Ayıp. Millete akıl vereceğine daha
ayıbını sen yapıyorsun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bir laf söylerim yerinden kalkamazsın.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ayıp yapıyorsun!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bir laf söylerim yerinden kalkamazsın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ayıp Yapıyorsun. Nerelerin kalktığını
bir söylerim sen de oturamazsın. Dikkat edeceksin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bir laf söylerim yerinden kalkamazsın.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Nerenin kalktığını ben söylerim sen de
oturamazsın. Nerelerin kalktığının bir söylerim sen de
oturamazsın. Dikkat edeceksin.
Ayıp!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bir milletvekili diyor ki: Sayın
Başkanım, dün akşam konuşan bir sayın milletvekili
Meclisin adabına, edebine uygun olmayacak tavır içerisinde âdeta
burada bir cacık yapmaya kalkıştı. Kendi tavrının
buraya yakışmadığını ifade etmek için
söylemiştim ama ilerleyen zaman içinde kendisinden bir cacık olmayacağını
görünce sözümden vazgeçtim. Bu hangi edebe, adaba sığar Allah
aşkına?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sizinki hangi edebe sığar? Özçeri mi, Yeniçeri mi?
hangi edebe sığar?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sizin tekrarladığınız bu edebe
yakışır mı? Siz niye
tekrarlıyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bir şeyi konuşurken
cacıklıyorsun. Bir şeyi kalkıyorsun söylüyorsun Cacık
yaptı. diyorsun, cacıklamaya kalkıyorsun.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, milletimizin mübarek
Kurban Bayramını tebrik ediyorum, hayırlara vesile
olmasını temenni diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Elitaş, teşekkür ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, sataşma var söz almak istiyorum.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, lütfen söz istiyorum.
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) Sayın Başkan, ismimden bahsettiği için söz
istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Öztürk.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Yeniçeri de söz istiyor.
BAŞKAN Bir
saniye, bir Öztürk
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) Çok fazla bir şey söylemeyeceğim. Sayın Grup
Başkan Vekilinin edebine, adabına uygun cevap verdim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yeniçeri
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkanım, 69a göre söz istiyor
arkadaşlar, kürsüden söz vermenizi istiyor.
BAŞKAN Bir
saniye Sayın
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sadece ismini
bilmediğimi ifade ettim. 69la ne alakası var bu işin?
BAŞKAN
Sıraya bir şey yapın.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Arkadaşlarımıza kürsüden hakaret edilmiştir, arkadaşlarımız
cevabını kürsüden vermelidir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, ismini bilmemek hakaret
değilse
Olmaz öyle şey, olur mu?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Müsaade edin ben cevap vereyim veya arkadaşlarımıza
söz hakkı verin.
BAŞKAN - Ama
Sayın Şandır, Sayın Milletvekili kendisini ifade eder yani.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Müsaade edin, ben cevap vereyim.
BAŞKAN -
Kendisi ifade eder ne isteyeceğini. Önce bir soracağız ne için istiyor,
ona göre. Lütfen
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Hayhay, buyurun.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın Başkanım, bana da sataştı.
BAŞKAN
Güzel, bu güzel oldu Sayın Ayhan.
Buyurun Sayın
Yeniçeri.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, ismimden bahsederken
istihzaya dayalı
İsmimi biliyor, çok iyi biliyor, karşı
karşıya geldik fakat
BAŞKAN
Buyurun iki dakika süre veriyorum İç Tüzükün 69uncu maddesi
gereğince.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, soyadını
bilmemek suç mu efendim?
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Doğru söylüyorsunuz, doğru
söylüyorsunuz!
Bakın, bir
şey söyleyeyim: Önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben ilk
kez burada konuşuyorum. Konuşmamın dibacesini
yapacağım, devamını iki dakikalık konuşmanın
sonucunda uygun bir şekilde söyleyeceğim.
Şimdi, çok
değerli milletvekili arkadaşlar, burası milletin kürsüsü. Bu
kürsüye çıkışın inanılmaz derecede zor olduğunu
biz bir milletvekili olarak, yeni bir milletvekili olarak gördük ve burada son
derece, gerçekten üzücü, kırıcı konuşmalar
yapılıyor ve bu konuşmaların arkasından konuşmaları
yapanlar dönüyor karşı tarafa
AHMET YENİ
(Samsun) Öbür tarafa
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Size ben hitap ediyorum daha ziyade. Öbür tarafa
da dönerim, merak etmeyin.
