TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
41inci
Birleşim
18
Aralık 2011 Pazar
(TBMM Tutanak
Müdürlüğü tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan
ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/470)
(S.Sayısı:87)
2.- 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88)
III.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binicinin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncelin, partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Yiğitin, İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncelin, partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçtenin, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
7.- Diyarbakır
Milletvekili Oya Eronatın, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, partisine sataşması nedeniyle konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın, Anayasa değişikliği
çalışmalarında Siyasi Partiler Yasası, Seçim Kanunu ve
yüzde 10luk barajın kaldırılması konusunda
gruplarınca hazırlanan taslağa ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Kürt halkı, Kürt coğrafyası
tabirlerinin hukuken yanlış olduğuna, millî kimliğimizin
Türk milleti, devletimizin adının Türkiye Cumhuriyeti devleti
olduğuna ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Anayasanın Milletin temsili
başlıklı 80inci maddesinde belirtilen Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil,
bütün Milleti temsil ederler. Hükmüne ilişkin açıklaması
4.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
17/12/2011 tarihli 40ıncı Birleşimde yer alan
beyanını düzeltmesinden memnuniyet duyduğuna ilişkin
açıklaması
V.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA
KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, 17/12/2011 tarihli 40ıncı
Birleşimdeki bir konuşması sırasında muhalefet
sıralarından yapılan müdahalelere cevap verirken söylediği
sözlerin kendisine yakışmadığına ilişkin
konuşması
VI.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Genel Kurulun, 19
Aralık 2011 Pazartesi ve 20 Aralık 2011 Salı günkü
birleşimlerinin saat 13.00te başlamasına ve 19 Aralık 2011
Pazartesi günkü birleşimde 2012 Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 30uncu maddesinin oylamasının tamamlanmasına
kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
18 Aralık 2011 Pazar
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayımız vardır, gündeme geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, şimdi programa göre, 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
II.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/470) (S.Sayısı:87)
2.- 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki
Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88)(x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen
birleşimde 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 17nci maddesi kabul edilmişti.
Şimdi,
18inci maddeyi okutuyorum:
Fonlara ilişkin
işlemler
MADDE 18 -
(1) Türk
Silahlı Kuvvetlerine stratejik hedef planı uyarınca temini
gerekli modern silah, araç ve gereçler ile gerçekleştirilecek savunma ve
NATO altyapı yatırımları için yıl içinde
yapılacak harcamalar, 7/11/1985 tarihli ve 3238 sayılı Kanunla
kurulan Savunma Sanayii Destekleme Fonunun kaynakları, bu amaçla bütçeye
konulan ödenekler ve diğer ayni ve nakdi imkânlar birlikte
değerlendirilmek suretiyle Savunma Sanayii İcra Komitesince tespit
edilecek esaslar çerçevesinde karşılanır.
(2) Milli Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığına bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden
birinci fıkra hükümleri gereğince tespit edilecek tutarları;
Emniyet Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden
helikopter, insansız hava araçları (İHA) ve Elektronik Harp
(HEWS) projesine ilişkin tutarları; Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut
ödenekler ile bu Genel Müdürlük bütçesine kaydedilen ödeneklerden motorbot
alımına yönelik tutarları; Orman Genel Müdürlüğüne bütçe
ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden Helikopter Alım Projesi ve
Helikopter Eğitim Simülatörleri Merkezi Projesine ilişkin
tutarları; Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis
edilen mevcut ödeneklerden araştırma gemisi alımına yönelik
tutarları; ilgili hizmetleri gerçekleştirmek üzere Savunma Sanayii
Destekleme Fonuna ödemeye ilgisine göre Milli Savunma Bakanı,
İçişleri Bakanı, Sağlık Bakanı, Orman ve Su
İşleri Bakanı veya Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
yetkilidir.
(3) Savunma Sanayii Destekleme Fonundan Hazineye
yatırılacak tutarları bir yandan genel bütçeye gelir, diğer
yandan Milli Savunma Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine
ödenek kaydetmeye ve geçen yıllar ödenek bakiyelerini devretmeye Maliye
Bakanı yetkilidir.
(4) İlgili yıllar bütçe kanunları
uyarınca, yürütülmesi öngörülen projeler için Savunma Sanayii Destekleme
Fonuna aktarılan tutarlardan kullanılmayan kısımlar,
Savunma Sanayii Destekleme Fonundan ilgili genel bütçeli idarenin merkez
muhasebe birimi hesabına; özel bütçeli idarelerde ise muhasebe birimi
hesabına yatırılır ve ilgili idarenin (B) işaretli
cetveline gelir kaydedilir. Gelir kaydedilen tutarlar
karşılığını ilgili idare bütçesine ödenek
kaydetmeye genel bütçeli idarelerde Maliye Bakanı, özel bütçeli idarelerde
ise ilgili özel bütçeli idare yetkilidir. Milli Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı dışındaki idarelerde ödenek
kaydı yılı yatırım programı ile
ilişkilendirilerek yapılır.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Orhan Düzgün, Tokat Milletvekili.
Buyurun Sayın Düzgün. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ORHAN DÜZGÜN (Tokat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 yılı
merkezî bütçe yönetiminin 18inci maddesiyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
artık, 2000li yıllarda orduların insan sayısının
değil, dinamizminin önemli olduğu hepimizce bilinen bir gerçek.
Artık, savaşlar insan gücüyle değil teknolojiyle
yapılıyor. Bu anlamda da Türk ordusunun dinamizmini sağlayacak
her türlü katkıyı vermeye biz hazırız. Ancak, değerli
arkadaşlarım, sizler de takdir edersiniz ki artık savaşlar
sadece ordularla kazanılmıyor, ekonomik güçle kazanılıyor,
tutarlı dış politikayla kazanılıyor. Cumhuriyetimizin
kuruluşundan beri Türkiye Cumhuriyetinin bir dış
politikası vardı. Bu politikanın temel direği de Atatürk
tarafından Yurtta sulh, cihanda sulh. düsturuyla
açıklanmıştı. Dün bir konuşmacı
arkadaşım, bu politikanın pısırıklık,
korkaklık ve içe kapanıklığa yol
açtığını söyledi.
Değerli arkadaşlarım,
bilmenizi isterim ki bu korkaklık ve pısırıklık
denen dış politika, o günlerde Irakta ulusal
bağımsızlık savaşı veren mücahitlerin, yaralıların
Türkiye Cumhuriyetinde tedavi edilmesini, şehitlere ise Türkiye
Cumhuriyetinin maaş bağlamasını çıkaran bir kanun
çıkarmıştır, bu Meclisten çıkarmıştır.
Peki, sonra ne oldu değerli arkadaşlarım? Biliyorsunuz
Türkiye'nin dış politikası Sayın Özal döneminde
değişikliğe uğratıldı. Amaç neydi? Irakta 1
konulup 3 alınacaktı.
Arkadaşlar, bugünkü Irakın
hangi durumda olduğunu hepimiz biliyoruz. Buradan ne konulup ne
alındığını da hepimiz biliyoruz.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, yine bu Yurtta sulh, cihanda sulh. politikası
Türkiye Cumhuriyetini, bütün dünyayı yakıp yıkan, milyonlarca
kişinin ölmesine sebep olan İkinci Dünya Savaşının
dışında tutmuştur. Siz her ne kadar İsmet İnönüyü
camileri ahıra çevirmekle suçluyorsanız da camiler o günlerde ordunun
besinlerinin, gıdasının, ununun, buğdayının
deposu olarak kullanılmıştır ve Sayın İnönü bunu
daha sonra söylemiştir, Ben sizi ekmeksiz bıraktım ama
babasız bırakmadım. diye de açıklamıştır.
Arkadaşlar, bugün Türk
dış politikasında sıfır sorun politikasıyla
başladık, nereye geldiğimizi az çok sizler de biliyorsunuz. Bu
arada, söylemek isterim ki Sayın Dışişleri
Bakanının AKPdeki durum sorulduğunda verdiği cevap da son
derece ilginç: Sıfır sorun diyor. Eğer dış
politikadaki gibi bir durum oluşacaksa epey bir şeyler göreceğiz
demektir önümüzdeki günlerde.
Değerli
arkadaşlarım, Hükûmetiniz İsraille kavga etmeyi iyi beceriyor,
daha doğrusu kavga ediyormuş gibi yapmayı iyi beceriyor. Gazze
mazze dediniz Malatyaya füze kalkanını kurdunuz, bunun da adını
NATO projesi koydunuz. Biz de Bu NATO projesiyse niye anlaşmayı
Amerikayla imzalıyorsunuz? dedik, herhangi bir şey söylemediniz.
Yine hakeza
arkadaşlar, Füze kalkanını İsraili koruyalım diye
koyuyorsunuz. dedik, siz dediniz ki: Yok öyle bir şey. Bakın, hem
İran hem Rusya açıklama yaptı Çıkacak olan ilk
çatışmada füze kalkanını vuracağız. diye. Durup
dururken, hiçbir sebebi yokken -aslında sebebi var, sebep İsraili
korumak- siz Türkiyeyi hedef tahtası durumuna getirdiniz.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, savaştan bahsediyoruz ama
aslında savaştan bahsetmekten çok barıştan bahsetmek
lazım bu ülkede. Çünkü bu ülkenin şiddetle barışa
ihtiyacı var. Barış, hepimiz için acilen gerekli.
Arkadaşlar,
hemen açık sözlülükle söylemek isterim ki daha geçtiğimiz günlerde
Sayın Enerji Bakanı kendisine laf atan bir öğrenci
arkadaşımızı kendi kürsüsüne kadar çağırdı,
ona söz hakkı tanıdı. Ben açıklıkla söylemek isterim,
son derece demokratik, doğru bir tavırdır. Sayın
Bakanı da bu davranışı nedeniyle takdir ettiğimi
belirtmek isterim. Fakat arkadaşlar, aynı hassasiyeti eğer
Sayın Başbakan ve Hükûmetin diğer üyeleri de gösterebilmiş
olsaydı, bugün, aylardır cezaevinde tutuklu bulunan 500ü
aşkın öğrenci sokakta bizlerin arasında dolaşıyor
olacaktı, mahkeme kapılarında sürünüyor olmayacaklardı.
Umarım, önümüzdeki süreçte onlar da bu sürece eşlik edip ülkemizin
daha demokratik bir ortamda olmasına katkı sağlarlar diye
düşünüyorum.
Arkadaşlarım,
yine bir hekim olarak bu ülkede uygulanan sağlık politikalarına
değinmeden geçemem bu kürsüden. Şunu da gene açıklıkla
söylemek isterim ki hükûmetiniz döneminde hastanelerdeki sağlık
hizmetlerinin otelcilik bölümü gerçekten sınıf
atlamıştır. Bu anlamda da katkı sağlayanlara
teşekkür ederim fakat arkadaşlar, otelcilik bölümü sağlık
sorununu çözmez. Nasıl çözmez? İşte, buradan kanun hükmünde
kararnameyle de bir Tam Gün Yasası çıkardınız. Biz size
burada dedik ki: Arkadaşlar, böyle bir şeye gerek yok, gelin,
konuşalım. Sonra ne oldu? Sayın Başbakan, Allaha
şükür, iyileşti, geldi. Sayın Başbakanı ameliyat
ettirirken bu çıkardığınız Kanunu bizzat
Sağlık Bakanı kendisi ihlal etti. Şimdi, ben size
soruyorum: Dünyanın hangi ileri demokrasisinde bir bakan kendi çıkardığı
kanunu çiğnedikten sonra o koltukta oturuyor?
Değerli
arkadaşlarım, çıkarmış olduğunuz Tam Gün
Yasası yanlıştır. Getirin, burada konuşalım,
mademki amacımız millete daha iyi hizmet etmek, katkı
koyalım, daha doğrusunu, daha dürüstünü yapalım, daha işler
olanını yapalım yoksa işte böyle her gittiğiniz yerde
bu Yasa sizin ayağınıza dolaşacak.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bu Tam Gün Yasasıyla üniversite
hastanelerinin Sağlık Bakanlığına bağlanması
planlanıyor. Şimdi, bu mantıkla hareket ederseniz, yarın
Adalet Bakanı derse ki Hukuk fakültelerini bana bağlayın., Millî
Eğitim Bakanı derse ki Eğitim fakültelerini bana
bağlayın., Sanayi Bakanı derse ki Endüstri mühendislik
fakültelerini bana bağlayın. ortada üniversite kalır mı?
Ama tabii üniversiteye ne denli önem verdiğinizi de biliyoruz. Artık
Türkiyede üniversitelerin konuşulması bırakıldı,
medreseler konuşulmaya başlandı, rektörleri de melelerden
atarsınız, böylece üniversite problemi de tamamen çözülmüş olur.
Ayrıca
arkadaşlar, bir şeyi daha sormak istiyorum: Sayın Bakan diyor
ki: Ülkede doktor açığı var, yabancı doktor
getireceğiz. Ülkede hemşire açığı var.
Arkadaşlar, haydi doktor açığı var, söyleyeyim, bu ülkede
binlerce sağlık meslek lisesi mezunu gencimiz işsiz oturuyorken
siz neden yurt dışından hemşire getirmeye
uğraşıyorsunuz? Bunu bana izah edebilir misiniz?
Arkadaşlar,
bu ülkenin sağlık emekçileri çok yakında meydanlara inecekler.
Biz o gün onların yanında olacağız, omuz omuza
olacağız. Siz sandıkta seçmeni ne kadar kandırmayı
başarıyorsanız, ne kadar iyi biliyorsanız, bilin ki biz de
meydanlarda direnmeyi en az o kadar biliriz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Düzgün.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kaplan.
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu maddenin, dikkat ederseniz, NATO, savunma harcamaları,
Savunma Fonu ve TSKnın stratejik hedefleri dâhilinde, plan uyarınca
modern silah, araç ve gereçlerin alınması
Bu bütçede bunun denetimi
yok arkadaşlar, bunun rakamı da yok. Görmediğimiz bir
rakamı şimdi oylayacağız. Sayın Plan ve Bütçe
Komisyonu Başkanımız tam karşımda oturuyor ve ben
Sayın Bakana
Sayın Bakan, sizden rica ediyorum, hemen şimdi
Benim istediğim bir talebim var. Meclis adına, Genel Kurulumuz,
hepimiz adına Sayıştay denetim yapar. Sayın
Başkanım, sizden de aynı talebim var. Sayıştay Meclis
adına denetim yapar. Ve bu maddede yönetmelik yapıldı, Bakanlar
Kurulu yaptı. Daha önceki dönemde gizli bir yönetmelik vardı. Gizli
yönetmeliği Sayıştay Genel Sekreterinden bir önceki Plan ve
Bütçe Komisyonunda istediğimde Sayın Genel Sekreter Ben bile o gizli
yönetmeliği bulamadım, erişemedim. dedi. Yani
Sayıştayın Genel Sekreteri dahi, erişemediği bir gizli
yönetmelik üzerinden Meclis adına, milletin iradesi adına, hepimizin
adına bir denetim yapıyor.
Şimdi, yasama
olarak
Meclis Genel Kurulu yasama. Biz yasama isek, yasama olarak bizim
yönetmeliğimizi niye yürütme yapıyor, Bakanlar Kurulu? Yasama,
yetkisini mi devrediyor? Yasama, görevini mi devrediyor? Yasama, milletin
iradesini mi Bakanlar Kuruluna devrediyor? Hayır. O zaman, bu yeni çıkan
yönetmeliği, Sayın Meclis Başkanım, niye Bakanlar Kurulu
yürütüyor Meclis adına denetim olacaksa,
benim Meclisim denetimi Sayıştaya yaptıracaksa,
grupların hakkı varsa, bu konuda talep hakkı? Sayın
Hamzaçebi, o tartışmaların içinde siz vardınız.
Sayın Şandır, siz çok iyi bilirsiniz.
Şimdi, bu
yönetmeliği Genel Kurula getirelim. Sonra, burada geçen bütün
harcamaları bir bir önümüze koyalım ve Meclis adına denetim
yapalım. Milletin parasını, vergisini hazineye alıyoruz;
vergisini vermeyenin canını çıkarıyoruz, icraya veriyoruz,
haczediyoruz, 1 kuruşu 100 kuruş olarak alıyoruz, hazineye
koyuyoruz. Şimdi, vatandaşın parasını hazineye koyduk,
bununla da vatandaşa hizmet yapacağız. Bu parayı silaha
harcarken, silah alırken, Skorsky alırken, F-16 alırken,
F-35lere ayırırken milyar dolarlar harcıyoruz. Küçük
rakamları konuşmuyoruz arkadaşlar. Bu konuştuğumuz
rakamlar o kadar önemli ki askerî alandaki kamu harcamalarını 74
milyon insanımızın bilme hakkı var. 74 milyon
insanımız, o milyarların kime, hangi silah şirketlerine
verildiğini merak ediyor. Şimdi bunu söylemek zorundayız. Niye
bunu söylemek zorundayız? Bakın, Türk Silah Kuvvetlerini Güçlendirme
Vakfının harcamaları var mı bu bütçede? Denetleyebiliyor
muyuz Sayın Başkan? Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanım,
Sayın Meclis Başkanım, size de aynı şeyi soruyorum.
Bir tarafta Komisyon Başkanı, bir tarafta Meclis Başkanı,
bir tarafta Hükûmet. Hükûmete burada hesap sormam. Bakın, bir muhalefet
parti Grup Başkan Vekili olarak benim bu konuda muhatabım yürütme
değil, Hükûmet değil. Ben burada Hükûmeti sorgulamam, Askerî
harcamada ne yapmışsın, ne almışsın, ne
ediyorsunu sorgulamam. Meclisin yetkisini, iradesini başkalarına
devretmem.
Bakın,
bunu önemsiyoruz. Bu kalemi açığa kavuşturmazsak -çok açık
söylüyorum- Vakfa yapılan transfer kaynaklarını belirleyemezsek,
yine vakıfların bu tür statüde silah alım satım ve
diğer konudaki ek kısıtlamalarını burada Genel Kurul
ortaya çıkaramazsa, bu Meclisin üstündeki askerî vesayet aynen sürüyor.
Burada iktidar çıkıp bize Askerî vesayeti bitirdim, 10 tane emekli
generali hapse attım, bitti bu iş. demesin. Emekli 10 tane generali,
20 generali içeri atmakla askerî vesayet bitmiyor. İşte, askerî
vesayetin temel noktası bu.
Watergate
skandalını hatırlayın, İran
Şimdi
buradan getiriyoruz, güçlendirme vakıflarının harcamaları,
örtülü ödenekten karşılanan askerî harcamaların düzeyi ve
ücreti. Bakın, bu boyutu da var ama örtülü ödenek rakam olarak çok önemli
bir rakam değil.
Şimdi
burada, yine askerî harcamaların ilgili kararları üzerinde sivil
parlamenter denetim eksik, yok, şu an yok. Hani Arttıralım. diyoruz,
yok denetim. Şu an denetleyemediğim bir maddeyi konuşuyorum, bilmediğim rakamları
konuşuyorum, bilmediğim topu konuşuyorum, bilmediğim
bombaları konuşuyorum, bilmediğim tankları
konuşuyorum, bilmediğim kobraları konuşuyorum,
bilmediğim zırhlıları konuşuyorum ve Sarkozyi
konuşmak zorundayım.
Şimdi,
arkadaşlar, NATOda Sarkozy var. Öyle mi? Var. NATOda Sarkozy olduğu
zaman, NATO Libyaya müdahale ettiği zaman, bir hafta önce Başbakan
Libyaya müdahale etmeyeceğiz. demişti. Ne oldu da Sarkozyle
aynı safta Libyaya müdahale oldu? Şimdi, Libyaya müdahale oldu. On
beş, yirmi gemi gitti. Hangi gemi ne kadar silah harcadı? Ne kadar
top attı, ne kadar mermi attı, ne kadar yakıt yaktı? Bu
Meclisin bunu araştırma hakkı var. Ama diyorsunuz ki: Ben
veremem gizli yönetmeliği. Ben şu an, bir milletvekili, Grup
Başkan Vekili olarak önceki dönemin gizli yönetmeliğini de istiyorum,
şimdiki Bakanlar Kurulundaki yeni yönetmeliği de istiyorum. Yeni
yönetmeliği istiyorum çünkü bunu açığa
çıkarmadığımız zaman Ermeni tasarısıyla
ilgili
İstediği kadar Başbakanla Sarkozy arasında bir
kavga görünümü olsa da aslında iz düşümlere baktığınız
zaman Sarkozy, ırkçı, milliyetçi, muhafazakâr sağ iktidarın
temsilcisidir ve NATOnun savunucusudur. Bizde baktığınız
zaman, milliyetçi muhafazakâr bir parti olduğunu söyleyen AK
PARTİnin Genel Başkanı da Başbakandır. O da NATOnun
bünyesinde. Şimdi, böyle olduğu zaman, biz bu harcamaları
bilmediğimiz zaman örtüşüyor. Ve istediği kadar kavga etsin, yok
Cezayirdi, yok Ruandadaki 800 bin Tutsinin öldürülmesi
Vallahi
araştırın çok büyük fark görmezsiniz. Bin Bellayı da
Fransızlar kaçırdı, 1,5 milyon Cezayirli öldürdü. Bin
Bellayı yargılarken, Cezayirli avukatlar Bin Bellayı
savunurken saldırıya uğruyordu Fransızlar tarafından,
ırkçılar, milliyetçiler tarafından ve o zamanki fotoğraf
bugün var. Bugün de Öcalan yargılanıyor, avukatları, 36 tanesi
tutuklanıyor. Yani arada bir fark
Kıyaslama
yaptığınız zaman aynı iz düşümleri görürsünüz.
Bakın, bir iz
düşümü daha. Evet, Cezayirde katliam var, Ruandada katliam var,
Dersimde de katliam var. Bakın, tarihi takip edin. Şeyh Saide
gelin, ondan sonra devam edin, Kahramanmaraşa gelin, Sivasa gelin, son
on beş yılın, yirmi yılın faili meçhul, olağanüstü
hâl dönemlerine gelin, aynı durumu, aynı fotoğrafı
görürsünüz. Orada da Cumhurbaşkanı olmak için bir sağcı
muhafazakâr lider Le Pen partisine sığınmıştı.
Umarım ki MHP böyle bir hataya düşmez, böyle bir hatada böyle bir
duruma düşmez.
Şimdi, bu iz düşümlerin
hepsini anlamak için bu paranın nereye gelip nereye gittiğini, bu
Genel Kurulun, bu Meclisin buradan denetlemesi lazım. Ben
denetleyemediğim bir maddeyi konuşuyorum. Ben ne kadar para var
burada, bilmiyorum. Ey halkım, 74 milyon insanım, bilmediğim parayı,
bilmediğim harcamayı, bilmediğim askerî milyarları,
milyarları denetliyor ve adınıza konuşuyorum ama görmüyorum
bu bütçenin içinde, yok, yok, yok! Sizi kandırıyorlar. Milletin
iradesi burada sakat, yok.
Uyarmak istedim.
Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Harun Karaca, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Karaca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HARUN KARACA
(İstanbul) Sayın Başkan, Meclisimizin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ
Grubunun üyesi olarak şahsım adına söz almış
bulunuyorum. 18inci maddeyle ilgili fikirlerimi arz edeceğim. Savunma
sanayisiyle ilgili yaptıklarımızı kısaca ifade etmeye
çalışacağım.
Savunma
sanayisinde, özellikle millî savunma sanayimizde
yaptıklarımızdan 10 bin metre irtifada yirmi dört saat kalabilen
insansız hava aracımız Anka deneme uçuşlarına
başlamıştır. Ankanın
ABD ve İsrailden sonra stratejik yeteneklere sahip insansız
hava aracı üreten 3üncü ülke olacağız. Yerli üretimimiz olan
150ye yakın insansız mini uçaksa hâlen Türk Silahlı
Kuvvetleri tarafından kullanılmaktadır. İlk millî korvet
savaş gemisi MİLGEM, tamamen ülkemizde tasarlanarak inşa
edildi ve seyir denemelerine başladı. İlk savaş helikopterimiz
Atak, prototip üretim safhasına geçti. İlk defa jet motoru üretilip
uçuruldu. Uçak, helikopter ve tankların en önemli kontrol aracı olan
görev bilgisayarı üretildi. Hürkuş adlı eğitim
uçağı üretim faaliyetlerine başladı. Gelecek yıldan
itibaren de inşallah uçuşa geçecek. Millî savunma sanayimizi
yükselten bütün bu projeler yeni dönemde de hız kesmeden devam edecektir.
Bunlara ilave olarak Türk savunma sanayisinin en büyük
hedeflerinden biri olan ilk Türk muharebe tankı Altay için
hazırlıklar son aşamaya gelmiştir ve inşallah, Altay
tankları 2012 yılının başlarında görücüye
çıkacaktır.
Türk donanmasının yüksek savaş
yeteneğini artırmak amacıyla yerli havuzlu çıkarma gemisi
yapılmaya başlanmış olup beş yıl içerisinde bu
yerli havuzlu çıkarma gemisinin Türk donanmasına katılması
hedeflenmektedir. Bu havuzlu çıkarma gemilerinin dünyada sadece yedi-sekiz
ülkenin donanmasında bulunduğunu da bilgilerinize sunarım.
2002 yılında savunma sanayisi
ihtiyaçlarımızın yüzde 75ini ithal ederken 2010
yılında dışa bağımlılık yüzde 50nin
altına düşmüştür. Bu gurur verici tablodur.
Ayrıca, dünkü maddede konuşacaktım
biliyorsunuz. Dünkü maddeyle ilgili birtakım fikirlerimi beyan etmek
istiyorum. Özellikle yerel yönetimlerde burada Hükûmetimiz döneminde büyük
reformlar yapılmıştır. Mahallî idarelerde, mahallî
idarelerin gelirleri artırılmış, giderleri azaltılarak
cumhuriyet tarihimizin en büyük altyapı hamleleri AK PARTİ
Hükûmetleri döneminde yapılmıştır.
KÖYDES
Köylerimizin yaşam kalitesini
artırdık. 2005-2011 yılları arasında 7,3 milyar ödenek
ayrılarak köylerimize hizmet yaptık. Çiftçimize ödenen net destek
miktarlarımızı 2 milyardan 7 milyar liraya çıkarttık;
3,5 misli artırdık.
Tarım ürünleri üretimlerimizi artırdık.
Burada hepsine tek tek değinemeyeceğim çünkü liste çok uzun.
Örneğin, çeltik üretimimizi 360 bin tondan 900 bin tona çıkardık
ki özellikle pirinçle ilgili olan
Daha önce pirincimizin büyük bir bölümünü ithal ederdik. 8 bin
ton tohumluk ihracatı yaparken 30 bin tona çıkarttık.
Tarımda hasılatımızı 24 milyar dolardan 62 milyar
dolara çıkarttık, tarımda dünyanın 11inciliğinden
7nciliğine geldik. Tarım ihracatımız 4 milyar dolardan 13
milyar dolara geldi.
Şimdi, burada
özellikle şunu söylemek istiyorum: Türk milleti her şeyi affeder ama
göbeğini kaşıyan adam zihniyetiyle adam yerine
konulmamayı hiçbir zaman affetmez. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ben
hızlı geçmek zorundayım çünkü zamanım çok kısa.
Yeni projemiz de
SUKAP, su ve altyapı kanalizasyon projeleri. Nüfusu 25 binin altında
bulunan 1.498 belediyenin altyapı ihtiyacı tespit edilmiş, 2011
yılında 230 belediyenin, 2012 yılında 150 belediyenin içme
suyu, kanalizasyon ve arıtma tesisi işleri yapılacaktır.
Ayrıca DSİ içme ve kullanma sularında çalışmalar devam
etmektedir.
Katı
atık
2011 yılında hâlen 756 belediyemizin 59 adet katı
atık tesisi var, 41 milyon nüfusa hitap ediyor; 2012 yılında 31
adet daha yapılarak 80 adet katı atık tesisi olacak, 46 milyon
nüfusa hitap edecek.
Katı atık
tesisi dediğimiz zaman belki arkadaşlarımızdan bir
kısmı anlamayabilir ancak ben tarihte var olan bir katı
atık cinayetiyle ilgili bir şeyi hatırlatmak istiyorum.
Hekimbaşı çöplüğünü hatırlayan
arkadaşlarımız var mı bilmiyorum. Hekimbaşı
çöplüğündeki vahşi depolamadan dolayı, oradaki metan gazı
patlamasından dolayı 27 tane vatandaşımız rahmetli
olmuştu. Onun için tekrar Hekimbaşı çöplüklerindeki patlamalar
olmasın diye AK PARTİ hükûmetleri döneminde katı atık
depolama tesislerine önem verilmektedir.
Halkalı
çöplüğünü de hatırlayanımız
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HARUN KARACA
(Devamla) Çünkü Halkalı çöplüğü de 2 milyarlık
yatırım yapılan bir Temapark hâline getirildi.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Karaca.
HARUN KARACA
(Devamla) Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Başkan, söz vereceğim, söz talebiniz var ancak Sayın
Kaplanın konuşmasıyla ilgili Başkanlık
Divanını ilgilendiren konu
Sayıştay
Kanununun 80inci maddesine göre Sayıştay Kanunu hükümlerinin
uygulanması için gerekli düzenlemeleri yapmaya bizzat Sayıştay
Başkanlığı yetkilidir. Daha doğrusu, yetki
verilmiştir onlara. Aynı Kanunun 79uncu maddesi gereğince Sayıştayı
denetleme yetkisi ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına,
Başkanlık Divanı tarafından görevlendirilen ve gerekli
mesleki niteliklere sahip denetim elemanlarından oluşan bir komisyona
verilmiştir.
Sayın
Kaplan, sözleriniz tutanaklara geçmiştir. Başkanlık Divanı
değerlendirecektir.
Şimdi,
aynı konuyla ilgili Sayın Bütçe Başkanımız söz
istemişlerdir; Lütfi Elvan, Karaman Milletvekili.
Kürsüye
buyurun Sayın Başkan
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ediyorum. Çünkü, direkt Meclis
Başkanlığımızı ilgilendiren bir husustur,
Hükûmeti, yürütmeyi değil.
BAŞKAN
Tutanaklara geçmesi anlamında izah ettim.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Komisyon Başkanımız da
Meclisin Komisyon Başkanıdır. Ayrıca Hükûmetin de
açıklama yapması lazım bu yönetmelikle ilgili.
BAŞKAN
Hükûmet değerlendiriyor, açıklama talebi olursa söz vereceğim.
Sayın
Başkan, buyurun.
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Çıkarmış
olduğumuz Sayıştay Kanunu gereğince, Sayıştay
Başkanlığı kamu kurum ve
kuruluşlarımızın gelirlerini, giderlerini ve
mallarını denetlemekle yükümlü.
Burada,
özellikle gelir ve gider hanelerini ilgilendiren bölümler için herhangi bir
yönetmelik veya Bakanlar Kuruluna verilmiş herhangi bir yetki söz konusu
değildir. Ancak, Sayıştay Kanununun 44üncü maddesinde
istihbarat, güvenlik ve savunmaya yönelik olarak sadece mallar kapsamında,
gelir ve gider hesabı kapsamında değil sadece mallar
kapsamında, yani savunma, istihbarat ve güvenlik birimlerimizin ellerinde
bulundurdukları malların kullanımı, bunlarla ilgili gerekli
çalışmalar, bu hususları ilgilendiren konularda ilgili
kurumların görüşlerinin alınarak, Bakanlar Kurulu
tarafından bir yönetmelik çıkarılması Sayıştay
Kanunumuzun 44üncü maddesinde öngörülmüştür. Dolayısıyla, tüm
konuları kapsamamaktadır. Sadece istihbarat, güvenlik ve savunma
alanındaki malları ilgilendiren hususlara yöneliktir bu da. Gelir ve
gideri ilgilendiren hususlarda tamamıyla bir şeffaflık,
kamuoyuna rapor sunma söz konusudur. Tabii bu konuda da kamuoyunun
bilgilendirilmesi de söz konusudur. Ancak, bunun nasıl ve ne şekilde
yapılacağı, hangi konuların -gizlilik kuralı
olması nedeniyle- gündeme getirileceği hususu, bunların usul ve
esasları yönetmelikle belirlenmektedir.
Çok
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkanım, Komisyon
Başkanımız açıkladı ama o yasada performans denetimi
yapılıp burada Silahlı güçler ve güvenlik güçleri ölçülür.
olacaktı.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, böyle karşılıklı konuşma usulümüz
yok.
Sayın
Hükûmetin de bir söz talebi var, onu da bir dinleyelim.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Ölçülür olarak değiştirildiği
için
Sayın Başkan o zaman yoktu
BAŞKAN
Hükûmet adına Maliye Bakanı Mehmet Şimşek söz
istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
Sayın Hasip Kaplan Askerî harcamaların ayrıntılarına,
uzun dönemli gelişme ve öngörülerine ulaşmak mümkün değil.
dedi. Hâlbuki 2006 yılından beri genel yönetim kapsamında
yapılan askerî harcamalar Bakanlığımız tarafından
her üç ayda bir düzenli olarak yayımlanmaktadır.
Bakın,
genel yönetim savunma hizmetlerine yönelik detaylı harcamaları, Millî
Savunma Bakanlığının kurumsal ve ekonomik
sınıflandırmaya göre bütün harcamalarını biz
yayımlıyoruz. Müsaade ederseniz sizlerle birkaç rakamı da
paylaşayım:
2002
yılında Millî Savunma Bakanlığının bütçesi 8
milyar 235 milyon lira, Jandarma Genel Komutanlığının 1
milyar 456 milyon lira, Emniyet Genel Müdürlüğünün 2 milyar 431 milyon
lira, Sahil Güvenlik Komutanlığının 92 milyon lira olmak
üzere toplamda 12 milyar 213 milyon lira. Bunun bütçe içerisindeki payı
ne? diye sorarsanız, bu toplamın bütçe içerisindeki payı yüzde
10,21.
Geliyoruz
2012 yılına: 2012 yılında öngörülen harcamalar, Millî
Savunma Bakanlığı için 18 milyar 230 milyon lira, Jandarma Genel
Komutanlığı için 4 milyar 914 milyon lira, Emniyet Genel
Müdürlüğü için 12 milyar 119 milyon lira, Sahil Güvenlik
Komutanlığı için 376 milyon lira olmak üzere toplam 35 milyar
639 milyon lira. Bakın, bütün güvenlik birimlerinin bütçelerini verdim. Peki,
bunların tamamının bütçe içerisindeki payı nedir? Yüzde
10,16.
SIRRI SAKIK
(Muş) Bunlar bilinen kalemler, peki, bilinmeyen kalemler?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Yani 2002 yılında yüzde
10,21 iken şimdi yüzde 10,16 düzeyindedir.
Bütün bu kalemler,
bunların alt detayları da olmak üzere, dediğim gibi, düzenli bir
şekilde Maliye Bakanlığı tarafından 2006
yılından bu yana yayınlanmaktadır.
Savunma Sanayii
Destekleme Fonu hesaplarını da anlık olarak Maliye
Bakanlığı olarak izleyebiliyoruz. Ben şimdi tabii
arkadaşlarıma söyledim, eğer bulabilirlerse çünkü bir
kısmı hazine bonolarında, belki bir kısmı nakittir,
detaylarına şu anda vâkıf değilim ama o konuda da rakamlar
son derece açık, o rakamlar da yayınlanıyor.
Peki, genel
yönetim kapsamına girmeyen vakıflar ve şirketler Avrupa
Birliğinde nasıl takip ediliyorsa Türkiyede de öyle takip ediliyor.
Avrupa Birliğinde de bu rakamlar, tabii ki genel yönetim
tanımına girmediği için, bütçe verileri kapsamında
yayınlanmıyor ama bu rakamlar da takip ediliyor. Yine de bütün bunlar
Sayıştay denetimine tabidir.
Az önce Plan ve
Bütçe Komisyon Başkanımız ifade ettiler
Ha, bu arada Savunma
Sanayii Destekleme Fonunun da rakamları geldi bana: Bankada şu anda
329 milyon lira civarında bir para varmış, yine dövizde 2,347
milyon lira civarında bir şey varmış, toplamda 2,7 milyar
lira. Muhtemelen belki bir kısmı da hazine
kâğıtlarında vardır ama sonuç itibarıyla bütün bu
rakamlar var ve bu rakamlar yayınlanıyor.
Şimdi, Avrupa
Birliği standartlarına bu çerçevede 2006dan sonraki dönemde Türkiye
yaklaşmış durumda. En son Sayıştay Kanunu burada kabul
edildi. Eğer -bir yönetmelikle- özellikle mal denetimine yani istihbarat,
güvenlik ve savunma birimlerine ilişkin mal denetimine ilişkin
yönetmeliği burada kanunla Bakanlar Kuruluna verdiyseniz Bakanlar Kurulu
çıkartır. Yüce Meclisimizin tabii ki yetkisinde olan bir konu.
Harcama denetimi de yapılıyor, mal denetimi de yapılıyor ve
gerçekten de, Türkiye bu konuda hiçbir dönemde olmadığı kadar
şeffaflaşıyor ve bütün birimler bu anlamda denetleniyor ve
gerekli yerlerle, vatandaşlarımızla bu rakamlar da
paylaşılıyor. Onun için, buraya gelip soru işaretleri
uyandırmak, hiçbir şey yayınlanmıyormuş gibi bir
izlenim vermek de doğru değil. Bu anlamda da bir haksızlık
yapılmaması lazım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkanım, Sayın Bakan
açıklamalarıyla benim sorduklarımı doğru
tamamlamadığı gibi, yanlış bir bilgilendirme
yaptı. Buna bir açıklık getirmek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, madde görüşülürken böyle bir usulümüz yok, siz bir
konuşma yaptınız, açıklamasını
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hayır ama Sayın Bakan
BAŞKAN Bir
saniye müsaade eder misiniz: Siz bir konuşma yaptınız, bazı
konuların açıklanmasını istediniz, hem Sayın Hükûmet
hem Sayın Komisyon hem Başkanlık Divanı olarak biz burada gerekli
açıklamayı yaptık ve konu tamamlanmıştır. Daha
bunun üzerinde ancak -zaten, sisteme girmişsiniz- soru sorma
hakkınız var.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, ben Meclis üyesiyim.
BAŞKAN - Tabii,
hakkınızı kullandınız.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bir milletvekili olarak istediklerim oldu. Bakın
Sayın Başkanım, sizden gizli eski yönetmeliği istedim,
Sayın Bakandan da şimdiki Sayıştay Yönetmeliğini
istedim; bu ikisini alamadım, bir. Askerî alım satımları
sordum, kaç milyar liraya F-35, F-16, Skorsky, Cobra aldınız?
Cevabını almadım.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Kaplan, biz konunun muhtevasını
konuşmuyoruz, konunun muhtevası konuşuldu ve cevap verildi.
Benim anlatmak istediğim, böyle bir usulümüz yok, bunu anlatmak istiyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, ama SSDFnin rakamları
BAŞKAN Bak,
sizin açıklamalarınız üzerine hem Sayın Komisyon hem
Sayın Hükûmet hem de biz
açıklama yaptık yani.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ama bütçeyi konuşuyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Tamam, soru sorarsınız, sisteme girdiniz, biraz sonra soru sorma
hakkınız var.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Açıklama yapma, bu konuda talep ettiklerimizi
aydınlatma
BAŞKAN
Lütfen ama
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Soru sorma olayı değil bu Sayın
Başkan. Bunun Genel Kurulda netliğe kavuşması lazım,
denetimini yapması lazım Meclisin.
BAŞKAN -
Şimdi, madde üzerinde söz isteyen Mehmet Yüksel, Denizli milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 18inci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
18inci madde fonlara
ilişkin işlemleri kapsayan bir maddedir. Fonlar bir girişimi
finanse etmek için oluşturulan mali kaynak anlamına gelmektedir. İlk defa, Türkiyede 1941
yılında fon kurulmuş, daha sonraki yıllarda da artarak
kurulmaya devam etmiştir; bunlardan birisi de Savunma Sanayi Destekleme
Fonudur. Kurulan fonlar bugüne kadar ülkemize güç katmış, ülkemizin
ve milletimizin önemli kazanımlar elde etmesine imkân sağlamıştır.
Savunma Sanayi Destekleme Fonu, milletimizin göz bebeği olan ordumuzun
yurt savunmasında ihtiyaç duyduğu savunma sistemlerinin tedarik ve
modernizasyon projelerinin finansmanı ve yerli savunma sanayisinin
geliştirilmesi faaliyetlerinin parasal kaynağıdır.
Savunma Sanayi Destekleme
Fonu geçtiğimiz yıllarda çok önemli projeler
gerçekleştirmiştir; bu projeler arasında başta çok yüksek
bilgi ve teknoloji gerektiren modern araçların üretimi yer
almaktadır. Geliştirilen helikopter, insansız hava
araçları, elektronik harp araçları, eğitim simülatörleri yerli
olarak üretilme aşamasına gelinmiştir. Bölgemizde ordumuzun
savunma gücünü en üst noktaya taşıyacak projeler hızla hayata
geçirilmektedir dolayısıyla bu alanda harcanacak her kuruşun
aziz milletimize geri dönüşü hesaplanamayacak kadar yüksektir. Bu
projelerde görev alanları da huzurlarınızda takdirle ve
şükranla anıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz ekonomik açıdan güçlü
bir büyüme sürecine girmiştir. Özellikle son iki yıldır özel
sektör sabit sermaye yatırımları ve özel tüketimi büyümenin
lokomotifi olmuştur. Dünya ülkeleri ekonomik daralma ve kriz
sorunlarıyla boğuşurken ülkemiz ekonomik büyüme ve istikrar
bakımından seçkin ve güvenli bir liman hâline gelmiştir. Dünya
ülkeleri arasında 2011 yılı üçüncü çeyrekte Çinden sonra en
yüksek büyüme hızına ulaşan 2nci ülke Türkiye olmuştur.
Yakın ekonomik ilişkiler içinde olduğumuz Avrupa Birliği
ülkelerinde ekonomik büyümede ve işsizlik konusundaki krize rağmen
ülkemiz 2011 yılı ilk dokuz ayında yüzde 9,6 gibi çok yüksek
oranda büyümüştür.
Büyüme demek
istihdam demektir, bunun sonuçlarını da eylül ayında
açıklanan işsizlik oranlarında açıkça görmekteyiz.
Günümüzde uygulanan ekonomik politikanın en önemli başarı
göstergelerinden birisi de işsizlik oranıdır. Türkiye İstatistik
Kurumunun açıkladığı son verilere göre, ülkemizde
işsizlik oranımız son yılların en düşük
oranı olan yüzde 8,8 olmuştur. Bu işsizlik oranı, iş
gücüne katılım oranı yüzde 50,4e çıkmış
olduğu hâlde sağlanmıştır. Ekonomik büyümenin sonucu
olarak cari açığın yükseldiği de bilinen bir gerçektir.
Cari açık gayrisafi hasıla oranı yüzde 10a
yaklaşmıştır. Bu konu elbette önemlidir fakat cari
açık kontrol altındadır. Gerek Hükûmetimizin gerekse Merkez
Bankasının almış olduğu tedbirler sonunda, 2011
yılı üçüncü çeyrekte ihracatımız yüzde 10,8 artarken
ithalatımızdaki artış oranı gerilemiş ve yüzde
7,3e düşmüştür. Bu da son günlerde alınan, bilhassa
ithalatımızı artıran ara mal ithalatının
düşürülebilmesi için, ihracatımızın ana kalemlerinden olan
bu ara malların ülkemiz sanayisinde üretilmesini destekleyen
çalışmalar konusunda düğmeye basılmasının da bir
işaretidir. Cari açığımızın en önemli sebebi olan
dış ticaret açığımızdaki bu olumlu gelişme,
ihracatımızın ekonomik büyümeye pozitif katkı yapmaya
başlamasından da kaynaklanmaktadır. Bu gelişmeler de
gösteriyor ki cari açığımız kontrol altındadır.
2011 yılı sonu itibarıyla brüt kamu borç stokunun gayrisafi yurt
içi hasılaya oranının yüzde 39,8e düşmesini bekliyoruz,
Orta Vadeli Programda da bunun yüzde 32ye kadar düşmesi beklenmektedir.
Sağlanan bu disiplin ve uygulamaların 2012 yılında da devam
etmesi Hükûmetimizin temel politikasıdır.
Bu düşüncelerle 2012
yılı merkezî yönetim bütçesinin istikrarlı bir büyüme sürecinde
istihdamın artırılması, mali disiplinin güçlendirilerek
sürdürülmesi ve kamu dengelerinin iyileştirilmesini temenni ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Yüksel.
Şimdi, soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Süre on dakikadır. Soru sorma
süresi beş dakika.
Sayın Özkan, Sayın Topçu,
Sayın Uzunırmak, Sayın Özel, Sayın Kaplan, Sayın
Demir, Sayın Şafak, Sayın Halaman, Sayın Varlı ve
Sayın Şeker ilk 10 söz isteyen sayın milletvekilleri.
Buyurun Sayın Özkan.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Ramazan
Bayramında tatilin uzatılmasıyla bürokratik hatadan ve 2/9/2011
gününün tatil olması nedeniyle kamu kurumları nöbetçi memur
statüsüyle yetinmişlerdir, gerçek yetkililer idari izinli
sayılmıştır. O gün aşırı yoğunluktan,
bilgisayar programlarının tamamlanamamasından, işin
ehilleri görev başında olmamasından dolayı mükellefler
mağdur olmuşlardır. 6111 sayılı Kanun sadece iki adet
ihlale müsaade etmektedir. Mağduriyetin giderilmesi için tatil
uzamasından dolayı istenmeden oluşan bir taksit ihlalini bir ek
ödeme süresi anlamında düzeltmeyi düşünür müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Topcu
ZÜHAL TOPCU
(Ankara) Teşekkürler Sayın Başkan.
İsrail
Türkiye arasında savunma alanında hangi anlaşmalar
durdurulmuş, hangileri devam etmektedir?
İkinci
sorumuz: Suriye, olası bir Türkiye Suriye savaşı için
sınırımıza yakın bölgede savunma füzesi
yerleştirmesi basında yer almaktadır. Bu konuyla ilgili
görüşleriniz nelerdir?
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Uzunırmak
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, büyümede borçlanma çok önemli bir kalem ihtiva ediyor.
Kredilerdeki, kredi kullanım oranlarındaki yerli tasarruf oranı
2002ye göre nedir acaba, oran olarak tasarruf oranı?
Diğer
sorularım bir süreklilik arz ediyor. Kişi başına borçlar,
kredi kartı borçları ve şirketlerin kredi borçları
nelerdir? Kişilerin kamuya borcu ve şirketlerin kamuya borcu ne
miktardadır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Özel
Sayın Tanal,
buyurun.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
1999
yılında olan deprem nedeniyle vergilerde terkin oldu ancak Van
depreminde vergilerde terkin yapılmadı, vergilerin ertelenmesi
gündeme geldi, bu bir adaletsizlik değil mi? Bununla ilgili bir yasa
teklifi sunduk, bunu desteklemeyi düşünür müsünüz?
İkinci soru
ise: Devlet Memurları Kanunu uyarınca tek ücret ilkesi, ücretlerde
denklik ilkesi ve ücretlerde açıklık ilkesi olması nedeniyle
özel kesim ile kamu kesimi arasındaki ücretlerde bir dış
dengesizlik söz konusu. Bunu gidermeyi nasıl planlıyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaplan,
buyurun.
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle, iktidar partisinin
bir sözcüsü, atanmayan öğretmenlerle ilgili şöyle bir cümle
kullandı burada. yaşanan ekonomik sıkıntı nedeniyle
üzülerek öğretmenlerin tamamının atanmadığından
bahsetti. Türkiyede iktidarınız süreci içerisinde bahsettiğiniz
yüzde 6 ortalama büyüklük ve dünyanın 16ncı büyük ekonomisi olan bir
ülkede, öğretmen açığının olduğu bir süreçte
atanmayan öğretmenlerle ilgili ekonomik sıkıntı çekiyor
musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Demir
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
666 ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile temel kişilik
hakları sağlık çalışanlarının elinden zorla
ve cebren alındı. Başta hekim, sağlık yöneticileri ve
sağlık çalışanlarına döner sermaye, performans ile
kazanımları yıllık izinli, raporlu iken kesiliyor,
emeklilik tazminatına yansıtılmıyor. Özlük haklarına
ve emekliliğe yansıtılmıyor ama müsteşar, müşavir,
genel müdür gibi üst düzey bakanlık çalışanlarına tatil,
rapor, yıllık izin durumunda hakları veriliyor. 6 ila 8 bin lira
kadar ek ödenek alan bu üst düzey yöneticilerin emeklilik tazminatlarına
ve emekliliklerine yansıtılıyor. Emeklilik ve özlük
haklarına
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Şafak
DOĞAN
ŞAFAK (Niğde) Teşekkür ederim.
Biraz önce
Sayın Bakanımız 2002de savunma sanayisine bütçeden
ayrılan pay yüzde
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Son soru çok basit
olduğu için hemen cevaplandırayım. Değerli arkadaşımız
herhâlde benim verdiğim rakamları tam olarak anlamış
olmayabilir. Ben şunu söyledim: 2002 yılında yani bütün
savunmayla ilgili, emniyetle ilgili birimlerin tamamının bütçe
içerisindeki payı yüzde 10,21di; 2012 yılında yüzde 10,16 yani
yüzde 10 civarı. Dolayısıyla, yüzde 10,2 idi, yüzde 10,2 olarak
kalmış. Değişen bir şey yok yani savunma sanayisinin
bütçe içerisindeki payı aynen devam ediyor, ne inmiş ne de
çıkmış.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Sayın Özkanın sorusundan
başlayayım. 6111 sayılı Kanun kapsamında
taksitlendirilen borçların 2011 yılında, biliyorsunuz, Haziran,
Temmuz, Eylül ve Kasım aylarında ödenmesi gerekmekteydi. Ağustos
2011de de genel olarak taksit bulunmamakta. Kanunun inceleme safhasındaki
alacaklarla ilgili maddesine göre Ağustos ayına ait taksit isabet
etmesi mümkün bulunmamaktadır. Yani o bahsedilen -ramazan ayı
herhâlde dedi, evet Ramazan Bayramında denildi- anladığım
kadarıyla, arkadaşların verdiği bilgiye göre zaten ona
Yani Haziran, Temmuz, Eylül ve Kasımda ödenmesi gerekiyordu.
