TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
29uncu
Birleşim
6
Aralık 2011 Salı
(TBMM Tutanak
Müdürlüğü tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan
ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kayseri Milletvekili
İsmail Tamerin, Kayseri Kış Sporları ve Turizm Merkezi
Projesine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniye ilinde yaşanan sorunlara
ilişkin gündem konuşması
3.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın, patates üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- 24/11/2011 tarihinde kabul edilen 6250 sayılı Sporda
Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisince bir
daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/653)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, tüketici
hakları alanında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/77)
2.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, güvenlik
güçlerince toplumsal gösterilerde kullanılan plastik mermi, gaz
bombası ve biber gazının yol açtığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/78)
3.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Yargı bağımsızlığı ile yargı sistemine
ilişkin sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/79)
C) Önergeler
1.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcanın, Orman Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/12) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/15)
VI.- ÖNERİLER
A) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşme gün ve
saatleri ile konuşma sürelerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
B) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İzmir
Milletvekili Aytun Çıray ve arkadaşları tarafından, 30
Kasım 2011 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına TRT ile ilgili iddiaların bütün
boyutlarıyla açıklığa kavuşturulması
hakkında verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 6/12/2011 Salı günkü birleşimde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Erzurum-Pasinler Kurdu Deresi üzerine gölet
yapılıp yapılmayacağına ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı
2.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, İstanbul-Esenyurt Devlet
Hastanesinde doktorların darp edilmesine ve alınan önlemlere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/6) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
3.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Ardahandaki uzman doktor sayısının
artırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/29) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
4.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, deniz ve havuzlardaki kirliliğe karşı
alınacak önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/39) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
5.- İzmir Milletvekili
Hülya Güvenin, Beydağ ve Bayındırdaki sağlık
hizmetlerinin yetersizliği iddialarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/45) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı
6.- İzmir Milletvekili
Hülya Güvenin, Karaburundaki sağlık hizmetlerinin yetersizliği
iddialarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/47) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
7.- İzmir
Milletvekili Hülya Güvenin, aile hekimlerinin ve yanlarında görev yapan
sağlık personelinin yetersizliği iddialarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/50) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
8.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, sezaryen doğum oranına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/51) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
9.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Tokat Diş Hastanesi yapımına ve
diş hekimi istihdamına ilişkin sözlü soru önergesi (6/59) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
10.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaşın, internet
bağımlılığını önlemek için yapılan
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/208) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
11.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, muayene ücretlerine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/221) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
12.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, Kozan Devlet Hastanesinin doktor ihtiyacına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/237) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
13.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Esenyurt Devlet Hastanesinin
kapasitesi-nin artırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/262) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
14.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, İstanbul-Bahçeşehirin
hastane ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/266) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
15.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, kamu hastaneleri ve tıp
fakültelerinden ayrılan doktorlara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/277) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
16.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, Devlet ve üniversite hastanelerinde görev
yapan doktorların istifalarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/284) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
17.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, İstanbul Esenyurt Devlet Hastanesinin
kapasitesinin artırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/292) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
18.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, İstanbul-Başakşehirin Devlet
hastanesi ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/294) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
19.- Antalya Milletvekili Arif
Bulutun, Antalyada açılan Talasemi Merkezine ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/296)
(Cevaplanmadı)
20.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demirin, Datça Devlet Hastanesinin uzman doktor ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/298)
(Cevaplanmadı)
21.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, İstanbul-Büyükçekmecenin
Devlet hastanesi ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/302) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
22.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, sözleşmeli personel uygulamasına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/348)
(Cevaplanmadı)
23.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, Kütahyadaki sağlık personeli ile araç
ve gereç ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/351) (Cevaplanmadı)
24.- Adana
Milletvekili Ali Halamanın, hekimlerin ve sağlık personelinin
maruz kaldığı şiddet olaylarına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/355)
(Cevaplanmadı)
25.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, bazı mahallelerin sağlık
tesisi ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/374) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
26.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, bazı mahallelerin sağlık
tesisi ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/399) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
27.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, İstanbulda bir semt
polikliniğinin hizmet kapasitesinin geliştirilmesine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/435) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
28.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, İstanbulda bir semt polikliniğinin
hizmet kapasitelerinin geliştirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/445) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Yeni Zelanda Hükümeti Arasında Hava Hizmetlerine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/423) (S. Sayısı:
21)
X.- OYLAMALAR
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Yeni Zelanda Hükümeti Arasında Hava Hizmetlerine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Edirne Milletvekili Kemal Değirmenderelinin,
Trakyada kanser vakalarının arttığı iddialarına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/665)
2.- İstanbul Milletvekili Faik Tunayın,
üniversite hastanelerinin Bakanlığa devredileceği
iddialarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/751)
3.- İstanbul Milletvekili Faik Tunayın,
Tekirdağ Çorlu bölgesinde artan kanser vakalarına ilişkin sorusu
ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/753)
4.- Ankara Milletvekili İzzet Çetinin, TBMM Genel
Kurulunda terörle ilgili yaptığı bir konuşmasına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı (7/1012)
5.- Denizli Milletvekili Adnan Keskinin, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/1032)
6.- Antalya Milletvekili Mehmet Günalın, doğal
gaz alım ve satımının özel sektöre devrinin
yaratacağı sorunlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/1065)
7.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkayanın, Türkiye Taşkömürü Kurumunda çalışan
işçilerin kömür alacaklarına ve yoksul ailelere yapılan kömür
yardımına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/1071)
8.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemirin, kamuda
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesiyle ilgili bir
açıklamasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/1188)
9.- Ankara Milletvekili Zühal Topçunun, uzman
yardımcılığı mülakat sınavlarına ve bu
sınavlara yapılan itirazlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/1285)
10.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Florya
Atatürk Deniz Köşklerinde düzenlenen bir yemeğe ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın
cevabı (7/1365)
06 Aralık 2011 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu Birleşimini açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için
beş dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Kayseri Kış Sporları ve Turizm
Merkezi Projesi hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili İsmail
Tamer Beye aittir.
Buyurun Sayın
Tamer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kayseri Milletvekili
İsmail Tamerin, Kayseri Kış Sporları ve Turizm Merkezi
Projesine ilişkin gündem dışı konuşması
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kış turizmi master planının üçüncü ayağı olan
kış turizm merkezinin tanıtımını yapmak
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kayseri
Büyükşehir Belediyesi turizm mastır planı üç ayaklı bir
projeden oluşmaktadır. Bunlardan birincisi Kapadokya bölgesi projesi,
ikincisi Kayseri projesi, üçüncüsü de, bugün bahsedeceğimiz Erciyes
kış turizmi projesidir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde kış turizmi denince akla, Uludağ,
Kartalkaya, Palandöken, Erciyes, Kartepe, Sarıkamış,
Saklıkent, Elmadağ, Bolkar, Davras, Bitlis, Bingöl, Zigana ve Bubi
dağlarındaki kayak merkezleri gelir; ancak Erciyesin çok özel bir
yeri vardır.
Erciyes
Dağı, 2005 yılında yürürlüğe giren Büyükşehir
Belediye Kanunu ile belediye sınırlarına dâhil olmuştur ve
2007 yılında iki yıl süren bir proje ortaya konmuştur.
Değerli
milletvekilleri, Erciyes Dağı,
Bu proje beş
ana başlık altında toplanmaktadır ve 26 milyon metrekareye
yapılmaktadır: Birincisi mekanik tesisler, yani lifler ve teleferik
sistemleri; ikincisi karlama üniteleri, on adet karlama ünitesi mevcuttur;
diğeri sosyal tesisler, bunlar, restoranlar, otoparklar, sağlık
üniteleri, alışveriş merkezleri, günübirlik alanlar, kayak
tesisleri, cami, futbol sahaları ve 8.000 kişilik kongre merkezinden
oluşmaktadır; konaklama tesislerinde, bugün mevcut 800 adet
civarında olan yatak kapasitesini 5.000 adede çıkarmak
hedeflenmektedir; bir başka, 235 bin metreküp hacimli ve 65 bin metrekare
alana gölet yapım projesi de bu proje içerisindedir. Bu projenin tamamı
için 276 milyon avroluk bir yatırıma ihtiyaç vardır.
Bugün kayak
merkezimizde mevcut pist uzunluğu 9 kilometredir, çok çarpıcı
bir ifadeyle,
Tabii,
kış turizmi denince, burada neler yapılacak? Alp tarzı kayak,
kar sörfü, dönüş kayağı, serbest stil kayak turları, kuzey
disiplini, biatlon gibi kış sporu aktiviteleri yapılabilir hâle
gelecektir, ama bunun yanında yazla ilgili olarak tırmanma, dağ
yürüyüşü, dağ bisikleti, uçurtma ve paraşüt gibi yaz spor aktiviteleri
de burada yapılmaya başlanacaktır.
Proje ile 8 bin
kişilik bir kongre merkezi hedeflenmektedir. Yine, futbol sahaları ve
futbol sosyal tesisleri yapımı planlanmakta, özellikle futbol
takımlarımıza burada kamp yapma imkânı
sağlanmış olacaktır. Kayak pistleri FIS kriterlerine göre
yapılmış olacak, bugün için 59 kilometresi de bitirilmiş
durumdadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu proje ile böylece Erciyeste 15
Kasım ile 15 Nisan tarihleri arasında beş aylık süresiz ve
kesintisiz bir kayak sezonu öngörülmektedir. Buraya 235 bin metreküplük bir
gölet düşünülmekte, bu göletin ana hedefi suni karlama ünitelerine de su
temin ihtiyacını karşılamak olacaktır. Hiçbir kayak
merkezinde FIS kriterleriyle yapılan 160 kilometrelik ve 5 bin yatak
kapasiteli bir merkez de yoktur.
Erciyes Projesinin
ana hedefleri: Kayseri şehrini turizmden istifade edilebilir hâle
getirebilmek, 3 bin kişiye iş imkânı sağlamak, 100 milyon
avroluk doğrudan, 100 milyon avroluk da dolaylı olarak gelir
sağlamak, kış turizmi ve kayak yapmaya özgü araç ve gereçlerinin
sanayisini buraya kurabilmek, şehirde sosyal aktiviteyi
canlandırabilmek ve her şeyden önemlisi de değişik
şampiyonalara, özellikle 2022 Kış Olimpiyatlarına aday bir
şehir hâline getirebilmek en büyük amaçlarımızdır.
Sayın
Başbakanımız bu projeye büyük destekler vermiştir,
kendisine teşekkürlerimizi de arz etmek istiyorum. Bu projenin önce
Kayseriye, sonra ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyor, tüm Genel
Kurula saygı ve sevgilerimi iletiyorum.
Saygılarımla.
(AK PARTİ ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tamer.
Sayın
Sakık ve Sayın Önder, söz talepleriniz var ama konuşma
Erciyesle ilgiliydi, merak ediyorum Erciyesle ilgili ne söyleyeceksiniz.
Gündem
dışı ikinci söz, Osmaniye ili ve sorunları hakkında
söz isteyen Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğluna aittir.
Buyurun Sayın
Türkoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniye ilinde yaşanan sorunlara
ilişkin gündem konuşması
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye)- Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; Osmaniye ili ve sorunları
hakkında gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yukarı
Çukurovada Ceyhan Nehrinin doğu yakasında Gaziantep, Hatay, Adana
ve Kahramanmaraş illeriyle çevrili bulunan Osmaniye, tarihî İpek Yolu
ve Türkiye'nin Orta Doğuya bağlantısını sağlayan
yol üzerinde kurulmuştur. Türklerden evvel sayısız medeniyete ev
sahipliği yapmış Osmaniye ve çevresine Türkler ilk defa 7nci
yüzyılda Abbasi ordularıyla gelmiştir. Halife Harun
Reşitin uç beyi Faraç Bey başta bugünkü Düziçi ilçesindeki Haruniye
olmak üzere bölgede birçok kale ve yerleşim yeri kurmuştur. 1850li
yıllarda asayişi tesis etmek amacıyla Derviş Paşa
komutasındaki Fırkai Islahiye Osmaniye ve çevresindeki
aşiretleri şehrin bugünkü yerinde bulunan Hacıosmanlı
köyüne yerleştirmiştir. 1866 yılında Payas Cebelibereket
Sancağına bağlı olan Osmaniye 1874 yılında
Cebelibereket Sancağı adını almıştır.
Cebelibereket Sancağı cumhuriyetin ilanıyla beraber 1924
yılında vilayet olmuş, 1933 yılında ise Osmaniye Adana
iline bağlı bir kaza olmuştur. 1996 yılında tekrar il
statüsü alan bugünkü Osmaniye, 7 ilçesi, 9 beldesi, 161 köyü ve 480 binin
üzerinde nüfusuyla Doğu Akdeniz havzasında ve Çukurovada parlamaya
hazır bir yıldız olarak beklemektedir.
Osmaniye,
rakamları itibarıyla hak ettiği yerde bulunmamaktadır.
Sahip olduğu nüfus miktarı açısından bugün 42nci
sırada bulunan Osmaniye, DPTnin sosyoekonomik gelişmişlik
sıralamasında 2003 yılında 47nci sıradayken, 2010 yılında
yeniden yapılan değerlendirmede 51inci sıraya
gerilemiştir. Osmaniye, sağlık sektörü gelişmişlik
sıralamasında ise 62nci sıradadır.
Sahip olduğu
araziler ve coğrafi ve konum itibarıyla Osmaniye göç alan ve
hızla kentleşen bir vilayetimizdir. Bu çerçevede, işsizlik
devletin rakamlarıyla Türkiyede yüzde 11lerde seyrederken, Osmaniyede
yüzde 15lerde seyretmektedir. Buna rağmen yeşil kartlı insan
sayısı oran olarak diğer illerde ortalama yüzde 20nin üzerindeyken
Osmaniyede yüzde 16 civarındadır.
Tarıma
dayalı ekonominin hâkim olduğu Osmaniyede Türkiye toplam yer
fıstığı üretiminin yüzde 50ye yakını, toplam
kırmızı turp üretiminin yüzde 80i -daha doğrusu Kadirli
ilçesinde- yapılmaktadır. Ancak Osmaniyenin denize
kıyısı olmaması, dolayısıyla da ürettiklerini
kendi limanından ihraç edememesi, ekonomisinin gelişmesini engelleyen
en büyük etkenlerden birisidir.
Osmaniyenin en
büyük sorunlarından bir diğeri ise yayla evlerinin orman arazileri
üzerinde olmasıdır. Yayla sorunu, bölgede yaşayan 30 bin ailenin
sorunudur. Osmaniye halkı, tüm diğer yayla sorunu olan bölgeler gibi,
yüce Meclisten bu sorunun çözümüne ilişkin yasal düzenleme beklemektedir.
Türkiyede toplam
duble yol 20 bin kilometre civarında iken maalesef Osmaniye duble yolun
ancak 55 kilometresine sahiptir. Osmaniye-Gaziantep duble yolu
inşaatı çok yavaş bir şekilde ilerlemektedir. Ayrıca
yol üstünde bulunan Çardak, Çona, Dereli, Issızca, Dervişiye, Tehçi
ve Aslaniye köylerinde yaşayan halkın tarım alanlarına
ulaşması için duble yol geçişleri de önemli bir problem
teşkil etmektedir. Osmaniye-Kadirli, Kadirli-Andırın duble
yolları ve bunun yanı sıra Düziçinden Andırına ve
köylerine giden yolların da kara yolu ağına alınarak
yapılması gerekmektedir.
Yüksekliği
Tek
başına Türkiye yer fıstığı üretiminin yüzde 50ye
yakınını gerçekleştiren Osmaniye çiftçisinin,
sertifikalı tohumluk, hasat sonrası yer
fıstığının ilkel yöntemlerle kurutulma sorunu,
üreticinin elinde yer fıstığı mevcut iken ithalata müsaade
edilmesi ve teşvikten yoksun bırakılan yer fıstığı
ihracatı hususları belli başlı sorunlarıdır. Bu
çerçevede, yer fıstığı üretici birliklerinin kurulması
ve yer fıstığının diğer yağlı tohumlar
gibi destekleme kapsamına alınması önem arz etmektedir.
Mersin, Adana ve
Hatayla birlikte Osmaniyenin de istihdam, üretim gibi birçok alanda
sorunlarına çözüm olacak Doğu Akdeniz havzasındaki Ceyhan enerji
ihtisas bölgesinin bir an evvel faaliyete geçmesi gerekmektedir.
Bu bölgede,
lüzumsuz siyasi polemikler ve rant beklentisi içindeki siyasetçileri bir kenara
iterek, bölgenin kalkınmasına hizmet edecek organize sanayi
bölgelerinin desteklenmesi gerekmektedir. Bununla da yetinilmeyerek enerji
ihtisas bölgelerinden başka tarım ihtisas bölgelerinin de yasal
altyapısının oluşturulması ve hayata geçirilmesi millî
ekonomiye ve bölgeye önemli katkı sağlayacaktır.
Osmaniye,
kamu binalarının deprem açısından gözden geçirilmesi
gereken, ilk, orta ve yükseköğrenim öğrencileri için barınma
sorununun hat safhada olduğu, Bahçe ilçesinde ıslaha muhtaç ve
şehri tehdit eden dere yataklarının bulunduğu, spor
tesisleri açısından oldukça yetersiz bir ildir. Bu konuda devlet
kurumlarının ilgi ve desteğine muhtaç
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Türkoğlu.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) 61inci Hükûmetin de programında
57nci cumhuriyet Hükûmeti gibi Osmaniyeye öz evlat gibi
yaklaşacağı umuduyla Türk milletinin milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Gündem dışı üçüncü söz, patates üreticilerinin sorunları
hakkında söz isteyen Bolu Milletvekili Tanju Özcana aittir.
Buyurun
Sayın Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın, patates üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
TANJU ÖZCAN
(Bolu) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; bugün buraya önemli bir yönetmelikten bahsetmek üzere
çıkmış bulunmaktayım.
Bu
Yönetmelik 13 Ocak 2011 tarihinde Resmî Gazetede yayınlanan ve 31
Aralık 2011de yürürlüğe girecek olan bir yönetmelik. Adı: Bitki
Pasaportu Sistemi ve Operatörlerin Kayıt Altına Alınması
Hakkında Yönetmelik.
Değerli
milletvekilleri, bu Yönetmelikin iki tane hedefi var. Bunlardan bir tanesi, üç
kuruşluk geliri olan Türk köylüsünü kayıt altına almak, vergi
mükellefi yapmak, diğeri de patates üreticilerine ağır bir darbe
vurmak.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, hepiniz biliyorsunuz, Türkiye'nin yüzde 70i
kayıt dışı. Siz Türkiyede AKP Hükûmeti olarak zengini
-düzenden beslenen zengini- yandaş firmaları, bıyıklı
yabancıları kayıt altına alamazken üç kuruşluk geliri
olan Türk köylüsünü vergi mükellefi hâline getirmeye
çalışıyorsunuz. Köylünün patatesten, buğdaydan elde
ettiği üç kuruşluk gelirin bir kısmını da vergi olarak
almaya çalışıyorsunuz, sinekten yağ
çıkartıyorsunuz. Bu sebeple, benim bu Yönetmeliki kabul edebilmem
mümkün değil.
Bu
Yönetmelikin bir de ikinci yönü var değerli milletvekilleri. Bu
Yönetmelik, gerçekten patates üreticilerine çok ciddi anlamda bir darbe
vuruyor. Bu Yönetmelikin 6ncı maddesine bakarsanız, yemeklik
patates üretiminin, ekiminin üç
yıl süreyle bu yıldan itibaren yapılamayacağını
görürsünüz. Bu da demektir ki 2015 yılına kadar Boludaki,
Niğdedeki patates üreticisi patatesten 1 kuruşluk gelir elde
edemeyecek demektir.
Sayın
Bakanım burada, ben kendisine açıkça sormak istiyorum: Siz köylüyü
hazırlıksız olarak yakaladınız. Bu yıldan
itibaren patates ektirmeyeceksiniz. Tebligatlar yapıldı il
müdürlükleri tarafından ama köylü patatesten elde edeceği gelire
güvenerek oğlunu evlendirdi veya bir borç yükü altına girdi.
Yarın, herhangi bir köylünün evine haciz gelirse, icra memuru o köylünün
evinden mal kaldırırsa siz, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı olarak başınızı
yastığa huzurla koyabilecek misiniz? Bunun cevabını sizden
istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, maalesef Türkiye enteresan bir ülke hâline geldi. AKP
döneminde oyu veren köylü, cezalandırılan köylü. AKP döneminde
Uruguaydan angus ithali serbest, patates ekmek yasak. Yine AKP döneminde İsrailden
sıfır gümrük vergisiyle süt tozu ithal etmek serbest, köylünün sütünü
makul bir fiyatla satması yasak. Kusura bakmayın ama böyle
yönetmelikler, böyle düzenlemeler olmaz.
Değerli
arkadaşlar, burası Türkiye Cumhuriyeti, burada kurullar var, kurallar
var. Sayın Bakan kusura bakmasın ama Türkiye Cumhuriyeti Mehdi
Ağanın çiftliği değil, Türk köylüsü de Mehdi
Ağanın marabası değil. Böyle düzenlemeler olmaz. Ben
Sayın Bakana şunu söylemek istiyorum: Akşam düşündüm,
sabah hayata geçirmek istiyorum. Ben nasıl istersem bu şekilde
yönetmelikler olur. diyemezsiniz. Köylünün menfaatini korumak
zorundasınız. Bunu özellikle sizlere hatırlatmak istiyorum. Size
de bir çağrıda bulunuyorum: Ne olur sakin bir kafayla şu yönetmeliği
okuyun. Vicdanınızın sesini dinleyin. Gerçekten Türkiyede
köylüye ne kadar büyük zarar verdiğini görün, ondan sonra ne
yaparsanız yapın. Size başka bir şey söylemiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir konu daha var, Sayın Tarım Bakanı
buradayken bunu da hızlı bir şekilde gündeme getirmek istiyorum:
Belki biliyorsunuz, belki bilmiyorsunuz, Türkiyedeki fındık
üretiminin üçte 2si Batı Karadeniz Bölgesinde yapılır, Giresun
ve civarında değil. Bu fındık üretiminin bir
kısmını da Bolunun Mudurnu ilçesinin Taşkesti beldesi
yapıyor. Taşkesti beldemizin 22 tane köyünün 22sinde de her hanenin
fındık bahçeleri var. Hemen yanında Sakaryanın Dokurcun
ilçesi var. Sakaryanın Akyazı ilçesinin Dokurcun beldesi var. Burada
fındık destekleme kapsamında 22 köyün 22sinde fındık
üretimi yapılan Taşkestiye herhangi bir destek yok. Sayın
Bakana gittim, bunu anlattım. Sayın Bakanım öyle görünüyor ki
sizler Taşkestiyi unutmuşsunuz. Bizden önce görev yapan Bolu
milletvekilleri bunu size hatırlatmamış. Lütfen bu durumu
düzeltin. dedim. Orası da Türkiye Cumhuriyetinin bir parçası, Taşkesti de Türkiye
Cumhuriyetinin bir parçası. Oradaki insanlar da
ağırlıklı olarak AKPye oy veriyor, Taşkestidekiler
de. Peki, o zaman Türkiye Cumhuriyetinin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı olarak neden Taşkestiyi ve Taşkestilileri
cezalandırıyorsunuz? Niçin Taşkestinin çoktan hak ettiği
fındık destekleme kapsamına girme ve destek alma
hakkını Taşkestililere vermiyorsunuz? Bunun cevabını
bekliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Gündem
dışı konuşmaya Hükûmet adına Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker cevap vereceklerdir.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, 60a göre söz istiyoruz vermiyorsunuz.
Sayın Bakan kürsüye geldi, küçük bir sorunumuz var. Dört ilin, Van,
Ağrı, Bitlis, Muş, bu yıl pancarların hepsi tarlada.
İnsanlar mağdur. Deprem bölgesi
Bu konuda bir açıklama yaparsa
çok sevinirim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın
Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Gündem dışı konuşmaya cevap vermek üzere
huzurlarınızdayım. Önce, Sayın Sırrı
Sakıkın söylediği hususla ilgili bir açıklama
yapayım.
Geçtiğimiz
tarihlerde, haftalarda bir beklenmedik don hadisesi vuku buldu Türkiyenin
bazı bölgelerinde, illerinde. Özellikle, gerek patates gerekse bazı
bölgelerde pancar bundan olumsuz etkilendi. Bununla ilgili olarak bu bölgelerde
mağdur olan vatandaşlarımızın zirai kredi
borçlarının ertelenmesiyle ilgili Bakanlar Kurulu kararı
hazırlandı. O konuda kendilerine, o bölgede yaşayan
vatandaşlarımıza Hükûmet olarak bu şekilde bir
yardımcı oluyoruz. Zaten genellikle bu tür afetlerle ilgili olarak
yapılabilen yardım bu. Biliyorsunuz sigorta da var. Gerçi bazı
ürünler sigorta kapsamında değil. Onlara da biz bu şekilde
kararnameler yoluyla yardımcı oluyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; patates ile ilgili olarak Türkiyede
yaklaşık 1,5 milyon dekar alanda, Nevşehir, Niğde, Ordu,
Kayseri başta olmak üzere yurdumuzun bazı bölgelerinde patates
üretimi yapılıyor ve ortalama 4,5 milyon ton civarında da, bu
seneki tahminimiz de, TÜİKin tahmini de 4,6 milyon ton civarında
patates üretiminin gerçekleşmesi. Bu son dört yıl içerisinde
yaklaşık patates üretiminde yüzde 10luk bir artış var.
Burada, Türkiyede geçtiğimiz yıllarda patates siğili denilen
bir hastalık vuku buldu. Büyük bir ihtimalle tabii bu önceki, eski
tarihlerde meydana gelen bir hastalık. Bununla ilgili tabii tedbir
alınması lazım. Eğer bu tedbir alınmazsa bu
hastalığı yapan etken hızla yayılıyor ve o ülkede
artık sağlıklı patates üretilemez hâle geliyor. Bütün dünya
bunu yaşamış. Yani bu hastalığın
çıktığı bölgelerde, dünyada böyle olmuş. Türkiyede de
2004 yılında Nevşehir, Niğde, Ordu ve Kayseri illerinde bu
hastalık tespit edilmiş. Dolayısıyla bir tedbir
alınması lazım böyle zamanlarda.
Peki,
dünya nasıl tedbir alıyor? Dünya bu hastalığın
çıktığı bölgelerde üç yıl süreyle asgari patates
ekilmemesini öngörüyor, ki toprak bu etmenlerden arınsın, temizlensin
ve risk oluşmasın, ki gelecekte
de bu yapılabilsin, sürdürülebilsin. Aksi takdirde, biz eğer bu
tedbiri almazsak bu hastalık yayılır ve gelecekte hiçbir
şekilde bu defa, hiçbir zaman, değil üç yılda bir, hiçbir zaman
hastalık sebebiyle üretim yapılamaz hâle gelir.
Şimdi, bu
virüsten arınılması yaklaşık yirmi yılı
buluyor. Bu kadar tehlikeli bir virüs. Peki, biz ne yaptık? Gerçekte iddia
edildiği gibi üreticileri mağdur mu ettik? Hayır, doğru
değil, gerçek değil. Bilgileri doğru kullanmak lazım. Biz
alternatif ürün desteği verdik. Patates siğili sebebiyle üretim
yapılamayan, patates ekilemeyen yerlerde üreticilerimize dedik ki:
Patates ekmeyin, patatesin yerine hububat, baklagil, tek yıllık
yağlı tohumlar vesaire, bu tür ürünleri ekin ve size patates
ekmediğiniz yılla ilgili olarak da bir para desteği verelim.
Bugüne kadar da 2005-2010 yılları arasında toplam 78 milyon 800
bin lira yani eski parayla 78 trilyon 800 milyar lira patates üreticisine biz
para ödedik, destek olarak ödedik. Niye? Alternatif ürün desteği. Yani
patates ekemiyor hastalık sebebiyle, başka ürün ekiyor; patatesin
geliri yüksek, dolayısıyla başka bir ürün ektiğinde o kadar
yüksek gelir elde edemez, ona bir destek olsun diye patates yerine ektiği
ürünle arasındaki farkı karşılamak maksadıyla da para
veriyoruz.
Şimdi, tabii,
burada bahsedilen yönetmelikler birbirine
karıştırılıyor. Belli ki konu iyi
çalışılmamış, iyi incelenmemiş. Bu, bitki
pasaportu meselesi değil. Bu, 2009 yılında, 29/4/2009 tarihinde
27.214 sayılı Resmî Gazetede yayınlanıp yürürlüğe
giren Ticari Amaçlı Patateslerin İzlenebilirliği Hakkında
Yönetmelik hükmü. Burada, üç yılda bir yemeklik patates ekimi şartı
getiriliyor. Bunu da sadece bizim ülkemizde değil, Avrupa Birliği
başta olmak üzere dünyanın diğer coğrafyalarında,
diğer ülkelerinde, hangi ülkede bu hastalık meydana gelmişse üç
yıl, dört yıl, patates tohumluğu eğer ekilecekse dört
yılda bir, yok ticari patates üretilecekse de üç yıl münavebeyle
ekiliyor. Dolayısıyla biz de bu hastalıkla mücadele etmek için
bunu yapıyoruz. Ekilmeyen yılda da alternatif ürün desteğini
zaten veriyoruz.
Bitki
pasaportu meselesi başka bir şey. Bitki pasaportu meselesi
aslında çok önemli ve çağdaş bir adımdır. Türkiye'nin
aslında bu alanda çok büyük bir hamle içerisinde olduğunu gösteriyor.
O da 1 Aralıkta zaten yürürlüğe girdi, 31 Aralık değil, 1
Aralıkta yürürlüğe girdi. Bitki pasaportu nedir? Özellikle meyvelerle
ilgili, bazı tohumluklarla ilgili, bunların fide, fidanı vesaire
bir yerden bir yere nakledilirken artık bunların
izlenebilirliliği, bunların kayıt içinde tutulması,
bunların takip edilmesi, hem hastalıklar açısından hem
ticari olarak bunların takibini yapabilelim diye, artık bir yerden
bir yere fidan vesaire nakledildiğinde veya onun tohumu, tohumluğu
nakledildiğinde bitki pasaportuyla gidiyor. Bu, köylünün de, çiftçinin de,
Türk tarım sektörünün de, bütün Türkiye'nin de yararına olan bir
durumdur. Dolayısıyla, bunu da doğrusu, tenkit etmeyi, eleştirmeyi
akıllara ziyan bir davranış olarak görürüm, bunu da ifade etmek
istiyorum, doğru bir şey değil çünkü. Öyle olması
gerekiyor, yani kim olursa olsun bu adımı atması gerekiyor ki
biz, bir yerden bir yere bir ürün nakledildiğinde, bir üretim materyali
nakledildiğinde kayıtlı olsun, bilgi sistemine girsin, hangi
ürün, hangi vasıftaki, hangi özellikteki ürün Türkiyede nereden nereye
gidiyor, bunu bilelim, bir hastalık çıktığında,
herhangi bir problem çıktığında bunu izleyebilelim, takip
edebilelim ve ona göre de anında müdahale edebilelim. Bitki pasaportu
böyle bir şeydir ve çok faydalı bir şeydir, çok gerekli bir
şeydir. Türkiye geç bile kaldı. Keşke Türkiye yirmi sene önce,
on beş sene önce bu uygulamaya geçebilseydi ama birçok şey gibi,
birçok ilk gibi bize nasip oldu, onu da Türkiyeye biz kazandırdık ve
bizim dönemimizde bu başladı.
