TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
36ncı
Birleşim
13
Aralık 2011 Salı
(TBMM Tutanak
Müdürlüğü tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan
ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/470)
(S.Sayısı:87)
2.- 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538)
(S.Sayısı: 88)
A) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANLIĞI
1.- Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
B) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI
1.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ
1.- Millî Prodüktivite Merkezî 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ
İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı
Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2010 Yılı
Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU
1.- Türk Akreditasyon Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Türk Akreditasyon Kurumu 2010 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ
1.- Türk Standartları Enstitüsü 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Türk Standartları Enstitüsü 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ
1.- Türk Patent Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Türk Patent Enstitüsü 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK
ARAŞTIRMA KURUMU
1.- Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.- Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ
BAŞKANLIĞI
1.- Türkiye Bilimler Akademisi
Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Türkiye Bilimler Akademisi
Başkanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1.- Millî Savunma Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Millî Savunma Bakanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI
1.- Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) GENÇLİK VE SPOR
BAKANLIĞI
1.- Gençlik ve Spor
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
L) SPOR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Spor Genel
Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Büctçesi
M) GENÇLİK VE SPOR
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N) YÜKSEK
ÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Yüksek Öğrenim
Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Yüksek Öğrenim
Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
O) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI
1.- Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ö) DEVLET OPERA VE
BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Opera ve
Balesi Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
P) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.- Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
R) TÜRKİYE YAZMA
ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI
1.- Türkiye Yazma
Eserler Kurumu Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın,
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, Trabzon
Milletvekili Koray Aydının Genel Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, bütçe müzakerelerinde muhalefetin hükûmeti tenkit
edeceğine, muhalefet milletvekillerinin konuşmalarını da
grubun üzerine almayarak hükûmetin cevap vermesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
VI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Libyada
iş yapan müteahhitlerin mağduriyetlerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/1020)
2.- Mersin Milletvekili Ali Özün, doğum
sonrası verilen izin sürelerine ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/1053)
3.- Ankara Milletvekili Zühal Topçunun, mevcut
personel rejiminin eksikliklerine ve yeni personel rejimine ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/1054)
4.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
öğretmenlerin emeklilik işlemlerinde yaşanan mağduriyete
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/1058)
5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
dış ticaret politikasına ve cari işlemler
açığına karşı alınacak tedbirlere ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
(7/1227)
13
Aralık 2011 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 11.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
---0---
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 36ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2010 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
Program uyarınca bugün iki tur görüşme yapacağız.
Sekizinci turda, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Millî Prodüktivite Merkezi, Küçük
ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı, Türk Akreditasyon Kurumu, Türk
Standartları Enstitüsü, Türk Patent Enstitüsü, Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu, Türkiye Bilimler Akademisi, Millî
Savunma Bakanlığı, Savunma Sanayii Müsteşarlığı
bütçeleri yer almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S.Sayısı:87)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538)
(S.Sayısı: 88) (x)
A)
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
1.- Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
B)
SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI
1.- Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C)
MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ
1.- Millî
Prodüktivite Merkezî 2010 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) KÜÇÜK
VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME
İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1.- Küçük
ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı
2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Küçük
ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı
2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU
1.- Türk
Akreditasyon Kurumu 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Türk
Akreditasyon Kurumu 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ
1.- Türk
Standartları Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Türk
Standartları Enstitüsü 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ
1.- Türk
Patent Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Türk
Patent Enstitüsü 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU
1.-
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2012 Yılı
Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.-
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2010 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I)
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI
1.-
Türkiye Bilimler Akademisi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.-
Türkiye Bilimler Akademisi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1.- Millî
Savunma Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Millî
Savunma Bakanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) SAVUNMA
SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI
1.-
Savunma Sanayi Müsteşarlığı
2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.-
Savunma Sanayi Müsteşarlığı
2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak
isteyen milletvekillerinin konuşmaların bitimine kadar
şifrelerini yazıp parmak izlerini tanıttıktan sonra
ekrandaki söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir.
Bilgilerinize sunulur.
Sayın milletvekilleri, sekizinci turda grupları ve
şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum:
Grupları adına: Cumhuriyet Halk Partisi: Hasan Ören, Manisa
Milletvekili; Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili; Rıza Türmen,
İzmir Milletvekili; Ahmet Toptaş, Afyonkarahisar Milletvekili; Veli
Ağbaba, Malatya Milletvekili.
Barış ve Demokrasi Partisi: İbrahim Binici,
Şanlıurfa Milletvekili; Demir Çelik, Muş Milletvekili;
Hüsamettin Zenderlioğlu, Bitlis Milletvekili; Sırrı Sakık,
Muş Milletvekili.
AK PARTİ: Abdullah Nejat Koçer, Gaziantep Milletvekili; Orhan
Karasayar, Hatay Milletvekili; Bülent Turan, İstanbul Milletvekili; Mehmet
Ali Okur, Kocaeli Milletvekili; Nurdan Şanlı, Ankara Milletvekili;
Ömer Selvi, Niğde Milletvekili; Pelin Gündeş Bakır, Kayseri
Milletvekili; Gülay Dalyan, İstanbul Milletvekili; Fevai Arslan, Düzce
Milletvekili; Murat Yıldırım, Çorum Milletvekili.
Milliyetçi Hareket Partisi: Ahmet Kenan Tanrıkulu, İzmir
Milletvekili; Reşat Doğru, Tokat Milletvekili; Celal Adan,
İstanbul Milletvekili; Koray Aydın, Trabzon Milletvekili.
Şahısları adına:
Lehinde Ahmet Berat Çonkar, İstanbul Milletvekili; aleyhinde Lütfü
Türkkan, Kocaeli Milletvekili.
Sayın milletvekilleri, sekizinci turda ilk söz sırası
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Hasan Örende, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Ören. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçeleri
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi
açıklamak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Maliye Bakanının bütçe
konuşmasını dikkatle izledim, bu kürsüden bize öyle bir pembe
tablo çizdi ki biz aynı ülkede mi yaşıyoruz yoksa başka
ülkede mi yaşıyoruz diye kendime soramadan edemedim. Sanki ekonomi
tıkırında, işler yolunda, işsizlik azalmış,
esnaf, sanatkâr mutlu, köylü mutlu, sanayici borçlarını ödemiş,
emekliler verdiğiniz maaşlardan tasarruf yapar hâle gelmişler,
asgari ücretli 599 lira ücretle geçinir hâlde! O zaman Maliye Bakanına
sormak gerekli: Vatandaş neden ekonomik kriz içerisinde, gençler neden
iş bulamıyorlar, öğretmenler neden atanamıyor, vergileri
neden yükseltiyorsunuz? Eğer Türkiyede ekonomi iyi gidiyor ise torba
yasa adı altında iki yılda bir niçin SSK, BAĞ-KUR
primlerini affeder durumdasınız?
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanın
konuşmasına tutanaklardan da baktım. Sayın Bakan bir buçuk
saatlik konuşmasında vergi kelimesini tam 24 defa telaffuz etti, euroyu
14, doları 15, Türk lirasını ise 2 kez kullanmış.
bütçe açığı kelimesi 20, enflasyon 18, borç 33, cari
açık 4 kez kullanılmış. Bunlara karşın
sanayici, köylü, üretici, sanatkâr kelimelerini ağzına
almazken, esnaf ve işçi kelimelerini sadece 1er kez
kullanmıştır. Bu da gösteriyor ki, 2002 bütçesi borç, faiz ve
vergi bütçesi olacak. Çünkü üretime, yatırıma, istihdama yönelik
ifadelere hiç yer verilmemiştir.
2012 bütçesinde destekler; esnaf kredi faiz desteği, tarımsal
kredi faiz desteği, ihracat desteği, KOBİ destekleri,
teşvik ödemeleri ve işveren prim desteği için ayrılan
kaynak 8,2 milyar liradır. Tüm bu kesimlere bütçenin sadece yüzde 2,4ü
ayrılmıştır. Bu kadar kaynakla yeni yatırım
yapılması, istihdam yaratılması, çiftçinin, esnafın
ayakta kalması mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım, söylendiği gibi Türkiyede
ekonomi iyi gitmiyor. Buraya gelen arkadaşlarımızın
hepsinin kafasına takılı bir sorun var. Dokuz yıllık
AKP İktidarının dokuz yıl öncesindeki cumhuriyeti kötüleme
alışkanlığı, Adalet ve Kalkınma Partisinin
kürsüye gelen bakanında da alışkanlık hâline geldi,
milletvekillerinde de alışkanlık hâline geldi ama 2002 ile dokuz
yılınızı kıyaslamayla ilgili fırsatı
yakalayamadığımız dönemlerde, televizyonların hepsi,
gömleğini çıkarmış televizyonlar da yanınızda,
gömleğini çıkarmamış televizyonlar da yanınızda.
Eğer ileri demokrasi anlayışınız ile elinizdeki sopayla,
birkaç televizyon da size karşı geliyor ise, onları da hizaya
sokmayı becerdiniz.
Şimdi, ben rakamları hızlı olarak vermek istiyorum.
Hani, o her zaman bu kürsüye çıkıp 2002de iktidara geldiğiniz
dönemin, geriye kalan cumhuriyetle ilgili söyledikleriniz var. Yani Aralık
2002, AKP iktidara geldiği dönemde devletin borcu 148,5 milyar dolar.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Gayrisafi millî hasılaya oranı
ne?
HASAN ÖREN (Devamla) Aralık 2011 yani dokuz yıllık
iktidarınız döneminde 310 milyar dolara
çıkarmışsınız. Kişi başına kamu borcu,
beğenmediğiniz enflasyonlu dönemde 2.249 dolar. Kişi
başına kamu borcunu 4.200 dolara
çıkarmışsınız.
ADEM YEŞİLDAL (Hatay) Kişi başına geliri de
söyle.
HASAN ÖREN (Devamla) İç borç stoku Aralık 2002 tarihi
itibarıyla 149,9 yani 150 milyar lira. İç borç stokunu 2011 tarihi
itibarıyla 362 milyar liraya çıkarmışsınız.
Özel sektörün dış borcu: Aldığınız tarihte
özel sektörün dış borcu 43 milyar dolarmış. Dokuz yıl
içerisinde özel sektörün dış borcu 202 milyar dolara
çıkmış. Evet, iyi yapmışlar. Dışarıdan
para bulmuşlar, Türkiyede yatırım yapmışlar,
istihdamı azaltmışlar! diyebilirsiniz ama bunu istihdam
azaldıysa söyleyebilirsiniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Artırmışlar.
HASAN ÖREN (Devamla) Bakınız arkadaşlar, 1988le 2002
arası ortalama işsizlik oranı, beğenmediğiniz o
cumhuriyet döneminin işsizlik oranı yüzde 8. Dokuz yılda
işsizlik oranı 11,2. 200 milyar dolar, dışarıdan özel
sektör borç para bulup geldiyse, yatırım yaptıysa o zaman
11,2lik işsizliği anlamak mümkün müdür?
Cari
işlemler açığı 2002 yılı itibarıyla 0,6
milyar dolar yani 600 milyon dolar. O kadar
başarılısınız ki ekonomide hayret etmemek mümkün
değil! Yıl sonu itibarıyla, 2011 yılı sonu
itibarıyla cari işlemler açığı 60 milyar dolar yani
100 katı. Elli iki yılda verilen cari açık, cumhuriyet tarihinin
elli iki yılında verilen cari açık 43,7 milyar dolar, dokuz
yılda verilen cari açık 290 milyar dolar.
Seksen
yıllık dış ticaret açığı 247 milyar dolar,
dokuz yılda başardığınız, becerdiğiniz
-nasıl becerdiğinizi nasıl anlatacaksınız bilmiyorum-
499 milyar dolar.
Değerli
arkadaşlarım, eğer ekonomi iyiyse, sanayicisinin,
işçisinin, işvereninin çeklerini tıkır tıkır
ödemesi gerekli. 2002 Aralık ayı itibarıyla Türkiyede
karşılıksız çek sayısı 743 bin adet. O kadar
başarılısınız ki ekonomi tıkır
tıkır gidiyor, 2009 sonu itibarıyla, 2010 yılı
itibarıyla karşılıksız çek sayısı 1 milyon
911 bin.
Protestolu
senet sayısı 0,8 yani 800 milyon iken, sizin başarınız
ve becerinizle 5,8 milyara çıkmış.
En
önemlisi de bu, yani 2002 yılında bu ülkede toplumun bütün bankalara
olan borcu 6 katrilyon 600 milyar, yeni parayla 6 milyar 600 milyon.
Tüketicilerin bankaya olan borcu 180 katrilyona çıkmıştır
sizin sayenizde, yani 180 milyara çıkmıştır.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Herkes ev aldı, herkes araba aldı; eskiden
alamıyordu.
HASAN ÖREN
(Devamla) Onun içindir insanlar mutsuz, onun için bankadan bankaya
koşup, kredi kartlarını ödeme peşinde bütün
vatandaşlarımız.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Herkes araba alıyor, ev alıyor
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Ekonomi büyüdü.
HASAN ÖREN
(Devamla) 2002 yılında ailenin gelire oranı, yani aileye 100
lira para giriyor ise o gün için aile 100 liranın 4,7 lirasını
borç olarak ödüyordu, yani yuvarlak hesap, 5 lirasını ödüyordu.
Şimdi, başarınızla, her aileye geleni 100 lira olarak kabul
eder isek, aile şu an o 100 liranın 43,5 lirasını borç
olarak ödüyor.
Çiftçi, sizin döneminizde yüzü gülen çiftçi, sizin döneminizde para
kazanan çiftçi
Ya alanlara inmiyorsunuz ya köylere gitmiyorsunuz veya
Ankaranın dışına çıkmıyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
2002 yılı itibarıyla bu çiftçilerin bütün bankaya olan
borçları 5 milyar lira. Dokuz yılda öyle becerikli işler
yaptınız ki borcunu 5 kat artırarak çiftçiyi 24 milyar borca
soktunuz. Artık çiftçinin tarladan ürününü
kaldırdığında eline para geçip geçmeyeceğiyle ilgili
düşüncesi yok. Hemen bankaya gidip borcunu ödeyebildiği
kadarını ödemek istiyor.
Bugün de bütün televizyonlarda büyüme hızından bahsediyorsunuz
yani yıllık büyüme hızı. Türkiye dokuz yıl içerisinde
öyle bir büyümüş ki, bu televizyonlarla birlikte öyle şeyler
söyleniyor ki inanmamak mümkün değil. 1946-2002 arası,
beğenmediğiniz, her zaman onunla yarışmak istediğiniz
cumhuriyet döneminin ortalama kalkınma hızı yüzde 5.
Yanlış varsa çıkın, burada konuşun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Cumhuriyet değişmedi. Bu dönem de
cumhuriyet dönemi.
HASAN ÖREN (Devamla) - 2003-2009 arası yıllık,
Türkiyenin ortalama büyüme hızı 4,3. Siz düne
yetişememişsiniz, bugün neyi söylüyorsunuz?
Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında, 150 ülke arasında
2002 yılında 49uncu sırada. Sizin başarılı,
ekonomiyi iyi yönettiğiniz dokuz yıllık dönem içerisinde Türkiye
gelişmekte olan 150 ülke arasında büyüme sıralamasında
88inci sırada.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Dünya 1incisiyiz
HASAN ÖREN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bir de çok
konuştuğunuz bir konu var, yüzde 49. 2 kişinin 1inin oyunu
aldık, buraya geldik. Evet, aldınız. Sizden önce de bu
kürsülerde, bu sandalyelerde, bu koltuklarda oturan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ören, teşekkür ediyorum.
HASAN ÖREN (Devamla)
2 kişiden 1inin oyunu alan partiler
vardı ama onların hepsi tarihin tozlu raflarında duruyor.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Bu söylediklerine inanıyor
musun?
HASAN ÖREN (Devamla) - Eğer 2 kişiden 1inin oyunu
aldıysanız, Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği kanun teklifini
destekleyin, yüzde 10 barajını kaldırın, gerçekten ilk
seçimlerde alacağınız oy sizin oyunuzdur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ören, teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı
Mehmet Ali Susam.
Sayın Susam, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
bütçesinde KOSGEB, Türk Patent Enstitüsü ve Akreditasyon Kurumu üzerine
görüşümü belirtmek üzere partim adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sanayi Bakanlığı bütçesinin görüşülmesine geçmeden
önce bir şeyin altını çizmek istiyorum. Kanun hükmündeki
kararnamelerle yeni oluşturulan bakanlıkların tam yerine
oturmadığı ortaya çıkıyor. Üç gündür görüşmeleri
izliyorum, bu görüşmelerde maalesef reel sektör burada konuşulma
noktasına gelemedi. Yani iç ticareti konuşamadık, esnafı,
sanatkârı konuşamadık, ticaret âlemini konuşamadık.
Bakınız, Sanayi Bakanlığı bütçesi önemlidir, üretmek
önemlidir ama dünyada üretmenin ötesinde satmak, pazarlamak, pazarda etkin
olmak, pay sahibi olmak bunun en önemli kısmıdır. Çok
övündüğümüz büyüme rakamlarıyla ilgili olarak bir şey
söyleyeyim. Örneğin ikinci çeyrekteki 9,5 büyümenin yüzde 14,5i iç
ticaretten, eksi 5i dış ticaretten. Yani dışarıya mal
satmada geriye düşüyoruz, iç ticaretimiz artıyor. Büyüme, iç pazardan
kaynaklanan bir büyüme ve bu büyüme nasıl bir büyüme? İthalata
dayalı bir büyüme, sıcak paraya dayalı bir büyüme ve bu
anlamıyla cari açık veren bir bütçe ve küçük, orta boy
işletmeler dâhil olmak üzere piyasada üretim yapan kesimlerin ciddi
şekilde rahatsız olduğu bir ekonomik büyüme.
Böyle bir ekonomik büyümeyi tarif ettiğimiz Sanayi
Bakanlığı bütçesinde, Sanayi ve Ticaret Bakanı olarak eskiden
daha çok piyasanın ihtiyaçlarını konuşabilirken, bugün daha
çok piyasanın ihtiyaçlarını
konuşamadığımızı görüyorum. Ama sürem
sınırlı olduğu için, hızla ilgili kurumun bütçesine
gelmek istiyorum.
Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı döneminde de, bugün de KOSGEB çok önemli.
Sanayi eğer az önce tanımladığım gibi dışa
bağımlı, ithalata bağımlı bir sanayi ise, küçük
ve orta boy işletmeleri bu anlamıyla çok önemli noktada destekleyen
bir kurum olarak KOSGEBin işlevi büyük. Bu noktada KOSGEBin bütçesi de
buna uygun olmalı. Maalesef KOSGEBle ilgili olarak birinci
söyleyeceğimiz eksiklik budur. KOSGEB bütçesi bugün 422 milyon lirayla bu
bütçede yerini almaktadır. 2009la 2012 arasındaki bütçe
değerlendirmesine baktığınızda, yüzde 9luk büyüme
rakamlarıyla bu rakamı bulmuştur. KOSGEBin üye sayısı
4 binlerden 620 bine çıkmış. KOBİ tanımı
değişmiş. KOBİ tanımı, sadece sanayici olmaktan
çıkıp hizmet ve ticaret kesimini de içine alınca 620 bine
çıkan kesim
Özellikle bu rakama çıkmasında etkin olan şey,
kredi faiz destekleridir. Çünkü toplumumuz maalesef KOSGEBi
tanımamaktadır. Kredi faiz destekleri KOSGEBin tanınması
anlamında önemli bir işlev görmüştür ama KOSGEBin asıl
işlevi kredi faiz desteği vermek değildir. KOSGEBin asıl
desteği, projelendirme, ARGE desteği, inovasyon, yüksek teknolojiye
geçiş, yeni girişimciyi teşvik, fuarları teşvik,
ihracatı teşvik noktasında olmalıdır.
Bakınız,
bu 422 milyon bütçenin 100 milyonun üzerindeki kısmı personel
giderine, 152 milyonu faiz desteğine, geri kalanı dediğim bu
noktalara gitmektedir. Bu eksiklik sonucudur ki Türkiye ekonomisinin
ihtiyacı olan KOSGEB destekleri sanayiciye, hizmet sektörüne, ticaret kesimine
verilememektedir. Bu noktada önerim şudur: KOSGEB, faiz desteklerinden
yavaş yavaş çıkarak; bir, bütçesi artırılmalı;
iki, projeye yönelik desteklere ağırlık vermelidir.
Bu
bütçe, bana göre KOSGEB İdaresi Başkanlığı
tarafından bütçe tayin edilmemiştir. Bu bütçe, büyük oranda Maliye
Bakanlığı bürokratlarının
kes-kopyala-yapıştır şeklinde her yıl bütçe üzerine
yüzde 9luk fark koyarak oluşturduğu bir bütçedir. Böyle
olduğunu niye söylüyorum? Çünkü Türkiye'nin ihtiyacı, KOSGEB
bütçesinin milyarlarca liraya çıkmasını gerektirmektedir.
Eğer sanayinizde dışa bağımlılığı
azaltacaksanız, eğer sanayinizde cari açığı, ihracat
ithalat dengesinde cari açığı azaltacaksanız firmaların
KOSGEB destekleri artmalıdır.
Kredi
Garanti Fonu bir noktaya gelmiştir ancak Kredi Garanti Fonunun
desteğini alabilme, KOSGEB desteklerinden yararlanabilme noktasında
Kredi Garanti Fonu daha iyi noktalara taşınmalıdır.
Değerli
arkadaşlar, bu Kredi Garanti Fonu olayı niye ihtiyaçtır? Çünkü
bugün KOSGEB desteklerinde teminat en büyük sorundur. KOSGEB faiz desteklerinde
yirmi altı bankayı seçmiş, yirmi altı bankaya demiş
ki: Sizin faizlerinizin yüzde 75ini ben ödeyeceğim, siz kredi
verebilirsiniz. Böyle bir noktada krediler, büyük oranda, gücü olanlara
gitmiştir. Bunu bu kürsüde bundan önceki yıllarda da söyledim,
söylediğimde karşı çıkan Sayın Bakanım daha sonra
bunu anladı ve dedi ki: Faiz destekleri düğün yapmaya, araba almaya,
ev almaya gitti. Gerçekten böyledir, bunun için KOSGEB desteklerini proje bazlı
desteklere dönüştürmeye ihtiyacımız var. Bugün Türkiyede ciddi
bir şekilde sanayimizin kendini dönüştürmeye ihtiyacı var. Düşük
teknolojiyle üretimden yavaş yavaş orta teknolojisiyle üretime
geçmeye çalışıyoruz, daha yüksek teknolojiye geçemedik. Türkiye
eğer 2023te kendisine 500 milyar ihracat hedefi koymuşsa öncelikle küçük, orta boy işletmelerinin bu konumda hem teknolojisini
yükseltmeye hem ARGE desteklerini yükseltmeye hem onların finansmana
ulaşmada önlerini açmaya ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı
yerine getirebilmekte KOSGEBin çok önemli işlevi vardır. Bunun için
KOSGEBin personeli artırılmalıdır. Bakınız,
İzmirde 30 bin işletme var, 30 tane KOSGEB elemanı var. 30
elemanın bir kısmını da şoför veya başka şey
olarak alırsanız 1.500 kişiye 1 tane eleman düşüyor.
Firmalar KOSGEBi bilmiyorlar. Onun için, başta sanayi odalarıyla,
esnaf odaları birlikleriyle, ticaret odalarıyla koordineli bir
çalışmayla, eğitimde, KOSGEB desteklerinin neler olduğunu
topluma, sanayiciye, ticaret âlemine anlatacak çalışmalara ihtiyaç
vardır ama bu kadroyla, bu bütçeyle bunları yapma şansı
yoktur. Eğer sizin 2023 vizyonunuz bu dediğiniz rakamlarsa bu
bütçeyle, bu KOSGEB destekleriyle buna gitmeniz mümkün değildir. Biz
burada size yeni bir vizyon veriyoruz. Eğer sanayi stratejisini bu
anlamıyla belirli alanlarda koyduysanız, bu alanlara gidecek yolda
KOSGEB desteklerinin önemi çok fazladır. Bu anlamıyla, bugün, KOSGEB
bütçesinin bir kez daha Bakanlık tarafından gözden geçirilmesine
ihtiyaç vardır.
Değerli arkadaşlarım, bu vesileyle, konuşmamın
sonlarına gelirken bir şeyin daha altını çizmek istiyorum:
Gerçekten, sanayicimiz kendisini şöyle tanımlamaktadır: Biz
sıcak paraya dayalı, ithalata dayalı, kendi üretimimizi
yapmaktan daha çok lojistikçi bir sanayi yapısına geldik. Bunun önüne
geçmek için yerli üretimi teşvik eden, girdileri ucuzlatan, ARGE ve
teknolojiye destek veren ve ihracata yönelik vizyonumuza katkı veren bir
sanayi anlayışına ihtiyacımız var. demektedirler.
Bizim, bu ihtiyacı hayata geçiren bir sanayileşme
politikasının şu an Bakanlıkta yeteri kadar olmadığını
bu rakamlardan da gördüğümüz açıktır. Bu anlayışla hem
sanayinin hem bilimin hem teknolojinin gelişmesi doğrultusunda yeni
bir vizyona ve 2023 hedeflerine varabilecek bir iktidara ihtiyaç vardır.
Bu iktidar, Cumhuriyet Halk Partisinin
yerel yönetimlerde ve genel seçimlerde söylediği
anlayıştır. (CHP sıralarından alkışlar)
Üretimi seven, üretim dostu, teknolojiyi, ARGEyi, bilimi önderlik olarak kabul
etmiş bir anlayışı hayata geçirmek için Cumhuriyet Halk
Partisinin programından şimdiki iktidarın yararlanmasına
ihtiyaç vardır.
Bu duygularla, bütçenin hayırlı olmasını diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Susam.
Üçüncü konuşmacı, İzmir Milletvekili Sayın Rıza
Türmen.
Buyurun Sayın Türmen. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RIZA TÜRMEN (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçtiğimiz ağustos ayında Hükûmet
bir kanun hükmünde kararname çıkardı. Bu kanun hükmünde kararnameyi,
Meclise -Anayasaya aykırı bir biçimde- hiçbir zaman
getirilmediği için, Meclisten saklandığı için, burada
müzakere etme imkânı bulamadık. Bu 651 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye baktığınızda
sanırsınız ki, bu Kanun Hükmünde Kararname Gıda, Tarım
ve Hayvanlılık Bakanlığının
teşkilatıyla iştigal ediyor. Oysa, Gıda, Tarım ve
Hayvanlık Bakanlığının teşkilatı içine iki
şey saklandı: Bir tanesi TÜBİTAK, bir tanesi de TÜBA, Türkiye
Bilimler Akademisi. Bu Kanun Hükmünde Kararnameyle TÜBİTAK ve
TÜBAnın özerklikleri kaldırıldı ve iki kurum da Hükûmete
bağlandılar.
TÜBİTAK bakımından üye sayısı 13ten 17ye
çıkarıldı ve bu üyelerin çoğunluğunun, başkan ve
başkan yardımcısı dâhil olmak üzere, Başbakan ve YÖK
tarafından atanması öngörüldü. TÜBA bakımından, Türkiye
Bilimler Akademisi bakımından 150den 300e çıkarıldı
üye sayısı ve bu 300 üyeden üçte 1inin Bakanlar Kurulu, üçte 1inin
YÖK, üçte 1inin de kendileri tarafından seçilmesi öngörüldü. Gelen
tepkilerin yoğunluğu karşısında bu sonradan değiştirildi.
Üçte 1inin Bakanlar Kurulu tarafından değil, TÜBİTAK
tarafından atanması öngörüldü ama TÜBİTAK zaten Hükûmete
bağlandığından ikisi de aynı kapıya
çıktı.
Değerli milletvekilleri, bu yapılan işlemlerle, 651
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yaptığı
işlemlerle her iki kurumun da bilimsel özerkliğine son verildi
-sadece bu değil tabii- bilimsel özerklik yanında Türkiyede özgür
bilimsel düşünceye, özgür bilimsel araştırmaya da son verildi;
zaten bu ikisi birbirini tamamlayan unsurlardır. Eğer özerk kurumlar
olmazsa özgür bilimsel araştırma, özgür bilimsel düşünce de
olmaz. Bu ikisi, birbirini tamamlayan unsurlar ortadan
kaldırılınca Türkiye, Avrupada ilk defa özgür bilimsel
düşünceye yer vermeyen ülke hâline geldi. Bilimsel özerkliğin temeli
kurumların kendi üyelerini kendilerinin seçmesidir, bu aynı zamanda
liyakat esasının da bir gereğidir. Kendileri seçerlerse o zaman
o alanda uzman bilim adamları eserleri okurlar, değerlendirirler,
bilime ne katkı yapmış, buna karar verirler. Böyle bir liyakat
esasına göre seçim yapılması imkânı da ortadan
kalkmıştır, bundan sonra yapılacak seçimler birçok başka kurumda da
gördüğümüz gibi yandaşlık esasına göre olacaktır. Bu
alınan önlemlerle her iki kurum bilimsel kimliklerini kaybetmişlerdir,
Türkiye Bilimler Akademisi bir bilim akademisi olmaktan
çıkmıştır. Zaten bütün dünyadan, bütün Avrupadan
alınan çok yoğun tepkiler de bunun böyle olduğunu göstermektedir
ve bundan sonra Türkiye Bilimler Akademisinin uluslararası bilim
dünyasından dışlanacağını göstermektedir. Çok
önemli bir bilim dergisi olan Nature dergisi bununla ilgili olarak şunu
söylemektedir: TÜBAnın özgürlüğüne son verilmesini Türkiyede
yaşanan genel antidemokratik dönüşümün bir simgesidir. şeklinde
nitelemektedir.
Değerli milletvekilleri, bunun örneği, böyle bir bilimsel
kurumun, bilimsel akademinin özerkliğinin ortadan
kaldırılması dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Bunun tek
istisnası Mussolininin faşist İtalyasıdır.
Mussolininin faşist İtalyası, oradaki meşhur Accademia Dei
Lincei kurumu, bilimsel akademik kurumu ki bu çok eski, Galileinin de üyesi
olduğu, mensubu olduğu bir kurumdur. Faşist Mussolini
İtalyası döneminde, 1934te bir kanun hükmünde kararname
çıkarılmıştır, aynen bizde olduğu gibi. Tek
farkı Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının teşkilatı yoktur İtalyada
çıkarılan kanun hükmünde kararnamenin içinde ve bu kanun hükmünde
kararnameyle hükûmete yeni üyeleri atama yetkisi verilmiştir Mussolini
İtalyasında. 1934te gene hükûmet başkanı bu Accademia Dei
Linceiin Başkan ve Başkan Yardımcısını atama
yetkisini eline almıştır ve 1939da da Accademia Dei Lincei ortadan
kaldırılmıştır. Ne zamanki 1943te hükûmet
değişmiştir, Mussolini Hükûmeti düşmüştür, o zaman
Accademia Dei Linceiin özerkliği yeniden ihdas edilmiştir. Yani
bizde de Türkiye Bilimler Akademisinin özerkliğinin yeniden ihdas edilmesi
için herhâlde bir hükûmet değişikliğinin beklenmesi
gerekecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
Tabii ki bu bilimsel özerkliğin kaldırılması büyük
tepkiler doğurmuştur hem Türkiyede hem yurt dışında,
67 üye istifa etmiştir Türkiye Bilimler Akademisinden. Yani şu akla
geliyor: Demokratik, demokrasiyi benimsemiş bir hükûmet niye şöyle
diyemiyor? Türkiye Bilimler Akademisi Başkanını
çağırıp Bakın, biz sizin bilimsel özerkliğinize
saygı gösteriyoruz fakat daha iyi çalışmasını
istiyoruz sizin kurumunuzun, daha doğru dürüst
çalışmasını istiyoruz. O nedenle, birtakım
önerilerimiz var. Gelin, bunu birlikte konuşalım, birlikte
danışalım, tartışalım ve sizi daha iyi bir
çalışma sistemine kavuşturalım. bunu niye diyemiyor? Bunu
diyemez Hükûmet, sayın milletvekilleri çünkü bu bir yönetim felsefesi
meselesidir, Hükûmetin yönetim felsefesi, çoğulculuktan çok
çoğunlukçuluğa dayanan, her türlü gücü kendinde temerküz ettiren,
özerk kurumlara meydan vermeyen bir yönetim felsefesidir. Oysa demokrasi,
kurumsal çoğulculuğa dayanır. Kurumsal çoğulculuğun
olmadığı, özerk, bağımsız kurumların
olmadığı yerde demokrasiden söz etmek çok güçtür ama Hükûmetin
yönetim felsefesinin böyle bir özerkliği zedelemeden Türkiye Bilimler
Akademisini daha iyi çalıştırmak gibi bir düşünceyi kabul
etmesine imkân yoktur.
Bu böyle giderse değerli milletvekilleri, korkarım ki
Türkiyede üyeleri Hükûmet tarafından atanmayan tek kurum Türk Futbol
Millî Takımıyla, Türk Basketbol Millî Takımı
olacaktır. Onun dışında, bütün Türkiyede kurumlar Hükûmete
bağlanmış, üyeleri Hükûmet tarafından atanmış
kurumlar olmaktadır. Bu, demokrasi bakımından çok tehlikeli bir
gidiştir.
Değerli milletvekilleri, korkarım ki demokrasi ve özgürlük
bakımından Türkiye karanlık bir dönemden geçiyor. Bu
karanlık dönemin daha da ileri gitmesine, daha
karanlıklaşmasına, kara bulutların daha
yoğunlaşmasına imkân vermeden geri dönebilmeliyiz. Onun için,
Türkiye Bilimler Akademisi ve TÜBİTAKın yeniden özerkliklerine
kavuşturulması, Türkiyede özgür düşüncenin, bilimsel düşüncenin
yeniden kurulması, Türkiyede bilimsel özerkliğin yeniden
sağlanması Türk demokrasisi bakımından vazgeçilmez, çok
önemli bir koşuldur, bunun önemini sizin de idrak edeceğinizi ve hep
birlikte bu yanlışın düzeltileceğini ümit ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Türmen.
Cumhuriyet Halk Partisi adına
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Konuşmacı
yaptığı konuşmada Türkiye Bilimler Akademisinden bahsetti.
Türkiye Bilimler akademisi 1993 yılında kanun hükmünde kararnameyle
kurulmuştur ve üyeleri de o dönemin Başbakanı Tansu Çiller
tarafından atanmıştır ve Başbakanlığa bağlı
bir kurumdur. Dolayısıyla, buradan yola çıkarak bir faşist
iması yapmasını doğru bulmuyorum Sayın
Konuşmacının. Kayıtlara geçmesini istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim, sağ olun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, bir dakika alacağımız var.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Şimdi, dördüncü konuşmacı
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, mademki Sayın Grup Başkan Vekilimiz kayıtlara
geçmek üzere bir açıklamada bulundu, ben de izninizle kayıtlara
geçmek üzere bir açıklamada bulunmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Evet, 93
yılında bir kanun hükmünde kararnameyle kurulan Bilimler Akademisi
özerk bir yapıda kuruldu. Dünyanın gelişmiş
demokrasilerinde olduğu gibi, bilim adamlarının konulara,
işlemlere karar verdiği bir kuruluş olarak
yapılandırıldı. Ondan, o günlerden bugüne, tam on sekiz
yıl sonra, bir başka kanun hükmünde kararnameyle, TÜBAnın,
Bilimler Akademisinin özerkliği yok edildi, Bilim Genel Kuruluna Hükûmet
müdahale etti. Dünyada gelişmiş demokrasilerde, hatta Pakistanda
dahi olmayan bir uygulamadır bu. Ben de bunu kayıtlara geçmek üzere
ifade ediyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Burada bir TÜBA
tartışması başlatmayalım, o yüzden susuyorum. Her
şey milletin gözü önünde cereyan ediyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, dördüncü konuşmacı
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Ahmet Toptaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
Kendisinin konuşma süresi on bir dakikaydı, bir dakika da öbür
taraftan ilave ediyoruz, on iki dakika.
Buyurun Sayın Toptaş.
CHP GRUBU ADINA AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sayın
milletvekilleri, Millî Savunma Bakanlığı bütçesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, sözlerime başlarken Türk Silahlı
Kuvvetleri içerisinde görev yapan bir kısım personelin hemen
çözülmesi gereken ve hemen çözülmesi mümkün olan birkaç sorunundan bahsetmek
istiyorum. Ülkemizde görev yapan asker, sivil tüm memurlar, eğitim
seviyelerine göre memuriyete başlatılıp yine eğitim
seviyelerine göre emekli edilmektedirler ancak uzman jandarmalar fakülte ve
yüksekokul mezunu olmalarına bakılmaksızın 3üncü derecenin
8inci kademesinden emekli edilmektedirler. Bunların da diğer
memurlar gibi eğitim seviyelerine göre 1inci dereceye kadar emekli
haklarından yararlanması zorunlu diye düşünüyorum. Bu kanunun
hakkaniyete uygun düzenlenmesiyle bunların malul ve gazileri ile
şehitlerin geride bıraktıkları ailelerinin de
mağduriyetleri giderilecektir.
Yine,
astsubayların zorunlu hizmet süreleri de adil değildir.
Subayların ve astsubayların zorunlu hizmet süreleri on beş
yıl olarak belirlenmiştir. Hâlbuki aldıkları eğitim
süreleri dikkate alındığında, bir subay çok uzun bir
eğitimden sonra subaylığa nasbedilmekte, ancak bir
yıllık bir eğitimden sonra astsubaylığa nasbedilenler
de onlarla birlikte yine on beş yıl gibi bir zorunlu hizmete tabi
tutulmaktadırlar ki bu da adil değildir diye düşünüyorum.
Yine, uzman
erbaşların çok ciddi bir sorunu vardır. Uzman erbaşlar bir
yılda üç ayı geçen bir süre için istirahat ya da hava
değişimi almaları hâlinde Türk Silahlı Kuvvetleriyle
ilişkileri kesilmektedir. O zaman, hiç kimse uzman erbaş olmak için
müracaat etmemektedir. Dolayısıyla, geçenlerde yapılan uzman erbaşlık
sınav çağrılarına katılım da yüzde 50nin
altında olmuştur. Bu haksızlığın da daha adil bir
düzenlemeyle giderilmesi, uzman erbaşların da hiç olmazsa
yaptıkları işin sorumluluğu kadar bir güvenceye
kavuşturulması gerektiğini düşünüyorum.
Bu düzenlemeler
yapılmadığı zaman astsubaylar on beş yıllık
mecburi hizmet süresini doldurmadan istifa edemedikleri için yabancı
uyruklu kadınlarla evlenerek, istemedikleri hâlde siyasi partilerden aday
olarak, kanunu arkadan dolaşarak bu haklarını bu yollarla elde
etmeye çalışmaktadırlar. Bunun da önüne geçilmelidir.
Sayın
milletvekilleri, bu saptamalardan sonra, konumuz Millî Savunma
Bakanlığının bütçesi olduğuna göre, savunma ve
güvenlik politikalarımızın, AKP İktidarı döneminde,
cumhuriyet tarihinden bu yana uygulanan yöntemlerden nerelere evrildiğine
bir bakmak lazım.
Türkiye, AKP İktidarına kadar, dış politikada
Yurtta barış, dünyada barış.
anlayışının hâkim olduğu bir savunma ve güvenlik ve
dış politika anlayışına sahipti. Türkiye, bu
bakış açısıyla, kendisine herhangi bir tehdit ya da
saldırı olmadığı takdirde hiçbir ülkeyle savaşmak
gibi bir kaygısının olmadığını
göstermiş ve dünyada barışın egemen olmasına
katkıda bulunmanın gereğini yapmıştır ve bu
politika gereği, zaman zaman kendi ulusal çıkarlarına aykırı
talep ve girişimlere de karşı durmuştur. Bu cümleden
olarak, Amerika Birleşik Devletlerinin yalanlar, uydurma kanıtlar ve
kara propaganda yöntemleriyle komşumuz ve kardeşimiz Iraka
saldırılarına alet olmayacağını
göstermiştir. İşte, tam bu noktada ABD, emperyalist
politikalarına ve yeni dünya düzeni projelerine destek
olmayacağını anladığı Ecevit liderliğindeki
koalisyon hükûmetini ve koalisyon partilerini saf dışı
bırakıp kendisiyle iş birliği yapacak bir iktidarın
başarısı için düğmeye basmış ve gereği
yapılmıştır. ABDnin yeni dünya düzeni projesinin en önemli
ayağı olan Orta Doğu coğrafyasını yeniden dizayn
etme politikasını uygulayabilmesi için Türkiyede siyasi
kuruluşlar müsait hâle getirilmiş ve Irakın işgali için
düğmeye basılmıştır. Ne var ki bu yüce Meclis, ABDnin
Irakı Türkiye üzerinden işgaline ve ülkemizin güneyinin
Amerikanın kontrolüne girmesine izin veren tezkereyi 1 Martta
reddetmiştir. Tezkerenin reddiyle ABDyi
kızdırdığı kadar, henüz yasaklı olduğu bir
dönemde Ekselans Busha tezkereyi geçirme sözü veren Sayın
Erdoğanı da kızdırmıştır yüce Meclis. Bu
durumu içine sindiremeyen Sayın Erdoğan, askerlerin tezkerenin
geçmesi için yeterli destek vermediklerini söylemiş ve Türk askerini
ABDye hedef göstermiştir. İşte kırılma noktası
burasıdır.
Tarih 4 Temmuz 2003, henüz AKP İktidarı bir
yılını doldurmamıştır. 4 Temmuz kırılma
noktasında 11 Türk askerinin başına çuval geçirilmiş ve bu
insafsız infaz sırasında Talabaninin 3 peşmergesi de
hazır bulunmuştur. Elli yedi saat esir tutulan askerler, serbest
bırakıldıktan sonra üstüne üstlük bir de
yargılanmışlardır. 1 Mart tezkeresinin geçmesine güçlü
destek vermediği söylenen TSKya balans ayarı
yapılmıştır.
AKP Hükûmeti, Türk askerine, Türkiye tarihinde, Türk tarihinde ilk kez
çuval geçiren ABD ilişkilerini bozmamıştır ama çuval
geçiren ABD askerlerinin komutanıyla ilişkilerini de
bozmamıştır. Çuvalcı general, daha sonra CIA
Başkanlığına atanmış, 18 Temmuz 2011de de
Türkiyeye -iki günlük ziyaretin ilk ziyareti Türkiyedir- iki günlük ziyarette
bulunmuş ve Türkiyeyle görüş alışverişinde
bulunmuştur yani ne kadar utanç verici olduğunu düşünmek
istemiyorum.
Devam edelim
2004 yılında Sayın Erdoğan artık
ABDnin Büyük Orta Doğu Projesinin eş
başkanlığına getirilmiştir.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Yapma gözünü seveyim!
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Benim bildiğim
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Yapma ya, bu eski, günü
geçmiş şeyleri tekrar tekrar konuşma!
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Dinlerseniz gününün nasıl
geldiğini öğreneceksiniz.
Benim bildiğim, Başbakanlık bir makamdır,
Cumhurbaşkanlığı bir makamdır, bakanlık bir
makamdır ve nerelerden nasıl seçileceği tarif edilmiştir,
yasalarla düzenlenmiştir ama bu eş başkanlık, Türk
yasalarında nasıl seçildiği, nasıl seçileceği
düzenlenmiş bir makam değildir, bir Amerikan makamıdır.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Her şeyi Amerikaya
bağladınız ha! Bu kadar Amerikan korkusu niye böyle ya, niye bu
kadar korkuyorsunuz?
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Sizin Amerikan sevdanızdan belki.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Biz güçlüyüz, kendimize güveniyoruz. Niye
bu kadar korkuyorsunuz?
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Bu Büyük Orta Doğu Projesi,
değerli arkadaşlar, Akdenizden Afganistana uzanan yirmi iki büyük
Orta Doğu devletinin yeniden dizayn edilmesi projesidir. Bu proje
Irakı üçe bölmüştür. Bu proje Libyayı üç parçaya
ayırmıştır. Bu proje Türkiye vasıtasıyla
Suriyeyi halletme projesidir. Ondan sonra sıra İrana gelecektir,
sıra Türkiyeye geldiğinde kapıyı çalanın sütçü
olmadığı anlaşılacak ancak zaman ve vakit geçmiş
olacaktır. Şu manzaraya bakın ki bu eş
başkanlığı bu manzarayla daha iyi
anlaşılacaktır. Türkiye, Amerikayla birlikte Suriyeye
demokrasi getirecekmiş. Kiminle? Libyada insan hakları ödülü
alırken Libyada demokrasi mi vardı? Suriye de ortak bakanlar kurulu
toplarken, Şamgen varken Suriyede demokrasi vardı, kayboldu da, onu
mu getirip Suriyede yeniden demokrasiyi- inşa edeceksiniz? Suudi
Arabistanda kadınların araba kullanma hakkı bile
olmadığı bir ülkenin anlayışıyla mı
demokrasi getireceksiniz? Halkını katleden El Beşirle mi
demokrasi getireceksiniz Suriyeye?
Değerli arkadaşlar, Libyada Kaddafi iktidardayken, 1974
yılında Türkiyeye bugün Libyayı işgal edenler benzin
vermezken, silahına, aracına, gerecine ambargo koyarken Libya bütün kapıları
açtığında demokrasi var mıydı Libyada? Siz insan
haklarını aldığınız zaman Libyada demokrasi mi
vardı? Libyada Kaddafinin öldürülüş sahnesini izlediğiniz
zaman öldürenlerin mi demokrasiyi getireceğini düşündünüz? O
faciayı bir insan olarak izlemek mümkün müydü? Gönlünüz razı oldu mu?
Değerli arkadaşlar, sürem kısıtlı, siz
cumhuriyet dönemini eleştirerek, cumhuriyet dönemiyle hesaplaşarak
bugüne kadar geldiniz. Bugüne kadar yaptığınız
yanlışların cumhuriyet döneniyle
karşılaştırmasını yaparsanız bakın
RECEP ÖZEL (Isparta) Sizin konuşmacı sabahtan yaptı
ama.
AHMET TOPTAŞ (Devamla) - Dinle dostum, öğreneceğiniz çok
şey var.
Siz her hareketinizde Orta Doğuya Avrupa ve Amerikanın
emperyalizminin çöreklenmesine fırsat verirken ve bunu Türkiyenin
dış politikası anlayışı hâline getirirken, 1937
yılında tarihini eleştirdiğiniz cumhuriyetin
kurucusu, lideri Mustafa Kemal ne diyor, dinlerseniz bir ders
alacaksınız: Arapların arasında mevcut olan
karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse
bizim kadar bilemez. Biz vakıa birkaç sene Araplardan uzak kaldık.
Fakat şimdi kendilerine kâfi derecede güvenip ve kudretimizi
bildiğimiz için İslamiyetin mukaddes yerlerini Musevilerin ve
Hristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız.
Binaenaleyh şunu söylemek istiyorum ki buraların Avrupa
emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz. Sizin
hesaplaşmaya çalıştığınız cumhuriyetin
kurucusu bunu söylüyor.
Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslâmiyete lakayıt
olmakla itham edildik. Fakat bu ithamlara rağmen Peygamberin son arzusunu
yani mukaddes toprakların daima İslam hâkimiyetinde
kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye
hazırız.
Cedlerimizin, Selâhaddinin idaresi altında, uğrunda
Hristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda yabancı hâkimiyet ve nüfuzunun
tahtında bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar
bugün Allahın inayetiyle kuvvetliyiz.
Avrupanın bu mukaddes yerlere temellük etmek için
yapacağı ilk adımda bütün İslâm âleminin ayaklanıp
icraata geçeceğine şüphemiz yoktur. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET TOPTAŞ (Devamla) - Mustafa Kemal bunu söylüyor, siz
Batılılarla Orta Doğuya işgal kuvvetleri olarak
giriyorsunuz.
Selam. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Toptaş.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son konuşmacı
Veli Ağbaba, Malatya Milletvekilimiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz dokuz dakika.
CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına
Savunma Sanayii Müsteşarlığı hakkında söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Savunma sanayisiyle ilgili 1inci madde oldukça açık bir
hüküm içeriyor, ne diyor: Bu kanunun amacı, modern savunma sanayiinin
geliştirilmesi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyonunun
sağlanmasıdır. Bu kadar açık bir hükme rağmen, siz
Savunma Sanayii Destekleme Fonundan MİTe ve emniyete pay
ayrılması için kanun hükmünde kararname çıkarttınız. Peki
neden? 6 milyar doları MİT ve emniyete aktarmanın yolunu mu
arıyorsunuz? Eğer bu bütçe Türk Silahlı Kuvvetlerine fazla
geliyorsa payı eğitime kaydırın, 81 vilayete asmakla
övündüğümüz tabelaların üniversite olması için kullanın. MİTin ve emniyetin bütçesi mi yetmiyor? O zaman bu kurumların
bütçesini artırın. Burada bir bityeniği var, burnumuza kötü
kokular geliyor, çıkıp bu durumun gerekçesini açıklayın.
Savunma Sanayii Müsteşarlığıyla ilgili olarak
çıkardığınız karar AKP politikalarını iyi
özetliyor, bu politikaları da en iyi deve örneği anlatıyor:
Neyiniz doğru ki burada almış olduğunuz karar da doğru
olsun.
İnsansız hava araçlarıyla ilgili olarak İsraille
yaptığınız anlaşma ne oldu? İsrail ne kadar
kazandı? Maliyeti milyonlarca doları bulan kazalar yaşandı
mı? Halkımızın paraları yanıp kül mü oldu? Önce
insansız hava araçları satın almak için para ödüyorsunuz, sonra
da milyonlarca dolar verip aynı araçları kiralıyorsunuz.
İsraile para musluğu bağlamaya yemin mi ettiniz? O kadar çok
cevapsız soru var ki, bu sorular biz bilmediğimiz için değil siz
açıklayamadığınız için cevapsız. Aynı
cevapsız sorular, aynı dumanlı hava füze kalkanı projesinde
de mevcuttur.
Değerli arkadaşlar, AKP bu ülkeye halktan ve Meclisten
habersiz bir ateş gömleği giydiriyor. Bu projeyle ABDnin
uşağı, İsrailin kalkanı oluyoruz,
komşularımızın hedefi hâline geliyoruz. Malatyaya füze
kalkanı kurulması için müsteşar ile büyükelçi mutabakat
zaptı imzaladı. Neden bir anlaşma değil de mutabakat
zaptı? Çünkü, anlaşma olursa Meclis gündemine gelmek zorunda.
Mecliste bunu tartışmaya yüzü olmayan AKP kalemi müsteşarın
eline tutuşturdu, sinsice imza attırdı, imza gece
yarısı bülteniyle Türkiyeye duyuruldu.
Başbakan Lizbon Zirvesi öncesinde şöyle diyor:
Topraklarımızın genelinde böyle bir şey düşünülüyorsa
zaten komuta kesinlikle bize verilmeli. Aksi takdirde böyle bir şeyin
kabulü mümkün değil. Peki, aynı Başbakan çok değil, bir
hafta sonra ne diyor: Komuta sisteminin tamamen NATOda olması
gerektiğini söyledik. Bu iki cümle arasındaki amansız
çelişki yürek burkan bir durumdur. Başbakanın da bu duruma
düşmesi gerçekten üzücüdür.
Şöyle böyle derken altyapı, donanım gibi gerekçelerle
komuta ABDye teslim edildi. Bana inanmıyorsanız Beyaz
Sarayın açıklamalarını okuyunuz, çıplak gerçeği
orada göreceksiniz.
Proje
kimin? ABDnin. Kime karşı kimi koruyacak? İrana
karşı İsraili koruyacak. Yazan ABD, oynayan AKP. Senaryo çok
basit: Davul Türkiye'nin boynunda, tokmak ABDnin elinde olacak.
Tarihe
bakınız, orada emperyal güçlerin kanlı sayfalarını
göreceksiniz. O kanlı sayfalarda bu ülkenin egemenlerinin,
iktidarlarının payını da göreceksiniz. Irak
istilacılarına bu ülke topraklarını açanlar, onlar için dua
edenler, bir koyup beş alsalar bile tarihin önünde suçlu olmaktan
kurtulamayacaklardır. Yoksulların kanını akıtacak,
mazlumların ahını alacak bu emperyalist projeye Hayır.
demeliyiz. Yoksa akacak kanın her damlasında, toprağa
düşecek her canda, anaların gözyaşlarında, yetimlerin
bakışlarında bugün sorumluluğunu yerine getirmeyen herkesin
payı olacaktır.
Aylar
öncesinden Bu kılıç kalkan oyununa girmeyelim, ülkemizi hedef hâline
getirmeyelim. dedik. Kürecikin dağlarına çıktık,
Malatyadan Hayır. dedik ama dinletemedik. Kısa bir süre sonra
Suriye, füzelerini Türkiyeye çevirdi. İran ilk olarak Malatyayı
vuracağını bangır bangır bağırmaya
başladı.
Çok
değil, bir gün önce İran Meclis Başkanı Vekili Hüseyin
İbrahimi şöyle dedi: Herhangi bir saldırıya
uğramamız hâlinde Kürecikteki füze kalkanını hedef
alacağız ve bu bizim en doğal hakkımızdır. Yine
Rusya Devlet Başkanı da füze kalkanına karşı gerekli
önlemleri alacaklarını belirtti. Hedef hâline geldiğimiz, bu
bilgilerle somutlaşmış oldu. Maalesef biz haklı
çıktık.
Peki, bizi
cazgırlık yapmakla suçlayan, füze kalkanını
masumlaştırmaya çalışan kişiler, çıkıp
yanlışlarını düzeltti mi, halktan özür diledi mi, kamuoyuna yanlış bilgi
vermenin üzüntüsünü yaşadı mı? Hayır, bunların hiçbiri
olmadı. Kalkana karşı olmayı bizim solculuğumuza
bağlayan bu kişiler şunu iyi bilsinler ki:
Bir: Ben
solcu olmaktan gurur duyuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) - Solculukla
ne alakası var ya?
VELİ
AĞBABA (Devamla) - İsrail kalkanına karşı Deniz
Gezmişlerin yolunda yürüyorum.
İki:
Bu mesele siyasi duruş kadar vicdanla da
alakalıdır. Sağ gelenekten gelen Saadet Partisi, HAS Parti,
MAZLUMDER, MHP bu kalkana karşı bizimle beraber yürüyor. Adalet
duygusu çürümemiş, vicdanı kararmamış herkes bu kalkana
karşı çıkıyor. Zikzaklar çizerek, emperyalistlerin
peşinden giderek doğru yolu bulamazsınız, insani
değerleri çıkarlara feda ederek doğru iş yapmış
olamazsınız. Iraka özgürlük ve demokrasi vaadiyle girenlerin neler
yaptığını gördük. 100 binlerce ölü, milyonlarca dul, yetim,
ırzına geçilmiş kadınlar, hayatı
yağmalanmış Iraklılar
İşte, emperyalizmin
demokrasi ve özgürlük anlayışı. Ne Iraktaki Conileri
unutacağız ne de onların duacılarını. Savaş
vahşettir, savaş ölümdür. Savaş büyük patronların kendi
çıkarlarını yoksulların kanıyla döndürdüğü bir
kıyım makinesidir. Savaş tezkere satın alanların
tezkere satın alamayanların başına ördüğü bir
çoraptır. Asıl cesaret isteyen savaş değil
barıştır. Biz savaşa karşı daima
barışı savunuyoruz ve size bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Hiç
değilse, yıllardır istismar ettiğiniz kesimleri
düşünün. Dokuz yıllık iktidarınız boyunca kan gölüne
dönen İslam coğrafyasına bir bakın. Eski günlerinizin
hatırına, bir saniyeliğine mazlumlara kulak verin. Ne oldu?
Yoksa iktidara gelince mücahitlikten emekli mi oldunuz?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Biz mazlumlara kulak veriyoruz.
VELİ AĞBABA (Devamla) Davosda One minute diyorsunuz,
Lizbonda Yes, okey. diyorsunuz. Kamera karşısında hava
atıyorsunuz, kapılar arkasında imza atıyorsunuz. Ne olacak
sizin bu hâliniz? Güneşi balçıkla sıvayamazsınız,
gerçeklerin üzerini örtemezsiniz. Eğer bu ayıptan kurtulmak
istiyorsanız, bu yanlıştan dönmek istiyorsanız vakit çok
geç olmadan harekete geçin, imzanızı çekin. Sonrasında ise izlenmesi
gereken yol oldukça basit.
Bu füze kalkanı projesi derhâl durdurulmalıdır, sonra
Meclise getirilmelidir. Burada gerekli bilgilendirmeler ve
tartışmalar yapılmalı. Aksi durumda Anayasanın 92nci
maddesine uymamış ve dolayısıyla suç işlemiş
olursunuz. Anayasal suç işlemekle kalmayacaksınız,
mazlumların nazarında da suçlu sandalyesine oturmuş
olacaksınız. Onun için bu kalkan projesinin Meclise getirilmesini
istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, Tanzanyayla, Ugandayla, Avusturyayla
ikili anlaşmaları Meclise getirip tartıştıran AKP,
maalesef, Türkiyeyi savaşa sürükleyen bu önemli projeyi Mecliste
tartışmamıştır, bunu da milletimizin bilgilerine
sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, aksi takdirde, füze kalkanına
karşı barış kalkanını kuracağız.
Emperyalistlere ve iş birlikçilerine teslim olmayacağız,
direneceğiz. Unutmayın, kandan kına yakılmaz, silahla
barış sağlanmaz, emperyalistten dost olmaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim Binici.
Buyurun Sayın Binici. (BDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on beş dakika.
BDP GRUBU ADINA İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan değerli milletvekilleri;
2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
kapsamında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi
hakkında Barış ve Demokrasi Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, küçük ve orta büyüklükteki
işletmeler gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ekonomilerde
olduğu gibi Türkiye ekonomisinin de en temel taşlarını
oluşturmaktadır. Türkiye'de faaliyet gösteren işletmelerin yüzde
99'undan fazlası KOBİ sınıflandırması
kapsamında kalmaktadır.
KOBİlerimize ilişkin olarak Bakanlık tarafından
hazırlanan KOBİ Stratejisi ve Eylem Planında yer alan bilgileri
sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu bilgilerin tamamı, TÜİK
yıllık iş istatistiklerinin 2009 yılı verilerine
dayandırılmıştır. Strateji ve Eylem Planında 250
kişiden az çalışanı olan işletmeler KOBİ
tanımı içersinde sayılmıştır. Buna göre
Türkiye'de bulunan KOBİ sayısı 3 milyon 222 bin 133tür.
KOBİlerin yüzde 82si hizmet ve ticaret, yüzde 13'ü ise imalat
sanayi sektöründe faaliyet göstermektedir.
KOBİler Türkiye'de toplam istihdamın yüzde 78'ini, toplam
katma değerin yüzde 55'ini, toplam satışların yüzde 65ini,
toplam yatırımların ise yüzde 50'sini oluşturmaktadır.
Ayrıca, Türkiye'nin toplam ihracatının yüzde
60'ını gerçekleştiren KOBİlerin toplam krediler
içerisindeki payı da yüzde 24'tür.
Sayın vekiller, KOSGEB, Türkiye ekonomisinde bu denli önemli yer
tutan KOBİ'lerin etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini ve
düzeylerini yükseltmek, sanayide bütünleşmeyi ekonomik gelişmelere
uygun bir şekilde gerçekleştirmek amacıyla 1990
yılında kurulmuştur. Yirmi bir yılını
doldurmuş olan KOSGEB, ne yazık ki bu kuruluş kanununda
belirtilmiş olan amacını yerine getirmekten bir hayli
uzaktır.
Sayın Bakan, 23/11/2011 tarihli Plan ve Bütçe Komisyonundaki
Bakanlığının sunuş konuşmasında, bugün için
KOSGEB veri tabanına kayıtlı işletme
sayısının 620 bin olduğunu ifade etti.
Sayın Bakanın bu açıklamasından, Türkiye'deki
KOBİ sayısı 3 milyon 222 bin olduğuna göre, her beş
KOBİ'den yalnızca birinin KOSGEB veri tabanına kayıtlı
olduğu sonucu çıkmaktadır. Kendilerinden önce bu
sayının 4 bin olduğu vurgusunu da keyifle yapan Sayın
Bakan, Bakanlığınca açıklanan KOBİ Strateji Eylem
Planı ve 2011-2014 yılları arasını hedefleyen 5 Ocak
2011 tarihli Türkiye Sanayi Strateji Belgesinde yer alan KOBİlere
ilişkin verilerin, TÜİK'in 2008 ve 2009 yılı afakî
verilerine dayandırıldığını unutuyor.
İktidarda dokuzuncu yılını doldurmuş olan AKP
hükûmetleri sanayi bakanlarının bir türlü bitiremedikleri Sanayi
Envanteri çalışmasından elde edecekleri veriler, TÜİK'in
yalan yanlış bilgilerinden daha makbul ve daha güncel olacaktır.
Sayın Bakan aynı konuşmasında, 2003 yılına
kadar 14 milyon 500 bin lira olan KOSGEB desteklerinin kendi iktidarları
döneminin tamamında 400 milyon liraya ulaştığını
ifade etmişti.
Şimdi, şöyle bir hesap yapalım:
2003 yılına kadar 4 bin kayıtlı KOBİ, 14 milyon
500 bin lira destek. Verilen desteği, kayıtlı KOBİ
sayısına bölelim. Ne eder? KOBİ başına 3 bin 625 lira
destek.
2003 yılından günümüze kadar 620 bin kayıtlı
KOBİ, 420 milyon lira destek. Verilen desteği, kayıtlı
KOBİ sayısına bölelim. Ne eder? KOBİ başına 645
lira. Ne diye öğünüyorsunuz? Ben bu rakamları verirken sizden önceki
dönemi aklamaya çalışmıyorum, aksine "Tencere dibin
kara." diyenlere "Seninki kapkara. diyorum Ama senin haberin yok.
demek istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri; KOBİ Stratejisi ve Eylem
Planında, 2003 ve 2008 yılları arasındaki seyri
itibarıyla KOBİlerin ekonomi içindeki paylarına ilişkin
bilgiler verilmiştir.
Bu bilgilere göre KOBİlerin toplam yatırım içindeki payı,
2003 yılında yüzde 61,3 iken 2008 yılına gelindiğinde
yüzde 50'ye düşmüştür.
Bu düşüş bize bir durumu çok net ifade ediyor. AKP hükûmetleri
döneminde KOBİlerimiz yatırım yapamaz duruma getirilmiş,
zengin ve yoksul arasındaki makas giderek açılmış, gelir
dağılımındaki dengesizlik artmıştır.
Bir diğer ifadeyle, AKP dönemlerinde sermaye, KOBİ
tanımı dışında kalan ve oransal anlamda binde 1 olan
kaymak tabakanın elinde yoğunlaşmıştır.
Saygıdeğer 2011-2014 yılları arasını
hedefleyen 5 Ocak 2011 tarihli "Türkiye Sanayi Strateji Belgesi"nin
82'nci sayfasında KOBİlerin Finansmana Erişim
başlığı altında şu bilgilere yer verilmektedir:
2008 yılı TÜİK verilerine göre, ülkemizde 3 milyon 449
bin 795 olan KOBİlerin, toplam kredilerden aldıkları payın
yaklaşık yüzde 26 olduğu ifade edilmektedir.
Ayrıca, belgede BDDK verilerine göre, 2009 yılı sonu
itibarıyla Türk bankacılık sistemi kredi toplamının
392 milyar 621 milyon TL olduğu ve bu kredilerin yüzde 21,4'ünün KOBİ
kredileri olduğu belirtiliyor. AKP hükûmetlerinin elmayla armudu
toplayıp aynı şeymiş gibi sunma kurnazlığı
bu belgede bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
"Türkiye Sanayi Strateji Belgesi" başlığı
altında yer alan bu bilgilere göre, kullandırılan kredilerin
sanayici KOBİler tarafından alınmış krediler gibi
sunulması tamamen bir aldatmacadır. Çünkü KOBİlerin çok büyük
bir bölümünün sanayici olmadığını hepimiz biliyoruz.
Kredilere ilişkin diğer bir husus da şudur: Türkiye
Sanayi Strateji Belgesinde yer alan bilgilere göre, 2009'da KOSGEB
desteklerinden yararlanan işletme sayısı 69 bin 47 olarak verilmiştir.
Bu da demek oluyor ki toplam KOBİlerden ancak yüzde 2'si KOSGEB
desteklerinden yararlanabilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, konuşmamın
başında KOBİ Strateji Eylem Planına dayanarak
KOBİlere ilişkin bilgileri sizlerle
paylaşmıştım. 2009 yılı TÜİK verilerine
dayanarak yapılan KOBİ Strateji Eylem Planında KOBİ
sayısı 3 milyon 222 bin olarak veriliyor. Şimdi ortada,
aynı yıl ve aynı bakanlık tarafından
hazırlanmış iki tane strateji belgesi var. Biri, Türkiyenin
Sanayi Strateji Belgesi, TÜİK 2008 yılı verilerini
kullanmış ve KOBİ sayısını, -yuvarlıyorum- 3
milyon 450 bin olarak veriyor. Diğeri, KOBİ Strateji Eylem
Planı, TÜİK 2009 yılı verilerini kullanmış ve
KOBİ sayısını -yine, yuvarlıyorum- 3 milyon 222 bin
olarak veriyor. İşte, bu iki veri arasındaki 228 bin fark,
teğet geçen 2008 krizinin Türkiye'ye etkisidir.
Saygıdeğer milletvekilleri, KOBİlerin ve genel olarak
sanayinin coğrafik olarak dağılımındaki
dengesizliğin yol açtığı en büyük sorunlardan biriside
bölgeler arası gelişmişlik farklarıdır.
KOBİlerin yüzde 55'e yakını, İstanbul, Ege ve Akdeniz
bölgelerinde yoğunlaşmış olarak faaliyet göstermektedir. Bu
yoğunlaşma, iç göç hareketleri, gelir paylaşımında
dengesizlikler ve kentsel sorunları beraberinde getirmektedir.
Yıllardan beridir devam eden bu sorun, AKP hükûmetleri döneminde de
katlanarak maalesef devam ediyor. Seçim beyannamesinde İstanbul'a iki uydu
şehir, üçüncü köprü, yeni bir tüp geçit, Galata ve Haydarpaşa'da
limanlar, yeni bir havaalanı vaatlerinin üstüne eklediği
çılgın projelerle AKP Hükûmetinin bu soruna çözüm
bulamayacağı ortadadır.
Sanayi Bakanlığının
hazırladığı Türkiye Sanayi Strateji Belgesinde, bölgesel
gelişmişlik farklarının giderilmesine yönelik inisiyatif,
tamamen kalkınma ajanslarına, AB hibe programlarına ve bölgesel
özelliklere duyarlı üniversitelere bırakılmıştır.
Strateji Belgesinde GAP, DAP, DOKAP ve Zonguldak Bölgesel Kalkınma
Planı gibi bölgesel kalkınma planlarına ilişkin tek bir
kelime dahi edilmemiştir. Kuşkusuz bu projelerin hepsi de çok
önemlidir. Ancak, Güneydoğu Anadolu Projesi kırk yılı
aşkın bir süredir yılan hikâyesine dönüştürülmüş, Bu
günahın dokuz yılı da AKP hükûmetlerine aittir. diyorum. Nüfus
ve coğrafi bakımından Türkiye'nin yüzde 10'unu kapsayan bir
alanda uygulanan GAP, garibanları aldatma projesine dönüşmüştür.
Bunun en temel kanıtı da AKP İktidarının, işsiz
kalmış yığınların güvencesi olan fondan bütçe
açığına yama olsun diye 9 milyar lirayı hiç ederken
GAP'ı gerekçe göstermesidir.
Saygıdeğer vekiller, otuz dört üyeli OECD
ülkeleri arasında, Türkiye'nin bölgesel adaletsizlikteki yeri
birinciliktir. TÜİK'in 2008'de yayınladığı millî
gelirin illere göre dağılımı, bu birinciliği fazlasıyla
hak ettiğimizi doğruluyor. 2008 itibarıyla aslan
payını alan İstanbul'un Türkiye millî gelirindeki payı
yüzde 28'e yaklaşmış, en yakınındaki Ankara'nın
payı yüzde 8,5, Bursa ve çevresi ile İzmir'in payı da yüzde 6,5
olmuştur.
Van, Ağrı, Bitlis, Hakkâri, Mardin, Batman, Şırnak
ve Siirt'in tamamı ise millî gelirden payına düşen yüzde 2'lik
oranla yetinmeye mahkûm edilmiştir.
Millî gelirdeki bu uçurum, kişi başına gelir
itibarıyla daha net olarak görülmektedir. TÜİK 2008 yılı
verilerine göre Türkiye'de kişi başına gelir 9 bin 300
dolardır. Fert başına düşen gelir İstanbul'da 14 bin
500 dolar, Kocaeli ve Bursa çevrelerinde 13 bin dolar iken Van, Muş,
Bitlis, Hakkâri, Ağrı, Diyarbakır, Mardin ve çevre illerinde ise
3 bin 500 doları bulmamaktadır.
Saygıdeğer vekillerim, ileri demokrasilerde,
bölgelerarası eşitsizliği gidermek amacıyla az
gelişmiş bölgeler lehine kayırmacılık ve pozitif
ayrım politikaları uygulanmaktadır Teşvik sistemi de
bunlardan birisidir. Türkiyede
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Binici, süreniz tamam efendim.
İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Bir sonraki konuşmacımız Muş
Milletvekili Sayın Demir Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (BDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş) Sayın
Başkan, çok saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım;
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın TÜBİTAK
ve TÜBA bütçelerine ilişkin söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
TÜBİTAK, yani Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu ile Türkiye Bilimler Akademisi olarak ifade edilen TÜBA, yakın
zamana kadar Türkiyede ARGE, görevini gören, sanayiye gerekli olan ara eleman
ve personeli sağlamaya dönük olduğu kadar aynı zamanda küçük ve
orta ölçekli kuruluşların projelendirilmesi ve projelerinin hayata
geçirilmesi konusunda önemli görev ve sorumluluklar alan
kurumlarımızdı. Bu kurumlarımız, tırnak
içerisinde, özerkti. Yani iktidardan, yürütmeden ve egemenden uzak, toplumsal
dinamiklerin temel ihtiyaçlarına kendi özerk yapılarıyla karar veren,
yürüten kurumlardı. Bu tırnak içerisindeki özerklikleri bile çok
görülmüş olacak ki bir sabah vakti, alışageldiğimiz, her
gün yeniden uyanırken karşılaştığımız
muamelelerin bir benzeriyle 27 Ağustosta TÜBİTAK da, TÜBA da
karşılaştı. Kanun hükmünde kararnamelerle bu yarı
özerk yapılar yürütmeye tabi kurumlar ve kuruluşlar hâline getirildi.
TÜBİTAKın 17 kişiden oluşan Bilim Kurulunun 2sinin Kurul
tarafından seçilme serbestisine sahip olması ama geri kalan 15inin
YÖK ve Başbakan tarafından tayin edileceği yani
atanacağı, onların özerklik ruhuyla çelişen, günümüz
dünyasının giderek daha demokratik, daha normatif ve ademimerkeziyetçi
yapılara evrildiği günümüz dünyasıyla da bir paradokstur, bir
çelişkidir.
Bu yetmezmiş gibi, bu özerk yapılar, yürütmenin tasarrufu ve
inisiyatifine olduğu kadar icazetine ve iznine de tabi kurumlar durumuna
getirilmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, doksan yıllık cumhuriyet
tarihimizde olduğuna benzer merkeziyetçi yapılara tabi
kılınan, tekleştirilen, aynılaştırılan bir
zihniyet, bizi doksan yıl boyunca nasıl ki ileriye, daha iyiye, daha
doğruya, güzele götürmediyse, yapılanın da onlardan farklı
olmamasından hareketle de bu yolun doğru yol olmadığı,
kullanılan yöntem ve araçların da bizi ileriye değil geriye
götüreceği kesindir.
Biz, Barış ve Demokrasi Partisi olarak, hazineden yardım
almayan, kendi öz güç, öz yeterliliğine dayalı siyaseti yürüten bir
partiyken bu partinin, yani partimizin İstanbul, İzmir, Mersin,
Adana, Şanlıurfa, Diyarbakır, Batman, Van illeri ve birçok
ilçesinde bilim adına, bilimsel çalışmalar adına
akademisyenlerimizin fedakârlığı, dayanışmacı ve
paylaşımcı katkıları sayesinde yürüttüğümüz bilim
akademileri siyaset üretiyordu, siyasetin
tartışıldığı, konuşulduğu özgür
mekânlar konumundayken terörize edilip, başta akademisyenler olmak üzere,
o siyasal faaliyetlere katılan insanlar bugün cezaevlerinde.
