TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
42nci
Birleşim
19
Aralık 2011 Pazartesi
(TBMM Tutanak
Müdürlüğü tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan
ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/470)
(S.Sayısı:87)
2.- 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88)
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Deprem Yönetmeliğine aykırı
yapılanmanın Van ve Ercişte meydana gelen depremlerde önemli
hasarlara neden olduğuna
ilişkin açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Türk
Harb-İş Sendikasının açtığı Gelir ve vergi
dağılımında adalet istiyoruz kampanyasına Maliye
Bakanının dikkatini çekmek istediğine ilişkin
açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, konuşması sırasında
kullandığı cümlenin amacını aşan bir cümle
olmadığına ilişkin açıklaması
4.- Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin, yaptığı bir açıklamayı
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın yanlış
yorumladığına ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
işler
1.- Görüşmeleri
izlemek üzere Genel Kurulu teşrif eden Seyşeller Ulusal Meclisi
Başkanı Doktor Patrick Herminieye Başkanlıkça Hoş
geldiniz denilmesi
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin, Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Ankara Milletvekili Emine
Ülker Tarhanın, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Bursa Milletvekili Aykan
Erdemirin, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin, Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin, Adana Milletvekili Ümit Özgümüşün, partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Ankara Milletvekili Emine
Ülker Tarhanın, Mardin Milletvekili Ahmet Türkün, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
8.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergünün,
partisine sataşması nedeniyle konuşması
9.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat
Ergünün, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
10.- Mardin Milletvekili
Ahmet Türkün, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
11.- Adana Milletvekili Ümit
Özgümüşün, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergünün,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
12.- Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin, Adana Milletvekili Ümit Özgümüşün, partisine
sataşması nedeniyle konuşması
13.- Ankara Milletvekili
Emine Ülker Tarhanın, Mardin Milletvekili Ahmet Türkün, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
14.- Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
şahsına ve partisine sataşması nedeniyle
konuşması
15.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgünün, Polonyada yakalanan
firari sanıklara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Erginin cevabı (7/553)
2.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Bursa ve ilçelerinde yapılması planlanan hastanelere ve
sağlık hizmetlerine ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/659)
3.- Konya Milletvekili Atilla Kartın,
Madımak davası hükümlülerinden birinin yurt dışında
yakalanmasına ve ülkemize iade edilmesine ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/710)
4.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Tam Gün Çalışma Yasasına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/756)
5.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmazın,
Yozgat-Sorguna yeni bir devlet hastanesi yapılıp
yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/816)
6.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adanada
Schengen vizesi veren büronun açılıp açılmayacağına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağın cevabı (7/1023)
7.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın,
Van depreminde yıkılan ve hasar gören binalara ve meydana gelen
zararın sorumlularına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/1035)
8.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, TRTnin
Cumhuriyet Bayramı ile ilgili yayınlarına ilişkin sorusu
ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/1102)
9.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmazın,
Yozgatın bazı ilçelerinde kapatılarak sağlık
ocağına dönüştürülen entegre ilçe hastanelere ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
(7/1134)
10.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçerin,
Tuzlanın hastane ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/1135)
11.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin,
kurumlardan ve bakanlıklardan TRTye geçen personele ilişkin sorusu
ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/1171)
12.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
kayıtlı işsizlere ve İşsizlik Sigortası Fonuna
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/1221)
13.- Muğla Milletvekili Nurettin Demirin, Çevre
ve Şehircilik Bakanının yaptığı bir
açıklamaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/1289)
14.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, İşsizlik Sigortası Fonuna ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/1313)
15.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
666 sayılı KHK ile bazı memurların mağdur olduğu
iddiasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/1314)
16.- Ankara Milletvekili Mustafa Erdemin, dizilerde
gayrimeşru çocuk olgusunun meşrulaştırılmasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/1373)
17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ardahanda bazı kamu binalarının depreme dayanıklı hâle
getirilmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/1388)
18.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının,
Adana RTÜK Bölge Temsilciliğinin tasfiye edilmesine ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/1547)
19
Aralık 2011 Pazartesi
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayımız vardır, gündeme geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, şimdi programa göre, 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S. Sayısı: 87)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.
Sayısı: 88) (x)
BAŞKAN Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde
2012 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
23üncü maddesi kabul edilmişti.
Şimdi, 24üncü
maddeyi okutuyorum:
İşçi istihdamı ve ödeneklerine
ilişkin esaslar
MADDE 24 - (1)
Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile 5018 sayılı Kanuna
ekli (II) sayılı cetvelde yer alan kamu idareleri, sürekli
işçileri ile 4/4/2007 tarihli ve 5620 sayılı Kanuna göre
çalıştıracakları geçici işçileri, bütçelerinin (01.3)
ile (02.3) ekonomik kodlarını içeren tertiplerde yer alan ödenekleri
aşmayacak sayı ve/veya süreyle istihdam edebilirler.
(2) 190
sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamındaki kamu idare, kurum
ve kuruluşlarının boş sürekli işçi kadrolarına,
22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 30 uncu
maddesi uyarınca yükümlü oldukları özürlü ve eski hükümlü işçi
atamaları, anılan Kanun Hükmünde Kararnamenin 11 inci maddesinin (d)
bendi hükmüne göre açıktan atama iznine bağlı
olmaksızın gerçekleştirilir. Bu atamalar izleyen ayın
sonuna kadar Maliye Bakanlığına ve Devlet Personel
Başkanlığına bildirilir.
(3) Toplu
iş sözleşmelerinden doğacak yükümlülükler, ihbar ve kıdem
tazminatı ödemeleri, asgari ücret ve sigorta prim artışı
nedeniyle meydana gelecek ödenek noksanlıkları ile 13/2/2011 tarihli
ve 6111 sayılı Kanunun 166 ncı maddesi hükümleri gereğince
genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelere
devredilen ihtiyaç fazlası personelin ödemeleri Maliye
Bakanlığı bütçesinin "Personel Giderlerini
Karşılama Ödeneği" ile "Yedek Ödenek"
tertiplerinde yer alan ödeneklerden aktarma yapılmak suretiyle
karşılanabilir. Birinci fıkrada belirtilen ekonomik kodlara bu
durumlar dışında (söz konusu ekonomik kodlar arasındaki
aktarmalar ile bu kodlar için birimler arası aktarmalar hariç) hiçbir
şekilde ödenek aktarması yapılamayacağı gibi bütçenin
başka tertiplerinden işçi ücreti ve fazla süreli çalışma
ve/veya fazla çalışma ücreti de ödenemez. Bu fıkradaki
kısıtlamalar, kendi bütçe tertiplerinden aktarma yapılması
koşuluyla TÜBİTAK için uygulanmaz.
(4) Birinci
fıkrada belirtilen kamu idarelerinin harcama yetkilileri, fazla
çalışma için öngörülen ödeneğe göre iş
programlarını yapmak, bu ödeneği aşacak şekilde fazla
süreli çalışma ve/veya fazla çalışma yaptırmamak ve
ertesi yıla fazla süreli çalışma ve/veya fazla
çalışmadan dolayı borç bıraktırmamakla yükümlüdürler.
Deprem, yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi,
çığ ve benzeri afetler nedeniyle yürürlüğe konulacak Bakanlar
Kurulu kararları uyarınca yaptırılacak fazla
çalışmalar ile fazla çalışma ücret ödemelerine ilişkin
ilama bağlı borçlar için yapılacak aktarmalar hariç fazla süreli
çalışma ve/veya fazla çalışma ücret ödemeleri için hiçbir
şekilde ödenek aktarması yapılamaz.
BAŞKAN
24üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili İzzet Çetin.
Buyurunuz
Sayın Çetin. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
CHP
GRUBU ADINA İZZET ÇETİN (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 24üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, iki haftadan bu yana Bütçe Kanunu Tasarısı üzerine
konuşuyoruz. Neredeyse çalışmaların sonuna geldik ama iki
haftadan bu yana zaman zaman gergin tartışmalar
yaşanmış olsa da bütçenin özü itibarıyla
değerlendirildiğinde bütçenin, ne yazık ki,
çalışanlara, emekçilere, dar ve sabit gelirlilere pek fazla bir
şey getirmediği ortada.
Bugün
24üncü maddenin başlığına bakacak olursak, işçi
istihdamı ve ödeneklerine ilişkin esasları düzenliyor ama daha
1inci maddesinde hem genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ve 5018
sayılı Kanuna ekli cetvellerdeki sürekli işçilerle, yine 5620
sayılı Kanuna göre çalıştırılacak geçici
işçilere ilişkin ödeneklerin nasıl
yapılacağını, 2nci maddesinde hükümlü ve özürlülerin
istihdamına ilişkin düzenlemenin kadro şartı aranmaksızın
nasıl gerçekleştirileceğini düzenledikten sonra diğer taraftan
baktığınızda torba yasa olarak bilinen ve 6111
sayılı Kanunla diğer kamu kurum ve kuruluşlarına
gönderilen işçilerin istihdamının yani 4/Clilerin
istihdamının nasıl olacağını, ücretlerinin
nasıl ödeneceğini gündeme getirmiş.
Değerli
arkadaşlarım, Bütçe Kanunu Tasarısının
görüşmeleri sırasında hem emeğin içinden gelen eski bir
sendikacı olarak hem de eski bir mali müşavir olarak bütçeyi
incelediğimde bir dörtlük geldi aklıma, önce onu sizlerle
paylaşmak isterim:
Dünya
zenginler dünyası
Önce
onlar gülüyor
Bir
ekmeği on parçaya
Hep
fakirler bölüyor.
Bu
nasıl bir çark ki dostlar
Tüm
dişliler paslanmış
Zenginler
ayakta durmak için
Hep
fakire yaslanmış.
Evet
arkadaşlar, 2012 bütçesinin özeti bu. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu bütçede fakirlerin işi çok zor,
çalışanların işi çok zor. Sanki krizleri onlar
çıkartmış, sanki ekonomiyi onlar batırmış, sanki
Deniz Feneri yolsuzluğunu emekçiler yapmış, sanki gemicikleri çocuklarına
onlar almış gibi, maddenin içeriğine
baktığınızda da göreceksiniz ki emekçi kesime üç kuruş
ödememek için tam bir zapturapt altına alma mantığı egemen
olmuş. Maddenin özüne baktığınızda göreceksiniz ki
kamu idarelerinin sürekli ve geçici işçi istihdamını,
istihdamın süresini ücret ödemelerinde önceden belirlenen ödenekleri
aşmamaları için ne gerekiyorsa yapılmış yani bu
zihniyet diyor ki: Ne kadar sendika özgürlüğü ve toplu sözleşme
hakkından söz ederseniz ediniz ben öyle bir bütçe kanunu yaparım ki
bütçede koyduğum ödenekleri hiç kimse aşamaz, toplu sözleşme
düzenini ve sendika özgürlüğünü Bütçe Kanunu ile özel bir kanun
olduğu için engellerim. Son maddesinde de çok açıkça görülüyor ki
burada da Kamu idarelerinin harcama yetkilileri benim sözümü dinlemezlerse
onların da canına okurum. mantığı bu. Ben bunu yadırgamıyorum
değerli arkadaşlar, neden yadırgamıyorum? Çünkü AKPnin
2002, 3 Kasımından bugüne kadarki çalışmalarında, yasa
yapma tekniklerinde, çalışanlardan yana, emekçiden yana, yoksuldan
yana bir düzenleme yaptığına tanık olmadık. Üstelik,
toplu sözleşme özgürlüğünü ve sendikal özgürlüğü belediye
encümeninin kaldırmasına dair yasaya hüküm koyacak kadar işçi
düşmanlığına, emekçi düşmanlığına
tanık olduk. Nereden çıkarıyorum derseniz, Büyükşehir
Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun çıkarttınız 2008 yılında, 5747 sayılı
Kanun. Oradaki bir cümleyi, bir paragrafı okuyacağım: Tüzel
kişiliği ilk genel mahallî idareler seçimlerine kadar devam edecek
belediyelerin her türlü yeni personel istihdamı, yapacakları toplu
iş sözleşmesi, taşınır
belediyenin, ilk kademe
belediyelerinin ya da mahalle veya mahalle kısımlarının
birleştirilmesi suretiyle yeni bir isim altında kurulan ilçelerdeki
belediyeler büyükşehir belediyesinin, köye dönüşen yerlerde il özel
idaresinin onayına tabidir.
Yani
imzalanmış bir toplu iş sözleşmesinin uygulanıp
uygulanmayacağı, toplu sözleşme yapılıp
yapılmayacağı, Toplu Sözleşme Grev ve Lokavt Kanunuyla ya
da sendikaların özgür iradeleriyle değil, belediye encümeninin, il
özel idaresinin kararıyla gerçekleştirilecek. Tabii, Anayasaya
açık aykırılığı olan bu düzenleme, umarım
sendikalar tarafından ILOya taşınır. Bu, açıkça,
toplu sözleşme özgürlüğünü belediye meclisi eliyle yok etme
anlayışıdır ki bu AKPye yakışan bir
anlayıştır.
Bakınız,
size AKPnin çalışanlara yönelik ikinci bir örneğini daha vermek
istiyorum. Bugüne kadar gündeme getirmediler ama sessiz sedasız önümüzdeki
günlerde gerçekleştirecekler. Değerli arkadaşlarım, ikinci
örnek birincisinden daha vahim. Bir PTT AŞ kurulmasına ilişkin
düzenleme yapma arzusundalar, diyorlar ki: Posta ve Telgraf
Teşkilatı Anonim Şirketinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun. Burada da -kısaca geçiyorum- diyorlar ki: Bu
personel 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve
diğer kanunların sözleşmeli personel hakkındaki hükümlerine
ve 4857 sayılı İş Kanununa da tabi değildir. Peki,
PTT AŞnin getirmediğiniz ama yakında getireceğiniz
40ıncı maddesindeki sözleşmeli düzenlemesi Türkiye
Cumhuriyetinin yürürlükte olan çalışma yasalarına, hangisine
tabi? Hiçbirisine. Yani, AKP kanunsuz çalıştırma kanunu diye
bir kanunu Meclisin gündemine hazırlıyor. PTT AŞ hakkındaki
kanundaki düzenlemeler de böyle.
Değerli
arkadaşlar, tabii bu örnekler çok fazla. Bugün bakıyoruz, AKP,
Çalışma Bakanı 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun miadı doldu, emekliliği geldi, bunu emekliliğe
ayıralım. diyor, yani değiştirelim. Niçin
değiştirecek? Güvencesiz bir memur sistemi yaratmak ve memurlar eliyle
görülmesi gereken devletin asli ve sürekli işlerini sözleşmeliler
eliyle gördürmek ve de memurlara ödenen emekli ikramiyesini ortadan
kaldırabilmek ve giderek de işçilerin kıdem tazminatına
uzanabilmek için yol haritası yapıyor. Yani AKP eğer
çalışma yaşamına ilişkin bir düzenleme getiriyor ise
biliniz ki gasp vardır, emeğin hakkına açık
saldırı vardır.
