TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
40ıncı
Birleşim
17
Aralık 2011 Cumartesi
(TBMM Tutanak
Müdürlüğü tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan
ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GEÇEN TUTANAK
HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, 16/12/2011 tarihli 39uncu Birleşim Tutanak Dergisinde yer
alan Başbakan Recep Tayyip Erdoğanla ilgili İsviçre
bankalarında 800 milyon dolar parası var, bunun
araştırılması lazım şeklindeki ifadesinin kendi
iddiası olmadığına, Aydınlık gazetesinde
yayımlanan Kaşif Kozinoğlunun iddiaları olduğuna
ilişkin konuşması
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/470)
(S.Sayısı:87)
2.- 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88)
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Nebi
Bozkurtun, Hazreti Peygamberimizin depremlerle ilgili hadisine ilişkin
konuşmasında BDP Grubunu kastetmediğine ilişkin
açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın, Cumhuriyet Halk Partisinin Çankaya Belediyesiyle ilgili
tahrif edilmiş bilgilere ilişkin açıklaması
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Denizli Milletvekili
Nihat Zeybekcinin, Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Elâzığ
Milletvekili Enver Erdemin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, Elâzığ Milletvekili Enver Erdemin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.- Elâzığ Milletvekili
Enver Erdemin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
17 Aralık 2011 Cumartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayımız
vardır, gündeme geçiyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, efendim, ben, İç Tüzükün 58inci maddesine göre, geçen
tutanakta yer alan bir ifademi düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, bir dakika
içinde yeter herhâlde değil mi?
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır,
beş dakika efendim.
BAŞKAN Hayır, beş
dakika olmaz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, bakın
BAŞKAN İfadenizi düzeltmek
beş dakika almaz Sayın Genç. Lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, bakın İç Tüzükte beş dakikaya kadar diyor.
BAŞKAN İfade düzeltmesi
içinse
Lütfen
Düzeltme için beş dakika olmaz diyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, o
zaman üç dakika verin.
BAŞKAN İfade
düzelteceksiniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet, ifadeyi
düzelteceğim ama biraz ayrıntılı düzeltmem lazım.
BAŞKAN Buyurun.
II.-
GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin,
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben evvelsi birleşimde
yaptığım bir konuşmada
Aydınlık gazetesinde
Tayyip Erdoğanla ilgili İsviçre bankalarında 800 milyon dolar
parası var, bunun araştırılması lazım. diyor.
Fakat ben burada bir ifade kullanmışım, sanki bu ifade bana ait.
Ben, kesinlikle Tayyip Beyin İsviçre bankalarında 800 milyon
doları olup olmadığı konusunda bir bilgi sahibi de
değilim. Ancak, bu konuda Aydınlık gazetesinde rahmetli
Kozinoğlunun iddiaları var. Yani, benim buradaki ifademdeki maksat
Kozinoğlunun o ifadelerinin bir an önce açıklığa
kavuşturulmasıdır. İşte MASAK kurulu var,
bunların bir an önce araştırılması lazım ki
Çünkü Tayyip Bey Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakanı. Yani, bir
devletin başbakanı hakkında böyle saçma sapan iddialar ortaya
atılır ama ispatlanması lazım ki onun altından
kalkması lazım. O bakımdan
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) Saçma sapan
iddialar.
KAMER GENÇ (Devamla) Ya, ben size
iyilik yapıyorum işte.
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) Saçma
sapan iddialar.
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu iddia
işte, iddiaya saçma sapan diyorum; bunlar bir şey anlamıyor ki
kardeşim!
BAŞKAN - Tamam sayın milletvekilleri,
bırakın da açıklasın.
KAMER GENÇ (Devamla)
Anlamıyorlar ki dediklerimi!
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, Kütahya Şeker Fabrikasıyla ilgili de,
4/3/2008 tarihinde soru önergesi vermişim
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, hatibe söz verdiniz, arkadaşlar dinlemiyorlar,
lütfen sükûneti sağlayınız.
BAŞKAN Siz lütfen oturun,
lütfen; ben dinliyorum.
KAMER GENÇ (Devamla)
soru önergesine
cevap vermemiş. Ben dün bunu açıkça buradan söyledim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Duymuyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN İkaz ediyoruz.
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu siz
lafı anlamıyorsunuz beyler!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi
bakın, bu, tapu idaresinin verdiği tapu. Burada, mali Türkiye
Şeker Fabrikaları diyor, kaydı gitmişler silmişler,
altına onu yazmışlar. Ben, KİT Komisyonunda Türkiye
Şeker Fabrikaları Genel Müdürüne sordum Bu arsana niye sahip
çıkmıyorsun? Sahip çıkmıyor, çünkü Abdülkadir Ateşin
kardeşi Türkiye Şeker Fabrikaları Genel Müdürü.
Düşünebiliyor musunuz, bir genel müdür, kendi genel müdürlüğüne ait
113 dönümlük araziye sahip çıkmıyor, götürüyor başkalarına
bağışlıyor. Bunları söylüyoruz, maalesef cevap
vermiyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Genç,
teşekkür ederim efendim, sağ olun.
Şimdi, 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısını görüşmelere devam
ediyoruz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/470) (S.Sayısı:87)
2.- 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki
Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 11inci
maddesi kabul edilmişti.
Şimdi 12nci maddeyi okutuyorum:
Bağış, hibe ve
yardımlara ilişkin işlemler
MADDE 12 - (1) Maliye Bakanı;
a) Yurt içi ve yurt dışı
kaynaklardan hibe olarak yıl içinde elde edilecek imkânların Türk
Lirası karşılıklarını Hazine
Müsteşarlığının teklifi üzerine gereğine göre
bütçeye gelir veya gelir-ödenek-gider
kaydetmeye,
b) Dış kaynaklardan veya
uluslararası antlaşmalarla bağış ve kredi yoluyla
gelecek her çeşit
malzemenin navlun ve dışalımla ilgili vergi
ve resimlerinin ödenmesi amacı ile bunların
karşılığını,
ilgili bütçelerinde mevcut veya yeni açılacak
tertiplere ödenek kaydetmeye ve gereken işlemleri
yapmaya,
c) 2012 yılı içinde Milli
Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve
Sahil Güvenlik
Komutanlığı ihtiyaçları için
yabancı devletlerden askeri yardım yoluyla veya diğer yollardan
fiilen
sağlanacak malzeme ve eşya bedellerini,
bağlı (B) işaretli cetvelde açılacak tertiplere gelir ve
karşılıklarını da bu bütçelerde
açılacak özel tertiplere ödenek ve gider kaydetmeye,
yetkilidir.
(2) Türkiye-Avrupa Birliği mali
işbirliği kapsamında sağlanacak mali imkânların
karşılığı olarak ilgili idare bütçelerinde (05), (06)
ve (07) ekonomik kodlarını içeren tertiplerde yer alan tutarların
Ulusal Fona ödenmesine ilgili bakanlar yetkilidir. Bu ödenekler başka bir
hizmet veya faaliyete tahsis edilemez. Ancak, bu tutarlardan ödeme
esnasında kur farkı nedeniyle oluşan fazlalıklar ve ilgili
projeler için harcanamayan kısımlar ile Topluluk Programlarına
ilişkin Avrupa Birliği katkı bakiyeleri Ulusal Fon
hesaplarında tutulmaya devam edilir ve gerektiğinde bu Kanun
kapsamındaki idarelere ait program ve projelerin finansmanı için
kullanılabilir. Ulusal Fona ödeme işlemi Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakanın talebi üzerine ve projelerin finansman
planlamasına uygun olarak en geç otuz gün içinde gerçekleştirilir.
(3) İkinci fıkra
uyarınca Ulusal Fona ödenen bu tutarlar, 30/1/2003 tarihli ve 4802
sayılı Kanun kapsamında onaylanan Mutabakat
Zabıtlarında yer alan hükümler çerçevesinde kullanılır.
(4) Türkiye-Avrupa Birliği mali
işbirliği kapsamındaki program ve projelerin yürütülmesine
ilişkin anlaşmalarda, öngörülen nedenlerle Avrupa Komisyonuna iadesi
gereken hibe, kur farkları ve benzeri türden doğabilecek ilave ödenek
ihtiyacı, Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinden aktarma yapılmak suretiyle
karşılanabilir.
BAŞKAN Madde üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Tufan Köse, Çorum Milletvekili.
Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA TUFAN KÖSE (Çorum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Bütçe Kanununun
12nci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Bütçe Kanununun 12nci maddesinde Komisyonda da çok görüşme
olmadığı için ben de bu vesileyle söz aldım ama özellikle
Çorumda yaşadığımız belli
sıkıntılardan ve son günlerin gelişmelerinden değerlendirmelerde
bulunacağım sizler için.
Değerli arkadaşlarım,
geçenlerde bir konuşmamda da çok kısaca bahsetmiştim; Çorum
Belediyesinde uzun süredir devam eden bir yolsuzluk dedikodusu bugünlerde iyice
açığa çıktı ve Çorum kamuoyunda, hatta Türkiyede
dillendirilir hâle geldi. Değerli arkadaşlarım, burada 22nci
Dönemden milletvekili olan arkadaşlarımız vardır. 22nci
Dönem Adalet ve Kalkınma Partisi Milletvekili Muzaffer Külcü 2009 yerel
seçimlerinde Çorum Belediye Başkanı oldu. Fakat 2007 ile 2009un
arasında bir kamu iktisadi teşekkülünde, zannedersem Etibankta
Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. 2009da Belediye
Başkanı olmadan evvel -ben o dönem Cumhuriyet Halk Partisinin İl
Başkanıydım- gazetelere de şöyle bir açıklama
yapmıştım: Arkadaşlar, bakın, gelen
arkadaşımızın maaşı hacizli geliyor,
yaptığı ticaretten sıkıntı çekmiş geliyor.
Çorum Belediyesine de yeterince hizmet edemez. demiştim ve icra dosya
numaralarını da o gün gazetelere vermiştim. 2009da bu
arkadaşımız seçildi. Seçildikten sonra birkaç ay içerisinde
çeşitli nedenlerle hakkında dedikodu çıkmaya başladı
Çorumda ama tabii ben hukukçuyum, delil olmadan hiçbir şeyi konuşmak
istemedim. Ne zamana kadar konuşmadık biz? Çok yerde dillendirilen
şeyleri hiç konuşmadık. Ne zamana kadar konuşmadık? 15
Kasımda bir yerel gazetede Taş binadan gelen pis kokular. adlı
bir yazı çıktı. Tabii ben detayına girmeyeceğim.
Detayına İçişleri Bakanlığı müfettişleri
girsin. Burada var, isteyen arkadaşlarıma gösteririm. Bu
açıklamadan sonra Belediye Başkanı, zannediyorum bir ilçe
kongresinde Elinde bilgi, belge olup da getirmeyen şerefsizdir. dedi. Ve
bir açıklamasında da maaşı hacizli olarak geldiği
Çorumda bir beton santralinin ortağı olduğunu söyledi.
Bakın, maaşı hacizli geliyor, ticaret yapmıyor, aldığı
maaş ne kadardır bilmiyorum, aylık 5-6 milyar maaş
alıyor, beton santraline ortak olmuş. Ve yine dedikodular devam etti,
güya bu beton santraline iş yaptırmak üzere müteahhitlere, kamu
kurumlarına baskı yapılıyormuş. Derken,
geçtiğimiz günlerde bu dedikodular biraz daha somutlaştı.
Arkadaşlar, bu çok önemli, 2002 yılında Çorumda Adalet ve
Kalkınma Partisi eğilim yoklaması yapmıştı. 2002
yılında Hasan Çalış isimli bir arkadaşımız,
Adalet ve Kalkınma Partisinin yaptığı eğilim
yoklamasında 1e geldi. Bu
arkadaşımız müteahhitliğe devam ediyormuş. Bu
arkadaşımızın oğlu, beraber şirkete ortak
oldukları oğlu bir açıklama yaptı, dedi ki: Belediye
Başkanı Muzaffer Külcü benden rüşvet istiyor, ses
kayıtları elimde. Bundan dört beş gün önce, 14/12/2011de
yapmış. Baş efendi çek vermezsen ihale alamazsın dedi.
diye de basına yansımış.
Şimdi, burada tabii dökümleri var
ama dökümlerini de okumak istemiyorum. Dökümlerinde, 20 milyar istiyorlar, 30
milyar istiyorlar Çeki bırak da git. diyorlar. İsterseniz
kısaca birkaç tanesini hemen söyleyeyim size buradan ama bunlar tabii savcılığa
da yansıdı işin esası ama hâlâ daha İçişleri
Bakanlığından ses yok.
Mesela ne demiş: 2,5 trilyon seni
batırır, 3 trilyon seni batırır, bu parayı sana üç ay
geç ödesem ne olur? Tehdit ediyor müteahhidi Üç ay geç ödesem. diyor.
80in kaçı sende kaldı?
50si. Vereceksin oğlum, vereceksin, bu işleri yapıyorsan
vereceksin. Belediye Başkanı söylüyor bunu. 2002de Adalet ve
Kalkınma Partisinden 1inci sıraya gelen, şirketin
ortağının oğluna, oğlu da ortak. Ne demiş: 179
bin lira belediyenin kasasına giriyor, makbuzlu yani
diye soruyor
müteahhit. Çeşitli gelirler gibi bir şey yapacağız. Peki,
diğer 30 bin lira nereye gidecek? 30 bin lira referanduma gidiyor,
referanduma. Yani, referandumda da harcamış buradan gelen
rüşvet parasını zannediyorum, kendi sözü. Doğru mu? Peki
Başkanım, yani bu Alman bizden 30 bin lira, 179 bin lira
vesaire
Yani Doğruluğunu, yanlışlığını biz
biliriz, seni ilgilendirmez.
Değerli arkadaşlarım,
tabii, fazla detaya girmeden şunu söylemek istiyorum: Belediye
Başkanı diyor ki Belediye Meclisi toplantısında:
Müfettişler geldi bana teşekkür etti. E, maalesef,
İçişleri Bakanından -geçen konuştuğumda da
söylemiştim- şu İzmir Belediyesindeki, Ankaradaki
belediyelerdeki, İstanbuldaki ilçe belediyelerindeki müfettişlerinden
bir kısmını da bizim Çorum Belediyesine gönderin de, bu
işin de bir gerçeğini Çorum kamuoyu da, Türkiye kamuoyu da
öğrensin.
Ben, tabii burada, Adalet ve
Kalkınma Partisinin 3 tane milletvekili arkadaşımız var.
Ben 3ünün de dürüstlüğüne, güvenilirliğine itimadım sonsuz ama
maalesef onların da sesi çıkmıyor. Yani Allah için bir
çıkın da deyin ki: Arkadaş, Çorum Belediyesinde ne oluyor, bu
işin sonu ne olacak? diye. Yani parti içi kaygılardan, parti içi
çekişme oluyor görüntüsü vermemek için hiçbirisinin sesi
çıkmıyor. Kendilerini de buradan uyarmak istiyorum. Bu işin
sonunda ciddi bir şeyler çıkarsa siz de bunun altında
kalırsınız. Bu konuyu burada kapatıyorum.
Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; şimdi, bütçe
görüşmelerini ilk defa izliyoruz. Biz yeni milletvekilleriyiz ama ben
şunu gördüm: Genelde bütçe üzerinde konuşan pek milletvekili
arkadaşımız yok, ben de bugün benzer şeyi yapıyorum.
Yalnız, genelde Adalet ve Kalkınma Partisinin temsilcisi olan
arkadaşlar geliyor diyorlar ki: İşte, ekonomi iyi yolda.
Dünyanın 16ncı büyük ekonomisi olduk. Köylü Mehmet amcaya helikopter
gidiyor, alıyor hastaneye götürüyor, Ayşe teyzeyi hastaneye
götürüyor. Duble yol yaptık ve eğer bugün Türkiyede küçük
sıkıntılar da var ise -ki yok artık, kalmadı ama-
bunun da sorumlusu Cumhuriyet Halk Partisidir. Genel olarak dedikleri bu.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi altmış
yıldır bu memlekette kendi başına, tek başına
iktidara gelmemiş. Koalisyon
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa)
Altmış yıl olamaz.
TUFAN KÖSE (Devamla) Altmış
yıldır, 1950den beri
Altmış yıldır. Şimdi,
altmış yıldır gelmemiş
Beddua almış da o
yüzden gelmemiş. Öyle diyorsunuz ya. Beddua aldığı için
gelmiyor. diyorsunuz, doğru değil mi? Hâlbuki sizler insanların
aydınlatılmamış rızalarını alarak iktidara
geliyorsunuz ve iktidarda kalıyorsunuz. Bu kadar doğru olmayan
şeyi biz de söylesek, inanın, biz yüzde 60la, 70le iktidara geliriz
ama Allah bizi doğrudan ayırmasın. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, arkadaşlar
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) 15 bin
kilometre
TUFAN KÖSE (Devamla) Şimdi,
doğru tabii, doğru, 15 bin kilometre, doğru ama bakın, neleri
sattınız
İSMAİL AYDIN (Bursa) Sen
bile söylediğine inanmıyorsun.
TUFAN KÖSE (Devamla) Ben çok
inanıyorum.
Bakın, 15 bin kilometre duble yol
yaptınız. Neyle yaptınız? Türkiyedeki
özelleştirmelerden en çok paranın geldiği bir dönemde yaptınız
bunu değil mi?
Bakın, beğenmediğiniz
Türkiye Cumhuriyeti ne yapmış 33 ile 38in arasında? Bakın,
devletin ağır bir ulusallaştırma, millîleştirme
-1933ten sonraki yıllarda da hız kazanıyor- devletin
ağır bir kalkınma yükü altına girdiği, para
sıkıntısı çektiği ve dış ödeme güçlüklerinin
şiddetlendiği bir dönemde girişilen bu ulusallaştırma,
millîleştirme hareketleri bütün olumsuz şartlara rağmen
Kurtuluş Savaşındaki milliyetçi atılışın
söndürülmediğini ortaya koyuyor.
Neler yapmışlar, bakın:
Anadolu-Mersin-Tarsus-Adana demir yolları ve Haydarpaşa liman şirketlerini satın
almışlar. Kimden satın almışlar? 61 milyon
İsviçre frangı ödemişler. 61 milyon lira olmak üzere, toplam 204
milyon İsviçre frangı ödemişler. Siz demir yollarını
satıyorsunuz, limanları satıyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi
almış. Ne zaman almış? 1928de.
Mudanya-Bursa Demiryolu Ticaret Anonim
Şirketini satın almışlar. İstanbul Türk Anonim Su
Şirketini satın almışlar. Bunlar hep 38, 39, 40, o
yıllarda. Bakın, hepsini okumayacağım.
İstanbul Rıhtım, Dok ve
Antrepo TAŞyi almışlar. Ne kadara almışlar? 31 milyon
580 bin 138 Fransız frangına. Geçiyorum.
Üsküdar ve Kadıköy TAŞ, Tünel AŞ, İstanbul Türk Anonim
Elektrik Şirketini satın almışlar 1938de, 1 milyon 872 bin
İngiliz lirasına. Bakın
AHMET YENİ (Samsun) 2002den
önce satılanları ne yapacaksın?
TUFAN KÖSE (Devamla) Yahu, Türkiye
Cumhuriyeti 2002de kuruldu ya, onu da siz söyleyin. 2002de kurduk.
diyorlar.
AHMET YENİ (Samsun) 2002den önce
olanları da söyleyiver.
TUFAN KÖSE (Devamla) Şimdi,
geçen
Sözlerim, zamanım kalmadı
herhâlde
AHMET YENİ (Samsun) Tabii
kalmaz
TUFAN KÖSE (Devamla) Canali (!)
zannedersem
Grup Başkan Vekili diyor ki: Arkadaş
diyor, ona bir
soru soruyorlar, diyorlar ki: Arkadaş, buğday 2002de 490
liraydı, mazot 1 liraydı, gübre 300 liraydı. Şimdi
buğday 500 lira, mazot 4 lira, gübre 1.600 lira oldu tonu. diyorlar. Bu
da diyor ki: Kardeşim, buradaki farklar kimin cebine girdi? diye
soruyorlar. O da diyor ki: Yahu, üretimde 2002den yana verimlilik çok
arttı. diyor. Bir de, tarımdan geçinen insan sayısı
azaldı. diyor.
Yahu, buraya neresinden baksak
yanlış ama maalesef bizim insanlarımız sizin bu
laflarınıza inandığı için yüzde 50 oy daha verdiler
size. Aydınlatılmamış
Rızaları var insanlarımızın.
Şimdi, eğer tarımdan
geçinen insan sayısı azaldıysa bunun anlamı şudur:
İşte, bu insanlar göçüyor, büyük şehirlere gidiyor. Aş,
iş derdinde, büyük şehirlere gidiyor.
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Verim artıyor.
TUFAN
KÖSE (Devamla) Üretimde verim artmış mı? Bakın, verim
artmış mı? Ona da bakalım. Verim artmış mı?
Şimdi,
buğdayda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, bir beş dakika daha verin.
Güzel şeyler söylüyor Tufan Bey.
BAŞKAN
Sayın Köse, teşekkür ederiz efendim. Süreniz doldu.
TUFAN
KÖSE (Devamla) Bir dakika arkadaşlar
BAŞKAN
Özür dilerim. Hayır vermiyoruz biliyorsunuz. Kusura bakmayın.
TUFAN
KÖSE (Devamla) Buradaki arkadaşlar duysunlar
BAŞKAN
Sayın Köse, teşekkür ediyorum.
TUFAN
KÖSE (Devamla) 4 kat mazot artmış ama verimde artış yüzde
10-15 civarında. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Köse, lütfen
İkinci
konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın
Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 2012 yılı merkezî yönetim
bütçesinin 12nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
görüşlerini arz etmek için söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu
madde, bağış, hibe ve yardımlara ilişkin
işlemleri kapsamaktadır. Madde gerekçesinde bu maddeyle yurt içi ve
yurt dışı kaynaklardan sağlanacak imkânların Türk
lirası karşılıklarının bütçeleştirilmesi,
dış kaynaklardan bağış ve yardım yoluyla gelen
malzemelerin tertibine mevcut ödeneklerin yetmemesi hâlinde yapılacak
işlemlere ilişkin hükümler yer almaktadır. Bir diğeri ise,
Türkiye - Avrupa Birliği mali iş birliği kapsamında
sağlanacak mali imkânlara ilişkin hükümler vardır.
Tabii
ki bütçede her ne kadar Maliye Bakanlığımız maddeleri
azaltsa da bu tür maddelerin bulunmaması mümkün olmuyor, bazen
bulunması kaçınılmaz oluyor, koymak mecburiyetinde ama burada
önemli olan şey, Hükûmetin makroekonomik politikalar ile birbiriyle uyumlu
şekilde bu işleri götürüp götürmediği.
Merkez
Bankasının Hükûmetle ortaklaşa belirlediği yıl sonu
enflasyon hedefi ortada iken kamunun müdahalesiyle kontrol edilebilen mal ve hizmet
fiyatları bu hedef dikkate alınmaksızın dolaylı
vergiler ve KİT politikalarıyla maalesef
artırılmaktadır. Mesela Bakanlar Kurulu kararıyla sigara
üzerindeki nispi ÖTV oranı 6 puan artırılarak yüzde 69, asgari
maktu ÖTV tutarı yüzde 9,4 artışla bir paket sigara için 2,9 TL
olarak belirlenmiş. Ardından iki hafta geçmeden, sonra üstelik geriye
dönük olarak 13/10/2011 tarihinden geçerli olmak üzere 6 puanlık
güncellemenin 4 puanlık kısmı yeni bir Bakanlar Kurulu
kararıyla ÖTV oranı yüzde 65e indirilmek suretiyle geri
alınmış. Bunun hem kendi içinde dengesi yok hem de makroekonomik
politikalarla bir uyumluluğu olmadığını görüyoruz.
Sayın milletvekilleri, dolaylı vergilerin fiyat
mekanizması içindeki fiyatların genel düzeyini
artırdığını hepimiz biliyoruz. Genel iktisadi
işleyiş içinde dolaylı vergilerin fiyat mekanizması yoluyla
hemen tamamının tüketiciye yansıdığını da
cihanı âlem biliyor. Yapılan güncelleme ile sigara fiyatlarında
kabaca ortalama yüzde 30-35 oranında bir artış oldu. Bu durumun
bir taraftan hane halkının refahını olumsuz etkileyeceği,
diğer taraftan da fiyatların genel düzeyinin beklenenin üzerinde
artmasına yol açacağı aşikârdır. Hâl böyle iken
Hükûmet sigaranın hane halkı harcamaları içerisindeki
ağırlığını bile bile dolaylı vergilerde
enflasyon hedefini gözetmeksizin bu şekilde bir güncelleme
yapmış ve daha on gün geçmeden geri adım atmak zorunda
kalmıştır. Bu durum maliye politikası ile para
politikası arasındaki uyumsuzluğun hangi boyutta olduğunu
çok açık ve net bir şekilde göstermektedir.
Milletin alacağı arabanın markasını bile
belirliyorsunuz. Maşallah, izan kayboldu mu toplamak bir türlü mümkün
olmuyor.
Doğal gaz,
elektrik, alkol, sigara ve diğer ürünlerin fiyatlarında vergi ve
benzeri kamu müdahalelerinden kaynaklanan artışların
yıllık enflasyonu hangi seviyelere ulaştıracağını
hep beraber, birlikte son iki aydır gördük. Alınan bu kararlar
ekonomi yönetiminin kredibilitesini maalesef çok olumsuz etkiliyor. Peki,
Hükûmet kamu mali yönetimine ilişkin taahhütlerine sadık mı,
değil mi? 5018 sayılı Kanunun ilk hâlinde, geçici 11inci
maddesinde, döner sermayeli işletmelerin 2007 sonuna kadar tasfiye
edilmesi hükmü vardı. Ardından tasfiye edilir hükmü yeniden
yapılandırılır şeklinde değiştirildi. Daha
sonra, 31/12/2007 tarihi, önce 5724 sayılı Kanunla 2008 sonuna,
ardından da 5793 sayılı Kanunla 2010 sonuna olarak
değiştirildi. Yine genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerine
bağlı olarak kurulan döner sermaye işletmeleri ve fonların
bütçelerinin ilgili idarelerin bütçesi içinde yer alacağına
ilişkin hüküm 5793 sayılı torba kanunla
kaldırıldı.
Hükûmet, yakın
zamanda yaptığı, neredeyse tüm döner sermayeli işletmeleri
tek kanunda toplama dışında ne yaptı? Bu alanda uygulamaya
konulması taahhüt edilen kanuni düzenlemelerin, başlangıçta hedeflenen
noktadan ve tarihlerden ne ölçüde uzak kaldığı ve Hükûmetin bu
ve benzeri konulardaki politikalarının sonuç almaya değil, günü
kurtarmaya ve sorunları ötelemeye dönük olduğu çok açık bir
şekilde görülmektedir.
Peki, Hükûmet kamu mali
yönetiminde nereye gitmek istediğini biliyor mu? Hayır. Bakın,
kamu mali yönetimiyle iç denetim uygulamaya konuldu. AB ilerleme
raporlarında neredeyse her yıl teftiş ve iç denetim
sınırlarının belirlenmesine yönelik açık ifadeler
vardı ancak kanunun kabul edilmesinden bu yana geçen sekiz
yıllık süre zarfında bu alanda bir ilerleme
sağlanamadığı gibi, hâlâ kamu mali yönetiminin
işleyişinde ciddi zafiyetlerin olduğu, mevcut olduğu
ortada.
Yine Hükûmet
tarafından stratejik yönetim derken, stratejik planların ve
performans esaslı bütçelerin hazırlanmasını sağlarken,
diğer taraftan kamu mali yönetim sisteminin Türkiye Büyük Millet Meclisi
namına garantörü konumundaki Sayıştayın performans
denetimlerinin ilgililer için sorumluluk doğurmayacağı
şeklinde bir hükümle bu süreç âdeta hadım edilmiştir. Peki,
performans hedeflerine ulaşılmayınca ne olacak? Hiçbir hukuki,
idari ve mali sorumluluk doğurmayacak bir denetimin kamu mali yönetiminde
performansın artırılmasına ne gibi bir katkı
sağlayacağı meçhuldür.
Hükûmet kamu
mali yönetiminde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkına,
şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerine uygun hareket ediyor mu?
Buna da Hayır. diyoruz. Tüm harcamaların temel dayanağı
yılı bütçeleridir. Son dönemde bütçe kanunlarıyla tespit edilen
prensip ve tavanlar âdeta görmezden gelinerek Meclisin bütçe üzerindeki
hakkı gasb edilmektedir. Elbette yapılan harcamalar belirli bir mal
ve hizmet karşılığında gerçekleştirilecektir
ancak bunun belirli bir plan ve program dâhilinde ve Meclisin onayı
alınarak yapılması gerekmektedir. Yakın dönemdeki
gerçekleşmelere bakıldığında, ilgili dönemde
gerçekleşen bazı harcamaların, programlanan ve Meclis
tarafından onaylanan başlangıç bütçe ödeneğinin katbekat
üzerinde gerçekleştiği görülmektedir. Mesela 2010 yılında
Karayolları Genel Müdürlüğü harcamalarında bu kurum
tarafından 5 milyar lira başlangıç ödeneği tespit edildi, dönem sonunda yüzde 155
artış, 13 milyar TLye yaklaştı.
Benzer durum bu yıl için de var.
Açık bir şekilde, bu durum, Türkiye Büyük Millet Meclisine İktidarın,
Hükûmetin bakış açısını göstermekte ve milletin,
Meclisin bütçe hakkı Hükûmet tarafından, İktidar tarafından
resmen gasb edilmektedir. Bu, ekonominin geneli açısından da çok
sakat bir durumdur. Kamu maliyesinde ciddiyete en çok ihtiyaç duyduğumuz
şu dönemde elde edilen birtakım konjonktürel kaynakların
behemehâl bir harcama programına kanalize edilmesi bu harcama kalemlerinin
devamı için yeni kaynak ihtiyacı doğurmakta, bu da en başta
dikkat çektiğimiz güncellemelere neden olmaktadır.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, yüce heyete
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben teşekkür ederim
Sayın Ayhan.
Gruplar adına üçüncü
konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Sayın Pervin Buldan, Iğdır Milletvekili.
Buyurun Sayın Buldan.
BDP GRUBU ADINA PERVİN BULDAN
(Iğdır) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de grubum adına Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Madde üzerinde söz aldım,
yalnız Türkiyenin bazı önemli gündemleri var tabii ki ama bu önemli
gündemler, maalesef, Hükûmet tarafından çok fazla dikkate
alınmadığı gibi şu anda cezaevlerinde ölümle pençeleşen
hasta tutuklular var. Dolayısıyla bütçeden söz ederken cezaevlerinde
yatmakta olan hasta tutukluların sorunlarını gündeme getirmek ve
en azından onların seslerini kamuoyuna duyurmak da bizlerin görevi.
Cezaevlerindeki uygulamalar âdeta
hastalıklara davetiye çıkarır niteliktedir. Yetersiz beslenme,
havasızlık, baştan savma muayene, Hipokrat yeminli
doktorların tutukluları kelepçesiz muayene etmeme ve bunu bir ilke
hâline getirme ve bunun gibi durumlar. Kanser hastası bir tutukluya
soğuk algınlığı hapları verilebilmektedir,
zamanında teşhisi yapılmayan hastalıklar can almayla
sonuçlanmaktadır; bu durum düşünce suçluları için geçerlidir.
Diğer yönden, Türkiye gündemine Ergenekon davasıyla giren generaller
ve destekçileri, baş dönmesi, yüksek tansiyon ve soğuk
algınlığı gibi komik gerekçelerle tahliye edilebilmektedir.
Oysa cezaevlerinde ölümle pençeleşen, ölüme gün sayan yüzlerce tutuklu
bulunmaktadır; bunlar sadece ve sadece siyasal ve Kürt etnik
kimliklerinden dolayı tedavi edilmemektedir, aynı zamanda da ölüme
terk edilmektedirler.
Altmış yaşındaki
kanser hastası tutukluyu ambulansla değil de cezaevi aracı
içinde, kelepçeli bir şekilde, dalga geçercesine doktora götürmektedirler;
bu durum işkencenin başka bir biçimidir sayın arkadaşlar,
sayın milletvekilleri. Psikolojik bir savaş tutukluya karşı
geliştirilebilmektedir.
Kadınlar hastaneye götürülürken
yanlarında kadın koruma bulundurulmaması yasal bir gerekçe
olarak gösterilmektedir ancak kadın koruma memuru
olmadığından dolayı erkek koruma memurları
kadınlara eşlik etmektedir, doktorlar bu erkek koruma memurlarının
gözetiminde kadın tutuklularla ilgilenmektedirler. Hasta tutuklular için
hastaneye gidip gelme işkenceye ve tacize dönüşmektedir.
Onlarca tutuklunun Cezaevinde tedavi
edilemez. raporu bulunmaktadır, hatta ve hatta cezaevi müdürü ve
savcısı tarafından Bu hastaların burada tedavi olma
imkânları yoktur. söylemlerine yetkili kurum ve kuruluşlar itibar
etmemektedir, bütün raporların Adli Tıp Kurumundan geçmesi
gerekmektedir. Adli Tıp, resmî ideolojinin oluşturduğu bir
kurumdur, dolayısıyla olay ve olgulara tıbbi ve hukuki bakmaktan
ziyade ideolojik bütünlüğü esas almakta ve Cezaevinde tedavi olamaz.
raporlarını ciddiye almamakta ve ölümcül hastaların
raporlarına bu bakış açısını yansıtmaktan
çekinmemektedir.
Şu anda cezaevlerinde 100e
yakın tutuklu ve hükümlü ölümcül hastalıklara yakalanmış
durumdadır ve bunların tedavisi cezaevinde mümkün değildir.
Yakın geçmişte böyle bir tutuklu tahliye edildi ve on gün sonra
yaşamını yitirdi. Kısacası, rahat bir ölüm hakkı
bile tutuklulara tanınmamaktadır. Katiller ve soyguncular için aksi
bir durum söz konusudur. Elimizde, bu hasta tutukluların durumunu belirten
dosyalar var ama ben bu dosyalardan ziyade, dün, Genel Kurulda cezaevlerindeki
hasta tutuklularla ilgili bir sunum yapacağımı sekreterime
söyledim ve bana şu anda Iğdırlı bir hasta olan Mehmet
Arasın durumuyla ilgili İnternetten biraz bilgi
toplamasını istedim ama bir tesadüf sonucu, o anda Mehmet
Arasın mektubu elime ulaştı.
Evet, değerli milletvekilleri,
Mehmet Aras dün bana bir mektup gönderdi ve ben bu mektubu şimdi sizler
aracılığıyla, bu kürsü aracılığıyla
kamuoyuyla paylaşmak istiyorum çünkü Mehmet Aras yıllardır
kanser hastası olan bir tutuklu ve Cumhurbaşkanından af diliyor
ama ne yazık ki sesini duyan hiç kimse yok. Ben, buradan, sadece
Cumhurbaşkanına değil, aslında 74 milyon insana Mehmet
Arasın durumunu seslendirmek istiyorum:
Merhaba Pervin Hanım, umarım
her yönüyle iyisinizdir, iyi olmanızı diliyorum.
Şahsınızda tüm insanların yeni yılını
kutluyor, barışa, huzur ve kardeşliğe vesile
olmasını temenni ediyorum.
Bilindiği üzere, ben yemek borusu
kanseri hastasıyım. 2010 yılının sonlarında
devamlı rahatsızlanıyor, hastaneye gidip geliyorum. Tüm
raporlarımın sonucu Olumlu bir şey yok. deniyor. En son
Cumhurbaşkanına başvurdum. Cumhurbaşkanının
müdahalesiyle, üçüncü dereceye ulaşan kanser tespitiyle 1 Ekim 2010
tarihinde tedaviye alındım. Üç aylık tedaviden sonra Adli
Tıbba gittim. Adli Tıbbın raporu Cezaevinde kalmaya durumu
elvermiyor, tahliye edilmesi. kararını verdi ancak her seferinde
Cumhurbaşkanlığında bekletildi, en sonunda geri gönderildi.
Detaylandırmak istemiyorum ancak ölüm riskinin
fazlalığını, tedavinin artık
yapılmayacağını hastanenin kendisi söylemektedir. Yedi ay
on beş gün boyunca hap, şurup dışında hiçbir gıda
alamadım. En sonunda kollarımda serum yeri kalmadı ve bacak
damarlarımdan ya da bedenim delinerek gıda verilecekti. Stent
takılınca gıda almaya başladım. Her iki buçuk ayda
bir, bir stent takılıyor. Mideyle boğaz arası tümden stent
olmuş. Dört adet stent takılmış ki artık
boğazımda da stent yeri kalmamış. Tümör yukarı
çıktıkça stent
takılıyor ve stent takılacak yer kalmadı. Peki, ne olacak?
Bundan sonrası ise ebedî sondur. İnsana acı veren,
kurtuluşu imkânsız olan bir hastalığın politik
malzemeye dönüştürülmesidir, ideolojik
yaklaşılmasıdır. 4 çocuğumu ve eşimi kontrgerilla
katletti. En büyük çocuğum on dört yaşında. Her türlü
acıyı yaşadım ancak hastalığın politik
malzemeye dönüşmesi kadar zoruma gitmiyor. Şu anda durumumun
farkındayım, yavaş yavaş hayatımın son demlerine
yaklaştığımın bilincindeyim. Son birkaç günümü kendi
ailemle geçirmek isterim. Son derece insani, makul olduğu
kanısındayım. Umarım elinizden gelen çabayı
sergilersiniz.
Saygılarımla.
Mehmet Aras.
Erzurum H Tipi Cezaevi.
Evet, değerli arkadaş, bu,
Mehmet Arasın çığlığı. Umarım bu
çığlığı Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın
Başbakan duyar.
Ben buradan Mehmet Arasa Senin gönderdiğin mektubu, evet, okudum
değerli Mehmet Aras. Ben de umuyor ve diliyorum ki Sayın
Cumhurbaşkanı hepimizin çığlığını duyar
ve seni tahliye eder. diyorum.
Saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Buldan.
Şimdi şahısları
adına Ali Şahin, Gaziantep
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Şahin.
Süreniz beş dakika.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 12nci maddesi üzerine
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi ve aziz
halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye,
son on yıllık süreçte, sağlıktan eğitime, ekonomiden
tarım ve sanayiye, her alanda devrim niteliğinde önemli
dönüşümler yaşadı. Bu dönüşüm alanlarından biri de
Türk dış politikasıdır. Türk halkı, yıllarca
kurgulanmış düşman komşular fobisiyle bir korku ve nefret
kültürüyle yönetildi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Meğer yalanmış!
ALİ ŞAHİN (Devamla)
Şuuraltlarımıza yerleştirilen bu korku politikası ile
seksen yıl sınırlarımız içerisinde mahpus bir
yaşam sürdük. Bu korku kültürü bir yandan özgüvenlerimizi yok ederken
diğer yandan da kimlik problemlerine düçar olduk, kendimizi
tanıyamadık, tanımlayamadık. Bırakın okyanus
aşırı diyarları, sınır ötesi hedefleri,
çekildiğimiz sınırlarımızı bile kendi kendimize
dar ettik. Türkiye, koca bir asrı, incir çekirdeği meselelerden
kardeş kavgaları, yasaklar, siyasi kaoslar, çete oyunları ve
darbelerle geçirdi.
Değerli milletvekilleri, geçen
uzun yılların ardından, lambaya hapsedilen cin misali, Türkiye
ve Türk dış politikası AK PARTİ İktidarı ile
yeniden uyanmıştır. Son on yıllık sürece
baktığımızda, Türkiye'nin diplomaside yakaladığı
tarihî açılımlar âdeta bir hipnozdan uyanış
niteliğindedir. Pasif bekle ve görme politikalarının yerini,
Orta Doğu ve küresel diplomasi dengelerini derinden sarsan aktif one
munite politikaları almıştır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Suriyeyle
savaşın eşiğine getirdiniz, onu anlatsana!
ALİ ŞAHİN (Devamla) Bu
keskin ve kişilikli politika değişikliği sonucu,
Türkiye'nin nüfuz coğrafyası bugün 780 bin kilometreyle değil
sadece kendi hayalleriyle sınırlıdır. Nitekim, Latin
Amerikadan Vietnama kadar uzanan insanlık coğrafyasında
oluşmuş Türkiye algısı, zalimin değil, mazlumun;
güçlünün değil, haklının hamisi, kararlı ve onurlu bir
Türkiye algısıdır.
Değerli milletvekilleri, Türk
dış politikasında son on yılda elde edilen
kazanımları somut bir şekilde ortaya koyan anlamlı
göstergeler var. AK PARTİ İktidarında Türkiye, tarihinde ilk kez
devraldığı Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi
Başkanlığını iki dönemdir sürdürmektedir. Yine,
İslam İşbirliği Teşkilatı Genel
Sekreterliği, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliği
ve NATO gibi uluslararası örgütler üzerinde artan Türkiye etkinliği,
Türk dış politikasının yaşadığı küresel
dönüşümün somut kanıtlarıdır. Türkiye'nin uzak
coğrafyalarda kazanmış olduğu itibar ve nüfuz gücünü güçlü
bir liderlik, kusursuz bir adalet anlayışı, vizyon ve
sınırlarımız içinde yakalanan istikrarla açıklayabiliriz.
Sahip olduğu güçlü potansiyellerle Türk dış
politikasının yakın bir gelecekte çok daha büyük kazanımlar
elde edeceğini, inşallah, hep birlikte göreceğiz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye kendini bu kadar
kısa sürede küresel bir aktör konumuna getiren diplomaside ciddi bir
şuuraltı dönüşümü yapmıştır. Her şeyden
önce, AK PARTİ İktidarıyla birlikte tek eksenli Türk
dış politikası eksen zenginliği kazanmıştır.
Yıllarca izlenen tek eksenli mahkûm Batı politikaları Türk
diplomasisini kısırlaştırmıştır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen nerede
yaşıyorsun Allah aşkına!
ALİ ŞAHİN (Devamla)
Varlığını sadece Batı ile özdeşleştirmeye
çalışan ve Batılı değerler dışında
kalan tüm değerlere kendini kapatan Türkiye'nin doğu, güney ve kuzey
politikaları
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Türkiyeyi
savaşın eşiğine getirdiniz, hâlâ başarıdan
bahsediyorsun!
ALİ ŞAHİN (Devamla)
Batı politikalarının
gölgesinde kalmıştır. Tek eksenli politikalar Türkiyeyi gündemi
belirlenen ve itibarsız bir ülke hâline getirmiştir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bir hafta önce mi
hazırladın bu konuşmayı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Görmeyen gözler var
sende Nevzat, görmeyen gözler!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Konuşmasını
bir hafta önce hazırladınız herhâlde, tehditlerden haberi yok.
ALİ ŞAHİN (Devamla) Değerli
milletvekilleri
Elhamdülillah, ben kendi konuşmamı kendim
hazırlarım
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Aferin sana, devam et!
ALİ ŞAHİN (Devamla)
sizin gibi oradan
buradan almam, bunun bilincinde olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen devam et Hocam,
boş ver onu! Muhatap alma Hocam sen onu, senin muhatabın millet!
ALİ ŞAHİN (Devamla) Değerli milletvekilleri,
İktidarımızla birlikte dış politikamızın
kazandığı eksen zenginliği Türkiyeyi saygın bir
küresel aktör hâline getirmiştir. Türkiye bugün başta Orta Doğu
olmak üzere birçok farklı coğrafya için ilham kaynağı ve
model bir ülkedir. Fas, Tunus ve Mısırdan Pakistan ve Endonezyaya
kadar uzanan farklı coğrafyalarda kurulan adalet ve kalkınma
partileri küresel Türkiye algısının hangi boyutta
seyrettiğini gösteren önemli bir göstergedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ İktidarıyla birlikte Türkiye artık dünya
politikalarına yön veren, küresel boyutta rota çizen bir ülkedir. Türkiye,
potansiyellerini keşfedip kalıtsal değerlerine sahip
çıktığı sürece küresel bir güçtür.
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde
Türkiye, güç ve zenginliğin Batıdan Doğuya doğru
kaydığı, geleceğin Doğudan yükselmeye
başladığı bu küresel dönüşüm sürecinin başaktörü
olacaktır.
2012 bütçesinin bu niyetle hayırlara vesile
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Şahin.
Şahısları adına
ikinci konuşmacı Şanlıurfa Milletvekili Sayın
Abdulkadir Emin Önen.
Buyurun Sayın Önen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
A. EMİN ÖNEN (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 12nci maddesinde
şahsım adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi,
tasarının 12nci maddesi, Türkiye-Avrupa Birliği mali iş
birliği kapsamında bağış, hibe ve yardımlara
ilişkin ilişkileri düzenlemektedir.
Avrupada, geçtiğimiz kırk
yıllık dönemde, çoğu kredi niteliğinde toplam 1,7 milyon
avro hibe kullanılmıştır.
2002
yılı Kasım ayında AK PARTİ nin iktidara gelmesiyle
birlikte Türkiye Katılım Öncesi Mali Yardım Programına ait
hibe nitelikli fonlardan tek bir çerçeve altında yararlanmaya
başlamıştır. Türkiye, 2002-2006 döneminde, yüzde 30u
kurumsal yapılanmaya, yüzde 35i AB müktesebatına uyuma, yüzde 35i
ise ekonomik ve sosyal uyumun temini için yaklaşık 1,3 milyon avroluk
fonu 164 proje için kullanmıştır.
Bu dönemde, Türkiye,
reform sürecinin yarattığı ivmeyle, Avrupa Birliği ile
müzakere sürecine başlamıştır. Üyeliğe uzanan yolda
atılan bu adım, gerek reformların gerekse bu reformları
desteklemek üzere sağlanan mali yardımların nitelik ve
niceliğini de değiştirmiştir. Enerjiden ulaşıma,
halk sağlığından tarıma kadar çok farklı ve
kapsamlı alanlarda ABye uyumu amaçlayan müzakere süreciyle birlikte
toplumun pek çok kesimini etkileyen
yasal ve idari değişiklikleri AK PARTİ Hükûmeti
yapmıştır.
Hükûmetlerimiz döneminde
Türkiyede yaşanan bu gelişmelere paralel olarak Avrupa Birliği de 2007-2013
yıllarına ait bütçe dönemiyle birlikte aday ülkelere
sağladığı mali yardım mekanizmasında
değişikliğe giderek, aday ve potansiyel aday ülkelere
yapılan mali yardımları kısa adı IPA olan
Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı adı altında
birleştirilmiştir. Geçiş
Dönemi Desteği ve Kurumsal Yapılanma, Sınır Ötesi
İş Birliği, Bölgesel Kalkınma, İnsan
Kaynaklarının Geliştirilmesi, Kırsal Kalkınma
başlıkları altında beş bölüm halinde
yapılandırılan IPA, çevre, ulaştırma, bölgesel
rekabet, insan kaynakları kalkınması ve kırsal
kalkınma olarak belirlenen yeni alanlarda katılım öncesi mali
destek sağlamıştır.
Dokuz yıllık
iktidarımız döneminde, Türkiyenin daha güçlü bir bölgesel iş birliği
ve ortaklık sağlanması hedefi ile komşu ülkeler ile
sınır ötesi iş birliği programlarını çok
başarılı bir şekilde yürüttük. Bu süreçte sınır
komşularımızdan başlayarak Orta Doğu, Kafkasya, Asya
ve Afrika'da yirmi üç ülkede koordinasyon merkezi oluşturarak yoksul,
hasta ve işsiz insanlara, kadın ve çocuklara yardım elimizi
uzattık. Arap baharının yaşandığı dönemde
dünyanın en sıcak bölgesi hâline gelen Libyadan yaklaşık
25 bin vatandaşımızı çok kısa bir süre içinde ve daha birçok ülke vatandaşını gerek deniz
gerek kara yoluyla tahliye ettik. Yani
Türkiyeyi el açan ülke olmaktan çıkarıp el uzatan ülke konumuna
getirdik.
Şöyle geriye dönüp
baktığımızda bugüne kadar eğitimden
sağlığa, müktesebata, uyumdan istihdama, ulaşımdan
tarıma, ticaretten hibe ve fonların kullanılmasına kadar
her alanda hangi hükûmet bu kadar etkili ve çok sektörlü, yüksek
katılımlı, sürdürülebilir kalkınma programları
yürüttü? Bunun tek ve değişmez adresi vardır, o da AK PARTİdir.
Bugün seksen bir
ilimizde AB il daimi temas noktalarımız var, ortak akıl üreten,
Avrupa Birliğine uyum danışma ve yönlendirme
kurullarımız var, proje ofislerimiz var, kalkınma
ajanslarımız var, tarım ve kırsal kalkınmayı
destekleme kurumlarımız var. ABnin sağladığı bu
finansal kaynaklardan yararlanan STKlarımız ve yine
kurumlarımız var.
AK PARTİ iktidara
geldiğinde, 2002 yılında yerlerde sürünen
itibarımızı dokuz yılda baş döndüren olağanüstü
bir performansla başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi,
AGİT, Avrupa Parlamentosu olmak üzere birçok uluslararası platformda
söz sahibi yaparak karar merkezine yerleştirdik. Artık Avrupa da çok
iyi biliyor ki Türkiyesiz bir Avrupa Birliği olmaz, olamaz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği tarafından ülkemize
sağlanan katılım öncesi mali yardım hibe
programlarından memleketim olan
Şanlıurfada da 28 projeyle toplam 6 milyon 440 bin avro hibe
desteği sağlanmıştır. Şanlıurfa, Türkiye
genelinde toplam hibe miktarının yüzde 1,71ini
almıştır. İnşallah, önümüzdeki dönemde bu payının
yüzde 6ya çıkması için yaklaşık 150 hibe projesiyle
elimizden gelen çabayı göstereceğiz.