Bakın, yetmiyor, milletvekilleri, belediye başkanları,
siyasetçilerin cezaevine tıkıldığı 2011 Türkiyesi âdeta
1920leri, 1980leri yaşamaya mahkûm edilir bir noktada ileri demokrasiyle
idare edildiğimiz söylemine rağmen yaşanıyor ve
yaşatılıyorsa bunu Türkiye halkı ve halkları hak
etmemiştir diye düşünüyorum.
Değerli Başkan, sevgili milletvekilleri; biz, medeniyetler
çatışması yerine medeniyetler ittifakından, biz, Yurtta
barış, dünyada barış. söylemini çokça dillendiren bir
Meclis geleneğinden geliyoruz -bu Meclisin- her şeyden önce
uluslararası küresel boyuttaki barıştan çok, bu ülke
halklarının, bu ülke inançlarının ve kültürlerinin kendi
içinde barışını sağlamakla mükellefiz. Bu
mükellefiyeti yerine getirmediğimizde yürüttüğümüz çabalar,
harcayacağımız enerji yarınlara savaş ve savaş
tacirlerine fırsat tanımaktan öteye gitmeyecektir.
Değerli Başkan, sevgili milletvekilleri; bu yönüyle Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı başta olmak üzere,
TÜBİTAK ve TÜBA her şeyden önce bilimsel araştırmaları
yürütmekle mükellef olan kurumlar olarak özerkleştirilmelidir. Özerk
yapılarının finans, personel, teknik altyapısı güçlü
kılınmalıdır ki toplumsal aydınlanmayla birlikte
demokratik, sivil toplumun önü açılabilmelidir. Toplumu
sivilleştiremediğimiz, demokratikleştiremediğimiz sürece
otoriter katı merkeziyetçilere mahkûm bir Türkiye gerçeğiyle, her gün
acısını yaşayarak, içimizde bunu hissederek yaşamaya
devam edeceğiz. Bu bize bir kader değil, bu halklarımıza
vaat edebileceğimiz bir gelecek de değil. Bizim görevimiz ve
sorumluluğumuz sadece mevcut, var olanı onaylayan, onu zaman kazanma
amacına hizmet edecek bir kısım donelere, araçlara
dönüştürmek değildir. Bizim görevimiz, aksine, değişen,
dünya koşullarına bağlı olarak ülkemizin değişen,
değişim ve dönüşüm faaliyetleri içerisinde bulunan dinamiklerini
açığa çıkarmaktır. Onlardan açığa çıkan
sinerjiyi bütüncül politikalarımızın ürünü olarak Türkiye'nin
değişimine, dönüştürmesine fırsat vermektir. Biz,
özgürlüklerin alanlarını genişletmek, özgürlüklere fırsat
vermek yerine var olanı gasp eden, var olanı alıkoyan bir
algı ve zihniyetle soruna yaklaştığımızda
çözümden çok kangrenleşen, kaos ve krize neden olan yeni
politikalarımızla yarının tarihi karşısında
sanık sandalyesine oturabiliriz.
Değerli Başkan, sevgili milletvekilleri; 12 Haziran 2010da
referandumda biz 12 Eylül cuntasının, askerî
diktatöryasının ya da faşist diktatörlüğünün
anayasasıyla hesaplaşmak adına halkımıza,
vatandaşımıza gitmiştik. Daha demokratik, daha özgürlükçü,
daha yaşanabilinir bir ülkede eşit, özgürlükçü ve demokratik bir
anayasa vaadiyle biz 12 Eylül 2010dan bu yana da söz veren, buna dair 12 Haziran
2011 seçimlerini de fırsat bilerek kurucu meclis rolünü oynamayı vaat
eden söylemini sokakta, meydanda, alanda dile getiren bir Meclis
geleneğinden geliyoruz. Değerli milletvekilleri, bu nedenle, henüz
yol yakınken yanlıştan geri dönmek, iyi ve doğruya
doğru yol almak hepimizin görevidir. Bu görev herkesten çok da iktidar
partisinin görevidir. Çünkü sistemin ötekileştirildiği bir gelenekten
gelen yani -1920leri hatırlayalım- dine inanan dindarı
ötekileştirerek irticai tehlike olarak topluma lanse eden, Aleviyi dinsiz
olarak topluma pazarlayan, aydına, sosyaliste bir şekliyle tehlikeli
ve öldürülmesi gereken bir algıyla yaklaşan ama başta Kürtler
olmak üzere, farklı kimlik ve kültürlere sahip, haklarını dile getirenleri
de bölücülük yaftasıyla ötekileştiren bir sistem demokratik
değildir.
Gelin, bundan en çok mağduriyeti yaşayan bir geleneğin
savunucusu olarak, ülkenin demokratikleştirilmesi ve
özgürleştirilmesi açısından halkımızın bizden
beklediği temel talepleri karşılamaya, vekil olma adına,
Millet Meclisinin bir unsuru, üyesi olma adına, gelin, görevimizi
ertelemeden yerine getirelim. Çünkü biz, ülke halklarına demokratik,
eşitlikçi, özgürlükçü bir anayasa vaadinde bulunduk. Bu, ertelenemez bir
görev olarak önümüzde, tarihin olmazsa olmazı noktasında bizi
bekliyor.
Bu görevi yerine getirmeye dönüştüreceğimiz bir bütçe süreci,
halklarımıza, ülkemize ve dünyaya barış getirmesi
dileklerimle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum, iyi günler
diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çelik.
Üçüncü konuşmacı, Bitlis Milletvekili Sayın Hüsamettin
Zenderlioğlu.
Buyurun Sayın Zenderlioğlu. (BDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on beş dakika.
BDP GRUBU ADINA HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı Millî Savunma
Bakanlığı bütçesiyle ilgili, Barış ve Demokrasi
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
2012 bütçesini sosyal politik açısından sağlık,
eğitimle ilgili değerlendirdiğimizde, bu bütçenin çok
kabarık olduğunu söyleyebiliriz ve bu bütçe, Türkiye'nin refahı
ve mutluluğunu gerçekleştirecek bir bütçe değildir. Genel olarak
böyle söylemek zorundayım. Dolayısıyla, özel olarak da Millî
Savunma bütçesinin çok fazla olduğunu da söyleme gereğini duyuyorum
çünkü bu bütçe 18 milyar 300 milyon TL olarak belirlenmiştir. Bütün askerî
harcamaların hiçbiri açık ve şeffaf değildir ve hiç kimse
bu bütçeyi denetleyemiyor. Yapılanlar nereye gidiyor, bu harcamalar neyi
hedeflemektedir?
Oysa
çağımızda artık sınırların
kalktığı, soğuk savaş döneminin sona erdiği bir
dönemde yaşıyoruz. Böylesi bir bütçenin fazla oluşunu sanki bir
felaketin işareti olarak algılıyorum.
İnsanoğlunun
Habil ve Kabilden bu yana gözyaşı ve kanı dinmemiştir.
İkinci Dünya Savaşında milyonlarca insanın öldüğünü
siz de bilmektesiniz. Bu kadar savaşa harcanan para, eğer o ülkenin
ekonomisinin gelişmesine, sanayisine, eğitimine,
sağlığına harcanmış olsaydı, böylesi bir
savaşın gereği olmayacaktı. İkinci Dünya
Savaşında 55 milyon insan yaşamını yitirmiştir,
20 milyon insan sakat kalmıştır, 15 milyon insan protezle
yaşamaya başlamıştır.
Bu küresel
kapitalist saldırganlık bugün insanlığın hâlâ korkulu
rüyasıdır. Bugün dünyada gelişen bu ekonomik krize
karşı saldırıların sürdürülmesi tabii ki bu felaketin
de habercisidir. Özellikle bu baskıya karşı bir direnç de
gelişmektedir. Bu direncin ana merkezi New Yorkta,
America emperyalizminin göbeğinde ona karşı tavır
koymuştur. Yeni dünya düzeni adı altında Orta Doğuda
Pax Americana adıyla ülkeleri yeniden yapılandırmaya
çalışmaktadır. Isıtılan yerleri soğutup,
soğutulan yerleri de ısıtmaya çalışmaktadır.
Yapılmak istenen sözüm ona barış projesidir. Bunun neresi bir
barış projesidir? İşte, Abhazya-Gürcistan sorunu,
Çeçenistan-Rusya sorunu, Afganistan sorunu, Pakistan-Hindistan sorunu,
Keşmir sorunu, Orta Doğuda Filistin sorunu ve dört parçaya
bölünmüş Kürt sorunu bir hançer gibi Orta Doğunun sinesine saplanmış
ve öyle duruyor.
Bu proje, ekonomik olarak da değerlendirdiğimizde tek bir
amacı vardır: Verimli olan toprakları ele geçirmedir. Her
şey Amerika içindir. Böl ve yönet politikası hâlen devam etmektedir.
Orta Doğuda yapmış olduğu bu zulme karşı direnenlerin
birçoğunu tanklar ezmiştir, tanklarla ezmediklerini gladyo denilen
bir örgütle darbeler vasıtasıyla istemediği rejimleri de
yıkmıştır. Yıllardır Orta Doğu halklarına
yapılan bu baskıları hiç kimse içine sindirmiyor, biz de içimize
sindirmiyoruz. Birinci Dünya Savaşında
kazanmadıklarını, İkinci Dünya Savaşındaki
haritaları değiştirerek yeni bir savaş
başlattılar. Şimdi de üçüncü bir dünya savaşını
başlatmak için yeniden nükleer silahları üretmeye
başladılar. İşte, Malatyamızın Kürecik ilçesinde
konumlandırmak istedikleri olay bununla ilgilidir. Tabii ki Kürtlerin
yaşamış olduğu bu topraklarda böylesi bir baskı belki
başkalarını ilgilendirmiyor ama bizi ilgilendirmektedir.
Türkiyenin Kürtlerin bulunduğu bu dört devlete bölüşmesi,
etrafı mayınlarla çevrilmesi ve şimdi de Küreciki hedef
göstermesi çok ilginç ve manidardır. Savunma gerekçesiyle ilgili 800
kilometrelik alanları kara mayınlarla döşeyerek
vatandaşın topraklarına, mülkiyetine el koyarak hiçbir hak
ödemeden Askerî tatbikatlar yapıyoruz. adı altında
vatandaş zarara
uğratılmaktadır ve bu dört parçadaki insanlar birbirinin
akrabalarıdırlar. Gidiş gelişlerinde büyük olaylara, büyük
acılara da neden olunmaktadır. Çünkü her gidişinde,
gelişinde o insanlar mayına çarparak ya ayaklarını ya
kollarını yani vücudunun bir parçasını o sınır
kapılarında bırakmak zorunda kalıyorlar.
Türkiye 1 Mart 2008e kadar imha etmesi gereken mayınları imha
etmediği ve Mayın Yasağı Anlaşmasını ihlal
eden dört ülkeden biridir. Kara
mayınlarının yüzünden yüzlerce insanımız
yaşamını yitirmiş ve yüzlercesi de sakat
kalmıştır. Mağdur olan ailelere herhangi bir tazminat
ödenmemiştir.
AKP Hükûmetine soruyorum: Köylünün tarım ve hayvancılık
yaptığı bu arazilere siz yasal olarak el koyarak, baskıyla
el koyarak, yasalite adı altında bunlara neden tazminat
ödemiyorsunuz? Böyle adalet olur mu? Böyle bir devlet anlayışı
olur mu? Oysa, bu sistem Türkiye ile ABD Hükûmeti arasında yapılan
bir anlaşma sonucu karara bağlanmış. Böylelikle,
tıkanan İsrail-Türkiye diplomatik gerginliğini gidermeyi
amaçlayan radar savunma sistemi, başka bir ifadeyle İsraili koruma
amaçlı bu füze sistemi kurulmaya çalışılıyor. Oysaki
Sayın Bakanımız açıklamada bulunduklarında Türkiyeye
bir füze yerleştirilmiyor, kurulacak olan sistem savunma amaçlıdır.
deniliyor. Oysaki Sayın Bakanımızın masumane bir
şekilde ifade ettiği bu konu, komşu ülkelerde hiç de öyle iyi
karşılanmadı. Oluşabilecek bir saldırıda ilk
hedefinin Türkiye olacağı söylendi.
Bu gelişmeyle Türkiye tehlikenin farkında mıdır? AKP
Hükûmetinin Küreciki askerî saldırıların hedefi hâline
getirmesi doğru mudur? Bölge halkı şimdiden bu savaş
tehdidi altında yaşayacağı için son derece tedirgindir. Bu
füze rampalarının kurulması Türkiye halkına ne gibi bir
fayda sağlayacaktır?
1 Mart tezkeresinde şu söyleniliyordu: Müslüman bir Türkiye,
Müslüman kardeşlerine silah çekmez. Çıkacak bir savaşta
Müslüman devletlere nasıl izah edecektir diye merak ediyorum şimdi.
Basına sızan haberlere göre şimdiden Savunma
Bakanlığı alarma geçerek 13 batarya, 72 füze alma
pazarlığındadır. Tabii ki tüccarlar boş dururlar
mı? Sahnede cirit atmaktadırlar. Ruslar S-300lerle, 400lerle
görücüye çıkmış bulunmaktadırlar. Amerikalıların
ise Patriot sistemindeki batarya füzelerinden dolayı tercih edileceği
söylenilmektedir.
Bu gereçlere, bu araçlara, ölüm makinelerine verilen fiyatlar belli
değildir ancak belli olan bir şey vardır: Fakirden, fukaradan,
emekçiden, dar gelirliden alınan vergilerin, silah tüccarlarının
kasasına gideceği bir gerçektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP Hükûmeti Kürecik Üssüne karşı rafa
kaldırdığı Kürt sorununun çözümü ile ilgili imha
amaçlı planladığı askerî operasyonlara ABDden destek sözü
aldı. Oysa Kürt sorunu otuz yıldır geliştirilen askerî
yöntemlerle çözülememiştir. Şimdi, Amerika Birleşik
Devletlerine ve diğer NATO ülkelerine verilen tavizle mi çözeceksiniz bu
sorunu?
Yaşanan küçük yoğunluklu
savaş hepimizin yüreğini yakmıştır. Âdeta ülkenin bir
başından bir başına acı izler
bıraktığını siz de biliyorsunuz. Ne yazık ki bu
operasyonların bitmesi yönünde demokratik tavır koyanlar
hakkında davalar açılmış, yapılan kitlesel eylemlere
katılan sayın milletvekillerimiz, parti yöneticilerimiz
halkımıza karşı gaz bombası ve copla
karşılanmıştır. Her demokratik eylemimiz böyle
karşılanmaktadır. Hakkâri ili Çukurca ilçesinde barış
anneleri inisiyatifinin gerçekleştirdiği Savaşa hayır,
operasyonlar dursun! yürüyüşüne katılan Van BDP İl Genel Meclis
Üyemiz Yıldırım Ayhan Arkadaşımız bu demokrasi
yürüyüşünde gaz bombasıyla yaşamını yitirmiştir.
Barış isteyenlere verilen cevap bu olmamalıdır.
Yıldırım Ayhanın demokratik hakkını kullanarak
gittiği barış yürüyüşünde yaşamını yitirmesi
sizler için bir anlam ifade ediyor mu?
Yaşanılan bu uygulamalar, Kürt
sorununun çözümünde 90lı yılları hatırlatıyor yani
Çillervari! Bu yöntem bu sorunu gittikçe derinleştirecek ve çözüm
getirmeyecek bir anlayıştır.
AKP Hükûmetinin savaşa
ayırdığı bu bütçe ile daha fazla gözyaşı,
daha fazla acı getireceğinin bilinmesi gerekir. Geçici güvenlik
bölgesi adı altında OHAL uygulaması kapsamına alınan
Hakkâri, Siirt, Şırnak, Diyarbakır il sınırları
on beş bölgeye ayrılarak, 3 Ekim 2011-15 Ocak 2012ye kadar yasak
bölge ilan edilmiştir. Bunun nedeni nedir, Sayın Savunma
Bakanımıza sormak istiyorum?
Bu yöntem
defalarca denenmiştir. Bundan önceki hükûmetler de denemişlerdi ama
maalesef bir başarı ve bir sonuç alınmadığı
ortadadır. OHALle bu hâlle daha ne zamana kadar bu halkı
ezeceksiniz? İnsanların dolaşım özgürlüğünü
yasaklıyorsunuz ve bazı yörelerde de mülkiyet hakkını ihlal
ederek, göçerlerin, köylülerin yaylalarına ve meralarına
çıkışlarını yasaklıyorsunuz. Böyle bir yasak olur
mu? Demokratik bir ülkede, demokrasiyle idare edilen bir ülkede, her gün hukuktan
söz edilen bir ülkede nasıl olur da hâlen yasaklı bölgeler, hâlen
OHALle bu hâlle yürütülüyor?
Bizler
diyoruz ki, bu yöntem yanlış bir yöntemdir. Seksen yıldır
bu yöntem denendi ama sonuç alınmadı. Bu sorunun bir güvenlik sorunu
olmadığını, bir ekonomik sorun
olmadığını sizler de biliyorsunuz. Bu sorun siyasal bir
sorundur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Devamla) Bunu çözmesi gereken yer bu Meclisin
çatısı altıdır.
BAŞKAN
Sayın Zenderlioğlu, teşekkür ederim. Süreniz tamam efendim.
(BDP sıralarından alkışlar)
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Devamla) Bir cümleyle ifade edeceğim.
BAŞKAN
Lütfen
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Devamla) Bir cümleyle.
Seneca
diyor ki: İnsan doğanın kırık bir sazıdır.
Bütün kainatın silahının onu öldürmesine gerek yoktur. Damağındaki
iki damla su onu öldürmeye kâfidir.
Teşekkür
ederim, saygılar sunarım. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Zenderlioğlu.
Şimdi
söz sırası Muş Milletvekili Sayın Sırrı
Sakıkta.
Buyurun
Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika efendim.
BDP
GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; ben de Savunma Sanayii Bakanlığı bütçesi
üzerinde grubum adına düşüncelerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum ama keşke milletvekili
arkadaşlarımız bu önemli bütçe görüşmelerine hassasiyet
göstermiş olsaydılar, acaba ne konuşuyoruz, neyi
tartışıyoruz
Ne yazık ki Parlamento böyle!
Ben,
Vietnamlı bir gazinin, Vietnamda yaşadığı o
vahşetten bir alıntı yaparak sözlerime başlamak istiyorum.
Diyor ki: Üzerine bin kiloluk bir bombanın atıldığı
bir köye girersiniz. Esir almak diye bir sorununuz yoktur çünkü esir
alınacak kimse kalmamıştır. Öldürülenlerin Vietnamlı
olup olmadıklarını bilemezsiniz, insanların
parçalarını bir araya getiremezsiniz ki halkımızın
anlaması gereken de budur. Bu ülkenin insanlarına napalm
bombaları atıldı. Ne olduğunu anlatacak bir yol yoktu. Bir
yere gelirsiniz, insanları eğri büğrü olmuşlardır,
akıl dışı bir şey. Bir parçaya
yaklaşırsınız, insan mıdır hayvan
mıdır, anlayamazsınız. Şimdi ise evimizdeyiz, bir
zaman yapılanların yanlış olduğunu da söyleyecek
yürekliliği gösteremedik. Gösteremediğimiz için de bugün çoluk
çocuklarımızın gözlerinin içine bakamıyoruz. Savaş
böyle bir vahşet.
Şimdi,
bizim ülkemizde otuz yıldır -adına düşük yoğunluklu
bir savaş mı dersiniz, adına savaş mı dersiniz- bir
çatışma süreci yaşanıyor.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Silahları bırakın, silahları!
SIRRI
SAKIK (Devamla) Yani, savaş, insanlığa karşı bir
vahşettir. Bu vahşeti ne yazık ki bütün
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Silahlar bırakılırsa bir şey olmaz.
SIRRI SAKIK (Devamla) Ne diyorsunuz oradan? Ne
bağırıyorsunuz? Sizin göreviniz sadece bağırmak
mı? Geldiğiniz günden bugüne kadar kim ki bu kürsüye çıktı
siz oradan laf atıyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne diyorsun ya!
SIRRI SAKIK (Devamla) Siz ne diyorsunuz? Ne diyorsunuz? Başka
söyleyecek bir şeyiniz yok mu?
Sayın Başkan, niye
BAŞKAN Lütfen Genel Kurula
Lütfen
Haklısınız,
Genel Kurula efendim, lütfen
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bakın işinize, rahatsız
olmayın! Bırakın savaşı, silahı!
BAŞKAN Sayın Akar, lütfen
SIRRI SAKIK (Devamla) Vallahi bu Parlamentoda kabak tadı
veriyorsun biliyor musun. Kabak tadı veriyorsun!
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ne hikmetse bu
işte savaştan beslenenler savaş gündeme geldiğinde, kavga
gündeme geldiğinde bunları söylerler. Şimdi, bu ülkede otuz
yıla yakındır böyle bir çatışmalı ortamdan
geçiyoruz. Yani adına ne derseniz deyin ama burada insanlar ölüyor. Biraz
önce Vietnamdan söylediğim o gazinin bugün bizim ülkemizde
Bakın,
24 Ekimde yani ekim öncesi 24 askerimizi kaybettik. Bunu onaylamıyoruz,
her ölen insanı yüreğimizden bir parça olarak görüyoruz ama ondan
sonraki operasyonlarda Kazan Ovasında 40a yakın PKKlı gerilla
bu silahlarla katledildi ve şu an Malatyada tam elli gün geçti, 19 tane
ceset tanınmayacak hâldedir. Yani biraz önce Vietnamda yaşananlar
İşte, gidin, Malatya Adli Tıp Kurumunda cesetlerin nasıl
paramparça olduğunu, kimi cesetlerde sadece bir ayağın
kaldığını görürsünüz. Siz parlamentersiniz, grubunuz var,
buna karşı söyleyebilecek sözünüz var. İnsanlığa
karşı suç işleniyorsa bunu laf atarak değil, bunu
nasıl durdurabiliriz, bunu nasıl sağlayabiliriz
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Biraz sonra söyleyeceğim.
SIRRI SAKIK (Devamla) Bakın, burada Millî Savunma
Bakanlığı bütçesi görüşülüyor. Bu bütçedeki bu askerler
uzun süredir ülke içerisinde ülkeler yarattılar, şehir içerisinde
şehircikler yarattılar ve sürekli halktan kopuk oldular ve sürekli
ayrıcalıklı bir sınıf oldular.
Şimdi, bunları biliyoruz. Bakın, dünyanın en fazla
ordusuna sahip olan, 2 milyon 300 bin kişiden oluşan Çin Ordusu var.
Burada 191 tane general var. Bizim ülkemizde 120 bin askerimiz var, ordumuz var
ama bizde de 365 tane general var. Bakın Çindeki general
sayısına, bizdeki general sayısına! Zaman zaman yine bu
sıralardan laf atarsınız, Efendim herkesi
tutukladınız, generaller kalmadı diyorsunuz, Onun için ordunun
morali bozuk. Peki bu generaller ne yapıyor? Ne ediyor? Anadoluda bir
söz vardır, diyor ki: Kızı başıboş
bırakırsanız, ya davulcuya ya zurnacıya gider.
İşte bu generalleri de başıboş
bıraktınız, ya Balyoz operasyonu yaptılar ya da
Ergenekonda, halkın iradesiyle seçilmişleri devirmeye
kalkıştılar. Yani generallerin görevi bu mudur? Bakın,
bizim ülkemizde bir general emekli olurken ne alıyor? 600-700 milyar
arası bir para alıyor ama kırk yıl görev yapmış
bir vali 70 milyar alıyor. Bir büyükelçi ne alıyor? 70 milyar
alıyor. İşte aradaki ayrıcalık bu.
Siz de günahkârsınız. Sizinle ilgili 27 Nisan
muhtırasını veren bir generale ne yaptınız? Gittiniz,
onu ödüllendirdiniz, altına 1 trilyon liralık da araba
aldınız. İşte siyaset dünyası onların önünde diz çöküyor.
Şimdi, bizden rahatsızlar. Bizim niye diz çökmediğimizi... Valla
biz size karşı diz çökmeyiz. Biz sizi eleştiririz. Görevini
yapan her askerin bizim başımızın üzerinde yeri var ama
haddini aşan her askeri de yerden yere vururuz.
Geçen dönemde burada bir konuşma yapmıştım. Bu
sıralardan bize ters bakanlar olmuştu. Haddinizi bileceksiniz, bize ters
bakmayacaksınız, siz halkın emrinde olacaksınız. Onun
için biz diyoruz ki, Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma
Bakanlığına bağlanmalıdır, derhal
bağlanmalıdır ve geçen gün, demokrasi adına önemli bir
sözünüz olmuştu Sayın Bakanım, sizi kutluyorum, size sorular
sormuşlardı: Genelkurmaydan talimat aldınız mı? Siz:
Genelkurmay da kim oluyor, biz sivil iradeyiz. demiştiniz. İşte,
biz böyle bir irade istiyoruz. Halkın, Parlamentonun emrinde olan bir
iradeyi istiyoruz, onun için diyoruz ki böyle bir dünya
yaratıldığı içindir ki bu kavganın bitmesini
istemiyorlar, saltanatlarının sona ereceğini bildikleri için
çünkü yoksul Anadolu çocukları bunlara cumhuriyet kurulduğu günden
bugüne kadar kölelik yapıyor, eşlerine, çocuklarına hizmetçilik
yapıyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir keyfî uygulama yoktur ve
dünyanın hiçbir yerinde savaşa katılmamış bir orduyu
bu kadar gökyüzüne çıkaran bir halk da yoktur. Yani ordu halkın
hizmetinde olmalıdır ama orduyu eleştirmek, bu tabuya dokunmak
birçok insanı ürkütüyor. Vallahi biz ürkmüyoruz, bir tek canımız
var, onu Allah alır, başka hiç kimse de alamaz. Biz ordunun da
düşmanı değiliz, hiçbir kurumumuzun da düşmanı
değiliz; düşmanı olduğumuz tek şey hukuksuzluktur,
demokrasiye karşı suç işlemektir, biz bunu açıkça
söylüyoruz. Onun için sizin de bir an önce
Bu Parlamento gerçekten iç
barışımızı sağlamalıdır ki artık
bizim çocuklarımız
Bakın, anneler ve babalar -tam elli gündür
söylüyorum, elli gün- Malatya morgunun önünde çocuğunun bir
parçasını almak üzere elli gündür orada. Siz anne, baba değil
misiniz? Sizin hiç mi vicdanınız yok? Sizin çocuklarınız
olsa ne yaparsınız? Savaşın da bir kuralı var,
savaşın da bir ahlakı var. Ölüden bu kadar intikam alınır
mı? Ölüye bu kadar eziyet yapılır mı? Öldürdüğünüz
gerillanın ayağına ip asıp, götürüp Ne mutlu Türküm.
sözünün altına koyduğunuzda siz zannediyor musunuz Kürt halkının
yüreğini kazanıyorsunuz. Kürtlerin
düşmanlığını kazanırsınız. Bizim
çocuklarımızı öldürerek bizi kazandığınızı
mı zannediyorsunuz? Bize zulüm ederken bizi kazanacağınızı
mı zannediyorsunuz? Doksan yıldır bize bu zulüm
politikaları uygulandı, doksan yıldır atalarımıza
aynı şey uygulandı, bugün çocuklarımıza da
uygulanıyor. Bu çocuklar keyiflerinden dağa gitmediler. Sayın
Başbakanın dediği gibi, ret ve inkâr politikalarının
sonucu gitmişse gereği de yapılmalıdır, bu
gereğini de Parlamento yapmalıdır. Eğer ret ve inkâr
olmasaydı bu gençler gidip ölüme bedenini yatırmayacaktı; ret ve
inkâr olduğu içindir ki bu insanlar dağlardadır. Onun için bu
Parlamentoya da bir görev düşüyor. Bu Parlamento, açıkça
barışı sağlamalıdır. Voltairein dediği gibi:
Hiçbir ordu, zamanı gelmiş bir düşünceye karşı
duramaz.
Ben özellikle AKPye
Biz helalleşmek istiyoruz, siz bizimle
hesaplaşmak istiyorsunuz. Doksan yıldır
hesaplaşıyoruz. Gelin, helalleşmeyi hep birlikte yapalım.
Gelin, demokratik zemini açalım, hep birlikte bu ülkeyi hepimizin
Yani
Anadoluyu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) -
bir ana yüreğiyle Kürtün, Türkün, tüm
halkların coğrafyası olmasını sağlayalım.
Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sakık.
Sayın milletvekilleri
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun efendim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sataşma var, söz istiyorum efendim. Lütfen
BAŞKAN Nasıl sataşma?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Biraz evvel, siz de duydunuz. Mecliste
bağıran
ALTAN TAN (Diyarbakır) Yahu sen sataştın!
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sataşmadım arkadaşlar.
BAŞKAN Bir saniye
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Mecliste sadece bağıran milletvekili
sizsiniz. dedi.
SIRRI SAKIK (Muş) Siz bağırıyorsunuz!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz benden daha çok
bağırıyorsunuz, ortalığı da yıktınız ayrıca.
SIRRI SAKIK (Muş) Ben, siz konuşurken her gün
bağıracağım. Ne yapacağım?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Lütfen izin verir misiniz.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sırrı, sen de her
şeyi söylüyorsun.
BAŞKAN Bir dakika içinde
Lütfen, tekrar sataşmaya lüzum
kalmadan.
Buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sataşma yapmayacağım.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, kendisi
sataşıyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ne söz vereceksiniz?
Sataştığı için ödüllendirecek misiniz?
SIRRI SAKIK (Muş) Kendisi sataşıyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, sizin
göreviniz sataşanı durdurmaktır.
BAŞKAN Haklısınız. Bir saniye efendim. Doğru
Bir saniye
Dinleyelim efendim, ne
diyecek?
Buyurun.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akarın, Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; milletvekilleri; biraz evvel arkadaşa Silahları
bırakın. dediğimde hoşuna gitmedi. Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak ülkedeki kardeşlikten yanayız. Her kürsüye
gelişinde, sadece bu ülkede Türkler ve Kürtler
yaşıyormuşçasına Türkler ve Kürtlerden bahseden bir
anlayışın ben demokratik bir anlayış olduğuna
inanmıyorum. Bu ülkedeki tüm halkları kucaklayacak bir
anlayışı hep beraber dile getirmek zorundayız. Bu ülkede
sadece Kürtler ezilmiyor. Evet, bu ülkenin problemleri var. Getirin, bu
silahları bıraktırın, bırakalım silahları bu
problemlerin çözümü konusunda, bireysel hak ve özgürlükler,
demokratikleşme konusunda eğer sizinle beraber savaşmazsak o
zaman bize de her şeyi söyleme hakkına sahipsiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Yasak bölgelere niye
karşı çıkmıyorsunuz?
HAYDAR AKAR (Devamla) Bırakın silahları, birlikte bu
ülkeyi medeniyetler seviyesine ulaştıralım, Avrupanın en
demokratik ülkesi ve bireysel özgürlük ve hakların
kullanıldığı bir ülke hâline getirelim.
Lütfen, eğer sadece bu
ülkede, temelinde Kürt ve Türk diye düşünürseniz, burada
kardeşliği ve barışı sağlayamazsınız.
Varsanız kardeşlik ve barışı sağlamaya hep
birlikte bunu başaralım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla) Bırakın silahları, gelin burada
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akar, teşekkür ederim, sağ olun.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, bizim elimizde silah
yok. Bu konuda bir açıklama yapmak istiyoruz.
BAŞKAN Bir dakikayı geçmesin lütfen.
2.- Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın, Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın
partisine sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şunu bilin, bizim elimizde silah yok, biz de silaha sizin kadar
karşıyız ama savaşanlar var. Dünyanın her yerinde,
savaşanlar iki koşulda silah bırakır: Bir, müzakere sonucu
silahı bırakır, bir de yenilir. Eğer dönüp diyorsanız:
PKK yenilmiş. aha ordu burada, PKK yenilmemiştir, PKK orduyu da
yenememiştir; biz bunu söylüyoruz ama silahlı güçler kendi
koşullarını kendileri oluşturur. Benim elimde silah yok.
Biz Türkiyeyi silahsızlandırmak için çaba sarf ediyoruz. Yani
silahlı güçlerin silah bırakması için iki nedeni söylüyorum,
dünyada başka bir örneği yoktur ama gelin, birlikte, hep birlikte bu
silahları bırakmak için ortak bir akla, ortak bir vicdana sahip
olalım, birlikte bunu yapalım, biz de buna hazırız ama siz
zannediyorsunuz ki silah bizim elimizde. Ben yirmi yıldır demokratik
zeminde siyaset yapıyorum ve silah ve şiddeti hiçbir dönemde bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) - Yani silaha ve şiddete
başvurmadık ve vurmayacağız.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sakık.
Sayın Milletvekilleri
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, 63e
göre, usule göre tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN Tutumumun neresini beğenmiyorsunuz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sizin tutumunuzun, yönetme
tarzınızın İç Tüzüke ve usule aykırı
olduğunu söylüyorum.
Burada bütçe görüşmesi yapıyoruz. Sayın Başkan,
bütçe görüşmelerinde partiler hükûmeti eleştirir, hükûmetlerin
bütçesini. Sataşma varsa hükûmete vardır, bakanlar söz alır.
Biz, yürütmeyi eleştiririz. Yürütme eleştirildiği zaman
yasamanın dört partisi, bir iktidardır, üç muhalefet
Yasamayla
yürütme zaten aynı değildir, ayrıdır, özelliği bu.
Oysaki buradan muhalefet partisi milletvekili konuşuyor, biri söz
atıyor, laf atıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kim, atan kim?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Siz de ona tutup sataşma
nedeniyle söz veriyorsunuz. Eleştiri ve sataşmanın
sınırını bilmiyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Kaplan, bir saniyenizi alabilir
miyim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
sataşmayla eleştirinin sınırını bilmediğiniz
için
BAŞKAN Orada bir kabak tadı lafı geçti, ona cevap vermek
istedi, biz de iki arkadaşı sulh ettik. Şu anda sizin tekrar
bunu alevlendirmeniz için ben bir sebep görmüyorum yani.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Tamam efendim, aleyhinizde söz
istiyorum.
BAŞKAN Hayır, bir usul tartışması
açmıyorum doğrusunu isterseniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Bu kadar keyfî
davranamazsınız ki.
BAŞKAN Hayır, keyfî meselesi değil yani isterseniz
Meclisin görüşüne de sorabilirim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sizin keyfiniz belirlemiyor,
İç Tüzük belirliyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır, bir kabak tadı lafı geçti,
arkadaşımız da kalktı, onu açıkladılar
karşılıklı. Bunun benim tutumumla bir ilgisi yok yani.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ama, bir şey ifade ediyorum,
diyorum ki, eleştirilen Hükûmettir, eleştirilen yürütmedir. Burada
herkes laf atarsa, her laf atana da sataşmadan söz verirseniz, siz
yanlış görev yapmış olursunuz, tarafsız bir görev
olmamış olur.
BAŞKAN Özür dilerim, arkadaşlarımız
karşılıklı konuştular, ben usul
tartışması açmak istemiyorum.
Buyurun lütfen.
Değerli milletvekilleri, şimdi
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ama, bu kadar keyfinize göre
yönetemezsiniz.
BAŞKAN Keyifle alakası yok, bu
HASİP KAPLAN (Şırnak) Nasıl olur bu?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, izninizle bir konuyu açıklığa kavuşturmak
istiyorum.
BAŞKAN Tabii.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Şimdi, Sayın
Kaplan 63üncü maddeye göre usul tartışması açmak istiyor. Usul
tartışmasına ihtiyaç olup olmaması yönünde 63üncü madde
bir düzenleme yapmış değil. Şunu söylemek istemiyorum: Bir
usul tartışmasına ihtiyaç vardır anlamında bir yorum
yapmıyorum ancak 63üncü madde, Sayın Başkana bu konuda bir
takdir hakkı vermiyor efendim. O nedenle, usul tartışması
yönünde bir talep varsa 63üncü maddeye göre bu karşılanmalıdır
efendim. 63üncü madde takdir hakkı vermiyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi efendim, bana verilen bilgi şu: Orada
açıkça Başkana açıp açmama konusunda yetki verilmediğini
söylediniz. Bugüne kadarki teamül de her usul tartışması
teklifinin Başkan tarafından yerine getirilmesi şeklinde
değil. Bana verilen bilgi bu ama gruplar istiyorsa usul
tartışması da açarız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Ben usul tartışması açılsın
anlamında bir talepte bulunmuyorum, sadece 63üncü maddenin yorumunu
yaptım efendim.
BAŞKAN Evet, talebiniz varsa
düşünebiliriz. Yalnız, bana verilen bilgide, Başkanın açma
mecburiyeti konusunda da bir hüküm yok maddede.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Bizim talebimiz var.
BAŞKAN Teamül, Başkana
diğer gruplardan da talep olduğu takdirde açılacağı
şeklinde. Bana verilen bilgi bu.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ama
talebimiz var. Sizin, muhalefetin her talebini reddetme hakkınız yok.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, bir yanlış anlamaya meydan
vermemek için bir cümle daha etmek istiyorum.
BAŞKAN Estağfurullah.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Usul tartışmasına ihtiyaç olduğu
kanaatinde değilim. Ancak, 63üncü maddenin size bu konuda bir takdir
hakkı verdiği kanaatinde de değilim. Onu ifade etmek için söz
aldım.
BAŞKAN O da doğru ama
nasıl hareket edeceğimiz o zaman teamüle kalıyor. Bana verilen
bilgi: Teamüle göre, her istenildiği zaman açılması söz konusu
değil.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Teamül keyfîlik değil ki efendim.
BAŞKAN Sayın Kaplan, müsaade
ederseniz, yemek arası vermek istiyorum, sonra teklifinizi
getirdiğinizde bu konuyu tartışalım.
Şimdi birleşime bir saat ara
veriyorum efendim, teşekkür ederim.
Kapanma
Saati: 13.01
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0
-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 36ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
A)
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1.- Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
B)
SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1.- Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C)
MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ (Devam)
1.- Millî
Prodüktivite Merkezî 2010 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) KÜÇÜK
VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME
İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Küçük
ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı
2012 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.- Küçük
ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı
2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1.- Türk
Akreditasyon Kurumu 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Türk Akreditasyon
Kurumu 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1.- Türk
Standartları Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Türk
Standartları Enstitüsü 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) TÜRK
PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)
1.- Türk
Patent Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Türk
Patent Enstitüsü 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1.-
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2012 Yılı
Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.-
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2010 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I)
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.-
Türkiye Bilimler Akademisi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.-
Türkiye Bilimler Akademisi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1.- Millî
Savunma Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Millî
Savunma Bakanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) SAVUNMA
SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.-
Savunma Sanayi Müsteşarlığı
2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.-
Savunma Sanayi Müsteşarlığı
2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2010 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
üzerindeki sekizci tur görüşmelere kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi söz sırası AK PARTİ Grubu adına Gaziantep
Milletvekilimiz Abdullah Nejat Koçerde.
Sayın Koçer, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye ekonomisi, sahip olduğu mali yapısıyla, uygulanan
bütçe disiplini, bankacılık sistemi ve istikrarlı büyümesi ile
bölgesinde örnek gösterilir bir ülke olmuştur. Son zamanlarda Avrupada,
bilhassa Yunanistanda ortaya çıkan son ekonomik durum, üretimin, katma
değer yaratmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler
önüne sermiştir.
Bilim ve
teknoloji kapasitemizi artırmak için
ARGE, inovasyon, markalaşma
ve üniversite-sanayi işbirliği gibi alanlara önem verilmesini, bilgi
ve katma değer üretimini arttırmaya yönelik
Bakanlığımızın gayretleri takdirle izliyoruz.
Ürettiğimiz bu bilgileri ticarileştirdiğimiz takdirde, hedefimiz
olan dünyadaki on büyük ekonomi arasında yerimizi
alacağımızdan şüphe duymuyoruz.
Bu
anlamda, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız
tarafından bu yıl uygulamaya başlanan Sanayi Strateji Belgesini
makroekonomik alanda sağlanan güven ve istikrarın yanında mikro
alanda ihtiyaç duyulan reformların hayata geçmesi için bir yol
haritası olarak görüyor ve çok önemli buluyorum.
Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesindeki teknopark
uygulamaları, SAN-TEZ Projesi, ARGE merkezlerinin kurulması ve
teknogirişim sermayesi desteği gibi projeler başarıyla
yürütülüyor. 2002 yılında kurulan teknopark sayısı sadece 2
iken, Türkiye'nin bugün 32'si faal olmak üzere 43 teknoparkı var. Patent
destek programı, ARGE
yatırım destek programı ile tanıtım ve
pazarlama destek programı gibi yeni programlar üzerinde
çalışılıyor. KOSGEBin, TÜBİTAKın destekleri her
geçen yıl artırılıyor.
Sanayimizin rekabet gücü arttığı takdirde
neler başarabileceğimizi bugün çok daha iyi biliyoruz. Örneğin,
artık, Türk girişimci ve sanayicisi için yerli marka otomobil, gemi
ya da uçak imal etmek bir hayal değil.
Artık, bu imkân ve kabiliyet Türkiye'de var. Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığımız bu konuda oluşabilecek bir
Ulusal Odak Projesi'ne ne tür teşvikler ve destekler
sağlanabileceğinin çalışmalarını yapıyor.
Dolayısıyla, çok kısa zamanda Türkiyede bu konularda çok önemli
gelişmeleri hep birlikte yaşayacağız.
Değerli
milletvekilleri, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin makine
imalat sektöründe özel bir konumu vardır. Bu nedenle
Bakanlığımız tarafından açıklanan ve
yürürlüğe sokulan Türkiye Makine Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem
Planını çok önemli buluyoruz. Bu plan sayesinde katma değeri ve
marka değeri yüksek makine sanayine dönüşümünü sağlayacak hukuki
düzenlemeler ve yapısal tedbirler hayata geçecek ve en önemli sorunumuz
olan cari açığa çözüm olabilecektir.
Üretim ve
istihdam denince girişimciye verilecek her türlü destek çok önem arz
ediyor. Organize sanayi bölgelerinde bulunan boş parsellerin
girişimcilerimize indirimli veya bedelsiz olarak tahsis ediliyor
olmasını önemli bulduğumu özellikle vurgulamak istiyorum.
Son
yıllarda Türkiyede markalaşmayı, inovasyonu, nanoteknolojiyi ve
akıllı sanayi ürünlerini konuşuyoruz. Anadolu şehirlerimiz
markalaşmaya ve inovasyon vadilerini oluşturmaya
başladılar. Bakanlığımızın destekleriyle
birçok Anadolu şehrinde cazibe merkezleri oluştu.
Örneğin,
Gaziantep, beş organize sanayi bölgesiyle Türkiyenin en büyük OSBsini
kurarak marka şehir ve inovasyon vadisi projeleriyle yedi yıldan beri
marka tescilinde rekor kırmayı başardı.
Değerli
milletvekilleri, girişimci insan kaynağımız en önemli
zenginliğimiz. Bakın, son yıllarda girişimci
insanımızla neleri başardık? Marka tescilinde Avrupa
birincisi olduk. ARGE projeleri için son beş yılda tarihimizin en
büyük bütçesi ayrıldı. İnovasyon, nanoteknoloji,
akıllı sanayi ürünlerini ve tasarımı konuşuyoruz
artık ve bugün Türkiye, Avrupanın en büyük otobüs üreticisi, en
büyük buzdolabı üreticisi, seramikte dünya 3üncüsü, çelik üretiminde
Avrupa 3üncüsü, hazır giyimde Avrupa 2ncisi, televizyon ihracatında
Avrupa 1incisi ve her üç televizyondan biri Avrupada Türk malı. Bütün
bunlar Türkiye'nin sanayide başarısı.
2012
bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Koçer.
AK
PARTİ Grubu adına ikinci konuşmacı Hatay Milletvekili Orhan Karasayar.
Sayın Karasayar, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN KARASAYAR (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığının 2012 yılı bütçesi üzerine
Grubumuz adına söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Kalkınan Türkiye için KOBİler büyük bir önem
taşımaktadır. KOBİler piyasa koşullarına
hızlı uyum yetenekleri, bölgeler arasında dengeli büyüme,
işsizliğin azaltılması ve yeni iş alanları
açılması gibi bir dizi olumlu özellikler ile ülkelerin ekonomik ve
sosyal kalkınmasının temel mihenk taşlarıdır.
Ekonomimizdeki paylarıyla da bu durumu bir kez daha ortaya koyan
KOBİler toplam işletmelerin yüzde 99,8ini
oluşturmaktadırlar. Bunun yanında toplam istihdamın yüzde
77,9unu sağlayan KOBİler toplam katma değerin de yüzde
55,2sini oluşturmaktadır. Toplam yatırımlarda ise yüzde
49,9 gibi bir oran ile ülkemizin kalkınmasında rol
oynamaktadırlar. TÜİKin 2010 verilerine göre ise KOBİler
toplam ihracatın yüzde 60,1ini gerçekleştirerek ekonomimize büyük
bir ivme kazandırmaktadırlar. Hükûmetimiz döneminde radikal bir karar
alınarak KOBİnin hedef kitlesi hizmet ve ticaret sektöründeki
KOBİleri de kapsayacak şekilde genişletilmiş ve KOSGEB
ülkemizin KOBİlerden sorumlu ulusal kuruluşu niteliğine
kavuşmuştur. Kanun değişikliğiyle birlikte KOSGEBin
hedef kitlesi 400den 3,2 milyon KOBİye çıkmıştır. Bu
değişikliklerle birlikte KOSGEB destek mekanizmalarında ve
kurumsal yapısında bir dizi değişikliğe
gitmiştir. Bu doğrultuda KOSGEB, KOBİlerin bölge, sektör ve ölçek
parametrelerine göre farklılaşan ihtiyaçlarını esas alan
destek sistematiğini kurmuş ve çalışmalar sonucunda
işletmelere, girişimcilere, KOBİlere yönelik projeler olan
meslek kuruluşlarına ve işletici kuruluşlara yönelik Genel
Destek Programı, KOBİ Proje Destek Programı, Tematik Proje
Destek Programı, Girişimcilik Destek Programı, ARGE
İnovasyon ve Endüstriyel Uygulama Destek Programı,
İşbirliği-Güçbirliği Destek Programı, Gelişen
İşletmeler Piyasası KOBİ Destek Programı olmak üzere
yedi başlıkta yeni destek sistemini hizmete sunmuştur.
KOSGEB, bu destek programları içerisinde yer alan
Girişimcilik Destek Programı ile girişimcilik kültürünün
yaygınlaşmasında ve girişimcilik potansiyelinin
artırılmasında önemli bir mesafe kaydetmiştir. Bu program
kapsamında yürütülen uygulamalı girişimcilik eğitimleriyle,
KOSGEB, çeşitli kurum ve kuruluşlarla iş birliği yaparak,
kadınlara, gençlere, özürlü ve benzeri tüm gruplara yönelik eğitim
faaliyetleri düzenlemektedir. Bu eğitimlerle, KOSGEB, 2010
yılında 12 bin girişimci adayını eğitmiştir
ve 2011 yılında ise bu rakamın 50 bini aşmasını
beklemekteyiz.
Tüm bu güzel gelişmelerin yanı sıra, KOSGEB,
diğer destek programları ile de KOBİlerin küresel rekabet
ortamında ayakta kalmasının temel unsuru olan yenilikçi ürünleri
ve yeni teknolojileri geliştirme noktasında ARGE, İnovasyon ve
Endüstriyel Uygulama Destek Programı yürütmektedir.
Yine KOSGEBin, KOBİlerin güçlerine güç
katmalarını teşvik etmek amacıyla uyguladığı
İşbirliği-Güçbirliği Destek Programı mevcuttur. Bu
program ile KOBİlerin ortak tedarik, tasarım, pazarlama,
laboratuvar, imalat, hizmet sunumu ve bunun gibi konulardaki projeleri
desteklenmektedir.
Ülkemizin strateji dokümanlarında yer verilen tematik
alanlar başta olmak üzere, bölgesel ve sektörel ihtiyaçların
karşılanması noktasında ve meslek
kuruluşlarının KOBİlere yönelik projeleri yine KOSGEBin
tematik proje destek programları ile desteklenmektedir. Bu program, cari
açığın kapatılmasına yönelik ve ülkemiz için önem
taşıyan diğer tematik alanlardaki projelerin geliştirilmesi
noktasında güzel bir zemin oluşturmaktadır.
Ülkemizin ekonomisinin can damarı olan KOBİlerimiz,
girişimcilerimizi destekleyen, rekabet güçlerinin gelişmesini
sağlayan, hiç şüphesiz bu değişim ve dönüşüm sürecinde
dünya ile rekabet edebilen, yeni iş alanları yaratabilen ve yüksek
katma değerli ürünler üretebilen bir Türkiye için KOSGEBin önemi her
geçen gün artmaya devam etmektedir. Bu gerekçeyle, Hükûmetimiz KOSGEBi daha
fazla güçlendirebilmek için her türlü desteği vermektedir.
Bu
vesileyle, başta Bakanlığımız olmak üzere KOSGEBin bütçesinin hayırlı olmasını diler, yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Karasayar.
Şimdi söz sırası İstanbul Milletvekili Sayın
Bülent Turanda.
Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TURAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Akreditasyon Kurumu bütçesi
için AK PARTİden söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizin kaliteli altyapısını oluşturan ve
denetleyen önemli kurumlarından bir tanesi TÜRKAK diye ifade
ettiğimiz, Türk Akreditasyon Kurumudur. Gelişmiş ülke
olmanın önemli şartlarından biri yüksek standartlara sahip olmak
ve bunların dünyadaki gelişmiş ekonomilerle uyumlu hâle
getirilmesidir.
2001 yılında kurulan TÜRKAK esas çalışma ve
gelişimini AK PARTİ döneminde, 2002den sonra
sağlamıştır. Bunu şöyle delillendirebiliriz: 2001
yılında TÜRKAKa sadece 3 başvuru yapılırken 2010
yılında bu sayı 138e kadar çıkmıştır. Daha
önceleri ise şirketlerimiz yabancı değerlendirme
kuruluşlarının binbir türlü engelleriyle
karşılaşıyorlardı, Türkiye TÜRKAK
aracılığıyla bu engelleri kaldırmıştır
büyük oranda. Bu sayede girişimcilerimiz zaman ve para kaybetmekten önemli
ölçüde kurtulmuşlardır.
Sadece uluslararası değil, TÜRKAK iç piyasaya da çekidüzen
vermektedir. Piyasada bulunan mal ve hizmetlerin kalitesini gösteren
çeşitli kalite kontrol belgeleri ve sertifikalar tüketiciler için
satın almada yol gösterici rol almaktadır. Bu sertifikaların ve
test raporlarının da usulüne uygun hazırlanması, ilmî ve
teknik esaslara dayanması gerekmektedir. Şu an TÜRKAK bu işi en
gelişmiş ve örnek şekilde yapmaktadır.
Ayrıca, mezkûr Kurum birçok alanda Avrupa Birliği ile çok
taraflı tanıma anlaşmaları imzalamıştır. Bu
sebeple geçmişteki uygunluk belgeleri de dâhil olmak üzere Kurumun tüm
işlemleri uluslararası geçerlilik kazanmıştır.
Aynı şekilde uluslararası alanda imzalanan
karşılıklı tanıma anlaşmaları sayesinde
uluslararası tanınırlık tüm dünyaya yayılmış
ve üye ülke kuruluşlarıyla entegre hâle gelinmiştir.
Vakit sorunu nedeniyle çok kısaca özetlemeye
çalıştığım uluslararası platformlardaki
faaliyetleri yanında, TÜRKAK çeşitli bölgesel çalışmalarda
da aktif hâle gelmiştir. Bu kapsamda, Özbekistan, Kazakistan, Azerbaycan,
Kırgızistan, Moldova gibi ülkelerle iş birliği yaparak
oraların personeline yönelik eğitimler yapmaya
başlamışlardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çok değil, on yıl önce,
sabahtan akşama bankaların battığına şahit oldu
bu ülke. Enflasyonun, faizin hesabının
yapılamadığı bir ülke hâline gelmiştik, bugünden
bakıp yarını görmek mümkün değildi ancak AK PARTİ
İktidarı vizyonu ile yere sağlam basan, geleceğe güvenle
bakabilen bir ülke konumuna erişti Türkiye. Sadece siyasette değil,
ekonomiden sanata, toplum hayatını ilgilendiren hemen her alanda
büyük bir ülkeye yakışan standart ve kalite getirmeye
çalıştı.
İktidarımız
döneminde ülkemizin vizyonu âdeta Edirne-Kars
sınırlarını
aşan, dünyadaki değişimi algılayan, hatta ona yön
verip daha müreffeh ve insani yeni bir dünya kurmaya çalışan yepyeni
bir vizyona kavuştu.
Tabii,
biz, yeni bir ülke dünya inşa etmekten söz ederken, öte yandan bütçe
hakkında görüş beyan etmek için kürsüye gelen bazı
arkadaşlarımızın oturduğu yerden, hatta zahmet edip
kalkmadan, bizlere laf attığını, kısır
tartışmanın içine çekmeye
çalıştığını üzülerek görüyoruz. Gün geçmiyor
ki bu Mecliste üzüldüğümüz bir
sahne yaşanmasın, kahrolduğumuz bir tablo yaşanmasın.
Ülkenin
gündemini sadece malum birkaç konudan ibaret zannedenler Türkiye'nin
katettiği mesafeyi, ekonomiden sağlığa, dış
politikadan eğitime neler yaşandığını anlamak
bile istemiyorlar ama hakem millettir ve gereğini yapmaktadır. Oysa,
bu üslup sahipleri, 10 yıldır girilen bütün seçimlerde hezimetlere
uğramakta, aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar almak
ise makul insan tavrı diye tanınamamaktadır.
Muhalefet
bu tavrını değiştirmeden sataşma, hakaret etme,
doğru bilinene bile destek olamama gibi tavırlarını
değiştirmeden milletin de farklı bir takdiri olmayacaktır.
MUSA ÇAM
(İzmir) Bülent, bu konuşmalar sana yakışmıyor.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Bülent...
BÜLENT
TURAN (Devamla) - Biz evrensel kalite ölçütlerinden TÜRKAK'tan bahsederken
gurur kaynağı olan bu kurumlardan bahsederken, onlar bizi AK
PARTİ İktidarından önceki günlerin zorluğuna davet
ediyorlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kavganın, ucuz siyasetin
olduğu yerde üretim olmayacaktır. Daha özgür daha sivil daha
demokratik bir siyasi atmosfer bahsettiğim örnek kurumların
yaşaması için, üretilmesi için en güzel vesiledir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan bütçe
tasarısının hepimize için hayırlı olmasını
ümit ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Turan.
AK
PARTİ Grubu adına dördüncü konuşmacı Kocaeli Milletvekili
Sayın Mehmet Ali Okur.
Buyurun
Sayın Okur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALİ OKUR (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Mali Yılı Bütçe Kanun
Tasarısının bugünkü görüşmelerinde yer alan Türk
Standartları Enstitüsünün bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Standardizasyon kavramı, küreselleşen dünyada ülke sanayi ve
ticaretinin gelişmesini, uluslararası pazarda rekabet
şansının artırılmasını sağlayan en
önemli stratejik araçlardan biridir. Günümüzde Amerika, Almanya,
İngiltere, Fransa ve Japonya gibi gelişmiş ülkeler güçlü
standardizasyon altyapıları sayesinde dünya ekonomisinde söz sahibi
olmuşlardır.
TSE stratejik yönetim anlayışıyla küresel bir aktör
olabilmek için başta Avrupa Birliği olmak üzere ürün ve hizmetlerin
belgelendirilmesinde uyum çalışmalarına da
ağırlık vermiştir. Özellikle Avrupa Birliğiyle olan
entegrasyon sürecinde malların serbest dolaşımı
kapsamında belgelendirme ve uygunluk değerlendirme alanları
oldukça önemli bir hâle gelmiştir. Türk Standartları Enstitüsü son
yıllarda göstermiş olduğu çalışma, faaliyetlerini
başarıyla, yurt içinde ve yurt dışında kabul gören
güçlü ve dinamik yapısıyla devlet bütçesinin herhangi bir tertibinden
ödenek almadan, tamamen verdiği hizmetlerden elde ettiği gelirlerle
sürdürmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimizin
döneminde Türkiye ulusal ve uluslararası alanlarda etkinliğini
artırmış, ülkemiz ekonomisini sağlam bir temel, sağlam
bir zemin üzerinde inşa etmek için birçok reformu cesaretle ve kararlılıkla
gerçekleştirmiştir. Türkiyeyi 2023 yılında dünyanın
en güçlü ekonomisine sahip on ülkesi arasında görme hedefimize
ulaşmak için millî bir standardizasyon ve kalite stratejisi izlememiz ve
bu konuda da toplumsal duyarlılığı geliştirmemiz
şarttır.
Değerli milletvekilleri, kanunla kendisine verilen temel görevleri,
her türlü standartları hazırlamak, laboratuvar ve belgelendirme
hizmetleri vermekte olan TSE faaliyetlerini kamu, özel sektör, üniversiteler ve
tüketici kesimleriyle iş birliği içerisinde gerçekleştirmektedir.
TSE temelde sanayimizin rekabet gücünün artırılması ve
tüketicilerin korunmasına yönelik olarak daha kaliteli mal üretilmesi ve
hizmet dolaşımının sağlanması için üzerine
düşen görevleri mevzuat çerçevesinde yerine getirme çabası
içerisindedir.
Diğer yandan, enstitünün önemli bir faaliyeti de: Kurulduğu
günden itibaren uluslararası kurallara uygun olarak laboratuar hizmeti
vermektedir. Standardizasyon uygulamalarında önemli bir teknik
altyapı unsuru olan deney laboratuarları başta Ankara merkez
olmak üzere Gebze Kalite Kampüsü, İzmir, Gaziantep, Çorum, Denizli,
Kayseri, Balıkesir, Manisa ve Turgutluda faaliyetlerini sürdürmektedir.
Son yıllarda ulusal ve uluslararası düzeyde çok
başarılı çalışmalara imza atan Türk Standartları
Enstitüsü ülkemizin vazgeçilmez bir değeridir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 bütçesi
toplumsal duyarlılığı olan, sosyal yönü kuvvetli,
dezavantajlı grupları gözeten, üretimi, yatırımı,
ticareti, ihracatı destekleyen bir bütçedir. 2012 bütçesi işçi,
esnaf, memur, çiftçi, emekli, öğrenci, yatırımcı ve
sanayiciler gibi tüm kesimlerin ihtiyaçlarını, sorunlarını
dikkate alan, özellikle ücretli kesimin alım gücünü arttıran bir
bütçedir. Bu bütçemizde bölgesel kalkınmaya, sosyal katılımcılığa
önem verilmiştir.
Değerli arkadaşlar, biz, sloganlar, içi boş vaatlerle,
içi boşaltılmış kavramlarla hareket etmiyoruz; hayalleri
gerçeğe dönüştürüyor, kavramlara anlam kazandırıyoruz; demokrasiye,
milliyetçiliğe, halkçılığa en ideal anlamda somut
karşılıklar bulmanın mücadelesini veriyoruz.
Bu çerçevede Türk sanayisinin dünyayla rekabet edebilmesinde anahtar bir
rol üstlenen Türk Standartları Enstitüsünün başarılı
çalışmaları sürdürmesini ve 2012 yılı bütçesinin
hayırlı olmasını diliyorum, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Okur.
AK PARTİ Grubu adına bir sonraki konuşmacı Ankara
Milletvekili Sayın Nurdan Şanlı.
Buyurun Sayın Şanlı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NURDAN ŞANLI (Ankara) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığına bağlı olarak faaliyet gösteren Türk Patent
Enstitüsü Başkanlığının 2012 yılı bütçesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
1871 tarihli Alâmeti Farika Nizamnamesi Avrupanın en eski ikinci
marka yasasıdır. Alâmeti farika, bugünkü anlamda markanın
karşılığıdır. Benzer şekilde, 1879 tarihli
İhtira Beratı Kanunu ise Avrupanın en eski patent
yasalarından birisidir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında sınai mülkiyet
haklarının korunmasına önem verilmiş ve ülkemiz dünyada
fikrî mülkiyet sisteminin anayasası olarak kabul edilen Paris
Sözleşmesine 1925 yılında taraf olmuştur. 1965
yılında 551 sayılı Marka Kanununun yürürlüğe girmesi
ve 1976 yılında ise Dünya Fikrî Mülkiyet Teşkilatı Kuruluş
Anlaşmasına olan katılım ülkemizde sınai mülkiyet
koruması alanındaki önemli adımlar arasında yer
almaktadır.
1994 yılı, ülkemizde sınai mülkiyet alanı için dönüm
noktası olarak değerlendirilebilir. Bu tarihte, 544 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle zamanın Sanayi ve Ticaret
Bakanlığına bağlı, idari ve mali özerkliğe sahip
Türk Patent Enstitüsü kurulmuştur. 544 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin günümüz koşullarına uyumlu hâle getirilmesi ve
yasalaştırılması amacıyla 19 Kasım 2003 tarihinde
5000 sayılı Türk Patent Enstitüsü Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun yürürlüğe girmiştir.
Sınai mülkiyet hakları uluslararası boyutu en geniş
olan konuların başında gelmektedir. Nitekim, ülkemiz sınai
mülkiyet alanında 13 uluslararası anlaşmaya taraf olmuştur.
Türk Patent Enstitüsü, ülkemizin teknolojik ve endüstriyel
gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla koruma altına
alınmış olan sınai mülkiyet haklarının tescilini
ve hakların korunmasıyla ilgili işlemleri yapmaktadır.
Son dönem
sınai mülkiyet verileri ise şöyledir.
Patentte:
2010 yılında Türk Patent Enstitüsüne toplam 8.343 patent
başvurusu yapılmıştır. 2011 yılı dokuzuncu
ayı itibarıyla yerli patent başvurularında bir önceki
yılın aynı dönemine göre artış oranı yüzde 32
olarak gerçekleşmiştir.
Dünya Fikri
Mülkiyet Teşkilatı tarafından açıklanan 2010 yılı
uluslararası başvuru istatistiklerine göre ülkemizden yapılan
uluslararası patent başvuru sayısı, 2010 yılında
bir önceki yıla göre yüzde 23 artış göstererek 477ye
yükselmiştir. Bu artış oranına bakarak, birkaç yıl
içerisinde uluslararası başvuru sayılarının bine
ulaşacağı söylenebilir.
Faydalı
modelde: 2010 yılında Türk Patent Enstitüsünde toplam 3.033
faydalı model başvurusu yapılmıştır. 2011
yılı ilk dokuz ayı itibarıyla yerli faydalı model
başvurularında bir önceki yılın aynı dönemine göre
yüzde 10 oranında artış gerçekleştirilmiştir. Markaya
baktığımızda, 2010 yılında Türk Patent
Enstitüsünde toplam 85.466 marka başvurusu yapılmıştır.
2011 yılı sonu itibarıyla 115 binin üzerinde marka
başvurusu beklenmektedir. Ülkemiz 2010 yılında Avrupada marka
başvurusu sıralamasında 2nci sırada yer alırken, 2011
yılı sonunda büyük bir olasılıkla Avrupada en fazla marka
başvurusunun yapıldığı ülke konumuna gelecektir.
Endüstriyel
tasarımlarda ise: 2010 yılında Türk Patent Enstitüsüne toplam
30.441 adet endüstriyel tasarım için başvuru
yapılmıştır. On bir aylık verilere göre 2011
yılı sonunda 36 bin civarında tasarım başvurusunun
yapılması beklenmektedir.
Ülkemiz,
tasarım sayısı açısından Avrupada 3üncü sırada
yer almakta. Ülkemiz, tasarımların teşhirine ilişkin Lahey
Anlaşmasının en önemli kullanıcıları
arasında da yer almaktadır.
Coğrafi
işaret konusuna gelindiğinde: Ülkemizde şu anda 147 tescilli
coğrafi işaret bulunmaktadır, 145 coğrafi işaret
başvurusunun işlemleri ise devam etmektedir.
Ben burada
sözlerime son verirken, Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı
çalışanlarının başarılarının sürekli
olması temennisiyle 2012 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize
hayırlı olması dileklerimle bir kez daha
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Şanlı.
AK PARTİ Grubu adına bir sonraki konuşmacı
Niğde Milletvekili Sayın Ömer Selvi.
Buyurun Sayın Selvi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ÖMER SELVİ (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kısa adı TÜBİTAK olan
Türkiye Bilimsel ve Teknoloji Araştırma Kurumu
Başkanlığı 2012 yılı mali bütçesi hakkında
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Yoğun bir küresel rekabetin yaşandığı
dünyamızda bir ülkenin söz sahibi olması, ürettiği bilgi,
geliştirdiği teknoloji ve bulduğu yenilikler oranında
mümkündür. Bilgi toplumu olma yolundaki kararlılığını
ortaya koyan, bilgiye dayalı üretim, yönetim ve eğitim
anlayışının yaygınlaştırılması
amacıyla faaliyetlerini sürdüren Hükûmetimiz, aktarılan kaynaklar
sayesinde yapılacak araştırmalara ve dolayısıyla
TÜBİTAKın faaliyetlerine büyük önem vermektedir.
TÜBİTAK, toplumda bilim, teknoloji ve yenilik kültürünün
oluşması için çalışan, ARGE politikalarının
oluşmasında önemli katkılar sağlayan, üniversite, kamu
kurumu ve özel sektör alanında bilimsel araştırmalara ve bilim
insanlarına destek veren özerk bir kamu kurumudur. Söz konusu
çalışmaların yapılması ve TÜBİTAKın
etkinliğinin artırılması amacına yönelik olarak
Hükûmetimizin döneminde sağlanan kaynak, Hükûmetimizden önceki dönemlere
oranla önemli ölçüde artmıştır. Bilim ve teknoloji alanı
için son dokuz yılda ayrılan kaynak, ondan önceki kırk
yılda sağlanan kaynağın çok üzerindedir. TÜBİTAK
bütçesinin 2002 yılındaki konsolide bütçeye oranı bugün 5 kat
artmış ve 2012 yılı TÜBİTAK bütçesi yaklaşık
1 milyar 610 milyon Türk lirası olarak belirlenmiştir. Bu durum,
Hükûmetimizin ARGE faaliyetlerine ve dolayısıyla TÜBİTAKa
verdiği önemin açık bir göstergesidir.
Bilim ve teknoloji alanında bugün geldiğimiz nokta, verilere
bakıldığında, oldukça sevindiricidir. Bu kapsamda,
TÜBİTAKın başarılı faaliyetleri hakkında
kısaca bilgi vermek istiyorum: TÜBİTAK, bilim insanı adaylarını
olabildiğince erken bulup çalışmalarını destekleyerek
yetişmelerini sağlamayı, yetişmiş insan gücüne
katkı yapmayı ve bilim insanlarının ülkeye daha
yararlı olabilmeleri için gelişme yolundaki çabalarını
desteklemeyi amaçlamaktadır. Nitekim yürütülen 28 burs ve destek
programı kapsamında bugün itibarıyla 2011 yılı için
desteklenen kişi sayısı 18 bini aşmıştır.
TÜBİTAKın proje bazında sağladığı
kaynak desteği ve bilimsel yayınlara verdiği teşviklere
bakacak olduğumuzda ise 1964 yılından 2003 yılına
kadar yaklaşık 16 bin projenin önerildiğini, bunların
içinden 7 bin civarında projenin desteklendiğini görüyoruz; bu
projelerin destek bütçesi 2010 yılı sabit fiyatlarıyla 153
milyon Türk lirasıdır. Buna karşılık 2004-2011
yılları arasında yaklaşık 34 bin proje önerilmiş,
9 bine yakın proje desteklenmiştir. Bu projelerin destek bütçesi ise
yine 2010 yılı sabit fiyatlarıyla 1 milyar 69 milyon Türk
lirasıdır.
TÜBİTAK, araştırma
projelerinin yanı sıra bilimsel toplantılara ve yayınlara
teşvik vermektedir. Uluslararası Bilimsel Yayınlar Teşvik
Programı aracılığıyla uluslararası yayınlara
teşvik vermekte olup 2011 yılı Kasım ayı
itibarıyla 17 bin 286 başvuruya teşvik verilmiştir. Bu
sayede, Türkiye, uluslararası atıf indekslerinde yer alan Türkiye
kaynaklı bilimsel yayın sayısı bakımından 2002
yılında 10.807 yayınla dünya sıralamasında 22nci
sırada iken 2010 yılında 28.194 yayınla 18inci sıraya
yükselmiştir.
TÜBİTAK, uluslararası alanda da
başarılı faaliyetlerini sürdürmüştür. Bu kapsamda, Türk
araştırmacıların yabancı meslektaşlarıyla
ortak bilimsel projeler yürütebilmeleri için ikili ve çok taraflı
anlaşmalar imzalanmış ve
araştırmacılarımızın uluslararası platformda
rekabet gücünün artması sağlanmıştır.
Özel sektör ARGE
çalışmalarının ülkemizin ekonomik ve sosyal
refahının artırılmasına büyük katkı
sağlayacağı noktasından hareketle
çalışmalarını sürdüren TÜBİTAKın, özel sektöre
yönelik yürüttüğü tüm destek programları kapsamında 2011
yılı Ekim ayı itibarıyla 1.163 firmaya 1.558 proje için
yaklaşık 172 milyon Türk lirası hibe destek
sağlanmıştır. Bunun neticesinde firmaların yeni üretim
alanları ve yeni teknolojiler geliştirilmesinin önü
açılmıştır. Hükûmetimizin verdiği önem sonucu olarak bilim
ve teknolojide bugün geldiğimiz noktaya baktığımızda
büyük başarılara imza attığımızı
görmekteyiz.
Etkin ve verimli kullanılarak bu başarının
sürdürülmesi temennisiyle, TÜBİTAKa ayrılan 2012 yılı mali
bütçesinin hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Selvi.
AK PARTİ Grubu adına bir sonraki konuşmacı, Kayseri
Milletvekilimiz Pelin Gündeş Bakır.
Buyurun Sayın Bakır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA PELİN GÜNDEŞ BAKIR (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Türkiye Bilimler
Akademisinin, kısaca TÜBAnın bütçesi için AK PARTİ adına
söz almış bulunuyorum. Değerli heyetinizi en derin saygı ve
sevgilerimle selamlıyorum.
Ben de 2011 yılı Ocak ayında Türkiye Bilimler Akademisi
asosiye üyeliğine 3 TÜBA üyesi tarafından aday gösterilmiş bir
bilim insanıyım, konunun içinde biri olarak bu konuşmayı
yapıyorum.
Çok iyi bilindiği gibi, bilim akademileri ülkelerin en üst düzey
bilimsel akademik kuruluşlarıdır. Bu kuruluşlar çok
sıkı kurallar ve çok aşamalı değerlendirmelerden
geçerek akademiye seçilmiş, yüksek bilimsel liyakat kriterlerini
sağlayan, uluslararası saygınlığı olan bilim
insanlarından oluşurlar. Türkiye Bilimler Akademisine üye olabilmek
için de ulusal veya uluslararası saygın kuruluşlardan ödül veya
madalya almış olmak, kendi adıyla anılan keşif, icat,
teori ve modellere sahip olmak ve adı klasik kitaplara veya
değerlendirme makalelerine geçmiş, uluslararası bilim
atıfları kataloglarında genel kabul görmüş, yüksek
sayıda atıf almış olmak gerekmektedir. TÜBAya şahsi
olarak başvurulamamakta, en az 3 TÜBA üyesi bilim insanı
tarafından aday gösterilmek gerekmektedir.
TÜBAnın Türkiye çapında toplamda 82 asli üyesi, 17 de asosiye
üyesi bulunmaktadır. Ancak bu sayı çok azdır ve üstün bilimsel
vasıflarıyla akademiye girmeyi uzun süredir hak edip bekleyen çok
sayıda bilim insanı bulunmaktadır. Bu yüzden yeni düzenlemeyle
TÜBAnın asli ve asosiye üye sayısı, her birinden 150 olmak
üzere, 300e çıkarılmıştır.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz her ne kadar 1995 ve 2007
yılları arasında gayrisafi millî hasılasından
araştırma ve geliştirmeye ayırdığı payı
3 kat artırarak yüzde 0,85e çıkarmışsa da, daha
katedilecek çok mesafemiz vardır. Güney Kore, gayrisafi millî
hasılasının yüzde 3,36sını, Finlandiya yüzde 3,84ünü,
İsrail ise yüzde 4,25ini araştırma ve geliştirmeye
ayırmaktadır.