Ağustosta Ramazan Bayramı var. Dolayısıyla, ona tekabül
eden bir taksit söz konusu olmadığı için
arkadaşlarımız böyle bir mağduriyet ifade ettilerse,
doğrusu, anlamak zor.
Ben özellikle
arkadaşlarıma hep şunu söyledim: Bu tür taksit ödeme günlerine
yakın haftada hafta sonları da açın, geç saatlere kadar
açık bırakın. Kredi kartıyla ödeme imkânı getirdik
biliyorsunuz. Yani İnternetten kredi kartıyla veya doğrudan
doğruya bankayı arayıp ödeme imkânı söz konusu.
Değerli
arkadaşlar, eğer Meclisimiz bu hususlarda irade koyarsa tabii ki
uzatılabilir. Ama biz gerçekten bu yasayı geçirirken çok
kapsamlı ve iyiyi de kolaylaştırıcı
Mesela sosyal
güvenlik primleriyle vergilerin geri ödeme taksitlerinin aynı aya denk
gelmemesine özen gösterdik ve geçmişte olmadığı kadar da
müsamahalı davrandık ama
Yani geçmişe yönelik bir düzenleme
için mutlaka kanun gerekiyor fakat ben, bu aşamada, gerçekten, yeni bir
düzenlemenin yararlı olacağına inanmıyorum. Hatta, bu
türden düzenlemelerin mümkün olduğunca hiç yapılmamasının
taraftarıyım -yani biliyorsunuz, ben bunu defalarca söyledim- ama
kriz sonrası dönemde böyle bir kolaylık sağlandı. Tekrar bu
konuların gündemde tutulması pek makul olmayabilir.
İkinci olarak
Sayın Topcu anlaşmalarla ilgili soruyu sordu, İsraille hangileri
durdurulmuş, hangileri devam ediyor? Şu anda benim önümde bu yönde
bir bilgi yok ama arkadaşlar onu ilgili birimlerden alırlarsa size
tabii ki şey yaparız.
Savunma
füzelerinin sınıra yerleştirilmesi hususunda da yine bu konunun
muhatabı Millî Savunma Bakanımızdır, bu konu hakkında
fazla bir bilgim yok ama ümit ediyoruz ki tabii, komşularımızla
hiçbir şekilde sorunların bu düzeye gelmemesi bizim de temennimizdir.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, depremde varlıklarının yüzde
33ünü kaybedenlerin gelir kaynaklarıyla ilgili vergi
borçlarının kayıpları oranında terkini mümkündür ancak
Van depreminde zarar gören vatandaşların birikmiş borçları
6111 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılmışsa
bu borçların ödeme süresinin uzatımı yine bir kanunla olabilir.
Biz sadece bir mücbir sebep ilan ettik. Bu mücbir sebebi de,
başlangıçta süresizdi, şimdi bir yıllık yaptık.
Yani sonuç itibarıyla, gerekirse yine uzatırız ama bunların
terkini için bir yasal düzenleme gerekiyor.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Terkini
Yanlış anlaşıldıysa özür
dilerim, terkini söyledim.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Yok, yok, ben anlıyorum. Terkini
için bir düzenleme gerekecek veya mevcut 6111
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yasa teklifini sunduk biz zaten. Eğer bunu
desteklerseniz çıkar.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
kapsamında bana talepler geldi,
Biz depremden dolayı bu taksitleri şimdi ödeyemiyoruz
Bunun
uzatılması belki sırf, sadece ve sadece deprem bölgesiyle
sınırlı olmak üzere gündeme gelirse biz olumsuz bakmayız
ama bunun terkin edilmesine ilişkin zaten bir genel kural var, bu genel
kural çerçevesinde, yani -arkadaşların bana verdiği bilgiye
göre- mal varlıklarının üçte 1ini kaybedenler için bu zaten
mümkün, bunun için ayrı bir düzenlemeye gerek yok.
Tasarruf
oranlarına gelince: Şimdi ben tam olarak rakamları
hatırlamayabilirim çünkü önümde rakam yok. Yanlış
hatırlamıyorsam, 2002 yılında yüzde 18in biraz
üzerindeydi, yüzde 18 küsurdu. Şimdi, 2011 için yüzde 13 küsurdur.
Dolayısıyla tasarruflarda bir düşüş söz konusudur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan, şu soruyu
bitirseydim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
18inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
19uncu maddeyi
okutuyorum:
BEŞİNCİ
BÖLÜM
Devlet
Borçları ve Kamu İktisadi Teşebbüslerine İlişkin
Hükümler
Hazine garantili
imkân ve dış borcu ikrazı limiti ve borçlanmaya ilişkin
işlemler
MADDE 19 - (1) 2012 yılında,
28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre sağlanacak;
a) Garantili imkân
ve dış borcun ikrazı limiti 3 milyar ABD Dolarını,
b) Hazine
Müsteşarlığınca belirlenecek koşullar çerçevesinde ve
elde edilecek kaynaklar Hazineye
aktarılacak şekilde kamu kurum ve kuruluşlarınca ihraç
edilecek sertifika, senet ve benzeri finansman
enstrümanlarına sağlanacak garanti tutarı 2 milyar ABD
Dolarını,
aşamaz.
(2) Birinci fıkranın (b)
bendinde yer alan tutarı bir katına kadar artırmaya Bakanlar
Kurulu yetkilidir.
(3) 1 inci maddenin birinci
fıkrasının (a) bendi ile belirlenen başlangıç
ödeneklerinin yüzde l'ine kadar ikrazen özel tertip Devlet iç borçlanma senedi
ihraç edilebilir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Osman
Kaptan, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OSMAN
KAPTAN (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; devlet borçlarının
sınırlandırılmasına ve yönetilmesine ilişkin
19uncu madde hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
arkadaşlarım, ülkemizde devlet borçlu, millet borçludur. Türkiyenin
toplam borcu 500 milyar doları geçmiştir. Nüfusumuzun yarıdan
fazlası, 43,5 milyon kişi bankalara borçludur.
Vatandaşlarımızın bankalara kredi kartı borcu 55
milyarı, tüketici kredisi borcu da 163 milyar lirayı geçmiştir.
Kişi başı borçlulukta ise İstanbul 1inci sırada,
Ankara 2nci sırada, Antalya da 3üncü sıradadır.
Değerli
arkadaşlarım, borçla yatıyoruz, borçla kalkıyoruz, borçla
yaşıyoruz, borçla borç ödüyoruz. AKPnin bedelli askerlik
politikası sayesinde vatan borcunu bile banka borcuyla öder hâle geldik.
Türkiye borçla yaşıyor, AKP Lale Devrini yaşıyor,
yaşıyor ama Korkut Boratav Hocanın dediği gibi sonuna
geldik. Geçen yıla göre yabancı sermaye yüzde 54, toplam sermaye
yüzde 16, toplam sıcak para girişi de yüzde 89 azalmışsa artık
aklımızı başımıza almak zamanı geldi.
Borçta, cari açıkta delik büyük ama yama küçüktür. Üretmeden tüketiyoruz.
AKP döneminde tarım yapmaktan vazgeçilen arazi büyüklüğü 2,3 milyon
hektardır. Yani Kocaeli, Yalova, Düzce, Bartın, Zonguldak, Osmaniye, Kilis, Iğdır illerinin
toplamı kadar toplam arazi ekilmez, biçilmez hâle gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
AKP İktidarında borçlar iyi yönetilmemiştir. Eğer
cumhuriyetin kuruluşundan 2002ye kadar toplam dış borcumuz 130
milyar dolar iken AKP döneminde buna 180 milyar dolar daha eklenerek 310 milyar
dolara çıkmışsa AKPnin borç yönetimi
başarılıdır denilebilir mi? Eğer 2002den bu yana
kişi başına borcumuz 2 kat, hane halkı borcu da 64 kat,
cari açık da 80 kat artmışsa bu iktidar başarılıdır
denilebilir mi?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; devlet olarak da, millet olarak da
gırtlağımıza kadar borçluyuz. Sayın Başbakan,
ilgili bakanlar Avrupadan iyiyiz. diyorlar, Avrupa çöküyor, biz uçuyoruz.
diyorlar. Öyleyse bizim Uçtu. denilen ülkemizde, ölen anne babasından
emekli maaşı alabilmek için hileli boşanmalar neden patlama
yapmıştır? On bini aşmıştır bu sayı
arkadaşlar. 2002de 10 milyon olan icra dosyası sayısı
dokuz yılda neden 14 milyona ulaşmıştır? Neden
kadına şiddet, intiharlar, boşanmalar, cinnet getirenler,
ailesini öldürenlerin sayısı artmaktadır? İki gün önceki
basında yer alan eve icra gelecek diye Bir şeyler yap. diye
yalvaran karısını öldüren işsiz kocanın sorunu nedir?
Sayın milletvekilleri, Çöktü.
denilen komşumuz Yunanistanda kişi başına millî gelir 29
bin dolarken Uçtu. denilen ülkemizde kişi başına millî gelir
neden onun üçte 1i? Çöktü. denilen İtalyada kişi başına
millî gelir 30 bin dolar iken Uçtu. denilen ülkemizde neden
İtalyanın üçte 1i? Çöktü. denilen Almanyada kişi
başı millî gelir bizimkinin neden 5 katıdır?
Değerli
arkadaşlarım, bir Maliye Bakanımız var, mübareğin
ağzından bal damlıyor! Bütçe sunuş konuşmasında
Faiz bütçeleri değil, hizmet bütçeleri hazırladık. diyor, o
kitapçıkta var. Bakıyoruz, AKP İktidarında faize ödenen
para 450 milyar lira. Bu yılki bütçesinin neredeyse 1,5 katı.
Sayın
arkadaşlarım, DİSKin belirlediği, Türk-İşin
belirlediği 926 liralık açlık sınırının
altında ücret verdiğiniz insanlara, Sayın Bakan, 2002den beri
yüzde 300, yüzde 500 maaşlarınızı artırdık. Diyeceğinize,
Sayın Bakan, Ey asgari ücretliler, işçiler, ey emekliler,
BAĞ-KURlular, çiftçiler, muhtarlar sizleri açlık
sınırının altında yaşamaya mahkûm ettiğimiz
için özür dileriz. deseniz daha doğru, daha etik olmaz mı?
Sayın
milletvekilleri, işte propagandanın gücü budur. Bir yanlış
yeteri kadar tekrar edilirse doğru algılanır hâle geliyor. AKP
de, bu İktidar da bunu hep yapıyor. Bunun için AKPnin
bakanlarının ve rakamlarının Türkiyesinde her şey
güllük gülistanlık. Gerçekte ise vatandaş aç, perişan çünkü
ekonomideki büyüme fakire fukaraya yansımıyor.
Bizim Antalyada
bir söz vardır Aslıyok yaylasında 1.500 koyunum var benim.
diye. Zaten yaylanın aslı yoksa koyun da yoktur.
Sayın
Bakan, AKP döneminde 32 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı. Dış borç ikiye
katlandığına göre, bu para nereye gitti?
Değerli
arkadaşlarım, benim önerim Antalya. Benim önerim niye Antalya?
Altın yumurtlayan il Antalya da onun için ve benzeri diğer illerimiz
desteklenmeli. Antalyaya ve ülkemize daha çok turist gelmesini
sağlayalım. Daha fazla turist,
daha fazla döviz demektir, daha fazla cari açık kapama demektir. Turizmden
kazanılan her 100 liranın 95 lirası hazinenin kasasına
giriyor. Antalyada modern tarımın ve seracılığın
sorunlarını çözelim, daha fazla ihracat yapalım.
Antalyanın batısına da havaalanı yapalım. Antalya
EXPO 2016 Fuarına hızlı treni yetiştirelim. Antalyada
doğal gaz Kemer ve Serik ilçeleri arası için
planlanmıştır. Antalyanın batı ilçelerine de,
doğu ilçelerine de doğal gaz bir an önce getirilmeli, seralarda ve
turistik tesislerde doğal gaz kullanımı
sağlanmalıdır.
Sayın
arkadaşlarım, Sayın Başbakana geçmiş olsun diyorum,
Allah zeval vermesin. Bu Eş Başkanı olduğu Arap Petrol
Baharının filan da çarpmasını istemeyiz. Time dergisi
araştırma yapmış, bizim Sayın Başbakan
baştan da 1inci, sondan da 1inci çıkmış. Nazar
değmez inşallah! Yoksa Sayın Bekir Bozdağın sözünü
ettiği devlete alınacak bin mollaya nazar muskası mı
yazdıracaksınız? Yoksa Türkiye Cumhuriyeti şeyhler,
şıhlar, müritler, mollalar memleketi mi olacak? Bu memlekette imam
hatip mezunları yok mu? Bu memlekette ilahiyat mezunları yok mu?
Peki, onlara haksızlık olmuyor mu?
Sayın
milletvekilleri, atama bekleyen 360 öğretmen varken; intibak bekleyen
emekliler, destek bekleyen çiftçiler, esnaflar varken; yurt, burs bekleyen
öğrenciler varken; haksızlığa, hukuksuzluğa,
adaletsizliğe uğrayanların sorunu çözüm beklerken; millî
eğitimin yığınla sorunları varken, her şey bitti
de sıra okullara, ilkokullara Arapça dersi koymaya mı geldi? Siz tüm
ilköğretim okullarını imam hatip okullarına mı
çevirmek istiyorsunuz?
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Arapça bir dil değil mi? Ne zararı var?
OSMAN KAPTAN
(Devamla) Sayın arkadaşlarım
OSMAN ÇAKIR
(Düzce) İngilizce oluyor da Arapça niye olmasın?
OSMAN KAPTAN
(Devamla) Ben ilköğretime diyorum beyefendi, ilköğretime. Siz,
Türkiyede bir zihniyet değiştirmesi mi yapmak istiyorsunuz? Ekonomi
dünyasında Türkiyede ileri demokrasi adı altında korku
imparatorluğu kurdunuz. Halkımız iktidardan, iktidar da sizler
de Amerikadan korkuyorsunuz. İktidara, borçlanma politikası
başta olmak üzere Türkiye'nin çıkarlarına sahip çıkmasını,
Türkiye Cumhuriyetinin genetiğiyle oynanmamasını
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaptan, teşekkür ediyorum.
OSMAN KAPTAN
(Devamla) -
ve Amerikadan korkacaklarına Allahtan
korkmalarını tavsiye ediyor
BAŞKAN
Sayın Kaptan, lütfen
OSMAN KAPTAN
(Devamla) -
halkımıza da cesaret ve metanet diliyor, yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Necati
Özensoy, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın
Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 19uncu madde üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu bölümde, devlet
borçları ve kamu iktisadi teşebbüslerine ilişkin hükümler var.
Ben, sözüme hemen
Plan ve Bütçe Komisyonunun bütçeyle alakalı raporundaki 150nci sayfada
yazan cümleyle başlamak istiyorum: 2000 yılında 141.537 TL
zarar eden KİTler 2001 yılından bu yana sürekli kâr
etmektedir. Yani KİTlerin kâr etme miladı 2001 yılı
olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, bütçe başladığından bu yana, sayın
bakanlar, sayın konuşmacılar hep makro büyüklüklerden
bahsettiler. Sayın Ekonomi Bakanı da hem mühendis hem de sanayici olduğundan
hareketle, profesörlere bile ders verecek kadar ekonomi bilgisi olduğundan
bahsetti. Ben de âcizane hem mühendisim hem sanayiciyim. Gerçi, profesörlere
ders verecek kadar yetkin hissetmiyorum kendimi ama yine de bu konularda bir
şeyler söyleme yetkisini haiz olduğumu düşünüyorum.
Bütün bu makro
büyüklükler ortaya konurken, bugünkü gelinen noktaya nereden gelindi?
Nasıl gelindi? Uçağa mı bindik geldik? Otobüse mi bindik, trene mi,
kayığa mı? Kimin kayığına bindik? Bütün bunlar,
hiç bahsedilmiyor. Ama ben yine Sayın Bakanın ve Başbakanın
ağzından şunu ifade edeceğim: 18 Ekim 2008 günü
yayımlanan Resmî Gazete Koordinasyonu ve izlenmesine dair bütçenin
Bakanlar Kurulu kararı ekidir. Sayın Bakanın bunda imzası
var herhâlde değil mi Sayın Bakan? Resmî Gazetede yayımlanan
Bakanlar Kurulu ekinde imzanız var. Yani dinlerseniz başından
beri anlardınız ama şimdi şuradan pasaj
okuyacağım; Makroekonomik İstikrarın Kalıcı Hâle
Getirilmesi başlıklı mevcut durum, 2009 bütçesinde bu Bakanlar
Kurulu ekinde yazan: 2000 yılı başından itibaren
uygulamaya konulan Uluslararası Para Fonu destekli makroekonomik
programların kararlı bir şekilde uygulanması sonucu güven
ve istikrar ortamı tesis edilmiş, ekonomi sürekli bir büyüme
ortamına kavuşturulmuş, enflasyon ciddi oranda
düşürülmüş ve kamu açıkları kontrol altına
alınarak borçların sürdürülebilirliği
sağlanmıştır. Ekonomide sağlanan güven ve istikrar
sonucu Türkiye ekonomisi sermaye piyasaları daha fazla dışa
açık hâle gelmiş ve ekonomimiz özel sektör kaynaklı yüksek ve
kesintisiz bir büyüme sürecine girmiştir. Ancak bu durum, ülkemizdeki
tasarruf yetersizliği nedeniyle özel sektörün dış
borçlarının artmasına neden olmuştur.
Şimdi, burada
Bakanlar Kurulunun, yani bütçe, yine 2009 bütçesi yapılırkenki
uygulamalardaki ifade ettiği konular. Bunları ben söylemiyorum, yani
burada Sayın Bakan ve Başbakan diyor ki: 2000 yılında
başlayan yapısal değişikliklerle bu ülke bu hâle geldi.
Şimdi, bu
makro rakamlar ifade edilirken benim anlamadığım bazı
konular var. Şimdi, kamu borç stokundan bahsediliyor, gayrisafi yurt içi
hasılaya oranlanıyor ama özel sektörün borcundan bahsedilmiyor.
İşte, burada ifade ediliyor, Türkiyenin büyümesi özel sektörün
yaptığı yatırımlarla alakalı. Bunu ben
söylemiyorum.
Şimdi, dış borç stokuna
baktığımızda, kamuda ciddi bir anlamda artış yok
ama özel sektör 40 milyar dolarlardan 200 milyar dolarlara gelmiş.
Şimdi, bu özel sektörün borcu bizim borcumuz değil mi? Yani, özel
sektör bu parayı ödediği zaman bu ülkeden bu paralar
çıkmıyor mu, başkasının cebinden mi çıkıyor,
uzaydan mı çıkıyor?
Peki, yine, ithalat ihracat
rakamları verilirken burada sayın konuşmacılar, özellikle
iktidar mensubu arkadaşlarımız hep ihracatın
arttığından bahsediyor. Bakın, 2002 yılında cari
işlemler açığı aşağı yukarı yok denilecek
düzeydeydi. İthalatı Fob değerleri üzerinden alırsak 600
milyon dolar civarındaydı yani 50 milyar dolar civarında
dış gelirimiz, 50 milyar dolar civarında da giderimiz yani
ithalatımız vardı. Şimdi, nedir bu? Sahaya çıktığımızda,
futbol maçıysa, 5 gol atmışız, 5 gol de yemişiz
demektir, berabereyiz. Peki, şimdi çıkan konuşmacılar diyor
ki: İhracatımız 120 milyar dolarlara geldi. Güzel, 5 golden 12
gole çıkmışız. Peki, ithalatımız nereye geldi?
200 milyar dolarları aştı. Yani, 12 gol
attığımızla övünüyoruz, 20 gol yediğimize üzülmüyoruz.
Yani bu rakamlar, dolayısıyla, ifade edilirken biraz daha gerçekçi,
biraz daha nerelerde olduğumuzu daha net ortaya koymak açısından
anlamlı olmalı diye düşünüyorum.
Bakın, siz enflasyondan
bahsederken
Şimdi yine ikili hanelere çıktık yani 10lu
rakamlara çıktık ama siz enflasyonu yüzde 100lerde falan
almadınız. 57nci Hükûmet bu Hükûmete enflasyonu devrederken yüzde
26lara kadar düşürdü yani yüzde 130lardan yüzde 26lara kadar düşürdü,
siz yüzde 26dan tek haneli rakamlara düşürdünüz ama, ancak yine çift
haneli rakamlara çıkabildiniz.
Bakın, işsizlikle ilgili,
yine, sayın bakanlar buradan ifade ediyor; Avrupayla, Amerikayla
kıyaslama noktasına gidiyorlar. Avrupayla, Amerikayla
kıyaslamak için oradaki iş gücüne katılımı da, iş
gücüne katılım değerlerini, istihdama katılım
değerlerini de iyi ortaya koymak lazım diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri,
Amerikada, Avrupadaki iş gücüne katılım oranı yüzde
70lerdedir, Türkiyede de yüzde 40lardadır. Dolayısıyla biz
Avrupayla ve yine Avrupa ve Amerika gibi ülkelerle kendimizi
kıyaslayacaksak bunun önce Türkiyedeki gibi ev
hanımlarını, iş bulma ümidi olmayanları
dışarıda bırakan bir hesaplama sisteminden çıkıp
onlar gibi bir hesaplama yaparak hesaplamaları kıyaslamamız
lazım. Eğer öyle kıyaslamaya kalkarsak Türkiyedeki
işsizlik oranı yüzde 30ları geçer. Ben şunu ifade etmek
istiyorum. Çok fazla vaktimiz yok. Ekonomik değerleri, rakamları...
Sayın Bakan burada sorulan soruları cevaplayacaktı ama vakti
olmadığı için cevaplamadı, kendisi ifade etti yine tasarruf
oranlarının düştüğünü. Ama şahıs borçları
-biraz önce ifade edildi- 200 milyar liraları geçti. Bankalara milletin
borçları ortada. Ben Enerji Bakanlığı bütçesinde yine
elektrik faturalarıyla ilgili tarife bileşenlerinden bahsettim ama
bunu bahsederken -burada EPDK ve Sayın Bakan var- aslında biz
yanlış yere burada şikayetleri, vatandaşın
şikâyetlerini bildiriyoruz, çünkü TEDAŞın üzerine koyduğu
tarife bileşenlerinin büyük bir bölümü de vergi. Aslında Sayın Maliye
Bakanına burada bunları ifade etmemiz lazım. Bakın,
Sayın Bakan elektrik faturalarını bir incelerseniz, elektrik
sarfiyat miktarının üzerine konulan yaklaşık yüzde 70 vergi
ve vergi benzeri rakamlar var. Vatandaş bunda başta kayıp kaçak
olmak üzere, hadi kayıpları bir kenara bırakalım,
kaçakları şikâyet ediyor. Kaçaklarla ilgili de şöyle bir örnek
verdi bir vatandaş, dedi ki: Ben bir markete gitsem,
alışveriş yaparken tam kasaya geldiğimde, o anda
alışveriş yapanlarla birlikte bütün kapılar kapansa Bir
dakika, siz bu ödemeleri yapacaksınız ama bu marketten
aşağı yukarı bu marketin yüzde 10u civarındaki mal
hırsızlar tarafından çalınmış,
dolayısıyla siz buradan aldığınız ürünleri,
üzerindeki etiketlere bakmayın, yüzde 10 fazla fiyat ödeyerek satın alacaksınız.
diye bir zorunluluk getirse o market, bu ne kadar doğruysa
TEDAŞın yani devletin bu anlamda kaçakları da fatura ödeyenlere
ödetmesi o kadar doğrudur diye ifade ediyorum.
Sayın
Bakandan özellikle TEDAŞın tarife bileşenlerinin incelenerek bu
haksızlıklara son verilmesini temenni ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özensoy.
Madde üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen İbrahim
Binici, Şanlıurfa Milletvekili.
Buyurun Sayın
Binici.
BDP GRUBU ADINA
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 19uncu maddesi üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi bu vesileyle saygıyla selamlarım.
Bütçe maratonunun
sonuna yaklaştığımız bugünlerde bir kez daha
kaçırdığınız barış ve kardeşlik
treninin arkasından el sallamak durumunda kalıyoruz. Bütçe, sadece
devletin harcama ve gelir kalemlerinin ifade edildiği tablolara dökülmüş
rakam yığınlarından ibaret değildir; aynı
zamanda, toplumsal olarak yapılan üretimin kimler tarafından,
nasıl bölüşüldüğünün göstergesi olan teknik belgelerdir. Bu
yönüyle de Hükûmetin ekonomik ve sosyal politikalarının
aynasıdır.
Şu anda
görüştüğümüz bütçe dâhil olmak üzere kesintisiz olarak 10uncu
bütçenizi yapıyorsunuz. Aynanızdan yansıyanların
başını yandaşlarınız, sayısını
çoğaltmakla övündüğünüz dolar milyarderleriniz, rantçı ve
girişim dehası çocuklarınız çekerken, emek
yığınları, memurları, esnafı, emekliyi, çiftçiyi,
üretimi, yatırımı, hakça ve kardeşçe bölüşümü gene
ihmal ediyorsunuz.
2002
yılı seçimlerinde oynadığınız mazlum ve
mağdur rolüyle tüm zamanların en değme başrol
oyuncularına taş çıkartacak iktidara ilk
adımınızı attınız. İkinci dönem iktidar
olmanın sarhoşluğuna tüm benliğinizi teslim ederek önce
vicdanlarınızı öldürdünüz. Sonrasında vesayetinden
şikâyet ettiğiniz güçlerle Dolmabahçede nikâhınızı
kıydırıp aynı yastığa baş koydunuz; ne
diyelim, Allah mutlu etsin! Senaryo ve yönetmenliği size ait olan
çalıştaylar ve açılımlarla sosladığınız
ileri demokrasi martavalları oyunundan siz de yoruldunuz.
Yıllardır kullandığınız tüm maskeleri atarak
gerçek yüzünüzü orta yere sermekten artık çekinmiyorsunuz. Vanda,
Bitliste, Urfada, Manisada ve Dersimdeki valilerinizle, bulduğunuz her
fırsatta eleştirdiğiniz tek parti dönemini mumla aratacak
gibisiniz. Gömlek değiştirmekten bir hâl olmuş bedeninize yeni giydiğiniz
faşizan gömleği ne güzel de yakışmış size.
Farkında mısınız, arzı endam ettiğiniz bu yeni
gömleğinizle ırkçı ve şoven güruha selam
durmaktasınız. Dağıttığınız nefret ve
öfke ateşiyle Prometeyi bile kıskançlık krizine
soktuğunuzdan emin olabilirsiniz.
Toplu
sözleşme ve grev hakkını isteyen memuru gaz bombaları ve
coplarla donattığınız memurlarınıza havale
ederek, haraç mezat sattığınız kamu işletmelerinde
çalışan emekçi yığınlarının taleplerini ise
eksi 10 derecede Ankarada havuzlarda boğdunuz.
Parasız
eğitim isteyen öğrencileri iki yıl boyunca cezaevlerinde
tutmakla, HESlere karşı çıkan seksen yaşındaki
Şükriye Nine ile on yaşındaki torununa
oynattığınız tıp oyunuyla hukuk tarihimizdeki
garabetlere yeni katkılar yapmaktasınız.
Bağımlı-bağımsız
kuruluşlara, medya ve kimi sivil toplum örgütlerine aba altından sopa
göstererek iktidar seviciliğine mahkûm etmeyi ileri demokrasi diye
yutturduğunuzu sanıyorsunuz. Sevsinler sizin ileri demokrasinizi!
Son seçimlerde
halkın size verdiği avansı tam da bir mirasyedi
hovardalığıyla sağa sola saçıyorsunuz. Ya benimsin ya
da toprağın! metaforuyla diktatörlüğünüzü ilan ettiniz. Siyaset
bezirgânlığını o kadar ileri götürdünüz ki, iflas
etmiş tüccar misali eski defterlerden medet umuyorsunuz.
Orta Doğu
halklarının ve Kürtlerin de İslamiyetten önce inancı olan
Zerdüştlüğü ortaya atmakla, ana muhalefet partisi liderinin
mezhebiyle ilgili söylemlerinizle neyin peşindesiniz Allah
aşkına? Bu hâliyle siyasette Zübük olduğunuzun farkında
mısınız?
Değerli
milletvekilleri, yürütmenin yargıya Elim sende. dediği bir oyunun
sahneye konulduğu bir süreci yaşıyorsunuz.
Ulusal taleplerini
dile getiren Kürtlere karşı geliştirdiği yeni stratejilerle
partimizi hedef alan Hükûmet ve AKPye muhalif olan tüm kesimleri susturuyor,
susmayanları ise cezaevlerinde istiflemeye devam ediyorsunuz.
Başbakan cebinde
taşıdığı binlerce kişilik tutuklama listesini
kuşatma altına aldığı yargının
savcılarına peyderpey vererek partimize karşı imha
politikalarını uygulamaya geçirmiştir.
Şimdi sormak
istiyorum: Bir dönem savaş tanrılarının Millî Güvenlik
Kurulu kanalıyla tetikçilerine verdiği infaz listesinin bugün yürütme
ve yargı arasında elden ele dolaşan siyasi soykırım
listesinden ne farkı var? Sizin şimdi KCK
operasyonlarınızla yaptıklarınızı, geçmişte
cana kasteder biçimiyle Koçgiride, Ağrıda, Zilanda ve Dersimde en
ağır biçimiyle zaten yaşamıştık; yeni senaryolara
boş yere tevessül etmeyin.
Şunu hiçbir
zaman unutmayınız; Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle
kardeşçe, eşitçe ve dostça yaşayacağı demokratik bir
Türkiyeli olmanın mutluluğunu ifade etmekten çekinmeyecek olan
Kürtlere Ne mutlu Türküm diyene. dedirtmeyi asla ve asla
başaramayacaksınız.
Tüm servetimiz bir
dilim ekmek dahi olsa, o bir dilim ekmeği kardeşçe, eşitçe ve
dostça paylaşacağımız bütçeleri yapmak dileğiyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Binici.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, Hatip, konuşmasında
BAŞKAN
Sayın Aydın, Sayın Bakan zaten cevap verecek, söz istedi.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Tamam.
BAŞKAN Not
aldı tüm konuşmaları. Lütfen
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Grubum adına 69a
göre bir açıklama istiyorum.
BAŞKAN Ne
diye söz istiyorsunuz 69a göre?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Efendim Zübük olarak bizi suçladı, Şoven olarak
suçladı, Irkçı olarak suçladı. Kalmadı hiçbir hitap, daha
ne desin?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hükûmeti eleştirdi, Hükûmet cevap verir.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İki
dakika söz veriyorum; yalnız, yeni bir sataşmaya mahal vermeden.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Hükûmeti eleştiriyor efendim.
Eleştirilere Hükûmet cevap versin.
VURAL
KAVUNCU (Kütahya) Ya, bir dinle!
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Çıkıp niye üstüne alınıyor?
BAŞKAN
- İç Tüzükün 69uncu maddesine göre.
III.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binicinin, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii,
Hatibi dinlerken hangi konularda yanlış yaptığını
not etmeye çalıştım ama değerli arkadaşlar, bir
baktım ki her tarafı, baştan sona her tarafı
yanlış. Bu sefer doğruları işaretlemeye
çalıştım, emin oldum, donup kaldım; doğru hiçbir
şey bulamadım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bakın
değerli arkadaşlar, bir defa 2002de Mazlum ve mağdur rolü
hikâyesi. Geçin oraları, şimdi bu halk 2002de yüzde 34 verdi mi?
Verdi. Bu süre içinde politikalarımızı geliştirdik mi?
Geliştirdik. Halka hizmeti yaptık mı? Yaptık. Geldi 2007ye,
yüzde 34 yüzde 47ye çıktı mı? Çıktı.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) O seçim barajı olmasaydı zor
alırdınız.
AHMET AYDIN
(Devamla) Daha sonra gene yapılanları, halkın taleplerini,
beklentilerini burada grup olarak el birliğiyle Hükûmetimizle birlikte
yaptık mı? Yaptık.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Evren yasaları olmasaydı
AHMET AYDIN
(Devamla) - Halk bu politikaları da kabul etti, Yüzde 47 de yetmez, yüzde
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Biz artırdık, 36 milletvekili var.
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) - Yüzde 100 artırdık.
AHMET AYDIN
(Devamla) Tek partiyi aratıyorsunuz. gibi bir gaflet, bir dalalet
değerli arkadaşlar. Böyle bir şey mümkün mü?
Biz
özgürlükleri genişlettikçe, biz görüyoruz ki birilerinin de alanı
daralıyor, özgürlükler aslında birilerinin işine gelmiyor.
İşte, o yüzden özgürlüklerinin genişletilmesini aslında
gerçekte kimler istiyor o belli. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, BDP sıralarından gürültüler)
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Siz özgürlükleri kısıtladıkça
AHMET AYDIN
(Devamla) - Gerçekte kimin Zübük olduğu, o da belli. E, burada
bunları da ifade etmek gerekiyor.
Memurlarla
ilgili diyorsunuz, sendikalarla ilgili
Biz, memurlarla ilgili toplu
sözleşmeyi getirirken, sendikalarla ilgili grev serbestisini getirirken,
özgürlükleri genişletirken Anayasa paketinde boykot eden siz değil
miydiniz? Niye boykot ettiniz, niye yoktunuz?
Değerli
arkadaşlar, ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Bütün
halkımız, bütün milletimiz bizim yaptıklarımızı
görüyor ve bunlara artarak da destek veriyor. Sizin böyle bir muhalefetiniz
olduğu müddetçe de bu destek de artacak diyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, şimdi, bir grubumuzun
üyesi konuşuyor, Hükûmeti eleştiriyor, bütçeyi değerlendiriyor. Hükûmetin bütçesini
eleştirdiği zaman muhatabı Hükûmettir, Hükûmet cevap verir.
BAŞKAN
Evet, cevap verecekler zaten Sayın Kaplan.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) 69 açık efendim, 69 açık.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) - E yani şimdi, ikide bir alışkanlık
hâline geldi, Grup Başkan Vekilleri hemen zıplıyorlar. Siz
yasamasınız.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Zıplama ifadesini kullanma.
BAŞKAN
Hayır, ona zıplama demeyelim de Sayın Kaplan. Doğru yani
burası müsamere salonu hâline getirildi
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkanım, yasama
Üyenin buradaki
konuşmasını, eleştiri dozunu, eleştirisi farklı
olabilir. Eleştirisine cevap verme gibi bir usul yok. Hükûmetin zaten söz
hakkı var, cevabı verir. Onun için gereksiz bir tartışma.
BAŞKAN
Aynı kanaatteyim Sayın Kaplan.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, özür diliyorum.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Şimşek.
SIRRI SAKIK
(Muş) Bir dakika bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN Ama
Sayın Şimşek kalktı yerinden, lütfen.
SIRRI SAKIK
(Muş) Grubumuzu itham ederek Anayasa oylamasında farklı
davrandığımızı söylüyor ama niye
davrandığımızı söylemek de bizim en tabii
hakkımızdır.
BAŞKAN
Sayın Şimşek kalktılar, konuşmasını vereyim
ondan sonra söz vereceğim.
II.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/470) (S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN -
Hükûmet adına Sayın Maliye Bakanı söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın
Şimşek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. Aslında her soruda
çıkıp burada açıklama yapmak yani benim genel
yaklaşımım değil ama şu borç konusunda samimi bir
şekilde sizleri bilgilendirmek istiyorum. Gerçekten ilgileniyorsanız,
kamunun, özel sektörün borçları, riskler, tehditler nerededir, nerede
iyileşmeler olmuştur, ben şu on dakikamı bununla geçirmek
istiyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, ülkelerin dış borç stoklarına
bakarsanız yani özel sektör ve kamu dış borç stoklarına
bakarsanız rakamlar ülkeden ülkeye inanılmaz farklılıklar
gösteriyor. Lüksemburg gibi küçük bir ülke fakat orada finans sektörü çok
büyük, finans sektörünün borcu çok fazla. Lüksemburgda kişi
başına 3,7 milyon dolarlık borç var, bakın kişi
başına. Şimdi, Amerika Birleşik Devletlerinin toplam
dış borcu; özel sektör, kamu dış borcu Haziran 2011
itibarıyla 15 trilyon 41 milyar dolar, 15 trilyon. Avrupa Birliğinin
toplamı 13,7 trilyon dolar, bu 2010 Haziranı itibarıyla. Mesela İngilterenin
yaklaşık 9 trilyon dolar borcu var, Almanyanın 4,7 trilyon
dolar borcu var. Bakın, özel sektör ve kamunun toplam dış
borcundan bahsediyorum. Türkiye burada nerededir? diye sorarsanız,
Türkiyenin -yani buradaki rakamların bir kısmı 2010 Haziran,
bir kısmı 2011 Haziran- 309 milyar dolardır toplam devlet ve
özel sektör dış borcu. Türkiye Brezilyadan sonra geliyor, 27nci
sırada. Yani Türkiye toplam dış borçları
sıralamasında 27nci sırada. Peki, Türkiyede o anlamda
kişi başına borç sıralamasında yine çok çok daha
aşağılarda.
Şimdi,
dış borç dediğiniz zaman özel sektör kamu ayrımı
yapılıyor. Ha, özel sektör borçları önemli değildir
anlamına gelmiyor. Özel sektör borçları son derece önemlidir. Özel
sektör borçları makroekonomik istikrar açısından, makro riskler
açısından son derece önemlidir. Yani şimdi Türkiyede özel
sektör borcu artmıştır, doğrudur. 2002 yılında
özel sektörün toplam dış borcu gayrisafi yurt içi hasılanın
yüzde 18,7siydi, yaklaşık yüzde 19. Bugün ne kadardır? Yani ben
tam yıl aldığım için 2010 yılı sonu
itibarıyla, yüzde 25,7dir yani yüzde 26dır. Ne kadar
artmıştır? Yaklaşık burada 6-7 puanlık bir
artış vardır yani gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak.
Peki, kamu sektörünün toplam borcu ne kadardı? Yüzde 28di. 2002
yılında kamu sektörünün toplam dış borcunun millî gelire
oranı yüzde 28di. Bugün ne kadar? Yüzde 12,1. Peki
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Bakan, iç borçtan bahset. Sadece dış borç
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Bir müsaade edin arkadaşlar,
rakamları vereyim.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, burada şunun altını özellikle
vurgulamak istiyorum: Türkiyenin -bir de tarihî perspektif vereyim müsaade
ederseniz- dış borcu 1980 yılında 15,7 milyar dolar.
Geliyorsunuz 1990 yılına, 52,4 milyar dolara çıkmış.
Ne kadar? 3,3 kat artmış on yıl içerisinde. Peki, 2002de ne
olmuş? 129,6 milyar dolar olmuş. Ne kadar artmış? 2,5
kat artmış. Peki, şu anda ne kadar? Haziran sonu itibarıyla
309,6 milyar dolar. Peki, ne kadar artmış 2002den bu yana? 2,4 kat.
İç borca bakalım. Arkadaşımız
diyor ki: İç borçtan bahset. Şimdi, Türkiyenin 1980de iç borcu
720 bin lira, 720 bin lira. 1990a geliyorsunuz, 57 milyona çıkıyor.
Ne kadar artmış? 79 kat artmış. Peki, 2002de nereye
çıkmış? 149,9 milyara çıkmış yani 2.629 kat
artmış. Yani 1990dan 2002 yılına kadar Türkiyenin iç borcu
2.629 kat artmış.
Peki, AK PARTİ Hükûmetleri döneminde yani 2002den
-burada 2010 rakamlarını ben alabildim hemen- 352,8 milyara
çıkmış. Ne kadar artmış? 2,4 kat artmış.
Bakın, ondan önceki on iki yılda ne kadar artmış? 2.629 kat
artmış. Şimdi ne kadar artmış, yani 2011i dahi
katsanız? Hadi 3 kat diyelim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Peki, satılan
kurumları da ona hesap edersek nasıl olur?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Peki, faiz
Faiz çok önemli değerli arkadaşlar. Borcunuz varsa faiz
ödüyorsunuzdur. Borcunuz varsa, faiz
Kimse size bedava para vermez.
Türkiye 1980 yılında 20 bin lira iç borç faizi
ödüyormuş. Gelmişiz 1990 yılına 10 milyon liraya
çıkmış, 500 kat artmış. Peki, 10 milyon 1990da,
2002de ne olmuş? 43,5 milyara çıkmış. Kaç kat? 4.350 kat
artmış. Türkiyenin iç borç faiz ödemeleri 1990dan 2002ye tam 4.350
kat artmış. Peki, 2010 sonu itibarıyla ne kadar
artmış? Artmamış, azalmış. Türkiyenin bütçede
ödenen faiz 43,5 milyardı 2002 yılında. Şimdi, 2010
yılı sonunda 42,1 milyar lira. 2011de de bu rakam azalmaya devam
etti.
Ben geçen bütçe konuşmamda da söyledim. 1985ten bu
yana bütçe giderleri içerisinde faizin payı en düşük düzeyde.
1987den bu yana millî gelire oran olarak da faiz harcamaları en düşük düzeyde. Peki,
Türkiye'nin toplam dış borcu hakikaten kritik bir düzeye
ulaşmış mı? Yüzde 39,4 Türkiye'nin toplam dış
borcu, kamu ve özel, yüzde 39,4. Peki, 2002de ne kadardı? Gayrisafi yurt
içi hasılaya oranı olarak yüzde 56ydı. Yani 500 milyar dolar
Tabii ki rakamlar 300e de çıkar, 500e de çıkar. 500 değil,
Türkiye'nin dış borcu 309,6 milyar dolardır. Değerli
arkadaşlar, dolayısıyla hangi göstergeyi kullanırsanız
kullanın, hangi karşılaştırmayı yaparsanız
yapın, gerek faiz gerek iç borç gerek dış borç
açısından Türkiye hakikaten daha iyi bir konumdadır. Ha, daha
iyi de olabiliriz.
Peki, özel
sektörün borçlarındaki artış bizim için bir risk mi? Evet, bir
risktir. Bunun sınırlanması da gerektiğine inanıyorum.
Özel sektörün yatırımları
Bakın size bir rakam vereyim:
2002 yılında özel sektör yatırımları
yaklaşık 46 milyar liraydı. 2011e geliyorsunuz,
yıllık yatırımları 232 milyar liraya
çıkıyor. Şimdi, bakın, tabii ki özel sektörün
varlıkları da artıyor. 2002 yılında borsanın,
bütün şirketlerin değeri ne kadar? 10 bin düzeyinde endeks. Peki,
bugün ne bütün bu krize rağmen, küresel baskılara rağmen? 50
binin üzerinde yani 5 kat artmış. Özel sektörün varlıkları
da artıyor, özel sektörün ihracatı da artıyor. Özel sektörün
dış varlıkları da var tabii ki. Bütün bunları
karşılaştırdığımızda her şeye
rağmen şunu vurgulamak istiyorum: Özel sektörde bu borç
artışı tabii ki, hakikaten ciddi oranlarda. Bunun bir miktar
dizginlenmesi Türkiye'nin menfaatinedir, Türkiye'nin yararınadır. Biz
onu bir risk olarak görüyoruz ve bu konuda muhalefet partisinden gelen
önerileri de dikkate alıyoruz, önemsiyoruz, geçmişte de
arkadaşlar bu konuyu gündeme getirdiler ama burada kalkıp özel
sektörün borcuyla kamunun borcunu karşılaştırıp bana
Özelleştirmenin hesabını ver. dediğiniz zaman bu biraz
doğru olmuyor. Bakın, özelleştirmenin hesabını vereyim
ben size.
AK PARTİ
hükûmetleri döneminde toplam, bugüne kadar 34,4 milyar liralık
özelleştirme geliri elde edilmiş. Nereye gitmiş bu? 27,6 milyar
doları hazineye verilmiştir. Geriye kalan 4 milyar 695 milyon
doları yani
4,7 milyar doları portföydeki şirketlere sermaye ve borç ödemesi
olarak yapılmış, yaklaşık 1,5 milyar doları
ilgili kanunlar gereği ilgili kuruluşlara transfer edilmiş. Yani
burada her şey açık ve ortada. Şu 34 milyar doları dahi
ülkemizin dış borcuna ekleyin, yine dış borçta, devletin
dış borcunda doğru düzgün bir artış yok. Hatta haziran
sonu itibarıyla ilk defa Türkiye Cumhuriyeti devleti dış
dünyayla olan borç-alacak ilişkilerinde artıya geçmiştir, ilk
defa haziran sonu itibarıyla Türkiye dış dünyadan 299 milyon
lira alacaklı hâle gelmiştir. Bakın, devletten bahsediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Özel sektörden
bahsediyorsanız ayrı bir şey. Özel sektörün borcu yükseliyor,
doğrudur ama özel sektörün borcuyla özel sektörün
varlıklarını da karşılaştırmak lazım.
Sadece özel sektörün borçlarına bakmak doğru olmaz. Nasıl ki biz
borca gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak bakıyorsak, öbürüne de
öyle bakmak lazım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
Sakık, bir söz talebiniz vardı.
Yerinizden
çünkü söz talebiniz usulüne uygun değil.
SIRRI SAKIK
(Muş) Öyle mi?
BAŞKAN
Niye? Sayın Aydının açıklamasında, Anayasa
oylamasını reddettiğiniz için gerekçesini
açıklayacaksınız. Böyle bir usulümüz yok ama buyurun.
60ıncı
madde gereğince bir dakika süre veriyorum.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın, Anayasa değişikliği
çalışmalarında Siyasi Partiler Yasası, Seçim Kanunu ve
yüzde 10luk barajın kaldırılması konusunda
gruplarınca hazırlanan taslağa ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK
(Muş) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Pir Sultan
Abdalın deyişiyle Dostun gülü yaralar beni. Ah Ahmet, bir Kürtün
sözü de beni yaralar. Siz o Anayasa çalışmalarında ne
olduğunu çok iyi bilirsiniz yani bizim ne kadar çaba sarf ettiğimizi,
nasıl bir taslak hazırladığımızı. Bu
Parlamentoda taslak hazırlayan tek grup bizdik ama bizimle
uzlaşmadınız. Biz Gelin, Anayasa değişikliğinden
önce bir yol temizliği yapalım, Siyasi Partiler Yasası, Seçim
Kanunu, yüzde 10luk barajı kaldıralım. dedik,
yapmadınız. Bir taraftan 12 Eylülden hesap sorarlar, bir taraftan da
12 Eylül generallerinin getirdiği yasalardan da iktidar olmaya
çalışan sizsiniz. Lütfen bizi bu konuda suçlamayın. Yani sizin günahlarınız
çok, bizi de günahlarınıza dâhil etmeyin.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
II.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/470) (S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki
Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Muzaffer Yurttaş,
Manisa Milletvekili.
Buyurun
Sayın Yurttaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 19uncu maddesi
üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi ve aziz milletimi saygıyla selamlıyorum.
Dün
akşam Konyadaki Şebiarus törenlerini izledik. Bugün başka bir
diyardan, şehzadeler şehri Manisanın güzide ilçesi Kulada
metfun bulunan gönül insanı Yunus Emrenin dizeleriyle sözlerime başlamak
istiyorum:
Gelin
tanış olalım,
İşi
kolay kılalım,
Sevelim
sevilelim,
Bu
dünya kimseye kalmaz.
Seçim
döneminde yaşadığım bir hatıramı sizlerle
paylaşmak istiyorum: Manisanın bir köyüne gitmiştik. Kahvenin
önünde 5-6 kişi oturuyorlardı. Kendimizi tanıtınca genç bir
vatandaşımız Sayın
Vekilim, yaşlı bir babam var.
Babam yıllardır tarımla ve tütünle uğraşmış,
hiç sigortalı bir işte çalışmamış. Şeker,
kalp hastalığı ve yüksek tansiyonu var.
İlaçlarını parayla alıyorduk. Torba yasa diye bir yasa
çıkarmışsınız. Babam bu yasa sayesinde hem emekli oldu
hem de sağlıktan yararlanabilir hâle geldi. Biz bunu hayal bile
edemezdik. Siz sadece milletin hayalini gerçekleştirmiyorsunuz, milletin
hayalinde olmayanları da gerçekleştiriyorsunuz. Allah, Başbakanımızdan
ve sizlerden razı olsun. dedi.
Hükûmetimiz
2002 yılı sonunda başlattığı Acil Eylem
Planı kapsamında belirlediği
Yüksek
hızlı treni kullanan dünyanın sekiz ülkesinden birisi olduk.
Ankara-Konya seferlerinin başlamasıyla deyimler de değişti,
artık Git-gel, Konya üç saat. oldu. Ankara-İzmir yüksek
hızlı trenini 2017 yılında inşallah bitirmiş
olacağız.
Tüm
dünyayı ve özellikle Avrupa ülkelerini kasıp kavuran global ekonomik
kriz döneminde bile Türkiye büyümesine
devam ediyor. İşte, böyle krizlerin ortasında Türkiyede AK
PARTİ İktidarı destanlar yazmaya ve milletine hizmet etmeye
gayret ediyor.
Sağlık
alanından gelen ve yıllarca idarecilik yapmış bir
milletvekili olarak şöyle bir baktığımızda
gördüğümüz tablo net ve açık ortadadır. Önce insan, herkes için
sağlık. diye yola çıktık.