Birçok
konuyla ilgili aslında bizim Tarım Bakanlığı olarak
yeniliklerimiz var. Kırsal kalkınma
yatırımlarının desteklenmesini biz başlattık.
Köylerde yaşayan, kırsal alanda yaşayan
vatandaşlarımıza 3.165 tane tesis, tarıma dayalı
sanayi tesisi kurdurduk. Bunu ilk defa biz yaptık, ilk defa biz
başlattık. Yüzde 50 hibe destek veriyoruz. Tarıma dayalı
bir ürünü
Bu bir patates de olabilir, bir meyve de olabilir, bir sebze de
olabilir, bir hububat da olabilir, bir hayvansal ürün de olabilir, et, süt,
vesaire de olabilir. Dolayısıyla bunları işleyen,
paketleyen, ambalajlayan tesisler kurulduğu takdirde bunlara yüzde 50 hibe
destek veriyoruz ve Türkiyeye 3.165 tane tesis kazandırdık. Bunlarda
şu anda 32 bin kişi de çalışıyor. Bir istihdam
yaratıldı, tarım ürünleri değerlendirildi, bundan sonra da
değerlendirilmeye devam edilecek.
Şimdi,
muhalefet icabı bir şeyi söylemek aslında insanın
sorumsuzluğunu, siyasetçinin sorumsuzluğunu getirmez yani muhalefette
de olsak eğer bir bilgi söylüyorsak bunun doğru olması
gerekiyor.
Şimdi,
demin burada dendi ki: Efendim, İsrailden sıfır gümrükle süt
tozu ithal ediliyor. Arkadaşlar, 2011 yılında da 2010
yılında da biz süt tozunu içeriden destekledik ve Türkiyedeki bütün
süt tozunu, ihtiyaç olan bütün süt tozunu içeriden desteklemek suretiyle biz
destekleme kapsamına aldık ve aldığımız bu tedbir
sayesindedir ki Türkiyede süt tozunun litresi bazı yerlerde 55
kuruşa kadar düşmüşken tekrar 74-75 kuruşa kadar
çıktı. Bizim verdiğimiz destekle birlikte 81 kuruşa
çıktı.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Sayın Bakanım, nerede var 74-75 kuruşa? Haberiniz
yok, haberiniz yok, hiçbir şeyden haberiniz yok!
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) İsraille
ilgili söyleniyor hep. Ben de hep söylüyorum ama niyeyse insanların duymak
istemedikleri, anlamak istemedikleri konuya kulakları kapalı
kalıyor. Biz geçen sene İsraile 141 milyon dolarlık tarım ürünü ihraç ettik, 27 milyon
dolarlık da ithalatımız var; dolayısıyla,
ihracatımız ithalatımızdan neredeyse 4 kat fazla. Eğer
bir ülkeyle ticaret yapacaksanız bir şey
sattığınızda bir şey de alacaksınız ama
ihracatımız ithalatımızdan o ülkeyle ilgili olarak yaklaşık
4 kat fazla; bunu da burada bir kez daha söyleyeyim. Yani süt tozunun
İsrailden geldiği falan meselesi de, sadece bu, gerçekleri
yansıtmamaktadır. Özellikle 2011 yılında biz bunu bütünüyle
ortadan kaldırdık.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Ne zaman kestiniz, onu söyleyin, 2009da
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, değerli
arkadaşlar, gerek tarımla ilgili gerekse gıda güvenliğiyle
ilgili -ki bu günlerde 13 Aralıkta Türkiye gerçekten gıda
güvenliğiyle ilgili de- önemli bir aşama kaydediyor. Neden? Çünkü 70
tane yönetmelikten oluşan bizim bir dörtlü paket Gıda Kanunumuz
çıkmıştı on sekiz ay önce ve bunun uygulaması
şimdi 13 Aralıkta başlıyor. Burada bütünüyle Avrupa
Birliği standartlarında artık gıdayla ilgili, hijyenle
ilgili, tüketici sağlığıyla ilgili tedbirler
alınıyor, bunlar devreye giriyor. Bakanlıkta birçok tüketicinin
bilgilendirilmesinden tutun işletmelere özel yönetici tayin edilmesi,
bütün işletmelerin, gıda işletmelerinin kayıt altına
alınması veya bir kısmının onaylı işletme hâline
dönüşmesine kadar, gıda güvenliği bilgi sisteminden tutun birçok
alana kadar gıdayla ilgili yeni tedbirler devreye giriyor.
Türkiye
tarımda aslında önemli mesafe katetti. Bunu bütün dünya biliyor,
bütün dünya söylüyor, bütün dünya Türkiyeyi örnek gösteriyor, Türkiyedeki
tarımla ilgili sağlanan gelişmeleri ve Türkiye, bugün 62 milyar
dolara varan tarımsal hasılasıyla dünya ülkeleri içerisinde
Dünya Bankasına göre 6ncı sırada, OECDye göre 7nci
sıraya oturmuş durumda. Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde de
Türkiye 1inci büyük ülke hâline geldi tarımsal hasıla
açısından; Fransayı da, İspanyayı da,
İtalyayı da bu arada geride bıraktı. Bütün bunlar,
tarıma dönük yapılan ciddi bir stratejik çalışmayla,
uygulanan politikalarla ve sağlanan desteklerle gerçekleşti.
Hayvancılıkla ilgili olarak, Türkiyede işletme
sayısı, orta ve büyük boy işletmelerin miktarı 4.300den 24
bine çıktı. Hangi işletmeler? İçinde 50 başın
üzerinde büyükbaş hayvan bulunan işletme sayısı yani 50
başın üzerinde -50, 100, 150, 200- büyük ölçekli işletmelerin
sayısı, çiftlik sayısı Türkiyede 4.300dü bundan dokuz
sene önce, bugün 24 bine çıktı. Bu, bu alanda hem büyük
yatırımların yapılmasıyla hem sağlanan
desteklerle oldu. Şimdi, önümüzdeki pazar günü inşallah Tarım
Bakanlığının bütçesi görüşülecek ve orada, bizim
tasarımızda, tarımsal desteklerimizin önceki yıla göre
yüzde 20 oranında bir artışı yine öngörülüyor. Bütün bunlar
Türk çiftçisine ödenen desteklerle oldu ki bu sene biz 6,5 milyar lira
civarında bir destek ödemesi yaptık ve bunun da şu an itibarıyla
neredeyse tamamı çiftçiye ödenmiş oldu.
Şimdi, gerek
hayvancılıkta, gerek bitkisel üretimde, gerek su ürünleri üretiminde
Türkiye çok büyük mesafe katetti, çok önemli bir mesafe katetti. Bundan sonra
da bu reformlarla bu süreç devam edecek. Biz Hükûmet olarak bu konuyla ilgili bütün
bu meselelere stratejik yaklaşıyoruz.
Hazırladığımız stratejik planla bugüne kadar getirdik.
Tarımsal hasılamızı 23 milyar dolardan 62 milyar dolara
çıkardık. Alanımız aynı. Aynı alandan Türk
çiftçisi 23 milyar dolarlık hasıla elde ederken, bugün 62 milyar
dolara çıkardık bu hasılayı. Şimdi, verimlilik
artışıyla bu oldu, çiftçiyi ve kırsal alanda yaşayan
vatandaşlarımızı yani köylerde yaşayan
vatandaşlarımızı desteklemekle bu oldu; bu, durup dururken
elbette ki olmadı.
Burada patates
üreticileri
Onların, tabii, alternatif ürünlerle ilgili olarak
yaptıkları üretim üç yılda bir olacak çünkü sağlık
için bu şarttır, bu gereklidir. Bu, bizim kendi keyfimizle
aldığımız bir karar da değildir, onu da söyleyeyim. Biz
Türkiyeyi ne düşmanımızın çiftliği olarak ne
babamızın çiftliği olarak görüyoruz. Biz, Türkiyeyi 74 milyon
insanın içinde yaşadığı ve o milletimizin istekleri,
talepleri doğrultusunda, onların destekleri ve dualarıyla,
aldığımız güçle Türkiyeyi yönetiyoruz.
Aldığımız noktadan da Türkiyeyi çok daha iyi bir noktaya
getirdik. Milletimiz de zaten bu politikaları destekliyor, destekliyor ki
biz her girdiğimiz seçimde bir öncekinden daha fazla milletin oyuna,
desteğine mazhar oluyoruz, bunun en güzel cevabını da milletimiz
sandıkta zaten veriyor. Onun için, doğrusu bu tür
değerlendirmeleri yaparken de insafla ve sağduyuyla
yapılması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Özcan.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Söz istiyorum
efendim. Hem sorumsuz davranmakla itham edip sataştı hem de Genel
Kurulu Sayın Bakan yanlış bilgilendirdi.
Sayın Bakanın
bahsettiği, Yürürlüktedir. dediği
yönetmelik benim bahsettiğim yönetmelikle yürürlükten
kaldırılmış, Sayın Bakanın bundan haberi yok, bu
bir.
İkincisi, yemeklik patates
üretiminin, ekiminin yasaklandığına ilişkin düzenlemenin
benim bahsettiğim 27813 sayılı Yönetmelikin 6ncı
maddesinin son bendiyle yasaklandığının farkında da
değil.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Özcan.
Tutanaklara geçti. Sağ olun.
Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bakan
bunları bilmiyor mu?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Efendim, özür
diliyorum.
Sayın Bakan kendi
çıkarttığı yönetmelikten haberdar değil. Bunu Genel
Kurulun bilgisine sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Özcan,
teşekkür ediyorum. Böyle bir usulümüz yok.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ gündemin Sözlü Sorular
kısmında yer alan sorulardan 1,2, 18, 27, 32, 34, 37, 38, 39, 152,
165, 181, 206, 210, 221, 228, 236, 238, 240, 242, 246, 292, 295, 299, 318, 343,
379 ve 389uncu sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası
geldiğinde yerine getireceğim.
Cumhurbaşkanlığının
bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- 24/11/2011 tarihinde kabul edilen 6250 sayılı Sporda
Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisince bir
daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresi (3/653)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunca 24/11/2011 tarihinde kabul edilen 6250
sayılı "Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine
Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"
incelenmiştir.
Sportif faaliyet
ve organizasyonlarda düzenin sağlanarak sporun kitlelere
yayılmasının teşvik edilmesi amacıyla yürürlüğe
konulan 5149 sayılı Kanunun, yürürlüğe girdiği 2004
yılından itibaren spor müsabakalarında şiddet ve
düzensizliği önlemede yetersiz kaldığı görülmüş ve
anılan yetersizlikler ile uygulamada karşılaşılan
noksanlıkların giderilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisince 6222
sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair
Kanun kabul edilerek 14/4/2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Genel
gerekçesinde, diğer ülkelerin ve uluslararası spor örgütlerinin
düzenlemeleri ile teamüllerinin göz önünde bulundurularak
hazırlandığı ve uluslararası sözleşmeler ile
gelişmelere paralellik sağlandığı belirtilen 6222
sayılı Kanunla spor alanında faaliyet gösterenlerin ve
taraftarların haklarının korunması, düzensizlik ve
şiddet olaylarının önlenmesi amacıyla bu alana özgü suçlar
ve cezaları düzenlenmiştir.
İncelenen
Kanunla ise, şike ve teşvik primi suçu başta olmak üzere 6222
sayılı Kanunda çeşitli suçlar için getirilen hapis
cezalarının indirilmesi, bazı fiiller için öngörülen hapis
cezalarının yerine adli para cezası verilmesi ve bu
değişikliklere bağlı olarak görevli mahkemelerin
değiştirilmesi öngörülmüştür.
Bilindiği
gibi, hukuk devletinde, ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerine ilişkin
kurallar, ceza hukukunun temel ilkeleri ile Anayasanın ilgili hükümleri
başta olmak üzere, ülkenin sosyal ve kültürel yapısı, etik
değerleri ve ekonomik hayatın ihtiyaçları göz önüne
alınarak tespit edilecek ceza siyasetine göre belirlenir.
Kanun koyucu,
cezalandırma yetkisini kullanırken hangi fiillerin suç
sayılacağı, bunların hangi tür ve ölçüdeki ceza
müeyyideleri ile karşılanacağı, nelerin
ağırlaştırıcı veya hafifletici sebep olarak kabul
edilebileceği konularında takdir yetkisine sahiptir. Bu yetki
kullanılırken suç ve ceza arasındaki adil dengenin
korunmasının sağlanması ve öngörülen cezanın,
cezalandırmada güdülen amacı gerçekleştirmeye elverişli
olması gibi esaslar dikkate alınır. Suç ve ceza arasında
adalete uygun bir oranın bulunup bulunmadığının
tespitinde ise o suçun toplumda doğurduğu infial ve etki,
kişiler üzerinde oluşturduğu tehlike ve zarar ile bunların
azlığı veya çokluğu, suçun işlenme oranındaki azalma
veya artış gibi faktörlerin de dikkate alınması gerekir.
Aksi takdirde, yapılan düzenleme gerçek amacının
dışında sonuçlar doğurabileceği gibi toplumun adalete
olan güven duygusunun sarsılmasına da sebep olur.
Bu itibarla,
incelenen Kanunla öngörülen değişikliklerin, ölçülülük ve
caydırıcılık gibi ceza hukukunun temel prensiplerini
etkisiz kılacağı ve yukarıda belirtilen
sakıncaları doğurabileceği düşünülmektedir.
Diğer
taraftan, 6222 sayılı Kanunda değişiklik öngören bu Kanunun
gerekçesinde, yapılan değişikliklerin, diğer kanunlarda
öngörülen suçlara verilen cezalar dikkate alınmak suretiyle adil ve
hakkaniyete uygun cezalar belirlenmesi amacıyla
gerçekleştirildiği belirtilmekte ise de, kamuoyunda, genel ve
gereklilikten doğan bir düzenleme olmaktan ziyade, hâlen yürütülmekte olan
bir soruşturma kapsamında bulunan kişilere yönelik özel bir
düzenleme olduğu intibaını uyandırdığı, bu
durumun da değişikliğin esas amacı dışında
özel bir saikle hazırlandığı eleştirilerine sebebiyet
verdiği görülmektedir.
Yayımlanması
yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 6250
sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Türkiye
Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın
değişik 89 ve 104 üncü maddeleri uyarınca ilişikte geri
gönderilmiştir.
Abdullah
Gül
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın
Şeker ve Sayın Akar, gündem dışı konuşmalar
sırasında, Sayın Kaplan da Başkanlığın
Genel Kurula Sunuşları sırasında söz istemişlerdir.
Biliyorsunuz yerine getiremiyoruz.
Teşekkür
ederim.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, tüketici
hakları alanında yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/77)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı'na
"Tüketici
Hakları" alanında yaşanan sorunlarının
araştırılması, bu konuda yürütülecek
çalışmaların ve alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve
105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması için
gereğini arz ve talep ederim.
Hasip
Kaplan
Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Türkiyede
tüketici hakları konusunda yeterli sivil toplum örgütlenmeleri
olmadığı gibi, yasal düzenlemeler yetersiz kalmaktadır.
Tüketici hareketlerinin zayıf kalması, aralarında yeterli
işbirliği ve ortaklığın olmaması sonucu tüketiciler
ağır hak ihlallerine uğramaktadır.
Ürün
güvenliği konusu sorunludur, ürünlerin piyasa gözetimine ilişkin
yönetmelik ve düzenlemeler yetersizdir. Güvenli olmayan ürünlere
karşı önleyici tedbirlerin alınması, piyasa gözetimi,
riskli ürünlerin tespiti konuları hâlâ sorunludur.
Ticari reklam,
ilan ve promosyonlar, banka kredilerini özendirici reklamlar, kampanyalar,
yeterince denetlenememekte, müeyyideler caydırıcı
olamamaktadır. Aldatıcı, yanıltıcı,
dolandırıcı reklam ve promosyonlar konusunda denetim yetersizdir.
Tüketici
mevzuatı, mahkemeler, hakem kurulu kararları arasında bir uyum
bulunmamaktadır. Tüketici haklarının ihlali sonucu mal
kaybı yanı sıra, sağlık sorunları gündeme
gelmekte yaşam hakkını ihlal eden ağır sonuçlar
doğurmaktadır.
Bulaşıcı
hastalıkların önlenmesi, zararlı ürünlerin kullanım ve
denetimi, halk sağlığı önleyici tedbirler konusunda yeterli
bir ilerleme sağlanamamıştır. Kan, kan ürünleri, doku ve
hücreler konularında AB müktesebatı uygulanmamakta, mevzuat uyumu
sağlanamamaktadır.
İthal sonucu
yurt dışından getirilen malların garanti, güvenlik ve kullanımı
konusunda standart koşulların oluşmaması sonucu tüketiciler
zarara uğramaktadır.
Elektronik
eşyalar, cep telefonları bilgisayarlarda, kaçak, çakma mallar
piyasayı sarmış durumdadır. Toplumun güvenliğini,
kişilik haklarını ihlal eden, dinleme cihazları, jamer
aletler kaldırımlarda, işporta tezgâhlarında ekmek peynir
gibi rahatlıkla satılmaktadır.
Gıda
sektöründe kullanım tarihlerine riayetsizlik, ürünlerin muhafaza ve
dolaşımı, genetiği bozulan meyve ve ürünler, ilaçlama ve
zehirlenmeler ağır sonuçları her gün basında yer
almaktadır.
Sinema, müzik
endüstrisi korsan malların üretilmesi ve satılması ile bir
yandan telif hakları ihlal edilirken, diğer yandan ürünlerin
kalitesiz olması sonucu tüketiciler zarara uğramaktadır.
Tüketicinin ve
sağlığın korunması alanında ürün
güvenliğinin sağlanması, tüketicilerin uyarılması,
hakları konusunda bilinçlendirilmesi, mevzuatın
etkinleştirilmesi gerekmektedir.
Bu amaçla bir
meclis araştırması açılarak tüketicilerin
haklarının korunması için etkin önlemlerin alınması
için bir araştırma komisyonu kurulması gerekmektedir.
2.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, güvenlik
güçlerince toplumsal gösterilerde kullanılan plastik mermi, gaz
bombası ve biber gazının yol açtığı
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/78)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Güvenlik güçleri
tarafından toplumsal gösterilerde yaygın olarak kullanılan biber
gazı, gaz bombası ve plastik merminin yol açtığı
yaralanma, sakatlanma ve ölüm gibi ağır sonuçların bütün
boyutlarıyla araştırılması, temel yaşam
hakkını tehdit eden bu orantısız güç
kullanımının önlenmesi için alınacak tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'nci, İçtüzüğün 104 ve
105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederim.
Hasip
Kaplan
Grup
Başkanvekili
Gerekçe:
Türkiye'de
demokratik hak ve özgürlüklerin kullanılmasında, işçi
sendikalarının eylemlerinde, siyasi partilerin faaliyetleri
esnasında; eylem ve etkinlikleri dağıtmak amacıyla polisin
kullandığı plastik mermiler, gaz bombası ve biber gazı
ölüm saçıyor. 2000 yılından beri onlarca kişinin ölümüne
yol açan ve son olarak Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde 18
aylık Mehmet Uytun'un yaşamına mal olmuştur.
İnsan
yaşamını ve sağlığını tehdit eden ve
güvenlik güçlerinin eylem ve etkinliklerde en önemli 'dağıtma'
aracı olarak bilinen göz yaşartıcı,
bayıltıcı, nefes kesici gibi gazlar, insanların
yaralanmasına ve ölümlerine yol açıyor. Hekimler, özellikle biber
gazlarının yoğun olarak kullanılması halinde, fiziksel
rahatsızlık, kan basıncında yükselme gibi
rahatsızlıkların yanı sıra ölüme bile neden
olabileceğine dikkat çekiyor. Yine biber gazının hipertansiyon krizine
de yol açabileceğine dikkat çeken hekimler, özellikle alerjik bünyeli
kişiler, astım ve benzeri solunum sistemi hastaları ile kalp
hastaları tarafından yüksek oranda solunması halinde ise, ölümün
kaçınılmaz olduğuna işaret ediyor.
Avrupa
İşkence ve Kötü Muamelenin Önlenmesi Komitesi (CPT), 2001
yılında yayınlandığı bir raporda, biber
gazının potansiyel olarak tehlikeli bir madde olduğunu
belirtirken, kapalı alanlarda kullanılmaması gerektiği,
açık havada kullanılması konusunda da çekinceleri olduğunu
kaydetmişti. Türkiye'de polisin bolca kullandığı biber
gazı (CS) ve gaz bombaları, öldürücü kabul edilmese de son
yıllarda ortaya çıkan tablo bunun bu kadar masum bir silah
olmadığını da ortaya koyuyor. İstanbul'da 1 Mayıs
2007'de yaşanan olaylarda polisin Taksim-Gülleci Sokakta
attığı gaz bombası, bir kahvehanenin önünde oturan 75
yaşındaki İbrahim Sevindik'in fenalaşmasına ve
hayatını kaybetmesine neden olmuştu. Son olarak 6 Ekim'de
İstanbul'daki IMF protestoları sırasında Taksim'de polisin
kullandığı gaz bombaları sonucu 55 yaşındaki
İshak Kalvo kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi.
İstanbul'da 29 Mart 2006'da Ümraniye İlçesi'ne bağlı 1
Mayıs Mahallesi'nde yapılan bir anma töreninde polisin onlarca gaz
bombası kullanarak yaptığı müdahalede, Hüseyin Demir (24)
adlı yurttaş gaz zehirlenmesi sonucunda yaşamını
yitirdi.
Kullanılan
gaz bombalarının cinsi kamuoyuna açıklanmasa da
yaşamını yitirenlerin çoğunun beyinlerinin patlaması
sonucu ölmesi, bombanın insan vücuduna isabet etmesi sonucunda
kurşundan daha tehlikeli bir etkiye sahip olduğunu ortaya koyuyor. 28
Mart 2006'da Diyarbakır'da 3 gün süren olaylarda kullanılan gaz
bombaları 2 kişinin yaşamını yitirmesine yol
açtı. Döner başlıklı gaz bombası 22
yaşındaki Tarık Atakaya adlı mobilya işçisinin
başına isabet etti. Başının sol kısmından
içeri giren gaz bombası Atakaya'nın yaşamını
yitirmesine yol açarken, gaz bombası otopsi ile başından
çıkarıldı. 30 Mart günü de Mahsum Mızrak adlı genç de
polisin attığı gaz bombalarının hedefi oldu. Otopsi
tutanağına göre, Mızrak'ın başına isabet eden gaz
bombasının yol açtığı yaralanmaya bağlı
olarak beyin harabiyeti ve kanaması sonucu yaşamını
yitirdiği belirtildi. Hükümetin muhaliflerin hak aramasını
engellemesi, yasalardan kaynaklanan gösteri ve düşünce açıklama
hürriyetlerini engellemesi dikkat çekici şekilde artmaktadır.
Taş atan çocuklara izinsiz gösteriler nedeniyle verilen ağır
cezalar kamu vicdanını rahatsız etmektedir.
Gaz bombası,
gaz fişeği, biber gazlı saldırı en son 4 Haziran 2010
da Silopi'de BDP Milletvekilleri Sevahir Bayındır, Hasip Kaplan,
Hamit Geylani'ye, Belediye Başkanlarına ve halka karşı
kullanıldı, otuzu aşkın kişi yaralandı.
Demokratik toplum olmanın gereği yapılan gösteri ve
açıklamalarda, hükümetin taraf tuttuğu, İsrail olaylarında
olduğu gibi haftalarca bazı kesimleri kayırdığı,
destek verdiği, diğer taraftan muhaliflerine karşı
acımasızca saldırıda bulunduğu görülmektedir. Bu
nedenle meclis araştırması açılması ve
araştırma komisyonu kurulmasında yarar bulunmaktadır.
3.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Yargı bağımsızlığı ile yargı sistemine
ilişkin sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/79)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
"Bağımsız
Yargı" sorunlarının araştırılması, bu
konuda yürütülecek çalışmaların ve alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'nci, İçtüzüğün
104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
için gereğini arz ve talep ederim.
Hasip
Kaplan
Grup Başkanvekili
Gerekçe:
Bağımsız
yargı "adalet mülkün" temelidir, Yurttaşın
uğradığı haksızlıklar karşısında
sığınacağı tek limandır. Ulusal yargı ne
kadar sağlıklı işlerse, AİHM'e ulusal üstü
yargıya başvurularda o oranda azalacaktır.
Adil bir
yargılanma için, hazırlık soruşturmasından, son
soruşturma evresine kadar bir bütündür. Bu işleyişin bir
çarkında ki sakatlık usulde hatalar esası etkilemektedir. Bu
nedenle adli kolluktan, polis ve jandarma kolluğuna kadar, adli
personelden yargıç, savcı ve avukatlara kadar, bina araç, gereç ve
kırtasiyeden teknolojiye kadar; eğitimden,staja, içtihatlardan
evrensel hukuka bir bütün olarak ele alınması ve
sorunlarının irdelenmesi gerekmektedir.
Gizli dinlemeden,
Özel Ağır Ceza mahkemelerine, yargının
siyasallaşmasına, bürokratlaşmasına, uzun gözaltı ve
tutukluluk sürelerine, cezaevlerinde hak ihlallerine, rüşvetten, iş
yoğunluğuna, müruru zamana uğrayan davalara; yargıç
teminatından bağımsız, tarafsız, hakkaniyete uygun
makul sürede yargılamalara sorunların bir bütün olarak ele
alınması gerekmektedir.
İstinaf
mahkemelerinin kuruluşunun gecikmesinden, Yargıtay'ın yeni
yapılanmasına, Anayasa reformundan, HYSK'nin yapılanmasına,
Baroların vesayetten arınmasına, İcra dairelerinin
keşmekeş ve rüşvet iddialarından arınmasına,
bilirkişilik konusunun ve Adli-Tıp yapılanmasına, tebligattan,
kararlara, infazlara kadar devasa sorunların
araştırılması gerekmektedir.
72.5 milyon
nüfusun yükünü taşıyamayan yargı, sorunlar yumağı
haline gelirken, olağan üstü yargıda, çete ve siyasi davalarda siyasi
iktidarların tehdidi, ulusal üstü yargı sorunları hükümetin
temsili ve yargıç seçimlerine kadar, acil olarak çözülmesi gereken
sorunlar bulunmaktadır.
Çocukların
yargılanmasından, bileşim suçlarına, özel yetkili
mahkemelere, yargı birliğinden, yargıç teminatının her
alanda sağlanmasına kadar, sorunların tespiti ve çözümü için
yeniden bir planlamaya gidilmesi zorunlu olmuştur.
Adalet
Bakanlığının vesayetinin sorgulanması, "kuruyla
beraber yaşta yanar" yaygın inanışının
kırılması, Duvergerin deyimiyle "adaletin
olmadığı yerde herkes suçlu duruma düşebilir"
anlayışının kamu vicdanında
tartışıldığı günlerden geçiyoruz.
Bu amaçla
bağımsız yargı sorunlarının sağlanması
ve adil yargılanma koşullarının sağlanması için;
Bir Meclis
araştırması açılması ve komisyon kurulması
yararlı olacaktır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Danışma
Kurulunun 2012 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 2010 yılı Merkezî Yönetim Kesinhesap Kanunu
Tasarısının görüşme gün ve saatleriyle, konuşma
sürelerine ilişkin bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VI.- ÖNERİLER
A) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşme gün ve saatleri
ile konuşma sürelerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
Tarih: 6/12/2011
Danışma Kurulunun 6/12/2011
Salı günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki
önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mahir Ünal M.
Akif Hamzaçebi
Adalet ve Kalkınma
Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Mehmet
Şandır Hasip
Kaplan
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Öneriler:
1- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısının,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmının 1 inci ve 2 nci
sıralarında yer alması; bütçe görüşmelerine 8/12/2011
Perşembe günü saat 14.00'te başlanması ve bitimine kadar, resmî
tatil günleri dahil her gün saat 11.00'den günlük programın
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam olunması ve görüşmelerin
on dört günde tamamlanması; bütçe görüşmelerinin son günü olan
21/12/2011 Çarşamba günü görüşmelere saat 14.00'te
başlanması ve bitimine kadar çalışmalara devam
olunması,
2-
Başlangıçta Bütçenin tümü üzerinde gruplar ve Hükümet adına
yapılacak konuşmaların (Hükümetin sunuş konuşması
hariç) 1er saat (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir.), kişisel konuşmaların ise 10'ar dakika ile
sınırlandırılması,
3- Kamu
idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on iki turda
tamamlanması, turların bitiminden sonra Bütçe ve Kesinhesap Kanunu
Tasarılarının maddelerinin oylanması,
4-
İçtüzüğün 72 nci maddesi gereğince yapılacak
görüşmelerde, gruplar ve Hükümet adına yapılacak
konuşmaların 1, 4, 5, 6, 7, 8 ve 11 inci turlarda 50'şer,
diğer turlarda 40'ar dakika (Bu süre birden fazla konuşmacı
tarafından kullanılabilir.), kişisel konuşmaların 5'er
dakika olması, kişisel konuşmalarda her turda
İçtüzüğün 61 inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere
iki üyeye söz verilmesi ve bir üyenin sadece bütçenin tümü üzerinde veya sonundaki
görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı yaptırması.
5- Bütçe
görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve
her tur için soru-cevap işleminin 20 dakika ile
sınırlandırılması,
6- Bütçe
görüşmelerinin sonunda gruplara ve Hükümete 1 'er saat süre ile söz
verilmesi (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir.). İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre
yapılacak kişisel konuşmaların 10'ar dakika olması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri üzerinde ve aleyhte
söz isteyen Haluk Koç, Samsun Milletvekili.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilimizin de imzasıyla,
herkesin onayıyla gelen bir grup önerisi. Ben bazı düşüncelerimi
paylaşmak üzere söz aldım. Onuncu yılını
tamamlıyorum Parlamentoda ve bu onuncu bütçe görüşmeleri olacak.
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle hemen şunu vurgulayayım: Bütçeler siyasetin özü,
aynasıdır. Diyeceksiniz Komisyonlarda bunlar uzun süre
tartışılıyor. Komisyon tartışmaları bir
kısmı tekniktir, bir kısmı orada kalan görüşmelerdir.
Bütçelerin 1980 öncesinde -Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanaklarına
bakacak olursanız- görüşmelerinde oldukça geniş bir zaman
diliminde, teknik ve siyasi her türlü analizin yapıldığı,
siyasi iktidarın da, siyasi muhalefet partilerinin de her türlü
görüşlerini yansıttıkları birer alan hâline gelmiştir,
ama bugün baktığımızda -bu, bu sene değil, daha önceki
senelerde de aynıydı- elli dakikalık turlar hâlinde, elli dakika
içerisinde -bir siyasi parti grubuna verilen süre- ve en aşağı
iki bakanlık ve bağlı kuruluşlarının bütçelerine
zaman ayrılıyor. Yani elli dakikayı, yirmi beş-yirmi
beş, iki bakanlığa bölüyorsunuz, buradaki konuşmacılar
altı dakika, yedi dakika, sekiz dakika ve bu sürelerde, demin
söylediğim gibi, siyasetin özü olması gereken en temel konuda orada
lehte ve aleyhte görüş
belirtiliyor.
Değerli
arkadaşlarım, öz eleştiri yapmadan siyaset olmaz. Hepimiz öz
eleştiri yapmak da zorundayız. Şimdi, bakın, 1 Ekim 2011de
Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Bugün 6 Aralık 2011. Aradan
geçen süre içerisinde Sporda Şiddet Yasası -ki o da geri döndü- onun
dışında -uluslararası sözleşmeleri
dışında tutuyorum- ciddi bir kanun tasarı ve teklifi
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmedi. Belki de en ciddi kanun
tasarısı Bütçe Kanun Tasarısı olarak önümüze gelecek.
