TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
21inci Birleşim
22 Kasım 2011 Salı
(TBMM Tutanak
Müdürlüğü tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan
ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Sıtkı
Güvençin, 22 Kasım Dünya Diş Hekimliği Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Elâzığ Milletvekili Enver Erdemin,
Elâzığ ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, 22 Kasım Dünya Diş Hekimliği Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- İran İslam Cumhuriyeti İslami
Danışma Meclisi Dış Siyaset ve Ulusal Güvenlik Komisyonu
heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
konuğu olarak 16-19 Kasım 2011 tarihleri arasında ülkemizi
ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/635)
2.- TBMM Dışişleri Komisyonu
Başkanı Volkan Bozkır'ın, beraberinde bir heyetle,
İtalya Senatosu Dışişleri ve Göç Komisyonunun vaki davetine
icabetle, İtalya'ya resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/636)
3.- TBMM Dışişleri Komisyonu
üyelerinden oluşan bir parlamenter heyetin, Almanya Federal Meclisi
Dışişleri Komitesi Başkanı Ruprecht Polenz'in vaki
davetine icabetle Almanya'ya, resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/637)
B) Duyurular
1.- Diyarbakır 7. Ağır Ceza
Mahkemesince, Diyarbakır Milletvekili Şerafettin Elçi hakkında
kamu davası açıldığına dair dosyanın,
Anayasanın 83üncü maddesinin 2nci fıkrası gereğince
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulmasına ilişkin duyuru
(3/638)
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili Sakine Öz ve 21
milletvekilinin, ÖSYM tarafından düzenlenen sınavlara giren
öğrencilerin kişisel bilgilerinin gizliliğinin
sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/59)
2.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 21 milletvekilinin, İstanbulun trafik sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/60)
3.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 21
milletvekilinin, Tuz Gölü ile ilgili çevre sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/61)
D) Gensoru Önergeleri
1.- Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Adına Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın; Van ilinde meydana gelen depremlerde, arama ve
kurtarma çalışmaları, yardımların
ulaştırılması, hasar tespiti ve süreçteki diğer
hizmetlerin yerine getirilmesinde etkin koordinasyon
sağlayamadığı iddiasıyla Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay hakkında Gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/5)
VI.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğünün gündem dışı konuşma
başlıklı 59uncu ve söz alma, konuşmalar ve
yazılı konuşmalar başlıklı 60ıncı
maddelerini amacına uygun yorumlamadığı gerekçesiyle
Başkanın tutumu hakkında
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (87 sıra no.lu) Bingöl ilimizin Karlıova
ilçesinde meydana gelen olayların tespiti amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 22/11/2011 Salı
günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin BDP Grubu
önerisi
2.- Kadına yönelik şiddete karşı
mücadele ve kalıcı çözüm yollarının
araştırılması amacıyla verilen Meclis
araştırması önergesinin, 22/11/2011 Salı günü Genel Kurulda
okunarak görüşmelerinin bu birleşimde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Bingöl
Milletvekili Eşref Taşın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ataın,
İzmir Milletvekili Aytun Çırayın, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, şahsına ve grubuna
sataşmasına nedeniyle konuşması
6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- AÇIKLAMALAR
1.- KİT Komisyonu Başkanı Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyrazın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin KİT Komisyonunda raporların görüşülmesinin
engellendiği iddialarına ilişkin açıklaması
2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Oturum
Başkanının Genel Kurula hitap şekline ve KİT Komisyonu
çalışmalarında yaşanan sıkıntılara
ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
KİT Komisyonu üyesi olarak, yapılan denetim
çalışmalarında yaşanan sorunlara ilişkin
açıklaması
4.- KİT Komisyonu Başkanı Bilecik Milletvekili
Fahrettin Poyrazın, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun
KİT Komisyonu çalışmalarına ilişkin
konuşmasında belirtilen raporların Parlamento adına denetim
yapan Sayıştay tarafından hazırlandığına
ilişkin açıklaması
5.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Genel
Kurulu yöneten Oturum Başkanının sarf etmiş olduğu
söze ilişkin açıklaması
X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMASI
1.- TBMM Başkan Vekili Oturum Başkanı
Mehmet Sağlamın, Genel Kurul çalışmaları
sırasında istemeyerek sarf ettiği bir söz için Genel Kuruldan
özür dilediğine ilişkin açıklaması konuşması
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, 2010 KPSS sonuçlarına göre TRTye alınan
personele ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/576)
2.-
Manisa Milletvekili Hasan Örenin, hidroelektrik santrallerinin
özelleştirilmesine ve elektrik fiyatlarındaki artışa
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
(7/591)
3.-
İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlakın, İstanbul-Beykoz
Sivritepe Mevkiine hafriyat dökümü yapıldığı iddiasına
ve Alibahadır Deresinin ıslahına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/698)
4.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, azınlık vakıflarına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/700)
5.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, vakıfların kuruluş ve
işleyişinin yeniden düzenlenmesine ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/701)
6.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, azınlık cemaat
vakıflarının iade edilecek veya bedeli ödenecek
taşınmazlarına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/702)
7.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Vakıflar Kanunu kapsamında
azınlık vakıflarının
taşınmazlarının iadesi için yapılan başvurulara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/703)
8.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, enerji kaynaklarına ve
yatırımlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/791)
9.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, kaçak elektrik
kullanımına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/792)
10.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Manyas Gölündeki
kirliliğe ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/819)
11.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Simav depreminde zarar gören
esnafa ilişkin sorusu ve Bilim Sanayi Teknoloji Bakanı Nihat Ergünün
cevabı (7/822)
12.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Simav depremi sonrasında
depremzedeler için yaptırılan kalıcı konutlara ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/869)
13.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Simav depreminden etkilenen
vatandaşlara yapılacak kalıcı konutlar için şehitlik
anıtının yıkıldığı iddialarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/871)
14.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin,
Kahramanmaraş-Afşin Çöllolar kömür sahasında meydana gelen
kazalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/873)
15.-
İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşinin, yazılı soru
önergelerinin tatil döneminde işleme konulmamasına ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sorusu Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanvekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/930)
16.-
Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, Türkiyenin elektrik enerjisi üretim
potansiyeline ve elektrik ithalatının azaltılmasına yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/975)
17.-
İzmir Milletvekili Aytun Çırayın, elektrik kayıp-kaçak
yüzdelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
(7/977)
18.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, EÜAŞ tarafından
Kahramanmaraşın çeşitli ilçelerinde yapılan teknisyen
alımı sınavının iptaline ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/978)
22 Kasım 2011 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21inci Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer dakikadır.
Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir.
Hükûmetin cevap süresi yirmi dakika, konuşmacıların
beşer dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, 22 Kasım Dünya Diş
Hekimleri Günü münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili
Sıtkı Güvençe aittir.
Buyurun Sayın Güvenç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.-
Kahramanmaraş Milletvekili Sıtkı Güvençin, 22 Kasım Dünya
Diş Hekimliği Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 22 Kasım Diş Hekimleri Günü ve içinde
bulunduğumuz haftanın Ağız ve Diş
Sağlığı Haftası olması sebebiyle gündem
dışı söz almış bulunuyor. Saygılarımı
sunarak konuşmama başlamak istiyorum.
Diş hekimliği mesleğinin, birçok mesleğin
olduğu gibi, geçmişi çok eski tarihlere dayanmaktadır. Diş
hekimliğinin geçmişinin neredeyse insanlık tarihi kadar eski
olmasının nedeni, şüphesiz ağız ve diş
sağlığının öneminden kaynaklanmaktadır.
Dişlerin estetik, fonasyon ve çiğneme fonksiyonları yanında
genel sağlığı korumasında da son derece önemli yeri
vardır, çünkü sağlık ağızda başlar. Vücudumuzun
giriş kapısı olan ağız ve dişlerin
sağlığının bozulması, bir enfeksiyon
odağı hâline gelmesi sadece ağzı değil tüm vücudu
etkiler. Oluşacak ağız kokusu insanın sosyal
olmasını engeller, karşıdaki insanları rahatsız
eder. Bunların yanında birçok sistemik rahatsızlıklara da
sebep olur; eklemlerde, böbrekte, kalpte rahatsızlıklara yol
açabilir.
Toplum olarak kaliteli bir yaşam için mutlaka ağız ve
diş sağlığına önem vermeliyiz. Bütün
insanlığın hayatında en önemli öncelik sağlık ve
sağlık alanını korumak olmalıdır.
Diş hastalıkları önlenebilir, kontrol edilebilir ve
davranışla iyileştirilebilir hastalıklar grubuna
girmektedir ve alınacak tedbirlerle, oluşmadan hastalıklar
önlenebilir. Daha sağlıklı nesiller için
çocuklarımızı ve gençlerimizi eğitmek ve hatta onlara
sosyal sorumluluk anlayışı içinde olumlu örnek olmak, en önemli
görevlerimizden bir tanesidir. Diş fırçalama, diş ipi kullanma,
beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi, düzenli
diş hekimine gitme alışkanlıkları kazandırma son
derece ağız diş sağlığı açısından
önemlidir. Çürükten korunmada sabah ve akşam üçer dakikalık etkili
diş fırçalamak, dişlerde ara yüzleri temizlemek için diş
ipi kullanmak son derece önemlidir. Çocuklar için süt dişleri son derece
önem arz etmektedir. Yanlış kanaat süt dişlerinin gereksiz
olmasıdır. Süt dişleri çiğneme fonksiyonları
yanında, altından çıkacak sürekli dişler için rehberlik
etmektedir. Dolayısıyla, altından çıkacak dişler
sürünceye kadar mutlaka ve mutlaka ağızda korunması
lazımdır.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de diş hekimliği hem
bilimsel anlamda hem de teknolojik anlamda hızla gelişmektedir. Daha
önceleri yaygın olarak devlet hastaneleri içinde diş hizmeti,
ağız diş sağlığı hizmeti verilirken
Sağlık Bakanlığımızın ağız
diş sağlığı merkezlerini
yaygınlaştırmasıyla ayrı bir başhekimlik hâline
gelmiştir.
Ağız diş sağlığı merkezlerinin
yaygınlaştırılmasıyla diş hekimi istihdamı
artırılmış ve aynı zamanda, tedavi edici ve koruyucu
sağlık hizmetleri de hızlanmış, gelişmiş ve
yaygınlaştırılmıştır. Eskiden SSK ve
yeşil kartlılar diş protezi ve kanal tedavisi
yaptıramazken, yapılan yeni düzenlemelerle sosyal güvenlik
kapsamındaki herkesin her türlü diş tedavisi yapılır hâle
gelmiştir. Bir milletvekilimizin tabiriyle gedik diş
bırakılmamaya çalışılmaktadır.
Hem ağız diş sağlığı merkezlerindeki
yoğunluğu azaltmak hem de serbest çalışan diş
hekimleri için özelden hizmet alınması son derece önemlidir.
Sağlık Bakanımız ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımızla yaptığımız görüşmelerde özelden
hizmet almaya sıcak bakılmaktadır. Türk Tabipler Birliğinin
de olaya onaylı yaklaşacağını düşünürsek bu
konunun inşallah bu dönemde çözüleceğini ümit etmekteyiz.
ADSMlerde her hekime bir diş ücreti verilmekte, çalışma
ortamları iyileştirilmektedir. Okulların açılmasıyla
birlikte birinci ve ikinci sınıflarda flor uygulaması
yanında, her öğrenciye ağız ve diş
sağlığı eğitimi ve diş fırçası hediye
edilmektedir. Flor uygulaması, ADSMlerin performans uygulamalarına
dâhil edilerek yapımı
kolaylaştırılmıştır. Bunlar koruyucu
sağlık hekimliği adına son derece önemlidir.
Evde bakım hizmeti başlatılmış, ihtiyaç
sahiplerine, gerektiğinde, ağız ve diş
sağlığı merkezlerine gelemiyorlarsa evde protez ve dolgu
yapımına başlanmıştır. ADSMlerde mesai
sonrası poliklinik ve gece nöbeti uygulamasıyla yirmi dört saat
ağız ve diş sağlığı hizmeti verilmektedir.
Artık, hastalardan metal döküm ücreti de alınmamaktadır.
Bu uygulamalar ağız ve diş sağlığının
gelişmesinde son derecede önemlidir ancak tedavi edici hizmetlerin
yanında koruyucu hekimliğin gelişmesi ve bir toplumsal bilinç,
farkındalık oluşturmak son derece önemlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SITKI GÜVENÇ (Devamla) - Ben bu duygularla buradan Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında birlikte
çalıştığımız diş hekimi milletvekillerinin
ve özel olarak tüm diş hekimlerinin Diş Hekimleri Gününü kutluyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Güvenç, süreniz tamam efendim.
Çok teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz, Elâzığ ilinin sorunları
hakkında söz isteyen Elâzığ Milletvekilimiz Enver Erdeme
aittir.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP sıralarından
alkışlar)
2.-
Elâzığ Milletvekili Enver Erdemin, Elâzığ ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ENVER ERDEM (Elâzığ) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elâzığ
ilinin sorunları üzerinde konuşma yapmak üzere gündem
dışı söz almış bulunmaktayım.
Elâzığ ili önemli bir merkez olarak geçmişten günümüze
kadar gelmiştir. Gerek ticari açıdan gerek sosyoekonomik açıdan,
Elâzığ, bölgede hep önemli bir cazibe merkezi olmuştur.
1960lı, 1970li yıllarda, cumhuriyet tarihi boyunca aslında,
Elâzığda çok sayıda fabrikalar yapılmış,
bölgesel kuruluşların hemen hemen tamamı Elâzığda
kurulmuştur. Elâzığ, bu mevcut kazanımlarını
geçtiğimiz son dönemde büyük ölçüde kaybetmeye
başlamıştır. Mevcut fabrikalar özelleştirme yoluyla ya
kapatılmış ya da özelleştirme yoluyla
etkisizleştirilmiştir. Yine, bölge müdürlükleri de bu dönemde
Elâzığda kurulmamış, kurulanlar da bir şekilde
kapatılma cihetine gidilmiştir.
Devlet Planlama Teşkilatı verilerine göre ilimiz sosyoekonomik
açıdan 2002 yılında 32nci sırada iken 2010
yılında 46ncı sıraya gerilemiştir. Yine 1995
yılında Devlet Planlama Teşkilatı tahminlerine göre 2010
yılında 750 bin olması gereken nüfusu maalesef 550 binde
kalmıştır. Yani Elâzığ ilimiz büyük oranda göç veren
bir il konumuna gelmiştir.
İhracatçılar Meclisi raporuna göre Elâzığ
ihracatı yüzde 50 bu dönem içerisinde azalmıştır.
Eğitimde ilk onlarda bulunan Elâzığ son yıllarda 64üncü
sıraya düşmüştür. Yeni kurulan bölgesel teşkilatların
hemen hemen hiçbiri Elâzığda kurulmamıştır. Devlet
Demiryolları Bölge Müdürlüğü, Devlet İstatistik Kurumu,
Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Kalkınma Ajansı, istinaf
mahkemeleri bunlardan hiçbiri Elâzığda kurulmamıştır.
Son yıllarda Elâzığ bir bakıma kaderine terk
edilmiştir.
Elâzığın çok ciddi sorunları vardır.
Büyükşehir olmayla ilgili beklentileri vardır, depremsellik sorunu
vardır, işsizlik sorunu vardır, eğitimle ilgili
sorunları vardır, Fırat Üniversitesinin sorunları
vardır, yatırım ve ödeneklerden yeterince istifade edememe
sorunu vardır, köylüsünün ve çiftçisinin sorunları vardır. Bu
bağlamda Elâzığda yirmi yıldan beri yapılmakta olan
Kuzova Sulama Projesi maalesef henüz hayata geçirilememiştir; Uluova
Sulama Projesi, Eyüpbağları Sulama Birliğinin elektriği
kesilmek suretiyle proje tamamen devre dışı
bırakılmıştır.
Elâzığ Şeker Fabrikası kapatılma
aşamasına gelmiştir. Bugün, özelleştirme kapsamında
değerlendirilen Şeker Fabrikası, hepinizin de malumu olduğu
üzere yakın bir süre içerisinde önce özelleştirilecek, sonra da
kapatılacaktır. Yaklaşık olarak 550 personel
çalışmaktadır, 5 milyon lira da fabrikanın yıllık
faaliyet zararı vardır.
Ancak değerli milletvekilleri, 60 bin insanı direkt olarak
ilgilendiren, doğrudan veya dolaylı olarak ilgilendiren ve
yıllık 75 milyon lira millî ekonomiye katkısı bulunan bu
fabrikanın kapatılması yerine, bu özelleştirmesinin derhâl
durdurulması, kapasitesinin genişletilmesi, teknik eleman yönüyle
teçhiz edilmesi ve teknoloji olarak yenilenmek suretiyle bölge
insanının istifadesine verilmesi önem arz etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Elâzığda otuz iki yıldan
beri mevcut olan Meteoroloji Bölge Müdürlüğü kapatılmaktadır.
İşte, eski bakanlarımızdan birisi olan rahmetli Ali
Rıza Septioğlunun oğlu da aranızdadır ve onun bir
hatırası olarak Elâzığa yapılmıştır.
Bu Bölge Müdürlüğünün de Elâzığda kapatılmaması önem
arz etmektedir çünkü altyapı yönüyle, binası yönüyle, stratejik
olarak Elâzığda bu Bölge Müdürlüğünün yeni açılacak olan
on beş bölge müdürlüğü arasında yer alması önem arz
etmektedir.
Elâzığda bir kısım projeler yarım
kalmıştır, bunlardan birisi Ağın Köprüsüdür. 2002
yılında başlanmış ancak geçtiğimiz bu dokuz
yıl içerisinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erdem, teşekkür ediyorum.
ENVER ERDEM (Devamla) Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem dışı üçüncü söz, 22 Kasım Dünya
Diş Hekimleri Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüte aittir.
Buyurun Sayın Öğüt. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, 22 Kasım Dünya
Diş Hekimliği Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bugün, meslek birliğimiz olan Türk Diş
Hekimleri Birliğinin kuruluşunun 25inci yılı. Ayrıca,
yüz üç yıl önce kurulan İstanbul Diş Hekimliği Fakültesinin
kuruluş günü olan 22 Kasım haftası, Ağız ve Diş
Sağlığı Haftası olarak kutlanmaktadır.
Kutlama sözcüğü, mesleğimizin uygulama koşulları
ve halkımızın ağız, diş
sağlığı sorunları göz önüne alınınca garip
kaçabilir ama diş hekimleri bileşenlerinin örgütleri,
sağlığın vazgeçilmez bir olgu olması nedeniyle
Başka bir sistem mümkün. diyerek umutlarını asla
yitirmemektedirler. Meslektaşlarımız sürekli dile getirdikleri
sorunlar ve çözüm önerilerini bu hafta boyunca daha yoğun bir gündemde
Türkiyenin dört bir yanından seslendirmeye devam ediyorlar.
Diş hekimliği alanında son
yıllarda hızlı bir süreç yaşanmıştır.
Sağlık alanında bu düzenlemeler yapılırken
sağlık meslek birlikleri ve onların tabanı sağlık
çalışanlarının görüşleri, önerileri dikkate
alınmamış, kamuoyu oluşturmak için binlerce kişiyle
doldurdukları meydan toplantıları değişik olumsuz
yorumlarla eleştirilmiştir.
Bildiğiniz gibi ağız
diş sağlığı genel sağlığın
ayrılmaz bir parçasıdır. Sağlık ağızda
başlar. Ülkemizde diş ve diş eti sorunları toplumun yüzde
75ini kapsamaktadır. Başta kalp ve damar hastalıklarına,
yüksek düşük riskine ve diğer birçok hastalığa neden olan
diş ve diş eti hastalıkları koruyucu hekimlikle önlenebilir
hastalıklar sınıfına girmektedir. Türk Diş Hekimleri
Birliğinin kuruluşundan bu yana sürdürmüş olduğu
ağız ve diş sağlığının yükseltilmesi
mücadelesi de bu taleplerin kopmaz bir parçasıdır.
Bu toplumsal mücadelede kamudan
yararlanıldığı kadar muayenehanelerden de
yararlanılmalıdır. Serbest çalışan diş
hekimlerinden hizmet satın alınması bu mücadelenin
sürdürülebilir olmasını sağlayacaktır. Koruyucu diş
hekimliğine, sıfır-on sekiz yaş grubuna, altmış
beş yaş üstüne ve zihinsel ve bedensel engellilere yoğun hizmet
vermesi gereken kamunun ağız ve diş sağlığı
merkezleri serbest çalışan 17 bin diş hekimi ile haksız
rekabete girerek sadece tedaviye ve dünyada örneği olmayan estetik proteze
yönelmiştir. Ülkemize ve ailelerine büyük ekonomik maliyeti olan serbest
çalışan diş hekimleri giderek işsizlik ile
boğuşmaktadır. Millî servet olan muayenehaneler atıl hâle
gelmektedir.
Çağdaş ülkeler insan gücü
planlamasını sadece nüfus temelli belirlememektedir. Toplumun
ihtiyaçları, hizmete olan talep, hastalıkların seyri,
hastalıkların çeşitleri gibi kriterler de göz önüne
alınmaktadır. Üzülerek belirteyim ki altyapısı olmadan,
popülizm yapılarak açılan yeni fakülteler ihtiyaca fazla gelmekte,
hekim emeği gittikçe değersizleştirilmektedir.
Kamuda çalışmaya zorlanan
meslektaşlarımız düşük maaş yüksek performans
sistemiyle, özlük haklarının düşüklüğü ile, 4/B ile
güvencesizleştirilmiş ve işçileştirilmiştir.
Fakültelerde eğitim gittikçe işletmeciliğe dönmüştür.
Öğretim üyeleri toplumun önüne atılmıştır, katmanlar
arasında nifak çıkarılmıştır. Eğitimin niteliği fakültelerimizde
gittikçe azalmaktadır. Kamu sağlık kurumları kâr üzerine
kurgulanan işletmeler hâline getirilmektedir. Büyük sermayeye devredilmek
için hazırlıklar yapılmaktadır.
Nitelikli hizmet yerine kâr vurgusu o kadar öne
çıkarılmaktadır ki açık eksiltme ile yapılan ihaleleri
kazanan protez laboratuvarlarında çalışan teknisyen arkadaşlarımız
aşırı çalışmaktan slikozis hastalığına
yakalanmaktadır. Birçok laboratuvar işsizlikten kıvranmakta,
işsizlik artmaktadır.
Sayın milletvekilleri, ülkemizde genel sağlığa
ayrılan pay yüzde 10
civarındadır. Bu payın ancak yüzde 2si ağız
diş sağlığına ayrılmaktadır. Burada,
dikkatinizi çekiyorum, yüzde 10un yüzde 2si ağız diş
sağlığına ayrılmaktadır. Yine ülkemizde diş
hekimine gitme sıklığı yüzde 0,9 iken AB ülkelerinde yüzde
5leri bulmaktadır, yani 5 mislini geçmiştir. Diş macunu ve fırça kullanımı
da aynı oranlarda yüksektir.
Sorunlarımız saymakla bitmiyor. Hükûmet, sorunları meslek
birlikleri ile diyalog içinde çözmek yerine, Meclis açık iken
çıkardığı kanun hükmünde kararname ile birliklerin
yetkilerine yeni kısıtlamalar getirmiştir.
Ben, bugünü, tüm olumsuzluklara rağmen mesleğinin tüm etik
değerlerine sahip çıkarak uygulayan değerli
meslektaşlarım adına ve yıllarca görev
yaptığım meslek örgütümün yılmadan sürdüreceği
mücadelesi adına kutluyorum ve diş sağlığına
yapılacak doğru yatırımlarla daha iyi bir ağız
diş sağlığı politikası mümkün diyerek sözlerime
son veriyorum.
Değerli milletvekilleri, mesleğimle ilgili bu
konuşmayı yaptıktan sonra üzülerek -belki
arkadaşlarımın söz hakkı kalmayabilir- sabahın
altısında İzmir Belediyesine yapılan baskını
burada grubumuz adına kınadığımı bir kere daha
belirtmek istiyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Değerli milletvekilleri, 59 ve 60ıncı maddelerin
birlikte değerlendirilmesiyle, 60ıncı maddeye göre söz isteyen
arkadaşlarımız var, onlara söz veremeyeceğim.
Dolayısıyla gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Sayın milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer gündemin
Sözlü Sorular kısmında yer alan sorulardan 1, 20, 21, 33, 41, 45,
53, 57, 83, 85, 92, 93, 95, 103, 155, 156, 160, 167, 189, 194, 201, 260ıncı
sıralardaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.
Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde
yerine getireceğim.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup bilginize sunacağım:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
İran İslam Cumhuriyeti İslami Danışma Meclisi
Dış Siyaset ve Ulusal Güvenlik Komisyonu heyetinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının konuğu olarak 16-19
Kasım 2011 tarihleri arasında ülkemizi ziyaret etmesinin uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/635)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
İran İslam Cumhuriyeti İslami Danışma Meclisi
Dış Siyaset ve Ulusal Güvenlik Komisyonu heyetinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'nın konuğu olarak 16-19
Kasım 2011 tarihleri arasında ülkemize resmi ziyarette bulunmaları
TBMM Başkanlık Divanı'nın 14 Kasım 2011 tarih ve 9
sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620
sayılı Kanun'un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul'un bilgilerine
sunulur.
