TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
2nci
Birleşim
4
Ekim 2011 Salı
(TBMM Tutanak
Müdürlüğü tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan
ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mehmet Sağlamın, Meclis Başkan Vekilliğine
seçilmesi dolayısıyla konuşması
IV.- ANT İÇME
1.- Milletvekillerinin
ant içmesi
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Giresun
Milletvekili Adem Tatlının, Doğu Karadeniz Projesine
ilişkin gündem dışı konuşması ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
2.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ardahan ilinin kalkınabilmesi için Çıldır
Aktaş Kapısının açılması ve o bölgeye
yatırım yapılmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni yasama
yılına ilişkin gündem dışı konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye-AB Karma Parlamento
Komisyonu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi,
Parlamentolararası Birlik, Akdeniz Parlamenter Asamblesi, Asya Parlamenter
Asamblesi ve Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük
Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere boş
bulunan üyelikler için, Başkanlık Divanı kararını
müteakiben uygun bulunan üyelerin isimlerine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/544)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
Türkiye - Hindistan Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/543)
B) Duyurular
1.- Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğan hakkında, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesince
kamu davası açıldığına ve uygulamasına devam
edildiğine; Mardin Milletvekili Ahmet Türkün, Erzurum 2. Ağır
Ceza Mahkemesince yargılamasına devam edildiğine;
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan hakkında, Diyarbakır 7.
Ağır Ceza Mahkemesince kamu davası
açıldığına dair dosyaların Anayasanın 83üncü
maddesinin 2nci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bilgisine sunulmasına ilişkin duyuru
C) Meclis Araştrması
Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprak ve 22 milletvekilinin, spor sektöründeki siyasi baskı
iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi
(10/2)
2.- İzmir Milletvekili Alaattin
Yüksel ve 23 milletvekilinin, Türkiyede siyanür ve benzeri kimyasal maddeler
kullanılarak yapılan madencilik faaliyetlerinin neden olduğu
çevre kirliliğinin ve olası kirlilik tehditlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/3)
3.- Konya Milletvekili Atilla Kart ve
19 milletvekilinin, Konya Ovası Projesinin (KOP) revize edilmesi ve
hayata geçirilmesinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi
(10/4)
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Genel Kurulun toplantı
günlerinden salı gününün denetim konularına (Anayasanın süreye
bağladığı konular hariç), çarşamba ve perşembe
günlerinin de kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işlerin görüşülmesine ayrılmasına; salı ve
çarşamba günlerinde birleşimin başında bir saat süre ile
sözlü soruların görüşülmesine; Sunuşlar ve işaret oyu ile
yapılacak seçimlerin her gün yapılmasına ve Genel Kurulun bu
haftaki çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Melda
Onurun, Hayvanları Koruma Gününe ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Meclis TV yayınının kapatılmasına
ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlunun, kamu görevlilerinin suçsuz insanlara
yapmış oldukları muameleleri kınadığına
ilişkin açıklaması
IX.- SEÇİMLER
A) Başkanlık Divanında
Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amirliğine seçim
B) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- Millî Savunma Komisyonunda
açık bulunan üyeliklere seçim
4
Ekim 2011 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mustafa HAMARAT (Ordu)
------
0 ------
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mehmet Sağlamın, Meclis Başkan
Vekilliğine seçilmesi dolayısıyla konuşması
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bu kürsüye bugün ilk defa çıkıyorum.
Bütünüyle zamanımızı iyi değerlendirmek ve zaman içinde
adil söz hakkını yerine getirebilmek için
karşılıklı birbirimize saygı içerisinde
yürüteceğimizi ümit ediyorum. Ayrıca, adil eleştiri ve cevap
dengesiyle temiz bir dille konuşma konusunda arkadaşlarımızla
karşılıklı anlaşacağımızı
zannediyorum. İç Tüzükte belirtilen sürelere hassasiyetle riayet
edeceğimi şimdiden beyan ediyorum, arkadaşlarımızdan
da aynı hassasiyeti bekliyorum.
IV.- ANT İÇME
1.- Milletvekillerinin
ant içmesi
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Anayasamıza göre milletvekillerinin göreve başlamadan
önce ant içmeleri gerekmektedir.
Şimdi
ant içememiş olan Batman Milletvekili Sayın Bengi
Yıldızı ant içmek üzere kürsüye davet ediyorum.
Buyurun
Sayın Yıldız.
(Batman
Milletvekili Bengi Yıldız ant içti)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) hakkında
söz isteyen Giresun Milletvekili Adem Tatlıya aittir.
Buyurun
Sayın Tatlı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Konuşma
süreniz beş dakika.
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Giresun
Milletvekili Adem Tatlının, Doğu Karadeniz Projesine
ilişkin gündem dışı konuşması ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı
ADEM
TATLI (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kısa adı DOKAP olan Doğu Karadeniz Kalkınma Projesi ve
Bölge Kalkınma İdaresinin kuruluşu ile ilgili gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesile ile yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, sözlerimin başında, yüce Meclisin 24üncü Dönem
İkinci Yasama Yılının ülkemiz ve milletimiz için
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, özellikle
yapılacak olan yeni anayasa başta olmak üzere tüm yasama
faaliyetlerinin ülkemiz demokrasisinin daha da güçlenmesine vesile
olmasını temenni ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığının
kuruluşu, Hükûmetimiz tarafından, 649 sayılı Kararnameyle,
8 Ağustos 2011 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Buna göre, DOKAP
Bölge Kalkınma İdaresi, Kalkınma Bakanlığına
bağlı ve tüzel kişiliği haiz şekilde faaliyet
gösterecektir.
Doğu
Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresinin kurulması hem
Karadeniz Bölgesi için hem de ülkemiz için son derece önemlidir. Bu proje,
bölgenin kalkınmasını sağlayacak, bölge
kalkınmasıyla birlikte ülkemize ekonomik, sosyal ve kültürel
katkılarda bulunacaktır.
Türkiye,
gelişmekte olan ekonomiler arasında,
yatırımcıların ilgisini çeken ülkelerin başında
gelmektedir. Özellikle son yıllarda yakalanan büyüme oranları,
küresel ekonomik krizlere rağmen ekonominin
kırılganlığının azalması bu ilgiyi daha da
artırmaktadır.
Türkiye
ekonomisi, bugün, iç ve dış ekonomik çalkantılara
karşı çok daha sağlam bir duruma gelmiştir. Ülkemiz temel
ekonomik göstergeleri, millî gelirdeki artışlar ve refah seviyesinin
yükselmesi bu sağlamlığın sonuçlarıdır.
Demokrasi, hukuk devleti, insan hakları, sağlık, gıda
güvenliği, tüketici hakları, rekabet kuralları, kurumsal
gelişim ve çevre koruma alanlarında evrensel standartlara
ulaşılması, sosyal ve politik açıdan sağlanan
ilerlemeler ile ülkemiz dünya liginde üst sıralara
çıkmıştır.
Değerli
milletvekilleri, ekonomik büyümeyle birlikte, sosyal kalkınmanın
gerçekleştirilmesiyle yetinilmeyerek, dünyadaki gelişmelere paralel
olarak, bölgesel kalkınmaların da desteklenmesi konusunda son derece
önemli adımlar atılmıştır. Bilindiği üzere, daha
önceden, Doğu Anadolu Projesi ve Konya Ovası Projesi Kalkınma
İdarelerinin kuruluşu gerçekleştirilmişti. Bunlara ek
olarak, yetki kanunu çerçevesinde, yeni bir kararnameyle, DOKAP Bölge
Kalkınma İdaresinin kuruluşunu da sağlamış
bulunmaktayız. Yine bu Kararnameyle, Doğu Anadolu Projesi ve Konya
Ovası Projesi Kalkınma İdarelerinin de görev tanımları
ve yapıları güçlendirilmiştir. Bu şekilde, bu üç idare,
standart bir statü, görev tanımı ve teşkilat yapısına
kavuşturulmuştur.
Söz
konusu idarelerin asli fonksiyonu, görev alanlarındaki illerde topyekûn
bir bakış açısıyla kalkınmaya yönelik
yatırımları bir eylem planı çerçevesinde ele almak,
önceliklerini belirlemek ve hızlandırmak olacaktır. Buna göre
kalkınma idareleri bölgelerindeki kalkınma ajansları ve
Kalkınma Bakanlığıyla çok yakın
çalışacaktır. Hazırlayacakları eylem planlarıyla
uygulamada koordinasyonu güçlendirecek, kamu yatırımlarının
daha verimli ve daha hızlı yürütülmesini sağlayacak projelerin
izlemesini gerçekleştirecek, etüt ve araştırmalar yanında
yatırım projelerinin hazırlanmasında da yardımcı
olacaklardır.
DOKAP
kapsamındaki illerimiz. Giresun, Artvin, Bayburt, Gümüşhane, Ordu,
Rize, Samsun ve Trabzondur. Merkez ise Giresun ilimizdir. DOKAP İdaresi
ve diğerleri beş yıllık süreler için kurulmaktadır.
Gerektiğinde Bakanlar Kurulu görev süresini beş yıla kadar
uzatabilecektir. İdarelerde büyük çoğunluğu uzman personel olmak
üzere toplam azami 100 kişi istihdam edilecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Doğu Karadenizde bugüne kadar
yürütülmüş üç temel planlama çalışması vardır:
Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı, Doğu Karadeniz
Turizm Master Planı, Doğu Karadeniz Bölge Planıdır.
Doğu
Karadeniz Bölgesel Gelişme Planının amacı ortalama gelir
düzeyini yükseltmek ve bölge içi gelir dağılımını
iyileştirmek, bölge içi bütünleşmeyi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tatlı, teşekkür ederim.
ADEM
TATLI (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Ek süre vermiyoruz efendim, lütfen
ADEM
TATLI (Devamla) Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gündem dışı konuşmaya
Kalkınma Bakanımız Sayın Cevdet Yılmaz cevap vermek
istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Konuşma
süreniz yirmi dakika.
KALKINMA BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Doğu Karadeniz Bölge
Kalkınma İdaresinin kuruluşuyla ilgili gündem
dışı konuşmaya cevap vermek üzere
karşınızdayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Yeni yasama yılının Meclisimize, ülkemize
hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Değerli
Milletvekilimiz Adem Tatlı Bey tamamlayamadı
konuşmasını ama belli oranda detay verdi. Ben de Doğu
Karadenizle ilgili ve bölgesel gelişmeyle ilgili
bakışımızı aktarmaya gayret edeceğim. Öncelikle
şunu vurgulamak istiyorum: Ülkemiz hızlı bir şekilde
gelişiyor, büyüyor. 2002 yılında 230 milyar dolar olan millî
gelirimiz geçen yıl itibarıyla 740 milyar dolara
ulaşmış durumda. Aynı şekilde kişi
başına gelirimiz de 3.500 dolar seviyelerinden 10 bin dolarları
aşmış durumda, yaşadığımız küresel
krize rağmen, bunun dünyada birçok ülkeye yaptığı etkilere
rağmen. Tabii, bu süreci devam ettirmek istiyoruz. 2023 vizyonumuz var.
2023 yılında millî gelirimizin 2 trilyon doları
aşmasını, kişi başına gelirimizin ise 25 bin
doları aşmasını öngörüyoruz, 500 milyar dolarlık
ihracat hedefi ve diğer birçok alt hedefle birlikte.
Tüm
bu çabaları devam ettirirken ülkemizin bütün bölgelerinin potansiyelini
harekete geçirmek durumundayız. Sadece belli bölgelerin, belli illerin
potansiyelini harekete geçirerek 2023 vizyonumuza ulaşamayız.
Dolayısıyla bizim bakışımız, bölgesel gelişmeye
bakışımız, yeni bölgesel gelişme kavramlarına
dayanıyor. Bölgesel gelişmede yoksul bazı bölgelere kaynak
aktarımını öngörmüyoruz. Bu, işin sadece bir parçası.
Asıl bizim bakış açımız, bütün bölgelerimizde
kullanılmamış, yeterince kullanılmamış
potansiyeller görüyoruz. Bu potansiyelleri her ilimizde, her yöremizde, her
bölgemizde harekete geçirmemiz gerekir diye düşünüyoruz. Bir taraftan
ülkemizi hızlı bir şekilde büyütürken, geliştirirken,
diğer taraftan da bölgeler arası farklılıkları
azaltmayı öngörüyoruz ve bu iki hedefi birbirini tamamlayıcı
hedefler olarak algılıyoruz. Geçmişte biraz bu iki hedef
birbirinden ayrı gibi algılandı. Sanki Bölgesel gelişmeye
kaynak verirsek ülkenin gelişmesini bir miktar düşürürüz. diye
tartışmalar da yapıldı belli dönemlerde fakat artık bu
tartışmaları biz geride bırakmış durumdayız,
bizim bakışımız bölgelere- bu şekilde.
Ortalamanın altında olan bölgeleri bir yük olarak değil bir
fırsat olarak görüyoruz ve oradaki potansiyelleri değerlendirerek
ülkemizin genel kalkınmasına da ciddi katkılar
yapacağımızı düşünüyoruz. Aksi takdirde 2023
vizyonumuzu gerçekleştiremeyiz.
Bu
çerçevede bölgesel politikada hükûmetlerimiz döneminde son derece önemli
adımlar atıldı. Eskiden de bu konular çok
tartışıldı. Bütün planlarda, bakarsanız, mutlaka
Bölgesel farklılıklar azaltılsın, bölgesel gelişmeye
önem verilsin. şeklinde düşünceler, fikirler, politikalar ifade
edildi ancak burada geçmişte çok başarılı
olunamadığı da ortada. Türkiyede bölgeler arası gelişmişlik
farkı maalesef işte Avrupayla mukayese ettiğinizde çok daha yüksek.
Dolayısıyla geçmiş politikalarımızın yeterince
etkili olamadığını gördük. Geçmişe dönük
yaptığımız değerlendirmeler ve analizlerde niçin
yeterince başarılı olamadık? sorusunu sorarak bazı
dersler çıkardık. Bunlardan bir tanesi şu: Bölge politikalarını
biz hazırladık geçmişte fakat daha çok kâğıt üzerinde
kaldı bunlar. Niçin kâğıt üzerinde kaldı? Yeterince
kurumsallaşma sağlanamadı. Bir plan var ama bu planı
sahiplenecek, bu planı takip edecek, uygulayacak kurumsal mekanizmalar
anlamında yeterince gelişme sağlanamadı.
Diğer
taraftan yine geçmişteki eksiklere baktığımız zaman,
plan hazırlandı fakat bunlar eylem planına dönüştürülmedi.
Somut, takvimi olan, kurumların rollerinin netleştirildiği ve
her şeyden önemlisi finansmanı belirginleştirilmiş planlar
olmadı geçmiş planlar. Oysa hükûmetlerimiz döneminde farklı bir
yaklaşıma geçtik ve hem kurumsallaşma hem finansman hem eylem
planı bazında önemli bazı yenilikler gerçekleştirdik.
Bunlardan bir tanesi kalkınma ajansları. Şu anda yirmi
altı bölge bazında seksen bir ilimizi kapsar şekilde
kalkınma ajanslarımızı
kurumsallaştırmış durumdayız. Kalkınma
ajanslarımızla kamu sektörü, özel sektör, sivil toplum, yerel
yönetimler hep bir platformda buluşuyorlar yani bütün yerel dinamikleri
bir platformda buluşturan ve o yörenin kalkınmasına dönük olarak
ortak hareket etmelerini sağlayan bir mekanizmayı kurmuş
durumdayız.
