TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
38inci
Birleşim
15
Aralık 2011 Perşembe
(TBMM Tutanak
Müdürlüğü tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan
ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/470)
(S.Sayısı:87)
2.- 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88)
A)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
1.- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
B)
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI
1.- Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) TAPU
VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ÖZEL
ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI
1.- Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E)
MALİYE BAKANLIĞI
1.- Maliye Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Maliye Bakanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.-
Gelir İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.-
Gelir İdaresi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) KAMU
İHALE KURUMU
1.-
Kamu İhale Kurumu 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.-
Kamu İhale Kurumu 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.-
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı
2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I)
GELİR BÜTÇESİ
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VI.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi İç Tüzüğünün açıklama hakkı
başlıklı 69uncu maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle
Başkanın tutumu hakkında
VII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
belediyelere yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/1061)
2.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şekerin, 2009
yerel seçimlerinden bu yana Gaziantepteki belediyelere aktarılan kaynak
miktarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/1105)
3.- İzmir Milletvekili Rıza Türmenin,
kamuoyunda N.Ç. davası olarak bilinen davanın sanıklarından
iki kamu görevlisine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/1109)
4.- İzmir Milletvekili Birgül Ayman Gülerin,
Simav depremi mağdurlarının sorunlarının çözümüne
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/1156)
5.- Ordu Milletvekili İdris
Yıldızın, Orduda TOKİ tarafından yapılan toplu
konutların yerine ve çevreye verdiği zarara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/1201)
6.- Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın,
Batmanda olası bir deprem için alınan önlemlere ilişkin sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/1218)
7.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
dış ticaret açığına ve alınması gereken
önlemlere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/1225)
8.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, cari
açığa ve cari açığın GSYHye oranına ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
(7/1226)
9.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Bakanlığın resmi internet sitesine yapılan
saldırıya ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/1336)
10.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin,
Bingölün bazı mahallelerindeki tapu ve yapı ruhsatı sorununa
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/1486)
11.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, yapı
denetim firmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/1487)
15 Aralık 2011 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
---0---
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38inci
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN -
Toplantı yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 11.04
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.16
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
---0---
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Yapılan ilk yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi elektronik cihazla yeniden yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemimize
göre 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca bugün bir tur
görüşme yapacağız.
On ikinci turda Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı, Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü,
Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Maliye Bakanlığı,
Gelir İdaresi Başkanlığı, Kamu İhale Kurumu,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçeleri ile
Gelir Bütçesi yer almaktadır.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/470) (S.Sayısı:87)
2.- 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (x)
A) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
1.- Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI
1.- Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI
1.- Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) MALİYE BAKANLIĞI
1.- Maliye
Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Maliye
Bakanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) KAMU İHALE KURUMU
1.- Kamu İhale Kurumu
2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Kamu İhale Kurumu
2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1.- Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GELİR BÜTÇESİ
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Sayın
milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen
milletvekillerinin konuşmaların bitimine kadar şifrelerini
yazıp parmak izlerini tanıttıktan sonra ekrandaki söz isteme
butonuna basmaları gerekmektedir.
Bilgilerinize
sunulur.
Şimdi, Gelir
ve Finansman başlıklı 2nci maddeyi okutuyorum:
Gelir ve finansman
MADDE 2 - (1) Gelirler:
Bu Kanuna bağlı (B)
işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna
ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 322.884.924.000
Türk Lirası,
b) (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri
6.090.992.350 Türk Lirası öz gelir, 33.378.311.650 Türk Lirası Hazine
yardımı olmak üzere toplam 39.469.304.000 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici
ve denetleyici kurumların gelirleri 2.027.897.000 Türk Lirası, olarak
tahmin edilmiştir.
(2) Finansman:
Bu Kanuna bağlı (F) işaretli cetvellerde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı
68.600.000 Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, on ikinci turda grupları ve
şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum:
Cumhuriyet Halk
Partisi Gruba adına; Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan,
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt, Tunceli Milletvekili Kamer Genç,
Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına; İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel,
Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna, Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğan.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına; Bingöl Milletvekili Eşref
Taş, İzmir Milletvekili Aydın Şengül, Burdur Milletvekili
Hasan Hami Yıldırım, Kayseri Milletvekili Ahmet Öksüzkaya,
Bitlis Milletvekili Vedat Demiröz, İstanbul Milletvekili Ahmet Baha
Öğütken, Erzurum Milletvekili Cengiz Yavilioğlu, Sakarya Milletvekili
Şaban Dişli.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına; Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz, Manisa Milletvekili
Erkan Akçay, Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen.
Şahısları adına: Lehine,
İstanbul Milletvekili Erol Kaya; aleyhine, Sayın Mustafa
Kalaycı.
Şimdi ilk söz Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydana aittir.
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Soydan.
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SERDAR SOYDAN
(Çanakkale) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının bütçesi hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Deli sevdalar başımda,
Sevdalı yürek peşinde,
Çektiler darağacına,
Daha gencecik yaşında.
Ankara adı kara,
Bu yara başka yara,
On yedi yaşındaydı
Kıyılır mı
Erdala? (CHP sıralarından alkışlar)
12 Eylülün faşist darbecileri
tarafından on yedi yaşında darağacına götürülen Erdal
Ereni saygıyla anıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün,
soluduğumuz havanın, içtiğimiz suyun, beslendiğimiz
toprakların sorumlusu olan Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının bütçesini, yaptıklarını,
yapamadıklarını ve öngörülerini konuşacağız.
Unutulmamalıdır ki çevre, bireylerin kullanımına
sunulmuş sınırsız bir kaynak değildir. İnsanlığın
bütününe sunulan ve gelecek kuşaklara bırakılacak önemli bir
değerdir. Hızla artan dünya nüfusu, plansız sanayileşme ve
sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel
savaşlar, verimi artırmak amacıyla kullanılan tarım
ilaçları, yapay gübreler ve kimyasal maddelerin kullanımı çevre
sorunlarının ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
Bozulan doğal hayat, kirlenen hava, su ve toprak canlıların
yaşamını olumsuz yönde etkileyecek boyutlara
ulaşmaktadır.
Çevre sorunlarının önemli
kaynaklarından biri, hızlı nüfus artışıdır.
Türkiye, OECD ülkeleri arasında en yüksek nüfus artış
oranına sahip ülkelerden birisidir. Birleşmiş Milletlerin
yaptığı nüfus tahminlerine göre Türkiye nüfusunun 2025
yılında 92 milyona yükselmesi bekleniyor. Bugün her aileye 3 çocuk
tavsiyesinde bulunan anlayış, 2025 yılında 100 milyona
yaklaşan nüfusun çevre sorunlarını nasıl çözecektir? Bunu
bilmek hepimizin hakkıdır. Bugün 74 milyona
sağlayamadığımız temiz hava, su ve toprağı
100 milyona yaklaşan nüfusa nasıl sağlayacağız?
Değerli
arkadaşlar, hızlı nüfus artışı beraberinde
plansız kentleşmeyi getirmektedir. Artan nüfusun yaşam
alanı ihtiyacının giderilmesi için oluşturulan kentsel
yaşam alanları kentsel sorunların ortaya çıkmasına
neden olmaktadır. İnsanların en temel ihtiyacı olan
barınma ihtiyacını karşılamak, çarpık
kentleşmeyi engellemek, modern yaşam alanlarının
oluşumunda önder ve örnek olması amacıyla kurulan TOKİ,
misyonunu ne yazık ki gerçekleştirmekten çok uzak
kalmıştır. Düşük ve orta gelirdeki ailelere ucuz ve
çağdaş konutlar yaratmak için yola çıkan TOKİ, AKP
İktidarı döneminde, büyük şehirlerde lüks konutlar yapan, devletin
kıymetli arazileri üzerinde rant yaratan ve bu rantı önceden
belirlenmiş yandaş firmalara aktaran bir kurum hâline
getirilmiştir.
Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının bünyesinde hizmet vermesi
beklenen TOKİ, Şehircilik Bakanlığının etki
alanından çıkarılmıştır. Sanırım
Sayın Başbakan, şehircilik konusunda, yıllarca TOKİ
Başkanlığı yapan Sayın Bakanına yeteri kadar
güvenememiştir.
Değerli
arkadaşlar, plansız kentleşme, kanalizasyon gibi altyapı
sorunlarının ve katı atıkların toplanması ve
depolanması sorunlarını da beraberinde getirmiştir.
Çarpık kentleşme plansız endüstrileşmeyi ortaya
çıkarmıştır. Yeterli altyapı ve organizasyonu
oluşturulmamış endüstri ve sanayi alanları önemli çevre
kirliliklerinin yaşanmasına neden olmaktadır. Ülkemizde,
özellikle büyük şehirlerde kalitesiz yakıt kullanımından ve
yoğun şehir içi trafiği hava kirliliğini büyük boyutlara
ulaştırmaktadır. Doğal gaz kullanımının
yaygınlaşmasıyla birlikte hava kirliliğinin azalması
gerekiyordu fakat AKP Hükûmetinin siyasi rant elde etmek amacıyla
dağıttığı kalitesiz kömürler, yine AKP Hükûmetinin
doğal gaza yaptığı yüksek zamlar doğal gaz
kullanımının yaygınlaşmasını
engellemiştir. Bu da hava kirliliğinin artarak devam etmesine neden
olmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, şimdi söyleyeceklerime önemle dikkat etmenizi istiyorum:
Ankarada yaşayan, nefes alan her canlı yavaş yavaş
zehirlenmektedir. Ankaralıların, özellikle de çocukların,
yaşlıların sağlığı ciddi tehdit altındadır.
Ankarada soluduğumuz hava son üç ayda toplam yirmi yedi gün
sınır değerlerini aşmış,beş gün ise ne
yazık ki uyarı eşiğinin üzerinde
çıkmıştır. Ankara Büyükşehir Belediyesi, Çevre
Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığının
bu ölçüm değerlerinden haberi var mıdır? Varsa uyarı neden
yapılmamıştır? Bugün bu kürsüden Ankarada soluduğumuz
zehirli havanın sorumlularını uyarıyor ve tarihsel bir
sorumlulukla baş başa bırakıyorum. Başkentte
yaşayanları, kendinizi ve çocuklarınızı zehirlemekten
vazgeçin, kirli havaya ne pahasına olursa olsun dur deyin.
Değerli
arkadaşlar, kirli havanın en önemli nedenlerinden birisi olan
Ankaranın ulaşım sorunu, çağdaş metro hatlarıyla
hâlâ çözülememiştir. Bunun en büyük sorumlusu ise on yedi yıldır
aralıksız görev yapan Büyükşehir Belediye Başkanı ve
on yıldır kesintisiz görev yapan Ulaştırma
Bakanıdır yani kısacası tek başına AKP
İktidarıdır.
Değerli
arkadaşlar, bir diğer önemli konuya değinmek istiyorum. Küresel
ısınmayı önlemek için karbon salımlarının
sınırlandırılmasının büyük önem arz ettiği
bir dönemde Türkiye, toplam karbondioksit salımında Avrupa Birliği
ülkeleriyle karşılaştırdığımızda
yıllık 215,9 milyon tonla 7nci sırada, sanayi sektörü
salımlarında ise ilk sırada yer almaktadır.
Yaşamsal
önemi olan su kaynaklarımız giderek azalmaktadır. Yirmi yıl
önce kişi başına 4 bin metreküp su düşerken, bugün
Ülkemizde
biyoçeşitlilik çeşitli şekillerde toprağın
bozulması ve doğal kaynakların yok olmaya başlaması
yüzünden tehdit altındadır. Korunan alanın tüm alanlara oranı
sadece yüzde 1dir. Erozyon sonucunda her yıl ülkemizde 1,4 milyar ton
verimli toprak kaybedilmektedir. Her yıl yaklaşık 100 bin dönüm
orman yanarak, yaklaşık 7 bin dönüm orman ise tarla açma ve
yerleşme sebebiyle yok olmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizin dört bir yanında yaşanan çevre
sorunlarına kısaca değinmek ve Hükûmeti uyarmak istiyorum.
Öncelikle doğu ve güneydoğu illerimizde yetersiz olan kanalizasyon
altyapısının çözülmesi, atık su ve arıtma tesisi
eksiklerinin tamamlanması, Artvin Çoruh Nehrinin atık sulardan ve
katı atıklardan kurtulması, Adanada Seyhan ve Ceyhan
nehirlerinin evsel katı atıklardan korunması gerekmektedir.
Kahramanmaraşta başta Elbistan Termik Santralinden kaynaklanan, Adıyaman
ilimizde yoğun bir şekilde kalitesiz kömür kullanımından
kaynaklanan hava kirliliğinin hiç vakit kaybeden önüne geçilmelidir.
Edirnede Ergene Nehrinin bir atık kanal hâlinden
çıkarılması için gerekli tedbirlerin süratle alınması
gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlar, son olarak Çanakkale ilimiz ve çevresine değinmek
istiyorum. Çanakkalede çok küçük bir coğrafyada üretim yapan termik
santraller ve Kazdağlarında yapılan maden arama
çalışmaları ve plansız sanayileşme bölgenin
havasını, suyunu ve toprağını tehdit eder boyutlara
gelmiştir. Çanakkale ilimiz, yüz binlerin vatan toprağı
uğruna kanlarını döktüğü kutsal topraklarımız her
geçen gün artan bir çevre tehdidiyle karşı karşıyadır.
Çanakkalenin suyuna, toprağına, havasına zararlı toz
bulutları, kimyasal atıklar ve siyanür
bulaştırmayalım.
Değerli arkadaşlar,
sonuç olarak, HESlerde can suyunu kesmeyelim, Karadenizi perişan
etmeyelim, tarım alanlarına ve yerleşim yerlerine yakın
yerlere dünyanın terk ettiği teknolojilerle ve kalitesiz kömürle
üretim yapan termik santraller kurmayalım. Enerjide yenilenebilir enerji
kaynaklarından daha fazla yararlanalım, kayıp ve kaçakların
önüne geçelim. AB ülkelerinin, dünyanın
tartıştığı ve tam bir fikir birliği
sağlayamadığı nükleer santrallere ihtiyaç duymayalım
ve sürdürülebilir kalkınma anlayışı çerçevesinde şekillenen
iklim değişikliği politikalarını, insan-çevre
ilişkisini bütün bir yaklaşımla ele alarak toplumların
çevreyle uyumlu bir şekilde kalkınması gerektiğini
yaşama geçirelim.
Doğal
kaynakların çevresel ve sosyoekonomik olarak günümüz ve gelecek nesillere
sağlıklı yaşam koşulları sağlayacak
şekilde değerlendirilmesi gereği anlayışının
hâkim olması dileğiyle Çanakkalede ve ülkemizin dört bir
köşesinde duyarlı çevre gönüllülerine, sivil toplum örgütlerine ve
konuya objektif yaklaşan tüm basın mensuplarına sonsuz
teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, unutmayınız ki Yüce Allah nasıl ki
kullarının cezasını anında vermiyorsa, doğa da
öyledir; sabırla bekler ve bir gün tokadını öylesine
ansızın vurur ki insanoğlu nereden geldiğini anlayamaz
bile.
Dünya, insan
olmadan yaşayabilir ama insan, doğa olmadan yaşayamaz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Soydan.
Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt.
Buyurunuz
Sayın Kurt. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KAZIM
KURT (Eskişehir) Sayın Başkanım, sayın
milletvekilleri; Kamu İhale Kurumu hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
22 Ocak 2002de
yayınlanan 4734 sayılı Kanunun Kamu İhale Kurumu
kurulmasına dair 53üncü maddesi, geçici 1 ve geçici 5inci maddeleri
yayımı tarihinden, diğerleri de 1/1/2003 tarihinden itibaren
yürürlüğe girmiştir.
Kanunun temel
gerekçesi, 83 tarih ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun,
günümüzün değişen ve gelişen ihtiyaçlarına cevap
veremediği, uygulamada ortaya çıkan aksaklıkları gidermede
yetersiz kaldığı, bütün kamu kurumlarını
kapsamadığı, Avrupa Birliği ve uluslararası ihale
uygulamalarına paralellik göstermediği görüldüğünden, kamu
ihaleleriyle ilgili geniş kapsamlı yeni bir kanun
hazırlanması olarak ortaya konulmuştur ve bu amaçla da kamu
hukukuna tabi olan veya kamunun denetimi altında bulunan veyahut kamu
kaynağı kullanan kamu kurum ve kuruluşlarının
yapacağı ihalelerde uygulanacak usul ve esasları belirlemektir.
Temel ilkeler ise
saydamlık, rekabet, eşit muamele, güvenlik, gizlilik, kamuoyu
denetimi, ihtiyaçların uygun şartlarda ve zamanında
karşılanması, kaynakların verimli
kullanılmasıdır. Bu amaçla ve bu ilkelerle çalışmak
üzere Kamu İhale Kurumu kurulmuştur.
Başlangıçta
bağımsız, idari ve mali özerkliğe sahip bir kurumdu. Kurul
üyeleri, çeşitli kurumlardan önerilen kişilerden Bakanlar Kurulunca
atanmasıyla oluşturuluyordu ancak tüm teşkilatı düzenleyen
kanun hükmünde kararnamelerle Kamu İhale Kurumu da tekrar düzenlenmiş
ve 661 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 57nci maddesiyle, 4734
sayılı Kanunun 53üncü maddesi değiştirilmiştir.
Kurul üye sayısı 10dan 9a indirilmiş ve tüm kurul üyelerinin
Maliye Bakanının önerisiyle Bakanlar Kurulunca atanması
gerçekleştirilmiştir. Böylece, Kamu İhale Kurumu
bağımsızlığını, özerkliğini
yitirmiş, tamamen Maliye Bakanlığına bağlı bir
kurum olmuştur ve bu kurumla ilgili yasa sürekli değiştirilmiştir.
Şimdi size bu değişikliklerin gerekçelerini anlatmaya
çalışacağım.
3
Kasım 2002de iktidar olan AKP, öyle her ihalenin bağımsız,
idari ve mali özerkliği olan bir kurum tarafından
yapılmasını istememiş olsa gerek ki yasayı ve
dolayısıyla Kurumu arkadan dolanmaya başlamıştır.
Sırayla değişiklikler başlamış, ayda bir, üç ayda
bir yeni istisna eklenerek yeni yasa, yeni yapılan işlerin tümünün,
4734 sayılı Kanunun uygulanmayacağı hâle getirmiştir,
sanki yeni ihalelerin şeffaflığa, saydamlığa,
eşit muameleye ihtiyacı yokmuş gibi.
Oysa
istisnalar çoğaldıkça istismarlar da çoğalmaya
başlamıştır. Neredeyse 4734e tabi ihale
kalmamıştır. Böyle olunca, Avrupa İlerleme Raporu
eleştirmeye başlamıştır. En son bu yılki raporda
da Beşinci Fasılda eleştirilmiş ve kamu ihalelerinin Avrupa Birliği
standartlarına uygun olmadığı yolunda görüş
bildirmiştir.
Bu
eleştirileri sadece Cumhuriyet Halk Partisi mi yapıyor yoksa
gerçekten ilgili kurumlar da yapıyor mu diye
baktığımız zaman: Devlet Denetleme Kurulu, 2006, 2007, 2008
yılları faaliyet ve işlemleri denetlemiş ve belli tespitler
yapmıştır. 17/2/2010 tarih ve 9 sayılı, üç yüz
altmış yedi sayfalık bir rapor düzenlemiştir. Bu rapora
göre:
1) İstanbul
Büyükşehir Belediyesinde iş yapılıp bittikten sonra ihale
yapılmıştır.
2) Türkiye Kömür
İşletmeleri ihalesiz olarak kömür madeni kiralamıştır.
3) Tarım Bakanlığı
et ithalatlarında yasa ve kurallarla uyulmamıştır.
4) İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin otobüs alım ihalesi tamamıyla kanuna
aykırıdır.
5) Toprak
Mahsulleri Ofisi deniz taşıma ihaleleri tamamen kanunun
dışına çıkarak gerçekleştirilmiştir.
Kamu İhale
Kurumu gerçekten objektif ve tarafsız, bağımsız bir kurum
olarak olaylara bakıyor mu? O konuda da Denetleme Kurulu raporunda
hayır cevabı var. Merkezî hükûmet kuruluşları özellikle
Cumhuriyet Halk Partili belediyelerle ilgili ayrımcılık
yapmaktadır. Bu durumun en somut örneği KİK tarafından
sürekli iptal edilerek tamamlatılamayan İzmir metrosu ihalesidir,
ancak çok uzun bir süre geçtikten sonra gerçekleşti. Bu defa, KİKin
kararlarında ayrımcılık yapıldığı
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu tarafından da
tespit edilmiş ve şöyle denmiştir: Kurul kararları
üzerinde yapılan incelemede bazı kararların usul
kurallarına uyulmadan alındığı, aynı somut
olaylara dayandığı hâlde birbiriyle çeliştiği ve
aynı kavramın farklı tarzda ve farklı hukuki sonuç doğuracak
şekilde tanımlandığı tespit edilmiştir. Bu
itibarla, kurul kararlarında hukuka uygunluğu ve
tarafsızlığı sağlayacak nitelikli istikrar
sağlanmalıdır.
Yine, bu
tespitlerden birisi, KİK kayıtlarının eksik ve
yanlış olduğu çalışmanın önceki bölümlerinde de
belirtilmiş olmasına rağmen,
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu bu
yanlışlığın kasıtlı olduğunu tespit
etmiştir.
Örneklere devam
edecek olursak: Sivrihisar-Eskişehir-Bozüyük kara yolu çerçevesinde
yapılan ihale devam ederken ihale bedeli yüzde 40
artırılmış ve bu artıştan sonra bu ihaleyle
hiçbir alakası olmadığı hâlde
Eskişehir-Sarıcakaya il yolu buraya eklenmiş, aynı
müteahhide yaptırılmış, ihalesiz olarak verilmiştir.
Havaalanı önündeki bat çık ve köprü, yine aynı çerçeve
içerisinde ihalesiz olarak aynı firma tarafından devam
ettirilmiştir.
Kamu İhale
Kurumunu ve yasayı arkadan dolanan en önemli özellik Devlet Malzeme Ofisi
ve TOKİde görülmektedir. Devlet Malzeme Ofisi güya özelleştirme sözcüğü
ağzından düşmeyen, Sermayenin milliyeti olmaz. diyen ve
kamuoyunun, demokrat çevrelerin tüm karşı duruşuna
karşın Telekomu, TÜPRAŞı ve ERDEMİR gibi ülke
güvenliği için son derece önemli kuruluşları satan AKP
düşünüş tarzı acaba neden, sermayesinin tamamı devlete ait
olan Devlet Malzeme Ofisini daha canlı tutmayı, kullanmayı, onu
sömürmeyi ve AKPli belediyelerin oyunlarına alet etmeyi istemektedir?
Yine, TOKİ,
tümüyle, eskiden sadece toplu konutla ilgili olan alanlarda yasanın
dışındayken şimdi tamamıyla tüm projelerini bu yasa
kapsamına almıştır. Dolayısıyla, Türkiyede
yapılan ihalelerin yüzde 31i bu yasanın dışında
değerlendirilerek 100 milyar TLnin üstünde bir kısım denetimsiz
olarak gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.
Şimdi, biz bunları yeni mi söylüyoruz?
Hayır. Seçim bildirgemizde de söylemişiz, Kamu İhale
Yasası AB standartları temelinde yeniden düzenlenecek. demişiz
ve geçen yılki bütçe konuşmalarında Sayın Oğuz Oyan da
aynı eleştirileri yapmış ancak dikkate
alınmamıştır ve Cumhuriyet Halk Partisi parti
programında, kamu ihale sisteminin kamu yararını gözeten,
eşitlik, adalet ve saydamlık ilkeleri çerçevesinde yeniden
düzenlenmesi gerektiğini ortaya koymuştur.
AKP İktidarı kamu ihalelerini
şeffaflıktan ve denetimden kaçırarak bir rant dağıtma
aracı hâline getirmiştir. Kamu ihaleleri yandaş kuruluşlara
dağıtılmakta ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAZIM KURT (Devamla) Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kurt.
Tunceli Milletvekili Kamer Genç.
Buyurunuz Sayın Genç. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Özelleştirme İdaresi
bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, Hükûmet
sıraları boş. Yok bir hükûmet.
Şimdi, Bülent Beyin burada olmasını
dilerdim çünkü Abdullah Bey bir kanunu veto edince diyor ki: Hiçbir
milletvekili cesaret edip bunu getiremez. Arkasından Tayyip Bey de diyor
ki: En büyük Abdullah değil, en büyük Tayyip. Sen nereden
çıkardın bunu ortaya?
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Ne zaman diyor?
KAMER GENÇ (Devamla) Bunun üzerine de Bülent Bey bir
beyanat veriyor, Ya, ben bunu demekle affedilmez bir hata işledim.
diyor.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Senaryo yazma.
Senaryo yazma.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, bu biraz
tükürdüğünü yalamaya benzeyen çok bir olay.
Ben aslında Bülent Bey burada olsaydı bir büyük
olarak kendisine tavsiye edecektim. Telafisi imkânsız bir hata
işleyen kişi bu makamda oturmaz. Ben inanıyorum ki Bülent Bey bu
basiretli hareketi gösterecektir, adımı atacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar) Çünkü devletin bu makamları
böyle telafisi imkânsız hatalar işlemeye elverişli makamlar
değildir Bülent Bey. Zaman zaman kendini acındırmak için
ağlıyorsun ama o iş ağlamalara benzemez. Hemen bu onurlu
davranışı göster ve istifa et.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, kaç senedir bu özelleştirmeyle ilgili
olayların üzerinde duruyoruz. Şimdi, AKP zamanında
Tabii ki
özelleştirmenin asıl amacı ne idi? Zararlı tesislerin
devleti zarara sokmaması, bunların elden çıkarılması,
dolayısıyla devletin birtakım haksız zarardan
kurtarılmasıydı ama AKP ile beraber bu iş
değişti. Nasıl değişti? AKP zamanında kârlı
tesisler satılmaya başlandı.
Ayrıca da,
arkadaşlar, bu özelleştirme yoluyla satılan tesislerin
değer tespitleri nasıl yapılıyor bilinmiyor. Bu,
Özelleştirme İdaresinin o kozmik odasında belli. AKP
zamanında 2005 yılında 4046 sayılı Kanunun 18inci
maddesinin (c) fıkrası değiştirildi. Diyor ki: Değer
tespitleri ancak özelleştirilen kuruluşu, düzenlenen sözleşmede
alan kişinin bütün mükellefiyetlerini yerine getirdikten sonra
açıklanır. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Yani, siz bir
şeyi özelleştireceksiniz, nasıl değer tespit ettiğinizi
saklayacaksınız, ondan sonra da bunu sonra ortaya
koyacaksınız. Bu tamamen hırsızlığa çanak
tutmaktır, hırsızlığa gerekçe hazırlamaktır,
devletin malını yandaşlarınıza sıfır fiyatla
vermenizdir.
İşte,
özelleştirmeyle en kârlı yerleri satıyorsunuz, orada
çalışan işçileri de açlığa mahkûm ediyorsunuz, 4/Cye
mahkûm ediyorsunuz. Dolayısıyla bu bir vahşettir, bu, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarının hem ekonomisini tahrip eden bir
davranıştır; hem işçileri yok eden, ekmeğe muhtaç
eden, gerçekten affedilmez bir hatadır değerli arkadaşlar.
Tabii, bizim,
aslında özelleştirmeyi
Tayyip Beyin 1994 yılından bu
devlet mallarına böyle sevgisi devam ediyor. Kendisi 94 yılında
İstanbul Belediye Başkanı olduğu zaman orada İstanbul
Belediyesi 5 milyon dolarlık bir BRT, belediyede bir televizyon tesisleri
kurulmuştu. Sonra, hemen, Belediye Başkanı olur olmaz bunu, 5
milyon dolarlık bir tesisi Dünya yayınlarına 200 bin liraya ve
kırk dokuz yıllık kiraya verdi. Ondan sonra, bunu alan şirket de
bunun ismini değiştirdi, Kanal 7 yaptı. Kanal 7nin kurduğu
dolaylı bir şirkete de İstanbul Belediyesinde bir seneliğine
bazı reklam ihalelerini verdi, 1 milyon 750 bin dolar da para verdi. Yani
aslında o kadar çok kirli, o kadar çok kapalı şey var ki
değerli milletvekilleri, tabii, on dakikalık zaman içinde
bunları açıklamak çok zor.
AKP
zamanında özelleştirilen en önemli kurumlardan
Tabii, çok şey
özelleştirildi de, 32 milyar dolarlık bir özelleştirme
yapıldı. Bunu kârları ve temettüleriyle beraber dikkate
aldığınız zaman aşağı yukarı 40-50
milyar dolar ediyor.
Şimdi,
Telekomu özelleştirir özelleştirmez bir kanun
çıkardınız. Bu Telekomun hasılatının yüzde 15i
hazineye gidiyordu, bunu çıkardınız, bu hazine hissesini
kaldırdınız. 2005le 2010 arasında Telekomun
hasılatı aşağı yukarı 48 katrilyon 500 trilyon
liradır. Bunun yüzde 15ini şey ettiğiniz zaman 7,2 katrilyon
liralık, devletin, hazinenin alması gereken şeye set çektiniz.
Hemen
arkasından kurumlar vergisini yüzde 30dan yüzde 20yi indirdiniz. Burada
Telekomun hissesine düşen, aşağı yukarı, ödenmeyen
kurumlar vergisi 2 katrilyon lira civarında bir para.
Bankaların
büyük bir kısmını özel, yabancı şirketlere
devrettiniz, devredildi sizin zamanınızda. Kurumlar vergisini yüzde
30dan yüzde 20ye indirmek suretiyle burada devletin kaybı 5-6 katrilyon
lira.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, millî bir hükûmet evvela kendi devletinin
menfaatlerini düşünür. Ama maalesef, AKP İktidarı zamanında
bunlar ne yaptılar? Tuttular, hep yabancıların
kazançlarını düşündüler. Yani, getirirsin bir vergiyi de,
kurumlar vergisini yüzde 30dan yüzde 20ye indirirsin ama kime indirirsin?
Türkiyede çalışan Türk tabiyetindeki kurumlara veya belirli
şeylere yaparsın.
Dolayısıyla,
bunlar tabii uzun uzadıya da açıklanabilir.
Bakın,
tuttunuz, altı tane, blok, şeker fabrikasını
özelleştirmeye çıkarıyorsunuz. Ama bu şeker
fabrikalarının verileceği kişi belli. Daha önce
Seydişehir alüminyum tesislerini vermişsiniz. 5-6 milyar
dolarlık bir tesisi 290 milyon dolara verdiniz arkadaşlar. Bir de o
da yetmiyormuş gibi Oymapınar Barajını da buna
bağışta bulundunuz, orada da elektrik satıyor. Yani bu,
dünyada hiçbir yerde, sorumluluk taşıyan hiçbir iktidarın devlet
mallarını böyle peşkeş çekmesi diye bir şey yok. Bu,
ahlak kurallarına da aykırıdır, dine de
aykırıdır, edebe de aykırıdır, her şeye
aykırıdır ama nedense Türkiyeye gelince bu konular hep
unutuluyor. Dolayısıyla, devletin malı mıdır; gitsin
efendim!
Şimdi,
eskiden bu özelleştirmelerle ilgili yargının verdiği
kararlar var biliyorsunuz. Tayyip Bey bu kararlara diyordu ki: Bu
yargının verdiği kararlar benim ciğerimi kanatıyor.
Ya, Tayyip Bey, niye senin ciğerini kanatıyor kardeşim? Yani
orada bir özelleştirme yapılıyor, bunun birkaç tanesi iptal
edildi, devletin buradaki kârı 3 milyar, 5 milyar dolar. Şimdi,
anlaşılıyor ki Tayyip Bey diyor ki: Ya, niye 3 milyar, 5 milyar
dolar devletin kesesinde kalsın? Benim taraftarımın kesesinde
kalması lazım. Benim taraftarımın kesesinde kalmazsa benim
ciğerim kanar. Tabii, mantık bu.
Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri, sonra bu Özelleştirme İdaresinde
Yargıtayın bu yaptığı iptalleri de önlemek için,
yargı denetimiyle ilgili, Anayasada gittiniz değişiklik
yaptınız ve Anayasada yerindelik denetimini kaldırdınız.
Yani size göre siz her şeyi en iyi şey ediyorsunuz ama tarafsız
olması gereken yargı bir karar şey ederse o yargının
verdiği kararı yerindelik olarak kabul etmiyorsunuz.
Dolayısıyla, onun da yetkisini kaldırdınız.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, AKP zamanında yapılan
özelleştirmede, hazine arazilerinin satılmasında o kadar büyük
keyfîlikler, o kadar büyük kayırmalar var ki bunların hangisini
anlatalım? Gidelim inceleyelim, deniz kıyısında
yandaşlarına verdikleri malların, o deniz kıyısındaki
arsaların ne kadar düşük fiyatlarla verildiğini.
İşte,
ATV ve Sabahın pazarlığında Tayyip Beyin nasıl rol
oynadığını biliyoruz. Yine, işte, biliyorsunuz, Ceyhanda kurulması
gereken bir rafineride, Tayyip Bey Aydın Doğanla
yaptığı konuşmalarda Efendim, ben onu bizim Çalıka
söz verdim. diyor.
Bizim Çalıka
verilen işlerin sonu bir türlü gelmiyor. Yahu, kardeşim, bu bizim
Çalık vatandaş da peki ötekiler bu memleketin vatandaşı
değil midir? Mesela bakın, Mustafakemalpaşada
Kızkayası ve Devecikonağı barajlarının
lisansı, yine Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu kararıyla
Çalıka veriliyor.
Yahu, böyle bir
şey olur mu arkadaşlar? Devlet bir aşiret devleti değil ki,
bu devlet bir hukuk devleti. Eğer siz hakikaten hukuk devletine
inanıyorsanız, kabul ediyorsanız bunları ihaleye
çıkarırsınız, bunlara herkes girer, bunlardan isteyen
ihaleyi alır. Ama o kadar sizin devri iktidarınızda devlet
çürütüldü ki
Sizin amacınız, devletin bütün kurumlarını,
mal varlıklarını yandaşlarımıza verelim,
işte bir tek biz patron olalım, öteki vatandaşlar zaten köle
olsun, bunlar sadakaya muhtaç olsun, biz getirelim size her sene, bu
işçilere, fakir fukaraya bir para verelim, dolayısıyla bunlar da
şey etsin.
Dün Abdullah Bey
gidiyor İstanbul Üniversitesine, profesörü Abdullah Beyin yanına
sokmuyorlar arkadaşlar. Bu profesör kim? Daha önce rektörü şikâyet
ediyor. Bunun üzerine rektör de bunu
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) -
tutuyor, akıl hastanesine sevk ediyor.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) Peki, teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Konuşmacı, biraz önce Sayın Genel
Başkanımızdan bahsederken, kirli ilişkiler içerisinde
bulunduğunu, BRT ile ilgili kirli ilişkiler içerisinde
bulunduğunu ve AK PARTİ İktidarı döneminde milletin
mallarının yandaşlara verildiğini ifade etti, cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Çok değerli milletvekilleri, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum
Elinde bir fenerle
gezen bir kişi var, ona tavsiyem önce kendi kirli geçmişini
aydınlat. Otuz yıldan fazla bir süredir sen milletvekilliği
yapıyorsun ve sadece devlet memurluğu yapmışsın.
Elimdeki mevcut listeye göre çocuklarının ve senin üzerindeki gayrimenkul
sayısı 30ün üzerinde ve en kıymetli yerlerde. Danışma
Meclisi üyeliği yaptığın dönemde ve gazetelerde de geçen,
köşe yazılarında da ifade edilen, Plan ve Bütçe Komisyonunda da dile
getirilen, teröristlerin ve eroin kaçakçılarının
savunuculuğunu yaptığın kayıtlarda mevcut.
1) Uzun
yıllardır devlet memurluğundan başka hiçbir şey
yapmayan birisinin, bu şekilde mal varlığının
nasıl olacağıyla ilgili açıklama yapması gerekir ve
çocuklarının üzerinde büyük bir kısmı da. Çocuğunun
biri burada, Mecliste çalışıyor. Eğer aldığı
maaş bunları almaya yeterse hesabını vermesi lazım.
Yetmez, sen bağışladıysan intikal vergisini vermesi
gerekir.
2) 2007
yılında -seçim bittikten sonra- milletvekili seçildin, milletvekili
seçilir seçilmez İsrail asıllı bir Alman sermayedarla ortak
oldun. 5084 sayılı Kanun gereğince Aksarayda bedava arsa
aldın. Sana nüfuzun gereğince hisse verdiler. Ne yapacaksın?
Samandan duvar yapacaksın diye. Bunların hepsi yalan mı?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hepsi yalan!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sen önce o fenerle kirli geçmişini temizle.
(CHP sıralarından gürültüler)
3) BRT ile ilgili
durum: Sayın Tayyip Erdoğan Belediye Başkanı olduğu
dönemden önce tüm belediyelerin televizyonu vardı ama ne zaman ki Tayyip
Erdoğan ve arkadaşları belediye başkanı olduktan sonra
bu belediyelerin televizyon kurmalarını yasaklayan bir kanun
çıkarıldı. Tıpkı Kayseri Belediyesinde olduğu
gibi, Ankara Belediyesi, İstanbul Belediyesinde olduğu gibi bunlar
devredilmek, kapatılmak mecburiyetinde kalınmıştır
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Kimlere devredildi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bunları bilmeden farklı bir şekilde
ortaya koymak, yakışık almaz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, sataştı, müsaade ederseniz, ama
biraz da bir zaman verin ki, ben çünkü buna ayrı bir cevap vereyim, yani
çünkü çok
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Genç, iki dakika süre.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama iki dakika olmaz ki Sayın Başkan.
BAŞKAN
İktisatlı kullanırsanız
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aslında seninle ilgili iki saat
konuşulacak belge var ama iki dakikada ancak bu oluyor.
BAŞKAN - Buyurunuz.
2.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Şimdi, değerli milletvekilleri, iktidar AKPde, on
senedir AKPdedir. Benimle ilgili gayrimeşru bir şey biliyorlarsa
yapmıyorlarsa en şerefsiz insanlardır! Şerefli insanlar
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) AK PARTİ zamanında bir şey yapamadın.
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın,
maliyenin kontrolü sende, her türlü anahtar sende, gidiyorsun benim servet
beyannamemi de alıyorsun Mecliste açıyorsun, konuşuyorsun
burada, bu yetkilerin de var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 30dan fazla mı?
KAMER GENÇ
(Devamla) Namuslu ve şerefli bir insan iftira atmaz, getirirsiniz,
açıklarsınız.
Sana bir tavsiyem
var: Bakın, inceleme elemanlarını çağırtalım,
Mustafa Elitaşla Kamer Gençin hesaplarını inceletelim
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İnceletelim.
KAMER GENÇ
(Devamla)
eğer bir tane yasa dışı bir mal
varlığım varsa, şeref sözü veriyorum, bunu hazineye
bağışlarız. Sen de var mısın?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Varım!
KAMER GENÇ
(Devamla) Geri çekilen namussuz mudur, alçak mıdır, şerefsiz
midir? (CHP sıralarından alkışlar)
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Düzgün konuş, düzgün konuş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, namus lafını
ağzına almasın, namus lafını.
KAMER GENÇ
(Devamla) Bakın, onun için, arkadaşlar, ben Mustafaya bunu teklif ediyorum.
Mustafa Elitaş, senin de hesaplarını inceleyeceğiz, benim
de hesaplarımı inceleyeceğiz, hangi mal
aldığımızı şey edeceğiz.
Arkadaşlarım,
bakın
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sen Lehman Brothersın hesabını ver.
KAMER GENÇ
(Devamla)
benim aldığım mal varlıklarım
ortadadır. Ben 1972de bir tarla aldım Dikmende, imar geçti,
altı tane parsel meydana geldi, daire karşılığı
verdik, onları da şimdi kiraya veriyoruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bursadakinin hesabı mı, Bursadakinin?
KAMER GENÇ
(Devamla) Maalesef, kiracı oturuyor, sizin getirdiğiniz muhtaç
durum dolayısıyla insanlar kiralarını ödemiyor,
bırakıp, tahrip edip gidiyor.
Benim, fabrika
konusunda da: Ben Aksarayda -geçmişte de demiştim- bir şirkete
yüzde 5 ortak oldum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Niye Tuncelide yapmadın o fabrikayı?
KAMER GENÇ
(Devamla) Baktım ki sizin getirdiğiniz şeyde zarar ettik,
ayrıldık, hem bir sene önce ayrıldık
İHSAN
ŞENER (Ordu) Kaç lira verdin ortaklık için?
KAMER GENÇ
(Devamla)
ve efendim, 12,5 milyar liraya hisseyi devraldım, aynı
miktarda tekrar devrettim, onlar kayıtlarda da var. Şerefli insanlar
iftira atmaz ama Tayyip Erdoğan
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aynısını sana iade ediyorum!
KAMER GENÇ
(Devamla)
İstanbul Belediye Başkanı olduğu zaman gecekonduda
oturuyordu, şimdi dünyanın en zengin adamı. Şerefiniz varsa
Tayyip Erdoğanın mal varlığını inceleyelim. Var
mısınız? (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Varız, varız.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şerefli olan insanlar getirsin, Tayyip Erdoğanın
mal varlıklarını inceleyelim.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) - Sizin bakanlarınızın mal varlıklarını
inceleyelim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) Arkadaşlar, bunlar iftirayla olmaz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben bunlara tavsiye ediyorum
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Genç, söylediniz yeterince kürsüden. Bir de kişilerin
şerefleriyle ilgili bu kadar söz söylemeyin.
KAMER GENÇ
(Devamla)
buyursunlar mal varlığımı inceletsinler. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, şerefle, haysiyetle
Bu milleti idare eden insanları, şerefle, haysiyetle ağzına
alıp onları eleştiren bazı insanın ağzına
şeref, haysiyet kelimesi yakışmıyor, bunu ifade etmek
isterim.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/470) (S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki
Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
A) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1.- Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI (Devam)
1.- Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1.- Maliye
Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Maliye
Bakanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1.- Kamu İhale Kurumu
2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Kamu İhale Kurumu
2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN
Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi bütçesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Maliye
Bakanlığı çok önemli bir bakanlık, çok önemli bir
işlevi var, devletin egemenliğini temsil eden bakanlık.
Devletler resmen kurulmadan önce çalışmaya başlayan bir
bakanlıktır Maliye Bakanlığı, bu kadar önemlidir.
Benim Mülkiyeden Hocam rahmetli Bedri Gürsoy -ki kendisi bir süre de Maliye
Bakanlığı yapmıştı- şöyle derdi, hiç
unutmuyorum: Maliye Bakanları az konuşur, bütün Bakanlar Kurulu
üyeleri, diğer bakanlar onun ağzının içine bakarlar ama
konuştuğu zaman her tarafı titretir, çok önemlidir, çok önemli
mesajlar verir ve tabii ki Maliye Bakanlığı kadroları da
aynı şekilde öyle önemlidir ve Maliye Bakanlığı hem
bütün dünyayı hem Türkiye devlet sisteminin nasıl
işlediğini, kamuoyunu, ekonomik sistemi çok iyi bilmek
zorundadır. Hakikaten öyledir. Bu, bütün dünya için geçerlidir, Türkiye
için de geçerlidir ama son zamanlarda Türkiyeye baktığımız
zaman, Maliye Bakanlığında bu insicamın kaybolduğunu
görüyorum maalesef çünkü Maliye Bakanlığında bazı yanlışlıklar
söz konusu oldu. Maliye Bakanlığı değişmesi gereken
bir bakanlık mıydı? Evet, birçok konunun değişmesi
gerekiyordu ama Maliye Bakanlığında değişmesi
gerekenler değil, maalesef gelenekler, geleneksel kadrolar
değişti, değişmesi gereken yerlerde, noktalarda
değişiklikler söz konusu olmadı. Ben bunun sorumlusu olarak da Sayın
Bakan ve kadrosunu görmüyorum. Ben bunun sorumlusu olarak da
İktidarın anlayışını görüyorum, Sayın
Başbakanın devleti çok iyi tanımamasını görüyorum.
Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşurken devletle
ilgili de ve genel ekonomiyle ilgili de bir değerlendirme yapmak
lazım.
Değerli arkadaşlarım,
son on-on beş yıldır dünya en çok dövizin olduğu, likidin
olduğu, nakdin olduğu dönemini yaşamıştır, dünya
tarihinde böyle bir dönem söz konusu değildir. Böyle bir dönemde tabii,
Türkiye de bundan nasibini almıştır, çok fazla döviz
imkânları söz konusu olmuştur, Türkiye de bol bol
borçlanmıştır. Cumhuriyet tarihinde en fazla borç
aldığımız dönem bu dönem olmuştur, en fazla miktar
olarak borç aldığımız dönem bu dönemdir.
Diyeceksiniz ki millî gelire göre kamu
borcu oran olarak azaldı. Evet, azaldı ama miktar olarak çok fazla
borçlandık bu dönemde. Ayrıca, bu dönemde özel sektör çok fazla
borçlandı, bu dönemde ilave olarak hane halkı çok fazla
borçlandı. Vatandaşın, hane halkının her
harcadığı 100 lira içerisinde 2002ye göre 9 kat daha fazla borç
söz konusudur, borçla harcama söz konusudur. Bunları unutmamamız
lazım ve şöyle bir durum söz konusu: 2002 yılında
Türkiye'nin sorunları neydi? Bakıyorsunuz, neydi en önemli sorun,
kayıt dışılık mı? Bugün kayıt
dışılık çok daha fazladır. Gelir
dağılımı mı? Evet, gelir dağılımı
yine aynı şekilde sorun olmaya devam etmektedir. Enerjide
dışa bağımlılık mı? Evet, aynı şekilde
dışa bağımlılığımız
artmıştır. Ne var başka? Sosyal güvenlik ve vergi
reformları. Sosyal güvenlikteki sorun devam ediyor, vergi reformunu
yapamadık. İşsizlik, artarak devam ediyor. Dış ticaret
açığı sorunu büyüyor ve bütün bunlara ilave olarak da bu dönemde
ilave bir sorun türettik, o da cari açıktır.
Şimdi
bunları ne için söylüyorum? Bunları özellikle ekonomimizin kötü
olduğunu değil ama bazı sorunları çözemediğimizi,
çözmemiz gerektiğini anlatmak için söylüyorum değerli
arkadaşlar. Bunları -hep beraber sorumluluğumuz var
iktidarı ve muhalefetiyle, tabii ki iktidara çok daha fazla düşüyor-
birlikte çözmemiz gerekiyor. Bunları tespit etmemiz gerekir ki birlikte de
çözebilelim. Onun için özellikle söylüyorum.
Türkiye'nin
borçlanmasının, bakın, bu kadar dövizin bol olduğu bir
dönemde borçlanmasının bir mahzuru yok, borçlansın ama bu
borcun, borçlanmanın tüketime değil yatırıma gitmesi
gerekirdi. Çok büyük bir fırsat kaçırılmıştır, bu
tespiti yapmak için söylüyorum. Bu kadar borçlanmayla, bu kadar nakit
imkânlarının olduğu bir dönemde, Türkiye'nin yapısal
sorunlarını, biraz önce saydığım yapısal
sorunlarını giderebilmesi gerekirdi. Bunu özellikle bunun için
söylüyorum. Bunu bilmemiz lazım, bu tespiti yapmamız lazım.
Benim
çocukluğumda mahallemizde bir iş adamı vardı. Birdenbire
çok harcamaya başladı, uçaklara binmeye, yurt dışına
seyahat etmeye başladı. Ondan sonra, iki sene sonra da birdenbire
iflas etti ve şehri terk etti. Meğer borçlanmış ama bu
borcunu yatırıma dönüştürememiş, borcunu ödeyecek bir
yatırıma dönüştürememiş. Türkiye'nin de böyle olmaması
lazım. Bu tespiti yapmak için söylüyorum.
Şimdi diyeceksiniz
ki Yabancılar bile bizi takdir ediyor.
Değerli
arkadaşlarım, yabancılar Türkiye ekonomisinin potansiyelini
takdir ediyor. Doğrudur, Türkiye ekonomisinin çok büyük bir potansiyeli
var. Türk girişimcisi müthiştir, çok dinamiktir, bunu da
anlıyoruz ama Türkiye ekonomisi çarpık vaziyettedir, temel
sorunları vardır, yapısal sorunları vardır ve biz
bunları gidermek zorundayız. Bu dönemde giderilememiştir. Benim
özellikle söylemek istediğim budur.
Değerli
arkadaşlarım, bütçeyle ilgili olarak, bu dönemde OVP ve OVPMyle
ilgili gecikmeleri Plan ve Bütçe Komisyonunda yeterince konuştuk ama
burada özellikle belirtmek istiyorum. Bakın,
onaylayacağımız konulardan bir tanesi de 2010
yılının kesin hesabıdır. 2010 yılında sizin
izin vermediğiniz, bakın, bu yüce Meclisin izin vermediği ödenek
üstü harcama tutarı nedir biliyor musunuz? 15 milyar lira. Bu çok önemli
bir konu. Yasama organı olarak bütçe hakkımıza sahip
çıkmamız lazım hep beraber. Bu çok önemlidir. Bakın, tekrar
söylüyorum, bütçe hakkımıza sahip çıkmamız lazım,
bunun farkında olmamız lazım. Avrupa Birliğinde geçenlerde
yapılan Liderler Zirvesinde alınan kararlarda bu, İngilterenin
dışlandığı kararlarda- en önemli konu nedir biliyor
musunuz? Bundan sonra, Avrupa Birliğine üye olan ülkelerin bütçeleri açık
vermeyecek. En fazla millî gelirin yüzde yarımı kadar açık
verilecektir. Bunu geçmeyecektir ve bunu AB Komisyonu denetleyecektir. diyor.
Biz kriz çıktıktan sonra mı bu denetimi yapacağız? Bu
yüce Meclisin bu denetimi şimdiden yapması lazım, bütçe hakkına,
kendi hakkına, yetkisine sahip çıkması lazım değerli
arkadaşlarım. Bunun farkında olmamız, fevkinde olmamız
lazım.
Diğer
taraftan, bakın, 2011 yılı içerisinde bir af söz konusuydu. En
az galiba 5,5 milyar liralık bir gelir söz konusu oldu. Bütçe içerisinde
yer alıyor mu? Hazineye finans olarak aktarılıyor, ondan sonra
da Bütçe açığı azaldı. deniyor. Bunları bilmeniz
lazım.
Bakın,
geçenlerde bedelli askerlik yasası çıkardık. Bütçede yer
almıyor, bütçe kalemleri arasında yok. Yine Hazineye irat kaydedilecek,
Bütçe açığı azaldı. denecek. Bunları fark edin.
Bilmeniz lazım bütün bunları. Uygulamada bunlar çok önemli konular.
Sayın
Bakanın gelir politikaları ve uygulamalarıyla ilgili hedefleri
iki temel eksene oturttuğunu görüyorum sunumunda. Şöyle diyor: Vergi
yönetiminde vergi idari yapısında iyileştirmeler, idari
kapasitenin artırılması. İki: Vergi mevzuatında
iyileştirmeler ve vergi yükünün azaltılması.