Burada da zaman kısıtlamasıyla karşı
karşıyayız. Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamento
kürsüsü nasıl kullanılıyor? Bu öz eleştiriyi hep beraber
yapmak zorundayız. Hepimiz havanda su dövüyoruz değerli
arkadaşlar, hepimiz çeşitli polemiklerin tarafı olarak bu
kürsüde zaman dolduruyoruz. Grup önerileriyle gelen, iktidarın
tavrının belli olduğu çeşitli noktalarda onar dakikadan
yirmi dakika iki arkadaş söz alıyor, iktidardan da iki arkadaş
söz alarak o günü tamamlamış oluyoruz. Herkes eteğindeki
taşları dökmek için Parlamento kürsüsünü, maalesef, hepimiz
kullanıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bütçenin siyasi uygulamaların, tercihlerin
yansıdığı en önemli belge olduğunu biliyoruz. Burada
çok ciddi siyasi tartışmaların yapılması için mutlaka
gerekli zamanın verilmesi, tanınması veya birlikte
kararlaştırılması gerektiğine ben inanıyorum.
Aslında tartışmaktan korkan bir yapımız var hepimizin.
Tartışmayı mensup olduğumuz siyasi kampın temel
görüşü doğrultusunda yürütmek hepimizin temel görevi olmuş
durumda. Onun dışında başka bir dünya, onun
dışında başka bir görüş, onun dışında
başka bir siyasi boyut katabilir miyiz biz bu işe? Hiçbirimizin böyle
bir arayışı yok. Bu, biraz da -öz eleştiri yapıyoruz-
Türkiyedeki Siyasi Partiler Kanununun ve siyasi partilerin Aslında yok
birbirimizden farkımız, hepimiz Osmanlı Bankasıyız.
deyişindeki gibi iç tüzüklerinden, kendi tüzüklerinden, birbirinin
aynısı, tıpatıp kopyası sayılabilecek
tüzüklerinden kaynaklanıyor. Yani konuşan, tartışan,
sorgulayan milletvekili istemiyoruz. Mutlaka merkezî otoriteye bağlı,
merkezî otoritenin çizdiği çizgi üzerinde -tabii ki disiplin olacak, benim
söylediğim disiplin kavramı dışındaki bir nokta-
kendisinden bir şey katması için hiçbir ortam sağlamıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, o yüzden bu demokratikleşme, demokrasi
kavramlarını da herkesin tekrar bir sorgulaması gerekiyor
özellikle iktidar partisinin. Burada da ciddi bir samimiyet gerekiyor.
Gerçekten demokratikleşme, gerçekten demokratik kurum ve kuralların
yerleşmesini istiyorsak öncelikle Siyasi Partiler Yasasını ve
siyasi partilerin bu yasaya
bağlı olarak tüzüklerini demokratik hâle getirmeleri gerekiyor. Parti
içi üyelik hakkını mutlaka hukuken teminat altına almaları
gerekiyor. Mutlaka parti içinde katılımcılığı
sağlamaları gerekiyor. Seçimle gelenlerin seçimle gitmesi gibi bir
süreci mutlaka tüzük yükümlülüğü hâline getirmeleri gerekiyor. Yoksa kim
ki demokratikleşmeden bahseder, kim ki demokratik temayülleri kendisine
bayrak edip çeşitli sloganlarla süsleyerek kürsü kürsü dolaşıp
ağdalı kelimelerle anlatır, sadece kendisini değil herkesi
yanıltıyor demektir.
Değerli
arkadaşlarım, bu benim katılacağım 10uncu bütçe
görüşmeleri olacak. Ben sizin insafınıza bırakıyorum,
elli dakika bir siyasi parti grubuna, iki bakanlık ve onlara
bağlı olan kuruluşların bütçelerinin görüşüldüğü
bir takvim yani altı dakika, yedi dakika Sağlık
Bakanlığında bir arkadaşımız konuşacak
muhalefet partisi adına ve şöyle sahnelerle de karşılaşacaksınız:
Altı dakikada ne söyleyebilir? İşin özünden sapacak, yerel
birtakım sorunları dile getirecek, ondan sonra ilginç bir tiyatro
sahnesi ortaya çıkacak. Muhalefet partisi bunu söyleyince iktidar partisi
milletvekili de gelecek, sadece iktidarın uygulamalarını
kendisine ayrılan sürede övecek, soru-cevap kısmında da
hazır sorular, hazır cevaplarla, çanak sorular, çanak cevaplarla bu
süreyi tamamlayacağız. İşin özüne dönük, siyasi tercihlerin
ekonomik boyutlarıyla tartışıldığı bir
Parlamento gündemi olmayacak. İlk defa katılacak
arkadaşlarımız var, ben şimdiden onlara biraz
yaşayacakları hayal kırıklığını
anlatmak istedim.
Maalesef, milletvekilleri böyle
yapıyor da siyasi partilerin genel başkanları ne yapıyor?
Aynı şekilde, onlar da bu hava içerisinde, genel anlamın çok az
bir kısmını konuşmalarına koyuyorlar ve günlük
polemiklerin içerisinde tüketiyorlar ve maalesef, Sayın Başbakanda
dokuz senedir izlediğim konuşma, akşam saat 19.00 sıralarında
ayarlanıyor cevap konuşması ve 19.00 sıralarında Sayın
Başbakan da çıkıp, bütçenin dışında, tamamen
siyasi polemiklerle dokunmuş bir konuşmayı bu kürsüden
yapıp, alkışlar arasında gidiyor. Birbirimizi
kandırıyoruz, demokrasicilik oynamaya devam ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin de, parlamenterliğin de
saygınlığını hepimiz korumak zorundayız. Bunlar
tutanaklara geçsin, belki daha sonraki dönemlerde görev yapacak
arkadaşlarımız, hiç olmazsa birileri bu sözleri bu kürsüden
söyleyebilmiş desin.
Benim sizden ricam, bu tüm
grupların ortak kararıyla geliyor -hep öyle olmuştur- ben de
grup başkan vekilliğindeyken sürelerin artırılması
için o zamanki muhatap grup başkan vekili arkadaşlarıma
söylemiştim, ama mümkün değil dediler. Ben ne kadar boş zaman
kullandığımızı söyledim Mecliste, bunun yerine bir
Sağlık Bakanlığı bütçesini, bir Kültür ve Turizm
Bakanlığı bütçesini, her parti kalkıp her boyutuyla bir
saat, iki saat tartışılmasını istemez misiniz?
Altı dakikada ne olacak, yedi dakikada ne olacak? Bir de herkese söz
vermek gibi grup yöneticilerinin bir zorluğu var. Burada birbirimizi
kandırıyoruz gibi geliyor ve demin de söylediğim gibi, bugünkü
sistem içerisinde asıl görevimizi milletvekili olarak
yapamadığımızı ben ifade etmek istiyorum.
Hepinizin bu
söylediklerimi değerlendireceğinizi umuyorum. Bütçe
görüşmelerinde bir karşı, muhalif görüş olarak değil,
sadece uygulamadaki sıkıntıları, daha farklı
olmalı görüşüyle dile getirmek için söz almıştım.
Görüşmelerde
başarılar diliyorum. Hepinize sevgilerimi, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Başka söz
talebi yok.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 2012 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun
Tasarısı ile 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Genel Kuruldaki görüşme programı Türkiye
Büyük Millet Meclisi İnternet sayfasında yer almakta olup,
ayrıca bastırılarak bugün dağıtılacaktır.
Bütçeler üzerinde
şahıslar adına söz almak isteyen sayın üyelerin söz
kayıt işlemleri 07/12/2011 Çarşamba günü 09.45-10.15 saatleri
arasında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu toplantı salonunda
Başkanlık Divanı kâtip üyelerince yapılacaktır.
Söz
kaydını her sayın üyenin bizzat yaptırması
gerekmektedir. Başkası adına söz kaydı
yapılmayacaktır.
07/12/2011
Çarşamba günü saat 09.45 ile 10.15 saatleri dışındaki söz
kayıtları Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğünde
yapılacaktır.
Genel Kurulun
aldığı karara uygun olarak, bütçenin tümü üzerinde her tur için
ve bütçe görüşmelerinin sonunda lehte ve aleyhte olmak üzere ve bunlardan
sadece biri için kişisel söz kaydı yapılacaktır.
Sayın
üyelerin bilgilerine sunulur.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır; okutup, işleme alacağım
ve oylarınıza sunacağım:
B) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- İzmir
Milletvekili Aytun Çıray ve arkadaşları tarafından, 30
Kasım 2011 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına TRT ile ilgili iddiaların bütün
boyutlarıyla açıklığa kavuşturulması
hakkında verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 6/12/2011 Salı günkü birleşimde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
06/12/2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun, 06/12/2011 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkanvekili
Öneri:
İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve
arkadaşları tarafından, 30 Kasım 2011 tarihinde, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "TRT ile ilgili
iddiaların bütün boyutlarıyla açıklığa
kavuşturulması" hakkında verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin, (150 sıra nolu) Genel Kurul'un bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 06.12.2011
Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
lehinde söz isteyen İzmir Milletvekili Aytun Çıray.
Buyurun Sayın Çıray. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Başkan, yüce
Meclisin değerli üyeleri; hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Birçok yandaş kalem ve yorumcuya göre AKP
İktidarı tarihe ileri demokrasi getirmesiyle geçecekmiş,
halkımıza her gün yazılı ve görsel medyada anlatılan
hikâye budur. Kanal gezgini seçilmiş yorumculara göre doksan
yıllık tabular yıkılmakta, ezberler bozulmakta,
olağanüstü bir değişim dalga dalga yayılmaktadır. Bu
yorumculardan ana muhalefet partisinin payına düşen ise statüko
savunuculuğu, değişim karşıtlığı ve
vizyonsuzluk eleştirisidir. Dünyada bu kadar çok seslilik övgüsü
yapıp da tam bir ikiyüzlülükle sadece muhalefete yüklenen bir medya
görülmemiştir. Eğer buna bir iletişim başarısı
diyorsanız, bu medya bana göre AKPnin tarihe geçecek bir
başarısıdır ama utanç verici bir başarısı.
Yakın geleceğin tarihçileri bu başarının ibret verici nedenlerini
herhâlde inceleyecekler, tarih için gerekli notu düşeceklerdir ama biz
tarihçi değiliz, biz siyasetçiyiz, sorumluluğumuz ve görevimiz
insanımıza gerçeklerin penceresini sonuna kadar açmaktır. O hâlde hemen söyleyeyim, ben bu yeni
düzenin adına yeni medya düzeni diye bir isim taktım. Bugün cari
olan düzen, yeni medya düzenidir. Kendisi yeni dünya düzeninin eseri olan AKP,
ilk iş olarak yeni medya düzenini kurmuştur. Milletimizin haber alma
özgürlüğü âdeta yok edilmiştir. Hedefi, iktidarını sürekli
kılacak mekanizmalardan en önemlisini oluşturmaktır, nitekim
oluşturdu. Yeni medya düzeninin merkezine TRTyi, anayasal olarak
tarafsız olması gereken TRTyi oturttu. TRT, Anayasaya ve TRT
Yasasının 5inci maddesine aykırı olarak, tek yönlü ve
taraflı yayın yapmama ilkelerini sonuna kadar çiğnedi. Bunu tam
olarak sağlamak için Sayın İbrahim Şahin Genel Müdür
yapıldı. Sayın Şahin, kurumda son derece stratejik
görevlere sadece kendisiyle ideolojik yakınlığı
olanları getirmedi, aynı zamanda akrabalık, eş dost ve
hemşehrilik bağları da bu atamalarda rol oynadı. Şimdi
deneyimli kadroları tasfiye ediyorlar.
Ayrıca, bu
dönemde TRTnin hukuk dışına çıktığı tespit
ve tescil edildi. 14 Ocak 2009 tarihinde Ergenekon adı verilen
operasyonlar zincirinin ne idüğü belirsiz halkalarının birini
teşkil eden Tuncay Güney adlı şahıs yaklaşık dört
saat boyunca TRT ekranlarında konuşturuldu. Bu ne idüğü belirsiz
kirli şahıs, operasyonel maksatlı pisliklerini CHPnin kurumsal
şahsiyetine bulaştırmaya kalkıştı. Cumhuriyet Halk
Partisi, hem TRT Genel Müdürünü hem TRTyi mahkemeye verdi ve hukuksuzluk kesin
bir yargı kararıyla tescillendi.
TRT, bütün
bunların yanında AKP yandaşlarına maddi çıkar
sağlama fonksiyonunu da üstlendi. Sanki gelirlerini piyasa
koşullarında reklam gelirlerinden elde ediyormuş gibi özel
televizyon kanallarıyla rekabete girişti. Mesela, sporculuğuna
söyleyecek tek sözümüz olmayan ve aramızda milletvekili olarak bulunan bir
futbol adamına, Sayın Hakan Şüküre bir yıl için tam 728
bin lira para ödedi. Hakan Şükür, keşke bu yorumculuk hevesini
başka kanallarda tatmin etseydi. Fakat Şahinin TRTsi bununla da
kalmadı. Neymiş? Muhteşem Yüzyılı
beğenmemişler! Bunun üzerine yeni bir dizi çekme kararı
aldılar ve dizinin adı da Burası Osmanlı diye konuldu.
Destan başlıyor diye billboardlarda ilanlar yaptılar. Peki
sonuç ne? TRT Genel Müdürü Sayın Şahin beğenmemiş, üçüncü
bölümden sonra kaldırdılar. Peki milletin cebinden ne ödendi bu üç
bölüme? Tam 2 milyon 400 bin lira.
Bir de, Sayın
Turgut Dibekin ortaya çıkardığı, Sayın
Cumhurbaşkanımızın danışmanına verilen
paralar var, onları da sormayın gitsin!
İnsan bu olan
bitene bakınca, Sayın Bülent Arınçın vicdanının
seçici olduğunu düşünüyor. Kul hakkı yenirken Sayın Bülent
Arınçın vicdanı çalışmıyor. Allahı var, ne
TRTye ne de Deniz Fenerine kendi Allah korkusunu
karıştırmadı.
Sayın
milletvekilleri, bütün bu skandallara göz yuman kalem erbabı arasında
kendilerine liberal diyenlerinse hâli tam bir rezillik; çünkü bir liberal,
hukukun üstünlüğüne karşı yapılan hiçbir hareketi
desteklemez. Öyle anlaşılıyor ki bazılarının
aklı ceple cüzdanları arasında sıkışmış
kalmış.
Değerli
vekiller, yeni medya düzeni, yeni Türkiye düzenini kuranların Wikileaks
belgelerine yansıyan bir tavsiyesiydi, aşağı yukarı bu
tavsiyeyle tüm medya hizaya sokuldu. Bazıları, muhalefet etme
içgüdülerini karşılamak için iktidara muhalefet edemeyince muhalefete
muhalefet etmeye başladılar. Bazı yazarlar kendilerine
dayatılan sansürü ve zorbalığı bir demokrasi devrimi gibi
sunmayı da maharet bildiler. Bu kalemlerin, içinden geçtiğimiz
zorbalık ve sansür sistemiyle yüzleşmeye cesaretleri yok çünkü. Bu
yüzden sürekli cumhuriyetin kurucu değerlerine saldırıyorlar,
akılları sıra korkaklıklarını ve
yıkıcı tabiatlarını kamufle ettiklerini zannediyorlar.
Sayın
milletvekilleri, ne kadar tekrarlasak az; TRT, AKPnin kurduğu medya
düzeninin merkez unsurudur, en operasyonel aracıdır; misyonu, Türk
milletini AKPnin başarılarına ikna etmektir, Haçlı
zihniyetinin Müslüman dünyasına zarar verdiğini perdelemektir. Meclis
yayınlarının sürelerinin kısaltılması ve
yayın formatının değiştirilmesi tesadüfi
değildir, sansürün daniskasıdır; bu kutsal çatı
altında olan bitenleri milletten saklamak istiyorsunuz, bunu kabul edip
susmayacağız değerli arkadaşlar.
TRT, bugün ortak
paydaları kurucu ruha ve Atatürke sonsuz bir nefret ve
düşmanlık duygusu olan güçlerin ideolojik bir aygıtına
dönüşmüştür. TRT, artık yeni Anayasa
çalışmalarında lağvedilmelidir, bunun yerine kamu
yayıncılığı yapan yeni bir kurum
oluşturulmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli vekiller; yeni medya düzeninin
anlaşılmasında katkısı olur diye bir örnek vermek
istiyorum. Sayın Başbakanın Hasan Ağabeyini hepiniz
tanırsınız, Hasan Cemal Beyefendiyi, işte o, geçenlerde
yazdığı bir yazısında kamuoyunun hazırlanmasından
söz etti. İşte AKPnin yeni medya düzeninin kilit noktası tam
burasıdır yani kamuoyunun bilgilendirilmesi değil,
hazırlanması ve yeniden inşa edilmesi. Bunun için doğrular
ters yüz ediliyor, en temel ahlaki değerler çiğneniyor, fikir ve
ifade özgürlüğü AKP medya düzeninde karşılıksız bir
çek gibi kullanılıyor, en olmayacak şeylerden muhalefete hesap
soruluyor. Peki niçin? Zaman gazetesi yazarı Sayın Etyen Mahçupyana
göre AKPyi tarihsel ve ideolojik açıdan meşrulaştırma ve
hatta tek meşru aktör kılmak için.
Yüce Meclisin
değerli üyeleri, tezgâh, dolayısıyla milletimizin
başına örülmek istenilen çorap büyüktür. Yeni medya düzeni, despotik
bir cumhuriyetin insanımıza kabul ettirilmesine yönelik bir
propaganda aygıtıdır. Serdar Turgut, Mustafa Kemal posterlerinin
yanına Sayın Recep Tayyip Erdoğanın posterinin
asılmasını önermişti; bazılarının hedefleri
ise daha farklı, tarihi kendilerine göre yeniden yazmak istiyorlar ve
Mustafa Kemalin resimlerinin olmayacağı otoriter bir cumhuriyet
hayali kuruyorlar. Ama bu hayalperestlerin hepsi avuçlarını
yalayacaklar.
Hepinize en derin
saygılarımı sunuyorum arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çıray.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Yılmaz Tunç, Bartın
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yılmaz, bakan olmayacaksın, hiç merak etme!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Benden önce
konuşan, grup önerisinin lehinde konuşan milletvekili
arkadaşımızın beyanlarını kabul etmemiz mümkün
değildir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Çünkü, doğru! Doğru oldukları için kabul etmiyorsun!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Türkiye son dokuz yılda demokratikleşme alanında çok
önemli mesafeler almıştır. Basın özgürlüğü
alanında da alınan mesafelerin, basında çok sesliliğin,
TRTdeki kalitenin arttığını bütün milletimiz yakinen takip
etmekte ve takdir etmektedir.
CHP grup önerisi
aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarını
aksatmaya yönelik bir grup önerisidir. Muhalefet partilerimiz bu
alışkanlığı yaklaşık üç yıldır
devam ettirmektedirler. İktidar partisi olarak, iktidar milletvekilleri
olarak Meclisin çalışmasını, bu ülkenin, bu milletin yararına
kanunların gecikmeden burada görüşülmesi ve
kanunlaşmasını istiyoruz. Ancak, bu kanunların
geciktirilmesi noktasında İç Tüzükün de verdiği bir yetkiyle
grup önerisi alışkanlık hâline getirilmiştir. Meclisin
çalışmalarının aksatılmasına yönelik bu tekliflerin
burada TRT gibi güzide bir kurumumuz kullanılarak konu edilmesini ve
TRTnin, anayasal bir kurumumuzun yıpratılmasını da
doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyorum.
Çağımız
demokrasilerinin vazgeçilmez şartlarından biri de özgür medyanın
varlığıdır. AK PARTİ, bütün
vatandaşlarımızın özgür haber alma ve düşüncelerini yansıtma
hakkını esas kabul eder.
Medyaya
ilişkin tüm yasal çerçeve ele alınarak, medyanın ifade
özgürlüğüne getirilen ve demokratik toplum düzeninin gerekleriyle
bağdaşmayan yasakların kaldırılacağı,
yazılı ve görsel medyanın özgürlüklerinin titizlikle korunacağı
ve tekelleşmeye fırsat tanınmayacağı yönündeki
taahhütler AK PARTİnin programında yerini almış ve bu
taahhüdün gereği dokuz yıl içerisinde büyük ölçüde hayata
geçirilmiş, medyada özgürlük ortamı sağlanmış,
tekelleşme ortadan kalkmış, çok sesli medya ortaya
çıkmıştır.
2008
yılında, 2954 sayılı TRT Kanununda 5767 sayılı
Kanunla önemli değişiklikler yapılmıştır. Radyo
ve televizyonlar ile tüm medya araçlarından yapılan
yayınların düzenlenmesine ve özerkliği ve
tarafsızlığı Anayasada hükme bağlanan Türkiye Radyo
Televizyon Kurumunun kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarına
ilişkin esas ve usuller yeniden belirlenmiştir.
TRT Kanununda
yapılan yeni düzenlemeye göre yayın esasları yeniden
belirlenmiştir. Anayasanın sözüne ve ruhuna bağlı olmak, devletin
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, millî egemenliği,
cumhuriyeti, kamu düzenini, genel asayişi, kamu yararını korumak
ve kollamak esaslarına bağlı kalan TRT, kamuoyunun
sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için kamuoyunu
ilgilendiren konularda yeterli yayını yapmakta; tek yönlü, taraf
tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar
çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet olmamaya büyük bir
özen göstermektedir.
5767
sayılı Kanun
Anayasa Mahkemesi
kararında, demokratik ülkelerde özerk kurumlar da hukuki ve demokratik
denetime tabi tutulmak suretiyle keyfîliğe sapmaları engellenmeye
çalışılmaktadır. Bu nedenle, ülkemizde diğer özerk kuruluşlarda
olduğu gibi TRT de denetim altına alınmıştır.
2954
sayılı Kanunun 8inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre,
Kurum, Hükûmet ile ilişkilerini Başbakan
aracılığıyla yürütür. Denetimin amacı, kurumun kamu
yararı ve mesleğin evrensel ilkelerine uygun olarak
işleyişini güvence altına almaktır. Bu denetim, kurum
yayınlarının, yürütme organlarının tercih ve
çıkarları doğrultusunda yönlendirilmesini sağlamaya yönelik
bir yetki olarak nitelendirilemez. gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi, Cumhuriyet
Halk Partisinin iddialarını yerinde görmemiştir.
Özerkliğin,
kişi ve kuruluşların kendi faaliyetlerine ilişkin
kararları alma ve uygulama konusunda gerekli yetkiyle
donatılmış olması anlamına geldiğini, aynı
zamanda kurumların dış etkilere karşı
korunmasını ifade ettiğini Anayasa Mahkemesi gerekçeli
kararında belirtmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetleri TRTye
büyük önem vermiştir. TRT, kamu yayıncılığı
yapan, Anayasada düzenlenen, kanunu olan bir kuruluşumuzdur. Güçlü
kaynaklara sahip ve bu kaynakları en iyi şekilde milletimiz için
kullanmaktadır.
Geçmişte
TRT hep eleştiri konusu yapılmış, gerek yayınları
gerekse tarafsızlığı noktasında olumsuz
eleştirilere muhatap olmuştur. Son yıllarda Türkiye Radyo ve
Televizyon Kurumu, sorumlu ve tarafsız
yayıncılığın gereğini yapmaktadır.
TRT bugün 14
kanalıyla milyonlarca insan tarafından dünyanın bütün
kıtalarında izlenen bir televizyon hâline gelmiştir.
Bunların içerisinde sadece Türkçe değil, Arapçası, Kürtçesiyle,
TRT Avazda 8 ayrı diliyle, 30dan fazla farklı dilde yayın
yapan radyolarıyla, web sayfalarıyla TRT büyük bir atılım
içine girmiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisinin TRTyle ilgili vermiş olduğu araştırma
önergesinde belirtilen hususları kabul etmemiz mümkün değildir.
TRTnin son yıllardaki başarısını, tarafsız
yayın anlayışını milletimiz takdir etmektedir. Verilen
araştırma önergesi, TRT
gibi önemli bir kurumumuz kullanılarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarını aksatmaya yönelik bir grup önerisidir. Bu
nedenle grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tunç.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Milletvekili verilen önergenin Meclisin
çalışmalarını aksatmak, engellemek için verildiğini
söyleyerek grubumuza açıkça hakaret etmiştir.
BAŞKAN
Lütfen Sayın İnce.
Hayır,
söylediğiniz konunun hakaretle hiçbir ilgisi, alakası
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, Meclis araştırması önergesi
Meclis çalışmalarını aksatmak, engellemek için verilmez. Bu
hakarettir. Lütfen bu konuda bir açıklama yapmama izin verin.
BAŞKAN
Hayır ama bunun hakaretle yakından uzaktan ilgisi
Ne demek yani
Sayın İnce şimdi?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Meclis araştırma önergesini biz Meclis
çalışmalarını engellemek için mi veriyoruz yoksa bunu
araştırmak için mi veriyoruz? Biz araştırmak için
veriyoruz.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Engel ifadesini kullanmadı Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Ünal, lütfen. Siz bir oturun.
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Sayın Milletvekili engellemek de dedi, aksatmak da dedi.
Her iki ifadeyi de kullandı. İzin verirseniz açıklamak
istiyorum.
BAŞKAN
Tutanaklara geçti zaten Sayın İnce ifadeniz. İfade ettiniz zaten
sözlerinizi.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkanım, ben partinin Grup Başkan
Vekiliyim.
BAŞKAN Grup
Başkan Vekilisiniz, buna itirazımız yok zaten. Grup Başkan
Vekilliğinizi tartışmıyoruz, kimse de tartışacak
değil yani.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Partinin tüzel kişiliğine yapılmış bir
hakaret vardır. O önerge tek başına bir milletvekili
tarafından verilmemiştir, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
tarafından verilmiştir. Dolayısıyla, gruba bir ithamda
bulunmuştur. İzin verirseniz açıklayayım.
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnce.
İki dakika
veriyorum İç Tüzükün 69uncu maddesi gereğince sataşma
nedeniyle. Gerçi ortada sataşma var mı, yok mu o da belli değil.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, biz bir özel televizyon kanalına ancak sitem ederiz,
deriz ki:Taraflı yayın yapıyorsunuz. İktidara çok fazla
yer veriyorsunuz, bize yer vermiyorsunuz. diyebiliriz. TRT böyle değil.
TRT kimsenin babasının çiftliği değil. TRTde 74 milyonun
payı var, bizim de payımız var. Biz hakkımızı
istiyoruz. Biz elektrik faturamızda TRTye para ödüyor muyuz? Herkes
ödüyor mu? Trabzondaki vatandaşım, Mersindeki vatandaşım,
Yalovadaki vatandaşım, Hakkârideki vatandaşım, herkes bu
TRT payını ödüyor. Biz bunu söylüyoruz. Bizim derdimiz Meclisi
engellemek, Meclisin çalışmamasını sağlamak
değil. Biz bunları araştırmak istiyoruz. Gelin,
bakalım. Başbakan her kürsüye çıktığında
canlı yayınlar devam ediyor, muhalefet yok. Peki, Meclis TVnin sesi
neden kısılıyor, neden halktan gizleniyor buradaki
konuşmalar? Saat 19.00dan sonra burada kimse yok. İktidara saatlerce
TRT yayını; muhalefete geldi mi yok. Bizim derdimiz, yayınlarda
sürekli CHPye hakaret ediliyor. Bu konuda mahkûm oldu TRT, mahkûm. Bu konuda
para ödedi bize. Bunları görmüyor muyuz? Biz bütün bunları
TRTyi biz
izlemiyoruz. Vatandaşlarımızın da izlemesini istemiyoruz.
İzlemeyin. Burası iktidarın borazanıdır, burası
iktidarın vuvuzelasıdır. Biz bunları Türkiye Büyük Millet
Meclisi gelsin, araştırsın diyoruz.
Geçtiğimiz
günlerde 13 arkadaşımla birlikte TRTnin önüne gittik, basın
açıklamamızı orada yaptık. Siz, iktidarın
borazanı olmaktan çıkın, bundan vazgeçin. dedik. Bizim
paramız var orada, biz hakkımızı istiyoruz, kimseden bir
şeyde bulunmuyoruz. Biz lütuf filan istemiyoruz. 74 milyonun
hakkını istiyoruz, onun araştırılmasını
istiyoruz. Ama tabii, yine, çoğunluk parmaklarınızla bu
araştırmayı yaptırmayacaksınız, Meclis TVde
sesimizi kısmaya devam edeceksiniz. Ama bunun nereye kadar olduğunu
hep birlikte göreceğiz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Sayın
Değirmendereli, söz talebiniz var ancak Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisini görüşüyoruz. İç Tüzükün 69uncu maddesi açık. iki
lehte ve iki aleyhte söz verebiliyoruz. Onun için söz veremiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
VI.- ÖNERİLER
(Devam)
B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve
arkadaşları tarafından, 30 Kasım 2011 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına TRT ile ilgili
iddiaların bütün boyutlarıyla açıklığa kavuşturulması
hakkında verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 6/12/2011 Salı günkü birleşimde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Günal, Antalya
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, nafile bir
tartışma daha yaşıyoruz. Bu TRTyle ilgili verilen
kaçıncı grup önerisi, kaçıncı araştırma önerisi,
ben hatırlamıyorum. Her seferinde burada konuşuyoruz. Tabii ki
AKPnin grup başkan vekili arkadaşlarımız memnun. Bunun
araştırılmasını da istemiyorlar, tartışılmasını
da istemiyorlar. Onlarla ilgili sorun yok. TRT zaten Başbakanın bütün
toplantılarını veriyor, bakanların
toplantılarını veriyor ve AKP yetkililerinin görüşlerini de
veriyor.
Bu
nasıl bir demokrasi anlayışı? Ben sizlerin vicdanına
hitap ediyorum. Muhalefetsiz demokrasi olur mu? Yani nerede peki muhalefet
seslenecek? Sesini nerede duyuracak? Bir grup toplantılarının
yayınına dahi tahammül edemiyorsunuz. Hakikaten nerede
konuşacağız? Yani medyanın yüzde 90ı yandaş hâle
gelmişse, geri kalanlar susturulmuş, bastırılmış,
sindirilmişse. Burada en azından sizi millete şikâyet etme
şansımız vardı. Onu da alın, sıkın
ümüğünü.
Şurada
araştıralım, ne var? Zaten AKPden üye olmayacak mı bu
araştırma komisyonunda? Yani geldiğiniz zaman siz de orada
görüşünüzü söyleyeceksiniz.
Muhalefetsiz
bir demokrasi olmaz. Gelin bizi dinleyin. Söylediğimiz şeylerden
faydalanın. İktidar taassubu içerisinde olmayın. Yani ben merak
ediyorum. Burada Her şey düzgün, her şey güzel. diyor Sayın
Tunç. Geçen sefer de sorduk. Şimdi bakan oldu, Sayın Suat
Kılıç buradaydı. Hâlâ bana cevap gelmedi. Sordum,
Göndereceğim. dedi ama. Merak ediyorum, bir yıllık ya da
aylık olarak döküm istiyorum, yetkililer varsa. Madem bu kadar iktidar
grubu olarak TRTyi savunuyorsunuz. Özerk bir kurum güya ama. Ben merak
ediyorum, yetkililerden -kendileri de izliyordur şimdi- ey TRT Genel
Müdürü, Genel Müdür Yardımcısı -kim izliyorsa- Milliyetçi
Hareket Partisinin haberlerini kaç dakika verdiniz, ayda kaç dakika verdiniz,
2011 yılında kaç dakika verdiniz? Merak ediyorum. Bir de, AKPnin
tabii parti olarak değil, bakanların, Başbakanın,
başbakan yardımcılarının haberleri kaç dakika geçti;
hangi haber programına, hangi toplantıya kaç tane MHPli yetkili
çağırdınız? Kaç tanesine MHPli yetkili katıldı?