Bu
yasanın, bu 24üncü madenin birinci paragrafında da ödenekleri
aşmanın yasaklanması, toplu sözleşme özgürlüğünü
açıkça bu bütçe kanunuyla ortadan kaldırmak anlamına gelir. Yani
emek yoksa, emekçi yoksa -ki, bu bütçenin içerisinde yok- çalışan
yoksa AKP mutlu. AKPnin asıl görevi yerli ve yabancı
yandaşlarını mutlu edebilmek, emeğin sömürüsünün önünü
açmak, bunun için sözleşmeliyi yaygınlaştırmak ve bunun
için de ne yazık ki en başta Meclisten başlamak.
Değerli
arkadaşlarım, Meclis çalışanlarını 4/Cli,
4/Bli, sözleşmeli diye ayırarak Türkiyeye örnek olma
anlayışı AKP döneminde gerçekleşti. AKP iktidar olduğu
3 Kasım 2002de sayıları sadece 164 olan 4/Cli
çalışanların bugünkü rakamla miktarı 50 bine vardı, o
Torba Kanunla birlikte Yerel yönetimlerde ihtiyaç fazlası personel.
diye adlandırdıkları kişilerin,
çalışanların, belediyelerden il özel idarelerine ve Millî
Eğitime gitmesiyle sayı neredeyse 100 bine varacak. O
çalışma ilişkileri gerçekten Orta Çağın kölelik
düzeninden farksız. Doğru dürüst ücretli izin hakkı yok,
ücretsiz izin hakkı yok, doğru dürüst hastalanma hakları,
doktora gidebilme hakları bile olmadan bu insanları
çalıştırmak herhâlde
Emeğin hakkı, alın teri kurumadan verilecektir. diyerek
iktidar olup, iktidar olduktan sonra da Sizinle işimi gördüm. diyen bir
anlayışa nasip olabilir.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten işler iyi gitmiyor. Bir de son zamanlarda
Türkiyede pek çok imam-hatip lisesi, ilahiyat fakültesi mezunu boş
dururken, işsiz dururken mele denilen mollaların sözleşmeli
istihdamını gündeme getirdiniz. Ben merak ediyorum, acaba ortopedist
yerine kırıkçıyı, kardiyolog yerine üfürükçüyü, dâhilîye
uzmanı yerine muskacıyı, kulak burun boğaz uzmanı
yerine cinci hocayı ne zaman istihdam etmeye
başlayacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN
(Devamla) Peki, ben teşekkür ediyor ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı.
Buyurunuz Sayın
Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA
KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 24üncü
maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Gerek kamu kesiminde
gerek özel kesimde sendikalaşma oranları ve sendikalı işçi
sayıları giderek gerilemektedir. Bu ise çalışma
hayatında toplu iş hukukundan bireysel iş hukukuna ve
taşeronlaşmaya giden bir süreci desteklemektedir.
AKP döneminde kamuda
kadrolu işçi istihdamı azalırken güvenceli istihdam biçimleri
yok edilmektedir. Çalışma Bakanının verdiği bilgilere
göre, kamuda 426 bin taşeron işçisi çalışmaktadır. Temizlikten
güvenliğe, iş makinesi operatörlüğünden mühendise, büro
işlerinden ameliyathanelere varıncaya kadar kamu hizmetlerinde
taşeron işçisi çalıştırılır hâle
gelinmiştir.
Taşeron
işçileri insanca çalışma koşullarından uzak, iş
güvencesi olmadan, sendikasız, izin hakkı ve fazla mesai verilmeden
günde on iki saati bulan sürelerde köle gibi
çalıştırılmaktadır. Taşeron işçileri, tabiri
caizse sesi kısılmış, elleri kolları
bağlanmış, komutla hareket eden bireyler hâline
getirilmiştir. İşten atılma korkusuyla seslerini
çıkaramamaktadırlar. Her sözleşme dönemi sonunda yeniden
sözleşme imzalamama korkusu yaşıyorlar. İşten
çıkarılanlara ihbar ve kıdem tazminatı verilmiyor.
Maaşlarını düzenli alamıyorlar. Taşeron
işçilerinin sahibi de yok. Bu işçiler taşeron müteahhit ile
devletin arasına sıkışmış durumdadır. Bu
işçilerin çoğu asgari ücretle hatta bankaya yatan asgari ücretin bir
kısmını müteahhide vermek zorunda kalarak çok düşük
ücretlerle çalışmaktadır.
Hakikaten
bu insanlara yapılan eziyetleri, aşağılamaları,
korkuları yaşatmaya kimin, ne hakkı var?
İşsizliği fırsata dönüştürerek siyasi rant
hesabıyla yeni taşeron işçilerini işe alan AKP Hükûmeti onların
sorunları karşısında olupbiteni seyretmekten başka bir
şey yapmamaktadır. Her geçen gün sorunları daha da artan
taşeron işçilerine Hükûmet bir an önce sahip çıkmalı,
çalışma şartları ve ücretleri iyileştirilmelidir.
Devletin asli ve sürekli hizmetlerinde çalıştırılan
taşeron işçileri mutlaka kadrolara atanmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, önümüzdeki günlerde 2012 yılında uygulanacak asgari
ücret belirlenecek. AKP Hükûmeti asgari ücreti ocak ayında yüzde 3, temmuz
ayında yüzde 3 oranında artırmayı
programlamıştır. Daha geçtiğimiz günlerde elektriğe,
doğal gaza, benzine, mazota yüzde 15e varan oranlarda zam yapan, maktu
vergileri yüzde 10,26 oranında güncellemeyi, vergi gelirlerini yüzde 13,7
oranında artırmayı öngören AKP Hükûmeti asgari ücretliye çok
düşük artışı reva görebilmektedir. Asgari ücretli, memur,
emekli, dul ve yetimlere maaş artışı yapmaya sıra
gelince, Maliye Bakanı âdeta cebinde akrep taşımaktadır.
Ülkemizde
enflasyonla mücadelenin temel aracı olarak ücret politikaları
kullanılmaktadır. Asgari ücret başta olmak üzere, bütün
ücretleri ve buna bağlı olarak da emekli aylıklarını
enflasyon düzeyinde artırmak ekonomik bir tercih olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bu durum,
çalışanların ve emeklilerin satın alma gücünü zaman içinde
eriterek zayıflatmış, enflasyonla mücadelenin en ağır
yükü çalışan ve emekli kesimin üzerine
aktarılmıştır. Her fırsatta kendi hükûmetleri
döneminde millî gelirin artmasıyla övünen AKP, bu tercihiyle gelir
dağılımında çalışanlar ve emekliler aleyhine
ciddi bir bozulmaya neden olmuştur. İnsanımızın Ülkemiz
zenginleşiyor da biz neden zenginleşemiyoruz? sorusunu
sıklıkla sormalarının arkasında yatan gerçek ise
işte budur.
Ücret
politikalarıyla çalışan ve emekli kesim üzerinde
baskıcı ve sindirici bir yönetim biçimini benimseyen Hükûmet,
milyarder yaratma konusunda ise oldukça cömert davranmaktadır. Kriz
dönemlerinde dahi dolar milyarderi sayısı dünyanın en büyük
ikinci ekonomisi olan Japonyadan daha fazla artan Türkiye, gelir
dağılımının en fazla bozuk olduğu ülkeler
arasında da ilk sıralarda gelmektedir.
AKP
Hükûmetinin uyguladığı politikalar sonucu, sıcak para
yoluyla ülkemiz küresel soyguna maruz bırakılmıştır.
Hâlen 100 milyar dolar civarındaki sıcak para diye anılan
kısa vadeli yabancı sermaye, ülkemizde yıllardır çok yüksek
kazanç elde etmiştir.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumunun ekim ayı verilerine göre, 51 milyon mudi
10 bin liranın altında mevduata ve toplam mevduatın yüzde
4,7sine sahip iken, sadece 43 bin mudi 1 milyon liranın üzerinde mevduata
ve toplam mevduatın yüzde 47sine sahip bulunmaktadır. Milyonerler
kulübüne son bir yılda 9.755 milyoner eklenmiştir.
Küresel
patronların, sıcak para tacirlerinin, faizcilerin ve tefecilerin
yüksek kârlar elde ettiği, paradan para kazanmanın revaçta
olduğu ülkemizde asgari ücretliler ile memur ve emeklilerin büyük
çoğunluğu açlık sınırının altında
aylık almaktadır. Aylık geliri yetmeyen
vatandaşımız geçimini borçla sağlamaya
çalışmaktadır. 2002 yılında 6 milyar lira olan kredi
kartları ve tüketici kredisi borçları dokuz yılda tam 35 kat
artarak 213 milyar lirayı aşmış durumdadır. Ülkemizde
açlıkla boğuşan milyonlara karşılık her yıl
binlerce yeni milyoner üreten çarpık ve adaletsiz bir gelir
dağılımı hâkim olmuş, üretmeden tüketen ve
ürettiğinden fazlasını harcama döngüsüne saplanmış bir
ekonomik düzen meydana gelmiştir.
Ekonomik
sıkıntılardan dolayı çiftçiler, esnaf ve sanatkârlar ile
dar ve sabit gelirliler başta olmak üzere toplumun büyük
çoğunluğu ciddi sorunlarla karşı karşıya
bulunmaktadır.
Girdi
fiyatlarındaki yüksek artışlar ve yetersiz destekler çiftçimizi
çaresiz bırakmıştır. Ürünlerini düşük fiyatlarla
satmak zorunda bırakılan çiftçimizin durumu her geçen gün daha da
kötüye gitmektedir.
Mahallede,
çarşıda, iş hanında, pazarda, sebze hallerinde, sanayi
sitelerinde ekmeğini kazanabilmek için didinen esnafımız dükkân
kirasını ödeyemez hâle gelmiş, her mahallede açılan büyük
alışveriş mağazaları küçük esnafı yok etme
noktasına getirmiştir.
Nakliyeci
esnafımız, kamyoncularımız artık 10 numara yağ
bile alamamakta, yanık yağla tekerini döndürmeye
çalışmaktadır. Fakir fukara, garip gureba edebiyatıyla, En
Kahraman Rıdvan edalarıyla, yüce dinimizi de istismar ederek hitap
ettikleri kesimlerin oylarını kotaranlar, iktidarları döneminde
bu kesimleri unutmuş, türedi zenginler, mutlu azınlıklar,
imtiyazlı sınıflar, seçkinler zümresi oluşturmuştur.
Hükûmet,
tasarruf artışını tüketimi kısarak sağlamayı
hedeflemektedir. Hükûmetin, bırakın refah artışından
vatandaşa pay vermeyi tasarruf tedbirleri yoluyla, vergi
artışları ve zamlarla vatandaşın mevcut
refahından bile pay almayı hedeflediği görülmektedir. Son
aylarda elektrikten doğal gaza, benzinden mazota, telefondan sigaraya,
alkol ürünlerinden otomobil vergilerine kadar yüksek oranlı zamlar
milletimize yağmur gibi yağmıştır. Fakir
vatandaşın evinde kullandığı mutfak tüpü 65-70 liraya
kadar çıkmış, bulgurdan pirince, şekerden yağa kadar
her şeye zam gelmiştir. Yılbaşından itibaren birçok
vergi, resim, harç ve para cezaları da yüzde 10,26 artacaktır.
Sağlık
harcamalarındaki yüksek artışın önüne geçemeyen AKP
Hükûmeti, uygulamaya koyduğu katılım paylarıyla bunun
faturasını sigortalılar ve emekli, dul ve yetimlere
çıkarmaktadır. Şu anda Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen
tasarıya göre Hükûmet, reçetelerde yer alan her bir kalem veya kutu ilaç
için 1 lira ilave katılım payı alınması konusunda
düzenleme yapmaktadır. Yani 5 kutu, 10 kutu ilaç aldın; 5 lira, 10
lira ilave katılım payı daha ödeyeceksin. Asgari ücretliler,
işçiler, memurlar, emeklilerle, dul ve yetimler daha maaşları
artmadan alacakları maaş zammından çok daha fazlasını
ödemekle karşı karşıya
bırakılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde Geçici ve mevsimlik işçi adı
altında da bir dram yaşanmaktadır. Yüz binlerce işçi
devletin asli ve sürekli işlerini yapmalarına rağmen
yılın belli dönemlerinde işten çıkarılmaktadır.
Üstelik hizmet akdi askıya alınan işçinin yeni dönemde işe
çağrılıp çağrılmayacağı ise belirsizdir.
Bu
görüş ve düşüncelerle tekrar hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kalaycı.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Van Milletvekili Fatih Çiftci.
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, bizim talebimiz vardı.
BAŞKAN
Sizin de talebiniz var; ona da sıra gelecek efendim.
Buyurunuz
Sayın Çiftci. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ADALET
VE KALKINMA PARTİSİ GRUBU ADINA FATİH ÇİFTCİ (Van)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, bütçenin 24üncü maddesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Sayın Başkan, bu vesileyle bütçenin
memleketimize ve ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını
diliyorum.
Bütçenin 23üncü maddesi üzerinde şahsım
adına söz aldığımda, konuşmamdan sonra, sayın
grup başkan vekili, Erciş depremindeki inşaat
ruhsatlarının 3 kattan 6, 7, 8 katlara çıkarılıp
inşaatlar yapıldığı ve bu sebeplerle
yıkıldığı konusunda kamuoyunda çeşitli
açıklama ve iddiaların olduğu, bu konuya ilişkin Meclise
bilgi vermemi istemiş, bunun üzerine açıklama ve bilgi vermek üzere
yüce heyetinizin karşısındayım.
Öncelikle, Van depreminde hayatını kaybeden
bütün hemşehrilerime Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum. Milletimizin başı
sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi 23
Ekim Pazar günü saat 13.41de 7,2 ve 9 Kasımdaki 5,6 büyüklüğündeki
iki depremle Van sarsıldı. 23 Ekim depreminin gerçek rakamlarına
bakacak olursak yerin
Değerli milletvekilleri, Van ve Ercişin
karşı karşıya kaldığı felaket çok
ağırdır. Bu boyutta bir felaketin karşısında
öncelikli olan göçük altından insanları çıkarmak, yerde yatan
cenazeyi kaldırmak, yaraları sarmak, halkın ihtiyaçları
için seferber olmaktır. Bu depremde başta Sayın
Başbakanımızın, Hükûmetimizin ve milletimizin desteği
ile deprem yaraları sarılmaya başlanmıştır.