Buna ilave olarak,
özellikle ortalamanın altında gelire sahip, daha hızlı,
Türkiye ortalamasının üstünde bir hızla büyümesi gereken
bölgeler için ise ayrıca kamu otoritesi olarak yeni bölgesel yapılar
oluşturduk. Daha önceden,
biliyorsunuz, GAP Bölge Kalkınma İdaresi vardı sadece, bu
anlamda. Son yaptığımız düzenlemelerle buna üç tane daha
bölge kalkınma idaresini ilave etmiş bulunuyoruz. Bir tanesi
Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi, DAP Bölge
Kalkınma İdaresi. On dört ilimizi kapsar şekilde
düşündüğümüz, Erzurumda merkezi olacak bir bölge kalkınma
idaremiz. İkincisi, KOP dediğimiz, Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaremiz. Bu da dört ilimizi kapsar şekilde ve Konya
merkezli olarak oluşturduğumuz bir bölge kalkınma idaresi.
Üçüncüsü ise az önce Değerli Vekilimiz Adem Tatlı Beyin dile
getirdiği DOKAP, Doğu Karadeniz Bölgesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı. Bu da sekiz ilimizden oluşan
bir bölge kalkınma idaresi.
Bu şekilde,
Doğu Karadeniz Bölgemizin aslında son dönemlerde
yakaladığı kalkınma ivmesini, gelişme ivmesini daha
sistematik bir şekilde, eylem planlarına dayalı bir
şekilde, daha sürdürülebilir bir şekilde devam ettirmeyi
hedefliyoruz. Bu bölgeye bakışımızın ve bu bölgenin
kalkınmasına verdiğimiz önemin de aslında bu
kurduğumuz yapı bir somut göstergesi.
Merkezî düzeyde de yeni
birimler oluşturduk. Bölgesel kalkınma dediğimiz hadise
yerelde de merkezde de iyi koordine edilmesi gereken bir politikadır,
yatay bir politikadır; birçok kurumu, birçok faaliyeti içeren, bütüncül
bir şekilde ele alınması gereken bir politikadır. Bu bakımdan,
son kararnameyle birlikte merkezde de yeni yapılar
oluşturmuş bulunuyoruz. Bunlardan bir tanesi, Sayın
Başbakanımızın başkanlığında Bölgesel
Gelişme Yüksek Konseyi oluşturduk. Burada ilgili bütün bakanlarımızın
olduğu, bölgesel gelişmede birincil derecede sorumlu bütün bakanların
olduğu bir yapı öngördük. Bunun altında ise Bölgesel
Gelişme Komitesi dediğimiz, yine Ankarada, merkezde
müsteşarlar düzeyinde, bütün ilgili kurumlarımızın
müsteşarlarının olduğu bir yapı öngördük. Yani,
bölgesel gelişmeyi merkezî düzeyde de güçlendiren bir çerçeveyi
kurmuş durumdayız, önümüzdeki dönemde bunu da çalışır
hâle getireceğiz. Bu hep eksikliğini hissettiğimiz bir konuydu,
bölgesel gelişmeye ulusal bir politikayla yaklaşmanın aracı
da bu yeni kurumsal yapılarımız olacak inşallah.
DOKAPa
gelirsek, Doğu Karadeniz Bölgesi Projesi (DOKAP) bugüne kadar çeşitli
isimler altında aslında dile getirilmiş bir proje. Onları
da biraz kavram kargaşası olmasın diye izah etmek isterim. Üç
tane temel DOKAP adı altında doküman var şu anda:
Birincisi,
Devlet Planlama Teşkilatının 1998de başlatıp 2000
yılında tamamladığı bir DOKAP projesi var. Bu, Japon
teknik iş birliği teşkilatı JICAyla ortaklaşa bir
şekilde gerçekleştirilen bir projeydi. Artvin, Bayburt, Giresun,
Gümüşhane, Ordu, Rize ve Trabzon illerimizi kapsayan bir projeydi ve
burada çeşitli öncelikler belirlendi, ekonomik gelişme, sosyal
gelişme, mekânsal düzenleme anlamında çeşitli analizler, teknik
çalışmalar gerçekleştirildi. Bu plan 2001-2005, 2006-2010,
2010-2020 diye üç fazlı da tarif edilmişti. Ancak burada, bu,
Japonlarla hazırlanan projenin tam anlamıyla hayata
geçirilemediğini görüyoruz. Birtakım eksikleri vardı bu
planın, yerel katılım yeterince
sağlanmamıştı bu plan hazırlanırken, dolayısıyla
yerel düzeyde arzu edilen ölçüde bir sahiplenme oluşturamadı.
Diğer taraftan, baktığınız zaman, finansmanı,
işte birtakım takvimleri
vesaire, arzu ettiğimiz ölçüde somut hâle getirilemedi.
Dolayısıyla, bu plan kısmen hayata geçti ama bu DOKAP
planı, Japonlarla birlikte hazırlanan plan tam arzu ettiğimiz
ölçüde etkili olmadı.
Diğer bir
çalışma, son dönemlerde başlayan ve biraz yerel inisiyatiflerle
aslında gelişen bir DOKAP çalışması var, bu da
Doğu Karadeniz Turizm Master Planı. Burada da Ordu, Giresun,
Gümüşhane, Rize ve Trabzon illerimizin valilikleri bir inisiyatif
geliştirdiler. Özellikle Doğu Karadenizde hepiniz takdir edersiniz
ki çok güçlü bir turizm potansiyeli var, özellikle yayla turizmi potansiyeli
var, bunu hedef alarak bir çalışma başlatıldı.
Ardından, Kültür ve
Turizm Bakanlığımız, Kalkınma
Bakanlığımız da
devreye girdiler ve bunu daha bütüncül, daha sistematik bir hâle getirme
yönünde çeşitli toplantılar, çalışmalar yürütüldü. Bu
çalışmalar hâlen yürütülüyor. Bu çalışmaların hedefi,
özellikle, dediğim gibi, yayla yollarını hedefleyerek kara yolu
yatırımları, özellikle yayla yolu yatırımları
gerçekleştirmek; bu anlamda özel sektör yatırımlarını
teşvik etmek; restorasyon, çevre düzenlemesi ve imar planı revizyonu
gibi çalışmalara destek olmak; turizm merkezlerini belirlemek ve etüt
etmek; tanıtım gerçekleştirmek gibi alt unsurları olan bir
turizm master planı çalışmamız da şu anda teknik
düzeyde devam ediyor. Yani, ikinci DOKAP adı altında yürütülen
çalışma bu.
Üçüncüsü ise, yine
Doğu Karadeniz Bölgemizde kurduğumuz Doğu Karadeniz Kalkınma
Ajansının yaptığı bir Doğu Karadeniz bölge
planı var. Bu da kalkınma ajansının yerel aktörlerle yine,
birlikte katılımcı bir şekilde gerçekleştirdiği,
özellikle tabii, burada KOBİleri, işletmeleri geliştirmeyi
hedefleyen; yine büyük oranda,
odağında turizmi gören, güçlü ve rekabetçi bir ekonomik
yapıyı öngören; sosyal gelişmeyi, bütünleşmeyi öngören;
altyapı, sürdürülebilirlik, çevre konularına yine önem veren bir plan
oldu. Bu anlamda da kalkınma ajansımız bazı hibe
programları başlatmış durumda, özellikle turizm
altyapısına dönük olarak çeşitli eğitimler, teknik
çalışmalar, araştırmalar başlatmış durumda, bu
da bir taraftan devam ediyor. Yani bugün yeni kuracağımız idare
hemen elinde hazır, üç tane, geçmişten gelen dokümanı alacak.
Bunları yeniden değerlendireceğiz, bunlardan da istifade
edeceğiz fakat bu planların hepsini süzerek, kamu açısından
özellikle, kamu yatırımları, kamu faaliyetleri
açısından yeni bir eylem planı hazırlayacağız,
Doğu Karadeniz Bölgemiz için sorumlulukları çok daha netleştiren,
takvimi netleştiren, finansman meselelerini daha ayrıntılı
bir şekilde ele alan yeni bir eylem planına gideceğiz
inşallah.
Tabii,
burada adım adım gitmemiz gerekiyor. Öncelikle bu bölge kalkınma
idaremizi kurumsallaştıracağız. İşte,
çeşitli atamalar, eleman alımları vesaire bu tür
çalışmalarımız, onların eğitimi gibi
çalışmaları yürüteceğiz. İlk adımımız
kurumsallaşmayı sağlamak olacak. Bu anlamda hazırlıklarımız
devam ediyor.
Diğer
ikinci adım, hemen bundan sonraki adımımız önceki plan ve
çalışmaları kullanarak, az önce bahsettiğim gibi, eylem
planımızı hazırlamak, netleştirmek. Burada, tabii,
eylem planını yaparken Ankaradan oturup yapmayacağız.
Mutlaka yerel düzeyde bütün ilgili aktörlerin yine katılımıyla,
hem merkezî düzeyden hem yerel düzeyden bütün aktörlerin
katılımıyla bu çalışmalarımızı
gerçekleştireceğiz.
Baktığımız
zaman, Doğu Karadeniz Bölgemizde önemli gelişmeler oluyor. Bir
taraftan sahil yolunun bitmesi ve bunun getirdiği yeni bir coğrafya,
yeni bir altyapı, işte, Ordu, Giresun illerimize hizmet edecek çok
büyük ölçekli yatırımlar, havaalanı yatırımı gibi
yatırımlarımız. Yine baktığınız zaman,
toplam yatırımlar içinde Doğu Karadeniz, DOKAP bölgemiz yüzde
9,6 gibi çok ciddi bir pay alıyor kamu
yatırımlarımızdan. Nüfus içindeki payı yüzde 5,2 iken
kamu yatırımlarındaki payı -tabii,
ayrıştırabildiğimiz kamu yatırımlarındaki
payı- 9,6 düzeyinde. Ciddi anlamda bir kamu yatırımı söz
konusu.
KÖYDESten
yine bu bölgemize çok ciddi kaynaklar aktardık. KÖYDESe 2005-2011
döneminde baktığınız zaman 7,4 milyar Türk lirası
kaynak aktarmış durumdayız çeşitli dönemlerde. Burada DOKAP
bölgemize aktardığımız kaynak 1,8 milyar Türk lirası
yani toplam KÖYDES ödeneğinin yaklaşık yüzde 24ü, hatta yüzde
24ün biraz üzerindeki bir kısmını yine bu DOKAP bölgemize
ayırıyoruz. Kalkınma ajansımıza da yine son iki
yıldır 70 milyon Türk lirasının üzerinde bir kaynak tahsis
etmiş durumdayız çeşitli programların yürütülmesi
bakımından. Bunlara da inşallah önümüzdeki dönem devam
edeceğiz.
Bizim
bölgesel gelişme anlayışımızda kamu sektörünü ve özel
sektörü bir bütünlük içinde kalkınma sürecinde değerlendirmek söz
konusu. Bir taraftan kamu olarak bu altyapı
yatırımlarımızı tamamlarken şehirlerimizde, yaylalarımızda,
kırsal alanda; diğer taraftan özel sektörü özellikle teşvik
etmeye devam edeceğiz. Öncelikli sektörlerde biliyorsunuz Doğu
Karadeniz Bölgemiz yine 4üncü bölge kapsamında ciddi anlamda özel sektör
yatırımlarını da özendirdiğimiz bir bölge. Önümüzdeki
dönemde yeni teşvik sistemimizde de yine bu bölgelerimiz teşvikten
yararlanmaya devam edecekler.
Bir
taraftan kamu yatırımları bir taraftan da özel
yatırımlarımızla inşallah bu bölgemiz
yakaladığı ivmeyi çok daha üst düzeylere çıkararak hem
bölgede yaşayan insanımızın refahına, mutluluğuna
daha fazla katkıda bulunmuş olacak hem de ülkemizin
kalkınmasına, gelişmesine de daha fazla güç, destek veren
bölgelerimizden biri olacak inşallah.
Geçmişte
çok göç veren bir bölge olduğunu biliyoruz. Gerçekten önemli oranda göç
vermiş, Türkiye'nin çok değişik yerlerine göç vermiş, insan
kaynağı transfer etmiş bir bölgemiz. Bugün işsizlik
rakamlarına baktığınızda çok düşük. 2010
yılı işsizliği Türkiyede 11,9 iken bölgemizdeki illerde
4,7 ile 7,8 arasında değişiyor. İş gücüne katılma
oranı yüksek fakat şunu da biliyoruz, genç nüfusun geçmişte
önemli oranda göç ettiğini biliyoruz. İnşallah yeni
kalkınma çabalarımız da hem bu işsizlik
rakamlarını korurken hem de daha fazla insanımıza aş,
iş imkânı sağlayarak bölgenin göç veren değil giderek göç
alan bir bölge olmasını sağlamayı da tabii ki hedefliyoruz.
Bu
vesileyle tekrar Meclisimizin yeni yasama yılının
hayırlı uğurlu olmasını, ülkemizin
kalkınmasında, gelişmesinde önemli kanunların,
düzenlemelerin gerçekleştirilmesine vesile olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Gündem
dışı ikinci söz Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüte
aittir.
Buyurun
Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ardahan ilinin kalkınabilmesi için Çıldır
Aktaş Kapısının açılması ve o bölgeye
yatırım yapılmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
ENSAR
ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; yeni dönemin ülkemize barış ve mutluluk
getirmesi dileğiyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir hafta önce sel geldi, Rizeyi bastı, iki gün önce de
Kars, Ardahan, Erzurum, Iğdır ve Ağrının yüksek
yerlerine kar yağdı. Millet denize girerken bizim
arabalarımız Posofun Ilgar Dağında kaldı,
Şavşatın Sakarya Dağında kaldı. Bu bölgenin çok
büyük çilesi var. Hakikaten, kalkınmada öncelikli illere Hükûmetin bugüne
kadar davranışını ben bir türlü anlayamıyorum. Burada
ben rica ediyorum ve bu konuşmalarımın da tutanağa geçerek,
tutanaktan ilgili bakanların alıp, konuşup kendi
icraatlarını yapmalarını bekliyorum, sayın bakanlar da
burada.
Kalkınmakta
olan iller, sınırda, sekiz ay karlar altında. Allah
aşkına şu ana kadar ne yapıldı? Bakın, size
şunu söyleyeyim: Doğal gaz Ardahandan geçiyor, iki hat doğal
gaz, biz Türkiye'yi ısıtıyoruz, bize doğal gaz vermiyor bu
Hükûmet. Şikâyet ediyorum arkadaş. Altmış dokuz tane ili
bizden geçen doğal gaz ısıtıyor, hem İrandan gelen
bizden geçiyor hem de Azerbaycandan gelen. Yani düşünebiliyor musunuz,
Ardahan, 21inci yüzyılda, Avrupa Birliğinde Türkiye'deki Ardahan ili
tezek yakıyor arkadaşlar, tezekle ısınıyor. Bu ne
kadar ayıp!
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Gazı kes! Gazı kes!
ENSAR
ÖĞÜT (Devamla) Şimdi, o değil, ithal mal, hayvan geldiği
için Mevlütçüğüm, mal da kalmadığı için tezek
bulamıyoruz.
Şimdi
zamanımız
dar ama şunu söyleyeyim, o bölgenin kalkınması için benim
önerilerim var:
Ardahan Üniversitesi kuruldu, teşekkür
ederim, iyi de bir rektörümüz var, çok da iyi, temelini de attık, sağ
olsunlar. Ardahan Üniversitesi, Kafkasya Üniversiteler Birliğini kurdu, 21
üniversite bizim birliğimize üye. Bizim Kafkasyaya açılmamız
lazım. Biz sizden bir şey beklemiyoruz.