Cemil
ÇİÇEK
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
2.- TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan
Bozkır'ın, beraberinde bir heyetle, İtalya Senatosu
Dışişleri ve Göç Komisyonunun vaki davetine icabetle,
İtalya'ya resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/636)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan
Bozkır'ın, beraberinde bir heyetle, İtalya Senatosu
Dışişleri ve Göç Komisyonu'nun vaki davetine icabetle,
İtalya'ya resmi ziyarette bulunması Genel Kurul'un 10 Kasım 2011
tarih ve 17 sayılı birleşiminde kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 2. Maddesi
uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
ÇİÇEK
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Volkan Bozkır İstanbul Milletvekili
Ahmet Berat Çonkar İstanbul Milletvekili
Gönül Bekin Şahkulubey Mardin
Milletvekili
Aytuğ Atıcı Mersin Milletvekili
Sinan Oğan Iğdır
Milletvekili
B) Duyurular
1.-
Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesince, Diyarbakır
Milletvekili Şerafettin Elçi hakkında kamu davası açıldığına
dair dosyanın, Anayasanın 83üncü maddesinin 2nci fıkrası
gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulmasına
ilişkin duyuru (3/638)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Diyarbakır 7. Ağır Ceza
Mahkemesinin 31/10/2011 tarih ve 2011/249 dosya numaralı
yazısıyla Diyarbakır Milletvekili Şerafettin Elçi
hakkında kamu davasının açıldığı
Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci fıkrası gereği
bildirilmiştir.
Bilgilerinize sunulur.
Meclis araştırması açılması hakkında üç
önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Biraz önce 60ıncı
maddeye göre vaki olan söz taleplerini uygun görmediğinizi ifade ettiniz.
Gerekçe olarak da İç Tüzükün 59uncu ve 60ıncı maddelerini
birlikte yorumladığınızda böyle bir sonucun ortaya
çıktığını ifade etmiştiniz.
Biz, geçen hafta, Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın
Başkanının Başkanlığında tüm siyasi parti
gruplarının grup başkan vekilleri olarak toplandık. 60ıncı
madde çerçevesinde yapılmakta olan bu konuşmaların gruplardaki
milletvekillerimizin vaki olan söz taleplerinin nasıl bir şekle
kavuşturulabileceği konusunda bir görüş
alışverişinde bulunduk ve sonuçta şöyle bir sonuca
vardık: Bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni olması nedeniyle yani
Parlamento döneminin yeni başlamış olması nedeniyle
milletvekillerimizin söz alma ihtiyacının başlangıçta fazla
olabileceği ama ilerleyen dönemlerde bunun normal şekline, İç
Tüzükteki maddenin amacına uygun bir şekilde
olacağını, şimdilik bu konuda bir sınırlama
yapılmasının gereksiz olacağı konusunda bir görüş
ortaya koyduk. Aşağı yukarı siyasi parti grupları,
belki iktidar partisi hariç, bu görüşte buluştuk.
Şimdi, siz 60ıncı maddeye göre söz vermiyorum.
dediniz. Örneğin benim bu konuda söz talebim olacak 60ıncı
maddeye göre. Değerli sinemacı Ömer Lütfi Akadın vefatı
nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun duygularını ifade eden bir
konuşma ihtiyacım var ama bir anda siz bu söz haklarını
kestiniz ve gündeme geçtiniz. Bunu doğru bulmuyorum efendim. Söz
haklarının verilmesini istiyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, daha önce yaptığımız Başkanlık
Divanı toplantısında -yani 4 Başkan Vekilinin ve Sayın
Meclis Başkanının- yaptığımız toplantı
sonucunda varılan kararda da bu husus üzerinde durulmuştu ve orada
zannediyorum 1 arkadaşımız hariç diğerleri 3 başkan
vekili bu şekildeki söz vermenin 60ıncı maddenin ve özellikle
59un Çok olağanüstü hâllerde Meclise bilgi verilmesi zarureti cümlesine
de uygun olarak verilmemesi yönünde karar alınmıştı. Sonra
diğer arkadaşımız da ona uymuştu. Bilahare bizim
uygulamamızda bu olmadı, sonra bir arkadaşımız verdi,
geçen hafta dikkat ederseniz yöneten arkadaşımız da benim
söylediğim yönde bir yorumla 60ıncı maddenin bu kadar
geniş olamayacağını, Meclise bilgi verilmesinde zaruret
olan hâllerde zaten beşer dakikalık azami sürenin verildiğini ve
bunun bir soru-cevap hâline getirilmemesi şeklinde yorumladı, ben de
öyle yorumluyorum. Meclis Başkanlığının veya
grupların böyle bir kararı olur da bize bildirilirse ona göre hareket
etmeye hazırız Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Karar var zaten.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Şimdi, Sayın
Başkan, 60ıncı madde pek kısa bir söz talebi olan üyeye
Başkanın söz verebileceğini düzenliyor. Şimdi, bir takdir
hakkı var ve pek kısa bir söz talebini bir hak olarak düzenleyen bir
madde var. Şimdi, bu taleplerin hiçbirini değerlendirmeden Ben bu
hakkı kullandırtmayacağım. demeniz İç Tüzükün
60ıncı maddesinin amacına uygun değil. Birincisi bu.
İkincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın
Başkanının başkanlığında
yapılmış olan gruplar arasında mutabakat aramayı
hedefleyen bir toplantının, burada ortaya çıkan iradenin
Başkanlığınızca bir kenara atılması bu
Meclisin geleneklerine uygun değil yani Sayın Başkanla o gün
konuştuğumuzda ortaya çıkan görüş, ortaya çıkan iklim,
bütçeden sonra bu yoluna girer, talepler azalır. Elbette ki
60ıncı madde soru-cevap amacıyla kullanılacak olan bir
hakkı düzenlemiyor. Meclis çalışmalarına katkı
anlamında söz talebi olan arkadaşlarımızın sözlerini
ifade etmesine imkân veren bir madde. Bu maddeyi iktidar, muhalefet bütün
siyasi parti grupları zaman zaman kullanıyor. O günün önemi
vardır, kurtuluş günüdür, bir başka şeydir,
birisinin ölümü vardır, şehitler vardır, ölümler vardır.
Grupların milletvekillerinin bu konudaki düşüncelerini ifade etmesi
kadar doğal bir şey olamaz. Sayın Başkan, o nedenle ben
60ıncı
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim,
59uncu maddeyi bir kere daha okuyorum: Meclis Genel Kuruluna
duyurulmasında zaruret görülen olağanüstü acele hâllerde
Başkanın takdir hakkı var, daha söz vermeye.
olağanüstü
acele hâllerde
Dikkat buyurunuz, ben sizi dinledim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Konumuz 59 değil efendim, 60.
BAŞKAN
Bu, doğrudan doğruya 60a da yaparsanız aynı şeyle
yaptığınızda, tamamen 60ıncı maddenin de
içeriğini genişletiyor bu. 60ıncı maddede, herhangi bir
konu konuşulurken, görüşülürken arkadaşlarımız 60a
göre söz isteyebilirler, biz onu değerlendiririz ama giderek beşer
dakikalık, olağanüstü zaruri hâllerde azami beş dakikalık
olan süreye âdeta 60ıncı maddede bir şey eklenmeye
başlandı. Böyle bir uygulama geçmişte de yok.
Dolayısıyla benim takdirim böyle, özür diliyorum.
Eğer
bir karar Meclis Başkanlığından bize intikal eder, karar
gelirse elbette ki ona uyarız ve gruplarımızın iradesine de
saygı gösteririz. Ama şu anda yapacağım bir şey yok,
kusura bakmayın.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, eğer bu
şekilde tutumunuzu devam ettirirseniz, üzülerek tutumunuz hakkında
tartışma açmak zorundayım.
BAŞKAN
- Açarsınız efendim, tabii
gündem dışı
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) İsterseniz ara verelim, konuyu
değerlendirelim efendim.
BAŞKAN
Hayır efendim, özür diliyorum.
Açabilirsiniz,
buyurun.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) O zaman tutumunuz hakkında ben
aleyhte söz istiyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Lehte...
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Aleyhte
istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun, ilk önce lehte olan arkadaşımıza
Sayın
Canikli, buyurun.
Süreniz üç
dakika, lütfen.
VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün gündem
dışı konuşma başlıklı 59uncu ve söz alma,
konuşmalar ve yazılı konuşmalar başlıklı
60ıncı maddelerini amacına uygun yorumlamadığı
gerekçesiyle Başkanın tutumu hakkında
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
İç
Tüzükün 60ıncı maddesi çerçevesinde söz istemelerle ilgili,
hepinizin takip ettiği üzere, son günlerde çok farklı bir uygulama
gündeme gelmeye başladı. Biraz önce Başkan Vekilimizin de ifade
ettiği gibi, çok acil hâllerde, çok özel durumlarda Türkiye Büyük Millet
Meclisine bilgi verilmesi için bir kanal olarak düşünülmüş bu
düzenleme, çok olağandışı ve acil hâllerde kullanılmak
üzere bu düzenleme hem çok uzun süren bir
tartışma imkânı ortaya çıkarmış hem de soru-cevap
mekanizmasına dönüştürülmüş durumda ve geçmiş uygulamalarda
kesinlikle 60ıncı maddenin böyle bir uygulaması söz konusu
değil.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, lehte söz
istiyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, aleyhte söz
istiyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) İç Tüzükün
60ıncı maddesi yerinden söz isteyen milletvekiline pek kısa bir
söz olarak, işte uygulamada bir dakika şeklinde, söz verilmesi
geçmişte uygulanan bir yöntem değil. Bu, son aylarda çok yoğun
bir şekilde, amacı dışında, İç Tüzükte hiç
düşünülmeyen, öngörülmeyen bir tarzda kullanılmaya başlandı
ve elbette Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarını da
olumsuz yönde etkilemeye başladı. Yani, buradan kesinlikle şu
çıkarılmasın, yani isteyen istediği kadar konuşsun,
ona hiç kimsenin, AK PARTİ Grubu olarak herhangi bir itirazımız
yok ama bunun da elbette kuralı var, prosedürü var, İç Tüzükümüz
var, bu çerçevede olması gerekir. Yani, kuralsız bir sistem
düşünülemez, uymamız gereken kuralların yazılı
olduğu metin de İç Tüzükümüzdür. Dolayısıyla, orada
bununla ilgili nasıl bir prosedür, nasıl bir yöntem ortaya
konulmuş ise hiç kuşkusuz buna uymamız gerekir.
Biraz önce Sayın Hamzaçebinin söylediği durumların hemen
hemen hepsinde burada grupların da ortak katılımıyla özel
görüşmeler, konuşmalar yapıyoruz zaten. Yani, işte, Allah
korusun, şehitlerimiz söz konusu olduğunda ya da buna benzer çok
olağandışı, özel durum olduğunda zaten o, gruplar
adına konuşmalar yapılıyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hayır, bundan
sonra yapılmayacak o zaman.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani, kendi aramızda
konuşuyoruz, mutabakata varıyoruz, Başkanlığa da
bildiriyoruz ve bu çerçevede istediğimiz kadar, meramımızı
anlatacak şekilde bir imkân sunuluyor, sağlanıyor.
Dolayısıyla, yani kuralları bir ihlal etmeye bir şekilde
Elbette iyi niyetli, yani bir düşüncemizi, bir kanaatimizi paylaşmak
için bunu talep ediyor arkadaşlarımız 60ncı madde
çerçevesinde, ama öyle bir noktaya gelmeye başladı ki artık
İç Tüzükte belirtilen amacın çok ötesinde ve gittikçe de artan
oranda ayrıca. Her geçen gün de artıyor, bazen 30-40
konuşmacı, hatta daha da fazla konuşmacı buradan
60ncı madde çerçevesinde söz alarak meramını oturduğu
yerden anlatmaya çalışıyor.
Böyle bir sistem yok arkadaşlar. Yani, herhangi bir kurala bir
şekilde çıkıntı yaptığımızda, ihlal
etmeye başladığımızda artık önünü alamıyoruz
ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
bu tür ihlaller başka
ihlalleri de gündeme getirebilir. O yüzden Sayın Başkanın tutumu
doğrudur, yerindedir.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Canikli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Hamzaçebi, buyurun, aleyhte.
Süreniz üç dakika.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başkan
açıklamada bulundu, İç Tüzükün 59uncu ve 60ıncı
maddelerini birlikte yorumladığımızda kendisinin
60ıncı maddeye göre söz vermesinin mümkün
olmadığını, 60ıncı maddenin 59uncu maddedeki
hususların devamı mahiyetinde bir düzenleme
yaptığını ifade etti. Sayın Başkanın bu
görüşüne kesinlikle katılmıyorum. 59uncu madde gündem
dışı konuşmayı düzenler ve Hükûmetin olağanüstü
hâllerde yine burada yapacağı gündem dışı konuşmaları
düzenliyor. 59uncu maddenin birinci fıkrasını sizlerin
dikkatine sunuyorum: Meclis Genel Kuruluna duyurulmasında zaruret görülen
olağanüstü acele hâllerde beşer dakikayı geçmemek üzere,
Başkanın takdiriyle en çok üç kişiye gündem dışı
söz verilebilir. Ben dokuz yıldır Parlamentodayım, dokuz
yıldır burada her gün, istisnai günler hariç, 3 kişi gündem
dışı konuşma yapar. Madde ne diyor? Meclis Genel Kuruluna
duyurulmasında zaruret görülen olağanüstü hâllerle
sınırlı olmak kaydıyla. Hangi konuşma olağanüstüdür
değerli arkadaşlar? Ama bir gelenek oturmuştur, bu şekilde
devam ediyor. Maddenin ikinci fıkrası Hükûmetin olağanüstü
hâllerde burada yapacağı konuşmayı düzenliyor.
60ıncı madde 59dan bağımsız olarak, 59 da başka
çerçevede ilişkilendirilebilir ama 60ıncı madde Meclisin
gündemiyle ilgili olarak söz talebi olan arkadaşlarımızla ilgili
bir düzenlemeyi içeriyor. Pek kısa bir söz talebi olduğunu belirten
üyeye Meclis Başkanı söz verebilir. diyor. Pek kısa bir söz
talebi. Bu, Meclis çalışmalarına katkı
anlamındadır. Bu, zaman içerisinde bir geleneğe oturmuştur,
olağanüstü günler olur, olaylar olur, ölümler olur, vefatlar olur,
yıl dönümleri olur, bu nedenle gruplar, milletvekilleri söz hakkı
alırlar, bir dakikayı geçmemek üzere bir konuşma yaparlar. Bu
oturmuş bir gelenektir. Nasıl 59un birinci fıkrası
olağanüstü hâllerle sınırladığı hâlde 3
kişinin gündem dışı konuşmasını
Ama teamül,
talep eden herkese, daha doğrusu 3 kişiye burada gündem
dışı konuşma yaptırma yönünde olduğuna göre öbürü
de oturmuş bir şeydir. Evet, Meclis, Parlamento yenidir, şimdi yeni arkadaşlarımız
çok fazla söz talebinde bulunuyorlar ama bunu ben doğal
karşılıyorum. Bu, zamanla oturacaktır, yerine
oturacaktır, bunu hemen baştan kesiyorum demeyi ben demokrasiye
aykırı buluyorum ve Sayın Meclis Başkanının başkanlığında
siyasi parti grupları olarak oturup konuştuğumuzda da Sayın
Başkanın bu uygulamasına izin veren bir düzenleme üzerine
mutabık kalmadık. Bu uygulama Sayın Meclis
Başkanının iradesine de aykırıdır.
Sayın Başkan, tutumunuzun aleyhindeyiz, doğru bulmuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şu kadarını söylemek zorundayım. Geçen hafta daha bu
uygulama benim uyguladığım şekilde yapıldı
Sayın Hamzaçebi, bundan da haberiniz olsun.
Lehte ikinci konuşmacı Sayın Ahmet Aydın,
Adıyaman.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Başkanlık Divanının tutumu lehinde söz
almış bulunuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Parlamento bu 24üncü Dönem İkinci
Yasama Yılı başladığı ilk günden bugüne aslında
daha önce -doğru- gelenek olarak kabul ettiğimiz ve aynı zamanda
da İç Tüzükümüze göstermiş olduğu ve istisnai bir hüküm olarak
uygulanan 60ıncı madde maalesef bu sene, bu yasama yılı başından
itibaren çok ihlal edilmeye çalışıldı, çok suistimal edildi.
Bir hakkın iyi niyetle kullanılması lazım. Dürüstlük
kuralları, evrensel hukuk kurallarıdır, ona hepimizin riayet
etmesi lazım.
Kaldı ki, gelenekten bahsetti Sayın Grup Başkan Vekili,
evet, böyle bir gelenek hem geçen dönem hem ondan önceki dönemlerde zaten
oturmuştu. Çok istisnai ve çok özel hâllerde, özel günlerde kısa bir
söz almak adına böyle bir açıklama yapıyordu
arkadaşlarımız ancak değerli arkadaşlar, 40, 50, 60
kişinin, bir nevi Genel Kurul çalışmalarını âdeta
sekteye uğratmak adına bu kuralı suistimal ederek
kullanması ve orada, sadece açıklamadan ziyade sayın bakanlara
sorular sorulması, hakaretler yapılması
İç Tüzük açık arkadaşlar. İç Tüzük, hepimizin bu
Genel Kurul çalışmaları sırasında riayet
edeceğimiz anayasamızdır âdeta ve bu kurallara hepimiz
bağlı olmak durumundayız ve burada da zaten Meclis Başkan
Vekilinin takdirine bırakılmış bir husus. Özel günlerin,
özel durumların olması hâlinde söz verip vermemesi Sayın
Başkanın takdirinde. Orada da zaten diyor ki: Pek kısa bir sözü
olduğunu belirten üyeye Başkan, yerinden konuşma izni
verebilir. Verir demiyor, vermek zorunda demiyor.
Ve bu, değerli arkadaşlar, lütfen, çokça suistimal edildi, biz
artık İkinci Yasama Yılını yaşıyoruz 24üncü
Dönem Parlamentosunun ve artık bundan sonraki süreçte, ne olursunuz,
önümüze önemli tasarılar gelecek, teklifler gelecek,
halkımızın gündeminde olan, beklediği birçok konuları
burada hep birlikte istişare ederek çıkaracağız ve biz
iktidar grubu olarak bu Parlamentoyu çalıştırmak adına
elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Bu sadece bizim
sorumluluğumuz değil, sizin de sorumluluğunuz. İktidar,
muhalefet hepimizin bu Parlamentoyu en uygun şekilde
çalıştırması lazım, halkımıza layık bir
şekilde burada çalışıp, halkımızın
gündemdeki meselelerine burada hepimizin çözüm üretmesi lazım. Burada,
ikili diyaloglarda
Orada, hatta çoğu zaman dikkat ediyoruz, pek kısa
söz talep etmeden dahi ayağa kalkmalar, sataşmalar, buraya kadar
gelmeler, yürümeler
Lütfen arkadaşlar, üslup çok önemlidir, tarz çok önemlidir ve
hepimizin burada bu üsluba, bu tarza ve bu İç Tüzüke bağlı bir
şekilde çalışmaları sürdürmesi lazım ve bu manada,
ben, Başkanlık tutumunun lehinde olduğumu ifade ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aleyhte ikinci söz Sırrı Süreyya Önder, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Üslubu beyan aynıyla insandır. Doğrudur Sayın AK
PARTİ Sözcüsünün söylediği. E, üslubu beyan aynıyla insan, fakat
burada bu mekanizmanın dürüst kullanılmadığından söz
ediyor ve bu Meclisin üyelerinin dürüst olmayan bir yöntemle kürsüyü
kullandığını dile getiriyor. Rica etsek, biraz
açıklasalar. Dürüst olmayan yöntem deyince, yakın hafızamızda
bu kürsüden derdest edilerek uzaklaştırılan vekilleri
hatırlıyoruz.
Onun dışında, sayın üyeler, belki siz
bilmeyebilirsiniz ama bu konuşma hakkının adına demokrasi
deniyor. Sizin görüşlerinize uymayabilir, bura sizin grup salonunuz
değil, bura halkın genelinin kürsüsü. Siz geçen sene bunun daha rahat
uygulandığını söylediniz. Peki, şu hiç
aklınıza gelmedi mi: Geçen sene, burada televizyonlar bu
oturumları olduğu gibi veriyorlardı. Bu sene, tek ses
iktidarın dışında, aman, maazallah, hafazanallah başka
bir ses çıkmasın diye televizyonları
kısıtladınız, komisyonların yayının
engelliyorsunuz, muhalefetin topyekûn olarak sesini
kısıtladınız. Şimdi de aklınıza bu geldi,
59uncu maddeyi 60a teşmil etmek. Size kalırsa İç Tüzükte
herhangi bir maddeye takla attırarak bir başkasının yerine
ikame etmenin önünde hiçbir engel yok ama bu işlerin bir de ruhu
vardır. Ruhunda halkın iradesinin tecelli ettiği bir yer olarak
baz alınacak olan şey demokrasidir. Demokrasinin olmazsa olmazı
-bunu belki şuraya yazmak lazım, siz çok sık unutuyorsunuz-
muhalefettir. Muhalefetin olmazsa olmazı, devam ediyorum, üslup için
bağışlayın, ama buna ihtiyacınız var, muhalefetin
olmazsa olmazı dile getirmesidir. Bu sizin hoşunuza gitmese bile buna
demokrasi diyorlar. Alışamadınız, alışacak gibi
de gözükmüyorsunuz.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Sayın Şandır, yerinizden iki dakika lütfen.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Tabii, bir hakkın istismar edilmesine kimse destek vermemelidir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak da Meclis Genel Kurulunun bir düzen
içerisinde çalışmasını biz de talep ediyoruz. 60ın
kullanımında ölçünün kaçtığını ben de ifade ettim,
ifade ediyorum.
Ancak Değerli Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlar; burada konuşmak için varız.
Yaptığımız işe birleşim diyoruz; birlikte bir
konuyu müzakere etmek için varız ve oturum diyoruz; birlikte oturarak
müzakere etmek için varız.
Onun için, milletvekillerinin konuşmasından korkmak
yanlış olur. Bırakınız milletvekilleri
konuşsunlar; ortak aklı birlikte üretelim. İstismar edilmesin
ama konuşulsun. Bunun adına demokrasi deniliyor. Tabii ki
farklı şeyler söylenerek belki de doğruyu öyle
bulacağız.
Onun için, ölçülü bir şekilde 60ın kullanılmasını,
biz Sayın Meclis Başkanıyla yapmış olduğumuz
toplantıda da ifade ettik ama mutlaka da bir düzene
kavuşturulmasını.
Bu sebeple, sizin, başlattığınız bir usulü
bugün gerekçesini de ifade etmeden veya yeterince ifade etmeden iptal
etmiş olmanızı şahsen doğru bulmuyorum. Genel Kurul
kararıyla böyle bir teamül, kural koymak da maalesef bir hakkın
istismarı oluyor; yani sayısal çoğunluğuyla iktidar partisi
grubu her kuralı koyabiliyor. Öyle değil; makul, kabul edilebilir,
dengeli bir kural koyarak, milletvekilinin konuşmasını temin
hatta teşvik etmeliyiz ki burada ortak aklı üretebilelim, millete
karşı görevlerimizi yapabilelim.
Ben 60ın ölçülü bir şekilde kullanılmasını
şahsım ve grubum adına talep ediyor, saygılar sunuyorum.
Söz verdiğiniz için de teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Başkan.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Tarhan.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, mikrofonu
açabilir misiniz?
BAŞKAN Ne hakkında konuşmak istiyorsunuz?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN İki dakika lütfen.
Buyurun.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, 59 ve
60ıncı maddeyle ilgili değerlendirmenizin kesinlikle doğru
olmadığını düşünüyorum.
59uncu maddenin temas ettiği husus, yani 59un ruhuyla 60ın
temas ettiği husus yani 60ın ruhu tamamen birbirinden
farklıdır. İki bağımsız maddeyi siz birbirine
eklemleyerek bir yorum, ikisine özel bir yorum yapmaya
çalışıyorsunuz ancak bu doğru değil. Bence
yaptığınız şey, kestirme ve kısa yoldan
muhalefetin sesini kesmek Sayın Başkan, öyle yapmaya
çalışıyorsunuz.
Bir muhalefet milletvekilinin de yorumu bu konuya ilişkin:
Hakkın suistimalini önlemek. diye bir ifade kullandı ama
hakkın suistimali, demokratik hakkın kullanılması eğer
bu Mecliste hakkın suistimali olarak değerlendiriliyorsa, dönüp, bir
hafta, on gün kadar önce, şu kürsüde, bir idare amirinin hakkını
ve görevini nasıl suistimal ettiğini hatırlatmak isterim
Sayın Başkana ve milletvekili değerli arkadaşlara.
Bu konuda, 59 ve 60 konusundaki değerlendirmenizin hukuka
aykırı olduğunu düşünüyorum ve 60ıncı maddeyi,
özellikle 60ıncı maddedeki takdir hakkının
kullanılması konusunda açıkça bize şunu
söyleyebilirsiniz -bunu niye
söylemiyorsunuz onu da anlamıyorum- diyebilirsiniz ki: Ben takdir
hakkımı bu şekilde kullanıyorum. ve bunu söylemiyorsunuz
Sayın Başkan, diyorsunuz ki: 59 ve 60ı birlikte
değerlendiriyorum ve ben bu şekilde yorum yapıyorum. Kesinlikle
hukuksal olmayan bir yorum. Bunu size hatırlatmak istedim.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şunu hemen belirteyim: Zaten, 59uncu maddeyle 60ıncı
maddenin karıştırılmaması gerektiğini savunan
biziz. Yani, 59uncu maddede bir dakika yerinden söz alma diye bir şey
yok Sayın Başkan. Dolayısıyla, gündem dışı
maddelerden söz ediyor 59uncu madde ama hep, 59uncu madde uygulamasında,
60a göre söz istiyor değerli milletvekilleri. 60a göre söz vermede
takdir hakkımızı sürekli böyle kullanacağız. diye bir
söz de söylemedim.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Demokrasiden yana kullan!