2002deki Barselona Zirvesinde, Avrupa Birliği Komisyonu, uzun
vadedeki hedefinin bilgiye dayalı rekabetçi ekonomi olduğunu
vurgulamış, 2010da araştırma ve geliştirmenin
gayrisafi millî hasılaya oranı için Avrupa Birliği bünyesinde
yüzde 3 hedefi koyulmuştur.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin araştırma
geliştirmeye ayırdığı bu artan finansal desteğin
en verimli bir şekilde değerlendirilebilmesi için yenilikçiliği
ve üretkenliği teşvik eden, mükemmelliğiyse ödüllendiren bir
bilimsel atmosferi oluşturabilmemiz şarttır. Türkiyenin bugün
uygulayacağı bilim politikaları geleceğini dramatik biçimde
etkileyecektir. Modern ekonomilerin lokomotifi, liyakate dayalı bilimsel
ve teknolojik araştırmalardır. 21inci yüzyılın yüksek
rekabete dayalı dünyasında ülkemizin ayakta kalabilmesi için Türk
bilim insanlarını desteklemekten başka yolumuz
bulunmamaktadır.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; üniversitelerde
öğretim üyeliğinin sürdürülmesi, bilimsel üretime ve iyi
belirlenmiş performans kriterlerine dayanmalıdır. Performans
değerlendirilmesinde başlıca kriter ise bilimsel
araştırma yapılması ve bu çalışmaların
sonuçlarının, saygınlığı
kanıtlanmış, yani Science Citation Indexteki bilimsel dergilerde
basılmasıdır.
Son yıllarda Hükûmetimizin verdiği olumlu desteklerle bilimsel
araştırmalarında kaliteyi hedefleyen bilim insanı
sayımızın artması çok sevindirici olmuştur. Türkiye,
Science Citation Indexte yayınlanmış Türk bilim insanı
adresli yayınlarda 1995te dünya otuz 34üncüsüyken 2008 yılında
dünya 19unculuğuna yükselmiştir. Bu başarıda Hükûmetimizin
maddi destekleri ve Türkiye Bilimler Akademisinin seçkin bilim insanlarına
yönelik araştırma, destek ve burslarının,
bütünleştirilmiş doktora programının, doktora sonrası
araştırma programının da büyük payı vardır.
Değerli milletvekilleri, bilim, bildiğiniz gibi çok ciddi bir
iştir. Bir ülkenin ekonomisinden cari açığına kadar her
şeyini etkiler. Eğer bir ülke, bilim, araştırma ve
geliştirmede geri kaldıysa, o zaman düşük katma değerli
ürünler üretir, dünyayla rekabet edemez, bilimde, araştırma ve
geliştirmede atılım yapan bir ülkenin ürettiği yüksek katma
değerli ürünleri ithal etmek zorunda kalır, bu da cari
açığı artırır. Ülkemizi küresel ekonomide daha
rekabetçi hâle getirebilmemiz için eğitime, bilim ve teknolojiye
yatırım yapmamız kaçınılmazdır. Türkiye, içinden
Apple veya Nokia gibi şirketler çıkan, tüm dünyadan talep görecek
katma değerlerin üretildiği bir inovasyon ekonomisine sahip
olmayı hedeflemektedir. Bu hedefe ulaşabilmenin yolu yenilikçi
beyinlere, araştırma ve geliştirmeye daha çok yatırım
yapmaktan ve daha fazla sayıda mühendis ve bilim insanı
yetiştirmekten geçiyor.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa
Birliği ülkelerinde görülen kriz bittiğinde rekabet daha da yüksek
olacak, sadece en iyiler ayakta kalacaktır. Tabii ki liyakate dayalı
bir bilimler akademisi bir ülkede bilimin gelişmesi için tek yol
değildir ancak en azından bu hedefe ulaşabilmek için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakır, süreniz doldu, çok teşekkür
ederiz efendim.
PELİN GÜNDEŞ BAKIR (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler ederim efendim.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Bu övülen TÜBAdan 70
saygın bilim adamı istifa etmek zorunda kaldı. Bilgilerinize
sunarım.
BAŞKAN Şimdi, bir sonraki konuşmacı İstanbul
Milletvekili Sayın Gülay Dalyan.
Buyurun Sayın Dalyan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA GÜLAY DALYAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma
Bakanlığının 2012 mali yılı bütçesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, Asya,
Avrupa ve bir ölçüde Afrika kıtalarına ulaşım
yollarının merkezindedir yani ülkemiz Balkanlar, Kafkaslar ve Orta
Doğu toprakları üzerinde etki sahibidir. Aynı zamanda jeopolitik
ve jeostratejik olarak dünyanın en karışık ve istikrarsız
bölgesinin kilit noktasında bulunmaktadır. Bu nedenle Hükûmetimiz,
güvenlik ve savunma konusunda duyarlı olup, güvenliğimiz ve
savunmamız için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamaktadır. Türk
savunma sanayisi tarafından başarıyla yürütülen projeler Türk Silahlı
Kuvvetlerimizi teknoloji üreten ve en
üst düzeyde kullanan bir konuma getirmiştir. Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin ihtiyacı olan savunma sistemlerimizin yurt içinden
karşılanma oranı 2003te yüzde 25 iken 2010 yılında
yüzde 52,1 seviyesine ulaşarak uluslararası alanda rekabet edebilecek
konuma gelmiştir. Ayrıca, 2010 yılı toplam savunma ve
havacılık ihracatımız 853 milyon 500 bin dolar olarak gerçekleşmiştir.
Türkiyenin bölgesinde liderlik iddiasını artıracak ve
terörle mücadelede ordumuzun gücünü katlayacak ana projelerden
bazılarını sizlere hatırlatmak istiyorum.
Askerî gücü, NATO üyesi ülkeler içerisinde Amerika Birleşik
Devletlerinden sonra sayısal olarak en büyük olan, eğitim,
organizasyon ve kurumlaşma olarak da dünyanın gıpta ettiği
bir ülkeyiz. Ancak, tek başına askerî gücün yeterli
olmadığının bilincindeyiz. Elektroniğe dayanan bugünkü
savunma ve silah teknolojisi beş senede demode olabilmektedir.
Örneğin, geçmişte çok ileri teknoloji ürünü olan Leopard A1, A3
tanklarının bugünkü teknolojik gelişmelerden geri kalmaması
için modernizasyonu ülkemizde yapılmaktadır.
Millî tank projemiz olan ALTAY Projesinin prototipleri 2012
yılından itibaren üretilerek test faaliyetlerine
başlanılacaktır.
Amerika Birleşik Devletlerinden sonra en fazla F-16 savaş
uçaklarına sahip olan hava kuvvetlerimiz, personel mevcudu, disiplin,
eğitim, imkân ve yetenekleriyle hakiki mühimmatla eğitim yapma
olanakları bakımından Avrupadaki tek hava kuvvetidir.
Uçaklarının montajının yanında, yine F-16
uçaklarının elektronik savaş kapasitelerinin modernizasyonu
projesi başarıyla yürütülmektedir.
Ayrıca, Hükûmetimizin 2008 yılında
başlattığı ATAK Helikopter Projesi ile ülkemizde yüzde
100ü yerli helikopter yapım sanayi kurulmuştur. İlk
helikopterlerin 2012 yılı Nisan ayında teslim edilmesini
hedeflemekteyiz. ATAK Projesi kapsamında aviyonik ve silah sistemlerinin
büyük çoğunluğu ile elektronik yazılımlarımız,
savunma sanayimizin özgün teknolojileri ile geliştirilmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetlerimizin istekleri esas alınarak, piyade
tüfeklerinin en iyi özelliklerinden bir araya getirildiği piyade
tüfeğimizin test ve atışları başarıyla
tamamlanarak seri üretime hazır hâle gelmiştir.
Ayrıca, Denizaltı Savunma Harbi ve Karakol Gemisi Projesi
olarak başlatılan MİLGEM Projesi, ilk kez 1996 yılında
ele alınmış olup, Hükûmetimiz döneminde hayata
geçirilen bu projenin birinci gemisi Heybeliadanın inşasına
Ocak 2007 tarihinde başlanılmış, 2008de de denize
indirilmiştir. İkinci gemimiz Büyükadayı da 27 Eylül 2011de denize
indirdik. Ülkemizde bu projeyle ilk kez, bir savaş gemisinin, yerli olarak
geliştirilen savaş sistemi GENESİS entegrasyonu da dâhil olmak
üzere tüm tasarım ve analiz aşamaları millî olarak
gerçekleştirilmiştir.
ASELSAN,
ROKETSAN, Makina Kimya Endüstrisi kuruluşlarımız dünya
çapında önemli bir savunma sanayi markası olma yolunda hızla
ilerlemektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kaynaklarımızın etkin
kullanımı ve maksimum tasarrufu hedefleyen genel bütçe
anlayışından vazgeçmeden güvenlik stratejimizden ödün
vermeyeceğimizi de belirtmek istiyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
katkısıyla bölgesel güç konumuna gelen ülkemizin, bölgesel
çıkarlarının korunması için yeni bir savunma stratejilerini
kararlılıkla gerçekleştireceğine inanıyorum.
Unutulmamalıdır ki barışın yolu,
caydırıcı gücünüz varsa kalıcıdır. Dünyanın
en eski ordularından biri olan Türk ordusu, gücüyle bölge
barışı ve istikrarın da teminatıdır, olmaya da
devam edecektir.
Bu
vesileyle, vatan savunmasında terörle mücadelede hayatlarını
kaybetmiş şehitlerimize Allahtan rahmet, gazilerimizi şükranla
anarken, Millî Savunma Bakanlığımızın 2012
yılı bütçesinin Türk Silahlı Kuvvetlerimize, ülkemize ve
Bakanlığımıza hayırlı olmasını diliyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dalyan.
AK
PARTİ Grubu adına bir sonraki konuşmacı Düzce
Milletvekilimiz Fevai Arslan.
Buyurun
Sayın Arslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA FEVAİ ARSLAN (Düzce) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığı bütçesi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Savunma ve
güvenlik, partimizin vazgeçilmez öncelikleri arasında yer almaktadır.
2001 yılından sonra ülkelerin tehdit tanımları ve tehdit
algılamaları değişmiştir. Tüm dünyada savunma
kavramından çok güvenlik kavramı ön plana
çıkmıştır. Bu değişime paralel olarak NATO yeni bir stratejik konsept hazırladı ve
kabul etti.
Savunma harcamalarında Amerika Birleşik Devletlerini 114
milyar dolarla Çin, 61 milyar dolarla Fransa takip etmektedir. Stockholm
Enstitüsü verilerine göre 2010 yılı Türkiye savunma harcamaları
15,6 milyar dolardır. Bu rakam Türkiye'nin gayrisafi millî hasılasının
yüzde 2,7sine tekabül etmektedir ki dünya ortalaması da 2,7dir. Yani
Türkiye'nin savunma harcamalarının dünya savunma harcamaları
ortalamasının üstünde olduğu görüşü doğru
değildir. Sadece rakamsal olarak baktığımızda bu
dönemde savunma harcamalarında yüzde 18'lik bir azalma olduğu
söylenebilir. Gerçekte bu bir azalma değil bizden önceki dönemlerdeki
kaynak israfına bizim dönemimizde son verilmesi, AK PARTİ döneminde
kaynakların etkin ve verimli kullanılmasıdır.
Partimizin on yıllık iktidar dönemi cumhuriyet tarihinde
birçok ilklerin gerçekleştirildiği bir dönem olmuştur. İlk
millî piyade tüfeğimiz bu dönemde tasarlanarak üretilmiştir. İlk
millî gemimiz MİLGEM bu dönemde tasarlanmış, inşa
edilmiş ve 27 Eylül 2011 tarihinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığımıza
teslim edilmiştir. MİLGEM Heybeliada bugün Ege sularında Türk
Bayrağını dalgalandırmaktadır. İlk millî
tankımız Altayın tasarım ve üretimi, ilk millî
insansız hava aracımız Ankanın tasarım ve üretimi
yine bu dönemde gerçekleşmiştir. Yine bu dönemde, ilk defa
helikopterlerimiz için millî elektronik harp sistemlerinin tasarım ve
üretimi gerçekleşmiştir.
2002de 19 milyar dolar savunma harcaması yapan Türkiye'nin o
yıllarda bir piyade tüfeğini bile tasarlayıp üretemediğine
dikkatlerinizi çekmek isterim. Yaklaşık on yıl içerisinde Türk
Silahlı Kuvvetleri ihtiyaçları çerçevesinde toplam bedeli 20 milyar
doları bulan modernizasyon projesi yürürlüğe konulmuş olup bu
projelerin yüzde 90'ı ülkemiz sanayisinin katılımıyla
hayata geçirilmiştir. Kendi kendimize yetmek ve muhtaç olmamak adına
başlatılan tüm bu çalışmalarla yetinilmemiş ve Türk
savunma sanayisi birçok alanda ürününü ihraç edebilir hâle gelmeye
başlamıştır.
Tüm bunların yanında, yüzlerce KOBİ şirketimiz
savunma sanayisine üretim yapabilir standartlara
ulaştırılmıştır. Üniversite ve ARGE potansiyeli
de büyük oranda hayata geçirilmiştir.
Türkiye, teknoloji savaşını kazanma ehliyetine sahiptir.
Önümüzdeki dönemde hedefimiz, büyük başarılara imza atmış
olan savunma sanayisi sektörüne süreklilik kazandırmak ve temellerini
sağlam kılmak yönünde faaliyetlerine ağırlık
kazandırmaktır.
Savunma sanayimiz ihtiyaç duyduğu teknolojileri kendi üreten,
altyapısı güçlü ve ürettiği sistemlerin arkasında durabilen
bir yapıya kavuşturulacaktır. Bu çalışmaları
yürütmek üzere, Savunma Sanayii Müsteşarlığı teşkilat
yapısında yeni bir düzenleme de yapılmıştır.
Gelinen tüm bu aşamalardan sonra, ülkemizin dünyada savunma
sanayisi en gelişmiş ilk on ülke arasına girmesi ana
hedefimizdir.
Bu çerçevede, tüm kara ve deniz araçları ile insansız hava araçlarının
ülkemizde üretimi sağlanacaktır.
Milli Savunma Bakanlığı 2012 yılı bütçesinin
Sayın Başbakanımızın liderliğinde, Sayın
Bakanımız ve ekibinin gayretleriyle, Türkiye'nin 2023 vizyon ve
hedefine ulaşmasına önemli katkılar sağlayacağı
düşüncesi ile ülkemize, milletimize hayırlı olmasını
diliyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Arslan.
AK PARTİ Grubu adına son konuşmacı, Çorum
Milletvekili Murat Yıldırım.
Buyurun Sayın Yıldırım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MURAT YILDIRIM (Çorum) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Savunma Sanayii
Müsteşarlığının 2012 bütçesi hakkında AK
PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Sizleri ve
milletimi saygıyla selamlarım.
Savunma Sanayii Müsteşarlığımız Türk
Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyon ihtiyaçlarını
karşılamak ve modern savunma sanayisini geliştirmek gibi iki
önemli görevi yerine getirmektedir. Tehdit algısı bu yüzyılda
evrim geçirmiş, savunma, güvenlik konularında konsept
değişmiştir.
Ülkemiz çeyrek asrı aşkın bir süredir terörizmle
karşı karşıyadır. Türkiye dünyanın her bölgesinde
insan haklarından ve barıştan yana bir duruş
sergilemektedir.
Hükûmetimiz, milletler arası münasebetlerde adaleti ve demokrasiyi
ön plana çıkartmaktadır. İktidarımız her zaman millî
güvenliği geniş açıdan ele almış, güvenliğin
askerî, diplomatik, kültürel, siyasi ve toplumsal boyutlarını bir
bütün içerisinde değerlendirmiştir.
Savunma ve güvenlik dediğimizde öne çıkan konulardan biri
meşruluğun terk edilmemesi, demokratik kazanımlar ve insan
hakları gibi konuların ikinci plana itilmemesidir. Savunma ve
güvenlik ihtiyaçları demokratikleşme ve özgürlüklerin
geliştirilmesi ve korunmasıyla uyum içerisinde yürütülmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; savunma ve
güvenliğin en önemli ayaklarından biri de ekonomik gerçeklerdir.
Stratejisini akılcı, dinamik, asgari maliyetle azami faydayı
elde etme perspektifli şekillendiren İktidarımız
yaptığı çalışmalarla ülkemizi birçok alanda
dışa bağımlılıktan kurtarmıştır.
Ülkemiz dünyada savunma sanayisi en gelişmiş ilk on ülke
arasına girme hedefine hızlı adımlarla ilerlemektedir. Bu
doğrultuda Savunma Sanayii Müsteşarlığımız
gelecek adına güven verici adımlar atmaktadır. Örneğin
helikopter üretimlerine önümüzdeki beş yıllık dönemde
başlanacak olup, gerek ülkemizin gerekse bölge ülkelerinin
ihtiyaçlarını karşılayacak duruma gelecektir.
Müsteşarlığın planlaması çerçevesinde bir
savaş uçağı ile bir jet eğitim uçağının
tasarım ve geliştirilmesi önümüzdeki on yıllık dönemde
tamamlanacaktır.
Alçak ve orta irtifa hava savunma sistemleri ülkemiz sanayisi
tarafından tasarlanarak önümüzdeki beş yıllık dönemlerde
üretime geçilecektir.
Yine, radar teknolojisine dayalı bir gözlem uydusunun millî teknolojilerle
geliştirilmesi için çalışmalar yürütülmektedir.
Savunma sanayimizin ülkemizin
ekonomik gelişmesine de etkisi büyüktür. Özellikle ülkemizde küçük
esnafın, sanayimizin kalkınması, işsizliğin
azaltılması açısından savunma sanayi lokomotif rol üstlenebilecek
bir alandır. Bu sebeple, ülkemiz
KOBİlerine savunma sanayi ihalelerinde pozitif ayrımcılık
sağlanmalıdır. KOBİlerimizi bu yönde destekleyecek
projeler geliştirilmelidir.
Bu noktada, Eylül 2011 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan kamu
satın alımlarında ihtiyaçların yerli ürünlerle
karşılanmasını salık veren 2011/13 sayılı
Genelge büyük önemi haizdir. Bu Genelge ile Türkiyede üretilen ürünlerin
dışarıdan teminin önüne de geçilmektedir. Bu, dış
ticaret açığını azaltırken, ülkemiz sanayisinin,
KOBİlerimizin büyümesini ve rekabet gücünü artıracaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; seçim bölgem Çorum da yıllardır
oluşturduğu sanayi altyapısı ile savunma projesinin
gerçekleştirilmesinde aday bir ildir. Bu konuda 2008 yılından
itibaren girişimlere de başladık. Bu dönem Savunma Sanayii
Müsteşarımız ve savunma sanayisinde iş yapan dev
firmaların üst düzey yetkililerini Çorumda ağırladık,
fabrikalarımızı inceledik. Süreç içerisinde TSO ve diğer
sanayi kuruluşlarımız öncülüğünde farklı
çalışmalar yapıldı. Geçtiğimiz günlerde milletvekili
arkadaşlarımızla birlikte Ticaret Sanayi Odamız ve iş
adamlarımızla Sayın Bakanımızı ziyaret ettik.
Kendisine teşekkür ediyorum yakın ilgisinden dolayı.
Çorumun kalkınma ruhunu hepiniz
duymuşsunuzdur. Çorum kendi yağı ile kalkınan,
yıllarca devletten yardım almadan büyüyen bir il olmuştur.
Yıllarca hasret kaldığı yüzlerce yatırıma İktidarımız
döneminde kavuşmuştur. Bugün Çorumun gündeminde öncelikli iki konu
vardır: Birisi demir yoludur, birisi de savunma sanayisidir. Çorum,
savunma sanayisinde kullanılan altı yüze yakın ürünün
tamamını üretebilecek kapasiteye sahiptir. Biz Çorumlu olarak da
Çorumlu iş adamları olarak da buna talibiz. Ben inanıyorum ki,
inşallah, yüzde 40ına sahip olan bu sanayi sitemiz gelecekte
savunmayı Çorumda itibarlı bir bölge hâline getirip ve savunma
sanayisine büyük katkı sağlayacağımıza
inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Yıldırım, teşekkür ediyoruz.
MURAT YILDIRIM (Devamla) Bütçemizin
hayırlı olmasını diliyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Kenan
Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on üç dakika.
MHP GRUBU
ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2012 yılı Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle, Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlıyorum.
8 Haziran
2011 tarihinde yayımlanan kanun hükmünde kararnameyle, eski adı
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, yeni adı Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı oluşturularak bazı birimler Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde adı da
değiştirilerek oluşturulmuş, bazı birimler de,
ticaretle ilgili olanlar da Gümrük ve Ticaret Bakanlığına
aktarılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bu kararnamenin yayımlandığı tarih
itibarıyla Bakanlık merkez teşkilatında daire
başkanı ve daha üst görevde olanlar, taşrada da il müdürleri ve
il müdür yardımcıları öncelikle müşavir kadrosuna
atanmış, il müdür yardımcıları da
araştırmacı kadrosuna geçirilmiştir. Bakanlık
bünyesine o tarihten sonra asaleten sadece Bakan Yardımcısı ve
Müsteşar ataması yapılmıştır.
Ciddi
miktarda bütçe tahsisi öngörülen ve ülkenin bilim, sanayi ve teknoloji
politikasını belirleyip uygulama durumunda olan
Bakanlığın, yaklaşık altı aydır, belki de
daha uzun süredir üst düzey görevlerinin vekâletle yürütülmesi gerçekten ciddi
bir handikap teşkil etmektedir. Yönetim boşluğu
doğurabilecek bir durumdur. Aslına bakarsanız, bu tür uygulama o
kararnamenin çıkışından sonra birçok bakanlıkta
aynı şekilde devam edegelmektedir.
Değerli
milletvekilleri, üreten ekonominin temelinde kendi girişimcimizi iç ve
dış pazarlarda aşırı rekabete karşı
koruyacak ve onlarla aynı şartları sağlayabilecek olan
ortamın temin edilmesi gerekmektedir. Bu ortamı
sağlayamadığınız zaman, hâlen mevcut durumda olduğu
gibi, girişimcimize şunu da söyleyebilirsiniz: Pahalıya üret,
ucuza sat. Eğer yapamıyorsan bırak çünkü nasıl olsa ithalat
yapılıyor, ithalat daha ucuza gelmekte. Bu farklı ve
yanlış bakış açısı, tahmin ediyorum,
girişimcimizin bugün karşı karşıya kaldığı
en önemli problemdir. Çıktı fiyatları söz konusu olduğu
zaman küresel rekabeti ve dünya fiyatlarını öne sürebilirsiniz ancak
girdi fiyatları söz konusu olduğu zaman ne rekabetten ne de yine
dünya fiyatlarından bahsetmez durumda kalırsınız.
Değerli
milletvekilleri, ekonomimizin kırılganlığının
azaltılması ve muhtemel krizlere karşı daha
dayanıklı hâle gelmesi için de daha önceki
konuşmalarımızda da belirttiğimiz cari işlemler
açığına mutlaka bir çözüm bulunması gerekmektedir.
Unutmayalım ki her bir verilen bir birim cari açık başka bir
ülkenin istihdamına ek bir katkı yapmakta ve ayrıca oralarda
yatırım olarak üretim ekonomisine dönüşmektedir. Burada esas
olan, Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarına çözüm getirilmesidir.
En temel mesele de Türk sanayisinin kendi yapısıdır. Türk
sanayisi artık büyük oranda dinamiklerini ithalatla yapar hâle
gelmiştir. Bu, şu demektir: Üretim ve ihracat ithalata dayalı
bir yapı hâline gelmiştir ve siz ne kadar fazla ihracat
yaparsanız neredeyse o oranda ithalat da eder duruma gelirsiniz. Bu
ortamda reel sektörümüzün dış borçlanmasının, borcunun
artmasının en önemli etkenlerinden bir tanesi de kendi öz ve
işletme sermayelerinin yetersiz duruma gelmesi kaygısıyla,
sermayelerinin erimesi nedeniyle artık reel sektörümüz dış
kaynağa, dış borçlanmaya gider hâle gelmiştir ve
dış borçlanma reel sektör eliyle yapılır duruma
gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, var olan sorunları aşabilmek, bir hedef koymak ve bu
hedeflere ulaşabilmek için tabii ki üretim gücünü artırmamız
gerekir. İşte, bu noktada KOBİler devreye girer. KOBİler
yeni küreselleşme olgusunda büyük işletmelere karşı korunur
hâle gelmiştir. Bütün dünya bunu yapmıştır, bütün dünyada
küçük ve orta ölçekli işletmeler en önemli yapılar, yapı
taşları hâline gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, ülkedeki istihdamı artırmak, krizleri bir ölçüde
aşabilmek ve bunlara daha dayanıklı hâle gelebilmek için küçük
girişimciliği teşvik etmemiz lazım, yoksa
bugünkü gibi neredeyse yaklaşık yüzde 20lere varan kredi
oranlarıyla, faiz oranlarıyla bu işletmelerimizi ne teşvik
edebiliriz ne de bunları ekonomiye kazandırabiliriz.
Girişimcilerin belki de en önemli şikâyetlerinden biri de
teşvik sistemidir. Bugün teşvik sistemi değişik
bakanlıklardan alınmıştır, dün hazinedeyken Ekonomi
Bakanlığı bünyesine verilmiştir ve bunun uygulamadaki
aksaklıkları da ortadadır değerli milletvekilleri.
Eğer yeni bir vizyona sahip olmak istiyorsak, mutlaka,
Bakanlığın bu teşvik mekanizmasına sahip
çıkması gerekir. Teknolojik ürünleri üretilebilmemiz, kimlerden ne
kadar pay alındığını bilmemiz işte, bu noktada
öne çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri, sanayi politikamıza
baktığımız zaman, sanayi politikamızın stratejik
sektörlerin ve teknoloji politikaları ile hedeflerinin doğru
tespitinde kullanılması gerekir. Bunun için de sonuç almak önemlidir
ve bu sonucu alabilmek için birtakım belgelere de ihtiyaç duyulur.
İşte Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi aslında böyle olması
gereken bir belgedir ama maalesef, yayınlandığından bugüne
bir heyecan, bir etki yaratamamış, dar çaplı olarak yerini muhafaza
etmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu belgenin belki birçok noktası
eleştirilebilir bu kürsüden ama ben size esas olarak vizyonunu ön plana
getirmek istiyorum: Bu belgenin vizyonunda Orta ve yüksek teknolojili
ürünlerde Avrasyanın üretim üssü olmak. ifadesi yer alıyor.
Şimdi, Türkiye açısından, burada, bu ürünün üretim üssü
olmak mı, yoksa bu teknolojiyi ve bu teknolojiye dayalı ürünleri
üretmek mi daha önemlidir? Şüphesiz, teknolojiyi üretmek ve bu teknolojiye
dayalı ürünleri dünya çapında dağıtmak ve pazarlamak ülkemize
yakışan bir vizyon olması gerekir. İşte burada da bu
vizyon değişikliğinin belki de yapılması gerekir diye
düşünüyorum çünkü teknolojik ürünlerin satışlarında
kimlerin ne pay aldığı ortadadır. Teknolojiyi asıl
üreten kişi neredeyse yaklaşık yüzde 50sini alır, ama onu
imal eden, imalatta bulunanlar yüzde 1 ila 5ini alırlar, kalanı ise
dağıtım, ham madde ve buna benzer diğer ürünlerin sektörel
paylarını alan firmalara gider. Esas payı kimin
aldığı ortadadır değerli milletvekilleri.
Sayın milletvekilleri, teknoloji deyince önemli olan, teknoloji
geliştirme bölgeleridir. Bu kanun 57nci Hükûmet döneminde 26 Haziran 2001
tarihinde çıkarılmıştır ve yürürlüğe
girmiştir. Dolayısıyla, ülkede mantar gibi teknopark üretmek
mesele değildir, önemli olan bunların işlevselliğini
artırmak, burada teknoloji üretir hâle getirmek ve buralardan istenen
faydayı sağlamaktır. Bugün teknopark işletmeciliği
tamamen ticari bir yapıya dönüşmüştür. Buralarda yer
almanın maliyetleri teşviklerden çok daha yüksek durumdadır.
Bu şekilde, yine yatırım ortamının iyileştirilmesi
meselesine gelinir. Yatırım ortamının iyileştirilmesi
de, yine 57nci Hükûmet döneminde 11 Aralık 2001 tarihinde Bakanlar
Kurulunun prensip kararıyla oluşturulmuştur. Çok önemli bir
karardır. Bugün yatırım ve ekonomik iklimin daha iyi hâle
getirilmesi noktasındaki adımlar, 2001 tarihinde
atılmıştır ama maalesef bugün Dünya Bankasının
Doing Business 2011 Raporuna
baktığımız zaman Türkiye iş yapma
kolaylığı sırasında 183 ülke arasında 65inci
sıradadır. Geçen sene, 2010da bu 60tı. Yani her geçen yıl
daha iyiye gitmemiz gerekirken maalesef bu daha da bozulur hâle gelmektedir.
Kâr marjlarının bu kadar azaldığı bir ortamda
tabii ki, üretimi her aşamada ciddi bir şekilde düşünmemiz
lazım. Üretimin nerede yapıldığı da bu bakımdan
önemlidir. İşte, organize sanayi bölgelerinin yasal statüye
kavuşturulması da 15 Nisan 2000 tarihinde
yapılmıştır değerli milletvekilleri. Orada
OSBlerimizin güncel ihtiyaçlarına cevap verilebilecek bir yasal düzenleme
getirildi ancak onları Güney Kore örneğinde olduğu gibi, daha
yüksek seviyelere götürebilecek çalışmalara da bir an önce gitmemiz
lazım. OSBlerin çok ciddi sorunları var. Bu sorunlar tabii ki,
onların gelirleriyle ilgili; idari, hukuki, birtakım
sıkıntıları, problemleri var ama en başta OSBlerde
arsa tahsisinde metrekare fiyatlar hâlen daha çok yüksek gözükmektedir.
Değerli milletvekilleri, o yüzden yatırımcılar
buralara yatırım yapmaktan, ellerinde kaynak olanlar buralara tahsis
etmekten de kaçınmaktadır. Diğer yandan, OSBlerimizi kentsel
dönüşüm modellerinde de kullanabiliriz. Bu tip modelleme
çalışmaları ülkemizde mevcuttur, bunu yapan çok ciddi bilim
adamları ve uygulamacılar vardır. Bunlardan faydalanmak gerekir
diye Sayın Bakana duyurmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, hem OSBlerle ilgili hem sanayi
politikamızla ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin Meclis
araştırma önergesi vardır. Eğer bu konularla ilgili çok
ciddi çalışmalar yapma imkânı bulabilirsek bu önergemiz, bu
teklifimiz desteklenir ve biz burada bu bahsettiğimiz konuları daha
ciddi ve derinden inceleme fırsatı bulmuş oluruz.
Değerli milletvekilleri, şimdi, sizlerle bir tespiti
paylaşmak istiyorum. Bu tespit, elimde gördüğünüz 2012 Yılı
Programı. Bu program ilgili kamu kuruluşları tarafından
hazırlandıktan sonra devletimizin, Hükûmetimizin yetkili
organlarında yani Yüksek Planlama Kurulunda ve akabinde de Bakanlar
Kurulunda görüşülerek yayımlanıyor ve yürürlüğe giriyor.
Değerli milletvekilleri, bu programda sayfa 164te çok ilginç tespitler
var. Bakın, bu tespitler aslında yeni tespitler de değil, bu
tespitler geçtiğimiz yılların Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı bütçelerinde de Milliyetçi Hareket Partisinin
sözcüleri tarafından dile getirildi. Burada Çin ve Hindistandaki ucuz
emeğe atıf yapılarak, bazı sektörlerde üretimin
darboğaza girdiğini, rekabetin güçleştiğini ve 2002
yılından itibaren bu üretimdeki darboğazların
arttığından bahsediliyor ve devam ederek sanayinin kredi
maliyetlerinin yüksekliğinden bahsediliyor. Bu tespiti, kendi yayın
organlarında, kendi kurumlarında tespit edilmiş bu tespiti
tekrar Sayın Bakanlığa getirmek istiyorum ve önümüzdeki
yılın bütçelerinde, önümüzdeki dönemlerde bu tespitlere daha ciddi
bir şekilde el atıp, burada çözüm yollarının da
görüşülmesi gerekir diyorum.
Değerli milletvekilleri, girişimcilik ekonominin kaynağıdır
ve bu kaynağı sürekli canlı tutmak zorundayız, bu
kaynağın kurumasına mâni olmamız gerekir diye
düşünüyorum.
Bu düşüncelerle, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının bütçesinin hayırlara vesile
olmasını tekrar diliyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tanrıkulu.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı
Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru.
Süreniz on dakika.
Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; TÜBİTAK ve TÜBA bütçesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'nin kalkınması, gelişmesi, önüne koyduğu
hedeflere ulaşmasında bilim, teknoloji, araştırma ve
geliştirmenin çok büyük bir önemi ve katkısı vardır.
Ülkenin ve milletlerin geleceklerinin şekillenmesi teknolojideki
gelişmelere bağlıdır. Zenginleşme, gelişme ve
kalkınmanın itici gücü hep teknolojideki gelişmeler ve
çalışmalarla olmuştur. Bu çalışmaların
başında da ARGE faaliyetleri ve bunlara verilen destekler
gelmektedir.
Sayın milletvekilleri, ARGE destekleri bütçe içinde her yıl
arttı deniyor ancak ayrılan pay acaba yeterli midir veya ayrılan
pay bütçe içerisinde nasıl kullanılmaktadır? Ancak buradan
sormak istiyoruz: ARGE desteklerini yükselttik. derken bu desteklerin sanayiye,
ihracata, üretimlerin kalitesine veyahut da üniversitelerin gelişme
sıralamasında bir etkisi olmuş mudur? Ayrıca, tabii bunun
tespit edilmesi gerekmektedir. Bunun da tespitinin ilmî yöntemleri vardır.
Bunu etki analiziyle yapabiliriz. TÜBİTAKta da bir etki analizi tespiti
yapılmış mıdır? Bir araştırma
yapılmışsa bunu da öğrenmek istiyoruz. Ayrıca,
TÜBİTAK tarafından verilen desteklerin ne kadarı üniversiteler
tarafından kullanılmaktadır? TÜBİTAKın faaliyet
alanları içerisinde hep fen bilimleri vardır ancak sosyal alanlarda
da faaliyetini artırması gerekmektedir.
Türkiye genç bir nüfusa sahiptir. Genç nüfusun önünü açabilecek, ona
aş ve iş temin edebilecek ARGE faaliyetlerine mutlaka destek
verilmeli, önem verilmelidir. Kısaca, bilime, teknolojiye, ARGEye
innovasyona önem verilmelidir.
Türk insanı çok çalışkandır. Ülkemizde çok
geniş kaynaklar vardır. Örneğin, ülkemiz geniş enerji
potansiyeli noktasında çok zengindir. Her yıl, değişik
branşlar dışında sadece bir sektör, mesela enerji sektöründeki
bütün ARGE faaliyetleri desteklenebilir mi?
Sayın milletvekilleri, Bakanlık olarak çok önemli olan Sanayi
Strateji Belgesi ortaya koydunuz. Hangi firmalara teknoloji gelişimi
sağlanmaktadır? Hangi sektörlerde strateji belgelerini uygulamaya
koyuyorsunuz?
Elli yıldan beri otomotiv sektöründe üretim ve montaj
yapıyoruz. On yıldan beri iktidardasınız, yeni
tasarımlar yaparak ne zaman kendi otomobilimizi yapacağız?
Ülkemizde ne zaman, kamu olsun özel sektör olsun, yerli makinelerin,
yerli elektrikli araçların, kimyasal ürünlerin üretim ve
kullanımı ARGE faaliyetleriyle desteklenip teşvik edilecektir?
İthal etmeden üreterek kullanabilir hâle geleceğiz?
Sayın milletvekilleri, bilim ve teknoloji alanında ülkemiz
arzu ettiğimiz yer ve konumda değildir. Bu durum, ülke
yöneticilerinin yanlış politikalarından kaynaklanmaktadır.
ARGEye ayrılan payın miktarı bilime, teknolojiye, büyüme ve
rekabete ülkenin verdiği değeri gösterir. Bilim alanında OECD
ülkeleriyle karşılaştırma yapılınca ARGE
harcamalarında çok gerilerdeyiz. TÜBİTAK ve TÜBAya ayrılan
bütçe çok azdır. Bu az para ile bilimde ilerleme nasıl olacak? Gelin,
bütçeyi artıralım, daha fazla kaynakları buraya aktaralım.
635 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığına bağlanmış olan TÜBA
Başkanlığı, şu andaki organizasyon şeması
ile TSE, Türk Akreditasyon Kurumu, KOSGEB, TÜBİTAK ile beraber bir
müsteşar yardımcısına bağlı görünüyor. Ancak TÜBA
alelade bir devlet dairesi değildir. Bu şekilde
çalışmalardan hiçbir fayda doğmaz, verim alınmaz diye
düşünüyoruz. TÜBA'nın ülkemizin bilimde daha aktif ve etkili bir rol
oynamasını sağlaması gerekir. Sosyal ve temel bilimlerde,
araştırma enstitüleri konusunda katkı vermesi görevidir. Ancak
böyle bir çalışma için TÜBAnın siyaset üstü, özerk olması
gerekir ancak siyasetin gücünün altında kalmakta olduğunu da
görüyoruz.
TÜBAnın devlet kurumları ve hükümete
danışmanlık yapması gerekir. Ancak bugüne kadar bunun tam
yapıldığını söyleyemiyoruz. Mesela, MAM, Marmara
Araştırma Merkezi, Uluslararası Gıda ve Beslenme Kongresi
yapıyor. Bu tip kongrelerin yapılması çok önemlidir ancak kongre
sonucu ortaya çıkan bilimsel gelişmelerin ülkemizde uygulanması
gerekmez mi? Bu kongreler büyük paralarla yapılıyor, emek sarf
ediliyor. Bunlar sadece ilmî çevrelerde kalmamalı, uygulamaya da
geçmelidir.
Bakın, ülkemizde şu sıralar şeker fabrikaları
özelleştirmesi vardır. Devlet elindeki fabrikalar
satılıyor. TÜBİTAK olarak, tabii şeker olan şeker
pancarı şekerinin kullanılması, pancar üretiminin devam
etmesi, üretimin korunması noktasında görüşleriniz yok mudur? Bu
konuda sağlıkla ilgili çalışmalar yaptıramaz
mısınız? Ülkemizde hazır gıdalar, GDOlu üretimler
var. Bunların insan vücudundaki etkileri araştırılamaz
mı? Kısa, orta, uzun vadede ne tür organik bozukluklara sebep oluyor,
bunlar tespit edilebilir. Ayrıca önerileriniz varsa acaba Hükûmet bunun ne
kadarına cevap vermiştir veyahut da verilen önerilerden acaba
hangileri uygulamaya girmiştir?
Sayın milletvekilleri, görüldüğü kadarıyla işler iyi
gitmiyor. Esas sorun akademik üyeliklerin seçiminde yapılmaktadır.
Akademi üyeleri bilime katkıları ve yayınları ile
seçilmelidir ancak yaşlanmış, yapacak çok fazla bir şeyi
kalmamış insanlar da burada koltukları işgal etmemelidir.
Bugün neredeyse 2/3 üye Hükûmetin ve YÖK'ün kontenjanı ile
belirlenmektedir. Bu da üniversite camiasında, maalesef, huzursuzluğa
sebep olmaktadır.
Siyasallaşma oluyor, siyaset müdahale edip kadrolaşıyor
ancak unutulmamalıdır ki buralar ülke ekonomisine katkı verecek
yerlerdir. İstihdam, yatırım, üretim istiyoruz.
Bırakın, ilim adamları önerilerini ortaya koysunlar; güvenli,
gelecek kaygısı olmadan, huzur içerisinde çalışmalarını
yapsınlar. Ancak görünen odur ki kanun hükmünde kararname ile
yükseköğretim ile ilgili tüm kurum ve kuruluşlar -YÖK, üniversiteler, ÖSYM, TÜBİTAK, TÜBA- siyasi erkin tam
yönetimindedir.
Türkiye uluslararası bilimsel yayın sayısında 2004
öncesi yıllık yüzde 14 düzeyinde artış gösterir iken son
beş yıl verilerine göre maalesef gerileme göstermektedir. 1997
yılında 27nci sırada iken hızlı yükselişle 2004
yılında 20nci sıraya gelinmiştir. Aynı hızı
gösterseydik 2009da 13üncü sıraya yükselmemiz gerekirdi ancak
olmamıştır. Son altı yılda ciddi olarak durakladığı
çeşitli çevrelerce ifade ediliyor. Siyası erkin, YÖK ve
üniversitelerin bunun nedenlerini inceleyip önlem alması gerekir. Ancak
siyasi erkin -enteresandır- kadrolaşmayla meşgul olduğunu
da görüyoruz.
Sayın
milletvekilleri, illerde Milli Eğitim Bakanlığına
bağlı bilim ve sanat merkezleri vardır. Buraya üstün yetenekli
öğrenciler kendilerini geliştirmek için sınavla
alınır. Ancak bu okullar sahipsizdir. TÜBİTAK bu bilim ve sanat
merkezlerine sahip çıkabilir. Öğrenciler özel seçildiği için
ülkemizin çok önemli kaynağıdır. Buraya mutlaka destek
olunmalıdır. TÜBİTAK olarak bu öğrencilere projeler
yaptırılıp, yurt içi ve dışı destekler verilip,
ilim dünyasına
kazandırılabilir.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, bilim ve
teknoloji politikasının esasını, bilim insanına,
bilimsel düşünceye, yenilikçiliğe, teknolojinin üretimde
kullanılmasına önem verilmesinde görüyoruz. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, toplumun refah düzeyini
yükseltmek için bilim ve teknoloji üretme yeteneği ve kapasitenin
arttırılmasının gerekli olduğuna inanıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, ülkemizde sosyal ve fen bilimleri ile fikir ve sanat
alanında bilimsel düşüncenin hayat bulacağı ve itibar
göreceği bir iklim oluşturulmalıdır. Alanlarında
önemli görevler yapmış, başarılı olmuş, yurt dışındaki
Türk araştırmacılar TÜBİTAK vasıtasıyla
desteklenmeli, sahip çıkılmalıdır.
TÜBİTAK,
Türk dünyasına da açılmalıdır. Türkiye, Türk
dünyasında bir çekim merkezi hâline gelebilir. Ülkemizde TÜBİTAK'a
bağlı Türk dünyası bilimsel araştırmalar merkezi mutlaka
kurulmalıdır. Türk ve yabancı
araştırmacıların ülkemizde istihdamı cazip hale
getirilmelidir. Kamu kaynaklarından ARGE
yatırımlarına daha fazla kaynak aktarılarak bunlar
gerçekleştirilebilir.
Özel
sektörün ARGE ve teknoloji üretimi yatırımları, ciddi manada
desteklenmelidir. ARGE harcamaları, gayrisafi yurt içi hasıla
içindeki payları yüzde 2,5lara çıkarılmalıdır,
şu anda yüzde 1in altındadır.
TÜBİTAK
destekleri ile üniversitelerimizi, bilgi ve teknoloji üretim merkezi hâline
getirmek için çalışmalar yapılmalıdır.
Her ilde
üniversite sanayi ortak merkezleri, teknokentler, teknoloji serbest bölgeleri
kurulması teşvik edilmelidir.
Bilimsel
ve teknolojik araştırmaların, yeniliklerin ve buna
bağlı olarak verilecek patentlerin üretime ve toplumsal faydaya
dönüşmesini sağlamak amacıyla milli yenilik sistemi mutlaka
kurulmalıdır, teknoloji transfer merkezleri
oluşturulmalıdır.
Ayrıca
TÜBİTAK tarafından Bilim Çocuk dergisi ve Meraklı Minik
dergisi yayınlanıyor. Bu yayınlarda Türkçe isimlerle beraber Türk
milletinin millî ve manevi değerleri çocuklarımıza
anlatılmalıdır. Atatürk, bayrak, vatan, tarih sevgisi
yayınlarda tema olarak işlenmelidir. Ayrıca bu yayınlar
ücretsiz şekilde okullara gönderilmeli, öğrencilere
dağıtılmalıdır diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Doğru, çok teşekkür ediyoruz.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı İstanbul
Milletvekili Sayın Celal Adan.
Buyurun
Sayın Adan. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
üç dakika.
MHP GRUBU
ADINA CELAL ADAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kısa adı KOSGEB olan Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresinin 2012
yılı bütçesine ilişkin görüşlerimizi sizlerle
paylaşmak için huzurlarınızdayım. Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün burada vaktimiz kısıtlı olsa da
konuşacağımız konu Türk ekonomisinin belkemiği olan
küçük ve orta boy işletmeler yani KOBİlerdir. KOBİler, sadece
Türkiye'nin değil, dünyanın bütün ekonomilerinin belkemiğidir.
Ekonomik kalkınmışlık düzeyi ne olursa olsun tüm ülkelerde
KOBİler, gerek sayısal gerekse de istihdam yaratma gücü
açısından ekonomik ve toplumsal düzenin öncü kuvvetleridir. Adalet ve
Kalkınma Partisinin dilinden düşürmediği ama sadece dilinde
bıraktığı demokrasinin toplumsal zemini KOBİlerdir.
Türkiyede toplam işletmeler içinde KOBİlerin payı yüzde
99,5tur. Ülkemizdeki toplam istihdamın yüzde 70i KOBİ
kaynaklıdır. Katma değerin yüzde 38ini KOBİlerimiz
üretmektedir. Dolayısıyla, Türk ekonomisi, bir KOBİ ekonomisi
demek yanlış olmayacaktır.
Dikkatinize
sunduğum bu rakamlar Avrupa ülkelerinin ortalamalarına
yakındır ancak gelişmiş ülkelerde KOBİler
ihracatın yüzde 35-40ını karşılarken Türk
KOBİlerin ihracattaki payı 13-16
ağırlığındadır. KOBİler, sadece ekonomik
hayatta değil, aynı zamanda sosyal ve demokratik hayatta da önemli
roller üstlenmektedir. KOBİler Türkiyede geniş bir alana
yayıldıkları için bölgesel
gelişmişlik farklılıklarının giderilmesi,
mülkiyetin geniş bir tabana yayılması, istihdamı meydana
getirmesi, gelir dağılımında adaletin sağlanması
ve bunların devam ettirilmesiyle demokratik hayatı canlı tutmada
önemli bir güçtür. Anadolunun en dinamik unsurları KOBİlerdir.
KOBİler Türk ekonomisinin üretim yükünü çekmektedir. Bunun yanı
sıra krizlerin toplum hayatını tahripkâr biçimde etkilemesini
engelleyen tampon işlevi de görmektedir. Bununla birlikte KOBİler
2007den bu yana kademeli olarak derinleşen krizin etkisiyle âdeta bir
çöküş sürecine girmiştir. KOBİler mutsuz ve borçludurlar.
Türkiyenin gerçek anlamda üretici olan ve millî kimliğine hakkıyla
layık KOBİlerde sabırlar taşmaktadır. Sesleri
çıkmayan KOBİler sahipsizlik duygusuna kapılma noktasındadır.
Mevcut işyerlerini kendi varlıklarını satarak ayakta tutmak
zorunda kalmışlardır. KOSGEB kredilerinde olduğu gibi
göstermelik kredilerle birçok KOBİ oyalanmaktadır. KOSGEB bugünkü
asli görevinden yani KOBİlerin rekabet güçlerini ve düzeylerini
yükseltmek amacından uzaklaşarak finans kuruluşlarının
rolünü üstlenmeye başlamış, bankaların KOBİlere
vermiş olduğu kredilerin kredi faizlerini karşılayan bir
kurum hâline gelmiştir. Bu durum Sayın Bakanın Plan ve Bütçe
Komisyonunda yapmış olduğu Bakanlığının
bütçe sunuş konuşmasından kolaylıkla çıkarmak mümkündür.
Sayın Bakan konuşmasında, KOSGEB kredileri kendilerinden önceki
yıllarda bir anlam ifade etmediğini, 2002den sonra iktidara
geldikten sonra büyük miktarda krediler temin ettiklerini ancak hepimizin
dikkatini çeken -bir hatibin de ifade ettiği gibi- kendileri şöyle
bir şey söylüyorlar: 203 bine yakın işletme için
sağladığımız kredilerle KOBİlerin ödemeleri
gereken 1 milyar lira faizi karşıladıklarını ifade
ediyor. KOSGEBin esas olarak kredi faizi karşılayan bir kurum hâline
geldiğini ifade etmekte, finansman odaklı bir yapının
oluşmasına en hafif tabirle göz yummaktadır. Bu, doğru
değildir. Hükûmetin iddia ettiğinin tersine, Hükûmetin
oyuncağı olan TÜİKin uydurma rakamlarının tersine
Türkiyede işsizlik azalmamakta aksine artmaktadır.
İşsizliğin artmasının temel nedeni KOBİlerin
ihmal edilmesi ve kapanmasıdır. Anadoluda küçük sanayi siteleri,
organize sanayi bölgelerinde üretim daralması ve küçülme döngüsü
istihdamı da fevkalade olumsuz etkilemektedir. Çeşitli örnekleri
kamuoyuna yansıyan iflas ve kapanmalar devam etmektedir.
İşsizliğin artışının temeli burada
aranmalıdır.
Değerli milletvekilleri, AKP iktidara geldiği günden
bu yana ülkeyi cari açıkla fakirleştirmiş,
özelleştirmelerle millî serveti yok etmiş, iktisadi taraflarla kavga
etmiş, iyi olan şeyleri kendisinden, iyi olmayanları ise
geçmişin üzerine ya da yurt dışına atmıştır.
Ağustos böceği gibi davranmaktadır. İçinde bulunulan
ortamda halkımızın dikkatini ekonomiden başka yerlere
çekmek için elinden geleni yapmaktadır ancak milletimizin bir
numaralı gündemi ekonomidir.
Türk ekonomisinin dinamosu olan KOBİlerimizin büyümesi
için KOSGEB yeterli değildir, yeterli olamaz. KOSGEBin verdiği
göstermelik destekler yerine, daha radikal, uygulanabilir destekler
sağlanmalıdır ve Milliyetçi Hareket Partisinin geçmişte
dile getirdiği, bugün de bir ihtiyaç olarak karşımıza
çıkan esnaf ve KOBİ bakanlığı kurulmalıdır.
Halk Bankası, KOBİlere hizmet edecek şekilde
yapılandırılmalıdır. Bu bankaya, KOBİlere tahsis
edilmek üzere düşük faizli fon sağlanmalıdır.
KOBİlerin toplam kredilerden aldığı pay
dünya ortalamasının yarısı kadardır. Dünya
ortalamasında KOBİlere yüzde 38 oranında kredi payı
düşmektedir. Bu payın ülkemize de belli bir program dâhilinde yüzde
40lara çıkarılması gerekmektedir.
Mevcut ARGE Yasası KOBİler lehine değildir.
KOBİlerin de yararlanabileceği yepyeni bir yasa
yapılmalıdır. Mevcut yasa ve yönetmelikler emredici hüküm ve
cezalar içermektedir. Bunun yerine, kamu ve KOBİ temsilcilerinin iş
birliğinde çözümler üretilmelidir.
Doğru ve güvenilir sanayi envanteri
çıkarılmalıdır ve sürekli güncelleştirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, 1960 yılında kurulan
Türk Standartları Enstitüsü, geçen elli bir yıllık süreçte
ülkemizin rekabet gücüne katkıda bulunmak, özellikle ticari faaliyetlerde
belli standartları gözetmek, milletimizin yaşam düzeyini yükseltmek
adına çok önemli işlevler yerine getirmiş bir kurumdur.
Ticaretin küreselleştiği, rekabetin sınır
tanımadığı, insanların kaliteli tüketime
yöneldiği bir dünyada Türk Standartları
Enstitüsünün sorumluluğu çok daha büyük bir önem arz etmektedir.
Binlerce
üretime kefil olan Türk Standartlar, bu ağırlığın
altında ezilmektedir. Özellikle dış
ticaret alanında TSE uygulamaları nedeniyle ciddi
sorunlar yaşamaktadır. İthalat işlemlerinde TSEye tabi
ürünlere ilişkin gümrükleme esnasında zaman ve maliyet
yaratıcı nitelikte önemli sorunlar vardır. İthalat
esnasında gümrükler tarafından TSE kontrolü için alınan
numunelere ilişkin cevabi yazılar oldukça gecikmeli olarak
gelmektedir. Bu gecikme ithalatçı firmalarımızın
işlemlerini yavaşlatmakta ve ticari hayatın
yavaşlamasına sebep olmaktadır. Diğer önemli bir sorun ise
standartlara ilişkin belgelerin sürelerinin kısa olması,
çoğunun ait olduğu takvim yıl içinde geçerli olmasından
dolayı yaşanan bürokrasidir.
Avrupa
Birliği iddiasındaki Türkiye'nin dış ticarette söz sahibi
olabilmesinin yolu standartlardan geçer. Türk malının, Made in
Türkiye damgasının dünyada saygın bir yer edinmesinin yolunun
standartlardan geçtiği muhakkaktır. Bize göre asıl TSE'nin bir
standarda ihtiyacı vardır.
Değerli
milletvekilleri, TSE, birçok kurumda olduğu gibi, ne yazık ki AKP
hükûmetlerinin elinde yozlaşmış, esas işlevini ve
varlık nedenini unutmuştur. Mallarına, ürünlerine dünya ölçeğinde
saygın bir standart getirmeyen bir zihniyetle Türkiye'nin ilerlemesi, gelişmesi mümkün değildir.
Sınai mülkiyetin işleyişini
sağlamakla görevli tek sorumlu kuruluş olan Türk Patent Enstitüsü,
57'nci Hükûmet döneminde temeli atılan, 2003 yılında tamamlanan
binasındaki teknik ve fiziki altyapısıyla son derece modern
koşullarda çalışan bir kurumdur. Ancak, 2002 yılında
iş başına gelen AKP Hükûmeti, birçok kurumda olduğu gibi
burada da hızlı bir kadrolaşmaya gitmiş, tecrübeli
çalışanlar görevden alınmış, yerlerine AKP
yandaşı üyeler atanmıştır.
Bilim ve teknolojiye dönüşümünün bir göstergesi olan patent
üretimine baktığımızda dünya sıralamasında
Türkiye 80inci sıralarda kalmaktadır. Bu gösterge resmen bilimin
Türkiye'nin kalkınmasında ve gelişmesinde yer
almadığının açık bir göstergesidir. Adalet ve
Kalkınma Partisinin uygulamaları sayesinde Türkiye'de bilim, aksesuar
hâline gelmiştir. Bilimsel gelişmeye, araştırmaya,
uluslararası standartlara, ARGE'ye hizmet etmesi gereken bilimsel kurumlar
ne
yazık ki iktidarın elinde birer yandaş deposu olmuştur. Bu
kurumlar, bilimsel niteliklerini kaybederek aksesuar haline gelmiştir.
Değerli
Milletvekilleri; bir ülkenin kalkınmışlığı ve
gelişmişliği bilimsel yayın sayısı ile
değil, bilimin teknolojiye dönüşmesi ile ölçülür. Bir ülkenin
insanı, üniversiteleri ile yenilik ve patent üretebiliyor ve bunu bir
fikrî mülkiyet yönetimi ile ticarette kullanabiliyorsa o ülke kalkınabilmektedir.
Adalet ve
Kalkınma Partisinin bilimden anladığı tek şey yenilik
ve teknoloji lazım olunca parayı bastırıp teknoloji
satın almaktan ibarettir. Teknoloji transferleri ile lisans ve patent
satın almakla yetinen ülkelerin bir adım bile ileri gidemeyecekleri
bellidir. Türkiye'yi teknoloji, askeri teçhizat ve sınai donanım
konusunda başka devletlere bağımlı hâlden kurtarmanın
yegane yolu, ısrarla takip edilen, doğru bir şekilde
belirlenmiş araştırma politikalarıdır.
Bilimsel
ve teknoloji alanında gelişmiş ülkelerin örnekleri önümüzde
duruyor. Tank, uçak, helikopter, füze teknolojisi, biyoteknolojik ürünler için
kapısını aşındırdığımız
ülkelere bakalım. Örneğin İsrail'in yayın sayısı
Türkiye'den daha geride olduğu hâlde patent üretiminde Türkiye'den 50 kat
daha ileride bulunmaktadır. Nüfusu Türkiye'nin onda 1i olan İsrail,
teknoloji üretebiliyor, gücünü bilimden alıyor. İsrail'in
yapabildiğini biz neden yapamıyoruz?
Değerli
Milletvekilleri, Türk Akreditasyon Kurumu, Türkiye'nin hem ulusal hem
uluslararası platformda ürettiği malları denetleyen, ürünlerin
belli bir standarda getirilmesini amaçlayan çok önemli bir kurumdur.
İthalatın ve ihracatımızın belli bir kalitede
sürdürülmesini sağlarken, Türk malının da dünya
piyasalarında saygınlığını
artırmaktadır ancak diğer birçok kurum gibi buraya da hak
ettiği önem ve değer verilmemektedir.
Bugün,
burada bütçelerini konuştuğumuz kurumların tümü, Türkiye'nin
millî ve küresel ölçekte üretim kabiliyetinin artırılması için
vardır ancak gelin görün ki göz bebeğimiz bu kurumlar, AKP
İktidarının elinde işlevsiz ve etkisizdirler.
Küresel
pazarda kendi standartlarıyla, kendi patentleriyle yer alamayan ülkelerin
rekabet etmeleri de mümkün değildir. Bir ülke düşünün ki
çalışabilir nüfusunun beşte 1i işsiz, böyle bir ülkenin küresel pazarda ve acımasız rekabet piyasasında
yükselebilmesi mümkün olabilir mi?
Değerli milletvekilleri, bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak
Türk ekonomisinin temel direkleri olan kurumların sorunlarının
takipçisi olmaya devam edeceğiz. Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmetini de bir an önce ekonomiyi faizden, dövizden, borsadan ibaret bir alan
olarak görmekten vazgeçmeye davet ediyoruz.
Türk ekonomisiyle ilgili konuşacak çok şey var aslında.
Bizler Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bütçe görüşmeleri boyunca
eleştirilerimizi ve çözüm önerilerimizi dile getirmeye devam edeceğiz.
Bu bütçeye Hayır. diyeceğiz çünkü, başta da belirttiğim
gibi, kefili AKP olan bir bütçeye, yanlış politikaların
odağı hâline gelmiş bir iktidar anlayışına biz
kefil değiliz.
Bugün buraya gelmeden evvel İstanbul Esnaf Birliğinden bir
heyet beni ziyaret etti. Gerçi bakanların çalışma alanları
çok farklı olmasına rağmen bana 2 bakanımızın da
bulunduğu bu ortamda kendileriyle ilgili hayati konu taşıyan
birkaç konuyu dile getirmemi söylediler. Onları da dile getirerek
sözlerime son vereceğim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vergi Usul Kanununun
176ncı maddesindeki I inci sınıf tüccar, II nci
sınıf tüccar ayrımına esnaf ve sanatkâr diye bir
derecelendirme daha eklenmelidir. Çünkü mevcut haliyle esnaf ve sanatkârlar
vergisel ve diğer mali yükümlülüklerde ikinci sınıf tüccar
olarak değerlendirilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Adan, çok teşekkür ediyoruz, süreniz
doldu.
CELAL ADAN (Devamla) Ben bunu size, kendinize vereyim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına son
konuşmacı Trabzon Milletvekili Sayın Koray Aydın.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dört dakika.
MHP GRUBU ADINA KORAY AYDIN (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığı ve Savunma
Sanayi Müsteşarlığının 2012 yılı bütçeleri
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime, bundan yaklaşık yüzyıl önce bu topraklarda
yakılan bir türkünün sözleriyle başlamak istiyorum:
Yemen yolu çamurdandır,
Karavanam bakırdandır,
Zenginimiz bedel verir,
Askerimiz fakirdendir.
Bu mısralar aslında fakir Anadolu çocuklarının hazin
öykülerinin yüz yılı aşkın bir süredir aynen devam
ettiğini gösteriyor. Çıkarılan Bedelli Yasasının da
zaten özeti budur, toplum tarafından da böyle algılanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Bedelli Yasasını çok güzel
ifade eden başka görüşler de var. Görüştüğüm çok
sayıda genç, yirmi bir günlük temel eğitimin
kaldırılmasıyla birlikte bedelli askerlik ibaresinden
askerlik ibaresinin düştüğünü belirterek şöyle diyor: Bedelli
askerlik ibaresini artık kullanmamak gerekiyor. Bunun neresi askerlik?
Buna olsa olsa bedelli muafiyet denilmesi gerekir. Daha sert görüşler
de var. Bazıları 30 bin lirası olana vicdani ret hakkı
verdiler. diyorlar. Habertürkten Sayın Fatih Altaylı da
köşesinde şöyle yazmış: Bedelli Askerlik Yasası bu
hâliyle tam olarak Zenginler askerlik yapmasın. eleştirilerinin
haklılığını kanıtlayacak şekilde hayata
geçmiştir. Toplumun alt veya orta katmanlarında bu sorunu
yaşayanların sorununu çözmek gibi bir iddiası yoktur. Aynen de
öyledir. Evet, alt ve orta katmanlarda bu sıkıntıları
yaşayanların sorununu çözmeye yönelik bir niyet ve arzu ortaya
konulmamıştır.
Değerli arkadaşlar, muhalefet tekliflerini reddettiğiniz
bu Kanuna halkımız böyle bakıyor. Bu Kanunu daha mükemmel hâle
getirmek için buradaki muhalefet grupları olarak özellikle dar gelirli
insanların da bu Kanundan adaletli bir şekilde
yararlanmasını sağlayacak muhalefet önerilerini dikkate
almayarak, elinizin tersiyle iterek ve mutlak çoğunluğunuza dayanarak
çıkarmış olduğunuz bu Yasanın halk tarafından
bakıldığında görüntüsü budur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi Türk milletinin eşit, saygın ve onurlu fertlerden
oluştuğuna yürekten inanmaktadır. Vatan hizmetini ise herkesin
manevi sorumluluğu olarak değerlendirmekte ve millet olmanın
doğal bir sonucu olarak görmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi, askerlik konusundaki dört maddelik
görüşünü daha önce kamuoyuyla paylaştığından burada
tekrar etmeyeceğim ancak bir hususu özellikle vurgulamakta fayda
görüyorum: Her Türk vatandaşı görevi, kökeni, mesleği ve durumu
ne olursa olsun tam bir eşitlik içinde, gerektiğinde silah
altına alındığında askerlik hizmetinin yürütülmesini
sağlayacak niteliklere kavuşacağı makul bir süre temel
askerlik eğitimine tabi tutulmalıdır. Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu temel konuya özellikle dikkati çekerek bu konudaki
yapıcı eleştirilerimizi yaptık ama iktidarın bunu yok
farz ederek çıkardığı bu Kanun, bu ayıp
taraflarıyla beraber iktidarın da toplum nezdindeki yeni imajının
oluşmasına katkı sağlayacaktır diye düşünüyorum.
İçinde bulunduğumuz coğrafyada Türk Silahlı
Kuvvetlerinin caydırıcı vasfını kaybetmeyeceği
şekilde teknolojik imkânlarla donatılması temin edilmelidir. Bu
bakımdan, millî savunma alanında yerli yatırım ve teknoloji
öncelikle teşvik edilmelidir. Millî savunma sanayisinin gelişmesini
olumsuz etkileyen en önemli faktör ihtiyaçların ARGEye dayalı olarak
yapılanmamasıdır. Kritik öneme sahip ama sistem
ihtiyaçlarının mutlaka ARGEye dayalı ve millî şirketlerden
karşılanması zarureti vardır. Yabancı ortakların
baş çektiği bir yöntemle millî bir savunma sanayisi kurulamaz.
Bilindiği üzere, yakın bir tarihte Sayın Başbakan
Heronların zamanında tamir edilmediğinden yakınarak
İsrail tarafını suçladı. Evet, Başbakanımız
İsrailden şikâyetçi oldu. Anlaşma yapmış,
karşılıklı akitleşmeler oluşmuş, her
anlaşmanın karşı tarafa verdiği haklar var. Ne
yaparsınız? Anlaşmayı askıya alırsınız
ya da iptal edersiniz. Bu irade anlaşmalarla size verildiği hâlde bu
hakkı kullanmak gibi bir niyeti ortaya sergilemeyip bundan şikâyetçi
olmak bir ülkenin Başbakanına yakışmaz değerli
arkadaşlar.
Bakın, Hükûmetin zaten öyle bir niyetinin
olmadığını Sayın Bakanımız Plan ve Bütçe
Komisyonunda bunun bilgisini veriyor. Diyor ki: İsrail ile olan
anlaşmaların hiçbirinde askıya alma ve iptal söz konusu değildir.
Bu durum Heron Anlaşması için de, 2007 yılında size
imzaladığımız Taktik Keşif Sensörleri Projesi için de
geçerlidir. diyor. Yani söz konusu İsrail olunca, konular da ciddi olunca
AKP İktidarının sesi soluğu çıkmıyor, eli kolu
bağlanıyor. Çünkü sırtını dayadığı tek
hegemonik gücün kendisine dayatma olarak, partner olarak AKPnin yanına
verdiği İsrail ile ancak AKP İktidarı göstermelik
çıkış yapar. Konu ciddiye binerse ve Türkiyenin menfaatiyle
İsrailin, Amerikanın menfaatleri kesiştiğinde bu konuda
tavır alan bir Hükûmeti görememek Türk milleti olarak hepimizi üzmekte,
muhalefet olarak da, AKPnin içine düştüğü bu durumu biz
milletvekilleri olarak içimize sindirememekteyiz.
Değerli arkadaşlar, bu sıralarda oturan çok AKPli
milletvekili arkadaşımın da böyle düşündüğünü
biliyorum. Kulislerde hepiniz bunları dile getiriyor, söylüyorsunuz ama
bazen mecburiyetler insanları ister istemez böyle durumlara da
düşürebiliyor.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Kendi adına konuş, bizim
adımıza konuşma.
KORAY AYDIN (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Malatya Kürecikte kurulan radar sistemiyle ilgili de
bazı şeyler söylemek istiyorum çünkü bu konu yeteri kadar kamuoyuna
anlatılan bir konu değil ve bu konu da AKP tarafından tam bir
karartma ve bilgi kirliliğinin hâkim sürdüğü bir alan olarak
gözüküyor.
Bakın, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Bakanımız ne
diyor Malatya Kürecik radar üssü ile ilgili olarak: NATOya verilmek üzere,
NATO tesisi olmak üzere Amerikayla yapılmış bir sözleşme,
o kadar. diyor. Yani, işi hafife alıyor, olduğundan küçük
gösteriyor. Devam ediyor, diyor ki: Amerika NATO ülkesi değil mi? Türkiye
NATO ülkesi değil mi? Radar, aldığı bilgileri bir Türk
generalin de görev alacağı NATO Hava Komutanlığına
iletecek, merkezde işlenen bilgi de önce Eskişehire daha sonra da
Doğu Akdenizdeki gemiye iletilecek ve böylece sistem oluşmuş
olacak. diyor.
Değerli arkadaşlar, bunun böyle olmadığını
hepimiz biliyoruz. Böyle önemli konularda, gerçekleri Türk milletiyle
paylaşmak gibi bir sorumluluğumuz var. Bakın, İran Meclis
Başkan Vekili Hüseyin İbrahimi, daha üç gün önce bir açıklama
yaptı, tıpkı on gün önce açıklama yapan bir İran
generali gibi, diyor ki: Malatyayı vururuz. diyor, Malatyayı
vururuz. diyor. Biz bu konuda Türkiyeyi uyardık. diyor.
Başından beri bu konuyu Türk yetkilileriyle müzakere ettik. Böyle
yapmayın, bunu getirip burnumuzun dibine yerleştirmeyin. Siyonizmi
Koruma Projesi olarak takdim ettiğimiz bu konuda, özellikle Türk
yetkililerinin daha önceki pozisyonlarını dikkate alarak bu konuda
hassas olacaklarını düşünmüştük, yanıldık.
diyor, Yanıldık. ve Gerekirse kendi menfaatlerimizi korumak için
Malatyayı vururuz. diyor.
Değerli arkadaşlar, bir düğme var; düğme sizin
elinizde, bastınız, füzeyi gönderdiniz; sistem algıladı,
Sayın Bakanın söylediği merkeze iletti, karşı füze
harekete geçti. Siz o ilk düğmeyi elinde tutan ülkesiniz. Allah
aşkına bir düşünün, bu sistemin yok edeceği yer olan yere
ilk saldırıyı yapmaz mısınız? Oraya
yaparsınız. Zaten İran da onu söylüyor, diyor ki: Affetmem, ilk
saldırıyı Malatyaya yaparım.
Değerli arkadaşlar, bu, sıfır sorunla
geldiğimiz komşu ülkeler politikasında Türkiye'nin hazin durumunu
gösteren enfes bir örnektir. Ermeni meselesi dediniz, boğuldunuz,
burnumuzun dibinde Irak bataklığını oluşturdunuz; 1,5
milyon Müslümanın katledilmesine sesiniz sedasız çıkmadı,
aynı politikayı şimdi Suriyede yönetiyorsunuz, sanki bir
Amerikan muhibbi gibi hareket ediyorsunuz. (MHP sıralarından
alkışlar) Türkiye'nin menfaatlerini gözetmeyen böyle bir
yaklaşımı, böyle bir anlayışı bizim kabul etmemiz
mümkün değildir çünkü Türkiye'nin bir felakete AKP eliyle
gönderildiğini görüyoruz, bundan da büyük bir üzüntü duyuyoruz.
Değerli arkadaşlar, söz konusu
hegemonik güç Amerika olunca AKPnin sesi soluğu kesiliyor, her
şeyden vazgeçiyorsunuz, her şeyden.
HÜSEYİN FİLİZ
(Çankırı) Haksızlık yapma.
KORAY AYDIN (Devamla) - Yirmi iki tane
İslam ülkesi Amerika eliyle BOP kapsamında dönüştürülüyor. Daha
önce Irakta eli kirlenmiş olan Amerika akıllanmış,
şimdi kendine yeni bir taşeron alıyor, yeni bir maşa
alıyor, siz de gönüllü olarak Amerikan maşalığına
imreniyorsunuz; bu millete bu yakışmıyor, bundan büyük bir
üzüntü duyuyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sözlerine dikkat et Sayın Konuşmacı.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Türkiye
hiçbir zaman taşeron olmamıştır, olamaz da.
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, hiç bağırmayın. Hepiniz bundan
rahatsızsınız biliyorum, hiçbirinizin içine sinmiyor, hiçbiriniz
bunu kabul etmiyorsunuz ve size oy veren kitleler de bunu tasvip etmiyor ve bu
durumunuzdan hepsi mustarip, hepsi bu yanlış politikalardan dönmenizi
bekliyor. Bu kafayla giderseniz Türkiye'nin başını belaya sokarsınız.
Bizim muhalefet olarak görevimiz sizi uyarmak ve sizleri bu konularda içinde
bulunduğunuz yanlışlardan geri döndürmektir.
HÜSEYİN FİLİZ
(Çankırı) İftira etmeyin.
KORAY AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Sayın Başbakanımız medeniyetler
ittifakı toplantılarına bir mesaj gönderdi, aynen şöyle
diyor: Diktatörler yıkılmadan bölgemize huzur yok. Sayın
Başbakan, onların diktatör olduğunu yeni mi anladın?
Amerika sırtınızı pışpışlar,
aslanım, kaplanım derse böyle konuşursun ama şunu unutma,
gerçek şu: O bölgeden Amerika ve Amerikan muhipleri elini çekmeden o
bölgede huzur olmaz, ancak bölgeye huzur o şartlar altında gelir ve
bölge huzura ancak o şartlar altında kavuşur.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Türkiye orada huzuru sağlar,
merak etme.
KORAY AYDIN (Devamla) Değerli arkadaşlar, her konuda
sürdürdüğünüz bu aldatma ve kandırma üzerine kurulu düzen, bir gün
gelip yıkılacaktır, göreceksiniz; o zaman sizin elini verip,
gemisine binip yürüdüğünüz o hegemonik güç sizi böyle silkeleyip yere
bırakacak.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Size öyle mi yaptı?
KORAY AYDIN (Devamla) O zaman sırf iktidarda kalmak uğruna
verdiğiniz bu tavizlerden siz de utanacaksınız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar
KORAY AYDIN (Devamla) Çünkü milletler tarihi yazılırken
değerli arkadaşlar, tarih süreci içerisinde yaşanan bu olaylar
çevremizdeki bütün Müslüman âleminde, onların tarihlerinde bir kara sayfa
olarak atlattırılacak. Çünkü dönüştürülmeye
çalışılan İslam dünyasında taşeronluk görevini,
geçmişte İslami hassasiyetleri olan veya öyle görünerek milletin
oyunu almış sizlerin yapıyor olması milletimizin
geleceği açısından da bir utanç vesilesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydın, teşekkür ediyorum; süreniz
doldu. (MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Ünal.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Konuşmacı
konuşmasında Grup Başkanımıza, Genel
Başkanımıza sataşmıştır. (MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) 69a göre iki dakika söz
istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Ne diye sataşmış Sayın
Başkan, ne diye sataşmış?