Sizden rica ediyorum, Çıldır
Aktaş Kapısını açın. Çıldır Aktaş
Kapısı niye önemli biliyor musunuz? Arkadaşlar, ben daha önce
Meclis Başkanımız Sayın Köksal Toptan
O
bakımdan, bizim bölgenin kalkınabilmesi için Çıldır
Aktaş Kapısının açılmasını ve o bölgeye
yatırım yapılmasını arz ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Gündem
dışı üçüncü söz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni yasama
yılı açılışı münasebetiyle söz isteyen Mersin
Milletvekili Sayın Mehmet Şandıra aittir.
Buyurun
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni yasama
yılına ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle şahsım ve grubum adına yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Meclisimiz
yüz on iki gün sonra, seçimden bu yana geçen yüz on iki günden sonra bugün 24üncü
Dönem İkinci Yasama Yılına başlıyor. Bu sebeple söz
aldım. Meclisimizin, Genel Kurulumuzun, komisyonlarımızın
bu dönemde çok önemli çalışmalar yapacağını, ülkemizin
ve milletimizin geleceği açısından çok önemli gündem maddeleri
üzerinde yoğun çalışmalar yapacağını
bildiğim için şahsım ve grubum adına Meclisimize, siyasi
partilerimize, siyasi parti grup yöneticilerimize ve siz sayın
milletvekillerimize hayırlı çalışmalar,
başarılı çalışmalar temenni ediyorum.
Değerli
Başkanım, tabii sizin için de -çok önemli bir görev emanet
aldınız- sizlere de başarılar diliyorum. Ümit ediyorum ki,
ülkemizin önemli süreçlerden geçtiği bu dönemde Meclisimiz sizlerin
yönetiminde gerçekten ortak aklı üretecek bir zemini oluşturacak bir
şekilde yönetilir. Burada bizden beklenen çözümler, çözümler için gerekli
olan hukukların kurulmasında etkin, faydalı bir
çalışmayı yapabiliriz. Bunu önemsiyorum. Burada çok uzun süredir
Mecliste bulunan milletvekili arkadaşlarımız var. Onların
tecrübesiyle söylüyorum: Genel Kurul çalışmaları, komisyon
çalışmaları gerçekten iyi organize edildiği takdirde, iyi
bir uzlaşma zemini, diyalog zemini oluşturulduğu takdirde
sorunların çözümüne katkı verecek hukuk kurabilmek mümkün.
Değerli
milletvekilleri, biz burada sorunların çözümü için hukuk kuruyoruz.
Dolayısıyla, birlikte oluşturmak mecburiyetinde olduğumuz
bu görevimizi yaparken uzlaşmaya açık, diyaloğa açık ve
birbirine karşı hoşgörülü bir yaklaşım içerisinde,
birlikte çalışmak mecburiyetindeyiz.
Ben
bu yasama yılının bu ilk toplantısında
şahsım ve grubum adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına sizlere başarılar dilerken ve iyi bir çalışma
ortamı temenni ederken iki hususu da dikkatlerinize sunmak istiyorum:
Değerli
milletvekilleri, bizim, burada, hukuk devleti olmanın gereği, hukukun
üstlüğünü özümsemiş, hukukun içinde kalmayı bir zorunluluk gören
bir yaklaşım içerisinde olmamız lazım. Bizim en önemli
ortak paydamız hukuktur. Hukukun üstünlüğüne saygı göstererek
burada İç Tüzük ve Anayasanın gereği bir çalışma
oturtmamız lazım.
İkinci
husus, seçilmiş olmanın sorumluluğunda görevimizi yapmamız
gerekir. Özellikle Sayın Başbakan
yardımcılarımızın da burada olmasını
fırsat bilerek ifade ediyorum: Artık, ülkemizin ve
insanımızın gündemine geri dönmemiz lazım. Türkiye bugün,
gerçekten, birçok sorunları olan toplum kesimlerinin beklentileri
içerisinde kıvranan ve bizden çözüm bekleyen bir dönemi yaşıyor.
Çiftçisiyle, çalışanıyla, emeklisiyle, bu Meclisten çözüm
bekleyen toplum kesimlerine karşı sorumluluğumuzun idrakinde
olmak mecburiyetindeyiz. Bu sebeple, bugün bu ilk toplantıda -daha sonra
konuşacağımız birçok konu var ama- özellikle şunu
söylemem gerekiyor: Bakın, bugün grup toplantılarının Meclis
televizyonundan verileceğini duyurdular ama sonra kim müdahale ettiyse
-Sayın Başbakan Yardımcısının burada olması
sebebiyle söylüyorum- grup konuşmalarının Meclis
televizyonundan, TRT televizyonundan verilmesi engellendi. Nelerden korkuyoruz?
Hangi korkuların kuşatması altında siyasetin sesini
kesiyoruz iktidarıyla muhalefetiyle? Öncelikle kendi hukukunu koruyamayan
bir Meclisin, bir siyasetin ülkenin hukukunu korumak, milletin beklentilerine
cevap verebilmek gibi bir imkânının olmayacağının
bilinmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Bunun dikkate
alınması ve yeniden bu kararın gözden geçirilmesini de istirham
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Sayın
Başkanım, bu ek süre vermeme kararınızı da gözden
geçirmenizi istiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bir dakika
ek süre vermeniz gerekiyor.
BAŞKAN Bir dahaki sefere size sorarım
Sayın Üyemiz, lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Sormaya gerek yok.
BAŞKAN - Lütfen, başında söyledim efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle müdahale edemezsiniz
efendim.
BAŞKAN - Lütfen, oturur musunuz yerinize.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Burada bir dakika veriliyor.
BAŞKAN - Beş dakika, beş dakika. Lütfen
oturun.
Teşekkür ederim Sayın Şandır. (MHP
sıralarından alkışlar)
Gündem dışı konuşmalar
bitmiştir.
Şimdi gündeme geçiyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Sağlam, bu bir ananeydi. Toparlamak açısından birer
dakika ananeydi Sayın Sağlam.
BAŞKAN Efendim, başında söyledim, daha
evvel de Meclisin kararı var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ama
insanların toparlamaya ihtiyacı var.
BAŞKAN - Özür diliyorum. Özür diliyorum lütfen
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
İnsanların toparlamaya ihtiyacı var Sayın Sağlam.
OKTAY VURAL (İzmir) Meclisin böyle bir kararı
yok.
BAŞKAN - Var, var.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Niye efendim? Öyle bir
kararı yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Gösterin bize Meclisin nerde
kararı var?
BAŞKAN Efendim, isterseniz sonra gösteririm.
Meclisin kararı var, burada karar alır.
OKTAY VURAL (İzmir) Meclisin bu konuda ne
kararı var efendim?
BAŞKAN - Şimdi bakınız, beş
dakika vereceğimi söyledim.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, Meclisin hangi
kararı var, bunu bir lütfederseniz milletvekilleri
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Neye istinaden karar
veriyorsunuz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Daha önce bir
karar almış, daha önceden bir karar var.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, o
zaman niye beş dakika veriyorsunuz, üç dakika verin. Söz vermeyin
BAŞKAN - Günlük İç Tüzükteki sürelere
uyacağımı söyledim. Herkese aynı. Kusura bakmayın,
zaman kazanmak meselesi. Bu tartışmalarla da zaman harcıyoruz.
Yani İç Tüzüke uyalım. Adil olmazsa itiraz ediniz. Adaletle gidelim.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, böyle
bir uygulamayı ilk kez siz tayin ediyorsunuz!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Nerede var bu uygulama?
BAŞKAN Evet, efendim,
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır,
okutuyorum:
MUHARREM İNCE (Yalova) Sonra Başbakana da söz
vermeyeceksiniz ama.
BAŞKAN Göndereceğim şimdi, kararı
da göndereceğim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Burası eşitler
Meclisidir.
BAŞKAN Bir saniye
Geçen yasama döneminde, önce bütçe görüşmelerinde
uygulanan ve daha sonra 20/12/2010 tarihinde 37nci Birleşimde açılan
usul tartışması sonunda oylanarak kabul edilen konuşmalara
ek süre verilmemesi şeklindeki usulü, Genel Kurulu yönettiğim
birleşimlerde de uygulamaya devam edeceğim, dedim. Tarih,
numarasıyla böyle bir karar var. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Lütfen efendim, lütfen
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye-AB Karma Parlamento
Komisyonu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi,
Parlamentolararası Birlik, Akdeniz Parlamenter Asamblesi, Asya Parlamenter
Asamblesi ve Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük
Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere boş
bulunan üyelikler için, Başkanlık Divanı kararını
müteakiben uygun bulunan üyelerin isimlerine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/544)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 Sayılı Kanunun 2. maddesine göre
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi,
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter
Asamblesi, Parlamentolararası Birlik, Akdeniz Parlamenter Asamblesi, Asya
Parlamenter Asamblesi ve Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesinde
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak
üzere boş bulunan üyelikler için; aynı kanunun 12. maddesi
uyarınca Başkanlık Divanı Kararını müteakiben
uygun bulunan üyelerin isimleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Türkiye-AB Karma
Parlamento Komisyonu Eş Başkanlığı
(Türkiye-AB KPK)
Aykan Erdemir (Bursa)
Halide İncekara (İstanbul)
Umut Oran (İstanbul)
Şafak Pavey (İstanbul)
Yıldırım Mehmet
Ramazanoğlu (Kahramanmaraş)
Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM)
Türk
Grubu
Asil Üyeler
Deniz Baykal (Antalya)
Ahmet Kutalmış Türkeş (İstanbul)
Pelin Gündeş Bakır (Kayseri)
Yedek
Üyeler
Münir
Kutluata (Sakarya)
NATO Parlamenterler Asamblesi (NATO
PA)
Türk Grubu
Yedek
Üyeler
Mehmet
Günal (Antalya)
Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı Parlamenterler Asamblesi
(AGİTPA) Türk Grubu
Yedek
Üyeler
Hülya
Güven (İzmir)
Osman
Kahveci (Karabük)
Faruk
Bal (Konya)
Parlamentolararası Birlik (PAB)
Türk Grubu
Hurşit
Güneş (Kocaeli)
Akdeniz İçin Birlik Parlamenter
Asamblesi (AİBPA) Türk Grubu
Şafak
Pavey (İstanbul)
Akdeniz Parlamenterler Asamblesi
(AKDENİZ PA) Türk Grubu
Arif
Bulut (Antalya)
Asya Parlamenter Asamblesi (ASYA PA)
Türk Grubu
Süleyman
Sencar Ayata (Ankara)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının tezkeresi bilgilerinize
sunulmuştur.
B) Duyurular
1.- Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğan hakkında, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesince
kamu davası açıldığına ve uygulamasına devam
edildiğine; Mardin Milletvekili Ahmet Türkün, Erzurum 2. Ağır
Ceza Mahkemesince yargılamasına devam edildiğine;
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan hakkında, Diyarbakır 7.
Ağır Ceza Mahkemesince kamu davası
açıldığına dair dosyaların Anayasanın 83üncü
maddesinin 2nci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bilgisine sunulmasına ilişkin duyuru
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığının 25/08/2011 tarih ve
2011/1-84-555-3 numaralı yazısıyla, Diyarbakır Milletvekili
Nursel Aydoğan hakkında Diyarbakır 5. Ağır Ceza
Mahkemesinde 2011/351 esas sayılı dosya ile kamu davasının
açıldığı ve uygulamasına devam edildiği; Erzurum
2. Ağır Ceza Mahkemesinin 19/02/2011 tarih ve 2011/141 dosya
numaralı yazısıyla, Mardin Milletvekili Ahmet Türkün 2011/141
esas sayılı dava dosyasıyla yargılamasına devam
edildiği; Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/08/2011
tarih ve 2011/64 dosya numaralı yazısıyla, Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan hakkında 2011/64 esas sayılı dosyayla
kamu davasının açıldığı Anayasanın 83üncü
maddesinin ikinci fıkrası gereği bildirilmiştir.
Bilgilerinize
sunarım.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, Meclise sunuşlarla
ilgili bilgilendirmeler, Meclis Başkanlığında
Başkanlık tasarrufu olarak yanlış yapılıyor.
Burada 550 milletvekili var, 550 milletvekili hakkında ne dava
açılmışsa hepsinin buraya sunulması lazım ama
özellikle Barış ve Demokrasi Partisinin, bizim Emek, Demokrasi ve
Özgürlük Bloğunun adaylarına
ilişkin dava açıldığına dair bilgiler burada okunuyor.
Kimin hakkında dolandırıcılıktan açılmış,
yolsuzluktan açılmış, hırsızlıktan
açılmış, arsızlıktan açılmış, neden
açılmışsa bütün vekillerle ilgili Meclis
Başkanlığı eşit bilgilendirme yapsın. Bu
ayrımcılığı kabul etmeyiz. İlk günden bu
ayrımcılığı kabul etmeyiz. Anayasada bir hukuk var,
dokunulmazlık diye bir şey var, parlamenter olmak diye bir şey
var; hukuk var, insanlık var. (BDP sıralarından alkışlar)
Yani bu ne? İlk günden bu Meclis Başkanlığı niye bunu
yapar Başkanım? Niye ilk günden bunu yaparsınız? Bu olmaz,
bunu kabul etmeyiz. Çok açık söylüyorum, bu tasarrufu kabul etmeyiz.
Usul
tartışması açıyorum efendim İç Tüzüke göre. Meclis
Başkanlığı bu sunuşunu geri alacak.
BAŞKAN
İlk önce, müsaade ederseniz, bu uygulamayı izah edeyim, siz yine
isteyin.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Hayır efendim, bakın, bir usul var.
BAŞKAN
Bir dakika, siz
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Adalet Komisyonu oluşmamış, Karma Komisyon
oluşmamış
BAŞKAN
Bir saniye efendim, bir saniye
HASİP
KAPLAN (Şırnak)
Anayasa Komisyonu oluşmamış,
komisyonda görüşülmemiş, Meclis Başkanlığına
geliyor ve buraya indirip bilgilendirme yapıyorsunuz. Ekonomik ihale
yolsuzluğundan gelen dava açılmaları niye sunulmuyor,
hırsızlıktan niye sunulmuyor? Bilmem bir düşünce suçunun davasını
Sayın Ahmet Türk bir yerde konuşma
yapmış. Siyasetçidir arkadaşlar. Siz buna tahammül edecekseniz
Bu Mecliste biz konuşamayacaksak, açık konuşalım, ilk
günden bu yanlış
BAŞKAN
Sayın Kaplan, bir saniye, oturun, ben de izah edeyim efendim.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Bunun geri alınması lazım, lamı
cimi yok.
BAŞKAN
Tamam, buyurun oturun efendim, ben de izah edeyim, neden böyle
yapılıyor.
Sayın
milletvekilleri
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkanım, hangi suçtan
Bunun
ne izahını yapacaksınız?
BAŞKAN
Oturun lütfen, oturun. Siz
konuştunuz, siz oturun lütfen.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Ama özel görevli mahkeme ne diyor
BAŞKAN
Ama niçin uygulanmadığını da müsaade edin ben izah
edeyim.
Buyurun
oturun.
Sayın
milletvekilleri, Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci fıkrası
Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce
soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla
Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün
dışındadır. diyor
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Tamam Başkanım
BAŞKAN
ve Ancak, bu hâlde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan doğruya
Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır. hükmünü
içermektedir.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Tamam Başkanım, güzel
BAŞKAN
Bir saniye.
