TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
18inci
Birleşim
15
Kasım 2011 Salı
(TBMM Tutanak
Müdürlüğü tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan
ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu
teşrif eden Macaristan Cumhurbaşkanı Pal Schmitt ve
beraberindeki heyete Başkanlıkça Hoş geldiniz. denilmesi
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 21 milletvekilinin süt üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/50)
2.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 22 milletvekilinin, ortaöğretim sistemindeki
aksaklıkların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/51)
3.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 24 milletvekilinin, mermercilik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/52)
C) Tezkereler
1.- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet
Meclisi Başkanı Dr. Hasan Bozer'in vaki davetine icabetle,
"KKTC'nin 28. Kuruluş Yıl Dönümü Kutlamaları"na,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığını temsilen
TBMM İdari Amiri Salim Uslu'nun, resmî bir ziyarette bulunmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/629)
2.- Azerbaycan Cumhuriyeti Millî Meclisinin vaki
davetine icabetle TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden
oluşan bir parlamenter heyetin 20-22 Kasım 2011 tarihleri
arasında Azerbaycan'a resmî bir ziyarette bulunmalarına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/630)
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın, Iğdır ilinin düşman
işgalinden kurtuluş yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Van ilinde meydana gelen depremlere ilişkin gündem
dışı konuşması ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Van ilinde meydana gelen depremlere ilişkin gündem
dışı konuşması ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatya Meteoroloji Bölge Müdürlüğünün kapatılarak Sivasa
bağlanmak istenmesine ilişkin açıklaması
2.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın,
Başbakanın AK PARTİ Grup toplantısında CHP Grubunu ve
milletvekillerini kastederek Genel Kurulu terörize ediyorlar. şeklindeki
ifadesinden dolayı kendisini kınadığına ilişkin
açıklaması
3.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin,
öğretmeninden dayak yiyen lise öğrencisi Burak Kulun öğretmeni
Zeki Yılmaza karşı açtığı dava ile aleyhinde bir
delil bulunmamasına karşın yirmi iki aydır tutuklu bulunan
Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgülün 16
Kasımda görülecek olan davalarına ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, diş hekiminden hizmet bekleyen
yurttaşlarımızın istediği hekimi seçemediğine ve
serbest çalışan diş hekimlerinden hizmet almalarının
engellendiğine ilişkin açıklaması
5.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın,
Iğdır ilinin düşman işgalinden kurtuluş yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
6.- Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın, Erzincan ilinde 1992 yılında meydana gelen
depremden sonra destekleme yapılan binaların tekrar elden geçirilmesi
gerektiğine; araştırma hastanesi yapıldığına
ancak diğer hastanelerin de kapanmaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
7.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Van ilinde meydana gelen depremin Simav depremini unutturduğuna, Simav
depreminden etkilenen ilçe ve belde belediyelerinin çok zor durumda olması
nedeniyle bu bölgeye de hizmet edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Çevre ve Şehircilik Bakanının Van ve Erciş en güvenli bir
yerdir, herkes evine girsin. açıklaması üzerine otel ve evlere
yerleşen vatandaşların ikinci depremde hayatlarını
kaybetmesinden Bakanın sorumlu olduğuna ve istifa etmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağın,
deprem afeti düşünülerek tedbir alınmadığına; deprem
yardımlarının koordine edilemediğine ilişkin
açıklaması
10.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmakın, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın gündem dışı konuşmasında söz
ettiği Dersim İsyanında görevde bulunan Türkiye Cumhuriyeti
yöneticilerini Hitlerle özdeşleştirmesini kendisine
yakıştıramadığına ilişkin
açıklaması
11.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Fener
Rum Patriği Bartholomeosun ekümenik patrik oluşunun 20nci
yılını 9 Kasım 2011 tarihinde TBMM sosyal tesisi Florya
Deniz Köşkünde kutlanmasında TBMM Başkanının izni
olup olmadığına ilişkin açıklaması
12.- Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın, Van ilinde meydana gelen deprem nedeniyle yapılan
hizmetlere ilişkin açıklaması
13.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın, Van depremi nedeniyle bölgede yapılan hasar tespit
çalışmalarının yapılamadığına
ilişkin açıklaması
14.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmakın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Meclis idare amirlerini topyekûn olarak suçladığına ilişkin
açıklaması
15.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun,
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında
vermiş olduğu gensoru önergesi üzerindeki görüşmelerin halka
yansımaması için, başka konular uzatılarak, Meclis TV
yayınlarının kesildiği saat 19.00dan sonraya
bırakılmaya çalışıldığına ilişkin
açıklaması
16.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ile
kendisine fiili saldırıda bulunduğuna, bu fiilinden dolayı
kınama cezası verilmesi gerektiğine ve kendisini özre davet
ettiğine ilişkin açıklaması
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin,
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Denizli Milletvekili Adnan Keskinin, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
7.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- Denizli Milletvekili Nihat Zeybekcinin, Denizli
Milletvekili Adnan Keskinin şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
9.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
10.- Antalya Milletvekili Mehmet Vecdi Gönülün, Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
11.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
12.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
13.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
14.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan
Köksalın, partisine sataşması nedeniyle konuşması
15.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahinin,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
16.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
17.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahinin, partisine sataşması nedeniyle konuşması
18.- Ankara Milletvekili Gökhan Günaydının,
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahinin, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
19.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
20.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahinin, partisine sataşması nedeniyle konuşması
21.- İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahinin, Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve arkadaşları tarafından, (46 sıra
no.lu) Okullarda yaşanan
şiddet olaylarının ve madde bağımlılığı
gibi tehlikelerin nedenlerinin araştırılması hakkında
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
15/11/2011 Salı günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğüne
uygun olarak davranmadığı ve çalışma usullerine
uymadığı gerekçesiyle Başkanın tutumu hakkında
X.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın; bazı
soruşturma ve operasyonlarda kolluk güçlerine hukuka aykırı
uygulamalar yaptırdığı, yargıya müdahale ettiği,
açıklamalarında kullandığı bazı ifadelerle devlet
adamı ciddiyetinden uzaklaştığı ve yetkilerini hukuka
aykırı olarak kullandığı iddialarıyla
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında bir
gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/2)
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin,
stajyer avukatlara yapılan bir uygulamayla ilgili basında çıkan
bir habere ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/150)
2.- Konya Milletvekili Atilla Kartın,
yabancı uyruklu hekim kontenjanındaki artışa ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
(7/394)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde
görev yapan bazı öğretmenlerin PKK terör örgütü tarafından
kaçırılması ve bu konuda alınan önlemlere ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/452)
4.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, ulusal
eğitim politikasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Ömer Dinçerin cevabı (7/455)
5.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
bir sendika şube yöneticisinin bilgisi ve onayı
alınmaksızın görev yerinin değiştirilmesine ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/480)
6.- Manisa Milletvekili Hasan Örenin, yaş üzüm
ihracatındaki sorunlara,
- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydarın,
2011 yılı kütlü pamuk ürünü fark ödemesi destek miktarına,
- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
süt hayvancılığına,
- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudunun, Hatay-Dörtyolda
yağan dolu nedeniyle meydana gelen zarara,
- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
TMO tarafından yapılan 2003-2011 yılları arasındaki
ihracat ve deniz nakliyelerine,
- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
ziraat mühendisleri ve veteriner hekimlerin istihdamına,
İlişkin soruları ve Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/486),
(7/487), (7/488), (7/489), (7/490), (7/491)
7.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
okul öncesi eğitimdeki öğrencilerin bazı ihtiyaçlarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçerin cevabı
(7/511)
8.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
öğretmenlere verilen öğretim yılına hazırlık
ödeneğine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Ömer
Dinçerin cevabı (7/512)
9.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Seyhanda
kurulan HESlere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/545)
10.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Beşkarış Sulama Barajıyla ilgili sulama projesine
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/548)
11.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin,
hayvan ithalatına ilişkin sorusu ve Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/550)
12.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
kadın koruma evi açma yükümlülüğünü yerine getirmeyen belediyelere
ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma
Şahinin cevabı (7/556)
13.- Muğla Milletvekili Tolga Çandarın,
engellilerin sorunlarına ve engelli personel kadrolarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma
Şahinin cevabı (7/573)
14.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının,
Konyadaki Tarımsal Araştırma Enstitüsünün
kaldırılmasına,
- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkinin,
besicilik sektörüne,
- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, kuru
incir üreticilerinin sorunlarına ve desteklenmesine,
- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belenin, ithal
edilen canlı hayvanlar için menşe şehadetnamesi
aranmamasına,
Bir çiftliğin faaliyetlerinin durdurulmasına,
Usulsüz bir işlem yapıldığı
iddiasına,
İlişkin soruları ve Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/592), (7/594), (7/595), (7/596), (7/597),
(7/682)
15.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoyun,
Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki orman yangınlarına
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/652)
16.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Bursa Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünün Uludağdaki tesislerinin
devir teslim haberlerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/653)
17.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Bursa sınırlarında bulunan orman arazilerine verilecek maden
arama ruhsatlarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/655)
18.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Bursada meydana gelen orman yangınlarına ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/656)
19.- Antalya Milletvekili Arif Bulutun, Kredi Yurtlar
Kurumunun yurt kapasitesine ve başvuran öğrenci sayısına,
- Niğde Milletvekili Doğan
Şafakın, üniversite öğrencilerinin beslenme ve barınma ile
ilgili sorunlarına,
- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın,
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun Türkiye genelindeki
kapasitesine,
İlişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Suat Kılıçın cevabı (7/720), (7/721), (7/722)
15 Kasım 2011 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
------ 0 ------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 18inci Birleşimini açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
------ 0 ------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 18inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN Yapılan ilk yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı, şimdi elektronik cihazla
yeniden yoklama yapacağım.
Üç dakika süre veriyorum.
Süre başlamıştır.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.- Görüşmeleri
izlemek üzere Genel Kurulu teşrif eden Macaristan Cumhurbaşkanı
Pal Schmitt ve beraberindeki heyete Başkanlıkça Hoş geldiniz.
denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gülün davetlisi olarak ülkemizi
ziyaret etmekte olan Macaristan Cumhurbaşkanı Sayın Pal Schmitt
ve beraberindeki heyet şu anda Meclisimizi teşrif etmişlerdir,
kendilerine Meclisimiz adına Hoş geldiniz. diyorum efendim.
(Alkışlar)
III.-
YOKLAMA
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi.)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz Iğdır ilinin düşman
işgalinden kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Iğdır Milletvekili Sinan Oğana aittir.
Buyurunuz Sayın Oğan. (MHP sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın, Iğdır ilinin düşman
işgalinden kurtuluş yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
SİNAN OĞAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Kasım 1920
tarihi ülkemizde gerçekleşen şanlı Millî Mücadelenin
Iğdırda sonuç verdiği tarihtir. (Gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen biraz sessiz olabilir
misiniz, konuşmacıyı daha rahat duyabileceğiz.
Buyurunuz efendim.
SİNAN OĞAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Doksan bir sene öncesinde, değerli milletvekilleri,
Iğdırımız düşman işgalinden kurtuldu.
Başta Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Kazım
Karabekir Paşa, Iğdırımızın ilk
şehitlerinden Mehmet Çavuş başta olmak üzere bütün
şehitlerimizi burada saygı ve şükranla anıyorum.
Doksan bir sene öncesinde Iğdırımız kurtuldu
düşman işgalinden ama aynı düşman, bugün kendi ülkesinde,
bir komşu ülkenin Cumhurbaşkanı kalkıp şunu
diyebiliyor: Dağlık Karabağı biz aldık,
Ağrı Dağını almayı size bırakıyorum.
Demek ki doksan bir sene öncesinde kendi topraklarımızdan
attığımız düşmanın gözü hâlâ
Iğdırdadır, ama bununla beraber başka bir tehdit daha
vardır Iğdırda, Metsamor Nükleer Santrali tehdididir. Eğer
bu konuda bir gerekli önlem alınmazsa -defalarca altını
çizdiğimiz bir konudur, tekrar altını çizmek istiyorum- maalesef
bundan sonra 91inci, 92nci yılını
kutlayacağımız bir Iğdır da ortada kalmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, dün, Ahıska Türklerinin sürgününün
67nci yıl dönümüydü. Yüce Meclisimizin dikkatinden kaçıyor ama,
Ahıska Türkleri altmış yedi sene öncesinde kendi
yurtlarından sürüldüler ve hâlâ kendi yurtlarına dönebilmiş
değillerdir. Türkiye'nin, Ahıska Türklerinin ana vatanlarına
dönme mücadelesine sahip çıkması gerekmektedir. Ahıska Türkleri
bugün hâlâ vatansız olarak yaşamaktadırlar. Bir
kısmını Amerika almakta, bir kısmını Rusya
almakta, dostumuz ve müttefikimiz Gürcistan, Ahıska Türklerinin ana
vatanlarına dönme mücadelesinin, maalesef önünde bir engel olarak durmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu anlamda bir başka önemli konu var.
Biliyorsunuz 15 Kasım 1983 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetimiz de kuruldu. Bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetimizin
de 28inci yılını burada kutluyoruz. Ümit ediyorum ki Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
bağımsızlığının nice yirmi sekiz
yıllarını, nice yüz yıllarını burada
kutlarız, ama, maalesef -bu yakınlarda Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetindeydik- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dünyadaki birçok
yeni bağımsızlığını kazanmış
devletten daha çok bağımsız bir devlet olma niteliğini taşırken,
hâlâ biz Türkiye olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
bağımsızlığını tanıtmak için bir çaba
içerisinde değiliz. Yes be anneciğim zihniyeti hâlâ Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetini Rumla aynı masaya oturtmanın
derdindedir. Hâlâ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin üzerindeki
ambargolar kaldırılabilmiş değildir. Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetine referandumda Evet oyu verdirmek için o kadar çaba sarf
edildi. Karşılığında ne alındı? Hiçbir
şey alınmadı. Dolayısıyla, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin bağımsızlığı için
canını veren bütün şehitlerimizi de burada şükranla
anıyorum.
Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetimizin Kurucu Cumhurbaşkanı
Sayın Rauf Denktaşa da burada acil şifalar diliyorum;
saygılar, hürmetler sunuyorum.
Tekrar
konunun başına dönecek olursak, Iğdırımızın
kurtuluşunun 91inci yıl dönümüdür.
Iğdırımızın bu anlamda devletin ilgisine
ihtiyacı vardır.
111 tane
açılış yapılmıştır, onu da yeri
gelmişken ifade edeyim, bu açılışlardan birisi de
Iğdırın payına düşmüştür. Fidan dikimi
yapılmış, on sene önce açılmış ormanlık bir
alan bu sene yeniden açılmıştır. Biz iktidardan bekleriz
ki, Iğdırın beklediği Ünlendi Barajını
açasınız, Iğdırın beklediği
yatırımları açasınız, on sene önceki ormanlık
alanı açıp ondan sonra 111 tane tesis içerisinde Iğdırda
da bir tesis açtık. demeyesiniz.
Süremin de
sonuna geldiğim için, Iğdırla ilgili konuşacak çok
şey var ama
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİNAN
OĞAN (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Oğan.
Gündem
dışı ikinci söz, Van ilinde meydana gelen depremler
hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Sırrı Sakıka
aittir.
Buyurunuz
Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
2.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Van ilinde meydana gelen
depremlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkana da Vandaki
çığlığı burada sizlerle paylaşma adına
verdiği sözden dolayı teşekkür ediyorum.
Bugün 15 Kasım,
1938de Dersimde, Dersim İsyanında gözaltına alınıp
sonra Elâzığda yargısız bir infazda idam edilen Seyit
Rızanın ölüm yıl dönümünü. Seyit Rıza Elâzığda
yargılanırken, alelacele, geceleyin bir uyduruk mahkeme kuruluyor. Bu
mahkemede -Seyit Rızanın yaşı yetmiş sekiz,
oğlunun yaşı on yedi- uyduruk mahkeme kuruluyor; Seyit
Rızanın aynı gece yaşı elli dörde indiriliyor ve
oğlunun yaşı, yani Hüseyinin yaşını da yirmi
bire
Ve asıyorlar. Seyit Rızaya soruyorlar: Son sözünüz ne?
Cebimde 40 lira param, bir de saatim var; bunu Hüseyine verin. Dönüyorlar
Hüseyini de asacağız. O zaman sizden rica ediyorum, evlat
acısı nedir bilirim; beni oğlumdan önce asın. Hayır
diyorlar Seni daha önce asacağız. Ve Seyit Rıza 15
Kasımda asılırken onlara diyor ki: Sizin
yalanlarınızla baş edemedim; bu bize ders olsun. Ama size boyun
eğmedik; bu da size dert olsun. diyor ve o gün Seyit Rıza ve
oğlunu asıyorlar.
Seyit Rıza ve direnenleri buradan saygıyla selamlıyorum.
Seyit Rızayı katleden, kimliği ne olursa olsun, konumu ne
olursa olsun onları lanetliyorum. O gün Dersim katliamını
gerçekleştirenler, yani Hitler Yahudiler için ne ifade ediyorsa, o gün
iktidarda olanlar, Dersim katliamını gerçekleştirenler de benim
için aynı şeyi ifade ediyor. Yani o tarihte Dersim
katliamını gerçekleştirenler Hitler Siyonistler için neyi ifade
ediyorsa benim için de aynı şeyi ifade ettiğini söylemek
istiyorum ve sözlerime
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Hitleri yakınınızda
arayın. Hitleri yakınınızda arayın.
Yakınınızda arayın Hitleri; başka yere gitmeye gerek
yok.
SIRRI SAKIK (Devamla) Yaranız varsa
Niye
bağırıyorsunuz? Ben katilleri lanetliyorum.
BAŞKAN Sayın Sakık
SIRRI SAKIK (Devamla) Katilleri lanetliyorum.
BAŞKAN - Sayın Sakık, lütfen
karşılıklı konuşmayalım. Genel Kurula hitap
ediniz.
SIRRI SAKIK (Devamla) Sayın Başkan, aslında söylenecek
çok söz var. Demek ki, sizin bir yaranız var ki oradan feryat ediyorsunuz.
Ben katilleri lanetliyorum. Size ne oluyor? Siz niye katilleri koruyorsunuz?
Şimdi, sevgili arkadaşlar, ben Vandan geliyorum. Vanın
çığlıklarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Orada,
gerçekten, Vandaki insanlar mağdur ve Vanda insanlığa
karşı suç işleniyor. Vanda depremde hayatlarını
kaybedenler, taleplerle sokakta ve insanlar aç ve perişan, soğukta
donuyorlar ama ne yazık ki, sokakta, barınma için talepte bulununca
Hükûmet tarafından, Hükûmetin polisleri tarafından
saldırıya maruz kalıyorlar. Bakın sevgili arkadaşlar,
şu gördüğünüz resimler, şunlar, bunlar, yanı komşumuz
olan Suriyedeki muhalif güçlere bir saldırı değil. Şu
resimler, Vanda enkaz altında olanların yakınlarının
feryatlarına verilen bir cevaptır. Orada, gaz bombası
kullanılıyor. Orada, sıcak bir çadır isteyen, sıcak
bir yemek isteyenlere karşı gaz bombası, çadır
kuyruğunda olan insanlara karşı tazyikli su
kullanılıyor ve bunu da sizin iktidarınız ve sizin
polisiniz yapıyor.
Şimdi, hep birlikte
Ne söylüyorsunuz? Doğru söylemiyorsunuz.
Eğer, vicdanınız olmuş olsaydı hepinizin -bakın,
buna muhalefet de seyirci kaldı- eğer bu Vanda olup bitenlere
karşı bir vicdan muhasebesi yapsanız, aslında muhalefet
sizi bu sıralarda oturtmamalıydı çünkü düşünün, bu,
Yalovada olmuş olsaydı, Aydında olmuş olsaydı
veyahut da İzmirde olmuş olsaydı vallahi muhalefet sizi bu
sıralarda oturtmazdı ama sorun Kürt coğrafyasında olunca
birbirinize benzeşiyorsunuz ve aynı şeyi söylüyorsunuz. (CHP
sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne alakası var? Bırak ya!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Şimdi, bakın
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Orası Kürt coğrafyası
değil, Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Hep istismar ediyorsunuz siz.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Şimdi, sen başını kuma göm,
sen başını kuma göm, Kürt coğrafyası da var
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Orası Kürt coğrafyası falan
değil.
SIRRI SAKIK (Devamla) -
Kürtlerin oturduğu yer de var, oranın adı da belli ama
ilk günden bugüne kadar biz Van sorununda partiler üstü bir konum sergiledik.
Dedik ki: Gelin, acıdan nemalanmayalım, hep birlikte, Vanın
sorunlarını birlikte çözelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN Sayın Sakık, lütfen sözünüzü
bağlayınız.
SIRRI SAKIK (Devamla) Bugün de bütün Parlamentoyu aynı noktada
duyarlı olmaya davet ediyorum. Biz gerçekten
Vanda sivil toplum
örgütleri, Vanda yerel yönetimler baypas edilmiş. Gelin, hep birlikte
acıyı ortaklaştırarak bu insanların sorunlarına
çözüm bulalım. Eğer bu çözümü bulabilirsek Vana bir katkıda
bulunuruz. Vanda sürgün var, Vanda göç var, Vanda acı var,
Vanlıların yaraları var, bu yaraları ortak bir şekilde
sarmalıyız. Sizi göreve davet ediyoruz. Yani en demokratik
hakkını isteyen Vanlılara neden cop uygulanıyor, Allah
aşkına? Yani göçük altında kalan insan
Yakınlarını aramaya gelenlere copu kullanan mantık ne kadar
adil olabilir, ne kadar adaletli olabilir? Onun için diyorum: Daha çok
muhalefetten gür bir ses çıkmalıdır. Yani partiler arası
bir ayrım yapmadan gerçekten bu Vandaki vahşeti nasıl
durdurabiliriz, nasıl birlikte bunların yaralarını
sarabiliriz?
Hepinizi vicdan sahibi olmaya davet
ediyorum.
Sayın Başkan, size de çok çok
teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Sakık.
Gündem dışı üçüncü söz, yine
aynı konuda söz isteyen İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkuluna aittir.
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Van ilinde meydana gelen
depremlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle büyük acının simgesi olan 4 insanı anmak isterim.
Diyarbakırda tanıştığım ve
mütevazılığı, çalışkanlığı ve
dürüstlüğüyle beni etkileyen can dostum Cem Emiri, basın emekçisi
Sevgili Sebahattin Yılmazı ve Tuncelili Hasan Beyazı ve yine
bir yazarımızın deyimiyle bize küresel vicdan dersi veren Japon
Miyazakiyi sevgi ve rahmetle anıyorum.
Sonra da Başbakan
Yardımcısı Sayın Beşir Atalaya sesleniyorum:
Sayın Beşir Atalay açılımı açmaya teşebbüs bile
edemedi, Deniz Feneri sanıklarına bilgi sızdırdı,
depremdeki krizi yönetemedi, kendi potansiyelimizi görmek amacıyla arama
kurtarma, yardım ekiplerini bekletti ve yardıma gelenleri geri
gönderdi ve bir işaretiyle de protestoculara gaz sıktırdı
ve o görüntülerle Türkiyeyi bütün dünyaya rezil ettirdi. Demokraside istifa
bir erdemdir, büyüklüktür. İstifa, insanları ve siyasetçileri
büyütür. Sayın Beşir Atalaya, bugüne kadarki tutumu nedeniyle ve
özellikle de Vandaki bu son tutumu nedeniyle de bu kurumu
kullanmasını öneriyorum bu kürsüden.
Değerli milletvekilleri, depremden sadece beş altı saat
sonra Vana gittik, hiçbir bakan ve Başbakan oraya gelmeden orada
olanları gözlemledik ve bunları tüm Türkiyeyle paylaştık.
Orada yaşananları anlamak ve kavramak için müneccim olmaya gerek yok;
sağduyulu olmak, insanları tanımak ve onların içlerinde
olmak, onlara dokunmak yeter. Ama bunların hiçbiri maalesef Hükûmette yok.
Sizde sadece ve sadece kibir var ve ego şişkinliği var. Bir
şeyler söyleyip birtakım uyarılarda bulunurken bizim doğru
söylediğimize değil, doğruyu söyleyebilme ihtimalimize kulak
verseydiniz durum bu kadar idare edilemez hâle gelmezdi. Size ısrarla bu
kürsüden tekrar şunu ifade ediyoruz: Bu kibri bırakın, Her
şeyi biz biliriz, en iyisini biz biliriz. anlayışından
vazgeçin, gelin Türkiye'nin bu en temel sorununu birlikte çözelim.
Türkiye'nin her yerinden CHPli belediyelerimiz deprem bölgesinde
aralıksız çalışma yürüttü. Çukurova Belediyemizin
kurduğu yaşam çadırının benzerini orada ne devlet ne
Hükûmet ne de yerel yönetimleriniz kurabildi. Peki, siz ne yaptınız?
Çadır kentin içinde bulunan ve revir olarak kullanılan bu
çadırdaki doktoru geri çektiniz. Bu kadar partizanca sağlık
sorunlarını görmezden gelen bir tutum olabilir mi? Hangi insani
vicdan bunu kabul eder? Bayramın birinci günü milletvekillerimizden Profesör
Doktor Lütfi Baydar bu revirde sadece 10 tane çocuğa baktı ve
çocuklardaki hastalığı teşhis etti. Ama oraya Valilik
tarafından gönderilen 1 hekim bile yoktu. Orada çocuklar donarken ve
gazete haberlerine göre 300e yakın çocuğa zatürre teşhisi
konmuşken ve koca bir il hayalet kent hâline dönmüşken siz, hâlen,
bakanlarınızla orada podyuma çıkar gibi gösterişte
bulunuyorsunuz ve sorunları çözme iradesinden yoksun bir tutum izliyorsunuz.
Biz, Erciş yaralarını hızla sarsın ve gerçekten il
olma kriterlerini taşımasından dolayı bu ilçenin il
olmasını önerdik. On yıldır bu ülkeyi yöneten Sayın
Başbakan, siyasi tarihimize geçecek akıl almaz bir örnek verdi
Hakkâriyi il yaptılar da ne oldu dedi. Ben de Sayın Başbakana
soruyorum: Hakkâri, tam yetmiş beş yıl önce 1936da il oldu.
Yetmiş beş yıl önce il olmuş bu kentimizden Sayın
Başbakanın haberi yok. Peki, Hakkâri bu kadar kötü durumdaysa, bir
ilçeden daha kötü durumdaysa bunun kusuru kime ait? On yıldır kim bu
ülkeyi yönetiyor? Bu ayıp bence bütün hükûmete yeter.
Bize göre, maharet, Vana, Ercişe gitmek değil, orada
bakanlarla toplantı yapmak değil; sorun ve maharet, orada
sorunları çözmektir. 5,6lık depremden sonra ne yaptınız?
Hemen gidip orada bir gövde gösterisi yaptınız. Çevre ve
Şehircilik Bakanı Sayın Bayraktar, ondan önce şu ifadede
bulundu: Deprem açısından en güvenilir il Van ve Erciştir
dedi ve bütün insanları az hasarlı evlere ve konutlara girmeye davet
etti. Sonra ikinci bir deprem ve 40 ölü. Peki, bu ihmal mi yoksa cinayet mi?
Sayın Bakanın da buna bir cevap vermesi lazım. Hangi bilimsel
verilere göre artık orada deprem olmayacağını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
ifade etti ve 40 kişinin
ölümüne bizzat, bana göre sebep oldu.
Deprem sonrasında yardıma gelenlerin ve gazetecilerin
kaldıkları otel sayısı onu geçmiyordu Vanda, neden
bunlarla ilgili olarak bir tespit yapılamadı? Neden
yapılamadı? Hükûmetin hangi bakanı buna cevap verecek? Neden
insanların o otellerde kalmasına izin verildi ve böyle ağır
bir sonucun meydana çıkmasına neden olundu?
Sayın İçişleri Bakanı tam da oradayken ne söyledi:
Çadırda oturanlarla dalga geçer bir biçimde Koskocaman sarayda
oturuyorsunuz dedi.
Değerli milletvekilleri, bizler, artık, bu ülkede depremden
değil, deprem sonrası AKP yönetiminden çekiniyoruz.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Tanrıkulu.
Gündem dışı konulara Hükûmet adına cevap vermek için
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar.
Sayın Bayraktar, buyurunuz efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ölen 40 kişiden Bakan sorumludur.
Onun konuşma hakkı yok bu Mecliste.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Van
depremi hakkında bilgi sunmak üzere huzurlarınızdayım.
Çok değerli milletvekilleri, maalesef Vanımızda 23
Ekimde 7,2 ve 9 Kasımda da 5,6 deprem oldu ve toplam 644 insanımızı
kaybettik ve 2 binin üzerinde de yaralımız var. Cenabı Allah
hayatını kaybedenlere rahmet eylesin. Yaralılara acil şifa
diliyorum ve şehit olan basın mensuplarımıza da Allah rahmet
eylesin diyorum.
Çok değerli milletvekilleri, tabii ki Meclis bizi sorgulayacak, biz
Meclise hesap vermek durumundayız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Seni Allah sorgulasın. O 40 insanın
ölümünden siz sorumlusunuz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Şimdi, çok değerli milletvekilleri, tarihte depremlere baktığımız
zaman, çok geriye gitmeye gerek yok, 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi, 12
Kasım Düzce depremi, 27 Ocak Pülümür depremi, yine Bingöl depremi,
Elâzığ depremi, en son Sivas depremi ve Van depremi
(CHP
sıralarından Sivas değil, Simav sesleri)
bütün depremlerde
ilk depremin moment büyüklüğünden sonra ilk üç ay içerisinde artçı
depremler olur ve bunların büyüklüğünün hiçbirisi depremin kendi
büyüklüğüne ulaşmaz. Bizim oradaki ifademiz, çok değerli
milletvekilleri, İstanbuldan Teknik Üniversiteden gelen hocaların,
depremden gelen profesörlerin, İstanbul Üniversitesinden gelen
profesörlerin yaptığı açıklamaların ardındaki
açıklamadır. Biz dedik ki: Burada aynı şiddette bir deprem
olmaz, hasarlı evlere girmeyin, yıkık evlere
yanaşmayın ama boya döküğü olan, sıva döküğü olan
evlere girebilirsiniz. Nitekim, bizim ekiplerimizin yapmış
olduğu ön hasar tespitlerde
Yine, ön hasar tespitinin ne olduğunu da
yasa çok açık şekilde söylemektedir.
HASAN AKGÖL (Hatay) Rapor verdiniz mi rapor?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, değerli milletvekillerim; bunu
ben sizlere arz etmek durumundayım. Biz ön hasar tespitinde hasar olmayan
yerlere bakamayız, bakmayız, ihbar olunca bakarız. Bu iki otelin
yıkıldığı yerde hasar yok. Gidin bakın, orada
şu anda bu iki otelin etrafında yıkılan bir bina yok,
çatlayan bir bina da yok ve ilk depremden sonra, yani 23 Ekimdeki depremden
sonra Vanda yıkılan bina ve oturulamayacak seviyedeki bina sayısı
28 bindi ama şu anda 35 binin üzerine çıktı. Yani bu ikinci,
Edremit eksenli, Edremit merkezli depremden sonra hasar sayısı
arttı. Ama hasar olan bölgelerde bizim arkadaşlarımız
tarafından tespiti yapılan hasarlı evlerden 23 tanesi boşaltılmıştı.
Hasar olmayan bölgelerde sonradan bu binaların niye
yıkıldığını da, şu anda Savcılık
araştırma yapıyor, daha sonra çok net bir şekilde
açıklayacak. Biz orada insanlara Hasarlı evlere girmeyin. dedik.
Yine aynı sözümüzü söylüyoruz.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Helal olsun sana!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, depremden hemen sonra Hükûmetimiz
Vanda oldu. Hükûmetimiz Vanda gösteriş için olmadı; gönlüyle oldu,
kalbiyle oldu ve orada her türlü yardımlarla oldu.
Bakınız yine hatıralarınızı tazelemek
bakımından ifade etmek istiyorum. Haitide 2010 yılında
deprem oldu -tarihini yanılabilirim- ve burada bir ay sonra enkaz
altından cesetler çıkarıldı. Biz Vanda 250
insanımızı canlı kurtardık ve bir haftada enkaz
çalışmaları bitti. (CHP sıralarından Yalan! sesi) Bu
dünyada bir rekordur; inanın arkadaşlar, bu dünyada bir rekordur ve
Vana 75 bin çadır götürdük, Vana 330 bin battaniye götürdük, Türkiye'nin
seksen vilayeti Vana aktı, Türkiye'nin 74 milyon insanı Vana
aktı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Onu da sahiplendiniz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Burada iyi niyetli eleştiri yapanlara, bizi ikaz edenlere biz
teşekkür ediyoruz. Vana yaptıklarımız yeterlidir.
demiyoruz. Vanlı kardeşlerimiz bizi ne kadar eleştirse
başımızın üstünde yeri var. Biz onların emrindeyiz,
biz onların hepsinin hizmetindeyiz. Orada Başbakanımız iki
sefer gelmiştir, bizzat enkazlarda, yıkık yerlerde incelemeler
yapmıştır. Ben de Türkiye Cumhuriyetinin bir milletvekili
olarak, Kabinenin bir üyesi olarak ilk günden beri orada on beş gündür
bulundum.
Gelin benimle beraber gezin,
oradaki insanlarla nasıl kucaklaştığımı gelin
görün, beraber gidelim siz benim Vanda misafirim olun. Orada köylerde
köylülerin bizi nasıl bağrına bastığını, insanların
nasıl bizi bağrına bastığını, sizlerin
gidemediği bölgeye bizim nasıl gittiğimizi, gece ve gündüz on
beş gün insanlara nasıl gıda
dağıttığımızı, nasıl çadır
dağıttığımızı
HASAN AKGÖL (Hatay) Sen gezdin de ne oldu? Neden soruma cevap
vermediniz? O çadırlarda köylülerle beraber değil miydik?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) -Şimdi de 18.250 konteynerin siparişini verdik, dalga dalga
geliyor. İstiyoruz ki insanlarımız orada kış
şartlarında, aşırı soğukta en az
sıkıntı çeksinler.
HASAN AKGÖL (Hatay) O çadırları niye söktünüz peki?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Şimdi, devletin bütün misafirhanelerini Vanlı
kardeşlerimize açtık; dalga dalga onları uçakla, otobüslerle
Adanaya, Mersine, İzmire, İstanbula, Türkiyenin çeşitli
yerlerine taşıyoruz.
Yine aynı şekilde, sağlık hizmetleri aksamasın
diye sağlık personelimizin kış şartlarında
ikameti için öncelik yapıyoruz. Yine, öğretmenlerimiz için,
eğitim aksamasın diye -4 Aralıkta eğitim başlayacak-
öğretmenlerimizi öncelikli taşıyoruz.
Tabii ki biz Vanın boşalmasını istemeyiz, biz
Vandaki kardeşlerimizin yerinde olmasını isteriz. Biz orada
Değerli milletvekilleri, gelin orada çocukları görün. Biz
çocukların kışın çadırlarda donmasını,
zatürre olmasını istemeyiz. Bu bir Allahın afatıdır.
Dünyanın her tarafında deprem olur; Japonyada da oluyor,
İspanyada da oluyor, Amerikada da oluyor ama nedir? Modern devletin
yaptığı gibi biz bir haftada enkazı
kaldırmışız ve oraya biz yirmi günde 75 bin çadır
getirmişiz ve oraya biz dünyanın hiçbir yerinde yapılamayacak
şekilde 18.250 konteyneri gayet güzel, dalga dalga getiriyoruz.
İnşallah, göreceksiniz, bu Hükûmet, bu devlet önümüzdeki sene
ağustos sonu gibi orada kalıcı konutları bitirecek; bu da
bir rekordur. Orada, Kevenlinin eteklerinde, sağlam zeminde yeni bir Van
kuracağız.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin birikimi, Türkiyenin
yüzyıllardır geldiği noktaya beraber geldik. Biz dokuz
yılda Türkiyeye çağ atlattık, bunu siz çok iyi biliyorsunuz.
Sayın Milletvekilim, İstanbul Milletvekilim burada söyledi,
ben kendisine yürekten teşekkür ediyorum, Beraber yapalım. dedi; ben
kendisine teşekkür ediyorum, kendisini tebrik ediyorum. Hakikaten, beraber
yaparsak bereketi artar, beraber yaparsak milletin duası hepimize daha çok
artar, daha çok iş yaparız.
Türkiyede
kişi başına geliri 3 bin dolardan 10 bin dolara çıkaran bu
Hükûmettir. (CHP sıralarından gürültüler)
Türkiyede
eğer bu bizim Hükûmetimiz olmasaydı bir haftada o enkazları
Dünyanın hiçbir yerinde yok, ne Japonyada ne Amerikada ne hiçbir
yerde... İşte, Haiti önümüzde, bir ayda enkazdan cesetler
çıktı. Biz bir haftada enkazı kaldırdık. (CHP
sıralarından gürültüler)
Ama,
deprem olur. Depremi daha bilim çözemedi. Orada bizim
açıkladıklarımızın bir
Bakın televizyona,
kayıtlara bakın, sol tarafımda Türkiye'nin en ünlü profesörleri
geldi, orada açıklama yaptılar. Onların dediğini ben bir
siyasi sorumlu olarak ben de tekrar ettim. Niye? Vanın
boşalmasını biz istemiyoruz. Bizim boşalttığımız
evler yıkıldı ve oralarda ölen olmadı. Yıkılan
iki otelin olduğu bölgede deprem hasarı olan bina yoktu. Ön
hasarlarda hasar olmayan yerlere bakılmaz. Ön hasarın ne
olduğunu 7269 sayılı Yasa çok açık bir şekilde
söylüyor. Bu bakımdan, biz bundan sonra da gerek Ercişi
Ercişi değil ama Vanı biz büyükşehir yapacağız,
2014 seçimlerine Van büyükşehir olarak girecek ve 3 kat yardım
alacak.
Şimdi,
biz orada bir düzenleme olarak bir ilçeyi il yapmakla, teorik olarak il
yapmakla bir şey olmaz. Hizmet yapacaksınız. Biz Ercişe
hizmet yapıyoruz. Ercişli bizden memnun, Vanlı bizden memnun.
Gidin orada araştırma yapın, gidin orada anket yapın, bizim
insanlarla nasıl hemhâl olduğumuzu, nasıl
kucaklaştığımızı göreceksiniz.
YILDIRAY
SAPAN (Antalya) Beddua ediyorlar, beddua!
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Bundan
sonra da modern, çağdaş bir Van, nasıl bir Van
kuracağımızı hep beraber göreceğiz.
Bu
bakımdan, tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, hepinize
saygılarımı ve hürmetlerimi arz ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bayraktar.
Şimdi,
Sayın Ağbaba, Sayın Özcan, Sayın Erdemir, Sayın
Öğüt ve Sayın Buldan, Sayın Işık, Sayın
Işık tekrar -Alim Işık- Sayın Tanal, Sayın
Serindağ ve Sayın Türkkana birer dakika 60ıncı madde
gereğince söz vereceğim.
Buyurunuz
Sayın Ağbaba.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbabanın, Malatya Meteoroloji Bölge Müdürlüğünün
kapatılarak Sivasa bağlanmak istenmesine ilişkin
açıklaması
VELİ
AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, Malatya sadece Türkiye'nin değil
dünyanın da kayısı başkentidir; yine; Malatya,
ürettiği diğer tarım ürünleriyle önemli
bir tarım merkezidir; Hekimhanın cevizi, Yeşilyurtun
kirazı, Doğanşehirin elması, Arapgirin üzümü,
Doğanyolun narı, Akçadağın armudu hem Türkiyede hem de
dünyaca meşhurdur.
2 Kasım
2011 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan 657 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile Malatya Meteoroloji Bölge Müdürlüğü diğer
yirmi üç bölge müdürlüğüyle beraber kapatılarak Sivasa
bağlanmak istenmektedir. Malatya Bölge Müdürlüğünün Sivasa
bağlanması Malatya açısından kabul edilebilecek bir durum
değildir. Malatyanın tarımdaki önemi göze alındığında
bu Bölge Müdürlüğünün kapatılması Malatya tarımına
vurulacak en büyük darbedir. Kayısının, diğer tarım
ürünlerinin dondan her yıl zarar gördüğü düşünüldüğünde bu
Meteoroloji Bölge Müdürlüğünün Sivasa bağlanması Malatyaya
darbe vuracaktır. Her geçen gün küçülen, en önemli bölge müdürlüklerini
kaybeden Malatya, Meteoroloji Bölge Müdürlüğünü de kaybederek,
tarımı büyük bir darbe alacaktır.
Bu konuda
Hükûmetin bu kararı tekrar gözden geçirmesini rica ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ağbaba.
Sayın
Özcan
2.- Bolu Milletvekili
Tanju Özcanın, Başbakanın AK PARTİ Grup
toplantısında CHP Grubunu ve milletvekillerini kastederek Genel
Kurulu terörize ediyorlar. şeklindeki ifadesinden dolayı kendisini
kınadığına ilişkin açıklaması
TANJU ÖZCAN
(Bolu) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, bugün Genel Kurul öncesinde AKPnin grup toplantısında
Sayın Başbakanın konuşmasının bir bölümünü
özellikle ibretle izledim. Sayın Başbakan, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunu ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerini kastederek Genel Kurulu
terörize ediyorlar. şeklinde bir ifade kullandı ve bu ifadeyi
kullanırken de amacı, birkaç gün önce Meclisin kürsüsünde
konuşma yapmaya çalışan Sayın Milletvekilimizi ite kaka
oradan indirmeye çalışan ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
yakışmadığını düşündüğüm AKPnin
İdare Amiri Salim Usluyu korumak anlamında bu beyanları
kullandı. Ben, Sayın Başbakanın bu talihsiz
beyanlarından dolayı kendisini kınadığımı
ifade etmek için söz aldım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özcan.
Sayın
Erdemir
3.- Bursa Milletvekili
Aykan Erdemirin, öğretmeninden dayak yiyen lise öğrencisi Burak
Kulun öğretmeni Zeki Yılmaza karşı açtığı
dava ile aleyhinde bir delil bulunmamasına karşın yirmi iki aydır
tutuklu bulunan Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan
Kırmızıgülün 16 Kasımda görülecek olan davalarına
ilişkin açıklaması
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yarın 16 Kasım. Yarın İstanbulda iki ayrı dava
görülecek. Birinci dava, 2007 yılında Alevi olduğu için dayak
yiyen lise öğrencisi Burak Kulun öğretmeni Zeki Yılmaza
karşı açtığı dava. İkinci dava ise aleyhine tek
bir somut delil bulunmamasına karşın Tekirdağda yirmi iki
aydır tutuklu bulunan Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan
Kırmızıgülün davası. Bugün haklı davasını
dört yıldır sürüncemede bıraktığınız Burak
kardeşimizi Mecliste misafir ettik. Bugün, attığınız
hücrede yirmi iki ayda otuz kilo veren Cihanın babası Vahap
amcamızı ve kardeşi Serhat arkadaşımızı
Mecliste misafir ettik. Korku imparatorluğunuzda mağdur
ettiğiniz, ötekileştirdiğiniz, örselediğiniz tüm
yurttaşlarımızı bağrımıza
basacağız, onlara sahip çıkacağız; davaları
davamız, mücadeleleri mücadelemizdir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, öğrencilerimiz başta olmak
üzere, tüm yurttaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerini
yılmadan savunacağız. Değirmenin üstü her gün yel olmaz, korku
imparatorluğunuz elbet bir gün yıkılır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Sayın Öğüt
4.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, diş hekiminden hizmet bekleyen
yurttaşlarımızın istediği hekimi seçemediğine ve
serbest çalışan diş hekimlerinden hizmet almalarının
engellendiğine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; geçen hafta konuşan iktidar partisi
milletvekili hasta haklarının nasıl gelişmiş
olduğunu anlatan konuşmasını yaptı. Ardından,
Sayın Bakan, kendisini tamamlayan bir konuşma yaptı.
Anlatılanlara göre sorunlarımızın çoğu çözülmüştü
yani Türkiyedeki ağız diş sağlığı
hastaları istediği diş hekimine gidebiliyordu yani bedensel ve
zihinsel engellilerin diş hekimine ulaşması, transfer
kolaylıkları yapılabilmişti yani
yaşlılarımızın eksik dişlerinin protez sorunu
çözülmüştü yani çocuklarımızın yüksek çürük oranı
çözülebilmişti. Ama maalesef gerçek böyle değil.
Kısaca, yüzde 75leri bulan ağız ve diş
sağlığı hastalıkları devletin
kısıtlı imkânlarıyla çözülememekte, serbest
çalışan 17 bin diş hekiminden hizmet bekleyen yurttaşlarımız
istediği hekimi seçememektedir. Bu kandırmacanın bir an önce
sona erdirilmesini ve serbest çalışan diş hekimlerinden hizmet
alma hakkının engellenmemesini istiyoruz.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Buldan
5.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, Iğdır ilinin düşman
işgalinden kurtuluş yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
PERVİN BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Dün 14 Kasım Iğdırın düşman işgalinden
kurtuluşunun yıl dönümüydü, 91inci yıl dönümü. Bu vesileyle,
yüzyıllardır barış içerisinde, kardeşçe yaşayan
Türk, Kürt, Azeri ve terekeme halkımızın bundan sonra da barış ve
kardeşlik duygularıyla yaşamalarını temenni ediyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Buldan.
Sayın Muharrem Işık
6.- Erzincan
Milletvekili Muharrem Işıkın, Erzincan ilinde 1992
yılında meydana gelen depremden sonra destekleme yapılan
binaların tekrar elden geçirilmesi gerektiğine; araştırma
hastanesi yapıldığına ancak diğer hastanelerin de
kapanmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, deprem denince akla ilk gelen şehir
Erzincandır. 92 depreminden sonra Erzincanda şehir merkezinde
binalarda yenileme yapılırken destekleme yapılan binaların
tekrar elden geçirilmesi gerekiyor. Erzincanda, özellikle hastane konusunda,
on altı yıl inşaat hâlinde bekleyen bina araştırma
hastanesi olarak yapıldı, diğer hastanelerin kapanması
gündemde. En önemli konu sağlık olduğu için ve depremde de
hastaneler çok önemli olduğu için bu konuda gerekli
çalışmaların yapılmasını, devlet
hastanelerimizin, özellikle çok sağlam olduğuna
inandığımız A ve B blok hastanelerimizin
kapanmamasını istiyoruz. Bu konuda halkımızın
istediği de budur. Özellikle deprem olacağı zaman köylerimizdeki
durumlar şu anda iyi değil. Evlerimiz kerpiç ve taştan
yapıldığı için en son iki ay önce yapılan depremde
gördük, çatlamalar ve yıkılmalar meydana geldi. Hastanelerimizin
açık kalması gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Alim Işık
7.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, Van ilinde meydana gelen depremin Simav depremini
unutturduğuna, Simav depreminden etkilenen ilçe ve belde belediyelerinin
çok zor durumda olması nedeniyle bu bölgeye de hizmet edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Van depreminin acıları henüz yenidir ve hepimizin yüreği
yanmaya devam etmektedir. Bu vesileyle Vanda hayatını kaybeden tüm
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum. Ancak, Vanda
meydana gelen deprem 19 Mayıs 2011 tarihinde Simavda meydana gelen
depremi unutturmuştur. Nitekim Sayın Bakan biraz önce
yaptığı konuşmada bu depremi Sivas depremi olarak beyan
etmiştir. Altı aydır Hükûmet tarafından zaten
unutulmuş olan Simavlılar kaderleriyle baş başa
bırakılmışlardır. Simav depreminden etkilenen ilçe ve
belde belediyeleri çok zor durumdadırlar. Altı aydır kira ve su
gelirlerini toplayamayan bu belediyeler vatandaşa verdikleri hizmetleri
veremez hâle gelmişlerdir. Bu vesileyle Hükûmeti bu belediyelere mutlaka
yardımcı olmaya ve hizmet vermeye davet ediyorum.