BAŞKAN Size de vereceğim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, eğer
eleştirilere Bakan cevap verecek ise, eleştiridir bunlar, bu
eleştirilere cevap verilir. Lütfen, sataşmanın hangi noktada
olduğunu sorunuz, ondan sonra söz veriniz.
BAŞKAN Sordum.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünalın, Trabzon Milletvekili Koray Aydının Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
maşa, taşeron bunlar ne zamandan beri eleştiri oldu? Türk
siyasetinde bunlar ne zamandan beri eleştiri olarak görülüyor?
OKTAY VURAL (İzmir) Tabii, Cengiz Çandar size Subcontractor.
dedi, hiç gıkınız çıkmadı be!
MAHİR ÜNAL (Devamla) Siz adaletle mi siyaset yapıyorsunuz,
nefretle mi siyaset yapıyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Subcontractor. dedi size,
gıkınız çıkmadı.
MAHİR ÜNAL (Devamla) Siyaset adaletle yapılır.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) Haddini bil, haddini bil!
MAHİR ÜNAL (Devamla) Burada haysiyet cellatlığı
yapmayınız. (MHP sıralarından gürültüler)
Eğer Sayın Bakan, geçmişte bakanlık yaptı,
eğer bu kürsüye geldiğinde kendisini 1999 yılında
sanıyorsa yanılıyor. Türkiye 2011 yılındadır,
Türkiye haysiyetlidir, Türkiye itibarına ve onuruna hiçbir zaman
olmadığı kadar daha çok sahip çıkmaktadır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum)
MAHİR ÜNAL (Devamla) - Siz, evhamlarınıza ve
korkularınıza bakarak siyaset yapıyorsanız bu bizim
sorunumuz değil, bu sizin sorununuz. Nereden
baktığınıza bağlı. Bizim
baktığımız yerden biz Türkiyenin 2023ünü görüyoruz ama
sizin baktığınız yerden görünen, eğer biz
yönetemiyorsak yönetemediğimiz yer işgal altındadır
zihniyeti yanlış bir zihniyettir. Türkiyenin
demokratikleştiği, Türkiyenin hukukun üstünlüğüne
kavuştuğu, milletin iradesiyle gelmiş 327 kişinin burada
bulunması bunun tescilidir. (MHP sıralarından gürültüler)
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, neye cevap verdi
Sayın Başkan? Ortada kaldı. Ben şimdi soruyorum, BOP
eş başkanlığı görevini kim verdi?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Meclis mi verdi?
OKTAY VURAL (İzmir) Meclis mi verdi, sen mi verdin, kanun mu
verdi? ABD Başkanı Bush verdi. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Tamam, zapta geçti arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, zapta geçti, lütfen
Lütfen
Lütfen
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Bakın, siyaset dedikoduyla
yapılmaz. Siz neye dayanarak siyaset yapıyorsunuz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan,
lütfen
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim biz İsraile vuruyoruz, Mahir
Bey bizim İsraile karşı tutumumuzdan rahatsız oluyor. Niye
öyle bir şey yapıyorsunuz?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ben sizin üslubunuzdan
rahatsız oluyorum, bu üslup size yakışmıyor. Milliyetçi
Hareket Partisine bu üslup yakışmıyor, Milliyetçi Hareket
Partisinin üslubu bu değildir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) 1,5 milyon Müslümanı kim katletti?
MAHİR ÜNAL (Devamla) - Bugün Sayın Devlet Bahçelinin
yaptığı açıklamayla sizin tavrınız birbirine
uymuyor. (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müsaade ederseniz,
şahsı adına
MEHMET GÜNAL (Antalya) İndir o parmağını! Hâlâ
parmağını sallıyorsun be! Otur yerine konuşacaksan
Üstümüze
mi yürüyeceksin? Parmak sallama buraya! Hâlâ sallıyorsun, indir elini.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, müsaade ederseniz
BAŞKAN Yerinizden yapar mısınız lütfen
MEHMET GÜNAL (Antalya) İndir elini! Oturduğun yerden
konuş.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sizden izin alarak mı
oturacağız?
BAŞKAN Bir dakika efendim, bir dakika
Sayın
Şandır, yerinizden lütfen
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Orada grup başkan vekilin
var, benim muhatabım grup başkan vekilin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Mehmet, ayıp oluyor!
BAŞKAN Sayın Ünal, lütfen oturun, oturun. Arkadaşlar
oturun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Parmak sallama buraya!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sallarım! Senden mi
izin alacağım oturup kalkarken!
OKTAY VURAL (İzmir) Hanımefendi, oturur musunuz yerinize.
BAŞKAN Sayın Bahçekapılı oturun lütfen. Lütfen
Lütfen
Sayın Şandır lütfen
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Bak, benim muhatabım grup
başkan vekilin.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Tamam, sallama, otur; konuşacaksan
konuş şimdi.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sizden izin almayacağız
herhâlde! (AK PARTİ ve MHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
Buyurun Sayın Şandır.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, bütçe
müzakerelerinde muhalefetin hükûmeti tenkit edeceğine, muhalefet
milletvekillerinin konuşmalarını da grubun üzerine almayarak
hükûmetin cevap vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Değerli arkadaşlar, bütçe
müzakerelerindeyiz, muhalefet tenkit edecek ki Hükûmet cevap verecek.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hakaret etmeyecek.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hakaret edilmiyor.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ediliyor, maşa,
taşeron, bunlar hakaret değil mi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Değerli arkadaşlar, hakaret
edilmiyor, tenkit ediliyor, cevabı Hükûmet verecek.
RECEP ÖZEL (Isparta) Maşa ve taşeron kelimesi hakaret
değil mi?
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) O bir tespit, hakaret değil. Tespit ile
taşeronluğu ayır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yani böyle bağırıp
çağırarak nereye varırsınız arkadaşlar?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Çok doğru.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Değerli arkadaşlar, Sayın
Grup Başkan Vekilinin hassasiyeti, duygusallığı
anlaşılıyor ki suçüstü yakalanmanın, bunun ifade
edilmesinin dışa vurumudur. (MHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ya demagoji yapmayın,
şurada demagoji yapmayın. Neyin suçüstü ya? Taşeronluğun suçüstü mü olur?
Taşeron suçüstü mü olur?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Müsaade et. Sayın Grup Başkan
Vekili, biz Türkiye'nin kavgasındayız. İsraile karşı
9 vatandaşımızın katline karşı ne yapabildiniz?
Bunun hesabını sormayacak mıyız Allah aşkına?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Yaptıklarımız
ortada.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Füze sistemini kurdular.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Efendim, siz-biz meselesi değil,
sayın milletvekilleri, siz-biz meselesi değil, söz konusu olan
Türkiye. Türkiye'nin onurunu koruyabildik mi? Sayın Başbakan demedi
mi ki Eğer bir daha yardım gemilerimize bir saldırı olursa
donanmamızı göndeririz. demedi mi? Gönderebildik mi? Gönderebildik
mi değerli arkadaşlar?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Oldu mu saldırı?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Oldu mu saldırı?
OKTAY VURAL (İzmir) Tabii oldu, gemiler başka bir limana
gönderildi, haberiniz yok sizin.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Alıkoydular. Haberiniz yok mu?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) İki tane gemiyi alıp
götürmediler mi?
Şimdi Sayın Koray Aydının burada dile
getirdiği hususlar yüreğinin yangısıdır, Hükûmeti
yanlış yoldan geri döndürme gayretidir.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, lütfen
oradan konuşsun, yerinden bu kadar konuşma yok ki.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Gerçekten Irakta 1,5 milyon
Müslümanın katline karşı AKP Hükûmeti olarak hangi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) -
tavrı ortaya koydunuz ki bugün
Suriyeyle ilgili tavrınızı biz umutla
karşılayalım.
BAŞKAN Sayın Şandır, çok teşekkür ediyorum,
zabıtlara geçti efendim, sağ olun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Onun için tekrar söylüyorum: Efendim, Sayın
Başkanım, burada muhalefet milletvekillerinin
konuşmasını bir daha grup üzerine almasın. Sayın
Hükûmete saygısızlıktır. Hükûmet çıkıp
cevabını verecektir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Bizim adımıza sen ne
karışıyorsun?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Hükûmet sadece sizin değil, bizim de
Hükûmetimiz, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yoksa suçüstü yakalanmış
olmanın dışa vurumudur.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Şandır,
teşekkürler.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, ben Grup
Başkanımın onurunu korumak zorundayım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Grup Başkanı Hükûmet
Başkanı değil. Burada Hükûmet var, Grup
Başkanınızı temsil eden Hükûmet üyeleri var.
BAŞKAN Teşekkürler.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/470)
(S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
A)
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1.- Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
B)
SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1.- Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C)
MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ (Devam)
1.- Millî
Prodüktivite Merkezî 2010 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) KÜÇÜK
VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME
İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Küçük
ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı
2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2.- Küçük
ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı
2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1.- Türk
Akreditasyon Kurumu 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Türk
Akreditasyon Kurumu 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1.- Türk
Standartları Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Türk
Standartları Enstitüsü 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) TÜRK
PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)
1.- Türk
Patent Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Türk
Patent Enstitüsü 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1.-
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2012 Yılı
Merkezî Yönetim
Bütçesi
2.-
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2010 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I)
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.-
Türkiye Bilimler Akademisi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.-
Türkiye Bilimler Akademisi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1.- Millî
Savunma Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Millî
Savunma Bakanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) SAVUNMA
SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1.-
Savunma Sanayi Müsteşarlığı
2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.-
Savunma Sanayi Müsteşarlığı
2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Şimdi, şahısları adına, lehinde
olmak suretiyle Ahmet Berat Çonkar, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2012 Mali Yılı Bütçe Kanun
Tasarısının sekizinci turu üzerinde lehte konuşmak üzere
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkelerin ekonomik
kalkınmasını ve refah düzeylerini belirleyen en önemli
etkenlerin başında, hiç kuşkusuz, teknolojik gelişmeler ve
bilimsel alandaki ilerlemeler gelmektedir. Küreselleşen dünyada artan
rekabet, teknolojiye ve bilgiye dayalı üretimi kaçınılmaz hâle
getirmiştir.
Kendi teknolojilerini üreten, ürettikleri teknolojiyi
ticarileştirip uluslararası pazarlara sunabilen toplumlar, dünya
ekonomisine damgalarını vurmaktadırlar. Bu çerçevede büyük hedef
ve idealleri olan ülkemizin, bilim ve teknoloji üretiminde de lider ülkeler
arasına girme zarureti vardır ve ülkemiz bu yolda
kararlılıkla ilerlemektedir.
Son otuz yılda siyasi ve ekonomik güç dengelerinde küresel ve
bölgesel ölçekte meydana gelen değişiklikler uluslararası
ilişkileri, ittifakları, stratejik düşünceleri, tehdit ve
güvenlik gibi kavramların algılanışını temelden
etkilemiş, yeni bölgesel ve uluslararası dengelerin oluşmasına
yol açmıştır.
Mevcut uluslararası sistemde güvenlik ortamının
belirsizliği ve istikrarsızlığı, özellikle yakın
coğrafyamızda meydana gelen anlaşmazlıklar ve
çatışmalar ile kendini göstermektedir. Bölgesinde istikrar ve
güvenliğe katkıda bulunmayı, çevresinde bir barış ve
güvenlik havzası oluşturmayı ve komşularıyla iş
birlikleri geliştirmeyi hedefleyen ülkemiz, gerek bölgesel bir güç
olarak gerekse mensubu olduğu uluslararası kuruluşlar
vasıtasıyla iş birliği süreçlerinde aktif rol
oynamaktadır.
Ülkemiz,
iyi komşuluk ilişkilerinin ve ekonomik iş birliğinin
teşviki, zor şartlar altında bulunanlara insani yardım,
barışı koruma operasyonlarına katılım, yeniden
yapılandırma gayretlerine katkı gibi geniş bir yelpazede
barışçı, ilkeli ve etkin bir güvenlik politikası
izlemektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2023 yılında 500 milyar
dolar ihracata erişmeyi hedefleyen ülkemiz bu hedefini bilim ve teknoloji
kapasitesini artırarak, hâlen ihracatımız içerisinde yüzde 5
olan katma değeri yüksek ürünlerin payını yüzde 20lere
çıkartarak; sahip olduğu genç nüfus potansiyelini, doğal
kaynaklarını, coğrafyamızın ve tarihimizin bize
sunduğu fırsatları en iyi biçimde değerlendirerek
gerçekleştirecektir.
Ülkemiz,
AK PARTİ hükûmetleri döneminde bilim ve teknoloji alanında, ARGE,
tasarım, markalaşma, üniversite-sanayi iş birliği gibi
hususlarda da önemli mesafeler katetmiştir.
2002
yılında yalnızca 12 milyon lira ödeneği olan TÜBİTAK
bütçesi 2011 yılında 800 milyon liraya
ulaşmıştır.
Yine, 2002
yılında sadece 2 olan teknopark sayımız bugün 43e
çıkmış ve katma değer üretmeye
başlamıştır.
Sadece son
üç yılda kurulan 108 yeni ARGE merkezinde bugün 15 bin ARGE elemanı
çalışmakta ve milyarlarca liralık bütçe araştırma ve
geliştirme için kullanılmaktadır.
2011
yılında 100 binin üzerinde marka başvurusuyla Avrupada ilk
sıraya yükselişimiz, 2002 yılında KOSGEB veri
tabanında bulunan işletme sayısının 4 binlerden bugün
620 binlere çıkması, sanayi ve ihracatımızın bel
kemiği olan KOBİlerimize aktarılan destekler katettiğimiz
yol açısından önemli göstergelerdir.
Değerli
milletvekilleri, dünyanın en büyük on ekonomisi içinde olma hedefine
ilerleyen ülkemiz, millî savunma sanayisine verdiği büyük önem sayesinde
uzak-yakın tüm dünya ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmekte, çok
sayıda ülkeye savunma sanayi ürünleri ihraç etmektedir. Hükûmetimizin
yaptığı reformlarla daha güçlü bir yapıya kavuşan
savunma sanayimiz, silahlı kuvvetlerimizin modernizasyon
ihtiyaçlarının karşılanmasında, yerli ve millî imkân
ve kabiliyetleri kullanarak ekonomimize büyük
katkıda bulunmanın yanında ülkemizin stratejik gücünü de
artırmaktadır. 80li yıllarda savunma projelerini hazır
alıyorduk, 90lı yıllarda ortak üretim noktasına geldik,
bugün ise birçok savunma projesini artık biz geliştiriyoruz. Bu
çerçevede, 2010 yılı verileriyle Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
ihtiyaçlarının yurt içinden karşılanma oranı yüzde
52ye ulaşmıştır. Hâlen Savunma
Bakanlığımız, TÜBİTAK, üniversitelerimiz ve sanayi
kuruluşlarımız müşterek çalışmalarıyla
yetmiş civarında çok önemli silah, savunma ve uzay projesi
yürütmektedir. Hükûmetimiz, milletçe gurur duyduğumuz millî savunma
sanayimizin geliştirilmesi hususundaki politikalarına aynı
kararlılıkla devam edecektir.
Sözlerimi tamamlarken Bakanlık bütçelerimizin milletimiz için
hayırlı olmasını temenni ediyor, tüm kurum
çalışanlarımıza teşekkürlerimi sunuyor, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi sıra Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın
Nihat Ergünde.
Sayın Ergün, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi beş dakika.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
Bakanlığımız ile bağlı, ilgili ve ilişkili
kuruluşlarımızın 2012 yılı bütçesini
görüşmek üzere huzurlarınızdayız. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyor, hepinize hürmetlerimi arz ediyorum.
Türkiye, gerçekten son on yıl içerisinde hayatın her
alanında çok büyük değişimler yaşadı ve bulunduğu
coğrafyada önemli bir güç ve cazibe merkezi hâline geldi. Türkiyenin bu
başarılarının kalıcı olması ve 2023
yılında dünyanın lider ülkelerinden birisi olması için hep
birlikte yapmamız gereken çok daha fazla işler var. Dünyada birçok
parametrenin değiştiği bu dinamik süreçte, bugün
atacağımız her adım yarın neleri tecrübe
edeceğimizi de belirleyecektir. Ülkemizin ekonomik ve sosyal
kalkınmasını temin etmemiz için üzerinde en fazla durmamız
gereken alan hiç şüphesiz bilim ve teknoloji alanıdır. Bilim ve
teknoloji kapasitesindeki her artış sanayiden ticarete,
eğitimden sağlığa, enerjiden tarıma,
ulaşımdan iletişime kadar hayatın tüm alanlarına da
olumlu bir şekilde yansıyacaktır. Genç ve büyük nüfusumuzun
bizim için bir avantaja dönüşmesi ancak ve ancak bilim ve teknoloji
alanında gerçekleştireceğimiz dönüşümle mümkün
olacaktır.
Türkiye gibi güçlü bir geleneğe sahip olan bir ülkenin muhakkak
surette bilgi üreten bir toplum olması, ikinci aşamada ise
ürettiğimiz bilginin insanlığın faydasına olacak
şekilde nihai ürünlere dönüşmesi gerekiyor. Bu nedenle, ülkemiz için
bilim, sanayi ve teknoloji konularını aynı perspektiften
incelemek ve ortak politikalarla üretmek zorunlu hâle gelmiştir.
Bu yıl Bakanlığımızın Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı olarak yeniden
yapılandırılması işte bu ihtiyaca cevap üretme
gayretinin bir sonucudur. Zira makroekonomik reformların
ağırlıklı olduğu bir dönemden sonra artık mikro
reformların ağırlıklı olacağı bir sürecin
eşiğinde bulunuyoruz. Gerçekleştireceğimiz mikro reformlar,
yakaladığımız güven ve istikrar ortamının
değerini artıracak, sanayimize, sektörlerimize ve işletmelerimize
rekabet gücü kazandıracaktır.
Bugün, Türkiye, yıllık 140 milyar dolara yakın ihracat
yapan ve bu ihracatının yüzde 95i de sanayi ürünlerinden oluşan
bir ülkedir. Bizim ülke olarak rekabet gücümüzü, ucuz ham madde, ucuz iş
gücü veya ucuz enerjide aramak gibi bir şansımız yoktur. Böyle
bir tavır, Nasreddin Hocanın yaptığı gibi, bodrumda
kaybetmiş olduğu anahtarı aydınlık diye
dışarıda aramasına benzer. Bizim rekabet gücünü, bilimde,
teknolojide, ARGE ve inovasyonda, marka ve tasarımda, üniversite-sanayi iş
birliğinde aramamız ve bulmamız gerekiyor.
Bakanlığımız yeni isim ve yapılanmasıyla bu
alanlara özel bir motivasyonla yaklaşacak, ülkemizin rekabet gücünün
artmasına doğrudan katkı sağlayacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yıl
uygulamaya başladığımız Sanayi Strateji Belgesi,
KOBİ stratejisi ve sektörel strateji belgelerini bu açıdan çok
önemsiyoruz. Bu belgeler, Türkiyenin, artık kısa dönem hesaplarla ve
karanlıkta el yordamıyla değil, önünü gören bir ülke olarak orta
ve uzun vadeli plan ve stratejilerle hareket ettiğini göstermektedir.
Bu belgelerde, reel sektörün ihtiyaçlarını ve bu ihtiyaçlara
çözüm üretecek eylemleri belirledik. Eylemlerin hangi kurumlar tarafından
ve ne zaman gerçekleştirileceğini de bir takvime bağladık.
Bugün farklı alanlarda uygulanan bu stratejilerin birbiriyle uyum içinde
olması siyasi istikrarın ne kadar değerli bir unsur
olduğunu da bize göstermektedir. Mesela 2011-2016 dönemini kapsayan ulusal
bilim, teknoloji ve yenilik stratejimiz de, 2011-2014 yıllarını
kapsayan sanayi stratejimiz büyük bir uyum içinde gerçekleşecektir.
Bu belgelerin nihai hedefi ülkemizi Avrupanın üretim ve teknoloji
üssü hâline getirmektir. Burada bir hususa dikkatiniz çekmek istiyorum.
Türkiyenin hedefi artık sadece üretmek, çok üretmek değil, Türkiye
artık nitelikli üretmeye ve teknoloji üssü olmaya odaklanmış bir
ülkedir. Sanayi stratejimizde bulunan 72 eylemden 23 tanesinin firmaların
teknolojik kapasitesini artırmak üzere hazırlanmış
olduğu da bu gerçeği teyit etmektedir.
Otomotiv sektörü bu açıdan çok güzel bir örnek teşkil ediyor.
Yarım asırdan fazla bir süredir faaliyet gösterdiğimiz bu
sektörde üretim ve montaj konusunda son derece başarılıyız
ancak biz bu başarıyla yetinmek istemiyoruz. Türkiyenin otomotivde
tasarım merkezi hâline gelmesi, daha fazla katma değer üretmesi,
kendi marka ve modellerini oluşturması ve geleceğin yeni nesil
çevre dostu teknolojilerde de bir merkez olması için
çalışıyoruz.
Bu açıdan baktığımızda önümüzdeki sürecin iki
temel özelliği olacaktır: Bunlardan birisi, geleneksel sektörlerde
yüksek katma değerli bir üretim geçişini sağlamak; ikincisi ise
bilişim, yazılım, nanoteknoloji ve biyoteknoloji gibi alanlarda
da önemli bir ivme yakalamaktır.
Biz Hükûmet olarak insanımıza her zaman güvendik. Başka
ülkelerdeki insanların sahip olduğu imkânları bizim
insanımıza da sunabildiğimizde bu milletin ne büyük işler
başardığına da inandık. Özellikle de sanayicilerimiz
kendilerine gerekli şartlar hazırlandığında neler
başarabileceklerini son dokuz yılda yaptıkları üretim ve
ihracatla kanıtlamış oldular. Bu nedenle, insanımızın
önündeki engelleri kaldırmaya, özellikle genç nüfusumuza her türlü
fırsatları sunmaya büyük önem veriyoruz.
Kasım ayının
ortalarında yapmış olduğumuz Amerika Birleşik
Devletleri ziyaretinde ve başka ülkelere yaptığımız
ziyaretlerde genç arkadaşlarımızın gerek üniversitelerde
gerekse önemli firmalarda yaptıkları çalışmaları
görerek bir kere daha onlarla ve milletimizle gurur duyduk. Önümüzdeki
yıldan itibaren her yıl yurt dışında yaşayan
bilim adamlarımızı bir araya getiren bir kurultay düzenliyoruz.
Oluşturacağımız bir network ile bir yandan ülkemizin bu
insanlarımıza daha fazla destek olmasını sağlarken
aynı zamanda bu bilim insanlarımızın bilgi ve
tecrübelerinden de daha fazla istifade edeceğiz.
Türkiye'de yaşayan çocuklarımızın, gençlerimizin de aynı
büyük potansiyele sahip olduklarını biliyoruz. İşte bu
nedenle bundan sonra bütün çocuklarımıza okullarda tablet
bilgisayarlar dağıtacağız ve sınıflarda
akıllı tahta dönemini başlatıyoruz. Bu tablet
bilgisayarların ve akıllı tahtaların Türkiye'de üretilmelerini
sağlayarak da bu sektörlerde üretim ve istihdam imkânlarını
genişletmiş, bu teknolojinin ülkemizde güçlenmesini
sağlamış olacağız.
Önümüzdeki dönemde Bakanlığımızın önem
vereceği konulardan birisi bütün şehirlerimizde bilim merkezleri
kurmak olacaktır. Çocuklarımız ve gençlerimiz bu merkezler
sayesinde âdeta bilimle iç içe olacaklar, bilime dokunacaklar. Bilim merkezleri
çocuklarımızın hem öğrenmelerini hem araştırma ve
merak duygularını geliştirmelerini hem de eğlenmelerini
sağlayacaktır.
Bakanlık olarak son yıllarda ülkemizin bilim ve teknoloji
kapasitesini artırmak için önemli programlar yürüttük. On yıl önce
hem mevzuatı yoktu hem de sadece iki tane teknoparkımız
vardı. 2001 yılında mevzuatı hazırlandı ve
bugün 43 tane teknoparkımız var, 32 tanesi faal ve şirketler
teknoloji üretmeye başlamış durumdalar.
SAN-TEZ
Programı, ARGE merkezlerinin kurulması, teknogirişim sermayesi
desteği gibi çalışmalarımızın yanında
TÜBİTAK ve KOSGEB gibi kurumlarımızın
sağladığı önemli destekler bulunuyor. Bütün bu
çalışmaların meyvelerini de artık toplamaya
başlıyoruz. 2010 yılında ARGE harcamalarımız 2002
yılına göre 3 kat artarak 9 milyar Türk lirasını
geçmiş bulunuyor. 2011 sonunda yüz binin üzerinde marka başvurusuyla
Avrupada ilk sıraya yerleşeceğiz. Ancak biz bu
başarılarla da yetinmiyor, hedeflerimizi yüksek tutmaya devam
ediyoruz. Bu nedenle hem mevcut desteklerimizi iyileştirecek hem de yeni
destek modelleri oluşturacağız.
Mesela, bu
yıldan itibaren teknogirişim sermayesi desteğinden yararlanan
kişi sayısını 100 kişiden 500 kişiye
çıkartıyoruz. Ayrıca birinci fazda başarılı
olmuş teknogirişimcilerimizin ikinci fazdan da yararlanmaları
için, yeni, 500 bin Türk liralık, o firmalarımıza destek
modelleri oluşturuyoruz. Çalışmalarına devam ettiğimiz
Bilişim Vadisinde genç bilişimcilerimiz ve girişimcilerimiz ve
küresel markalar için özel cazibe merkezleri oluşturuyoruz.
Bu
çalışmalarla ARGE harcamalarının millî gelir içerisindeki
payını 2017de yüzde 2ye, 2023te ise yüzde 3e çıkarmayı
hedefliyoruz. On yıl önce Türkiyede ARGE harcamalarının millî
gelir içindeki payı binde 35lerdeydi, bugün binde 85lere
ulaştı, yani yüzde 1e yaklaştı. 230 milyar dolar olan
millî gelirin binde 35i, binde 40ı ayrılıyordu ARGEye,
şimdi 740 milyar dolar olan millî gelirin yüzde 1i ayrılıyor.
Sadece kendisi 2 kat, 2,5 kat artmadı, millî gelirin
artışıyla beraber aslında ARGEye ayrılan pay 6, 7 kat
artmış oldu son on yıl içerisinde. Böylece, üretim ve
ihracatımız içinde ileri teknolojili ve yüksek katma değerli
ürünlerin payını yüzde 20ler seviyesine çıkartmış
olacağız. Bugün yüzde 5ler seviyesindedir. Bu oranlarla ülkemiz
teknoloji ithalatını azaltan bir ülke hâline geleceği gibi,
aynı zamanda teknoloji ihraç eden bir ülke hâline de gelmiş
olacaktır.
Bu
noktaya gelmişken TÜBİTAK ve TÜBAyla ilgili çok şeyler
söylendi, o konuda da birkaç şey ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, TÜBİTAK Hükûmetin bilim, teknoloji ve inovasyon
politikalarını en etkili bir şekilde uygulayan kurumu ve
vasıtasıdır. Hükûmet politikalarını uygulayan bir
kurumdur. Kendi kendine politika geliştiren ve o politikalar için bilimsel
araştırma yapan bir kurum değildir, teknolojik
araştırma yapan bir kurum değildir. Hükûmetin bilim, teknoloji
ve inovasyon politikalarının en etkili vasıtasıdır. Bu
nedenle bilimsel araştırmaların artık, teknolojiye
dönüşmesi, teknolojik ürüne dönüşmesi, ticarileşmesi konseptine
uygun bir yeniden yapılanma ihtiyacı ortaya
çıkmıştır.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Temel bilimsiz olmaz Sayın Bakan, matematik,
fizik olmadan olmaz.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) Bu nedenle de
TÜBİTAKta aynı zamanda ticarileşmeyi, bilimsel
araştırmaların teknolojik ürünlere ve ticarileşmeye
dönüşmesini sağlayan bir yönetim anlayışıyla hareket
eden, bu konuda son derece birikimli ve tecrübeli olan yeni bir yönetimle yeni
dönemin konseptine uygun bir yapılanmaya gidilmiştir.
Bilim
Kurulunun zaten değişik kurumlardan gelen bilim adamlarından,
bürokratlardan ve teknokratlardan oluştuğunu biliyor olmanız
lazımdı yani bunda bir değişiklik
olmamıştır. TÜBİTAK Bilim Kurulu 13 kişiydi, zaten
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden veya YÖKten veya TÜBAdan veya
Hükûmetten, başka bakanlıklardan bilim adamlarının oraya
atandığı bir bilim kurulu vardı ama Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı ile irtibatlanınca 4 tane bilim adamı
ve akademisyen yanında, 1 iş adamı da buraya atandı. 4
kişi Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının
kontenjanı olarak şimdi Bilim Kuruluna ilave oldu. 3ü profesör
düzeyinde bilim adamıdır atananların, 1i de ARGEye son derece
yatkın iş adamlarımızdan birisidir, Türkiye
İhracatçılar Meclisinde çalışan bir
arkadaşımızdır.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın Bakanım, bilim
adamı diyorsunuz ama fizik enstitüsünü kapattınız, Feza Gürsey
Fizik Enstitüsünü yok ettiniz. Bilimden bahsediyorsunuz, fizik enstitüsünü
kapattınız.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla)
Dolayısıyla, buraya atanan kişiler aynı özellikleri devam
ettirmektedir.
Değerli
arkadaşlar -TÜBAya gelince- şimdi, bilgiden yararlanmak için önce
elimizdeki bilginin doğru bilgi olması lazım, sonra tam bilgi
olması lazım, eksiksiz bilgi olması lazım, sonra bir de
temiz bilgi olması lazım. Eğer bilgi doğruysa, tamsa ve
temiz bilgi ise çok istifade edilir, değilse istifade etmemiz zor olur.
Şimdi, ben size, doğru, tam ve temiz bilgi sunmaya gayret
edeceğim.
TÜBA 1993
yılında bir kanun hükmünde kararnameyle kuruldu. İşte,
kanun hükmünde kararname burada.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Okuduk, okuduk
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) Yine, hükûmet
kurdu TÜBAyı, Tansu Çillerin Başbakanlığında ve
Sayın Erdal İnönünün Başbakan
Yardımcılığında. Buradaki sembol isim Erdal
İnönüdür. Kendisini rahmetle anıyorum, Türkiyede bilime
yapmış olduğu, siyasete yapmış olduğu
katkılar nedeniyle rahmetle anıyorum. Eminim TÜBAnın
kurulmasında da öncülüğü kendisi yapmıştır. Onun
öncülüğünde, fikrî öncülüğünde kurulmuş olan bir kurum
olduğuna inanıyorum. İyi de yapmış.
Yalnız,
kurulurken nasıl kurulduğuna bakalım: Amaçları
sayılıyor,
bilim adamlarını onurlandırmak
ve
benzeri amaçlar. Başbakana bağlı. Bakın, Başbakana
bağlı
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Ama özerk olmalı
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) -
tüzel
kişiliğe, bilimsel, idari ve mali özerkliğe sahip Türkiye
Bilimler Akademisi kurulmuştur. Başbakan akademi yönetimiyle ilgili
yetkilerini gerektiğinde bir bakan eliyle yürütür. Şimdi, bu
kalktı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına
bağlı hâle geldi.
Şimdi,
Başbakana bağlı olmak bilimsel, idari ve mali özerkliğe
aykırı bir durum değilse, o zaman da olmadığı
gibi bugün de değildir.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Bizi kandıramazsın Sayın
Bakan.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Bugün
Başbakana bağlı olması bilimsel, mali ve idari
özerkliğini ortadan kaldırmadı dolayısıyla Bilimsel,
idari ve mali özerklik. ifadesi yeni kararnamede de durmaktadır.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sorun orada değil Sayın
Bakan, Bilim Genel Kuruluna gelin, Bilim Genel Kuruluna.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, oraya geliyorum. On sekiz yıl önce kanun hükmünde
kararnameyle, başarılı buluş, patent sahibi, ödül sahibi
bilim adamlarının asli üye ve şeref
üyesi olarak onore edilmesi amacıyla bir yetki verildi. Ne kadar
olacaktı bu sayı? Türkiyedeki profesör kadrosunun yüzde 2si kadar.
15 bin profesör kadrosu var bugün Türkiyede, yüzde 2si 300 eder. On sekiz
yıl boyunca sadece bugün 82 tane asli üyesi vardır. Hâlbuki, akademi
üyeliğine ulusal veya uluslararası saygın kuruluşlardan
ödül ve madalya almış olmak; kendi adıyla anılan keşif,
icat ve teori ve modellere sahip olmak; klasik kitaplarda veya dergilerde
makalelerde adı geçmiş olmak; Uluslararası Bilim
Atıfları Katalogunda genel kabul görmüş olmak ve çok
sayıda atıf olmuş olmak gibi özellikler sayıyor. Bu
özellikler bugünkü kararnamede de var ama bu özelliklere sahip TÜBA Bilim
Kurulu üyesi, TÜBA üyesi olmayı hak eden çok sayıda akademisyenimizin
olduğunu
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) O sizin görüşünüz
Sayın Bakan, ona TÜBA karar verir, TÜBA, siz değil.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Devamla) - Onların da büyük bir
beklenti ve serzeniş içinde olduğunu biz görerek hareket ettik. Bu
sayıdaki bilim adamlarının da TÜBA üyesi olabilmesine imkân
vermek lazımdı.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Özerklikte TÜBA karar verir.
TÜBA kalıcıdır, siz bir gün gidersiniz, başka bir bakan
gelir.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Devamla) - Müsaade edin oraya da
geliyorum.
TÜBAnın asosiye üyeleri genç akademisyenlerden oluşur.
Teşvik edilmesi gereken gençler, sayı ne olması lazım, on
sekiz yıl önceki kararnameye göre? TÜBA, asli üyelerinin 3 katı kadar
asosiye üye seçebilir. 300 olması gerekirken asıl üyeler, 900e kadar
asosiye üye seçilmesi imkânı varken on sekiz yılda bugün
TÜBAnın sadece on yedi tane asosiye üyesi vardır 17 tane. Taltif
edilmeyi, teşvik edilmeyi bekleyen o kadar genç akademisyenimiz var ki
17
tane
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Ne güzel!
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Devamla) Şeref üyesi ise asıl üye olamayacak, yaşı
ilerlemiş, kendini ispat etmiş bilim adamlarımızdan. Bu
bilim adamlarımızdan da 39 tane, 40a yakın bilim
adamımız var.
En önemli konulardan birisi, yabancı bilim adamlarının
TÜBAya kazandırılması konusudur. Yabancı bilim
adamları, on sekiz yılda sadece 2 bilim adamı TÜBAya üye
yapılabilmiştir -2 bilim adamı, on sekiz yıl boyunca-
birisi Bernard Lewistir, birisi de bir Alman profesördür.
Değerli arkadaşlar, bütün bu tablo bize şunu
göstermektedir ki Türkiyedeki bu gelişmeler TÜBAda bir yeniden
yapılanma ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.
Nasıl TÜBA kurulurken Hükûmet bu konuda öncülük etmişse bugün TÜBA
yeniden yapılandırılırken de Hükûmet öncülük etmektedir.
Hükûmetin amacı TÜBAyı idare etmek değildir; dokunmak ve
çekilmektir.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) İkna olmadık
Sayın Bakan.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Devamla) - Dokunmuştur ve TÜBAnın kendi idari, mali, bilimsel
özerkliğine göre çalışmaları devam edecektir.
Değerli arkadaşlar, bugün, üye seçiminin tek bir kanaldan
olması bize göre TÜBAdaki bu tıkanıklığı meydana
getirmiştir. Dar bir kadronun oluşmasına tek bir kanaldan
seçilmesi gerçeğinin neden olduğunu tespit ederek bugün şöyle
bir noktaya geldik: 1993 yılında 10 tane üye TÜBİTAKın
önerisiyle Başbakan tarafından atanmıştır. O 10 üyeye
bir 10 üye daha kendisi atamıştır, 20 üye olmuştur.
İşte bugüne kadar ki bütün oluşumu Hükûmetin atamış
olduğu o 10 üye ve onların atadıklarıyla 20 üye
oluşturmuştur.
Değerli arkadaşlar, ben oluşuma itiraz etmiyorum, önemli
olan TÜBAnın, Bilimler Akademimizin bundan sonraki süreçte çok daha
etkin, verimli çalışmalar yapabilmesidir.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) Bir örnek gösterebilir misiniz?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Devamla) - Eğer biz TÜBAya dokunmasaydık TÜBAdan haberi olan bile
yoktu. TÜBA diye bir yer var mıydı, yok muydu diye haberi olan bile
yoktu da şimdi Allahtan birçok insanın TÜBAdan haberi oldu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Ne istediniz de TÜBA
yapmadı? Hangi araştırma için bilgi istediniz de TÜBA
yapmadı?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Devamla) - Daha da çok insanın TÜBAdan çalışmalarla haberi
olacaktır eminim.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Ne istediniz de yapmadı
TÜBA?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Devamla) - Kanun Hükmünde Kararnameyle ne yaptık?
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) Sayın Bakan, bir örnek
gösterebilir misiniz, bir örnek?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Devamla) -
TÜBA
üyeliğine seçimi üç kanala ayırdık: Birinci, mevcut kanal,
TÜBAnın kendisinin seçeceği üyeler, TÜBA Genel Kurulunun
seçeceği üyeler. Nitelikler aynı, yukarıda
saydığım niteliklerle üye seçilecek. İkinci kanal,
TÜBİTAK Bilim Kurulunun seçeceği üyeler, TÜBİTAK Bilim Kurulu.
Üçüncü kanal, YÖK Genel Kurulunun seçeceği üyeler.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) TÜBİTAKa kim atıyor Sayın Bakan? YÖKe kim
atıyor Sayın Bakan?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, TÜBA Genel Kurulu da, TÜBİTAK
Bilim Kurulu da, YÖK Genel Kurulu da aynı nitelikteki üyeler
arasından, üç ayrı kanaldan TÜBA üyesi seçeceklerdir. Nitelikler
değişmeyecektir, aynı nitelikteki üyeler.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Başbakan atayacak
Başkanı.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Devamla) , Birisi belediye otobüsü şoförünü getirip TÜBA üyesi yapacak
hâli yok. Yukarıda saydığımız niteliklerdeki üyelerden
seçilecektir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) YÖK kime bağlı Sayın Bakan?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Devamla) İkinci yaptığımız değişiklik
Başkan seçimi konusundadır. Başkan, TÜBA Genel Kurulunun 1
adayı seçip Başbakana göndermesiyle ve Başbakanın onu
atamasıyla oluyordu. Biz, TÜBA üyelerinin önüne şunu koyduk: 3 üye
seçin, 3 aday belirleyin, Başbakanın önünde de 3 adaydan 1sini TÜBA
Başkanı olarak atama inisiyatifi bulunsun.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Şimdi anladık
Sayın Bakan.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Devamla) Eğer Başbakanın onayı önemli değilse niye
o zaman Başbakana gidiyor 1 üyenin atanması? Başbakanın
onayı önemliyse 3 tane adayın Başbakanın önüne gitmesi daha
doğru bir yaklaşım olmaz mı?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Özerkliği deldiniz
Sayın Bakan. Tebrik ederim.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Devamla) Hayır.
Üçüncü konu: Asil üyelerin yaşını yetmişten
altmış yediye indirdik. Niye? Değişim biraz daha
hızlansın diye. Bir sürü genç akademisyen aşağıdan
yetişiyor.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Sürü demeyin lütfen.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Devamla) TÜBA üyesi olmaya aday bir
sürü akademisyen araştırmalar yapıyor, dünyanın her yerinde
ciddi çalışmalar yapıyor. Değişimin
hızlanması için, yetmişten altmış yediye indirildi ki
altmış yedi yaş üniversitelerdeki emeklilik
yaşıdır.
Bir de asil ve asosiye üye sayısını 150şer olarak
belirlemiş olduk. 150 asil, 150 asosiye üyeyle
çalışmış olacak.
TÜBAnın mevcut Başkanına, TÜBAnın mevcut üyelerine
ne asil ne asosiye ne de şeref üyelerine
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Asosiye ne demek Sayın Bakan?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Devamla)
ne de TÜBAnın mevcut Konseyine yani yönetim kurulu olan
Konseyine bugüne kadar yaptığı çalışmalardan
dolayı herhangi bir laf söylemedik, hiçbir polemiğe girmedik. Bilim
adamlarımız çok hoşumuza gitmeyen eleştiriler de
yapabilirler, önemli değil, yapsınlar, bu ülkenin değeridir
onlar, ben onlara değer vermeye devam edeceğim. Onlarla asla bir polemiğe
girecek de değilim. Benim Bakan olarak görevim, bilim
adamlarımızın önünü açmaktır, onlara yapacakları
araştırmalarda nihayetsiz imkânlar temin etmeye
çalışmaktır. Biz de Bakanlık olarak hem TÜBA
vasıtasıyla hem TÜBİTAK vasıtasıyla bu bilim
adamlarımıza nihayetsiz imkânlar sunacağımızı
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) TÜBA bilimsel
araştırma yapmaz, TÜBA enstitü kurmaz.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Devamla)
önümüzdeki süreçte TÜBA bilim adamlarımız göreceklerdir,
istifalarını veren TÜBA üyelerimiz de göreceklerdir. Ben Acele
etmeyin. diyorum bilim adamlarımıza.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Kendimize göre bilim
akademisi kurabiliriz.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Devamla) Bekleyin, sabırlı olun, göreceksiniz ki sizin içinde
bulunduğunuz bugüne kadarki TÜBAdan daha iyi performans gösteren Bilimler
Akademisi ortaya çıkmazsa o zaman gelin. Zaten bu bir kararnamedir,
Parlamentoda bu kararnameyi hızlı bir şekilde
yasalaştırarak
OKTAY VURAL (İzmir) Hemen görüşelim, hemen
tartışalım.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Devamla)
yeni şekli
tartışalım ve o yeni şeklin nasıl bir şekil
olacağına hep birlikte karar verelim diyor, bu duygu ve
düşüncelerle, eleştirileriyle ve önerileriyle bütçemize katkıda
bulunan bütün milletvekili arkadaşlarımı saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Birkaç konu daha vardı, o konular zaten soru-cevap bölümünde de
cevaplandırabileceğimiz nitelikteki konular, onlara da orada temas
etmek üzere hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şimdi, söz sırası
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, Sayın
Bakanı dikkatle dinledim, verdiği bilgiler için teşekkür
ediyorum.
TÜBA, 1993 yılında bir kanun hükmünde kararnameyle kuruldu,
ondan on sekiz yıl sonra bir başka kanun hükmünde kararnameyle
TÜBAda farklı birtakım düzenlemeler yapıldı. 93
yılında kurulduğunda, Sayın Bakanın
açıkladığı gibi, bilimsel, idari ve mali özerkliğe
sahip bir kurum olarak kuruldu ancak bunun bir aracı var, o araç da TÜBA
bünyesinde bir bilim kurulunun olması ve bu bilim kurulunun
akademisyenlerin, bilim adamlarının kendi yaptıkları seçim
sonucunda oluşmasıydı, özerkliği sağlayan buydu.
Şimdi, on sekiz yıl sonra Hükûmet, TÜBAya müdahale ederek bir kanun
hükmünde kararnameyle Bilim Kurulunun yapısını
değiştirdi. 150 kişilik Bilim Kurulu 300 kişiye
çıkarıldı, üçte 1ini YÖK atayacak, üçte 1ini TÜBİTAK
atayacak, kalan üçte 1ini de bilim adamları kendi aralarından
seçecek.
Şimdi, YÖK ve TÜBİTAK, Hükûmetin kontrolünde olan kurumlar.
Dolayısıyla, doğrudan doğruya Bilim Kurulunu Hükûmetin
emrine vermiş olmakla TÜBAnın bilimsel özerkliği yok
edilmiş olmaktadır yani Bunu ileri götürdük. demek doğru
değil. Ayrıca, 93 yılında, ilk kuruluş yılında
çekirdek bilim adamı kadrosunu, Bilim Kurulu kadrosunu Hükûmetin
oluşturması kadar doğal bir şey yoktur. Önemli olan, ondan
sonraki sürece Hükûmetin müdahale edip etmediğidir. Böyle bir müdahale de
yoktur.
Bu bilgiyi Genel Kurulun dikkatine sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Zabıtlara geçti Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, aslında
Sayın Bakanın verdiği bilgilere teşekkür ediyoruz. Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Komisyonu Başkanımız bunu dikkate alarak o
kanun hükmünde kararnamenin bir an önce Mecliste görüşülmesini temin
ederse bu konuda biz de muhalefet partileri olarak o sürece katkı
sağlamış oluruz. Dolayısıyla, Sayın Bakanın
bu ifadesini bir söz olarak görüyoruz ve hemen bütçeden sonra da bununla ilgili
kanun hükmünde kararnameyi görüşebileceğimizi umut ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, şimdi sıra Millî Savunma
Bakanımız Sayın İsmet Yılmazda. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi beş dakika Sayın Yılmaz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Millî Savunma
Bakanlığının 2012 yılı bütçesiyle ilgili
açıklamalarıma geçmeden önce şahsım ve Bakanlığım
adına sizleri saygıyla selamlıyorum.
Huzurlarınıza getirilen 18 milyar 229 milyon Türk
liralık, Millî Savunma Bakanlığının 2012
yılı bütçesi, millî güvenlik politikamız çerçevesinde
üstlendiğimiz görevleri yüksek bir etkinlikle yerine getirme ve savunma
gücümüzü çağın gereklerine göre artırma hedefleri
doğrultusunda hazırlanmıştır. Türkiye'nin millî
savunma politikasını yönlendiren temel ilke, cumhuriyetimizin
kurucusu Atatürkün Yurtta sulh cihanda sulh. ilkesidir. Bu doğrultuda,
bir yandan ülkenin birliği, ulusal
bağımsızlığı, egemenliği, toprak
bütünlüğü ve hayati çıkarları korunurken, diğer yandan
Birleşmiş Milletler, NATO ve Avrupa Birliği öncülüğünde
uluslararası ilişkiler ikili ve çok taraflı olarak
sürdürülmektedir. Ülkemizin içinde bulunduğu küresel ve güvenlik
ortamı hızlı bir değişime uğramaktadır, bu
da Türkiye'nin üstlendiği sorumlulukları da artırmaktadır.
Geçmişte olduğu gibi bugün de bölgesinde barış ve istikrara
müspet katkı yapmaya devam eden Türkiye, dünya
barışının muhafazasında önemli bir aktör
durumundadır. Gelişen ihtiyaçlar çerçevesinde bir yandan Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin modernizasyonu için yatırım yaparken, diğer
yandan millî ve uluslararası görevlerimizi etkinlikle yerine getirmek için
gereken her türlü tedbirleri almaktayız.
Hâlihazırda
askerî güç unsurlarımızın geniş bir yelpazede üstlendikleri
sorumlulukları başlıklar hâlinde dikkatlerinize sunmak
istiyorum. Denizlerimizde millî menfaatlerimizin korunması, kara ve hava
unsurlarımız tarafından teknolojinin etkin
kullanımıyla icra edilen terörle mücadele, bölgesel
istikrarsızlıklara karşı alınan ulusal tedbirler ve
uluslararası önlemlere katılım, uluslararası sorumluluk
kapsamında Balkanlardan Orta Asyaya, Orta Doğudan Afrikaya kadar
uzanan geniş bir coğrafyada barışı ve güvenliği
sağlamak çalışmalarına aktif katılımdır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sayın milletvekillerimizin
Bakanlığımız bütçesiyle ilgili görüşlerine ilave
açıklamalar yapmak istiyorum bu noktada. Öncelikle, bir sayın
milletvekilimiz söyledi, doğru bir söz dedi: Siyasetçinin muhatabı
siyasetçidir. Bir eleştiri de getirilecekse siyasilere getirilmelidir.
Askerlikle ilgili bir eleştiri varsa o da Millî Savunma
Bakanlığına yapılmalıdır.
Bu ordu Bu
ülke benim. diyen herkesin ordusudur. Bu kurumumuzu zedelemek mümkün
değil ama zedelemek kimseye bir fayda sağlamaz, bunun açıkça
bilinmesini isterim. Biz, her geçen gün daha da güçlenen silahlı
kuvvetlerimizle gurur duyuyoruz. Bu coğrafyada güçlü olabilmek için,
özgürlüklerimizi kullanabilmek için, varlığımızı devam
ettirebilmemiz için güçlü bir ordumuzun olması gereklidir. Bu gerçeğin
Türkiye ortak paydamız. diyebilen herkes tarafından görülmesi
gerekir. Ordumuzu yaralayacak her söz bizi yaralar, ona yapılacak her
türlü haksız ve maksatlı eleştiriyi kendimize
yapılmış sayarız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bizim
Bakanlık silahlı kuvvetlerin hak ve menfaatlerini korumak için
vardır. Silahlı kuvvetlerimizi Genelkurmay
Başkanlığımızın öncelikleri ve önerilerini
dikkate alarak savaşa hazır tutmak bizim asli vazifemizdir. Asli
vazifesi bu olan bir bakanlık, hassas bir coğrafyada yer alan
ülkemizin en temel kurumlarından biri olan silahlı kuvvetlerin harp
sanatının ve savunmanın uzmanı olduğu bilincinde
olarak görüşü alır; Genelkurmay
Başkanlığımız da kendisine bağlı ilgili
birimlerden görüş alır, oluşturduktan sonra
Bakanlığımıza gönderir; biz bu görüşleri Bakanlar
Kurulumuzda değerlendiririz ve Meclise getiririz. Bedelli askerlikte de
bunu yaptık, bu bütçede de bunu yaptık. Dolayısıyla da her
ikisine de bir eleştiri varsa, bu metin Hükûmetin metnidir, bu metne
yöneltilecek eleştirinin Hükûmete yapılması gereklidir.
Muhataplar siyasidir ancak bir yandan Siyasilerin muhatabının
siyasiler olması gerekir. derken ondan sonra da benim
arkadaşlarıma yönelik olarak sözler söylenmesi doğru
değildir, yakışık almamıştır.
Yine, bir sayın vekilimiz belirtti: Eleştirilerimiz Hükûmete,
yürütmeyedir. Çok doğru, biz de bunu bekliyoruz. Eleştirileriniz
bizedir, biz buna da hazırız, bunun için
huzurlarınızdayız ancak burada söz hakkı olmayan arkadaşlarıma
eleştiri getirilmesi apaçık bir haksızlıktır.
Yine, birtakım ayrıcalıklardan bahsedip de onların
cevap veremeyeceği görüşleri ileri sürmek de bir başka
haksızlıktır. Bizim genel bir ilkemiz var Et kokarsa
tuzlarsın, tuz kokarsa ne yaparsın? diye.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz cevaplayın Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Bu Meclis bütün
haksızlıkları giderme mercisidir, hiç kimseye
haksızlık yapmaması lazımdır. Eğer bu Meclis de bir haksızlık
yaparsa artık düzeltecek bir başka merci kalmamıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakan, onlara siz cevap verin.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Bir
ayrıcalık olup olmadığı hakkında farklı
görüşler var ancak şunu açıkça belirteyim ki varsa bir
ayrıcalık, o da yasayla verilmiştir; milletvekillerimiz
vermiştir, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından verilmiştir,
kendiliğinden bir şey alınmamıştır.
Milletvekillerine imtiyaz verilmiş midir verilmemiştir,
tartışmalı. Biz milletvekilleri olarak deriz ki: Milletvekillerine
bir ayrıcalık verilmemiştir. Ancak dışarıdan
bakan böyle düşünmüyor, bir ayrıcalık verildiği
şeklinde bir algılaması var. Bilin ki OYAKa da bir
ayrıcalık verilip verilmediği konusunda bir görüş
farklılığı var. İçinde olanlar bir ayrıcalık
verilmediği fikrindedir, dışarıdan bakanlar da bir
ayrıcalık verildiği fikrindedir. Ancak şunu söylüyoruz:
Kendilerine yasayla bir ayrıcalık verildiğinde bunu çok
doğal kabul edenlerin, bir başka yasayla bir başka gruba bir
ayrıcalık verildiğinde itiraz etmesi doğru bir şey
değildir. Kanunu beğenmiyorsak teklif verebiliriz, kabul edilmesi
için elimizden geleni yaparız, eğer kabul edilmemişse gideriz
millete deriz ki: Biz istediğimiz değişikliği yapmak için
çalıştık ancak kabul ettiremedik. Halka şikâyet
edebilirsiniz. Bu doğrultuda daha önce de pek çok düzenlemeler
yapıldı. MEYAK, İLKSAN, Polis Sandığı, OYAK da
bunlardan bazılarıdır. Diğerlerinden farkı daha iyi
yönetilmiş olmasıdır. Kaldı ki her ay
aylığından yüzde 10 kestirerek gönüllü, isteğe
bağlı bir sigorta poliçesi alan kimseye de benzer haklar
sağlanır diye düşünüyorum.
Burada söz
hakkı olmayanlar aleyhinde burada konuşmak adil değildir.
Yargılamada güzel bir ilke vardır, silahların eşitliği
ilkesi. Silahların eşitliği ilkesini
sağlayamadığınız sürece vermiş olduğunuz her
karar adil değildir. Adil karar vermemek de bu Meclise yakışmaz.
Geçen gün
de yine bu silahların eşitsizliği ilkesine aykırı bir
uygulama yargı mensupları aleyhine yapıldı. Onların
kişisel haklarını ihlal eden konuşmalar yapıldı.
Hem güçler ayrılığı var diyeceksin, yasama, yargı,
yürütmeden bahsedeceksin hem de burada olmayan yargıyı
gıyabında eleştireceksin, onların şahsi
haklarını ihlal edeceksin. Bunun adil olduğunu, bunun
Meclisimize yakıştığını söyleyebilmek mümkün
değildir. Yargıya varsa bir eleştiri Hükûmete
yapılması lazım, Adalet Bakanına yöneltilmesi lazım.
Siyaset
şikâyet etme yeri değildir, problemleri çözme yeridir.
Çözemiyorsanız o zaman iktidara geleceksiniz, o zaman da yapar
mısınız Allah bilir. Tabii, iktidara da gelebilir misiniz onu da
Allah bilir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bir başka açıklama da, bu
ülkede terörle mücadeleyle ilgili olarak yapıldı. Hep şunu
söylüyoruz: Bu ülkede silah taşıma yetkisi yasayla kendisine yetki
verilenlere aittir, bunun dışında hiç kimsenin silah elinde
bulundurma yetkisi yoktur, bulundurursa yasaya, hukuka aykırı
davranmış olur, onun da müeyyidesi neyse onun karşılığını alması gerekir.
Hukuk devleti bunu gerektirir. Bizim mücadelemiz, terörle mücadelemizdir ve bu
terörle mücadeleyi hukuk çerçevesinde yapıyoruz ve yapmaya da devam
edeceğiz. Burada esas eleştirilmesi gereken birileri var ise bu,
insanları ölüme gönderenler, eline silah verenler, hukuka aykırı
davranmasını teşvik edenler bu ölümlerden sorumludurlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bölge insanına en
büyük zararı veren de onlardır.
Bakın, gazetelerde de görmüşsünüzdür, en son 10 Aralık
2011 tarihinde Cudi Dağında Şırnak 23. Jandarma
Sınır Tümen Komutanlığının yaptığı
bir operasyonda 7 katlı bir mağarada bulunan 3 terörist, iki saatlik
bir ikna çabasıyla teslim alınmışlardır. Biz,
yaşatmak için varız. diyoruz ve bu noktada diyoruz ki Mustafa Kemal
Atatürkün dediği gibi Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği
seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; füze kalkanıyla
ilgili olarak da birçok eleştiri yapıldı. Onunla ilgili olarak
da -bu konuyla- bir bilgi arz etmek isterim. Füze Kalkanı Projesi, Amerika
Birleşik Devletlerinin tek başına yürüttüğü bir proje
değildir ancak Amerika da bu projenin dışında
değildir. NATO ittifakı çerçevesinde yürütülen savunmaya yönelik
ortak bir projedir. Projeden maksat, üçüncü ülkelerin savunması değil,
NATO üyesi ülkelerin savunmasıdır. Bu kapsamda Malatya Kürecikte
tesis edilen sistem de sadece radar sistemidir ve NATOnun müşterek
savunma sistemine katkı sağlaması maksadıyla tesis
edilmektedir.
2002 yılında NATO Prag Zirvesinde başlatılan bu
çalışmalar, 19-20 Kasım 2010 tarihinde icra edilen Lizbon
Zirvesinde müttefik ülkelerin katılımıyla müşterek olarak
hazırlanan füze savunma raporunun onaylanmasıyla yürürlüğe
girmiştir.
Söz konusu sistemin herhangi bir ülkeyi hedef almadığı,
füze savunmasına ilişkin temel NATO belgelerinde açıkça
belirtilmiştir. Ayrıca NATO, hâlihazırda Rusya Federasyonu ile
de ortak füze savunmasıyla ilgili de çalışmalar
yapmaktadır.
NATO füze savunma sistemine katkı sağlayacak erken uyarı
radarının Türkiyede konuşlandırılmasına
ilişkin iki taraflı anlaşma 14 Eylül 2000 tarihinde imzalanmıştır.
244 sayılı Milletlerarası Anlaşmaların
Yapılması Yürürlüğü ve Yayınlanmasıyla Bazı
Anlaşmaların Yapılması İçin Bakanlar Kuruluna Yetki
Verilmesi Hakkında Kanunun 6ncı maddesine göre NATO çerçevesindeki
anlaşmaları imzalama yetkisi Bakanlar Kuruluna verilmiştir. Söz
konusu anlaşma da bu kanun kapsamında Bakanlar Kurulu onayıyla
yürürlüğe konulmuştur. Sistemle ilgili komuta merkezi Almanyada
konuşlu bulunan Ramstein NATO üssünde tesis edilmektedir. Burada tesis
edilecek komuta merkezinde ittifak subaylarıyla beraber Türk
subaylarımız da görev yapacaktır.
Yine bir başka sayın vekilimizin açıklamasıyla
İsraile Heronları gönderdin, niçin ilişkileri askıya
almadın da motorları talep ettin? diye bir eleştiri getirildi.
İsrailden Türk Silahlı Kuvvetlerimizin acil ihtiyaçları
çerçevesinde tedarik edilen on adet Heronun başta motor olmak üzere
bazı aksamı sözleşmenin garanti hükümleri çerçevesinde süreli
bakımlar için ilgili firmaya gönderilmiştir. Haziran, temmuz
aylarında bakım süresi gelen beş adet motorun
bakımları tamamlanarak ekim, kasım aylarında yeniden
Türkiyeye gönderilmiştir. Şimdi, ücretini verdiğiniz bir
hizmeti almayın diyor. Bir yandan terörle mücadele vereceksiniz
eğer ki o hizmeti almazsanız bu sefer de Terörle mücadelede zafiyet
oluştu. diyeceksiniz. Ne yapsak ikisi... Ancak biz iktidarız, biz
böyle yaptık, siz de iktidara gelirseniz parasını
ödediğiniz hizmeti satın almazsınız! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Biz her zaman ülkemizin
zararına olacak hiçbir şeye evet demedik Ülkemiz kazanacaksa biz de
kaybetmeye razıyız. dedik.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; savunma sanayi
ülkemizin yüz akı durumundadır. İleri teknoloji askerî
tesisatın temini alanında Hükûmetimizin temel politika ve hedefi her
türlü ihtiyacımızın ülkemizden
karşılanmasıdır. Ana ilkemiz savunma sanayini her ne
ihtiyacımız varsa bunun hepsini yerli olarak yüzde yüz ülkemizden
sağlayalım.
Başlangıçta yerli katkıyı artırma yönünde
başlattığımız çalışmalar bugün itibarıyla
Türk Silahlı Kuvvetlerini millî olarak tasarlayıp ürettiğimiz
teçhizatla donatma ve bu alanda yüksek teknolojiye sahip olmaya
odaklanmıştır. Geldiğimiz aşamada özel sektör üretimiyle
askerî zırhlı araçlarımızın tamamı ülkemizden
karşılanmaktadır. Türkiye bu alanda sadece kendi
ihtiyaçlarını karşılamamakta, ihracat yoluyla birçok
ülkenin de ihtiyacını karşılamaktadır.Kara
araçlarında, teknolojik olarak en ileri platform olan ana muharebe
tankının geliştirilmesi çalışmalarına, bir
diğer özel şirketimizin katkılarıyla devam edilmektedir.
Altay tankımızın prototipleri de 2012 yılından
itibaren üretilerek test faaliyetlerine başlanacaktır.
Deniz araçlarında, bildiğiniz gibi, yine bir
başka gururumuz, MİLGEM Projesi kapsamında birinci gemi olan
Heybeliada korvetimiz 27 Eylül 2011 tarihinde Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Sayın
Başbakanımızın katıldıkları bir törenle
Deniz Kuvvetleri Komutanlığımıza teslim edilmiştir.
Bu hususta bir hususu daha açıklamak isterim. Türk
dış politikasının
Yıllar öncesi, herkes, yurt
dışına çıkan bunu görür, gözlerini kapatan kendisine gece
yapar. Türkiyenin itibarı geçmiş yıllardan çok daha fazladır
ve bu duruma gelmişse, Türkiyenin gücünden dolayı gelmiştir.
Türkiyeyi bu güce de AK PARTİ İktidarı ve onun lideri Tayyip
Erdoğan getirmiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bütün dünyada kabul edilmiştir; bu Türkiye, bu
Türkiye
Bunun üzerine Sayın Başbakanımızı
eleştirmekle bir yere varılmaz, Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakanıdır, kendisi bir dünya lideridir.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Millî Savunma
Bakanı siyaset üstüdür.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Bugün
savunmada da Türkiyenin silahları tercih ediliyorsa bize sorulan husus
şu: Türk ordusu bu silahları kullanıyor mu, Evet,
kullanıyor. yeterli bir itibardır. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
kullandığı silahları yabancı ülkelerin orduları
da satın almaktadır.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Bakanlığınız başında Millî kelimesi var, siyaset
üstü olmalısın.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) -
Türkiyeyi güçlü yapmak bizi her alanda güçlendirmektedir.
MİLGEMdeki, ilk millî savaş gemisindeki yerlilik
payı yüzde 65; 50den fazla alt yüklenicinin katkısıyla
üretilmiş ve millî savaş yönetim sistemleriyle
donatılmıştır.
Bugün Tuzlada özel sektör tersanelerinde yürütülmekte olan,
toplam bedeli 2 milyar dolar tutarında hücumbotlar, çıkarma gemileri
ve arama kurtarma gemileriyle birlikte su üstü askerî gemiler alanında
dışa bağımlılığımız tamamen sona
ermiştir. Türkiye bu alanda dünyanın ilk 10 ülkesi
arasındadır.
Kompozit ve çelik tekne hücumbotlarımız birçok dünya
ülkesinin donanmalarında da hizmete girmiş bulunmaktadır.
Askerî elektronik alanında uzmanlaşan ASELSAN, dünyadaki
en büyük 100 savunma sanayi şirketi arasındadır. Askerî
haberleşme, komuta kontrol sistemleri ve elektrooptik sistemlerin
üretiminde Türkiye dünyada sayılı ülkeler arasında yer
almaktadır. Üretilen haberleşme sistemleri birçok
ülkeye de ihraç edilmektedir.
Bakanlığıma bağlı Makine Kimya Endüstrisi
Kurumu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve güvenlik güçlerinin her türlü silah,
mühimmat, roket ve patlayıcı madde ihtiyaçlarını
karşılamaktadır. Kurum 2010 yılında
gerçekleştirdiği 650 milyon Türk lirası cirosuyla İstanbul
Sanayi Odasının ISO 500 Şirket sıralamasında
90ıncı sırada yer almıştır. Kurumun önümüzdeki
dönemdeki hedefi kendi teknolojisi ve özgün ürünlerini üreten, dünya
pazarında tanınan bir şirket olmaktır. Bu çerçevede, en
ileri teknolojiler kullanılarak askerimizin kullanımına tamamen
bir millî silah vermek amacıyla başlattığımız
millî piyade tüfeği de her türlü tasarımı ve testinden
başarıyla geçmiş ve 2012 yılında millî piyade
tüfeğimizin seri üretimine başlanacaktır.
Teknolojinin uç noktasını oluşturan havacılık
alanında mühendislerimiz tarafından tasarlanan insansız hava
aracımız Ankanın uçuş testlerine de artan bir performans
ile devam edilmektedir. Test uçuşlarının 2012 yılı
ortasına kadar tamamlanmasını müteakip Türk Silahlı
Kuvvetlerine hizmet vermesini hedefliyoruz. Anka uçaklarımızın
seri üretimine geçilmesiyle birlikte ülkemiz dünyada operatif kategoride, yani
yirmi dört saat süresince 30 bin fit irtifada görev yapabilecek insansız
hava araçlarını üretebilen dünyadaki üç ülkeden biri olacaktır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Diğer bir stratejik havacılık projemiz olan ATAK
Helikopteri Projesi çalışmaları devam etmektedir. Bu kapsamda
TUSAŞta üretilen ilk helikopterimizin uçuş ve silah atış
testlerine devam edilmektedir. İlk ATAK helikopterimizin 2012
yılı nisan ayında silahlı kuvvetlerimize teslim edilmesini
hedeflemekteyiz. ATAK Projesi kapsamında aviyonik silah sistemlerinin
büyük çoğunluğu, görev bilgisayarı ve yazılımları
Savunma Sanayimizin millî, özgün teknolojileri kullanılarak geliştirilmektedir.
Bu çerçevede, uzay alanında ülkemizde üretilen ilk askerî gözlem
uydumuz Göktürkün üretimi TUSAŞ ve TÜBİTAK iş birliğinde
tamamlanmak üzere olup 2012 yılında fırlatılması da
hedeflenmektedir. TUSAŞ bünyesinde Türkiye'nin ihtiyaç duyacağı
tüm askerî ve sivil uyduların üretim, entegrasyon ve testlerinin
yapılacağı bir merkezin inşasına da
başlanılmış bulunmaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; son
dönemde tasarım ve geliştirme çalışmalarına verilen
önem çerçevesinde ARGE faaliyetlerimizde büyük bir artış ortaya
çıkmıştır. 20den fazla üniversitemizde savunma sanayisine
yönelik araştırma projelerine
başlanılmıştır.
Ülkemizin
bilim ve teknoloji altyapısı, savunma sanayisi projeleri için
yoğun olarak kullanılmaktadır. Savunma sanayisi projelerine yan
sanayinin katılımı yönünde de önemli mesafe katedilmiş
durumdadır. Bugün, sadece Ankara Ostimde 70den fazla KOBİ savunma
sanayisine alt yüklenici olarak üretim yapmaktadır.
Bütün bu
çalışmaların neticesinde, 2010 yılı verileriyle Türk
Silahlı Kuvvetleri ihtiyaçlarının yurt içinden
karşılanma oranı yüzde 52ye, sektör cirosu 2,7 milyar dolara,
ülke içinden karşılanma oranı yüzde 52ye, savunma ve
havacılık ihracatı 853 milyon dolara, ARGE harcamaları ise
666 milyon dolara çıkmıştır. Savunma sanayisi sektörü,
bugün itibarıyla Türkiyede en fazla ARGE harcaması yapan sektör
konumundadır.
Hükûmetimizin
2023 vizyonu doğrultusunda savunma sanayisinde hedefimiz, savunma sanayisi
gelişmiş dünyadaki ilk 10 ülke arasında yer almaktır. Bu
çerçevede tüm kara ve deniz araçlarıyla insansız hava
araçlarının ülkemizde üretimi sağlanacak ve hâlihazırda
başlatılan çalışmalara ilave olarak, havacılıkta
hızla gelişen helikopter alanında hafif ve orta sınıf
ulaştırma helikopterlerinin sanayimiz tarafından üretilmesine
ilişkin kapsamlı bir altyapı oluşturulacaktır.
Helikopter üretimlerine başlanacak olup gerek ülkemizin gerekse civar
ülkelerin ihtiyaçları da karşılanacaktır.
Mevcut
F-16 uçaklarımızın ömürlerini tamamlaması sonrasında
kullanıma alınmak üzere hava sınıfı bir savaş
uçağı ile bir jet eğitim uçağının kavramsal
tasarım çalışmalarına bu yıl içinde
başlanılmıştır. İki sene sürecek kavramsal tasarım
çalışmaları sonucunda verilecek karara göre tasarım
geliştirme ve prototip üretimine geçilecektir.
Alçak ve
orta irtifa hava savunma sistemleri, ülkemiz sanayisi tarafından
tasarlanarak önümüzdeki beş yıllık dönem içerisinde üretime
geçilecektir. Radar teknolojilerine dayalı bir gözlem uydusunun millî
teknolojilerle geliştirilmesi için çalışmalara önümüzdeki
dönemde başlanılacaktır.
Millî
Savunma Sanayimiz tarafından geliştirilen teknolojiler ve teçhizat,
bir yandan Silahlı Kuvvetlerimize güç katarken, diğer yandan ülkemiz sanayi ve teknoloji gelişiminin itici unsurları hâline
gelmektedir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde
uluslararası kuruluşlarla olan ilişkilerimize ve birlikte icra
edilen faaliyetlere değineceğim.
Türkiye
altmış altı yıldır Birleşmiş Milletlerin,
elli dokuz yıldır NATOnun üyesidir. 2009-2010 dönemi için Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğini yürütmüş olan Türkiye,
1-30 Eylül 2010 tarihleri arasında Güvenlik Konseyinin dönem
başkanlığını yerine getirmiştir. Ülkemiz
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2015-2016 dönemi geçici
üyeliği için de, 18 Mayıs 2011 tarihinde, üye olduğunu
açıklamıştır.
Hâlen
silahlı kuvvetlerimizin Birleşmiş Milletler şemsiyesi
altında Doğu Akdenize Lübnan ve Sudanda: NATO kapsamında
Kosovada, Afganistanda ve Akdenizde; Avrupa Birliği şemsiyesi
altında Bosna-Hersekte yürütülen barışı destekleme
görevlerine katkısı devam etmektedir. Ayrıca, Aden Körfezi ve
Somali açıklarında yoğunlaşan deniz haydutluğu ve
korsanlık faaliyetlerine karşı yürütülen deniz
operasyonlarına da katkı sağlanmaktadır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye, NATO ve Avrupa Birliği
çerçevesinde yürüttüğü güvenlik iş birliğine paralel olarak,
Balkanlarda barış ve istikrarın sağlanması
amacıyla Güneydoğu Avrupa Savunma Bakanları sürecine de aktif
katkı sağlamaktadır. 1998 yılında kuruluşuna
öncülük ettiğimiz ve 2007 yılı temmuz ayından bu yana ev
sahipliğini yaptığımız SEEBRIG olarak
adlandırılan Güneydoğu Avrupa Barış
Tugayının ev sahipliği görevini Haziran 2011 ayından
itibaren dört yıllığına Yunanistana devretmiş
bulunmaktayız. SEDMin 2011 yılı toplantısı 2-3 Ekim
tarihlerinde Antalyada yapılmıştır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bölgesel ve küresel önceliklerin
yanı sıra, askerî anlamda diğer ülkelerle ikili ilişkilerin
geliştirilmesine büyük önem vermekteyiz. Bugüne kadar 62 ülkeyle askerî
alanda eğitim, teknik ve bilimsel iş birliği
anlaşması, 43 ülkeyle savunma sanayi iş birliği
anlaşması, 47 ülkeyle de askerî eğitim iş birliği
anlaşması imzalanmıştır. Orta Asya, Kafkasya ve
Balkanlarda çoğu ile tarih, kültür ve dil birliğimiz olan dost ve
müttefik ülkelere 1992 yılından itibaren askerî yardım
faaliyetlerimizi de sürdürmekteyiz.
Dış
yardımlarda, 2010 yılından itibaren hibe yerine ilgili ülke
tarafından alınacak malzemeye katkıda bulunulması
uygulanmasına geçilmiştir. 2010 yılında 10 ülkeyle
anlaşma sağlanmış ve anlaşma kapsamında ilk
tedarik Moğolistana yapılmıştır. 2011
yılında ise 15 ülke dış askerî yardım
kapsamındadır.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bu arada, konuşmamın sonuna geliyorum.