BAŞKAN Başka bir zamanda, 60a göre söz isteyen
milletvekillerine veririz ama son uygulamalar onu gösteriyor ki 59dan sonra,
59da hiç bahsedilmediği hâlde, 60ıncı maddeye göre söz
isteniyor. Biz karıştırmadık olayı, söz istemeler
karıştırıyor; bu bir.
İkincisi: Geçen hafta bu uygulandı burada ve aynı
gerekçelerle
-arkadaşımız okudu- hiç kimseye de 59a göre, bir dakika
ilave söz hakkı vermedi. Dolayısıyla, ben tutumumun İç
Tüzüke uygun olduğu kanaatindeyim, dolayısıyla devam ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Manisa
Milletvekili Sakine Öz ve 21 milletvekilinin, ÖSYM tarafından düzenlenen
sınavlara giren öğrencilerin kişisel bilgilerinin
gizliliğinin sağlanması için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/59)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2011 yılı ÖYS sonuçlarının
açıklanmasının hemen ardından sınavda
başarılı olan ve yerleştirmeye hak kazanan öğrenciler
tanımadıkları kişiler tarafından aranarak barınma
konusunda birtakım özel öğrenci yurtlarını tercih etmeleri
konusunda ikna edilmeye çalışılmaktadır.
"Anayasamızın İlgili Maddeleri
A. Özel hayatın gizliliği
Madde 20 - Herkes, özel hayatına ve aile
hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel
hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Mülga
cümle: 3/10/2001-4709/5 md.)
(Değişik: 3/10/2001-4709/5 md.) Millî güvenlik,
kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel
ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına
bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı
olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde
sakınca bulunan hâllerde de kanunla yetkili kılınmış
merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel
kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz.
Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına
sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat
içinde açıklar; aksi hâlde, el koyma kendiliğinden kalkar.
(Ek fıkra: 12/9/2010-5982/2 md.) Herkes, kendisiyle
ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına
sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler
hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların
düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda
kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi
de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hâllerde veya
kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel
verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.
4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu
Özel Hayatın Gizliliği
Madde 21 - Kişinin izin verdiği hâller
saklı kalmak üzere, özel hayatın gizliliği kapsamında,
açıklanması hâlinde kişinin sağlık bilgileri ile özel
ve aile hayatına, şeref ve haysiyetine, mesleki ve ekonomik
değerlerine haksız müdahale oluşturacak bilgi veya belgeler,
bilgi edinme hakkı kapsamı dışındadır.
Kamu yararının gerektirdiği hallerde, kişisel bilgi
veya belgeler, kurum ve kuruluşlar tarafından, ilgili kişiye en
az yedi gün önceden haber verilerek yazılı rızası
alınmak koşuluyla açıklanabilir."
Mevcut yasal mevzuatımızda kişisel verilerin korunması
ile ilgili en önemli yasal düzenlemelere ilişkin maddeler yukarıda
sıralanmıştır. Bu düzenlemelere göre özel hayatın
gizliliği kapsamında, açıklanması hâlinde kişinin
sağlık bilgileri ile özel ve aile hayatına, şeref ve
haysiyetine, mesleki ve ekonomik değerlerine haksız müdahale
oluşturacak bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkı kapsamı
dışındadır.
Yine anayasamıza göre kişisel bilgiler devlet güvencesi
altındadır ve kamu düzeni ve anayasa ve kanunlarda yazılı
nedenler olmadıkça ve hâkim kararı bulunmaksızın bu bilgi
ve özgürlüklere müdahale edilemez.
ÖSYM tarafından düzenlenen sınavlar ve bu sınavlara
bağlı olarak yapılacak her türlü işlem öncelikle devletin
koruması altındadır. Bu koruma sınav formları,
yerleştirmeye ilişkin her türlü evrakı kapsamasının
yanında bu evraklarda yer alan her türlü bilgiyi de kapsamaktadır.
Sınava girecek öğrenciler bu bilgilerin gizli kalacağı ve
3. şahısların eline geçmeyeceği güvencesiyle en
kişisel bilgilerini sınav formları ve ilgili belgelere
yazmaktadırlar.
Tüm bu bilgilerin devletin yasal koruması altında olduğu
bu kadar açık ve ortada iken ülke genelinde yerleştirme
sonuçlarının açıklanmasının hemen ardından
öğrencilerin belli bir cemaate mensup olduğu izlenimi veren
kişiler tarafından ev ve gsm telefonlarından aranabilmeleri,
öğrencilerin telefon numaralarına ve kazandıkları bölümlere
birtakım kişilerin öğrencilerden önce ulaşabildiklerini
açıkça göstermektedir.
Öğrencilerin kişisel bilgilerinin yetkili olmayan 3.
şahısların eline nasıl geçtiğinin, bu bilgilerin
bundan başka alanlarda kullanılıp
kullanılmadığının araştırılması
amacıyla Anayasanın 98.; İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri
uyarınca Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımla arz ederiz.
1) Sakine Öz (Manisa)
2) Mehmet Şeker (Gaziantep)
3) İhsan Özkes (İstanbul)
4) Tufan Köse (Çorum)
5) Candan Yüceer (Tekirdağ)
6) Erdal Aksünger (İzmir)
7) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
8) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
9) Kazım Kurt (Eskişehir)
10) Salih Fırat (Adıyaman)
11) Aytuğ Atıcı (Mersin)
12) Özgür Özel (Manisa)
13) Nurettin Demir (Muğla)
14) Atilla Kart (Konya)
15) Sinan Aydın Aygün (Ankara)
16) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
17) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
18) Ali Özgündüz (İstanbul)
19) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
20) Celal Dinçer (İstanbul)
21) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
22) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
2.-
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 21 milletvekilinin,
İstanbulun trafik sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/60)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İstanbulda uzun zamandır ulaşımla ilgili olarak
çeşitli sıkıntılar yaşanmaktadır. Ancak son
yıllarda trafik içinden çıkılmaz bir hal almış olup
İstanbul'da yaşayan vatandaşlarımız için ciddi
sıkıntı haline gelmiştir.
45 dakikalık trafik tıkanıklığının,
İstanbul'a maliyeti yıllık 2 milyar doların üzerindedir.
Plansız ve rantçı anlayışların kenti her geçen gün
yoğunlaştırdığı görülmektedir. İstanbul'da
yaşanan trafik yoğunluğunun nedeni ilgili kurum ve
vuruluşların olumsuz görüş bildirmelerine rağmen
yapılan plan tadilleridir. Bu plan tadilleriyle İstanbul
katledilmektedir. Rant elde etme politikaları devam ettiği sürece
ulaşım bir sorun olarak karşımıza
çıkacaktır. Yeşil alanları imara açan, İstanbul
genelinde çok katlı binalara imar izni veren, kentin her yerine devasa
alışveriş merkezleri diken anlayış trafikte
yaşanan sorunları çözemez. Çünkü trafikte yaşanan sorunların
kaynağı bu anlayışın kendisidir.
Trafikte yaşanan sıkıntıları çözmek için bugüne
kadar çeşitli çözüm önerileri sunulmuştur. Bunlar vize
uygulaması, tek-çift plaka, Taksim'e paralı geçiş gibi
önerilerdir. Ancak bunların hiçbirisi trafikte yaşanan yoğunluğu
azaltacak önlemler değildir.
Gelişmiş kentler meydanlarıyla bilinir. İstanbul'da
ise varolan meydanlar rant uğruna feda edilmektedir.
|
|
İstanbul'da trafikte yaşanmakta olan sorunların ve
alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98. ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını
saygılarımla arz ederim.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
2) Candan Yüceer (Tekirdağ)
3) Erdal Aksünger (İzmir)
4) Atilla Kart (Konya)
5) Mehmet Şeker (Gaziantep)
6) İhsan Özkes (İstanbul)
7) Kamer Genç (Tunceli)
8) Mevlüt Dudu (Hatay)
9) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
10) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
11) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
12) Kazım Kurt (Eskişehir)
13) Salih Fırat (Adıyaman)
14) Özgür Özel (Manisa)
15) Aytuğ Atıcı (Mersin)
16) Nurettin Demir (Muğla)
17) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
19) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
20) Celal Dinçer (İstanbul)
21) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
22) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
3.- Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 21 milletvekilinin, Tuz Gölü ile ilgili
çevre sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/61)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İç Anadolu Bölgesi'nde Ankara, Konya ve Aksaray illerinin
sınırlarının kesiştiği bölgede yer alan Tuz Gölü,
Lut Gölü'nden sonra yüzde 32,9'luk tuz oranıyla dünyanın en tuzlu
ikinci gölü olma özelliğine sahiptir.
Akademik araştırmalar 1915 yılından bu yana Tuz
Gölü'nde yüzde 85lik küçülmenin yaşandığını ve Tuz
Gölü'nün 2015 yılında tamamen yok olma tehlikesiyle karşı
karşıya kalacağını belirtmektedir. Özel Çevre Koruma
Kurumu Başkanlığı (ÖÇKKB) tarafından alanda
Biyoçeşitlilik tespiti ve step habitatlarının korunmasına
ilişkin önemli çalışmalar yapıldığı
bilinmektedir.
Bu nedenle;
1) Bu çalışmalar sonucu
tespit edilen önemli habitat ve tür koruma alanları için alınan
koruma tedbirlerinin uygulama sonucunda ne ölçüde başarı
sağlandığının belirlenmesi ve eksikliklerin
giderilmesi,
2) Tuz Gölü'ndeki su, habitat ve
tür kaybının önüne geçilmesi için çalışmaların
artırılması,
3) DSİ tarafından
kaçak kuyuların mevcut sayılarının tespit edilmesi,
4) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı tarafından az su tüketen
ürün desenine geçiş ve damla sulama gibi modern tekniklerin ÖÇKB gibi özel
kırılgan alanlarda teşviki için gerekli
çalışmaların yapılması,
5) Başbakanlık
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nca Tuzla
işletmeleri ile yapılan sözleşme koşullarına göre
doğal açıdan özel nitelikli Tuz Gölü Havzası'ndaki tuzlaların
özelleştirilmesi sürecinde bu alanın ekolojik dengesini koruyacak
nitelikte karar ve tedbirleri içeren maddelerin sözleşmeye eklenip
eklenmediği hususunda kamuoyunun bilgilendirilmesi,
6) Konya Büyükşehir
Belediyesi'nin atık sularının Tuz Gölü'ne karışmasıyla
ilgili başlattığı evsel atıklar için arıtma
tesisi projesinin ve ağır metaller içeren sanayi atıkları
ile ilgili son durumun araştırılması,
amacıyla Anayasamızın 98. maddesi, İç
Tüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
02/08/2011
Saygılarımla.
Gerekçe:
Tuz Gölü 1992 yılında 1. Derece Doğal Sit Alanı,
2000 yılında da Bakanlar Kurulu kararıyla 7.414 kilometrekare
büyüklüğündeki alan "Tuz Gölü Çevre Koruma Bölgesi'" olarak ilan
edilmiştir. Ülkemizin en büyük Özel Çevre Koruma Bölgesi'dir. RAMSAR
Sözleşmesi'ne göre A sınıfı bir sulak alan adayı olan
Tuz Gölü, endemik bitki ve hayvanlarıyla dünyanın en önemli
doğal alanlarından biridir. Her yıl binlerce çift flamingoya ev
sahipliği yapmaktadır. Türkiye'nin en geniş doğal tuzcul
step alanlarını barındıran Tuz Gölü Türkiye'nin tuz
ihtiyacının yaklaşık % 60'ını
karşılamaktadır.
Hükümetin yanlış politikaları ve ihmaller sonucu Tuz Gölü
önemli tehditlerle karşı karşıyadır.
Araştırmacıların "Tuz Gölü'nden Tuz Çölü'ne"
şeklinde tanımladıkları süreçte tehditler şöyledir:
1) Göl sahası ve tuzlu step
bataklıkların son otuz yılda yaklaşık % 40
oranında azalması
2) Yer altı ve yer üstü su rezervlerinin hızla azalması
3) Kaçak kuyular (yaklaşık 20.000 adet)
4) Yoğun şeker pancarı üretimi
5) Geleneksel sulama tekniklerinin yaygınlığı
6) Tuzlu ve tatlı suların karışımı
7) Step ve mera alanlarının tarıma açılması
8) Tuz Gölü ve yakın
çevresindeki tuzlalar ve işletmelerin yeni tuzla açma girişimleri
9) Konya İli'nin atık
sularını taşıyan kanalın Tuz Gölü'ne
karışması ve bu durumun tuz üretimini ve flamingo üreme
alanlarını tehdit etmesi
Yukarıda bahsi geçen tehditlere karşı Tuz Gölü'nün
sorunlarının belirlenmesi ve çözüm yollarının
araştırılması, işletmelerin denetiminin
sağlanması ve yasal düzenlemelerin belirlenmesi amacıyla
Anayasamızın 98. maddesi, İç Tüzüğümüzün 104. ve 105.
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Aylin Nazlıaka (Ankara)
2) Mehmet Şeker (Gaziantep)
3) Tufan Köse (Çorum)
4) Candan Yüceer (Tekirdağ)
5) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
6) Atilla Kart (Konya)
7) İhsan Özkes (İstanbul)
8) Erdal Aksünger (İzmir)
9) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
10) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
11) Kazım Kurt (Eskişehir)
12) Salih Fırat (Adıyaman)
13) Aytuğ Atıcı (Mersin)
14) Özgür Özel (Manisa)
15) Nurettin Demir (Muğla)
16) Sinan Aydın Aygün (Ankara)
17) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
19) Ali Özgündüz (İstanbul)
20) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
21) Celal Dinçer (İstanbul)
22) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Meclis
araştırması açılmasına yönelik önergeler bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi,
bir gensoru önergesi vardır. Önerge bastırılıp sayın
üyelere dağıtılmıştır.
Şimdi
okutacağım gensoru beş yüz kelimeden fazla olduğu için
önergenin özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni Tutanak Dergisine
eklenecektir.
D) Gensoru
Önergeleri
1.-
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın; Van ilinde meydana gelen depremlerde, arama ve
kurtarma çalışmaları, yardımların
ulaştırılması, hasar tespiti ve süreçteki diğer
hizmetlerin yerine getirilmesinde etkin koordinasyon
sağlayamadığı iddiasıyla Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay hakkında Gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/5) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Van ilimizde meydana gelen
yıkıcı depremler sonrasında kamunun imkân ve
kabiliyetlerinin, milletimizin yardımlarının vatandaşlara
ulaştırılmasında yeterli etkinliğin ve koordinasyonun
sağlanamamasında, depremle ilgili kamu yöneticilerinin sevk ve
idaresinde, deprem ve sonuçları ile konusunda kamu görevlilerinin
çelişen yorum ve ifadeleriyle karmaşıklığın
oluşmasında, deprem yöresinde vatandaşlarımızın
güveninin azalmasında, özellikle ikinci depremde yıkılarak can
kaybına yol açan binalarla ilgili hasar tespitinin sağlıklı
yapılmamasında ve yanlış yönlendirme sonucunda oluşan
kayıplarda idari ve yasal süreç dışında siyasi
sorumluğu bakımından Van depreminde koordinasyondan sorumlu ve
Afet ve Acil Yönetim Başkanlığı'nın bağlı
olduğu Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir
Atalay hakkında ekte verilen gerekçelerle Anayasa'nın 99'uncu ve
İçtüzüğün 106'ncı maddeleri uyarınca gensoru
açılmasını Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mehmet
Şandır
İzmir Milletvekili Mersin
Milletvekili
MHP Grup
Başkanvekili MHP
Grup Başkanvekili
Gerekçe Özeti:
23 Ekim ve 9 Kasım 2011 tarihlerinde
Van'da meydana gelen depremlerde 644 vatandaşımız
hayatını kaybetmiş, binlerce vatandaşımız
yaralanmış, binalar yıkılmış, insanlarımız
evsiz kalmıştır. Van depremi sonrası yaşananlar ve
gelişmeler bedeli daha da artırmıştır.
Sayın Başbakan, Van'da meydana
gelen ilk depremin ardından yaşanan sıkıntılara
değinerek, "ilk 24 saat bir başarısızlık oldu
bunu kabul ediyoruz" diyerek ihmalkârlığa işaret
etmiştir.
Depremden sonra Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın "Bugün itibariyle diyebilirim
ki; deprem açısında en güvenilir Van ve Erciş'tir."
"ön hasar çalışmalarının yüzde 95 seviyesinde
tamamlandığını, ön hasar tespit çalışmalarının
esas gayesinin girilemeyecek ağır hasarlı bina ve evleri tespit
etmek, çadır ihtiyacını belirlemek olduğunu" dile
getirerek, "vatandaşlarımız az hasarlı evlere
girebilirler" beyanından sonra meydana gelen ikinci depremde bu defa
da ev ve konaklama tesislerinin yıkılması sonucu insanlar
hayatını kaybetmiştir.
Van Valisi
26 Ekim 2011 tarihinde bir TV programında "Bakın şehirde
bütün oteller şu an dolu. Yer bulamıyoruz. Şehir
dışından gelen, genellikle deprem dolayısıyla gelen
basın yayın mensupları, araştırma kurtarma ekipleri
kalıyor. Onların hiçbir endişesi yok. Binalara giriyorlar ve 7-8
katlı otellerde kalıyorlar." açıklamalarından iki
hafta sonra, meydana gelen 5,6'lık bir deprem sonucunda Valinin sözünü
ettiği "7-8 katlı" oteller yerle bir olmuş ve 40
vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
Van
depreminde geçici barınma için gerekli çadır temininde
yetersizlikler, yardımların dağıtımında
koordinasyonsuzluklar yaşanmıştır. Hâlen bu
yardımların dağıtımında yaşanan eksiklikler
medyanın ve vatandaşın gündeminde olduğu gibi bu
yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasından
etkinlik sağlanmış değildir.
Başbakan
Yardımcısı Sayın Beşir Atalay arama kurtarma
ekiplerinin; kendi potansiyelimizi görmek amacıyla bekletildiğini
itiraf etmiştir.
Sayın
Atalay TBMM'de "Şu anda, Mevlânâ evleri, orası daha soğuk
olduğu için elverişli görülmedi. Yani Mevlânâ evi burada
kullanılmayacak" demiş, ancak bu bölgede daha sonra Mevlânâ
evlerinin kurulduğu ve Sayın Cumhurbaşkanının
bunları ziyaret ettiği görülmüştür.
3 ve 5 Kasım
2011 tarihli AFAD'ın yayınladığı Van Depremi
Raporlarında ön hasar tespit çalışmalarının
tamamlandığı ifade edildikten sonra 9 Kasım 2011 tarihinde
meydana gelen ikinci depremde ev ve oteller yıkılmış ve can
kayıpları yaşanmıştır.
Çevre ve
Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar 15 Kasım
2011 tarihinde "Biz o binalara girin de demedik, girmeyin de
demedik." demiştir.
Sayın
Başbakan ikinci depremden sonra yaptığı konuşmada
"Bizler tabii burada yasal süreci de
çalıştıracağız. Kimler olursa olsun, ister üniversite
camiasından olsun, ister AFAD'dan olsun, kim burada oturulabilir
şeyini vermişse, bunlarla ilgili de yasal süreci
başlatacağız." diyerek ihmali bulunanlar için idari ve
cezai yönden hesap sorulacağını ifade etmiştir.
Sayın
Başbakanın söyleminin aslında savcıların görev
gereği kendiliklerinden yerine getirmesi gerektiği gerçeği
yanında, Sayın Başbakanın sorumluluğu olanlardan hesap
sorulması söyleminin siyasi bakımdan da tamamlanması
gerekmektedir. Bu bakımdan Van depremi sonrasında yaşananlar
hakkında yürüyen hukuki sürece paralel siyasi sorumluluk sahiplerinin de
hesap vermesi demokrasinin ve hukukun bir gereğidir.
61. Hükümette Başbakan Yardımcısı Sayın
Beşir Atalay "Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığından sorumludur. Afet ve acil durumdan ve Van
depreminde koordinasyondan sorumlu Başbakan
yardımcısının siyasal sorumluluğu olduğu
açıktır.
Van ilimizde meydana gelen yıkıcı depremler
sonrasında kamunun imkân ve kabiliyetlerinin, milletimizin
yardımlarının vatandaşlara
ulaştırılmasında yeterli etkinliğin ve koordinasyonun
sağlanamamasında, depremle ilgili kamu yöneticilerinin sevk ve
idaresinde, deprem ve sonuçları ile konusunda kamu görevlilerinin
çelişen yorum ve ifadeleriyle karmaşıklığın
oluşmasında, deprem yöresinde vatandaşlarımızın güveninin
azalmasında, özellikle ikinci depremde yıkılarak can
kaybına yol açan binalarla ilgili hasar tespitinin sağlıklı
yapılmamasında ve yanlış yönlendirme sonucunda oluşan
kayıplarda idari ve yasal süreç dışında siyasi
sorumluğu bakımından Van depreminde koordinasyondan sorumlu ve
Afet ve Acil Yönetim Başkanlığı'nın bağlı
olduğu Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir
Atalay hakkında ekte verilen gerekçelerle Anayasa'nın 99'uncu ve
İçtüzüğün 106'ncı maddeleri uyarınca gensoru
açılmasına gerek görülmüştür.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gensoru bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergenin görüşme günü Danışma Kurulunca daha sonra
belirlenecek, oylarınıza sunulacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
A) Tezkereler
3.- TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir
parlamenter heyetin, Almanya Federal Meclisi Dışişleri Komitesi
Başkanı Ruprecht Polenz'in vaki davetine icabetle Almanya'ya, resmî
ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/637)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir
parlamenter heyetin, Almanya Federal Meclisi Dışişleri Komitesi
Başkanı Ruprecht POLENZ'in vaki davetine icabetle Almanya'ya resmi
bir ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.
Söz konusu parlamenter heyetin Almanya'yı ziyareti, Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 Sayılı Kanun'un 6. Maddesi uyarınca Genel
Kurul'un tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Tezkereyi oylarınıza sunacağım, bunun
içinde karar yeter sayısı isteyeceğim: Kabul edenler
Etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur, beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 16.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 21inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri, Barış
ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- Bingöl
ilimizin Karlıova ilçesinde meydana gelen olayların tespiti
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 22/11/2011 Salı günkü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 22.11.2011
Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi
parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hasip
Kaplan
Şırnak
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
17 Ekim 2011 tarihinde, Bingöl Milletvekili
İdris Baluken ve arkadaşları tarafından (87 sıra nolu),
Bingöl İlimizin Karlıova İlçesinde, meydana gelen olayların
tespiti amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 22.11.2011 Salı günlü
birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
grup önerisi üzerinde lehte ve aleyhte ikişer kişiye söz
vereceğim.
Birinci söz Bingöl Milletvekili Sayın İdris Balukenin.
Buyurun Sayın Baluken.
Süreniz on dakika.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Temmuz 2011 tarihinde Bingöl ilimiz Karlıova ilçesinde
meydana gelen vahim olaylarla ilgili araştırma önergesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlayarak
konuşmama başlamak istiyorum.
Öncelikle, 28 Temmuz 2011 tarihinde Karlıovada meydana gelen
olaylarla ilgili biraz bilgilendirme yapmak istiyorum. O gün, Karlıova
ilçe merkezinde Taşlıçay köyü korucularından
korucubaşı Hacı Alanın kimliği belirsiz silahlı
bir kişi tarafından saldırı sonucu yaşamını
yitirdiğini ve bunun sonrasında, Taşlıçay köyü
korucularının bir araya gelerek Hacı Alanın
yakınlarıyla birlikte Karlıova ilçe merkezinde tam bir terör
havası estirdiğini biliyoruz. Ben o gün bir programım
vesilesiyle il dışındaydım ve Karlıova ilçesinden
gelen telefonlar üzerine Bingöl Valisi Sayın Hakan Güvençer ile
görüştük. Bingöl Valisiyle yapmış olduğumuz görüşmede
Vali Bey, ilçenin bütün sokaklarının giriş ve
çıkışlarının polis tarafından tutulduğunu,
herhangi bir sorun olmadığını belirtti. Aynı
şekilde, Grup Başkan Vekilimiz aracılığıyla
İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığına
durumu, olabilecek vahim tabloyu ilettik ve kendisi de Valiyle görüşmeler
yapılıp durumun kontrol altında olduğunu belirtti. Bizler,
tabii, devlet kurumunun bu yetkililerinden bu şekilde bir güvence
aldıktan sonra daha vahim olayların olmayacağına dair bir
güven beslemek istedik ancak bu telefon
görüşmelerinden beş dakika sonra Karlıova ilçe merkezinden gelen
telefonlarla, Karlıova ilçe merkezinde evlerin ve iş yerlerinin
ateşe verilmeye başlandığı, sokaklarda rastgele çapraz
ateşlerle insanların can ve mal güvenliğinin tehlike altına
alındığı, Barış ve Demokrasi Partisi ilçe
teşkilatı ve Karlıova İlçe Başkanının evine
doğru fiilî bir saldırı yapıldığı bize
bildirildi. Biz, bu bildirilen telefon görüşmesinden sonra
programımızı yarıda kesip Bingöl iline döndük ve
yapmış olduğumuz incelemelerde o gün estirilen bu korucu terörün
sayesinde BDP parti binasının tamamen ateşe verilerek tahrip
edildiğini, BDP İlçe Başkanı Sayın Şemsettin
Özenin evinin tamamen ateşe verilerek tahrip edildiğini,
Karlıova Belediyesine bir fiilî ve silahlı saldırı yapılarak
belediye çalışanlarının dört, beş saat boyunca
belediyede rehin tutulduğunu öğrendik. Aynı şekilde
partimizle hiçbir ilişkisi olmayan Paris Giyim merkezinin çarşı
ortasında ateşe verildiğini, Özen Marketin silahla taranmak suretiyle tahrip edildiğini,
Belediye Meclis üyemiz Nevzat Azakın evini de silahla taramak suretiyle
içeride kadın ve çocuklar varken otomatik çapraz ateşe tabi tutulmak
suretiyle saldırıya uğradığını tespit ettik.