Bu vesileyle size de söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Sayın Tanal
8.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Çevre ve Şehircilik Bakanının
Van ve Erciş en güvenli bir yerdir, herkes evine girsin.
açıklaması üzerine otel ve evlere yerleşen
vatandaşların ikinci depremde hayatlarını kaybetmesinden
Bakanın sorumlu olduğuna ve istifa etmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli Başkanım,
değerli milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının Van ve Erciş en güvenli bir yerdir,
herkes evine girsin. açıklaması nedeniyle insanlar güvenilir olmayan
otel ve evlerine yerleşmişlerdir. Bu sebepten dolayı meydana
gelen ikinci depremde Çevre ve Şehircilik Bakanının bu cümlesine
vatandaşlar güvenmemiş olsaydı, inanmamış olsaydı
ölmeyecekler idi ve Bakanın bu lafına güvendikleri için,
inandıkları için vefat etmişlerdir, ölmüşlerdir. Bu anlamda
Bakan bunların ölümünden sorumludur, istifaya davet ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın Serindağ
9.- Gaziantep
Milletvekili Ali Serindağın, deprem afeti düşünülerek tedbir
alınmadığına; deprem yardımlarının koordine
edilemediğine ilişkin açıklaması
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, AFADın kurulmasından önce,
AFADın kurulmasıyla varlığı sona eren Afet
İşleri Genel Müdürlüğünün envanterinde binlerce konteyner
vardı, hatta on binlerce konteyner vardı. Bugünler düşünülerek,
deprem afeti düşünülerek tedbir alınması gerekirken bu
konteynerler bugünler düşünülmeden
dağıtılmıştır ve insanlar, eksi 20 derecede
çadırda oturmaya mahkûm edilmiştir. Şimdi de Sayın
Bakanın konuşmasından konteyner siparişi verildiğini öğreniyoruz.
Peki, konteyner siparişi verilecek idiyse mevcut konteynerler neden
dağıtıldı, neden bugünler düşünülmedi?
Ayrıca, Sayın Başkan, gene varlığı sona
eren, Afet İşleri Genel Müdürlüğünün envanterinde bir prefabrik
atölyesi vardı ve orada 2-3 bin kişi bu atölyede
çalışır idi ama atölye de kapatıldı, o işçiler de
sağa sola gönderildi ve bugünkü durum meydana geldi. Yani Hükûmet,
bugünleri düşünerek gerekli tedbirleri almakta âciz
kalmıştır ve var olan, envanterinde var olan konteynerleri
dağıtmıştır, prefabrik atölyesini
kapatmıştır, işçileri de başka yerlere
göndermiştir ve bugünkü durum meydana gelmiştir. Depremden sonra da
deprem yardımları koordine edilememiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Serindağ.
Sayın Türkkan
Sayın Uzunırmak
10.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın gündem dışı konuşmasında söz
ettiği Dersim İsyanında görevde bulunan Türkiye Cumhuriyeti
yöneticilerini Hitlerle özdeşleştirmesini kendisine
yakıştıramadığına ilişkin
açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Biraz önce bir sayın milletvekilinin konuşmasında,
Türkiyenin zamanındaki yöneticilerinin Hitlerle eşit tutulan bir
soykırıma suçlama yapıldı. Öncelikle şunu ifade etmek
istiyorum: Seyit Rıza, eğer bir etnik yapıdan dolayı isyan
ettiyse bu yanlış bir olgu ve soykırım, isyan edenin
aynı soydan gelenlerinin bütün ülke çapında soruşturmaya ve
kıtale uğramasını gerektirir. Oysaki o bölgenin
dışında olmamıştır. Gönül istiyor ki bugün baktığımızda
keşke isyan olmasaydı, keşke isyan öyle
bastırılmasaydı ama şunu bütün Meclisimizin bilmesini
istiyorum: Seyit Rıza bir Kürt değildir. Eğer etnik yapıya
gönderme yapılmak isteniyorsa Seyit Rıza mahkemelerdeki
duruşmalarda ve görüşmelerde diyor ki: Eğer yeni kurulan
devlet, Türkiye Cumhuriyeti bizden rahatsızsa, bizimle
anlaşamadıysa, uyamadıysa bizi geldiğimiz yere, Türkistana
geri gönderin. diyor yani Türkistandan gelmiş bir Türkmendir Seyit
Rıza. Dolayısıyla kendisinin Kürt kimliği altında bir
soykırıma tabi tutulduğu gibi bir ifade hem gerçek
dışıdır hem de o zamanki Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerini
Hitlerle özdeşleştirmeye kalkmak bir Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığını taşıyan sayın
milletvekiline yakışmayan bir davranıştır diye ifade etmek
istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Uzunırmak.
Sayın Türkkan, buyurunuz, son olarak.
11.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, Fener Rum Patriği Bartholomeosun
ekümenik patrik oluşunun 20nci yılını 9 Kasım 2011
tarihinde TBMM sosyal tesisi Florya Deniz Köşkünde kutlanmasında
TBMM Başkanının izni olup olmadığına ilişkin
açıklaması
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, bildiğiniz gibi Florya Atatürk
Deniz Köşkü beraberindeki diğer alan ve binalar ile birlikte Türkiye
Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün adıyla
bütünleşmiş bir anlam taşımaktadır. Bizzat Büyük Önder
Atatürk için İstanbul Belediyesi tarafından projelendirilmiştir.
14 Ağustos 1935 tarihinde kullanıma açılmıştır.
Cumhurbaşkanlığı Köşkü olarak kullanılan bina 16
Eylül 1988 tarihinde Millî Saraylar Daire Başkanlığına
bağlanmıştır. Florya Atatürk Deniz Köşkü
yanındaki Yaverlik ve Genel Sekreterlik binaları ise sonradan
onarılarak Türkiye Büyük Millet Meclisi sosyal tesisleri hâline
getirilmiştir.
9 Kasım
2011 tarihinde Fener Rum Patriği Bartholomeos Florya Deniz Köşkü
diye bilinen Türkiye Büyük Millet Meclisi sosyal tesislerinde ekümenik patrik
oluşunun 20nci yılını beraberindeki papazlarla beraber,
ilahiler eşliğinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi sosyal tesisleri
olarak kullanılan Atatürk Köşkünde kutlamıştır.
Sayın Meclis Başkanlığından izinleri olduğunu
söyleyen bu grup -daha sonra- orada bulunan diğer
arkadaşlarımızın araştırmasıyla izinsiz böyle bir
gösteri ve ayin yapmışlardır Atatürk Köşkünde. Bu konuda
Meclis Başkanının izni var mıdır? Hangi saikle izin
verilmiştir? Öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Türkkan.
Bu konuyu
incelemek gerekecek, ben şu anda cevap veremem.
Şimdi
gündeme geçiyoruz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Sayın Başkan, bir
açıklama yapmak istiyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Öyle bir şey yok.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Böyle bir hakkı yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 69a göre
OKTAY
VURAL (İzmir) Yerinden efendim.
BAŞKAN
Yerinizden, açayım mikrofonu lütfen, açıklama
Buyurunuz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bir dakika, sadece bir dakika
İç Tüzük neyse o.
12.- Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın, Van ilinde meydana
gelen deprem nedeniyle yapılan hizmetlere ilişkin
açıklaması
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hatırlarsınız, 17 Kasımda Gölcükte deprem oldu, o depremde
Düzcede de 17 kişi zannediyorum, yanılmıyorsam, rahmetli
olmuştu.
MUHARREM
İNCE (Yalova) 12 Kasım Düzce depremi.
OKTAY
VURAL (İzmir) 17 Ağustosta Gölcükte olmuştu efendim.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Olmuştu. 17 Ağustosta
Bir dakika, buradan size okuyayım.
MUHARREM
İNCE (Yalova) 17 Ağustos Gölcüktü, 12 Kasım Düzcedir.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) 17
Ağustos Gölcük depremi oldu, aynı depremde Düzcede de 17
insanımızı kaybettik ve daha sonra 12 Kasımda Düzcede
deprem oldu ve bilmiyorum, 2 bin insanımız rahmetli oldu. Yine
aynı şekilde, hiç deprem olmadığı hâlde Hicret
Apartmanı olayı var, çöktü. Yine Diyarbakırda bir apartman
çöktü. Ben şimdi Vanda diyecektim ki: Bütün Vanlılar Vanı
terk etsin, bütün Vanlılar boşaltsın! Yani böyle garip bir
ifade olur mu? Biz o binalara girin de demedik, girmeyin de demedik. O
bölgede bir deprem yoktu.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ya millet ne yapacak ki, girin de demiyorsunuz,
girmeyin de demiyorsunuz?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Şimdi, arkadaşlar, yani bilmeden konuşmanın, böyle
mahcubiyet getiren lafları konuşmanın, boş
konuşmanın manası yok.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sen emekli olmak için milletvekili olmuşsun.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Biz
bilimsel
Bilim ne diyorsa biz onu dedik. Biz orada sakat dediğimiz
binaları boşalttık ve onlarda ölen olmadı, o bölgede deprem
yoktu. Bina sakatsa biz Vanı mı boşaltacaktık? Böyle bir
şey olabilir mi? Van boşalıyor şimdi, biz üzülüyoruz.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Biz 17 Ağustosta deprem olunca altı ay evlere
giremedik.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Van
boşalıyor şimdi, biz üzülüyoruz. Siz Vana buyurun, bir gelin,
Vanı beraber bir gezelim. Şimdi buradan, uzaktan böyle gazel
okumakla bu iş olmaz. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler) Gelin
Ben yirmi gündür Vandayım, orada Vanı görüyorum.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye)
Enkazın üzerinde gezerek olmaz. Enkaz üzerinde şov
yaptınız.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Böyle
boş konuşmalarla bir şey çıkmaz, fuzuli konuşmalarla
bir şey çıkmaz.
Hiç fuzuli konuşmayın.
(CHP sıralarından gürültüler)
Şimdi,
biz orada bilimsel konuşuyoruz, bilimsel konuşmaya devam ediyoruz.
Biz, yine diyorum: Sağlam evlere girin, hasarlı evlere girmeyin,
aynısını söylüyorum, bu bilimsel bir ifadedir.
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) Hasar tespiti yapmadan nasıl söylüyorsun, hasar
tespiti?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sen hiçbir şey bilmiyorsun Sayın Bakan.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Çocuklarımızı biz donduramayız, kusura bakmayın,
insanlarımızı biz hasta edemeyiz.
Simavda
da -özür diliyorum, eğer dilim sürçtüyse özür diliyorum- konutlar bitti,
kalıcı konutlar altı ayda bitti değerli milletvekilleri,
altı ayda. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Simavda onları kardeşlerimize vereceğiz. Bu bir rekordur.
Pırıl pırıl evler yaptık Simavda. (CHP
sıralarından gürültüler) Vanda da vereceğiz, Vanda da. Sizi de
davet ediyoruz, gelin görün Vanda nasıl bir yeni
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) Biz oradayız zaten, oradayız biz.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Vanda biz devlet olarak dört yerde konut yaptık, dört yerde; Edremitte
yaptık, Kevenlide yaptık, Ercişte yaptık.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Devletin parasıyla yaptın onları.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Hepsi pırıl pırıl, sağlam. İşte, sağlam
devlet, sağlam Hükûmet sağlam bina yapar. Bizim dönemde yapılan,
bizim yaptığımız binalar sağlam.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Yaptığın binalarla ilgili kaç tane dava
açıldı? İstanbul adliyesi sizin davalarınızla dolu.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Bizim dönemde 5 milyon konut
yapıldı Türkiyede, 5 milyon. Özel sektör de yaptı, devlet
olarak biz de 500 bin konut yaptık, hepsi sağlam. Bundan sonra da siz
bize yardım edin, yeni bir afet riskini azaltmaya yönelik gayretlerimiz
var. (CHP sıralarından Allah versin sesleri) Gelin, Maltepede,
gidip orada teröristleri desteklemeyin, gelin bizimle beraber olun da
(CHP
sıralarından Ne alakası var? sesleri, gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Erdoğan.
Sayın
milletvekilleri, lütfen sakin olunuz, lütfen.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) İç Tüzükün 69uncu maddesi
uyarınca söz almak istiyorum. Sayın Bakan söylediklerimi farklı
bir şekilde aktardı. (CHP sıralarından gürültüler)
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Ben
destekliyorsunuz demedim, desteklemeyin dedim. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen sakin olunuz, ben duyamıyorum. Sırayla
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Efendim, İç Tüzükün 69uncu
maddesi uyarınca söz istiyorum. Sayın Bakan söylediklerim
noktasında farklı anlama gelecek bir şekilde ifadeler
kullandı. Ona cevap vermek için İç Tüzükün 69uncu maddesi
uyarınca
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, isim zikretmedi. İç
Tüzük 69da şahsına ilişkin bir yanlış bilgilendirme
varsa onunla ilgili isteyebilir.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, İç Tüzükü mü
uyguluyorsunuz, kafanıza göre mi yapıyorsunuz? Ne var orada, ismi
geçen ne var?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Çünkü yalan bilgi veriyor Sayın Bakan, gerçekleri
söylemiyor.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Boş konuşuyorsun. dedi, onun için.
BAŞKAN
Konuşmasıyla ilgili söyledi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Konuşmasıyla ne alakası var o
işin? İç Tüzük 69a göre istiyor.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan, Boş konuşuyorsun. dedi
Sayın Bakan. Ona göre söz istedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, İç Tüzük 69a göre istiyor. 69da ne var
burada?
BAŞKAN Lütfen yerinize oturur musunuz Sayın Elitaş.
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, İç
Tüzüke uygun hareket etmek zorundasınız.
BAŞKAN Lütfen
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Bakan biraz önce çok talihsiz
ifadelerde bulundu, burada söz almış milletvekillerine Boş
konuşuyorsunuz. dedi. Bu cümleyi Sayın Bakana
yakıştıramıyorum öncelikle.
Efendim, şimdi, Sayın Bakan şu cümleyi kullandı
mı kullanmadı mı, bunu teyit etsin: Deprem açısından
en güvenilir il Van ve Erciştir. Az hasarlı evlere girebilirsiniz.
Bunu söylediniz mi söylemediniz mi Sayın Bakan? En güvenli il
Vandır. dediniz.
Şimdi, dünyanın hangi ülkesinde 5,6lık artçı bir
depremle 40 kişi ölmüş yani vicdanı olan bir insan kalksın,
desin ki olmuş, biz de kabul edelim. Ama yani bir cinayete sebep
oldunuz.
Bakın, oteller kamu hizmeti veren yerlerdir. Ben gider, güvenir,
orada kalırım çünkü en azından denetlendiğini
düşünürüm ama siz bunu yapamamışsınız, bunu kabul
edin. Sorumluluğu kabul etmek erdemliliktir, siyasette de budur.
Nasıl Vandaki bu iki otel çöker? Nasıl insanlar orada kalırlar?
Gazeteciler, yardım görevlileri, yardım götürenler nasıl orada
kalırlar? Bunda hiç mi sorumluluğunuz yok? Hiç mi afet yönetiminin
sorumluluğu yok? Lütfen, lütfen sorumluluğunuzu gözden geçirin.
40 kişinin ölümünün sorumlusu bu Hükûmettir, altını çize
çize söylüyorum. Yoksa, 5,6lık depremle 40 kişi ölmez, dünyanın
hiçbir yerinde de ölmemiştir. Bu sorumluluğu kabul edin ve bu depremi
yönetemediğinizi de kabul edin. Depremi yönetemediniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ben beş saat sonra oradaydım, siz yirmi gündür
oradaydınız, ben beş saat sonra oradaydım. Yine gittim geldim,
siz de oradaydınız. Biz de görüyoruz. Biz vatandaşa dokunuyoruz,
aramızdaki fark o, siz dokunamıyorsunuz. Ayrılıyorsunuz,
arkanızdan gaz sıkıyorlar ya, gaz sıkıyorlar! (CHP
sıralarından alkışlar) Depremzedeye gaz
sıkılır mı? Gaz sıkılır mı? O gazları
gidin başka yerde kullanın. Olur mu böyle bir şey ya!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Gördün mü sen? Sayın Tanrıkulu, yok öyle bir şey.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Bütün dünya gördü, ayıp,
gerçekten ayıp! Bütün dünyaya rezil ettiniz Türkiyeyi, bunu bu
şekilde bilin.
İnsanlar travma yaşamışlar, tepkilerini farklı
dile getirebilirler ama size her tepki gösterene provokatör diyemezsiniz.
Hoşgörülü olun, sizden başka doğru da var, bunları bilin.
Ayrılıyor 3 tane bakan oradan, sonra oradaki insanlara cop vuruluyor,
gaz sıkılıyor, dövülüyor. Böyle bir şey var mı yahu!
Adam travma görmüş, yardım bekliyor ama siz diyorsunuz ki: Biz oraya
gittik, köylere gittik, herkes bizi kucaklıyor. Nerede sizi
kucaklamışlar, bize bir gösterin ya!
Bakın, yönetmelik elimde, soruyorum size, Şehircilik
Bakanı olarak size soruyorum: Neden afet bölgesi ilan etmediniz, neden?
Genel hayatın etkili olup olmadığı noktasında bir
karar niye bugüne kadar vermediniz Sayın Bakan? Bunu söyleyin, elimde yönetmelik
var
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Kanun da burada. Yani bu
depremden etkilenmedi mi, bu depremden Van etkilenmedi mi? Bunu mu söylemek
istiyorsunuz.
Teşekkür ederim, sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Tanrıkulu.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Sayın Başkan, bana soru sordu, cevap vermek istiyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Bakan,
konuşmasında muhalefet partilerini Van depremi nedeniyle teröristlere
yardım yapmasaydınız şeklinde bir genel suçlama yaptı,
cevap vermek istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen terörist değilsin ki,
seninle ne alakası var bu işin?
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
2.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Bakan, sanıyorum,
kastını aştı ama öyle bir söz söyledi ki, Vanda
ciğerimiz yanarken, soğukta Deniz Bebe ölürken, başını
sokacak bir çadırı olmamış depremzedeler ve şehir
hayalete dönerken, Van Valisi Hayalet şehre döndü, Vana yardım
edin derken, orada sorumluların, Hükûmetin, devletin
olmadığı yerde Sayın Bakan hasar tespiti yapmadan Bu
binalar sağlamdır, girebilirsiniz. deyip ikinci depremde özellikle
Bayram Otelde gazetecilerin, Japon yardım temsilcilerinin gözlerimizin
önünde kayıp gidişine sorumsuzluklarıyla neden olurken, bugün
Van Valisi yerel yönetimleri dışlayan, sivil toplumu
dışlayan, gönüllü kuruluşları dışlayan ve
birlikte çalışmayı dışlayan ama Deniz Fenerine yol
veren bir Hükûmetin Bakanı, üç muhalefet partisini burada terörizmle
suçlayamaz! (CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir
aymazlık, böyle bir sorumsuzluk olamaz! Çıkın, yurt
dışından ne kadar para geldi, açıklayın; nereye
yardım yaptınız, açıklayın; sizin icraatınız
panzer ve gaz! Sizin icraatınız soğukta ölen Deniz Bebe! Sizin
icraatınız işte dünyanın 16ncı büyük ekonomisi!
İşte bu çadırda fotoğrafınız gizli! Ve bugünkü
gazetelerde Van Valinizin, istifa etmesi gereken Van Valinizin
çığlığı var. Vali diyor ki: Yardım yapın,
yardım edin. Sen orada nesin kardeşim! Hükûmet nedir orada! Siz
bostan korkuluğu musunuz! Sizin göreviniz orada insanlara yardım
dağıtmak değil mi! Organize etmek değil mi! İnsanlara
ulaşmak değil mi! Şefkat vermek değil mi! Siz ne hakla
insanları bu şekilde suçlarsanız! Suçlayacaksınız Deniz
Fenerini suçlayın! Hâlâ Bakanlar Kurulu kararıyla yardım
kuruluşu, kamu niteliğinde bir kuruluş. Deniz Feneri Almanyada
mahkûm, kesinleşti. Deniz Feneri burada yargılanıyor ama Van
Belediyesi, seçilmiş Belediye Başkanım, Van halkının
özgür iradesine terörist diyorsunuz! İşte Sayın Bakan, bu
devlet terörüdür, bunun adı devlet terörüdür! Vatandaşa devlet terörü
uyguluyorsunuz. Artık, bunu bırakın. Gelin, Van halkına
yardım edelim, gerisi hikâyedir. Sen bu kışı geçirebiliyor
musun Vanda ey dünyanın 16ncı büyük ekonomisi! Sen dünyanın
inşaatını yapıyorsun, iki tane konteyner yapamadıysan
Vanda, bunun hesabını verirsin, istifa edersin. Namuslu tavır,
erdemli tavır işte budur, gerisi lafügüzaftır. (BDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Gündeme
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, biraz önce Sayın
Bakan konuşmasında önce Girin de demedik, girmeyin de demedik.
dedi. Ondan sonra da Hasarlı binalara girmeyin, hasarsız binalara
girin. dedi.
Şimdi, bu kadar çelişkili, çok önemli bir güvenlik meselesidir,
can güvenliğidir. Dolayısıyla söylediğiniz sözlere dikkat
ediniz. Bakın, ne anlamlara çekileceğini görüyorsunuz. Ondan sonra da
bu bölgeye yardım giderken, bütün belediyeler oraya giderken,
Teröristlere yardım etmeyin. derken vatandaşların bu yardımlarını
ve o yörede yaşayan insanları da terörist gibi adlandırmak,
böyle topyekûn bir değerlendirme yapmak doğru
olmamıştır. Sözlerinize dikkat etmenizi
Bir ders
olmalıdır bu sözlerin söylenmesi.
BAŞKAN Sayın Vural, teşekkür ederiz.
OKTAY VURAL (İzmir) - O bakımdan, Sayın Bakan
bunları hatırlatmak istiyorum.
BAŞKAN Şimdi gündeme geçiyoruz
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Sayın Başkan, söz verir misiniz? Bana birkaç soru
soruldu, onlara cevap vermek istiyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Öyle bir hakkınız yok Sayın Bakan, nedir ya bu!
BAŞKAN Bu soru-cevap değil, şahsınıza yönelik
olduğu için, buyurunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Önce kanun hükmünde kararname
tescillerinin Parlamento tarafından
Kanun hükmünde kararname gündeme gelmeden askıda bir bakanın
konuşması suçtur bu aşamada.
BAŞKAN - Sayın Tanal, lütfen, Bayraktarı dinleyelim.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Sayın Başkan hangi hakla konuşuyor?
BAŞKAN 69a göre istiyor efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, sataşmadan dolayı mı
söz verdiniz?
BAŞKAN - Evet efendim.
Sayın Bayraktar, buyurunuz.
3.- Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın, Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benim
dediğim kentsel dönüşüm yaparken, depreme dayanıksız
binaları yıkmaya giderken orada birtakım terörist hareketler
oluyor, onları destekliyorsunuz demedim, Onları desteklemeyin, bizi
destekleyin. Bizi desteklemeyin
HASİP KAPLAN (Şırnak) Terörist dediniz Sayın
Bakan, özür dilemeniz lazım.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Bir dakika
Tamam
HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Üç tane muhalefet partisine Terörist dediniz, özür dilemeniz
lazım.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Eğer dediysem özür diliyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Evet, tamam Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Dediysem özür diliyorum.
Özür diliyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
Teşekkür ederim.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Şimdi, Vanda da bu iki binanın etrafında
hasarlı bina yoktu. Bu hasarlı iki binanın
7269
sayılı Yasa burada çok açık. Hasar olmayan yerlerde ön hasar
tespiti yapılmaz. Biz oralara bakmadık, öbür taraflarda
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Bakmak zorundaydınız, içinde
insan oturacak!
OKTAY VURAL (İzmir) Allah Allah!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Değerli milletvekilleri, biz 105 bin haneyi inceledik, 105 bin
hane!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Parlamento tarafından
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Çok Değerli Milletvekili, 105 bin haneden 35 bin haneye
Girmeyin dedik ve bu 23 tane yıkılan bina boş binadır ve
girilmeyen binadır fakat otelin olduğu bölgede
Gidin bakın, bu
otelin yanında yıkılan bina var mı veya hasar gören bina
var mı? Bu bölgede yıkılan bina yok değerli
arkadaşlar. Yani benim
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Nasıl yıkılmadı!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Ama binanın kendisi sakat. Hicret Apartmanını da biz
mi yaptık? Yani ben şimdi bir şey söylesem Haddini
aşıyorsun. diyeceksiniz. Bana diyorsunuz
Biz orada depremle hemhâl
olduk, depremle dertlendik. Yani oraya gelen yardımları da ben size
arz edeyim. Yani vatandaşımızdan şu ana kadar 206 milyon TL
yardım geldi. Konteyner bir imalat işidir. Bir fabrikanın günlük
konteyner üretim kapasitesi 10 tanedir. Bizim elimizde hazır konteyner bir
yerde yoktu. Olan konteyner
ALTAN TAN (Diyarbakır) Dünyada var, alın.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Kocaelide olanları
aldık, Kocaeli Valisi gönderdi. Batman Valisinde vardı, onları
aldık, onları gönderdi. Elimizde hazır çadır vardı
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) -
ve kışın da kış şartlarında
çadır olmayacağı için konteyner getiriyoruz, arkasından da
kalıcı konutları yapacağız.
Burada çok samimiyetle ifade ediyorum, ben kendim oradayım, yani
depremi adım adım takip ediyorum, yine gideceğim, yine
oradayım. İnanın, orada gece gündüz bütün kamu
kuruluşları çalışıyor, geldiler. Bakınız,
Van Belediye Başkanının telefon numarasını ben buraya
şimdi yazmadım, Bekir Kaya, 530 931 99 70, kendisiyle defalarca
görüştüm, ben kendisine de buradan teşekkür ediyorum. Biz orada
onlarla beraber hem hasar tespit çalışmalarına hem diğer
çalışmalara katıldık. Bu işte acele etmeye gerek yok.
Van insanı metanetli insandır, kanaatkâr insandır. Orada bizi
nasıl kucakladıklarını gelin, görün.
Ben orada -93 tane merkez köyü var- 93 merkez köyünün 50sini gezdim
değerli arkadaşlar. Ercişe defalarca gittim, Vandaki bütün
kenar mahallelere gittim. Biz oradayız ama deprem özelini
Yani birisini suçlamak için
Ben istifa etsem ne olacak? Edeyim, istifa
edeyim, ne olacak? (CHP sıralarından Et, et sesleri)
Arkadaşlar, sizin, şimdi... Tamam, teşekkür ederim size,
çok teşekkür ederim, çok sağ olun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Şimdi, siz ağır bir şekilde
BAŞKAN Sayın Bayraktar, lütfen sözlerinizi
toparlayınız.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Müsaade edin.
Siz en ağır şekilde eleştireceksiniz, biz
konuşmayacağız; siz en ağır şekilde hakaret
edeceksiniz, biz cevap vermeyeceğiz, böyle bir şey yok. Biz hizmet
yapıyoruz. Bu millet bizi seviyor, biz de milleti seviyoruz, siz de bizi
sevin, siz de bizi destekleyin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu millet bizi seviyor. Bakınız, ben şimdi
sizi
Bir muhalefet eleştirilir mi? Burada sizi eleştirmeye kalksam
altı saat yetmez, altı saat yetmez.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Ölen insanların vebali üzerinde.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) -Öyle eleştiririm ki inanın evinize gidemezsiniz, evinizin
yolunu şaşırırsınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Samimi söylüyorum, eleştirmiyorum
sizi. Bizi millet bağrına bastı. Ne demek ya, 7 tane seçim
geçirmişiz, 5 tane genel seçim, 2 referandum. Yüzde 50 oy
almışız, bu millet bizi seviyor, biz de milleti seviyoruz. (CHP
sıralarından Millet sizi sevmiyor, korkuyor, korkuyor. sesi.)
Vanda bizim 4 milletvekilimiz var, Vanlı bizi seviyor. Şimdi
seçim olsun, 8 milletvekilinin 6sını alacağız,
6sını, öbürünü de diğer kardeşlerimiz alsın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) Nereden
biliyorsun, nereden?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) -Vanlının bizi nasıl sevdiğini görüyorsunuz. Siz
de hizmet yapın millet size de oy versin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Siz de hizmet yapın millet sizi
de sevsin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Bayraktar.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Eleştiriyle olmaz. Biz hizmet
yaptık, size de hizmet yapacağız.
MUHARREM İNCE (Yalova) İdare
amirleri, indirin! İdare amirleri
Nerede idare amiri? İndirsin.
BAŞKAN Sayın Bayraktar,
teşekkür ediyoruz, sağ olun.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul)
Sayın Başkan, görüş bildirmek istiyorum.
BAŞKAN Ne hakkında?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul)
Van depremi hasar tespitleriyle ilgili.
BAŞKAN Bir yanlış
anlamayı düzeltmek üzere mi?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul)
Evet.
BAŞKAN Buyurunuz, sisteme giriniz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Arkadaşlar,
görüş belirtmek isteyenler girebilir! Böyle saçma sapan şey mi olur
ya, Allah aşkına ya.
Yani Sayın Başkan, İç Tüzük
miçtüzük ilga, bitti. Şu anda Güldal Hanımın iç tüzüğü
uygulanıyor. (AK PARTİ sıralarından Evet, doğru
sesleri, alkışlar) 69la ne alakası var bunun?
BAŞKAN Sayın Elitaş
Sayın Elitaş, siz de gayet iyi bilirsiniz ki
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ne
alakası var 69la bunun? Böyle görüşme mi olur! Hepsi kurallarla
olur.
BAŞKAN Sayın Elitaş, siz
de gayet iyi bilirsiniz ki 60ıncı maddeye göre yanlış
anlaşılmaları düzeltmek üzere her milletvekili söz ister.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ne
yanlış anlaşılması? Ne söyledi ki yanlış
anlaşıldı?
BAŞKAN 60a göre söz istedi, ona
vermek durumundayım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ne
söyledi? Oradaki yaptığı parazit mi yanlış
anlaşıldı? Parazitten başka bir şey yapmıyor
kimse.
BAŞKAN Haluk Eyidoğan,
buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın, Van depremi nedeniyle bölgede
yapılan hasar tespit çalışmalarının
yapılamadığına ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul)
Sayın Başkan, 17 Ağustos 1999 depreminden sonra hasar
tespitleriyle ilgili, o zamanki Hükûmet 1.200 hasar tespit uzmanını
bölgeye göndermişti. Şimdi girin AFADın sayfasına
Bakınız, üç yıl evvel kurulan AFAD, bu depremde -Van depreminde-
maalesef görevini yapamamıştır. Bunun birçok nedeni vardır.
Kuruluşundan icraatına kadar -bugünkü icraatına kadar- görevini
yapamamıştır. AFADın görevlerini KHKyla kurulan Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı üstlenmiştir. Hasar tespiti, yer
seçimi, hak sahipliği ve kalıcı konut yapma görevini şu
anda Sayın Bakan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
üstlenmiş gözüküyor. AFADın sayfasında, Van depremi için 200
hasar tespit uzmanı görevlendirilmiştir. Tabii ki bu
yetmemiştir. Gerek üniversitelerimizden gerekse odalarımızdan,
meslek odalarımızdan -İnşaat Mühendisleri Odası olsun,
Mimarlar Odası olsun- hasar tespitleriyle ilgili sahada çalışma
yapmak istemişlerdir ve izin alamamışlardır. Şimdi
kalkıp Ön hasar tespiti yaptık, arkasından kesin hasar tespiti
yapacağız, ondan sonra bu işleri halledeceğiz. diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Eyidoğan.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç
önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 21 milletvekilinin süt
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/50)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bir taraftan sanayinin, diğer taraftan tarım ve
hayvancılığın ülke ekonomimize
kazandırdığı değerde Trakya Bölgemizin önemi
küçümsenemez.
Son yıllarda bilimsel metotların da devreye girmesi ile Trakya
bölgemiz için hayati öneme haiz olan hayvancılıkta da çok önemli
gelişmeler olmuştur. Yaşanan bu gelişmelere
karşın özellikle süt besiciliği işi ile uğraşan
üreticilerimiz, ürünlerinin, emeklerinin para etmemesi nedeni ile çok ciddi
sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Günümüzde bir
litre sütün bir litre su ile eşdeğer olması, süt
üreticiliğindeki girdi maliyetlerinin yüksek olması, buna
karşın ürünlerinin düşük fiyattan alıcı bulması
nedeni ile gün geçtikçe, üreticiler zor duruma girmekte, işin içinden
çıkamayacakları ekonomik darboğazın içerisinde
kıvranıp durmaktadırlar.
Büyük güçlüklerle ürettikleri sütlerini, hak ettikleri gerçek
değerlerinde pazarlayamamaktadırlar. Nerede ise bir litre sütü bir
litre su fiyatına ancak alıcı bulabilmektedirler.
Süt üreticiliği ile uğraşmayı sanki suç
işliyorlarmış gibi kabul ederek
cezalandırıldıklarını düşünen üreticilerimizin
içinde bulundukları sıkıntıların giderilmesi, ekonomik
zorluklardan kurtarılması, ürünlerinin en iyi koşullarda
değerlendirilerek, bir daha bu durumlara düşürülmemeleri için gerekli
tedbirlerin alınarak çözüm yollarının belirlenmesi amacı
ile Anayasamızın 98, İç Tüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri
gereğince bir Meclis Araştırması Komisyonu kurularak
konunun araştırılması için gereğini
saygılarımla arz ederim.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(İstanbul)
2) Mehmet Şeker (Gaziantep)
3) Candan
Yüceer
(Tekirdağ)
4) Erdal Aksünger
(İzmir)
5) Tufan Köse (Çorum)
6) Kamer
Genç
(Tunceli)
7) İhsan Özkes
(İstanbul)
8) Metin Lütfi
Baydar (Aydın)
9) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
10) Kazım Kurt
(Eskişehir)
11) Salih Fırat
(Adıyaman)
12) Aytuğ Atıcı
(Mersin)
13) Özgür Özel
(Manisa)
14) Nurettin Demir (Muğla)
15) Atilla Kart (Konya)
16) Sinan Aydın
Aygün
(Ankara)
17) Ramazan Kerim Özkan
(Burdur)
18) Mustafa Sezgin Tanrukulu
(İstanbul)
19) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
20) Celal Dinçer (İstanbul)
21) Mehmet Şevki Kulkuloğlu
(Kayseri)
22) Malik Ecder Özdemir
(Sivas)
2.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 22 milletvekilinin,
ortaöğretim sistemindeki aksaklıkların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/51)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Eğitim her açıdan bir bütün olarak ele alınmalı ve
incelenmelidir. İyi bir gelecek için öncelikle eğitim sistemindeki
eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir. Bu eksiklikler öncelikle
öğrencilerimizi, dolayısı ile de bu ülkenin geleceğini
olumsuz etkilemektedir. Bunun için ilk olarak eğitim ve sınav
sistemindeki adaletsizlikler ortadan kaldırılmalıdır.
Metropol şehirlerdeki öğrenciler ile ülkenin ücra yerlerinde
yaşayan öğrencilere aynı eğitimi vermeden, onları
aynı sınava sokmak en büyük adaletsizliktir. Sınavda çıkan
sorular müfredata uygun hale getirilmelidir. Bu nedenle eğitimde
fırsat eşitliği sağlanmalı ve bölgeler arası
dengesizlik ortadan kaldırılmalıdır.
Bu
yıl, LYS ve YGS sınav sonuçlarının açıklanması
ile birlikte acı bir tablo ortaya çıkmıştır.
Sınavda barajı geçen öğrenci sayısı önceki
yıllara göre oldukça düşmüştür. LYS ve YGS'de binlerce
öğrencinin sınavda sıfır puan alması,
öğrencilerin yüzde 60'ının fen sorularına hiç
dokunmaması ve binlerce öğrencinin ise matematikten tek soru bile
çözememesi milli eğitim ve ortaöğretim sisteminde büyük bir
eksikliğin ve bozukluğun olduğunu gözler önüne sermektedir. Sınavda başarısız olan öğrencilerin ülkemizin
geleceğini oluşturacak olması ise diğer bir
düşündürücü noktadır. Burada eleştirilmesi gereken
öğrencilerden çok, öğrencileri bu noktaya getiren eğitim
sistemidir. İlköğretimden başlayarak kendisini
sınavların içerisinde bulan öğrencilerimiz tıpkı bir
yarış atı haline getirilmişlerdir. Bu yarışta öne
çıkan dershaneler ise okullardaki eğitim kalitesinin düşmesine
neden olmuştur. Ayrıca bu sınav, giderek parası olanın
okuma hakkının olduğu bir sistem haline de dönüşmektedir.
Oysaki T.C. Anayasasının 42. maddesinde de belirtildiği gibi
"Kimse eğitim ve öğretim hakkından mahrum
bırakılamaz." Bu nedenle herkesin eşit şekilde
faydalanacağı, yalnızca parası olanların iyi dershanelere
giderek iyi eğitim almasını ortadan kaldıran, dershane
değil okul öncelikli ortaöğretim sisteminin bir an önce hayata
geçirilmesi gerekmektedir.
Milli Eğitim sistemindeki eksikliklerin
araştırılması, temel eğitime ve öğrenciye
odaklı bir eğitim sisteminin yerleştirilmesi için gerekli
çalışmaların yapılması, var olan üniversite seçme
sınavındaki adaletsizliklerin ortadan kaldırılarak adil bir
sınav hâline getirilmesi ve ortaöğretim müfredatındaki
problemlerin önceden tespit edilerek kalıcı çözüm yollarının
bulunması amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İç Tüzüğünün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
2) Candan Yüceer (Tekirdağ)
3) Atilla Kart (Konya)
4) Erdal Aksünger (İzmir)
5) Kamer Genç (Tunceli)
6) Mehmet Şeker (Gaziantep)
7) Tufan Köse (Çorum)
8) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
9) Kazım Kurt (Eskişehir)
10) Salih Fırat (Adıyaman)
11) Özgür Özel (Manisa)
12) Aytuğ Atıcı (Mersin)
13) Sinan Aydın Aygün (Ankara)
14) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
15) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
16) İhsan Özkes (İstanbul)
17) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
18) Nurettin Demir (Muğla)
19) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
20) Sena Kaleli (Bursa)
21) Celal Dinçer (İstanbul)
22) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
23) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
3.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 24 milletvekilinin, mermercilik
sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/52)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Mermer rezervi bakımından Dünyada önemli bir yere sahip olan
Türkiye, yüzlerce renk ve doku kalitesine sahip mermer çeşidiyle uluslar
arası pazarlarda şansı çok yüksek bir ülkedir. Ancak Türkiye
ekonomisine ciddi katkı sağlayan, 100 bin kişilik istihdam
yaratan, ihracatta önemli bir gelir kaynağı olan ve
yarattığı katma değerle önemli bir yere sahip olan
mermercilik sektörü, özellikle son yıllarda ciddi sorunlar
yaşamaktadır.
Mermercilik sektörünün yaşamakta olduğu sorunların
saptanması ve çözüm yollarının bulunması amacıyla,
Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını
saygılarımla arz ederim.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
2) Candan Yüceer (Tekirdağ)
3) Atilla Kart (Konya)
4) Erdal Aksünger (İzmir)
5) Veli Ağbaba (Malatya)
6) Kamer Genç (Tunceli)
7) Mehmet Şeker (Gaziantep)
8) Mevlüt Dudu (Hatay)
9) Sinan Aydın Aygün (Ankara)
10) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
11) İhsan Özkes (İstanbul)
12) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
13) Kazım Kurt (Eskişehir)
14) Salih Fırat (Adıyaman)
15) Aytuğ Atıcı (Mersin)
16) Özgür Özel (Manisa)
17) Nurettin Demir (Muğla)
18) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
19) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
20) Ali Özgündüz (İstanbul)
21) Rıza Mahmut Türmen (İzmir)
22) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
23) Celal Dinçer (İstanbul)
24) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
25) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki
tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
C) Tezkereler
1.- Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr. Hasan Bozer'in vaki
davetine icabetle, "KKTC'nin 28. Kuruluş Yıl Dönümü
Kutlamaları"na, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığını temsilen TBMM İdari Amiri Salim
Uslu'nun, resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/629)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi
Başkanı Dr. Hasan Bozer'in vaki davetine icabetle, "KKTC'nin 28.
Kuruluş Yıldönümü Kutlamaları"na, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığını temsilen TBMM İdari Amiri Salim
Uslu'nun resmî ziyarette bulunması hususu "Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlemesi Hakkında
3620 Sayılı Kanun'un 6. Maddesi" uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2.- Azerbaycan
Cumhuriyeti Millî Meclisinin vaki davetine icabetle TBMM
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamenter
heyetin 20-22 Kasım 2011 tarihleri arasında Azerbaycan'a resmî bir
ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/630)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi'nin vaki davetine icabetle TBMM
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamenter
heyet'in 20-22 Kasım 2011 tarihleri arasında Azerbaycan'a resmî bir
ziyarette bulunması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı
Kanun'un 6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.26
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
------ 0 ------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 18inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşları
tarafından, (46 sıra no.lu)
Okullarda yaşanan şiddet olaylarının ve madde
bağımlılığı gibi tehlikelerin nedenlerinin
araştırılması hakkında verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 15/11/2011 Salı günkü
birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı
birleşimde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
15.11.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu; 15.11.2011 Salı günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkanvekili
Öneri
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve
arkadaşları tarafından, 06 Ekim 2011 tarihinde, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Okullarda yaşanan
şiddet olaylarının ve madde bağımlılığı
gibi tehlikelerin nedenlerinin araştırılması hakkında
verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, (46 sıra nolu)
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 15.11.2011 Salı günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri lehine Yalova Milletvekili Muharrem İnce.
Buyurunuz Sayın İnce. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri.
Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz günlerde burada bir
zorbalık oldu, kürsüdeki bir milletvekilimiz iteklendi.
(Bir grup CHP milletvekili CHP sıraları önünde toplandı)
Merak etmeyin, bugün olmaz o. Onu yapan kişi şöyle bakar
AYTUĞ ATICI (Mersin) Biz yine de koruyalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
milletvekilleri niye ayakta duruyor?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hayırdır, ne oluyor?
MUHARREM İNCE (Devamla) Önce bakar, CHP Grubunda az kişi
var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MUHARREM İNCE (Devamla) - Sonra kürsüdekine bakar, belli bir
yaşta mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri ne yapıyorlar?
BAŞKAN Sayın İnce
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri ne yapıyor?
BAŞKAN Sayın İnce
MUHARREM İNCE (Devamla) Onu itekleyebilir miyim? Ancak o zaman
gelebilir. Bugün bir şey olmaz. Oturun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerinize oturunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla) Siz oturun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kürsüyü mü işgal edecekler?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerinize oturunuz.
Sayın İnceyi dinleyelim.
MUHARREM İNCE (Devamla) Arkadaşlar, oturun siz.
BAŞKAN Lütfen yerlerinize oturunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, ne oluyor?
BAŞKAN Anlayamıyorum ben de efendim.
Lütfen yerlerinize oturunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Lütfen sorar mısınız
ne olduğunu.
MUHARREM İNCE (Devamla) Sayın Ağbaba, oturun.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ne olur ne olmaz.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Oturun arkadaşlar, oturun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, ne
olduğunu sorar mısınız.
BAŞKAN Söylüyorum efendim, duyuyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama bir şey yapın.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Korkmayın, bir şey yapmayız.
Biz, sizin gibi
BAŞKAN Lütfen yerlerinize oturunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla) Arkadaşlar, o her zaman olmaz.
Bakarlar, CHP Grubunda az milletvekili var, kürsüdeki de kalp
rahatsızlığı geçirmiş, onu itekleyebilirim, ona
inandığı zaman gelir yapar; şimdi gelmez, gelemez, merak
etmeyin. O her zaman olmaz. Zaten zayıflık oradan başlar. Bir
insanın özelliği oradan başlar zaten. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Türkiye sorunlar yumağı bir ülke
hâline geldi. Sorunlar çözülemiyor, erteleniyor veya cilalanıp
çözülmüş gibi gösteriliyor. Yurttaşlarımızın
yaşadığı Türkiye ile gazetelerin, televizyonların
gösterdiği Türkiye, ne yazık ki, farklı. Sorunlar çözülemeyince,
yeni metotlar ortaya çıkıyor, bunun da başında şiddet
geliyor. Gelecekten umutsuz, sınavlardan yorgun gençler okulda şiddet
uyguluyor. Depremzedelerin sorununu çözemeyen AKP Vanda şiddet uyguluyor,
HESlerde yurttaşlarımızı ikna edemeyen iktidar dipçikle
ikna etmeye çalışıyor, hatta bunların
bayramlaşmalarını bile engelliyor. Parasız eğitim
isteyen üniversite öğrencileri on dokuz ay hapse atılıyor. AKP
İktidarı için şiddet herkese uygulanmaktadır artık.
Kendisine karşı olan, öğrenci, işçi, köylü, emekli,
çevreci, son olarak da milletvekiline şiddet uygulamak AKPnin
politikası hâline gelmiştir.
Muhalefetin sesini, önce, temel yasayla kısmak istediler. 21inci
Dönemde 7 kanun temel kanun olarak geçmişti, 22nci Dönemde 28; 23üncü
Dönemde 51 kanun temel kanun olarak geçti. Temel kanundan amaç, önergeyi
sınırlandırmak, konuşma süresini
sınırlandırmaktır.
İki: Soru önergelerini yanıtlamayarak muhalefetin sesini
kısmak istediniz. 23üncü Dönemde 21.598 soru önergesinin 9.245i süresi
içinde yanıtlanmamıştır. Bu dönemde, 24üncü Dönemde,
beş aylık süre içerisinde verilen 1.451 soru önergesinin 297 tanesi
süresi içinde yanıtlanmış, 260 tanesi süresi içinde
yanıtlanmamıştır.
Kanun hükmünde kararname. Yazıklar olsun ki, Meclis açıkken
otuz dört kanun hükmünde kararname çıkarılmış, yasama devre
dışı bırakılmıştır.
Bir başkası: Meclis TV yayınlarını keserek
muhalefetin sesini kısıyorsunuz, Başbakanın her
konuşmasını en az on televizyon canlı yayın veriyor
ama muhalefete geldi mi, yok. İşte sizin ileri demokrasiniz bunlar.
Komisyonlarda yeterlik önergesi vererek sesimizi kısmak
istiyorsunuz.
Bunlar sizi kesmedi, hızınızı alamadınız,
şimdi şiddete başvurmaya çalışıyorsunuz. 23 Nisan
1920den bu yana bir ilki gerçekleştirdiniz; kürsüdeki milletvekilini
iteklediniz, ite kaka kürsüden indirdiniz, şiddet uyguladınız,
zorbalık yaptınız, eşkıyalığı Meclise
taşıdınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu yapılan, bir kişinin densizliği, zorbalığı
değildir, zorbalığın topyekûn desteklenmesi ve
sahiplenilmesidir. Bugün Başbakan da ayrıca bu zorbalığı
desteklemiştir, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerine küfürlü
konuşmalarıyla ilgili akıl vermiştir. 61inci Hükûmet, 61
başbakan yaşamış bu ülke. Sayın Recep Erdoğandan
daha küfürlü konuşan ikinci bir başbakan tanıyor musunuz siz?
(CHP sıralarından alkışlar)
Çoğunluk diktatörlüğü işte
budur. 170 bin euroluk işçi parasıyla alınmış araca
binmeye alışkın sendika ağası Meclis
ağalığına, sultan fedailiğine soyunmuştur. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu zat, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde idare amirliği yapamaz. Ona önerim şudur:
Başbakanın 1.400 koruması var, alsın Salim Usluyu
yanına koruma işini toptan halletsin diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Kürsüde konuşan
milletvekillerini oy çokluğuyla susturmak faşizmin ta kendisidir,
çoğunluk diktatörlüğünün çok açık göstergesidir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Başbakana dokunmak ibadettir. diyen
vekiller, Başbakana eleştiri getiren milletvekillerine dokunarak
ibadet ettiklerini sanıyorlar.
Şimdi sizleri uyarıyorum. Biz
devrimin ve direnişin partisiyiz, Kuvayımilliyenin partisiyiz, yedi
düvele ve yerli iş birlikçi eşkıyalarına direnmiş bir
partiyiz. Biz İçişleri Bakanlığına dilekçe verilerek
damga puluyla kurulmuş bir parti değiliz, savaş cephelerinde
kurulmuş bir partiyiz, sizin gibi beş yıldızlı
otellerin lobilerinde kurulmuş bir parti değiliz. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) - O savaş
cephelerini benim dedem yaptı, benim dedem!