Şimdi, bunlar
somut değil, soyut ifadeler, güzel hedefler ama ben bunlardan neler
anlamam gerektiğini somut olarak şöyle görüyorum:
Bir: İş
dünyası üretim yapmaya, yatırımlarını artırmaya,
ARGE harcamalarını ve inovasyonu artırmaya yönelik olarak
teşvik edilecektir.
İstihdam
üzerindeki vergi yükü sıfırlanacaktır. Bakın, bunlar çok
somut hedefler.
Otomotivde,
akaryakıtta, temel gıda maddeleri üzerinde bulunan vergi yükleri
azaltılacaktır.
Vergi daireleri ön
plana çıkarılacak. Bakın, ilk defa Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
vergi dairesi müdürleri eylem yaptılar, sıkıntıdalar. Vergi
dairelerinin ön plana çıkarılması lazım ve çok
yetkilendirilmesi ve başında doçent seviyesinde, yabancı dil
bilen kişilerin olması lazım. Vergi idaresinde reform şart
artık.
İnceleme
elemanlarının yaptıkları işlerden sorumlu olması
lazım.
Değerli
arkadaşlar, 2012 bütçesinde gelir vergisi ve kurumlar vergisi toplam 61
milyar lira, geri kalan 217 milyar lira harcama üzerinden, servet üzerinden
alınan vergiler.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kuşoğlu.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla) 2012 bütçesinin hayırlı
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel. (BDP sıralarından alkışlar)
Sayın Tuncel,
süreniz on beş dakikadır.
BDP GRUBU ADINA
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
hakkında görüş belirtmek üzere Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının bütçesini görüşmeden önce
bir kez daha
Aslında, kanun hükmünde kararnameyle korsan bir şekilde
oluşturulmuş bir bakanlığın bütçesini
görüşüyoruz. Dolayısıyla, bu Bakanlığa aslında
bütçe ayırmak iyi mi değil m? Çok da iyi bir noktada olduğumuzu
düşünmüyorum. Yani aslında
Biraz sonra analizlerini
yapacağım, neden bu Bakanlığın Türkiyede özellikle
ekolojik dengeyi bozma, insan yaşamını bozma üzerinden bir
yaklaşımı olduğunu
Dolayısıyla, böyle bir
bakanlığın, asli görevi yerine, gerçekten, rant
oluşturacak, Türkiyede dereleri, bütün yaşam alanlarını
ranta dönüştürecek bir bakanlığa dönüştürüldüğü
ortada. İsminden de belli. Çevre ile şehirciliği yan yana
koyarsanız, buna da eski TOKİ Başkanını getirip Bakan
yaparsanız
Aslında tablo ortada, hiç konuşmaya bile gerek yok.
Dolayısıyla, bu meselenin, çevreyi nasıl rant alanına
dönüştürürüz, nasıl yeni binalar yaparız, kentsel dönüşüm
adı altında nasıl yeni rant alanları açarız, 2/B
adı altında ormanlarımızı nasıl talan ederizin
bakanlığıdır. Dolayısıyla, kanaatimizce, bu
Bakanlığa bütçe ayırmak Türkiye halklarına büyük bir
zarardır.
Sayın
milletvekilleri, ülkemizde kısa vadede en büyük rant ve buna paralel
olarak politik çıkar, özellikle doğal alanlarda arazinin arsaya
dönüştürülmesi ve sonra imar planı uygulamaları ile elde edilen
arsa ve yapılaşma rantının bölüşümünden
kaynaklanmaktadır. Bu defa TOKİ ve Tapu Kadastroyu bünyesine alan
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, kanun hükmünde kararnameler
ile tepeden inme plan, proje ve hatta inşat ruhsatı, yapı
kullanma izin belgesi verme yetkileri ile donatılarak büyük inşaat projelerinin
daha çabuk ve engelsiz yürütülmesi sağlanmıştır.
Hükûmet,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığını oluşturarak
özellikle kıyı alanlarında, meralarda, ormanlarda, sulak
alanlarda, doğal ve arkeolojik sit alanlarında dilediği gibi
inşaat yapılmasını önleyen
yasal mevzuatı tek elde toplayıp, bağımsız
kurulları baypas etmiştir. O yüzden de aslında bunun bir rant
Bakanlığı olduğunu söylememiz çok da yabana atılır bir şey
değildir. Daha önce Çevre ve Orman Bakanlığı üzerinden en
azından ekolojik dengeyi kısmen koruyan bu şeyi, Çevre ve Orman
Bakanlığı değiştirilmiş, şimdi tamamen
rantsal alana dönüştürmüştür.
Böylece uluslararası inşaat firmalarına, HES ve nükleer
enerji pazarlamacılarına büyük projelerin önü
açılmıştır.
Bu kararname
ile hükûmetin seçim öncesinde rafa kaldırdığı, çevre
örgütleri tarafından karşı çıkılan, bunun için
eylemler yapılan Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma
Kanunu hükümleri yürürlüğe konulmuştur. Çünkü kanun hükmünde
kararnamede bu yasayı beklemeden Biyoçeşitlilik Yasasındaki
bazı maddeler bu kanun hükmünde kararnameyle bu Bakanlığın
görevi altına alınmıştır.
Maliye
Bakanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ve 2863
sayılı Kanunda çok önemli değişiklikler yapılarak
rantın önündeki engeller kaldırılmış, bu Kanun, kanun
hükmünde kararnameyle özellikle devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan
kamu arazileri, arsaları, binaları çok kısa süre içerisinde
inşaat sektörüne pazarlanabilecektir.
Kanun
Hükmünde Kararname incelendiğinde Bakanlığın havza koruma
planları yapmak yetkisinin kaldırıldığı
görülmektedir. Ayrıca Bakanlık görevlerini belirleyen 2nci maddede
çevre düzeni planlarının yapılması yazılı
değilken 7nci maddede bu görevin ilgili genel müdürlüğe
verildiği görülmektedir. Çevre düzeni planları havza bazında
yapılması gereken ve ilk amacı da çevresel veya ekolojik koruma
olması gereken planlardır. Dolayısıyla, bir çevre
bakanlığının asli görevinin bu Bakanlıkta
çıkartılmış olması bu
Bakanlığın hangi amaçla kurulduğunu çok net
göstermektedir bize. Yine kararnameyle eklenen fıkra ile devletin hüküm ve
tasarrufu altında bulunan yani ormanlar, meralar, sulak alanlar ve
kıyılar gibi ekolojik açıdan diğer alanlara göre gerek ulusal ve gerekse
uluslararası hukuk ile daha iyi korunan alanlara el atılmak
istendiği açıktır. Yine aynı maddeye eklenen bir diğer
fıkra ile devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan bu tip
alanlarda kentsel dönüşümler ve en üst imar planından inşaat
sonrası son aşama olan kat mülkiyetine geçişe kadar her
işlemin yapılma yetkisi Bakanlığa verilmiştir.
Özel Çevre Koruma
Kurumu Başkanlığı Kurulmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname ile kurulan Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı
kapatılmış ve 383 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
belirtilen iş ve işlemler, Bakan tarafından uygun görülen Çevre
ve Şehircilik Bakanlığının birimlerince
yürütüleceği hükmüne bağlanmıştır. Bu, çevre ve
doğal varlıkların korunmasına yönelik en büyük darbedir. Bu
bölgelerin rantsal talana açılacağı açıktır.
Unutulmaması
gereken bir konu da ülkemizde korunan alanların toplam ülke yüz ölçümüne
oranı sadece yüzde 4tür. Dünya ortalaması, sevgili arkadaşlar,
yüzde 12nin üzerindedir. Öyle anlaşılıyor ki bu yüzde 4 oran
bile AKP Hükûmetine fazla gelmiştir ki AKP Hükûmeti, yeni alanları da
rant alanı olarak açmak istemiştir.
Sayın
milletvekilleri, küresel iklim değişikliğinin dünyanın
başına nasıl bela olduğunu, özellikle Avrupa Birliği
ülkelerinin dünyanın küresel iklim değişikliği konusunda
tedbirler almaya zorlandığını, dolayısıyla bunun
ekonomik krizden daha büyük krizlere neden olduğu herkesin malumu. Bütün
dünya bu konuda çalışmalar yürütüyor ama biz ne yapıyoruz bu
konuda? Ekolojik dengeyi bozacak planlara, projelere, bakanlıklara yol
açıyoruz. Dolayısıyla, bu ciddi bir problem Türkiye
halkları açısından. Demokratik, ekolojik ve cinsiyet özgürlükçü
bir perspektife sahip olmayan bir yaklaşım, olsa olsa
insanlığa ancak kaos getirir, insanlığın
yaşamını yaşanmaz hâle getirir. Ekoloji deyince sadece
aklımıza çoğu zaman şöyle bir şey geliyor: Çevrenin
korunması. Oysa ekoloji yaşamın kendisidir.
Dolayısıyla, bunlar olmadığı sürece Türkiyede ciddi anlamda
sorunlar yaşanacaktır.
Bakın, dikkat
ederseniz, son dönemlerde özellikle HESlere karşı çok ciddi bir
toplumsal muhalefet var. İnsanlar kendi derelerine HES
yapılmasını istemiyor ve bunun karşısında da
itiraz ediyor. Onlar aslında bunu yaparken sadece işte, hidroelektrik
santrallere karşı olmaları ekolojik dengeyi bozduğu için
değil, itiraz ettikleri nokta yaşam alanlarının elinden
alınmasıyla alakalıdır çünkü hidroelektrik santrali
kurduğunuz yerde o insanların evini başına
yıkıyorsunuz, o insanları zorunlu olarak göçe tabi tutuyorsunuz.
Kendi bulunduğu doğal yaşam alanından koparıp
başka alanlara, hatta o işte TOKİnin yaptığı,
çok övündüğü kocaman kocaman binalara
sıkıştırıyorsunuz ve kendi yaşamından
uzaklaşıyor. O yüzden insanlar itiraz ediyor yani kendi yaşam
alanı elinden alındığı için itiraz ediyor. Tabii,
diğer boyutu da HESlerle birlikte aslında işte derelerimiz
tahrip ediliyor, orada insan yaşamı sadece orayı değil,
bütün Türkiyeyi hatta bütün dünyayı etkileyecek ekolojik tahribatlara neden
oluyor.
Şimdi bu
küresel iklim değişikliği konusunda biliyorsunuz dünya da
tedbirler aldı, biz de geçen dönem burada Kyoto Protokolünü
imzaladık. Onu da bütün siyasi parti grupları da
alkışladı, iyi bir şey ama bu protokolün süresi doluyor
sevgili arkadaşlar, 2012de bu protokolün süresi doluyor ve bugüne kadar
Hükûmet altına imza attığı bu konuda hiçbir
yükümlülüğünü yerine getiremedi. Geçenlerde Güney Afrikanın Durban kentinde
Birleşmiş Milletler İkilim Değişikliği Çerçeve
Toplantısı yapıldı ve bu çerçeve toplantısında
dört tane sonuç belgesi çıktı yani ortaklaşılamadı. Bu
anlamda çok ciddi sorunlar var ve Türkiye bu konuda hâlâ Türkiye kamuoyunu ikna
edecek çok ciddi adımlar atabilmiş değil.
Sayın
Milletvekilleri, bilim ve fen bakımından nitelik kaybetmiş
orman olarak nitelendirilen oysa bizzat insan eliyle ormanların tahrip
edilmesi şeklinde ortaya çıkan 2/B arazileri, 1961 Anayasası ile
hayatımıza girmiştir. 1983-2010 yılları arasında
384 bin hektar orman alanı kaybedilmiştir. Ormanlara ilişkin sorunları çözmek
amacıyla düşünülen 2/B, hem ormanlarımızın tahrip
olmasına neden olan bir kansere hem de kırk bir yıldır
çözülmeyen bir sorun yumağına dönüşmüştür.
Şimdi,
biraz önce küresel iklim değişikliğinden bahsettik. Bu konu da
ciddi bir sorun. Yani bu kadar ciddi kuraklık, iklim
değişikliği varken ve buraya TBMMye sunulmuş Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü tarafından sunulan
İklim Değişikliği ve Kuraklık Analizi var. Burada iki
tespit var, arkadaşlar bakabilir. Bir tanesi Türkiyedeki ısınmanın
temel nedeninin hızlı şehircilik olduğuna yönelik.
İkincisi de alınması gereken önlemler konusunda -sonuna
doğru- Ağaçlandırmaya büyük önem verilmelidir. Hızlı
yetişen, yangına ve susuzluğa dayanıklı, çok uzun
süreli yeşil kalabilen ağaçlarla boş alanlar
ağaçlandırılmalıdır. diye bir öneride bulunmuş.
Ama biz ne yapıyoruz? 2/B uygulamasıyla zaten var olan ormanları
da kentsel dönüşüm alanlarına dönüştürmek için ormanları
şey yapıyoruz. Yani bu, aslında, geleceğimizin,
çocuklarımızın, halkımızın nefesini kesmekten
başka bir şey değildir. Dolayısıyla, bu 2/B
uygulamasından bir an önce vazgeçilmesi gerekiyor. Ama ne yazık ki
AKP Hükûmeti bunu önüne temel bir proje olarak koymuştur.
2/B konusu geçmişte
defalarca Anayasa Mahkemesinden dönmüştür ve en son 2003 yılında
yapılan iki anayasa değişikliği girişimi, onuncu
Cumhurbaşkanı tarafından bir daha görüşülmek üzere TBMMye
geri gönderilmiştir.
Çevre örgütleri, 2003
yılından beri 2/B arazileri adı altında ormanların
satılmasının önüne geçmek için mücadele etmektedir. Oysa AKP
Hükûmetinin bu son 2/Byle ilgili çıkarmış olduğu kanunla
birlikte ormanların talan edilmesi, inşaat sektörüne yeni arazilerin
kazandırılması, dolayısıyla ormanlarımızla
birlikte aslında Türkiyenin biyolojik çeşitliliğinin yok edilmesinin
de önü açılmış olacaktır.
Sayın
milletvekilleri, Şehircilik ve Çevre Bakanlığının
programı incelendiğinde öne çıkan politikaların
yapılaşma olduğu görülmektedir. Bunu gösteren en önemli gösterge
ise Van depremi sırasında ve sonrasında izlenen politikalar
olmuştur. Eski TOKİ Başkanı Sayın Bayraktar Vana gittiğinde
Yeni ve modern bir Van kuracağız. diyerek yeni yapılaşma
ve inşaatların peşinde olduğunu açıkça dile
getirmiştir. Depremin yol açtığı insani ve çevresel
yıkımları onarmayı tamamlamadan ilan edilen kentsel
dönüşüm projeleri, TOKİ aracılığı ile Van ve
diğer birçok kent için inşaat sektörünü harekete geçiren bir gerekçe
olmuştur.
Bugün
Batı metropollerinde iflas etmiş bir sosyal konut
politikasının ürünü olan toplu konut projeleri, TOKİ tarafından
Türkiyeye yeni icat edilmiş bir proje olarak sunulmaktadır. Oysa bu
konutlar, özellikle insan yaşamı için gerekli olan sosyal bir çevreyi
sağlamada başarısız olmuştur. Kentsel dönüşüm adı
altında yapılan bu şeyler, toplum içerisinde aslında
ayrıştırıcı, ötekileştirici bir projedir de
aynı zamanda. Çünkü insanların yaşamına göre,
sınıflarına göre bir kentleşme yaklaşımı içerisindedir. Dolayısıyla,
kentsel dönüşüm projesi insani değil, gayriinsani bir projedir ve
aslında bu projeden vazgeçmek insanlık açısından önemli bir
kazanım olacaktır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin
diğer bir kanayan yarası, Türkiye'nin her yerinde yapılan -biraz
önce söylediğim- HESler. HESlerle Türkiye'nin elektrik
ihtiyacının karşılanacağı söyleniyor. Oysa mevcut
kullanılan doğal gaz ve elektrik enerjisinin taşındığı
boru ve kablolardaki yüzde
20leri bulan enerji kaybı giderilirse -2.700 HES projesinden elde
edilecek enerjiyle- bu ortadan kaldırılacaktır.
Dolayısıyla, doğamız tahrip edilmeden, ekolojik denge
bozulmadan da biz enerji elde edebiliriz.
Bu tabii,
özel bir politika, mesele sadece enerji elde etmek değil, mesele gerçekten
yeni rant alanları açmak. Bu konuda biliyorsunuz çok çeşitli
mücadeleler var ve bu mücadeleler yerelde kazanılmış durumda.
Rize Hara köyünde, Sinop Gerzede, Trabzon Solaklı Vadisinde, Erzurum
Tortumda halkımız direnmektedir. Biraz önce söylediğim gibi,
sadece ekolojik dengeyi bozmaya değil, zorunlu göçe hayır demek için
burada direniyor. Biz buradan Hükûmete öneriyoruz, Bir an önce bu HES
politikalarından vazgeçin ve insanların doğal ekolojik
yaşam alanlarından sürgün edilmesine karşı durun. diyoruz.
Sayın
milletvekilleri, yine bu konuda diğer bir konu güvenlik barajları.
Aslında bir yanda Karadenizde derelerimizi tahrip ederken, gasp ederken
Kürtlerin yoğun yaşadığı bölge,
Şırnak-Hakkâri arasına da on bir tane güvenlik barajı
yapılacaktır. Bunun da doğayı ne kadar tahrip
ettiğini, aslında meselenin güvenlik barajlarıyla
çözülmeyeceğini, hep söylediğimiz gibi Kürt sorunu konusunda daha
ciddi, gerçekten barışçıl, demokratik bir adımın
atılmasını, dolayısıyla nefesimizi daraltacak,
yaşanacak alan bırakmayacak bir projeye izin verilmemesi
gerektiğini düşünüyoruz. Sonuçta bu coğrafya hepimizin, yani
Şırnakta güvenlik barajı yapıyorsanız, oranın
ekolojisini tahrip ediyorsanız Ankaradakiler bundan etkilenmiyor
değil, birebir etkileniyor, bunun görülmesi gerekiyor.
Sayın
milletvekilleri, zamanımız azaldı, bu konuda bir şey daha
ifade etmek istiyorum: Tabii, Türkiye yeni bir anayasa
tartışmasında. Anayasa yapılır mı, yapılmaz
mı yoksa AKP kendi istediği bir anayasayı mı yapar?
Umarım halklarımızın istediği bir anayasa olur ama bu
anayasa yapım sürecinde özellikle Ekolojik Anayasa Girişimi. diye
bir girişim var ve bu girişimin anayasanın aynı zamanda
ekolojik olarak ele alınması, doğanın bir hak öznesi olarak
ele alınması gerektiği üzerinde ciddi önerileri var. Bu
önerilerin, bu Parlamentoda da dikkate alınması gerektiğini
düşünüyoruz. Yani biz insanlar olarak doğanın hâkimi
değiliz, doğa olmadığında aslında biz bir hiçiz.
O zaman doğayı gerçekten yaşanabilir bir noktada, nefes
alabileceğimiz bir noktada korumak durumundayız. Eğer onu
koruyamazsak yarın yaşayacak bir coğrafyamız olmazsa
istediğiniz kadar kanun istediğiniz kadar yasa çıkartın
istediğiniz kadar HES projesi yapın hiçbir anlamı
olmayacaktır. Bizim nefes alacak bir doğaya ihtiyacımız
var. Dolayısıyla, anayasada doğanın bir hak öznesi olarak
tanımlanması önemlidir. Biz Barış ve Demokrasi Partisi
olarak da bunu önemsiyoruz.
Hepinize
selamlar. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tuncel.
Muş
Milletvekili Demir Çelik.
Buyurunuz
Sayın Çelik.
Süreniz on
beş dakika.
BDP GRUBU
ADINA DEMİR ÇELİK (Muş) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; Maliye Bakanlığı bütçesine
ilişkin Barış ve Demokrasi Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Partim ve şahsım adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Her
şeyden önce bütçe, bir ülkede ya da bir devlette gelirin
dağıtımı amacıyla başvurulan önemli araçlardan
biridir. Dağıtım aşamasına geçmeden önce de
çeşitli gelir kaynakları üzerinde toplanan gelirlerin
merkezileştirildikten sonra dağıtımı
esasına dayanır.
Burada
uluslararası evrensel hukuk çerçevesinde bağlı bulunması gereken
bir kısım kriterlere rağmen, ülkemiz 2012 bütçesi genelinde
olduğu gibi, Maliye Bakanlığı bütçesinde de bu kriterlerin
ötesinde daha çok bize özgü, bizim özgünlüklerimizi esas alan bir
anlayış, bir çerçeveyle hazırlanan bir bütçeyle
karşılaştığımızı söyleyebilirim.
Birincisi: Bütçemiz
insan odaklı değil.
İkincisi:
Rasyonel değil, istihdam ve üretim odaklı değil, tüketim, borçlanma
esasına dayalı, cari harcama odaklı, bürokratik ve
merkeziyetçidir. Bu özellikleriyle geçmişten bugüne yapılan
bütçelerin rutin bir tekrarından öte bir anlam ifade etmiyor diye
düşünüyorum. Keza toplum dinamiklerinin kendisi dışında,
oval masalarda, kapalı odalarda, elektronik ortamlarda hazırlanan
toplum gerçekliğiyle örtüşmeyen, onu dikkate almayan da bir
özelliği var.
Hâlbuki bütçeler
öncelikle sürdürülebilir olmalıdır yani toplumun değişim
dinamiklerini harekete geçiren, besleyen, destekleyen ve katkı sunan
olmalıydı.
İki: Verimli
olmalı yani yeniden üretimi yaşamın, hayatın, üretimin
kendisini bizatihi destekleyen, teşvik eden olmalı.
Üç: Hesap verir
olmalı. Bu anlamıyla her şeyden önce yüce Meclisin denetim
mekanizmasına açık olduğu kadar toplumun çeşitli örgütsel
yapılarını da sürece katan, bu anlamıyla da
katılımcı olması esasına dayalı olması
gerekiyordu.
Katılımcılık
günümüz dünyasının önemli bir argümanı olmaya
başladığı bu süreçte, bütçelerin kendisi de onların
hazırlanması ve topluma yansıtılıp yürütülmesi
aşamasında da katılımcılık önemsenmeliydi.
Bırakın toplumun öteki kesimi yani burada siyasal temsiliyetini yapamayan
siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, sivil toplum örgütleri, muhalefet
bile geçen altı aylık süre zarfında yani 12 Haziran 2011
seçimlerinden bu yana bu sürece aktif katılamamıştır. Gerek
Barış ve Demokrasi Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisinin uzun süreli
Meclise katılmaması gerekse Meclisin tatili ve 1 Ekim sonrası
oluşturulan komisyonlarda da alelacele bu ve benzeri çalışmalara
çok aktif katılamayışımızın sıkıntılarını
dile getirmek mümkün.
Keza şeffaf olmalı yani
topluma, kesimlere, bireylere açık, o anlamıyla da izlenebilir, takip
edilebilir bir özellikte olmalı.
Adalet duygusuna hitap edebilmeli, adil
olmalı, adaletli olmalı.
Hâlbuki bütçemizin genelinde de
görebildiğimiz, izleyebildiğimiz kadarıyla, gayrisafi millî
hasılamızın yüzde 80inden yararlanan ya da yüzde 80ini
kullanabilme inisiyatifine sahip azınlığa rağmen, gayrisafi
millî hasılanın yüzde 20lik payını alan
çoğunluğu esas alan bir bütçe değil. Yani yoksulu dikkate alan,
onun yaşamının idamesi için yeni koşulları, yeni üretim
araçlarını harekete geçiren değil, merkezileştirilmiş
bütçeyle kazananın daha kazanacağı, yani zenginin daha zengin,
yoksulun daha yoksul olabilme riski ve durumuyla karşı
karşıya kalabileceğimiz bir bütçe.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; doksan yıllık cumhuriyet tarihimizde de
izlendiğine bir benzer ve paralel noktada bugünün bütçesi, emekliyi,
asgari ücretle geçimini sürdürmek zorunda olan çalışanı, memuru
ya da bir bütün olarak işçi sınıfını esas alan, onun
temel insani taleplerini karşılamaya dönük bir algı, bir
anlayıştan çok, mevcut, var olan üretim araçları mülkiyeti
üzerinden zenginin daha zengin olmasına, dolayısıyla da
palazlanarak hâkimiyet ve hegemonik ilişki geliştirmesine yol açan bir
algı, bir anlayışa sahip. Bu tehlikedir, bu risktir. Hele hele
yapısal krizden her gün yeniden yeniden krizi yaşayan kapitalist
üretim ilişkileri dünya ve küresel boyutta bunca risk arz etmeye
başladığı bir dönemde, ülkemizde de kesimler ve toplumlar
arasındaki makasın büyümesi, zenginle yoksul arasındaki bu
uçurumun derinleşmesi yeni siyasal krizlerin de olabileceği ihtimali
ve olasılığını her geçen gün gündemimize
getirmektedir.
Keza, bütçe
yerindenlik ilkesine bağlı, özerk olmalı, özerk ve özgün
kurumsal yapıları besleyen, destekleyen boyutta olmalıdır.
Hâlbuki, ülkemizde bu özelliklerden uzak bir bütçe olduğu gibi de
anlayışımız ve merkezî yapımız buna da çok
elvermiyor.
2.900
civarındaki belediyemiz, bütçemizin yüzde 6sından, genel bütçenin
yüzde 6sından faydalanacak kadar bir açmazı yaşamaktadır.
Mali özerkliğe sahip olmadıkları gibi genel bütçeden bu denli
küçük payla beslenen belediyeler, il genel meclisleri her gün toplumla yeniden
temas hâlinde olan, ilişkide olan, onların hizmetlerini üretmekle
mükellef olan kurumlar olması noktasında da açmazdalar, üretimden
yoksun, hizmetten yoksun bir toplum gerçekliğiyle her gün bizi
karşı karşıya bırakmaktadırlar. Bu, bir
çelişki. Düşününüz ki, canlı olan, dinamik olan, toplumla her
gün temas içinde olan, ilişkide olan belediyelerdir, il genel meclisleridir,
muhtarlıklardır. Siz bunları özerk ve özgün bir maliyeye
kavuşturamadığınız, idari noktada da özerkliğe
kavuşturamadığınız sürece, onları
besleyemediğiniz ölçüde toplumu da besleyemez, toplumun da
değişim dinamiği noktasındaki rolünü oynamasına da fırsat
vermemiş olursunuz. Bu da bizim, tarihsel döngü içerisinde geri
kalmamıza, mevcut, var olan değişimci ruha rağmen de bu
kurumlar başta olmak üzere, toplumun sivil toplum örgütlüğü
gerçeğini esas almadığımızda da onu
değişiminden yoksun bırakmaya kendimizi sürüklemiş oluruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu anlayışların
gereği olarak hazırlanan bütçede şunları görmek mümkün:
Birincisi: Dediğim gibi, bütçe cari harcamaları esas alan bir
anlayışın eseri olarak öncelikle Bakanlığın,
Bakanlığa bağlı kurumların personel giderlerini
karşılayan, istihdam ve üretimi yerine getiren bir algıdan çok
cari harcamalarla mevcudu koruyan, mevcudu idare edip, yarınlara
taşıyabilme fırsatını elde etmeye hizmet eden bir
algıyla hazırlanmıştır.
Bununla yetinilse
yine anlaşılır bir durumdur ama aynı bütçenin geri kalan
kısmı yüksek teknoloji ithalatına, ağır makineli
silahların satın alınmasına, ithalatına dönük bir
bütçeye de dönüştürüldüğünde geri kalanıyla siz, toplumun
ihtiyacı olan eğitimi de, sağlığı da, yaşamsal
alanları da yaratamazsınız, oluşturamazsınız.
Düşününüz ki,
Van depremi olalı beri üç ay geçmiş olmasına rağmen,
Başbakanımızın ve bakanlarımızın ilk günkü
mesajlarının üzerinden üç ay geçmiş olmasına rağmen
hâlâ insanlar çadırlarda yaşamaya kışın eksi 20-25
derecesine rağmen mahkûmsa ve hasar, ağır hasarlı bina
olmalarından kaynaklı yüz binlerce insan bölgesinden göçertilip
metropollerde açlık, yoksulluk durumuyla karşı karşıya
bıraktırılmışsa, hele hele Ercişte açık
cezaevi mahkûmları harcanan elektrik katkı payı noktasında
bir kısım parasal ödemelere mahkûm bırakılmışsa,
bu, büyük devlet olmanın, güçlü ekonomi sahibi bir ülke olmanın çok
da götürebileceği, kaldırabileceği bir iş olmasa gerek.
O nedenle
ekonominin güçlü olduğu ülkemizde, bu ekonominin
Birincisi: Vergilendirilmesi
ve kaynaklarının oluşturulmasında devlet, insanına,
vatandaşına, toplumuna karşı adil olmalı,
eşitlikçi olmalı yani çok kazanandan çok vergi, az kazanandan az
vergi, hiç kazanmayan da onun yaşamını idame ettirmesine hizmet
edecek tarzda bir katkı, yaşamını sürdürebilmesine
yarayacak olanakları, imkânları yaratmaya dönük olmalı. Hâlbuki
bütçemizin vergisini yine emekçiler, yine ezilenler, yine yoksullar
oluşturuyor. Gayrisafi millî hasılanın yüzde 80ini götüren
yüzde 20lik zengin kesim bu vergilendirme diliminin kollanan, korunan ve
makbul vatandaşı pozisyonundayken asgari ücretle geçinen, asgari
ücret düzeyindeki emekli maaşıyla geçinmek durumunda kalan
çalışanlarımızsa en yüksek vergiyi, peşinen,
maaşı almadan, maaşından kesilerek ödemek durumundadır
ve bunun, her gün, yeniden, böylesi bir faaliyete yol açtığı
unutulmamalı ama aynı zamanda, vergisini veremeyen bu
zenginlerimizin, dönemsel noktada, aflarla yeniden onurlandırıldığı
gerçeği biz asgari ücretle geçinen toplumun bir yarısının
yüreğini acıttığı gerçeğiyle de bizi
karşı karşıya bıraktırır.
Bu, adilane ve adaletin
dağıtılmasından yoksun olan bütçe, doğası
gereği, sermayenin merkezîleşmesine ve merkezî sermaye üzerinden
yapılan hiyerarşik ilişkiyle de toplumu hiçleştiren,
toplumun temel taleplerini esas almayan, devletin bekası esası ve
anlayışıyla da hareket eden bir algıyla,
yarınların kaygısı ve kuşkusuyla soruna
yaklaşarak sorunu çözüme kavuşturmaya
çalıştıkları yine bir başka gerçektir.
Bugün, yine,
tartıştığımız Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı bütçesinde de, Bayındırlık İskân
Bakanlığı bütçesinde de bunları görmek mümkün. Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; günümüz dünyasında ve ülkesinde
artık kırla kent, şehirle kırsal arasındaki denge, her
geçen gün, olumsuz noktada, şehir lehine değişmektedir,
kentleşme lehine değişmektedir. Bugün, nüfusumuzun yüzde 25i,
30u kırsalda yaşarken yüzde 75-80i kentte yaşama durumuyla
karşı karşıyadır. Nedenleri, gerekçeleri ekonomiktir,
siyasaldır, sosyaldir. Gerekçeleri her ne olursa olsun göçertilen, göçen,
kırsaldan kente yerleşmek durumunda kalan vatandaşlar,
iktidarın karargâhı noktasındaki kentte özgürlüklerini yitiren
olmamalı. Bu iktidar odaklarına karşın özgürlüklerini
koruyan, geliştiren bir perspektif, bir anlayışla devlet de,
Hükûmet de yaklaşmalı, ilgili bakanlar da buna dönük bütçeleri ve kaynaklarını
seferber ederek hizmet üretebilmelidirler. Tez elden hareket etmeli. Van gibi
tarih, kültür ve doğa merkezi bir şehir bugün harabeye dönmüşse,
bugün göçülmesi, gidilmesi gereken bir noktaya gelmişse tez elden muhalefetiyle
iktidarıyla biz buraya çare olabilecek yeni bir anlayış, yeni
bir algıyla orayı var edebilmeliyiz. Urartulara mekânlık eden,
Med devletinin yaşamsal alanı konumunda olan
.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Çelik.
DEMİR ÇELİK (Devamla) Ben
teşekkür ediyorum, iyi günler diliyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan.
Sayın Aydoğan, buyurunuz.
(BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
BDP GRUBU ADINA NURSEL AYDOĞAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisi adına gelir bütçesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle bütün milletvekili
arkadaşları saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bütçe
yapım süreci bir ülkenin temel demokrasi aynasıdır, çünkü bütçe
yapımı egemenlik hakkının en açık şekilde
kullanıldığı süreçlerdir. Bu süreç giderlerin
önceliği ilkesi çerçevesinde uygulanıyor, bunu zaten hepimiz
biliyoruz. Eğer iktidarda demokratik bir kültür ve anlayışı
benimseyen, sosyal ve siyasal süreçlerde halkın yanında olmayı,
halk temelli bir algıyı önceleyen bir hükûmet varsa o bütçe
dağılımı büyük oranda kamu yatırımları,
sosyal politika uygulamaları, bilim ve teknoloji
yatırımları gibi alanlara akacaktır, ancak pratikte bütçe
dağıtımının, siyasal iktidar veya egemen gücün
ideolojik ve politik önceliğine göre olduğunu biliyoruz. Durum böyle
olunca da militarist olan ve demokrasi kültürü zayıf olan hükûmetler,
bütçeyi muhalefeti bastırmak için, asker ve polis harcamaları
başta olmak üzere, halkın büyük bir bölümünün
çıkarlarını göz ardı ederek iktidar ortaklarının
ve yandaşlarının hizmetine aktarmaktadır. Türkiyede de bu
zamana kadar yapılan bütçelerin bu mantaliteden farklı yapıldığını
söylemek maalesef mümkün değildir.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bir açıklar mısınız hangi
yandaşlar?
NURSEL
AYDOĞAN (Devamla) Değerli milletvekilleri, gerek bütçenin geneli
üzerinde gerekse de maddeler üzerinde yapılan görüşmelerde
açığa çıkan gerçek, AKP Hükûmetinin 2012 bütçesinin geçmiş
bütçelerden farklı bir niteliğe sahip
olmadığıdır. AKP Hükûmeti, kendinden önceki hükûmetlerin
temel yaklaşımını kısmen revize ederek, militarist,
halkın büyük çoğunluğunun çıkarını gözetmeyen, yoksuldan
alıp zengine veren, güvenlik ve demokrasi ikileminde baskın bir
biçimde güvenlik tarafını tercih eden bir bütçe
yapmıştır. Bunun verileri arkadaşlarımız
tarafından çeşitli konuşmalarda zaten defalarca ifade edildi.
Değerli
milletvekilleri, elbette ki bütçe oluşturulurken gelirlerin nereden ve
hangi kaynaklardan alınacağı önemli bir konudur. Türkiye
halkı, maalesef, cumhuriyet tarihi boyunca büyük bir vergi yüküyle
karşı karşıya kalmıştır. Örneğin, 1923
ve 1929 yılları arasında dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri
içerisindeki payı yüzde 67,3tür. Takip eden dönemlerde yani 1980e kadar
yüzde 55in altına düşmemiş, 1980 ve 1989 yılları
arasında da yüzde 45lere kadar inmişse de 2000 ve 2008
yılları arasında yeniden yüzde 65lerin üzerine
çıkmıştır. Bugün bu oran yüzde 70lere yakındır
arkadaşlar.
Aynı zamanda
doğrudan vergi gelirleri yoluyla emekçilerden, ücretlilerden alınan
vergileri de işin içine koyduğumuzda, Türkiyede verginin sadece
emekçilerden ve yoksul halktan alınıyor denmesi abartı
olmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmeti, bu ülkenin geleceğine dair en fazla söz
söyleyen ama az icraat yapmış hükûmetlerden biridir. Buna rağmen
nasıl yüzde 50 oy aldığı elbette ki ilk akla gelecek
sorudur. Dikkat ederseniz, AKPye yönelik eleştirilerde AKP
sıralarındaki milletvekili arkadaşlarımız Madem bu
kadar eleştiriyorsunuz, biz nasıl yüzde 50 oy alıyoruz? diye
soru yöneltiyorlar. Tabii ki bunun da bir cevabı var değerli
arkadaşlar; AKP, kurulduğu ve iktidara geldiği günden bu yana,
adalet, demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi sol söylemleri
dillendirmiş; statükoya, askerî vesayete karşı mücadele
edeceğini iddia ederek halktan oy istemiştir. Ne yazık ki, solun
kendisini bir seçenek hâline getirememesi, güçlü bir muhalefetle
karşılaşmaması nedeniyle dokuz yıldır
iktidardadır. Bu sol ve gerçek demokrasi seçeneği güçlendiğinde
AKPnin oylarında önemli oranda bir düşüşün
olacağından hepimiz emin olabiliriz.
Değerli
milletvekilleri, 2012 yılı da bütün yıllar gibi dolaylı
vergi yılı olacak. Yine yoksullardan, tüketicinin sırtından
temel tüketim maddeleri üzerinden bol bol vergi alınarak bir bütçe
oluşturulacak. Yine varlıklı kesimin servetine dokunulmayacak.
Hatta, geçtiğimiz yıllarda kurumlar vergisinin yüzde 35ten yüzde
20ye çekilmesi gibi sermaye odakları Hükûmetten vergi indirimi talep
edecek. Bu Hükûmet de, iktidarını güçlendirmek ve elbette ki
süreklileştirmek için bu talebe evet diyecek ve oluşturulacak
bütçenin yükü yine yoksulların sırtına yüklenecek.
Değerli
arkadaşlar, 2003 yılını hepimiz hatırlıyoruz;
dönemin Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtanın vergi adaletiyle
ilgili yaptığı bir konuşma var, sanırım bütçe
konuşmasında da olabilir. Diyor ki: Biz, vergi adaleti sağlamak
istiyoruz, verginin adil, oranların da makul olmasını istiyoruz
ancak dolaysız vergiler yüzde 30lara kadar düşmüş, buna
karşılık dolaylı vergiler yüzde 70lere
çıkmış, dolaylı vergilerin yüzde 70lere
çıktığı bir ülkede vergi adaletinden bahsetmek mümkün
değildir. Bu çarpık yapıyı düzeltmek zorundayız. Bu
yapı değişmedikçe de hedefe ulaşmanın çok zor
olduğunu, bu nedenle de gerçekleştireceğimiz vergi düzenlemeleri
ile de öncelikle bu yapıyı ortadan kaldırmayı
düşünüyoruz. Sayın Unakıtanın 2003 yılındaki
bütçeyle ilgili düşünceleri.
Evet, bu sözler
Unakıtana ait ve aradan dokuz yıl geçti değerli
arkadaşlar, 2012 bütçesinde dolaylı vergilerin oranı ne
yazık ki yüzde 67lerde; dünyada böylesine vergi adaletsizliğinin
olduğu ülke sayısı tahmin ediyorum son derece azdır. Yani
bu örnekleri çoğaltmak mümkün arkadaşlar. AKPnin dokuz
yıllık tarihi, halka verdiği sözlerin ve sonradan bunların
gerçekleştirilmediğiyle ilgili bir tarihtir. Daha adaletli bir
ekonomi için verilen karşılıksız çekler başta olmak
üzere, her alanda verilen demokratikleşme vaatleri bugün görmezden
gelinmektedir. Öğrencilere bir yığın sözler verildi,
başta YÖKün kaldırılması üzerine ama bugün ne yazık
ki YÖK, kaldırılmak yerine AKPnin bir kurumu hâline getirildi.
Demokratik tepki zeminleri
genişletilecek. dendi, parasız eğitim isteyen öğrenciler
aylarca cezaevinde tutuldu, hâlen de 500e yakın öğrenci
cezaevindedir. İççilere, memurlara ve kimliğini ve ana dilini isteyen
Kürtlere gaz bombaları reva görüldü ne yazık ki. Alevilere de bir
yığın sözler verildi ama hâlen cemevlerinin statüsüyle ilgili
bir gelişme yok. Hrant Dink katledildi, davanın gelişim sürecini
hep birlikte izliyoruz. Sendikacılar, yazarlar, akademisyenler,
gazeteciler çeşitli neden ve gerekçelerle tutuklanıp cezaevlerine
atıldı. İleri demokrasinin bizim ülkemiz açısından
karşılığı bunlardır herhâlde diye
düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye 2008 yılına kadar IMFnin
kararlarını uygulayan bir ülkeydi. 2008de IMFyle
yollarını ayırdığını iddia etse de,
aslında bu yol bir yol ayrılığı değil, tam
aksine, şaşmaz bir yoldaşlık ve bütünleşmedir. IMFnin
çizdiği rotaya Türkiye başta olmak üzere gelişmekte olan
ülkelerin birçoğu girdi. 90lı yıllardaki krizle birlikte
devleti yeniden göreve çağıran piyasacı akıl devletlere
artık kalkınmacı değil düzenleyici bir rol biçti.
İşte, AKP Hükûmetinin yeni misyonu da bu düzenleyici hükûmet rolüdür
arkadaşlar. Aslında IMF şu anda bizim ülkemizde olmasa da
IMFden daha IMFci bürokratlarımızın olduğunu
söyleyebiliriz.
Evet, izlenen
neoliberal politikalar sonucu artık ülkede yoksulluk artmakla
kalmamış, kronikleşmeye dönüşmüştür. Arkadaşlar,
neoliberal politikalar izlendiği süre içerisinde de bunun
değişimi mümkün değildir ve Dünya Bankasının
hazırladığı yoksulluğu yönetme programları da bu
çerçevede devam etmektedir. Evet, işte hâl bu iken değerli
arkadaşlar, AKP Türkiyedeki insanların, halkların gözünün içine
baka baka Biz IMFden bağımsızız. diyebiliyor. Ortadaki
gerçekler ne yazık ki budur. IMF politikalarından kaynaklı, ne
yazık ki, halkı yoksullaştırarak yüzde 50 oy alma
politikası devam etmektedir ve vatandaşın temel hakları
sadakaya tahvil edilmeye de devam edilmektedir.
Sürem bitti
herhâlde.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
NURSEL
AYDOĞAN (Devamla) - Ben bu duygularla selamlıyorum bütün
arkadaşları. Halkın vergilerinin halk için kullanıldığı
bir Türkiye özlemiyle tekrar selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Aydoğan.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Bingöl Milletvekili Eşref Taş.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Taş, süreniz beş dakikadır.
Buyurunuz.
AK PARTİ
GRUBU ADINA EŞREF TAŞ (Bingöl) Sayın Başkan, yüce
Meclisin değerli üyeleri; Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2012 Mali Yılı Bütçe Yasa Tasarısı
üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle hepinize saygı ve hürmetlerimi sunarım.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; bilindiği gibi, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, hava kalitesinin korunması, gürültü ve
titreşimin azaltılması, atık ve kimyasalların
yönetimine ilişkin hedef, politika ve ölçütleri belirleyerek
uygulattıran, yer altı ve yer üstü sularının, denizlerin ve
toprağın korunması, kirliliğin önlenmesi veya bertaraf
edilmesine ilişkin usul ve esasları tespit eden, iklim
değişikliği ve ozon tabakası konusundaki
çalışmaları koordine eden, eylem planları hazırlayan
ve uygulayan hizmet birimleriyle ilgili bu yeni yapılanma fevkalade
isabetli olmuştur.
Anayasamızın
56ncı maddesinde de belirtildiği gibi, herkes
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını
korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşın
ödevidir.
Değerli
milletvekilleri Kirliliği kaynağında çözmek esastır.
ilkesinden hareketle, hava kirliliğinin önlenmesi ve solunabilir temiz bir
hava için sanayi, ısınma ve motorlu taşıt gibi kirlilik
kaynaklarına yönelik gerek yasal düzenlemelerin yapılması
gerekse eylem planlarının hazırlanması ve uygulamada
etkinliğin artırılması,
Bakanlığımızın en önemli hedefleri arasında yer
almaktadır.
Halkın hava
kalitesi konusunda bilgilendirilmesi için Herkes soluduğu havayı
bilecek. sloganıyla yola çıkarak, hava kalitesi ölçüm
sonuçları, Bakanlığımızın Ulusal Hava Kalitesi
İzleme Ağı aracılığıyla kamuoyuyla
paylaşılmaktadır.
Bakanlık
olarak, 2009-2020 Çevresel Gürültü Eylem Planının
uygulanmasıyla birlikte, insanlarımızın gürültüden uzak,
sessiz ve sakin, daha huzurlu, daha sağlıklı, kaliteli bir
çevrede yaşamalarını AK PARTİ Hükûmeti olarak gaye
edinmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, iklim değişikliği ile mücadele alanında,
günümüz dünyasında, yeni ekonomi ve kalkınma
anlayışları gelişmeye başlamıştır. Düşük Karbonlu
Kalkınma diye adlandırılan bu model ile çevre dostu yeni enerji
kaynaklarının enerji piyasasına teşviklerle arz edilmesi
öngörülmektedir.
Bakanlığımızca
katı atık meselesinin çözümünde, mahalli idare birlikleri
vasıtasıyla, daha fazla nüfusun faydalanabileceği katı
atık bertaraf tesislerinin hayata geçirilmiş olması önemli bir
gelişme olarak değerlendirilmektedir.
Bu
çerçevede, şu ana dek ülke genelinde mevcut 756 belediyede 46 milyonluk
nüfusa hizmet verilmekte iken 2012 yılında 1.025 belediyede 46 milyon
nüfusa hizmet verilmesi hedeflenmektedir.
Bu
kapsamda, Bingöl ilimizde toplam 94.800 metrekarelik alan içerisinde 30.547
metrekarelik bir lotluk alanda yapılmakta olan katı atık
bertaraf tesisi 2012 yılında tamamlanarak Bingöl merkez, ilçeler ve
beldelerinin tamamının ihtiyacını
karşılayacağı öngörülmektedir.
Yine,
2011 yılı içerisinde yürürlüğe giren SUKAP projesi
kapsamında Bingölün kanalizasyon ve yağmur suyu ihalesi
yapılmıştır. Bu ihalenin kapsamında
Metan-Mirzanın kırk yıl önce yapılan hatlarını
yeniliyoruz.
Ayrıca,
şehirde dört tane yeni depo ve şehrin bütün içme suyu şebekesi
yeniden yapılacak ve yaklaşık
Değerli
milletvekilleri, İktidarımız döneminde ekolojik dengenin
korunması için çeşitli girişimler yapılmış ancak
zaman darlığı dolayısıyla kısaca
bahsedeceğim.
Ekolojik
dengenin korunması, hava, su, toprak kalitesinin korunması,
kirlenmiş olan çevrenin iyileştirilmesi, gürültü kirliliğinin
önlenmesi, çevre denetimi gibi konularda İktidarımız önemli
çalışmalarda bulunmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Taş.
EŞREF
TAŞ (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
İzmir Milletvekili Aydın Şengül.
Buyurun Sayın
Şengül. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA AYDIN ŞENGÜL (İzmir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, toplumun geleceği kendi iç dinamiklerine dayanan
sağlıklı nesillerin yetişmesine bağlıdır.
Şehirler insan topluluklarının evi, yuvası, yaşam
alanıdır. Şehirlerin yapısı, ruhu insanı etkiler,
insanlara şekil verir. Şehirler iyi tasarlanırsa içinde yaşayan
insanlar mutlu olur. Eğer şehirler iyi tasarlanmazsa içinde
yaşayan insanlar mutsuz ve karamsar olur.
Ülkemizde şu
anda gündemde olan stratejik konulardan birisi hepimizin bildiği gibi
çarpık kentleşme ve bölgelerin dönüşüm ve yenilenmesidir.
Esasen, kentsel dönüşüme ihtiyaç duymamıza neden olan en önemli süreç
içerisinde bulunduğumuz ulusal ölçekte bir planlama stratejimizin
bulunmamasıdır. İlk kez 1960larda benimsenen plan fikri
1980lerde sosyal ve fiziksel plan alanından tümüyle terk edilerek yerini
tesadüfiliğe, keyfîliğe, Bırakınız yapsınlar,
bırakınız geçsinler.e bırakmıştır.
Değerli
arkadaşlar, planlamanın yalnızca yerel yönetimlere
bırakılması görünüşte daha demokratikti ancak yerel
yönetimlerdeki kadro ve bilgi eksikliği ve aynı zamanda öngörüsüzlük
planlama alanındaki başarısızlığı göstermekte
gecikmedi. Nüfusu 2 bine ulaşan köy ve kasabaları belediye ilan
ettik. Tüm planlama yetkilerini bu belediyelere verdik. Maalesef hepimizin de,
böyle, geçmişe baktığında gördüğümüz gibi planlar
kâğıt üzerinde kaldı, hiçbir zaman uygulanamadı, doğa
tahrip edildi, birçok insanlara peşkeş çekildi. Hepinizin
bildiği gibi hızlı nüfus artışı, kırdan
kente göç, kentlerimizde hızlı bir kentleşme süreci
doğurdu. Bu kentleşme sonucunda kentlerimizin çeperinde
hızlı gecekondulaşmalar oluşmaya başladı. Zira,
kent çeperlerinde yer seçen bu gecekondu alanları kentlerin gelişim
alanlarını tıkayarak kentin sağlıklı büyümesini
ve gelişmesini engellemekte. Ayrıca, sit alanlarını, orman
alanlarını, tarım alanlarını, su
havzalarını, yeşil alanları, tarihî dokuyu,
kısacası doğayı tahrip etti.
Değerli
arkadaşlar, kanser hücrelerini oluşturduk şehrimizin
çeperlerinde. Şimdi, günümüzde bu kanser dokularından
kurtulmamız gerekiyor, şehirlerimizin önünü açmamız gerekiyor.
Hemen kentsel dönüşüm gündeme geldiğinde herkes net bir şekilde,
irdelemeden, arka planına bakmadan Kentsel dönüşüm rantı
doğurur, AK PARTİ Çevre ve Şehircilik
Bakanlığını kurdu, kentsel dönüşüm yapacak, belli
insanlara rant sağlayacak. gibi yaklaşımlarda bulunuyor.
Değerli
arkadaşlar, soruyorum: Bu sağlıksız
yapılaşmanın, bu gecekondulaşmanın
oluşmasında geçmişte herkesin payı oldu. Biz, geçmişte
kimseyi suçlamak istemiyoruz. Bugün bu sorun elimizde, bunu çözmemiz gerekiyor.
Bize öneri sunun. Bu insanları o sağlıksız bölgelerde
yaşamaya mahkûm mu edelim? Onların günahı ne? Sonuçta, o bölgelerde
yaşayan insanlar huzursuz, mutsuz, beklentilerini
karşılayamadığı, devletine ve milletine küskün ve
sağlıklı nesiller yetiştiremiyoruz.
Öncelikle
şunu belirtmek istiyorum: Nasıl sosyal politikalar, ekonomi, millî
eğitim politikası, sağlık politikası ne kadar
önemliyse, çevre ve şehircilik politikası o kadar önemlidir.