Ben sadece saldırının vahim boyutunu göstermesi
açısından sizlere partimizle hiçbir ilişkisi olmayan Paris Giyim
Merkezinin fotoğraflarını göstermek istiyorum.
Sevgili arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; tam dört
saat boyunca bu iş yerinde bir yangın var ve buna müdahale etmek
isteyen itfaiye ekipleri var. Bu itfaiye ekipleri polis ekipleri
tarafından engelleniyor ve gelinen
vahim tabloda ise bir iş yeri tamamen kül oluyor. Şemsettin Özen BDP Karlıova
İlçe Başkanı, ona ait evin yangından sonraki resmini burada
sizlere takdim etmek istiyorum. Bu yangın devam ederken ilçe Başkanımızın
eşi ve çocukları içeride bulunuyorlar ve onları kurtarmak için
ilçe sakinleri güvenlik güçlerinden bağımsız olarak çok
yoğun bir çaba göstermek zorunda kalıyorlar. Belediye Meclis üyemiz
Nevzat Azakın evinin fotoğrafıdır. Tam beş dakika
boyunca otomatik silahlarla çapraz ateşe tabi tutuluyor, içeride kadın
ve çocuklar var ve silahla ateş açan korucuların hemen
Değerli milletvekilleri, Bingöl Valisiyle yapmış
olduğumuz telefon görüşmelerinde ve daha sonra gidip yüz yüze
görüşmemizde Bingöl Valisi, daha sonra basına ve kamuoyuna
yansıyan açıklamalarında da belirtmişti, bunun duygusal bir
tepki olduğunu, empati kurmak gerektiğini ve korucuları ikna
etmekte zorlandığını belirtmişti. Yani Karlıova
ilçe merkezinde beş saat boyunca sokak ortasında dolaşan 30
kişilik silahlı bir ekip, iş yerlerine, evlere ve sokaktan
geçenlere rastgele ateş açmak suretiyle ve evleri ateşe vermek
suretiyle tam bir terör dalgası estirmişler ancak Karlıova ilçe
merkezinde bulunmasına rağmen Bingöl Valisi, Bingöl Emniyet Müdürü,
Karlıova Kaymakamı ve Karlıova İlçe Emniyet Müdürü, bu
olayları yatıştırmakta yetersiz kalmıştır.
Biz, burada ya kasıt ya bir ihmal olduğunu düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, olay olduktan bir gün sonra partimizin merkezden,
Genel Merkezden gönderdiği bir heyetle tekrar Karlıova ilçesine
gittik ve bu sefer Cumhuriyet Savcısına uğradık. Biz, dün
itibarıyla yani bir önceki gün itibarıyla Karlıovada bir
yerlere saklanan hukuk devletini acaba Cumhuriyet Savcısıyla
yapmış olduğumuz görüşmelerde bulabilir miyiz diye
temaslarda bulunduk. Yapmış olduğumuz temaslarda olayın
üzerinden otuz altı saat geçmesine rağmen Karlıova Cumhuriyet
Savcısının bu kadar yoğun terör estirildiği ve ülke
gündeminin Karlıovaya kilitlendiği bir olayla ilgili olay yerine
gitmediği, olay yeri tespit tutanağını tutmadığı,
herhangi delil teşkil eden bir materyale ulaşmadığı,
herhangi bir kişinin ifadesine başvurmadığı, herhangi
bir kişinin gözaltına alınması için talimat
vermediğini öğrendik. Cumhuriyet Savcısı, mesleki
acemiliğinin de getirdiği bir âcizlikle bize delil toplanması
için polisten materyallerin gelmesini beklediğini, mobese kameralarının
görüntülerinin gelmesi gerektiğini bize belirtti.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Savcısıyla olan
görüşmemizde biz, aradan otuz altı saat geçmesine rağmen
Karlıovada hukuk devletinin hâlâ saklı olduğu kanaatine
vardık ve daha sonra Kaymakamla görüşmeye gittik. Karlıova
Kaymakamıyla yapmış olduğumuz görüşmede kendisine bir
idari soruşturma açılmasını, olaya müdahil olan korucular
hakkında ve ihmali olan polisler hakkında, emniyet yetkilileri
hakkında idari soruşturma açılmasını ve ilçede can güvenliğinin
sağlanması için de soruşturma bitinceye kadar korucuların
silahlarına el konulmasını istedik, ancak aynı şekilde
Kaymakam tarafından da bu taleplerimize hiçbir şekilde olumlu bir yanıt
verilmedi. Bakın, o gün olan olaylardan sonra gözaltına alınanlar
demin resmini gösterdiğim evinde otuzun üzerinde kurşun bulunan
Nevzat Azak gözaltına alındı. Ümit Öz, Paris Giyim Merkezinin
sahibi Rıza Karabağ, Erdal Sayak, Hicran Sayak ve Meral Sayak yani
tamamen olayların mağduru vaziyetinde olan
vatandaşlarımız gözaltına alındı. Bir gün sonra
MAZLUMDER, İHD ve barolardan oluşan sivil toplum örgütlerinin
yapmış olduğu incelemeler ve bu incelemelerin kamuoyuna
yansımasını da değerli milletvekilleri, hepimiz
izlemişizdir. Bugüne kadar bu olaylarla ilgili gözaltına alınan
hiçbir yetkili yoktur, hiçbir korucu yoktur. Karlıova ilçesini
düşünün. Bir ilçe merkezi beş saat boyunca tamamen ateşler
altına alınıyor, çapraz ateşler altına
alınıyor, evlerde yangınlar çıkıyor, insanların
can ve mal güvenliği tehdit altında oluyor ve bununla ilgili tek bir
gözaltı bile yok. Bakın empati kurmak diyor ya Vali bey biz de
sizden empati kurmanızı istiyoruz. Bu olayın Ankarada
Kızılay meydanında olduğunu düşünün. Kızılay
meydanında 30 kişilik silahlı bir grubun rastgele bir
meydanı tamamen ele geçirerek terör estirdiğini düşünün ve aradan
dört ay geçmiş, hiçbir gözaltı bile yok. Maddi zararların
karşılanması noktasında hiçbir
vatandaşımızın bugüne kadar mağduriyeti
giderilmemiş. Dolayısıyla biz bu olayla ilgili hangi partinin
buraya getirdiğinden bağımsız olarak milletvekillerinin
mantığa dayalı, aklıselime dayalı, sağduyulu bir
kararla bir araştırma önergesi onayını bekliyoruz. MHPden,
CHPden, AKPden bölgeyi bilen ve duyarlı olan milletvekili
arkadaşlarımız var. Bu arkadaşlarımız gidip
buradaki olayları, bu vatandaşlarımızın mağduriyetini
ve bu kamu görevlilerinin ihmalini veya kastını incelerlerse çok
önemli bir eksikliği kapatacağımızı düşünüyoruz.
Ben bu
araştırma önergelerine yaklaşırken
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Baluken, teşekkür ederim, süreniz doldu efendim.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Teşekkürler Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerinin aleyhinde, Eşref Taş, Bingöl Milletvekilimiz.
Buyurun
Sayın Taş.
EŞREF
TAŞ (Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 28
Temmuz 2011 günü Bingöl ilimizin Karlıova ilçesinde bölücü terör örgütü
mensupları tarafından gerçekleştirilen silahlı
saldırı sonucu hayatını kaybeden Hacı Alan isimli köy
korucumuz ve sonrasında yaşanan olaylar hakkında Bingöl BDP Milletvekili
Sayın İdris Baluken tarafından 17/10/2011 tarihinde verilen
Meclis araştırmasıyla ilgili aleyhte söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi ve ekranları
başında bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
İlimiz
Karlıova ilçesi Taşlıçay köyü nüfusuna kayıtlı, 1969
doğumlu, 3 çocuk babası Hacı Alan, Taşlıçay köyünde
geçici köy korucusu olarak görev yapmaktayken 28/07/2011 tarihinde, saat
15.45te, ilçe merkezinde, kimliği tespit edilemeyen bölücü terör örgütü
mensupları tarafından gerçekleştirilen silahlı
saldırı sonucu hayatını kaybetmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, on yedi yıl bu görevi başarıyla sürdüren
Hacı Alan, 28/07/2011 tarihinde alışveriş için gittiği
Karlıova ilçe merkezinde, en işlek caddesinde savunmasız bir şekilde
yürürken terör örgütü tarafından
vurulmuştur. Vurulmadan birkaç gün önce Karlıova ilçesi Hasanova
köyünde düzenlenen operasyonda 1 PKKlı vurulmuş ve PKKnın
yayın organı tarafından bu teröristin bizzat Hacı Alan
tarafından vurulduğu söylenerek hedef gösterilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Karlıova ilçesinin merkezine elini
kolunu sallaya sallaya, ellerinde silahlarla gelip şehrin orta yerinde
savunmasız ve silahsız olan 1 kişiyi vuran kişilerin bu
olayı gerçekleştirmek için yardım ve yataklık alması
kaçınılmazdır. Olayı duyan ilçe halkı bu olayı
hazmedememiş ve galeyana gelerek, saldırının hemen akabinde
ivedi gelişen tepkisel olaylar sebebiyle bir ev ve bir iş yeri
kısmi olarak ateşe verilmek suretiyle hasara
uğratılmış ve belediye başkanlığı
binası da dâhil olmak üzere on sekiz iş yerinin camları
kırılmak suretiyle istenmeyen olaylar meydana gelmiştir.
Olayları izleyen bir buçuk, iki saat içerisinde ilçeye çok
sayıda takviye kuvvet gönderilmiştir. Meydana gelen olayları
önlemek maksadıyla ilçe kaymakamlığının talebiyle ilçe
emniyet müdürlüğüne takviye olarak bir mekanize jandarma komando timi, iki
jandarma komando timi ilçeye görevlendirilmiştir. Müteakiben, vali
talimatıyla il jandarma komutanlığından takviye amaçlı
gönderilen üç jandarma özel harekât timi bölgeye intikal ettirilmiştir.
İlçe merkezinde olabilecek olaylara karşı
başlangıçta Bingöl il merkezinden polis çevik kuvvet ve polis özel
harekât timleri ilçe merkezine takviye olarak gönderilmiş, çevre illerden
de muhtemel olaylara karşı takviye çevik kuvvet talebinde
bulunulmuştur.
Olayın öğrenilmesine müteakip Bingöl Valisi, 49uncu Motorlu
Piyade Tugay Komutanı, İl Jandarma Komutanı ve İl Emniyet
Müdürü helikopter ile ilçeye intikal etmiştir. Olayın vuku
bulmasından sonra yetkili cumhuriyet savcılığınca
olaya el konularak adli tahkikat başlatılmış olup
hazırlık soruşturması devam etmektedir. Olaya
karıştığı iddia edilen geçici köy korucularıyla
ilgili olarak adli ve idari tahkikat başlatılmış ancak
olayın adli boyutunun da bulunması nedeniyle, kişilerin
peşinen suçlanmasını engellemek amacıyla adli tahkikat
sonucu beklenmektedir. Meydana gelen bu olay sonrası ev ve iş yerleri
zarar gören kişiler adli tahkikatın sonuçlanmasına müteakip
zarara sebebiyet veren karşı adli merciler nezdinde tazminat
davası açabileceklerdir.
Yüce Meclisin değerli üyeleri, yıllarca bölgede iki arada
kalan ve korkuyla hükmedilen bu halk AK PARTİ döneminden önce elle tutulur
bir yatırım ve hizmet görmemiştir. AK PARTİ Hükûmeti
dönemiyle bu korkular bir nebze olsun dinmiş ve bölgede umut hâkim
olmuşken yine bölgede heyecan verici birtakım yatırımlar
başlamışken, 25 Temmuzda ülkenin güneyini kuzeyine bağlayan
otoyolunun Diyarbakır-Bingöl ayağını yapan firmanın üç
iş makineleri yakılmış, biri de çalınmış ve
çalışmaların durmasına neden olmuştur. Yine de 10
Ağustosta Bingölün Karlıova ilçesine bağlı Derinçay köyü
yakınlarında özel bir şirkete ait hidroelektrik santrali
basılıp üç iş makinesi yakılıp 3
vatandaşımız kaçırılmıştır. Ardından,
1 Ekimde çalışmaları hızla devam eden havaalanı
inşaatını basıp 18 işçiyi bağlayarak etkisiz hâle
getiren ve ardından şirketin yönetim ofislerinin bulunduğu
prefabrik baraka ve binek tipi bir aracı ateşe veren teröristler
işçilere ait cep telefonları ve bilgisayarlarını da gasp
ederek havaalanı inşaatını da baltalamıştır.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Karlıovadaki olaylarla ne
ilgisi var bunun?
EŞREF TAŞ (Devamla) Yine 29 Ekim 2011 tarihinde Bingöl
ilimizde meydana gelen canlı bomba eyleminde
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Siville ilgili
saldırıların niçin yapıldığını
konuşuyoruz. Burada farklı bir şekilde Meclisi
yanıltıyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) Dinle, dinle!
BAŞKAN Lütfen dinleyelim.
EŞREF TAŞ (Devamla)
1i kadın 3
vatandaşımız yaşamını yitirmiş ve 21
vatandaşımız da yaralanmıştır. Ayrıca son üç
ay içerisinde birçok kaçırılma ve faciadan kıl payı dönülen
mayın tuzakları yaşanmıştır.
Değerli milletvekilleri, bölgede yaşayan Zaza ya da Kürt olan
masum halkı hedef alan bu eylemler ve saldırılar bir kez daha
gösteriyor ki terör örgütünün amacı Kürt halkının huzuru,
özgürlüğü, refahı, güvenliği ya da mutluluğu değildir.
Bilakis, bölge halkının kanını, canını, huzurunu
ve bugüne kadar sömürülmüş haklarını kullanarak kendi
amaçlarına ulaşmaktır ama halkımız bu oyuna hiçbir
zaman gelmemiştir, gelmeyecektir.
Sayın milletvekilleri, halkımız bu yüce Meclisimizden
yeni bir anayasa yapma beklentisi içindedir. İnanıyorum ki yeni
anayasa birlik ve beraberliğimizi güçlendirecek, kardeşliğimizi
pekiştirecek, ölümleri azaltacak, özgürlükleri artıracaktır.
Değerli Başkanım ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün
değerli mensuplarını en derin sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Taş.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, benim bir söz
talebim var. İsmim de geçerek Meclis yanlış bir şekilde
bilgilendirildi. Bir düzeltme yapmak istiyorum.
BAŞKAN Neyi yanlış bilgi olarak
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Olaylarla ilgili Meclisin
yanlış bilgilendirildiğini düşünüyorum.
BAŞKAN Getirteyim sataşma varsa ona göre bakarım
efendim.
Şimdi, önergenin lehinde Aytun Çıray, İzmir.
Buyurun Sayın Çıray. ( CHP sıralarından
alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkanım
Başkanım, lütfen
BAŞKAN Buyurun efendim.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Hatip,
milletvekilimizin ismini kullanarak yanlış bir bilgilendirme yaptı.
BAŞKAN Ben de dedim ki Sayın Başkan, tutanakları
getirteyim, bakayım, o zaman söz veririz. Şimdi biz devam edelim
müsaadenizle.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Tamam, bakın.
TUFAN KÖSE (Çorum) Tutanakları getireyim deyip
AKPnin grup
başkan vekili de Böyle bir uygulama yok. diyor.
BAŞKAN Çok var böyle bir uygulama, siz bulunmadınız
daha evvel herhâlde.
TUFAN KÖSE (Çorum) AKPli Grup Başkan Vekili Güldal Hanıma
sıkıntı yaratmıştı.
BAŞKAN Lütfen oturun, lütfen oturun efendim dinleyin.
Sayın Çıray, buyurun.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bingöl Milletvekili Sayın İdris Balukenin
Karlıova olayları hakkında verdiği önergeyi görüşmek
için konuşmak istedim.
Sayın Milletvekili bu önergeden yola çıkarak hukuksuzluktan
şikâyet ediyor. Şimdi, BDPlilerin bugün yaşanan
hukuksuzluklardan fazla şikâyet etme hakları yok.
Tabii, asıl konuya geçmeden önce, bugün yine bir şehit haberi
daha aldık. Bu şehidimize Meclisten Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına da başsağlığı ve sabır diliyorum,
Türk milletinin bütününe.
Dediğim gibi sayın BDP milletvekillerinin bugün burada
hukuksuzluktan şikâyet etme hakları yok, çünkü kendileri boykot
yaparak, 12 Eylül referandumunda boykot yaparak, AKPnin Anayasaya,
hukuksuzluğu ortaya çıkaracak Anayasa değişikliğine
zımnen destek vermişlerdir.
Bakın, bugün bütün bu hukuksuzlukların sonuçlarını
yaşıyoruz. Bugün İzmir de 12 Eylül Anayasa
değişikliği paketine hayır demenin bedelini ödüyor.
Demokrasiyi konuşuyoruz, hukuku konuşuyoruz, Mecliste her şeyi
konuşacağız, eğer burada konuşamazsak
-dışarıda sesimizi kestiniz- nerede konuşacağız?
Bu hayırın birçok nedeni vardı, ama bu nedenlerden biri
çok önemliydi, çünkü bu neden paketin asıl amacını teşkil
ediyordu. İzmirliler her zamanki öngörüleriyle, bugün artık herkesin
fark etmiş olduğu değişikliğin asıl
amacını daha o günden görmüşlerdi. Türkiye'nin ve Türk
milletinin başına kapkaranlık bir hukuksuzluk çuvalı
geçirilecekti. Hukukun yerle bir edildiği her yerde olanlar, 12 Eylül
referandumundan sonra hukuksuzluğun cenderesine zaten sokulmuş olan
ülkemizde çok daha ağır bir şekilde yaşanacaktı ve
yaşanıyor, çünkü AKP zihniyetinin amacı
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) AK PARTİ, AK
PARTİ!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) AK PARTİ diyeceğim de,
aklığını görsem diyeceğim, ama ak değil!
SONER AKSOY (Kütahya) Herkes göremez!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Bu değişikliklerle yargıyı
iktidarın dilediği gibi kullanabileceği bir araç hâline getirdi.
Benim değerli hemşehrilerim, İzmirliler, işte bu ülkenin
başına gelebilecek bu en büyük felaketi önceden gördüler.
Her millet, doğal afetlerle, sonuçları ne olursa olsun
baş edebilir, Vanda olduğu gibi millî dayanışma ve
seferberlikle bütün yaraları sarabilir, hatta acıları
paylaşmanın uyandırdığı ortak duygularla millet
olarak bütünlüğünü pekiştirebilir, ama yargının
iktidarların hizmetine girdiği ülkelerde hiçbir güç ruhlarda
yaratılan parçalanmayı kuşaklar boyunca onaramaz.
İzmirliler işte bunu gördüler. Pakette gizlenmiş despotluk
niyetlerini o aydınlık bakışlarıyla hemen teşhis
ettiler. Ayrıca, bu paket onay gördüğü takdirde İzmirin ve
İzmirlilerin başına hangi çorapların örüleceğini de
fark ettiler.
AHMET YENİ (Samsun) Millete hakaret ediyorsunuz, yüzde 60a.
Millete hakaret etmeyin.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Çünkü İzmir, AKPnin karizmasını
çizen tek metropoldü. İzmirliler, kendilerinin Türkiye'nin kurucu ruhunun
açık, yenilikçi, özgür ruhunu temsil ettiğini çok iyi
biliyorlardı. Kısacası, İzmir bu topraklarda
medeniliğin ve modernliğin temsilcisiydi. AKP yöneticilerinin ciğerini
okumuş, onların karanlık niyetlerini sezmişti. AKP
zihniyetinin İzmirin temsil ettiği her şeyden nefret
ettiğini, onların rövanşı almak için gerekirse papaz
cübbesi dahi giyeceğini tahmin ediyordu.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, ne
biçim konuşma yapıyor. Lütfen
AYTUN ÇIRAY (Devamla) - İzmirliler bedelini ödeye ödeye direndiler.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin mehabetine uygun değil. Sayın Başkan, sözünü geriye
alsın, lütfen. Böyle konuşma olmaz.
BAŞKAN Sayın Çıray, lütfen konuya geliniz.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) İzmirin ekonomik damarları kesilmek,
temsil ettiği değerler yandaş ve esaret altına
alınmış medyada değersizleştirilmek istendi. Topyekûn
direndiler.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sözünü geri alsın
Sayın Başkan. Böyle hakaret olmaz. Böyle konuşma olmaz
Sayın Başkan. Ayıptır ya! (CHP ve AK PARTİ
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın Çıray, lütfen konuya geliniz. Önerge
üzerinde, lütfen
Buyurun.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Önerge üzerinde konuşuyorum. İzmir
özelinde Türkiye'nin meselesini seslendiriyorum, sadece İzmiri
konuşmuyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sözünü geri alsın
Sayın Başkan, lütfen.
BAŞKAN İkaz ettim.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) - İzmir özelinde Türkiye'nin içinde
bulunduğu hukuksuzluğu ve adaletsizliği konuşuyorum.
AHMET YENİ (Samsun) Yani yüzde 60 göremedi de siz gördünüz ha!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Kendilerine yakışan onurlu bir
demokrasi mücadelesi verdiler. AKP zihniyeti bu defa taktik
değiştirdi. Havuç ve sopa politikalarını devreye soktular,
en iyi bildikleri şeyi yaptılar, takiyeyi. Güya İzmirlileri
anlamaya açık, yatırımcı bir bakanı İzmirden
aday gösterdiler. Bu, işin havuç yanıydı. Sopa ise işte
bugün İzmir Belediyesinde yapılan operasyondur. Operasyonun tarihine
dikkat çekmek istiyorum: Bugün, iktidarın aleti ve uzantısı
hâline gelmiş yargının açtığı utanç verici bir
davanın ilk duruşma günüydü. Birçok gazeteci, yazar çizer,
araştırmacı tutuklandıktan neredeyse on ay sonra bugün
hâkim karşısına çıkarıldılar. Hem bu davayı
karartmak hem de İzmirlilere Direnmeniz boşuna, sizi de teslim
alacağız
AHMET YENİ (Samsun) Sözünü geri al!
AYTUN ÇIRAY
(Devamla)
Türkiyeyi dönüştürdüğümüz gibi
sizi de dönüştüreceğiz. demek için İzmir Belediyesinde operasyon
için düğmeye bastılar.
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Yolsuzluk yapıldı.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Ben İzmirliyim. İzmirin medeni ve
modern değerleriyle yetişmiş olmaktan gurur duyuyorum.
İzmiri temsil etmek benim için en büyük onurdur. İzmire hizmet etmek,
bu ülkenin tamamına hizmet etmek benim için en büyük onurdur ama bugün
İzmirlilerin görüş ve vizyon açıklığına bir kere
daha hayranlık duyuyor ve onların önünde saygıyla
eğiliyorum. Çünkü 12 Eylül referandumu konusunda haklı
çıktılar.
Şimdi onlar, bakın, şu derginin kapağındaki ruh
hâlini herkesten önce gördüler. TIME dergisinin kapağını görüyor
musunuz? Marco Grop adında bir fotoğraf sanatçısı çekti bu
fotoğrafı. Her gerçek sanatçı gibi malzemesinin ruhuna, gerçek
karakterine nüfuz etmiş.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Gurur duy o fotoğraftan!
AYTUN ÇIRAY (Devamla) -Bu fotoğrafta, cumhuriyetimizin kurucu
liderlerini karalamak için, kendinde olanı onlara mal etmek için ve var
olan karanlık bakışları yakalamış. Bakın
işte, bu fotoğraf zorba bir ruhun portresidir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın Çıray
AYTUN ÇIRAY (Devamla) Sayın Grob, biz İzmirliler senin
yakaladığın bu bakışları ve ruhu herkesten önce
gördük. Bu karanlık bakışların ardındaki
zorbalığa teslim olmayacağız, despotluğa boyun
eğmeyeceğiz.
Hukukun ve adaletin güneşiyle Türkiye Cumhuriyetinin,
doğduğu İzmirden yeniden doğacaktır.
Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum değerli
arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çıray.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, biraz önce konuşma
yapan Hatip grubumuzun ismini anarak sataşmada
bulunmuştur. Sayın Baluken cevap verecektir.
BAŞKAN Biraz sonra, ben de duydum, gelince vereceğim.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Gelince vereceksiniz.
BAŞKAN Şu anda söz, Sayın Caniklide, aleyhinde.