Görevde bulunduğum 1 Nisan 2004-10 Mart 2011 yılları içerisinde
birtakım menfaat gruplarının her türlü baskı, kamuoyu
oluşturma ve iftiralarına hiçbir şekilde boyun eğmedim,
Belediyemizce imar mevzuatının ve ruhsat mevzuatının
tavizsiz bir şekilde uygulanmasını sağladım. Ercişin
imar planı benim Belediye Başkanlığım döneminde
yapılmamıştır. Ercişin imar planı 1989
yılında yapılmış olup, benden önceki dönemlerde de bir
kez revizyon görmüştür. Bu plan bölgelere göre 6, 5, 4 ve 3 kat
şeklinde imarda düzenlenmiştir. Aynı imar planı
belediyemizce kesintisiz uygulanmış olup, hâlen de
uygulanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Erciş depreminde basına yansıyan ve gündeme
getirilen yıkılan binaların yapım zamanı ve
ruhsatlarıyla ilgili olarak, daha önce birçok kez yazılı ve
görsel basında Vandan açıklamalarda bulunduk, basın
açıklaması yaptık. Deprem olduğu günden bütçe
görüşmelerine kadarki sürede bölgede çalışmalarda
bulunduğum için, deprem bölgesinde bulunduğum için yüce Meclisimizde
bir açıklama yapma şansımız ve imkânımız olmamıştı.
Ayrıca, bundan dolayı da teşekkür ederim.
Bugün
bu konuya ilişkin olarak yine belirtmek isterim ki, Belediye
Başkanlığım döneminde imar mevzuatı ve ruhsat
mevzuatı tavizsiz bir şekilde Belediye
Başkanlığımızca uygulanmıştır. Yüzlerce
inşaat ruhsatı mevzuata uygun bir şekilde verilmiş ve bu
binaların tamamında hiçbir sorun olmamıştır. Burada
kamuoyu yanlış bir şekilde yönlendirilmeye
çalışılmakta ve çok yanlış bilgiler verilmektedir.
AFAD hasar ekipleri tarafından, yıkılan binaların listesi
açıklanmıştır. Bu listeler herkese açıktır ve
herkes çok rahat bir şekilde yıkılan bu binalara
ulaşabilir.
Değerli
milletvekilleri, bölgede çeşitli siyasi hedefleri olan kişi ve
gruplar, kamuoyunu yanıltmak amacıyla yanlış ve yalan
bilgileri sürekli gündemde tutarak birtakım hedeflere ulaşmaya
çalışmaktadırlar. Şahsımı ve partimi
yıpratmak için bu yanlış ve asılsız bilgileri
muhalefet üzerinden gündeme getirmektedirler. Daha önceden de belirttiğim
gibi, bunların tamamı asılsız ve yalandır. Erciş
depreminde yıkılan binaların inşaat ruhsatlarının
hangi tarihlerde verildiği, kat artırımının olup
olmadığı resmî kayıtlarda açık bir şekilde
bellidir. Bu ruhsatlar resmî belge olup, belediyede, mimarlar odasında,
şahısların kendilerinde, TÜİKte ve Sosyal Güvenlik
Kurumunda bulunmaktadır. Burada çok açık bir şekilde tarihleri
bellidir. Bu bilgilere herkes çok rahat bir şekilde ulaşabilir. Bilgi
Edinme Kanunu çerçevesinde de tüm halkımız bu hakka sahiptir.
23
Ekim Erciş depreminde belediye başkanı olduğum dönem, 1
Nisan 2004-10 Mart 2011 tarihleri arasında, iddia edildiği gibi, imar
planında 3 kat iken, imar tadilatı yapılarak 6 veya 7 kat veya
daha yüksek katlara çıkartılıp inşaat ruhsatı verilip
de yıkılan tek bir bina dahi söz konusu değildir. Buna
ilişkin olarak Erciş Belediyesine yapmış olduğum
müracaat üzerine tarafıma verilen 13/12/2011 tarih, 12-1416/2011
sayılı yazı ile, görev sürem olan 1 Nisan 2004-10 Mart 2011
tarihleri arasında imar planında 3 kat olarak bulunmakta iken, imar
tadilatı yapılarak, iddia edildiği gibi, 6 veya 7 kata
çıkarılıp yapı ruhsatı verilen ve bu nedenle bu
depremde yıkılan bina olmadığı tarafıma
bildirilmiştir. İsteyen herkese ben bu belgeleri açık bir
şekilde kendilerine verebilirim.
Değerli
milletvekilleri, ayrıca belirtmek isterim ki, Ercişte geçmişten
bugüne kadar zemin artı 5 katın üzerinde ruhsat verilen bina söz
konusu değildir. Ayrıca, önemli olan, binaların
ruhsatlarının imar ve ruhsat mevzuatına uygun
olmasıdır. Yapımına ilişkin olarak da, teknik
elemanların, fennî mesullerin, denetim elemanlarının ve yapan
firmaların sorumluluğu vardır. Bu konuda yasal süreç
başlamıştır. Sorumluluğu olan herkes hukuk önünde
hesabını verecektir ve vermelidir.
Bu
sorun yalnızca Vanın değil bütün ülkemizin kanayan
yarasıdır. Allah korusun, geçmişte örneğini gördüğümüz
gibi, büyük şehirlerde bu ölçüde deprem olsa çok daha vahim sonuçlar
ortaya çıkar. Bu nedenle, bina yapımı konusunda, fennî
mesullerin, teknik ve yapı denetim sisteminin çok daha güçlendirilip
yeniden yapılandırılması gerekmektedir.
Ayrıca,
yıkılan binaların büyük çoğunluğu deprem yönetmeliğinden
önce yapılan binalardır. Deprem yönetmeliği bu hâliyle bile çok
önemli bir işlev görmüştür.
Değerli
milletvekilleri, Vanda depremi birlikte yaşadığım,
kayıplarımı, kayıplarımızı
hemşehrilerimizle birlikte toprağa verdiğimiz dönemde, parti
geleneğimiz ve siyasi ahlakım gereği deprem enkazı üzerinden
siyasi rant elde etmeye çalışanları anlamakta güçlük çekiyorum.
Her şey çok açık seçik ortadadır ve ortaya çıkacaktır.
Doğusu ile batısı birlik ve bütünlüğümüze zarar verecek
söylemleri şiddetle kınarken, siyasi çıkarlar adına
mesnetsiz suçlamalarda bulunmanın, kamuoyunu yanıltmanın Vana
ve ülkemize hiçbir hayrının olmayacağı kanaatindeyim.
Partimizin, deprem afeti üzerinden yıpratılma
çalışmaları da halkımızın gözünden
kaçmamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, biraz da Ercişten, Erciş Belediyesinden bahsetmek
istiyorum. Erciş, Doğu Anadolu Bölgesinin en büyük ilçesidir, merkez
ve köyleriyle birlikte 165 bin nüfusa yakın bir nüfusu bulunmaktadır;
geçmişten bugüne kadar birçok kavime yurtluk yapmış,
başkentlik yapmış, birçok medeniyetin
yaşadığı bir yerleşim yeridir. Tarihte Karakoyunlulara
ve Akkoyunlulara başkentlik yapmış bir yerleşim yeridir.
Gecemizi gündüzümüze katarak, tırnaklarımızla kazıyarak çok
mükemmel ve bölgenin en gelişmiş şehri hâline getirdik
Ercişimizi.
Göreve
başladığımda nüfusa oranı itibarıyla Türkiye'nin
en borçlu belediyesini devraldım; personeline eczanelerin ilaç
vermediği, tüm hesaplarının hacizli olduğu, aylarca
personelinin maaş almadığı, esnaflarının
belediyesine malzeme vermediği bir yerel yönetimdi Erciş Belediyesi.
Ercişte suların akmadığı, çöplerin aylarca
kaldırılmadığı,
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FATİH
ÇİFTCİ (Devamla) -
Erciş Belediyesine saha ve sebze hali
kazandırdık.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çiftci.
Barış
ve Demokrasi
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, Sayın Milletvekili sözlerinin
başında Grup Başkan Vekilinin birtakım iddiaları
gündeme
FATİH
ÇİFTCİ (Van) Ben öyle söylemedim. Ben bu konuda basında
birtakım iddialar olduğunu
OKTAY
VURAL (İzmir) İddialar olduğunu
Dün ben söylemiştim bu
iddialarla ilgili bir açıklama yaparsanız diye.
Dolayısıyla, bu iddiaların açıklanma talebi
açıkçası benim tarafımdan iletilmişti. Sayın
Milletvekili birtakım açıklamalar yaptı. Müsaade ederseniz bu
açıklamaların mesnedi olan konuları Meclisle paylaşmak
istiyorum. Çünkü bu konudaki iddiaların dayandığı bir temel
yokmuş gibi algılanmasını da istemem. Dolayısıyla,
bu iddiaların dayandığı temelle ilgili kısa bir
açıklamayı müsaade ederseniz kürsüden yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz, iki dakika süre vereceğim Sayın Vural.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Deprem Yönetmeliğine aykırı yapılanmanın Van ve
Ercişte meydana gelen depremlerde önemli hasarlara neden
olduğuna ilişkin
açıklaması
OKTAY
VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii,
Van Ercişte meydana gelen deprem, deprem sonrası yapılan
değerlendirmeler
Doğrusu bu konularda Ercişte iki dönem
sorumluluk üstlenmiş bir belediye başkanının, şu anda
milletvekili olması münasebetiyle, bu konularda bir açıklık
getirmesi faydalı olmuştur.
Efendim,
Orta Doğu Teknik Üniversitesinin hazırladığı, depremle
ilgili raporlar, yapılan incelemeleri dikkate
aldığımız zaman
Aslında 2007 yılında deprem
kararnamesi değişti. Hatta 1999 yılında olan depremden
sonra yapı denetimiyle ilgili hususlar getirildi. Şimdi, bütün
bunları dikkate aldığımız zaman Van ve Ercişte
meydana gelen
Şüphesiz bu bilgiler sadece Ercişe yönelik
değildir ama bakıldığı zaman burada özellikle 2004,
2005, 2006 yılında hafif, orta, ağır ve yıkık
binaların ruhsat tarihine göre pik yaptığını
görüyoruz. Dolayısıyla, burada bu veriler aslında bu 2007deki
deprem sonrasındaki düzenlemenin bile kâfi gelmediğini ortaya
koyuyor. Bu bir vakıadır. Bakıldığı zaman, bu
noktada özellikle 1 ve 4 katlı binaları da dikkate
aldığımız zaman, 7 katlı binaları da dikkate
aldığımız zaman, bakınız, burada 2007 ve
sonrasında hafif, orta ve ağır hasarlı binaların pik
yaptığını görüyoruz, dokuz tane bina ağır
hasarlı durumda.
Dolayısıyla,
böyle bakıldığı zaman, 1998-2007 ve sonrasını
dikkate aldığımız zaman, ağır hasarlı ve
hasarlı binaların yüksek olduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla, bu konunun açıklığa
kavuşturulması bakımından bunları talep ettim,
bunların mesnedi vardır. Bu konularda kimler devreye girmiştir?
Neden 5 ve 7 katın üzerindeki, 5 ve 7 kat arasındaki binalarda
artış hasar miktarı 2007 ve sonrasında fazla olmuştur?
Hatta bunun 2007 öncesi de vardır. Yıllar itibarıyla da bu söz
konusu. Dolayısıyla, bu konuda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (Devamla)
ortaya koyduğumuz iddianın tabiatıyla bir
mesnedi vardır ama bunun Erciş özelinde nasıl olduğu
konusunda herhangi bir bilgiye sahip değiliz, lüzum da yoktur ama görünen
o ki burada deprem yönetmeliğine aykırı yapılanmanın
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (Devamla)
bu hasarda önemli zayiatı olduğunu ifade ediyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Konu anlaşılmıştır, teşekkür ederiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S. Sayısı: 87) (Devam)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S. Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili
Sırrı Sakık.
Buyurunuz
Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP
GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; ben de BDP Grubu adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün
yitirdiğimiz önemli bir siyaset adamı, insan hakları savunucusu,
eski Çek Cumhurbaşkanı Haveli buradan saygıyla, rahmetle
anıyorum. Aynen şöyle derdi: Topraklar ve bayraklar kutsal
değildir, kutsal olan tek şey insandır. İşte böyle
bir siyasetçiyi kaybettik. Kendisine tekrar, Allahtan rahmet diliyorum.
Sevgili
arkadaşlar, bugün 19 Aralık. 19 Aralık, Türkiye tarihinde iki
önemli karanlık ve iki katliama tanıklık ettiğimiz
günlerdir. Biri, 1978de Kahramanmaraşta başlayan ve orada yüzlerce
insanı katleden
Geçmişimizde de zaten bu katliam kültürü var,
1915lerde, sonra Yahudilere, Kürtlere uygulanan o zalimane politikalar bu tarihte
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sözünü geriye alsın Sayın Başkan,
böyle bir şey olamaz. Geçmişte bu toplumun katliam kültürü. gibi
bir ifade kullandı. Sözünü geriye alsın Sayın Başkan.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Siz konuşun, siz
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bu millete, bu devlete böyle hakaret ettiremeyiz
buradan. Sözünü geriye alsın Sayın Başkan. Böyle bir şey
olamaz.
SIRRI SAKIK (Devamla)
O zaman tarihi bilmiyorsunuz. Siz de dönün, tarihle yüzleşin.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Böyle bir şey olamaz Sayın Başkan.
Millete hakaret ediyor Sayın Başkan, Türk milletine hakaret ediyor.
Sözünü geriye alsın lütfen.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Kahramanmaraş bir gerçektir.
BAŞKAN Duydum
efendim, Sayın Canikli.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Sayın Başkan, lütfen konuşmamı yeniden başlatır
mısınız.
BAŞKAN Sayın
Sakık, ama lütfen, soykırım olarak, Yahudilere yönelik ve
Ermenilere yönelik soykırım olarak nitelediniz, katliam olarak
nitelediniz.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Bunu ben söylemiyorum, bunu tarih söylüyor.
(AK
PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Türkiye
Cumhuriyetinin tarihinde böyle bir şey yoktur.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, böyle bir şey
olabilir mi?
SIRRI SAKIK (Devamla)
Yani tarihten, gerçek tarihten neden rahatsız oluyorsunuz.
BAŞKAN Lütfen
SIRRI SAKIK (Devamla)
Gerçek tarihten neden rahatsız oluyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sözünü geriye alması gerek Sayın
Başkan.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Yalan yanlış tarih bilgisi sizi buraya getiren.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Konuşamaz Sayın Başkan, böyle
konuşamaz. Bu milletin Meclisinde böyle konuşamaz Sayın
Başkan.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Yani Kürtlere karşı siz bu politikaları uygulamadınız
mı?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - Ayıp değil mi, ayıp değil mi?
BAŞKAN Sayın
Sakık
SIRRI SAKIK (Devamla)
Kahramanmaraşta Allahuekber, Bismillahirrahmanirrahim sloganlarıyla
orada Aleviler katledilmedi mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Nerede, nerede? Neden bahsediyorsunuz?
SIRRI SAKIK (Devamla)
Sivasta yapılmadı mı, Çorum da yapılmadı mı,
Gazide yapılmadı mı?
OSMAN ÇAKIR (Düzce)
Niye Başbağları söylemiyorsun?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Neyi bahsediyorsunuz, neden bahsediyorsunuz?
Ezbere konuşmayın. Bu milletin geçmişinde katliam yok.
Ayıptır ya!