Burada,
geçmişte, sağlıksız yapılaşmış olan
kentlerimizin acil bir şekilde tedavi edilmesi gerekiyor. Bunun tedavi
şekli de kentsel dönüşümdür. Evet, bu kentsel dönüşümde dikkat
etmemiz gereken önemli bir iki husus var. Bu kentsel dönüşümü yaparken
sadece fiziksel dönüşümü yapmayacağız. Burada sosyal
dönüşüm de çok önemli. İnsanlar köylerinden, kırlardan kente göç
ederken hâlâ o köydeki yaşam şeklini şehirde yaşamaya
çalışıyor. O eğitimi, o dönüşümü devletimiz, devletimizin
kurumlarıyla iş birliği içerisinde o insanlara
sağlamamız gerekiyor. İnsanları, o belki küçük bahçeli
evlerinden apartman dairelerine geçirdiğimizde o psikolojiye hazır
duruma getirmemiz gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYDIN ŞENGÜL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, beş dakikada bu kadar anlatabildim.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Şengül.
Sayın milletvekilleri, saat 14.00e kadar ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.03
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2012 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2010 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki on ikinci tur görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Şimdi söz sırası Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Burdur Milletvekili Hasan Hami
Yıldırıma ait.
Buyurun Sayın
Yıldırım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA H. HAMİ
YILDIRIM (Burdur) Sayın Başkan, değerli üyeler; 2012
yılı bütçe kanunu tasarısı on ikinci tur görüşmeleri,
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle grubum ve
şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
1847 yılında Defterhanei
Amire Kalemi adıyla kurulan, bugünkü anlamdaki ilk müstakil tapu
teşkilatı 1924
yılında Tapu Genel Müdürlüğü hâline dönüşmüş ve 1925
yılından itibaren de bu yapıya kadastro teşkilatı
katılmıştır. Gayrimenkul mülkiyeti ve ilişkili
hakların tesisi, muhafazası, mülkiyet
sınırlarının arazi ve harita üzerinde
konumlandırılması görevi ülkemizde Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğüne verilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, bu millete hizmet bir şereftir. Bu bir bayrak
yarışıdır. Biz biliyoruz ki Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü günümüze, ülkemizin en önemli ve en güvenilir kurumları
arasında yer alarak gelmiştir. Bu anlamda, tabii ki emeği geçen
bütün geçmiş hükûmetlerimizi, bakanlarımızı, Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü yönetici ve çalışanlarını
şükranla anıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetleri döneminde, bütün kamu kurum ve kuruluşlarında
olduğu gibi Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde de proje temelli,
şeffaf, hesap verebilen, vatandaş odaklı ve bürokratik
işlemleri en aza indiren bir çalışma anlayışı
yerleşmiştir. Bu dönemde Genel Müdürlük TAKBİSten Harita Bilgi
Bankasına, TARBİSten TUSAGA Aktif Projesine kadar pek çok projeyi
hayata geçirmiş, bu yönüyle bir taraftan görev alanlarındaki
etkinliğini ve hizmet üretme kapasitesini ve hızını
artırırken, diğer taraftan da e-devlet uygulamalarında
temel kurumlarımızdan biri hâline gelmiştir.
Bugün ülke
genelinde yapılan tapu işlemlerinin yüzde 80i, yaklaşık
bin üç yüz çeşit işlem elektronik ortamda yapılmaktadır.
Yöneticiye dayalı bölgesel uygulama farklılıklarının
önüne geçilmiş, uygulama birliği sağlanmıştır.
Mülkiyete konu yerler itibarıyla ülkemiz kadastrosunun yüzde 99,2si
bitirilmiştir. 2003 yılına kadar tamamlanan 39.654 birime son on
yılda 12.782 birim eklenmiştir. Bir başka deyişle, AK
PARTİ öncesi mevcut hızıyla otuz beş yılda
tamamlanabilecek kadastro çalışmaları on yılda
bitirilmiştir.
Türkiye
ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti genelinde 146 adet TUSAGA Aktif
istasyonu kurulmuş, yirmi dört saat gerçek zamanlı ölçüm yapmaya,
coğrafi konumu santimetre duyarlılığında belirlemeye
imkân tanıyan bir yapı oluşturulmuştur. Sadece bu
uygulamadan hareketle harita yapım işlerinde sağlanan
yıllık tasarruf miktarı 75 milyon Türk lirasıdır.
Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü bugün görev alanına giren doğrudan
hizmet verdiği kişi ve kurumların ötesinde meteorolojiden
ulaştırmaya, denizciliğe, navigasyona, yer kabuğu
hareketlerinin izlenmesinden kent bilgi sistemlerine, vergi
kayıplarının önlenmesinden sosyal yardımlaşma
faaliyetlerine, askerî faaliyetlerden kentsel altyapı sistemlerine, çiftçi
kayıt sisteminden UYAP uygulamalarına kadar pek çok farklı
sektöre ve çalışma alanına da çevrimiçi yani anlık, on-line
veri üretmektedir. Müdürlüklerde çevrimiçi randevu, numaratörlü başvuru ve
kısa mesaj bilgilendirme sistemi uygulamaya konulmuş, vatandaş
ile işlemi yapan personelin irtibatı kesilmiştir. Günümüz
itibarıyla teşkilatın verdiği hizmetlerden memnuniyet
düzeyi yüzde 94 mertebesine ulaşmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyetinin
kurumları çalışmakta, bu memleketin insanlarına hak
ettiği hizmeti sunma, hak ettiği değeri verme çabasını
en üst seviyede devam ettirmektedir.
Bu
duygu ve düşüncelerle hepinize saygılarımı sunar, 2012
yılı bütçesinin Bakanlığımıza, memleketimize ve
milletimize hayırlı olmasını dilerim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.
Kayseri
Milletvekili Ahmet Öksüzkaya.
Buyurunuz
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2012 yılı mali bütçesinin
görüşülmesi esnasında AK PARTİ Grubu adına Maliye
Bakanlığı üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
21inci
yüzyılın en önemli değeri olan bilgi toplumuna dönüşmenin
temelini oluşturan e-devlet anlayışı toplumun tüm
kesimlerinin dâhil olduğu köklü bir dönüşümü ifade etmektedir. E-devlet
hizmetlerinin yaygınlaşmasına yönelik çalışmalar,
hükûmetlerimiz döneminde kararlılıkla sürdürülmektedir.
Vatandaşlarımızın hemen her gün ihtiyaç duyduğu nüfus,
adalet, sağlık, eğitim ve vergi gibi hizmetlere
ulaşması artık çok kolaylaşmıştır.
Bugün, her bir
mükellefimizin ticari ve mali bilgileri bilgisayar ortamında saklanmakta
ve istenilen beyannameler ve vergilerle ilgili mükellefiyetler,
vatandaşlarımız tarafından daireye gitmeden yerine
getirilmektedir. Artık, vatandaşlarımız ister iş
yerinden isterse evinden bilgisayar başında vergi beyannamelerini
doldurabilmekte ve tahakkuk eden vergilerini kredi kartıyla ödeme
yapabilmektedirler. Bu gibi hizmetlerin
yaygınlaştırılması, bir yandan
vatandaşlarımızın memnuniyetini artırırken bir
yandan ülkemizin kaynaklarının daha verimli kullanılmasına
imkân vermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; küreselleşen dünya ve ekonomide
Türkiyenin yakaladığı yüksek büyüme, Türkiye ekonomisini klasik
vergilendirme araçlarıyla kavranamayacak boyutlara
taşımıştır. Bu durum, idarenin mükelleflerle olan
ilişkisini kökten değiştirecek yeniden yapılanma
çalışmalarına hız verilmesini ve Türk vergi sistemine
teknolojinin yoğun olarak kullanılmasını zorunlu
kılmaktadır.
Gelişen bilgi
ve bilişim teknolojilerini en iyi şekilde kullanmayı hedef
edinen Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi
Başkanlığı, çeşitli e-devlet projeleri yürütmektedir.
Bunların başında e-denetim projeleri gelmektedir. Bilindiği
üzere, vergi sistemlerinin en önemli sorunlarının başında
vergi denetimlerinin yeterli düzeyde yapılamaması gelmekteydi. Devlet
açısından bu durum büyük bir hazine kaybına neden olurken,
vatandaş tarafından bakıldığında, kanunlara uyan
mükellefler aleyhine haksız rekabete sebep olmaktadır.
Vergi incelemeleri
uzman personel tarafından kapsamlı ve yoğun çalışmalar
gerektiren, uzun zaman alan faaliyetlerdir. Denetim sistemimizde var
olan hesap uzmanı, gelirler kontrolörü, maliye müfettişi, vergi
denetmeni kadroları vergi müfettişi unvanıyla Vergi Denetim
Kurulu Başkanlığı bünyesinde tek çatı altında toplanmıştır.
Yapılan
bu düzenlemeyle hem mükellefler rahat etmiş hem de denetim ve koordinasyonun planlı olarak tek
elden yürütülmesi sağlanmıştır. Vergi kayıp ve
kaçağının kurulan bu sistemle önlenmesi, kamu
alacağının en hızlı şekilde hazineye intikal
ettirilmesi noktasında e-denetim faaliyetleri büyük önem
taşımaktadır.
Şimdi, Maliye
Bakanlığı tarafından yürütülen ve e denetim
altyapısını oluşturan bazı uygulamalara burada
kısaca değinmek istiyorum. Elektronik fatura uygulaması
kullanıcı sayısı sürekli olarak artmaktadır. E-beyanname
uygulaması çerçevesinde beyannamelerin artık yüzde 99u elektronik
ortamda alınmaktadır. E-defter ve e-arşiv uygulamaları ile
hem mükellefin hem de idarenin evrak ve iş yükünün azaltılması
hedeflenmektedir. E-teftiş uygulaması ile tüm vergi dairelerinin
iş ve işlemlerinin uzaktan denetimi yapılmaktadır.
Bandrollü ürün izleme sistemiyle denetim ve kontrollerde kolaylık
sağlanmaktadır.
Bakanlığımızın
bilişim çağının yakalanması ve ülkemizin teknolojik
altyapısının hazırlanması konusunda yapmış
olduğu çalışmaları takdirle karşılıyorum.
Hükûmetlerimizin de büyük desteğiyle, tüm tarafların özverisiyle bu
uygulamaların kararlılıkla devam etmesi gerekliliğini bir
kez daha dile getirmek istiyorum.
2012
yılı bütçemizin hazırlanmasında Plan ve Bütçe Komisyonunda
birlikte çalıştığımız
arkadaşlarımıza, Maliye Bakanımıza, Maliye
Bakanlığımız bürokratlarına, diğer tüm
bakanlıklarımıza ve bürokratlarına teşekkür ediyorum.
Bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Öksüzkaya.
Bitlis
Milletvekili Vedat Demiröz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Demiröz.
AK PARTİ
GRUBU ADINA VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gelir İdaresi Başkanlığının 2012
yılı bütçesiyle ilgili AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ben sözlerime
başlamadan önce, bütçenin yapımında emeği geçen tüm
bürokrat arkadaşlara, memur arkadaşlara ve Plan ve Bütçe Komisyonunda
bu bütçenin bu hâle gelmesinde emeği geçen AK PARTİli milletvekili
arkadaşlarımın yanında, bizimle birlikte aynı
şekilde emek veren, seviyeli eleştiri yapan, katkıda bulunan
CHP, MHP ve BDPli milletvekili arkadaşlarıma da grubum adına
teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; size, örnek bir kurumdan bahsedeceğim. Gelir İdaresi
Başkanlığı, 2005 yılında kanunla kurulmuş,
ülkenin ve günün gerçeklerine uygun, uluslararası standartları içeren
bir kurum. Kurumun görevi zor. Maliye Bakanımız açıkladı,
bütçe gelirlerimiz 329 milyar lira, bunun 277 milyar lirası vergilerden
oluşuyor. Bu 277 milyar liranın tarh, tahakkuk, tahsilat
aşamasında görev yapan bu kurum 4 milyon 250 bin mükellefe -gerçek ve
tüzel kişi- hizmet veriyor. Bu hizmetleri verirken sadece şu andaki personeli
38 bin kişi. Bir personele 100 binin üzerinde mükellef sayısı
düşüyor ve bunu taşra teşkilatıyla, merkez
teşkilatıyla, bin küsur vergi dairesi ve mal müdürlüğü
vasıtasıyla yapıyor. Bütçesi 1,9 milyar lira. Bunun 1,6 milyar
lirasını personel harcamaları ile sosyal güvenlik destek primlerine
veriyor, geriye kalanını da mal alım, satım hizmetlerinde
kullanıyor. 100 liralık bir vergi için sadece 65 kuruş harcaması
var. Bir araştırma yaptım; bunu nasıl gerçekleştiriyor,
bu gönüllü vergi uyumunu nasıl sağlıyor? Efendim,
çalışanlarının yüzde 70inin üstü lisans, ön lisans veya
yüksek lisans seviyesinde bu kurumun, örnek bir kurum ve
çalışanların çoğu yüzde 70ten, 75ten fazlası- on
yıl, on beş yıllık çalışanlar. En önemli tespitim
de çalışanların yüzde 37sini bayanlar teşkil ediyor. Bir
kurumda, bir işte bayanların eli değdi mi başarı
mutlaka gelir, buna inancım tam. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Buradan hareketle, şu Mecliste de bir gün 35-40 bayan
doldurabilirsek, bir 200 milletvekili taşıyabilirsek, bu Meclisin
daha verimli, daha seviyeli, daha kaliteli bir görev yapacağına
sonsuz şekilde güveniyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buradan bir şekilde Bakanıma
sesleniyorum: Bu taşra teşkilatında çalışan
arkadaşlarımızın, fedakâr, özverili arkadaşlarımın
özlük haklarını Eşit
işe eşit ücret prensibinden hareketle, her yerde dile
getiriyorsunuz, onların haklarını vereceğinize eminim ve
buna inancım tamdır, size teşekkür ediyorum.
Sözlerimi
tamamlamadan önce, ikinci bir husus olarak da 3568 sayılı Yasayla
ki ben de mensubuyum- serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir
ve yeminli mali müşavirleri anmak istiyorum. Bu Kanun 1989
yılında çıktı, Allah razı olsun, şu anda
eşdeğer meslek kuruluşlarına göre, mensuplarına göre
hem seviye olarak hem kurumsal yapı olarak gerçekten iyi bir
noktadayız, buna şükrediyoruz ancak sorunlarımız var.
Bakanımızın her yerde Bizim ortak paydamız. dediği
bu meslek mensuplarının tahsilat sorunu var. Bu
arkadaşlarımız, gayretlerinin
karşılığında ücretlerini alamamaktalar. Bununla ilgili
bir çalışma yapılması gerekiyor. Gelir İdaresi
Başkanlığının bu konuda biraz daha gayret etmesini,
noterler gibi bir ücret tahsilatı olabilir, yapı denetim gibi
odaların aracılık yaptığı bir ücret
tahsilatı olabilir veya beyannamelere koyalım. Bu bir kamu
alacağı değil, bir vergi, harç alacağı değil ama
ecri misil de bir vergi alacağı değil, kamu alacağı
gerçi, bir şekilde bu tahsilatlarına yardımcı olalım.
Ben, Gelir
İdaresi Başkanlığının bundan sonra hem vergiyi
adil olarak ve basitleştireceğini, daha önce yapmış
olduğu kurumlar vergisini sadeleştirdiği gibi Gelir Vergisi,
Vergi Usul Kanunlarını sadeleştirerek tekrar
yazılacağını, tebliğlerin birleştirileceğini
ümit ediyorum ve vergiyi tabana yayma açısından, vergi kayıp
kaçağı açısından gayretler sarf edeceğini umuyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Bütçemiz hayırlı uğurlu olsun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Demiröz.
İstanbul
Milletvekili Ahmet Baha Öğütken. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Öğütken.
AK PARTİ
GRUBU ADINA AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 2012 yılı Kamu
İhale Kurumu bütçesi üzerine grubum adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime geçmeden
önce, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri olarak 2012 yılı bütçesinin
vatanımıza, milletimize hayırlı ve bereketli
olmasını dilerim.
4734
sayılı Kamu İhale Kanunuyla kurulmuş olan Kamu İhale
Kurumu görevini yerine getirirken bağımsız, tarafsız,
saydam, rekabeti artıran, hiçbir ayrım gözetmeksizin herkese
eşit davranan, güvenilir ve kamu denetimine açık, kamu
kaynaklarını etkin ve verimli kullanmayı amaçlayan,
katılımcı, uzlaşmacı ve hizmet odaklı bir
kurumdur. Kamu kurum ve kuruluşlarının yapacakları
ihalelerde uygulayacakları esasları ve usulleri belirleyen 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu ve bu Kanuna göre yapılan
ihalelere ilişkin sözleşmelerin düzenlenmesi, uygulanması ile
esas ve usulleri belirleyen 4735 sayılı Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanunu ışığında
kaynaklarımızın hakkaniyetli kullanılmasının
garantörüdür.
Meclisimizin
değerli üyeleri, 2010 yılında 69 milyar 284 milyon Türk
lirası kamu alımı gerçekleşmiştir. Bu rakam toplam
bütçemizin yüzde 24üne, gayrisafi millî hasılamızın ise yüzde
6sına eşittir. Bu durum kamu alımlarının şeffaf,
güvenilir, etkin ve verimli yapılması gerektiğini ortaya
koymaktadır.
Hükümetimiz,
uluslararası standartlara uygun ve süreci iyi tasarlayıp yönetecek
yeni bir kurumsal yapı oluşturmuştur. Ayrıca,
yolsuzluğun temel sebebi olan kapalı ihale sistemi ortadan
kaldırılmış, saydam ve kamu denetimini esas alan bir sistem
oluşturulmuştur.
Kurum, ihale
işlerini Kanuna uygun olarak yapar. Diğer yandan, ihale süreçleriyle
ilgili şikâyetleri en kısa süreçte inceler ve neticelendirir. Buna
örnek olarak, 2010 yılında açılan 133.341 ihaleden sadece
4.281inin şikâyet başvurusu yapılmıştır. Bu
şikâyetlerden yüzde 75i otuz gün geçmeden
cevaplandırılmıştır. Yine, bu şikâyetlerin sadece
636sı yargıya intikal etmiştir. Geriye kalan 3.645 konu ise
yargıya gerek kalmadan çözümlenmiştir. Tüm bu veriler Kurumun
uzlaştırıcı ve hizmet odaklı olduğunu ortaya
koymaktadır.
Yine, Kurum tüm bu
bilgileri içeren istatistikleri kamu ile paylaşmaktadır. Böylece
Kurum güvenilir bir yapıya kavuşmuştur. Çok kısa bir zaman
diliminde, sadece 251 personelle böyle önemli bir yükün altından
layıkıyla kalkan Kurum, halkımızın vergilerinin en
etkin şekilde halkımıza dönmesini sağlamaktadır.
Değerli
milletvekillerimiz, hayatımızın her alanını
kolaylaştıran İnternet teknolojisi kamu ihale işlerinde de
kullanılmaya başlanmıştır. Eylül 2010 tarihinde
Elektronik Kamu Alımları Platformu (EKAP) hizmete
başlamıştır. EKAP sayesinde kamu alımlarında yüzde
20ye varan tasarruf sağlanmıştır. Üç aşamalı
olarak devreye giren EKAP sayesinde kurumlar ihale dokümanlarını EKAP
üzerinden hazırlamaya başlamışlardır. İhale
ilanlarına hızlı erişim sağlanarak ihale süreci
kırk günden yirmi sekiz güne indirilmiştir. Yine, ihale
dokümanlarının mevzuata uygunluğu otomatik denetlenip hata en az
seviyeye indirilmiştir. Kriterlere göre ihale ilanları arama
imkânları sağlanmıştır. İhale
fırsatları e-posta yoluyla bildirilir hâle gelmiştir. İhale
dokümanları elektronik imzayla indirilebilir hâle gelmiş, böylece
ücret ödemesi ortadan kaldırılmıştır. Gelir
İdaresi Başkanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu sistemi
üzerinden vergi borcu, bilanço, gelir tablosu ve sosyal güvenlik prim
borçları sorgulanabilir hâle gelmiştir. Bu sayede bürokratik süreç
hızlanmıştır. Sonuç olarak, neredeyse tüm ihale süreçleri
kâğıtsız olarak, elektronik ortamda yapılabilir bir hâle
gelmiştir. Çağdaş, şeffaf, kolay ulaşılabilir,
denetlenebilir, etkin bir yapı, bir gurur tablosu ortaya
çıkmıştır.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) İstisnalar
İstisnalardan da bir bahset.
AHMET BAHA
ÖĞÜTKEN (Devamla) Hizmet parolasıyla yola çıkmış,
mafyaya, hortumcuya, peşkeşçiye göz açtırmayan,
halkımızın alın teriyle kazanıp devletine verdiği
her kuruşun yine halkımıza ulaşmasını
sağlayan yapıya Hükûmetimiz sayesinde kavuşulmuştur. Bundan
dolayı Sayın Maliye Bakanımıza ve Bakanlık
mensuplarımıza yapmış oldukları ve yapacakları
yeniliklerden ve başarılı çalışmalardan ötürü
teşekkür ediyorum.
Yüce Meclisinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öğütken.
Erzurum
Milletvekili Cengiz Yavilioğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Yavilioğlu.
AK PARTİ
GRUBU ADINA CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının bütçesi hakkında söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, her ekonomi politikasının kendi
özel şartları ve gerekçeleri olagelmiştir. Türkiyede de 24 Ocak
kararlarıyla birlikte ekonomi alanında sistematik bir
değişim olmuştur, farklı bir eksene geçilmiştir.
İzlenen politikalarla özelleştirme uygulamaları bu
politikaların bir aracı olarak kullanılmıştır.
Kullanıldığı yıldan beri de özelleştirmeler
sürekli olarak tartışılmıştır.
Tartışılma nedenleri dünyadaki gerekçelerinden farklı
değildir. Türkiyedeki gerekçeler dünyadaki gerekçelerle uygunluk
göstermektedir.
Bunlardan
Türkiyeyle alakalı olan sadece bir tanesiyle ilgili örnek vermek
istiyorum: Özelleştirilen şirketlerin kamuya olan yükleri. Gerçekten
özelleştirilen şirketler kamuya ciddi manada yük olmuş mudur,
olmamış mıdır? Bunun tespitini 1985-2001 yılları
arasında Özelleştirme İdaresine bağlı olan
kuruluşlara çeşitli gerekçelerle verilen finansmanla mukayese etmemiz
mümkündür. 1995-2011 yılları arasında -kayıtlar böyle
tutulduğu için, Özelleştirme İdaresinin kurulduktan itibaren bu
kayıtların tutulması nedeniyle- özelleştirme
programındaki şirketlerden elde edilen toplam kâr 4 milyar 400 milyon
dolardır. Fakat bu şirketlerin finansman açıkları ve
borçları nedeniyle ödenen toplam tutar 13 milyar 700 milyon dolardır
yani finansman açıkları ve borçlar için ödenen miktar elde edilen
kârların yaklaşık 3 katıdır. Tabii, bir de bu
şirketlerin özelleştirildikten sonraki ekonomik durumlarına
bakmak lazım, performanslarına bakmak lazım ki Biz bu işi
iyi mi yaptık veya keşke bunu yapmasa mıydık? demenin
sonuçlarını, bu sonuçları bu verilerden elde edebiliriz.
Bununla
ilgili bir çalışma yapıldı değerli arkadaşlar.
Bir kez özelleştirilen şirketlerden 77sinden 69unun üretime devam
ettiği görüldü. Hani bunlar kapatılıyor, Bu şirketler
kapatılıyor. deniliyor fakat 77 şirketin -bir kısmı
dışarıda bırakıldı- 77 şirketin 69u üretime
devam ediyor. 8inde, bir kısmında tasfiye var, bir kısmı
da tasfiye sürecinde ama 69unda üretim
hâlen devam ediyor. Bu 65 şirkette, 77 şirketin 65inde de ciddi
manada yatırım var. 65 şirketin yapmış olduğu
yatırım tutarı 12 milyar 422 milyon dolar, 12 milyar 422 milyon
dolarlık bir yatırım yapılmıştır. Bunun
ekonomi için çok önemli olduğunu hepimiz bilmekteyiz.
Yine, 31
şirkette kapasite artırılmıştır yani daha fazla
üretim gerçekleştirilmiştir. Yine, bunların bilançolarına
baktığımızda, yüzde 80inin net kâr elde ettiklerini
görüyoruz. Bunlar katma değerdir değerli arkadaşlar. Bunun,
katma değerin devlet tarafından veya özel sektör tarafından
yapılıyor olması hiç de önemli değildir. Önemli olan, bu
ülkede katma değerin oluşturulmasıdır.
Başka bir
konu: Yine, özelleştirilen şirketler aracılığıyla
Türkiyeye gelen yabancı sermaye. Türkiyeye 1986dan itibaren,
yapılan özelleştirmeler aracılığıyla, 10 milyar
701 milyon dolarlık bir kaynak girişi
sağlanmıştır. Bütün bunlar, özelleştirme
politikalarıyla elde edilen sonuçların oldukça önemli olduğunu
gösteriyor.
Tabii, bu
başarılar, sadece 2003 sonrası AK PARTİ dönemine de ait
değildir. Nihayetinde 1980 sonrasında özelleştirmeler, CHP, MHP,
DSP, bütün partilerimizin parti programlarında vardı ve uygulamada da
vardı. Bu başarılar, başından itibaren, hepimizin
başarısıdır diye düşünüyorum ama burada bir fark var
tabii, o da AK PARTİ döneminde özelleştirmelerin yüzde 78inin
yapılmış olması. Özelleştirmelerin yüzde 78i AK
PARTİ döneminde yapıldı ve elde edilen şu da çok önemli,
ciddi manada eleştiri konusu olmuştu- gelirlerimizin yüzde 64ü
hazineye, yüzde 28i de özelleştirme programındaki şirketlerin
finansman açıkları ve borçları için ödendi. Bu sonuç, bizlerin
yapmış olduğu işlerin ekonomi politikalarının iyi
olduğunu gösteriyor.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yavilioğlu.
Sakarya
Milletvekili Şaban Dişli
Yok.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Durmaz.
Süreniz on
beş dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
SADİR DURMAZ (Yozgat) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
4 Temmuz 2011
tarih ve 27984 sayılı mükerrer Resmî Gazetede yayımlanan 644
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle eski Bayındırlık
ve İskân Bakanlığının yerine Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı kurulmuştur. 8 Haziran 2011 tarihinde 636 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle Bayındırlık
Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığıyla
birleştirilmiş, aradan yirmi gün geçtikten sonra 644 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle tekrar ayrılarak Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı kurulmuştur. Bu da yetmemiş bu düzenlemeden
yaklaşık kırk beş gün sonra aynı konuda 648
sayılı Kanun Hükmünde Kararname
çıkarılmıştır. Bu durum Meclis iradesi baypas edilerek
yapılan düzenlemenin ne kadar hazırlıksız ve çalakalem
yapıldığına, tabiri caizse merdiven altı bir
çalışmanın ürünü olduğuna en önemli kanıttır.
Bakanlığın görev ve yetkilerini düzenleyen 648 sayılı
Kararnameye bir bütün olarak bakıldığında Kararnamenin
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının aslen yerel
yönetimlere ait olan plan yapma, yaptırma, onaylama yetkilerinin yanı
sıra proje onayı, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin
belgesi verilmesi gibi görev ve yetkiler ile parsel ölçeğinde ve
ayrıcalıklı biçimde dilediğince el koyma yetkisini
tanımladığı görülmektedir. Bu yanıyla 648
sayılı Kararname Anayasanın eşitlik ilkesine ve ülkemizde
kent planlama konusunda
bugüne kadar genel kabul görmüş tüm ilkelere aykırıdır.
Yine Kanun Hükmünde
Kararnamenin 2nci maddesinin (ç) bendinde yapılan düzenlemeyle,
mülkiyeti kamuya ait araziler üzerinde yapılacak her tür yapıya
ilişkin her tür ve ölçekte çevre düzeni, nazım ve uygulama imar
planlarını ve değişikliklerini, parselasyon
planlarını ve değişikliklerini resen yapmak,
yaptırmak, onaylamak ve iki ay içinde yetkili idarelerce
ruhsatlandırma yapılmaması hâlinde resen ruhsat ve yapı
kullanma izni verme yetkileri Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına verilmiştir.
Bu düzenleme, bir yandan
yerel yönetimlerin yetkilerine ayrımsız ve dilediğince el
konulması anlamına gelirken, diğer yandan kentlerin plan
bütünlüğünden ayrışık biçimde parsel ölçeğinde plan
kararı üretilmesi ve yapılaşma kararı verilmesi, kentlerin
planlarında var olan dengenin ve bütünlüğün bozulması
anlamına gelecektir. Kamu mülklerine yönelik ayrımcılık
getiren bu düzenleme, Anayasanın eşitlik ilkesine, hukuk devleti
ilkesine, kamu yararına, şehircilik ilkelerine ve planlama
esaslarına aykırı nitelikler taşımaktadır.
644 sayılı
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2nci maddesine eklenen
yeni (h) bendi, özel sektörün kamuya ait taşınmazlar üzerinde
yapacakları yatırımlara ait yapılara ilişkin ilgili
belediyece onaylanmayan harita, her ölçekte plan, parselasyon
planlarını yapmak, onaylamak yetkisi Bakanlığa
verilmiştir. İlgili belediyece, yatırımcının
başvurusu üzerine üç ay içerisinde söz konusu işlerin
yapılması, aksi takdirde bu yetkinin de Bakanlığa
geçeceği belirtilmiştir.
Sayılan
işlemlerin hazırlanışına ait kanuni süreçlerin üç
aydan fazla süreceği göz ardı edilmiştir. Örneğin, çevre
düzeni planı, nazım uygulama imar planları belediye meclisinde
en az 2 kere görüşülecek, komisyonda tartışılacak, 3194
sayılı İmar Kanunu uyarınca otuz gün askıda kalacak,
itiraz olursa değerlendirilecek, hele bir de büyükşehir ilçe
belediyesine ait bir plan ise söz konusu olan, aynı usullerde bir de
büyükşehir belediye meclisince görüşülecektir. Bu da neresinden bakarsanız bakın
dört ila sekiz aylık bir süreye tekabül etmektedir. Yani bu tam bir Deli
Dumrul yasası, Nasılsa bu süreyi tamamlayamayacak, bu süreç
işletildiğinde biz bu plana el koyacağız. demektir bu.
Ayrıca, bu yatırım
yapılarına ait ruhsat ve yapı kullanma izinleri de üç aylık
süre içerisinde ilgili belediyece verilmediği takdirde Bakanlık
tarafından verilecektir. Bu durum, yatırımlara ait yapıların
büyüklüğü göz önüne alındığında belediyeleri ciddi
anlamda harç ve diğer gelirlerden mahrum bırakacak niteliktedir.
Yapılan bu düzenleme ülke genelinde tüm parsellerde
ayrıcalıklı plan onama ve ruhsat verme yetkisi getirmektedir.
Yine, Kanun Hükmünde Kararnamenin
7nci maddesine eklenen (e) ve (h) bentleri ile 5393 sayılı Belediye
Kanununun 73üncü maddesiyle belediyelere verilen kentsel dönüşüm ve
iyileştirme çalışmalarına dair yetki Bakanlığa da
verilmiş, çifte yetkilendirme ile belediyelerin yetki alanları
daraltılmıştır. Böylece 5393 sayılı Belediye
Kanunundan gelen harçlar ve benzeri gelirlerden belediyeler mahrum
kalacağından hem hizmet hem de gelir kaybına
uğrayacaktır.
Yukarıda izaha
çalıştığımız değişikliklerin
tamamı, hükûmet programının aksine, zaten finansman
sıkıntısı çeken belediyelerin gelirlerinde ciddi bir
düşüşe yol açacakken AKPli yetkililerin her fırsatta belediye
gelirlerini artırdıklarını söylemelerinin de hiçbir
değeri ve anlamı kalmayacaktır.
AKP Hükûmeti kanun hükmünde
kararnameyle belediyelerin yetkilerini gasbetmiştir. Bir yandan
belediyelerin denetimini hukukilik denetimiyle sınırlandıran
AKP, bu kararnameyle İçişleri Bakanlığının zaten
sınırlandırılmış olan denetimine Çevre ve
Şehircilik Bakanlığını da ortak etmiştir. Bu
durumda geriye sadece belediyelerin Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına bağlanması kalmıştır.
648 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile köylerde yapılacak okul, cami ve benzeri kamusal
yapıların imar planı yapılmaksızın
yapılabilmelerinin önü açılmış, köylerdeki
yapılaşmalarda proje ve yapı ruhsatı aranması
koşulu kaldırılmış, köyler yapı denetim sistemi
dışında bırakılmıştır. Yapılan bu
düzenleme, köylerde yaşayan halkın can güvenliğinin tümüyle
gözden çıkarıldığını, okula, eğitime
koşan çocuklarımızın, camide ibadet eden
vatandaşlarımızın, Allah korusun, toplu ölümüne davetiye
çıkarmıştır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde yerleşme ve yapılaşmaları
düzenlemek ve denetlemek amacıyla birçok yasa ve yönetmelik
çıkarılmasına rağmen yerleşme ve
yapılaşmaların iyi denetlenmediği acı bir gerçektir.
Bu durumu ağır sosyal ve ekonomik faturalar ödeyerek hemen her
depremden sonra gözlemlemekteyiz.
17
Ağustos İzmit Körfezi ve 12 Kasım Düzce depremlerinin akabinde
yaşanan çok ciddi can ve mal kayıpları sonucunda somut
adımlar atılması gereği anlaşılmış,
Yapı Denetimi Kanunu ve uygulama yönetmelikleri
hazırlanmıştır. Mevcut yasal düzenlemeler yapım
işleminin denetimini Fennî mesul. adı verilen serbest mühendis ve
mimarlara bırakmış olup yapı denetim firmaları işveren
konumundaki müteahhidi denetlemektedirler. Yapı denetim firmalarının
serbest piyasadan iş alma kaygısı taşımaları,
yapılan denetimin kalitesini tartışmalı hâle getirmektedir.
Müteahhit, bir sonraki işinde denetim açısından taviz alabildiği
yapı denetimi firmasını tercih etmektedir. Uygulamada
yaşanan sıkıntılarla eksiklikleri ortaya çıkan
yapı denetim sisteminin yeniden gözden geçirilmesi ve ihtiyaca cevap
verecek şekilde revize edilmesi gerçeği de gözler önündedir.
1999
depreminden sonra, muhtemel depremlere dayanıklı yapılar
inşa edilmesi ve deprem sonrasında yaraların çabucak
sarılarak bir an önce toparlanmaya kaynak teşkil etmesi amacıyla
vatandaşlarımızdan deprem vergisi toplanmasına karar
verilmiştir. Bu deprem vergisi hâlen yürürlüktedir. AKP hükûmetlerinin
eski Maliye Bakanı Sayın Unakıtan Bu deprem vergileri ile
IMFye olan borçları ödedik. derken Sayın Bakan Şimşek ise
yol ve hastane yaptıklarını açıklamışlardır.
Yüzde 96sı deprem
kuşağında yer alan ülkemizde deprem için toplanan paralar
anlaşılan o ki deprem dışında her şeye
harcanmış.
Değerli
milletvekilleri, 23 Ekim 2011 tarihinde Van ilimizde gerçekleşen deprem
ülke olarak hepimizi derinden üzmüştür. Van ilimizde meydana gelen
depremde de görülmüştür ki alınması gereken önlemlerin
alınmaması yani insan eliyle yapılan hatalar nedeniyle doğa
olayı bir afete dönüşmüştür. Bugün de hâlâ depremin
yaraları tam olarak sarılabilmiş değil. Bugün yaptığım
telefon görüşmelerinden de aldığım bilgiler Vanda
kalanın bir pişman, Vandan ayrılanın ise bin pişman
olduğu yönündedir. Hâlen iş, aş ve barınma sorunları
yoğun bir şekilde hissedilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, deprem konusuna girmişken üzüldüğüm bir
gelişmeyi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Başbakan Yardımcısı
Sayın Beşir Atalay, geçtiğimiz günlerde Van depreminde
sorumluluğunun tespiti amacıyla kendisi hakkında verilen
gensoruya ilişkin konuşmasında yaptırdıkları bir
araştırmada vatandaşların yüzde 75inin depremin
ardından yapılan çalışmaları başarılı
bulduklarını ifadeyle Muhalefet bilmiyor ama millet biliyor.
demiştir. Üstelik Sayın Başbakanın Çadır konusunda
başarısız olduk. şeklindeki samimi itiraflarına
rağmen başarılarını başka illerde yapılan
anketlerle açıklamıştır. Keşke Sayın Bakan,
coplattığı, biber gazı sıktırdığı
Vanlı kardeşlerimizle bir anket çalışması
yaptırsaydı da sonucunu hepimiz takdir etseydik.
Anlaşılıyor ki Sayın Atalayın çadır deyince
aklı karışıyor. Başarılı olduğu bir
çadır uygulaması var ama bu Vanlı depremzedelerin çadırları
değil Haburda Pişman değilim. diyen teröristler için
kurdurduğu çadırlardır. (MHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, yıllar çok çabuk geçti. Deprem konusunda hiçbir şey
yapmadı bu Hükûmet. Doğru dürüst çadır stoku bile yok. İlk
defa çadır kuyruğunda insanlar coplandı, biber gazı
sıkıldı, çadırlar yağmalandı. Üstelik ülkenin her
tarafından gelen yardımlar da maalesef yaktırıldı.
Sayın Bakan, siz bırakın kalıcı konutu, daha konteyner
yetiştiremediniz, onu da bırakın, kışlık
çadır yetiştiremediniz. İnsanlarımız
yazlık çadırlarda ya donuyor ya da yanarak ölüyor.
Kısacası, siz krizi yönetmek bir yana
varlığınızla ve yanlış kararlarınızla
bizatihi krizin sebebi oldunuz.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakanın sorumluluk alanında olan Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünde neler oluyor diye baktığımızda,
teşkilatın görevleri hakkında çıkarılan 6083
sayılı Kanunla personel arasında
ayrımcılığa ve özlük haklarında kayıplara neden
olunduğu görülmektedir.
Yıllarca önemli hizmetlerde
bulunmuş tecrübeli şube müdürlüğü, mühendislik ve şeflik
kadroları iptal edilmiş, merkez teşkilatında
çalışan teknisyenlerin tamamı sürgün edilmiştir. Yüz
altmış dört yıllık tecrübesi ve birikimiyle stratejik
önemde olan bu kurumda, kadastro hizmetlerinin lisanslı ölçme bürolarına
devredilmesi suretiyle hizmetin piyasalaştırılması, bu
alanda da yeni yandaş zenginlerin türetilmek istendiği
endişesini beraberinde getirmiştir. Örneğin kamuda bir
aplikasyon işlemi 193 lira iken, bu işlem lisanslı ölçme
bürolarında 395 liraya yapılmaktadır.
Ayrıca, teşkilatın
önemli hizmetlerinden birisi olan harita üretimi birimindeki vardiya sistemi
kaldırılmış, bu işi yapan kıymetlendirme
teknisyenleri sürgün edilmek suretiyle, bu işler yandaş müteahhitlere
verilerek kamu kaynaklarının peşkeş çekildiğine dair
endişeler artmıştır. Çok büyük meblağların
aktarılarak kurum zararına sebebiyet veren bu uygulamalardan derhâl
vazgeçilmeli ve bu uygulamalar kurumun kendi personeline yaptırılmalıdır.
Kötü kokuların geldiği bir
diğer konu da kısa adı TAKBİS olan Tapu ve Kadastro Bilgi
Sistemiyle ilgilidir. 57nci Hükûmet tarafından başlatılan ve
HAVELSAN tarafından yürütülen, AKP Hükûmeti tarafından da e-Devlet
Ödülüyle ödüllendirilen TAKBİS Projesinin işletiminin HAVELSANdan
alınarak fahiş fiyatlarla Türksata verildiği duyumları
alınmaktadır. Söz konusu projenin hangi gerekçelerle HAVELSANdan
alınmak istendiği, arada fahiş ücret farklarının
bulunup bulunmadığı gibi hususların Sayın Bakan
tarafından en kısa sürede açıklanması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
konuşmamın başında da söylediğim gibi, AKP
hükûmetlerince yapılan düzenlemelerin ne kadar özensiz ve çalakalem
yapıldığına ilişkin bir örnek de Tapu Kanunudur. Söz
konusu kanunda tapu sicil müdürü unvanları tapu müdürü olarak
değiştirilmiş ama müdür yardımcılarının
unvanlarının değiştirilmesi unutulmuştur.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakan Türk siyasi tarihine ikinci Van depreminde 40
vatandaşımızın hayatını kaybetmesinin siyasi
sorumlusu olarak geçmiştir. Sayın Başbakan da sorumlu herkesten
hesap sorulacağını ifade etmiştir. Sayın Bakandan
başlamasını tavsiye ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu düşüncelerle Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı bütçesinin hayırlı
olmasını diler, yüce heyeti saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Durmaz.
Manisa
Milletvekili Erkan Akçay.
Buyurunuz
Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
beş dakika.
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi bütçesi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem
heyetinizi, partim ve şahsım adına saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmet son derece sakat bir yetki kanunuyla bugüne kadar 35
adet kanun hükmünde kararname çıkardı. Bu kapsamda, 2 Kasımda da
659 ve 666 sayılı kararnameler çıkarıldı. Bu
kararnameler, güya, aynı veya benzer kadrolarda görev yapan kamu
görevlileri arasındaki ücret dengesizliğini gidermeyi
amaçlıyordu. Gelin görün ki, bu kararnameler devletin
kurumlarının altını üstüne getirdi. Çok sayıda
bürokrat havuza gönderilirken, kimisi tenzili rütbeyle, bir kısmı da
terfiyle çeşitli uzmanlık kadrolarına atandı.
Eşit
işe eşit ücret. diyerek çıkarılan bu kararnameler ücret
dengesini aşırı bir şekilde bozmuştur. Statü ve mali
kayıplara, mağduriyete, karmaşaya, iş
barışının ve kurum içi dengenin daha da bozulmasına
neden olmuştur. Hukuk, adalet, eşitlik ilkeleri yerle bir olmuştur.
Değerli
arkadaşlar, fizikte bir kural vardır, sıkışırsa
patlar. Kamu personeli, maliye personeli patlamıştır; artık,
binlerce maliyeci, müdür, denetim elemanı, uzman, memur ayaktadır.
Maliye Bakanlığının önünde her gün bir eylem vardır.
Kamu personeline bu kararnamelerle çok ayıp edilmiştir. Uzmanlar
merkez ve taşrada istihdam edilmelerine göre ayrıştırılmışlar.
Devlet muhasebe uzmanı, devlet gelir uzmanı, devlet malları
uzmanı, devlet gelir politikaları uzmanı, MASAK uzmanı, maliye
uzmanı olarak atanmışlardır; buraya kadar güzel.
Unvanları eşitlendi, maaşları arttı. Ancak son derece
yanlış ve haksız biçimde merkezi denetim elemanları olan
muhasebat kontrolörleri ve millî emlak kontrolörleri merkezde maliye
uzmanı olarak atandılar; muhasebe uzmanı, millî emlak
uzmanı ve muhasebe denetmeni ile millî emlak denetmenleri ise taşra
defterdarlık uzmanı olarak atanmışlardır. Bu
düzenlemelerle, maliye uzmanları ile defterdarlık uzmanları
arasında bugüne kadar çok cüzi miktarda olan maaş, emekli
aylığı ve emekli ikramiyesi farkı arasındaki
Burada
rakam telaffuz etmek istemiyorum ancak çok ciddi şekilde bir maaş
farkı meydana gelmiştir.
Değerli
arkadaşlar, burada can alıcı nokta, bu uzmanlar mesleğe
alınma, atanma ve yetiştirilme esasları ile mali hakları
yönünden aynı durumda idiler. Hatta bir dönem aynı sınavla
mesleğe alındılar ve birçoğu da merkezde birlikte hatta aynı
odalarda çalışıyorlardı. Bunlar, şimdi farklı
statü ve mali hükümlere tabi tutulmuşlardır. Oysa bu uzmanların
çalıştığı teşkilat yapısında ve
görevlerinde denetim elemanları hariç hiçbir değişiklik
olmamıştır. Yapılan haksızlık bununla da
kalmamış, Maliye dışındaki bazı kurumların
taşra teşkilatında çalışan uzmanlara farklı ek
gösterge ve tazminat verilmiştir. İki farklı durum
oluşmuş, istikrar daha da bozulmuştur. Zaten denetim
birimlerinin de uzmanlığa atanması da ayrı bir garabet
teşkil etmektedir.
Şimdi
Yeniden yapılanma dediniz; Gelir İdaresini ortada bıraktınız.
Vergi dairesi müdürleri, vergi dairesi personeli, mağduriyetleri nedeniyle
feryat etmektedirler. Vergiyi tarh, tahakkuk ve tahsil eden, uzlaşma
komisyonu başkanlığı yapan, vergi ve idare mahkemelerinde
hazineyi temsil eden, savunma yapan, vergi incelemesi yapan, tahsilat, ödeme ve
vergi iadesi işlemlerini gerçekleştiren, icra dairesi görevini yapan,
her imzadan sorumlu ve yetkili olan vergi dairesi müdürlerinin ve vergi dairesi
çalışanlarının bu kadar adaletsizliğe ve
haksızlığa artık tahammülleri kalmamıştır.
Yaptıkları görevin önemi, riski, sorumluluğu,
yoğunluğu, kıyas edilemeyecek kadar fazladır.
Makamları var, makam tazminatları yok; denetim ve vergi incelemesi
yapıyorlar ancak mahiyetindeki gelir uzmanı denetim tazminatı
alırken bunlar alamıyorlar; mali riskleri var, görev
tazminatları yok yani özetle, sevenleri yok, sövenleri çok bir görev
yapıyorlar maalesef.
Sayın Başbakan, Muhterem
Hükûmet; bu feryatları lütfen duyunuz, bindiğiniz dalı
kesmeyiniz, insanları, çalışanları ezmeyiniz. Eğer
fedakârca çalışan bu insanlar iyi çalışmasa, sizler o
yüksek makamlarda oturamazsınız. Maliye
Bakanlığının omurgası ve can damarı olan
taşrayı hiç yerine koymayınız ve sorunlarına, lütfen,
kayıtsız kalmayınız.
Değerli milletvekilleri,
yapılan son vergi zamlarıyla literatürümüze yeni kavramlar
kazandırıldı ve güncelleme denildi. O kadar farklı bir
propaganda bombardımanı yapıldı ki zamlar için
vatandaşlar neredeyse kutlama yapacaktı. Bu güncelleme nispi oran
artışıyla yapılmaz. Bugüne kadar, maktu oran
artışı suretiyle yapılırdı ama şimdi,
artık, hem maktu hem nispi güncellemeler yapılıyor yani zamlar
getiriliyor. Bazı taşıtlarda yüzde 68den 80e
çıkarıldı. Cep telefonu ithalatında ÖTV hem maktu hem nispi
artırıldı ve bu oranlar da enflasyona göre ciddi oranda
yüksektirler. Üstelik sormak lazım: Madem yıl içinde bütçenin fazla
vermesiyle övünüyorsunuz, o zaman bu zamlar niye? Neden halktan fazla vergi
alıyorsunuz? 13 Ekimde Bakanlar Kurulu kararıyla hafif ticari ve
ticari araçlarda ÖTV artışı yapıldı. Otomotiv
sektöründe ÖTV artışı yapılmayan binek otomobillerin yani
1600 cc altındaki otomobillerin neredeyse tamamına yakını
ithaldir. Bu ithal otomobillere ÖTV artışı yapılmadı
oysa hafif ticari araçların çoğu ülkemizde üretilmektedir ve bu
ticari araçlar da ülkemizdeki yerli üretimde ve iktisadi faaliyetlerde
kullanılmaktadır. Cari açığın ana nedeni olan
dış ticaret açığını kapatmak için üretimi
artırmak, üretimi desteklemek gerekmiyor mu? Mesela sigara
kaçağını, akaryakıt kaçağını önlemek
gerekmiyor mu? Üretimi böyle mi artırıp destekleyeceksiniz? Cari
açığı yerli üretimin vergisini artırarak mı
kapayacaksınız? Lüks binek araçların ÖTVsine zam
yaptığınızı söylemek halkı yanıltmaktan
başka bir anlam taşımamaktadır. Cari açığı
önlemek için önce yerli üretimi teşvik ediniz. Sigaraya yapılan vergi
zammından sonra, yaklaşık on beş gün sonra özel tüketim
vergisi 2012 yılının sonuna kadar yüzde 69dan yüzde 65e
indirildi. Sonradan sigaraya vergi zammının enflasyonu 2 puan
artıracağı tespit edildi ve bu durum enflasyon hedefinin de
aşılması anlamına geldiğinden ücretlilere ek enflasyon
zammı yapmamak için sigaradaki ÖTV yüzde 65e çekildi. Hükûmet memura zam
yapmaktansa sigara firmalarını kollamayı yeğlemiştir.
Değerli arkadaşlar, bu
anlattığım sigaranın enflasyon boyutudur. Bir de
sigaranın kaçakçılık boyutu var, bu fevkalade önemlidir ve çok
Değerli Maliye Bakanı ilan etti, vatandaşlara dedi ki: Kaçak
sigara içmeyin, parası teröre gidiyor. Çok doğru bir
uyarıdır. Ben de buradan bütün vatandaşlarımıza bir
uyarıda bulunmak istiyorum: Sadece kaçak sigara değil, kaçak
nitelikte bütün tüketim malları bakımından, kayıt
dışı veya kaçak mal tüketmeyiniz diyorum.
Fakat değerli
arkadaşlar, Türkiye, kaçak sigara ve mal tüketimi konusunda yeni bir fiyat
ve vergi politikası uygulamak zorundadır. Hükûmet olarak hem sigara
kaçakçılığının terör örgütüyle bağlantılı
olduğunu söyleyeceksiniz hem Türkiyede en düşük sigara fiyatı 3
dolar iken komşularımızda 1 dolar olduğunu ilave
edeceksiniz hem de sigaraya vergi zamlarını bindireceksiniz.
Örneğin, ortalama 8 lira fiyatı olan bir yasal sigara 4,57 dolar
yapıyor ve bu 4,57 doların 3,70 doları vergi tutmaktadır.
ÖTV+KDV, bu sigara fiyatının neredeyse yüzde 84üne
ulaşmıştır.
Hükûmet sigara
kaçakçılığıyla mücadele planını yapadursun,
değerli arkadaşlar, kaçak sigaralar başkentin göbeğinde
pervasızca satılıyor. Siz hangi mücadeleden bahsediyorsunuz?
Buradan çıkalım, Meclise, Maliye Bakanlığına,
Başbakanlığa 300-
Değerli
arkadaşlar, ben de merak ettim Acaba bu kadar söylenenler,
yazılanlar, çizilenler doğru mudur? diyerek iki gün evvel rastgele
gittim, 300-
Bütün
vatandaşlarımıza tekrar sesleniyorum; kaçak sigara veya kaçak
akaryakıt kullanmayınız, kayıt dışı mal
tüketmeyiniz; devlete gidecek paralar terör baronlarına gitmektedir,
kurşun olarak da Türk milletine geri dönmektedir. Fakat, aynı zamanda
Hükûmete de bir çağrıda bulunmak istiyorum;
yaptığınız düzenlemeler,
çıkardığınız kanunlar hayatın gerçeklerine ve
eşyanın tabiatına uygun değildir. Hükûmet, önce doğru,
düzgün gerçekçi bir fiyat ve vergi politikası uygulamalıdır.