MUHARREM İNCE (Devamla) Tayyip Erdoğanla
demokratik bir Türkiye kurulamaz. Tayyip Erdoğanın entelektüel
düzeyi yetersiz. dediği kamuoyuna yansıyınca önce özür dilemek,
sonra Kayseriye gidip eğilip bükülmek ve şimdi de sürekli laf atarak
Genel Kurulu geren cahiliye artığı milletvekiline sesleniyorum
(CHP sıralarından alkışlar) ve yanında
yağcılığını şiddete dönüştüren idare
amirine sesleniyorum: Padişahlığa özenen bir Meclis
başkanı. İşte 10 Kasım davetiyeleri. Bu, 10
Kasımda cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa
Kemal Atatürkü anma günüyle ilgili, Meclis Başkanının
davetiyesi; bir kâğıt, bir fotokopi. Bu da son Halife Abdülmecit
dönemiyle ilgili, onunla ilgili, Meclis Başkanlığının
bastığı davetiyeler.
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) Halife değil, Osmanlı
Sultanı.
MUHARREM İNCE (Devamla) Yazıklar olsun, yazıklar olsun,
yazıklar olsun size! (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, şuraya bakın şuraya, şu davetiyeye
bakın şu davetiyeye.
BÜLENT TURAN (İstanbul) 10 Kasımda niye yoktunuz burada?
MUHARREM İNCE (Devamla) Şuna bakın, şuna
bakın: Atatürkü anma gününde basılan davetiye, Abdülmecitle ilgili
basılan davetiye.
Değerli arkadaşlarım, size şunu söylüyorum,
bakınız, sizi bu kürsüden Cumhuriyet Halk Partisi adına
uyarıyorum: Bu kürsü milletin kürsüsüdür. Milletvekilinin sesini kesmek
milletin sesini kesmektir. Haddinizi bilin! diyorum. Siz şiddeti
saldırı amaçlı yapıyorsunuz, biz şiddeti savunma
amaçlı anlıyoruz. Eşkıyayı Meclise hükümdar etmeyiz.
Zannetmeyiniz ki savaş baltalarını gömdüysek yerini
unutmadık. (AK PARTİ sıralarından Allah Allah! sesleri,
gürültüler)
Zannetmeyin ki, zannetmeyin ki
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Siz terör estirmeye
başladınız, terör.
MUHARREM İNCE (Devamla) Biz siyaseti beyaz kefenler içinde
yaparız. diyen Başbakana sesleniyorum: Biz bu topraklarda kefensiz
yatanların torunlarıyız. Biz siyaseti böyle yapıyoruz. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Herkes haddini bilsin! Türkiye Büyük Millet Meclisinde hiç kimse
padişahlık özentisi yapamaz, Atatürke hakaret edemez! Hakkı da
değildir, haddi de değildir; haddini de bildiririz!
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın İnce.
Aleyhinde Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç
Yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
kuraları çektiniz de haber mi vermediniz?
BAŞKAN Kuralar çekildi, bunlar çıktı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama bir haber vermeniz
lazımdı.
BAŞKAN İkinci sırada siz varsınız, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, haber vermeniz
lazım; bakın, değişecek arkadaşlarımız var,
onun yerine Necdet Ünüvar
BAŞKAN Yani ben bilemeyeceğim onu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama Sayın Başkan,
haberimiz yok ki.
BAŞKAN - Arkadaşlar burada kuraları çektiler, bana
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kura çekildi ama bize bilgi
vermiyorsunuz.
BAŞKAN Ben bilemeyeceğim, burada vermediler mi
arkadaşlar bilgileri?
Siz konuşun o zaman.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, ikinci aleyhte olan konuşsun
Yılmaz Bey yoksa.
Efendim, diğer aleyhte konuşsun Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Elitaş, buyurunuz siz konuşun, sonra
bakarız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz geçen hafta bir toplantı yaptık, Danışma Kurulu
toplantı yaptı. Danışma Kurulunun yaptığı
toplantıda, bugün itibarıyla Barış ve Demokrasi Partisinin
İçişleri Bakanımıza verdiği gensoru önergesini
konuşmak üzere anlaştık. Bunun altında, Danışma
Kurulu toplantısı dediğimizde, bütün siyasi parti grup
başkan vekillerinin ittifakı söz konusudur. Kırmızı
gündem dediğimiz şu şeye baktığınız takdirde
bugün ne yapacağımız bellidir. O gün Cumhuriyet Halk Partisinden
Sayın Akif Hamzaçebinin imzası vardır. Sayın Akif
Hamzaçebinin imzası çerçevesinde bugünkü yapacağımız
işlem, bir siyasi partinin İçişleri Bakanı hakkındaki
verdiği gensoru önergesini konuşup gündemi kapatmaktır ama
maalesef muhalefet öylesine kendi içerisinde tutarsız ve kararsız ki
kimin ne yaptığının farkında değil.
OKTAY VURAL (İzmir) Kim? Kim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Genel konuşma, ismini söyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bir taraftan Danışma
Kurulu önerisi yapacaksınız, geleceksiniz, bugün gündemin ne olduğuyla
ilgili bir meseleyi konuya getireceksiniz, öbür taraftan
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Elitaş, muhalefet diye
genel konuşma.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Milliyetçi Hareket Partisi ile
Barış ve Demokrasi Partisi bu kapsamın
dışındadır. Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili
konuşuyorum.
siz kalkacaksınız gündemi değiştirmeye
çalışacaksınız ve bir kelime dahi araştırma
önergenizle ilgili ifade etmeyeceksiniz. Sebep? Perşembe günü yaşanan
hadiseyi burada ajite ederek, farklı bir şekilde göstermeye çalışarak
milletin Meclisinin millet gözünde, millet nezdinde itibarını
düşürmek için uğraşacaksınız.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Herkesin gözü önünde oldu Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, az önce Grup
Başkan Vekili buraya konuşmaya kalktığında Cumhuriyet
Halk Partisi Grubundan milletvekili arkadaşlar kürsüye saldırmak için
ortaya çıktılar. (CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) Korumak için, korumak!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Burada Grup Başkan Vekili
zorbalığı kınarken, zorbalığı lanetlemeye
çalışırken orada zorbalık yapmak için esas duruşta
bekleyen milletvekillerini gördü bu Parlamento. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
Bakın değerli milletvekilleri, kürsü
dokunulmazlığı kürsüyü işgal hakkını hiç kimseye
vermemiştir.
MUHARREM İNCE (Yalova) Gel, bir daha indir de görelim o zaman!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Eğer siz tutanakları
okuduysanız tutanaklara baktığınızda Meclis
Başkan Vekili buradaki konuşma yapan konuşmacıyı
66ncı maddeye göre gündeme davet ediyor, temiz bir dille konuşmaya
davet ediyor ve uyarıyor, İkinci bir uyarıyı
yapıyorum, eğer, ikinci uyarıyı yaptığım
takdirde sizin sözünüzü kesmek mecburiyetindeyim. diyor ve sözünü kesiyor. Bu
ara konuşmacı Meclis Başkan Vekiliyle diyaloğa giriyor,
hatta Meclis Başkan Vekiline hakaretamiz sözlerde bulunuyor. Aradan iki
dakika geçiyor, iki dakika geçtikten sonra Meclis Başkan Vekili idare
amirlerini göreve çağırıyor. Olması gereken muhalefet
partisinden idare amirlerinin burada görevinin başında olması.
Onlar yan gelip yatarken maalesef burada Adalet ve Kalkınma Partisi
İdare Amiri göreve ister istemez geliyor
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Salim Uslu görev mi yaptı yani? Görev mi
yaptı Salim Uslu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
ve burada milletvekili arkadaşımıza hakaret
ettiğinden dolayı, aslında kabul etmediğimiz, hoş
olmayan bir davranış ortaya çıkıyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kına, kına, kına!
Kınasana!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın değerli
milletvekilleri, siz o anda kürsüye yapılan bir müdahale olduğunu
gösterdiğiniz takdirde, ifade ettiğiniz takdirde bu kürsünün ne kadar
önemli olduğunun bilincinin dışına
çıkmışız demektir. Kürsüyü işgal eden bir
milletvekilini Meclis Başkanı oradan indiremiyorsa idare amirleri
görevini yapacaktır. (CHP sıralarından Ara verir, ara! sesi)
VELİ AĞBABA (Malatya) Ayıp, ayıp, ayıp!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Eğer idare amiri, muhalefet
partisinden idare amirleri orada yoksa grup başkan vekilleri görev
yapacaktır. (CHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler) Grup başkan vekilleri bostan korkuluğu mu! Grup
başkan vekilleri ne iş yapar! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) İdare amirleri tetikçi mi!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Grup başkan vekilleri burada
sükûneti sağlamakla görevlidir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Eşkıya, eşkıya!
İdare amiri eşkıya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Eğer sükûneti
sağlamayacaksa, anarşiyi teşvik edecekse, burada terörizm
yapacaksa ve faşistçe bir uygulamayı kendi içine sindirecekse grup
başkan vekili grup başkan vekilliği görevini yapmayacaktır.
Bakın, o savunduğunuz milletvekili, kulakları
çınlasın Kemal Anadolun -Kemal Ağabeyin- bir tabiriyle ilk defa
yanaşma meclisine üye olmuş, arkasından gelmiş farklı
bir partiye girmiş, arkasından Doğru Yol Partisine girmiş,
belli bir zamana gelene kadar
(CHP sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sen neredeydin! Sen nereden geldin!
Beşinci partin bu!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
belli bir zamana gelene kadar
kendi başına çalışmaya çalışmış. Geçen
dönemde yanaşmaya çalışmış bu gruba ama o zamanki
genel başkan bu yanaşmayı dirseğiyle itmiş. 22
Mayıs 2010 tarihinde bir değişim olmuş, bütün
yanaşmaları yanına çekmeye başlamış.
Bakınız değerli milletvekilleri, sizin o
savunduğunuz milletvekili, her tarafı gezip, şu kürsüde
ağza alınmayacak sözleri söyleyen
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sen söylüyorsun Sayın
Başkan!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
herkese iftira atan, yalanı
bir arada ifade etmeye çalışan bir milletvekili. O grup içerisinde
-geçen dönemde çok iyi biliyorum- burada kürsüye çıkıp da
konuşmaya çalışan o milletvekilinden aşırı
derecede rahatsız olan grup başkan vekili arkadaşlarım
olduğunu çok iyi biliyorum ama her ne hikmetse, şu anda o Cumhuriyet
Halk Partisinin kahramanı hâline geldi.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Meclis kürsüsünü koruyoruz, Meclis kürsüsünü.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Biz daha önce o milletvekiliyle
ilgili anılmayı istemezken, Sadece o milletvekili burada var.
derken, şu anda bakıyorum ki Cumhuriyet Halk Partisinin Kamer Genç
olmaya hevesli onlarca milletvekili varmış! Hepinize
hayırlı uğurlu olsun! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA (Malatya) Kamer Genç olmaktan onur duyarım,
onur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Niye üzülüyorsunuz? Kamer Gençe
hevesleniyorsunuz. diye niye alınganlık gösteriyorsunuz? Onun
yaptığı hareketlerden memnuniyetinizi ifade ediyorsunuz. Niye
biz Kamer Genç oldunuz. diye söylediğimizde ayağa
fırlıyorsunuz? Diken mi batıyor? Niye ona karşı
çıkıyorsunuz? (CHP sıralarından gürültüler)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Tutanakları okuyun
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Şu anda, bakın,
değerli milletvekilleri, Kamer Gençin ne olduğunu herkes biliyor,
Kamer Gençin nasıl bir milletvekilliği yaptığını
da herkes biliyor. Onu, en iyi, geçen dönemdeki Grup Başkan Vekilliği
yapmış Sayın Kemal Anadola sorabilirsiniz, Sayın Kemal
Anadolun tabirinin ne olduğunu ifade edebilirsiniz. Şu anda,
maalesef Cumhuriyet Halk Partisinde bir tane Kamer Genç vardı ama onlarca
Kamer Gençin var olduğunu görüyorum. Cumhuriyet Halk Partisini temsil
etme kabiliyeti eğer Kamer Gençlere kaldıysa Atatürkün kurduğu
Cumhuriyet Halk Partisinin vay hâline! demek lazım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
Rahmetli İnönünün, Atatürkün kemikleri sızlıyor.
Herhâlde Atatürk bu resmî görmüş olsaydı, öyle tahmin ediyorum ki
hepinizi falakaya yatırırdı.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Senin Meclise saygın bu
işte! Sizin Meclise saygınız bu işte!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Seni kim falakaya yatıracak?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
bakın, geçen dönemle ilgili, Sayın Grup Başkan Vekili dedi ki:
Biz buradan 91inci maddeyi, temel kanunla ilgili kısmı öylesine bir
şey yapmaya kalktık ki muhalefetin sözünü kesmeye
çalıştık. Ya, Allah aşkına şurada istatistiklere
bir tane bakın, muhalefetten fazla yapılan bir konuşma var
mı? Muhalefet milletvekillerinin yaptığı konuşmadan
daha çok konuşma yapan var mı?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Siz konuşmuyorsunuz, biz ne
yapalım?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Dün Meclis
Başkanımızın Başkanlığında
toplandık. Meclis Başkanının
Başkanlığında yaptığımız
toplantıda dedik ki: Muhalefetin verdiği grup önerilerine aleyhte
sözler iktidar grubuna ait, diğer sözleri muhalefet kendi arasında
anlaşacak. Sayın Vural bugün geldi: Anlaşma devam mı?
Aynen devam. dedik ve ifade ettik, Meclis Başkanlığına
bildirdik ama dün sanki biz bu işi suyun üstüne yazmışız.
Değerli arkadaşlar, laf buradan çıkar, laf
ağızdan çıktıktan sonra kişiyi bağlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Eğer siz 3 grup başkan
vekili oradayken, salahiyetiniz yoksa, yetkiniz yoksa, birilerine
danışacaksanız, birilerinden icazet alacaksanız, grup
başkanınız adına konuşma yetkiniz yoksa, o gün
Sayın Meclis Başkanına bir dahaki toplantıda Grup başkan
vekilleri grup başkanından aldıkları ıslak imzayla
yetkili olduklarını teyit etsinler, biz o şekilde bu
konuşmaları yapalım. demek mecburiyetinde kalırız.
Şimdi,
temel kanunla ilgili konu. Elli küsur tane temel kanun
çıkarmışız, hiç incelediniz mi? Altında grup
başkan vekilinizin imzasıyla birlikte ortak olarak imza
attığımız temel kanun kaç tane? Bakma imkânı
bulmadınız, anca ağzınıza geleni söylüyorsunuz geçen
ifade ettiğiniz gibi. Hani ADEY diye bir proje vardı ya, ADEY
Projesinde Millî Eğitim Bakanlığı 264 milyon liralık
bir ihaleyi yapmıştı ya, bu da Ahmet Elhakan diye bir
kişiydi ya, Ahmet Elhakan diye olan kişi Adalet ve Kalkınma
Partisinden aday adayı olmuş ve o kişi de gitmiş Millî
Eğitim Bakanlığından ihale almış
El insaf! El
insaf! İnsan Allahtan korkar. Bu kadar yalanı bir araya getirip
ifade etmek hiçbir milletvekiline yakışan bir tavır
değildir. Ertesi gün Sayın Millî Eğitim Bakanı bu konuyu
açıkladı, dedi ki: Millî Eğitim Bakanlığı
dı
iddia ederek böyle bir şeyi Ben sizlere yardımcı olmaya
çalışayım. dediği bir ifadeyi, siz öğrenci
sayısıyla, ilköğretimdeki öğrenci sayısıyla 20
liralık, ayda 2 liralık kısmı çarpıp bölüyorsunuz 264
milyon lira ihale var. diyorsunuz. Böyle bir şeyi söylemek hangi
milletvekiline yakışır?
Değerli
milletvekilleri, yaptığımız iş, İç Tüzüke uygun
bir harekettir. İdare Amirinin yaptığı, Meclis
Başkanının görevi sonucu buraya
çağrılmıştır. Grup Başkan Vekili olaya müdahale
etmeliydi, muhalefet partilerinin idare amirleri olaya müdahale edip bir
fırsat vermemelilerdi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bu yüzden grup önerisi aleyhinde söz aldım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan
ADNAN
KESKİN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Bir dakika sayın milletvekilleri
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Lütfen, bir dakika sayın milletvekilleri
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Elitaş, Grubumuza açıkça
sataşmıştır, hakaret etmiştir, cevap vermek istiyorum.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) İdare amirleri olarak bir genelleme
BAŞKAN
Bir dakika sayın milletvekilleri
Bir dakika
Söz vereceğim
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yani Kamer Genç Cumhuriyet Halk Partisini temsil
ediyor. demek hakaretse, amenna.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, lütfen
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, bir dakikanızı rica edeceğim.
Size söz
vereceğim fakat Sayın Metiner, Sayın
İncenin konuşmasından bir sataşma olduğunu kendi
sözlerine yönelik olarak niteliyor. Onun için, daha önceki oturumda
yapılmış bir konuşmasına atıfta bulunulmuş.
Buyurunuz Sayın Metiner.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, Mustafa Elitaş en
fazla bana sataştı.
BAŞKAN Biliyorum efendim, lütfen bekleyiniz. Sırayla
vereceğim sözünüzü. Lütfen
Buyurunuz Sayın Metiner.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metinerin, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri
ADNAN KESKİN (Denizli) Sayın Başkan, önce bize
sataşma olup olmadığına bir karar verin, sonra söz verin.
BAŞKAN Karar verdim, söz vereceğim dedim.
MEHMET METİNER (Devamla)
Sayın İnceye üslubuyla cevap
vermek istemem. Gerilimin, çatışmanın Türkiyeye de, bu Meclise
de hiçbir yararı yok ama çok merak ediyorsa kendisine, cahiliye metaforu
üzerinden yapmış olduğum bir saptamanın ne anlama
geldiğini uzun boylu anlatabilirim, yeri burası değil.
Yalakalık Atatürk düşmanlığı gibi tabirler
bir siyasetçinin bir başka siyasetçi arkadaşına karşı
kullanmaması gereken suçlama sözcükleridir. Konuşmasını bilenler,
söyleyecek sözü olanlar hakarete başvurmazlar. Aynı idealleri
paylaştığımız insanların yan yana durmaları
yalakalık değildir arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Biz AK PARTİ Grubu olarak
aynı idealleri paylaşıyoruz. Sayın
Başbakanımız da aynı idealleri
paylaştığımız bir davanın lideridir. (CHP
sıralarından gürültüler) Onu sevmek, onun arkasından yürümek
bizim için onurdur, yalakalık değildir, bunu düzeltiyorum.
Şimdi, eşkıya sözüne gelince: Arkadaşlar, kürsü
dokunulmazlığı diye bir şey varsa burada söylediğimiz
sözlerden dolayı sizin de biraz daha toleranslı olmanız
lazım. Tut ki yanlış konuşmuş olalım,
toleranslı olmanız lazım. Eşkıya sözünü benim
bildiğim, rahmetli İnönü Süleyman Demirel için
kullanmıştı, Demirel Hükûmeti için kullanmıştı
ama CHP -siyasetinize asla karışmak istemeyiz- bugün Demireli
baş tacı ediyor.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Sana ne, sana ne!
MEHMET METİNER (Devamla) Sayın Millî Şefin
eşkıya diye tanımladığı Demireli baş
tacı ediyor. Bu da sizin paradoksunuz olsun. Her seferinde Atatürk
düşmanlığını dilinize dolamanıza gerek yok.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sen şimdi hangi
dönemdesin, onu söyle.
MEHMET METİNER (Devamla) Ben Atatürk düşmanı
olsaydım bunu açık yüreklilikle söylerdim, söylemekten kaçınmazdım.
Sorunum Atatürkle değil, cumhuriyetle değil ama Baas tipi bir
cumhuriyeti, hür ve eşit vatandaşları olmayan bir cumhuriyeti
eleştiriyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin de demokratik bir cumhuriyetten
yana olduğunu sanıyordum.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Dikkat et, dikkat et!
MEHMET METİNER (Devamla) - Arkadaşlara bitirirken salık
vereyim. Ulusalcı tezleriyle tanınan, bilinen Atilla
İlhanın Hangi Atatürk kitabını bir kez daha okusunlar,
Goloğlunu okusunlar, Ama Hangi Atatürk kitabını Taha
Akyoldan bir kez daha okusunlar. Türkiyenin geçmişine dair
yaptığımız saptamalar Atatürk
düşmanlığı biçiminde yorumlanırsa yanlış
olur arkadaşlar. Türkiyenin geçmişinden kin çıkartmamıza
gerek yok ama Türkiye kendi geçmişiyle yüzleşmeli.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Sen kendi geçmişinle yüzleş!
MEHMET METİNER (Devamla) -
Bugün 15 Kasım, Dersim katliamının yıl dönümü. Ama
bugün o Dersim katliamının doğrudan muhatabı olan bir
ailenin çocuğu Sayın Kılıçdaroğlu Cumhuriyet Halk
Partisinin Genel Başkanı. Bu, cumhuriyetin bir
kazanımıdır, Cumhuriyet Halk Partisinin bir
kazanımıdır. Ama Cumhuriyet Halk Partisi kendi devri
iktidarındaki bir katliamla yüzleşirse, sanıyorum, tarihe
anlamlı bir not düşmüş olur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Metiner.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, Sayın
Elitaş grubumuza açıkça hakaret etmiştir, cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Sayın İnce, buyurunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, neyle
hakaret ettiğini ifade etmesi lazım. Kamer Genç, grubunun bir üyesi
olmak hakaret kabul ediyorsa arz ettim demektir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Mustafa, sana güzel cevap vereceğim, otur
sen.
BAŞKAN Lütfen Sayın Elitaş. Ne cevap vereceğini
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
sormanız gerekir.
BAŞKAN - Buyurunuz.
5.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Hepinize saygılar sunuyorum sayın milletvekilleri.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, 69a göre
sormanız gerekir.
MUHARREM İNCE (Devamla) Sayın Elitaş, Sayın Kamer
Gençin daha önce başka partiden bize geçmek istediğini
Başka
partide siyaset yapmış olabilir. Yanılmıyorsam, siz
Anavatan Partisinin Kayseri İl Başkanıydınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Değildim.
MUHARREM İNCE (Devamla) Değil miydiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yanlış bilgi,
değildim.
MUHARREM İNCE (Devamla) Belediye başkan adayı
değil miydiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Doğru. O doğru bilgi. O
doğru bilgi.
MUHARREM İNCE (Devamla) Peki, Meclis Başkanı Cemil
Çiçek başka partilerde siyaset yapmadı mı? Kültür Bakanı
Ertuğrul Günay yapmadı mı? Vecdi Gönül, eski bakan Vecdi Gönül
12 Eylülün, 12 Eylül paşalarının YÖK kurucu üyesi değil mi?
Değil mi? Sen önce kendine bakacaksın. Birincisi bu. (CHP
sıralarından alkışlar)
İkincisi: Atatürk CHPnin hâlini görseydi bunları falakaya
yatırırdı. diyor.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Doğru diyor.
MUHARREM İNCE (Devamla) Atatürk bizi görseydi, eminim ki
direnişimiz için kutlardı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Allah, Allah!
MUHARREM
İNCE (Devamla) Ama siz, mutlaka sporcu olurdunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tabii, tabii!
MUHARREM İNCE (Devamla) Siz dünyanın en iyi
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Allah, Allah!
MUHARREM İNCE (Devamla) Bir üçüncüsü, o Millî Eğitim
Bakanlığıyla ilgili, ADEY Projesiyle ilgili elimde Millî
Eğitim Bakanlığının bana yazmış olduğu
bilgi notu var. Diyor ki
Ahmet Elhakan denilen kişi çıkar
sağlamaya yönelik çalışma yaptığını söylüyor
Bakanlık bilgi notunda. Bunu size verebilirim. Ayrıca AKPnin
İnternet sitesine girin, kendisinin hâlen aday adayı olduğunu
İnternetten görebilirsiniz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ORHAN ATALAY (Ardahan) Herkes aday adayı olabilir.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Şimdi, bakın, size şunu
söyleyeceğim, size şunu söyleyeceğim: Sizin bir özelliğiniz
var. Diyorsunuz ki
Geometrik üstünlüğünüze güvenerek bizi
yenebileceğinizi, ezebileceğinizi sanıyorsunuz. Bize göre
geometrik olarak fazla bir hacim kaplamış olabilirsiniz. Önemli olan
niteliktir, nitelik. (CHP sıralarından alkışlar) O
geometrik büyüklüğünüze güvenmeyin sakın diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın İnce.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Uzunırmak
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Elitaş bütün Meclis
idare amirlerine topyekûn olarak bir suçlamada bulundu, ilzam etti. Konuyla
ilgili bir aydınlatma
BAŞKAN Buyurunuz efendim.
ADNAN KESKİN (Denizli) Sayın Başkan, aynı
gerekçelerle ben de söz istiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, Mustafa Elitaş
asıl bana sataştı. Kamer Genç dışında bir şey
konuşmadı. Ben ona bir cevap vereyim efendim.
BAŞKAN Size de söz vereceğim efendim.
Buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Meclis idare amirlerini topyekûn olarak
suçladığına ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Çok değerli milletvekilleri, tabii ki birtakım
konuşmalarda insanlardaki şuuraltı ortaya çıkar. Maalesef
İktidar Partisi Grup Başkan Vekili arkadaşımızın
Parlamentonun Genel Kurulunu çok rencide edecek şekilde bir
anlayışı ortaya çıkmıştır. Eğer idare
amirleri olarak bizleri bu Genel Kurul salonu içerisinde bir kolluk gücü olarak
görmek istiyorsa bu bizleri çok küçültür, sizleri de çok küçültür. Parlamento
konuşulan yerdir ve müdahaleler sözle olur, fiziki müdahale olmaz.
SONER AKSOY (Kütahya) Laftan anlayana o.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Eğer sayın grup başkan
vekilleri, eğer idare amirlerinden kolluk gücü gibi müdahaleler
istiyorlarsa bu bizlere yakışmaz. Biz, Sayın İdare
Amirimizin, Salim Uslu Beyin, kürsüden milletvekilini fiziki müdahaleyle
indirmesine karşı geliyoruz. Yoksa idare amirinin sözle, gelerek,
yetkisi dâhilinde, ikna edici bir şekilde buradan milletvekilini
ayırması, elbette ki İç Tüzükün ve Meclis Başkan Vekilinin
bizlere verdiği bir görevdir ama bu görev, hiçbir zaman, iktidarın
bugün dışarıda anladığı gibi polis gücü gibi
copla, bir milletvekilini fiziki müdahaleyle kürsüden indirmek gibi bir görevi
olamaz. Böyle bir göreve karşı çıkarız. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar) İdare amirleri böyle bir
görevle görevlendirilemez. Parlamento Genel Kurulunda böyle bir görevli
olması o parlamentoyu aşağılar.
Onun için, bu duyguları dile getirmek istedim. Bütün idare amirleri
arkadaşlarımıza ortak çalışmalarda başarılar
diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Uzunırmak.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Sayın Keskin, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Denizli Milletvekili
Adnan Keskinin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
ADNAN KESKİN (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan
Vekilini dinlerken hayretler içerisinde kaldım. Faziletsizlikler fazilet
kırıntılarıyla örtülemez. Bu, evrensel bir kuraldır.
SONER AKSOY (Kütahya) Yok ya! Sen biliyor musun?
ADNAN KESKİN (Devamla) Parlamentoda yapılan hukuksuzluk ve
saldırıyı savunmak zorunda kalan Sayın Grup Başkan
Vekili, maalesef, fazilet kırıntılarıyla bu
haksızlığı ve hukuksuzluğu örtmeye
çalışıyor. Bu yaklaşım, sakatatçı dükkânında
parfüm satmaya benziyor. Sakatatçı dükkânında çalışan
insan, kokusunu gizleyebilmek, gelen müşterileri rahatsız etmekten
kurtulabilmek için ara sıra suratına, yüzüne, koltuk altlarına
parfüm çalar. Sayın Elitaş da maalesef bu anlayışı
somuta yansıttı. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben amigoluğun Eskişehirli Orhandan sonra ortadan
kalktığını sanıyorum ama hâlâ varmış, özür
dilerim sizden.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Size mahsus, size, size! Sizinkiler yapıyor!
ADNAN
KESKİN (Devamla) Özür dilerim sizden, devam edin siz o mesleğinize.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Sizinkiler yapıyor onu!
ADNAN
KESKİN (Devamla) Değerli arkadaşlar, bir insanın
Cumhuriyet Halk Partisi ile ilgili düşünce serdedebilmesi, onu
eleştirebilmesi için o insanın ideolojik çizgisi, parti çizgisi,
günlük ahlak çizgisi doğru olmalıdır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Her gördüğü tepeye çadır kurarak
parti değiştiren kişiler Cumhuriyet Halk Partisi ile ilgili
değerlendirme yapamazlar, onu anlayamazlar, ne kültürleri ne kafaları
müsaittir bu işe. (CHP sıralarından alkışlar)
SONER AKSOY
(Kütahya) Hayal gör, hayal!
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Milletin değerlendirmesi yanlış.
mı diyorsunuz?
ADNAN
KESKİN (Devamla) Sayın Zeybekci, ben geçen gün seninle ilgili
burada bir değerlendirme yaptım. Sende yürek varsa, kafa varsa, beyin
varsa gelir burada konuşursun. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayınız lütfen.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, böyle terbiyesizlik olmaz!
ADNAN
KESKİN (Devamla) Yakışmıyor sana bu
yakışmıyor, yakışmıyor! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, İdare Amiri burada
terbiye dersi verirken terbiyesizce hareketlerde bulunamaz!
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayınız lütfen,
dinleyiniz.
ADNAN
KESKİN (Devamla) Sayın Başkan, laf atmasın, söz
atmasın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, İdare Amiri
BAŞKAN
Sayın Keskin, devam ediniz lütfen.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, üstüne mi yürümek
lazım? Hakaret mi etmek lazım?
ADNAN
KESKİN (Devamla) Hayır, hakaret etmiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kürsü masuniyeti, kürsü özgürlüğü bu mudur?
BAŞKAN
Devam ediniz.
ADNAN
KESKİN (Devamla) Siz oturun, siz oturun lütfen.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, hakaret edemezsiniz!
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayınız.
Lütfen
dinleyiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hakaret edemezsiniz!
ADNAN
KESKİN (Devamla) Oraya müdahale edin, oraya müdahale edin, bana
değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hakaret edemezsiniz!
BAŞKAN
Lütfen dinleyiniz.
ADNAN
KESKİN (Devamla) Milletvekilinize müdahale edeceksiniz, bana değil.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkan, şahsi sataşmadan
dolayı söz istiyorum, haberiniz olsun.
BAŞKAN
Sayın Keskin, devam ediniz.
ADNAN
KESKİN (Devamla) Bu tür meslekler krallık döneminde vardı,
güzel de bir ismi vardı onun. Ben demokrasiye geçtiğimize, cumhuriyetle
yönetildiğimize inanıyorum. Bu tür mesleklerin bu Parlamentoda yer
almaması gerekiyor ama maalesef yanılmışız. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Tıpkı sizin gibi!
ADNAN
KESKİN (Devamla) Demek ki geçmişte krallara bu tür görevleri
yapanlar hâlâ bu Parlamentonun içerisinde varmış.
YUNUS KILIÇ
(Kars) Sizin de bulunmamanız lazım Parlamentoda!
ADNAN
KESKİN (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi hakkında görüş
serdedenlerin önce kendi tarihini iyi bilmesi gerekir. Maalesef ülkemizin son
on yıldır en büyük sıkıntısı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Keskin, teşekkür ederiz.
ADNAN
KESKİN (Devamla) Sayın Başkan, beni konuşturmadılar
ki nasıl teşekkür ediyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Tamam, buyurunuz.
Devam edin,
sözünüzü bağlayınız lütfen.
ADNAN
KESKİN (Devamla) Sürekli söz atılıyor, sürekli
BAŞKAN
Sözünüzü bağlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sataşmaya üç dakika
cevap veriyorsunuz, ne yapıyorsunuz Allah aşkına? Sayın
Başkan, ne yapıyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Elitaş, o hak size de ait, siz de istediğiniz zaman
aynı süreyi veriyorum. Lütfen
Buyurunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Olur mu efendim? On dakika benim grubum adına
konuşmam var. Siz ne yapıyorsunuz?
BAŞKAN
Siz de sataşmadan söz istediğinizde veriyorum biliyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, keyfî yönetim
yapıyorsunuz! Keyfî yönetim yapıyorsunuz, olmaz böyle şey!
BAŞKAN
Lütfen devam ediniz Sayın Keskin.
ADNAN
KESKİN (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
arkadaşlarım; idare amirlerinin görevlerini İç Tüzük
belirlemiştir. İdare amirleri İç Tüzükün düzenlemeleri
doğrultusunda görevlerini yapar. Onun ötesinde idare amirlerinin
buyruklarla, talimatlarla hareket etmesi söz konusu değildir. İdare
amirlerinin buyruklarla hareket etmesini isteyen kafa biat kültürünün, kölelik
kültürünün ürünüdür. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben üyesi
de, kendisi de özgür olan Cumhuriyet Halk Partisinin üyesiyim. O nedenle,
görevimi yaparken İç Tüzük hükümleri doğrultusunda hareket ederim.
İç Tüzükte idare amirleri göreve çağrıldığında
iktidar veya muhalefet partisinin önce görev alacağına ilişkin
bir hüküm yoktur. O çağrı yapıldığında kim varsa
Genel Kurulda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Keskin.
ADNAN
KESKİN (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Konu anlaşılmıştır. Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi,
Sayın Gönülün
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkan, hakaret var, söz istiyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Bir dakika sayın milletvekilleri
Sırayla, lütfen
Bir dakika
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, esasen bana sataştı.
(AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Otur yerine ya, otur yerine! Otur be!
ADNAN
KESKİN (Denizli) Hakaret etme!
BAŞKAN
Lütfen
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Otur yerine ya! (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar ve kürsü önünde toplanmalar)
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkan, sataşmadan dolayı
söz istiyorum.
BAŞKAN
Duydum efendim, duydum.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Otur yerine! Burayı da yönetecek değilsin.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Gel de oturt! Gel de oturt!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İdare Amirine bak! İdare Amirine bak!
BAŞKAN
Sayın Keskin
Sayın Keskin
Sayın Keskin
Lütfen yerinize
Sayın Keskin lütfen yerinize
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Sende akıl varsa, fikir varsa oturursun yerine!
ADNAN
KESKİN (Denizli) Saygısızlık yapma!
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkan, hâlâ devam ediyor.
ADNAN
KESKİN (Denizli) Böyle teslimiyetçi adam yok!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şuna bak, İdare Amirine!
BAŞKAN
Sayın Keskin, lütfen yerinize geçiniz. Sakin olunuz.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) İyi alıştınız siz bu
zorbalığa!
BAŞKAN
Sakin olunuz lütfen.
Sayın
milletvekilleri
Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri, lütfen
yerlerinize oturunuz. Teker teker, sataşma olan milletvekillerimize söz
vereceğim. Lütfen yerinize oturunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk
Partisinden milletvekili arkadaşları yerlerine davet eder misiniz?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, esasen AKPli Grup Başkan Vekili bütün
konuşmasını benim üzerimden yaptı.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, herhâlde beni duyuyorsunuz. Ben, sayın
milletvekillerine yerlerine oturmasını rica ediyorum.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Sayın Başkan, Meclisi iyi yönetmiyorsunuz. Düzgün
yönetin burayı!
BAŞKAN
Sakin olmanızı rica ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.18
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
------ 0 ------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 18inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Elitaş kürsüdeki konuşmasında, benim
ismimi de söyleyerek, Danışma Kurulundaki imzamın arkasında
durmadığımı, sözümde durmadığımı ifade
etmiştir. Bu nedenle, sataşma üzerine 69uncu maddeye göre söz
istiyorum efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın
Hamzaçebinin imzası yokmuş, Sayın Tarhanın imzası
varmış, düzeltiyorum. Doğru değildir efendim, sataşma
bitti.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Fark etmiyor,
grubumuza bir sataşmadır efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Meram anlaşıldı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hayır, o imza
nedeniyle, o imzanın arkasında durmadığımızı
ifade etti, grup olarak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, meram
anlaşıldı, her aklına esen, şey var diye söyleyemez
ki!
BAŞKAN Lütfen, Başkanlığı rahat
bırakır mısınız.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Başkanlık, zaten kendi
hukukunu uygular hâle geldi, isterseniz sizin oturumlarınızda İç
Tüzükü biz başka tarafa koyalım.
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkan,
şahsım adına söz istiyorum.
7.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu Başkan Vekili Sayın Elitaş kürsüdeki
konuşmasında bugünün gündemine ilişkin olarak daha önce
alınan Danışma Kurulu kararında Akif Hamzaçebi olarak benim
imzamın olduğunu, yani genelde de Cumhuriyet Halk Partisinin
imzasının olduğunu ifade ederek Cumhuriyet Halk Partisinin bu
Danışma Kurulu imzasına sadık
olmadığını, sözünde durmadığını ifade
etmiştir. Birincisi, benim burada bir imzam yok, Sayın Emine Ülker
Tarhan arkadaşımızın imzası var ama benim veya onun
imzası fark etmez, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Danışma Kurulundaki
imzasına sahip çıkmaması, onun arkasında durmaması
diye bir şey kesinlikle söz konusu değildir.
Şimdi, ortada bir gerçek var: Geçen hafta Perşembe günü, bu
kürsüde yaşanmaması gereken bir olay yaşandı. Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Genç konuşma yaparken, konuşması
sona ererken İdare Amirinin
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Erdikten sonra
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Erdikten sonra diyelim
önemli değil
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Erdikten sonra, Sayın Hamzaçebi size
yakışmıyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Fark etmez,
konuşması sona erdikten sonra diyelim, hiç önemli değil, onlar
ayrıntıdır. İdare Amirinin bir saldırısına
uğramıştır, fiilî saldırısına
uğramıştır. Konu budur şimdi. Şimdi,
yapılması gereken, Türkiye Büyük Millet Meclisini sükûnete
kavuşturmaktır. Bütün siyasi partilere düşen görev budur. Burada
ana görev de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşmektedir.
Eğer bu fiilî saldırının arkasında durursanız,
burada kınanacak, ayıplanacak herhangi bir şey görmezseniz bu
gerilimi hafifletmek, azaltmak maalesef mümkün olmayacaktır, maalesef.
Şimdi, bakın, o olay yaşandı. Sayın Başkan
oturuma ara verdi, aradan sonra tekrar görüşmeler başladı.
Sayın Başkan, İdare Amiri hakkındaki disiplin
cezasını Genel Kurulun takdirine sundu, Genel Kurul reddetti.
Aslında İdare Amirinin bu fiilî saldırısı üzüntü
verici olduğu kadar Adalet ve Kalkınma Partisinin tutumu da en az
onun kadar üzüntü vericidir yani Biz burada kınanacak bir olay
görmüyoruz. demiştir AKP Grubu. Bunun bir adım ilerisinde şu yapılabilirdi:
İlgili arkadaş, idare amiri veya Adalet ve Kalkınma Partisi grup
başkan vekillerinden bir arkadaşımız çıkıp özür
dileyebilirdi, bunu da yapmamıştır. Şimdi, çirkin olan budur.
Böyle bir erdemi maalesef iktidar partisi grubu gösterememiştir. Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun sözünde durmaması diye bir şey kesinlikle söz
konusu değildir. Biz imzamızın, görüşümüzün
arkasındayız ama siz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Son cümlemi söyleyeyim.
BAŞKAN Şimdi
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Peki efendim.
Sözlerimi burada bitiriyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Vural, biliyorum efendim. Bir
dakikanızı rica edeceğim. Daha önceki konuşmada
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Genç, size de söz vereceğim fakat daha
önce söz talebi burada vardı. Sırayla yerine getireceğim.
Sayın Zeybekcinin bir söz talebi var sataşmadan dolayı
ismi zikredilmiş olarak
Buyurunuz Sayın Zeybekci. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
8.- Denizli Milletvekili
Nihat Zeybekcinin, Denizli Milletvekili Adnan Keskinin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın Başkanım, çok
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yüce Meclisin bir mensubu, bir milletvekilimiz burada bana işaret
ederek Aklın varsa, zekân varsa
diye bir
Sataşma diyeyim ben ona
çünkü hakaret dersek Meclisimizin yüce kimliğine
saygısızlık olur. Bu yüce Meclise duyduğum saygıdan ve
Denizlideki vatandaşlarımıza olan saygımdan dolayı bu
sözlere asla cevap vermeyeceğim.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın Başkan, cevap vermek
için söz aldı.
NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) Değerli milletvekilleri, yedi
yıl Belediye Başkanlığı yaptım. Yedi yıl
Belediye Başkanlığı yaptığım sürede, bizim
Belediyemizin Meclisinde de aynı manzara yani sayısal olarak, AK PARTİ,
Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi olmak üzere böyle bir
dağılım vardı
MAHMUT TANAL (İstanbul) Konuyla ilgisi yok Değerli
Başkanım.
NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) -
ve asla ve asla, burada
görmüş olduğum, o insanların birbirine kin ve nefret
aşılayan bir şekilde parmağını sallayarak
konuşması asla ve asla hiçbir zaman için vuku
bulmamıştır. Yani biz Denizlide, Belediye Meclisi üyeleri olarak
hep şunun farkında olduk: Bizim hareketlerimizin,
tarzlarımızın ve tavırlarımızın Denizli
halkı tarafından izlendiğini, onların da bizi örnek
aldığını ve referans aldığını bilerek
birbirimize karşı hep saygılı olduk.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Türkiye izliyor oradan laf atarken!
AYTUĞ ATICI (Mersin) O şiddeti bütün Türkiye gördü.
NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) Saygıdeğer
milletvekilleri, bakın, yıllarca bu memlekette istatistikler
yaptılar. Yapılan istatistiklerde, hatırlayın bunları,
Türkiye Büyük Millet Meclisini, milletvekillerini ve siyaset kurumunu bu ülkede
en az güvenilen kişi, kurum ve yön olarak yani siyaseti bu memlekette bu
milletin bilinçaltına ve hafızasına bilerek kazımaya
çalıştılar ama üzülerek görüyorum ki hakikaten, burada büyük bir
üzüntüyle seyrediyorum ki bu istatistiği bu şekilde yapanlara da
malzemeyi maalesef bu Mecliste milletin bize vermiş olduğu o görevi
unutarak bu Mecliste biz veriyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Millet Gidin, Mecliste birbirinizi dövün.
mü dedi! Ne ayıp şey bunlar!
NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
bakın, millet bizden çok daha başka şeyler bekliyor. Millet
bizden çok daha farklı şeyler bekliyor. Millet bizden birlik ve
beraberlik bekliyor. Millet bizden anlayış bekliyor. Millet bizden
kardeşlik bekliyor. Milletin bu isteklerine cevap veren, milletin bu
isteklerini öngören ve millete Bizimkiler size karşı nasıl el
salladı, parmak salladı. diye örnek olacak kötü
alışkanlıklarınız veya kötü davranışlarınızdan
vazgeçmenizi ben yeni bir Milletvekili olarak temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bu duygu ve düşüncelerle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum,
çalışmalarınızda başarılar diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Zeybekci.
ADNAN KESKİN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim
ADNAN KESKİN (Denizli) Sayın Sözcü, benim
konuşmamı çarpıtarak kamuoyuna
BAŞKAN Sayın Keskin
ADNAN KESKİN (Denizli) Benim konuşmamı çarpıtarak
kamuoyuna benim şahsımla ilgili farklı bir mesaj vermeye
çalıştı. İç Tüzükün 69uncu maddesine göre söz istiyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Size sataşmadı ki.
ADNAN KESKİN (Denizli) Sataşmadan değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sizinle ilgili, söylediğiniz
kelimeleri söyledi, Ben bunu yakıştıramıyorum. dedi.
BAŞKAN Sayın Keskin, bir şey söylemedi size şimdi.
ADNAN KESKİN (Denizli) Efendim
BAŞKAN - Sayın Keskin, bir şey söylemedi şimdi.
ADNAN KESKİN (Denizli) Nasıl söylemedi efendim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Başkan söylemediğini
söylüyor.
ADNAN KESKİN (Denizli) Neler söyledi efendim, benim
söylediğim sözleri aldı, bir başka yere götürdü, esasından
saptırdı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama Başkan öyle
anlamamış.
ADNAN KESKİN (Denizli) Dolayısıyla, amacından
saptırıldı benim konuşmalarım.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN - Vereceğim Sayın Sakık.
HALUK İPEK (Ankara) Sayın Başkan, o zaman sonsuza kadar
sürer bu tartışma, sonsuza kadar.
BAŞKAN Sayın Keskin, rica etsem önce Sayın Gençe söz
vermek istiyorum.
Buyurunuz.
ADNAN KESKİN (Denizli) Olur efendim, verin, ben sonra
AHMET YENİ (Samsun) Sayın Başkan, Meclisi
çalıştırmayacak mısınız?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Sayın Başkan, gensoruya
gelelim artık.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, gensoruya
gelelim.
BAŞKAN Geleceğiz.
Buyurunuz Sayın Genç.
9.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Mustafa Elitaş çıktı, on dakika konuştu,
hep Kamer Gençten bahsetti.
Mustafa Elitaş, o gün, ben Danışma Kurulu kararı
üzerinde söz aldığım zaman, tutanakları inceleyin, tam
sekiz defa Meclis Başkan Vekiline bağırmış Kamer
Gençi konuşturma
Konuşturma
Oyla...
Zaten, ben buraya çıktığım zaman Mustafa Elitaş
ve bazı AKP grup başkan vekilleri, eğer, Başkan Vekili
kendilerinden ise onlara talimat veriyorlar, beni konuşturmuyorlar.
Şimdi, Sayın Mustafa Elitaş, senin burada
yaptığın konuşma benim sözümün haksız
kesildiğinin açık bir delilidir. Bak, sen buraya çıktın,
hiç konuyla bağlı olarak konuşmadın Danışma
Kurulu kararı üzerinde hep benden bahsettin. Eğer, Sadık Beyin
benim sözümü kesmesi doğru olsaydı o zaman demek ki senin de sözünün
kesilmesi lazımdı. Sen şahsiyetimle uğraştın,
157nci maddeye göre sana uyarma cezası verilmesi lazımdı,
verilmedi.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
Danışma Kurulu kararı Meclisin çalışmasıyla
ilgilidir. Daha önce burada bazı arkadaşlar tenkit ettiler,
Danışma Kuruluna imza atan grup başkan vekilleri 2 Ağustosta
çıktılar, üzerinde konuştular. Dolayısıyla, benim
Mustafa Elitaştan alacak bir dersim yok.
Mustafa Elitaş geçen dönem 50
milletvekiliyle bana saldırttı, şurada. Ben o zaman
bağımsızdım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yalan söylüyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Burada, şimdi,
AKPliler niye benden şey ediyorlar? Kamer Gençin kim olduğunu
biliyor, biliyorsunuz. Ben Danışma Meclisi üyesiyken 82
Anayasasına tek başına ret vermişim. O gün o Anayasaya
ertesi gün demişim ki: Bu paçavradır, yırtıp
atılması lazım. Basına bakın. Bugün siz benim sözüme
geliyorsunuz.
Tunceli gibi asil ve soylu bir halkın
dar bölge sistemine göre seçtiği yerde yedi defa milletvekili
seçilmişim arkadaşlar, yedi defa. Bir defa tercih ile, bir defa ön
seçimle, bir defa bağımsız ve ondan sonra da partide yani tek
başıma gelmişim. Kimin gücü varsa gelsin karşımda
konuşsun. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, Kamer Genç kim? Kamer Genç
AKPlilerin yaptığı soygunları dile getiriyor. Ben burada
ne demişim? Demişim ki: Efendim, Hakkâride 24 tane askerimizin
şehit edildiği gün, an Tayyip Erdoğan
Deniz Feneri davasında tutuklu olan
BÜLENT TURAN (İstanbul) Fener
nerede?
KAMER GENÇ (Devamla) Feneri
getireceğim buraya biraz sonra.
Ondan sonra, Deniz Feneri davasında
tutuklanan Zekeriya Karaman, Tayyip Erdoğanın oğlunun
bacanağının babası. Tayyip Erdoğan diyor ki:
Yargı benim emrimde olacak ama benim oğlumun
bacanağının babası içeri alınacak. Bu nerede
görülmüştür! dedim, arkasından da hemen serbest
bıraktılar. Buna İstanbul Belediyesinde, Ankara Belediyesinde
birçok yerlerde ihalelerde yapılan yolsuzluk
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Ama Sayın
Başkan yani on dakika konuştu, ben sözümü bitirmedim ki.