BAŞKAN Sayın
Sakık, bir şeye netlik getirelim lütfen.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Sayın Başkan, lütfen, o zaman
BAŞKAN Bir
dakika
Bir şey söyleyeceğim.
Bu gündeme
getirdiğiniz konular tamam, fakat Türkiye Cumhuriyetiyle ilgili,
geçmişiyle ilgili olarak Yahudilere ve Ermenilere yönelik bir katliam.
dediniz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Katliam kültüründen bahsediyor Sayın
Başkan. Millete hakaret ediyor.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) İmparatorluk dönemi
BAŞKAN - Böyle bir
şey söz konusu değildir. Lütfen bunu düzeltirseniz sevineceğiz.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Sayın Başkan, şimdi konuşmanın neresinden
başlayayım, bilmiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, düzeltsin. Bu iddia yabancıların iddiası.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Peki, Sayın Başkan, konuşmamızı lütfen başa
alalım, lütfen
BAŞKAN Buyurunuz
Buyurunuz
BEDRETTİN YILDIRIM
(Bursa) Sen neden bahsediyorsun, Yahudileri kim getirdi, kim sahip
çıktı?
SIRRI SAKIK (Devamla)
Teşekkür ediyoruz, onu da biliyoruz, onu da biliyoruz.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; bakın, üç dakikadır ben
konuşamıyorum.
BAŞKAN Buyurunuz,
konuşuyorsunuz. Buyurunuz
SIRRI SAKIK (Devamla)
O zaman lütfen başa alınız, konuşayım.
BAŞKAN Siz devam
ediniz lütfen.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Kahramanmaraşta,
evet, Alevilere karşı bir katliam projesi gerçekleştirildi. Bunu
herkes bilir. Yani niye inkâr ediyorsunuz, niye bu kadar tepki gösteriyorsunuz?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SONER AKSOY (Kütahya)
Yalan söylüyorsun, yalan!
SIRRI SAKIK (Devamla)
Sivasta olmadı mı, Çorumda olmadı mı, bunlar olmadı
mı? Hâlâ o insanların yarası sarılmadı. Siz, o gün
katliamı yapanları niye savunuyorsunuz Allah aşkına? Hani
geçmişimizle yüzleşecektik, hani bu sorunları çözecektik? Ama
demek ki siz bu kadar demokratsınız. Bakın, yıl yine
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın, o tarihte
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bakın, konuştuğumuz konu bu
değil, ben onu söylemiyorum. Bu milletin geçmişinde katliam kültürü
vardır. gibi bir ifade kullandınız. Ben onu eleştiriyorum,
onu geriye alın. Ayıptır yahu!
SIRRI
SAKIK (Devamla) Efendim, cumhuriyet öncesi olanlara bakın
OKTAY
VURAL (İzmir) Kendi geçmişiyle ilgili konuşuyor.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Şimdi, ya, bir dinleyeceksiniz. İlk önce bir
dinlemesini öğrenin.
Ve
bu Çorumda hâlen bu yara
(AK PARTİ ve MHP sıralarından
gürültüler)
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, bu kürsü bu millete hakaret kürsüsü değil
ya.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Başkanım, bu şekilde konuşamam lütfen
başa alır mısınız?
BAŞKAN
Buyurunuz, devam ediniz, vereceğim size sürenizi. Buyurun devam edin.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Ben başka nasıl konuşayım?
BAŞKAN
Devam ediniz lütfen.
OKTAY
VURAL (İzmir) Kaba ve yaralayıcı sözler kullanmaktadır.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Başkanım, ben bu koşullarda konuşamam.
Lütfen benim sözümü yeniden başlatın ve konuşayım.
BAŞKAN
Lütfen, ben sizin sürenizi vereceğim, buyurunuz devam ediniz siz
konuşmanıza.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Konuşmanızı tamamlayın.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Ama ben rahat konuşamam, lütfen bunu sizden rica
ediyorum.
BAŞKAN
Baştan beri söyledim Sayın Sakık, sürenizi vereceğim.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Devam edin Sırrı Bey, devam edin. Siz
konuşmanıza devam edin.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Lütfen, başlatın ve ben konuşayım.
BAŞKAN
Siz devam edin, ben sürenizi vereceğim, lütfen. Sayın Sakık,
lütfen
SIRRI
SAKIK (Devamla) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yani bu
kadar birbirimizi gererek değil yani biz geçmişimizle
yüzleşmeden geleceğimizi de inşa edemeyiz. Bu kadar tepki
göstermenizi de anlamakta zorluk çekiyorum.
Bakın,
bu tarihte, benim söylediğim Kahramanmaraş olayları o tarihte,
1978de Cumhuriyet Halk Partisi iktidar, Ecevit Başbakan ve o tarihte bu
katliamlara seyirci kalınmıştır ve ondan sonraki 19
Aralık 2000 yılında Millî Güvenlik Kurulunun kararıyla
tutsaklara karşı yirmi cezaevinde bir operasyon düzenlenmiştir.
Bu yirmi cezaevinde 30a yakın insan yaşamını
yitirmiştir. Hani deriz ya: Tutuklu ve hükümlüler bir ülkenin namusudur,
namusunu o ülke korumalıdır. Sizin namusunuz olan devrimci
tutsakları cezaevinde, o dönemde yine -talihin cilveli kaderine
bakın- Ecevit Başbakan, DSP iktidar ve bir gecede bir cezaevine
operasyon, bir değil yirmi cezaevine operasyon düzenleniyor ve 30 insan
yaşamını yitiriyor, 2 tane de asker yaşamını
yitiriyor. Ve bu karar, Millî Güvenlik Kurulundan alınan bir kararla bu
operasyonlar gerçekleşiyor. Ve o operasyona katılanlar sonra da
hâkimlere aynen şunu söylüyorlar: Biz gittik, Bayrampaşa Cezaevinde
operasyonlar başladı. İçeriden silahlı saldırı
falan yoktu. diyor. İçeriyi, koğuşları ateşler
almıştı. diyor. Bayan koğuşlarından mahkûmlar
bize yöneldiler, Kapıları açın! dediler ama biz açmadık
çünkü yetkililer Açmayın. diyordu. Bize ıslak battaniyeler
attılar, Bunları içeri atın. dediler. Oysaki içeriye
attığımız ıslak battaniyelerin hiçbiri ıslak
battaniye değil, kimyasal silahlarla ıslandırılmış
battaniyelerdi; ateşi, alevi tetikliyordu ve operasyon sonrası içeri
girdiğimizde onlarca ceset kömürleşmiş bir şekilde
duruyordu.
İşte,
böyle bir süreci yaşayanlar var ve o dönemde buna tanıklık
edenler var ve o dönemin siyasi aktörleri, hiçbiri bu işten dolayı
yargılanmıyor. Ne siyasi iktidar yargılanıyor ne asker
yargılanıyor ne bürokrat yargılanıyor. Hatta, o dönemin bürokratları ne yazık ki
sorun devlet olunca, sorun muhalifler olunca, sorun sol ve sosyalistler olunca,
sorun devrimciler olunca, buluşmadığınız noktada bir
buluşma sağlıyorsunuz.
Ben,
o gün, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü olan Ali Suat Ertosun
Şimdi, bir
insan eğer bu görevden sorumluysa yargılanmaz mı?
Yargılanması gerekir. Ama onu yargılayamıyorsunuz; ona
mevkiler, makamlar tayin ediyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Bu DSP
iktidarı döneminde, o koalisyon döneminde bu suç işleniyor,
arkasından sizin iktidarınız döneminde de bu zata ne veriliyor
biliyor musunuz? Devlet Üstün Hizmet Ödül Madalyası sizin Hükûmetiniz
tarafından öneriliyor ve ne yazık ki Sayın Bülent Arınç
hep vicdan sahibi deriz- o vicdan sahibi adam bu ödülü kendisine takdim
ediyor. Ne yazık ki Cumhurbaşkanı da, Sayın Abdullah Gül
onu Hâkimler ve Savcılar Üst Kurul üyesi olarak atıyor.
Şimdi,
bir ülkede yani yargılanması gereken bürokrat ve siyasetçiler
Mesela, o dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk de bu olayı örtbas
etmek adına onlarca, kamuoyunu yanıltan beyanlarda bulunuyor.
Şimdi,
bizim bunları yargılamamız, sorgulamamız gerekirken sizin
iktidarınız
Siz iktidarsınız, hesap
soracaksınız. Ben bunları kürsüye getiriyorum, siz de
çıkıp diyeceksiniz ki: Kardeşim, sizin söyledikleriniz
doğru değil. Doğru değilse, çıkın tepki
gösterin. Ben diyorum, bunları yargılamamız gerekir.
Bunları siz terfilendirmişsiniz.
Bakın,
iktidarlar gelip geçiyor, başbakanlar geçiyor, bakanlar
değişiyor ama bu zat her gün mevki, makamlarda tırmanıyor.
Niye? Devletin derinliklerinden geldikleri için midir acaba?
Bakın,
Mustafa Duyar. Bu Sabancı suikastından gözaltına
alınıp ve sonra bir cezaevinde öldürüldü. Onu öldürenler
bağırıyordu pencereden: Gidin,
Ali Suat Ertosuna sorun, Veli Küçüke sorun niye öldürdüğümüze dair.
Feryat ediyordu.
İşte,
ben, bunları burada kürsüye getirdiğim için, bunların
faillerinin yargılanması gerektiğini söylediğim için ne
oldu biliyor musunuz? Alelacele bu zat, Ali Suat Ertosun hakkımda bir
tazminat davası açtı. Ben bu mağdurların hukukunu
savunduğum için, çok böyle kısa süre içerisinde, bir iki ay
içerisinde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI
SAKIK (Devamla) 13-14 milyara yakın bir tazminat ödedim kendisine.
Eğer bu ülke
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Sayın Başkan, beş dakika
konuşamadım.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sırrı Bey, tamam
BAŞKAN
Konuştunuz efendim. Bir tartışma oldu. Bazen oluyor efendim.
Teşekkür
ediyoruz Sayın Sakık.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Sayın Başkan, beş dakika
konuşamadım.
BAŞKAN
Konuştunuz efendim.
Teşekkür
ediyoruz Sayın Sakık.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Sayın Başkan, bakın,
yaptığınız doğru değil.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Maddeler çok
SIRRI
SAKIK (Devamla) Ya, lütfen ben sözümü bitiremedim.
BAŞKAN
Sayın Sakık, teşekkür ederiz.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Sayın Başkan, siz adil davranmadınız. Ben
konsantrasyonumu bozdum. Beş dakika konuşamadım. Ne
söylediğimi anlatamadım. Niye böyle davranıyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Sakık, gayet adil davranıyorum. Sayın Sakık,
herkesin söz sırası belli.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Nasıl adil davranıyorsunuz? Beş dakika bile
konuşamadım. Ne söylediğimi bütün Parlamento görüyor.
BAŞKAN
Sayın Sakık, lütfen olay çıkartmayınız.
Diyeceklerinizi söylediniz.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Ne çıkaracağım? Ne söyleyeceğim?
BAŞKAN
Söylediniz efendim bütün söyleyeceklerinizi.
Buyurunuz
Sayın Tarhan.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkanım, Hatip, eski Genel
Başkanımız, Cumhuriyet Halk Partisinin eski Genel
Başkanlarından Sayın Bülent Ecevitin adı geçerek
konuşmasında bir atıfta bulunmuştur. Buna ilişkin bir
açıklama yapmak isterim Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi
bakımından.
12
Eylül 80 darbesi sonucu hazırlanan o antidemokratik Anayasanın en
antidemokratik hükümlerinin değiştirilmesine büyük katkısı
olan Sayın Ecevitin böyle bir operasyonda sorumlu olarak gösterilmesini
doğru bulmadığımızı belirtmek ve tutanaklara
geçmesini istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tarhan.
Hükûmet
adına Maliye Bakanı Mehmet Şimşek.
Buyurunuz
Sayın Şimşek. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında bütçe görüşmeleri
başladığından bu yana bana birçok soru yöneltildi bazı
konularda, birtakım yorumlar yapıldı. Ben, bu on dakikayı
müsaade ederseniz, özellikle eşit işe eşit ücret ve diğer
birkaç konuya ayırmak istiyorum.
Ama
sözlerimin başında da şunu söylemek istiyorum: Tabii
geçmişimizle yüzleşmek demek, vicdanımızla da
yüzleşmek demektir. Hiçbir vicdanlı kimse, Türkiyeye ne Ermenilere
ne de Yahudilere katliam yaptı diyemez. Çünkü böyle bir şey söz
konusu değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 666 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle, aslında, gerçekten çok önemli bir sorunu çözdük. Birçok
değişik kamu kuruluşunda, değişik ad ve unvanlar
altında ek ödemeler yapılmaktaydı ama bu ek ödemelerin
yapılmadığı memurlar ve yine idareciler arasında çok
önemli ücret farklılıkları oluşmaktaydı. Şimdi,
buraya çıkan birçok muhalefet sözcümüz dediler ki: Bu düzenleme tamamen
müsteşar, genel müdür, daire başkanlarının
maaşlarını iyileştirmek için yapılan bir
düzenlemedir. Oysa ben birkaç rakam vermek istiyorum. Bu düzenlemeden, yani
eşit işe eşit ücret düzenlemesinden faydalanan 405 bin memurumuz
var. Bunların sadece 13 bini daire başkanı ve üstü unvanlara sahip,
392 bini şube müdürü ve altı yani mühendisten taa lise mezunu veya
lise altı eğitime sahip hizmetliye kadar gidiyor.
Şimdi, burada size
sadece birkaç rakam vermek istiyorum: 9/1 bir memurun maaşında 122
liralık bir artış olmuş, 7/1 bir memurun maaşında
152 liralık bir artış olmuş, 4/1 memurda 213 liralık
bir artış olmuş ve eğer bu memur lise mezunuysa -yani 3/1-
213 lira artış olmuş, hizmetli ise 164 liralık bir
artış olmuş, şube müdürünün maaşında 341
liralık bir artış olmuş, şefin maaşında 298
lira bir artış olmuş. Yine mühendisler arasında da çok
önemli farklılıklar vardı, bu farklılıkları
giderdik. Örneğin 1/4teki bir başmühendis yani geçmişte en
düşük alan bir başmühendis şimdi 329 liralık fark almaya
başlamıştır. Bir mühendis, yine 3/1deki bir mühendis 268
lira fark almaya başlamıştır. Dolayısıyla burada,
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle aslında yapılan
şey çok basit. Aynı ad ve unvanla aynı işi yapan bütün
memurların maaşları o anlamda eşitlenmiştir.