Hükûmet, devlet otoritesini kaçakçılığı önleyerek
göstermelidir. Siz, başkentin göbeğinde dahi bu sigara
kaçağını önleyemiyorsanız, söylediğiniz sözlerin
hiçbirinin bir geçerliliği yoktur.
Şimdi
Hükûmet, sigara, akaryakıt kaçakçılığında terör
örgütünün rolünü işaret ediyor, aciz kalıyor ancak yine dikkatinizi
çekmek istiyorum, kırmızı halıyla karşılanan
Barzaninin sigara, akaryakıt kaçakçılığındaki
rolünden hiç bahsetmiyor. Sigara kaçakçılığında Barzani-PKK
ortaklığının bir yılda kazandığı
paranın 2 milyar dolara yaklaştığı tahmin ediliyor.
Sigaraya, petrole zam yapıyorsunuz, ne hikmetse en çok PKK, Barzani seviniyor
ve kârlı çıkıyor.
Siz, Hükûmet
olarak kaçakçılığı âdeta teşvik ediyorsunuz. Bu durum
sadece sigarada değil, akaryakıtta, daha sonra otomobil ve cep
telefonu fiyatlarında da aynı şekildedir. İşte, cari
açığı önleyecekseniz, önce, gelin, devletin otoritesini, iyi bir
fiyat ve vergi politikasıyla ve diğer tedbirlerle bu kaçakçılıkları
önleyerek başlayın. Zaten sigarada piyasa yabancı
firmaların eline düştü, yabancı firmalar egemen oldu, bari
kaçağı önleyin de vergisinden olmayalım.
Değerli
arkadaşlar, bu kaçak sigaranın fiyatlarını da
araştırdım; yarı yarıya Ankarada, Antepte, Diyarbakırda
ve Anadolunun çeşitli yerlerinde çok yaygın bir şekilde
satılmaktadır.
Muhterem
arkadaşlar, dokuz yılda bütçe açığı düşürüldü
ancak bütçe açığının azalmasında ithalden alınan
katma değer vergisi gelirleri ile tüketimden alınan vergi gelirleri ve
vatandaşların bankalara olan kredi borçlarından kaynaklanan ve
bankacılık sistemi kanalıyla vergi gelirlerine yansıyan
gelirler büyük rol oynamaktadır. Cari açık ve kamu
işletmelerinin satılması, iç üretimin azalarak ithalata
bağımlılığın kronik hâle gelmesi bütçe
açığından katbekat daha fazla bir sorun teşkil etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu düşüncelerle 2012 bütçesinin hayırlı
olmasını temenni ediyor, muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Tekirdağ
Milletvekili Bülent Belen. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Belen.
Süreniz on
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2012 bütçe kanunu, Özelleştirme İdaresi ve Kamu
İhale Kurumu bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve yüce Türk milletini
saygıyla selamlarım.
Sayın
milletvekilleri, bilindiği üzere, Milliyetçi Hareket Partisinin de
ortağı olduğu 57nci Hükûmet 4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhalesi Sözleşmeleri
Kanununu 2002 yılında kabul etmiş, Kanunun 53üncü maddesi ile
geçici 1inci ve 5inci maddeleri yayımı tarihinde, diğer maddeleri
1 Ocak 2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanun yayımlandığında
ve 53üncü maddeyle kurulun oluşturulduğu tarihte 57nci Hükûmet
iktidarı vardı. 2002 seçimleriyle AKP tarafından
oluşturulan 58inci Hükûmetin ilk çalışması yürürlüğe
girmek üzere olan 4734 sayılı Kanunun uygulanmasının ne
kadar zor olduğu, ihale yapmayı
zorlaştırdığı, Kanunun hükümlerinin hükûmetlerin
hızına uymadığı, belediyelerin iş
yapamayacağı şeklindeki açıklamalarıyla, basın
yoluyla kamuoyu oluşturularak bunun sonucunda Kanunun yürürlük tarihinin
en az bir yıl ertelenmesini sağlamaktı ancak o günkü
şartlar ve uluslararası kuruluşların direnç göstermesiyle
mecburen Kanunun yürürlüğe girmesine rıza gösterilmiştir. O
tarihlerde kimse Hükûmetin bu tavrına pek anlam verememiş ancak
ilerleyen dönemlerde uygulamaları görünce gerçek niyetin ne olduğu
anlaşılabilmiştir.
Kanunun
yürürlüğe girmesinden önce Ankara Büyükşehir Belediyesi gibi
uyanık idareler Kanunun yürürlük tarihinden önce ilana
çıkarılan ihaleler eski usule göre tamamlanır. hükmünü
kullanarak yüzlerce ihaleyi bir anda, Kanunun yürürlük tarihinden önce ilan
etmişler, Kamu İhale Kanunundan kaçarak bildikleri yöntemle ihale
yapmışlardır.
Sayın
milletvekilleri, AKP Hükûmetiyle Kamu İhale Kanununun mücadelesi
Kasım 2002 tarihinden bugüne kadar devam etmektedir. İş
yapamayınca Kanunun uygulanması çok zordur, şikâyet süresi çok
uzundur. gibi mazeretlerle Kanunu ve kurumu suçlamak en sık
kullanılan bir yöntemdir ancak esas niyet, istedikleri ihaleyi
istediklerine vererek kendi yandaş sermayelerini oluşturmaktır.
Bu serüven ve
mücadelenin seyri dikkatlice takip edildiğinde Kanunun başına
gelmeyenin kalmadığı, istedikleri sonucu elde edebilmek için tam
20 kez değişiklikler yapıldığı görülmüş, her
seferinde istisna getirilmek suretiyle Kanunun 3üncü maddesini oluşturan
İstisnalar bölümünde (r) bendine kadar gelinerek âdeta ihale yapmak
istisna hâline getirilmiştir.
Bu hızla
gidilirse, alfabetik harfler AKP Hükûmetine yetmeyecektir. Spordan kültüre,
fakirlere kömür dağıtılmasından tanık korumasına,
Devlet Malzeme Ofisinin alımlarına kadar akla hayale gelmeyecek her
alana istisna getirmek suretiyle istedikleri gibi sorgusuz, sualsiz ihale
yapabilmenin yollarını açmışlardır.
Bu Kanunun
başına gelenler herhâlde başka hiçbir kanunun başına
gelmemiştir.
Kurulduğu
tarihten itibaren yazılı ve görsel medyada yer alan ihale
yolsuzluklarını resen, gelen itiraz ve şikâyetleri dosyanın
tamamı üzerinden inceleyen Kamu İhale Kurumunun bu yetkileri elinden
alınarak, sadece şikâyetle ilgili sınırlı inceleme
yapılması sağlanarak kurum etkisiz hâle getirilmiştir.
Son kanun hükmünde
kararname ile Kanunun yapısını ve işleyişini
düzenleyen 53üncü maddesinde önemli değişiklikler
yapılmış, 53üncü maddenin yeni hâlinde, Kurumun karar
organı Maliye Bakanının teklifi ile Bakanlar Kurulunca,
bürokratlardan atanan 9 üyeden oluşmaktadır. Kurul Başkanı
Kurumun da başkanıdır. Eski hâlinde, Bakanlar Kurulunca atanan
10 üyeden oluşan Kurulun 6 üyesi Bakanlık kontenjanı, 2'si
Odalar ve Borsalar Birliği ve Türkiye İşveren Sendikası ile
1er üye Danıştay ve Sayıştay kontenjanlarından
oluşuyordu.
53üncü maddenin
eski hâliyle Kanunun Kuruma ve Kurula getirmek istediği idari ve mali
özerklik, kararlarında şeffaf ve siyasi otoritenin baskısından
uzak, sektörün hem idare hem istekli tarafını tanıyan,
onların sıkıntılarını da kurulda dile getirebilen
bir yapıda olduğu muhakkaktır.
Yapılan
değişiklikle Kamu İhale Kurumu ve özellikle Kurul tamamen
Hükûmetin kontrolüne ve etki alanına sokulmuş, siyasi iktidarın
güdümünde, aynı zamanda Maliye Bakanlığına bağlı
sıradan bir daire hâline getirilmiştir.
57nci Hükûmet
tarafından çıkarılan Kamu İhale Kanununun sadece adı
kalmış ihale konusunda otorite olması beklenilen, piyasayı
düzenleyici olması beklenen Kurum, verdiği kararlarla kimsesizlerin
umudu olmaktan çıkmış, hak arayanların hakkını
koruyacak yapıdan tamamen uzaklaştırılarak etkisiz,
verimsiz ve karmaşık hâle getirilerek sektördeki insanların
kuruma kızgınlıkla ve şüpheyle bakar hâle gelmesi sağlanmıştır.
Kanuna göre
boşalan üyeliklere bir ay içerisinde atama yapılması gerekirken
Kurum Başkanlığı ve bir üyelik kadrosuna sekiz ayı
aşkın süredir Hükûmet tarafından bir atama
yapılmamıştır. İşçi, memur, emekli, çiftçi ve
esnafa kaynak yetersizliğinden dolayı gerekli desteği vermeyen
AKP Hükûmeti, Kamu İhale Kurumunun aylık 200 bin lira
civarında bedelle bina kiralamasına göz yummuştur.
Gelelim Özelleştirme İdaresi
Başkanlığına.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye'de özelleştirme uygulamaları ilk defa 2983 sayılı
Kanun ile 1984 yılında başlamış ve bugüne kadar devam
etmiştir. Yapılması gerektiğine
inandığımız özelleştirmeler olduğu gibi doğuracağı
sonuçları önceden belli olan bazı özelleştirmelere de
karşı çıktığımız aşikârdır.
Devletin ekonomide bir oyuncu olarak değil bir denetçi olması
gerektiği anlayışına katılmakla beraber,
cumhuriyetimizin ilk yıllarında üretim ve sanayileşmenin can
damarları olan fakat şimdilerde birer kambur olarak görülen
KİTlerin stratejik önemi olanlarının satılması yerine
iyileştirilmesi daha iyi olacaktır.
Kamu İhale Kurumu ve Kanunu bu hâle getiren AKP
iktidarlarının adil ve usulüne uygun özelleştirme
yapmasını beklemek pek doğru da olmasa gerek.
Özelleştirmenin ilk ortaya çıkış felsefesinde var olan
sermayenin tabana yayılması hususunun AKP tarafından göz
ardı edildiği blok satışlarda görülmüş, yapılan
bu satışların bir kısmı yolsuzluk ve usulsüzlük
gerekçesiyle ilgili mahkemelerce iptal edilmiş, daha sonra kamuoyu
baskısıyla yeniden ihaleye çıkılarak ilk ihale bedellerinin
3-5 katına satışı gerçekleşmiştir.
Ekonomik olarak varlığını sürdürmekte
olan KİT'lerin satışı ile ekonomiye tekrar verimli bir
şekilde kazandırılması hususu ihmal edilebilir fakat
kârlı ve çoğunlukla tekel konumunda olan kurumlarda, mesela Türk
Telekom, enerji dağıtım şirketleri gibi kuruluşlarda
kesinlikle ihmal edilmemeliydi.
Özelleştirme yapılırken
vatandaşların ucuz mal ve hizmet temini
sağlanamamıştır. Bir örnek vermek gerekirse, Telekomun
özelleştirilmesiyle ucuzlaması gereken telefon ve İnternet
kullanım ücretleri ucuzlamamış, bugün Japonyada aylık 1
dolar, Avrupa ülkelerinde işte birkaç dolar olan İnternet hizmeti,
ülkemizde 30 dolar civarındadır.
Enerji özelleştirmeleriyle birlikte enerji
dağıtım şirketlerinin devrinden sonra satın alan
şirketlerin faturalara yansıtmış olduğu ve fatura
bedellerinin yüzde 25ine kadar ulaşan kayıp kaçak bedellerini
namusuyla faturasını ödeyen vatandaşlara yüklemek
haksızlıktır. Bu haksızlığı önlemek de
Hükûmetin görevidir.
Özelleştirmeye
kötü bir örnek vermek gerekirse, kendi seçim bölgem olan Tekirdağ ilinde,
Tekeli, 292 milyon dolara özelleştirilmesiyle birlikte alan şirket,
kısa bir süre sonra, Sayın Başbakanın eski
danışmanı Cüneyt Zapsunun
danışmanlığını yaptığı Amerikan
şirketine 900 milyon dolara satarak 600 milyon dolarlık haksız
bir kazanç elde etmiştir. Ayrıca, Tekel Sigara Fabrikasının
özelleştirilmesiyle yüzlerce işçi ücretler konusunda mağdur
edilmiş, günlerce Ankara'da direniş yapan işçilerin sesine
Hükûmet kulak vermemiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak
2012 bütçesine ret oyu vereceğimizi bildirir, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (MHP saralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Belen.
Şahsı
adına, lehinde, İstanbul Milletvekili Erol Kaya.
Buyurunuz
Sayın Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
EROL KAYA
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı bütçesi hakkında, lehte söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, medeniyet ve medine yani şehir kelimeleri
birbirinden türemiş kelimelerdir. Aynı şekilde Batı
dillerinde medeniyet kelimesinin karşılığı olan
civilization kavramının civic yani şehir kelimesinden
türediğini görmekteyiz.
Hiç
kuşkusuz toplum, şehir, medeniyet ve çevre arasında kadim bir
ilişki vardır. Çevrenin hem bir sorun hem de bir kıymet olarak
insanoğlunun gündemine gelmesi şehirleşmenin sonucudur. Çok
sayıda insanın yaşamasına uygun şehirler kurmak ve bu
insanların ihtiyaçlarını karşılamak için üretim
altyapısını geliştirmek çevre sorunlarının
tetikleyicisi olmuştur. Şehirler sadece içerisinde yaşayan
insanları şekillendirmekte kalmazlar, sonraki nesillerin de hayal
dünyasını, ufkunu ve vizyonunu belirlerler.
Dünyaya bir
gecekondunun penceresinden bakan bir çocukla Süleymaniyenin penceresinden
bakan bir çocuğun gelecek tasavvuru aynı değildir. Bizler
insanlık tarihine çok büyük ve örnek şehirler
kazandırmış, bu şehirlerden medeniyet üretmiş bir
milletin evlatlarıyız. Bizler Diyarbakır gibi, Konya gibi, Bursa
gibi, Mardin gibi, Edirne gibi ve elbette İstanbul gibi medeniyet
merkezleri inşa etmiş bir neslin torunlarıyız. Bizler
Bağdat, Kudüs, Kahire, Üsküp, Saraybosna ve onlar gibi nice şehirleri
mamur hâle getirmiş bir medeniyet mirasının
taşıyıcılarıyız. Ne yazık ki bugün sahip
olduğumuz ve bugün içinde yaşadığımız
şehirler işte bu kadim medeniyet tasavvurundan çok çok
uzaklaşmış şehirlerdir. Son yüzyılda nüfus
artışı, göç ve yoksulluk, buna ek olarak kötü yönetimler âdeta
şehirlerimizin içten içe tefessüh etmesine, bozulmasına ve çürümesine
zemin hazırlamıştır. Mimar Sinan gibi, Mimar Hayrettin gibi
çok büyük üstatlar yetiştirmiş bir medeniyetin çevre ve
şehirleşme noktasında bu denli bocalaması
anlaşılabilir ve izah edilebilir bir durum elbette değildir.
İşte,
AK PARTİ olarak şehirlerimize ve çevreye hem medeniyet
mirasımız hem de evrensel değerlerin bize
kazandırdığı zenginlik ve ufukla bakıyoruz. Bir yandan
on yılların ihmalini telafi etmenin mücadelesini verirken diğer
yandan medeniyetimizin bize bıraktığı en büyük hazinelerden
biri olan şehircilik anlayışımızı ileri boyutlara
taşımak için gayret gösteriyoruz. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının ihdas edilmesi işte bu gayenin bir
neticesidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, çevrenin korunması
noktasında tarihî nitelikte adımlar atmıştır.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği
Sözleşmesi, Kyoto Protokolü ve Stockholm Sözleşmesi gibi birçok
önemli uluslararası anlaşmaya taraf olunmuştur. Avrupa
Birliğine üyelik müzakerelerinde birçok ülke çevre faslını en
sona bırakmışken Türkiye bu faslı 27nci fasıl olarak
açmıştır.
Bakanlığımız
2012 yılı için hazırladığı 1,6 milyar
liralık bütçenin 552 milyon lirasını yatırıma
ayırmıştır. Ülkemizde bulunan su havzalarıyla ilgili
koruma planları ve özel hüküm belirleme çalışmaları
sürdürülmektedir. 2003 yılında ülke nüfusunun yüzde
36sının atık suyu arıtılırken bu oran 2010 yılında
yüzde 70e, 2012 yılında ise yüzde 81lik bir orana
ulaşması hedeflenmektedir. Katı atıklarla ilgili bugün
itibarıyla 59 tesiste 41
milyon nüfusa hizmet verilirken 2012 yılında 46 milyon nüfusa hizmet
verilmesi hedeflenmektedir. Bunun için, kısa adı SUKAP olan Su
Kanalizasyon ve Altyapı Projesi başlatılmış, proje kapsamında
2012 yılı bütçesine 550 milyon lira ödenek konmuştur. Yeniden
yapılandırılarak bankaya dönüştürülen İlbank, 2011
yılında yerel yönetimlere 3 milyar liradan fazla kredi tahsis
etmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; çarpık kentleşme, denetimsizlik,
plansız şehirleşme, ülkemiz ve milletimize gerçekten çok
ağır bedeller ödetmiş ve ödetmeye devam etmektedir. Bugün deprem
ve diğer afetlerle yüzlerce vatandaşımızı
kaybetmiş olmamızın temelinde on yılların ihmali
yatıyor. AK PARTİ olarak biz bu dönüşümü gerçekleştirmekte,
gelecek nesillere daha yaşanabilir şehirler ve korunmuş bir
çevre emanet etmekte kararlıyız. Bunu her ne pahasına olursa
olsun yapacağımız da bizzat Başbakanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından ifade edilmiştir.
Milletimizin
desteği ve yardımlarıyla inşallah Türkiye, medeniyetinin
gerektirdiği ve rehber olduğu imar, inşa ve idrak seviyesine
mutlaka ulaşacaktır.
Teşekkür
ediyor, 2012 yılı bütçesinin hayırlara vesile olması
temennisiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaya.
Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar.
Buyurunuz
Sayın Bayraktar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakikadır.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 yılı bütçe
kanunu tasarısı görüşmeleri kapsamında,
bakanlığımızın faaliyetleri hakkında bilgi
sunmaya çalışacağım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, bugün
burada bütçemiz hakkında eleştirilerde bulunan ve bilgi veren tüm
milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bilindiği
gibi, değişen dünya, gelişen ve kalkınan ülkemiz
şartları doğrultusunda kurulan Bakanlığımız,
çevreye, yerleşmeye ve yapılaşmaya yönelik mevzuatı
hazırlamak ve uygulamaları denetlemek üzere
yapılandırılmıştır. Bu bakımdan, siz
değerli milletvekillerimizin eleştirilerine, uyarılarına ve
desteğine ihtiyacımız vardır.
Bugün dünya
nüfusunun yarıdan fazlası, ülkemiz nüfusunun da yüzde 75ten
fazlası şehirlerde yaşamaktadır. Şehirleşmeyle
birlikte çevre sorunları da artmıştır. Ülkemizde 1950
yılından itibaren dönemin hükûmetleri bu sorunları çözmek için
çeşitli önlemler almıştır. Bu Meclis tarafından da
birçok yasal düzenleme yapılmış olmasına rağmen
şehirlere olan yoğun ve düzensiz göç ve de ekonomik yetersizlikler
plansız ve çarpık yapılaşmaya engel
olamamıştır. Diğer yandan, yerleşim birimlerimizin
önemli bir bölümü başta deprem olmak üzere doğal afet riskleriyle
karşı karşıyadır. Mevcut yapı stokumuz ise muhtemel
afetler karşısında can ve mal kaybına sebep olma riski
taşımaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetleri döneminde
son dokuz yılda devlet olarak 500 bin, özel sektör olarak 4,3 milyon olmak
üzere toplam 4,8 milyon konut üretildi. Bu konutlar mühendislik hizmeti
almış sağlam konutlardır fakat yine de hâlen konut
stokumuzun önemli bir kısmı yenilenmeye muhtaçtır. Bu sebeplerle
ülkemizi çarpık yapılaşmalardan arındırmak için
kentsel dönüşüm ihtiyacı önem ve aciliyet kesbetmektedir ancak
gelişmiş ülkeler dahi kentsel dönüşüm konusunda
zorlanmaktadırlar. Bugün dünyaya baktığımızda, bizden
bir adım önde olan İspanya Avrupa Birliğine girdikten ve
kişi başına yıllık gelirini 15 bin doların
üzerine çıkardıktan sonra, Güney Kore ise kişi başına
yılık gelirini 20 bin doların üzerine çıkardıktan
sonra gecekondu sorununu çözebilmiştir. Diğer yandan Meksika,
Brezilya, Mısır, Pakistan, Tayland gibi daha birçok ülkenin gecekondu
bölgelerindeki problemlerle başı derttedir. Diğer yandan,
dönüşümler büyük zorluklar ve mali külfetler gerektirmektedir.
Örneğin Brezilya Devleti 1.700 gecekondu bölgesinden acil olan 200
bölgenin dönüştürülmesi için 570 milyar dolar bütçe ayırmayı
planlamaktadır. Ayrıca, Çinde ve Hindistanda onar milyon acil konut
ihtiyacı olduğu bilinmektedir. Aynı şekilde Afrikada,
Güneydoğu Asyada, Orta Doğuda ve Orta Asyada da sosyal konut
ihtiyacı ve gecekondu dönüşüm sorunları olduğunu biliyoruz.
Ülkemizde de dünyanın yaşadığı benzer sorunlar
yaşanmaktadır. Gecekondulaşma ve kaçak yapılaşma
kentlerimizin sağlıklı büyümesini ve gelişmesini
önlemiş, doğal çevrenin tahrip olmasına yol açmış,
olası bir afet durumunda mal ve can kaybını artırarak
yoksulluğu da besleyen bir yapı oluşturmuştur.
Değerli milletvekilleri, dokuz
yıllık dönemde, cumhuriyet tarihinin en büyük Gecekondu Dönüşüm
ve Kentsel Yenileme Programını oluşturarak Karstan
İzmire, Uşaktan Trabzona, Ankaradan Diyarbakıra ve
Gaziantepten İstanbula kadar, ülke genelinde mahallî idarelerle birlikte
134 bölgede 63 bin konutluk uygulama başlattık. Aynı dönemde 22
bin afet konutu ürettik. Bu kapsamlı uygulamalar Hükûmetimize tecrübe
kazandırdı. Arazi ve arsa üretiminden planlamaya, kentsel
tasarımdan projelendirmeye, finansmandan site yönetimine kadar, konut
üretiminin ve kentsel tasarımın her safhasında ciddi tecrübeler
kazandık. Aynı zamanda, bu dönemde alınan tedbirler sayesinde
gecekondu yapımı da durdu. Tüm bu çalışmalar
sırasında, kentsel dönüşüm uygulamasının
zorluklarını da gördük. Problemin çözümü noktasında, şimdiye
kadar iyi niyetli birçok çalışma ve mevzuat düzenlemesine
rağmen, alınan tedbirler beklenen sonuçları
sağlayamadı. Bu nedenle,
pratiğe yönelik, vatandaşı da koruyan ve sorunları
çözen bir yasal düzenleme için kanun tasarısı hazırladık ve
Başbakanlığa takdim ettik. Yüce Meclisimizin desteğini de
alarak bu yasayı el birliğiyle çıkarabilirsek, afetlerdeki
zararı asgariye çekerek, modern yerleşim birimleri inşa etmenin
önünü açmış olacağız. Bu düzenleme ile öncelikle riskli
alanlar tespit edilerek, mahallî idareler başta olmak üzere, ilgili kurum
ve kuruluşlarla iş birliği yapmak suretiyle afet öncelikli
kentsel dönüşüm çalışmalarına hiçbir siyasi ayrım
gözetmeden başlanacaktır.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; geçmişte yaşanan
acıların bir daha yaşanmaması için ilgili bütün kesimlerin
ve siz değerli milletvekillerinin desteğine ihtiyacımız
var. Kaldı ki bizler iktidarıyla, muhalefetiyle ne pahasına
olursa olsun ülkemizin ve insanımızın sağlıklı
bir yapıya kavuşmasını istiyoruz. Bu doğrultuda, kırsal
alanlardan büyük şehirlere kadar kapsamlı bir iyileştirme ve
doğal afetlere hazırlıklı yerleşimler için kentsel
dönüşüm seferberliğini başlatmak zorundayız. Türkiyede
artık kentsel dönüşümün yapılması için kamuoyu
oluşmaya başlamıştır. Bu, bizleri yüreklendirmektedir.
Bu doğrultuda siyasi partilerimizin, sivil toplum örgütlerinin,
üniversitelerimizin, mühendislerin, mimarların, şehir
plancılarının, sosyologların, hukukçuların, özel
sektörün ve hak sahiplerinin katkılarından istifade ederek ortak aklı
oluşturmak zorundayız. Ana eksenimiz, milletimizin ve ülkemizin
menfaatleri çerçevesindeki bir dönüşümün sağlanması
olacaktır. Milletin menfaatlerine en uygun olan çözümler üretilerek
gerçekçi olmayan rant beklentileri engellenecek, kanunlara saygılı
vatandaşlarımızın hakları korunacak, toplumdaki adalet
duygusunu zedeleyen anlayışlara prim verilmeyecektir. Bununla
birlikte, kentsel dönüşümün sadece binaları yenilemek olmayıp
aynı zamanda, sosyal birlikteliği sağlamanın da
anahtarı olduğu gerçeğiyle hareket ediyoruz ve hareket
edeceğiz. Şöyle ki: Kentsel dönüşümler çağdaş ve
modern şehirler oluşturmanın ötesinde hayat
standardını artırır, yoksulluğu azaltır,
doğal kaynakları korur ve sağlıklı çevreler
oluşturur, gettolaşmada ciddi oranlarda düşüş meydana getirir
ve illegal oluşumların önünü keser. İş potansiyellerini
artırarak ekonomiyi canlandırır ve istihdamı
artırır. İnsanlarımıza daha mutlu ve modern ortamlarda
huzur ve güvenlik içinde yaşama imkânı sağlar.
Çocuklarımıza sağlıklı bir gelecek sunar.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz dönemde bu yüce Meclis tarafından imar,
kat mülkiyeti, kamulaştırma, kentsel dönüşüm, site yönetimleri,
tapu ve kadastro kanunlarında yapılan kapsamlı düzenlemeler için
heyetinize teşekkür ediyorum. Aynı şekilde, katkılarınızla
bu konuyu bütüncül ve kapsamlı bir devlet politikası hâline
getirebilirsek inşallah çok iyi neticeler alacağız. Biz,
Bakanlık olarak kuruluşumuzla birlikte kentsel dönüşüm
kapsamında İstanbul Ataşehir Finans Merkezi ve İstanbul
Sultanbeyli projelerine ilişkin Bakanlar Kurulu kararını
çıkarttık ve uygulamalara başladık.
Değerli
milletvekilleri, görülüyor ki deprem değil çürük binalar öldürüyor. Deprem
riski göz önüne alınmadan inşa edilen denetimsiz, kalitesiz ve
mühendislik hizmeti almayan yapılar depreme ve diğer afetlere
karşı direnemiyor. Görülen aksaklıkların ortadan
kaldırılması, güçlü ve kurumsal bir yapı denetim sisteminin
oluşturulması için, ruhsat işlemlerini kolaylaştıran fakat
uygulamada denetimi çok daha sıkı hâle getiren, çok daha ciddi hâle
getiren bir teknik müşavirlik sistemini güçlendireceğiz. Bunun için,
denetime ilişkin aksaklıkların giderilmesi, yapım
sürecindeki tüm ilgililerin görev, yetki ve sorumluluklarının daha
açık olarak belirlenmesi ve denetim kuruluşlarının etkin
bir şekilde izlenmesi için çalışmalar yapıyoruz.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; önümüzdeki dönemde, mahallî
idarelerin her türlü teknik altyapısının da güçlendirilmesi için
öncelikler belirlenecek ve gerekli finansal destek verilecektir.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Mevcut gelirlerine el koydunuz Sayın Bakan.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Teknik
müşavirlik hizmetleri ile bilirkişilerin niteliklerine ve mesleki
yeteneklerine ilişkin düzenlemeler yapılacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımız,
ülke genelindeki kalkınma politikalarına uygun ulusal ve bölgesel
nitelikli mekânsal gelişme strateji planlarını da
hazırlayacaktır. Bu planlar ile ticaret ve sanayi için önem arz eden
alanlar, gelişmekte olan kırsal yerleşim yerleri, turizm
yöreleri, koruma alanları ve afet riski yüksek yöreler daha da
netleşecektir. Ayrıca, koruma ve kullanma dengesi gözetilerek
yatırım ortamları iyileştirilecektir.
Diğer
taraftan, ülke genelindeki çevre düzeni planlarının tamamı 2014
yılı sonuna kadar tamamlanmış olacaktır.
Kıyı bölgelerine ilişkin plan çalışmalarına da
hız verdik. Yine, kırsal yerleşmelerde yapılacak
yapılarla ilgili olarak, yöresel mimari özelliklerini öne çıkaran ve
yöresel malzemeyi kullanan, güvenli, örnek yapı projeleri üretilerek
halkımıza bedelsiz olarak verilmeye başlandı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aynı zamanda,
şehirlerimizin marka değerlerinin artırılması ve
rekabet gücünün yükseltilmesi için de çalışıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, ezcümle olarak, tarafsız bir gözle atfınazar
edildiğinde, bugün dünyaya verdiğimiz fotoğraf odur ki
Başbakanımızın liderliğinde Türkiyemiz siyaset ve
ekonomi başta olmak üzere her alanda onurlu bir gelişme ve
kalkınma hamlesi içerisindedir. Nihai hedefimiz lider ve örnek ülke olma yolunda
çalışmalarımızı artırarak kararlılıkla
sürdürmektir. Geldiğimiz bu noktada, şehirlerimizi teknik
altyapısıyla ve sağlıklı çevresiyle mekânsal kalitesi
yüksek yerleşim birimleri hâline getirmek ana hedefimizdir. Bu
doğrultuda, yaşanılabilir çevre, sürdürülebilir kalkınma ve
temiz bir Türkiye için çalışıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, çevre yönetimi ve denetiminde bilgi ve iletişim
teknolojilerinden de yararlanarak etkili bir sistem kurduk. Sera gazı
emisyonlarına yönelik takip sistemini geliştirdik. Diğer yandan,
gürültünün kaynağında azaltılmasına yönelik tedbirleri
alarak şehirlerimizi sakin ve huzurlu hâle getirmek için yeni
çalışmalar yapıyoruz. Çevre yönetimi ve kirliliğin önlenmesi
amacıyla su ve toprak kaynaklarının korunması
doğrultusunda havza bazında kısa, orta ve uzun vadede
hedeflerimizi belirleyerek yol haritamızı oluşturmuş
bulunmaktayız.
İklim
değişikliğiyle ilgili mücadele ve ozon tabakasının
korunması kapsamında strateji belgeleri ve eylem planları
tamamlandı. Taraf olduğumuz uluslararası sözleşme ve
protokollerin müzakerelerinde ülkemiz en iyi şekilde temsil edilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, temiz deniz göstergesi
ölçümünde 341 mavi bayrak ile dünya 4üncüsüdür. Düzenli katı atık
depolama alanları ve atık su arıtma tesislerinin kurulması
doğrultusunda belediyelerimize önemli miktarda hibe destekleri
sağladık ve sağlıyoruz.
Çevreyi
kirletici etkisi bulunan faaliyet ve tesislerin almak zorunda oldukları
çevre izinleri ve lisanları yani ÇED için başvuru
aşamasında talep edilen 199 adet
belgeyi 16ya düşürerek işlemleri basitleştirdik.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; son dokuz yıllık dönemde
Türk inşaat sektöründe de yine aynı şekilde malzeme
üretimlerinde çok önemli gelişmeler oldu. Yapı malzemelerinde
çeşitliliğin artması ve kalitenin yükseltilmesi ile ihracata
önemli destek sağlandı. Önümüzdeki dönemde de kaliteli, ergonomik ve
çevre dostu malzeme üretimi noktasında üniversitelerle de iş
birliği yapmak suretiyle denetimler artırılacak ve teşvik
sistemi geliştirilecektir.
Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; inşaat müteahhitleri ile inşaat ve
tesisat işlerinde çalışacak usta ve kalfaların 1 Ocak 2012
tarihinden itibaren sicilleri tutulacaktır. Bundan böyle yapılar,
teknolojiyi takip eden ve hizmet içi eğitime tabi tutulmuş
sertifikalı ustalar tarafından yürütülecektir. Yapım
işlerinde mimar ve mühendislerle birlikte teknikerler ve teknisyenler de
görev alacaktır. Yapı ruhsatı ve yapı
kullanma izinlerinde belge sayısı azaltılacak, teknik
müşavirlik kuruluşlarının hizmet ve sorumlulukları öne
çıkartılarak işlemler basitleştirilecektir.
Binalarda enerji
verimliliğini sağlamaya yönelik enerji kimlik belgesi alması
zorunlu hâle getirilmiştir. Böylece, enerji tasarrufu yapılacak hem
de sera gazı emisyonlarının önemli ölçüde azaltılması
sağlanmış olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Bakanlığımızca
coğrafi bilginin ulusal düzeyde sunumunu ve
paylaşımını sağlamak amacıyla bir portal
oluşturulmuştur. Böylece e-devlet uygulamalarının mekânsal
bileşeni de sağlanmış olacaktır.
Bakanlığımız,
millî parklar, tabiat parkları, doğal sit alanları, özel çevre
koruma bölgelerine dair koruma, kullanma ve yapılaşmaya yönelik
iş ve işlemleri de yürütmektedir. Bu hususlarda karar almak üzere
tabiat varlıkları koruma komisyonları oluşturduk.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğümüz tarafından sorunlu birkaç il hariç tüm illerin kadastro
çalışmaları bitirilmiştir. En basit tapu işlemi için
gayrimenkulün bulunduğu ilçedeki tapu dairesine gidilirken bugün
artık TAKBİS sistemini uygulayan tapu dairelerinde tapu dairesine
gidilmeden tapu işlemi yapılabilmektedir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yine,
İnternet üzerinden tapu dairelerinde randevu alınmakta ve tapu
işlemleri kolaylaştırılmaktadır. Orman Genel
Müdürlüğü tarafından talep edilen 2/B kadastrosu 2012 yılı
sonuna kadar tamamlanacaktır.
Yine, İller
Bankası tarafından belediyelerimize sağlanan kredilerin faiz
oranları düşürülmüş, vadeleri uzatılmış ve
çeşitliliği artırılmıştır. 2011
yılında kredi talebinde bulunan tüm belediyelere, şartları
uyan tüm belediyelere ayrım yapılmaksızın kredi
sağlanmıştır.
Yine, BELDES ve
SUKAP kapsamında, belediyelere içme suyu ve altyapı tesislerinin
yapımı konusunda yarısı hibe, yarısı da uzun
vadeli kredi kullandırılmak suretiyle destek verilmektedir.
Yine, İller
Bankası tarafından, banka kârından 2011 yılında
belediyelere yaklaşık 83 milyon hibe kredi verilmiştir. Banka
tarafından kesinti yapılan, yüzde 70 oranında yapılan
kesintiler yüzde 70 oranında azaltılarak göreceli olarak
belediyelerin gelirleri ortalama 1 milyar TLye yakın olarak
artırılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımız
Türkiye Cumhuriyetinin geldiği noktada şehirlerimizi yeniden realize
etmek, yeniden düzenlemek, çevreyle şehircilik bilincini artırmak ve
önümüzdeki süreçte hep birlikte kentsel dönüşümleri sağlamak üzere
yapılandırılmıştır. Bu doğrultuda
Bakanlık olarak heyecanlı ve titiz bir yapı oluşturmaya
çalışıyoruz. Vatanımızın gelişmesi ve
kalkınması doğrultusunda tüm gayretimizle
çalışmalarımızı yürüteceğimizi ifade etmek
istiyorum.
Bu vesileyle 2012
yılı bütçesinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı
olmasını diliyor, hepinize en içten saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bayraktar.
Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Şimşek.
Süreniz yirmi
dakikadır.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Maliye Bakanlığının 2010 yılı
kesin hesabı ve 2012 yılı gider bütçesi ve Gelir İdaresi Başkanlığı
bütçesiyle 2012 yılı gelir bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi ve ekranları
başında bizi izleyen vatandaşlarımızı
şahsım ve Maliye Bakanlığı adına saygıyla
selamlıyorum.
Bütçe sunuş
konuşmamda Bakanlığımın 2010 yılı kesin
hesabına ve 2012 yılı bütçelerine ilişkin aslında
bilgi vermiştim, o nedenle müsaade ederseniz bugünkü yirmi dakikamı
öncelikli olarak bazı eleştirilere cevap vererek bir de tabii ki gelir
politikaları yoluyla ARGEyi, yatırımı, istihdamı
nasıl desteklediğimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Tabii ki sözlerimin yine
başında bütçemizle ilgili olarak gerek bugün gerek daha önce
yaptığınız katkı, yapıcı eleştiri ve
değerlendirmeler için çok teşekkür ediyorum.
Kamu İhale Kurumuna
ilişkin epey bir eleştiri veya değerlendirme yapıldı.
Her şeyden önce şunu ifade etmek istiyorum: Tabii ki son yapılan
661 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle birtakım
değişikliklerin amacı, hiçbir şekilde Kamu İhale
Kurumunun mali ve idari özerkliğinin zedelenmesi değildir, mali ve
idari özerklik korunmuştur. Burada, doğrudur, üye sayısı
11den 9a indirilmiştir. Ancak kurul üyelerinin Bakanlar Kurulu
tarafından atanıyor olması zaten daha önce var olan bir konuydu.
Değişik kurum önerileri yerine tamamen Bakanlar Kuruluna, tabii, bu
yönde bir yetki verilmiştir.
Yine Kurum
yapmış olduğu incelemelerde, tüm incelemelerde, dosyanın
tekamül etmesinden itibaren yirmi gün içerisinde bu incelemeleri
sonuçlandırmaktadır. Fakat zaman zaman, gerek diğer kamu
kuruluşlarından gerekse üçüncü şahıslardan talep edilen
bilgi ve belgelerin gecikmesi, tabii ki inceleme sürecini gecikmelere
uğratmakta, gecikmelere neden olmaktadır.
Daha önce de herhâlde
ifade edildi. 2010 yılında Türkiye çapında yapılan
ihalelerin sadece yüzde 3,2si şikâyete konu olmuş, Kurul
tarafından verilen kararların sadece yüzde 14,9u yargıya
intikal etmiştir. Yani dolayısıyla, aslında şikâyet
konusu olan tabii ki ihale sayısı nispeten az ve yargıya
gitmeden çözüme ulaştırılan tabii ki şikâyet konusu da
oldukça yüksek, yüzde 85-86lar civarında.
TOKİ, KİT
mevzuatına tabidir. Yalnız TOKİnin arsa alımı ve
kamulaştırma işlemlerinde bir istisnası vardır; bu,
kanunla düzenlenmiştir. KİT Kanunu niye sık sık
değiştiriliyor Doğrudur, sık sık
değiştirilmiştir. Bunda özel yasalarla çıkarılan istisnaların
payı oldukça büyüktür ama bunun yanında AB mevzuatına uyum
çalışmaları, kamu kurumlarının kurumsal
yapılarındaki değişiklikler de etkili olmuştur.
Aslında bu istisnaların bu
kadar yoğun bir şekilde gündeme gelmesi, yasalarla bu istisnaların
sağlanmasını ben de tasvip etmiyorum ve hakikaten Kamu
İhale Kurumuna Şu yasayı bir daha çalışalım,
Avrupa Birliği mevzuatına daha da
yakınlaştıralım, eşik değerleri gözden geçirelim,
şu istisnaları azaltacak şekilde bu süreçleri daha etkin hâle
getirelim. şeklinde bir talimatım da oldu. Bu yönde bir
çalışmayı, inşallah, önümüzdeki yıl içerisinde belki
sizlerle de paylaşırız ve böylece bu istisnaları bizler hep
birlikte azaltmış oluruz. 2011 yılı AB İlerleme
Raporuna baktığınız zaman kamu alımları
faslı var biliyorsunuz, o fasılla ilgili bölümde Kamu İhale
Kurumunun işini yapabilmesi için gerekli idari kapasitede olduğu
yönünde bir değerlendirme yapılmıştır.
Yine, burada çok spesifik birkaç konu
gündeme getirildi, özellikle İzmir ve Eskişehir metroları,
Eskişehir-Bozüyük bölünmüş yol ihalesi, İstanbul deniz
otobüsleri ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi otobüs ihalesi gibi
ihalelere ilişkin şikâyetler gündeme getirilmiştir. Bütün bu
şikâyetler süreler aşılmaksızın KİKteki
süreçleri zamanında tamamlanmıştır. İzmir
Büyükşehir Belediyesine ait ihalelerin sadece binde 3ü bugüne kadar iptal
edilmiştir. Dolayısıyla, Kamu İhale Kurumunun hiçbir
belediyeye yönelik veya kuruma yönelik taraflı davranışı
söz konusu olamaz, böyle bir şey olursa ilk olarak müdahale edecek olan
tabii ki bizler oluruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özelleştirmeye ilişkin de her zaman olduğu gibi
tabii ki birtakım değerlendirmeler yapıldı, birtakım
eleştiriler getirildi. Değerli Milletvekilimiz Sayın Cengiz
Yavilioğlu ülkemizde özelleştirme uygulamalarına ilişkin
konuşmasında aslında birçok konuya değindi; kendisi
Özelleştirme İdaresinde daha önce çalıştığı
için, bu konuda akademik araştırmalar yaptığı için
hakikaten çok güzel birtakım rakamlar da verdi.
Öncelikle şunu ifade etmek
istiyorum: Bizim özelleştirmeden maksadımız daha fazla gelir elde etmek veya
kamunun birtakım kurumlarını ille de özel sektör işletsin
şeklindeki bir yaklaşımın sonucu değil. Temel
maksadımız şu: Rekabeti, verimliliği nasıl artırırız?
Çünkü ancak rekabet ve verimliliğin olduğu ekonomilerde
kalıcı bir şekilde refah yaratılabiliyor.
Kurumların
tabii ki modernizasyon ve yatırım ihtiyaçları var,
KİTlerin geçmişte de vardı, bugün de var. Onların tabii ki
sınırlı olan kamu kaynaklarıyla değil de tabii ki özel
sektör imkânlarıyla yapılması hakikaten ülkemizde olsun,
diğer ülkelerde olsun tercih edilen bir konudur.
Bütün
ihalelerimiz, özelleştirme ihalelerimiz şeffaftır, son derece
açıktır. Hepsi, eğer ilgi varsa, televizyon
ekranlarının önünde yapılmaktadır. Özelleştirme
sonrasında tekel konumunda olan, yani devlet tekeli konumunda olan şirketlerin
özel sektör tekeline dönüşmemesi için de hakikaten büyük bir hassasiyet
içerisindeyiz ve bu yönde gerek düzenleyici, denetleyici kurumların
oluşturulması gerekse buna yönelik yasal çerçevenin
oluşturulması konusunda tabii ki gerekli adımlar
atıldı.
Tabii ki
özelleştirme sonrasında çalışanların
haklarının da gözetilmesi bizim için son derece önemlidir ve bu yönde
de bildiğiniz gibi, o hassasiyetleri taşıyoruz. Hele bu son
dönemde yapılan özelleştirmelerde, dikkat ederseniz gerek oradaki
çalışan sayısının korunmasına yönelik gerekse
yatırımlara yönelik gerekse üretimin devamına yönelik çok önemli
birtakım, tabii ki kararlar alındı.
Müsaade
ederseniz şu deprem vergisi konusunu da açıklığa
kavuşturmak istiyorum. Şimdi, bir basın toplantısında,
bütçe sonuçlarını açıkladığım bir basın
toplantısında bana şöyle bir soru soruldu, işte, denildi
ki: Deprem vergileri nereye harcandı? Ben de orada aynen
şunları söyledim, yani yuvarlıyorum çünkü önümde metin yok, dedim
ki: Vergi gelirleri toplanır bir havuzda ve bu vergi gelirlerinden
ülkemizin sağlığına, eğitimine, yollarına, duble
yollarına, demir yollarına, çiftçimize harcamalar yapılır.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Depremde ölenlerin cenazeleri o yolda rahat gitsin diye,
öyle mi Sayın Bakanım?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Aslında ben şunu
ifade ettim, yani vergi gelirlerinin herhangi bir harcamaya yani tahsis edilemeyeceği
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Cenaze arabaları rahat gitsin o yollarda!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Bir vergi genelliği ilkesinin
olduğunu, bütün vergi gelirlerinin bir havuzda toplandığını
ve o havuzdan harcandığını ben ifade ettim ama ertesi gün
gazetelerde, işte, Deprem Vergileriyle Duble Yollar Yapıldı
diye başlıklar atılınca ana muhalefet liderimiz dahi
-herhâlde o haberlerden tabii ki yola çıkarak- benim bütçede birlik
ilkesini bilmediğimi burada ifade ettiler. Aslında ben tam olarak o
ilkeyi ifade eden bir bağlamda, bir yaklaşımla soruya cevap
verdim ve dedim ki: Bütün vergi gelirleri bütçede toplanır, memleketin
ihtiyaçları oradan karşılanır ki gerçekten de böyledir,
ülkemizde de böyledir, bütün dünyada da böyledir. 1999da da böyleydi, hatta
1999da tabii ki deprem yaralarının sarılması için bir
düzenleme yapılmakla birlikte orada gerekçede son derece açık bir
şekilde -ben zamanınızı almak istemiyorum ama- şunu
söylüyor, 1999 yılında bu deprem vergileri getirilirken yasanın
gerekçesinde deniliyor ki: Deprem yaralarının sarılması,
ekonomik istikrar programının desteklenmesi. O dönemde IMF destekli
bir ekonomik istikrar programı vardı
OKTAY VURAL
(İzmir) O demek değil Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
ve nitekim 9 Aralık 1999da
IMFye verilen niyet mektubunda da bu son derece açık bir şekilde
ifade ediliyor ve bu vergilerin bir amacının
Ekonomik istikrarı
sağlamak amacıyla tabii ki, bu vergilerin getirildiği
söyleniyor.
2000
yılında yine, özel iletişim vergisi ve özel işlem vergileri
iki yıllığına uzatılırken çok açık bir
şekilde gerekçe olarak ekonomik istikrar programının bir
gereği olarak bu vergilerin uzatıldığı ifade
edilmiştir. Yani ülkemizde deprem sonrası vergiler gelmiştir,
doğrudur fakat bir verginin herhangi bir gidere tahsis edilmesini
istiyorsanız o zaman özel bir fon kurulur, o fondan harcamalar
yapılır. Dolayısıyla, aslında, özünde 1999da olsun,
sonrasında olsun hiçbir dönemde zaten bu bütçedeki birlik ilkesi de
gözetilerek bir deprem vergisi, deprem fonu
oluşturulmamıştır. Tamamen vergiler bir havuzda
toplanır, oradan ülkemizin bütün ihtiyaçları karşılanır;
onu da ifade etmek istiyorum.
Güncelleme mi, zam
mı? Yine, bir basın toplantısında biz
aldığımız tedbirleri açıklarken ben çok açık bir
şekilde şunu söylüyorum, diyorum ki: Binek otomobil muadili hafif
ticari araçlarda vergiyi artırıyoruz. Bakın Vergiyi
artırıyoruz. diyorum. Niye? Çünkü burada haksız rekabeti
engellemek için.
Efendim, işte 1.600 ccnin
üzerindeki otomobillerin vergilerini artırıyoruz. diyorum.
Artırıyoruz diyorum, altını çiziyorum. Niye? Çünkü
işte, cari açığa karşı bir tedbir olarak.
Yine şunu söylüyorum, diyorum ki
OKTAY VURAL (İzmir) Güncelleme
mi yapıyorsunuz?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Geleceğim.
Diyorum ki: Biz KKDFyi
artırıyoruz. yine cari açığa karşı bir tedbir
olarak. Sonra, diyorum ki: Sigara ve alkollü içkilerdeki vergileri
Yani
burada diyorum ki: Artışı güncelleme olarak görmek lazım
çünkü maktu vergileri esas itibarıyla enflasyon oranında
güncelliyoruz.
3 tane vergiye artış
diyorum; 2 tane maktu verginin artırılmasına, enflasyona paralel
olarak artırılmasına güncelleme diyorum
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayenizde
zamların ismi güncelleme oldu Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla)
maalesef ertesi güne yine gazetelerde her
şey güncelleme oluyor. Dolayısıyla
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Türkçe yeni
bir lügat kazandı!
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Yeni bir lügat değil değerli
arkadaşlar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Diğer
bakanlar da zam yaptıkları zaman güncelleme diyecekler mi
Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Şimdi, bütün ülkelerde maktu vergiler
enflasyona paralel olarak her sene artırılır, hatta bunu
artırmak için özel bir düzenleme yapılmaz, otomatik olarak
yapılır.
Bakın, şimdi, birçok vergimiz
maktudur. Eğer artırmazsanız her sene enflasyon kadar onun
değeri azalır. 74 milyona vermeniz gereken hizmetleri, eğer
onları enflasyon kadar artırmazsanız açıkla ve borçlanmayla
kapatmak zorunda kalırsınız. Bu son derece açıktır.
Şimdi, değerli
arkadaşlar
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Bakan, emeklilerin maaşlarını ne zaman güncelleyeceksiniz?
Onları da güncelleyecek misiniz?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Emeklilerimizin maaşlarını
enflasyonun çok çok ötesinde güncelledik, her zaman güncelliyoruz, güncellemeye
devam edeceğiz.
OKTAY VURAL (İzmir) Aman
formatlamayın da
Vallahi, siz hep format atıyorsunuz!
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Şimdi, binek muadili ticari araçlarda
niye biz vergiyi artırdık? Bakın, ticari araçların
tamamında artırmadık ama binek muadili yani aslında binek
otomobil vasfında olanları artırdık. Niye? Çünkü bu konuda
sektörden, haksız rekabet konusunda çok ciddi girişimler vardı.
Hemen hemen herkes benzer otomobil -benzer otomobil diyorum- üretip piyasaya
sunmak istedi. Biz de dedik ki Bu doğru değil. ama var olanlara
ilişkin de bu haksız rekabeti gidermeye yönelik olarak bir adım
attık.