Türkiye, bölgesel
kalkınmasını yararlandığı hibe ve fonlarla
birlikte merkezî bütçe olanakları ve hazırladığı eylem
planlarıyla sürdürmektedir. Türkiye Cumhuriyetinin
gerçekleştirdiği en önemli ve büyük proje olarak kabul edilen
Güneydoğu Anadolu Projesinin yanı sıra Doğu Anadolu,
Doğu Karadeniz, Konya Ovası Projeleriyle bölgelerin çehresini
değiştirmekte, oluşturulan istihdam olanaklarıyla
işsizliğe çare bulmaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle, 2012
yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diler,
hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Önen.
Sayın milletvekilleri,
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, on dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapacağız.
Daha önce sisteme girmiş
arkadaşlarımıza sırasıyla soruları için söz
vereceğim.
Sayın Nevzat Korkmaz, Isparta.
Buyurun efendim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Bakan, 2011 yılında yedek ödenek tertibine hangi
kalemlerden ne kadar kaynak aktarılmıştır, nerelere
harcanmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisinin size
müsaade verdiği başlıklar dışına çıkarak
örneğin yatırım kalemlerine ödenek aktarmanız, toplamda da
Maliye Bakanlığının neredeyse yüzde 40ı kadar olan
kaynağı Meclisten izinsiz diğer kalemlere aktarmanız,
meslek hayatının önemli bir bölümünü yurt dışında
geçiren ve Batı demokrasilerini de gören bir kişi olarak sizi
rahatsız etmiyor mu? Bu tavrınızı parlamenter sisteme,
demokratik hukuk devletine ve Anayasadaki bütçe hakkı ilkesine uygun
buluyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Korkmaz.
İkinci soru, Adana Milletvekili
Sayın Varlı
Buyurun Sayın Varlı.
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, gayrisafi millî
hasılanın ne kadarı kamu yatırımlarına
ayrılmıştır? Seçim bölgem Adanaya ne kadar kamu
yatırımı düşünülmektedir? Bütün vilayetlerimizi göz önüne
aldığımızda, Adana, bu kamu yatırımlarından
aldığı payla kaçıncı sıradadır?
İkinci soru: Yayla ve sahil
kentlerimizde yaz nüfusuyla kış nüfusu arasında çok büyük
farklılıklar vardır. Bu belediyelerimiz kışın 5
bin nüfuslu, 10 bin nüfuslu iken yazın 100 bin nüfuslara
ulaşabilmektedir. Bunların ödenekleriyle ilgili, yazın
kalabalık insanlara hizmet verme noktasında daha fazla ödenek
ayırmayı düşünüyor musunuz, destek vermeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Varlı.
Sayın
Bayraktutan, Artvin Milletvekili
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakana soruyorum: Dünyada en pahalı benzin Türkiyede, en ucuz benzin ise
Venezuelada satılıyor. 2008 yılında varili 150 dolar olan
petrol fiyatı şu anda 90 dolar civarına düşmesine
rağmen, rafineri çıkış ve bayi kârı düşmesine
rağmen benzin fiyatı 4 TL civarında seyretmektedir. Devlet
sattığı benzin ve motorine yüklediği ÖTVden bir de KDV
kesmektedir yani vergiden vergi almaktayız. Sayın Bakan, çok net bir
şekilde ifade etmenizi istiyorum: Önümüzdeki dönemde vergileri düşürerek
bu utanç verici tablodan Türkiyeyi kurtarmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, Adana
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakana sormak istiyorum: Şimdi, bu bir nevi kölelik sistemi olan
taşeron işçiliği son zamanlarda çok yaygınlaştı.
İşçilerden çok yoğun mesajlar alıyoruz;
maaşlarını bir ay, iki ay, üç ay sonra aldıkları
oluyor. Tamamen işverenin iki dudağının arasında. Daha
çok burada, baktığımızda, sistemde devlet zaten bu
işleri yapıyor yani kamu kurumu veya belediyeler yapıyor.
Müteahhit veya yüklenici firma aydan aya gelip istihkakını
alıyor. Bununla ilgili ciddi bir düzenleme yapmayı düşünüyor
musunuz?
İkincisi
de şimdi bu Adanada satılan hazine arazileri var ama Adana kamu
yatırımlarından çok az pay alıyor. Bu beş yıl
içerisinde Adanada -belki şu anda yoktur ama yazılı
alabilirsem- ne kadar hazine arazisi satıldı? Bunların Adanaya
yatırım olarak dönmesini bekliyoruz.
Üçüncü
sorum da: Adanada Bilim ve Teknoloji Üniversitesi kuruldu. Bu da
Adanalıların beklediği bir şeydi ama bunun ödeneği bir
an önce çıkabilirse
Bununla ilgili görüşlerinizi öğrenmek
istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Tanal, İstanbul
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2002 seçimlerinden günümüze kadar, Başbakana ve bakanlara, yurt içinde ve
yurt dışında hangi ödüller veya hediyeler, kimler ve hangi
ülkeler tarafından verilmiştir?
Soru
iki: Başbakana verilen hediyeler ve ödüller ilgili kurum ve
kuruluşlara bildirilmiş midir, hangi tarihlerde bildirilmiştir?
Bildirilmemişse, bu, yasaya aykırılık teşkil
ettiğinden dolayı hakkında Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele
Kanunu uyarınca bir işlem yapılmış mıdır
veya yapılacak mıdır?
Soru
üç: AKP dönemi boyunca Başbakana, Cumhurbaşkanına, bakanlara
verilen ve kabul edilen hediye ve ödüllerin içerikleri nelerdir? Bu hediyelerin
ve ödüllerin verilen tarihteki değerinin Maliye Bakanlığı
tarafından tespiti yapılmış mıdır, rayiç değerleri nedir?
Yapılmamışsa ne zaman bu tespitler yapılacaktır?
Soru dört: Siyasi iktidar süreniz
boyunca Başbakan tarafından diğer ülkelere verilmiş olan
hediyeler ve ödüller var mıdır, varsa bunların, hediyelerin
içerikleri nelerdir ve bunların rayiç değerleri nedir? Bedeli nereden
karşılanmıştır?
Soru beş
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Türkkan, Kocaeli
Milletvekili.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Bakan, Türkiye ihracatının İstanbul ve Bursayla birlikte yüzde
63ünü
Toplanan vergiler sıralamasında da -kasım ayı
itibarıyla söylüyorum, yaklaşık 35 milyar lira tahakkuk var, 30
milyar lira da tahsilat var, bu çok önemli, tahsilatla tahakkuk arasında
çok ciddi bir rakam- 2nci sırada olan Kocaeli, bu kadar,
çalışma hayatına, vergi hayatına, Türkiye ekonomisine
katkı sunarken insanlarla beraber bunu yapıyor ama insanların
yaşam alanını kısıtlayıcı yeni liman yerleri
yapmak üzere kıyı doldurma işlemlerine tekrar başlanacak
duyumları alıyoruz. Millî Emlakin yeri olan bu işlemlerin bir an
önce durdurularak doğaya daha fazla zarar verilmemesi konusunda
katkılarınızı bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun
efendim.
Süreniz beş dakika.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, tabii şu anda merkezî yönetim bütçe kanununu
görüşüyoruz. Bu kanunun 7nci ve 8inci maddesinde, Meclisin verdiği
yetkiler çerçevesinde yıl içerisinde ihtiyaç çıkması hâlinde,
tabii ki bütçeye bütçenin bazı kalemlerinden yedek ödeneğe aktarma
imkânını siz veriyorsunuz, yani ben kanunsuz bir şey yapmıyorum.
Şu anda görüştüğümüz kanunla siz bu yetkiyi Maliye Bakanına
veriyorsunuz değerli arkadaşlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Biz
vermiyoruz, siyasal iktidar veriyor.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Değerli arkadaşlar, Meclis veriyor.
Meclis halkımızın temsilcisidir, halkımız bu Meclisi
seçmiştir, burada çoğunluk eğer iktidardaysa çoğunluk
vermiştir. Halkımız bu yetkiyi veriyor. Burada her sene bu bütçe
kanunu görüşülür, maddeler üzerinde görüşülür ve bu yetkiyi Maliye
Bakanına veriyorsunuz. Dolayısıyla, benim burada kanunsuz bir
şey yaptığım şeklindeki bir ima söz konusu
değildir.
Şimdi, 2010 yılında
yedek ödenekte oluşturulan yaklaşık 21,2 milyar liralık
kaynağın 14
milyar lirası yatırımlara ilave olarak gitmiştir. Yani
şunu yapmışız: Yıl içinde gelir performansı
yüksek olmuştur, bu yüksek gelir performansının bir
kısmını tasarruf etmişiz, bütçe açığını
azaltmışız, bir kısmını da...
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yatırım planlamasının iyi
yapılmadığına işaret o zaman.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) -
Yo, değerli arkadaşlar, yatırım planlaması yapılıyor
ama şöyle bir şey var: Ülkemizin çok ciddi yatırım
ihtiyacı var, eğitimde, altyapıda, sağlıkta, her
alanda ama biz Ayağımızı yorganımıza göre
uzatalım. diye bütçemizi o şekilde yapıyoruz. Yıl
içerisinde eğer gelirlerimiz çok ciddi bir şekilde artarsa sizin
verdiğiniz -daha önceki maddelerde geçti- bu yetkiyle biz bu
işlemleri yapıyoruz.
Tabii, ikinci konu,
Gayrisafi yurt içi hasılanın ne kadarı yatırımlara
gidiyor? diye arkadaşlar sordular. Şimdi, 2011 yılı
merkezî yönetim bütçesi kapsamında yaklaşık 29,8 milyar lira
yatırım yapılması öngörülüyor. Toplam kamu
yatırımları ise 53,3 milyar liradır çünkü merkezî yönetim
bütçesi dışında da KİTler de, üniversiteler de,
diğer, yani birçok kurum yatırım yapabiliyor. Buna göre toplam
kamu yatırımlarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki
payı yüzde 4,2dir. Merkezî yönetim kapsamında yapılanlar yüzde
2,3tür.
Adanaya yapılan
yatırımlar ise tabii ki arkadaşların çalışıp
çıkartması gerekiyor, onu sizlerle paylaşırım. Adana
Bilim ve Teknoloji Üniversitesi yeni kuruldu. Rektörümüzle görüştük, yedek
ödenekten, eleştirdiğiniz yedek ödenekten, biz kendilerine imkân
yaratacağız ve bu Üniversitemizin bir an önce de güçlü bir
şekilde Adanaya hizmet etmesi için kaynak aktaracağız.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ispartaya da aktarır mısınız?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) -
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu yaz-kış nüfusu tabii ki
kıyı şeridinde hakikaten ciddi bir şekilde
değişebiliyor fakat Maliye Bakanlığı... Yani mahallî
idarelerle ilgili düzenlemede her ne kadar parayı biz veriyorsak da
düzenlemeleri İçişleri Bakanlığımız yapıyor,
mahallî idarelerle ilgili bir reform yapılacaksa, bu hususun dikkate
alınması konusunda bir irade ortaya çıkarsa bizim bir
itirazımız olmaz.
Yine, dünyada en pahalı benzin konusu.
Şimdi, değerli arkadaşlar, şöyle bir bakalım: 2002
yılında arabanızla herhangi bir benzinliğe gittiniz, 100 liralık benzin
aldınız, onun 70 lira 20 kuruşu vergiye gidiyordu, 2002
yılında, doğrudur, o gün fiyat 1 lira 63 kuruştu ve o gün
petrol fiyatları, Türkiye'nin ithal ettiği ortalama petrol fiyatı
da 24 dolar civarıydı. Şimdi geliyoruz 2011 yılı
Kasım ayına, kasımın sonu, yine gidin herhangi bir benzinliğe,
bugün gidin, 100 liralık benzin alın, aynı benzinden, 95 oktan
benzin alın, bugün ödediğiniz vergi yüzde 60tır yani 60
kuruştur. Yani 2002de 70 lira 20 kuruş vergi verirken 1 liralık
-diyelim ki- benzin için, bugün
ödediğiniz 60 kuruştur. Dolayısıyla aslında biz bu
maktu vergileri her sene arttırmayarak ki 2010un başından bu
yana arttırmadık. Biz, bu
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Sayın Bakan, dünyanın en pahalı benzini değil mi?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Değerli arkadaşlar, müsaade edin,
cevaplandırıyorum.
Şimdi, petrol fiyatları
nereden nereye çıkmış? Petrol fiyatları da almış
Sizin söylediğiniz gibi 90 dolar değil, o Amerikadaki WTIdır
yani West Texas fiyatıdır. Hâlbuki brent -bizim ithal ettiğimiz-
petrolün fiyatı 112 dolardır
dün itibarıyla, eğer değişmediyse dün itibarıyla 112
dolardır.
Dolayısıyla petrol
fiyatları 4 kattan fazla artmış, benzin fiyatları da tabii
ki artmış ama petrol fiyatları kadar dahi burada oransal olarak
artmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakanım, süreniz doldu.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Başkanım, ben özür dilerim. Biz 12nci madde, bağış,
hibelerle ilgili konuşuyoruz, tartışıyoruz ama Sayın
Bakanımız bağış ve hibelerle ilgili tek bir cümle
söylemedi. Yani sizden istirham ediyorum. Bakın, 12nci madde
BAŞKAN Lütfen, lütfen oturun.
Diğerlerini yazılı cevaplandıracaktır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama bu
olacak şey değil Değerli Başkanım.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Zamanım olursa cevap vereceğim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama
bakın, bağış, hibe ve yardımları
konuşuyoruz. Onunla ilgili tek bir cümle söylenmedi ama Bakan
tarafından.
BAŞKAN Lütfen oturur musunuz
Sayın Tanal.
Değerli arkadaşlar, 12nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
13üncü maddeyi okutuyorum:
Muhtelif
gelirlere ilişkin hususlar
MADDE 13 - (1) 2006 yılından önce katma
bütçeli olan idarelerden 5018 sayılı Kanunla genel bütçe
kapsamına alınanların ilgili mevzuatında belirtilen kurum
gelirleri, genel bütçe geliri olarak tahsil edilir.
(2) 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Türkiye
Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik
Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile
Görevlendirilmesi Hakkında Kanun kapsamındaki tabii kaynakların
ve tesislerin işletme haklarının devrinden elde edilen
gelirlerin tamamı genel bütçeye gelir kaydedilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa
Milletvekili Özgür Özel.
Buyurun Sayın
Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 13üncü maddesiyle ilgili
grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Bu bütçeyi iki
haftadır Genel Kurulda ve iki aydır da ilgili Plan ve Bütçe
Komisyonunda tartışıyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonunda özellikle
sağlık ve sosyal güvenlik bütçeleri görüşülürken ilgili
bakanlara da anlattım.
Bir hikâye var.
Biri Hocanın önüne geçmiş demiş ki: Hocam, senin
anlattığın bir hikâye vardı. Orada Hazreti
İsanın sopasıyla ortadan ikiye ayırdığı
derenin adı neydi? demiş. Hoca demiş ki: Ee, be evladım,
neresini düzelteyim? Bir kere İsa değil Musa, sopa değil asa,
dere değil Kızıldeniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
İşte, bu
bütçeyle ilgili yapılacak eleştirilerde de böyle bir
açmazımız var ama yine de biz eleştirilerimizi dile
getireceğiz. Gerçi sizin düzeltmeye, doğruları dinlemeye,
muhalefetin eleştirilerinden faydalanmaya niyetiniz olsaydı, bunu
5510 sayılı Yasa görüşülürken yapardınız çünkü o zaman
CHP Grubu söyledi, sendikalar söyledi, meslek odaları, meslek birlikleri
söyledi, dinlemediniz.
Ne dediler? Bu
sistemi prime dayalı bir sistem olarak kurarsanız, bu sistem yürümez,
bir yerde tıkanır, çöker. dediler, Doğrusu, vergilerden
finanse edilmesidir. dediler. Yani siz primlerle finanse edelim derken, bu
düşük asgari ücretle veya dükkânının siftahsız kapatan
BAĞ-KURlunun veya emeklilerin, açlık sınırı
altında evlerini geçindirmeye çalışan emeklilerin zaten
maaşından kesilen vergilere ilave olarak prim ödesinler, dediniz.
Oysa, size
önerilen sistem, üretim yapan, para kazanan, kâr eden herkesin, siz icraat
yapasınız diye, siz sağlık götüresiniz diye, siz sosyal
güvenliği finanse edesiniz diye verdiği vergilerden
olmasını söyledi. Siz bunu istemediniz, patronun eli cebine gitmesin,
asgari ücretli işçi finanse etsin dediniz. Haydi, bu sistem Türkiyeye
-siz bunun çok uzağında bir düzleme düştünüz- uygun olarak karma
bir model olsun, yarısı vergilerden yarısı primden. dedik.
Bunu da kabul etmediniz. Ama geldiğimiz noktada, bugün,
çıkıyorsunuz, Sosyal Güvenlik Kurumunun bütçesi yarı
yarıya açık veriyor. diyorsunuz. Ne yapmış oluyorsunuz?
Başta size doğruyu söyleyen herkesin lafına gelmiş
oluyorsunuz. Ama dönüyorsunuz, onun adına kara delik diyorsunuz.
Hem Sağlık Bakanı çıkacak, Sayın
Başbakan çıkacak 2 kere doktora giderken 8 kere gidiyorsunuz. diyecek,
İsteyen istediği hastaneye gidiyor. Diyecek, yeşil kart
diyecek, İstediğiniz eczaneden ilaç alın. diyecek, sonra ortaya
çıkan açığa kara delik diyeceksiniz. Hem çıkıp Biz
oyların en az yüzde 15ini sağlıktan, sosyal güvenlikten
aldık. diyeceksiniz hem de kara delik edebiyatı
yapacaksınız. Neden yapıyorsunuz bunu? Şu sebeple yapıyorsunuz:
Bu açık kötü bir şey, kurtulmamız gereken bir şey, böyle
bir algı yaratmamız lazım. Oysaki, övündüğünüz, oy
aldığınız şeylerin karşılığı
bu. Ama bu algının sonunda, bir gün çıkacak Sayın Bakan ve
diyecek ki: Arkadaşlar, sigortacılık devletin
yapacağı bir iş değildir, bunu özelleştirmemiz
lazım. Bu kürsülerden, sosyal güvenlik sisteminin uluslararası
reasürans şirketlerine, uluslararası sigorta şirketlerine
devredilmesini ve bu kara deliğin kapanmasını bu Meclise
getireceksiniz. Onu da göreceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar) Getirmeyeceğiz mi diyorsunuz? Siz Aile hekiminden
muayene ücreti almayacağız. da demiştiniz. Aile hekimliği
sistemi geldiğinde Doktorlara tanınan o yüksek maaşlar zaman
içinde gidecek, bunlar gerçek paralar değil. dedik, siz Onu da
yapmayacağız. demiştiniz. Hastanın cebinden çıkacak
para, cepten ödemeler artacak. dedik, siz Onu da yapmayacağız.
demiştiniz. Yeni katılım payları getirirsiniz. dedik,
Onu da yapmayacağız. demiştiniz. Ama siz geldiğinizde
raporludan sıfır, emekliden yüzde 10, çalışandan yüzde 20
sadece ilaç katılım payı alınırdı. Şimdi,
bugün, ilaç katılım payı, reçete katılım payı, muayene katılım payı ve
ilaç fiyat farkı olmak üzere, eczanelerde 4, emekli maaşlarından
2, hastanelerden 1 katılım payı; toplam 7 kalem
katılım payı alıyorsunuz insanların cebinden. Siz
çıraklık döneminizdeyken yani çıraklığınız
başladığında yüzde 12 idi ağırlıklı
ortalaması bir hastanın ilacına ulaşmak için ödemesi
gereken para. Sizin kalfalık döneminizde bu anlattığım
uygulamalarla yüzde 40a çıktı. Şimdi usta işi bir teklifle
karşımızdasınız. Yirmi gün önce Bütçe
aşılıyor. deyip Kara delik büyüdü. deyip, müzakere etmeden
ilaç firmalarına emrivaki bir iskonto yaptınız. Hemen o gün
çıktım dedim ki ilgili komisyonda Bakana: Sayın Bakanım,
bunu tutturamazsınız. Size vermezler, arada eczacı ezilir;
sıkıntı olur. Dinlemedi. On beş gün içinde kriz
çıkar. dedik. On beşinci gün bütün gazetelerin manşetlerinde
ilaç krizi vardı.
İşte, o ilaç krizini çözmek
için Kanser hastaları ölmesin. diye, bilek güreşine girip devlete
kafa tutan o ilaç firmalarının bileğini on beş günde
bükemediniz, onların iskontolarını geri verdiniz. Aynı gün
Meclise bir tasarı sevk ettiniz. O tasarı, aile hekimlerinde 2 lira
muayene ücreti almak ve hastaların alacakları her bir ilaç için 3 TL
ilave katılım payı almaktı her bir kutu kalem ilaç için.
Bakın, bunun
karşılığı nedir onu açıkça ifade edeyim:
Manisanın Hacıaliler köyünden Sadriye teyze, ilaçlarını
almaya gidince daha önce verdiği bütün paraları yine verecek ama aile
hekimi ona 4 kutu ilaç yazınca 2 lira muayene ücreti, 3 kere 4; 12 lira da
kutu başına para, 14 lira ilave para ödeyecek. 8 lira ödeyen Sadriye
teyze, bu yasalaşırsa 22 lira ödeyecek.
Manisanın devlet hastanesine
giden Abdullah amca 10 kutu sistit iğnesi aldığında, 1
liralık; 10 kutusu 10 lira olacak bu iğneyi doktor yazarsa; muayene
ücretleriyle birlikte hesaplandığında 39 lira para ödeyecek.
Şimdi, dedim ya, siz çırakken
20 liralık bir reçeteden 4 lira alınıyordu, kalfalıkta 8e
çıktı, ustalık döneminizde bunu 15 liraya çıkarmak
istiyorsunuz.
Şimdi, bakın sevgili ustalarım,
bu beğenmediğiniz, dinlemediğiniz, milletvekillerini hapislerde
tuttuğunuz muhalefet var ya, dün bu muhalefet gitti Plan Bütçe
Komisyonuna, Sağlık Komisyonundan değişmeden sizin
oylarınızla geçen o maddeyi, bağıra çağıra,
yalvara yakara alt komisyona sevk ettirdiler. Bir şey söyleyeyim mi, o
sevk olmasaydı ve eğer alt komisyonda da değişmezse, benzer
şekilde kanunlaşırsa, o Her 2 hastadan 1inin oyunu
alıyoruz, yüzde 50 millî irade. diyorsunuz ya, o millî iradenin elinden
sizi kimse kurtaramazdı bu sefer. (CHP sıralarından alkışlar)
Ama, o beğenmediğiniz Komisyon, Ayşe teyze, Sadriye teyze, Fatma
teyze her bir ilaç kutusu için 3 lira vermesin diye mücadele veriyor. Bu
mücadeleyi de vermeye devam edeceğiz ve size bir şey söyleyeyim: Biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak karşınızdayız, buradaki
muhalefetin hepsi, bütün meslek odaları Olmaz. diyor, meslek birlikleri
Olmaz. diyor, sendikalar, Türk-İş, Hak-İş Olmaz. diyor
bu işe ama siz diyorsunuz Bu iş olacak. Bu, akla şunu
getiriyor: Temel bir gün otobanda ters şeride girmiş. Anons
yapılıyor karşıdan: Dikkat, dikkat! Bir sürücü ters
şeritten ilerlemektedir. diye. Temel demiş ki: Kaç bir tane,
binlerce geliyor, binlerce. Herkes karşınızda ve siz herkesin
yanlış yolda olduğunu söylüyorsunuz. Acaba, otobanda ters
şeritte ilerleyen sizler olmayasınız? (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Ya da CHP
olmasın?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Siz elli yıldır ters otobandasınız, elli yıldır.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bu bütçeye, hem
13üncü maddesine hem de bütçenin geneline, içinde işçi, içinde emekli,
memur, çiftçi, köylü olmadığı için oy vermeyeceğiz. Bu
bütçeye, açlık sınırının altındaki asgari
ücretlinin hakkı için, her biri yoksul birer aile olan memur ailelerinin
hakkı için, intibak yasası diye kıvrım kıvrım
kıvrandırıp duygularıyla oynadığınız 9
milyon emeklinin hakkı için, söz verip de atamadığınız
44 bin tane öğretmenin hakkı için, 4/Bli, 4/Cli, Türkiyedeki bütün
taşeron işçilerin hakkı için, eczacıların, 24 bin
tane, 100 bin çalışanının, 20 bin diş hekiminin, 100
binlerce, her gün hastanelerde dayak attırdığınız,
darp ettiğiniz doktorun, sağlık emekçilerinin hakkı için
biz bu bütçeye Hayır. diyeceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
İçinde insan
olan, içinde umut olan, toprak kokan, işçinin alın teri kokan, hak
olan, adalet olan, dürüstlük olan, Sayın Bakan, öyle lafta değil
gerçekten samimi olan bir bütçe yapılana kadar, yapacağınız
bütün bütçelere, her bir maddesine teker teker ve büyük bir gururla Hayır.
diyeceğiz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum, çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
Şimdi
sıra Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkanda.
Buyurun Sayın
Türkkan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bütçe Kanun Tasarısının muhtelif gelirlere ilişkin
hususlar üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmak
üzere söz almış bulunmaktayım.
Özel
şirketlerin hidroelektrik santraller kurmaları için tahsis edilen,
vadilerdeki doğal hayatın yok edilmesine karşı çıkan,
direnen, dayak yiyen ve tutuklanan gençlerin, kadınların ve
köylülerin çığlıkları arasında yapılan bu
görüşmelerin ülkemize hayırlar getirmesini Cenabı Allahtan
niyaz ediyorum.
Bu santrallerin
inşasına izin verirken ÇED raporlarının
hazırlanmasına ihtiyaç olmadığı yönünde karar veren ve
ÇED raporunun hazırlanmasında bundan etkilenecek çevre
halkını ve ilgili sivil toplum örgütlerini dışlayan
Bakanlar Kurulu üyeleri, sizlere de soruyorum: Bütçenin bu gelir kaleminden
elde edeceğiniz gelir ve üretilecek enerji ürküttüğünüz
kurbağaya değecek mi? Fırtına Vadisini, Çoruh Vadisini ve
diğer tabiat harikalarını, oralardaki flora ve faunayı,
başka bir lisan ile nebatat ve hayvanatı yeniden oluşturmaya
yetecek mi? Bölge insanının binlerce yıldır oluşan ve
doğayla ilişkisi bağlamında oluşan kültür
değerlerini yerle yeksan etmeye değecek mi? Bunlara
değmeyeceğini adınız gibi siz de biliyorsunuz. Ancak
ülkemizin en büyüğünden en küçüğüne bütün birikimlerini ve doğal
kaynaklarını yağmalamaya, içteki ve dıştaki
destekçilerinize peşkeş çekmeye devam ediyorsunuz. Çünkü siz, seçim
zaferlerini savaşlarda elde edilen zaferlerle aynı şey olarak
algıladınız; ganimeti paylaşıyorsunuz. Ancak
unutmayın ki günümüzde rejimler ganimet düzeni üzerine değil, emanet
düzeni üzerine kurulmuşlardır. Emanete hıyanet hem günah hem de
ahlaksızlıktır. İhanet bir kere başlamaya görsün,
nereye kadar uzanabileceği ve nerede duracağı hiç belli olmaz.
Sayın Bakan, elbette ki muhtelif
gelirler önemlidir. On yıllık iktidarınızda mevcut vergi
sistemini düzelttiniz, vergi gelirlerini topladınız da sıra
muhtelif gelirlere mi geldi? Doğrudan vergi gelirleri oranı yüzde 70,
beyana bağlı vergiler oranı yüzde 30. Dünyada bu oran tam tersi.
Allahtan korkun. Vergi diliminde muhtelif gelir vergilerinin payı nedir?
Siz, asıl, vergi adaletsizliğini düzeltin, Türkiyedeki kayıt
dışı ekonomiyi kayıt içi ekonomi hâline getirin. Bizler
vergi mükellefleri olarak kümesteki tavuklar gibiyiz; bulduğunuz anda
vergileri alıyorsunuz, kümese girmeyen tavuğa asla ve kata elinizi
dokunmuyorsunuz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin içişleri gibi maalesef dışişleri
de millî kazanımlarımızdan uzak, çizgisiz bir durumdadır.
Türkiye'nin Suriyeye fiilî müdahalesi, bölgede mezhep kavgasını
ateşliyor. Orta Doğuda mezhep çatışması başlarsa
nerede duracağı hiç belli olmaz. Türkiye'nin Suriyedeki
çatışmaların içine çekilmesi gayretlerini de kaygıyla
izliyoruz. Suriyeye yaptırım olarak koyduğunuz dokuz maddelik
metinde kazanan ve kaybedenlere bakıldığında,
sınır ticaretimiz ve köklü dostluğumuzun yer
aldığı mağduriyetin iki dost ülkesi olduğumuzu görmemek
için sağır ya da kör olmalıyız.
Sayın Davutoğlu bir
mülakatında Suriyeyi kaderine terk edemeyiz. buyuruyorlar. Türkiye ve
Arap Birliği olarak ortak kararlardan dem vuruyorlar. Bu ortak kararlar
Türkiye ve Arap Birliğine ne kazandırıyor? Suriye bu
birliğin hangi çıkarlarına ya da toprak bütünlüğüne tehdit
oluşturuyor? Efendim, Suriyede insanların katledilmesine sessiz
kalamazmış. Dünyanın gözü önünde Irakta kaç milyon insan
katledildi? Irak yönetiminin sakladığı iddia edilen ölüm
füzeleri nerede şimdi, göreniniz var mı? Barış getiriyoruz.
diyerek Müslüman kardeşlerimiz katledilirken gıkınız
çıkmadı, şu anda barışın geldiğini mi
sanıyorsunuz?
Avrupa Birliği ve Amerika
Birleşik Devletleri çıkarları için bölge üzerinde Davut
Yıldızı gibi doğup kâbus yaratılmasına çanak
tutacağınıza, ecdadımız gibi Zühre
Yıldızı gibi doğup Anadoluya ve Ortadoğuya
aydınlık ve barış getirmelisiniz.
Hadi simit satanı anlıyorum,
kestane satanı da; peki, dost satmak da ne oluyor, o da mı ekmek
parası? diyor şair. Kıbrıs Barış
Harekâtında dünya bize ambargo uygularken, uçak yakıtı ve
kullanılmak üzere yüklü bir para veren, düne kadar dostum, kardeşim
dediğiniz, çadırının önünde diz çöktüğünüz dostunuzun
sonu katkılarınızla ortada, şimdi sıra
Beşşar Esada geldi.
Komşularımızla
sıfır sorun dediniz; gerçekten kutluyorum, Amerika Birleşik
Devletleri ve Avrupa Birliğiyle birlik olup Müslüman
komşularımızı sıfırladınız.
İsanın, Musanın, Davutun değil, Hazreti Muhammedin ümmeti olun. Ağacın
kurdu kendinden olurmuş. Mustafa Kemalin yurtta sulh cihanda sulh
sözünü dostluk ve barış adına tüm mazlum milletler şiar
edinmişken, onun kurduğu Türkiyeyi yöneten AKP Hükûmeti ve bu
Hükûmetin Dışişleri Bakanı, Müslüman kardeşlerimizin
yaşadığı komşu ülkelerin ABD ve ABye tüm yer
altı ve yer üstü zenginlikleriyle peşkeş çekilmesine çanak
tutuyor.
Sayın Davutoğlu, aynı
dine inanan ve cumhuriyet kurulalı beri dostça
yaşadığımız din kardeşlerimizi ve onların
yönetimlerini yıktıran olarak tarihe geçeceksiniz. Tarihin
şanlı sayfalarında Türk adına kurulan devletlerin,
Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir yetkilisinin geleneğine uymayan, mazlumun
değil, zalimin yanında, sömürgecinin yanında yer alan
Dışişleri Bakanımız olarak kanlı harflerle tarihe
yazılacaksınız. Efendileriniz tarafından ne kadar övülseniz
azdır ancak şunu bilmelisiniz: Kavimler kapısı, tüm
dinlerin ve medeniyetlerin beşiği Anadolu, Mezopotamya, kutsal
topraklardır; yiğitler yetiştirdiği gibi, dönem dönem
hainler de yetiştirmiştir. Şanlı tarihimizde
yiğitlerimiz, dış destekli hainlerimizi dize getirmekle
kalmamış, efendileri tarafından terk edilip yalnız, aç,
susuz kaldıklarında bile onları
kurtaramamışlardır.
Stratejik Derinlik adlı
eserinden bahsetti Sayın Dışişleri Bakanı, bir kitap,
on yıl evvel yazılmış bir kitap. Türkiyede, dünya
dengelerinin üç ayda bir bile değiştiği bir süreçte, on yıl
önce yazılan kitapta hayalî ütopyalara uyup Türkiye'nin bu kötü
bataklığa sürüklenmesine sebep olan Sayın
Dışişleri Bakanı bu Hükûmetin en başarısız
Bakanıdır. Ben, Sayın Başbakanı 1989
yılından beri tanıyorum, geçmiş zamanda çok iyi hukukumuz
olan, sohbetimiz olan, samimiyetine inandığım bir
Başbakanımızdı, ben Sayın Başbakanın millî
olduğuna da inanıyorum ama Sayın Başbakanımızın
bu çizgi kırıklığını da Hükûmetimizin en
zayıf halkası olan bu Dışişleri Bakanına
bağlıyorum. Umuyorum, Sayın Başbakan dinlenmek imkânı
bulabildiği bu nekahet döneminde Türkiyeyi çılgınlığa
sürükleyen, bataklığa sürükleyen bu Dışişleri
Bakanının Türkiyeye nelere mal olacağının
farkına varıp mutlaka önlem alacaktır diye düşünüyorum. (AK
PARTİSİ sıralarından alkışlar)
Ben, Sayın Grubun infialini
anlıyorum, zira Sayın Dışişleri Bakanının o
gün kendi bütçesi hakkında görüşmesinde kendisini bir
Dışişleri Bakanı değil, Sayın Erdoğandan
sonraki bir Başbakan gibi karşıladılar. Umuyorum öyle
olmaz.
OSMAN ÇAKIR (Düzce) Derdin belli. Sen
kendi grubunla ilgilen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Grubu infial ettirmeye çalışıyorsun ama beceremeyeceksin. Kendi
kendine konuşuyorsun sen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Ben, hatta ve
hatta uzun yıllar yurt dışında yaşayan, kendisi
Batmanda doğmuş olan Sayın Maliye Bakanını dahi
Sayın Dışişleri Bakanından çok daha millî buluyorum. Bunu
da belirtmek istiyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
ateş topuna döndürülmüş bölgemizde millî bir hükûmetin görev
başına getirilmesinin ne kadar elzem olduğunu bildiriyor ve
saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Türkkan.
Üçüncü konuşmacı
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili
Sayın Sırrı Sakık.
Buyurun Sayın Sakık.
Süreniz on dakikadır.
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de grubum
adına 13üncü maddeyle ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak
üzere buradayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, tabii, her
konuşmacı, her gruptan temsilci kendi gündemiyle çıkar buraya,
sorunlarını anlatır. Ben de bizim, aslında sadece BDP
Grubunun bir gündemi değil ama Türkiyede herkesin ortak gündemi olan bir
hukuksuzluktan bahsetmek istiyorum. Dün bir üniversite öğrencisi sadece
BDPnin düzenlemiş olduğu mitinglere katıldığı
için, orada slogan, şarkı, zılgıt çaldığı
için on dört yıl yedi ay hapis cezası aldı. Ve mahkeme diyor ki:
Örgüt üyesi olmamakla birlikte ağzı açık
Sadece, dosyada bu
kardeşimizin resmi var. Resimlerde ağzının açık
olduğu söyleniyor ve savcı bu ağız
açıklığıyla bu mahkûmiyeti kuruyor ve on dört yıl yedi
ay ceza alıyor. Şimdi, bir taraftan da her gün elleri kanla
anılan ve bu ülkede 17.500 faili meçhul cinayetlerle yargılanan
sanıkları da -Suç delili yoktur
.- mahkemeler serbest bırakıyor.
Şimdi ben size iki üç olay
anlatacağım ve çok fazla bir yorumda da bulunmayacağım.
2009da, yani Demokratik Toplum Partisinin kapatılmasını
protesto etmek amacıyla benim seçim bölgem Muşta, Bulanık
ilçesinde Ya, partimizi kapatmayın, Ahmet Türk ile Aysel Tuğlukun
milletvekilliğini düşürmeyin. Demokratik kanalları
tıkarsanız, farklı alanların prim
yapacağını söyleyen halkın üzerine ateş açıldı,
2 insan yaşamını yitirdi, 10 insan yaralandı ve onlarca
insan da yaralı oldukları hâlde -devletin zalimliğini bildikleri
için- kendi imkânlarıyla kendilerini tedavi ettiler ve iyi ki öyle
yaptılar, eğer gitmiş olsaydılar 50 tane insanı
gözaltına aldılar. Bakın, katiller -altı ay içerisinde 2
kişiyi öldüren ve 10 kişiyi yaralayan katiller- iki mahkeme
değiştirilerek, biri Samsundan sonra Ankarada ve bu insanlar
özgürlüklerine kavuştu. Ölenler ve sadece Demokratik zemini
kapatmayın. diyen insanlar da şu an her biri on yıl ceza
aldı, Muş Cezaevinde bulunuyorlar; bu bir.
İkincisi: Dün yine,
zılgıt çekti diye bir anne -otuz altı yaşında-
Şanlıurfada yedi yıl bir ay ceza alıyor ve 6 çocuk annesi,
belki okuryazar da değil.
Şimdi, ben hani Kürtler deyince
bazen kıyametler kopuyor ama yargı Kürtlere acımasız,
vicdansız olduğu için söylüyorum. Yani, şimdi, bu başka bir
yerde olmuş olsa kıyametler kopar. Bir öğrenci hiçbir eyleme
katılmadığı için on dört yıl ceza alıyor ama
bunun altında sadece Kürt kimliği olduğu içindir ve bir taraftan
da yani burada Mehmet Ağarın ifadelerinden tutun, emekli koramiral
Atilla Kıyat, Ayhan Çarkın, İbrahim Şahin, Kemal
Yazıcıoğlu, Sedat Peker; bir bütün olarak bir dönemi
anlatıyorlar. Hepsi dönüp diyor ki: Millî Güvenlik Kurulundan kararlar
alınırdı, cinayetler işlenirdi. Bu cinayetler
işlenirken, onlarca isimden bahsediyor. Hatta cinayete katılan ve o
cinayeti işleyenlerden biri Ayhan Çarkın, çıkıp
açıkça: Ben vicdan azabı çekiyorum, artık
çocuklarımın yüzüne bakamıyorum; bir itirafta bulunuyorum.
diyor ve geliyor itirafta bulunuyor. Bunun beyanları üzerine tutuklamalar
başlıyor ve bu tutuklamaları teyit eden İbrahim Şahin
diyor ki: Mehmet Ağar bize talimat verdi. Sonra Mehmet Ağar diyor
ki: Millî Güvenlik Kurulundan talimatlar çıktı. Atilla Kıyat
diyor ki: 1990lı yıllarda
organizeli yani Millî Güvenlik Kurulundan başlayan, bugüne kadar gelen bir
cinayetin de
diyor, Herkesin haberi vardı. diyor ve Kemal
Yazıcıoğlu, İstanbulda emniyet müdürü ve diyor ki: Ömer
Lütfü Topalı öldürenleri bizzat biz yakaladık, özel timcilerdi ve
sonra Adalet Bakanı devreye girdi, sonra İbrahim Şahin devreye
girdi ve biz bunları onlara teslim ettik. ve bunlar tutuklanıyor.
Şimdi, ben sormak istiyorum: Yani bizim ölülerimiz acaba delil teşkil
etmiyor mu yani yok hükmünde mi sayılıyor? Bakın, hiçbir delil yokken
insanları cezalandırıyorsunuz. Türkçe bilmediği hâlde bir
Türkçe pankart astığı için, elinde bulunduğu için yedi
yıl ceza alabiliyorsa ama diğer tarafta bu cesetler yerde, bu
katiller açık ve net olarak
Bunları Mehmet Eymür açık bir
şekilde ifade ediyor ama buna rağmen ölülerimiz bile delilden
sayılmıyor.
Bunu söylediğimiz zaman, zaman
zaman tepki gösteriyorsunuz. Bunu anlamakta da zorluk çekiyoruz. Yani aynı
şeyi
Hep empati yapalım diyoruz. Bunlar sizin
coğrafyanızda, ilinizde, ilçenizde olsa ve sizin
yakınlarınızı bu şekilde katleden bir
anlayış olsa Allah aşkına ne yaparsınız? Yani
bunları bir bütün olarak... Ben burada parti gözetmeden
Bütün partilere
sorumluluklar düşüyor. Yani burada bir yargı
Bakın,
avukatların başvurusu yok bu özel timcilerin son gündeki tahliyesiyle
ilgili. İçinizde hukukçular var. Biz içerideyken bir yıl geçiyordu
dosyalarımız incelenmiyordu ama ne hikmetse bakın avukatların
başvurusu bile yok ortada, mahkeme kendiliğinden toplanıyor
diyor ki: Bunların suçu yok. Peki, bunlar suçsuzsa Ayhan
Çarkını niye içeride tutuyorsunuz? Siz kimi korumaya
çalışıyorsunuz? O mahkeme acaba kimi korumaya
çalışıyor? Bu kadar beyanlar ortadayken sizin, bizim sesimize
kulak verip, mağdurların sesine kulak verip davalar açmanız
gerekirken katilleri koruyorsunuz. Şimdi, Mehmet Ağarı
kollayan, koruyan güç kimdir? Bana söyleyin. Ben AKPyi sorumlu tutuyorum.
Açıkça söylüyorum. Mehmet Ağar bu kadar suçlanıyorsa ve onun suç
ortaklarını aklıyorsanız, bırakıyorsanız,
biz iktidarı sorumlu tutarız.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Tansu Çiller de
SIRRI SAKIK (Devamla) Siz, dönüp
gidip Efendim, 1930ların, 38lerin hesabını yapmaya
çalışıyorsunuz. Sadece Cumhuriyet Halk Partisini vurmaya
çalışırsanız bunun adı demokrasi değil, bunun
adı hesaplaşma değil, bunun adı sadece siyaseten manevra
yapmaktır. Ama bizim acılarımızın üzerinden lütfen
bunları yapmayın.
Bakın, yıl 90. 90dan 2000e
kadar
Ben 1938leri, 1937leri, 1942leri konuşmuyorum; 90ları,
2000leri konuşuyoruz. 2000lerde olanlar var. Aha, işte, bu
sırada oturanların hepsi bu işin mağdurlarıdır.
Hepimizin ailesinden onlarca insan öldürülmüştür ve biz, şimdi
diyoruz ki bizim katillerimiz bu hukuk devletinde elini kolunu sallayarak
dolaşıyorsa sizi göreve davet ediyoruz, hukuka davet ediyoruz. Bunu
yapabilirseniz, hukuk devletini oluşturabilirseniz bir arada yaşama
şansımız olur ama bunları sağlayamazsanız, bizim
ölülerimizi de delilden saymazsanız, artık, sözün bittiği yer
olur. Artık, eğer insanlar hâlâ elli gün, elli beş gün
cenazesini alamıyorsa Adli Tıp Kurumunun önünden, hukuk devletinden
bahsedebilir misiniz? Yani bizim ne hakkımız var
sıralarımızdan kalkıp gelip Sayın Başbakandan bu
konuda bir talepte bulunmaya? Çok insani ve ahlaki olan bir şeyi bile, bir
torpil bularak ölülerimizi defnetmeye çalışıyorsak hepinizin
oturup düşünmesi lazım. Ölüden intikam alınmaz. Yani yürekli
çatışmışlar, kavga etmişler, ölmüşler. Tercihimiz
değil. Bu ölümü hiç kimse onaylamıyor ve açıkça da söylüyoruz.
Hiçbir ölümü tasdik etmek insanlığa karşı suçtur. Biz bu
suçu işlemeyiz. Ama bir ölüm ve bir mağduriyet varsa, bu
mağduriyetin yani bu şekilde ölünün üzerinden intikam alarak, öç
alarak da biz bir arada gerçekten yaşamanın yollarını
tıkamış oluruz.
Parlamentoya bu konuda önemli
sorumluluklar düşüyor. Her çıktığımızda
bunları söylüyoruz ve gerçekten Parlamento bunun için var.
Hepimiz halka gittiğimizde, biz sizin temel sorunlarınızı
çözmek için oy talep ediyoruz.
İşte
Türkiyenin temel sorunları budur, acıları budur. En çok hukuka
ihtiyaç vardır. Bu hukuk herkes için geçerlidir. Herkesin geçmişle
yüzleşmesi için ve geleceğimizi birlikte inşa etmesi için biraz
vicdan...
Hepinize
teşekkürler dinlediğiniz için. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sakık.
Şimdi
şahısları adına, Batman Milletvekili Sayın Ziver
Özdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Özdemir, süreniz beş dakika
ZİVER
ÖZDEMİR (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 87
sıra sayılı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 13üncü maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve
ekranları başında bizi izleyen
vatandaşlarımızı saygı, sevgilerle selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1937 yılında kurulan
Başbakanlık Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü,
o günden bu günlere, hemen her dönemde kendisini yenilemesini bilmiş,
kuruluş kanunuyla verilen ulusal ve uluslararası görevleri yerine
getirebilmek için bilim ve teknolojiyi takip etmiş ve kendine tanınan
imkânlar ölçüsünde bünyesine uygulamış değerli bir kamu
kuruluşumuzdur.
Özellikle
son yıllarda bilim ve teknolojide görülen olağanüstü gelişmeler,
doğal olarak meteoroloji bilimini de etkilemiş, bugün modern
haberleşme ve gözlem sistemleriyle yapay uydular ve süper
bilgisayarın devreye girmesi meteorolojik hizmetlerin kapsamını
ve boyutlarını genişletmiştir. Artık bugün bilinen ve
belirli sektörlerle ilgisi olan sınırlı, klasik meteorolojik
çalışmalar ve hizmetlerin yanında, diğer bilim
dallarıyla ilgili iklim değişikliği, doğal afetler
gibi insanlığın geleceğiyle ilgili konular üzerinde de
detaylı çalışmalar yapılması zorunlu olmuştur ve
bu da yapılmaktadır.
Değerli
Başkan, değerli arkadaşlar; bütçeler, hükûmetlerin icra
politikalarını yansıtır. Bütçe, devletin
imkânlarının vatandaşın hizmetine nasıl tahsis
edileceğinin bir özetidir. Bütçeler, hükûmetlerin tercihlerini ve önceliklerini saptarken bir
yanıyla da sosyal politikaları etkilemekte ve yönlendirmektedirler.
Buradan Sayın
Başbakanımız başta olmak üzere hükûmetlerimize özellikle
teşekkür etmek istiyorum çünkü dokuz yıldır olduğu gibi
başarılı, gerçekçi bir bütçe ortaya koydukları için.
Hatırlanacağı üzere daha önceki bütçelerin ortak özellikleri,
daha ziyade başlangıçta açık vereceklerinin kabullenilmesiyle
gündeme geliyordu. Bütçe giderlerinin bütçe gelirlerini aşması âdeta
yadırganmayan ve alışkanlık hâline gelmiş kötü bir
bütçeleme tekniğiyle gerçekleştiriliyordu. AK PARTİ
İktidarı dönemlerinde uygulanan basiretli, kararlı, ileriyi
gören politikalar sayesinde bütçe sağlam, öngörülebilir, güvenilir,
istikrarlı bir yapıya kavuşmuştur, milletin
sırtında yük olmaktan çıkarılıp hizmet eder hâle
getirilmiştir. Böylece bütçe disiplini sağlanmış, kamu
borçlarının çevrilebilme endişesi tarih olmuştur, adaletli
bir dağıtım olmuştur. Dolayısıyla 2012
yılı bütçemiz istikrar, refah ve sosyal devlet gereklerine uygun
olarak hazırlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri; bu Hükûmet bir hizmet hükûmetidir. En üstün değer olarak
insanı gören ve insana hizmeti ibadet telakki eden bir
yaklaşımla hizmet etmeyi şiar edinen bir hükûmettir. Bu hizmet misyonunun izleri ve
vurgularını görüşmekte olduğumuz bütçe üzerinde de
görüyoruz. Bu Hükûmet toplumsal barışa, uzlaşmaya
varılabileceğine inanan ve herkese diyalog, hoşgörü,
uzlaşma ve barış çağrıları yapan bir hükûmettir.
Bu bütçenin
tatbikatında Hükûmetimiz aziz milletimizin, tüyü bitmemiş yetimlerin
her kuruşunu büyük bir hassasiyetle kullanacaktır. Bu hususta,
israfları önlemek, ülkeye bu imkânları en faydalı sahalarda
kullanmak için elinden gelen bütün gayreti gösterecektir. Böylece
halkımızın son dönemlerde almaya
alıştığı hizmetleri vermeye devam edecektir. Ülkemizi
uluslararası alanda en ön safta yer alması için elinden gelen tüm
gayretle ileriye götürmeye çalışacaktır.
Halkımız
AK PARTİyi üç dönemdir peş peşe, her dönem oy oranını
yükselterek tek başına iktidara taşımaktadır. Milletimizin bu
teveccühünün nedeni, üç dönem peş peşe iktidar olmanın
sırrı vatandaşa götürülen hizmet ve
yatırımlardır.