Yine, en yüksek memurlara
yönelik bir düzenleme olduğunu iddia edenlere karşı şunu
ifade etmek istiyorum: 2002 yılında AK PARTİ iktidara geldiğinde
bir müsteşar ile 9/1deki bir memur arasındaki maaşı
karşılaştırdığınız zaman
müsteşarın maaşı 7 kat yüksekti yani bir
müsteşarın maaşı 9/1 memurdan 7 kat daha yüksekti. Temmuz
2011 itibarıyla bu fark 3,4 kata kadar inmiştir yani yarı
yarıya inmiştir. Dolayısıyla, bizim,
müsteşarların maaşlarını iyileştirdiğimiz,
bizim, genel müdürlerin maaşlarını iyileştirdiğimiz
iddiası doğru bir iddia değildir. Bu son yapılan düzenlemeler dâhil, bir
müsteşar maaşıyla memur maaş kat kıyası
yaptığınız zaman 3,8 kat düzeyinde olacaktır 2012nin
başından itibaren, ki bu başlangıç noktası, yani
2002de 7 kattı. Dolayısıyla biz hep en düşük maaş
alan memurlarımızı kolladık ve onlara ilişkin
düzenlemeler yaptık.
OKTAY VURAL (İzmir)
Polisler arasında ayrımcılık çıktı efendim!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, sadece ben şunu söylüyorum: Bizim, muhalefet sözcüleri
geldiler, dediler ki: Bu düzenleme tamamen üst düzey idarecilere yönelik bir
düzenlemedir. Bu doğru değildir. Bu düzenleme 405 bin memurumuzu
kapsamaktadır ve bu düzenlemeyle 405 bin memurumuzun tamamının
maaşında bir artış olmuştur, kimisinde az kimisinde
çok, ama bu önemli bir konudur.
OKTAY VURAL (İzmir)
Ama polislerde ayrımcılık yapıldı, ona bir
bakın Sayın Bakan.
ALİM IŞIK
(Kütahya) 1,5 milyon memur bundan yararlandırılmadı Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, yine Bütçede memur yok. deniliyor, Bütçede işçi yok.
deniliyor, Bütçede emekli yok. deniliyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bizim aslında hem dokuz yıllık hem de son bir
iki yıllık uygulamalarımız ortada. Bakın, ortalama
memur maaşı geçen sene yüzde 14 arttı. En düşük memur maaşı
-yani geçtiğimiz sene dediğim 2011 senesi- yüzde 18,3 arttı.
Bakın, en düşük memur maaşı. Dolayısıyla Bu
memur bütçede yoktur. dediğiniz zaman haksızlık
yapılıyor. 2012 yılında ne olacağı tabii ki bu
yapılacak sözleşmeler sonucunda ortaya çıkacaktır.
Dolayısıyla,
yine 2002ye kadar giderseniz, bakın, en düşük memur maaşı
yüzde 292 artmış, bu dönemde enflasyon yüzde 127. Yine ortalama memur
maaşı yüzde 211 artmıştır.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Bakanım, oradaki kriterde onurlu
yaşam ilkesi göz önüne alınmalı, bunu hesap etmek lazım.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, son derece açık. Biz sadece memurumuzu,
işçimizi, emeklimizi -ki emeklilere ilişkin rakamlar da burada-
sadece enflasyona ezdirmemekle kalmamışız, aslında birçok
kategoride enflasyonun 2 katı kadar biz bir maaş
artışı sağlamışız. Geçmişte böyle bir
dönem var mı bilmiyorum. Ama her şey son derece açık.
OKTAY VURAL (İzmir)
Tabii geçmişte de aynı. 2011de ezildi ya! 2011de ezdiniz,
verdiniz mi fark?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Bakın, geçen sene en
düşük SSK emekli aylığı yüzde 13 artmış, en
düşük tarım BAĞ-KUR emekli aylığı yüzde 20
artmış, en düşük esnaf BAĞ-KUR emekli aylığı
yüzde 14,2 artmış. Bu rakamlar ortadayken Bu bütçede emekli,
işçi yok. demek hakikaten o anlamda bir haksızlık.
OKTAY VURAL
(İzmir) Emeklilik bütçesi zaten!
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Son olarak, yine
eleştirilerden bir tanesi de tarımla ilgili sık sık
yapılıyor.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki tarıma destekler 2012 yılı bütçesinde
yaklaşık 11 milyar lira. 2002 yılına geri giderseniz
yaklaşık 1,9 milyar lira. Nereden nereye geldiğimiz bellidir.
MUHARREM
VARLI (Adana) Gayrisafi millî hasılaya oranını söyleyin
Sayın Bakan!
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Değerli arkadaşlar,
gayrisafi millî hasılaya oranını söylüyorum, bir dinlerseniz
söyleyeceğim.
Bakın,
OECD 2011 yılında bir rapor yayımladı Agricultural Policy
Monitoring and Evaluation
Şimdi,
sayfa 51de OECD ülkelerinde, tarıma destek gayrisafi yurt içi hasıla
oranının yüzde 0,85i iken -OECDde 34 tane ülke var- Türkiyede bu
oranın 3,15 olduğunu ifade ediyor. Ha şimdi diyeceksiniz ki:
Nerede? Bu bütçede böyle bir rakam yok. Doğrudur, bütçede bu rakam yok.
Nasıl oluyor? Çünkü ülkemizden farklı olarak OECD
hesaplamalarında tarımsal destekleme miktarları
hesaplanırken üretilen ürünlerin dünya fiyatıyla yurt içi
fiyatları arasındaki farklılıklar da dikkate
alınıyor. Niye? Yurt içiyle yurt dışı arasındaki
fiyat farklılıklarına hükûmet karar veriyor, düzenleyici,
denetleyici kuruluşlar karar veriyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani üzümün fiyatını siz mi belirliyorsunuz?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Bugün tüketici üzerinden ve
bütçe üzerinden tarafsız OECD hesaplamalarına göre tarım
sektörüne destek millî gelirin yüzde 3,15i düzeyindedir. OECD ülkelerinde ise
bu ortalama 0,85 düzeyindedir. Onun için, değerli arkadaşlar, sayfa
numarası
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan, hangi ürünlerin fiyatlarını
belirliyorsunuz?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Şekerde var, bir sürü
üründe var.
Şimdi,
OECD raporunu veriyorum, yeni çıktı, 2011 yılında
çıktı, tavsiye ediyorum. Ben kendim okudum, baktım. Burada çok
açık ve net bir şekilde diyor ki: Doğrudan ve dolaylı
tarım sektörüne destek Türkiyede OECD ülkelerinin üç katından daha
fazladır. Hâl böyleyken
OKTAY
VURAL (İzmir) 2002de eş bazda ne kadarmış?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - 2002de de bunun
çalışmasını yapabiliriz, bakabiliriz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Peki, 2002 yılında eş bazda ne
kadarmış? Bir bakın bakalım.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Onun için, değerli
arkadaşlar, tarım sektörüne de, çiftçimize de, esnafımıza da,
memurumuza da, emeklimize de destek veriyoruz. Bu ülkenin ihtiyaç duyduğu
yatırımları yapıyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Şimşek.
Şahsı
adına Ankara Milletvekili Seyit Sertçelik.
Buyurunuz
Sayın Sertçelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SEYİT
SERTÇELİK (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bütçe kanun tasarısının 24üncü maddesiyle ilgili
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Rus
arşivlerinde yaklaşık on yıl Rus ve Ermeni belgeleri
üzerinde, özellikle Ermeni sorunu üzerinde çalışan bir tarih
profesörü olarak Türk tarihinde kesinlikle Ermenilere yapılmış
bir soykırım olmadığını söyleyebilirim.
Meclisimizde
bütçe görüşmeleri sürerken bir başka parlamentonun üzerinde
çalıştığı önemli bir konuya dikkatinizi çekmek
istiyorum: Perşembe günü Fransa Parlamentosunda sözde Ermeni
soykırımını inkâr edenlere cezai müeyyide uygulanmasını
düzenleyen yasanın oylaması yapılacaktır.
1915
yılında meydana gelen olayların 100üncü yılı
yaklaştıkça diaspora Ermenileri ve onlara arka çıkan çevrelerin,
ülkemize karşı yurt dışında yürüttükleri olumsuz
faaliyetler günden güne artmaktadır. Ancak asıl dikkat edilmesi
gereken husus, söz konusu çevrelerin son yıllarda Türkiyede yürüttükleri
çalışmalardır. Zira son zamanlarda Ermeni sempatizanı
çevrelerce Türk medyasında yürütülen bilinçli faaliyetler,
insanlarımızda bir kafa karışıklığı meydana
getirmeye başlamıştır. 1915 olaylarının
kasıtlı olarak çarpıtılarak yansıtılması,
dönemin olağanüstü koşullarını etraflıca bilmeyen
insanlarımızın zihinlerini bulandırmaktadır. Akademik
kimliklerini kullanan bazı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
sözde soykırım iddialarını benimser tavır
takınmaları, son yıllarda Türk kamuoyunu yanlış
yönlendirme gayreti içindeki bazı çevreleri daha da
cesaretlendirmiştir. Bu etkileme ve yönlendirme
çalışmalarının aslında ırkçı Ermenilerin
Türk kamuoyunu hedefleyen bilinçli bir ikna kampanyası olduğuna
dikkatinizi çekmek istiyorum. Irkçı Ermenilerin asıl amacı, 2015
yılına doğru Türkiyede soykırım olduğunu
söyleyen Türklerin sayısını olabildiğince
artırmaktır. Böylece Ermeniler, Türklerin de, artık, Ermeni
soykırımını kabul ettiklerini dünya kamuoyuna deklare
ederek Türkiye'nin soykırımı tanımasını
isteyeceklerdir.
Geçmişe
baktığımızda Birinci Dünya Savaşının
başlaması Ermeniler için kaçırılmaması gereken bir
tarihî an ve fırsat olarak görülmüştür. Osmanlı Devletinin bu
sıkıntılı döneminde özellikle Doğu ve Güneydoğu
Anadoluda silahlanan Taşnak ve Hınçak Ermenileri, Çarlık
Rusyası birlikleri ile iş birliği içerisine girmişler ve
yurttaşı oldukları Osmanlı Devletini sırtından
vurmuşlardır. Ayrıca, bu bölgede yaşayan Müslümanları
sistemli olarak yok etmeye girişmişlerdir. Kimi Ermeni
yazarların da belirttikleri gibi, bu savaşta Ermeniler, itilaf
devletleri safında bir taraf ve küçük müttefik olmuşlardır.
Sovyet
dönemi Ermeni tarihçisi Boryan, bir yandan Ermeni ayaklanmalarını
doğal sayarken diğer yandan devletin isyanlara karşı uyguladığı
yaptırımların hukuki olduğunu ifade etmektedir.
Boryanın ifadesiyle Ermenilerin isyan etmeleri onların tarihî ve
hukuki bir hakkıydı. Şayet devlet, halk ayaklanmasını
eziyor ve isyanları bastırıyorsa bu da devletin tarihî ve hukuki
bir hakkıdır.
Dönemin
olağanüstü koşulları göz önüne alındığında
tehcir kararının kaçınılmaz olduğu ortaya çıkar.
Bu husus ulusal ve uluslararası hukuk bakımından meşruiyeti
ve hukukiliği bulunan bir devlet tasarrufudur. Benzer uygulama örneklerine
tarihte ve günümüzde de rastlanmaktadır. Bu tür devlet tasarrufları o
dönemin savaş ve asayiş koşulları da dikkate
alındığında uluslararası hukukta soykırım
kavramına yüklenen anlamla hiçbir şekilde bağdaştırılamaz.
Değerli
milletvekilleri, günümüze kadar, Türkiye aleyhine soykırım
kararı alan ülkeler de dâhil olmak üzere, karalama faaliyetlerine devam
eden sözde Ermeni soykırımı taraftarı kişi, grup, lobi
ve örgütlerin bütün gayretlerine rağmen, dünyadaki hiçbir ülke
arşivinde uluslararası hukukun tanımladığı
soykırım kavramını kanıtlayan ve bilimsel açıdan
kabul edilebilir nitelikte belge bulamamışlardır. Zira, vuku
bulmamış bir soykırıma ilişkin belgenin
bulunamaması doğal bir sonuçtur. Diğer taraftan, bir devleti soykırım
gibi ciddi bir suçla itham etmek için yorum gerektirmeyen, çok kesin deliller
olmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Sertçelik.
SEYİT
SERTÇELİK (Devamla) - Tarihî olayları değerlendirmek ve yeniden
yazmak parlamentoların görevi değildir. Bu görev tarihçilere aittir.
Aksine parlamentolar ülkeler arasında dostluk ve barışı
geliştirmeye çalışmalıdır. Bu tasarının
yasalaşması özgür düşünceye, bilimsel araştırmalara
pranga vuracaktır.
2012
bütçesinin hayırlı olmasın diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Sertçelik.
Şanlıurfa
Milletvekili Mahmut Kaçar.
Buyurunuz
Sayın Kaçar.
MAHMUT
KAÇAR (Şanlıurfa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; bütçe kanununun 24üncü maddesiyle ilgili şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Çalışma
hayatıyla ilgili, yıllardan beri ötelenmiş, yıllardan beri
önemsenmemiş ve çalışanların emeği üzerinde gasbedilmiş
birçok konuyla ilgili son dokuz yılda çok önemli yasal düzenlemeler
yapıldı. Geçmişe baktığımız zaman, Hükûmeti
devralır devralmaz çalışanlarla ilgili önümüzde bulduğumuz
en önemli problemlerden biri 1988 yılında memurlardan zorla kesilen,
nemalandırılarak kendilerine tekrar döndürüleceği söylenen ama
maalesef, o dönem bütçe açıklarını kapatmak için kullanılan
Zorunlu Tasarruf Fonu olmuştur. Burada yaklaşık olarak 13 milyar
TL gibi devasa bir rakamın hiçbir hükûmet döneminde ödenmesine cesaret
edilemezken çalışanların bu konuda, tekrardan geri ödenmesiyle
ilgili umudunun tükendiği bir dönemde AK PARTİ Hükûmeti bununla
ilgili bir ödeme takvimi hazırlamış ve yaklaşık üç
yıllık gibi kısa bir zaman zarfı içerisinde kendisinden
önceki hükûmetlerde kesilen bu kesintileri tekrardan nemalarıyla birlikte
iade ederek bu fonu tasfiye etmiştir.
Bir
diğer önemli, geçmişe dönük düzelttiğimiz hak gasbı,
hepinizin bildiği gibi, KEY ödemeleri.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Emlak Konutun arazileri ne oldu?
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Araziler ne oldu araziler?
MAHMUT
KAÇAR (Devamla) Sakin olup dinlerseniz
Yine
Devletin memurunu ev sahibi yapacağım. diye yaklaşık 7
milyon 800 bin çalışanından zorla kestiği ama maalesef yine
Tasarrufu Teşvik Fonunda olduğu gibi bütçe açıklarını
kapatmaya yönelik olarak kullanılan yaklaşık 3,4 milyar TLnin
de geriye dönük ödemesi yine AK PARTİ hükûmetleri döneminde
yapılmıştır.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Bayraktara arazileri sor.