Bize bir döküm göndermelerini istiyorum. Buradan bizi seyrediyorlardır,
kendilerini konuşuyoruz.
Şimdi,
burada, TRT kamu kurumu. Arkadaşlarımız önergenin gerekçesinde
de saymışlar. Sekiz ayrı gelir kaynağına sahip. Bu
gelirlerin çoğu bizden kesilen vergiler, kesintiler, harçlar neyse,
bunlardan oluşuyor. Bütün Türk milletinin ödediklerinden oluşuyor.
Peki, niye muhalefetin sesini kesiyorsunuz? Muhalefet milleti temsil etmiyor
mu? Yani bunu vicdanınız gerçekten kabul ediyor mu? Ben
anlamıyorum. İktidar taassubu içerisinde mi şimdi parmak
kaldıracaksınız, yoksa gerçekten inandığınız
için mi böyle
düşünüyorsunuz? Bunu algılayamıyorum. Yani bütçesi
vatandaştan gelecek ama vatandaşın bilgilenme hakkı,
muhalefetin söylediğini dinleme hakkı elinden alınacak.
Öbür taraftan bir
sürü atama var. Şimdi, yeni çıkan KHKyla beraber Sayın Genel
Müdür Yardımcısı yazı göndermiş, nerede fazlalık
var, nerede ihtiyaç var bildirin diye. Sanki o fazlalıkları biz
aldık. Aynısı Meclis Kanununda da görüşüldü. O personeli
kim aldı, kim fazlalaştırdı? Sürekli duruyor. Bu vesileyle
şimdi onlar da yerlerinden edilip emekli edilecek ama yerine yenileri
alınacak. Maalesef böyle bir karmaşayla karşı
karşıyayız.
Değerli
arkadaşlar, yeni milletvekili arkadaşlarımız var.
Geçtiğimiz yıllarda bu konuşuldu. Ben, sizlere TRTnin
artık Ak RT olduğunu söylemiştim. Bilmeyenler için
tekrarlamış olayım ama orayı da geçtik, iyice
iktidarın borazanı oldu maalesef. TRT izlenmiyor. TRT izlenmiyor. Biz
sürekli olarak eskiden en azından TRT Haberi, TRT2yi izlerdik,
şimdi onları da izleyemiyoruz çünkü artık farklı bir
şey söylemiyor, iktidarın manipülasyonunu bize yapıyor. Sadece
haber de yapmıyor. Bakın, iktidarın haberini yapsa ona
itirazımız yok ha! TRT, artık habercilik değil, yönlendirme
yapıyor, manipülasyon yapıyor, haberler üzerinden bilgi
kirliliği yaratıyor. Maalesef Ak RT olmanın da ötesine gitti.
O zamanlar Sayın Başbakanın bir uyarısı vardı:
Bize AKP demeyin, AK PARTİ deyin. diye. Onun için ben de Ak RT
demiştim ama artık Kara RT diyorum. Akını aldım
geriye. Bu saatten sonra, eğer böyle borazanlığa devam ediyorsa,
iktidar partisinin yayın organı gibi, Pravdası gibi devam
edecekse ben Ak RTden vazgeçtim, bundan sonra Kara RT diye artık radyo
televizyonu nitelendireceğim.
Değerli
arkadaşlar TRT bizim sesimizi kesiyor dedik. Yukarıda TRT Kanunu
görüşülürken 2008 yılında konuştuk, burada yine önergelerde
konuştuk. Şimdi, TRT Şeş var, güzel, frekans
yapıyorsunuz; TRTnin Arapçası var. Biz diyoruz ki Meclis TVye bir
kanal frekansı verin. Bizim frekans sıkıntımız var.
diyor. Niye şimdi 19.00dan sonra yayınlamıyorsunuz?
Ben, size geçen
TBMM Teşkilat Kanunu konuşulurken söyledim. Ben önerimi yineliyorum.
Değerli arkadaşlar, bayağı televizyon
kuruluşlarından tebliğ geldi. Gelin, Meclis Başkanlığı
burada, bunu maç ihalelerini verdiği gibi, maç yayınlarını
verdiği gibi özel televizyonlara ihale açsın. Meclisin tüzel
kişiliği var. Meclis Başkanlığı burada, TRTye
bizi mahkûm etmesin. Eğer onlar yayınlanabilir bulmuyorsa,
bakın, bırakın, özel televizyonlardan ne kadar talep gelecek.
Bir numaralı rating kıracak. Eğer siz müsaade eder,
konuşmamıza izin verirseniz, her seferinde muhalefetin
yaptığı önerileri yasamayı engelleme olarak görmeden
muhalefetin de söz söyleme hakkı olduğunu eğer kabul ederseniz o
zaman burada muhalefet de sesini çıkarır ve oradan yapılan
uyarılardan sizler de derslerinizi alırsınız, eksik
olanları tamamlarız. İşinize gelmeyenleri yine
almayın, parmak çoğunluğunuz var nasıl olsa, indirin
kaldırın; Kabul ettik., Etmedik. dersiniz.
Onun için,
değerli arkadaşlar, burada bir taraftan TRT Şeşe frekans
tahsisi yapılırken, bir taraftan Arapça yayınlar
yapılırken, bir taraftan bir sürü, on dört tane ayrı kanal
yayın yaparken TRTnin övündüğü şekliyle, TBMM TVye frekans
verilmemesi ve Meclis Başkanlığının da bu
şekliyle, geçtiğimiz hafta buna müdahale ettirerek grup
toplantılarının bile yayınlanmasını yukarıda
anlaştığımız kanun teklifi içerisinden
çıkarttırması gerçekten hicap duyulacak bir gelişme
olmuştur değerli arkadaşlarım.
Burada TRT
bunları vermiyor. dedik. TRT gelip bizim
çalışmalarımızı yayınlamaktan feragat
ediyormuş. Öbür taraftan, bakıyoruz şimdi TRTnin
yayınlarına: Yönlendirme maalesef devam ediyor ve önceki gün
akıl almaz bir şekilde -az önce arkadaşlarım gönderdiler-
TRT Haberde Taraf gazetesinin ve PKKnın yayın organı olan
Günlük gazetesinin muhabirleri çıkıp burada, haber programında
Dersimle ilgili yönlendirmelere, karşılıklı,
Türklüğe, Türk tarihine hakaret eden ve bir isyanı katliam gibi
göstermeye çalışan, Sayın Başbakanın
açtığı yoldan devam eden yayınlar yapılmasına
müsaade ediyor TRT. Öbür tarafta, bakıyoruz, Türk kültürüyle ilgili, eski,
bizim çocukluğumuzda kulaklarımızda kalan birkaç tane TRTnin
müzik kanalının dışında bize Türkçe hitap eden bir
şey kalmadı, sadece TRT Müzikte zaman zaman koroları izleme
şansımız var. Maalesef içerik olarak içi
boşaltılmış ve İbrahim Şahinin çiftliği
hâline gelmiş. Maalesef burada önümüzdeki süreçte değerli
arkadaşlar, ciddi anlamda personel anlamında da sürgünlerin
başlayacağı, geri kalanlarla ilgili de kıyımların
olacağı ilgili yazışmalardan ortaya çıkmış
bulunuyor, maalesef bu yönlendirmelere de TRT aracı olmuş. Bu
programda aynen şu meyanda sözler ediliyor: 38 tane askerin şehit
edildiği iddia ediliyor. Öbür tarafta, yapılan olayın bir isyan
olarak değil, sanki katliam gibi sunulmasına
Sizlerin de
söylediği şekliyle, orada çıkarılıp
tartıştırılıyorlar. Bu tarafta, az önce söyledim,
MHPyle ilgili bir çalışma var mı? Yok. Toplantılara bizi
çağırıyorlar mı? Hayır. Daha önce, zaman zaman burada,
TRTnin Mecliste bürosu var, arkadaşlarımız öğleyin falan
böyle on beş dakika, yarım saat çağırıp, bütçe
zamanı olduğu zaman bize diyorlardı ki: Hocam, gel, bütçeyle
ilgili bir değerlendirme yapalım. Siyaseti bıraktık,
ekonomiyle ilgili görüşlerimize dahi iktidar borazanı TRTde maalesef
bize karşı nedense bir
Neden olduğunu biliyoruz gerçi, sizlerin baskısıyla ve
Başbakandan korktuklarından mı, yoksa hakikaten öyle yaparlarsa
takdir göreceklerine mi inanıyorlar, bilmiyorum. Arşivler burada
Sayın Başkanım, sorun, bakın. Bu yıl bütçe bitti. Ben
Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim, orada arkadaşlarla bir ay boyunca
çalıştık. Bugün TBMM TVden arkadaşlarımız sadece
geldi. TRTden bahsediyorum. TRT2nin burada haber kanalı var; öğlen
buradan, Parlamentodan programlar yapıyorlar. Yani bir gün olsun,
işte Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarım burada, CHPli
üyeler de burada, ayaküstü orada aldıkları haberlerin
dışında diğer muhabirlerin, oturup da bir haber
programı maalesef yapılmadı.
Onun için,
değerli arkadaşlarım, gelin, elinizi vicdanınıza koyun
-bu TRT, adı üstünde kamu kurumu, özerk bütçesi var, bizlerin
paralarıyla buradan yayın yapıyor- bunların
soruşturulmasına karşı çıkmayın. Sizler de bu
komisyonun içerisinde üye olacaksınız, haksızlık varsa
onların da giderilmesi ve TRT kurumunun da gerekli şekilde yayın
yapması sağlanmış olur. Artık iktidarın
borazanı olmaktan TRT vazgeçsin arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Günal.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Recep Özel, Isparta
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Özel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP
ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Konuşmama
başlamadan önce biraz önce burada konuşan Arkadaşımız
Yılmaz Tunç Beyin konuşmasına -Sayın Grup Başkan
Vekilimiz, CHPnin Grup Başkan Vekili- bir yanlış
algılamayı düzeltmek anlamında bir açıklık getirmek
istiyorum. Burada bir Meclis araştırması açılmasına
dair verilen önergenin Meclis çalışmalarını aksattırıldığına
dair bir ifade burada kullanılmamıştır. Burada
kullanılan ifade
Elbette ki bütün milletvekili
arkadaşlarımız her konuyla ilgili Meclis
araştırması açılmasına yönelik İç Tüzükten,
Anayasadan kaynaklanan haklarını kullanarak araştırma
önergesi verebilirler. Bu da verilmiştir ve gündemdeki yerini
almıştır. Bizim karşı
çıktığımız konu, bugün itibarıyla Meclisin
çalışma takvimi, çalışma saati, çalışma konusu
bellidir. Çok önemli olan uluslararası sözleşmeler Meclisimizin
gündemindedir. Bugün görüşülmesinin bugünkü Meclis
çalışmalarını aksattığı noktasında, her
gün grup önerilerinin getirilip
Burada daha çok sözlü soruların
cevaplanabildiği, gündemdeki konuların görüşülebildiği bir
imkân oluşturulabilmesi anlamında, bir konuşmaya
açıklık getirebilme anlamında bu açıklamayı
yapmış bulunmaktayım.
Dönemimizde
çıkan TRT yasasıyla TRT gerçekten de dinamik bir yapıya
kavuşmuş, idari ve teknik düzenlemesinin ardından
yayıncılık başarılarıyla da son yıllarda
kendinden sıkça bahsettiren bir kamu kurumu olmuştur. TRTnin idari
ve mali yapısında düzenlemelere gidilmiş ve işletme verimi
artırılarak yetki ve sorumluluk dengesi kurulmuş, fayda ve
maliyetleri hesaplanabilir, yönetilebilir dinamik bir teşkilat yapısı
oluşturulmuştur.
Kadrolaşma
amacı güdülmemiş, bilakis 200ün üzerinde müdür, müdür
yardımcısı, başkan, bölge müdürü unvanı iptal
edilmiştir. Kurumda bundan on yıl önce 7.500 kişi
çalışırken şu anda bu sayı 7.200ler civarına
kadar gelmiştir. TRTye alınan kadroların yüzde 95i KPSS
sınav ilanıyla en iyi üniversitelerin en iyi puanı
almış gençlerinden oluşmaktadır. KPSS sınavından en yüksek puanı alan gençler,
TRTye yerleştirilerek geleceğin yayıncıları da
yetiştirilmektedir.
TRT mevcut gelir
kalemleriyle büyümüş, bir dönem memur maaşlarını ödeyemeyen
TRT, bugün teknik yatırımını 20 milyon TLden 160 milyon
TLye, kanal sayısını ise 15e, radyo kanal
sayısını da 15e çıkarmıştır.
Mevcut elektrik
paylarından kesintilerin olduğu burada söylendi. Dönemimizde elektrik
paylarında da düşme olmuş olmasına rağmen TRTnin
gelirleri artmış, reklam gelirleri yüzde 350 gibi bir
artışla rekor seviyelere ulaşmıştır. Burada biraz
önceki Sayın Konuşmacı TRT seyredilmeyen bir kanal hâline
geldi. diyor. Seyredilmeyen bir kanala acaba hangi büyük firma reklam verir?
Yüzde 350 oranında artan bir reklam geliri TRTnin bilançosunda
durmaktadır.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yüzde 86sını vatandaş ödüyor!
RECEP ÖZEL
(Devamla) - TRTnin tek kanallı olduğu ve 10 bin
çalışanının olduğu dönemlerde seslerini
çıkarmayanlar, bugün 15 TV kanalının, 16 radyo
kanalının 7 bin çalışanla yürütüldüğünü, herhâlde
gözleri kapalı, görmüyorlar.
Yeterli
yatırım yapılmaması nedeniyle çalışamaz duruma
gelmiş ses ve ışık sistemleri bu dönemde yenilenmiş,
çağdaş yayıncılığa uygun otomasyon sistemleri kurulmuştur.
Mevcut stüdyolar yenilenmiş, kullanılmayan atıl alanlar
geleceğin yayıncılık anlayışını
yakalayarak HD uyumlu yeni stüdyolar kurulmuştur. Bugüne kadar 10 yeni
stüdyo kurularak tüm kameralar yenilenmiş, canlı yayın
araçları alınmıştır. Bugün TRT 15 televizyon
kanalı, 15 radyosu, 3 dergisi olan büyük bir medya grubu olmuştur.
TRT
yayınlarında günlük ortalama 617 adet, haftada ortalama 4.319 adet,
ayda ortalama 18.510 adet farklı program yayınlanmaktadır.
Türkiyede bu rakamlara yaklaşabilen herhangi bir medya grubu da
bulunmamaktadır.
TRTnin
yayınlarında tarafsızlık ilkesini zedelemesi de söz konusu
değildir; TRT, yayınlarında tarafsız, yorumsuz,
hızlı habercilik ilkelerini benimsemiş ve
uygulamıştır. Burada araştırma önergesine konu olan 82
bin liralık para cezasıyla ilgili olarak da, bu bir canlı
yayın kazasıdır ve canlı yayın konuklarının
sarf ettiği sözün cezası TRTye kesilmiş bulunmaktadır.
Sözü sarf edene CHPliler hiçbir dava açmamış, sözün sahibine bir
şey söylenmez ve yapılmazken, canlı yayın esnasındaki
bu eylem sebebiyle TRT cezalandırılmıştır.
TRTnin haber ve
yorumlarında da tarafsızlık esastır. Bu husus referandum ve
seçim sürecinde de tescillenmiştir. Bununla ilgili olarak, referandumda
yanlı yayın yapıldığı, taraflı yayın
yapıldığına dair yöneticiler hakkında açılan
dava, Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/747 esas ve 2011/405 esas
sayılı Kararıyla da karara bağlanmış ve söz
konusu yöneticiler beraat kararı almışlardır.
Ayrıca,
kurumun kadrolaştığı iddialarıyla ilgili olarak da,
Oda TV yöneticileri Soner Yalçın ve Barış Terkoğlu ile KESK
Haber-Sen Sendikası hakkında kurumda akraba ve cemaat
kadrolaşması yapıldığı iddiasıyla ilgili
açılan tazminat davası ise Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin
2009/2222 esas, 2010/195 esas sayılı mahkeme kararlarıyla
neticelenmiş, bu davada istenen belgelerle kurumun son yedi
yıllık personel hareketleri ayrıntılı incelenmiş
ve davalıların tarikat, cemaat ve akraba kadrolaşmasına ilişkili
iddiaları çürütülmüştür.
MUHARREM İNCE
(Yalova) O kâğıt TRTden mi geldi?
RECEP ÖZEL
(Devamla) Söz konusu karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 16/12/2010
tarihli
MUHARREM İNCE
(Yalova) O kâğıdı TRTden mi gönderdiler?
RECEP ÖZEL
(Devamla)
ve 2010/14243 esas sayılı
MUHARREM İNCE
(Yalova) Üstünde TRT yazıyor bak kâğıdın, vallahi TRT
yazıyor üstünde.
RECEP ÖZEL
(Devamla)
onanarak derecâttan da geçmiş ve kesinleşmiştir.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Üstünde TRT yazıyor kâğıdın, TRT
yazıyor, bak. Görülüyor buradan, TRT yazıyor.
RECEP ÖZEL
(Devamla) Ayrıca, Tufan Türençin, TRTnin iktidar yanlısı
yayın yaptığı
MUHARREM İNCE (Yalova) TRTnin
antetli kâğıdı ya!
RECEP ÖZEL (Devamla) -
ve kurumda kadrolaşma
yaptığına yönelik iddiası da Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesi
tarafından reddedilmiş bulunmaktadır.
Şimdi, burada TRTyle ilgili, AK
PARTİyle ilgili bütün söylenen kötü sözleri ben kamuoyunun takdirine
bırakıyorum. Bizim yaptığımız işler ortada,
AK PARTİnin yaptığı ortada, daha doğrusu TRTnin
yapmış olduğu yayıncılık ilkeleri ortada. Yüzde
350 gibi reklam gelirini artıran bir kuruluşta seyredilme
oranlarının düştüğünü iddia etmek herhâlde gerçeklerle
bağdaşmamaktadır diyorum.
Ben CHPnin bu grup önerisine
katılmadığımızı, Meclisimizin kendi olağan
gündemine devam etmesi gerektiğini belirtiyor, hepinize saygılar
sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özel,
teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
İnce.
III.
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, oylama yapacaksınız, biz de yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Tamam, yerine
getireceğim.
Önergeyi oylarınıza
sunacağım ancak yoklama talebi var onu yerine getireceğim.
Sayın Özcan,
Sayın Ayaydın, Sayın Tezcan, Sayın Canalioğlu,
Sayın Tayan, Sayın Çıray, Sayın Kaplan, Sayın
İnce, Sayın Öner, Sayın Öğüt, Sayın Yüceer, Sayın
Toprak, Sayın Gök, Sayın Ekşi, Sayın Bayraktutan Sayın
Işık, Sayın Serindağ, Sayın Havutça, Sayın Susam,
Sayın Akova.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VI.- ÖNERİLER
(Devam)
B) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- İzmir
Milletvekili Aytun Çıray ve arkadaşları tarafından, 30
Kasım 2011 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına TRT ile ilgili iddiaların bütün
boyutlarıyla açıklığa kavuşturulması
hakkında verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 6/12/2011 Salı günkü birleşimde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
İç Tüzükün
37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma
önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcanın, Orman Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/12) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/15)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
2/12 Esas
Numaralı Kanun Teklifimin İç Tüzüğün 37. Maddesi gereğince
doğrudan gündeme alınması hususunda gereğini bilgilerinize
arz ederim.
Tanju
Özcan
Bolu
BAŞKAN
Teklif sahibi Tanju Özcan, Bolu Milletvekili.
Buyurun
Sayın Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; hatırlarsınız belki, geçen hafta da bu
verdiğim kanunla ilgili, İç Tüzükün 37nci maddesi gereğince,
değişiklik önergemin ilk ayağını oluşturan Orman
Kanununun 40ıncı maddesiyle ilgili düşüncelerimi sizlerle
paylaşmıştım. Bugün de yine teklifimin bir parçası
olan Orman Kanununun 82nci maddesiyle ilgili düşüncelerimi sizlerle
paylaşmak için burada bulunuyorum.
Efendim, Orman Kanununun 82nci maddesindeki
değişiklik önerimin temelinde şu yatıyor: Orman köylüsü ile
iç içe yaşayan sayın vekillerim bilir, diğerleri belki
bilmeyebilir; Türkiyede orman suçundan dolayı haksız olarak ceza
almış çok sayıda vatandaşımız var, binlerce
vatandaşımız var. Bunun temelinde de orman muhafaza memurunun
tuttuğu tutanağın aksini ispat yükümlülüğünün
vatandaşa verilmiş olması var. Ben burada yapılacak
düzenlemeyle Eğer orman muhafaza memuru bir tutanak tuttuysa bu
tutanağın doğruluğunu kendisi ispatlasın, ispat yükünü
vatandaşa bırakmasın. diyorum. Hiç kimsenin ormanda tanık
bulma şansı yok. O anlamda, bu düzenleme bu şekilde
yapılırsa bana göre masum olan binlerce insanın da ceza almadan
kurtulma şansı doğar diye düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, tabii sizlerle özel bir
mutluluğumu da paylaşmak istiyorum. Ben daha önce de ifade ettim,
orman köylülerinin çok yoğun olarak yaşadığı bir
şehrin temsilcisiyim, Bolunun temsilcisiyim: Sayın Orman Genel
Müdürünün ifadesine göre de Orman Genel Müdürlüğünün en çok gelir elde
ettiği il olan Bolunun temsilcisiyim.
Üzülerek ifade ediyorum, özellikle 2004ten bu yana, AKP
Hükûmetinin iktidarının ikinci yılından bu yana, maalesef,
AKP İktidarı ormanlara orman gözüyle değil, rant elde edilecek
veya yandaşlara rant elde ettirilecek alanlar olarak bakmaya
başladı ve bu durum sonucunda ne oldu biliyor musunuz? Orman köylüsü
on yıl önceki durumundan çok daha geriye gitmiş oldu.
Bugün rakamlar ortada arkadaşlar. Orman köylüsünün
on yıl önceki üretim fiyatlarına bakın, on yıl sonraki
üretim fiyatlarına bakın; orman köylüsünün on yıl önce mazotu
kaça aldığına bakın, bugün mazotu kaça
aldığına bakın; on yıl önce dikiliden satış
ne kadardı, buna bakın, şimdi dikiliden satış ne kadar
buna bakın, bir de Orman Genel Müdürlüğünün dikiliden satış
hedefini dinleyin, ondan sonra bu arkadaşınız doğru mu
söylüyor, yanlış mı söylüyor, buna karar verin. Dikiliden
satış deyince, çoğunuz belki anlamadınız ne demek
istediğimi. Dikiliden satış -geçen hafta da ifade ettim-
ormanları sadece yandaşlara, müteahhitlere peşkeş çekmek
demek. Ormanlar bugüne kadar köylünün ormanlarıydı, bundan sonra
müteahhidin ormanı hâline getirilmeye çalışılıyor.
Orman köylüsü bugüne kadar orman köylüsüydü, bu düzenlemeyle birlikte orman
işçisi, müteahhidin işçisi hâline getirilmeye
çalışılıyor ve Orman Genel Müdürü on gün önce Boluda diyor
ki: Dikili satışımız şu anda yüzde 10 civarında,
bunu bu sene yüzde 30a, önümüzdeki
dönemde yüzde 50ye, 60a çıkartma hedefini taşıyoruz. Daha
açık anlatayım anlaşılmadı diye, bu şu demektir
arkadaşlar: Bugün ormandan hâlâ orman köylüsü faydalanıyor, Biz
bundan sonra daha çok müteahhitlere faydalandıracağız. Orman
köylüsü, orman işçisi olarak kalsın, müteahhit ona ne verirse bununla
yetinsin. diyor, ben bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Tabii,
değerli arkadaşlar, ormanla ilgili söylenecek çok şey var ama
bir dakikalık bir süremiz kaldı, beni çok rahatsız eden bir
hususu da sizinle paylaşmak istiyorum: Biz geçen hafta burada gece
yarılarına kadar, sabaha kadar çalışıp kamuoyunda
şike yasası olarak adlandırılan maalesef bir yasa
çıkardık. Sayın Cumhurbaşkanı -gerekçesi okundu az
önce- kişiye özel düzenleme diye bunu veto etti. Tabii, bu yasada
kişiye özel düzenleme nerede vardı? Ben bilmiyorum. Sayın
Cumhurbaşkanı bunu nasıl çözdü? Bunu da anlayamadım ama
ister istemez aklıma şu geldi: Biz sizin gündeminizi, gizli
gündeminizi belki çok iyi anlayamıyoruz ama daha düne kadar sizlerle
birlikte şu sıralarda oturan Sayın Cumhurbaşkanı bunu
bizden daha iyi mi anlıyor diye düşünüyorum. Acaba gerçekten bunun
içinde kişiye özel bir düzenleme mi var diye düşünüyorum. Aklıma
da -kusura bakmayın ama- iki tane görme engelli
vatandaşımızın birlikte dolma yeme hikâyesi geliyor.
Ben buradan
soruyorum: Bu yasanın içinde gerçekten
bizim bilmediğimiz kişiye özel bir düzenleme mi var? Bunun
cevabını istiyorum. Yoksa böyle bir şey, Sayın
Cumhurbaşkanı sizin dolmaları ikişer ikişer nasıl
götürdüğünüzü anladı. Bunun cevabını bekliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Bir milletvekili adına söz isteyen Uğur Bayraktutan, Artvin
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Ercoşkun söz talebiniz var ama burada da teklif sahibi ve bir
milletvekiline söz verebiliyoruz.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin)- Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Bolu Milletvekilimiz Tanju Özcanın Orman Kanununda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin lehte söz almış bulunuyorum. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, bugün sabah Türkiye yeni bir güne uyandı.
Biliyorsunuz Aydınlık gazetesine sabah erkenden bir baskın
yapıldı. Bunun haricinde yine bugün Cumhuriyet Halk Partili
belediyelerden yapılan operasyon kapsamında Atakum Belediyesine bir
operasyon yapıldı. Bu operasyonu yapanları kınıyorum,
öncelikle bunu ifade etmek istiyorum.
Şimdi bu grup
önerisiyle milletvekilimizin kanun değişikliğiyle alakalı
olarak Karadenizde kanayan yara olan Orman Kanunuyla alakalı bazı
uygulamaları yani özellikle yargılamalarla alakalı bazı uygulamaları
gündeme getirmek istiyorum.
Orman Genel
Müdürlüğünün dahil olmuş olduğu bütün davalarda ne yazık ki
Türkiye ortalamalarına, özellikle Karadenizdeki ortalamalara
bakarsanız birçok davanın avukat tarafından takip
edilmediğini, avukatla takip edilen davalarda vekâlet ücretlerinin
davalı tarafa yüklendiğine ilişkin bir somut gerçekle
karşı karşıya kaldığımızı
biliyoruz. Ormanın dahil olduğu davalarda ne yazık ki avukatlar bu
davalara girmekte bir çekince koyuyorlar ve bu davaları almıyorlar ve
bu davalar büyük bir ihtimalle, büyük bir çoğunlukla da orman lehine
sonuçlanıyor. Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin yerleşik
içtihatları karşısında Karadenizin büyük bitki örtüsü olan ormanın varlığında
bir mülkiyet sorunuyla karşı karşıya kalınmakta ve ne
yazık ki mülkiyet davaları olumsuz olarak sonuçlanmaktadır.
Yerel mahkemeler bu davalarda lehte karar verememekte, harici görüşmelerde
vicdanlarının seslerine uysalar lehte karar vereceğiz denmesine
rağmen ağır birtakım duvarlarla
karşılaşmaktadırlar diye düşünüyoruz arkadaşlar.
Şimdi burada
yerel mahkemeler bazı bu kararları veriyorken bazı doneleri
kendilerine baz olarak almaktadırlar. Yerel orman işletme
müdürlüklerinden gelen yeşil alan, boyalı alanlar ne yazık ki
aleyhte delil olarak mahkemeler tarafından değerlendirilmektedir.
Yine mahkemeler bu kararlarını veriyorlarken iki tane temel
noktayı kendilerine baz olarak almaktadırlar. Bunlardan bir tanesi
hava fotoğraflarıdır, bir tanesi de memleket haritalarıdır.
Hava fotoğrafları 1956 ve öncesi tarihine ait haritalar olduğu
için ne derecede sağlıklı olduğunu yüce Meclisin
takdirlerine sunuyorum. Bunun dışında memleket haritaları
olarak tabir edebileceğimiz Harita Genel Komutanlığı
tarafından düzenlenen ve burada baz olarak alınması gereken
haritalar da ne yazık ki objektif değerlendirmeler getirmekten uzak
birtakım tespitler içermektedir, neden? Çünkü bu haritalar askerî
amaçlı düzenlenmiş haritalardır ve hiçbir şekilde botanik
değeri olmadığı için, bu haritalardan ortaya çıkan
sonuçlar nedeniyle de verilen kararlar sağlıklı olmamakta,
objektif bir karar niteliği taşımamaktadır.
Burada mahkemelerin
nazarıitibara almış olduğu bilirkişi kurulları,
ne yazık ki uygulamadan gelen, Orman Mühendisleri Odasının
üyeleri olan kişiler tarafından değil, bunlar daha çok üniversite,
akademik kariyeri olan, uygulamada olmayan, kendi orman formasyonu içerisinde
yetişmiş katı kuralları olan bir bilirkişi düzlemi
içerisinde olaylar götürülmektedir. Mali bilirkişilerin ifadelerine,
tanıkların beyanlarına ve bunların düzenlemiş olduğu
ellerindeki mülkiyet belgelerine ne yazık ki itibar edilmemektedir.
Şimdi gelinen
noktada, özel idare kayıtları, kişilerin elinde özel idare
kayıtları vardır, belediye ve emlak müdürlüğüne ödemiş
oldukları vergiler vardır ama bunlar da ne yazık ki mahkeme
kararlarında nazarıitibara alınmamaktadır. Bunlar için en
önemli belge niteliğinde olan eski tapu kayıtları da şöyle
bir gerekçeyle göz ardı edilmektedir: Eski tapu kayıtlarında
coğrafi ve koordinat uyumunun beraber aranması nedeniyle, eski tapu
kaydıyla yeni mevcut durum birbiriyle
karşılaştırılmakta, coğrafi ve koordinat uyumu
olmadığı için kesin hüküm teşkil etmesi gereken, maddi
anlamda kesin hüküm, delil niteliği taşıması gereken eski
tapu kayıtları da göz ardı edilmekte, bunlar ancak zilyetlik belgesi
kapsamında değerlendirilmektedir.
Bütün bu anlatmaya
çalışmış olduğum hususlarla bu beş dakika
içerisinde şunu ifade etmek istiyorum: Karadenizde çok ciddi bir mülkiyet
sorunu vardır. İnsanlar yıllarca kullanmış
olduğu, atalarından, dedelerinden kendilerine kalan
yüzyıllardır zilyetlik etmiş oldukları, o topraklar
içerisinde tarım yapmış oldukları alanları 6831deki
bu eksiklikler nedeniyle kaybetmektedirler.