Süreniz on dakika. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir şeyi merak ediyorum. Bazı arkadaşlar, dillerinden
rahip cübbesini, akıllarından rahip cübbesini hiç düşürmüyorlar.
Ne kadar seviyorsunuz bu rahip cübbesini! Ne kadar düşkünsünüz rahip
cübbesine! (CHP sıralarından gürültüler) Burası Müslüman bir
ülke. Örnek verecekseniz oradan verin. Yani, rahip ve cübbeden başka bir
şey bilmiyor musunuz?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) En azından kıyafet giyip
resim çektirmedik!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Mahallî seçimlerde,
hatırlayın, sadece onlar değil, belediyeler de
reklamlarında, akıllarında, fikirlerinde, zikirlerinde, her şeylerinde
rahip ve cübbe var. Yazık! Ayıp, ayıp! (CHP
sıralarından gürültüler) Burası Müslüman bir ülke.
KAMER GENÇ (Tunceli) Papaz, papaz, rahip değil!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Papazlar sizin arkadaşlarınız!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
şimdi, bakın, bakın değerli arkadaşlar, her zaman
söylüyoruz, bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum. Burada her türlü
eleştiri yapılabilir, ağır eleştiri de olabilir ama
herhangi bir konuşmacı, benim Genel Başkanıma,
Başbakanıma hakaret ettiği zaman, aslında hakareti kendi
Genel Başkanına yapıyor, aynen dönecektir çünkü. Biz de
aynı şekilde, en az bir misliyle buna mukabele edeceğiz. Ha, biz
yine hakaret etmeyeceğiz buna rağmen, ama acıtacağız.
(CHP sıralarından gürültüler) Benim Genel Başkanıma
haksız yere hakaret eğer yapılıyorsa burada, o kişi,
aslında biraz önce CHPli konuşmacı, esasında Sayın
Kılıçdaroğluna hakaret etti; biraz sonra anlatacağım
nasıl olacağını size. Eğer böyle bir şey
yapıyorsa, bize değil, kendi Genel Başkanına hakaret ediyordur,
kendi Genel Başkanına kastı vardır, garezi vardır.
Bunun anlamı budur değerli arkadaşlar.
Şimdi, bakın, benim Genel Başkanımı
eleştirmeden önce şunun hesabını kendi Genel
Başkanına sorması gerekir. Bu kapıyı biz açmadık,
tekrar söylüyorum arkadaşlar, bakın, hiçbir şekilde,
eleştiriye, ne kadar ağır olursa olsun, en ufak bir
itirazımız yok ama hakareti kabul edemeyiz, hiçbir şekilde kabul
edemeyiz.
Bakın, ben size şimdi bir bilgi vereceğim, somut bilgi.
Önce kendi Genel Başkanına bu bilginin hesabını sor, ondan
sonra benim Genel Başkanım hakkında söz söyle. (CHP
sıralarından gürültüler) Sayın Kılıçdaroğlu
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Tehdit mi ediyorsun!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Tarz olarak, yöntem olarak
böyle bundan sonra. Sayın Kılıçdaroğlu, SSK
TANJU ÖZCAN (Bolu) Tehdit mi ediyorsun?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Tehdit falan değil, hayır. Aynen. Mukabele ediyoruz, mukabele
hakkımız vardır her zaman, misliyle mukabele hakkımız
vardır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın
Başkan, konuyla mı alakalı?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim,
konuya gelsin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Biraz önceki konuşmacı ne kadar sadık kalmışsa ben de
o kadar sadık kalacağım. 1992 yılında
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, konuyla ne alakası var?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Niye rahatsız mı oldunuz arkadaşlar? Lütfen, kimse kusura
bakmasın.
1992 yılında, Sayın
Kılıçdaroğlu, SSK Genel Müdürü olduğu dönemde, bakın
davetiye usulüyle aynen bu gerçek, bunların hiçbirisi hakaret falan
değil, hepsi belgeli- İstanbul Göztepe Hastanesi genel onarım
inşaatını birisine veriyor, ihale etmiyor, veriyor. Neden?
Davetiye usulü. Şimdi yok sistemimizde, ihale sistemimizde şu anda
yok. Davetiye usulünün nasıl yapıldığını burada
birçok arkadaşımız bilir. Bakın, 1992 yılında
İstanbul Göztepe Hastanesi genel onarım inşaatı işini
21 milyar 304 milyon liraya ihale etmiyor, birine veriyor. Doğrudan kendi
takdir yetkisiyle birisine veriyor. Ne zaman? 1992 yılında veriyor
değerli arkadaşlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Kamu
İhale Kanunu var mıydı o zaman?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Bakın, şimdi, iyi dinleyin. 1992 yılında 21 milyar liraya
veriyor. İstanbul Göztepe Hastanesi genel onarım inşaatı
işi ne kadar sürüyor? 1998 yılına kadar sürüyor, 1998
yılında tamamlanıyor değerli arkadaşlar. Bunların
hepsi devletin resmî kayıtlarında var. Başlangıç
rakamı ne kadar? 21 milyar. Bitiş rakamını tahmin edebilir
misiniz? Edemezsiniz. Bitiş rakamı 466 milyar lira değerli
arkadaşlar. Yani 1992den 1998 yılına kadar her yıl
ödenmiş, ödenmiş, ödenmiş. Kaç katına
çıkmış? 21 katına, 21 katına. Yani biz bir hastane
işini altı ayda bitiriyoruz değerli arkadaşlar, altı
ayda tamamlanıyor bizim dönemde. Altı yıl boyunca
Bakın,
daha ilginç bilgi var. Kime verilmiş bu iş, bu işi kim
almış? Bu işi kim almış biliyor musunuz, bu işi
kim? Ben belgeli konuşuyorum, bakın iftira etmiyorum, hakaret de
etmiyorum aslında. Belgeli konuşuyorum, belgeyle konuşuyorum,
sadece söylemek istediğim şu: Senin benim Genel Başkanımdan
hesap sorabilmen için önce kendi Genel Başkanından bunun
hesabını sorman lazım. Hesabını soracaksın,
vicdanını rahatlatacaksın. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen hatibe müdahale etmeyin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın arkadaşlar,
bir şey daha var. Tam 21 kat ödemişler, 21 milyar liraya
başlamış 466 milyar liraya tamamlanmış. Her yıl
sürekli ödenmiş, kaynaklar âdeta peşkeş çekilmiş. Ödenen de
en az rakam ve süre kadar önemli değerli arkadaşlar, yani ihaleyi
alan kişi ya da verilen kişi de önemli. Yapı Üretim AŞ Ali
Özcan.
AHMET YENİ (Samsun) Kim bu Ali Özcan?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ali Özcan kim? Sayın
Kılıçdaroğlunun hemşehrisi değerli arkadaşlar.
Bilgi olarak söylüyorum, sadece bilgi olarak paylaşıyorum sizinle.
Bilgi, kesin bilgi. Dolayısıyla
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Dünürü anlat, dünürü!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bir tane daha vereyim o
zaman, çok istiyorsanız bir örnek daha vereceğim. Bunların
örnekleri bizde bol miktarda var. Tunceli Sağlık Meslek Lisesi
inşaatı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O kadar eskiye gitmeye gerek yok; yeni, yeni,
yeni anlat. 2008i anlat.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yenisi veremem, neden? Çünkü
ne zaman göreve getirilmiş, ne zaman kamu imkânı, kamu
kaynağı kullanıyorsa elbette o zamanki icraatlarına
bakmamız lazım. Öyle değil mi? Doğal olarak yani.
Tunceli Sağlık Meslek Lisesi inşaatı. Bir tane daha
vereyim madem çok ısrar ediyorsunuz. 1993 yılında
başlıyor Sayın Kılıçdaroğlu yine davetiye usulü
birisine veriyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Canikli, geçen sene Giresunda bir beldeyi
söylemiştin burada, yalan söylemiştin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) 23 milyar liraya veriyor. Ne
zaman? 1993 yılında. Ne zaman tamamlanıyor? 1997
yılında tamamlanıyor. Aynen devletin kesin resmî rakamları.
23 milyar liraya başlangıç ödeneği olarak görülen rakam,
bittiğinde tam 195 milyar liraya bağlıyor oluyor ve
inşaatın bitiriliş rakamı 195 milyar lira. Kaç yılda?
Dört yılda. Bunun gibi o kadar çok örnek var ki.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ne kadar çok örnek var? Hepsini
konuşun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ve artış
oranı da yüzde 747! Çok ilginç bir şey söyleyeceğim
arkadaşlar size, yine kime veriliyor biliyor musunuz?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Dokunulmazlıkları
kaldıralım iki genel başkanın da ikisi de
yargılansınlar.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Tesadüf, yani tamamen
tesadüf; yanlış bir şey aramayın bunun arkasında. O da
yine Tuncelili bir müteahhide veriliyor, Sayın
Kılıçdaroğlunun hemşehrisi Tuncelili bir müteahhide
veriliyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) İki genel başkanın
da dokunulmazlıklarını bu Meclis kaldırsın, ikisi de
yargılansın.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın arkadaşlar,
bütün bunların hepsi kayıtlarında olan belgeler, bilgiler. Ben
yorum yapmıyorum, kendi kanaatimi söylemiyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Canikli, tehlikeli sulardasınız,
orada siz yüzersiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Sadece olanı biteni,
Sayın Kılıçdaroğlunun tek yetkili olarak SSK Genel
Müdürlüğünü yönettiği döneme ilişkin bir fotoğrafı
sizinle paylaşıyorum. Yapmaya çalıştığım
sadece bu.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Canikli,
dokunulmazlıklarını kaldıralım, iki genel başkan
da yargılansın. Var mısınız?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Hakaret etmiyorum,
başka bir şey söylemiyorum, rahipten bahsetmiyorum, cüppeden
bahsetmiyorum. Niye bu kadar rahatsız oluyorsunuz?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Var mısınız?
Yargılansınlar.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın değerli
arkadaşlar, yargı teorik olarak ne zaman birilerinin güdümüne
girebilir? Ne yapıldı değişiklik olarak? Bu
değişikliği millet yaptı. Biraz önceki konuşmalar,
yapılan eleştiriler aslında millete hakaret, millete
saygısızlık. (CHP sıralarından gürültüler) Bakın,
o takdiri millet ortaya koydu, o cevabı millet verdi. Ne
yapıldı? Daha önce son derece dar alanda, yaklaşık 250-300
kişi tarafından belirlenen bir sistem, 11.000 kişi, Türkiyedeki
tüm hâkim, savcı ve yargıçların söz söyleyebileceği, oy
kullanabileceği bir imkân dâhiline getirildi değerli arkadaşlar.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Canikli, Genel
Başkanımın da dokunulmazlığını
kaldırın yargılansın.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Şimdi şunu
soruyorum: 250 kişinin belirlediği bir sistemi mi yönlendirmek,
yönetmek daha kolaydır; yoksa, Türkiyedeki tüm hâkim,
savcıların oy kullandığı, belirlediği bir sistemi
mi yönlendirmek ve yönetmek daha kolaydır? (CHP sıralarından
gürültüler)
Rahatsızlığınızı anlıyoruz,
acınızı anlıyoruz, arka bahçeniz olarak
nitelendirdiğiniz yapı ortadan kalktı, bunu millet
kaldırdı.
CELAL DİNÇER (İstanbul) Buna inanıyor musunuz!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bunu millet kaldırdı,
bundan dolayı bir rahatsızlığınız olabilir ama
bugün yargı hiç kimsenin arka bahçesi değildir. Sizin de
değildir, herhangi bir partinin de değildir, herhangi bir
organın veya yapının da parçası değildir. (CHP
sıralarından gürültüler) Bunun böyle çok net olarak bilinmesi ve ona
göre ortaya konulması gerekiyor değerli arkadaşlar.
Bakın, 2002 yılında iktidara geldikten sonra Partimiz ve
Hükûmetimizle ilgili en çok karşı karşıya
kaldığımız yöneltilen eleştirilerden bir tanesi,
efendim takiye. AK PARTİnin zihnini arkasında başka bir
düşüncesi var, onu hayata geçirecek.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ee takiye; hani sendikal haklar ne
oldu Anayasada?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Arkadaşlar, biz dokuz
yıldan beri iktidardayız, yani bunlar iktidardayken eğer var ise
öyle bir düşüncemiz hayata geçmeyecek, ne zaman geçecek?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Hani Kenan Evreni
yargılayacaktık?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Dokuz yıldan beri
iktidardayız, var mı öyle bir şey? Yok. Aslında
unutulmuştu, daha doğrusu gündemden düşmüştü, bunun gerçek
olmadığı anlaşılmıştı ama maalesef,
tekrar biraz önce
Belki şu var; belki bazı insanların
yaklaşımları sadece o tarzda olabilir. Yani, düşünceleri,
kanaatleri, geçmişleri buna çok yatkın olabilir, hayata
bakışlarının temel direği böyle olabilir, o yüzden
akıllarından hiç çıkmıyor olabilir. Ona bir şey
demiyoruz yani, ama
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Zekice bir konuşma değil
Sayın Canikli! Kaliteli bir konuşma değil!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
bizim bu konuda ne
söylemişsek onu yaptık, millete ne söz vermişsek onu yerine
getirdik, en ufak bir takiye ya da o anlama gelecek hiçbir icraatımız
olmamıştır. Dokuz yıl oldu, ona doğru gidiyoruz;
dolayısıyla bugüne kadar yapmamışsak, demek ki bundan sonra
da yapmayacağız. Dolayısıyla takiye ya da buna benzer
iddiaların, ithamların hiçbir reel geçerliliği, değeri
yoktur değerli arkadaşlar. Bunun en büyük ispatı da bugüne kadar
bu konuda en ufak takiye anlamına gelecek AK PARTİ Hükûmetinin ve
partimizin bir icraatının olmamasıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Canikli.
Görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi iki
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) Sayın Başkan
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan
BAŞKAN Vereceğim efendim.
Sayın Buldan, siz mi konuşacaksınız?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Baluken
konuşacak.
BAŞKAN Buyurun efendim.
İki dakika lütfen.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Bingöl Milletvekili Eşref
Taşın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Şimdi, üzülerek belirtmek istiyorum ki bu Meclis kürsüsü bir seçim
propagandasının yapıldığı platform hâline
gelmiş durumda. Biz burada Karlıova olaylarıyla ilgili
halkımızın beklentisini karşılayan bir
araştırma önergesini getirdik, burada lehte ve aleyhte yapılan
konuşmaların hiçbir tanesinde Karlıovadaki durumla ilgili
inceleyen, oradaki duruma duyarlılık gösteren bir cümleye bile
rastlamadık. Burada Bingöl Milletvekili Karlıova olayıyla ilgili
konuşuyor gibi görünüyor ama Karlıovada sivil halkın
yaşadığı sıkıntılarla ilgili, sivil halk
üzerinde estirilen terörle ilgili tek bir cümle kullanmıyor, burada sadece
anti PKK propagandası yapıp, Sayın Milletvekili, geri döndü. Biz
Bingöl Emniyet Müdürüyle bile görüştüğümüzde Bingöl Emniyet Müdürümüz
Karlıova halkının uğradığı mağduriyetin
daha hakkaniyetli ve daha eşitlikçi bir şekilde incelenmesi ve bir
şekilde de işte sonucun kamuoyuna açıklanması
gerektiğini bize söyledi.
Burada bu platformu şu şekilde kullanmamız lazım:
Bir araştırma önergesi vermişiz, bu araştırma
önergesinden niye çekiniyoruz? Bu olaylar Meclis tarafından
görevlendirilen bir komisyonla gidilsin, araştırılsın,
incelensin. Eğer bizim söylediklerimiz doğru değilse buraya
gelip onun sonuçlarını paylaşırsınız.
Bakınız, bizim burada temel itiraz noktamız şudur:
Son yedi ayda Şırnakta taş attığı için
tutuklanan çocuk sayısı 53tür. Erzurumda on altı
yaşında ve on beş yaşında 2 çocuk şu anda örgüt
kurmak ve örgüt yönetmekten dolayı yargılanıyorlar. Böylesi bir
yargı mekanizmasının olduğu bir ülkede bir ilçenin
tamamında bütün iş yerleri, evler ateşe veriliyor, can
güvenlikleri tehlikeye atılıyor ve hiçbir soruşturma
yapılmamış. Bizim itiraz noktamız burasıdır.
Meclisin de halkın çözüm beklentisini karşılayacak şekilde
buradan bir çözüm önerisi sunmasını rica ediyorum.
Özellikle grup başkan vekillerinin de getirilen araştırma
önergelerine uygun bir şekilde gündem yürütmelerini rica ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baluken. Süreniz doldu, lütfen
İDRİS BALUKEN (Devamla) Ben, ayrıca AKPden
arkadaşlarımız eğer tatmin olmamışlarsa bu
fotoğrafları kendilerine gösterebilirim. Sivil halkın
uğradığı zararı gösteriyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Baluken.
Şimdi Sayın Hamzaçebi, lütfen
İki dakika.
Lütfen sataşmaya meydan vermeyelim.
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin, Genel Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce burada konuşan
Sayın Nurettin Canikli Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun
1992 yılında SSK Genel Müdürü olduğu dönemdeki bazı
uygulamalarından söz ederek bazı ithamlarda bulundu. Şunu
şu kürsülerden birçok kez söyledik: Sayın Kılıçdaroğlunu
eğer yolsuzlukla itham ediyorsanız, gelin arkadaşlar,
dokunulmazlıkları kaldıralım. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Rahşan affı var,
Rahşan affı! Af kapsamına girdi Rahşan affıyla.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Gelin şöyle
yapalım: Sadece Sayın Tayyip Erdoğan ile Sayın Kemal
Kılıçdaroğlununkini kaldıralım. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Rahşan affına
girdi. Onunla ilgili olanlar Rahşan affına girdi. 99daki Rahşan
affıyla ortadan kaldırıldı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Evet, öyle burada
boşuna konuşmak yok. Arkasında durun sözlerinizin.
Bir örnek hatırlatacağım size. Zamanında bir
Kuşadası Limanı özelleştirmesi oldu. Ofer diye
İsrailli bir iş adamı bu ihaleyi usulsüz bir şekilde
aldı. Manşet oldu basına, kamuoyuna. O günlerde Sayın
Başbakanın bir günde kendisiyle çelişen üç tane
açıklaması oldu. Kendisine soruldu: Oferi tanıyor musunuz?
Hayır, tanımıyorum. Öğleden sonra Belki
görüşmüş olabilirim. Akşamüzeri Galiba görüştüm. Bizim
başımızda böyle bir genel başkanımız yok. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Canikli diyor ki: Biz hiçbir zaman takiye yapmadık.
Takiyenin en büyüğünü bugün Sayın Başbakan
yapmıştır. Bugün
Bugün
Sayın Başbakan 17 Mart 2011
tarihinde bedelli askerlikle ilgili şunu söyledi. Bizim teklifimiz bir gün
önce açıklanmıştı. Ben Tayyip Erdoğan olarak böyle
bir sorumluluğun altına giremem. Biz kimsesizlerin kimi olarak yola
çıktık. Parası olmayan var, garip gureba var. Parası olan
askerlik yapmayacak, parasız askere. Ben bunu referanduma götürürüm.
demişti. Bugün Sayın Başbakan ne dedi? Parası olana 30 bin
liraya tezkere, parası olmayan askere.
Hayırlı olsun. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
Sayın Başkan
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Bingöl ilimizin Karlıova ilçesinde meydana gelen olayların
tespiti amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 22/11/2011 Salı günkü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşimde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Barış ve Demokrasi
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş olan
önergesini oylarınıza sunuyorum
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, yoklama istiyoruz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, lütfen
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan,
ondan önce, bakın, Sayın Konuşmacı Sayın Genel
Başkanımıza
BAŞKAN Yoklama talebi var, onu yerine getirelim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Efendim, hakarette
bulunmuştur. Önce ona cevap vermem lazım Sayın Başkan,
lütfen
Çok net bir şekilde Sayın Hamzaçebi partimize, Hükûmetimize
ve Genel Başkanımıza hakarette bulunmuştur.
BAŞKAN Yoklamadan sonra söz vereceğim efendim. Yoklama
talepleri var.
Buyurun.
III.-
YOKLAMA
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan
BAŞKAN Size de öyle efendim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Toprak, Sayın Aslanoğlu,
Sayın İnce, Sayın Tanal, Sayın Özcan, Sayın Yüceer,
Sayın Aygün, Sayın Çıray, Sayın Tayan, Sayın Akar,
Sayın Şeker, Sayın Toptaş , Sayın Düzgün, Sayın
Fırat, Sayın Dinçer, Sayın Serindağ, Sayın Özgündüz,
Sayın Sarıbaş, Sayın Demir.
Değerli milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklamayı başlatıyoruz.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Bingöl ilimizin Karlıova ilçesinde meydana gelen olayların
tespiti amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 22/11/2011 Salı günkü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşimde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisini oylarınıza
sunuyorum
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Sayın Başkanım, oylamaya geçmeden
BAŞKAN
Söz vereceğim efendim. Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Zafer Çağlayan da kabul etti.
Tutanaklara geçsin istiyorum.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Buldan, kim konuşacak?
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Ayla Akat Ata
BAŞKAN
Buyurun, bir dakika, bir açıklama yapacaktınız.
AYLA AKAT
ATA (Batman) Bir dakikada ne söylenir?
BAŞKAN
Buyurun, bir açıklamanızı yapın, bir dakika.
AYLA AKAT
ATA (Batman) İki dakika Sayın Başkanım, böyle şey
olur mu?
BAŞKAN
Bir dakika, daha evvel iki verdim çünkü.
Buyurun.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Herkese iki dakika veriyorsunuz Başkan,
niye
BAŞKAN
Herkese iki dakika veriyorum, size verilen bir dakika ilave bir dakika, onun
için. Daha evvel iki dakika konuştu.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Niye ilave olsun, 2 farklı
konuşmacı 2 defa sataşmış?
BAŞKAN
Lütfen oturun.
Buyurun.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ataın, İzmir Milletvekili Aytun Çırayın,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
AYLA AKAT
ATA (Batman) Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Sayın Hatibe de tekrar bir açıklama
şansı verdiği için teşekkür ediyorum.
BDPnin
boykot sürecinde, yani 12 Eylül referandum sürecindeki boykot tavrı evet,
çok tartışıldı ama amacına da ulaştı. Biz ne
mevcut statükonun devamından yanaydık ne de sahte demokrasi
söylemlerinden yanaydık. Bize bu teklifle gelindiğinde ne
Çayımızı içer, gidersiniz. dedik ne de Hiç gelmeyin. dedik.
Oturduk, can kulağıyla dinledik, çünkü Türkiye'nin yeni bir anayasaya
ihtiyacı olduğuna inanıyorduk. Bunun yeni bir anayasa
değişiklik paketiyle de ertelenmemesi gerektiğine
inanıyorduk. Bu konuda uyarılarımızı da yaptık.
Dosyalarımızı hazırladık hem mevcut düzenlemeye dair
hem de daha sonrasında düzenleme içermeyen ama Türkiyede toplumsal
barış ve demokratikleşmeye vesile olabilecek birtakım
düzenlemeleri de ekledik. Üstüne de acil bir demokrasi paketi koyduk. Çünkü,
toplumsal barış ve demokratikleşme için Anayasada bugün güvence
altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı,
düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü,
bunların hepsi alt hukuk normlarıyla ortadan kaldırılmış
durumdaydı. AKP bunların hepsine kulağını
tıkadı. Biz dosyayı sunduktan iki gün sonra
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYLA AKAT
ATA (Devamla) Söz hakkını kısarak demokrasi olmaz
arkadaşlar.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ata.
Sayın
milletvekilleri, şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, sataşmadan söz
talebim vardı, Oylamadan sonra. demiştiniz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bitti o.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır, biter mi canım, olur mu?
BAŞKAN
Peki, lütfen sataşmaya meydan vermeden
AYLA AKAT
ATA (Batman) Bir dakika Sayın Başkan.
BAŞKAN
İki dakika.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Bir dakika Sayın Başkan.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Bir dakikadan fazla vermeyin Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Bir dahaki sefere emrinizi yerine getiririm!
4.-
Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin, partisine sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben
beklerdim ki biraz önce anlattığım olaylar
yaşanmamış, doğru değil, onun söylenmesini beklerdim.
Fakat topu taca atan, biraz da Şark kurnazlığı.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Yargı karar verecek doğru olup
olmadığına.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, ne diyor? Yargılansın.
Yargılanamaz. Neden? Çünkü 1999da çıkan, Rahşan Affı
olarak bilinen Af Kanunu çerçevesinde Sayın
Kılıçdaroğlunun bütün bu fiilleri af kapsamına girdi, bütün
hepsi af kapsamına girdi.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Canikli, o zaman yeni bir kanun yapalım, Af Kanunundan
yararlanmasın.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Hüseyin Coş nerede, Hüseyin Coş? Nerenin Valisi, onu
söyle sen.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Hâlbuki, yapılması gereken şudur
Dolayısıyla, bunu bildikleri için Efendim, gelsin,
yargılanalım
Yargılansa bile mahkûm olmaz. Önemli olan, bu
olayın doğru olup olmaması, sizin vicdanınızın bu
çerçevede rahat olup olamaması.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Kamu vicdanında mahkûm olur. Siyaset
yasağı
Biz güveniyoruz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) SSK, oradaki yetimin haklarının çarçur
edilip edilmemesinin tespiti. Önemli olan buydu değerli arkadaşlar.