MAHMUT
KAÇAR (Devamla) Ben maliyeci değilim ama şu iki rakamı
topladığınız zaman 17 katrilyonun bugüne
hesaplamasını yaptığınız zaman zannediyorum
yaklaşık bugünün parasıyla 50 milyar TL gibi önemli bir
rakamın bu Hükûmet tarafından geçmişe dönük olarak
ödendiğini görürsünüz. Burada aslında biz iki önemli şeyi
çözmüş olduk: Bunlardan birisi, geçmişe dönük,
çalışanların hak gasbının engellenmiş
olması; ikincisi ama en önemlisi, memurun yanlış politikalardan
dolayı devlete olan zedelenen güvenini yeniden tesis etmiş olduk
çünkü eğer
yaşadığınız ülkede devletin asli görevini gören
memurların eğer devletine güveni yoksa siz o ülkede
vatandaşın devlete güveninden bahsedemezsiniz.
Sözleşmeli
personel uygulamalarından bahsedildi. Evet, sözleşmeli personel
uygulamaları bu ülkede 1978 yılında başladı ama AK
PARTİ hükûmetleri döneminden, ondan önceki dönemlerde sözleşmeli
personelin aile yardımı yoktu, çocuk yardımı, eş
yardımı, en insani talepleri olan eş durumundan ve
sağlık mazeretinden tayin hakları olmamasına rağmen,
bugün, devlet memurlarıyla aynı özlük haklarına sahip
sözleşmelilikteki, usuldeki değişiklikler yine AK PARTİ
İktidarı döneminde yapıldı. Bununla da yetinilmedi, haziran
ayındaki bir kanun hükmündeki kararnameyle 195 bin 4/Bli kadroya
geçirildi.
Toplu
sözleşmeden bahsedildi. Türkiyede kurulu bulunan bütün memur
sendikalarının, bütün çalışanlarının en önemli ve
öncelikli talebi toplu sözleşme olmuştur ama bugüne kadar memur
sendikalarının toplu sözleşmeyle ilgili hükûmetlere götürdükleri
bu taleplerde karşılaştıkları en önemli engel, toplu
sözleşmeyi talep ediyorsanız memurun iş güvencesinden
vazgeçeceğiniz çıkışıdır ama AK PARTİ
İktidarı döneminde, memurun iş güvencesine dokunulmadan mevcut
hakları garanti altına alınarak memurlara toplu sözleşme
hakkı, Anayasa değişikliğiyle birlikte kamu
çalışanlarına verilmiştir. Şu anda bazı
hükümlerini konuşuyoruz. Önümüzdeki yıldan itibaren artık
memurlarla ilgili özlük hakları bütçe kanununun bir hükmü olmaktan
çıkarılacak. Çalışanlar kendilerini ilgilendiren haklarda
toplu sözleşmenin bir tarafı olarak, paydaş olarak kendileriyle
ilgili olan kararlarda söz sahibi olmuş olacaklar.
Tabii
ki çalışma hayatıyla ilgili sorunlarımız var. 4688
sayılı Yasayla ilgili bu toplu sözleşmeli uyum
yasalarının bir an önce çıkarılması gerekiyor.
Taşeronlaşmayla ilgili problemler var, bunlarla ilgili bir
çalışmanın ortaya konulması gerekiyor. Bunun yanında,
iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili yasaların
bir an önce Meclise getirilmesi gerekiyor. Ama bahsettiğim bu üç
tasarıyla ilgili, Çalışma Bakanlığında ilgili
sivil toplum örgütleriyle birlikte yapılan hazırlıklar var ve
2012 başı itibarıyla toplu sözleşme yasası, iş
sağlığı, güvenliği yasası
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaçar.
MAHMUT
KAÇAR (Devamla)
ve benzeri çalışma hayatıyla ilgili yasalar
gelecek ve geçmişte nasıl çalışanların hakları
korunduysa 2012de de çalışanların hakları korunmaya devam
edecek diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaçar.
Sayın
Vural, kısa bir söz talebiniz vardı, buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Türk Harb-İş
Sendikasının açtığı Gelir ve vergi
dağılımında adalet istiyoruz kampanyasına Maliye
Bakanının dikkatini çekmek istediğine ilişkin
açıklaması
OKTAY
VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim,
istihdamla ilgili, işçi istihdamıyla ilgili bu madde münasebetiyle
bir konuyu Sayın Bakanın dikkatine çekmek için söz aldım.
Türk-İşin son genel kurulunda, Türk Harb-İş
Sendikasının açtığı bir kampanya var. Gelir ve vergi
dağılımında adalet istiyoruz. diyorlar. Maalesef, bu
adaletsiz vergi ve gelir dağılımından en fazla
çalışanlar çekmektedir ve ücretlerimize yapılan artışlar
daha elimize geçmeden vergi olarak ödenmektedir. Ayrıca, asgari geçim
koşulları, barınma, eğitim, sağlık gibi temel
ihtiyaçlarımızı karşılamak için geleceğimizi
borçlanmak durumunda kalıyoruz. Ayrıca, asgari ücretten de vergi
alınmaktadır. Bu konuda Hükûmete ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
insani ve ahlaki bir çağrıda bulunarak gelir ve vergi
dağılımında adalet isteklerini ifade etmişlerdir.
16.028 imzayı havi bu
kampanyayla ilgili bu klasörleri ve bu talepleri Sayın Bakanım size
takdim edeceğim. Lütfen, bu konuda işçilerin,
çalışanların gelir dağılımı ve vergide
adalet konusundaki taleplerine duyarsız kalmayınız. Bu
çarpık vergi ve gelir dağılımı konusunda somut adımlar
atmanızı istirham ediyorum. Bu çerçevede, Milliyetçi Hareket
Partisinin bu konuda vermiş olduğu kanun teklifini de ekte sunuyorum.
Bu konuda ileride yapacağınız çalışmalara dikkat
çekmeniz bakımından bu hususu dile getirmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S. Sayısı: 87) (Devam)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezî
Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010 Bütçe
Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve
Eki Raporların Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S. Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN Soru-cevap
bölümüne geçiyoruz sayın milletvekilleri.
Sayın Doğru,
buyurunuz.
REŞAT DOĞRU
(Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aralık ayında
ülkemizin her tarafında taşeron olarak çalışan
işçilerde çok büyük sıkıntılar yaşanmaktadır.
Çeşitli kurumlarda taşeron olarak çalışanlar
şirketlerin değişmesiyle beraber iş akitlerine son
verilmesiyle karşı karşıya kalmakta, işsiz
kalmaktadırlar. Bu insanlar için taşeron işçiliği
kaldırılıp farklı bir kadro oluşturmayı
düşünüyor musunuz?
İkinci sorum olarak,
ülkemiz deprem kuşağında bulunmaktadır. Tokat ili de Kuzey
Anadolu fay hattında hareketli bölgelerin başında gelmektedir.
Buralarda bulunan binaların sağlamlığı, depreme
dayanıklılığıyla ilgili hiçbir çalışma
yapılmamıştır. Resmî kurumlar dâhil, acilen
dayanıklılık testinden geçirilmesi gerekmektedir. Buralara
bunlar için bütçede bir ödenek var mıdır? Bunu öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Sayın
Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Birkaç sorum olacak
Sayın Bakana.
Asgari ücreti bin TL
yapmak ve vergiden muaf tutmak Türkiyeyi batırır mı?
Engelli ve hükümlü
kadrolarının doldurulması ve daha verimli kullanılması
bir insanlık borcu değil midir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
İdari Teşkilatı Kanunu, Cumhurbaşkanlığı
gibi yüce bir makam kullanılarak orada bekletilip onlarca kişiyi
Meclise doldurmak yakışmış mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.
Sayın
Demir
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim Başkan.
Sayın
Bakan, yaklaşık 600 bin sağlık
çalışanının büyük bir çoğunluğunun
kazanılmış temel kişilik hakları, kanunsuz, hukuksuz
ve keyfî olarak, 666, 663 sayılı kanun hükmünde kararnamelerle zorla
ve cebren yok edildi. Döner sermaye gibi ek ödeneklerle kazanılan özlük
hakları eskiden her koşulda alınabilirken artık,
yıllık izin, rapor, doğum gibi nedenlerle alınamayacak,
emeklilik tazminatlarına, emeklilik maaşlarına yansımayacak
ancak müşavir, genel müdür, müsteşar gibi, birçok bakanlıklarda
olduğu gibi Sağlık Bakanlığının da üst düzey
yöneticileri için hem raporda hem yıllık izinde bunu
alabilecekler.
Size
soruyorum: Bu, size göre, adaletsiz, ayrıcalıklı bir durum
değil mi? Sizin sosyal adaletinize yakışır mı?
Sayın Bakan, bu adaletsizliği gidermek için bir çaba gösterecek
misiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demir.
Sayın
Çınar
EMİN
ÇINAR (Kastamonu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakana sormak istiyorum: 2005 yılından sonra vekâleten görev yapan
imamlara kadro verildi ama 2005 yılından önce vekâleten görev yapan
imam hatip lisesinden mezun olanlar bu kapsamın dışında
bırakıldı. Yine, yakın bir tarihte yapılan bir
uygulamayla, Kuran kurslarından mezun olanlara, köy
muhtarlarının onaylarıyla yeni bir kadro tahsisi
yapıldı. Şimdi, bu mağduriyeti söz konusu olan imam hatip
lisesi mezunu vekil imamların herhangi bir şekilde
mağduriyetlerinin giderilmesi düzenlemesi düşünülüyor mu?
Yine
bu dönemde, seçimlerin hemen öncesinde, Tarım Bakanlığına,
yani şeker fabrikalarına pancar teslimi yapanlara emeklilik
hakkı verildi çiftçi BAĞ-KURu noktasında. Maliye kaydı
bulunan ama
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çınar.
Sayın
Öz
ALİ
ÖZ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Van
depreminden sonra yapılan çağrılarla yurt içi ve yurt
dışından toplam ne kadar bağış
toplanmıştır? Bu meblağ kimin kontrolündedir? Kime, ne
zaman, hangi kriterlerle verilecek ve kaynağın bağış olduğu
vatandaşa açıklanacak mıdır, yoksa Hükûmet olarak veriyoruz
mu denilecektir?
Bir
diğer sorum: Asgari geçim
indirimiyle beraber net ele geçen asgari ücret 658,95 TLdir. Gelir vergisi
yüzde 15tir. Asgari ücretten gelir vergisini tamamen kaldırmayı düşünüyor
musunuz?
Bir diğer sorum:
TÜİKin verilerine göre en fakir yüzde 10 ile en zengin yüzde 20
arasında gelir dağılımı 8 kattır. Bu durumu
yoksul vatandaşlar lehine düzeltmek gibi bir çalışmanız var
mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Öz.
Sayın Dibek
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
ben daha önce size yazılı olarak sormuştum bu
soracağım soruyu ama yanıtlarını bana eksik verdiniz.
Konu şuydu:
Karayolları Genel Müdürlüğüne ait olan Kavacıktaki arazi ve
Unkapanında Tekele ait olan iki tane arazi, bina, bunlar önce Hazineye
devredilmişti, daha sonra da Medipolitan sağlık hizmetleri
vakfına kiralanmıştı kırk dokuz
yıllığına.
Yanıtlarda tabii
teknik kısmı yazmışsınız ama benim sorduğum
şuydu: Kaç lira yıllık kira alıyorsunuz bunlardan? Bu yerlerin
rayiç kira bedellerini daha önceden belirlemiş miydiniz? Yani ben
bedellerini sormuştum, bunlar bana yazılı olarak verilmedi.
Lütfen şu anda bunları bana bildirir misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dibek.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, taşeron
işçilerle ilgili daha önce de birçok soru geldi.
Değerli
arkadaşlar, taşeron işçilere yönelik olarak Çalışma ve
Sosyal Güvenlik
Bakanlığımız şu anda bir çalışma
yapıyor ve durumlarının iyileştirilmesine yönelik,
istismarların engellenmesine yönelik bir yasa tasarısı üzerinde
çalışılıyor. Dolayısıyla o çerçevede
çalışmalar bittiği zaman eminim Yüce Meclisimize gelecek, sizler
de katkıda bulunacaksınız.
Tokat deprem bölgesi,
dayanıklılık testleri yapılmalı, bunun için ödenek var
mı? Tabii ki Türkiyede deprem bölgesi olan her yerde bir envanter
çalışması yapılmalıdır, bir risk analizi yapılmalıdır.
Bunun için aslında başta İstanbul olmak üzere birçok ilimiz için
dışarıdan dahi kredi alındı, Dünya Bankası
üzerinden ve gerek binaların güçlendirilmesi gerekse bu tabii ki risk
analizlerinin yapılması açısından.
Tokat ilinde de böyle
bir ihtiyaç varsa eminim il özel idaresi veya diğer ilgili kuruluşlar
bu çalışmaları yaparlar. Kaynak yönünde de biz elimizden gelen
desteği geçmişte olduğu gibi vermeye devam ederiz.
Şimdi değerli
arkadaşlar, asgari ücretle ilgili de çok soru gündeme geliyor. Bir
kere, önce şunu söyleyeyim: Türkiyede asgari ücret üzerinden yüzde 15
vergi alınmıyor. Bakın, gelir vergisinin en düşük dilimi
yüzde 15tir. Biz, iktidara geldiğimizde yani AK PARTİ hükûmetleri
iktidara geldiğinde, 2002 yılında asgari geçim indirimi yoktu.
Asgari geçim indirimi öncesinde bir asgari ücretliden yüzde 12,8 efektif bir
gelir vergisi yükü söz konusuydu. Yani eskiden asgari ücret üzerinden yüzde
12,8 vergi alınabiliyordu yani yüzde 12,8e kadar.
Şimdi,
biz, asgari geçim indirimini getirdik 2008ten itibaren. Şu an itibarıyla,
evli, 4 çocuk sahibi, eşi çalışmayan bir asgari ücretliden zaten
sıfır vergi alıyoruz, sıfır. Peki, evli, 3 çocukludan
0,7 alıyoruz yani yüzde 1in altında. Evli, 2 çocukludan yüzde 1,5
vergi alıyoruz. Evli ve 1 çocukludan yüzde 2,6 vergi alıyoruz. Evli
olup da çocukları olmayandan yüzde 3,8 vergi alıyoruz, bekâr olandan
da yüzde 5,3. Bütün bu söylediğim rakamları yüzde 12,8le
karşılaştırmakta fayda var.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, bakın, Türkiyede asgari ücret 2002
yılında 175 euroydu brüt olarak. Şu anda, 2011 yılı
itibarıyla 356 euro. Bakın, şu anda, biz, Polonyadan, Çek
Cumhuriyetinden, Slovakyadan, Letonyadan, Macaristandan, Estonyadan,
Litvanyadan, Romanyadan, Bulgaristandan -liste böyle gidiyor- bu ülkelerin
tamamından daha yüksek asgari ücret veriyoruz.
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) Zambiyadan daha yüksek!
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Değerli arkadaşlar,
bakın Asgari ücreti bin liraya çıkartmak Türkiyeyi
batırır mı? sorusu. Asgari ücreti ödeyen devlet değil,
devlette asgari ücretli çalışan da yoktur benim bildiğim
kadarıyla.