Bu çerçeve
içerisinde konuşmalar yapılırken, hem kel hem fodul modeli
içerisinde bir tavır ortaya konuluyor. Hâlbuki, konuşmaların,
edep, adap, etik ve estetik içerik ihtiva etmesi hâlinde anlamlı ve
kalıcı bir noktaya gelmesi söz konusu olur. Ancak, bunun
dışında beni buraya çıkarmazsanız ben oradan sürekli
laf atacağım. Bunu böyle bilin, bilmeye de devam edeceksiniz.
BAŞKAN
Sayın Yeniçeri, lütfen Genel Kurula hitap edin.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Yani sözümüzü eğer söyleyecek makam
bulursak, yer bulursak gerilime gerek yok, bunun için bir problem yok. Ama
buradan sürekli bir biçimde, gerçeğe uygun olmayacak şekilde
ithamlar, itirazlar, iftiralar, isnatlar yapacaksınız, biz de
oturacağız, kurşun askeriz, sizin
attıklarınızı dinleyeceğiz.
O bakımdan
(AK PARTİ sıralarından Söz alıp
konuşacaksınız. sesleri)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Söz vermiyorsunuz ki. Elli defa gündem
dışı konuşma için söz istedim, başkasına söz
veriliyor bize verilmiyor. Dolayısıyla da, sözü de söke söke
alacağım, gelip burada da söyleyeceklerimi söyleyeceğim. Hiç de
merak etmeyin.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Yeniçeri, lütfen
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) - Yeri geldiği zaman konuşmamın
devamını dinleyeceksiniz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Sayın Başkanım, söz almak
istiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, müsaade ederseniz söz almak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Nebati, oturur musunuz. Sırasıyla
Buyurun Sayın
Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, şahsıma yapılan
sataşmadan dolayı
BAŞKAN Ne
diye sataştı? Ne söyledi de sataştı Sayın Türkkan?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Efendim, daha ne söyleyecek? Ne yapması gerekiyor Sayın
Başkanım?
BAŞKAN
Sayın Türkan, ben İç Tüzük gereği sormak zorundayım.
Lütfen, İç Tüzükü açıp okuyun. Size ne söyledi de sataştı?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) 69a göre bana söz vermeniz gerekiyor.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkanım, birlikte dinledik
BAŞKAN
Sayın Şandır, lütfen oturun. Lütfen oturun, izah ediyor kendisi
efendim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Yani birlikte izliyoruz. Yani Sayın Hatibe
sataşılmadıysa
Siz burada değil misiniz?
BAŞKAN
Anladım da sormak durumundayım.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Bana sataştı. diyor.
BAŞKAN Ne
söylediğini söylesin. Tutanaklara geçme anlamında söylüyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Efendim, şahsıma isim vererek yapılan
sataşmadan dolayı 69uncu maddeye göre
BAŞKAN
Anladım. Sayın Elitaş size ne söyleyerek sataştı? Onu
izah eder misiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sanayinin
sorunlarını anlattı Sayın Türkkan. dedim. Bu sataşma
mıdır?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Hayır efendim. Ben de sana bir laf söylerim oturursun.
şeklinde benim hatalı gördüğüm davranışı bana
iade ederek, kendisi de aklı sıra espri yaparak bana
sataştı.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Türkkan, İç Tüzükün 69uncu maddesi gereğince iki
dakika süre veriyorum.
2.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli üyeler; öncelikle Sayın
AKP Grup Başkan Vekilinin yaptığı o konuşma, hakikaten
beni, o konuda sarf ettiğim ifadenin maksadını aşan bir
ifade olduğu konusunda ikna etti. Gerçekten, samimiyetle söylüyorum,
bitiminde kalkıp kardeşime gelip özür dilemeye
hazırlanıyordum. Yemin ediyorum. Ama arkasından Yeniçeri mi,
Eskiçeri mi, Özçeri mi? lafı
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Eski demedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Eski demedim, Özçeri dedim.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Bakın, bu güzel bir şekilde nihayete erdirilmesi gereken
bir konuşmanın sonunda provokatif bir söyleme başvurmak
İktidar Partisinin Grup Başkan Vekiline yakışmadı.