Bizler
sadece anketler üzerinden vatandaşlarımızın
sorunlarını dinlemiyoruz. Bizler
vatandaşlarımızın ayağına kadar giderek hizmet
götürüyoruz, milletimizin dertlerini dinliyoruz, dertlerine ortak oluyor ve
sorunlarının çözümü için geceli gündüzlü çalışıyoruz.
2002den
bugüne sadece ekonomi, sağlık, eğitim alanında değil, hemen
hemen her alanda devrim niteliğinde gelişmeler ve icraatlar ortaya
koyduk. İşte bu nedenledir ki vatandaşlarımız da bu
çalışmaların karşılığı olarak dokuz
yıldır AK PARTİyi tek başına iktidara
taşıyor. Buradan tüm vatandaşlarımıza da
huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütçemizin hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özdemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şahısları
adına ikinci konuşmacı Şanlıurfa Milletvekili Sayın
Mehmet Akyürek.
Sayın
Akyürek, süreniz beş dakika.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
AKYÜREK (Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 87 sıra sayılı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 13üncü maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Muhtelif
gelirlere ilişkin hususlar
başlığı altında yer alan 13üncü madde, Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğünün yabancı ülkelere verdiği meteorolojik ürünlerin
bedelinin genel bütçeye gelir kaydedilmesini, 2006 yılından önce
katma bütçeli olan idarelerden genel bütçe kapsamına alınan kurum
gelirlerinin genel bütçe geliri olarak tahsil edilmesini ve Türkiye Elektrik
Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi,
İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi
Hakkında Kanun kapsamındaki tabii kaynakların ve tesislerin
işletme haklarının devrinden elde edilen gelirlerin
tamamının genel bütçeye gelir kaydedilmesini
sağlamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde hükûmetlerimiz döneminde her konuda benzeri
görülmemiş iyileştirmeler ve yenilikler yaşanmış olup
bunlar artarak devam etmektedir.
Bizlere
vekâlet veren Şanlıurfada hemşehrilerimizin büyük bir bölümünün geçimini tarım
sektöründen sağlaması ve ülkemizin ekonomisinde tarımın
büyük pay sahibi olması nedeniyle Hükûmetimiz, çiftçimizi alan ve ürün
bazında desteklemeye devam ediyor. Bu kapsamda 2012 yılında 7
milyar 180 TL milyon destekleme ödemesi yapılması planlanıyor.
Destekleme ödeneklerine kredi faizi desteği ve tarımsal ürünlerin
alımına ilişkin sübvansiyonlar gibi diğer desteklemeleri de
dâhil ettiğimizde tarım kesimine toplam yüzde 14 artışla 11
milyar TL düzeyinde destek öngörülmektedir.
Kırsal kalkınma
yatırımlarının desteklenmesi ödenekleri yüzde 40
oranında, hayvancılık destekleme ödenekleri ise 2011
yılı başlangıç ödeneğine göre yüzde 46 oranında
artırıldı.
Değerli milletvekilleri, şu
ana kadar yapılan ve 2012 yılı içinde yapılacak olan
hizmetlerden bahsederken, dillerin ve dinlerin barış içinde
yaşadığı, peygamberler şehri
Şanlıurfamıza yapılan hizmetlerden bahsetmek istiyorum.
İlimizde cumhuriyetimizin kuruluşundan 2002 yılına kadar
yapılmış asfalt ve stabilize köy yolu, içme suyu
yatırımının toplamının 1,5 katı hizmet
hükûmetlerimiz zamanında yapılmıştır.
Şanlıurfa ilimiz otoban ve
duble yollarla Gaziantep, Diyarbakır, Mardin illeri, ilçeleri ve Habur
Sınır Kapısıyla birbirine
bağlanmıştır. Bu yollarımızın tamamı
ulaşıma açılmış olup bunlar AK PARTİ
hükûmetlerimizin başarısıdır.
Doğup büyüdüğüm ve günümüzde
200 bin nüfusuyla büyük bir kent görünümünde olan Viranşehir ilçemizde
yatırımlar hızla devam etmektedir. Asfalt ve stabilize köy
yolları 197 kilometreyken günümüzde 521 kilometreye çıkmış,
89 köyümüzde içme suyu varken günümüzde bu sayı 276 köye
ulaşmıştır. Allah bize nasip ederse bu dönem sonunda içme
suyu olmayan köy kalmayacaktır.
Son seçimlerden günümüze çok kısa
bir süre geçmesine rağmen Viranşehirde SGK İlçe Müdürlüğü
açıldı, insanlarımız en ufak bir işlem için
2012 yılı bütçemizin
ülkemize, halkımıza hayırlı olmasını diliyor,
yüce heyete saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Akyürek.
Şimdi, on dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapacağız. Daha önce söz talebinde bulunan
arkadaşlarımıza sırasıyla soruları için söz
vereceğim.
Birinci sırada Çanakkale Milletvekili
Sayın Sarıbaş var.
Buyurun Sayın Sarıbaş.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Sayın Bakan, geçen dönem kabul edilen torba yasa içerisinde vergi
cezalarının faizlerinin affına ilişkin yasada, Telekom,
Ülker, Çalık, Kiler, Albayrak, Çeliker, Cengiz gibi şirketlerin ne
kadar vergi borcu, faiz ve cezaları silinmiştir?
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın Korkmaz, Isparta
Milletvekilimiz
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, geçici mal ve hizmet satın
almalarının önemli bir kısmı, kendinizin üretmesiyle
kıyasladığınızda pahalı hâldedir. Bunun en iyi
örnekleri araç ve bina kiralamaları, peyzaj ve bakım işleridir.
Neredeyse, üç beş yıllık kira gideriyle o mülkün ya da
aracın mülkiyetini devralmanız mümkün. Kamu İhale Kurulu ve EPDK
binaları böyledir. Üç dört yıldır da bunu gündeme
getirdiğimiz hâlde doyurucu bir cevap alamadık. Bu satın
almaları merkezî hükûmet olarak bazı amir hükümlere, kriterlere bağlama hususunda bir
çalışmanız var mıdır? Sayın Bakan, bu husus
üzerinden kamu kaynaklarının heba edilmesine ne zaman dur
diyeceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben de teşekkür
ederim.
Sayın Mehmet Şeker, Gaziantep
Milletvekili
MEHMET ŞEKER (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, size bir soru
önergesi vermiştim, 2009 seçimlerinden sonra ilimiz Gaziantepte hangi
belediyeye ne kadar maddi yardım yaptığınızla ilgili
sormuştum. Eksik olmayın, cevap vermişsiniz ama
cevabınızda şöyle bir yazı var: İller Bankası
Anonim Şirketinin ilgili kanun gereğince, bu, ticari sır
kapsamında olduğundan ilgili bankadan belediyelere bilgi verilemeyeceğini,
detaylı bilgi verilemeyeceğini söylemişsiniz. Bu cevap
yazınız elimde. Lütfen, bürokratlarınıza talimat
verirseniz
Milletvekili, kendi bölgesinde belediyesine ne kadar para
verildiğini ve nereye harcandığını bilmeyecekse, bu
ticari sır olacaksa -bu bir işletme değil, fabrika değil-
biz neyin sahibi olacağız, neyi soracağız, neyi
denetleyeceğiz Sayın Bakanım?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Elâzığ Milletvekilimiz
Sayın Erdem
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
Elâzığ iline kamu ödeneklerinin ayrılmasında cimri
davranılmaktadır. Örnek olarak KÖYDES ödeneklerini verelim.
Şimdiye kadar Elâzığ iline toplam 94 milyon lira, Bingöl iline
-komşularımız- 128 milyon lira, Diyarbakıra 241 milyon
lira, Malatya iline 123 milyon lira, Tunceli iline 97 milyon lira ödenek
verilmiştir. Tarım desteklerinde, üniversiteye ayrılan
ödeneklerde de benzer durumu görüyoruz. Bu kaynakların başında
bulunan bir Bakan olarak bu dağılımlardan vicdanen rahat
mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
İstanbul Milletvekili Sayın
Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) -
Teşekkür ederim Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakandan, ısrarla, aynı sorularımı yine, tekrar
yeniliyorum. Cevap alıncaya kadar bıkmadan, usanmadan
soracağım.
Bir: 2002 seçimlerinden günümüze kadar
Başbakan ve bakanlara yurt içinde ve yurt dışında hangi
ödüller veya hediyeler, kimler ve hangi ülkeler tarafından
verilmiştir?
İki: Başbakana verilen
hediyeler ve ödüller ilgili kurum ve kuruluşlara bildirilmiş midir?
Hangi tarihlerde bildirilmiştir? Bildirilmemişse, bu, yasaya
aykırılık teşkil ettiğinden dolayı hakkında
Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Kanunu uyarınca bir işlem
yapılmış mıdır veya yapılacak mıdır?
Soru üç: AKP dönemi boyunca
Başbakana, Cumhurbaşkanına, bakanlara verilen ve kabul edilen
hediye ve ödüllerin içerikleri nelerdir? Bu hediyelerin veya ödüllerin verilen
tarihteki değerinin Maliye Bakanlığı tarafından
tespiti yapılmış mıdır, rayiç değerleri nedir?
Yapılmamışsa ne zaman bu rayiç değerlerin tespiti
yapılacaktır?
Soru dört: Siyasi iktidarın süresi
boyunca Başbakan tarafından diğer ülkelere vermiş
olduğu hediyeler, ödüller var mıdır? Varsa bu ödüller ve
hediyelerin verilen tarihteki rayiç değerleri nelerdir? Bu hediyelerin ve
ödüllerin bedelleri nerelerden karşılanmıştır?
Soru beş: AKP yönetimi süresi
içinde herhangi bir şahsa
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) -
Başbakan, Cumhurbaşkanı tarafından ve bakanlar
tarafından verilen hediyeler var mıdır?
BAŞKAN Şimdi sıra
Adıyaman Milletvekili Sayın Fıratta.
Sayın Fırat, buyurun.
SALİH FIRAT (Adıyaman)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanıma iki sorum var:
Biz dünyanın 16ncı büyük ekonomisiyiz. diyorsunuz, Avrupa
Birliği ülkeleri batıyor. diyorsunuz ama hâlâ Avrupa Birliği
ülkelerinden bağış ve hibe yardımı almayı neyle
açıklıyorsunuz?
İkinci sorum: Ülkemizde asgari
ücret açlık sınırının altındadır. Asgari
ücretten vergi almayı ne zaman durduracaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben teşekkür
ediyorum.
Sayın Alim Işık, Kütahya
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sayın
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından
Türkiye'nin Libyalı muhaliflere verdiği açıklanan 300 milyon
dolarlık yardım hangi şartlarla ve hangi kaynaktan verilmiştir?
Bu para ne zaman geri alınacaktır? Benzer şekilde başka
komşulara verilen paralar var mıdır? Varsa toplam ne kadar
yardımda bulunulmuştur?
İkinci sorum: Üçüncü defa
soruyorum, Van depremi nedeniyle bölgede çalışan devlet
memurlarına ek ödeme verilmiştir. Niçin, Simavda çalışan
depremzedelere ve devlet memurlarına aynı yardım
yapılmamaktadır? Bu konudaki görüşünüzü almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Işık.
Sayın Bakanım, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Müsaade ederseniz, şu hediye
konusunu bir açıklayalım.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması,
Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 3üncü maddesi bu konuya
ilişkindir, yani bu husus orada düzenlenmiştir. Burada diyor ki: Mal
bildiriminde bulunacak kamu görevlileri herhangi bir özel veya tüzelkişi
veya kuruluştan; aldıkları tarihteki değeri on aylık
net asgari ücret toplamını aşan hediye veya hibe niteliğindeki
eşyayı, aldıkları tarihten itibaren bir ay içinde kendi
kurumlarına teslim etmek zorundadırlar.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii ki
hediyenin kuruma teslim edilmesi veya açıklanması için burada Kanun
demiş ki: 6.589,5 lirayı aşması lazım değerinin.
Şimdi, 2002den bu yana zaten böyle bir hediye alınmışsa,
herhangi bir mal bildiriminde bulunması gereken tarafından bunun
beyan edilmiş olması lazım ve bunun ilgili kuruma teslim
edilmiş olması lazım. Böyle bir hediye var mı, yok mu;
böyle bir istatistik yok. Dolayısıyla, sizin ilgili kurumlardan teker
teker yani her bakanlıktan, her kurumdan, her ilgiliden sormanız
lazım bu verilerin toplanması için. Dolayısıyla
MAHMUT TANAL (İstanbul) Mesela, Hyundai
arabası, Sayın Başbakana limuzin hediye edildi, nerede bu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Değerli arkadaşlar, Kanun son derece açık, zaten mal
bildiriminde bulunma yükümlülüğü var. Yani asgari ücretin 10 katından
fazla değerdeki bir hediye alınmışsa bu hediye ilgili
kuruma teslim edilmek ve mal beyanında bir şekilde o çerçevede
açıklanmak zorundadır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, İller
Bankası yasa değişikliğiyle bir anonim şirket hâline
getirildi. Yani eskiden bir kamu kuruluşu niteliğindeyken şimdi
bir anlamda bir banka hâline geldi. Bugüne kadar bize sorulan sorulara Maliye
Bakanlığının elindeki verileri biz veriyoruz. Ama
İller Bankasından hangi belediyeye ne kadar para gittiği
konusunda biz kendilerinden talep ederiz, onlar bize gönderirlerse biz sizlerle
memnuniyetle paylaşırız. Yani bu konuda bizim paylaşmayacak
hiçbir verimiz yok. Ama Maliye Bakanlığındaki verileri, bizim
gönderdiğimiz paraları detaylı bir şekilde biz sizlerle
paylaşırız.
Şimdi kaldığım yerden devam
edeceğim.
Kira mı, satın alma mı? Bu önemli bir konu
değerli arkadaşlar. Aslında kamuda optimalite anlamında bir
analiz yapılması lazım. Bu yönde de çalışmamız
yoksa -ben teşekkür ediyorum bu konuyu gündeme getirdiğiniz için- bu
konuyu çalışalım. Yani hangisi daha mantıklı, hangisi
daha çok kamu yararınaysa bunu yapalım, eğer bu ana kadar
yapılmadıysa.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Elâzığa
kamu ödeneklerinde cimri davrandığımız konusu,
doğrusu, sadece KÖYDESe bakılarak anlaşılmaz.
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Bakıyoruz, bakıyoruz, hepsine bakıyoruz.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) - Ben -sadece aklımda
kaldığı için söylüyorum- Gaziantep Milletvekilliği
yaptım geçtiğimiz dönemde, Gaziantepin KÖYDES anlamında
ihtiyaçları son derece sınırlıydı. Karadenizdeki bir
ilimize bazen 20-30 milyon lira veriyorlardı, Gaziantepe 2 milyon lira, 3
milyon lira veriliyordu. Benim itirazım olmazdı buna. Neden? Çünkü
Gaziantepin altyapısı
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Sayın Bakan, üniversitelere verilen ödenekleri de aynı şekilde
mi açıklıyorsunuz?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) - Değerli arkadaşlar, bir müsaade
edin, bitireyim çünkü diğer sorular da var.
Şimdi, dolayısıyla,
eğer köy altyapısı bir ilimizde nispeten daha
gelişmişse ki bunu Devlet Planlama Teşkilatı ve
İçişleri Bakanlığımız beraber
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Sayın Bakan, üniversitelere verilen ödenekler de var. Tarıma verilen
ödenekleri
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) - Tamam arkadaşlar, bakalım, eğer
hakikaten böyle bir şey varsa düzeltelim tabii ki.
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Sayın Bakan, diğer kurumlara verilen ödenekler de aynı. Rakamlar
var, hepsini size sunarım.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) - Şimdi, Avrupa Birliği ülkelerinden,
madem bu kadar gelişmişiz, niye hibe ve bağış
alıyoruz?
Değerli arkadaşlar, birçok
ülke, hibe ve bağış kapsamında
Sadece devletten devlete
değil, kuruluşlar arasında da olabiliyor. Şimdi, Türkiye,
eskiden, hakikaten, ciddi bir şekilde dışarıdan hibe ve
bağış alıyordu ama son yıllarda bu değişti.
Sadece devletin son yıllarda başka devletlere yaptıkları
yardımların miktarı 750 milyon doları aştı ve
vatandaşımızın yaptığı
bağışları da dikkate alırsanız; 1,5 milyar
doların üzerinde, Türkiye, artık uluslararası yardımda
bulunuyor. Bu çok ciddi bir rakamdır; aslında, Türkiyenin, 70li
yıllardan, nereden nereye geldiğinin de çok güzel bir göstergesidir.
Şimdi, Van depremiyle ilgili
yapılan ek ödeme niçin Simavda yapılmadı? şeklinde birkaç
kezdir soruyorsunuz, sıra gelmediği için cevap veremedim.
ALİM IŞIK (Kütahya) Bu
dönemde 3 defa sordum.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) - Şimdi, Van depreminde, değerli
arkadaşlar, tabii ki, hakikaten buradaki yıkım çok daha yüksek
dozlarda ama Simavda da böyle bir ihtiyaç olduysa
Belki bize
iletilmemiştir. Bize iletildi bu ihtiyaç, biz Van için bu adımı
attık. Yani Simav için veya başka bir yer için böyle bir adımı
atmayız diye bir şey söz konusu değildir, gerekirse o konuda da
adım atılır.
ALİM IŞIK (Kütahya) Daha ne
olsun Sayın Bakan, hepsi ölsün mü? Yapmayın!
BAŞKAN - Sayın Bakan, süreniz tamam efendim teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri, 13üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
14üncü maddeyi okutuyorum:
Yabancı
ülkelere yapılacak hizmet karşılıkları
MADDE 14 - (1) Maliye Bakanı;
a)
Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca
yabancı ülkelere ve uluslararası kuruluşlara kiraya verilen veya
bir hizmetin yerine getirilmesinde kullanılan kara, deniz ve hava
taşıtlarından alınan kira veya ücret tutarlarını,
b)
Türk Silahlı Kuvvetlerinin öğrenim ve eğitim
müesseselerinde okutulan ve eğitim gören yabancı uyruklu subay,
astsubay veya erlere yapılan giderler
karşılığında ilgili devletlerce ödenen tutarları,
c)
Emniyet Genel Müdürlüğünün öğrenim ve eğitim
müesseselerinde okutulan ve eğitim gören yabancı uyruklu öğrenci
ve personele yapılan giderler karşılığında ilgili
devletler veya uluslararası kuruluşlar tarafından ödenen
tutarları,
ç) NATO makamlarınca yapılan anlaşma
gereğince yedek havaalanlarının bakım ve
onarımları için ödenecek tutarları,
aynı amaçla kullanılmak üzere bir yandan genel
bütçeye gelir, diğer yandan yukarıda yazılı idare
bütçelerinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye ve bu suretle
ödenek kaydedilen tutarlardan yılı içinde harcanmayan
kısımları ertesi yıla devretmeye yetkilidir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gruplar
adına konuşmalar başlıyor.
Hatay Milletvekili Sayın Refik
Eryılmaz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşacak. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Eryılmaz, süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA REFİK ERYILMAZ (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma
Bakanlığı bütçesinin 14üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
sayısal anlamda dünyanın en büyük ordularından birine sahip olan
Türkiye, mühimmat ve silah teknolojisi alanında dışa
bağımlı olma özelliğinden bir türlü kurtulamamış,
yerli üretim konusunda yapılan çalışmalar ise istenen ve
hedeflenen amacın çok uzağında kalmıştır.
Türkiye, yıllardır yurtta
sulh cihanda sulh anlayışının hâkim olduğu bir
savunma, güvenlik ve dış politika anlayışıyla hareket etmiştir. Maalesef bu
anlayış, AKP Hükûmetiyle birlikte terk edilmiş ve küresel
güçlerin talep ve menfaatlerini dikkate alan bir dış politikaya
dönüşmüştür.
Komşularımızla
sıfır sorun politikası, sıfır komşu
politikasıyla sonuçlanmıştır. AKP Hükûmeti, Orta
Doğuyu yeniden şekillendirmeye çalışan küresel güçlerle
tam bir iş birliği içerisine girerek bu güçlerin Orta Doğu
çıkarlarına hizmet eden bir politik anlayışa teslim
olmuştur.
Özellikle, Malatya Kürecikte
kurulmasına karar verilen Füze Kalkanı Projesi ile Suriye konusunda
izlenen politikalar, ülkemizin ulusal güvenliğine büyük bir zarar
vermiştir. Bu projeyle İsrail'i korumaya çalışan AKP
Hükûmeti, Suriyeli muhalif guruplara da silah eğitimi ve lojistik destek
sağlayarak küresel güçlerin Orta Doğuda yaratmak istediği
kardeş kavgasına alet olmuştur.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin
komşu, dost ve kardeş bir ülkenin yönetimini silahlı güç
kullanmak suretiyle devirmeye çalışan muhalif guruba destek
verdiği yönündeki haberleri dehşetle ve endişeyle izliyoruz.
Kendini muhalif gurubun lideri olarak tanıtan bir albay, iç ve
dış basına verdiği demeçlerinde, Türkiye'den silah
eğitimi ve lojistik destek aldıklarını, güvenlik güçlerine
karşı silahlı saldırılar düzenlediklerini ve bir
haftada 10 subay ve askeri öldürdüklerini itiraf etmiştir.
Bu korkunç ve vahim iddiaların
Türkiye'nin ulusal güvenliği ve ulusal çıkarlarına hizmet
etmediği açıktır. Hükûmetin bu ilişkisinin PKKya verilen
dış desteği meşrulaştırma gibi bir tehlikeyi de
beraberinde getirebileceği unutulmamalıdır.
Daha önce Tunus'ta başlayıp
Libya, Mısır, Bahreyn ve Yemen'de yaşanan ayaklanma ve çatışmalar
Büyük Orta Doğu Projesinin bir ürünüdür. Komşu ülkede yaşanan
olayların bu kapsamda değerlendirilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bugün
ayaklanmaların yaşandığı bütün ülkelerde ya muhalif
partinin ya da muhalif hareketin adı adalet ve kalkınma olarak
karşımıza çıkmaktadır, logoları da ampuldür.
Türkiye'den önce Fas'ta, ondan sonra Tunus'ta, sonra Libyada, Mısırda ve en
son Suriyede muhalefet adalet ve kalkınma ismiyle
karşımıza çıkmaktadır. Bu benzerliklerin tesadüf
olması mümkün değildir. İşte bu gerçekler,
ayaklanmaların yaşandığı ülkelerdeki muhalif
hareketlerin bir merkezden yönetildiği yönündeki iddiaları
doğrulamaktadır. Bu, aynı zamanda, CHPnin tarihini sorgulayanlara
da bir cevaptır.
Değerli
milletvekilleri, yeni Orta Doğu planı, İslam dünyasını
yeniden kamplara ayırmayı hedeflemektedir. Geçen yüzyıl
başında cetvelle onlarca devlete bölünen Orta Doğu, şimdi
etnik ve mezhep farklılıkları kullanılarak çok daha derin
ve tehlikeli bir biçimde karşı karşıya getiriliyor. Orta Doğuda
Şii bloka karşı Sünni blok bu yüzyıla damgasını
vuracak tartışmanın içine çekiliyor.
Daha
2005te Washington Post gazetesi, Suriye Batıdan yana adım atmazsa
nelerin yapılması gerektiğini sıralamıştı.
Önümüzdeki günlerde tüm bölge, önce Şii ve Sünni
çatışmalarıyla, ardından etnik kimliklerin isyanıyla
sarsılabilir. Hillary Clintonun söz ettiği kusursuz
fırtına budur. Suriye Orta Doğuda Arap baharı adı
altında saklanan darbe imalatının son halkası da olmayacak,
bu azgın dalga daha sonra sınırlarımıza da
dayanacaktır.
Başbakanın,
Büyük Orta Doğu Projesinin eş başkanı olduğu ve bu
proje kapsamında kendisine önemli görevler verildiği yönündeki
açıklamaları, yaşananların sıradan bir demokrasi
talebi olmadığını da ortaya koymaktadır.
Daha
düne kadar dost ve müttefik olarak kabul ettiğiniz ve birkaç ay önce
barış ve dostluk barajının temelini
attığınız, karşılıklı vizeleri
kaldırdığınız, ortak Bakanlar Kurulu toplantıları
düzenlediğiniz ve kardeşim diye hitap ettiğiniz Beşar
Esad ne oldu da bu kadar kısa sürede en büyük düşmanınız
olmuştur? (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Binlerce kişiyi öldürdü, binlerce
REFİK
ERYILMAZ (Devamla) Gerek Başbakan gerekse Dışişleri
Bakanı her açıklamasında, Suriye yönetimini verdiği sözleri
tutmamakla, gerekli demokratik adımları atmamakla ve samimi davranmamakla suçlamaktadır.
İlişkilerin bozulmasını da bu gerekçelere
dayandırmaktadır.
Sayın Başbakana ve
Dışişleri Bakanına soruyorum:
1) Size hangi sözler verildi de yerine
getirilmedi?
2) Siz hangi demokratik
adımların atılmasını istediniz ve yerine getirilmedi?
3) Beşar Esad ile -Sayın
Dışişleri Bakanı- altı saat ne konuştunuz?
4) Israrla kimin adına, hangi
taleplerde bulundunuz?
Lütfen yüce Meclise bunları
açıklayınız.
Sayın Başbakan ile
Dışişleri Bakanını bu konularda Meclise bilgi vermeye
davet ediyorum. Bu sorulara cevap verirlerse gerçekten Suriye'ye demokrasiyi mi
yoksa küresel güçlerin taleplerini mi ilettiklerini daha iyi
anlayacağız.
Değerli milletvekilleri, Orta
Doğunun demokratikleşmesi hiç kimsenin umurunda değildir. Amaç,
uluslararası güçlerin Orta Doğudaki çıkarlarına hizmet
edecek yeni kukla yönetimleri oluşturmaktır, Tunus'ta, Libya'da
Mısır'da ve diğer Arap ülkelerinde olduğu gibi.
Irak'ta 2 milyon insanın ölümüne
ve yüz binlerce Müslüman kadının tecavüze uğramasına bugüne
kadar hiç ses çıkaramayan AKP Hükûmeti nedense Suriye konusunda şahin
kesilmiştir. Arap ülkelerine demokrasiyi götüreceğiz.
safsatasını ağzından düşürmeyen Başbakana sormak
gerekmez mi: Hangi ülkeye demokrasiyi götürdünüz, Libya'ya mı,
Mısır'a mı, Irak'a mı, yoksa Bahreyne mi?
Libya'da desteklediğiniz
muhalifler 60 bin masum sivilin ölümüne neden oldu, yeni yönetim şeriat
ilan etti. Mısır'da daha birkaç gün önce demokrasi talebi ile Tahrir
Meydanına dökülen insanların üzerine tanklar sürüldü, yüzlerce
kişi öldü, binlerce kişi yaralandı. Bahreyn'de demokrasi isteyen
halkın üzerine bombalar atıldı, yüzlerce kişi öldürüldü, bu
da yetmedi Suudi Arabistan ordusu tanklarını göndererek müdahalede
bulundu. Ne Başbakan'dan ne de Dışişleri Bakanından
ses yok.
Sayın Başbakan Kapalı
rejimlerin, diktatörlerin dönemi kapanmıştır. diye nutuk
atıyor. Peki, Suudi Arabistan'da, Ürdün'de, Katar'da, Kuveyt'te,
Bahreyn'de ve diğer Arap ülkelerinin hangisinde demokrasi var Sayın
Başbakan? Bu ülkelerden niçin hiç söz etmiyorsunuz? (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, acaba Türkiyede demokrasi var mı, onu da sorgulamak
gerekmiyor mu? Milletin iradesiyle seçilmiş milletvekilleri, belediye
başkanları cezaevindeyken, onlarca gazeteci, bilim adamı,
profesör, avukat cezaevindeyken, 500 üniversite öğrencisi en demokratik
haklarını kullanırken cezaevindeyken,
yayınlanmamış kitaplar toplatılırken, herkesin
telefonları dinlenip arşivlenirken, özel yetkili mahkemeler muhalif
olan herkesin üzerine kâbus gibi çökerken, Türkiye Büyük Millet Meclisi baypas
edilip ülke kanun hükmünde kararnamelerle yönetilirken, güneydoğudan her
gün şehit haberleri gelirken, onlarca general cezaevindeyken, basın
ve medya susturulmuşken, iş adamları, işçiler,
öğrenciler büyük bir baskı
altındayken siz hangi demokrasiden bahsedebilirsiniz? (CHP
sıralarından alkışlar) Demokrasi bizim için amaç
değil araçtır. diyen siz değil miydiniz Sayın
Başbakanım? Ülkede demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla
ortadan kaldırmaya çalışan bir zihniyet ne Mısıra ne
Libyaya ne de Suriyeye demokrasiyi götüremez.
Değerli
milletvekilleri, izlenen dış politika, ülkemizin ulusal
çıkarlarına ciddi zararlar vermeye başlamıştır.
Sınır illerinde iş yapan nakliyeciler, ihracatçılar,
sanayiciler, esnaf ve sınır ticareti yapan
vatandaşlarımız büyük bir ekonomik sıkıntıyla
karşı karşıya bırakılmıştır.
Dış politika bu şekilde devam ederse bölgenin ekonomik ve sosyal
yapısı daha da derinden etkilenecektir. Bölge halkı bu
gelişmelerden ve yaşanabilecek kardeş kavgasından da derin
bir endişe duymaktadır. Türkiyeyi Orta Doğu
bataklığına sürükleyen bu politikalardan derhâl vazgeçilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Eryılmaz, süreniz doldu efendim.
Çok teşekkür
ediyorum.
REFİK ERYILMAZ
(Devamla) Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Ruhsar
Demirel.
Buyurun Sayın
Demirel. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA RUHSAR
DEMİREL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
14üncü maddesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun görüşlerini bildirmek üzere söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Yabancı ülkelere
yapılacak hizmet karşılıkları
başlığı altındaki bu 14üncü madde her ne kadar çok
teknik bir madde gibi görünüyorsa da içeriğine baktığınızda
son derece sosyal, son derece stratejik ve politik bir madde olduğunu
anlamak hiç de güç değil.
14üncü madde neler yapıyor?
14üncü madde öncelikle Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığına kira
gelirleri elde ettiriyor. Kara, hava, deniz nakliye araçları
vasıtasıyla gelir elde edilmesinden bahsediyor. (b) ve (c) maddeleri
ise Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı uyruklu, subay, astsubay veya
erlere, Emniyet Genel Müdürlüğünün ise yabancı uyruklu öğrenci veya
personellere, polislere eğitim, öğretim giderleri
karşılığı olarak diğer devletler ya da
uluslararası kuruluşlardan elde ettiği bütçeyi izah ediyor. Yani
başka ülkelerin ordularında, uluslararası kuruluşlarda,
başka devletlerin emniyet güçlerinde görev alan, görev alacak olan,
ileride etkin görevlere gelebilecek olan bazı kişilerin ülkemizde
eğitilmesinden söz ediyoruz burada. Dolayısıyla, bu maddenin
içeriğindeki konular yalnızca ekonomik, yalnızca parasal,
finansal değil, eğitimin stratejik, politik eylem olduğunu
düşünürsek son derece derinlikli bir konudur. Sanıyorum
Dışişleri Bakanımız bu konuda da bir stratejik
derinlik yapıyordur.
(ç) maddesinde ise NATO var. NATO
makamlarınca yapılan anlaşma gereğince yedek
havaalanlarının bakım ve onarımları için ödenecek
tutarları ifade ediyor. NATOnun yedek havalimanlarının
bakım ve onarım harcamaları için NATO tarafından
yapılan ödemeler bütçeye ek gelir olarak kaydedilir diyor. Oldukça büyük
bir meblağdan söz ediyoruz burada ama paranın büyüklüğünden öte
NATO denilince Türkiyede herkesin aklına son yıllarda iki konu
başlığı geliyor: Birincisi Rasmussen, NATO Genel Sekreteri
yani Danimarkanın eski Devlet Başkanı. Danimarkada dinî
kutsallarımıza dil uzatan, kalem uzatan, el uzatanların
başkanıyken Hükûmetimizin mehter takımı politikasıyla
-iki ileri bir geri- NATOnun Genel Sekreteri olmuş Rasmussen gelir önce
aklımıza. İkinci olarak ise Malatya geliyor. Türkiyeye
yerleştirilmek istenen füze kalkanı, 2010 yılı Kasım
ayında Lizbonda
VELİ AĞBABA (Malatya)
İsrail kalkanı.
RUHSAR DEMİREL (Devamla)
devlet
ve hükûmet başkanları zirvesinde kabul edilen seyyar erken uyarı
radarının Türkiye'ye, Türkiye'de de Malatyanın Kürecik ilçesi
Kepez köyü yakınındaki 2 bin metre rakımlı Karahan
Gediği Tepesine yerleştirilecek olması geliyor ve bu konudaki
imzanın Eylül 2011de atıldığını, sanıyorum
hepiniz hatırlıyorsunuzdur.
Ancak, burada sanıyorum gözlerden
kaçan bir şey var. Seyyar erken uyarı radarının Türkiye'ye
yerleştiriliyor olmasıyla beraber, Romanyadaki füzesavar sistemiyle
eş güdümlü çalışacağına dair bir bilgilendirme
yapılmıştı kamuoyuna, ancak atılan imzalardan sonra
öğreniyoruz ki Türkiye'deki seyyar füze kalkanının 2011in
sonlarında, yani şu içinde bulunduğumuz günlerde aktive
olacağını, ama eş güdümlü
çalışacağından bahsedilen Romanyadaki
füzesavarlarınsa dört yıl sonra hizmete gireceğini
sanıyorum birçoğumuz bilmiyoruz. Eğer biliyor da susuyorsak bu
daha kötü, çünkü dört yıl sonra hizmete girecek bir füzesavar sisteminin
hangi eş güdümlülükle 2011in sonunda aktive olacak bir seyyar platformla
irtibat kuracağını ben anlamakta güçlük çekiyorum,
sanıyorum sizler de aynı şeyi hissediyorsunuzdur.
Nitekim, 1639daki Kasrı
Şirinden bu yana aramızda sıfır problem olan İranla,
o günden beri pek çok problemimiz var. Sayın Dışişleri
Bakanı Davutoğlunun seçim bölgesi Konyadan bir örnek vermek
istiyorum. Biliyorsunuz Mevlânâyı Anma Törenleri Haftası. Eskiden
İrandan binlerce turist gelen Mevlânâya bu sene hiç kimse gelmedi.
Sayın Davutoğlunun sanıyorum bu konuda da bir stratejik eylem
planı vardır.
Sayın milletvekilleri,
şeffaflık, hesap verebilirlik, denetlenebilirlik kamu hizmetinin
ayrılmaz bir parçasıdır, ama gerçekten gelişmiş
demokrasiler için. Dolayısıyla, bu konularda kamuoyunun, Meclisin ve
muhalefet partilerinin aydınlatılmasını,
bilgilendirilmesini rica ediyoruz Hükûmetten. Ve şeffaflık denilince,
Transparency International isimli sivil toplum kuruluşunun listesine göre
zaten ülkemizin ve Hükûmetimizin bu konuda karnesinin ne kadar zayıf
olduğunu hep beraber görebiliriz.
Şeffaflık
sıralamasında bizden üstte kimler var? 23üncü sırada Katar var,
46ncı sırada Bahreyn var ve Türkiye 61inci sırada. Bu,
Türkiye'nin hakkı değil. Yetkililerin bu konuda duyarlılık
göstereceklerini umut ediyorum çünkü bizim, muhalefet olarak bizzat burada var
oluş sebebimiz, millet adına Hükûmeti denetlemek, millet adına
Hükûmetin yaptığı doğrulara doğru, eğrile
eğri, eksiklere eksik demek.
Dolayısıyla, bu çerçevede,
geçtiğimiz hafta yaptığım bir konuşmadaki bir
detayı tekrar hatırlatmak istiyorum: 21inci yüzyıl
Türkiyesinde hiç kimsenin, bir organı, bir uzvu veya bir duyusu
kayıp olan insanlara özürlü deme hakkı yoktur efendim. Bu özür, bu
konuda kamusal duyarlılığı göstermeyerek sosyal
bütünleşme aşamasında kendilerini engele maruz bırakan biz
karar vericiler ve bunu uygulamayan yürütmenindir. Dolayısıyla özürlü
kelimesini buradan, tekrar bu kürsüden reddediyorum ve o kelimeyi
yazanları da kamuya hesap vermeye davet ediyorum çünkü bu ülkede özel
durumlu insanlar vardır dünyanın her yerinde olduğu gibi ve bu
özel durumlu insanların içinde öyle bir grup var ki, hiçbirimiz
konuşmuyoruz. Her toplumda yüzde 2 ila 3 oranında bulunduğu
söylenilen bu özel durumlu kitle kim biliyor musunuz? Üstün yetenekli ve üstün
zekâlılar. Bu üstün yetenekli ve üstün zekâlı insanlar, yalnızca
yaşadıkları ülkeye, yalnızca yaşadıkları
topluma değil insanlığa fayda sağlayanlar, gerçek
sanatçılar, gerçek bilim adamlarını üreten bir kitle. Gerçek
bilim adamları diyorum, evet, intihal değil icat yapan bilim
adamlarını, gerçek, orijinal kitap yazabilen bilim
adamlarını üreten bir kitleden söz ediyorum.
Lafa gelince hepimiz Türkiyedeki
bilimsel araştırmaların yetersizliğinden söz ediyoruz.
Türkiyede yeterli ARGE yapılamadığından, inovatif
düşüncenin gelişmediğinden söz ediyoruz. Peki, özel durumlu olan
bu üstün yetenekli ve üstün zekâlılarımız için ne
yapıyoruz? Hiçbir şey, yalnızca bakıyoruz ve standart
eğitimin içinde bu insanlarımızı eritip yok ediyoruz.
Bu cümleden olmak üzere, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanını, Millî Eğitim Bakanını, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanını bu özel durumlu kitleyle de ilgilenmeye davet ediyorum ve
tekraren söylüyorum: 21inci yüzyıldayız. Literatürde artık özür
yok efendim, özel durum vardır; bunun tekrar altını çiziyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Demirel.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Hüsamettin Zenderlioğlu.
Buyurun Sayın Zenderlioğlu.
(BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Plan ve Bütçe Komisyonunun kabul ettiği
tasarının 14üncü maddesi üzerine Barış ve Demokrasi
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Yabancı ülkelere yapılacak
hizmet karşılıkları, Millî Savunma
Bakanlığının Jandarma Genel Komutanlığı ve
Sahil Güvenlik Komutanlığınca yabancı ülkelere ve
uluslararası kuruluşlara kiraya verilen ya da bir hizmetin yerine
getirilmesinde kullanılan kara, deniz, hava taşıtlarından
alınan kira bedeli, ücret tutarı, Türk Silahlı Kuvvetlerinde
eğitim gören yabancı subaylar için harcanan gider tutarı nedir?
Emniyet Genel Müdürlüğünde de
eğitim ve öğrenim gören yabancı uyrukluların personel
harcamalarıyla ilgili NATO makamlarınca yapılan anlaşmalar,
yedek havaalanlarının bakım ve onarımı için ödenecek ödenek
tutarları nedir?
Bu vesileyle, burada sözü edilen
maddelerin Plan ve Bütçe Komisyonunca kabul edilmesi üzerine ciddi bir
tartışma yapılmamasını düşündürücü buluyoruz.
Özellikle, bu hizmetin sunuluşu açık değildir. Sanki kapalı
bir kutu gibi, sır gibi saklı tutulmaktadır. İşte,
14üncü maddede belirtilen (a), (b), (c), (ç) bentleri, amaçları neden açıkça,
şu devletlerden öğrenci gelecek, buradaki üniversitelerde ya da harp
okullarında jeopolitik açıdan eğitilecekleri ya da başka
bir deyişle master, doktora gibi unvan içeren bir eğitime tabi
tutulacaklarından hiç söz edilmiyor? Oysa demokratik bir ülkede hiçbir
şey gizli kapaklı değildir. Her şey halka açık,
şeffaf ve denetime açık olmalıdır.
Yurt dışından gelip
eğitim verenlerin ve eğitim görenlerin oranları çok da önemli
değildir. Verilen hizmetlerin ücretleri nedir? Kim bunları
karşılıyor? Bu eğitimin karşılığı,
bedeli ve ücret ölçüsü, bir kere, açık değildir?
Türk Silahlı Kuvvetlerinin birçok
ülkede eğitim ve denetleme faaliyetlerinde bulunduğunu hepimiz
biliyoruz. 25 ülkeye askerî eğitim veriyor, master ya da doktora için
gelen yabancı askerî personel, eğitimi için, ülkemizdeki askerî
eğitim olanaklarından yararlandırılıyor. Bu askerler
sadece askerî eğitim görmezler, aynı zamanda dil eğitimi de
görüyorlar ve 1939 yılından 1947 yılına kadar, Türkiyede
ilk kez, Amerikaya personel gönderilerek eğitiliyordu. O personelin
eğitiminden sonra ne hikmetse 1960 darbesi yapılmıştır
ve sonrasında da aynı hiyerarşiye devam edilmiştir.
Karşıt görüş yaratarak veya kamplara bölünerek askerî statüdeki hiyerarşi
de çiğnenmiştir. Bu askerler sadece asker, sadece darbe yapmakla
kalmamıştır. Burada eğitim görenler de ülkelerine
gittiğinde -bu tür darbeleri yaptıklarını da- sanki burada
eğitilmiş, öğretilmiş ve orada darbe gerçekleştirmek
için gönderilmiştir. Pakistan biraz buna bir örnektir.
Yeniden yapılanmaktan söz
edilmektedir. Güç kullanarak değil, şiddetle değil, ekonomik ve
siyasal güçle etkili olmalıdır. Deniliyor ya: Zekâ
kılıçtan keskin, siyaset savaştan etkindir.
Değerli milletvekilleri, her
ülkenin jeostratejik ve jeopolitik konumu farklı olabilir. Güçlü ordulara
da sahip olabilirsiniz. Güçlünün zayıfı yok etmesi ya da ezmesi
gerekmez bu dünyada. Çağdaş bir dünyada yaşıyoruz. Çok
güçlü orduların olması bir şey değiştirmiyor, çünkü
bizlerin güçlü dostluklara ihtiyacı vardır, güçlü ekonomiye,
eğitime ve sağlık sistemine ihtiyaç vardır. Akşam
dost, sabah düşman olunabilir mi?
Dünya haritasına
baktığımızda, Türkiye coğrafyası, jeopolitik
bakımdan, jeostratejik bakımdan önemli bir noktadadır,
geniş deniz kıyılarına sahiptir. Ancak bu stratejik konum
hem Avrupa'ya, Avrasyaya, Asya'ya, Orta Doğu'ya, Afrika'ya,
dolayısıyla çevreleriyle ilişkili olan bir stratejik
konumdadır. Bu konumun avantajları çok önemlidir. Ne yazık ki bu
avantajlar yerli yerine oturtulmuyor ya da taşlar yerine konulmuyor,
önemli olan bu avantajları iyi kullanma gereğini yerinde ve
zamanında kollamadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu ülkenin birçok yerinde, birçok bölgesinde ABD ve NATO'ya
ait açık ve örtülü birçok üs mevcuttur, bunlardan birkaçını
sayarsak: Adana İncirlik Hava Üssü, İzmir Çiğli Hava Üssü,
Diyarbakır Hava Üssü, Balıkesir 9. Ana Jet Üssü, Rize Pazar Hava
Üssü, İskenderun Limanı, Mersin Taşucu Limanı, Muğla
Aksaz Deniz Üssü, Konya Ana Jet Üs Komutanlığı, İstanbul
Şile Kara Üssü. Bu açıdan, ülkenin her tarafına stratejik
açıdan incelenmiş ve konumlandırma
yapılmıştır. Bu üsleri kiraya verme sözleşmesi
yenilenecek midir, yoksa yeniden üsler mi kurulacak? Şimdi, soruyoruz: Bu
ne anlama geliyor? Bunun cevabını istiyoruz. Bu limanlardan,
havaalanından yararlanmak isteyen devletlerin adı belli midir? Belli değilse neden gizli
tutulmaktadır? Yoksa yeni bir savaş hazırlığı
mı yapılıyor? Bunu öğrenmek istiyoruz. Bunun da en
demokratik hakkımız olduğunu düşünüyorum.
Özünde hafızamızı
yenilersek, geçmişte buna benzer gemilerin deniz üslerini ziyaret etme
gibi alışkanlıkları vardı. Akdeniz'deki 6. Filo birçok
insanımızın hafızasından silinmemiştir.
Yorgunluğunu atmak için ansızın İzmir ya da İstanbul
limanlarını ziyaret ettiklerinde halk, gençlik bu gibi ziyaretleri
kabul etmemiştir, buna karşı reaksiyon göstererek büyük
protestolarda bulunmuştur. İşte o günün anısı
şurada
Yeni bir kavgaya, yeni bir kargaşaya mahal vermeden Bu
üsleri kimin adına, ne için kiraya veriyorsunuz? Türkiye'nin gerçekten bu
üsleri kiraya verme, bu toprakları kiraya verme gibi bir ihtiyacı var
mıdır? diye soruyorum. Aslında bu protestolar yüzlerce binlerce
insanımızı ve gencimizi mağdur etmiştir. Bugün de
mağdur edilmeye devam edilmektedir. Politik amaçlı ziyaretler
değilse bu liman hizmeti sunma olayı nedir?
NATO örgütünün, Birleşmiş
Milletlerin faaliyet gösterdiği alanlarda barışı kontrol
etmesi gerekirken bazen de iç savaşlara neden olduğu bir gerçektir.
Coğrafyanın stratejik konumunun getirdiği avantajlar, bölge
barışı için önemli olduğu kadar iç barış için de
önemlidir. İç barışı sağlamayan Türkiyenin,
dışta çok itibar kazanacağını sanmıyoruz ve
inanmıyoruz. Dünyanın barışa, bölgenin de
kardeşliğe ihtiyacı vardır.
Silah tüccarlarının
ürettiği ne kadar süpersonik silah varsa Mezopotamya havzasında, Afganistan'da
ve Orta Doğu'da kullanıldı. Bu stratejik
ortaklığın Türkiyeye maliyeti ağır olmuştur.
1950-1953 yılları
arasında Kore Savaşına giden askerlerimizin hepsinin boyunun
1.90 olduğu söylenmektedir. Yağız Kürt ve Türk
delikanlıları günlerce o gemilerde yolculuk yapmıştır
ve bu yolculuk sırasında, alışkın
olmadıkları bu deniz yolculuğunda birçoğu
hastalanmıştır. Tanımadıkları, bilmedikleri bir
coğrafyada savaşarak yaşamlarını yitirmişlerdir
ama ne için öldüklerini de bilmeden maalesef.
Birçok ülkenin güvenliği koruma,
kollama amacı elbette ki değişmiştir. Eskiden klasik
sömürgecilik anlayışı vardı, askerî saldırı
sonucu işgal ve ilhak edilirdi; şimdi öyle değil, yeni ticaret
anlaşmaları, AB ve NATO gibi askerî birlikler ekonomik
güvenliğini sağlamaya çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU
(Devamla) Zenginlik kaynakları mutlu azınlıklarla
paylaşılarak talan ediliyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Zenderlioğlu, vaktiniz tamam.
Sayın milletvekilleri, şimdi,
AK PARTİ Grubu adına Niğde Milletvekili Sayın Alpaslan
Kavaklıoğlu.
Buyurun Sayın
Kavaklıoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ALPASLAN
KAVAKLIOĞLU (Niğde) Sayın Başkan, yüce Meclisimizin
değerli üyeleri; 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 14üncü maddesi üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
21inci yüzyıl, aslında
20nci yüzyılın son on yılında, yani 1990larda başlamıştır.
Bu başlangıç bilhassa uluslararası sahada
hissedilmiştir çünkü üçüncü bin
yıl, öncelikle uluslararası gelişmelerle kendini
göstermiştir. Soğuk savaşın sona ermesi, hem dünya hem de
ülkemiz için önemli bir sonuç olmasının yanında yeni
başlangıçların da kapısını
açmıştır. Bu durum özellikle Türkiye gibi Afro-Avrasya ana
kıtasının merkezinde yer alan çok boyutlu coğrafi
özelliklere sahip ülkeler için yeni risk alanları ve aynı zamanda
olağanüstü fırsat alanları da açmıştır. Bu
fırsatların etkin ve yönlendirici stratejilerle
değerlendirilebilmesi ülkemizin bölgesel ve küresel etkinliğini
artıracağı gibi muhtemel güvenlik risklerinin kontrol
altına alınmasını da sağlayacaktır. Bu itibarla,
girdiğimiz yeni dönemin ruhuna uygun olarak dış
politikamızın kapsayıcı bir bakış
açısıyla, ülke güvenliği ve savunma stratejilerini de dikkate
alarak çevremizdeki gelişmelere anında cevap verebilecek kabiliyette
inşa edilmesi önem arz etmektedir. Ayrıca, her bir güvenlik tehdidine
münferiden ve birbirinden kopuk tepkisel politikalarla cevap vermek yerine,
topyekûn bir güvenlik anlayışı içerisinde ülkemizi çevre
bölgelerde ve küresel alanda etkin kılmaya dönük olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, AK
PARTİ olarak politikamız, ülkemizin mücavir bölgelerde belirleyici ve düzen kurucu,
küresel alanda etkin ve yönlendirici stratejik aktör hâline gelmesini,
vatandaşlarımızın fert olarak, milletimizin ise bir bütün
hâlinde güvenlik, özgürlük ve refahının çağdaş
standartları aşan bir düzeye getirilmesini, cumhuriyetimizin kuruluşunun
100üncü yılında siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel kriterler
bağlamında dünyanın rekabet kapasitesi en yüksek ülkeleri
arasına girmesini hedeflemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin belirlenen stratejik hedeflere ulaşabilmesi
için tehdit tanımlarına dayalı, tepkisel güvenlik
anlayışından düzen kurucu bir anlayışa geçilmektedir.