Şimdi,
asgari ücret, özel sektörün verdiği bir ücrettir. Özel sektörde siz
eğer ücretleri verimlilikle ilişkilendirmezseniz, belki Türkiye
batmaz ama firmalar batar, belki o çalışan, istihdam edilen
vatandaşlarımız, kardeşlerimiz iş bulamaz hâle gelir.
Onun için, rekabet etmek zorundayız yani asgari ücreti belirlerken bir
yandan asgari ücretliye tabii ki makul bir ücret, bir yandan da rekabet gücünü
göz önünde bulundurmak zorundayız.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) - Şimdi Değerli Bakanım, Anayasa diyor ki:
Kamu çalışanıyla özel çalışan arasındaki dengeyi
sağlayın.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Bunu bulundurmayan ülkeler
battı değerli arkadaşlar. Yunanistana dönmek istemiyorsak,
başka ülkelere dönmek istemiyorsak bu dengeleri korumak durumundayız.
Burada devletin ödediği bir asgari ücret söz konusu değil. Bakın
size rakamları söyledim. Bugün Avrupa Birliği üyesi dokuz, on ülkeden
daha yüksek asgari ücret Türkiyede verilmektedir. Biz Avrupa Birliğinden
daha mı zenginiz?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) - Peki, Anayasaya bu hükmü niye koymuşuz biz? O
dengeyi sağlamak zorundayız.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Onun için yani bunu da şey
yapmak lazım.
Şimdi
değerli arkadaşlar, bakın, sürekli bir şekilde gelir
dağılımı konusunda yorumlar yapılmaktadır. 2002
yılında gini katsayısı ki gini katsayısı
azaldıkça gelir dağılımı daha eşit hâle geliyor.
Gini katsayısı 2002 yılında -benim rakamlar değil bu
uluslararası kuruluşlardan gelen rakamlar- 0,44tü. Peki 2010
yılında ne kadar? 0,40 yani Türkiyede gelir
dağılımı iyileşmiştir,
bozulmamıştır. Bu rakamlar çok açık ve net bir şekilde
bunu ortaya koyuyor değerli arkadaşlar.
Şimdi,
sağlık çalışanları
Değerli arkadaşlar,
tabii ki iş yapıyorsanız yani 666 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle 2009 sayılı Kanunda yapılan düzenlemeyle
sağlık çalışanlarının izinli ve raporlu
olduğu dönemlerde de her hâl ve şartta 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede öngörülen tutarda ek ödeme almalarına imkân
sağlanmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, süreniz doldu. Sorulara yazılı cevap verirsiniz.
Teşekkür
ederiz.
Bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Bütçe kanun tasarısının 24. maddesinin sonuna 5. fıkra
olarak aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Namık
Havutça Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Süleyman Çelebi
Balıkesir İstanbul İstanbul
Kâzım
Kurt Ahmet Toptaş Ramazan Kerim Özkan
Eskişehir Afyonkarahisar Burdur
Gürkut
Acar
Antalya
5)
Kamu Kurum ve Kuruluşlarında taşaron hizmeti satın
alınamaz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ BOĞA (Muğla)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Anayasanın, bütçe
görüşmelerini düzenleyen 162nci maddesinin
değişiklik önergeleri,
üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oya
konur. hükmü gereğince önergenin sadece gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Sosyal
devletin görev ve sorumluluğu açısından.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
24üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu
teşrif eden Seyşeller Ulusal Meclisi Başkanı Doktor Patrick
Herminieye Başkanlıkça Hoş geldiniz denilmesi
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Seyşeller Ulusal Meclisi Başkanı
Sayın Doktor Patrick Herminie Genel Kurul salonumuzu teşrif
etmişlerdir.
Kendilerine,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu adına Hoş geldiniz.
diyorum. (Alkışlar)
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S. Sayısı: 87) (Devam)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S. Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN
25inci maddeye geldik, okutuyorum:
YEDİNCİ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Uluslararası kuruluşlara üyelik
MADDE 25 - (1) Genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile özel bütçeli idareler tarafından kanun, kararname ve
uluslararası anlaşmalar gereği üye olunan uluslararası
kuruluşlar dışındaki uluslararası kuruluşlara,
gerekli ödeneğin temini hususunda Maliye Bakanlığının
uygun görüşü alınmadan üye olunamaz ve katılma payı ile
üyelik aidatı adı altında herhangi bir ödeme yapılamaz.
(2) Ekonomi
Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının
uluslararası anlaşmalar, kanun ve kararnamelerle Türkiye Cumhuriyeti
adına üye olduğu uluslararası kuruluşlara ilişkin
işlemlerine (katılma payı ödemeleri dahil) bu madde hükmü
uygulanmaz.
BAŞKAN
25inci madde üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa
Milletvekili Aykan Erdemir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Erdemir.
Süreniz
on dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA AYKAN ERDEMİR (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2012 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve ekranları başında
bizleri izleyen yurttaşlarımızı saygıyla
selamlarım.
Sözlerime
başlamadan önce, 12 Haziran seçimlerinde halkın oylarıyla
milletvekili seçilmelerine rağmen bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde
halkın iradesini temsil etme hakları hukuk dışı
yollarla gasp edilen 8 milletvekilimizi anmak istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Hangi
ili, hangi partiyi ve hangi siyasi görüşü temsil ediyorlarsa etsinler
bugün hukuksuzluğun mağduriyetinde ve tutsaklığın
kardeşliğinde buluşmuş olan milletvekilleri demokrasimizin
ayıbıdır. Tutsak milletvekillerimiz bilsinler ki bu ülkenin
güzel insanları onları unutmadı, halkın iradesi üzerinde
vesayet kurmak isteyenlerle mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz.
Sayın
milletvekilleri, Farsçanın büyük ustası Şirazi
insanlığa şu mısralarla seslenir:Benî
âdem azâyi yekdîgerend. Âdemoğulları aynı vücudun
uzuvlarıdır, çünkü aynı cevherden
yaratılmışlardır. Felek bir uzva elem getirse öbürlerinin
huzuru kalmaz. Ey başkalarının acısıyla kaygılanmayan,
sana insan demek yakışık almaz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bugün
New Yorkta Birleşmiş Milletler binasında bulunan bir kitabeyi
süsleyen bu barış ve kardeşlik çağrısını
bizim ülkemizde de pek çok siyasetçi dilinden düşürmez ama günbegün
üzülerek görüyoruz ki Şirazinin derin manasını kavrayabilenler
aslında ne kadar da azdır. Şirazi söze âdemoğulları
diye başlar, tüm insanlara ve insanlığa seslenir, insanları
dillerine, dinlerine, mezheplerine, milletlerine, kökenlere, cinsiyetlerine ya
da cinsel yönelimlerine göre bölmez, ayrıştırmaz,
ötekileştirmez. Medeniyetleri çatıştıranların da
uzlaştıranların da çok uzağındadır Şirazi,
âdemoğulları der, insanlık der, beşeriyet der
başka söz, başka medeniyet bilmez.
Bir
asır öteden seslenen Tevfik Fikret de aynı kâmil mesajı verir
bizlere Milletim nev-i beşer, vatanım ruy-i zemin derken.
Vatanı dünya, milleti insanlıktır, bildiği tek medeniyet
beşeriyettir.
Çağlar
aşan bu evrensel mesajlar hepimize bir şekilde
ulaşmıştır ulaşmasına da herkes bu engin deryadan
ancak
kabının alabildiği ölçüde nasiplenebilir. Bugün
insanlığa Şirazenin, Tevfik Fikretin ve diğer hümanist
gönül dostlarının penceresinden bakabilenler dünya
halklarını kadim tarihleri, kültürel zenginlikleri ve insan
çeşitliliğiyle kucaklamakta, yetmiş iki millete bir nazarla
bakmaktadır. Bu hakikate eremeyenlerse iktidarın kibri ve nefretin
diliyle insanları fırkalara bölmekte ve kardeşi kardeşe
düşürmektedir.
Sayın
milletvekilleri, Dışişleri Bakanı Sayın
Davutoğlu, nisan ayında komşumuz İrana açılan
Kapıköy Sınır Kapısını hizmete sokarken şu
açıklamayı yapmıştı: Sekiz yıldır
dış politikada uyguladığımız temel prensip,
dostlukları derinleştirmek, kardeşliği
yoğunlaştırmak ve artırmaktır. Bunun için
komşularla sıfır sorun politikası. dedik. Sekiz
yılın eğrisiyle doğrusuyla muhasebesini bir kenara
bırakırsak, Sayın Davutoğlunun
açıklamalarının ardından sekiz ay geçmemiştir ki bir
İranlı bakan İrana saldırı olduğu anda biz ilk
olarak Malatyayı vuracağız. diye açıklama yapmıştır.
Ne olmuştur ki aradan geçen sekiz ay içinde sıfır sorun
politikası çok sıfırlı sorunlar yumağı hâline
gelmiştir? Ne olmuştur ki dış politikamız Libya,
Suriye ve İran başta olmak üzere dört bir yanda çark etmekten yorgun
düşmüştür.
Şu bilinmelidir ki:
Hükûmetin çok övündüğü yumuşak güç politikası artık dünya
halklarının endişeyle izlediği bir gerginlik
politikası hâline gelmiştir. Türkiye, çatışanları
barıştıran, çözümü kolaylaştıran ve
barışı güçlendiren bir ülke olmak yerine, savaş
çığırtkanlığı yapan Hükûmetiyle bölgemizde bir
istikrarsızlık kaynağı olmuştur. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Dış politikada
kibrimiz ve ihtiraslarımız hızla artarken, konu komşunun
gönlü kırılıp dökülürken, dün ak denilene bugün kara
denilirken Yunusun rehberliğine sığınmakta büyük fayda
vardır.
Bir kez gönül
yıktın ise
Bu
kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet
dahi
Elin yüzün yumaz
değil...
Yol odur ki doğru
vara
Göz odur ki Hakk'ı
göre
Er odur alçakta dura
Yüceden bakan göz
değil... (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Evet, kimileri Hitler
gibi yüzde 44lük oy oranına, kimileri Goebbels gibi
yandaş medyasına, kimileri de Mengele gibi bilimsel tekniklerine
güveniyor olabilir ama unutmayın ki Razinin dediği gibi Bir kantar
ilim bir okka edebe muhtaçtır. İşte, o yüzdendir ki 12 Haziran
seçimlerindeki gibi yüzde 49 oy alsanız da hatta Mussolini gibi yüzde 65
oy alsanız da bir okka edebin savunucusu Cumhuriyet Halk Partisi
hakkı göstermeye, delil olmaya devam edecektir. (CHP
sıralarından alkışlar)
İşte,
tam da bu nedenle bugün yüce Meclisin huzurunda Türkiye'nin tüm kadirşinas
yurttaşlarının minnet, takdir ve rahmetle yâd ettiği büyük
ve gerçek dünya lideri Mustafa Kemal Atatürkü saygıyla anmak istiyorum.
Kendisinin Yurtta barış, dünyada barış
anlayışı on yıllar ötesinden günümüzü ve geleceğimizi
aydınlatıyor. Cumhuriyet Halk Partisi olarak yalnızca
savaşı değil barışı da kazanan Mustafa Kemalin
mirasına kararlılıkla sahip
çıkacağımızı bir kez daha vurguluyor, Hükûmetin
maceraperest hamlelerine ve savaş
çığırtkanlıklarına geçit vermeyeceğimizi ifade
etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
İktidar
partisinin sayın milletvekilleri, biliyorum ki, ana muhalefet partisinin
bir mensubunca dile getirilen bu eleştiriler sizleri rahatsız
etmektedir. Değerlendirmelerimizde hep sorunları ve
olumsuzlukları gördüğümüzden büyük atılımları ve
başarılı sonuçları dile getirmediğimizden
yakınmaktasınız. Toplumsal muhalefetin temsilcileri
dünyanın pek çok ülkesinde benzeri suçlamalara maruz
kalmıştır. Örneğin pek çokları her 2 seçmeden 1inin
oyunu alan, 6 milyon işsizi iş güç sahibi yapan,
Evet,
sayın milletvekilleri, Führer olarak da bilinen Adolf Hitler, gerçekten
de Almanyada her 2 seçmeden 1inin oyunu almış, 6 milyon işsizi
iş güç sahibi yapmış
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, konuşmacı ne
yapmaya çalışıyor? Lütfen, Sayın Başkan, bakın,
böyle
AYKAN
ERDEMİR (Devamla)
3.860 kilometre duble yol inşaatını
tamamlamış, dış politikada rakiplerine diz çöktürtmüş
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kiminle karşılaştırıyor
Sayın Başkan? Sayın Başkan sözünü geriye alsın, böyle
bir açıklama olmaz.
AYKAN
ERDEMİR (Devamla)
dünyanın önde gelen dergilerinden TIMEe kapak
olmuş ve hatta dünyada yılın kişisi seçilmiştir.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bakın, aynı yöntemi de biz
kullanırız Sayın Başkan.
AYKAN
ERDEMİR (Devamla) Evet, 2 Ocak 1939 tarihinde TIME dergisinin
kapağında resmi yayınlanan Hitler yılın kişisi
olarak seçilmiştir seçilmesine de bizim nazarımızda bir
kusurcuğu vardır! Hitler, TIME dergisine kapak olduktan sonraki
altı yıl içinde 6 milyon Yahudinin, 3 milyon Rus savaş
esirinin, yüz binlerce Romanın, engellinin, eşcinselin, sosyalistin,
sosyal demokratın, gazetecinin, sendikacının, öğrencinin ve
diğer milyonlarca suçsuz insanın katili olmuştur. Ekonomik
büyüme ve itibarlı dış politika palavralarıyla ülkesindeki
demokrasiyi otoriter rejime çeviren, geniş halk kesimleri üzerinde
baskı kuran, medyayı yandaş kılan, tüm muhalifleri toplama
kamplarına tıkan ve savaşı önce bölgesine, sonra da dünyaya
taşıyan bir liderin takdir edilmesi olanaklı değildir.
Temel
hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda, insanların yok edilemez ve
devredilemez hakları söz konusu olduğunda, Hitler gibi yüzde 44 oy
alan, hatta Mussolini gibi yüzde 65 oy alan bir lider de olsa
karşımızda, biz yine hakkı göstermeye delil olmaya
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Türkiye demokrasisine hakaret etmeyin! O demokrasi
hepimizin!
AYKAN
ERDEMİR (Devamla)
düşünmeye, konuşmaya ve eleştirmeye
devam ederiz.
Bertolt
Brechtin dediği gibi:
İnsan
dediğin nice işler görür, generalim,
Bilir
uçmasını, öldürmesini.
Ama
bir kusurcuğu var,
Bilir
düşünmesini de.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Demokrasinin dışında başka bir
şey mi öneriyorsunuz!