Gerçekten. Yani o söylediğiniz ifade beni nedamet duygusuna sevk etti,
arkasından o sözün sahibi gerçekten
Elkatmışmıştır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Elkatmış değil bak, bilmiyorsun.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Nereye katmış? Nereye katmış? Özür diliyorum.
Neydi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yani sen Yeniçeriden şimdi benden özür dile
diyorsun
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Neydi? Pardon.
BAŞKAN
Sayın Türkkan, karşılıklı konuşmayalım,
lütfen
Sayın
Elitaş
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Pardon efendim, Elkatmış mı? Elkatmış
BAŞKAN
Sayın Türkkan, sataşmaya cevap verin.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Sayın Katmış
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Bir
de bu işin bir adabı var Sayın Milletvekili, sen benim bölgemin
milletvekilisin, biz beraber konuşuyoruz.
BAŞKAN
Sayın Türkkan, lütfen karşılıklı
konuşmayın.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Lütfen bu konuda bu işi kendi içindeki dinamiklerine,
edeplerine saygılı olmaya davet ediyorum.
Sayın
Fikri Işık dün buraya çıktı, hiç
katılmadığım görüşlerine rağmen ses
çıkartmadım. Bu işin kendi içinde edebi var, sizi de bu konuda
edepli olmaya davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından Edebi
senden mi öğreneceğiz? sesleri, gürültüler)
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Edepsiz!
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Devamla) Teşekkür ediyorum, hayırlı günler diliyorum,
bayramınız mübarek olsun.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Sayın Başkanım, az önce Sayın
Elitaşın ifade ettiği kişi benim, bana sataşma
vardır, lütfen söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Nebati, bir saniye
Buyurun
Sayın Ayhan, size ne söyledi de sataştı efendim?
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkanım, hiç sataşma falan
yapmayacağım bu vakitte. Yalnız benim rakamları
çarpıttığımı söyledi. Ben bu konuda ciddiyimdir. Bir
cümleyle ifade edip ayrılacağım.
BAŞKAN
Buyurun, bir dakika süre veriyorum yine İç Tüzükün 69uncu maddesi
gereğince.
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) 69u bize işletmiyorsunuz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sabredin biraz Sayın Nebati.
3.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gerçekten
böyle zamanlarda bu tür hadiseler olabiliyor ama şunu özellikle ifade
etmek istiyorum: Benim rakamları çarpıttığım ifade
edildi ama neyi çarpıttığımı söylemedi. Burada en iyi
bilenlerden birisi Sayın Elitaştır, rakamlar konusundaki
hassasiyetimi, konuşurken ciddiyetimi bilir. Bunu ifade etmek istedim.
Bu
vesileyle yüce heyetin Kurban Bayramını tebrik ediyorum. Allah
herkese çoluğu çocuğuyla iyi bir Kurban Bayramı
yaşamayı nasip etsin.
Saygılar
sunuyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.
Evet,
Sayın Nebati, ne söyledi de sataştı size?
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Sayın Başkanım, akşam oturum
açılırken bir konuşmacı benimle ilgili olarak Kendisinden
bir cacık olmayacağını görünce sözümden vazgeçmiştim.
ifadesini kullanmış. Bir sataşma var, söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Nebati, iki dakika süre veriyorum, buyurun.
4.- İstanbul Milletvekili Nureddin Nebatinin,
Erzurum Milletvekili Oktay Öztürkün, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) - Değerli Başkanım, sayın
milletvekillerim; dün bu kürsüde bu heyete dönüp Bu Parlamento cacık
yapamaz. ifadesini kullanan bir konuşmacıya karşı
yaptığım ince göndermede kullandığım cacık
tarifinden yola çıkarak, benden cacık olmayacağını
söyleyen konuşmacıya aynen şunu söylemek istiyorum: Benden tabii
ki cacık olmaz. Çünkü ben aklı, zekası, yüreği, ruhu,
bedeni olan ve bu milletin değerlerini hücrelerine kadar hisseden bir
eşrefi mahlûkatım. (AK PARTİ sıralarından Bravo!