BAŞKAN Sayın Genç, herkese
sataşma için üç dakika veriyorum.
Teşekkür ediyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Sakık, buyurun.
Bir dakika süre veriyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Barış ve Demokrasi
Partisi Grubunun, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin
hakkında vermiş olduğu gensoru önergesi üzerindeki
görüşmelerin halka yansımaması için, başka konular
uzatılarak, Meclis TV yayınlarının kesildiği saat
19.00dan sonraya bırakılmaya
çalışıldığına ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Aslında, bugün çok önemli bir konuyu konuşacaktık, bir
gensoruyu konuşacaktık ama görebildiğim kadarıyla, böyle
planlı projeli bir şekilde, saat yediye kadar bu işi uzatıp
gensorunun kamuoyuna yansımaması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Gensorunun neresindeyiz biz
anlayamadım.
SIRRI SAKIK (Devamla) Yani bu çok hakkaniyet değil ama ilk günden
beri, bu yıl, yani 24üncü Dönem Parlamentonun oluşmasından
bugüne kadar AKPnin bir miktar eli sopalı. Yani salt o gün Kamer Beyle
ilgili değil, daha önce bizimle de ilgili bu tür tehditleri buradan duyduk;
ekran ekran duyduk ve buraya da getirdik.
Şimdi, sizin bir milletvekili arkadaşınız ekran
ekran dolaşıyor, elinde çakma bir kitap: Kürtler ve Ergenekon.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) PKK ve Ergenekon.
SIRRI SAKIK (Devamla) Yahu, Ergenekon Kürtlerin katili. Ben
katillerimle nasıl bir arada olabilirim? Yani bu kitabın
reklamını yapmak adına dönüp diyor ki: Biz BDPlileri evire
çevire burada döveceğiz. Size söyledik, grup başkan vekillerinize
söyledik. Aha buradayız, ellerimiz bağlı, gelin, dövün, hodri
meydan diyoruz! Bu doğru bir şey değil.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) PKKdan bahsediyor.
SIRRI SAKIK (Devamla) Bakın, bunları sizinle
paylaştık. Açıkça söylüyoruz sevgili arkadaşlar, geçen
dönemde, 23üncü Dönemde de
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sen alınma canım,
PKKdan bahsediyor.
SIRRI SAKIK (Devamla) Bakın, biz kimseye hakaret etmeyiz, biz
kimsenin onurunu rencide de etmeyiz ama bize saldırı olursa, onurumuz
rencide edilirse katbekat cevabını alırsınız. Geçen
dönemde bize saldırılar oldu. Evet, nahoş şeyler
oluştu, bunun cevabını da verdik ama çıktık, burada,
açıkça, kamuoyundan, halkımızdan da özür diledik, bu da bir
erdemliktir.
Eğer Kamer Beye o gün burada -ben yoktum- kamuoyuna, medyaya
yansıyan
Çıkıp buradan bir özür dilemek halkın iradesine
bir saygıdır. Siz, sayısal çoğunluğunuza güvenerek
ikide bir
Oradaki Meclis başkan vekili sizdense tutup disiplin suçunu oya
sunuyor. Peki, geçen dönem tartışmalardan dolayı bizi neden
disiplin suçuna mahkûm ettiniz? Hatta, böyle bir itişme de yoktu.
Sayısal çoğunluğunuza dayanarak siz, kendi içinizde
şiddete bulaşanları ve şiddet yanlısı
olanları aklayamazsınız. Aklarsanız, elimiz yakanızda
olur. Biz de yaparsak sizin de eliniz bizim yakamızda olsun. Hep barıştan,
demokrasiden bahsediyorsunuz ama sayısal çoğunluğunuzu kullanarak
24üncü Dönemde böyle bir politika içerisindesiniz. Bu doğru değildir
ve özellikle ekran ekran kitabının reklamını yapmak üzere
ekranlarda dolaşarak bizim üzerimizden çakma kitabının
reklamını yapanlar bu işten vazgeçsinler. Yani günahtır,
yazıktır. Bu halkın değerlerlerini böyle küçücük rantlara
dönüştürerek hele hele bizi tehdit ederek hele hele bizi korkutarak bu
işi yapabileceğinizi düşünüyorsanız
yanılıyorsunuz.
Ben bir an önce Genel Kurulun derhâl bu görüşmeye
başlamasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Sakık.
Şimdi, Sayın Gönülün ismi geçtiği için sataşmadan
söz talebi vardır.
Buyurunuz Sayın Gönül. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, 69uncu maddeye göre
aynı oturumda sataşmadan dolayı söz verilir. Mustafa
Elitaş, bunları öğren sen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sen oraya öğret, bana niye öğretiyorsun?
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben sana konuyu anlatıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Oraya öğret sen! Sen oraya öğret!
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.- Antalya
Milletvekili Mehmet Vecdi Gönülün, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Antalya) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; biraz evvel bir sayın milletvekili, ilgili ilgisiz, benim
adımı zikrederek kendi düşüncesine gerekçe bulmaya
çalıştı. Bu konuyu açıklamak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten 12 Eylül
olduğu zaman ben Ankara Valisiydim. Ancak beni Ankara Valiliğine 12
Eylül idaresi getirmedi. Beni Ankara Valiliğine Adalet Partisi
azınlık hükûmeti getirdi. Adalet Partisi azınlık hükûmeti
beni Ankara Valiliğine getirdiği zaman ben daha önce Emniyet Genel
Müdürlüğü, Kocaeli Valiliği, Personel Genel Müdürlüğü, mülkiye
müfettişliği ve kaymakamlık yapmıştım yani
asansörle bir yere çıkmış değilim. Ancak 12 Eylül idaresi
ilk kararnameyle beni Ankara Valiliği görevinden aldı. Ankara Valisi
olduğum zaman ben otuz dokuz yaşındaydım. İlk
kararnameyle beni görevimden aldı ve merkez valisi yaptı. Daha sonra
İhsan Doğramacının başkanlığında
kurulan YÖKte bir mülki idare amirine, akademik
çalışmaları olan bir mülki idare amirine ihtiyaç olduğu
için orada görev verildi.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bunu söyledim işte zaten, ben de bunu
söyledim.
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) Bunun partiyle ne alakası var?
MUHARREM İNCE (Yalova) 12 Eylülün YÖK üyesi!
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) Parti mensupluğuyla ne
alakası var? YÖK üyeliği bir parti mensupluğu mudur?
MUHARREM İNCE (Yalova) 12 Eylül paşalarının YÖK
üyesi. dedim, bu kadar!
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) YÖK üyeliği utanılacak bir
olay mıdır?
MUHARREM İNCE (Yalova) 12 Eylül paşalarının YÖK
üyesisin, bu kadar!
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) YÖK üyeliği utanılacak bir
olaysa iktidara geldiğinizde niye kapatmadınız orayı? (CHP
sıralarından Siz niye kapatmadınız? sesleri)
MUHARREM İNCE (Yalova) Ben utanılacak bir şey demedim.
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) Utanılacak bir
olaymış gibi zikrettiniz.
MUHARREM İNCE (Yalova) 12 Eylül paşalarının YÖK
üyesi. dedim.
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) Ben, yaptığım her
görevden dolayı iftihar ediyorum. Orada da elimizden geldiği kadar
çalıştık.
Yalnız, bir şeye tenezzül etmeyin fikirlerinizi
kuvvetlendirirken. Kamu görevi yapmış, politikayla hiç alakası
olmayan bir dönemimden bahsediyorsunuz. Fikirlerinizi teyit etmek için,
desteklemek için bunlara ihtiyacınız yok, başka destekler
bulabilirsiniz.
Şunu arz ediyorum: Gerçekten çok zaman kaybediyoruz. Memleketin
meselelerini konuşmak varken
Ha üzücü bir olay
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Kanun hükmünde kararnameyle
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) Üzücü bir olay, evet, o
konuşulur
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Kanun hükmünde kararnameler
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla)
o konuşulur ancak memleketin
meselelerini konuşmak varken engellemek herhâlde çok uygun değil.
Böyle bir konuşma yaptığım için gerçekten üzgünüm ama
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Gönül, otuz dört kanun hükmünde
kararname var. Mecliste görüşülmüyor ki bunlar! Onları getirin
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla)
Sayın Başkana bu
fırsatı verdiğinden dolayı teşekkür ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gönül.
Sayın milletvekilleri
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım
ADNAN KESKİN (Denizli) Benim bir talebim var
BAŞKAN Sayın Elitaş
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkanım,
lütfen
İç Tüzüke göre gensoruyu görüşeceğiz, burada
tartışacağız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım,
biraz önce
HASİP KAPLAN (Şırnak) TRTde yayın
yapılmasın diye her şey yapılıyor. Ayıp denen bir
şey var. Televizyon açıkken tartışmaktan korkuyor musunuz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Hasip Kaplan, bize bakma,
biz yapmadık bunu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım
BAŞKAN - Buyurun Elitaş
HASİP KAPLAN (Şırnak)
İç Tüzüke göre
BAŞKAN - Nedir Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, hem
Sayın Hamzaçebi ve hem Kamer Genç ismimden bahsederek
HASİP KAPLAN (Şırnak) Burada Hacivat Karagöze
çevirdiniz kardeşim ya!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Hasip Kaplan, bize bakarak
söyleme bunları.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Aynen öyle söylüyorum.
BAŞKAN Hiç duyamıyorum.
Sayın Kaplan
Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, hem
Sayın Hamzaçebi hem Kamer Genç biraz önce konuşmalarını
HASİP KAPLAN (Şırnak) Böyle şey olur mu? Sabahtan
beri karşılıklı
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
ismimden bahsederek hiç
söylemediğim konuları ifade etmeye çalıştılar ve Kamer
Genç hakaret etmiştir, o konuda söz istiyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın
Başkan, ben konuyu anlatmak açısından Sayın Elitaşa
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır biraz önce ben
BAŞKAN Ben sataşma bulmadım Sayın Elitaş.
Çünkü siz söylediniz o da gerekli cevabı verdi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Kamer
Gençin konuşmasında sataşma bulmadınız mı?
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, tutanakları getirin.
BAŞKAN Tutanaklara bakalım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Tutanakları isteyin.
BAŞKAN Görmedim, söyler misiniz ne söyledi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bakın,
burada konuşurken hem Grup Başkanımıza hem Genel
Başkanımıza hakaretler etti. Hakkârideki 24 tane
şehidimizin olduğu gün Hamastaki mültecilerin İsraille olan
değiş tokuşuyla ilgili meseleyi ifade etti. Aynı zamanda
Deniz Feneri meselesinde yargılanan kişinin Sayın Başbakanın
oğluyla bacanak olduğuyla hiç alakası olmayan gerçek
dışı ifadelerde bulundu, bundan daha başka ne olabilir?
ADNAN KESKİN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN Ben tutanakları isteteyim Sayın Keskin. Sizin
için de tutanaklara bakacağım. Lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
Sayın
Başkan, biraz önce hiç kimseye
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi lehine Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut.
Buyurunuz Sayın Bulut
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Böyle Meclis yönetilmez
Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, usul
hakkında
Sayın Başkan, 63üncü maddeye göre usul
tartışması istiyorum. Şu anda
yaptığınız uygulama hakkaniyete uygun değildir.
BAŞKAN Tutanaklara bakmak istemenin hakkaniyetle ne alakası
var Sayın Elitaş anlamıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Tutanakları getirtin Sayın
Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, başkalarına hiçbir şey
sormadan, başkalarıyla hiçbir şey görüşmeden, neyle ilgili
istediğini söylemeden, hangi maddeden burada konuştuğunu ifade
etmeden
BAŞKAN Buyurun Sayın Bulut
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Tutanakları istedim Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bakın
tarafsız yönetmiyorsunuz. Kendi kurallarınızı uygulamaya
çalışıyorsunuz. Sayın Başkan, sizi İç Tüzüke
uymaya davet ediyorum. Tarafsız davranmıyorsunuz.
BAŞKAN Ben İç Tüzüke göre ve tarafsız yönetiyorum
Sayın Elitaş siz de İç Tüzükü çok iyi biliyorsunuz
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, az önce
konuşmacılara Niye? diye sormadınız.
BAŞKAN Lütfen
Tutanakları istedim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hangi maddeden söz istediklerini
ifade etmediniz. Sormadınız Sayın Başkan.
BAŞKAN O zaman duymuşum efendim, tam net
algılayamadığımı söyledim size.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Şu anda siz bana yapılan
hakareti görmemek derken bana hakaret etmiş oluyorsunuz. Sizin bu
davranışınızı kınıyorum.
BAŞKAN Tutanakları istedim Sayın Elitaş lütfen
yerinize oturun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bana
yapılan hakareti Duymadım derken bana hakaret edilmesine müsaade ediyorsunuz.
BAŞKAN
Genel Kurulun çalışmasına engel oluyorsunuz, lütfen
Sayın
Bulut, buyurunuz.
VIII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşları
tarafından, (46 sıra no.lu) Okullarda yaşanan şiddet
olaylarının ve madde bağımlılığı gibi
tehlikelerin nedenlerinin araştırılması hakkında
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
15/11/2011 Salı günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, yazıklar olsun size!
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sakin olun lütfen.
Buyurun
Sayın Bulut, devam edin.
AHMET
DURAN BULUT (Devamla) İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun vermiş olduğu eğitim,
çocuklarımızın, gençlerimizin
(AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
Değerli
milletvekilleri, bakın, iktidar milletvekilleri diyorlar ki: Memleketin
sorunları görüşülmüyor. Sorunları getirecek olan hem
muhalefettir hem iktidar. Milletvekili olarak bizim bir kanunumuz yok, biz
kendi haklarımızı aramaktan mahrumuz. Ondan vazgeçtik, ülke kan
gölüne dönmüş; okullarda uyuşturucu, öğretmen ölümleri, dövmeler
had safhada. Bunları en azından bir görüşüp, bu çok ciddi konu
hakkında Meclis olarak bir karar almak, bunu tartışmak, sadece
eğitimle değil, Millî Eğitim Bakanlığıyla
değil, Adalet Bakanlığıyla alakalı, diğer
kurumlarla alakalı bu sorunlara mutlaka bir çözüm getirmek gerekiyor.
Günlerdir Meclis boşa kürek çekiyor. Yani konuşulan konular sabahtan
beri
Bakın, Meclis başladığından beri şöyle
doğru dürüst milletin, halkın lehine bir sonuç alamadık. Bu
bakımdan, milletvekilimizin vermiş olduğu önergenin lehinde söz
aldım.
Eğitim,
çocuklarımızın, gençlerimizin ve geleceğimizin
teminatıdır. diyor.
Çocuklarımızın ve gençlerimizin sağlıklı
ve güvenli ortamlarda eğitim alması devletin görevi olduğu kadar
bireylerin de yerine getirmesi gereken bir sorumluluktur.
Okullarımızda yaşanan şiddet olaylarının ve madde
bağımlılığı gibi ciddi tehlikelerin nedenlerinin
araştırılması, bu olayların önlenmesi için gereken
önlemlerin alınması adına bir Meclis araştırma
önergesi verilmiş. Çok yerinde bulduğumuz
bu önergeyi şahsım ve gurubum olarak destekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, okullarda şiddet konusunun
görüşüldüğü bu bölümde, sadece okulların ana konusu olan insan
yetiştirmek, eğitim. Buna baktığımız zaman
Türkiyede eğitim konusunda
Sayın Başkanım, salonda gürültü var, buna bir müdahalede
bulunun.
BAŞKAN Buyurunuz efendim, devam ediniz.
Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olarak dinleyiniz.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) Ülkemizde ve dünyada en önemli
yatırım insana yapılan yatırımdır ve eğitime
olan yatırımdır. Ülkemize baktığımızda
insanların yetiştirilmesi, eğitimi konusunda devlet olarak
alınan tedbirlerin, yapılan çalışmaların yeterli
olduğunu hiç kimse söyleyemez. Sadece bu iktidarlara has bir uygulama
değil. Bütün, geçmişten beri Saldım çayıra Mevlam
kayıra şeklinde devam eden Çocuklara bir sınıf, 1
öğretmen, 1 müdür, bir mühür, okul açtık, öğretim devam ediyor.
şeklinde öğretmensiz kalmasın ama okulda nasıl eğitim
veriliyormuş, bu eğitimin neticesinde nasıl bir insan
yetiştiriliyormuş bunun takibi yapılmaksızın içine
düştüğümüz durumu görüyorsunuz. Küçücük bebekler, çocukların
içinde bulunduğu durum
Okula giden çocuklar devletin güvenlik güçlerine
taş atmakta.
Azra bebeği nasıl bir gelecek bekliyor Türkiyede, bunu
düşünüyor muyuz? Depremden kurtuldu ama Türkiye'nin bu
şartlarının karşısında ona bir düzenli gelecek
verebilecek miyiz? Bu ruhunda oluşan büyük depremi hangi eğitimle,
hangi metotlarla düzelteceğiz ve topluma sağlıklı,
kendisiyle barışık, toplumla barışık, insanlara
saygı duyan, insanların düşüncelerine saygı duyan,
dinlemesini bilen, dinletmesini bilen, sabretmesini bilen, kendi
değerlerini tanımış, özümsemiş,
yaşadığı toplumun değerlerine önem vermiş, kendi
toplumunu, insanlığı seven, onlara hizmeti ibadet kabul eden,
kendisiyle yarışan, bilgiyi kendine en önemli rehber kabul eden
bireyler olarak nasıl yetiştirmeliyiz?
Değerli milletvekilleri, bunda Türkiye Cumhuriyeti devleti
başarısız. Bütün kurumlarımız bu anlamda
başarısız. Cezaevleri balık istifi gibi mahkûmlarla dolu.
Çocuk koğuşlarındaki durumları lütfen gidin bir
inceleyiniz. Aynı yatakta 2-3 çocuğun yattığı ve orada
her türlü kötü alışkanlığın yapıldığı,
ıslahevi değil, oraya girenin potansiyel bir suçlu olarak
dışarıda, daha güçlenerek, daha kinlenerek toplumdan intikam
almak adına potansiyel yüklediği bireyler olarak topluma
salıyoruz.
İnsanın eğitimi
Çocuk ana rahmine düştükten sonra
annenin takibinin yapılması gerekir. Annenin geçirmiş
olduğu kazalar, annenin eşiyle yaptığı kavgalar,
yediği dayaklar o çocuğun ruh dünyasını altüst eder.
Doğar çocuk. Geçirdiği hastalıklar, geçirdiği kazalar,
bunları takip ediyor muyuz? Bununla ilgili bir tespitimiz, bir
envanterimiz var mı? Hayır, yok.
Yaşı gelir, okula göndeririz. Dünya üç yaşında
çocuğu eğitime başlatır, biz altı yaşında
eğitime başlatırız. Okulda aldığı
eğitim, sınıftaki öğretmen merkezli olması gereken
eğitim, maalesef Türkiye'de dershane merkezlidir. Siz dershanelerde
öğrencinin öğretmeni dövdüğünü, öldürdüğünü hiç duydunuz
mu? Ama okullarda var. Çünkü okulları çocuklar amaç olarak görmüyor,
diploma alacakları araç olarak görüyor. Türkiye'de görev alan bütün hükûmetler
dershane merkezli hâline getirdikleri, eğitimi bir şirkete
döndürdükleri, parası olanın iyi eğitim aldığı,
parasıza Ne hâlin varsa gör. dedikleri, eğitimde fırsat
eşitliğini yok ettikleri bir sistem içerisinde insanımız
kendi kaderine terk ediliyor. Buna, tabii ki, bir dur demek gerekiyor, bir
yerden başlamak gerekiyor. Okuldayken okul kantininden çikolata alan,
çalan, önemsiz gibi görülen, ilkokulu bitirdikten sonra ortaokulda
arkadaşlarıyla bir marketten bir şey alan, Emniyete düşen,
küçük küçük alışkanlıklarla bunu ilerleten ancak zeki
olduğu için de çok iyi bir üniversite bitirip, çok iyi görevlere
getirdiğimiz ama aslında hırsızlığın onun
bir karakteri hâline geldiği, ona bir bankayı teslim ettiğimiz,
onu bir kurumun başına getirerek o bankanın, o kurumun
soyulmasına sebep olduğumuz insanın geçmişini biliyor
muyuz? Emniyetten sadece bir araştırma yaptırıyoruz.
Savcılıktan temiz kâğıdı istiyoruz. Herkes o
kâğıdı alıyor. Ama asıl onun bu anlamdaki kötü
alışkanlıkları, ailevi durumu, bireysel şiddet içerip
içermediği, toplumsal konularda duyarlılığı;
bunları tespit eden herhangi bir kıstasımız yoktur.
Böylelikle, toplumumuz tesadüfen bir yerlere geliyor. Hükûmet iddia ediyor,
diyor ki: Millî gelirimiz 3 bin dolardan 10 bin dolara yükseldi. Ben buna
inanmıyorum, kusura bakmayınız.
Benim bankomda, bir haftadır, Ankarada yaşayan,
çocuğuna, bebeğine mama alamayan, Ankara Valiliğince Biz çok
verdik, artık bundan sonra buna vermeyeceğiz. diye itilen, bankomda
çalışan insanların aralarında para topladıkları,
artık onların da bıkıp diğerlerinden yardım
aldıkları bir insan Mecliste dilencilik yapıyor. Türkiyede,
evet, 10 bin dolar gelire sahip olanlar var, çok kazananlar var, sayenizde,
iktidarın sayesinde, açıkgözler, parti yandaşları gerçekten
buradaki gelir seviyesinde, refah seviyesinde bir adaletsizlik
oluşturdunuz. Bunu bir takip edemediniz. Birilerine Yürü ya kulum dendi
ama diğer tarafta, emin olun, görüyorsunuz sizler de ancak bir parti
taassubundan dolayı bunu görmezden gelmek yanlış bir şey.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözünüzü bağlayınız.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) Şiddetin her türlüsüne
karşı olmak için mutlak surette eğitimde ciddi, köklü
tedbirlerin alınmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bulut.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan,
yönetiminizde çalışma usullerine uymuyorsunuz. İsteyen herkese
söz vermenize rağmen sataşmadan ilgili olsun ya da olmasın, Grup
Başkan Vekilimiz bir konuşmacının çok ağır
hakaretleri çerçevesinde sataşmadan söz istemesine rağmen vermediniz.
Uygulamanız adaletli değil Sayın Başkan.
63üncü madde çerçevesinde usul tartışması
açılmasını talep ediyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Tutanakları istediniz zaten.
BAŞKAN Tutanakları istedim Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan,
63üncü madde çok açık.
BAŞKAN Sayın Canikli,
siz de çok iyi biliyorsunuz. İç Tüzüke göre tutanakları isteyebilirim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 63e göre takdir hakkınız
yok Sayın Başkan.
BAŞKAN - Şimdi bu görüşmemiz devam ediyor.
Tutanakları istedim Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, o
başka bir şey.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, usul
tartışmasının tutanakla alakası yok. Biz sizin yönetim
tarzınızı eleştiriyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi
İç Tüzüküne uygun olarak davranmadığınızı, usullere
uymadığınızı ifade etmek istiyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Usullere uymuyorsunuz,
adaletli davranmıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sizin usul
tartışmasında takdir hakkınız yok Sayın
Başkan. Usul tartışmasını açmak
zorundasınız.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, gensoru
görüşmesi televizyondan yayınlanmasın, kapansın diye, bu,
oyalamaktır. Sayın Başkan, bu kötü niyettir.
Sayın Arınç, bak, görüyor musun nereye varıyor. Saat
yedide gensoru görüşülmesin diye neler yapılıyor
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Kaplan, olur mu böyle
bir şey?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Bu mu demokrasi?.. Bu mu
demokrasi? Televizyonda gensoru görüşülmesin diye
yapmadığınız şeyler kalmadı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ne yapacaktık ya?
BAŞKAN Buyurun; lehte,
aleyhte kim konuşacak?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Aleyhte.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Aleyhte.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Lehte.
BAŞKAN - Lehte konuşacaksınız; Usul
tartışması tutumum lehinde.
Üçer dakika süre veriyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - O zaman demokrasi kalmadı.
Ayıp ya ayıp! Nezaket lazım biraz, nezaket.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Bize söylemeyin nezaketi.
Biz bir şey yapmadık.
BAŞKAN Sayın Kaplan, lütfen rica ederim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Tutanak getirildiğinde
değerlendirir Başkan. Gensoruyu televizyonda vatandaş izlemesin
diye bunu yapıyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Grup önerisini biz mi
getirdik? Danışma Kurulunda o zaman neden zaman kaybediyoruz? Olur mu
öyle bir şey! Yani hakaret edilecek, sataşma yapılacak cevap
vermeyeceğiz. Böyle bir şey olabilir mi?
BAŞKAN Sayın Canikli aleyhte, Sayın Elitaş
aleyhte, Sayın Hamzaçebi lehte.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Hakkımı aramayacak
mıyım?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Hak arama olayı değil
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Hak arama olayı
değil mi? Çünkü grup başkan vekiline söz verilmedi.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Televizyonu kapattınız
konuşuyorsunuz! Bundan daha
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kapatmadık!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) İstismar edildi!
HASİP KAPLAN (Şırnak) Televizyon kapansın diye
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kapatmadık, kapatmadık!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Halkımız bu
tartışmayı görmesin diye
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kapatmadık, kapatmadık!
Boşu boşuna konuşuyorsun!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Lütfen, karşılıklı
konuşmayınız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Eğer grup önerileri
olmasaydı şimdi gensoruya geçecektik.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkanım,
tutanaktan sonra
BAŞKAN - Tutanaktan sonra ama tutumu hakkında açabilir her
zaman milletvekilleri, özgürdürler, bu kürsü özgür bir kürsü.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi, lehte.
Üç dakika süre veriyorum.
IX.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi İç Tüzüğüne uygun olarak davranmadığı ve
çalışma usullerine uymadığı gerekçesiyle
Başkanın tutumu hakkında
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce kürsüye
çıktığımda da ifade ettiğim gibi, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin sükûnete ihtiyacı var, bütün sorunları sükûnet içerisinde
tartışmaya ihtiyacı var ama benim gördüğüm, giderek bu
sükûnet ortamından uzaklaştığımızdır. Bir
yanlışın arkasında, bir kaba kuvvetin arkasında, bu
kadar büyük bir gruba, büyük bir güce rağmen, bu güçle durursanız,
bunu devam ettirirseniz, bu doğru olmaz, sükûneti bulamayız. Bir
kere, olayı buraya getirelim, öyle değerlendirelim. Tekrar o konuya
dönüp onu değerlendirme amacıyla bunu söylemiyorum.
Şimdi usul tartışması açıldı, o nedenle
kürsüye çıktım. Bu tartışma açılmadan önce, Sayın
Mustafa Elitaşın, sataşma nedeniyle söz talebi oldu. Sayın
Başkan Vekilimiz de tutanaklara bakarak, prensipte buna olumlu olarak
baktığını ben anladım ama tutanaklara bakarak o konuda
bir görüş ifade etme ihtiyacı duydu, bu da doğaldır. Yani,
Sayın Elitaşın, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun söz
talebini, sataşma nedeniyle söz talebini reddetmiş değil
Sayın Başkan. E bakın, şimdi, tablo böyle. Şimdi, bunu
veri olarak alıp Bizim konuşma talebimizi vermedi. derseniz,
doğru değil, haksızlık etmiş oluruz. Bütün
konuları konuşalım, eleştirileri de yapalım ama her
şeyi yerli yerine koyarak değerlendirelim bu konuları.
Sayın Başkanın, o anlamda, tutumunda ben herhangi bir
yanlışlık görmüyorum. Sayın Başkan herkesin konuşmasına
taraftar olan bir tutum içerisinde herkese söz veriyor. Ben
hatırlıyorum -Allah rahmet eylesin- Meclis Başkan Vekilimiz Ali
Dinçer vardı. Konuşma süresi kaç dakika? Beş dakika. Kaç dakika?
On dakika. Kaç dakika? Yirmi dakika. Konuşmacı on dakikada
toparlayamıyordu, on iki, on üç, on dört, on beş
Herkese bu sözü veriyordu.
O da bir usuldü bakın. Sayın Başkan Vekilimiz Güldal Mumcu da
herkese söz veriyor, talep eden herkese demokratik bir şekilde
sorunları tartışabilmek amacıyla söz veriyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Ama
bize demokratik olmuyor. Demokrasi bu tarafa Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) -
Sayın Elitaş, sizin grup başkan vekili olarak söz talep etmeniz
de çok doğaldır. Grup başkan vekili olarak bu kürsüye
çıkıp konuşmanız da son derece doğaldır.
Partinizin hukukunu kendinize göre savunacaksınız ama sizin
hukukunuzu ihlal eden bir tavır ben görmedim şu ana kadar, böyle bir
şey yok.
Ben bir şey öneriyorum: Gensoru
görüşmeleri bitene kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi televizyonunun
yayınlara devam etmesi için Meclisin karar almasını ve bunu TRTye
bildirmesini öneriyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Hamzaçebi.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Arınç da burada. Arınç da burada oylayalım bakalım,
parmaklarınızı o zaman göreceğiz.
BAŞKAN - Giresun Milletvekili
Sayın Canikli
Buyurunuz Sayın Canikli. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; usul tartışmasında
Başkanın tutumunun aleyhinde söz aldım. Hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, hep
birlikte bugün yaşanan tartışmaları izliyoruz. Sayın
Başkan, söz isteyen hemen herkese söz verdi, söz talebini olumlu olarak
değerlendirdi. Olabilir yani bu bir tarzdır, bir itirazımız
yok. Sataşmadan olsun ya da başka gerekçelerle ilgili olsun ya da
olmasın hiçbirisinde de Sayın Başkan Ben tutanaklara
bakacağım. diye bir gerekçe ileri sürmeden talepler gelir gelmez,
anında, kabul etti ve söz taleplerini yerine getirdi, herkes
çıktı konuştu ve bir konuşmacı ağır
hakaretlerde bulundu, partimize, Genel Başkanımıza, grubumuza ve
doğal olarak Grup Başkan Vekilimiz de sataşmadan, bu
haksız, iftira mahiyetindeki yalanlara cevap vermek için söz almak istedi,
o zaman tuttunuz, Sayın Başkan, tutanaktan bahsettiniz. O ana kadar tutanaklar neredeydi Allah aşkına! Görmedim.
diye bir şey olabilir mi, Duymadım. diye bir şey olabilir mi?
Siz duymadığınız için o hakaretler ortada mı kalacak,
o yalanlara bir cevap vermeyecek miyiz Sayın Başkan? Böyle bir
yaklaşım olabilir mi? O nedenle bunu açmak zorunda kaldık. Ha,
çok memnun değiliz böyle bir usul tartışmasını
açmaktan ama sataşmadan cevap verilseydi gerekeni söyleyecekti Grup
Başkan Vekilimiz ve bu olay kapanacaktı. Ama maalesef,
ısrarınız bu noktaya getirdi.
Şimdi, bakın, bizim hiçbir şekilde bu gensorunun şu
saatte, bu saatte görüşülmesi ya da görüşülmemesi gibi bir
kaygımız, bir hassasiyetimiz söz konusu değil. Kesinlikle böyle
bir niyetimiz, bir düşüncemiz yok. Bizim yaklaşımımız,
hemen gündem dışı konuşmalardan sonra gensoru
görüşmelerinin başlamasıydı. Eğer öyle bir niyetimiz
olsaydı o zaman o çerçevede, ona hizmet eden bir adım atardık;
yani biz de grup önerisi getirirdik, Danışma Kurulunu toplantıya
çağırırdık.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Önergede söz istedik, vermediniz
ama.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ama bakın, hâlen grup
önerisi tartışmaları devam ediyor, bir konuşmacı daha
var. Dolayısıyla, buradan yola çıkarak bizi nasıl
suçlayabilirsiniz? Yani bizim gruba dönerek gensoru görüşmelerinin
televizyon yayınlarının yapılmadığı saate
denk getirilmesi gibi bir amacımızın olduğunu nasıl
söylersiniz? Çok büyük bir haksızlık. Bunu reddediyorum, iade
ediyorum çünkü şu anda yaşanan tartışmaların sorumlusu
biz değiliz. Lütfen bunu düzeltin, bu büyük haksızlık bize.
Elbette hakkımızı arayacağız. Yani gensoru
görüşmeleri şu zaman olacak, bu zaman olacak diye lehte ya da aleyhte
herhangi bir yaklaşımımız, bir ön yargımız söz
konusu değil. Bizim, bir yanlış konuşma varsa, bir hakaret
varsa onu kendisine katıyla iade etmek için söz almamız gerekiyor.
Onu pas geçemeyiz, onu görmezden gelemeyiz. Çünkü burada o kadar çok yalan
şeyler söyleniyor ki, bunlar bu Meclise yakışmıyor, hiç
kimseye yakışmıyor. Aslında muhatap almak istemiyoruz,
cevap vermek istemiyoruz, belki cevap vermeye de değmeyebilir ama bilmeyen
bazı vatandaşlarımız duyduğu zaman bunları
doğru kabul edebilir. Yani bunların çoğunun cevap verilmeye
değecek kadar bile bizim için kıymeti yok, hiç kimse
açısından kıymeti yok ama cevap vermemiz gereken zamanlar da
oluyor, o zaman da hakkımızı kullanıyoruz. Ha, gensoru bu
çerçevede uzar, kısalır; onun bir şeyi olmaz, bizi
ilgilendirmez.
Değerli arkadaşlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Hepinize saygı
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Lehte, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurunuz Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Evet, Sayın Başkan,
Mecliste sinirler yay vaziyette, belli. Burada bir iteleme oldu, onun özür
gösterme erdemi yerine getirilmediği için şu ana kadar
Hacivat-Karagöz siyaseti yapılıyor bir senden bir senden. Ondan sonra
önergeler veriliyor, sataşma deniliyor ve bir gensoru, ciddi bir denetim
mekanizmasını konuşacağız.
Sayın Arınç burada oturuyor, geçen dönem televizyonlar
açıktı, niye millete kapattınız anlamıyorum. Yani
burada İçişleri Bakanı hakkında verdiğimiz gensoruyu
canlı yayında vatandaş izlemesin, yaptığı
operasyonları, Van depremini, haksızlıkları,
hukuksuzlukları burada dile getirdiğimizi halk dinlemesin diye saat
7den sonraya öteliyorsunuz. Diyorsunuz ki Hayır, biz yapmıyoruz.
Siz yapmıyorsanız, burada bir öneri getirdi CHP, dört tane
konuşmacısı vardı, dedik ki bölüşelim dört grup
olarak. Bizim grubumuza vermediniz, niye? Çünkü siz konuşup süreyi
doldurup, saat 7den sonraya gensoruyu atarız diye. Şimdi, bu
yaklaşım tarzınızı eğer
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bizimle bir alakası yok
ki.
HASİP KAPLAN (Devamla) Doğru değil diyorsanız,
bakın
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Doğru değil tabii.
HASİP KAPLAN (Devamla) Sayın Canikli, doğru değil
diyorsanız, Sayın Arınç da burada.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ne alakası var?
HASİP KAPLAN (Devamla) Sayın Arınç da burada, Genel
Kuruldaki bütün partiler eğer bu gensorunun halkın nezdinde
açıkça tartışılmasından yanaysa buyurun
oylayalım. Bitimine kadar canlı yayınla gensoru devam etsin.
Şimdi, şeffaflık demokrasinin unsurudur. (CHP
sıralarından alkışlar) Açıklık demokrasinin
unsurudur. Halktan kaçmak niye? Halktan gizlenmek niye? Halkın gözüne
televizyonu kapatmak niye? Bana anlatır mısınız, hangi
demokrasilerde bu
Uganda cumhuriyetinin demokrasisi mi burada işliyor,
istediğin zaman televizyonu kapatacaksın istediğin zaman
açacaksınız. Gensoru bu, ciddiyetle çıkar Hükûmet konuşur,
partiler konuşur, televizyon açık olur, siz de
yaptıklarınızın hesabını varsa çıkar mertçe
savunursunuz. Ama korkuyorsunuz, halktan korkuyorsunuz, gerçekleri halk duyacak
diye korkuyorsunuz. Siz bu kürsüde muhalefetin sesinden korkuyorsunuz,
muhalefetin sesine tahammül etmiyorsunuz. Sizi biz biliyoruz, biz bir dönemde
usta olduk, siz üç dönemde usta oldunuz. Sayın Canikli, biz bir dönemde
usta olduk, sizin bütün bu usulsüzlüklerinizi öğrendik, yapmayın, bu
halka haksızlık etmeyin.
Sayın Arınç, televizyona söyleyin gensoru bitene kadar
açık kalsın. İşte bakanlarınız burada, vicdanen
rahatsanız
BAŞKAN Sayın Kaplan, Genel Kurula dönerek konuşun.
HASİP KAPLAN (Devamla) -
yürekliyseniz, yüreğiniz varsa
gensoruda açık kalsın televizyon, yürekliyseniz, yüreğiniz
varsa. Yüreğiniz varsa açık kalsın. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Aleyhte Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş.
Buyurunuz Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkan Vekilinde bugün
bir anlayışta farklılık var diye görüyorum yani hedefi
şaşırıyor, kimle uğraşması gerektiğini,
kimle mücadele etmesi gerektiğini, kimden hesap sorması
gerektiğini bilmiyor. Dün akşam toplantı yaptık, siz
vardınız, 2 grup başkan vekili buradan vardı, 3 grup
başkan vekili buradan vardı, Sayın Bahçekapılı ve ben
vardım, konuştuk, anlaştık. Ne dedik? Muhalefetin
verdiği grup önerilerinin aleyhine iktidar konuşacak, öbür tarafta
lehte olanları muhalefet kendi arasında anlaşacak. dedik.
HASİP KAPLAN (Şırnak) 3 tanedir, 2 tane söz var.
Nasıl böleceksin? 2yi 3e böl bakalım hadi!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın, lütfen
Şimdi, kalkıyorsunuz, diyorsunuz ki: Kapattınız siz
aleyhte konuşmaları.
Sayın Kaplan, kulaklığınız
kulağınızda herhâlde. Başkan diyor ki: Kura çektim, kurada
sizinki çıktı. diyor. Ben itiraz ediyorum, Başkana diyorum ki:
Sayın Başkan, bakın, eğer, siz, çektiğiniz kura varsa
o kurayı beyan etmek zorundasınız, duyurmak zorundasınız,
kime çıktığıyla ilgili bilmiyorsunuz. diyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Elitaş, Başkanın
tutumuyla ilgili söz aldın, Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın değerli
milletvekilleri, Sayın Başkan bugün geçen
yaptığımız, daha önceki dönemdeki aldığımız
karara muhalefetten hâlâ uygulamalarına devam etti. İç Tüzük 59
Sayın Başkan biraz gittiği zaman İç Tüzükü okusa veya
Kamer Gençle azıcık ders çalışsa, bildiğini iddia
ediyor, azıcık ders çalışsa.
KAMER GENÇ (Tunceli) Önce sen öğren, sen!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 59 diyor ki, açık ve net.
Bakın, 59uncu madde
BAŞKAN 69 diyorsunuz herhâlde Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) 59 Sayın Başkan. 59u
diyorum. 59a bakarsanız.
BAŞKAN Bakayım 59a.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Bilerek yapıyorsun değil
mi! Bilerek sataşmada bulunuyorsun değil mi! Aferin sana!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Gündem dışı
konuşmalar en çok üç kişiye verilir. Niye 4 kişiye
veremiyorsunuz Sayın Başkan? İç Tüzükün emredici hükmü
olduğundan dolayı. Ama gündem dışı sözler de en fazla
beş dakika olarak verilir.
BAŞKAN En fazla demiyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Siz buradan beş dakikayı
altı dakika olarak veriyorsunuz. İç Tüzükün Üç kişiye
verilir. emredici hükmüne bağlısınız ama beş
dakikayı altı dakikaya, yedi dakikaya uzatma konumunda
bağlı değilsiniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Şimdi televizyon açık
kalsın mı Elitaş, onu söyle! Televizyon açık olsun mu
olmasın mı? Televizyonu söyle televizyonu!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Şimdi şu görüşmeler
sırasında grup önerisinin aleyhinde bir ben konuştum, Sayın
Metiner konuştu, Sayın Zeybekci konuştu. AK PARTİ Grubundan
konuşan 3 milletvekili var. Öte yandan 60ıncı maddeye göre,
istismar edilen o 60ıncı maddeye göre en az 12 kişi saydı,
23 kişi konuştu. Arkadan bir arkadaş kalktı, Efendim, ben
de bir katkıda bulunmak istiyorum
Neye göre? 60ıncı maddeye
göre. Buyurun o zaman öyleyse! Ama ben bana sataşma olduğunu ifade
ediyorum. Sayın Hamzaçebinin Danışma Kurulu önerisinde
imzası olduğunu ifade ettim, arkasından baktım, düzelttim.
Ama Sayın Hamzaçebiyi tekrar kürsüye çağırdınız. Ben
diyorum ki: Şu Danışma Kurulu önerisinde bugünkü gündemimize söz
verdik. Söz ne? Gensoruyu görüşeceğiz. Grup önerisi getirmemek üzere
söz vermiş anlamına gelir bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ama dediğim gibi, sizin kendi
aranızda anlaşmanız, uzlaşmanız yoksa ve sözlerinizin
de arkasında değilseniz yapacak bir şeyimiz yok.
Sayın Kaplan kime müracaat edeceğini iyi
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Elitaş, televizyon açık
olsun mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) O bizim elimizde olan bir şey
değil.
Tutumumda bir değişiklik yoktur.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşları
tarafından, (46 sıra no.lu)
Okullarda yaşanan şiddet olaylarının ve madde
bağımlılığı gibi tehlikelerin nedenlerinin
araştırılması hakkında verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 15/11/2011 Salı günkü
birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı
birleşimde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Necdet Ünüvar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis araştırması
açılmasıyla ilgili grup önerisinin aleyhine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, şiddet çok konuşuldu. Ben bir
hekim olarak konuyu yeniden açmayacağım ama bir hissiyatımı
huzurlarınızda açmak isterim. Şiddet sadece elle olan bir
şey değildir. Beş yıldır milletvekilliği
yapıyorum, birçok kez dille Grubumuz çok ağır şiddete maruz
kalıyor. Şahsen ben, onurlu bir insan olarak bazı sözler
duymaktansa bir yumruk yemeyi tercih ederim. Onun için bunu da yüce Meclisin
huzurlarında sunmak isterim. O yüzden hep konuşulan şey fiziki
şiddet ama dille olan şiddet asla konuşulmuyor.
O
fotoğrafla ilgili de çok şeyler söylemek mümkün ama ben konuyla
ilgili konuşacağım.
Sayın
Aslanoğlu ve 26 arkadaşının verdiği bir Meclis
araştırması önerisi söz konusu. Devlette devamlılık
esastır. Elimde üç tane Meclis araştırma komisyonu raporu var.
Her birisi beş yüz, altı yüz sayfadan oluşuyor. Esasında
burada konuşulan, daha doğrusu Meclis araştırması
istenen konular son derece mühim. Uyuşturucu ve şiddetle ilgili,
hepimizin geleceğini çok yakından ilgilendiren iki tane önemli konuda
Meclis araştırması isteniyor ama bu
arkadaşlarımız şayet geçmişte, çok fazla değil
son beş altı yılda neler yapıldığını
görseydi, neler yapıldığını en azından şöyle
bir geriye dönük tutanaklara baksaydı herhâlde böyle bir Meclis
araştırması açılması talebinde bulunmazlardı.
Tabii, bu
vesileyle ben, Sayın Aslanoğluna da teşekkür ediyorum; en
azından Meclisin yaptığı çalışmaları -ki bir
araştırma komisyonunda da ben başkanlık yaptım- onu
sunma fırsatı verdi; o yüzden yüce Meclise birtakım bilgileri
arz etmek isterim.
Değerli
arkadaşlar, madde bağımlılığı hepimiz için
çok ciddi bir problem, her ülke için çok ciddi bir problem; biyolojik, ruhsal
ve sosyal boyutları önemli olan bir sorun. Tabii, madde
kullanımı, ortaya çıkardığı sonuçlar
itibarıyla sadece kullanan kişiyi değil etrafını da
çok yakından ilgilendiriyor, toplumun bütününü ilgilendiriyor ve Türkiye,
uyuşturucu kullanımı açısından çok ciddi bir riskle
karşı karşıya. Niçin? Bulunduğu coğrafya
itibarıyla bir yandan doğusunda özellikle, Birleşmiş
Milletler Uyuşturucu Ofisinin raporlarına göre yüzde 95i
Afganistanda üretilen doğal uyuşturucuların Batıya
geçiş güzergâhında olması, öte yandan Batıda üretilen
kokain, extacy türü sentetik uyuşturucuların Türkiye'nin doğusuna
veya güneyindeki ülkelere geçiş güzergâhında olması sebebiyle
çok ciddi bir risk altında ve tabii, bu riskle ilgili de bizim de devlet
olarak mücadele etmemiz gerekiyor.
Olayın
kaçakçılık boyutuyla ilgili, İçişleri
Bakanlığımız Emniyet Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik
Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Adalet
Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı gerçekten
fevkalade işler yapmaktadır ve her yıl yakalanan uyuşturucu
miktar, bütün yirmi yedi tane Avrupa Birliği ülkesinin
yakaladığı uyuşturucudan daha fazladır.
Dolayısıyla onlar aslında sadece Türk çocukları için Türk
gençliğini değil, dünya gençliğini de bu zehirli illetten
korumaktadır. O yüzden, onlara da şükranlarımı arz
ediyorum.
Türkiyede
madde kullanımı açısından değişik
araştırmalar yapılmış. Baktığınız
zaman, belki Batıya göre daha az oranda uyuşturucu ve madde
bağımlılığı olduğunu görüyoruz ama bu her
zaman bu şekilde olacak anlamına gelmiyor. Dolayısıyla
kurumların, bakanlıkların bu konuda çok yoğun bir
şekilde çalışması gerekiyor. Ki Anayasanın 58inci
maddesi zaten, devletin gençleri alkol düşkünlüğünden,
uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü
alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri
alacağını ifade etmektedir.
Dolayısıyla
bizim gerek Meclisimiz gerekse bakanlıklarımız bu konuda çok
önemli çalışmalar yaptı. Örneğin, 4207 sayılı
Yasayla ilgili iki tane önemli düzenleme yapıldı son on yıl
içerisinde. Hatta son düzenlemeyle kapalı ortamlarda sigara içilmesinin
yasaklanması hakikaten toplum açısından fevkalade önemli, olumlu
sonuçlara yol açmıştır.
Bir basit
istatistik vermek gerekirse, sigara kullanımı 2006da 18 yaş
üstü kitlede yüzde 33 iken, son düzenlemeden sonra yapılan
araştırmada bu yüzde 27ye düşmüştür.
Sigara
deyip geçmemek lazım. Madde
bağımlılığı dediğimiz zaman daha çok
uyuşturucu, alkol gibi maddeler akla geliyor ama sigara, gerçekten, hem
bağımsız bir şekilde sağlığı olumsuz
yönde etkilemekte hem de uyuşturucu alışkanlığını
artırıcı bir unsur hâlinde karşımıza
çıkmaktadır.
Türkiyede gençler arasında yapılan araştırmalarda,
en fazla esrar kullanıldığı, yüzde 4,3 civarında bir
oran söz konusu -Batıya göre oldukça düşük- ama esrarla sigara
arasında da son derece yakın bir ilişki var.
Dolayısıyla, sigarayla mücadele esasında uyuşturucuyla
mücadele anlamına da geliyor. Bu Meclis, gerçekten, bu anlamda fevkalade
önemli bir çalışmayı yaptı.
Mecliste, daha önce burada ifade ettiğim, 4 tane Meclis
araştırma komisyonundan bahsetmiştim. Onlardan da bahsetmem
gerekirse
2005te Siirt Milletvekili Sayın Öner Ergençin
başkanlığını yaptığı, sokak
çocuklarıyla ilgili çok önemli bir çalışma
yapılmıştı -ki o zaman ben Sağlık
Müsteşarıydım- Sağlık Bakanlığı
temsilcisi olarak bir müsteşar yardımcısıyla,
İçişleri Bakanlığıyla, Millî Eğitim
Bakanlığıyla ve Aileden Sorumlu Devlet
Bakanlığıyla sürekli koordinasyon hâlinde
çalıştılar ve gerçekten çok önemli sonuçlar elde edildi. Yine
2006da çocuk ve gençlerde şiddet eğiliminin
araştırıldığı bir Meclis araştırma
komisyonu ki Sayın Halide İncekara bunun
başkanlığını yapmıştı, Sayın
Ataşın da başkan vekili olduğunu hatırlıyorum.