Şimdi,
sigaraya ilişkin eleştiriler
Değerli
arkadaşlar, denetimin yapılmadığına dair, tabii,
burada bir imada bulunuldu. 2008 yılı ile 2011 yılı Ekim
döneminde tam 772.999 mükellef denetlenmiştir, sigara
satışı yapanlar, üretenler. Denetlenen ürün sayısı
-ki, burada bandrol var, bandrolün denetlenmesi lazım- 23 milyon 498 bin 720
adet. Savcılığa bildirilen dosya sayısı 1.830 adet.
Yakalanan, bandrolsüz veya taklit bandrollü ürün sayısı 2 milyon 301
bin 513; sadece 2010 yılında kolluk kuvvetlerimizin sigara
kaçakçığıyla mücadelede yaptığı faaliyetler
sonucunda 80 milyon paket sigara yakalandığını buradan
ifade etmek istiyorum. 2011 yılı Ocak-Eylül döneminde de benzer
şekilde 70 milyon paket yakalanmıştır. Daha yeni,
kaçakçılıkla mücadelede bir Tütün Eylem Planı
hazırlanmış, yürürlüğe sokulmuş, 37 eylem ve 14 hedef
ortaya konulmuştur. Bunların takibini en güçlü bir şekilde
bundan sonra yapacağım.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sigara zammı Barzaninin gelirlerini
artırmıştır Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yine
2010 yılında satılan 1600 ccye kadar otomobillerde yerli
payı yüzde 34, ithal payı yüzde 66dır. Burada,
arkadaşlarımız dedi ki: 1300 ile 1600 cc arasında da
tamamı ithal, vergi getirmedi. Hâlbuki, 1600 ccnin üzerindeki
otomobillerin tamamı ithal ve bizim vergi
artırdığımız segment de budur değerli
arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, tabii, her zaman için burada birçok konu gündeme geliyor.
Tekelin alkollü ürünler birimine ilişkin her zaman bu tartışma
yaşanıyor. Tabii ki, 2004 yılında açık, şeffaf
bir ihaleyle 292 milyon dolara Tekelin alkollü içkiler kısmı
özelleştiriliyor. Birkaç yıl sonra bu el değiştiriyor,
birkaç yıl sonra bir daha el değiştiriyor. En son el
değiştirme 2 milyar doların üzerinde oluyor. Peki, bu nasıl
oluyor?
Şimdi,
müsaade ederseniz şunu söyleyeyim değerli arkadaşlar:
Bakın, 2004 yılıyla firmanın ikinci satışı
arasında firma, ürün sayısını 17den 50ye
çıkartıyor, cirosunu tam 3 kat artırıyor. Şimdi,
verdiği vergiler 1,5 kat, 2 kat artıyor. Burada değerinin
artması tamamen ve tamamen ortaya özelleştirme sonrası
çıkartılan değerle ilişkilidir. Bakın, şöyle
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Oradan çok pis kokular geliyor Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bakın şöyle...
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) - Yani bu şekilde izah etmeniz çok zor olur
satışı.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Ama ben size şunu sorayım:
Diyelim ki, birinci satış yaklaşık 300 milyon dolar, ikinci
satış 800 milyon dolar. Peki, nasıl oluyor özel sektörden özel
sektöre iki yıl sonra 2,1 milyar dolar oluyor?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Hülle satışı olarak düşünülüyor Sayın
Bakanım. İlk satış hülle satışı olarak
düşünülüyor.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Demek ki, bir değer
yaratılmış arkadaşlar. Bir değer
yaratılmıştır değerli arkadaşlar.
Bakın,
Türkiyede borsanın değeri, bakın 10 bin, yaklaşık 10
bin seviyesinden bir ara 70-80 bin seviyesine kadar çıkmış,
bugün 50 bin seviyesine düşmüş. Yani bir dönemde borsanın,
şirketlerin değeri, yani yaklaşık diyelim ki 10 bin
seviyesinden
OKTAY VURAL
(İzmir) Önce başlangıç değerine bakmak lazım
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Bakmak lazım tabii.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Ona bakmak lazım.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) 10 misli, hemen hemen 10 misli.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, müsaade ederseniz, burada iki dakikam kaldı, onun için
çok da öbür konulara giremeyeceğim ama şunu ifade etmek istiyorum:
Gerek özelleştirme olsun, gerek kaçakçılıkla mücadele olsun bu
konularda irade ortadadır. Biz, gerçekten memleketimizin faydasına
daha çok katma değer yaratacak, daha çok istihdam yaratacak her türlü
tabii ki ekonomik politika uygulamasını bugüne kadar kararlı bir
şekilde yürüttük, yürütmek de lazım.
Özelleştirme
bütün hükûmetler döneminde yapılmıştır bakın
ayrıcalıksız. Bu özelleştirilen firmalar bütün hükûmetler
döneminde yerli yabancı firmalara satılmıştır ve biz
bunu yanlış bulmuyoruz. Bütün hükûmetler
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Değerinde satılmamasına itirazımız,
satılmasına değil Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Bakın, Cumhuriyet Halk Partisinin de tabii ki, koalisyon
ortağı olduğu dönemde, Milliyetçi Hareket Partisinin de
Koalisyon Hükûmeti ortağı olduğu dönemlerde bu özelleştirmeler
yapılmıştır; yerlisine de yabancısına da
satılmıştır ve biz, özelleştirmeyi rekabeti
artırma, verimliliği artırma anlamında doğru
buluyoruz. Bunu doğru bulduğumuz için de devam edeceğiz çünkü
gerçekten bu, memleket faydasınadır ve bunu sadece Türkiye
yapmamıştır; bunu Latin Amerikadan tutun, Asyaya kadar,
dünyanın bütün bölgelerinde, bütün ülkeler, herkes tarafından
doğru bulunduğu için yapılmıştır.
Ben, tekrar, bu bütçe döneminde
yaptığınız katkılar için, değerlendirmeler için,
yapıcı eleştiriler için teşekkür ediyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Şimşek.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın
Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim,
Sayın Bakan, 1999 depremi sonrası getirilen vergilerle ilgili bir
değerlendirme yaptı. O dönemde, bununla ilgili kanun
çıkartmış, hükûmette sorumluluk almış bir parti olarak
Sayın Bakanın bu verdiği yanlış bilgiyi düzeltmek
istiyorum müsaadenizle.
BAŞKAN Mikrofonunuz açık efendim,
yerinizden düzeltmenizi
OKTAY VURAL (İzmir) Sataşma
nedeniyle efendim.
BAŞKAN Sataşma değil
efendim, düzeltme olduğu için, yerinizden lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim,
sataşma. Bize atfedilen bir farklı görüş var. Yerimden
istemiyorum, kürsüden istiyorum çünkü 69a göre, bize atfedilen bir farklı
görüşü Sayın Bakan ileri sürdü.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Suçlama
vardır efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Kürsüden
düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Vural, lütfen,
yerinizden cevap veriniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Yerimden söz istemiyorum efendim.
BAŞKAN O zaman, siz bilirsiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, o
zaman, usul tartışması açıyorum efendim, tutumunuz
hakkında.
BAŞKAN Buyurun, açınız
efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Aleyhinde
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın
Vural.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, ben de söz istiyorum, aleyhte.
VI.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi İç Tüzüğünün açıklama hakkı
başlıklı 69uncu maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle
Başkanın tutumu hakkında
OKTAY VURAL (İzmir) Evet,
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tutumunuzun aleyhinde söz istedim çünkü
69uncu maddeye göre. Bir Sayın Bakan, daha önce sorumluluk
almış bir dönemle ilgili yanlış bir hususu
atfetmiştir. Açık bir şekilde 69uncu maddenin hükmü ihlal
edilmiştir. Bu durumda söz isteyene sataşmadan dolayı söz
vermeniz gerekiyor. Yerinden söz talebi 60ıncı maddeye göre olur,
pek kısa bir söz talebi olandır. Dolayısıyla, benim
talebime uygun karar vermeniz gerekir. Bu konuda bir takdir hakkını
kullanmanız doğru değil. O konuda, yerinden söz talebi
olsaydı, ona göre, tabii, yerimden kullanmayı da bilirdim.
Tabii, Sayın Bakanın ifadesi,
1999 depremiyle ilgili. Evet, o gün, gerçekten millî gelirin yüzde 36sına
yakın bir kesimi etkilenmiş, çok önemli ekonomik sonuçları olan
bir deprem. Dolayısıyla, böyle olduğu zaman bu deprem
yaralarını sarmak amacıyla getirilen tedbirler tamamıyla o
depremle ilgilidir ve bu depremle ilgili vergiler de sürelidir, kısa
süreli olmuştur, 2003 yılına kadar olmuştur. Daha sonraki
Sayın Mehmet Şimşek söyledi: Benden önce uzatıldı.
diye söylemişti, sizden önce de Sayın Recep Tayyip Erdoğan
Hükûmeti döneminde bu kalıcı bir vergi hâline
dönüştürülmüştür. Dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisinin
iktidar döneminde olduğu zaman çıkardığı vergi,
doğrudan doğruya deprem yaralarını sarmak amacıyla
çıkarılmış ve süreli bir vergidir, yoksa biz orada
eğer kalıcı bir vergi olmasını isteseydik kanunu da
buna göre çıkarmış olurduk. Kalıcı vergi hâline
dönüştüren sizsiniz. Ekonomik istikrarla ilişkisi, depremin
oluşturduğu olağanüstü harcamaların ekonomik istikrara
etkisini azaltmak amacıyladır, yoksa doğrudan doğruya
ekonomik istikrar programının bir amacı olarak getirilmemiştir,
öyle olsaydı vergi kalıcı olurdu. Bunu düzeltmek istedim.
Söz verdiğiniz için teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Vural.
Lehte Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın.
Sayın Aydın, buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Sayın Bakanımız,
burada bir ifadeyi kullanırken doğru bir şekilde Kanunun
lafzına ve aynı zamanda gerekçesine bakarak ifade etti. Bakın,
ben, 4481 sayılı Kanunun genel gerekçesini şöyle bir arz edeyim
de: Bu düzenleme ile bir yandan depremde zarar gören
yurttaşlarımızın yaraları sarılmaya
çalışılacak, diğer yandan ekonomide yeni yapısal
sorunlar yaratılmadan bir süredir uygulanmakta olan ekonomik istikrar
programının devamı sağlanacaktır. Kanunun kendi
gerekçesi. Kanunun gerekçesinde bu çok açık bir şekilde ifade
ediliyor.
Yine aynı şekilde
OKTAY VURAL (İzmir)
Anlamamışsınız ki.
AHMET AYDIN (Devamla) Biz
anlıyoruz, bütün milletimiz de anlıyor ama siz
yaptığınızı kendiniz bir anlasanız problem
olmayacak.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ya bu geçici vergi kardeşim, sen kalıcı
hâle dönüştürdün.
AHMET AYDIN
(Devamla) Aynı şekilde, bakın değerli arkadaşlar,
iki yıl uzatılıyor. Uzatılma gerekçesi de aynen şöyle.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bilmediğin konularda konuşma!
AHMET AYDIN
(Devamla) Uzatılma gerekçesinde de diyor ki: Ekonomik istikrar
programının amaca ulaşması, program süresi boyunca vergi
gelirlerinin aynı başarı düzeyinde seyretmesi, bunu
gerçekleştirirken de ekonomik gereklerle değişen ekonomik ve
sosyal koşullarla uyumun korunması gerekmektedir. Bu çerçevede
hazırlanan tasarı dokuz maddeden oluşmaktadır. Ekonomik
istikrar programı hedefleri ve ekonomik gelişmelerin ve diğer
dışsal faktörlerin gerektirdiği değişiklikleri
kapsamaktadır. Tasarı ile 4481 sayılı Kanunla getirilen
özel işlem vergisi ve özel iletişim vergileri ile bazı
kurumların gelirlerinden genel bütçeye gelir aktarma imkânı veren
düzenlemenin uygulama süresi iki yıl uzatılmıştır.
Bu, etti iki.
Üçüncüsü: Yine
aynı şekilde Maliye Politikaları
başlığında IMFye sunulan bir niyet mektubu var, 18
Aralık 2000 tarihli. Burada da deniliyor ki: 14 Eylül 2000 tarihinde
uygulamaya konan ve yıllık bazda gayrisafi millî hasılanın
yüzde ĵü kadar tasarruf sağlaması beklenen önlemlere ilaveten, 2001
yılı bütçesinin kabulü öncesinde, 2000 yılı bütçesinde
uygulamaya alınan geçici önlemlerin kaldırılmasının
etkilerinin kısmen bertaraf edilmesi amacıyla bazı önlemler
alınmaktadır. Daha detaylı olarak da bilgiler sunuluyor.
Şimdi, burada
kanunun gerekçesi çok açık; ekonomik istikrarı sürdüreceksiniz,
aktarma yapacaksınız
OKTAY VURAL
(İzmir) Deprem olmuş, depremin yaralarını sarmazsan
istikrarı sürdürebilir misin?
AHMET AYDIN
(Devamla) -
aktarma yapacaksınız ve bu kanunu aynı gerekçelerle
iki yıl daha uzatıyorsunuz, hâlen burada karşı
koyuyorsunuz. Sayın Bakanımızın dediği doğrudur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Niye kalıcı hâle dönüştürdünüz, deprem vergileri
nereye gitti? Onun hesabını verin.
AHMET AYDIN
(Devamla) Sayın Başkanın da tutumuna katılıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, tutumunuzun lehinde
efendim
BAŞKAN
Aleyhte Sayın Gençin sözü var, sonra size vereceğim.
Buyurunuz
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Türkiye Büyük Millet
Meclisi yönetimini izliyoruz. Burada hep iktidar partisine, grup başkan
vekillerine ve milletvekillerine her söz istediklerinde veriliyor hem de
kürsüde konuşturuluyor. Muhalefete gelince maalesef çok cimri
davranılıyor. Hâlbuki aslında burada konuşturulması
gereken muhalefet.
Sayın Bakan
burada bazı bilgileri dile getirirken kürsüde dile getirdi. Mesela
özelleştirmeyle ilgili birtakım bilgiler söyledi. Dedi ki: Tekel 292
milyon dolara özelleştirildi, birkaç sene sonra 810 milyon dolara gitti,
birkaç sene sonra tekrar satıldı.
Arkadaşlar,
bunlar böyle değil. Bakın, Tekelin özelleştirilen yerlerine
bakın, 292 milyon dolar, o Tekelin deposunda o gün var olan stok mal.
Bırakın her şeyinin
Şehir içinde 100 dönümlük, 200
dönümlük şehrin en mutena yerlerinde araziler var ve bunların o
zamanki arsa fiyatları onun bin misli. Düşünün yani, işte, önce
alan 292 milyon dolara aldı, çok kısa zaman sonra, bir sene sonra 810
milyon dolara sattı. O alan da tekrar sattı yine 2 milyar 100 milyon
dolara.
Değerli
arkadaşlarım, mesela Manisada -Bülent Bey burada olsaydı,
diyecektim ki Bülent Bey sen bunu niye önlemedin?- Sümer Holdingin bir yeri 3,7
milyon dolara bir gruba verildi, ondan altı ay sonra bunun
yarısı 15,5 milyon dolara satıldı. Yani bu fiyatlar neye
göre tespit ediliyor?
Ayrıca, bunun
gibi neler var arkadaşlar! İşte, Balıkesirdeki bir
gayrimenkul, takdir edilen fiyatı 51 milyon dolar, getirdiler Albayraklara,
Tayyip Beyin de yakınları olan kişilere 1,1 milyon dolara
verdiler, sonra Danıştay bunu iptal etti. Yine bunun gibi, şeker
fabrikası arkadaşlar
Kütahya Şeker Fabrikası 200 milyon
dolarlık bir fabrikayı getirdiler 14 milyon dolara AKPnin
milletvekiline verdiler, bunu vatandaşların bilmesi lazım. Ha,
oradaki yapılan satıştaki hile ortada, tapuda tahrifat
yapılmış ve ondan sonra 113 dönümlük arazinin haksız olarak
Kilerin üzerine geçtiği tapu kayıtlarında var, mahkeme
kayıtlarında var. Hâlâ Sayın Bakana soruyoruz: Bunu ne ettiniz,
niye almıyorsunuz; bu 113 dönümlük Türkiye Şeker Fabrikaları
arsasını niye sattınız Kilere? Onun üzerinde, bir tapunun
üzerini çizmek suretiyle tapuyu değiştirdiniz. Bunların
söylenmesi lazım burada. Ama tabii bizim zamanımız
yetmediği için bunları söyleyemedik burada.
Onun için,
arkadaşlar, özellikle sayın başkanlar bize de kürsüden
versinler.
Teşekkür
ediyorum efendim, sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Lehinde İstanbul
Milletvekili Akif Hamzaçebi.
SIRRI SAKIK
(Muş) Başkan, biz de söz istemiştik ama görmediniz herhâlde.
BAŞKAN Ben
görmedim efendim, arkadaşlar not etmişler.
SIRRI SAKIK
(Muş) O zaman tutanakları alın, bakalım.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. Tutumum hakkında görüşüyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; deprem vergileri tartışması olunca ben de
konuya ilişkin bazı bilgileri Genel Kurula sunma ihtiyacını
duydum. 99 yılında 17 Ağustos ve 12 Kasımda meydana gelen
depremlerden sonra, aynı zamanda 99 yılı sonunda
uygulanmasına başlanan ekonomik istikrar programı uyarınca,
her ikisinin de etkisiyle, o zamanki hükûmet bir ekonomik programı, bu
program içerisinde yer alan bir mali paketi uygulamaya koydu. Yani ek
vergilerin getiriliş gerekçelerinden birisi depremse, diğeri de
ekonomik istikrar programıdır. Bunda herhangi bir tartışma
yok.
Vergiler bütçeye
girer, Bütçe birliği ilkesi gereği vergiler herhangi bir harcamaya
tahsis edilmezler. Zamanında bütçelerde bu yönde yer almış olan
hükümler veya fonlar mali disiplini bozduğu için zaman içerisinde
uygulamadan kaldırılmıştır. Ancak, iktidar partisi
sözcüleri burada değerlendirme yaparken bütün sorumluluğu o zamanki
hükûmete atıp, sanki kendi dönemlerinde bu konularda herhangi bir şey
yapılmamış gibi bir tavır içerisindeler. Bunu
yadırgıyorum. Evet, 99 yılı sonunda o zamanki hükûmet
önemli bir mali paketi uygulamaya koydu. Bugün gelir bütçesinin
performansı olarak ifade edilen rakamların gerisinde o zamanki
hükûmetin attığı adımlar vardır. Bunu bir kere kayda
geçirelim. Ancak, o zamanki hükûmet nihayetinde bu vergileri 2002
yılı sonuna kadar uygulanmak üzere yürürlüğe koymuştur.
Önce 2000 sonuna kadar uygulanmak üzere yürürlüğe konulan vergiler, daha
sonra 2002 yılı sonuna kadar uzatılmıştır.
2002 Kasım
seçimleriyle birlikte AKP iktidar olunca, daha önce ek vergileri kaldırma
sözü veren AKP, ilkin Ne var ne yok. diye belki o ihtiyaçla vergilerin
yürürlüğünü bir yıl uzatmış; bu belki anlayışla
karşılanabilir, henüz envanter yapmış değildir ancak
2003 yılı sonunda yürürlüğe koydukları bir kanunla bu
vergileri kalıcı hâle getirmiştir. Bunu bir kere tespit edelim.
İkincisi: Bu
vergilerin kapsamını genişletmiştir. Örneğin, cep
telefonu konuşmaları üzerinde alınan özel iletişim
vergisinin kapsamına sabit telefonlarla yapılan konuşmalar da
dahil edilmek suretiyle vergi kapsamı genişletilmiş ve daimi bir
hâle getirilmiştir. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri bu
konuda masum değildir. Sabit telefondan yapılan konuşma, özel
iletişim vergisi kapsamına alınabilir mi? Ama Hükûmet
almıştır. Yine, özel işlem vergisinin kalemleri, damga
vergisi ve harçlar arasına yerleştirilmek suretiyle daimî hâle
getirilmiştir. Bunu da bilginize sunuyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Tutumumda bir
değişiklik yoktur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, tabii Sayın Hamzaçebi bir
şey söyledi. Bakın, gerekçe burada. Bu, ekonomik istikrar
programı için getirilmiş değil; depremin ekonomik istikrar
programına vaki tahribatının yeni yapısal sorunlara yol
açmaması açısından getirilmiştir. İşte, genel
gerekçe burada.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Gerekçeyi okudum ben Sayın Vural, gerekçe ortada.
OKTAY VURAL
(İzmir) İşte burada diyor ki: Yeni yapısal
Bakın
Yurttaşlarımızın yaraları sarılmaya
çalışılacak, diğer yandan da ekonomide yeni yapısal
sorunlar yaratılmadan istikrar programının devamı
sağlanacaktır. diyor. Dolayısıyla, elmayla armudu
karıştırmamak lazım ama kalıcı hâle getiren
Sayın Bakan zannedersem.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural, kayıtlara geçmiştir.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/470) (S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki
Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
A) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1.- Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
B) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI (Devam)
1.- Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ÖZEL ÇEVRE KORUMA KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1.- Maliye
Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Maliye
Bakanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1.- Kamu İhale Kurumu
2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Kamu İhale Kurumu
2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2.- Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN
Aleyhinde Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı.
Buyurunuz
Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MUSTAFA KALAYCI
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
İller
Bankası çalışanlarının ücretleriyle ilgili Yüksek
Planlama Kurulu kararı henüz çıkmadığından,
ayrıca, 15 Ekim 2011 ile 25 Ocak 2012 tarihlerinde yapılacak olan
kariyer uzmanlık sınavı ertelendiğinden mağdur duruma
düşmüşlerdir. Sayın Bakan, yapacağınız
açıklamayı dört gözle bekleyen İller Bankası çalışanlarına
bu müjdeyi bugün verecek misiniz?
AKP Hükûmetince
çıkarılan 646, 659 ve 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameler ile Maliye Bakanlığı personeli ve kamu
görevlilerinin mali haklarına ilişkin muhtelif düzenlemeler
yapılmıştır. Ancak, Maliye Bakanlığı ve Gelir
İdaresinde İstanbul, Ankara, İzmirde görev yapan
yardımcı hizmetli, memur ve şeflerin ek ödemeleri
artırılmamıştır. Muhakemat memurlarının
yıl sonunda aldıkları pay
kaldırılmıştır. Şube müdürleri, müdürler, müdür
yardımcıları mağdur edilmiştir. Defterdarlık
uzmanları ve gelir uzmanlarına merkez ve taşra ayrımı
yapılarak yeni bir ayrımcılığa gidilmiştir.
Dikkatinizi
çekiyorum değerli arkadaşlarım, Türkiye genelindeki vergi
dairesi müdür ve müdür yardımcıları cumhuriyet tarihinde ilk kez
Maliye Bakanlığı önünde eylem yapmıştır. Yine
muhasebat kontrolörleri, millî emlak kontrolörleri, muhasebe denetmenleri,
millî emlak denetmenleri, muhasebe uzmanları ve gelir
uzmanlarının hepsi hakkaniyetin sağlanması için eylem
yapıyor.
Sayın Bakan,
Maliyenin kariyer meslek personeli arasında neden
ayrımcılık yapılmıştır? Bu nasıl
eşit işe eşit ücrettir? Bu düzenlemeler ile maalesef Maliye
çalışanlarını da birbirine düşürdünüz.
Amacınız huzursuzluk çıkarmak mı, iş
barışını bozmak mı? Sayın Bakan, lütfen Maliye
çalışanlarının feryatlarına kulak veriniz.
Değerli
milletvekilleri, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname memurlar
arasında âdeta alttakiler ve üsttekiler olmak üzere ikili bir
sınıfsal ayrım getiren, zaten bölük pörçük olan sistemi daha da
karmaşıklaştıran, bazı memurların maaşlarındaki
iyileştirmeler dışında ücret rejimine anlamlı bir katkı
yapmayan, aksine personel rejimine yeni bir yama daha ekleyen âdeta gecekondu
niteliğinde bir düzenlemedir. Yapılan düzenleme ile kamudaki 405 bin
civarında çalışanın maaşında oranları
farklı olmakla birlikte artış sağlanmıştır.
Ancak çoğu memur için kararnameden beklenen umutlar hüsrana
dönüşmüştür.
Öğretmen yok
sayılmıştır, akademik personel yok
sayılmıştır. Sayın Bakan,
hocalarımızın, öğretmenlerimizin nasıl
geçindiğinden haberdar mısınız? Öğretmenler, hocalar
gerçekten hayal kırıklığına
uğramıştır. Bir de, Öğretmenlerin maaşları
enflasyon oranında artacak. diye açıklama yapıyorsunuz. Yoksa,
ona da mı göz dikmiştiniz?
Polisler neden
görmezden gelinmiştir? Madem ek ödemelerini artırmadınız,
bari derece sorunlarını çözseydiniz. Ön lisans ve lisans mezunu,
hatta yüksek lisans ve doktora yapan polis memurları emeklilik müktesebi
olarak 1inci dereceyi alamıyorlar ama diğer memurlar alabiliyor.
Sayfa sayfa kararnameler yayınlandı. Neden böylesi bir
eşitsizliği giderecek düzenleme yapmadınız? Polise bu haksızlığı
neden reva görüyorsunuz?
Yapılan
düzenleme ile Sosyal Güvenlik Kurumu çalışanlarının ek
ödeme oranları büyük ölçüde düşmüş, ikramiyeleri
kaldırılmıştır. Türkiye İş Kurumu, Gençlik
ve Spor Bakanlığı, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı gibi daha birçok bakanlık ve kurumun
çalışanları için de haksızlık ve eşitsizlik söz
konusu ama anlatmak için zamanım yok.
Bu kanun hükmünde
kararnameyi kapalı kapılar ardında dizayn edenler acaba hangi
adaleti sağlamışlardır?
Sayın Bakan,
şu anda Plan ve Bütçe Komisyonunda TOKİnin bu kararname
kapsamından çıkarılması görüşülüyor. Peki, diğer
kurumlarımızın suçu ne? Diğer kurumlarımızın
önemi yok mu? Lütfen, müdahale ediniz.
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi derhâl Plan ve Bütçe
Komisyonuna sevk edip gerekli düzeltmelerin yapılmasını
sağlayınız diyorum.
Ben,
bütçelerimizin hayırlı olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kalaycı.
Sayın
milletvekilleri, on ikinci turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi,
soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Bildiğiniz
üzere soru-cevap bölümü burada 20 dakikadır; 10 dakikasını
sorulara ayıracağım, 10 dakikasını cevap bölümüne.
Sayın milletvekilleri, birer dakikayla sınırlı
olduğunuzu tekrar hatırlatıyorum.
Sayın
Oğan
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok.
BAŞKAN Yok.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İlk sorum
Sayın Maliye Bakanına: Sayın Bakan, tapuda TÜRKŞEKER
AŞ üzerine kayıtlı iken özelleştirme sonrasında 2005
yılında Kütahya Şeker Fabrikası AŞ adına yolsuz
tescili yapılan 112.907 metrekarelik fabrika arazisine ilişkin olarak
tarafımdan yapılan başvuru üzerine açılan dava sonucunda,
yerel mahkemenin 29/3/2011 tarihli kararıyla işlemi yapanın
hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
YDK ve mahkeme kararlarına rağmen bugüne kadar
Bakanlığınızca tapu iptal davası
açılmamasının gerekçesi nedir? Bu dava ne zaman
açılacaktır?
İki,
Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanına: Kütahya ili
Tavşanlı ilçesi Çobanköy civarında kurulmak istenen MESS Entegre
Geri Kazanım Tesisi ÇED raporu süreci ne aşamadadır? Bölge
halkının konuya ilişkin tepkileri dikkate alınacak
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Korkmaz
.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Maliye Bakanına sualim: IMF icra direktörleri
toplantısının sonunda şu itirafta bulunuluyor -nitekim
bazı basın organlarında da yer aldı- deniliyor ki: Türkiye
ekonomisinin geleceği uluslararası finans piyasasının
kaprislerine, insafına terk edilmiştir. Bu sözler, millî
işletmelerin yabancılara yok fiyatına
satıldığı, reel üretimin ve üreten ekonominin desteklenmesi
yerine borsa, faiz gibi sanal ekonomik enstrümanlarla oynamanın ekonomi
yönetimi sayıldığı, ithal ekonomisinin tek yol olarak
dayatıldığı, sınırların ucuz, kalitesiz Uzak
Doğu mallarına fütursuzca açılıp içerideki yerli
üreticilerin savunmasız bırakıldığı, ülke
ekonomisinin sürekli borçlandırıldığı, borcun da yeni
borçlarla kapatıldığı AKP ekonomi modelinin duvara
toslamasının yakın olduğunun işareti değil midir?
Bunu yıllardır ifade edegelen Milliyetçi Hareket Partisinin
uyarılarını ciddiye almadınız, ekonomi bilmezlikle
suçladınız; IMF direktörlerini de cehaletle mi
suçlayacaksınız?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.
Sayın Öz
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çevre ve
Şehircilik Bakanımıza soruyorum: İlçe kadastro müdürlükleri
kapatıldı. Seçim bölgem olan Anamurdan Mersine gelene kadar dört
buçuk beş saat kadar bir süre geçmektedir. Bu durumda hem vatandaş
hem de teşkilat çalışanları mağdur olmaktadır. Bu
durumla alakalı yeni bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Bir
diğer sorum: Vergi dairesi müdürleri, vergi müfettişleri ve vergi
uzman denetçileri arasındaki maaş farklarını düzeltmeyi
düşünüyor musunuz? Özellikle 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle diğer teşkilatlara ait mensupların denetim
uzmanlarıyla arasındaki farkı Maliye Bakanlığı
lehine düzeltmeyi düşünüyor musunuz?
Bir
diğer sorum: Tapu ve Kadastro Müdürlüğünce yapılan işlem
başı ücretlendirmeyle döner sermaye geliri sağlanmaktadır.
Ancak bu gelirler Döner Sermaye İşletme Müdürlüğüne, Ankaraya
gönderilmektedir. Tapu ve Kadastro çalışanlarına döner sermaye
verilmemektedir. Bun sebebi nedir? Bu uygulamayı çalışanlar
lehine düzeltmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Sayın
Kaplan
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Çevre
ve Şehircilik Bakanına: Sayın Bakanım, Kocaeli ili
Dilovası ilçesinde bir sanayicinin geçen hafta Kocaeli basınında
yer eden bir sorusu var, bir sorudan ziyade isteği var. Kendisine bir
bürokratın gittiğini, bu bürokratın
Haydarpaşa
Garının Marmaray Projesi gerekçesiyle kapatılacağı,
dolayısıyla Dilovasında bu şahsa ait bulunan bir
limanın 300-400 dönüm büyütülerek, gerekiyorsa denizi doldurması
konusunda bana bir bürokratın geldiği şeklindeki bir basın
açıklaması var. Bu bürokrat hakkında bir işlem yapmayı
düşünüyor musunuz?
İkinci
sorum: Yine bu bölgede çevre kirliliğinin meydana getirdiği
çarpık kentleşmeden dolayı Yeni Yıldız Mahallesi
sakinlerinin taşınmaya başlandığını
biliyorsunuz, siz de biliyorsunuz. Bir kısmının hakları,
ellerine para vererek gönderilmeye başlandı. Benim
anladığım kadarıyla, sizin TOKİ
aracılığıyla, burada yaşayan insanların
TOKİnin oluşturabileceği bir konut projesiyle
taşınmalarına mağdur edilmeden
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Sayın
Demir
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim.
Şehircilik
ve Çevre Bakanına sormak istiyorum: TOKİ binaları o şehrin
kültür ve mimarisine uygun yapılamaz mı? Şehirlerimizi çirkinleştirmek
gibi bir misyon mu üstleniyorsunuz? Özellikle cumhuriyetin ilk
yıllarındaki o güzelim mimari hassasiyet tekrar gelecek mi?
Yatağan
Yeşilbağcılar beldesi kömür nedeniyle istimlak edilmişti ve
burada 560 hane vardı. Daha sonra 127 hanenin ancak, TOKİ
tarafından, kömür üzerindeki bir yerde evleri yapıldı, 433
vatandaş bekliyor. 1989 yılında gösterilen yerde imar izni
verilmesine rağmen hâlâ okul, cami, hastane için gerekli izinler verilmemektedir.
Bunun nedeni nedir?
Vandaki deprem
nedeniyle yeni yerleşim yerinin 1940, 1950lerdeki deprem
çatlağının üzerine taşınacağı söyleniyor.
Bunun için gerekli üniversite ve uzmanlar
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demir.
Sayın
Yeniçeri
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İlk sorum
Çevre ve Şehircilik Bakanına: Ankara kent merkezinde ciddi bir hava
kirliliği oluşmuştur. İnsan
sağlığını tehdit eden hava kirliliğinin temel
nedeni doğal gaz kullanımının azalmasıdır.
Doğal gaz fiyatlarının zamlanmasıyla
vatandaşların ucuz kömüre yönelmesi bu kirliliği
artırmıştır. Kalitesiz kömür kullanımının
önlenmesi, hava kirliliğinin ortadan kaldırılması için
hangi tedbirleriniz var? Dar gelirlilere doğal gaz kullanımı
için herhangi bir yardım düşünüyor musunuz?
İkinci sorum
Sayın Maliye Bakanına: Hükûmetiniz tam anlamıyla bir ithalat
hükûmetidir. Önüne her geleni ithal eden bir Hükûmetimiz var, Angus ithal
ediyor, doktor ithal ediyor, öğretmen ithal ediyor, neredeyse siyasetçi de
ithal edecek. Gelir ile gider arasında, üretim ile tüketim arasında,
ithalat ile ihracat arasında dengeyi kuramazsanız bu cari
açıklardan daha çok söz etmeye biz devam ederiz. Üretim yerine tüketimi,
ihracat yerine ithalatı, icat yerine taklidi esas
aldığınızdan Türkiyeyi ticaretle tüketim toplumu hâline
getirdiniz. Cari açık bu olgunun sonucudur. Sorum şu: Türkiyeyi
tüketim ve ticaret toplumu olmaktan çıkarmak için somut olarak ne
yapmayı düşünüyorsunuz? (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın
Sarıbaş
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çevre ve
Şehircilik Bakanına sormak istiyorum: Sayın Erdoğan
Bayraktar, inşaat sektöründe faaliyet gösteren bir iş adamı
olarak ülke inşaatlarında sorumluluk alıyorsunuz. Bu, etik
kurallarına uyuyor mu?
Yine, seçimlerde
dar gelirliler için 100 TL taksitle eşyalı konut projeniz vardı;
hani nerede, sürekli bekliyoruz?
Sayın Maliye
Bakanımıza sormak istiyorum: 9 Mayıs 2011 tarihli Milliyet
haberinde Maliye Bakanı Gündemimizde seçimden sonra vergi
artışı ve zam yok. demişti, seçimden sonra yüzde 49 oy
alınca mı fikriniz değişti?
Çok teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Sarıbaş.
Sayın
Çınar
EMİN ÇINAR
(Kastamonu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum Maliye
Bakanına. 11 Kasım tarihinde portföy C kapsamında Kastamonu,
Turhal, Kırşehir, Çorum, Yozgat şeker fabrikalarının
ihalesi 626 milyon dolara yapıldı. Bu yapılan ihaleyle beraber
-varlık satışı yöntemiyle yapılmıştır
bu ihale- kotalarının beş yıl işletilme
şartı vardır. Şimdi Maliye Bakanına soruyorum: Kotalar
nerede işletilecektir? Varlık satış yöntemiyle
özelleştirme neden yapılmıştır? Fabrika
kapanırsa, orada çalışanların mağduriyeti ve bölgenin
mağduriyetinin giderilmesi hakkında bir program
hazırlanmış mıdır? Fabrikanın sahip olduğu
alanların fiyat değerlendirmesi yapılmış
mıdır? Bu fabrikaların neden paket bir program içerisinde
özelleştirmesi yapılmıştır? Ferdi olarak
yapılmasıyla kooperatiflerin girmesi engellenmiş midir?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çınar.
Sayın Akçay
Yok.
Sayın Halaman
Yok.
Sayın
Şandır
Yok.
Sayın Onur
Yok.
Sayın Erdoğan
Yok.
Sayın
Özgündüz
Yok.
Sayın
Aslanoğlu
Yok.
Sayın Dinçer
Yok.
Sayın
Gümüş
Yok.
Sayın Kaleli,
buyurunuz.
SENA KALELİ
(Bursa) Efendim, benim sorum Maliye Bakanına: 2012 yılı için
bütçe gelirleri 329,8 milyar Türk lirası, vergi gelirleri ise 300,9 milyar
Türk lirası olarak öngörülmüştür. İlginç olan 2011
yılı Orta Vadeli Programda 2012 için öngörülen vergi gelirleri
tutarı 276 milyar olarak öngörülmüştür. Arada 25 milyarlık bir
fark çıkmaktadır. Bu fark nereden kaynaklanmaktadır ve kimden
nasıl tahsil edilecektir?
Sayın Bakan,
Van depreminin açığa çıkardığı bir gerçeği
dile getirmek istiyorum: Van ve Erciş depreminden sonra yalnızca biz
değil bütün kamuoyu ayağa kalkınca, Hükûmet, deprem vergilerinin
nereye harcandığını açıkladı. Bu açıklamadan
da anlaşılacağı üzere deprem için toplanan paralar deprem
haricinde her yerde kullanılmıştır. 2012 vergi gelirleri
içinde deprem vergilerinin ne kadar olacağı öngörülmektedir? Bundan
sonraki deprem vergilerinin amacı dışında
kullanılmasına göz yumacak mısınız?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaleli.
Sayın
Yılmaz
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, süre doldu.
BAŞKAN
Pardon, süremiz doldu. Kusura bakmayın, fark etmemişim.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
Önce Sayın
Bayraktar, buyurunuz efendim.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle, İller
Bankasında çalışan arkadaşlarımız için kariyer
uzmanlık sınavını en kısa sürede yapacağız,
onu ifade etmiş olayım.
Kütahyadaki geri
dönüşüm, geri kazanım tesisi için ÇED raporu şu anda
değerlendirme aşamasında. Gerekli kuruluşlardan,
kurumlardan görüş alınıyor ve toplantılar
yapılıyor. Ne ise gerekli şekilde ÇED raporu
değerlendirilecek.
Yine, ilçe kadastrosu
Sayın Öz
tarafından ifade edilen ilçe kadastro müdürlüğü kapatıldı.
Eğer dört saat mesafe varsa bunu bilmiyorum, bunu bir inceleriz. Tabii çok
uzun bir mesafe. Biz kırk beş dakika, bir saat mesafede olan yerleri
ve işlem yapılmayan ilçe müdürlüklerini kapattık, bunları
ile aldık çünkü kadastro müdürlükleri tapu müdürlükleri gibi çok fazla
vatandaşa bire bir hizmet gören yerler değil, daha çok iş
sahiplerine hizmet gören birimler ama öyle dört saatlik bir mesafe çok uzun bir
mesafe. Bunu ben yerinde inceleyeceğim ve gerekli cevabı
yazılı olarak da veyahut da görüşmek suretiyle bilgi
vereceğim.
Döner sermayelerden
çalışanlara ilave ücret verilmesi noktasında, artık
yılbaşı itibarıyla Eşit işe eşit ücret
uygulaması başlayacak. Bu bakımdan, o doğrultuda bundan
sonraki düzenlememizi bu yeni kanun kapsamında yapacağız.
Dilovasındaki hem hava
kirliliği hem de oradaki bürokrat
Kimdir bürokrat? Bürokratın ismini
bize verirseniz
Bu oluyor, vatandaşlar, bazı bürokrat olmayan
kişiler de gidiyor ama bu sayın milletvekilimiz bunu burada dile
getirdiğine göre önemli bir konu, bu kişi belli ama bu suç
teşkil eden bir hadise. Eğer bize bir anlatırsa ve
yazılı belge verirse bu arkadaşın kim olduğuna
bakarız, gerekli kovuşturmayı, soruşturmayı
yaparız.
Yeniyıldız Mahallesinde de
çalışmalarımız devam ediyor. Burada, Dilovasının
tamamında çok ciddi çalışmalarımız var. Burada sanayi
ile ikamet dengesini oluşturmak için, geçen dönemden beri
çalışmalarımız devam ediyor. Bunları daha da ileri
noktalara taşıyacağız.
Değerli arkadaşlar, tabii
TOKİ binaları cumhuriyetin oluşturduğu mimari konsepte
uygun olarak yapıldı. Bundan biz de rahatsızız. Bu dönemde,
gerek Türkiyeden ve gerekse dünyadan gerekli büyük mimarlık
büroları, mimarlık konseptleri ve üniversiteden hocalarla
çalışmalar yaptık. Gerek tarihimizden gelen mimari konsept
gerekse Selçuklu mimarisi, Osmanlı mimarisi, klasik mimari ve yöresel
mimariyi zenginleştirme noktasında ve kullanma noktasında çok
ciddi çalışmalarımız var. Bu, biraz da ekonomiyle ilgili.
Biliyorsunuz, ülkemizde esas konut ihtiyacı olan vatandaşlarımız,
parası olmayan vatandaşlar yani barınmaya, konuta ihtiyacı
var ama konuta verecek parası yok. Onun için maliyet dengesine de dikkat
ederek bugüne kadar çalıştık ama bundan sonra çok daha fazla
dikkat etmemiz gerekiyor. Bunu, tabii, vurguladığı için ben
teşekkür ediyorum.
Yine Ankarada
hava kirliliğinden bahsedildi. Ankarada hava kirliliği günlük böyle
bazen sis sebebiyle artıyor ama genel olarak geçen yıllara oranla
hava kirliliğinde azalma var. Yaptığımız
ölçümlemelerde bunu çok net olarak belirledik. Zaten, Çevrede çalışan
arkadaşlarımı da görevlendirdim, bu konuda günlük bilgileri
basınla ve kamuoyuyla paylaşıyoruz.
Yine bir
arkadaşımız, benim inşaatçı olduğumu söyledi. Ben
kendim şu anda uzaktan yakından devletle bir iş yapmadığım
gibi yap-sat da yapmıyorum yani gençliğimde, kırk beş
yaşına kadar yapmıştım ama şu anda kendim
değil çocuklarım
Birisi mimardır, devlet dairesinde
çalışıyor; birisi inşaat mühendisidir, yemek işi
yapıyor ama kendimize lazım olan ofis binası gibi, böyle butik gibi
üç senede beş senede çocuklarım o kadar iş yapıyor.
Devletle uzaktan yakından en ufak ilişkim yoktur, bunu da özellikle
ifade etmek istiyorum.
Yine 100 liraya
konut verecektiniz. dedi, bunu Evlilere, yeni evlenen yoksullara 100 liraya
ev vereceğiz. dedik. Diğer taraftan, TOKİnin yoksullara konut
yapımı ve satımı devam ediyor ama bizim seçim
beyannamesinde ifade ettiğimiz, yeni evlenen yoksul çiftlere konut
vermemizin yönetmeliğini yapıyoruz, onu da inşallah kısa
sürede yapacağız.
Sorularınız
için çok teşekkür ediyorum, tekrar saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Buyurunuz
Sayın Şimşek.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Tabii, birçok soru
soruldu, üç buçuk dakikam var.
Birinci sorudan
başlayayım, Kütahya Şeker Fabrikasının arsasıyla
ilgili bir soru.
Değerli
arkadaşlar, Özelleştirme İdaresinin bana
ulaştırdığı nota göre Anılan taşınmaz
Kütahya Şeker Fabrikası Anonim Şirketindeki kamu hissesinin
satış yöntemiyle özelleştirilmesine ilişkin ihale
tanıtım dokümanında yer almış ve değerleme
çalışmalarında dikkate alınmıştır.
deniliyor. Sonradan da bu konuyla ilgili, yine tapuyla ilgili yapılan
yazışmalarda gerekli incelemeler gerçekleştirilmiş ve en
son 2008 yılında Tapudan gelen
yazıda şu ifade ediliyor: Bu yazıda söz konusu olan
taşınmaz malın Kütahya Şeker Fabrikası adına
kayıtlı olduğu, dava açılmasını gerektirecek bir
menfaat bulunmadığı ve yapılacak bir işlem kalmadığı
bize bildirildiğinden dolayı bu yönde herhangi bir dava
açılmamıştır.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, YDK raporları ve mahkeme
kararlarına rağmen, bu şaibeden kurtulamazsınız.
BAŞKAN
Böyle bir usul yok, lütfen oturunuz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sizi yanıltıyorlar, lütfen... 10 defa bana
aynı cevabı verdiniz, sizi yanıltıyor bürokratlarınız.
BAŞKAN
Lütfen oturunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Takip edin Sayın Bakan.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bu şaibeli bir konu, lütfen değerlendirin.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Evet, değerli arkadaşlar, ben
konuyu tekrar inceleteyim ama bu yıllar önce yapılmış bir
özelleştirme. Özelleştirme sonunda bu konuda gerekli
girişimlerde bulunulmuş, tapu dairesi bu yönde karar vermiş.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, o yazıyı size
yanlış veriyorlar. O yazı bende de var, öyle bir şey
denmiyor. Ama siz hâlâ üç yıldır aynı cevabı veriyorsunuz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, Sayın Başkan,
tabii ki, benim sorulara cevap verebilmem için
BAŞKAN
Buyurunuz, ben sizin sürenizi tamamlayacağım efendim, siz devam
ediniz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, değerli
arkadaşlar, konu şeker fabrikalarının
özelleştirilmesinden açılmışken o yöndeki sorulara cevap
vermeye devam edeyim.
Tekel
özelleştirmesinde olduğu gibi, şeker fabrikalarının
özelleştirilmesinde de aslında bizden önceki hükûmetler döneminde bu
kararlar alınmış ve hatta bazı fabrikaların
özelleştirme öncesinde kapatılacağı yönünde IMFyle
görüşmeler yapılmış, taahhüt edilmiş. Bu konuda
kapatmayla ilgili ÖYK kararları dahi
çıkarılmıştır. Ancak biz iktidara geldiğimizde
şeker fabrikalarının kapatılma kararlarını
kaldırdık.
Tabii ki
Ülkemizde şeker üretimi çok verimli yapılıyor. denilemez.
Mesela bazı fabrikalar vardır ki yüzde 10 kapasiteyle
çalışıyor, bazı fabrikalar vardır ki üretim
maliyetleri dünya maliyetlerinin epey üzerinde. Şekerde
özelleştirmenin amacı, diğer özelleştirmelerde olduğu
gibi, rekabetçi bir yapıya kavuşturmak, verimli bir üretim modeli
oluşturmaktır. Böylece hem tabii ki bu alanda Türkiye'nin rekabet gücünü
artıralım hem de vatandaşlarımıza dünya fiyatlarında
şeker arz etme imkânına kavuşalım.
Şimdi, tabii,
şeker fabrikaları özelleştirilirken, arsaları, eğer
üretim için ihtiyacından fazla arsa varsa ayrılıyor. Bakın,
size basit bir örnek vereyim: Malatya Şeker Fabrikasından biz daha yeni
572 dönüm arsayı ayırdık; Sağlık
Bakanlığına, Gençlik ve Spor Bakanlığına, Malatya
Belediyesine kamu hizmetlerinde kullanılmak üzere bu arsayı tahsis
ettik. Bu
özelleştirmeler sonucunda çiftçilerimizin herhangi bir kaybı
olmayacak. Şu anda hangi alanlarda pancar üretimi yapılıyorsa
özelleştirme sonrasında da o alanlarda ekime devam etme
zorunluluğu olacak.
Nitekim, biz
şöyle bir düzenleme yaptık: Yatırımcılara
kotaları çerçevesinde şeker fabrikalarına beş yıl
süreyle üretim yapma zorunluluğunu getirdik, bu yönde teminatlar
aldık, ilave teminatlar alacağız ve bir şeker
fabrikasının üretimini durdurmak, kapatmak, sadece
yatırımcının kendi inisiyatifiyle olacak bir şey
değildir. Şeker Kurulu tabii ki burada bu bütün faaliyetleri
gözetlemekte, denetlemektedir ve o anlamda da tabii ki gerekli yine kararlar
alınacaktır.
Dünya
şeker sektörünün özelleştirme örnekleri tabii ki var. Niye biz
Türkiyede bunları portföyler, gruplar hâlinde yapıyoruz? Bakın,
yakın dönemde Macaristanda, Polonyada, Meksikada daha birçok ülkede
yapılan özelleştirmelerde bu yöntem
kullanılmıştır. Sadece Türkiyede uygulanan bir yöntem
değildir.
Yine, yöre
halkının mağduriyetine ilişkin birtakım hususlar
gündeme getirildi. Şeker Kurulu tarafından ülkemizdeki her şeker
fabrikasının pancar temin edeceği alanların coğrafi
olarak belirlenmiş olması nedeniyle şeker fabrikalarına ham
madde temini ve pancar üreticilerinin üretim faaliyetleri bu anlamda bir
güvence altına alınmıştır.
Diğer
taraftan, fabrikalarda çalışan personelin yasal hakları da
saklı olup buna ilişkin düzenlemelere hazırlanan
şartnamelerde yine yer verilmektedir.
Bana ek süre
verecek misiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN
Verdim efendim, evet.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Bu diğer sorulara yazılı olarak cevap vereceğim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
On ikinci
turdaki konuşmalar böylece tamamlanmıştır.