Dün bazı
muhalefet milletvekilleri bu kürsüden hesap yaptılar ilaçlardan
alınan katkı payıyla ilgili olarak. Milletimiz her şeyi
biliyor, kimse mağdur olmayacaktır, onlar hesap bilseydi bu ülkeyi 70
sente muhtaç etmezlerdi.
Biraz önce
milletvekilleri otelcilikte başarılı olduğumuzu kabul
etmiş görünüyorlar. Avrupa Parlamentosu Başkanı, bu kürsüde,
burada, sağlıkta yaptığımız
başarıları takdir etmiştir.
Evet, hastanelerde
ve eczanelerde kuyruğa son verdik. Koğuş sisteminden tek ve iki
kişilik odalara geçtik. Tüm hastaneleri milletimizin hizmetine açtık.
2007 yılında 618 ambulansla devraldığımız hizmeti
2.782ye çıkardık, sıfırdan
devraldığımız helikopter ambulansı 19a, sıfırdan
devraldığımız uçak ambulansı 4e çıkardık,
inşallah 5e çıkaracağız. Deniz ambulans sayımızı
sıfırdan 4e çıkardık. Doğu Anadoluda zor
şartlarda, karların üzerinde kızakla hasta taşımaya
son verdik. Kar paletli ambulans sayımızı sıfırdan
194e çıkardık.
Bebek ölüm
oranlarını binde 28den binde 9a indirdik. Anne ölüm
oranlarını yüz binde 61den yüz binde 14e indirdik. Böylelikle,
sağlık hizmetlerinde memnuniyet oranı yüzde 39dan yüzde 73e
yükselmiştir.
81 ilimizde özel
eğitimli 4.444 sağlık personeli yetiştirdik.
Avrupanın en büyük medikal kurtarma ekibi UMKEyi kurduk. Van depreminde
onlar gururumuz oldular. Van yüzlerce insanımızın
toprağın altına gömüldüğü ama kardeşlik ve millet olma
bilincinin dipdiri ayağa kalktığı bir yer olarak tarihe
geçecektir. Bir ve beraber olduğumuzda nasıl iri ve diri
olacağımızı burada test etmiş olduk.
Sağlıkta dönüşümü gerçekleştiren doktorlara,
hemşirelere ve sağlık çalışanlarına burada
teşekkür ediyorum.
1.000 Günde 1.000
Gölet Projesiyle topraklarımızı sulu tarıma
kavuşturacağız. Bir zamanlar, Manisamızın sultaniye
üzümü için Üzüm ne zaman 1 dolar edecek? diyen üreticimiz, 2,5 doları
bulan üzüm fiyatıyla daha mutludur ve göletlerle ve damlama sulama
projeleriyle hayallerine kavuşacak, yolsuzlukla, yoksullukla mücadelemiz
devam edecektir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yurttaş.
Madde üzerinde
şahsı adına ikinci konuşmacı Mehmet Altay, Uşak
milletvekili.
Buyurun Sayın
Altay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ALTAY
(Uşak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 19uncu maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği üzere, bu maddeyle, kurum ve
kuruluşların kamu yararına yönelik projeleri için dış
kaynaklardan daha uygun koşullarda finansman sağlanması
amaçlanmaktadır. Bu çerçevede, vade ve faiz oranları gibi krediye
ilişkin koşullarda avantaj sağlanmaktadır. 2012
yılında uygulanacak bütçeye baktığımızda
öngörülen borçlanma, para ve kur politikası, Hükûmetimizin kriz lobilerine
teslim olmayacağını açıkça göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, 2011 yılının bu son günlerinde, başta
Avrupa ülkeleri olmak üzere, dünyada büyük bir ekonomik kriz yaşanmakta,
ülkelerin kredi notları bir bir düşmekte, büyüme oranları yerini
ekonomik daralmalara bırakmaktadır.
Dünyadaki bu
global krizin etkisiyle, ülkelerin borç
stoku gelirlerini katbekat aşmış ve dünyada işsizlik
oranları artmıştır. Ülkemiz ise AK PARTİ
hükûmetlerinin uyguladığı popülizmden uzak ekonomik politikalar
sayesinde bu krizden en az düzeyde etkilenmiştir. Dahası, Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından açıklanan 2011 yılı
üçüncü çeyrek büyüme oranları çerçevesinde ülkemiz yüzde 8,2
büyümüştür. 2010 yılında yüzde 9 büyüyen ekonomimizin, 2011
yılında da yüzde 7,5 büyümesi beklenmektedir. Türkiye, bu büyüme
oranlarıyla Avrupa Birliği ülkeleri içinde ilk sıradayken
dünyada da Çinden sonra 2nci sırada yer almaktadır.
İşsizlik oranları düşerek yüzde 8,8 seviyesine inmiş,
sanayide üretim endeksi rakamları dünyadaki krize rağmen devamlı
bir artış göstermiştir.
Değerli
milletvekilleri, bu güçlü mali dengeleri sayesinde Türkiye, son
altmış yılın en büyük mali krizinin
yaşandığı bu dönemde IMF programı ve mali
kuralları olmadan mali disiplinin sürdürülebileceğini tüm dünyaya
göstermiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası ekonomide
yaşanan ve tüm dünyayı saran kriz, aziz milletimizin Hükûmetimize
olan güven ve desteği, hızlı karar alma kabiliyetine sahip Hükûmetimizin
önceden aldığı tedbirler, oluşturulan sağlam
bankacılık ve finans sistemi, yeni istihdam alanları, sürekli
iyileşen kamu finansman değerleri, güçlü büyüme performansı ve
bütçe disipliniyle ülkemizi en asgari düzeyde etkilenmiştir. Nitekim son
açıklanan büyüme rakamları da bunu açıkça ortaya
koymaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetimizin hedefi -aziz milletimizin de desteğiyle-
Avrupa Birliği standartlarını yakalamış,
çağının gereklerini yerine getirerek bilgi toplumuna
dönüşmüş, dünya ile rekabet edebilen, yeni sivil anayasası ile
ileri demokrasiye ulaşmış, kişi başına millî
geliri 25 bin dolar olan, tarımsal ekonomide dünyada ilk 5 ülke içerisinde
yer alan, yüksek hızlı tren hattını 10 bin kilometreye
çıkartmış, vatandaşları vize muafiyetleriyle tüm
dünyada rahat seyahat edebilen, savunma sanayisi gelişmiş, 500 milyar
dolar ihracatla cumhuriyetimizin kuruluşunun 100üncü yılında
dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi arasında yer alacak güçlü bir
Türkiyede, 2012 yılı bütçemizin bu hedeflere ulaşma yolunda
katkı sağlayacağına olan inancımız sonsuzdur. Bu
vesileyle ve bu düşüncelerle 2012 yılı bütçesinin ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını diler, hepinize
saygılarımı sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Altay.
Şimdi, on dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi beş
dakikadır.
Sayın Korkmaz, Sayın Halaman,
Sayın Öz, Sayın Şeker, Sayın Topcu, Sayın
Şandır, Sayın Acar, Sayın Demir, Sayın Tanal ve
Sayın Işık sisteme giren ilk 10 sayın milletvekilleridir.
Buyurun Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2002 öncesinde, 57nci Hükûmet
zamanında kurulan Kamu İhale Kurumu, EPDK, Rekabet Üst Kurulu gibi
bağımsız üst kurullar bakanlıklarla ilişkilendirilerek
bakanın denetimine açılması sayesinde siyasi etkilerden uzak,
özgürce karar alması, yönetilmesi imkânsız hâle getirilmiştir.
Yerli ve yabancı ekonomistler, 2008 krizinin nispeten daha az bir
tahribatla atlatılmasının 57nci Hükûmet zamanında kurulan
bankacılık ve finans sistemi ile bu üst kurullar olduğunu ifade
etmişlerdir. AB müktesebatına da uygun bu teşkilatlanmanın
AKP döneminde iğdiş edilmesi ve bu kurulların siyasete
bağlı hâle getirilmesi AB müktesebatını işinize
geldiği şekilde yorumladığınızın bir
göstergesi değil midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın
Başkan, Sayın Bakanımıza soruyorum.
Bu döneminizde Özelleştirme
İdaresinde Kütahya Şeker Fabrikaları gibi şaibeli
satışlar olmuş mudur? Bununla ilgili bilgi verirseniz
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Öz
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, daha önce
süresi beş yıl uzatılan kanun hükmünde kararnameyle, 4 Temmuz
2011de ilkokul mezunlarının sürücü belgesi almasını
engellediniz. Hâlen ülkemizde ilkokul mezunu olup iş bulmakta zorlanan,
şoförlük yapmakla veya traktörüyle tarlasını işleyip evine
ekmek götürecek milyonlar var. Bunların mağduriyetlerinin giderilmesi
yönünde nasıl bir tedbir aldınız? Bu sorunu nasıl
çözeceksiniz?
İkinci bir sorum: Az önce
Anamurdan Emin Deniz adlı bir vatandaşın geçirdiği trafik
kazası neticesinde hâlen Silifke Devlet Hastanesinde, 112yle Mersinde
herhangi bir hastaneye nakil beklemektedir. Beyin kanaması geçiren,
altı saattir beyin cerrahinin olduğu bir uzman kliniğe
ulaştırılamayan hastayla alakalı, sağlıktaki
iyileştirmelerinizi nasıl bağdaştırıyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Şeker
MEHMET ŞEKER
(Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, biraz önce özel sektörün borcuyla kamu borcunu birbirinden
ayırdınız. Ülke ekonomisi açısından özel sektörün
borcuyla kamu sektörünün borcunu birbirinden ayırmanın çok doğru
olmadığına inanıyoruz. Son 2010 verilerinden bahsettiniz
ancak 2011de özel sektörün borcunun daha da arttığını
görüyoruz. Cari açıkta da özel sektörün borcunun çok büyük rolü var.
Bununla ilgili bir tedbir almayı düşünüyor musunuz?
Alacağınız tedbirler nelerdir? Açıklarsanız sevinirim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Topcu
ZÜHAL TOPCU
(Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Milyonlarca
ilkokul mezunu işsiz gencimiz bulunmaktadır, çaresizlik içindeler,
evlerine ekmek götüremediklerini söylüyorlar ve yaşları da geçiyor.
Bunlar geleceklerini arıyorlar. Bu, ilkokul mezunlarının
mağduriyetini gidermek için bir projeniz var mı?
Diğer sorumuz:
Öğretmenler sözleşmeli ve ücretli olarak atanmak istemiyorlar.
Atanacağı yönünde söz verilen öğretmenler hâlâ bir cevap
beklemektedir. Bununla ilgili projeleriniz var mı?
Bir diğer
sorumuz: Kanun hükmünde kararnamelerle taşradaki birçok birimi
kapatılan bazı bakanlıklardaki personelin mağduriyetlerini
gidermek için herhangi bir projeniz var mı? Kapatılan
bakanlıkların binaları nasıl değerlendirilecektir?
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Şandır
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Bakanım, bu 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle özellikle de Bakanlığınızda personel
arasında bir huzursuzluk başladığı gibi bir bilgi bize
ulaşmaktadır. Bu noktada, özellikle gelir uzmanları ve vergi
denetmenleri arasında eski pozisyonlarını koruyamayan
gelişmeler olduğu iddia edilmektedir. Bu noktada, bu sorunlar size de
intikal etti mi? Düzeltilmesi konusunda bir düşünceniz bulunmakta
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
Sayın Acar
Son soru.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Sayın Bakan, halkın doğru haber alma hakkı
ekmeği kadar önemlidir. Oysa iktidarınızca yandaş medya
oluşturulmuştur. Bunun dışındaki muhalif medya üzerine
ağır baskılar yapılmaktadır. Ulusal Kanal ilgilisi
Doğu Perinçek yıllardır tutukludur. Avrasya Televizyonu sahibi
Mustafa Özbek tutuklanmış, serbest bırakılmış ve
susturulmuştur. Kanal D sahibi Aydın Doğana kesmiş
olduğunuz vergi cezaları dünyayı ayağa
kaldırmıştır ve Kanal Bde Mehmet Haberal tutukludur. Halk
TV yine öyle.
Sayın Bakan,
bunlar hakkında hangi vergi işlemlerini yaptınız? Kaç defa,
hangileri hakkında vergi incelemesi yaptınız? Bunların
aleyhindeki işlemlerin miktarı nedir? Kaç liralık ceza
kesilmiş, kaç kez ceza verilmiştir? Kaç yönetici hakkında
işlem yapılmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli
arkadaşlar, tabii, bu üst kurulların çok önemli bir fonksiyonu var
yani 57nci Hükûmet döneminde Türkiye hakikaten çok önemli reformlar
yapmıştır ve biz teşekkür ediyoruz yani o konuda en ufak
bir tereddüt olmasın.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Teşekkür ediyoruz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Ama şu bir gerçek: Üst
kurulların Avrupa Birliğinde uygulamaları ülkeden ülkeye
farklılıklar arz edebiliyor. Bakın, en son diyelim ki kanun
hükmünde kararnameyle, Kamu İhale Kurumu bana bağlı bir
kuruluş yani daha doğrusu ilgili bir kuruluş. Şimdi, ne
yaptık? Eskiden de Bakanlar Kurulu atıyordu, şimdi de Bakanlar
Kurulu atıyor. Yine, idari ve mali anlamda, samimi olarak söylüyorum, ben
hiçbir şekilde Bakan olarak bugüne kadar müdahale etmedim, bundan sonra da
etmeyeceğim ama şu var: Bakın, bütün dünyada, merkez
bankaları en bağımsız kuruluşlardır,
başkanlarını kim atar, üyelerini kim atar? Devletler, hükûmetler
atar yani onların dışında
Ha, bazı ülkelerde senato
rol oynayabiliyor, bazı ülkelerde meclisler rol oynayabiliyor ama şu
bir gerçek yani atamaları tabii ki hükûmetler yapıyor veya meclis
yapıyor veya meclisin seçtiği hükûmetler yapıyor. Ama şu
bir gerçek yani uygulamalar ülkeden ülkeye farklılık arz edebiliyor.
Burada, Avrupa Birliği müktesebatına tamamen aykırı bir
şey, Kamu İhale Kurumunda bir şey
yapılmamıştır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Daha çok özgürleştirilmesini söylüyoruz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, arkadaşlar,
şöyle: Siyasi iradeden, milletin iradesinden tamamen
bağımsız kuruluşlar da, bu tartışılabilir
bir konudur. Yani biraz da siyasilere güvenle ilişkili bir konudur. Ben
bunu samimi olarak söylüyorum, bir uzman olarak söylüyorum. Yani bu konular da
tartışılabilir; doğru mu, yanlış mı, bunlar
tartışılabilir.
Merkez
Bankasının para basmaması gerektiği
tartışılmaz ama Merkez Bankasının
atamalarının nasıl olacağı, Merkez
Bankasının nasıl hesap vereceği hususları kanunlarla,
ülkeden ülkeye değişiklikler arz edebiliyor; İngilterede
farklı, Amerikada farklı olabiliyor.
Şimdi,
gelelim, Kütahya Şekere. Değerli arkadaşlar, Kütahya
Şekerle ilgili burada çok şey tartışıldı.
Bakın, Kütahya Şekerin özelleştirilmesine ilişkin hususu
söylüyorsanız, üç ayrı dava açılmış. Oradaki Pankobirlik
dava açmış -kooperatif- yine, sendika dava açmış. Üç
ayrı dava açmışlar, bütün mahkemeler reddetmiş.
Danıştay bu davaları reddetmiş ve demiş ki: Bu
özelleştirme hukuka uygun olarak yapılmıştır. Yani
bunu ben söylemiyorum, mahkeme söylüyor. Şimdi, burada
tartışılan konu şu
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yeteri kadar savunulmuş mu Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Arkadaşlar, bir müsaade edin,
bakın, açıklamaya çalışıyorum.
Peki, burada
tartışılan konu ne? İşte, 1950den beri Kütahya
Şeker Fabrikasının kullanımında olan bir arazi var. Bu
arazi Kütahya Şeker Fabrikasının yüzde 50si
satılırken satış dokümanında var. Özelleştirme
İdaresi bunu satarken bunu dikkate almış, bunu değer olarak
oraya katmış. Fakat kâğıt üzerinde şeker
fabrikalarına ait görünüyor. Sonra, bunun için düzeltme istenmiş, bu
da tapuda düzeltilmiş. Ama arkadaşlarımızın
bazıları farklı düşünüyor. Bu uygulama bu şekilde
yapılmış.
Değerli
arkadaşlar, bakın, özelleştirme bütün dönemlerde
yapılmıştır. Gerçekten de bu dönemde şeffaf olarak
yapılıyor yani her şeyiyle açık bir şekilde.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Öyle değil, senin bahsettiğin gibi değil!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, neyse, başka sorular
var. Arkadaşlar, bu konuyla ilgili, Kütahya Şekerle ilgili zaten ben
Sayın Alim Işıka dedim ki: Şu bütçeden sonra gelin,
oturalım. Ben Şeker Kurumunun da Genel Müdürünü
çağırayım, Özelleştirmeyi de çağırayım;
güzel bir şekilde bu konular tartışılsın,
konuşulsun. Varsa
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Belgeleri biz de alabilir miyiz Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Değerli arkadaşlar,
bakın, yargı yolu açıktır. Bu ülke bir hukuk devletidir.
Bakın, zaman zaman iptaller gelmiştir, o iptallere uyulmuştur.
Yani burası bir hukuk devletidir, varsa orada bir yanlışlık
düzeltelim. Bundan daha başka ben ne diyebilirim size?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Bakanım, Belgeleri milletvekilleri alabilir
mi? diyorum ben.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, ilkokul
mezunlarımız, doğrudur, var; yani bunların sürücü
belgelerinde de sıkıntı var, istihdamında da
sıkıntı var. Ben, hatırlarsanız, bütçe konuşmamda
da söyledim, maalesef, bugün iş gücünü oluşturanların veya
işsizlerimizin önemli bir kısmı lise altı eğitime
sahiptir, yani ortaöğretim yoktur. Türkiye, yirmi beş yaş üstü
nüfusa baktığınız zaman -bunu ben söylemiyorum,
Birleşmiş Milletler söylüyor- ortalama altı buçuk yılı
okulda geçirmiş -yirmi beş yaş üstü nüfus- yani biz ortalama ortaokul
terk konumundayız gibi.
Şimdi,
bunları düzeltmek lazım ama bu dönemde ne yapmak lazım? Bu
meslek eğitimini çok önemsiyorum. Her sene 200 binden fazla
kardeşimiz şu kurslara gidebiliyor. Ben Batmanda da bunu görüyorum,
özellikle tekstilde olsun, diğer konularda olsun, hızlı bir şekilde
eğitilip hızlı bir şekilde istihdam edilebiliyor. Buna
kaynak ayırıyoruz, ayırmaya devam etmek lazım, bunun
başka mucizevi bir yolu yok.
Şimdi, Özel
sektör borçlarını ayırmak doğru değildir. dedi. Ben
Ayıralım. demedim arkadaşlar, bakın Özel sektör borcu
önemlidir. dedim.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, 19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.19
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
------ 0 ------
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2012
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi 20nci
maddeyi okutuyorum:
Kamu
işletmelerine ilişkin hükümler
MADDE 20 - (1) 8/6/1984 tarihli ve 233
sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameye tabi kamu iktisadi teşebbüsleri ile Hazinenin pay
sahibi olduğu diğer işletme, şirket ve bankaların Hazineye
tekabül eden temettü tutarları ile diğer öz kaynaklarının
tamamı veya bir kısmı, ilgili teşebbüs, işletme,
şirket ve bankanın ödenmemiş sermayesine ve/veya görev
zararı alacaklarına mahsup edilebilir. Söz konusu mahsup işlemlerine
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakan; mahsup işlemlerini Hazine Müsteşarlığının
teklifi üzerine mahiyetlerine göre ilgili Devlet hesaplarına kaydettirmeye
ve bu işlemlere karşılık gelen tutarları bir yandan
bütçeye gelir, diğer yandan da Hazine Müsteşarlığı
bütçesinin ilgili tertibine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
(2)
Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin politik risk
kapsamında yapacağı tahsilatın ve Bankanın faaliyet
kârlarından Hazineye tekabül eden temettü tutarlarının ve
olağanüstü yedek akçelerinin tamamı veya bir kısmı,
Bankanın politik risk alacağına ve/veya ödenmemiş
sermayesine mahsup edilebilir. Söz konusu mahsup işlemlerine Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan;
mahsup işlemlerini Hazine Müsteşarlığının teklifi
üzerine mahiyetlerine göre ilgili Devlet hesaplarına kaydettirmeye ve bu
işlemlere karşılık gelen tutarları bir yandan bütçeye
gelir, diğer yandan da Hazine Müsteşarlığı bütçesinin
ilgili tertibine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Mehmet
Şeker, Gaziantep Milletvekili.
Buyurun Sayın
Şeker. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 20nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Grubum ve
şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
tasarının 20nci maddesi, KİTlere ilişkin hükümler
içermektedir. Bilindiği gibi, KİTler, ekonomik kalkınmayı
ve devletin özel girişimciliği teşvik etmesini sağlamak
amacıyla kurulmuşlardır. Bir yandan KİTlerin faaliyet alanlarında
özel sektör faaliyetlerinin artması, diğer yandan siyasal
iktidarların KİTleri arpalığı gibi kullanması
sonucu KİTler sürekli zarar eden devletin sırtındaki yük
görülmeye başlanmıştır. KİTler AKP İktidarı
döneminde de yandaşların rant kapısı olarak
kullanılmıştır. İhaleler ilan yoluyla değil davet
usulüne göre yapılarak istenilen kişilere verilmiş ve KİT
ihalelerinden yeni zenginler türetilmiştir.
İktidar
KİTleri, bir de bütçe açığını ve kamu borç yükünü
azaltmak için özelleştirme kapsamında kullanmıştır.
Özelleştirmede KİTlerin kökünü kurutan iktidar, on yıllık
devri iktidarında 34 milyar dolar üzerinde özelleştirme geliri elde
etmiştir.
Bizim burada
karşı olduğumuz birkaç nokta vardır sevgili
arkadaşlar: Bunlardan birincisi, KİT özelleştirmeleri toplumsal
faydaya dönüştürülememiştir. Örneğin, KİTlerin
özelleştirilmesi sonucunda ekonomide istihdam yaratmak gerekirken, 2002
yılında 384 bin olan KİT çalışanı istihdamı,
bu iktidar döneminde, 2010lu yıllarda 184 bine inmiş, 200 bin
KİT çalışanı tasfiye edilmiştir.
Peki, KİTlerin
özelleştirilmesiyle vergi gelirleri artmış mıdır?
Hayır. Üretim artmış mıdır? Buna da verilecek cevap
Hayır. olacaktır. Üretim ve ihracat artışı
gerçekleşmediği gibi ithalatta da patlama olmuştur.
Et-Balık Kurumu özelleştirilene kadar hayvancılıkta kendi
kendisine yeten bir ülke iken Türkiye, bugün hayvan ve et ürünleri ithalatçısına
dönüştürülmüştür.
Karşı
çıktığımız bir diğer husus da
satışlarda kârlı, stratejik kurum ayrımı
yapılmamasıdır. PETKİM, Telekom gibi stratejik
kurumlarımız babalar gibi satılmıştır. Telekom,
beş yıllık kârı karşılığında ve
beş taksitle Lübnan eski Başbakanı Hariri ailesine
satılmıştır. Satış tutarının yüzde
20sini ödeyen aile şirketi, Telekomun yüzde 51ine sahip olmuştur.
KİTlerin büyük
bölümünde yatırımlar ve teknolojik gelişme ihmal edilirken bir
kısmında da yatırımların kamunun parasıyla
değil de borçlanarak yapılma yoluna gidilmesi zarar etmelerine neden
olmuştur. KİTlerin özellikle
politik amaçlar için kullanılmış olmaları idari
yanlışlıkları da beraberinde getirmiş ve bu
kuruluşlar siyasi partilerin arpalığı hâline
getirilmiş, bunların sonucunda her yıl zarar eder hâle
gelmişlerdir ve sonuç olarak ver kurtul ve özelleştirme yoluna
gidilmiştir.
KİTlerin değerlerinin çok
altında satılması, hatta birilerine peşkeş çekilmesi
bir diğer karşı durduğumuz noktadır sayın
milletvekilleri. AKP İktidarı döneminde 292 milyon dolara
satılan Tekel alkollü içkiler bölümü bu şirketi alanlar
tarafından 3 kat kârla bir başka kuruluşa
satılmış, onlar da en son 2 milyar dolara bir
başkasına satmışlardır. Sadece arsası 6,5 milyon
dolar olan ve 50 milyon doların üzerinde değer biçilen SEKA
Balıkesir Fabrikası 1 milyon 100 bin dolara; aynı şekilde
değeri 15 milyon doların üzerinde olan SEKA Kastamonu
İşletmesi 9,1 milyon dolara satılmıştır. Bunlar
sadece birer örnektir.
İktidarın meşhur
özelleştirme uygulamalarından biri de geçtiğimiz hafta
gerçekleştirilmiştir. 10 milyon insanın ekmek kapısı
olarak yıllık 3 milyar dolarlık katma değer sağlayan
25 şeker fabrikasından 10u satılmıştır.
Hepinizin hatırlayacağı
gibi bu fabrikalar için 2009 yılında yapılan ihaleler
Danıştay 13. Dairesi tarafından kamu yararına
aykırı bulunarak iptal edilmişti ve fabrikaların
özelleştirilmesi için de bir şart konulmuştu. Neydi o şart?
Değerli arkadaşlar, özelleştirmeden sonra beş yıl
boyunca fabrikalar üretimin devam etmesini sağlayacak bir düzenlemenin
şartnamede yer almasını istiyordu. Satışı
yapılan on şeker fabrikasının şartnamelerinde
Özelleştirme İdaresinin beş yıllık üretim garantisine
yer vermediğini görüyoruz, bu açıkça Danıştay kararının
da hiçe sayılmasıdır.
Burada sıkıntılı
bir başka durum daha var kuşkusuz, Kastamonu, Kırşehir,
Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba fabrikalarından oluşan Portföy
C grubu şeker fabrikalarının ihalesi. Bu ihalede en yüksek
fiyatı A firması vermiştir -isminden bahsetmeyeceğim
arkadaşlar- bu bir başka firmayla da ortaktır. O firma
Seydişehir Eti Alüminyum özelleştirmeleri nedeniyle Özelleştirme
İdaresiyle davalıdır. Karadeniz sahil yolu ihalesine katılan
ve
yolsuzluk iddiasına adı karışan bu şirket, Enerji Bakanlığını
ve EÜAŞı ciddi zarara uğratan bu şirketin ihaleye
katılmasını ve altı şeker fabrikasının bu
şirkete devredilecek olmasını anlamak da mümkün değildir.
Beş yıllık üretim garantisini sağlamadan, ihaleye
katılmak ise tam bir öngörüsüzlüktür.
Bu özelleştirmelerin
ne anlama geldiğini ben size söyleyeyim. Bunun anlamı
işsizliktir arkadaşlar, bunun anlamı göçtür, bunun anlamı
ithalattır, bunun anlamı kaçak şeker ticaretidir. Bu
özelleştirmelerle halkın değil, uluslararası şeker
kartellerinin çıkarlarının ön planda tutulduğu da
aşikârdır. 175 bin üretici pancar üretemeyecek demektir. 200 bin
büyükbaş hayvan için yaş küspe ihtiyacı
karşılanamayacak demektir. Çalışanlar işlerinden
olacak, üretim azalacak ve daha önemlisi sevgili arkadaşlar, 1 dekar
şeker pancarının sağladığı oksijen 3 dekar
çam ormanının oksijenine eşittir. Burada ekolojik olarak çevre
açısından da çok büyük zarar vermekteyiz.
Büyük
şair ne diyordu Dörtnala gelip Uzak Asyadan/Akdenize bir kısrak
başı gibi uzanan
/ve ipek bir halıya benzeyen bu toprak bizim.
Maalesef ekemeyeceğiz, ipek bir halıya benzeyemeyecek bundan sonra.
AKP
hükûmetlerinin şeker pancarı üreticisine olan garazı bununla da
bitmiyor sevgili arkadaşlar. Son sekiz yıldır nişasta
bazlı şeker kotası sürekli artırılıyor. Şu anda
kota oranı yüzde 15, bu kota AB ülkelerinde yüzde 2-3, Amerikada yüzde 1.
Bakanlar Kurulu kotayı yüzde 50ye kadar yükseltme ve düşürme
hakkına sahip ama hiç düşürmedi, hep yükseltti.
Nişasta
bazlı şekerin zehir olduğunu bilmeyen yok. Obeziteden kansere,
kalp ve böbrek hastalıklarından diyabete kadar pek çok
hastalığa neden olan bu zehir, AB ülkelerinde yasaklanırken
dünyanın 4üncü büyük pancar üreticisi olan ülkemiz, nişasta
bazlı şeker cehennemine dönüştürülmektedir. Nişasta
bazlı şeker kotasını yüzde 50 artıran Bakanlar Kurulu
üyelerine buradan sesleniyorum: Nişasta bazlı şeker
kotasını yüzde 50 artırırken kanser hasta
sayısını da yüzde 50
artırdığınızın farkında
mısınız?
Türk
halkına reva görülenler bununla da kalmıyor. Dünyanın
16ncı büyük ekonomisiyiz arkadaşlar. Dileğimiz ve temennimiz
dünyanın 1inci büyük ekonomisi olmamız ancak bizden önceki 15 ülke
ve bizden sonraki 15 ülke ekonomik
büyüklüklerini kendi halkıyla paylaşırken, bu ülkelerin
vatandaşları gayrisafi millî hasıladan adaletli bir şekilde
pay alırken bu, maalesef ülkemiz için gerçekleşmemiştir.
İlk 30
ülkenin içerisinde -gelişmişlikteki- sadece Türkiyeye vize
uygulanmaktadır sevgili arkadaşlar. Yine bu 30 ülke içerisinde sadece
Türk vatandaşları Arap Yarımadasında, Kuzey Afrikada,
Rusyada ve Avrupanın değişik ülkelerinde işçilik
etmektedir.
Sevgili
arkadaşlar, 16ncı büyük ekonomi olmak önemli değil, önemli olan
paylaşabilmektir. Avrupalı bir hekim ve Avrupalı bir asgari
ücretlinin maaşları arasında 3 kat fark var ama Türkiyede bir
hekim ile asgari ücretlinin arasındaki maaş farkı 10 kat. Demek
ki biz paylaşımda eksik kalıyoruz, yanlış şeyler
yapıyoruz sevgili arkadaşlar. Yine, 34 OECD ülkesi içerisinde insani
yaşam kriterlerinde Türkiye sonuncu sevgili arkadaşlar. Değerli
arkadaşlar, gelir dağılımında ise ya sonuncuyuz ya da
sondan birinciyiz. Bu durum 16ıncı büyük ekonomimize
yakışmamaktadır.
Yanlışlardan
bir an önce dönülmesini, sağlıklı nesiller yetiştirecek
kararlara imza atılmasını umuyor ve talep ediyoruz.
Bu vesileyle 2012
yılı bütçesinin hayırlı olmasını diler, hepinizi
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şeker.
Madde üzerinde söz
isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Süleyman Nevzat Korkmaz,
Isparta Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabuları
yıkıyoruz, ezberleri bozuyoruz. diye geldi AKP ancak yerlerine
kendilerine ezberletilenleri, yeni tabuları ikame etti. Bunlardan biri de
Devlet, ekonomi ve ticaret alanlarından tamamen çekilmeli, bu alanlar
özel sektöre bırakılmalı, kamu idarelerinin kurduğu her
işletme, yaptığı her yatırım zarar eder, batar.
söylemidir. Neokapitalist, neoliberalist sistemin en büyük dogmalarından
birisidir bu. Şayet böyle olursa karşısında hem üretim
miktarı ve kalitesiyle hem de fiyatlarıyla kamu yararını da
gözeten, uğraşılması zor devleti devre dışı
bırakmış olacak, bunun karşılığında da
sermayenin sahibi dişine göre özel firmalar bulacaktır. Hiç kimse,
devletçi ekonomiler bir bir batar, sosyalist sistemler devletler
arenasından çekilirken şunu demiyor: Devlet işletmeleri
piyasanın ana aktörleri olsun. Bunu söylemek bir kere bilimsel olmaz, ancak
bu hususta illa ki birbirinin alternatifi yapılmadan ve devlet
işletmelerinin kurulup uzun vadede devredilmesi baştan planlanarak,
sadece yatırıma cesaretlendirme saikiyle bir serbest hareket
alanı bırakılması fikri klasik sağ-sol
kamplaşmalarının tarih olduğu günümüzde, herhâlde
değerlendirmeye layık bir görüş olsa gerektir.
Hele hele ülkemiz için,
insanımızı bilmez, memleketimizi tanımaz bu tabuyu iki
yönüyle irdelemek lazım. Birincisi, hem bir taraftan terör belası
dolayısıyla devleti arkasında bulamayan ve böylece Anadolunun
doğusuna gidemeyen özel sektöre boşu boşuna senelerce bel
bağlayarak zaman kaybedeceksin hem de devletin elini kolunu
bağlayacaksın, aman üç beş kişi çalıştıran
bir fabrika, atölye kurmasın diye. Hem bir taraftan terör sadece polisiye
tedbirlerle önlenemez diyeceksin hem de bölgeyi kalkındırmak,
insanları iş güç sahibi yapmak için en küçük bir girişimin
olmayacak, hatta Sümer Halı, Et ve Balık Kurumu gibi mevcutları
da kapatacaksın.
Özel sektör yatırım
yapmıyor, devlet kurumlarının ekonomik işletmeler
kurmaması için elini kolunu bağlamışsın, bölgede
sermaye birikimi yok, yatırım şartları namüsait, bölgenin
kalkınması için yatırımları kim yapacak değerli
milletvekilleri?
AKP milletvekillerine hatırlatmak
istediğim ikinci husus da şudur: Şükran
duygularınızdan vazgeçtik, hiç olmazsa hakaret etmeseydiniz.
Cumhuriyet dönemi, hem Osmanlının borçlarını ödemiş
hem insanlarımızı yeni devletin çatısı altında toplamaya
çalışmış hem de elindeki üç beş kuruşla da
vatandaşın ihtiyaçlarını karşılamak üzere
işletmeler kurmuş. Memlekette taş taş üstüne koyandan
Allah razı olsun. demek bu kadar mı zor? Geçmişimizle
yüzleşeceğiz. deyip geçmişimize sövülmesi sürecini siz
başlattınız. Fransa da dedi ki: Öyle mi? Şu 1915
olaylarıyla da bir yüzleşin bakalım. Niye celalleniyoruz?
Milliyetçi Hareket Partisinin Yapmayın, etmeyin. ikazlarına
rağmen, bu kapıyı sizler açmadınız mı? On
binlerce Müslüman Cezayirlinin katili Fransa, içeride başlattığınız
bu aptalca tartışmalardan cesaret bulmadı mı? Aklınızın
başınıza gelmesi için illa kafanızı duvara
çarpmanız mı gerekiyordu?
Değerli
milletvekilleri, 2002ye kadar kamunun elinde bulunan işletmeler önemli
önemsiz demeden devri iktidarınızda satıldı, onların
yerine de hiçbir şey koymadınız. Devletin elinde zor günlerinde
sarılabileceği, nefes alabileceği, vahşi piyasa aktörlerini
kamu adına dizginleyebileceği hiçbir enstrüman
kalmamıştır. Ülke ekonomisi eskiye nazaran çok daha risklidir,
kırılgandır ve dışa bağımlıdır.
Her yıl bütçenin önemli gelir kalemlerinden birini oluşturan
işletme gelirleri de artık yoktur. Bunu, ne diyecek diye
ağzına baktığınız küresel ekonomiye hizmetinizden
dolayı sizi sürekli pohpohlayan uluslararası kuruluşlar
söylüyor. IMF icra direktörlerinin son toplantısında şu itirafta
bulunuluyor: Türkiye ekonomisinin geleceği uluslararası finans
piyasasının kaprislerine, insafına terk edilmiştir. Bu
sözlerin meali şöyledir: Artık küresel güçlerin iki
dudağının arasındadır Türkiye'nin kaderi.
Değerli
milletvekilleri, bu işletmeler Türk halkına da
satılmamıştır, kârlarını dışarıya
aktaran yabancılara verilmiştir. Zarar ediyor. denilen firmalar
birdenbire milyar dolarlar kazanmaya başlamışlardır.
Artık ne çare ki, bu şirketlerin yaptığı cirolar
milletimizin cebinden çıkıyor ama kazançları Türk milletinin
cebine girmiyor. İşsizliği tahammül edilebilir bir seviyede
tutmak için yapılan sosyal amaçlı istihdam da
sıfırlanmıştır, çalışanlara kapı
gösterilmiştir. Açım diyenlere de devlet gıda poşeti
dağıtmaya başlamıştır. Kendi çocuklarına gemi,
milletimizin evlatlarına kuş yemi layık görülmeye
başlanmıştır. Yabancılar bu ülkede patron olmuş,
koca koca üniversiteleri bitiren gençlerimiz ise iş bulabilirlerse
karın tokluğuna çalışmayı kabullenen
yığınlar hâline getirilmiştir.
Eminim,
aklıselim AKPliler de gelinen bu noktadan dolayı üzgündür.
Artık yeni bir Türk Telekom, yeni bir PETKİM kurmak, ekonominin
aktörlerini millileştirmek hiç de kolay değildir. Atı alan
Üsküdarı geçmiştir, ne Üsküdarı,
sınırlarımızın dışında
almıştır soluğu.
Şu rakamlara
bir dikkat buyurun lütfen: Sayıştayın 2010 Hazine
İşlemleri Raporuna göre, KİTlere görev zararı kamu
bankalarına da gelir kaybı adı altında toplam 3,7
katrilyon lira ödenmiştir. Demiryollarına 320 trilyon, Ziraat
Bankasına 606 trilyon, Halk Bankasına 377 trilyon, şeker
fabrikalarına 1,6 katrilyon, Toprak Mahsulleri Ofisine 1,4 katrilyon,
tarım işletmelerine 1,6 katrilyon lira ödenmiştir.
Yine 2009
yılında, kömür işletmelerine seçmenlere kömür yardımı
yapılabilmesi için bütçeden 252 trilyon lira
aktarılmıştır. Denilebilir ki: Bu yardımların
birçoğu sosyal transferler şeklindedir. Bu paraların AKPnin
siyasetinin finansmanına gittiğini sanıyorum Mecliste bilmeyen
yok. Öyle olmadığını kabul etsek bile, dün kamu
işletmelerinin gelirlerinden aktardığımız bu
kaynağın, artık dışarıdan temin edilen
dış borçlarla ve bütçe açıklarıyla
karşılanabildiğini bilmeyeniniz yoktur.
Sosyal transferler
olmayacak mı? Elbette olacak. Bu devlet, zengini fakiriyle hepimizin.
Ancak, öldüm fiyatına elden çıkarılan işletmeler de
hepimizin idi. Örneğin Türk Telekom, Türkiyenin en stratejik
kuruluşlarından biri olmasından da vazgeçtik, hiç olmazsa hak
ettiği değer karşılığında
satılsaydı. Kime verilmiştir? Hariri sülalesine. Kaça
verilmiştir? 6,5 milyar dolar. Bir de 2010 yılındaki Telekomun
kârına bakalım kıymetli
arkadaşlar: Kârını bir önceki yıla göre yüzde 32
artırmış. Ne mi olmuştur? 2,5 katrilyon lira. Yani,
kıymetli arkadaşlar, Türk ekonomisinin amiral gemilerinden biri olan
Türk Telekom sadece dört yıllık kârı karşılığında
elden çıkarılmıştır.
Telekomun
yıllık kârı, dikkatinizi çekmek istiyorum, KİTlerin görev
zararı, kamu bankalarının gelir kaybı toplamı
kadardır neredeyse. Bu paralar şimdi, tüketimi teşvik eden,
kârı maksimize edecek yatırımlar dışında tamamıyla
yabancıların kasasına gitmektedir. Geride kalan bütçe
deliklerini de dış borçlarla kapatmaya çalışan bir Türkiye.
Ekonomiyi idare
edenlere ya da idare ettiklerini sananlara şunu söylemek
durumundayım: Birazcık hesap kitap bilen, ekonomi ilminden anlayan
insanın bu denli kârlı ve bir o kadar da stratejik bir kuruluşu
elden çıkarması için aklını peynir ekmekle yemiş
olması lazım idi ya da saf olması lazımdı. Altın
yumurtlayan tavuğu kesmek herhâlde böyle bir şey olsa gerek. Gerçi,
baltayı ilk kez taşa vurmuyor AKP. Tekelde, PETKİMde, elektrik
dağıtım ihaleleri gibi birçok özelleştirmede de aynı
hesapsızlığı gördük.
Değerli milletvekilleri, bir
hükûmetin ne her yaptığı ne her söylediği doğrudur ne
de her yaptığı, her söylediği yanlıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Hükûmetin doğrularının
arkasında olmaya devam edeceğiz. Bu, bizim milletimize
verdiğimiz, milletimize duyduğumuz sevdamızın bir
gereğidir. Ancak, sizlerin de bir boyun borcu olsa gerektir. Değerli
AKP milletvekilleri, yanlışlığı ortadan kaldıramıyorsanız,
yapılan yanlışların arkasında durmamak gibi bir boyun
borcundan bahsediyorum, bir vebalden bahsediyorum.
Mahkemei kübranın hepimizi
beklediğini, ruzi mahşerde de beytülmale verilen zararın mutlaka
hesabının sorulacağı inancımı siz değerli
milletvekilleriyle bir kez daha paylaşmak istiyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul
Milletvekili.
BDP GRUBU ADINA SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 20nci
madde üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçe görüşmelerinin sonuna
yaklaşıyoruz. Doğal olarak hem Türkiye'nin ekonomisini
konuşurken hem de Türkiyede yaşanan siyasal gelişmelere
ilişkin de bu kürsüde görüşlerimizi, hem Türkiye kamuoyuyla hem de
sizlerle paylaşmaya çalışıyoruz sayın milletvekilleri.
Çünkü, sadece ekonomi, sadece para hesabı yapmak değildir. Eğer
ekonominin bir politik değeri yoksa, toplum üzerinde, eğer politik
olarak değerlendiremezsek, toplum üzerinde ne büyük tahribatlara yol
açtığını da hepimiz biliriz. Her ekonominin mutlaka
ideolojik, politik, felsefi bir yaklaşımı da vardır. AKP
İktidarı da doğal olarak kendi bu politik
yaklaşımlarından bütçeyi hazırlamaktadır. Eğer,
bu siyasi bir durumsa o zaman Türkiye'nin siyasi durumunu da dikkate almak
önemli diye düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiye
ileri demokrasiyi tartışıyor. Şu önemli bir nokta:
Gerçekten bugün eğer 16ncı büyük ekonomiden bahsediyorsak, bu
ekonominin devam etmesini ve Türkiye'nin bir istikrara
kavuşmasını istiyorsak, bu, Türkiyedeki demokratik
gelişmeyle doğrudan bağlantılı bir durumdur. Yani ne
kadar demokratik bir ülkeyseniz, demokrasiyi ne kadar
içselleştirmişseniz, geliştirmişseniz ekonominiz de o kadar
sağlam ayaklar üzerinde oturur. Ama ne yazık ki biz Türkiyede,
Sayın Başbakanın deyimiyle, sadece sandık kurulup seçim
yapılmasını bir demokrasi olarak değerlendiriyoruz.
Sandık kurulup seçim yapılmasının bir demokrasi
olmadığını en çok bu Parlamento bilir sanırım.
Çünkü yüzde 10 seçim barajı gibi yüksek bir barajla bu Parlamentoda,
aslında bu ülkede çok geniş bir kesimin iradesi yok
sayılmaktadır. O açıdan, AKPnin yüzde 50sini hesaplarken
herkes AKPnin yüzde 50sinden başarılı olduğunu ifade eder
ama bunun dışında kalan, dolayısıyla AKPnin bedavadan
aldığı yüzdeleri kimse hesaplamaz. Çünkü bu toplumun yüzde 10u
başka düşünen, farklı farklı siyasi yapılardan
düşünen kişiler buraya yansımıyor, dolayısıyla
bunu göz ardı etmemek gerekir.
Sayın milletvekilleri, tabii,
dünyanın yaşadığı ekonomik krizi Türkiye de
değerlendiriyor. Bu kürsüden çok söyledik, bu kriz sadece bir ekonomik
kriz değil, aslında kapitalizmin yapısal krizidir, kapitalist
modernitenin yapısal krizdir. Kapitalist modernite
insanlığın başına üç tane bela
açmıştır:
Bunlardan birisi kapitalizmin
kendisidir, her tarafı talan etmektedir. Aslında özelleştirme
politikaları -biraz önce sayın milletvekilleri burada ifade etti-
sadece Türkiye'nin sorunu değil, bütün dünyanın sorunu. Aslında
diyelim ki sadece elit bir grubu zengin eden, toplumun geniş kesimlerine
yaşam alanı tanımayan bir siyaset.
İkincisi endüstriyalizmdir.
Endüstriyalizm de ekolojik dengeyi bozan, endüstrileşme adı
altında sözde ileri bir toplumsal refleks olarak ekonomik bir değer
olan, işte sanayi devriminden bugüne kadar ne kadar büyüdüğümüzü
ifade eden söz. Bu endüstriyalizm ekolojik dengenin bozulmasını,
bugün ekolojik kriz diye ifade edilen sürecin yaşanmasını
beraberinde getirmiştir.
Diğeri de ulus devlettir. Bu ulus
devlet de aslında halklar arasında duvar ören, milliyetçiliği
geliştiren, demokratik bir toplumu, demokratik kültürü ortadan
kaldıran bir yaklaşımdır.
Bunlara
karşı neler yapılması gerekiyor? Kapitalizme
karşı katılımcı ekonomiye, yani sadece patronları
zengin eden değil halkın yaşam olanaklarını, insanca
yaşam koşullarını hazırlayan bir ekonomik sisteme
ihtiyacımız var. Endüstriyalizme karşı ekolojik bir toplum
için yaşam alanlarımızı rant kapısına çeviren
yaklaşımlardan vazgeçmek gerekiyor. Ulus devlete karşı da
demokratik toplumu inşa etmek durumundayız. Bu, mümkün. Bu
yapılmadığı sürece, gerçek anlamda ekonomilerin de
insanlığın yararına bir süreç olmayacağı ortada.
O açıdan, eşitsizliğin olduğu yerde de istediğiniz
kadar yüksek ekonomide olun, bunun ileri bir noktaya götürülmeyeceği
görülüyor.
Sayın
milletvekilleri, Orta Doğudaki gelişmelere
baktığınızda, aslında bu eşitsizliklerin
insanlığı hangi noktaya getirdiğini çok iyi görüyoruz.
Bugün Mısırda yaşanan örnekler
Mısırda devrim oldu,
ama devrim ne yazık ki insanlığın sorunlarına çözüm
olmadı. Bugün devrimden önceki sürecin daha vahim durumu
yaşanıyor.
Bunları
hatırlattıktan sonra, Türkiye'nin demokratik sorunlarından
birkaç tanesine dikkat çekmek istiyorum. Biliyorsunuz muharrem
ayındayız. Muharrem ayı vesilesiyle Aleviler aşurelerini
yapıyor, kendi sorunlarına dikkat çekmeye çalışıyor.
Ankarada Yenimahallede cemevinin açılışından geliyorum.
CHPli sayın milletvekili de vardı. Ama orada bir sorun var. Yani
cemevleri hâlâ ibadethane yapılmış değil ama oradaki
belediye CHPnin belediyesi ve yıkım tartışmaları
yapılıyor. Yani AKP Hükûmeti cemevini ibadethane saymama, Diyaneti
buna göre yeniden düzenlememe konusunda ısrarlı; CHP de, CHPnin
belediyesi de zar zor yapılmış bir ibadethaneyi yıkma
peşinde. Umuyorum ki, CHPli sayın milletvekilleri bunun önünde engel
olur ve oradaki cemevinin inşaatı tamamlanır, insanlar kendi
ibadetlerini yapabilecekleri bir noktaya gelir diye düşünüyorum.
Tabii Alevilerin
politikası şimdiki bir politika değil, yani
yüzyıllardır Aleviler asimilasyon politikasına
uğramış tıpkı Kürtler gibi. Yani Kürt oldukları
için, Alevi oldukları için, Yezidi oldukları için bu ülkede asimilasyon
politikasına uğrayan o kadar çok insan var ki, bu asimilasyon
politikalarına dur demek ancak demokratik siyaseti yükseltmekle,
demokrasiyi geliştirmekle mümkündür. Ben, buradan, umuyorum ki, hem AKP
hem CHP Alevilerin ibadethanelerinin yasal güvenceye kavuşması
konusunda gerekli ortak çalışmayı yapar. Biz Barış ve
Demokrasi Partisi olarak bunu her zaman ifade ettik; cemevleri ibadethane
olmalıdır, sadece cemevleri değil bu ülkede yaşayan bütün halkların
kendilerini, inançlarını ifade edebileceği mekânları
olmalıdır, bunlar yasal statüye kavuşmalıdır. Aksi
takdirde, gerçekten inanç özgürlüğünden ve demokrasiden bahsetmek mümkün
değil.
Bu vesileyle,
Sivas katliamı davasının da zaman aşımına
uğrama tehlikesi olduğuna da dikkat çekmek istiyorum. Sayın
İktidarın, iktidar partisinin, iktidar partisi milletvekillerinin
buna dikkat çekmesi gerekir. 2004 yılında burada bir yasa
çıkartıldı, insanlığa dair işlenen suçlar zaman
aşımına uğramaz diye. 76ncı maddede bu belirleniyor,
ama bu yasa 2004den sonra uygulanıyor. Oysa, insanlığa dair
suçlar ne zaman olursa olsun mutlaka ve mutlaka
cezalandırılmalıdır. O açıdan, burada AKP Hükûmetinin
bu konuda gerekli yasal düzenlemeyi yapmasını bekliyoruz. Sadece biz
değil toplum bekliyor.