Ülkemizin maruz kaldığı tehditleri de değerlendiren, ön
alıcı ve vizyoner bir güvenlik anlayışına göre savunma
anlayışımızı da yeniden gözden geçirmemiz
gerekmektedir. Böylece, bir taraftan dış güvenlikle ilgili tehdit
unsurları daha ortaya çıkmadan engellenirken, diğer taraftan
ülkemizin bölgesel ve küresel gelişmeleri yönlendirici ve belirleyici bir
konum kazanması mümkün olacaktır. Bu vizyoner güvenlik
anlayışı çerçevesinde ülkemizin tarihî ve kültürel
imkânlarını ihtiva eden diplomatik, ekonomik, kültürel ve sosyal
etkinlik araçları, konvansiyonel güvenlik araçlarına dayalı,
caydırıcı unsurlarla birlikte sistematik bir bütünlük içinde
kullanılmalıdır.
Sayın milletvekilleri, Türkiyeyi
bölgesel alanda lider yapacak, küresel alanda ise belirleyici bir ülke konumuna
ulaştıracak geleneksel yöntemlerin yanında yumuşak güç
unsuru denilen tarihî ve kültürel zenginliğimizden doğan ince güç
unsurlarının da seferber edilmesi ülkemizin güvenliği ve
geleceği açısından hayati önemi haizdir. Ülkemizin sahip
olduğu yumuşak güç unsurlarına örnek olarak çevremizdeki
ülkelerle oluşturulan ekonomik ve teknik iş birliğini, dış
yardımları, toplumlar arası ve diplomatik ilişkilerin
genişletilmesi ve derinleştirilmesi gibi uluslararası
faaliyetlerimizi sayabiliriz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye dış politikasını artık
korkular değil ümitler yönlendirmektedir. Artık ülkemiz imkân ve
yeteneklerinin farkındadır. Şanlı mazimizi muhteşem
bir istikbale bağlayabilmek için sadece iç politikada değil
dış politikada da değişimin, dönüşümün öncüsü olmak
milletimize karşı bir borçtur. Millete hizmet uluslararası
sahada da milletin menfaatlerini korumak, ümitlerine ve hayallerine inanmak ve
onların gerçekleşmesi için gayret etmekle mümkündür. Unutmayalım
ki, dış politika ideallerle imkânların birleştiği
noktada cereyan eder, imkânları dikkate alarak ideallerden vazgeçmeden
yapılır.
Dışişleri Başkanlığı
ve Millî Savunma Bakanlığınca bu yeni konseptin
başarılı bir biçimde hayata geçirildiğini görüyoruz.
Bölgemizde yaşanan çok karmaşık ve çok radikal
gelişmelerde, millî menfaatlerimizin hem kısa hem de uzun vadede
korunması ancak bu yolla mümkün olacaktır. Bölge ülkelerinde
yaşayan insanların ve küresel barışın da yararına
olan bu tutumun, bundan sonra da devam edeceğine inanıyorum.
2012 yılı bütçemizin
hayırlı olmasını diliyor, hazırlanmasında ve
kanunlaşmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Yüce Meclisimizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Kavaklıoğlu.
Gruplar adına madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, şahsı adına
İstanbul Milletvekili Sayın Celal Adan.
Buyurun Sayın Adan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CELAL ADAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Bugün, yabancı ülkelere
yapılacak hizmetlerle ilgili gündemin içerisinde Millî Savunma
Bakanlığının birtakım harcamaları da söz konusu.
Eskiden beri, Millî Savunma Bakanlığının yanından
yöresinden geçen, bir sürü iş güç yapanların, bir vurgunun,
talanın içerisinde olduğu noktasında, bir bilgi
kirliliğinin olduğunu biliyoruz. Millî Savunma
Bakanlığıyla iş yapıyorsa 100 milyon dolar, 50 milyon
dolar, 200 milyon dolar servetlerin küçümsendiğini biliyoruz.
İstanbulda, bugün
aşağı yukarı 13 milyon insanımız
yaşamaktadır. Bunların 10 milyonuna yakını servetini
cebinde taşımaktadır, İstiklal Savaşında
savaşmaktan daha zor bir şekilde hayatını idame
ettirmektedir ama bir dönem bir ucu Danimarkada bir ucu İranda büyük
imparatorluk kurmuş olan biz, büyük milletimizin çocukları olarak
biliyoruz ki o büyük imparatorluğu çökerten en önemli faktörlerden bir
tanesi de yolsuzluklar idi.
İstanbulda, aşağı
yukarı -bugün arkadaşlarımdan aldım ben net bilgiyi- dört
bine yakın imar değişikliği var. Ancak, bu dört bine
yakın imar değişikliklerinin büyük bir çoğunluğu, arsa
alındıktan sonra imar değişikliği olmuş.
Şimdi, fakir fukaranın, garibanın oylarını alarak
iktidara gelmiş bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine
sesleniyorum: Bu dört bin imar değişikliğinin tekabül
ettiği rakamlar ciddi rakamlar. 2002 yılında, 2001
yılında kurulmuş bazı firmalar 500 milyon dolar, 1 milyar
dolar cash para kullanabiliyorlar. 500 milyon dolar paramızın
olabilmesi için, sigortası, vergisi ödenmiş 500 milyon dolarım
var diyebilmek için 5 milyar dolarlık fatura kesmeniz gerekmektedir.
Türkiyede 5 milyar dolar, 10 milyar dolar işlem hacmi olan firmalar aşağı
yukarı bellidir. Dolayısıyla dört bine yakın imar
değişikliğinin İstanbulda yarattığı bir
dengesizlik söz konusudur.
Milletimizin her günden daha fazla
birliğe, beraberliğe ihtiyacının olduğu bugünlerde
emin olunuz devletle millet arasında en büyük uçuruma sebebiyet teşkil
eden, geçmişte Türkiyeyi baştan başa yollara, barajlara,
enerjiye kavuşturmuş olan iktidarları tarihe mal eden, yok eden
bütün iddia o günkü yolsuzluk algısının o siyaset kurumunu
çökertmesidir. Siyaseti yaşatmak istiyorsak ki Türkiyenin kurtuluşu
siyasettedir, demokrasidedir, dolayısıyla yolsuzlukların,
arsızlıkların üzerine gitmek gerekmektedir. Özellikle
İstanbulda çok ciddi bir bilgi kirliliği vardır bu imar
değişikliklerinden dolayı. Mecidiyeköyde, Şişlide,
İstanbulun belli semtlerinde bir emsal imar değişikliği 50
milyon dolar, 100 milyon dolarlara tekabül etmektedir ve İstanbulda üç
aşağı beş yukarı on tane firmanın her bir projesi
1 katrilyona tekabül etmektedir. Oralarda halkın gözünün önünde cereyan
eden bir yolsuzluk, arsızlık söz konusudur. Türkiyede siyaset kurumu
adına, demokrasi adına, milletimizin birliği adına,
devletin yüceliği adına, ezanı hür Türkiye adına en önemli
problem yolsuzluklardır, arsızlıklardır. Millî Savunma
Bakanlığına dayalı keşke şöyle bir imkân olsa:
Şimdiye kadar Millî Savunma Bakanlığının tüm
alımları zaman zaman
1999 yılında ben Plan ve Bütçe
Komisyonu üyesiydim. Millî Savunma Bakanlığının bütçesini
gündeme getirdiklerinde 40 milletvekiline şunu söylediler: Bu, özel ve
gizli. dediler. Bugün Türk Silahlı Kuvvetlerinin elinde kaç tane mermi
var, kaç tane uçak var, ne kadar teçhizat var, bunları yabancılar
bizlerden daha iyi bilmektedirler. Millî Savunma Bakanlığına
yapılan bütün satışların, belediyelerde yapılan imar
değişikliklerinin de masaya yatırılması lazım.
Fakir fukara, gariban, çocuğunu okutamayan, iş arayan
milyonların olduğu bu ülkede vatandaşın birisi geliyor,
İstanbulda bir arsa satın alıyor. Arsanın imarı bir
emsal. Münasebetlerini iyi tanzim etmiş, iki emsale kavuşturuyor. Bu
iki emsalle elde ettiği değer 50 milyon dolar. Oysa, Afganistanda,
Afrikada, dünyanın her tarafında, çoluğunu çocuğunu
bırakmış, katma değer yaratmak isteyen, kendi
şirketlerini markaya dönüştürmek için geceli gündüzlü
çalışan iş adamlarımıza saygı duyuyoruz. O,
Çeçenistanda, Afganistanda, Kenyada, dünyanın her tarafında
çoluğunun çocuğunun rızkından keserek para kazanmak isteyen
insanla, bir imar değişikliğiyle 100 milyon dolar para kazanan
insanın toplumu tahribine müsaade etmememiz lazım.
Bu vesileyle hepinize
saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Adan.
Bir sonraki şahsı adına
konuşmacı Çanakkale Milletvekili Sayın İsmail
Kaşdemir.
Buyurun Sayın Kaşdemir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 14üncü
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, AK PARTİ hükûmetleri
tarafından hazırlanan 10uncu bütçeyi değerlendirmeden önce,
geçmiş yıllarda hazırlanan AK PARTİ hükûmetlerinin
bütçesiyle ülkemizin hangi noktaya taşındığının
analizini yapmakta fayda görüyorum.
AK
PARTİ, 2002 yılında milletimizin büyük desteğiyle
devraldığı ülke yönetiminde ihtiyaç duyulan ekonomik
kalkınma ve büyümeyi hayata geçirmiştir. Halka hizmet
anlayışı ile sürdürülen ekonomi politikaları ile Türkiyede
kararlı ve istikrarlı bir büyüme ve kalkınma hamlesi başlamıştır.
Ülke içinde ve ülke dışında takdirle karşılanan
bu istikrarlı büyüme ve kalkınma ile Türkiye bugün dünyada hedefimiz
olan muasır medeniyetler seviyesine erişme yolunda hızlı ve
emin adımlarla ilerlemektedir.
Geçmiş yıllarda yakalanan büyüme
hızı ve toplumsal refahtaki artış, ülkemizin çözülemez
denilen sorunlarına Hükûmetimizin el atmasında ve çözüm yolunda
devrim niteliğinde adımlar atmasında bizlere cesaret
vermiştir.
Türkiyedeki
siyasi istikrar ortamı ekonomik istikrarı da beraberinde
getirmiştir. Ülkemiz üçüncü çeyrekte yüzde 8,2lik büyümeyle Çinden sonra
dünyada en hızlı büyüyen ikinci ekonomi konumuna gelmiştir. Buna
paralel işsizlik rakamının da eylül ayında yüzde 8,82ye
düşerek son on yılın en düşük seviyesine inmesi
vatandaşlarımızın yüzünü güldürmüştür.
Akılcı
ekonomi politikalarının öncülüğünde adalet, sağlık,
ulaştırma, sosyal güvenlik, millî eğitim ve dış
politika başta olmak üzere tüm alanlarda ülkemiz dünyanın parlayan
yıldızı hâline gelmiştir.
Kısaca
yapılan başlıca hizmetlere göz atmak gerekirse, işçimizi,
emeklimizi, memurumuzu enflasyon karşısında ezdirmedik. Tam bir
sosyal devlet anlayışı içerisinde, dezavantajlı
vatandaşlarımıza sahip çıktık. İlk defa iktidarımız
döneminde çıkarılan kanunla engelli kardeşlerimizin sosyal
haklarında düzenlemeye ve iyileştirmeye gidildi.
Bir
ülkenin kalkınmışlığının en önemli
göstergelerinden birisi, o ülkenin eğitimine ayırdığı
paydır. Çok şükür, 2012 bütçesinde de yine en büyük pay eğitime
ayrılmıştır. 2002 yılında eğitim
harcamalarının bütçedeki rakamsal karşılığı
11,3 milyar TL olurken bu rakamın bütçeye oranı sadece yüzde 9,4 idi.
2011 yılına bakıldığında ise rakamsal
karşılık yaklaşık 56 milyar TL olurken bu rakamın
bütçeye oranı yüzde 16,1e yükselmiştir. Rakamsal olarak 2002den bugüne
Millî Eğitimin bütçesinde yaklaşık yüzde 500 oranında
artış sağlanmıştır.
Adaleti
bodrum katlarından, iş hanlarından kurtararak yargı
çalışanlarımızı daha modern ve sağlıklı
yeni binalarına, adalet saraylarına taşıdık. 2002
yılından bu yana 145 adalet sarayı
yapılmıştır ve yapılmaya devam etmektedir. İl ve
ilçelerimizde yeni yapılan adalet sarayları ile adalet hizmetleri
prestijine yakışır bir ortamda verilmeye
başlanmıştır. Geciken adalet, adalet değildir.
anlayışıyla adalet hizmetlerinin daha hızlı bir
şekilde verilebilmesi için hâkim ve savcı sayısında yüzde
34, adalet personeli sayısında ise yüzde 78 oranında
artış sağlanmıştır. Cezaevine düşen
insanlarımızın hakları da ilk defa bir iktidar döneminde
önemsenerek 2003 yılından bugüne kadar, uluslararası
standartlara uygun, güvenlikli, mekanik, elektronik donanımlı ve
rehabilitasyon işlemlerine uygun kırk ceza infaz kurumu inşa
ettik.
İktidara
geldiğimizden bu yana İşkenceye sıfır tolerans.
dedik ve bu yolda ülkemizi çok önemli bir noktaya taşıdık. Yaşanan
birkaç münferit olay da yine siyasi iradenin bu konuda almış
olduğu tedbirlerle bir bir su yüzüne çıkmaktadır.
Unutulmaması lazımdır ki bugünlerde kameralarda izlemiş
olduğunuz o görüntülerin kaydedilmesini sağlayan da oraya o
kamerayı koyduran siyasi iradedir. Artık, ülkemiz kapalı
kapılar ardında hesap sorulamayan hareketlerin
yapıldığı bir ülke olmaktan çıkmıştır.
Her yanlışın hesabı hukuk önünde sorulmaktadır.
Yerel yönetimlere ve çiftçimize
ayırdığımız payı arttırarak onları
desteklemeye devam etmekteyiz.
İşte ben
de vatandaşlarımızın da hissettiği gibi AK PARTİ
hükûmetlerinin bütçeleriyle bu ülkede kendimi güvenli, emin ve ehil ellerin
elinde hissediyorum. İktidarımızın vatandaşlarımızın
üzerinde sağladığı öz güvenle ve ehil ellerin elinde ülkemizi
hep beraber daha da ileriye taşıyacağından emin
olduğum 2012 yılı merkezî yönetim bütçe kanununun ülkemize
hayırlar getirmesini temenni ediyor ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri, şimdi on dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapacağız.
Daha önce sisteme girmiş olan
arkadaşlarımızdan birinci sırada Mersin Milletvekili
Sayın Öz var.
Buyurun Sayın Öz.
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Birinci sorum: Mersin ili Toroslar İlçe
Belediyesinin 20 trilyon KDV alacağı vardır. Bu ödeme niçin
yapılmıyor? Bu alacağı diğer vergi borçlarına
veya sigorta borçlarına mahsup etme yönünde bir düzenleme yapmayı
düşünüyor musunuz?
Bir diğer sorum da: Emniyet mensuplarından
daire başkanlarına, il emniyet müdürlerine yapılan maaş
zammını polis
başmüfettişlerine, merkez emniyet müdürlerine, polis meslek
yüksekokulu müdürlerine yapmayarak oluşturduğunuz adaletsizliği
gidermeyi düşünüyor musunuz? Diğer teşkilatlarda da eşit
işe eşit ücret anlayışı içerisinde çok sayıda
farklı ücretlendirme vardır. Bunlarla ilgili yeni bir düzenleme
yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
İkinci
soru sahibi Manisa Milletvekili Erkan Akçay.
Buyurun
Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Vergi
denetimi yapan dört ayrı denetim birimini vergi müfettişi
unvanıyla Vergi Denetim Kurulunda birleştirip doğrudan Maliye
Bakanına bağladınız ancak harcama denetimi ve hazine
mallarının denetimini yapan muhasebat kontrolörleri ile millî emlak
kontrolörleri ise maliye uzmanlığına atandılar. Muhasebe ve
millî emlak denetmenleri ise defterdarlık uzmanlığına
atanmışlardır. Harcama ve millî emlak denetimini yapan denetim
birimlerini kapatıp bunların görevlerini Vergi Denetim Kuruluna yani
vergi müfettişlerine verdiniz. Bu düzenlemeyi hangi hukuk, hangi kanun,
hangi mantık, hangi akıl ve gerekçeyle izah ediyorsunuz ve bu
uygulamayı insaf ve adaletle bağdaştırabiliyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Çanakkale
Milletvekili Sayın Soydan
MUSTAFA
SERDAR SOYDAN (Çanakkale) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Maliye Bakanına: Çanakkale merkez ilçe Kepez beldesi Fener mevkisinde
bulunan, mülkiyeti hazineye ait olan 5.901 parsel numaralı
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
İstanbul Milletvekili Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Maliye Bakanı soruya cevap vermedi ama tekrar,
yine soracağım ben: Başbakana,
Cumhurbaşkanına, bakanlara verilen hediyenin değerlerini
Hiç
sağa sola laf atmaya gerek yok, aynı kanunu ben okuyorum. Sayın
Demirel ne derdi: Yukarıyı okuyorsunuz, bir de
aşağıyı okuyun. Aynı maddenin ikinci fıkrası
ne der? Şunu der: Hediyelerin bedellerinin tespiti çıkarılacak
yönetmeliğe göre Maliye ve Gümrük Bakanlığınca
yapılır. Yani bir, ilk önce bunun değerini Maliye
Bakanlığı ve Gümrük Bakanlığı yapacak; iki,
eğer bu değer alınan asgari ücretin net on aylık
Yine siz
daha önceki konuşmalarınızda Asgari ücret 659 TL.
demiştiniz, 10 katı 6.590 TL yapar. Yani bu tespiti önce
Bakanlığınız yapacak, eğer bu değeri
aşıyor ise kuruma teslim edecek Bakanlık veya
Başbakanlık. Siz bugüne kadar hiç tespit yaptınız mı?
Açık ve net bu soruyu soruyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Malatya Milletvekili
Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Bakan, Trakya ve Kocaeli üniversitelerinde, Malatyaya kurulmak
istenen İsrail kalkanını protesto ettiği için tutuklanan,
silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan tutuklanan öğrenciler, bir
taraftan 1 Mayıs mitingine katıldığı için, sadece
ağzı açık olduğu için on dört yıl yedi ay
cezalandırılan Rıdvan Çelik, diğer taraftan poşu
taktığı için yirmi üç aydan beri cezaevinde yatan Cihan
Kırmızıgül, ömründe Ankaranın doğusuna geçmediği
hâlde Kuzey Irakta eğitim aldığı iddiasıyla
gözaltına alınan Türkiyenin en önemli bilim dergilerinden Bilim ve
Gelecek Dergisinin editörü Baha Okar gibi örnekler çoğaltılabilir.
2.604 kişinin Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa
muhalefetten ve 500e yakın öğrencinin de cezaevinde
yattığı düşünüldüğünde, bu kadar masum insanın
yıllardır cezaevinde yatması sonucu bunlara özel ödenek
verilmesiyle devlet zarara uğratılmıyor mu? Bu konularla ilgili
olarak Terörle Mücadele Yasasının değiştirilmesi
düşünülüyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Kütahya Milletvekili
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 2012
yılında kamuda çalıştırılan 4/Cli taşeron
işçisi veya geçici işçi unvanlarıyla istihdam edilenlere yönelik
nasıl bir düzenleme söz konusudur? Bunların mağduriyetleri
giderilebilecek midir?
İkinci soruyu tekrar soruyorum:
Türkiye hangi amaçlarla Libyalı muhaliflere 300 milyon doları
vermiş ve hangi şartlarda geri alacaktır?
Suriyeye bu amaçla şu ana kadar
bir yardımda bulunulmuş mudur? Bulunulduysa ne kadar ve hangi
şartlarla para verilmiştir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkanım, ne olur, Bakanımıza küçük bir şey söylemek
istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakanım
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Son sorudan
başlayacağım: Libyaya kullandırılan 300 milyon
dolarlık kredi uluslararası bir anlaşma çerçevesinde Libyaya
verilmiş. Dolayısıyla bu verilen para yani 300 milyon dolar bir
kredidir. Libyayla uluslararası bir anlaşma
imzalanmıştır. Kaynak olarak tabii ki Hazine uluslararası
kredileri verir ama Hazinenin kaynağı eğer yetersizse o noktada
Maliye Bakanlığı diğer ödeneklerden aktarabiliyor, yedek
ödenek gibi. Dolayısıyla, bizim yaptığımız konu
şu: Verilen bu kredinin vadesi iki yıldır, krediye uygulanacak
faiz oranı -pardon, ben yanlışlıkla, sehven
ALİM IŞIK (Kütahya)
Anlaşma kimle yapılmış Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Libyayla, Libya Hükûmetiyle
yapılmıştır.
ALİM IŞIK (Kütahya) Hangi
kaynaklarla?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Muhaliflerle
mi, iktidarla mı? Yönetim var, yönetimde böyle bir karar yok.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Arkadaşlar, şu andaki Libya
Hükûmetiyle yapılmıştır.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) O
zaman yetkili miydi?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Şu anda Libya Hükûmetiyle
yapılmıştır çünkü
Evet.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Devleti
temsil etmeyen gruplar onlar Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, yine, bu taşeron
işçilerle ilgili olarak sorular geliyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yoksa örtülü
ödenekten mi verilmiştir?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Taşeron işçilerle ilgili olarak
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız şu
anda bir çalışma yapıyor. Hakikaten, bunların
çalışma şartlarının düzeltilmesi ve birtakım
istismarlara karşı taşeron işçilerin korunmasına
yönelik olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız
bir çalışma yapıyor. Bittiğinde sizlerle
paylaşılır.
Toros Belediyesinin KDV
alacağı var. Neden ödenmiyor? Neden borçlarından mahsup
edilmiyor? Katma Değer Vergisi Kanunu uyarınca, iade hakkı
doğuran işlemler kapsamında iade alacağı olan tüm
mükelleflere yasal şartları yerine getirmeleri koşuluyla iade
yapılıyor ancak belediyeler, KDV sisteminde yer alan devreden
KDVlerini iade alacağı olarak görmekteler, hâlbuki bu tutarlar
indirim yoluyla giderilmelidir, iade söz konusu değildir.
Dolayısıyla, bütün belediyelere nasıl bir uygulama varsa Toros
Belediyesine de aynı bir uygulama vardır, farklı bir uygulama
söz konusu değildir.
Yine sorulan sorulardan bir tanesi,
masum insanların yani uzun süreli olarak gözaltında tutulmasıyla
ilgilidir. Biz hiçbir vatandaşımızın, yani masum
vatandaşımızın bir gün dahi tutulmasını tasvip
etmiyoruz ama şu anda tabii ki bir süreç yaşanıyor. Bu süreç
kısmen yargılamanın hızlandırılmasıyla ilgilidir.
Tabii ki bütün ülkelerde
Mesela ben İngiltereyi çok iyi biliyorum.
Bırakın bir savcı, bir hâkim kararı bile olmadan polis çok
uzun süreli olarak gözaltına alabiliyor. Yani Türkiyedeki uygulamalar
Avrupa müktesebatından da çok farklı değil ama ben yine
söylüyorum: Masum vatandaşlarımızın bir gün dahi -eğer
masumlarsa- tutulmasını biz tasvip etmiyoruz.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu hediyelerin tespiti konusunu yine arkadaşımız
gündeme getirdi. Ben şimdi soracağım arkadaşlara Var
mı böyle bir tespit, yok mu? diye.
VELİ AĞBABA (Malatya) Cevap
verin, gündeme getirmeye devam eder, Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi, değerli arkadaşlar, önce hediye alanın beyan etmesi
gerekiyor, sistem bunun üzerine kurulmuş. Beyan etmesi için
yaklaşık 6.600 liranın üstünde bir değer -yaklaşık olarak
söylüyorum- taşıması gerekiyor. Dolayısıyla, bu sadece
Başbakan, sadece bakanlar, sadece milletvekilleri için geçerli değil,
bütün mal varlığını beyan etmek zorunda olanlar için
geçerlidir, sizin için de geçerlidir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Beyan
etmiyor, gazetede çıkıyor, onu ne yapacağız? Onları
ihbar kabul etmez misiniz?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Dolayısıyla, siz hediye
aldıysanız, beyan ettiyseniz, biz tabii ki değerinin tespitini
yaparız değerli arkadaşlar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Bakan, gazetede çıkan haberleri ihbar kabul etmez misiniz?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi, Kepez Belediyesi
Varsa öyle bir şey getirin,
bakalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakanım,
süreniz doldu.
Çok teşekkür ediyorum.
14üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın Sakık, bir dakika bir şey
istemiştiniz.
Buyurun efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Aslında birkaç kez burada dile getirdim. Keşke
Sayın Bakanımız cevap vermeden önce
Ama bu konuda da cevap
istiyorum.
Bu yıl don erken geldi. Özellikle Van,
Ağrı, Bitlis ve Muşta pancar üreticileri çok perişan bir
hâlde ve hepsinin o yıl ürettikleri pancarların hepsi tarlada
duruyor. Hem depremin mağduriyeti var, bir taraftan da çiftçilerin böyle
büyük bir mağduriyeti var. Ben Sayın Bakanımızdan çok somut
olarak, Evet, biz bu insanların yarasını
saracağız. demesini -zaten
büyük bir rakam da tutmaz- bu konuda duyarlılık ve hassasiyet
bekliyorum.
Size de çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Sakık.
Sayın milletvekilleri, yarım saat ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.54
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
------
0 ------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
2012 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının maddelerinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
15inci maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Yatırım Harcamaları, Resmi Taşıtlar, Mahalli
İdareler ve Fonlara İlişkin Hükümler
Yatırım
harcamaları
MADDE 15 - (1) 2012 Yılı Yatırım Programına ek
yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında
herhangi bir projeye harcama yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler
ile ödeneği toplu olarak verilmiş projeler kapsamındaki
yıllara sari işlere (kurulu gücü 500 MW üzerinde olan baraj ve HES
projeleri, Gebze-Haydarpaşa, Sirkeci-Halkalı Banliyö Hattının
İyileştirilmesi ve Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi
İnşaatı Projesi, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığınca gerçekleştirilecek şehir
içi raylı ulaşım sistemleri ve metro yapım projeleri ile diğer
demiryolu yapım projeleri hariç) 2012 yılında
başlanabilmesi için proje veya işin 2012 yılı
yatırım ödeneği, proje maliyetinin yüzde 10'undan az olamaz. Bu
oranın altında kalan proje ve işler için gerektiğinde
projeler 2012 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına uyulmak ve
öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle
revize edilebilir.
(2) Milli Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığı bütçelerinin (03) ekonomik kodlarını
içeren tertiplerinde yer alan savunma sektörü, altyapı, inşa, iskân
ve tesisleriyle NATO altyapı yatırımlarının
gerektirdiği inşa ve tesisler ve bunlara ilişkin
kamulaştırmalar ile stratejik hedef planı içinde yer alan
alım ve hizmetler, Kalkınma Bakanlığının vizesine
bağlı olmayıp 2012 Yılı Yatırım
Programına ek yatırım cetvellerinde yer almaz.
(3) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu
idarelerinin, yatırım programında ödenekleri toplu olarak
verilmiş yıllık projelerinden makine-teçhizat, büyük
onarım, idame-yenileme, tamamlama ile bilgisayar yazılımı
ve donanımı projelerinin detay programları ile alt harcama
kalemleri itibarıyla tadat edilen ve edilmeyen
toplulaştırılmış projelerinin alt harcama kalemleriyle
ilgili işlemlerde 2012 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esasları
uygulanır.
(4) 2012 Yılı Yatırım
Programına ek yatırım cetvellerinde yıl içinde
yapılması zorunlu değişiklikler için 2012 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Kararda yer alan usullere uyulur.
BAŞKAN 15inci madde üzerinde gruplar adına,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sakine Öz, Manisa Milletvekili.
Buyurun Sayın Öz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının yatırım harcamaları
bölümüyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi içten duygularımla selamlarım.
Yatırım
harcamaları denildiğinde vatandaş olarak bizler
hayatımızı kolaylaştıracak, refah seviyemizi
artıracak yatırımları anlamaktayız. Gazetelerin
ekonomi haberlerine göre son bir yıllık dönemde dünya ekonomisinde
gelişmekte ve gelişmiş ülkeler arasındaki
ayrışmanın belirginleştiği yazılmaktadır.
Bunun sonucu istikrarın sağlanamadığı ve gerekli
kararların bir an önce alınması gerektiği yönünde
açıklamalar vardır.
Yine, enerjinin
dışa bağımlılığının
azaltılması, istihdamı artırarak iş gücünün niteliğinin ve ekonomiye
katılımının altı çizilmektedir. Bunun için ise
yatırımın artması gerekmektedir. Oysaki ülkemizde kamu
yatırımlarının azaltıldığı, kamuya ait
işletmelerin özelleştirilerek ya da özelliği
değiştirilerek ekonomiye sağladığı katkı ve
iş gücüne verdiği desteği engellenmektedir.
2011 yılı kamu kesimi sabit
yatırımlarının reel olarak 7,7 oranında artması
beklenmekte, bunun yüzde 55,9u merkezî yönetim bütçesi, yüzde 29,4ü mahallî
idareler bütçesi olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
2011 yılında kamu kesimi
sabit sermaye yatırımları içinde madencilik, turizm, konut,
eğitim ve diğer hizmetlerin alt sektörlerinin paylarının
artacağı; tarım, enerji ve sağlık alt sektörlerinin
paylarının gerileyeceği tahmin edilmektedir.
2012 yılı hedefleri ise 2011
yılında yüzde 7,7 artacağının aksine yüzde 0,6
oranında azalacağı ve merkezî yönetim bütçelerinde azalma,
mahallî idareler yatırım bütçesinde artış tahmin
edilmektedir.
Kamu kesimi sabit yatırımda
eğitim ve sağlık hizmetlerinin yükseltilmesi, çevrenin
korunması, sosyal ve fiziki altyapının geliştirilmesi bir
gelişmişlik belirtisidir.
Eğitimciler bütçeyi
değerlendirmişler 2012 yılı bütçesi eğitim
hizmetlerinden uzak. diyorlar. Millî Eğitim
Bakanlığının bütçesi 2011 yılına göre yüzde 14,8
artışla 39 milyar 169 milyon TL olmuştur. Bütçe içinde en
kapsamlı ve yaygın kamu hizmetleri olan eğitime ve
sağlığa ayrılan payın sadece rakamsal büyüklükleri
üzerinden övünenlerden harcamanın nereye olacağını
sormaktadırlar. Eğitimcilerimiz, bu miktarın büyük
kısmının personel gideri olduğunu çünkü
çalışanlar sınıfının içerisinde yüzde 48inin
eğitim alanında çalışan personel olduğundan söz ederek
geriye kalan miktarın personel gideri haricinde eğitim
yatırımları için ne kadar az olduğunu
vurgulamaktadırlar.
AKP İktidarında kamu
tarafından yapılan kaç tane okul vardır? Birçok yerde okullar
hayırsever yurttaşlar tarafından yapılmaktadır, okulun
giderleri hayırseverler ve veliler tarafından
karşılanmaktadır. Millî Eğitimin
yatırımlarından söz etmişken atanamamış
öğretmenlerimizin atama
beklediklerine, atanmış fakat eşler bir araya gelememiş
öğretmenlerin aynı yerde birleşme taleplerine dikkat çekmeden
geçemeyeceğim. Gerçi, Millî Eğitim Bakanı yaptığı
açıklama ile eşlerin birleşmesi konusunda çalışma
yapacağını söylemiştir, bunun takipçisi olacağız.
Aile toplumun temel direğidir. Dağılan, birbirlerine destek
olamayan aileler hangi duygularla eğitime emek verebileceklerdir?
Değerli
milletvekilleri, bütçede, yatırım harcamaları maddesi
dışında kalan işler arasında dikkati çeken HESler
bulunmaktadır. Doğal kaynaklarımızın talan edilerek
yapılması planlanan HESlerde köylülerimizin
yaşamlarını, geçimlerini sağladığı
tarım alanları, özel firmalar tarafından hangi koşullar ile
alındığı belli olmayan ÇED raporları gerekçe
gösterilerek talan edilmektedir. Erzurum Bağbaşı belde
halkı Can suyumu, sebze meyve ürettiğim suyumu vermem. diye
mücadele ederken karşısında derdini anlatacak devlet yetkilisi
aramaktadır. Devlet yetkilisi yerine karşılarına özel
sektör yetkilileri ve kaba kuvvet kullanan güvenlik güçleri
çıkmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Gelişmiş ülkelerde tarım sektörünün genel ekonomi üzerindeki
nispi payı azdır. demiş ve eklemiştir: Eskiden yani dokuz
yıl önce nüfusun büyük kısmı tarımda
çalışırken bugün bu oran azalmıştır. Dokuz
yıl önce yurttaşlarımızın yüzde 35i tarımda
çalışırken bugün yüzde 25i çalışmaktadır.
demektedir. Bu sözleriyle, Bakanlık, tarıma verilen önemin
azaldığını kabul etmiştir. Oysaki, tarım ülkesi
olan ülkemde ve seçim bölgem olan Manisada geçim
kaynağımızın büyük kısmı tarıma
dayanmaktadır. Türkiyenin en kaliteli pamuğunun yetiştiği
Gediz Ovasında artık pamuk yetiştirilememektedir, çünkü
toplanan pamuğun fiyatı işçi ücretini
karşılamamaktadır. Yine zeytin satış bedeli yedi
yıl öncesinin satış bedeliyle aynıdır. Sofralık
üzüm, komşu ülkelerle yaşanan sıfır sorun nedeniyle
dış ülkelere satılamamış, düşük bedellerle
şarap fabrikalarına verilmek zorunda kalınmıştır.
Ülkemiz
tarım yanında hayvancılık yapan ülkedir. Hükûmet
tarafından yapıldığı iddia edilen yatırımlara ve uygulanan
teşviklere rağmen maalesef hayvancılığımız
gelişmemiş, yurt dışından canlı hayvan ve et
ithalimiz artmıştır. Gerek yasal yollardan gerekse kaçak olarak
yurt dışından gelen canlı hayvan, yerli hayvan
üreticilerimizi zor durumda bırakmaktadır. Kırsal kesimlerdeki
çiftçilerimizi desteklemek amacıyla tarımsal kalkınma
kooperatifleriyle Bakanlık ve Sosyal Yardımlaşma kurumu iş
birliği ile hayvancılık projeleri uygulanmaktadır, ancak
uygulamadaki yanlışlıklar yüzünden başta çiftçilerimiz
olmak üzere kooperatifler borç yükü altına girmiştir.
Sulama tarım için hayati önem
taşımaktadır. Ülkemizin son yıllarda yeterince
yağış alamadığını düşünecek olursak
tarımsal sulamanın daha da önem kazandığını
görürüz. Seçim bölgem Manisa da sulu tarıma uygun olan illerimizdendir.
Manisa ve ilçelerinde sulama amaçlı gölet ve barajlar yapılması
planlanmaktadır. Gerekli yatırımlar yapılarak, başta
Yeşilkavak barajı olmak üzere, ilimizde planlanan baraj ve sulama
göletlerinin yapılması başta Manisa tarımı olmak üzere
ülke ekonomisine de katkıda bulunacaktır.
Değerli milletvekilleri, ben 2
milletvekili arkadaşımla beraber hafta içinde partimiz
tarafından görevlendirilerek deprem bölgesinde yaşanan sorunları
ve aksaklıkları tespit etmek amacıyla Van ilimizdeydik. Ülkemiz
sık sık yıkıcı büyük depremler yaşamakta ve bunun
sonunda büyük can ve mal kayıpları yaşamaktadır.
Yaşanan her büyük depremden sonra üzüntülerimizi belirtip gerekli
önlemleri alacağımız söylenir ancak bu sözler birkaç yıl
içinde unutulup gider, deprem vergileri toplarız, bunları çarçur
ederiz.
Deprem maalesef bizim ülkemizin
gerçeğidir, bu nedenle bu konuda devlet olarak ciddi çalışmalar
yapmalıyız. Depremlerde hepimiz görürüz, en çok hasar gören
okullarımız ya da kamu binalarımız olmaktadır. Öncelik
birinci derece deprem kuşağındaki okullarımız ve kamu
binaları olmak üzere, ülke genelinde binaları depreme dayanaklı
hâle getirme çalışmaları yapılmalıdır. Deprem
olduktan sonra değil, depremden önce gerekli önlemlerimiz için kanun hükmünde
kararnameyle oluşan Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımızın yok saydığı meslek
örgütlerinin uyarılarını dikkate alarak teknik denetimin
sağlanmasında yasal dirayetin sağlanması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, yerel yönetimlerin yatırım harcamalarında öz
kaynakların yanında merkezî hükûmetten ve İller Bankasından
gelen payın önemi büyüktür. Hükûmet bu payları
dağıtırken, kendi partisine mensup belediyeleri
kayırırken, muhalefete ait belediyeleri âdeta
cezalandırmaktadır, suçlamaktadır. Yardımlar ve ödenekler
konusunda AKPli belediyelere cömert davranan Hükûmet, bu belediyelerin
tartışmalı harcamalarına göz yummaktadır. Özellikle
partimize mensup belediyeler âdeta kıskaca alınarak yasal vergi ve
harçları ile sermaye gelirleri ile bağlı şirketlerden gelen
gelirleri bile, vergi denetmeleri tarafından didik didik
edilmektedir. Sabahın altısında
baskınlar yapılarak belediye başkanlarımız,
belediyeleriz itibarsızlaştırılmakta ve iş göremez
duruma getirilmeye çalışılmaktadır. Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bu çifte standardın durdurulmasını istiyoruz.
Belediyelerimizin ve diğer belediyelerimizin suçlanmasını kabul
etmiyoruz.
Bu düşüncelerle
2012 yılı bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öz.
İkinci
konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi adına Sayın Emin
Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın
Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin
15inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini
arz etmek üzere söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu madde
yatırım harcamalarıyla ilgili. Bakınız, bu maddede
parantez içi hükümdeki harcamaların -ki bunlar dâhil değil- bütçenin
sabit sermaye yatırımları içindeki payı nedir, bunun bir
anlatılması lazım. Eğer bu, sabit sermaye
yatırımlarından fazla ise onu oraya koymanın hiçbir anlamı yok, baştan
sokmamak daha faydalı. Hakikaten kimse bilgi sahibi değil.
Yine, keza, kamu sabit sermaye yatırım
harcamaları hedefleri ise 2 seferdir -geçen yıl da bu yıl da-
reel olarak negatif, zaten iyiye giden bir tarafı da yok. Buraya ne
yazarsak yazalım, ne koyarsak koyalım başlangıçta
farklı başlıyor, sonra, koyduğunuz ödeneklerden bir
şekilde aşılıyor. Aslında Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bütçe yapma hakkını gasbediyorsunuz Sayın Bakan, AKP
Hükûmeti olarak, iktidar olarak.
Şimdi, 12nci maddede
konuşurken kamu mali yönetiminin makroekonomik politika ve tedbirlerinden
ne kadar uzak olduğunu ifade etmiştim. Aslında -şimdi moda
herkes 4x4 kullanıyor da epey vekilde de var fakat- bir şeyi ifade
etmek istiyorum: AKPnin 3x5i vardı Sayın Bakanım,
başlangıçta. Neydi bunlar? Cari açığın yurt içi
hasılaya oranı, bir. İkincisi: Enflasyon oranı 5.
Arkası, büyüme, o da 5 civarındaydı. Ne diyorduk, 3x5. Peki, bu
makroekonomik politikalar ne oldu? 3x5, 3x10 oldu. Ne oldu 10 olan? Cari
açığın millî gelire oranı -yurt içi hasılaya- 5 iken
hedef 10 oldu. Enflasyon 5 iken 10 oldu. Öbürü neydi? Büyüme, o da 5 iken 10 oldu.
Şimdi, bunun neresi iyi?
İşsizliği azalttık. diyeceksiniz. Büyüme sizin
istediğinizden fırlamış gitmiş hiç alakası
olmayan bir tarafa. Cari açığın millî gelire oranının
-kelalaka- hiç alakası yok. Ya, bunun neresi başarı? Yani
aslında işsizlik rakamlarındaki başarının
gerisinde de o kriz esnasında tarım sektörüne 1 milyon işsizin
nasıl şekillendirildiği
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Monte
edildi.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Bak,
Monte edildi. dedi Başkanım.
Yani şimdi, bunları
konuşurken gerçekten ciddi ciddi konuşalım. Aslında
şunu ifade etmek istiyorum: Hükûmet içinde siz gerek burada gerekse
Komisyonda gerçekten ciddi olarak hadiseleri tartışıyorsunuz.
Burada, bu konularda muhalefete iktidarın davranışı
hoş değil. Bu, AKPye yakışıyor da sizin gibi
gerçekten bu işi tahsil etmiş bir bakan için olmuyor Sayın
Bakanım, gerçekten onu söylemek istiyorum.
Şimdi, gelelim şu Orta Vadeli
Plan, 2012-2014. Bu kadarcık şey! Mayıs ayının sonunda
yazılıp verilecek kadar bir şey bu. Ya, bu 13 Ekime kadar
beklenir mi? Kimse bir şey bilmiyor, ne yapacak bilmiyor, enflasyon ne
bilmiyor, büyüme ne bilmiyor. Ha, keza haklısınız
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Onlar da
bilmiyor yani!
EMİN HALUK AYHAN (Devamla)
Şimdi, burada, gerçekten Devlet Planlama Teşkilatı işi
sıkıntıya soktu. Ben Sayın Bakana sordum, Bunu Devlet
Planlama Teşkilatı yapar. diyor. Kalkınma Bakanı
dediniz, hakikaten, Sayın Bakan, Maliye Bakanı, dün DPT dedi, dili
Kalkınma Bakanlığına gitmiyor. Ne dedik? Bakana sorduk
geçen sene, Bunu, Devlet Planlama Teşkilatı hazırlama görevi
olmasına rağmen hazırlamadı ve siz hesap
sormadınız mı? Veya siz yapmayın diye talimat mı
verdiniz? Biz bunun cevabını istedik, alamadık. Ben şahsen
bunun cevabını alsaydım, savcılığa gidecektim,
filanca cevabını yapmamış diye.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Görevini.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Kalkınma
Bakanı, mesela bu Orta Vadeli Program bu kadar geç açıklanırken
orada gerçekten yoktu. Alim Bey de soru sordu galiba. Neredeydi bilmiyorum,
neden bulunamadı, onu da bilmiyorum.
ALİM IŞIK (Kütahya) Lojman
satın alıyordu, lojman!
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Yani
Orta Vadeli Program açıklanırken Kalkınma Bakanı orada
yoktu. Bunu hazırlamak ve açıklamak onun görevi.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Sayın Bakan sizi dinlemiyor!
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Yo, o
zaten benim söyleyeceklerimi biliyor, yani onda bir
sıkıntısı yok.
Şimdi,
baktığınız zaman, gerçekten burada
sıkıntılı. Yani siz 4x4e -her ne kadar- binmeye hevesliyseniz
de, millete 3x5i gösteriyorsanız da 3x10a gidiyor. Büyüme kulağa
hoş geliyor. Obez bir büyüme. İşsizlik, rakamlarla oynuyorsunuz,
çözüyorsunuz. Zaten şeyde hiç probleminiz yok, cari açık bölü millî
gelir, yurt içi hasıla, Allah versin, o zaten gidiyor, frene basmaya falan
gerek yok ama her yıl şu bütçede, gerekçesinde var, ne diyor bütçe
gerekçesinde, bakın, bulmuşum, ayırmışım: Cari
açığı alınacak yapısal tedbirlerle azaltarak
sürdürülebilir seviyelere çekmek. Dokuz senedir, asıldıkça sürdürülebilir
seviye millî gelirin daha fazla büyük oranına doğru
çıkıyor. Bunun sevinilecek bir tarafı yok, gerçekten yok. Haa,
dünyada kriz var. Tamam, sıkıntılı ama buradaki eksiği
de ne yapmamız lazım? Açık ve net bir şekilde ifade etmek
lazım.
AKPnin bütün günahını size
taşıttırıyorlar Sayın Bakanım. Gerçekten, siz
dayak yiyerek ayakta kalmaya çalışıyorsunuz. Bu, ölümcül bir
darbe almaktan daha kolay diyorsanız, ona diyecek bir şeyimiz yok ama
hakikaten sıkıntılı bir iş.
Bakın, OVP geciktirildi. Ben kanun
teklifi verdim. Daha önce bu kürsüde de ifade ettim, dedim ki: Bunu
yapamıyorsunuz, dünyada kriz var, işte, 3X5 iken 3X10
çıkıyor. Hükûmet de mahcup olmasın, Türkiye Cumhuriyeti de
mahcup olmasın, gelin bunu çözelim. Hükûmet istediği zaman
çıkarabilir, destek de verecektik. Ben grup başkan vekillerine
sordum, öyle bu kanun teklifini verdik buraya ama siz ne yaptınız?
Kanun hükmünde kararname
Aslında biliyorsunuz, o Yetki Kanunu
Haddizatında Cumhurbaşkanı o Yetki Kanununu geri göndermeliydi.
Neden? Çünkü, o Yetki Kanununun davet yazısı bile usulsüz, hukuka
aykırı. Baktığınız zaman, ne oldu? Oradaki
problem devam ediyor.
Bakın, Kalkınma
Bakanlığını Orta Vadeli Programı açıklamaya
çağıramıyorsunuz, gelmiyor. Gelmiyorsa da onun bundan daha
önemli hangi işi var da gelmiyor canım? Yapacağı bir tek o
iş kaldı. Devlet Planlama Teşkilatında
Siz de dün -biraz
önce ifade ettim- biriyle konuşuyordunuz, televizyondan izliyordum
dışarıda, Kalkınma Bakanlığı demediniz,
Devlet Planlama Teşkilatı dediniz. Kayıtları getirip
baksınlar. Sizin de içinize sinmiyor ama şu Orta Vadeli Planla
ilgili, 5018le ilgili yapacağınız değişikliği de
o kanun hükmünde kararnamenin bir tarafına sıkıştırıyorsunuz.
Ben şunu da biliyorum Sayın
Bakanım: Siz buna vicdanen razı değilsiniz. Ama bunun böyle
olmasının ne anlamı var? Ne kazandınız? AKP bununla ne
kazandı? Türkiye ne avantaj sağladı? Yani biz bunu tenkit
ederken sizleri mahcup etmek için, Adalet ve Kalkınma Partisini, AKPyi
tenkit etmek için yapmadık ki, memleketin bir işi görülsün diye
yaptık. Ne işvereni ne dışarıdaki yabancı sermaye
getirecek ne başkaları, ekonomik aktörlerin hiçbiri 3x5i bilmiyordu.
3x5i koysanız da 3x10 çıktı zaten. Yani böyle baktığımız
zaman ne var? Orada problem var.
Şimdi, zamanlama koordinasyonunu
Orta Vadeli Programda yapamadınız. Büyüme tahminleri
sıkıntılı. Bütün dünya 2 demeye başladı
Şimdi, bu derinleştiği
ortamda krizin sıkıntılı. Döviz kuru beklentileri
sıkıntılı. Merkez Bankasıyla koordineli yürütüyoruz.
dediğiniz hadiseler, onlar da sıkıntılı. Merkez
Bankası yönetimi kim ne derse desin itibar kaybına uğruyor. Bunu
söylemenin bir muhalefet partisi milletvekili olarak, eski bir bürokrat olarak
benim hoşuma gittiğini söyleyemem ama maalesef
uyguladıkları politikanın kendi içinde bir ahenk
taşıdığını, kendi içinde bir bütüncül
olduğunu, makroekonomik politikalarla, kamu mali yönetiminin
uyguladığı, para politikası yönetiminin
uyguladığı politikalarla fevkalade birbiriyle uyumlu
olduğunu söylemenin mümkün olduğunu siz de ifade edemezsiniz
Sayın Bakanım.
Ben şimdilik bu kadarını
arz etmek istedim. Yüce heyete saygılar sunuyor, şahsınıza
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Ayhan.
Üçüncü konuşmacı,
Barış ve Demokrasi Partisi adına Van Milletvekili Sayın
Nazmi Gür.
Buyurun Sayın Gür. (BDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA NAZMİ GÜR (Van)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15inci maddede grubum
adına söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, Van
Milletvekili olarak ben bugün sizleri, hepinizin de biraz da
hafızasını yoklamaya davet ediyor, 23 Ekime yani depreme,
7,2yle sallanan Vana yeniden davet ediyorum. Bildiğiniz gibi, bu ilk
depremden sonra bir de 9 Kasımda bir şiddetli deprem daha
yaşandı, asıl yıkıcı olan deprem buydu ve
bildiğiniz gibi, 23 Ekimden sonra herhangi bir önlem
alınmadığı için, binalardaki kesin hasar tespiti
yapılmadığı için, özellikle kamuya ve topluma açık
olan binaların kontrolü yapılmadığı için,
sağlıklı yapılmadığı için Bayram Oteli çöktü
ve içinde gönüllülerin, gazetecilerin ve arama kurtarma
çalışması yapanların da, bir kısım
yurttaşımızın da bulunduğu yaklaşık 40
kişi yaşamını kaybetti.