sesleri, alkışlar)
Şimdi,
o arkadaşa bir ince göndermeyle kırk çeşniden oluşan
bostananın tarifini versem hiç anlamayacak, oturacak. Onun için, ben
tekrar cacığa dönüyorum ve cacıkla ilgili bir de kullanılan
yoğurt, salatalık ve nanenin yanında bir
sarımsağın da olduğunu ifade etmek istiyorum. Sarımsak
öyle bir sebze ki o cacığa koyduğunuz zaman o
cacığı yiyen kişiye doğru yaklaşmanız mümkün
değildir, müthiş bir şekilde kokar ve şu anda, bu Mecliste
kesif bir sarımsak kokusu var. (MHP sıralarından gürültüler)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Meclisin bir seviyesi var.
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla) - Bu arada, sayın sanayici arkadaşıma
şunu ifade etmek istiyorum
BAŞKAN
Sayın Nebati
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, Meclise hakaret ediyor, böyle
şey olmaz!
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla) - Sanayici arkadaşlarım zenginleşiyorlar
AK PARTİ İktidarında, güçleniyorlar.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ayıp! Ayıp! Meclise hakaret ediyor.
BAŞKAN
Sayın Nebati
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla) - AK PARTİ İktidarının getirdiği
olanaklardan faydalanıyorlar, değerlerine değer katıyorlar.
Ondan sonra da diyorlar, biz sanayicilerin dertleri
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Otur! Otur!
NUREDDİN NEBATİ (Devamla)
Beş sene önce, on sene önceki iş yerini satmak ister misin eski
fiyata? sormak isterim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, özür dilesin, bu Meclis kokmaz!
NUREDDİN
NEBATİ (Devamla) - Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Alkışlamak daha bir ayıp, biliyor musunuz
Hakikaten ayıp!
BAŞKAN
Sayın Nebati, biraz önce söylediğiniz sarımsakla ilgili konuyu
lütfen düzeltir misiniz. Buyurun mikrofona.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Alkışlamak daha bir ayıp, yazıklar
olsun!
BAŞKAN
- Lütfen açıklama getirin, lütfen.
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Sayın Başkanım
(CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Açıklık getirin lütfen Sayın Nebati.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Bu kadar mı seviye düştü. Bu artık seviyeden
de çıktı, çukur çukur oldu!
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bu millet kokmaz! Böyle bir terbiyesizlik yok!
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Sayın Başkanım, sarımsak
cacıkta kullanılan bir sebzedir. Ben neyini düzelteyim?
BAŞKAN
Sayın Nebati, lütfen açıklama yapın. (MHP
sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Yazıklar olsun! Böyle bir şey mi var ya! Bu
terbiyesizliği alkışlayanlara da yazıklar olsun!
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, özür dilemesi lazım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Terbiyesiz!
NUREDDİN NEBATİ
(İstanbul) Aynen iade ediyorum.(CHP ve MHP sıralarından
Ayıp, ayıp! sesleri, gürültüler)
(CHP milletvekilleri Genel Kurul
salonunu terk etti)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Tiyatro
mu yapıyoruz Sayın Başkan?
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) Ayıp,
ayıp
Bu Meclisin kalitesine yakışmıyorsun.
AHMET YENİ (Samsun)
Cacığı siz çıkardınız be!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Alkışlayanlara da yazıklar olsun, gülenlere de! Yazıklar
olsun! Bu Meclisin ekmeğini yiyorsunuz üstelik, nemasını da siz
yiyorsunuz. Terbiyesizlik yapıyorsunuz! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Oktay,
yerinizden
İki dakika süre veriyorum,
buyurun.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bu Sayın Milletvekili kürsüye
çıkıncaya kadar belki sarımsak kokusu vardı ama
ağzını açtığı andan itibaren tahammül
edilemeyecek bir kokuyu saldı bıraktı.
BAŞKAN Lütfen Sayın Oktay
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum)
Kınıyorum kendisini!