Sayın
Başbakan Dersimde özür diledi, her ne kadar yöntem usulüne uygun olmasa
da, biz hâlâ buradan, bu Parlamentonun bir özür yasası
çıkarmasını bekliyoruz çünkü dünya bunu böyle yapmış.
Özür yasası çıkarılarak özür dilenir ve bunun gerekleri
yapılır. Bu yapılmazsa, yani zaman aşımı gibi bir
şey uygulanırsa, katliam uygulayanlar, katiller ne yazık ki bu
zaman aşımından faydalanacak, bu konuda elimizin çabuk
tutulması gerekiyor.
Sayın
milletvekilleri, bu Dersim katliamına ilişkin tabii buradan özür
dilendi, olduysa, olmadıysa falan diye. Oradaki temel zihniyet inkâr
zihniyeti, inkar, asimilasyon politikasıydı ve katliamdı.
Şimdi 21inci yüzyıldayız, ne yazık ki hâlâ aynı
zihniyet yaşanıyor. Şimdi Nasıl? diyeceksiniz. AKP İktidarı
hep buna karşı çıkıyor; Bizim zamanımızda
konuşuluyor, bizim zamanımızda sorunlar
tartışılıyor, bizim zamanımızda şöyle
oluyor. Evet sayın milletvekilleri, şimdiki zamanda
konuşuyoruz, tartışıyoruz ama sorunları çözmüyoruz.
Bakın, İzmirde, bugün Dersimli bir çocuk, hani Dersimden özür
dilemiştik ya, hani orada çocuklar Kürtçe konuşamadığı
için, basın da yazıyor, Kürtçe konuşursan seni öldürürüm.
diyorlardı ya 1937de, 38de, şimdi de İzmirde, 2011
Aralığında, Zazaca şarkı istediği için Gazi
öldürüldü arkadaşlar. Daha önce Ankarada da yaşandı, Kürtçe
şarkı söylediği için öldürülenler, poşu
taktığı için öldürülenler
Hani ileri demokrasi? Madem özür
diledik, o zaman özür dilediysek niye geçmişimizle yüzleşmiyoruz,
niye bir Kürtçe şarkı bir gencin ölümüne neden oluyor sayın
milletvekilleri?
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Kürtçe televizyonu biz açtık.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) - Kürtçe televizyonu siz açtınız evet ama bu, ölümleri
ortadan kaldırmadı. Kürtçe televizyon da asimilasyon
politikasının başka bir şeyidir Sayın Milletvekili.
Sizin iyi yaptığınız şeylere biz demeyiz Kötü
yaptınız. ama Kürtçe televizyon açmanız da bu sorunu çözmedi.
Şimdi, Gazi Akbayırın hesabını kim verecek?
Yine, sayın
milletvekilleri, hâlâ inkâr politikası, asimilasyon politikası dilde
değil ama genel olarak, politik olarak yaşıyor, devam ediyor.
Şimdi, eğer bunlara son vermezsek bu ülkede gerçek anlamda
kardeşlik olmaz, demokrasi olmaz, özgürlükler olmaz. Hâlâ tahammül yoksa
Hâlâ bu Parlamentoda bile Kürtlere tahammül yok, Kürtlerin siyaset yapma
hakkına tahammül yok. Kürtler diyelim ki siyaset yapamıyor, diyelim
ki böyle bir yerde, doğal olarak İzmirde de sokak ortasında
insanlar öldürülebiliyor ya da işte Mersinde ya da Ankarada yanı
başımızda
Bunlar olmadığı sürece Türkiyede
gerçek anlamda bir demokrasi olmaz, gerçek anlamda demokrasilerin
olmadığı yerde de istikrarın olması mümkün
değildir.
Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) -
Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı
konuşmasının bir yerinde bir cemevinin
yıkılmasından hareketle Cumhuriyet Halk Partili bir belediyeye
ilişkin bir değerlendirme yapmıştır, izninizle söz istiyorum
efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
İç Tüzükün
69uncu maddesi gereğince, iki dakika süre veriyorum.
III.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncelin, partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi, din üzerinden, inanç üzerinden
siyaset yapmayan bir partidir; bu kavramları bu kürsülere getirmemenin
gayreti içerisindedir. Cemevleri, Alevi inancına sahip
vatandaşlarımızın inançlarını ifa ettikleri,
buluştukları bir yerdir. Cemevlerinin ihtiyaç duyulan her yerde
yapılmasına öncülük eden Cumhuriyet Halk Partili belediyelerdir.
Yenimahallede herhangi bir şekilde bir cemevi yıkımı söz
konusu değildir. Çocuk parkına cemevinin yapılmış
olması nedeniyle, çocukların çocuk parkına duydukları
ihtiyaç nedeniyle Belediyemiz bir başka yerde cemevi yapılmasını
planlamıştır. O başka yerdeki cemevi yapılıp,
inşaatı tamamlanıp hizmete açılıncaya kadar da mevcut
cemevi hizmet vermeye devam edecektir. Konu bundan ibarettir. Bilgilerinize
sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ünal.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Daha önceki konuşmacı
arkadaşımız Alevilerle ilgili bir asimilasyon
politikasından AK PARTİ üzerinden bahsetti. Bu sataşmayla ilgili
grubumuzdan İbrahim Beye iki dakika söz vermenizi talep ediyorum.
BAŞKAN Ne
söyledi de sataştı Sayın Ünal?
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Size sataşmadım ki.
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Milletvekili
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) AK PARTİnin Alevi açılımı ve
politikalarıyla ilgili bir asimilasyon ifadesini kullandı. Bununla
ilgili iki dakikalık bir açıklama istiyorum efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yiğit. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Yeni bir
sataşmaya mahal vermeden, İç Tüzükün 69uncu maddesi gereğince.
Buyurun.
3.- İstanbul
Milletvekili İbrahim Yiğitin, İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncelin, partisine sataşması nedeniyle konuşması
İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, biliyorsunuz bin
yıllık bir sorun. Fakat bugüne kadar hiçbir hükûmet bu konuyu gündeme
getirmemişti ve ele almamıştı. Biz geçen sene yedi tane
Alevi çalıştayı yaptık Sayın Bakanımız Faruk
Çelikle beraber. Burada üç konu gündeme
gelmişti: Bir, Madımak; ikinci olarak din kültürü ve ahlak bilgisi
dersi; üçüncü olarak cemevleri. Madımak sorununu çözümledik. İkinci
olarak da din kültürü ve ahlak bilgisi dersine -128 sayfa- dördüncü
sınıftan on ikinci sınıfa kadar Alevilik ve Bektaşilik
girmiş oldu. Böylece çocuklar birbirlerine ön yargıyla bakmayacaklar.
Ve teorik bir ders olacak ve bu sene de okutuluyor.
Ayrıca,
cemevleri konusuna gelince. Biz bununla ilgili olarak da hukukçulardan 4
kişilik bir komite oluşturduk. Bunlar Metin Tarhan, Namık
Sofuoğlu, Cem Vakfının avukatı
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Yasal düzenleme yapacak mısınız, yapmayacak
mısınız?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Bir müsaade et, müsaade et!
İBRAHİM
YİĞİT (Devamla) Lütfen bekler misiniz?
Ve bu konuda
İbrahim Okur ve bir de Hüseyin Hatemiden oluşan hukukçulardan komite
oluşturduk. Bu komite çalışmalarına devam ediyor ve konular
bir bir ele alınmakta ve aynı zamanda bu dönemde cemevlerine yasal
bir statü kazandıracağız.
Teşekkür
ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Yaparsanız alkışlarız sizi.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yiğit.
II.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/470) (S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
söz sırası, madde üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz isteyen
Süreyya Sadi Bilgiç, Isparta Milletvekili.
Buyurun Sayın
Bilgiç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 87 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 20nci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, aslında sadece bugün değil, çok
değişik süreçlerde, bu kürsüden, Türkiye Cumhuriyetinde
yapılmış olan özelleştirmelerin sürekli olarak
eleştirildiğini görüyoruz. İzniniz olursa, bununla ilgili olarak
size bir iki tane bilgi aktarmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, AK PARTİ döneminde yapılan
özelleştirmelerin yüzde 95i daha önce alınmış olan
özelleştirme kararları doğrultusunda
yapılmıştır; buna bir iki örnek verebiliriz:
TÜRKŞEKERi verebilirim, Tekeli verebilirim, Türk Telekomu verebilirim.
Az önce bir arkadaşımız, burada, Türk Telekomun
satışıyla ilgili birtakım bilgiler aktardı. Ben, size,
çok kısa, bununla ilgili bir aydınlatıcı bilgi vermek
istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Türk Telekomun satışı Türkiyenin
gündemine 1994 senesinde oturdu ve 57nci Hükûmet döneminde de Türk Telekomun
özelleştirme sürecinin hızlandırıldığına
şahit oluyoruz. Bir kere burada, özelleştirme kavramında bir
yanlış ifade kullanılıyor, Türk Telekomun
satılmış olduğundan bahsediliyor. Aslında Türk Telekom
satılmadı, yirmi beş yıllığına özel sektöre
devredildi ve devredilen rakam ise sadece yüzde 55idir.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Gayrimenkulleri nasıl satılıyor?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) - Daha sonra, bir bölümü de -yüzde 10 küsur
civarında bir bölüm- halka arz edilmiştir ve hâlâ da Türkiye
Cumhuriyeti devleti, Türk Telekomun yüzde 31ine sahiptir, yani Türk
Telekomda Türkiye Cumhuriyeti devletinin yüzde 31 payı vardır.
Değerli
arkadaşlarım, tabii ki şu bilgileri de aktarmak istiyorum:
Ojerin bu dönemde almış olduğu temettü tutarı
yaklaşık 3,5 milyar dolardır ama Türkiye Cumhuriyeti devletine,
hazineye aktarılan total rakama baktığınızda bu
rakamın 13 milyar 419 milyon 31 bin 878 dolar olduğunu görüyoruz.
Yani yüzde
55ini devretmişsiniz. Bunun karşılığında elde
edilen temettü tutarı 3,5 milyar dolardır Ojer tarafından;
Türkiye Cumhuriyeti devletinin 2005 sonrasında, yani özelleştirme
sonrasında elde etmiş olduğu gelir tutarı da 13 milyar 420
milyondur.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, özelleştirmeleri eleştiriyoruz
ama özelleştirmeler hakikaten son derece önemli. Devletin ticari
hayatın içinden çıkmış olması son derece önemli bir
karar ve bu, Türkiye'nin gündemine de AK PARTİyle beraber değil, çok
daha önceleri oturmuş bir karardır.
Şimdi
burada arkadaşlarımız dile getirdi, stratejik hisselerden
bahsettiler. Doğru, özelleştirme süreci çok boyutlu bir süreç olup,
özelleştirme öncesi kuruluşlar detaylı bir şekilde
incelenmekte ve hangi kuruluşun stratejik olduğu hususu kanun ve
Özelleştirme Yüksek Kurulunun kararıyla belirlenmektedir. Stratejik
olarak belirlenen kuruluşlarda kamunun belirli konularda gözetim ve
denetimini sürdürebilmesi için altın hisse uygulaması getirilmektedir.
Mesela TÜPRAŞ, ERDEMİR, Telekom, PETKİM gibi kuruluşlarda
ki son derece önemli kuruluşlardır- bunlarda da altın hisse
vardır.
Değerli
arkadaşlarım, özelleştirme bizle beraber başlamadı, daha
önceki hükûmetler döneminde de yapıldı ve bunlar doğru kararlardı.
Ben bunları buradan eleştirmeyeceğim ama izin verirseniz, bizden
bir önceki Hükûmet döneminde yapılmış olan birtakım
özelleştirmelerle ilgili size bazı bilgiler vermek istiyorum.
Mesela
Petrol Ofisinin blok satışı gerçekleştirilmiştir.
Toros Gübre satılmıştır, TURBAN
satılmıştır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Toros özeldi.
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Devamla) - Alanya Limanı, Marmaris
Limanı, PETKİM Yarımca tesisi, Türkiye Zirai Donatım
Kurumunun bütün illerdeki tesisleri, Et Balıkın Sivas, Burdur,
Eskişehir, Gaziantep tesisleri, Gemi Sanayiinin İstinye tesisleri,
TÜGSAŞ, Asil Çelik, Ankara Halk Ekmek, Pancar Ekicileri Birliği,
-bunu çok uzatıp gitmek mümkün- Karadeniz Çimento, Ülfet Grubu, vesaire,
vesaire.
Geçmişte
yapılmış özelleştirmelere baktığınızda,
bilhassa çimento özelleştirmelerine baktığınızda da
çimento özelleştirmelerinin büyük bölümünün de yabancılara
satılmış olduğunu görüyorsunuz.
Ben,
değerli arkadaşlarım, bu kısa bilgilerden sonra,
özelleştirme kararlarının doğru olduğunu, bu ülke için
de önemli olduğunu ve buna devam edileceğini de edilmesi
gerektiğini de vurgulayarak hepinize saygılarımı sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bilgiç.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Bir saniye
Bir teşekkür edelim de sonra söz vereceğiz. Niye acele
ediyorsunuz?
Buyurun.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Konuşmacı, Telekom
özelleştirmesi gibi çok önemli konularda
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sataşma yapmadım.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul)
bazı eksik bilgiler verdiği için Genel Kurulu
aydınlatmak istiyorum müsaadenizle.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür ederiz.
BAŞKAN Ne
gibi eksik bilgi verdi?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Örneğin Telekomun kiralandığı söylendi.
BAŞKAN Yani
şimdi sayın konuşmacıların eksik bilgi verdiği
veya şey bilgi verdiğini diğer sayın milletvekilleri
denetleyecek değiller yani.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ben nezaketten yanlış bilgi demek istemiyorum,
eksik bilgi diyeyim.
BAŞKAN - Ama
şahsınız adına, partiniz adına sataşma söz
konusuysa onu söyleyin, nasıl bir sataşma varsa.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, bu zeminde 4-5 kere düzeltme için söz
verdiniz ama nedense ben söz istediğimde beşinci kez söz
alamıyorum.
BAŞKAN Hayır
canım, sizin şahsınızla hiç ilgili değil yani. Usul
olması lazım Sayın Milletvekilim.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Milletvekilleri arasında birinci ve ikinci
sınıf milletvekilliği varsa bunu biz de bilelim.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Hayır, hiç öyle bir şey yok.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ben sadece şunu soruyorum konuşmacıya:
Kiralanmış bir kamu varlığının
varlıkları nasıl satılabiliyor? Telekomun bütün
gayrimenkulleri satılıyor.
BAŞKAN
Sayın Vekilim, böyle bir usulümüz yok. Sisteme girersiniz, biraz sonra
Sayın Bakana sorarsınız, Sayın Bakanımız da cevap
verir.
Teşekkür
ediyorum.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, bırakın herkes
karanlıkta kalsın.
BAŞKAN
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Cuma İçten,
Diyarbakır Milletvekili.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Daha da gelmem! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Buyurun Sayın İçten. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
KİTler 2002 yılından önce, hâlâ Mecliste bulunan muhalifler
zamanında batıyor, iflas ediyordu ve ciddi bir şekilde
işlevsiz hâlde duruyorlardı ta ki AK PARTİ iktidara gelene
kadar. Muhalefet sadece konuşuyor, her zaman yaptıkları en iyi
işi yapıyorlar ve sadece konuşuyorlar. AK PARTİ
İktidarı ise iş yapıyor. Biz laf değil iş
üretiyoruz.
2002-2010
döneminde KİTlerin tamamının performansında genel bir
iyileşme görülmektedir. 233 sayılı KHK kapsamındaki kamu
iktisadi teşebbüsleri 2002 yılında toplamda 1,7 milyar TL kâr
etmişken bakın, buraya dikkat edin- bu rakam 2010 yılında
9,4 milyar TLye ulaşmıştır. Bakın, işte, Avrupa
ülkeleri, komşularımız, Arap ülkeleri dâhil hepsinin ekonomik
gidişatı kötü. Ülkeler batıyor, ülkeler. Tüm bunlar dünya
coğrafyasında yaşanırken, dünya coğrafyasındaki
ülkeler bize gıptayla bakarken Türkiyede bazıları seksen
yıldır olduğu gibi körleri ve sağırları oynuyor.
Allahtan gördüğünüz hâlde, duyduğunuz hâlde muhalif
davranıyorsunuz. Halk sizden olumlu işleri takdir etmenizi istiyor.
Burada hangi konu
konuşulursa konuşulsun işi Ergenekon ve KCKya getirenlere inat
ben de benim için önemli olan, işi, Diyarbakıra getireceğim, AK
PARTİ İktidarıyla değişen şehri Diyarbekire.
Peygamberler, sahabeler, krallar, beyler, medeniyetler
diyarı.
SIRRI SAKIK
(Muş) Direnenlerin diyarı, direnenlerin!
CUMA İÇTEN
(Devamla) 33 medeniyete ev sahipliği yapmış, 9 peygamber, 572
sahabesiyle Ben buradayım. diyen yürekli, cesur, delikanlı ve
Selahaddin Eyyubinin torunlarının yaşadığı bir
şehirden bahsediyorum.
Şunu herkes
bilsin ki Kürtler sadece bir partinin tekelinde değildir.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sizin tekelinizde hiç değil.
CUMA İÇTEN
(Devamla) Ben de Kürtüm ve diğer siyasi partideki Kürtler gibi
aynı düşünmüyorum. Kürtlerin ve Türklerin bir bütün hâlde bir araya
geldikleri en büyük parti AK PARTİdir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) AK PARTİ, ülke genelinde
bulunan her 5 Kürtten 4ünün oyunu almış tek büyük siyasi partidir.
Ülke genelinde yaşayan tüm Kürtlerden ve Türklerden oy alamayanlar Kürtler
adına asla konuşmamalıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sen Kürtler adına konuşma! Hakkın yok senin.
CUMA İÇTEN
(Devamla) 1984 yılında Eruh katliamından bugüne dek on
binlerce masum insanları katledenleri savunanlar, onlara alkış
tutanlar, çocukları, kadınları, yaşlıları, imamları
canlı bombalar ve silahlarıyla katledenler
SIRRI SAKIK
(Muş) Yazıklar olsun sana, yazıklar olsun!
CUMA İÇTEN
(Devamla)
Kürtlerin yaşadıkları şehirleri savaş
alanına çevirenler, iş yerlerini kapatmaya zorlayanlar, silah
sıkanlara sahip çıkanların Biz Kürtler
diye söze
başlamaları Kürtler tarafından kabul görülmediği
sandıkta belli olmuştur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Saçmalıyorsun!
CUMA İÇTEN
(Devamla) 1925 ve 1938 olaylarında istiklal mahkemelerinde dedelerimizi,
çocuklarımızı katledenler, Kürtlerin köylerini yakıp
batıya göçe zorlayarak asimile edenler
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Öyle olmadı.
CUMA İÇTEN
(Devamla)
ve bunlara alkış tutanlara, doğuda tabela partisi
konumunda olanlara asla Kürtler teveccüh göstermeyecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Kürt hakları,
bir elinde taş, diğer elinde molotof, ağzında Marksist söylemleriyle değil, bir elinde kitap,
diğer elinde kalem, ağzında Selahaddin Eyyubinin söylemleriyle
çözülecek bir haktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ
İktidarından önce yüreğe ve cesarete sahip olamayanlar, bugün
konuştuklarını dün konuşamayanlar, bugün yürekli ve cesur
olduklarını iddia ediyorlar değil mi? Sizlere bu cesareti,
yüreği kazandıran AK PARTİ İktidarıdır.
SIRRI SAKIK
(Muş) Hadi be!
CUMA İÇTEN
(Devamla) Yüreğinizi ve
cesaretinizi AK PARTİye değil, Siirtte 5 kızımıza
200 mermi ve bomba atanlara gidin, gösterin.
Ülkede ve
Diyarbakırda sağlık, eğitim, ulaştırma
alanlarında devrimler yapılmıştır ve bu gerçeği
Kürtler çok iyi görmektedir. Diyarbakır tarihinde ilk
defa Hükûmet Programına alınmış ve dev projeler
yapılmasıyla ilgili taahhütlerde bulunmuştur.
Diyarbakır yatırım istiyor, iş
istiyor, aş istiyor, huzur ve mutluluk istiyor. Tüm bunlar AK PARTİ
İktidarıyla gerçekleşti ve gerçekleşecek.
Silvan Barajıyla 250 bin insanımıza
iş imkânı vermiş olacağız.
İş araçlarını yakanlar, emekten bahsedip
emekçileri kaçırıp öldürenler şunu bilsinler ki kendi
insanlarına ve kendi vatanlarına ihanet ediyorlar.
Kürt halkı Benim için öldürme. demiş,
yetmemiş, ...(x)
Artık yeter. diyerek şiddet kullanan, şiddet söylemleriyle
politika yapanlara, şehirleri yaşanmaz hâle getirenlere, Kürtlere bir
duruş sergilemiştir.
Kırmadan, dökmeden, sistem dışına
itilme çabalarına direnerek demokrasi ve hukuk zemininde bir hak ve hukuk
mücadelesi veriyoruz. Tüm bunları yaparken bölgemizin ekonomik olarak
refahını artırmak için yatırımları yakından
takip ediyoruz.
Ey fırtınalı mazlum diyar,
Her metrekaresinde alnı secdeye değdirilen
Diyerbekir.
Ey Hazreti Süleyman ve 27 sahabe kanıyla
gübrelenmiş, şehitler diyarı Diyarbakır,
Ey Dicle coşkusuyla ezan sesiyle yüreklenen,
krallar, nebiler ve cesurlar kenti Diyarbakır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CUMA İÇTEN (Devamla) - Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
İçten.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Ali
Gültekin Kılınç, Aydın Milletvekili.
Sayın Kılınç, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ GÜLTEKİN KILINÇ (Aydın) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; 87 sıra sayılı
2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
20nci maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Öncelikle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizlere ülkemiz için önemli olduğunu düşündüğüm
değişimin iki yüzünden söz etmek istiyorum. Birincisi ekonomik
kalkınma, ikincisi birincisiyle sıkı sıkı
bağlantılı olan toplumsal yaşlanmadır.
Teknoloji geliştirme, sanayileşme ve
sanayileşirken ileri teknolojilerden yararlanarak yeni alanlar ve yeni
ürünler oluşturma yarışı her geçen gün daha ileri bir
boyuta ulaşırken bu yolla erişilen güç, milletler için dünya
piyasalarında büyük bir rekabet alanını da beraberinde getirmektedir. Bu
yarışta başarılı olmanın temel
şartları, sürekli kalite, ileri teknoloji, ürün
çeşitliliğinde zenginlik, eğitimli ve nitelikli iş gücü,
ucuz maliyet olarak belirginleşmektedir. Özet olarak, bilgiye, teknolojiye
ve kaliteye dayalı, rakiplerinden farklı üretim egemen bir sanayi
anlayışı hâkim olmaktadır. Mevcut sanayi yapısının
ihracata dönük olarak gelişme, imkân ve kabiliyetinin belirlenmesi,
geleceğe yönelik yeni yatırım hedef ve stratejilerinin
tasarlanması ve uygulanması da üzerinde ciddiyetle durulması
gereken hususların başında gelmektedir.
Bu anlamda ülkemiz
sanayisinde meydana gelen gelişmeleri büyük bir sevinç ve takdirle
izliyoruz. Türk sanayisi dünyada göz ardı edilemeyecek bir noktaya
gelmiştir. Artık, Türk mallarının ihraç edilmediği bir
ülke yoktur, en uzak ülke raflarında bile mallarımızı
görebiliyoruz. Ülkemizin marka üretme yarışında dünya devleriyle
aynı seviyelere gelmiş olmasını da takdir etmemek mümkün
değildir. Bu durumu ülke olarak bizim çok yakından takip
ettiğimiz gibi bütün dünya da bunu çok yakından takip etmektedir.
Açıklanan yüzde 8,2lik büyüme rakamı bugün Türkiye'nin değil,
dünyanın bir numaralı gündem maddeleri arasındadır.
Yaşanan gelişmeler bu ülkenin vatandaşı olarak bizleri son
derece mutlu etmekte ve geleceğe daha umutla bakmamızı
sağlamaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bu gelişmelere paralel
olarak sanayileşme ve kentleşme süreci içerisindeki geleneksel
ailenin çekirdek aileye dönüşmesi, kadınlarımızın
çalışma hayatında daha çok yer almaları, gelenek, kültür ve
değerlerdeki değişmeler, ayrıca tıpta kaydedilen
ilerlemeler neticesinde ortalama insan ömrünün uzaması, yaşlı
nüfusun artması yaşlılığı sosyal bir sorun olarak
önümüze koymaktadır. 2002-2010 yılları arasında seksen
yaş ve üstü yaş grubunda yüzde 23lük bir artış
gerçekleşmiştir. Hızla yaşlanan bu yaş grubuna bağlı
olarak bizlere yeni görevler ve sorumluluklar düşmektedir. Hükûmetimiz döneminde
değişik mevzuatlar çerçevesinde, kamu ve özel kuruluşlarca ayni
ve nakdî yardımlar şeklinde, plansız ve programsız hizmetlere
yeni bir yön verilerek söz konusu ihtiyaç gruplarına hizmetin bir bütün
olarak ve insan onuruna yaraşır bir biçimde, bir sistem dâhilinde
götürülmesi sağlanmıştır. Bu konuya ne kadar önem
verildiğinin göstergesi olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
kuruluşu bir tesadüf değildir.
Her geçen gün
sayıları artan, sosyal ve ekonomik yönden yoksulluk içinde bulunan
muhtaç, yaşlı kişilerin huzurlu bir ev ortamı içinde
yaşantılarını devam ettirmelerini, fiziksel ve ruhsal
sağlıklarının korunmasını, sosyal
ilişkilerinin geliştirilmesini ve devam ettirilmesini, huzur, güven
ve refah içinde bulunmalarını sağlamak amacıyla çok yeni
projeler ve çalışmaların öncesindeyiz.
İktidarımızın başlattığı
değişim hareketinin yeni bir aşamasına gelmiş
bulunuyoruz.
Artık,
yaşlılık ve yoksulluk, yaşlılık ve
bağımlılık, yaşlılık ve hastalık,
yaşlılık ve bakıma muhtaçlık arasındaki
bağları gevşeterek, sosyal devlet olmanın gereklerinin daha
güzel yerine getirildiğini ve hizmetlerin daha ileri noktalara
taşındığını hep beraber göreceğiz.
Sayın Bakanımızın göreve geldiği günden bugüne kadar
ilgili konulardaki samimi ve candan bir şekilde yapmak olduğu
çalışmaları da takdirle izliyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanununun hayırlı olmasını diliyor,
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Madde
üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sisteme
giren sayın milletvekilleri: Sayın Özensoy, Sayın
Işık, Sayın Doğru, Sayın Topcu, Sayın Belen,
Sayın Varlı, Sayın Acar, Sayın Dedeoğlu, Sayın
Halaman, Sayın Erdemir ve Sayın Dibek.
Sayın
Özensoy, buyurun.
Süre
beş dakikadır.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
19uncu
maddedeki konuşmamdaki maksat, artık, büyümenin özel sektör
kaynaklı olduğuna, dolayısıyla özel sektör
borçlarının göz ardı edilmemesi gerektiğine, cari açık
sorununa dikkat çekmek, makro büyüklüklerde de iyileşmeler varsa 57nci
Hükûmet dönemindeki yapısal değişikliklerin de göz ardı
edilmemesi gerektiğiydi. Bu minvalde konuşmalar
yaptığınız için öncelikle size teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Bu cari
açığı finanse ettiğini söylediğiniz doğrudan
yabancı sermaye ve sıcak para son beş yılda ne kadar kâr
transferi yapmıştır?
Yine
konuşmamda ifade ettiğim TEDAŞın fiyat bileşenlerini
inceleyip bu haksızlığı önlemeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, dün de sordum: Bu, nüfusu 2 binin altında olduğu gerekçesiyle
kapatılan 863 belde belediyesinin son durumu nedir? Bunlar 2014 yerel
seçimlerinde belediye olarak mı yoksa köy tüzel kişiliği ile mi
seçimlere katılacaklardır? Bu konuda açıklama yaparsanız
memnun olurum.
İkincisi:
Çek Kanununda yapılan bir düzenleme ile taahhüt nedeniyle iki yıl
ötelenen çek borçları ve karşılıksız çek suçundan
dolayı mağduriyetler nasıl giderilecek? 2012 yılı için
bu konudaki düşünceniz nedir?
Son
sorum: Fransız mallarının boykot edilmesi konusunda Hükûmetçe
bir kararınız var mı? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizde
birçok yerde TEDAŞ özelleştirilmiştir. TEDAŞın
gönderdiği elektrik faturalarında kaçak elektrik bedeli adı
altında para alınmaktadır. Alınan paralar devlete mi özel
sektörün cebine mi gidiyor? Ayrıca iki gün önce basında Beş
yılda alınacak. diye haber çıkmıştır. Bu
doğru mudur? Kaç yıl daha alınacaktır? Hangi illerde kaçak
elektrik daha fazla kullanılmaktadır? 2009, 2010 yıllarında
toplanan para ne kadardır, nerelerde kullanılmıştır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Topcu.
ZÜHAL
TOPCU (Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2012
yılı bütçesi kapsamında üniversite mezunu kaç
vatandaşımızın istihdam edilmesi düşünülmektedir?
Bunların meslek gruplarına göre dağılımı
nasıldır?
2011
yılında atama sözü verildiği hâlde atanamayan ve
haklarını kaybedecek olan 44 bin öğretmenin 2012ye kadar
atamaları yapılacak mıdır?
Teşekkür
ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Belen
BÜLENT
BELEN (Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, 2002 yılında kurulmuş olan Kamu İhale Kurumunun
bozduğunuz yapısını yeniden bürokrat memurlardan
kurtarıp özerk hâle
getirecek misiniz?
İkinci sorum:
Emlak Konut ihalelerinde şartnamelerde yazmadığı hâlde,
ihaleyi alan şirketlerin talebi doğrultusunda, Emlak Konut,
yatırmaları gereken yüzde 10 peşinatı taksitlendirmektedir.
Burada hazinenin zararı söz konusudur. Bu, şartnameye konulsa belki
daha yüksek fiyatla ihale edilecektir. Emlak Konut Anonim Şirketinin bu
yaptığı uygulamaya son verdirecek misiniz?
Üçüncü sorum:
Elektrik üretimindeki termik santrallerde yılda 1 milyon 600 bin ton kömür
kullanılıyor. 500 bin tonu özel sektörden ortalama tonu 60 bin lira
fiyatla alınırken TTKdan 110 bin
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Varlı
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Sayın Tarım Bakanı kürsüye her geldiğinde
çiftçiye verilen desteklerin ne kadar artırıldığından
bahsediyor ancak biz çok iyi biliyoruz ki verilen destek çiftçinin
kullandığı gübrenin yüzde 1i bile değil, çiftçimize hiçbir
katkı sağlamamaktadır ama buna rağmen Sayın Bakan, bu
konuda, çok destek verildiği konusunda ısrarla, her zaman
konuşmalarını yapıyor.
Ben size
soruyorum: Gayrisafi millî hasıladan çiftçiye verilen desteklerin
miktarı ne kadardır? Bunu yeterli görüyor musunuz? Üreten Türk
çiftçisini korumayı düşünüyor ve bu destekleri artırmayı
planlıyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Sayın Bakan, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hizmet
veren hazine avukatları ve kamu avukatları devletin özel hukuka
ilişkin haklarını, arazilerini savundukları gibi ceza
davalarında da haklarını korumaktadırlar. Buna
karşın cumhuriyet savcılarıyla aynı tahsili gördükleri
hâlde daha kötü özlük haklarıyla, daha kötü koşullarda
çalışıyorlar.
Şimdi, bu
avukatların havuza alınan haklarının da
cezalandırıyor gibi daha da kısıtlandığı
doğru mudur? Cumhuriyet savcılarıyla aralarındaki özlük
farklarını kaldıracak mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, ilk soru doğrudan kâr transferiyle
ilgiliydi. Şimdi, tabii, kâr transferine bakmamız lazım ama
giren sermayeye oran olarak bakmamız lazım, çünkü
normalleştirmemiz lazım. Yani ne kadar para girmiş Türkiyeye,
bunun karşılığı Türkiye dışarıya ne
kadar temettü veya ne kadar faiz ödemiş? Şimdi,
karşılaştırmak için söylüyorum: 2002 yılında
doğrudan yatırım girişi yıllık olarak söylüyorum.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Sayın Bakan, son beş yılda ne kadar transfer
edilmiş?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Aslında, stokları gözden
geçirmek lazım da arkadaşlar bir yılı vermişler.
Şimdi, doğrudan yatırımlar, son yıllarda tabii ciddi
bir şekilde artmış. Mesela, 2007 yılında 22 milyar
doları aşmış, 2010 yılında dahi 9,1 milyar dolar
olmuş, 2011in Ekim ayı itibarıyla, 12 aylık
baktığınız zaman, 14,3 milyar dolara
ulaşmış. Şimdi, bu yıllarda doğrudan
yatırım üzerinden kâr transferlerine baktığınız
zaman, örneğin 2007de 2,2 milyar dolardır, 2010 yılında yuvarlıyorum-
2,9 milyar dolardır, 2011 Ekimi itibarıyla 12 aylık rakam 3,3
milyar dolar civarındadır. Bunların girişlere oranı, o
yılın girişlerine, aslında sadece o yılın girişlerine
oranlamak da doğru değil, arkadaşlar bu şekilde
getirmişler, yapılması gereken, stoka oran olması
lazım ama o yıllara girişi oranına dahi baksanız,
mesela yıllık girişle yıllık kâr transferine baktığınız
zaman 2002 yılında oran yüzde 37, 2007 yılında yüzde 10,
2010 yılında yüzde 31,5, 2011 yılında 12 aylık yüzde
23,4. Yani sermaye akışlarında bir artış var ama oran
olarak çıkışlarda iddia edildiği gibi bir artış
söz konusu değildir.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Yüzde 30 artmış Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Şimdi, Sayın Işık
dün de sordular: Nüfusu 2.000in altında olan belediyeler. Değerli
arkadaşlar, şimdi, biz bir karar aldık fakat bu karar uygulamaya
konulamadı, yani nüfusu 2.000in altında olan belediyelerin oraya daha
iyi hizmet götürmek amacıyla buraların kapatılması, çünkü
bu türden belediyelerin makine teçhizat alma imkânı, efendim, mimar
istihdam imkânı, maliyeyi yönetme anlamındaki imkânları
sınırlıdır. Çoğu belediyelerin -geliyorlar bana-
maaş ödeme imkânı dahi yoktur. Dolayısıyla, giden para
hizmete gitmiyor. O nedenle, benim fikrimi soruyorsanız
ALİM
IŞIK (Kütahya) Hayır, hayır. Şu andaki gelinen hukuki
durumu söylüyorum.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Hukuki durumunu arkadaşlar
baksınlar, size iletelim. Ben hukukçu değilim ama
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan, sizin ağzınızdan
işitmek istiyoruz yani hukuki durum ne? Bu belediyeler kapanacak mı,
kapanmayacak mı? Arkadaşlar baksın, cevap versinler.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bu belediyeler kapansın mı, kapanmasın
mı?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
şöyle arkadaşlar: Benim fikrimi
soruyorsanız kapatılmasında büyük yarar vardır. O yörelere
daha kaliteli hizmet gitmesi için o belediyelerin kapatılmasında çok
büyük bir fayda vardır.
Çek Kanununda kim
mağdur, kim mağdur değil, doğrusu anlamak zor. Çeki verip
de yani parayı ödemeyip de hapse girmekle karşı
karşıya olan mı mağdur, yoksa aslında malı
alıp çek karşılığında çeki ödemeyen mi?
ALİM
IŞIK (Kütahya) Her ikisi de mağdur.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Yani burada mağdurlar çok.
Şimdi,
Fransız mallarına boykot meselesi
Hükûmetin böyle bir kararı
olamaz. Biz Avrupa Birliğinin, gümrük birliğinin tam üyesiyiz. Dolayısıyla
bu anlamda Hükûmetin bir boykota öncülük yapması söz konusu olamaz.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) 2000 yılında bir açıklamaları var ama.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) TEDAŞ
Değerli
arkadaşlar, şimdi, TEDAŞla ilgili de çok konu geldi. Burada
şöyle bir şey: Tüketiciye gelen 100 liralık faturanın
içerisinde neler var? Bakın, 55,2 lira enerji bedeli var, kayıp kaçak
bedeli -ortalama herhâlde bu- 9,9, dağıtım bedeli 11,1 lira,
iletim bedeli 2,4 lira, perakende satış hizmeti pazarlama fatura 1,2
lira, perakende satış sayaç okuma 0,3 lira, Enerji Fonu 0,6 lira, TRT
payı 1,1 lira, belediye tüketim vergisi 2,8 lira, KDV 15,3 lira.
Şimdi, burada Enerji Fonu, TRT payı, belediye tüketim vergisinin
toplamdaki payı yüzde 19,8dir.
Kayıp kaçak
meselesine gelince: Tabii ki kayıp kaçak oranları bölgeden bölgeye
değişiyor, yüzde 6yla yüzde 70 arasında değişiyor.
EPDK tarafından belirlenen kayıp kaçağın bir kısmı,
maliyeti kademeli olarak tarifelere yansıtılıyor
dolayısıyla bu uygulama ne yeni bir uygulamadır
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Faturayı ödeyenlere yansıtılıyor.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
bu uygulama, arkadaşlar, bugün
başlayan bir uygulama değildir yani sanki
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bu yönetmelik yeni yapıldı Sayın Bakanım,
özür dilerim, ben sizi aydınlatayım.
BAŞKAN Soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) -
Demek ki tam anlamıyla yarısı soygun, adını ne
koyarsan koy. 100 liranın 50 lirası soygun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bununla
ilgili yönetmelik yeni yapıldı.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Vergiden
vergi alıyorsunuz. Vergiden bari almayın!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Bakanım, bu uygulama yönetmelikle durdu, bu uygulama da yeni.
Yönetmeliğe bakınız lütfen.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Maliyet
bazlı fiyatlandırma ne zaman başladı?
BAŞKAN Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
21inci maddeyi okutuyorum:
ALTINCI BÖLÜM
Kamu Personeline İlişkin Hükümler
Katsayılar, yurt dışı
aylıkları, ücret ve sözleşme ücreti
MADDE 21 - (1)
657 sayılı Kanunun 154 üncü maddesi uyarınca, 1/1/2012-30/6/2012
döneminde aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge
rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak
aylık katsayısı (0,06446), memuriyet taban aylığı
göstergesine uygulanacak taban aylığı katsayısı
(0,86251), yan ödeme katsayısı (0,02044) olarak uygulanır.
(2) 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 3 üncü maddesinin (c) bendi uyarınca
çalıştırılan sözleşmeli personelin ücret tavanı;
1/1/2012-30/6/2012 döneminde (3.382) Türk Lirası olarak uygulanır.
(3) Birinci ve ikinci fıkralarda yer alan katsayılar
ile ücret tavanını yeniden belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
(4) İdarelerin yurt dışı
kuruluşlarına dahil kadrolarında görev yapan Devlet
memurlarının yurt dışı aylıkları, yeni
kurlar ve yeni emsaller tespit edilinceye kadar, 29/6/2009 tarihli ve
2009/15191 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına göre ödenir.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Katsayılar, yurt dışı
aylıkları, ücret ve sözleşme ücreti başlıklı
21inci madde vesilesiyle söz almış bulunuyorum. Hepinize
saygılar sunarım.
Bu madde, bu bölüm
yeni bir bölüme geçtik altıncı bölüme- kamu personeliyle ilgili.
Kamu personeli konusu Türkiyedeki en netameli konulardan bir tanesidir, çok
sıkıntılı, hassas bir konudur. Bu konuyla ilgili olarak bu
bölümde görüşmeler yapacağız. Yıllardan beri hükûmetler
maalesef bu konuyla ilgili radikal, reformist bir adım atamadılar, bu
konuyu bir türlü çözemediler, bu İktidar zamanında da son on
yıldan beri konu biraz daha karmaşık hâle getirildi, maalesef
şimdi, işin içinden çıkılmaz bir hâl aldı.
Ben, Plan ve Bütçe
Komisyonu üyesiyim aynı zamanda. Perşembe gününden beri biz, Plan ve
Bütçe Komisyonunda çalışmalar yapıyoruz. Burada bütçeyi
görüşüyoruz, Genel Kurulda, öbür taraftan yukarıda da Bütçe Komisyonu
olarak bir şeyleri düzeltemeye çalışıyoruz. Neleri
düzeltmeye çalışıyoruz? Çıkarılan kanun hükmünde
kararnamelerle ilgili yanlışları, kanunlarla ilgili
yanlışları düzeltmeye çalışıyoruz. Yani
zannediyorum daha tecrübeliler vardır ama- hiçbir hükûmet zamanında
bu kadar çok yanlışlık yasama organıyla ilgili olarak
yapılmamıştır. Sürekli olarak düzeltmeler yapıyoruz.
Bazı kanun hükmünde kararnameleri, özellikle bu, Bakanlar Kurulunun,
bazı bakanlıkların görev ve yetkilerini düzenleyen kanun
hükmünde kararnamelerin 3 kez, birkaç ay içerisinde 3 kez değiştiğini
görüyoruz. Bu kadar sık değişiklikler yapılmış,
bu kadar acul ve acemice kanun hükmünde kararnameler
çıkarılmış. Kanunlar da maalesef o şekilde. Yani bunu
bir an önce çıkaralım, bir talimat alınıyor, Bunu bir an
önce çıkaralım. diye, muhalefetin hiçbir şekilde görüşü,
önerileri dikkate alınmadan maalesef bir toparlama yapılıyor,
ondan sonra da geri dönüşleri oluyor, yük bizim üzerimizde kalıyor.
Burada olduğu gibi, bir taraftan gidip komisyonda çalışmalar
yapıyoruz, bir taraftan Genel Kurulda çalışmalar yapıyoruz.
Tabii bunlar, normal olan konular değil.
Bu, bir taraftan
da yasama erkinin güçler ayrılığı prensibi var, çok da
önemli, bunun ihlal edildiğini, yeterince
kavranamadığını da gösteriyor maalesef. Güçler
ayrılığı ilkesine göre, yasama organı olarak bizlerin
bu hakkımıza sahip çıkmamız lazım, yürütmeyi biraz
daha farklı görmemiz lazım. Özellikle iktidar mensuplarının
bunu, bu hassasiyeti çok daha iyi anlamaları, kavramaları gerekir.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bizim bir önergemiz de var bu konuyla
ilgili, 21inci maddeyle ilgili bir önergemiz de var. Önergemizde kısaca,
her çalışan için, devlet memurları için, kamuda
çalışanlar için ve emekliler için biner lira, her iki dönemde,
altı aylık dönemde biner lira bir zam yapılmasını
öngörüyoruz ki çok büyük bir zam değil. Biliyorsunuz, toplu sözleşme
2010daki referandumla çıktığı hâlde hâlâ uygulamaya
sokulamadı, ilgili kanun çıkmadı, bu döneme kadar da gelmedi,
hâlen Meclise de sunulmuş değil. Büyük ihtimalle bu dönemde de toplu
sözleşme söz konusu olmayacak, uygulanamayacak, sıkıntılar
söz konusu. Ayrıca, bu dönem öngörülenin çok üzerinde bir enflasyon söz
konusu, enflasyon çok yüksek çıktı ama yine iktidarın
övündüğü bir konu, büyüme de yüksek çıktı.
Dolayısıyla, kamu görevlilerine ve emeklilerimize -önergemizde var-
en azından büyümeden pay verelim istiyoruz. Sizin de bu konudaki
göstereceğiniz teveccühle, emeklilerimize ve
çalışanlarımıza büyümeden pay verelim ve onları
enflasyon altında ezdirmeyelim. Bunu öngördük. Sizler de desteklerseniz
biz de memnun oluruz tabii ki ama kamu çalışanlarımızı
ve emeklilerimizi çok mutlu ederiz. Çok büyük bir zam değil bakın,
sorunlarını çözecek bir meblağ değil ama en azından
toplu sözleşmenin çıkmadığı bugünlerde onların
bir parça yüzlerini güldürürüz ama bu verilecek zammın toplu
sözleşmeden mahsup edilmemesi lazım. Toplu sözleşmede dikkate
alınıp mahsup edilmemesi de gerekir, özellikle onu yapmanız
lazım.
Bir de işin
şu yönü de var bunlarla birlikte: Bu, 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle kamu personel rejimi iyice karıştı değerli
arkadaşlarım. Hakikaten her gün, sizlere de geliyordur ama bizlere
-ben maliye kökenliyim, bir taraftan da Çalışma Bakanlığında
da çalıştım, Kamu Personel Başkanlığı
şimdi oraya bağlandı- sürekli olarak şikâyetler
yağıyor, sıkıntılar var.
Bakın,
birkaçını sizinle paylaşayım: Mesela vergi dairesi
müdürleri -ki geçen de belirttim- ilk defa eylem yaptılar. Diyorlar ki:
Biz en azından on değişik görev yapıyoruz. Vergi
incelemesi de klasik görevlerimizin dışında var,
Sayıştaya da hesap veriyoruz, vergi davalarına da giriyoruz ama
biz mağdur edildik. Eşit işe eşit ücret değil, unvana
göre ücret düzenlemesi yapıldı ve bizler mağdur edildik. Bizim
altımızda çalışanlardan daha az ücret alıyoruz. ya da
Onlara yapılan ücret artışı bize sağlanamadı.
diyorlar.
Benzeri bir
şikâyet Muhasebe Denetmenleri Derneğinden geliyor. Onlarda da
aynı şekilde. Muhasebe denetmenleri,
hiçbir bakanlıkta denetim elemanlarıyla uzmanların
birleştirilmesi gibi bir uygulamaya gidilmediği hâlde Maliye
Bakanlığında böyle bir uygulama yapıldığı
Muhasebe ve millî emlak denetmenleriyle kontrolörlerin ortak bir unvanla
aynı çatı altında toplanmasını engelleyen yaklaşım
tarzından umulan kamu yararı nedir? diye de soruyorlar.
Yine, belediye ve
il özel idaresinde çalışan sözleşmeli personel, kadro depremiyle
sıkıntı altında olduklarını, 4/B statüsünde
çalıştıklarını, seçimlerden önce söz verildiği
hâlde bu sözlerin kendileri için yerine getirilmediğini söylüyorlar.
Devlet Denetim
Elemanları Derneği de aynı şekilde, 666 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle Eşit işe eşit ücret verilmesi
amacıyla yapılan düzenleme kapsamında denetim elemanları
bakımından maddi anlamda kısmi iyileştirme
yapıldığı ancak bahse konu kararnameyle yapılan
düzenleme neticesinde denetim mesleği mensuplarının mali haklar
açısından kararname öncesinde emsal alınan unvanlara göre geriye
düşürüldüğü dikkate alınarak kendileriyle ilgili yeni bir mali
düzenleme yapılması ihtiyacı ortaya
çıkmıştır. diyorlar. Bakın, hepsi infial hâlinde.
Maliye
Bakanlığı taşra çalışanları aynı
şekilde mağdur. Gelir Uzmanları Derneğinin yine 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararname dolayısıyla
sıkıntıları var, Kariyer uzmanlığı
olduğu hâlde çok kötü bir duruma düşürüldük. diyorlar. Kamu İç
Denetçileri Derneği
Biliyorsunuz, 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunuyla çok iddialı
bir düzenleme yapılmıştı ve kamu iç denetçileri ihdas
edilmişti. Bakın, uygulamada bu sistem çalışmadı,
çalıştırılmadı daha doğrusu. Maliye
Bakanlığında 2007 yılında 17 kamu iç denetçisi varken
2011de 9a düşmüş bu. Yani denetimin aslında yapılmadığını
gösteren bir durum.
Değerli
arkadaşlar, kamu personel rejimi gerçekten çok sıkıntılı,
bu 666yla da -tekrar ediyorum- daha da sıkıntılı hâle
düşmüştür. Bu konuda yapmamız gerekenler var.
Bir de bu
mikrofona gelmişken söylemek istediğim bir konu var. Şu anda,
benim bildiğim kadarıyla, kamuda 250 bin lojman var, 86.500 de
taşıt var. Bu sene, 2012de ne kadar taşıt aracı
alınacak biliyor musunuz, bütçeye koyduğumuz ödenek ne kadar? 6.450
taşıt aracı alınmasını öngörüyoruz. Biliyor
musunuz, farkında mısınız, 6.450? Zaten 86.500 araç var. Ve
bunun bedeli 273 milyon lira. Bayağı bir rakam.
Şimdi, ben de
on yedi yıl kamuda çalıştım. Sürekli olarak, kamuya
girdiğim günden ayrıldığım güne kadar biz sürekli
olarak Tasarruf, tasarruf
dedik, tasarruf peşinde koştuk. Yani çok büyük bir israf var.
Bakın, İngilterede, Japonyada 10 bin-12 bin araç sayısı,
bizde 86 bin. Bir anormallik var bunda
değerli arkadaşlarım. Kamu personeline daha fazla
vereceğiz, bunlardan da tasarruf edeceğiz. Bunu yapmamız
lazım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Mustafa
Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 21inci maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere
huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Tasarının bu maddesine göre 2012 yılında
uygulanacak memur maaş katsayılarında herhangi bir
artış yapılmamıştır. Hâlen uygulanan memur
maaş katsayıları buraya aynen konulmuştur.