2008de benim başkanlığını yaptığım
uyuşturucu ve madde bağımlılığıyla ilgili
sorunların araştırıldığı bir
araştırma komisyonu ve 2010da da kayıp çocuklarla ilgili yine
Sayın İncekaranın başkanlığını
yaptığı komisyon çalıştı.
Peki, çalıştı, sonuç ne oldu? Sonuçta gerçekten çok güzel
şeyler oldu. Örneğin, bizim uyuşturucu komisyonunda ve
kayıp çocuklar komisyonunda sürekli gündeme gelen suç eğilimi
içerisinde olan çocukların değerlendirilmesiyle ilgili veya suça
itilmiş çocukların değerlendirilmesiyle ilgili Sağlık
Bakanlığı -şurada Meclise yaklaşık
Sağlık Bakanlığı, özellikle AMATEMlerin sayısını
ve hem fiziki kapasitesini hem de personel açığını
gidermeye yönelik çok önemli çalışmalar yaptı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı -ki son derece
önemli bir bakanlık- bu bakanlık, bizzat Sayın Bakan bizim
Komisyonumuzu satır satır ele aldı ve onunla ilgili bir
çalışma heyeti oluşturdu. O çalışma grubu
çalışıyor. Yine, çocuk politikalarının
oluşturulacağı bir eylem planı
hazırlığı içerisinde.
Millî Eğitim Bakanlığımızın tabii,
şiddetle ilgili olduğu için- yaptığı
çalışmalardan da söz etmeden geçmek olmaz. Bu, ilk sokak
çocukları, daha sonra da çocuklardaki şiddet eğilimiyle ilgili
araştırma komisyon raporlarından sonra Millî Eğitim
Bakanlığı 2006 yılında bir strateji belgesi hazırladı
ve 2006-2011 yılını kapsayan beş yıllık bir
strateji ve eylem planını yürürlüğe soktu. Bu çerçevede, merkez
teşkilatta bir üst kurul oluşturdu, taşra teşkilatında
da il yürütme kurulları oluştu ve bu çerçevede birçok eğitim
yapıldı. Yaklaşık 12 milyon civarında öğrenci, 2
milyon 400 bin civarında veli eğitimden geçirildi. Peki, sonuç ne
oldu? Yıllara göre okullarda gerçekleşen olay sayısına
baktığınız zaman esasında yapılan
çalışmaların da boşa gitmediğini görüyoruz
değerli arkadaşlar.
2006-2007 yılında 3.014 vaka, 4.116 olaylara karışan
öğrenci varken 2007-2008 yılında
3.014 olan vaka sayısı 1.483e, 2008-2009da 1.716ya, 2009-2010
yılında da 359a düştü. Keza olaylara karışan
öğrenci sayısı da 2006-2007de 4.116dan 2009-2010
yılları arasında 448e indi. Dolayısıyla,
yapılan, hem stratejik eylem planı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız lütfen sözünüzü.
NECDET ÜNÜVAR (Devamla) Teşekkür ediyorum.
ve eğitimler çerçevesinde gerçekten son derece önemli
çalışmalar yapıldı. Ve biz o komisyon raporlarında hep
gündeme getirdiğimiz konularda -ki, Sayın Millî Eğitim
Bakanımız Nimet Çubukçu Hanımefendi de burada- rehber
öğretmen sayısının artırılmasını
istemiştik ve 2009-2010 yılları arasında 15 bin
civarında olan rehber öğretmen sayısı bugün itibarıyla
18.741e çıktı. Yeterli mi? Yetmez ama devlet devamlılık
esasına göre çalışan bir müessesedir ve Sayın
Bakanımızın başlattığı çalışma,
şimdi, yine aynı hızla devam etmektedir.
Bizler madde ve madde bağımlılığıyla
ilgili toplumumuzun geleceği ve ülkemizin geleceği, kendi yerlerimizi
emanet edeceğimiz gençler adına çalışıyoruz, gayret
ediyoruz. Çalışanlardan, gayret edenlerden Allah razı olsun
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ünüvar.
Sayın Keskin, sizin talebinizi yerine getiremeyeceğim çünkü
tutanakları inceledim, öyle bir sataşmaya mahal yeniden olacak bir
durum yok.
ADNAN KESKİN (Denizli) Ben sataşmadan söz istemedim efendim.
BAŞKAN Sayın Elitaş, tutanaklara baktım ve siz
Grubunuz adına, buyurunuz efendim üç dakika. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Oylamayı yapsaydınız.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Usul tartışması
açtınız zaten. Oylamayı yapın sonra
BAŞKAN Bitireyim, oylamayı yapacağım. Devam ediyor
çünkü. Bitirdikten sonra, şimdi oylama yapıyorum.
Buyurunuz.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
11.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Sayın Ünüvara teşekkür ediyorum. Önergeyle
alakalı, hiç önerge dışında konuşma
yapmadığından dolayı ve teknik bilgi verdiğinden
dolayı teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bakınız, biz bu 24üncü Döneme
girdiğimizde çeşitli problemlerle karşı karşıya
kaldık. 12 Haziran seçimlerinde bu millet, bize, gidin Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görev yapın, benim dertlerimi, meselelerimi gündeme
getirin ve bu konuda Hükûmete yardımcı olun, eleştirilerinizle
Hükûmetin yapacağı adımlara katkı sağlayın diye
muhalefet görevini bir kısım partilere, iktidar görevini de bir
partiye verdi.
Demokrasilerdeki en önemli unsur, muhalefetin
varlığıdır ama muhalefet seviyeyi yüksek tutmakla görevlidir.
Muhalefet muhalefetini yaparken hakaretlere, insanların şahsiyetiyle
ilgilenmeyen, onları rencide edici meseleleri gündeme getirmeyi yapmak,
maalesef seviyeyi olumsuz noktada ilerletmektedir. Siyasi parti grup
başkan vekillerine ifade ediyorum, rica ediyorum. Buraya çıkan hangi
konuşmacı varsa -biz de AK PARTİ Grubu olarak, Grup Başkan
Vekili olarak grubumuz üyelerinden istiyoruz- hiçbir konuşmacı, bir
siyasi partinin genel başkanıyla ilgili bir konuyu, hakaret edici bir
meseleyi gündeme almamalıdırlar. Çünkü Adalet ve Kalkınma
Partisi Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 12
Haziran seçimlerinde bu ülkede yaşayan her 2 kişiden 1inin oyunu
almış ve geçmiş dönemdeki icraatları ibra edilerek tekrar
yoluna devam etmesi için görev verilmiş. Bu yaptığınız
incitmeler, bu yaptığınız hakaretler bizi rencide
ettiği gibi bize oy veren tüm seçmenleri de rencide etmektedir. Eğer
buna hâlâ devam edecek olursanız, Genel Başkanımızı,
Grup Başkanımızı, Başbakanımızı
haksız bir şekilde eleştirmeye devam ettiğiniz takdirde, şunu
da iyi bilmeniz gerekir ki artık, bu, sizin genel başkanınıza
da aynıyla, misliyle devam edecek demektir. Bugüne kadar AK PARTİ
grup başkan vekilleri olarak, Sayın Kılıçdaroğlu Genel
Başkan olduğundan bu tarafa incitici, hakaret edici hiçbir sözcüğü
kullanmamak için elimizden gelen gayreti gösterdik çünkü birlikte görev
yaptık. Birlikte görev yaptık. Sayın Kılıçdaroğlu
da grup başkan vekiliydi, biz de grup başkan vekiliydik. Genel
Başkan olduktan sonra da hiçbir konuşmamızda, bu kürsüde kendisini
rencide edici bir ifadede bulunmadık. Belki eleştirilerimizin
dozları ağırlaşmış olabilir ama
şahsıyla, şahsiyetiyle ilgili hiçbir meseleyi gündeme
getirmedik.
Bakın, değerli milletvekilleri, Kamer Genç, geçen seneki bir
konuşmamdan dolayı beni dava etti. İki davada 6 bin lira para
kazanmış. Avukatım sormuş avukatına: Bakın,
icraya, hacze gelecekseniz parayı hemen yatırayım diye. Kamer
Gençin avukatı da demiş ki: Zinhar. Biz bu parayı az bulduk,
temyize gidiyoruz. Arkasından yememiş, içmemiş
Benim
avukatım da onun avukatına inanmış
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Avukatın da Kamer Genç gibi
olduğunu bilmiyormuş
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
ve icra, haciz getirmiş. 6
bin lira ödemem gerekirken 2 bin lira da haciz parası ödedim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Elitaş, teşekkür ediyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, yanlış bir
bildirimde bulundu. Kendi avukatı beni icraya verdi efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Peki, davayı kazanan kim, sen
misin, ben miyim?
VIII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşları
tarafından, (46 sıra no.lu)
Okullarda yaşanan şiddet olaylarının ve madde
bağımlılığı gibi tehlikelerin nedenlerinin
araştırılması hakkında verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 15/11/2011 Salı günkü
birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı
birleşimde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre vermiş olduğu öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, size kürsüde ifade etmiştim,
Sayın Elitaşın birtakım ifadeleri vardı, onunla
ilgili
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Vural.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, gensoruya geçin. Gensoruyu
görüşmek istemiyor muyuz Sayın Başkan?
BAŞKAN
İstiyoruz Sayın Kaplan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) E, o zaman gündeme geçin efendim.
BAŞKAN
Geçiyoruz.
Buyurunuz
Sayın Vural.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
12.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, tabii, perşembe günü aslında bir yanlışın
bugüne kadar sürmesinin sıkıntısını Meclisimiz
çekiyor. Tabii, yanlış ilikleme olunca, maalesef bugünlere kadar
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Hepinizin
yaptığı bu, yok birbirinizden farkınız. Görürsünüz
usul hatası, kurnazlık nasıl yapılırmış?
Sizi şeşbeş edeceğim. Yazın bir tarafa.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sen kimi muhatap alacağını
bilmiyorsun, kimi hedef alacağını bilmiyorsun.
OKTAY VURAL
(Devamla) Sayın grup başkan vekilleri, müsaade eder misiniz?
Müsaade eder misiniz Sayın Elitaş?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyiniz.
OKTAY VURAL
(Devamla) Keşke bugüne kadar taşınmasaydı ama bence bunun
çözülmesi gerekiyordu.
Biraz önce
Sayın Elitaş dün Sayın Meclis Başkanıyla
yaptığımız toplantı neticesinde Danışma
Kurulu önerileriyle ilgili bir usul belirlendiğini ifade etti. Şimdi,
efendim, usul belirlenmiş. Diyor ki
Siyasi parti grup önerilerinde ilk
söz hakkı öneri sahibi grubun başkan vekilinin işaret
ettiği milletvekiline aittir. Kalan lehte ve aleyhte söz talepleri ise
geliş sırasına göre veya kura çekilerek belirlenmektedir. diye
yazmıştı. Ondan sonra biz dedik ki: Anlaşma var ise o anlaşma
uygulansın, esastır; yoksa kuraya göre olması lazım.
Biraz önceki
olayda gruplarla ilgili lehte sözleri zaten CHP almıştı, biz de
aldık ve size dedik ki: Aleyhte de sizin. Sonra BDP, bir söz talebi
sizden oldu, siz vermediniz, dolayısıyla anlaşma olmadığı
için kuraya gitti. Dolayısıyla diğer grupları yapılan
anlaşmaya uymamakla suçlamak doğru değil.
İkinci
husus: Burada
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Vural, ben sizi teyit ediyorum, siz saf
değiştiriyorsunuz!
OKTAY VURAL
(Devamla) Sayın Elitaş, burada tutanaklardan okuyorum: Eğer
idare amiri, muhalefet partisinden idare amirleri orada yoksa grup başkan
vekilleri görev yapacaktır. Grup başkan vekilleri bostan
korkuluğu mu? Grup başkan vekilleri ne iş yapar? Zannederim bu
yakıştırma grup başkan vekillerine yapılacak bir
yakıştırma değil. Zannederim böyle bir
yakıştırmayı sizin partinizin grup başkan vekilleri de
kabul etmez. Umarım siz de bu ifadeyi kabul etmezsiniz.
Bu konuda
grup başkan vekillerine yaptığınız bu ifadeyi
yerinizden geri almanızı istirham ediyor, hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Vural bir
teklifte bulundu. İzin verirseniz, teklifiyle ilgili şeye bir cevap
vereyim.
BAŞKAN
Lütfen, geri alıyorsanız söyleyiniz. Lütfen geri alınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Kürsüde söyleyeceğim, kürsüde cevap
vereceğim.
BAŞKAN
Yakışıklı bir ifade olmamış Sayın
Elitaş. Geri alıyorsanız lütfen geri alınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, şarta bağlı konuşma mı
olur Sayın Başkan?
BAŞKAN
O geri almanızı talep etti.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bir teklifte bulundu, ben de ne olduğunu
söyleyeceğim.
BAŞKAN
Ama bu o kadar uzayacak ki, ya özür dilemenizi ya da bu konuyu geri
almanızı rica ediyor
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hangi maddeye göre söz istiyorsunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 69uncu maddeye göre
BAŞKAN
Geri alacaksanız Geri alıyorum. deyin, almayacaksanız
Almıyorum. deyin, o kadar basit.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, 69uncu maddeye göre,
Sayın Oktay Vural, benim Grup başkan vekillerinin görevi nedir,
bostan korkuluğu mudur? şeklindeki ifademi çarpıtarak
söylediler. İzin verin, düzelteyim. (MHP sıralarından
gürültüler)
OKTAY
VURAL (İzmir) Ben bir şey demedim ki! Yazılanları okudum,
yorum yapmadım.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, sataşmanın
sataşması
BAŞKAN
Tutanaklardan okudu Sayın Elitaş. Lütfen
Sözü geri alıyor
musunuz? Lütfen
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, siz bana şarta
bağlı olarak söz veremezsiniz.
BAŞKAN
Sataşma yapmadı, sadece sizden bunu geri almanızı rica
etti. Siz de bu yakışıklı olmayan
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, ben neyi ifade
ettiğimi anlatmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz, iki dakika söz veriyorum. Çok rica ederim
Bu sefer çok fazla
uzadı bu iş.
Devamlı
sataşma üzerine mahal vermeyin.
Buyurunuz.
13.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bunun sebebini bizde
aramayın. Az önce usul tartışması yaptık.
Şuradan, yerimizden bağırdık. Usul
tartışmasında da dedik ki: Şu anda siz o kürsüde, o
makamda oturduğunuz takdirde Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğü rafa kalkıyor, gal oluyor. Ama siz kendi hukukunuzu
uyguluyorsunuz. diye ifade ettik.
BAŞKAN
Rafa kalkmıyor Sayın Elitaş. Lütfen, siz şimdi Sayın
Vuralın sözüne cevap veriniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakınız Sayın Başkan, o gün
yapılan o olayda konuşmacı Kamer Genç buraya fenerle geldi. Ben
Başkanı uyardım. Dün de yine Meclis
Başkanımızın Başkanlığında
aldığımız karar çerçevesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna hiç kimsenin milletvekilliğiyle bağdaşmayan bir
maddeyle, cisimle giremeyeceği konusunda karar aldık. Niye karar
aldık? Çünkü, buradaki yapılan hareketin, perşembe günkü
yapılan hareketin yanlış olduğunu söyledik.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Neydi, onu söylesene.
OKTAY
VURAL (İzmir) Onunla ilgili değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) O anlamda dedim ki: Bakın, Meclis
Başkanı bir karar almış, aldığı kararı
milletvekillerine oylatmış, o milletvekili artık kürsüyü
işgal hâlindedir. Kürsüde konuşan milletvekiline saldırı
yoktur. O saldırıda Başkan İdare Amirini göreve
çağırmıştır
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Şov yapıyorsun sen, şov yapıyorsun!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Salim Uslu kendi başına
gelmemiştir.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Başkanım, ne alakası var? Dün Meclis
Başkanıyla yaptığımız konuşmaları
konuşuyor burada, ayıp! Meclis Başkanının
açıklaması lazım bunları.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
Başkanın daveti üzerine İdare
Amiri olarak buraya gelmiştir ve görevini yapmıştır. (CHP
sıralarından gürültüler)
Bakın,
ben grup başkan vekilleri olarak
BAŞKAN
Sayın Elitaş, Sayın Vuralın sözüne cevap vermeniz
gerekiyordu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Başkan, ben Sayın Vurala
şunu ifade ettim, az önceki yaptığım konuşmada da öyle
söyledim, Grup başkan vekili arkadaşlarımızın, grubun
sükûnet içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu
çalışmalarına katılmalarını sağlamak birinci
görevleridir. dedim. Eğer grup başkan vekilleri bu işe müdahil
olmazsa, grup başkan vekilleri yapılan yanlışları
destekleyici mahiyette görüntü verirlerse ve buradaki hakareti de haklı gösterecek
gerekçeleri de ortaya koyarlarsa ve benim Genel Başkanıma, Grup
Başkanıma hakarete imkân verecek şekilde konuşmalar
yaptırırsa
dedim, Bundan sonra yapmayalım, ben de
başkalarını ağzıma alırım. dedim. İşte
o anlamda dedim ki: Burada görev yapmayan grup başkan vekili görevini
yapmalı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) Ya, ne için söz aldın, ne diyorsun!
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.
Sayın
milletvekilleri, bir hususu belirtmek istiyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, sayın grup başkan vekillerine
bu ifadeyi kullanana şunu söyleyeyim: Bizim bostanımız yok.
Herkes kendi bostanına baksın, kendi korkuluklarına baksın.
Bunu ifade etmek istiyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) Bravo!
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
Sayın
milletvekilleri
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, efendim, Elitaş her kürsüye
çıktığında benim ismimi ağzına alarak, ifade
ederek bana iftira atıyor ve Saldırıya uğramadı.
diyor. Lütfen bana sataşmadan söz verin efendim.
BAŞKAN
Lütfen, Sayın Genç, yerinize oturunuz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Efendim, niye oturayım? İkide bir laf atıyor
bana. Biraz önce avukatlık
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bir şey söylemek istiyorum.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Efendim, benim icraya verdiğimi söyledi.
BAŞKAN
Bir dakika Sayın Genç, lütfen
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, yani o kürsüde adaleti izleyin lütfen.
BAŞKAN
Bu konu yeterince tartışıldı.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, şu gensoruyu
yayın kapandıktan sonra mı görüşeceğiz?
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bakın, yani burada bize
sataşılıyor, bize söz vermiyorsunuz efendim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bu kürsüden ve Genel Kurulun bu kürsüsünden söz
söyleyen milletvekillerine uygulanacak her tür şiddete karşı
olduğumuzu belirtmek istiyorum. Bunun bir daha tekrarlanmamasını
ve yeni baştan bu tarz yakışıklı olmayan
tartışmaların açılmamasını da temenni ediyorum ve
lütfen tekrar bu tarz tartışmalara, bu tarz yollara yol açmayalım. Hepinizi bu konuda tekrar uyarıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, Mustafa Elitaş bir
grup başkan vekilliğinde bulunması gereken
ağırlığı taşımadan her kürsüye
çıktığında bana sataşıyor efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) Adamdan 6 milyar almışsın,
ciğeri yanıyor tabii!
BAŞKAN Sayın Genç, siz de bu konuda yeterince cevap
verdiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, lütfen
müdahale edin.
BAŞKAN - Karşılıklı yeterince
tartışıldı.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama bana sataşmadan söz verin efendim.
BAŞKAN - Şimdi, gündemin Özel Gündemde Yer Alacak
İşler kısmına geçiyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, sataşmadan söz verin. Böyle olur
mu! AKPliler zaten söz vermiyor. Böyle şey olur mu ya!
BAŞKAN Verdik efendim, yeterince tartışıldı
ve kınıyorum, bunun da tekrar altını çiziyorum.
Gündemin Özel Gündemde Yer Alacak İşler kısmına
geçiyoruz.
Bu kısımda yer alan Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, bazı
soruşturma ve operasyonlarda kolluk güçlerine hukuka aykırı
uygulamalar yaptırdığı, yargıya müdahale ettiği,
açıklamalarında kullandığı bazı ifadelerle devlet
adamı ciddiyetinden uzaklaştığı ve yetkilerini hukuka
aykırı olarak kullandığı iddialarıyla
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında
Anayasanın 99uncu ve İç Tüzükün 106ncı maddeleri
uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin (11/2) esas
numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelere başlıyoruz.
X.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın; bazı soruşturma ve operasyonlarda kolluk güçlerine
hukuka aykırı uygulamalar yaptırdığı,
yargıya müdahale ettiği, açıklamalarında
kullandığı bazı ifadelerle devlet adamı ciddiyetinden
uzaklaştığı ve yetkilerini hukuka aykırı olarak
kullandığı iddialarıyla İçişleri Bakanı
İdris Naim Şahin hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/2)
BAŞKAN Hükûmet? Buyurun.
Önerge daha önce bastırılıp
dağıtıldığı ve Genel Kurulun 10/11/2011 tarihli
17nci Birleşiminde okunduğu için tekrar okutmuyorum.
Sayın milletvekilleri, Anayasanın 99uncu maddesine göre bu
görüşmede önerge sahiplerinden 1 üyeye, siyasi parti grupları
adına 1'er milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya
1 bakana söz verilecektir.
Konuşma süreleri önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet
için yirmişer dakikadır.
Şimdi söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Önerge
sahibi olarak Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan; gruplar adına
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Gökhan Günaydın, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksal,
Hükûmet adına da İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin
konuşacaklardır.
Şimdi, ilk söz önerge sahibi olarak Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplana aittir.
Buyurun Sayın Kaplan, süreniz on dakikadır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ederim Sayın
Başkan
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun gensorusu üzerinde söz
aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, ben, Sayın Bakanın
vatandaşlara adet, şehit cenazelerine ceset parçası,
yaralılara önemli-önemsiz, yedi yaşındaki Denizin donarak
öldüğü çadırlara saray, arıyorum da arıyorum Kürt
sorununu bulamıyorum diyen gaflarının üzerinde
durmayacağım, vahim olan icraatı üzerinde duracağım.
Eş başkanlara, milletvekillerine pervasızca TOMAları,
zırhlıları, gaz bombalarını gönderen bir bakanın
icraatı üzerinde konuşacağım. Vanda Vali istifa! diyen
vatandaşın, çaresiz öfkeli halkın üzerine TOMAları, gaz
bombalarını süren bir bakan üzerinde konuşacağım. KCK
operasyonu nedeniyle gözaltına aldığı binlerce kişinin
sayısını bilmediği için Sayın Bakan hakkında
konuşacağım. Çünkü 8 bin gözaltıya, 4 binin üzerindeki
tutuklamaya Sayın Bakan diyor ki: 485 tane tutuklama var.
İÇİŞLERİ BAKANİ İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Ne alakası var, sen kendine bak!
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bu benim elimdeki kadın
tutukluların listesidir arkadaşlar. Kadın tutuklu
Türkiyede
siyasette kadının ne kadar zor rol aldığını ve
temsilde ne kadar zor bir görev aldığını biliyorsunuz.
Belediye başkanı seçilmiş, parti yöneticisi, her sayfada
Sayın Bakan 50 tane var: 50, 100, 150, 200, 250, 300, 350
(AK PARTİ
sıralarından Yere atma! sesleri) Sizin rakamınızı
tutuyor mu? Sadece kadın tutuklu
var KCKden ve siyaset, demokrasi içinde.
Sayın
Bakan, sizin bilmediğiniz bu rakamların istatistiklerinin hepsi bizde
belgeli. Sizin rakamınızda sadece kadın tutuklu yok, sadece
Şırnak ilinde 500 tane tutuklu var ve
tutukladıklarınızı ilk gün hemen görevden alıyorsunuz.
Bu ne adalet ya! Bu ne jet adalet! Sayın Bakan, siz bu KCK
tutuklularının sayısı -tabii ki- ilerleme raporuna girdiği için bakıyorum. Açıklama
yapıyorsunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Evet.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Avrupa Konseyini yalanlamaya
kalkıyorsunuz, Avrupa Konseyini yalanlıyorsunuz.
Sayın Bakan, kendinizi yargının yerine koyuyorsunuz,
diyorsunuz ki: Biz gerekirse 8 bin kişiyi de tutuklarız. Nesin sen
kardeşim ya! Nesin ya! Savcı mısın! Hâkim misin! Mahkeme
misin! Kelepçeli misin! Cellat mısın! Neyin nesisin! (AK PARTİ
sıralarından Bağırma, bağırma sesleri) Yerini
bileceksiniz! Yargının yerine
Hukuk devletinde herkes haddini
bilecek ve yerini eğer bakanlık makamındaysa.
İHSAN ŞENER (Ordu) Siz de bileceksiniz, sen de! Sen de
bileceksin haddini!
HASİP KAPLAN (Devamla) Arayıp da bulamayanlara söylüyorum:
Bugün Seyit Rızanın idam ediliş günü, yarın Ahmet
Kayanın sürgünde ölüm yıl dönümü! İki damla
gözyaşımla satıldım pazarlarda. Kırdılar
yüreğimi kırdılar azarlarla. Sürgünlere yolladılar sabah
4te yağmurlarla. Ben yandım siz yanmayın Allah
aşkına! diyen Ahmet Kayayı ara bulursun Parisin
mezarlıklarında. Kürt sorununu aramış da aramış
bulamamış bir Bakan hakkında gensoru verdik. Oysaki herkes bilir
ki bir atasözümüz var: Arayan mevlasını da bulur, başka
şeyleri de bulur.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Doğru.
HASİP KAPLAN (Devamla) Çok açık söylüyorum: Bakın,
burada Sayın Bakanın marifetleri o kadar çok ki hangisine
değineyim. Uluslararası Ceza Mahkemesinin insanlık suçundan
tutukladığı El Beşirle en fazla görüşen kişi
Sayın Bakan. Yakın zamanda Parti MYKsı adına ve Bakan
olarak görüşmüş. Bakın, çok enteresan, Başbakan yardımcısı
iken Sayın Bakan -Cihaner burada mı bilmiyorum- ta buradan
Erzincanlara, İsmailağa cemaatine, dinleme kaydına kendisi de
takılmış, al size, buyurun. Dinleme telefonları,
bakın.. Meclis odasından aramış. Orada yönlendiriyor
adaleti, şimdi de kendisi tutuklamaları yönlendiriyor.
Şimdi Kürt sorunu yoktur. deyip açılımda da
şaşan bir Bakan karşınızda var. Açılımda da
Kürt sorununu anlata anlata bitirmeyen, ezber bozarcasına Kürt kökenli
vatandaşların hakkını verdiğini kaydeden Şahin
Kürt kökenli halk hakkımızı istiyoruz dedi ve aldılar.
diyor. Hadi buyurun! Biri arıyor, bulamıyor; bir arıyor, buluyor
işine geldiği zaman!
Bakın, İdris Naim Şahinin ismi fezlekelerde nerede
geçiyor? Benim hakkımda yirmi tane fezleke var düşüncelerimi
açıkladığım için. İşte, Meclis arşivi:
İhaleye fesat karıştırma. Zimmet. Evrakta sahtecilik.
Kalpazanlık. İhaleye fesat karıştırma. Hizmet
nedeniyle emniyeti suistimal. Başka yüz kızartıcı suç
kaldı mı arkadaşlar, söyler misiniz! KCK
soruşturmalarıyla uğraşıp Profesör Büşra
Ersanlı için Bölücülük yaptın. diyorsunuz. Arkasından da
Halkı isyana teşvik dersleri verdiniz. diyorsunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Evet.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Ben avukatıyla görüştüm,
cezaevine gittim, kendisiyle görüştüm. Ne bunu sordular ne ifadesinde var
ne avukatın bana gösterdiği ifade tutanağı
Sayın
Bakan, lütfen, bu söylediğinizin çıkın, bana belgelerini koyun.
Belgelerini koyun, ben istifa edeyim. Koymuyorsanız, erdemli olarak siz
istifa edin, yoksa tarihe müfteri olarak geçersiniz. Bir profesör hakkında
On binlerce profesörden biri. diyerek o profesörleri de, hocaları da
aşağılayarak yalanla, dolanla, iftirayla, gerçeği olmayan
bilgilerle kamuoyunda bir daha aşağılamanın
hukuksuzluğunu ve adaletsizliğini yaşarsınız.
Çıkın, belgelerini koyun. Belgelerini koymayan ortaya, söylediklerinin
Bakın KA.DERin KA.DER bir kadın derneği- onun ders
notları dışında, siyaset bilimi dışında
eğer ders tespit ederse Sayın Bakan, ben istifa edeceğim.
Eğer söylediklerini ispatlarsa ben edeceğim. Eğer kendisi edemiyorsa
istifa etsin, erdemlilik budur, edemiyorsa
Kardeşim, bakın, devlet
adamlığı ciddiyet ister, bilgi ister, birikim ister,
anlayış ister, nezaket ister, saygı ister. Bakın, hele hele
İçişleri Bakanlığı emrinde 1 milyon silahlı güç
varsa adalet, güvenlik ve özgürlük öyle, böylelerinin eline
bırakılmayacak kadar değerlidir hukuk devletlerinde. Adaleti,
özgürlüğü ve güvenliği 1 milyon silahlı güce hükmeden böyle bir
Bakana teslim etmek AK PARTİ iktidarlarının en acemice
yaptığı işlemdir, üç yıllık dönemlerinin en acemi
bakanlığını, en acemi işini, en sorumsuz işini,
en ciddiyetsiz işini bu Bakanlıkta yapmışsınız.
Şimdi sorarım, kimin can güvenliği var? Herkesi
dinliyorsunuz, herkesi fişliyorsunuz, herkesi izliyorsunuz, herkese
saldırıyorsunuz. Van depreminde Valiyi koruyorsunuz, Vali
talimatıyla enkazda kalıyor insanlar, sesini çıkarıyor, gaz
bombalarıyla saldırıyorsunuz. Şimdi sorarım,
Sayın Bakan, sen o Valini niye görevden almıyorsun veya bunun
hesabını niye vermiyorsunuz Hükûmet olarak?
Evet, kırmızı kitap, anayasa, gizli bir anayasa var, 2010
AK PARTİ döneminde çıktı. Milletvekilleri, Bilgi Edinme
Yasası gereğince hepiniz gidin, bunu isteyin. Bunu size vermezler,
gizli anayasası var. Bu Meclis gizli anayasa ile idare ediliyor. Bu gizli
anayasayı da uygulayan bakan çıkmış diyor ki: Paralel
devlet örgütlenmesi KCK kurmuş. Yanılıyorsunuz beyler, paralel
devlet örgütlenmesini cemaat, Başbakan Erdoğan ikilisi kurdu. Polise
gidin, cemaat örgütlenmesi var; emniyete gidin, aynısı var; mülkiyeye
gidin, valilerin, kaymakamların hepsi cemaat çıkışlı;
eğitime gidin, cemaat çıkışlı; sağlığa
gidin, cemaat çıkışlı; özelleştirmelere gidin,
ihaleleri verdiniz, cemaat çıkışlı; bir tek ordu
kaldı, orduya da başladınız şimdi Genelkurmay
Başkanıyla. Paralel devleti, teokratik, otokratik iktidar hevesiyle
kuran padişahvari bir anlayışın içinde, bu yönetim
saltanatı içinde her gün insanları içeri alacaksınız,
evlerini basacaksınız, demokratik siyaseti daraltacaksınız,
hak ve özgürlüklere saldıracaksınız, ana dillerini yasaklayacaksınız,
kimliklerini yasaklayacaksınız, kültürlerini
yasaklayacaksınız, muhalefet etti diye susturacaksınız,
Tekel işçilerini susturacaksınız, son olarak Diyarbakırda
cenazesini kaldıranlara saldıracaksınız, camiye gaz
bombası atacaksınız ve orada oturacaksınız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan, lütfen
sözünüzü bağlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Oturamazsınız beyler, insanlık, vicdan buna tahammül etmez. Bu
gensoru önergemizi vicdanlarınıza havale ediyorum. Sadece
diyeceğim bu kadar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Iğdır Milletvekili Pervin Buldan.
Buyurunuz Sayın Buldan.
BDP GRUBU ADINA PERVİN BULDAN
(Iğdır) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim
Şahin hakkında Anayasanın 99uncu ve İç Tüzükün
106ncı maddeleri uyarınca vermiş olduğumuz gensoru
önergesi hakkında konuşmak üzere grubum adına söz aldım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yeryüzünde var olan ülkeler arasında
savunma sanayisine en çok yatırım yapan ve bütçesinin aslan
payını savunma giderlerine harcayan en başat ülkelerden
birisidir Türkiye. Zira, ülkenin korunma ihtiyacına dair geliştirilen
inanç gereğince tanka, topa yapılan yatırımın ne kadar
gerekli olduğuna sıklıkla vurgu yapılmaktadır.
Ülkenin resmî söylemini, tarihsel
argümanlarını ve kültürel kodlarını, iç ve dış
düşman tehdidini esas alarak bir ötekileştirme hareketi üzerinden
kuran siyasal sistem, bu dar anlayışı çerçevesinde ülke
yönetimini sağlamaya çalışmaktadır. Lakin siyasal ve
kültürel bütün kurumlara hâkim kılınan bu anlayış bir
yönetim sorununa neden olduğu gibi, bu vatan topraklarını
halkımız için yaşanılması güç diyarlar hâline
getirmektedir. Özgürlükler alabildiğine kısıtlanmakta, muhalif
kesime, farklı olana gösterilen tahammülsüzlük en amansız
şekilde zorbalığa dönüştürülmektedir. Demokratik kurumlar
devletin bizatihi hedefi hâline getirilmektedir. İnsanlığın
evrensel değerleri olan hak, eşitlik, özgürlük, demokrasi ve adalet
gibi toplumsal yaşam için elzem olan kavramlar ve bu kavramların var
olma zeminleri Hükûmetin kendisi tarafından yok edilmektedir.
Üç dönemdir iktidar olan bu Hükûmet döneminde, parkta otururken ya da
farklı bir dilde şarkı söylerken yahut aracınızda
hiçbir şeyden habersiz seyahat ederken sizi korumakla görevli
olduğunu sandığınız kendi devletinizin kendi polisi
tarafından öldürülebilir ya da felç bırakılabilirsiniz ve bu
polis, kendisine bu Hükûmet tarafından tanınan yasal olanaklar
sayesinde, hiçbir soruşturmaya ve
yaptırıma tabi tutulmadan, meslek hayatının yeni
kurbanlarını avlamak üzere hayatına devam edebilir.
Bu Hükûmet döneminde, gözaltına alınırsınız,
devletin evi sayılan karakolda en azından canınızın
bir kıymeti olduğunu sanırsınız ama tamamen
yanlışlıkla sizi bulmuş bir polis kurşunu sonucu yahut
görgü tanıklarının ifadelerine göre bir polisin beşinci
kattan sizi itmesi sonucu öldürülebilirsiniz. Nedense, bu olayların
yaşandığı zaman kayıtta olan kameraların ilgili
kayıtları da yanlışlıkla silinmiştir. Bu
yanlışlıkların sayısı yüzleri, binleri
bulmuştur ama yine de fark etmez, bu bir devlet geleneğidir. Bu
Hükûmet de altı üstü bu geleneği devam ettirmektedir. Kurbanlar
Hükûmet yanlısı olmadıktan sonra, bu devlet için bu
yanlışlıkların faydası olur ama zararı olmaz.
Cezaevindeyseniz iş daha da vahimdir. Farklı bir dilde
konuştuğunuz için hücre cezası alabilir, işkenceye maruz
bırakılabilirsiniz. Bu ülkenin öteki olan yurttaşları
olduğunuz için, temel yaşam gereksinimlerinden mahrum bırakılır,
her türlü hakaret altında yok edilmeye çalışılabilirsiniz.
Ölümcül bir hastalığın pençesindeyken dahi devletiniz hücre
koşullarında can vermesini bekler sizden.
Burası Türkiye. Cezaevi aracında yangın çıkar, 5 can
araç içinde cayır cayır yanmaya terk edilir, bir sabah hepimiz bu
vahşi ölümün haberiyle uyanırız. Hükûmetin zirvesinin
hiçbirisinin uykusu kaçmaz çünkü ölümler olağan
sayılmıştır bu ülkede. Bir insanın, bir insan
canının kıymeti harbiyesinin kaç devlet demirbaşına
eşit olduğu bile devlet aklı tarafından bahse konu
olabilmiştir. Esrarengiz bir asker ocağı vardır bu ülkede.
Bumerang şeytan üçgeni gibidir. Her ne oluyorsa sayısı bir tabur
sayısını dahi aşan oranda er intihar etmektedir. Oysa
intihar ettiği söylenen bu erlerin enselerinden, sırtlarından
vurulmalarından etnik ve düşünce yapıları göz önüne
alındığında gayet kasti bir şekilde öldürüldüklerini
rahatlıkla kestirebilirsiniz. Nitekim birçok raporda bu iddiaya yer
verilmiştir. Fakat bu ölümler de olağandan sayılsa gerek Hükûmet
kanadından bu ölümler ile ilgili olarak bir araştırma
yapılma gereği dahi duyulmamıştır. Nitekim bu
ölümlerin bir teki dahi aydınlatılmamış, ülkenin
şüpheli ölümler listesinde aydınlatılmayı bekleyen
karanlık birer cinayet olarak kalmıştır.
Sınır boylarında yine onlarca yurttaşımız
çeşitli gerekçelerle gerek Türk Silahlı Kuvvetleri askerleri gerek
komşu ülke askerleri tarafından sorgusuz sualsiz öldürülebilmektedir.
Ne komşu ülkeye hesap soran olur
Yurttaşımı neden öldürdün? diye ne de Türk Silahlı
Kuvvetlerine sorulur Bu yurttaşlar kendi ülkesinin kurşunuyla
nasıl öldürülür? diye. Yoksulluğun pençesinden
sıyrılıp ekmek kavgası vermekten başka hiçbir edimi
bulunmayan gençlerimizin infazı hâlâ sorgusuz sualsiz ölümlerin
istatistiğini kabartmaya devam etmektedir.
Her gün ama her gün mutlaka en az birkaç kadın öldürülür ülkemizde.
Önü bir türlü alınmadığı gibi kadın cinayetleri her
geçen gün daha da artmaktadır. AKP Hükûmeti döneminde bu
artışın yüzde 1.400 olduğu bizzat Hükûmet tarafından
açıklanmaktadır ama hâlâ kadınların korunması için
ayrılan ne bir bütçe vardır ne de yapılan ciddi bir
çalışma bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bu güvensiz
ortamdan ve şiddet sarmalından geleceğimiz ve umudumuz olan
çocuklarımız da çok haksız ve insafsız bir şekilde
nasiplerini almaktadır. Sayısı yüzleri geçen çocuğumuz,
polis ve Türk Silahlı Kuvvetleri şiddeti ile can verdiler, panzer ile
ezildiler, havan topu ile parçalandılar, gaz bombası ve kurşunlar
ile daha henüz çok başındayken hayatlarına göz yumdular. Tek bir
tanesinin katili hakkında hukuki ya da idari herhangi bir işlem
yapılmadı. Elinde taş izi bulanan çocuklarımızın
ise suçunun boyunu kat kat aştığına karar verilip
karakollarda ve cezaevlerinde gelecekleri karartılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bu
haksız uygulamalar karşısında mücadele etmeye
çalışan kesimler, özgürlük ve barış mücadelesi veren
siyasetçilerimiz, insan hakları savunucuları, gazeteci ve yazarlarımız
ise kesintisiz bir biçimde düzenlenen operasyonlar ile gözaltına
alınıp tutuklanmaktadırlar. Bu operasyonlar kadar bu
operasyonların uygulama biçimi de ülkemiz demokrasisi açısından
utanç vericidir. Hiçbir hak, hukuk, ahlak kriteri, kolluk kuvvetleri ve
bağlı bulundukları birimler açısından dikkat edilmesi
gereken bir nitelik taşımamaktadır. Özellikle Kürt siyasal
hareketine yönelik yürütülen operasyonlar en pervasız görüntülere sahne
olmaktadır. Açıkça söylüyorum, bu operasyonların düzenlenme
amacı ve şekli tamamen darbe niteliği
taşımaktadır. KCK operasyonları, bu ülkenin siyasal
tarihinde bugüne kadar düzenlenmiş bütün darbeler kadar darbedir ve bütün
bu darbeler kadar hukuksuzdur. Zira Türkiye Cumhuriyeti tarihi, darbeler dönemi
hariç, ülke tarihinin hiçbir döneminde bu kadar çok sayıda siyasi
tutuklama görmedi. Devletin elinin binlerce masum insanın kanına
bulaştığı 90lı yıllarda dahi bu kadar çok
tutuklama yapılmadı. Bugünün ağır ceza mahkemelerinin o
dönemin devlet güvenlik mahkemeleri kadar hukuksuz kararlar ürettiğini kim
inkâr edebilir?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şiddet ortamına bizzat bu
devletin ve de Hükûmetin ideolojik yapısı çerçevesinde
oluşturulan yönetim tarzıyla sürüklenen ülkemizde devlet eliyle
gerçekleştirilen haksızlıkları saymaya zaman yetmez.
Hakkında gensoru vermiş olduğumuz İçişleri Bakanı
Sayın İdris Naim Şahin, tam anlamıyla Böyle bir hükûmete
böyle bakan. dedirten cinsten uygulamalara imza atmaktadır.
İçişleri Bakanlığı, bu Bakan döneminde de
hukuksuzluğun üretildiği bir birim olarak kullanılmaktadır.
Bu Bakanlığın hukuksuz icraatlarına
yabancı değildik ama devlet adamı ciddiyetinden bu denli uzak,
ortaya koyduğu mantık hataları kadar, kısa bir cümle
kuracak kadar dahi Türk dilini kullanamayan bir bakan profiliyle ilk defa
karşılaştığımızı söyleyebilirim. Bu
ülke basiretsizliği ayyuka çıkan nice siyasetçi gördü ama her
hareketi, her cümlesi bilinçsiz bir davranış
patavatsızlığını dahi aşan bakanın böylesini
görmek AKP Hükûmetinin bu dönemine kısmetmiş!
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye iç
işlerinin basiretsiz bir yöntemle idare edilmeye
çalışıldığı bu dönemde sorunumuz sadece bir
komedyene duyulan ihtiyaç olsaydı siz Sayın Bakan İdris Naim
Şahini bulunmaz bir nimet sayıp başımızın
tacı yapardık! Lakin o kadar çok acımız var ki, bu halka
lazım olan en son şey bu acıların hafifletilmesiyle sorumlu
durumda olan kişilerin her olayda bir mizansen sergilemesidir.
İnsanların en yakıcı haliyle
yaşadığı olaylara hangi akılla hareket ettiğini
anlayamadığımız sulu bir ciddiyetsizlikle
açıklamalarda bulunan Sayın Bakan, işgal ettiği
makamın görev ciddiyetini askıya almıştır. Sayın
Bakanın Ercişteki deprem çadırlarını gezerken sarf
ettiği sözler utanç vericidir. Siz hem Van depreminde merkez idare ve
yerel yönetimlerin ortak çalışmalarını engelleyeceksiniz,
yardımları engelleyerek görevini kötüye kullanacaksınız hem
de gidip deprem mağduru yurttaşımızla Sarayda
kalıyorsunuz. diyerek dalga geçeceksiniz, üstüne Biz de burada makam
tutalım. diye de ekleyerek cila çekeceksiniz; çadırlara ve birçok
yardıma halkın acil ihtiyaç duyduğu bir dönemde bizzat Valiniz
aracılığıyla yardımların halka
ulaşmasını engelleyeceksiniz; Hükûmetin bütün üyeleriyle halka
deprem korkusunun psikolojik olduğunu söyleyip evlerine dönmelerini
salık vereceksiniz; ardından ikinci depremde binaların
altında kalan halkın dramını pişkinlikle
izleyeceksiniz. Dünya barışına gönül vermiş bir doktor
Japonyadan gelecek, bu Hükûmetin ve bu Bakanın tamamen görevlerini
ihmalinden kaynaklanarak yıkılan bir otelin enkazı altında
39 can ile beraber hayata gözlerini yumacak. Böylece, bu olay kayıtlara
idari cinayet olarak geçecek ama bu cinayetin bir tek sorumlusu bu
ağır suçun hesabını vermeyecek. Bütün bunlar yetmeyecek,
Hükûmeti protesto eden gruba, emir verdiğiniz polisleriniz
saldıracak, gaz bombasından etkilenen arama kurtarma ekipleri
çalışmalarını durdurmak zorunda kalacaklar ve bütün
bunların üzerine, ülkenin diğer ucunda soğuğa,
açlığa, ölüme terk edilen bir yerde, Vanda altı yaşında
bir çocuk -Deniz Olgun- kaldığı naylon çadırda
soğuğa daha fazla dayanamayarak donarak ölüyorsa, Sayın Bakan bu
makamı daha fazla işgal etmemelidir. İnsan canı ve onurunu
hiçe sayan bu uygulamalar asla kabul edilemezdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri
Bakanlığının faaliyetleri hukuk ve ahlak sınırlarını
aşan bir şekilde üretilmektedir. Sayın Bakanın, son bir
yılın yarısına denk düşen icraatlarına
baktığımızda ortaya çıkan tablo oldukça elzemdir.
Yaşam hakkı ihlalleri devasa boyutlara ulaşmış
durumdadır, güvenlik kuvvetlerinden kaynaklanan yargısız infazlar
artarak devam etmektedir. Kartepe deniz otobüsünün kaçırılması
esnasında yaşanan infaz, insan canını hiçe sayarak,
tutuklama gereği duyulmadan, bir çatışma ortamı dahi
yaşanmadan gerçekleştirilen infaz, bu yaklaşımın son
örneği olmuştur.
İçişleri Bakanının Üzerinde bomba düzeneği
vardı. açıklamasını Kocaeli Valisi bizzat yalanladı.
İstanbul Valisi Sayın Mutlu ise Mensur Güzelin çatışma
yaşanmadan etkisiz hâle getirildiğini açıkladı. Yolcular,
eylemcinin kafasından ve kalbinden vurularak öldürüldüğünü
belirttiler.
Sonuç olarak, Kartepe operasyonu esnasında açık bir
yargısız infaz yaşandı. Eylemci sağ olarak etkisiz
hâle getirilmiş fakat komandolar tarafından infaz edilmiştir.
Yargı, hukuk tamamen devre dışı
bırakılmıştır. İnsan canını hiçe sayan
İçişleri Bakanlığı, hukuksuzluğun üretildiği
bir birim olduğunu bir kez daha Türkiye kamuoyuna göstermiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine cezaevlerinde ve gözaltı
merkezlerinde de ölümler devam etmektedir. Belediye
başkanlarımız, il ve belediye meclis üyelerimiz gözaltına
alınarak, tutuklanarak bizlere demokratik siyaset alanı tamamen
kapatılmak istenmektedir. KCK operasyonları kapsamında yürütülen
bu tutuklamalar esnasında kapılar kırılmakta, kadın
belediye başkanlarımızın giyinmesine dahi fırsat
verilmeyen ahlak dışı uygulamalar devreye sokulmaktadır.
Nitekim,
bu Bakanlığa bağlı kolluk kuvvetleri kendisini devlet
olarak milletvekillerimizin karşısına çıkarıp
vekillerimizi tartaklama haddini gösterebilmektedir. İşte, en son
Eş Genel Başkanımız Sayın Gülten Kışanak
üzerine sürülen TOMA aracının görüntüleri bu durumu çok net bir
biçimde gözler önüne sermektedir.
Bildiğiniz
üzere KCK operasyonları kapsamında son olarak Profesör Doktor
Büşra Ersanlı ve Ragıp Sarakoğlu 47 kişiyle beraber
tutuklandı. Sayın Büşra Ersanlının tutuklanma
gerekçesini Bakan İdris Naim Şahin şöyle açıklıyor:
Büşra Ersanlı Halk nasıl ayaklanır, Türkiye Cumhuriyeti
nasıl bölünür? dersleri veriyormuş.