Asker alma faaliyetleri de yine Bakanlığım tarafından
üstlenilmektedir, yürütülmektedir.
Huzurlarınızda Türk Hava Yollarına teşekkür etmek
durumundayım çünkü askerlerimizin ulaşımını biz
yapılan bir yönetmenlikle
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yönetmenlik değil, yönetmelik.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla)
askerlik
şubelerinden acemi eğitim merkezlerinde sevk muhtırası
verilmesine son verilerek ulaşım bedelinin otobüs rayici üzerinden
nakit olarak verilmesi uygulamasına başlanmıştır.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Can güvenlikleri
olmadığı için değil mi Sayın Bakan?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Türk Hava
Yolları er ve erbaşlara yüzde 25 indirim uygulamasına pazartesi
gününden itibaren başlamıştır.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Askerlerimizin can
güvenliği olmadığı için yapıyorsunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Bundan
dolayı da Türk Hava Yollarına teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Can güvenliğini
sağlamak sizin göreviniz Sayın Bakan. Otobüslerle gönderemiyorsunuz
askerlerimizi, Mehmetçiklerimizi.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığı
ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında yapılan anlaşma gereği
Gülhane Askerî Tıp Akademisinden de siviller faydalanabilmektedir.
2012 yılı Bakanlığımın bütçesi 18 milyar
229 milyon TL olarak huzurlarınıza getirilmiş
bulunmaktadır.
Yine, Savunma Sanayii Müsteşarlığının bütçesi
de 33 milyon 919 bin TLdir. Bu, personelin giderleri ile yönetim
faaliyetlerini karşılamaya yeterlidir.
Hazırlanışı sırasında azami tasarruf ve
kaynakların etkin kullanımını temel ilke edindik.
2012 yılı bütçemizin Bakanlığımıza, silahlı
kuvvetlerimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor, tüm eleştirileriniz
için sonsuz teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, Son söz milletvekilinindir. kuralı
gereğince bütçenin aleyhinde Sayın Lütfü Türkkan, Kocaeli
Milletvekilli.
Sayın Türkkan, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bilim, Sanayi, Teknoloji Bakanlığının
bütçesi üzerinde şahsım adına aleyhte söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, dün, Sayın Bakanın yüce Mecliste
yaptığı konuşmalardan duyduğum üzüntüyü belirtmek
istiyorum. Bizler muhalefet milletvekilleriyiz, Hükûmetin programını,
bütçeyi eleştirmek üzere varız. Eğer bu hakkı bizim
elimizden alırsanız, bu Mecliste tartışılamayan
konular sokaklarda başka türlü tartışılır, o zaman da
Türkiye'de demokrasiden bahsetmek çok zor olur. Bırakın, müsaade
edin, burada bakanlıkları eleştirsinler, bütçeleri
eleştirsinler, icraatları eleştirsinler.
Sayın Bakanın uzun süre Amerikada
kaldığını biliyorum. Dünkü kullandığı üslup
da Amerikada street joke dedikleri, yani sokak şakası. Daha önceki
ifadeleri Vincinin, Leonardo da Vinci, daha başka dün burada da birkaç
şaka yapmaya kalktı.
Bakın, burası Harlem değil. Yani o şakaları
Amerikada yapıyorlar ama, zenciler yapıyorlar, Harlemde
yapıyorlar. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Sayın Bakan da
Harlemde dolaşan bir zenci değil, Türkiye Cumhuriyetinin bakanı.
O koltuk çok önemli, orayı iyi doldurmak lazım. Sözlerinin içini iyi
doldurmakla beraber, o koltuğu iyi doldurmak lazım. Sayın Bakana
O koltuğa yakışmıyorsun. derken, bundan dolayı
söylüyordum. Yoksa kılık kıyafetiyle, uyumlu olup olmaması
beni çok ilgilendirmiyor. Dolayısıyla, dünkü olaylardan duyduğum
üzüntüyü belirtmek istedim.
Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, burada yapılan her türlü
Türkiye aleyhine olan davanın, davranışın peşinde
oluruz, bundan hiçbir zaman vazgeçmeyiz. Burada çoğunluk olmanız, 325
kişi olmanız, sesinizin çok çıkması, emin olun bizi hiçbir
şekilde yıldırmaz. Bundan emin olun. Bu Bozkurtların
nefesini ta gidene kadar ensenizde hissedeceksiniz, ondan emin olun.
Sayımız 52 de olsa, 42 de olsa, 22 de olsa bozkurtlar sizi hep takip
edecek. O konuyu da bildirmek istedim. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sanayi Bakanının Kocaeliden olması, Kocaeliden
çıkması, Kocaeli kentimiz için çok önemli bir şans. Gerçekten
Kocaeli bir sanayi kenti, Sayın Bakanın da böyle bir kentten
çıkması çok önemli bir şans ilim için. Aynı bölgenin
milletvekili olarak, Sayın Bakanın bugüne kadar
yaptığı hayırlı hizmetler için kendisine
şükranlarımı ifade ediyorum.
Yalnız son uygulamalarla beraber Sayın
Bakanlığın yapısal birtakım değişikliklere
uğradığını görüyorum. Yani Sanayi
Bakanlığına bağlı olan kuruluşların çok
önemli bir kısmı Bakanlıktan alınmış. Sanayicinin
desteklenmesi gereken, sanayi üretiminin çok olması gereken bir dönemde
Sanayi Bakanlığının içinin boşaltılması
Sayın
Bakan da teknolojiden benim kadar anlar, telefonu açıp kapatırız
biz yani teknolojiyi illa Sanayi Bakanlığına
bağlamanın ne anlamı vardı bilmiyorum. Türkiye'nin en çok
üretmeye ihtiyacı olduğu bir dönemde Sayın Bakanı bu kadar
naçar bırakmayı gerektiren sebepleri ben bilmiyorum. Eğer
Sayın Bakan bu konuda bizi de aydınlatırsa çok mutlu olurum.
Ben, size Türkiyede ekonomiyle ilgili, sanayiyle ilgili, üretimle
ilgili yapılan bunca konuşmadan sonra bir gazetenin köşe
yazarının bir yazısından alıntı yapmak istiyorum:
Bir gazete köşe yazarı bir yıl evvel markete gidiyor, bakkaldan
gıda maddesi alıyor, temizlik maddesi alıyor, fişlerini
saklıyor. Bir yıl sonra, tekrar aynı markete gidiyor, aynı
gıda maddelerini, aynı temizlik maddelerini alıyor, aradaki fark
yüzde 50. Yani enflasyon rakamlarını filan veriyoruz ya. Belki bu
TÜİKin yaptığı rakamlar sizi mutlu ediyor olabilir ama
halkın gözünde enflasyon bu yani marketten bir yıl evvel
aldığı malzemelere, gıda malzemesine, temizlik malzemesine
bir yıl sonra verdiği para ne kadar fazlaysa halkın gözündeki
enflasyon o. O diğer rakamlar, teknik rakamlar halkın gözünde çok
itibar kazanmıyor. Yani bu gazeteci soruyor sonra, ben de size soruyorum:
Bir yıl sonra yüzde 50 farkla aldığım bu ihtiyaç
maddelerine karşılık devlet işçiye, emekliye, memura yüzde
4 zam verdiği zaman bu adaletli bir sistem mi?
Bakın, ben çok samimi bir itirafta bulunacağım size. Bu
milletin, vergisini aldığımız bu milletin
yaşadığı ızdırabı anlatmak
açısından bunu da itiraf etmek istiyorum: Millet çok naçar durumda.
Pazara çıkın, çarşıya çıkın, insanların yüzü
gülmüyor, sıkıntıda. Çocuk başka bir problem, evin geçimi
başka bir problem. Gelir adaletsizliği o kadar uçurum olmuş ki.
Yani çok kazananlar var, onların sayısı belirli; bir de
hakikaten hiç kazanamayanlar var, fukaralık diz boyu. 12 Eylül öncesi
bizler komünizmle mücadele etmiş gençleriz. 12 Eylül öncesi, ben komünist
bir memleketten gelen bir ailenin çocuğu olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Türkkan, teşekkür ediyorum, süreniz doldu
efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Şimdi soruyorum: Bu memleket hâlâ niye
komünist değil bu kadar gelir adaletsizliğine rağmen.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap
kısmına geçiyoruz.
Yirmi dakika soru-cevap olacak; on dakikası sorular için, on
dakikası cevaplar için.
İlk konuşmacı, Isparta Milletvekili Sayın Korkmaz.
Buyurun Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Millî Savunma Bakanına
sorum: 2009-2010 yılında uzmanlık sınavını
kazanan ve sayıları 350yi bulan sivil memurların ataması
ne zaman gerçekleştirilecektir?
İkinci sorum: Sivil personelin tıpkı askerî personel gibi
fiilî hizmet hakkından faydalanabilmesi için herhangi bir
çalışmanız var mıdır?
Üçüncü sorum: Aynı odada aynı işi yapan sivil ve askerî
personel farklı maaşlar alıyorlar, farklı özlük
haklarına sahipler. Ancak cezai sorumlulukları aynı; her ikisi
de 926 sayılı Kanuna tabi. Bu eşitsizliği,
ayrımcılığı kaldırmak üzere bir çalışmanız
var mıdır?
Dördüncü soru: Lojman hak sahipliği arasında da
eşitsizlikler var. Lojmanların yüzde 50si subaylara, yüzde 40ı
astsubaylara, yüzde 5i uzman çavuşlara, yüzde 5i de sivil memur
kadrosuna tahsis ediliyor. Zaten ücretleri düşük olan uzman çavuş ve
sivil memurlara tahsis edilen lojman sayısı artırılamaz
mı?
Son sorum: Ayrıca Isparta Gelendost Askerlik Şubesinin
kapatılıp kapatılmayacağını da
vatandaşlarımız merak ediyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
İkinci soru Artvin Milletvekilimiz Sayın Bayraktutanın.
Buyurun Sayın Bayraktutan.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sorum Sayın Millî Savunma Bakanına: Artvin ili Ardanuç
ilçesinde daha önce mevcut olan Askerlik Şubesi daha sonra
kapatılmıştır. Ardanuç ilçesine Artvin merkezdeki şube
hizmet vermektedir.
Deriner Barajının yapılması nedeniyle eski yol
güzergâhı baraj havzasında kaldığından
ulaşım yolu eskiye göre kilometre olarak daha
uzamıştır. Bu konunun da Ardanuçta askerlik işlemi
yaptıranları mağdur ettiği ortaya
çıkmıştır.
Bu nedenle, Ardanuç ilçesinde yaşayan vatandaşlarımızın
askerlik şubesi açılmasına ilişkin yoğun bir talebi
vardır. Bu talebi karşılamayı ve baraj kapsamında
uzaması ve Artvin merkeze ulaşımın zor olması
nedeniyle Ardanuç ilçemizde yeni bir askerlik şubesi açmayı
düşünüyor musunuz? Bu konuda bir çalışmanız var
mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Şimdi, Kütahya Milletvekilimiz Sayın Alim Işık.
Buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
İlk sorularım Sayın Millî Savunma Bakanına:
1) Terörle mücadelede şehit ya da gazi olanların ailelerinden
ikinci bir kişiye daha kamuda iş verilmesi çalışmaları
ne aşamadadır? Bu konuda verilen sözler nerededir?
2) Uzman erbaşların özlük ve sosyal haklarının
iyileştirilmesine yönelik bir çalışmanız var
mıdır? Varsa ne aşamadadır?
3) Hâlen İsraille hangi anlaşmalar devam etmektedir?
Sayın Sanayi Bakanına soruyorum:
1) Kütahya ili Simav Organize Sanayi Bölgesi arazisinin sera organize
sanayi bölgesine dönüştürülmesine yönelik çalışmalar ne
aşamadadır?
2) KOSGEB kredilerine sicilleri bozuk olduğu gerekçesiyle
başvuruda bulunamayan işletmelerin sorununu nasıl çözeceksiniz?
Son sorum: Millî Prodüktivite Merkezinin bir kanun hükmünde kararnameyle
kaldırılmasının gerekçeleri nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Erzincan Milletvekilimiz Sayın Işık.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanına ilk sorum: TÜBA
Bilimler Akademisi için Yaşını başını
almış ünlü bilim adamlarımızın bir araya geldiği,
âdeta fonksiyonsuz bir yer konumundaydı. demekle neyi kastettiniz? Bilim
insanının tecrübeli olması daha faydalı, daha yararlı
olmaz mı?
İkinci sorum: Bilim akademileri özerk olmalıdırlar. Neden
kendi üyelerini, başkanlarını kendilerinin seçmesinden
rahatsız oluyorsunuz?
Sayın Millî Savunma Bakanıma: Dört yıllık üniversite
bitiren astsubayların derece olarak 1in 4üne düşmesi yönünde bir
çalışmanız var mı?
Son sorum yine Savunma Bakanıma: 926 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun ek 17nci maddesine göre diş
tabibi ve tabipler sağlık tazminatı alırken veteriner,
eczacı, sağlık astsubayı yüksek hemşireleri de bundan
yararlandırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Sayın Demiröz, Bursa Milletvekilimiz.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanıma sormak istiyorum:
2012 yılı bütçe sunuşunun 43üncü sayfasında, son on
yılın en yüksek miktarı olan 18 milyon ton pancar üretimine
ulaştığınızı ifade ediyorsunuz. Doğrudur
ancak 1998 yılında 490 bin çiftçi ailesiyle 22 milyon ton pancar
üretildiğini, 2003 yılında 450 bin çiftçi ailesine ve 13 milyon
tona düştüğünü, 2010 yılında 197 bin çiftçi ailesiyle 18
milyon ton pancar üretildiğini söylemek isterim. Ayrıca, 300 bin
çiftçi ailesi de pancar üretiminden uzaklaşmıştır.
Sayın Bakanım, yüzde 10 olan nişasta bazlı
şeker üretim kotasını Bakanlar Kurulu yüzde 50
artırmaktadır. Bu kotayı, 2012 pazarlama yılı için
nişasta bazlı şeker üretim kotasını yüzde 10 olarak
yapmayı düşünüyor musunuz?
Şeker Kurulunda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tokat Milletvekilimiz
Sayın Doğru.
Buyurun efendim.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sanayi Bakanımıza sormak istiyorum:
Tokat il ve ilçelerinde bitirilmemiş organize sanayi bölgeleri ve küçük
sanayi siteleri vardır, bunlar ne zaman tamamlanacaktır?
İkinci sorum: KOSGEBde dış
uzmanlık kadrolarında çalışan insanlar vardır,
KOSGEBin yükünü bu çalışanlar çekmektedir, ancak bunların
hiçbir çalışma güvencesi yoktur. Bu insanların
çalışmalarına rağmen, çok çalışmalarına
rağmen gelecek güvencesi olmamasından dolayı da çok büyük
sıkıntı içerisinde oldukları görülmektedir. KOSGEBdeki bu insanlara
bir asil kadro vermeyi düşünüyor musunuz?
Diğer sorum: 2010 yılı içerisinde
kaç tane buluş için patent alınmıştır? Alınan
patentlerin kaç tanesi uygulamaya, üretime geçmiştir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Adana Milletvekilimiz
Sayın Halaman.
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın
Başkan, Millî Savunma Bakanına soruyorum: Parası olanlar için
bir iyilik yaptınız, parası olmayanlar için de bir iyilik
yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Dinçer.
CELAL DİNÇER (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim, Millî Savunma Bakanına iki
sorum olacak:
Haklarında mahkûmiyet kararı
olmadan yasa dışı görüş ve inanç edinmek suçlamasıyla
Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenlerin
mağduriyetini telafi etmek için 6191 sayılı Yasa çıktı
ve Personel Kanununa 32nci madde eklendi, ancak hak başlangıcı
1971 olarak belirlendiği hâlde, 12 Mart 1971 Muhtırasından
sonra başlayan dönemde görüş ve inançlarından dolayı
hukuksuz olarak mağduriyete uğratılan askerlerin
başvuruları reddedilmiştir. 12 Mart darbesi
mağdurlarına ret yanıtı verilmesi yasanın ruhuna
aykırı değil midir?
İkinci sorum: Türk istihbarat
görevlilerinden 42 tanesinin Suriyede yakalandığı yönünde
ulusal ve uluslararası basında haberler yer almıştır,
bu haberler doğru mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Kocaeli Milletvekili Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sorularım
Millî Savunma Bakanına. Sayın Bakan, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
haklarında mahkûmiyet kararı olmadan yasa dışı
görüş ve inanç edinmek suçlamasıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden
ilişiği kesilenlerin mağduriyetini telafi etmek için 6191
sayılı Yasa ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa
geçici madde 32nin eklenmesini kabul etmiştir.
Soru 1) Geçici madde 32 hak başlangıcını 12 Mart
1971 olarak belirlediği hâlde, Sayın Bakanlık 12 Mart 1971 Muhtırasından
sonra başlayan dönemde görüş ve inançlarından dolayı
ilişiği kesilen askerlerin başvurularını
reddetmiştir. 12 Mart darbesi mağdurlarına ret yanıtı
verilmesi yasanın ruhuna aykırı değil midir?
2) 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 darbelerinde resen emekli edilen
askerî darbelerin mağdurlarına Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından özlük hakları iade edilmiştir. İki darbe
arasındaki 12 Mart 1971 darbesinde resen emekli edilenlere özlük
hakları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Muğla Milletvekili Sayın Erdoğan.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın Millî Savunma
Bakanımıza sormak istiyorum: Kürecikte kurulmakta olan füze
kalkanı anlaşmasını kiminle yaptınız; ABD ile mi,
NATO ile mi? Oluşturduğunuz bilgi kirliliğini lütfen ortadan
kaldırınız.
İkincisi: Davos süreciyle başlayıp Mavi Marmara gemisi
baskınıyla devam eden Türkiye-İsrail gerginliğinden sonra
İsraille olan askerî ve ticari ilişkilerimizde değişen bir
şey var mıdır? İptal edilen herhangi bir askerî ya da
ticari sözleşme var mıdır? Davostan sonra İsrail ile
herhangi bir askerî proje başlatılmış mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Adana Milletvekili Sayın Varlı.
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Sanayi Bakanına soruyorum: Adana Ceyhan organize sanayi
yıllardan beridir sürüncemede kalan bir organize sanayi. Buranın bir
an önce hayatiyete geçmesi için bir kanun değişikliği
yapılması gerekiyor Sayın Bakan, bundan da sizin bilginiz var.
Bu organize sanayiyi hayatiyete geçirmek için bir çalışmanız var
mıdır?
İkinci soru Millî Savunma Bakanına: Sayın Bakan, bu uzman
erbaşların emeklilikle alakalı yaşadıkları birçok
sıkıntı var. Bu konuda bunların
sıkıntılarını gidermek açısından bir
çalışmanız var mıdır? Örnek veriyorum;
hastalandıklarında bir ay rapor aldıklarında bunların
iş akitleri sonlandırılmaktadır. Bu konuda bir
çalışmanız olacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Mersin Milletvekili Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim birinci sorum Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanına: TÜBAya
yaptığınız atamalar gibi aynı mantıkla
Hükûmetiniz millî takıma da futbolcu atamayı düşünüyor mu?
İkinci sorum Millî Savunma Bakanına: Suriye yönetimine
karşı muhaliflerin Türkiyede örgütlendiğini defalarca ifade
ettiniz. Bunun için ayrılan bütçe ne kadardır? Suriyede hiç
istemememize rağmen bir askerî müdahale olacaksa buna bir bütçe
ayrılmış mıdır?
Üçüncü sorum: ABD Iraktan çekiliyor. Kendileri giderken bize bazı
görevler verdiler mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Şimdi, ilk önce, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız
Sayın Nihat Ergün.
Buyurun efendim.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum arkadaşlarımızın
sorularına.
Sayın Alim Işıka: Simav Organize Sanayi Bölgesi
seracılıkla ilgili bir organize sanayi bölgesi olduğu için
tarım ve hayvancılıkla ilgili sanayi bölgeleri konusu Tarım
Bakanlığına devredilmiş bir konu. Organize sanayi bölgeleri
mevzuatından yararlanarak bundan sonra hem hayvancılıkla hem de
tarımsal üretimle ilgili bölge kurulmasını Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı yürütecektir.
Dolayısıyla, bu konuyu kendilerine devrettik ama biz de yakından
takip ederiz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Şu anda size ait, yani organize
sanayi bölgesi dönüştürülmesi gerekiyor.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN
(Kocaeli) KOSGEB, sicili bozuk işletmelerle ilgili
araştırmayı kendisi yapmıyor, biz proje bazlı destek
veriyoruz. Eğer işletmenin sicilinde bir sorun varsa, bu
araştırmayı banka yapmaktadır.
ALİM IŞIK (Kütahya) Banka vermiyor.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli)
Dolayısıyla, eğer teminat sorunu olan bir küçük KOBİ
niteliğindeki işletmeyse, biz bunu Kredi Garanti Fonu üzerinden
teminatlandırma imkânına sahibiz. Dolayısıyla, Kredi
Garanti Fonu üzerinden teminatlandırma imkânları var.
Öbür taraftan, Millî Prodüktivite Merkezi, yani verimlilik üzerine
çalışması gereken fakat eski kanundan kaynaklanan nedenlerle
maalesef Türkiyenin en verimsiz kurumlarından bir tanesi hâline
gelmiş bir kurumdu. Yönetim biçimi nedeniyle, yani her yıl kongre
yapan, her yıl yönetimi değişen, yönetim sorumlulukları çok
farklı olan bir kurumdu. Çalışanların birikimini,
tecrübesini dikkate alarak, biz bütün arkadaşlarımızın
haklarını koruyarak burayı bir genel müdürlüğe
dönüştürdük ve bugün, Millî Prodüktivite Merkezi, Verimlilik Genel
Müdürlüğü olarak Bakanlığımız bünyesinde uzman
kadrolarıyla çalışmalarına devam etmektedir.
Erzincan Milletvekilimiz: Ben, TÜBA üyeleri için Yaşını
başını almış, orada boş boş gezen adamlar.
diye bir ifade kullanmadım, asla böyle bir ifadem olmadı,
sanırım siz bunu yanlış anladınız.
Dolayısıyla, TÜBAnın şeref üyeleri asli üye olma
yaşını geçmiş olan üyelerden oluştuğu için o
şekilde değerlendirmek mümkün. Şeref üyeleri altmış
yedi yaşın üzerinde -önceden yetmiş yaşına kadar asli
üye olabiliyordu, şimdi altmış yedi yaşına kadar- ama
taltif edilmesi, takdir edilmesi gereken bir bilim adamımız tespit
edildiyse şeref üyesi yapılabiliyor, yoksa ben TÜBA üyeleriyle ilgili
Yaşını başını almış hiçbir işe
yaramayan adamlar. manasına gelebilecek asla bir cümle kullanmadım.
Başkan seçimi konusunda TÜBA üyelerinin yine rolleri devam edebilecektir.
TÜBA Başkanlığı için 3 adayı TÜBA üyeleri kendi asli
üyeleri arasından seçme imkânına sahiptirler, kanun hükmünde kararname
bu şekilde düzenlenmiştir.
Pancar üretiminde geçmiş yıllarda 22 milyon tonluk pancar
üretimleri yapılmış olabilir ama Türkiye, Şeker Kurumunun
oluşturulmasıyla şeker politikalarını belirlerken
şu noktaya geldi: Türkiye'nin şeker ihtiyacı ile şeker
pancarı üretim kotaları arasında doğrudan bir ilişki
kurulmuş oldu. Dolayısıyla, şeker ihtiyacımız ne
kadarsa şeker pancarı üretimimizin o kadar olması icap
etmektedir. Şimdi, bizim, akaryakıtta da şeker pancarı
bazlı kimyasalları kullanma noktasındaki 2013ten itibaren
yürürlüğe girecek olan düzenlemeyle belki şeker pancarı üretim
alanlarının da genişletilmesine imkân verilebilecektir.
Nişasta bazlı şekerle ilgili kota ise yüzde 50 ihtiyaca göre
artırma imkânına sahip olduğumuz bir alandır. Eğer
sanayinin ihtiyacı söz konusuysa sanayinin de bu ihtiyacını
dikkate alan uygulamayı bazen artırmıyoruz, bazen yüzde 25
artırıyoruz ama zaten maksimum artırabileceğimiz miktar yüzde
50dir yani nişasta bazlı şeker dediğimiz
mısırdan ve benzer ürünlerden elde edilen şekerin, o da
nihayetinde bir tarım ürününden, bir başka tarım ürününden elde
edilen şekerdir.
Tokatta bitirilmemiş organize sanayi bölgeleri konusu: Tabii,
organize sanayi bölgelerinin bitirilmesi tek
taraflı bize ait bir konu değil. Organize sanayi bölgesinin
müteşebbis heyeti, eğer gereken proje çalışmasını
yapıp bizden çok ciddi manada destekler alma
hazırlığını bitirirse, bizim organize sanayi
bölgelerini bitirmemek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakanım, vaktiniz tamam.
Şimdi, Millî Savunma Bakanımız Sayın Yılmaz.
Buyurun Sayın Bakanım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bir sayın milletvekilimiz
Astsubaylara 1inci derecenin 4üncü kademesinin verilmesi yolunda bir
çalışmanız var mı? diye sordu. Konuya ilişkin taslak
Başbakanlığa gönderilmiş olup, inşallah Meclisin
gündemine gelecektir; hep beraber yasalaştırırız diye düşünüyorum.
Bir başka sayın vekilimiz, uzman erbaşların
emeklilikleriyle ilgili bir soru sordu. Kırk beş
yaşını tamamladıkları gerekçesiyle sözleşmeleri
feshedilen uzman erbaşların, emeklilik yaş haddine kadar Türk
Silahlı Kuvvetleri ve Millî Savunma Bakanlığı
kadrolarında sivil memur olarak istihdam edilmelerine ilişkin
tasarı geçen yasama döneminde yasalaşmış olup emeklilik
sorunları çözümlenmiştir.
Bir başka soru: 6191 sayılı Yasayla, 12 Mart döneminde
askeriyeden atılan insanların bu yasa çerçevesinde dönmesi mümkün
değil miydi? Niye Hayır. görüşü verdiniz? Yasanın
maddesi çok açık: Yargı yolu kapatılan işlemler suretiyle
askeriyeden ilişiği kesilmiş olan kimseler hakkında
uygulanır. diyor. Bu atılan arkadaşlarımız
-yargı yolu kapalı değildi- o zaman bizim
karşımıza şununla geliyorlar, diyorlar ki: Yargı yolu
kapalı değildi ama o zamanki yargı da yargı değildi.
Aynen tabiri bu.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Doğru, aynen öyle.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Ancak, bu
Yasanın kapsamında, Yasada böyle yazmaz. Eğer yüce Meclis,
bunlara da -Yasa kapsamına kesinlikle
girmiyor- yani yargı denetimine açık olan işlemlere de af yolunu
açarsa, bir şekilde Silahlı Kuvvetlere dönme yolunu açarsa o zaman
bir şey diyemeyiz ancak bilin ki yargı yoluyla askeriyeden
ilişiği kesilenler, sadece siyasi düşüncelerinden dolayı
değil, Mehmetçiğe silah sıkmış, soyguna
katışmış, çatışmaya girişmiş;
dolayısıyla da o zaman tek tek saymak lazım. Kişiye yönelik
kanun, esas o zaman olur diye düşünüyorum.
Bir başka husus: Füze kalkanı Amerikayla mı
yapıldı? Evet, sözleşme Amerikayla yapıldı,
imzalandı ancak içindeki maddede bunun NATOya devrine
ilişkin hükümler var.
Şunu
çok net olarak söylemem gerekir ki Kürecikteki radarın bir benzeri 2010
yılında İsrailde kullanılmaktadır.
Dolayısıyla da bizim, bunun NATOnun amaçları doğrultusunda
kullanılacağı yolunda hiçbir şüphemiz yoktur. Kaldı ki
o sözleşmedeki maddelere aykırı bir uygulamaya
geçildiğinden dolayı pekâlâ bu sözleşmeyi iptal edebilme
hakkımız da var.
Bir
başka sayın milletvekilimiz
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakanım, hangi
sözleşmeyi?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bu Kürecike radar sözleşmesi
eğer ki bizim orada yazılan kurallara aykırı
kullanılırsa, çok net olarak, NATO ülkelerinin dışında
bir başka ülkenin savunması doğrultusunda kullanılırsa
biz bu sözleşmeyi iptal edebiliriz.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Bizi İrana vurdurmayın.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Hiç merak etmeyin.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Bizi İrana vurdurmayın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sorulara cevap verilirken
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Bu ülkeyi hep beraber seviyoruz. Bu
ülkede yaşayıp da bu ülkeyi sevmeyen hiç kimse yok.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakanım, Kayseriye
kurun, Kayseriye. (Gülüşmeler)
BAŞKAN
Lütfen
Sayın
Bakan, devam edin lütfen.
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bir başka sayın vekilimiz de Ispartada bir
askerlik şubesinin kapatılması düşünülüyor mu, bir
çalışma var mı? diye sordu.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) Gelendost
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Isparta kesinlikle yok.
Isparta
Gelendostla ilgili de o zaman şöyle bir bilgi vermek durumundayım:
Şimdi biz askerlik işlemlerini kolaylaştırmak istiyoruz. Yedeklik
yoklamasını kaldıracağız, ilk yoklamayı
kaldıracağız, askerlik meclisini kaldıracağız.
Şu anda sadece günde 2 kişinin geldiği askerlik şubelerimiz
var, -2 kişi- yıllık 700ün altında gelenler var ve mesafe
de kırk beş dakikadan az ise zaten İnternet üzerinden
yapılacak da- o zaman bu askerlik şubelerini açık tutmanın,
Allah için, bu ülkeye bir faydası olmadığını
düşünüyoruz.
Ülke
genelinde ilçe askerlik şubeleri, 6 Temmuz 2009da yürürlüğe giren
Millî Savunma Bakanlığı Bilgi Sistemi Projesinin getirdiği
kolaylıklar ile verimlilik, etkinlik ve tasarruf prensipleri çerçevesinde
değerlendirildiğinde, büyük şehirlerde daha geniş kadro ve
imkânlara sahip askerlik şubelerine olan ihtiyacın
arttığı
Artık nüfus göçüyor, büyük illere geliyor.
Dolayısıyla, küçük ilçelerde insan kalmıyor, büyük illerimizde
de sayı artıyor. Hizmetin oradan
verilmesi gerekli. Nüfusu düşük olan ve göç veren illerdeki askerlik
şubelerine olan ihtiyacın ise -bu bir somut tespit, 2 kişi gelen
var diyorum- azaldığı görülmüştür. Nüfusu düşük olan
ve göç veren ilçelerdeki askerlik şubelerine olan ihtiyacın
azalması nedeniyle düşük işlem hacmine sahip
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakanım, süreniz tamam efendim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
şu anda 181
tane ilçemiz var.
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Efendim, sivil memurlarla ilgili bir
çalışmanız var mı?
OKTAY VURAL (İzmir) Yerinden söz talebi var.
BAŞKAN Hayır, soru-cevap diye bir şey yok.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkanım, cevap
verilmeyen sorulara yazılı cevap verecekler mi?
BAŞKAN - Yazılı cevap vereceklerdir.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Yazılı
cevap vereceğim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi, sırasıyla sekizinci turda yer alan
bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
26 BİLİM, SANAYİ ve TEKNOLOJİ
BAKANLIĞI
1. Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel
Kamu Hizmetleri |
1.683.566.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 |
Savunma
Hizmetleri |
1.974.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
03 |
Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri |
300.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
04 |
Ekonomik
İşler ve Hizmetleri |
550.221.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
07 |
Sağlık
Hizmetleri |
70.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
|
TOPLAM |
2.236.131.000 |
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
|
|
(TL)
|
- Toplam Ödenek |
: |
676.932.745,14 |
- Bütçe Gideri |
: |
552.283.659,22 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
124.649.085,92 |
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek |
: |
17.520.942,56 |
BAŞKAN (A) cetvelini Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Millî Prodüktivite Merkezi 2010
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Millî
Prodüktivite Merkezi 2010 Yılı MerkezÎ Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
|
|
(TL)
|
- Toplam Ödenek |
: |
14.771.320,00 |
- Bütçe Gideri |
: |
14.046.931,23 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
724.388,77 |
BAŞKAN (A) cetvelini Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B -
CETVELİ
|
|
(TL) |
- Bütçe Gelir Tahmini |
: |
11.113.000,00 |
- Yılı Net Tahsilatı |
: |
15.556.080,37 |
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Millî Prodüktivite Merkezi 2010
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.30 Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme idaresi
Başkanlığı
1. Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel
Kamu Hizmetleri |
17.942.500 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 |
Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri |
2.450.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 |
Ekonomik
İşler ve Hizmetleri |
401.645.500 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
|
TOPLAM |
422.038.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
KOD |
Açıklama |
(TL) |
03 |
Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri |
3.090.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 |
Alınan Bağış ve
Yardımlar ile Özel Gelirler |
272.038.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 |
Diğer
Gelirler |
78.904.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
06 |
Sermaye Gelirleri |
6.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 |
Alacaklardan Tahsilat |
8.000.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
|
TOPLAM |
362.038.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı
2010 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı
2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
|
|
(TL)
|
- Toplam Ödenek |
: |
373.545.500,00 |
- Bütçe Gideri |
: |
277.075.315,95 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
89.880.716,03 |
-Ertesi Yıla Devreden Ödenek |
: |
6.589.468,02 |
BAŞKAN (A) cetvelini Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B -
CETVELİ
|
|
(TL) |
- Bütçe Gelir Tahmini |
: |
304.074.000,00 |
- Yılı Net Tahsilatı |
: |
347.803.774,44 |
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2010 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Akreditasyon Kurumu
2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.21 TÜRK
AKREDİTASYON KURUMU
1. Türk Akreditasyon Kurumu
2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
04 |
Ekonomik
İşler ve Hizmetleri |
7.665.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
|
TOPLAM |
7.665.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Akreditasyon Kurumu
2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
KOD |
Açıklama |
(TL) |
03 |
Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri |
8.975.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 |
Diğer
Gelirler |
10.025.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
|
TOPLAM |
19.000.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Akreditasyon Kurumu 2010
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2 - Türk Akreditasyon Kurumu 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
|
|
(TL)
|
- Toplam Ödenek |
: |
18.039.000,00 |
- Bütçe Gideri |
: |
6.616.051,02 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
11.422.948,98 |
BAŞKAN (A) cetvelini Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B -
CETVELİ
|
|
(TL) |
- Bütçe Geliri Tahmini |
: |
8.052.000,00 |
- Yılı Net Tahsilatı |
: |
16.670.855,95 |
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Türk Akreditasyon Kurumu 2010
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türk Standartları
Enstitüsü 2012 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.22 TÜRK
STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ
1. Türk Standartları
Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel
Kamu Hizmetleri |
33.619.500 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
03 |
Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri |
2.325.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
04 |
Ekonomik
İşler ve Hizmetleri |
184.891.500 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
|
TOPLAM |
220.836.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Standartları
Enstitüsü 2012 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
KOD |
Açıklama |
(TL) |
03 |
Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri |
189.752.500 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 |
Diğer
Gelirler |
73.900.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
09 |
Red ve
İadeler (-) |
-652.500 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
|
TOPLAM |
263.000.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Standartları Enstitüsü 2010 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2- Türk Standartları Enstitüsü 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
|
|
(TL)
|
- Toplam Ödenek |
: |
193.335.000,00 |
- Bütçe Gideri |
: |
166.631.356,04 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
26.703.643,96 |
BAŞKAN (A) cetvelini Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B -
CETVELİ
|
|
(TL) |
- Bütçe Geliri Tahmini |
: |
250.000.000,00 |
- Yılı Net Tahsilatı |
: |
227.228.426,57 |
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Türk Standartları Enstitüsü 2010 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Patent Enstitüsü 2012
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.24 TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ
1. Türk Patent Enstitüsü 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel
Kamu Hizmetleri |
15.602.000 |
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
02 |
Savuma
Hizmetleri |
4.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
03 |
Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri |
695.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
04 |
Ekonomik
İşler ve Hizmetleri |
24.655.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
|
TOPLAM |
40.956.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Patent Enstitüsü 2012
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
KOD |
Açıklama |
(TL) |
03 |
Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri |
80.984.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 |
Diğer
Gelirler |
39.016.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
|
TOPLAM |
120.000.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Patent Enstitüsü 2010
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2- Türk Patent Enstitüsü 2010 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
|
|
(TL)
|
- Toplam Ödenek |
: |
37.113.000,00 |
- Bütçe Gideri |
: |
29.267.255,22 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
7.845.744,78 |
BAŞKAN (A) cetvelini Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B -
CETVELİ
|
|
(TL) |
- Bütçe Geliri Tahmini |
: |
105.000.000,00 |
- Yılı Net Tahsilatı |
: |
86.948.168,21 |
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Türk Patent Enstitüsü 2010
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.08 TÜRKİYE
BİLİMSEL ve teknolojik araştırma kurumu
1. Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel
Kamu Hizmetleri |
1.548.546.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
03 |
Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri |
590.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
07 |
Sağlık
Hizmetleri |
484.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
09 |
Eğitim
Hizmetleri |
59.774.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
|
TOPLAM |
1.609.394.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
KOD |
Açıklama |
(TL) |
03 |
Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri |
174.403.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 |
Alınan Bağış ve
Yardımlar ile Özel Gelirler |
1.390.894.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 |
Diğer
Gelirler |
44.097.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
|
TOPLAM |
1.609.394.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2010 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
|
|
(TL)
|
- Toplam Ödenek |
: |
1.625.082.713,43 |
- Bütçe Gideri |
: |
1.324.401.142,22 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
300.681.571,21 |
-Ertesi Yıla Devreden Ödenek |
: |
10.208.479,07 |
BAŞKAN (A) cetvelini Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B -
CETVELİ
|
|
(TL) |
- Bütçe Geliri Tahmini |
: |
1.307.251.000,00 |
- Yılı Net Tahsilatı |
: |
1.565.128.980,36 |
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2010 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimler Akademisi
Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.09 TÜRKiye
bilimler akademisi başkanlığı
1. Türkiye Bilimler
Akademisi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel
Kamu Hizmetleri |
8.591.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
|
TOPLAM |
8.591.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimler Akademisi
Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
KOD |
Açıklama |
(TL) |
03 |
Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri |
85.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 |
Alınan Bağış ve
Yardımlar ile Özel Gelirler |
8.391.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 |
Diğer
Gelirler |
15.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
|
TOPLAM |
8.491.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimler Akademisi
Başkanlığı 2010 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.-Türkiye Bilimler Akademisi
Başkanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
|
|
(TL)
|
- Toplam Ödenek |
: |
10.816.377,50 |
- Bütçe Gideri |
: |
8.359.907,25 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
2.456.470,25 |
BAŞKAN (A) cetvelini Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B -
CETVELİ
|
|
(TL) |
- Bütçe Geliri Tahmini |
: |
9.858.000,00 |
- Yılı Net Tahsilatı |
: |
7.770.608,34 |
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
şimdi de Millî Savunma Bakanlığının bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
09- MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1. Millî
Savunma Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel Kamu Hizmetleri |
185.500.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 |
Savunma Hizmetleri |
18.020.672.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 |
İskan ve Toplum
Refahı Hizmetleri |
7.500.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
10 |
Sosyal Güvenlik ve Sosyal
Yardım Hizmetleri |
16.000.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
|
TOPLAM |
18.229.672.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Savunma
Bakanlığının kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Millî
Savunma Bakanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
|
|
(TL)
|
- Toplam Ödenek |
: |
21.387.876.623,79 |
- Bütçe Gideri |
: |
15.101.650.720,88 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
6.257.921.416,10 |
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek |
: |
6.204.293.673,26 |
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Savunma Sanayi Müsteşarlığının
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.28- SAVUNMA SANAYİ
MÜSTEŞARLIĞI
1. Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
02 |
Savunma Hizmetleri |
33.919.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
|
TOPLAM |
33.919.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum
GELİR CETVELİ
KOD |
Açıklama |
(TL) |
03 |
Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri |
106.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 |
Alınan Bağış ve Yardımlar
ile Özel Gelirler |
5.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
05 |
Diğer Gelirler |
33.757.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
06 |
Sermaye Gelirleri |
1.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
08 |
Alacaklardan Tahsilatı |
50.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
|
TOPLAM |
33.919.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Savunma Sanayi Müsteşarlığının kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
A C E
T V E L İ
|
|
(TL) |
- Toplam
Ödenek |
: |
38.948.550,00 |
- Bütçe Gideri |
: |
31.891.978,52 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
7.056.571,48 |
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
B C E
T V E L İ
|
|
(TL) |
- Bütçe
Tahmini |
: |
29.252.000,00 |
-
Yılı Net Tahsilatı |
: |
23.713.570,60 |
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Böylece, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının
2012 yılı merkezî yönetim bütçesi ile Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı, Türk Akreditasyon Kurumu, Türk
Standartları Enstitüsü, Türk Patent Enstitüsü, Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu, Türkiye Bilimler Akademisi, Millî
Savunma Bakanlığı ve Savunma Sanayii
Müsteşarlığının 2012 yılı merkezî yönetim
bütçeleri ve 2010 yılı merkezî yönetim kesin hesapları ile
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Millî Prodüktivite Merkezinin 2010
yılı merkezî yönetim hesapları kabul edilmiştir.
Hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:17.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 36ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Şimdi dokuzuncu tur görüşmelere başlayacağız.
Bu turda Gençlik ve Spor Bakanlığı, Spor Genel
Müdürlüğü, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Yüksek Öğrenim Kredi
ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü, Kültür ve Turizm
Bakanlığı, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü ve Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı
bütçeleri yer almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
K) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI
1.- Gençlik ve Spor Bakanlığı 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
L) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Spor Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
M) GENÇLİK VE SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü 2010 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N) YÜKSEK ÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel
Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel
Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O) KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
1.- Kültür ve Turizm Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Kültür ve Turizm Bakanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ö) DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Opera ve
Balesi Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
P) DEVLET TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
R) TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI
1.- Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı
2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın
milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen
milletvekillerinin, konuşmaların bitimine kadar şifrelerini
yazıp parmak izlerini tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme
butonuna basmaları gerekmektedir.
Bilgilerinize
sunulur.
Dokuzuncu
turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum:
Milliyetçi Hareket Partisi: Bahattin Şeker, Bilecik Milletvekili;
Mustafa Erdem, Ankara Milletvekili; İsmet Büyükataman, Bursa Milletvekili.
Cumhuriyet Halk Partisi: Engin Özkoç, Sakarya Milletvekili; Hülya Güven,
İzmir Milletvekili; Doğan Şafak, Niğde Milletvekili; Tolga
Çandar, Muğla Milletvekili; Sedef Küçük, İstanbul Milletvekili.
Barış ve Demokrasi Partisi: Özdal Üçer, Van Milletvekili; Erol
Dora, Mardin Milletvekili; Esat Canan, Hakkâri Milletvekili.
AK PARTİ: Mehmet Muş, İstanbul Milletvekili; Hüseyin
Şahin, Bursa Milletvekili; Osman Aşkın Bak, İstanbul
Milletvekili; Mustafa Akış, Konya Milletvekili; Zeynep Armağan
Uslu, Şanlıurfa Milletvekili; Ayşenur İslam, Sakarya
Milletvekili; Halide İncekara, İstanbul Milletvekili; Cem Zorlu,
Konya Milletvekili.
Şahısları adına: Lehinde Ebu Bekir Gizligider,
Nevşehir Milletvekili; aleyhinde Ali Uzunırmak, Aydın
Milletvekili.
Sayın milletvekilleri, ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker.
Buyurun Sayın Şeker. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA BAHATTİN ŞEKER (Bilecik) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi
adına Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesini görüşmek
üzere buradayım. Sözlerimin başında hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Yeni bir anlayışla yapılandırılan Gençlik ve
Spor Bakanlığını kutluyorum. Keşke bu
yapılandırma kanun hükmünde kararname ile değil de Mecliste
tartışılarak kurulsaydı. Gençliği ve sporu her zaman
partiler üstü gördüğümüzden bu yapılandırmanın
hayırlı olmasını diliyorum. Sporumuzu, gençliği ve
özellikle üniversite gençliğinin barınma sorunlarını
ilgilendiren yurt konusunu da içine alacak şekilde düzenlenen
Bakanlığımızın sorumluluğunu üstlenen genç ve
dinamik Bakanımıza, yeni genel müdürlerimize ve tüm personeline
başarılar diliyorum.
Hepinizin bildiği gibi spor, sevgi, barış, hoşgörü,
kardeşlik ve birlikteliği hedeflemektedir. Bu anlamda sporu yaymak,
kitlelere yaygınlaştırmak, spor yapma
alışkanlığını kazandırmak, yeni
sporcuları yetiştirmek için bilhassa amatör sporu desteklemek ve bu
alandaki faaliyetleri ödüllendirmek ve neticede sporu toplumun her kesimine
ulaştırmak Bakanlığımızın başlıca
hedefi olmalıdır.
Nüfusumuzun büyük çoğunluğunun genç olması, özellikle
Bakanlığımıza büyük bir sorumluluk yüklemektedir.
Gençlerimizi seviyoruz ve önem veriyoruz. Gençliği ülkenin teminatı
ve geleceği olarak görüyoruz. Bu noktada, gençlerimizi yetiştirmek,
kişisel ve sosyal gelişimlerine destek vermek, projeler sunmak ülke
geleceği için önemlidir.
Günümüzün gelişen ve değişen şartlarında
artık, tesisleşme anlayışı, yerini gençlik
gelişim merkezlerine bırakmaktadır. Bu gençlik gelişim
merkezleri belli noktalardan başlamak üzere bütün ülke sathında
kurulmalı, gençlik potansiyelinin tamamını kapsayacak ve
yetiştirecek şekilde planlanmalıdır.
Genç kuşak, iyi yönetildiğinde büyük bir potansiyel, iyi
yönetilmediğinde mutsuz ve umutsuz bir gelecek vaat eder. Yeni bir sporcu
kimliği ve kavramı üzerinde durulmalı, altyapı
geliştirilerek küçük yaşlardan itibaren kayıt altında olan,
performansı takip edilen, yetiştiği branşa göre
yönlendirilen bir sporcu mantığı ile hareket edilmelidir. Bu
alanda geliştirilen, uygulanan ve sonuç alınan modeller
incelenmelidir. On beş yirmi senelik bir plan yapılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; buna bir örnek
olarak Almanyanın Eintracht Frankfurt takımının
altyapı antrenörlüğünü yapan bir hemşehrimin, 2026 Futbol
Şampiyonasını hedef alarak yapmış olduğu
çalışmalar elimizde mevcuttur. Konuşmanın sonunda bu
çalışmaları, dört-altı yaşından başlayarak
bugünden yapılan çalışmayı Sayın Bakanıma da
vereceğim.
Bu
gelişme içerisinde yetişen sporcu, takım ruhu, inanç,
coşku, doğruluk, motivasyon, uyum, disiplin, saygı ve
centilmenlik gibi temel değerler ekseninde bu sporcular
yetiştirilmelidir.
Ne yazık ki okul öncesi, ortaöğretim ve
liselerde faaliyet gösteren okul sporları hâlâ sistemsiz ve yetersizdir,
buna üniversitelerimiz de dâhildir. Unutmamalıdır ki sadece iyi
organizasyonlar düzenlemek yetmez, bu organizasyonlara katılımı
ve başarıyı yükseltmek gerçek hedefimiz olmalıdır.
Bu yüzden okullarımızda çeşitli
branşlarda yeni çalışmalar yapılıp okullar arası
yeni ligler kurulmalı, 2020 olimpiyatlarına talip olduğumuz
şu günlerde, sporun temel taşları olan amatör sporculara ve
amatör kulüplere gereken değer verilmelidir.
Amatör spor kuruluşunun amacı il, ilçe, mahalle
ve köylerimizdeki gençleri kötü alışkanlıklardan
kurtarmaktır. Topluma faydalı gençler yetiştirmek için
dernekleşerek kurdukları bir toplum kuruluşudur. Amaç ve hedef
olarak kapsamı bu denli geniş olan amatör kulüplerin, maalesef, en
büyük sorunu ilgisizliktir.
Türkiyenin en ücra köşesinde bile spor
yapılıyorsa, gençlerimize spor kültürü aşılanıyorsa
bunu amatör spor kulüplerine borçluyuz. Bu yüzden amatör spor kulüplerine
yönelik politikalar yeniden ele alınmalıdır. Yeni bir Genel
Müdürümüz var, amatör spor kulüplerinin içinden gelen. İnşallah bu
konuyu başarır.
Değerli arkadaşlar, köyümüzde, beldemizde veya
kasabamızda bir amatör spor kulübünün -hepinize geliyordur-
kuruluşunda ilk baştan 5 milyar lira Futbol Federasyonuna
yatırıyorsunuz; 100 lira her bir tane lisanslı futbolcu için,
arkadan, başka bir takımdan transfer yapmak için 750 lira,
lisansları tasdik ettirmek 100 lira, her sene lige girmek 400 lira yani
bir küçük amatör spor kulübünün kurulması 12 milyar lira. Buna futbol topu
ve diğer spor malzemelerini de kattığınız zaman
-ayakkabısı, eşofmanını- yani bir amatör kulübü 20
milyar liraya mal ediyorsunuz. Bakın, son zamanlarda köylerde ve küçük
yerlerde, şehirlerde amatör spor kulüplerinin ne kadar geri
kaldığını ve azaldığını hep beraber
görmekteyiz.
Bu
konudaki mağduriyeti gidermek için gelir sağlayacak tedbirler
alınmalıdır. Spor Toto amatör kulüplere daha fazla yardım
etmeli ve amatör kulüplerin tesisleşmesine yardımcı
olmalıdır. Köklü ve kalıcı bir yapılanmanın
zamanı gelmiştir. Günümüzde yaşadığımız
sorunlara bakıldığında, nasıl bir yapısal ve
zihinsel dönüşüme ihtiyacımızın olduğu görülmektedir.
Neticede Türk sporu yara almakta, gerilemekte ve imkânlarını
kaybetmektedir. Profesyonelleşen
sporun ve sporcunun altyapısında onu var eden temel değerler
olmazsa bugün yaşadığımız süreçlerin daha
ağırını da hep beraber yaşayabiliriz. O yüzden
artık işin temeline inilmeli, bu taşın altında
hepimizin eli olmalıdır.
Yıllara varan, hepimizi ilgilendiren bir diğer mesele de
olimpiyatlardır. Malumunuz, Milli
Olimpiyat Komitesinin çalışmaları vardır ancak yeterli
değildir çünkü sadece olimpiyat düzenlemek üzere görev yapmak yeterli
görülmemektedir. Temel gaye öne çıkan ve derece alan sporcular
yetiştirmek, her branşı desteklemek ve federasyonlarla daha
fazla birlikte çalışma yapmak olmalıdır.
Elbette, olimpiyatta hedefimiz bu büyük spor organizasyonunu
almaktır. Dünyada, malum, bununla ilgili büyük bir yarış var,
büyük paralar harcanıyor, lobi faaliyetleri yapılıyor ancak ne
yazık ki bu konuda diğer ülkeler Türkiyeye -maalesef ki- çifte standart
uygulamaktadır.
Olimpiyatla ilgili İstanbulda spor tesislerini bitirmek,
ulaştırmayı kolaylaştırmak ve çeşitlendirmek,
konaklama tesisleri, kongre merkezlerini bitirmek ve güvenliği
sağlamak bu yarışmada çok önemlidir. İstanbul Büyükşehir
Belediyesine bu konuda çok iş düşmektedir.
Değerli arkadaşlarım, zaman
kısalığından diğer önemli maddeleri de kısa
geçmek istiyorum.
Ödül Yönetmeliğindeki eksiklikler giderilmelidir. Sporcuların
ödüllendirilmesi büyük bir teşviktir, ödüller en kısa zamanda
verilmelidir. Spor yüksekokullarında
hakemlik müessesesine destek verilmelidir. Spor hekimliği konusunda
çalışmalar yapılmalıdır. Spor Bakanlığı
tesislerinde ve okulların ders saatleri dışında okul spor
salonları halka ve amatör sporculara açılmalıdır. Büyükşehir belediyeleri özellikle
profesyonel kulüpleri bırakıp amatör spora ve federasyonlara kaynak
aktarmalıdır.
Sayın
Başbakanımızın bazı illere stadyum yapılması
yönünde sözü vardır. Bunlar yerine getirilmelidir, mesela benim komşu
ilim Eskişehirde olduğu gibi.
Yeni
müdürlük kadroları verildi Sayın Bakanım, eski müdürler
araştırma görevlisi yapıldı ama bazı illerde hâlâ kafa
karışıklığı var. Beden eğitimi bölümü
mezunlarının çoğu işsiz, bunların Bakanlığımızda
ve diğer spor alanlarında iş bulmaları
sağlanmalı.
Organizasyon
harcamaları aceleye getirilmekte ve büyük paralar harcanmakta, bunlara
dikkat edilmelidir; örneğin, Trabzon ve Erzurumda düzenlenen oyunlar
gibi. Emsal organizasyonlara harcanan paralar mukayese edilirse aradaki fark
çok güzel bir şekilde görülecektir.
Olimpiyatlar
için federasyonların ve çalışmaların bütçeleri
fazlalaştırılıyor. 2004 ve 2008 olimpiyatlarına
bakarsak federasyona verilen bütçeler çoğaltılmış ama,
maalesef ki madalya sayıları azalmıştır.
Değerli
milletvekilleri, son zamanlarda saldırganlık ve şiddet
olaylarına çok sıkça rastlanmaktadır. Taraftarların heyecan
ile gerginliği birbirinden ayıramaması, performans hedefinden
ziyade sonuç hedefini tercih etmeleri, galibiyet kadar mağlubiyeti de
kabul edememeleri, centilmenlik ve nezaket duygularından uzaklaşma
gibi sebepler sporda şiddetin artmasına yol açmaktadır. Mevcut
Kanun vardır fakat yeterli, etkin, köklü ve kalıcı mücadeleyi
sağlayamamıştır.
Milyonlarca
gencimizi ilgilendiren Bakanlığımızın bütçesini
arttırmak gerekir. Spor tesisleri ve yurtlarımızın
yapımı ve çoğaltılması için yeni bir teşvik
mevzuatı geliştirilmelidir.
Yurtlarımız
yetersizdir. Yurt sayımız bir an önce
arttırılmalıdır. Şu an gördüğümüz kadarıyla
yurtlarda yüzde 99luk bir doluluk oranı vardır. Özel sektöre
yap-işlet-devret modeli ile yurtlar yaptırılabilir. Yurtlar,
üniversite kampüsü içerisinde veya kampüse yakın yerlerde
yapılmalıdır. Yurtların güvenliği
sağlanmalı, sosyal aktivite alanları geliştirilmelidir.
Burs ve
krediden yararlanan öğrenci sayısı ve bunlara sunulan maddi
imkânlar arttırılmalıdır.
Sayın Bakanım, kendi ilim olan Bilecikte ve Bozüyük ve
Pazaryeri ilçelerinde doğa sporlarının gelişmesine yönelik
projeler ve kayak merkezi yapılması konusunda çalışmalar
hızlandırılmalıdır.
Sporun gelişmesi, sporcunun yetişmesi, spor kültürünün
toplumun her kesimine ulaşması, ülkemizin sporun hemen her
branşında liderliğe oynamasını sağlayacak olan
temel değerlerin ve hedeflerin hayata geçirilmesi temennisiyle sözlerime
son verirken bütçemizin hayırlara vesile olmasını diler, yüce
heyetinize ve hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şeker.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ikinci söz, Ankara
Milletvekili Sayın Mustafa Erdeme ait.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika, üç dakika daha ekliyoruz; on üç dakika.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA ERDEM (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bütçe görüşmeleri içerisinde
Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü üzerine
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Kredi ve Yurtlar Kurumu, 351
sayılı Kanunla kurulmuş yasal bir kuruluştur. Ancak bu
yasal Kuruluş, bugün pek çok sıkıntılar, pek çok
problemlerle iç içe bulunmaktadır. Anayasamızın 42nci
maddesine göre Kimse eğitim ve öğretim haklarından mahrum
bırakılamaz. sözüne rağmen bugün Kredi ve Yurtlar Kurumundaki
bazı yetersizlikler ve imkânsızlıklar dolayısıyla
öğrencilerimiz büyük bir mağduriyet yaşamaktadırlar.
Şu anda, 1961 yılında kurulmuş olan bu Kuruluşun
50nci yılını kutluyoruz. Bu vesileyle orada çalışanları
da tebrik ediyor, başarılı olmalarını diliyorum.
Kredi ve Yurtlar Kurumu, 2009-2010 yılı içerisinde
üniversitelerimize giren yükseköğrenim öğrencilerinin yurt
taleplerinin yüzde 30unu ancak karşılayabilmişti ama 2010-2011
öğretim yılında ise bu sayı daha da azalarak maalesef yüzde
16lara düşmüştür. Dolayısıyla, zor şartlarda, güç
şartlarda üniversite öğrenimini yapmak üzere Anadolunun çeşitli
yerlerinden gelen veya Anadolunun çeşitli yerlerine öğrenim yapmak
için giden öğrencilerimizin pek çoğu devlet imkânlarından
anayasal bir hak olmasına rağmen yararlanamamakta ve bundan
dolayı da büyük bir mağduriyet yaşamaktadır. Bunun
çeşitli sebepleri vardır ama özellikle bir iki hususun
altını çizmekte yarar görüyorum.
Hatırlayacağınız gibi ülkemizde bir şekilde
mantar biter gibi üniversiteler açılmış, uygun olan olmayan
yerlerde üniversiteler kurulmuştur. Bu açılan üniversitelerin
realitesi tartışılmadan bir de kendilerine ilave olarak
öğretim elemanı yetersizliğini buna eklediğinizde
üniversiteler zaten tartışılmaya açık bir konumdadır.
Bütün bunlar olmazmışçasına bir de popülist
yaklaşımlarla üniversitelerin öğrencilerinin
sayısının artırılması doğal olarak
üniversitelerdeki Kredi ve Yurtlar Kurumu ihtiyaçlarını
karşılayamaz hâle gelmesine sebebiyet vermiştir. Peki bu durumda
üniversitelerimiz nasıl olacak? Nasıl, öğrencileri okutacak?
Nasıl, öğrencileri barındıracak? Nasıl, anayasal
haklarını kullanma imkânı bulabileceklerdir? Şimdi takdir
edersiniz ki Ankaradan çıkmış, atıyorum, Vana
gitmiş, Erzuruma gitmiş veya Muğlaya gitmiş
çocuğunun üniversiteyi kazandığına mı sevinsin yoksa
burs bulamadığı, yurt bulamadığı için orada
barınamadığına ve bundan
dolayı da öğrenim haklarını bir şekilde
gerçekleştiremediğine mi üzülsün? Dolayısıyla, burada bir
şekilde bir mağduriyet yaşanmaktadır ve Kredi ve Yurtlar
Kurumumuzun en azından bu ihtiyaçları ülke gerçeklerine uygun bir
şekilde yüzde 50 nispetinde karşılayabilecek bir potansiyel güce
sahip olması lazım.
Bununla ilgili olarak bazı hususların da altını
çizmemizde yarar vardır. Üniversite yurtları yetersizdir. Kredi
Yurtlar bu konumda yeterince donanımlı değildir. diye
düşünebilirsiniz ancak bunun ötesinde, ülkede TOKİ diye bir
kuruluşumuz vardır. Kime hizmet eder, neye hizmet eder, bunun
uygulamalarından herkes anlayabiliyor. Fakire ev yapmak, fakirin
barınağını sağlamak amacıyla
açılmış olan bu kurumların, maalesef, kimleri zengin
ettiği veya zenginlere nasıl imkânlar sağladığı
da herkesin gözü önündedir. Hiç değilse, ülkemizin geleceğinde önemli
katkıları olacak bu yavrularımıza bir yurt, bir
barınak imkânı hazırlasa ve öğrencilerimiz bu
barınaklarda insan onuruna yaraşır bir şekilde eğitim
imkânı bulsa, spor kompleksleri elde edilse, gezinecek, düşünecek,
oturacak, tartışacak, araştıracak fiziki şartlar
bulunsa, bu öğrencilerimizi bundan mahrum etmek kime, ne kazandıracaktır?
Dolayısıyla en azından, devletin, kendi insanına, hizmet
çerçevesi içerisinde TOKİ imkânlarını devreye sokması ve
bunlardan azami ölçüde yararlanması lazım gelecektir.
Sayın milletvekilleri, bir başka hususa daha
dikkatinizi çekmek istiyorum. Kredi Yurtlara müracaat edecek olan bir yavrumuz
oraya bir formu doldurmak için gittiğinde, kendisine Yüksek ücretli
yurtlardan yararlanmak istiyor musunuz? sorusu soruluyor. Şimdi soruyorum
size: Türkiyenin çeşitli yerlerinde farklı ekonomik kategorilere göre
dizayn edilmiş bir öğrenim sistemi, bu çocuklar arasında,
eğitim emekçileri arasında bir sınıflandırmaya, bir
tasnife tabi tutmaya vesile olmaz mı veya bir şekilde birilerinin
dışlanmasına, birilerinin farklı algılanmasına
sebebiyet vermez mi? O zaman, ister istemez şöyle bir soruyu sormak,
herhâlde herkesin en doğal hakkıdır diye düşünüyoruz:
Elimizde bütün imkânlar var, devlet imkânlarımız var, TOKİmiz
var, arsamız var, Kredi ve Yurtlar Kurumu gibi tarihî tecrübeye sahip
kurumumuz var ama buna mukabil öğrencilerimizin, sadece ve sadece
üniversiteyi kazananlarının yüzde 16sı bunlardan
yararlanabiliyor. O zaman başka bir soru akla geliyor değerli
milletvekilleri: Acaba devlet imkânlarıyla barınaklar azaltılıyor
ve bu barınakların yerine
başkaları tarafından açılan barınaklara
öğrencilerimiz yönlendirilmek suretiyle oralarda farklı donanım
veya farklı kazanımlara mı yönlendiriliyor sorusu herkesin
zihnini kurcalamaktadır, bunun da özellikle altını çizmekte
yarar var diye düşünüyorum.
Yine aynı şekilde, kredi yetersizliği ve ödeme
şartlarıyla Kredi ve Yurtlar Kurumuna müracaat eden
öğrencilerimiz bir mağduriyet yaşamaktadır. Takdir
edersiniz ki 240 lira ücret alıyorlar, şu şartlarda Türkiye'nin
ekonomik imkânları göz önünde bulundurulduğunda bu
yavrularımızın insan onuruna yaraşır bir şekilde
bu 240 lirayla barınabilmeleri veya bir şekilde eğitim
imkânlarından doyasıya yararlanabilmeleri mümkün müdür? Bu
açıdan düşünüldüğünde
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) 2002 öncesiyle
kıyasla.
MUSTAFA ERDEM (Devamla) Efendim, 2002yle ilgili ve ondan öncesiyle
ilgili de söyleyebiliriz. O zaman üniversitelere gidenlerin kaç tane
olduğu ve o zaman devlet imkânları oranında bunlara yüzde kaç
nispet ayrıldığı düşünüldüğünde bir rakam
mugalatası yapmaya hiç gerek kalmayacağını görürsünüz.
Bir başka husus: Sizin o tenkit ettiğiniz dönemlerde
üniversitelerdeki kredi alan yavrularımız, netice itibarıyla
aldıkları kredileri en azından okul süresinin 2 katı bir
sürede ödemeye bir şekilde teşvik edilirken, bugünkü dönemlerde
öğrencilerimizin okul süresiyle sınırlı bir sürede
bunları ödemek gibi bir durumla karşı karşıya
kaldıklarını unutmamanız lazım geliyor.
Değerli dostlar, aziz milletvekilleri; şu anda Kredi ve
Yurtlar Kurumunda merkezde 600, genel olarak 7.094 memur
çalışıyor. Bir bütün olarak bunları
düşündüğümüzde bu çalışanlarımız arasında da
adil davranılmadığını, eşit
davranılmadığını görüyorsunuz.
Şimdi, merkez yöneticileri, taşra yöneticileri, bir
şekilde bölge müdürleri, yurt müdürleri ve çalışan elemanlar,
özellikle de yönetim memurları
Şimdi burada Sayın Genel
Müdürümüz var, biz onunla şu aşamada onur duyuyoruz, zira Kredi ve
Yurtlar Kurumunda göreve başlamış ve Kredi ve
Yurtlar Kurumunda bugüne kadar genel müdür olamamanın mağduriyetini
ama şu anda o Kuruma başlayıp da genel müdür olmanın da
mağruriyetini yaşayan bir konumdadır. Dolayısıyla,
Kredi ve Yurtlar Kurumunun Sayın Genel Müdürü bu aşamada bir
şekilde o Kurumun yetiştirdiği bir eleman ise arkasından
kendilerinin de aynı Kurumda göreve başlayıp aynı
şekilde terfi etmesine bir zemin hazırlanması lazımdı.
Ancak bugünkü parti politikalarına uygun atama uygulamaları, netice
itibarıyla akademik olmayan, reel olmayan, popülist
yaklaşımlarla üst düzeydeki kaymak kadrolara hariçten eleman getirme
ama buna mukabil altta çalışan garibanların haklarını
gasbetme gibi fevkalade uygun olmayan bir davranışı
yaşadığımızı düşünmek istemiyorum.
Dolayısıyla,
burada şunun altını çizmekte fayda var: Özellikle yönetim
memurları mağdur olan kesimlerdir. Bunlar, bütün bu
sıkıntılarına rağmen bir de gece nöbet tutmaya
kalktıklarında durum daha bir acı manzara ortaya
koymaktadır. Zaten mağdurlar, doğru dürüst mesai
alamıyorlar. Bir şekilde ocak ayında ikramiye
alıyorlardı, bu ikramiyelerin de bu ocak ayından itibaren
kesileceği ifade ediliyor. Şimdi, bunlar gece nöbet, gündüz memur,
haftada 2 veya 3 kereyi, ayda 10 kereye, 15 kereye
çıkardığınızda bütün Kurumun yükünü bunlar üzerine
almış gibi görünüyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kredi ve Yurtlar Kurumu, tarihinde
ilk defa işe başlayıp göreve geldikten sonra genel müdür olan
birisinin Kurumun başında bulunmasından dolayı övünebilir.
Öğrencinin, memurun ihtiyaçlarını,
sıkıntılarını ve bu sorunlarının çözümünü de
bilen Genel Müdürümüzden ve şu anda en genç bakan olma konumunda bulunan
Sayın Bakanımızdan beklentilerimiz modern yurt
sayısının yeterli seviyeye çıkartılmasını,
aylık burs ve kredi miktarlarının
artırılmasını, yurt personelinin durumlarının
iyileştirilmesini, nöbetçi memur yerine mesai bitiminde görevi devralacak
gece memurları sisteminin getirilmesini istiyor,
yüce Meclisimize, yüce milletimize bütçenin hayırlı ve uğurlu
olması temennisiyle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Şimdi söz sırası Bursa Milletvekilimiz İsmet
Büyükatamanın. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakikaydı, bir dakika ilave ediyoruz, on
altı dakika.
MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 2012 yılı Kültür ve Turizm
Bakanlığı bütçesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
adına görüşlerimi paylaşmak maksadıyla söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, heyetinizi en içten saygılarımla
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye üretmeden tüketen,
kazanmadan harcayan bir ülke hâline gelmiştir. Ekonomi üretimsizlik,
üretimsizliğin getirdiği işsizlik ve yoksulluk sarmalıyla
kaplanmıştır.
Son verilere göre, 30 milyondan fazla vatandaşımız kredi
kartıyla yaşamaktadır. Bankalara tüketici kredisi borcu
olanların sayısı 13,5 milyona ulaşmış, toplam
43,5 milyon vatandaşımız, ne yazık ki, bankaların
tuzağına düşmüştür.
Ekonomiye yön veren şirketler istihdamını azaltıp
kârını katlarken vatandaş işsizliğin ve borç
batağının pençesinde yaşamaktadır. Anadolu
kaplanları KOBİler İstanbul şirketleri
karşısında havlu atmakta, 412 bin KOBİnin ekonomideki
payı her geçen gün daha da azalmaktadır.
En fazla ticaret yaptığımız beş ülkeyle
dış ticaret açığımız artarken fazla
verdiğimiz ülkelerle ne yazık ki münakaşalarımız
artmaktadır.
Tarım her geçen gün daha da kötüye gitmektedir.
Bütçede personel giderleriyle ilgili tahminlere bakıldığında,
çalışanların bu yıl da üzüleceği
anlaşılmaktadır; yüzde 3 zam verilerek 3 kuruşa muhtaç
edilme geleneğinin devam edeceği görülmektedir.
Emekliler enflasyona ezdirilerek gıda, kira, ulaşım, su,
elektrik ve gaz gibi giderlerin arkasında geçim
sıkıntısı çekmeye devam edecektir. Dokuz yıldır
tek başına Türkiyeyi yönetme sorumluluğunu taşıyan
AKP, milleten aldığı yetkiyi huzura, kardeşliğe,
ekonomik ve sosyal refaha harcayacağı yerde maalesef
çatışmanın, kutuplaşmanın, krizlerin ve ele geçirme
ihtiraslarının aracı hâline getirmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, millî kültür mirasımız,
oluşturduğumuz gönül köprüleriyle geçmişten günümüze
taşıdıklarımızdır, değer
yargılarımızdır, kazanım ve tecrübelerimizdir,
inançlarımızdır, gelenek ve göreneklerimizidir, mimarimiz ve
tarihimizdir. Tüm bu zenginliklerimizi geliştirmek, tanıtmak ve dünyaya
sunmak için ortaya konulan bütçe turizmcilerin dediği gibi Her şey
dâhil sadece 2 milyar Türk lirasıdır. 351 milyar liralık bir
bütçeden Kültür ve Turizm Bakanlığına ayrılan 2 milyar Türk
lirası Hükûmetin kültürümüze ve turizme ne kadar önem verdiğini
göstermektedir. Bu durum üzülerek belirtmeliyim ki hazin bir durumdur.
Maalesef, kültür mirasımızın içinde bulunduğu bu
dışlanma, önemsememe ve ihmal edilme Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarı döneminde kadere dönüşmüştür.
Küreselleşme olgusunun yaşandığı bu dönemde
milletlerin kültürleri daha da önem kazanmıştır. Tarihî süreç
içerisinde farklı medeniyetlerde buluşan Türk kültürü insanlık
tarihinin en zengin kültürlerinden biri olarak günümüze kadar gelmiştir.
Biz de sahip olduğumuz eşsiz kültürümüzün kıymetini bilmeli ve
gelecek nesillere taşıyacak çalışmanın içerisinde
olmalıyız. Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı
döneminde ise Türk kültürüne, Türk tarihine karşı anlam verilmesi güç
boyutlara varan yok sayma çalışmaları olmaktadır. Türk
kültürünün, tarihinin öne çıkarılması gerekirken, Bizans ve Roma
tarihine ait eserler allanıp pullanarak gün yüzüne çıkarılmakta,
Osmanlı ve Selçuklu eserlerine hak ettikleri ilgi ve önem verilmemektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, kültür denildiğinde
aklımıza ilk önce millî kültür gelmelidir. Bir milleti
oluşturan, varlığının devamını sağlayan
temel olgu millî kültürdür, ancak Kültür ve Turizm
Bakanlığının çalışmalarına
baktığımızda her şeye rastlıyoruz, ama millî
kültür anlayışının devamını sağlayacak
düzenli çalışmalara rastlayamıyoruz.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, farklı
nesiller karşısında özellikle yeni nesillerin kültür şokuna
uğramasına ve kimlik bunalımına düşmesine mâni olacak
kaliteli ve ihtiyaca cevap verecek millî kültür değerlerine sahip eserler
verilmesi gerekmektedir.
Türk kültürü ve sanatının yaşatılması,
geliştirilmesi, tanıtılması ve
yaygınlaştırılması amacıyla millî kültür
enstitüsü kurulmalıdır.
Türk diline değer verilmesi ve yabancı dillerin
boyunduruğundan kurtarılması gerekmektedir. Atatürkün Türk
demek Türkçe demektir. Milletin çok bariz vasıflarından birisi
dildir. Türk milletindenim diyen insanlar her şeyden evvel ve mutlaka
Türkçe konuşmalıdır. sözlerinde söylediği gibi
soydaşlarımızın dillerini unutmaması, yeni
yetişen nesillere de Türk dilinin öğretilmesi hususunda yapılan
çalışmaların artırılması hayati önem
taşımaktadır.