BAŞKAN Lütfen Sayın Oktay
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) Dün burada
milletvekillerine hitap ederken sarf ettiği kelimeleri
hatırlayabiliyor musun?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu Meclisin
saygınlığını korumanız önce sizin vazifeniz. (AK
PARTİ ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.21
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
21.29
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
------ 0 ------
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16ncı
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
40 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Çok Taraflı Yatırım Garanti
Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/467)
(S. Sayısı: 40) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının
3üncü maddesi üzerinde şahsi adına söz isteyen Ramazan Can,
Kırıkkale Milletvekili.
Sayın
Can, buyurun.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; tasarının hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, Kurban Bayramınızı tebrik ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Haydar
Akar, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Akar. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; biraz
evvel yaşamış olduğumuz Meclisteki olayın gerçekten
hoş karşılanmayacak, Meclisin yapısına uymayacak bir
davranış tarzı olduğunu düşünüyorum. Evet, laf atma
Meclisin kültüründe var, bunu zaman zaman bizler de yapıyoruz ama haddini
aşan, Meclisin kimliğiyle ters düşen değil, konularla
ilgili laf atmaya çalışıyoruz. Bunun dışında
yapılan şeylerin çok doğru olmadığını
düşünüyorum. Bu Meclis kürsüsünde söz alan arkadaşların da
üsluplarına dikkat etmeleri gerektiğine inanıyorum.
Ben sözümü, biraz
evvel 2 tane arkadaşımız Mecliste yurt dışında
yaşayan Türkler hakkında yaptıkları konuşmalarda,
onlarla ilgili birtakım hakların son yıllarda
geliştirildiği, onların yaşamlarının yurt
dışında kolaylaştırıldığı,
birtakım imkânlar sağlandığı söylendi. Bunlardan en
başlıcası da Mavi Karttı. Mavi Kart uygulamasını
belki de Meclisteki arkadaşlarımın birçoğu bilmiyordur.
Arkadaşlarımız da bu Mavi Kartı tarif etmedi. Mavi Kart
niçin kullanılıyor, önce ona bakmak lazım. Son yıllarda
Almanya Hükûmetinin Türk vatandaşlarına baskı yaparak, sadece
Türk vatandaşlarına baskı yaparak tek ülke vatandaşı
olmaya zorlamasından kaynaklanan, bu ihtiyaçtan kaynaklanan bir kart. Bu
kartın özelliğini ben size şöyle bir anlatayım: Alman
vatandaşlığına geçmek üzere Türk
vatandaşlığından çıkma izni almak isteyen
vatandaşlara veriliyor. Türk vatandaşlığından izinle
çıkan personelin pasaportları ve nüfus cüzdanları iptal edilerek
kendilerine 5200 sayılı Kanun
Arkadaşlar,
buraya, her kürsüye gelişinizde bir şeyden bahsediyorsunuz, dünya
lideri diyorsunuz. Dünya liderinden beklenen o değildir, dünya liderinden
beklenen diğer ülke vatandaşlarının Almanyada sahip
olduğu hakları Türk vatandaşlarına da
sağlamasıdır, onların haklarını daha geri
götürmesi değildir. Şu anda, iktidarınız döneminde
Almanyada yaşayan Türk vatandaşlarının hakları geri
gitmiştir arkadaşlar.
Bununla da
kalmamış, daha önce, biliyorsunuz, bizim kültürümüzde vardır,
Almanyada yaşar ama gelir Anadoludan kız alır, Almanyada
yaşar ama Anadoluda bir delikanlıyla evlenir, bunlar da nikâhlarını
yaptıktan sonra eşlerinin yanına Almanyaya giderlerdi. Almanya
artık bunu da kabul etmiyor. Bakın, ne diyor: Yabancı dil yani
Almanca sınavından geçeceksiniz. Bu Almanca sınavı da böyle
basit sınav değil, Alman kültüründe yapılan, A1
sınavı diye adlandırılan, en az 300 tane Almanca
kelimeyi bilmenizi gerektiren bir
sınav.
Yani neye geldik
arkadaşlar? Bu kürsüye çıkan bütün Hükûmet mensubu
arkadaşlarımız, bakanlar, milletvekilleri, her şeyi
tozpembe gösteriyor. Tarımdan sorumlu bakan çıkıyor, tarım
dünyada birinci olmuş, Türkiye gelişmiş, Türkiye'nin
tarımı almış başını gidiyor. Kurbanda
limuzin kesiyoruz, motorunu bilmiyorum, 2 bin motor mu, 1.600 motor mu? Peki,
yine bir başka bakanımız çıkıyor, bu yolda çok mesafe
katettiğimizi, dünyanın önder ülkelerinden olduğumuzu söylüyor.