Sayın Başbakan ustalık dönemi diye
iddialı konuşmuştu ama bu Hükûmet daha ilk bütçesinde
çuvallamıştır. Memura vereceği maaş
artışı belli olmayan bir bütçeyle önümüze gelmiştir. Bu
duruma gerekçe olarak kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı
tanıyan Anayasa değişikliğine uygun gerekli yasal
düzenlemenin yapılmaması gösterilmektedir.
Anayasa değişikliğinin Mecliste kabul
edilmesinden bu yana on dokuz ay, halk oylaması tarihinden bu yana ise
on beş ay geçmiştir. Bu kadar uzun sürede bir kanun
çıkarılamaz mı? Hükûmete soruyorum: Teknik kapasiteniz mi
yetersiz? Niye çıkarmadınız? Aylarca yan gelip
yattınız mı? Tasarıda katsayı artışı
yapılmamakla birlikte personel giderleriyle ilgili ödeneklerde bir
artış yapıldığı, dolayısıyla örtülü bir
zam oranının dikkate alındığı görülmektedir.
Plan ve Bütçe Komisyonunda bu ödeneğe göre memur
maaşlarına ne kadar artış öngörüldüğünü
sorduğumda Sayın Bakan İlk defa bir toplu sözleşme süreci
yaşayacağız, muhtemelen öngörülen enflasyon ve risk çerçevesinde
bir şeyler koymuşuzdur. diye cevap vermiştir. Bu durum,
memurların toplu sözleşme haklarının maaş artışında
etkili olmayacağını bugünden göstermektedir. Önümüzdeki günlerde
bir toplu sözleşme oyunu oynanacak, sonuçta Hükûmetin istediği
olacaktır. Grev hakkı bulunmayan toplu sözleşme
hakkının bir anlam ifade etmediği de görülecektir.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmet Sözcüsü ve Sayın Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç, on beş gün önce Memur-Sen
Bursa temsilciliği hizmet binasının açılış
töreninde yine affedilmez bir hata daha yapmıştır. Toplu
sözleşme hakkını sadece referandumda Evet diyen Memur-Senin
isteyebileceğini belirtilen Sayın Arınç Şimdi bütün
hazırlıklarımız tamamdır, yasada değişiklik
yapılacak ve Memur-Senin görüşleri, mücadelesi doğrultusunda
yasa değişikliği yapılıp toplu sözleşme
imzalanacak, bundan kimsenin endişesi olmasın. demiştir.
Bu
açıklamalar, hem Anayasa hem de kanunlarımız önünde suçtur.
Vatandaşları oylarının rengine göre değerlendirmek
hakkınız da değildir, haddiniz de değildir. Devlet
bakanlıkları, hiç kimsenin
şahsına münhasır yerler değildir. Milletimizin türlü
nedenlerle kendilerine göstermiş oldukları teveccühü kavrama
kabiliyetinden yoksun olanlar, kerameti hep kendilerinde bulanlar, en büyük
yanılgı içerisindedirler. Testinin içinde ne varsa
dışına o sızarmış. Demek ki kamuya işe
almada, görevde yükselmelerde, kamu kaynaklarının kullanımında
ve kamu ihalelerinin verilmesinde AKPye oy ve destek vermiş olmak kriteri
baz alınmakta, başarılı birçok memurun sadece ülkücü
olduğu için kıyıma uğramasının ve Milliyetçi
Hareket Partili kişi ve belediyelere yapılan operasyonların
arkasında böylesi bir sakat anlayış yatmaktadır.
Görülüyor ki
Hazreti Ömer adaleti. diyerek iktidara gelenler, kendilerine ve
yandaşlarına her şeyi hak, kendinden olmayanlara karşı
da Ebu Leheb zulmünü reva gören bir anlayışa sahip
olmuşlardır.
Değerli
milletvekilleri, memur maaş kat sayısı sadece memurlar ile memur
emeklilerini değil, yaşlımızı,
muhtarlarımızı, engellilerimizi, gazilerimizi ve köy
korucularımızı da ilgilendirmektedir. Bu kesimlerin maaş
artışı da memur maaş kat sayısındaki
artışa bağlıdır. Bugün itibarıyla
altmış beş yaş aylığı 110 lira, bakıma
muhtaç engelli aylığı 329 lira, diğer engelliler ve engelli
yakın aylığı 219 lira, muhtar aylığı 384
lira, sosyal güvenliği olmayan harp gazilerinin aylığı 388
lira, on beş yıllık emekli geçici köy korucusunun
aylığı 322 liradır. Sayın Bakan sunumunda, AKPli birçok
arkadaş konuşmalarında 2002ye göre maaşları yüzde
300, yüzde 500 artırdık. diye sayıyor. Yabancı biri duysa,
bu kesimleri milyoner falan yaptınız sanacak. Mesela
Altmış beş yaş aylığını yüzde 347,8
artırdık. diyorsunuz. Peki, kaç lira olmuş? 109 lira 65
kuruş. Aferin. mi diyelim şimdi! Ben baktım, 98 Aralık
ayında, bugünkü parayla 3,2 lira iken 2002 Aralık ayında 24,5
lira olmuş yani o dönemde de enflasyonun üzerinde ve yüzde 666
artmış. Memur ve emekliler için de aynı durum söz konusu.
Dolayısıyla, papağan gibi sürekli bunları söyleyip
durmanın bir anlamı yok. AKP Hükûmeti olarak, siz, esas
verdiğiniz sözlerin arkasında duruyor musunuz, onlara bakalım.
Referandum sürecinde ne
demiştiniz? Meydanlarda, televizyonlarda, radyolarda, gazetelerde,
bilboardlarda, özel kitapçıklarda, afişlerde hep aynı
ağızla ne demiştiniz? Kadınlarımıza,
çocuklarımıza, yaşlılarımıza, engellilerimize,
gazilerimize ve şehitlerimizin dul ve yetimlerine özel
ayrımcılık getireceğiz. demiştiniz. Allahtan korkun,
on beş ay oldu, ne yaptınız? Bu sözlerin hepsinin palavra
olduğu anlaşılıyor.
AKP Hükûmeti,
açılım projesinin, yıkım projesinin önünü açmak
amacıyla, sırf oylarını almak için bu kesimleri
acımasızca istismar etmiştir. Hükûmetin on beş ayda
yaptığı iş yaşlıya,
engelliye, gaziye sadece 5 lira ile 10 lira maaş zammı vermek
olmuştur. Getireceğiniz ayrımcılık bu muydu? Yani,
negatif ayrımcılık. Memur ve emekliye, yetersiz olmakla
birlikte, 60 lira maaş artışı verirken yaşlıya,
engelliye, gaziye bunu bile çok gördünüz.
Değerli milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak muhtar aylığının,
altmış beş yaş aylığının, engelli
kardeşlerimizin aylıklarının artırılması, gazilerimiz
ile şehitlerimizin yakınlarının haklarının
iyileştirilmesi, genişletilmesi ve aralarındaki mevcut
eşitsizliklerin giderilmesi için verdiğimiz kanun teklifleri Meclisin
gündeminde beklemektedir. Bu Milliyetçi Hareket Partisinin teklifleri olmaz
diyorsanız, açık sözlülükle diyoruz ki: Getirin tasarı veya
tekliflerinizi, biz gerekli desteği vereceğiz.
Bakın, bu bütçe tasarısı
ile yaşlıya, engelliye yapılacak olan maaş
artışı en fazla 5-6 lira olacak. Gelin, hep beraber
yaşlılarımızı, engellilerimizi düşük maaşlardan,
bu komik zamlardan kurtaralım.
Türk vatanını bölmeye
çalışanlara karşı bayrağımızın yere
düşmemesi için canını feda eden şehitlerimizin
yakınları ile gazilerin geçim sıkıntısı içinde olmalarını
inanıyorum ki şu salonda bulunan hiçbir milletvekili
arkadaşımın vicdanı asla kabul etmez. Gaziler ile
şehit yakınlarının sorunlarına çözüm getirmek
hepimizin sorumlulukları arasında yer almaktadır.
Yine, güvenlik güçleriyle birlikte zor
şartlarda terörle mücadele görevini yapan geçici köy
korucularının çalışma şartlarının ve özlük
haklarının iyileştirilmesi ve yaşadıkları
mağduriyetlerin giderilmesi gerekmektedir.
Sayın Maliye Bakanı,
yaşlıların, engellilerin, gazilerin ve şehit
yakınlarının özlük haklarının iyileştirilmesi
bütçeye fazla bir yük getirmez, gelen yük de onlara feda olsun. Gelin, bu
düzenlemeleri hep birlikte ve bir an önce gerçekleştirelim.
Köy ve mahalle muhtarlarına ödenen
maaş da günümüz şartlarında çok yetersizdir. AKP Hükûmeti ya çok
beceriksizdir ya da muhtarlarımızı aldatmaktadır. Zira, AKP
hükûmetlerinin içişleri
bakanları Köy Kanununda düzenleme yapıp muhtar
maaşlarının artırılacağını
yıllardır açıklamasına rağmen bugüne kadar bir
düzenleme yapılmamıştır. Bu bütçe görüşmelerinde de
yine sadece çalışmadan bahsedilmiştir. Muhtarlara verilen
maaş, sürekli muhatap oldukları resmî kurumlara gidip gelmeleri için
gerekli ulaşım giderlerini dahi karşılamamaktadır.
Muhtarlık görevinin yürütülmesi için zorunlu olan elektrik, telefon,
kırtasiye, İnternet, temsil, ağırlama ve diğer
harcamalar muhtarların aile bütçelerine ilave yük getirmektedir.
Muhtarları bu duruma düşürmeye kimsenin hakkı yoktur.
Ben
teşekkür ediyor, tekrar saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Madde
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen
Sırrı Sakık Muş Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU
ADINA SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
yerimden otururken Ah Ahmet. demiştim, sonradan da Ah Cuma, ah Cuma.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) - Çok doğru konuştu.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Doğru konuştu. Öyledir, Kürtü Kürte vurdurtma
politikası budur.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yok öyle bir şey.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) - Böyle yapmayın lütfen. Öyle şey olur mu?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Şimdi, size söyleyeyim, cevap vereceğim. Böyle
dinleyeceksiniz, kalkıp burada hamasi nutuklar atıp, bilmem, yürek
fethetmeye benzemez bu işler. Bu işler yürek işidir.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Çok yürekli konuştular, çok yürekli.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Burada konuşuyorsanız da bu grubun, bu halkın
ödediği bedellerin sonucudur burada konuşmak. Öyle her
babayiğidin işi değil bu.
Bakın,
bizim geldiğimiz alanlar ateş çemberidir.
VURAL
KAVUNCU (Kütahya) - Hepimiz bedelini ödedik.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Laf atmayın, lütfen, bir dinleyin. Biz de dinledik, hiçbir
tepkimiz de olmadı, bak hiçbir tepkimiz olmadı.
VURAL
KAVUNCU (Kütahya) - Bedelini ödeyen bir tek siz misiniz?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri lütfen... Lütfen sayın milletvekilleri...
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ağır geldi herhâlde!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Şimdi, sevgili arkadaşlar, ben şimdi, birazdan
açıklayacağım kime zor gelip gelmediğini, siz o zaman
takdir edersiniz. Böyle afaki sözlerle bu iş olmaz. Kimin, kimi temsil
ettiğini birazdan burada elimizdeki donelerle...
Bakın,
siz dönüp diyorsunuz ki: Siz Kürtleri temsil etmiyorsunuz. 2009 yerel seçimlerinde
Diyarbakırda, büyükşehir belediye başkanlığında
Osman Baydemir 227.472 oy alıyor, Kutbettin Arzu AKP adayı 111.134.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Onlar oy değil mi?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Yine, 2009 il genel meclisinde Demokratik Toplum Partisi yüzde
59,40; AKPnin aldığı 31 bin ve yıl 2011,
Diyarbakırda bütün hilelerinize rağmen -Siyasi Partiler Yasası,
Seçim Kanunu, yüzde 10luk baraj- ne yapalım zalimlik yapıyorsunuz,
biz de bağımsız gidip katılıyoruz, bağımsız
olarak katıldığımız bakın, Hatip Dicle 78.220 oy
alıyor, Leyla Zana 71.231, Altan Tan 69.292, Şerafettin Elçi 66.119,
Nursel Aydoğan 65.138, Emine Ayna 61.232, toplam 411.232, AKPnin
aldığı oy 217 bin. Bakın, neredeyse yüzde 50 daha fazla oy
almışız.
SITKI GÜVENÇ
(Kahramanmaraş) Urfa nasıl Urfa?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Şimdi, size örnek veriyorum, örnek veriyorum.
Ve Yüksek Seçim
Kurulunun hilesiyle -bakın, bağımsız katılmışız
11 vekilden 6sını almışız ve- sonradan 1
milletvekilliği sizin hanenize yazılmış. Eğer oy
dağılımına bakarsanız oy
dağılımından 7 milletvekili almışız, siz 3
milletvekili almışsınız. Şimdi, biraz vicdanlara
sesleniyorum ve Kürt coğrafyasında büyük çoğunlukla dokuz, on
ilde bütün hilelere rağmen biz 1inci parti olmuşuz.
Bizim
iddiamız şu: Bakın, siz bir taraftan demokrasiden ve
özgürlüklerden bahsediyorsunuz 12 Eylül anayasasını
değiştirmekten ama bir taraftan da Kenan Evrenin eteklerine
yapışarak iktidar olmaya çalışıyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından Yargılanıyor sesi)
Hodri meydan,
indirin yüzde 10luk barajı, birlikte bir erken seçime gidelim,
bakalım el mi yaman, bey mi yaman?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) İktidar mı olacaksınız?
SIRRI SAKIK (Devamla)
Ama bunları yapmıyorsunuz.
Şimdi,
burada, biz her zaman şunu söyledik: Biz nasıl Kürtlerin
temsilcisiyiz? Biz kendisini Kürt hissedip özgürlüğünü savunan her Kürtün
temsilcisiyiz, ama şunu söyleyeyim: Bakın, köy korucuları da,
sevgili Cuma, kendilerini Kürtlerin temsilcisi olarak görüyor. Siz de
görebilirsiniz, bu sizin de hakkınız, ama biz, kendi kimliğine
sahip çıkıp bedel ödeyen Kürtün temsilcisiyiz.
ÖMER SELVİ (Niğde) Biz de
temsilcisiyiz!
SIRRI SAKIK (Devamla) Bakın,
açıkça söylüyorum, biz onların temsilcisiyiz. Ve siz, biraz önce
buradan bahsettiniz, Selahaddin Eyyubiden bahsettiniz, Şeyh Saitten
bahsettiniz, biz o geleneğin takipçisiyiz.
Eğer bugün sen burada
konuşurken -ilahî adalete de inanıyorsunuz- sen konuşuyorsan
Diyarbakır direnenlerin şehridir, Diyarbakır, zindanlarında
özgürlük mücadelesi için bedenini ateşe verenlerin şehridir.
Eğer siz bu kürsüde konuşuyorsanız, o ödenen bedellerin bir
sonucudur. Eğer siz inanıyorsanız, bugün, hem Şeyh Saitin
hem Seyit Rızanın hem de Selahaddin Eyyubinin ve Diyarbakır
zindanlarında zalime, zulme karşı bedenini ateşe verenlerin
kemikleri mezarda ters döner. Sizi gelip kutladılar, niçin?
Yıllardır aynı şeyi yaparlar sevgili kardeşim, Kürtü
Kürte vurdurtmadır, yoksa önemli bir şey yapmadınız ki
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Ayrımcılık yapmayın! Buradaki herkes Türk
vatandaşı ve Türkiye milletvekili! Hepimiz Türkiye milletvekiliyiz!
SIRRI SAKIK (Devamla)
önemli bir
söylemde bulunmadınız ki! İşte, Kürt kimliğine
karşı Kürtleri birbirine vurdurtma operasyonudur.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Kürtler babanızın malı değil!
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa)
Gerçekler dile getirildiğinde rahatsız mı oluyorsunuz?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Biz
de şimdi Karadenizde Laz mı diyelim yani! Bırak bu işleri!
Biz de Lazız mı diyelim?
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa)
Gerçekleri millet biliyor diye rahatsız mı oldunuz?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Ee, şimdi Lazları Çerkezleri de o zaman ayıralım.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Öyle şey olur mu ya! Burada Kürtleri mi konuşuyoruz?
SIRRI SAKIK (Devamla) Bakın
yüreğimiz ihanet ve ırkçılık kuyularından su çekmez.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Irkçılık yapma! Kürt ırkçılığı
yapıyorsun!
SIRRI SAKIK (Devamla) Biz
ırkçı değiliz, ırkçı olan sizsiniz!
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Yaptığınız ırkçılığın
daniskası! Irkçılığın daniskasını
yapıyorsun!
SIRRI SAKIK (Devamla) Siz
Müslümanlığı da ırkçılık temelinde
yapıyorsunuz, ümmet anlayışınız da
ırkçılık temelindedir
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Irkçılık bu!
SIRRI SAKIK (Devamla)
ama siz
eğer Kürtlere zulüm ediyorsanız
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Biz
zulmün her çeşidine karşıyız!
SIRRI SAKIK (Devamla)
eğer siz
Kürt halkının dilini, kültürünü, kimliğini inkâr
ediyorsanız, ırkçılık işte budur.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Irkçılık bir ırka indirgenemez, indirgenmemelidir!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bu ülke, bakın
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Sen ırkçısın!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
SIRRI SAKIK
(Devamla) Sayın Başkan, lütfen müdahale eder misiniz.
BAŞKAN
Ediyorum Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Eğer yüreğiniz yetiyorsa
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Irkçısın sen!
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Bakın, biz Kürtlerin dili, kimliği ve kültürü için
mücadele ediyoruz. Siz bunu istiyorsanız Kürt milletvekilleri, gelin el
ele verelim. Birlikte bunu hayata geçirelim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Irkçılık yapıyorsun! Kürtçülük
yapıyorsun!
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Ne demek Kürtçülük? Peki, bu ülke senin babanın çiftliği
mi? Ben Türk olmak zorunda mıyım?
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Hayır değil ama gelin hep beraber yapalım
Kürt, Türk, Çerkez, hep birlikte
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bakın, siz bizim temsilcimiz olamazsınız.
Irkçılar,
diğer halkları inkâr edenleri
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Irkçısınız siz!
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Yani siz diğer halkları inkâr edeceksiniz ve sonra dönüp
diyeceksiniz ki, biz sizin temsilciniziz.
Siz haddinizi
bileceksiniz. Benim temsilcim olamazsınız. Siz, ilk önce bedeninizdeki
ırkçı, milliyetçi duygulardan kendinizi
arındıracaksınız.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Irkçılık yapıyorsunuz.
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Ben ırkçı değilim, ben milliyetçi değilim, ben
bütün halkları seviyorum ama bütün halkların mücadelesini ortak
veriyoruz. Biz sadece bütün halkları, bütün kimlikleri tek Türk
kimliğine kilitlemiyoruz. Aramızdaki fark budur işte. Siz
Müslüman olduğunuzu hep söylersiniz, ümmet çerçevesinden
baktığınızı ama ümmetiniz de Türk
ırkçılığına dayalıdır. Öyle bir
Müslümanlığınız vardır.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Yanlış yere bakıyorsunuz, yanlış
tarafa bakıyorsunuz.
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Biz yanlış yere bakmıyoruz.
Bakın
şimdi sevgili arkadaşlar, biz Diyarbakırda
Bakın,
Diyarbakırdan bahsettiniz. Her gün operasyonlar var, seçilmiş halk
temsilcileri
Dünden bugüne kadar, Batmanda, Diyarbakırda,
Şırnakta binlerce insan tutuklandı.
VURAL KAVUNCU
(Kütahya) Canlı bombalar oldukça devam eder o.
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Bu ülkenin çocukları, senin gibi seçilmiş, halkın
temsilcileridir. Aslında onların hukukunu savunmalıydın,
demokratik zemini savunmalıydın ama bunlarla ilgili tek kelime etmediniz.
Bakın, biraz
önce, Beşir Beyin bir açıklaması var -hani biz hep diyoruz ya
Yargı, bu kararlar siyasi iktidarın talimatıyla veriliyor. siz
tepki gösteriyorsunuz- ne diyor? Diyor ki: Tek yönlü uyguladığımız
entegre bir stratejimiz var, devlet olarak, sınır ötesi
operasyonlardan KCK operasyonlarına, hepsi koordineli bir şekilde
gidiyor. Hani yargı bağımsızdı? Hani KCK
operasyonlarında Hükûmetin bir
Hani Hükûmetin bu konuda bir
yaptırımı yoktu? İşte bakanlarınız suçüstü
yakalanıyor. İçişleri Bakanı da aynı
açıklamayı yapıyor, diyor ki: Gerekirse o rakamları da
alırız, tutuklarız. Böyle bir hukuk yok. Böyle bir kardeşlik
projesi de yoktur. Biz hepinizi gerçekten, biz bunları söylerken, evet,
bunları söylerken biraz vicdan sahibi olmanızı istiyoruz. Bu
işler, yani birazdan arkadaşlarımız da çıkacak, size
söyleyecek. Dün, arkadaşım burada konuşurken, hâlâ Kürtçe
isimleri söyledi diye x, x diye geçiyor burada. Ya böyle bir açılım
olur mu? Böyle bir kardeşlik olur mu? Böyle bir şey olur mu?
Yıllar önce
Muşta, yıllar önce Muş Varto yolunda bir uzman çavuş yolu
kesiyor. Başında sarıkla bir hoca geliyor köylülerle birlikte.
Uzman çavuş etrafında dönüyor Bu ne sarık? diyor. O
yaşlı hocam da dönüp diyor ki: Ya millet uzaya gidiyor, dünya
küçülüyor, siz de hâlâ gelip benim sarığımın etrafında
dönüyorsunuz. Dünya bu kadar değişti, siz de
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) O Türkiyenin her tarafında yapıldı; sadece
size değil!
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Lütfen susun ya! Lütfen susun!..
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Dinle, dinle! Dinlemeyi öğren! Varsa bir şeyin
çıkar söylersin.
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Siz de hâlâ dönüp dolaşıyorsunuz ret ve inkar
politikaları etrafında tur atmaya çalışıyorsunuz.
Ben yine diyorum
Ah Ahmet, ah sana
(BDP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, hatip ismimi zikrederek
hakkımda
BAŞKAN Bir
saniye
Ne söyledi Sayın İçten?
SIRRI SAKIK
(Muş) Ah dedim. Ne dedim başka? Ne diyeyim sana Cuma? Ne diyeyim?
Ah dedim ah
BAŞKAN
Lütfen Sayın Sakık
O ahınıza cevap verecek şimdi.
HASİP KAPLAN
(Şırnak)
.(x)
Keklik denir bizde ya. Bilmez misiniz bunu siz?
(X)
denir. Keklik denir bizde
Keklik, keklik.
(X)
denir bilmez misin?
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Kürtlerin temsilcisi olmadığımı ifade
etti. Düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN -
Sayın İçten lütfen, yeni bir tartışmaya mahal vermeden iki
dakika söz veriyorum İç Tüzükün 69uncu maddesi gereğince.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Diyarbakır
Milletvekili Cuma İçtenin, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Sayın Sakıka çok teşekkür ediyoruz, en
azından Kürt haklarını burada konuşuyor olmamız çok
önemli.
Bir şeyi
iddia etti, dedi ki: Biz sizin nasıl oy
aldığınızı çok iyi biliyoruz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak)
(xx)
CUMA İÇTEN (Devamla)
- Evet, biz nasıl oy aldık biliyor musunuz? Benim seçim büromu üç
defa bombaladılar, üç defa. Birinde tamamen yandırıldı. Biz
hiçbir sokakta seçim çalışması yapamadık. Biz köylere,
bazı köylere sokturulmadık. Yani biz bu şekil altında 214
bin tane oy aldık. Yani biz, oylarımızı yüzde 20
civarında artırdık; böyle bir şey.
Evet, siz
diyorsunuz ki Kürtü Kürte kırdırıyorlar. Bu sizin
iddianız.
HASİP KAPLAN
(Şırnak)
.(x)
Şırnakta kaç aldın? Hakkâride kaç aldın?
Iğdırda kaç aldın? Mersinde kaç aldın?
(xx)
CUMA İÇTEN
(Devamla) Bakın, gelin, el ele verelim. Siirtte 5
kızımız katledildiği zaman sesi çıkmayan kimler? Gelin
Diyarbakır sokaklarında, caddelerinde birlikte yürüyelim. Siz bizi
konuşturmuyorsunuz. Bakın konuşma
(BDP sıralarından
gürültüler) Ben 2002 yılından önce, 2002 yılından önce her
dediğinize imza atabilirdim. (BDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
CUMA İÇTEN (Devamla) Ama 2002
yılından sonra
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Aydın Erdemden bahsetti, Murat Eliboldan
Diyarbakırda öldürülen
Aydın Erdemden bahsetti. Çarpıtma!
BAŞKAN Lütfen
CUMA İÇTEN (Devamla) - Bakın,
bakın, dinlemeye tahammülünüz yok işte, dinlemeye tahammülünüz yok.
Sizin dinlemeye tahammülünüz yok yani. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) 2002 yılından önce her türlü zulmü kabul
edebilirim. (BDP sıralarından gürültüler) OHAL varken işkenceler
varken faili meçhul cinayetler varken bu kadar konuşmuyordunuz. Biz size
bu konuşmaları yapabilecek bir zemin verdik, fırsat verdik.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sen
kimsin fırsat vereceksin!
CUMA İÇTEN (Devamla) Şimdi,
zaten bizim bu fırsatlarımızın sayesinde
konuşuyorsunuz.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sen
bu ülkenin sahibi misin?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın İçten.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Hatip konuşmasını yaparken
(BDP
sıralarından gürültüler) Sayın Başkanım
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, bir önceki konuşmasında, hatip konuştu
zaten
BAŞKAN Bir saniye
Sayın
milletvekilleri
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Cevabını, Sırrı Bey kendi konuşması
esnasında verdi. Bakın, o suçlama Hükûmete yöneliktir. Grup
başkan vekilleri ikide bir, Sayın Başkan, kalkıyor,
konuşmasında atfı olmayan kişiler de kalkıyor.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
Bu düzeni kurarsanız iyi olur yani bunun sonu gelmez sonra.
BAŞKAN Tamam, teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan.
Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan
BAŞKAN Ne için söz istediniz
Sayın Aydın?
AHMET AYDIN (Adıyaman)
İsmimden bahsederek
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Ne ilgisi var? (BDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Efendim,
anlaşılmadı. Sayın milletvekillerinin sözünden
anlayamıyorum ki.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Efendim,
ismimden bahsederek Sayın konuşmacı bana ait olmayan bir
düşünceyi ifade etti. Ben
açıklamak istiyorum.
BAŞKAN Her isminden bahsedene
sataşma söz konusu değil ki. Ben de dinledim konuşmayı.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Hayır, hayır
BAŞKAN - Sataşma
Lütfen
Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) -
Sayın Başkanım, ismimden bahsederek
BAŞKAN - Lütfen ama Sayın
Aydın
E, sadece isminizden bahsetti, sonra ne söyledi size?
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım, evet ama bana ait olmayan bir düşünceyi
ifade etti Sayın Başkanım.
BAŞKAN Ne dedi size ki size ait
olmayan bir düşünceyi söyledi? Ne söyledi?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Efendim,
konuşmanın tamamında bana ait olmayan bir açıklama
yaptı.
BAŞKAN - Hayır, anladım
da Sayın Aydın, ne söyledi? Onu bir ifade edin.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Keklikten
tutun da birçok şey söyledi.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Ünal.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Sayın
Başkan
BAŞKAN Lütfen Sayın
Aydın
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) -
Kullandıkları ifade iş birlikçi anlamına geliyor. Bu da
bir sataşmadır. Sayın Grup Başkan Vekiline lütfen 69a göre
söz hakkı verin efendim. Lütfen.
BAŞKAN Sayın Aydın
kendisini ifade eder Sayın Ünal. Lütfen oturunuz yerinize.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Sadece bize mi soruyorsunuz Sayın Başkan?
BAŞKAN Kusura kal
Efendim?
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Sadece bize mi?
BAŞKAN - Siz niye müdahale
ediyorsunuz ya! Herkese, her sayın milletvekiline soruyorum söz isteyen.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Ne çok keklik varmış sizde! (
)(x)
BAŞKAN Biz de onun ne
olduğunu öğrenmek için soruyoruz. Lütfen
Buyurun Sayın Aydın.
Lütfen, yeni bir sataşmaya mahal
vermeden
Zaten müsamere salonu hâline getirdik burayı.
İç Tüzükün 69uncu maddesi
gereğince buyurun.
5.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Başkanım. Çok teşekkür ediyorum, çok
sağ olun.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben o coğrafyadan olan bir insanım, Kürtüm,
elhamdülillah Müslümanım, Türkiye Cumhuriyetinin de onurlu bir
vatandaşıyım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, tabii,
doğru olmayan ifadeler kullanıldı. Öncelikle şunu ifade edeyim
ki: Son seçimlerde Güneydoğuda AK PARTİnin aldığı oy
yüzde 50, bağımsız olarak aldığınız oy yüzde
33. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Doğu Anadoluda
AK PARTİnin aldığı oy yüzde 53,
bağımsızın aldığı oy yüzde 23. Bunu
düzeltmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Şırnakı say, illeri say bakayım. Şırnakı
anlat, Hakkâriyi anlat, Mardini anlat, Batmanı anlat. Siz sayı
saymasını da bilmiyorsunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) - Şimdi,
bakın, bu ülkeden birçok iktidar geçti, bu ülkeye birçok hükûmetler geldi,
birçok yönetimler geldi, ilk kez 2005te Diyarbakırda Kürt sorunu var.
diyen bir Başbakan var, ilk kez ret, inkâr, asimilasyon
politikalarını bu iktidar defetti, geri gönderdi.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Biz
İçişleri Bakanını arıyoruz, bulamıyoruz.
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) Ahmet Bey, İçişleri Bakanını
arıyoruz, bulamıyoruz.
AHMET AYDIN (Devamla) - Biz demokratik
açılım süreci başlatınca Millî Birlik ve Kardeşlik
Projesi dedik buna ve siz ve biz demedik, ötekileştirmedik, Birlikte
çalışalım. dedik, Gelin el ele verelim, bu sorunu birlikte
çözelim. dedik.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Gelin,
çözelim.
AHMET AYDIN (Devamla) - Ama siz adres
İmralı gösterdiniz, adres Kandil gösterdiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Eğer siyasi partiyseniz ki
siyasi partisiniz
Meşru bir siyasi parti olarak bu sorunu çözmek adına
bizler elimizden gelen gayreti gösterdik.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Ne
yaptınız? Ana dilde eğitimi yasakladınız. Kürt
halkı adına bir şey yapın.
AHMET AYDIN (Devamla) - Evet, bu ülkede
Kürtlerin sorunları var, kabul ediyorum. Bu ülkede Alevilerin
sorunları var, kabul ediyorum. Başka bir etnikte olanların da
sorunları var, onu da kabul ediyorum. Ancak Biz bölgesel milliyetçilik
yapmayacağız. dedik, Etnik milliyetçilik yapmayacağız.
dedik, Dinsel milliyetçilik yapmayacağız. dedik.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)
Hepsini de yaptınız!
AHMET AYDIN (Devamla) - İnsan olan
herkesin özgürce yaşaması için elimizden geleni yaptık ve bu
noktada da hepinizin de desteğini istedik.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Aydın.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, ben farklı bir bilgi aktardım Diyarbakırda, O
çıkıp farklı bilgiler aktarıyor.
BAŞKAN Hayır, Sayın
Sakık, sizin şahsınızla ilgili herhangi bir sataşmada
yani
SIRRI SAKIK (Muş) Ben hiç
kendisine sataşmada bulunmadım. Bir iki kelimeyle açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN Anladım da
burayı müsamere salonu hâline getirmemiz anlamsız oluyor.
SIRRI SAKIK (Muş) Ama siz
bakın ikide bir, deminden beri söz verdiniz hiç itirazımız
olmadı, bize de hak tanıyın.
BAŞKAN
Sayın Sakık, grubunuz adına konuştunuz.
SIRRI SAKIK
(Muş) Efendim, Başkanım, diyor ki Siz, İmralı,
Siz, Kandil
BAŞKAN Ama
o zaman Grup Başkan Vekiliniz var, şahsınızla ilgili bir
sataşma yok ki.
SIRRI SAKIK
(Muş) Ben konuştum, peki, Grup Başkan Vekilimiz de
konuşabilir.
BAŞKAN Grup
Başkan Vekiliniz var, o söz istesin; Grup Başkan Vekiliniz izah
etsin.
SIRRI SAKIK
(Muş) Peki, grup başkan vekilinin dışında da
verdiniz, ne oldu?
BAŞKAN
Hayır, Sayın Sakık, şahsıyla ilgili
Yani, ne
yapmamızı istiyorsunuz?
SIRRI SAKIK
(Muş) Benim şahsıma, benim konuşmama cevap veriyor
Başkan.
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Sayın Başkanım
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Sakık, lütfen bu şekilde davranamazsınız.
Bakın elimizde bir İç Tüzük var, ben usulsüz
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Tamam Başkanım.
BAŞKAN
Şimdi ben orada iktidar milletvekillerine soruyorum Ne söyledi? diye
grup başkan vekillerine, onlar Niye bize soruyorsunuz? diye
kızıyorlar. Siz kalkıyorsunuz sizinle ilgili olmayan bir konuda
siz kızıyorsunuz. Ne yapmamız gerekiyor? Onu söyleyin bize.
SIRRI SAKIK
(Muş) Ben kızmıyorum ki.
BAŞKAN Söz
sahibi Grup Başkan Vekili.
Lütfen oturun
sayın milletvekili.
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Sayın Başkanım, sataşmadan söz
istiyorum.
SIRRI SAKIK
(Muş) Böyle bir uygulama yok ki.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, bir saniye
Ne için söz istediniz, ne oldu?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Siz söylediniz Grup Başkan Vekilinize söz
vereceğim demediniz mi?
BAŞKAN
Şimdi Sayın Kaplan, ben her sataşmayla söz isteme konusunda bunu
izah etmem mi gerekir? Biraz önce AK PARTİ Grubuna sordum Ne için söz
istiyorsunuz? diye. Ne için söz istiyorsunuz? dediğimde niye
kızıyorsunuz, niye alınıyorsunuz? Herkes için söylüyorum
bunu. Ben, İç Tüzük gereği bunu sormak zorundayım.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Tamam, grubumuza bir sataşma
BAŞKAN
Sonra takdir edeceğim. Lütfen ama.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) İktidara veriyorsunuz ama.
BAŞKAN O
zaman burayı müsamere salonu hâline getirelim, her el kaldıran
sayın milletvekiline söz verelim, sabahlara kadar oturalım burada.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, Hükûmet burada susuyor, müsamereye
çevirenler AK Partililer. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Grubumuza hakaret ediliyor. Grubun hakkını
kim savunacak? Niye rahatsız oluyorsunuz?
BAŞKAN
Hayır, ne için söz istiyorsunuz? AK PARTİ Grubu veya Sayın
Konuşmacı ne söyledi size; Grubunuza ne söyledi,
şahsınıza ne söyledi?
Buyurun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın AKP Grup Başkan Vekili bu kürsüye
çıktı ve kürsüde grubumuzu hedef göstererek, bu konuda daha önceki
konuşmacının konuşmalarını da alarak, orada bize
çok ağır sataşmalar var.
BAŞKAN
Hayır, ne dedi de sataştı? Onu soruyorum zaten.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Burada yüzde 50 oranında oy
aldıklarını söyledi; bir. (AK PARTİ sıralarından
Doğru sesleri)
BAŞKAN
Aldığı oyun sonucunu söyledi. Yani, burada sataşma
neresinde Sayın Kaplan?
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Rakamlarla mı sataştı, ne yaptı?
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Doğru bilgi vermedi; iki. Oy oranlarını
çarpıttı; üç. Partimize, grubumuza
FATİH
ŞAHİN (Ankara) YSKnın sitesine girin, orada bulursunuz
rakamları.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaplan, aldıkları oy oranını söylemek
eğer sataşmaysa buyurun.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sadece oy oranı değil, siz duymanız mı
Kandil diyor, İmralı diyor.
BAŞKAN Onu
söylesin o zaman Sayın Kaplan.
SIRRI SAKIK
(Muş) Ben söylüyorum, sizin işinize gelmiyor.
BAŞKAN Onu
söylesin, onun için söz veriyorum ben zaten burada.
SIRRI SAKIK
(Muş) Benim hakkım olduğu hâlde grup başkan vekilimize
BAŞKAN
Buyurun.
6.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan teşekkür ederim.
Bakın, bizim
aldığımız oylar Yüksek Seçim Kurulunda
açıklamalı. Şimdi, Şırnakta 2009da 45 bin oy
almışsınız; 80 bin seçmen artmış, bu seçimlerde
biz yüzde 80 oy almışız, AK PARTİ artan 80 bin seçmene
rağmen 30 bin oya düşmüş.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) İç Anadoluda, Marmarada ne kadar?
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Şimdi Allah aşkına, Şırnakta benim 2
milletvekilim ve bütün belediye başkanlarım tutuklu. Şırnak
halkını sizin temsil etmeniz züldür zül, züldür. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) İşkence edeceksiniz, seçilmiş
belediye başkanlarını, milletvekillerini atacaksınız
içeri ve arkasından diyeceksiniz ki Ben Şırnakta
Şırnakı temsil ediyorum Hakkâride tek vekil
çıkaramamışsın, Iğdırda tek vekil
çıkaramamışsın, Tuncelide tek vekil
çıkaramamışsın.
Diyarbakırda
-Diyarbakır örneği verildi- yüzde 65 oy almışız, yüzde
65. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yüzde 65,
saymasını bilmiyorsanız, rakam bilginiz yoksa,
aritmetiğiniz zayıfsa biz ne yapalım.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) 81 vilayet var, 81.
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Bakın, Sayın Sakık demin buradan Başbakan
Yardımcısının açıklamalarını konuştu;
Biz KCK tutuklamalarını koordine ediyoruz, planlıyoruz ve
gönderiyoruz adliyeye dedi. Hani yargı bağımsızdı?
Bakın, siz
diyorsunuz ki; İmralıdan, Kandilden talimat alıyorsunuz Biz
size bunun cevabını defalarca söyledik.
HARUN KARACA
(İstanbul) Almıyoruz de!
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Bizim partimiz halktan talimat alır, ama elinde silah olan
güçler savaşıyorsa, mücadele ediyorsa, AKP görüşmüştür,
doğru yapmıştır, bu görüşmeleri sürdürmelidir.
HARUN KARACA
(İstanbul) Almıyoruz de!
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Türkiyede başka canlar gitmesin diye bunu
yapmalısınız. Size de öneriyoruz, gidin görüşün, Türkiyede
bu çatışmalar bitsin. Doğru olan budur.
HARUN KARACA
(İstanbul) Almıyoruz de!
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Bakın, bu karanlık provokasyonlar, bakın görün, kar
maskeli karanlık provokasyonlar şu an kol geziyor.
HARUN KARACA
(İstanbul) Almıyoruz de, diyemiyorsun işte!
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Sizin Hükûmet olarak bunları konuşmanız lazım
arkadaşlar.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Onları konuşuyoruz, konuşuyoruz
onları. Onları konuşuyoruz, onları da kimin
yaptığını biliyoruz.
BAŞKAN -
Sayın Şandır, sizin söz talebiniz var.
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Eronat, lütfen. Sayın Şandıra söz vereyim,
ondan soracağım ne için söz istiyorsunuz.
Buyurun Sayın
Şandır.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkanım, burada İç Tüzüke, Anayasaya
uygun olmayan konuşmalar oldu, bu konuda görüşlerimi ifade etmek
üzere yerimden veya bu yanlışa müsaade ettiğiniz için usul tartışması
açarak 63e göre söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Şandır, usul tartışması açacaksanız, o
ayrı bir konu ama biz, burada kürsüye çıkan sayın hatibin ne
şekilde konuşacağını belirleyemeyiz ama siz söz
istiyorsunuz, buyurun, Grup Başkan Vekili olarak
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ama bu İç Tüzüke aykırı hareket edilmesi hâlinde
müdahale etmek sizin göreviniz.
BAŞKAN
Yerinizden iki dakika söz veriyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Kürt halkı, Kürt coğrafyası
tabirlerinin hukuken yanlış olduğuna, millî kimliğimizin
Türk milleti, devletimizin adının Türkiye Cumhuriyeti devleti
olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye bir
hukuk devletidir ve hukuk kurucuları olarak bizler burada cari hukuka
uymak mecburiyetindeyiz. Bu İç Tüzük ve bu Anayasa, bu kürsüde
yaptığımız yemin bizi belirleyen temel hukuk belgeleri,
bilgileri, kurallarıdır. Türkiye Cumhuriyeti devletidir.
buranın adı. Bu devletin vatandaşlarının kimliği,
ismi Türk milletidir. Kürt halkı, Kürt coğrafyası
tabirleri hem hukuken yanlıştır hem de bu ülkenin birliğine
ve beraberliğine, kardeşliğine karşı bir
yanlıştır. Bunların burada konuşulmasına müsaade etmek
Başkanlık Divanı olarak da sizin
yanlışınızdır.
Değerli
milletvekilleri, biz, farklılıklarımızı özne yaparak
kendimizi tanıtmaya kalkarsak bu ülkeyi böleriz. Bu ülke bir millî
mücadele sonrası kurulmuş, adına Türkiye Cumhuriyeti devleti
denmiş, milletinin adına da Türk milleti denmiştir. Bunun
içinde hepimiz varız.
SIRRI SAKIK (Muş)
Vallahi ben yokum bunun içinde.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) - Bunu yok sayarak, kendi özelimizle bu ülkenin kimliğini
tanımlamaya kalkarsak yanlış yapmış oluruz.
Değerli
arkadaşlar, dünyanın küreselleştiği şu süreçte
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Ne alakası var?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ben dinledim sizi, lütfen siz de beni dinleyin.
Bakın,
dünyanın küreselleştiği şu süreçte, şu dönemde biz
farklılıklarımızı kimlikleştirerek birlikte
yaşamak gibi bir iddiayı ortaya koyarsak bu ülkeyi parçalarız.
Bu parçalanmanın kime ne faydası var, kimin hakkı? Böyle bir hak
var mı değerli arkadaşlar? Herkesin özeli kendine ait. Herkes
soyuyla, diliyle, kültürüyle övünsün, ona da saygı gösterilsin. Ama bizim
kimliğimiz, millî kimliğimiz Türk milletidir, devletimizin adı
Türkiye Cumhuriyeti devletidir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi için bir şey
söylüyorum: Hiçbir yasa, hiçbir anayasa benim dilime, kimliğime gem
vuramaz.
BAŞKAN
Sayın Sakık, böyle bir usulümüz yok. Lütfen
SIRRI SAKIK
(Muş) Ben kendimi Türk kimliğinde görmüyorum. Halkları
kucaklamadığı için kavgamız var. Onun için, hiçbir anayasa
ve yasa benim kimliğime gem vuramaz.
BAŞKAN
Sayın Sakık, lütfen
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Söz
talebiniz mi var Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Evet, söz talebim var efendim.
BAŞKAN Ne
için söz talebiniz var Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, burada yapılan
tartışmalarda Kürt kardeşlerimizin temsilcisi Adalet ve
Kalkınma Partisi midir yoksa Barış ve Demokrasi Partisi midir?
şeklinde bir değerlendirme, tartışmalar oldu.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Hayır, hayır, hayır. Bunu kabul etmiyoruz,
hayır.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ben, bu tartışmalar çerçevesinde,
Anayasanın 80inci maddesini hatırlatmak suretiyle söz istiyorum
efendim.
BAŞKAN
İki dakika söz veriyorum, buyurun.
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Anayasanın Milletin temsili
başlıklı 80inci maddesinde belirtilen Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil,
bütün Milleti temsil ederler. Hükmüne ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Kürt kardeşlerimizin tabii ki sorunları var. Bu
sorunların konuşulacağı yer Türkiye Büyük Millet
Meclisidir. Burası demokratik bir ortamdır, burada bütün sorunlar konuşulmalıdır,
bunun önünde hiçbir engel de olmamalıdır. Ancak, konuşan
arkadaşlarımızın bazıları, iktidar partisinden
bir milletvekili arkadaşımız, Barış ve Demokrasi
Partisinden yine bir milletvekili arkadaşımız Kürtlerin
temsilcisi siz misiniz, biz miyiz? anlamına gelebilecek bir
değerlendirme yaptılar. Anayasanın 80inci maddesi der ki:
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini
seçenleri değil, bütün milleti temsil ederler. Bütün partiler Türkiye
partisi olmak zorundadır. Öyle olduğu zaman bu ülkede yaşayan
herkes kazanır.
İkinci
söyleyeceğim konu şu: İktidar partisi grubu adına
konuşan Sayın Grup Başkan Vekili değil ondan önceki
arkadaşımız Barış ve Demokrasi Partisine hitaben Size
fırsat verdik Meclise geldiniz konuşuyorsunuz, daha ne istiyorsunuz?
anlamında millî iradeye saygı göstermeyen bir değerlendirme
yaptı. Bunu doğru bulmuyorum. Bunun düzeltilmesi çok uygun olur.
Yüzde 10luk baraja rağmen buraya birçok siyasi parti gelmiştir,
birçok milletvekili gelmiştir. İktidar Partisinin
bahşettiği herhangi bir şey yoktur hiçbir muhalefet partisi
için, hiçbir milletvekili için. Bunun da kayıtlara geçmesini diliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Eronat
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Sataşmadan dolayı söz almak istiyorum.
BAŞKAN Ne
diye sataştı Sayın Eronat?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Kimse senin ismini söylemedi.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Senin ismini almayız ağzımıza.
BAŞKAN Bir
saniye sayın milletvekilleri, bir dinleyim, cevap vereceğim.
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Bir milletvekilinin hileyle geldiğini söyledi.
BAŞKAN
Efendim?
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Bir milletvekilinin YSK tarafından hileyle
geldiğini söyledi.
BAŞKAN
Anladım.
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Ben o nedenle söz
istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Eronat, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, BDP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Saygı
Milletin iradesine saygı
BAŞKAN
Hileyle geldiğini söylüyor.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Saygı
Milletin iradesine saygı
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, elektronik sistem zarar görebilir,
yazıktır yazık. Yaptığınız doğru
değil sayın milletvekilleri, lütfen. (AK PARTİ
sıralarından ayakta alkışlar, BDP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Sayın Kaplan,
milletin malı, devletin malı. Lütfen ama
Sistem zarar görür.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Aynen böyle Başkan. Milletin iradesine saygı
yoksa aynen böyle.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Eronat.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Milletin iradesine saygı Başkan, saygı.
Hatip Diclenin
yerine gelen vekilleri konuşturamazsınız böyle. Sataşma
yok.
Diyarbakırın
gerçek temsilcisi cezaevinde, Hatip Dicledir. Diyarbakır temsilcisi cezaevinde.
Hatip Dicledir Diyarbakırı temsil eden. 80 bin oyu alanların
iradesini temsil eder. (AK PARTİ
sıralarından ayakta alkışlar, BDP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Ayıptır bu yaptığınız, ayıp!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Eronat, buyurun.
Buyurun Sayın
Eronat, yeni açtım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından ayakta
alkışlar, BDP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, izin vermeyin.
III.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın,
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri
(BDP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN
Konuşmanıza devam edin.
OYA ERONAT
(Devamla)
Diyarbakırda 77 bin oyun
çalındığını kabul ediyorum. Diyarbakırda 77 bin
oy çalınmıştır, 77 bin halkın oyu
çalınmıştır. (BDP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, daha önce de bardak kırmışlardı.
BAŞKAN
Sayın idare amirlerini göreve davet ediyorum.
OYA ERONAT
(Devamla) Bakın, 22 Mart 2011 tarihinde Hatip Diclenin hüküm
giydiği kesinleşmiştir. Buna rağmen 15 Nisanda, Avukatı Emin
Aktar itiraz dilekçesinde bulunmuştur.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Diyarbakırı siz temsil edemezsiniz,
Hatip Dicle var.
OYA ERONAT
(Devamla) - Bunu bile bile Hatip Dicle aday gösterilmiştir. Artık,
Hatip Dicleyi siz mi kandırdınız, Hatip Dicle mi sizi
kandırdı, bilemeyeceğim ama şu bir gerçektir ki Hatip
Diclenin seçilemeyeceğini bal gibi biliyordunuz. (BDP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Hatip Dicle cezaevinde
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, ifade özgürlüğü
bu mu? Savundukları ifade özgürlüğü bu mu?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ayıptır, ayıp!
OYA ERONAT
(Devamla) 12 Haziran 2011 seçimlerinin ertesi günü Diyarbakır yerel
kanallarında izlediğim Avukat Emin Aktar, Hatip Diclenin
avukatı Hatip Dicleyi YSK düşürmesin, Meclis düşürsün.
diyordu.
HASİP
KAPLAN ((Şırnak) Milletin iradesini çalarak temsil olmaz.
OYA ERONAT
(Devamla) - Nereden biliyordu Hatip Diclenin düşeceğini? Soruyorum
arkadaşlar, nereden biliyordu? Bile bile halkı
kandırdınız, 77 bin oyu halktan çaldınız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar; BDP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Siz Diyarbakırı temsil edemezsiniz.
OYA ERONAT
(Devamla) - Diyarbakırda aldığınız oy yüzde 65
değildir. Bağımsız aday Salim Ensarioğlunun
oylarını da kendinize katıyorsunuz.
Aldığınız oy yüzde 58dir.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Hırsız vekiller! Milletin iradesini
çalanlar temsil edemez.
OYA ERONAT
(Devamla) - Köy muhtarlarına telefon açıp Yüzde 10dan fazla oy
alırsanız gelip köyünüzü başınıza yıkarız.
diyen de sizsiniz. Bizim hakkımız 7 vekildir, 7! (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; BDP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
OYA ERONAT
(Devamla) - 6 vekil değil, 7 vekil çıkarmamız lazımdı.