Şimdi
sırasıyla on ikinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi
hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2012
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
27 çevre ve şehircilik
bakanlığı
1. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel Kamu Hizmetleri |
50.772.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
02 |
Savunma Hizmetleri |
363.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
03 |
Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri |
2.250.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
04 |
Ekonomik İşler ve Hizmetleri |
394.188.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
05 |
Çevre Koruma Hizmetleri |
288.817.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
06 |
İskân ve Toplum Refahı Hizmetleri |
193.057.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
07 |
Sağlık Hizmetleri |
367.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
|
TOPLAM |
929.814.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2012
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Bayındırlık
ve İskan Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.-Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
|
|
(TL)
|
- Toplam Ödenek |
: |
1.450.687.495.50 |
- Bütçe Gideri |
: |
1.259.618.455.96 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
90.389.121.05 |
-Ertesi Yıla Devreden Ödenek |
: |
100.679.918.49 |
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bayındırlık
ve İskan Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2012
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
14.81 - TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1. Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel Kamu Hizmetleri |
644.154.000 |
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 |
Savunma Hizmetleri |
349.000 |
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
|
TOPLAM |
644.503.000 |
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2012
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
2010 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
A
C E T V E L İ
|
|
(TL)
|
- Toplam Ödenek |
: |
513.639.151,84 |
- Bütçe Gideri |
: |
471.085.469,59 |
- Ödenek Üstü Gider |
: |
2.293.076,71 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
44.741.363,12 |
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek |
: |
105.395,84 |
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2010
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2010 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.-Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
|
|
(TL)
|
- Toplam Ödenek |
: |
39.003.951,00 |
- Bütçe Gideri |
: |
26.076.815,81 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
12.927.135,19 |
BAŞKAN (A) cetvelini
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
B - CETVELİ
|
|
(TL) |
- Bütçe Tahmini |
: |
32.048.000,00 |
- Yılı Net Tahsilatı |
: |
30.865.440,65 |
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Özel Çevre Koruma Kurumu
Başkanlığı 2010 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Maliye
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
12 - MALİYE
BAKANLIĞI
1. Maliye
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel
Kamu Hizmetleri |
51.990.449.101 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 |
Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri |
88.591.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 |
İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri |
2.350.464.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 |
Eğitim
Hizmetleri |
3.257.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
10 |
Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri |
34.140.835.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
|
TOPLAM |
88.573.596.101 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Maliye
Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Maliye
Bakanlığı 2010 Yılı Merkezî Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
|
|
(TL)
|
- Toplam Ödenek |
: |
64.357.587.308,42 |
- Bütçe Gideri |
: |
64.154.681.806,84 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
202.905.501,58 |
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı
2010 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Gelir İdaresi
Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
12.76 GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1. Gelir İdaresi Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel
Kamu Hizmetleri |
1.888.656.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 |
Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri |
1.200.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
|
TOPLAM |
1.889.856.000 |
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı 2012
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi
Başkanlığı 2010 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2. Gelir İdaresi
Başkanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
|
|
(TL)
|
- Toplam Ödenek |
: |
1.680.614.341,00 |
- Bütçe Gideri |
: |
1.637.612.704,02 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
43.001.636,98 |
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi
Başkanlığı 2010 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.06
KAMU İHALE KURUMU
1. Kamu İhale Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel Kamu Hizmetleri |
18.786.800 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
04 |
Ekonomik İşler ve Hizmetleri |
70.213.200 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
|
TOPLAM |
89.000.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
KOD |
Açıklama |
(TL) |
03 |
Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri |
60.391.000 |
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 |
Diğer
Gelirler |
28.609.000 |
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
|
TOPLAM |
89.000.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2010
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2.-Kamu İhale Kurumu 2010 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
|
|
(TL)
|
- Toplam Ödenek |
: |
76.000.000.00 |
- Bütçe Gideri |
: |
59.910.461.85 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
16.089.538.15 |
BAŞKAN (A) cetvelini Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
B - CETVELİ
|
|
(TL) |
- Bütçe Tahmini |
: |
72.000.000.00 |
- Yılı Net Tahsilatı |
: |
78.184.303.10 |
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2010
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.35
özelleştirme idaresi
başkanlığı
1.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 |
Genel Kamu Hizmetleri |
9.736.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
04 |
Ekonomik İşler ve Hizmetleri |
10.893.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
|
TOPLAM |
20.629.000 |
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
KOD |
Açıklama |
(TL) |
03 |
Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri |
439.000 |
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 |
Diğer
Gelirler |
20.189.000 |
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 |
Sermaye
Gelirleri |
1.000 |
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
|
TOPLAM |
20.629.000 |
BAŞKAN Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı
2010 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.-Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
A C E T V E L İ
|
|
(TL)
|
- Toplam Ödenek |
: |
18.340.510,00 |
- Bütçe Gideri |
: |
16.805.480,88 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
1.535.029,12 |
BAŞKAN (A) cetvelini
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
B - CETVELİ
|
|
(TL) |
- Bütçe Tahmini |
: |
17.416.000,00 |
- Yılı Net Tahsilatı |
: |
16.652.615,43 |
BAŞKAN (B) cetvelini kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2010
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Böylece Çevre
ve Şehircilik Bakanlığının 2012 yılı merkezî
yönetim bütçesi ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Maliye
Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı ve
Kamu İhale Kurumu ve Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının 2012 yılı merkezî yönetim
bütçeleriyle 2010 yılı merkezî yönetim kesin hesapları ve
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Özel
Çevre Koruma Kurumu Başkanlığının 2010 yılı
merkezî yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir.
Hayırlı
olmalarını diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.46
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.08
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38inci Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2012 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, on ikinci
turdaki görüşmelerin tamamlanmasıyla birlikte 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 1inci maddeleri
kapsamına giren bakanlık ve ilgili kuruşların bütçeleri ve
kesin hesapları ile gelir ve finansman ile ilgili 2nci maddenin
görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır.
Şimdi, program uyarınca
sırasıyla 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
maddelerini görüşüp oylamalarını yapacağız.
Şimdi, 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının gider bütçesi ile ilgili
1inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza
sunacağım.
2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU
TASARISI BİRİNCİ BÖLÜM
Gider, Gelir, Finansman ve
Denge
Gider
MADDE 1 - (1) Bu Kanuna bağlı
(A) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve
5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel
bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 344.512.858.921 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelere 38.944.870.000 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici
ve denetleyici kurumlara 2.027.897.000 Türk Lirası, ödenek
verilmiştir.
BAŞKAN 1inci maddeyi daha evvel
kabul edilmiş bulunan cetvelleriyle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Gelir bütçesine ilişkin 2nci
maddeyi tekrar okutuyorum:
Gelir ve finansman
MADDE 2 - (1) Gelirler:
Bu Kanuna
bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a)
(I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 322.884.924.000
Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelerin gelirleri 6.090.992.350 Türk Lirası öz gelir,
33.378.311.650 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam
39.469.304.000 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan
düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 2.027.897.000 Türk
Lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
(2) Finansman:
Bu Kanuna bağlı (F)
işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna
ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net
finansmanı 68.600.000 Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN Şimdi, 2nci maddeye bağlı
cetvelin bölümlerini okutup ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
B - C E T V E L
İ
KODLAR |
AÇIKLAMA |
2012 YILI BÜTÇE GELİRLERİ (TL) |
|
01 |
Vergi Gelirleri |
300.995.224.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|||
03 |
Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri |
9.301.354.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|||
04 |
Alınan Bağış ve Yardımlar
ile Özel Gelirler |
1.183.383.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|||
05 |
Diğer Gelirler |
23.838.870.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|||
06 |
Sermaye Gelirleri |
11.465.462.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. |
|||
08 |
Alacaklardan Tahsilat |
269.395.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|||
|
TOPLAM
BÜTÇE GELİRLERİ |
347.053.688.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|||
09 |
Red ve İadeler ( - ) |
24.168.764.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|||
|
NET BÜTÇE GELİRİ |
322.884.924.000 |
|
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. |
|||
Şimdi, 2nci maddeyi, kabul edilen
ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3 - (1) Bu Kanunun 1 inci
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen ödenekler
toplamı ile 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinde yer alan tahmini gelirler toplamı arasındaki fark, net
borçlanma ile karşılanır.
BAŞKAN Şimdi,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Ata.
Süreniz on dakikadır.
BDP GRUBU ADINA AYLA AKAT ATA (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 3üncü
maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle devletin tüm
organlarıyla etkin ve aktif bir çalışma yürütebilmesi için temel
olan iki olgudan birinden, tabii ki ekonomiden bahsediyoruz ama ekonomiyi de
işler kılacak çalışmanın diğer unsuru da kadrodur,
hem kadroyu etkin kılacak hem ayrılan bütçenin etkin ve aktif
kullanılabilmesini sağlayacak temel husus, bunun bir hukukunun
olabilmesidir.
Biz burada birçok bütçe kalemi üzerine
konuştuk. Hemen hemen tüm bakanlıkların bütçe kalemleri
üzerinde, çok da etkin konuşmalar yapıldı. Birçok
çalışmanın içeriğine dair katkı sunacak fikir ve
beyanlarda da bulunuldu. Umarız siyasi iktidar bu fikir ve beyanlardan
gereğince yararlanır ama bunun hukukunu oluşturma
noktasında sorumluluk sahibi olan yapı yasama organı. Bugün,
birçok bakanlığın çalışma alanı içerisine giren
bir konu başlığına ilişkin etkin bir çalışma
yürütebilmesinin temel koşulu, bunun bir hukukunun olabilmesine
bağlı.
Bakın, biz, yasama organı
olarak toplum beklentisi olan birçok konuyu ne yazık ki gündemimize
almıyoruz. Dün Batmandaydım. İlimde, Türkiye kamuoyuna
yansımasa bile -ki bu konuda siyasi iktidarın büyük bir çabası
olmuştur, Kendilerini yansıtmayın, BDPlileri
çıkarmayın. demiştir- 25-30 bin insan bir araya geldi ve Biz
buradayız. dedi, (
)(x) dedi.
Bu konuda, basın tek kelime işlemedi. Bu bizim problemimiz. Niye?
Çünkü, bölgede yaşananlar, Kürtlerin yaşadıkları, sadece
çatışma eksenli Türkiye kamuoyuna yansıyor. Eğer bu yasama
organı sorunun çözümü için taraf olacaksa ve bunun hukukunu
oluşturacaksa, önce, bu sorunun sadece çatışma eksenli kamuoyuna
yansımasının önüne geçmek için ilgili tedbirleri almak
durumundadır. Kaldı ki çatışma alanı
dışında yansımasının temel koşulları
vardır. Bu da nedir? Siyasetendir. Bugün bir bütün siyaset devre
dışı bırakılmıştır, bütün siyaset kanalları
kapatılmıştır. Batmanın, bugün, belediye
başkanı, 14 Nisan 2009da başlayan operasyonlar kapsamında
tutukludur; yüzde 60 küsur oy almıştır. Batman il
başkanı göreve başlamıştır, kongremizden bir
hafta sonra gözaltına alınıp tutuklanmıştır.
Bunun dışında Meclis üyelerimiz, bunun dışında
İl Genel Meclis üyelerimiz bu kapsamda gözaltına alınıp
tutuklandılar. Yalnız, bunların yaptığı o
kamuoyuna yansıdığı şekliyle çatışma
eksenli yansıyor ya Kürt sorunu- icra etmiş oldukları
faaliyetlerden dolayı değil, bu arkadaşlarımız sadece
düşüncelerini ifade ettiklerinden dolayı gözaltına
alınıp tutuklanıyorlar. Biz yasama organıyız,
eğer insanların anayasal bir hak olan düşünce ifade
özgürlüğünü kullanmalarının önünde engeller varsa bu alt hukuk
normlarını değiştirmek yasama organının
görevidir, bu konuda elini taşın altına koyabilmelidir. Türk
Ceza Kanununun 220nci maddesinin 6, 7, 8inci maddeleri var, 6ncı madde
şöyle diyor, diyor ki: Örgüt üyesi olmayabilirsiniz ama siz talimatla
hareket ederseniz örgüt üyesi gibi
cezalandırılırsınız. Bu salonda hukukçu olan
arkadaşlarımız var. Örgüt üyesi olmanın temel
unsurları vardır, gider, askerî, siyasi eğitim görürsünüz ama
legal siyaset içerisindeki bir insanı sadece düşüncelerini
açıkladığı için -ki bunun içinde Ana dilde eğitim
istiyorum.dan tutun, cinsiyet kotasını savunmaya, Ilısu
Barajına karşı olmaya kadar bütün faaliyetler girebiliyor-
sadece bunları ifade ettiğiniz için 220/6ncı maddenin hedefi
hâline gelebiliyorsunuz. Yine aynı şekilde, 8inci madde bu Terörle
Mücadele Kanununun propagandayla ilgili hükmüyle de
bağlantılıdır. Hadi orada diyor ki: Örgütün, terör
örgütünün propagandası, oradaki düzenlemenin başlığı
bu. Ama 220de diyor ki: Örgütün amacının propagandası Var
mı böyle bir şey? Benim de amaçlarım örgütün amacıyla
aynı bu noktada. Açık söylüyorum, ben ana dilde eğitim
istiyorum, bugün PKK de ana dilde eğitim istiyor, amacımız
aynı. Ben örgütün propagandasını mı yapmış
oluyorum? Bu kadar net, bu kadar garabet hükümler var Türk Ceza Kanunu
içerisinde.
O yüzden, bu kuruma bırakılan, ayrılan bütçenin anlam
bulabilmesini -ki biz bu alanın kadrolarıyız, burada oturan
milletvekilleri olarak- eğer bu bütçeyi hak etmek istiyorsak
çalışacağız değerli arkadaşlar. Türk Ceza
Kanununda anayasal anlamda güvence altına alınmış olan
düşünce ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, basın
özgürlüğü, toplantı, gösteri yürüyüş hakkı, bunların
yaşam bulabilmesi için alt hukuk normlarını
değiştireceğiz. Bugün her biri en az 50 bin, 60 bin oyla
seçilmiş milletvekilleri, 8 tane milletvekili cezaevinde. Bu insanlar da
herhangi bir faaliyetlerine baktığımızda, çok açık ve
net -bizim milletvekillerimiz için ifade ediyoruz- sadece düşüncelerini
açıkladıkları için
Sayın Hatip Dicle, sadece bir cümlesinden
dolayı on ay hapis cezası aldı ve vekilliği düşürüldü.
Hükümler, yani mevcut yasal düzenlemeler sadece olduğu yerde durmuyor,
sadece insanların gözaltına alınıp tutuklanmasına
neden olmuyor; medeni siyasi hakları kullanmalarının önünde de
engel oluşturuyor. Eğer, bize ayrılan bütçeyi hak edecek bir
pratiğimiz olacaksa önce önümüze yasama organının ilk görevi
olan bu yasaları alacağız.
2005-2006da
değiştirildi; Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu
değiştirildi ve yine TMKda değişiklikler
yapıldı. Bakın, biz bugün siyasi iktidarın 12 Eylül
Anayasasıyla hesaplaşacağız. söylemlerini duyuyoruz.
Bunun üzerinden bir anayasa değişiklik paketi hazırlandı ve
en az son iki seçimdir yeni anayasa talebiyle halkın gündemine gidiyoruz.
Niye? Bir darbe ürünüdür, antidemokratik hükümler içerir diye.
Değerli
arkadaşlar, o darbe ürünü olan Anayasada bile düşünce, ifade
özgürlüğü tanınmış, örgütlenme özgürlüğü
tanınmış ama bunun önündeki engeller alt hukuk normlarında
ve bu normları AKP İktidarı çıkardı; 2005te, 2006da
çıkardı. Bu salonda, hukukçu olan arkadaşlarımız, o
komisyonda görev alan hukukçu olan arkadaşlarımız var. Bugün
tabanımız, bugün Türkiye toplumu, bir bütün bunu sorgular
durumdadır. Sokakta yürüyen vatandaş nasıl örgüt üyesi olur? Ben
size nasıl olduğunu söyleyeyim: Akşam televizyon
seyrediyorsunuz, BDPli bir siyasetçi Yarın bu meydandanız, belediye
başkanımızın gözaltına alınmasıyla ilgili
basın açıklaması yapacağız. diyor ve bir
bakıyorsunuz, basın açıklamasına katılan
vatandaşlarımız örgütün amacı doğrultusunda,
propagandası doğrultusunda, talimatı doğrultusunda eyleme
katıldıkları için gözaltına alınıyorlar;
tutuklanmasalar da daha sonra cezalandırılıyorlar.
Bu maddelerle
yaşamaya devam edecek bir Türkiye, toplumsal barışını
sağlayamayacak bir Türkiyedir; çok açık ve net ifade edelim. Bugün,
14 Nisan 2009da yapılan operasyonlar sonrasında yaklaşık 4
bin küsur üyesi tutuklu olan bir siyasi partiyiz biz. Herhangi bir siyasi
partiyi düşünün arkadaşlar; değil 4 bin küsur, değil 400,
değil 40, 4 tane siyasi kadrosunu alın, devrilecek siyasi hareketler
var. Bugün, partimizin misyon olarak gördüğü Kürt sorununun demokratik,
barışçıl çözümü noktasında yürütmüş olduğu
siyaset, 1991den bu yana devraldığı bir siyasettir ve bu siyaset,
parti kapatmalarla, gözaltına almalarla, tutuklamalarla, bırakın
90lı yıllarda, fiziken varlığını yok etme
noktasında da başarısızlığa
uğramış bir siyasettir. Bize yönelik siyaset başarısızlığa
uğramıştır ama bu siyaset ayakta kalmıştır,
bunu görmek lazım.
Siz dediniz ki:
2009da yerel yönetim başarısı. Doğrudur; 50 belediyemiz
vardı, Allah kimseye nasip etmez bize nasip etti, biz 100e
çıkardık. İlk hedef BDPli beleyeler, yerel yönetimler bürosu.
Bütün kadrolarımız gözaltına alındı, hâlâ tutuklular,
tek kelime ifade vermediler. Niye? Ana dilde savunma yapmak istedikleri için.
İki buçuk yıldır insanlar cezaevinde, tek kelime
savunmaları alınmadı. Hatta, hukuksuz bir şekilde şu
anda deliller kendilerine okunuyor, daha ifadeleri bile alınmadı.
Kimlik tespitleri bile neredeyse gıyaplarında yapıldı.
2009daki
operasyonun devamı 2011 yılında değerli arkadaşlar,
siyaset akademilerimizin hedef alınmasıyla devam ediyor. Niye?
Herhâlde bu stratejistler düşündüler, danışmanlar
düşündüler, dediler ki: Ya, 4 bin küsur insanı tutukladık, 10
binin üzerinde gözaltı var, nasıl oluyor bu siyasi hareket hâlâ
ayakta, bu siyasi parti hâlâ ayakta? Demek ki bunlar kendi
kadrolarını bir şekilde eğitip görev veriyorlar. O zaman
ikinci hedef siyaset akademileri.
Şunu
söyleyelim değerli milletvekilleri: Bütün siyasi partiler kadar bizim de
kendi siyasetimizi topluma taşıyacak, toplumun beklentilerini bize
taşıyacak kadrolara ihtiyacımız vardır ve bunlar,
siyaset akademilerimize yönelik operasyonlarla susmayacak, durmayacak,
direnmeye devam edeceklerdir. Bu operasyonlardan bir fayda çıkmayacak.
Nasıl 2009daki operasyonlardan çıkmadıysa 2011
yılındaki operasyonlardan da çıkmayacak. Ama bu noktada yasama
organı düşünmek durumundadır; biz, Türkiyede düşünceyi
ifade özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıracak mıyız?
Örgütlenme özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıracak
mıyız? Basın özgürlüğünün önündeki engelleri
kaldıracak mıyız? Yoksa -geçen hafta bu kürsüden bazı
rakamlar verdim- dünyada en çok teröristi bulunan ilk ülke sırasında
kalmaya devam mı edeceğiz? Herkesi terörist yaparak biz toplumsal
barışımızı sağlayamayız değerli
arkadaşlar. Siyaset kanallarını açık tutmak
durumundayız, herkese siyaset yapma hakkı tanımak durumundayız,
tüm düşüncelere saygılı olmak durumundayız. Hoşgörü
demiyorum, saygılı olmak durumundayız. Kimsenin bir diğerinin
hoşgörüsüne ihtiyacı yoktur ama saygı duymak durumundayız.
Bu da ancak konuşmaktan, dinlemekten geçiyor.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ata.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay.
Buyurunuz
Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sabahki
konuşmamın sonunda, dokuz yıllık süre içerisinde bütçe
açığının düşürüldüğünden bahisle bütçe
açığının azalmasında en önemli faktörler olarak
ithalde alınan katma değer vergileri ile tüketimden alınan
dolaylı vergi gelirlerinin ve vatandaşların bankalara olan kredi
borçlarından kaynaklanan ve bankacılık sistemiyle vergi
gelirlerine yansıyan gelirlerin en önemli rolü
oynadığını ifade etmiştim. Cari açık ve kamu
işletmelerinin satılması, iç üretimin azalarak ithalata
bağımlılığın kronik hâle gelmesinin bütçe
açığından katbekat daha fazla büyük bir sorun olduğunu da
ifade etmiştik. Sözün özü değerli arkadaşlar, Hükûmet vergiyi
aşırı ithalat artışından, vatandaşların
bankalara aşırı borçlanmasından ve tüketiciye yüklenen
dolaylı vergilerden sağlamak suretiyle bütçeyi denkleştirmeye
çalışmaktadır. Bunlara bir de kamu varlığı
satışlarından gelen özelleştirme gelirlerini, vergi
barışı, varlık barışı, borç
yapılandırması kanunlarıyla bir defaya mahsus ve süreklilik
arz etmeyen gelirleri de dâhil ettiğimizde ortaya bütçeyle ilgili şu
hükmü rahatlıkla verebiliriz: Bütçenin gelir yapısı sağlıksızdır
ve bozuktur. Bütçenin gelir esnekliği de gittikçe
daralmıştır. Bu vergi yapısıyla sistem bozulduğu
gibi vergi adaleti ve gelir dağılımı da bozulmakta ve
ekonominin dengeleri de büyük zarar görmektedir.
İthalattan
alınan vergilerin tahsilatı 2011 yılı için yüksek tahmin
edilmesine rağmen, hedef yüksek tahmin edilmesine rağmen yüzde 15
oranında hedefin üzerinde çıkmıştır. Hükûmet
artık ithalatı kontrol edemiyor. İthalattan alınan vergiler
2012 bütçesinde de yüzde 12 artmaktadır. Bu artış yüksektir ve
ithalat artışının da yine kontrolsüz bir şekilde
2012de de devam edeceğini Hükûmetin de öngördüğünü göstermektedir.
Vergi
gelirlerinin bütçe içindeki payı 2012de yüzde 85,71den yüzde 84,18e
düşmektedir. Bu, 1,5 puanlık bir azalma demektir ve bu azalma
önemlidir değerli arkadaşlar. Bu, bütçenin vergi dışı
gelirlere yöneldiğini göstermektedir. Ayrıca, büyüme ve enflasyon
beklentisi dikkate alındığında kayıt
dışılıkla mücadelede de Hükûmetin kararlı
olmadığını ve istekli olmadığını
göstermektedir.
2011
yılı rakamlarına baktığımızda büyük ölçüde
borç yapılandırmasından gelen gelirler sayesinde, tüm vergilerde
genellikle hedefin üzerine çıkılırken, gelir vergisinde de hedef
civarında kalınmıştır. Bu, hedef civarında
kalınması da bize neyi göstermektedir? İstihdamda ve
mükelleflerin kazançlarında ciddi bir sıkıntı olduğunu
göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmet büyümenin yüksek oranda istihdam
yarattığından bahsediyor ve 2007 yılından bu yana 4
milyon 200 bin yeni istihdam yaratıldı. deniyor. Eğer bu kadar
zamanda bu kadar istihdam yaratılmışsa, bu istihdam
artışının gelir vergisi stopaj artışı olarak yansıması
gerekmez mi? Biz bu yansımayı, bu artışı, istihdam
artışı nedeniyle sağlanması gereken
artışı gelir vergisi stopajlarında göremiyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu işsizlik rakamlarını azaltırken mesleki
kurslarda kurs ücreti alan kursiyerleri dahi işsizlik rakamlarına
dâhil etmiyorsunuz. Şimdi, o hâlde bizim de sormamız lazım:
Madem istihdam arttı, Nasreddin Hocanın deyimiyle Eğer kedi
buysa ciğer nerede, ciğer buysa kedi nerede?
2012
yılı bütçesinde beyana dayalı kurumlar vergisi tahsilatında
da düşüş vardır. Acaba Hükûmet 2012 yılında
şirketlerin daha az kazanacağını mı düşünüyor?
Yine 2012 bütçesinde cep telefonuna yapılan maktu vergi
artışı nedeniyle -daha önce 40 liradan 100 liraya
çıkarılmıştı- dayanıklı tüketimden yüzde 47
özel tüketim vergisi artışı öngörülüyor ve sigara ve alkollü
içeceklerden de yüzde 27 ÖTV geliri artışı beklenmektedir.
Tabii, bu gelir artışları sağlanabilir mi?
Sağlanamayacak değerli arkadaşlar, çünkü bu artışlar
-sabahki konuşmamda da ifade ettiğim gibi- hayatın gerçeklerine
ve eşyanın tabiatına aykırı düzenlemelerdir. Bu
artışlarla kaçakçılığı artırdınız
ve bunun üzerinde ciddiyetle durmamıza rağmen maalesef Hükûmetin bu
konuda duyarlı olmadığını görüyoruz. 2011
yılı için özelleştirme gelirlerinde hedefin altında
kalınmıştır.
Değerli
milletvekilleri, şimdi de Sayın Maliye Bakanının son bütçe
sunuşundaki bazı değerlendirmelerine atıfta bulunarak
görüşlerimin bir kısmını muhterem heyetinize arz etmek
istiyorum.
Bütçe
sunuşunda Hükûmet, Türkiye ekonomisinin iyileşen kamu finansman
dengeleri ve istihdam yaratan güçlü büyümesiyle birçok ülkeden pozitif yönde
ayrıştığını, bu ayrışmada kredibilitesi
yüksek orta vadeli program ve sağlam bankacılık sektörünün büyük
rol oynadığını ifade etmektedir. Bir kere bu orta vadeli
programların artık hiçbir
inandırıcılığı kalmamıştır. Bu
orta vadeli programların hedeflerinin tuttuğu da vaki değildir.
Zamanında ilan edilmeyen ve hiçbir hedefi de tutmayan bir programdır
ve ciddiye de almak mümkün değildir. Güçlü
bankacılığın temeli Milliyetçi Hareket Partisinin hükûmet
ortağı olduğu 57nci Hükûmet zamanında alınan
tedbirler sayesindedir. Yani bugün bankalar
batmıyorsa, sizden önceki Hükûmet tarafından alınan tedbirlerin
bunda çok büyük rolü vardır.
Büyüme daha çok
ithalata, özel sektör ve kişi borçlanmasına bağlı olarak
gerçekleşmiştir. Büyümede reel sektörün üretim
artışlarının rolü fevkalade azdır. Borç stokunun
artması, cari açığın önüne geçilememesi, bankaların
yurt dışından kredi bulmakta zorlanmaya başlaması
nedeniyle uluslararası kuruluşlar da ülkemizin büyüme tahminlerini aşağıya
çekmeye başlamışlardır. Nitekim, BDDK önce kredi kartı
ödeme limitlerini artırdı; baktı, olmadı, nakit çekimini
sınırladı. Şimdi de limitleri sınırlayarak ülkeyi
büyük bir krizden kurtarmaya çalışıyor. Böylelikle, şu anki
Hükûmet bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak üç yıl önceden beri, üç
yıldır söylediklerimizi daha yeni yeni dikkate almaya
başladı.
Vatandaşın
gelecekte elde edeceği kazancından borçlandırılarak
yaptırılan tüketime dayalı büyüme, artan borç yükü nedeniyle
âdeta balon gibi patlamıştır. Şimdi vatandaş için,
borçlanma değil, borç ödeme dönemi başlamıştır.
Tüketim eğilimi azalınca, buna bağlı olarak vergi
tahsilatında da azalma olacaktır. Hükûmet bu azalmadan doğan
vergi kaybını, ya yeni vergiler koymak suretiyle ya da mevcut vergi
oranlarını artırmak suretiyle kapatmaya
çalışacaktır.
AKP Hükûmetleri döneminde başlatılan enflasyon
hedeflemesi kadar maaş artışı uygulaması neticesinde
ücretliler ve emekliler enflasyona ezdirilmiş, bu sayede enflasyon kontrol
altına alınmaya çalışılmıştır ancak
2011 yılında bu politika iflas etti, enflasyon yeniden çift haneye
doğru yükselişe geçmeye başladı. 2001 yılında
belirlenen politikalar neticesinde 2007 yılına kadar düşen
enflasyon yeniden artışa başlamıştır.
Bu düşüncelerle, değerli milletvekilleri,
muhterem heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Şahsı adına da var Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ayaydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakikadır,
şahsınız adına da
CHP GRUBU ADINA AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 yılı bütçesi
maalesef Hükûmetin yasalara ne kadar özensiz
yaklaştığının yeni bir göstergesi olmuştur. Bu
bütçe, AKP Hükûmetlerinin 10uncu, yeni kamu mali yönetim
anlayışına uygun olarak hazırlanan 7nci bütçesidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde 5inci bütçede bulunuyorum.
Yaklaşık yirmi-yirmi beş yıldır televizyonlarda,
basında bütçe görüşmelerini takip ediyorum. Ne yazık ki en
düşük profilli bütçe, bu bütçedir. Genellikle bütçe görüşmelerinde
şu sol arkamda görülen Hükûmetin olduğu yerde Hükûmetin bütün üyeleri
bulunur, iktidar partisinin sıralarında da iktidara mensup bütün
milletvekilleri bulunur, iktidara mensup milletvekilleri bütçeye bir aydan önce
hazırlanmaya başlar ve bütün milletvekillerinden en iyi hatiplerini
seçer ve hazırlık
yapar. Bütçe öyle bir bütçeydi ki iktidar partisi milletvekilleri ile muhalefet
partisinin milletvekilleri arasında söz düellosu olur, heyecan olur;
iktidar partisi bütçeleriyle halka umut verir, muhalefet partileri de iktidar
partisinin bütçelerini eleştirirlerdi ama ne yazık ki şu anda
görüşmekte olduğumuz bütçede ne iktidar partisinde ne muhalefet
partisinde ne bir heyecan var ne de bir umut var. Eminim ki televizyonları
başında bizleri izleyen halkımız da bu bütçeyle hiçbir
şeyin olamayacağını ve
Hiçbir heyecan
duymadıklarından da eminim.
AKP
İktidarında yeni kamu mali yönetim anlayışını
tespit etmek üzere Aralık 2003te yasalaştırılan 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu kamu mali yönetiminde
özel bir süreç ve takvim öngörmektedir. Ancak AKP Hükûmeti her yıl
yaptığını ne yazık ki bu yıl da tekrarlamaya
devam etmiştir. Zira, Orta Vadeli Program 5018 sayılı Kanunun
öngördüğü süreden yüz otuz beş gün sonra, Orta Vadeli Mali Plan yüz
yirmi gün sonra, Bütçe Çağrısı ve Bütçe Hazırlama Rehberi
ise tam yüz beş gün sonra 13 Ekim 2011 tarihinde Resmî Gazetede birlikte
yayımlanmıştır. Bu uygulamayla, Hükûmet
çıkardığı Kanuna uymamıştır. Peki, Hükûmet
olarak siz çıkardığınız yasalara uymazsanız,
sizin çıkardığınız yasalara halkımız
nasıl uyacak? Onlardan nasıl bu uymayı bekleyeceksiniz? Bu yaman
bir çelişkidir.
Gerçekçi
hedeflerle hazırlandığı iddia edilen ama gerçekle
yakından ilgisi bulunmayan 2012 Orta Vadeli Programına bakalım.
Sadece kâğıt üstünde kalan, sözde gerçekçi hedeflere iki örnek vermek
istiyorum. 2011
yılında yayınlanan Orta Vadeli Programda TÜFE yüzde 5,3 olarak
tahmin edilmişken, yine 2012 Orta Vadeli Programda bu oran yüzde 7,8
olarak revize edilmiştir. Merkez Bankası Başkanı ise
yaptığı açıklamada, yıl sonu enflasyonunun yüzde 8,3
olarak gerçekleşmesini beklediğini belirtmiş, ancak 2011
enflasyonu ise kasım itibarıyla yıllık enflasyon yüzde 9,5,
on bir aylık enflasyon ise yüzde 9,8 olmuştur. Sapma yüzde 50
olmuştur. Sapmalar yüzde 5, yüzde 10 olur ama görüyorum ki AKPnin
hedeflerinde sapma ancak yüzde 50 olabiliyor.
2011
yılı Orta Vadeli Programda cari işlemler
açığının yıllık 42,2 milyar dolar olarak
gerçekleşeceği belirtilirken, aynı cari açık ocak-ekim
döneminde 65 milyar dolara, on iki aylık dönemde ise 78,6 milyar dolara
ulaşmıştır. Nitekim, uluslararası kredi derecelendirme
kuruluşları Türkiye'nin kredi notu görünümünü pozitiften
durağana çevirmektedir, tam da -sözde- gerçekçi ve doğru tespit
ettiğiniz cari açık ve enflasyon hedeflerinin aşılması
nedeniyle.
Hâlen
Türkiye ekonomisinin en kırılgan alanı yüksek cari işlemler
açıklarıdır. Millî gelirin yüzde 10u oranında bir cari
açıktan söz ediyoruz. Bunu yaratan etken ise yanlış faiz ve kur
politikalarıdır. Üstelik cari açık riskini Türkiye ekonomisi
için tam anlamıyla bir tehdide çeviren şey de cari açığın
finansman kalitesinin düşmüş olmasıdır. Rekor düzeyde cari
açık büyük ölçüde kısa vadeli sermaye girişiyle, yani sıcak
parayla finanse edilmektedir.
Türkiye'nin
tasarruf hacmi gittikçe azalmaktadır. Türkiyedeki tasarrufların
gayrisafi millî harcanabilir gelire oranı 2002 yılında yüzde
18,6 iken ne yazık ki 2011 yılında bu oran 13,3e ancak
düşürülebilmiş. Gelişmekte olan ülkemizin
sağlıklı ve kalıcı büyümesi için zaruri olan tasarruflar
AKP döneminde erimektedir.
AKP
hükûmetleri döneminde büyüme oranı Türkiye ekonomisinin büyüme
ortalamasına eşittir. O pek övünülen 2003-2010 döneminde büyüme
oranı yüzde 4,95tir. Siyasi istikrarsızlıkların
yaşandığı 1990lı yıllardaki koalisyon hükûmetleri
döneminde bile büyüme ortalaması yüzde 4 idi.
Evet,
son dönemlerde Türkiye hızlı bir büyümeye tanık olmaktadır
ancak aynı Türkiye 2009 yılında gelişmekte olan ülkelerin
ortalamalarının üzerinde küçülmüş, teğet geçtiği
söylenen kriz âdeta silindir gibi üzerimizden geçmiştir.
2002
yılında yüzde 10,3 devralınan ve on yıllık iktidar
döneminde yüzde 14lere tırmanan işsizlik oranı nihayet bugün
açıklanan oranlarla bu miktarın altına inebilmiştir.
İstihdam yaratmayan bir program uygulayan AKP Hükûmeti sanırım bu
yüksek işsizliğin milletimizin kaderi olduğuna
inanmamızı bekliyor. İşsizliği takdiriilahi olarak
gören AKP bu konuda da gördüğüm kadarıyla çok fazla bir adım
atma ihtiyacını hissetmiyor.
Öte
yandan, çalışmak isteyenler iş bulamazken işinden olanlar
da güvencelerinden yararlanamamaktadır. AKP Hükûmeti İşsizlik Fonundan
yararlanma şartlarını ağırlaştırarak
işsiz vatandaşları sıkıntıya sokarken Fonun
amacı dışında kullanımı ve diğer kamu
harcamalarına transferini olağan hâle getirmiştir.
Ülkemizde
uzun yıllardan beri yaşanan kayıt dışı ekonomi
sorununun en önemli unsurlarından birini de kayıt dışı
istihdam oluşturmaktadır. Kayıt dışı ekonominin
sonuçlarında görüldüğü gibi, kayıt altına alınamayan
bir istihdam devletleri önemli bir gelirden yoksun bırakmaktadır.
Nitekim, ülkemizde sosyal güvenlik sisteminin gelirleri Avrupa ülkelerinin çok
çok altında kalmaktadır. Kayıt dışı
istihdamın daha önemli sonucu ise çalışanların düşük
ücretlerle, güvencesiz ve sağlıksız koşullarda
çalışmak zorunda kalmasıdır.
Kayıt
dışı istihdam oranı İngilterede yüzde 2, Almanyada
yüzde 6, Polonyada yüzde 14, Romanyada yüzde 21, Bulgaristanda yüzde 30 iken
Türkiyede yüzde 44 düzeyindedir. Maalesef ki kayıt dışı
istihdam sorunu, dünyanın 16ncı ve Avrupanın 6ncı büyük
ekonomisi olmakla övünülen ülkemizde işte böyle çok ciddi bir sorun olarak
önümüzde durmaktadır.
Özellikle küresel
ekonomik kriz ve bu krizin ülkemize yansımaları çerçevesinde krizin
en büyük etkisini istihdamda göstereceğini, kayıtlı
çalışmanın maliyeti nedeniyle istihdamda kayıt
dışılığın daha da artacağını
söylemek kehanet olmayacaktır.
Ülkemizde gittikçe
büyüyen ve korkarım ki bu gidişle altından kalkılamayacak
diğer bir sorun ise istihdam usulünde yaşanan karmaşadır.
Bu sorun yapısal değil, tamamen AKP Hükûmetinin bir tercihidir.
Bir yandan iş
güvencesi olmayan çaresiz 4/Bliler, diğer yandan evlilik, hastalık,
doğum, ölüm gibi izinlerin, tayin, terfi gibi hakların
kısıtlandığı, temel insan haklarına
aykırı çalışmaya elleri mahkûm olan 4/Cliler. Bu istihdam
şekillerinin kamuda gittikçe yaygınlaştığını
görmekteyiz. Bu durumun sosyal devlete, hukuk devletine ve de yüksek demokratik
standartlara ne kadar uygun olduğunu yüce Meclisin takdirine sunuyorum.
İşsizlik
sorununa çözüm üretilemeyen ülkenin bir de borcu artmaktadır. Evet, borçluluk
oranımız düşüyor ancak borç stokumuzdaki artış da göz
ardı edilmemelidir. Zira 2002 yılı itibarıyla 257 milyar
olan kamu borç stoku, 2011in ikinci çeyreği itibarıyla bu tutar
519,6 milyar Türk lirasına yükselmiştir. Dokuz yıllık AKP
İktidarı döneminde yüzde 100den daha fazla artan bir borç stokundan
söz ediyorum. Üstelik bu dönemde cumhuriyet tarihinin en büyük
özelleştirmeleri yapılarak buradan yaklaşık 50 milyar gelir
ve çıkarılan mali aflarla toplanan milyarlarca para
sağlanmışken.
Şimdi izninizle, biraz 2012 bütçe
büyüklüklerine ilişkin görüşlerimi paylaşmak istiyorum. 2012
yılı için bütçe gelirleri 329,8 milyar Türk lirası, vergi
gelirleri ise 300,9 milyar Türk lirası olarak öngörülmüştür.
İlginç olanı, 2011 yılı orta vadeli programda 2012 için
vergi gelirleri tutarının 276 milyar olarak öngörülmesidir. Yani
Hükûmet 2012 bütçesi ile karşımıza 25 milyar liralık bir
vergi artışı ile çıkıyor. Önümüzdeki dönemde vergiler
devam edecektir, bütçe bunun işaretlerini vermektedir.
Vergi gelirlerinin kompozisyonuna
baktığımızda ise bu tutarın 86,7 milyarının
gelir üzerinden, 7 milyarının servet üzerinden ve geri kalan 207
milyarının ise harcama üzerinden alınacağını
görmekteyiz. Kayıt dışı ekonominin sonucu olan bu durum,
maalesef vergi sistemimizin ne kadar sorunlu
olduğunu da gözler önüne sermektedir. Şimdi soruyorum, hangisi
doğrudur: Kamu hizmeti için ihtiyaç varsa neden memur
sınırlandırılıyor, İhtiyaç yoksa neden
sözleşmeli personel alınıyor? Doğrusu hangisidir? Buna bir
an önce karar vermelisiniz.
Öte yandan, son doğalgazın
maliyeti yüzde 39 arttı. Yani Türkiye doğal gazı yüzde 39 daha
fazla pahalıya almaya başladı. 12 Haziran seçimleri nedeniyle
fiyatlar baskı altına alındığından, BOTAŞ,
nihai tüketiciye bu zammı yansıtmadı ancak bu sırada
yap-işlet-devret ve yap-işlet santrallere zam üstüne zam yapmaya
başladı, kimsenin de haberi olmadı.
Sonuç: Meclis TV
ekranları karartıldı. Meclis TVnin ekranları neden
karartılır? Çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan
uygulamaları Türk halkı izlemesin, kimsenin burada neler
yapıldığından haberi olmasın. Eğer
yaptıklarınızın Türk halkının lehine,
halkımızın lehine olduğuna inanıyorsanız neden
Meclisi kamuya kapatıyorsunuz, halk bu
çalışmalarımızı izleyemiyor? Bu son derece
yanlıştır. Bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisi
televizyonundan bütün faaliyetler halkımızın izlemesine
açık tutulmalıdır. Eğer siz bu televizyonları
kapatmaya devam ederseniz demek ki sizin Türk halkından kaçırmak
istediğiniz birtakım konular vardır. Yaptığınız
uygulamaların halkımız tarafından görülmemesini arzu
ediyorsunuz. Bu nedenle Meclis TVnin bir an önce tamamen açılması
gerekmektedir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ayaydın.
Şahsı
adına Bursa Milletvekili Bedrettin Yıldırım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Yıldırım.
Süreniz beş
dakikadır.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
2012
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 3üncü
maddesi üzerinde ben de birkaç cümle söyleyeceğim ama asıl bir
başka konuda sizleri bilgilendirmek istiyorum.
Yatırımlara
bağlı olarak oluşacak 2012 Yılı Programında yer
alan hedefler arasında sürdürülebilir ekonomik büyümenin
sağlanması, istihdam artışının sürdürülmesi, yurt
içi tasarrufların artırılması ve cari açığın
azaltılmasıyla enflasyon oranının istenilen seviyelere
indirilmesi ve mali disipline bağlı kalınması bu bütçede
esas alınmıştır. Bu kapsamda, merkezî yönetim bütçesinin
finansman ihtiyaçları, iç ve dış piyasa koşullarıyla
maliyet unsurları dikkate alınarak, belirlenen risk düzeyi göz önüne
alınarak, orta ve uzun vadede mümkün olan en uygun maliyetle
karşılanacaktır. Devletin tüm kurum ve kuruluşları da
çalışmalarını bu kapsamda şekillendireceklerdir. Bunun
en iyi örneği ise özellikle ekonomik yönden dezavantajlı konumda olan
kırsal kesimin kalkınmasında etkin görev üstlenerek bu kesimin
refah düzeyinin artırılmasında önemli rol oynayan, Türk
tarımındaki yüz kırk sekiz yıllık tecrübesiyle, bilgi
birikimiyle hizmet veren tarım kredi kooperatifleriyle ilgili sizi
bilgilendirmek istiyorum. 16 bölge birliği, 1 merkez birliği, 1.700
birim kooperatifi ile 1,1 milyon çiftçiye hizmet götüren bir kuruluş.
Bünyesinde 30 şirketi, 7 bin çalışanı ve Türkiyede
tüketilen 5 milyon ton gübrenin yaklaşık yüzde 30unu
karşılayan gübre şirketiyle Türkiyedeki çiftçilerimizin âdeta
can simidi olma yolunda çok büyük gayretler göstermiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Gübre fiyatları indi mi?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Gübre fiyatları zirve yaptı.
BEDRETTİN YILDIRIM (Devamla)
2000li yıllarda batması ve tasfiye edilmesi düşünülen, Dünya
Bankası uzmanlarınca tasfiye edilmesi teklif edilen bu kuruluşun
2012 yılına geldiğimizde çiftçilere verdiği kredi
hacmi 3 katrilyon 600 milyara
ulaşmış, bu paranın geri dönüşü yüzde 98lere
ulaşmış, faiz oranları Hükûmetimizin de desteğiyle
sıfırla yüzde 5e düşürülmüş bir kuruluştur. Özellikle
bünyesine kattığı 1.500 ziraat mühendisiyle Türkiye'nin her
noktasında çiftçilerimizin yanı başında, başta gübre,
tohum, yem, makine araç ve teçhizatı, zirai ilaç, sigortacılık
gibi alanlarda çok önemli hizmetlere imza atmıştır.
Sayın milletvekilleri, tarım
kredi kooperatifleri çiftçinin zor anında yanında olmuştur.
Özellikle özel bankaların çiftçilerimize yönelik
çalışmalarında en büyük engel tarım kredi kooperatifleri
olmuştur. AK PARTİ hükûmetlerinin verdiği destekle birlikte bugün
Türkiye'nin birçok noktasında çiftçimizin her çeşit desteğini en
uygun şartlarla çok vadeli ve hiçbir kefalet almadan çiftçilerimize ayni
ve nakdî olarak krediye dönüştürmüştür.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Tövbe de Hacı, tövbe de.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Genel Müdür kaç lira maaş alıyor?
BEDRETTİN
YILDIRIM (Devamla) Değerli milletvekillerimiz, yine tarım kredi
kooperatifleri çiftçilerimizden aldığı
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Genel Müdürüm, ÖTVyle KDVyi de
yok etsene.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Tarım kredi çiftçiyi batırdı.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Devamla)
ürünlerle de
onların ürünlerini değerlendirerek ciddi bir katkı
sağlamıştır. Birkaç rakam vermek istiyorum:
Devraldığımız tarım kredi kooperatifleri 2002
yılında çiftçilere verdiği kredinin toplamı sadece 280 milyon
liraydı. Bugün, sadece İzmir bölgenin, Tekirdağ bölgenin,
Antalya ve Balıkesir bölgenin her birinin çiftçilerimize
ulaştırdığı kredi 500 trilyonu
aşmıştır. Biraz önce ifade ettim, toplamda 3,5 katrilyonluk
bir krediye ulaşmıştır.
Değerli
milletvekilleri, yine tarım kredi kooperatifleri Türk çiftçisine
verdiği kredilerle ulaştığı hacim de dikkate
değerdir. Bugün, işlem hacmi 7,5 milyara, aktif büyüklüğü 12
milyara ulaşmıştır. Gübre fabrikaları da tarım
kredilerin en önemli şirketidir. Bu şirketin 2000
yıllarındaki borsa değeri sadece 20 milyondu. Bugün bu
şirketin borsa değeri 1,5 milyara ulaşmıştır ve
bu da bu şirketin ve bu kurumun çalışanlarının çok
büyük gayretleri sonucu olmuştur.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Tarih öğretmeni getirdi oraya tarih
öğretmeni getirdi, maşallah! Ziraat mühendislerinin alın teri
var orada.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Devamla) Değerli milletvekillerimiz, Türkiyede
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.
BEDRETTİN YILDIRIM
(Devamla) Ben teşekkür ediyorum, herkesi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
On dakika süre
var, beş dakikasını sorulara ayırıyorum.
Buyurunuz
Sayın Işık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
özellikle Anadoludaki birçok ilimizde işsizlik nedeniyle büyük
şehirlere olan göç her yıl artarak devam etmektedir. 2012 bütçesinde
illere ayrılan ödeneklerin tahsisinde bu durum dikkate alınmış
mıdır? Göç veren illerin bu önemli sorununun çözümü konusunda ne tür
tedbirler alınmıştır?
İkinci sorum
da TARGEL Projesi kapsamında istihdam sözü verilen ziraat mühendisleri ve
veteriner hekimlerin 2012 KPSS Sınavından önce işe
alınmaları sağlanabilecek midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
659 ve 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile mağdur edilen muhasebat
kontrolörleri, millî emlak kontrolörleri, muhasebe denetmenleri, millî emlak
denetmenleri, muhasebe uzmanları ve gelir uzmanlarının statüleri
geri verilecek midir? Hem bunların işsiz
bırakılmasıyla denetimsiz bırakılan alanlar bundan
sonra nasıl denetlenecektir?
İkinci sorum:
İthal ettiğiniz ürünlerin çoğunun ülkemizde üretilmesi
mümkündür. Üretimi teşvik ederek hem istihdamı artırmayı
hem de ithalatı azaltarak cari açığı düşürmeyi
düşünüyor musunuz? Üretimi teşvik etmek için 2012 Programında
herhangi bir somut tedbiriniz var mıdır?
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Erdoğan.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2 binin
altında nüfusa sahip belediyelere, daha önce çıkarılan kanunla
kapatılma kararı verilmişti. Geçici olarak kapatılması
durdurulan bu belediyeler hakkında Hükûmet olarak ne düşünüyorsunuz?
Ülke genelinde
olduğu gibi Tokat ilinde de küçük ölçekli belediyelerde maddi yönden çok
büyük sıkıntılar mevcuttur. Bu belediyelerin
durumlarının düzelmesi için bir maddi yardım veya kaynak
aktarmayı düşünüyor musunuz veyahut da bunların
paylarının artırılması konusunda yeni bir sistem, yeni
bir barem getirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakanım, İçişleri
Bakanlığı muhtarlara ne annelik yaptı ne babalık
yaptı, onları yetim bıraktı, bir liman arıyorlar. Siz
bunlara sahip çıkacak mısınız?
Muhtarların,
bir şekilde, aldığı maaş BAĞ-KUR primine gediyor.
Muhtarlar haykırıyor Maliye Bakanımız bize mali olarak
sahip çıksın. diyor. En azından asgari ücret kadar bir
maaş verme konusunda Maliye Bakanı olarak siz onlara annelik
babalık yapacak mısınız?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aslanoğlu.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbul 2010
Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, 30 Haziran 2011 tarihinde tasfiye
edilip faaliyetlerine son verilmiştir. Ancak, Ajansın
harcamalarını finanse etmek için Temmuz 2008 tarihinden geçerli olmak
üzere, benzin ve motorine getirilen -özel tüketim vergisinin 1 sayılı
listenin A cetvelindeki sayılan benzin ve motorin için- 1 ve 1,5
kuruşluk vergiler hâlen alınmaya devam edilmektedir. Bu vergileri ne
zaman kaldırmayı düşünüyorsunuz? Bu tahsil edilen vergilerin
hâlâ alınmaya devam edilmesini doğru buluyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Sayın
Erdemir
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Sayın Bakan, Gelir İdaresi Başkanlığı
taşra teşkilatında kurum içi sınavla gelir uzmanı
olanlar için, Gelir İdaresi merkez personeline 666 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle verilen 3600 ek göstergenin, makam
tazminatının verilmesini düşünüyor musunuz?
3600 ek
göstergenin merkezde çalışan kurum içi gelir uzmanına
verilmediğini görüyoruz fakat başka bakanlıklardaki taşrada
görev yapan uzmanlara verildiğini görüyoruz. Gelir İdaresi
çalışanları arasındaki merkez-taşra
ayrımını kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Almış oldukları ek ücretlerinin emekli maaşlarına
sayılıp sayılmaması hususunda bir çalışmanız
var mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Buyurunuz
Sayın Bakan, söz sizin.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Hemen birinci
sorudan başlayayım müsaade ederseniz.
Tabii,
işsizliğin nispeten yüksek olduğu, dolayısıyla
ekonomik faaliyet düzeyinin nispeten düşük olduğu illerimize yönelik
olarak, özellikle bölgesel kalkınmışlık
farklarını azaltmaya yönelik projeler çerçevesinde ekstra kaynak
aktarıyoruz, bu son derece açık. Gerek GAP projesiyle Güneydoğu
Anadolu Bölgesine, gerek DAP projesiyle Doğu Anadolu Bölgesine, KOP
İkinci
olarak: Muhasebat kontrolörlerimizin, millî emlak kontrolörlerimizin statüleri
geri verilecek midir?
Değerli
arkadaşlar, buradaki düzenleme tamamen Maliyedeki birimlerin daha etkin,
daha verimli çalışmasına yönelik bir düzenlemedir. Bunların
denetim yetkisi kesinlikle ellerinden alınmamıştır. Tam
aksine, çok açık ve net bir şekilde, denetim için bu kaynakların
kullanılmaya devam edileceği ifade edilmiştir. Bunlar tamamen
genel müdürlüklerimizin daha verimli çalışmasına yönelik olarak
getirilen düzenlemelerdir ama yönetmeliklerde bu hususların hepsi tekrar,
tabii ki iyi bir şekilde düzenlenecektir.