Gelinen noktada,
Karadenizdeki orman vasfının, orman davalarının sorunu
artık o kişilerin sorunu olmaktan çıkmış, bir sosyal
boyutu olan, neredeyse patlama noktasına gelmiş bir sorun hâline
gelmiştir. Düşünebiliyor musunuz, bir dosyada hem tarım arazisi
raporu verilmekte hem orman denilmekte ve ne yazık ki Yargıtay
tarafından o tarım raporu verilen rapora itibar edilmemekte, orman
denilen raporla davalar sonuçlandırılmakta ve olumsuz bir tabloyla
karşı karşıya kalınmaktadır.
Önümüzdeki dönemde
Meclisin bu sorunları çözeceğine inanıyorum. Milletvekili
arkadaşımın vermiş olduğu bu önergenin gündeme alınması için
desteğimi ifade ediyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.10
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.29
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin
sözlü sorular kısmına geçiyoruz.
Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ, gündemin sözlü sorular
kısmında yer alan sorulardan 1, 2, 18, 27, 32, 34, 37, 38, 39, 152,
165, 181, 206, 210, 221, 228, 236, 238, 240, 242, 246, 292, 295, 299, 318, 343,
379 ve 389uncu sıralarındaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir.
Şimdi bu soruları sırasıyla okutuyorum:
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Erzurum-Pasinler Kurdu Deresi üzerine gölet
yapılıp yapılmayacağına ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/4) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Orman ve Su İşleri Bakanı tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim. 12.7.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Erzurum Pasinler'de
vatandaşlarımızın tek geçim kaynakları tarım ve
hayvancılıktır. Pasinlerdeki Sürbahan Barajı
Aşağı Pasin Ovasının bir bölümünü sulamaktadır.
Ancak Yukarı Pasin Ovasını sulamıyor. Bu durum geçimlerini
tarım ve hayvancılıkla sağlayan Otlakköprü ve Alver
köylüleri arasında gerginliğe neden olmaktadır. Bu durumun devam
etmemesi için DSİ bir gölet yaparak köylüleri rahatlatmalıdır.
1- Erzurum Pasinler Kurdu Deresi
üzerinde bir gölet yapılacak mı?
2.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, İstanbul-Esenyurt Devlet
Hastanesinde doktorların darp edilmesine ve alınan önlemlere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/6) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep
Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Saygılarımla
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
Esenyurt Devlet Hastanesinde
sürekli olarak doktorlarımız dövülmekte ve darp edilmektedir. Bu
hastanemizde doktorlarımıza karşı yapılan bu
saldırılar için,
1- Bakanlığınızca bugüne kadar ne önlem
alınmıştır?
2- Defalarca yapılan saldırıların
nedenleri Bakanlığınızca
araştırılmış mıdır?
3- Can güvenliği nedeni ile bu hastanemizden kaç
doktor ayrılmıştır?
4- Bugüne kadar Bakanlığınızca konuya
neden duyarsız kalınmıştır?
5- Bu saldırıların sebepleri nelerdir?
Hastalara yapılan muamele ve verilen hizmetle ilgisi var mıdır?
3.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Ardahandaki uzman doktor sayısının
artırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/29) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 15.7.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Yurt genelinde 29 bin 526 uzman 30 bin
830 pratisyen hekim ve 7 bin 311 asistan olmak üzere 67 bin 667 doktor
Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık
kuruluşlarında, 25 bin 15'i üniversite hastanelerinde, 22 bin 574'ü
özel sağlık sektöründe çalışmaktadır.
1- Ardahanda 87 doktor
çalışmaktadır. 105 binin üzerinde nüfusa sahip Ardahanda 5 ilçe
ve 230 köy bulunmaktadır, geniş bir
coğrafyaya yayılmıştır. Onun için doktor
sayısı yetersiz kalmakla beraber uzman doktor sayısı daha
fazla olması için bir çalışmanız olacak mı?
4.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, deniz ve havuzlardaki kirliliğe karşı
alınacak önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/39) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
20.7.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Yazın sıcağından
bunalıp serinlemek için deniz ve havuza girenler boğulmaları,
omurilik zedelenmeleri, kırıklar ve felç gibi hasarlara yol açan
kazalarla karşı karşıya kalabilirlerken artan seyahatler de
zehirlenme, böcek sokmaları ve enfeksiyon hastalıklarını
beraberinde getiriyor. Özellikle kirli denizler ve havuzlar çeşitli hastalıklara
yol açıyor.
1) Yaz tatilini geçirmek için deniz ve
havuzlara giden vatandaşların sağlıklı bir
şekilde tatillerini yapmaları için önceden denizlerin ve
havuzların temizlenmesi ve bu tür yerlere girenlerin
sayısının her geçen gün artması bilindiğinden gerekli
önlemlerin alınması için bir çalışma yaptınız
mı?
5.- İzmir Milletvekili
Hülya Güvenin, Beydağ ve Bayındırdaki sağlık
hizmetlerinin yetersizliği iddialarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/45) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplanmasını arz ederim.
Prof.
Dr. Hülya Güven
İzmir
İzmir'e bağlı
Beydağ ve Bayındır ilçelerinin toplam nüfusu 55 bin
civarındadır. Bu nüfusun büyük çoğunluğu tarımla
geçimini sağlamakta ve dağınık köy yerleşimlerinde
yaşamaktadırlar.
Hastane bulunmayan iki ilçemizde toplam
köy sayısı 57 olup, ilçe ve köylerde yaşayan vatandaşlar
sağlık hizmeti alabilmek için diğer ilçelere gitmek zorunda
kalmakta ve ulaşım güçlüğü çekmektedirler. Bu nedenle
sağlık hizmeti verilirken, bu iki ilçenin coğrafi
konumları, yöre halkının çiftçilikle uğraşması
göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
1) Beydağ ve Bayındır
ilçelerine, ilçe hastaneleri kurulması mümkün müdür?
2) Acil durumlarda köylerde
sağlık hizmeti nasıl verilmektedir?
3) Özellikle köylerde ambulans hizmeti
verilmekte midir? Veriliyorsa ambulansın köylere ulaşım süresi
kaç dakikadır?
6.- İzmir Milletvekili
Hülya Güvenin, Karaburundaki sağlık hizmetlerinin yetersizliği
iddialarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/47) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Prof.
Dr. Hülya Güven
İzmir
13 köy ve bir beldesi bulunan,
İzmir'e
Nüfusun % 41'inin, 50 yaş üzeri
olduğu ve birçoğunun çeşitli kronik
hastalıklarının olduğu bilinmektedir. Bu nedenle hastalar
aile hekiminin yetmediği durumlarda, sağlık hizmeti almak için
en az
1- Karaburun ilçesine en az 100
yataklı bir Devlet Hastanesi kurmayı planlıyor musunuz?
2- Karaburun ilçesinde
yaşlılara yönelik ne tür sağlık ve sosyal hizmetler
verilmektedir?
7.- İzmir
Milletvekili Hülya Güvenin, aile hekimlerinin ve yanlarında görev yapan
sağlık personelinin yetersizliği iddialarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/50) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Prof.
Dr. Hülya Güven
İzmir
Hastalıkların oluşumunda
sosyal ve psikolojik faktörlerin de etkili olduğunun
anlaşılması, hastanede kalmanın yüksek maliyetlere neden
olması gerekçesi ile aile hekimliği gündeme getirilmiştir. Aile
hekiminin yanında hizmet vermek üzere yalnızca bir sağlık
elemanı bulunmaktadır. Hâlbuki aile hekimliğinin
donanımlı, geniş sağlık personeli kadrosuyla hizmet
vermesi gerekmektedir. Örneğin Portekizde 1.500 kişiye bir aile
hekimi düşmekteyken ülkemizde bu rakam 2.500 kişi olarak
belirlenmiştir.
1- Ülkemizde en fazla bin kişiye
bir aile hekimi ve sağlık ekibi olarak da hemşire, ebe,
tıbbi sekreter ve laborant desteği devlet tarafından
yapılacak şekilde yeni bir düzenleme yapılabilir mi?
Nüfus yoğunluğunun düşük
olması gerekçesiyle sağlık birimlerinin
oluşturulmaması yöre halkı için tehdit
oluşturmaktadır. Köy ve beldelerde acil destek eğitimi
almış sağlık elemanı bulunan birimler
oluşturulabilir mi?
8.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, sezaryen doğum oranına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/51) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru:
2010-2011 yılları
arasında Türkiye genelinde sezaryen sayısı ve oranı nedir?
Tokat ilinde sezaryen sayısı
ve oranı nedir?
9.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Tokat Diş Hastanesi yapımına ve
diş hekimi istihdamına ilişkin sözlü soru önergesi (6/59) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat ilinde kaç tane ağız
ve diş sağlığı merkezi ve diş hekimi vardır?
Tokat Diş Hastanesi yapımına ne zaman başlanacaktır?
Aile hekimliği bünyesinde diş hekimi istihdamı düşünüyor
musunuz?
10.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaşın, internet
bağımlılığını önlemek için yapılan
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/208) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Ali
Sarıbaş
Çanakkale
Araştırma sonucu; günde 4
saatten fazla internetin başında kalıp kendi isteği ile
kalkamayanların bağımlı, 3 saatini internetin
başında geçirenlerin ise bağımlılık sınırında
sayıldığı, bağımlılığın
gittikçe arttığı, önlem alınmaz ise ileride uyuşturucu
ve alkol bağımlılığı kadar tehdit
oluşturacağı iddia edilmektedir.
Buna göre;
1) Ülkemizde bu
doğrultuda bir araştırma yapılmış
mıdır? Araştırmadaki iddialara katılıyor musunuz?
2) Alkol ve
uyuşturucu bağımlılığı kadar tehlikeli olduğu
iddia edilen internet bağımlılığını önleme
adına bir çalışmanız var mıdır? Yoksa bu
doğrultuda bir hazırlığınız var mıdır?
11.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, muayene ücretlerine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/221) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep
Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Alim
Işık
Kütahya
Bilindiği
gibi resmî sağlık kurumlarında veya özel sağlık
kuruluşlarında muayene olan hastalarımızdan belirli
miktarlarda muayene ücreti alınması ve bunun bir
kısmının eczaneler aracılığıyla tahsil
edilmesi uygulaması gerek vatandaşlarımızın gerekse
eczacılarımızın değişik sorunlar
yaşamasına neden olmaktadır.
Bu uygulamayla
ilgili olarak;
1) Halen resmî
veya özel sağlık kurumlarında muayene olan
vatandaşlarımızdan alınan muayene ücretlerinin miktarı
ne kadardır?
2) Bu
uygulamanın kaldırılması ya da her iki sağlık
kurumunda da eşit miktarda uygulanması yönünde bir
çalışmanız var mıdır? Varsa çalışmanın
içeriği ve uygulama takvimi nasıldır?
3) Muayene
ücretlerinin belirli bir bölümünün eczaneler aracılığıyla
tahsil edilmesinin gerekçesi nedir?
4) Bu konunun
vatandaşlarımızla eczacılarımız arasında tatsızlıkların
yaşanmasına yol açtığı bilinmekte midir? Bu
uygulamanın kaldırılması düşünülmekte midir?
12.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, Kozan Devlet Hastanesinin doktor ihtiyacına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/237) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
soruların Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 10.10.2011
Ali
Halaman
Adana
1) Kozan Devlet
Hastanesinde doktor yetersizliğinden hastaların özel hastanelere
yönlendirildiği söyleniyor.
2) Bakanlık
olarak ne gibi önlemler alacaksınız?
13.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Esenyurt Devlet Hastanesinin
kapasitesi-nin artırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/262) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep
Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
İstanbul
Esenyurt ilçemiz Devlet Hastanesi, Esenyurt ilçemizle birlikte Beylikdüzü ve
Başakşehir ilçelerimizin belirli mahallelerinde de hizmet
vermektedir. Bu hastanemiz çok yoğun bir çevreye hizmet verdiğinden
kapasite olarak çok yetersiz kalmakta, dönem dönem hasta yakınları
tarafından sorun yaratılmakta, doktorlarımız ve hastane
çalışanlarımız dövülmektedir.
Bu
nedenle;
Esenyurt
Devlet Hastanemizin yatak ve hasta kabulü ile ilgili olarak kapasitesinin öncelikle
artırılması gerekmektedir.
Bakanlığınızın
bu konuda herhangi bir çalışması var mıdır?
Esenyurt
Devlet Hastanesindeki yoğunluk hangi önlemlerle çözülecektir?
14.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, İstanbul-Bahçeşehirin
hastane ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/266) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
İstanbul Başakşehir ilçemiz çok
dağınık bir bölgeye sahiptir. Boğazköy, Bahçeşehir,
Güvercintepe ve Sancaktepe ilçe merkezine ve devlet hastanesine
Bu nedenle;
Bu bölgelerde yaşayan vatandaşlarımız
hastane konusunda önemli güçlükler çekmektedir. Sorunun acil çözümü için
Bahçeşehir'de bir devlet hastanesi yapmak gerekmektedir.
Bakanlığınızın bu konudaki görüş ve düşünceleri
nelerdir?
15.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, kamu hastaneleri ve tıp
fakültelerinden ayrılan doktorlara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/277) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
Kamu hastaneleri ile üniversitelerimizin tıp
fakültelerinde görev yapan doktorlarımız görevlerinden
ayrılmaktadır.
Bu nedenle;
30.06.2011 tarihinden günümüze kadar kamu hastanelerinden
ve ülkemizdeki tıp fakültelerinden kaç doktorumuz
ayrılmıştır? Ayrılan hekimlerimiz hangi
unvanlardadır, hangi kamu hastanelerinden ve hangi tıp
fakültelerinden ayrılmışlardır?
16.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, Devlet ve üniversite hastanelerinde görev
yapan doktorların istifalarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/284) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Süleyman
Çelebi
İstanbul
26 Ağustos 2011 tarihli Resmî Gazete'de
yayımlanan 657 Sayılı "Adalet
Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname" ile değişik
kurumlarda çalışan hekimlere çalışma yasakları getirdi.
657 Sayılı Yasanın 28. maddesinde
düzenlenen yasağın kapsamına birçok sağlık
kuruluşu girmektedir.
Bu nedenle;
30.06.2011 tarihinden günümüze kadar kamu hastanelerinden
ve ülkemizdeki tıp fakültelerinden kaç doktorumuz
ayrılmıştır? Ayrılan hekimlerin boşluğunu
doldurmaya yönelik çalışmalarınız nelerdir? Görevi
bırakan tıp fakültesi hocalarının akademik
çalışmalarının akıbeti ne oldu? Sağlık
hizmetindeki aksamaları gidermeye yönelik çalışmanız var
mıdır?
17.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, İstanbul Esenyurt Devlet Hastanesinin
kapasitesinin artırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/292) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep
Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Süleyman
Çelebi
İstanbul
İstanbul
Esenyurt ilçemiz Devlet Hastanesi, Esenyurt ilçemizle birlikte Beylikdüzü ve
Başakşehir ilçelerimizin belirli mahallelerine de hizmet vermektedir.
Bu hastanemiz çok yoğun bir çevreye hizmet verdiğinden kapasite
olarak çok yetersiz kalmakta, dönem dönem hasta yakınları
tarafından sorun yaratılmakta, doktorlarımız ve hastane
çalışanlarımız dövülmektedir.
Bu nedenle;
Esenyurt Devlet
Hastanemizin yatak ve hasta kabulü ile ilgili olarak kapasitesinin öncelikle
artırılması gerekmektedir.
Bakanlığınızın
bu konuda herhangi bir çalışması var mıdır?
Esenyurt Devlet
Hastanesindeki yoğunluk hangi önlemlerle çözülecektir?
18.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, İstanbul-Başakşehirin Devlet
hastanesi ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/294) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep
Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Süleyman
Çelebi
İstanbul
İstanbul
Başakşehir ilçemiz çok dağınık bir yapıya
sahiptir ve içinde bir çok semti barındırmaktadır.
Boğazköy, Bahçeşehir, Güvercintepe ve Sancaktepe gibi semtler ilçe
merkezine ve devlet hastanesine
Bu nedenle;
Bu bölgelerde
yaşayan vatandaşlarımız hastane hizmetinden yararlanma
konusunda önemli güçlükler çekmektedir. Sorunun acil çözümü için
Başakşehir'e bir devlet hastanesi yapmak gerekmektedir.
Bakanlığınızın bu konudaki görüş ve
düşünceleri nelerdir? Adı geçen bölgelere hastane yapılması
konusunda bir projeniz var mıdır?
19.- Antalya Milletvekili
Arif Bulutun, Antalyada açılan Talasemi Merkezine ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/296)
(Cevaplanmadı)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sn. Dr. Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. 13.10.2011
Op.
Dr. Arif Bulut
Antalya
Antalya iline
büyük güçlüklerle ve zorluklar neticesinde kazandırılan tüm ülkeye
hizmet etmesi planlanan Talasemi Merkezi bugün kuruluş gerekçelerinden
hiçbirinin gerçekleştirilmemesi, amacına uygun
kullanılmaması ve hastaların mağdur ve perişan
olmaları ile ilgili Adem Tolunay Talasemi ve Kan Merkezi hakkında
basında birçok haber yayınlanmıştır.
Bu bilgiler
neticesinde;
1) Hayırseverlerin Talasemi Merkezi olarak
yaptırdıkları bina neden ve hangi amaçla Antalya Eğitim ve
Araştırma Hastanesinin Hematoloji bölümü olarak
çalıştırılmaya başlandı?
2) Ülkemiz ve Antalya için çok önemli ihtiyaç
olan Talasemi Merkezi içinde yapılmış olan 7 adet Kemik
İliği Nakil Odasının donanımı tamamlanarak
hizmete açıldı mı? Açılmadıysa sebepleri nelerdir?
3) Talasemi Merkezinde yataklı üniteler
hastalar için niçin kullanıma açılmamıştır, hastalar
için yapılan bu üniteler niçin amacına yönelik
kullanılmamaktadır?
20.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demirin, Datça Devlet Hastanesinin uzman doktor ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/298)
(Cevaplanmadı)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini arz ederim.
Prof.
Dr. Nurettin Demir
Muğla
Tatilde Datçada
bulunan Emekli Gazi Hava Astsubay Seyfi Togo (52), 12.08.2011de rahatsızlanınca
Datça Devlet Hastanesinde yeterli uzman doktor olmadığından
1- Seyfi Togonun
ölümünden kimler sorumludur?
2- Datça Devlet
Hastanesinde 10 acil tıp teknisyeni kadrosu açık olmasına
rağmen, KPSS atamalarında acil tıp teknisyeni gönderilmemesinin
nedenleri nelerdir?
3- Datça Devlet
Hastanesinde neden yeterli sağlık hizmeti verilmemektedir?
4- Ülkemizde
uzman hekim olmayan kaç ilçe devlet hastanesi vardır?
21.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, İstanbul-Büyükçekmecenin
Devlet hastanesi ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/302) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep
Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
İstanbul,
Büyükçekmece İlçemiz, yerleşim yeri olarak İstanbulun en büyük
ilçelerinden birisidir. İlçemizde yaşayan vatandaşlarımız
çok geniş bir alana yayılmaktadır. Silivri, Çatalca ve
Beylikdüzü ilçelerimize komşu olan bu ilçemizde devlet hastanesi sorunu en
önemli sorunların başında gelmektedir. Büyükçekmecede yaşayan
vatandaşlarımız son derece zor durumdadır.
İlçede tam
teşekküllü bir devlet hastanesi olmadığı gibi, bölgeye
yakın hiçbir devlet hastanesi de bulunmamaktadır. İlçe
halkı bu konuda son derece güç durumdadır.
Bu nedenle;
Bakanlığınızca
Büyükçekmecede tam teşekküllü bir devlet hastanesinin yapılması
konusunda herhangi bir çalışma var mıdır? Vatandaşlar
açısından en önemli bir sorun olan bu konuda ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
22.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, sözleşmeli personel uygulamasına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/348)
(Cevaplanmadı)
24/10/2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Sağlık Bakanı Sayın Recep
Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Bakanlığınız
bünyesinde sözleşmeli olarak istihdam edilen sağlık personelinin
sorunlarının ve bu sorunlar nedeniyle yaşanan
mağduriyetlerin her geçen gün arttığı kamuoyunca
bilinmektedir. Bu konuyla ilgili olarak;
1) Hâlen
Bakanlığınız bünyesinde sözleşmeli olarak
çalıştırılan personel sayısı ne kadardır?
Sözleşmeli personelin toplam personel içindeki payı nedir?
2) 2003-2011
döneminde işe başlayan sözleşmeli personelin yıllara ve
unvanlarına göre dağılımları nasıldır?
3) Ülkemizin doğu ve güneydoğu illerinin
personel ihtiyacının karşılanması amacıyla
başlatılan sözleşmeli personel uygulamasının yol
açtığı aile parçalanması sorununun çözümüne yönelik bir
çalışmanız var mıdır?
4) Varsa
çalışma ne aşamadadır?
23.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, Kütahyadaki sağlık personeli ile araç
ve gereç ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/351) (Cevaplanmadı)
24/10/2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Sağlık Bakanı Sayın Recep
Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Bilindiği
gibi, Kütahya ili AKP iktidarları döneminde verdiği yüksek orandaki
oy desteğine karşılık hak ettiği sağlık
hizmetlerini alamayan bir il olmuştur. AKP öncesi hükûmetler döneminde
yapılmış birçok sağlık ocağı,
sağlık evi ya da hastane, personel yokluğu ya da eksikliği
nedeniyle hizmet verememektedir. İlin sağlık personeli
eksikliğinin giderilmesiyle ilgili olarak;
1) Hâlen Kütahya
ilinde görev yapan ve eksikliği duyulan uzman hekim, pratisyen hekim ve
yardımcı sağlık personeli sayısı ne
kadardır?
2) Bunların
ilçelere göre dağılımları nasıldır?
3) Bakanlığınız döneminde
Kütahya ilinde kullanılamaz hâle gelmiş sağlık
ocağı, sağlık evi ya da hastanelerin sayısı
nedir? Bunların nasıl değerlendirilmesi düşünülmektedir?
4)
Bakanlığınızca Kütahya ili genelinde eksikliği duyulan
sağlık personeli ve araç-gereç eksikliğinin giderilmesi
konusunda ne tür tedbirler alınmış ya da alınmaktadır?
24.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, hekimlerin ve sağlık personelinin maruz
kaldığı şiddet olaylarına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/355)
(Cevaplanmadı)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
soruların Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 24/10/2011
Ali
Halaman
Adana
1)
Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevli doktorun
saldırıya uğramasıyla ilgili ne gibi işlemler
yaptınız?
2)
Hekimlere ve sağlık çalışanlarına yapılan
şiddet olaylarının üzerine gidiliyor mu?
3)
Sorumlular bulunup yargılanıyorlar mı?
4)
Şiddet uygulayanlara gerekli cezalar veriliyor mu?
5)
Yetkililer olayların vahametini algılamakta samimi davranıyorlar
mı?
6)
Sağlık kurumlarındaki düzensizliklerin, sağlıktaki
kötü yönetimlerin sorumlusu hekimler olarak gösterilmek istendiği
söylenmektedir? Doğru mudur?
25.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, bazı mahallelerin
sağlık tesisi ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/374) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
Hadımköy,
İstasyon ve Hastane mahalleleri, Arnavutköy ilçemize bağlanan
mahallelerdir. Bu bölgemizde 500-600 tane üretim tesisi mevcut olup, on
binlerce kişiye istihdam yaratılmaktadır. Ancak, çok geniş
bir nüfusa sahip olmasına karşın bölgede bir sağlık ocağı
ile sağlık hizmeti verilmemektedir. Bölgeye en yakın hastane
Bu
nedenle;
1)
Üretimin ve istihdamın merkezi olan Hadımköye yeni bir
sağlık tesisinin acilen gerekli olup olmadığı
konusunda öncelikle bir çalışma yaptıracak
mısınız?
2)
Bu bölgede acil ihtiyaç olan yeni bir hastane yapılması konusunda
çalışma yapacak mısınız?
3)
Daha önce bölgede hizmet veren, hâlen kullanılmayan ve boş olan
askerî hastanenin bu ihtiyaç için öncelikle kullanılmasını
düşünür müsünüz?
26.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, bazı mahallelerin sağlık
tesisi ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/399) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Süleyman
Çelebi
İstanbul
Hadımköy,
İstasyon ve Hastane mahalleleri, Arnavutköy ilçemize bağlanan
mahallelerdir. Bu bölgemizde 500-600 tane üretim tesisi mevcut olup, on
binlerce kişiye istihdam yaratılmaktadır. Ancak, çok geniş
bir nüfusa sahip olmasına karşın bölgede bir sağlık
ocağı ile sağlık hizmeti verilmemektedir. Bölgeye en
yakın hastane
Bu
nedenle;
1)
Üretimin ve istihdamın merkezi olan Hadımköye yeni bir
sağlık tesisinin acilen gerekli olup olmadığı
konusunda öncelikle bir çalışma yaptıracak
mısınız?
2)
Bu bölgede acil ihtiyaç olan yeni bir hastane yapılması konusunda
çalışma yapacak mısınız?
3)
Daha önce bölgede hizmet veren, hâlen kullanılmayan ve boş olan
askerî hastanenin bu ihtiyaç için öncelikle kullanılmasını
düşünür müsünüz?
27.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, İstanbulda bir semt
polikliniğinin hizmet kapasitesinin geliştirilmesine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/435) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
İstanbul,
Başakşehir, Güvercintepe, Altınşehir ve Şahintepe
Mahallelerinde yaklaşık 130 bin vatandaşımız ikamet
etmektedir. Bu mahallelerimiz E-6 Devlet Karayolu kenarında olup en
yakın hastane
Bu
nedenle;
Bölgenin
en uygun yerinde hizmet veren Güvercintepe Semt Polikliniğinin daha
kapsamlı hale getirilerek bölge halkı için yeterli olabilecek bir
konuma getirilmesi, bir acil merkezi olarak hizmet vermesi yönünde
çalışma yapacak mısınız?
28.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, İstanbulda bir semt polikliniğinin
hizmet kapasitelerinin geliştirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/445) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Süleyman
Çelebi
İstanbul
İstanbul,
Başakşehir, Güvercintepe, Altınşehir ve Şahintepe
Mahallelerinde yaklaşık 130 bin vatandaşımız ikamet
etmektedir. Bu mahallelerimiz E-6 Devlet Karayolu kenarında olup en
yakın hastane
Bu
nedenle;
Bölgenin
en uygun yerinde hizmet veren Güvercintepe Semt Polikliniğinin daha
kapsamlı hale getirilerek bölge halkı için yeterli olabilecek bir
konuma getirilmesi, bir acil merkezi olarak hizmet vermesi yönünde
çalışma yapacak mısınız?
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Değerli Başkanım,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
Başkanım, otuz beş dakikam mı kaldı? Buradan öyle
görünüyor.
BAŞKAN
- Evet Sayın Bakanım.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Peki, teşekkür ederim.
BAŞKAN
Daha önce bitirirseniz, daha önce sorusu olan arkadaşlarımız
açıklama talebinde bulunabilirler sizin cevabınıza göre.
Buyurun.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Tabii, sorular çok uzun olduğu için
aslında sürenin yarısını sorular almış oldu.
Elimden geldiği kadar özetlemeye çalışacağım.
BAŞKAN
Zaten yarısı soru sorma, yarısı da cevap verme süresi.
Buyurun.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Peki efendim.
(6/4)te
Sayın Ensar Öğütün sorusuna cevap veriyorum, Erzurumla ilgili bir
soru.
Erzurum
Pasinler ilçesi Kurdu Deresi üzerinde gölet yapılmasıyla alakalı
olarak Devlet Su İşlerinin Erzurum Bölge Müdürlüğüne etüt
çalışması için gerekli talimatlar verilmiş durumdadır.
Ayrıca,
Kurdu Deresinin taşkınlardan korunması maksadıyla 9 milyon
200 bin Türk lirası keşif bedelli Erzurum Pasinler Otlukkapı ve
Altınbaşak köyleri Kurdu Çayı Taşkın Koruma işi,
2012 yılı Yatırım Programı ve Uygulama Planında
dikkate alınacaktır.
(6/6)da
Sayın Aslanoğlunun sorusu Esenyurt Devlet Hastanesi ve buradaki
bazı olaylarla ilgili.
Şiddet
nerede olursa olsun, kime karşı olursa olsun asla hoş
görmüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, son yıllarda toplumda farkındalık
artışına paralel olarak şiddet konusunda
duyarlılığın arttığını görüyoruz, bu
güzel bir şey. Bu bağlamda, sağlık alanında da
şiddet konusunda artan bir hassasiyet görmekteyiz. Bu durumun şiddeti
azaltmaya yararı olacağına da inanıyoruz. Biz de
Bakanlık olarak, tek gayesi insanların
sıkıntılarını gidermek olan sağlık
personeline karşı sözlü ya da fiilî şiddetin hiçbir türüne asla
tolerans göstermiyoruz.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Meclis kürsüsündeki şiddet de dâhil mi Sayın Bakan?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Şiddetin toplum hayatından
tamamen çıkarılması önemli bir hedefimizdir. Bu konuda en
başarılı örnekleri sağlık alanında elde
edeceğimize de inanıyoruz çünkü mesai kavramı gözetmeksizin
vatandaşlarımıza sağlık hizmeti vermek adına
görev yapan fedakâr sağlık çalışanlarımıza,
toplumun genelinde bir şükran duygusunun hâkim olduğunu da biliyoruz.
Dolayısıyla,
şiddeti önleme konusunda dünya örneklerini ve ülkemizde yapılan
çalışmaları, sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte
oluşturduğumuz bir komisyonla değerlendirdik.
Sağlık
personeline karşı şiddetle ilgili olarak sadece Esenyurt Devlet Hastanesinde
değil tüm hastanelerimizde çalışmalar yapıyor, meydana
gelebilecek şiddet eylemlerine yönelik tedbirler alıyoruz.
Bu kapsamda, 24 Eylül
2011de İstanbulda Emeğe Saygı Şiddete Sıfır
Tolerans Sempozyumunu düzenledik. Bu sempozyumda sorunları ve çözüm
önerilerini de bütün boyutlarıyla tartıştık. Konuyla ilgili
olarak vatandaşlarımızı bilinçlendirmek amacıyla
Emeğe Saygı Şiddete Sıfır Tolerans afişleri
hazırlayarak bunları başta acil servislerimiz, polikliniklerimiz
olmak üzere vatandaşlarımızın yoğun olarak hizmet
aldığı yerlere asarak bu husustaki duyarlılığı
artırmaya gayret ettik.
Esenyurt Devlet
Hastanesinde görev yapan hekimlerden can güvenliği sebebiyle
ayrılanların olduğuna dair bize herhangi bir bilgi
ulaşmış değildir. Her kurumda olduğu gibi bu
kurumumuzda da istifa, geçici görev ya da emeklilik gibi sebeplerle hastaneden
ayrılışlar olmaktadır. Bakanlığımca konuya
duyarsız kalınması asla söz konusu olmamıştır. Bu
tarz olayların olmaması için her türlü tedbirleri almaya devam
ediyoruz. Hasta ve Çalışan Güvenliğinin Sağlanmasına Dair
bir yönetmelik hazırladık ve bunu yayınladık. Bu
yönetmelikte, özellikle hastanelerimizin acil servisleri, 112 acil
sağlık hizmeti veren kuruluşlarımız ve bütün
ağız, diş sağlığı merkezlerimizde
çalışan güvenliği komiteleri oluşturduk.