Biz sizden onu beklerdim.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Yahu yapalım beraber. Niye böyle
konuşursunuz? Bizi nasıl böyle suçlarsın?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Demenizi beklerdim ki: Hayır, bu doğru
değil, Kılıçdaroğlu böyle bir şey
yapmamıştır.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Canikli, yakışmıyor
sana ya!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
Diyemezsiniz, çünkü hepsi belgeli, hepsi gerçek, sadece
efendim, işte gelin yargılayalım. Yargılanamaz, çünkü,
1999da çıkan Rahşan affı bütün bunları yargılanamaz
hâle getiriyor, bütün bu fiilleri.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hadi, bak bir soru sordu sana,
dokunulmazlıkları kaldıralım!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - O yüzden bütün bunlar
doğrudur. Sizin vicdanınız rahatsa, ben hiçbir şey
demiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, sadece bir cümle ilave edeceğim
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yani kürsüde,
söylenmeyenlerden hareketle Sayın Canikli, bir yorum yapıyor. Ben çok
ağır bir iddiada bulundum, bir takiye iddiasında bulundum, cevap
vermediğine göre kabul ediyor demektir. Teşekkür ederim.
BAŞKAN Tutanaklara geçti, teşekkür ediyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Sayın Başkan,
bakın, ben de çok net olarak söylüyorum: Takiye konusunda uzman olanlar
bellidir, bilinir. Hatta öyle bilinir ki, kamuoyu tarafından da bir isim
takılmıştır, ben bu noktaya getirmek istemiyordum ama
çarkçıbaşı ifadesi ne anlama gelir Sayın Başkan ve
kim için, hangi lider için verilmiştir ve neden dolayı
verilmiştir? Bunu takdirlerinize bırakıyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başbakanın bugünkü tutumu gayet açık takiyedir.
BAŞKAN Teşekkür ederim, zabıtlara geçti her ikinizin
sözleri de. Çok teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin önerisi
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
Kadına yönelik şiddete karşı mücadele ve kalıcı
çözüm yollarının araştırılması amacıyla
verilen Meclis araştırması önergesinin, 22/11/2011 Salı
günü Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bu birleşimde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 22.11.2011 Salı günü (bugün)
yaptığı toplantıda oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisini İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
19 Ekim 2011 tarih ve 441 sayı ile Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Mücadele, Kalıcı Çözüm
Yollarının Araştırılması amacıyla
verdiğimiz Meclis araştırma önergemizin 22.11.2011 Salı
günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü Birleşimde
yapılmasını arz ederim.
BAŞKAN Evet, şimdi bu önerinin lehinde ve aleyhinde
ikişer kişiye söz vereceğiz.
İlk söz, lehinde olmak suretiyle Sayın Ruhsar Demirelin,
Eskişehir Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
Süreniz on dakika.
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisindeki Milliyetçi
Hareket Partisi Grubumuz olarak kadına yönelik şiddete
karşı mücadelede kalıcı çözüm yollarının
araştırılması konusunda vermiş olduğumuz Meclis
araştırması hakkında söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Toplumsal değişme ve gelişmeye paralel olarak yaşam
alışkanlıklarımız da takdir edersiniz ki
değişiyor. Değişimler çoğu kere toplumu olumlu yönde
etkilese de maalesef bazen olumsuz etkilerini de gözlemliyoruz. Şiddet
işte bu olumsuzluklardan biri.
Kadına yönelik şiddet tüm dünyanın kabul ettiği ve
önleme konusunda çaba sarf ettiği evrensel bir problem. Ülkemizde gün
geçmiyor ki bu konuda sarsıcı bir haber okumayalım ya da
fotoğrafını gazetelerde görmeyelim ancak biliyoruz ki maalesef
bu yaşananların çok azı hatta -klişe bir deyimle- aysbergin
su üzerinde görünen yüzü. Ancak bu olayların bir kısmını
sadece kadına yönelik şiddet diye tanımlamak da doğru
değil. Örneğin, on üç yaşındayken
yaşadığı ildeki 26 yetişkin erkeği kendi
rızasıyla beraber olmaya ikna ettiği yolunda hüküm verilen
kız çocuğunun durumu. Bu, ne çocuğa şiddet, ne kadına
şiddet, ne çocuk istismarıdır; bu, insanlık suçu ve hukuk
ayıbıdır. Şiddet, güçlüden güçsüze, erkekten kadına,
gençten yaşlıya, anneden çocuğa, çocuktan oyuncağına
ya da arkadaşına doğru yönlendirilen bir çoğalma içinde
toplumumuzda görülmekte.
Kadın ve erkek olmak biyolojik bir tasnif olmakla beraber, hak
sahibi olmak ile hakkı kullanmak ve hakkını alabilmek
açılarından baktığımızda, kadının
eğitim, sağlık, iş, siyasi katılım gibi
konulardaki eşitliksiz durumu kadın konusunu sosyal bir problem
hâline getirmekte ve aynı sebepler kadına yönelik şiddetin de
kaynağını teşkil etmektedir. Sözlüklerimizde bile bugün,
kadın Güzel, şık, hoş. diye tanımlanırken erkek
Sözüne güvenilir, mert. diye tanımlanıyosa toplumsal cinsiyet
rolleri bakımından ele alınması gereken çok konumuz,
yapılması gereken çok işimiz, alınması gereken çok
yolumuz var demektir.
İnsana saygı, eşit yurttaşlık, kadın erkek
eşitliği kavramlarını Türk milleti, Hacı Bektaş
Veliden bu yana yüzyıllardır kültürünün zenginliği olarak
yaşamıştır. Taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerle
Anayasamızın 2nci ve 5inci maddesinden gelen sosyal hukuk devleti
olma sorumluluğuyla devlet, tüm vatandaşlarına sosyal ve
ekonomik bütün plan ve programlarda toplumsal cinsiyet eşitliğine
dayalı bakış açısı ile fırsat
eşitliğini temel alacağını taahhüt etmektedir.
Türkiye, Kadınlara Karşı Her Tür
Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini 1985
yılında imzalamış olmasına rağmen ancak 2002
yılı Ekim ayında yani Milliyetçi Hareket Partisinin hükûmet
ortağı olduğu 57nci Hükûmet döneminde Türkiye Büyük Millet
Meclisinde oylayarak kabul edebilmiştir.
Yöneticilerin ve karar vericilerin en temel görevlerinden biri mevzuat
oluşturmaksa diğeri de oluşturulan mevzuatın uygulamaya
geçmesine önderlik etmektir. Bu cümleden olmakla size basından bir
paragraf okumak istiyorum: Millî Eğitim Bakanlığı Talim
Terbiye Kurulu Başkanlığı, ilköğretim 8inci
sınıflarda okutulan Vatandaşlık ve Demokrasi Eğitimi
dersi programını yeniledi. Millî Eğitim Bakanı, 3
Ağustos 2011 tarihinde programda yapılan düzenlemeleri onayladı.
Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi
yani CEDAW yeni müfredattan kaldırıldı. Basından okuyorum
bu paragrafı. Yani, kadına karşı şiddetin her gün
giderek ve farklı biçimlerde arttığı bir dönemde
CEDAWın müfredattan çıkarılmasının, Hükûmetteki
ilgili bakanlığın kadına karşı şiddeti
önleme konusunda yasa taslağı hazırlayarak hukuki düzenlemeler
yaptığını söylediği bir dönemde gerçekleşmesini
yüce Meclisin takdirine bırakıyorum.
Bir kısmımızın döver de sever de diyerek
yaşananları meşrulaştırıp gizlediği,
diğer bir kısmımızınsa bilgilendirme adına
yapılan haberlerle şiddeti pekiştirip görsel medyayla
öğrettiği bir süreçteyiz. Bu nedenledir ki şiddeti önleme
konusunda atılacak her adımda medyanın televizyon dizilerinden
başlayarak gazeteler ve İnternet sitelerine varana kadar olan her
türünün olumlu politikaların uygulanması adına yapılacak
çalışmaların içinde yer almasını umut ediyor ve
diliyoruz.
Hükûmetin aile içi şiddet sorununa yönelik olarak
başlattığı çalışmalar şiddet oluştuktan
sonra neler yapılacağı boyutunda kalmış, şiddetin
oluşmasını önleyecek projeler geliştirilememiştir.
Örneğin, aile yaşamını korumak, desteklemek ve
sorunların çözümüne yardımcı olmak amacıyla aile
danışma merkezleri açılmaktadır. Teorik olarak bu tür
merkezlerin faydalı olacağı şüphesiz ancak Adalet ve
Kalkınma Partisinin yerel yönetimlerinde başlattığı bu
çalışmalardan bir örneği hepiniz hafızalarınızda
şu anda söyleyeceğim cümlelerle tazeleyeceksiniz. İlgili
partinin belediyelerinde aile danışmanı olarak görev
yaptığını ifade eden ve kendini muhafazakâr aile
danışmanı olarak tanıtan bir hanımın
söylediği sözler: Zaten erkeklerin
yüzde 85i aldatıyor. Bu durumda çok eşlilik yasallaşmalı.
Sanıyorum hepiniz hatırladınız. Yani Hanımefendi bu
ifadesiyle hem kadınlara hem erkeklere hakaret etmiş ancak sorumluluk
mevkisinde bulunanlar bunları görmezden gelmişlerdir. Eğer
Bakanlık atayacağı aile danışmanlarıyla
ailelerimizi bu türden danışmanlara emanet edecekse bence
planını bir kez daha gözden geçirmeli ve bu örnekte de görüldüğü
gibi Hükûmet koyduğu hedeflere gidecek yol ve yöntemleri belirlemekte
yetersiz kalmakta, kendisine, az önce örneğini verdiğim sözlerin
sahibi olan hanımlar gibi aile danışmanlarını atayarak
yanlış kılavuzlar seçmektedir.
Hepimiz biliyoruz ki şiddet
yalnız aile içinde sınırlı kalmıyor. Örneğin
iş yerinde uğranan şiddet yani mobbing
ağırlıklı olarak kadınların sorunu. Bu konu
Hükûmet tarafından hemen hiçbir zaman gündeme getirilmemekte, ancak
kadını istihdamdan çekmek de bir sonuç getirmemektedir.
Son yapılan kanun hükmünde
kararnameyle ortaya çıkan bir gerçeği dile getirmek istiyorum.
Sağlık hizmetini artık Türk olmayan personel de sunacak
biliyorsunuz. Ancak hepinizin bildiği bir başka gerçek var ki
eğitim ve sağlık kadınların en çok istihdam
edildiği iki alandır. Dolayısıyla, söz konusu kanun
hükmünde kararnameye bağlı olarak, işsizlik ya da ekonomik
bağımlılıkta da bir şiddet olduğunu hepiniz kabul
edeceksinizdir. Dolayısıyla, biz kadınları ileride bu tür
şiddetlerin de beklediği bu kanun hükmünde kararname ile
gerçekleşmiş oluyor.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
Hükûmetin toplumsal şiddeti azaltıcı her politikasının
takipçisi, yapacağı her olumlu çalışmanın da
yanında olacağımız şüphesiz. Eğitim bir hak,
inanç bir özgürlük, vatandaşlık anayasal eşitlik ise,
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin hemen her yıl
değişen kurallarına rağmen üniversite kazanma
başarısını göstermiş, yaklaşık tümü on sekiz
yaşın üzerinde yani bireysel karar verme yeterliliğine sahip
olan genç kızlarımızın uğradığı
psikolojik şiddeti ortadan kaldırma konusunda 2008 yılında
vermiş olduğumuz kanun teklifimizin arkasındayız ve Hükûmet
gelsin, bu sorunu birlikte çözmeye de hazırız. Kadınların
eğitim hakkının ve inanç özgürlüğünün sağlanması
konusunda atacağınız her adımın yanında
olacağımızı tekrardan söylüyoruz.
Kasım ayı başında,
biliyorsunuz ki insani gelişme endeksi açıklandı. İnsani
gelişmedeki sıramız maalesef 92ncilik. İflas ettiği
söylenen ülkeler 29uncu sırada. Türkiye'nin insani gelişmedeki
yerini görmek için bir örnek vermek istiyorum: Ermenistan 86ncı,
İran 88inci, Türkiye 92nci, ileri demokrasi götürmek istediğimiz
Tunus ise 94üncü sırada. Yani demokrasi, kalkınma, bunlar
yalnızca ekonomiyle izah edilir konular değil.
Milliyetçi Hareket Partisinin hedefi eşitlerden oluşan bir
ülkedir ve bu eşitliği sağlarken de temel
yaklaşımımız, yalnızca istatistikteki rakamlar
arası denge değil, öznesini kadının oluşturduğu
politikaları gerçekleştirmektir. Milliyetçi Hareket Partisi
kadını ülke kalkınmasının ve demokrasinin temel unsuru
olarak kabul etmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği erkek
değerlerine uyum göstermekle ilgili bir durum değildir; cinsiyet
eşitliği, kadınlar ve erkekler için eşit haklara, eşit
yükümlülüklere ve eşit fırsatlara dayanan yeni ve eşit
ilişkiler kurulması anlamına gelir.
Bildiğiniz gibi, 25 Kasım, Birleşmiş Milletler
Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü. Bu gün nedeniyle
partimiz bir çalıştay düzenleyecek ve biz
çalıştayımızın adını Sevdiklerimizin Eliyle
Gelen koyduk çünkü biliyoruz ki kadına yönelik şiddet, maalesef,
çoklukla gönül ya da kan bağımız olan insanlar tarafından
yapılıyor.
Üzülerek tanık oluyoruz ki Hükûmet, şiddeti önleme konusunda,
hâlâ şiddete uğradıktan sonra sağ kalma becerisi
gösterebilen kadınlara yönelik düzenleme yapmakla meşgul. Bu cümleden
olarak, şiddetle mücadele konusunda toplumsal bir zihniyet dönüşümüne
ihtiyaç olduğu mutlaktır. Milliyetçi Hareket Partisinin
önceliği, ister kadına yönelik isterse toplumsal şiddet olsun,
şiddetten sonra ne yapılacağından önce, şiddetin
nasıl azaltılacağı ve nasıl önleneceği yolunda
yapılacak çalışmalara katkı vermektir.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demirel.
Aleyhte konuşmacı Sayın Tülay Kaynarca, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kadına yönelik şiddete karşı mücadelede
kalıcı çözüm yollarının araştırılması
amacıyla verilen Meclis araştırması önergesi hakkında
grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kadına yönelik şiddet,
dünyanın her bölgesinde olduğu gibi, ülkemizde de
varlığını sürdürüyor. Şiddet kadınları en
temel haklarından mahrum etmekte ve kadınların
sağlıklarını olumsuz yönde etkilemekte olan önemli bir
sorundur.
Kadına yönelik şiddet, fiziksel olarak görüleceği gibi
ekonomik, sosyal, sözel, psikolojik ve cinsel olarak da farklı
şekillerde görülebilir. Her ne şekilde olursa olsun şiddet,
cahiliye dönemlerini çağrıştıran bir kavramdır ve
şiddetin her türlüsü cehalettir.
Din, kültür, coğrafya ayrımı yaparak, bazı
ülkelerin, bazı halkların demokrasiyi hak etmediğini
düşünenlere, bazı ülkeler için demokrasinin erken olduğunu iddia
edenlere en güzel cevabı Türkiye veriyor diye düşünüyorum. Kendi iç
dünyalarına kapananlara, dünyanın geri kalanını,
yeryüzündeki dramları görmeyenlere, Türkiyenin sesi, Türkiyenin
haykırışı en güzel karşılığı
oluşturuyor. Özellikle Türkiyenin kadınları, İslam ile
demokrasinin, gelenek ile modernliğin bir arada var olabildiğini,
güzel bir sentez oluşturabileceğini bugün tüm dünyaya somut
şekilde gösteriyor.
Türkiye demokratik, laik, sosyal bir devlet olarak bölgesel
etkinliğini artırırken, Türk kadınları hayatın
her alanında sergiledikleri üstün performansla üstlendikleri rolleri bütün dünyaya
gösteriyorlar. Bir de bu açıdan bakmak gerektiği için bu cümleleri
ifade ediyorum.
Anayasanın 17nci maddesinde belirtildiği gibi Kimseye
işkence ve zulüm yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle
bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz. Türkiyede
kadına yönelik aile içi şiddet araştırma sonuçları var
elimizde ve Türkiye genelinde kadınların yüzde 39u ne yazık ki
hayatlarında en az bir kere şiddete, yüzde 15,3ü cinsel şiddete,
yüzde 43,9u ise duygusal şiddete maruz kalmış.
Araştırma sonuçlarına göre kadına yönelik şiddet
eğitim düzeyi ve refah düzeyi düşük ailelerde yoğun bir
şekilde
Sadece Türkiye değil dünya gerçeği bu aynı zamanda
ve sadece eğitim görmemiş olan ve fakir ailelerde değil tam
tersi eğitim düzeyi yüksek olan ailelerde de bunun görüldüğü
araştırma sonuçlarında bize ifade ediliyor. Bugün artıyormuş gibi lanse edilen,
AK PARTİnin şunu özellikle ifade etmek istiyorum ki şiddetle
ilgili iktidara geldiği tarihe kadar istatistik
tutulmamıştır ve gerçek, reel ifadeler olmadığı
için de bugün farklı lanse edilmektedir. Oysa bugün şiddetle ilgili
tüm reel ifadeler, reel gerçekler önümüzdedir ve istatistik olarak önümüzde
vardır.
Muhalefetten de medyadan da bu meseleyle ilgili olarak sorumlu
yaklaşım bekliyor ve istismar değil, dayanışma ve
sorumluluk duygusuyla şiddeti en aza indirebileceğimizi
düşünüyorum. Nitekim Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonumuzda geçen hafta alt komisyon oluşturduk. Bu konuda ve bu alt
komisyonda Kadın ve Medya, Medyada Kadın alt
başlığıyla komisyon çalışmalarına devam
edecek yani medya içeriğindeki kadını da araştıran bir
alt komisyon çalışması yapılacak. Biliyorsunuz diğer
bir alt komisyon çalışması da yine kadınla ilgili hukuksal
düzenlemelerle ilgiliydi, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonuyla ilgili.
Türkiyede özellikle kadına yönelik şiddetin önlenmesi için
tedbirlerin güçlendirilmesine çalıştığımız
kamuoyunun malumudur. Acil sorunlar karşısında
kadınlarımızı koruma mekanizmalarını harekete
geçiriyor, onları öncelikle kendi rızaları doğrultusunda
koruma altına alıyoruz.
Kadına yönelik şiddetin ülkemizin baş edilmesi gereken
çok önemli bir sorunu olduğunun bütün kesimlerce fark edilmiş
olması olumlu bir gelişmedir. Bu gerçekten sevindiricidir çünkü
partiler üstü bütün etkinlikler o anlamda çok değerlidir.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde toplumsal
duyarlılığın yaratılması için en önemli
destekçimiz olan medyanın bu konuları dile getirirken daha
duyarlı davranması gerektiğinin da altını bu
başlıkta yeniden çizmek istiyorum. O ifade ettiğim alt
komisyonda Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonumuzun alt
komisyon başlığı da bu nedenle Medya ve Kadın
olmuştur.
AK Parti iktidarları döneminde bu Mecliste kurulan Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunun ardından Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının kurulması kadına verilen
önemin de en önemli göstergelerindendir.
Yine
partimizin kadına bakış açımızı diğer
partilerden, toplumun diğer kesimlerinden çok farklı kılan
kadın erkek arasında feminist düşüncenin
yarattığı felsefi inancın, çatışma
ortamının yaratılmasından yana değiliz. Niye? Çünkü
biz kadın ve erkeğin birbirinden ayrılmaz birer parça
olduğu ve birbirini tamamladığı inancındayız.
Birçok siyasi partinin tüzüğünde kadın kontenjanı vardır
ama bizde yoktur AK PARTİde. Niye? Kadın kotasını
kadına hakaret olarak addederiz.
Bilindiği gibi 5840 sayılı Kanunla kurulmuş olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de can yakıcı bir
sorun olan kadına yönelik aile içi şiddet konusunu gündemine
almış ve bu konuda birçok alt komisyon oluşturmuştur.
Değerli milletvekilleri, bu konu bu kürsüde yıllardır
gündeme getirildi. Bu konunun gündeme getirilmesinden ziyade artık bu
tartışmaların neticesi daha önemlidir diye düşünüyorum.
Bu noktada önemle ifade etmek durumundayım ki, Hûkümetimiz
kadın onurunu koruyan birçok uygulama getirmiştir. Bu yüzdendir ki,
on yıldan beri katlanarak kadın desteğini almaktadır.
Mesela 1 Ekim 2010 yılında yayınlanan Kadın
İstihdamının Artırılması ve Fırsat
Eşitliğinin Sağlanması konulu Başbakanlık
genelgesi, kadınların sosyoekonomik konumlarını
güçlendirmiş, toplumsal yaşamda kadın erkek
eşitliğinin sağlanması, sosyal kalkınma
amaçlarına ulaşabilmesi için kadın istihdamının
artırılmasını sağlamıştır. Sadece bu
değil, kadına yönelik birçok yasal düzenlemeye imza
atılmıştır gerek Türk Ceza Kanununda gerek Medeni Kanunda
gerek İş Kanununda ve anayasal düzenlemelerde
kadınımızın daha güçlenmesi, ekonomik anlamda, bireysel
anlamda güçlenebilmesi adına birçok yasal düzenleme
yapılmıştır. Nitekim adı geçen önergede de bu ifade
edilmektedir ama uygulamada yaşanan aksaklıklarda bundan sonraki
süreçte mutlaka gereği yapılmalıdır.
Kadınlara yönelik aslında ben en son şunu ifade ederek
cümlelerimi toparlamak istiyorum. Bu önergeye Hayır dememizin diğer
bir nedeni de şudur ki: Hem şu anda İnsan Hakları
Komisyonunun alt komisyonunda Ülker Güzel Hanımefendinin
Başkanlığında yine kadına yönelik şiddetle ilgili
bir alt komisyon çalışması vardır. Bir önceki döneme
baktığımızda, 23üncü Dönem
çalışmalarına baktığımızda da Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun alt komisyonu olarak yine
kadına yönelik şiddetle ilgili bir çalışma
yapıldığını, bu çalışmanın
raporlandırıldığını ve bu raporun da önümüze bir
ışık tuttuğunu görebilmekteyiz.
Son olarak
bu Mecliste kurulan Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonumuzun ve Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımızın son derece hassas davranarak ortaya
koyduğu çözüm politikalarına inandığım için bu
önergeye destek vermeyeceğimizi belirtmek istiyorum ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Niye karşısınız, onu
anlamadım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.
Şimdi,
üçüncü konuşmacı, lehinde olmak suretiyle Yalova Milletvekili
Sayın Muharrem İnce.
Buyurun
Sayın İnce. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MUHARREM
İNCE (Yalova) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum sayın milletvekilleri.
Kadına
şiddet, sokakta şiddet, okulda şiddet, Mecliste şiddet. Ben
şimdi sizlere bir milletvekiline uygulanan siyasal şiddeti,
yargısal şiddeti açıklayacağım.
Seçimlerden
on yedi gün önce Sakaryanın Pamukova ilçesine gittim. Orada esnafı
gezerken -yanımızda da bir ses düzenli araç vardı-
vatandaşa doğaçlama bir şekilde hitap ettim. Şimdi size
polis tutanağını okuyorum
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Erkek mi kadın mı?
MUHARREM
İNCE (Devamla) Sana ne! Sana ne! Terbiyeli ol!
BAŞKAN
Lütfen Sayın İnce, devam edin.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Şimdi size polis tutanağını okuyorum:
25/05/2011 tarihinde, saat 13.45 sıralarında CHP Grup Başkan
Vekili Muharrem İnce, ilçemiz Cumhuriyet Meydanında, daha önceden
izin alınmaksızın, yanında CHP ilçe yöneticileri ve Sakarya
milletvekili adaylarıyla birlikte saat 14.15e kadar meydanda ve çevrede
toplanan halkla iktidarın icraatlarını eleştirmek
suretiyle, mikrofondan propaganda sırasında, meydanda minibüslerinin
trafiği olumsuz yönde etkilediği, trafik akışını
engellediği, konuşmacı olarak sadece Muharrem
İncenin konuşma yaptığı, konuşmasının
iktidarı eleştirir nitelikte olduğu tespit edilmiştir.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Yani
kutluyorum, kutluyorum, eleştiriyi yaptığımı tespit
etmişler. Trafik akışını engellemişim. Suçum
büyük!
Şimdi, bu tutanağa göre fezleke hazırlayan ve
dokunulmazlığımın kaldırılmasını
isteyen savcıyı kutluyorum huzurlarınızda.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hadi, kaldıralım!
MUHARREM İNCE (Devamla) Muhalefet yaptığımı,
iktidarı eleştirdiğimi tutanağa yazmışlar. E, ben
ne yapacaktım? İktidara yağcılık mı
yapacaktım?
Şimdi, bir başka iddianamede ise, yine adım geçiyor,
Türkiyede özelleştirmeyle satılan arazileri, fabrikaları
göstermişim, orada da diyor ki: Hükûmeti yıpratıcı
faaliyetlerde bulunuyor Muharrem İnce.
Şimdi, savcılara sesleniyorum milletin kürsüsünden: Ben
iktidarı yıpratmak istemiyorum, ben iktidarı yıkmak
istiyorum. İktidarı değiştirmek istiyorum, yerine yeni bir
iktidar kurmak istiyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) O iddianamelerinizi adam gibi yazın. O
iddianamelerinizi doğru düzgün yazın. Ne demek iktidarı
eleştiriyor, iktidarı yıpratıyor? Ben o iktidarı
yıkmak istiyorum, yıkmak! Ey savcılar, bunu duyun diyorum.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Ona vatandaş karar veriyor, senin
gücün yetmez ona.