Tabii, bu bilançoları
biliyorsunuz. Bu bilançoları yeniden sizlere aktarmaya gerek yok fakat bir
şeye dikkatinizi çekmek istiyorum: Vandaki depremi unuttuk, unutmaya
başladık. Artık Vanla ilgili haberler gazetelerin iç
sayfalarında yer almaya başladı ama bugün gazetelere düşen
küçücük bir haberi dikkatinize sunmak istiyorum: Şiddetli depremin vurduğu Vanda
çadırlarda yangın başlığı altında küçücük
bir haber ve bu haberde, bir çadırın, Vanın Seyrantepe
Mahallesinde bir çadırın yandığı, küçücük bir
çocuğun yaşamını yitirdiği ve 5 kişinin de
yaralandığı söyleniyor. Tabii, bu, ilk çadır
yangını değildi. Ondan önce de -bildiğiniz gibi- yine
Vanın Karpuzalan köyünde bir yangın çıkmış, bu
çadırda 3 kardeş yaşamını yitirmişti, 3 çocuk
yaşamını yitirmişti; daha sonra, aynı köyde yine bir
çadır daha yanmış, 1 çocuk daha yaşamını yitirmişti.
Geçenlerde, burada Sağlık Bakanımız, bu kürsüde, bir
milletvekilimizin sorusu üzerine şunu söylemişti: Vanda çocuklar
soğuktan ölmüyor ya da hiç kimse soğuktan ölmedi, donmadı.
dedi, doğru, Sayın Bakan çok doğru söylüyordu ama Vanda
çocuklar yanarak ölüyor, ateşle, çadırlarda ölüyor. Bütün bu
işler sürerken; devlet, önlem alması gereken yetkililer ne diyor, o
çok dikkat çekici ve trajikomik bir hâl alıyor. Van Valisi bu yanan
çadırlar üzerine şöyle bir açıklamada bulundu: Efendim, o
çadırların soba borularının geçtiği yerlere metal
koyarsak belki yangın çıkmaz. diyor. Hâlbuki orada görevli olan o
Valinin yapması gereken bir an önce çadırlardan
Kış, çünkü
gerçekten çok ciddi kış koşullarıyla karşı
karşıyayız, bir taraftan kar yağıyor, bir taraftan
gece özellikle Vandaki soğukluk da neredeyse, değerli
milletvekilleri, eksi 10un altına düşüyor. Bilmiyorum, sizler bu
çadırlarda hiç kaldınız mı? Ben kırk gün kadar
kaldım bu çadırlarda, bu soğuğun ne olduğunu
insanlarımızla birlikte yaşayarak öğrendim. Ama Valinin
söylediği söze bak, aldığı önleme bak: Efendim, oraya bir
parça koyalım, metal parça koyalım, böylece
çadırlarımız tutuşmasın. diyor.
Bu gayriciddi önlem, bu trajikomik
önlem herhâlde insanların yaşamını, çocukların
yaşamını kurtarmaz. Çünkü Hükûmetin, yetkililerin,
bakanların biz oradayken söz vermelerine rağmen, neredeyse iki ay
oldu değerli arkadaşlar, Vanda daha bir aileyi bir konteynıra
ya da bir prefabrik eve ya da geçici bir konuta yerleştiremedik,
yerleştiremediniz, yerleştirilmiyor. Tabii ki bazı
çalışmalar var. Bazı yetkililerin söylediği gibi, her ne
kadar Vana konteynır yağıyorsa da ondan önce kar
yağmıştı ve bu konteynırların da henüz
altyapısı bitmiş değil, insanlar yerleştirilmiş
değil yani sorunlar dev gibi, devasa, ağırlaşarak sürüyor.
Değerli
arkadaşlar, önemli bir konu da bildiğiniz gibi bu Hükûmet Vanı
ve Ercişi afet bölgesi ilan etmedi. Ercişle birlikte Vanın
merkez köyleri ve Van merkez olmak üzere çok ciddi bir hasar aldı. Tabii,
sadece kaybedilen canlar, yaralanan insanlar değildi, biz Vanı
kaybettik, Van artık bir hayalet kente dönüştü, Van göç etti, Van
gerçekten geri dönülmez ağır bir hasar aldı. Fakat bununla
ilgili en ufak bir önlem alınmıyor. Neden afet bölgesi ilan
edilmediği konusunda Hükûmetimiz net, açık, anlaşılır,
herkesi ikna edebilecek ne bir program ne bir gerekçe açıkladı.
Sadece Sayın Başbakanımızın bir açıklaması
var, onu da biliyoruz ki muhakkak bürokratları söyletmiştir:
Efendim, biz Vanı afet bölgesi ilan edersek siz bir daha Vana bir çivi
dahi çakamazsınız. Bu, külliyen yanlış, külliyen
hatalı bir açıklama ve biz Vanlıları hiçbir biçimde ikna
etmemiş bir açıklama. Bu nedenle, Vanın neden afet bölgesi ilan
edilmediği konusunda özellikle Hükûmetin net, doyurucu, ikna edici bir
açıklama yapması gerekiyor.
İkinci yapılması gereken
konu da şu: Deprem sonrası süreçle ilgili AKP Hükûmeti, yetkilileri
şu ana kadar Vanda yapacaklarıyla ilgili ne bir program ne bir önlem
ne bir takvim ne bir eylem planı açıkladılar; sadece bizim
bildiğimiz boş sözler, boş hayaller
Değerli arkadaşlar, bu
boş hayallerden birisi ilgili bakanın söylediği sözdür: Biz
Vanı taşıyoruz, yeni bir Van yaratıyoruz, yeni bir Van
inşa edeceğiz. sözüdür. Bu sözün de boş ve ham hayale
dayandığını herhâlde en iyi biz Vanlılar biliyoruz,
Vanda yaşayanlar biliyor, çünkü şu ana kadar buna dönük bir iş
ve işlem yapılmış değil.
Yine bu afet bölgesi ilanı
meselesi konusunda şöyle düşünüyorum, bizim bakanımız da
burada: Acaba biz Vanı afet bölgesi ilan edersek bu afet bölgesi ilanının
getireceği ağır faturayı -ki, 10 milyar dolar ile 80-90
milyar dolar arasındaki bir zarardan söz ediliyor- iş
kaybını, ticaretin kaybını, Vandaki bütün diğer
kayıpları, ekonomik kayıpları göz önünde bulundurursak
acaba bu bir ekonomik krizi tetikler mi, Türkiyede bir ekonomik krizi tetikler
mi? Herhâlde bütün kaygı bu ve bu kaygıyla yaklaşmış
olacak ki Hükûmet, Vanın bütün yükünü, o afetin bütün yükünü
halkımızın, Vanlının sırtına bindirmiş
durumda.
Yine, değerli arkadaşlar,
eğitim durmuş durumda Vanda. Hiçbir okul açık değil Van,
Erciş ve merkez köylerinde. Ne zaman açılacağı konusunda da
en ufak bir bilgi yok. Üniversite tümüyle kapatılmış durumda.
Vanı en çok sosyal ve ekonomik anlamda da besleyen üniversitemiz yok,
kapalı. Üniversitenin de ne zaman açılacağı konusunda en
ufak bir bilgi yok.
Değerli arkadaşlar, yine
ayrımcı uygulamalarla karşı karşıya
kalıyoruz, özellikle belediyemiz. Biliyorsunuz belediyelerin her ay nüfus
oranına göre İller Bankasından aldıkları bir ödenekleri
var, ama her ne hikmetse, bütün bakanların bize söz vermelerine
rağmen, Van Belediyesine söz vermelerine rağmen, Van Belediyesinin
yaptığı bütün yazışmalarına rağmen bizim Van
Belediyesinin ödenekleri kesiliyor. Bu ay da, değerli arkadaşlar,
gelmesi gereken ödenek, ertelenmesi gereken borçlar bir tarafa
bırakıldı ve Vanın yüzde 40 parası, evet, yüzde 40
parası kaynaktan kesildi. Zaten enkaz altında kalan bir kenti yeniden
ayağa kaldırması gereken bir kurumu, bir belediyeyi bu gelirden
sizler mahrum ederseniz, herhâlde Vana hizmet etme konusunda bizim de
yapacaklarımız çok sınırlı kalır.
Yine, değerli arkadaşlar,
İŞKURla biliyorsunuz- 5.000 kişi işe alındı. Bu
işe alımların büyük bir kısmı tamamlandı,
bazıları yerel yönetimlere, bazıları ilgili kurumlara
gönderildi, fakat bu da Vanın sorunlarını çözmeye yetmiyor.
Bakanımız buradayken kendisinden bir ricamız var, bunu muhakkak
Vanda işini kaybedenler, özellikle küçük esnaf ve kendi emeğiyle
çalışanların sayısının artırılması
gerekiyor. Binlerce insan işsiz kaldı; en azından her aileden
bir kişinin istihdam edilmesiyle bu 5.000 kişilik sayının,
10 bine, 15 bine, belki de 20 bine çekilmesi konusunda da bizim Sayın
Bakandan ricamız var.
Beni dinlediğiniz için hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkürler Sayın Başkan.
(BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şahsı adına
Elâzığ Milletvekili Sayın Zülfü Demirbağ.
Sayın Demirbağ, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 15inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlar, AK
PARTİ iktidarlarımızda ülkemiz dokuz yıl üst üste gelişmiş,
kalkınmış ve büyümüştür, bu da bir irade, gayret ve hedefin
sonucudur. Bu işin kaynağı istikrardır ve hamdolsun 3
Kasım 2002de AK PARTİnin iktidara gelmesiyle milletimizin hasretle
beklediği istikrar ortamı sağlanmıştır. Bugün
dünyanın 16ncı büyük ekonomisi olan Türkiye, bir krizler ülkesi
değil, huzur ve istikrar ülkesidir. Türkiye, bugün bir demokratik istikrar
adası olarak sadece siyasi gücüyle değil, gelişen, büyüyen
ekonomik imkânlarıyla da dünyadaki en önemli cazibe merkezlerinden biri olmuştur.
Düne kadar başarı grafiklerini, gelişmişlik seviyelerini
imrenerek izlediğimiz ülkeler küresel krizle boğuşurken,
Türkiye, dimdik ayakta ve sendelemeden, tökezlemeden, her geçen gün daha da
güçlenerek yoluna devam etmektedir. Bu krizin sonucunda gelişmiş
ülkeler bile birçok sosyal meseleyle karşı karşıya
bulunurken daha iki gün önce açıklanan büyüme rakamlarına göre
Türkiye üçüncü çeyrekte 8,2 büyüme rakamıyla dünyada 2nci olmuştur.
Bu sözlerimi Sayın Başbakanımızın Kriz Türkiyeyi
teğet geçecek. dediği zaman alay edenlerin dikkatine sunuyorum.
Evet, Türkiye'nin daha kötü durumlara düşeceğini zanneden felaket
tellallarının kötümser senaryoları ellerinde kalmış,
ekonomik krizden Türkiye için bir çöküş bekleyenler mahcup
olmuşlardır. Ekonomik krizin siyasi istikrarı
bozmasını bekleyenler hayal kırıklığına
uğramıştır.
Değerli milletvekilleri -komisyon
üyesi bulunduğum- ulaştırma, kültür ve turizm alanında
yapılan hizmetlerden de bahsetmek istiyorum. Demir yollarında 2003e
kadar geçen elli yılda
Türk Hava Yolları 2003
yılında yaklaşık 34 milyon olan yolcu
sayısını 102 milyona çıkararak Avrupanın 4üncü büyük
hava yolu şirketi hâline gelmiştir. Tarifeli sefer düzenleyen
havaalanı sayısı 26dan 47ye çıkmıştır.
Başkent Ankaraya yakışan yeni havalimanı hizmete
sokulmuş, Sabiha Gökçen Havalimanına yapılan yeni terminal
binası hizmete açılmıştır. Ulaşım
alanında bu projelerin yanı sıra kara yollarında
farklı bir hizmet anlayışı ve değişim ortaya
konarak bölünmüş yol uygulamasına geçilmiş ve
Başbakanımızın ortaya koyduğu 15 bin kilometre
hedefine ulaşılmıştır. On altı yılda ancak
yüzde 40ı yapılan Karadeniz otoyolu hizmete açılmış
ve 12 hükûmet, 16 bakan eskiten Bolu Tüneli bitirilmiştir. Ayrıca,
cumhuriyet tarihinin en büyük projelerinden Gebze-Orhangazi-İzmir
yap-işlet-devret otoyol projesi ihalesi yapılmıştır.
Bitmesi hâlinde bu yol üç buçuk saate inecektir. Ülkemize gelen turist
sayısı 2002de 13 milyon iken 2011de 29 milyona, turizm geliri 10
milyar dolardan 21 milyar dolara çıkmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bu
kapsamda Elâzığımızda da 2003e kadar
Yine, 2002de uçakla seyahat eden yolcu
sayısı Elâzığımızda 46 binken 506 bine
çıkmış,
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
Havaalanımızda gümrük işlemleri yapılmakta olup, 2012
yılında gümrük müdürlüğü de kurulacaktır.
BAŞKAN Sayın Demirbağ,
süreniz tamamlanmıştır.
Teşekkür ediyorum efendim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla)
İçeride istikrar, dışarıda itibarlı bir Türkiye.
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahsı
adına ikinci konuşmacı, Van Milletvekili Sayın Aysel
Tuğluk.
Buyurun Sayın Tuğluk. (BDP
sıralarından alkışlar)
AYSEL TUĞLUK (Van) Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. 2012
yılı merkezî bütçenin 15inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım.
Sayın Başkan ve değerli
milletvekilleri; Van bağımsız Milletvekili olarak, seçim bölgem
olan Van adına, yaşanan depremden ötürü büyük üzüntülerimi sevgili
Van halkıyla buradan bir kez daha paylaşmak istiyorum.
Biliyorsunuz, iki aya yakın bir
süre geçmiş olmasına rağmen Van halkının hâli ortada
değerli milletvekilleri, büyük bir belirsizliğin ve
üretimsizliğin, ümitsizliğin hâkim olduğunu söylemeliyim. Resmen
Van halkı cezalandırılıyor, insanlar ya soğuktan
ölüyorlar ya da yanarak can veriyorlar. Kürtlerin maalesef kaderi bu galiba;
her yerde, her zaman yaşadıkları bir trajedi oluyor maalesef. Ya
ölüm ya sıtma, ya mezar ya hapis, ya boyun eğme ya irade kırma
yani yaşam adına, onur adına, özgürlük adına, eşitlik,
adalet adına bir seçenek sunulmuyor ve buradan sormak gerekiyor, gerçekten
neden bu seçenekler bu
halka layık görülmüyor? Bu mevcut durum nedeniyle gerçekten bu halk isyan
etmesin de ne yapsın demek durumunda kalıyoruz.
Vanlılara devlete
ne kadar muhtaç olduklarını öğretmek için, BDPli belediyeye
sahip olduklarından dolayı pişman ettirmek için bunca eziyet
çektiriliyor maalesef. Bu halk bu kadar aşağılanmayı hak
edecek ne yaptı değerli milletvekilleri?
Van halkı
barınma, beslenme, ısınma gibi temel problemlerine kendi öz
gücüyle çözüm üretmeye çalışıyor, eksi 10 derecede
çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor. Siyasi bir rant elde etme ve
hesaplaşma yerine, deprem sonrası oluşan toplumsal
bütünleşmenin ruhuna uygun hareket etmek ve önemli olan, beklentilere
cevap verebilmektir. Yürütmenin görevi, acil ve yerinde müdahalede
bulunabilmektir. Geleceğe dair net bir plan ve programın bir an önce
hayata geçirilmesi hayati önem taşımaktadır.
Değerli
milletvekilleri, belki enkazın altında canlarımızı
kurtaramadık, enkazın altında canlarımızı
bıraktık Vanda ama yüreğimize su serpen bir şey var, onu
da buradan paylaşmak istiyorum: Enkazın altından
kardeşliği çıkarmayı başardık. Belki bu depremin
birazcık umutlarımızı artıran yönlerinden biri bu
oldu. Türkiye'nin dört bir tarafından, doğusundan,
batısından Van halkının yanında oldu
halkımız. Ben bu anlamda destek sunan, maddi, manevi, yüreğiyle
Van halkının yanında olanlara da buradan sevgilerimi,
saygılarımı sunmayı bir borç biliyorum.
Değerli
milletvekilleri, dün, KCK adıyla kodlanan sürek avı, Batman,
Diyarbakır ve Kurtalanda hız kesmeden devam etti. Polis ve
yargı, Hükûmetten aldığı talimatları yerine getirmek
için önüne geleni gözaltına almaya ve tutuklamaya devam ediyor.
Durmak yok, yola devam
şiarıyla -Sayın
Başbakanın meşhur sözüdür- Türkiye artık açık bir
cezaevine dönüştürülmüş durumda. 90lardaki bin operasyonları
hatırlatan binlerce insanın tutuklanması, sivil toplum
kurumlarının hazırladıkları araştırma
raporlarına göre askerî operasyonlarda kullanılması, yasak
silahların kullanılmış olması, öğrenci,
öğretmen, öğretim görevlisi, gazeteci, siyasetçi, yüzlerce
yurttaşın dünya standartlarının gerisinde bırakır
şekilde cezaevlerinde tutuluyor olması bizi hızla otoriter bir
demokrasinin menziline doğru itmekte.
Bir dönem faili meçhul cinayetlere
katıldıkları tescillenmiş isimlerin bu ülkede yargılanmayacaklarına
dair kanıyı güçlendiren bir pratiği çok yakın bir zamanda
gördük. Birer birer, yargılandıkları davalardan, bu
şahsiyetler tahliye ediliyorlar. Her seferinde, eskiye dönüş
olmayacak diyen bir mantığın kriptolarını bu
örneklerden birer birer çözümleyebiliyoruz. Geçmişe dönük
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Tuğluk, zamanınız tamam efendim.
SIRRI SAKIK (Muş)
Başkanım, Tuğluka bir dakika verin ya. Bunların
şansı yok, bağımsızlar, bir dakika verin.
BAŞKAN Affedersiniz, hiç
veremiyoruz biliyorsunuz.
Teşekkür ederim Sayın
Tuğluk.
AYSEL TUĞLUK (Devamla) Ben
teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap kısmına geçiyoruz. On dakika
içinde
Birinci konuşmacı, sisteme
giren arkadaşlarımız arasında, Iğdır Milletvekili
Sayın Oğan.
Buyurun Sayın Oğan.
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Iğdırda
yaşanan don sebebiyle mağdur olan çiftçilerimizin
zararlarını karşılamayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum:
Çıkardığınız kanun hükmünde kararnamelerle
defterdarlar, vergi dairesi müdürleri, bütün memurlar, gelir uzmanları,
muhasebat kontrolörleri, Millî Emlak ve muhasebe denetmenleri ve mal müdürleri
özlük hakları bakımından haksız ve adaletsiz düzenlemeler
yönünden mağdur edilmişlerdir. Ne yazık ki bu kesimin
feryadı Hükûmet tarafından duyulmamaktadır. Maliye meslek
gruplarının temsilcilerinin sorunlarını dinlemeyi ve
kendilerinden brifing almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Oğan.
İkinci konuşmacı Mersin
Milletvekili Sayın Öz.
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Tarsus
merkezde 300 bin, çevresiyle 400 bin nüfusa sahip bir ilçemiz olup çoğu
ilimizden büyüktür. Tarsusa bir üniversite yapmayı düşünüyor
musunuz? Tarsusta Mersin Üniversitesine bağlı meslek yüksekokulu
olmasına rağmen devlete ait bir yurt da yoktur.
Yine, Tarsusta teknoloji fakültesi
açıldığı söylendi. Yükseköğretim Kurulundan
kararı çıkmasına rağmen iki yıldır neden
öğrenci alınmıyor?
Bir diğer sorum da: Yüksekokul
mezunu işsizler giderek artmaktadır. Üniversite ve yüksek lisans
mezunu olanların istihdamı yönünde 2012 yılı hedefleriniz
net olarak nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Elâzığ
Milletvekili Sayın Erdem
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
Elâzığda Eyüpbağları Sulama Birliğinin enerji borcu
nedeniyle elektrikleri kesildi. İki yıldır otuz beş köy
kurumaya terk edildi.
İkinci olarak: Suriye ile
ilişkilerimiz konusunda Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan
ve Dışişleri Bakanımız İnsani gerekçelerle
elektrik ve sularını kesmeyeceğiz. dediniz.
Üçüncüsü: Yunanistan ekonomik krizi
nedeniyle 300 milyar dolarlık alacağımızdan vazgeçildi veya
ertelendi.
Şimdi, bu üç olayı birlikte
değerlendirdiğimiz zaman ben soruyorum: Yabancılar için geçerli
olan insani gerekçeler Elâzığ insanı için geçerli değil mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Kütahya Milletvekili
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biraz önceki soruma
verdiğiniz cevapla Libyadaki rejim muhaliflerine 200 milyon TLnin
uluslararası ikili anlaşmaya dayandırılarak
verildiğini söylediniz.
Şimdi, size tekrar soruyorum: Bu
anlaşmaya kimler imza atmıştır? Bir ülkenin muhalif
grubunun hangi lideri Libya adına buraya imza koymuştur? Bunu Meclise
sevk ettiniz mi veya sevk etmeyi düşünüyor musunuz? Aynı olay
ülkemize yapılsa değerlendirmeniz nasıl olur?
İki: Millet iradesini hiçe sayarak
çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerle birçok bakanlıktaki
denetim sistemi değiştirilerek âdeta başkanlık sisteminin
altyapısı oluşturulmuştur. Bunu katılımcı
demokrasi anlayışınızla ne ölçüde
bağdaştırıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Osmaniye Milletvekili
Sayın Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, TOKİ,
iktidarınızda önemli bir değişim yaşadı ve
artık dar gelirli vatandaşlardan başka her kesime
konut üretiyor. Öğrencilere yurt yapmıyor ama her türlü
inşaatı üstleniyor.
Ülkenin
her coğrafyasında inşaat yapan TOKİ, bu inşaatları
kamu arazileri üzerinde yaptığı için konut maliyetine arsa
maliyeti dâhil olmuyor ancak TOKİ bir yandan finans sorununu çözmek için
de arsa satıyor. Sattığı arsalar da Millî Emlakten
TOKİye geçen hazine arazileri. Millî Emlakten geçen ve TOKİnin
zararını kapatmak için sattığı arazi miktarı ne
kadardır? Elde edilen gelir ne kadardır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Erzurum Milletvekili Sayın Öztürk
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, sekiz ay kışın hüküm sürdüğü Erzurum ve diğer
illerde doğal gaz fiyatlarında bir indirim düşünüyor musunuz?
İkinci
sorum Sayın Bakan: Milletvekillerinin ticari işleriyle ilgili
savunmalarını Meclis kürsüsünden yapmaları
karşısında soruyorum. Milletvekillerinin sahibi oldukları
iş yerlerine denetim elemanı gönderebiliyor musunuz? Bugüne kadar
kaçına gönderdiniz, kaçı hakkında ne tür işlem
yaptınız? Bu elemanlar iktidar partisi milletvekillerinin iş
yerlerinde özgür ve korkusuzca denetim yapabiliyor mu?
BAŞKAN
Sayın Şandır, Mersin
OKTAY
VURAL (İzmir) Yok efendim.
BAŞKAN
Sayın Bayraktutan, Artvin Milletvekilimiz
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Asgari
ücret, çalışan bir kişinin en azından temel
ihtiyaçlarını karşılayacak, insanca yaşamalarına
olanak tanıyan ve işveren tarafından da ödenmesi zorunlu en
düşük ücrettir. Bu ücretten gelir ve damga vergisi kesilmesini doğru
buluyor musunuz? Bu konuda bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, Sayın
Başkan, önceki seanstan kalan sorularla ilgili yeni soru var, oradan
müsaade ederseniz başlayayım.
Şimdi,
Libyayla imzalanan 200 milyon dolarlık anlaşma, Başbakan
Yardımcımız Sayın Ali Babacan ile Libya Ulusal Geçiş
Konseyi adına Maliye ve Petrol Bakanı Tarhuni tarafından
imzalanmıştır. Daha önce de söyledim, bu bir kredidir. Bu kredinin faizi
Hazinenin şu anda vadesine iki yıl kalan tahvillerinin faiziyle
aynıdır. Dolayısıyla bu konuyu tekrar açığa
kavuşturmakta fayda görüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Anlaşmayı Meclise
gönderecek misiniz efendim?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Değerli arkadaşlar, Hazinenin imzaladığı bu türden
anlaşmalar eğer gerekiyorsa buraya gelir. Burada gerekip
gerekmediği konusunda bilgim yok çünkü anlaşmaların türü
değişebiliyor.
ALİM IŞIK (Kütahya) Uluslararası
anlaşma efendim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Değerli arkadaşlar, her anlaşma gelmiyor, bazı
anlaşmalar geliyor. Mali nitelikte olan anlaşmalar gelmiyormuş,
arkadaşlar bana bilgi verdiler. Dolayısıyla o çerçevede
gelmeyecek.
OKTAY VURAL (İzmir) Dubai Anlaşması da
gelmemişti 1 milyar dolarlık.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Değerli arkadaşlar, asgari ücret üzerindeki vergi konusunda da
sık sık sorular geliyor. Değerli arkadaşlar, asgari geçim
indirimi AK PARTİ hükûmetleri döneminde getirildi. Bundan önce asgari
ücretli efektif olarak yüzde 12,8e kadar vergi veriyordu yani yüzde 12,8lik
bir vergi yükü vardı asgari ücret üzerinde. Şimdi, bugün
itibarıyla -yani 2008 sonrası dönemden bahsediyorum- evli ve 4
çocuklu, eşi çalışmayandan sıfır vergi alıyoruz;
evli, 3 çocukludan 0,7 alıyoruz yani yüzde 1in altında vergi
alıyoruz; evli ve 2 çocukludan yüzde 1,5 vergi alıyoruz; evli, 1
çocukludan yüzde 2,6 vergi alıyoruz; evli ve çocuksuzdan yüzde 3,8
alıyoruz; bekâr olan asgari ücretliden de yüzde 5,3 alıyoruz. Eskiden
yüzde 12,8di.
Değerli arkadaşlar, Erzurumda doğal gaz
fiyatlarında bir indirim öngörüyor muyuz? Değerli arkadaşlar,
benim bildiğim kadarıyla, bu rakamlar değişebiliyor günlük
yani ben sadece son aklımda kalanı söyleyeyim: Biz doğal
gazı yaklaşık olarak 450 dolara mal ediyoruz -en azından
Ankara fiyatı diye hatırlıyorum- fakat bunun da TL
karşılığı, kura göre değişiyor ama 800
liranın üzerindedir. Oysa biz doğal gazı 580 liraya
satıyoruz. Dolayısıyla, aslında devlet ithal ettiği
doğal gazı yaklaşık 800 küsur liraya alıyor ve 600
liranın altında satıyor ve ciddi bir şekilde doğal gaz
satışından dolayı
devlet burada kâr etmiyor, zarar ediyor.
OKTAY VURAL (İzmir)
Dağıtım şirketlerine mi, vatandaşa mı
satış Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Benim bildiğim, Ankarada
vatandaşa satış.
OKTAY VURAL (İzmir)
Biz satıyoruz. deyince
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Yani, bize maliyet 450 dolar,
vatandaşa satış 580 lira metreküp fiyatı.
Şimdi, TOKİ,
değerli arkadaşlar, 500 bin konut üretmiş. 500 bin konut üreten
bir TOKİ, yanlış hatırlamıyorsam en az bunun 138-140
binini -şu anda önümde rakamlar yok- yoksul
vatandaşlarımıza yönelik olarak üretmiş. Biz TOKİye
arsa verirken eğer bir iş karşılığı
veriyorsak, biz piyasa rayiç bedeli üzerinden arsaları veriyoruz. Sosyal
nitelikli, yoksullara yönelik veriliyorsa, biz o zaman ya bedelsiz veriyoruz ya
da duruma göre biz TOKİye emlak vergi değeri üzerinden veriyoruz.
Dolayısıyla, TOKİ hakikaten çok başarılı bir
kuruluştur ve daha önce hiç görülmediği kadar da Türkiyede bir sorun
çözümüne yönelik olarak
Değerli
arkadaşlar, bazı denetim elemanlarımızın mağdur
edildiği söyleniyor. Eşit işe eşit ücret şu demektir:
Aynı unvan, aynı kadro, aynı işi yapanları, biz,
ücretleri en yüksek düzeyde eşitledik. Hiçbir memurumuzun ücreti
düşmemiştir. Dolayısıyla bu anlamda bir mağduriyet söz
konusu değildir. Yani mağdur olabilmek için mevcut ücret düzeyinizin
altına düşmeniz lazım. Böyle bir şey söz konusu
değildir. O bahsettiğiniz bütün elemanlarımızın
hiçbirisinin aldığı ücretler bir kuruş dahi düşmemiştir.
Şu olmuştur: Bazılarını biz yükseltmişizdir.
Neden? Çünkü, eşit işe eşit ücret çerçevesinde bir düzenleme
yapılmıştır. Bu birimlerinin hiçbirisinin de denetim
yetkisi ellerinden alınmamıştır. Uzman kadrosunda bugün
itibarıyla istihdam edilen arkadaşlarımıza dair
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bakan, süremiz tamam.
Sayın
milletvekilleri, 15inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi 16ncı
maddeyi okutuyorum:
Resmi taşıtlar
MADDE 16 - (1) Bu Kanuna bağlı (T) işaretli
cetvelde yer alan taşıtlar, ancak çok acil ve zorunlu hallere
münhasır olmak kaydıyla ilgili bakanlığın teklifi
üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile edinilebilir.
(2) Vakıf,
dernek, sandık, banka, birlik, firma, şahıs ve benzeri
kuruluş veya kişilere ait olup 237 sayılı Kanun
kapsamında bulunan kurumlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu
kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşlarınca kullanılan
taşıtların giderleri için (güvenlik hizmetlerinde
kullanılan taşıtlar hariç) kurum bütçelerinden hiçbir
şekilde ödeme yapılamaz.
(3) Türk
Silahlı Kuvvetleri (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı dâhil), Emniyet Genel Müdürlüğü ile
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrükler Muhafaza Genel
Müdürlüğüne kurum, kuruluş, dernek ve vakıflarca hibe edilecek
taşıtlar, (T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek
bulunmaksızın Bakanlar Kurulu kararı ile edinilebilir.
(4) Emniyet
Genel Müdürlüğüne ait taşıtlar, 12/4/2001 tarihli ve 4645
sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde (T) işaretli cetvelde
gösterilmesine gerek bulunmaksızın, cinsi ve adedi İçişleri
Bakanlığının talebi ve Maliye
Bakanlığının teklifi üzerine alınacak Bakanlar Kurulu
kararında belirlenmek kaydıyla 4/1/2002 tarihli ve 4734
sayılı Kamu İhale Kanununa tâbi olmaksızın mübadele
yoluyla yenileri ile değiştirilebilir. Aradaki fiyat farkı,
döner sermaye gelirleri, sosyal tesis veya kantin gelirleri ile Türk Polis
Teşkilatını Güçlendirme Vakfı gelirlerinden
karşılanır.
(5) Türk
Silahlı Kuvvetlerine (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı dahil) ait taşıtlar, 30/5/1985
tarihli ve 3212 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde (T) işaretli
cetvelde gösterilmesine gerek bulunmaksızın, cinsi ve adedi Milli Savunma
Bakanlığının (Jandarma Genel Komutanlığı ve
Sahil Güvenlik Komutanlığı için ise İçişleri
Bakanlığının) talebi ve Maliye
Bakanlığının teklifi üzerine çıkarılacak Bakanlar
Kurulu kararında belirlenmek kaydıyla 4734 sayılı Kanuna
tâbi olmaksızın mübadele yoluyla yenileriyle
değiştirilebilir. Aradaki fiyat farkı, sosyal tesis
gelirlerinden, kantin gelirlerinden, döner sermaye gelirlerinden veya
bağış yoluyla (Jandarma Genel Komutanlığı için
Jandarma Asayiş Vakfı gelirlerinden) karşılanır.
(6) Türk
Silahlı Kuvvetlerine (Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı dahil) ait taşıtlardan,
trafiğe tescil tarihi itibarıyla en az 10 yaşını
doldurmuş olanlar, (T) işaretli cetvelde gösterilmesine gerek
bulunmaksızın, cinsi ve adedi, ilgisine göre Milli Savunma
Bakanlığı veya İçişleri
Bakanlığının kararıyla, 4734 sayılı Kanuna
tâbi olmaksızın ve satılacak taşıt sayısı
satın alınacak taşıt sayısından az olmamak ve
satın alınacak taşıt sayısı Milli Savunma
Bakanlığı için 40 adedi, Jandarma Genel Komutanlığı
için 10 adedi ve Sahil Güvenlik Komutanlığı için 5 adedi
geçmemek üzere mübadele yoluyla yenileriyle değiştirilebilir ve
aradaki fiyat farkı, bütçeden karşılanabilir. Bu fıkrada
yer almayan hususlar hakkında 3212 sayılı Kanun hükümleri
uygulanır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, bu maddenin görüşmesine başlamadan önce bir konuyu arz
etmek istiyorum, Dün yapılan görüşmelerde Milletvekilimiz Alim
Işık Beyin Tapu sicil memurunu ayarlıyorsunuz. diyor.
diyerek Sayın Elitaşın ifadesi bulundu. Daha sonra tekrar
tapu memurunu ayarlayarak aklınız başınıza geldi,
tapu memurunu ayarladınız. dediniz. diye ifadede bulundu.
Şimdi, Sayın Alim
Işık
sekiz ay geçiyor, ondan sonra aklınız
başınıza geliyor, gidiyorsunuz tapu müdürüne bir dilekçeyle bu
tapuyu alıyorsunuz. diye söylüyor. Dolayısıyla Sayın
Mustafa Elitaşın Tapu müdürünü ayarlıyorsunuz. ifadesini bu
birleşimde düzelterek geri alınmasını istirham ediyorum,
kendileri de buradayken.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Zabıtlara geçmiştir.
Şimdi, sayın milletvekilleri,
16ncı maddenin gruplar adına müzakeresinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Hasan Akgöl, Hatay Milletvekili.
Buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HASAN AKGÖL (Hatay)
Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; bütçe kanununun
16ncı maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık on gündür Cumhuriyet
Halk Partisi ve diğer muhalefet milletvekilleri, halka, Meclisin önünden
bütçenin nasıl kaçırıldığını anlatmaya
çalışıyor. 2012 bütçe hazırlama sürecinde, AKP, 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 16ncı
maddesinde düzenlenen Orta Vadeli Program, Mali Program ve Bütçe Hazırlama
Rehberini, 26/09/2011 tarihli Kanun Hükmünde Kararname ile bütçe
çağrı süreçlerini mayıstan eylül ayına çekmiştir, kamu
bürokrasisindeki birikim ve deneyimi böylece devreden
çıkarmıştır. Tüm gelişmiş ekonomilerde bütçe
çağrı süreçleri şubat ayına çekilmeye
çalışılırken ülkemizde eylül ayına ötelenmesi ne
anlama gelmektedir, ben bunu Sayın Bakana sormak istiyorum.
Devletin harcama siyasetinin temel
belgesi olan bütçe, yapılma sürecinden başlayarak Hükûmet
tarafından totaliter bir anlayışla merkezleştirilmiş,
sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi değil bütçe uzmanları da
işin dışında bırakılmaya
çalışılmıştır.
Kanun hükmünde kararnamelerle ülke
yönetmeyi alışkanlık hâline getirdiniz. Yasama yetkisinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışır iken Hükûmet
tarafından bu şekilde kullanılmasını, en hafif
deyimiyle siz değerli milletvekili arkadaşlarıma yapılan
bir saygısızlık olarak nitelendiriyorum.
Değerli milletvekilleri, bütçe
kanunu görüşmeleri esnasında neyin, nereye, ne kadar
harcanacağını, hangi kurumun bu bütçeyle neler
gerçekleştirebileceğini olanca açıklığıyla burada
konuşabilmemiz gerekirdi fakat Hükûmet çeşitli kanunlara geçici
maddeler ekleyerek, bakanlara yetki vererek Meclisin etkin bir bütçe yapma
hakkını elinden almaktadır.
Kamu finansmanında ilginç bir
buluşun patenti de bu Hükûmete aittir. Kaynak bulma konusunda Sayın
Maliye Bakanı çok maharetli. Basitçe özetleyeyim: 100 liralık bir
bütçenin içinden 20 lirası personel, 80 lirası diğer harcamalar.
Devlette personel giderleri yani maaşların ödenmediğine hiç
şahit oldunuz mu? Sayın milletvekilleri, sizin maaşlar dâhil
ayın 15inde kesintisiz olarak ödenir. Ne yapıyor Hükûmetin bu mucit
Bakanı? Personel giderlerinin bir kısmını çeşitli kamu
harcamalarını finanse etmek için kullanmaktan endişe duymuyor,
nasıl olsa maaş ödenir. Yıl sonunda, kesin hesap kanununda
personel giderlerinden harcadığı kadar tamamlayıcı
ödeneği bütçeye koyuyor ve Meclis bu sürece seyirci kalıyor. Bütçe
yapılırken nereye harcandığını kimsenin
bilmediği bir kaynak keşfedilmiş oluyor. Denetleyen yok, hesap
soran yok. Sultan Süleymanda bile bu saltanat var mıydı, merak
ediyorum. Arkadaşlar, bir Hükûmet, nasıl olur da
çalıştırdığı personele ödeyeceği
paranın miktarını öngöremez? Sayın Bakan yıl sonunda
şapkadan tavşan çıkarıyor ve bütçeyi denk getiriyor.
Değerli milletvekilleri,
dünyanın birçok ülkesinde özelleştirme enerji üretiminden
başlarken, ülkemizde, en son aşama olan dağıtım
şirketleri özelleştirilerek işe başlanmıştır
ve işin hasat kısmı özel şirketlere verilmiştir, hem
de evlere şenlik bir şekilde yapılıyor bu
özelleştirme. Enerji dağıtım ağının
özelleştirilmesiyle ilginç bir soygun ve talan modeli hayata geçirildi.
Milyonlarca vatandaşın sırtına birilerinin
şatafatlı hayatlarının faturası yüklendi. Öyle
ballı iş ki bu, değerli milletvekilleri, bir şirket düşünün,
dağıtım ihalesini kazandı ve işe başladı,
hizmetin verilmesi sürecinde yapacağı yatırımın
finansmanı devlet tarafından karşılanmakta. Yüzde 15
kayıp kaçak oranı üstünden bu şirkete halkın parası
peşkeş çekilmekte, hele ki kayıp oranlarının daha
düşük olduğu bölgelerde bu iş daha da ballı. Soruyorum
buradan arkadaşlar: Dağıtım şirketleri,
özelleştirme ihalelerine girdiklerinde bölgelerindeki kayıp kaçak
oranlarını bilmiyorlar mıydı? Dağıtım
şirketlerinin tespit etmekle görevli oldukları kayıp kaçakların
faturasının dürüst vatandaşa ödettirilmesi ne kadar adildir?
Takdiri de sizlere bırakıyorum.
Arkadaşlar, madem biz bu
şirketlerin yatırımını devlete yaptıracaktık,
kayıp kaçaktan dolayı çıkan açığı vatandaşa
ödetecektik de bu elektrik dağıtım şirketlerini niye
özelleştirdik? Halkın parasıyla birileri daha zenginleşsin,
semirsin diye mi? Bir taraftan özel dağıtım şirketlerini
besleyeceksin bir taraftan da kanser hastası olan 7 çocuklu Hacire
Aslanhanı elektrik borcunu ödeyemediğinden dolayı hapse atacaksın.
Adalet bunun neresinde arkadaşlar, elinizi vicdanınıza götürün,
Allah aşkına, adalet bunun neresinde? Büyük Şair Fikretin
dediği gibi:
Verir zavallı memleket, verir ne
varsa malını, mülkünü
Hemen yutun, düşünmeyin
haramını, helalini,
Bu harmanın gelir sonu,
Yarın bakarsınız söner
bugün çıtırdayan ocak!
Atıştırın,
tıkıştırın, kapış kapış, çanak
çanak,
Yiyin efendiler, yiyin,
Doyuncaya kadar,
tıksırıncaya kadar, çatlayıncaya kadar yiyin! (CHP
sıralarından alkışlar)
Bu Hükûmetin, yapılan özelleştirme
uygulamalarında hangi sektörde verimlilik artışında
katkısı olmuştur, Sayın Bakan açıklasın, ben de,
halkımız da, siz de öğrenelim. Bu süreçte devlet bu
şirketlere ne kadar kaynak aktarmak durumunda kalmıştır?
Özel dağıtım şirketlerinin yapacağı
yatırımın finansmanını devlete, kaçağı
vatandaşa yüklediniz.
Gelelim bir de bunun denetimine. Bu
şirketin denetimini de özel şirketlere verdiniz. Özel bir
şirketin başka bir özel şirketi denetlemesi ne kadar uygundur,
bunun da takdirini sizlere bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri,
seçilmiş milletvekillerine bile verilmeyen araçlar, kurumlarda
şefinden müdürüne kadar kamuda gayet bol şekilde
yaygınlaşmıştır. Türkiyedeki kamu araç
saltanatı, bu saltanatı taşıyamaz. Bir an önce havuz
oluşturulmalı ve bu konu çok ciddi bir şekilde gözden
geçirilmelidir.
İlginç bir konuya daha
değinmek istiyorum. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu
-Sayın Bakan, yanılıyorsam lütfen düzeltin- ana kanunda 18,
torba kanunlarda 23 kez olmak üzere toplam 41 kez değiştirildi. Kendi
çıkarttığınız yasayı bu kadar kısa sürede 41
kez değiştirme ihtiyacını neden hissetiniz, ne ben ne bu
konuyla ilgili kişiler anlamış değil. Kamu İhale
Kurumunun nasıl baypas edildiğini, sanayici, iş adamı
müteahhit biliyor da halkımız bilmiyor, siz söyleyin biz de
öğrenelim.
Sayın Bakan, 2003
yılından bu yana, rekabetçi olmayan yöntemlerle
yaptığınız mal ve hizmet alımlarına Türkiye
Cumhuriyeti devleti bütçesinden ne kadar ödeme yapılmıştır?
Bu rakam 100 milyar doları aşmış mıdır?
Tarım
Bakanlığının, Eskişehir yolu üzerinde ilginç bir
pankartı bulunuyor. Üstünde 177 ülkeye tarım ürünü ihraç ediyoruz.
yazıyor. Sayın Bakana sormak isterim, bunun
karşılığında kaç ülkeden tarım ürünü ithal
ediyoruz? Burada tabii, Sayın Maliye Bakanı daha iyi bilirler, ülke
sayısından ziyade alınıp satılan ürünün ekonomik
karşılığı bir anlam ifade eder. Bu anlamda, tarım
ürünleri ithalatına 2010 ile 2011 yılları içinde ödenen miktar
kaç milyar dolardır?
Çukurovanın, Harranın, Amik
Ovasının gelinliği, insanımızın geçim
kaynağı beyaz altın pamuk üreticisinin artık yüzü gülmüyor.
Tekstil sektörünün gelişmesine rağmen pamuk üretiminin bölgemizde ve
ülkemizde her yıl düşmesi düşündürücüdür. Uygulanan
yanlış tarım politikaları yüzünden ülkemizde pamuk
üretiminin tüketimi karşılama oranı yüzde 30lara
düşmüştür. Ülkemiz artık, pamuk ithal eden bir ülke hâline
gelmiştir. Şayet çiftçi pamuktan vazgeçerse hem borsalar hem
çırçır fabrikaları işlem görecek pamuk bulamayacaktır.
O nedenle, herkesin aklını başına alması gerekir. AKP
Hükûmeti, başka ülkelerin çiftçilerine verdiği desteği Türk
çiftçisine çok görmektedir.
Sayın Bakanım, bu memlekette
sigara üretimini azaltarak tütün üretimini düşürdüyseniz sizi
kutlarım ama sigara tüketimi artmaya devam ederken Türk tütün üreticisinin
açlığa mahkûm edilmesi asla kabul edilemez. Bu nedenle, tarım
ekonomisi başta olmak üzere ülke ekonomisinde yapısal tedbir
alınmaz ise 2012 yılı ülkemiz için kriz yılı olabilir.
Burada Hükûmeti, muhalefet milletvekili olarak uyarmak istiyorum, bu
harmanın sonu iyi değil.
Bu duygu ve düşünceler içinde,
işçinin, memurun, çiftçinin, öğrencinin, esnafın, atanamayan
öğretmenlerin, 4/Cli çalışan ücretli kölelerin
olmadığı, finans kapitalinin arzularına göre hazırlanmış
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASAN AKGÖL (Devamla) -
bu bütçeye ret
oyu vereceğimi belirtir, yüce heyetinizi saygılarla selamlarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Akgöl.
16ncı madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Elâzığ Milletvekili Sayın Enver Erdem.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ENVER ERDEM (Elâzığ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 16ncı maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
16ncı madde üzerindeki konuşmama geçmeden
önce, geçtiğimiz çarşamba günü Ulaştırma
Bakanlığımızın bütçesi görüşülürken Sayın
Bakana yöneltmiş olduğum bir soruya Sayın
Bakanımızın vermiş olduğu yanlış bilgiyi
düzeltmek istiyorum.
Ben Sayın Bakanımıza Elâzığa
yaptığınız terminal binası yolcu kapasitesi,
Elâzığın yolcu sayısı yönüyle dörtte 1i kapasiteye
sahip olan Batman, Erzincan, Sivas gibi illere yaptırdığınız
terminal binalarının yarısı bile değil. Yakın
süre içerisinde yeni terminal binalarına ihtiyaç olmayacak mı?
sorusunu yöneltmiştim. Sayın Bakan da Elâzığ
Havaalanı yeni terminali, bir kere, bahsedilen terminalden daha büyük. Ben
daha yakın zaman içerisinde inşaatı gezdim. Mayıs ayında
açacağız. 32 bin metrekare alana oturuyor. diyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, Devlet Hava
Meydanları Genel Müdürlüğünün resmî web sayfasından
aldığım bilgileri arz ediyorum: Elâzığa yapılan
terminal binası 1 milyon yolcu kapasiteli, Erzincan Havaalanına
yapılan terminal binası 3 milyon 250 bin yolcu kapasiteli, Sivasa
yapılan 2 milyon. Batmana yapılan terminal binası Devlet Hava
Meydanları resmî sitesinde yer almıyor, ancak benim edindiğim
bilgilere göre 5 milyon. Dolayısıyla ya Bakanımız Bakanlığına
ait bilgilere vâkıf değil ya da hilafıhakikat beyanlarda
bulunmuştur, bunu düzeltmek istedim.
Değerli milletvekilleri, tasarının
16ncı maddesi resmî araçlarla ilgili. 2012 yılında da kamuya
6.476 adet daha resmî araç alınacaktır. Hâlihazırda 140 bin
civarında resmî aracımız mevcuttur. Bu sayıyla biz dünyada
6ncı sıradayız. Bu araçlardan 80 bin tanesi merkezî yönetim
bütçesi kapsamında, 60 bini de mahallî idareler ve katma bütçeli
idarelerin elinde bulunan araçlardır.
Resmî hizmetlerde kullanılan
araçları sadece bu sayılardan ibaret zannetmeyiniz çünkü özellikle
AKP döneminde, hizmet satın alma yoluyla, sayısını tahmin
dahi edemediğiniz on binlerce aracın kiralandığına
şahit oluyoruz. Bu yollarla kiralanan araçların da kesinlikle araç
tahsis edilemeyecek kamu görevlilerine tahsis edildiğini, aynı
zamanda resmî plaka veya herhangi bir işaret de
taşımadığı için, özel işler dâhil olmak üzere,
şehirler arası da dâhil olmak üzere bütün hizmetlerde
kullanıldığına şahit oluyoruz. Bu konu, gerçekten, hem
ülkemiz adına hem de değerlerimiz adına oldukça hazin bir
durumdur.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Başbakan yakın bir süre içerisinde
vatandaşlarımıza tavsiyede bulundu, Fiat araçlara binin. dedi.
Bence doğru da söyledi. Aynı zamanda bizim 237 sayılı Taşıt
Kanunumuz da -zaten, Sayın Başbakanımızın
söylediği, ifadeleri, burada, maddede düzenlenmişti- kamuda
kullanılacak araçların lüks ve gösterişten uzak, memleket
yollarına elverişli, ucuz ve ekonomik olanlardan temin olunması
şartını getirmişti ama gelin görün ki uygulamalar bu
şekilde mi? Audi olmazsa binmiyorlar, değerli milletvekilleri.
Aldığım bir duyuma göre,
yakın bir süre önce, yeni atanan bir bakan yardımcısı, 237
sayılı Taşıt Kanunu kapsamında kendisine bir makam
arabası alınmasını istiyor ve kanun kapsamında (I) ve
(II) no.lu cetvellerde bakan yardımcılığı kadrosu yer
almadığı için kendisine bu aracın satın
alınamayacağı söylenince O zaman, kardeşim, hizmet
satın alın veya kiralayın. talimatını veriyor. Bir
Audi A4 araç kiralanma cihetine gidiliyor fakat bakan yardımcısı ya Audi
A8den aşağı olmaz kardeşim. diyor. Bu aracın
kirası aylık 43 bin lira değerli milletvekilleri. Bu kadar aç
insanımızın, yoksulumuzun olduğu, işsizimizin
olduğu bir ülkede 43 bin lira bir bakan yardımcısının
aracına verilmesi fikrinin ne kadar doğru olduğunu ben sizin
vicdanlarınıza havale ediyorum.