Çalışanlara yönelik fiziksel şiddetin kontrol altına
alınması için Beyaz Kod Sistemi dediğimiz anında,
güvenlik görevlilerinin, müdahalesine imkân veren bir erken uyarı sistemi
geliştirdik. Çalışanlarımızın beyaz önlüklerinden
ilham alınarak, uluslararası uygulama örnekleri bulunan bu sistemde
çalışanımıza yönelik herhangi bir fiziksel şiddet
meydana geldiğinde güvenlik güçleri anında olaya müdahale etmektedir.
Bu uygulamayı büyük hastanelerimizde başlattık ve şimdi
bütün hastanelerimize yaygınlaştırıyoruz. Hasta ve
çalışan güvenliği sempozyumları düzenledik.
Bakanlığımca her yıl düzenlenen sağlıkta
performans ve kalite kongrelerinde yine hasta ve çalışan
güvenliği uygulamalarıyla çalışanlarımıza kurslar
veriyoruz.
Nihayet
değerli milletvekilleri, 2 Kasım 2011 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanan Sağlık Bakanlığımızın yeni
teşkilat kararnamesiyle çok önemli bir ilke imza attık. Kamuda bu bir
ilk oluyor. Bundan böyle sağlık hizmeti sunumunda veya bu görevlerden
dolayı sağlık personeline karşı işlenen suçlar
sebebiyle ceza hukuku kapsamında yürütülmekte olan işlemler ve
davalarda, şiddete maruz kalan personelimize Bakanlığımızca
gerekli hukuki destek verilecek. Bakanlığımızın
hukukçuları ve avukatları doğrudan müdahil olacaklar.
Biliyorsunuz, normalde bu suçlar kişiye karşı işlenmiş
suçlar olarak kişinin kendi hukukunu koruması esasıyla bugüne
kadar gelmişti. Artık, Sağlık Bakanlığında
personelimize Sağlık Bakanlığı olarak hukuk hizmeti
verebilecek bir düzenlemeyi yapmış olduk.
(6/29)da
Sayın Ensar Öğütün, Ardahan iliyle ilgili bir sorusu var. Ardahan
ilimizin nüfusu 105.454tür. 2002 yılında Ardahanda Sağlık
Bakanlığına bağlı kurum ve
kuruluşlarımızda 14 uzman hekim varken, 1 Aralık 2011
tarihi itibarıyla 51 uzman hekim aktif olarak görev yapmaktadır. Yani
uzman hekim sayımızı Ardahanda 3 katından da daha fazlaya
çıkarmış durumdayız. Uzman başına düşen
nüfusa göre iller sıralandığında Ardahan ili Türkiye
genelinde 13üncü sıradadır.
Şu bir
gerçek, ülkemiz OECD ülkeleri ya da Avrupayla
kıyaslandığında maalesef doktor sayısı
açısından bir yetersizlik gösteriyor. Dolayısıyla bizim
şu anda yaptığımız, elimizden geldiği kadar
mevcut doktorlarımızı dengeli bir biçimde, hakkaniyetli bir
biçimde ülkenin her yöresinde hizmet verebilecek bir şekilde
dağıtmaktır. Ardahanda da bunu yaptığımıza
inanıyoruz.
Sayın
Öğütün (6/39) sayılı sorusunda özellikle denizler ve havuzlarla
ilgili bir soru var. Deniz suyu kalitesini yüzme sezonu süresince,
mayıs-ekim ayları arasında, on beş günde bir,
mikrobiyolojik yönden Sağlık Bakanlığı olarak il
müdürlüklerimizce izliyoruz. Bu izlemeler Yüzme Suyu Kalitesi Yönetmeliği
hükümleri doğrultusunda yapılıyor. Sonuçlar bir otomasyon
yazılımıyla merkezî olarak Bakanlığımız
tarafından da izleniyor. Uygunsuz sonuçlar, denize kıyısı
olan illerin sağlık müdürlüklerinin web sitelerinde
yayınlanıyor. Herhangi bir uygunsuzluk durumunda belediyeyle ya da
ilgili kurumlarla iş birliği yaparak yüzme alanlarının
kullanımını yasaklıyoruz.
Yüzme
havuzuyla ilgili fiziki mekânların yeteri kadar
aydınlatılması, temizlenmesi, havalandırılması,
ısıtılması, yüzme havuzu suyunun yılda bir kez
boşaltılarak genel temizliğinin yapılması,
boğulmalara karşı can kurtarmaya mahsus ilk yardım
malzemelerinin hazır bulundurulması tedbirlerini de
aldırıyoruz ve bunları takip ediyoruz.
Sayın
Hülya Güvenin (6/45) sayılı sorusunda İzmirin iki ilçesiyle
ilgili sağlık hizmetleri sorulmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 yılı TÜİK
verilerine göre Beydağ ilçemizin nüfusu 12.977dir. Beydağ ilçesinde
sağlık hizmetlerini aile hekimliği düzeyinde veriyoruz.
İlçe yataklı tedavi hizmetlerini güçlendirilmiş bir ilçe
konumunda olan ve kendisine
Yine,
2010 TÜİK verilerine göre nüfusu 41 bin olan Bayındır ilçemizde
ise 61 yatak kapasiteli bir devlet hastanemiz hizmet vermektedir. Bu
hastanemizde 16 uzman hekim ve kendisiyle birlikte 7 pratisyen hekim, 2
diş hekimi, 1 eczacı ve 50 diğer sağlık personeli
görev yapmaktadır. Bu hastanemizde MR, tomografi, ultrasonografi, kemik
dansitometresi, mamografi gibi görüntüleme hizmetleri sunulmaktadır ki
değerli milletvekilleri, bu hizmetler bizden önceki dönemlerde büyük
şehirlerimizdeki hastanelerimizde bile aksayan hizmetlerdi. Bugün bu
hizmetler Bayındır Hastanemizde verilmektedir.
Her
iki ilçemizde 112 istasyonu mevcuttur. Acil durumlarda Bayındır ve
Beydağ ilçelerinde bulunan 112 acil sağlık hizmetleri
istasyonları yirmi dört saat vatandaşımıza hizmet
vermektedir. Köylerin tamamına ambulans hizmeti verilmektedir.
Şunu
da ifade etmeliyim ki değerli milletvekilleri, yine AK PARTİ
İktidarımızdan önce Türkiyede köylere ambulans hizmeti
verilmemekteydi, hiçbir köye ambulans hizmeti verilmiyordu. Bugün Türkiye
genelinde hem kara yoluyla hem hava yoluyla bütün köylerimize ambulans hizmeti
vermekteyiz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Eskiden de veriliyordu Bakan, eskiden de veriliyordu.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) En uzak köye on beş, otuz dakika içerisinde
kara yolu ambulansıyla ulaşılabilmektedir. Ayrıca
İzmir ilinde konuşlanmış olan ambulans helikopterle bu
ilçelerin en uzak köylerine de ulaşılmaktadır. Nitekim, 2011
yılı içerisinde, Bayındır ilçesinden 28, Beydağ
ilçesinden de 6 adet acil vaka bu şekilde nakledilmiştir.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Ambulanslarda doktor var mı Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, (6/47) sayıda,
Sayın Hülya Güven, yine Karaburun ilçesiyle ilgili bir soru
sormaktadır. Karaburun ilçemizin nüfusu 8.689dur. Sayın
Milletvekilimizin söylediği gibi, Karaburun ve benzeri ilçelerde yaz
nüfusları artmaktadır. Bu, yaz aylarında artan nüfus ile ilgili
olarak ilçemize, diğer ilçelerimize olduğu gibi uzman hekim
desteği yapmaktayız. İki gün, aile hekimliği uzmanları
burada haftada iki gün olarak görevlendirilmektedir. İlçemizde hâlen 3
aile hekimi ve 2 acil sağlık istasyonuyla yirmi dört saat kesintisiz
hizmet verilmektedir. Bu ilçemize, bütün hizmetlerin, hem birinci basamak hem
yataklı tedavi hizmetlerinin birlikte verileceği, ağız
diş sağlığı hizmetlerinin de birlikte verileceği
bir ilçe devlet hastanesi planlıyoruz. Ayrıca hâlihazırda evde
bakım hizmetleri kapsamında, yatağa bağlı olan
vatandaşlarımıza, 23 kişiye evlerinde hizmet verilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu şekilde Türkiyede 100 bine yakın
vatandaşımız evinde sağlık hizmeti almaktadır. Bu
da yine İktidarımız döneminde
başlattığımız bir yeniliktir.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Reşat Doğru, 2010-2011
yıllarında Türkiye genelindeki sezaryen sayılarıyla ilgili
ve Tokattaki sayılarla ilgili bir soru sormuştur. Başından
beri Sayın Doğru bu meseleyi çok yakından takip eden
değerli bir milletvekilimizdir. Bizim bu husustaki hassasiyetimizi
paylaştığı için de kendisine teşekkür ediyorum.
Evet, Türkiyede
sezaryen meselesi önemli bir mesele. Bütün dünyada sezaryen sayılarında
son otuz yıl içerisinde artış oldu, Türkiye'de de
artışlar oldu. 2009 yılında sezaryenlerin tıbbi
ihtiyaca uygun olarak yapılmasını sağlamak amacıyla
özel bir program başlattık. Bu programda meslek birlikleriyle de
iş birliği yapıyoruz.
2008
yılından bu tarafa yürütülen programlar etkisini göstermeye
başladı. Şöyle ifade edeyim: Özellikle ilk sezaryen
oranlarını, primer sezaryen oranlarını dikkatli takip etmek
lazım çünkü daha önce sezaryen olan vatandaşlarımız,
kardeşlerimiz sonraki doğumlarında da genellikle sezaryen
ihtiyacı gösterdiklerinden bu sezaryen oranlarında bir
düşüş sağlamak çok güç. Dolayısıyla İlk sezaryen
oranları yani ilk hamilelikte sezaryen oranı nedir? bunun takibi
önem taşımaktadır. Türkiye'de 2009 yılında, ilk
gebelikte sezaryen oranı yüzde 27 idi. Bu, aldığımız
tedbirlerle 2010da yüzde 25e, 2011de de yüzde 24lere düşmüş
durumdadır.
Tokat iliyle de
ilgili olarak Değerli Milletvekilimiz sormuş. Tokat ilinde durum daha
iyi. Yüzde 30larla 2009da çalışmalarımıza
başlamışız, 2010da yüzde 25lere, 2011de de yüzde 23lere
düşmüş durumda.
Bu çabayı hep
birlikte devam ettireceğiz değerli milletvekilleri. Gerçekten,
gereksiz sezaryenlerin hem annelere hem bebeklere zarar verdiğini
biliyoruz. Ben buradan hekimlerimizle birlikte vatandaşlarımıza
da sesleniyorum: Sezaryen kararını mutlaka sorgulasınlar. Yani
kozmetik sebeplerle -Sezaryenle ameliyat olursam vücudum bozulmaz. falan gibi-
yapılan sezaryenler son derece yanlış işlemlerdir.
Aslında tabii doğumun hem anne sağlığı
açısından hem annenin beden görünümünü daha sonra devam ettirebilmesi
açısından hem bebek açısından son derece faydaları
olduğunu biliyoruz. Sezaryen ancak ihtiyaç olduğunda
başvurulması gereken bir ameliyattır. Dolayısıyla bu
konudaki programımızı devam ettireceğiz.
Sayın
Reşat Doğrunun (6/59) esas numaralı sorusunda Tokat ilindeki
ağız diş sağlığı hizmetleriyle ilgili bir
soru soruyor. Şu
anda Tokat ilinde otuz üniteli Ağız ve Diş
Sağlığı Merkezimiz faaliyet göstermektedir.
Sayın
milletvekilleri, yine dönemimizde Sağlıkta Dönüşüm
Programıyla, AK PARTİ iktidarları olarak, şükürler olsun,
her ilimizde ağız ve diş sağlığı
hizmetlerini çok önemli oranda geliştirdik. Bu meyanda Tokat ilinde de bunu
çok ciddi ölçüde geliştirmiş durumdayız. Tokat ilimizde 69
diş hekimimiz var bugün. Bunların 35i Tokat Ağız ve
Diş Sağlığı Merkezinde görev yapıyor. Bu Merkezin
beş yataklı ve elli üniteli bir ağız ve diş
sağlığı hastanesine dönüştürülmesini yatırım
programımıza almış durumdayız. Söz konusu işe
2012 yılında inşallah
başlayacağız.
Sayın
Ali Sarıbaşın (6/208) esas sayılı sorusunda
İnternet bağımlığıyla ilgili bir soru var.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Milletvekilimizin, Sayın
Sarıbaşın sorusu çok önemli. Biliyoruz ki İnternet
bağımlılığı İnternetin kontrol
dışı ve zararlı kullanımını tanımlayan
bir terim. Ancak, tıp dünyasında hâlen tartışılmakta
olan bir konu olduğunu da ifade etmek isterim. Son yıllarda artan
İnternet kullanımıyla bağımlılıktan söz
edilebilecek boyutlara bu konunun ulaştığına dair
yayınlar ve vaka bildirimleri bulunmaktadır. Yapılan
araştırmalar İnternet bağımlılarının
yaklaşık olarak yarısında, yüzde 50sinde aynı zamanda
başka bir psikiyatrik bozukluğa da işaret etmektedir. Ülkemizde
de bu konuda çalışmalar yapılıyor. Özellikle genç yaş
grubunda birtakım psikiyatrik bozukluklarla birlikte ailede
bağımlılığa yatkınlık olduğu ülkemizde
de gösterilmiş durumdadır.
Bu konuda
yapılan en önemli araştırmalardan biri, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı Aile ve Toplum Hizmetleri Genel
Müdürlüğü tarafından yapılan İnternet Kullanımı
ve Aile araştırmasıdır. Türkiyede psikiyatri
hekimlerimizin de yaptığı birçok çalışma var.
Hekimlerimiz hastalık seviyesinde İnternet kullanımıyla ilgili
klinik tecrübelerini paylaşıyorlar. Ancak diğer
bağımlılık tiplerinde olduğu gibi çerçevesi tam
çizilmiş bir teşhis ve değerlendirme ölçütünün
olmadığını da biliyoruz. Bu sebeple, Türkiyedeki
hekimlerimiz normal ve hastalık seviyesinde İnternet kullanımının
sınırlarını çizmek açısından dikkatli
davranıyorlar ve hastalık seviyesinde kullanım konusu üzerinde
de önemle duruyorlar. Bütün bu bilgileri göz önünde bulundurarak ailelerin
yakınmalarını dikkatle izliyoruz, bilim dünyasındaki
araştırmaları da kayıt altına alıyoruz. Bu
doğrultuda Bakırköy Ruh Sağlığı Eğitim ve
Araştırma Hastanesinde bir pilot çalışma
başlattık. İnternet
bağımlılığına yönelik bilişsel
davranışçı tedavi uygulamak üzere başlatılan
poliklinik hizmetinin sonuçlarını 2012 yılında
değerlendirerek ülke genelinde ne yapacağımızı daha
iyi tespit etmiş olacağız. Böylece 2012 yılında bilim
adamlarıyla ortak bir çalışma grubuyla yeni adımlar atmak
üzere de bir planlama yapmış durumdayız.
Sayın
Alim Işıkın, hastalarımızdan alınan katkı
paylarıyla ilgili bir sorusu var. Gerçi Sayın Işık
bunları muayene ücreti alınması şeklinde
değerlendirerek soruları sormuş. Şunu ifade etmeliyim ki
Türkiyede kamu hastanelerimizde hiç kimseden muayene ücreti
alınmamaktadır.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Katkı payı, katkı payı!
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Özel hastanelerde de eğer sigortayla,
sosyal güvenlikle anlaşma varsa yine muayene ücreti
alınmamaktadır.
MUSTAFA
SERDAR SOYDAN (Çanakkale) Eczanede ne alıyorlar Sayın Bakan?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) O da muayene ücreti değil mi Sayın Bakan?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Dolayısıyla, doğrudur,
katkı payları alınıyor. İfadeyi net olarak katkı
payı şeklinde belirleyip sonra bunlar ne kadardır şimdi
sizlere de bildirmiş olacağım.
Aile
hekimliği muayenelerinden bir katılım payı
alınmamaktadır. İkinci basamak, Sağlık Bakanlığımıza
bağlı resmî hizmet sunucularında, hastanelerde 5 lira katkı
payı alınmaktadır. Eğitim araştırma hastaneleri,
üniversitelerde de 5 lira katkı payı alınmaktadır muayenelerde
ama özel sağlık hizmeti sunucularında ise 12 lira katkı
payı alınmaktadır.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Reçete yazılırsa?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Reçete yazılmışsa bunlara
3er lira da eklenmektedir.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) On gün içinde ikinci muayene yapılırsa?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) On gün içerisinde de ikinci muayene
yapılmamaktadır çünkü on gün içerisinde olan kontrol muayenesidir ve
bu muayenenin sosyal güvenliğe fatura edilmemesi gerekmektedir.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Başka doktora giderse ne ödüyor Sayın Bakan?
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Katılım payı getirilmesinin
bir temel amacı var sayın milletvekilleri.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sürekli katkı payı alıyorsunuz Sayın
Bakan.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Bizim dönemimizde
vatandaşımız muayenehane çilelerinden kurtulmuştur.
Şimdi, bu soruların tamamen iyi niyetle sorulduğundan ben eminim
ancak şunu da göz ardı etmemeliyiz
değerli milletvekilleri:
Sağlıkta Dönüşüm Programından önce, AK PARTİ
iktidarlarından önce hepimiz muayenehanelere mahkûmduk. İşçiyken
de böyleydik, memurken de böyleydik, emekliyken de böyleydik. Bir yerde bir
hastanız, önemli bir hastalığınız varsa mutlaka bir
muayenehaneye gitmek zorundaydınız, günün rayicine göre 100 lira, 150
lira, 200 lira, 500 lira, ameliyatlar için vatandaşın adını
koyduğu bıçak parası şeklinde 500 lira, bin lira, 2 bin
lira 5 bin lira vermek zorundaydınız. Türkiyede
vatandaşlarımız Allaha şükürler olsun bu çileden
kurtulmuştur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Bugün bıçak parasını devlet alıyor ama! Devlet
alıyor o parayı.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Neden katkı payı, neden 5 lira, neden 12
lira?
AYTUĞ ATICI
(Mersin) O aldığınız 5 lira, 8 lira bıçak
parası değil mi Sayın Bakan? Ne alakası var, o da para
değil mi? (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı konuşmalar)
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, Türkiyede hekim
sayımız yetersizdir, dolayısıyla biz
vatandaşlarımızı önemli olmayan hastalıkları için
aile hekimlerinden hizmet almaya yönlendirmeliyiz. Bakınız
değerli milletvekilleri, daha basit hastalıklar için
vatandaşlarımız hastanelere gittiğinde ağır
hastalığı olan vatandaşlarımıza ayrılacak
süreler azalmaktadır. Onun için bu katkı payları son derece iyi
niyetle konmuş rakamlardır ve vatandaşlarımızın
basamaklı sevk sistemini benimsemelerini teşvik etmek amacıyla
konulmuştur.
Değerli
milletvekilleri, herkes biliyor ki, Türkiyede bugün,
hastalanmışsanız, bir köyde yaşayan çoban da olsanız,
size bir helikopter ambulans gelir, sizi bir merkeze ulaştırır.
Bugün Türkiyede acil sağlık hizmetleri almak için bir özel hastaneye
de gitseniz sizden hiç kimse para tahsil edemez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Yapmayın Sayın Bakan!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, Sağlık
Bakanlığı olarak acil hastalardan, yoğun bakım
gerektiren hastalardan para alan özel hastanelere, 2011 yılı içinde
birçok özel hastaneye on gün hasta almama cezası verdik.
Bakınız, bir özel hastane ama elimizde bununla ilgili kanunlar var,
yönetmelikler var, Başbakanımızın genelgesi var;
dolayısıyla, vatandaşımızı biz asla
piyasanın geçmişte olduğu gibi ezici şartlarına terk
etmedik, bundan sonra da terk etmeyeceğiz.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Aldığınız katkı payları nedir
Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Dolayısıyla katkı
paylarını
BAŞKAN
Sayın Atıcı, lütfen dinleyiniz, lütfen
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Efendim, ama doğru şeyleri söylesin Sayın Bakan,
doğru söylemiyor.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla)
vatandaşın verdiği bu katkı
paylarını
BAŞKAN
Sorulara cevap veriyor Sayın Bakan.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Doğru söylemiyor efendim.
BAŞKAN
Dinleyeceksiniz tabii ki.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla)
geçmişle kıyaslayarak düşünmek
lazım.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Doğru söylemiyor. Doğru söylesin, dinleyelim.
BAŞKAN
Lütfen ama
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Peki, katılım payları eczanelerden
neden tahsil ediliyor?
Değerli
milletvekilleri, eczaneleri sadece vatandaşa ilaç veren, hatta -tırnak içinde söylüyorum-
yanlış bir değerlendirmeyle, ilaç satan yerler gibi
düşünmeyelim, eczaneler de vatandaşa sağlık hizmeti sunulan
yerlerdir. Dolayısıyla zaten eczanelerde vatandaşın
ilaçları için bildiğiniz gibi eğer bir raporu yoksa yüzde 10,
emekliler için; çalışanlar için yüzde 20 ilaç katkı payları
var. Buralarda diğer katkı paylarının da ödenmesi,
hastanelerimizde yığılmaları, hastanelerimizde gereksiz
kuyrukları önlemektedir. Bunu değerli eczacı
kardeşlerimizle, eczacı birliklerle görüştük, zaman zaman
itirazları oldu ama nihayetinde bunun vatandaşa bir hizmet
olduğunu herkes kabullenmiş durumda. Dolayısıyla bu
uygulamalarımız bundan sonra da devam edecektir.
Esas numarası
(6/237) olan
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Ödenmeyen ilaçlar ne olacak? Reçete edilmiş, ödenmiyor ilaçlar.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Değerli milletvekilleri, şimdi bu
kürsüden ben konuşurken sürekli olarak oradan, konuşmaya müdahale
eden bir milletvekilinin konuşmasını
vatandaşlarımız duymuyor ama vatandaşlarımız
verilen hizmeti görüyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bakınız,
2003 yılında İstatistik Kurumunun yaptığı
değerlendirmelerde, Türkiyede vatandaşımızın
sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı, Ben memnunum bu
hizmetlerden. diyenlerin oranı yüzde 39,5tur, 2010 yılında
yapılan değerlendirmede bu yüzde 73tür. Bunun için biz Allaha
şükrediyoruz; bu, Türkiye Cumhuriyetinin bir
başarısıdır, bununla hepimiz iftihar ediyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Esas numarası
(6/237) olan, Sayın Halamanın sorusunda Kozan Devlet Hastanesindeki
doktor sayılarından, yetersizlikten bahsediliyor. Daha önce de
söyledim, ülkemizde yetişen hekim sayısı henüz
beklentilerimizi karşılayacak düzeyde değildir. Yıllarca
tabip örgütlerinden, üniversitelerden hekim sayılarının
artırılmasına karşı bir direnç olmuştu. Maalesef,
bu sayıyı artırmak görevi olan, bu hizmeti vermek görevi olan
Yükseköğretim Kurulu da -YÖK yani - bu hususta gerekenleri
yapamamıştı. 2008den itibaren durum değişti
değerli milletvekilleri. Sağlık Bakanlığı olarak,
Hükûmet olarak sürekli taleplerimiz YÖK tarafından da doğru
algılanmaya başlandı ve tıp fakültelerinde kontenjanlar
artırıldı. 5 binlerde olan kontenjan sayıları bugün 9
bine yaklaşmış durumdadır. Bunun 10 bini de
aşması lazım ama takdir edersiniz ki bir hekimin yetişmesi
altı yedi seneyi alıyor. Bir uzman hekimin yetişmesi on bir, on
iki seneyi alıyor. Dolayısıyla biz bir 2023 vizyonu koymuş
durumdayız. 2023te ülkemizde 200 bin hekim olsun ve bu şekilde
vatandaşlarımız da hizmeti daha iyi alsın, hekimlerimiz de
ağır bir iş yükünden kurtulsun istiyoruz ama çok açık ifade
ediyorum
AYTUĞ ATICI (Mersin) İthal
hekimler bunu yapar Sayın Bakan, merak etmeyin!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Değerli
milletvekilleri, ben dokuz sene boyunca bu kürsüden bu meseleleri çok
anlattım, Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanaklarında var. Muhalefet
partilerimizden, değerli Milliyetçi Hareket Partisinden değerli
üyelerden, Cumhuriyet Halk Partisinden değerli üyelerden çıkıp
burada Esef ediyoruz, bir akademisyen Sağlık Bakanı nasıl
Türkiyede doktor sayısının artırılmasını
ister? diye konuşanlar oldu çünkü hepimize böyle
inandırmışlardı ama biz bugün biliyoruz ki Türkiyede
doktor sayısının artması lazım, bunun için de hepimiz
gayret ediyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Önce
altyapı lazım.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Kozan ilçemizin nüfusu
yaklaşık 127 bindir. Kozan Devlet Hastanesinde 39 uzman hekimimiz
görev yapmaktadır. Kozan ilçemizde bugün itibarıyla 3.200 kişiye
1 hekim düşmektedir. Sağlıkta Dönüşüm Programından
önce, 2002 yılında 6.500 kişiye 1 uzman hekim düşmekteydi.
Yani uzman hekim sayısı Kozanda da 2ye katlanmıştır
ama Milletvekilimiz haklı, bu değerli heyetten her kim Benim
şehrimde, benim ilçemde doktora ihtiyaç var. diyorsa haklı. Bizim
yapabileceğimiz, Türkiyedeki mevcut doktorlarımızı
olabildiğince hakkaniyetli ve adaletli olarak yurdun her yerinde hizmete
göndermektir.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) İthal hekimlerle de çözersiniz sorunu!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Sayın Aslanoğlu ve Çelebinin (6/262,
266, 302, 374, 292, 294 ve 399) esas numaralı soruları son derece
önemli bir hususa işaret etmektedir. Bu sorular bizim, İstanbulda Çekmece
bölgesi dediğimiz Çatalca, Silivri, Büyükçekmece, Beylikdüzü, Esenyurt,
Avcılar, Küçükçekmece ve Başakşehir ilçeleriyle ilgili
sorulardır. İstanbulun bu bölgesinde yatak sayısı
İstanbulda en az olan bir yoğunlukla karşı
karşıyayız. Dolayısıyla, Bakanlık olarak bu
bölgede yatak sayısını artırmak için çok ciddi bir
çabanın içerisindeyiz. Özellikle Avcılarda, Esenyurtta arsa bulma
konusunda çok sıkıntı çektik çünkü buralar hızlı
şehirleşmeyle arsaların büyük kısmı
kullanılmış olan yerlerdi ama uzun çabalar sonucunda,
değerli milletvekilleri, arsaları da temin ettik. Şöyle ifade
edeyim: Başakşehirde 100, Esenyurtta 175, Büyükçekmecede 50
yataklı hastanelerimiz şu anda hizmet veriyor ama bunların
yetersiz olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, Büyükçekmeceye 200,
Esenyurta 300, Çatalcaya 100, Beylikdüzüne 300, Avcılara 300
yataklı yeni hastane yapımını planlamış
durumdayız. Bütün bunları 2012 yılında
başlatabileceğimize inanıyoruz,
hazırlıklarımızı bu şekilde geliştirdik
ancak Avcılardaki 300 yataklı hastane için henüz bir arsa temin
edebilmiş değiliz, orada sıkıntımız var,
diğer bölgelerde arsa meselelerini halletik, projeleri yapıyoruz ve
yakında ihalelerini yapacağız. Ayrıca, bu bölgeye 2.682
yataktan oluşan büyük bir sağlık şehri planlamış
durumdayız. İstanbulun bu bölgesinde İkitelli sağlık
kampüsü ya da sağlık şehri diyebileceğimiz ya da
Büyükçekmece sağlık şehri diyebileceğimiz büyük bir
sağlık şehrinin ihalesini başlatmış
durumdayız. Öyle ümit ediyorum ki altı ay içerisinde bu büyük tesisin
-tekrarlıyorum, 2.682 yataklı bu muhteşem tesisin- inşallah
yapımına başlamış olacağız.
Fatih ilçesinde,
Gaziosmanpaşaya 550 yataklı iki hastane, Sultangaziye de 600
yataklı yeni bir hastane planlamış durumdayız.
Hadımköyde,
Arnavutköy ilçesinde 211 yataklı bir hastane yaptık, bu hastaneden
hizmetlerin alınmasına devam edilecek.
Sayın
Aslanoğlunun (6/277) sayılı sorusunda, kamudan ayrılan
hekimlerle ilgili bir ifade var.
Değerli
milletvekilleri, Bakanlığımız kadrolarında, 30/6/2011 -yani
haziranın son gününden itibaren kasımın son gününe kadar-
30/11/2011 tarihleri arasında, klinik şefi, klinik şef
yardımcısı, uzman tabip, tabip, başasistan ve asistan
olarak görev yapan hekimlerden 407si emekli olmuş, 1.859u da istifa
olmak üzere toplam 2.266 kişi ayrılmıştır ancak bu
tarihlerde, aynı tarihlerde, 7.196 hekim de
Bakanlığımız kadrolarına atanmıştır.
Şimdi bu son derece tabii bir iş.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Üniversiteler dâhil mi?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Biraz sonra, bir başka
karşılaştırma da yapacağım bir başka soru
vesilesiyle.
Değerli
milletvekilleri, bu Tam Gün Kanunundan dolayı kamudan önemli sayıda
ayrılış falan yoktur, hizmetler devam etmektedir. Ben,
muhalefetimizin tam gün konusunda bize yani AK PARTİye desteğini
bekliyorum çünkü tam gün halkın yararına bir kanundur.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Üniversiteler dâhil mi Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Tam gün, vatandaşlarımızı
ister üniversite hastanelerinde olsun isterse kamuya ait diğer
hastanelerde olsun, muayenehanelere yönlendiren köhnemiş bir sistemin
sonlandırılmasıdır. Ben bu hususta değerli
muhalefetimizden de destek bekliyorum çünkü tam gün şu anlama geliyor
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Kanun teklifi verin Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) Ben vatandaş olarak devletin hastanesine
gittiğimde ayrıca para ödemek zorunda kaldığım bir
muayenehaneye yönlendirilmeyeceğim, bunun çilesini çekmeyeceğim.
Değerli milletvekilleri, bizi izleyen
vatandaşlarımız, Türkiye Büyük Millet Meclisini izleyen
vatandaşlarımız bu konuşmanın anlamını çok
iyi biliyor.
TUFAN KÖSE (Çorum) Doktor maaşları ne olacak
Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) Biz
yıllarca çile çektik, yıllarca çile çektik; bu çile
sonlandırılmıştır. Bugün Sağlık
Bakanlığında 31 bine yakın hekim devletinin hastanelerinde
vatandaşımıza hizmet etmektedir. Evet, haklısınız,
bu hizmetin karşılığında biz
vatandaşımızdan 5 lira katkı payı alıyoruz ama 5
bin lira ameliyat parası almıyoruz, 500 lira muayene parası
almıyoruz. İşte AK PARTİnin farkı bu, değerli
milletvekilleri. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Onu da almayıver ne
olur!