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) Bunun yolu
sandık. Sandıktan çıkamayınca ne yapacaksın?
AHMET YENİ (Samsun) Millet kararını vermiş.
MUHARREM İNCE (Devamla) Şimdi, benim suçum muhalefet yapmak.
Şimdi benim dokunulmazlığımın kaldırılmasıyla
ilgili bir dosyam oldu artık. Dokuz yılın sonunda benim de bir
dosyam var.
Başka kimlerin var? Başkalarına isnat edilen suçlarsa
şunlar: Özel evrakta sahtecilik, Devlet İhale Kanununa
aykırılık, görevi kötüye kullanmak, ihaleye fesat
karıştırmak, evrakta sahtecilik ve kamu kurumlarını
dolandırmak, zimmet, nitelikli zimmet, kamu taşıma biletlerinde
kalpazanlık, resmî evrak ve kayıtlarda sahtecilik.
Şimdi benim adımla bu isnat edilen suçlarda olan adlar
aynı yere yazılacak. Benim buradan, bu utanç verici durumdan
kurtulmam gerekiyor. Ben o kişilerle aynı listede anılmak
istemiyorum. Fezleke bana cuma günü geldi. Şu anda milletin kürsüsünde,
milletin gözünün önünde dokunulmazlığımın
kaldırılmasını istiyorum. Ben diyorum ki: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına yazdığım dilekçe
-yüreği olan AKPli milletvekiline sesleniyorum- bu dilekçeyi buraya
bırakıyorum, alın bu dilekçeyi Meclis
Başkanlığına verin, işleme koyun,
parmaklarınızı kaldırın,
dokunulmazlığım kalksın, ben yargılanayım, o
ayıptan kurtulayım. Birincisi bu. (CHP sıralarından
alkışlar)
İkincisi şu: Pamukova Cumhuriyet
Başsavcılığı Kabahat Bürosu, Kabahat Bürosunun Meclise
gönderdiği fezleke. Milletin kürsüsünden bu fezlekeyi
yırtıyorum, ben böyle bir fezlekeyi tanımıyorum, bu fezlekeyi
yırtıyorum. Tanımıyorum böyle bir fezlekeyi ben. Ben
iktidarı eleştirmeyeceğim de ne yapacağım?
Yağcılık mı yapacağım iktidara ben?
İktidarı yıpratıyor. diyor, İktidarı
eleştiriyor. diyor, Konuşmalarının iktidarı
eleştirir nitelikte olduğu tespit edilmiştir. diyor. O
savcılara sesleniyorum, ben o fezlekeyi bu milletin kürsüsünden
yırttım, o fezlekeyi tanımıyorum, siz de gelin
gereğini yapın diyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, yine bir başka konu:
Sayın Başbakan bugün hemen yandaki salonda bir konuşma
yapıyor, diyor ki: CHPnin temsilcisi
Beni kastediyor.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Başbakan seni muhatap almaz.
MUHARREM İNCE (Devamla) Halife Abdülmecit ile Padişah
Abdülmeciti bile bilmiyor. diyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Biliyorsun ama, seni
kastetmiyor.
MUHARREM İNCE (Devamla) Ben söyledim onu burada da ondan. O
davetiyeleri ben gönderdim.
Ha Halife Abdülmecit ha Padişah Abdülmecit. Ortada bir davetiye
var, ikisinin de Abdülmecit olduğu kesin. Ama Başbakana şunu
söylüyorum: Sayın Başbakan, sen Türk Dil Kurultayında Faruk
Nafiz Çamlıbel ile Fazıl Hüsnü Dağlarcayı
karıştırmıştın, hatırlıyor musun?
Başbakana bir şey daha söyleyeceğim: Benim
karıştırmam normal çünkü ben candan konuşuyorum, sen camdan
konuşmana rağmen iki şairi birbirine
karıştırdın, buna ne demeli?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ayıp, ayıp.
MUHARREM İNCE (Devamla) Şimdi, bir başka konu:
Değerli arkadaşlarım, bakın, İzmirde AKP
İktidarının bir başka uygulamasıyla karşı
karşıyayız. Şu anda İzmirde 52 vergi denetmeni, 5
Sayıştay denetmeni, 2 mülkiye müfettişi ve onlarca
bilirkişi var. İzmiri ele geçirmek için, bir zamanlar pasaklı
bir çocuğa benzettiğiniz İzmiri ele geçirmek için, gâvur
İzmir diye nitelendirdiğiniz İzmiri ele geçirmek için
bunları yapıyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) 52 kişiyle mi?
MUHARREM İNCE (Devamla)
Sandıkta İzmiri alamadınız, savcıyla
İzmiri almak istiyorsunuz, baskıyla İzmiri almak istiyorsunuz.
Polisle, faşist yöntemlerle İzmir belediye çalışanlarını
teslim alabilirsiniz ama çağdaş İzmir size asla teslim
olmayacaktır.
Şimdi, ben sizlere konuşmamın ortasında
yaptığımı konuşmamın sonunda bir kez daha tekrar
ediyorum: Bakın, Sayın Canikli, Genel Başkanımıza da -geldin
az önce- burada bir sürü şeyler söyledin.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Bu anlattıklarınız
kadına şiddeti mi içeriyor Sayın İnce?
MUHARREM İNCE (Devamla) Bak, bunun yolu var, bunun yolu var
Sayın Canikli. Bunun yolu şu: Bak, ben sana söz veriyorum Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına. Söz, yarın 135 milletvekilinin 135inin de
dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili
dilekçeleri Meclis Başkanlığına veririz. Senin yüreğin
var mı? Senin yüreğin var mı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Muharrem Bey, amacı
gerçekleştirmiyor. Ben başka bir şey söylüyorum. Ben diyorum ki:
Senin için rahat mı? Senin için rahat mı? diyorum ben sana. (CHP
sıralarından Bir daha sor. sesi)
MUHARREM İNCE (Devamla)
Bak, duymadıysan bir daha sorayım: Ben yarın Genel
Başkanımızın dilekçesini getiririm.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Kılıçdaroğluna sor, içi rahatsa mesele yok.
MUHARREM İNCE (Devamla) Arkadaşlarımın tümüne
kefilim, 135 kişiye.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yargılanması
mümkün değil ki.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bak, benimkisi burada. Benim burada.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Şimdi verelim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Rahşan affıyla
affa uğramış, boş ver, onları geç sen.
MUHARREM İNCE (Devamla) Şimdi, şimdi, hepimiz, hep
beraber bütün dokunulmazlık dilekçelerimizi veririz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yani kabul ediyorsunuz
Sayın Kılıçdaroğlunun yaptığını, için
rahat mesele yok o zaman.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bak, bunu
yapamayacağınızı biliyorum. Siz bunu
yapamazsınız, 550 kişi için bunu yapamazsınız,
yapmazsınız.
İşinizi kolaylaştırayım. Hadi Karma Komisyonda,
şurada, burada işimiz çok olmasın. Madem böyle suç
isnatlarınız var.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Süresi biten
yargılanıyor bak, süresi biten yargılanıyor.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bak, o zaman şöyle yapalım.
Bak, şöyle yapalım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Zaman aşımı
yok, süresi biten yargılanıyor biliyorsun.
MUHARREM İNCE (Devamla) Sayın Canikli, Sayın Canikli
BAŞKAN Lütfen Meclise
MUHARREM İNCE (Devamla) Siz Sayın Başbakanın
vekilisiniz ben de Sayın Kılıçdaroğlunun vekiliyim. Bak,
ben Sayın Kılıçdaroğlu adına açıklıyorum.
Yarın Sayın Kılıçdaroğlunun dokunulmazlık
dilekçesini Meclis Başkanlığına verecek cesaretim ve gücüm
benim var, senin var mı? (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Peki, Rahşan affı
ne olacak? Rahşan affını geriye getirebilir misin? Senin
Rahşan affını geriye getirme yüreğin var mı? Geriye
getirebilir misin? Eleştirsene! Yok desene, söylediklerini inkâr etsene!
MUHARREM İNCE (Devamla) Peki, Sayın Canikli, ikimiz de grup
başkan vekiliyiz. Bak, ikimiz de grup başkan vekiliyiz. Savcı
dalga geçiyor Meclisle! Savcı Meclisle dalga geçiyor! Bir milletvekiline,
muhalefet milletvekiline Hükûmeti eleştiriyorsun diye dava açıyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yargıya hiç kimse
müdahale edemez!
MUHARREM İNCE (Devamla) Kim oluyor o savcı? Kim oluyor o
savcı? Hükûmeti eleştirmişim, hakaret etmemişim. Oraya da
yazmış eleştirmiş diye.
Bak, ben yargılanmak istiyorum. Bak, sen benim grup başkan
vekili arkadaşımsın. Sen bir başka partinin grup
başkan vekilisin, ben başka.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Muharrem Bey, dönem sonuna
kadar bekleyin. Dönem sonuna kadar sabredin. Zaman aşımı bitmiyor,
kaybolan bir şey yok!
MUHARREM İNCE (Devamla) Dilekçemi buraya bırakıyorum,
al bunu Meclis Başkanlığına ver.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İnce, teşekkür ederim, süreniz doldu.
MUHARREM İNCE (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, evet
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan,
sayın konuşmacı şahsıma ve grubuma yönelik olarak çok
ağır ithamlarda bulunmuştur. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Canikli.
İki dakika lütfen. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Genel Kurulu yöneten Oturum
Başkanının sarf etmiş olduğu söze ilişkin
açıklaması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Değerli arkadaşlar,
bakın
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hadi, hadi! Hadi, görelim yüreğini!
BAŞKAN Lütfen, lütfen
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, sen Meclis
Başkanı
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Daha söze başlamadı kardeşim, daha söze
başlamadı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hadi oradan!
BAŞKAN Hep sen mi konuşacaksın yani!
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın Başkan, ilkokul mu
yönetiyorsun!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Meclis Başkanlığı yap!
VELİ AĞBABA (Malatya) Niye oraya müdahale etmiyorsun! Niye
AKPye müdahale etmiyorsun!
BAŞKAN Bırak ya, otur!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bağımsız Meclis
Başkanlığı yap! Avukatlık yapma!
BAŞKAN Daha söze başlamadı ya! Ha siktirin!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ben hâlen
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Beyler, değerli arkadaşlarım,
arkadaşınız konuşurken bağırıyorsunuz,
karşı taraf konuşurken bağırıyorsunuz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Niye oraya müdahale etmiyorsun!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Meclis Başkanlığı yap!
BAŞKAN Lütfen sükûnet içinde dinleyin. Özellikle zatıaliniz
her gün bağırıyorsunuz! Her gün! Her celsede! Ayıptır!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Rahatsız mı oldun?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın, değerli
arkadaşlar
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Susun da dinleyelim, lütfen
Konuşacaksanız
kürsüye, lütfen
Lütfen
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, Sayın İnceye buradan çok net bir soru
soruyorum: Çıkıp biraz önce benim
Sayın Kılıçdaroğlunun
SSK Genel Müdürü olduğu döneme ilişkin o olaylar doğru
değildir, gerçeği yansıtmıyor. diyebilir misiniz?
MUHARREM İNCE (Yalova) Deriz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Söylerim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Deriz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet, deriz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Çıt yok. Diyemezler
değerli arkadaşlar.
Bakın, ben başka bir şey söylüyorum Sayın İnce,
siz başka bir şey söylüyorsunuz. Yani, burada şu anda fezlekesi
bulunan tüm arkadaşlar zaman aşımı işlemediği
için, biliyorsunuz, buraya geldiği anda dosyalar zaman
aşımı işlemez, gerçek anlamda bir dokunulmazlık
değil o, süresi bittiği zaman, milletvekilliği sona erdiği
zaman yargılanıyor.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Kanunu öğretme, gereğini
yap.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın, burada
şunun altının tekrar çizilmesi gerekiyor: Burada sonuç
alınması mümkün olmayan, biraz önceki açıklamalarım
çerçevesinde yargıya gittiği zaman hepsi beraat edecek Sayın
Kılıçdaroğluyla ilgili.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Zaman aşımı işlemez
diyelim Sayın Canikli. Zaman aşımı işlemez. diye
madde koyalım oraya.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Neden? Çünkü, olayların
işlendiği, olayların meydana geldiği tarihten sonra hepsini
kapsayacak bir tarzda af çıktı değerli arkadaşlar, hepsini
kapsıyor, potansiyel tüm suçları kapsıyor. O yüzden,
çıkıp burada Efendim, bizim
dokunulmazlığımızı kaldırın, biz
yargılanalım. demenin hiçbir anlamı yok, geçerliliği yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz de kaldırın o zaman.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Önemli olan
vicdanınız Sayın İnce, vicdanınız. Ben sizin
vicdanınıza güveniyorum.
Bakın, gerçekten söylüyorum. Çıkıp burada diyebilir
misiniz ki
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın Canikli, gereğini
yap, gereğini.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bir daha
eleştirmeyeceğim, bir daha bu konuyu açmayacağım.
Sayın Kılıçdaroğlunun o dönemdeki bu icraatları
olmamıştır, bunlar doğru değildir. İhaleleri
istediğine vermemiştir, 23 katına
çıkmamıştır. (CHP sıralarından Doğru
değil sesleri) SSKlı emeklinin hakkı yenilmemiştir.
deyin, ben bütün sözlerimi geriye alacağım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Canikli Grubumuzun Başkanına, Genel
Başkanımıza sataşmada bulunmuştur.
Söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Başkan, nereye varacak bunun sonu? (CHP
sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) Ona söz verdiniz, buna da verin.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bana da söz verin, kürsüde konuşayım.
BAŞKAN Sayın Grup Başkan Vekiliniz söz istiyor, siz
oturun lütfen.
Buyurun, iki dakikada lütfen.
Lütfen sataşmaya meydan vermeyelim.
6.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin, Genel Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Canikli
oradan size ekmek çıkmaz, boşuna uğraşmayın.
Şimdi, burada ona cevap vermediniz.
Şimdi, Sayın Canikli gayet iyi biliyor ki, Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun Genel Müdürlük döneminde yasa
dışı hiçbir şeyi olmamıştır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ben aksini biliyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Evet, hiçbir şeyi
olmamıştır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Ben aksini biliyorum; affa
uğramış.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Devlet elinizde,
müfettişler elinizde. Bunları her zaman gidip
soruşturabilirsiniz, her zaman yapabilirsiniz. Yeni dosyalar
bulabilirsiniz ama bulamıyorsunuz.
90lı yıllar, siz söylemiyor musunuz enflasyon
yıllarıdır. Siz söylemiyor musunuz rakamların aşındığı
yıllardır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bak belge!.. Daha neler var
burada, daha neler!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Rakamların
aşındığı yıllardır. Siz gidin Yüksek
Denetleme Kurulu raporlarına bakın. Orada bir travers
şirketinin, Sayın Başbakanın yakınları olan
travers şirketinin almış olduğu davetiyeli ihalelere
bakın.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Af çıkmadı!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) İhalesiz, rekabet ortamı olmaksızın
yapılan ihalelere bakın. KİT Komisyonunun gündeminde;
görüşülmesini engelliyorsunuz.
Bakın, Sayın İncenin söylediğine ve benim biraz
önce ilk söylediğime tekrar geliyorum. Böyle potansiyel yolsuzluk
dosyaları söz konusu değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına intikal etmiş savcılık
talepleri var Sayın Başbakan hakkında, sizin grubunuzdaki
çeşitli milletvekilleri, bakanlar hakkında. Somut yolsuzluk
dosyaları, iddialar tabii ki..
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bakın bir tanesi
büyükşehir genel sekreteri. Milletvekilliği bitti beraat etti.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Zimmet, ihtilas, kalpazanlık, sahte
bilet.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Siz de çok iyi biliyorsunuz
hepsi beraat etti.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bakın, çok
ağır iddialar. Yani bu iddialarla beraber yaşamayı siz
kendinize yakıştırıyorsanız, sindiriyorsanız
söyleyeceğim bir şey yok.
Sayın Kılıçdaroğlunun SSK Genel Müdürlüğü
dönemi bütün yolsuzluklardan ari, gayet saydam, gayet düzgün bir Genel Müdürün
dönemidir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
MUAMMER İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MUAMMER İNCE (Yalova) Sizinle ilgili efendim.
BAŞKAN Efendim?
MUAMMER İNCE (Yalova) Sizinle ilgili.
BAŞKAN Benimle ilgili ne konuşacaksınız?
MUAMMER İNCE (Yalova) Az önce, şu anda İnternette, ben
konuşurken sizin mikrofonunuz açık olduğu için görüntülere
yansıyan, biz bu kalabalıktan anlayamıyoruz fakat izleyenler
sizin bir konuşmanızı
Şu anda İnternette onlarca
yorum var.
BAŞKAN Ne konuşmam?
MUAMMER İNCE (Yalova) Sizinle ilgili.
BAŞKAN Lütfen söyleyin.
MUAMMER İNCE (Yalova) Sizin orada sinkaflı bir söz
söylediğiniz ve bu
BAŞKAN Hayır, hayır böyle bir şey yok. Hayır,
böyle bir şey yok.
MUAMMER İNCE (Yalova) Bir dakika
Şimdi görüntüleri
istettim; geliyor görüntüler.
BAŞKAN Gelsin efendim, zabıtlarda da vardır. Böyle bir
şey yok.
MUAMMER İNCE (Yalova) Sayın Başkan, bakın, şu
anda büyük gazetelerdeki köşe yazarları bile, Twitterda, Facebookta
bu konuda yorumlar yapıyorlar.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Ne çabuk ya? Ne çabuk?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Az önce
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Tutanaklarda var mı?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Daha beş dakika geçmedi, ne
çabuk?
MUHARREM İNCE (Yalova) Sen tanınmayan bir milletvekili
olduğun için seni fazla izleyememiş olabilirler.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Tutanaklara bakalım.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Ne çabuk?
MUHARREM İNCE (Yalova) Şu anda, Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın İnce, bir saniye
Zabıtlarda varsa,
ben
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, bir dakika
BAŞKAN Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, şimdi,
görüntüleri istettim ben.
BAŞKAN Evet.
MUHARREM İNCE (Yalova) Şimdi, arkadaşlarımız,
stenograflar bunu duymamış olabilirler fakat takdir edersiniz ki
televizyonu izleyen kişi bizden çok daha net duyuyor
konuşmaları.
BAŞKAN Evet, efendim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Öyle yani, bunu hepimiz biliyoruz, bütün
milletvekilleri bilir bunu.
BAŞKAN Evet
MUHARREM İNCE (Yalova) Sizin ağzınızdan böyle bir
şey çıktığını, çok farklı vilayetlerden, çok
farklı kesimlerden, İnternette yorumlar yapılıyor. Bunu
bilgilerinize sunuyorum. Umarım böyle bir şey
yapmamışsınızdır diye düşünüyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Tutanaklarda var mı?
BAŞKAN Ben de umarım. Böyle bir şey olduysa özür
diliyorum, böyle bir şey yapmadığımı zannediyorum,
özür diliyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Hayır, Sayın Başkan, ben,
sizin öyle bir şey yapmamanızı umuyorum ama
yapmışsanız özürle kapatılacak gibi bir şey
değil.
BAŞKAN Tamam efendim, tamam.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bunu da bilgilerinize sunuyorum.
BAŞKAN - Geldiğinde gereğini yaparsınız, idam
edecekseniz de.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN Hayır, size verecek sözüm yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Söz istiyorum. Tokmağı
aldınız, bana saldırdınız oradan.
BAŞKAN Bir saniye efendim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Söz istiyorum Sayın Başkan. İç
Tüzüke göre söz istiyorum.
BAŞKAN Şu anda, efendim, bir görüşme yapıyoruz. Bu
görüşmede de söz Sayın Sebahat Tuncelin, aleyhte olmak üzere, on
dakika. (BDP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Tokmağı aldınız,
saldırdınız Sayın Başkan, söz istiyorum, İç
Tüzüke göre.
BAŞKAN Sonra, 60a göre söz istiyorsanız söylersiniz.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Sayın Başkanım
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Şimdi, Sayın Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili, konuşması sırasında,
KİT Komisyonunda raporların görüşülmesinin engellendiği
noktasında iddiada bulundu. KİT Komisyonu Başkanı
sıfatıyla söz istiyorum.
BAŞKAN Biraz sonra vereceğim. Teşekkürler.
Buyurun Sayın Tuncel.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
Kadına yönelik şiddete karşı mücadele ve kalıcı
çözüm yollarının araştırılması amacıyla
verilen Meclis araştırması önergesinin, 22/11/2011 Salı
günü Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bu birleşimde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun vermiş olduğu
önergenin aleyhine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, buradaki bu tartışmada, kadına yönelik
şiddet tartışmasında, Türkiye toplumunun, özellikle
kadınların büyük beklentisi olan ana muhalefet partisinin, bu gündeme
dair bir şey söylemeden gündemi başka bir şeye çevirmesi
konusundaki rahatsızlığımızı ifade etmek isteriz.
Anlaşılan o ki -bilerek ve
isteyerek sataşmada bulunuyorum şimdi- AKP ve CHP, bugün gündeme
gelen konuların örtbas edilmesi konusunda anlaşmışlar,
ikisi de aslında biraz önce grubumuzun ortaya koyduğu önerge
konusunda da, şimdi kadına yönelik şiddet konusunda da konunun
tartışılmaması konusunda iyi bir düello yapıyorlar.
Burası sanki bir sınıf ve sınıfta yaramaz çocuklar var
gibi kendi çözemedikleri sorunları buradan şey yapıyorlar, bunu
bir kez daha eleştirerek başlamak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, Kadına
Yönelik Şiddet Haftası dolayısıyla bugün kadın
örgütleri, kadınlar konusunda duyarlı olan birçok çevre sokaklarda
kadına yönelik şiddetin engellenmesi konusunda mücadele ediyor. Bu
mücadele sayesinde bu Parlamentoda da önemli değişiklikler
yapıldı kadına yönelik şiddet konusunda. Yapılan bu
yasal değişiklikler ne yazık ki sorunun çözümünü getirmedi, hâlâ
uygulamada çok ciddi sorunlar var. Eğer AKP Hükûmeti döneminde kadına
yönelik şiddet bütün yasal düzenlemelere göre, biraz önce Sayın
Hatibin burada övünerek yaptığı düzenlemelere göre hâlâ yüzde
1.400lere varıyorsa, hâlâ kadınlar öldürülüyorsa, kadın yönelik
şiddet konusunda engelleme yapılmamışsa burada bir sorun
var demektir. Tam da sorun buranın tablosu, biraz önce de gördüğümüz
tablo, erkek egemen zihniyet. Aslında bu kürsüde de erkekler kendi
durduğu noktadan Bugün de bu konuyu nasıl gündem dışı
bırakırlar, nasıl kendi gündemini tartışırlar,
nasıl olur da kadınlar burada tartışılmaz,
eşitlik politikalarını nasıl ortadan
kaldırırızın kavgası içerisindeler. O yüzden, burada
başlamak zorundayız. Eğer kadın erkek eşitliği
olmasa bu ülkede gerçek anlamda şiddet devam edecektir.
Eşitsizliğin getirdiği nokta şiddettir. Bunun birçok
şeyi var, özel alanda oluyor, kamusal alanda oluyor, sokaklarda oluyor,
siyasal alanda şiddet oluyor. Yıllardır feministler Özel alan
politiktir. diye mücadele ettiler, özel alandaki sorunların,
şiddetin görünür kılınması için mücadele ettiler, bugün
önemli bir noktaya gelindi. Yine siyasal şiddet, burada da görüyoruz
aslında, her gün grubumuz yaşıyor ama siyasal olarak
kadınlara yönelik siyasal şiddeti en çok da bu ülkede muhalif olan demokratik,
sol, Kürt kadın siyasetçiler yaşıyor. KCK adı
altında yürütülen operasyonlarda 400e yakın kadın siyasetçi
şu an cezaevinde. Bugün 2 tane seçilmiş kadın milletvekilimiz
hâlâ cezaevinde. Prof. Büşra Ersanlı daha iddianamesi
hazırlanmadan, AKP tarafından, bu kürsüde suçlu bile ilan edildi.
İşte siyasal alanda da gelinen durumda bu noktadayız.
Aslında, kadın politikasının Türkiyede neden görünür
olmadığının nedeni bu. Bu konuda bir zihniyet
değişimi var.
Bakın, burada grubu bulunan bütün partilerden milletvekilleriyle
İsveçte bir programa katıldık. AKP de, CHP de, MHP de
vardı, biz de vardık. Orada kadına yönelik şiddet
konusunun, kadın eşitlik politikalarının ne kadar önemli
olduğunu oradaki refah düzeyiyle, kadının gelişmişlik
düzeyiyle, kadına yönelik şiddetin işte yüzde 3lerde
olması sürecinde ne kadar önemli olduğunu gördük. Bunun için zihniyet
değişimine ihtiyaç var.
Ama kadın erkek eşitliğine inanmayan, bunun
politikasını yapan bir Hükûmet, yine kota konusunda -yine bu kürsüde
biraz önce söyledi- kotaya inanmayan, kotanın yasal güvenceye
kavuşmasını istemeyen bir Hükûmet nasıl olur da kadın
erkek eşitliği konusunda, kadına yönelik şiddet konusunda
adım atabilir? Mümkün değil. O yüzden uygulamada bu sorunlar
çıkıyor, o yüzden kadına yönelik şiddeti engelleyemiyoruz.