İthal edilen
ürünler Türkiyede de üretilmektedir. İthalatın
sınırlanmasına, Türkiyede daha çok ürün üretilmesine yönelik
bir şey yapılıyor mu?
Değerli
arkadaşlar, 2009 yılında, yeni teşvik sisteminde, özellikle
dış ticaret açığı yüksek olan sektörlere büyük
yatırımlar kapsamında ekstra, gerek vergi olsun gerek prim
desteği olsun gerekse diğer konularda güçlü bir şekilde destek
verildi ve şu anda Ekonomi Bakanlığımız ve tabii ki
Ekonomi Koordinasyon Kurulu bu çerçevede yeni teşvikler üzerinde
çalışıyor. Özellikle Türkiyede üretilebilecek ama şu anda
ağırlıklı olarak ithal edilen ürünlerde hakikaten çok güçlü
destek vereceğiz gerek kurumlar vergisi bazında gerek gelir vergisi
bazında gerekse diğer teşvikler konusunda. Özellikle bu girdi
tedarik stratejisinde biz sektörel çalışmaları tamamladık.
Şimdi, sadece sektör değil, ürün bazında neleri Türkiyede daha yüksek miktarda
üretebiliriz. Türkiyede üretilmeyen ürünlerin Türkiyede üretilmesi için ne
tür teşvikler verilebilir? Mesela,
diyelim ki biz demir çeliğe teşvik veremiyoruz uluslararası anlaşmalar
gereği ama acaba bunda kullanılan enerji farklı bir şekilde
değerlendirilebilir mi? Bunları da çalışıyoruz, bu
yöndeki çalışmalarımız devam ediyor.
Onun
dışında, küçük belediyeler yani küçük ölçekli belediyeler
Hatırlarsanız bunların, nüfusu 2 binin altında olan
belediyelerin kapatılmasına yönelik bir karar verilmişti fakat
sonra bu karar tabii ki uygulamaya konulamadı ve ben bu
sıkıntıları birinci elden biliyorum çünkü birçok belediye
başkanı, vekil arkadaşlarımızla birlikte ya bana geliyorlar
ya da doğrudan doğruya bana gelip anlatıyorlar. Hakikaten birçok
belediyede nüfus o kadar düşmüş ki, mesela, geçenlerde nüfusu 110
kişi olan bir belde belediye başkanımız geldi. Ben
hakikaten sıkıntıları birinci elden hissediyorum. Yani
bunların kapatılması yönündeki karar doğru bir
karardı, benim şahsi görüşüm, bence o doğru bir
karardı. Oraya hizmetler başka kanallardan daha iyi bir şekilde
götürülebilir ama mevcut haliyle ne yapılabilir? Şimdi
denkleştirme ödeneği var, bunu İller Bankasına Maliye
Bakanlığı olarak biz devrettik, oradan veriliyor ama tabii ki o
da sınırlı kalıyor. Biz bu belediyelerimizin fazla
elemanlarını -bakın, norm kadro falan demiyorum- ihtiyaç
fazlası işçilerini, mesela kamuya verip en azından bu
kendilerine gönderilen gelirlerin büyük bir kısmının maaşa
gitmesini engellemeye yönelik adım attık, bu yönde bundan yararlanan
epey belediyemiz de oldu. Ben inanıyorum ki bu, durumu düzeltir çünkü
birçok küçük belediyemiz bir maaş ödeme bürosuna dönüşmüş
durumda yani bir istihdam bürosuna dönüşmüş durumda. Hâlbuki hizmet
yapması lazım ama biz bunu değiştirmek için bu 6111
sayılı Kanunda çok önemli bir
düzenleme yaptık, inşallah onun katkısı olur.
Başka
ne yapılabilir? Mahallî idarelerle ilgili yeni bir düzenleme
yapılacaksa tabii orada küçük belediyelere yönelik bir adım
atılabilir mi? Tabii ki Meclisimizin takdirinde olan bir konu.
Muhtarlar
konusu
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Bakan, kapanacak mı belediyeler?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Değerli arkadaşlar,
ona ilişkin yeni bir düzenleme
gerekiyor.
Şimdi,
muhtarlar konusu
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Bu haliyle kapanacak mı belediyeler Sayın
Bakan?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Önce müsaade ederseniz şu rakamları bir tekrar
hatırlatayım: Muhtarlarımız 2002 yılında 97 lira
alıyordu, şu anda 384 lira alıyor.
Şimdi
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Sayın Bakanım, BAĞ-KUR primi
ne kadar onu da söyleyin? BAĞ-KUR primi ne kadar?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Tamam. BAĞ-KUR primi değerli arkadaşlar bakın, en
düşük
BAŞKAN
Sayın Bakan, süreniz doldu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakanım, BAĞ-KUR primini
söylemiyorsunuz.
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Muhtarlar önemli Sayın Başkan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Ama bunu bitireyim Sayın
Başkan müsaade ederseniz.
BAŞKAN Ek
süre vermiyoruz biliyorsunuz çalışmalarımızda.
Yazılı olarak siz cevap verebilirsiniz.
Teşekkür
ederiz.
3üncü madde
üzerindeki görüşmeler sona ermiştir.
3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Bütçe
Düzenine İlişkin Hükümler
Bölüm düzeni ve deyimler
MADDE 4 - (1) Gider cetvelinin
bölümleri, analitik bütçe sınıflandırmasına uygun olarak
fonksiyonlar şeklinde düzenlenir. Fonksiyonlar; birinci, ikinci, üçüncü ve
dördüncü düzeyde alt fonksiyonlara ayrılır.
(2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda giderlere
ilişkin yer alan;
a) "Fasıl ve
bölüm" deyimleri, fonksiyonel sınıflandırmanın birinci
düzeyini,
b)
"Kesim" deyimi, fonksiyonel
sınıflandırmanın ikinci düzeyini,
c)
"Madde" deyimi, fonksiyonel
sınıflandırmanın üçüncü düzeyini,
ç) "Tertip" deyimi, kurumsal, fonksiyonel ve
finansman tipi kodların bütün düzeyleri ile ekonomik
sınıflandırmanın ilk iki düzeyini,
d) Borç ödemeleri yönünden
"ilgili hizmet tertibi" deyimi, borç konusu hizmetlerin
yürütüldüğü ilgili tertipleri,
ifade eder.
(3) Tahakkuk ettirilecek giderler
Devlet muhasebesi kayıtlarında ekonomik
sınıflandırmanın dördüncü düzeyini de kapsayacak
şekilde gösterilir; kesin hesap kanunu tasarısı ise ikinci
düzeyde hazırlanır.
(4) İlgili mevzuat
hükümleriyle analitik bütçe sınıflandırması arasında
gerekli uyumu sağlamaya ve ortaya çıkabilecek sorunları
gidermeye yönelik düzenlemeler yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
4üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Ercan Cengiz.
Buyurunuz
Sayın Cengiz. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
ERCAN CENGİZ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
milletvekilleri, 2012 yılı bütçesine baktığımızda
bütçede gelir ve ödenek kalemlerinin oldukça büyümüş olduğunu
görmekteyiz. Oysa AKP döneminde sadece bütçe kalemleri büyümüyor büyüyen
başka şeyler de var. Türkiyede yoksulluk büyümüş, yolsuzluk
daha çok büyümüş, yolsuzluğun ve yoksulluğun büyüdüğü yerde
doğal olarak adaletsizlik ve hukuksuzluk da aynı oranda
büyümüştür. İşsizlik oranı derseniz on yıllık AKP
İktidarı döneminde yüzde 14leri de görmüştür maalesef. İç
borç, dış borç artmış hatta rekor kırmış,
2002 yılı itibarıyla 257 milyar TL olan kamu borç stoku 520
milyar TLye yükselmiştir, dokuz yılda yüzde 100den fazla
artmıştır. Cari açık ise daha da cömert, âdeta rekorlara
doyamamış; ocak-ekim cari açığı 65 milyar dolar, son
on iki aylık cari açık ise 78 milyar dolara
ulaşmıştır. Sözün özü, nereye bakıyorsanız karşınıza
büyüme çıkıyor, hep büyümüşüz. Büyümüşüz de ne olmuş?
Olan şu: Sağlıksız ve hormonlu bir büyüme var. Tabii ki
ülke ekonomisi de büyüyor. Millî gelir de büyümüş ama şunu dikkatimizden
kaçırmayalım: AKP Hükûmetinin çok övündüğü, her yerde
anlattığı büyümede AKP dönemi ortalaması yüzde 4,95tir.
Kayıp yıllar olarak tanımlanan 1990lı koalisyonlar
döneminde ise bu ortalama yüzde 4tür.
Değerli
arkadaşlar, ülke ortalamasında bir büyüme söz konusudur, oysa
Hükûmeti gören, AKP İktidarını dinleyen biri Türkiyenin her
yıl yüzde 10lar seviyesinde büyüdüğünü düşünür. AKP Hükûmeti
büyümeyi, ekonomiyi yönetmeyi değil ama reklam yapmasını çok iyi
biliyor, buradan haklarını teslim etmek gerekir.
Değerli
arkadaşlar, bütçe rakamlarından anlaşılıyor ki, AKP,
dolaylı vergilerle harcamaları finanse etmeye devam edecektir. Oysa
dolaylı vergiler adaletsizliğin ve âcizliğin göstergesidir. Gücü
olandan vergi alamadığınız için halkın üzerine
yükleniyor ve harcamaları vergilendiriyorsunuz. On yıldır
iktidar olan ve adında adalet olan bir partinin böylesine hayati bir alanda ne
kadar âciz olduğunu bu bütçe kanun tasarısında bir kez daha
görmekteyiz.
Bütçe harcamalarına
baktığımızda ise daha vahim bir tablo görünüyor. 2012
yılında borç faizlerine ödenmesi düşünülen tutar 50 milyar TL.
Ödenecek bu faiz tutarı, en çok ödenek verilmesiyle övünülen Millî
Eğitim Bakanlığı bütçesinden 11 milyar TL daha fazla,
Sağlık Bakanlığı bütçesinin 3,5 katı, Kültür ve
Turizm Bakanlığı bütçesinin ise 25 katı. Oysa ülkemizin bu
alanlarda ne kadar geride olduğu, dolayısıyla ne kadar çok
harcamaya gerek duyulduğu ortadadır.
Size eğitim ve
sağlık alanından örnekler vermek istiyorum. Eğitim
alanında yapılan harcamaların gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı OECD ortalamasında 5,9 iken Türkiyede bu oran, maalesef 3,8
ile OECD ülkeleri içinde en düşük düzeydedir.
2012 yılı için
Millî Eğitim Bakanlığına öngörülen ödenek, 27,7
milyarı personel gideri olmak üzere 39 milyar TLdir. 2011 yılı
Orta Vadeli Programda öngörülen 1 trilyon 426 milyar TL olan 2012 millî
gelirinin yüzde 2,7sine karşılık gelmektedir.
Peki, sağlıkta
ne durumdayız? Maalesef, o konu da hiç iyi değil. Türkiye, gayrisafi
yurt içi hasıladaki pay ve kişi başına sağlık
harcaması itibarıyla 34 OECD ülkesinin sonuncusu konumundadır.
Özel sektör, kamu toplamı sağlık harcamaları OECD
ortalaması yüzde 9,5 iken bu oran Türkiyede gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 6,1idir. Çoğu kulvarda olduğu gibi bu
kulvarda da maalesef sonuncu durumdayız. OECD ülkelerinin 2009daki
sağlık harcaması ortalaması 3.223 dolar olarak ölçülürken,
ülkemizde kişi başına sağlık harcaması 902 dolar
seviyesindedir. Ne acıdır ki burada da sonuncu durumdayız. Oysa
sağlık ve eğitim sosyal devletin olmazsa olmazlarıdır.
Peki, 2012 bütçesi bu
alanlarda bize ne söylüyor? Böyle gelmiş böyle gidecek. diyor ama giden
ülkemiz, giden pırıl pırıl kuşaklarımız yani
geleceğimiz. Ancak üzülerek görüyoruz ki 2012 yılı bütçesi de
geleceğimize yönelik değil, günü kurtarmaya dönüktür. Sosyal devlet
böyleyken hukuk devletinde neredeyiz?
Değerli arkadaşlar, gelelim
adalet sistemimize, maalesef ki adalet harcamalarına ayrılan pay
yıllar itibarıyla artmış olsa da hâlâ yeterli düzeyde
değildir. Adalet Bakanlığına ayrılan bütçe
yaklaşık 5,5 milyar TLdir. Bu tutar bütçenin yüzde 2sinden, millî
gelirin ise binde 5inden daha azdır. Oysa adalet, ülkenin, devletin
temelidir, toplumu huzur içinde bir arada tutan ana unsurdur. Böylesine hayati
bir alana ayrılan pay oldukça yetersizdir.
Türkiyede adaletin en önemli sorununun
birtakım teknik koşullar ve maddi olanaklardan ibaret olduğu
sanılmaktadır. Evet, bunlar sistemimizi aksatan, sistem için önemli
hususlardır. Ancak çok daha önemli olan ve maalesef çok daha özensiz
davranılan alan ise adalet kavramı ve yargının
bağımsızlığı olmuştur.
Bu dönemde adalet hizmetinin
kalitesinde bir yükselmeden söz edilebilir mi? Adalet, insanlar arasında
hiçbir ayrım gözetmeden herkesi kapsayan, güçlülerin değil,
haklıların üstün olduğu bir alandır. Oysa AKP döneminde
adalet bu anlayıştan uzaklaşarak vatandaşlar arasında
ayrım yapmıştır. AKP döneminde yandaşlar korunmaya
alınmış, AKPnin cephe aldığı kişiler ve
kesimler ise adalet yoluyla etkisizleştirilmeye, ezilmeye
çalışılmıştır.
Yine bu dönemde adalet
anlayışı büyük darbe yemiştir. Önce bilinçli olarak
yargıda büyük bir kaos ortamı yaratılmış,
yargının her seviyesinde benim yaptığım doğru
havası doğmuş, hiçbir kademede kimsenin kimseye güveni
kalmamıştır. Özel yetkili mahkemeler icat edilerek hayata
geçirilmiş ve buralarda hukuk katledilmiştir. Bugün hukuk ihlalleri
alabildiğince devam etmekte, bu durum kayıtsız bir şekilde
seyredilmektedir.
Referandum sonucu ortaya çıkan
yeni HSYK demokratik ve çoğulcu bir yapı özlemini
giderememiştir. Yeni HSYK oluştuktan sonra yeni Yargıtay ve yeni
Danıştay da oluşturulmuştur. HSYK kurulduktan sonra sekiz
ay gibi kısa bir süre içerisinde 3.049 yargıç ve savcının
görev yeri değiştirilmiştir. 2007de Yargıtayın daire
sayısını ve üye sayısını azaltmak için bir
tasarı hazırlandığı hâlde, bakıyoruz 2011de tam
tersine, hem daire sayısı hem de üye sayısı
artırıldı. Şimdi sormak lazım: 2007de mi
yanlıştınız, 2011de mi yanlışsınız?
Değerli
arkadaşlar, burada herkes tarafından bilinmesi gereken bir şey
var, bu yapılanların Yargıtay ve Danıştayı hizaya
getirme ve bu yüksek yargı organlarından kontrol sağlama
operasyonu olduğudur. Bu başarılmıştır.
Sıradan, basit bir yargı olayı bahane edilerek, eşi
görülmemiş bir kampanyayla Yargıtay ve Danıştay yasaları
değiştirilmiş, hiç de gerekli olmadığı hâlde bu
yüksek mahkemelerde yeni daireler oluşturulmuş, mevcut dairelerin üye
sayıları da artırılarak Yargıtay ve Danıştay
çok farklı bir yapıya dönüştürülmüştür. Artık
buralarda yapılan seçimler AKPnin arzu ettiği şekilde
sonuçlanmaktadır. Nitekim bu husus rahatlıkla açıklanır
hâle gelmiştir. Bütün bunlar yargıdaki her türlü liyakat
geleneğini altüst eden siyasi oyunlardır.
Değerli
arkadaşlar, yargılama ve adalet dağıtma, hafife
alınması mümkün olmayan çok önemli bir olaydır. Bunun için,
bilgi birikimi, tecrübe, liyakat ve gelenekler çok gerekli kriterlerdir. AKP
döneminde bizden olanlar, olmayanlar ayrımıyla bu kriterler
neredeyse tamamen ortadan kaldırılmış, Türk
yargısı bugün bir kaos ortamına itilmiştir. İdare ve
yargıdaki fotoğrafın tamamına bakıldığında
her şey adım adım istenildiği gibi gitmektedir.
İstenen, İslami esaslara dayalı derinleştirilmiş hâkim
parti sistemi ve kuvvetler birliğine dayalı bir tek adam rejimidir.
Tüm bu adımları adalet alanında görmek üzücü, düşündürücü ve
maalesef kaygı vericidir.
2012ye
girerken ortada iyi bir tablo görünmüyor.
Bu
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz. Sayın Cengiz.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Ayla Akat Ata.
Buyurunuz
Sayın Ata. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU
ADINA AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkanım teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum.
2012 Mali
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Tasarısının 4üncü
maddesi üzerine söz aldım. Herkesi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tanımların geçtiği bir madde, o nedenle
bütçenin geneli üzerine eksik bulduğumuz bazı hususlarda
değerlendirme yapmayı uygun görüyoruz. Öncelikli konulardan birinin
eğitim olması gerektiği ihtiyacıyla bütçede eğitime
ayrılan pay her ne kadar Sayın Bakan tarafından yeterli
görüldüyse de bizce oldukça yetersiz ki bu Türkiyede toplumun tüm kesimleri
tarafından da genel kabul gören bir gerçeklik aynı zamanda. Biz, eğitim sorunuyla ilgili
değerlendirmeleri ve siyasal bakış açımızı
ortaklaştırmadıkça Türkiyede eğitimden kaynaklanan
birtakım sorunları da giderme noktasında yol
alabileceğimizi düşünmüyoruz. Bugün Türkiyede kadına yönelik
şiddetten tutun, çocuğa, yaşlıya, gençliğin sorunlarından
tutun, toplumun, bir bütünün içinde bulunmuş olduğu sorunların
giderilmesi noktasında bir program
çıkartıldığında ilk maddelerden biri eğitim
başlığı oluyor ama biz geleceğimiz olan
çocukların eğitimi noktasında ayırmış
olduğumuz bütçeyi yeterli görerek eğitim konusunda var olan
sorunları tartışmayı da rafa kaldırıyoruz.
Tekrar, bugün, bu
yıl içerisinde de yapılan tartışmalara
baktığımızda Bütçe, şu kadar arttı geçmiş
yıllara göre, daha da artacaktır. bu şekilde temennileri içeren
birtakım değerlendirmeler yapıldığını
görüyoruz ama eğitim konusundaki temel konu başlıklarına
ilişkin ne yazık ki burada Hükûmetten ve ilgili ağızlardan
herhangi bir şey duymadık. Sorun var, herkes kabul ediyor ama çözüm
noktasında bir ortak zemin arama ne yazık ki siyasi iktidardan bir
hamlede bulunarak gerçekleşmiyor. Bizler, eğitim konusunda
ayrılan bütçeye baktığımızda ve bir insanın
günlük yaşamını idame ettirmesi için gerekli olan diğer
kalemlere baktığımızda yerinin oldukça küçük olduğunu
görüyoruz ki kaldı ki ülke bütçesinin neredeyse yüzde 10unun
güvenliğe aktarıldığını görüyoruz. Bütçedeki pay
bu kadar az ama biz diyoruz ki, geleceğimizi, özgür bir geleceği hep
birlikte inşa edeceğiz ve bunun için çocuklarımıza, böyle
bir kaygıyla hareket ederek, ortak bir ruhla geleceklerini imar edebilecekleri
bir zemin yaratacağız. Bundan çok uzaktayız.
Bakın, kendi
ilimden bazı örnekler vermek istiyorum. Batmanın Bekirhan ilçesi,
ilçe merkezinin nüfusu bir ilköğretim açılacak kadar büyük
değil, çok fazla bir nüfusu yok ama ilçe merkezine bağlı olan
köylerle birlikte değerlendirdiğimizde iki tane ilköğretim
açılmasını hak eden bir beldeden bahsediyorum. Sayın
Bakanımız da Batmanlı. Bu konuda orada ilköğretime ihtiyaç
duyan öğrencilerin toplamış olduğu imzalar bana ulaştırıldı,
ben bir önceki dönem Millî Eğitim Bakanımıza
ulaştırdım bunu ama bize gelen cevapta şu var: Nüfus
yeterli değil, o yüzden oraya ilköğretim açamıyoruz.
Şimdi,
Ankarada, Türkiye'nin her tarafında asıldı Anne okumazsa
kız çocukları okumaz. diye bir beyanda bulunmuş Sayın
Başbakan ama tabii, bu beyanların dışında, bunun
altını doldurabilecek birtakım idari pratiklere de öncülük etmek
gerekiyor.
Şimdi, orada bir ilköğretim,
beldeye bağlı bir ilköğretim açma noktasında acziyetimiz
var. Tabii, bunun dışında da bazı temel
sorunlarımız var, onlara da vakit yettiğince değinmek
istiyorum.
Şimdi, bu kız
çocuklarımız okula gidemiyorlar. Bölgedeki, hani, zorunlu
öğretim, ilköğretim; o vakte kadar giden çocuk sayısında
bile çok ciddi bir düşüş var ülkenin diğer bölgelerine göre, ama
ilköğretim sonucu, ya evde oturup beklemeye ya evlenmeye teşvik eder
bir mahiyette ilköğretim açmıyoruz, çünkü Sizin nüfusunuz yeterli
değil. deniyor. Bu konuda çok ciddi etütler yapılması
gerekiyor. Okul açılacak yerin, mutlaka ama mutlaka köylerle birlikte değerlendirilmesi
gerekiyor. Hiç umut edilmiyorsa, merkeze yakın ya da bir sonraki
ilköğretim okuluna yakınlık ya da uzaklığı
dikkate alınarak bu ihtiyacın mutlaka karşılanması
gerekiyor.
Bu çocuklar -ki çok zor koşullar
altında- diyelim ki geldiler, merkezde okumaya başladılar.
Buranın mekânlarını ziyaret ettik. Biri -ki bu bir özel yurt-
gittik, yaşı on ikiyle on altı arasında, on yedi
arasında değişen genç bayanlar kalıyor bu yurtlarda, 1
metrekarelik masada 6 tane öğrencinin çalışması gibi bir
durum var. Ortak kullanım alanı sadece 2 metrekare ama buna
rağmen Vekilim, biz bu koşullarda da okumak istiyoruz. diyen bir
potansiyel var ortada. Koşullar bu. Yani 4 kişi üzerinden dizayn
edilen odalarda 6 kişi kalıyor -ki odaların metrekaresi hiç buna
uygun değil- çalışabilecekleri koşullar yok, genç
kızlarımız masa bulamadıkları için yataklarda
çalışıyorlar, hatta bazen yatakta 2 tane genç bayan kalıyor
ama buna rağmen Bu koşullarda da okumak istiyoruz. diyen bir irade
var ortada, bir potansiyel var ortada.
Peki, biz bu potansiyele hizmet
üretebilecek bir mekanizmayı hayata geçirebiliyor muyuz? Hayır. Ama
tabii, bunun dışında o yurtlarda işleyen bir mekanizma var,
bundan burada oturan bütün milletvekillerimizin de rahatsızlık
duyması gerekiyor.
Birincisi şu: O yurtlarda, evet,
genç beyinler, her türlü istismara açık beyinler, bu beyinler bir
şekilde eğitimlere tabi tutuluyor özel yurtlarda. Gelip bunlar bize
söyleniyor, eminim sizlere de söyleniyor. Eğitime bir
katılmazsanız, iki katılmazsanız, o yurtta kalma
şansınız da yok. Mutlaka eğitime katılacaksınız
-ki, bunlar çoğunlukla cemaat eğitimleri- eğer bu
eğitimlere katıldığınız tespit edilirse o yurtta
kalmaya devam edebilirsiniz. Bu yurtları açmak
Eğer bu
ülkede anne babalar çocuklarını okula gönderme iradesine artık
sahiplerse ama ekonomik durumları buna yetmiyorsa biz bu konuya bütçe
ayırıp hem orada okullar açıp genç
kızlarımızın ve oğullarımızın
okuyabilmesinin koşullarını yaratacağız hem de
kalabilecekleri, barınma sorunlarını giderebilecekleri mekânlar
açacağız.
Bu noktada,
ülkenin doğusuyla batısı arasında ciddi bir düşüş
var; hem okullaşma oranında hem de ilköğretim oranında yani
hem ilköğretim hem lise öğretimi boyutuyla ama buna rağmen
yapılabilecek çok şey var. Biz, bunun bütçesini ve kadrosunu
oluşturarak, bunu istismar kanallarının dışında
ele alıp, ortak bir zeminde tartışıp çözüm bulabiliriz.
Bakın, çok
rencide edici birtakım şeyler de yaşanıyor. Ne gibi?
Mesela, okumak istiyor, yurda gidiyor arkadaşının yanına
ama tespit ediliyor, çıkarılıyor Sen burada kalamazsın.
deniyor. Buna rağmen, iyi niyet gösterip hocalar tutuyorlar ama yemek
vakitleri çocuklar dışarı çıkarılıyor Burada 100
kişiye yemek çıkar, 105inciye veremeyiz. diye. O çocuklar bir de
böyle rencide ediliyor.
Bu konuya
eğer bütçe ayırmayacaksak
Sadece güvenlik eksenli değerlendirip
tüm pratiklerimizi, tüm icraatımızı, tüm Hükûmet
kanallarımızı güvenlik eksenli değerlendirip o
insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak yerine hiç
de onların günlük yaşamlarına sirayet etmeyen birtakım
bütçe kalemleri ayırmak ne yazık ki sonuç vermiyor.
Biz,
insanların günlük yaşamında hissedecekleri bütçe kalemlerini
onlarla buluşturmak durumundayız çünkü bugün üzerinde tasarrufta
bulunduğumuz, kalemlerini belirlediğimiz bütçe bu insanların
vergisiyle doluyor. Biz sadece bu vergiyi, bu vergiyle dolan Hazineyi, hazine
kalemlerini belirliyoruz, bütçe kalemlerini belirliyoruz ve bu hazineyi
kullanıyoruz.
Diğer bir
boyut: Değerli milletvekilleri, çok büyük bir rahatsızlık duydum
çünkü ben avukat olduğum yıllara kadar hiçbir askerî
kışlanın içerisine girmemiştim ama gittim, yurtta
öğrencilerin bana söylediği bir şey etkiledi beni, sizi de
etkilemesini umut ediyorum.
Sosyal aktivite
adı altında genç kızlarımızı kışlaya
götürüyorlar, orada komutan ve komutanın eşi bu genç
kızlarımızla belli bir aktivite içerisinde bulunuyor. Biz
Sosyal aktivite adı altında hiçbir şekilde militarist herhangi
bir yapı içerisine o kadar gencecik beyinlerin götürülmesini, hele hele
genç kızlarımızın götürülmesini kabul etmiyoruz. Bu, bir
ayıptır, bizim için ayıptır. Ya da
Ki, bu bir başka
aşama, bu kabul edilebilir belki, Emniyet Müdürüyle de görüştük
çünkü. Genç kızlarımız sosyal aktivitede bulunacaklar. Bunlar
sinema salonlarına götürülüyorlar, sinema izletiliyor. Anne babadan izin
aldınız mı?, Tabii ki, aldık. Çünkü izni kim
yazıyor? Arıyor o yurt müdürü diyor ki
Çocuklar orada kalıyor.
Anne babanın göndereceği başka yer yok. Arıyor diyor ki:
Biz bir sosyal aktivitede bulunacağız; izin veriyor musunuz?,
Evet, izin veriyoruz. Sonuçta öğretmen, sonuçta yurt müdürü
Çocuğunu teslim etmiş Eti senin, kemiği benim. demiş; o
kadar güveniyor. Ama nereye götürülüyor? Toplumsal barış
sağlanacak, o genç yaşta önyargılar kırılacak diye
kışlaya götüren bir zihniyet var. Sonuna kadar
karşısındayız arkadaşlar. Böyle bir şeyi kabul
etmiyoruz. Burada bulunan bütün siyasi partilerin de bunu reddetmesi gerekiyor.
Gencecik kadınların, gencecik kızlarımızın,
gencecik evlatlarımızın ne kışlaya ne de herhangi bir
güvenlik kurumuna gitmesini istemiyoruz biz. Ön yargılar bu şekilde
kırılmaz, ön yargılar bu şekilde beslenir. Bu
insanların, eğer, ön yargıları kırmak istiyorsak, bu
insanların, ebeveynleri başta olmak üzere yaşamları
hakkında kaygı duydukları, gelecekleri hakkında kaygı
duydukları kardeşleri, ağabeyleri, birlikte
yaşadıkları diğer bireylerin kişi güvenliğini
sağlayacağız. Onlara siyaset yapma hakkı
tanıyacağız. Bu genç insanlar birlikte
yaşadıkları insanlar hakkında kaygı duymaktan
vazgeçecekler. Özgür, eşit bir ortam var. diyecekler. Yoksa biz
önyargıları bu şekilde kıramayız. Onları
kışlaya taşıyarak, emniyetin düzenlediği aktivitelere
katarak biz bu önyargıları kıramayız. Ancak ve ancak
ihtiyaçları çok açıktır, bellidir. Okumak istiyorum. diyen bir
irade vardır ortada ama ne yazık ki
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ata.
AYLA AKAT ATA
(Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Şahsı adına, CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan.
Buyurunuz
Sayın Tezcan. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2012 yılı bütçe kanununu görüşüyoruz. Maddeler
üzerinde görüşmeye geçtik. Şahsım adına söz almış
bulunuyorum.
Öncelikle 2012 yılı
bütçesinin, bütün olumsuzluklarına rağmen, önümüzdeki dönemde,
Türkiyede herkes için, en azından uygulamada olumlu sonuçlar
yaratmasını diliyorum. Bu konuda maalesef sadece dilekte bulunuyoruz
çünkü şu ana kadar yaptığımız görüşmelerden de
görüyoruz ki 2012 yılı bütçesi, Türkiyede geniş kitlelerin
ihtiyaçlarını karşılama konusunda, maalesef gerekli
ihtiyaca cevap verme konusunda yeterli bir bütçe olmaktan uzak.
Değerli arkadaşlar,
Türkiyede hemen hemen her kesimin ciddi sıkıntıları var.
Bütçe görüşmeleri başlamadan önce esnaflarla bir sohbet
sırasında
Götürü vergisini dahi ödemekte zorlanan esnaf, bir süre
sonra, deftere tabi hâle geçtikten sonra yeniden götürü vergiye geçmek
istediğinde geçemediğinden şikâyetçi.
Esnaflarla konuştuğumuzda,
bütün esnaflar, Aydında, alışveriş merkezlerinden
şikâyetçiler. Burada Meclis Genel Kurulunda, komisyon gündemlerinde,
alışveriş merkezlerinin yapılması konusundaki kanun
tasarısı yıllardır -esnafın önüne- gösterilip
gösterilip geri çekilirken, Sayın Başbakan birden çıkıp
Türkiyede bakkalların devri artık bitti. diyor ama bir taraftan da
büyük alışveriş merkezleri, köşebaşlarına kadar
ekspres mağazaları adı altında, o küçük esnafın,
ayakkabıcının, bakkalın, manifaturacının oradaki
ekmeğine dahi göz koyar hâle gelmiş.
Değerli arkadaşlar, sadece
esnafın değil, çiftçinin hâli perişan. Bugün pamuk
birliğinde, kooperatifteki çiftçilerle görüştüm buraya gelmeden önce.
Pamuğun fiyatı 1 lira 20 kuruşa düşmüş, 1 lira 20
kuruş; 1,5 liraydı, 1 lira 20 kuruşa düşmüş.
Artık, pamukçu zarar eder durumda. Çiftçi 240 liraya traktörün mazotunu
deposuna doldururken, bu 240 lira mazotun 120 lirasını çiftçiden
vergi olarak devlet alıyor, 120 lirasını. ÖTV ile KDVnin
toplamı yaklaşık yüzde 49, böyle bir vergi sistemiyle bütçe
bağlıyoruz. Aynı şekilde, gübrede çiftçinin
sıkıntısı aynı, ilaçta çiftçinin
sıkıntısı aynı. Biz bütçe yapıyoruz ama
yaptığımız bütçe Ne kadar daha fazla elimizi çiftçinin
cebine atarız? Çiftçinin sofrasından ekmeği ne kadar daha fazla
alabiliriz? hesabı üzerine kurulmuş.
Değerli arkadaşlar,
şöyle bir şey olabilir mi? Bakın, 2010 yılı içerisinde
sadece mazottan, çiftçinin kullandığı mazottan alınan vergi
5,8 milyar lira, yaklaşık 6 milyar lira. Bu bütçelerle Türkiye
ekonomisini güya önümüzdeki dönemde ayağa
kaldıracağımızı iddia ediyoruz. Bu bütçeyle olsa olsa
Türk çiftçisinin sırtına bir kere daha vururuz, başka bir
şey yapmayız, böyle bir bütçeyi bağlıyoruz.
Değerli arkadaşlar, tabii,
Türkiyede sadece bununla ilgili problemler yok, uzun uzun anlatabilecek çok
şey var ama şunu özellikle sayın milletvekilleriyle, sizlerle
paylaşmak istiyorum: Bakın, bugün yine gazetelerde bir haber
çıktı. Türkiyede artık, yasa dışı dinlemeler
olağan hâle geldi. Türkiyede artık yasa dışı
dinlemeler doğrudan doğruya servis edilmeye başladı. Türk
Ceza Kanununda yasa dışı dinlemeler suç ama iktidarın gözü
önünde bugüne kadar yasa dışı dinlemeler servis ediliyor ve buna
karşı maalesef hiçbir önlem alınamıyor. Sayın Grup
Başkan Vekilimiz Emine Ülker Tarhanın bir konuşması -güya
iddia edilen bu- basına yansımış, bilinen bir site haber
vakti yayınlamış, iktidar gözleri kör, kulakları
sağır, bu konuda dili tutulmuş konuşmuyor. Bu konuda susmak
bunun ortağı olmaktır. Bu konuda iktidarın görevi,
sorumluluğu sorumluları bulup çıkarmaktır, bulamazsa
iktidar bunun ortağıdır.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tezcan.
Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Ağbaba.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; ben, dünya kayısı
başkenti Malatyanın milletvekiliyim. Dokunduğunuzda
dışarı fırlayan Türkiye'nin en güzel cevizinin
üretildiği Hekimhanın milletvekiliyim. Ürettiği kara üzümlerle
ülkenin her yanında aranan Arapgirin, Banazının
milletvekiliyim. Bölgenin en güzel elmasını, fasulyesini üreten
Doğanşehirin milletvekiliyim. Kurulan İsrail füze kalkanı
ile yok edilmek istenen, meşhur armuduyla ünlü Akçadağın
milletvekiliyim. Susuz topraklarda bölgenin en güzel buğdayını
üreten Yazıhanın, Karacanın milletvekiliyim. 1995
yılında temeli atılan, barajı yıllardır
yapılmayan, her türlü ayrıma tabi tutulan Arguvanın
milletvekiliyim, dünyaca ünlü yetiştirmiş olduğu kavunların
memleketi Arguvanın. Eşi benzeri olmayan Türkiyede isim
yapmış meşhur dalbastı kirazlarının
üretildiği Yeşilyurtun milletvekiliyim. Yetiştirdiği
narıyla ünlü Doğanyolun milletvekiliyim. Dikmiş olduğu
kayısıları kurumasın diye kanalizasyonu kırarak
kayısıları sulayan Battalgazinin, Hatunsuyunun,
Hanımınçiftliğinin, Dilekin milletvekiliyim. Ben,
Kuluncakın, Kalenin Darendenin milletvekiliyim yani, ürettiği her
ürünle Türkiyede, dünyada marka olmuş bir tarım kentinin
milletvekiliyim. Bunları niye söylüyorum?
Değerli
arkadaşlar, bu kadar önemli ürünler üreten Malatya için çok önemli bir
yeri olan Meteoroloji Bölge Müdürlüğü kanun hükmünde kararnameyle
kapatılmak isteniyor, başka bir şehre bağlanmak isteniyor.
Bu Malatya için hak mıdır, bu Malatya için reva mıdır?
Malatyalılar, nisan ayından başlayarak, ellerinde kumanda, kanal
kanal gezip, Meteorolojide, don olacak mı, yağmur yağacak
mı diye bakarlar. Lütfen Malatyanın ekmeğiyle oynamayın,
Malatyanın tarımını yok etmeyin.
Değerli
milletvekilleri, ben kaybeden bir kentin milletvekiliyim. Tekeli
peşkeş çekilmiş, Sümerbankı yok pahasına
satılmış, meşhur hal binası camisisiyle
Hollandalılara verilmiş bir kentin milletvekiliyim.
Değerli
milletvekilleri, bir peşkeşle, bir talanla daha karşı
karşıyayız. Daha önce Danıştayın iptal
ettiği, bizim satışına ısrarla karşı
çıktığımız Şeker Fabrikası birilerine
peşkeş çekilmek isteniyor. Bu haksızlıktır, bu hukuksuzluktur.
Aralarında, Malatya, Elbistan, Erzincanın da bulunduğu
fabrikaların toplam değeri 266 milyon dolar. 266 milyon dolara
satıldı. Bu tam anlamıyla bir peşkeştir, tam
anlamıyla üretimi yok etmek, bir halkın mallarını
birilerine vermektir.
Niye bunları
söylüyorum arkadaşlar? Bakın, bu dört fabrikanın değeri 266
milyon dolar, her fabrika 66,5 milyon dolara geliyor. Şimdi, Malatya, bu
fabrikanın 2010 yılı emlak değeri, yani sadece emlak
değeri, içindeki fabrika hariç 240 milyon lira. Dikkatinizi çekiyorum,
sadece emlak değeri.
Yine, bunun
içerisinde fabrika yok, fabrikanın tesisi yok, 32 dönümlük bir örnek daha
vereyim; meşhur o camisiyle beraber satılıp, camisi de bir
gecede yıkılan hal binası, 32 dönümlük hal binası 52,5
milyon liraya satıldı. Malatya Şeker Fabrikası ise 459
dönüm, yani hal binasının tam on beş katı, ama hal
binasının
Burada mantık şu: Bir alana üç bedava, yani
peşkeş, yani talan!
Değerli
arkadaşlar, bu fabrika satılırsa sadece içerisinde
çalışan fabrika yok olmayacak, 4.800 ekim yapan pancar çiftçisi,
nakliyecisi, besicisi, yani 85 bin Malatyalı aç kalacak, yoksul kalacak.
Sizleri bir kez daha bu kararı gözden geçirmeye, sizleri bir kez daha
dedelerimizin mallarını, babalarımızın
mallarını satarken vicdanlı davranmaya davet ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ben aldatılan bir kentin milletvekiliyim. 17
Mayıs 2011de Başbakan geldi, Malatyanın meydanında dedi
ki: Ey Malatya, sizi büyükşehir yapacağım. Kadınlar,
erkekler hazır mısınız? Çocuk yapın, nüfusunuzu
artırın, nüfusunuzu 750 bine tamamlayın, sizi büyükşehir
yapacağım.
Arkadaşlar,
doğanın kanunu, çocuk dokuz ayda oluyor, yedi ay oldu, Başbakan
Malatyayı kandırdı, büyükşehir sözünü unuttu. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Vakti, zamanı geldiğinde büyükşehir olacak.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Sizleri Malatyaya sahip çıkmaya, özellikle
Malatyadan seçilen milletvekillerini Malatyaya sahip çıkmaya davet
ediyorum. Malatyanın mallarını, diğerlerini
sattığınız gibi peşkeş çekmemenizi diliyor;
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN-
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın milletvekilleri,
şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın
Halaman
ALİ HALAMAN
(Adana) Sayın Başkan, Maliye Bakanına soruyorum: Esnaflar üzerinden sürekli olarak matrah üzerinden
vergi toplanıyor. Bunu doğru buluyor musunuz?
İkinci sorum
Şehircilik Bakanına: Mücavir alan içerisindeki köylerde ev yapmak
isteyen insanlara ruhsat karşılığı 5 bin TL para
istenerek ruhsat veriliyor. Bunu doğru buluyor musunuz?
Saygılarımla.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben bir önceki
maddede belediyelerin kapanmasıyla ilgili bir soru sormuştum,
Sayın Bakan kapanmasından yana olduğunu söyledi ama bununla
ilgili bir çalışma olup olmadığını söylemediler.
Belediyeler yani 2 bin nüfusun altında olan belediyeler kapacak mı,
kapanmayacak mı? Birincisi bu.
İkincisi de:
Bu kapanmakta olan belediyelere bakılmış olduğu zaman
bunların büyük bir çoğunluğunun İç Anadolu Bölgesinde
olduğunu görürsünüz. İç Anadolu Bölgesinde son zamanlarda, son
beş yıldan beri çok büyük oranda göç vardır. İç Anadolu
Bölgesindeki illerin neredeyse nüfuslarının büyük bir
kısmı kaybedilmekte, milletvekilleri sayıları da birer,
ikişer düşmektedir. Bu yönlü olarak 2009 senesinde yeni teşvik
sistemi getirdiniz ama bu bölgelerde bu faydalanma yoktur, yüksek teşvik
sisteminden faydalanamıyorlar. Hâlbuki 4325 sayılı Kanundaki
eski teşvik sistemine göre daha fazla faydalanma vardı. Bu yönlü
olarak sektörel bazda veya ürün bazında en azından bu bölgelerdeki
göçü durdurmak için bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bilindiği gibi, geçen yıl yapılan bir düzenlemeyle
üniversitelerimizde yardımcı doçent kadrolarında çalışan
ve emekliliği gelmiş öğretim üyelerinin birinci dereceye kadar
inmelerinin önü açıldı. Ancak, bu düzenlemeden bu yana maalesef
üniversitelerimizde birçok öğretim üyesi, emekliliği geldi hâlde
birinci dereceye ataması yapılmadığı için bu haktan
yararlandırılmamaktadır. 2012 yılında bu sorunu
çözmeyi düşünüyor musunuz? Üniversitelerimizce gerekçe olarak da Maliye
Bakanlığının birinci derece kadro vermediği veya
serbest bırakmadığı ileri sürülmektedir. Bu sorunu
çözebilir misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, kıymetimi bilmediniz.
Sizi Muhtarların babası. ilan ettim, kabul etmediniz, Anası
olun. dedim, kabul etmediniz. Siz söyleyin ben cevap vereyim. 2002 yılında
90 lira maaştı, 80 lira BAĞ-KUR primi, muhtarın cebine 10
lira kalıyordu. Bugün de 370 lira maaş alıyor, 350 lira
BAĞ-KURu var, muhtarın cebine 20 lira kalıyor. Onun için bu
cevabı ben vereyim. Ama siz bunlara sahip çıkın.
İki: Muhtar
başkaları için gidiyor yeşil kart veriyor ama Senin
maaşın var, sen yeşil kart alamazsın. diye kendi çoluk
çocuğunu tedavi ettiremiyor. Demin kavuşturamadınız ama
yine söylüyorum: Ya anası olun ya babası olun!
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aslanoğlu.
Sayın
Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, kanun hükmünde kararnamelerle hemen bütün bakanlıkların
yapısını değiştirdiniz. Bu vesileyle bütün bürokratlar
müşavir, uzman, araştırmacı gibi kadrolara atandılar.
Devletimizin yetiştirdiği sayısını bilmediğimiz
bürokratlar tam maaşlı işsiz konumuna getirildi. Bunların
yerine atananlar da yeni statülerine göre maaş alacaklar. Kısaca, siz
bu kanun hükmünde kararnamelerle iki kötülüğü birden yaptınız.
Bir: Bürokrat kıyımı yaptınız. Buna göre, siz bu
kararnamelerle kaç bürokratı koltuğundan ettiniz? İkincisi:
Bunların yerine atanacaklarla yeniden ödeyeceğiniz maaşlar
dolayısıyla ne kadar kamu zararı oluştu? Bu sorunu çözmeyi
düşünüyor musunuz? Çözecekseniz nasıl çözeceksiniz? Bunu da bilmek
istiyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.
Sayın Öz
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sağlık
çalışanları maaşla beraber döner sermaye
almaktadırlar.
Ancak döner sermaye gelirleri emekliye
yansımamaktadır. Bu konuda, Sağlık Bakanlığı
Maliye Bakanlığını işaret etmektedir. Hükûmet olarak,
bu konuda bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir önceki
sorduğumuz soruya maalesef cevap alamadık, sorumu tekrarlıyorum:
5766 sayılı Kanun çerçevesinde, İstanbul 2010 Avrupa Kültür
Başkenti Ajansına finansman sağlamak amacıyla, özel tüketim
vergisine, I sayılı listenin (A) cetveli uyarınca, benzinde 1
kuruş, motorinde 1,5 kuruşluk vergi alınmaya devam edilmektedir.
Bu uygulamaya ne zaman son vermeyi düşünüyorsunuz? Bu uygulamanın,
Ajansın faaliyetleri sona ermesine rağmen devam etmesini doğru
buluyor musunuz?
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Müsaade ederseniz
son sorudan başlamak istiyorum çünkü değerli
arkadaşımız daha önce de sormuştu.
Değerli
arkadaşlar, tabii bu, İstanbul 2010 Kültür Başkenti Ajansının
giderlerini finanse etmek üzere, doğrudur; ilave bir ÖTV,
İstanbuldaki motorin ve benzin üzerine ilave bir ÖTV getirilmişti.
Ben, bu ÖTVnin devam etmesini doğru bulmuyorum, bunun
kaldırılması gerektiğine inanıyorum. Bu çerçevede de
arkadaşlarımızla görüştük yani gerekli düzenlemeyi
inşallah Meclisimize getireceğiz. Onu ben özellikle belirtmek
istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, müsaade ederseniz şu muhtarlar konusunu bağlasak.
Rakamı sağ olsun Mevlüt Bey verdiler ama ben tam rakam vereyim, ondan
sonra şunu söyleyeyim, muhtarlarımızın durumunun
iyileştirilmesini biz Maliye Bakanlığı olarak
destekliyoruz; birinci konu bu.
İkinci konu;
ben daha önce de söyledim, Köy Kanunu tasarısı, daha doğrusu,
Köy Kanununun yenilenmesine ilişkin çok ciddi bir çalışma yapıldı.
Bu çalışmanın tamamlanarak bir tasarıya ve sonra da tabii
ki bir kanuna dönüşmesini biz bekliyoruz, o çerçevede yapılmayı
doğru buluyoruz çünkü parça parça bir özlük düzenlemesi yaparsak, yine
birçok kesimden bu yönde talepler gelir. Ben her zaman Maliye Bakanı
olarak bu
Yalnız,
rakamı bir daha vereyim çünkü -müsaade edersen- 2002 yılında,
doğrudur, 97 lira maaş vardı, 87 lira en düşük BAĞ-KUR
primi vardı, arada 10 liralık bir fark vardı. Bugün 384 lira maaş
var, 280 lira BAĞ-KUR primi var, arada 104 liralık bir fark var.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Harca harca bitmez.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Ama değerli
arkadaşlar, şimdi
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Ama müsaadenizle.. Şimdi
arkadaşlar, şunu
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakanım, sizi o zaman
kirve yapalım, kirve.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, bakın
arkadaşlar, 2002 yılında arada 10 lira fark var ve 97 lira. Biz
bunu 4-5 kat artırmışız, aradaki fark da artmış.
E, bunu da takdir edelim yani. (MHP sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Yeter mi Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Yok, yetmez arkadaşlar.
Ama,
değerli arkadaşlar, memleketi büyüteceğiz, gelirlerimiz artacak,
birçok kesim şu anda sınırlı imkânlarla hayatını
idame ederken daha iyi duruma inşallah gelecek.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) O Tekeli satıp para kazananlardan bir fon
ayırtsak da bu muhtarlara ödesek.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, değerli
arkadaşlar, yardımcı doçentlere 1inci derece kadro verilmesi
kanunla düzenlenmiştir. Mevcutların kadro değişikliği
Bakanlar Kuruluyla gerçekleşecektir. Bu yöndeki
çalışmalarımız devam ediyor. İnşallah, 2012
yılında bu yönde adım atılmış olur diye ben de
ümit ediyorum.
Yine,
sorulan sorulardan bir tanesi sağlık
çalışanlarımızla ilgiliydi.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, tabii sağlık sektöründe, özellikle,
çalışan arkadaşlarımıza maaşa ek olarak çok ciddi
miktarlarda döner sermayeden kaynak veriliyor, doğrudur. Bunu tamamen
emekliliğine yansıtırsak, bu aktüeryal dengede çok ciddi problemler
yaratır.
Daha önce bu
yönde bir adım attık hatırlarsanız; yanlış
hatırlamıyorsam, geçen sene bu yönde bir adım attık, bir
düzenleme yaptık ama tamamını yansıtmamızın
imkânı olmadığı kanısındayım.
Yine, kanun
hükmünde kararnamelerle birçok bürokrat
arkadaşımızın açığa alındığı
vesaire
Değerli arkadaşlar, bu eşit işe eşit ücret ve
benzeri birtakım KHKlar çok eleştiriliyor. Keşke
zamanımız olsa. Hiçbir arkadaşımızın özlük
haklarında bir azalma olmamıştır. Olsa olsa yani 405 bin
kişinin özlük haklarında bir iyileşme söz konusudur. 2006dan
beri biz ek ödeme alanla almayan memurlarımız arasındaki
farkı azaltmaya yönelik adımlar attık. Bu en son
attığımız adımla aslında 2012de
bitireceğimiz hususu bu sene bitirmiş olduk. Aynı unvan,
aynı derece, aynı işi yapan arkadaşlarımızın
ücretlerini en yüksek düzeyde eşitledik. Hiçbir şekilde o anlamda
özlük haklarında bir azalma yoktur. Bütün
çalışanlarımız bizim için değerlidir yani bizim
arkadaşlarımızın bir kısmının müşavir
olmuş olması bunların farklı bir statüde
değerlendirilmesini beraberinde getirmiyor. Ben şahsen Maliye
Bakanı olarak hâlâ daha önce farklı noktalarda görev alıp da
şimdi müşavir olan arkadaşlarımızdan da
yararlanıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Ben teşekkür ederim.
BAŞKAN
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi
okutuyorum:
Bağlı cetveller
MADDE 5 - (1) Bu Kanuna bağlı cetveller
aşağıda gösterilmiştir:
a) Bu Kanunun 1 inci maddesi ile
verilen ödeneklerin dağılımı (A).
b) Merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idareleri tarafından ilgili mevzuata göre tahsiline
devam olunacak gelirler (B).
c) Merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin gelirlerine dayanak teşkil eden temel
hükümler (C).
ç) Bazı ödeneklerin kullanımına ve
harcamalara ilişkin esaslar (E).
d) 5018 sayılı Kanuna
ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan idare ve
kurumların nakit imkânları ile bu imkânlardan harcanması
öngörülen tutarlar (F).
e) 10/2/1954 tarihli ve 6245
sayılı Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca verilecek gündelik
ve tazminat tutarları (H).
f)
Çeşitli kanunlara göre bütçe kanununda
gösterilmesi gereken parasal sınırlar (İ).
g)
Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri
ile diğer ücret ödemelerinin tutarları (K).