BAŞKAN Sayın Bakan, süreniz çok azaldı,
lütfen
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)
Sayın Süleyman Çelebinin sorusuna cevap veriyorum: Değerli
milletvekilleri, 2011 yılı Mart, Nisan, Mayıs, Haziran
aylarında, dört ayda çeşitli sebeplerle Sağlık
Bakanlığından ayrılan uzman sayısı 1.476 olup,
değişim oranı yüzde 4,7dir. Tam Gün Kanunu ile ilgili bir
kararname yaptık biliyorsunuz. Bu kararnameden sonra ayrılan uzman
hekim sayısı 1.424 olup, değişim oranı yüzde
4,6dır. Yani gördüğünüz gibi, tam gün sayısı kamudan
ayrılan hekimlerin sayısı itibarıyla bir
farklılık oluşturmamıştır.
Ülkemizde hâlen toplam öğretim üyesi
sayısı, üniversitelerde tıp fakültesi öğretim üyesi
sayısı 12.993 olup -bize bildirilen sayılarla- tıp fakültelerinde
630 kişinin muayenehanesinin olduğu ifade edilmiştir.
Dikkatinizi çekiyorum: Ortalıkta koparılan gürültü aslında
beyhude bir gürültüdür. Biz vatandaşımızı bir daha bu
çileyi çekecek bir köhne sisteme -biraz önce de söyledim- asla döndürmemeliyiz.
Şunu da yaptık: Bu dönüşüm sürecinde bir
problem olursa bize müracaat edilmesi için hem vatandaşımıza
hatlarımızı açtık -bu hususta müracaat edebileceği
hatları- hem üniversitelerimize, YÖKe yazı yazdık.
Dolayısıyla, vatandaşımızı mağdur etmedik,
bundan sonra da asla mağdur etmeyeceğiz. Tıp fakültelerinden bir
öğretim üyesi ayrılıp da piyasada para kazanmayı kendisi
için daha uygun görmüşse bu kendi tercihidir.
Soruda akademik çalışmalarının ne
olduğu soruluyor. O değerli tıp fakültesi üyesi bu hususta tercihini
yapmıştır, tercihini yapmakta da hürdür.
Evet,
sorularımın bir kısmı herhâlde yetişmeyecek
Değerli Başkanım. Müsaade ederseniz ben burada
sonlandırayım, daha sonraki bir zamanda da kalan soruları
sonlandırmaya gayret edelim.
Değerli
heyetimizi ve Değerli Başkanımızı saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Güven,
Sayın Çelebi ve Sayın Sarıbaşın sorularıyla
ilgili açıklama talepleri var.
Sayın Çelebi,
buyurun.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle
Şiddet gören hekime hukuki destek yerine şiddete neden olan
politikalarınızı değiştirmeniz gerekmez mi? diye
Sayın Bakana sormak istiyorum. Ayrıca, Sağlıkta
Dönüşüm Programı uygulamaya konduktan sonra şiddet artarak devam
etmiştir. Bunun nedenleri konusunda Sayın Bakan bizi
aydınlatıcı bir bilgi verebilir mi?
Tıp
fakültelerinin altyapısını, öğretim üyesi
sayısını artırmadan öğrenci sayısını
artırdınız. Yetişen hekimlerin yeterli donanımlı
olduğunu düşünüyor musunuz?
Bunları
sormak istiyorum Sayın Bakandan ve en son da Vanda özellikle soğuk
nedeniyle insanların donduğunu ve orada ciddi ölümcül nedenlere
doğru sorunlar yaşandığını sürekli bize
aktarıyorlar. Bu konuda bir tedbir almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Güven
HÜLYA GÜVEN
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim Sayın
Bakana sormak istediklerim: Karaburun ilçesinde yatağa bağlı 23
kişiye evde hizmet verilmektedir. deniliyor. Bu hizmeti aile hekimleri mi
veriyor, yoksa ayrı bir grup tarafından mı veriliyor? Aile
hekimleri veriyorsa nasıl yetişiyor? Ve toplam oradaki yatağa
bağımlı, evde bakım gerektiren hasta sayısı 23
kişi mi, yoksa bir kısmı mı, onu öğrenmek istiyorum.
Ayrıca, bu
sevk zinciri başlamadan önce söylenen bir slogan vardı Hekim seçme
özgürlüğü. diye. Sevk zinciri geldiği zaman hekim seçme
özgürlüğü bitmiş olmuyor mu? O zaman neden bahsediyoruz hekim seçme
özgürlüğünden?
Bir de aile hekimleri, biliyorsunuz,
tek hekim ve genellikle tek yardımcı sağlık elemanıyla
birlikte çalışmaktadırlar. Bütün bu koşullarda 3 bin nüfusa
hatta yetmediği yerde 4 bin nüfusa da aile hekimi hizmet verebilmektedir.
Köyleri de katarsak 10ar kilometrelik, 20şer kilometrelik mesafeler söz
konusu olabilmektedir. Aile hekimi nasıl yetişiyor
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Sarıbaş
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın Bakan, öncelikle İnternetle ilgili
Sağlık Bakanlığımızın sorularımın
karşısında aldığım cevapta, bu konuda dünya çok
ilerlemesine rağmen Türkiyede bu konuda daha çok geride
kaldığımızı, hâlâ incelemede ve bilimin bu konuda çok
net olarak kesinleştirmediğini gördük. Sadece, verdiğiniz
yanıtlarda Sağlık Bakanlığında bu konuda özel bir
birim açılmadığını, üniversitelerle ilişkiye
geçilmediğini anlamaya çalıştım ve bu sorum içerisinde
çağımızın hastalığı olan ve gençlerimizin
özellikle İnternete bağımlılığını,
dünya bunu çok ciddi bir konum içerisine almışken
Bakanlığımızın bu konuda ciddi bir araştırma
ve ciddi bir önlem içerisinde olmadığını görüyorum. Gelecek
nesillerin -Türkiye genç bir nüfus bu anlamda da- gelecek gençlerimizin
tehlikeli olduğunu uyarmak istiyorum.
İkinci
özel bir sorum: Çanakkalede özellikle Çanakkale Devlet Hastanesi yerinden
kaldırılarak taşınacak mıdır? Çanakkale Devlet
Hastanesi dokuz tane ilin içerisinde pilot bölge seçilmiş midir ve
seçildiyse Çanakkale Devlet Hastanesi bir başka deyişle
özelleştirilecek midir?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Son soru,
Sayın Işık, buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakana da
verdiği cevaplar nedeniyle ayrıca teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, devlet hastanelerinde ve üniversite hastanelerinde 5er lira, özel
hastanelerde 12 TL alınan katkı payının basamaklı sevk
sistemini teşvik için konulduğunu ifade etmiştir. Ayrıca 3 TLlik reçete
payını da eczanelerimizin ayrıca bir eğitim hizmeti
kapsamında topladığını ifade etmiştir ama
eczaneler ve hastalar, gerçekten bu uygulamadan çok rahatsızdırlar.
Yani eczanelerde toplanan, verilen ödemenin 3 liralık
kısmının hastanelerde yığılmaya neden
olacağı yönündeki bir gerekçenin çok doyurucu
olmadığını ifade ediyorum. Ayrıca uygulamalara devam
edileceği yönündeki kararlı tutumunun da tekrar gözden geçirilmesi
hâlinde milletimiz adına daha yararlı olacağını
düşünüyorum.
Sayın
Bakanım, tabii, süreniz yetmediği için açıklayamadınız
ama Kütahyanın
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın Akar,
Sayın Değirmendereli, Sayın Baluken ve Sayın Demir; sisteme
girdiniz ama burada hangi sayın milletvekillerimize söz veriyoruz
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Akar.
Daha önce
yazılı sorusu olup Sayın Bakanımızın cevaplandırdığı
sorularla ilgili sayın milletvekillerimiz yeniden bir açıklama
talebinde bulunabilir. İç Tüzük bunu istiyor.
Buyurun Sayın
Bakan, yerinizden, daha sonraki açıklama taleplerine cevap veriniz.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Değerli
Başkanım.
Şimdi,
Sayın Çelebiye şunu söylemek isterim: Şiddete karşı
durmak, şiddeti bir şekilde önlemeye çalışmak için ne
söylesek doğrudur. Size bu konuda tamamen katılıyorum.
Yalnız, Sağlık Bakanlığının ya da
Sağlıkta Dönüşüm Programının uyguladığı
yeni politikalar dolayısıyla şiddetin arttığı
düşüncesi yanlış bir düşünce, hiçbir bilimsel temeli
olmayan bir düşünce.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Var ama Sayın Bakanım,
yoğunlaştı.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Bu hususta özellikle bazı örgütler sürekli
bunu pompalıyorlar. Ben, yıllarca metotla
çalışmış bir bilim adamıyım.
Dolayısıyla şiddetin arttığına dair elimizde bir
bulgu yok.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Biz verelim Sayın Bakan, bizde var.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Ama ben şunu ifade ediyorum: İster
artsın ister azalsın ister aynı kalsın, Sayın Çelebi,
isterse Türkiyede yılda bir defa olsun, bu bizim için çok önemli.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Bizim de söylemek istediğimiz bu.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Şimdi, bir değerli sağlık
çalışanımıza kendini bilmez, haddini bilmez bir kişi
saldırdığı zaman, sözlü, fiilî bir müdahalede
bulunduğu zaman bunu sağlık politikalarına bağlamak
gerçekten insafsızlık, açık söyleyeyim. Hiçbir delili yok. Bunu
söyleye söyleye, çamur at bir yerde kalır diye düşünülüyor. Hangi
sağlık politikasına bağlayacaksınız? Siz
sendikacılık yaptınız uzun yıllar.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Evet.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Yani eski SSK hastanelerindeki çileyle şimdi
o hastanelerde verilen hizmet arasındaki farkı siz görmüyor musunuz?
Hepiniz görüyorsunuz bunu.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Bakan, ben şiddetten
bahsediyorum.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Dolayısıyla Şiddete sebep olan
politikalarınızı değiştirmek gerekmez mi? sorusu
beyhude bir sorudur. Sağlık Bakanlığının bütün
politikaları vatandaşımıza hizmet etmek, sağlık
çalışanlarını rahat ettirmek, sizin de ifade buyurduğunuz
gibi şiddeti önlemeye çalışmaktan ibarettir.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Biz de bunu istiyoruz.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Öğrenci sayısıyla ilgili olarak,
özellikle büyük üniversitelerimizde, gerçekten çok daha fazla sayıda
öğrenciye hizmet verilebilecek bir alan var Sayın Çelebi. Şu
ifadenizi doğru karşılıyorum: Yeni kurulan tıp
fakültelerinde öğretim üyesi sıkıntısı
çekilebilmektedir. Biliyorsunuz YÖK bunu halletmek için bir rotasyon
uygulaması başlatmak istedi maalesef idare hukukundan bu döndü. Gelin
elbirliği yapalım. Değerli üniversite
hocalarımızın geçmişte olduğu gibi -biz böyle
yetiştik Erzurumda- taşrada yeni kurulmuş olan
üniversitelerimizde hizmet etmesi için YÖKe destek olalım. YÖKe bu
desteği vermek zorundayız ancak şunu ifade edeyim: Türkiyede 1
öğretim üyesi başına düşen öğrenci açısından
meseleyi değerlendirirsek, mesela Almanyada 1 tıp fakültesi
öğretim üyesine 22 öğrenci düşerken Türkiyede bu sayı
bundan yaklaşık olarak sekiz sene önce 4tü, şimdi 6lara
doğru yükselmiş oldu. Onun için Türkiyede yeteri kadar öğretim
üyesi var, bunların dağılımını bence iyi bir
şekilde gerçekleştirmeliyiz.
Vanda
sağlık sebebiyle insanların donduğu gibi bir ifadeniz oldu.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Evet, aynen öyle.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
- Şükürler olsun bugüne kadar Vanda donan bir vatandaşımız
olmadı, inşallah bundan sonra da olmaz, deprem şartlarında.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) - Bize sürekli
Yarın tekrar gideceğim.
Yanarak ölen de var.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Şunu ifade edeyim Sayın Çelebi
Sayın Çelebi
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Neden
yanarak ölüyor? Soğuktan dolayı, buzlandığı için.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Siz konuştunuz, müsaade ederseniz ben cevap
vereyim. Cevap verebilir miyim size efendim?
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) - Tabii ki efendim.
Biz de yarın
bir daha gideceğiz. Oradaki gözlemimizi buraya
yansıtacağız.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sağlık hizmetleri açısından
Vanda verilen hizmetler hem Vanlı kardeşlerimiz tarafından hem
Türkiye tarafından hem de dünyada bu meseleyi izleyen örgütler tarafından
çok büyük takdir görmüştür. Deprem şartlarında hakikaten
işler çok zor, herkesin işi çok zor. Orada çalışan bütün
değerli kardeşlerimize de Allah kolaylık versin, Vanlı
kardeşlerimizle, hemşehrilerimle beraber. Ama şunu ifade edeyim:
Sağlık çalışanları mükemmel bir organizasyon.
Başlangıçtaki kurtarmadan daha sonraki hastane
çalışmaları, sanitasyonlar, çevre sağlığı,
temel sağlık, toplum sağlığıyla ilgili
çalışmalar, aşılamalar olmak üzere mükemmel bir
başarı göstermişlerdir. Hepsinin alınlarından öpüyorum
ve yüce Meclisin huzurunda da o sağlık çalışanlarına
teşekkür ediyorum.
Sayın Güven,
Karaburundaki bu 23 değerli kardeşimize, aile hekimleri ve toplum
sağlığı tarafından evde sağlık hizmetleri
verilmektedir. 444 38 33 numaralı telefonumuzu arayan her vatandaşımıza
bu hizmet veriliyor. Buradaki hedefimiz, kimin ihtiyacı varsa bunu
vermektir. Eğer bu ilçemizde de eksik kalmışsa, siz de lütfen
yardımcı olun, evde sağlık bakımını o kardeşlerimize,
vatandaşlarımıza da verelim.
Şu anda bir sevk
zincirinden, aktif bir sevk zincirinden bahsetmiyoruz. Biz sadece
basamaklı bir müracaatı teşvik etmek açısından
katkı payları alıyoruz. Bu İsveç ve benzeri ülkelerde
uygulanan bir modeldir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Bir dakika daha verir misiniz.
BAŞKAN
Buyurun.
SAĞLIK
BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Teşekkür ediyorum.
Aile
hekimlerinin 3 bin nüfusa yetişmesinin zor olduğunu biliyoruz,
diğer personelin de ama Türkiyedeki sağlık personelinin
sayısı ve aile hekimlerinin sayısı itibarıyla böyle
bir dağılım yapmak zorundayız. Yalnız özellikle
kırsala dağılım yaparken, 2 bin kişiye hatta 1.500
kişiye hizmet verecek şekilde yeni bir planlamayı da şu
anda yapıyoruz. Bununla ilgili mevzuatımızı
değiştirdik.
İnternetle
ilgili hassasiyetine teşekkür ediyorum Sayın
Sarıbaşın. Bizim de bu husustaki hassasiyetimizin devam
edeceğini ve artacağını size ifade edebilirim.
Çanakkale
Hastanesi, evet, yeni bir hastane yapacağız. Tabii ki yeni bir
hastane yaptığımızda eski hastaneyi oraya
taşıyacağız ama Çanakkalede de eski hastanemizin
bulunduğu yerde yine bir
sağlık hizmetini de vatandaşımıza vermeye devam
edeceğiz.
Sayın Işık
basamaklı sevk sisteminden ve bu arada eczanelerin uygulamadan
rahatsız olduğunu söyledi. Tekrar ifade ediyorum: Evet, bundan
rahatsız olan eczaneler olmuş olabilir ama gerçekten biz bunu tecrübe
ettik, başlangıçta SSK hastanelerinde ya da diğer hastanelerde
vatandaştan alınan bu katkı paylarının çok ciddi bir
mağduriyete yol açtığını gördük. Bu meselenin ilaç
alınması sırasında halledilmesi daha pratik görünüyor
birtakım mahzurlarına rağmen.
Çok teşekkür ediyorum Değerli
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Soru önergesi
cevaplandırılmıştır.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Sayın Bakan, şimdi bir daha Vandan aradılar.
BAŞKAN Birleşime beş
dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma
Saati: 18.43
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.50
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan
karar gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Birinci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yeni Zelanda Hükümeti
Arasında Hava Hizmetlerine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Yeni Zelanda Hükümeti Arasında Hava Hizmetlerine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/423) (S.
Sayısı: 21)(x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
17
Kasım 2011 tarihli 20'nci Birleşimde 1inci madde üzerindeki
görüşmelerle, soru-cevap işlemi tamamlanmıştı.
Şimdi
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 1inci madde kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Candan Yüceer,
Tekirdağ Milletvekili.
Buyurun Sayın Yüceer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
21 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yeni Zelanda
Hükümeti Arasında Hava Hizmetlerine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun 3üncü maddesine ilişkin söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısıyla Yeni Zelanda Hükümeti ile
ilişkilerimizin daha da pekişeceği, bu kanun
tasarısının her iki ülkenin siyasi, ticari ve kültürel
ilişkilerini olumlu etkileyeceği görülmektedir.
Yeni Zelanda ile
Türkiye'nin tarihten gelen dostluğu bulunmaktadır. Türkiye ile Yeni
Zelanda arasındaki ilişkilerin tarihi Türk-Anzak ordularını
karşı karşıya getiren Çanakkale savaşlarına
dayanmaktadır. Her iki ülke arasındaki karşılıklı
iyi duygular o büyük çatışma ortamında filizlenmiş,
gelişerek devam etmiştir. Tarihte büyük bir savaşla
başlayan bu dostluk her yıl her iki
ülkenin insanlarının o günlerin anısına
gerçekleştirdiği etkinliklerle hatırlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, yabancı ülke insanlarının etkinlik düzenleyerek
yaptığını biz bu yıl gerçekleştiremedik.
Bilindiği gibi bu yıl, şehitlerimiz ve Van depremi nedeniyle,
tüm yurtta Cumhuriyet Bayramı kutlamaları iptal edildi.
Ben öncelikle
şehitlerimize ve Vanda meydana gelen depremde ve hemen hemen her gün
çadırlarda yaşamlarını yitiren
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına ve
milletimize başsağlığı, yaralılara acil şifa
diliyorum.
Tüm yurtta
olduğu gibi Tekirdağın da birçok ilçesinin kurtuluş
günleri iptal edilmiştir. AKP Hükûmeti şehitlerin ve depremin
arkasına sığınarak bir şey yapmaya
çalışmıştır. Hatırlarsanız, tüm yurtta
törenler iptal edilirken Sayın Bakan oğlunun düğününü iptal
etmedi, devlet erkânı da bu düğüne katılmaktan geri
kalmadı. Bu büyük acıları yaşadığımız
günlerde düğün yapabilenler Cumhuriyet Bayramını
kutlayamadılar.
Değerli
arkadaşlar, galiba niyet başka olunca, akıl bahane, dil yalan
üretiyor. 13 Kasım 1922, düşman işgalinden kurtulduğu
günden bugüne tam seksen dokuz yıldır Tekirdağlılar
Tekirdağ ve cumhuriyete nasıl sahip çıktıysa bugünden
yarına da bu topraklara, bu değerlere sahip çıkacaktır.
Çünkü Tekirdağ, Tekirdağlılar bu aydınlık yoldan
hiçbir zaman şaşmamıştır,
şaşmayacaktır. Tekirdağımızla beraber tüm
ülkemizde bu zaferin kolay kazanılmadığını,
cumhuriyetin kolay kurulmadığını biliyoruz. Bu sebepledir
ki cumhuriyetimiz, vatanımızın her karış
toprağı, dökülen şehit kanlarıyla tesis edilmiş birlik
ve beraberliğimiz bizim için her şeyden önemlidir. Herkes şunu
iyi bilmelidir ki cumhuriyetimiz ilelebet var olacak, Atatürk ilke ve
devrimlerine olan bağlılığımız
kararlılıkla devam edecektir. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu millet kanıyla, bedel ödeyerek
kazandığı bağımsızlığına,
cumhuriyetine her zaman, her koşulda sahip çıkacaktır.
Halkımız Hükûmetin tüm çabalarına rağmen sokaklara
dökülerek tarihine ve cumhuriyetine nasıl sahip
çıktığını ve çıkacağını göstermiştir.
Böyle atalara, böyle bir tarihe sahip olmak en karanlık günlerde bile
bizim için bitmeyen bir umut ve mücadele sebebidir. Üstün bir mücadeleyle bu
güzel vatanı ve güzel ilimizi bizlere bırakan
atalarımızı minnetle ve şükranla anmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu topraklarda, güzel Trakyamızda çevre
şartları son on yıldır insan
sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşmış
durumdadır. Ergene Nehri doğduğu noktada içilebilir
nitelikteyken söz konusu kirlenme sonucu âdeta zehir saçmaktadır.
Bölgemizde kanser vakaları arttı, yer altı suları kirlenme
sebebiyle kullanılmamakta, Ergene sanayi lağımına
dönüşmüş hâldedir. Ergene Nehrinden sulu tarım
yapılamamaktadır. Trakya topraklarının verimliliği
düşmüştür. Ürünlerde ağır metallerin varlığı
bilimsel çalışmalarda yayınlanmıştır. Son
günlerde yapılan araştırmada, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi
Halk Sağlığı Ana Bilim Dalının
yaptığı Ergenenin su ve toprak kirliliğinin verdiği
zararları saptamak için hazırlanan
rapor çok çarpıcı, bölgedeki kanser vakalarının
arttığı ve bir an önce kanser kayıt ve araştırma
merkezinin kurulması yönündedir.
Değerli
milletvekilleri, bölgemizdeki kanser, bir deprem gibi, tsunami gibi bir
felakettir, artık o boyutlara ulaşmıştır ve bir kez
değil, şiddetini ve bölgesel genişliğini arttıran bir
felakettir. Hemen hemen her gün, her 4-5 evden birinde kanser hastası
vardır. Bölge insanlarımız büyük acılar içindedir.
Ülkemizin ayçiçeği, pirinç, buğday üretiminin büyük bir
kısmının bölgemizde yetiştiği düşünülürse
artık bu sorunun bölgesel bir sorun olmadığı da
açıktır.
Bu gerçeğin temelinde yatan neden,
Sayın Bakanın ifade ettiği gibi Cumhuriyet Halk Partili
belediyeler değil, plansız, kontrolsüz sanayileşme, endüstriyel,
evsel, tarımsal kökenli atık suların doğrudan ya da
dolaylı olarak Ergeneye deşarj edilmesidir. Planlama eksikliği
bölgemizin verimli topraklarının amaç dışı
kullanılmasına sebep olmuştur.
Değerli milletvekilleri, doğa
tüm insanlığın ortak mirası. Biz bu emaneti
atalarımızdan nasıl aldıysak, kirletmeden bizden sonraki
nesillere, çocuklarımıza aktarmak hepimizin görevidir. Trakyamızda
maalesef yıllardır çözüme yönelik adımlar yetersiz, çoğu
zaman da göstermelik olmuştur. Sayın Bakanın Ergenenin
temizlenmesiyle ilgili son açıklamalarının sözde
kalmamasını tüm samimiyetimle diliyorum. Bunun muhalefeti iktidarı
olmaz ve Ergene hepimizin. Bu sorunu gelin hep beraber çözelim, çünkü bu sorun
hepimizin boynunun borcu.
Değerli milletvekilleri, bu
anlaşmanın yanı sıra Türkiye Büyük Millet Meclisinde Yeni
Zelandayla kurulan dostluk grupları da bu ülkeyle olan
ilişkilerimizi olumlu etkilemekte. Komisyondan geçerek Genel Kurula inen
bu tasarıyla daha olumlu adımların atılacağı
görülmektedir.
Tabii ki bizim ümidimiz dış
politikada tüm ülkelerle olumlu adımların atılmasıdır.
AKP Hükûmeti döneminde dış politikalarımız her ne kadar
olumlu gösterilmeye çalışılsa da bunun böyle
olmadığı açıktır. Hükûmetin izlediği politikalar
nedeniyle birçok ülkeyle savaşın eşiğine gelinmiştir.
Sıfır sorun diyerek, sıfır dostumuz kalmıştır.
Seksen sekiz yıllık cumhuriyet tarihimizde Yurtta sulh, cihanda
sulh. anlayışında olan, otuz yıldır terörün tüm
acılarını yaşayan bir ülke olarak, nasıl oluyor da
daha düne kadar kardeş, komşu ülke dediğimiz Suriyede, sebebi
ne olursa olsun silahlı güç kullanarak Suriye yönetimini devirmeye
çalışan muhaliflere destek oluruz? Mısıra, Libyaya,
Tunusa gelen demokrasi ortada. Demokrasi adı altında kan, hamaset,
bölme, ayrıştırma, istediği gibi yönetme politikasıyla
oradaki kardeşlerimizin hayatları altüst edilmektedir. Yoksa Müslüman
coğrafyamızda Kâğıtların yeniden
karıldığı zamanlar. olarak ifade edilen bugünlerde kan ve
gözyaşı üzerinden, komşularımızın kan ve
gözyaşı üzerinden iyi bir el mi çıkarmaya
çalışıyoruz? Biz, komşularımızın kan ve
gözyaşı üzerinden gelecek bir dış politika ya da bize
gelecek bir çıkar istemiyoruz. Hem unutulmamalıdır ki, bugün
onlara yapılmak istenen yarın bize de yapılmak isteniyor
olabilir.
Değerli
milletvekilleri, bir toplumun tarihini doğru bilmesi, doğru bir
şekilde öğrenmesi doğruları ve yanlışları
bilmesiyle olur. Çünkü doğrulardan yararlanarak, yanlışlardan
uzaklaşarak ve bir kez daha yapılan yanlışlar
yapılmasın diye uğraş vererek bu yolda
çalışması gerekir.
Değerli
milletvekilleri, ne olursak olalım samimi olalım. Bir yandan, inanç
temelli, ırk temelli ayrım yapacaksınız. Beni bir mezhebin
mensupları mahkûm etti. diyeceksiniz. Katliam sanıklarını
yargının önüne getirmeyeceksiniz, sonra da dönüp Özür dilenmesi
gerekiyorsa özür dileriz. diyeceksiniz. Sözlerinizle
yaptıklarınızın inandırıcı olması
gerekli. Tarihi konuşmak, doğru öğrenmek, bilmek ayrı bir
şey; bunu, tarihi siyasi bir malzeme olarak kullanmak ayrı bir
şeydir.
Bakınız,
geçtiğimiz günlerde bunun bir örneğini yaşadık. 2 Temmuz
1993 günü Polis kayıtlarında 15 bin kişinin
katıldığı- Sivas Madımak Otelinin yakılması
sonucu aralarında 2 çocuk, birçok gencin ve
yurttaşımızın bulunduğu 35 kişinin
katledilmesinin firari sanığı,
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
alan Vahit Kaynar 26 Eylülde Polonyada, Polonya sınırında
yakalandı. Dava avukatları Ankara 11. Ağır Ceza
Mahkemesine, Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcısına, Adalet
Bakanlığına dilekçe vererek, Suçluların İadesine Dair
Avrupa Sözleşmesinin 16ncı maddesine göre tutukluluk süresinin
kırk gün olduğuna dikkat çekerek, iade işlemlerinin tez elden
yapılmasını talep etti. Ancak sanığın iadesi için
gerekli evraklar Polonya makamlarına geç ulaşmış ve firari
sanık Vahit Kaynar 4 Kasım tarihinde
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yüceer.
CANDAN YÜCEER
(Devamla) Hepinize saygılar sunarım. (CHP, MHP ve BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Ali
Uzunırmak.
Buyurun
Sayın Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Yeni Zelanda
Hükûmeti Arasında Hava Hizmetlerine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasına Dair Tasarı üzerinde söz aldım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ben bu anlaşma vesilesiyle bir dış politika değerlendirmesi
yapmak istiyorum. Hepimizin bildiği gibi dış politika bir
vizyon, bir misyon ve buna dayalı strateji, taktik ve metotların
içerdiği bir manzumdur. Eğer sizin strateji ve taktikleriniz
vizyonunuzla örtüşmez, uyuşmaz ve kesişirse o zaman
dış politikanın en önemli unsuru olan güvenilirlik kat
sayınızı yitirdiğinizde, bu çok zor inşa edilen, hele
hele bir ülke için uluslararası arenada çok zor inşa edilen bu kat
sayıyı düşürdüğünüzde gelecekteki nesillere ve ülkenize en
büyük kötülüğü yapmış olursunuz ve bilinmelidir ki dış
politika strateji, taktik, vizyon, misyon gibi unsurları sadece dilek ve
temennilerle temin edilemez ve iyi niyetlerle temin edilemez, bunlar
kaynağını mutlaka tarihî olaylardan ve bilimden almak
zorundadır. Eğer tarihî olaylardan ve gelecekten, bilimden
kaynağını almazsa, gerçeklikten kaynağını almazsa
bunlar bir hayal ürünü olarak kalır ve uygulanamaz olur; aynı bugün
Türkiye'nin dış politikada geldiği noktaya gelinir ve o zaman
dış politika eğer içerideki senin menfaatlerini dizayn etmek
için ülkeler arasındaki dostluklar veya düşmanlıklar iç politika
dizaynında esas unsur olarak kullanılmaya başlarsa o ülkeyi
felaketler bekler.
Değerli
milletvekilleri, bu açıdan AKP çok tehlikeli gitmektedir. Çünkü nasıl
ki Osmanlının son dönemlerinde uygulanan çaresizlik
politikaları içerisinde günübirlik geliştirilen akıldan, tarihî
gerçeklikten yoksun dış politikalar bir umut kaynağı gibi
aşılanmaya çalışılmış ve sonu hüsran
olmuşsa; günübirlik dostluklar, günübirlik sözde düşmanlıklar
veya göstermelik düşmanlıklar veya göstermelik dostluklar ülkeleri
felaketlere sürüklemektedir. Sizlerle, Osmanlının son
zamanlarındaki yönetimdeki anlayışın tesir
sahalarından olması açısından bir şeyi paylaşmak
istiyorum: Sultan Abdülhamid tahttan inmiştir ve Selanikte misafir
edilmektedir. Fethi Okyar Bey emir subayıdır ve fırsat
bulduğunda Sultan Abdülhamidle ülke politikaları hakkında
sohbet etme fırsatları olmaktadır. O zaman İttihat ve
Terakki Balkanlardaki birtakım gelişmelerle ilgili olarak sözde Bulgar
kilisesi ile Yunan kilisesinin düşmanlığını ortadan
kaldırmış, anlaştırmış ve sözde dostluk
başlamıştır. Fethi Okyar Bey bunu övünçle Sultan
Abdülhamide bahseder, der ki: Sultanım, artık Balkanlara
barış geliyor. Ama işte o tecrübeli Sultan Eyvah, desene
Balkanlar tehlikeye girdi. Çünkü ben bütün Osmanlı siyasetini Balkanlarda
Yunan ve Bulgar kiliselerinin anlaşamaması üzerine kurmuştum.
Eğer bu iki kilise anlaşırsa, bu iki kilise dostluğa
başlarsa o zaman
Sayın Bakan,
belki görev alanınız değil ama belki dinlerseniz Hükûmette bir
şeyler olabilir.