MUSTAFA SERDAR SOYDAN
(Çanakkale) Aylık mı, yıllık mı?
ENVER ERDEM (Devamla)
Aylık, aylık
Yalnız bu iyi örnek, biraz sonra daha kötü
örnekleri vereceğim.
Gerçi Cumhurbaşkanlığımız,
Başbakanlığımız, bakanlığımız,
hatta Meclis Başkanlığımızın lüks araç
kullanımındaki uygulamalarının artık çok fazla söze
gerek olmadan ne anlama geldiğini sizler çok iyi biliyorsunuz.
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) 43 bin lira mı, 4 bin lira mı? Bir
yanlışın var.
ENVER ERDEM (Devamla)
Biraz önce söylediğim rakamlar da aylık kira bedeli beyefendi,
aylık kira bedeli. Biraz sonra ben bunun birkaç katı kiraların
bir ayda nasıl verildiğini anlatacağım kusura bakmayın.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) İsmini söyle ismini,
nereyse.
ENVER ERDEM (Devamla)
Şimdi, değerli milletvekilleri, çok söylenecek şey var ama özet
olarak biraz önce bakan yardımcısı için verdiğim
örnekler biraz acayibinize gittiği
için doğrudan doğruya esas örnekleri vereyim.
Elâzığ
Belediyesi temizlik işleri ihalesi yapıyor. Bu ihale çerçevesinde
araçlar kiralıyor. Kiralanan araçlara ödenen ücretleri dikkatlerinize
sunuyorum:
Yıl 2009, ihale
süresi elli altı ay, ihalede kırım oranı yüzde 10,
yaklaşık maliyet cetveli sayfa 3; 31inci sırada, 6 adet pikap
kiralanıyor değerli milletvekilleri. Yaklaşık maliyeti 7
milyon 70 bin lira, evet 6 tane pikap
Yani piyasa değeri 30 veya 40 bin
lira olan pikapların 6 tanesi için bu ihale döneminde 7 milyon 70 bin
lira
Bundan yüzde 10 tenzilatı düşüp, yüzde 18 KDV ilave ederseniz 7
milyon 795 bin lira bu 6 tane pikap için sizin belediyeniz kira bedeli ödüyor
değerli milletvekilleri. Bir yıllık kira bedeli 280 bin lira.
Bir pikabın bir yıllık kira bedeli 280 bin lira.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Pikap ne kadar?
ENVER ERDEM (Devamla)
Pikabın fiyatı 30 veya 40 bin lira.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Helal olsun, helal olsun, yakışır bunlara!
ENVER ERDEM (Devamla)
İnsaf yahu insaf! Allahtan korkmak lazım.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Eğer gerçekse helal olsun!
ENVER ERDEM (Devamla) İkinci örneği veriyorum:
Aynı ihale, yaklaşık maliyet cetveli 3üncü sayfa, 34üncü
sırada, 4 adet binek otomobil, Sayın
Başbakanımızın söylediği Fiata binin. dediği
türden otomobil, piyasa fiyatı 20-30 bin lira. Yine yüzde 10 tenzilat,
yüzde 18 KDV ilave edildiği zaman bu 4 araç için 4.350.224 lira kira
bedeli ödeniyor değerli milletvekilleri yani 1 binek otomobil için ödenen
rakam 233.047 lira. Eğer vicdanlarınıza bu uyuyorsa
bunların daha fazlasını da yapmaya devam etsinler.
Bu 1 otomobil için 56 ayda ödenecek
rakam 1 milyon 87 bin lira, 4 adedi için de 4 milyon 350 bin lira. Aynı
ihale, yaklaşık maliyet cetveli 3üncü sırada, 2 adet transfer
treyleri yani kamyon, piyasa fiyatı 160 ila 200 bin lira ve bu 2 adet
treyler için ihale döneminde 7 milyon 961 bin 912 lira kira bedeli ödeniyor
değerli milletvekilleri yani 1 adet kamyon için bir yılda 853 bin
lira kira bedeli ödeniyor.
ALİM IŞIK (Kütahya) Kamyon
kaç para?
ENVER ERDEM (Devamla) Kamyonun
fiyatı 160 ila 200 bin lira arasında değişiyor.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Yakışır, yakışır, AKPye yakışır
bunlar!
ENVER ERDEM (Devamla) Yani bu 2
treyler için her yıl 1 milyon 706 bin lira kira bedeli ödeniyor.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Sürekli kira
ENVER ERDEM (Devamla) Beyefendi,
söylediğim rakamlardan değişik bir şey varsa biraz sonra
burada istifamı açıklarım, rahat ol.
SIRRI SAKIK (Muş) İsmini
açıklayın.
ENVER ERDEM (Devamla) Değerli
milletvekilleri, böyle bir şey olur mu? Allah için soruyorum, böyle bir
kazanç var mı? İçinizde iş adamları var, ticaret
erbabı var, fabrikatörler var, araç kiralama şirketi sahipleri var,
bayiler var, vicdanlarınıza sesleniyorum: Böyle bir kiralama
olayı var mı, böyle bir kira ödenebilir mi?
Peki, neden kimse ses çıkarmıyor
bu belediyeye? Çünkü Elâzığ Belediyesi, sizin partinizin belediyesi
beyler.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
İşte bu kadar!
ENVER ERDEM (Devamla) Şimdi, ben
size bir nasihatta bulunuyorum, kusura bakmayın: Hesap günü gelmeden önce
siz kendinizi, biz de kendimizi hesaba çekelim ve siz her ne kadar parti amblemlerine göre
işlem yapsanız da Cenabıallah parti amblemlerine göre işlem
yapmayacak.
Ben
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Erdem, teşekkür ediyorum.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mülkiye Birtane, Kars Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun
efendim.
Süreniz
on dakika.
BDP
GRUBU ADINA MÜLKİYE BİRTANE (Kars) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; benden önce konuşan arkadaşımıza
gerçekten teşekkür ediyorum, bizim aktarmaya
çalışacağımız noktalara değindiler. Bu vesileyle
ben başka konularda konuşmayı istiyorum.
Bütçe
görüşmeleri kapsamında 16ncı madde üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçe
görüşmelerinin bitimine az bir zaman kaldı değerli
arkadaşlar. Görüşmelerin ağırlıklı olarak
halkı aydınlatmak değil de halkı yanıltmaya yönelik
olarak yürütüldüğü ortadadır. Ancak asıl görevimiz -vurgulayarak
söylüyorum- halk gerçekliğini ortaya koymaktır. Açlıktan ölen
Samsunlu Kübra Bakırcıyı, çocuklarına yiyecek
bulamadığı için intihar eden 4 çocuk annesi
Diyarbakırlı Yüksel Demiri konuşmadan, bedenlerini ateşe
veren on sekiz yaşındaki liseli Müslüm Doğanı, Mustafa
Malçoku ve Evrim Demiri anlamaya çalışmadan, bu ülkede yaşayan
tüm halkları ve sınıfları merkeze koymadan onaylanacak olan
bütçenin hakkaniyete göre pay edildiğini söyleme
haksızlığını yapmayı kimse bizden beklemesin.
İsterdik ki iktidar
milletvekilleri de bütçe görüşmeleri öncesi kendi illerinde köyden kente
kadar muhtarları, esnafı, köylüyü, sendikaları, memuru,
kadınları, yoksulu, işsizi, yani doğrudan halkı
dinleyerek sorunları kürsüden dile getirsin, çözüm önerileri sunsun ya da
meydanlarda öne çıkan talepler burada bir iktidar milletvekili tarafından
dile getirilsin. Endişeyle izliyoruz ki iktidar milletvekilleri bütçeye
halk dayanağından yoksun övgüler sunmakta, bundan öte bir varlık
gösterememektedirler, hatta diğer milletvekilleri tarafından dile
getirilen sorunları manipüle ederek, sorunların üstünü örtme görevi
üstlenmiş gibi görünmekteler. Bu tutumun sorunlara çözüm bulmayı
zorlaştırıcı olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Bizim
görevimiz halkı Meclise taşımaktır, onlara dayanarak
politika yapmaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Publius Ovidius Naso Parlamentonun kapıları
fakirlere kapalıdır. der. 21inci yüzyıla girmiş
olduğumuz bu dönemde bu sözü şöyle değiştirebiliriz:
Parlamentonun kapılarını fakirlere kapatan oy verdikleri kendi
milletvekilleridir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerimi bugüne kadar Parlamentonun kapısından
içeri girme fırsatı verilmeyen seçim bölgem olan Kars
halkının sorunlarını sizinle paylaşarak
sürdüreceğim. Geçen dönem Kars ilinin 1 muhalefet, 2 de iktidar partisi
milletvekili vardı. Karslı 300 çiftçi, esnaf ve köylü,
hayvancılık alanında yaşadıkları
sıkıntıları iletmek için, Parlamentoya gelmiş ancak
Dikmen kapısından geri çevrilmiş, ne bir muhatap ne de bir
vekili bulabilmişlerdi. O günün üzerinden çok geçmedi,
yakındıkları tüm sorunları Parlamentonun
kapısından geri döndü, çözülemedi. Bugün Kars ilinin de
Karslının da hâli o güne şükredecek derecede, en açık ifadeyle
içler acısı. Hayvan sayısı hızla düşmüş,
girdi fiyatları tavan yapmış, köylüsü ve çiftçisi de esnafı
da perişan olmuş. Hayvancılığın temel sektör
olduğu bu kentte köylü, ekmeğini, peynirini, etini marketlerden
gramla almak zorunda kalmış. Ahırların
boşaltıldığı köylerde halk, sobasında yakacak
tezeği bile bulamaz hâle gelmiştir. Nüfus
artışının yüzde eksi 5,96, bebek ölüm oranının yüzde
60,24 olduğu kentte, köyde oturup da kentte çalışan insan
sayısı yüzde sıfır, kentte işsizlik oranı yüzde
80lerin üzerindedir. Kentte çalışan kadın sayısı ise
yüzde 3 bile değildir.
Kazım Karabekir ve
Faikbey Caddeleri boyunca onlarca dükkânın kapısında devren
satılık ilanı asılmıştır. Köylerden sonra
kentler de boşalmış. Kışın bir sigara parası
bulmak için aileler on iki, on dört yaşındaki çocuklarını
İstanbula veya diğer metropollere en kötü şartlarda
çalışmaya göndermişlerdir çünkü Kars ili fabrikaları
iktidar yandaşlarına peşkeş çekilmiş ve tek tek
kapanmış, şeker fabrikası da kapanma noktasına
gelmiştir. İl, sonuçta fabrikası olmayan il unvanını
almak üzere. Sınırda olup da sınır kapısı
açık olmayan ilimiz de yine Kars ilimiz.
Değerli
milletvekilleri, temel geçim kaynağı hayvancılık olan ilde
hayvan sayısı hızla düşmekte, daha 2005 yılında
270 bin olan küçükbaş hayvan sayısı bu yıl 200 binin
altına düşmüştür. İktidarın tarım
politikasının tezahürü, mazot fiyatları yüzünden sürülemeyen
tarlalar, boş kalmış dirgenlerin, tırmıkların
kapatıldığı ahırlar ve ağıllar
olmuştur. Hayvancılığın öldüğü kentte ne bir
istihdam alanı açılmış ne kentin görüntüsü
değişmiş ne de su ve yol ihtiyacı tam olarak
giderilmiştir.
Çatak, Karabağ,
Düzgeçit, Pekran ve onlarca köye daha bu yıl su götürülmüş ama su
sorunları hâlâ devam etmektedir. Kurudere köylerinden Kocabahçe, Digorun Hisarönü, Mevrek,
Kağızmanın Yukarı ve Aşağıkaragüney köyleri
ve merkez Vezinköy, Derecik, Yalınkaya, Tekneli ve Halefoğlu dâhil
birçok köyde su hâlâ yoktur, birçoğunda ise su içme suyu olarak
kullanılmaz durumda. Karsta kent merkezinde dahi sabah bir saat,
akşam bir saat olmak üzere günde sadece iki saat su verilen mahalleler
mevcut.
Kent merkezinde altyapı
tamamlanmış değil, birçok binada hâlâ foseptik çukurları
bulunmakta, sanayi sitesinin yolları ise içler acısı.
Otobüsler
Köylerin çoğunda sekiz
yıllık kesintisiz eğitime geçilmemiş,
taşımalı eğitim işkenceye dönüşmüş,
ortaöğretimden sonra okula devam imkânı ise yoktur. Okullar
bakımsız, teknik donanımdan yoksun, verilen bilgisayarlar
köylerin çoğunda yaşanan elektrik sıkıntısından
dolayı çalışmamakta.
Hükûmetin duble yollar projesi Karsta
yamalı yol projesi olarak hayat bulmuş, yapıldıktan
kısa bir süre sonra koca çukurların oluştuğu yollara
trajikomik hâlde salça kutularına doldurulmuş zift ve harç
karışımıyla yama yapılmakta. Kent merkezindeki yol
yapımı henüz başlamış ancak mahalle aralarındaki
yollar vahim durumda.
Karslı besiciler, geçtiğimiz
Kurban Bayramında ithal et nedeniyle kurbanlıklarını
satamamış, binlerce kurbanlık ellerinde
kalmıştır. Şimdi ise hayvanlarını bahara
çıkaracak kuru ot ve samanı bulamamaktalar. Köylü Karstan,
Erzurumdan, Ağrıdan, Sivasa, Ankaraya kadar gelmiş, saman
bulanlar da bu sefer nakliye imkânı bulamamışlardır.
Karsta samanın kilosu hemen hemen 80 kuruşa
dayanmıştır. Bir büyükbaş hayvan kış boyunca 2
tona yakın saman tüketmektedir. 35 liraya varan yem ve diğer hayvan
besin gıdaları eklendiğinde de 5 tane büyükbaş hayvanı
olan bir ailenin, sadece bir kışlığına hayvanları
için ayıracağı miktar ortalama 15 binden fazladır, sütün
litresi ise ancak 550 kuruştur. Sezonluk olarak mandıradan 2 bin lira
almış bir köylü, yaklaşık 4 ton süt vermek zorunda
bırakılmaktadır. İneklerin yerli cinsi olduğu
düşünüldüğünde, 5 inek günde ancak 15-
Tabii, sorunlar bunlarla kalmayıp
önümüzdeki günlerde daha da kapsamlı olarak sizlerle
paylaşılacaktır. Bu açıdan, şu an özellikle
kırsal alanda yaşayan halkın içinde bulunduğu durumu göz
önüne alarak, bütçeden kırsal kalkınma projesi için pay
ayrılması gerektiğini düşünüyoruz. Geri kalmış
tüm illerin sorunlarına münhasır hazırlanacak kırsal
kalkınma projesinin her ilde yapılması gerektiğini
düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Birtane.
Sayın milletvekilleri, gruplar
adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, şahısı
adına Sayın Mehmet Metiner, Adıyaman Milletvekili.
Buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum.
Dikkatinize çok önemli bir raporu
sunmak istiyorum. Dünyanın sayılı saygın
kuruluşlarından biri olan Özgürlük Evinin 2011 yılı Dünya
Özgürlük Raporu. Bu raporda Türkiyeyle ilgili ilginç, her birimizin üzerinde
mutlaka konuşması, tartışması gereken saptamalar var.
2002den sonra, yani AK PARTİ
iktidara geldikten sonraki süreçlerde Türkiye'nin politik haklar ve sivil
özgürlükler alanında çok önemli mesafeler katettiğini bu rapor tespit
ediyor ama hemen sonrasında yine özgürlüklerin statüsü konusunda Türkiyeyi
kısmen özgür ülkeler kategorisine yerleştiriyor. Bu, Türkiye
Cumhuriyeti yurttaşları olarak aslında hepimizi üzmesi gereken
bir konu. Elbette, demokrasi alanında geçmişle kıyaslanmayacak
ölçüde ileri bir noktadayız ama henüz istenen bir noktada mıyız?
Hiç kuşkusuz, hayır. O yüzden, Türkiye'nin demokrasi
çıtasını yükseltmemiz gerekiyor. Yeni bir anayasa talebi,
Türkiye toplumunun yeni anayasa talebi tam da bu noktada büyük bir önem arz
ediyor değerli arkadaşlar. Herkes için özgürlük isteyen bir
anlayışla yeni bir anayasa yaparsak yeni Türkiye'nin temellerini de
hep birlikte atmış oluruz.
Özgürlüklerin sınırı
nedir diye soracak olursanız bir tek cümleyle ifade edeyim: Kendimiz için
nereye kadar ve ne kadar özgürlük istiyorsak değerli arkadaşlar,
herkes için o kadar ve oraya kadar özgürlük istemeliyiz. Hiç kimsenin dininden,
ırkından, mezhebinden, yaşam tarzından dolayı
dışlanmadığı ve herkesin sonuna kadar, hiçbir amanın
arkasına yaslanmadan sonuna kadar özgür olabildiği bir
anlayışla hazırlanacak olan bir anayasa, ancak o zaman
Türkiye'nin demokrasi çıtasını en üst seviyeye
tırmandırır.
Değerli arkadaşlar, bizim
özgürlük anlayışımız şudur, çok açık ve net bir
biçimde söylüyorum: Kendimiz için ne istiyorsak başkaları için de onu
istiyoruz. Bize yapılmasını istemediğimiz hiçbir şeyin
başkalarına da yapılmaması gerektiğine
inanıyoruz.
Bu cümleden olarak, dikkatinizi bir
konuya daha çekmek istiyorum. Amaç-araçsallık ilişkisini doğru
okumalıyız arkadaşlar. Neyin amaç olduğunu, neyin de araç
olduğunu eğer doğru bir biçimde saptayamazsak demokrasiye
doğru olan yürüyüşümüzde sekteye uğrayabiliriz.
Siyasal sistemler, adı ne olursa
olsun, birer araçtırlar arkadaşlar, hatta dinin bizatihi kendisi de
bir araçtır. Peki, amaç nedir? Amaç; bireyin, toplumun özgürlüğüdür
ve mutluluğudur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bireyin her anlamda özgürlüğünü, toplumun her anlamda koşulsuz özgürlüğünü
sağlamayan hiçbir araç amaca hizmet etmiyor demektir arkadaşlar.
Demokrasinin bir siyasal sistem olarak
önemi hepimiz tarafından biliniyor ama demokrasi, bir ideoloji
değildir. Demokrasi, tapınmamız gereken bir siyasal sistem
değildir tıpkı laiklik gibi. Laiklik, bir amaç değildir
tıpkı din gibi. Din de bir amaç değildir. Amaç; bireyin,
insanın, toplumun en geniş anlamda özgürlüğü ve mutluluğudur.
Dolayısıyla, amaç-araç ilişkisi konusunda yanlış
çıkarımlarda bulunursak özgürlük anlayışımızda
giderek kapanması mümkün olmayan uçurumlar açılabilir.
Bu cümleden olarak, herkes için
özgürlük isteyen, hiç kimseyi yaşam tarzından, giyim
kuşamından, etnik aidiyetinden dolayı dışlamayan,
demokratik cumhuriyetin hür ve eşit vatandaşlık
anlayışı üzerine kurgulanmış bir yeni anayasanın
Türkiyenin özgürlük çıtasını en ileri noktaya
taşıyabileceğine inanıyorum. Bu yüzden Yeni anayasaya,
lütfen yeni anayasaya dikkat. diyorum.
Hepinizi, yüce heyetinizi,
televizyonlarının başında bizi izleyen aziz
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Metiner.
Şahsı adına ikinci
konuşmacı Mersin Milletvekili Sayın Nebi Bozkurt.
Buyurun Sayın Bozkurt. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
NEBİ BOZKURT (Mersin) Sayın
Başkan ve yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi hürmetle
selamlıyorum.
Ben de 16ncı madde,
görüşülmekte olan kanunun 16ncı maddesi üzerine söz aldım; araç
alımıyla alakalı.
Efendim, Elâzığ ile
alakalı verilen bilgi, arkadaşımızın verdiği
bilgi, tabii sadece, salt herhâlde araç kiralanması değildir diye
düşünüyorum. O konuyu bizim idaremiz herhâlde, parti yönetimi bu konuyu
inceleyecektir.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır,
tekerleri de var canım!
NEBİ BOZKURT (Devamla) - O konuyla
alakalı gereken cevap verilecektir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hükûmet yerinde,
Hükûmet cevap versin.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Lambaları da var!
ENVER ERDEM (Elâzığ) -
Kiralama, başka bir şey değil.
NEBİ BOZKURT (Devamla) - Efendim,
bizde bir hassasiyet vardır, bizim anlayışımızda bir
hassasiyet vardır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Keşke olsa
o hassasiyet!
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Üstelik de ikinci el, ikinci el! Birinci el de değil.
NEBİ BOZKURT (Devamla) Daha çok,
hocalarımız, Hazreti Ömere hamlederler ama aslında Ömer
İbni Abdülazizin bir anlayışıdır o. Kendi işini
yaparken kendi mumunu yakmak, devletin işini yaparken devletin mumunu
yakmak gibi.
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Sayın Vekilim, öyle söylüyorsunuz ama
NEBİ BOZKURT (Devamla)
Şimdi, biz, bu hassasiyet noktasında, bizim inancımızda,
bizim kitabımızda
KAMER GENÇ (Tunceli) Hiç inandırıcı
değil!
NEBİ BOZKURT (Devamla) Susarsan,
inşallah, konuşacağım!
Bizim inancımızda, bizim
kutsal kitabımızda zerreden bahsedilir. Bizim kitabımızda
nakirden bahsedilir yani kıl, fetilden bahsedilir. Bizim
anlayışımızda şu vardır: Yunus Emre diyor ki:
Sırat kıldan incedir, kılıçtan keskincedir. / Varıp
anın üstün, evler yapasım gelir. Bunun anlamı Sırat
kıl gibi ince değil, orada kıl kadar haksızlık
yapılmaz. Bir kuyumcunun terazisinin tartamayacağı kadar ince
birtakım ağırlıklar dahi, insanın yapmış
olduğu davranışlar da orada değerlendirilir. Orada torpil
sökmez.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Olması gereken o ama olanlar çok farklı.
NEBİ BOZKURT (Devamla) Orada
torpil sökmez demek.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Olması gerekenler o.
NEBİ BOZKURT (Devamla)
Arkadaşlar, bizim anlayışımız bu.
İnceleyeceğiz.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Mahkemei kübrada hesabı sorulacak.
NEBİ BOZKURT (Devamla) -
Şimdi susun da isterseniz, şu konuya açıklık getiririz
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Kul hakkı diye diye hak yediniz.
NEBİ BOZKURT (Devamla) -
İnşallah arkadaşlarımız açıklık
getireceklerdir.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Beytülmala el uzattınız, hâlâ uzatmaya devam ediyorsunuz.
NEBİ BOZKURT (Devamla)
Arkadaşlar, bu akşam Şebiarus. Mevlânâ, büyük insan
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Farkındayız.
NEBİ BOZKURT (Devamla)
Farkındasınız. Niye büyük?
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Ona layık olabilseniz.
NEBİ BOZKURT (Devamla) - Men
bendei Kur'anem, eğer can darem.
Men hâki rehi Muhammed muhtarem. dediği için. Canım olduğu
müddetçe Kuranın kölesiyim, Hazreti Muhammed Mustafanın
ayağının tozuyum. diyor.
KEMALETİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Olması gereken o.
NEBİ BOZKURT (Devamla) - Burada herkes hadis okudu, Sırrı
Süreyya da hadis okudu, biraz hadisi çarpıtarak, anlamından
başka manalara çekerek, hadisi bağlamından kopararak. Peygamber,i
herkes kullanıyor. Bizim hocamız da, müftümüz de kullanıyor ama
şunu söyleyeyim
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Kadroya girersin artık!
OKTAY VURAL
(İzmir) Herkes kullanıyor. ne demek? Ağır bir laf
efendim.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Çok ağır. Kimsenin kullanmaya hakkı
yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Peygamber Efendimiz,i herkes kullanıyor. lafı
ağır bir laf.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Meramınızı aştınız.
Meramınızı aşıyorsunuz.
BAŞKAN -
Değerli arkadaşlarım
Evet, siz de
konuya gelin lütfen.
Buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Kullanıyor ne demek ya?
NEBİ BOZKURT
(Devamla) Hadisi herkes kullanıyor Sayın Beyefendi. Kullanmıyor
mu? Ne var, niye ayıp olsun? Hadisi herkes kullanıyor.
Başkanım,
müdahale eder misiniz.
BAŞKAN
Sayın Bozkurt susturalım- siz de Meclise hitap edin lütfen.
NEBİ BOZKURT
(Devamla) Hazreti Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)in sözlerini lütfen
bağlamından koparmadan kullanalım.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Meramınızı aşmayın. Ancak
siz istismar edersiniz.
NEBİ BOZKURT
(Devamla) Hazreti Peygamber (Sallallahü aleyhi ve sellem) Veda Hutbesinde
ırkçılığa karşı
BDPli arkadaşlara özellikle
söylüyorum. Hazreti Peygamber Ümmetimin başına birtakım
depremler gelir; bu depremlerde 10 bin, 20 bin, 30 bin kişi ölür. diyor.
Bu depremler muttakiler için bir nasihat, müminler için bir rahmet, kâfirler
için bir azaptır. diyor.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Bismillahirrahmanirrahim! Bütçeye gel.Elâzığdaki
yolsuzluklar gel!
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Ne alakası var şimdi?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Dinleyelim efendim, lütfen
Siz de Meclise
hitap edin.
NEBİ BOZKURT
(Devamla) Arkadaşlar, sürem çok kısıtlı olduğu için,
beş dakika olduğu için size yeterince cevap vermeye fırsat
tanınmadı, o bakımdan
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) İstismar ediyorsunuz.
NEBİ BOZKURT
(Devamla) Yeni bütçenin hayırlı olmasını diliyorum. Çünkü
öz olarak şunu söyleyeyim, bizim grubumuzun ifadesi şudur, biz
şuna inanırız
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Konuştukça batıyorsunuz.
NEBİ BOZKURT
(Devamla) Sevgili Peygamberimiz -madem hadis üzerine konuştuk- Din
nasihattir. diyor, bunun gerçek anlamı Din dürüstlüktür.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Amenna ve saddakna.
NEBİ BOZKURT
(Devamla) Siz olayları çarpıtmadan daha iyi muhalefet
yaparsınız. Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bozkurt.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Siz resmen konuştukça batıyorsunuz. Dini
istismar etmeyiniz. Konuştukça battınız, milleti de
batırıyorsunuz. Yarım imam dinden eder.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi
soru-cevap kısmına geçiyoruz. Sisteme giren
arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Çanakkale
Milletvekili Sayın Sarıbaş...
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Bakanım, seçilemeyen
milletvekilleri için tekrar yeni BİTler yaratıldı. Bu
BİTlerden bir tanesi de bakan yardımcılıkları. Az
önceki konuşmacımızdan da öğrendiğimiz gibi
Birinci sorum: Bu bakan
yardımcılıklarının aylık maaşları
nedir? Kiraladıkları makam araçları toplam kaç tanedir ve aylık
kira ödentileri ne kadardır? Toplam maliyeti de araştırın,
toplam maliyetini de ayrıca sormak isterim.
Sayın Bakanım, elektriğe
yüzde 9,5; doğal gaza yüzde 14 zam yapıldı. 2012de ilave olarak
doğal gaz, petrol ve elektriğe tekrar zam yapacak
mısınız?
Reel sektörde 2012de beklenen kriz
için ne önlemler aldınız? İşsizliğin tekrar yüzde
20lere çıkacağı görüşüne
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Kütahya Milletvekili
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu sabah şeker
hastası bir vatandaşımız aynen şöyle söyledi: Bugün
eczaneye gittim, şeker ölçüm çubuğu için başvuruda
bulunduğumda 34 TLlik paranın yüzde 50si, 17 TLsi benden katkı
payı olarak alındı. Bu nasıl devlet, bu nasıl
Hükûmet? diye isyan ediyor. Bu konuda bir açıklamada bulunabilir misiniz?
Şeker ölçüm çubuğuna yüzde 50 oranında katkı nereden icap
etti?
İkincisi: Özellikle nakliyeci
esnafın ve çiftçinin kullandığı mazotta 2012 bütçesinde bir
indirim olabilecek midir? Şu anda nakliyecilik yapan esnaf son derece
mağdurdur, çiftçi son derece mağdurdur; bu konuda sizden müjdeli bir
haber beklemektedir. Cevaplandırırsanız memnun olurum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Manisa Milletvekili Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türkiye'nin nüfusu dokuz yılda
yaklaşık 4,5 milyon artmıştır. Ancak gerçek usulde
gelir vergisi mükellefi sayısı 1 milyon 748 binden 1 milyon 702 bine
düşmüştür. Basit usuldeki mükellef sayısı 815 binden 720
bine düşmüştür. Türkiye'nin nüfusu 4,5 milyon artarken, büyümede
rekor kırdığınızı söylerken, millî geliri 3
katına artırdığınızı iddia ederken mükellef
sayıları neden azalmaktadır?
Bir önceki maddeye verdiğiniz
cevapta da Sayın Bakan, bu kararnamelerle personel ücret rejimi dengesinde
yaptığınız tahribat ve mağduriyetle ilgili bilgi ve
değerlendirmelerinizi yeniden gözden geçirmenizi ve lütfen
mağduriyet, adalet, hak ve hukuk kavramlarını yeniden gözden
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Adıyaman Milletvekili
Sayın Fırat
SALİH FIRAT (Adıyaman)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bu Tekel
mağdurları, 4/C mağdurları sürekli soruluyor ama bir türlü
Hükûmetten bir cevap alamıyoruz. Bu 4/C mağdurları, daha önceki
hak ettikleri maaşların üçte 1ini ancak alabiliyorlar.
Ayrıca, gittikleri kurumlarda,
Millî Eğitim olsun, Sağlık olsun, belediye olsun, o kurumlarda
4/Cli sınıfı dendiğinde dışlanmış bir
sınıf ortaya çıktı. Orada aynı işi yapmalarına
rağmen izin hakları yok, tatil hakları yok, maaşları düşük.
Bunun yanında ayrıca 4/Cliler diye bir sınıf ortaya
çıktı. Lütfen bu adaletsizliği, bu
haksızlığı ortadan kaldırınız. Bu konuda ne
yapmayı planlıyorsunuz, ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Fırat.
Gaziantep Milletvekili Sayın
Şeker
MEHMET ŞEKER (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Türkiyede
yüzde 12,5 oranında, sigara içenlerin sayısında azalma var.
deniliyor. Güneydoğu illerinde bu rakam yüzde 25. Benim soru önergeme
verilen yanıtta şöyle deniliyordu: Sağlık
Bakanlığımızın çok iyi çalışmaları
sonucu, Alo Sigara Bırakma Hattı kurulduğundan beri sigara içen
sayısında ciddi bir şekilde azalma var. deniliyordu; oysa benim
soru önergem bununla ilgili değildi. Türkiyede bu bölgelerde özellikle
kaçak sigara çok yoğun bir şekilde satılmakta, devlet çok ciddi
şekilde zarara uğramakta, 1,5 milyar dolar gibi bir rakamdan
bahsedilmekte buradaki ÖTVden dolayı kaybın. Bununla ilgili bir
çalışmanız var mı? Yoksa, bunu sadece insanların
sigara içmesi, bırakmasına mı bağlayacağız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Şeker.
Sayın Bakan, buyurun efendim.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bakan
yardımcıları, birilerine iş bulmak için
oluşturulmuş bir unvan değildir. Bakan
yardımcıları hakikaten sahada. Birçok talepler geliyor ve bakan
tabii ki bunları alt yani bürokratik kadrolara iletiyor fakat
bunların takibi için, gerek milletvekillerimizin gerek illerden gelen
taleplerin, bu türden taleplerin takibi için bakan yardımcıları
önemli bir fonksiyon oynuyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakan yardımcılarının net maaşı
kanun hükmünde kararnameyle belirlendi, 9.500 liradır. Şimdi, şu
ana kadar, benim bildiğim kadarıyla henüz atanmayan bakan
yardımcıları da var, mesela Maliye Bakanlığında
şu anda bakan yardımcısı yok. Dolayısıyla, kaç
bakan yardımcısı var, arkadaşlar bakıyorlar,
getirecekler ama yani burada taşıt kiralansa dahi, en fazla, bütün
bakan yardımcıları dahi atansa burada kiralanabilecek veya
satın alınabilecek taşıt sayısı yirmi
altıyı geçmez.
Şimdi, burada ben yokken,
arkadaşlar ilettiler, bir iddia var, işte aylık 43 bin liraya
taşıt kiralandığı yönünde. Bu yönde bizde bir bilgi
yok ama araştırırız, varsa öyle bir şey bakarız.
Biz, yeni bir taşıt kanunu
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Hayır, ismini söylesin Sayın Bakanım. İsmini söylesin
arkadaş, kim olduğunu. Bir duyumla olmaz bu iş, Bir duyum.
diyerek olmaz, ismini söyleyecek.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Evet, bize de iletin, biz de bakalım
Maliye Bakanlığı olarak; Maliye Bakanlığı olarak
biz de düzeltelim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sen önce o
yaptığın şeyi düzelt bakayım, düzelttireceğim
sana.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Neyi düzeltiyorum ya?
OKTAY VURAL (İzmir) Ayarlama
işini düzelttireceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Teyit ediyorsun sen yaptığım işin doğrusunu.
OKTAY VURAL (İzmir) Büyük lokma
ye, büyük laf söyleme.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) - Şimdi, şöyle bir husus daha var:
Değerli arkadaşlar, şimdi, biz yeni bir taşıt kanun
tasarısını hazırladık, bu taşıt kanun
tasarısına ilişkin bütün kamu kurum ve
kuruluşlarının görüşlerini alıyoruz, bunlar nihai
şeklini alınca Meclisimize getiririz, bu taşıtlar konusunda
yeni, daha rasyonel bir düzenleme yapılması gerekiyorsa hep birlikte
yaparız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama
Kanun Ucuz ve ekonomik, gösterişten uzak araç. diyor.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, taşıtlarla ilgili soruyu
soran arkadaşımız, yine herhâlde Enerji
Bakanımızın burada olduğunu düşünerek elektrik ve
doğal gaz zamlarını sordu.
Değerli arkadaşlar,
bakın, size aslında bütçe konuşmamda da bir rakam
vermiştim, müsaade ederseniz tekrar vereyim. Şimdi, ortalama bir
devlet memuru maaşıyla biz 2002 yılında 3.595 kilovatsaat
elektrik alıyorduk, şu anda 6.082 kilovatsaat elektrik
alınabiliyor. Bakın, miktardan bahsediyorum. Doğal gaz, metreküp
olarak:
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Bakan, bir de eti açıklar mısınız?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) - Yani Türkiyede enerji fiyatları iddia
edildiği gibi yükselmemiştir. Türkiyede elektrik olsun, doğal
gaz olsun kısmen ithalata bağımlıdır.
Uluslararası fiyatları Türkiye belirlemiyor. Ve ben az önce de örnek
verdim: Ankarada 450 dolara mal ettiğimiz doğal gazın 1
metreküpünü, yani yaklaşık 830 liraya mal ettiğimiz 1 metreküpü
biz 580 liraya satıyoruz. Dolayısıyla, burada aslında
devlet bir sürü yükü, vatandaşın yükünü üstüne alıyor
değerli arkadaşlar.
Şimdi, katılım
paylarıyla ilgili yine çok eleştiri geliyor. Değerli
arkadaşlar, tabii, Komisyonda şu anda bir tasarı var, son
şekli ne olur bilmiyorum ama bugün itibarıyla birinci basamaktan 2
lira, ikinci ve üçüncü basamaktan 8 lira, özele gidilirse 15 lira gibi bir
katılım payı alınıyor. Şimdi, bunların
amacı ne? Bakın, Türkiyede kişi başına
yıllık muayene sayısı artık neredeyse Avrupayı
geçecek, sekizleri aşmış durumda. Çok ciddi bir şekilde
belki de hakikaten talep yönetilmesi gerekiyor. Ben dün bunu ilaçta da ifade
ettim. Sonuçta bu kaynaklar ülkemizin kaynakları. Biz bunları
sağlık yerine diyelim ki eğitime harcarsak, altyapıya
harcarsak benzer faydaları
Yani burada eğer fuzuli bir şey
varsa mutlaka devlet tabii ki bunları talep yönetimi yoluyla
sınırlayacak. Bir de sürdürülebilirlik çok önemli. Yani hizmeti
vermek önemlidir, kapsamı genişletmek çok önemlidir. Ama bu hizmeti
sürekli bir şekilde, belli bir kalitede sürdürülebilir bir şekilde
vermek önemlidir. Hiçbir ülkenin finansal kaynakları
sınırsız değildir. Tabii ki sağlık bizim için çok
önemlidir, çok önemli mesafeler katettik ama burada sınırsız
kaynak var diyemeyiz.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
yine İşte, işsizliğin yüzde 20ye
çıktığına dair iddialar varmış
Değerli
arkadaşlar, işsizlik son on yılın en düşük düzeyinde,
yüzde 8,8. Ki, Türkiyede
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
2012 için ne olur?
OKTAY VURAL (İzmir) Mevsimsel
etkilerinden arındırılmış mı?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Değerli arkadaşlar, bakın,
mevsimsel etkilerden arındırılmış olarak işsizlik
şu anda yüzde 9,5. Bu rakamlar ilk defa 2005 yılında tutulmaya
başlandı. 2005 yılından bu yana en düşük, mevsimsel
etkilerden arındırılmış işsizlik oranıyla
karşı karşıyayız. Yani, Türkiye, hakikaten
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, Sayın Bakan, bilmiyorum Enerji
Bakanı da burada ama Ankarada doğal gazı 500e satıyoruz
dedi ama Başkent Doğalgazın
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) 580 liraya satılıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) 580 liraya satıyorsunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) 450 dolar
OKTAY VURAL (İzmir) Ankara Başkent Doğalgazın
fiyatları 1 metreküpü 830 TL konutlara. Yani, bu konuda bir
değerlendirme yaparsanız iyi olur.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) O çerçevede bir bilgi gelmişti.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, yanlış bir bilgi.
BAŞKAN Zapta geçti,
teşekkür ederim.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Sakık,
buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) Biraz önce
Mersin Milletvekili Nebi Bozkurt kürsüde şöyle bir cümle kullandı. Grubumuza dönerek,
depremin bir ilahî adalet olduğuna vurgu yaparak,
ırkçılıktan ve milliyetçilikten bahsederken, bütün
medeniyetlerde ırkçılığın ve milliyetçiliğin
kalktığını ve ona kapılarak grubumuza ağır
bir dille hakaret etmiştir. Çıkıp kürsüde özür dilemeli.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Grupla ilgili bir şey söylemedi orada.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Grubumuzu işaret etti, BDPyi; özellikle BDPyi.
SIRRI SAKIK (Muş)
Tutanakları
BAŞKAN Efendim, bir saniye
Getirteyim, ben de aslında göremedim. Bakarız, varsa size
SIRRI SAKIK (Muş) Biz,
çıkıp aynı sözü geri almasını istiyoruz.
BAŞKAN Hay hay,
yapılmışsa yaparız.
Efendim, şimdi, değerli
arkadaşlar, 16ncı madde üzerinde de görüşmeler
tamamlanmıştır.
16ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi, 17nci
maddeyi okutuyorum:
Mahalli idarelere yapılacak Hazine yardımları
MADDE 17 - (1) Maliye Bakanlığı bütçesinin;
a) 12.01.31.00-06.1.0.07-1-05.2 tertibinde yer alan ödenek,
13/1/2005 tarihli ve 5286 sayılı Kanunun geçici 7 nci maddesi
çerçevesinde, il özel idarelerine veya büyükşehir belediyelerine
devredilen personelin aylık ve diğer her türlü mali ve sosyal
haklarına ilişkin ödemelerini karşılamak üzere 2/7/2008
tarihli ve 5779 sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere
Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanunun geçici 1
inci maddesi çerçevesinde il özel idarelerine veya büyükşehir
belediyelerine,
b) 12.01.31.00-06.1.0.08-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek,
Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES)
kapsamında köylerin altyapı ihtiyaçları için il özel idareleri
ve/veya köylere hizmet götürme birliklerine,
c) 12.01.31.00-06.1.0.9-1-07.1 tertibinde yer alan ödenek,
Su Kanalizasyon ve Altyapı Projesi (SUKAP) kapsamında belediyelerin
içme suyu ve atıksu projelerini gerçekleştirmek üzere İller
Bankası Anonim Şirketine, tahakkuk ettirilmek suretiyle
kullandırılır. SUKAP kapsamında ihtiyaç olması halinde
genel bütçe kapsamındaki ilgili kamu idaresi bütçesine veya özel bütçeli
idare bütçesine ödenek aktarılabilir. Bu fıkra kapsamında ilgili
idarelere yapılan Hazine yardımları haczedilemez ve üzerine
ihtiyati tedbir konulamaz.
(2) Birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerinde yer
alan ödeneklerin, 2012 Yılı Yatırım Programında
belirlenmesini müteakip, KÖYDES Projesi için iller bazında; SUKAP için ise
belediyeler bazında dağılımı,
kullandırılması, izlenmesi ve denetimine ilişkin usul ve
esaslar Yüksek Planlama Kurulu tarafından karara bağlanır.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ilk
söz Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaşa ait.
Buyurun Sayın
Sarıbaş. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
AKP İktidarı
geldiği günden beri Çanakkale ilimizin sorunlarını
çözeceğine, gücünü, imkânını ve tüm zamanını, teslim almaya
ayırmıştır. Bunda da başarılı
olamayınca ekonomik olarak cezalandırmaya yönelmiştir.
Çanakkalemize uygulanan bu zulmü kamuoyunun ve sizlerin dikkatine sunmak
istiyorum. Önce Vakıflar Bölge Müdürlüğümüzü kapattınız,
arkasından millî parkın ve tarihî yarımadanın da içinde
bulunduğu, yüzde 52si ormanla kaplı ilimizde Orman Bölge
Müdürlüğümüzü kapattınız. Bununla da yetinmeyip Denizcilik Bölge
Müdürlüğümüzü de kapatarak kapısına kilit vurdunuz. Ele
geçiremediğiniz, kadrolaşamadığınız ve bundan
dolayı şahsi isteklerinizi yaptıramadığınız
için kurumlarımızı birer birer kapattınız. Şunu
bilin ki ne siyasi olarak ne de iktisadi olarak amaçlarınıza
ulaşamayacaksınız.
Sayın milletvekilleri,
Başbakan, CHPli belediyelerin Alman vakıflarından
aldıkları kredileri müteahhitler eliyle terör örgütüne
aktardıkları suçlamasında bulunmuştu. Sayın Genel
Başkanımız, Başbakanın iddialarını
ispatlamasını istedi ve sonuçta ne oldu? Cevap: Kocaman bir tıs.
Yine, Meclise vermiş olduğumuz gensoruya dahi bir CHPli belediye
örneği veremediniz. Yine, bu cevap konusunda aldığımız kocaman bir tıs. Dış
kaynaklı krediler zaten devlet onayı olmadan verilmiyor. Tekrar
soruyorum: Varsa belgeleyin, öğrenelim, kamuoyu bilsin. Son olarak,
İzmir Büyükşehir Belediyesine yapılan baskıya bakın:
Türkiyede ne kadar vergi müfettişi, Sayıştay denetçisi ve bilirkişi
var ise karabasan gibi İzmirin üzerine çöreklendi. Belediye
Başkanının Türkiyeyi temsilen yurt dışında
olduğu bir zamanda belediye bürokratlarının evleri, basına
da haber verilerek, sabaha karşı, suçlu görüntüsü verilerek
gözaltına alındılar. Sadece İzmir değil, tüm CHPli
belediyeler benzer baskılar altında. Baskılar sürüyor. Daha dört
gün önce de Antalya Belediyesine aynı yöntemle baskın
yapıldı.
Sayın milletvekilleri, şimdi
sizlere çarpıcı bir örnek vermek istiyorum: Yine, bu hafta, belediye
başkanlarıyla Çanakkalede yaptığımız
toplantıda
Gece yarısı savcılar belediye
başkanlarımıza kapılarını çalarak şu
ifadeleri sormak istiyorlar, diyorlar ki: Adalet Bakanlığı emri
gereğince yapılmakta olan bir çalışmaya esas olmak üzere
belediyenizde başkan, başkan yardımcısı, meclis üyesi,
encümen üyesi ve belediye memurlarının hemen gece yarısı
isimlerini çıkararak bize bildirmeniz gerekir. Böyle bir uygulama, ne
savcılıkta ne hukukta ne de bir başka yerde vardır. Niye
gündüzü beklemiyorsunuz? Niye bunu Adalet Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığına sorarak elindeki her ay verilen
bilgilerle oradaki meclis üyelerini, orada çalışan memurların
isimlerini bilmiyor mu? Ama amaç o değil. Amaç, muhalefet belediyelerini
rahatsız etmek -o gece yarısı adlarını bilemeyecek- yeni
seçilmiş belediye başkanı arkadaşlarımızı
orada korkutmak, sindirmek ve baskı altına almaktır.
Değerli milletvekilleri, bu
baskılar belediyelerimizin hizmet üretmesini engellemeyecektir. Hiçbir
zaman için hesap vermekten kaçınmadık, kaçınmayacağız
da. Ancak, CHPye yapılan bu baskılar hiçbir zaman için de
çalışmalarımızı engelleyemeyecektir. Her zaman
olduğu gibi, konuş, suçla, sonra da suskunluğa bürün; çamur at,
izi kalsın.
Sayın milletvekilleri,
İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken Bakana
yönelttiğimiz soruya vermiş olduğu yanıttan da
anlaşılacağı üzere muhalefet belediyelerine
baskınların sayılarını da ispatlamış oldu.
Bakın, 2.903 belediye yani yüzde
50si AKPli olmasına rağmen bu belediyelerin ancak yüzde 28ine
soruşturma izni verilmiştir. Bu oran Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde
yüzde 53,8dir. Bir başka deyişle, tüm belediyeler içerisinde AKPli
belediyelere yüzde 28, muhalefet belediyelerine yüzde 72 oranında izin
verilmiştir. Yani AKPli belediyelere açılan soruşturmanın
yaklaşık 3 katı, muhalefet belediyelerine
açılmıştır. Adalet ve Kalkınma Partisinin adaleti bu
mudur?
Yolsuzluk
ve rüşvet iddialarını belgeleriyle gündeme
taşıdığımız, ayan beyan her şeyin ortaya
konduğu, örneklerinin konduğu İstanbul, Ankara, Kayseri, Çorum
belediyelerine yönelik iddialara neden duyarsız kalıyorsunuz?
Sayın
milletvekilleri, gelin görün ki İçişleri Bakanının yine
aynı soruya verdiği cevapta, İstanbul Büyükşehir Belediyesi
için hiç aç parantez (sıfır)- soruşturma izni
verilmediğini buradan itiraf etmiştir.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Hayır, söylemedi.
ALİ
SARIBAŞ (Devamla) Tutanaklara bakarsınız.
18
bakanlığın bütçesinden daha büyük bir bütçeye sahip olan bir
belediyede bu kadar şikâyete rağmen hiç mi usulsüzlük,
hırsızlık, yolsuzluk, hukuksuzluk
yapılmamıştır? Ne kadar enteresan değil mi?
Sayın
milletvekilleri, bakın, depremde, farklı bir açıklama getirmek
istiyorum. Van depremi felaketinin birinci derecede sorumlusu AKP Hükûmetidir.
19 il, 17 Ağustos depreminde yapı denetim şirketleri
kapsamına alınmışken, 2002den beri burada iktidarda
olduğunu söyleyen AKP Hükûmeti, Van bölgesi birinci sınıf deprem
bölgesi kuşağında olmasına rağmen niye bu kapsama
almamıştır? Bunun sorumlusu kimdir? Diğer iller gibi niye
oy avcılığı yapacağız diye bunu, bu zamana kadar
beklettiniz?
Çok
değerli milletvekilleri, yine soruyorum Vandaki sorunla ilgili: Vanda 84
bin binadan yüzde 70i kaçak ve ruhsatsız -geçmiş dönemdeki belediye
başkanlarının- Ercişteki 18.424 binanın yüzde 85i
ruhsatsız ve kaçak yapı. Van Ercişte, dönemin belediye
başkanı oy uğruna, yüzde 15ine yani 2.763 binaya ruhsat verirken 15.661 binaya yani
yüzde 85ine göz yumarak kaçak ve ruhsatsız yapılmasına seyirci
kalmıştır. Bu belediyenin hiç günahı yok mudur? Muhalefet
belediye başkanı olsaydı çoktan tutuklanmıştı. Bu
kadar yanlışlık niye? Bu kadar insan öldü, hiç mi
vicdanınız sızlamadı?
Değerli milletvekilleri, 2012 yılı
bütçesine baktığımızda şunu görüyoruz: Bu bütçenin
mahcup bir bütçe olduğu, hiçbir iddiası olmayan bir bütçe
olduğu. Vergi gelirleri dağılımına
baktığımızda şu tabloyu görüyoruz: Vergi gelirlerinin
yüzde 68i vatandaşlarımızın zorunlu
harcamalarındandır. Varlıklılardan alınan gelir
vergisi ve kurumlar vergisi ancak yüzde 32 dolayında görülüyor. Yani
maliyenin eli vatandaşın cebinden hiç çıkmıyor. Sayın
Maliye Bakanı enflasyonun çift hanelere doğru yol almasının
nedeninin vergiyi artırmalarından kaynaklandığını
söyleyerek itirafta bulunmuştur.