ğ) 11/8/1982 tarihli ve
2698 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Okul
Pansiyonları Kanununun 3 üncü maddesi gereğince Milli Eğitim
Bakanlığı tarafından yönetilen okul
pansiyonlarının öğrencilerinden alınacak pansiyon ücretleri
(M).
h) 7/6/1939 tarihli ve 3634
sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu uyarınca milli müdafaa
mükellefiyeti yoluyla alınacak hayvanların alım değerleri
(O).
ı) 3634 sayılı
Kanun uyarınca milli müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak motorlu
taşıtların ortalama alım değerleri ile günlük kira
bedelleri (P).
i) 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II) ve (III)
sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin yıl içinde
edinebilecekleri taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmette
kullanılacağı ve kaynağı ile 5/1/1961 tarihli ve 237
sayılı Taşıt Kanununa tabi kurumların yıl içinde
satın alacakları taşıtların azami satın alma
bedelleri (T).
j) Kanunlar ve kararnamelerle
bağlanmış vatani hizmet aylıkları (V).
BAŞKAN
5inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Levent Gök.
Buyurunuz
Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz 2012 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu
Tasarısının Bağlı cetveller
başlıklı. 5inci maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir konuya dikkatinizi çekerek
sözlerimi ifade etmek istiyorum. Bağlı cetvelleri incelediğimde
şöyle bir garip durumla karşılaştım. Bütçe kanununa
dayanak olarak sayılan kanunlar arasında değerli
milletvekilleri, daha henüz Meclisimizin gündemine gelmemiş,
görüşülmemiş tam 17 adet kanun hükmündeki kararname
sayılıyor. Yani şu anda görüştüğümüz bütçe kanununa
dayanak olarak sayılan kanunların içerisine 17 adet kanun hükmündeki
kararname konulmuştur.
Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi
Anayasamızın 91inci maddesi kanun hükmündeki kararnamelerin bir an
önce Meclise gelip görüşülmesini amirdir. Biz daha henüz Meclise
gelmemiş, Anayasa hükmüne rağmen Meclise gelmemiş kanun
hükmündeki kararnameleri bu bütçeye nasıl dayanak yapabiliriz? Böyle bir
garabet olabilir mi?
Bu bütçemiz, Anayasaya göre sakat bir bütçedir
değerli arkadaşlar. Sizleri uyarıyorum. Anayasaya göre Meclise
ilk önce gelmesi gereken kanun hükmündeki kararnameler burada
görüşülecekti, buradan geçtikten sonra ancak bütçeye dayanak
olabilirlerdi.
Bakın, tam sekiz yüzyıl önce insan hakları
alanında en birinci belge sayılan Magna Carta, 1215
yılında, biliyorsunuz soyluların krallara karşı
verdiği bir ayaklanmayla başlamıştır ve Yurtsuz Johna
karşı soylular Sen kendi başına vergi salamazsın,
kendi başına kanun yapamazsın. diyerek bir
ayaklanmıştır ve 1215 yılında Magna Carta kabul
edilmiştir. Biz bundan tam sekiz yüzyıl öncesinden bile daha geri bir
durumda Parlamentoyu idare ediyoruz ve yasal dayanağı olmayan bir
bütçeyi çıkartıyoruz. Böyle bir bütçe olamaz. Çoğunluğunuza
dayanarak bir dikta yönetimini burada kuramazsınız,
koruyamazsınız. Bunlar bir an önce Meclisimizin önüne gelmeliydi.
Bakın, bir yandan bunları yapıyorsunuz,
bir yandan da
Çok ibretlik bir öyküyü sizlerle paylaşacağım.
Ankara Büyükşehir Belediyesinin metro çalışmaları da bu
2012 yılı bütçesi içerisinde çok önemli bir kaynak ve kendisine yer
bulan bir uygulama olmuştur.
Değerli milletvekilleri, Ankarayı yönetmekten
âciz Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının eline yüzüne
bulaştırdığı Ankara metrosu, Ankaralılar için bir
ibret alanıdır. Bu Belediye Başkanı göreve geldiğinden
beri Ankaralıları,Metro yapacağım. diye
aldatmıştır ve bunun içine, ne yazık ki Meclisimizi de
işin içine çekmiştir.
Bakın ne yapmıştır? 2001
yılında Sayın Melih Gökçek Ankaralılara müjde veriyor: Bir
ay sonra Sincan metrosunun temelini atıyorum, otuz altı ay sonra
bitiriyorum. Değerli arkadaşlarım, 2001, bir ay sonra metro
temeli atılıyor ve otuz altı ay sonra bitirilecek. Biz o zaman
söyledik -Ankarada tam 3 tane metro hattı yapılıyor- Yapma, bir tanesini bitir, ondan sonra
diğerine geç. Normalde uygulama buydu ve biz de destekliyorduk bunu ama
aynı anda popülist bir yöntemle üç ayrı hatta metro yapımı
nedeniyle Ankara Belediyesi büyük bir çıkmazın içerisine
girmiştir, bir adım yol alamamıştır ve bakın,
sonra neler olmuştur.
Daha sonra,
Ankaralıların aldatılması devam etmiştir, Melih Gökçek
2009 seçimlerinden önce Ankaralılara müjde vermiştir. Sincan ve
Çayyolu metrolarını artık bitirmiştir, yerel deneme
seferlerine başladığını ilan etme aşamasına
gelmiştir. Aynen şöyle diyor Melih Gökçek 2008 yılında:
Yerel seçimlerden önce, 2009 seçimlerinden önce Sincan ve Çayyolu metrosunu
hizmete açıyorum, Ankaralılara müjde olsun. Ankaralılar bu
müjdeyi gördü. Ne gördü? Ortada hiçbir şey yok.
Sonra gelinen
aşamada Ankara Büyükşehir Belediyesi Türkiye'nin en büyük borçlu kamu
kuruluşlarından bir tanesidir. Ankara Büyükşehir Belediyesini
kurtarmaya yönelik devletin ve İktidarınızın çok ciddi
hizmetleri olmuştur. BOTAŞa olan borçlar ödenmemiştir Ankara
Büyükşehir Belediyesi tarafından. Peşin
satıldığı hâlde, vatandaş peşin satın
aldığı hâlde doğal gaz borcu BOTAŞa
ödenmemiştir. Ve sonunda oturdu bu Meclis, sizlerden önceki Meclis bir
kanun çıkardı değerli arkadaşlarım: Başkent Gaz
Kanunu. Ve 25 Mayıs 2007 tarihinde yapılan bir kanun
değişikliğiyle Ankara Büyükşehir Belediyesinin BOTAŞa
olan borçlarının ödenmesi ve metro yapımına kaynak
oluşturulması açısından bir kanun çıkarıldı.
Bu kanunun çıkarılma gerekçesi ilginçtir. Bu kanunda Başkent
Doğalgaz kurulacaktır, EGOnun doğal gaz hizmetleri
Başkent Doğalgaz adındaki bir şirkete
devredilmiştir. Ve kanunun gerekçesi de aynen şunları
söylemektedir: İki yıl içinde özelleştirilecektir 2000
yılında yapılan bu işlemle ve elde edilen parayla da
BOTAŞa olan borçlar ödenecek ve metro tamamlanacaktır. Değerli
arkadaşlarım, 2007
2007den geldik 2011e. Kanunun gerekçesi çok
açık. Doğal gazın borçları ödenecek, BOTAŞa olan
borçları ödenecek ve geri kalan parayla da metrolar tamamlanacak.
Elbette Melih
Gökçek iktidara güvenmeye devam etmektedir, Ankaralılara müjde vermeye
devam etmektedir ama öyle bir noktaya gelmiştir ki artık şunu
kimseden saklayamamıştır, demiştir ki: Metro
yapımı belediyelerin işi değil hükûmetlerin işi.
Geldiğimiz noktaya bakın, bir yandan EGOnun en önemli kalemi EGOdan
ayrılmıştır özelleştirme adı altında, bir
yandan borçlar ödenmemiştir ve bir yandan da metroda en ufak bir ilerleme
sağlanmamıştır ve Melih Gökçek gelip sırtını
Hükûmete dayamıştır. Elbette Hükûmet buna kayıtsız
kalmamıştır, yine Melih Gökçek
kurtarılmıştır metro konusunda ve geçtiğimiz yıl
çıkarılan bir kanunla Ankaradaki metro çalışmaları
Ulaştırma Bakanlığına devredilmiştir değerli
arkadaşlarım.
Peki,
Diyarbakırda bir belediyenin önemli bir hizmetini Hükûmet üstlendi mi
değerli arkadaşlarım? Ya da Adanada herhangi bir büyük projeyi,
Eskişehirde herhangi bir büyük projeyi Hükûmet üstlendi mi? Hiçbirinde
üstlenmedi.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) İzmiri kim yaptı, İzmiri!
LEVENT
GÖK (Devamla) Şimdi bakın, bu geldiğimiz aşamada neler
olmuştur değerli arkadaşlarım, ben sizlere ifade etmek
istiyorum. Ankarada metroların bitmesi için 3 katrilyon lira
civarında bir para gerekiyor.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) İzmire ne oldu, İzmire?
LEVENT
GÖK (Devamla) Peki, Başkent Doğalgaz özelleştirme
çalışmaları ta 2007 yılından beri hâlâ
yapılmamıştır ve Başkent Doğalgaz Genel Müdürü
birkaç gün önce yaptığı açıklamada diyor ki:
Özelleştirmeye daha yeni başlayacağız. 2010 yılı
kârımız 31 milyon liradır.
Şimdi,
şu soruları sormak benim hakkımdır:
1)
Eğer Gökçek metroları yapmayacak idiyse, Belediyenin en önemli gelir
kaynağını oluşturan doğal gaz niçin Belediyeden
ayrılmıştır? Bu soruya mantıklı bir cevap verilmesi
gerekir.
2)
En önemli sorum: Başkent Doğalgazın özelleştirilmesinden
elde edilen gelir metro yapımında kullanılacak idiyse ve metro
artık Ulaştırma Bakanlığına devredilmişse
Başkent Doğalgazın artık özelleştirilmesi söz konusu
olabilir mi?
Değerli
milletvekilleri, bence Ankara Büyükşehir Belediyesi Melih Gökçekin
babasının çiftliği değildir. Melih Gökçek bugün var
yarın yok. Yarın orada görev yapacak bir belediye başkanı
belediyenin en önemli bir gelir kaynağından mahrum kalacaktır.
Buna izin vermeyiniz. Bu özelleştirme artık sabıkalı
olmuştur, şaibeli olmuştur çünkü gerekçesi
kalmamıştır. Metroya kaynak aktaracağım diye
özelleştirmeye sokulan bir kuruluşun, metronun yapımı
artık Hükûmetin başka bir organına devredilmesi gerçeği
karşısında artık Melih Gökçekin söyleyecek sözü yoktur.
Başkent Doğalgazın özelleştirilmesi bundan sonra artık
çok tartışılır bir hâle gelmiştir. Sayın Bakan, sizleri bu konuda
bilgilendirmek ve haddim olmayarak da uyarmak istiyorum: Bu uygulamayı
derhâl durdurunuz ve Başkent Doğalgazı tekrar EGO bünyesine iade
ediniz. Bu, çok önemli bir gelir kaynağıdır. 1,5 milyon abonesi
olan bir kurumdur Başkent Doğalgaz.
Değerli
milletvekilleri, burada anlatmak istediğim husus şudur: Bir
belediyenin beceriksizliğini Hükûmet üstlenmiştir. Ben de biliyorum
elbette Hükûmetin niçin böyle yaptığını. Gelinen noktada
öyle âciz bir belediye başkanıyla
karşılaşmıştır ki, artık Lanet olsun!
denilmiştir ve Hükûmet bunu üstlenmiştir. Hükûmet bunu üstleniyor ama
bunun da bütçemize maliyeti tam 3 katrilyon liradır.
Ankaranın
kendi olanaklarıyla yapması gereken bir metroyu şu anda
Kayserili bir vatandaşımızın vergisinden, Hakkâride
yaşayan bir vatandaşımızın vergisinden, Sivasta
yaşayan bir vatandaşımızın vergisinden elde
edeceğimiz gelirlerle yapma yoluna gidiyoruz. Bu, Türkiyeye çok büyük bir
haksızlıktır. Ankara Büyükşehir Belediyesi, daha önceki
uygulamalarda, Sayın Karayalçın zamanında kendi projesini
bulmuş, kaynağını bulmuş ve Ankaraya metroyu hediye
etmiştir. Bunun doğru yolu budur. Sayın Bakanım, bu
özelleştirmeyi derhâl durduralım ve Ankarayı hak ettiği
bir yönetime kavuşturmak için de elbette Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
soruları sizlerle paylaşacağız, sizleri bilgilendireceğiz
ve muhalefet görevimizi en etkin bir şekilde yapacağız.
Bütçemizin
ülkemize hayırlı olmasını diler, hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gök.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Konuşmacı, burada cevap hakkı
olmayan birisi hakkında gerçek dışı ifadeler kullandı.
Konuşmacı eğer Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanıyla ilgili veya yaptığı icraatla ilgili bir
sıkıntısı varsa basın toplantısı
düzenleyebilir, Sayın Belediye Başkanına bu konuda bilgi
verebilir ama özellikle Başkent Doğalgazla ilgili kısımda
eğer arşivleri araştırmış olsaydı, Plan ve
Bütçe Komisyonunun raporlarını incelemiş olsaydı 2007
yılında çıkarılan Başkent Doğalgaz A.Ş. de
şimdi Genel Başkan olan Sayın Kılıçdaroğlunun,
Sayın Hamzaçebinin bu konuyla ilgili
tartıştığımız dönemlerin olduğunu ve bunu
birlikte düzenlediğimizi bilirdi. Açıkçası, Başkent
Doğalgaz A.Ş. iki yıl içerisinde özelleştirilemediği
takdirde Özelleştirme İdaresine geçecek. şeklinde hükmü de
birlikte koymuştuk ama Değerli Milletvekili bu konuyu
araştırmamış, burada cevap hakkı olmayan birisi
hakkında gerçek dışı ifadeler kullanmıştır.
Tutanaklara geçmesi adına bunu söyledim efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Gök.
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkanım, AKP Grup Başkan Vekilinin
söylediği doğru değildir. O zaman Grup Başkan Vekili olan
şu andaki Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Grup Başkan Vekili değildi o zaman, Plan
ve Bütçe Komisyonu üyesiydi.
LEVENT GÖK
(Ankara) O zaman, hayır, Grup Başkan Vekiliydi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiydi.
LEVENT GÖK
(Ankara) Bu konunun çok ciddi muhalefetini yapmıştır.
Tutanaklar elimdedir, kendisine gösteririm.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Gökçekle Sayın
Kılıçdaroğlu arasında saat tartışması
çıkmıştı, saat tartışması.
BAŞKAN Bir
dakika efendim, bir dakika
LEVENT GÖK
(Ankara) Ayrıca, Ankara metrosunun 2012 yılı bütçesiyle ilgisi
şudur: Ulaştırma Bakanlığına devredilmek
suretiyle, artık, merkezî Hükûmetin programına
alınmıştır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ona bütün metrolar dâhildir. Bilgi
eksikliğiniz var.
LEVENT GÖK
(Ankara) 3 katrilyon liralık bir bütçe devrinin hesabını
sormak da elbette Cumhuriyet Halk Partisinin işidir. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gök.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Genel Başkanınız Plan ve
Bütçe Komisyonu üyesiydi. Genel Başkanınızın tarihçesini
bile bilmiyorsunuz siz.
BAŞKAN Konu
anlaşılmıştır.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğan.
Buyurunuz
Sayın Aydoğan. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, Barış
ve Demokrasi Partisi adına bir kez daha söz almış bulunuyorum
bütçe üzerine. Tekrar bütün arkadaşları saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bütçe üzerine değerlendirme yapmadan önce, bir gün önce
Gençlik ve Spor Bakanımızın, Gençlik ve Spor
Bakanlığı bütçesi üzerine eleştirilerle ilgili
değerlendirme yaparken partimizin milletvekillerinden birinin Kürdistan
kelimesini kullandığı gerekçesiyle konuşmasını
bitirirken yaptığı çok hararetli bir değerlendirme
vardı. O değerlendirme üzerine öncelikle birkaç şey söylemek
istiyorum.
Sayın Bakan,
değerlendirme yaparken ülkemizin yedi coğrafi bölgesi olduğunu
söyledi, bunlardan ikisinin de Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi
olduğunu söyledi. Elbette ki bir ilkokul sosyal bilgiler bilgisi bu,
sanıyorum ilkokulu bitiren herkes bu bilgiyi biliyor. Ülkemizde
milletvekili seçilme şartı en az ilkokulu bitirmek ve
dolayısıyla bu salonda oturan bütün arkadaşlarımız da
ilkokulu bitirdiklerine göre tahmin ediyorum bu coğrafi bilgiyi herkes
biliyor. Ama ben Bakandan şunu söylemesini isterdim, beklerdim daha
doğrusu: Bu coğrafi bilginin dışında, tarihsel bir
gerçeklik var. Bu tarihsel gerçeklikten hareketle birkaç cümle etmesini
isterdim, maalesef o olmadı.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz Kürt ve Kürdistan sözcüğü bu ülkede
yasaklı iki sözcüktü. Neyse ki Kürtler, otuz yıllık
mücadelelerinin sonunda artık Kürt kelimesi üzerindeki yasağı
kaldırdılar ama Kürdistan kelimesi hâlen yasaklı bir kelime olarak
devam ediyor. Şimdi, hepinizin bildiği gibi Kürdistan kelimesi,
aslında Osmanlı İmparatorluğunda, Selçuklu
İmparatorluğu döneminde kullanılan bir kelime. Yani Kürtlerin
diyarı olarak değerlendirilen bir bölgeye verilen bir isim
Kürdistan kelimesi. Daha sonra da cumhuriyetin kuruluşu döneminde bu
kelimenin kullanıldığını görüyoruz. Mustafa Kemal
Atatürkün özellikle Mecliste, Meclisin ilk kurulduğu dönemde Kürdistan
mebusu, Kürdistan illeri şeklinde bolca değerlendirme
yaptığını görüyoruz. Yani tarihsel gerçeklikler bize
Kürdistan denilen bir coğrafi kavramın olduğunu gösteriyor.
Buna rağmen, ısrarla bugün Kürt ve Kürdistan kelimelerinden
kaçınmak, bunların telaffuz edilmesine bile tahammül edememenin
doğru olmadığını düşünüyoruz. Kaldı ki
Türkiyede Kürdistan kelimesini kullandığı için çeşitli
panellerde, sempozyumlarda, konferanslarda, yargılanan pek çok
arkadaşımız var ve yine, bu ülkenin mahkemelerinde
yargıçlar tarafından verilen beraat kararları var değerli
arkadaşlar. Üstelik, bu ülkede hâlen çözümlenmemiş bir Kürt sorunu
var. Eğer biz Kürt ve Kürdistan kelimelerine karşı bu kadar
alerji duyarsak, bu sorunun nasıl çözülebileceği konusunda gerçekten
hepimizin büyük bir kaygı taşıması gerekir. Şimdi, bu
iki kavram kabul edilmediği müddetçe Kürt sorununa da bir çözüm
getirilmesi mümkün değildir arkadaşlar. Şimdi Kürdistan
kelimesini kullanmak demek, bu ülkeyi bölmek demek anlamına gelmez.
Kürdistan biraz önce de belirttiğim gibi, bir coğrafyanın
adıdır. Kürtler, hepimizin bilmesi gerekir değerli
arkadaşlar, biz, pek çok platformda her zaman, BDPliler olarak ifade
ediyoruz: Kürt sorununun çözümünü bu ülkenin sınırları
içerisinde yani hepimizin deyimiyle, Misakımillî sınırları
içerisinde, Türkiyedeki yaşayan bütün halklarla birlikte eşit ve
özgür yaşayarak bu meselenin çözülmesini istiyorlar ve hatta daha ileriye,
bir adım daha ileriye giderek şunu söylüyorlar, diyorlar ki: Bu
ülkede bize, yani Kürtlere devleti altın bir tepsi içinde sunsanız da
biz bir Kürdistan devleti kurmayacağız. Şimdi, bu samimiyete
inanmak gerekiyor. Buna inanmazsak zaten Kürt sorununu da asla çözemeyiz
değerli arkadaşlar. Kısaca bu değerlendirmeyi
yaptıktan sonra bütçe üzerine de birkaç şey belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, 10uncu bütçeyi tartışıyoruz. 2012
yılı bütçesi AKP Hükûmetinin iktidara geldiği günden bu yana hazırladığı
10uncu bütçe. Şöyle geçmiş bütçelerdeki değerlendirmelere bir
göz attım. Başta Başbakan olmak üzere bütçeyi hazırlayan
Maliye bakanlarımız ve diğer bakanlıkların ifade ettikleri
bir durum var, o da hazırlanan bütün bütçelerin insan odaklı
olduğu ve insan merkezli olduğu üzerinedir. Özellikle
Başbakanın hemen hemen her yıl yaptığı bütçe
değerlendirmelerinde bolca insan odaklı ve insan merkezli bir
bütçeden bahsettiğini görebiliriz değerli arkadaşlar. İnsan odaklı ve insan merkezli
bütçe derken özellikle temel konularda, işte eğitimde,
sağlıkta, güvenlikte ve adalette, bu temel bakanlıklarda
bütçenin yüzdelerinin arttığından ifade ediyorlar. Gerçekten bu
yılki bütçeye baktığımızda göreceli olarak da Millî
Eğitim Bakanlığının bütçesinin
arttığını gözlüyoruz. Bu elbette ki tam
karşılığını bulmasa da olumlu bir gelişme
ama insan odaklı bütçe, insan merkezli bütçe ne demek bunun biraz daha
geniş düşünülmesi ve tartışılması gerektiğini
düşünüyoruz. Mesela, Millî Eğitim Bakanlığının
bütçesi artırılmış. Elbette ki bu ülkede
artırılan bütçeyle Millî Eğitim Bakanlığı çok
güzel okullar yapabilir, yani içlerini bilgisayarla donatabilir, yine
işte, Başbakanın bolca kullandığı, okullarda
akıllı tahtalar gibi bazı değerlendirmeleri var, bunlar da
okullara konulabilir. Yani bunlar tabii ki yapılması gereken,
herkesin layık olduğu hizmetlerdir, böyle olması gerekir.
Umarım, bu her yere yayılır. Örneğin, ben Diyarbakır
milletvekiliyim ve seçimlerde Kulptan adaydım, Kulpun köylerine gittim,
oradaki okulların durumunu anlatmak istemiyorum. Diyarbakır
milletvekili olan başka partilerden arkadaşlarımız da var,
onlar da herhâlde bu gerçekliği kabul ediyorlar. Okulların hâli içler
acısı ve hele hele öğretmenlerin kaldığı
lojmanları gördükten sonra İyi ki öğretmenlik mesleğimi
seçmemişim. diye kendi kendime dua ettiğim de çok olmuştur
değerli arkadaşlar. Tabii ki umarım, bu bütçeden de ülkenin
belli bir kesimi bundan sonra yararlanır.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, aslında burada sözünü etmek istediğim konu çok
farklı. Dünyanın en güzel okullarını da yapsanız,
içine çok teknik alet edevatları da yerleştirseniz, bu önemli
değil. Bu ülkede ana dilde eğitim sağlanmadığı
müddetçe, bütçenin bir kısmı ana dilde eğitime
ayrılmadığı müddetçe, bu bütçenin insan merkezli ya da
insan odaklı bir bütçe olduğunu söylemek mümkün değil.
Bakın
değerli arkadaşlar, Diyarbakırdaki köylerde,
kadınların yüzde 95i, rahatlıkla söylüyorum, Türkçe bilmiyorlar
ve çocuklar yedi yaşına kadar Türkçe öğrenmiyorlar ve ilkokula
gittiklerinde, annelerin bize söylediği, çocukların farklı bir
dille karşılaşmaları nedeniyle okuldan ağlayarak eve
dönmeleridir. Şimdi, siz dünyanın en güzel, en kaliteli okulunu bile
yapsanız, bir çocuğun orada farklı bir dille
karşılaştığındaki psikolojisini hiçbir şeyle
izah edemezsiniz değerli arkadaşlar. O yüzden, biz diyoruz ki
gerçekten bu bütçenin içerisinde insani bir bütçe gerçekliği olacaksa
meseleye buradan başlamamız gerekir.
Aynı şey
sağlık alanında da geçerlidir değerli arkadaşlar.
Kabul ediyorum, Diyarbakırda, gelin hastaneleri görün, çok büyük
hastaneler yapıldı, içerisi büyük alet edevatlarla
donatıldı. Yine, Bakanımız söyledi, gerçekten kuyruk
beklemiyorsunuz, ameliyat için kimseye para ödemiyorsunuz ve benzeri. Yani bir
insanın sağlık açısından alması gereken bütün
hizmetler var. Bunda bir sıkıntı yok ama o hastanelerin
içerisinde çalışan personelin aldığı maaşı
hiç bilmiyoruz arkadaşlar. Bir hemşire özel hastanede, maalesef,
asgari ücretle çalışıyor ve diğer yardımcı
personelin de aldığı ücret yaşam
koşullarının çok altındadır değerli
arkadaşlar ve hiçbirinin sendikalaşma gibi bir durumu da yoktur.
Yine, bu
hastanelerde, tabii ki, bölgede özellikle Kürt doktorlar görev
aldığı için, kısmen de olsa, Türkçe bilmeyen
insanların kendi hastalıklarıyla ilgili kendilerini Kürtçe ifade
etme durumları var. Ama Türkiye metropollerine giden hastalar için bu
durum gerçekten içler acısıdır. Yani Türkiyede -yine bir önceki
söylediğime geliyorum arkadaşlar- ana dil geliştirilmediği
müddetçe -gerek Kürtler için gerek Türkiyede yaşayan diğer halklar
için- eğitimde, sağlıkta, adalette, yaşamın her
alanında, insan merkezli ve insan odaklı bir bütçeden asla ve asla
bahsedemeyiz. Umarız önümüzdeki yıllar insan odaklı bir bütçenin
yapılması için bize fırsat verecektir.
Hepinizi tekrar,
bu vesileyle saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aydoğan.
Sayın
Başbakan, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına size geçmiş olsun
diyoruz. (AK PARTİ sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (İstanbul) Teşekkür ediyorum,
sağ olun.
BAŞKAN
Şahsı adına Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan.
Buyurunuz
Sayın Özkan.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) Değerli milletvekilleri, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başbakanımız aramıza katıldı. Kendisine hoş
geldiniz diyorum, acil şifalar diliyorum; grubunuzu da kutluyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, ben de burada cevap hakkı olmayan
Biraz önce Grup
Başkan Vekilimiz söyledi, Cevap hakkı olmayan bir
arkadaşımız hakkında konuşmak istiyorum. dedi. Ben de
burada cevap hakkı olmayan emekliler, işçiler, köylüler, çiftçiler
için sizlerle biraz sohbet etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, insanların birbirine güveni kalmadı bugün.
Bakın, Ziraat Bankasında, 4 kefil olmadan, 1e 2 kefalet verilmeden,
teminat gösterilmeden kredi verilmiyor günümüzde. Yüzde 94 geri dönüşü
var. dedi, kutluyorum Hükûmeti ancak bu geri dönüş
Çünkü insanları
dört elli yaptık, kurtulması mümkün değil. 1 kefil var, 2 kefil
var, 3 kefil var, 4 kefil var, traktör var, annesinin evi var,
dayısının tarlası var, ipotek var, bununla geri dönüş
sağlanıyor ama takla attırarak geri dönüş
sağlanıyor. Burada biraz vicdanlı olmak zorundayız.
Bir
muhtarımız aradı, Bucaktan bir muhtarımız aradı,
2 muhtar kefil gösterdim; 28 ineğim var, 2005 model traktörüm var,
bunları kefil gösterdim, Ziraat Bankasından 10 bin lira kredi
alamadım. diyor. Bu çok acı bir gerçeğimiz. Bunları,
gidersek, onlarla görüşürsek
Bunları yaşıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, Gübrede KDVyi yüzde 18den makul
seviyelere düşürelim. dedik, bir türlü bunu başaramadınız.
Yeşil mazot vereceğiz. dedik, mazotta her dönem ÖTV ve KDV
arttı, bir türlü yeşil mazotu Türk çiftçisiyle bu süreçte
buluşturamadık.
Bakın, biraz
önce İnsanların birbirine güveni kalmadı. dedim. Köylü bütün
sevecenliğiyle bir gün bir esnafa geliyor. Esnaf, gözlüğünü
takmış, müşteri bekliyor; müşteri velinimet. Geliyor, o
mütevazı kişiliğiyle, köyündeki Ese dayının ve Musa
dayının selamını getiriyor, Merhaba amca, Ese
dayının selamı var, Musa dayının selamı var.
diyor. Çok güzel evladım. Buyur, isteğin nedir? diyor, Ben bir
pulluk almak istiyorum ama bunun parasını güzün vereceğim.
diyor. Evladım, Ese çok muhterem bir insandır, Musa da çok muhterem
insandır, onlara selamımı söyle. Ese dostum, Musa dostum, ikisi
de çok muhteremdir ama ille kese dostum; parayı getir, pulluğu
götür. diyor. İnsanların, bu şekilde, dönemimizde birbirlerine
güvenleri kalmadı değerli arkadaşlarım.
Sayın Bakanla
da görüşmüştüm geçenlerde. Bakın, ineğin ağzından
giren yemde yüzde 8 KDV var Sayın Başbakanım -tabii, meşgul
ediliyorsunuz- memesinden çıkan sütte yüzde 8 KDV var, gübresinde yüzde 18 KDV var. Bunlar Türk çiftçisinden alınıyor.
Hep geçmişi yargılıyoruz bu dönemde. Geçmişler
yargılandı, aşar vergileri, öşür vergileri
Geçmiş
devamlı yargılandı burada.
Değerli
arkadaşlarım, dünya bal oldu ama kaşığın
sapı kırıldı, uçan kuştan vergi alıyoruz.
Traktörün karbüratöründen geçenden vergi alıyoruz, egzozundan çıkan
dumandan vergi alıyoruz, inekten aynı şekilde. Sokakta
satılan her şeyde vergi var, vergi cenneti ülkeyiz -rahmetli
Özalın da bunlarda katkısı oldu- KDV anlamında vergiler alıyoruz,
özel tüketim vergileri alıyoruz. Kaynak bulmada Maliyemiz güçlü ama bu
kaynağın dağıtımını da adaletli bir
şekilde yapmak zorundayız.
Geçen gün
Tarım Bakanlığı bütçesinde söyledim: Gayrisafi millî
hasılanın yüzde 1ini kaynak olarak ayırıyoruz. Bu, bütçede 10 milyar dolara tekabül ediyor. Ama
bizim ancak çiftçiye verdiğimiz destek 5,5-6 milyar dolar civarında
oluyor. Bu şekilde ne oluyor? Çiftçinin eli hamur, karnı aç. Onun
için kesinlikle bu çıkardığımız kanunun
uyulmasını talep ediyoruz. O yüzde 1lik desteğin verilmesi
gerekiyor. Bunda da, çünkü alacağımıza şahiniz,
vereceğimize kargayız. Hep verilenler konuşuluyor ama
alınanlar konuşulmuyor. Ben de o üreticiler adına
alınanları sizlerle paylaştım.
Bütçemizin
ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Bu Gençlik
Spordaki il müdürlerimizle ilgili sorularım var. Onların bir
kısmını müşavir olarak atadık, bir
kısmını da araştırma görevlisi olarak atadık,
yaklaşık 50ye yakını. Onlar da özlük haklarında bir
iyileştirme istiyorlar. Bu konuda da Sayın Bakanımızdan
sunuşları arasında bir cevap bekliyorlar.
Bu
duygularla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Tekrar, Sayın
Başbakanımıza acil şifalar diliyorum, gruba
katıldığı için saygılarımı sevgilerimi
sunuyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özkan.
Şahsı
adına Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Serindağ.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başbakanımıza da hoş geldiniz diyor ve geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, sözlerimin başında Gaziantepin bir iki sorununa
değinmek istiyorum. Biliyorsunuz, Gaziantep, ihracat potansiyeli, ticari
potansiyeli, ekonomik potansiyeli ve nüfusu itibarıyla ülkemizin önde
gelen illerinden biridir ancak biz, eğitimde bu durumu göremiyoruz.
Maalesef, Gaziantep, eğitimde Türkiye'nin geri kalmış illerinden
bir tanesidir, 78inci, 79uncu sıradadır. Bu, Gaziantepe
yakışmamaktadır ve Gaziantepliyi üzmektedir. Bunun sebebi nedir?
Gaziantep, eskiden ülkemizin eğitim açısından en
başarılı illerinden biriydi. Ne oldu da Gaziantep bu duruma
geldi? Gaziantepte hâlâ 50-60 kişilik sınıflar var.
Gaziantepte öğretmen açığı giderilememiştir, 4 bine
yakın öğretmen açığı var. Gaziantepte okullara
yönetici atanırken ehliyete, liyakata bakılmamaktadır ve bu,
öğretmenlerin moralini ve verimini düşürmektedir. Aslında bu
sorun tabii tüm Türkiyede var, eğitim sorunu Türkiyemizin sorunu. Biz,
bütçeyi bunları göz önünde bulundurmadan Meclisten geçirsek bile
başarılı olamayacağız.
Değerli
arkadaşlarım, bunu, biz, parasal yetersizliğe
bağlayamayız. Bir düşünür şöyle diyor: Eğitimin
maliyetini hesaplayanlar, cehaletin bedelini hesaplasınlar. Cehaletin
bedelini hiçbir şeyle ödeyemeyiz. Eğitim sorununu çözemeyen ülkeler,
başka sorunları çözemezler. Bunu bizim bilmemiz lazım.
İkinci bir
mesele, yıllardır Araban ilçemizin Ardıl köyünde baraj
yapılacağı ifade edilir, yıllardır
bitirilememiştir. Barak Ovası hâlâ susuzluktan inlemektedir. Suyumuz
vardır ancak ova sulanamamaktadır, sulama kanalları
bitirilememiştir. Bitirilen sulama kanalları da
kullanılamamaktadır çünkü çiftçi, enerji masrafıyla başa
çıkamamaktadır.
Ayrıca,
Türkiye ve Suriye ilişkileri, Gaziantep esnafını vurmuştur,
Gaziantep tüccarını vurmuştur, Gaziantep sanayicisini
vurmuştur. Bu nedenle Gaziantepin bu
sorunlarının mutlaka değerlendirilmesi ve ele alınması
lazımdır.
Sayın
milletvekilleri, bir de ülkemizin önemli sorunlarından birisi yasama
yetkisinin fiilen Türkiye Büyük Millet Meclisinden alınmış
olmasıdır. Bakınız biz hepimiz milletin oylarıyla
seçildik, geldik. Yasama yetkisi Anayasamızın 7nci maddesine göre
Türkiye Büyük Millet Meclisinindir ve devredilemez. Ancak kanun hükmünde
kararname yoluyla bu yasama yetkisi fiilen Türkiye Büyük Millet Meclisinden
alınmış Hükûmete geçmiştir. Kendi hukukunu koruyamayan bir
Meclis başkasının hukukunu koruyamaz. Bizim Anayasamıza
göre kanun hükmündeki kararnameler Resmî Gazetede
yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulurlar ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda ve komisyonlarda öncelikle ve
ivedilikle görüşülür. Aylarca, yıllarca Meclisin rafında,
komisyonların raflarında bekleyecek kanun hükmünde kararnamelerin
öncelikle ve ivedilikle görüşülmesi düşünülebilir mi? Niye bu hüküm
Anayasaya konmuş? Bir an önce Meclise getirilsin ve kanun hükmündeki
kararnameler Mecliste görüşülsün diye. Adalet ve Kalkınma Partisinin
gerekli çoğunluğu var, niye kanun çıkarmıyorsunuz? Bu
sorunların Türkiye Büyük Millet Meclisinde
tartışılmasından niye çekiniyorsunuz?
Vatandaşımız her şeyi görsün.
Peki, ikinci soru:
2002 yılından bugüne neden kanun hükmünde kararname
çıkarmadınız? Şimdi şöyle bir algı var toplumda,
ister kabul edin ister etmeyin, deniyor ki: Anayasa Mahkemesinin
yapısı değişti, bu nedenle kanun hükmünde kararnameler
çıkarılıyor. Bizim bu algıyı silmemiz lazım.
Yüce mahkemeye ben bunu yakıştırmak istemem ama toplumdaki genel
algı budur. Bunu bizim silmemiz lazım. Yargının bir siyasal
partinin arka bahçesi olduğu yolundaki algıyı bizim toplumdan
silmemiz lazım ve burada en büyük görev iktidar partisine düşüyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - Sildik, sildik.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) İkincisi: Peki, bugüne kadar niye
çıkarmadık? Ben toplumda var olan bir olguyu söylüyorum, siz ne
derseniz deyin. İster kabul edin ister etmeyin, toplumda bu
tartışılıyor. Peki, neden? Çoğunluğunuz var, niye
getirmiyorsunuz buraya? Acaba toplumu dönüştürmek mi istiyorsunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - Her gün kanun çıkarıyoruz.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) - Öğretmen açığını gidermiyorsunuz
ama Güneydoğudaki
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hiçbir derde deva
olmayacak bu bütçe ama yine de hayırlı olmasını diliyorum.
Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Serindağ.
Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Beş dakikası
sorulara aittir.
Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım,
bedelli askerlikte temel eğitimin kaldırılmış
olmasıyla Burdur ili bir mağduriyete uğramıştır.
Bu anlamda, bu önümüzdeki süreçte Burdur ilinde mermer, tarım ve
hayvancılık, tarım alet ve makine sektörleri oldukça ekonomiye
katkı koymaktadır. Bu anlamda, hem mermerde hem tarım ve
hayvancılıkta ve tarım alet ve makinelerinde sektörel bazda
Burdura bir destekleme yapmayı düşünür müsünüz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
Sayın
Işık
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle Sayın
Başbakana geçmiş olsun dileklerimi ben de iletiyorum.
Sayın Bakan,
Sayın Başbakanın Kızılcahamamda enerji
zamlarıyla ilgili açıklaması henüz hafızalardan
silinmemişken, Lüks araçlara vatandaşlar binmeyiversin.
demişken, bu bütçede (T) sayılı cetvelde yer alan 4x4lük lüks
araçlar hangi amaçlarla alınmaktadır? Bu bütçede toplam kaç adet yeni
araç alınacak ve bütçeye ne kadar yük getirilecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile vali
yardımcısı ve kaymakamların maaşları
kıdemlerine göre 100 ila 200 lira azaltılmıştır. Vali
yardımcısı ve kaymakamların mağduriyetlerini gidermeyi
düşünüyor musunuz?
Taşrada benzer
şartlarda görev yapan birinci sınıf mülki idare amirleriyle
birinci sınıf hâkimlerin özlük haklarını eşitlemeyi
düşünüyor musunuz?
2012 yılı
bütçesinde çiftçiye ÖTVsiz, KDVsiz mazot verecek misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Erdoğan.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU
(Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de Sayın
Başbakanımıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum, Allahtan
şifalar diliyorum.
Sayın
Başbakanımız buradayken benim sorum önemli bir sorudur, onu ilk
belirtmek isterim.
Bakınız,
şu anda bir bina ruhsatı almak için yaklaşık olarak 30a
yakın maddenin yapılması gerekiyor. İşte, nedir? Zemin
etüdünden tutun da aplikasyon projesine, harçlarına kadar bunlar çok büyük paraları
gerektiriyor. Dolayısıyla, insanlar ruhsatlı bina yapmaktansa
ruhsatsız bina yapmaya çalışıyorlar. En azından
-işte mesela Tokat ilimiz Kuzey Anadolu fay hattındadır- böyle
depremle ilgili sorunları olan illerde bu ruhsat harçlarının
daha fazla azaltılması yahut da formalitenin daha fazla
düşürülmesi noktasında, ayrıca masrafların düşürülmesi
noktasında bir çalışma yapılamaz mı? Bunu öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Doğru.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın
Başkan, Maliye Bakanına sorum.
Adanada yüz elli senedir ecrimisil
ödeyerek çiftçilik yapılan hazine arazileri var. Bugüne kadar zaman zaman
işte bu HESlerden dolayı akarsular verildi, bu yüz elli senedir ecrimisil
ödeyerek çiftçilik yapan insanların tarlasını, tapusunu Maliye
Bakanı vermeyi düşünüyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Halaman.
Sayın Dinçer
CELAL DİNÇER (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de Sayın Başbakanımıza
geçmiş olsun diyorum.
Sayın Maliye Bakanımız
konuşmalarında Eşit İşe Eşit Ücret Kararnamesi
adı altındaki 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
hiçbir kimsenin maaşının düşmediğini söyledi. Oysa ne
kadar fedakârca çalıştığını çok yakından
gördüğümüz mülki idare amirlerinin maaşlarında 200 liralık
bir düşüş oldu. Bakanlık müfettişlerinin maaşında
300 liralık bir düşüş oldu. Polis başmüfettişleri ve
merkez emniyet müdürlerinin binden fazla sayıları, sıfır
zam aldılar, dolayısıyla emsallerine göre maaşlarında
düşüş oldu. Merkezde Maliye ve merkez teşkilatları
arasındaki fark 1.300 liraya çıktı. Mühendis kökenli müdürler
araştırmacı oldu ve maaşlarında 450 lira azalma oldu.
Bu düşüşleri nasıl karşılıyorsunuz? Telafi etmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Dinçer.
Sayın Selamoğlu
TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara)
Sayın Başkan, Başbakanıma geçmiş olsun dileklerimi
iletmek isteyerek başlıyorum.
Ankara metro hatlarının
yapımının Ulaştırma Bakanlığına
devriyle ilgili serzenişte bulundu Sayın Vekilimiz, ama bu
sıkıntılı duygular İzmir hafif raylı sistemini
Ulaştırma Bakanlığı yaparken hiç dile getirilmedi. Biz
şunu söyleyebiliriz her şeyden önce: Yirmi yılda yüzde 40ı
yapılan, yüzde
60ı yapılamayan Karadeniz sahil yolunu, on altı yılda
açılamayan Bolu tünelini yapamayanlar, açamayanlar tüneli, şimdi
metro hattıyla ilgili bu çalışmalara herhangi bir söz
söylemesinin uygun görülmediğini düşünüyorum.
Saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Selamoğlu.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de
Sayın Başbakanımıza, hoş geldiniz, geçmiş olsun,
Allahtan şifalar diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, ilk sorudan başlayarak cevaplamak istiyorum. Tabii,
bedelli askerlik sonrası, Burdurun en az düzeyde etkilenmesi ve daha
önemlisi olarak bu yeni teşvik sistemindeki... Şu anda Ekonomi
Bakanlığımız üzerinde çalışıyor, belki
illere ilişkin ek verilerle birlikte... Biliyorsunuz birkaç il bir arada
gruplandırılarak şu anda teşvikten yararlanıyor. Bu
yeni sistem çerçevesinde daha detaya iniliyor. Hem orada bazı sanayi
sektörlerinin kümelenmesi anlamında hem de diğer alanlarda tabii ki
destekler sağlanabilir ama bu çalışma tamamlanmadan benim bu
noktada kesin bir şey ifade etmem doğru olmaz.
İkinci
soru şu değerli arkadaşlar: Merkezî yönetim bütçe kanunu
çerçevesinde 2012 yılında 6.450 taşıt edinilecektir. Bunun
maliyeti yaklaşık 273 milyon liradır, toplamda. Değerli
arkadaşlar, taşıtların bir kısmı mevcutların
yenilenmesi şeklinde; bir kısmı da tabii ki yeni kurum ve
kuruluşlar oluşturuluyor, yeni bakanlıklar oluşturuldu,
onların ihtiyaçları tabii ki karşılanacak.
Değerli
arkadaşlar, yine 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çok konuşuldu.
Ben çok açık ve net bir şekilde söylüyorum, hiçbir kimsenin maaşı
azaltılmamıştır. Burada vali veya kaymakamlarımız
eğer merkezde görevlendirilirse genel müdür olarak veya daire
başkanı olarak, bütün daire başkanları ve genel müdürlerin, müsteşarların
maaşları eşitlendiği için orada bir istisna
tanımadık. Kendileri taşrada görev yaparken ekstra birtakım
gelirler elde ettikleri için düşmüş gibi görünüyor ama esasında
bir düşüş söz konusu değildir.
Yine, müsaade
ederseniz, -tabii ki konuşmacılar esnaf ve çiftçilere ilişkin
çok şey söylediler- ben bir iki konuya açıklık getirmek
istiyorum. 2002 yılında 63.520 esnafımız 154 milyon
liralık krediyi yüzde 47lik bir faizle kullanmıştır.
Bugün, 2011 yılı başı itibarıyla -en son rakamlar yok
yanımda- yaklaşık 234 bin esnafımız yüzde 5 gibi
düşük faizle 4 milyar liralık bir kredi kullanabilmektedir. Kredi
miktarı 26 kat, kredi kullanan esnaf miktarı 4 kat
artmıştır, faiz ise yaklaşık 9 kat aşağı
gelmiştir.
Yine,
çiftçilerimize biz 2000 yılında yaklaşık 400 milyon, 2001
yılında yaklaşık 560 milyon, 2002 yılında
yaklaşık 1,9 milyar bir destek sağlarken bugün 11 milyar
liralık destek sağlıyoruz, bu da çok ciddi bir destektir.
Yine, Ziraat
Bankasından sübvansiyonlu tarım kredisi kullanan çiftçi
sayısı bakın, 2004 yılında başlamış,
48.413 kişi kullanıyormuş, bugün 675 bin çiftçimiz Ziraat
Bankasının sübvansiyonlu kredilerinden yararlanmaktadır. Yani
dolayısıyla hakikaten bütün bu rakamlara baktığınız
zaman ciddi bir iyileşme söz konusudur.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Çiftçilerimizin hepsi hacizli, traktörü hacizli,
tarlası hacizli.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Tabii ki, yine, bu inşaatlarda
ruhsat ücretlerinin düşürülmesi veya birtakım desteklerin
sağlanması bence de çalışılmalıdır, ilgili Bakanımız buradaydı soru
sorulurken ama yani bu yöndeki... Ruhsatlar
kolaylaştırılıyor, Bakanımızın bana
verdiği bilgi. İnşaat ruhsatlarının
alınması konusunda sistem basitleştirilecek, kolaylık
sağlanacak, denetimler de artırılacak. diyor
Bakanımız ama diğer konularda da tabii ki kolaylık
sağlanabilir, destek verilebilir.
Herhâlde bütün
sorulara cevap verdim, galiba, ilk defa.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Madde üzerinde üç önerge vardır.
Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "2012
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı"nın 5
inci maddesine bağlı (E) işaretli cetvele
aşağıdaki sıranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
İstanbul Ankara İzmir
Ali
İhsan Köktürk İhsan
Kalkavan
Zonguldak Samsun
"70. Cem evlerinin tamir ve
tadilat giderleri, Maliye Bakanlığı Bütçesinde yer alan
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinden Diyanet İşleri
Başkanlığına aktarılacak ödeneklerden gider
kaydedilerek ödenir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "2012
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı"nın 5
inci maddesine bağlı (E) işaretli cetvele
aşağıdaki sıranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
İstanbul Ankara İzmir
İhsan
Kalkavan Ali
İhsan Köktürk
Samsun Zonguldak
70. Maliye Bakanlığı
Bütçesinde yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 ödeneğinden köy muhtarları
ile şehir ve kasaba mahalle muhtarlarına net asgari ücret
tutarında aylık ödenek verilir.
BAŞKAN Evet, şimdi en
aykırı önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "2012 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı"nın 5 inci maddesine
bağlı (E) işaretli cetvele aşağıdaki
sıraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Süleyman
Çelebi Bülent
Tezcan
İstanbul İstanbul Aydın
Ümit
Özgümüş Ramis
Topal Aykut
Erdoğdu
Adana Amasya İstanbul
Selahattin
Karaahmetoğlu
Giresun
"70. Asgari ücretli olarak
çalışmakta olanların gelir vergisi, Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer
alan ödenekten karşılanır ."
BAŞKAN Bu okutmuş
olduğum önergeye komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan, müsaade
ederseniz, çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum:
Anayasamızın
amir hükümlerine göre Genel Kurulda gider artırıcı önerge
verilemez. Bütçe kanunlarına bütçeyle ilgili olmayan hükümler de
konulamaz. Fakat, bu verilen şu anda okuttuğunuz önergeyi biz o
çerçevede değerlendiriyoruz, Anayasaya aykırı olduğunu
düşünüyoruz ve bundan dolayı da katılamıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakanım, ödenek aktardık,
başka bir şey istemedik.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Anayasanın bütçe görüşmelerini
düzenleyen 162nci maddesinin Değişiklik önergeleri, üzerinde
ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır.
hükmü gereğince, önergenin sadece gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Asgari ücret
esaslarına göre çalışanların açlık ve yoksulluk
sınırı altında ücret aldığı göz önünde
bulundurularak 2012 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun yürürlükte
olduğu dönemde asgari ücretlilerden gelir vergisi alınmaması ve
söz konusu gelir kaybının yedek ödenek tertibinden
karşılanması öngörülmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "2012
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı"nın 5
inci maddesine bağlı (E) işaretli cetvele
aşağıdaki sıranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
70. Maliye Bakanlığı
Bütçesinde yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 ödeneğinden köy
muhtarları ile şehir ve kasaba mahalle muhtarlarına net asgari
ücret tutarında aylık ödenek verilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan, bunun da
Anayasaya aykırı olduğunu düşünüyoruz,
katılamıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Köy
muhtarları ile şehir ve kasaba mahalle muhtarlarının görev
ve sorumlulukları gereği yoğun
çalışmalarının karşılığının
verilebilmesi amacıyla aylık ücretlerinin arttırılması
ve söz konusu ödenek artışının Maliye
Bakanlığı Bütçesinde yer alan yedek ödeneklerin "personel
giderlerini karşılama ödeneği"nden
karşılanması öngörülmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan "2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı"nın 5 inci maddesine bağlı (E)
işaretli cetvele aşağıdaki sıranın eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
"70. Cem
evlerinin tamir ve tadilat giderleri, Maliye Bakanlığı
Bütçesinde yer alan 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinden Diyanet
İşleri Başkanlığına aktarılacak ödeneklerden
gider kaydedilerek ödenir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Cem evlerinin
tamir tadilat giderlerinin Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesinden karşılanabilmesini teminen
Maliye Bakanlığı Bütçesinin yedek ödenek tertibinden aktarma
yapılması öngörülmektedir.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
5inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, programımız gereğince bugünkü görüşmeler
tamamlanmıştır.
Programa göre,
2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
oylanmamış maddelerinin görüşmelerini ve oylamalarını
yapmak üzere 16 Aralık 2011 Cuma günü saat 11.00de toplanmak üzere
Birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.44