Çaldığınız oyları hesaplarsanız, kaç vekil
çıkarmanız gerektiğini de bilirsiniz.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, ayakta alkışlar; BDP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.17
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.56
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2012
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi,
21inci madde üzerinde şahsı adına söz vermeden önce, sayın
milletvekilleri, dört partinin grup başkan vekilleriyle içerideki
yaptığımız toplantıda bir önceki oturumdaki
protestoların ve konuşmaların yanlış olduğunu,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve milletinin birlik ve beraberlik içerisinde
yoluna devam edeceğini ve buradaki konuşmaların da bu birlik ve
beraberlik görüntüsüne aykırı bir ses çıkmayacağı
şeklinde anlaşıldığını hem Genel Kurula hem
de tüm kamuoyuna duyururum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, 58inci maddeye
göre bir söz verebilir misiniz dünkü tutanakla ilgili?
BAŞKAN
Dünkü olayla ilgili
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Dünkü olay
58inci maddeye göre.
BAŞKAN
Buyurun, yerinizden.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, iki günden beri boyuna AKPlilerin grup
başkan vekilleri konuşuyorlar burada. Böyle bir şey olur mu?
Bunlar engelliyorlar efendim, bunlar engelliyorlar Meclisin
çalışmasını. Böyle olur mu ya?
BAŞKAN
Hayır, lütfen Sayın Genç. Bir konunun düzeltilmesiyle ilgili.
Diğer sayın grup başkan vekillerinin de haberi var, bilgisi var.
Yoksa bir parti
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ya siz ikiniz, senle öteki Meclis başkan vekili AKP grup
başkan vekillerinin emrindesiniz aynen ya. Onlar ne emrediyorsa siz öyle
yapıyorsunuz. Allah Allah, böyle bir şey olur mu?
V.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA
KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, 17/12/2011 tarihli 40ıncı
Birleşimdeki bir konuşması sırasında muhalefet
sıralarından yapılan müdahalelere cevap verirken söylediği
sözlerin kendisine yakışmadığına ilişkin
konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Meclis
Başkanımızın huzurunda biraz önce siyasi partilerin grup
başkan vekilleriyle bir toplantı yapıldı ve bugünkü
olaylarla ilgili bir değerlendirme yapıldı. Bu
değerlendirme aşamasında dün Türkiye Büyük Millet Meclisi
oturumu devam ederken kürsüdeki yaptığımız bir konuşma
ve atılan laflar çerçevesinde söylediğim bir kelimeden,
tutanakları okuduktan sonra ben de rahatsız olduğumu ifade etmek
istiyorum. Muhalefet sıralarından bir milletvekili
arkadaşımızın attığı lafa
karşılık benim verdiğim kelimelerin, açıkçası
yetişme tarzıma ve bana yakışmayan bir kelime olduğunu
ifade etmek istiyorum.
Bunu, değerli
gruba, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin takdirlerine sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
II.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/470) (S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki
Raporların Sunulduğuna Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN -
Şimdi söz sırası, şahsı adına söz isteyen Faruk
Septioğlu, Elâzığ Milletvekili.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FARUK
SEPTİOĞLU (Elâzığ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin 21inci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz 2012
yılında iktidara gelen AK PARTİ Hükûmetinin
sağladığı huzur ve istikrar ortamı sayesinde
sorunların üzerine hızla giden, anında çözümler üreten, güçlü ve
deneyimli bir ülke konumundadır.
Nihayet, seçim
bölgem olan Elâzığda meydana gelen deprem felaketinde yaralar hemen
sarılmış, ihtiyaçlar giderilmiştir. Bu arada, her zaman
ilkleri yaşadığımız gibi, cumhuriyet tarihimizde ilk
defa hasarlı konutların ikamesi yoluna gidilmiş ve bu binalar
inşaat aşamasındadır. Şu ana kadar Palu,
Kovancılar, Karakoçanda valilik ve TOKİ tarafından toplam 3.581
adet hak sahibi tespit edilmiş, 2.584 konut yapılarak teslim
edilmiş, valililiğin ihale ettiği 398 konutun inşaatı
ise devam etmektedir. TOKİ Başkanlığınca Palu ve
Karakoçan ilçe merkezlerinde toplu alanlarda yaklaşık 425 konut daha
ihale edilecektir.
Yine yaptığımız
çalışmalarda kentsel dönüşümün de aciliyet gerekliliğini
gördük. Görüşmelerimiz sonucunda şu an TOKİ ve belediyemiz
arasındaki çalışmalar devam ediyor. İnşallah,
kısa sürede de Elâzığmız kentsel dönüşümü
yaşayacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ İktidarı boyunca Elâzığa yapılan
yatırımlar bununla sınırlı kalmamış,
eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve diğer kamu
yatırımlarına da hız verilmiştir.
Bölgemizde iktidarımız öncesinde okul öncesi
eğitimde 114 ana sınıfından 278 ana
sınıfına, ilk ve orta öğretimde 2.367 derslikten 3.575
dersliğe ulaşılmıştır. Şu anda
yapımı devam eden bin öğrenci kapasiteli yurdumuz çok kısa
sürede bitirilip, inşallah, eğitim camiamıza
kazandırılacaktır.
Sayın milletvekilleri, sağlık
alanında yapılan yatırımlar da devam etmekte olup bölge
hastanesi ihalesi bitmiş, sözleşme aşamasına
gelinmiştir.
DSİnin büyük yatırımlarından
Kapıkaya Barajının ihalesi tamamlanmış ve
inşaatına başlanmıştır. Yapımı planlanan
Hamzabey Barajının ise yapım ihalesi tamamlanmış,
ilgili firmayla sözleşme yapılmıştır. Kanatlı
Barajının projesi bitirilmiş olup ihalesi 2012
yılında yapılacaktır. Kuzova Sulama Projesinin birinci
kısım ikmal inşaatı ihalesi yapılmış,
sözleşme imzalanmış, inşaatına
başlanacaktır.
2011 yılı içerisinde Kapıaçmaz Göleti
inşaatına başlanmış, Pelte, Maden Durmuştepe,
Kovancılar Çakırkaş, Baskil İçlikaval, Karakoçan Bazlama, Baskil
Odabaşı ve Alacakaya Esenlik göletleri ve sulamalarının
ihalesi yapılmış olup proje çalışmalarına
başlanmıştır. Sarıcan Barajımız planlama
aşamasındadır, proje çalışmaları 2012
yılı içerisinde başlanacaktır.
Ulaştırma
alanında da yatırımlarımız devam etmekte olup tarihî
Palu Köprüsünün onarım ve restorasyonu tamamlanarak hizmete
açılmıştır. Ayrıca Ağın ve Gülüşkür
köprülerinin ihalesi tamamlanmıştır. Palu üzerinden
Elâzığ-Muş bağlantısını sağlayan 114
kilometrelik tren hattımızın, yeni demir yolumuzun ihalesi
yapılmış olup 2012 yılında inşaatına
başlanıp 2014 veya 2015te bitirilmesi planlanmaktadır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Septioğlu.
FARUK
SEPTİOĞLU (Devamla) Ben teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Madde üzerinde ikinci konuşmacı Hüseyin Filiz, Çankırı
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2012 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
21inci maddesi üzerinde AK PARTİ Çankırı Milletvekili olarak
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, ben 2001-2011 yılları arasında on
yıllık bir ekonomik değerlendirme tablosu sunmak istiyorum
sizlere. IMFye borç 2001 yılında 25 milyar iken 2011 yılında
5 milyar. Enflasyon 2001 yılında yüzde 68 iken 2011 yılında
yüzde 5,5. İhracat 2001 yılında 25 milyar dolarken 2011
yılında 120 milyar dolar. Yıllık ekonomi 2001 yılında
9,4 küçülürken 2011 yılında yüzde 8 büyüdü. Kişi
başına düşer millî gelir 2001 yılında 3 bin dolar iken
2011 yılında 10 bin dolar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Almanyada ne kadar?
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) Merkez Bankası rezervi 2001 yılında 22 milyar
dolar iken 2011 yılında 85 milyar dolar. TOKİnin
yaptığı toplu konut adedi 2001 yılında 43 bin adetken
2011 yılında 480 bin adet. Sağlığa ayrılan bütçe
2001 yılında 2,9 milyar TL iken 2011 yılında 14 milyar TL.
Eğitime ayrılan bütçe 2001 yılında 6,5 milyar TL iken 2011
yılında 34 milyar TL. Kamunun yaptığı
yatırım miktarı 2001 yılında 8,7 milyar TL iken 2011
yılında 35 milyar TL.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Fert başına düşen borcu da söyler misin?
HÜSEYİN
FİLİZ (Devamla) Değerli milletvekilleri, bunların
içerisinden sadece ve sadece bir tanesini açıklayacağım sizlere:
Yüzde 68 enflasyon, bir başka deyişle yüzde 68 faiz.
Değerli
milletvekilleri, içeride ve dışarıda bütün
yatırımcılar yatırımdan vazgeçip, bütün
gayrimenkullerini, bütün servetlerini satıp, getirip bankaya
yatırıp yüzde 68 faiz alıyorlardı. Tabiri caizse bugün
yaptığımız bütçenin kanını emiyorlardı.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Şimdi yabancı sermaye alıyor, vergi
almıyorsunuz!
HÜSEYİN
FİLİZ (Devamla) Değerli milletvekilleri, yüzde 68 faiz demek,
fakirin yüzde 68 geriye gitmesi, zenginin yüzde 68 daha zenginleşmesi
demektir.
AHMET DURAN
BULUT (Balıkesir) Yanlış bilgi veriyorsunuz, yanlış;
yüzde 29la aldınız.
HÜSEYİN
FİLİZ (Devamla) Değerli milletvekilleri, yüzde 68 faiz demek,
Türk köylüsü bir traktör aldığı zaman, beşinci
yılın sonunda dört traktör kadar borçlandığında, yani
yüzde 400 faizle karşılaştığında elindeki bir
traktöre sahip olmayı bırakın, gayrimenkullerinin tapusunu da
verse, bütün malını da verse yine borcunu kapatamıyordu, sonunda
hapis yatıyordu.
Bugün
geldiğimiz tabloya baktığımız zaman, bakınız
değerli milletvekilleri, bugün 750 bin tane, on bir ayın sonunda,
araç satılmış yani aralık ayını da buna
kattığımız zaman 900 bin araç eder.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) İthal, ithal!
HÜSEYİN
FİLİZ (Devamla) Şehirde böyle iken köyde nasıl biliyor
musunuz? Cumhuriyet tarihinde 20-25 bin traktör adedini geçemiyorduk.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Köyler boşaldı, tarlalar hacizli!
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Geleceğini, yirmi yılını
borçlandırdınız memleketin!
HÜSEYİN
FİLİZ (Devamla) Ben size 2010 traktör satış adedini
söylüyorum: 42.500 adet.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Tüketmek başarı değildir, üretmek
başarıdır, üretmek!
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Hacizden satılan traktör kaç tane Sayın
Vekil!
HÜSEYİN
FİLİZ (Devamla) 2011 rakamlarını söylüyorum: 62 bin adet
traktör satılmış yani Türkiyede yatırım ortamı
güzelleşince ne oluyor?
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Gidecek yer kalmadı. Traktörler hacizli,
tarlalar hacizli. Çankırıya bir git bakalım!
HÜSEYİN
FİLİZ (Devamla) Çankırıya gittik Orman ve Su
Bakanımızla, 11 tane temel attık Çankırıda.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) İcra dosyalarının sayısını
söyler misin 2002yle 2012 arasında?
HÜSEYİN
FİLİZ (Devamla) Bunlardan sadece 2 tanesi 120 trilyon
değerinde sulama projeleri.
Geçen
hafta burada Çankırı Üniversitesine
çıkardığımız 54 trilyon lirayla on beş gün önce
Çankırıda attığımız temellerin
toplamını saydığımız zaman 200 trilyon lira
değerinde Çankırıya on beş gün içerisinde bir kaynak
aktardık. Çankırı Çankırı olalı böyle bir
yatırım görmedi değerli milletvekilleri! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Yatırım mı görmedi, böyle zulüm mü
görmedi?
HÜSEYİN
FİLİZ (Devamla) Bu vesileyle diyorum ki: Cenabı Allah daha
güçlü bütçeleri bu Hükûmete yapmayı nasip etsin, güzel vatanımız
daha da zenginleşsin, yatırımlara doysun, ardından da güzel
Çankırımız daha güzel yatırım alsın.
Ben
bu vesileyle diyorum ki: 2012 bütçesinin hayırlı, uğurlu
olmasını temenni ediyorum; hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Filiz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, Sayın Hatip herhâlde enflasyonla ilgili
rakamları karıştırmış olsa gerek.
Dolayısıyla kendilerinden önceki bu durumla ilgili bir düzeltme
yapmak lazım. Bundan önceki dönem bizim dönemle ilgiliydi. Gerçek
rakamların
Sayın Emin Haluk Ayhan Beye bu sataşmadan
dolayı söz verirseniz
BAŞKAN
Ne söyledi Sayın Ayhan?
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, Yüzde 68,8 enflasyon dedi de
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkanım, ben Konut
Müsteşarıydım ve Toplu Konut İdaresi bana
bağlıydı. Sayın Milletvekilinin söylediği şey, o
tarihe kadar 1 milyon konutu Toplu
Konut İdaresi kredilendirmiştir dolayısıyla düzeltme
amacıyla söz istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, kayıtlara geçti
efendim zaten söylediği.
BAŞKAN
Sayın Ayhan, sözleriniz tutanaklara geçti.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Yok, daha fazla
BAŞKAN -
Hayır, düzeltme amacıyla olmaz ama
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın Başkanım, bu yeterli değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Biraz önce, Sayın Başkan, içeride grup
başkan vekilleriyle konuştuğumuz mevzu.
BAŞKAN
Tutanaklara geçti Sayın Ayhan.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın Başkanım, bir şeyi ifade ediyorum:
Memleketin varını yoğunu özelleştirirken, liberal ekonomi
derken
BAŞKAN
Sayın Ayhan, bunlar konuşuluyor zaten, bütçenin eleştirilmesinde
söyleniyor.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli)
devletin konut yapımına, inşaat sektörüne
yönelmesi cukka işidir!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum, lütfen, böyle bir usulümüz yok.
Sayın Vural,
buyurun, sizin başka söz talebiniz var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, yerimden söz talebim vardı biraz
önce AKP Grup Başkan Vekilinin bir beyanının düzeltilmesiyle
ilgili. Müsaade ederseniz dünkü şeyle ilgili
BAŞKAN
İç Tüzükün 58inci maddesine göre buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
17/12/2011 tarihli 40ıncı Birleşimde yer alan
beyanını düzeltmesinden memnuniyet duyduğuna ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Ben, tabii, dün Sayın Mustafa Elitaşın
kullandığı bir beyanla ilgili İç Tüzük 58e göre düzeltme
ihtiyacı içerisinde bulunmasından memnuniyet duyduğumu ifade
etmek istiyorum. Gerçekten yakışmamıştır, Meclise
yakışmamıştır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ceza verelim
Ceza hani?
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu bakımdan bunu geri almasını, bu
beyanını geri almasını doğru bir hareket olarak
nitelendirdiğimi ifade etmek isterim.
Teşekkür
ederim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Herkese örnek olur inşallah.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
II.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/470) (S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN
Evet, soru-cevap işlemine geçiyoruz.
On dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın
Işık, buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de biraz önce
Grup Başkan Vekili Sayın Elitaşın
açıklamalarından dolayı, benim yaptığım
konuşma üzerine Tapu memurunun ayarlandığı şeklinde
ifadesini de geri aldığını varsayarak teşekkür
ediyorum.
Sorumu söylüyorum:
Sayın Bakan, hâlen devlet memuru unvanıyla kamuda çalışan
toplam personel sayımızla, devlet memurluğundan emekli toplam
sayımız nedir? 2012 yılında bunlara ne kadar maaş
zammı öngörülmektedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kaçak elektrik
için -faturalarda bulunan- alınan paralar devlete mi, özel sektöre mi
gitmektedir? En çok kaçak elektrik kullanan iller hangileridir? Kaçak elektrik
parası alınmaya başlanması hangi tarihte
başlamıştır? Miktarı ne kadardır? Nerelerde harcanmıştır?
Diğer sorum:
Çiftçinin ve taşıma esnafının kullandığı
mazottan ne miktar vergi alınmaktadır? Mazot fiyatının
içerisinde vergi dışında hangi kalemler vardır?
Bunları öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Erdemir.
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Sayın Bakan, 13 Mayıs 2011 tarihinde Batmanın Sason
ilçesine yaptığınız ziyarette köy yollarının
asfaltlanacağına ilişkin bir vaadiniz olmuştu. 12 Haziran
seçimlerinden sonra Güvercinlikten Dağçatıya uzanan grup yolu
projesi güzergâhındaki ilk üç köy olan Güvercinlik, Yiğitler ve
Geçitli köylerinin yolları asfaltlanmıştır. Bu husustaki
katkılarınız için size teşekkür ederim. Ancak üzülerek
belirtmeliyim ki, aynı proje güzergâhının sonunda yer alan
Dağçatı köyüne giden 5 kilometrelik asfalt yol, tamamlanmadan
çalışmalar durdurulmuştur. Seçimlerde AKPnin birinci parti
çıktığı ilk üç köyün yolunun asfaltlanıp, CHPnin
yüzde 72 oy oranıyla birinci parti çıktığı köyün
yolunun asfaltlanmamış olması, ortada bir
ayrımcılık izlenimini uyandırmaktadır. Bu olumsuz
izlenimi ortadan kaldırmak için Dağçatı köyünün
asfaltını bir an önce tamamlatacağınızı umuyor ve
bekliyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Dibek.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Geçtiğimiz
gün bir televizyon programında AKPli bir milletvekili
arkadaşımızın, sabah programında, Erkan Tanla bir
programı vardı. Orada Türkiyedeki 70 tane tutuklu gazetecinin konumu
da, durumu da konuşmanın içerisinde geçti. Milletvekili
arkadaşımız, gazeteciler için tabii kulaklarımızla
duyduğumuz zaman inanamayacağımız sözler de söyledi:
İşte Onlar katildir, onlar teröristtir, işte onlar
şöyledir. Gerçi daha sonra bu açıklamalarını düzelten
basında beyanını gördüm, Enformasyon
yanlışlığı nedeniyle ben bu açıklamaları
yaptım. dedi ama iddialarının bir kısmını da
Örgüt üyesidir bu arkadaşlar. diye de devam ettirdi. Tabii, aklıma
şu geldi, rahmetli Uğur Mumcunun hani o bilgi sahibi olmadan fikir
sahibi olma görüşünü ne kadar doğrulayan bir açıklamaydı.
Ben şunu sormak istiyorum Sayın Bakan: Şimdi, ısrarla
bunlar söyleniyor, siz Hükûmetin bir bakanı olarak tutuklu olan bu
gazetecilerle ilgili söylenen bu sözleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ortada yargılama devam ediyor, bir iddianame var. Sanki mahkûm olmuş,
hüküm giymiş gibi bu insanların terörist olduğunu, katil
olduğunu
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
dava açma konusunda yaptığınız düzenlemelerle bir dava
açmak asgari 700 ile 1.200 lira arası para gerekmektedir masraf.
Şimdi, asgari ücretli, hiç geliri olmayan insanlar dava açmayacaklar
mı?
İkinci bir
sorum: Bu konuda bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz? Hak
aramanın önüne engel koydunuz. İstanbul Belediye Başkanı
Kadir Topbaş ve Fen İşleri Dairesi Başkanının
yaptığı kavşak ve yol ihaleleriyle ilgili seksen altı
ihalede görevlerini suistimal ettiklerine dair Danıştay 10.
Dairesinin 10/03/2010 tarih ve 2010/238 esas sayılı Kararıyla,
bunlara soruşturma yapılması hakkında verilen bu karar
üzerine İstanbul Belediye Başkanı ve Fen İşleri
Dairesi Başkanı hakkında ne gibi işlem
yapılmıştır? Dava hangi -teknik içeriğini istemiyorum-
safhadadır? Soruşturma açılmış mıdır? Niye
bekletiliyor bu?
Yine,
Danıştayın verdiği, 1. Dairenin verdiği 18/10/2011
tarihli bir kararla İstanbul Belediyesinde çalışan 11 kişi
hakkında görevlerini suistimal ettiklerine dair soruşturma izni
verilmemesine ilişkin İçişleri Bakanlığı
işlemini iptal etmişlerdir. Bunlarla ilgili ne işlem
yapıyorsunuz? Öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Varlı, son soru
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
çiftçinin en ağır maliyet girdisi gübre. Gübrede hâlâ KDV oranı
yüzde 18. Bununla ilgili daha önce soru önergesi de vermiştim ama hiçbir
değişiklik olmadı. Süs eşyasında, altında,
gümüşte KDV oranını sıfırladınız ama
çiftçinin en ağır maliyeti olan gübrede KDV oranı hâlâ yüzde 18
olarak devam ediyor. Bu konuda bir çalışma yapmayı, çiftçinin
maliyet girdisini düşürmeyi planlıyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Hâlen 657
sayılı Kanuna tabi olarak yaklaşık 1,9 milyon devlet
memuru vardır, bunların 2012 tabii ki ücret artışları,
maaş artışları toplu sözleşme hükümlerine göre
belirlenecek. Biliyorsunuz, Anayasa değişikliği sonrasında
toplu sözleşme yapma hakkı tanındı memurlarımıza,
dolayısıyla bu değişikliğe uyumla ilgili olarak yasa
çalışmaları devam ediyor. O yasa çalışmaları
tamamlandıktan sonra toplu sözleşmede ne tür bir karar çıkarsa
biz Bakanlık olarak onu uygulamaya koyacağız;
dolayısıyla benim bugünden bir oran belirlemem, ifade etmem
yanlış olur.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
TEDAŞ dağıtım şirketleri -özel olsun, kamu olsun-
elektriği EÜAŞtan ve özel sektör firmalarından alıyorlar,
bu elektriği dağıtıyorlar. Toplanan paranın yani ciro
üzerinden yanlış hatırlamıyorsam- yüzde 2,3ü
dağıtıcı şirkete gidiyor, geriye kalanın
tamamı bir şekilde üreticiye ve bir şekilde devlete geliyor.
Dolayısıyla burada, kayıp kaçağın firmalarda mı
kalıyor, şurada mı kalıyor
Dağıtıcılar
sadece ve sadece sabit bir oran üzerinden işlem yapıyorlar. EPDK her
bölge için kayıp kaçağı azaltma hedefi veriyor. Varsayalım
ki bir bölgede kayıp kaçak oranı yüzde 60. EPDK diyor ki: Önümüzdeki
beş yıl içerisinde siz bu kayıp kaçak oranını -diyelim
ki- yüzde 30a indireceksiniz. Firma yüzde 30a indirebilirse zaten yine o
yüzde 2,3 kâr marjıyla çalışıyor, yok eğer indiremezse
o zaman, indiremediği yani hedefin
Şöyle söyleyeyim: Eğer
hedefin gerisinde kaldıysa firma o zaman kendisi ödüyor; yok, hedeften
daha iyi bir performans gösterirse o zaman da o ekstra performans o
şekilde firmada kalıyor. Dolayısıyla bu husus zaten sözleşmelerle
belirlenmiş, EPDKnın denetimi ve gözetimi altında gidiyor.
Çiftçiye mazotla ilgili olarak, önümde
şu an itibarıyla bir rakam yok ama ben çıkartırım, bir
sonraki soru-cevap kısmında cevaplandırırım.
Sasonla ilgili
Doğrusu, ben
hiçbir şekilde şu köyün, bu köyün yolu şeklinde bakmıyorum.
İmkânlar olursa bütün Batmanın köylerinin, diğer illerimizde
olduğu gibi, yollarının asfaltlanması bizim için önemlidir.
Bir kısım grup köyü muhtemelen programa alındığı
için yapılmıştır, diğerleri bu sene programa
alınır, 2012 yılında programa alınır,
yapılır. Ben bahsettiğiniz köylerin hiçbirisine de yani o
bahsettiğiniz, Sasondaki hiçbir köye gitmedim. Dolayısıyla
şu CHP köyü yani CHPye oy veren köy, şu AK PARTİye oy veren
köy diye bakmam. Yani Batmanda oylar bellidir ama yapılan hizmet de bellidir.
Benim böyle bir ayrımcılık yapmam söz konusu değildir,
hiçbir şekilde onu kabul etmiyorum. Diğer yolların da
asfaltlanması için gereken çalışmaları tabii ki
yapacağız.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede herhangi bir tutuklu, kendisi hakkında tabii
ki hüküm kesinlik taşıyana kadar bizim nezdimizde, kanun nezdinde o
suçlu değildir. Yani tutukluluk hemen kesin bir ifade değildir.
Türkiyede -dün de söyledim- yani
hiçbir vatandaşımızın, gazeteci olsun veya başka türlü
olsun, tutukluluk sürelerinin uzamasını biz de tasvip etmiyoruz.
Yargı süreçlerinin hızlandırılması için ne gerekiyorsa
yapıyoruz, adliye sarayları yaptık, bilgisayarlarla
donattık, yeni hâkimler atandı.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ama Sayın Bakan, Sayın Adalet Bakanı
bütçenin sunuş konuşmasında gazetecileri potansiyel suçlu ilan
etti zaten. Terör örgütü üyesi. dedi, Adalet Bakanı söyledi.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, değerli
arkadaşlar, şöyle: Kesin hüküm almış gazeteci veya
başkası, fark etmez.
KAMER GENÇ
(Tunceli) İspat etsinler o zaman ya!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Değerli arkadaşlar,
bakın, İngilterede şu son birkaç aydır, takip ediyorsunuz,
18 tane gazeteci gözaltına alındı, evet, İngilterede.
İngilterede demokrasi yok mu? Var ama suç işleyen gazeteci de olsa,
başkası da olsa
SIRRI SAKIK
(Muş) Kötü emsal, emsal değil Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
eğer gözaltına
alınması gerekiyorsa gözaltına alınır ama ben ne
diyorum
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ama iki yıl tutuklu olmak başka şey
Sayın Bakan, iki yıldır tutuklu bunlar.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Yani hiçbir
vatandaşımızın -gazeteci olsun olmasın- haksız
bir şekilde bir gün dahi hapishanede geçirmesini ben tasvip etmiyorum.
diyorum ama Türkiyede yargı süreçlerinin uzadığını
hepimiz biliyoruz, bunları azaltmamız lazım ve bunun için de
çalışıyoruz.
İDRİS
YILDIZ (Ordu) Çaresini Meclis bulsun.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ne yapacaksınız peki bu konuda Sayın
Bakan? Herkes şikâyetçi, tutukluluk süresinden herkes şikâyetçi ama
hiçbir şey yapmıyorsunuz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Değerli arkadaşlar, Adalet
Bakanımız gerekli açıklamalarda her zaman bulunuyor. Biz, adliye
saraylarını yaptık, bilgisayar ağını kurduk,
hâkimler atanıyor. İnşallah bu süreçler hızlanır, hiç
kimse hak etmediği şekilde tabii ki hapishanelerde zaman geçirmez.
Sayın Genç,
şimdi, tabii ki asgari dava açmak için gerekli olan harç miktarı
davadan davaya değişir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Asgari 700, asgari. Gidin de mahkemeye bir dava açın!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Asgari 700. Arkadaşlara
Bakın. dedim, bir çıkartsınlar.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Parası olmayan dava açmayacak mı Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Yani bizim hiç kimsenin hak
aramasının önüne engel olmak gibi bir şeyimiz yok değerli
arkadaşlar.
BAŞKAN
Sayın Bakan
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, diğer
sorularınıza da arkadaşlar bakarlar, yazılı olarak
cevap veririz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Büyükşehirde hangi suçu soruşturuyorlar?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Bakıyorum başka soru var
mıydı diye.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Süreyi otomatik olarak kesiyor.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Soru çok da doyurucu yanıt yok Sayın Bakan.
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde iki
adet önerge vardır, önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre
işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 87 Sıra Sayılı 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 21 inci maddesine eklenmek üzere;
"Her devlet
memuru ve diğer kamu görevlileri ile SGK emeklilerine 2012
yılının ilk ve 2 nci 6 aylık bölümlerinde her dönem için
seyyanen 1.000'er TL ödenmesi,
Toplu
sözleşme sonucunda çıkacak olan rakamla bu seyyanen ödemenin
ilişkilendirilmemesi ve mahsup edilmemesi, önergenin getireceği yükün
2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi'nin personel ve tarımsal
destekler için ayrılan ödenekleri ile yedek ödenek hariç diğer ödeneklerden
yapılacak kesintilerden karşılanmasını" arz ve
teklif ederiz.
Bülent
Kuşoğlu Kazım
Kurt Musa
Çam
Ankara Eskişehir İzmir
Özgür
Özel Orhan
Düzgün Ahmet
Toptaş
Manisa Tokat Afyonkarahisar
İdris
Yıldız Hülya
Güven Aytun
Çıray
Ordu İzmir İzmir
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2012 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 21 inci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan (0,86251) rakamının (0,88849) şeklinde, 2 nci
fıkrasındaki (3,382) rakamının (3,470) şeklinde
değiştirilmesini ve "Devlet memurları ve diğer kamu
görevlileri ile Sosyal Güvenlik Kurumundan emekli aylığı
ödenenlere, 2012 yılı içinde birer maaş ikramiye verilir.
Yapılacak ödeme Maliye Bakanlığı Bütçesinin "Yedek
ödenekler" tertibinden karşılanır." ibarelerinin
maddeye eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Mehmet
Şandır Oktay
Vural
Manisa Mersin İzmir
Nevzat Korkmaz Alim
Işık
Isparta Kütahya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan, bu önergenin
maliyeti yaklaşık 5,5 milyar liradır. Bütçede bu
öngörülmemiştir. Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Anayasanın bütçe görüşmelerini
düzenleyen 162nci maddesinin
değişiklik önergeleri, üzerinde
ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır.
hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
213
sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin (B)
fıkrasında "Yeniden değerleme oranı, yeniden
değerleme yapılacak yılın Ekim ayında (Ekim ayı
dahil) bir önceki yılın aynı dönemine göre Türkiye
İstatistik Kurumu'nun Üretici Fiyatları Endeksinde (ÜFE), meydana
gelen ortalama fiyat artış oranıdır. Bu oran Maliye
Bakanlığınca Resmi Gazete ile ilan edilir." hükmü yer
almaktadır. Bu hüküm uyarınca yeniden değerleme oranı 2011
yılı için %10.26 olarak tespit edilmiştir. Bu bağlamda memur
maaşlarındaki artışa temel olacak olan yukarıdaki
oranlarda yeniden değerleme oranında yapılan bu artış
ile hem memurlar hem de memur emeklileri, dul ve yetimleri de aynı
şekilde yararlanacaktır. Devlet memurları ve diğer kamu
görevlileri ile Sosyal Güvenlik Kurumundan emekli aylığı
ödenenlere, 2012 yılı içinde birer maaş ikramiye verilecektir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 87 Sıra Sayılı 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısının 21 inci maddesine eklenmek üzere;
"Her devlet
memuru ve diğer kamu görevlileri ile SGK emeklilerine 2012
yılının ilk ve 2 nci 6 aylık bölümlerinde her dönem için
seyyanen 1.000'er TL ödenmesi,
Toplu
sözleşme sonucunda çıkacak olan rakamla bu seyyanen ödemenin
ilişkilendirilmemesi ve mahsup edilmemesi, önergenin getireceği yükün
2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi'nin personel ve tarımsal
destekler için ayrılan ödenekleri ile yedek ödenek hariç diğer
ödeneklerden yapılacak kesintilerden
karşılanmasını" arz ve teklif ederiz.
Bülent
Kuşoğlu (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan, bu önergenin de
maliyeti yaklaşık 5,2 milyar liradır. Bütçede
öngörülmemiştir, katılamıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan, gerekçe doğru değil çünkü
karşılığı var. Karşılığı
olmasaydı zaten işleme koymazlardı önergeyi, yanlış
gerekçeyle karşı çıktınız.
BAŞKAN
Gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Çalışanların
ve emeklilerin Hükûmetin iddia ettiği büyümeden pay almaları ve
enflasyondan etkilenmemeleri amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
22nci maddeyi
okutuyorum:
Kadroların
kullanımına ilişkin esaslar
MADDE 22 - (1) 13/12/1983 tarihli ve 190
sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
2 nci maddesinde belirtilen kamu idare, kurum ve kuruluşları; serbest
memur kadrolarına 2011 yılında emeklilik, ölüm, istifa veya
nakil sonucu ayrılan memur sayısının yüzde 50'sini geçmeyecek
şekilde açıktan veya diğer kamu idare, kurum ve
kuruluşlarından nakil suretiyle atama yapabilir. Bu
sınırlar içinde memur ihtiyacını karşılayamayacak
söz konusu idare, kurum ve kuruluşlardan yükseköğretim kurumları
için ilave 5.000 adet, diğerleri için ilave 29.000 adet atama izni
verilebilir.
(2) Hâkimlik ve
savcılık meslekleri ile bu meslekten sayılan görevlere ve
Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi
Yönetmeliği uyarınca asistan kadrolarına yapılacak
atamalar, Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı ve
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığında münhasıran vergi
ve sosyal güvenlik alanlarında istihdam edilecek yardımcı
kadrolarına yapılacak atamalar, 657 sayılı Kanunun 53 üncü
maddesine göre yapılacak özürlü personel atamaları, 27/7/1967 tarihli
ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu
kapsamında veya diğer ilgili mevzuata göre yapılacak askeri
personel atamaları, emniyet hizmetleri sınıfında bulunan
kadrolara yapılacak atamalar, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesi ve 24/5/1983 tarihli ve 2828
sayılı Sosyal Hizmetler Kanununun ek 1 inci maddesi uyarınca
yapılacak atamalar ile 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme
Uygulamaları Hakkında Kanunun 22 nci maddesi uyarınca
yapılacak personel nakilleri birinci fıkrada yer alan
sınırlamalara tâbi değildir.
(3) İkinci fıkrada
sınırlamalara tâbi olmaksızın atama
yapılabileceği belirtilen kadrolardan ayrılanların
sayısı birinci fıkrada öngörülen yüzde 50
sınırının hesabında dikkate alınmaz.
(4) Birinci fıkra
kapsamında 657 sayılı Kanunun 59 ve 92 nci maddeleri
uyarınca yapılacak açıktan atamalar için Devlet Personel
Başkanlığından izin alınması zorunludur.
(5) 2/9/1983 tarihli ve 78
sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının
Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname eki cetvelde
kadroları yer alan yükseköğretim kurumları; öğretim üyesi
dışındaki boş öğretim elemanı kadrolarına,
2011 yılında emeklilik, ölüm, istifa, nakil, eğitimin
tamamlanması veya başarısızlık sonucu
kurumlarından ayrılan öğretim elemanı
sayısının yüzde 50'sini (araştırma görevlisi
kadroları için yüzde 100'ünü) geçmeyecek şekilde açıktan veya
yükseköğretim kurumları ile diğer kamu idare, kurum ve
kuruluşlarından naklen atama yapabilir. Bu sınırlar içinde
öğretim elemanı ihtiyacını karşılayamayacak söz
konusu yükseköğretim kurumları için ilave 9.000 adet atama izni
verilebilir. İlave olarak verilen atama izninin en az 4.000 adedi,
Yükseköğretim Kurulu koordinasyonunda Öğretim Üyesi Yetiştirme
Programı kapsamında yetiştirilmek amacıyla
araştırma görevlisi kadrolarına yapılacak atamalarda
kullanılır. Program kapsamında söz konusu kadrolara atanacak
adayların puan türleri esas alınarak kurumlar itibarıyla merkezi
olarak yerleştirilmeleri, yurt içinde ve yurt dışında
yetiştirilmeleri ile yükseköğretim kurumlarına sağlanacak
diğer desteklere ilişkin usul ve esaslar Yükseköğretim Kurulunca
belirlenir.
(6) Tıpta ve Diş
Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği uyarınca
araştırma görevlisi kadrolarına yapılacak atamalar ile
8/4/1929 tarihli ve 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek
Talebe Hakkında Kanun uyarınca yurt dışına eğitim
amacıyla gönderilenlerden öğretim elemanı kadrolarına
yapılacak atamalar, beşinci fıkrada öngörülen
sınırlamalara tâbi değildir.
(7) Öğretim üyesi
kadrolarından ayrılanların sayısı ile Tıpta ve
Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği
uyarınca atanmış oldukları araştırma görevlisi
kadrolarından ayrılanların sayısı beşinci
fıkrada öngörülen yüzde 50 veya yüzde 100 sınırının
hesabında dikkate alınmaz.
(8) 5018 sayılı Kanuna
ekli cetvellerde yer alan kurumlar ile 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 2 nci maddesinde belirtilen kamu idare, kurum ve
kuruluşları kadro ve pozisyonlarının dolu-boş durumu
ile bunlarda meydana gelen değişikliklere ilişkin bilgileri
Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarının son günü
itibarıyla düzenleyerek anılan ayları izleyen ayın
yirmisine kadar e-bütçe sisteminde veri girişi yapmak suretiyle Maliye
Bakanlığına bildirirler. Ayrıca bu bilgileri içeren
cetveller, Devlet Personel Başkanlığına gönderilir.
(9) 1/1/2012
tarihi itibarıyla, 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye
Kanununun 49 uncu
maddesinde belirtilen oranları aşmış olan belediyeler ve
bunların kurdukları müessese ve işletmeler ile
26/5/2005 tarihli ve 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri
Kanununun 18 inci maddesinde belirtilen oranı
aşmış olan mahalli idare birliklerinin boş memur ve sürekli
işçi kadrolarına yapılacak atamalar hakkında 5393
sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesi hükümleri uygulanır.
BAŞKAN Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ali Rıza
Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önceki oturumda
yaşanan tartışma nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
olmamdan ötürü, o tartışmayla ilgili düşüncelerimi, bir
milletvekili olarak, tarihe geçmesi açısından not ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsiliyet ve siyasi mücadele
bakımından belli bir etnik gruba, belli bir ırka, belli bir dinî inanca ya da belli
bir mezhebe dayandırılması yanlıştır. Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki mücadelenin siyasi nitelikli olması
asıldır.
Burası Türkiye Büyük Millet
Meclisi, bu kürsü de Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsü. Bu Meclis Türkü,
Kürtü, Lazı, Çerkezi, Arnavutu, Yörükü, Alevisi ve Sünnisiyle
herkesin ve her kesimin temsil edildiği bir yerdir. Bu Meclisteki
milletvekilleri de sadece ait oldukları etnik kökenin, ait oldukları
mezhebin, ait oldukları dinin milletvekilleri değildir; bu
milletvekilleri, herkesin milletvekilidir. Ben de bir milletvekili olarak hangi
siyasi inançtan olursa olsun AKPlinin de, MHPlinin de, CHPlinin de,
BDPlinin de, Kürtün, Lazın, Çerkezin, Gürcünün, Yörükün,
Alevisinin, Sünnisinin, herkesin milletvekiliyim arkadaşlar ve halk bizi
böyle seçti, böyle görevlendirdi. (CHP sıralarından alkışlar)
Elbette ki etnik kökene mensup
vatandaşlarımızın çeşitli sorunları olabilir,
herkesin sorunu vardır, siyasetin görevi zaten bu sorunları
çözmektir. Siyasetçiler sorunları çözerken kişileri etnik
kökenlerine, mezheplerine ve dinî inançlarına göre ayırmazlar.
Eğer biz bugün bu kürsüde
konuşabiliyorsak onu kimi arkadaşlarımızın
söylediği gibi belirli kişiler yüzünden değil ya da iktidar
partisi milletvekilli arkadaşımızın söylediği gibi
iktidarın bize sağladığı olanaklardan değildir.
Biz bugün bu kürsüde konuşabiliyorsak Hattı müdafaa yoktur,
sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. diyen Büyük
Önder Mustafa Kemalin önderliğinde Kürtü, Türkü, Gürcüsü, Lazı,
Arnavutu, Çerkezi, Yörüküyle, etnik kökeni ne olursa olsun,
atalarımızın bir ve bütün olarak emperyalizme ve iş
birlikçilerine karşı verdikleri ulusal kurtuluş mücadelesi ve
özgürlük savaşının sonunda biz bu Mecliste konuşabiliyoruz
ve bu Mecliste konuşmamızı da o atalarımıza, etnik
kökeni ne olursa olsun o atalarımıza borçluyuz.
SIRRI SAKIK (Muş) Peki, atalarınız
diğerlerine zulmetmişse, yok saymışsa
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
Değerli milletvekilleri, bu bütçede 22nci maddede kamu personeline
ilişkin kadroların
kullanılmasının esasları belirlenmiş. Aslında bu
kadroların kullanılma esasları, Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarında, felsefesi şu yazıda var: 21inci Yüzyıla
Girerken Dünya ve Türkiye Gündeminde İslam. Profesör Doktor Ömer Dinçer,
bunu bir konusunda, ilkelerini belirlemiş. Bugün Adalet ve Kalkınma
Partisinde yaşadığımız kadrolaşma aslında bu
ilkelerin, bu felsefenin hayata geçirilmesidir.
Bu bütçede
emek yok, bu bütçede işçi yok, bu bütçede köylü yok, bu bütçede, gerçekten,
tarlasını ekemeyen, ektiği için biçemeyen, biçtiğini
satamayan köylüler yok, bu ülkede çilek üreticisi yok, limon üreticisi yok, bu
ülkede dağ başında davarın arkasından koşturan,
keçi otlatan, davar otlatan vatandaşın sorunu yok, bu ülkede
karşılıksız çek keşide etmek suçundan, evinden
barkından, çoluğundan çocuğundan kış kıyamet
gününde ayrı yaşamak zorunda kalan, gerçekten,
karşılıksız çek borcunu ödeyemediklerinden dolayı
hapis korkusuyla yaşayan insanlarımızın sorunları yok.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten, Türkiye Büyük Millet Meclisi özensiz yasa
yapma anlayışından vazgeçmediği müddetçe biz, her seferinde
tekrar başa döneceğiz. 5941 sayılı Çek Kanunu
yapılırken bu Yasanın gerçekten o gün beliren sorunları
çözmeyeceğini bu kürsüde defalarca söyledik. İktidar partisi ve kimi
bakanlar buna inanmış olmalarına rağmen belirli çevrelerin
baskısı sonucu bu yasa buraya gelmedi. Şimdi, bu insanlar hâlâ
sorunlarının çözülmesini istiyorlar.
Elbette ki
siyasi iktidar bu ülkeyi yönetecektir yani devleti yönetme yetkisini
almıştır vatandaştan, buna hiçbir itirazım yok.
Yürütme organı içerisinde kimi kadroları tabii ki belirli ilkelere
uymak kaydıyla kendisi getirebilir, buna hiçbir itirazım yok. Benim
itirazım, yürütme, yasama ve yargı organında, belirli kuvvetler
ayrılığına dayanan bir devlet sisteminde gerçekten yasama
organı ve yargı organındaki kadrolaşmalardır
değerli arkadaşlarım.
Yargının
esas görevi, gerçekten, insanlara tanınan, Anayasada ve yasalarda
tanınan hak ve özgürlükleri
güvence altına almaktır. Anayasada ve yasalarda insanlara
tanınan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması ancak
ve ancak bağımsız bir yargıyla, yargıç güvencesine
sahip yargıçlarla mümkündür. Şimdi, bu elimdeki, buradaki notlarda
şu siyasi iktidarın şekillendirdiği Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun bundan bir yıl önce, göreve gelmesinden
sonra yapılan atamalar ve tayinlerdir, görevlerinden uzaklaştırılan
hâkimlerin listeleridir, Türkiye cumhuriyet tarihinde bu kadarı
yapılmamıştır. Gerekirse isim isim veririz, burada hepsi
var ama ben bazı isimleri hemen örneklem olarak vereceğim.
Örneğin
YARSAVın bir numaralı kurucusu olan Ömer Faruk Eminağaoğlu,
sendika kurucusu olmasına rağmen gerekçesiz bir şekilde
İstanbul hâkimliğine atandı.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Terfi etmiştir.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) Yani bu İktidar, bu HSYK demek ki örgütlü yargıç
ve savcı istemiyor.
Ankara Özel Yetkili
12. Ağır Ceza Mahkemesinde genellikle tutuklama ve telefon dinleme
kararlarına karşı muhalefet şerhi koyan 2 üye görevlerinden
alınmış, yerlerine dışarıdan 2 üye
atanmıştır.
Ankara Özel Yetkili
11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkan ve üyeleri toptan
değiştirilmiştir. Başkan kararname dahi beklenmeden
yetkiyle, özel yetkisi kaldırıp 9. Ağır Cezaya, yerine de
Diyarbakırdan getirilen üye atanmıştır. Yine, özel yetkili
başsavcılıkta toplam 5 savcı varken 1isi Sivasa
gönderilmiş, 4 tane daha özel yetkili savcı verilmiş, toplam 9
tane savcı.
Değerli
arkadaşlarım, Ankarada memur suçlarına bakan uzman bütün
savcılar toptancı bir anlayışla görevden
alınmıştır ve yerlerine Adalet Bakanlığı
Teftiş Kurulunda daha önce teftiş müfettişi olarak
çalışanlar önce savcı yapılmış, arkasından o
memur suçlarına atanmışlardır. Şimdi, bu memur
suçlarına bakan buradaki savcılar müsteşar, müsteşar
yardımcısı, genel müdür, üst düzey bürokratlara bakan mahkemelerdir,
Anadoludaki memur suçları genellikle daha alt kademedekilerdir. Dolayısıyla,
memur suçlarına bakan savcılık Ankara mahkemeleri
bakımından çok önemlidir.
Yine, Özelleştirme İdaresi
eski Başkanı Sayın Kilci aleyhine Ankara 3. Ağır Ceza
Mahkemesinde dava açılıyor. Bu davada savcı, Metin Kilcinin
cezalandırılması yönünde mütalaa veriyor. Karar
duruşmasında, hemen öncesinde karar duruşmasının,
mahkemenin başkanı dışındaki tüm üyeleri ve savcı
değiştiriliyor. Yerine atanan yeni savcı, Metin Kilcinin
beraatı yönünde mütalaa veriyor ve her nasılsa mahkeme üyelerinin
hepsi o duruşmada beraat yönünde karar veriyorlar, oy birliğiyle
beraat ediyor.
Yine, hukuksuz ve yasa
dışı dinleme ve arama yapanlar hakkında soruşturma ve
kovuşturma yapan savcı ve hâkimler hakkında soruşturma
açılıyor. Savcı hakkında disiplin cezası veriliyor. Örneğin
Osman Paksütün dinlenmesiyle ilgili soruşturmayı yapan savcı
yer değiştirme cezasıyla cezalandırılıyor. Hatta
çok daha vahimi, Ankara savcısının İstanbula
yazdığı talimatı yerine getiren talimat savcısı
dahi cezalandırılıyor. Yani İstanbul savcısı Ankara
savcısının talimatına uymayıp da ne yapacak? Onu
yerine getiren, yani emniyette usulsüz dinleme yapılıp
yapılmadığının araştırılması ve
usulsüz dinleme yapan araçların tespitini isteyen talimatı yerine
getirdi diye savcı alınıyor.
Sayın Bakan demin söyledi,
İngilterede 18 tane gazeteci tutuklanmış. Değerli
arkadaşlarım, işte, o 18 tane tutuklanan gazetecilerin
tutuklanmasının nedeni, polise rüşvet vererek, para vererek,
gayri yasal, gayriahlaki, gayri hukuki dinlettirme yaptırmalarından
dolayı tutuklanıyor. Bizim ülkemizde ise yasa dışı
dinleme yapanlar tutuklattırılmıyor, yasa dışı
dinlemeye bakan hâkim ve savcılar görevden alınıyor Sayın
Bakan. Arada böyle bir fark var, bunu niye açıklamıyorsunuz burada.
(CHP sıralarından alkışlar)
Orada gazeteciler polise para
veriyorlar, rüşvet veriyorlar ve diyorlar ki: Falan falan falan adam
hakkında gayri yasal dinleme yapın ve bu bilgileri bize getirin. Bu
nedenle tutuklanıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, kadroyla ilgili söylenecek çok laflar var. Elimde
burada isteyenlere verebilirim.
-Zamanımız on dakika- Adalet ve Kalkınma Partisinin
kadrolaşma anlayışı ortada.
Hepinize teşekkürler ediyorum, iyi
günler diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Öztürk.
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Elinize su dökemeyiz biz yargıda.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Çok doğru söylediniz, çok doğru.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.48
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.53
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın),
------ 0 ------
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi, 22nci
madde üzerinde söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mehmet Erdoğana aittir, Muğla Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Bütçe Kanununun
22nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
22nci maddenin
birinci fıkrasında, memur kadrolarına yapılabilecek atama
sayıları belirlenmiştir. Kamu idarelerinin 2012
yılında açıktan veya naklen atama suretiyle kullanabilecekleri
kadro sayısı 2011 yılında emeklilik, ölüm, istifa veya
nakil sebebiyle ayrılan personel sayısının yüzde 50si
olarak belirlenmiştir. Bunun dışında, ihtiyaca göre ilave
kadro verilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Değerli
milletvekilleri, boşalan kadroların yüzde 50sine yapılacak atamalar
hangi kriterlere göre yapılacaktır? Kamu personeli
alımındaki usullere ne kadar riayet edilecektir? Bu konuda kamuoyunda
Hükûmete olan inançsızlık had safhadadır. Çünkü kamu personel
sınavlarında, polis sınavlarında, üniversite
sınavlarında, akademik personel alım sınavlarında
yaşadığımız değişik kopya skandalları
hafızalardaki tazeliğini korumaktadır.