Sayın Volkan
Bey, burada AKPli bazı milletvekili arkadaşlarımızın
konuşmalarını dinliyorum. Geçenlerde dış politikayla
ilgili bir konuşmada AKP Hükûmetinin dış işlerinde çok büyük
vizyonlar, misyonlar, hizmetler ortaya koyduğunu yurt
dışında yaşamış bir milletvekili
arkadaşımız anlatıyor ve çok büyük yaman çelişkilerle
bu işlerden bahsediyorlar. Biraz önce, yine bir arkadaşımız
geçmiş hükûmetleri eleştiriyor, geçmiş politikaları
eleştiriyor ama sizlere şunu söylemek istiyorum: Volkan Beyin öz
geçmişine baktığınızda, o
arkadaşımızın eleştirdiği yıllarda
Sayın Volkan Bey Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri,
Volkan Bey Dışişlerinde büyükelçi, Volkan Bey bir yerde
büyükelçi, bir yerde konsolos, başkonsolos. Değerli arkadaşlar,
sizin arkadaşlarınız.
Bu sıralara
baktığınız zaman, sizin aranızdaki geçmiş
hükûmetlerde görev yapan gerek üst düzey bürokrat gerekse bakanlık,
milletvekilliği seviyesinde olan arkadaşlarımız muhalefet
sıralarından çokta. Yani siz, böyle yaman çelişkilerle bu ülkede
eğer politik gerçekliği resmetmek istiyorsanız, bu resim
yanlış bir resim değerli arkadaşlar, siz kendinizi
eleştiriyorsunuz.
Dolayısıyla,
buradan tekrar şu noktaya gelmek istiyorum: Sayın
Başbakanımız veya çıkan bakan arkadaşlarımız,
milletvekili arkadaşlarımız Yakın coğrafyamızda
gelişen birtakım olaylarda biz halkın yanındayız
diyorlar.
Değerli
milletvekilleri, eğer gazeteleri okuyorsanız ve biraz gündemi takip
ediyorsanız
Bu gazete, daha yakın tarihte, 21 Kasım 2011 tarihinde
Suriyede Türk hacılarının yolları kesiliyor. Suriyede
Türk hacıları öldürülmeye kalkılıyor. Peki
(AK PARTİ
sıralarından Kim tarafından sesi)
Kim
tarafından? Onu siz tespit edeceksiniz, Hükûmet tespit edecek. Neden bu
hâle geldik, nasıl bu hâle geldik? Önce bu soruyu siz
sormalısınız. Bugüne kadar, o kutsal topraklardan gelen, görev
için gelen İslam şuuru içerisindeki hacılara
saldırılmadı, saldırılmıyordu. Eğer
halkın yanındaysanız hangi halkın
yanındasınız? Suriyede konsolosluklar basılıyor,
büyükelçilikler basılıyor, bunu herhâlde uzaylılar gelip
basmıyor, o ülkenin halkından bir kesim basıyor.
Dolayısıyla bu yanlış söylemlerden vazgeçmek gerekir.
Ülkeler
arasındaki dış politika devletten devlete olur. Ülkeler
birbirlerinin içindeki halklara
Belki halklar arası dostluklar olabilir,
ama bir ülkenin devleti, diğer bir ülkenin içerisindeki o ülkenin
hükûmetlerine, devletine, rejimine rağmen ülkesinin halkına dost
edinmeye başladığında, başka bir kesim halkın, o
iktidarın yanında olan halkın karşısına
dikilmiş olur. Aynı bugün, Libyalıların bir
kısmının Türkiye hastanelerinde tedavi ettirilip, bir
kısmının ölüme mahkûm edilmesi Türkiye'nin vizyonuna
yakışmayan bir davranıştır.
Değerli
milletvekilleri, Topkapı Sarayının önünde bir meczup. dendi
ama Hükûmeti uyarmak istiyorum. Neden Topkapı Sarayı? Neden
Libyalı bir vatandaş ve Suriye plakalı? Çünkü bu Hükûmetin sözde
bir iddiası vardır. Nedir? Türkiye Cumhuriyeti devletinin tarihî
bazı yeni politikalarının, millî çizgisi diyebileceğimiz
Yurtta sulh, cihanda sulha uymayan birtakım uygulamalarının
neticesinde sözde Osmanlı vizyonunu hatırlatan birtakım
dış politika çağrışımları ortaya
çıkmıştır ve bu vatandaş gelip Osmanlı vizyonu
Topkapı Sarayı aklı selimi içerisinde veya
bağlantısı içerisinde düşündüğünüzde senin
Osmanlı sultanlarının yönettiği Topkapı
Sarayının önünde silah çekmiştir. Bu, dikkate
alınması gereken bir eylemdir ve dikkate alınması gereken
bir davranıştır Türkiye'nin dış politikası
açısından.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Başbakan Mısıra gitti.
Mısırda Sayın Başbakan ne olarak
karşılandı? İslamın kurtarıcısı olarak
karşılandı. Peki, ne olarak karşılanmasını
isterdim ben bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve milletvekili
olarak? Keşke Sayın Başbakan Suriyede, Mısırda,
Libyada Obamanın teşekkürleriyle dün NATOda Ne işi var
NATOnun Libyada? derken, bugün Obamanın NATOyla beraber hareket
ederek teşekkürlerine mazhar olmak yerine, İslam âleminde
İslamın kurtarıcılığı yerine, demokrasinin,
insan haklarının ve hukukun üstünlüğünün inşacısı
bir Türk Başbakanı olarak karşılansaydı ama oralar
gene uyutuluyor, oralarda demokrasi, insan hakları, hukukun
üstünlüğünün inşacısı bir vizyon ve misyondan bahsedilmiyor,
Türkiye buna soyunmamış, Türkiye, sözde İslamın
kurtarıcılığına Sayın Başbakanın
şahsında bir macera politikasına soyunmuş.
Değerli
milletvekilleri, eğer Amerika Birleşik Devletleri kendi
sınırları içerisindeki halkına
yaşattığı refahı kendi sınırları
dışındaki halklara yaşatabilseydi, oralarda imajı öyle
olsaydı bu kadar antipatik görünmezdi. Eğer dün Sovyetler
Birliği kendi sınırları dışında halklara
vaat ettiği refahı, özgürlüğü ve demokrasiyi kendi
sınırları içerisindeki halkına yaşatabilseydi bugün
Sovyetler Birliği dağılmazdı. Eğer Türkiye Cumhuriyeti
devleti, sözde soyunduğu misyonla, yurt dışındaki
vaatlerini, kendi içindeki ileri demokrasiyi yaşatabilse inanın ki
Türk milleti daha mutlu olur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) - Sayın Başbakan bunları becermekten mahrumdur ve bunları
becermekte imkân ve kabiliyetlerini kullanamamaktadır.
Hepinize çok
teşekkür ediyorum, Anlaşmanın hayırlı
olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Ruhi Açıkgöz, Aksaray Milletvekili.
Buyurun Sayın
Açıkgöz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RUHİ AÇIKGÖZ
(Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; sıra sayısı 21 olan Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Yeni Zelanda Hükûmeti Arasında Hava Hizmetlerine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde şahsım üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Tabii, kürsüye
gelen arkadaşlar kanunun içeriğinden çok fırsat buldukça
kendilerinin uygun bulduğu konulara giriyorlar. Fakat, görüşmekte
olduğumuz tasarı havacılıkla ilgili. Zannediyorum muhalefet
partileri havacılıktaki başarımızı
eleştirecek yön bulamadıkları için kendilerinin eksik gördükleri
konulara giriyorlar.
Türkiye
havacılık konusunda son yıllarda çok önemli atılımlar
gerçekleştirmiştir. Son on yılda özellikle de Türk Hava
Yollarımızı, millî hava yollarımızı bir marka
hâline getirdik. Bugün burada görüştüğümüz uluslararası
anlaşmayla artık Türkiye Yeni Zelandaya uçabilecek duruma gelecek.
Son yıllarda
Hükûmetimizin havacılığa verdiği destekle hava
aracımız, yani uçaklarımız 3 katına çıktı.
Yolcu sayısında yine buna benzer 3 katına
çıkmış rakamlar var. Bunlar Türkiyenin kapasitesini
yansıtmıyor aslında. Biz bunlardan daha iyisini başarabilecek
durumdayız. Hem ekonomik olarak hem nüfus olarak daha yüksek rakamlara
ulaşabileceğimizi ben zannediyorum. Zaten bu anlaşmalar da bu
yolları açmak için yapılan anlaşmalar.
Ben, bu
anlaşmanın hem Yeni Zelandaya hem ülkemiz olan Türkiyeye
hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Bu vesileyle hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Ekrem Çelebi,
Ağrı Milletvekili.
Buyurun Sayın
Çelebi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 21 sıra sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yeni Zelanda Hükümeti Arasında Hava
Hizmetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Türkiye
Cumhuriyeti ile Yeni Zelanda Hükûmeti arasında sivil havacılık
alanındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve daha ileriye
götürülmesini sağlayacak bu anlaşmayı olumlu bulduğumu
ifade etmek istiyorum.
Türk sivil
havacılık sektöründe son yıllarda yaşanan gelişmeler
ve uçak filosundaki büyümeye paralel olarak, Türkiyenin yurt
dışı uçuş ağı da hızla gelişmektedir.
Sayın Başbakanımızın talimatlarıyla Türk sivil
havacılığında başlatılan serbestleşme
dönemiyle birlikte büyük bir atılım içerisine girmiş ve Türk
sivil havacılığı dünyada gıpta edilen bir süratle
büyümeye başlamıştır.
Sivil
havacılıktaki 2002 yılından itibaren gerçekleşen
büyümeleri dikkatlerinize sunmak istiyorum. Kısaca gelişmelere
bakarsak, 2002de 110 olan yolcu uçak sayısı bugün itibarıyla
350ye, 2 noktadan 25 noktaya yapılan iç hat yolcu
taşımacılığı 8,5 milyon yolcudan, bugün
itibarıyla 6 hava yolu tarafından, 7 merkezden, yeni açılan
Cengiz Topel Havaalanıyla birlikte 47 noktaya ve 2010 yılı sonu
itibarıyla da 50,5 milyon iç hat yolcusuna ulaşmıştır.
Taşınan
kargo miktarı da 2002de 896 bin ton iken, 2010 sonu itibarıyla bu
miktar 2 milyon ton üzerine çıkmıştır. Bu kargodaki
yıldaki artış, geçen yıllara nispeten yüzde 10
artış göstermektedir.
Aynı
hızlı gelişmeyi büyük bir mutlulukla dış hatlarda da
görmekteyiz. 2002 yılında 2 hava yolu tarafından tek merkezden
60 noktaya yapılan dış hat uçuşları bugün
itibarıyla 5 Türk tescilli hava yolu tarafından 174 noktaya
yapılmaktadır.
Dış
hat yolcu sayısı da bu dönemde 2 kat civarında artarak 75
milyondan 52 milyona çıkmıştır. Bu gelişmelerin 2011
yılı itibarıyla da sürdüğünü görmek sevindiricidir.
Bununla
birlikte biraz da Ağrı Havaalanıyla ilgili sizlere bilgi vermek
istiyorum. Ağrıyla ilgili 2001de 8.538 olan yolcu sayısı
2008de 60.360a ulaşmıştır. 2011 yılında şu
ana kadar toplam 75.826 kişiye ulaşmıştır.
Ağrı
ilimize Anadolujet ve Türk Hava Yolları tarafından Ankara ve
İstanbuldan haftada toplam on iki sefer yapılmaktadır.
Bununla
birlikte Ağrı merkeze yine yapılan bazı hususları
sizlere arz etmek istiyorum.
Özellikle
Sayın Sağlık Bakanımız da buradayken, ben kendilerine
bu konuda çok teşekkürüm, ilimiz adına da müteşekkirim. Bizim
-hem Adalet Bakanlığı hem Sağlık
Bakanlığı- Ağrı, tabii yıllardan beri ilk kez bir
adli tıbba kavuştu. Dolayısıyla, bizim şimdiye kadar
ki Ağrı merkezde veya ilçelerde olan cenazelerimiz ta buradan
Trabzona kadar gidiyordu ama bundan sonra, 13/10/2011 tarihinde yapılan kura
çekimiyle birlikte -Ağrıda bir adli tıp bürosu kurulmuş
olup- doktorumuz da önümüzdeki hafta itibarıyla başlayacak. Ben
burada tekrar teşekkürlerimi Sayın Bakanımıza arz etmek
istiyorum.
Ayrıca
bir teşekkür de Patnos Devlet Hastanesi için. Hastanemiz de 150
yataklı olarak açıldı. Hakikaten, birinci sınıf
konumunda olan bir hastane. Ben burada kendilerine müteşekkirim.
Yine, bir
teşekkürümü burada Sayın Başbakanımıza iletmek
istiyorum. Bizim Kağızman Caddemiz vardı. 98den beri
sıkıntılı olan bir yerimizdi. Sayın
Başbakanımızın da talimatıyla Kağızman
Caddesinin kamulaştırması yapıldı. İnşallah önümüzdeki 2012
yılında da oranın yıkılması başlayacak ve
Ağrı farklı bir suhulete gitmiş olacak.
Yine, bizim
Ağrı merkezde TOKİ kentsel dönüşümümüz vardı ki Sayın
Bakanım da burada, yeni bakanımız olduklarından dolayı
inşallah bundan sonra Ağrıda çok daha fazla bir kentsel dönüşüm
olur. Ben bu kentsel dönüşümden dolayı Sayın
Başbakanımıza ve Sayın Bakanımıza çok
müteşekkirim ama bunun aynı şekilde diğer ilçelerimize de
yansıması hususunda, kendilerinden de burada rica ediyorum.
Yine, bizim
özellikle Ağrı merkezde İbrahim Çeçen Üniversitemiz var. Tabii
Ağrı merkezdeki özellikle, birçok iş adamımız var, ben
hassaten İbrahim Beye burada çok teşekkürlerimi sunuyorum. Özellikle
Patnos merkezde -biz onun kararını da çıkardık- bir tane
dört yıllık ve bir tane de iki yıllık yüksekokul olmak
üzere 2012 yılları arasında buranın kampüsünün de
yapılması hususunda biz gerekli
çalışmalarımızı yapacağız. Onun için de
Patnosa güzel bir yatırım getireceğiz.
Ben bu vesileyle
anlaşmanın hayırlı, uğurlu olmasını diler,
hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
.Madde kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ali Rıza
Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın
Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte
olan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Yeni Zelanda Hükûmeti Arasında Hava
Hizmetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde
söz aldım, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Tabii, bu hava
hizmetlerini, bizim, Türkiyede genellikle Türk Hava Yolları çekiyor ama
orada da bir adaletsizlik yapılıyor, ben onu söylemek istiyorum. Türk
Hava Yollarının bu yurt dışı gezilerinde, yurt
dışı seyahatlerinde aşağı yukarı tüm
gazeteler uçaklarda veriliyor ancak Sözcü gazetesi, Aydınlık gazetesi
ve Yeniçağ gazetesi istenilmesine rağmen verilmiyor. Bunu soru
önergesiyle Sayın Bakana yönelttim. Türk Hava Yollarının özel
bir şirket olduğunu söylediler, Bu, onların takdiridir.
dediler. Bunun çok doğru bir uygulama olmadığını
düşünüyorum. Umuyorum ve diliyorum ki Türk Hava Yolları bu
uygulamasından derhâl vazgeçer, Sözcü gazetesinden, Aydınlık
gazetesinden intikam almayı bırakır; onların da
okuyucularının Türk vatandaşı olduğunu, onların
da vergi mükellefi olduğunu hatırlar diye düşünüyorum.
Dolayısıyla diğer gazetelerle aynı uygulamayı yapar.
Bu arada
değerli milletvekilleri, Sayın Başbakanımız Recep
Tayyip Erdoğanın hastalanması ve bir ameliyat geçirmesi
hepimizi üzmüştür. Sayın Başbakana öncelikle acil şifalar
diliyorum. Bir an önce sağlığına kavuşmasını
ve görevinin başına dönmesini Allahtan diliyorum.
Yalnız,
burada Sağlık Bakanımız da var. Sayın
Başbakanımız Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakanıdır. Kişisel olarak Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın hastalığı, rahatsızlığı
kamuoyunu çok fazla ilgilendirmez. Ancak Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakanının sağlığı hakkında
doğru bilgilendirme talep etme hakkı her Türk
vatandaşının vardır. Her vatandaşımız,
halkımız kendi Başbakanlarının sağlık durumuyla ilgili ciddi bir
tıp otoritesinin açıklama yapmasını beklemektedirler. Bu,
halkın en doğal hakkıdır. Kendi
Başbakanlarının sağlık durumunu bilmek
durumundadırlar. Bu konuda böyle bir açıklama yapılması
Sayın Bakanım, en azından meydana gelecek veya gelmekte olan
spekülasyonları da önler diye ben düşünüyorum. Tekrar Sayın
Başbakanımıza acil şifalar diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yine 4 Aralık, içinde bulunduğumuz bu hafta
Dünya Madenciler Günü. Biliyorsunuz, 4 Aralık tüm dünyada Madenciler Günü
ve 4 Aralıkla başlayan hafta da Madenciler Haftası olarak ilan
edilmiştir. Roma devrinde, gerçekten mavi gözlü, ipek saçlı,
sarışın bir Santa Barbara, dünya güzeli Santa Barbara
babasının gazabından kaçıyor, Roma devrinde bir
galeriye sığınıyor. Madencilerin çalıştığı,
yaşadığı bir galeriye sığınıyor. O
galeride madencilerin koruduğuna inanılıyor ve daha sonra da
madencilerin koruyucu azizesi olarak, 4 Aralık Madenciler Günü olarak
kutlanılıyor. Yani Santa Barbaranın madencilerin koruyucu
azizesi ilan edildiği gündür 4 Aralık ve Santa Barbara Anadolu
topraklarında, bu öykünün Anadolu topraklarında geçtiği,
özellikle İzmit yöresinde geçmesi nedeniyle 4 Aralık Dünya Madenciler
Günü ilk defa Türkiyede kutlanıyor, daha sonra da tüm dünyada Dünya
Madenciler Günü olarak kutlanmaktadır.
Tabii,
bizim bu oturduğumuz sıralarda bile, bu konuştuğumuz
kürsüde bile madencilik sektörünün ve madencilerin çok ciddi emekleri
vardır. Bizim ülkemizde bugün gerçekten yer altında bin bir
zorluklarla çalışan madencilik sektörü yer altı bir faaliyet
sektörü, sanki -herhâlde yer altında olmasından
kaynaklanmış olacak ki- bir yasa dışı faaliyetmiş
gibi, madencilikle uğraşanlar da gerçekten yer altı, yasa
dışı işlerle uğraşıyor gözüyle görülüyor. Bu
çok doğru değildir.
Bir
ülkenin kalkınmasının seviyesi o ülkenin yer altı
kaynaklarını ne kadar etkin, verimli değerlendirdiğiyle ve
yer altı kaynaklarını ekonominin hizmetine ne kadar
sunduğuyla bağlı bir durumdur. Kendi yer altı kaynaklarını
değerlendirmeyen ve bunu etkin ve verimli şekilde halkın
hizmetine sokamayan, ekonomiye kazandıramayan ülkeler gelişmesi
mümkün olmayan ülkelerdir.
Madencilik
sektörü gerçekten ağır bir sektördür. En tehlikeli iş
kollarındandır. Yalnız bunu böyle deyip geçiştirmek çok
doğru değildir. Madencilik sektöründe en tehlikeli iş
kazaları meydana gelmektedir. Bugün dünyada 3üncü, Avrupada 1inci
sıradayız iş kazaları yönünden. Önemli olan bu insanlar
ölmeden önce tedbir almaktır, öldükten sonra ah, vah, tüh diye
bağırmak çağırmak ister iktidar tarafından ister muhalefet
tarafından hiçbir faydası yoktur. Önemli olan, iş kazaları
meydana gelmeden bu iş kazalarının önlemini almaktır. Geçen
yıl 79 madenci ölmüştür. Hâlen daha yer altında birisi maden
mühendisi, birisi jeoloji mühendisi olmak üzere 9 tane maden emekçisi tonlarca
metreküp toprağın altında beklemektedir. Zonguldak Karadon
bölgesinde meydana gelen bir maden kazasında 2 işçimiz altı ay
sonra çıkarıldı. O günün Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı, bu konudaki eksiklikleri gidermesi ve önlemleri alması
gerekirken Çok güzel öldüler. O konuda ben acı çekmediklerini ve fiziki
olarak da güzel öldüklerini buradan rahatlıkla söyleyebilirim. dedi.
Bu
anlayışlarla, değerli arkadaşlarım, biz, gerçekten
bunların önüne geçemeyiz. Önemli olan önümüzdeki 4 Aralıkta
kutlanacak madencilik gününün, madencilik bayramının acısız
bir ortamda, gerçekten zevk içerisinde kutlanmasını diliyorum. Burada
maden fakültesinde okuyan öğrencilerimizden hocalarımıza ve yer
altında çalışan işçilerimizden mühendislerimize kadar,
işverenlerimize kadar tüm madencilik sektörüne katkı veren herkesi
saygıyla selamlıyorum, herkese selamlarımı gönderiyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sevgili
arkadaşlarım, bir konuyu daha dikkatinize sunmak istiyorum.
Biliyorsunuz, bu faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerde ölenlerin
yakınları Toplumsal Bellek Platformu adı altında bir
platform oluşturdular. Bunlar, geçen sene buraya geldiler, bütün
grupları ziyaret ettiler, Meclis Başkanımızı ziyaret
ettiler ve Meclisten bu faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin
araştırılması için bir Meclis araştırma komisyonu
kurulmasını istediler, yani Meclisten ihale istemediler, bizden
başka bir şey de istemediler, iş istemediler. Sadece dediler ki:
Siz bir araştırma komisyonu kurun. Bizim bu
yakınlarımız neden öldü, bunu bilmek istiyoruz. dediler ve
aradan geçen zaman zarfında, 23üncü Dönemde tam 6 kez, ben ve
arkadaşlarımla birlikte araştırma komisyonu kurulması
için önerge verdik, reddedildi. 3 kez de BDP Grubu verdi, reddedildi. Bu dönem
gene getirdik ve bu insanların beklentileri bizden bitmedi. Bu insanlar
yani bu faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerde ölenlerin
yakınları dün Meclisi tekrar ziyaret ettiler. Mecliste grubu bulunan
BDP ve CHP ile görüştüler, AKP ve MHP ile görüşüp
görüşmediklerini bilmiyorum ancak Meclis Başkanımızla da
görüştüler.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Görüşemediler, randevu vermedi AKPliler!
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Ve bunlar taleplerini tekrar yenilediler, Mademki Meclis
millî iradenin yansıdığı odak noktasıdır, mademki
bu Meclis demokratik hukuk devletinin geçmişindeki karanlıkları
aydınlatacak tek ışık kaynağıdır, o hâlde
biz yakınlarımızın, babalarımızın,
eşimizin, çocuklarımızın, kocamızın,
analarımızın neden öldüğünün, kimler tarafından
öldürüldüğünün ve arkasındaki karanlık ilişkilerin
açığa çıkarılmasını istiyoruz. dediler, Bunun
için, bizim irademizi yansıtan bu Meclisin araştırma komisyonunu
kurmasını istiyoruz. dediler. Bu beklentiye bu Meclisin -umuyorum ve
diliyorum ki- en kısa zamanda olumlu yanıt vereceğini
düşünüyorum. Bu konuda da bütün sorumluluk iktidar partisi ve çoğunluk
partisi olarak Adalet ve Kalkınma Partisinin omuzlarının
üstündedir. diyorum ve buna olumlu yaklaşacaklarını
düşünüyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Ramazan Can, Kırıkkale
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
21 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yeni Zelanda Hükûmeti ile Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti arasında 4 Mart 2010 tarihinde imzalanan bu
sözleşme ile kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Yeni
Zelanda ile Türkiye arasında doğrudan uçuş, olmazsa dolaylı
uçuş imkânı sağlanacak.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Yeni Zelanda ile Türkiye
arasında tarihî ilişkiler, biliyorsunuz, 1915 yılında,
devlerin savaşı Çanakkalede iki millet karşı
karşıya geldi. Maalesef o zamanki Anzaklar diye
adlandırılan orduda Yeni Zelanda birlikleri ve Avustralya birlikleri
vardı. Bunlar ulus devlet olma yolunda kendi adlarına millî bir
mücadele içerisine girmişlerdi. Ancak tabii bunlar İngiliz
sömürüsüydü. Osmanlı İmparatorluğunun askerleri ile Anzaklar
karşı karşıya geldiler Çanakkale Harbinde. Öyle bir
savaştı ki bu savaşın eşiğinde, bir savaştan
öte bir kardeşlik, bir dostluk ilişkisi ilk defa bu devlerin
savaşında ortaya atıldı.
Tarihî süreç
bu şekilde devam etti ve günümüze geldiğimizde, biliyorsunuz, Yeni
Zelanda ile Türkiye arasındaki uçuş mesafesinin çok uzun olması
hasebiyle uluslararası bu anlaşma, Chicagoda 1944 yılında
imzalanan, üye devletlerin taraf olduğu ve
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
de 4 Mart 2010 tarihinde Yeni Zelanda Hükûmetiyle bir araya gelerek bir
sözleşme imzaladı. Bu sözleşme çerçevesinde, hava rekabetini
olabildiğine geliştirmek, hava ticaretini geliştirmek ve hava
uçuş güvenliğini sağlamak için bu sözleşme imzalandı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ 3 Kasım 2002
yılında iktidara geldi. AK PARTİ Hükûmeti iktidara geldikten
itibaren, içeride itibar, istikrar, dışarıda itibar, istikrar,
siyasette istikrar sağlandı, ekonomik istikrar sağlandı ve dış ticaret
hacmimiz gelişti. İhracatımız 130 milyar doları
aştı bugünün tarihi itibarıyla. Bütün bunlar uluslararası
sözleşmelerle, dışarıdaki itibarımızın,
ekonomik istikrarın sağlanmasıyla beraber gelişti.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; istikrarımızın
devamını temenni ediyor, bu uluslararası anlaşmanın,
sözleşmenin iki ülke halkına hayırlara vesile olmasını
diliyor, tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Can.
Şimdi,
şahsı adına söz isteyen Şirin Ünal, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Ünal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Yeni Zelanda Hükûmeti Arasında Hava
Hizmetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum, bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Uluslararası Sivil Havacılık Sözleşmesi tasarının
uluslararası dayanağını oluşturmaktadır.
Malumunuz olduğu üzere İkinci Dünya Savaşı sonrasında
hava taşımacılığında meydana gelen politik ve
teknik sorunların çözümüne esas genel düzenlemenin yapılması
amacıyla Kasım 1944te Chicagoda yapılan çalışmalar
sonucunda elli iki ülke temsilcisi tarafından hazırlanan
Uluslararası Sivil Havacılık Anlaşması 7 Aralık
1944te Washingtonda ülkelerin imzasına açılmıştır.
Chicago Sözleşmesi olarak da anılan anlaşmanın amacı
uluslararası sivil havacılığın emin ve düzenli bir
şekilde gelişebilmesi ve sivil havacılık hizmetlerinin
eşit imkânlar esası üzerine tesciliyle sağlam ve ekonomik bir
şekilde işletilebilmesi için bazı düzenlemeler hususunda
mutabık kalınması şeklindedir. Söz konusu
anlaşmanın 43üncü maddesiyle biraz önce sunduğum esas amaca
ulaşılmasını teminen Uluslararası Sivil
Havacılık Teşkilatı ICAOnun kurulması
öngörülmüş, daimi yapı oluşturulana kadar geçici ICAO
adıyla çalışma şekli benimsenmiştir. Türkiye, 5
Haziran 1945 tarih ve 4749 sayılı Kanun ile anılan
anlaşmaya taraf olmuştur. Bugün itibarıyla ICAOya üye ülke sayısı
190a ulaşmıştır. Yeni Zelanda Hükûmeti de ICAO
Anlaşmasına üye ülkelerden birisidir bizim gibi.
Uluslararası
Sivil Havacılık Teşkilatının giderleri esas olarak üye
ülkelerin katkı paylarıyla karşılanmaktadır. Buna
ülkemiz binde 43lük bir oranda yani 318 bin dolar civarında bir
katkı payı ödemektedir.
Değerli milletvekilleri,
vakit darlığından Chicago konvansiyonunun bazı
amaçlarını size sunacaktım, onları geçiyorum.
Tasarımızın
ulusal hukuk açısından dayanağını ise 1983 tarihli
2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu
oluşturmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, 4 Mart 2010 tarihinde imzalanan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Yeni Zelanda Hükûmeti arasında hava hizmetlerine dair anlaşma ile
her iki ülke arasında sivil havacılık alanında
ilişkilerin daha ileriye götürülmesi hedefi doğrultusunda, hava
yolları alanında rekabete dayalı uluslararası
havacılık sistemlerini ilerletmek ve hava yollarını
yenilikçi ve rekabetçi hizmetlerle geliştirmek amaçlanmaktadır.
Yeni Zelanda ile
aramızda henüz doğrudan uçak seferleri bulunmamaktadır.
Anlaşmanın yürürlüğe girmesi hâlinde iki ülke arasında kod
paylaşımlı ve diğer ülkeler üzerinden olacak şekilde
uçuşların yapılmasının planlanabileceği
aşikârdır. Tasarının onaylanması hâlinde bu hukuki
düzenlemeden hem Türk özel sektör havacılık işletmeleri hem de
Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığı yararlanabilecektir.
Özel sektör
havacılık hizmetleriyle ilgili olarak, müsaadenizle birkaç
rakamı dikkatinize sunmak istiyorum. Yolcu kapasitemiz 30 bini
geçmiş, yolcu uçak sayısı 157ye ulaşmış, kargo
kapasitesi 888 tona ulaşmış, kargo uçak sayımız 21e
ulaşmış, toplam üye şirket sayımız ise şu
anda 28dir.
Türk Hava Yolları
Anonim Ortaklığı filosu ise Ağustos 2011 tarihi
itibarıyla kendi malı 171 modern uçak ve 62 kiralık statüsünde
olmak üzere büyük bir ulaştırma kapasitesine kavuşmuştur.
Hava yolu
işletmelerimizin toplam uçak sayıları 2002 yılında 110
iken dokuz aylık AK PARTİ İktidarı döneminde 347ye
ulaşarak yüzde 215lik bir artış göstermiştir.
Bu meyanda, 2002
yılı ile 2011 yılları arasında meydana gelen sektörel
büyüklüğe de değinmek gerekir. Sadece iki rakamı dikkatinize
sunmak istiyorum: Koltuk kapasitesi yaklaşık 27 binden 61 bine, kargo
kapasitesi ise 215 tondan 1.250 tona ulaşmış durumdadır.
Dolayısıyla,
2011 yılında sektördeki personel sayısı da 110 bine
ulaşırken 2002de 2,2 milyar dolar olan sektör cirosu bugün
itibarıyla 12 milyar doların üzerine çıkmıştır.
Değerli
milletvekilleri, sonuç olarak 21 madde ve 1 ekten oluşan Hükûmetimiz ile
Yeni Zelanda Hükûmeti arasında
yapacağımız bu hava yolu anlaşmasının
hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Ünal.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 86ncı maddesi
gereğince oyunun rengini belli etmek üzere ve aleyhte olmak
şartıyla söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili
Yok.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yeni Zelanda
Hükümeti Arasında Hava Hizmetlerine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık
oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı |
: |
254 |
|
Kabul |
: |
252 |
|
Ret |
: |
2 |
Kâtip Üye Özlem Yemişçi Tekirdağ |
Kâtip Üye Muhammet Rıza
Yalçınkaya Bartın |
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
milletvekilleri, çalışma süremizin tamamlanmış olması
yeni bir tasarıya başlamış olsak bile
bitiremeyeceğimizden dolayı, alınan karar gereğince kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 7 Aralık 2011 Çarşamba günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:19.45