Bir başka konu ise, zengin mirasa sahip Anadolumuzun var olan
kültürel zenginliğinin tahrip edilmemesi, sular altında
bırakılmamasıdır. Hasankeyf ve Allianoi, ülkemizin sahip
olduğu nadide değerler arasındadır. Hangi amaçla olursa
olsun bu değerlerin sular altında bırakılma
bahtsızlığı içinde olacak çalışmalar
yapılmamalıdır. Şimdiye kadar gerçekleştirilemeyen
zengin Anadolu kültürünü korumak ve yaşatmak Kültür ve Turizm
Bakanlığının öncelikli görevidir.
Sanata ve sanatçıya değer verilmeli, sanatın sanat için
yapılması sağlanmalıdır. Sanatçının önüne
baskı unsurları oluşturacak engeller
çıkarılmamalı, sanatçıların birlik hâlinde hareket
edebilecekleri sendikaların oluşumuna katkıda
bulunulmalıdır.
Tarih bilimsel araştırmalar ışığında
bilim adamlarınca incelenmeli, Türk tarihine ilişkin çarpıtma ve
iftiraların önüne geçilmelidir. Bu uğurda yapılan
çalışmalar hayati önem taşımaktadır.
Türk dünyasının tüm kütüphane, müze ve arşivlerindeki
kültür eserleri tespit edilerek dijital ortama aktarılması
şartıyla tüm halkımızın erişimine
açılmalıdır. Ayrıca, tarihimizi, kültürümüzü
anlatırken teknolojiden en iyi şekilde
yararlanılmalıdır.
Çocuklarımızın hayatında yer eden çizgi filmlerde,
bilgisayar oyunlarında tarihimizin ve kültürümüzün
anlatılmasını sağlayacak çalışmalara
ağırlık verilmelidir.
Devlet, tiyatrolara, yazma eserlere, güzel sanatlara değer
vermelidir. Sanata ve sanatçıya yapılan yatırımlar
artırılmalıdır. Arkeolojik eserlere çömlek heykellere ucube
diyerek aşağılamak, içinde bulunulan endişe verici durumun
ifadesidir. Siyasete yön verenlerin topluma örnek olması gerekmektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, opera ve bale, cumhuriyetin ilk zamanlarında bir
modernleşme girişimi ve o dönemin aktif sanatları olarak
Batıdan kopyalanmış ve ülkemize getirilmiştir. Bugün,
gerek tiyatro ve gerekse opera ve bale, çağın değişmesi ve
kitle iletişim araçlarının farklılaşmasıyla bütün
dünyada belli bir oranda önemini yitirmiştir ancak yine de sosyal
yapıda önemli bir biçimlendirme aracı ve önemli bir kültür faaliyeti
olarak sürdürülegelmektedir. Biz de tiyatro, opera
ve baleyi içselleştirmeli, kendi kültürümüzle birleştirmeliyiz. Kendi
kültürümüzle yoğuramadığımız operayla ilerlememiz ve
bir yere varmamız mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, turizm, ülkelere ekonomik açıdan
büyük katkılar sağlayan bir sektör olduğundan alanı
çeşitlenmiş ve gelişmiştir. Ülkemiz, tarihî, kültürel ve
doğal değerleriyle büyük bir turizm potansiyeline sahiptir. Son
yıllarda yapılan cüzi yatırımlarla ilerlemeler
kaydedilmiş, ülkemize gelen turist sayısında önemli bir
artış olmuştur. Ancak yapılan çalışmalarla
gelinen nokta ülkemizin sahip olduğu değerlerle kıyas
edilemeyecek düzeylerdedir. Türkiye ekonomisinin 40a yakın sektörünü
ilgilendiren ve 3,5 milyon vatandaşımıza istihdam sağlayan
bu sektör dünya turizm pastasından ne yazık ki, hak ettiği
payı alamamaktadır. Genel bütçenin binde 5i kadar ancak pay alabilen
turizm sektörüne hak ettiği yatırımların
yapılması ve teşviklerin sağlanması gerekmektedir.
Dokuz yıllık iktidarları döneminde herhangi bir sektörde
marka oluşturma başarısı gösteremeyen Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti, ülkemizin turizmini çeşitlendirecek
dünyadaki turizm pazarında belirli bölgelerimizin
markalaşmasını da ne yazık ki
sağlayamamıştır.
Geleneksel pazarları açmayı düşünmeyen, yeni pazarlar
açmayı ilke edinmeyen Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı,
ülkemizin sahip olduğu değerlere de sahip çıkamamaktadır, bugün
kültürümüzün en özgün değerlerinden Gaziantepin baklavasını
Yunana, Anadolunun keşkeğini Ermeniye kaptırmak üzeredir.
Sayın Başbakan 2004 yılında, 2010 yılına
kadar turizmde hedefimizi belirleyerek, 25 milyar dolar turizm
yatırımı yapmak ve her yıl için 30 milyar dolar turizm
geliri elde etmek şeklinde ifade etmişti. Ancak 2010 yılına
geldiğimizde Sayın Başbakanın söylediği ne turizm
yatırımı yapılabilmiş ne de hedeflenen turizm geliri
elde edilebilmiştir. 2012 yılında bile 1 milyar euroyu bulmayan
Kültür ve Turizm Bakanlığının bütçesiyle hedeflenen
yatırımlara ulaşılabilmesi de zaten mümkün değildir.
Turizm sektöründeki bir başka mesele ise, hâlâ bir turizm
politikamızın olmamasıdır.
Politikasızlığımız yüzünden, yıllar içinde
ülkemize gelen turist sayısında artış olmasına
rağmen, kişi başına sağlanan turizm geliri sürekli
düşmektedir. 2002 yılında Türkiyeye gelen turistin ortalama
harcaması 640 dolarken günümüzde 550 dolar seviyesindedir. Maalesef
turizmden sağladığımız kişi başına
gelir sürekli azalmaktadır. Turist sayısındaki
artıştan ziyade, kişi başına turizm gelirindeki
artışı hedeflememiz ve buna göre çalışma yapmamız
gerekmektedir.
İstediğimiz seviyeye ulaşamayışımızda
önemli bir unsur da tanıtım eksikliğidir. Dokuz yıldır
ülkemiz, doğru, etkin ve yaygın bir şekilde
tanıtılamamıştır. Kültür ve Turizm
Bakanlığının
Her yıl, turizme katkıyı
artırmak için tanıtım filmi çekileceği medyada yer
almaktadır ancak dokuz yıldır, Türkiyeyi tanıtacak, kabul
edilebilir bir reklam filmi çekilememiştir. Bu bile, turizm sektörünün ne
kadar vahim bir durumda olduğunun kanıtıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, kıyı bölgelerimiz
başta olmak üzere, tüm turizm bölgelerimizde çevre
duyarlılığını hiçe sayan, imar planı
değiştirmekten, inşaat yapmaktan başka hiçbir şey düşünmeyen
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı, Türkiye'nin Davosu
olacak. dediği Bursa Uludağda, üç yıldır, yeni oteller
yapmak hususunda bırakın bir çivi çakmayı, var olan otelleri
yıkarak mevcut kapasite bile düşürmüştür.
Dokuz yıllık iktidarları döneminde hâlâ bir
tanıtım stratejisi oluşturamayan Adalet ve Kalkınma
Partisi, elindeki turizm potansiyeline sahip değerleri kaçırmada da
oldukça ustalaşmıştır. 2 milyar insan tarafından
televizyonlardan izlenen, binlerce turisti ülkemize getiren Formula 1
yarışlarına sahip çıkamayarak büyük bir turizm
potansiyelinin tanıtım fırsatının kaybedilmesinin de
tek sorumlusudur. Bütün bu sorunların çözümünün temelinde ise turizm
çerçeve yasa taslağının bir an önce tamamlanarak tasarı
hâline gelmesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşmasının
sağlanması yatmaktadır. Ülkemizin turizm rotası, doğal
tarihî ve kültürel zenginlikleri, çevreye duyarlı, tarihe
saygılı, özgünlüğünü muhafaza eden ve sürdürülebilir bir
anlayışla katma değer yaratacak şekilde
değerlendirilmelidir. Turizm sektöründe üst gelir gruplarını
hedef alan, doğal sermayeyi koruyan ve sürdürülebilir kılan Türk
turizminin karşılaştırmalı rekabet üstünlüğüne
uygun olarak golf, termal, kongre, kruvaziyer, sağlık turizmi ve ekoturizmini
ön plana çıkaran bir yapının oluşturulması
gerekmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu
duygu ve düşüncelerle 2012 yılı Kültür ve Turizm
Bakanlığı bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı
olması dileklerimle hepinizi en derin saygı ve hürmetlerimle
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Büyükataman.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) -
Sayın Başkan, Gaziantep baklavasının tesciliyle ilgili
yerimden kayıtlara geçmesi açısından bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Efendim,
bundan iki sene önce, bu tartışmalar başladıktan sonra,
marka patent enstitümüzden tescili Türkiyede alınmıştır.
Daha sonra, geçtiğimiz yıl Avrupa Birliği Komisyonunda
Türkiyeden ilk coğrafi tescil işareti olarak başvuru
yapılmış, bu başvuru kabul edilmiştir ve
geçtiğimiz on beş gün önce Brükselde bu başvuruyla ilgili
görüşmeler devam ediyor ve inşallah Türkiyeden yapılan bu başvuruyu
da Avrupadan baklavanın tescilini alarak neticelendireceğiz. Bunu
bilgi olarak sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum efendim.
Sayın milletvekilleri, şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sakarya Milletvekili Engin Özkoç.
Buyurun Sayın Özkoç. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz sekiz dakika.
CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Tevfik Fikret:
Kimseden bir fayda ummam ben, dilenmem kol kanat,
Kendi boşluk, kendi gökkubbemde kendim gezginim.
Bir eğik baş bir boyunduruktan ağırdır boynuma,
Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür şairim. diyor.
Mustafa Kemal Atatürk, 25/08/1924te Öğretmenler Gününde
yaptığı bir konuşmada Cumhuriyet sizden fikri hür,
irfanı hür, vicdanı hür gençler bekliyor. diyor.
Sayın Bakan, cumhuriyetin gençlerinin sizden beklediği bu.
Cumhuriyet, böyle bir gençliğin yetiştiği, ülkesini seven,
geleceğe kaygı duymayan, sağlıklı, dinamik, fikri hür,
vicdanı hür, irfanı hür nesillerin yetiştiği ve ülkenin
geleceğinin bu nesillere teslim edileceği ideal bir rejimdir.
Bahsettiğimiz gençlik için Gençlik ve Spor Bakanlığı,
gençliğin kişisel ve sosyal gelişimini desteleyici
politikaları tespit etmek, özürlü bireylerin spor yapabileceği
olanaklara meydan vermek, gençliğin sosyal hayatın her alanına
etkin katılımını sağlamak görevleri
arasındadır.
Şimdi soruyorum sizlere: Hangi gençliğin bu imkânlardan
yararlandırılmasını sağlamayı
düşünüyorsunuz?
Hangi gençlik? Parayı ödeyemediği için askere gidip de
şehit düşürmeyi göze aldığınız gençlik mi?
Hangi gençlik? Başlarına çuval geçirildikten sonra
arkasında durmayı beceremediğiniz gençlik mi?
Hangi gençlik? Haklarını istedikleri için üzerlerine gaz
sıkılan, copla dövülen, yerlerde süründürülen gençlik mi?
Hangi gençlik? Haklarını aradıkları için
cezaevlerini dolduran yüzlerce gencimizden mi bahsediyorsunuz?
Hangi gençlik? Fındık toplamak, ailesini geçindirmek için
doğudan, güneydoğudan gelip batıda yatacak yer dahi bulamayan
gençlerimizden mi bahsediyorsunuz?
Hangi gençlik? Maden ocaklarında çalışmak zorunda
kalıp, ocağın altında kaldıktan sonra Sayın
Başbakanın Bu onların kaderinde vardır. dediği
gençlikten mi bahsediyorsunuz?
Hangi gençlik? Daha çocuk yaşta çalışmaya mahkûm
olmuş, sakat kalan, ölen gençlerimizden mi bahsediyorsunuz yoksa büyüyen
Türkiyenin azınlıkta kalan, beslediğiniz, beslendiğiniz,
desteklediğiniz, desteklendiğiniz azınlığın
çocuklarından mı bahsediyorsunuz?
Benim ülkemin çocukları çalışmak zorunda
kaldıkları için, bırakın spor yapmayı,
okuyamıyorlar. Acı ve ıstırapla okuyan çocuklar iş
bulamıyorlar. Zar zor iş bulan, 30 milyarı ödeyemediği için
askere gidip de her şeyi göze alanlar, ayda yılda bir halı
sahada maça gidebiliyorlarsa kendilerini şanslı hissediyorlar.
Bunların boş laf olmadığını göstermek için
size bir iki örnek vereyim: Şu an cezaevlerinde 500den fazla tutuklu
gencimiz var. Türkiye, tutuklu ve hükümlü sayıları
bakımından Avrupanın en önde gelen ülkelerinden bir tanesi.
Dönemin Çalışma Bakanının açıkladığına
göre, 2009 yılında 56.095 iş yerinde 6.964 tane çocuk, genç
işçi tespit edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, biz, sizin spor
politikanızı biliyoruz, özerk federasyon deyip de
Başbakanın talimatıyla federasyon başkanı
olanları biliyoruz. Federasyon seçimlerinde Hükûmete nasıl baskı
yapıldığını biliyoruz. Sakaryasporun, borçları
yüzünden transfer yapamayıp diğer spor kulüpleri gibi
Kentlerde
TOKİye peşkeş çektiğiniz kent meydanlarındaki Spor
alanı, stadyum yapacağız. dediğiniz alanları
biliyoruz. Sporu bir kamusal hizmet olmaktan çıkartıp getirdiği
ranta bağlı olarak kazanan bir alan olarak gördüğünüzü de
biliyoruz.
Sayın Hasip Kaplan, Sayın Oktay Vural, Sayın Akif
Hamzaçebi, zaman zaman buraya çıkıp da, şöyle dönüp de,
insanlara Ya, bir kereye mahsus muhalefetin sesini dinleyin hiç olmazsa; bu
ülke için, ülkemizin geleceği için biz de doğru şeyleri
söylüyoruz; kaldırın başınızı, açın
yüreklerinizi. dediğinizi duyuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Ama ne oluyor, ne cevap alıyorsunuz? Alamazsınız çünkü
onların gözleri kör, kalpleri mühürlü ve dilsizdirler. Çünkü cumhuriyet
diyorlar onlar, ben inanmıyorum, Atatürk diyorlar, ben inanmıyorum,
Atatürk ilke ve inkılapları diyorlar, ben inanmıyorum,
gençlik diyorlar, spor diyorlar, adalet diyorlar, ben inanmıyorum.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Yüzde 50
Millete hakaret ediyorsun.
AHMET YENİ (Samsun) Millete hakaret ediyorsunuz.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Neden mi? Nedenini söylüyorum: Çünkü siz
her fırsatta bu değerlere saldırıyorsunuz.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Yüzde 50.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Sizin o Yüzde
AHMET YENİ (Samsun) Millet yüzde
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Umarım gözünüzü
açtığınızda, kalplerinizdeki mührü söktüğünüzde ve
Hayır, bu ülke, bu gençlik, bu millet emperyalizmin uşağı
hâline gelmeyecek. dediğiniz gün, gelin, bütçenizi onaylayalım.
Umarım, benim ülkem o gün geç kalmamıştır.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkoç, teşekkür ederiz.
Şimdi sıra Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ikinci sözcüsünde;
İzmir Milletvekili Sayın Hülya Güven. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Güven.
CHP GRUBU ADINA HÜLYA GÜVEN (İzmir) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel
Müdürlüğü bütçeleri üzerindeki görüşleri, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına aktarmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Sayın Başbakanımıza geçmiş olsun
dileklerimle acil şifalar diliyorum.
Hatırlarsınız, Sayın Başbakanımız, 2010
yılında üniversite öğrencilerinin burs ve kredi bedellerinin 40
liradan 200 liraya çıkardığını anlatıyordu.
Doğru, öğrenci burs ve kredileri 2011 yılında da 240 lira
olarak belirlenmiş ancak ben de üniversite yaşantım süresince
burs aldım. O dönemlerde beslenme ve kitap dahil tüm
ihtiyaçlarımızın karşılanmasının yanı
sıra evlerine katkı gönderen, katkı koyan
arkadaşlarımız da vardı. O günlerde öğrenciler asgari
ücretin yaklaşık yüzde 50sini alırlarken, bugün ancak yüzde
35ini alabildikleri görülmektedir. Alım gücü ise
Onu
kıyaslamıyorum.
Olması
gereken bugün, Cumhuriyet Halk Partisinin parti programında da
belirttiği gibi, en az asgari ücret düzeyidir. Kredi ve Yurtlar Kurumunun
2010 yılı için stratejik hedef olarak ortaya koyduğu yüzde 60
yeni burs, kredi modelinin gerçekleşme oranı ise ancak yüzde 30larda
kalmıştır.
İlk
üniversitenin 1933 yılında kurulduğunu ve bu tarihten 2003
yılına kadar 76 üniversite açıldığını, 2003
yılından 2011 yılına kadar ise kurulan üniversite
sayısının 102 olduğunu görüyoruz. Tabii, bunda vakıf
üniversiteleri hariç.
Yaklaşık,
açık öğretimi de dâhil edersek, 3,5 milyon öğrencimiz var.
Öğrenci sayımız artmış ama altyapımız
yetersiz, öğretim üyemiz eksik. Herhâlde yakında, hekimlerde
olduğu gibi, avukatlarda olduğu gibi ithal öğretim üyeleri
alırız.
Yurt
durumuna baktığımızda, Kredi ve Yurtlar Kurumuna ait 2004
yılında 189.747 olan yatak kapasitesinin yedi yılda yani 2010
yılında 246.520 olduğunu görüyoruz. Yüzde 76lık bir
artış var. Ancak 2010 yılında başvuran yeni 263.541 öğrencinin
ise ancak 106 bini alınabilmiştir.
2010
yılı için stratejik hedef olarak yine YURTKUR yüzde 60 olarak
hedeflemiş barınma modelini gerçekleştirme oranını
ancak yüzde 30 olarak yerine getirebilmiştir.
Bugün
baktığımızda, TOKİ'nin birçok bakanlık binalarını
yaptığını görürüz. Elbet onlar da gerekli ancak öncelik
olan bakanlık binaları mı yoksa öğrenci yurtları
mı?
Bugün
öğrenciler her birimize -sizlere de mutlaka gelmiştir- torpil yapmak
için başvurmaktalar, yurtta kalmak için. Eğer bu öğrencilerimiz
kendilerine yurt sağlamak için milletvekillerinden umut arıyorlarsa
Hükûmetimiz görevini yapmıyor demektir, öyle değil mi?
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Değil, öyle değil.
HÜLYA GÜVEN (Devamla) - Geçmiş günlerde öğrencilerden
bazı şikâyetler geldi. 2011 ÖYS sonuçlarının
arkasından sınavda başarılı olan öğrenciler,
tanımadıkları kişiler tarafından ev ve cep
telefonlarından arınarak barınma için birtakım özel
öğrenci yurtlarını tercih etmeleri konusunda ikna edilmeye
çalışıldığını belirttiler. Kişisel
verilerin korunması ile ilgili yasal düzenlemelerimizle bu bilgilerin
kimseye verilemeyeceği söz konusu iken öğrencilerin kişisel
bilgilerinin yetkili olmayan kişilere geçtiği görülmektedir.
Sayın Sağlık Bakanımız hekimlere, tam gün gerekçesi
için, hastaların muayenehaneye yönlendirildiğini söylemişti.
Gençlerimizin özel yurtlara yönlendirilmesi için ne diyeceğiz? Bütün
bunlar yetmiyormuş gibi gençlerimiz, öğrencilerimiz, Hopa olaylarını
protesto etmek üzere demokratik haklarını kullandıkları
için, yine en doğal hakları olan parasız eğitim isteklerini
belirttikleri ya da saçlarını kestirdikleri için, poşu
giydikleri için suçlanıyor, haklarında soruşturma
açılıyor hatta aylarca tutuklu kalıyorlar.
Değerli milletvekilleri, gördüğümüz gibi Hükûmetimiz adalet ve
eğitimde olduğu kadar yurt ve burs konusunda da sınıfta
kalmış, koydukları hedeflere
ulaşamamışlardır. Gençlerimiz, ilköğretimden lise ve
üniversite, hatta çalışan ya da işsizler dâhil
düşmanımız değil geleceğimizdir. Onlara nefreti
değil sevgiyi öğretmeliyiz.
Bir kısım haberler alıyoruz: TOKİnin YURTKURla
anlaştığı, beş yıldızlı yurtlar
oluşturulacağı. Ne zaman bitecek, kaç öğrenci
başladı, kaç öğrenci yaşıyor, doğrusu merak ediyorum.
Sayın Bakan, Türkiyede yaklaşık 600 bin öğrencinin yurt
beklediğini ve yapımı devam eden yurtlarla 310 bin
öğrencinin barınabileceğini söylemişti. Sayın Bakan,
dokuz yılda tamamlanamaz mıydı? Hâlâ yüzde 50 kapasiteden
bahsediyoruz. Bir örnek vermek istiyorum, birçok ilimizde vardır ama
Niğde çok çarpıcı: Burada, Niğde Üniversitesinde
öğrenci sayısı 15 bin, yurt kapasitesi 3.850. Bugün yurt
bulamadıkları için 1.200 öğrenci kayıtlarını
dondurarak memleketlerine dönmüşlerdir.
Umudumuz, gençlerimize Anayasada belirtilen eğitim ve
sağlık haklarının ücretsiz olarak sağlanması,
onlara eğitimlerini rahat yapabilecekleri ortamın
oluşturulmasıdır.
Ben, son olarak da Sayın Kültür Bakanımıza bir soru
sormak istiyorum: 23üncü Dönemdeki açıklamalardan ve ekim ayında
Meclise gönderilen tasarıdan İzmir ki eğitimde çok yeri olan
bir kütüphanedir- Millî Kütüphanesinin Derleme Kanunu kapsamından
çıkarılacağı doğru mu? Bunu da öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Güven.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi adına üçüncü
konuşmacı Sayın Doğan Şafak, Niğde Milletvekili.
Sayın Şafak, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DOĞAN ŞAFAK (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri;
2012 yılı Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, dağlarıyla, denizleriyle, doğal gölleriyle ve
kültürel varlıklarıyla yerküreye muhteşem bir sunum
yapmaktadır.
Sayın milletvekilleri, TÜİKin verilerine göre 2010
yılında turizm sektörü Türkiyeye yurt dışından gelen
vatandaşlarımızın getirdiği gelirlerden
bağımsız olarak 15 milyar doların üzerinde gelir
sağlamaktadır. Yurt dışından gelen
vatandaşlarımızın gelirini de eklersek bu miktar 20 milyar
dolar civarındadır. Bu gelirlere rağmen Hükûmetin Kültür ve
Turizm Bakanlığı turizm tanıtım bütçesine
ayırdığı miktar sadece 138 milyon 400 bin liradır.
Turizm sektörüne gereken önemin tam anlamıyla verildiği maalesef söylenemez.
Ülkemizi dünyanın her yerinde etkin ve doğru bir biçimde
tanıtabilmek için Maliye Bakanlığının, dış
tanıtıma her yılki turizm sektörü gelirinin en az yüzde 2si
oranında bütçe ayırması gerekir.
Sayın milletvekilleri, 2002 yılında turizm gelirlerinin
gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki oranı yüzde 6,6iken bu oran
2010 yılında yüzde 2,6ya kadar gerilemiştir. TÜİKin
verilerine göre 2002 yılında Türkiyeye gelen bir turistin ortalama
harcaması 640 dolarken, 2010 yılında bu tutar 550 dolara
düşmüştür. Aynı dönemde ülkemize gelen turist sayısı
13 milyondan 28 milyona çıkmıştır.
Bıraktığı döviz ise 15 milyar dolar civarıdır.
Yani turist sayısı yükselirken ülkemize bıraktığı
kişi başı döviz giderek azalmıştır.
Gürcistan, Azerbaycan, Romanya, Bulgaristan ve bazı Afrika
ülkelerinden gelen turistlerin ülkemizde kaçak işçi olarak
çalıştığı bilinmektedir. Örneğin 2010
yılında Gürcistandan gelen turist sayısı 1 milyon 112
bindir. Gelen Gürcü turistlerin bir kısmının Niğdede
tarlalarda çalışırken jandarma tarafından
toplandığını ve sınır dışı
edildiğini biliyoruz. 3,5-4 milyon kaçak çalışan turistlerin
kayıt dışı olarak ülkemizden götürdüğü dövizin gelir
olarak hesaplanmasını anlamak mümkün değildir. Bu kaçak
işçilerin kayıt dışı olarak ülkelerine ne kadar döviz
götürdükleri de ayrı bir konudur. En iyimser tahminle 3,5-4 milyar dolar
civarıdır.
Sayın Hurşit Güneşin de kaleme aldığı bir
köşe yazısında gelen turistlerin bir bölümünün ülkemizde
başka bir sektör oluşturarak 600 milyon dolara yakın
miktarı kayıt dışı olarak tekrar ülkelerine geri
götürdüğü de üzerinde durulması gereken önemli bir konudur.
Değerli milletvekilleri, konaklama sektöründe de sorunlar
vardır. Yabancı tur operatörleri ve hotellerin, turizm acentelerinin
ülkemize getirdiği turistler her şey dâhil sisteminden
yararlanmaktadır. Bu sistemin esnafa ve halka faydası yoktur.
Değerli milletvekilleri, Afrikada Kilimanjaro Dağına
yılda 30 bin turist çıkış yaparken Türkiye'de Nuhun
Gemisi efsanesiyle anılan ve Avrupanın en yüksek zirvesi (
2011 Temmuz ayında keyfî bir protokol daha eklenerek Çevre ve Orman
Bakanlığı millî parklar alanına giren dağlarda 150
dolar günlükle alan kılavuzu alma mecburiyeti getirmiştir. Alan
kılavuzları ise yabancı dil bilmeyen, yöreden toplanan
kişilerdir. Dağlarda trekking ve tırmanış turları
riskler taşıyan bir faaliyettir.
Sayın Bakanım, şimdi size soruyorum: Türkiye
dağlarında Türkiye Dağcılık Federasyonuna
bağlı, dil bilmeyen mihmandarlar ile Orman
Bakanlığının köylerden toplayıp yetiştirdiği
yabancı dil bilmeyen ormancılar nasıl rehberlik yapacak? Bu
konuda çözüm önerilerimiz vardır:
1) TÜRSAB ve Turizm Bakanlığı bir araya gelerek üniversite
dağcılık kulüplerinde yetişen, yabancı dil bilen, bu
işi yapmak isteyen öğrencileri sahada eğiterek dağ
rehberliği belgesi vermelidir.
2) İsviçrede olduğu gibi üniversitelere dağ
rehberliği bölümü açılmalıdır, uygulama Niğde, Bursa,
Van, Ankaradaki bazı üniversitelerde yürütülerek bu sorun kökten
çözülmelidir.
Eğer doğa turizminin önündeki bürokratik engeller
aşılırsa Türkiye dağlarına, Likya yollarına,
Kapadokya vadilerine en az 100 bin, nitelikli turist gelecektir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde Erzurum ve Erciyes
dışında kış turizmine yönelik yabancı turistlerin
ilgisini çekecek kayda değer yatırımlar
yapılmamıştır. Bu önemli turizm dalı ihmal
edilmiştir. Bolkarlar kış turizmine en elverişli
kış olimpiyatlarının, tur kayağı ve
çeşitlerinin yapılabileceği, yatırım
yapılması kaçınılmaz olan en önemli
dağımızdır. Unutmayalım ki Avusturya Türkiye'nin
yıllık turizm gelirinin yarısı kadarını sadece
kış turizminden kazanmaktadır. Türkiye dağları
neredeyse Avusturyanın yüz ölçümü kadardır.
Sayın
Turizm Bakanımız da hazır buradayken kendilerine turist
rehberlerinin sorunlarından da söz etmek istiyorum. Hâlen mevcut bir
rehberlik yasası yoktur. Şu anda komisyonumuza havale edilen yasa
tasarısı rehberler birliği yasası değil, rehber
birlikler yasasına dönüşmüştür. Kültür turu rehberlerinin
yetiştirilmesinde de sorunlar vardır. Birçok üniversite
İngilizce turist rehberliği bölümü açmıştır fakat
Fransızca, Almanca, İtalyanca ve başka dillerden rehberlik
bölümleri açılmamıştır. Kültür ve Turizm
Bakanlığının YÖK ile bağlantı kurarak bu sorunu
çözmesi gerekmektedir.
Yerli
turizm acentelerinin en zorlandığı konu sigortadır çünkü
Türkiyede turistleri seyahat kapsamı içine alacak, sigortalayacak bir
sigorta şirketi yoktur. Kısmen sigorta yapan şirketler de tur
kapsamı alanını çok dar tutmaktadır. Bunun için seyahat
sigortası mevzuatında düzenlemeye ihtiyaç vardır.
Diğer
önerilerimiz ise: Muğlada Dalyan Nehrini tekne turları hızla
kirletmektedir. Nehirde toplam dört yüz doksan tekne günübirlik tur
yapmaktadır. Bu Nehirde mazotla çalışan tekneler yerine
elektrikli ve güneş enerjisiyle çalışan teknelerin
kullanılması zorunlu hâle getirilmelidir. Tekne sahiplerine derhâl
teşvik verilerek Nehirin kirletilmesi önlenmelidir.
Hasankeyfi
içine alan baraj derhâl durdurulmalı ve yıkılmalıdır.
Hatta barajın inşaatı derhâl de bombalanmalıdır.
İngiltere
ve Almanya Dışişleri Bakanlığı tarafından
riskli bölge kapsamına alınan Siirt, Bitlis, Van gibi doğu
illerimizdeki tur güzergâhlarının da bu kapsamdan
çıkartılması için diplomatik temas kurulması gerekir.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şafak.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına dördüncü konuşmacı Muğla
Milletvekili Sayın Tolga Çandar.
Buyurun
Sayın Çandar. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TOLGA ÇANDAR (Muğla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmamın hemen başında bu
yıl bizleri çok meşgul eden bir sorundan söz ederek
başlayacağım.
Kredi ve Yurtlar Kurumu. Deniyor ki: Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel
Müdürlüğünün bir Genel Müdürlük kontenjanı vardır. Bu kontenjan
da milletvekilleri arasında eşit olarak
dağıtılır. Şimdi bu sene biz bunu duyduk. Hepinize
geldiği gibi bize de çocuklarımız geldi, üniversiteyi kazanan
çocuklar. Sıralamaya girmişler, işte araştırmaya
girmişler, puan almışlar, o puanlara göre kendilerine belli bir
sıralama verilmiş. Kimisi bu sıralamayı hak etmediğini
düşündüğü için, daha iyi yerlerde olması gerektiğini
düşündüğü için geldi. Kimisi gerçekten çok ihtiyacı olduğu
için yani okulu bırakıp gidecek hâle gelmiş. Çünkü ben de ilk
gençlik yıllarımda üniversiteye ilk geldiğimde yaşadım
aynı sorunu. O çocukları çok iyi duyumsadığım için bu
işe el koyduk, kendimiz de bir liste oluşturduk, verdik. O listeden 1
tane çocuğu yurda yerleştirene kadar çatladım. Ama daha sonra
çeşitli duyumlar aldık İktidar partisi milletvekillerinin
verdiği listelerin büyük bir bölümü Kredi ve Yurtlar Kurumuna
yerleştirildi. diye. Umarım doğru değildir, umarım
doğru değildir. (CHP sıralarından Doğru sesleri)
Değerli arkadaşlarım, Kredi ve Yurtlar Kurumunun bu
kontenjanının, genel müdür kontenjanının
kaldırılması lazım, kesinlikle bunun
kaldırılması lazım. Bakın milletvekilleri olarak
hepimiz, hangi siyasal görüşten olursak olalım, zan altında
kalıyoruz. Yapamıyoruz, yapamadığımız zaman da
insanların önünde
Bakın aynı şeyi benim komşum, AKP
Milletvekili arkadaşım da yaşadı, aynı sorunu. Onun
için gelin, bazı konularda anlaştığımızı
biliyorum, bu konuda da anlaşalım ve kaldıralım. Kredi ve
Yurtlar Kurumu Genel Müdürünün kontenjanı olmamalı.
Bir başka söyleyeceğim şey: Bu bütçe
konuşmaları sırasında gurur duydum, bu Mecliste olmaktan
bir kere daha gurur duydum.
Değerli arkadaşlarım,
emperyalizme karşı savaş verdikten sonra emperyalizme
karşı savaşın arkasından kurulmuş bir Meclis
burası. Bundan gurur duydum ve bazı arkadaşlarımın
özellikle bu antiemperyalizm vurgusunu yapmalarına sonuna kadar
Gidip
bunlar konuşurken Hadi gideyim de -sahnede- şuna
sarılıvereyim, bir öpüvereyim. diye de düşünmediğim
olmadı değil açıkçası. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bu kısa sürede
yapabildiğim kadar ben de antiemperyalist vurgu yapacağım,
emperyalizme vurgu yapacağım ama benim yapacağım
emperyalizm kültür emperyalizmi. Yani emperyalizm bir ülkeyi sömürmeye giderken
sadece topuyla tüfeğiyle gitmiyor, ekonomik emperyalizmle gitmiyor. En
tehlikelisi, bakın, bizim için
Eminim, iktidar partisi grubunun
içerisinde de bana katılacak arkadaşlarım var, biliyorum.
Sokaklarında yoz ve yabancı kültür bombardımanına
karşı koyamadığı için gözümüze batan o kadar çok
şey var ki. Bu kültür emperyalizmi, ekonomik emperyalizmin
algılanmasını güçleştirecek bir araçtır ve bence de
bilerek ve isteyerek yapılıyordur. (CHP sıralarından
alkışlar) Bunun için, emperyalizme karşı verilecek
mücadelenin önemli bir parçası da kültür emperyalizmine karşı
mücadele etmek olacaktır. Yarın yoksa çocuklarımız, gecenin
bir saatinde eve girdiğimiz zaman hadi biz yırttık diyelim-
bizim kuşaktan sonra bizim çocuklarımızın çocukları
babalarına eve geldiği zaman Hey moruk, nasılsın? diye
girerse, bu savaşı bizim vermediğimiz içindir. Emperyalizme
karşı verilecek, kültür emperyalizmine karşı verilecek en
önemli mücadele de kendi öz değerlerimizden hareketle yaratılacak kültür
ürünleridir. Ben bir sanatçı olarak yıllardır bu kültür
ürünlerini vermeye çalışıyorum. Bunu verdiğim için devlet
televizyonundan yasaklandım. Sadece ben değil, tiyatrocu
arkadaşlarım, sinemacı arkadaşlarım, karikatüristler,
yazarlar, çizerler, yıllarca, ne yazık ki bu mücadelenin bedelini
cezaevlerinde işkence görerek, tutuklanarak, konserleri iptal edilerek,
tiyatroları iptal edilerek ödediler. Bu reva mıdır? Yani bu
ülkede antiemperyalist, kültür emperyalizmine karşı baş
kaldıran bir sanatçı olmanın bedeli bu olmamalıdır
değerli dostlarım.
Bir başka konuya hemen geçeceğim. Bilindiği
üzere, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununda, 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle bir
değişiklik yapıldı. Bu değişiklikle, doğal
sitler, Koruma Kurulundan Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
devredildi. Şimdi, ben bundan son derece büyük bir endişe duyuyorum.
Yıllardır
Önce ben tabii,
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Hiçbir şey olmaz.
TOLGA ÇANDAR (Devamla) İnşallah olmaz efendim,
inşallah. Yani, siz de buradasınız, Allah uzun ömür versin
hepimize. Yani inşallah böyle bir şey olmaz ama ben endişe
duyuyorum.
Bakınız, bizim köylerde insanlar sit alanlarında
yaşıyorlar, köylülerimiz çivi çakamaz evine. Aynı zamanda,
çocuğunu evlendirecek, evinin bahçesine bir tane ev yapacak onu da
yapmasına izin vermezler çünkü sit ama nasıl oluyorsa siyasal erkle
ilişki kuran ya da onun da yardımıyla, birtakım güçlerin
yardımıyla bazı insanlar, o sit alanlarını Sen
nasılsa buraya bir şey yapamazsın, biz onu alalım deyip o
köylünün elinden yok parasına satın aldığı o
arazilerin üstüne çok yıldızlı oteller diktiler. Arazilerini yok
parasına satın aldıkları köylüleri de o diktikleri beş
yıldızlı otellerde erkeklerini gece bekçisi,
kadınlarını da temizlik işçisi olarak
çalıştırdılar.
Lütfen bölgede bir araştırma yaptırın, o yörede bu
köylü kadınları arasındaki intihar oranlarını bir
araştırın; bu, trajik boyutlardadır. Eskiden bizim köylerde
tütün vardı -şimdi onu yok ettiniz ya- insanlar Folidol içerlerdi,
tütün ilacı. Köylü kızlarının ölüm şekli, intihar
şekilleri değişti, eskiden Folidol içerlerdi, kör kuyulara
atarlardı, üstüne de iki tane türkü yakardık, hiç değilse halk
edebiyatına bir şey
Şimdi Beş yıldızlı
otelin balkonundan attı. diye ben nasıl türkü yapayım
arkadaş? (CHP sıralarından alkışlar) Tövbe ya Rabbi!
Bakın, Pedasa Antik Kenti
Sayın Bakanımız Pedasa
Antik Kentini dolaştı, biliyorum. Sayın
Bakanımızın kötü niyetli olduğuna da inanmıyorum,
kendisini uzun yıllardan tanırız ama sistem içerisinde
birtakım şeyler yanlış gidiyor. Pedasa Antik Kentinde
Adnan Hocamız, Adnan Diler Hocamız olağanüstü bir şey
yaptı. Bakın, Efes Antik Tiyatrosu kadar etki yaratacak muhteşem
bir yer ve Bodrumda
Şimdi Bodrum, Bodrum dediniz zaman illa gelip de
böyle denize girilecek, iki güneşlenilecek bir yer aklınıza
gelmesin, orası bir kültür beşiği, her tarafından kültür
fışkırıyor.
Milasta
biliyorsunuz soyulan Kral Mezarlığını, yazık günah
değil mi? Ondan sonra Bakanımız geliyor, bizim oradaki yerel
yönetici arkadaşlara fırça atıyor. Ya, bunu
yapacağınıza... Daha önce, sizden önce gelen AKPli
bakanlarımız vardı, uyudular biliyorsunuz gittiği yerlerde,
uyuduktan sonra da uyandığı zaman da kalktı Bunlar zaten
Yunan eseri. Biz bunları Batıya verelim, İslam eserlerini de
geri alalım. türünden son derece cahil, son derece ırkçı laflar
etti. E, bunu yapacağı yerde biz onları korusaydık, o
şeylere şimdi olduğu gibi... Mesela Lagina, Yatağanda
Lagina Antik Kenti var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çandar, teşekkür
ediyorum efendim, süreniz doldu.
TOLGA
ÇANDAR (Devamla) Bitti.
Saygılar
sunuyorum, iyi akşamlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son konuşmacı
İstanbul Milletvekili Sayın Sedef Küçük.
Buyurun
Sayın Küçük. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ile Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğünün 2012 bütçeleri üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tiyatro, opera ve bale, cumhuriyetimizin modernleşme
projeleridir, çağdaş uygarlık düzeyini amaçlayan bir kültürün
yansımalarıdır. Onun için bu sanat dallarına destek vermek
cumhuriyetin değerlerine sahip çıkmaktır.
Son on
yılda tiyatro salonu sayımız 58e ulaşmış, toplam
koltuk sayısı 3 kattan fazla artırılmıştır.
Ülkenin doğusu da dâhil olmak üzere her yere tiyatro
ulaşmaktadır. Opera ve bale sanatçılarımız Anadolunun
çeşitli yerlerinde temsiller vermektedir. Bunlar yadsınamaz gelişmelerdir.
Bu nedenle, başta Sayın Bakan olmak üzere emeği geçen herkese
teşekkür ediyor ancak kültür politikalarının bir bütün olarak
değerlendirilmesi gereğini de ifade etmek istiyorum çünkü kültür
politikaları sadece tiyatroyu, baleyi, operayı, sanat ve edebiyat
alanlarını değil, bunlarla beraber yaşam biçimlerini, temel
insan hak ve özgürlüklerini de kapsayan bir bütündür. Eğer bir ülkede arkeolojik buluntulara çanak çömlek muamelesi
yapılıyorsa, tarihî miras çarpık şehirleşmeye veya
hidroelektrik santrallerine, çimento fabrikalarının insafına
bırakılıyorsa o ülkedeki kültür politikası, üzerinde enine
boyuna tartışılması gereken bir kültür
politikasıdır. Bunlar, bütçeden Devlet Tiyatrolarına ya da
Devlet Opera ve Balesine ne kadar pay ayrıldığından daha önemli
konulardır çünkü bunlar bir bakış açısını ifade
etmektedir. Evet, tiyatro sayısı artmıştır, temsil
sayısı artmıştır, seyirci sayısı da
artmıştır, bunlar gerçekten önemli gelişmelerdir ama
sanatçılar özgür değilse, sanata yaşam hakkı
tanınmıyorsa, kitaplar daha basılmadan toplatılıyorsa,
gazetecilerimiz, aydınlarımız düşünceleri nedeniyle hapse
atılmışlarsa orada doğru bir kültür politikası
olduğundan söz etmek mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, 2011 Türkiyesinde gencecik çocuklar
evinde şu kitap veya bu kitap bulunduğu için terörist muamelesi
görmektedir. Parasız Eğitim+ pankartı açtıkları için
öğrenciler on dokuz ay hapis yatmaktadır. Biz bunların 12
Martlarda, 12 Eylüllerde kaldığını düşünüyorduk,
Türkiye'nin bu karanlık dönemleri geçmişte
bıraktığını düşünüyorduk ama görünen o ki ileri
demokrasimiz buraya kadarmış. Sorarım size bizim bir sonraki
kuşağa miras bırakacağımız demokrasi kültürü bu
mudur? Kitabı suç unsuru olarak gören bir anlayışı mı
miras bırakacağız? Sayın Bakandan kitabı suç unsuru
olarak gören zihniyete karşı
iki kelime etmesini beklerdim, isterdim ki Sayın Bakan çıksın,
Hangi çağda yaşıyoruz? Kitap suç unsuru olur muymuş?
desin, Böyle demokrasi kültürü olmaz. Biz bu demokrasi kültürünü var etmeden
ne yapsak boşuna. desin ama Sayın Bakan sustu, başka konularda
demokrasi şampiyonluğu yapanlar da sustu. Bu suskunluk demokrasi
kültürümüzün ne kadar da olgunlaşmış olduğunu gösteriyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimiz ülkemizin
tarihsel ve coğrafi bütün birikimlerini sahiplenen bir kültür
politikası olması gerektiğinde hemfikiriz. Bu toprakların
yarattığı Hititten Osmanlıya tüm uygarlıklar, Yunus
Emreden Ahmet Arife tüm ozanlar, Mimar Sinandan Mevlânâya kadar bu
topraklar üzerinde yaşamış tüm sanatçılar, tüm düşünürler
bizim birikimimizdir, ama heykeline ucube denilen Mehmet Aksoy da, konserleri
iptal edilen Fazıl Say da bizim birikimimizdir, ülkemizin
aydınlığıdır bu insanlar. Sanatlarıyla
geleceğimize köprü kuran değerlerdir. Nazım Hikmeti yok
sayanların, onu yasaklayanların tarihe karışıp
gittiğini, ama onun eserleriyle dimdik ayakta
kaldığını hatırlatmak isterim.
Sanatı ve sanatçıyı korumak bir zorunluluk iken, bir
heykele ucube yaftasını yapıştıran bir Başbakan
ve buna tepki veremeyen bir Kültür Bakanıyla karşı
karşıya kalmak ne kadar da hazindir. Bu yüzden sanatçılar
kırgındır, bu yüzden insanlarımız
kırgındır. Böylesi kırgınlıklar üzerine inşa
edilen bir kültür de eksik kalmaya mahkûm bir kültürdür.
Sayın Bakana sormak istiyorum: O heykel parça parça kesilirken
içiniz hiç mi acımadı? Hiç mi aklınızdan Nereye
gidiyoruz? sorusu geçmedi? Benim için acıdı. Benim içim
yalnızca dilim dilim kesilen İnsanlık Anıtı için
acımadı, benim içim bu derin suskunluk için de acıdı. Benim
aklımdan Nereye gidiyoruz? sorusu geçti. Bu soru, bu ülkede
çağdaş uygarlığa inanan tüm yurttaşların
aklından da geçti.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi olarak doğru
yapılan her şeyin arkasında dururuz, ama yanlış
yapılan, bu ülkeye zarar veren her şeyin de karşısında
oluruz. İktidar tiyatro sayısını çoğaltırsa,
sanatı halkımıza ulaştırırsa, kültürel
etkinlikleri yaygınlaştırırsa ve bunu çok düşük
bütçelerle başarırsa biz buna destek veririz, çünkü biliriz ki bunlar
ülkemizin kazancıdır, ama sanatı ve sanatçıyı
sindiren, demokrasi kültürünü zedeleyen her girişimin
karşısında oluruz, çünkü bizim için sanat ve sanatçı bir
sonraki kuşakla bağımızı kuran vazgeçilmezlerimizdir,
çünkü bizim için demokrasi kültürü bu ülkenin olmazsa olmazıdır.
Bu nedenle, farklı düşüncelere, farklı
yaklaşımlara, farklı anlayışlara tahammül gösterebildiğimiz
sürece gelecek kuşaklara kalıcı bir kültürü miras
bırakabileceğimizin altını bir kez daha çizmek
ihtiyacı hissediyorum.
2012 yılı bütçesinin hepimize hayırlı
olmasını diliyor ve yüce heyetinize bir kez daha saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Küçük.
Sayın milletvekilleri, birleşime saat 20.00ye kadar ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.16
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
---0---
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 36ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
üzerindeki dokuzuncu tur görüşmelere
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi söz sırası, Barış ve Demokrasi Partisi
Van Milletvekili Sayın Özdal Üçerde.
Sayın Üçer, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on beş dakika.
BDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gençlik Spor Genel Müdürlüğü ve Kredi Yurtlar Kurumunun
bütçesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Spor ve yurt deyince ilk akla gelen gençlik oluyor tabii. Genç nüfusu
çok büyük bir yoğunlukta olan ülkemizde gençlerin genel anlamda
yaşamış olduğu sorunları bütünlüklü olarak
değerlendirdiğimizde hem bir ebeveyn olarak hem bir yurttaş
olarak hem bir vekil olarak herkes kendi üzerine düşen eşit
sorumluluğu almak durumundadır.
Ülkemiz, dünya ülkeleri arasında genç nüfusu itibarıyla en
büyük genç nüfuslardan birine sahip olmasına rağmen gençliğe ve
gençlere yönelik politikaları noktasında en geri ülkelerden biridir.
Gençlerin katılmış olduğu sportif etkinlikler, gençler için
hazırlanmış sosyal ortamlar veya bunlara ait istatistikler göz
önünde bulundurulduğunda ülkemizin ne kadar geride olduğu açıkça
görülen bir durumdur. 3,5 milyona varan üniversite öğrenci
sayısı ama buna karşılık yurtların yetmezlik
durumu. Tabii, Kredi Yurtlar Kurumunun yurt yapma işinin yanında,
özel yurtların sayısının artışı.
Spor politikalarına baktığımızda da sporla
ilgili etkinliklere, bireylerin çocukluk döneminden, ilk gençlik dönemlerinden,
gençlik dönemlerinden itibaren katılım düzeylerine baktığımızda,
aslında ülke olarak hem eğitim kurumları içerisinde hem de
sosyal yaşam içerisinde gençliğin en iyi şekilde muhafaza
edilebileceği, kötü alışkanlıklardan uzak
tutulabileceği, sosyal kimliğini kazanabileceği ortam olarak
tanımlayabileceğimiz sportif faaliyetler ortamını ne kadar
ihmal ettiğimizi, bilinçli ya da bilinçsiz, politik ya da apolitik bir
şekilde ne kadar ihmal ettiğimizi göreceğiz.
Spor bütçesi değerlendirildiğinde, yine bütün bütçede
olduğu gibi, bölgesel ayrımların çok açık, net bir şekilde
göze çarptığını belirtmek gerekiyor. Neden bölgeler
arası sportif yatırımların hesaplanması
yapılırken geçmişten bugüne olmayan yatırımların
telafisi düşünülmemektedir? İllere göre yüzme havuzları
tesislerini ya da kayak tesislerini ya da koşu pistlerini veyahut da
sportif herhangi bir faaliyetin altyapı olanaklarının
istatistiklerini değerlendirdiğimizde, tabii, bütün ülke
istatistiklerinde olduğu gibi, Kürdistan bölgesindeki tüm illerin geri
sırada yer aldığını görmekteyiz. Şimdi, bunun yüz
yıllık bir politikanın sonucu olduğunu, bu istatistiklerin
yüz yıllık politika sonucu bu hâlde olduğunu herkes biliyor.
Peki, bunun çözümü için ne yapılmalıdır? Ortak düşüncesini
geliştirmek için hangi politika izlenmelidir ki hem eğitimde
fırsat eşitliği sağlanmış olsun hem ülkenin bütün
genç nüfusu göz önünde bulundurularak, yaşamış olduğu
çevrenin sosyal olanakları, yaşamış olduğu çevrenin
kültürel pozisyonları da göz önünde bulundurularak sportif yatırımlar
yapılsın?
Kış mevsiminin çok yoğun geçtiği ve kar yağışının
çok büyük bir oranda gerçekleştiği bölgemizde kayak tesislerinin
durumu gerçekten sıkıntılı. Tabii, spor ve gençler ya da
yükseköğrenim gören gençlerin kredi ve yurt sorunu; bunlar, inanın
üzerinde günlerce tartışsak ya da günlerce konuşsak bitiremeyeceğimiz
sorunlardır.
Üniversite yurtlarında öğrenciler baskı altında
tutuluyor, öğrenciler katı askerî disiplin altında tutuluyor.
Kredi yurtlardaki yemeklerde öğrenciler sorun yaşıyor, hem
ücretlerinde sorunlar yaşıyorlar hem de Kredi Yurtların kendilerine
sağlamış olduğu imkânların yetersizliğinden.
Kaldı ki bu ülkede üniversite sayısında yüzde 100lük bir
artış söz konusu ama üniversitelerde okuyan öğrencilerin
barınacağı Kredi Yurtlar Kurumunun yapmakla yükümlü olduğu
yurtların sayısında yüzde yarımlık bir artış
bile söz konusu değil. Bu ne anlama geliyor? Tabela düzeyinde üniversiteyi
açacaksın, taban puanıyla bile gelen insanların üniversite
ortamına girmesini sağlayacaksın ama yurtta kalmayacaklar, özel
yurtlara gidecekler, özel yurtlarda cemaatlerin ağına
düşecekler, kredi yurtların böyle bir imkânı sağlama durumu
olmayacak, metropollerde okuyan gençler kiralık ev bulma sorunu
yaşayacaklar. Bu sorunlar içerisinde de üniversite öğrencilerinin
bilimsel, özgür eğitim almasını sağlayacağız gibi
bir iddia birbiriyle örtüşmeyen durumlardır.
Sayın Bakanımıza, Vanla ilgili
Van depreminden sonra
biliyorsunuz binlerce artçı deprem yaşandı. 52nci günündeyiz
depremin ama Van depreminin yaraların henüz sarılabilmiş
değil, binde 1i bile sarılabilmiş değil. Bunu abartı
olarak görenler, bunu yanlış bir söylem olarak görenler buyursunlar,
Vanda üç gün misafirimiz olsunlar. Biz hiç konuşmayacağız, tek
tek Vanda insanların yaşamış olduğu sokaklara,
mahallelere, çadırlara gidip bakacağız.
Konteynerler kimlere verildi, kaç konteyner geldi? Neden federal
Kürdistan bölgesinden gelen konteynerler şehrin uzağında bir
yerde boş bir şekilde bekletiliyor? Çadırlar kime verildi, neden
isim listesi açıklanmıyor? Karayollarının deposu neden
yandı? O depoda hangi envanterler vardı? Acaba o depoda envanterleri
kaybetme gibi bir sabotaj durumu mu söz konusuydu? Gelen yardımların
miktarı nedir, kime, hangi yardım verilmiş? Bunlar halkın
bilmesi gereken konular.
Ama öyle bir vali var ki, öyle bir vali var ki tek derdi bir
şeylerden ekonomik çıkar sağlayabilmek, siyasi rant
sağlayabilmek. Muhtarları dinlemez, sivil toplum örgütlerini
dinlemez. Kim bir talepte bulunursa onu derhâl emniyet güçleriyle
sıkıştırmaya çalışır, darp eder, cebir
kullanır ama bu vali, her ne hikmetse, hâlâ görevinin başında.
Bu vali sadece muhtarları darp ettirmedi, bizleri de darp ettirdi.
Milletvekili olarak biz de Vanda güvenlik güçlerinin darbına
uğradık ama sağ olsun medyanın öyle bir marifeti var ki,
sanki bizi darp eden emniyet güçleri haklı da, oraya, Siz bizi niye darp
ediyorsunuz? Darp edemezsiniz, kadınları dövemezsiniz, çocukları
dövemezsiniz. diyen bizler haksızmışız gibi gösteriyorlar.
Söylenecek o kadar çok şey var ki.
Sporla ilgili, depremin açmış olduğu yaraları
Üniversitelerin hiçbir spor tesisi çalışmıyor, hatta
üniversitenin kendisi eğitim veremiyor. Hiçbir okul eğitim verebilir
bir durumda değilken Aman oranın ekonomisini
canlandıralım, öğretmenler gelsin diye bir an önce eğitim
başlatılmaya çalışılıyor. Evet, eğitim
başlasın istiyoruz, biz, ticaret başlasın istiyoruz,
yaşam sürsün istiyoruz; çünkü orası bizim
yaşadığımız yer. Biz orada yaşam dursun
istemiyoruz. Hastanelerde neden hizmet verilmiyor, hastaneler neden hizmet
veremez boyutta, bunun sorgusunu ilkin biz yapıyoruz. Bugün,
başı ağrıyan bir insan bile, depremle ilgisi
olmadığı hâlde Diyarbakıra, Bitlise, farklı illere
sevk edilmek zorunda. Neden? Orada sağlık hizmeti yürütülemiyor. Peki,
hani sosyal devlet? Oradaki doktorun barınma ihtiyacını giderebilmiş
mi? Hayır. Hemşirenin? Hayır. Sağlık personelinin?
Hayır. Öğretmenin? Hayır. Öğrencinin? Hayır.
Öğrencinin velisinin? Hayır. Ama, Biz ticareti
canlandıracağız, orada hayatı canlandırmak için okulu
açacağız
Okullar açılsa bile, ben bir veliyim aynı
zamanda, bu koşullarda açılacak hiçbir okula kendi çocuğumu
göndermem ve bu halka da açıkça sesleniyorum, hiç kimse de çocuğunu
okula göndermesin. Bizim dediğimizi de harfiyen uygulayacak on binlerce,
yüz binlerce de insan var.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) Normal şartlarda gönderiyor
muydunuz?
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Normal şartlarda gönderiyorum ama ana dilde
eğitim almayan bir okula da göndermek istemiyorum. Bunlar daha
farklı, teferruatlı konuşulacak şeyler.
Çocuğumuzu okula gönderip
göndermeyeceğimizi size mi soracağız? Sizin lütfunuzla mı
çocuklar okulda okuyacak? Sizin lütfunuzla mı insanlar hastanelerde tedavi
görecekler?
Bir vali var ki o vali Edremitin en görkemli, en manzaralı yerinde
trilyonlar harcamış, depreme dayanıklı bir binası var,
AKPli temsilcilerden başka kimseyle görüşmez; görüşmezse
görüşmesin, bundan sonra da halkın tepkisinin de olmamasını
beklemeyin. Bir çadır için havaalanına giden insanları coplayan
vali görevde tutuluyorsa bu şu demektir: Bu halkı kır, bu
halkı kırımdan geçir, Allah vurmuş, deprem vurmuş,
yıkmış, evlerini yıkmış, sen de başına
vur, kafasını kır. talimatıdır. Eğer bu konuyla
ilgili Hükûmetin zerre kadar samimiyeti olmuş olsaydı, o vali ve
Erciş Kaymakamı derhâl görevden alınırdı. (AK
PARTİ sıralarından Nereye bakıyorsun? sesi)
Nereye bakacağımızı da mı size
soracağız? Ben buraya bakıyorum, istediğim yere
bakarım. Eğer bakışlarımdan çok rahatsız
oluyorsan diğer tarafta ara salonu var, dinlenirsin.
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) Sana mı soracak?
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Sataşan odur, sen oturduğun yerde otur.
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) Sana mı soracağız?
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Sorma zaten. Ben mi sana soracağım. El,
kol hareketi yapma; zaten öyle şey yapmışsınız,
artık kimsenin şey yapmıyorsunuz
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Başkanım, şunları ben
susturmak zorunda kalmayayım, lütfen
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Hadi gel!
BAŞKAN Siz de Meclise hitap edin lütfen.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) İsterseniz deneyelim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Konuşmanızı
tamamlayın Özdal Bey.
BAŞKAN Tamam arkadaşlar, lütfen.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Biz, zulümler gördük ve ben otuz beş
yaşındayım, ben ömrümü hatırladığım her
zaman bu zulümle büyüdüm, benim çocuklarım da bu zulümle büyüyor, benden
sonraki nesiller de bu zulümle büyüyorsa direnişler de olacak. Bu zulmü
yapan kim olursa olsun direnişler olacak. Nasıl ki Erdal Eren
yaşı büyütülerek katledildi idam edilerek -ama o idam sehpasına
giderken dimdikti, onurluydu- bugün de idam sehpasına bile gitsek dimdik
olacağız, onurlu olacağız ve Erdal Erenleri
unutmayacağız. (BDP sıralarından alkışlar)
Üniversite yurtlarında bizzat devlet güçleri tarafından katledilen
Şerzan Kurtları unutmayacağız.
Burada oturduğu yerden halka, halkın temsilcilerine ahkâm
kesmek, el kol hareketi yapıp ahkâm kesmek kolay ama
(AKP
sıralarından Bardağı kır. sesleri)
Aslında sürahiyi hak ediyorsunuz ama gerek yok.
MEHMET YÜKSEL (Denizli) Ayıp ediyorsun,
yakışmıyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Özdal Bey, tamam.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Ama yapılan şeyi görüyorsunuz
değil mi? (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Üçer.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına ikinci
konuşmacı, Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora.
Buyurun Sayın Dora. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kültür ve Turizm Bakanlığı, Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünyada Rönesans ile başlayan çok seslilik ve daha sonra opera ve
bale, feodal düzen çözüldükçe gelişmesini sürdürmüş ve demokrasinin
yerleşmesi oranında ve onun gelişmesi doğrultusunda
varlığını daha işlevsel kılmıştır.
Opera, bale, bugün dünyada çağdaşlığın ölçüsünü de
vurgulayan önemli sanat dallarıdır.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Avrupa ülkelerine
gönderilen elçilerin, ülkemize döndüklerinde padişaha hazırlayıp
sundukları raporlarda, opera sanatından bahsettikleri görülüyor. Uzun
uzun, bu seyrettikleri operaları anlatan elçiler, sarayda operalara
karşı bir ilginin oluşmasına neden oldular.
Türkiyede de
cumhuriyet ile birlikte çağdaşlaşma hızla gelişmesini
sürdürmüş, müzik alanında da Atatürk devrimlerine paralel
atılımlar yapılmıştır.
Sanatsız
kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuştur. sözüyle,
sanata ve sanatçıya verdiği önemi dile getiren Atatürk, bütün
devrimleri içinde en önemlisini müzik devrimi olarak nitelendirmiştir.
Yeni kurulan cumhuriyette müzik kurumlarının işlerlik kazanmasıyla
ilgili çalışmalarda bizzat ilgilenmiş, bütün sanatların
bileşkesi olan opera ve bale sanatına ise çok ayrı bir önem
vermiştir.
Bu
nedenle, opera, çok sesli müzikle başlayan çağdaşlaşma
çabalarının öncüsü olmuştur, 1934 yılında Ankara
Halkevinde ilk Türk operası sergilenmiştir.
Devlet
Opera ve Balesi, 1309 sayılı Kanun ile kurulmuş, ulusal opera ve
bale topluluklarını bünyesinde barındıran Kültür ve Turizm
Bakanlığına bağlı bir genel müdürlüktür, altı
taşra müdürlüğünde faaliyetlerini sürdürmektedir.
Asıl
amacı, opera, bale ve müzik sanatlarını halka tanıtmak ve
yaymak gayesiyle opera, operet, bale temsilleriyle konserler vermek, yurt içi
ve yurt dışı turneler ile millî ve milletlerarası
festivaller düzenlemek olan bu kurum, sıkıntılarla da olsa
çalışmalarına devam etmektedir.
Devlet
Opera ve Balesi altmış yıldır gerek Türkiyede gerekse tüm
dünyada Türk kültürünün ve sanatçısının
yaratılarını sergilemek amacıyla faaliyetlerini
sürdürmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kültür, bir ülkenin çağdaş
anlamda uluslararası değişimdeki saygınlığına
kavuşabilmesi için kültürlü bir toplum olmanın anlamı demektir.
Sanat ve kültür, toplumsal gelişim açısından büyük önem
taşımaktadır. Bu anlamda toplumsal dayanakları demokratik
bir açılımla ideolojik ve politik olarak etkilemek ve ilerici
değerlerle besleyerek eğitmek ve dönüştürerek
sosyalleştirmek gerekir.
Sanat,
yaşamdan ayrı ve soyut bir olgu olmamasına karşın, ne
yazık ki ülkemizde dar bir kesimin özel ilgisi
ve çabası gibi görünmektedir. Bu görüntü, temel fizyolojik
ihtiyaçlarını yeterince karşılayamayan ülkemiz insanı
için sanatın lüks ihtiyaçlar arasında kendine yer bulması
nedeniyledir. Oysa sanat, insanın var oluşuyla birlikte başlayan
kültürel geçmişini, bugününü ve geleceğini birleştirici ve
bütünleyici bağları sağlayan işlevlere ve etkinliklere
sahiptir. Bu anlamda da bireysel olduğu kadar toplumsal bir
ihtiyaçtır da. İnsan sanat aracılığıyla kültürüne
ulaşır, onu benimser ve saklar. Sanat ile ilgili olmak çevreyi
zenginleştirmenin, kendine güveni sağlamanın, estetik
beğeni sahibi olmanın, empati yeteneğine kavuşmanın,
ruhsal dinginliği bulabilmenin, sağlıklı kişiler
olarak yetişmenin, bu anlamda da duyarlı olmanın, insanca
davranma ve insanca yaşama için çaba gösterme becerisi
oluşturmanın da en etkin yoludur.
Kültür ve sanat, toplumları birbirine yaklaştıran,
kaynaştıran bir niteliğe sahip olması hasebiyle son derece
önemli bir yerde durmaktadır. Bir toplumu tanımanın en iyi yolu
o toplumun kültür ve sanat faaliyetlerinde hangi noktada olduğunu
görmekten geçer. Aynı şekilde, kendi ülkesinde yaşayan
vatandaşların farklılığını göremeyen bir
ülke sanatsal açıdan yoksul olmayı kabullenmiş demektir.
Ülkemizin içinde bulunduğu durum tam da bu değil midir? Kültür ve
Turizm Bakanlığınca basılan, meşhur bir Kürt
destanı olan Mem-u Zin adlı eser hepimizi sevindirdi, mutlu etti.
Ülkesinde yaşayan vatandaşlarının dillerinde kitap basmak
Bakanlığın yapacağı işlerin başında
gelmelidir. Bakanlık, sadece Türk kültürünü değil bu ülkede
yaşayan ve ülkemizin zenginliğini temsil eden bütün kültürlerin
korunması ve gelişimi için hareket etmelidir. Sadece Kürtçe türkü
söylemek istiyorum. dediği için Ahmet Kayanın linç edilmeye
çalışılması veya son olarak Hasankeyf kültür
katliamına karşı görüş belirten ve karşı
çıkan Tarkanın başına gelenler maalesef Türkiyede sanata
ve sanatçıya verilen değeri göstermektedir. Bunları unutmak
mümkün değil.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sahne
sanatları kültürel dokuyu en iyi ifade edebilen araçlardan birisidir. Bu
bakımdan, tüm ülkelerin kendi değerlerinden yola çıkarak
yarattıkları evrensel dil ve mesajlar içeren eserleri, onların
uygarlık tarihindeki yerlerini belirleyen yapı
taşlarıdır.
Gerek Devlet Tiyatrolarının gerekse de Devlet Opera ve
Balesinin sahne eksiği olduğu sıkça gündeme gelmektedir. Bu
eksiklik çalışanların oyun çıkartmalarını olumsuz
bir yönde etkilemekte, halkın bu türden sanat dallarıyla
buluşmasını engellemektedir.
Devlet Tiyatrolarında yoğun iş yükü mevcuttur ve
çalışanlar bu yüzden yeterince performans sergileyemedikleri için
bundan şikayetçidir.
Devlet Tiyatroları ile Devlet Opera ve Balesi mensupları
meslek tanımları yapılmadığı için 5846
sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun komşu haklarla ilgili
telif haklarından yararlanamamaktadırlar. Devlet Tiyatroları ile
Devlet Opera ve Balesi kendi kuruluş kanunları, özerk bir
yapıları olduğu hâlde hükûmetler, 657 sayılı Kanunu bu
kurumlara müdahale edebilmek için benimsemektedir. Hem sözleşmeli personel
hem de memur statüsünde olan kurum çalışanlarının özlük
haklarıyla ilgili yasal düzenlemelerinin yapılması
gerekmektedir.
Bu senenin bütçe paylarında da Kültür ve Turizm
Bakanlığı bütçesinin oldukça az olduğunu, bu durumun âdeta
bir gelenek hâline geldiğini görüyoruz. Gelişmiş ülkelerde
sanata yatırım bu ülkelerin genel bütçelerinin yüzde 1idir. Bizde
ise bu oran çok daha azdır. Hem kültür hem turizm konularında
çalışma yapması beklenen bir bakanlığın
bütçesinin daha çok olması gerektiğini düşünüyoruz. Hükûmet
sanata, eğitime, kültüre yatırım yapmalı, insan kalitesinin
gelişmesine önem vererek demokratik ve hoşgörülü bir ülke yaratmak
için çabalamalıdır.
Ülkemizdeki bütün kültürlerin kendilerini özgürce ifade edebileceği
temennisiyle 2012 yılı bütçesinin hayırlara vesile
olmasını diliyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dora.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına üçüncü
konuşmacı Hakkâri Milletvekili Sayın Esat Canan.
Buyurun Sayın Canan. (BDP sıralarından
alkışlar)
ADİL KURT (Hakkâri) Sayın Başkan, bir dakikamız
kalmıştı.
BAŞKAN İlave ederiz efendim.
Süreniz on altı dakika.
BDP GRUBU ADINA ESAT CANAN (Hakkâri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kültür ve Turizm Bakanlığı 2012
yılı bütçesi üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına görüş ve değerlendirmelerimi sizinle paylaşmak üzere
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bütçesini görüştüğümüz Bakanlık,
aslında ülkemizin hem kültür hem de turizm gibi çok geniş
alanında hizmet vermesi gereken bir bakanlıktır ancak bu kadar
geniş bir alanda hizmet veren bu Bakanlığa genel bütçeden çok cüzi
bir payın aktarılması, bu Bakanlığın bu bütçeyle
beklentilere cevap vermeyeceğini açıkça göstermektedir.
Bu durum, Hükûmetin kültüre, sanata ve turizme verdiği önemin
açık bir göstergesidir. Bu durum, aslında Hükûmetin bu
yaklaşımı, sadece mevcut Hükûmete mahsus olmayıp
geçmiş bütün hükûmetlerin bütçelerinde de aynı durum görülmektedir.
Medeniyetin beşiği sayılan Anadolunun zengin
kültürlerine yönelik bu yaklaşımın bir sorun olarak hâlen devam
ettiğini üzülerek belirtmeliyim.
Değerli
milletvekilleri, kültür bir toplumun tarihsel süreç içinde ürettiği ve
kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve
manevi özelliklerin bir bütünüdür. Ancak her toplum kendi kültür ve
sanatını icra ederken kendi kültürel gerçekliği üzerinden yola
çıkar. Ülkemizde ise üzülerek belirtmeliyim ki mevcut durum bu anlamda hiç
de iç açıcı değildir. Tek ırk, tek dil, tek din, tek mezhep
anlayışına dayanan devletin kültür politikası ülkenin
farklı kültürlerini inkâr ettiği için ne yazık ki
yanlış olmuştur. Bu kanalla topluma hep yanlış,
gerçeğin dışında farklı şeyler
anlatılmıştır. Victor Hugonun çok güzel bir sözü var:
Hakikatler zincirlenemez. Zincirlenip denize atılsa bile zincirler
paslanır, bir gün hakikatler yeryüzüne ve su yüzüne çıkar. der. Onun
için, çoğulcu kültür ülkemizin bir sosyal olgusudur, bir gerçeğidir.
Bu yüzden, tek dile, tek renge mahkûm edilmiş bir kültür
anlayışının artık zamanı geçmiştir. Bu
nedenle, yapılacak yasal değişimlerle çoğulcu kültür
anlayışının hızla hayata geçirilmesi ülkenin
bütünlüğünün güçlendirilmesi için önem arz etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, dilin yasaklandığı bir ortamda kültürün
gelişmesi beklenemez çünkü kültürün temel
taşıyıcılarından biri dildir. Dil, kültüre muhtaç
olduğu ortamı hazırlar ve besler.
1949
yılında, özel bir kanunla, kültür ve sanatı en geniş toplum
kesimlerine yayma amacıyla kurulmuş olan Devlet Tiyatroları da,
kendi özgünlüğü içinde dünyada yer edinme çabası güderken, maalesef,
ülkemizin gerçekliğinden uzak bir tutumun göstergesi olarak, kültürel
çeşitliliğimizi yansıtmamaktadır. Farklı kültürlerin
gelişmesi ve yaşayabilmesi için devlet sinemaya ve tiyatroya önem
vererek, güzel sanatların bu dallarında farklı kültürlerin
gelişmesine imkân sağlamalıdır.
Kültürel
çeşitliliğiyle Türkiye coğrafyasında Türk tiyatrosu veya
devlet tiyatrosu gibi tanımların çok kültürcü, çoğulcu bir
toplum gerçekliğine gönderme yapmadığı aşikârdır.
Zira, toplumsal ve hukuki belirlenimleriyle Türklük vurgusunun
dışlayıcı nitelikleri bu alanda da kendisini açıkça
göstermektedir. Bu anlamda, tiyatro sahneleri maalesef ülkemizin
farklılıkları için perde açmamaktadır. Başta Kürtçe
olmak üzere tüm dil, aksan ve lehçeleri yok sayan bu oyunculuk
anlayışı artık günümüzde çağ dışı hâle
gelmiştir. Gerçek bir kültür taşıyıcıları olan
tiyatroyu, baleyi, müziği ve sinemayı yurt düzeyine yaymak, bunlardan
herkesin yararlanmasını sağlamak devletin görevidir.
Sayın
Başbakan Dünya Tiyatrolar Günü nedeniyle yayınladığı
mesajında Bir toplumun medeniyet tasavvurunu, kültürel kimliğine
bakarak, özgürlüğünü ve farklılıklarını
yansıttığı sanatla anlamak mümkündür. demişti. Evrensel anlamda tiyatroya dair doğru bir tespit
yapan Sayın Başbakana 2008de yaptığı bu
konuşmanın aradan geçen açılım sürecine rağmen
pratikte bir karşılığının
olmadığını bir kez daha hatırlatmak isterim.
Sanat dalları gerçek bir kültür
taşıyıcılarıdır. Tiyatroyu, baleyi, müziği,
folkloru yurt düzeyine yaymak, bunlardan herkesin yararlanmasını
sağlamak devletin görevidir.
Değerli milletvekilleri, 1940 yılından itibaren
asimilasyon politikası gereği olarak on iki binden fazla köyün ismi
değiştirilmiştir. Köy isimleriyle yetinilmemiş aynı
zamanda şehir, dağ ve nehir gibi coğrafi yerlerin de isimleri
Türkçeye çevrilerek değiştirilmiştir. Bu
değişikliklerin büyük bir çoğunluğu başta Kürtler
olmak üzere diğer farklı ırkların
yaşadığı bölgelerde yapılmıştır.