Daha önce
de belirttiğimiz gibi, Bakan Beyden ivedilikle bu iddiasını kanıtlamasını
bekliyoruz fakat bu noktada şunu belirtmek istiyorum: Türkiyede halk
nasıl ayaklanır? derslerinin failini bulmak istiyorsa Sayın
Bakan, öncelikle kendisini tutuklatsın. Zira, ben buradan kendisini ihbar
ediyorum. Sayın Bakan Sorun, sorun diyorlar. Sorun ne? Ben arıyorum,
sorunu bulamıyorum. Sorun yol mu, sorun şarkı mı, sorun
kıyafet mi, sorun ibadet mi, sorun hastane mi? gibi ülke gerçeğiyle
hiçbir ilgisi bulunmayan bir açıklama ile Türkiyede halk nasıl
ayaklanırın provasını yapmaktadır.
Siz
arayıp da bir türlü bulamadığınız bir Kürt sorunundan
söz ederseniz, faili meçhul tutulan binlerce cinayetin mağduru
ayaklanır; yakınlarını, ciğerparelerini otuz
yıldır yaşanan kirli savaşta kaybedenler ayaklanır.
zindanlarda tutulan binler ayaklanır; ülke
barışını hemen şimdi isteyenler, demokrasiye, hak ve
özgürlüklere gönül verenler ayaklanır. Kürtçe konuştu,
şarkı söyledi diye tutuklanan, hakarete uğrayanlar
ayaklanır. Dilini yüzyıllardır konuşamayan, kendi dili ile
ticaret yapamayan, eğitim göremeyen milyonlar ayaklanır ki ne var ki
bu milyonlar on yıllardır zaten ayaklanmışlar. Bu
ayaklanma, bu ülkenin ekonomisinden tut idaresine kadar bütün
yapısını kuşatmış olan Kürt sorununu tutmuş
sizin gözünüzün önüne koymuş. Siz hâlâ bu sorunu göremiyorsanız ne
diye bu ülkenin iç işlerine bakmaya soyunmuşsunuz Sayın Bakan.
Siz, Çukurcadaki çatışmada yaşamını yitiren
askere ait cenazeye ceset parçaları derseniz, yaşamını
yitiren yurttaşlarımızdan düzine adeti gibi adet diye söz
ederseniz bu açıklamalar ayaklandırma derslerinin en âlâ örnekleri
olur. PKK üyelerinin farklı ırklardan gelen kişiler
olduğunu tespit edip onları dinsiz ve inançsızdırlar diye
etiketlerseniz dine ve ırka dayanarak nasıl ayrımcılık
yapıldığının devleti âliyyeden gelen bir sesi de siz
olursunuz.
Nitekim, Bu ülkede Kürt sorunu yoktur. diyen, başörtüyle ilgili
verdiğimiz önergeden dolayı Dini Zerdüştlük olanın böyle
bir derdi olabilir mi? diyerek Kürtleri suçlamaya yeltenen bir
Başbakanın kabinesinin bir üyesisiniz. Sizin, bu anlamda Hükûmet
kanadından yükselen tek ayrımcı ses
olmadığınız konusunda hakkınızı
yemediğimizi bilmenizi isterim. Her inanca koşulsuz şartsız
eşit saygıyı ve mutlak inanç özgürlüğünü ahlaki bir
değer olarak benimsememiş bir Başbakanın kabinesine
yakışıyor olabilirsiniz ancak bu tavrınızla
farklı aidiyetlere sahip halklara yurt olan bu diyarları
layığıyla idare edemezsiniz. Ülkenin herhangi bir yerinde
yaşanan, ağaçların neden yandığının önemsiz
olduğunu, bunun araştırılmaması gerektiğini beyan
eder, Ağaçtır bu yanar, ha roketle, ha benzinle. ifadelerini
kullanırsanız, millî varlıklarımızı koruma
kaygısı gütmediğiniz için o makamda oturamazsınız.
Bütün muhalifleri, farklı düşünenleri polisinizle terbiye etmeye
çalışırsanız, sesini yükseltenin, bu depremzede olsa dahi,
sırtından copu eksik etmezseniz, siz bir hukuk devletinin kabinesinde
yer alamazsınız.
Kara harekâtı için Her an olabilir, olmaz, ordumuz zaten hep
hareket hâlinde. diyen, eylemler için Hedef gözetmeden yapılan hedef.
gibi mantıksız ve ciddiyetsiz sözleri hemen her olay
karşısında sarf ederseniz, işgal ettiğiniz
makamın ciddiyetinden uzaklaştığınız için bu
makamda daha fazla kalmamalısınız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri
Bakanı Sayın İdris Naim Şahin, demokrasi ve hukuk
bilincinden yoksun, ülke gerçekliğinizle hiçbir şekilde
örtüşmeyen beyanları ve icraatları ile bulunduğu
makamı kötüye kullanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz, tamamlayınız sözünüzü.
PERVİN BULDAN (Devamla) Bu yönetim
anlayışının başarılı
olmadığını, olamayacağını bizler darbe
dönemlerinde, olağanüstü hâl dönemlerinde çok net bir biçimde gördük. Bu
sığ anlayışın ortaya çıkardığı
çürümüşlüklerden dolayı ülkemizin geleceğini kaybediyoruz.
Bu nedenle, yeni bir anayasayı, toplumsal uzlaşmayı
aradığımız bir dönem yaşamaktayız. Bu dönem
itibarıyla bu ülkeyi siyasi çözümsüzlüğe mahkûm etmiş
siyasetçilerin söylem ve pratiklerinden öteye gidemeyen İçişleri
Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hakkında gensoru
vermiş bulunmaktayız.
Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Buldan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Gökhan
Günaydın.
Buyurunuz Sayın Günaydın. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri
Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hakkında verilmiş
gensoru önergesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini
açıklamak üzere huzurlarınızda bulunuyorum.
İdris Naim Beyin öz geçmişine baktım buraya gelmeden
evvel çünkü bugün ortaya koyduğu parlak bakanlık mutlaka bir birikim
gerektiriyor. Kaymakamlık, mülkiye müfettişliği ve
başmüfettişliği yapmış ama bence esas birikimi 1994
yılında başlamış çünkü İstanbul Büyükşehir
Belediyesinde genel sekreter yardımcılığı
yapmış. Kendisine bağlı birçok birim var ama
İnternette gördüğümüz kadarıyla itfaiye de kendisine
bağlı, itfaiyeyi de yönetmiş Sayın Şahin.
Arkasından Adapazarına gitmiş, büyükşehir belediyesinin
genel koordinatörlüğünü yapmış bir süre, sonra İstanbula
gelmiş ve devam etmiş.
AKPnin kurucuları arasında kendisi. 2002 yılından
bu yana milletvekili. 2002 ve 2007de İstanbul milletvekilliği
yapmış ve 2011den bu yana da Ordu Milletvekili.
Kendisinin bir de facebook sayfası var. İdris Naim Şahin
hayranları diye de bir ayrı bölüm var. Geniş de bir hayran
kitlesi olduğunu düşünüyorum. Ordudan milletvekili adayı
gösterildiği zaman Orduya hayırlı olsun. diye mesaj
yayınlamış Sayın Şahin. Yani hayırlama durumu
kendisine ilişkin bir durum değil, Orduya ilişkin bir durum.
Aslında bu hayırlama, âdeta sonradan olacakların bir habercisi
niteliğinde.
Kuruluşundan bu yana AKPnin genel sekreterliği görevini
sürdürüyor. 61inci Hükûmette de İçişleri Bakanı olarak görev
yapmış.
Dolayısıyla bu gensoru sayın milletvekilleri, dokuz
yıllık milletvekili ve dört aylık İçişleri Bakanı
olan İdris Naim Şahin hakkındadır. Ancak hakkını
teslim etmek gerekirse Sayın Şahin bu yüz yirmi günü çok iyi
değerlendirmiştir ve genel sekreterlik dönemindeki uzunca bir
sessizliğinden sonra kendisini Türkiye kamuoyuna çok iyi bir şekilde
tanıtmıştır.
Bu tanıtma o düzeydedir ki değerli arkadaşlar, sosyal
medyada çok sayıda mesaj görürsünüz, AKP yetkililerine atfen
atılmıştır. Neden bizden bugüne kadar Sayın
İdris Naim Şahini sakladınız. demektedirler milyonlarca
yurttaşımız.
Şimdi, Sayın Şahin konuşmayı seviyor ama
üstelik de bir İçişleri Bakanı için çok tehlikeli olacak bir
şekilde konuşmanın şehvetine kapılıyor. Bu, gerçekten,
bir İçişleri Bakanı için çok tehlikelidir.
Arkadaşlarımız söylediler ancak okursak tam
anlamını bulabiliyoruz. Sınır operasyonu için
şunları söylüyor: Tabii kara harekâtı, bugün, yarın
başlamış, başlıyor değil. Şartlara göre her
an olabilir. Bugün olabilir, bir saat sonra da olabilir. Bunun tarihini verecek
değiliz, vermiş de değiliz. Yapıldığı zaman
fark edilir. Yapılır mı, yapılmaz mı o da
değerlendirilir.
Arkadaşlar, sözlerin çok veciz olduğu ortada ama Başbakan
maalesef aynı fikirde değil. Sürçülisan etmiş sözleriyle bu
veciz sözleri karşılamış.
Yine örneğin, 13 askerimizin şehit olduğu Silvan
saldırısında çıkan yangının nedenini bütün
kamuoyu merak ederken, Askerlerimiz nasıl ölmüş?ü bütün kamuoyu
merak ederken İçişleri Bakanı şu açıklamayı
yapmakta hiçbir sakınca görmüyor: "Yangın, ya ateşle
çıkar ya bombayla çıkar ya roketle çıkar ya benzinle
çıkar.
Sayın Bakanım, başka nedenlerle de yangın
çıkabilir. Yani sayılan kadarıyla değil, başka
nedenlerle de yangın çıkabilir.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Soruya bak. Soruyu oku da ondan sonra. Uçaklar
bombaladı mı, bombalamadı mı, o soruya bak.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Netice itibariyle yanmıştır,
yakılmıştır. Sebebini araştırmak, sebebini
söylemek bir şey ifade etmiyor." Arkadaşlar, bu açıklama
kimse tarafından düzeltilmiş değildir. Onun için ben kısmen
bir açıklama gereği içinde oldum.
İdris Naim Şahin Beyin açıklamaları, yalnızca
meşhur gafları değil İçişleri Bakanı için uygun
olmayan lafları. Bunun yanında çok önemli bir farkı daha var.
Terör olaylarında kaybettiğimiz yurttaşlarımız için
gerekli saygıyı gösteremiyor Sayın Bakan çünkü bunu
içselleştirememiş. Eğer ruhunda bunu duysaydı
Kızılayda ölen yurttaşlarımız için adet diyemezdi.
Bu, basit bir sürçülisan değildir, o saygıyı
içselleştirememenin bir göstergesidir.
Şunu
diyor gene: Yaptıkları bina içi incelemede sokakta ve caddede can
kaybımız yoktu. Güzel
Ancak binaların içinde
yaptıkları incelemelerde, aramalarda, adli makamların yani
Ankara Savcılığının intikal eden ön bilgilere göre 3
adet vatandaşımızın patlamadan dolayı can kaybına
maruz kaldığı bilgisi var elimizde. Allahınızı
severseniz, bir laf bu kadar mı dolandırılır yahu? Bir
patlama oldu ve 3 yurttaşımızı kaybettik. lafı bu
kadar mı dolandırılır?
Bu konuda en
canımızı acıtan konuşma ise Hakkâri-Çukurcada meydana
gelen ve 24 askerimizin şehit olduğu saldırının
ardından Sayın Bakanın yaptığı
açıklamadır. Zap Suyunda bulunan ve Şehit Uzman Çavuş
Erhan Ara ait olduğu açıklanan cenaze için Ceset parçaları
bulundu. diyebilmiştir Sayın Bakan. Bu sözü Başka bir söze
hacet var mı? diyerek bir yoruma gerek bırakmadan geçiyorum.
Çoğu
kez Sayın Bakanın ne demek istediği anlaşılamayan
konuşmalarına muhatap oluyoruz. Yine bir örnek: Türkiye Muharip
Gaziler Derneği Ordu Şubesini ziyaret ediyor Bakan ve şöyle
diyor: Bedel ağır ödendi. Bu bedeli yok sayamayız. Bu bedel
çocuk oyuncağı değil. Bu işin şakası olmaz. Bu
işin ciddisi de olmaz. Bu işin hiçbir şeyi olmaz. (CHP
sıralarından gülüşmeler) Arkadaşlar, bu sözlerin Sayın
Bakanın zihin dünyasında bir karşılığı var
ki söylemiş ama ben kendi zihin dünyamda bir karşılık
bulamıyorum.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bence her gün Genel Kurula gelsin.
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Devamla) Sayın İçişleri Bakanının
insanların tutuklanmasını değerlendirirken
kullandığı ölçüt, samimiyetle söylüyorum ki hem kendisinin hem
de benim mezun olduğum İstanbul Hukuk Fakültesinde öğretilen bir
ölçüt değildir. Şöyle diyor Sayın Bakan: Büşra Hanım
Türkiye'deki binlerce profesörlerden bir
profesördür. Bu ülkede bütün profesörler tutuklanmış olsa merak
eder, sorabiliriz. Ama binlerce profesörden 1 profesör tutuklanmış
olabilir.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, Sayın Naim Şahinin
mantığına göre, tutuklanmasından şikâyet eden bir
insana bizim ilk soracağımız soru şudur: Kaç kişiyle
beraber tutuklandın? Tek başına mı? Geç kardeşim, geç.
Ne var bunda? Bir kişi rahatlıkla tutuklanabilir. Binlerce
tutuklanırsa o zaman bakarız. Söylediği söz budur. (CHP
sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Hayır,
saptırma, saptırma!
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Devamla) Kaldı ki sayın, değerli milletvekilleri,
binlerce insanın tutuklu bulunduğu tutukluluk kamplarında da
insanlara ne tür muameleler yapıldığını hep beraber
yine görüyoruz.
Bakanın
sorun algılaması Başbakana paralel bir değişim
gösteriyor, bu da normal aslında. Önce Kürt sorunu vardır. diyen
Başbakan, daha sonra Kürt sorunu yoktur, Kürt
yurttaşlarımızın sorunu vardır. demiştir.
Sayın İçişleri Bakanı bu konuda daha fazla
dayanamamış ve bir beyanat daha patlatmıştır.
Şöyle diyor: Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki maalesef, uzaktan,
Çankayadan, Nişantaşından, Etilerden Boğaza bakarak,
denizi seyrederek, yeşilliklere bakarak, gökyüzüne bakarak -biraz
kısaltsak Sayın Bakanım- kâğıdı kalemi eline
almış, muhtemelen de saatine göre içeceğini yudumlayarak
yazı yazan birileri benim yaşadığım gerçeği,
benim gördüğüm Hakkâriyi
-nereden Sayın Bakanım, Ankaradan mı, Ordudan mı?-
Muşu, oradaki gerçeği farklı yazıyorlar. Kürt sorunu
diyorlar, sorun, sorun diyorlar. Sorun ne? Ben arıyorum,
bulamıyorum.
Değerli
milletvekilleri, eğer Sayın İçişleri Bakanı bir sorun
arıyorsa, önce, iki yıl evvel Çok güzel şeyler olacak. diyen
Cumhurbaşkanına gitsin, bir sorsun, Çok güzel şeyler olacak.
diyen Cumhurbaşkanına sorsun. Ondan sonra belki Sayın Beşir
Atalayla konuşma gereği hisseder, Atatürk Orman Çiftliğinde
kimlerle, ne konuştunuz? diye bakar, Habur skandalını
araştırır, Oslo görüşmelerine bakar ve ondan sonra bu
sorunu belki anlar. Ama burada da gördüğümüz şudur ki
İçişleri Bakanı zihin dünyasında bu sorunu bitirmiştir
ve böylece Türkiye'nin bu ciddi sorununu da İçişleri Bakanı
ortadan kaldırmış bulunmaktadır.
Nihayet
Ercişte çadır kenti gezerken espriyi patlatmış Sayın
Bakan: Koskocaman sarayda oturuyorsunuz, hiç gel dediğiniz yok. O
saray diye tanımladığınız çadır, Sayın
Bakan, şu anda üzerine kar yağarken ısınmaya
çalışan 10 binlerce yurttaşımızın mekânı
niteliğindedir ve daha fazla ciddiyeti elbette hak etmektedir. Sonra, yanındaki
Diyanet İşleri Başkanının şaşkın
bakışları altında şu sözleri söyleyebiliyor:
Sayın Başkanım, yani biz de bir çadırda, burada bir mekân
tutalım.
Bakın,
arkadaşlar, haksızlık etmek istemem. Siyasetçinin asık
yüzlü olanına espri yapma yeteneği olanını tercih ederim.
Espri iyi bir şeydir, bunu aşağılıyor da değilim,
kötülüyor da değilim ama bir milletvekili arkadaşımız
altını çok güzel çizmişti, Sayın Bakan, çok iyi espri
yapamıyorsunuz, lütfen zorlamayın. demişti. Bunlar ciddi
konular.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, şüphesiz espri yeteneği
İçişleri Bakanı olmanın ölçütü değildir.
İçişleri Bakanının bu en önemli Meclis denetimi
karşısındaki durumunu saptayabilmek için 3152 sayılı
İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun ve diğer ilgili mevzuatın İçişleri
Bakanına yüklediği görevlere bir bakmamız lazım.
Şunları yapacak İçişleri Bakanı: Anayasa ve
yasalarımıza uygun olarak Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğü, güvenlik ve asayişi, kamu düzeni ve genel
ahlakı, Anayasamızda yazılı hak ve hürriyetleri korumak,
suç işlenmesini önlemek ve suçluları takip edip yakalamak, her türlü
terörle, kaçakçılıkla ve organize suçlarla mücadele etmek.
İkinci bir görevi daha var temel görevleri arasında: Belediyeler, il
özel idareleri, mahallî idare birlikleri ve köy muhtarlıklarıyla
ilgili olarak mevzuatla verilen vesayet yetkisini kullanmak ve bu mahallî idarelerin
merkezî idare ile olan ilişkilerini düzenlemek. Bu görevleri Sayın
İdris Naim Şahin nasıl yürütüyor? Tartışmamız
gereken temel nokta budur.
Üzülerek görüyoruz ki Türkiyenin hızla polis
devleti niteliğine dönüştüğüne ilişkin çok sayıda olgu
vardır. Bu durum yeni değildir ancak giderek hız
kazanmaktadır. Bu gidişinin son aşamasının yöneticisi
ise temmuzun ortasından bu yana Sayın İdris Naim Şahindir.
Sayın Şahin soruyorum size: Bir zamanlar Eskişehir
Emniyet Müdürlüğünü yapan bir yöneticiniz görevi başındayken bir
kitap yazarak bazı iddialar ortaya koydu ve Emniyet Genel
Müdürlüğünün atanmış bir genel müdürü vardır ama başka
bir zat emniyet genel müdürü olarak görev yapmaktadır. Özellikle polisin
istihbarat biriminde toplanmış ve amaçları Emniyet Genel
Müdürlüğünün yasal amaçlarıyla örtüşmeyen bir grup çok
sayıda soruşturmada savcıları yönlendirmekte, bunların
yazdıkları aynen iddianamelere geçirilmektedir. demişti,
Emniyetin elinde demirbaş kayıtlarında bulunmayan dinleme
cihazları vardır. demişti. Sonra bir şey daha
söylemişti: Emniyet bugünkü kapasitesiyle eğer isterse yasa
dışı cep telefonu dinlemelerinin tamamını, yüzde
100ünü derhâl saptayabilir.
Bu iddiaların sahibi, yaşamını sol bulduğu her
şeye saldırarak geçiren bu iddiaların sahibi, değerli
arkadaşlar, şu anda Devrimci Karargâh Örgütü duruşmasından
yargılanmaktadır, hapistedir. Kitabı yazdığı
zaman da zaten söylemiştir Bu dünyayı bana dar edecekler,
biliyorum. demiştir.
Bu öylesine trajikomik bir durumdur ki Devrimci Karargâh Örgütünde
yargılanan diğer kişiler bu kitabı yazan kişiyle
aynı duruşma salonunda bulunmamak için duruşmalara bile
girmemektedirler. Yani bu kadar trajikomik bir durum.
Peki, ben şimdi soruyorum: Görev yaptığınız bu
zaman dilimi içerisinde bu çok ciddi iddialara ilişkin herhangi bir
araştırma yaptınız mı? Dört ay boyunca bu alanda
herhangi bir adım attınız mı?
Değerli milletvekilleri, bir ülkenin sineması,
yaşanılan döneme tanıklık eden ve gelecek kuşaklara bu
olayları aktaran özellikler taşır. Örneğin, Kemal Sunal
filmlerini izlerseniz, bu ülkede rüşvetin, adam
kayırmacılığın, banker skandallarının
iktisadi ve politik arka planını çok net bir şekilde görürsünüz.
Eski Türk filmlerinde suça bulaşmış polis tiplemeleri de tasvir
edilmiştir. Masum insanların evinde arama yaparken yanlarında
getirdikleri az miktarda esrar, eroin gibi maddeleri sanki o evde bulmuş
gibi göstererek insanları suçlayan sahneler de bu filmlerden hatırlanır.
Bunlar hiç şüphesiz, değerli milletvekilleri, her yerde
olduğu gibi polis teşkilatımızda da bulunabilecek
yanlışları ortaya koyan örneklerdir. Aradan uzunca bir zaman
geçti, teknoloji elbette ilerledi, şimdi başka olaylara tanık
oluyoruz. Örneğin, gözaltında tutulan teğmenin cep telefonuna
hiç yapmadığı bir telefon görüşmesinin kayıtları
kopyalanıp atılabiliyor. Böylece soruşturmanın seyri, polis
tarafından bir noktaya doğru çekilmeye
çalışılıyor. Bu ne kadar korkunç bir şey değil
mi? Bu, emniyette yapılan bir komplodur. Peki münferit bir olay
mıdır? Kimse Bu olay münferittir. diyebilecek konumda olamaz. Çünkü
bu olayın münferit olabilmesi için o polisle o teğmen arasında
geçmişe dayalı bir özel ilişkinin olması lazım. Onlar
birbirlerini tanımadıklarına göre, bu, sistemli bir
soruşturmada polisin pozisyon alma tutumudur. İşte asıl
sorun da bu noktada başlıyor. Kamu yararından başka hiçbir
amacı olmaması gereken, savcının emrinde hukuki gerçekleri
aramakla görevli olan polis, kendisini devletin değil, siyasi
iktidarın memuru olarak görüyor ve yaratılan bu kaosta taraf oluyor.
Bu nokta, polis devletine dönüşün en temel işaretidir. Şimdi
soruyorum: Emniyette zanlının telefonuna özel kayıt yüklemekte
sakınca görmeyen zihniyeti, o polisi demiyorum, zihniyeti engellemek için
ne yaptınız? Bu sistemli tutum alışın neresindesiniz
Sayın Bakan?
İddialar bununla bitmiyor. Yine bir davadan tutuklu sanık
gazeteci Müyesser Yıldızın bilgisayarından elde
edildiği iddia edilen ve suça konu olan dosyaların
Yıldızın bilgisi dışında yüklendiğine ilişkin
uzman raporlarının bulunduğu basına
yansımaktadır. Avukatının iddiasına göre bu dosyalar
Yıldızın bilgisayarına gözaltına
alındığı gün
yüklenmiştir. Birinci olayla ilgili olarak birlikte
değerlendirdiğimizde haklı şüphelerimize konu olan bu olayla
ilgili ne yaptınız? İddialar doğru mu, yanlış
mı? Eğer doğruysa buna da münferit bir olay deyip geçecek
misiniz?
Değerli milletvekilleri, sevgili çalışma
arkadaşlarım; bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel
Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan grupta
yaptığı konuşmada Sayın Genel
Başkanımıza her zamanki dikkatsiz tutumuyla güya yüklenerek
diyor ki: Sen bir kaset komplosuyla geldin. diyor.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Doğru.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Her zaman söylüyoruz. İçişleri
Bakanlığı elinizde. Emniyetin, MİTin her türlü imkânı
elinizde. Bugüne kadar siyaseti dizayn etmekle ilgili olarak bu kaset
komplolarında, Milliyetçi Hareket Partisinin genel başkan
yardımcılarına karşı yapılan bu kaset
komplolarında ne yaptınız? Hangi araştırmayı
sonuçlandırdınız? Failleri bunlardır. Siyaseti dizayn
etmeye çalışanlar bunlardır. dediniz de biz mi duymadık?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Boş kovanları buldular denizin
altında.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Eğer İçişleri
Bakanlığını yürütemiyorsanız işte o zaman
haklı olursunuz. Siz oradan bana doğru diyecek yerde
değilsiniz; siz araştırma yapacak yerdesiniz,
araştırıp gerçekleri ortaya koyacak yerdesiniz. Sizin
fikirlerinize ihtiyacımız yok, gerçeğe ihtiyacımız
var. Gerçek de araştırmakla ortaya çıkar.
Değerli milletvekilleri, bir ülke, yurttaşını, temel
insan haklarından ve onların kullanımından ne kadar uzak
tutuyorsa o kadar polis devletine yaklaşıyor demektir. En yakın
örneğini Vanda yaşadık. Başbakan yardımcısı
ve bazı bakanlar Vanda meydana gelen ikinci depremde yıkılan
binalarda incelemelerde bulunuyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayınız, buyurunuz.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Vatandaş, birinci deprem sonrası
Evlerinize girin, güvenle yaşayın. Bir sorun yoktur. diyen Valiye
tepki gösteriyor, Vali istifa. diye bağırıyor. Dikkat edin,
Başbakan Yardımcısına bağırmıyor, Bakana
bağırmıyor. Tabii eğer Çevre ve Şehircilik Bakanı
orada olsaydı, ona bağırırdı çünkü Vali bu sözü ondan
öğrenmiş. Büyük deprem uzmanı Erdoğan Bayraktar Bir
şey olmaz, evlerinize girin. demiş, Vali de bu sözü tekrar
etmiş, insanlar evlerine girmişler, 40 kişi ölmüş.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Eve giden yok, otele girmişler.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Araştırmak
gerekiyor dediğiniz gibi.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Buna Vali istifa! diye tepki koyuyor
vatandaş. Peki, ne oluyor? Vatandaş Vali istifa! diyemez mi sizce?
Vatandaş Vali istifa! diye bağıramaz mı sizce? Heyet
oradan ayrılıyor, sen misin İstifa! diye bağıran,
henüz enkaz oradayken basıyor polis biber gazını, copu. Bu biber
gazından, arkadaşlar, enkazda çalışma yapan kurtarma
ekipleri bile etkileniyorlar. Siz buna Normal diyorsanız, siz buna Demokrasinin
doğal gereğidir. diyorsanız, sizin ve bizim
anladığımız demokrasi arasında çok fark var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Günaydın.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Bir dakika kullanabilir miyim Sayın
Başkan?
BAŞKAN Bir dakika ek süre verdim efendim.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) Peki, sağ olun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.44
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul)
------ 0 ------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 18inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
(11/2) esas numaralı Gensoru Önergesinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Hükûmet yerinde.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz.
Buyurunuz Sayın Korkmaz.
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri
Bakanı Sayın Şahin hakkında verilen gensoru üzerine
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak üzere
huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında hemen belirtmek isterim ki görüşmekte
olduğumuz gensorunun amacı, artan terör olayları ile milletin
sabrının tükendiği noktada harekete geçmek zorunda kalan
Hükûmetin başlatmış olduğu KCK operasyonlarının
durdurulması ve PKKnın şehir yapılanması olan KCKya
ve devletimiz içerisinde paralel devlet kurma teşebbüslerine destek
olunmasıdır. Açıkçası, devletin güvenlik güçlerini
yıpratmak, savunma reflekslerini kırmaktır murat edilen. Devlet
ve millet bekasını her türlü siyasi mülahazaların üstünde tutan,
en zor siyasi şartlarda dahi Önce ülkem ve milletim. diyen Milliyetçi
Hareket Partisi bu yüzden bu gensoruya ret oyu vererek şer
girişimlerine set çektiğini bir kez daha gösterecektir. Gün
kısır siyasi çekişmelere müsaade edileceği gün
değildir.
Değerli milletvekilleri, adı
vahşet ve barbarlık ile özdeşleşmiş, bebeklerin ve
hamile kadınların katili PKK terör örgütünün
karakollarımıza ve masum insanlarımıza
saldırıları, Türk milletinin deprem sonrasında topyekûn
insanlık dersi verdiği, yardımlaşma ve dayanışmanın
en güzel örneklerini sergilediği şu günlerde dahi sürüyor,
şehitler vermeye devam ediyoruz. Birileri bu ülkede ekmeğini
yediği, her türlü nimetlerinden istifade ettiği vatanına
nankörce ihanet edip bin yıllık kardeşliğe tetik çekerken,
birileri de ülkesi ve milletinin birlik ve bütünlüğünü,
atalarının emaneti devletini ve ay yıldızlı al
bayrağını sahiplenmek adına canlarını feda
ediyor. Tüm şehitlerimize Allahtan rahmet, aileleriyle birlikte aziz
milletimize başsağlığı diliyoruz.
Tarih kahramanlar ile hainleri, milletinin
ve devletinin bekası için dağ gibi duranlar ile emperyalist küresel
güçlerle kol kola girenleri hep ayrı tutmuş, birilerine şeref ve
ebedî hayat mertebesini verirken diğerlerini de yüz kızartıcı
insanların çöplüğüne atmıştır. Cenabı Allah
hepimizi tarih önünde doğru yerde duranlardan, yarınlarda çoluk
çocuğunun yüzüne utanmadan bakanlardan eylesin.
Değerli milletvekilleri,
kanunlarımız, can güvenliği başta olmak üzere, milletin
ırzı, namusu, huzuru ile ülke ve millet bütünlüğünü koruma
görevini İçişleri Bakanlığına emanet etmiştir.
Elbette, kendisini Dicle kenarındaki koyundan Toroslardaki Yörük çadırına
kadar tüm değerlerimizin sorumlusu bilen, kendi ülkesinde
evladını şehit veren annelerin ağıtlarını
yüreğinde hisseden İçişleri Bakanına verilmiştir bu
emanet. Ülkenin huzur ve asayişini korumak için ön alan, güvenlik
güçlerinin amiri sıfatıyla, sadece özel günlerinde, bayramlarda ve
mezuniyet törenlerinde değil, sıkıntılı olduğu
kara günlerinde de arkalarında duran bir bakan duruşundan söz
ediyoruz. Yazıktır ki ne bugünün ne de dünün AKPli içişleri
bakanları bu devletli duruşu göstermekten uzak düşmüşlerdir.
Ağustos 2009da bizzat Başbakanca takdim edilen, adına
açılım projesi dedikleri yıkım projesine ne
diyeceğiz; hangi kaba koyacağız; cahilliğe mi, körlüğe
mi, basiretsizliğe mi, yoksa tüm uyarılara rağmen ihanete varan
inatçılığa mı?
2002de âdeta sıfır terör ile ülke yönetimini devralan AKP,
tam yedi yıl güvenlik güçlerini hareketsiz bırakmış, en
küçük hatalarını bile bahane edip kamuoyunda afişe etmiş,
cezalandırmıştır. Yangın tüm ülkeyi
kaplamışken, bu yangını derhal söndürmek yerine, özgürlük
ve güvenlik terazisi fantezisiyle terörist ve yandaşlarına engin bir
hoşgörü ve anlayış ile yaklaşmış, sonra da
terörün yükselmeye başladığı, canlar almaya
başladığı bir dönemde de açılım projesini devreye
sokmuştur.
AKP, 2002den beri terörle zaten mücadele etmiyordu. 2009da müzakere
etmeyi kabullendiğini, hem de psikolojik üstünlüğü bölgede terör
örgütüne kaptırdığı bir dönemde ilan etmiştir. Bu
tarihten itibaren bölücü terör örgütü ve yandaşları çıtayı
daha yükseklere taşımış, örgütün yıllardır silahla
kabul ettirmeye çalıştığı talepleri
siyasallaşmış, kitlesel derinlik kazanmıştır.
Sayın Hükûmet, Sayın İçişleri Bakanı,
yanlış yapıyorsunuz. dediğimizde Bugüne kadar
yapılanlar yanlıştı, biz doğruları
yapıyoruz. gibi, aklıselimi, devletin birikim ve tecrübelerini yok
sayan bir cehaletle karşılık verilmiştir. Bu ülkeyi
ayrıştırırsınız, kardeşi kardeşe
düşürürsünüz. dediğimizde Terör ve kanla besleniyorsunuz. gibi bir
hakarete maruz kalmışızdır. Belki tüm bunları da
sineye çekebilirdik ama keşke milletimizi böyle acı bir terör tablosu
ve ümitsizlik ile karşı karşıya bırakmamış
olsaydınız.
Bilanço gerçekten çok ağırdır kıymetli
arkadaşlarım. Açılımdan itibaren geçen iki buçuk
yılın kayıplarına baktığımızda sadece şehit olan güvenlik görevlisi
sayısı 275tir.
Sayın Bakan, sizler Irakın kuzey bölgesinde MİT
Müsteşarınızla Başbakanın özel temsilcisi
sıfatıyla Norveçte teröristlerle müzakere yaparken Peşmerge
liderini devlet başkanı gibi karşılayıp, bebek
katiline Sayın diye hitap ederken eşkıya her geçen gün mevzi
kazanmaya devam etmiştir. Terörizmle müzakere meselenin çözümüne bir
katkı sağlamaz çünkü bölücü terör örgütünün nihai hedefi bellidir.
diyen Milliyetçi Hareket Partisinin tüm
uyarılarına rağmen Hükûmet, PKK ve KCKnın lider
kadrolarının Biz PKKyı terör olarak görmüyoruz. diyen
Peşmerge reisi Barzaninin yakasına yapışıp hesap
sormak yerine operasyonları engellemiş ya da dostlar
alışverişte görsün misali hep ağırdan
almıştır. Norveçteki masa arkadaşınız terörist
Sabri Okun yönettiği uyuşturucu paraları, örgütün
finansmanına giden sınır ticaret gelirleri, hatta devletin
merkez bütçesinden verdiği belediye paraları ülkemize kan,
gözyaşı ve ölüm olarak geri dönmüştür.
Sayın Başbakan, KCK akşamdan sabaha ortaya
çıkmış değildir; orada duruyor ve her gün devletin
bütünlüğüne ve milletin birliğine meydan okuyor ve sizler de bunu
biliyor ve görüyordunuz. 25 Mayıs 2007de Kongra-Gel tarafından
onaylanıp yürürlüğe konulan KCK sözleşmesinin amacının
demokratik özerkliği inşa etmek olduğunu, dört ülkedeki dört
parçayı kapsayan bir Pan-Kürdizm hareketi olduğunu; 11inci
maddesinde, liderinin bebek katili Öcalan olduğunu ve son kararların
kendisi tarafından verildiğini; 5inci maddesinde, Anayasamız
dışında bir KCK vatandaşlığı
tanımı getirdiğini, bölgede yaşayan herkese dayatma
yaptığını, ilkelerini benimsemeyenleri de kurduğu halk
mahkemesinde yargıladığını; 31 ila 33üncü
maddelerinde de meşru savunma adı altında ayaklanma
talimatları verdiğini bilmeyeniniz var mı?
Bunları bile bile maalesef yıllarca KCKnın
varlığına ve faaliyetlerine seyirci kaldınız, hazmettire
hazmettire toplumu da buna hazırladınız. Bunu ben söylemiyorum,
PKK ile pazarlık yapsın diye Norveçe gönderdiğiniz ve
görüşme ortaya çıktığında da Hakanı yedirmem.
diye sahip çıktığınız MİT
Müsteşarınız söylüyor. Bu görüşmenin tutanakları utanç
vesikaları olarak İnternette durmaktadır. Bölgede âdeta paralel
devletin kurulması girişimlerini görmemezlikten geldiniz. Şimdi,
çıkıp da Paralel devlet kurdurmayız, bu milliyetçilik ise milliyetçiyiz.
demenin günah çıkarmaktan başka ne kıymeti var?
Aklınız başınıza yeni mi geldi? Senelerce sizleri bu
hususlarda uyaran Milliyetçi Hareket Partisine Faşist, ırkçı
demenin pişmanlığı mı yoksa yeni bir göz boyama
mıdır yaptığınız?
Sayın açılımcı bakanlar, sizler müzakere
masasında PKKnın şehir yapılanması olan KCKnın
liderlerinden eli kanlı Sabri Oklar, Zübeyir Aydarlarla geyik yaparken
PKK kırsala yerleşmiş, mağaralar kazmış,
lojistiğini tamamlamıştır. Sabah şerifleriniz
hayır olsun!
Gazze, Gazze diye ortada dolaşan Sayın Erdoğan, senin
ülkende bir yılda Gazzede verilmeyen şehit on günde veriliyor,
görmez misin? Araplarda bahar nutukları atan Sayın Başbakan,
milletin hazan mevsimi yaşıyor, gencecik fidanlar dalından kopan
yapraklar gibi toprağa düşüyor, bilmez misin? Bu ülkeyi böyle mi
teslim aldınız? Mübarek bildiğimiz, uğruna şehit
olduğumuz değerler aleyhine söylenmedik ne kaldı? Sizin
yönetiminizde yıllara göre verilen şehit sayısı nedir,
gözlerinizi açıp bir bakın hele.
2001 yılında sıfır şehit, 2002
yılında sadece 6, terör sıfırlanmış, teröristler
inlerinden çıkamaz olmuş. Sonra
Sonra AKP gelmiş iktidara, hem
terör olayları hem de şehitlerimizin sayısı giderek
artmış. 2003te 21 şehit, 2004te 73 şehit, 2005te 92,
2006da 121, 2007de 118, 2008de 150, 2009da 135, 2010da 141 şehit,
2011 yılında bu rakam şimdiden 2ye katlanmış. Bir de
insanımızı ağlatan, şehitlerimizin kemiklerini
sızlatan Habur görüntüleri var ki hem Beşir Atalay hem de bu utanç
üzerine koltuğa oturan halefi İdris Naim Şahin bunun
ezikliğini hayatları boyunca taşıyacaklar ve maalesef,
Habur rezaletinin içişleri bakanları olarak tarihte
anılacaklardır.
Terörist kıyafetleriyle sınır kapısından
ellerini kollarını sallayarak ülkeye giriş yapıyorlar,
devletin üst düzey yetkililerince karşılanıyorlar, âdeta,
ellerindeki şehitlerimizin kanını gözümüzün içine
sokarcasına parmaklarını uzatıp Teslim olmadık, barış
için geldik diyorlar. Hâkim, savcı teröristlerin ayağına
gönderiliyor, rahatsız olurlar diye, mahkeme hâline dönüştürülen
okulun duvarındaki Atatürk resmî ve Türk bayrağı indiriliyor.
Sizleri serbest bırakacağız, sakın yanlış bir
ifade vermeyin deniliyor terörle mücadele eden komutanların hapse
atıldığı ve aylarca gün yüzü gösterilmediği bir
dönemde. Kim bilir kaç kişinin katili, azmettiricisi bu teröristler,
kahraman edasıyla, bir gün bile tutuklanmadan serbest kalıyorlar.
Şehit anası bu tabloyu görünce, hele hele bir de evladının
teröristle aynı kefeye konulduğuna şahit olunca
gözyaşlarını içine akıtıyor, haklarını
devletine helal etmiyor. Teröristler il il dolaşıp zafer naraları
atarken, ülkesi ve milleti için evlatlarını kaybetmiş aileler
kahroluyorlar.
Habur rezaletinin sayın bakanları, işte
Açılım dediğiniz yıkım projesinin
yarattığı travmanın özeti budur. Bu tahribat kadar acı
olan bir şey daha vardır ki, İçişleri Bakanlığı
olarak açılım koordinatörlüğü görevinin kabul edilmiş
olmasıdır. Daha önce de defalarca söyledik, siz İçişleri
Bakanlığı olarak bu meselede tarafsınız. Binlerce
şehit ve gazi askeriniz, polisiniz var. Şehitlerin kanı yerde
kalmayacak diye şehit ailelerine, aziz milletimize namus sözünüz var.
Sizden başka bakan bulamadılar mı açılımı
anlatmak için kapı kapı dolaştıracak? Siz Ankarada böyle
yaparken, sahada askeriniz, polisiniz teröristle nasıl mücadele edecek?
Arkasında devletin olduğuna, devletinin olduğuna nasıl
inanacak? Aziz evlatlarını, eşlerini, babalarını
kaybetmiş insanlarımızla helalleştiniz mi de terörle
mücadeleden vazgeçiyor, müzakere yapıyorsunuz? Bu, terör
karşısında yenilgiyi kabullenmek, Türk devletine diz çöktürmek
değil de nedir?
Değerli milletvekilleri, maalesef İçişleri Bakanı
yıkım koordinatörü olarak bu çöküşü ve terör
karşısında geri çekilmeyi tescillemek üzere özellikle
seçilmiştir ve bir de istismar türküsü tutturulmuştur Analar
ağlamasın. diye; sanki aksini isteyen varmış gibi, sanki
ülkemizi savunmak zorunda bırakılmamışız gibi.
Kaldı ki söz konusu vatan olunca hepimiz bu vatana adanmış
kınalı kuzular değil miyiz? Çanakkalede dedelerimiz sizin gibi
düşünselerdi bugün vatanımızda günde beş vakit
ezanımız okunur, semalarda özgürce al bayrağımız
dalgalanabilir miydi? Sayın Atalay nasıl bulunmaz bir Bursa
kumaşı imiş ki tüm başarısızlıklarına
rağmen Bakanlıktan Başbakan
Yardımcılığına terfi ettirilmiş ama
koordinatörlük görevi yine kendisine verilmiştir. Herhâlde dünyada
ülkesini terörizm karşısında bu kadar acze düşüren bir
İçişleri Bakanının Başbakan
Yardımcılığına terfi ettirildiği yegâne ülkeyiz.
Başka bir ülkede bu rezaletler, bu acizlikler yaşansa idi muhtemelen
sadece bakanlıktan olmaz, sessiz sedasız köşesine çekilmeyi de
bir erdem kabul ederdi. Hâlâ daha milletin gözünün içine baka baka
yıkım koordinatörlüğü görevine devam ediyor ya, pes
doğrusu!
Değerli milletvekilleri, Sayın Atalay Bakanlığı
bıraktı yerine Sayın Şahin geldi. Kamuoyu bekledi ki Atalay
zamanında yaşanan kan kaybı telafi edilecek, eski mülki idare
amiri olarak güvenlik meselelerine de yabancı değil ancak kısa
zaman içerisinde Sayın Bakanın da kafasının bir hayli
karışık olduğu anlaşılıyor. Bakanın ne
dediği belli değil, bir sürü laf kalabalığı ama ortada
bir şey yok. Hatırlarsanız geçmişte böyle siyasetçi tipleri
vardı, bir saat konuşup da ne dediği belli olmayan. Bu karakter
yeniden hortluyor Sayın Bakanın şahsında, şaka gibi.
Diyarbakır Silvanda PKK 13 askerimizi şehit etmiş, sonra
da yangın çıkarmış, bu yangının nasıl
çıktığıyla alakalı bir soru soruluyor kendisine,
açıklama bekleniyor. Şu sözlere bakın Allah aşkına:
Yangın çıkmıştır, yangının sebepleri
şu anda çıkmış olan yangını geriye getirecek
değildir. Yanan ağaçlar, orada kaybolan canları geri getirecek
değildir.
Bir başka yerde yine bir değerlendirme yapıyor Sayın
Bakan: Vurmak için yola çıkanlara dur demek yerine başka bir
şey geliştirmek gerekiyor. Ne demek yani? Vurmak için yola
çıkanlara dur demeyelim mi? Memleketine kurşun sıkanlara çiçek
mi atalım? Daha ne kadar sineye çekelim Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) İşte onu epeyce anlamışsın!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Dedik ya, kafası bir hayli
karışık! Şehide ceset diyor, can
kayıplarımızı ciddi zayiat-ciddi olmayan zayiat diye
ayırıyor. Memleket evlatları ana kuzularına henüz
acıları çok tazeyken 3 adet, 6 tane kayıp gibi
yakışıksız tanımlamalar yapıyor. Sayın
Bakanı şehide kelle, bebek katiline sayın diyen,
ağabeyine bakıp sahibinin sesi diye geçiştirmek mümkün ancak
bu Bakanlık diğer bakanlıklardan farklı, yüzlerce
yıllık devlet geleneğinin temsilcilerinden.
Yakışmıyor Sayın Bakan.
Terör saldırısında gazeteciler soruyor hedefin tam olarak
neresi olduğunu. Yine kerameti kendinden menkul bir söz sarf ediyor, çık
işin içinden çıkabilirsen! Hedefi tabii eylemi yapan bilir. Gidip
onlara sorun. mu diyor, Biz bilmiyoruz. mu diyor, felsefik bir imada mı
bulunuyor, anlaşılır gibi değil. Hele bir cümle var ki,
benim diyen stand upçılara taş çıkartacak cinsten: Hedef
gözetmeden yapılan bir hedeftir. Meclisten tezkere almış Hükûmet.
28 can bir anda kaybedince tutuşuyor. Bir şeyler yapmış
görünmek için silahlı kuvvetlerimize sınır ötesi operasyon
talimatı verilecek. Basın öncesinden soruyor, bilmece gibi bir cevap
veriyor Sayın Bakan: Kara harekâtı her an yapılabilir.
Yapılmayabilir de. Görevlilerimiz hep hareket hâlinde. Şimdi bu
cümlenin analizini bir yapalım değerli milletvekilleri. Yüzde yüz
eminim, Sayın Bakan operasyonun ne zaman yapılacağından
habersiz. Hatta operasyonun yapılıp
yapılmayacağını da bilmiyor. Ama asayişten sorumlu bir
bakan olarak bir şeyler söylemesi lazım ya, o da onu yapıyor.
Değerli milletvekilleri, bu ciddiyetten uzak cümleler
Başbakanı bile çileden çıkarıyor, Mısırdan
Tunusa geçerken uçakta Sayın Bakanın sürçülisan ettiğini ifade
ediyor. Konu basında İçişleri Bakanına fırça! diye
geçiyor. Sayın Şahin suspus oluyor, çekiliyor köşesine.
İfrat ve tefrit meselesi.
Bu sefer de Van Erciş depreminde AKPli
belediyenin ruhsat yolsuzluklarının konuşulduğu,
yapılan yardımların yağmalandığı,
asayişsizliğin depremin acılarını bir kat daha
artırdığı bir dönemde İçişleri Bakanı
ortalarda yok. Sayın Başbakan Daha fazla konuşma. demiş
muhtemelen ama hiç durur mu, deprem mahallinde kaybedilenler için mevlut
okunuyor, dönüyor Diyanet İşleri Başkanına, âdeta oradakilerle
dalga geçer gibi Biz de mi buraya bir çadır kursak acaba? diyor. Oradaki
deprem çadırını tatil çadırına mı benzetiyor diye
düşünürken yanıldığımız ortaya çıkıyor
meğer ki saraylara benzetiyormuş Sayın Bakan.
Bingöldeki canlı bomba ile Hakkârideki katır pususunu da
şöyle yorumluyor: Katırın suçu ne? Bingöldeki
kadının suçu ne? O katırın hesabını nasıl
verecekler? Katır hakkını helal etmeye hazır Sayın
Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Katır adına mı konuşuyorsun?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Siz yeter ki dinimizin eşrefi
mahlukat dediği canlara, şehitlere sahip çıkın.
Bu stand-up gösterisi artık yeter Sayın Bakan. Göreve
geldiğiniz andan itibaren kırdığınız potlar
tahammül sınırını aştı. Ya görevinizi bir devlet
adamı ciddiyetiyle yapın ya da komedi dükkânınızı
gidin başka yerde açın. (MHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, vatandaşın günlük hayatında
karşılaştığı büyük
sıkıntıların en önemli müsebbibi İçişleri
Bakanlığının iyi yönetilememesi, denetim ve gözetim
yetkilerinin layıkıyla kullanılmamasıdır. Bu ülkede
maalesef can ve mal güvenliği kalmamış, hürriyet alanları
daralmış, Kendimi özgür hissetmiyorum. diyen insanların
sayısı artmış, özel hayatın gizliliği
kalkmıştır. Yazarlar, çizerler, muhalif olan herkes
susturulmuştur. İnsanlar rahat ve huzurlu değildir. Bir sabah
erkenden evinden alınıp bir daha aylarca sevdikleriyle
görüşememek gibi bir korkuyu yüreklerinde hissetmektedirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Evlerindeki, ceplerindeki telefon âdeta
düşmanları hâline gelmiştir.