Yine konuşmacı arkadaşlarımız çıkıyor,
uluslararası ilişkilerde, özellikle yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımızın bu ülkelerde
sorunlarının çözüldüğünden, kendi iktidarları döneminde
daha ileri seviyelere taşındığından bahsediyor ama
gerçeğe sıra gelince gerçeğin hiç böyle
olmadığını hep beraber görüyoruz. Eğer gerçekleri
söylemezsek çözüm yollarını da bulamayız. Bunu bir söylersiniz,
iki söylersiniz, üç söylersiniz, artık üçüncüsünde hadi oradan derler.
Yine Almanyadaki
vatandaşların en büyük problemlerinden bir tanesi neydi? Orada din
adı altında, din tandanslı veya dernekler diyelim, vakıflar
diyelim, o insanların emeklerini sömürdüler, dünyaca marklar, dolarlar,
eurolar topladılar. O dönemde mark vardı, şimdi euro var.
İşte, bunlar nedir? YİMPAŞ, KOMBASSAN gibi dernekler
vakıflardı.
Sonra Başbakanımız gitti
Almanyaya
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Devamla) Evet,
arkadaşlar, herkesin bayramını kutluyorum, ailelerin mutlu,
esenlik içinde bir bayram geçirmesini diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, Sayın Haydar Akar
BAŞKAN Buyurun Sayın
Elitaş.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sataşma
yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sataşma değil, bir düzeltme yapacağım.
Sayın Haydar Akar herhâlde
biliyordur veya elindeki notlarda yanlış yazıyordur. Mavi Kart
uygulaması 1995 yılında başlamıştır.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Haydar Akar
bir konuşmasında ifade ederken Almanyada yaşayan
vatandaşlarımız Mavi Kart zulmüyle AK PARTİ
İktidarı döneminde veya Mavi Kart, geriye gidişi AK PARTİ
İktidarı döneminde karşılaştı. dediler.
Mavi Kart uygulaması 1995
yılında başlamıştır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O pembe kart!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Bakın, Avrupa Birliği ülkeleri haricindeki ülkelerin hiçbirisine
Almanya çifte vatandaşlık vermemektedir. Avrupa Birliği üyesi
olmayan ülkeler haricindeki hiçbir ülkeye çifte vatandaşlık
vermemiştir. Yanlış bilmiyorsam 1997, 1998 yıllarında
biz
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Mustafa Bey,
pembe kart, ben doğru söyledim. Bir daha bakın, pembe kart!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Aynı kart!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sayın Akar, müsaade ederseniz, orada, biz, pembe, mavi, yurt
dışında yaşayan iki tane arkadaşlarımız var,
yurt dışı doğumlu, onlarla bakarız, konuşuruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hayır,
bilmiyorlar, öğrenememişler!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
1997, 1998 yıllarında Türkiye ekonomisinde, o yıllarda -tam
olarak bilmiyorum ama- Türkiye ekonomisinin krize girdiği dönemlerde yurt
dışında yaşayan işçilerimizin mevduatlarını
çekebilmek için dövize çevrilebilir mevduat hesabı açtırdık.
Maalesef, yine o yıllar içerisinde Alman Dışişleri
Bakanlığının Türkiye Cumhuriyeti İçişleri
Bakanlığından sorduğu bir soru üzerine, Türkiye Cumhuriyeti
Merkez Bankası kendi bünyesinde bulunan, Alman vatandaşı olup da
Türkiye'de mevduatı bulunan kişilerin çifte vergilenmesiyle
karşı karşıya kalmasına sebebiyet verdi. Şimdi,
biz diyoruz ki, Sayın Başbakanımız dün 1961
yılında, elli yıl önce Almanyaya giden, işçi
anlaşmasının yapıldığı
Bundan elli yıl
önce Türkiye istihdam için yurt dışına işçi göndermiş.