Bu
hüküm çerçevesinde bugüne kadar mahkemelerden gelen yazılar Genel Kurulun
bilgisine sunulmuştur. Başkanlığımız,
Anayasanın hükmüne göre gereğini yapmaktadır. Olay bundan
ibaret.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Başkanım, çok güzel! Bakın, Anayasa
14 2001de değiştirildi. Bakın Sayın Başkanım
BAŞKAN
Evet.
HASİP
KAPLAN (Şırnak)
BAŞKAN
Hayır, hayır. Şimdi lütfen
HASİP
KAPLAN (Şırnak) - Bu Mecliste on senedir bu kanun çıkmadı.
BAŞKAN
Lütfen
HASİP
KAPLAN (Şırnak) - 10 tane tutuklu milletvekili olan bir Meclis
cumhuriyet tarihinde var mı? 8 tane tutuklu milletvekili var, Hatip
Diclenin vekilliği düştü. Bana bir örnek gösterebilir misiniz?
Nasıl olacak arkadaşlar?
BAŞKAN
Sayın Kaplan, Anayasanın hükmü yerine getirilmiştir.
Sayın
milletvekilleri
HASİP
KAPLAN (Şırnak) 14üncü maddenin son fıkrası
BAŞKAN
Yapılacak bir şey yok.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) - Geriye sunacaksınız Sayın
Başkanım, geri göndereceksiniz.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır. Ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Başkanım, onu
tartışacağız. 14üncü maddenin son fıkrası
BAŞKAN
Oturun lütfen.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) - Ya gereğini yapın ya gereğini
yapın! Bize zulüm etmeyin, zulüm istemiyoruz. Çok açık söylüyorum.
BAŞKAN
Lütfen oturun.
Okutuyorum:
C) Meclis
Araştrması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Erdoğan Toprak ve 22 milletvekilinin, spor sektöründeki
siyasi baskı iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye'nin
önde gelen spor kulüplerinin yöneticileri ile bazı sporcular şike
iddiaları çerçevesinde gözaltına alınmış ve
tutuklanarak cezaevine gönderilmişlerdir.
Bu
çerçevede yürütülen operasyonlar 3 Temmuz 2011 tarihinde
başlatılmış ve bugün hâlâ süren operasyonların ucu
açık bir süreçte de devam edeceği anlaşılmaktadır.
Şike
iddialarının üzerine gidilmesi Türk sporunun gelişmesi ve
uluslararası alanda başarılı olması
açısından son derece önemli ve gereklidir. Ancak, şike
soruşturmasının zamanlaması, yürütülüş yöntemi ve
gelişimi, bir şike organizasyonunun çökertilmesinin yanında,
daha farklı siyasi girişimlerin ve amaçların da olabileceği
yönünde bazı kuşkular ortaya çıkarmaktadır.
Özellikle,
soruşturmayı yürüten savcının gözaltına alınan
Trabzonspor Başkanı Sadri Şenere 12 Haziran seçimleri öncesi
Başbakan Erdoğana yönelik komplo kuruldu mu? sorusunu yöneltmesi,
soruşturmanın spor alanının dışında, daha
çok siyasi yönü olduğu yorumlarını kuvvetlendirmektedir.
Şike
operasyonlarının her aşaması, evrensel hukuk ilkelerine ve
yasal mevzuata aykırı bir şekilde basın organlarına
servis edilmiş, soruşturma tamamlanmadan ve iddianame
hazırlanmadan bazı spor kulüplerimiz ve spor adamlarımız
toplum önünde peşinen suçlu ilan edilmiştir.
Ceza
Muhakemesi Kanununun 157. Maddesinde soruşturmanın gizliliği
ilkesi düzenlenmiş ve Adalet Bakanlığının Adli
Kolluğun Görevi Yetki ve Sorumlulukları ile Soruşturmanın
Gizliliği başlıklı 98 Nolu Genelgesinde bu ilkenin
çerçevesi tartışılmayacak netlikte ortaya konmuştur.
Söz
konusu Genelgede Anayasanın 138. Maddesinde yer alan Suçluluğu
hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz. hükmü ile Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin Adil yargılanma hakkı
başlıklı 6. maddesinde yer alan Bir suç ile itham edilen
herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz
sayılır. hükmüne işaret edilmiştir.
Soruşturmanın gizliliği ilkesi, suçsuzluk karinesinin vaz
geçilmez unsurudur. Oysa şike operasyonu kapsamında bu ilke
sistematik bir şekilde ihlal edilmiş, asırlık spor
kulüpleri, spor yöneticileri, sporcular halk nezdinde suçlu ilan
edilmişlerdir.
Soruşturmanın
gizliliğine ilişkin ihlaller en hafif deyimi ile siyasi
iktidarın ihmalinden kaynaklanmaktadır ve bu ihlallerin siyasi
iktidarın himayesi olamadan sistematik bir şekilde sürdürülmesi
olanaklı değildir.
Şike
operasyonunun, ceza hukukunun en temel ilkelerinden olan masumiyet karinesinin
ihlali yanında, endüstriyel futbolun marka değerini düşürmesi,
halka açık birer şirket olan birçok spor kulübünün
yatırımcılarının zarara uğraması ve en
önemlisi de özerk TFFnin yönetimine dışarıdan müdahalelere ve
siyasetin malzemesi yapılması sonucuna neden olduğu açık
bir gerçektir. Bu açıdan Türk futbolunu halkın
karşısında ve uluslararası alanda zor durumdan kurtarmak
için gerekli önlemlerin belirlenmesi ve bir an önce hayata geçirilmesi bir
zorunluluktur.
Tüm
bunların yanında federasyon seçimlerinde siyasi iktidarların
baskıcı ve şekillendirici yaklaşımlarının,
özerkliğin yitirilmesinden dolayı Türk sporunu
çağdışı bir konuma taşıyacağı
açıktır. Bu nedenle, sporun siyasi iktidarların etkilerinden
arındırılması için gerekli önlemlerin belirlenmesi son
derece önemlidir.
Konuya
ilişkin olarak 22. Dönemde kurulan ve Raporu TBMM Genel Kurulunda
görüşülen Türk Sporunda Şiddet, Şike, Rüşvet Ve
Haksız Rekabet İddialarının Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırma Komisyonu Raporunda yer alan tespit ve önerilerinin gereğinin
hayata geçirilip geçirilmediğinin araştırılması, spor
alanındaki siyasi baskıların ve şekillendirme
girişimlerinin belirlenmesi, federasyonların özerkliğini
yitirmesine neden olan müdahalelerin
değerlendirilmesi, sporun ve sporcunun itibarını yitirmesine
neden olan uygulamaların incelenerek alınması gereken önlemlerin
tespiti amacıyla Anayasanın 98 inci, TBMM içtüzüğünün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1)
Erdoğan Toprak (İstanbul)
2)
Mahmut Tanal (İstanbul)
3)
Kazım Kurt (Eskişehir)
4)
Erdal Aksünger (İzmir)
5)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
6)
Levent Gök (Ankara)
7)
Malik Ecder Özdemir (Sivas)
8)
Hüseyin Aygün (Tunceli)
9)
Atilla Kart (Konya)
10)
Ensar Öğüt (Ardahan)
11)
Bülent Tezcan (Aydın)
12)
Osman Aydın (Aydın)
13)
Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
14)
Mustafa Moroğlu (İzmir)
15)
Namık Havutça (Balıkesir)
16)
Aylin Nazlıaka (Ankara)
17)
Gürkut Acar (Antalya)
18)
Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
19)
Haydar Akar (Kocaeli)
20)
Salih Fırat (Adıyaman)
21)
Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
22)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
23)
İdris Yıldız (Ordu)
2.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel ve 23 milletvekilinin, Türkiyede siyanür ve
benzeri kimyasal maddeler kullanılarak yapılan madencilik
faaliyetlerinin neden olduğu çevre kirliliğinin ve olası
kirlilik tehditlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/3)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiyede
Siyanür ve Benzeri Kimyasal Maddeler Kullanılarak Yapılan Madencilik
Faaliyetinin Neden Olduğu Çevre Kirliliğinin ve Olası Kirlilik
Tehditlerinin Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98 inci ve
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1)
Alaattin Yüksel (İzmir)
2)
Rıza Mahmut Türmen (İzmir)
3)
Mustafa Moroğlu (İzmir)
4)
Hasan Ören (Manisa)
5)
Şafak Pavey (İstanbul)
6)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
7)
Aytun Çıray (İzmir)
8)
Musa Çam (İzmir)
9)
Hülya Güven (İzmir)
10)
Sakine Öz (Manisa)
11)
Özgür Özel (Manisa)
12)
Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
13)
Adnan Keskin (Denizli)
14)
Süleyman Çelebi (İstanbul)
15)
Aykut Erdoğdu (İstanbul)
16)
Aylin Nazlıaka (Ankara)
17)
Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
18)
Gürsel Tekin (İstanbul)
19)
Malik Ecder Özdemir (Sivas)
20)
Engin Altay (Sinop)
21)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
22)
Oğuz Oyan (İzmir)
23)
Gökhan Günaydın (Ankara)
24)
Birgül Ayman Güler (İzmir)
Gerekçe:
7
Mayıs 2011de Kütahyanın Tavşanlı ilçesinde gümüş
üretimi yapılan Eti Gümüş A.Ş.ye ait tesisin siyanürlü
atık su barajındaki setlerden birinin çökmesi büyük bir çevre
kirliliği tehlikesini ortaya çıkarmıştır. 25
milyon metreküp atık kapasitesine
sahip olan barajda 15 milyon metreküp atık siyanürlü su bulunduğu ve
bunun 1 litresinde 1000 mg siyanür bulunduğu iddia edilmektedir. Uzmanlar
1 litre suda 8 mg siyanür bulunduğunda zehirlenmeye, 20 mg
bulunduğunda ise ölümcül sonuçlara
yol açtığını belirtmektedir. Atık havuzundaki setlerin
tamamen çökmesi durumunda başta tesisin çevresi olmak üzere Porsuk
Çayında ve Sakarya Nehrinde çok büyük bir çevre felaketinin
yaşanacağı ve Karadenize kadar ulaşacak kirliliğin etkilerinin
yüzyıllarca süreceği, bölgenin adeta bir çöle dönüşeceği
ifade edilmektedir. Tesisin üretim kapasitesini son dönemde üç kat
artırmasına rağmen atık bertaraf sisteminde yeterli düzeyde
kapasite artışı sağlamadığı iddiaları
yaşanan tehlikenin en önemli nedeni olarak gösterilmektedir.
Öte
yandan bir deprem bölgesi olan Kütahyada 19 Mayıs 2011de yaşanan
5.9 büyüklüğündeki deprem büyük bir endişeye neden olmuştur.
Zira aşırı yağışlar nedeniyle bile siyanürlü
atık su setleri yıkılan bu tesisin böyle büyük depremler
karşısında ne hale geleceği çok ciddi ve kaygı verici
soruları akla getirmektedir.
Tehlikenin
boyutları bu seviyede iken Çevre ve Orman
Bakanlığının, Sağlık
Bakanlığının, Kütahya Valiliğinin ve Eti Gümüş
A.Şnin sürekli olarak yaptığı, insan
sağlığını ve doğal yaşamı tehdit eden
herhangi bir bulgu olmadığına ve gerekli tedbirlerin
alındığına dair açıklamalar kamuoyunu tatmin
etmemektedir.
Nitekim
Çevre Mühendisleri Odası, bölgedeki içme suyundan 12 Mayısta numune
alındığını ve akredite olmuş bir laboratuarda
analiz ettirildiğini belirtilerek, analiz sonucuna göre, kazanın 5.
gününde siyanür sızıntısının 4,5 kilometre ötedeki
Köprüören köyü su kaynaklarına ulaştığı, içme suyunda
müsaade edilen limit değerlerden yüzde 40 fazla siyanür olduğunu
açıklamıştır. Bu analizin Ankarada Çevre ve Orman
Bakanlığı ile Türk Akreditasyon Kurumu tarafından akredite
bir laboratuvarda yaptırıldığı
belirtilmiş, Kütahya Valiliğinin yeraltı suyu analizlerini
yaptırdığı Kütahya İl Halk Sağlık
Laboratuvarının ise siyanür ölçme konusunda akredite
olmadığı, dolayısıyla ölçümlerin de güvenilir
olmadığı açıklanmıştır.
13 Haziran 2011de
Kütahyanın Dulkadir köyünden 7 kişinin siyanür zehirlenmesi
şüphesiyle hastaneye kaldırılması, halkı yeniden
korkuya sevk etmiş; bu 7 vatandaştan birine Kütahya Evliya Çelebi
Hastanesinde siyanür zehirlenmesi teşhisi konulduğu hastane
raporuyla belgelenmiştir.
Bu arada çok önemli bir
gelişme daha yaşanmış, Sağlık Emekçileri
Sendikasının 14 Haziran 2011de Dulkadir köyünden alarak
Sağlık Bakanlığı İzmir Hıfzıssıhha
Enstitüsü Müdürlüğünde tahlil ettirdiği içme suyunda, siyanür ve
arsenik oranlarının müsaade edilen sınırın çok
üzerinde, ölümcül düzeyde olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Bu resmî raporla ilgili olarak Sağlık Bakanlığından
herhangi bir açıklama yapılmamıştır.
İlgili sivil toplum
kuruluşları ve meslek odalarının tesiste inceleme
yapmasına izin verilmemekte, Bakanlıklardan soru işaretlerini
giderecek açıklamalar yapılmamakta, bölge halkı ekmeğini ya
da sağlığını kaybetmek gibi hayati bir ikilem
arasında bırakılmaktadır. Ortada
araştırılması ve cevaplanması gereken çok sayıda
soru ve büyük bir sorun bulunmaktadır. Anayasanın 17. ve 56.
maddelerinde düzenlenen yaşama, maddî ve manevî
varlığını koruma ve geliştirme hakları ile
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının
açıkça ihlali anlamına gelen bu mevcut durumdan hareketle, ülkemizde
benzer yöntemlerle yapılan tüm madencilik faaliyetlerinin incelenmesi için
Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince
bir Meclis Araştırması açılması hayati açıdan
önem arz etmektedir.
3.- Konya Milletvekili Atilla Kart ve
19 milletvekilinin, Konya Ovası Projesinin (KOP) revize edilmesi ve
hayata geçirilmesinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi
(10/4)
TBMM
Başkanlığına
Konya Ovası
Projeleri (KOP); İç Anadoludaki kuraklığı ve sulama
yetersizliğini önleyecek, bölgede üretimi asgari şartlarda 4-5e
katlayacak boyutlarda önemli bir projedir.
KOP, Konya ve İç
Anadolu Bölgesi için hayati önemi olan bir projedir.
Entegre bir proje olan
KOP, 59 ve 60. Hükümetler döneminde ihmal edilmiştir. KOPun en önemli
ayağı olan ve maliyeti 120 milyon dolar seviyesinde olan Mavi Tünel
Projesi, AKP iktidarlarıyla birlikte 8 yılı aşan bir süre
geçmiş olmasına rağmen halen
sonuçlandırılamamıştır.
Öte
yandan; KOP kapsamında yer alan 12 adet projenin, Konyanın kuzeyini
kapsamadığı bilinmektedir. Mevcut projeler ile Konyanın
kuzey bölgesinin, yani Selçuklu, Sarayönü, Altınekin, Yunak, Kulu,
Cihanbeyli, Karapınar, Ereğli, Aksaray, Kadınhanı,
Ilgın ve Akşehiri sulamak mümkün olamayacaktır. Oysa, bu bölge
Konyanın en kurak bölgesidir. Aynı zamanda tarım arazisi olarak
yüzölçümü en büyük olan bölgesidir. Buna rağmen mevcut KOP faaliyeti bu
bölgeyi kapsamamaktadır.