Söylenecek çok şey var kıymetli arkadaşlar. Sayın
İçişleri Bakanına seslenmek istiyorum: Eğer birazcık
Allahtan korkunuz, mahkemei kübrada hesap sorulma kaygınız varsa,
özellikle belediyelerle ilgili yaptığınız
adaletsizliklerden vazgeçin. Zulümle abad olunmadığının örneklerini
tarihimize ve yüce dinimizin emirlerine bakarak anlarsınız.
Sayın
Şahinin, yaşanılan sıkıntılar için çare
üretemediğini, birçok yanlış uygulamanın sorumlusu
olduğunu biliyoruz. Tüm bu tespitleri yapmak görevimiz. Bunu yaparken
devletimizin terörle mücadelesinde de zafiyetler yaratılmaması gibi
bir kaygıyı da yüreğimizde taşıyoruz. Bu hassasiyetle
Hükûmeti ve İçişleri Bakanlığını, ülke ve millet
bekası için göreve davet ediyoruz.
Terör
örgütüne ve KCKya yönelik operasyonların hız kesmeden netice
alıncaya kadar devam etmesini ve bu yangının bir an önce
söndürülmesini bekliyoruz. Her türlü desteği vermeye de hazırız.
Değerli
milletvekilleri, gensorudaki iddiaların, teröre yönelik
operasyonların başlatıldığı bir dönemde gündeme
taşınmasının
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Devamla) Vatanımızın menfaatlerini siyasi
kaygılardan her zaman önde tuttuğumuzu göstermek için de bu gensoruya
ret oyu vereceğimizi bir kez daha tekrarlıyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili
Oğuz Kağan Köksal.
Buyurunuz
Sayın Köksal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Barış ve
Demokrasi Partisinin, İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim
Şahin hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi
üzerine AK PARTİ Grubu adına görüşlerimi sunmak üzere huzurlarınızdayım.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Van ilimizde meydana gelen depremde hayatlarını kaybeden
kardeşlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına da bir kez daha
başsağlığı dilemek istiyorum. Ayrıca, tüm
şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi de minnet ve şükranla anarak
sözlerimi sürdürmek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye demokratikleşme yolunda
AK PARTİ hükûmetleri döneminde ciddi mesafeler katetmiştir. Bu
dönemde terörle mücadele, hukuk kuralları içerisinde bütüncül bir
yaklaşımla ve çok boyutlu olarak sürdürülmektedir. Bugün bu yüce Meclis
çatısı altında suçlama siyasetinden kurtulup milletin
sorunlarına birlikte el atmamız, Türkiyenin
büyümesine ve güçlenmesine katkı koymamız gerekirken adli ve güvenlik
birimlerimizin terörle mücadelede, tamamen hukuki bir çerçevede yürüttükleri
çalışmalara yönelik eleştirileri konuşuyoruz. Esasen, parti
sözcülerinin yaptığı konuşmalara
baktığımızda özellikle gensoru veren partimizin grup
sözcüsü gensoru gerekçesiyle ilgili hiçbir açıklama yapmadan, tamamen
gensoru gerekçesi farklı, buradaki konuşmaları başka
boyutlarda olmak suretiyle sanki bu gensoruyu iş olsun diye verilmiş
bir gensoru gibi gösterme çalışması içerisinde olduğunu da
görüyoruz.
Gensorunun özünü teşkil eden KCK yapılanmasına
karşı adli ve güvenlik birimlerimizce gerçekleştirilen yasal
operasyonların Anayasa ve hukuka aykırı
yapıldığı şeklindeki iddiaların asılsız
ve gerçek dışı olduğunu belirlemek için öncelikle KCK
adlı terör örgütünün yapısını, faaliyetlerini ve
amaçlarını irdelememiz gerekiyor.
Sayın milletvekilleri, malumunuz üzere PKK terör örgütü zaman zaman
değişik isimler altında eylem ve işlemlerini
sürdürmektedir. Bir bakıyorsunuz ismini değiştiriyor KADEK
oluyor, bir bakıyorsunuz PKK/ KONGRA-GEL oluyor, bir bakıyorsunuz TAK
oluyor yani PKK isim değiştirmek suretiyle eylemlerini sürdürme
gayreti içerisinde oluyor. İşte, KCK da PKK terör örgütünün yeni bir
adı şeklinde karşımıza çıkıyor ve KCK
ülkemizi terör yolu ile bölmeyi amaçlayan, PKK terör örgütünü de içine alan
illegal bir çatı örgütüdür.
Esasen, KCK örgütü tarafından belirlenen yönetim şemasına
baktığımızda, örgüt başının Abdullah Öcalan
olduğunu ve Kandilden yönetildiği çeşitli haber
ajanslarında bile artık çok açık olarak yer almış durumdadır.
Bugün KCK örgütünün fiilî elebaşısı da Kandilden Murat
Karayılandır. İşte, bunlar bir araya geldiği zaman
KCK örgütüne bir demokratik örgüt veya bir sivil toplum örgütü adını
takmak suretiyle bu KCK örgütünün bölücü amacını gizlemeye
çalışmanın da hiçbir faydası olmadığı
artık açıktır ve vatandaşlarımız, kamuoyumuz bu
KCK örgütünün ne olduğunu, ne demek olduğunu ve ne yapmak
istediğini çok iyi bilmektedir.
KCK örgütü kendisini sözde anayasa niteliğindeki sözleşmeyle
tanımlıyor, diyor ki: KCK sadece Türkiyeyi değil, İran,
Irak ve Suriyeyi de içine alan konfederal bir devlet modeli oluşturma
iddiasındadır. KCK sözleşmesinde ayrı bir bayrak,
ayrı bir yurttaşlık, ayrı bir yasama organı, ayrı
bir yargı sistemi gibi Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını hiçe
sayan bir yapılanma içine girmeye
çalışıldığı görülmektedir.
Teröristlerce kaleme alınan ve sözleşmeden
anlaşıldığı üzere KCK aracılığıyla
devlet içinde ayrı bir devlet oluşturmaya
çalışılmaktadır ve KCK kentlerde faaliyet gösteren bir
terör örgütü olarak gençlerin terör örgütüne katılmaya
zorlanmasından, PKK yanlısı sokak eylemlerinden, araba
yakmalardan, halktan zorla vergi adı altında haraç toplamaktan,
terörü finanse etmek gibi, uyuşturucu, silah ve insan
kaçakçılığı gibi her türlü kanun dışı
eylemde bulunmaktadır.
Bölgeye yatırım yapılmasını engellemek için,
gerek kamu gerekse özel sektörün iş makinelerini tahrip etmekten, bölge
halkının ticari faaliyetlerini engellemek için zorla kepenk
kapattırmaktan, halk üzerinde fiziksel ve psikolojik baskı kurmaktan,
Artık silahlarla bir yere varılmaz. diyen seçilmiş belediye
başkanları üzerinde dahi baskı kurmaktan, örgüte eleman
sağlayan, onları eğiterek eli kanlı terörist hâline
dönüştürmeyi amaçlayan, sözde siyaset akademisi faaliyetlerini
yürütmekten, öz savunma birlikleri kurarak halkı zorla güvenlik güçleriyle
karşı karşıya getirmekten ve daha nice eylemlerden
sorumludur. Bu eylemlerin hepsi illegaldir ve terörizmin bir
parçasıdır.
Bu kapsamda, KCKnın talimatları sonrasında büyük
şehirlerimizde molotofkokteyli, patlayıcı madde, ses
bombası atma, araç ve orman yakma eylemleri ile
vatandaşlarımızın hayatını kaybettiği
saldırılar gerçekleşmiştir. Ayrıca, güvenlik
güçlerimize, kamu görevlilerine ve sivil vatandaşlarımıza
karşı yapılan eylemlerin KCK tarafından
planlandığı ve talimatlandırıldığı
bilinmektedir.
Sayın milletvekilleri, tüm bu hususlar göz önüne
alındığında son dönemde yapılan operasyonlarda
hakkında yasal işlem yapılan şahısların hukuka
aykırı ve keyfî bir şekilde tutuklandığı
iddialarının gerçeği yansıtmadığı da
açıktır. Evrensel hukuk mantığı gereğince bir
insanlık suçu olan terörü öven, teröre, silahlı kadrolarına
fikir, örgütlenme ve ideolojik destek sunanların yasaklanması ve bu
yasağa uymayanlar hakkında yaptırımlarla
karşılaşması da doğaldır ve bir kanuni
zarurettir.
Demokrasinin hak ve nimetlerinden faydalanarak örgütsel terörü tüm
ülkeye yayma ve devlet içinde devlet oluşturmayı dünya üzerinde kabul
eden hiçbir ülke yoktur. Dolayısıyla KCK bünyesindeki
şahıslar tüm bu faaliyetleri yürütürken bizim güvenlik güçleri ve
devlet olarak bunları yapmalarına izin vereceğimizi zannedenler
de büyük bir hata içerisindedir. Buna asla müsaade edilemez. Bu çerçevede,
devlet ciddiyetine yakışır bir şekilde, tüm
vatandaşlarımızın haklarını korumak ve suç
işlemesini önlemek amacıyla gerekli adli işlemler yapılmıştır.
Unvanı ve titri ne olursa olsun ülkenin bölünmez bütünlüğüne
karşı suç işleyenlerin yasalar karşısında gerekli
cezaları görmeleri de kaçınılmazdır. Gensoru önergesinde
iddia edildiği gibi, yerel yöneticiler siyasi gerekçelerle değil, az
önce saydığım suçlara iştirak ettikleri gerekçesiyle göz
altına alınmışlardır.
SIRRI SAKIK (Muş) Siz savcı mısınız, hâkim
misiniz?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Bu bağlamda KCK
operasyonuna karşı olmak, bir anlamda terörün sosyal ve siyasal
örgütlenme ve gelişimini savunmak anlamına gelmektedir.
Sayın milletvekilleri, bunların yanında tutuklu
rakamları kasıtlı olarak çarpıtılmakta ve sayılar
abartılarak verilmektedir. Binlerce tutuklu bulunduğu iddiaları
da gerçek dışıdır. Doğru sayılar hakkında
yetkili makamlarca zaman zaman gerekli açıklamalar
yapılmıştır.
KCK operasyonlarında sadece terör örgütüne yönlendirilen ve biraz
önce belirttiğimiz suçlara karışanlar göz altına
alınmıştır. Böylece, örgütün şehirleri terörize etme,
vatandaşlarımız arasında etnik çatışma çıkartma
arayışları ve demokratik özerklik çalışmalarına
da büyük bir darbe vurulmuştur.
Sayın milletvekilleri, öte yandan gensoruda iddia edildiği
gibi, Barış ve Demokrasi Partisinin, KCK ve PKK ile organik bağ
içerisinde olduğunu göstermek gibi bir çabamız da yoktur. Esasen,
biz, demokrasinin temel unsuru olan siyasi partilerimizin hiçbir legal, illegal
oluşumla birlikte hareket edeceğini düşünmek dahi istemeyiz.
Barış ve Demokrasi Partisinin de bundan rahatsız olmasından
memnun oluruz ancak Barış ve Demokrasi Partililerinin de terörist
cenazelerinde boy göstermekten, PKK ve KCKyı meşru gösterme
çalışmalarından vazgeçmesinde yarar olduğunu da burada
ifade etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, operasyonlarda ve kitlesel gösterilerde
güvenlik güçlerince hukuka ve insan onuruna aykırı
davranışlarda bulunduğu iddiaları da asla gerçeği
yansıtmamaktadır.
Devletin öncelikli görevlerinden birisi, Anayasa ve yasalarla güvence
altına alınan temel hak ve özgürlükleri bireylerin huzur, güven
içinde kullanmalarına imkân tanıyacak ortamları oluşturmak,
hepimizin malumudur. Bu görevi yerine getirirken bir yandan suç
işlenmesini önleyici tedbirlere ağırlık verilmekte, öte
yandan güvenlik güçlerimizin nitelik ve niceliğini artırıcı
tedbirler alınarak hayata geçirilmektedir. Bu amaçla, özellikle toplumsal
olaylarda görevli polisin eğitimine büyük önem verilmiş olup bugün de
aynı hassasiyet devam etmektedir. Geçmiş yıllarda toplumsal
olaylarda meydana gelen olumsuz görüntüler, AK PARTİ Hükûmetimiz
zamanında mümkün olduğunca ortadan
kaldırılmıştır.
Güvenlik güçlerimiz, sadece hukuka aykırı davranan
şahısları, kanun çerçevesinde ve yetkili mercilerin emri
doğrultusunda yakalamakta, toplumsal olaylarda örgüt ve
yandaşlarının her türlü tahrik ve provokasyonuna rağmen
gayet soğukkanlı ve duyarlı davranmaktadır. Güvenlik
güçlerimizin yargıya müdahale, hâkim ve savcıları etkileme gibi
bir iddiası da tamamen abesle iştigaldir ve adli
makamlarımıza bir hakaret niteliğindedir.
Güvenlik güçlerimiz, sadece kanunların kendisine verdiği yetkiler
çerçevesinde görevini yapmaktadır. Elbette güvenlik güçlerine
saldıran, kamu ve özel binaları, iş yerlerine, hatta çocuk
kreşlerine pervasızca molotof atan, öğretmenevlerini,
bankaları, içindeki insanlarla birlikte yakmaya çalışan gruplara
kanunların verdiği yetki çerçevesinde müdahale etmek de devletin en
öncelikli görevidir. Devlet olarak vatandaşımızın can ve
mal güvenliğine yönelik bu saldırılara izin mi verseydik? Böyle
bir şey mi bekleniyordu? Asla buna imkân vermeyiz ve eğer böyle bir
şey olursa demokrasi, hukuk ve insan hakları o zaman hiçe
sayılmış olur.
Sayın
milletvekilleri, gensoruda Sayın Bakanımızın kendisine
sürekli sorulan, merak edilen ve kamuoyunun aydınlatılmasına
yönelik açıklamaları yargıyı etkileme çabaları
olarak yorumlanmaktadır. Açıklamalar hâkimlerin ilgilileri
tutuklaması sonrasında resmî ağızdan kamuoyunun
bilgilendirilmesi ve vatandaşımızın doğru bilgilere
ulaşması amacıyla yapılmıştır. Sayın
Bakanımızın KCK dava iddianamesinde geçen konular ve basın
organlarında çıkan haberlere dayanarak yaptığı
konuşmalar yargıyı etkileme değil, kamuoyunu
aydınlatma amacını taşımaktadır.
Sonuç olarak
tüm bu bilgilerden, yapılanmanın niteliği ve amacı daha iyi
anlaşılmaktadır. KCK bizatihi PKK terör örgütünü içine alan
illegal bir çatı örgütüdür. Bu doğrultuda şehir merkezlerinde
isyan havası oluşturma, konfederal bir devlet sistemi kurma, örgüt
adına para toplama, kırsal alana destek sağlama gibi görevleri
yüklenen KCK bünyesindeki oluşumlara yönelik operasyonlar terörle
mücadelede de büyük önem arz etmektedir.
Gözaltıların
keyfî olduğu, orantısız güç kullanıldığı ve
hukuka aykırı hareket edildiği iddiaları kesinlikle
gerçeği yansıtmamaktadır. Yakalanan şahıslar, hakkındaki
kuvvetli suç şüphesine istinaden adli makamların emirleri doğrultusunda
gözaltına alınmıştır. Bu nedenle umarım bundan
sonraki süreçte herkes bu konuda daha duyarlı olup yapacakları
açıklamaları anlattığım bu bilgiler doğrultusunda
dile getirirler.
Demokratik
ülkelerde hiç kimsenin fikir ve düşünce özgürlüğü engellenemez.
Ancak, Türkiye Cumhuriyeti devleti kanunlarını hiçe sayan, ülke
bütünlüğünü bozacak, devlete alternatif bir yapı
oluşturmayı amaçlayan, asker, polis, kadın, çocuk,
yaşlı demeden birçok saldırıyı yönlendiren, ülkemizin
yıllardır uğraştığı PKK terör örgütüyle
birlikte hareket eden yapı ve şahısların faaliyetleri de
hiçbir zaman savunulmamalıdır. KCK ve bünyesindeki
oluşumların yaptığı faaliyetler bunlardır. Bu
kişi ve yapıları savunmak, terörü ve suçu savunmaktır.
Artık herkes bir olup, terörü meşru göstermeye çalışan bu
anlayışa prim vermemelidir. Kimse terörle, şiddetle bir yere
varılamayacağının farkına varmalıdır.
Biz AK
PARTİ olarak, terör örgütünün büyük rahatsızlık duyarak
engellemeye çalıştığı millî birlik ve kardeşlik
projemizden taviz vermeyerek, ne kadar engellemeye
çalışılırsa çalışılsın inadına
özgürlük ve inadına demokrasi demeye devam edeceğiz.
İçişleri
Bakanı Sayın İdris Naim Şahinin basın
toplantılarıyla ilgili eleştirilere gelince: PKK terör örgütünün
masum vatandaşlarımıza ve güvenlik güçlerimize karşı
yaptığı hunharca eylemleri konuşmak ve lanetlemek yerine,
Sayın Bakanın ifadelerinden mana çıkartmaya
çalışmayı olayın vahametini kamuoyundan saklama
çabaları olarak görmekteyiz.
Van
depreminde merkezî idare ve yerel yönetimlerin ortak
çalışmalarının engellenmesi iddiasının da tutar
tarafı yoktur. Valimiz ve Kaymakamlığımızın
başkanlığında afet koordinasyonları
sağlanmış, bu koordinasyon sağlanırken bir taraftan
merkezî idare birimleri, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarıyla
iş birliği içerisinde olunulmuştur.
SIRRI
SAKIK (Muş) Doğru söylemiyorsunuz, hiç de böyle bir politika yok.
OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Ayrıca, Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın
Başkanlığında Vanda yapılan toplantıya yerel
yöneticiler de davet edilmiş ve katılım da
sağlanmıştır. Bölgedeki birimlerin
çalışmalarını kontrol eden sayın bakanlar her
fırsatta yerel yöneticilerle bir araya gelmiştir. Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız bizzat deprem
bölgesine giderek, vatandaşlarımızın dertlerini dinlemiş
ve çalışmalarla yakından ilgilenmişlerdir.
Milletçe
büyük bir dayanışma örneği verilen Van depremini siyasi polemik
konusu yapmak bu ülkeye yapılan en büyük haksızlıktır.
Ülkemizin her tarafında yaşayan vatandaşlarımız, her
türlü provokasyona rağmen, arama, kurtarma ve yardım faaliyetlerinde
âdeta birbirleriyle yarışa girmişlerdir. Amaç ve gayretimiz en
kısa sürede yaraların sarılmasıdır. Bu konuda yeni
tedbirler alınarak uygulamaya konulmaktadır.
Elbette ki
yerel yönetimlerin görevleri arasında, afet ve buna benzer olaylarda
vatandaşının hizmetine koşmak da vardır. Bu görevini
yerine getirirken herhangi bir talimat da beklemek gerekmez. Nitekim Van
Belediyesinin depremden iki gün sonra PKKlı teröristler için yas ilan ederken,
belediye araçlarını terörist cenazesine tahsis ederken depremden
zarar gören vatandaşlarımıza yardım için talimat beklemesi
de oldukça manidardır. Kimse mazeret üretmesin. Milletçe büyük bir üzüntü
duyduğumuz deprem yaralarının en kısa sürede
sarılması için gerekli her türlü tedbirin
alınacağını ifade etmek isterim. Cenabı Allahtan
milletimize böyle bir acı bir daha göstermemesini niyaz ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, buraya kadar söylediklerimde gensoru önergesinin içerisindeki
hemen hemen bütün sorunları, konuları açmış
bulunmaktayız. Bir taraftan KCKnın ne tip bir örgüt olduğunu,
devlet yapısı içerisinde yeni bir devlet kurmayı
amaçladığını, diğer taraftan Van depremindeki
çalışmalarda tamamen büyük bir gayretle ve şu ana kadar
Türkiyede bu depreme en seri şekilde müdahale edilen bir
çalışma yapıldığını hep birlikte
anlattık. Esasen, başta da söylediğim gibi, muhalefet
partisinin, özellikle önergeyi veren partinin sözcüleri de önerge içerisindeki
konulardan ziyade başka konuları gündeme
taşımışlardır ve diğer partilerimizin grup
başkanlarının veya grup sözcülerinin yaptığı
konuşmalardan da anlıyoruz ki aslında bu önerge tamamen, belki
birazcık da İçişleri Bakanımızın
şahsına özel bir gensoru anlamı taşımakta ve
çeşitli donelerle de desteklenmemiştir. İşte bu noktadan
baktığımızda şunu görüyoruz ki AK PARTİ olarak
biz bu ülkenin harcıyız ve bu ülkeyi sağlam tutma gayreti ve
azmi içerisindeyiz.
Sonuç
olarak şunu ifade etmek istiyorum, yüce Meclisin kutsal çatısı
altında da şunu ifade etmek istiyorum: Düşmanlarımız
asla heveslenmesin, dostlarımız ve
vatandaşlarımızın da şüphesi olmasın, AK
PARTİ olarak şehit kanlarıyla
sulanmış ülkemizi kimseye parçalatmayız. Ay
yıldızlı, şanlı bayrağımızı
gönderden asla indirtmeyiz. Minarelerimizden ezan sesini dindirtmeyiz.
Yüzyıllarca birlikte yaşamış, kader birliği
yapmış, acıyı ve mutluluğu paylaşmış,
et ve tırnak gibi iç içe olmuş aziz milletimizi böldürtmeyiz. Türkiye
Cumhuriyeti devletini sonsuza kadar huzur, güven ve refah içerisinde
yaşatmak azim ve kararlılığınızdayız.
Bu duygu ve düşüncelerle Barış ve Demokrasi Partisinin,
İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin
hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınması hususunda AK
PARTİ Grubu olarak ret oyu vereceğimizi bildirir, yüce Meclisi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Köksal.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
Sayın Hatip partimize yönelik olarak Siyaset Akademisini sözde Siyaset
Akademisi, illegal örgütlerle organik bağ ve gensoruyla ilgili üç
ayrı noktada eleştiri sınırlarını aşan
suçlayıcı ve sataşma niteliği taşıyıcı
bir tarzda hitap etti. Bu konuda söz istiyoruz sataşmadan dolayı.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Kaplan.
Yeni sataşmalara mahal vermeyiniz lütfen.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
14.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Kırıkkale Milletvekili Oğuz
Kağan Köksalın, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Tabii, Sayın
Başkanım.
Arkadaşlar, eğer kolektif suçlama cihetine gidersek, 8 bin
kişiyi gözaltına alıp, 4 bin kişiyi tutuklayıp, on
binlerce sayfa iddianame hazırlayıp, bunun içinde bir şiddet
eylemi yoksa, bir müşteki yoksa, bir mağduru yoksa bu dosyaların
oturup düşüneceksiniz. Bakın, demokratik siyasetin
kanallarını tıkarsanız dağın
kanallarını açarsınız, çok açık söylüyorum.
İHSAN ŞENER (Ordu) Tehdit mi ediyorsun?
HASİP KAPLAN (Devamla) Suçlamayı
yaptığınız zaman vicdan, izan, hukuk ve evrensel hukuk
ölçütlerine dikkat edeceksiniz. Kolektif bir suçlama mantığıyla
KCK aynı, PKK aynı, BDP aynı, kadın örgütü aynı,
gençlik örgütü aynı, profesörü aynı. derseniz, Orta Çağ
zihniyetinin sorumluluk anlayışını getirirseniz, özel
güvenlik mahkemelerinde özel savcılarınızı atarsanız,
özel mahkemelerinize özel hâkimleri atarsanız, özel polislerinize
soruşturma yaparsanız, Orta Çağın engizisyon mahkemelerinin
serüveninde, kendinizi, girdabında bulur, boğulursunuz. Bizim parti tüzüğümüzde
Siyaset Akademisi var. Sizin parti tüzüğünüzde yok mu? Sizin siyaset
akademiniz yok mu? CHPnin yok mu? MHPnin siyaset okulu yok mu?
Tüzüğümüzde olan bir okulda ders veriyorlar, açık. Ben, kendim
İzmir Siyaset Akademisinde basın önünde çıkıp demokrasi
dersi verdim. Sözde Siyaset Akademisi diyen sözde siyasetçiler var karşımızda.
Siz, akademilere bu sözde klişe lafından, bir kere,
çıkın.
Belediyeye gelince: Yerel yönetimlerimiz konusunda konuşurken
abdestli konuşun, çok açık söylüyorum, Van söz konusu olunca. Van söz
konusu olunca, o valinizi alın, götürün, gidin. Halk onun oyunu verdi.
Bakın, siz hâlâ bizim seçilmişlerle uğraşıyorsunuz,
sandıkla uğraşıyorsunuz. Bizim bütün seçilmiş yöneticilerimizi,
siyasetçilerimizi almak, sandıktan çıkan milletin iradesine
saygısızlık. Hani milletin egemenliği vardı? Hani
siyasette iradeye saygı vardı? Siz hâlâ 12 Eylül, Kenan Evrenin
sıkıyönetim savcılarının zihniyetiyle gelip burada
Benim eski bir emniyet müdürü siyasetçim fezleke okuyor, fezleke!
Sıkıyönetim fezlekelerinin zamanı geçti, 21inci yüzyılda
yaşıyoruz bakın. 21inci yüzyılın hukuku,
eşitliği, insanlığı, onuru var. İnsanlık
onuru işkenceyi yener, bu zulmü yener. Bu konuda konuşurken dikkatli
olacaksınız. Bu konuda konuşurken vicdanlı
olacaksınız, sataşmalarınızda da buna göre
konuşacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Resmî söylem de hiçbir şey getirmez,
onu söyleyeyim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
X.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler
(Devam)
1.- Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın; bazı soruşturma ve operasyonlarda kolluk güçlerine
hukuka aykırı uygulamalar yaptırdığı,
yargıya müdahale ettiği, açıklamalarında
kullandığı bazı ifadelerle devlet adamı ciddiyetinden
uzaklaştığı ve yetkilerini hukuka aykırı olarak
kullandığı iddialarıyla İçişleri Bakanı
İdris Naim Şahin hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/2) (Devam)
BAŞKAN İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin.
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; Barış ve Demokrasi Partisinin hakkımda
vermiş olduğu gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmamasını görüşmek üzere yaptığımız
bu toplantıda huzurlarınızdayım.
Süre yirmi dakika, onu biliyorum ama konu gerçekten uzun fakat
anlaşılır bir şekilde anlatmaya
çalışacağım.
Öncelikle, Barış ve Demokrasi Partisinin söyledikleri
kendileri açısından çok doğrudur çünkü onların ne
söylediklerini tersten okursak doğruyu bulma gibi bir formülümüz ve
şansımız var (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) ancak Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi
sözcülerinin aynı ize düşerek, aynı izden giderek
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bir şey değil, ret oyu
veriyoruz, bir şey değil.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) İşte anlaşılamayan da
orası ya, anlaşılamayan da orası ya.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Çok ekmek yemeniz lazım
anlamanız için.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Dinleseniz daha iyi olmaz mı?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla)
aynı izden giderek burada bir söylem ve
sunuş yapmalarını da ben yüce millete havale ediyorum.
Yalnız, şunun bilinmesini istiyorum, İçişleri
Bakanlığı olarak, İçişleri Bakanı olarak, Hükûmet
olarak bu ülkede yürütülen terörle mücadele çalışmalarından AK
PARTİ tabanı, AK PARTİ seçmeni olduğu kadar Cumhuriyet Halk
Partili ve Milliyetçi Hareket Partili seçmen de çok memnundur, sizin
söylemlerinizle aynı söylemde, aynı düşüncede değildir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ben halkın içinden,
arka sokaklardan geliyorum.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Alakası yok.
SIRRI SAKIK (Muş) Sokağa çıksan AKPli seçmen bile
senden rahatsız.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Barış ve Demokrasi Partisine oy
verenlerin de önemli bir kısmı bundan son derece memnundur,
rahattır, huzur içerisindedir, kepenkler açılmaktadır,
sokaklarda hür gezilmektedir artık, gece evler birileri tarafından
vahşice, cinayet niyetiyle çalınmamaktadır,
çalınamamaktadır. Gençler, çocuklar artık dağa
kandırılarak ya da korkutularak götürülememektedir. Onlar da
memnundurlar. Millet memnundur yapılanlardan, millet memnundur terörle
mücadeleden.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Demagojiyi bırak!
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Hakkımda verilen
gensoruya gelince, ana konu yargıyı etkilemek, güvenlik güçlerine
yetki aşımıyla hukuk dışı işlemler
yaptırmak. Bu doğrudur BDP için çünkü BDPnin hayalinde veya
gerçekleştirme adımlarını attığı,
atılan adımlara ortak olduğu bir yapı var Türkiyede ve
yeryüzünde. O yapıda birilerinin hâkimi etkilemesi mümkündür. O
yapıda birilerinin polislere kanun dışı işlemler
yaptırması mümkündür çünkü o yapıda ne devlet vardır ne
hukuk vardır ne kanun vardır; birilerinin keyfi vardır, keyfîliği
vardır, çağdaş, feodal, 21inci yüzyıl feodal
yapısı vardır. Bu eleştiri kendi akılları,
hayalleri açısından son derece doğrudur.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Çağdaş ve feodal nasıl bir arada oluyor?
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Çağdaş feodali anlat hele bir!
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) O yapıda, o sözde
yapıda
PERVİN BULDAN (Iğdır) Hem
çağdaş hem feodal, birinci gaf.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Çağdaşla feodali bir anlat, nasıl oluyor?
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) O yapıda, o sözde
yapıda bir paralel devlet vardır.
SIRRI SAKIK (Muş) Vallahi
konuştukça batıyorsun, konuştukça batıyorsun.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, o sözde yapıda yargı vardır sözüm ona, halk
mahkemeleri vardır, 20nci yüzyılın çakma komünizmi 21inci yüzyıla
taşınmak istenmektedir, halk mahkemeleri vardır o yapıda.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Çakma cemaatçileri de tanıyoruz. Çakma cemaatçi mi görmedik!
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) O yapıda yürütme
vardır. O yapıda yargı vardır. O yapıda yasama
vardır. O yapının yürütmesinde ideolojik alan merkezi
vardır. O yapının yürütmesinde siyasal alan merkezleri
vardır.
ALTAN TAN (Diyarbakır)
Allahını seversen okumadan söyle, bakalım söyleyebilecek misin!
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) O yapının
yürütmesinde sosyal alan merkezi vardır. O yapının yürütmesinde
ekonomik alan merkezi vardır, vergi kuruluşları vardır,
vergi ajanları vardır, vergi çeteleri vardır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Neyi
anlatıyorsun Bakan, neyi anlatıyorsun?
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) O yapıda öz savunma
alan merkezi vardır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sen
Kandili anlatıyorsun! Seçilmiş belediye başkanını
alıyorsun!
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) O yapıda ilçe meclisi, belde meclisi,
mahalle meclisi, komünler, ocaklar vardır.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Kandili anlatıyorsun!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) O yapıda daha başka kimler vardır
biliyor musunuz? O yapının ana sözleşmesine göre, o yapıda
siyasal partiler vardır.
SIRRI SAKIK (Muş) Sen iddianame okuyorsun! Savcı
mısın, yargıç mısın sen?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) O yapıda siyasal partiler vardır, o
yapıda dernekler vardır.
SIRRI SAKIK (Muş) O yapıda senin gibi zulüm bir Bakan
vardır!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla)
İşte, organik bir yapı içerisinde bir Türkiye derdi, bir
Türkiye belası vardır karşımızda. KCKyla yapılan
mücadele, bu belaya, bu milletin belasına karşı verilen bir
mücadeledir.
PERVİN BULDAN (Iğdır) En büyük bela sizsiniz!
HASİP KAPLAN (Şırnak) En büyük bela sensin!
PERVİN BULDAN (Iğdır) Bu ülkenin başına gelen
en büyük bela sensin!
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sen organik diyorsun, birisi
inorganik diyor.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Evet, organiktir. Hiç de inorganik değildir,
organiktir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, BDP
sıralarından gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Senin ne dediğin belli
değil, orada konuşuyorsun! Bela sensin!
PERVİN BULDAN (Iğdır) Bela sensin! Bela sensin!
SIRRI SAKIK (Muş) Bir belasın sen!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen Bakanı dinleyiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Şimdi ben organik yapıyı sizlere
anlatacağım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sen zulümsün! Zulümsün sen!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Organik değilseniz niye
bağırıyorsunuz? Organik değilseniz niye gensoru
veriyorsunuz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ancak eli kalem tutanlara gücün
yeter senin!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) KCK operasyonları sizi niye rahatsız
ediyor organik değilseniz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Düz ovada siyaset yapanlara gücün
yeter senin!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) İşte, organik. Nasıl organik,
anlatalım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Senin gücün ancak onlara yeter!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Nasıl organik, anlatalım. Nasıl
organik, anlatalım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Göreceksiniz ama bunun sonu çok
ağır olacak! Demokratik siyasete saldıranlar bunun
hesabını verecek! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Tehdit edemezsin! Otur orada, otur! Otur!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyiniz
açıklamayı.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Arkadaşlar, değerli milletvekilleri;
tarih 30-31 Temmuz 2011.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Hem organik diyorsunuz hem
inorganik diyorsunuz. Böyle bir şey var mı?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Konuştukça batıyorsun!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Evet, çok hassasiyet içinde oldukları
Türkçemizde bir hata yapmamak için tırnak içinde okuyorum. Tırnak
içinde hata olursa bana ait değil, alıntı
yaptığım kişiye ait.
Direnişimizi çok daha
kararlı bir şekilde sürdürürüz ve kendimizi savunuruz. Bu bir tehdit
değil, siyasete, değişime ve diyaloğa bir
çağrıdır. Nokta nokta, geçiyorum. Çokça sözü edilen
-neymiş o?- Öcalan, KCK, PKK, DTK bir aradanlığından
bahsetmek, herkesin bildiği bir sırrı ifşa etmekten
başka bir anlama gelmez. Bu doğuştan gelen bir
aradanlığımıza tepkiyle, şiddetle
karşılık vermek sorunu çözmez, aksine derinleştirir.
Gerçeğimiz budur. Tarihsel, toplumsal bir parçada örgütsel
şekillenmemiz böyledir. Öcalan ne kadar BDPnin içindeyse BDP de bir o
kadar DTKnın hatta KCKnın içindedir. Bunun yasalar
karşısında bir meşruiyeti olmayabilir ama Kürt toplumda en
meşru var oluş biçimidir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Osloda da, İmralıda
da siz de o kadar içinde oldunuz!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Nokta, tırnağı kapatıyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Biz ne kadar içindeysek siz de o
kadar içindesiniz!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Aysel Tuğluk, Aysel Tuğluk
HASİP KAPLAN (Şırnak) Biz ne kadar görüştüysek siz
de o kadar görüştünüz!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Organik yapıyı anlatıyorum, organik,
inorganik değil, yapay değil. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Siz organik değil
hormonlusunuz!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Evet, evet, organik yapı, organik yapı.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Hormonlusunuz! GDOlu!
DNAnız yok sizin!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, lütfen
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Bakınız, bakınız, bir
başka organik bağ: Sayın Başbakan terör eylemlerine
karşı herkesin tavır almasını defaatle ifade etti, çağrı
yaptı. (BDP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Cevap versin Sayın Bakan, anlatıyor
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Bakan da üslubuna
Böyle Bakan üslubu nerde var?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk
Partisi, AK PARTİ her zaman terör eylemlerine ve terör yapısına
karşı tavrını ortaya koydu. (BDP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Lütfen
Sayın
milletvekilleri, lütfen Bakanı dinleyin. Lütfen
HASİP KAPLAN (Şırnak) Bakan mı şey mi? Bu
Mecliste sokak ağzıyla konuşuyor.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Ama bir parti var ki bu Mecliste bu devletin yasama
organının bir parçası, unsuru olan bir partimiz o tavrı bir türlü
koyamadı, en sonunda da şu ifadede bulundu: Bize PKK ile
aranıza mesafe koyun, kendinizi PKKdan ayrıştırın.
diyorlar yani aslında bize Türkiyeyi aldatın, kandırın.
diyorlar -gerçekçi söylüyor- bunun tek yolu vardır PKKya sempati
duyanlar bize oy vermesin. deriz, oyumuzun yüzde 90ını kaybederiz,
herkes rahat eder! Bu mudur yani? Tırnağı kapatıyorum.
Tarih 4/10/2011, Selahattin Demirtaş, eş başkanınız.
Evet, evet, şimdi, organik mi, organik bağ var mı yok mu,
bunu milletin ve sayın vekillerimizin
takdirlerine
bırakıyorum.
Şimdi gelelim başka bir
yapıya, bu yapının
HASİP KAPLAN (Şırnak) Bu ülkenin geleceğini
düşünüyorsanız böyle bir bakana nasıl teslim edersiniz bu
ülkeyi? Hiç mi vicdanınız yok? Yazık günah değil mi
Türkiyeye ya!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla)
değerli arkadaşlar, eğitim
ayağı vardır, aydınlanma ayağı vardır ve o
aydınlanma ayağında siyaset akademileri vardır. Biraz önce
söz alan AK PARTİ grup sözcüsüne yönelik olarak, Sayın Kaplan, bu
bağlantıyı nasıl buldunuz, nasıl gösterdiniz
tepkisinde bulunmak üzere açıklama istedi, söz aldı, açıklama
yaptı. Ben, Sayın Köksalın yapmış olduğu
değerlendirmeyi müsaadenizle biraz belgelendireyim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Büşra Hanımla ilgili
ispatla, konuş. Akademi hocası, konuş
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Az bekle, az bekle, az sonra, az sonra
HASİP KAPLAN (Şırnak) Söylediklerini belgele,
belgelemezsen istifa et. İstifa etmezsen müfterisin.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Az sonra
Siyaset Akademisi
HASİP KAPLAN (Şırnak) Çık konuş
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkan, bu kesintileri lütfen not
alalım.
BAŞKAN Buyurun, buyurun, devam edin.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Devam ediyorum.
BAŞKAN Devam edin Sayın Şahin, devam edin.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Siyaset Akademisi, bizzat teröristbaşının
talimatları çerçevesinde siyaset akademileri adı altında
örgütsel eğitim merkezlerinin kurulması olarak
gerçekleşmiştir. Talimatlar çerçevesinde kurulan Siyaset Akademisi,
KCK yapılanması, ideolojik
alan bilim aydınlatma komitesine bağlı ve örgüte ideolojik
anlamda yetişmiş kadroları hazırlamaya çalışan
bir yapıdır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Partiler kurulduğunda parti
tüzüğü İçişleri Bakanlığına verilmiyor mu? Allahtan
kork, tüzükte var bunlar!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Siyaset akademilerinde verilen dersler,
kırsalda PKKya verilen derslerin tekrarı ve devamı
niteliğindedir. Bu derslerle KCK kadrolarına üst düzey yönetici
yetiştirilmektedir. KCK sözleşmesinin siz çok iyi bilirsiniz-
14üncü maddesinde bu mesele düzenlenmiştir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Siz çok iyi biliyorsunuz, vallahi
siz her şeyi biliyorsunuz maşallah!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Teröristbaşına göre Siyaset Akademisi, 25
Ekim 2009 tarihli ifadesiyle, Kürtler için yıllardır akademilerin
açılması gerektiğini söylüyorum, onu bile yapmıyorlar
doğru dürüst. DTPnin binlerce, on binlerce kadro yetiştirmesi
lazım. Neden yapmıyorlar? Çünkü teorik kavrama düzeyleri buna
yetmiyor. Başarılı olmak istiyorlarsa on binlerce insan, kadro
yetiştirebilmelidir. Zaten BDPnin
8 Temmuz 2011
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Emre Uslunun talimatlarından da
biraz bahset!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) 8 Temmuz 2011, Zaten BDPnin son seçimlerdeki
Dersimle Urfadaki en son hâli ortada
HASİP KAPLAN (Şırnak) Vallahi bu kafayla çok
gidersiniz, maşallah!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla)
bunun için, daha önce de demiştim,
demokratik siyaset akademileri bu nedenle çok önemlidir, çok güçlendirilmeleri
gerekiyor. Bu akademilerde onlarca profesyonel insan yetiştirilebilir ve
her tarafta çalışabilirler. Bu yöndeki çalışmalara hemen
başlanabilir, seferberlik ruhuyla bu çalışmalar
gerçekleştirilebilir.
Bir başka örgüt üst yöneticisi: Bağımsız Kürdistan
devrimci halk savaşıyla kurulabilir. Siyaset akademilerinde
yetiştirilen gerillalar bu savaşta etkin bir şekilde yer alacak.
ve devam ediyor bu tür emirler, bu tür değerlendirmeler. Emir büyük yerden
tabii, emir büyük yerden olunca da, tüzükte de var olan siyaset akademileri
hayata geçiyor. Geçebilir ama evlere şenlik, evlere şenlik.
SIRRI SAKIK (Muş) Bu ülkeye şenlik, böyle bir bakana
sahibiz!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Bu siyaset akademileri, kadro yetiştirme yeri
olarak faaliyete geçiyor ve ben şimdi soruyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Belediye başkanımı
aldınız, bir günde görevden aldınız onu anlat. Belediye
başkanını Şırnakın anlat. Bülent Arınça
sor. Bütün seçilmişleri aldınız onu anlat. Hangi delille
aldınız? Doğruları konuş, vicdanlı konuş,
doğru konuş, Allaha inanarak konuş!
BAŞKAN Sayın Kaplan
Sayın Kaplan, müsaade edin de
dinleyelim.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Parti çatısı altında kurulan siyaset
akademileri BDPnin bir çalışması mıdır yoksa örgütün
verdiği talimatla, teröristbaşının verdiği talimatla
kurulan birer fesat yuvası mıdır? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Hadi oradan!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Bilimi, akademi adını, eğitim
yuvasını ve eğitim hakkını kimse bu ülkeyi bölme
eğitiminin yeri olarak kullanamaz, kullandıramaz.
Orada neler okutuluyor, hangi dersler var, gelin bakalım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ne okutulması! Büşra
Hocayla ilgili söylediklerini anlat! Ben o dersleri verdim,
televizyonların önünde verdim.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Evet, sen verdin, sen de onun içindesin ki verdin,
tabii ki verdin yani. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Verdin, verdin, verdin; doğru, doğru.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Öyle illegal değil,
açık açık verdim.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Aferin sana, arada bir doğru söylüyorsunuz.
BAŞKAN Karşılıklı konuşmayınız
Sayın Kaplan. Karşılıklı konuşmayınız
Sayın Şahin.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) PKK kamplarındaki müfredat; PKK tarihi,
Kürdistan tarihi, aynısı Siyaset Akademisinde. Abdullah
Öcalanın yaşamı, savunması, çözümlemeleri, feodal toplum
yapısı; Siyaset Akademisinde Abdullah Öcalanın görüşme
notları. Uygarlık tarihi aynı, dinler tarihi, kadın
tarihçesi, disiplin, metropollerde demokratik halk serhildanlarını
geliştirme eğitimi yani ayaklanma demek istiyorsun değil mi?
Yani Türkçesini söylemek istiyorsun. Evet, yayın organları üzerine
yorumlar.
Evet, değerli arkadaşlar
HASİP KAPLAN (Şırnak) Kandille
karıştırıyorsun. Yani elma ile armudu
karıştırıyorsun, insan ile eşeği
karıştırıyorsun
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, tek
taraflı konuşma var Bakana.
BAŞKAN Sayın Kaplan
Sayın Kaplan
HALUK İPEK (Ankara) Bakanı uyarıyorsunuz, orayı
uyarmıyorsunuz.
BAŞKAN Herkesi uyarıyorum.
HALUK İPEK (Ankara) Olur mu, bir tek Bakanı
uyarıyorsunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Saygıdeğer milletvekilleri, bu derslerde
yapılanlar, anlatılanlar nedir? Açıktan PKK propagandası
yapılmaktadır, dinler tarihi dersinde teröristbaşı Abdullah
Öcalan -çok özür diliyorum- peygamber olarak gösterilmektedir. (BDP
sıralarından gürültüler)
SIRRI SAKIK (Muş) Yalan söylüyorsun!
PERVİN BULDAN (Iğdır) Yalan söylüyorsun!
HASİP KAPLAN (Şırnak) Yalan! Yalan!
BAŞKAN Lütfen
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) O zaman doğru söylüyorum. Sizin yalan
dediğiniz benim doğrumdur.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Bu kadar yalan olmaz! Senin
dinin, imanın yok!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Bunlar ne diyorsa doğrusu odur
arkadaşlar, bunu bilin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, BDP sıralarından gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan,
lütfen müdahale edin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sakin olunuz lütfen.
Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Dahası
var, İslam dininin
HASİP KAPLAN (Şırnak) Yalan söylüyorsun! Sen
yalancının tekisin!
BAŞKAN Lütfen dinleyiniz Sayın Kaplan.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) -
uydurma bir din olduğu söylenmekte
HASİP KAPLAN (Şırnak) Belgeyle konuş! Çıkar
belgeleri! Ayıp ya! Çıkarmazsan yalancısın!
BAŞKAN Lütfen dinleyiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) -
Kürtlerin bir dini olması gerekiyorsa bunun
ancak Zerdüştlük olabileceği anlatılmakta masum beyinlere
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Türkiye'nin felaketi bu ya! Yalan
üstüne yalan konuşuyorsun! Bakan mıdır nedir?
BAŞKAN Lütfen dinleyiniz, konuşma bittikten sonra
Lütfen
dinleyiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) -
zavallı, kandırılmış
fakir halk çocuklarına. İslam dinine ve Türkiye devletine hakaret
edilmekte ve bağımsız bir Kürdistan devleti kurulması
yolunda projeler, hayaller anlatılmakta, halkın ayaklanması
yöntemleri aktarılmakta, dahası var, ekranlara da yansıdı,
ben de oradan izledim, Aman bu notları sakın almayın,
yakalandığınızda, üstleriniz arandığında
kanunlara göre suç olan notları yanınızda bulundurmayın.
taktikleri verilmekte bu Siyaset Akademisinde ve değerli arkadaşlar,
böyle bir siyaset akademisinde ders verenler, derse gidenler, devlet
tarafından takip sonucu suçlu görülenler veya suç delillerine rastlananlar
gözlem altına alınıp sorgulandığında da feryatlar
basılmakta. Ondan sonra da bana soru: Bir profesör tutuklanır
mı? Bir kadın tutuklanır mı? Ben cevap veriyorum; MHP, CHP
siz de dinleyin. Ben diyorum ki, kadın olduğu için
tutuklanmıyor, profesör olduğu için tutuklanmıyor, 15-20 bin
tane profesör var, bir tanesi tutuklanabilir; kaymakam tutuklanabilir,
öğretmen tutuklanabilir. Gene diyorum şimdi, var mı
itirazınız, var mı itirazımız?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Siz öyle demediniz. Siz dediniz
ki: Böyle böyle dersler veriliyor. Çık onu anlat! Çok konuşmakla
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Dersimiz siyaset, konumuz ayaklanma
eğitimini yapıyorsa birisi, yapmaya devam ediyorsa, Büşra
Ersanlı Profesör Hanımefendinin 80 öncesi gençlik
yıllarına bir yolculuk yapmanızı tavsiye ederim
değerli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) O yüzden mi Anayasayı
Büşra Hanımla görüşüyordunuz! Üç gün önce Anayasa Komisyonunda
görüşüyordunuz. Yalan söylüyorsun!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Hangi suçtan, hangi komünizan faaliyetten mahkûm
olduğunu, cezaevinde yattığını,
akrabalarının kim olduğunu, eniştesinin
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Üç gün önce Büşra Hanım
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla)
bu ülkede bir başka faaliyetten tutuklu
olduğunu, bir başka sevdanın yolcusu olduğunu
araştırırsanız görürsünüz. İsim vermek istemiyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Bekir Bozdağa sor Büşra
Hanımı. Üç gün önce o görüştü.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu yapı
Türkiyede gerçekten önemli ve ciddi bir yapıdır.
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) Gereğini yap!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Gereğini yaptığım için
buradayım, gereğini yaptığım için buradayım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Gereğini
yaptığım için buradayım. Onun için soru soruluyor. (CHP
sıralarından gürültüler) Otur yerine lütfen! Gereğini
yaptığım için buradayım.