Aynı şekilde, sürgüne gönderilen halklardan kalan tarihî eserler de
ne yazık ki sistemli bir şekilde yıkımların hedefi
hâline getirilmiştir. Öte yandan halkların kimlikleri, tarihsel
gelişim süreçleri ve kültür, sanat değerleri Türk Tarih Kurumu ve
Türk Dil Kurumu tarafından bilimsel dayanaktan yoksun bir şeklide
çarpıtılarak, ait olduğu etnik yapıyı yok sayarak
Türkçe icra edilmiş gibi gösterme yoluna gidilmiştir. Bununla
amaçlanan tamamen kültürel asimilasyon politikalarıdır. Devletin bu
tekçi politikaları nedeniyle şimdiye kadar hapsedilen tüm farklı
kültürler ortaya çıkarılmalı ve gelişimleri de
sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, diğer bir konu ise
turizmdir. Doğu ve Güneydoğu Bölgemizin zengin bir kültür ve turizm
potansiyeline sahip olduğu ve bunun değerlendirilmesi durumunda
halkımıza ve ülkemizin ekonomisine ciddi katkılar
sağlayacağı unutulmamalıdır. Ne yazık ki uzun bir
süreden beri bu potansiyelin halktan ve ekonomiden esirgendiği
görülmektedir. Bu potansiyelin değerlendirilememesinin gerekçesi olarak da
güvenli bir ortamın bulunmadığı ileri sürülmektedir, ancak
bu gerekçe mazur görülemez. Zira, devletin öncelikli görevi bölgede
barışı tesis etmektir. Barışı tesis etmek için
hiç adım atmayan bir devletin bu gerekçeye sığınması
haklı ve gerçekçi görülemez.
Bu bağlamda, Hakkâri ili zengin bir tarihî
varlığı ve turizm potansiyeline sahip bir ilimizdir. Ancak
devletin yanlış politikaları ve ihmalleri sonucu birçok tarihî
yapı ve alan kendi kaderine terk edilmiş, ilgisizlik ve
bakımsızlık nedeniyle her geçen gün daha büyük bir hızla
tahrip olmaktadır. Tarihî varlıklarımız, güvenlik
politikalarının, iklim koşullarının ve bilinçsiz
kullanım sonucunda kendi kaderine terk edilmiştir. Bölgede uygulanan
güvenlik politikaları nedeniyle, ilimizin bu zengin kültür alanları
ne yazık ki halktan kopartılarak birer güvenlik alanı hâline
getirilmiştir. Bunlardan biri olan tarihî Hakkâri Kalesi Millî Savunma
Bakanlığına tahsis edilerek hâlen askerlerin kullanımı
altında bulunmaktadır.
Yine dört mevsimi bir arada yaşayan Sat Gölü, Berçelan
Yaylası ve buna benzer tarihî ve turistik yaylalar da yasak bölge
kapsamında bulunduğundan turizme kapatılmıştır.
Bunun yanında Hakkârinin tarihî Meydan Medresesi,
Şemdinlinin tarihî Nehri Köyü Sarayı ilgisizlik nedeniyle yine
kaderlerine terk edilmiştir. Yüksekova ilçesinde ise 1993
yılında temeli atılan kültür merkezi, aradan on sekiz yıl
geçmesine rağmen yapımı hâlen tamamlanmamış ve
atıl durumda bırakılmıştır.
Askerler tarafından kullanılan Hakkâri Kalesi bugün sadece
çıplak bir kayadan ibaret bırakılmış olsa bile
etrafında yaşayan halkın en büyük kültürel miraslarından
biridir. O mirası sahiplerinin kullanımına yeniden açmak bir
insanlık ve bir uygarlık gereğidir. Hiçbir çağdaş ve
demokratik bir hukuk devleti 21inci yüzyılda bu doğal hakkı
vatandaşlarından esirgemez, esirgememelidir.
Bir halkın kültürel ve tarihsel değerlerine el koymak var olan
toplumsal gerilimi daha da artırır ve açılan yaraların
sürekli kanamasına zemin hazırlar. Yöre halkını
geçmişinden, tarihî, kültürel değerlerinden uzaklaştırmakta
ısrarlı olmak, birlikte yaşama arzusunu zedeler, devlete olan
güveni de sarsar.
Yine, Hakkârinin Meydan Medresesi 18inci ve 19uncu yüzyılda
bölgenin en önemli eğitim kurumu olarak hizmet verirken 1925-1950
yılları arasında cezaevi olarak kullanılmış, 1950
yılından sonra da bina tamamen yıkıma terk edilmiştir.
Sayın Bakandan öncelikle Hakkâri Kalesinin restore edilerek
yeniden halkın hizmetine sunulmasını bekliyoruz. Meydan
Medresesi'nin de Hakkâri kültürel binasını yeni kuşaklara
tanıtacak bir müzeye dönüştürülmesini ve Yüksekova ilçemizdeki
atıl durumda bulunan kültür merkezi binasının da Yüksekova
Belediyesine devredilerek bir an evvel hizmete açılmasının
sağlanmasını özellikle Sayın Bakandan rica ediyoruz.
Buna
benzer bir diğer konuysa ülkemizde hiç gündemden düşmeyen, ülkemizde ve
dünyada bir tabiat harikası olarak görülen Hasankeyfin bu tarihî
varlığının kaybolmaması ve bir tarihî kesintiye
uğramaması için Bakanlığın üstüne düşen görev ve
sorumluluğu yerine getirmesini beklemekteyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada sözlerime son verirken,
sosyal devlet gereği, ülkemizin gerçekliğine uygun, demokratik bir
kültür sanat politikasına ihtiyaç olduğu inancındayız.
Bütün kesimlerin kültürel değerlerinin korunup kollanması
gerekliliğinin esas alınarak sanatın herkes için üretilmesi ve
yurt genelinde toplumun bütün kesimlerinin faydalanabildiği alanlar hâline
getirilmesi, farklılıklarımızla övünmemize gerçekçi bir
boyut kazandıracaktır.
Bütçenin
hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Canan.
Süreniz
tamam efendim.
Sayın
milletvekilleri, AK PARTİ Grubu adına birinci konuşmacı
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş.
Buyurun
Sayın Muş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor
Bakanlığının 2012 yılı bütçesi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Her
toplumun ömrünü sürdürebilmesi, yarınlarda
kendi varlığının mücadelesini verebilmesi ve idealinde
kurmuş olduğu bir dünyayı gerçekleştirebilmesi için
bazı dinamiklere ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaçlar temin edilmeden hayat ve
gelecek adına bir düzenlemeye girişilemez. Bu dinamiklerden en
önemlisi hiç şüphesiz ki gençliktir. Ülkenin idaresinde, sanatında,
siyasetinde, ekonomisinde, çalışma hayatında söz sahibi olacak
gençlerin önünü açmak, onlara güçlü bir demokrasi, güçlü bir ülke bırakmak
için hayallerine ufuk katacak olanakları sağlamak durumundayız.
Bugün, tarihi doğru okuyan, bilgiyi günübirlik hesapların
esaretinden kurtaran, memleketine hizmet etme sevdasını,
aşkını, heyecanını bilgiyle harmanlayan gençlere
ihtiyacımız var. Her on yılda bir yapılan darbeler ve
muhtıralarla budanan gençlerimiz fikri hür, vicdanı hür, irfanı
hür olmak yerine, susturulan, konuşturulmayan bir nesil ortaya
çıkartılmaya çalışıldı. Ülke gençlerinin
yaşantısına, düşüncesine müdahaleler yapılarak tek
tipleştirilmek istendi. Bu perspektifte bu ülke gençleri kışlaya
girer gibi okullara alınmaya çalışıldı. Geçmişte
gençlerimiz büyük acılar yaşadı. Ülkenin en iddialı
gençleri birbirine kırdırılıp hapishanelerin hücrelerinde
ruhsal ve fiziksel açıdan sakatlanıp pasif, edilgen duruma getirildi.
Memleketimizin geleceği ordu, gençlik el ele diyerek 27 Mayıslar,
12 Martlar ve 12 Eylüllerle gençler talihsiz, fikirsiz ve ideallerinin tümünü
kaybetmiş, köksüz bırakılıp susturulmuştur.
Bu ülkede katsayı zulmü yaşanmıştır. Daha da
acısı, bu uygulama, üzülerek söylüyorum ki siyasi destek de
bulmuştur kendisine. Bu ülkenin gençleri arasında ayrım
yapılarak âdeta kendi evlatları mağdur edilmiştir. Bunun
gibi, mantıksız, temelsiz, adaletsiz, Anayasanın eşitlik
ilkesine aykırı bir yaklaşımla gençlerin Türkiyeye dair
hayalleri, idealleri ellerinden alındı. Sırf meslek lisesi
mezunu olmaktan dolayı bu uygulamanın adaletsizliğini
yaşamış birisi olarak söylüyorum. Benim gibi binlerce genç kendi
ülkelerinde okuma fırsatı bulamadı, eğitimlerine devam
edebilmek için yurt dışında okullar aradılar, yabancı
ülkelerde okuma mücadelesi verdiler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herkesin, hatta
bitkilerin bile canını yakan 28 Şubat sürecinin bir ürünü olan
bu adaletsizlik, Allaha hamdolsun yine AK PARTİ döneminde son
bulmuştur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Katsayı uygulamalarının arkasına saklanarak gençler
üzerinde kurgulanan senaryolar iflas etmiştir ve tarihin karanlık
sayfalarında yerlerini almışlardır. Gençlerin önüne konulan
vesayet ideolojileri yüzünden geçmişte yaşanmış
çatışmaların yerini sivil ve demokratik
tartışmaların, kavga etmeden, kırıp dökmeden
yapılmasının yolunu açtık.
Gençlere güvenilmez. denildi, Siyaset emanet edilmez. denildi,
artık AK PARTİ İktidarıyla bunların tümü tarihe
karıştı. Seçilme yaşının yirmi beşe
indirilmesinde gençlerimize güvenin mantığı yatmaktadır.
Gençlerin birikimini, dinamizmini, ülke yönetimine taşıma
anlayışı vardır.
Otuz yaşın altındaki nüfusumuz, değerli
milletvekilleri, 40 milyona yaklaşmış durumda. Genç nüfus demek,
üretim kapasitemiz, iş gücü enerjimiz değildir sadece, genç beynimiz,
dinamik ruhumuz ve ufkumuz demektir aynı zamanda.
Başbakanımızın ifadesiyle, manevi ve ahlaki
değerleri edinmemiş, temel millî değerlerinden
arındırılmış bir gençlik, ne ülkenin geleceğini
ne cumhuriyetimizin geleceğini ne de kendi geleceğini koruyabilir.
Bu anlamda Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Gençlik ve Spor
Bakanlığına dönüştürülerek, ülke gençlerine yönelik daha
fazla imkân sağlanmasına çalışılmıştır.
Üreten, fikrine güvenen, şiddetten yana olmayan, dinamik, risk
alan, inandıklarını açıkça söyleyen, millî ve manevi
değerlerine sahip bir gençlik; statükodan yana olmayan, edilgen değil
etken bir gençlik için çalışmalarına, yeni kurulmasına
rağmen büyük bir hızla Gençlik ve Spor
Bakanlığımız devam ediyor.
Ülke gençleri, insan haklarının, hukuk ve demokrasinin
ilkelerinden taviz vermeden, ülkemizi tırnaklarıyla geldiği bu
noktadan daha da ileri taşıyacak Türkiyenin 2023 vizyonunu
gerçekleştirecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla) Hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Muş.
AK PARTİ Grubu adına ikinci konuşmacı Bursa
Milletvekili Sayın Hüseyin Şahin.
Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor
Bakanlığının bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Şahsım ve grubum
adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gençlik ve Spor Bakanlığı, 3 Haziran 2011 tarihli ve 638
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yeniden dizayn edilmiştir.
Buna göre, gençliğin ihtiyaçları ile gençliğe sunulan hizmet ve
imkânlar konusunda inceleme ve araştırmalar yapmak, geliştirmek,
rehberlik ve danışmanlık sunmak, spor faaliyetlerinin
gelişmesini ve yaygınlaşmasını teşvik edici
tedbirler almak, bu konuda uygulanacak politikaları tespit etmek üzere
kurulmuştur.
Ülkemizin en büyük değerlerinden biri, belki de en büyüğü olan
gençlerimize hak ettiği önemi vermek üzere gençliğe yönelik
hizmetlerin tek çatı altında toplanması ve koordinasyonunun
sağlanması amaçlanmıştır.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre toplam nüfusumuzun yüzde
42si yirmi dört yaşın altındadır ve ülkemiz
açısından genç nüfusumuzun yüksek oluşu, sahip olunabilecek çok
değerli bir kaynaktır.
On beş-yirmi dört yaş arası genç nüfusumuza
bakıldığında ise 2010 yılı sonu itibarıyla,
12 milyon 545 bine ulaşmış olup toplam nüfusun yüzde 17sini
oluşturmaktadır. Ancak ülkemizde on beş-yirmi dört yaş
aralığındaki gençler yetişkinliğe geçiş
aşamasında iş bulmak, eğitimini tamamlamak, bir kimlik
oluşturmak, kendi ailesini kurmak gibi güçlüklerle karşı
karşıya görülmektedir. Atalarımızın da söylediği
gibi Ağaç yaşken eğilir. atasözünde açıkça belirtildiği
üzere, bizler gençlerimiz için gençlik politikalarımızı
sağlıklı olarak belirlemeliyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığın faaliyet
alanlarından spor günümüzde sosyal ve ekonomik olarak çok önemli bir
noktada bulunmaktadır. Spor alanındaki başarılı
ülkelerin ekonomik ve sosyal alanda da diğerlerinden daha
gelişmiş oldukları bilinen bir
gerçektir. Gelişmiş ülkelerde spor yapan insanların oranı
toplam nüfusun yarısına ulaşırken, Türkiyede bu oran ancak
yüzde 2ler seviyesindedir. Araştırmalar ülkemizde spor kulübü
başına düşen kişi sayısının çok düşük
olduğunu göstermektedir.
Genç nüfusumuzun doğru politikalar belirlenerek yapılacak
yatırımlarla ülkemizi siyasi ve ekonomik alanda olduğu gibi spor
alanında da hak ettiği noktaya taşıyacağı
kaçınılmazdır. Bu amaçla, gençlik merkezlerimizin önemi ortaya
çıkmaktadır. Bu merkezlerin sayısını artırmak,
faaliyet ve türlerini çoğaltmak, müstakil binalar kazandırarak
ailelerin çocuklarını bu merkezlere güvenle gönderecekleri ve topluma
faydalı birer fert olarak yetiştirilecekleri ortamları
hazır hâle getirmeliyiz.
Bu kapsamda, gençlik merkezlerinde her yıl deniz ve yayla
kampları düzenlenmekte, gençlere serbest zamanlarını sosyal,
kültürel ve sportif faaliyetlerle değerlendirme imkânı sunulmaktadır.
Gençlik kampları 2003 yılına kadar ücretli olarak
gerçekleştirilmekte iken, 2004 yılından itibaren
kısıtlı imkâna sahip gençlerimize ücretsiz olarak hizmet vermeye
başlamıştır. Gençlerin bilim, sanat ve kültürel alanlara
ilgisini artırmaya yönelik eğitici ve yönlendirici faaliyetler
yürütülecek, bu kapsamda yürütülen faaliyetler desteklenecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bakanlığın 2011 yılında gerçekleştirilen gençlik
hizmetlerinden bazılarından bahsetmek istiyorum: 3 bin 700 gencimiz
Çanakkale-Bilecik tarih ve kültür gezisine katılarak geçmişimizi ve
tarihimizi öğrenmekle ilgili faaliyette bulunmuşlardır.
Yaklaşık 2 bin gencimiz Avrupa Kültür Başkenti İstanbulda
İstanbul Kültür Başkenti buluşmasına
katılmıştır. 2 bin 520 gencimiz gençlik merkezleri
arası değişiklik programına
katılmıştır. 8 bin 500 gencimiz kültürümüzü tanıtmak
amacıyla Türk halk müziği yarışmaları ve Türk halk
oyunları etkinliklerine katılmışlardır; bu kabil
birçok faaliyet vardır.
Zamanım çok kısalıyor. Ülke olarak bu dönemde, AK
PARTİ hükûmetleri döneminde çok başarılı faaliyetlere imza
attığımızı da belirtmek istiyorum. Bunlardan 2011
Erzurum Universiade Kış Spor Oyunları, 2011 Trabzon Avrupa
Gençlik Oyunları ve 2013 yılında yapılması
düşünülen, Mersin ilimizde Akdeniz Oyunları ki Akdeniz Oyunları
kapsamında Mersine spor salonu, olimpik kapalı yüzme havuzu,
atış poligonu, tenis kompleksi, iki adet antrenman spor salonu,
jimnastik spor salonu, tesislerin modernizasyonu 2011 yılında
yapılarak gerçekleştirilecek ve ülkemize kazandırılacaktır.
Ben -zamanım daraldı- 2012 mali yılı bütçesinin Spor
Bakanlığımıza hayırlı olmasını
diliyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Şahin.
AK PARTİ Grubu adına üçüncü konuşmacı Sayın
Osman Aşkın Bak, İstanbul Milletvekilimiz.
Buyurun Sayın Bak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor
Bakanlığına bağlı Spor Genel Müdürlüğünün 2012
yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
6 Haziran 2011 tarihli ve 27986 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan 638 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca
Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlanan Spor Genel
Müdürlüğü, merkez ve taşrada toplam 5.690 personeliyle hizmet
vermektedir.
Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi ülkemiz, 2005
yılında İzmirde Universiade Oyunlarını, yine
aynı yıl İstanbulda UEFA Şampiyonlar Ligi finalini, yine
2010 yılında Dünya Basketbol Şampiyonası finallerini, 2011
yılında İstanbulda Dünya Güreş
Şampiyonasını, yine 2011 yılında Trabzonda Avrupa
Gençlik Olimpik Oyunlarını, yine 2011 yılında Erzurumda
25inci Dünya Üniversitelerarası Kış Oyunlarını ve
İstanbulda Formula 1 yarışlarını ve MotoGP gibi son
derece önemli ve büyük spor organizasyonlarını başarıyla
gerçekleştirmiştir.
2012 yılında, İstanbulda yapılacak olan Dünya Salon
Atletizm Şampiyonası ve Antalyada yapılacak olan Büyükler
Avrupa Halter Şampiyonası başta olmak üzere, yirmi bir tane,
Avrupa ve dünya şampiyonası düzeyinde uluslararası
organizasyonlar yine ülkemizde yapılacaktır. Ayrıca, 2013
yılında Mersinde Akdeniz Oyunlarının organizasyonu
gerçekleştirilecektir.
Değerli milletvekilleri, tüm bu
organizasyonların yanı sıra İstanbul 2012 Avrupa Spor
Başkenti unvanını almıştır. Avrupa Birliği
Bakanımız Sayın Egemen Bağış, İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş ve AK
PARTİ İstanbul Milletvekilimiz Sayın Hakan Şükür 30
Kasım 2011 tarihinde, Brükselde, İspanyanın Valensiya
şehrinden bayrağı devralmıştır. İstanbulun
Avrupa Spor Başkenti olması nedeniyle 2012 yılı boyunca
ülkemizde birçok uluslararası spor organizasyonları düzenlenecektir.
Bugün ülkemiz birbirinden görkemli spor tesislerine sahiptir. Şu anda spora
bu kadar büyük yatırımlar yapan, sportif portföyünü bu kadar dinamik
bir şekilde geliştiren bir ülke yoktur. Ülkemiz bugün her alanda
olduğu gibi artık sporda da uluslararası arenada söz sahibidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2012 yılı tüm ülkeler için olimpiyat yılı.
Gençlik ve Spor Bakanlığımız bir yandan yeniden
yapılanırken, diğer yandan 2012 yılında büyük bir
sınavla karşı karşıya kalacaktır. Ben, Gençlik ve
Spor Bakanımızın genç ve dinamik yapısıyla
başarılı olacağına inanıyorum, kendisine ve
ekibine başarılar diliyorum.
Londrada yapılacak olan olimpiyat
oyunlarına bugün itibarıyla iki yüz yirmi yedi gün
kalmıştır. 2012 yılı Londra Olimpiyat Oyunlarına
büyük bir sporcu kafilesiyle katılarak 1948 yılında Londra
olimpiyatlarında elde ettiğimiz tarihî başarımızı
tekrarlayacağımıza yürekten inanıyorum. Bu vesileyle 2012
Londra Yaz Olimpiyat Oyunlarında mücadele edecek tüm
sporcularımıza şimdiden başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, dünyanın
en büyük sportif organizasyonu olan olimpiyat oyunları dünyanın bütün
renklerini ve kültürlerini buluşturan bir medeniyetler
buluşmasıdır. Olimpiyat adaylığımız resmî
olarak 13 Ağustos 2011 tarihinde Sayın Başbakanımız
tarafından ilan edilmiştir. Sayın Başbakanımız
Olimpiyatevinde düzenlenen toplantıda Türkiye'nin
adaylığını şu sözlerle
açıklamıştır: Bugün ülkemiz ve insanımız için
son derece önemli gördüğümüz 2020 Olimpiyat Oyunları
adaylığımızı buradan bütün dünyaya ilan etmek üzere
bir araya geldik. Heyecanlıyız, çünkü bu defa
ulaşacağımıza samimiyetle inanıyoruz. Türkiye özünde
bir olimpiyat ülkesidir. Meşale bu ülkeye çok
yakışacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu noktada olimpiyatların
İstanbula kazandırılması için başta Hükûmetimize,
Türkiye Millî Olimpiyat Komitesine, tüm siyasi partilere, milletvekillerimize,
sivil toplum kuruluşlarımıza, iş adamlarımıza,
yazılı ve görsel basınımıza büyük görevler
düşmektedir.
Değerli milletvekilleri, bir hayalim var, onu sizlerle
paylaşmak istiyorum: 2023 yılında dünyanın 10 büyük
ekonomisi arasına girmiş ve 2020 Olimpiyat Oyunlarını
İstanbulda başarıyla organize etmiş bir Türkiye
arzuluyorum. İstanbul hazır, Türkiye hazır.
Bu vesileyle, Gençlik ve Spor Bakanlığının 2012
yılı bütçesinin milletimize, özellikle de gençlerimize
hayırlı olmasını temenni eder, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bak.
AK PARTİ Grubu adına dördüncü konuşmacı Konya
Milletvekili Mustafa Akış.
Buyurun Sayın Akış. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA AKIŞ (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Her an her kesimin dile getirdiği gibi Türkiye Cumhuriyetinin en
önemli gücü, genç nüfusudur. Türkiye'nin umudu olarak ifade edilen bu genç nüfus,
aynı zamanda ciddi toplumsal sorunların kaynağı hâline
dönüşme riskini de her zaman taşımıştır. Zira,
yakın siyasi tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Bu potansiyel genç
nüfus, kalkınmanın ve gelişmenin
taşıyıcısı olacakken hep sorunlarla
boğuşmuş ve ne kendini özgürce ifade edebilme olanağı
bulmuş ne de ülkemize kendinden beklenen faydayı sunabilmiştir.
Ancak AK PARTİ İktidarı, gençliğe yapılan her
yatırımın geleceğimizin rotasını çizmekle eş
değer olduğu bilinciyle hareket etmiş ve gençliğimizin fizyolojik,
kişisel ve ruhsal gelişimine ciddi destekler
sağlamıştır.
Bu destekleri sağlayan kurumların en başında da
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü gelmektedir.
AK PARTİ 2002den bugüne kadar bu kurum çatısı altında
üniversite öğrencilerine destek noktasında da bir
çığır açmıştır. 2002 yılında 45 TL olan
öğrenim kredisi burs miktarı, AK PARTİyle yüzde 433
artmış ve bugün 240 TLye ulaşmıştır. Yüksek
lisans öğrencilerimize bunun 2 katı, doktora öğrencilerine ise
bu bedelin 3 katı ödenmektedir. Peki, verilen bu bedel yüzde 433
artırılmış da faydalananların sayısı
düşmüş müdür? Elbette ki hayır. Yaşamın her
alanında olduğu gibi, AK PARTİ İktidarı, bu hususla
ilgili de gereğini yapmış, 2002de öğrenim kredisi alan
öğrenci sayısı 450 bin iken bugün bu rakam 1 milyon 100 bine
ulaşmıştır.
Ayrıca, 22nci ve 23üncü dönemlerde görev yapan vekillerimizin de
bildiği gibi, çıkarılan çeşitli yasalarla, bu kredinin
alınması ve geri ödenmesi aşamalarında, burada zaman
kifayet etmeyeceği için sayamayacağımız türlü
kolaylıklar ve istisnalar getirilmiştir.
AK PARTİ iktidarları döneminde yurt hizmetlerinde de çok büyük
gelişmeler sağlanmıştır. 2002 yılında 77 il,
59 ilçede 193 yurtla hizmet verilmekteyken bugün 81 il, 127 ilçede 304 yurtla
üniversite öğrencilerine hizmete devam edilmektedir.
Bununla beraber, 2002de yurtlarımızın yatak kapasitesi
190 bin iken bugün bu sayı 267 bindir. Bu kapasite artışı,
AK PARTİden önce uygulanan ranza sisteminden vazgeçilmesine rağmen
gerçekleşmiştir. Yani, yurtlarda bir yandan barınan öğrenci
sayısı bakımından kapasite düşürülmüş, bir yandan
da tüm Türkiyede yeni modern yurt binalarıyla yatak kapasitesi
artırılmıştır.
Beslenme yardımında da AK PARTİyle birlikte yüzde
900lük bir artış gerçekleşmiştir.
Bütün bu anlattıklarımla, AK PARTİ iktidarları
gençlere en büyük değeri atfetmiş ve gençliğin en önemli
kesimlerinden olan üniversite öğrencilerimizin daha insanî şartlarda
barınmasını sağlamıştır. Gençlik, AK
PARTİden önce bir risk unsuru, bir tehlike olarak görülmüş, ancak
bugün en büyük yatırım gençlere ve gençlerin eğitimine
yapılmıştır. Bugün, gençleri ülkenin gelişiminde bir risk,
bir engel olarak görmeyip en büyük avantaj olarak gören de yine partimiz
olmuştur. Bugün, yine, benden önceki konuşmacı arkadaşlarımın
da bahsettiği gibi, seçilme yaşı AK PARTİyle beraber yirmi
beşe düşürülmüş ve gençlere siyasetin karar alma
mekanizmalarında yer verilmiştir. Bizler AK PARTİnin gençleri
olarak, partimizin kurulduğu günden bu yana zaten partimizin karar alma
süreçlerinde yer alan gençler olarak seçilme yaşının yirmi
beşe düşürülmesi en çok bizleri memnun etmiştir. Bu
değişiklikle sadece AK PARTİye gönül veren gençler değil,
tüm Türk gençliğinin siyaseti en ulvi yerde milletin bağrından
kopmuş bu çatı altında yapabilmesinin önü
açılmıştır.
Değerli milletvekilleri, artık, edilgen değil, özgüveni
yüksek, etken bir gençlik var; artık, eli silahlı, silahla
donanmış değil, bilgiyle donanmış bir gençlik var.
Bilgiyle donanmış gençliğe yapılan
yatırımın, bu gençliğin eğitimine,
barınmasına dönük yapılan yatırımın 2012
bütçesiyle ve bu bütçeye özellikle biz genç vekillerin vereceği kabul
oylarıyla artarak devam edeceğini ifade ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Akış.
AK PARTİ Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Zeynep
Armağan Uslu.
Sayın Uslu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ZEYNEP ARMAĞAN USLU (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Mali
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının dokuzuncu turunda
Kültür ve Turizm Bakanlığının bütçesi üzerine AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Kültür politikalarını yönetmek topluma, tarihe, geleceğe
yönelik bir hizmet ve mesuliyet alanı olup tarih
mirasımızı, ülkemizin sosyal yapısını ön
yargısız bir şekilde değerlendirme sorumluluğudur. AK
PARTİ Hükûmeti bu değerlendirmeyi yapmış,
normalleşmeyi hızlandıran yeni bir kültür politikası
benimsemiştir. Türkiyede normalleşme toplumsal uzlaşı
tablosunu ortaya koymaktan, kültürel çeşitliliği tanımaktan,
devlet politikası düzeyinde taraf olmayı terk ederek
kucaklayıcı ve destekleyici olmaktan geçmektedir.
Devletin işi, toplumsal kimlikler arasında taraf tutmak veya
bizzat kendisi bir taraf olarak toplumun karşısına çıkmak
değildir. Kimliklerinden ötürü toplum kesimlerinin neredeyse
tamamının tehdit olarak görüldüğü dönemler çok şükür geride
kalmıştır. Halkının değerlerini ve yaşam
tarzını beğenmeyip toplumu devlet eliyle
çağdaşlaştırma anlayışı da AK PARTİ
politikaları sayesinde tarihte kalmıştır.
Bakanlığımızın Necip Fazıl kitabıyla
Mem-u Zin kitabı, Ziya Gökalple Nazım Hikmet, Necip Fazıl
kitapları yan yanadır. Olması gereken de budur, normalleşme
de budur.
Kültür ve Turizm Bakanlığımız, ülkemizin çok
kültürlü ve çok etnisiteli toplum yapısını ve kültür
mirasını koruma sorumluluğuyla tutum almakta ve yetkin kültür ve
turizm politikalarıyla büyük hamlelere imza atmaktadır.
Bakanlığımız, bu bakışı somutlayan
hizmetlerini çoklu alanlarda gerçekleştirmektedir.
2002 yılı bazında Bakanlığı
değerlendirdiğimizde, 42 kültür merkezi olan bir Türkiyeden bugün 85
kültür merkezi olan bir Türkiyeye ulaştık. Son beş yılda
-sadece bir örnek olarak- tiyatro alanında 22 yeni tiyatro sahnesi açtık
ve görevlerinden biri de halka tiyatro götürmek olan devlet tiyatroları
aracılığıyla 370 yurt içi turne düzenleyerek 1 milyon 722
bin 294 seyirciye ulaştık.
Yenileme çalışmalarının tamamlanması
neticesinde, ziyarete kapalı olan 16 müze ve bağlı birim
halkımızın ve turizmin hizmetine açıldı.
Dünyanın dört bir yanında, yıllarca, başka ülkelerin
benzeri çalışmalarını gördükçe
hayıflandığımız, kültürümüzü, dilimizi tanıtan ve
kamu diplomasisi anlamında ülke politikalarını destekleyen
yapılarımız yakın zamana kadar yoktu ama bugün, Yunus Emre
araştırma enstitülerinin sayısı 18e
ulaşmıştır.
Bakanlığımız, turizmi, bölgesel gelişmede,
istihdamın arttırılmasında, döviz gelirlerimizin
çoğalmasında ve ülkemizin sosyokültürel yapısına
katkıda öncü bir sektör olarak görmektedir ve artık ülkemiz zengin
potansiyeli, ürün çeşitliliği, dinamik turizm sektörüyle rakip
ülkeler karşısında üstünlüklere sahip önemli bir turizm
ülkesidir.
2011
yılı Ocak-Eylül döneminde ülkemizi ziyaret eden yabancı
sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde
10,7lik bir artış göstermiş, 25 milyon 625 bin 298 kişi
ülkemizi ziyaret etmiştir.
2011
yılının Ocak-Eylül dönemi verilerine göre ise yabancı ve
vatandaş ziyaretçilerden elde edilen turizm geliri de yine bir önceki
yılın aynı dönemine göre 14,6lık bir artışla
17,8 milyar dolara çıkmıştır.
Bir
diğer veriyle de değerlendirdiğimizde turizmi, turist
sayısı açısından bugün dünyada 7nci, turizm geliri
açısından da dünyada 10uncu olan bir ülkeyiz.
2012
yılı bütçe ödenekleri toplamı 1 milyar 705 bin 76 lira olan
Bakanlığımız bir önceki yıla göre de gelirlerini yüzde
13 oranında arttırmıştır. Turizm
altyapısını geliştirmek amacıyla illere gönderilen
ödenekler 2002 yılında 24,5 milyar iken 2010 yılında 203,7
milyon TLye ulaşmıştır. Bu bağlamda kültür turizmi
açısından büyük potansiyele sahip olan Şanlıurfada
kurulacak Edessa Arkeoloji Müzesi, Haleplibahçe Mozaik Müzesi ve arkeopark ile
kültür merkezinin yapımlarının bir an önce tamamlanarak bu kadim
ve zengin tarih mirasına sahip kentimizin potansiyelinin
güçlendirilmesinin önemini de vurgulamak isterim.
Yine
Bakanlığımızın aktif tutumuyla,
Şanlıurfamızda bulunan ve dünya tarihinin
akışını değiştiren Göbeklitepenin UNESCO Dünya
Mirası Listesine dâhil olması yönündeki gelişmelere de hız
verilecektir.
Bakanlığımızın
kültür ve turizm politikasını sonuçlarıyla
değerlendirdiğimizde Türkiye'nin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Uslu, teşekkür ediyoruz, süreniz tamam.
ZEYNEP
ARMAĞAN USLU (Devamla) Hepinize teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
AK PARTİ Grubu adına Sakarya Milletvekili Ayşenur İslam.
Buyurun
Sayın İslam. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA AYŞENUR İSLAM (Sakarya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Turizm
Bakanlığı Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü bütçesi
hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi, aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Modernleşme hareketleri sırasında
tanıştığımız çok sesli müzik ve bu temele dayanan
sanat dallarının ülkemizde kurumlaşması bir hayli eskiye
dayanır. Ülkemizde opera ve balenin ilk nüvesi 1924te kurulan Musiki
Muallim Mektebidir. İlk opera temsilleri ise 1941-42 sezonunda, sonradan
konservatuvar olan bu okulun öğrencileri tarafından verilmiştir.
Çok sesli müziğin insan ruhunu, vicdanını, zihnini ve
düşüncesini etkileyen bir gücü vardır. Bu bakımdan çok sesli
müziğin kullanıldığı sanat dallarını bir
eğitim aracı olarak da son derece de önemsemek gerekir. Böyle bir
bilinçle çalışmalarına devam eden Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü toplumun üst kültür göstergeleri olan bu sanat
dallarını hayatın geneline yaymak amacıyla toplumun her
kesimine müzikli, danslı ve dramalı eserler götürmeye gayret
göstermektedir.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, bugün, altı ildeki
müdürlükleri ile yerleşik sahne faaliyetlerini sürdürmektedir. 2008
yılında yapılan bazı düzenlemelerle Genel Müdürlük
yapılanması daha işlevsel bir hâle getirilmiş, kurumun
genel hedefleri güçlendirilmiş, büyük ve önemli projeler uygulanmaya
koyulmuştur. Son on yılda bu konuda katedilen mesafeyi görmek için
birkaç istatistiki veri vermek isterim size: Mesela sahnelenen temsil
sayısı 2002 yılında 584tür, 2010-2011 sanat sezonunda
752ye çıkmıştır, artış oranı yüzde 30dur
yaklaşık olarak. Seyirci sayısı, keza, 232.760tan 305 bine
yükselmiştir, yine yükselme oranı yüzde 31dir. Yurt içi turne
sayısı 98den 380e yükselmiştir, oran yüzde 288dir. Yurt
dışı turne sayısı 11den 31e yükselmiştir, yine
yükseliş oranı yüzde 182dir. Yerli eser temsil sayısı -ki
bunun altını önemle çizmek isterim- 169dan 568e yükselmiştir,
bunun da yükselme oranı yüzde 236dır. Uluslararası opera, bale
festivalleri ise 2002 yılında 1 olan bu festivallerin
sayısı günümüzde 6ya yükselmiştir. Bu festival ve yarışmalar
bir yandan sanat hayatını canlandırmakta, bir yandan da
ülkemizin uluslararası alanda tanıtımına katkı
sağlamaktadır.
Yine, geçtiğimiz yıllarda Ankara Leyla Gencer Sahnesi
ülkemizde ilk defa çocuk opera ve balesi olarak düzenlenmiştir. Bu tür düzenlemeler
ve etkinlikler bütün diğer il müdürlüklerinde de artarak devam etmektedir.
Anadolu turnelerine çok büyük önem veren Genel Müdürlük halka dönük
temsil ve etkinlikleri çoğaltmaya devam etmektedir. Bu amaç
doğrultusunda bu yıl uygulamaya koydukları bir yenilik var. 6
olan il müdürlük sayısını âdeta 12ye çıkarmak üzereler
çünkü 6 il, her biri kendisine bir pilot il seçerek yerleşik
etkinliklerini 12 ilde devam ettirecek bu yıl. Dolayısıyla
şunu söylemek istiyorum: Ankara Devlet Opera Balesi Müdürlüğü
Sivasta, İstanbul Bursada, İzmir Denizlide, Mersin Gaziantepte,
Antalya Konyada, Samsun da Trabzonda sürekli temsiller verecek.
Samsun Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğünün açılması çok
önemli bir yenilik, Karadeniz Bölgesi için de çok önemli bir kazanım.
Biraz önce sözünü ettiğim bu pilot uygulamalarının
sonuçları değerlendirildikten sonra önümüzdeki dönemde Sivasta,
Vanda ve Gaziantepte de birer küçük sahnenin açılması söz konusu
olabilecektir.
Son olarak, sanat kurumlarının daha iyi işleyebilmesi
için sanatçıların özlük haklarına, özellikle de emekliliklerine
yönelik düzenlemelerin yapılabilmesini dilediğimi belirtmek isterim.
Ayrıca, estetik ve kültürel ihtiyaçlara cevap vermek üzere modern
tiyatro, konser ve opera binalarının da çoğaltılması
gerekmektedir. Bunlar da inşallah önümüzdeki süreçte birer birer
yapılacaktır.
Bu temennilerle bütçenin bütün kurumlarımıza hayırlı
olmasını diler, yüce Meclisinize saygılarımı
sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın İslam, teşekkür ediyoruz.
Şimdi sıra İstanbul Milletvekili Sayın Halide
İncekarada.
Buyurun Sayın İncekara. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HALİDE İNCEKARA (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Büyüyen ülkemin işi, eş, aş kadar kültür, sanat
faaliyetlerini de önemsiyor, diğer hizmetlerle yarışır
olmasının ülkem ve gençliğimiz için önemine dikkat çekmek
istiyorum.
Cumhuriyetimizin köklü kurumlarından biri olan Devlet
Tiyatroları 47 yılında, Ankarada, Küçük Sahnede
Köşebaşı adlı oyunla sanat misyonunu üstlenmiş, 49
yılında 5441 sayılı Yasayla kurulmuştur. Kurulurken birçok
misyon üzerine yüklenmiş: Kültürel gelişmemize katkıda bulunmak,
millî repertuarı oluşturmak, tiyatro sanatını
geliştirmek vesaire vesaire. Bu kadar misyonla yüklenen Devlet
Tiyatroları gelin görün ki milletle ve halkla çok barışık
yaşamamış. Neredeyse ilk elli yılını çok
ağır eleştirilerle muhatap olmuş. Ben yapmayacağım
o eleştirileri. Çok yapmış idim araştırma
komisyonları sırasında gördüğüm eksiklikle. Yine çok
saygın birisinin ağzından yapacağım, Profesör
Ayşegül Yükselin ağzından.
Diyor ki Ayşegül Hanım: Kendi tiyatro kurumunu yeterli
biçimde çalıştıramayan devlet, halka yaklaşmaya, tiyatroyu
halkla birlikte oluşturmaya yönelik, denemeye açık, hevesli genç
amatör topluluklara destek olmamış ve tiyatromuz, birkaç büyük kentin
soylu eğlencesi olarak belirli değer ölçüleri ve
sınırlı bir sanat anlayışı içinde gelişmiş,
yazarını, oyuncusunu, eleştiricisini hep kentsoylu
aydınlardan çıkarmış, sonuç olarak devlet eliyle sunulan
tiyatro ülkemizde yalnızca bir azınlığa seslenen bir sanat
tapınağı olmaktan öteye gidememiş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Üzülerek söyleyeyim ki ben burada bazı arkadaşları
dinlerken kültür faaliyetlerinde, o azınlık ve soylu kesimin
uzantılarını görüyorum. Azınlık, kendine ait, halkla
bütünleşmeyen ve bize her baktığında çanak, çömlek,
ucube gibi sözlerle güya bizim kültür ve sanattan
anlamadığımızı söyleyen.
Aha sizin elli yılda yaptıklarınızla, aha bizim on
yılda yaptıklarımızı şöyle bir
karşılaştırıverelim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Yok, yok,
öyle gülme! Ayıp!
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Bakın, bir dakika
23 ile
bırakmışsınız, 58 yapmışız; 8 bin
koltukla bırakmışsınız, 20 bin
yapmışız. Yani üzülerek söylüyorum, hep biz
yapmışız, hep iyisini yapmışız, hep çoğunu
yapmışız. Öyle bir hızdayız ki artık durduramıyoruz
arkadaşlar. Siz de üzmeyin kendinizi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bakın,
o dalga geçtiğiniz iktidar neler yapmış; 2010-2011de üç yüz
yetmiş turne düzenleyip sekiz yüz yetmiş temsil vermiş.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Kime söylüyorsun? Mustafa Elitaşa mı söylüyorsun,
kime söylüyorsun? Anavatan iktidardaydı, onlara mı söylüyorsun?
Adalet Partisi iktidardaydı, onlara mı söylüyorsun? Hadi cevap ver,
kime söylüyorsun?
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Yurt dışında 13 turne, 18 temsil
vermiş. Başka bir şey daha söyleyeyim: Altmış
yaşını kutladığı 2009-2010 sezonunda bir
şeyin altına imza atmış, 60 yeni oyunu repertuarına
almıştır.
Değerli
Başkan, sayın milletvekilleri; Bütün çocuklar tiyatroya!, Her okul
bir tiyatro!, Tiyatro seyretmeyen çocuk kalmasın!, Hiç tiyatro
seyretmemiş kadınlar tiyatroya! gibi projelerle sadece kadın ve
çocuğu hedef alan değil, aynı zamanda katılımcı
yaparak halkla bütünleşen bir on yıl geçirmişiz. Bunun
yanında SHÇEKle birlikte, suça itilen çocuklarımızla birlikte
de sahneler paylaşmışız. (CHP sıralarından
gürültüler)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Gereği var mı gecenin bu
saatinde? Sayın Elitaşa söylüyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Millete konuşuyor, millete! Millete
konuşuyor alınmayın.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Ya, kıskançlık kötü bir şey,
değmeyin, gözünüzü seveyim ya, bir konuşalım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET
YENİ (Samsun) Tahammül edemiyorlar Sayın Başkan.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Bakın, edemeyecek ama siz de biraz hoş
görün arkadaşlar, bu kadar çok şey yapıp bu kadar çok şey
konuşmayın bak, bırakın rakamlar konuşsun. Ben
anlatacağım şimdi.
Bak, 23
sahne alıp 58e çıkarmışsınız, 12 ilden alıp
25e çıkarmışsınız, 8 bin koltuktan alıp 20 bine
çıkarmışsınız, 4 festivalle alıp 7ye
çıkarmışsınız.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Hanımefendi, beceremediğiniz için transfer
etmişsiniz bizden arkadaşı.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Şimdi, doğal olarak hoş göreceksiniz.
Zor bir şeydir kıskançlık.
Şimdi,
başka bir güzel daha var yine bu hor gördükleri iktidar döneminde
yapılan. Gidip görmenizi tavsiye ederim, çok güzel bir ihtisas kütüphanesi
yapılmış. Bütün, bugüne kadar sahneye konulan eserler dijital
ortama alınmış. Gidiyorsunuz, istediğiniz gibi
izliyorsunuz. Afişler orada, broşürler orada.
Yalnız
şunu söyleyeyim: Sayın Bakanım, şimdi dönüp size
söylüyorum. Ben tiyatroların okullarla yarışmasını
istiyorum. [CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar(!)]
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Ben bir sanatçının bir öğretmenle
yarışmasını istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın İncekara, teşekkür ederiz efendim, süreniz doldu.
AK
PARTİ Grubu adına son konuşmacı, Konya Milletvekili Cem
Zorlu.
Sayın
Zorlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA CEM ZORLU (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kültür Bakanlığı Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı bütçesi üzerinde görüşlerimi açıklamak
üzere AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle,
bir Konyalı olarak hoşgörü timsali, yaşamını
Hamdım, piştim, yandım. sözleriyle özetleyen Mevlânâ
Hazretlerini hayırla yâd ederek konuşmama başlamak istiyorum.
Pir, her
zaman insanlığı hakka ve hakikate çağırmış,
muhabbet yolundan uzaklaşmadan yaptığı bu çağrı,
dünyanın dört bir tarafından karşılık bulmuştur.
10-17 Aralık tarihleri arası Konya'da düzenlenen etkinlikler, Pirin
yaktığı aşk ve sevgi ateşini tekrar alevlendirmektedir.
Yüce Meclisimizin çatısı altında Hazreti Mevlânâ
hoşgörüsünün hâkim olmasını temenni ediyor ve siz değerli
çalışma arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı, 30/12/2010 tarihli ve 27801 sayılı
Resmî Gazete'de yayınlanan 6093 sayılı Kanuna göre
kurulmuş, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı
tüzel kişiliği haiz, özel bütçeli bir kuruluştur.
Yazma
eserlerle ilgili görevlerin yerine getirilmesi, nitelikli personel
yetiştirilmesine ve istihdamına, uygun mekânların ve fiziki
şartların hazırlanmasına, yönetim sorununun çözümlenmesine
ve gerekli kaynakların sağlanmasına bağlıdır.
Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı, yazma eser
açısından merkez niteliğindeki Süleymaniye Yazma Eser
Kütüphanesi esas alındığı için İstanbul'da
kurulmuştur.
Büyük
çoğunluğu Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait olan
yazma eserler tarih, sanat, edebiyat, din, uygulamalı bilimler ve
diğer pek çok alanda kaleme alınmış taşınır
kültür varlıklarıdır. Bu eserlerin korunması ve gün
yüzüne çıkarılması kültürümüzün dünyaya
tanıtılması, gelecek kuşaklara aktarılması ve
bilimsel çalışmalara kaynak teşkil etmesi bakımından
büyük önem taşımaktadır. Yazma eserlerin bu özellikleri ve
taşıdıkları değer, nitelikli personel istihdamını,
farklı kütüphanecilik işlemlerine tabi tutulmalarını ve
özellikle hizmete sunmada farklı yöntemlerin kullanılmasını
gerektirmektedir.
Eserlerin orijinal hâliyle gelecek kuşaklara
ulaştırılması için gerekli fiziki ortam ve güvenlik
şartlarının sağlanması, konservasyon ve
restorasyonlarının yapılması, bilimsel çalışmalara
kaynak oluşturulabilmesi, kültürümüzün tanıtılması,
yaygınlaştırılması adına gün yüzüne
çıkarılmaları için gerekli kütüphanecilik işlemleriyle
birlikte çeviri, sadeleştirme ve tahkik çalışmalarının
da yapılması gerekmektedir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar
Genel Müdürlüğüne bağlı 28 kütüphanede 166,210 cilt yazma eser
bulunmaktadır. Bu kütüphanelerden 14'ü yazma eser kütüphanesi olup 14'ü de
halk kütüphanesidir.
Yazma eserler 106,174 adet eserle başta Süleymaniye Yazma Eser
Kütüphanesi olmak üzere büyük oranda İstanbul'daki kütüphanelerde yer
almaktadır. Osmanlı padişahları ve diğer saray
erkânı için meydana getirilmiş eserler, paha biçilmez minyatür, ebru
ve tezhip sanatlarını içermektedir. Süleymaniye Yazma Eser
Kütüphanesi Koleksiyonu kendisine bağlı 5 yazma eser kütüphanesi ile
birlikte 90 bin cilt el yazma eser ve bir o kadar da nadir basma eserden
oluşmaktadır.
Koleksiyonu ve yerine getirdiği görevleri nedeniyle ülkemizde ve
dünyada haklı bir üne sahip olan Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi
eserlerin kataloglanması, sınıflandırılması,
korunması, restorasyonları gibi görevleri yerine getirirken bu alanda
bir okul hâline gelmiş olup kamu kurumlarından ve yurt
dışından gelen teknik bilgi ile teorik ve pratik eğitim
programları taleplerini de karşılamaya
çalışmaktadır.
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı uygulamada
kolaylık sağlanması, yazma eserlerle ilgili hizmetin ülke
geneline yaygınlaştırılması ve bürokrasinin
azaltılması amacıyla Marmara Bölgesindeki kütüphaneleri merkeze
bağlı olarak teşkilatlandırmış, Anadolu'daki
yazma eser kütüphanelerini ise kurulacak olan Ankara ve Konya bölge
müdürlüklerine bağlı birimler olarak kendi yönetimi altında
birleştirmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
son verirken Kültür Bakanlığı Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı bütçesinin ülkemiz ve milletimiz için
hayırlı olmasını diliyor, AK PARTİ Grubu ve
şahsım adına hepinizi saygıyla ve muhabbetle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Zorlu.
Sayın milletvekilleri, grupları adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, şahsı adına, lehinde olmak üzere
Sayın Ebu Bekir Gizligider, Nevşehir Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor
Bakanlığı bütçesi içerisinde yer alan Yüksek Öğrenim Kredi
ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2012 mali yılı bütçesi üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafından 2002 yılında
77 il ve 59 ilçede, sadece 193 yurtta, 188 bin öğrenciye hizmet verilirken
2011 yılı itibarıyla 81 il ve 127 ilçede, 304 yurtta, 267.080
yatak kapasitesiyle hizmet verilmektedir.
AK PARTİyle birlikte koğuş sisteminden karyola
sistemine geçilmesine rağmen, dokuz yılda yatak kapasitesini yüzde 42
artırmış bulunuyoruz. Yapılan yeniliklerle geçmişteki
uygulamalara son verilmiş, koğuş sistemi yurtlar terk edilerek
duşlarda hamam sistemi tamamen ortadan
kaldırılmıştır. Hükûmetimiz öncesinde inşa edilen
yurt binalarında da değişikliğe gidilerek en kalabalık
öğrenci odaları 4 ila 6 öğrencinin barınabileceği hâle
getirilmiştir. Hâlihazır yurtlarımızdaki
öğrencilerimizin yüzde 60ı kız, yüzde 40ı erkek
öğrencilerden oluşmaktadır. 2012 yılı Mart ayı
sonuna kadar açılacak olan öğrenci yurtlarıyla birlikte
kapasitenin 300 bini geçmesi hedeflenmektedir.
1 Ocak 2006 tarihinden itibaren
Hükûmetimiz öğrencilerimize ilk defa sabah kahvaltısı uygulamasını
başlatmıştır. Öğrencilerimize kahvaltı için 1
lira 75 kuruş, akşam yemeği için 3 lira 25 kuruş
yardım yapılmaktadır. Beslenme yardımı yüzde 900lük
bir artışla 5 liraya yükseltilmiştir.
2004 yılından itibaren Kredi ve Yurtlar Kurumuna müracaat eden
başarılı ve ihtiyaç sahibi öğrencilere burs, talep eden tüm
-tekrarlıyorum- tüm öğrencilere de öğrenim kredisi ve katkı
kredisi verilmektedir. Oysa benim öğrenciliğimde yani 1997 ila 2001
yıllarında burs kazanan öğrenci sanki cennetle müjdelenmiş
gibiydi.
2002 yılında öğrencilere ödenen aylık kredi
miktarı 45 lirayken 2011 yılında bu rakam yüzde 433
oranında artırılarak 240 liraya yükseltilmiştir.
Ayrıca bizden önce başarısızlığı nedeniyle
bursu kesilen öğrencilerimizi göz ardı etmeden, öğrenimine devam
edebilsin diye öğrenim kredisi vererek destekte bulunuyoruz. 2002
yılında 451.550 öğrenciye öğrenim kredisi verilirken 2011
yılında burs ve öğrenim kredisi alan öğrenci
sayısı 1 milyon 24 bin 991e ulaşmıştır.
6 Mart 2004 tarih ve 5102 sayılı Kanunla öğrenci
bursları haczedilmekten kurtarılmıştır. Yine,
10/12/2010 tarih ve 6082 sayılı Kanunla öğrencinin öğrenim
ve katkı kredisi borçlarına dönük geri ödeme süresi 2 katına
çıkarılmıştır. Yine, en son 6111 sayılı
Kanunla kredi borçları ertelenmiş, 5917 sayılı Kanunla
takipteki kredi borçlarının yeniden
yapılandırılması, uzun vadeye yayılması ve bu
vesileyle öğrencilerimizle devletin
barıştırılması sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Gençlik ve Spor
Bakanlığı bünyesindeki Kredi ve Yurtlar Kurumunun 2011
yılı yatırım programında 192 adet 111.230 kapasiteli
toplamda yurt projesi yer almaktadır. Aslında burada devam eden ve
bitmiş projelerin dökümü var ancak sizleri sayılarla sıkmak
istemiyorum.
Bu
vesileyle seçim bölgem Nevşehir ilimizde yapılan hizmetlerden de çok
kısa bahsedeceğim. Nevşehir ilimiz, 2002 yılına kadar
sadece 150 kapasiteli erkek öğrenci yurduna sahipken bugün 726
öğrenci kapasiteli kız yurdu eklenerek toplamda 876
sayısına ulaşmıştır.
Yine,
devam eden 500 öğrenci kapasiteli bir yurt inşaatımız ve
ikinci 500 öğrenci kapasiteli yurt inşaatımız ise
Sayın Bakanımızın ve Sayın Genel Müdürümüzün
takdirleriyle 750ye yükseltilmiştir.
Burada,
Nevşehir adına, Sayın Bakanımıza, emeği geçen
bürokratlara ve Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürü şahsında tüm
Kurum çalışanlarına teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir tarafta öğrencilere
hizmetlerini saymakla bitiremediğimiz İktidarımız, bir
tarafta ise muhalefet etme alışkanlığını
öğrencilere de devam ettirerek belediyelerin verdiği bursları
içgüdüsel bir refleksle Anayasa Mahkemesine iptal ettiren bir muhalefet.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gizligider, süreniz bitti.
Sayın
milletvekilleri şimdi sıra Hükûmette.
Gençlik ve
Spor Bakanımız Sayın Suat Kılıç.
Buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakika.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; Gençlik ve Spor Bakanlığı
2012 mali yılı bütçe sunumunu gerçekleştirmek üzere söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle çok değerli heyetinizi en kalbî
saygılarımla sevgilerimle selamlıyorum.
Çok
saygıdeğer milletvekilleri, gerçekten saatlerdir devam eden
müzakerelere tanıklık ediyoruz. Çok önemli katkı sağlayan
milletvekillerimiz oldu. Gerek iktidar gerekse muhalefet partilerinden
görüşmelere katkı sağlayan milletvekili
arkadaşlarımın tamamına teşekkür ediyorum. Zira bu
bütçe, Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak 638 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle kurulduktan sonra
Bakanlığımızın ilk kendine özgü bütçesi. Daha önce
devlet bakanlığına bağlı kurumlar hâlinde bütçelerin
sunumu gerçekleştirilirken, ilk defa
olarak Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna getirilmiş bulunmaktadır.
Dolayısıyla, bu bütçenin öncesinde, bütçenin hazırlanma
safahatı sırasında gerek Kalkınma
Bakanlığında gerekse Maliye Bakanlığında
bütçemize mali olanakların kaydırılması noktasında
emek ve katkı sağlayan başta ilgili Bakan arkadaşlarım
olmak üzere tüm bürokratlarıma ben de sizler adına ve sizlerin temsilcisi olduğunuz çok değerli
Türk milleti adına teşekkürlerimi sözlerimin en başında
ifade ediyorum. Çünkü Gençlik ve Spor Bakanlığının bu sene
ortaya koyacağı bütçe performansı, yatırım performansı,
yatırım programındaki inşaat süreçlerinin
tamamlanmasına yönelik performansımız, aynı zamanda takip
eden yılın bütçe rakamlarına, performansına,
yatırım rakamlarına da aynı şekilde sirayet edecektir.
Bu nedenle burada konuşan milletvekili arkadaşlarımızın
da çok önemli ve değerli katkıları oldu, onlara da emeği
geçen diğer kamu görevlisi arkadaşlarıma da tekraren
teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bir kıyaslama ortaya koymak
durumundayım. Bundan dolayı bizden önceki koalisyon Hükûmetinin ortakları
kesinlikle bir alınganlık göstermesinler çünkü elbette ki Türkiyede
artan bir millî gelir potansiyeli var, Türkiye'nin artan dış ticareti
var, Türkiye'nin toplam millî gelirinde ciddi yükselmeler var, Türkiye borçlarını
önemli ölçüde kapatan bir ülke görünümünde. 2002den değil 2001
yılından örnek vereceğim. 2001 yılında Spor Genel
Müdürlüğünün toplam yatırım başlangıç ödeneği
25,3 milyon TL, eski rakamla 25,3 trilyon, yıllara sari olarak önemli
artışlar gösterdi. En son 2010 yılında 196 trilyon eski
rakamla, 196 milyon TL, 2011 yılında 201 milyon TL
başlangıç ödeneğiyle Spor Genel Müdürlüğü yatırım
performansını Türkiyede hayata geçirmeye gayret gösterdi. 2012
yılı yani şu an görüşmekte olduğumuz yatırım
bütçesinin ilk başlangıç ödeneğinde yüzde 70lik bir
artış sağlamaya muvaffak olduk, bundan dolayı idi
baştaki teşekkürüm. 2001 yılı başlangıç
ödeneği 201 milyon TL iken 2012 yılına ilk başlangıç
ödeneği noktasında 332 milyon TL, eski rakamla 332 trilyon Türk
lirasıyla bir başlangıç yapma imkânını buluyoruz.
Değerli milletvekilleri, gerek benden önceki Bakan Sayın Faruk
Nafiz Özak, gerekse dokuz yıllık süreç içerisinde AK PARTİ
adına gençlik ve spordan sorumlu Devlet Bakanlığı görevini
deruhte eden sayın bakanlarımız döneminde
başlanmış olan ve hâlihazır inşaatına devam
etmekte olduğumuz proje stokumuz 154ten ibarettir. 154 tane şu an
Türkiye'nin muhtelif yerlerinde yapımına devam eden projelerimiz var.
Bütün bunlara ilaveten, artan rakamlar paralelinde 2012 yılı
yatırım bütçesine dâhil ettiğimiz projelerin toplam adedi 130
olarak şekillenmiştir. Bunlardan 24 tanesi spor salonu, 14 tanesi
yüzme havuzu, 14 tanesi atletizm pisti ve tribünleri, 4 tanesi Türkiye'nin
muhtelif bölgelerinde kayak merkezleri, 68 tanesi de özellikle bu yıldan
itibaren ciddi bir ivmelendirme kazandırmayı hedeflediğimiz
gençlik ve kültür merkezleri. Bütün bunların proje yekûnu 130 adet.
Bunların bir kısmı proje aşamasında yeni
yatırım programı olmasından dolayı, önemli bir
kısmına yönelik arsa ve yer temini çalışmalarına
hızlı bir şekilde devam ediyoruz.
2012 yılı yatırım programıyla birlikte
hedefimiz, AK PARTİ Hükûmeti olarak, 2011 yılında
başlanmış olanları da dâhil etmek suretiyle, 2011, 2012,
2013 ve 2014 yılının sonuna kadar, Türkiye genelinde kapalı
yüzme havuzu olmayan bir tek il bırakmamaktır.
Bu çerçevede yeni yüzme havuzu yapılacak illeri sizlerle isimler
bağlamında paylaşmak istiyorum: Aksaray, Aydın, Bayburt,
Bingöl, Erzincan, Gümüşhane, Hakkâri, Karabük, Kars, Samsun, Mardin,
Mersin, Niğde, Ordu, Osmaniye, Rize, Van, Malatya.
Bunların bir kısmı kaba inşaat aşamasında
yapımına devam edilen projeler, bir kısmı tamamen 2012
yılı yatırım programıyla birlikte
başlayacağımız projeler. Buraya Gaziantepi de şimdi
ilave ediyoruz, özel idarenin valilik himayesinde başlamış
olduğu bir proje orada mevzubahis, onu da inşallah Gençlik ve Spor
Bakanlığı olarak devralıp bizler tamamlayacağız.
Çok değerli milletvekilleri, yatırım programına
teklif edilen, yatırım programında yer alan hususları
sizlerle iller bazında paylaşmıyorum, çünkü biliyorsunuz bütçe
görüşmelerinde vakit nakittir, zaman bir hayli çabuk geçiyor, kürsüdekiler
de geçen zamanı çok kolay fark edemeyebiliyor.
Gençlik merkezlerinin yapılacağı illeri sizlerle tek tek
paylaşmıyorum. Spor salonlarını, aynı şekilde sizlerle
tek tek paylaşmıyorum.
Ancak burada, bir Mersin vurgusu yapma gereği var. Mersinde,
bildiğiniz gibi, Akdeniz Oyunlarını
gerçekleştireceğiz. Bu sene Temmuz ayında Trabzonda 11inci
Avrupa Gençlik Olimpik Oyunlarını gerçekleştirdik ve bu oyunlar
sayesinde, aynı zamanda, Trabzon ilimiz büyük ölçüde spor
altyapısını tamamlayan iller arasında yerine aldı.
Yine 2011 yılının Şubat ayında Erzurumda Universiade
Kış Oyunlarını gerçekleştirdik. Erzurum ilimiz de
doğuda spor altyapısını tamamen tamamlayan, eksikliklerini
büyük ölçüde gideren illerimiz arasında yerini aldı.
Şimdi, Akdenizde, Mersinde yeni bir vizyonla hareket ediyoruz.
Birkaç konuyu burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Mersine bir yeni
stadyum kazandırıyoruz. Bunun ihalesi yapıldı. Mersine 6
bin kişilik bir yeni spor salonu kazandıracağız. 1 adet
yüzme havuzu, 1 atış poligonu, 2 adet kapalı küçük ölçekli spor
salonu, 1 adet atletizm pisti ve atletizm salonunu yine Mersine
kazandırıyoruz. Toplam 12 parça yeni eser, 40 civarında da eski
eserin onarımı yoluyla Mersin ilimizde de spor
yatırımları tamamen günün gereklerine paralel bir şekilde
tamamlanmış olacak.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Antalya Stadyumu ne oldu?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Antalyaya da
geleceğim. Orada biraz sabır göstermenizi bekliyorum.
Çok değerli milletvekilleri, şu anda Türkiye genelinde
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Tarsus dâhil mi
Sayın Bakan, Tarsus?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Tarsus ilçemize bir
stadyum var. O stadyumu Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak
restorasyon kapsamına alıyoruz. Burada tahminî bir maliyetten size
söz edebilirim. Mersin İdmanyurdunun Bank Asyadan Süper Lige
çıkması nedeniyle Mersin Stadyumunu restore etme maliyeti 7,5
trilyona ulaştı; 7,5 milyon TL. Tahminen, Tarsus ilçemizdeki
stadyumun restorasyonu ve yeniden yapılandırılması da
yaklaşık 6-7 milyon TLye mal olacaktır.
Değerli milletvekilleri, yine iller ve ilçeler bazında
rakamların detayına girmiyorum. Türkiye genelinde şu an 176
ayrı yerleşim yerinde sentetik çim yüzeyli futbol
sahalarının yapımını planlamış bulunuyoruz.
Bunları yalnız bir rakamdan ayırt ederek ifade ediyorum, hâlen
ihalesi yapılan, ödeneği konulan ya da ihale aşamasında
olan veyahut yer teminine çalışılan ayrıca 121 tane
sentetik çim yüzeyli futbol sahasının yapım ve projelendirme
safahatı devam etmektedir. Buna ilaveten 175 rakamını sizlerle
paylaşıyorum.
Şimdi, iller bazında -milletvekillerimizin en çok
beklediği konulardan bir tanesi- hangi illerde stadyum yapılacak?
Bunların yapım süreci ve safahatı ne olacak?
Değerli milletvekilleri, hemen, peşinen, en son söylenmesi
gereken cümleyi belki en başta ifade edeyim: Sayın
Başbakanımızın 12 Haziran 2011 seçimleri öncesinde
açılışlar sürecinde, temel atmalar sürecinde gittiği
illerdeki tespitleri paralelinde stadyum yapılacağına yönelik
söz verdiği bütün illerimize stadyum projeleri şu an devam
ettirilmektedir.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sivasa 5 defa söz verdi, 5
defa!
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Afyonla, Afyonla
başlıyorum. Afyon ilimizde stadyumun temelini attık. Şu an
Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Afyonda stadyumun
inşaatını devam ettiriyor.
Protokolü imzalanan diğer iller, hemen ifade ediyorum: Batman;
protokolünü TOKİyle, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi ile
imzaladık. Batmanda da yakında ihale yapılacak ve temel atma
aşamasına geleceğiz.
Gaziantepte yer tespitini Gaziantep milletvekillerimiz, belediye
başkanımız, Valimizle birlikte yaptık. Gaziantep ilimizde
de yeni ve Spor oto Süper Ligdeki bir takımın oynaması için
gereken bir stadyumu Gaziantepe kazandıracağız.
Yine protokolü imzalanan illerimizden bir diğeri Hatay, bunu da
burada ifade ediyorum.
İstanbul var listemde ama İstanbuldaki stadyum Türk Telekom
Arena Stadyumu. 52 bin 600 oturma kapasiteli stadyumu zaten tamamladık ve
hizmet vermeye devam ediyor.
Malatya ilimizin stadyumu biliyorum ki, Malatyada da çok
konuşuldu. Doğrusu, konuşulmasından dolayı da
fevkalade memnunum. Malatyada stadyum ihale sürecine girmiş
bulunmaktadır. Çok yakında ihalesi gerçekleştirilecek.
Mersini az evvel ifade ettim ama listeden devam ederek, tekraren
söylüyorum. Mersin ilimize yapılacak stadyumun ihalesi yine
Başbakanlık Toplu Konut İdaresiyle yaptığımız
protokol çerçevesinde gerçekleştirildi. Bunu da buradan ifade edeyim.
Sivas ilimiz Malatyadan hemen sonra stadyumu ihale edilecek olan
ilimiz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan, 5 defa söyledi
Sayın Başbakan.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Ben ilk defa
söylüyorum. Sayın Başbakanımızın sözü yeni
yılın ilk ayları itibarıyla tahakkuk edecek. Şu an
Sivas
Mersin ihale edildi, Malatya ihale sürecinde, akabinde ihale edilecek olan
stadyum Sivas ilimizdeki stadyum olacaktır.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) İnşallah.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Listemde Trabzon var.
Trabzon ilindeki -Sayın Özak da çok iyi bilecektir, görevi kendisinden
devraldığım Değerli Bakanımız olarak-
Trabzondaki sorun, Hükûmetten kaynaklanan bir sorun kesinlikle değil.
Trabzonda, Akyazı dolgu sahasındaki projenin
tamamlanmasını bekliyoruz. Akyazı projesi tamamlanır ve yer
teslimine uygun hâle getirilebilirse, Trabzon için de -protokolü imzalanmış
durumda Trabzonun- Trabzonda da hemen ilk adımı atacağız.
Protokol hazırlıkları tamamlanan, benim, Maliye
Bakanının ve TOKİ Başkanının bir araya gelmesi
dışında hiçbir eksiği kalmayan yedi ilimiz var. Onları
da sizlerle paylaşıyorum: Adana, Antalya, Diyarbakır,
Eskişehir, Kocaeli, Sakarya ve Samsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Samsunu niye sonunda söyledin Sayın
Bakan?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Esas vurguyu üzerinde
yoğunlaştırmak için Samsunu en son okudum.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama İzmiri unuttunuz!
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin geldiği yer noktasında, iktidarıyla
muhalefetiyle, polemiğe girmeye hiç gerek yok, emin olun, Gençlik ve Spor
Bakanı olarak 2012 yılında 16 ayrı stadyum projesine
başlayacağımızı bu kadar rahat bir şekilde ifade
edebiliyorsam, siz şuna inanın, bu stadyumların ihale
sonrası yaklaşık maliyeti en az 1,2 veya 1,3 katrilyon TL civarında
olacaktır, 1,2 veya 1,3 katrilyon.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Olsun, alırsınız, borç
alırsınız, borç!
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Bir
Yunanistanın emekli maaşlarını ödeyemediği, bir
İtalyada Hükûmetin ekonomiyi yönetemediğinden dolayı istifa
ettiği bir küresel ekonomik kriz döneminde 16 tane stadyumun ihalesini bir
takvim yılı içerisinde yapabilecek kadar sağlam bir ülkenin
yurttaşları, bu kadar dik duran bir milletin vekilleri olduğumuz
için kendimizle gurur duymalıyız, iftihar etmeliyiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - O borçları çocuklarımız ödeyecek.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bu eserler bizim, buna inanın, bu eserler bizim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Doğru, doğru ama
çocuklarımıza borç bırakmayalım.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Bu işleri
yaparkenki kaynağı hiçbirimiz babamızın evinden getirmedik.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Torunlarımıza borç
bırakmayalım. Bizim, doğru
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Çok
çalıştık, bu toprakların kaynağını, bu
toprakların kaynağını paraya dönüştürdük, imkâna
dönüştürdük, fırsata dönüştürdük.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bütün eserleri sattınız, o da
doğru!
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Bu projeleri yapabilecek bir dirayeti,
istikrarı ortaya koyabildik, bundan dolayı kendimizle, kendimizle
derken kendimi ya da AK PARTİ Hükûmetini kastetmiyorum sadece, Türk
milleti olarak topyekûn, hepimiz kendimizle ne kadar gurur duysak azdır
diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz Spor
Totodan size söz edecektim ama zaman dediğim gibi hızla akıp
gidiyor. Kredi Yurtlar Kurumundan biraz sizlere söz etmek istiyorum.
Çok saygıdeğer milletvekilleri
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Spor Toto, Spor Toto
Sayın Bakan, Spor Toto
Kulüplerin
hakkını ver. Kulüplerin hakkını ver Sayın Bakan.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Devamla) Çok saygıdeğer milletvekilleri, madem kulüplerin
hakkında o kadar ısrarcısınız Mevlüt Bey, hemen ifade
edeyim.
Spor Toto Teşkilat
Başkanlığı üzerinden Bakanlığımıza
bağlı futbola aktardığımız kaynak 1 katrilyon 17
trilyon Türk lirası.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Kaç para aldın İddaadan? İddaadan kaç para
aldın Sayın Bakan?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Devamla) Futbola 1 katrilyon 17 trilyon. Toplam kulüplere -Türkiye Futbol
Federasyonu dâhil, Basketbol Federasyonu dâhil-
aktardığımız kaynak 1,27 katrilyon.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) 15 trilyon para aldı, 15 trilyon.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Devamla) Yani 1 katrilyon 270 trilyon Türk lirası. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bununla beraber sadece altmış bir federasyona ve
sadece 2011 yılında aktardığımız kaynak 137
trilyon.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Yetmez.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Devamla) Federasyonlara 2010 yılında
aktardığımız kaynak 195 trilyon, Bank Asya kulüplerine,
Birinci Lig, İkinci Lig, Üçüncü Lig kulüplerine aynı şekilde
Bakanlığımız imkânlarından, Spor Toto üzerinden çok
önemli kaynaklar aktarıyoruz, bunu bilmenizi isterim. O paranın
kalanı da yatırımlara takviye bütçesi olarak geliyor,
rahatsız olmayın.
Çok değerli milletvekilleri, gerçekten
iktidarıyla muhalefetiyle gurur duyacağınız, duymamız
gereken bir rakamı daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Cumhuriyet
Türkiye'si hepimizin ortak değeri, bir milletvekilimiz konuşurken ben
oturduğum yerde gerçekten çok üzüldüm Atatürk diyenlerin Atatürk
derkenki samimiyetine inanmıyorum. dedi, cumhuriyet diyenlerin
cumhuriyet derkenki samimiyetine inanmıyorum dedi. Sayın
milletvekilim, art niyetli olduğunuzu düşünmek istemiyorum, iyi
niyetli olunuz, müsterih olunuz. Eğer Atatürk diyen, cumhuriyet diyen,
hukuk diyen, insan hakları ve özgürlükler diyen benim
arkadaşlarım ise benim zerre kadar tereddüdüm yok. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Muhalefetteki
arkadaşlarımın bu konudaki yaklaşımlarından da
benim zerre kadar bir tereddüt duymam asla söz konusu değildir.
Kullandığımız imkânlar Cumhuriyet Türkiye'sinin
imkânlarıdır, bunu böyle bilmeliyiz. Her birimiz geldiğimiz yeri
çok iyi bilmeliyiz. Bulunduğumuz yerde, cumhuriyet idaresinin ve
demokratik rejimin bize sunduğu imkânlar ve fırsatlar sayesinde
bulunuyoruz. Dolayısıyla, herkes bulunduğu yerin kıymetini
bilmeli, çok iyi anlamalı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Dedelerimizin eserlerini sattınız,
torunlarımıza borç bıraktınız.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bizim yakın dönem tarihimizde bir takvim yılı
içerisinde 192 adet yurt projesinin
aynı takvim yılına tarihlenebildiği başka bir dönem
yaşanmış değildir. 2011 yılında
yapımına başladığımız, 2012
yılında yeni yatırım programına dâhil edeceğimiz
Kredi ve Yurtlar Kurumu bünyesindeki yurtlarımızın adedi 192. Bu
192 yurt üzerinden ortaya çıkaracağımız yeni yatak
kapasitesi tam 110 bin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) 110 bin yeni yatak kapasitesini, iki yıl gibi bir
zaman içerisinde, 192 proje kapsamında ortaya çıkaracağız.