Bu
yönüyle, KOPun mutlaka ve ivedi olarak revize edilmesi zorunluluğu
vardır.
Artık
Göksu rezervi ya da kaynağı yerine,
Kızılırmak-Hirfanlı üzerinden bu çalışmanın
yapılması gerektiği uzmanlar tarafından ifade edilmektedir.
Bu güzergahın Kulu-Cihanbeyli bölgesine kuş uçuşu 90-
GAP
Projesiyle eşdeğer önemi olan bu projenin hayata geçirilmesi, belli
odaklar tarafından her nedense engellenmektedir. Ya da mevcut
duyarsızlık sebebiyle bu yönde izlenimler doğmasına yol
açılmaktadır. Hükümetin konuya duyarsızlığı ve
ilgisizliğinin kabul edilebilir hiçbir açıklaması olamaz.
KOPun
revize edilmesi projesi neden hayata geçirilmemektedir?
Neden bu
yönde çalışmalara başlatılmamaktadır?
Bölgenin
tarımsal üretimini 4-5e katlayacak bu projeden birileri rahatsız
mıdır?
Teknik
boyutuyla projenin hayata geçirilmesi mümkün müdür?
Bu projenin
hayata geçirilmesinin maliyeti nedir?
Bu
soruların ve konuların açıklığa
kavuşturulması zorunluluğu vardır.
Bu
konuların, mahallinde uzmanları aracılığıyla
teknik boyutunun incelenmesi, projenin revize edilmesi ve hayata geçirilmesi
konularında gerekli araştırmaların yapılması,
rapora bağlanması ve böylece Hükümetin görev ve sorumluluğunun
gereğini yapması; bu konuda ihmal ve sorumluluğa yol açan
sebeplerin ve alınması gereken önlemlerin tespiti amacıyla
Anayasanın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri
uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ve
teklif ederiz.
1)
Atilla Kart (Konya)
2)
Emre Köprülü (Tekirdağ)
3)
Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
4)
Engin Altay (Sinop)
5)
Rıza Mahmut Türmen (İzmir)
6)
Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
7)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
8)
Kazım Kurt (Eskişehir)
9)
Nurettin Demir (Muğla)
10)
Özgür Özel (Manisa)
11)
Süleyman Çelebi (İstanbul)
12)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
13)
Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
14)
Hurşit Güneş (Kocaeli)
15)
Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
16)
Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
17)
Oğuz Oyan (İzmir)
18)
Levent Gök (Ankara)
19)
Sena Kaleli (Bursa)
20)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
Gerekçe:
Araştırma
Önergesinde dile getirilen konunun tarımsal üretim ve istihdam
boyutları vardır.
Projenin
uygulanma kabiliyetinin olup-olmadığının teknik boyutuyla
araştırılması, bunun sonucuna göre de Siyasi
İktidarın göreve davet edilmesi amaçlanmaktadır.
Siyasi
İktidarın duyarsızlığı ve ilgisizliği
yanında konunun üretim ve istihdam boyutunun da somut olarak
araştırılması ve bu konudaki belirsizliklerin giderilmesi
amacıyla, konunun TBMM aracılığıyla tahkik edilmesi
uygun ve yerinde olacaktır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın
milletvekilleri, önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
A) Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
Türkiye - Hindistan Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/543)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca,
Hindistan Parlamentosu ile TBMM arasında parlamentolararası dostluk
grubu kurulması hususu Genel Kurulun tasvibine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi,
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Genel Kurulun toplantı
günlerinden salı gününün denetim konularına (Anayasanın süreye
bağladığı konular hariç), çarşamba ve perşembe
günlerinin de kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işlerin görüşülmesine ayrılmasına; salı ve
çarşamba günlerinde birleşimin başında bir saat süre ile
sözlü soruların görüşülmesine; Sunuşlar ve işaret oyu ile
yapılacak seçimlerin her gün yapılmasına ve Genel Kurulun bu
haftaki çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma
Kurulunun 4/10/2011 Salı günü yaptığı toplantıda
aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Nurettin Canikli M. Akif Hamzaçebi
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk
Partisi
Grubu Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Oktay Vural Hasip Kaplan
Milliyetçi Hareket Partisi Barış ve
Demokrasi Partisi
Grubu Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Öneriler:
1 -
Genel Kurulun toplantı günlerinden Salı gününün denetim
konularına (Anayasanın süreye bağladığı konular
hariç), Çarşamba ve Perşembe günlerinin de kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işlerin görüşülmesine
ayrılması, Salı ve Çarşamba günlerinde birleşimin
başında bir saat süre ile sözlü soruların görüşülmesi,
Sunuşlar ve işaret oyu ile yapılacak seçimlerin her gün
yapılması,
2 -
Genel Kurulun 4/10/2011 Salı günkü (bugünkü) Birleşiminde
Başkanlığın Genel Kurula sunuşlarından sonra,
varsa gündemin seçim kısmındaki işlerin tamamlanmasını
müteakip bu Birleşimin sona erdirilmesi,
3 -
Genel Kurulun 6/10/2011 Perşembe günkü Birleşiminde
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşlarından sonra, bir
saat süreyle sözlü soru önergelerinin görüşülmesi ve varsa gündemin seçim
kısmındaki işlerin tamamlanmasını müteakip bu
Birleşimin sona erdirilmesi,
önerilmiştir.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulu önerisi üzerinde ilk söz
Sayın Oktay Vuralın.
Buyurun
Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
Konuşma
süreniz on dakika.
OKTAY
VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, öncelikle, siz de ilk defa yönetiyorsunuz, hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum. İnşallah, gömleğin ilk
düğmesini yanlış iliklememişizdir. Dolayısıyla,
bu önemli.
Değerli
milletvekilleri, yasama yılının hayırlara vesile
olması dileğiyle Danışma Kurulu üzerinde görüş ve düşüncelerimi
ifade etmek üzere söz aldım. Tabii, bir ilke kararı, aslında
bugün toplantıyı yaptık ve bu toplantıda da diğer grup
başkan vekilleriyle de bir değerlendirme imkânı oldu. Bildiğiniz
gibi, Anayasa, Parlamentoya hem yasama hem denetim görevi vermiş. Bu
çerçevede İç Tüzükümüz de Anayasaya uygun bir şekilde belli günleri
denetime hasretmiş. Çünkü, milletvekillerinin aslında yasama
faaliyetleri konusunda en önemli gücü, parlamenter demokraside
milletvekillerinin hükûmete soru sorma gücüdür: Yazılı soru, sözlü
soru, gensoru, Meclis araştırması, Meclis
soruşturması. Aslında, bu, tüm milletvekillerinin görevlerinden
biridir ama özellikle muhalefet açısından en önemli araçlardan
biridir.
Bugünü,
salı gününü denetime ayırıyoruz ve salı, çarşamba
günleri de birer saat sözlü soru. Tabii, değerli arkadaşlarım,
biz bu günleri ayıracağız, çok göreceksiniz ama çoğunluk
iradesiyle bu salı günlerinin nasıl denetimden
çıkartıldığına da şehadet edeceğiz. Orada da
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim sesimizin, sözümüzün, denetim yapma
imkânımızın kısılmasına ilişkin
tavrımızı ortaya koyacağız. Evet, biz soru
soracağız çünkü bizi getiren, sizi de getiren irade, burada kendi
istikametimizde irademizi kullanmamızı istemektedir. Bu
bakımdan, bunun, iktidar partisi, çoğunluk partisi tarafından
yok edilmesi ve denetim faaliyetlerinin, Parlamento faaliyetlerinin hiç olmazsa
en aşağı yüzde 30una yakınını teşkil etmesi
konusunda özen göstermesi gerekir.
Parmaklarla
yok edebilirsiniz, ama değerli arkadaşlarım, demokrasi böyle
işlemez. O bakımdan, iktidar partisine benim önerim, salı
günlerini denetim günleri yapalım, sözlü soruları devam ettirelim. Bu
hakkı gasbetmeyin. Bütün bunlarla ilgili Türkiye'nin sorunlarını
burada konuşalım. Milletimiz bizi gönderdi. Evet, siz yapacaksanız
biz de yapılanları, yapılamayanları
değerlendireceğiz ama burada çiftçinin, atanamayan
öğretmenlerin, sıkıntı içerisinde olan
vatandaşların dertlerini dile getirmek için fırsat olması
lazım. Meclisin nabzı burada atsın.
Bu
konuda kullanacağımız sözlü sorular. Maalesef, sözlü sorularda,
Hükûmetin bu sözlü sorulara cevap verme süreci bir iki yıl geçiyor. Bir
bakıyorsunuz, Hükûmet, sözlü soruların elli tanesini, yüz tanesini
cevaplandıracağım diyor. Sayın milletvekili sormuş,
iki yıl önceki bir olayı sormuş, iki yıl sonra aslında
gündemden kalkmış ama cevaplandırıyor.
Dolayısıyla Hükûmetin bu sözlü soruları zamanında
cevaplandırmasını temin etmek özellikle çoğunluk partisinden
istediğimiz hususlardan birisidir.
Yazılı
sorularda cevaplandırma nispeten daha fazladır ama maalesef
yazılı sorularımızın önemli bir kısmı Meclis
Başkanlığının vetosunu yiyor. Kişiseldir filan
diye gönderiyorlar iadeli taahhütlü olarak. Gerçekten subjektif bir
şekilde soru sorma hakkımız engelleniyor. Maalesef
soruların önemli bir kısmına bakanlar cevap vermiyor yani
sorduğumuz soru başka ama sayın bakanlar, mevzuat gereğince
Yapılmaktadır. diyerek sorudan, soruyu cevaplandırmaktan
kaçınmaktadır; zaman zaman önemli bir kısmı, zannederim
yüzde 30-35i, maalesef cevaplandırılmayan kâğıtlarda
yayımlanmaktadır. Bir soru soruyorsunuz yani bir sayın
bakanın, koskoca devlet teşkilatının milletvekilinin bu
sorusunu cevaplandırmaktan imtina etmesini anlayabilmiş değilim.
Soru soracağız, bilgi sahibi olacağız, ona göre de
siyasetimizi yapacağız. Bu bakımdan, bu yazılı
sorulara da Hükûmetin cevap vermesini temin etmek gerekiyor. Gerçekten bilgi
edinme hakkı var ama bakın, milletvekillerinin sordukları
sorulara cevap verilmiyor ve milletin vekilinin sözü kesiliyor. Bu da
anlaşılabilir bir husus değildir.
Diğer
taraftan, bizim, milletvekillerimizin kanun teklifleri olacaktır.
Maalesef, bu kanun teklifleri komisyonlarda gündeme alınmıyor. Kanun
teklifleri olmasına rağmen, komisyon muhalefetten gelen kanun
teklifleriyle beraber, birlikte, birleştirerek değerlendirmiyor.
Bunlar yanlış işlerdir. Parlamentoda milletvekillerinin
verdiği kanun teklifleri de görüşülebilmelidir, hiç olmazsa
komisyonlarda görüşülebilmelidir. Reddedeceksen et ama maalesef komisyon
başkanı resen, bu yetkisiyle teklifleri görüşmüyor. Zaman zaman
da maalesef milletvekillerimizin verdiği bu teklifler, ilgili
olmasına rağmen birleştirilerek müzakere edilmemektedir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak bizler Anadolunun her yerinden geldik değerli
kardeşlerim. Tabii iktidar ve muhalefet olarak, hepimize yetkiyi
dağıttı vatandaşlarımız ama bu Parlamento
milletin parlamentosu. Bizler, hepimiz bu milleti temsil ediyoruz. O
bakımdan, vatandaş bu ekranda, burada, şu anda yayınlanıyor
Parlamenterim ne yapıyor? Meclis, milletvekilim ne yapıyor? diye
soruyor; geliyor mu gelmiyor mu; hangi konuda konuşuyor, konuşmuyor?
Bir parlamentonun faaliyetlerinin halk tarafından takip edilmesi
önemlidir. İcraatlar anlatılacaktır, yapılamayanlar
sorgulanacaktır ama Parlamento faaliyetlerini vatandaştan kesmek
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Televizyonunun
yayınlarını kısıtlamak ve bugüne kadar yapılan
bütün uygulamaların hilafına bir kısıtlama getirmek
doğru değildir. Ne korkuyoruz? Hani ileri demokrasi, hani
şeffaflık, hani açıklık ilkeleri nerede kaldı?
Bunların hiçbiri kalmadı. Niye? Burada, Parlamentoda
konuşmalarımız İç Tüzük çerçevesinde partilere yirmi
dakika. Burada bunları kısıtlarsanız
dışarıda istediğin gibi, istediğin televizyon bir
partinin borazanı olarak istediği kadar verir ama Parlamentoda
eşit bir şekilde faydalandığımız haklardan
faydalanarak eşit bir şekilde vatandaşımıza
ulaşmamız engellenir. Bu bakımdan, Meclis faaliyetlerinden
vatandaşın bilgi edinmesi kesinlikle gereklidir. Parlamentolar
milletten kopamaz, kopmamalıdır. Vatandaşın,
nabzının burada atıp atmadığına,
kaldırılan oyların hangi istikamette olduğuna ilişkin
bilgi sahibi olması gerekmektedir.
Bu
bakımdan, maalesef, Parlamento bu yeni dönem içerisinde Meclis
faaliyetlerinin 14.00-19.00 salı, çarşamba, perşembe günleri
yayınlanmasına ilişkin eski bir protokolü yürürlüğe
sokmuştur oysa bugüne kadar böyle değildi. Sayın Başbakan
bu konuda, Meclis Televizyonuyla ilgili Meclis kürsüsü bir şov
manzarası hâline dönüştürülüyor. diyerek milletvekillerini âdeta
şov yapıyorlar diye nitelendirmesini Türkiye Büyük Millet Meclisine
yönelik bir haksızlık olarak görüyorum. Burayı elbette iktidar
partisi de diğer milletvekilleri de kullanıyor ama şov için
değil, burada, Mecliste sözünü kullanmak için bu Parlamentoda bu kürsüyü
kullanmaktadır. Bu bakımdan, konuşulacak yer çokmuş,
meydanlar. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde asıl önemlisi konuşmak, vatandaş burayı istiyor.
Bu bakımdan, Sayın Başbakanın Grup
toplantılarını dahi vermeyeceğiz. şeklindeki
girişimini yürütmenin yasama üzerindeki bir tahakkümü olarak görüyoruz ve
muhakkak -bugün Sayın Meclis Başkanına da ilettik- bu konunun
çözümlenmesi gerekiyor. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Burada çözümlenmesi gerekiyor değerli arkadaşlarım. Olmaz
Yani
Parlamentoda bir milletvekilinin halkıyla irtibatını kesmek
Ne
olacak o zaman? Kapalı oturum yapalım. Her gün kapalı oturum
önergesi verelim, kapatalım Parlamentoyu! Zaten yetkiler de Bakanlar
Kurulunda, kanun hükmünde kararnamelerle çıkartıyor. O zaman seçime
de gerek yok. Seçim yapılsın, Bakanlar Kurulu belirlensin, ondan
sonra Parlamentoyu feshedelim, bitsin. Olmaz böyle bir şey.