Değerli milletvekilleri, il özel idaresi,
belediyeler ve köylere vergi payı artırmalarından da bahsetmek
istiyorum ancak süremiz yeterli değil ama şunu ifade ediyorum: 2008
yılı içerisinde İller Bankasından alınan paylar 15
AKPli, 3 MHPli belediyeye verilmişken CHPlilere hiç verilmemiştir.
2009 yılı içerisinde 103 AKPli, 14 CHPliye verilmişken 26
MHPliye verilmiştir. Yani Adalet ve Kalkınma Partisinin belediyelere
yaklaşımı budur. Proje karşılığı
verilen, bu proje karşılığında
Halkın
paralarını bu kadar yanlı vermenizi gerçekten esefle
karşılıyorum.
2012 yılı bütçesi, kanun hükmünde kararnameyle
kurulan bakanlıklara verilen, yasallığı
tartışılan bir bütçedir.
Ülkemize ve halkımıza refah getirmeyeceği
inancıyla karşı oy vereceğimizi belirtmek istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Sarıbaş, vaktiniz tamam.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Emin Haluk Ayhan, Denizli.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, izin verir misiniz? Sayın Milletvekilimizin bir arzı var
efendim.
NEBİ BOZKURT (Mersin) Bir düzeltme istemiştim.
BAŞKAN Şimdi söz verdim, bundan sonra. Oturun
lütfen.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin
17nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz
etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi tekrar
selamlıyorum.
Esasen bu madde mahallî
idarelerle ilgili olan bir madde. İl özel idarelerine veya büyükşehir
belediyelerine devredilen personele ilişkin 5779 sayılı Kanunda
yapılan düzenleme. Genel bütçe vergi gelirlerinden il özel idarelerine
veya büyükşehir belediyelerine pay verilmesiyle ilgili kanun. Bunu ne
kadar istismar ettiniz? Gerçekten çok istismar oldu. 2009 mahallî idareler
seçimleri öncesinde bu kanun tasarısı, değişiklik Türkiye
Büyük Millet Meclisine geldi, Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi. Orada
eşitsiz bir dağılım yaptınız. Bunu yaparken
Adalet ve Kalkınma Partisine ait belediyeler de bunun adil
olmadığını ifade ettiler ve bütün diğer siyasi
partilerle de bunu görüştüler. Şimdi, sizin isminiz
adınızda; hakikaten adil değilsiniz, hakikaten adaletiniz yok.
Nüfusa göre dağıtmadınız.
Bakın, Denizli
Belediye Başkanı Nihat Bey şimdi Denizli Milletvekili, o zaman,
bunun doğru olmadığını, nüfusa göre
dağıtılması gerektiğini söyledi. Bizim
ısrarlarımız üzerine o tasarı alt komisyona sevk edildi.
Ben alt komisyon üyesiydim. Bunun ne zaman toplanılacağına dair
ısrarlarım alt komisyon başkanına ve Komisyon
başkanına oldu. Ama bir gün, buradan o tasarının Hükûmet
tarafından geri çekildiğini öğrendim. En azından muhalefete
mensup Komisyon üyesi milletvekillerine bunun geri çekildiğinin nezaketen
bildirilmesi gerekirdi; bu da bildirilmedi. Ama başka bir şey gördük,
bir süre sonra aynı tasarı, teklif olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna
tekrar geldi; gerekçesi aynı, maddeleri aynı, noktası aynı,
virgülü aynı. O adaletsiz dağıtımı AKPli
belediyelerin de rızası hilafına, zorla buradan geçirdiniz.
Ben o günkü
İçişleri Bakanına söylediğimi adım gibi
hatırlıyorum, dedim ki: Siz Devlet Planlama Teşkilatında
çalıştınız. Burada mahallî idareler dengesi var. Şimdi
ne oldu da bir ay sonra, geçirdiğiniz bütçe, uyguladığınız
program, çıkardığınız programdan ne değişti
de bunu buraya getiriyorsunuz? Zaten Komisyondan çekme gerekçesi de oydu.
Bakın,
biz seçim esnasında Sayın Zeybekçi, Sayın Keskin bir ortamda,
seçimde, oturumda konuşurken bu gündeme geldi ve ben şunu söyledim:
Denizli Belediye Başkanı, şimdi milletvekili adayı ama,
bunların günahı yok, günah AKPnin. Neden? Gayret ettiler ama o gün
bugün bir daha bir araya gelemedik biz üçümüz. Sayın Keskin de Sayın
Zeybekçi de gelemedi, üçümüz bir araya gelemedik ve hatta gerginleşme
oldu. Bunun temel sebebi de bana göre o günkü tartışmadır. AKP
sadece kendine muhalefet belediyelerine değil, kendi belediyelerine de
aynı şeyi yapıyor ama bu çıkardığınız
kanun adil bir kanun değildi, o gün seçime giderken kendinize
sağlayacağınız birtakım neydi? Avantajların
altyapısıydı, bu gayet açık ve net.
Şimdi,
zaten söz veriyorsunuz. Nihat Bey 2023e kadar belediye başkanı
olacağını ifade etmişti yanlış
hatırlamıyorsam. Bakın, sizin bu
sıkıntınızdan bıraktı geldi, milletvekili oldu.
Şimdi, getirdiğiniz durumu düşünün, getirdiğiniz hâli düşünün. Tabii,
bunu siyasi latife olarak kabul edin, bir insanın milletvekilliğine
aday olması kadar doğal bir şey de yok ama
yaptığınız, uyguladığınız
politikanın kendi içinde ne kadar tarafgir, adil olmayan, adaletsiz ve
insafsız bir tasarı, davranış biçimi olduğunu bir kez
daha burada ifade etmek istiyoru;, sadece buraya değil, bütün millete.
Bakın, bir teşvik kanunu
Denizliye haftaya bir bakan gönderdiniz. Teşvik kanunundan lanet getirdi
sanayiciler, kimse beğenmedi. Nitekim, şimdi, teşvikle ilgili o
düzenlemeyi tekrar düzenlemeye çalışıyorsunuz. Herkes söyledi.
Bakın, AnadoluJeti Denizli-Ankara
arası koydunuz, rantabl veya değil. O günkü Yönetim Kurulu
Başkanıyla ben de görüştüm, AKPli arkadaşlar da
vardı, Denizlide sivil toplum örgütlerinin liderleri de vardı. 4
milletvekili AKPden, 1 de bakan, açtınız. Ben burada dedim ki:
Yarın 4 milletvekili yine kapatırsınız.
Nasip oldu, bugün burada değil,
bir başka arkadaş bakan oldu Denizliden ama o şirket
kapatırken o havayolunun o hattını, maalesef, son uçuşu
bana nasip oldu. Yaptığınız her şey plana uymayan,
programa uymayan, hesabı kitabı olmayan işler, nereden
bakarsanız bakın.
KÖYDES
Gidiyorsunuz, parke
taşı köyde dolu. Yahu arkadaş, niye yapmıyorsunuz?
Vekilim, sesini çıkarma, bize öyle söylediler ki bunun yarısı
seçimden sonra gelecek. diyorlar.
Yalan söylüyorsam yalan söylüyorsunuz
deyin. Vicdan var, izan var
Öyle değil mi?
RECEP ÖZEL (Isparta) Öyle değil,
öyle değil, doğru konuşmuyorsun.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla)
Şimdi, öyle değil
Ben doğru konuşurum, bilmediğimi
konuşmam. Siz beni tanımıyorsunuz,
tanıyacaksınız.
Bakın, gerçekten, mahallî
idarelerin bütçe büyüklükleri sürekli büyüme gösterdi, 1975-2009 arasında
ekonomi içindeki payı yaklaşık 4 kat, kamu maliyesi içerisindeki
payı yaklaşık 2 kat arttı. Bu artışta
büyükşehir belediyelerinin kurulmasıyla birlikte merkezî bütçeden bu
kuruluşlara aktarılan kaynak da etkili oldu. Bazı yerel
vergilerin ihdası ve tahsilatın belediyelere devri, genel bütçe vergi
gelirlerinden aktarılan tutarların zaman içerisinde oran olarak
artırılması ve artan vergi yükünün bu kaynak üzerinde olumlu
etkisi, yüksek oranda kentleşme bunlara ne oldu? Etkili oldu.
Şimdi, bunu niçin söylüyorum? Ben
bu konuyla ilgili önerge verdim geçen dönem. Dikkate alınmadı,
doğrusu da buydu. Bu sene tekrar bunu tekrarlıyorum. Gelin, hep
birlikte bu idarelerin problemlerini çözelim. Bunu, muhalif belediyelerin
üzerine müfettiş göndererek, muhalif belediyelerin üzerine baskı
yaparak çözmemiz mümkün değil. Nerede ne varsa -sizinki de, bizimki de-
yürüyün ama bir de bunun insafı var. Belediyeyi
çalıştırmayacaksınız -zaten nüfusu 3 bin- belediyeye
baskı yapacaksın. Böyle bir şeyin olması kesinlikle mümkün
değil.
Şimdi, sürdürülebilir bir
büyümenin, kendi kendine yeter bir ekonominin olması için yurt içi
tasarrufların olması lazım. Sayın Bakanım, yurt içi
tasarruflar AKP döneminde yüzde 18lerden 12lere geldi. Şimdi, bu dönemde
artırmaya, 15lere çıkarmaya çalışıyorsunuz.
Nasıl yapacaksınız bunu Allah aşkına? Geçen sene Torba
Yasayı getirdiniz, bütçe çıktıktan hemen sonra getirdiniz.
Bütçenin içinde torba tasarıdan gelecek gelirin hesabı var
mıydı? Yoktu. Peki, ne oldu o gelirin hesabı? Şimdi, Bütçe
ne yapıyor? diyorsunuz. Açık vermeyecek. Diyorsunuz. Daha bir ay
önce, Ekimin 17sinde getirdiğinizde, burada 20-22 milyar TL açık
verecek. diyordunuz. Bugün farklı bir şey söylüyorsunuz, burnunuzun
ucunu görmüyorsunuz, yarını görmüyorsunuz, dünden bugünü hesap
edemiyorsunuz. Bunun neresi rasyonel mali yönetim? Bunu anlamakta zorluk
çekiyorum.
Gerçi siz söylüyorsunuz, Allah var
şimdi, yalan söylemekten korkarım ama ya, bir gün de Siz şunu
söylediniz, doğru söylediniz, öneriniz doğruydu. deyin. Nihat Bey
biraz sonra söyler, dışarıda da anlatır. Hakikaten
yardımcı olmaya çalıştım, Mevlüt Aslanoğlu da
yardımcı olmaya çalıştı, dilimizde tüy bitti,
inandıramadık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Millet inanmadı.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Nihat Bey de mi inanmadı?
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ayhan, çok
teşekkür ediyorum efendim. Süreniz doldu.
Şimdi, Mersin Milletvekilimiz Nebi
Bozkurt bir açıklamada bulunacak.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Nebi
Bozkurtun, Hazreti Peygamberimizin depremlerle ilgili hadisine ilişkin
konuşmasında BDP Grubunu kastetmediğine ilişkin
açıklaması
NEBİ BOZKURT (Mersin) Sayın
Başkanım, okumuş olduğum hadis belki yanlış
anlaşıldı, BDPli arkadaşlara yönelerek onların da
ismini parti olarak zikrederek söylendiği için. Arkadaşlar daha çok
deprem konusunu gündeme getirdikleri için arkadaşlara yönelerek söyledim
ben.
Hadiste Hazreti Peygamberimizin
sözünde üç tane şık var, niye sonuncuyu kabul ediyorsunuz ki? Diyor
ki: Bu depremler müttakiler için, Allahtan korkanlar için bir mevizedir.
Yani Bu depremlerden ders alın, depremlere sağlam binalar
yapın, yüzde 5 yıkmasın, yüzde 5 malzemeden çalarak insanlara
zulmetmeyin, ölüme sebep olmayın. diyor. Müminler için bir rahmettir.
diyor. Bu rahmet oluşunun sebebi de Müminin ayağına batan bir
dikenle bile -Hazreti Peygamberin diğer bir hadisinde- onun
günahlarından bir kısmını Cenabıhak affeder.
buyuruyor. Kâfirler için bir azaptır. demesinin sebebi de,
insanların tek dünyası vardı, onların bir ahret inancı
zaten yok, depremle zaten olmayan ahret inançları, dünyaları da
gitmiştir, zaten ahretleri de yoktur manasında bunu söylüyor. Burada
sizin üzerinize almanız gereken, arkadaşlarımızın
üzerine alması gereken herhangi bir şey yoktur.
Efendim, zaman dar olduğu için, bu
hadisi aslında bazı arkadaşlarımız
Bu, İbni
Asâkirin Tarihi Dımeşkinde rivayet ettiği bir hadistir.
Aslında zayıf da bir hadistir ama bir realitedir. (Gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim. Tamam.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, hiç böyle sözünü evirip çevirmesine gerek yok. Eğer müminse
söylediğinin arkasında durabilmelidir, inanıyorsa
durabilmelidir. Böyle çark etmeye gerek yok. Grubumuza dönüp bunları söylerken
İslamiyete inanıyorsan, Allaha inanıyorsan, neyi kastettiysen
onu söyle. Şimdi kıvırıp çıvırmaya
Arkadaşlarınız bile rahatsız oldu sizin söylediklerinizden.
Özür dileyeceksiniz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
SIRRI SAKIK (Muş) Özür
dileyecek. Bu kadar
BAŞKAN Teşekkürler.
SIRRI SAKIK (Muş) Özür
dileyecek, grubumuzdan özür dileyecek, yoksa çalışmaları
BAŞKAN Teşekkürler,
sağ olun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Tabii,
özür dilemesi gerekiyor.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sayın Hatibin özür dilemesi gerekiyor, aynısını
tekrarladı.
SIRRI SAKIK (Muş) Hayır,
aynısını tekrarladı; grubumuzdan özür dileyecek,
Vanlılardan özür dileyecek.
NEBİ BOZKURT (Mersin) Sayın
Başkanım, düzeltebilir miyim?
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Kürsüye gelsin Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Yalnız, Başkanım, siz süre koymuyorsunuz, bu bir
haksızlık. Yani bunu suistimal etmeyelim, sizden istirham ediyorum.
Süre koymuyorsunuz. Özür dilerim yani bu eşitliği, bu adaleti
istiyoruz.
BAŞKAN Süre konuldu. Ben
değilim süreyi koyan; süreyi koydu.
Siz oturun yerinize lütfen.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim,
ben buradan görüyorum, vermiyorsunuz, süre koymuyorsunuz buraya.
BAŞKAN Evet, buradan bir dakikada
açıklasın.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sayın Başkan, grup başkan vekilleri sürekli Hatibin yanına
gidip ne söylemesi gerektiğini kendisine söylüyorlar. Lütfen Hatibi kendi
hâline bıraksınlar.
BAŞKAN Hayır, hayır,
böyle bir şey yok; lütfen
Tamam.
Buyurun.
NEBİ BOZKURT (Mersin) Arkadaşlar, bir hadisi CHPli
arkadaşlar okuduğu zaman normal oluyor, BDPli Sırrı Süreyya
okuduğu zaman normal oluyor, ilahiyat fakültesinde hadis hocası
olarak ben okuduğum zaman anormal mi oluyor? İnsaf edin ya!
SIRRI SAKIK (Muş) İlahiyat
fakültesinde ırkçılık okumuşsun.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
- Allahtan Hocasın yani Allahtan Hocasın, bir de başka bir
şey olsan ancak bu kadar kötü konuşacaksın.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
NEBİ BOZKURT (Devamla) Eğer
maksadını aşmışsa
Burada çekinecek bir şeyim
yok. Ben hiçbir zaman arkadaşları o şekilde kastederek, son
şıkkı olarak kastederek hadisi o bağlamda okumadım ama
her çıkan arkadaş, buraya, depremi gündeme getiriyor, bizim
Mersinimizde de 8 bin depremzede var
SIRRI SAKIK (Muş)
Getireceğiz tabii, sen niye rahatsız oluyorsun?
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Getireceğiz tabii, o da mı suç?
NEBİ BOZKURT (Devamla)
ve o
arkadaşları ben ziyaret ettim, o arkadaşların ihtiyacı
için de elimden geleni yaptım.
OKTAY VURAL (İzmir) Burada
AKPliler, MHPliler yok mu ya!
NEBİ BOZKURT (Devamla) Deprem zor bir andır. Herkesin deprem
zamanında yapması gereken, üzerine düşen birtakım
SIRRI SAKIK (Muş) Hocam, özür
dilemek erdemliliktir.
NEBİ BOZKURT (Devamla) Sıkıntılı bir
zamandır ve o sıkıntıdan kurtulmamız için ne
yapmamız gerekiyorsa onu yaparız ama asla sizi kastetmedik.
BAŞKAN Tamam, Sayın
Bozkurt, teşekkür ederim.
NEBİ BOZKURT (Devamla) Asla sizi
kastetmedik bunu bilesiniz.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bozkurt.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Özür dilemedi Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN - Bir saniye efendim, daha
evvel, Sayın Zeybekcinin ismi geçerek şey oldu, ona söz verdim;
sonra size
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Ona
bir sataşma yok ki efendim.
Sayın Başkan, ama kötü bir
şey söylemedim yani.
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Ben
kötü bir şey söylediniz demedim zaten Sayın Milletvekili.
BAŞKAN Ne söyleyecek merak
ediyoruz.
Buyurun.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Denizli Milletvekili
Nihat Zeybekcinin, Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tam olarak anlayamadım
ama Sayın Ayhanın söylemiş olduğu
Eğer
yanlış anladıysam lütfen tekrar düzeltsinler. 2002
yılından 2011 yılına kadar
yaşadığımız bu sürecin içinde yedi yıl belediye
başkanlığı yaptım ve yedi yıl belediye
başkanlığım süresinde yedi yıl, Avrupa Konseyinde
Yerel ve Bölgesel Yönetimler Parlamentosunda Türkiyeyi temsil ettim. Tabii,
çok büyük farklılıklar gördüm orada da.
Ben 2004 yılında belediye
başkanı olduğumda, Türkiyede belediyelerin, belediye artı
özel idare ve tüm yerel yönetimlerin kamu harcamalarından almış
olduğu pay yüzde 4ler civarındaydı. Bugün gelinen noktada, özel
idareler artı belediyelerin kamu harcamalarından almış oldukları
pay, daha doğrusu vergi gelirlerinden almış oldukları
toplam pay yüzde 9lar civarındadır yani 3 misli civarında bir
artış. Yeterli mi? Asla yeterli değil. Şöyle ki:
Bakın, İskandinav ülkelerinde yüzde 50nin üzerinde, kamu
harcamalarının belediyeler üzerinden yapılması vardır,
Avrupa Birliği ortalaması da yüzde 30 civarındadır.
Türkiyede, Avrupa anlaşmalarına imza atan Türkiyede, bunun yüzde
30lar civarına, yüzde 20ler civarına, hiçbir kaygıya gerek
kalmaksızın artırılması gerekiyor.
Diğer taraftan, eğer
yanlış anlamadıysam, Sayın Ayhanın dediği, Türkiyede
normal bir belediye ile normal bir belediyedeki bir Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşına 1 lira vergi gelirlerinden pay giderken,
büyükşehirlere 2 lira, 2,5 lira, hatta bazılarına 4,5 liraya
kadar fazlalık vardır.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Denizlinin hakkını yediler mi yemediler mi Nihat Bey?
NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla)
Yani haksızlık vardır. Haksızlık sadece muhalefet
belediyelerine değil bütün belediyelere aynı şekilde
yapılmakta ama
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Aynı şeyi söyledik zaten.
NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla)
düzeltilmek üzere de çok yoğun bir gayret vardır. Bu gayreti de
görmezlikten gelmek son derece yanlış olur.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Beş senedir aynı gayret olur mu?
NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla)
Diğer taraftan, diğer belde belediyeleri
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Zeybekci,
teşekkür ediyorum efendim, sağ olun.
Şimdi
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim,
biraz önce, Sayın Milletvekili, BDPye hitaben bir sözünü düzeltme
ihtiyacı içerisinde bulundu. Yalnız bence -ben kastının da
öyle olduğunu düşünmüyorum açıkçası- özellikle burada
Peygamberi herkes kullanıyor. derken zannederim, bununla ilgili bir
düzeltme
Zannederim yanlış kullanılmıştır, bu
kullanma kelimesi Peygamber Efendimizle pek bağdaşan bir ifade
olmadı. Dolayısıyla, Sayın Milletvekilinin Peygamber
Efendimize yönelik bu kullanma ifadesini de düzeltmesini istirham ediyorum.
Yani yanlışlık olduğuna inanıyorum ama burada yer
alsın.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Vural.
NEBİ BOZKURT (Mersin) Olmazsa düzelteyim
Başkanım.
BAŞKAN Lütfen, oradan, yerinizden lütfen.
NEBİ BOZKURT (Mersin) Şimdi, kullanma
kelimesini Hazreti Peygamberin hadislerini kullanma anlamında söyledim.
BAŞKAN O anlamda söylediniz, tamam.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Öyle demedin
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim Sayın
Bozkurt, zapta geçti.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/470) (S.Sayısı:87)
2.- 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki
Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Sayın İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.
(BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Baluken.
BDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçenin 17nci maddesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, gönül isterdi ki bugün,
mahallî idarelere Hazine yardımıyla ilgili olan bu maddeyle ilgili,
bizler, daha çok merkezî bürokratik işleyişle ademimerkeziyetçi
yerinden yönetimi esas alan bir işleyiş arasındaki farkı
burada sizlerle birlikte tartışalım. Ancak günlük maruz
kaldığımız, sürekli olarak uygulanan pratikler öylesi
gündemler önümüze getiriyor ki bu tarz, bahsetmiş olduğumuz
yaklaşımları burada konuşmuş olursak sadece teorik
çerçevesi olan bir fikir jimnastiği yapmış olacağız.
Bu nedenle, ben gündem olarak önümüze gelen olaylarla ilgili hemen sizlerle
bazı aktarımları paylaşmak istiyorum.
Şimdi, biliyorsunuz, bir önceki gün gece
yarısı ve dün sabah Batmanda, Kurtalanda, Diyarbakırda ve
Mersinde belediyelerimize yönelik yapılan siyasi soykırım
operasyonlarının son halkası yapıldı. Kurtalanda
Kurtalan Belediye Başkanımız gözaltına alındı.
Evinde 2 tane genç çocuğu darp edilecek şekilde şiddete maruz
bırakıldı. Kurtalanda yürütülen operasyon kapsamında,
onlarca Belediye Meclisi üyemizin de içerisinde bulunduğu 20 kişi
gözaltına alındı.
Kurtalanda bu yapılırken
aynı saatte Batmanda eş zamanlı bir operasyon
yapılıyordu. Aralarında Belediye Başkan
Yardımcımızın da bulunduğu, yine pek çok Belediye
Meclisi üyemizin ve ilgili birimlerin müdürlerinin bulunduğu pek çok
arkadaşımız, haksız bir şekilde, önemli herhangi
hukuki bir gerekçe olmadan gözaltına alındı.
Bakın, bu gözaltılarla ilgili
şuraya dikkatinizi çekmek istiyorum: Dosyaya gizlilik kararı kondu ve
bu gizlilik kararı konduğu için biz bu
arkadaşlarımızın neyle suçlandığını ya
da gözaltında mevcut durumlarının ne olduğunu merak ettik.
Bunun için hukukçu arkadaşlarımızın başvurularına
bile herhangi bir yanıt verilmedi, dosyada gizlilik kararı
olduğu için. Ta ki bugün dört beş saat öncesine kadar avukatlar bu
arkadaşlarımızla görüşemediler. Ancak bu sabah
yayınlanan Yeni Şafak gazetesinde, bu operasyonla ilgili, suçlanan,
arkadaşlarımızın suçlandığı veya iddianame
olarak önümüze getirilecek olan bütün detaylar yer alıyor.
Şimdi, burada gizlilik konmuş
bir dosya var, hiçbir şekilde bir bilgi akışı yok ama Yeni
Şafak gazetesi, her neyse, bu gizlilik olan dosyadan bütün bilgileri
alarak, üstelik manşet haberle çıkıyor. Burada devletin
işleyişiyle ilgili ciddi bir sorgulamanın yapılması
gerekir. Yeni Şafakın yargıyla olan ilişkisinin hangi
yönde olduğunun, hangi mekanizma içerisinde işlediğinin,
savcılarla hangi bilgi akışı üzerinde bir ilişki
içerisinde olduğunun burada açıkça sorgulanması gerekiyor.
Bakın, burada Batman Belediyesine
sıradan bir operasyon yapılmadı, imar ve emlakle ilgili olan
birimde bütün klasörlere, bütün dosyalara el kondu yani burada görevlendirilen
savcı bir kişi için ya da şüpheli bir dosya için bir arama
kararı, bir klasöre el koyma kararı çıkarmıyor, ilgili
birimdeki bütün klasörlere el konmuş durumda. Pazartesi günü Batmanda
belediyeye başvuracak olan bir vatandaşımız bu birimle ilgili
hizmet alamayacak durumda çünkü 2010- 2011le ilgili bütün klasörler şu
anda mühürlenmiş ve el altında bulunmaktadır. Burada kamu
hizmetinin sürekliliğinin ihlal edildiğinin açıkça bir
ifadesidir.
Buradan biz İçişleri
Bakanına seslenmek istiyoruz: Pazartesi günü Batman Belediyesine
başvuran bir vatandaşımız, eğer orada kamusal hizmetin
sürekliliği açısından hizmet alamayacaksa burada birinci
derecede sorumluluğunuz vardır.
Bakın, bu
belediyelerle ilgili mali denetim İçişleri
Bakanlığının
müfettişlerine aittir, idari denetim ise Sayıştaya aittir
ve Batman Belediyesine on gün önce giden İçişleri
Bakanlığının müfettişleri Belediye
Başkanımıza teşekkür ederek geri dönüyorlar. On gün önce teşekkür
eden müfettişler, on gün sonra
savcının nereden geldiği, hangi düğmeden
basıldığı belli olmayan kararıyla bütün klasörlere el
konulması
Biz bunun amacının ne olduğunu biliyoruz. Bunun
amacının AKP tarafından getirilmek istenen, teröre
finansman sağlayanların mal
varlığına el konulmasıyla ilgili bir yasa
tasarısına zemin hazırlama olduğunu çok iyi biliyoruz.
Belediyelerimize yönelik
yaptığınız tutuklamalar, 25 belediye
başkanımızın, 80in üzerinde meclis üyemizin, 19 il genel
meclis; üyemizin içeri alınması yetmiyor, şimdi de ekonomik
soykırımı uygulamak için bu şekilde yasa
tasarılarını gündemleştiriyorsunuz. Buna da toplumsal
zeminde bir meşruiyet kazandırmak için önceden birtakım
hazırlıklar yapıyorsunuz. Biz, eğer bu konuyla ilgili
gerçekten bir şüpheniz var ise öncelikle düğmeye basmadan önce hiç
olmazsa İçişleri Bakanlığının
müfettişlerinin hazırlamış olduğu raporlara bir göz
atmanızı istiyorduk.
Değerli
arkadaşlarım, bu yerel yönetimlere AKPnin bakışıyla
ilgili Diyarbakır İl Genel Meclisindeki bir pratiği -bu konuyla
ilgili soru önergeleri de verdik- sizlerle paylaşmak istiyoruz: 2010-2011
Diyarbakır İl Genel Meclisi bütçe taslağı tam on iki kez
Diyarbakır Valisi tarafından geri çevrildi. Burada AKPnin
Diyarbakırlı milletvekili arkadaşlarımız da var.
Burada tamamen Valinin kendi özel kalem gideri için bütçenin düzenlemiş
olduğu revizyonu beğenmemesinden kaynaklı bir keyfiyet durumu
söz konusu. Tabii, bu keyfiyeti yaparken de AKPnin 2008 yılında
ilgili kanun maddesinin 15inci fıkrasının ilgili maddesinin
iptaline dayandırarak yürürlüğe koyduğu bir uygulama söz konusu.
Bakın, daha önce
vali 1 kez bunu reddedebiliyordu ama sizin yaptığınız
düzenlemeyle 12 kez vali reddediyor ve yaklaşık 2 binin üzerindeki
yerleşim yeri bir yıl boyunca hizmet alamıyor.
Diyarbakırda 1 milyon 100 binlik bir nüfus bir yıl boyunca Valinin
keyfî uygulamalarından dolayı hizmet alamadı. Bakın, burada
bu Valinin yapmış olduğu keyfî uygulamaları, biz süre
yetmediği için hepsini getirmeyeceğiz ancak Valinin genel zihniyetini
ortaya koyması açısından sadece Diyarbakırda taş atan
çocuklarla ilgili kullandığı cümleyi söyleyelim. Bu
çocukların ailelerinden alınması, kendi kimliğine, kendi
kültürüne yabancılaşmasıyla ilgili bir pratiği Vali bize
bir çözüm olarak getiriyor. Samimiyetini sorgulayarak, bu ülkenin
Başbakanının bile Dersimin sürgün çocukları, kayıp
kızlarıyla ilgili bir sorgulamayı önüne koyduğu bir
dönemde, Diyarbakır Valisi Kürt çocuklarıyla ilgili yeni bir
uygulamanın işaretlerini veriyor.
Şimdi,
aynı şekilde Van Valisiyle ilgili burada anlatmaya gerek yok, bütçe
görüşmelerinin en çok konuşulan ismi ve bu Vali hâlâ görevine devam
ediyor. Niye devam ediyor? İyi bir AKPli olduğu için devam ediyor.
Ta Uzak Doğulardan insan hakları savunucularını,
yardıma gelen insanları, adres gösterdiği otellerde enkaz
altında bırakan bir Vali, aslında ülkemizi dünyaya rezil etmesi
yetmiyormuş gibi hâlâ görev başında ise burada
atanmışlarla ilgili ve yerel yönetimlerle ilgili mantıksal
işleyişimizin sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.
Bakınız,
AKPnin yerel yönetimlerle ilgili genel algısına kendi seçim
bölgemden örnek vereyim, 2011 genel seçiminde AKPnin hizmet
dağılımıyla ilgili genel olarak ortaya koymuş
olduğu pratik şu şekilde gelişti: AKPnin oy
almış olduğu köylere hizmet gitti, oy alamadığı
köylere hiçbir şekilde, daha önce ihalesi yapıldığı
hâlde ve seçim öncesinde iş makineleri orada bulunduğu hâlde
hizmetler geri çevrildi. Bingölde Gökdere, Erdemli, Bahçeli,
Dışbudak, Yumaklı, Paymerk Kiran, Suveren, Dallıtepe,
Çiriş ve Alıncık köylerine seçimden önce iş makineleriyle
hizmet götürülürken, seçim sonrasında, istenilen oy
alınmadığı için bu hizmetler geri çevrildi.
Yine
Bingölde Solhanda Hazarşah, Mutluca, Melekhan ve Azat köylerinde bize de
oy vermediler. AKPnin aday tercihlerinden dolayı boykot kararı
aldılar. Bu boykot kararını aldıkları için şu
anda bu köyler hizmet alamıyor. Yolla ilgili başlayan
çalışmalar ve biten ihale
aşamaları olmasına rağmen şu anda bütün
çalışmalar durdurulmuş durumda.
Solhanın Hobit köyünde 93
yılında iki defa devletin güvenlik güçleri tarafından köy yakılıyor,
daha sonra köylülerle temas kurularak bu köye dönüş kapsamında köye
geri dönüşleri sağlanıyor. Ancak Hobit kendim gittim seçim
döneminde, tam üç kez arazi araçlarıyla gitmemize rağmen bu gidilen
yoldan kilometrelerce yolu yürümek zorunda kaldık. Yani Hobit köyü yol
açısından veya altyapı açısından hiçbir hizmeti
almıyor ve köye dönüşle ilgili, aradan sekiz yıl geçmesine
rağmen ve komisyon kendilerine geri ödeme sözü vermesine rağmen
herhangi bir geri ödeme de yapılmıyor.
Yine, Bingölün köylerinden
Sağgöze ve Geyikdere köyünde şu anda elektrik yok ve bunların
tek suçu AKPye oy vermemek. Dolayısıyla, siz eğer hizmet
anlamında yerel yönetimlere bakışınızı AKPye oy
verme üzerine şekillendireceksiniz, burada ciddi anlamda bir zihniyet
sorununu tartışmaya açmamız gerekecek. Keşke süremiz
yeterli olmuş olsa ve bunlarla ilgili pratikleri burada saatlerce
konuşabilmiş olsak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Sadece, Sayın Başkanın müsaadesiyle burada Sayın
Bakanıma bir şeyi belirtmek istiyorum. Konuştuğumuz madde
mahallî idarelere hazine yardımıyla ilgili. Bir doğal afetten
çıkmış Van Belediyesine bugüne kadar tek bir kuruş
yardım aktarılmadı, Van Belediyesinden normal belediyelerden
yapılan kesintilerin tamamı hâlen yapılmaktadır. Bu konuyla
ilgili düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Baluken.
Sayın milletvekilleri, 17nci
madde üzerine gruplar adına görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, şahısları
adına
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, AK PARTİ Grubu adına vardı efendim. AK
PARTİ Grubu adına müracaat etmiştik efendim.
BAŞKAN Hayır, burada böyle
bir kimse yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Grup adına ben konuşmak istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Mustafa Elitaş, Kayseri
Milletvekili.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Başkalarına vermiyorsun ama. Sona erdi dediniz, ondan sonra yine
söz veriyorsunuz.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Parazit yapma oradan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçe kanunu üzerinde, maddeler
üzerinde görüşmelerimizi tamamlıyoruz, son madde üzerine geldik ama
bu arada bazı milletvekili arkadaşlarımızın
söylediği konuda ve Sayın Grup Başkan Vekilinin bir konuyu
düzeltmem için ısrarlı konuları üzerine bir konuyu
açıklamak istedim.
Birincisi, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına konuşan milletvekili
arkadaşımız Antalya Belediyesiyle ilgili bir konuyu gündeme
getirdi. Antalya Belediyesine yaptığınız, savcılara,
polislere ve müfettişlere yaptığınız baskı
sonucunda Antalya Belediyesinde incelemeler yaptırıldı. diye
bir söylemde bulundu. Açıkça şunu söyleyelim: Polisin yaptığı,
savcılar marifetiyle yapılan her işi AK PARTİ
İktidarına yöneltmek haksızlık oluyor.
Değerli
arkadaşlar, polisin hangi görevlerinin olduğunu herhâlde herkes
biliyor, hukukçu arkadaşlar daha iyi bilir. Polisin kolluk görevleri var,
adli görevleri var. Savcı talimatı olduğu sürece, polis
savcıya talimat verip şu konuyla ilgili yaptığımız
dosyanın sonuçlarına göre...
OKTAY VURAL (İzmir)
Polis savcıya talimat vermez.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Savcı polise
talimat verdiği sürece o, işini yapmak mecburiyetindedir.
Bakın, dünkü
gazeteleri görürseniz, daha önceki yapılan işlemleri de
değerlendirirseniz Antalya Belediye Genel Sekreter
Yardımcısı veya Genel Sekreteri, Yalçın soyadlı
beyefendinin, Sayın Yalçının gazetelere, İnternete
düşen ifadesi var, Biz bu konuyla ilgili araştırma yaptık.
Veznedarlarla ilgili yolsuzluklar olduğunu tespit ettik ve bunun üzerine,
soruşturmayı bizzat biz şikâyet ettik. Yani tıpkı
Çankaya Belediyesindeki gibi, Çankaya Belediye Başkanının
söylediği gibi, Belediyede de yamyamlar var. Bu yamyamlarla ilgili ben ne
yapayım kardeşim? diyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Aynı şekilde Antalya Belediyesindeki
yamyamları belediye mensubu bir genel sekreter şikâyet etmiş.
ORHAN DÜZGÜN (Tokat)
Kayseriyi de söyle.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Bunu, AK PARTİyle ilgili değil, bu konuyla ilgili kim
yaptıysa...
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) - İçişleri Bakanı gereğini yapsın.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) ...hangi yamyam varsa, bu yamyamlarla ilgili gerekli işlemleri
yapmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Hangi yamyam varsa İçişleri Bakanı
gereğini yapsın.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Kim yamyamlık yapıyorsa, kim tüyü bitmedik yetimin
hakkını yiyorsa ona lanet olsun.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sizin sorumluluğunuz, iktidar partisisiniz, her
yamyamdan hesap sormak sizin vazifeniz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Onunla ilgili herkesin bu konuyu yapması gerekir ve bu konuyu
da dile getirmesi gerekir.
İki: Biraz önce
konuşan arkadaşımız, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına konuşan arkadaşımız Bütçe kanun
tasarısını üzerine söylüyorum. diyor. Bakın, bir duyumdan
hareketle, aldığım bir duyuma göre, yakın bir süre önce
yeni atanan bir bakan yardımcısını... Kendisine
ısrarla sorduk, Sayın Bakan not gönderdi Bu bakan
yardımcısı kimdir? diye, Söyleyin. dedi ama henüz bir
şey gelmedi.
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Beyefendi, bir dakika, bir dakika
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Değerli Milletvekilim, bu konuyla ilgili eğer bir iddianız
varsa, bilginiz varsa, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsü alınan
duyumlarla değil
ENVER ERDEM (Elâzığ) Sen
önce ödemeleri yapılmış olan, evrakları ortada olanlara
cevap vereceksin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Ben sizin notunuzdan okuyorum...
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Ötekini de oku.
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Beyefendi, orada, devamına cevap ver.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Aldığım bir duyuma
göre, yakın bir süre önce yeni atanan bir bakan
yardımcısına, 237 sayılı Kanun kapsamında 1 ve 2
no.lu cetvellerde makama yazılı olmadığı için makam
aracı satın alınmayacağı söylenince Öyleyse hizmet
satın alın, kiralayın ama Audi 4 olmaz
>
ENVER ERDEM (Elâzığ) Tamam,
doğru, doğru.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Doğruysa o bakan yardımcısı istifa eder mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sayın Milletvekilim, aldığınız duyumlarla olmaz bu
iş, resmî belgelerle olacak.
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Beyefendi, devamındaki ödemelere cevap ver, ödemelere.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Resmî belgelerle yapmadığınız sürece siz dedikodu
yapıyorsunuz demektir. Söyleyin bunun adını? Oradan da ifade
edebilirsiniz. Not yazın gönderin. Bu bakan yardımcısı
kimse
OKTAY VURAL (İzmir) Söyleyecek,
söyleyecek.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sayın Bakana sordunuz, Böyle bir şey yok. dedi.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Devamına da cevap ver.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Değerli milletvekilleri, bu konuyla ilgili meseleleri burada
konuşurken net konuşacaksınız.
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Belediyenin ödemelerine cevap ver.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
İkincisi: Elâzığ Belediyesiyle ilgili soruşturma devam
ediyor, savcılıklar bu konuyla ilgili
çalışmalarını yapıyor ama Elâzığ
Belediyesini savunmak bana düşmez.
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Beyefendi, o ödemeler yapılıyor mu, yapılmıyor mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Elâzığ Belediye Başkanı bir yanlış yaptıysa,
yolsuzluk yaptıysa hukuki yaptırımları zaten devam ediyor
ama yine, hukuki araştırmaları devam ediyor, konu
savcılıkta.
OKTAY VURAL (İzmir) Görevde mi
hâlâ?
ENVER ERDEM (Elâzığ) Niye
görevden uzaklaştırmıyorsunuz? Olur mu öyle şey ya?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sayın Milletvekilim, şurada söylerken öyle net şeyler
söylüyorsunuz ki duyunca milletin ağzı uçukluyor. Yahu kardeşim,
rakamları yanlış ifade ediyorsunuz. Bakın, sizin
konuştuğunuz şey ne?
OKTAY VURAL (İzmir) Senin için
hava gazı mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Gaz kaçırıyorsun, dikkat et.
Konuştuğunuz şey ne?
Bakın, konuştuğunuz -aldım Elâzığ Belediyesinden-
yaklaşık maliyet cetveli.
(AK PARTİ ve MHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar)
Sayın Milletvekili, sen beni
dinle.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Bir dakika, nasıl böyle
konuşursun ya?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sizin ihale bedeli diye söylediğiniz konu yaklaşık maliyet
bedeli.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Sayın Başkanım, konuşamaz öyle ya!
BAŞKAN Evet, lütfen Meclise
hitap edin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Yaklaşık maliyet bedeli nedir?
OKTAY VURAL (İzmir) İhaleye
sen mi girdin ya?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bu
konuyla ilgili alınması gereken hizmet bedellerinin, neyle ilgili,
nerede, bulmuşlar? Belediye Meclisinden geçmiş, Belediye Meclisinde
tartışılmış ama ihale rakamları şu anda
bende yok. İhale rakamları, kaç liraya
yapıldığıyla ilgili
ENVER ERDEM (Elâzığ) Peki,
o rakamlara itirazın var mı, yok mu?
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Rakamlar doğru mu, yanlış mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sayın Milletvekilim
ENVER ERDEM (Elâzığ) Bir
kamyona 800 küsur bin lira para verildiği doğru mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Yanlış, yanlış, yanlış. İşte, bana
maliyet bedeli diyor.
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Utanırsın söylediğin cümleden, utanırsın!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sayın Milletvekilim
Sayın Milletvekilim, lütfen susar
mısınız, bakın, bir şey söylüyorum.
BAŞKAN Genel Kurula lütfen,
Genel Kurula
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sizin burada okuduğunuz rakam, yani 6 tane pikaba söylenen 7 milyon
liralık rakam burada geçiyor ama ne diye geçiyor? Yaklaşık
maliyet bedeli olarak geçiyor. Bu ihale bedeli değildir.
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Kardeşim, iyi de göz var izan var ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Kardeşim, Sayın Milletvekili, bakın, şu anda ihale
bedeliyle ilgili konunun ne olduğunu bilmiyorum ama sizin
yaklaşık maliyet cetveliyle ilgili konuyu ihale bedeli diye ifade
etmeniz haksızlıktır. Buradan milletvekili
arkadaşlarımız da itiraz ettiler. Hatta siz yazılı
metinde diyorsunuz ki
ENVER ERDEM (Elâzığ) Yüzde
18 KDVyi ilave edeceksin!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Bakın, yazılı metinde de diyorsunuz ki, buna, herkesin
(MHP
sıralarından gürültüler)
Bakın, sizin yazılı
metniniz bu.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Böylece işi düzeltmiş mi oldun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
2009,
ihale süresi elli altı ay, ihalede kırım oranı yüzde 10,
yaklaşık maliyet cetveli sayfa
7 milyon 90
(MHP
sıralarından gürültüler)
Evet, yanlış
duymadınız diyorsunuz, yani buradan milletvekillerinin tepki
göstereceğini de bilerek söylüyorsunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) İhale
bedelini söylesene Mustafa!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sayın Milletvekili, yaklaşık maliyet cetvelini siz ihale bedeli
olarak söylerseniz yanlış olur. Şu anda resmî olmayan bir bilgi
var elimde.
ENVER ERDEM (Elâzığ) Ya,
senin Belediye Başkanından aldığın bilgiler bana daha
önce geldi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
İhalenin kaç lira olduğuyla ilgili
ENVER ERDEM (Elâzığ) Peki,
bir dakika efendim
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Bakın, değerli milletvekilleri, 6 tane pikapla ilgili, 6 tane
pikabın elli altı aylık toplam ihale bedeli 2 milyon 257 bin 920
lira. Şu anda gelen bilgi. Bakın, ne diyor?
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Milleti kandıramazsınız!
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Bir
dinle be kardeşim!
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sana
ne kardeşim? Onunla o konuşuyor, sana ne oluyor?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sayın Milletvekili, lütfen, bir dakika
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Otur!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Değerli arkadaşlar
BAŞKAN Lütfen, lütfen
dinleyelim. Arkadaşlar lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, Elâzığ Belediyesiyle ilgili konu
yargının gündeminde. Bu konuyla ilgili İçişleri
Bakanlığı müfettişleri teftişlerini
yapmışlar, savcılık gerekli girişimleri
yapmış, dava açmış ama siz bunu yanlış
bilgilerle, yanlışlarla ve alakası olmayan rakamlarla AK
PARTİ İktidarını suçlarsanız, sizin belediyeniz böyle
yapıyor derseniz, yazıktır, günahtır.
ENVER ERDEM (Elâzığ)
Allahtan kork!
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Hiç
de yanlış değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Doğru belgelerle söyleyin, eğer bu insan, bu Belediye
Başkanı yanlış yaptıysa, yargı gerekli
kararı verecektir ve bunun bedelini de ödettirecektir, ama Sayın Milletvekili,
aldığınız duyumlarla, kulaktan dolma bilgilerle Türkiye
Büyük Millet Meclisi kürsüsünü işgal ederek, AK PARTİ Hükûmetini
töhmet altında bırakmaya çalışmak,
açıkçası
yaptığınız büyük bir hatadır. Ne yaparsanız
yapın, ne derseniz deyin, 2002 yılı 3 Kasımından bu
tarafa bütün iftiralarınıza rağmen, bütün yanlış
bilgilerinize rağmen, bu milletin oylarını, anasının
ak sütü gibi oylarını 34ten başlayıp 50ye kadar
getirmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Eğer sizin söyledikleriniz doğru olsaydı bu millet Adalet ve
Kalkınma Partisini her dönemde iktidara getirmek yerine sandığa
gömerdi, tıpkı başkalarının olduğu gibi. En son
yapılan anketlerde de gördünüz. Eski İçişleri
Bakanımız, Sayın Başbakan Yardımcısı burada
açıkladı, en son yapılan anketlerde de gördünüz, AK
PARTİyi
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Millet sabrediyor, sabrediyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Hatta AK PARTİye muhalif olan bir anket grubunun yaptığı
açıklamada
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Sizi imam ile gönderecek, imam ile, bir daha dönmemek üzere.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Bugün seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz? dediğinde yüzde 55e
yakın kısmı Adalet ve Kalkınma Partisine oy veririm.
diyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
İmam ile gideceksiniz, imam ile.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Yani bir şeyi iddia ederken, bir şeyi burada itham ederken lütfen
gideceği yere bakın. Ama şunu söyleyeyim: Sayın
Şandırın sürekli söylediği gibi, milletin aklıyla
alay etmeyin. Milletin aklıyla alay ettiğiniz sürece, millet her
seçimde size gerekli dersi verecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Bir:
Sayın Milletvekili, Sayın Grup Başkan Vekili,
milletvekillerimizin sözlerini çarpıtmıştır. Kendisi
pisliklerin üstünü örtme görevlisi gibi konuşuyor. Siz biraz önce gazdan
bahsetmiştiniz, tamam mı; o sözünüzü geri alacaksınız.
Kürsüde kullandığınız o sözü geri alacaksınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Gaza gelme. diyen kimse ona söyledim ben.
OKTAY VURAL (İzmir) Geri
alacaksın.
İki: Sen, Alim Işıka ayarladınız
diye söz kullandın. Eğer o sözü düzeltmezsen sen bir müfterisin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Gaza gelme. diyen kimse ona söyledim ben onu.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sen bir
müfterisin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Gaza gelen sensen sana söyledim onu.
OKTAY VURAL (İzmir) Sen bir
müfterisin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sensin müfteri.
OKTAY VURAL (İzmir) Sen bir
müfterisin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Gaza gelme. diyen sensen sana söyledim.
OKTAY VURAL (İzmir) Müfterisin.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sözünü geri alacaksın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Hangi sözümü?
OKTAY VURAL (İzmir) Eğer
Tapu müdürünü ayarladınız. sözünü Alim Işık
söylememişse o sözü geri alacaksın. Almadığın
takdirde, sen bir müfterisin. Müfteri olduğunu iddia ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, beni müfteri olarak itham ediyor.
İzin verir misiniz.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika,
vereceğim efendim. Sakin olun. Sakin olun.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
2.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili dünkü yapılan
tartışmada biraz rahatsız oldu. Çünkü milletvekili
arkadaşımızın yaptığı işlemle ilgili
konuların doğruluğu gerçekleşince Bize ne kardeşim
senin ticari ilişkilerin? diye itiraz etti; haklıydı. Yani bir
milletvekilinin yaptığı ticari ilişkilerle ilgili bir
konunun buraya, gündeme getirilmesi
OKTAY VURAL (İzmir) Kendisi
getirdi ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Başka bir milletvekilinin bunu yolsuzluk diye ifade etmesi büyük
yanlıştı.
ALİM IŞIK (Kütahya) Ne
demek yolsuzluk diye
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Sayın milletvekili burada açıkladı Hisse devriydi. dedi.
Bakın, gelen şeyi söylüyorum
size: Sayın Işıka da hemen orada itiraz ediyorum, Hocam, sana
yakışmıyor. Diyorum, itirazım da o anda
başlıyor. Diyor ki: Siz şimdi oradaki tapu müdürüyle bu
işi yaptıysanız onu kamuoyu değerlendirecek. Ben itiraz
ediyorum. Alim Hoca, haksızlık yapıyorsun. diyorum. Sayın
Işık Yargıya da intikal etmiş bu konu. diyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, şimdi -Tutanaktan okuyorum- oradaki tapu müdürüyle bu
işi yaptıysanız onu kamuoyu değerlendirecek. Yani bunun ne
anlama geldiğini Sayın Işık da biliyor, ben de biliyorum, değerli
milletvekilleri de ne anlama geldiğini anlıyor. Ama şunu ifade
ediyorum, diyorum ki: Kütahya Şeker Fabrikasıyla yapılan
işlem, 72 bin metrekarelik arsa yuvarlak söylüyorum bu rakamı-
toplam 114 bin metrekare; 72 bin metrekarelik arsa 1953 yılında zaten
Kütahya Şeker Fabrikası lehine tapu kayıtlarında mevcut.