Bu çok önemli bir rakam. Bu rakamı hafife alamazsınız, bu
rakamı çok önemsemelisiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Özaka
teşekkür ederiz.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Burada
sabrınıza, tahammülünüze sığınıp sizlerle bu
rakamları paylaşacağım. Yeni 192 yurt projesi:
Adana bin, Adana-Kozan 500, Adıyaman-Besni 300, Afyon-Bolvadin 500,
Afyon-Sultandağı 300, Amasya 500, Ardahan 750, Aydın-Nazilli
500, Balıkesir-Ayvalık 300, Balıkesir-Bandırma 500,
Bursa-Karacabey 300, Denizli bin, Denizli-Honaz 300, Düzce 500; Edirne-Havsa,
Edirne-İpsala 300er; Erzincan 500, Eskişehir 1.500, Giresun bin,
Hatay bin, Hatay-Antakya bin, Hatay-Dörtyol 500, Hatay-Kırıkhan 400,
Hatay-Reyhanlı 400, Hakkâri 500, Isparta bin, Isparta-Keçiborlu 400,
Isparta-Uluborlu 400, İstanbul bin, İzmir-Bergama 500,
Karabük-Safranbolu 400, Kars-Sarıkamış 300,
Kayseri-Pınarbaşı 250, Bünyan 250, Kırıkkale 750,
Kırklareli-Babaeski 300, Kırşehir-Mucur 300, Kocaeli bin,
Kocaeli-Derbent 300, Kocaeli-Gölcük 300, Konya-Akören 300, Konya-Kulu 300,
Mersin-Anamur 300, Mersin-Erdemli 400, Nevşehir 500,
Niğde-Ulukışla 300, Ordu-Perşembe 400, Osmaniye-Kadirli 300,
Rize-Ardeşen 250, Pazar 250, Güneysu 300, Rize-Çayeli 500,
Sakarya-Akyazı 400, Sakarya-Karasu 300, Sakarya-Pamukova 350, Sapanca 500,
Samsun 2.000, Sivas 500, Şanlıurfa-Birecik 300, Şırnak 500,
Tekirdağ 750, Trabzon-Akçaabat 650, Tokat-Erbaa, Tokat-Zile 300er,
Trabzon-Vakfıkebir 400, Zonguldak-Ereğli 300 ve devam ediyorum bu
rakamları sizlerle paylaşmaya çok değerli milletvekilleri.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Samsun 2 bin dediniz
değil mi Sayın Bakanım?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Samsundaki
rakamı toplayarak söyledim ilçelere bölmeden, ondan dolayı ama
dikkatinizi çekebildiğim için minnettarım, teşekkür ediyorum.
Antalya 1.500, Çankırı bin, İstanbul 500, Manisa-Gördes
300, Ordu-Ünye 500, Trabzon-Sürmene 300, Kahramanmaraş-Göksun 300,
Malatya-Arapkir 300, Burdur-Gölhisar 500, Kütahya-Gediz 500, Mardin 750,
Tekirdağ 500, Antalya 300, Tunceli 500, Çanakkale 300, Mersin 3.500
Akdeniz Oyunları Olimpiyat Köyü kapsamında.
Devam ediyorum değerli milletvekilleri. Van 750, Manisa 500,
Gümüşhane 750, Zonguldak ve Aydın 500er
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, Kocaelinde 60 bin
öğrenci var, 5 bin yurt kapasitesi var.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Niğde 500,
İzmir bin, Erciş 600, Afyon 300, İstanbul 500, Bayburt 750. Daha
bitmedi, Allah bereket versin daha ne diyeyim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Devamı gelecek, daha
devamı var.
Burada az evvel üzüldüğüm bir konuşma oldu. Bir
arkadaşımız, belki sehven, Kürdistan bölgesi
yatırımlardan mahrum bırakılıyor dedi; üzüntüyle
izledim.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin yedi tane coğrafi bölgesi
vardır; Akdeniz, Karadeniz, Marmara, Ege, İç Anadolu, Doğu
Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi. Türkiyede Kürdistan diye bir
bölge yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama
Kürt kardeşlerimizi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Türk
kardeşlerimizi, Arap kardeşlerimizi tek vatan, tek devlet, tek
bayrak, tek millet
Sayın Başkanım bitiriyorum.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, hepimizin
coğrafyamızın her parçasında birlikte hayat sürdüğümüz
bir ülkemiz var. Bu ülkeyle gurur duymamız lazım. Bu ülkede yeni
bölgeler inşa etmenin, ihdas etmenin hiç kimseye
sağlayacağı en ufak bir katkı, en ufak bir rütbe, en ufak
bir paye söz konusu değildir. Türküyle, Kürtüyle, Arapıyla,
Arnavutuyla etle tırnak olmuş bir tek milletiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bunu tartışmanın,
tartışmanın artık bir gereği yoktur ama eğer illa
belgeyle, bilgiyle konuşmamız isteniyorsa, değerli
milletvekilleri
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Sayın Bakan, mahkemeler
bile, yargıçlar bile kabul etti Kürdistan diye bir coğrafya
olduğunu.
BAŞKAN Sayın Milletvekili
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
zaman olsa emin
olun, saymakla bitiremeyeceğim.
Diyarbakır Spor Salonu, 5 bin oturma kapasiteli; Diyarbakır
Bismil Spor Salonu; Diyarbakır Çınar; Batman Beşirli Spor
Salonu; Bitlis Adilcevaz, Bitlis Güroymak spor salonları; Bingöl Spor Salonu, Bingöl Kayak Merkezi;
Adıyaman Spor Salonu, Adıyaman Gençlik Merkezi; Kâhta Gençlik
Merkezi; Gerger Spor Salonu; Ağrı Tutak Spor Salonu; Muş Gençlik
Merkezi; Muş Atletizm Stadyumu, Muş Bulanık Spor Salonu;
Şanlıurfa Spor Salonu, Şanlıurfa Gençlik Merkezi; Siverek
Gençlik Merkezi; Van
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, on yılda bunlar marifet
değil ya!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, verin,
beş dakika daha verin, dinleyelim, bilelim nerede ne oluyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Bakan, çok teşekkür
ediyoruz verdiğiniz bilgiler için. Seksen yılda
yapılmayanları dokuz yılda yapmışız.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, konuşsun Sayın Bakan.
BAŞKAN Sağ olun efendim, çok teşekkür ediyorum,
sağ olun.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, konuşsun, daha var. Kırk
dakika değil mi efendim?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyor, bütçemizin hayırlı olmasını
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Hükûmet adına konuşuyor.
BAŞKAN Efendim, müsaade edin, lütfen, tamam.
OKTAY VURAL (İzmir) - Ama Hükûmet adına konuşuyor
efendim.
BAŞKAN Evet, Hükûmet adına konuştu, öbür Bakandan
keseceğiz, merak etmeyin.
OKTAY VURAL (İzmir) Ertuğrul Bey verir süresinden. Veriyor
efendim, veriyor. Ertuğrul Bey veriyor, konuşsun Suat Bey.
BAŞKAN Müsaade edin.
Çok teşekkür ederim Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim
Allah, Allah!
BAŞKAN Teşekkür ederiz efendim, sağ olun.
Müsaade edin, ben yöneteyim Sayın Başkan.
Evet, Sayın Günay, buyurun efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, siz taksimatı yapmayın,
Hükûmet yapar kendisi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bir dakika, bir dakika.
BAŞKAN Böyle bir usul yok ama müsaade edin Bakan konuşsun,
soruya sonra gelin.
Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sayın Başkan, Sayın Bakan
konuşması esnasında sataşmıştır.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Sataşma yok.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Özkoç, 69uncu maddeye göre sataşma nedeniyle söz
istiyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, neyle
sataştı, isim vermedi, bir şey söylemedi.
BAŞKAN Kim sataştı efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Özkoçun
söylediği sözleri Sayın Başkan bir başka anlama çevirmek
suretiyle
BAŞKAN Affedersiniz, tutanakları getirelim, kim
sataştıysa ona göre söz verelim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ne diye sataştı, kimi
söyledi? Hiç isim zikretmedi, niye alınganlık gösteriyor?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hayır, Sayın
Bakan, Sayın Özkoçun sözlerini bir başka anlama gelecek şekilde
değerlendirdi.
BAŞKAN İsim vermedi, kusura bakmayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, isim falan vermedi.
OKTAY VURAL (İzmir) İsim vermedi ama kimi
konuştuğu biliyoruz biz efendim. İsmini versin o zaman.
BAŞKAN Getirtelim, ben de bakayım, ben de bilmiyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, kimin
konuştuğunu biliyoruz.
Sayın Başkan, lütfen, İç Tüzük gayet açık efendim.
BAŞKAN Efendim, tutanakları getirelim, ben isim zikrini
hatırlamıyorum.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Bir şey demedim
ki.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, isim falan vermedi.
BAŞKAN Sayın Bakan da öyle diyor. Varsa, vereyim söz.
OKTAY VURAL (İzmir) İsim vermedi ama kimin
konuştuğunu biliyoruz biz efendim. İsmini versin o zaman.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, kimin
konuştuğunu biliyoruz.
BAŞKAN Getirtelim efendim, sataşma varsa vereceğim. Ben
duymadım, isim zikretmedi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, bir saniye
OKTAY VURAL (İzmir) Ama neye sataştığını
söylesin.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, tutanakları mı alıyorsunuz efendim?
BAŞKAN Beyefendi, müsaade eder misiniz birimiz konuşsak.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, hayır, konuşmanız sona ermedi. Ben en son ne
söylediğinizi anlayamadım. Tutanakları mı getirtiyorsunuz
efendim?
BAŞKAN Evet efendim, getirtip bakalım; varsa,
vereceğiz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Peki efendim.
BAŞKAN Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul
Günay, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on sekiz dakikaya indi efendim.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bugünün son bütçe
görüşmesinde ben de hepinizi sevgiyle saygıyla selamlayarak sözlerime
başlamak istiyorum.
Bizim Bakanlığımızın bütçesi üzerinde,
iktidardan ve muhalefetten 10 arkadaşım söz almış benim
notlarıma göre, çok teşekkür ederim hepsine. Birkaç
sınırlı örneğin ya da cümlenin dışında,
arkadaşlarımız herhangi bir polemikle ya da hamasetle
zamanı ziyan etmemeye özen gösterdiler. Şahsen ben ve
arkadaşlarım, Bakanlıktan arkadaşlarım,
konuşmacı arkadaşlarımızı dinlerken
yararlandık, notlar aldık, eksiklerimizi de görmeye çalıştık.
Değerli arkadaşlarım, önce hepinize çok teşekkür
ederim. İktidar ve muhalefet, çalıştığımız
alanın önemli olduğuna işaret etti ve bütçemizin de yetersiz
olduğuna işaret etti. Bunun biz de farkındayız ama -galiba
bir arkadaşım işaret etti- geçmiş yıllardan beri, ne
yazık ki, çalıştığımız önemli alanın
önemine uygun bir bütçe ayrımını Türkiye yaşamadı.
Ben göreve başladığımda, 2008 bütçesi, 2007 sonunda
800 küsur milyon idi bütçemiz, bu yıl 1.700lere çıktı. Bu,
aslında kendi içinde baktığınız zaman önemli bir
artış ama bütçenin ana büyüklüğü içinde oranımız binde
38den binde 50ye gelebildi. Elbette, Türkiyenin imkânları arttıkça
biz de bu bütçeyi arttıracağız.
Bunun yanı sıra, 2005 yılında çıkmış
bulunan emlak vergisine yüzde 10 ilaveler de bizim, kültür
varlıklarının iyileşmesi için
kullandığımız bir kaynaktır ve son yıllarda
hızla artan kendi döner sermaye imkânlarımızda yine bizim
çalışma alanımızı oldukça rahatlatmaktadır.
Şunu
herkes bilsin ki milletin hakkı olan, kamunun bir tek kuruşunu
amacın dışında kullanmamaya, her kuruşun milletin
yararı için kullanılmasına bütün gücümüzle özen göstermeye
çalışıyoruz. O yüzden de son yıllarda hem turizm
alanında hem de kültür alanında performansımız yüzümüzü
ağartacak düzeye gelmiştir. Bunu arkadaşlarımız,
muhalefet mensubu arkadaşlarımız da belli ölçülerde ifade
ettiler çünkü açıkça bu yükseliş, hem turizmdeki hem kültürdeki
yükseliş gözüküyor.
İki
alanda çalışıyoruz, bunlardan birisi araçsal. Turizm araçsal bir
alan ama kültür bence, bizim kültür deyince
algıladığımızdan daha geniş bir alan. Kültür
deyince, daha çok biz kitap, edebiyat, şiir, güzel sanatlar, bunları
algılıyoruz ama hayatın bütünü aslında kültür. O yüzden
kültür, toplam yaşam kalitemizin ne olduğuyla ilgili ve kültür
alanında çalışmalar da toplam yaşam kalitemizi yükseltmekle
ilgili. Turizm de bunların araçlarından birisi. Bizim ülkemizi
dünyadan insanlar gelsinler, görsünler; evet, bundan gelir edelim ama bizim
insanımız da dünyanın başka yerlerini görebilsin, ülkemizin
güzelliklerini görebilsin, farkına varabilsin ve bütünüyle yaşam
kalitesi, bizden sonra gelenlerin yaşam kalitesi, bizim ülkemizin genç
kuşaklarının yaşam kalitesi her alanda, sadece edebiyatta,
şiirde, güzel sanatlarda değil, demokraside, insan haklarında,
birbirimizle ilişki alanlarının hepsinde bizim yaşadıklarımızdan
daha iyi olsun, Türkiye iyi bir yere, iyi bir yöne gidebilsin. Böyle bir alanda
çalışıyoruz.
Turizmde
biz 13 milyonlarla -2003 rakamları ortada, bunlar resmî rakamlar, sizlere
küçük bir kitapçık dağıttım- almışız
Türkiyeyi. Geçen yıl 28,6ydı ki 2008, 2009, 2010da dünya krizi
artıyor ve dünya 2009da geriye gitti, buna rağmen Türkiye
artışını sürdürdü. Bu yıl 30 milyonun üzerinde bir
rakamı göreceğiz. Bu, Türkiye için şimdiye kadar
yaşanmamış bir rekor.
Gelirimiz
de -TÜİK hesapları son yıllarda bir miktar revize ediliyor-
buraya yansıyan, bu resmî rakamlara yansıyanların daha üzerinde
bir yerde. Turizm alanında çalışan
herkes kabul ediyor ki bu yansıyan resmî rakamlarda kuyumcu
alışverişleri, halıcı alışverişleri
buraya intikal etmediği için Türkiye turizmden daha yüksek bir gelir elde
ediyor ama biz istiyoruz ki daha da fazlasını elde etsin. 30 milyon
insan gelirken gelirimiz gelen sayısından çok daha yukarılara
çıksın. Onun için ne yapıyoruz? Geçmiş yıllardaki
kolaycılıktan bir ölçüde daha kendimizi başka alanlarda
çalışmaya zorluyoruz. Sıcak iklim ülkesi olmanın bize
getirdiği imkânların ötesinde, kış sporları
imkânlarımızı, kongre turizmi imkânlarımızı,
termal turizmi imkânlarımızı, yayla turizmi imkânlarımızı,
arkeoloji imkânlarımızı, tarih, yemek, geleneksel sanatlar
imkânlarımızı da turizmin sunumu içine katmaya
çalışıyoruz.
Türkiyenin bütün varlığına -Türkiyenin bütün tarihsel
ve toplam yaşam kalitesi çerçevesinde söz ediyorum- bütün kültür
varlığına ayrımsız sahip çıkmaya
çalışıyoruz. Biz, dünyada uygarlıkların
beşiği olmuş olan bir alanda yaşıyoruz gerçekten.
Beşikler vermişim Nuha, salıncaklar, hamaklar. Havva Anan
dünkü çocuk sayılır, Anadoluyum ben tanıyor musun? diyor
şair. Hava Anan dünkü çocuk sayılır, Anadoluyum ben
tanıyor musun? Dünyada böyle bir toprak yok, dünyada bu kadar engin, bu
kadar zengin, bu kadar derin bir toprak yok ve bu toprağın
zenginlikleri arasında bizim ayrım yapma hakkımız yok. Onun
için, hangi dönemden, hangi çağdan, hangi uygarlıktan, hangi
kültürden, hangi etnik kökenden, hangi inançtan kalmış olursa olsun
Anadoluda bir tek çiçeği, bir tek rengi soldurmamaya
çalışıyoruz. Bu yeni bir bakış açısı. Burada
bizim zihin altı ipoteklerimiz var. Biz geçen yıl bir kitap
bastık Anadolunun yaygın yerli dillerinden birisiyle. Benim
Bakanlığımda o kitabın basılamayacağına
ilişkin şu kadar, kocaman bir dosya var. Biz engelleri aşarak
geliyoruz. Yani birbirimizi anlamaya çalışalım burada. Biraz
önceki tartışmaya dönmek istemiyorum, birimizin söylediği sözden
yargılamaya, niyet okumaya çalışmayalım. Türkiye darboğazlardan
geldi. Türkiye 27 Mayıslardan, 12 Martlardan, 12 Eylüllerden, 28
Şubatlardan geldi.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - AKP diktasına geldi.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Bunlardan
geldi ve şimdi bütün bu zihin altı tortularımızı bir
tarafa bırakarak kardeşçe, barış içinde, bir arada
yaşayan, gönüllü yurttaşlık temelinde birbirini seven, sayan,
birbirinin hakkına, hukukuna, zenginliğine, derinliğine,
inancına, felsefesine saygı duyan bir yurttaşlık
anlayışı nasıl yaratabiliriz, nasıl oluşturabiliriz?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Yok işte, yok, olsa
Sayın Bakan, yok
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Kültürün
çalıştığı alanlardan bir tanesi bu. Bunu yapmaya
çalışıyoruz. O yüzden, hiç ayrım yapmıyoruz Anadolu
toprağında.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Çok ayrım
yapılıyor Sayın Bakan, çok ayrım yapılıyor.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Bir pagan
tapınağı mıdır, bir Hristiyan eseri midir, bir Musevi
eseri midir? Selçukludan, Osmanlıdan, İslamın bir
anıtından mı geliyor? Mademki bu topraklarda var hepsi bizim
anlayışıyla bakıyoruz. Ama bu konuda bir ön yargı var.
Onun için, birkaç küçük örnek vermek istiyorum. Genellikle, tabii, önemli
arkeoloji çalışmaları yapıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Bizans medeniyetini ihya mı ediyorsunuz?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) 50lerden
almışız arkeoloji kazıları biz, 2003lerde, şu
anda 120 kadar Türk kazısı yapıyoruz, 40dan fazla yabancı
kazı yapıyoruz. Türkiyede en fazla kazı yapılan, dünyada
en fazla kazı yapılan ülkelerden birisi Türkiye.
Tabii, kazınca Hitit çıkıyor, Likya çıkıyor,
Lidya çıkıyor, Roma çıkıyor
PERVİN BULDAN (Iğdır) İnsan cesetleri de
çıkıyor Sayın Bakan.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Efendim?
PERVİN BULDAN (Iğdır) İnsan cesetleri de
çıkıyor toprağın altından Sayın Bakan, o da var.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
İsterseniz, benim söylediğimi anlamaya çalışın, olur
mu? Yani polemik yapmayın.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Polemik değil, gerçek
Sayın Bakanım. Bitliste toprağın altından insan
cesetleri çıkıyor.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Beni de
herhangi bir cevaba zorlamayın. Şurada çok medeni bir görüşme
yaptık. Konuştuğumuz alanla ilgili çalışalım. O
söylediğiniz alanlardaki benim duyarlılığımı
herkes biliyor. Birbirimizi lütfen gereksiz cevaplara yönlendirmeye
çalışmayalım.
Daha çok tabii antik çağların eserleri çıkıyor. Hep
buna mı çalışıyorsunuz? diyorlar. Arkadaşlarım,
bizim kendi kültürümüz, bizim öz kültürümüz, Anadolunun şu andaki kültürü
ya da Selçuklu, Osmanlı, İslam kültürü üzerinde de sayısız
çalışmalar yapıyoruz. Bir tek hatırlatma yapmak istiyorum:
Ayasofyanın haziresi içindeki türbeler belki elli yıldan fazla
kapalıydı. Bu geçen dönemde, son birkaç yıllık dönemde
ortaya çıkardık. Yetmiş yıl kadar önce girişe
yapılmış bir beton estetikle bağdaşmaz, tarihle
bağdaşmaz, oradaki dokuyla bağdaşmaz bir beton, müdüriyet
yapısı vardı; kaldırdık, arkasından bir tarih
olduğu, bir zenginlik ve bir derinlik olduğu ortaya çıktı.
Nevşehir Hacı Bektaş Külliyesini pırıl
pırıl yaptık, tıpkı Mevlânâ da
çalıştığımız gibi, tıpkı Hacı
Bayram çevresinde çalıştığımız gibi.
Ayırmıyoruz. Ayrım, Hacı Bayram ile Hacı
Bektaşı, Mevlânâ ile Yunusu karşı karşıya
koymuyoruz. Bunların hepsini Anadolunun zenginliği sayıyoruz ve
çalışıyoruz. Galata Mevlevihanesini, Edirne Türk İslam
Eserleri Müzesini, Erzurum Türk İslam Eserleri Müzesini, Yakutiye
Medresesini, Bitlis-Ahlat Selçuklu Mezarlığını, Edirne
Selimiye Camii
. Edirne Selimiye Camii UNESCO Dünya Mirası Listesine
girdi. On beş yıldan beri Türkiyeden herhangi bir eser Dünya
Mirası Listesine girmemişti, Edirne Selimiye Camii bir Türk
İslam eseri olarak 2011 yılının Haziran ayında, Temmuz
ayında Dünya Mirası Listesine girdi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Dünya Mirası Listesinde 2007 sonunda biz
devraldığımız zaman 18 eserimiz vardı, şu anda
Türkiyeden 26 eserimiz oldu, 9 yeni alan. Bunun içinde Beyşehirdeki
Eşrefoğlu Camii de var, bunun içinde Afrodisiastaki Roma Mermer
Atölyesi de var ama hepsi, bunlar, yeni olarak Dünya Mirası Listesine
Türkiyenin eserleri olarak kaydedildi.
Divriği Ulu Camiini, Konya Beyşehir Eşrefoğlu
Camiini, Edirne Hıdırlı Tabyalarını
Hasankeyfte
şu anda ne olacağını benim de gerçekten büyük bir
kaygıyla, yüreğimde her zaman yaşattığım
eserleri, su altında kalmasın, mümkün olduğu kadar
koruyalım, geleceğe taşıyalım diye özenle sahiplenmeye
çalışıyoruz ve onlarla ilgili rölöve, restitüsyon,
taşıma önlemlerini almaya çalışıyoruz. Edirne
Hıdırlık Tabyalarını, Erzurum Tabyalarını,
Topkapı Sarayında sayısız mekânı, Yıldız
Sarayında sayısız mekânı çalışıyoruz.
İstanbul Beyazıt Kütüphanesini çalışıyoruz, Koca
Ragıp Paşa Kütüphanesini çalışıyoruz, Çanakkale,
Gelibolu, Namazgah, Mecidiye ve Ertuğrul Tabyalarını
çalışıyoruz, Ağrı İshak Paşa
Sarayını bitiriyoruz ama şimdi Ahmedi Hani Türbesini
çalışıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Şimdi, yeni bir alanı çalışıyoruz.
Safranboluyu, Göynükü, Kulayı, Zileyi, Van Erciş
Çelebibağ Selçuklu Mezarlığını, Ayasofya Türbelerini
-demin söyledim- İstanbul Nuruosmaniye Türbesini, Sultan Reşat
Türbesini, Alanya Kalesini çalışıyoruz ve şimdi Selimiye
Camiinden sonra Alanyayı, Efesi, Bergamayı, Diyarbakır
Surlarını dünya mirası asıl listesine aldırmak için
uğraşıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bunlar bir bakanlığın, kültür ve turizm
alanında çalışan bakanlığın doğal olarak
yapması gerekenler ama yeni, ilk defa Türkiyenin gündemine
soktuğumuz yeni alanlar var bu geçen dönem içinde. Bakın, bizim çok
önemli bir hazinemiz vardı elimizde. Şimdiye kadar çok farkında
değildik, yazma eserler. Türkiyenin çeşitli kütüphanelerine
dağıtılmıştı. Geçen dönem,
hatırlayacaksınız, 2010 yılında bir yeni yasa
çıkardık. İstanbulda bir merkez kurduk ve Türkiye'deki bütün yazma eserleri on beş kütüphanede
topluyoruz ve bunlarla ilgili iki tane rehabilitasyon merkezi kuruyoruz. Yazma
eserleri dünya çapından toplayacak olan yeni birimler oluşturduk ve
yazma eserlere bu yıl bütçeden ilk defa kaynak ayırıyoruz ve bu
teşkilatı ilk defa Türkiye'de gündeme getirdik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bundan
daha önemli, 2007de Yunus Emre enstitülerinin kurulması konusunda bir
yasa çıkmıştı. Bakınız, hep söylüyorum,
Türkiye'de Cervantes Enstitüsü vardı, Goethe vardı, İngiliz
Kültür vardı, Amerikan Kültür vardı, Fransız Kültür vardı.
Ne zamandan beri? Şu Mecliste bulunan herkes kendisini bildiğinden
beri neredeyse. Ama bizim elli yıldan beri Avrupada
yurttaşlarımız vardı, Avrupada bir Türk kültür merkezi
yoktu. Türk kültürünü öğretecek, dilini öğretecek, oradaki,
Türkiye'deki gelişmeleri anlatacak,
hem oradaki Türke hem Türkiye'yi öğrenmek isteyenlere, yoktu. Şimdi,
şu anda, ben en son geçen ay Bükreş ve Köstence Yunus Emre Kültür
Merkezlerini açtım, on sekiz oldu. Dünyada, Avrupa toprağında,
Afrika toprağında, Asya toprağında on sekiz tane Yunus Emre
Kültür Merkezi açtık ve 2012 yılı sonuna kadar Berlin dâhil
olmak üzere, Paris dâhil olmak üzere, Moskova dâhil olmak üzere inşallah
bu sayıyı yirmi beşe çıkaracağız. Dünyada yirmi
beş tane en az, bu yılın sonuna kadar Yunus Emre Kültür Merkezi
olacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Tiyatro
açmak kolay. Yani açılmamış tabii, demin
Arkadaşımız söyledi, biraz arkadaşlarım nedense
alınganlık gösterdi. 1948 yılında Devlet Tiyatroları
kurulmuş fakat Devlet Tiyatroları elli yıl içinde
İstanbulda Anadolu yakasına geçmemiş; bırakın
Kocaeliyi, Sakaryayı, bırakın Eskişehiri,
bırakın Malatyayı, Çorumu, Anadolu yakasına
geçmemişti. 2003ten bu yana 25le aldığımız devlet
tiyatrosu sayısı üzerine 35 ilave ettik. Şu anda 33 ilave ettik,
bu yıl içinde, yıl sonuna kadar Manisa, Kayseri ve Orduyu açmaya
çalışıyoruz, 35 ilave ediyoruz on yıl içinde. Bakın,
elli yıl içinde 25 tane. Sanata, kültüre daha fazla önem ve değer
verdiğini söyleyen arkadaşlarımızın
açtığı sahne sayısı 25ti, on yılda 35 tane yeni
devlet tiyatrosu sahnesi açıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Biz
kültürü, sanatı, tarihi, barışı, kardeşliği,
güzel sanatları Anadolunun her tarafına yaymaya
çalışıyoruz, Anadolunun her tarafının bu hizmetlerden
yararlanmasını sağlamaya çalışıyoruz.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) İnşallah, inşallah. Barış
gelsin, kardeşlik gelsin.
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) 2012 yılı içinde
Hakkâri Yüksekova Kültür Merkezini bitirmeye çalışıyorum Allah
izin verirse, yapacağız.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyede bizim barışa ihtiyacımız
var ve birbirimizi dinlemeye ve anlamaya ihtiyacımız var.
İnanın bana, yurtta barış ve dünyada barış olursa
başaramayacağımız hiçbir şey yoktur, ama bu şart.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Temel
şartımız yurtta barış ve dünyada
barıştır gerçekten. Ben Türkiye'nin güneydoğusunun,
doğusunun barış ortamında, herhangi bir başka
yatırıma ihtiyacı olmadan, sadece şehir turizmi, sadece
kültür turizmi potansiyeliyle ayağı kalkacağını size
taahhüt ederim, gerçekten. Diyarbakırda, Hatayda, Gaziantepte, Urfada,
Mardinde, Vanda, Bitliste, Ahlatta, Doğu Beyazıtta
inanılmaz tarihî eserler var, inanılmaz kültür merkezleri var.
Dünyanın en büyük mozaik müzelerinden birini Gaziantepte açtık.
Şimdi Urfada benzerini yapmaya çalışıyoruz, şimdi
Hatayda benzerini yapmaya çalışıyoruz. Diyarbakır
Surlarını -bunu daha önce söyledim- Diyarbakır İçkaleyi,
12 Eylül döneminde benim biraz da ayaklarım titreyerek dosya okumaya gittiğim
ama oradaki ürküntüyü, hukukçu olmama rağmen ve avukat olmama rağmen,
hissettiğim Diyarbakır İçkaleyi şu anda bölgenin en büyük
arkeoloji müzesi yapmaya çalışıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, 1880lerin sonunda ilk defa Türkçeden 1 kitap
İngilizceye çevrilmiş ve aradan geçen yüz küsur yılda galiba 200
küsur kitabımız İngilizceye çevrilmiş bizim, 225 falan
sanıyorum. 2005te Türk Edebiyatını Dışa Açma Projesi
başladı. Şu ana kadar biz bine yakın kitaba destek verdik
ve şu anda 700 kadar kitap dünyanın kırka yakın diline
çevrildi. Edebiyatımızı dışa açmaya
çalışıyoruz. Edebiyatımızı
dışarıya açarken ayrım yapmıyoruz, Akifle Nazımı
karşı karşıya, Nazım
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Onlar karşı
karşıya olmalıdır zaten.
Karşı karşıya olmasalardı gelişmezlerdi o
kadar.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Geçmiş
dönemlerde bunlar, o günkü konjonktür içinde, o günkü dünya koşulları
içinde karşıt fikirler ileri sürmüş olabilirler birbirlerine ama
derinde bir yerde baktığınız zaman hepsi vatanın iyiliğini ve
daha ileri gitmesini belki farklı yöntemlerle arzu etmişler.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Karşıt olmasalardı o
kadar büyümezlerdi.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Şimdi
barıştırmaya çalışıyoruz. Şimdi bütün bu
tarih zenginliğinden bir barış ortamı ortaya çıkarmaya
çalışıyoruz. Onun Türkiyenin raflarını, kitapçı
raflarını, Türkiyenin kütüphanelerini onların isimleriyle,
resimleriyle donatmaya, Türkiyenin nasıl bir edebiyat, tarih, kültür,
köken zenginliği içinde olduğunu dünyaya anlatmaya
çalışıyoruz. Şu anda kırka yakın ülkede bizim
Bakanlık olarak desteklediğimiz bine yakın projeyle
-değerli arkadaşlarım- basılmış kitap yer
alıyor.
Yeni bir şey geliştirdik, yeni bir konu, alan.
Kütüphanelerimiz bizim birkaç sınırlı örnek
dışında tematik değildi. Şimdi bir edebiyat müze
kütüphanesi konsepti geliştiriyoruz. Bu geçen yıldan bu yana
sürdürdüğümüz bir çalışma. Mehmet Akif Ersoyun İstiklal
Marşının kabul yıldönümünde adıyla Ankarada bir
edebiyat müze kütüphanesi açtık önce. Sonra Erzurumlu Emrah ismiyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
şimdi
Erzurumda açıyoruz.
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan, lütfen toparlayın.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Adanada
Karacaoğlan ismiyle, İstanbulda Ahmet Hamdi Tanpınar ismiyle,
Diyarbakırda
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakan, Salim Uslu Bey bekliyor.
BAŞKAN Tamam efendim, tamam.
Sayın Bakanım, süreniz doldu. Teşekkür ederim.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Hepinize
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, aleyhte olmak üzere Sayın Ali Uzunırmak, buyurun.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, ben bütün
toplamdaki saliselerin bana eklenmesini istiyorum konuşulmayan,
saliselerin bile.
BAŞKAN Anlayamadım
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Bütün konuşulmayan saliselerin
bile eklenmesini istiyorum.
BAŞKAN Ekleyelim, buyurun. Buyurun efendim, buyurun.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi hakkında
söz aldım, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Hemen konuşmamın başında ifade etmek istiyorum ki
iktidarıyla muhalefetiyle bu ülke bizim ve hepimiz sorumluyuz.
Dolayısıyla, eleştirdiğim zihniyette olmayan
arkadaşlarımın bu eleştirilerden müstesna olduğunu
hemen ifade etmek istiyorum.
Sayın Gençlik ve Spor Bakanımız kürsüye
çıktı. Ben, tabii ki her şeyden önce sporda tesisin çok önemli
olduğunu bilen birisiyim ama sporda tesisten önce, spor
mantığı, spor kültürü, spor bilinci ve spor felsefesi önemlidir.
Çok değerli arkadaşlar, eğer biz onu inşa etmezsek o
tesisler fare yuvasına döner. Eğer spor bilincini, spor kültürünü
geliştirmezsek ve buna bir vizyon, bir misyon ve bir projeksiyon olarak
bakmazsak o tesislerin hiçbir anlamı kalmaz. Tabii ki AKPnin
çekirdeği olan arkadaşlarımız mücahitlik iddiasıyla,
felsefi bir derinlikle işe başladılar, daha sonra müteahhit
oldular ve bunun bir adım sonrası da her şeye müsait olmaya
doğru gidiyorlar Türkiyede. Dolayısıyla bu müsaitlik fazla
düşündürücü. Ben, zannediyorum ki Sayın Gençlik ve Spor
Bakanımız bir dahaki kabinede Bayındırlık Bakanı
falan olmaya aday, o kadar tesisten bahsedince burada.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun)
Yapmayalım mı tesis?
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Spor kültüründen, spor
felsefesinden hiçbir şey bahsedilmeyince burada tabii ki çok bir
sıkıntı oldu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli milletvekilleri, laf atmanıza hiç gerek yok, yani
söylediklerimi biraz anlamaya çalışırsanız daha akıllıca
bir iş yaparsınız.
Değerli milletvekilleri, sporun temeli, sporların,
bütün dalların anası jimnastiktir. Dolayısıyla Sayın
Bakanıma şunu ifade etmek istiyorum: Jimnastiğin de belli
yaşta mutlaka başlaması gerekir. Bütün dallarda bugün
başarılı olan sporcuların altyapısına
baktığınızda, çok çocuk yaşta jimnastikle
uğraşanların daha başarılı olduğunu
görürsünüz. Dolayısıyla, insan kaynakları olarak öncelikle
anaokullarından başlayan bir jimnastik eğitimiyle -Millî
Eğitimle- daha fazla ders ve daha doğru programlarla
çocuklarımızın yönlendirilmesini temin etmeliyiz insan
kaynakları olarak. Daha sonra okullarımız ve
okullarımızla bir iletişim içerisinde, organizasyon içerisinde
kulüplerimize iş düşmektedir. Spor dallarına
baktığımızda, yapılış amacı olarak, amatör spor ve profesyonel olarak spor yapan insanlar vardır ve
yapılan oyunlara dikkat ettiğimizde takım oyunları ve
bireysel sporlar vardır. Bütün bunları, amatörleri profesyonele,
yarışmacı zirve sporlarına zemin hazırlayacak
şekilde bir alan olarak görürsek, buna göre imkân ve kabiliyetlerimizi
organize edersek sağlıklı olur.
Burada, şu ile bu yatırım, bu ile bu yatırım,
bu ile bu yatırım mantığı içerisinde tesisleşme,
doğru bir tesisleşme değildir Sayın Bakan. Doğru
tesisleşme şudur: İklimin, kültürün, geleneklerin çevre
insanının üzerinde fiziki olarak ve genetik olarak tesirleri olur.
Düşünün ki yüksek rakımlı yerlerde yaşayan insanların
damar yapısı ve yapabilecekleri spor dalları ile deniz
seviyesinde yaşayan insanların damar yapıları, adale yapıları
ve hele hele bunların içerisine folklorik özellikleri, kültürü,
birtakım şeyleri kattığınızda bu insanların
spor dallarında daha organize olabilmesi için Türkiye'nin bu
coğrafyasının mutlaka çıkarılması lazım ve
bu coğrafya doğrultusunda o spor dallarının tesislerinin
oralara öncelik verilerek yapılması gerekir. Hatta ve hatta bunun
daha ilerisinde bir adım olarak Millî Eğitimle temas içerisinde
-örneğin Erzurum tarafında, Ağrıda uzun
koşucularımız vardır bizim, maratoncularımız- o
dallardaki öğretmenlerimizi Millî Eğitimin beden eğitimi
öğretmeni olarak oralara göndermesi, Gençlik Spor
Bakanlığımızın o dallardaki
uzmanlarımızı o illerde görevlendirmesi ve o illere uygun
tesislerin oralarda öncelikli yapılması mantığı
içerisinde eğer spora vizyon kazandırırsak, biz o zaman Türk
sporunu -dünyada ekonomik olarak, direkt ve dolaylı, beşinci büyük
sektör durumuna gelmiş sporu- dünyada daha vizyon sahibi ve daha güçlü
rekabet gücüne ulaştırırız ve mutlaka Türkiye o sektörden
daha büyük pay alır.
İşte, bir müteahhit zihniyeti içerisinde değil, böyle bir
spor mantığı ve kültürü, bilinci içerisinde Türk sporunu
organize etmeyi diliyorum, bütçenin yetersiz olduğunu bu mantıktan
dolayı söylüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum, hayırlı olsun diyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, Sayın
Konuşması konuşmasında Şimdi her şeye müsait
oldunuz. ifadesini kullandı. Bu ifadeden maksadının ne
olduğunu açıklamasını istiyorum.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkanım, muradım şu:
Her şeye müsait... Yok ben, böyle terbiye... Burası Türkiye Büyük
Millet Meclisidir, mehabeti sadece ezbere söyleyen bir milletvekili
değilim. Bunu bir ahlaki manada söylemiş değilim.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) O zaman lütfen maksadını aşan bir
ifade kullandığını ifade et.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Her şeye müsait demek, iktidarda kalabilmek için
her türlü yola başvurma anlamındadır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Zabıtlara geçti efendim, iki tarafın sözü de.
Çok
teşekkür ediyorum, sağ olun.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ne demek? Özrü kabahatinden büyük.
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, sataşmadan dolayı Mahir Beye söz verin
o zaman.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum efendim.
Kapanma
Saati: 22.23
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.34
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih ŞAHİN (Ankara)
---0---
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 36ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
üzerindeki dokuzuncu tur görüşmelere
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Birinci söz Mersin Milletvekili Sayın Özün.
Buyurun Sayın Öz.
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Birinci sorum Gençlik ve Spor Bakanımıza olacak. Ana spor
dallarımız olan atletizm, jimnastik ve yüzme dallarına 2012
yılı için ne kadar ödenek ayrılmıştır?
İkinci sorum: Artistik jimnastik dalında Mersin il 1incisi ve
Türkiye 45incisi olan sekiz yaşındaki Ezgi Yeşil isimli
yavrumuzun Millî Takım alt kadrosuna davet edildiğini biliyoruz ancak
Gençlik Spor İl Müdürlüğünde antrenör olmasına rağmen,
jimnastik aletleri olmadığından çalışma
yapamamaktadır. Bu sorunu çözebilir misiniz?
Bir diğer sorum, malumunuz 2013te Mersinde yapılacak olan
Akdeniz Olimpiyatları için sportif sahaların yoğunlukla
Yenişehir ilçemizde yapılması yerine, Tarsustan Silifkeye
kadar geniş bir alana kaydırılması sağlanabilir mi? Bu
konudaki düşünceniz nedir?
Bir diğer sorum da Kültür ve Turizm Bakanımıza olacak.
Akdenizin incisi durumundaki Mersin iline Bakanlığınız
döneminde hangi turizm yatırımları
yapılmıştır? Akyazı nükleer santralini turizme bir
engel olarak görüyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekilimiz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan,
Spor Bakanım, Türkiye'deki profesyonel kulüpler Dernekler Kanununa tabi
yönetiliyor. İki üç kişi kulübü yönetiyor ama, tüm yöneticiler
müşterek borçlara müteselsil kefil.
Bir bu nedenle kulüplerin vergi ve sigorta borçlarını stopaj
yaparak payları ödenirken keserek yaparsanız devlete karşı
borç doğmaz artı yöneticiler bir icrayla, hacizle karşı
karşıya gelmez.
İki: Kulüplere Dernekler Kanunu yerine başka bir farklı
düzenleme yapacak mısınız?
Üç: Sayın Bakan, 15 katrilyon para aldınız, 1,1
katrilyon verdik. diyorsunuz. 15 katrilyon para topluyorsunuz, kulüplerin
üzerinden, kulüplerin hakkını yiyorsunuz. Kulüplerin payını
yüzde 7den yüzde 15e çıkaracak mısınız? Yüzde 15e
çıkarın, kulüpler özgür olsun.
Dört
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Sayın Vural, İzmir Milletvekilimiz.
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın Kültür ve Turizm Bakanına sorularım. Doğrusu
Sayın Bakan, Salim Uslunun namı yürümüş galiba, hemen ismini
söyleyince terk ettiniz kürsüyü.
Sorum şu: Geçen sene 28 Aralık 2010 tarihinde Mehmet Âkif
Ersoyun öldüğü yerin müze yapılmasına ilişkin bir sual
tevcih etmiştim, sizin de gerekli girişiminiz,
kamulaştırılmasıyla ilgili başlatılmış
girişiminiz var. 2011 yılı -ki Mehmet Âkif Ersoy yılı-
inşallah bu girişimi sonuçlandıracağız ve
hatırasına hürmeten bir müze düzenleyeceğiz.
Bugün gazetelerin birinde Mehmet Âkif müzesi bu yıl değilse
ne zaman? diye soruyor ve Bakanlığınız hâlen hangi dairede
kaldığını araştırıyorsunuz. Bir yıldan
beri bulamadınız ama bir yıl önce söylediğiniz de
Kamulaştırılmasıyla ilgili işlem
başlattık. diyorsunuz. Dolayısıyla, bu yıla bunu
yetiştirebilecek misiniz?
Suallerimden bir diğeri de bu
dağıttığınız kitapçıkta, 13üncü sayfada
2009 yılında illere aktarılan ödeneklerde 74,9dan 209,6ya bir
fırlama var. Bu neden olmuş acaba? Böyle birdenbire pik yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir) - Bu konuda bilgi verir misiniz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Kırklareli Milletvekilimiz Sayın Dibek
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Birinci sorum Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Kılıça.
Sayın Bakan, kürsüde gerçekten çok hızlı bir şekilde
yatırımları, spor yatırımlarını,
statları belirttiniz. Benim ilim, seçim bölgem olan Kırklarelini
belki o arada yoğunluktan atlamış olabilirsiniz. Kırklareli
için ayrılmış olan önümüzdeki yıl spor
yatırımları için ne kadar bir kaynak vardır? Bu, yurt için
de geçerli. Babaeskiyi söylediniz gerçi, diğer ilçelerimizde yurt projesi
var mı?
Sayın Kültür Bakanımıza da bir sorum var. Ben iki tane
soru önergesi verdim Sayın Bakanım size, ikisine de yanıt
vermediniz.
Bir tanesi, Topkapı Müzesindeki III. Selimin tahtının
taşınması olayından sonraki süreçti. Müdür Sayın Yusuf
Beyin, ben yine basından oradan başka yere gönderildiğini
öğrendim ama siz yanıt vermediniz. Sorduğum bir soru vardı
orada. O emri yerine getiren 2 tane bayan personelin de
cezalandırıldığı ve başka yerlerde
görevlendirildiği ya da haklarında soruşturma
açıldığıydı. Ne oldu onlara? Yusuf Beye ne oldu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Muğla Milletvekili Sayın Demir.
NURETTİN DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, yurt dışından gelen
yabancılar Fethiye, Didim gibi Ege, Akdeniz sahillerinde, turistik
bölgelerde evler, konutlar alıyorlar. Kendi ülkelerinden getirdikleri,
gerçekte turist olan insanlara Yakınım, arkadaşım. deyip,
vergisiz haksız kazanç sağlıyorlar. Sayıları artan bu
yabancı butik evlere ve yalan akrabalara bir önlem almayı
düşünüyor musunuz?
İkinci sorum, kültürel varlıklarımızı,
özellikle ören yerlerimizi gerçekçi koruma politikalarını ne zaman
getireceksiniz? Dedektörleri ne zaman yasaklayacaksınız?
Üçüncüsü, Ölüdeniz gibi turistik yerlerde charter yat
gruplarının oluşturduğu kirlilikleri engellemek için ne
gibi politikalarınız var?
Dördüncüsü; Yatağandaki Stratonikeia kazı alanını
Yatağan-Milas kara yolundan ne zaman kurtaracaksınız?
Beş; Harranın gözyaşları ne zaman dinecek?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
BAŞKAN Ankara Milletvekilimiz Sayın Topcu.
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İlk sorum Gençlik ve Spor Bakanına.
İllerde yurt olarak aldığınız binaların
herhangi bir kriteri var mı? Kimlerden alınıyor?
İkinci soru: Sporcu yetenek modeli var mı; varsa nasıl
çalıştırılıyor?
Üçüncü sorum: İlköğretim, ortaöğretim okullarında
spora yönelik yetenekler nasıl değerlendiriliyor?
Bu sorum Kültür Bakanımıza: Türkiyede yapılan
araştırmaya göre, okuma alışkanlığı
araştırmasına göre kitap, temel ihtiyaç maddeleri arasında
235inci sırada ve yılda kişi başına harcanan para 45
sent olarak veriliyor ve okuma alışkanlığı da binde 1
olarak veriliyor.
2023te ilk 10u hedefleyen Türkiyeyi yakalamak için nasıl bir
proje düşünüyorsunuz?
Son soru da: Atatürkün babası Ali Rıza Efendinin Makedonya
Kocacıktaki evini yaptırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkürler.
BAŞKAN Kütahya Milletvekili Sayın Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
İlk sorularım Sayın Kültür ve Turizm Bakanına.
Yörük ve Türkmen kültürünü araştıran YÖRTÜRK Vakfı
dergisinin Bakanlığınız döneminde kütüphanelere giden
sayısının azaltılmasının gerekçeleri nelerdir?
Bakanlığınızdan hangi vakıf ve derneklere ne
miktarda ödenek ayrılmaktadır?
İkinci sorum: Tarihî Kütahya evlerinin ve Kütahya Kalesinin
restorasyonu ve kültür turizmine kazandırılması konusunda
Bakanlığınızın bir çalışması olacak
mıdır?
Sayın Gençlik ve Spor Bakanına: Kredi Yurtlar Kurumuna ait
devlet yurtlarından seçim bölgelerine göre milletvekillerine belirli
kontenjanlar ayırmayı sağlayabilir misiniz? Aksi takdirde bu, bu
Mecliste kavgaya sebep olacak bir konu hâline gelmiştir.
İki: Öğrenci kredilerinin geri ödemelerinin öğrenciler
bir iş sahibi olduktan sonra başlatılması sağlanabilir
mi?
Bir diğer sorum: Kütahya ili Hisarcık ilçesi sentetik çim
futbol sahası 2012 yılında yapılabilecek mi?
Kütahya, Tavşanlı stadyumları ne zaman yapılacak?
BAŞKAN Elâzığ Milletvekili Sayın Erdem.
ENVER ERDEM (Elâzığ) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Birinci sorum Gençlik ve Spor Bakanımıza: Sayın
Bakanım, stadyum yapılacak illeri saydınız. Komşumuz
Malatya, Diyarbakır, Sivas illerini de saydınız.
Elâzığı neden yine unuttunuz? Elâzığlıları
üzdünüz. Elâzığa stadyumu ne zaman yapacaksınız, bir tarih
verebilir misiniz?
Diğer sorularım Sayın Kültür ve Turizm
Bakanımıza.
Birinci sorum: Harput İçkale Müze Başkanlığınca
beş yıldır sürdürülen kazılarda önemli tarihî eserler
bulunmuştur. Bu kazıların devam ettirilebilmesi için Müze
Başkanlığına tekrar yetki verecek misiniz?
İkinci sorum: Harput Kalesinin güney surlarının
restorasyonuna bu yıl başlanacak mı?
Üçüncü sorum: Elâzığa koruma kurulu müdürlüğü kuracak
mısınız?
Ayrıca, rölöve müdürlüğü kurduğunuz için de teşekkür
ederim.
BAŞKAN Eskişehir Milletvekili Sayın Kurt.
KAZIM KURT (Eskişehir) Sayın Başkanım, Gençlik ve
Spor Bakanına sormak istiyorum: Stadyumlarda ve spor salonlarında
gazetecilerin basın tribünlerine girişleriyle ilgili akreditasyon
kullanma yetkisi kimindir? Danıştay kararlarına rağmen,
hâlâ Türkiye Futbol Federasyonu ve Spor Yazarları Derneği hangi yasa
ve yönetmeliğe göre yetki kullanmaktadır? Anadolu Spor Gazetecileri
Derneğinin taleplerinin Bakanlığınızca dikkate
alınmamakta ısrar edilmesinin nedeni nedir?
Sayın Kültür Bakanıma da İzmir Millî Kütüphanesi Derleme
Kanunu kapsamından çıkarılacak mı? İzmirlilerin çok
merak ettiği soru.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Tekirdağ Milletvekili Sayın Belen.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Soruyorum:Tekirdağ ili Çorlu
ilçesindeki tarihî Fatih Camiinin restorasyonunun ihalesini ne zaman
yapacaksınız?
Ayrıca, Çorludaki kültür merkezi inşaatı 93
yılından beri bitirilememektedir. Ne zaman bitirmeyi hedefliyorsunuz?
Demirköy ilçesindeki Fatihin dökümhanesine ödenek ayırıp bir
an evvel toprak altından çıkartacak mısınız?
Edirne ilindeki tarihî Saat Kulesinin restorasyonunu programa
almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Şimdi Sayın Bakanlar cevap verecekler.
Sayın Kılıç
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Samsun) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Özün soruları: Atletizm ve
jimnastik branşlarına 2012 yılında ne kadar kaynak
aktaracağımızı henüz belirlemedik, federasyonlar için öngörülecek
rakamlar 1 Ocak 2012 tarihinden sonra belirlenecek, bu rakamları
ayrıca gerek olduğunda sizlerle paylaşabilirim.
Akdeniz Oyunları kapsamında
yapılacak olan Mersindeki tesisler Tarsustan Silifkeye kadar geniş
bir coğrafyaya yayılamaz mıydı? sorusu: Doğrusu,
Mersine 4 defa gittim Bakan olduktan sonra, bu soruyla ben de orada çokça
karşılaştım. Bunu biz de arzu ederdik ama oyular bir
olimpiyat mantığı içerisinde dizayn ediliyor.
Dolayısıyla olimpiyat köyüyle oyunların
yapılacağı salonlar arasındaki mesafenin hem süre olarak
hem kilometre olarak kısıtlı bir alanda yapılması
zaruret arz ediyor, bundan dolayı coğrafi olarak Mersinin merkezi
Akdeniz Oyunları Komitesi tarafından rica edildi, biz de o rica
doğrultusunda hareket ettik.
Sayın Aslanoğlunun soruları
var, hepsini cevaplayabilme imkânım olmayacak ama ben toplam olarak ifade
edeyim. Spor Toto Süper Lig kulüplerine 319 trilyon, Bank Asya 1. Lig
kulüplerine 196 trilyon, Spor Toto 2. Lig kulüplerine 203 trilyon, Spor Toto 3.
Lig kulüplerine 175 trilyon, amatör spor kulüplerine 123 trilyon olmak üzere
toplamda Bakanlığımız Spor Toto Teşkilat
Başkanlığı kaynaklarından Türk futboluna
aktardığımız rakam 1 katrilyon 17 trilyon Türk
lirasıdır eski parayla.
Bunu da ifade ettikten sonra, Sayın
Dibekin Kırklareli için ne yatırımlar var? sorusu geldi, onu
hemen ifade edeyim. Kırklareli merkezde bir gençlik merkezi, Babaeskide
bir stadyum modernizasyonu, Lüleburgazda bir futbol sahası sentetik çim
yüzeyli, Babaeskide aynı şekilde, Pehlivanköyde birer sentetik
futbol sahasının yapımı mevzuubahis, Kırklareli
Keşanda yüzme havuzunun kapatılması, Kırklareli
Pınarhisarda sentetik çim yüzeyli futbol sahası, ayrıca
Lüleburgaz ilçemizde 400 yataklı, Babaeski ilçemizde 300 yataklı
birer yeni yurdun yapımı yeni yatırım programında, az
evvel zikrettim programda söz konusu, bunları yapacağız.
Ayrıca, size bir istatistik vermek
isterim. 2003 yılı itibarıyla Kırklareli ilimizdeki toplam
Kredi ve Yurtlar Kurumu yatak kapasitesi 464 iken bugün itibarıyla bu
rakam 1.758e çıkmış bulunmaktadır, buna Lüleburgaz ve
Babaeski yurtları da ilave edildiğinde toplam rakam 2.458
olacaktır. Yani, yüzde 500lük bir artış Kırklareli ilinde
söz konusu olacaktır.
Sayıp Topçunun sorusu: Yurt olarak kiralanan binalar için bir
kriter var mı? Evet, esasında belli kriterler var, fakat biz bütün
bu kriterleri devre dışına çıkaracak yeni bir kriter
belirledik. Az evvel de zikrettiğim gibi, tamamen kendi projelerimizi ya
Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ya Toplu Konut
İdaresine ihale ettirmek suretiyle doğrudan 1-3 kişilik oda
standardında, tuvaleti ve banyosu içinde olan modern yurtlar inşa
etmeyi planlıyoruz. Bunun dışında, özel sektörden bize yurt
binası kiralamak isteyenler olursa onlara da Kredi ve Yurtlar Kurumunun
yurt projelerini vereceğiz. İnşa ettikten sonra da uzun vadeli
kiralamaları onlardan yapacağız.
Kayırma var mı? Kayırma bizim açımızdan
kesinlikle söz konusu değil. Aranan şartlar ve arzu edilen yerlerde
binalar inşa edildikten sonra biz bu binaları rahatlıkla
kiralayabiliriz.
Sayın Işıkın sorusu: Kütahya Hisarcık
ilçesinde 2010 yılında Genel Müdürlüğümüz katkılarıyla
özel idare eliyle bir spor salonu inşa edildi. Burada kaynağın
büyük bölümü, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından Kütahya
İl Özel İdaresine aktarıldı.
Hisarcık sentetik çim yüzeyli futbol sahası konusu ise az
evvel zaten zikrettim, yüzlercesini yapacağız. İnşallah,
Hisarcıkta da bu imkânı yakalama imkânını buluruz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Orada maçlar ertelendi, şu anda
futbol oynanamıyor.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Onunla ilgili gereken
çalışmayı yapacağız ifade ettim.
Sayın Erdemin sorusu: Elâzığa ne zaman stadyum
yapılacak? Elâzığ Bank Asya Liginde bildiğim
kadarıyla hâlen liderliğini devam ettiren bir
takımımız. Eğer ki taraftar, tribün ihtiyacı, kentin
ihtiyacı, kulübün ihtiyacı noktasında bir kati kanaat
oluşursa, elbette ki memleket kaynaklarını bu noktada
kullanmaktan da imtina etmeyiz.
Sayın Kurtun sorusu, stadyumlara gazetecilerin girişiyle
alakalı konular. Değerli milletvekilimizin sorusuna şu
şekilde cevap vermek isterim: Yaşanan birtakım problemler var,
biz de bunun farkındayız. İlgili tüm birimlerle koordinasyon
sağlamak üzere Genel Müdürümüzü talimatlandırdık. Bu problemin
kısa sürede çözüme kavuşması hedeflerimiz arasındadır.
Teşekkür ediyorum.
Öğrencilerin kredi geri ödemeleriyle alakalı hemen şunu
ifade edeyim: Burada tabii bizim yapmış olduğumuz bir düzenleme
var. Bunu hemen sizlere metinden, mevzuattan okumak istiyorum: Öğrenci
borcunu öğrenim gördüğü öğretim kurumunun normal öğrenim
süresinin bitiminden itibaren iki yıl, öğrencinin lisansüstü
eğitim yapması hâlinde dört yıl sonra başlamak üzere kredi
aldığı kadar sürede ve aylık dönemler hâlinde kuruma öder.
Dolayısıyla, lisans için
ALİM IŞIK (Kütahya) İşsiz olunca
sıkıntı, işe girdikten sonra ödesin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum Sayın Bakanım,
süreniz bitti.
Sayın Günay
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir)
Sayın Başkanım, Sayın Özün sorusu var. Mersinde hangi
turizm yatırımları
Tarsusta 7.600 yatak kapasiteli 12
tahsisimiz var ve altyapı çalışmaları sürüyor, arazide
fiilî olarak çalışılıyor şu anda. Bunun
dışında, Tarsusta sokak
sağlıklaştırmalarımız var ve Taşucu Kültür
Merkezini de bu yıl içinde bitirmeye çalışıyoruz.
Sayın Vural 2009dan 2010a ciddi bir artış var dedi.
90 milyon ek ödenek aldık o yıl. 90 milyon ek ödenek
aldığımız için rakam aşağı yukarı ikiye
katlanmış oldu.
OKTAY VURAL (İzmir) Seçimle filan alakalı değil
değil mi?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir)
Hayır, 2010da seçim yoktu, 2011de.
OKTAY VURAL (İzmir) 2009-2010 diyor da
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) 2010
yılında 90 milyon ek ödenek aldık bütçe imkânları elverdi
ve biz de bunu olduğu gibi yatırıma dönüştürdük.
Âkif eviyle ilgili, haklısınız, bir gecikme oldu; çünkü
evin tespiti konusunda, hisseler hâline gelmiş, yurt dışına
gitmişler, tespiti konusunda sorun çıktı. Binayı biliyoruz
ama hangi dairede kaldığını bilmiyoruz. Sağlık
Bakanlığıyla, belediyeyle, ilgili bütün kurumlarla ve Âkif
üzerine kitap yazmış olan çok arkadaşımızla
çalıştık, şimdi daireyi tespit ettik, onun
kamulaştırmasıyla ilgili çalışmalar sürüyor, ama biz,
Mısır Apartmanında bir gecikme olduğu için başka bir
işlem yaptık. Ankarada, biraz önce söylediğim gibi, Mehmet Âkif
Ersoy adıyla bir edebiyat müze kütüphanesi açtık ve ayrıca 27
Aralıkta, Mehmet Âkif Ersoyun vefat gününde de kamuoyuna takdim
edeceğim çok özel bir kitap çalışmamız var. Biz, Âkifle
ilgili çok sayıda çalışma yaptık ama Mısır
Apartmanıyla ilgili işlemlerimiz bu yıla yetişmedi ne
yazık ki.
Sayın Dibekin, Topkapıdaki bir yapıdan restorasyon
nedeniyle, aynı avlu içindeki başka bir yapıya tahtın
taşınması ya da o kanepenin taşınması konusundaki
sorusu: Oradaki müdür arkadaşımız yönetim sorunları
nedeniyle geldiği göreve kendi dilekçesiyle döndü, öteki arkadaşlar
da yerlerinde şu anda çalışmaya devam ediyorlar.
Sayın Demir, yabancıların ev pansiyonculuğu meselesi
sadece bizim Bakanlığımızla ilgili değil. Maliye
Bakanlığı, başka bakanlıkların da
ilgilendiği bir konu ve gerçekten bu konuda Türkiyede baş etmemiz
gereken bir sorun olduğunu ben de çok yakından biliyorum çünkü bir
kesim yabancı geliyor, Türkiyeden ev alıyor ve evini sürekli olarak
birilerine vergisiz, gayriresmi pansiyon gibi kullandırıyor. Bu,
Türkiye turizminin aleyhine bir durum. Bu, bizim de irdelediğimiz ve
yakından takip ettiğimiz konulardan birisi.
Stratonikeia ve Harranı çok yakından takip ediyorum.
Stratonikeia, bizim, üzerinde hem Selçuklu kasabası hem Roma kasabası
aynı zeminde hemzemin olarak bulunan çok ender ören yerlerimizden birisi
ve orada çok verimli bir çalışma yapılıyor ve şu anda
da hâlâ çalışma yapılıyor. Yol konusu oldukça basit,
Stratonikeiayı ziyarete açma vadesiyle birlikte yol sorununu
halledeceğiz.
Harran konusunda
Bu yıl Harranda biz, hem çevre düzenleme hem Ulu
Camiinin restorasyonu konusunu acil olarak programımıza aldık.
Harran, bizim kültürümüz için çok özel bir yer, geçmiş yıllarda
Urfaya ciddi kaynak ayırmamamıza rağmen, ne yazık ki
Harran, biraz yerel idareler tarafından ihmal edilmiş, Harranı
bu yıl arkadaşlarımla birlikte gezdim, yapılacak
işleri tespit ettik, oradaki yönetimi de değiştirerek
Harranı önümüzdeki yaz gezerken gördüğümüz çirkin manzaradan
rahatsız olmayacak bir hâle dönüştürmeye
çalışacağız.
Arkadaşlarımızdan birisi Kocacıktaki Atatürkün
babasına ait olan evle ilgili
TİKAyla çalışıyoruz,
ihale aşamasında yani ev tespit edildi, yeri tespit edildi, Makedonya
Hükûmetiyle bu konuda mutabakatımız var, bir yandan Üsküpteki
Kurşunlu Hanı Yunus Emre Kültür Merkezi yapmak için
çalışıyoruz, bir yandan da Kocacıktaki evin bu yıl
içinde sanıyorum ki oradaki restorasyon çalışması
başlamış olacak ama bizim dışımızda
TİKAnın da uğraştığı bir alan.
Kitap konusunda Türkiye, geçmiş yıllarda bildiğimiz kadar
kötü değil, çok sayıda ISBN numarası alınıyor, bandrol
alınıyor, kitap yayını çok artmış vaziyette ama
tabii dünya ölçeğine vurduğumuz zaman hâlâ aşmamız gereken
bir mesafe var. Bu konuda yayıncılık kongresi galiba on bir
yıldır toplanmamıştı, bu yıl
yayıncılık kongresini topladık ve her beş yılda
bir başlangıçta öngörüldüğü gibi tekrar toplayıp, konuyu
yakından takip etmek üzere çalışıyoruz.
Bir dergiden söz etmişti arkadaşımız, biz genellikle
dergileri her il kütüphanesine ulaşabilsin ve ayrımsız her
siyasi kanaatin, her çevrenin, düşünce çevresinin dergisi alabilelim diye
makul sayılarda alıyoruz yani 81 il kütüphanesine sokuyoruz.
Eğer edebiyatla, eğer arkeolojiyle, sanatla özel biçimde ilgiliyse
onu biraz daha yaygın tutmaya çalışıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir)
Kütahyayla ilgili çok güzel çalışmalar olacak.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.
Süreniz doldu, diğerlerini
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, lütfen kusura
bakmayın, müsamahanıza sığınarak
Zannederim bütün
milletvekilleri de merak ediyordur.
Mukaddes emanetlerin olduğu yerde bir dizi çekildiğine
ilişkin haberler yer aldı. Siz de araştıracağım
dediniz. Mukaddes emanetlerin bu tip dizilere bir mekân olarak
kullanılmasını kabul etmemiz mümkün değildir. Bu konuda
yaptığınız bir tespit varsa onu iletirseniz çok memnun
olurum. Buna kim izin vermiştir? Nasıl izin vermiştir? Lütfen,
bu konuda Meclisimizi bilgilendirirseniz çok memnun oluruz Sayın
Başkanın müsamahasıyla.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, şu Karstaki heykel
ucube olduğu için mi yıkıldı? Onu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Bunu soranlar oldu daha önce. Sağ olun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir de, Suat Bey giderken yolda bir vatandaş
öldürmüştü bu sene, trafik kazasında, arabası çarptı. O
vatandaşın akıbetini öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir)
Sayın Başkanım, Topkapı Sarayı bütünüyle, kutsal
emanetler de özel olarak benim çok önem verdiğim bir alan. Böyle bir
başvuru olunca, arkadaşlarımız, ilgili birimler, biz, son
yıllarda bu tarihî eser kaçakçılığına önem veriyoruz
ve bu konuda biliyorsunuz doksan beş yıl sonra bir eserimizi
Almanyadan, kırk yıl sonra bir eserimizi Amerikadan aldık. Bu
çekim sınırlı bir çekim ve o çekim içinde tarihî eser
kaçakçılığıyla ilgili bir repliğin olması
kaydıyla ve işin biraz daha -bu dizilerimiz dünyada çok dolaşma
imkânı bulduğu için- tanıtımı düşüncesiyle izin
ve imkân vermişler. Ben, bu şartlar altında bile olsa, kutsal
emanetlerin böyle bir çekim mekânı olarak kullanılmasının
doğru olmadığı şahsi kanaatindeyim. O yüzden, bu
konuyu, izin verirseniz araştırıyorum ve tekrar etmemesi
konusunda gerekli önlemi, arkadaşlarımı gerekli biçimde uyararak
alacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) Lütfen.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
Şimdi, dokuzuncu turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi
hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Gençlik ve Spor
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
29 GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI
1.
Gençlik ve Spor Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel Kamu Hizmetleri |
4.404.029.300 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 |
Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri |
1.105.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
08 |
Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetler |
63.984.700 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
|
TOPLAM |
4.469.119.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gençlik ve Spor
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Spor Genel Müdürlüğü 2012
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.14 SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.
Spor Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel Kamu Hizmetleri |
26.913.900 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 |
Savunma Hizmetleri |
102.600 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
03 |
Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetler |
495.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
07 |
Sağlık
Hizmetler |
1.436.100 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
08 |
Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetler |
702.393.400 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
|
TOPLAM |
731.341.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Spor Genel Müdürlüğü 2012
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
KOD |
Açıklama |
(TL) |
03 |
Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri |
1.375.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 |
Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler |
708.341.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 |
Diğer
Gelirler |
21.625.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
|
TOPLAM |
731.341.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Spor Genel Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü 2010 yılı
merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
A C E
T V E L İ
|
|
(TL) |
- Toplam
Ödenek |
: |
1.048.694.374,16 |
- Bütçe
Gideri |
: |
1.033.336.238,72 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
15.358.135,44 |
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
B C E
T V E L İ
|
|
(TL) |
- Bütçe Geliri tahmini |
: |
480.840.000,00 |
-
Yılı Net Tahsilatı |
: |
1.005.232.234,13 |
BAŞKAN (B)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü 2010 yılı
merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu Genel Müdürlüğü 2012
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.13 YÜKSEK ÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel Kamu Hizmetleri |
42.640.250 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 |
Savunma Hizmetleri |
450.200 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
03 |
Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri |
45.840.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
09 |
Eğitim
Hizmetleri |
4.360.947.550 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
|
TOPLAM |
4.449.878.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu Genel Müdürlüğü 2012
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
KOD |
Açıklama |
(TL) |
03 |
Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri |
300.000.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 |
Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler |
3.674.878.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 |
Diğer
Gelirler |
166.000.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
08 |
Alacaklardan
Tahsilat |
309.000.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
|
TOPLAM |
4.449.878.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Yüksek Öğrenim Kredi
ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Yüksek Öğrenim Kredi
ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
A C E T V E L İ
|
|
(TL) |
- Toplam Ödenek |
: |
3.048.661.026,00 |
- Bütçe Gideri |
: |
3.009.926.741,44 |
- İptal
Edilen Ödenek |
: |
38.734.284,56 |
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B -
CETVELİ
|
|
(TL) |
- Bütçe GeliriTahmini |
: |
2.711.851.000.00 |
-
Yılı Net Tahsilatı |
: |
2.865.221.334,16 |
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Yüksek Öğrenim Kredi
ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
21 kültür ve turizm
bakanlığı
1. Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel
Kamu Hizmetleri |
379.244.100 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 |
Savunma
Hizmetleri |
1.103.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 |
Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri |
9.800.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 |
Ekonomik
İşler ve Hizmetleri |
535.113.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 |
Sağlık
Hizmetleri |
55.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 |
Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri |
779.760.900 |
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
|
TOPLAM |
1.705.076.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Kültür ve Turizm Bakanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
|
|
(TL)
|
- Toplam Ödenek |
: |
1.550.253.974,10 |
- Bütçe Gideri |
: |
1.327.194.558,41 |
-Ödenek Üstü Gider |
: |
168.735,74 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
223.228.151,43 |
-Ertesi Yıla Devreden Ödenek |
: |
189.438.457,78 |
BAŞKAN (A) cetvelini Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Opera ve Balesi
Genel Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.16 devlet opera
ve balesi genel müdürlüğü
1. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü2012 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel
Kamu Hizmetleri |
19.035.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
03 |
Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri |
988.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
07 |
Sağlık
Hizmetleri |
698.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
08 |
Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri |
157.461.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
|
TOPLAM |
178.182.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Opera ve Balesi
Genel Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
KOD |
Açıklama |
(TL) |
03 |
Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri |
3.867.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 |
Alınan
Bağış ve Yardımlar
ile Özel Gelirler |
173.932.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 |
Diğer
Gelirler |
383.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
|
TOPLAM |
178.182.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.-Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
|
|
(TL)
|
- Toplam Ödenek |
: |
157.744.740,00 |
- Bütçe Gideri |
: |
156.472.325,00 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
1.272.415,00 |
BAŞKAN (A) cetvelini Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B -
CETVELİ
|
|
(TL) |
- Bütçe Geliri Tahmini |
: |
139.985.000,00 |
- Yılı Net Tahsilatı |
: |
147.393.554,75 |
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü
2010 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Devlet Tiyatroları
Genel Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.15 devlet
tiyatroları genel müdürlüğü
1. Devlet Tiyatroları
Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel
Kamu Hizmetleri |
19.720.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
03 |
Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri |
2.140.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
08 |
Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri |
125.854.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
|
TOPLAM |
147.714.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Tiyatroları
Genel Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
KOD |
Açıklama |
(TL) |
03 |
Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri |
7.570.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 |
Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler |
140.079.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 |
Diğer
Gelirler |
65.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
|
TOPLAM |
147.714.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2010 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2010
Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
A C E
T V E L İ
|
|
(TL)
|
- Toplam Ödenek |
: |
132.307.344,96 |
- Bütçe Gideri |
: |
126.857.409,34 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
5.449.935,62 |
BAŞKAN (A) cetvelini Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B -
CETVELİ
|
|
(TL) |
- Bütçe Geliri Tahmini |
: |
115.595.000,00 |
- Yılı Net Tahsilatı |
: |
130.103.284,29 |
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Yazma Eserler
Kurumu Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.53 TÜRKiye yazma
eserler kurumu başkanlığı
1. Türkiye Yazma Eserler
Kurumu Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel
Kamu Hizmetleri |
3.463.300 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
03 |
Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri |
907.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
08 |
Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri |
20.833.700 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
|
TOPLAM |
25.204.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Yazma Eserler
Kurumu Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
KOD |
Açıklama |
(TL) |
03 |
Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri |
19.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 |
Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler |
25.181.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 |
Diğer
Gelirler |
4.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
|
TOPLAM |
25.204.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Böylece,
Gençlik ve Spor Bakanlığı, Spor Genel Müdürlüğü ve Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığının 2012 yılı
merkezî yönetim bütçeleri ile Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel
Müdürlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Devlet Opera ve
Balesi Genel Müdürlüğü, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünün
2012 yılı merkezî yönetim bütçeleri ile 2010 yılı merkezî
yönetim kesin hesapları ve Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün 2010
yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir.
Hayırlı olmalarını temenni ediyoruz.
Sayın
milletvekilleri, programa göre kuruluşların bütçe ve
hesaplarının sırasıyla görüşülmesi için 14 Aralık
2011 Çarşamba günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 23.11
(x) 87 ve 88 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 08/12/2011 tarihli 31inci Birleşim Tutanağına eklidir.