Bilindiği gibi, Türkiyedeki kamu
personeli sayısı OECD ortalamalarının altındadır.
Buna rağmen, kamuda boşalan kadroların ancak yarısına
atama yapılacak olması iki bakımdan sakıncalıdır:
Bir: Türkiyedeki işsizlik
oranları ortadadır ve bu işsizlik oranları içerisinde de
yükseköğrenim görmüş, genç, dinamik ve nitelikli iş gücü
oranı oldukça yüksektir. Hâl böyleyken bu kadrolara atama yaparak nitelikli
iş gücünden istifade etmek mümkünken, hem kamu hizmetlerini aksatacak hem
de nitelikli iş gücünü çaresiz bırakacak bu uygulamanın
gerekçesi ve mantığı nedir, bu
anlaşılamamaktadır.
İkincisi: İktidar boş
kadrolara atama yapmayarak taşeron üzerinden eleman
çalıştırmakta, bu suretle, hem gençlerimizin memuriyet
güvencesinden yararlanmasını engellemekte hem de taşeronluk
yapan yandaşlarına kaynak aktarılmasını
sağlamaktadır. Taşeron sistemiyle kamu hizmetlerinin
karşılanması, kamu personeli seçme sisteminin
dışındadır, iş güvencesi de yoktur. Kısaca, ücretiyle,
atanma biçimiyle ve işine son verme tarzıyla bu yöntem,
çağdaş bir kölelik sistemidir. Buradan açık yüreklilikle
şunu ifade etmek isterim: Milliyetçi Hareket Partisi her türlü
köleliğe karşıdır. İktidar ortağı
olduğu dönemde, adaletli bir yöntem olması sebebiyle, bütün kamu
personelinin merkezî sınav sistemiyle atanması yönteminin dikkatle
uygulayıcısı olmuştur. Milliyetçi hareket iktidar
olduğunda ilk uygulaması da bu çağdaş kölelik sistemine son
vermek olacaktır.
Çağdaş köleliğin
kamudaki bir uzantısı da 4/Cli personellerdir. 4/Clilerin
dramına, zaman geçirmeden, derhâl çözüm bulunmalıdır.
Değerli milletvekilleri, işin
özeti ve aslı şudur:
Öğretmen ihtiyacımız var, öğretmen adaylarımız
var ancak iktidar, ithal öğretmen peşinde. Doktor ihtiyacımız
var, bunu karşılamak için tıp fakültelerimiz var ama iktidar,
Muğla Üniversitesinde olduğu gibi, tıp fakültesini açıyor,
buna karşılık yıllarca öğrenci almıyor. Bu
yıl öğrenci almaya başlıyor, şimdi de ortada tıp
fakültesi hastanesi yok. Ondan sonra, gene, her zaman olduğu gibi, ithal
doktor aramaya çıkıyor. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Buradan iktidara tavsiyemiz, bu
memleketin en önemli kaynağı olan insan kaynağını
doğru kullanın ki yüce Türk milletine hizmet etmekten bahsedebilelim.
Kendisi memur güvencesinden faydalanamayan, düşük gelirlerle
çalıştırılan, sonuç itibarıyla kendisi mutlu olmayan
bu çağdaş kölelerin hizmete ihtiyacı olan
vatandaşlarımıza sağlıklı hizmet vermeleri de
mümkün değildir.
Malum olduğu üzere ülkemizde
iş arayan ve iş bekleyen engelli
vatandaşlarımızın sayısı da oldukça
fazladır. Kamuda istihdam edilen engelli vatandaşların
sayısı dokuz yıldır arzu edilen noktaya gelememiştir.
Devletin istihdam kaynakları yetersiz olabilir fakat özel sektörde engelli
istihdamı kanunlarla açıkça belirtilmesine rağmen bu kanunun
uygulanmasını titizlikle takip eden bir hükûmet görünmemektedir.
Hükümetin bu meseleyi yakından takip ederek engelli vatandaşlarımızın
önündeki engelleri kaldırmasını istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, her yerde
duyar ve söyleriz: Her şeyin başı eğitimdir.
Üniversitelerimiz en yüksek eğitim kuruluşlarıdır.
Şimdi bir konuyu dikkatinize sunuyorum. Yükseköğretim Kurulu
tarafından Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı diye bir
çalışma başlatılmıştır. Buna göre yeni
açılan üniversiteler başta olmak üzere üniversitelerimizdeki akademik
personel eksikliğini gidermek için hayata geçirilen bu uygulama
kapsamında, YÖKün üniversitelere vermiş olduğu
araştırma görevlisi kadrolarına alımlar hangi hakkaniyet
ölçülerine göre yapılmaktadır; bilimsel verilere göre mi, alınan
puanlara göre mi, yoksa ideolojik esaslara göre mi? On beş yirmi yıl
sonra profesör olacak olan bu gençlerimizin kendilerine sunulan bu ideolojik
yaklaşımı öğrencilerine aktaracak olduğunu
düşünürsek, eğitim çözüm olmaktan çıkıp bizatihi kendisi
problem hâline gelecektir.
Değerli milletvekilleri, hepimiz
tarihe karşı sorumluyuz, bu sorumluluğa yeni YÖK
Başkanımız da dahildir, keyfî atamalar yapılabilmesine
imkân sağlayan bu yanlışlığı düzeltme
fırsatını tarih ona vermiştir. Bu yanlış
uygulamadan döneceğini umut ediyorum. YÖK, iktidardan
aldığı bu gücü yanlış ve yanlı kullanmaktan
vazgeçmeli ve en kısa zamanda hakkaniyete dönmelidir.
Değerli arkadaşlar, bu durum
hâkim, savcı ve kaymakam atamaları gibi üst düzey kamu personeli
atamalarında da devam etmektedir. Yazılı sınavlarda yüksek
puan alan kamu personeli adaylarının mülakatlarda elenerek
niteliğe değil yandaşa öncelik verilmesi gelecek
açısından endişe vericidir. Toplum vicdanı bundan
rahatsızdır. İktidarın, toplum vicdanının sesine
kulak vermesini ve vicdanlı davranmasını bu kutsal kürsüden yüce
Türk milleti adına istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir durum da, eş durumu tayinlerinin
yapılmamasıdır. Aile kavramının
kutsallığına hürmet etmek ahlaki ve vicdanı vazifemizdir.
Huzurlu ve mutlu aile, kendisi gibi huzurlu ve mutlu bir toplum oluşturur.
Anayasamızın 41inci maddesinde Aile, Türk milletinin temelidir
hükmü vardır.
Değerli
arkadaşlar, kamu çalışanları arasında farklı
şehirlerde birbirine uzak bölgelerde görev yapan eşler ve
çocuklarının çektiği özlem, sıkıntı ve zorluklara
rağmen ailelerin birleştirilmesi için bu iktidarın görünürde bir
faaliyeti yoktur. Millî Eğitim müfettişi bir şehirde eşi
başka bir şehirde, doktor bir şehirde eşi başka bir
şehirde, kaymakam bir şehirde eşi başka bir şehirde.
Bu yanlışa dur demek, huzurlu aileden huzurlu topluma yürümek için
acele ederek bu konudaki Anayasamızın amir hükmünü yerine getiriniz.
Aile ve toplum düşmanı gibi davranmakta ısrar etmeyiniz. Aksi
takdirde, kamuoyundaki, aileleri parçalamakla görevlendirildiğiniz intibası
daha da güçlenmiş olacaktır.
2012 bütçesinin
Türk milletine hayırlı, uğurlu olmasını diliyor; bu
vesileyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Pervin Buldan, Iğdır
Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
PERVİN BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, 22nci madde üzerine grubum
adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, dün burada Iğdırlı Mehmet Arasın Erzurum
cezaevinde kanser hastası olduğunu ve bana gönderdiği mektubu
okumuştum. Bugün bir haber aldım, biraz önce, Sevgili Mehmet Aras
şu anda komada ve yoğun bakımda. Belki Mehmet Aras için buradan
bir şeyler söylemek gerekiyor. Evet, biz Mehmet Arası
kurtaramadık, belki yarın öbür gün ölüm haberi gelecek bize ama şunu
ifade etmek isterim ki Sayın Cumhurbaşkanı henüz geç
kalmış değil, belki son bir iki günü ailesiyle birlikte evinde
geçirebilme imkânına sahip olabilirse Mehmet Aras, en azından
arkasından insanlar dua edecekler Sayın Cumhurbaşkanına.
Buradan bir kez daha Sayın Cumhurbaşkanını Mehmet Aras
konusunda biraz daha duyarlı ve vicdanlı olmaya davet ettiğimi
ifade etmek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ataması yapılmayan
öğretmenler konusu aslında Türkiye'nin önemli konularından bir
tanesi, dolayısıyla bu konuyu bir kez daha gündeme getirme
gereğini duyduk. Millî Eğitim Bakanı biraz önce buradaydı
ama sanırım çıktı, dolayısıyla
dışarıdan bizi dinliyorsa eğer, ataması
yapılmayan öğretmenler konusunun bu ülke için bir kara leke
olduğunu ifade etmek istediğimi bilmesini isterim. Sayın
Bakanın Öğretmenler kendine başka bir iş bulsun. ifadesi
de çok vahim ve üzücü. 100 binleri bulan atanmayan öğretmenlerin tek
isteği eğitim aldıkları alanda kadrolu olarak
atanmaktır. Sayın Bakan yaptığı açıklamalarla
ataması yapılmayan öğretmenleri yoksulluğa ve
işsizliğe mahkûm etmekte, daha fazla kâr elde etme adına
güvencesiz ve taşeron çalıştırmayı
yaygınlaştırmakta, eğitimi kâr-zarar ilişkisiyle ve
tamamen rekabet piyasasına indirgeyerek değerlendirdiğini
göstermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca 14 Eylül 2011 tarihinde
Resmî Gazetede yayımlanan 652 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 37nci maddesiyle Öğretmenlerin özür gruplarına
bağlı yer değiştirmeleri yaz tatillerinde
yapılır. hükmü getirilmiştir. Daha önce yılda iki defa
özür durumundan atama yapılırken öğretmenlerin özür durumundan
atamaları yılda bir defaya düşürülerek özlük haklarından
biri daha gasbedilmiştir.
Aynı maddede
yer alan Özre dayalı yer değiştirme istekleri hizmet puanı
sıralamasındaki yetersizlik sonucu yerine getirilmeyenler, istekleri
hâlinde istekte bulundukları yere atanmaya hak kazanıncaya kadar
aylıksız izin verilebilir. Bu şekilde aylıksız izin
verilen öğretmenler bağlı bulundukları il millî eğitim
müdürlüklerine bu amaçla tahsis edilmiş bulunan boş öğretmen
kadrolarına aylıksız izinli olma şartıyla
atanır. hükmüyle de öğretmenlerin çalışma hakları ve
ücretleri koşullu olarak ellerinden alınmak istenmekte ve
Bakanın iki dudağı arasına
sıkıştırılmaktadır. Açık ki, bu durumda
öğretmenlere işte hendek işte deve denilmektedir!
Millî Eğitim
Bakanı 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
yaklaşık 700 bin eğitim emekçisini doğrudan ilgilendiren
yer değiştirme usul ve esaslarını tek başına
değiştirerek birçok mağduriyete yol açmıştır.
Kamuoyunun, eğitim sendikalarının ve öğretmenlerin bu
konudaki baskıları Millî Eğitim Bakanlığını
konuya dair düzenleme yapmak zorunda bırakmıştır. Düzenleme
aşamasında Eğitim-Senin yaptığı açıklamaya
göre Bakanlık ile Türk Eğitim-Sen ve Eğitim-Bir-Sen
arasında kapalı kapılar ardında pazarlık konusu
yapılması ve çıkan sonucun adı geçen sendikalar
tarafından sanki bir hak kazanılmış gibi kamuoyuna ilan
edilmesini oldukça manidar buluyoruz. Alınan karar tarihî bir
hukuksuzluğa ve eşitsizliğe yol açmıştır.
Yapılan bu düzenlemeye göre bir bütün olan sağlık, eş ve
öğrenim durumu özürleri parçalanarak sadece eş durumu özürleri
kapsamında öğretmenlerin yer değişikliğine izin
verilmiştir.
Yapılan
düzenlemeyle yer değiştirme özürleri arasında Millî Eğitim
Bakanlığının sadece eş durumunu öne çıkaran bir
tercih yapması, sağlık ve öğrenim özründen kaynaklanan
mağduriyetlerin Bakanlık tarafından önemsiz görüldüğünü
bize göstermektedir. Nitekim, bu düzenleme, Anayasanın 10uncu maddesinde
belirtilen Kanun önünde eşitlik. ilkesine ve uluslararası belgelere
de aykırıdır.
İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesinin 26ncı maddesine göre, herkesin
eğitim hakkı vardır. UNESCO tarafından kabul edilen
14/12/1960 tarihli Sözleşmeye göre de Herhangi bir kişi veya grup,
herhangi bir eğitim düzeyinde eğitim görmek hakkından yoksun
bırakılamaz, eğitim olanakları herkes için eşittir.
denilmektedir.
AKP
İktidarı, öğretmenin aydın kimliğini elinden almaya
çalışmaktadır, alanında kendini geliştirmek isteyen
öğretmenlerin önüne yeni engeller koyarak, niyetini ayan beyan ortaya
koymaktadır. Tablet dağıtarak eğitimin niteliğinin artırılacağını
sanan bu piyasacı zihniyet, öğretmeni teknik bir personel olarak
kullanma kılavuzu derecesine indirgemek istemektedir. AKP için
öğretmenin niteliğinin bir kıymeti harbiyesi yoktur. Bu durum,
OECDnin araştırma sonuçlarında da çarpıcı bir
şekilde görülmektedir.
Uluslararası
Öğretme ve Öğrenme Araştırmasının Türkiye Ulusal
Raporunda, yüksek düzeyde eğitimli öğretmen oranının
Belçikada yüzde 84, Polonyada yüzde 94, Slovakyada yüzde 96 olduğu
belirtilmiş, Türkiyedeki öğretmenlerin ise yaklaşık yüzde
7sinin yüksek lisans mezunu olduğu kaydedilmiştir. Raporda,
Türkiyede lisansüstü eğitim derecesine sahip öğretmenlerin
oranının oldukça düşük olduğu dikkati çekmektedir. Bu
araştırma sonuçları orta yerde dururken, Millî Eğitim
Bakanı, lisansüstü öğrenim görmek isteyen öğretmenleri
teşvik etme yerine köstek olma tavrını devam ettirmektedir.
2006
yılında yapılan bir düzenleme ile 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 176ncı maddesi ikinci fıkrası (c)
bendinde Alanlarında yüksek lisans yapmış olanlara yüzde 25, doktora derecesini
almış olan öğretmenlere ise yüzde 40 ek ders ücreti ödenir.
ifadesi kaldırılmış ve yüksek lisans ile doktora mezunu
öğretmenlerin ek ders ücretlerine verilen maddi hakları ellerinden
alınmıştır.
Millî
Eğitim Bakanlığının bu düzenlemesi ciddi
sağlık sorunu yaşayan öğretmenlere de çözüm yolları
açacağına, köstek olmaktadır. Öğretmenlerin kendisinin ya
da birinci derece bir yakınının sağlık durumu,
sağlık raporunda belirtilen yerde tedavi görmesi gerekliliği
şartı sağlandıktan sonra herhangi bir zaman
sınırlamasına tabi olmaksızın anında yer
değişikliğinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir fakat Millî
Eğitim Bakanının sağlık özrüne bağlı yer
değiştirmeye yılda bir defa izin veren düzenlemesiyle, insan
yaşamına hiç önem vermediği gözler önüne serilmektedir.
Önemle ifade
ediyoruz ki yapılan bu düzenleme hukuka aykırıdır.
Açılacak davalar sonucunda yapılan düzenlemenin olası iptali
durumunda, yer değişikliği gerçekleştirilen birçok
öğretmen yeni bir mağduriyet ile karşı karşıya
kalacaktır. Bundan Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer birinci
derecede sorumlu olacaktır.
Biz
Barış ve Demokrasi Partisi olarak Millî Eğitim
Bakanını, yaptığı bu yanlıştan bir an önce
dönmeye ve yarattığı mağduriyetleri giderecek yasal
düzenlemeleri ivedilikle yapmaya davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Buldan.
Madde
üzerinde şahsı adına söz isteyen İlhan Demiröz, Bursa
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
22nci maddesi, Kadroların kullanımına ilişkin esaslar
bölümünde kişisel görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
2012
yılı merkezi yönetim bütçe kanunundan sektörel bazda herkesin,
insanların mutsuzluğunu görmek mümkün. Memurun, işçinin,
emeklinin, dul ve yetimin, yaşlının, engellinin, sanayicinin,
öğretmenin, şehit ve gazi yakınlarının bu bütçeden
beklentisi maalesef hüsran oldu. Ancak, bir kesim var değerli
milletvekilleri, hiçbir beklentisi olmadan hakkını alamayan,
Hükûmetin borcu olan sektör; hemen söyleyeyim, çiftçiler, tarımcılar.
Bu kesime Hükûmetin 2011 sonu itibarıyla 20 milyar TL borcu var. Tekrar,
televizyon başındaki seyircilerimize, sizlere, çiftçilerimize bir kez
daha altını çizerek söylüyorum: Hükûmetin çiftçilere 2007-2011
yılları arasında toplam 20 milyar TL borcu var. Hemen açıklayayım:
Sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Meclisteki bütçe sunuş konuşmasında Seksen üç yılda
çıkarılmayan bir kanun çıkardık. dedi. Doğrudur, 2006
yılında Tarım Kanunu
Ancak diğer kanunlarda olduğu
gibi yasa çıkarmak kadar bunu uygulamak da önemli.
Tarım Kanunu
örneğiyle hemen başlamak istiyorum. AKPnin 2006 yılında
çıkardığı 5488 sayılı Tarım Kanununun
21inci maddesi, her yıl gayrisafi millî hasılanın en az yüzde
1inin tarımsal desteklemelere ayrılacağı hükme
bağlanmaktadır. Yasanın 2007 yılından itibaren
uygulanması hâlinde tarıma aktarılması gereken kaynak
2007-2010 dönemi için 37 milyar TL. Buna karşılık aynı
yıllarda tarım bütçesinden gerçekleşen, çiftçiye ödenen miktar 21
milyar TL. O zaman, aradaki farka baktığımız zaman,
Tarım Kanununa göre 2007-2010 yılları arasındaki borç
miktarı 16 milyar TL. Buna, değerli milletvekilleri, 2011
yılını da dikkate alırsak yıl sonu tahminleriyle
çiftçiye yapılan eksik ödeme Tarım Kanununa göre 20 milyar TL.
Şimdi
Sayın Bakana sormak istiyorum: Sayın Bakanım, Tarım
Kanununa göre ödenmesi gereken tarımsal desteklerden çiftçiye 20 milyar
TL eksik ödenmiş. Değişik bir ifadeyle, Hükûmetin çiftçiye
2007-2011 yılları arasında 20 milyar TL borcu var. Bu konudaki
rakamlar devletin rakamları. Açıklamalar bizde mevcut,
istediğiniz zaman takdim etme şansına sahibiz. Bu 20 milyar TL
2012 bütçesinde mi, yoksa ileriye doğru mu, çiftçimize ne zaman
ödeyeceksiniz? Bu borcu kabul ediyor musunuz?
İkinci bir
konu var, mazot. Onu da çok kısa anlatmak istiyorum, Sayın Gıda,
Tarım ve Haycancılık Bakanı kabul etmiyor ancak size,
Maliye Bakanı olduğunuz için tekrar anlatmak istiyorum. Türkiyede
yılda 13 milyar litre mazot kullanılıyor. Bunun 3,5 milyar
litresi çiftçi tarafından, tarımcılar tarafından
kullanılıyor. Altını çizerek tekrar ediyorum, 3,5 milyar
litresi tarımcılar tarafından kullanılıyor.
Sözlerimi de, 2012
bütçesinin başarılı geçmesini, hayırlı, uğurlu
olmasını dileyerek hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Çok teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Şimdi,
şahsı adına söz isteyen Ensar Öğüt, Ardahan Milletvekili.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bütçenin
22nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Genel kadro ve usulü hakkında söz aldım
değerli arkadaşlar. Genel kadro, usulü hakkında önce şunu
söyleyeyim: Daha önce Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Mehmet
Sağlam Haydara sinkaflı konuşurken, Haydar Akar Arkadaşımıza,
bir başka isim Musa Keskin, Sayın Bakanım, demiş ki: Ben
Tutanaklar Müdürü olsaydım o yazıları yazmazdım.
Şimdi de Tutanak Müdürü olmak istiyormuş. Bu doğru mu,
doğru değil mi? Bunu lütfen bir notunuzu alın.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Memurun adını
veriyorsun. Böyle şey olur mu!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) İkincisi, şimdi
bunu bana verdi arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, atamasını
bekleyen öğretmenler var. Bu öğretmenlerin sayısı 300 binin
üzerinde. Doğu Anadoluda da özellikle benim bölgem Karsta, Ardahanda,
Iğdırda, o bölgede de öğretmen sayısı yok.
Öğretmen olmadığı için de çocuklar iyi eğitim
almadığı için hep üniversitede sonuncuyuz. Sonuncu
olmamızın nedeni ne? Devletin buradaki, o bölgeyi sürgün yeri görmesi
mi acaba?
Şimdi, doktor derseniz yine aynı ama en
önemlisi eğitimdir arkadaşlar. Adamı adam yapan eğitimdir
veya insanı insan yapan eğitimdir. Eğitimde öğretmen yoksa,
öğretmenin kalacağı lojman yoksa, öğretmenin sosyal tesisi
yoksa o zaman Doğu Anadolu tabii ki sürgün yeri olur. Bu anlamda
atamasını bekleyen öğretmenlerin mutlak surette
atamasının yapılması lazım çünkü bu insanlar
okumuşlar, devlete belli bir maliyetleri var. Bu maliyetleri olan,
devletin bu harcamasına karşılık bu insanların evinde
oturması yanlıştır. Bu insanların mutlak surette ama
doğuda ama batıda ama güneyde, kuzeyde görev alması gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, bir de doktorlar var.
Biliyorsunuz sosyal devlet, eğitim ve sağlığa çok önem
verir. Eğitim ve sağlığa önem veren bir sosyal devlet maalesef doğu ve
güneydoğuya veya kalkınmaktaki öncelikli illere önem
vermemiştir.
Şimdi,
Erzurumda bir araştırma hastanesi var -merkez- ama Sayın Bakan
sağ olsun -Erzurumlu Sağlık Bakanımız- öyle bir sistem
kurmuş ki Kars, Ardahan, Iğdır, Ağrı, Van, Bayburt,
Artvin, Gümüşhane, o bölgede ne kadar hastalanan insan varsa hepsi
Erzuruma gelmek mecburiyetinde. Niye? Çünkü bütün profesörler, doçentler,
kadrolar, doktorlar eksiksiz Erzurumda.
Şimdi,
Ardahana gidin. Bir kolunuz kırılsın -Allah göstermesin onu da,
benim trafik kazasında kolum kırıldı- ortopedi doktoru yok;
gözünüze bir şey olsun, göz doktoru yok; kalp, keza aynı; beyin
cerrahi yok; değerli arkadaşlar, MR yok.
Mesela, şimdi
bir şey daha söyleyeyim: Karsta üniversite açıldı, Kars Kafkas
Üniversitesinin Tıp Fakültesi açıldı. Doğru dürüst kadro
olmadığı için insanlar orada tedavi olamıyor ama her gün
Karstan sekiz tane otobüs Erzuruma hasta taşıyor. Niye? Erzuruma
gidecek, Erzurumda tedavi olacak. Değerli arkadaşlar, bu, Müslümana
gâvur eziyetidir hakikaten yani. (CHP sıralarından
alkışlar) Yani bu Müslümana gâvur eziyeti dediğim şeyi,
gidin bunu da orada görün. İnanın bir hastası oluyor, beyinden
veya kalpten, bir çocuk oluyor, bir kadın oluyor, bir şey oluyor,
derhâl hastaneye Erzuruma. Ambulans yok. Veya diyelim ki, yolda, trafikte,
biliyorsunuz kar yağdı gidemiyor yani perişan bir
durumdayız. Hanımefendi Erzurumlu, İstanbul Milletvekili, çok
daha iyi bilir.
Şunu
söyleyeyim, zamanım da kalmadı: Değerli arkadaşlar, bizim
orada köy hizmetlerimiz var, köy hizmetlerinde mühendis yok Sayın
Bakanım.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) Köy hizmetleri değil, il özel idaresi.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Lütfen köy hizmetlerine, bayındırlığa mühendis
Bir proje çizecek
Köyün bir projesini çizdireceğiz, inanın, samimi
söylüyorum, köy suyu getireceğiz, mühendis bulamadığım için
ben cebimden on dört tane köyün projesini yaptırmak için mühendis buradan
gönderdim yaptırdım. Bu ayıp değil mi ya? Samimi
söylüyorum, on dört tane grup köyü var -buradan da söylüyorum
tutanaklara geçsin diye- ben kendi cebimden yaptırdım. Millet orada
aç, sefil. Ondan sonra, diyorsunuz ki: Ya, insanlar dağa
çıkıyor, terörist oluyor. Ya, adam terörist de olur, her şey de olur
böyle olursa.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENSAR
ÖĞÜT (Devamla) Devletin kendi vatandaşını koruması
gerekir.
Değerli
arkadaşlar, ben fazla uzatmayayım, zaten sürem bitti.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.
Sayın
milletvekilleri, on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın
Işık, Sayın Doğru, Sayın Ekşi, Sayın Öz,
Sayın Halaman, Sayın Tanal, Sayın Dedeoğlu, Sayın
Onur, Sayın Erdoğdu ve Sayın Acar, sisteme giren ilk sayın
10 milletvekili.
Buyurun
Sayın Işık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, toplam 29 bin memur kadrosunun bakanlıklara göre
dağılımı nasıldır? Bilişim
öğretmenlerinin halk eğitim merkezlerine kadrolu olarak
atanmaları konusuna nasıl bakıyorsunuz?
İkinci
sorum da: Bilindiği gibi, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı tarafından içinde Amerikan City Grubunun da
bulunduğu bir konsorsiyuma, termik santrallerin kendilerini besleyen
havzalarla birlikte özelleştirilmesi konusunda bir rapor
hazırlatıldı. Bu kapsamda, Kütahya ili Tavşanlı
ilçesindeki GLİ ve Tunçbilek Termik Santrali, Seyitömer Linyit
İşletmeleri ve Termik Santrali de satılacak mıdır?
2012
yılı enerji özelleştirmeleri konusundaki programınız
nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tokat ili
başta olmak üzere Tekel Sigara Fabrikası, TEDAŞ ve Şeker Fabrikası
işçileri, özelleştirme sonucu mağdur olarak 4/C kapsamına
alınmışlardır. Bu, geçici sözleşmeli işçilik
statüsüdür. Bu insanlar çok mağdur durumdadır. Bu insanların
mağduriyetinin giderilmesi için, iş güvencesi olan asil kadrolara ne
zaman atanacaklardır? Bu işçiler de aile, çocuk yardımı,
fazla mesai ücreti istiyorlar. Yani eski haklarına, eski olumlu
yaşamlarına dönmek istiyorlar. Psikolojileri bozulan, ailesiyle ilgili
birçok problem yaşayan bu insanlara Hükûmet olarak ne zaman el
atacaksınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Ekşi
OSMAN OKTAY
EKŞİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Üç sorum var
Sayın Başkan.
Bir: TRTnin
2010 yılında elektrik faturalarından
sağladığı gelir miktarı nedir?
İki:
Kaçak elektrik kullananların faturasını kaçak elektrik
kullanmayanlara ödetmenin mantığı ve açıklaması nedir?
Sayın
Başkan, üçüncü sorum: Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkan
Yardımcısı, eski Millî Eğitim Bakanı, seçimlerden önce
şu ifadeleri kullanmıştı iki televizyon kanalında, önce
birincisini okuyorum: Seçimden önce bu atamaları yapın. diyorlar
bize. Efendim, Türkiye şuna alışmalı: Seçime endeksli bir
şey yapmak popülizmdir. Niye kardeşim seçimden önce? Biz halkı
mı kandıracağız, göz mü boyayacağız? Bu,
öğretmen atamalarıyla ilgili birinci beyanı.
İkincisini
de okuyorum Sayın Başkan: Seçimden sonra en önemli meselemiz 55 bin
öğretmenin tayinidir. Bu sözü önce ben verdim, sonra Nimet Hanım
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Öz
ALİ
ÖZ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Mersinin
en eski ilçesi olan Gülnarda Mersin Üniversitesine bağlı Meslek Yüksekokulu
kapanma noktasındadır. Meslek Yüksekokulunda şu anda 5 bölüm
vardır, 1 bölümde hiç öğrenci yoktur, 2 bölümde de bu yıl
alım yapılmamış ve mezun olacak ikinci sınıf
öğrencileri vardır. Toplam 200 öğrencinin bulunduğu Meslek
Yüksekokuluna öğrenci müracaatının olmamasının en
önemli nedeni barınma sorunudur. Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı
bir yurt kurularak eğitimin devamlılığının
sağlanması yolunda bir çalışmanız var mıdır?
Yurt açılmasıyla nüfusun ve ilçe ekonomisinin korunması da sağlanacaktır.
Eğitime bu katkıyı vermeyi düşünüyor musunuz?
Bir
diğer sorum: Diyabet hastalarının şeker ölçme
çubuğunun bazı markalarından alınan yüzde 50 katkı
payını kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Yine
bir diğer sorum: Kamuda çalışan devlet memurlarının
2012 yılı maaşlarına yönelik toplu sözleşmeler ne
zaman yapılacaktır? Bu konuda Sayın Başbakan
Yardımcısının sendikalar arasında
yaptığı ayrımcılığı doğru buluyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Halaman
ALİ
HALAMAN (Adana) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sorum
Maliye Bakanına: Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç
Durak mali ve muhasebe işlerinden dolayı görevden alındı,
Mahkemesi devam ediyor. deniyor. Kayseri, Ankara gibi, mahkemesi mali ve
muhasebe işlerinden dolayı devam eden belediye başkanları
var. Bunları görevden almayı düşünüyorlar mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) 1) Sayın Başkan, belediyelerde istisnai kadrolarda
olan özel kalem müdürlüklerinin kadrolarına 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 59uncu maddesi uyarınca Türkiyede AKPli,
CHPli, MHPli ve BDPli belediyelerde -her bir kişi için- ayrı ayrı
kaç kişi atandı ve bunlar Bakanlık tarafından
onaylanmış mıdır?
2) Varlık
şirketleri, bankalar ve yabancı şirketlere dava açarken harçtan
muaftır, Türk vatandaşımız bundan muaf değildir. Bunu
nasıl karşılıyorsunuz?
3) AKPli
belediyelere giden Sayıştay denetçilerinin sayı ve rapor
sonuçları hakkında neler yapıldı? Sayıştay
denetçi raporlarına göre sorumluluk doğuran AKPli belediyeler
hangileridir? Sorumluluğun niteliği ve
Yani sorumluluk doğuran
olaylar hangileridir? Hangi işlemler yapıldı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
Sayın Bakan,
buyurun.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Tabii, sorulan bu
soruların bir kısmının çalışılması
gerekiyor çünkü takdir edersiniz ki bütün rakamlar hemen yanımızda
değil.
İlk soruyla
ilgili cevabı bilgi gelince sizlerle paylaşırım.
Bilişim
öğretmenlerinin halk eğitim merkezlerinde görevlendirilmesi konusu
benim uzmanlık alanıma girmiyor, onu Millî Eğitim
Bakanımız değerlendirsin, sizlerle paylaşsın.
Termik santrallerin
özelleştirilmesi hususu: 2012de, benim bildiğim kadarıyla,
Kütahyadaki termik santraller henüz gündemde değil. Benim bildiğim
kadarıyla bir Hamitabatla başlama söz konusu ama yıl içerisinde
nasıl gelişir arz-talep, bizim Özelleştirmenin
çalışmaları ne noktaya gelir bir şey diyemiyorum o
açıdan.
Değerli
arkadaşlar, 4/C konusu: Tabii, bu, ülkemizde çok tartışıldı,
burada da çok tartışıldı. Eskiden 4/C de yoktu.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Adam İntihar edeceğim diyor bakın mesaj
atmış.
SIRRI SAKIK
(Muş) Zaten, olmayanları da 4/Cye siz çevirdiniz Tekelde.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Değerli arkadaşlar, 4/Clileri
kadroya alma, yani şu an itibarıyla, 4/Cli
çalışanlarımızı kadroya alma gibi bir
çalışmamız söz konusu değildir, soruya cevap olarak, ama
şunu da bilmekte fayda var: Yani eskiden özelleştirme sonrası
kendilerine, tazminatı ödenenlere zaten kamuda iş verilmiyordu, biz
geldik 4/Cyi getirdik, bu kardeşlerimize iş imkânı
sağladık, bunlara son yıllarda
maaş artışı da getirdik, son yıllarda özlük
haklarını da ciddi bir şekilde düzenledik.
Şimdi,
TRTnin 2010 yılında elektrik faturalarından ne kadar gelir elde
ettiği şu an yanımda yok ama öğrenirsem sonra sizinle
paylaşırım. Ha geldi: 550 milyon 860 bin 67 lira,
dolayısıyla ciddi bir rakam.
Kaçak elektrik
faturasının herkes tarafından ödenmesi doğru bir şey
mi? Değerli arkadaşlar, şimdi bir elektrik üretiliyor, yani bir
miktar elektrik üretiliyor. Bunu TEDAŞ alıyor,
dağıtıyor. Bunu eğer siz tahsil edemezseniz, şu veya
bu şekilde ödenmesi lazım. Bu vergi yoluyla olabilir, bu bir
tercihtir, vergilerden ödenebilir, borçlanarak olabilir ama bu kullanılan
elektriğin karşılığının bir şekilde
ödenmesi lazım. Zaten bu nedenle özelleştirme yapıyoruz.
Bakın, özelleştirilen yerlerde kayıp kaçaklarda, bir de
faturaların ödenmesi performansında çok ciddi bir iyileşme söz
konusudur. O nedenle eğer biz özelleştirme yani
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Özel sektör yatırım yapmıyor!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Değerli arkadaşlar,
bakın, şimdi TEDAŞ elektriği nereden alıyor?
EÜAŞtan alıyor. EÜAŞ elektriği üretmek için diyelim ki, bu
doğal gazı nereden alıyor? BOTAŞtan alıyor.
BOTAŞ nereden alıyor? Rusyadan alıyor. Rusyaya peşin para
vermek zorundasınız ama bu arada siz o paraları
toplamazsanız, kaybıdır, kaçağıdır fark etmez, o
paraları toplamadığınız zaman bir şekilde bunun
ödenmesi lazım. Yani, hiç kimsenin bunu yoktan var edecek durumu söz
konusu değildir. O nedenle bu uygulama doğru bir uygulamadır
yani faturalara yansıtılması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Devlet o zaman özelleştirmesin, devlet kendisi
yapıyorsa yapsın. Özel şirketin
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Evet, özelleştirdiğimiz zaman
zaten devlet sattığı için
karşılığını toplayamıyor.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan, yani kaçak kullanandan
almıyorsun, fatura ödeyen vatandaştan alıyorsun. Böyle bir
anlayış olabilir mi?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Değerli arkadaşlar, bakın, devlet sattığı için
karşılığını toplayamıyor.
Ben size Meram bölgesinden örnek vereyim: Meram bölgesi
özelleştirilmeden önce sulama nedeniyle kullanılan elektrik
parasının yüzde 85i ödenmiyordu, şimdi yüzde 90ı
ödeniyor. Demek ki özelleştirilince, şirket farklı olunca
karşılığı ödenebiliyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, öğretmen
atamalarına gelince: Tabii ki öğretmen atamalarına devam
edeceğiz, 2012 yılında da Türkiye'nin ihtiyacı olan öğretmenler
atanacak. Yalnız şöyle bir durum var: Bazı branşlarda bizim
hiç öğretmen ihtiyacımız yok, bazı branşlarda bizim
öğretmen fazlamız var, bazı branşlarda da bizim
öğretmen ihtiyacımız var, o branşlarda da yeterince
öğretmen mezun yok.
Şimdi, değerli arkadaşlar, herhangi bir
bölümden mezun oldunuz diye dünyanın hiçbir ülkesinde otomatik olarak bir
atanma söz konusu değildir yani böyle bir şey, böyle bir sistem
yoktur dolayısıyla 300 bin tane öğretmen var, bunu niye
atamıyorsunuz? şeklindeki bir yaklaşım doğru bir
yaklaşım değildir. Memleketin hangi alanda ihtiyacı varsa
oradan öğretmen alalım, onları atayalım değerli
arkadaşlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye planlamadınız? Bu
kadar üniversite açıyorsunuz
Bakan geldi, sistem problemi dedi. Sistem problemini
siz yarattınız, niye sahiplenmiyorsunuz problemi?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
AK PARTİ hükûmetleri döneminde 301 bin tane öğretmen
atanmıştır, 2012 yılında da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Şimdi, madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge
vardır, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bütçe Kanun
Tasarısının 22. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
sosyal güvenlik alanlarında istihdam edilecek yardımcı
kadrolara yapılacak atamalar ibaresinden sonra Milli Eğitim
Bakanlığı kadrolarındaki öğretmen kadrolarına
yapılacak atamalar ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımla,
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Süleyman
Çelebi Kazım
Kurt
İstanbul
İstanbul Eskişehir
Ahmet
Toptaş R.
Kerim Özkan Gürkut
Acar
Afyonkarahisar
Burdur Antalya
Namık
Havutça
Balıkesir
Diğer önergenin imza sahipleri:
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır
Manisa Konya
Mersin Nevzat Korkmaz Mesut
Dedeoğlu Prof.Dr.Zühal
Topcu
Isparta Kahramanmaraş Ankara
BAŞKAN Komisyon önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Anayasanın bütçe
görüşmelerini düzenleyen 162nci maddesinde Değişiklik
önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın
okunur ve oylanır. hükmü gereğince önergelerin gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
60 bin civarındaki ücretli
öğretmen ve atama bekleyen öğretmenler için öncelikle ilave kadro
tahsisi gerektiğinden.
Gerekçe:
Millî Eğitim Bakanı
tarafından yapılan açıklamaya göre, 126 bin öğretmen
ihtiyacı bulunmakta olup 60 bin civarında ücretli öğreten
çalıştırılmaktadır. Yine Bakanın verdiği
bilgilere göre, 265 bin atama bekleyen öğretmen bulunmaktadır.
Öğretmen ihtiyacının karşılanabilmesi için,
öğretmen atamalarının
sınırlandırılmaması önerilmektedir.
BAŞKAN Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir. (CHP sıralarından alkışlar [!])
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
23üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 23 (1) 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci
maddesinde belirtilen kamu idare, kurum ve kuruluşlarında, 657
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası ile 27/6/1989
tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 7 nci maddesinde
belirtilen mevzuat kapsamında, 2011 yılındaki vizeli mevcut
pozisyon ve tip sözleşme örnekleri yeni bir vize yapılmasına
gerek kalmaksızın 2012 yılında kullanılmaya devam
olunur. Bu pozisyonlarda 2011 yılında istihdam edilen personelden,
2012 yılında görevlerine devam etmeleri uygun görülenlerle, mevcut
sözleşme ücretlerine 2012 yılı için mevzuat uyarınca
yapılacak artışlar ilave edilmek suretiyle yeni sözleşme
yapılır.
(2) Kanun, uluslararası anlaşma, Bakanlar Kurulu
kararı veya yılı programıyla kurulması veya genişletilmesi
öngörülen birimler ile hizmetin gerektirdiği zorunlu haller için,
yılı ödeneğini aşmamak kaydıyla yapılacak yeni
vizeler dışında, 2011 yılı sözleşmeli personel
pozisyon sayıları hiçbir şekilde aşılamaz.
(3) Belediyeler, il özel idareleri ve mahalli idare birlikleri
ile bunların müessese ve işletmelerinde, 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesi
çerçevesinde sözleşmeli personel istihdamı mümkün olan hizmetlerde
(anılan maddenin dördüncü fıkrasında sayılan
unvanların dışında olmak ve o hizmet için ihdas
edilmiş kadro bulunmamak kaydıyla kısmi süreli olarak
çalıştırılacak sözleşmeli personel hariç) 657 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin (B) fıkrasına göre ayrıca sözleşmeli personel
istihdam edilemez.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Musa Çam,
İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygıdeğer üyeleri, Sayın Bakan, kamu kurum ve
kuruluşlarımızın çok değerli temsilcileri,
basınımızın emekçileri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına ve şahsım adına, sözleşmeli personelle ilgili
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, sözleşmeli personel, geçtiğimiz günlerde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Teşkilat Yasası burada görüşülürken
sözleşmeli personel, 657, sürekli işçi, kapsam dışı,
4/A, 4/B, 4/C gibi belki hepimizi zorlayacak olan kavramlarla karşı
karşıya kaldık. Şimdi, sözleşmeli personelle ilgili
yine bir uzatma, yine bir vize isteniyor.
Bakınız,
arkadaşlar, 2001 yılında sözleşmeli personel 199 bin, 2002
yılında 195 bin, düşüyor, 2003 yılında 146 bin, 2004
yılında 124 bin, 2005 yılında
134 bin, 2006 yılında 132 bin, 2007 yılında 188 bin,
2008de 212 bin, 2009da 236 bin, 2010 yılında 262 bin ve bu yıl
291 bin 155 adet sözleşmeli personel var.
Şimdi, biraz
önce buraya gelirken, Plan ve Bütçe Komisyonunda Emekli
Sandığıyla ilgili görüşmeleri yaparken, Sosyal Güvenlik
Kurumunun 50 sözleşmeli personelinin de 80e çıkarılmasıyla
ilgili bir görüşmeyi yaptık. Sözleşmeli personel dediğimiz
konu, çalışanın geleceği, yukarıdakinin iki
dudağı arasında arkadaşlar ve sözleşmeli personel
alınış biçimi, yöntemi, usulü, ne bir KPS Sınavı ne de
bir sınavla değil, bu tamamen özel olarak tercih edilmiş olan
bir modeldir, yaratılmış bir modeldir ve bu model doğru bir
model değildir. Bu modelin özellikle dokuz yıllık AKP Hükûmeti
döneminde pik noktaya geldiği açık ve net bir şekilde
görülmektedir.
2002
yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde 3.500e yakın
çalışan var iken bugün 5.500-6.000 civarında arkadaşlar ve
son yapılan Teşkilat Kanunuyla birlikte şimdi, fazla olan
personel Başbakanlık havuzunda toplanacak ve oradan da
dağıtımı yapılacak. Şimdi, buradaki esas amaç,
buraya, Türkiye Büyük Millet Meclisine yirmi yıl, yirmi beş yıl
emek veren insanların burada çalıştırılması
değil, size yakın olmayan tüm kadroların ve
çalışanların buradan gönderilerek Türkiye Büyük Millet
Meclisinin önümüzdeki yirmi yılına da ipotek koyulmasıdır
arkadaşlar. Bu nedenle, şimdi getirilmiş olan, bu
sözleşmeli personelin süresinin tekrar uzatılması, yine
kendinize yakın yandaşların burada istihdam edilmesi ve devletin
tüm kadrolarında istihdam edilmesiyle ilgili önemli bir düzenlemedir.
Sayın Bakan,
özellikle söylüyorsunuz, diyorsunuz ki: Biz, 4/Cye, 4/Bye, işte bunlara
iş imkânları verdik ama kadroya alamıyoruz. Ama şunu biz
biliyoruz, istediklerinizi ve size yakın olan insanları devletin bütün
kamu kurum ve kuruluşlarında kadroya
aldığınızı ve alınacağını da
biliyoruz ama ne yazık ki sadece sizin gibi düşünmeyen, sizden
olmayanlara da maalesef, onlara kadroyu vermiyorsunuz.
Şimdi, bugün
18 Aralık, yılın bitmesine on iki gün var arkadaşlar ve
Sosyal Güvenlik Kurumunun resmî verilerine göre 4,5-5 milyon, ama
çalışanlara baktığımızda 8 milyon
çalışan insan bu on iki gün içerisinde belirlenecek olan asgari
ücrete gözlerini açmış, kulaklarını Asgari Ücret Tespit
Komisyonuna dikmiş ve beklemektedir. Her yıl bu ay geldiğinde,
asgari ücretle çalışan insanlar geleceklerini belirleyecek olan bu
ücreti sabırsızlıkla beklemektedir. Ama burada yanlış
olan birkaç şey var.
Bir: Asgari Ücret
Tespit Komisyonunun oluşum biçimi yanlıştır. Neden?
Hükûmet, hükûmet temsilcileri, -kâğıt üzerinde- en büyük
konfederasyon Türk-İş ve Türkiye İşverenler Sendikası.
Bunun dışında Türkiyede başka işçi
konfederasyonları da var: Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları
Konfederasyonu, yine, Hak-İş
Hak-İşin Genel
Başkanı burada, Sayın Salim Uslu idare amiri. Asgari Ücret
Tespit Komisyonunda diğer bileşenlerin de olması gerekirken
sadece Hükûmet temsilcileri -çoğunlukta sayısal olarak- Türk-İş
ve İşverenler Sendikası
Böyle bir düzenlemenin olduğu
yerde asgari ücretin doğru ve esaslı bir şekilde tespit edilmesi
mümkün değildir, olası değildir.
Şimdi,
yaklaşık 7-8 milyon insanı ilgilendiren böyle bir tarihî karar
bu hafta içerisinde veyahut da en geç 27sinde, 28inde belli olacak
arkadaşlar. Şu anda asgari ücret 837 lira arkadaşlar, brüt, on
altı yaşının üstünde olan insanlar için, 658 lira net. On
altı yaşından küçüklerde 715 lira brüt, 571 lira net.
Verilere göre,
yarın öbür gün belirlenecek olan asgari ücretin yüzde 3
artışıyla ilgili, Hükûmet tarafından ve Komisyon
tarafından dışarıya sızdırılan bilgiler var.
Yüzde 3 dediğinizde arkadaşlar; 25,11 lira brüt, 19 lira da nettir
arkadaşlar. Bunu 30a böldüğünüzde, her gün için 0,63 kuruş zam
verecek. Bol bol harcasın arkadaşlar!
Şimdi,
Sayın Bakan, Başbakan, Hükûmetin değerli üyeleri her buraya
çıktığında Türkiye'nin dünyanın en büyük 16ncı
ekonomisi, Avrupanın 6ncı büyük ekonomisi olarak burada dem
vuruyorlar, söylüyorlar ama işçiye geldiği zaman, asgari ücretle
geçinen insanlara geldiğinde günlük 0,63 kuruş bir zammı bu insanlara
layık görüyorlar arkadaşlar. Bunu asla kabul etmek mümkün
değildir, şiddetle reddediyoruz arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Ama millî gelir yükselmiş!
MUSA ÇAM (Devamla)
- Şimdi, işsizliğin, dün değil evvelsi gün gazetelerde ve
Sayın Bakanın açıklamalarına göre, yüzde 8,8e
düştüğü söyleniyor arkadaşlar. Şimdi, artık,
Türkiyede, iş bulma umudunu tamamen yitirmiş, kaybetmiş belli
bir kitle var. Bu kitlenin sosyal güvenlik kurumları tarafından
kayıt altına alınması mümkün değil. Mümkün değil
çünkü artık umudunu kaybettiği için gidip herhangi bir yere de
kayıt olmuyor arkadaşlar. Bu, yanılgı. Evet, göreceli
olarak bir düşme var. Şu son aylarda özellikle kadın
istihdamında bir artış söz konusu ama genç ve erkek
işçilerde bir istihdam söz konusu
değildir arkadaşlar.
2005
yılında Sosyal Güvenlik Kurumu bir çatı altında
toplandı. Bir işçi olarak, bir sendikacı olarak biz,
işçilerin kendi emeğiyle, alın teriyle kurulmuş olan bu
Sosyal Sigortalar Kurumunun birleştirilmesinden yanaydık ama
özellikle SSKnın mal varlıklarının ve
kaynaklarının bir şekilde yok edilmesinin doğru
olmadığını söylemek istiyoruz arkadaşlar.
Şimdi, Emekli
Sandığının yeniden yapılandırılmasıyla
ilgili ve ilaçta ve sağlıktaki katkı paylarıyla ilgili
maddeler önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecek.
Değerli
arkadaşlar, 9,5 milyon yeşil kartlı var. Seçim döneminde biz bu
yeşil kartlıların kayıt altına alınması ve
bir sosyal güvenlik şemsiyesine kavuşturulmasıyla ilgili söylediğimizde
aleyhte propaganda yaptınız, Cumhuriyet Halk Partisi gelirse
yeşil kartı iptal edecek, kaldıracak. diye insanları
korkuttunuz. Şimdi, 2012 yılının Ocak ayından itibaren
yeşil kart kalkıyor, Sosyal Güvenlik Kurumunun şemsiyesi
altına girecekler ama birinin yeşil karttan vazgeçip de, Sosyal
Güvenlik Kurumunun şemsiyesi altına girip de sağlık
harcamalarını ve tedavi giderlerini karşılayabilmesi için,
asgari ücretin üçte 1inden fazla geliri olan insanlar prim ödemek durumunda
kalacaklar arkadaşlar. Bu, şu demektir: Bundan sonra, Türkiyede,
parası olanların sağlık hizmetini alacağı,
parası olmayanların da sağlık hizmeti alamayacağı
bir sürece giriyoruz.