Şu anda, 70 bin iş adamımız 350 bin kişiyi, Almanyada
kurduğu işletmelerde yanında Türk ve Alman istihdam edebilir
hâle gelmiş. Rakamın büyüklüğü 80-100 milyar eurolara
ulaşmış, öylesine büyük bir sistem içerisinde ortaya çıkmış.
Bakın
değerli arkadaşlar, bundan önceki süreçte, Almanyaya 2000
yılında gitseydiniz, Kölnde, Münihte, Berlinde bir köşeden
dönerken bıkkın, kendinden geçmiş bir vatandaşa selamünaleyküm
dediğinizde size aleykümselam derdi. Oradaki
vatandaşlarımız ikinci sınıf, üçüncü sınıf
olarak tanımlanıyordu. Ama şimdi gittiğinizde görürseniz
artık Ben Türk'üm, Türk vatandaşıyım. dediği anda
gurur duyar bir hâle gelmiş.
1993
yılında Kölnde bir faşing gününde, Köln Balluffunun orada
gençler eğleniyorlar. Bir çocuk, alnında Türk yazıyor, bizim
gibi. Yavrum, sen Türk müsün? dedim, bana Hayır dedi. Türk olmaktan
utanan bir nesil vardı orada ama şu anda Türk olmaktan, Türk
tabiiyetinde bulunmaktan gurur duyan bir nesil var. Bunu hep beraber
yaptık değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Hâlen var daha. Dün de vardı yarın da olacak. Bunlar
bireysel şeyler. Sayın Elitaş, Türk olmaktan utananlar hâlâ var.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ben teşekkür ediyorum.
Hepinizin mübarek
kurban bayramınızı kutluyor, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, Mustafa Beyin düzelttiği, düzelteceğim
dediği şey mavi kart değil pembe kart. Pembe kart
uygulaması hâlen devam etmekte. İki kart türü var, mavi ve pembe
kart.
FAZİLET
DAĞCI ÇIĞLIK (Erzurum) İçeriği aynı.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi, on
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Soru sorma süresi
beş dakika.
Sayın
Dedeoğlu, buyurun.
MESUT
DEDEOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanımıza bir sorum vardı, ama o da ayrılıyor galiba.
BAŞKAN
Hükûmete yönelteceksiniz efendim.
Buyurun.
MESUT
DEDEOĞLU (Gaziantep) MIGA anlaşmalarıyla ülkemizde
yapılan yabancı sermaye yatırımlarına MIGA
tarafından sağlanan garantilerin toplam tutarı 1,2 milyar dolar,
ABD dolarıdır. diyor.
Bu
yatırımların ağırlığı nelerdir acaba?
Varsa üretimi nedir? İş istihdamı ve katma değeri nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yılmaz? Yok.
Sayın Ayhan,
buyurun.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
MIGA, riskli
bölgelerdeki yatırımlar için uygulanan bir sistemdir. Oslo
gelişmelerinde bu nedenle konu dikkate alınmış
mıdır?
Şimdi, MIGA
sözleşmesi tasarısı esnasında, hazırlanmasında
düşünülmüş müdür?
Bu tasarı
yasalaştığında müzakerelerde devlet dikkate alacak
mıdır?
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) Zannedersem
birinci soruya arkadaşlarımız, Sağlık
Bakanımız cevap vermişti. Daha çok altyapı
yatırımlarıyla ilgili, enerji ve ulaştırma yatırımlarıyla
ilgili bu kredilerin kullanılacağına dair cevabı
vermişti.
Diğer konuya
da yazılı olarak arkadaşımıza cevap veririz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Çok Taraflı Yatırım Garanti
Kuruluşu Sözleşmesinin Maddelerinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
|
Kullanılan oy
sayısı |
: |
214 |
|
|
Kabul |
: |
209 |
|
|
Ret |
: |
5 |
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Muhammet Rıza Yalçınkaya Mustafa Hamarat
Bartın Ordu
Böylece
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
2nci sırada
yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Romanya Hükûmeti Arasında
Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Romanya Hükûmeti
Arasında Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/330) (S. Sayısı: 41)
BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet yok.
Bundan sonra da
komisyonun olmayacağı anlaşıldığından kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 10 Kasım 2011 Perşembe günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 21.47