O
bakımdan, değerli arkadaşlarım, Parlamento kamu hizmetinin
odağıdır, Türkiye'nin nabzı burada atar. Bu nabzın
vatandaşlar tarafından algılanması ve güvenini
artırmamız lazım. Parlamentoyla halkın arasında
boşluk olduğu zaman parlamentere ve siyaset kurumuna güven
azalmaktadır. Bu bakımdan, arzum ve isteğim,
vatandaşına ve seçmene karşı duyarlı olan
milletvekillerinin güçlendirilmesidir. Bürokrasiye ya da birtakım
çevrelere duyarlı olan yürütmenin güçlendirilmesi yerine, burada
hesabı seçmene verecek olan milletvekillerinin güçlü olmasıdır,
onların sözü daha önemlidir. Parlamenter demokraside, bu bakımdan, bu
Meclis kanalları demokrasi için anahtar niteliğindedir ve
vatandaşlık hakkının kullanılmasının özüdür.
Bir vatandaş seni vekil olarak seçmiş, millet burada konuşuyor,
milletin konuşmasını milletten saklayalım. Vatandaşlık
hakkı burada gasbedilmektedir. Bu bakımdan, halk ile Meclis
arasındaki bir boşluk doğurabilecek Meclis faaliyetlerinin
vatandaşa yansıtılması imkânı olan bu Meclis TVnin,
ivedilikle Meclis faaliyetlerinin tamamının
yansıtılması şekline dönüştürülmesi gerekmektedir.
Daha
çok buralarda konuşacağız elbette. Ben öncelikle, bu yasama
yılının hayırlara vesile olması dileğiyle söz
almıştım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY
VURAL (Devamla) İnşallah, bundan sonraki dönem içerisinde de
Tabii, Sayın Başkanıma özellikle şunu da ifade etmek
isterim: Burası Parlamento, yani bir parlamenterin hiç olmazsa Türk
milletine karşı selamını esirgemeden kapatmak da Türk
milletinin terbiyesine de uymaz, bu Parlamentonun geleneğine de uymaz.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla,
bu konuda sizi, Türk milletinin bu konudaki ananelerine, geleneklerine uygun
hareket etmeye
Bir dakika tasarruf edeceğiz diye, bir milletvekilinin
sayın milletvekillerine bir teşekkür etme, bir hitap etme ve bir
sonlandırma imkânı verilmemesini de doğru bulmadığımı
ifade ediyorum. Böyle yanlış iliklemeye başlarsanız bundan
sonraki dönem daha fazla yanlışlıklarla devam eder.
Bu
bakımdan, hepinize saygılarımı arz ediyorum, teşekkür
ederim. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
Danışma
Kurulu önerisi üzerinde ikinci söz, İstanbul Milletvekili Sayın Akif
Hamzaçebinin.
Buyurun
Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni yasama döneminin ve bu
yılın Türkiye Büyük Millet Meclisine ve milletimize hayırlı
olmasını diliyorum. Umuyorum ve temenni ediyorum ki Türkiye Büyük
Millet Meclisi, milletin, ülkenin çözüm bekleyen sorunlarına tam bir
demokrasi anlayışı içerisinde çözüm bulmak amacıyla elinden
gelen gayreti sarf eder.
Biraz
önce Danışma Kurulu kararı okundu. Danışma Kurulu
kararına göre, her gün yapılan gündem dışı
konuşmalara ilave olarak, salı ve çarşamba günleri birer saat
sözlü sorular ve onların cevapları olacak, salı günü ayrıca
denetim günü olacak, çarşamba ve perşembe günleri de yasama
faaliyetleri olacak. Tabii ki burada yazılı olmayan bir şey var:
Adalet ve Kalkınma Partisi bu söze, bu karara sadık
kaldığı sürece. Hemen söyleyeyim, bu karara Adalet ve
Kalkınma Partisi sadık kalmayacaktır, çoğunluk
anlayışıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini
devamlı olarak belirleme anlayışında olacaktır.
Bugünlerde
bir Anayasa tartışması var. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Sayın Başkanının başlattığı ve kendi
başkanlığı altında kurulması planlanan bir
komisyonla ilgili olarak iktidardaki parti Adalet ve Kalkınma Partisi
muhalefet partilerini ziyaret etti, bir seri ziyaret gerçekleştirildi.
Sonuçta, bu ziyaretlerin de amacı, bu komisyon kurulsun, toplum yeni
Anayasa veya Anayasa değişikliği yolunda hareket etsin.
Yeni
Anayasada veya Anayasa değişikliği paketinde -Adalet ve
Kalkınma Partisi bunu Anayasa değişikliği paketi olarak
isimlendirdi bizim partimize göndermiş olduğu yazıda, o nedenle
öyle isimlendirmekte bir mahzur görmüyorum- Cumhuriyet Halk Partisinin
önceliği özgürlüklerdir. İnsanımızın daha fazla özgür
olması, insanımızın daha fazla özgür olabilmesi için de bu
özgürlüğe müdahale edebilecek en büyük güç olan devletin yani özelde de
yürütmenin yani Hükûmetin gücünün sınırlanması. Bizim hareket
noktamız budur ancak, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak özgürlük
anlayışıyla yola çıkarken Adalet ve Kalkınma
Partisinin, mevcut Hükûmetin 1982 Anayasasının bile
tanımış olduğu birtakım özgürlükleri halkından
esirgeyen bir tutumu var. Bunları, halka, siyasi partilere, muhalif seslere
fazla gören bir anlayışı var. Anayasa için yola çıkarken
hâlâ bir demokraside olmaması gereken özel yetkili mahkemeler
uygulaması Türkiye Cumhuriyetinde vardır. Toplum sözleşmesi
tanımına uygun bir anayasayı yapabilmek için bütün toplumun
iradesinin anayasa yapım sürecine yansıması gerekir. Ta
liberallerden başlayarak herkes anayasayı toplum sözleşmesi
olarak tanımlar. Bunun için
halkın iradesinin yansıyacağı bir çalışma
ortamı, çalışma sisteminin olması gerekir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Sayın Başkanının, Mecliste grubu olmayan,
temsil edilmeyen siyasi partilere ziyareti çok anlamlıdır. Neden?
Evet, Mecliste grubu yok ama bunların arkasında az veya çok ona
inanan bir kitle var, onların görüşleri anayasa yapım sürecinde
önemlidir. Yine bu Mecliste temsil edilmeyenler var, sandık
başına gitmeyen vatandaşlarımız var ama seçildiği
hâlde bu Mecliste olamayan milletvekilleri de var. Halk iradesi toplum
sözleşmesi tanımına uygun olarak bir anayasa
yapılması gibi bir arzuyla beraber aranacaksa, seçilmiş bütün
milletvekillerinin burada olması gerekir. Devam ediyorum
(CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi,
bugün ilk çalışma günümüz. Cumartesi günü Türkiye Büyük Millet
Meclisi açıldı, bugün ilk olarak gündeme ilişkin faaliyetler
başladı ama bugünün diğer yıllardan bir farkı var.
Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi Televizyonu bu yayınları vermiyor.
Yaz aylarında
.
OKTAY
VURAL (İzmir) Bugün veriyor şu anda
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Vermiyor
Veriyor mu arkadaşlar?
Vermiyor. Öğlene kadar bu konuyla uğraştım, vermiyor. Neden
vermiyor? Yaz aylarında Sayın Başbakan bir demeç verdi, dedi ki:
Bu Meclis Televizyonu yayınları bu şekilde olmaz. Grup
başkan vekillerime talimat veriyorum, bu konuyu halledecekler.
Bir
baktık süreç şöyle işlemiş birden: TRT Genel Müdürü Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 24 Haziranda bir yazı
yazıyor -yazı burada- Ben bu yayınları keseceğim.
diyor yani saat 14.00-19.00 arasındaki faaliyetleri ben ancak
yansıtacağım. Emreden bir yazı yani daha doğrusu
Benim kararım bu, senin kararın beni ilgilendirmez. anlamında
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazılan bir
yazı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını rencide eden
bir yazı. Gerçekte Sayın Başkanın bunu geri çevirmesi
gerekir. Sayın Başkan buna uygun görüş veriyor, 11 Temmuz
tarihinde TRT Genel Müdürünün bu teklifi uygundur. diyor, uygun görüş
veriyor.
E,
demokrasi, siyasi partilerin, burada temsil edilen milletvekillerinin
görüşünün alınması demek değil midir? Yani Sayın
Başkan nazik bir insan, kendisini kırmayı da arzu etmem ama
bakın, bir karar alıyor Sayın Meclis Başkanı, bu karardan
siyasi parti gruplarının -daha doğrusu iktidar partisi grubunun
var ama- muhalefet partisi gruplarının haberi yok. TRTnin böyle bir
yazıyı yazmaya hakkı yoktur. TRT, bu halkın vergileriyle
ayakta kalan bir kurumdur. Elektrik faturaları üzerinden bütün
vatandaşlarımız yüzde 2 vergi ödüyor TRT için. Halkın
vergileriyle yayın yapıyor ama halkın Parlamentosundan,
halkın Meclisinden haber alma hakkına sahip değil, bu hak
kendisinden esirgeniyor. Kendi ülkesinin Meclisinde yapılan
konuşmaları halkından saklamak isteyen bir
anlayışın olduğu, böyle bir iktidarın olduğu
rejimin adı demokrasi değildir. Muhalefet partilerinin, muhalefet sözcülerinin
kendi grup salonlarından, grup toplantı salonlarından, Genel
Kuruldan yaptığı konuşmaları halkın gözünden,
kulağından saklamak isteyen bir anlayışın olduğu
rejimin adı demokrasi değildir, demokrasi yok. Hem yeni bir anayasa
için yola çıkacağız hem de halkın vergileriyle yayın
yapan bir kurumun, Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun Türkiye Büyük Millet
Meclisi faaliyetlerini yansıtması engellenecek. Protokol, yasa,
vesaire bütün bunlar işin detayıdır arkadaşlar. İlgili
yasa bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisine takdir hakkı vermektedir.
Meclis hangi faaliyetlerin yayınlanmasını arzu ediyorsa, hangi
saatler arasında yayınlanmasını arzu ediyorsa TRT buna göre
yayın yapmak zorundadır.
Dünya ülkeleri dendi.
O zaman Sayın Meclis Başkanımız Dünya ülkelerini
araştıracağım. dedi. Otuz ülkeyle ilgili bir
çalışma yapıldı. Görüldü ki Bulgaristan haricindeki bütün
ülkelerde parlamento faaliyetleri, Genel Kurul çalışmaları
kesintisiz bir şekilde vatandaşlara
ulaştırılıyor, dinleyicilere daha doğrusu. Yine, bir
iki ülke haricinde bütün ülkelerde bu yayınlar normal çalışma
saatleri yani canlı olarak yapılan yayınlar
dışında banttan ayrıca yayınlanmaktadır. Yine
birkaç ülke haricinde bütün ülkeler bunları İnternet ortamında
yayınlıyor ve birkaç ülke haricinde bu yayınlar kamu yayın
sistemi veya bağımsız parlamento kanalları tarafından
yapılıyor. Dünya gider Mersine, Adalet ve Kalkınma Partisi
gider tersine! Demokrasiden, özgürlükten yana anlayışı olan bir
iktidar burada yapılan çalışmaları halkın gözünden,
kulağından saklamayı düşünmez.
Bununla
sınırlı değil. Bakın, bugünlerde Cumhuriyet Halk
Partili belediyeler üzerinde iktidarın olağanüstü bir
baskısı var. Maltepe Belediyesi, Kadıköy Belediyesi
Başka
sırada hangi belediyeler var, bunları göreceğiz. Şunu merak
ediyorum: 2.950 belediye var Türkiyede, 539 tanesi Cumhuriyet Halk Partili
yani yüzde 18i. Sayın Bakandan, Hükûmetten rica ediyorum,
İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin, mülkiye
müfettişlerinin yüzde kaçı Cumhuriyet Halk Partili belediyeler
üzerindedir? Neden Adalet ve Kalkınma Partili belediyeler üzerinde bir
denetim haberini duymuyoruz, neden bunlar basında yer almıyor? Çünkü,
iktidar kendi belediyelerini hiçbir şekilde denetlemeyecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Evet, bundan sonra konuşmamın
yararı yok, kimse duymayacak.
Sözlerimi
burada bitiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Danışma
Kurulu önerisi üzerinde üçüncü söz Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın.
Buyurun
Sayın Sakık.
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
yeni yasama yılında hepinize selam ve saygılarla sözlerime
başlamak istiyorum.
Sevgili
arkadaşlar, şimdi, daha dün bir. Burada yer konusunda adaleti
sağlamayan bir Meclisin halklar arasındaki hukuku nasıl
sağlayacağını sizin vicdanınıza
bırakıyorum. Burada 35 milletvekili olan bir grup, ama ayrılan
yer sayısı 14!
Şimdi,
kendi içinde hukuku işletemeyen bir Parlamento nasıl bu ülkede
özgürlüklerden, demokrasiden, hukuktan bahsedebilir? Yani halkın sesini
kıstırmak için elinizden ne geliyorsa onu yapıyorsunuz. Bundan
sonra grubumuzla geleceğiz, bu komisyonların sırasında
oturacağız. Ya adaleti sağlayacaksınız ya da
çalışmalarda, bu konuda siz adaleti
sağlamadığınız müddetçe sizi her gün teşhir etmek
boynumuzun borcudur.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Bakanlar Kurulu sırasına oturun ya, Bakanlar Kurulu
boş!
SIRRI
SAKIK (Devamla) İnşallah oraya da geleceğiz, oraya da
oturacağız.
İkincisi,
halkın sesini niye kısıyorsunuz? Hani özgürlüklerden
bahsediyorsunuz, hani halktan saklanacak hiçbir şeyin
olmadığını söylüyorsunuz. Yani, Meclisi, Meclisin TVsini,
TRT 3ü susturuyorsunuz. Saat yediden sonra yayın yok, bugün gruplar
vardı yayın yok. Siz kendi arka bahçenizi yarattınız,
medyanızı yarattınız, bu konuda bir
sıkıntınız yok. Peki, muhalefet partisi ne yapacak,
diğer muhalefet partileri ne yapacak? Size biat mı edecek? Siz
korkuyorsunuz. Siz kimden korkuyorsunuz? Siz muhalefetten, evet, muhalefetin
dinamiği olan Barış ve Demokrasi Partisinden korkuyorsunuz.
Aslında bu uygulamanız Barış ve Demokrasi Partisinedir.
Çünkü bir toplantıda, bölgede, bölge valilerinin yaptığı
bir toplantıda İçişleri Bakanı da toplantıdaydı,
model vekil olarak Barış ve Demokrasi Partisinin vekillerini
İçişleri Bakanına söyleyen valilerdi. Arkasından bu grubun
büyük bir kısmını, bölgedeki Kürt milletvekillerini tasfiye eden
anlayış da oydu. Model vekil istiyorsanız, Başbakan diyordu
ki
İşte, bakın, Barış ve Demokrasi Partisinin
grubuna
Halkın içerisindedirler, fedakârdırlar, gece-gündüz demeden
halkın sorunlarına sahip çıkıyorlar, Parlamentoda en fazla
emekçilerin, yoksulların, Kürtlerin, Türklerin, diğer halkların
sorunlarına sahip çıkan tek parti Barış ve Demokrasi
Partisidir. Onun için sesi kısmaya çalışıyorsunuz. Vallahi
korkunun ecele faydası yok. Biz buradayız, kralın çıplak
olduğunu söylemeye adayız ve bunu söyleyeceğiz. Dünyanın
dört bir tarafında özgürlükler vadeden, bütün ülkeleri kurtarmaya
kendisini adayan bir Başbakan kendi ülkesinde alabildiğine daha çok
geri, daha çok halkın sesini kısmaya çalışan bir
anlayış içerisinde. Şimdi, görün bakın, eğer
Orta
Doğudaki liderlerden zaman zaman dönüp söylüyor: Ders
almalısınız. Siz de ders almalısınız. Yani,
Hafız Esadlar da senin gibiydi, Kaddafi de öyleydi, Mübarek de öyleydi.