Bir taraftan iyi
yapıyorsunuz, doğru yapıyorsunuz. Bunu yapın çünkü 10
milyon yeşil kartlının önemli bölümünün -yüzde 80inin-
oylarını aldınız. Şimdi gerçeğin ne
olduğunu, ne
olduğunu, ne olmadığını 1 Ocaktan itibaren yeşil
kart sahibi insanların cebinden hem sağlık harcamalarına
hem ilaç alımlarına ne kadar büyük katkı payı vereceklerini
o zaman görecekler. O zaman, 12 Haziranda size oy verdiklerine ne kadar
pişman olduklarını bir kez daha orada göreceğiz.
Şimdi,
vatandaş bugün dört çeşit vergi veriyor arkadaşlar.
Katılım payı ödemeleri, muayene katılım payı,
reçete, ilaç ve ilaç farkı adı altında dört kalemde pay ödüyor
arkadaşlar, katkı payı ödüyor ve şu anda
vatandaşlarımız henüz daha bu işin farkında değil
ama 1 Ocaktan itibaren bunun ne kadar acı bir reçete olduğunu
görecektir ve yaşayacaktır.
Sözlerimi
şöyle toparlamak istiyorum: 2012 yılının dünyada
savaşın olmadığı, sömürünün olmadığı,
barışın ve kardeşliğin egemen olduğu
2012
yılının ülkemize, vatandaşlarımıza ve
yurttaşlarımıza sağlık, esenlik, başarı
mutluluk getirmesini diliyor ve AKP Hükûmetinin sağlığa,
işçiye, emekçiye zararlı olduğunu söylüyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mustafa Kalaycı,
Konya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA
KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli Milletvekilleri; tekrar hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Anayasamızın
128inci maddesinde: Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer
kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü
oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar
ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. hükmü yer almaktadır.
657
sayılı Kanunun 4/A maddesinde de: Mevcut kuruluş biçimine
bakılmaksızın, Devlet ve diğer kamu tüzel
kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli
kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenler, bu Kanunun uygulanmasında
memur sayılır. denilmektedir.
Bunların
dışında kalan ve memurlar eliyle gördürülmesi mümkün olmayan
hizmetler için ise 657 sayılı Kanun, sözleşmeli ve geçici
personel istihdamını öngörmüş olup, bu şekildeki istihdam
şekli istisnai durumlara ilişkindir. Ancak AKP döneminde devletin
birçok asli ve sürekli hizmetleri, sözleşmeli personel, 4/Cli geçici
personel ve taşeron şirket işçileri eliyle yürütülür hâle
gelmiştir.
12 Haziran 2011
seçimlerinden bir hafta önce çıkarılan 632 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile 657 sayılı Kanunun 4/B maddesi ve 4924
sayılı Kanun uyarınca sözleşmeli personel
pozisyonlarında çalışanların memur kadrolarına
atanması öngörülmüştür. Ancak 200 bin civarında sözleşmeli,
memur kadrolarına atanırken başta belediyeler olmak üzere birçok
kamu kurum ve kuruluşundaki sözleşmeli personel ve 4/C
mağdurları kadroya alınmamıştır. AKP Hükûmeti,
bildik ayrımcılığını yine
yapmıştır. Mademki sözleşmeli personel uygulaması
doğru değildir, o zaman neden tüm sözleşmeli personeli kadroya
geçirmediniz ve ayrımcılık yaptınız?
Diğer
taraftan, bu Kanun Hükmünde Kararnameyle, sözleşmelileri memur
kadrolarına atanmış olan bazı bakanlık ve kurumlarda
yine 4/Bli sözleşmeli personel alımı yapılmaktadır.
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Mademki sözleşmeli personeli
memur kadrolarına aldınız, doğru da yaptınız ama
neden yeniden sözleşmeli personel alıyorsunuz? Sizin bir personel
politikanız yok mu?
663
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile vekil ebe hemşirelerin
4/B'li sözleşmeli kadrosuna alınması öngörülmüştür. Vekil
ebe ve hemşirelerin 4/B'li sözleşmeli yapılması mali ve
sosyal haklarında iyileştirmeler getirmesi açısından olumlu
bir gelişme olarak değerlendirilse de tüm sağlık
çalışanlarının memur kadrolarına alınmaması
açısından Hükûmetin tutarsızlığını da
göstermektedir. Ayrıca, bu hakkın 3 Kasım 2010 tarihinden 2
Kasım 2011 tarihine kadar kesintisiz bir yıl çalışma
şartına uyan vekil ebe hemşirelere tanınması, bu
şartı taşımayanlar için büyük haksızlık
oluşturmuştur. Gerek vekil imam-hatip veya vekil
müezzin-kayyımlarda gerekse 4/B ve 4924e tabi sözleşmelilerin
kadroya geçişinde yıl şartı aranmamıştır.
Yabancı doktor ve hemşirenin bile çalışabilmesini kabul
eden Hükûmetin, yıllarca köylerde görev yapmış vekil ebe
hemşirelerin 4/Bye geçirilmesinde neden ayrımcı ve
acımasız davrandığını anlamak mümkün
değildir. Ayrımcılık yapmak, adaletsiz davranmak âdeta AKP
Hükûmetinin ruhuna işlemiş.
Değerli
milletvekilleri, 4/Cliler üşüyor; Hükûmet onları bu ay ücretsiz
izine gönderdi. Bu soğuk günlerde bir ay işsizliğe mahkûm etti.
Hepsi ev geçindirip, çocuk okutuyor. Bir ay işsiz kaldıkları
şu kış gününde karınlarını nasıl doyuracaklar
hiç düşünüyor musunuz?
Bir yılda on
bir ay çalıştırılan, aile yardımı alamayan,
iş güvenceleri olmayan, aldıkları yetersiz ücret ile ayakta
durmaya çalışan 4/C'li personele AKP Hükûmeti
ayrımcılık yaparak kadro vermeyince, onların tepkisini
yatıştırmak için Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcı 12 Haziran seçimleri öncesi bir yandaş memur
sendikasını ziyareti esnasında 4/C'li personele aile
yardımı müjdesi vermiştir. Ancak, verilen bu söz seçimden sonra
unutulmuştur.
Anadolu
Ajansının geçtiği bir habere göre, Sayın Bakana, ekim
ayındaki İzmir programı esnasında bu konunun sorulması
üzerine, Sayın Yazıcı; bu konuda çalışmalar
yapıldığını, ancak bütçe nedeniyle konunun bir noktada
tıkandığını söylemiştir. Maliye Bakanına
soruyorum; kastedilen bütçe nedeni nedir? Yoksa Sayın Yazıcı
bahane mi uydurmuştur?
Ayrıca,
aynı açıklamada, devlette farklı statülerde çalışanların
bulunduğuna dikkat çeken Sayın Yazıcı Esas olan, bu
farklı statüleri, karmaşık durumu ortadan kaldırmak ve
Çalışanlar diye Başbakanımızın belirttiği
gibi bir statüye kavuşturmak. Konu, herhâlde bu çerçevede sonuçlandırılacak,
yoksa, vermiyoruz, yapmayacağız, bu alanda düzenleme
yapmayacağız şeklinde bir davranış biçimi söz konusu
değil diye konuşmuştur.
Ne zaman
vereceksiniz, ne zaman yapacaksınız Allah aşkına?
Balık kavağa çıkınca mı? Bu insanları
kandırmayı bırakın artık.
Dokuz
yıldır hep konuşuyorsunuz. AKP, yeni bir personel rejimi ve
ücret rejiminin süratle hayata geçirileceğini taahhüt etmesine rağmen
dokuz yıldır bu yönde bir adım bile atmamıştır.
Yine,
bilindiği üzere, 25 Şubat 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111
sayılı Kanunla 4/Bli sözleşmeli personelin
imzaladığı sözleşmelerden damga vergisi alınması
uygulaması kaldırılmıştır, hatta 2011
yılına ilişkin damga vergileri de iade edilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz önergelere ve uyarılarımıza
rağmen 4/Clilere aynı hak verilmemiştir, AKP Hükûmeti bunu bile
onlara çok görmüştür.
4/C liler Biz,
acaba bir hükûmet yetkilisine veya yakınına kazayla bir şey mi
yaptık ki bizi böyle cezalandırıyor. 4/Blileri kadroya,
vekilleri 4/Bye aldınız, belediye işçilerini özlük
haklarıyla başka kurumlara gönderdiniz, bu ülkenin en kötü
insanları biz miyiz ki bizleri farklı bir muameleye mahkûm
ediyorsunuz? diyorlar. Bu gariplerden ne istiyorsunuz? Niye onlara zulüm
yapıyorsunuz?
Hükûmetin bir
başka üyesi bakın onlar için ne diyor, Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ, geçen hafta Türk-İşin
21inci Olağan Genel Kurulundaki konuşmasında, diğer
hükûmetler döneminde özelleştirmeyi yapanların onları
kapının önüne koyduklarını belirterek, Onlara ekmeği
biz verdik, biz. diye haykırıyor. Sen kimsin ki rızık
vereceksin be mübarek adam? Bir defa, kendinizi Yüce Rabbimizin yerine
koymayın, rızık Allahtandır, insanlar ancak sebep
olabilir.
İkincisi, her
şeyi satan, satmadık değer bırakmayan sizlersiniz. O nedenle
mevcut 4/Clilerin büyük çoğunluğunu işinden eden de sizsiniz.
Topu geçmişe atarak bu haksız uygulamanızdan
sıyrılamazsınız.
Üçüncüsü, ne
idiğü belirsiz bu ucube kadrolara atama yapmanız onlara köle
muamelesi yapma hakkını vermez, Ortada bırakmadık,
işe aldık, o nedenle asarız da keseriz de süründürürüz de.
diyemezsiniz. Yaptığınız adaletsizliği görün, bu
mağdurların hâlinden bir anlayın artık.
Maliye Bakanı
da, kamu personelinin yıllardır özlemle beklediği eşit
işe eşit ücret talebinin gerçeğe dönüştürüldüğünü
söylüyor. Nerede eşit işe eşit ücret? 4/Cliler kamu
çalışanı değil mi, onlar kime hizmet ediyor? Niye üvey
evlat muamelesi yapıyorsunuz? 4/Clilerin ahını almayı
bırakınız. İyi bilin ki zulümle abat olunmaz.
Sözde eşit
işe eşit ücret adı verilen düzenlemeyle yaklaşık 405
bin memurun maaşlarında artış yapılması
olumludur. Ancak, maaş artışı ağırlıklı
olarak üst kademeye yapılmış, alt kademe ile üst kademe
arasındaki ücret yelpazesi alt kademe aleyhine bozulmuştur. Çoğu
memurun maaşında artış olmaması nedeniyle
çalışma barışı olumsuz etkilenebilecektir.
Düzenlemeyle benzer unvanlarda olanların aynı ücreti almaları
sağlanmış ancak eşit işe eşit ücret
uygulamasına dair herhangi bir adım atılmamıştır.
İşlerin görev, yetki ve sorumlulukları ile
çalışanların nitelikleri ve atanmalarını içeren
işin değerine dayalı bir ücretlendirmeye gidilmediğinden
kararname eşit işe eşit ücret getirmemektedir, üst kademeye daha
iyi imkânlar sağlamaktadır. Bu KHKyla ücret sistemi sadeleştirilmek
yerine daha da karmaşık hâle gelmiştir.
Teşekkür
ediyorum, tekrar hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.59
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.05
BAŞKAN: Başkan Vekili
Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın),
------ 0 ------
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2012
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi,
23üncü madde üzerinde söz isteyen Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.
Buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçenin 23üncü maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlayarak sözlerime
başlamak istiyorum.
Maddeye geçmeden
önce, birkaç konuya burada değinmek istiyorum. Birkaç gündür, bir
çığlık olarak, bu kürsüden hasta tutukluların durumuna
dikkat çekmeye ve bu konuda vicdanlı bir duyarlılık yaratmaya
çalışıyoruz. Dün, Pervin Buldan arkadaşımız,
Mehmet Arasın mektubunu buradan okumuştu. Bugün, Mehmet Arasın
komada, yoğun bakımda olduğunu burada söyledi. Maalesef, Mehmet
Arasın yaşamını yitirdiğiyle ilgili şanssız
haberi buradan söylemek bana düştü. Mehmet Arasın
şahsında, hasta olan tutuklularla ilgili genel bir
duyarsızlığın, bu insani yaraya karşı kör,
sağır, dilsiz bir yaklaşımın sorgulanması
gerektiğini düşünüyoruz. En azından bundan sonra, şu anda
ölümü bekleyen 19 çok ağır hasta tutuklu, 59 ağır hasta
tutuklunun durumunun mutlaka ilgili merciler tarafından gözden
geçirilmesini talep ediyoruz. Bu konuda, milletvekilleri olarak da biraz daha
vicdanlı bir duruşun sahibi olmaya hepinizi davet ediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, dün burada yapmış olduğum bir
konuşmada, Bingölde seçmen davranışı üzerinden hizmet
almayan köylerden bahsetmiştim. Bu köylerden bahsederken tek bir
amacımız vardı; seçimde oy davranışı üzerinden
gösterdikleri yaklaşım nedeniyle hizmet gitmeyen köylerin
mağduriyetini burada dile getirip bu mağduriyetin giderilmesi
noktasında bir duyarlılık yaratmak istemiştik. Ancak,
saydığımız köylerden Gökdere, Erdemli, Bahçeli,
Dışbudak, Yumaklı, Kiran, Suveren, Dallıtepe, Çiriş ve
Alıncık köylerinin
isimleri yazılmasına rağmen
.. (x) köyünün ismi
yazılmamış.
.(x)
köyünün bulunduğu yere (
x) işareti konmuş. Aynı
şekilde yine Solhanın
. (x)
köyünde birtakım hizmet aksaklıklarından bahsetmiştik. Bu
köy de yine (
x) olarak geçmiş. Türkçe adı da İnandık
olan bu köylerin durumuyla ilgili temel
yaklaşımımızın, bu köylerin Kürtçe adının
burada dile getirilmesiyle ilgili bir sorunu masaya yatırma değil, bu
köylerin almış olduğu hizmet noksanlığının
giderilmesiyle ilgili bir noktaya dikkat çekme olduğunu belirtmek
istiyorum ancak hâlâ buradan Kürtlerin temsilcisi olduğunu söyleyen bölge
milletvekili arkadaşlarıma da buradan duyarlılık
çağrısı yapıyorum. Bakınız, burada, ana dilimizde,
Zazaca olan bir iki köyün ismini bile buraya hâlâ yazamayan bir
anlayış var. Siz, eğer bu anlayışla mücadele ederseniz
en başta sizleri biz alkışlayacağız.
Buradan bu
arkadaşlarımıza söz açılmışken şunu
söyleyeyim: Ana dilde eğitimle ilgili anayasal güvence altına alan
çalışmaları yapın, en önce biz sizi destekleyelim.
Mahkemelerde hâlâ ana dilinde savunma yapamayan
arkadaşlarımızın durumunu siz burada gündemleştirin,
Bu konuyla ilgili benim ana dilimde savunma yapma hakkım vardır.
deyin, en başta biz sizi alkışlayalım ama bununla ilgili,
bakın Türkiye'nin, örneğin ana dilde savunmayla ilgili
bağlı bulunduğu uluslararası anlaşmalara da
aykırı bir davranışı var. Bakın, Lozan
Anlaşmasında 39/5inci maddede, Türkçeden başka dil
konuşan Türk uyruklarının mahkemelerde kendi dillerini sözlü
olarak kullanabilme hakkı, madde 39/5 tarafından devletin bir resmî
dilinin mevcut olduğu hususu dikkate alınarak düzenlenmiştir.
Yine,
Lozanın 37nci maddesinde de, bu 39un arasında bulunan maddelerin
hiçbir şekilde Türkiye tarafından
değiştirilemeyeceğinin de altı çizilmiştir.
Bu konuyla
ilgili uzman arkadaşlarımız var, uzman akademisyenler var, Baskın
Oran Hoca var, sizlerin belki bu konuyla ilgili belirteceği,
önereceği uzman arkadaşlar var; partimizde, diğer partilerde
hukukçu arkadaşlar var. Bir araya gelerek Türkiye'nin bağlı
bulunduğu bu uluslararası sözleşmelerde ana dilde savunma hakkı nereye
uyuyor diye birtakım çözümlemelerin, birtakım
yaklaşımların mutlaka ele alınması gerekiyor çünkü
insanlar, iki yıldır arkadaşlarımız sadece
düşünce özgürlüğü, örgütlenme ve ifade özgürlüğü üzerine dile
getirmiş olduğu birtakım düşüncelerinden dolayı, bu
ana dillerinde savunmayı yapamamalarından dolayı şu anda
cezaevlerinde tutuklu bulunuyorlar.
Değerli
arkadaşlar, burada, tabii, bölge milletvekili
arkadaşlarımızın, genel, bugünkü Kürt sorununa
duyarlılıklarıyla ilgili yine birkaç şey söyleme
gereği hissediyorum. Özellikle Şeyh Saitten, Seyit Rızadan
bahsettiler. Şimdi, bu arkadaşlarımız burada Şeyh
Saitle ilgili, Seyit Rızayla ilgili şikâyet etme veya bir
eksikliği dile getirme noktasında değiller. Burada şu anda,
siz iktidar partisinin milletvekilisiniz, bu iktidar partisi şu anda
devlete hâkim durumda, devletin tüm arşivleri veya bu konuyla ilgili bütün
kurumlar sizin emrinizin altında. İsterseniz Şeyh Saitin
mezarını, Seyit Rızanın mezarını ailelerine ve
halkına verebilecek bir kurumsal işleyişi gündeme
getirebilirsiniz.
Yine, ben Bingöl
Milletvekili olduğum için söyleyeyim, sizin sıralarınızda
da var, Şeyh Saitin ailesinden milletvekili arkadaşlarımız
var, Bingölde Şeyh Saitin ailesinden olan insanların bizden Şeyh
Saitin mezarıyla ilgili talebi var. Bu konuyla ilgili gerçekten
duyarlıysanız bunu takdirle karşılarız. Bir an önce,
gelin, bu işe Şeyh Saitin ve Seyit Rızanın mezar
yerlerinin belirlenmesiyle, mezarlarının, cenazelerinin ailelerine ve
halklarına verilmesiyle başlayalım, gerisini hakikatleri
araştırma komisyonunu kurarak bir tarihî yüzleşmeyle
sonlandırırız, devam ettiririz.
Değerli
arkadaşlarım, burada Kürt halkının temsilcisi
olduğumuzu biz iddia etmiyoruz. Kürt halkının kimliğiyle
ilgili, diliyle ilgili, statüyle ilgili hak ve özgürlük
arayışına
BAŞKAN
Sayın Baluken, iki oturum önce bu konular konuşuldu sayın grup
başkan vekilleriyle.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Birkaç husus
BAŞKAN Bir
saniye.
Sayın grup
başkan vekilleriyle içeride toplantı yaptık.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Evet.
BAŞKAN -
Lütfen, maddeyle ilgili konuşur musunuz. Ve orada bir karar
alındı. Lütfen, uyarıyorum.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Sayın Başkan, şu anda, benim konuşmam
sırasında herhangi bir gerginlik de yok ve ben burada
düşüncelerimi ifade ediyorum. Maddeyle ilgili olan şeyler de
söyleyeceğim.
BAŞKAN
Hayır, düşüncenizi ifade ediyorsunuz ama lütfen germeyelim ve madde
üzerinde konuşalım lütfen.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Germiyoruz yani burada birtakım gerçekliklerden
bahsediyoruz. Burada arkadaşlarımız Kürt halkının
temsiliyetiyle ilgili bazı cümleler söylediler. Biz de durum tespiti
yapıyoruz.
Bakın, Meclis
Albümünde Kürtçe bilen milletvekili sayısı 37dir arkadaşlar.
Bu arkadaşlarımız Meclis Albümüne Kürtçe yani kendi ana
dillerini bildiklerini bile yazmadan buraya gelip farklı şeyler
söylerlerse o zaman tabii ki bizim de bu konuyla ilgili söyleyecek sözlerimiz
olur.
Şimdi,
maddeyle ilgili, işçi istihdamı ve
bunların ödenekleriyle ilgili detaylı birtakım
yaklaşımlar, gerek Sağlık Bakanlığı gerekse
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesiyle ilgili
konuşmalarda dile getirmiştim. Ama Sayın Bakanımız
buradayken, en azından birkaç farklı noktayı, güncel
noktayı söyleyeyim.
Bakın,
burada, özellikle yoksul olan illerin sıralamasının sürekli olarak
aynı olduğunu, son on sırada olan illerin Şırnak,
Hakkâri, Bitlis, Bingöl, Muş, Gümüşhane, Bartın ve Bayburt
olduğunu, Tunceli olduğunu, yıllarca bu işleyişin
aynı şekilde devam ettiğini buradan belirtelim. Sayın
Bakanımız bütün ekonomik politikaların bölgeler arası
eşitsizliği gidermeye yönelik olduğunu söylüyor. Şimdi,
sizin uyguladığınız bu bölgeler arası
eşitsizliğe yönelik acaba çalışmalar mı
başarısız, yoksa bu konuda gerçekten ciddi bir çalışma
mı yok?
Bakın, burada
bir durum tespiti yapayım: Uzun süredir Bingölde 100. Yıl
İlköğretim Okulu diye bir okulumuz var. 2003 yılı
depreminden itibaren hasarlı ve aslında öğrencilerin eğitim
görmesine uygun bir okul değil. Ancak bu okulun durumuyla ilgili gerek bu
kürsüde gerekse soru önergeleriyle gündemleştirilen bir duruma
karşı müthiş bir duyarsızlık var.
Bakın,
Bingöllü bir Bakan arkadaşımız var. Sayın Cevdet
Yılmazın kendi bakanlığıyla ilgili makam odasına
aktardığı paranın 2,5 trilyon eski miktarla söyleyeyim-
olduğu söyleniyor. Müsteşarına almış olduğu
lojmanın değerinin 1,2 trilyon, içine yapılan masrafın da
350 milyarın üzerinde olduğu söyleniyor. Şimdi, bir tarafta
yüzlerce öğrencimizin gittiği bir okula ödenek
ayrılmadığı için can güvenliğinin tehlikede olma
durumu var, diğer taraftan Bakanımızın ve
Müsteşarımızın elitist bir konfor
arayışlarının getirmiş olduğu bir
yaklaşım var. Buradan genel olarak bu tarzın sorgulanması
gerektiğini düşünüyorum.
Yine, dün, Bakanımıza özellikle Van Belediyesiyle
ilgili bir çağrıda bulunmuştum. Van Belediyesi bugüne kadar
gerek yardımlardan gerekse kamudan aktarılan ödeneklerden hiçbir
şekilde faydalanmıyor. Van Belediyesinin şu anda hiçbir geliri
yok. Bu konuyla ilgili Van Belediyesi BDPli olduğu için mi böyle
davranıyorsunuz? Sizin Van Belediyesiyle ilgili planlamalarınızı
hem biz hem bütün Van halkı merak ediyor. Buradan gelip bunları
cevaplandırmanızı istiyoruz.
Burada işçilerin ödeneğiyle ilgili
birtakım şeyler söylenmiş doğal afetlerde.
Son bir şey söyleyip bitireceğim Sayın
Başkanım.
2003te Bingöl depreminden sonra TOKİ
tarafından yapılan konutların maliyetlerinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) -
çok üzerinde
halkımıza fatura edildiği ve bu faturaların sonra
bankalardan, TOKİ tarafından tahsil edildiği,
vatandaşlarımızın, halkımızın çok yüksek
gecikme faizleriyle de bir şekilde bankalara
borçlandırıldığı gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Bakanlığınızdan bu konuyla ilgili, özellikle Bingöl
depremiyle ilgili düzenlemesi varsa açıklamasını istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Baluken.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Fatih
Çiftci, Van Milletvekili.
Buyurun Sayın Çiftci. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FATİH ÇİFTCİ (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanununun 23üncü maddesi üzerinde konuşmak üzere söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyor, bütçenin ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİnin önceki
bütçelerinde olduğu gibi 2012 bütçesi de insan merkezli, ekonominin
odağına insanı alan bir anlayışla
hazırlandı. Yeni bütçede eğitime, sağlığa,
adalete ve toplumun her kesimini gözeten sosyal harcamalara önemli paylar
ayrıldı.
Ana başlıklarda bir tarif yapmak gerekirse
ülkemizin her noktasında ihtiyaç duyduğu yatırımı
götüren, reel kesimi destekleyen, ekonomik ve sosyal kalkınmaya
odaklanmış, toplumsal refahı, ekonomik ve mali istikrarı
gözeten bir bütçedir.
Küresel krizin ardından olağanüstü tedbirler
alan dünya ekonomisi son aylarda artan risklerle beraber yeni bir kriz
ortamına girdiği izlenimi vermektedir. Oysaki AK PARTİ
İktidarında Türkiye ekonomisi 2010 ve 2011 yıllarında
dünyanın en hızlı gelişen ve büyüyen ekonomileri
arasında yer almayı başarmıştır. Küresel kriz
döneminde ve sonrasında ülkemizde tüm politika araçları
zamanında ve kararlı bir şekilde kullanılmıştır.
Türkiye krizle mücadelede dünyaya örnek
olmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizdeki bu gelişme ve
başarıları anlatmaya devam etmek isterdim ancak -Vanda 23 Ekim
ve 9 Kasım tarihlerinde meydana gelen deprem ülkemizi ve bizi yasa
boğmuştur- Van ve Erciş depremiyle ilgili
çalışmalardan bahsetmek istiyorum.
Öncelikle,
hayatını kaybeden tüm deprem şehitlerine Cenabıhaktan
rahmet, yakınlarına başsağlığı dilerim.
MUSA ÇAM
(İzmir) O binalara nasıl ruhsat verdiniz belediye
başkanıyken?
FATİH
ÇİFTCİ (Devamla) Ben depremi Vanda ve Ercişte bizzat
yaşadım. Her iki depremde de bölgedeydim. Orada olduğum için
durumu anında Sayın Başbakanımız ve yetkililere
ilettim. Çalışmaların da süratle başladığına
tanıklık ettim.
Van ve Erciş
depremlerinden yaklaşık 700 bin insanımız direkt olarak
etkilenmiştir. Alanın geniş ve insan sayısının
çok fazla olması bir anda herkese ulaşmayı
zorlaştırmıştır. Ne kadar güçlü, organize ve istekli
olursanız olun, imkânlarınız ne kadar çok olursa olsun
çalışmalar zaman almaktadır. Ayrıca, altı bini
aşan artçı deprem çalışmaları
zorlaştırmıştır.
MUSA ÇAM
(İzmir) Ölenler rüyanıza giriyor mu?
BAŞKAN
Sayın Çam, lütfen
FATİH
ÇİFTCİ (Devamla) İnsanlarımız psikolojik olarak
etkilendiği için hiç kimse evine girememiş ve barınma
ihtiyacı katlanmıştır.
Sayın
Başbakanımız depremin ardından birkaç saat sonra çok
sayıda bakanımızla birlikte deprem bölgesine gelerek
acılarımızı paylaşmıştır, devletimizin
tüm kurumları ve imkânlarını harekete geçirmiştir. Çok
sayıda bakanımız sürekli olarak çalışmalara nezaret
etmiştir. Depremle birlikte ülkemizin her noktasından çok kısa
süre içerisinde kurtarma ekipleri, sağlık ekipleri ve iş
makineleri bölgeye intikal etmiş ve çok hızlı bir
çalışma başlatılmıştır. Aynı gece 2.976
kişiden oluşan ekip deprem bölgesine gelmiştir. Yapılan
çalışma ile 250 insanımız enkaz altından canlı
olarak kurtarılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bölgede çadır kentler oluşturulmuş, Mevlânâ
evleri kurulmuş, çadır dağıtımları
yapılmıştır. Sıcak yemek
çıkarılmış olup aynı günden itibaren gıda,
battaniye, ısıtıcı, giyim kuşam malzemeleri başta
olmak üzere yardımlar yapılmıştır. Bugüne kadar 14
çadır kent kurularak 18 bin insanımız bu çadırlarda
barınmaktadır.
SIRRI SAKIK
(Muş) Her gece bir çadırda birileri yanarak ölüyor. Ayıp,
ayıp!
FATİH
ÇİFTCİ (Devamla) Ayrıca 76.802 çadır, 336 bin battaniye
depremzede hemşehrilerimize ulaştırılmıştır.
Kamu misafirhaneleri ve sosyal tesisleri hizmete açılarak 29 bin kişi
birçok ilde bulunan bu sosyal tesislere yerleştirilmiştir. Çalışmalar da
devam etmekte olup geçici konutlar yapılmaya başlanmış,
22.500 konut planlanmış olup şu ana kadar 10.275 adedi
kurulmuştur. Hak sahipleri için kalıcı konutlar
planlanmış ve 2.944 konutun ihalesi yapılarak temeli
atılmıştır. İnşallah en kısa sürede tüm hak
sahipleri için konutlara başlanacak ve Eylül 2012de tamamlanması
planlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, esnafımızın ihtiyacı için KOSGEB
vasıtasıyla faizsiz kredi imkânı ve Çalışma
Bakanlığımızca da 6 bin insanımıza sekiz
aylık süreyle iş imkânı sağlanmıştır.
Biz AK
PARTİli 4 milletvekili bütçe çalışmalarına kadar Vandan
hiç ayrılmadık. Halkımızın yanında olduk, Van ve
Ercişimizin yaralarının sarılması için
çalıştık ve inşallah bundan sonra da
çalışacağız. Vanda, Ercişte ve ülkemizin her
noktasında bulunan kardeşlerimizin bütün sorunlarıyla ilgilendik
ve bundan sonra da ilgileneceğiz. Van ve Erciş, Hükûmetimizin
yaptığı ve yapacağı çalışmalar ile
inşallah yeniden inşa edilip kısa sürede eskisinden çok daha
gelişmiş iller olacaktır, şehirler olacaktır.
Ülkemizin
her noktasından deprem bölgesine çok yoğun yardımlar
yapılmıştır. Kadirşinas milletimiz bizi hiçbir zaman
yalnız bırakmayarak, milletimizin tek yürek olduğunu
göstermiştir. Bu acı günümüzde desteklerinden dolayı Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Sayın Başbakanımıza,
bakanlarımıza
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Çiftçi.
FATİH
ÇİFTCİ (Devamla) Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM
(İzmir) Ruhsatların hesabını verin, ruhsatların!
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, Sayın Milletvekili zannederim daha
önce Erciş Belediye Başkanlığı yaptı.
Biliyorsunuz, bu depremle ilgili, Erciş Belediyesinin imar ve
ruhsatlandırma çalışmaları, 7-8 katlı binalara izin
verilmesi konusunda bunların yıkıldığına
ilişkin yaygın bir kanaat var. Dolayısıyla, Sayın Milletvekili
Erciş Belediye Başkanlığı döneminde bütün
bunların olup olmadığı konusunda maalesef kamuoyuna
doyurucu bir bilgi vermedi.
Bir
başka şey de, bu konudaki iddialara da cevap verirseniz kamuoyunu
bilgilendirmek amacıyla daha doğru olacaktır.
BAŞKAN
Sayın Vural, bütçe görüşmesi yapılıyor ve madde üzerinde
görüşülüyor.
Teşekkür
ederim.
Şimdi,
madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Mehmet Geldi, Giresun
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Geldi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
GELDİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
23üncü maddesinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Sizleri ve yüce milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
Madde
ile 2012 yılında sözleşmeli personele ilişkin esaslar
belirlenmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi sizlere 648
sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin getirdiği
bazı yeniliklerden bahsetmek istiyorum:
Madde
23 3194 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
Ek
Madde 4 Mera, yaylak ve kışlakların geleneksel kullanım
amacıyla geçici yerleşme yeri olarak uygun görülen
kısımları valilikçe bu amaçla kurulacak bir komisyon
tarafından tespit edilir. Bu yerlerin ot bedeli
alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek tapuda
Hazine adına tescilleri yapılır. Bu taşınmazlar, bu
madde kapsamında kullanılmak ve değerlendirilmek üzere, belediye
ve mücavir alan sınırları içinde kalanlar ilgili belediyelerine,
diğer alanlarda kalanlar ise il özel idarelerine veya özel kanunlarla
belirlenen ilgili idarelere tahsis edilir. Özel kanunlar kapsamı
dışında kalan alanlarda belediyesince veya il özel idaresince
geçici yerleşme alanının vaziyet planı ve
yapılaşma şartları hazırlanır ve onaylanır.
Bu taşınmazlardan kamu hizmetleri için gerekli olanların
dışındakiler, il özel idaresince veya belediyesince ve özel
kanunlarla belirlenmiş alanlarda ilgili idarece kadastro verileri
işlenmiş hâlihazır haritalar üzerine yapılmış
vaziyet planına veya onaylı imar planına uygun olarak talep
sahiplerine bedeli karşılığında yirmidokuz yıla
kadar tahsis edilebilir.
Bu yerlerde umumi
ve kamusal yapılar hariç, inşa edilecek yapıların kat adedi
bodrum hariç olmak üzere ikiyi, yapı inşaat alanı 200 metrekareyi
geçemez. Bu yapıların yöresel mimariye uygun ve yöresel malzeme
kullanılmak suretiyle yapılması zorunludur. Bu
fıkranın uygulanmasına, bu fıkra kapsamında tahsis
edilecek mera, yaylak ve kışlakların il genelindeki toplam mera,
yaylak ve kışlakların binde beşini geçmemek üzere
oranının belirlenmesine, bu yerlerin kiralanmak ve irtifak hakkı
tesis edilmek suretiyle tahsisine, tahsis sürelerine, tahsis bedellerine,
tahsil edilen bedellerin kullanım şekline, tahsis süresinin sona
ermesine, komisyonun teşkiline ve diğer konulara ilişkin esas ve
usuller, İçişleri Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı
ile Kültür ve Turizm Bakanlığının uygun görüşleri
alınarak Bakanlıkça hazırlanan yönetmelikle belirlenir.
Mera, yaylak ve
kışlakların 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi
Teşvik Kanunu uyarınca ilan edilen turizm merkezleri ile kültür ve
turizm gelişim bölgeleri kapsamında kalan kısımları,
ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı
değiştirilerek tapuda Hazine adına tescil edilir ve bu yerler,
2634 sayılı Kanun çerçevesinde kullanılmak ve
değerlendirilmek üzere Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis
edilir.
Çevre ve
Şehircilik Bakanlığınca bahsi geçen Kanun Hükmünde
Kararnamenin öngördüğü yönetmeliğin hazırlanması yönünde
çalışmalar başlatılmıştır. Bu
yönetmeliğin hazırlanması ve ilanını müteakip
valiliklerce mahallinde oluşturulacak komisyonlar vasıtasıyla
netice alıcı çalışmalar
hızlandırılacaktır.
Çıkartılmış
olan bu kanun hükmünde kararnameyle küresel iklim değişikliği
sonucu önemi çok daha fazla ortaya çıkan yayla turizminin teşvik
edilmesi sağlanmakta, çirkin yapılaşmalarla doğanın
kirletilmesine engel olunup düzgün ve kontrollü yapılaşma imkânı
getirilmekte ve bu zamana kadar yapılmış olan çirkin
yapılaşmaların ıslahı için gerekli tedbirler
alınmış olmaktadır.
2012
yılı bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını diler,
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde on
dakika soru-cevap işlemi yapılacaktır.
FATİH ÇİFTCİ
(Van) Konuşma yaparken bana bir sataşma oldu, buna ilişkin
İç Tüzükün 69uncu maddesine göre bir açıklama yapıp cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN - Ne
diye Sayın Vekilim?
FATİH
ÇİFTCİ (Van) Ben konuşma yaparken
Açıklama
yapacağım
Sayın Grup Başkan Vekili ve bir
arkadaşımızın sataşması oldu, bir açıklama
yapacağım.
BAŞKAN Ne
diye sataştı, ne söyledi yani?
FATİH
ÇİFTCİ (Van) Deprem bölgesinde yapılan inşaat
ruhsatlarının benim dönemimde verildiğine ilişkin ve
bunların hangilerinin yıkıldığını,
kamuoyunda çeşitli açıklamaların olduğunu ifade ederek,
Sayın Grup Başkan Vekilimiz ve bir başka milletvekilinin sözü
oldu.
BAŞKAN Ama
ben de cevabını verdim, Sayın Başkan Vekili, Sayın
Vekilin konuştuğu konular maddeyle ilgili, burası yeri ve
zamanı değil diye cevabını verdim yani.
FATİH
ÇİFTCİ (Van) 69a göre sataşma var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ben size atfedilen bu konuda şeyler var daha sonra
açıklayın dedim.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Konuşurken sataşmadı zaten.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bundan dolayı söz isteyecekseniz, belgeleri getireyim ben
de, madem öyle, bir tartışma yapılıyor.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sorusu havada kaldı efendim.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Grup Başkan Vekilinin sorusu havada
kaldı efendim.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) Cevap vermek gerekiyor. Erciş Belediye
Başkanıydı.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bütçeyle ilgisi yok ki Başkanım.
BAŞKAN
Şimdi, bir konuda açıklama yapmanızı istedi. Ben de madde
üzerinde konuştuğunuzu, zamanının bu
olmadığını, yerinin bura olmadığını
söyledim, yani burada ne yapılması gerekiyor daha Sayın Vekilim?
FATİH
ÇİFTCİ (Van) Peki.
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum.
Sayın Belen,
Sayın Dedeoğlu, Sayın Acar, Sayın Sakık, Sayın
Tanal, Sayın Özel, Sayın Kurt ve Sayın Demir sisteme girmişlerdir.
Buyurun Sayın
Belen.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, ben 35 yıllık mali müşavirim. İlimle ilgili,
Tekirdağ milletvekiliyim, Çorluda ikamet ediyorum. Çorlu Vergi Dairesinin
bundan yirmi sene evvel 6.400 mükellefi, 73 personeli vardı. Bugüne
geldiğimizde mükellef sayısı 17 bini geçti, personel
sayısı 52. Buraya personel vermeyi, en azından sözleşmeli
personel vermeyi düşünüyor musunuz? Ayrıca ilçe emniyet
müdürlüğümüz de
Şehir merkez ilçe nüfusu 240 bine dayandı.
İlçe kadrosuna göre emniyet personeli olduğu için, ilçede
asayişte de zorlukla karşılaşılıyor. Kadro
vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Dedeoğlu
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sorum Maliye
Bakanımıza: Afşin Elbistan Termik Santralinde 9 tane
şehidimiz hâlâ göçük altında. Bunların ailelerine
emekliliklerinin dışında devlet olarak bir şey yapmayı
düşünüyor musunuz? Bu bir.
İkincisi:
1992 yılında kurulan Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesinin kadro problemleri bu dönemde çözülecek mi? Böyle bir
çalışmanız var mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Sayın Bakan, gıda bankacılığı
konusunda faaliyet gösteren dernek ve vakıflara 2008-2011 döneminde
yapılan bağış ve yardımların toplam tutarı
ne kadardır? Bu dönemde sağlanan KDV istisnasının
miktarı nedir? Sağlanan desteğin vakıf ve derneklere göre
dağılımı nedir? Devletin vergi almak yerine bu tür
kurumlara bağış yapılmasını teşvik etmesi
doğru bir vergilendirme politikası mıdır? Herkes
kazancının vergisini verse de yardıma ihtiyacı olanlara
devlet, aile sigortası gibi bir yapıyla katkı sağlasa daha
doğru olmaz mı? Deniz Feneri örneği ortadadır. Bu tür
örnekleri önlemek için bu alanda yeni bir düzenlemeye gidilecek midir?
Diğer sorum:
Sözleşmeli personelin bir kısmı kadroya geçirilmiştir.
Aynı statüdeki belediyeler ve özel idarelerdeki sözleşmeli personel
için de benzer bir adım atılacak mıdır? Aynı statüdeki
personel arasında ayrım yapılması doğru değildir,
Anayasaya aykırıdır. Bu adaletsizliği giderecek misiniz?
İnsanlarımızın kadrolu, güvenceli, sendikalı
şekilde çalışmasını sağlayacak
mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Sakık
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, ben de teşekkür ediyorum.
Yani iki gündür
arkadaşlarımızın seslendirdiği cezaevindeki bir
mahkûmun hayatıyla ilgili
Aslında birkaç yıldır bu insani
talepleri Parlamentoda hep kürsüye taşıdık, zaman zaman yetkili
bakanlarla da görüştük. Yani yüzlerce hasta bu noktada ölümcül, Adli
Tıp Kurumunun verdiği raporlar doğrultusunda ve
Cumhurbaşkanlığında da bu dosyalar bekliyor. Bu bir
insanlık görevidir yani bu hastaların son günlerini aileleriyle
geçirmeleri, dışarıda tedavi olabilmeleri için -eğer sosyal
devletten, hukuktan, adaletten bahsediyorsak- bununla ilgili
adımların atılması gerekir. Bu kanayan bir yaramızdır.
Ben Sayın Bakandan bu konuda duyarlı olmasını ve bu konuyu
Bakanlar Kuruluna götürmesini rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
ama soru sormadınız.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Bakanımıza dün de
soruları sordum, bugün de soruları sordum ama tabii soru sormak bir
yasama faaliyetidir, aynı şekilde bu yasama faaliyeti nedeniyle
Bakanın cevap vermesi gerekiyor. Kendi alanı olmayabilir,
saygıyla karşılarım ancak diyebilir ki: Yazılı,
sonradan vereceğiz. Ama ne hikmetse dün de aynı şekilde
yapmadı, bugün de aynı şekilde yapmadı. Kendilerinden
istirham ediyorum yani ne olur, nezaketen demeyeceğim ben de artık,
bu bir görevdir, alanınız olmuyor ise hiç olmazsa Biz
yazılı cevap vereceğiz. deyin. Bunun için söz aldım.
Bir de maddelerle alakalı olarak,
kendi adına AKPli 2 arkadaşımız konuştu. Bence bu da
yasama faaliyetimizi engelleyen bir husustur. Bunlara riayet edilirse
sevinirim.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan,
seçimden önce 55 bin tane öğretmene Başbakan tarafından bizzat
atama sözü verildi, Millî Eğitim Bakanının verdiği sözü
Başbakan teyit etti ancak daha sonra, bu öğretmenlerin
atanamayacağını yeni Millî Eğitim Bakanı özür
dileyerek söyledi, gerekçesi de Bakanlığınızın bu
konuda olur vermemesiydi.
Bu atanamayan öğretmenlerin
dramı ortada dururken Bekir Bozdağın gündeme getirdiği
mollaların atanmasını ve daha o dram ortadayken Atanamayan
Mollalar Platformunun açıklama yapıyor olmasını ve bunun
mizaha konu olmasını öğretmenlere ve kendi vicdanınıza
nasıl anlatıyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tekirdağ Çorlu Vergi Dairesinin
personel açısından desteklenmesi hususunu ben not aldım,
arkadaşlarla görüşeceğiz. İlk, hemen yani ihtiyaç varsa ki
sizin açıkladığınıza göre ihtiyaç var, gerekeni
yapacağız. Dolayısıyla, o konudaki
sıkıntıyı inşallah gidereceğiz.
Afşin Elbistanda göçük
altında kalan yerlerle ilgili tabii ki detaylara vâkıf değilim
şu an itibarıyla ama Sütçü İmam Üniversitesinin kadro problemi
varsa rektörümüz gelsin, biz kendileriyle de çalışalım. Bu sene
içerisinde üniversitelere biz 9 bin -yani genel olarak konuşuyorum-
akademik kadro veriyoruz. Dolayısıyla, eğer akademik kadro
ihtiyacı varsa zaten bu 9 bin içerisinden Sütçü İmam Üniversitesi de
tabii ki ihtiyaçlarını karşılamış olur ama idari
anlamda personel ihtiyacı varsa, dediğim gibi, Bütçe Kontrol Genel
Müdürlüğümüz durumu inceler, biz de gerekeni yaparız.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, gıda bankacılığıyla
ilgili bir soru var. Şu anda önümde veriler yok. Dolayısıyla,
veriler gelirse ben değerli milletvekilimizle paylaşırım.
Yalnız, şöyle bir şey var: Yani vatandaşlarımız
eğer hayır yapmak istiyorlarsa Kızılay olsun, diğer
alanlar olsun ve bir anlamda buna teşvik için birtakım vergi
gelirlerinden
Yani bu bahsettiğiniz rakamlar çok cüzi rakamlardır,
eğer devlet feragat ediyorsa ama bunun karşılığında
vatandaşlarımızın yani hayır kuruluşlarına
özellikle kanunla bunlar yapılıyorsa bence çok faydalıdır,
yani bunu niye eleştiriyoruz onu anlamakta zorluk çekiyorum. Tabii ki biz
herkesten geliriyle orantılı olarak vergi toplayıp -sosyal
devlet olmanın da bir gereği olarak- yoksul olan
vatandaşlarımıza, sosyal açıdan ihtiyaçları olan
vatandaşlarımıza destek vermemiz zaten bizim görevimiz, bunu da
en iyi bir şekilde yapıyoruz. Ben bütçe konuşmamda da gösterdim,
hakikaten sosyal harcamalar çok ciddi bir şekilde artmış.
Değerli
arkadaşlar, gıda bankacılığıyla ilgili rakamlar
geldi, onu paylaşayım değerli milletvekilimizle. Bakın
Burada bahsi geçen rakam nedir? diye sorarsanız, 2007 yılında
48 bin lira, 2008 yılında sadece 8 bin lira, 8 bin liradan
bahsediyorsunuz, 2009 yılında 25 bin liradan bahsediyorsunuz, 2010 yılında 484
bin lira, 2011 yılında 562 bin lira vergi indiriminden
faydalanılmıştır. Yani bu rakamların hepsini
topladığınız zaman 1 milyon 100 bin lira etmiyor. Yani 1
milyon 100 bin liralık bir destek vermeyerek eğer bizim vergi
gelirlerini ciddi bir şekilde artıracağımızı
düşünüyorsanız hakikaten ayrı bir konu ama bu rakamlar hakikaten
üzerinde fazla tartışılması gerekmeyen rakamlar.
Şimdi,
belediyelerin sözleşmelileri hususu: Değerli arkadaşlar,
sözleşmeliler kadroluya geçirilirken 657 kapsamında olanlar dikkate
alındı. Belediyeler niye dikkate alınmadı diye
arkadaşlara sorduğum zaman, bazı belediyelerin bunu
istemediği şeklinde bana bilgi geldi ama sonuçta, böyle bir talep
var. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız bu
talebi inceler, bakar, eğer gerekiyorsa o da yapılır ama ben, bu
yapılır demiyorum, yapılması gerekir demiyorum. Bu
belediyelerin sonuçta eleman çalıştırmasıyla ilgili bir
husustur ama şu an itibarıyla Maliye Bakanlığında, bu
konuda ne yapılan bir çalışma var ne bu konuda bize bir görüş
sunulmuştur.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Van Belediyesiyle ilgili
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Van Belediyesiyle ilgili ne vardı?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hiçbir yardım
alamıyor, şu anda belediyenin geliri yok.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, değerli
arkadaşlar, önce bir sorulan sorulara cevap vereyim.
Şimdi,
cezaevlerindeki onu da not aldım- ölümcül hastalıklar.
Bakıyorum,
başka bir şey var mı? Öğretmen ataması.
Yine,
öğretmen ataması da değerli arkadaşlar, 301 bin tane
öğretmen atamışız ve 2012 yılında da imkânlar
çerçevesinde ve tabii ki Millî Eğitim Bakanlığının
talepleri çerçevesinde biz öğretmenleri atamaya devam edeceğiz ama
burada bizim ihtiyacımız olan alanlarla ilgili öğretmenleri
atayacağız. İhtiyacımız olmayan alanlarla ilgili bizim
öğretmen almamız söz konusu olmaz.
Vana gelince: Van
bir afet geçirmiştir, devlet olarak biz her konuda Vanın yeniden
yapılandırılması için, yeniden inşa edilmesi için,
oradaki vatandaşlarımızın yaralarının
sarılması için her şeyi yapıyoruz. Eğer belediyenin
birtakım zararları varsa zaten AFAD bunu tespit eder, biz de yine
Afet İşleri Başkanlığına gereken desteği
veririz. Yani dolayısıyla, burada bir ayrımcılık yok.
Bakın, 2011 yılı içerisinde, 1999-2001de ödenmeyen afet
paralarını biz bu bütçeye koyduk.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Hiçbir belediyeye ayrım yapmadan
ödedik, buna BDPli belediyeler de dâhil olmak üzere.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım:
VI.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Genel Kurulun, 19
Aralık 2011 Pazartesi ve 20 Aralık 2011 Salı günkü
birleşimlerinin saat 13.00te başlamasına ve 19 Aralık 2011
Pazartesi günkü birleşimde 2012 Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 30uncu maddesinin oylamasının
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 13 Tarih: 18/12/2011
Genel Kurulun 19
Aralık 2011 Pazartesi ve 20 Aralık 2011 Salı günkü
Birleşimlerinin saat 13:00te başlaması ve 19 Aralık 2011
Pazartesi günkü Birleşiminde 2012 Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 30 uncu maddesinin oylamasının
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması
önerilmiştir.
Cemil Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mustafa Elitaş M.
Akif Hamzaçebi
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Oktay Vural Pervin
Buldan
Milliyetçi Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
BAŞKAN
Öneri üzerinde söz talebi? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Programa göre,
2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
oylanmamış maddelerinin görüşmelerini ve oylamalarını
yapmak için, 19 Aralık 2011 Pazartesi günü saat 13.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 20.41
(x) 87 ve 88 S.Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 08/12/2011 tarihli 31'inci Birleşim
Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dille bir takım kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde, Milletvekili tarafından yerinden, Türkçe olmayan bir dille bir kelime ifade edildi.
(xx) Bu bölümde, Milletvekili tarafından, yerinden Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde, Milletvekili tarafından , yerinden Türkçe olmayan bir dille bir kelime ifade edildi.
(x) Bu bölümde, Milletvekili tarafından, yerinden Türkçe olmayan bir dille bir kelime ifade edildi.
(x) Bu bölümlerde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dille bir kelime kullanıldı.