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun)
İnandığın şeyleri söylemiyorsun!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) Evet, burada bir yapı var. Bu yapı güneydoğu
insanının, sözüm ona, benim Kürt kardeşlerim üzerinden götürülen
bir kandırmaca, bir zorba yapıdır, bir zulüm
yapısıdır. Bir esaret zinciri vardır, bir zorbalık
zinciri vardır güneydoğu insanının üzerinde. Otuz
yıldır vardır. Daha önce bu bölgede feodal bir yapı
vardı; ağalar vardı, şeyhler vardı. Onların
yerini, onların rolünü bir başka feodal yapı kaptı,
komünizan bir feodal yapı kaptı.
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa)
Tarikatlar var tarikatlar!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Sözüm ona, halkı savunma adına
yaptı, bir sistem kurdu. O sistemin değişik ayakları var,
ekonomik ayağı da var. Kaçakçılıktan insan ticaretine,
uyuşturucudan silah ticaretine kadar her şey var orada. Bir pembe dünya
var orada. İki zincir var orada, iki halka var. Bir esaret zinciri, bir de
saadet zinciri var orada.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Deniz Feneri de var!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Birileri saadet içerisinde, birileri mutluluk
içerisinde birilerinin kanını akıtıyor birbirine
karşı. Fakir insanlar, yoksul insanlar ya kandırılıyor
ya da ikna ediliyor, zorlanıyor.
SIRRI SAKIK (Muş) Cümle kuramıyorsun, cümle! Zavallı
adamsın!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Ve neticede devam eden bir süreç var. Oyunu bozmak
istiyoruz ve bozuldu oyun. Halk anladı, halk anladı artık oyunun
ne olduğunu ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla)
Muştaki Sezer
Arslanın babası Mehmet Arslan Türk Bayrağını dikti
artık Yetti gayrı. dedi, Yeter gayrı. dedi, Düşün
yakamızdan. dedi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Zehirli yılanlar. dedi, Keneler. dedi, Gidin
artık. dedi.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Vatan, millet, Sakarya. diyerek
kurtulamazsınız!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla)
(x) dedi, Türkçe dedi, Kürtçe dedi, hâlâ
anlamıyor musunuz? Hâlâ anlamıyor musunuz? Ne zaman
anlayacaksınız? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) Keşke sen de biraz anlasan!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Deniz otobüsünün kandırılmış,
zavallı, beyni yıkanmış teröristi on iki saat mücadeleden
sonra, on iki saatlik ikna turundan sonra
PERVİN BULDAN (Iğdır) Anlayacak mantık yok ama sende!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla)
o ikna turundan sonra etkisiz hâle getirilerek 24 tane
insanın canı kurtarıldı. İstanbul gece uyumadı,
Türkiye dikkat kesildi, sadece Türkiye değil dünya.
Amaç neydi? Eline tutuşturulmuş kâğıtlar, beynine
zehirlenmiş birtakım fitne fesat fikirler
İşte,
İmralı kutsaması yapılmış, peygamber denen
kişiye inanmasın mı çocukcağız, neydi o, Sezer
Özür
dilerim, Mensur
Mensur Güzel
Mensur Güzel, kerametlere
inandırılmış...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Muş) Ayıptır! Ayıptır!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) O da bir
şey yapayım demiş ibadet aşkıyla, aldı gitti
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Şahin.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Sayın
Başkan, toparlıyorum, lütfen
BAŞKAN Sayın Şahin
Sayın Şahin, bir dakika
ek sürenizi de verdim size. Herkese aynı şekilde davranıyorum, onun
için, teşekkür ediyoruz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Sayın
Başkan, seksen dakikaya karşı yirmi dakika, on
dakikasını da yine çaldılar.
Yalan söylüyorlar, yalan! Ne derlerse yalan!
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın Şahin
Sayın Şahin
Sayın Şahin
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla)
yalanın yalanı, hayatları yalan, dünyaları yalan
BAŞKAN - Sayın Şahin, lütfen
Bütün yirmi dakikanız
doldu, ek sürenizi de verdim, lütfen
Teşekkür ediyoruz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, yirmi
dakika daha verin!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla)
kendileri yalan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şahin, teşekkür ediyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Biz zalimin kökünü
kazırız. Zalimin zulmü varsa mazlumun Allahı var!
BAŞKAN Sayın Şahin, teşekkür ediyoruz.
MUHARREM İNCE (Yalova) İdare amirleri nerede?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, BDP sıralarından gürültüler)
SIRRI
SAKIK (Muş) Bu ayıp da size yeter! Dışarıda on
binlerce
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaplan.
Bir
dakika
Sakin olur musunuz.
HASİP
KAPLAN (Şırnak)
burada konuşmasında, grubumuza,
partimize
BAŞKAN
Sakin olunuz lütfen.
SIRRI
SAKIK (Muş) Yalan söyleyecek! Kürtler sizin kadar dinine
bağlıdır.
BAŞKAN
Sayın Sakık, lütfen
HASİP
KAPLAN (Şırnak) ...sataşmalarda bulundu, özellikle
BAŞKAN
Bir dakika
Dinliyorum
SIRRI
SAKIK (Muş) Yani bir halkı dinsizlikle itham edecek
BAŞKAN
Sayın Sakık, lütfen yerinize oturun.
(BDP
milletvekillerinin komisyon sırasına yürümeleri)
SIRRI
SAKIK (Muş) Sensin dinsiz! Dinsiz olan sensin! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler, Otur yerine! sesleri)
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
Yerlerinize oturun lütfen
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) - Biz hepimiz Müslümanız.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz.
(Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, BDP sıralarının önüne geldi)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Kaplan
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Geç yerine! Benim bölgeme gelme! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen
Sayın milletvekilleri
(AK
PARTİ ve BDP milletvekillerinin komisyon sırası önünde
toplanmaları, gürültüler)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Geç yerine otur! Geç yerine! Geç yerine!
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) Sayın Başkan, sizin basiretsizliğiniz,
beceriksizliğiniz
BAŞKAN
On dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma
Saati: 21.29
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul)
------ 0 ------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 18inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
(11/2) esas numaralı Gensoru Önergesinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Hükûmet yerinde.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkanım,
Sayın Bakan konuşmasında grubumuzu eleştirmesi tabii ki
doğal ama eleştiri
BAŞKAN Biraz yüksek sesle konuşursanız,
duyamıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sakin olun
lütfen.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Bakan konuşmasında
eleştiri sınırlarının dışına
çıkarak partimizi organik suçlama, diğer çağdaş ve feodal
bir yapı içinde olma, akademileriyle ilgili de açıklamalar yaparken
konuşmaları içinde illegal faaliyetlerinin belgeleri üzerinden
konuşma yapıp, din eğitimine getirip partimize 3 milyon oy veren
yurttaşımızı da itham edecek şekilde dinsizler
kelimesini kullanmıştır. Çok ciddi bir sataşmadır. Bu
konuda
(AK PARTİ sıralarından Öyle demedi. sesleri)
BAŞKAN Buyurunuz.
Lütfen yeni sataşmalara mahal vermeyiniz, çok rica edeceğim.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
15.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, İçişleri Bakanı İdris
Naim Şahinin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; insan, hem çağdaş hem feodal olabilir
mi aynı anda? Sayın Bakana göre partimiz Barış ve Demokrasi
Partisi hem çağdaş hem feodal bir partidir.
Sayın Bakandan bir önceki grup adına konuşan eski Emniyet
Genel Müdürü Sayın Köksal BDP organik bir bağ içinde değildir.
derken kendisi, Sayın Bakan bizi organik bağ içinde gösterip,
yargının yerine geçip hüküm veriyor burada.
Bakın, 90dan beri partilerimiz kapatıldı. HEP
kapatıldı, DEP kapatıldı, ÖZDEP, HADEP, DEHAP
Hiçbirinde
organik bağ tespit edilemediği gibi Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin hepsinde de mahkûm edildi Türkiye.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Kapatılmaya Hayır. dediniz.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bakın, akademiler konusunda yine
Sayın Bakan bütün gerçekleri tarif ederek yasal demokratik bir parti
okulunda din eğitimine getirip partimizi, bize oy veren 3 milyon
insanımızı, hepsini dinsizlikle itham edecek bir suçlamada
bulundu. Bunun İç Tüzükteki yeri 67ye göre, kaba ve yaralayıcı
sözler nedeniyle
Müeyyidesi, disiplin cezası 160a göre, 3üncü madde, Kaba
ve yaralayıcı sözler sarf etmek ve hareketler yapmak kınama
cezasını gerektiriyor. Sayın Başkan, sizi 160/3 konusunda
göreve davet ediyorum, bir.
Diğer bir noktaya gelince arkadaşlar, Türkiyede değil,
Birleşmiş Milletlerde terörün 196 tanımı var. Bu
Parlamentonun 8 milletvekili hâlâ terör isnadıyla tutukludur.
Haklarında kesin bir hüküm yok. CHPden de var, MHPden de var, bizden de
var. Sizden de tutuklu olup yargılanan, sıkı yönetimlerde hüküm
giyen milletvekillerini tanıyorum. Sizin içinizde de var böyleleri. Ama
196 tanımı olan terör tanımının en genişi
Türkiyede olduğu için terör suçlarında en fazla Türkiye birinci
derecede yer alıyor.
Şimdi, onun üzerinden hareketle herkesi terörist ilan edip bu bahane
altında herkese saldırma cüretini bir bakanın göstermesi kabul
edilemez. Dinsiz demesi, bu özür kabul edilemez. Meclise hakarettir,
partimize hakarettir, seçmenimize hakarettir. Bu konuda, saldırı
olayını yaşadı bu Parlamento. Uslu, burada bir muhalefet
partisi milletvekiline saldırdı. Şimdi bir bakan bunu kullanıyor
ve bakan bunu kullanırken grup başkan vekilleriniz ve partilileriniz
grubumun önüne gelerek âdeta tehdit ediyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan. Konu
anlaşılmıştır. Teşekkür ediyoruz.
HASİP KAPLAN (Devamla) Şimdi, bakın, sizin
tehditleriniz ve saldırgan olan tutum içinde olmayan
arkadaşlarınızı da tanıyoruz, biliyoruz ama şunu
bilesiniz ki kimse boyun eğmez. Bizden boyun eğecek bir tek
Allahın kulunu bulamazsınız.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) Adalete davet ediyorum Sayın
Başkan. 160/3e göre gereğini talep ediyorum. Ya Sayın Bakan
özür diler ya 160a göre gereğinin yapılmasını.
Oyunuz çoktur. Dinsizliği de aklarsınız artık.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Şandır, buyurunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan partimizi ilzam eden
bazı hitaplarda bulundu. Yanlış anlamalar olmasın diye
açıklık getirmek istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın
Hatip burada konuşurken az önceki o
BAŞKAN Kim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hasip Kaplan burada konuşurken
az önceki durumda gruplarına hakaret ettiğimi ifade etti.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Size ifade etmedim. Her
şeyden nem alan, havada bulut desem
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İzin verirseniz o konuyu
açıklamak istiyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Geliyorsun buraya kadar
saldırıyorsun. Şuraya kadar gelip bağıran sensin yani.
BAŞKAN Bir dakika
Sırayla.
Sayın Şandıra önce söz vermiştim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Şandır,
müsaade ederseniz, önce ben bir dakika meramımı dile getireyim.
BAŞKAN Ne? Pardon
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bakın, efendim, bana şu
anda da söylüyor. Grubumuzun önüne geçip saldırıya geçiyorsunuz.
diyor.
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş.
16.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Sayın İçişleri Bakanı burada, bu kürsüde
KCK ile ilgili gerçekleri gündeme getirirken Barış ve Demokrasi
Partisi sırasından bazı arkadaşlar, dinlememek,
kayıtların düzgün tutulmasını engellemek adına,
doğruların millete paylaşmasını önlemek için elinden
gelen gayreti gösterdiler. Hatta Sayın Başkanın zaman zaman
uyarmasına rağmen hiç seslerini kesmediler. Sayın Bakan yerine
oturduktan sonra arka sıralardan milletvekili arkadaşlar Sayın
Bakanın üzerine doğru giderken ben Grup Başkan Vekili
arkadaşımıza dedim ki: Bak, biraz sonra sen cevap vereceksin.
Eğer Sayın Bakanın konunun dışında doğru
olmayan bir mesele olacaksa cevap vereceksin. dedim. Sen benim grubumun
tarafına gelemezsin, niye buraya geliyorsun? diye bana
bağırdı.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Stenografların
yakınında oturuyoruz. Hiç böyle bir söz söylemedim. Hiç kusura bakma!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ben de dedim ki: Sen bana
bağıramazsın! Bura dağ değil. Bunu söyledim, ben
başka bir şey söylemedim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Stenografların
yanındayız. Tutanakları getiririm, utanırsın sonra.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Şimdi, burada, ben sükûneti
sağlamak için, arka sıralardan gelip Sayın Bakana doğru
hareket eden milletvekili arkadaşları, grup başkan vekillerini
göreve davet etmek için gittiğimde bana gözleri dönmüş bir vaziyette
bağırdı.
HASİP KAPLAN (Şırnak) İtelemeyi yapan senin
kadın Grup Başkan Vekilin.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sizin grubunuz grubumuza geldi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ben sizi tehdit etmeye diye
gelmedim ama
HASİP KAPLAN (Şırnak) Senin Grup Başkan Vekilin
kadın vekilleri iteledi burada. Utanma yok mu!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
siz ne olduğunun
farkında değilsiniz. Arkadaki arkadaşlarınız,
arkadaki
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Bahçekapılı,
bayan milletvekilimizi iteledi burada.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ayşe Nur Hanım iki defa
itti kadın vekili. Yazıklar olsun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Daha hâlâ konuşuyor ya! Sen
istediğini söylüyorsun, ağzımızı açmıyoruz, daha
hâlâ konuşuyorsunuz. (BDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Karşılıklı konuşmayınız
lütfen.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Kadın şiddeti eksikti,
kadın şiddeti, onu da gördük biz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bırakın ben
konuşayım, ne söylüyorsanız söyleyin.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Kadın şiddetini gördük.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ben söyleyeyim, ne söyleyecekseniz
söyleyin. (BDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sebahat Hanımı iteledi
burada.
BAŞKAN Sayın Elitaş, siz devam edin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Allah aşkına siz hiçbir
şeyi
HASİP KAPLAN (Şırnak) AKPde kadın şiddetini
gördük.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın, demokrasi diyorsunuz,
burada 326 kişilik grup her türlü hakaretinize
HASİP KAPLAN (Şırnak) Kadın şiddetini gördük.
Özür dilemesi lazım Ayşe Nurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
her türlü yanlış
şeylerinize, bu memleketin birliği ve beraberliğinin temeline
dinamit koyacak her türlü söyleminizi sabırla dinliyor ama şurada ben
doğruları anlatıyorum, hâlâ dinlemiyorsun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ayşe Nur da çıkıp
özür dileyecek.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Hâlâ dinlemiyorsun bak.
Sabırla dinliyoruz. 326 kişilik grup senin bütün yasa
dışı konuşmalarına, bütün tahriklerine, tahriplerine
rağmen sabırla dinliyor. Ben sana cevap vermek için buraya
kalktım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Yasa dışı
konuşmama mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sen daha hâlâ benim
konuştuklarımı güme götürmek için uğraş veriyorsun.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sen terazi misin, yasaya mı vuruyorsun benim
konuşmamı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin değerli mensupları bu millete hizmet etmekle görevlidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçilen her üyesi 74 milyon insanın
birlik, beraberlik, kardeşliği için gayret göstermelidir. Kandilden
emir alarak değil, KCK yapılandırmasının
talimatları doğrultusunda değil. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu millete verdiği sözü, bu
milletin birliği ve beraberliği için yapacağı tüm
gayretleri yerine getirmelidir.
Sayın
Bakanın konuşmalarını dinleselerdi
Bu partiye oy veren
değerli kardeşlerimizi, hemşehrilerimizi kesinlikle kasıt
altına almak değildir.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Niye televizyonları kapatıyorsunuz?
Kapatın. diyen mi oldu size?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ama örgütün yöneticileri maalesef
İmralıdaki caniyi peygamber ilan etmiştir, onu beyan
etmiştir.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Evet, aynen öyle.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) KCK ile ilgili konu da
Bu gizli bir dinleme
değil. Aysel Tuğlukun bir programda açık ve net söylediği
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Yine isim vererek sataşmaya
Uyarın
Sayın Başkan! Uyarın yani Sayın Ayşe Nur
Bahçekapılı
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş. Konunun dışına
çıktınız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Şandır, sizi dinliyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Efendim, Sayın Bakan partimizi ilzam edecek
şekilde beyanlarda bulundu.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) Sayın Başkan
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan
17.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahinin, partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün gerçekten Türkiye Büyük Millet Meclisinin misyonuna, ruhuna
yakışmaz görüşmeler yapıyoruz. Ben inanıyorum ki bu
salonda bulunan hiçbir milletvekili bugünkü görüşmelerin geleceğinden
emin değildir, mutlu ve memnun değildir.
Bugün
Sayın Bakan sözlerine başlarken bir talihsiz beyanıyla
başladı. Gerekçelerine katılmadığımızı
ve ret oyu vereceğimizi bir gün önceden ifade ettiğimiz bu gensoru
dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisini Barış ve Demokrasi
Partisinin izine düşmekle suçladı. Bu haksız bir beyandır.
Sayın Bakan bu sizin hakkınız da değil, özellikle
Milliyetçi Hareket Partisini böyle bir şeyle suçlamak haddiniz de
değil.
Değerli
milletvekilleri, bir sonuç itibarıyla -bir sonuç olarak söylüyorum- bugün
gelinen noktada bölücü terörün saldırıları daha fazla
artmamış mıdır? Dokuz yıldır bu ülkeyi siz
yönetmiyor musunuz? Siyasi bölücülük dünden daha fazla, artık, Sayın
Başbakanın tabiriyle devlet içinde devlet yapılanması
cüreti gösterecek boyutlara ulaşmamıştır? Bu kimin eseri?
Dokuz yıldır bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz, devletin tüm gücü
elinizde. Hiç geçmişi konuşmadan söylüyorum. Şimdi, rüzgâr eken
fırtına biçer. Siz demediniz mi, Sayın Başbakan demedi mi,
Silahları bırakın, ovaya gelin, masaya gelin, siyaset
yapın. demediniz mi? İşte siyaset yapıyorlar.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Karıştırma, Mehmet Ağar
söyledi.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) İşte siyaset yapıyorlar. KCK
yapılanması bölücü terörün siyaset yapılanması değil
mi?
Değerli
arkadaşlar, rüzgâr eken fırtına biçer. Bugün ülkeyi
getirdiğiniz nokta size şikâyetlenme hakkı vermez. Bugün ülkeyi
getirdiğiniz nokta, ülkeye hem saldırılıyor, kan
akıtılıyor hem de devlet içinde devlet yapılanmasına
cesaret edecek boyutlara ulaştı. Bu sizin eseriniz. Sayın İktidar,
bu sizin eseriniz.
Dolayısıyla,
şimdi, böyle gerekçesine katılmadığımız
Sayın
Bakan Ret kararınızı da anlamadım. diyor. Gerçekten siz
Milliyetçi Hareket Partisini ne inceliyorsunuz ne takip ediyorsunuz ne de
anlama imkânınız var. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu
ülkenin birliğini parçalayacak, bu ülkenin kimliğini sorgulayan
sürece ta başından bu yana itiraz edip sizin dikkatinizi çekmiyor
muyuz? Ama bugün gelinen noktada sizler kalkıp KCK operasyonları
dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisinin tavrını Barış
ve Demokrasi Partisiyle
özdeşleştirmeye kalkarsanız bunu Milliyetçi Haraket
Partisine hakaret kabul ederiz ve size iade ederiz.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Günaydın
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) Sayın Bakan konuşmasında Cumhuriyet Halk
Partisini BDPyle birlikte davranmakla suçlamıştır. Bu bir
ithamdır. Buna yönelik açıklamamızı yapmak istiyorum.
SIRRI
SAKIK (Muş) Ya, bizimle davranmayın, oy da vermeyin, ne
yaparsanız yapın!
BAŞKAN
Sizi de dinleyeyim.
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) Söylediklerimizi başka bir anlama gelecek şekilde
söyledi.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Bir dakika Sayın Buldan, size sonra söz vereceğim.
Buyurun
Sayın Günaydın.
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, ben de söz istiyorum. Sayın
Bakan benim ilimle ilgili bir belirleme yaptı. Bu vesileyle söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Sakık, biraz sonra.
Buyurunuz
Sayın Günaydın.
18.- Ankara Milletvekili
Gökhan Günaydının, İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahinin, partisine
sataşması nedeniyle konuşması
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İçişleri Bakanının ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Mustafa Elitaşın
konuşmalarını dinledik. Söyledikleri şudur: Bu KCK
operasyonuna, bunları engellemek için verilmiş bir gensorudur.
Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi tutumunu buna göre
belirlemelidir. Aşağı yukarı bunu ima ediyorlar.
Bakın,
Sayın Bakan konuşmasını yaparken, Sayın Hasip Kaplan
KCKyı siz yeni mi duydunuz? dedi. Ben şimdi size soruyorum:
KCKyı siz yeni mi duydunuz? Sayın İdris Naim Şahin, siz
KCKyı son altı ayda, son bir yılda falan mı duydunuz? Ben
size ne zaman duyduğunuzu söyleyeyim. Bizim haberimiz yok ama Osloda
yapılan 5incisinin İnternete sızan kayıtlarını
biz biliyoruz. Okuduk, İnternete düştü, oradan biliyoruz. Masada
oturanlar var.
MURAT
BOZLAK (Adana) Ne yapsın? Konuşmasın, hepsini mi öldürsün?
Kürtlerin hepsini mi öldürsünler?
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Devamla) Masanın bir tarafında MİT Müsteşar
Yardımcısı var, Afet Güneş. Masanın yine bir
tarafında Hakan Fidan var ve diyor ki Hakan Fidan: Ben hem MİT
temsilciyim ama aynı zamanda hizmet etmekte olduğum siyaset
adamı adına burada oturuyorum. Kim o siyaset adamı? Elbette
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Peki, masanın diğer
tarafında kim var? Masanın diğer tarafında KCK ve
PKKyı temsilen isimleri belli kişiler var. E siz burada, bu
görüşmelerde bir metin üzerinde yüzde 95 üzerinde
anlaştığınızı söylüyorsunuz. Ya, bu yüzde 5 neyse
kavgayı buradan veriyorsunuz. Bakın, biz bilmiyoruz ama yüzde 5 neyse
anlaşamadığınız, bu kadar gürültünün sebebi bu. Buradan
bu anlaşılıyor. Bu benim uydurduğum bir şey
değil, metinlere sızan bir şey.
Sonra,
orada diyorlar, mesela Habura gelenleri tutuklamayacağınızı
biliyorduk. diyorlar. Afet Güneş de diyor ki: Elbette
tutuklamayacaktık. Ben şimdi size soruyorum: Bu memlekette
yargı bağımsızsa -Haburdan gelenlerin durumları
belirli bir yasa karşısında değerlendirilecek-
tutuklanıp tutuklanmayacağını nereden biliyordunuz? Orada
kurduğunuz çadır tiyatrosunda onların
tutuklanmayacağını çoktan siz müzakere etmiştiniz. Bu
ikiyüzlülüğe bir son vermek lazım. (CHP sıralarından
alkışlar)
KCKyı ilk kez görüyormuş gibi davranmayın, buna kimse
inanmıyor. Bu ülkede bir polis devleti kuruyorsunuz, yüz binlerce
insanın telefonunu dinliyorsunuz. Bir kez daha söylüyorum: Gözaltına
alınan insanların cep telefonlarına, bilgisayarlarına
çeşitli dosyalar yükleniyor. Asla yan yana gelmeyecek insanlar yan yana
getiriliyor ve her türlü hukuksuz uygulama İçişleri tarafından
büyük bir pervasızlıkla sürdürülüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Biz bu ülkenin yurtsever bir partisi olarak,
bu memleketin bölünmez bütünlüğünü savunan Cumhuriyet Halk Partisi olarak
elbette bu gensoruya bugüne kadar yapılan bütün hukuksuz uygulamaları
protesto etmek gerekiyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Günaydın, teşekkürler.
Sayın Buldan
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan,
Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı biraz önce yaşanan o kavga
esnasında hem Sebahat Hanıma hem bana karşı fiilî bir
saldırıda bulundu. Buna yönelik kısa bir açıklama yaparak
Sayın Ayşe Nur Bahçekapılıya kınama cezası
verilmesini istiyoruz ve kendisini özre davet ediyoruz.
İki dakika söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ile
kendisine fiili saldırıda bulunduğuna, bu fiilinden dolayı
kınama cezası verilmesi gerektiğine ve kendisini özre davet
ettiğine ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz önce burada hiç de istemediğimiz, hiç
de tasvip ettiğimiz manzaralarla karşı karşıya geldik.
Bugün bu Parlamentoda, bu çatı altında kadın şiddeti
yaşandı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Sayende! Sen geldin buraya!
PERVİN BULDAN (Devamla) - Hem de bir kadından, Sayın
Ayşe Nur Bahçekapılıdan bir şiddet gerçekleştirildi.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Sen buradaydın! Yalan söyleme böyle
çıkıp milletin karşısına. Hiçbir şiddet
yaşanmadı.
PERVİN BULDAN (Devamla) - Kadına yönelik şiddet gününde,
Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı hem Sebahat Hanıma hem de
bana karşı fiilî saldırıda bulundu. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Sayın Başkan önce Sebahat
Hanımı iteledi, daha sonra da Niye buraya geliyorsun? Buraya
gelmeye hakkın yok. diyerek beni de iteledi ve yerime gönderdi. (BDP
sıralarından alkışlar)
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Siz yürürken biz oturacak mıydık!
HASİP KAPLAN (Şırnak) Kameralara çıktı. Ben
gördüm burada.
PERVİN BULDAN (Devamla) - Sayın Ayşe Nur
Bahçekapılı, bu Meclis ilk defa bir kadından şiddet gördü,
onu da siz gerçekleştirdiniz. Sizi tebrik ediyorum! Sizi kutluyorum!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yapma Allah aşkına!
HASİP KAPLAN (Şırnak) Evet, gözümüzle gördük.
PERVİN BULDAN (Devamla) - Sayın Başkan, Ayşe Nur
Bahçekapılıyı bu konuda özür dilemeye davet ediyorum ve
kendisine kınama cezası verilmesini talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Burada, Meclis bir kadın
Başkanın oturumunda kadın şiddeti gördü.
BAŞKAN Sayın Buldan
Sayın Buldan
(Gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, söz
talep ediyorum, sataşma var diye.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, ben de uzun süredir söz
istiyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir dakika sakin
olursanız sonuca daha çabuk ulaşacağız.
Buyurun Sayın Bahçekapılı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın konuşmacı bütün konuşmasında benimle ilgili
bazı bölümleri ve bilgileri aktararak değerlendirme yaptı. Ben
cevap vermek istiyorum. (BDP sıralarından gürültüler)
PERVİN BULDAN (Iğdır) Konuşsun Sayın
Başkan, ne diyecek bakalım.
BAŞKAN
Bu Genel Kurulda fiziki şiddete karşı olduğumu ve
hepinizin de karşı olduğuna inanıyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Efendim, söz istiyorum,
sataşma var, lütfen
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Bahçekapılı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
19.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sevgili milletvekili
arkadaşlarım, ben özür dilenecek hiçbir şey yapmadım. (BDP
sıralarından gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Yapmazsın tabii! Fiilî
saldırı gözümün önünde gerçekleşti.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Helal olsun sana!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Bunu alnımın akıyla
söylemek durumundayım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Buraya gelip saldırdın.
Utanmaz! 160ı uygulayın Sayın Başkan.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Eğer, buradaki milletvekili
arkadaşlarım benim Grup Başkan Vekilime hücum edip onu oradan
HASİP KAPLAN (Şırnak) Burada kadına şiddeti
konuşursun. Hani nerede kadından sorumlu bakan? Meclisin içine
şiddeti indirdin kadın!
PERVİN BULDAN (Iğdır) Helal olsun sana!
HASİP KAPLAN (Şırnak) Kadın şiddeti
uyguladın!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla)
kovarsa ben Grup Başkan
Vekilimi kadın veya erkek olduğuna bakmaksızın korurum
çünkü onu önce arkadaşım olarak görürüm. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Eğer bu Mecliste benim Grup Başkan Vekilimi herhangi biri -ki
diğer partinin, Barış ve Demokrasi Partisinin Grup Başkan
Vekilidir- oradan kovarsa ve arkalardan gelen bir bayan milletvekili aynı
şekilde Grup Başkan Vekilime şiddet gösterirse ben bu olaya
müdahale ederim. Bunu da her zaman yaparım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Hiç kimse göstermedi,
yalancı!
PERVİN BULDAN (Iğdır) Helal olsun sana!
HASİP KAPLAN (Şırnak) Yalanlarını kameralar
çekiyor. Yalanlarının hepsi ortada. Hem şiddet hem yalan!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Bu Mecliste kadın
şiddetinden bahseden arkadaşlarıma derim ki
HASİP KAPLAN (Şırnak) Hem şiddet uygula hem yalan
söyle.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) -
kadın şiddetini
eleştiriyorsanız, çocuğunu kurtarmak için abanan bir anneye
yapılan şiddeti, 4 tane genç kızımıza bomba
atılarak gösterilen şiddeti, kadınlarımıza
yapılan, bombalarla yapılan, silahlarla yapılan
HASİP KAPLAN (Şırnak) Herkesin gözü önünde yaptın,
herkesin gözü önünde, kameraların önünde.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) -
gösterilen şiddeti de
eleştirin. Ben o zaman sizin samimiyetinize inanacağım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ben o zaman sizin samimi
olduğunuza inanacağım. Siz her türlü şiddeti
yapacaksınız, her türlü sözlü faaliyette bulunacaksınız, benim
Bakanım
AYLA AKAT ATA (Batman) Sen burada şiddet uyguladın.
Sayın Başkan
(BDP sıralarından gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Sizi hiç duymuyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Hem şiddeti anlatıyor
hem de burada kadın şiddeti uyguluyor.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Benim Bakanım gerçeklerden
alıntı yapacak, benim Bakanım ve biz şiddet göstermiş
olacağız öyle mi, öyle mi bu?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Özür dile o kürsüden.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Buna hiç kimse inanmıyor
arkadaşlar.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Özür dile o kürsüden. Özür
diletiriz sana, biz özür diletiriz sana Ayşe Nur, Bakan da sen de özür
dileyeceksin.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Samimi olun, dürüst olun, önce
insanınıza karşı konuşan silahların ve
bombaların karşısında olun, ondan sonra sizle birlikte
konuşalım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Hepinize iyi akşamlar diliyorum.
BAŞKAN Sayın Bahçekapılı
HASİP KAPLAN (Şırnak) Özür dile, özür diletiriz sana.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir dakika
Sayın milletvekilleri, şiddeti Genel Kurulda savunmak kadar
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) İsmimi kullanarak Sayın
Başkan, burada başka bir şey yapılıyor. Eşit
davranmak durumundasınız Sayın Başkan.
BAŞKAN - Bir dakika
Ben bir şey söylüyorum, lütfen siz de
dinlemek durumundasınız, çok rica ediyorum.
Anlayamadığım bir şekilde davranış içinde
bütün milletvekilleri, algılayamıyorum.
Genel Kurulda şiddeti olumlamak tasvip edilir bir durum
değildir. Çok rica ediyorum sayın milletvekilleri, bu şekilde
konuşmalar Genel Kurulun bundan sonraki çalışmalarını
olumsuz etkileyecektir. Lütfen, hepinizden rica ediyorum, şiddet konusunda
milletvekillerinin birbirine yönelik, şiddete yönelik
davranışlarını hep birlikte kınamanızı rica
ediyorum, ben burada kınıyorum ve bunların bir daha tekerrür
etmemesini diliyorum ve yüce Meclise bu tür davranışları
yakıştıramıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Lütfen, sayın milletvekilleri, bu konudaki konu sona ermiştir,
tekrar konuşmayı istemiyorum ve yeterli bir şekilde konu
tartışılmıştır. (Gürültüler)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Evet, Sayın Bakana da, Ayşe Nur
Hanıma da, ikisine de
BÜLENT TURAN (İstanbul) Başkan,
oylamaya geçsene ya!
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Hayır, Tüzükü işletin Sayın Başkan, Tüzükü işletin!
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın
Başkan
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Şiddeti her şekilde
kınıyorum.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın
Başkanım, başka bir şiddet var burada!
BAŞKAN Yeterince bütün gruplara
AYLA AKAT ATA (Batman) Barış ve
Demokrasi Partisinin kadına yönelik şiddet konusundaki
tavrını Sayın Bahçekapılı eleştiremez, böyle bir
hakkı yoktur.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) Hadi yürü!
Hadi yürü!
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Fiilî saldırıda bulunan usul gereğini yapın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen yerlerinize geçiniz ve
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkanım, İç Tüzükü uygulayın.
BAŞKAN Lütfen yerinize geçiniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
İç Tüzükü uygulayın Sayın Başkanım. İç Tüzükü
uygulayın, reddetsinler, nasılsa alışmışlar
zorbalığı aklamaya.
AYLA AKAT ATA (Batman) Söz hakkı
istiyoruz.
SIRRI SAKIK (muş) Sayın Bakan
Muş iliyle ilgili bir açıklama yaptı. Bu konuda açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN Ben şiddet konusuyla
söylüyorum.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın
Başkan, söz hakkı istiyoruz. Hatip kürsüde konuştu ve
HASİP KAPLAN (Şırnak)
İç Tüzükü uygulayın Sayın Başkanım, takdir konusu
değil.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şiddete yönelik bütün davranışları kınıyoruz ve
bütün grup başkanlarından, grup başkan vekillerinden -kadın
olsun erkek olsun- tasvip edici şekilde konuşulmasını da
kınıyorum ve bu yüce Meclise yakıştıramıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, sizin kınama hakkınız yok, ne
yapıyorsunuz siz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul)
Bana bakarak konuşmayın!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, kınama hakkı Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir. Sizin şahsi olarak hiçbir şeyi kınama
hakkınız yoktur ancak şahsen söyleyebilirsiniz.
BAŞKAN Şahsen
kınıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Orada
oturmakla o kararı veremezsiniz. Bütün bu meseleler sizin basiretsiz
yönetiminizden oluyor.
BAŞKAN Kınıyorum. Yüce
Meclise de yakıştıramıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, bütün bunlar sizin basiretsiz yönetiminizden oluyor.
BAŞKAN Lütfen
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın
Başkan, Hatip sataştı ama lütfen
BAŞKAN Lütfen
Konu
kapanmıştır.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Başkanım, oylayalım, oylayalım.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)
İsmimi kullanarak Genel Kurulu yanlış bilgilendirdi.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın
Başkanım, bu konu bizim tahammül göstereceğimiz bir konu
değildir.
BAŞKAN Olmaz sayın
milletvekilleri, lütfen yerlerinize geçiniz.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın
Başkan, Hatip, konuşurken sataştı, cevabını
alacak.
BAŞKAN Hangi konuda?
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın
Başkan, ismimi kullanarak Genel Kurulu yanılttı.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen
Lütfen, yerlerine geçiniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Mecliste kadına şiddeti kabul etmeyiz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul)
Her yerde gösterdin şiddete karşı tutumunu, her yerde!
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Ya hem
Genel Kurulu yanlış bilgilendiriyorsun hem de oradan
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Kadın şiddetini Meclise taşıdın. Yüz karası
Meclisin, ilk oldun, ilk!
BAŞKAN Çok rica edeceğim, bu
konu tasvip edilir bir konu değildir, lütfen yerlerinize geçiniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Meclisin ilki oldun, ilki; kadın şiddetini Mecliste uygulayan
kadın Grup Başkan Vekili!
BAŞKAN Her şekilde
anlaşılmıştır.
AYLA AKAT ATA (Batman) Kadına
şiddet konusunda hiçbir siyasi parti, hiçbir kadın milletvekili
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) Oyla
Sayın Başkanım, oyla.
BAŞKAN Tutanaklara geçmiştir,
teşekkür ederiz.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sataşma var,
söz hakkı istiyoruz, bu bizim İç Tüzükten doğan
hakkımız.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın
Başkan, yeni bir şiddet uyguluyorsunuz siz de bize.
BAŞKAN Şiddet uygulamıyorum sayın milletvekilleri,
lütfen
(AK PARTİ sıralarından Oylayalım
Başkanım, oylayalım. sesleri, gürültüler)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Söz hakkı vermeyerek başka
bir şiddet uyguluyorsunuz. Yaklaşık beş altı saattir
herkese söz hakkı verdiniz.
BAŞKAN Lütfen, çok rica edeceğim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkanım,
Sayın Bakanın da özür dilemesi lazım, Sayın
Bahçekapılının da.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
HASİP KAPLAN (Şırnak) Özür dilemiyoruz. desinler de
harbi harbi
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, lütfen
Bir kadın
milletvekilisiniz, yapmayın.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Pozitif ayrımcılık
istiyoruz Sayın Başkan, lütfen
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sataşma konusunda söz istiyoruz
Sayın Başkan.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sataşma var, söz istiyoruz. Bu bizim
İç Tüzükten doğan hakkımız.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
HASİP KAPLAN (Şırnak) Siz de aklayın
zorbalığı! Nasıl olsa alıştınız, bir
şey olmaz size.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şiddet konusunda
yeterince konuşuldu. Lütfen yerinize geçiniz. Lütfen
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, pozitif
ayrımcılık istiyoruz.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sataşma konusunda
BAŞKAN Ya, sayın milletvekilleri, anlayamıyorum, lütfen
yerlerinize geçiniz! (AK PARTİ
sıralarından Oylayalım. sesleri, gürültüler)
Sayın milletvekilleri, Sayın Buldan konuştu, onun
karşılığında Sayın Bahçekapılı da cevap
verdi ve bu şekilde, onun davranışıyla da ilgili
AYLA AKAT ATA (Batman) Grubumuza sataşmada bulundu, buna dair söz
hakkı istiyoruz. Bu bizim İç Tüzükten doğan hakkımız.
BAŞKAN Şimdi, sayın milletvekilleri, Sayın
Sakıkın Muş iliyle ilgili
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkanım,
saldırıda bulundu, sataşmada bulundu. Söz hakkı istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Bakanın söylediği sözle ilgili bir
talebi vardır.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkanım, yapmayın,
geçmeyin. Sataşma var, yapmayın bunu.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Lütfen bize de söz hakkı verin.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Biz kadın
arkadaşlarımız için konuşacaktık.
BAŞKAN Buyurun Sayın Sakık.
20.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, İçişleri Bakanı
İdris Naim Şahinin, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; burada nahoş olan bir tabloyla karşı
karşıyayız. Seçimlerde de aynı dil, aynı üslup
kullanılıyordu. Kürtlerin Zerdüşti dininden olduğunu
söylüyordu Sayın Başbakan. Sayın Bakan da döndü, şimdi,
burada Kürtlerin inançlarına hakaret etti. (AK PARTİ
sıralarından Hayır, hayır sesleri, gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) PKKyı söylüyor, PKKyı.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Kürt kardeşlerimi sömürmeyi bırakın
artık.
SIRRI SAKIK (Devamla) Dinleyin, dinleyin
Bakın, biz Peygamber
Efendiyi tanırız, biliriz. Onun için, kimsenin farklı
alanların arkasına sığınarak demagoji yapmasına
gerek yok. Ben senin atanın ne olduğunu bilmem ama benim atam
Araplardan sonra Müslüman olan ikinci halktır ve siz, siz, siz var ya, siz
gerçekten zalimsiniz be zalim! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Vay vay!
SIRRI SAKIK (Devamla) Bir halkın inançlarıyla bu kadar
hakaret etme hakkını nasıl kendinizde bulursunuz? Bakın
yıl 1932, Türkçe ezan biliyor musunuz o dönem ve sizin
atalarınız gittiler tıpış tıpış Türkçe
ezan okudular ve kabul ettiler. Kürtler dedi ki: Bedeli ne olursa olsun ben
Arapça ezana devam ederim. Aramızdaki fark budur. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Sizin atalarınız putperestken
benim atam Müslümandı, ben Muhammediyim. Onun için bir daha dilimize,
inançlarımıza saygısızlık etmeyiniz.
Siz biraz önce Muştan örnekler verdiniz, o da bir dram. Eğer
oğlu dağa gidiyorsa baba da korucuysa bin kez oturup düşünmemiz
lazım. Baba köy korucusu, oğlu da bir gerilla. İşte
Kürtlerin
(AK PARTİ sıralarından terörist, terörist sesleri)
İşte bu ülkenin realitesi bu, bu ülkenin realitesi bu. Siz onun için
yeri ve zamanı gelince gidip görüşeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla) Sayın Başkan bitiriyorum, çok özür
diliyorum...
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla) Siz yeri ve zamanı gelince PKKyla
görüşüp
BAŞKAN Teşekkürler,
lütfen yerinize geçiniz.
SIRRI SAKIK (Devamla)
demokratik zemine çekeceğinizi
söylüyorsunuz.
BAŞKAN Sayın
Sakık
Sayın Sakık
SIRRI SAKIK (Devamla) Ama demokratik zeminde siyaset yapan
seçilmiş belediye başkanlarının
BAŞKAN Sayın
Sakık, lütfen yerinize geçiniz. Sayın Sakık lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, siz oylamaya
geçin efendim.
SIRRI SAKIK (Devamla) Bu da sizin hukuk
BAŞKAN Sayın
Sakık lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Oylamaya geçin, oylama.
SIRRI SAKIK (Devamla) Ama
Sayın Bakanın halktan,
Parlamentodan
BAŞKAN Sayın
Sakık lütfen yerinize geçiniz, oylamaya geçeceğim.
SIRRI SAKIK (Devamla)
ve bizim
seçmenimizden özür dilemelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahin hakkında
(Gürültüler)
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, lütfen..
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Sayın
Başkan
BAŞKAN Efendim,
anlayamıyorum
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Sayın
Başkan
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, lütfen, bizim talebimiz
var.
BAŞKAN Bir dakika sayın milletvekilleri, hepiniz birden
konuşmayın.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Konuşmamla
ilgili olarak BDP grubundan bazı
arkadaşlar
(AK PARTİ sıralarından ses ses sesleri)
BAŞKAN Siz devam edin sözü
ben vereceğim.
Sonra dinlersiniz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu)
bir
saptırmada bulundular her zaman olduğu gibi. Bir düzeltme talep
ediyorum İç Tüzük 69a göre.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ayağa kalkarak konuşsun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkanım, bu adalet
değil!
BAŞKAN Sayın Bakan,
69a göre lütfen kürsüye geçin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, sonra
160ın gereğini istiyorum. Eğer bu konuda karar vermezseniz usul
tartışması açılsın.
BAŞKAN Sayın Bakan, dinsizlik konusunda lütfen özür
dilerseniz
Genel Kurulda milletvekillerine yönelik
yaptığınız
HASİP KAPLAN (Şırnak) Özür dileyin bitirin.
BAŞKAN - Maksadınızı aşmış
olduğunu düşünüyorum.
Buyurunuz efendim.
21.- İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahinin, Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hakkımda verilen gensoruyla ilgili olarak yaptığım
konuşma esnasında bilgilendirme amaçlı olarak gensoru konusuyla
ilgili KCK yapısı, KCKnın altyapıları,
üstyapıları, yönetimleri ve uygulamaları itibarıyla dinden
uzak, bizim millet olarak inandığımız dinin
dışında bir batıl din veya dinsizlik inancını
aşılamaya yönelik öğretilerinin, telkinlerinin, beyin
yıkamalarının olduğunu ifade ettim. Gene ifade ediyorum,
örgüt ve örgüt yöneticileri dinden uzaktır, dinden uzaktır, dinî
değerleri yoktur. Bu yönde de siyaset akademilerinde öğreti
yapılmaktadır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Allah yalancıyı
çarpsın!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Tam bunun
aksini belirtmişken Kürt halkı, dindar Kürt halkı, benim Kürt
kardeşlerim, mert, yiğit, akıllı
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
dini için canını veren
kardeşlerimin dinsiz olduğunu söyleyecek kadar insafsız bir
şekilde bir kez daha gerçek yüzlerini gösterdiler burada.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sözlerim yanlış
anlaşıldı, özür dilerim. de.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Kürt
halkına kurban olsunlar, Kürt halkının dini üzerinden istismar
yapmayı artık bıraksınlar ve sahte imamları, ceplerine
sahte para koyarak, Edirnelere göndererek sahte cuma namazları
kıldırmayı artık bıraksınlar diyorum. (BDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen dinleyiniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
uyarın
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Ve eğer
bu örgütün dini varsa, bu örgütün dini varsa Bingölde Hatice Belginin ölümüne
sebebiyet veren kadının beline canlı bombayı nasıl
bağlarlar?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, ya özür
dilesin ya da gitsin otursun. Bu kadar saygısızlık olmaz!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Bu örgütün
dini varsa, geçen sene Durankayada, Hakkâri Durankayada Zeynep bebeğin
bulunduğu minibüse bombalı saldırıyı, silahlı
saldırıyı yapıp Zeynep bebeği annesiz nasıl
bırakırlar?
HASİP KAPLAN (Şırnak) 17 bin faili meçhulü anlat bir
de! 4 bin köy yakıldı
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Bu örgütün dini varsa Siirtte Evin, Olgaç ve Çekin
kızların içinde bulunduğu arabayı nasıl tararlar?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Daha yeni kalkan cenazeleri
anlat!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Bu örgütün
dini varsa Şemdinlideki camiyi, Şemdinlideki minareyi nasıl
roketle, kalaşnikofla parçalarlar.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Senin ne dediğini
kulağın duymuyor!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Bu örgütün dini varsa, Hakkâride Nur Camisi
imamı sabahleyin namaza giderken onu ensesinden nasıl vururlar? Hangi
dindir bu, hangi dindarlıktır?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Hangi dinde insan din
kardeşini öldürür söyler misin Sayın Bakan!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ya sen örgüt müsün, seninle ne
alakası var!
BAŞKAN Lütfen
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Sayın Başkan, Kürt halkı
dindardır, dinine kurban oluruz. Kürt halkının kendisini
kurtarmak için bu Kürt halkını cebren köleleştirme hareketi ve
operasyonundan rahatsız olan yapı, aynı zamanda kendisi de bir
esaret halkasındadır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Açık ve net söylüyor, örgütü
lanetliyor. Sen örgüt müsün? Örgüt dinsizdir diyor.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) KCK operasyonları aynı zamanda
Hasip
Kaplan, gensoru ver; verilecek. Hasip Kaplan, gensoruyu çek; çekilecek.
Olmadı Hasip Kaplan, gensoruyu ver; verilecek şeklinde emir kulu bir
yapıyı da özerkleştirme
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Şahin.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Emir kulu sizsiniz!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) Ne derlerse yalan!
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şahin, teşekkür ediyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, 160a
göre oylama istiyorum. (Gürültüler)
X.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler
(Devam)
1.- Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın; bazı soruşturma ve operasyonlarda kolluk güçlerine
hukuka aykırı uygulamalar yaptırdığı,
yargıya müdahale ettiği, açıklamalarında
kullandığı bazı ifadelerle devlet adamı ciddiyetinden
uzaklaştığı ve yetkilerini hukuka aykırı olarak
kullandığı iddialarıyla İçişleri Bakanı
İdris Naim Şahin hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/2) (Devam)
BAŞKAN İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin
hakkındaki (11/2) esas numaralı
HASİP KAPLAN (Şırnak) Usul tartışması
açacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Oylamaya geçtim sayın milletvekilleri, yeter
tartışma. (BDP sıralarından gürültüler) Gensoru önergesinin
gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmeler tamamlanmıştır. (Gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Oylayalım aklasınlar!
BAŞKAN Tamam.
Şimdi, gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususunu oylarınıza sunuyorum: Gündeme
alınmasını kabul edenler
Kabul etmeyenler
Gensoru önergesinin
gündeme alınması kabul edilmemiştir.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan, AKP aklamadı siz
akladınız!
BAŞKAN Hiç kimse kimseyi aklamadı çok rica ederim.
Gensoru önergesinin gündeme alınması kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 16 Kasım 2011 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 22.15