Halkın sesini kısıyordular. Şimdi gelinen noktada siz de
halkın sesini kısarsanız halka hesap vermek zorunda
kalırsınız.
Sevgili
arkadaşlar, şimdi, uzun bir süredir, seçimlerden sonra
Barış ve Demokrasi Partisi neden üç ay Parlamentoyu boykot etti?
İşte, biraz önce burada fezlekeler gündeme geldiğinde ne kadar
haklı olduğumuzun bir gerekçesiydi. Yani seçimler sonrası
yapılan
Ve seçimlerde 8 milletvekili halkın oylarıyla seçildi.
Duvarımızda Egemenlik kayıtsız, şartsız
milletindir. diyor ama halkın vekilleri cezaevinde. Ya bunu sökeceksiniz
ya da halkın vekillerini cezaevinden çıkaracaksınız. (BDP
ve CHP sıralarından alkışlar) Başka bir yolu yok.
Eğer egemenlik kayıtsız, şartsız halkınsa derhâl
bu vekiller özgürlüklerine kavuşmalıdır.
Siz
Demokratik kanalları açacağız. diyorsunuz, bir taraftan da her
gün BDP üzerinde ciddi bir baskı var. Bakın, bugün 123 tane
yöneticimizi gözaltına aldınız. Şu ana kadar 3.500 KCK
Operasyonu adı altında seçilmiş belediye
başkanlarımızı, milletvekillerimizi, il genel meclisi
üyelerimizi, il ve ilçe başkanlarımızı
tutuklattınız. Kim? Sizin emrinizdeki polis ve yargı. Çünkü
suçüstü yakalandınız. Sayın Başbakan Makedonyadan dönerken
suçüstü
Daha önce söylüyordu: Yargı bağımsız. Şimdi
ona da gerek duymadan açık bir şekilde bu talimatın nereden
geldiğini -bizzat kendisi açıklamalarda bulundu ve- biz de biliyoruz
evet, genelde hep de söyleriz: Cinayeti işleyen ile soruşturan
aynı ise failler bulunmuyor. Artık açık ve net olarak bu
tutuklama talimatının nereden geldiğini biliyoruz ve
halkımız bu işin faillerini biliyor. Siz silahlı güçleri
demokratik zemine davet ederken demokratik zeminde eline silah
almamış, hayatı boyunca silahla hiçbir ilişkisi
olmamış halkın temsilcilerini tutuklarsanız bu ülkeye
nasıl demokrasiyi getirirsiniz, nasıl bu ülkede iç
barışınızı sağlayabilirsiniz?
Sayın
Cumhurbaşkanı yurt dışı gezisinde şunu söylüyordu
silahlı güçlere: Silahlarınızı bırakın, eve
dönün. Peki, bugünkü operasyonlarda, il ve ilçe başkanlarımız,
il genel meclisi üyelerimiz, belediye başkanlarımız,
bunların ellerinde bir silah bulundu mu? Biz size güvenmiyoruz. Siz,
doksan yıldır bu halkı aldattınız. Sizin
adınız değişse de bütün partiler bu halka karşı
suç işledi. Şimdi, onun için, bu sözlerin hayata geçebilmesi için demokratik
kanalların açılması lazım, Parlamento artık savaş
kararları alan bir Parlamento değil, tam tersine, daha çok özgürlük,
daha çok bağımsızlık, daha çok halkların kendi
kimlikleriyle kendisini ifade edebileceği bir Parlamento
olmalıdır. Geçmişte de
Yarın buraya gelecek, yine
sınır ötesi operasyonlarla ilgili yeni bir tezkere gelecek.
Bunların hepsi denendi sevgili arkadaşlarım. Yeni gelen
arkadaşlarımız bunu bilsinler. Yüzlerce kez sınır içi,
sınır dışı, havadan ve karadan o coğrafya hep
bombalandı ve biz bu kürsüde hep şunu söyledik: Sorun Kandili
fethetmekte değil. Sınır ötesi operasyonları yaparak sorunu
çözemezsiniz. Sorun
Kürt halkına haksızlık ettiniz cumhuriyetin
kuruluşundan bugüne kadar, bu hakları teslim ettiğiniz an o
zaman Kürt halkının yüreğini fethedersiniz. Sorun
Kürt
halkının çocuklarını öldürerek Kürt halkının
yüreğini fethedemezsiniz. Acılarımızı çoğaltarak
yüreği fethedemezsiniz. O vesileyle, geçmişten bugüne kadar denenen
bu yolların bir daha denenmemesi gerekir. Bu yolların hepsi denendi,
Çillerden tutun Mehmet Ağara kadar, Ağardan bütün
tanıdığınız aktörlere kadar ve siz de denediniz. Bu
yol, bir çıkmaz yoldur. Onun için, tek yol vardır, müzakere ve
diyalogdur, uzlaşıdır. Biz uzlaşı ve diyalog için
buradayız. Biz sorunların çözümü için buradayız. Bizim
amacımız, buralarda gelip
Diğer milletvekilleri gibi bir
lüksümüz yok. Ülkede kan akıyor, bu her damla kan bizim
kanımızdır, bunların arasına bir ayrım
koymuyoruz. Biz, ölümler arasına ayrım kesinlikle
koymadık. Ölen askerin de polisin de gerillanın da sivil bir
vatandaşın da acısını yüreğimizde hissettik. Bu
sorumlulukla hareket ettik. Bundan sonra da bu
sorumluluklarımızı aynen bu şekilde devam ettireceğiz.
Onun
için gerçekten hepimize önemli sorumluluklar düşüyor. Ben küçük bir örnek
vermek istiyorum: Bakın, KCK operasyonu dışında da -yüzlerce
ve binlerce isim sayabilirim- bir demokratik çözüm çadırında
oturduğu için on iki yıl ceza alan Kürt çocukları var, Kürt
anneleri var, Kürt yaşlıları vardır. Böyle bir hukuk, böyle
bir adalet olabilir mi? Böyle bir ayrımcı politika olabilir mi?
Bugün
Sayın Başbakanın dünyanın dört bir tarafını
dolaşırken Güney Afrikada gidip ziyaret edeceği müzede
Özgürlük, saygı, eşitlik, farklılık, demokrasi, sorumluluk
ve uzlaşı
onlar duvarların üzerinde
yazılmıştır. Diliyorum Sayın Başbakan bu
saydıklarımı orada okur gelir, o ruh hâliyle bu ülkede olmayan
iç barışı hep birlikte sağlarız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Sakık, teşekkür ederim.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, Danışma Kurulu önerisi üzerinde son söz Giresun
Milletvekili Sayın Nurettin Caniklinin.
Buyurun
Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Danışma Kurulu kararı almışlar,
üzerinde konuşuyorlar Sayın Başkan. Böyle bir şey yok ki!
BAŞKAN
Öğreniriz sonra
Buyurun.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve yeni Meclis
çalışmalarının, yeni yasama yılının
hepimize, partilerimize, gruplarımıza, milletimize hayırlara
vesile olmasını temenni ediyorum. İnşallah bu dönemde
katkı sağlayan ve milletimizin sorunlarının çözümüne
katkı sağlayan çalışmalar inşallah bu çatı
altında yapılacaktır.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, tabii bir konu tartışıyoruz, daha
doğrusu birkaç konu tartışıyoruz ama bunlardan en önemlisi
bu Meclis görüşme yayınlarının seyriyle ilgili konu.
Şimdi,
tabii, arkadaşlarımız, muhalefete mensup
arkadaşlarımız kendi açılarından olayları
değerlendiriyorlar. Öncelikle şu hususun bilinmesi gerekiyor:
Kesinlikle hiçbir zaman, hiçbir dönemde muhalefetin sesinin kesilmesi,
kısılması, azaltılması gibi bir tavır,
davranış içerisinde hiç olmadık, AK PARTİ Grubu olarak hiç
olmadık.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) İnanarak mı söylüyorsunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Evet,
inanarak... Biraz sonra, belgeli rakamlarla size bunun altını
dolduracağım.
Şimdi
isterseniz başlayalım. Bakın,
tartıştığımız konu şu: 1995
yılında, ilgili kanuna dayanarak TRT ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
bir protokol yapıyor. Tarih 1995 değerli arkadaşlar. Ona göre,
Meclisin çalışmalarının saat 14.00 ile -bir saati özet,
diğeri canlı olmak üzere- 19.00 arasında canlı olarak
verilmesi öngörülüyor, karara bağlanıyor, protokole
bağlanıyor ve 2002 yılının, daha doğrusu 13 Mart
2003 yılına kadar
-dikkatinizi çekiyorum- 13 Mart 2003 tarihine kadar bu kural kesintisiz
bir şekilde uygulanıyor yani protokolün gereği
yapılıyor ve hiç bunun dışına da
çıkılmıyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) Hayır
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Yani, 1995 tarihinden 13 Mart 2003 tarihine kadar
sadece 14.00 ile 19.00 arası görüşmeler yayınlanıyor
televizyondan. Onun dışında -bir de özel görüşmeler var
yani Meclis görüşmeleri vesaire- Meclis ne zaman çalışırsa
çalışsın, saati uzatılsın uzatılmasın, hafta
sonu çalışma kararı alsın, hiçbir şekilde bunlar
canlı olarak yayınlanmıyor.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) 19.00dan sonra veriyordu.
OKTAY
VURAL (İzmir) - Hayır, hayır, hayır
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yayınlanmıyor
Hayır, çok net,
tartışmasız.
OKTAY
VURAL (İzmir) Hayır, hayır
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - İzin verin
İzin verin. Sayın
Vural, lütfen
OKTAY
VURAL (İzmir) - Nurettin Bey, doğru bilgi verin.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Yayınlanmıyor
Bakın, özel olanlar
hariç
OKTAY
VURAL (İzmir) Grup toplantıları verilmiyordu, Genel Kurul
çalışmaları tamamıyla veriliyordu.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - İzin verin efendim, izin verin. Özel olanlar
hariç. Resmî bilgiler, belgeler bunlar.
Bakın,
ayrıca, 13 Mart 2003 tarihine kadar grup konuşmaları da
verilmiyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) Siz yoktunuz o zaman
Meclis faaliyetlerine pek ilginiz
yokmuş o zaman demek ki.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Biliyoruz efendim, olmaya gerek yok yani yirmi
yıl, elli yıl öncesinin, yüz yıl öncesinin olaylarını
değerlendirirken yüz yıl önce yaşamak mı gerekir?
Sayın Vural, yapmayın Allah aşkına.
Şimdi
arkadaşlar, dolayısıyla, bakın, bu dönemde, 1995
yılında karar bu ve kesintisiz bir şekilde uygulanıyor.
Şimdi şunu mu söylemek gerekir: O dönemde iktidarda olan siyasi parti
grupları muhalefetin sesini mi kesti bu uygulamayla? Böyle bir şey
söyleyebilir misiniz?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Aynı milletvekilleri bugün sizde!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - 1995ten 13 Mart 2003 tarihine kadar, hiçbir
tane, kesinlikle bu protokolün dışında bir canlı yayın
söz konusu değil arkadaşlar. Ne zaman başlıyor? Protokolün
tırnak içerisinde söylüyorum- ihlali 13 Mart 2003 tarihinde
başlıyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Kim
ihlal etti? Kim, kim?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Tırnak
içerisinde söylüyorum, bakın, onu yani gerçek anlamda, ihlal
anlamında kullanmıyorum elbette. Yoğun talepler üzerine böyle
zaman zaman protokolün dışına çıkılıyor ve bu
saatlerin dışında da görüşmeler canlı olarak
yayınlanıyor. Ne zaman? 13 Mart 2003 tarihinden itibaren. Tekrar
tekrar söylüyorum, bu tarihten önce hiç yayın yok, yani 17.00den sonra
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmeler yayınlanmıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, doğru
değil!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Doğru,
doğru kesin.
OKTAY VURAL (İzmir) Bahse girelim mi sizle?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Sorun, sorun.
OKTAY VURAL (İzmir) - Hadi bahse girelim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Özel olarak
daha sonra halledelim Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Grup toplantıları
verilmiyordu, Genel Kurul çalışmaları veriliyordu. Hodri meydan!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Dolayısıyla bakın, ben de Divandan aldım -resmî rakam-
belgeleri. 13 Mart 2003
OKTAY VURAL (İzmir) Bak, milletvekillerine
doğru bilgi
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Yayınlanmıyor, özetler hariç bakın.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Meclis
Başkanına soralım.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Özetleri
karıştırmayın, özetler hariç.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Meclis
Başkanı
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani demek ki
arkadaşlar
BAŞKAN Sayın Vural, lütfen
Lütfen dinleyelim. Sizi dinledik efendim, dinleyelim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ve protokol
bu şekilde, katı bir şekilde uygulanıyor. O dönemde
iktidarda olan arkadaşlar var, siyasi partiler var, muhalefet var, gruplar
var ama biz onlara Siz o zaman bu uygulamayla o zaman muhalefette olan
insanların, siyasi partilerin, konuşmacıların sesini
kestiniz, muhalefetin sesini kestiniz. demiyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Diyemezsiniz. Doğru
değil.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Demiyoruz,
demiyoruz. Onu diyemiyorsak siz de bugün
OKTAY VURAL (İzmir) Nurettin Bey, bakın,
Genel Kurul çalışmaları sınırsız veriliyordu
kardeşim. Burada ısrar etme, yanlış yaparsın.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Aynı
uygulama. Bakın, bu uygulama aynı uygulama, şu anda bundan sonra
alınan karar aynı uygulama.1995 ile 2002 arasındaki uygulama
bizden önceki uygulama, aynısı. Ona diyemiyorsan, buna nasıl
diyorsun? Çifte standart değil mi bu?
OKTAY VURAL (İzmir) Bak, o zamanki milletvekili
Cemil Çiçek Bey Meclis Başkanı, ona soralım. Başka burada
olan var mı? Doğru bilgi vermiyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, daha sonra TRT diyor ki: Aramızda bir
protokol vardı ama siz bu protokolü deldiniz. Protokolde bir tadilat yok.
Protokol aynı protokol, 1995 yılında yapılan protokol. Bu
protokolün uygulanmaması tam olarak sıkıntıya sokuyor beni.
Çünkü Meclis görüşmelerinin ne zaman yapılacağı önceden
belli değil, ne zamana kadar süreceği, ne zaman başlayacağı
kesinlikle tahmin edilemediği için ben de planlama yapamıyorum,
lütfen bu protokole uyun. diyor.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) On dört tane
kanalı var, Meclis kanalına mı geldi yani?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Meclisten
talebi bu. Meclis de bunu böyle söylüyor; aynen olay bu.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani Türkiye Büyük Millet
Meclisini TRT Genel Müdürüyle eş değere getirmeyin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın,
bu uygulamayı biz başlatmadık, bizden önce başladı.
Bizden önceki 1995ten 2003e kadar uygulandı aynen, bundan sonraki
uygulama da 1995ten 2003 yılına kadar uygulamanın
aynısı olacak.