Her gün eşi, sevgilisi tarafından, bilmem kim tarafından erkek
şiddetine maruz kalıyor.
Bir diğer şiddet boyutu daha var LGBT örgütlerine yönelik.
Bunlar hiç konuşulmuyor bile. Bu şey de nasıl homofobik bir
yaklaşım var, herkes bilir. Her gün trans bireyler katlediliyor.
Niye? O geleneksel yaklaşımla alakalı bir durum. Şiddet
politikasını ortadan kaldırabilmek ancak ve ancak toplumsal
cinsiyet eşitliğini sağlamakla, bunun da mücadelesini vermekle
başlar. Bu kürsüde bunun kavgasını yürütemeyiz. Biz BDPli
kadınlar olarak biliyoruz, cinsiyet eşitliği
politikasının ne kadar zor olduğunu biliyoruz, kendi
deneyimimizden biliyoruz. Eminim ki buradaki siyasi partilerdeki kadın
vekiller, kendi erkek arkadaşları ile erkek vekillerle aynı sorunları
yaşıyor. Çünkü erkekler, geleneksel olarak hâkim oldukları,
kendilerini haklı gören yaklaşım içerisinde kadınlara söz
hakkı bile tanımıyor. Bir çerçeve çizmiş durumda, o
çerçeveye uyuyorsanız iyi kadınsınız, değilseniz
fenasınız; hatta bu ülkenin Başbakanının tabiriyle
canisinizdir. Eskiden de kadınlara böyle hitap edilirdi. Şimdi bu
politikaları nasıl değiştireceğiz? Buradaki tiyatro
sahnesiyle mi! Zihniyeti değiştirmek durumundayız, aksi
takdirde, gerçek anlamda eşitlik politikaları yaşama geçmediği
sürece buradan bir şey olmaz. Bu hepimizin sorunu, siyasi partiler üstü
bir sorundur, hele biz kadınların sorunudur. Biz bunu en çok nerede
yaşıyoruz? İşte fabrikalarda yaşıyoruz, sokakta
yaşıyoruz, Van depreminde yaşadık, siyaset
yaptığımız alanlarda yaşadık, her yerde
ayrımcı politikalarla karşı karşıya geliyoruz.
Buna karşı mücadelemizi yürütüyoruz, yürütmeye de devam
edeceğiz. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele
Gününün nedeni de bu mücadeledir, direniştir. Faşizme
karşı direndikleri içindir, kendi eşitlik politikalarında,
özgürlüklerinde ısrar ettikleri içindir Dominik Cumhuriyetindeki Mirabel
kız kardeşlerin direnişi, bugün biz onları devraldık;
o yüzden de, tekçi, cinsiyetçi, milliyetçi yaklaşımlara
karşı tabii ki direneceğiz, eşitlik politikalarının
yaşama geçirilmesini isteyeceğiz.
Bakın, bugünlerde önemli bir gelişme var; İstanbul
Sözleşmesi diye bilinen sözleşme imzalanacak. Umarız ki iktidar,
oradaki taahhütlere çekince koymadan imzalar ve hemen buraya getirir. Bu önemli
bir adımdır. Biz, iyi olana da iyi diyoruz, ama iyi olmayan şeyler
var. Buradaki zihniyet iyi değildir, ayrılıkçı
yaklaşım iyi değildir, tekçi yaklaşım iyi
değildir.
Bakın, biraz önce bu kürsüde insanların inançlarıyla
dalga geçildi. Müslüman olanlar olmayanlar meselesi. Hatta bu kürsüde bizim
Zerdüşt olduğumuza dair şeyler yapılıyor; böyle
şey yakışıyor mu, Türkiyeyi yönetiyorsunuz. Türkiyede
herkes var; kadınlar var, gençler var, Müslümanlar var, gayrimüslimler
var, Zerdüştler var, Aleviler var. Şimdi, onun karşısındaki
buradaki bu ayrımcı tutumu, ötekileştirici
yaklaşımı biz nasıl kabul edebiliriz? Buna zemin sunmak
bile kabul edilebilir bir şey değil. Hele biz kadınlar, bu
milliyetçiliğe, bu ötekileştiren, birbirini, bir inancı
başka inanca yuhalatan, onun üzerinden başkasına hakaret eden
yaklaşımları kesinlikle kabul etmiyoruz. Bunu buradan bir kez
daha reddettiğimizi ifade etmek istiyoruz.
Yine, sayın milletvekilleri, biz, Türkiyenin tablosuyuz. Burada
sorunlarımızı çözeceğiz, bu sorunları çözebilmek için
tartışmak gerekir. İşte, araştırma önergelerinin
nedeni bu Türkiyede var olan sorunları araştırmak,
sonuçlarını tartışmak, sonuçları doğrultusunda
Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu politikaları üretmek. Bu politikalar
üretilmediği sürece ne yazık ki burada bu şey devam edecektir.
Bence Türkiyeye yakışmıyor bu durum, bizce
yakışmıyor Türkiyeye. Burada çok daha önemli
sorunlarımız var.
Bakın, önümüzde yeni dönemde Anayasa tartışmaları
var. Anayasayı kadınlar olarak da biz önemsiyoruz çünkü Anayasada
toplumsal cinsiyet eşitliğinin garanti altına alınması,
sadece bir maddesinin değil, bütün maddelerinin eşitlik
politikasına göre ele alınmasını önemsiyoruz. Yine,
kotanın anayasal güvenceye kavuşturulmasını istiyoruz çünkü
bunlar kadınların hem siyasette hem toplumsal yaşamda, sosyal
yaşamda, ekonomik yaşamda kendisini ifade etmesinin
olanağıdır. 5 bin yıllık erkek egemen sistem
karşısında pozitif ayrımcılık uygulanmadan
baş etmek mümkün değildir. Hele böyle zaten az olan sesimizi başka
başka gündemlerle kısmaya çalışan bir ortamda nasıl
biz bunu yapacağız? Bu mesele karşısında herkesin
kendi partilerindeki duruşu, partizanlığı bırakarak
-partizanlık bize bir şey kazandırmıyor- bunun üzerinde
durması lazım. Örneğin, Milliyetçi Hareket Partisi, bizim
verdiğimiz her önergeye, BDP verdi diye BDPyle yan yana durmayız,
Hayır diyoruz. diyor. Biz öyle demiyoruz, Milliyetçi Hareket Partisi
vermişse, haklıysa da bu mesele önemli bir meseledir, yan yana durma
meselesi değildir, siyaseten ayrı durabiliriz,
politikalarınızı beğenmeyebiliriz ama ortak noktada ortak
davranmak durumundayız, aksi taktirde demokrasi gelişmez. Burada
kavga etmekten, birbirimizi aşağılamaktan, hakaret etmekten
öteye bir şey de geçmez. Kadınlar olarak, özellikle kadın
vekillerin burada yeni bir dil kullanması önemlidir. Erkek egemen dile karşı
gerçekten toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı, eşitlikçi,
özgürlükçü bir dil kullanmak hepimizin görevi ve sorumluluğudur diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Tuncel.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Sayın Başkanım, hâlen
söz talebim baki mi?
BAŞKAN Oylamadan sonra olabilir mi bir saniyenizi alabilirsem?
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Kısa bir açıklama
yapayım Başkanım, izin verirseniz.
BAŞKAN Peki, buyurun.
İki dakika lütfen.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, bu konuyla ilgili
benim de iki dakika söz talebim var.
BAŞKAN Size de vereceğim, tamam.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, ben Sayın KİT
Komisyonu Başkanından önce istemiştim.
BAŞKAN Ama açıklama yapacak.
IX.-
AÇIKLAMALAR
1.-
KİT Komisyonu Başkanı Bilecik Milletvekili Fahrettin
Poyrazın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin KİT
Komisyonunda raporların görüşülmesinin engellendiği
iddialarına ilişkin açıklaması
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) Saygıdeğer
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime
başlarken hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.
Az önce Değerli Grup Başkan Vekili arkadaşımız
Akif Bey konuşması sırasında KİT Komisyonunda
raporların görüştürülmediğinden bahisle bir iki cümle
konuştu.
Şunu açık yüreklilikle söylüyorum: Komisyonumuz çalışma
programını yapıyor ve tüm milletvekili
arkadaşlarımıza da bu programı gönderiyor ve tüm denetime
tabi kurumların hesap ve işlemleri yıllık olarak da
Komisyonumuz tarafından denetlenmektedir.
Yeri gelmişken şunu da hatırlatayım: Komisyonumuz
Petrol Kanunundan kaynaklanan bir engelleme sebebiyle Türkiye Petrolleri
Anonim Ortaklığı ile BOTAŞın hesap ve işlemleri
dışındaki tüm görüşmelerini de basına açık bir
şekilde yapmaktadır.
Ben sözü fazla uzatmayacağım. Ama başta Sayın Grup
Başkan Vekili olmak üzere tüm milletvekili arkadaşlarımız,
iktidarıyla muhalefetiyle, eğer KİT Komisyonunun
çalışmalarından yana tereddüdü olan varsa, lütfen biraz zaman
ayırın, buyurun, sizleri Komisyonumuzda misafir edelim, Komisyon
çalışmalarımızı izleyin. Ne kadar demokratik bir
yöntemle çalıştığımızın, ne kadar
şeffaf ve basına açık olarak her şeyi
konuştuğumuzu ve iktidar, muhalefet, bütün milletvekili
arkadaşlarımızın tereddüt ettiği her hususu nasıl
gündeme getirebildiklerini bizzat kendi gözlerinizle şahit olun diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Şandır
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN Size de vereceğim.
Buyurun, iki dakika Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım,
aslında üzüntülerimi paylaşmak için söz istedim. Kadına
şiddet konusu bu Meclisin ve toplumun çok önemli bir sorunu; her geçen gün
artmakta, bir türlü önlenememekte. Buna karşı alınması
gereken tedbirleri belirlemek üzere bir Meclis komisyonunun
kurulmasını talep eden önergemizin görüşülmesinde biraz önce
iktidar partisiyle ana muhalefet partisi arasında yaşanan
tartışmayı üzüntüyle karşılıyorum. Kadına
şiddet konusunu önemsemeden, geçmişi de deşeleyerek
anlamsız ve sonuçsuz bir tartışmanın buraya getirilmiş
olmasını en azından kadına saygısızlık
olarak görmekteyim.
Bir başka husus, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak önem
verdiğimiz bir konuyu Genel Kurulun gündemine getiriyoruz. Buna, bizim bu
hassasiyetimize saygı göstermenizi de beklemek bizim
hakkımızdır. Dolayısıyla gruplarımızı,
burada konuşan değerli milletvekillerini gerçekten konuya sadık
kalarak, bağlı kalarak fikirlerini ifade etmeye bir daha davet
ediyorum çünkü bu grup önerileri, Hükûmetin gündeme getirmediği ama
toplumun önemli sorunlarını dile getirmek amacıyla
kullanılan bir İç Tüzük imkânıdır ama bunu kendi
aramızdaki tartışmalara malzeme yaparsak, bir hakkın
suistimali olur, istismarı olur.
Ben bu konudaki üzüntülerimi tekrar ifade ediyor ve herkesi bu konuda
duyarlı olmaya davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Sayın Akar
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Başkanım,
biraz evvel KİT Komisyonuyla ilgili KİT Komisyon
Başkanının yaptığı açıklamada birtakım
eksiklikler var. 60ncı maddeye göre söz istiyorum.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Ne eksiği var?
Allahını seversen ne eksiği var?
BAŞKAN Tamam. Arkadaştan sonra size de vereceğim.
Buyurun.
2.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Oturum Başkanının
Genel Kurula hitap şekline ve KİT Komisyonu
çalışmalarında yaşanan sıkıntılara
ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Sayın Başkan diyorum, yine nezaketi bırakmak
istemiyorum. Biraz evvel tokmaklı saldırınızı da
kınıyorum. Biraz sonra tutanaklar gelecek. Ağza alınmayacak
bir lafı da orada mikrofonlar açıkken ettiğinizi biliyoruz. Bu
nedenle de ben aynı terbiye seviyesini bozmadan sizi terbiyeye davet etmek
istiyorum.
Bir defa, sizin bağımsız bir başkan olmanız
gerekiyor, Meclisi bağımsız şekilde yönetmeniz gerekiyor
ama AKP Grubundan atılan laflara göz yumarken başka gruptan
atılan laflara da orada tokmağı kafamıza
vuracakmış gibi hareket içinde bulunuyorsunuz. Sizi
kınıyorum. Bunu hastalığınızdan dolayı da
yapıyorsanız bu daha da kötü. AKP Grubuna sesleniyorum: Eğer
gerçekten hastaysa Meclis Başkan Vekiliniz lütfen görevden el
bıraksın, kendini tedavi ettirsin, ondan sonra da bu kürsüden
konuşsun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET
YENİ (Samsun) Saygılı konuş! Ne biçim konuşuyorsun,
saygılı ol!
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Burası kahve değil yaa!
BAŞKAN
Lütfen terbiye hududunu aşmayalım. Lütfen
HAYDAR AKAR
(Devamla) AKP Grubu adına
BAŞKAN
Sayın Konuşmacı, lütfen terbiye hududunu aşmayalım.
HAYDAR AKAR
(Devamla) Ben terbiye hududunu aşmıyorum ama Başkan, siz
kürsüden aşıyorsunuz terbiye hududunu. Lütfen sizi de terbiyeye davet
ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Şimdi,
AKP Grubu adına konuşan Sayın Canikli, sürekli geçmişimize
buradan laf söylemekte. Sayın Grup Başkan Vekilimiz yüreklice
çıktı burada 135 tane milletvekilinin
dokunulmazlığını kaldırın. diyor. Yüreğiniz
yetiyorsa, gücünüz yetiyorsa gelin kaldırın. Biz hemen
vereceğiz, şimdi vereceğiz imzayı. Evet, hadi bakalım
gelin!
AHMET
YENİ (Samsun) Millet kaldırdı zaten, millet
kaldırdı!
HAYDAR AKAR
(Devamla) Neymiş? Efendim, zaman aşımına
uğramış. Çıkarırız bir kanun, zaman
aşımını da kaldırırız merak etmeyin. Gücünüz
yetiyorsa, yüreğiniz yetiyorsa o kanunu da çıkarırız.
Yine
KİT Komisyonu Başkanım burada hiç alakası olmayan
şeyler söyledi ama orada nasıl örtbas edildiğini hep beraber
yaşıyoruz.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Hangisi yanlış? Bir tane
yanlışımızı söyle!
HAYDAR AKAR
(Devamla) Örnekler veririm. Bir KİTi değerlendirirken denetleme
kurulu üyesinin bir genel müdür olduğunu onaylıyorsunuz, bir sonraki
KİTi değerlendirirken de bunun yanlış olduğunu
söylüyorsunuz. Tutanakları getirelim, hep beraber okuyalım burada,
hep beraber okuyalım.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Ne alakası var? Senin konuşmanı mı
sınırladık?
HAYDAR AKAR
(Devamla) Teşekkür ediyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Bir dakika içinde toparlar mısınız lütfen.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sataşma mı var, ne var Sayın
Başkanım?
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Sayın Başkanım, ben neye, kime
sataşmışım?
BAŞKAN
Sadece bir tashih yapacağım. dediniz, dolayısıyla
yeter.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Hayır, niye sataşmışım? Ne
yanlışım var? Lütfen bir söylesin. Böyle bir şey olur mu?
BAŞKAN
Söylesin efendim, söylesin. Sakin olun.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) O zaman ben de söz istiyorum, peşin peşin ben de
söz istiyorum ne söyleyecekse. Böyle bir şey olmaz ya! Allah Allah!
BAŞKAN
Buyurun.
Bir dakika,
lütfen
3.-
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, KİT Komisyonu üyesi
olarak, yapılan denetim çalışmalarında yaşanan
sorunlara ilişkin açıklaması
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli üyeler;
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun Üyesi olarak,
yaptığımız denetim çalışmalarında
çektiğimiz en önemli sıkıntı şudur: Ne zaman ki
Sayın Başbakanın ailesiyle, kendi ticari hayatıyla
alakalı usulsüz olduğunu düşündüğümüz bir ihale ortaya
çıktığında ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekilleri konuşmalarımızı kesmektedir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
FİKRİ
IŞIK (Kocaeli) Ne ihalesi? Ne alakası var!
AYKUT
ERDOĞDU (Devamla) Ben bunun için onlara kızmıyorum. Ben
şunu söylüyorum: Hangi genel başkan olursa olsun eğer o genel
başkanın dünürü pazarlık usulü ihale almışsa bu millet
hesabını sormak zorundadır, benim görevim budur. Hep beraber
soracağız. Benim Genel Başkanım da varsa bana da
soracağız. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Varsa belgen konuş. Varsa belgen konuş.
AYKUT
ERDOĞDU (Devamla) Ama ben bu yüzden Cumhuriyet Halk Partiliyim. Benim
Genel Başkanımın dünürü bu ihaleye girmez, oğlu bu ihaleye
girmez. İşte bu yüzden ben Cumhuriyet Halk Partiliyim.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Belgen varsa konuş.
AYKUT
ERDOĞDU (Devamla) Aynısını gelip burada gösteririz. Gelin
dokunulmazlığını kaldıralım, tüyü bitmemiş
yetimin hakkını soralım. Var mı yüreğiniz? Kim yaparsa
yapsın, ister Cumhurbaşkanı
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Varsa belgen konuş. Belgen varsa konuş. Belgen
varsa konuş.
AYKUT
ERDOĞDU (Devamla) Belgem var, Sayıştay yazmış, daha
ne olsun? Emrinizdeki kurumlar yazmış, daha ne olsun? Ne yapalım
başka?
Saygılar
arz ediyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Erdoğdu, teşekkür ederim.
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Sayın Başkanım
Sayın
Başkanım
BAŞKAN
Lütfen, tekrar sataşmaya meydan vermeden bir dakikada siz de
4.-
KİT Komisyonu Başkanı Bilecik Milletvekili Fahrettin
Poyrazın, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun KİT
Komisyonu çalışmalarına ilişkin konuşmasında
belirtilen raporların Parlamento adına denetim yapan
Sayıştay tarafından hazırlandığına
ilişkin açıklaması
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Sayın Başkanım, üzüntüyle Milletvekili
Arkadaşımın sözlerini izledim.
Bakın,
bize bağlı bir kurum bu raporları yazmıyor, anayasal bir
kuruluş olan Sayıştay bu raporları yazıyor. Eğer
Sayıştayın Parlamentoya bağlı olduğunu,
Parlamento adına denetim yaptığını bilmiyorsanız,
bir kere bilerek önce çıkın kürsüye.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu
yazıyor. Bilmiyorsanız konuşmayın.
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Başbakanla ilgili, Başbakanımızla ilgili
veya herhangi bir kimseyle ilgili olarak bir iddia konuşulduğu zaman
bizim sadece söylediğimiz şu: Kiminle ilgili olarak, ne
konuşuyorsanız, lütfen, basın burada, halk izliyor, belgenizi
getirin, belgeyle konuşun. dedik, başka hiçbir şey söylemedik.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hepsini kapatıyorsunuz be!
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Belgeniz varsa belgeyle konuşun, karanlığa
doğru küfretmeyin lütfen.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Belge işte!
FAHRETTİN
POYRAZ (Devamla) Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
Kadına yönelik şiddete karşı mücadele ve kalıcı
çözüm yollarının araştırılması amacıyla
verilen Meclis araştırması önergesinin, 22/11/2011 Salı
günü Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bu birleşimde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
isteyeceğim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisini kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, yarım saat ara veriyorum, yemek molası olarak.
Kapanma
Saati: 18.12
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 21inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
X.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMASI
1.- TBMM
Başkan Vekili Oturum Başkanı Mehmet Sağlamın, Genel
Kurul çalışmaları sırasında istemeyerek sarf
ettiği bir söz için Genel Kuruldan özür dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım ancak biraz evvelki birleşim
sırasında tartışmalarda, gerçekten, teybi dinledim, orada
açıkça belli olmuyor ama tutanaklarda hiç de Meclisin hamasetine
yakışmayan, benim şahsıma yakışmayan ve hiçbir
arkadaşımıza
yakıştıramadığımız bir sözün
ağzımdan çıktığı anlaşılıyor,
tutanaklarda. Hiçbir kimseye veya şahsa, hiçbir arkadaşıma veya
gruba böyle bir şeyi gerçekten, isteyerek ve bilerek
yapmayacağımı arkadaşlarıma beyan etmek istiyorum. Her
şeye rağmen bu kargaşa içerisinde kimseye direkt muhatap olmasa
bile, bir gruba direkt muhatap olmasa bile böyle bir sözün ağzımdan
çıkmaması gerekirdi. Gerçekten, herhangi bir
arkadaşımız bundan alınmışsa veya bir grup
alınmışsa, milletin önünde o arkadaşımdan da, o
gruptan da özür diliyorum. Gerçekten, böyle bir şey, benim sözümün hiçbir
zaman
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Televizyon yayını gitti ama
Televizyon
yayını gitti, beklediniz yediye kadar!
BAŞKAN Hayır, öyle bir
Gerçekten, ben dinledim, arkasından da zabıtlara baktım,
burada yapılmaması gereken bir şeyin tehevvürle
ağzımdan çıktığı anlaşılıyor.
Dolayısıyla, ben gerek Meclisin mehabeti adına gerekse bu
Başkanlık Divanı adına gerekse herhangi bir
arkadaşıma veya gruba karşı böyle bir şeyi içten
istememin, yapmamın mümkün olmadığını özür dileyerek
söylüyorum. Takdir yüce Meclisin. (Gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Grup Başkan Vekili Sayın Muharrem
İnce.
IX.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Genel Kurulu yöneten Oturum
Başkanının sarf etmiş olduğu söze ilişkin
açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova) Evet, Sayın Başkan
diyemeyeceğim, sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, öncelikle saat 19.00u bekleyerek, Meclis TV
yayınlarının bitmesini bekleyerek burada yapılan bir
ayıbı kapatmak istemenizi kınıyorum.
İkincisi, Meclis bürokratlarını uyarıyorum.
Ben konuşmamı yaptım, yerime oturdum. Ardından laf
atmalar var. Sayın Başkan konuşuyor, Sayın Başkan
sinkaflı bir şekilde o sözleri ediyor. O anda telefonlar
çalışıyor, beni arıyorlar, o gürültüde
duymamışız. Twitter, Facebook, İnternet gırla gidiyor;
Sayın Başkanın küfürlerini yazıyor insanlar. İnsanlar
çıldırıyor, mesaj atıyorlar. O arada diyorum ki:
Tutanakları getirin. Tutanakları getirmiyorlar. Meclis TV Müdürünü
arattırıyorum. Meclis TV Müdürü telefonunu kapatıyor,
mekânından kaçıyor. Şimdi, o bürokratları uyarıyorum:
Bakın değerli bürokratlar, siz AKPnin memuru değilsiniz,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin memurlarısınız, hepimize hizmet
etmekle yükümlüsünüz. Haddinizi bilin, korkmayın, cesur olun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Stenografları
kutlayın.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ayrıca, stenografları da
kutluyorum tabii ki. Orada ne varsa yazacaklar, kim ne söylediyse yazacaklar.
Burası yolgeçen hanı değil.
Sayın Başkan, bu iş özürle çözülmez. Bu, bir
milletvekilinin diğer bir milletvekiline o anki sinirle, o anki
gerginlikle söylemiş olduğu bir söz değil. Bu,
Başkanlık Kürsüsünden bir ilk. O Kürsüde Gazi Mustafa Kemal Atatürk
oturdu. O Kürsüde otururken savaş
yönetti bu Meclis, savaş. Orada bir tane kanun
çıkıyormuş; CHPnin, MHPnin, AKPnin, BDPnin bir grup önerisi
görüşülüyormuş; hafif bir gerginlik olmuş, Sayın
Başkanın da o gerginlikle ağzından kötü sözler
çıkmış! Düşman topçusunun sesi Polatlıdan duyulurken
bu Meclisi yönetenler böyle bir laf etmedi. Sizin haddinize mi düşmüş
böyle bir laf etmek! O Meclisi yönetenlerin en gergin anlarda bile
ağzından böyle bir şey çıkmadı. Bir hafta önce
kürsüdeki hatibi iteceksiniz, bir hafta sonra Meclis Başkanlık
Kürsüsünden küfredeceksiniz! Bu kişi bu Meclis
Başkanlığını yapamaz! (CHP sıralarından
alkışlar) Yapamaz!
Ben, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bütün milletvekillerimi bu
kürsüye davet ediyorum.
Buyurun arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Sayın Başkan orada oturduğu sürece biz bu kürsüden
ayrılmayacağız.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Böyle şey mi olur ya!
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Buyurun arkadaşlarım. Buyurun arkadaşlarım. Buyurun
arkadaşlarım. Buyurun arkadaşlarım. Buyurun
arkadaşlarım. Buyurun arkadaşlarım.
(CHP milletvekilleri Hatip Kürsüsü önüne geldiler)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ayıp ediyorsunuz arkadaşlar!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Olur mu öyle şey!
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, birleşime ara
veriyorum.
Teşekkür ederim.
Kapanma Saati: 19.14
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.25
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 21inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Kâtip üye yok.
Başkanlık Divanı teşekkül etmediğinden,
alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 23 Kasım 2011 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.26