Sadece 42 bin metrekarelik bir arsanın bedeli, Sayın Alim
Işıkın da ifade ettiği gibi bedeli Kütahya Şeker
Fabrikası tarafından ödenmiş ama kayıtlara Türkiye
Şeker Fabrikasında ve ihale ilanında, ihale ilanında bu
arsanın da var olduğunu ifade ediyor.
Burada bir ticari
alışveriş var. Sayın Işık o ifadeyi söylerken
bunu ifade etti ama burada kesinlikle milletvekilinin tapu müdürüyle
ilişki hâlinde olduğunu ifade eden bir anlam çıkar; ondan itiraz
ettim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Elitaş.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, çarpıtma!...
BAŞKAN Bir dakika efendim, bir
dakika.
OKTAY VURAL (İzmir) - Yine
çarpıtmıştır. Tabii, gerçekleri paylaşma cesareti yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Buradan okudum.
OKTAY VURAL (İzmir) Cesaret
olacak, yürek olacak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Mangal gibi yürek var bende, kendin gibi zannetme.
OKTAY VURAL (İzmir)
Dolayısıyla, o yürek olmadığı için yine
çarpıtmıştır. Hak ettiği cevabı Alim Bey verecek
kendisine. Çünkü kendisinin ifadelerini çarpıtarak söylemiştir.
Çık, yüreklice bunu söyle, ayarladınız. de.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Herkesi kendin gibi zannetme.
OKTAY VURAL (İzmir) - Yürek var
mı sende be?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Tutanaktan okuyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) - Var mı
yürek? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kendin
gibi zannetme. Kalkıp konuşuyorum orada.
OKTAY VURAL (İzmir) Yüreğin
varsa, de ki: Ben böyle bir şey söylemedim.
BAŞKAN Sayın
Işık, Sayın Ülkere verelim ilk önce, o istemişti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Okuyorum buradan.
OKTAY VURAL (İzmir) Söyledim de,
yanlış söyledim. de.
BAŞKAN Sayın Tahran,
buyurun efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Aynısını okuyorum.
BAŞKAN Sayın Tarhan,
buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Yakışmıyor, Sayın Vural,
yakışmıyor.
BAŞKAN Buyurun efendim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yakışmıyor! Gaz çıkaran grup başkan vekili
BAŞKAN Lütfen, lütfen
Evet, dinleyelim.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan, AKPli Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partili
belediyelere, sipariş yargıyla, sipariş soruşturmalarla,
operasyonlarla yaptığı baskı yetmiyormuş gibi, burada,
Sayın Hatip, Cumhuriyet Halk Partisinin Çankaya Belediyesiyle ilgili
tahrif edilmiş bilgiler vermiştir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Hayır, Belediye Başkanının tutanaklardaki sözlerini
söylüyorum ben.
BAŞKAN Buyurun efendim.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Bu
konuya ilişkin açıklama yapılması gerekiyor.
BAŞKAN İki dakika
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Arkadaşımız yapacak.
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Cumhuriyet Halk Partisinin Çankaya
Belediyesiyle ilgili tahrif edilmiş bilgilere ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Başkan.
Değerli milletvekilleri, Çankaya
Belediyesindeki olayla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi cumhuriyet
başsavcılığına bizzat suç duyurusunda bulundu.
Cumhuriyet başsavcılığının yaptığı
tahkikat neticesinde, takipsizlik kararı verdi ve takipsizlik kararı
kesinleşti. Peki, aynı cesareti AKP yapabilir mi? Buyurun,
Elâzığ Belediyesi hakkında suç duyurusunda bulunabilir misiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Yargıda o, yargıda...
MAHMUT TANAL (Devamla) İki:
Kayseri Belediyesi hakkında suç duyurusunda bulunabilir misiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Yargıda...
MAHMUT TANAL (Devamla) - Suç
duyurusunda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MAHMUT ELİTAŞ (Kayseri)
Genel Başkanınız bedel ödüyor. Genel Başkanınız
şu an o konuda bedel ödüyor.
MAHMUT TANAL (Devamla) Üç: Peki,
Ankara Belediyesinde Belbeton adında bir belediye şirketi var. Bu
şirket, yeni bir vaziyette, bir yakınına ihale edildi. Buyurun,
bunun suç duyurusunda bulunabilecek misiniz? Ben sizi test edeceğim bu
konuda. Test edeceğim sizi. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Siz niye suç duyurusunda bulunmuyorsunuz?
MAHMUT TANAL (Devamla) Dört: Ankara
Belediyesinde, Kentsel Dönüşüm Projesinde olduğu hâlde, KDV
Kanununun 17nci maddesinden, KDVden istisna olduğu hâlde
vatandaştan haksız olarak almış olduğunuz KDVleri
bugüne kadar maliyeye yatırmayıp, maliye aleyhine dava açıp
maliyenin cebinden çıkan paralar nedeniyle belediye bu kadar kamu
zararı oluşturdu. Bununla ilgili suç duyurusunda bulunabilecek
misiniz? Sizi teste davet ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler, CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Işık, buyurun.
İki dakikada
lütfen
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
3.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, dünkü tartışmaya geri dönmek istemiyorum ama
şimdi Sayın Grup Başkan Vekili çıkar da bu şekilde
açıklamada bulunursa, bu, bu millete yakışmaz.
Şimdi
söylüyorum, dün: Aradan sekiz ay geçiyor, ondan sonra aklınız
başınıza geliyor, gidiyorsunuz tapu müdürüne bir dilekçeyle bu
tapuyu alıyorsunuz. Benim sözüm bu. Orada, Denetleme Kurulunun
raporlarında da aynen yazıyor. Arkasından devam ediyor. Biraz
önce Sayın Milletvekilinin, Sayın Grup Başkan Vekilinin
ifadesiyle: Mahkeme
kararı bu konuda var mı, Özelleştirme İdaresinin muvafakati
var mı? Yok. Siz, şimdi, oradaki tapu müdürüyle bu işi
yaptıysanız onu kamuoyu değerlendirecek. Devam ediyor,
Sayın Mustafa Elitaş Ama tapu sicil memurunu ayarlıyorsunuz.
diyor. Devam ediyor, Mustafa Elitaş: Sayın Işık, Sayın Milletvekilime hitap ederek
ve o tarafa dönerek Sekiz ay sonra tapu memurunu ayarlayarak aklınız
başınıza geldi, tapu memurunu ayarladınız. dedi.
Değerli milletvekilleri, benim söylediğim bu. Şimdi
Sayın Grup Başkan Vekilinden kendine yakışır bir
şekilde gelip bu sözünü geri almasını ve özür dilemesini
söylüyorum, başka bir şey demiyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Işık.
Buyurun efendim.
ENVER ERDEM (Elâzığ) Sayın Başkan, ismimi
kullanarak
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İsminizi kullanmadım ama
bilseydim kullanırdım.
BAŞKAN - Neyle ilgili söz istiyorsunuz?
ENVER ERDEM (Elâzığ) Benden evvelki konuşmaları
düzeltmek bağlamında, söylediği sözlerin doğru
olmadığını ifade etmek istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Elâzığ Belediyesiyle ilgili bu
ifadelerin içi boş olduğunu ifade etti kendileri, kendileri için çok
küçük, cüzi olabiliyor tabii ama milletimiz için bunu biz önemsiyoruz. Dolayısıyla,
sataşmadan dolayı da
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Benim adıma yorum
yapmayın, ben yorum yapmasını bilirim. Benim adıma yorum
yapma, tutanaklardan bak neyse onu oku, benim dün söylediğimi sen tercüme
etme.
BAŞKAN Buyurun, iki dakikada, lütfen yeni bir sataşmaya
meydan vermeden
Burada rakamlar var, rakamlar üzerinde
4.- Elâzığ
Milletvekili Enver Erdemin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENVER ERDEM (Elâzığ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben Sayın Grup Başkan Vekilinin yapmış
olduğu açıklamaların gerçekten çok talihsiz olduğunu
düşünüyorum. Çünkü burada Elâzığ milletvekilleri de var, onlar
da yakından Elâzığda olup biten olayları bilirler, en
azından dönüp arkalarındaki vekillerimize sorsalar, onlar bile
kendilerine bir kısım doğru cevapları verirlerdi.
Söylediğim şeylerin hiçbiri iftira bağlamında herhangi
ifade değildir. Bu mülkiye müfettişlerinin, Sayıştay
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Bakan yardımcısını söyleyin, bakan
yardımcısını
ENVER ERDEM (Devamla) Beyefendi, ödenen
rakamlarla alakalı
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Bakan size not gönderdi.
ENVER ERDEM (Devamla) Bir dakika
Bir
dakika
Süreyi geçirme.
OKTAY VURAL (İzmir) Elmayla
armudu karıştırma! Müdahale etme.
BAŞKAN Lütfen, Meclise
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Bakan orada oturuyor, size not gönderdi.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim,
müdahale etmesin.
BAŞKAN Sayın Elitaş,
dinleyelim.
Siz de Meclise hitap edin lütfen.
ENVER ERDEM (Devamla) Şimdi,
Sayıştay denetçilerinin, mülkiye müfettişlerinin ve
savcıların iddianamelerinin tamamında bu hususlar çok net olarak
ifade edilmiştir, ortaya konmuştur. Bunlar öyle asılsız,
astarsız
Siz Hükûmetsiniz, benim burada söylediğim sözlerin bir
tanesi yanlış olsaydı şimdiye kadar bizim
canımıza okurdunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Yok canım! Siz iktidarda olsaydınız herkesin canına
okuyacaktınız demek ki.
ENVER ERDEM (Devamla) Ben şunu
da söyledim: Beyefendi, eğer sende
vicdan varsa, Allah korkusu varsa sende, eğer yiğitsen,
babayiğitsen bu söylediğim rakamlar
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
Sayın Başkan, edebe davet edin.
ENVER ERDEM (Devamla) Bak, bir
dakika
Söylediğim rakamlar
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bu
laflar ilk değil Sayın Başkan. Milletvekili o, milletvekili.
BAŞKAN Sayın Erdem
ENVER ERDEM (Devamla) Söylediğim
rakamlar, söylediğim bilgiler doğruysa siz istifa edin, eğer
yanlışsa istifa etmeyi ben tekrar kabul ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın Erdem,
teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen dinleyiniz,
lütfen... Lütfen sayın milletvekilleri
Sayın Erdem, lütfen yerinize.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Elitaş.
OKTAY VURAL (İzmir) Elitaş
karıştırdı, karıştırdı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, bir milletvekili arkadaşımız burada
milletin kürsüsünde yiğitliğe davet ediyor, orada da bir Grup Başkan
Vekili Sende yürek var mı? diyor. İnsanlar kendinde
olmayanları isterler. Müsaade ederseniz söz almak istiyorum.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Yeter
ya!
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Ne zamana kadar sürecek? Yeter!
BAŞKAN Lütfen tekrar bir
tartışmaya meydan vermeyelim Sayın Elitaş.
İki dakika içinde toparlayın.
5.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, Elâzığ Milletvekili Enver Erdemin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi beni
yiğitliğe davet ediyorlar, Yürek var mı? diyorlar. Genelde
insan kendisinde olmayanı başkasında istermiş.
Elhamdülillah, bizim yiğitliğimiz de belli, yüreğimiz de belli.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İki: Ben, Sayın
Işıkı severim, uzun yıllardır birlikte
milletvekilliği yaptık. Sayın Işıkın bu
şekilde bir ifade kullanması, açıkçası öyle
anladığımdan dolayı, rahatsız etti. Oradaki tapu
müdürü ile bu işi yaptırıyorsunuz, onu kamuoyu değerlendirecek.
derken, açıkçası Sayın Işık, sanki burada bir ikili
ilişki varmış anlamında bir sonuç ortaya çıktı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Evet, öyle anladık.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Ama Sayın Işık geldi Ben yapılan işlemde,
yapılan alışverişte, tapu kayıtlarıyla ilgili
olan kısımda tapu müdürü ve firmanın bu konuyla alakası
olduğunu ifade etmedim. dedi. Kendilerine teşekkür ediyorum. Ama bu
bağlam içerisinde baktığımızda, konuşmanın
gelen şekline baktığımızda o anlamda gelmiş.
Sayın Işık bu konuyla ilgili o anlama gelmediği sözü
söylediğine göre, biz de bu konuda yapılan işlemin doğru
olduğu kanaatindeyiz. Zaten Sayın Işık da geldi bu
meseleyi
OKTAY VURAL (İzmir)
Ayarlıyor sözünü geri aldınız mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sayın Işık buradayken avukatlığına lüzum yok,
yapma sen avukatlığını! (MHP ve AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Sen ne
demek ya! Ne konuşuyorsun orada!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sayın Işıkla konuşuyorum ben. Sen bırak, ben onunla
konuşuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın
OKTAY VURAL (İzmir) Sen ne
konuşuyorsun be!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sen karışma, otur oraya sen! Otur sen yerine!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, müdahale edin lütfen.
BAŞKAN Sayın Elitaş
OKTAY VURAL (İzmir) Hadi be, sen
ne konuşuyorsun! El kol hareketi yapma!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sen bırak, ben onunla konuşuyorum.
BAŞKAN Sayın Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sana ne benim sözümü geri alıp almayacağımdan?
OKTAY VURAL (İzmir) Ne demek
bana nesi be!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Benim sözümü geri alıp almayacağım bana bağlı.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne demek
bana nesi!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sana ne!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, beş dakika ara veriyorum oturuma efendim.
Teşekkür ederim.
Kapanma
Saati: 19.26
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
---0---
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40ıncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2012 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının maddelerinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/470)
(S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki
Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, söz sırası
şahısları adına
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, konuşma tamamlanmadan , kürsüdeyken ara
vermek zorunda kaldınız, izin verirseniz iki dakikada
tamamlayacağım.
BAŞKAN Şimdi, bir önceki
şeydeydi Sayın Elitaş, müsaade ederseniz, lütfen, rica ediyorum
Bir önceki görüşmedeydi, rica ediyorum
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Efendim, ama Sayın Başkan
Sayın Başkanım, müsaade
eder misiniz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Kürsüdeyken konuşturmadılar efendim.
BAŞKAN
Gerekirse zabıtları da getirteceğim, daha sonra vereceğim,
lütfen daha fazla uzatmayalım, rica ediyorum yani.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, sözü kesildi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, zaten söz hakkını kaybetti; birleşime ara verdiniz,
sataşmadan söz veremezsiniz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Buyurun
Sayın Başkan, devam edin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, ben kürsüdeyken, konuşma yaparken gürültü var diye
sözümü kestiniz, şu anda kalan süremi
tamamlamak istiyorum.
BAŞKAN Tekrar
açıklamanız için size söz vereceğim. Şu iki şeyi
dinleyelim. Teşekkür ediyorum efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, söz
hakkı kayboldu, birleşime ara verdiniz, söz veremezsiniz, öbür oturum
sona erdi.
BAŞKAN Şimdi
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Sayın Başkanım, konuşmacı
konuşma yaparken, Elâzığ Milletvekili olarak da ben oturuyordum,
Elâzığ milletvekilleri çıksın, cevap versin. dedi.
BAŞKAN Tamam
efendim.Teşekkür ederim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Buna iki cümleyle cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Tamam efendim. O
tartışma ta dünden bugüne geldi. O tartışma artık
bitmeli.
Rica ediyorum, yerinize oturun.
Şimdi, şahısları
adına söz isteyenler
KAMER GENÇ (Tunceli) Oturum sona
erdi, bitiyor beyler.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Sana gelince niye bitmiyor?
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
Lütfen
efendim, müdahale etmeyiniz.
Mehmet Kerim Yıldız,
Ağrı Milletvekili, şahsı adına.
Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Beş dakika süreniz.
MEHMET KERİM YILDIZ
(Ağrı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe
kanun tasarısının 17nci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİ, iktidar olduğu
günden bu yana, insan merkezli ve hizmet odaklı
çalışmaktadır, bunun karşılığını
da görmektedir. Hükûmetlerimiz, eğitimden sağlığa,
ulaşımdan tarıma, sosyal yardımlardan yerel hizmetlere
kadar ilklerin hükûmeti olmuştur, tarihimizin en büyük kırsal
kalkınma ve kentsel dönüşüm projelerini hayata geçirmiştir.
Yerel Yönetimler Kanunu ile mahallî
idarelerin yetkileri ve mali kaynakları güçlendirilmiş, vergi
gelirlerinden aktarılan kaynaklar sürekli
arttırılmıştır.
2002de 4,7 milyar TL olan ödenekler,
2012 bütçesiyle 26,6 milyar TL olarak öngörülmektedir. Hükûmetlerimiz
tarafından 2005 yılında başlatılan ve kırsal
kalkınma hamlesinde devrim niteliği taşıyan KÖYDES projesi
için altı yılda 7,3 milyar TL kaynak
kullanılmıştır. Bu kaynaklarla, 37.119 köy ve
mezrasına sağlıklı içme suyu temin edilmiştir. Köyler,
ilk kez bu proje kapsamında sıcak asfalta kavuşmuştur.
KÖYDES ve BELDES, yerel yönetimleri
güçlendiren, gelişmişlik dengesizliğini ortadan kaldıran,ekonomik ve sosyal
gelişmeyi sağlayan projelerdir.
BELDES kapsamında
iki yılda toplam 550 milyon TL kaynakla 1.336 belediyede içme suyu, 255
belediyede kanalizasyon çalışması
yapılmıştır.
2011 yılında
SUKAP Su ve Kanalizasyon Projesi adı altında yeni bir program
başlatılmıştır. Bu kapsamda, uygulama projesi olmayan
belediyelerin proje hazırlık çalışmaları İller
Bankası tarafından yapılmaktadır. Nüfusu 25 bin ve daha az
olan belediyelerin programda yer alan içme suyu ve kanalizasyon işleri
için yüzde 50 oranında hibe sağlanmakta, geriye kalan yüzde 50lik
kısım için belediye, İller Bankasına uygun koşullarda
borçlanmaktadır.
Nüfusu 25 bin ve
üzerinde olan belediyeler ise Yüksek Planlama Kurulu ile BELDES kapsamına
alınarak belediye borçlanma limitleri dışına
çıkarılıp, İller Bankasından kullanacakları
krediyle projelerini gerçekleştirebileceklerdir.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ olarak amacımız,
vatandaşlarımızın yaşama kalitesini yükseltmek, ülkenin
imkânlarını vatandaş lehine kullanmak ve kaynakların
adilane dağılımını sağlamaktır. Bu
bağlamda, Ağrı ili, AK PARTİ hükûmetleri döneminde önemli
hizmetlere kavuşmuştur. Ağrılı hemşehrilerimizin
en büyük beklentisi olan üniversite 2007 yılında kurulmuştur.
İlk ve
ortaöğretimde derslik sayıları yüzde 100
arttırılmıştır.
Bugün mahallî idarelere
verilen yetki ve aktarılan kaynaklarla özel sorunları haricinde, suyu
ve yolu olmayan köy kalmamıştır.
Ağrı ilimizde
ilk kez köy yollarına sıcak asfaltlama çalışmaları bu
yıl başlatılmıştır.
KÖYDES kapsamında
Ağrıya 23 milyon 400 bin TLsi 2011 yılında olmak üzere
toplam 165 milyon TL kaynak aktarılmıştır.
Ağrı ilimize
BELDES projesi kapsamında 2007 ve 2008 yıllarında toplam 1 milyon 619 bin TL
ödenek gönderilmiştir. Ağrı il belediyesine bağlı
mahallelerimiz kentsel dönüşüm programına alınmış,
Fırat Mahallesinde çalışmalara
başlanmıştır. Belediyemizin hizmetlerinden, yeni otogar,
modern kapalı hayvan borsası ve atık su arıtma tesisi
tamamlanmak üzeredir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ olarak yeni Türkiyeyi inşa etmek, sessiz
çoğunluğun sesi, kimsesizlerin kimsesi olmak, mağdurun, mahrumun
ve mazlumun yanında bulunmak asli görevimizdir. Bu nedenle,
yıllardır halkımızın ertelenmiş taleplerini
yerine getirmek, bunu yaparken de en kısa zamanda en verimli çözüm yolunu
bulmak mecburiyetindeyiz. Hedefimiz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Yıldız, teşekkür ederim efendim, süreniz bitti.
MEHMET KERİM YILDIZ (Devamla)
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şahsı
adına ikinci konuşmacı Sayın Mustafa Elitaş, Kayseri
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Hem grubu
adına konuşuyor hem şahsı adına, olmaz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, kişisel sözle ilgili talep var mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Var, var, yapıldı.
BAŞKAN Evet efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Kendisinin
talebi var mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Konuşmamı istemiyorsan açık söyle.
BAŞKAN - Sayın Harun Karaca
kendi kişisel sözünü devretmiştir, burada şeyi var.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, hem grubu adına hem şahsı adına
konuşamaz.
BAŞKAN Lütfen oturun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Konuşmamı istemiyorsanız açık söyleyin, itiraz
ediyorsanız eğer.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ne demek yani
böyle yapıyorsunuz. Hem grup adına hem şahsı adına
aynı madde üzerinde konuşamaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Aç İç
Tüzükü bir oku. (AK PARTİ sıralarından Otur yerine sesleri)
İç Tüzükü oku. Elini böyle yapma. Biraz burada terbiyeli ol!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Daha sana geleceğim, sana geleceğim, dur. Daha seninle ilgili var
Geleceğim sana, otur sen hele.
BAŞKAN Lütfen oturun, lütfen
oturun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Sayın Başkanım, baştan başlatır
mısınız?
BAŞKAN Lütfen yerinize oturun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Ne demek böyle
yapıyorsun sen.
BAŞKAN Bir saniye efendim, beni
dinler misiniz?
KAMER GENÇ (Tunceli) - Yani aç İç
Tüzükü oku. Bir milletvekili hem grup adına hem şahsı
adına değişik saatlerde konuşamaz. İç Tüzükü
öğren biraz. İç Tüzüke aykırı.
BAŞKAN Bir saniye
İç
Tüzüke göre, söz hakkını isterse devredebilir. Devrettiğine
dair dilekçesi de burada. Lütfen yerinize oturun ve dinleyin.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır
efendim, İç Tüzüke aykırı. Aynı madde üzerinde hem grup
adına hem kişisel konuşmayı ayrı ayrı yapamaz. Aç
İç Tüzükü oku.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bir: Biraz önce konuyla gelen bir arkadaşımız
bizim, yamyamlarla ilgili ve Antalya Belediyesindeki ortaya çıkan
yamyamların kendi belediyesi çalışanları tarafından
ihbar edildiği konuyla ilgili bir arkadaşımız düzeltme
yaptı. Ama değerli milletvekili arkadaşımız eğer,
şu aletlere girilmiş olsaydı çok rahat bir şekilde görürdü.
Bakın, 15 Ekim 2011 Yamyam iddianamesi kabul edildi.
Başlık bu. Yamyam iddianamesi kabul edildi. diye bir
başlık var. Yani yamyamlıkla ilgili ve Çankaya Belediyesindeki
birilerinin girift bir şekilde yaptıkları ilişkiler,
yaptıkları
İZZET ÇETİN (Ankara) Hangi
gazetede? Hangi gazetede? Yandaş gazetede mi, yoksa hangisinde?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Hangisine girersen, hepsinde var. Sayın Çetin, hangisine girersen,
hepsinde bulursun.
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Googleda var, Googleda
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Sayın Çetin, Googlea girerseniz, yamyam iddianamesi dediğinizde en
az herhâlde 2-3 bin tane çıkıyor. Ona bakarsanız bulursunuz.
İZZET ÇETİN (Ankara) Bizim
okuduğumuz gazeteler öyle başlık atmaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
İki: Şimdi, biraz önce Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
konuşan arkadaşımız, duyumlar üzerine, bir bakan
yardımcısıyla ilgili konuyu gündeme getirdi. Biz Maliye
Bakanına gittik.
İZZET ÇETİN (Ankara)
İşine geldiğinde gazetelere itibar et, işine
gelmediğinde
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Sayın Bakan komisyon sırasında otururken not gönderdi, dedi ki:
Sayın milletvekilim, eğer böyle bir şey varsa, doğruysa,
derhâl Hükûmet olarak gerekeni yapalım. Bize isim verin. dedi. Sayın
Enerji Bakanı bir saattir burada duruyor. Soruları da geçeli bir saat
olmuş
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, kişisel söz talebi usulüne uygun değildir. Size
iletmiştim. Kürsü gaspı vardır.
AHMET YENİ (Samsun) Niye
rahatsız oluyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Niye
rahatsız oluyorsunuz? Niye rahatsız oluyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) Dolayısıyla söz talebi olmayan bir
kimse, bir grup başkan vekili ne zaman söz alması gerektiğini
bilmelidir. Kendisinin söz talebi olmadığı müddetçe bunun devri
mümkün değildir. Salim Uslu Bey, lütfen görevinizi yapınız, hatibi
indiriniz.
BAŞKAN Sayın Vural,
sözleriniz zabıtlara geçti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sayın Oktay Vural, maddeler üzerinde konuşuyoruz. Sayın Oktay
Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sayın Oktay Vural, siz geçmiş bilgilerinizi bir tazeleyin. O, sadece
bütçenin bütünündeki görüşmelerle ilgilidir.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır
Sayın Başkanım, mümkün değil.
İZZET ÇETİN (Ankara) Yok,
yok, öyle değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Bakın, Sayın Oktay Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Kişisel
söz talepleri yazdırıldığı sıraya göre verilir
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
sizin duayeniniz orada, arkada oturuyor, ona sor. Çok bilmiş diye biri
var ya
OKTAY VURAL (İzmir)
sırada
olmayana söz talebi verilmez Sayın Başkanım. Lütfen fuzuli
işgali sona erdiriniz.
BAŞKAN Sayın Vural
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Şimdi, bakın, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben Elâzığ Belediyesinde
BAŞKAN Sayın Vural, sözlü
olarak Kâtip Üyeden talep yetiyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Sözlü yok
efendim, sözlü yok. Öyle bir şey yok. Yazdırma vardır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Sayın Oktay Vural, siz bilgilerinizi tazelerseniz görürsünüz; bütünü
üzerinde konuşmuyoruz, maddeler üzerine konuşuyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne zaman söz
alacağını bilmeyen birisi
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Sayın Oktay Vural
Sayın Oktay Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Yani doğrusu bilemiyorsun
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Milliyetçi Hareket Partisi seni beş senedir grup başkan vekili
yapmış. Daha İç Tüzükün en önemli meselesini bilmiyorsun.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Bak,
bak, bak! Çok ayıp yahu!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Biz maddeler üzerinde konuşuyoruz, bütünü üzerinde konuşmuyoruz.
Bütünü üzerinde olursa, doğru. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Biz sizinle anlaştık. Niye? Oraya kimse
sıraya girmesin, aleyhte olanlar muhalefete, lehte olanlar iktidara dedik
ama maddeler üzerinde böyle değil. Sizin milletvekilinize biz, sayın
milletvekilinize bizim arkadaşımızın birisinin söz
hakkını devrettik.
Sayın
Oktay Vural, o anda siz burada nöbetteydiniz.
İki:
Değerli arkadaşlar, Elâzığ Belediyesini savunmak adına
burada değilim.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Meclisi memurlar mı yönetiyor, siz mi yönetiyorsunuz
Sayın Başkan?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Her kim ki şahsiyetsizlik yaptıysa,
yolsuzluk yaptıysa, hırsızlık yaptıysa,
kansızlık yaptıysa onun bedelini ödeyecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu,
yetkili savcılar tarafından, ilgililer tarafından iddianameye
konulmuş ama yapılan bir şeyi, yanlış bilgilerle,
sadece maliyet cetvelini ihaleymiş gibi
Ve bir de öyle yapıyor ki
yüzde 10 indirim yapıyor kafasından. Ama gelen rakamı
söylüyorum.
Bakın,
değerli milletvekilleri, bana gelen bilgi, söylenen rakamlarda, diyorlar
ki: 7 milyon 70 bin 919 liraya ihale edildi. Yüzde 10 indirim yapıyor,
yüzde 18 KDV ilave ediyor.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sizinki de
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Ama gelen bilgi: 1 adet pikabın saati 16
lira. Pikap günde on dört saat çalışıyor. Günlük 224 lira. Bu
pikabın 1 tanesinin 6.720 lira. 6.720yi 6yla çarpıp bunu da elli
altı ayla çarptığımız zaman 2 milyon 257 bin 920 lira
ediyor. 7 milyon 70 bin nerede 2 milyon 257 bin nerede?
OSMAN
ÇAKIR (Düzce) İstifa et!
NEBİ
BOZKURT (Mersin) İstifa et, istifa!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) İki: Bunun içinde şoför parası
dâhil.
ENVER
ERDEM (Elâzığ) Yanlış, yanlış.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, Sayın Milletvekili, şoför parası
dâhil, mazot parası dâhil, aracın bütün bakım onarım
giderleri dâhil olmak üzere bu bedel verilmiştir. Bana gelen bilgi bu.
Yine,
tekrar ediyorum, Elâzığ milletvekili arkadaşlarımız da
işaret ettiler, onlar da aynı şekilde ifade ediyorlar. Kim ki yolsuzluk
yaptıysa, Elâzığ Belediye Başkanı da dâhil olmak
üzere, bedelini ödeyecektir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, Sayın Erdemle ilgili yine
yanlış bilgi... Battıkça batıyor sayın bir grup
başkan vekili. Çıkamadığına üzülüyorum
açıkçası.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sen bulunduğun yerden bir çıkabilsen.
BAŞKAN
Şimdi, bir saniye efendim
Bir saniye
Şimdi,
bu rakamları
ENVER
ERDEM (Elâzığ) Sayın Başkan
BAŞKAN
Bir dakika, beni dinler misiniz Sayın Grup Başkan Vekilleri.
Şimdi,
bu rakamları biri kalkıyor şu rakam diyor, öbürü kalkıyor
bu rakam diyor. Bunun sonu yok.
Müsaade ederseniz zabıtlara göre çıkaralım, sonra hangisi
doğru ortaya koysunlar.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, Sayın
Milletvekilimize atfen sözlerini çarpıtmıştır. 69a göre
söz istiyor.
ENVER ERDEM (Elâzığ) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim, bu 69un da 79un da sonu yok, ben
de onu arz etmeye çalışıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yani bir rakam veriliyor, o diyor ki
böyle, o diyor ki böyle.
OKTAY VURAL (İzmir) Rakam değil efendim,
rakam değil.
BAŞKAN Müsaade buyurursanız
zabıtları sonra tetkik edelim, hangisi rakamı doğru
söylüyorsa olsun. Bunları alınganlık mevzusu yapmayalım
lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
rakamları sonradan çarpıtma, sonradan getiririm falan filan
Yani
gerek yok. Bu konu
BAŞKAN Hayır, Sayın Başkan,
zabıtlara geçti rakamlar, kimsenin çarpıtmasına imkân yok, onu
demek istiyorum. Arkadaşımız da 2 defa rakam söyledi, orası
da 2 defa rakam söyledi.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Hayır, hayır,
iftira atıyor!
OKTAY VURAL (İzmir) Ama iftira attı, iftira!
BAŞKAN Müsaade ederseniz geçelim.
ENVER ERDEM (Elâzığ) Sayın
Başkanım, söylediği rakamlar gerçeği yansıtmıyor.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sayın
Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bu
kadar konuşacağınıza iki dakikada
cevaplandırmıştı zaten.
BAŞKAN Bakın, o da oradan istiyor, hangi birisine
Yani sonu yok, sonu yok efendim. Rica edeyim yani
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Onlarla ilgisi yok ya!
ENVER ERDEM (Elâzığ) İki dakika
düzeltmem lazım Sayın Başkan.
BAŞKAN Soru-cevapta sorsunlar, cevap versinler.
Devletin koyduğu rakamlardır herhâlde, burada da var, hangisi
doğruysa ortaya çıkar. Şahsa alınmamak lazım diye
düşünüyorum.
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sayın
Başkan, Konuşmacı beni işaret etmek suretiyle
Elâzığ milletvekilleri dedi.
BAŞKAN Efendim, bir saniye
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ)
Sataşmaya meydan vermeden iki cümle
BAŞKAN Hayır, rica edeyim
Beyefendi, rica
edeyim sizden de
Lütfen
Şimdi soru-cevap kısmına geçiyoruz.
İlk soru Sayın Gençin.
Sayın Genç, buyurun.
ENVER ERDEM (Elâzığ) Sayın Başkan,
bir dakika, rakamları çarpıttı.
BAŞKAN Rica ediyorum
Rakamlar burada.
ENVER ERDEM (Elâzığ) Bir şeyi
açıklayayım Sayın Başkan.
BAŞKAN Açıklatırım sonra, müsaade
edin.
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, birinci sorum: Üniversite
yurtlarında her sene on binlerce boş kadro
bırakılıyor, bu AKPlilere kontenjan suretiyle dolduruluyor.
ENVER ERDEM (Elâzığ) Sayın Başkan,
bir şeyi açıklayayım.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bir
dakika efendim, bir dakika
BAŞKAN Söz verdik sonradan vereyim, şimdi
oturun lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bunu düzeltmeyi düşünüyor
musunuz?
ENVER ERDEM (Elâzığ) Buradan
açıklayayım Sayın Başkan, buradan.
BAŞKAN Soru-cevaptan sonra vereceğim. Lütfen
efendim
KAMER GENÇ (Tunceli) Başkan, ne oluyor efendim,
yeniden başlatın efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bir
dakika efendim
ENVER ERDEM (Elâzığ) Adaletli yönetin! Olur
mu öyle şey!
BAŞKAN Soru-cevaptan sonra vereceğim, söz
veriyorum efendim. Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan önce
başlanmış işi tamamlayın. Bakın, sizin
yönetmenize yardımcı olmak istiyoruz.
BAŞKAN Vereceğim soru-cevaptan sonra. Lütfen
Buyurun Kamer Bey.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, süreyi bir daha
başlatın.
BAŞKAN Baştan alıyoruz, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Süreyi baştan alın,
sıfırlayın.
ENVER ERDEM (Elâzığ) Buradan
açıklayayım Sayın Başkan, bir şeyi
açıklayayım.
BAŞKAN Efendim, soru-cevaplar yerinden oluyor.
Lütfen
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, üniversite
yurtlarında on binlerce kadro boş bırakılıyor,
AKPlilere bu dolduruluyor kontenjan yoluyla. Bunu önlemeyi düşünüyor
musunuz?
Resmî makamlarda, kullanılan araçların birçoğuna,
on binlercesine sivil plaka takılıyor. Bu sahtekârlık değil
midir?
Bana Türkiye'nin birçok
yerinden ulaşan haberlere göre, Alevi köylerine hiçbir hizmet götürülmüyor
kasten. Bunu önlemeyi düşünüyor musunuz?
Tayyip Erdoğan kaç
tane uçak ve helikopter kullanıyor? 2005le 2011 yılları
arasında ne kadar ücret ödendi? Ayrıca, 2005le 2011
yılları arasında özel hizmet yoluyla alınan araçlar
arasında Tayyip Erdoğanın oğlunun
bacanağının babası olan Zekeriya Karamanın ortak
olduğu şirketlerden kaç araç kiralanmıştır? Senelik
ödenen paralar kaç liradır? Bunların şirketleri Beyaz Holding,
Atlas Holding ve
Onları tek tek öğrenmek istiyorum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Genç.
Sayın Tanal,
İstanbul Milletvekili
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Harçlar Kanununun 36ncı maddesi Mahkemeler hâkimler,
cumhuriyet savcıları ve icra iflas daireleri tarafından herhangi
bir sebepten dolayı alınmış olan paraların bankaya
yatırılması hâlinde bu paralara ait faiz, ikramiye ve sair
menfaatleri devlete aittir. der.
2005 yılına
kadar bu hüküm uygulanır iken 2005 yılından bu yana bu hüküm
uygulanmıyor. Hırsız hırsızdır,
hırsızın partisinin olmaması gerekir. Bu paralara 2005,
2006, 2007, 2008, 2009, 2010, 2011 tarihlerinde ne kadar faiz tahakkuk
ettirilmiştir? Bilgi verirseniz sevinirim.
Saygılar.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Iğdır
Milletvekilimiz Sayın Oğan
SİNAN OĞAN
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Atanamayan
öğretmenlere bütçe bulamayan Sayın Maliye Bakanına soruyorum:
Seçimlerde AKPye oy verdirmeleri için baskı altına aldığınız
muhtarlarımızın 370 TL olan ödeneklerinin bulundukları
makamla mütenasip olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu ödeneğin
en az asgari ücret seviyesine çıkarılması ve sosyal güvenlik
primlerinin de devlet tarafından karşılanması gerekir. Bu
durum il genel meclisi üyelerimiz açısından da farklı
değildir. Muhtarlar ve il genel meclisi üyelerimizin durumlarını
düzeltmeyi düşünüyor musunuz?
İl merkezlerindeki
mahalle muhtarlıklarının kaldırılacağına
ilişkin yasal düzenleme hazırlığı var mıdır?
Var ise bu tavrınızın da son derece yanlış
olduğunu düşünmekteyiz.
Belediye
çalışanlarının, belediye emrinde taşeron
çalışanların ve 4/Clilerin durumlarını yeni bütçede
düzenlemeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Kütahya
Milletvekili Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan
Sayın Enerji Bakanının
burada olmasını da fırsat bilerek bir konuyu gündeme getirmek
istiyorum: Bir kömür memleketi olan Kütahya ili Tavşanlı ilçesinde
Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda
doğal gaza geçilmesine yönelik çalışmalar hemen hemen
tamamlanmıştır. Ancak bugün itibarıyla
okullarımızda yalıtım ve altyapı eksikliği
nedeniyle binalar ısınmadığı için öğrenciler
üşümektedir. Sayın Bakanım, bu konuda bir çözüm bulanabilecek
midir?
İkincisi: 2011 yılında
Bakanlığınızın özellikle 2 binin nüfusun altında
kalan belde belediyelerine ek ödemesi olmuş mudur? Olduysa, bu tutar ne
kadardır? Belediyelerin bulunduğu partilere göre bu
dağılım nasıldır?
Şimdi, son sorumu soruyorum:
Nüfusu 2.000in altında olan belediyeler 2009 yılındaki
düzenlemeyle son kez, yargı kararıyla belediye
başkanlığı seçimine girdiler. Şimdi, bu belediyeler,
2014 yılı yerel seçimlerinde belediye başkanlığı
seçimlerine girebilecek midir?
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Işık.
Gaziantep Milletvekili Sayın
Şeker
MEHMET ŞEKER (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce Sayın Bakan
açıklamıştı, Libya Ulusal Geçici Konseyi Başkanı
ile Sayın Ali Babacan arasındaki bir anlaşmayla 200 milyon dolar
para verildiğini söylemişti. Bu para verildikten sonra mı bu
anlaşma yapılmıştır? Yahut da bu anlaşma
yapıldıktan önce mi bu para gönderilmiştir? Bunu öğrenmek
istiyorum.
İkincisi: Türkiyede pek çok belde
belediyesine İş ve İşçi Bulma Kurumu tarafından
işçi gönderilmektedir. Bu miktar ne kadardır? Türkiye Cumhuriyeti
devletinin cebinden çıkan para ne kadardır? Bu işçileri kim
tespit etmektedir? O belgede KPSS sınavı gibi bir sınav da
yapılmadığı için, bunları tespit eden, bunların
gerçekten işe ihtiyacı olup olmadığını, akraba,
hısım, yakın, tanıdık olup olmadıklarıyla
ilgili bir inceleme yapılmış mıdır? Bunların
rakamı ne kadardır? Onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Şeker.
Sayın Bakan, buyurun efendim.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii ki, şimdi Sayın Genç
birkaç soru sordu, o soruların bir kısmının
çalışılması gerekiyor. Yalnız ben şu söylemine
katılmıyorum: Alevi köylerine hizmet götürülmüyor. diyorlar, Şimdi,
bakın, değerli arkadaşlar
(CHP sıralarından
gürültüler)
KAMER GENÇ (Tunceli) Bana gelen en az
50 mektup var.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) 2005ten bu yana KÖYDES kapsamında
KAMER
GENÇ (Tunceli) Alevi köylerine hizmet gitmiyor.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın Genç, lütfen
dinleyin, lütfen bir dinleyin, soru sordunuz, dinleyin lütfen.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Tunceliye 2005 yılından bu yana KÖYDES
kapsamında 95,7 milyon lira para gönderilmiştir ve bu paranın
tamamı köyler için, köylerin altyapısı için
harcanmıştır. Dolayısıyla, yani şu köylere, bu
köylere hizmet gitmiyor şeklindeki yaklaşım doğru
değildir.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Sayın Tanal da harçlarla ilgili bir soru
sordu. Tabii ki bunu ezberden bilmemin imkânı yok. Eğer bu rakam, bu
istatistikler tutuluyorsa, arkadaşlar çıkartırlar, size
yazılı olarak iletirler.
Iğdır
Milletvekilimiz atanamayan öğretmenlerle ilgili tabii, bir yorumda
bulundu. Değerli arkadaşlar, biz 2003 yılından bu yana 301
bin tane öğretmen atamışız. Evet, yani 169 bin derslik
yapmışız, 301 bin tane de öğretmen atamışız
ve önümüzdeki yıllarda da Türkiyenin ihtiyaçlarına göre
öğretmen de atamaya tabii ki devam edeceğiz. Bu dönem yani Rusya da
dâhil, İngiltere de dâhil yüz binlerce memurun işten çıkartıldığı
bir dönem. Oysa Türkiyede, hem sağlıkta hem eğitimde hem bütün
alanlarda Türkiyenin ihtiyacı kadar tabii ki memur alınmaya devam
ediliyor.
Değerli
arkadaşlar, Libyayla kredi anlaşması tabii ki önce
imzalanır, ondan sonra para gönderilir. Yani ben, tabii, şu anda Hazinemiz
Ben yine de sorarım, tarihlerini tam olarak öğrenmek
açısından, Fiziken para ne zaman ulaştırıldı,
anlaşma ne zaman imzalandı? diye ama usul olarak önce anlaşma
imzalanır, ondan sonra tabii ki bu paralar gönderilir.
Değerli
arkadaşlar, muhtarlarımızla ilgili olarak dün de sorular geldi.
Ben sadece muhtarlarımızın ödediği prim ile
maaşlarını bir karşılaştırmak istiyorum,
değerlendirmeyi de size bırakıyorum. Bakın, 2002
yılı Aralık ayında muhtarlarımızın
maaşı 97 lira, ödemek zorunda oldukları en düşük prim
miktarı 87 lira. Peki, bugün ne kadar? Bugün maaş 384 lira, ödemek
zorunda oldukları prim 280 lira. Ben
Bu yeterlidir. demiyorum, durumlarının iyileştirilmesi
gerektiğine de inanıyorum, Köy Kanunu çerçevesinde bunun yapılması
gerektiğine de inanıyorum. Yalnız, yani hiçbir şey
yapılmamış gibi bir yaklaşım içerisine girmek de tabii
ki doğru değil, bu rakamlar çok açık ve net bir şekilde
durumlarının iyileştiğini ortaya koyuyor.
Değerli arkadaşlar,
Tavşanlıda eğer bir ısınma sorunu
okullarımızda varsa, Millî Eğitim
Bakanlığımız
Tabii ki biz de, sizler de kendilerinin
dikkatlerine ulaştırırsınız ve ne gerekiyorsa biz
Bakanlık olarak kendilerine bu desteği de veririz, yani bu konuda en
ufak bir tereddüt olmasın.
Dün de ifade ettim, Millî Eğitim
Bakanlığımızın talebi üzerine kendilerine bu hafta
içerisinde -yani bu geçtiğimiz hafta içerisinde- 302 milyon lira ilave
ödenek, yani yedek ödenekten para aktardım.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Müdürler korkuyorlar, problemlerini iletemiyorlar Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Değerli arkadaşlar, şimdi
zamanım olduğu için, müsaade ederseniz
Daha önce şu söylendi,
yine bir soru vardı: Mükellef sayısı niye azalıyor Türkiyede?
Çünkü bu bütçeyle de ilgili bir konudur.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, 2004 yılında biz yasayı
değiştiriyoruz ve bu yasayla işini terk etmiş, herhangi bir
ticari faaliyette bulunmayan, yapılan araştırmalar sonucunda
bilinen adreslerinde bulunamayan mükelleflerin biz resen vergi dairelerindeki
kayıtlarını sildik. Kaç kişinin kaydını
silmişiz? Gelir vergisi mükellefi olarak 223.686. Düşünebiliyor
musunuz, 223 binden fazla mükellefin kaydını biz silmişiz resen.
Kurumlar vergisinde 222 bin mükellefin kaydını silmişiz. Yine
gayrimenkul sermaye iradında 60.651; gelir vergisi stopajında 387.841
mükellefin kaydını silmişiz. Katma değer vergisinde
409.697; basit usul gelir vergisi 29.215
Şimdi, aslında bu,
kayıtlarını resen sildiğimiz mükellefleri dikkate
alırsanız, Türkiyede 2002 Aralık dönemine göre gelir vergisi
mükellef sayısı yüzde 13,4; kurumlar vergisi mükellef
sayısı yüzde 82,5; gayrimenkul sermaye iradı mükellef
sayısı yüzde 177,5; gelir vergisi stopaj mükellefi sayısı
da yüzde 50,4 artmıştır.
BAŞKAN - Çok
teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Süreniz doldu.
Şimdi...
OKTAY VURAL (İzmir)
Sorulardan sonra söz vereceğinizi ifade etmiştiniz Enver Beye.
BAŞKAN Oylamadan
sonra olabilir mi, maddeyi bitirsem.
OKTAY VURAL (İzmir)
Oylamadan sonra bitmiş olur efendim.
BAŞKAN - Peki,
hanginiz konuşacak efendim, siz mi, arkadaş mı, kim
konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir)
Enver Bey, bir de benimle ilgili de var, ben de daha sonra isteyeceğim.
BAŞKAN - Tamam,
buyurun Enver Bey.
Lütfen tekrar bir
şeye meydan vermeden iki dakika içinde bitiriniz.
Buyurun.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
6.- Elâzığ
Milletvekili Enver Erdemin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENVER ERDEM
(Elâzığ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi, burada benim söylediğim rakamlar sadece on iki tane araç için
ben rakamları vermiştim. Eğer bizde Allah için biraz vicdan
varsa yüzlerce araçla ilgili olarak... Bunların geçerli olduğunu ben
tekrar söylemek istiyorum. Yani eğer biz, vicdanımız varsa bu
yüzlerce aracın hesabını sormalıyız, burada birbirimizle
uğraşmamız yanlış olur. Burada ben şahsen
kimseyi, AK PARTİ sıralarında oturan milletvekillerini falan bu
bağlamda suçlamıyorum. Elâzığda olan bir vakadan
bahsediyorum, bunu, Allah için görevinizi yapın diyorum, ben başka
bir şey söylemiyorum ve on iki araçla ilgili bu gösterdiğiniz
hassasiyeti sanırım iki yüz veya bu civarda bir araçla ilgili olarak
gördüğünüz zaman artık ne yapacağınızı da burada
ben tahmin edemiyorum. Söylediğim rakamların tamamı doğru
olan rakamlardır. Sizin, Belediye Başkanıyla telefonla
görüşerek aldığınız rakamlar gerçeği ifade
etmiyor Sayın Elitaş. Yani kusura bakmayın...
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Hangi bakan yardımcısı, ismini söyle.
ENVER ERDEM (Devamla)
Burada, insanlar, beyefendi, bizi izliyor, bizim burayı germeye
hakkımız yok. Sadece bir şey gerçek mi değil mi? Ben onun
karşılığında... (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Bakan yardımcısı kim? Bak, Bakan Bey bekliyor.
BAŞKAN Lütfen
dinleyelim. Lütfen...
Sayın
milletvekilleri, lütfen...
ENVER ERDEM (Devamla) -
Beyefendi, yalan bir şey varsa, onunla alakalı neler
yapılacağını da söyledim.
OSMAN ÇAKIR (Düzce)
Bakan yardımcısını bir açıklayın.
ENVER ERDEM (Devamla) -
Ben bakan yardımcısıyla ilgili konunun da bir duyum
olduğunu söyledim ifademde.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) İyi de burada duyumla olur mu? Dedikoduyla olur mu? Dedikoducu
musun sen?
ENVER ERDEM (Devamla) -
Hangi bakanlık olduğunu da biliyorum, hangi bakanlıkla ilgili
olduğunu da biliyorum ancak duyumlar sadece benim... (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
OSMAN ÇAKIR (Düzce)
Bütün bakan yardımcılarını itham altında
bırakıyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Bu da duyumsa.
BAŞKAN Lütfen...
Lütfen...Lütfen...
ENVER ERDEM (Devamla)
Beyefendi, ben 2009 yılı belediye başkan adayıyım, bu
rakamların hepsini sana teker teker anlatırım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Başkanım, bizi işaret ederek
Elâzığ milletvekilleri dedi.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, Elâzığ milletvekillerini göreve
çağırdılar.
BAŞKAN Müsaade ederseniz bunu
burada bitirmek istiyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, Elâzığ milletvekillerine
söz vermediniz.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, Sayın Başkan, hayır, hayır, sözünü
geri almadı.
BAŞKAN Lütfen efendim
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum.
(Gürültüler)
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/470) (S.Sayısı:87) (Devamla)
2.- 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki
Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN 17nci maddeyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çok teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
Programa göre 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının oylanmamış maddelerinin
görüşmelerini ve oylamalarını yapmak üzere, 18 Aralık 2011
Pazar günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.01
(*) Bu açıklamaya ilişkin ifade 16/12/2011 tarihli Tutanak Dergisinin 277nci sayfasında yer almıştır.
(x) - 87 ve 88 S. Sayılı
Basmayazılar ve Ödenek
Cetvelleri 08/12/2011 tarihli 31'inci Birleşim
Tutanağına eklidir.