Değerli arkadaşlar, yani şimdi buradan
yola çıkarak AK PARTİ uygulamasını, AK PARTİyi
eleştirmek gerçekten en hafif hâliyle haksızlık, çok büyük
haksızlık, haksızlık; doğru değil bu, doğru
değil!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O zaman eksiği
görmüşsünüz, düzeltmişsiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sonuç,
sonuç
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) 14 tane kanalı
var bugün TRTnin, 14 tane kanalı! Neyi saklıyorsun?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani, ben,
şimdi 1995 yılından bugüne kadar siyasi partileri falan sayacak
değilim, kimseyi de rencide etmek için söylemiyorum ama bizim bu konudaki
gerçek niyetimizi ortaya koymak için bunları anlatıyorum. Bunlar
gerçektir arkadaşlar, rahatsız olmayacaksınız. Bakın,
ben gerçeklerden bahsediyorum. Belge, bilgi; hepsini çok net olarak veriyorum.
Girdiğiniz zaman görürsünüz zaten. Aynı şey grup
toplantıları için de geçerli.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Her şeyi
değiştiriyorsunuz, bunu niye düzeltmediniz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Şimdi,
bakın benim başka bir önerim var değerli arkadaşlar.
Bakın öneri şu: Türkiye Büyük Millet Meclisinin mevzuata göre esas
çalışma saatleri 15.00 ile 19.00.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) O zaman
hiç çalışmayacağız.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Gelin, biz
çalışma saatlerini fiilen buraya yoğunlaştıralım.
Yani olağanüstü ve olağandışı hâller
dışında, çok istisnai hâller dışında
çalışmayalım, yani 19.00un dışında
çalışmayalım. (CHP sıralarından gürültüler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Nurettin Bey, kim çalıştırdı, kim
çalıştırdı? Sabahlara kadar burada
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) İzin
verin
İzin verin
Bakın ama bunun yapılabilmesi için 15.00 ile
19.00 arasında yasama faaliyetlerini yapabilmemiz gerekiyor.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Statükoculuğu
bırakın!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bir
başka ifadeyle, esas bu Meclisin görevi olan, hepimizin görevi olan yasama
faaliyeti dışında özellikle -denetim hariç tabii, onu kast
etmiyorum- gereksiz ya da zaman kaybı olarak telakki edilebilecek
uygulamaları çıkaralım İç Tüzükten.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sen mi karar
vereceksin ona?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Örnek
vereceğim şimdi, bakın
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Zaten sen konuş, biz hiçbir
şey demeyelim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) İç
Tüzükten çıkaralım ve bu dönemde yasama faaliyetlerini bu zaman
dilimi içerisinde yoğunlaştıralım; dolayısıyla
tüm faaliyetler, tüm çalışmalar canlı olarak
yayınlanmış olsun. Örnek olarak söylüyorum, bakın,
geçtiğimiz dönemde çok sık karşılaştık,
yapıldı -bir tespit olarak söylüyorum, bir vakıa olarak
söylüyorum- her gün dört tane grup, grup önerisi getirdi buraya. Bir grup
önerisi yaklaşık olarak elli dakika ile bir saat; dört grup önerisi
dört saat, beş saat veya üç saat, dört saat
OKTAY VURAL (İzmir) Denetimi
kaldırıyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Onun
dışında 60ncı maddeye göre kullanılan zamanlar, 63e
göre kullanılan zamanlar, o tartışmalar, vesaire
Bunları
hesap ettiğiniz zaman ne oluyor? Saat 19.00-20.00 oluyor, biz esas yasama
faaliyetlerine geçemiyoruz. Öyle değil mi arkadaşlar?
Yaşadık. Bundan sonra da muhtemelen olacak, hep birlikte
göreceğiz. İşte o zaman bunlardan ayıklayalım bunları,
esas daha yoğun faaliyet alanımıza giren, hedefimiz olması
gereken konuları yoğunlaştıralım ve 19.00un
dışına da çıkmayalım. Yapılması gereken bu,
biz buna varız. Buyurun, biz buna varız.
OKTAY
VURAL (İzmir) Gensoru da vermeyelim, Meclis soruşturması da
vermeyelim!
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Yoklamayı da kaldıralım!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Eğer üzüm yemekse amacınız, biz
bunu öneriyoruz. Gelin, İç Tüzükten, zaman kaybına yol açan bu
uygulamaların tümünü kaldıralım ve bu dönemde bu zaman dilimi
arasında biz esas yapmamız gereken yasama faaliyetlerine
yoğunlaşalım değerli arkadaşlar. Buyurun, sözümüzdür,
kayıtlara da geçiyor, istediğiniz her türlü görüşmeye
hazırız, bu düzenlemeleri yaparız.
Biz
iyi niyetliyiz, biz
Bakın, ayrıca bir şey daha söyleyeyim;
yasalar görüşülürken -genelde doğal olarak geçmişte de böyleydi-
iktidar grubu olarak bir an önce yasalar sonuçlansın, tamamlansın, bu
Mecliste kabul edilsin diye biz az konuşuyoruz açıkçası. Yani
mümkün olduğu kadar hızlı geçsin diye konuşmuyoruz.
Dolayısıyla esas
Bakın, bir temel yasada önergeyi düşünün.
Biz çekiyoruz konuşmaları, tamamen muhalefet konuşuyor. Yani
şunu da söyleyemezsiniz, efendim yasa görüşmelerinde iktidar partisi
grubunun daha çok söz hakkı kullanma imkânı vardı diyemezsiniz, uygulamada
da böyle değil. Dolayısıyla sesinizi, kimsenin sesini kesme gibi
bir niyetimiz yok.
OKTAY
VURAL (İzmir) Milletin sesini kısacağınıza, süreyi
uzatın.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Biz, bu Meclis daha yoğun bir şekilde
esas faaliyet konusuna yoğunlaşsın istiyoruz, yasama ve denetim
faaliyetlerine yoğunlaşsın istiyoruz. Onun da yolu budur.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Halktan da kaçıralım istiyorsunuz!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Onun da yolu budur. Gelin anlaşalım hep
birlikte, o zaman kayıplarını ortadan kaldıralım ve
ayrıca, daha etkin, daha yoğun bir çalışma metodunu
benimseyelim ve bu şekilde bütün tartışmalar da, bütün
sıkıntılar da, sizin eleştirileriniz de ortadan
kalksın.
OKTAY
VURAL (İzmir) Söz mü?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ben söylüyorum bakın, söz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Söz mü Danışma Kurulu önerisi
getirmeyeceğiz, getirmeyeceksiniz? Söz mü milletin huzurunda?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, şunu söylüyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY
VURAL (İzmir) Söz ver.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Eğer 63üncü madde
OKTAY
VURAL (İzmir) Söz ver.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) 63üncü madde
OKTAY
VURAL (İzmir) Söz ver, getirmeyeceğiz, getirmeyeceksin.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) 63üncü madde, 37nci madde de, buna benzer
OKTAY
VURAL (İzmir) Söz ver getirmeyeceğiz, getirmeyeceksin.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Söz veriyorum, söz önemli değil.
OKTAY
VURAL (İzmir) Tamam söz verdi, getirmeyeceğiz getirmeyeceksin.
Söz
verdiniz tamam.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Danışma Kurulu kararı getirmeyeceksin
Nurettin Bey.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Buna benzer zaman kaybına yol açan
düzenlemeleri, uygulamaları İç Tüzükten kaldıralım
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Siz Danışma Kurulu
getirmeyeceksiniz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
olağanüstü hâller dışında da
bu Meclisi bu şekilde çalıştıralım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Canikli.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, biraz önce Nurettin Bey, bu Meclis
televizyonu yayınlarıyla ilgili sayın milletvekillerini
zannederim yanlış bilgilendirdi. 2003ten önce de -o zaman da
Parlamentodaydık- Parlamentonun faaliyetleri sınırsız bir
şekilde Genel Kurul faaliyetleri televizyondan yayınlanıyordu.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır Sayın Başkan, doğru
değil, özetler yayınlanıyordu ve özel gündemle ancak
OKTAY
VURAL (İzmir) - Yayınlanmayan
sadece grup toplantılarıydı. Dolayısıyla, bu konuda
açık olan husus budur Nurettin Bey yani yanlış bilgilendirmeyi
düzeltme ihtiyacı içerisinde oldum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, protokol çerçevesinde
kesinlikle bu yayınlar söz konusu değildi, protokol çerçevesinde özel
yayınlar olabilir, özel gündemler olabilir.
OKTAY
VURAL (İzmir) - Sayın
Başkanım, Meclis Başkanının huzurunda söylendi,
Parlamento çalışmalarıyla ilgili biraz önce
aldığımız karar doğrultusunda salı,
çarşamba, perşembe günleriyle ilgili iş bölümü yapılmak
kaydıyla, biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, Sayın
Nurettin Canikli de getirmeyeceğini ifade etti, onlar da Danışma
Kurulu kararı getirmeyeceklerine göre biz de getirmemeye söz veriyoruz,
onların sözünü de bir taahhüt olarak kabul ediyoruz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, ben öyle
söylemedim. Sayın Başkan, ben Danışma Kurulu kararı
getirmiyoruz. demedim, izin verin, bakın, ben şunu söyledim: İç
Tüzükümüzde zaman kaybına yol açan kuralları, düzenlemeleri tamamen
temizleyelim, onları kaldıralım, daha yoğun bir
şekilde bu işlere şey yapalım.
Danışma
Kurulu kararı getirmeden olur mu, Meclis gündemini nasıl
belirleyeceğiz Sayın Vural? Yapmayın Allah aşkına, siz
de çok iyi biliyorsunuz!
BAŞKAN
Zabıtlara geçti Sayın Canikli.
Teşekkür
ediyorum.
Değerli
milletvekilleri
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BAŞKAN
Müsaade edin.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Yani şimdi Meclis iradesi TRT
Genel Müdürüne teslim mi edildi?
BAŞKAN
Yok böyle bir şey.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Evet.
BAŞKAN
Yok böyle bir şey efendim.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Halkın iradesi değil mi
burası?
BAŞKAN
Lütfen.
Sayın
milletvekilleri, Danışma Kurulu önerisi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Danışma
Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi,
İç Tüzükün 60ıncı maddesine göre yerinden söz talebi var.
İstanbul Milletvekili Sayın Melda Onur Dünya Hayvan Hakları Günü
münasebetiyle yerinden bir dakika söz istediler.
Buyurun
Sayın Onur.
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Melda
Onurun, Hayvanları Koruma Gününe ilişkin açıklaması
MELDA
ONUR (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bugün Hayvanları Koruma Günü. Bugüne farklı
açıdan bakmanızı isteyeceğim. Kimi zaman yüreğimizi
dağlayan vahşet haberleri görsek de hayvansever gönüllülerin
gerçekleştirdiği mucizeler bizleri umutlandırıyor ama bizim
yapacağımız çok şey var; Boğazdaki lüferi,
Uzunderedeki kırmızı benekli alabalığı,
Tortumdaki su samurunu da korumamız gerekiyor. Bu yüzden hidroelektrik
santral, nükleer santral gibi projelere girişmeden önce bu sessiz kitleyi
de hassasiyetle düşünmeliyiz çünkü hepimiz ekolojik zincirin bir
parçasıyız.
Yeni
bir anayasa yapacağız. Canlılarımızı,
havamızı, suyumuzu, toprağımızı,
dolayısıyla toplum sağlığımızı güvence
altına alalım. Doğanın hakkını biz talep edelim.
Çünkü doğa talep ettiğinde sonuçları ağır oluyor. Biz
Anayasamız ekolojik olsun istiyoruz. O zaman gelecek nesillerin
sırtına daha az sorun yükleriz.
Hepinize
çok teşekkür eder, iyi bir yasama yılı dilerim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Onur.
İç
Tüzükün 60ıncı maddesine göre yine İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Mahmut Tanal yerlerinden bir dakika söz istediler.
Buyurun
Sayın Tanal.
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Meclis TV yayınının kapatılmasına
ilişkin açıklaması
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Sayın Canikli sözleşmeden
bahsetti. Sözleşme 2003te olsa dahi zımnen o koşullar
değiştiği için tatbik edilmesi lazım. Meclis TVde
Parlamento demokrasinin dilidir. Meclis TVnin kapatılması dilsiz bir
demokrasi, aynı zamanda örtülü bir diktatörlüktür. Yani bu anlamda
halkın öğrenme, bilgilenme hakkı bu şekilde
engellenmektedir. Bu, temel hak ve özgürlüklerin ihlali anlamına gelir.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; kanun hükmünde kararnamelerle
Kalkınma Bakanlığı kuruldu. Ancak, değerli
milletvekili arkadaşımız Adem Tatlı söz alırken,
herhangi bir sataşma olmadığı hâlde, herhangi bir soru
olmadığı hâlde
Anayasanın 91 ve son maddesi uyarınca
ivedilikle kanun hükmünde kararnamelerin Meclise getirilmesi gerekir iken
maalesef bu saate kadar kanun hükmünde kararnameler Meclise gelmemiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tanal, süreniz doldu, sözleriniz geçti efendim. Lütfen
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Anayasanın 91inci maddesi ihlal edilmektedir.
Benim Sayın Meclis Başkanlığından istirhamım,
Anayasanın 91inci maddesinin ivedilikle, öncelikle komisyonlardan Genel
Kurula getirilmesini arz ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Son olarak Sayın Aslanoğlu, yerinizden bir dakika lütfen.
Buyurun.
3.- İstanbul Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlunun, kamu görevlilerinin suçsuz insanlara
yapmış oldukları muameleleri kınadığına
ilişkin açıklaması
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, eğer her kimse,
kamu görevlisi, suç işliyorsa sonuna kadar gidelim ama suçsuz bir
şekilde polis devleti gibi sabahın 5inde evlerinden alınan,
özellikle son Kadıköy Belediyesinde
Ben kınıyorum herkesi.
İnsanların onuruyla, şerefiyle, haysiyetiyle oynayan
herkesi kınıyorum; o polisleri de kınıyorum, o izni veren
savcıyı da kınıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Başkanlık Divanında
Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amirliğine seçim
BAŞKAN
Başkanlık Divanında boş bulunan ve Barış ve
Demokrasi Partisi Grubuna düşen Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare
Amirliği için Muş Milletvekili Sırrı Sakık aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
B) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- Millî Savunma Komisyonunda
açık bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN
Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubuna düşen (2) üyelik için İstanbul Milletvekili
Şirin Ünal ve Karabük Milletvekili Osman Kahveci aday
gösterilmişlerdir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bugünkü gündemimiz sona
ermiştir.
Türk
Silahlı Kuvvetlerinin, Irak'ın Kuzeyinden Ülkemize Yönelik Terör
Tehdidinin ve Saldırılarının Bertaraf Edilmesi
Amacıyla, Sınır Ötesi Harekât ve Müdahalede Bulunmak Üzere,
Irak'ın PKK Teröristlerinin Yuvalandıkları Kuzey Bölgesi ile
Mücavir Alanlara Gönderilmesi ve Görevlendirilmesi İçin Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 17/10/2007 Tarih ve 903 Sayılı Kararıyla
Hükûmete Verilen ve 8/10/2008 ve 6/10/2009 ve 12/10/2010 Tarihli 929, 948 ve
975 Sayılı Kararları ile Birer Yıl Uzatılan İzin
Süresinin Anayasa'nın 92'nci Maddesi Uyarınca 17/10/2011 Tarihinden
İtibaren Bir Yıl Daha Uzatılmasına Dair
Başbakanlık Tezkeresi ve gündemdeki konuları görüşmek üzere
5 Ekim 2011 Çarşamba günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 16.57