AYKAN
ERDEMİR (Devamla) Sayın milletvekilleri, sözlerime İbretinin
bir deyişiyle son vermek istiyorum:
Sözüne
bir şah olsam hükmeylesem cihana. diye başlayan İbreti,
Ayrı
gözle bakmaz idim bir ferde,
Cihana
bir gözle bakar giderdim.
der
ve sonra da ekler:
O
günü görseydim yüzüm gülerdi,
Dünyada
insanlar bayram ederdi.
Ne
bir silah ne bir atom kalırdı,
Bir
ulu deryaya döker giderdim.
Nefretin
karşısında sevginin, savaşın karşısında
dostluğun sesi olan İbreti:
Ayrı
gayrı devlet icap etmezdi,
Dünyaya
bir bayrak diker giderdim.
diyerek
sözlerine son verir.
Ben
de yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bölge
halklarına dostluk, barış, kardeşlik diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Demokrasiye saygılı olacaksın ilk önce!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın konuşmacı, biraz önce,
şu andaki Türkiye'deki demokratik uygulamayı ve Hükûmetimizi,
geçmişte diktatörlükle eş anlamlı kullanarak, hem hakaret hem de
iftira etmiştir. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Bursa Milletvekili Aykan
Erdemirin, partisine sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
her zaman, birçok arkadaşımızın da burada ifade ettiği
bir genel kural var: Eğer insanların bilgi birikimi yeterliyse,
dağarcığı doluysa, yüreği genişse çıkıp
katkı veriyorlar, destek veriyorlar hepimize; biz de faydalanıyoruz,
bir şeyler öğreniyoruz; ama bunlardan eser yoksa, bunlardan hiç nasip
alınmamışsa o zaman sadece hakaret ediliyor.
Bakın
değerli arkadaşlar, bir de bunu söyleyen kişi, önce,
bunları gelip konuşurken bir defa millete hakaret ediyor. Neden? Bu
iktidar, Sayın Başbakanımız milletimizin takdiriyle iktidar
olmuştur, bu göreve getirilmiştir.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Biz atamayla mı geldik? Biz de milletin
takdiriyle geldik.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Hem de müteaddit kereler, müteaddit defalar
Elbette eleştirilebilir; ama eğer demokrasi dışı bir
yöntemle bağlantı kurularak eleştiri yapılmaya
çalışılırsa o zaman biz de şunu söyleriz: Önce sen bir
geçmişine bak, bir tarihine bak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Benim geçmişim senin de geçmişin.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -Diktatörlüğün rengârenk örneklerini görmek istiyorsan,
diktatörlüğün en envai çeşidini görmek istiyorsan
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Kimi kastediyorsun?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
demokrasi dışı uygulamaların
birçok örneğini görmek istiyorsan önce geçmişine bak.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Bakalım.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Adını ver. Kimi kastediyorsun?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - O dediğiniz kişi, yani Almanyada
dediğiniz Hitler, diktatör, tarihin en eli kanlı diktatörlerinden bir
tanesiyle o dönemin uygulamalarına bakın.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) O da seçimle geldi ama.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - O dönemdeki Türkiye uygulamalarına
bakın. Ne kadar benzerlik olduğunu göreceksiniz. Bunu burada
söylerken
Bakın
tekrar söylüyorum: Eleştiri yapılabilir, bu eleştiri
ağır olabilir ama uzaktan yakından hiçbir bağlantı
olmamasına rağmen
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Ne yapalım? 8 milletvekili tutuklu, ne
yapalım?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
ilişki olmamasına rağmen,
çıkıp bağlantı kurmaya çalışmak kadar
yanlış bir değerlendirme olamaz.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Canikli, ne yapalım? 8 tane
milletvekili parmaklıklar arkasında. Ne yapalım?
Alkışlayalım mı?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Sayın Başbakanımızın,
demokrasinin son yıllardaki Türkiyedeki gelişimini ve
liderliğini, demokratik uygulamalarını sadece Türkiye
değil, sadece bizim milletimiz değil, bütün dünya kabul ediyor, bütün
dünya takdir ediyor. Siz Sayın Genel Başkanımızın TIME
dergisine kapak konusu olmasını eleştiriyorsunuz. Ee, o zaman
siz de kendi Genel Başkanınızı kapak demiyorum bakın.
Kapağın arkası da değil, arkasının arkası da
değil, en dip sayfaya dip not olarak koydurun bakalım; koydurabiliyor
musunuz?
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Bizim Genel Başkanımız
emperyalizmin ve siyonizmin dergilerine kapak olmayacak!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Bizim
Genel Başkanımız öyle bir şey yapmayacak. Görürsünüz!..
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Canikli.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Söz istiyorum Sayın Başkan.
Konuşmacı, grubumuzu hedef almıştır.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Tarhan.
2.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Teşekkürler Sayın Başkan.
Önce,
bir demokrasi dersi vermek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
YUNUS
KILIÇ (Kars) Sen demokrasi dersi veremezsin!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) - Demokrasi, sadece sandıktan ibaret değildir.
Demokrasi, seçimle gelen seçimle giden geçici iktidarlar demektir.
BÜNYAMİN
ÖZBEK (Bayburt) AK PARTİ beş seçim atlattı!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Ancak dünya örnekleri, dünyada bazı olumsuz
örnekler vardır ki, bu geçici iktidarlar mutlak iktidara birden bire
dönüşebilir. Bunun yolları da nasıl açılır biliyor
musunuz? Önce, özgür basın susturulur. Sonra, bağımsız
yargı yargıç ve savcı ordularıyla ve iktidara biat eden
militanlarla doldurulur. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Ardından, sandıkla
gelen o demokrasi nasıl bir mutlak iktidara dönüşür onun kitabı
yazılır.
BÜNYAMİN
ÖZBEK (Bayburt) AK PARTİ kitabını bu millet yazıyor!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Devamla) Bunun kitabı daha önce dünyada
yazılmış; Hitler yazmış. Bacağından
asılıncaya kadar Mussolini yazmış biliyorsunuz bu
kitabı, bu antidemokrasi kitabını yazmış.
Bunun
örneklerini verip elbette iktidarımızı uyarmak bizim
görevimizdir. Bizim muhalefet olarak en önemli görevlerimizden biri
iktidarı denetlemek ve doğru yola sevk etmektir. Bu konudaki lütfen
uyarılarımızı dinleyin ve akıllı olun rica
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tarhan.
Sayın
milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.45
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42nci
Birleşiminin İkinci Oturumu açıyorum.
2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarının
görüşmelerine devam ediyoruz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S. Sayısı: 87) (Devam)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S. Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Buyurunuz Sayın
Tanal.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkanım, Anayasanın
66ıncı maddesi uyarınca, Vatandaşlık
bağıyla bağlı olan herkes Türk
vatandaşıdır. der. Sayın AKP Grup Başkan Vekili,
devlet adamı İsmet İnönüyü bir Hitlere benzetmiş yani bir
diktatöre benzetmiştir.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Nereden çıkarıyorlar efendim? Öyle bir şey
yok.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bu anlamda, vatandaşlık bağıyla
bağlı olduğum için, bu anlamda bir sataşma söz konusudur.
Buna cevap vermek için izin istiyorum.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkanım, öyle bir benzetme de yok, öyle
bir şey de yok.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bir dakika
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Tutanakları
okuyabiliriz efendim.
BAŞKAN Sayın
Tanal, bu konudaki sataşmaya Sayın Grup Başkan Vekili Sayın
Tarhan cevap verdi grubunuz adına
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Vatandaş olarak ve bir milletvekili olarak, ben grup
adına değil, bir
BAŞKAN
Vatandaş adına cevap vermek ve sataşmaya cevap vermek diye bir
şey bilmiyorum ben Meclis İç Tüzüğünde. Onun için teşekkür
ederim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ben özür dilerim, bende bir mahkeme kararı var.
EMRULLAH İŞLER
(Ankara) - İsim verilmedi, öyle bir sataşma yok.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ben bu mahkeme kararını takdim etmek istiyorum yani
bununla ilgili, daha önce, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğan böyle bir açıklamada bulunmuştu.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkanım, grup başkan vekili
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Dava açtım aleyhine ve bu davayı da kazandım.
Bir devlet adamına bu şekilde bir lafların sarf edilmesi hukuka
aykırıdır. Hukuka aykırılığın tespiti
kararı davasını açtım
EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Sayın Başkanım, Grup Başkanımız isim
anmadı.
BAŞKAN
Tutanaklara geçti Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL
(İstanbul)
ve burada mahkeme kararı var, aynı şekilde, AKP
Grup Başkan Vekillerinin bu şekilde ısrarlı
tavırları hukuka aykırıdır. Bunu dile getirmek için
izin istemiştim.
BAŞKAN Tutanaklara geçmiştir Sayın
Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Peki, teşekkür ederim
efendim.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Tokat Milletvekili Reşat Doğru.
Buyurunuz Sayın Doğru. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2012
yılı bütçesi üzerinde, 25inci madde üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış buluyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, uluslararası üyelik hakkındadır.
Türkiye, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere birçok
uluslararası kuruluşa üyedir. Ortak özellik olarak bütün
kuruluşların tüzüklerinde insana değer vermek ve devletler
arasında iş birliği imkânları sağlayarak
barışa ve insani değerlere katkıda bulunmak
yazılıdır. Ancak bu kuruluşların çalışmalarına
baktığımız zaman, çalışma yöntemlerinin ve
yaptıkları işlerin hiç de barışa hizmet etmediği
görülmektedir. Türkiye bu kuruluşlara yıllardan beri üyedir. Bu kuruluşlar
artık geçmiş elli yıldan beri aynı statüde
çalışıyorlar, istedikleri kararı çıkarıyor, tepki
gösteriyor, ülke yönetimlerine müdahale ediyorlar. Ancak gelecek önümüzdeki
elli sene geçmiş elli sene gibi olmayacak, önümüzdeki yüzyılda da çok
büyük değişiklikler olacaktır, bu değişikliklere mutlaka
hazır olmalıyız, hazır olduğumuzu da söyleyemiyoruz.
Ancak Hükûmet Dışarıya açıldık, Birleşmiş
Milletler başta olmak üzere bütün kuruluşlarda itibarımız
arttı. diyor. Acaba durum böyle midir? Acaba hangi uluslararası
kuruluşta başkanlığımız veyahut önemli
görevlerimiz vardır? Hâlbuki Dışişleri Bakanını
dinleyince bu kuruluşlarda çalışan, önemli görevlerde bulunan
bildik çok insanımız olması lazım, ancak biz hiçbir
kuruluşta yokuz, böyle giderse de herhâlde olmayacağız da.
Hâlbuki elli yıldan beri uluslararası kuruluşlara her türlü
desteği, parayı veriyoruz ama hiçbir bölümde de yetkili yetkisiz
yokuz. Bu durum, Türkiye'nin hakkı olamaz, olmamalıdır da.
Mesela Hollanda, 13 milyonluk nüfusu ile birçok uluslararası
kuruluşta yetkili konumda insanları olan bir ülkedir, her
kuruluşta, üst yönetimlerde görevli birçok insanı vardır,
gençleri de genellikle bu yönlü olarak desteklemektedir. Her yıl 150ye
yakın genci de bu kuruluşlara girme noktasında çalışma
yapıyorlar. Ben soruyorum: Birleşmiş Milletlerde, Dünya
Sağlık Teşkilatında kaç tane Türk çalışıyor?
G 20 teşkilatında acaba kaç kişimiz çalışıyor?
Sayın
milletvekilleri, yıllardan beri üye olunan bu kuruluşların hepsi
Amerika Birleşik Devletleri veya Avrupa Birliği, Batı
kontrolünde kalmakta, insanlık için değil de kontrolünde
oldukları ülkelerin menfaatleri doğrultusunda
çalışmaktadırlar. Örneğin, NATO 1945te kurulmuştur.
Türkiye 19 Şubat 1952de Koreye asker göndererek
karşılığında da NATOya girmiştir.
Yükümlülüklerini de aksatmadan, her türlü fedakârlığı yaparak
yerine getirmektedir. Asker isteyince asker verilmiştir, destek
istendiği zaman da destek verilmiştir. Ancak NATO, bugün, Amerika
Birleşik Devletlerinin isteklerini yerine getirmeye çalışan bir
kurum hâline gelmiştir. Hükûmet de NATO'nun isteklerini yerine getiriyor.
İncirlik Hava Üssü dururken Malatyaya füze kalkanı radarları
yerleştiriyor. Füze savunma sistemlerini neden Afganistana, Kuveyte,
Suudi Arabistana değil de ülkemize kuruyorlar? Bu konuda herkes
düşünmeli ve yorum yapmalıdır. Ancak bunun manası
açıktır: Ülkemizi, İsraili korumaya aldırırken
İran ve Rusyayla karşı karşıya getiriyorlar. Bu,
doğru değildir.
Ancak
AKP İktidarı, bütün bu kuruluşlar başta olmak üzere dünyada
itibardan, güçten bahsediyor. Pekâlâ, buradan sormamız gerekir:
Birleşmiş Milletlerde Daimî Temsilcilik dâhil çok büyük mesafeler
alındı. deniliyor. Öyleyse Kıbrıs konusunda
Birleşmiş Milletlerde ne tür karar çıkardınız?
Kıbrıs Türklerinin hangi menfaatleri konusunda ilerleme
olmuştur? Birleşmiş Milletler kanalıyla hangi
haklarını alabildiler? Sonuç koskoca bir hiçtir,
sıfırdır. İnsani değerleri konuşuyoruz derken
Irakta 1,5 milyon, Afganistanda yüz binlerce Müslüman insan Amerika
Birleşik Devletleri destekli koalisyonla öldürüldü. Binlerce insan evsiz
barksız kaldı, topraklarını kaybetti.
Sayın
milletvekilleri, Amerika Birleşik Devletleri, 57nci Koalisyon Hükûmeti
zamanında Irakı işgal etmek istedi, ancak buna izin
verilmemiştir. Ancak, Koalisyon Hükûmeti görevden ayrılıp AKP
İktidarı kurulunca işgal başladı, insanlar öldü, hâlâ
da ölüyor. Bunun sorumlusu sadece Amerika Birleşik Devletleri ve koalisyon
değildir, buna müsaade eden ve tepki göstermeyenler de sorumludur. Peki bu
duruma dünyadaki sivil toplum kuruluşlarından hangisinden bir tepki
gelmiştir? Bugün, Kerkükte, Musulda, Telaferde Türkler öldürülüyor,
ancak bununla ilgili bir tepki göstermiyoruz. Hiçbirisi burada insan
hakları çiğneniyor, yanlış yapılıyor diye bir
açıklama yapıyor mu soruyoruz. Hep sessiz kaldılar, sonuçta
insanlar ölürken bazıları kazandı. Talabani devlet
başkanı, Barzani bölgesel lider oldu, ancak Amerika Birleşik
Devletleri, işgali bitirip istediğini aldıktan sonra Iraktan
çekildi. Çekilme esnasında Amerika Birleşik Devletleri Savunma
Bakanı Leon Panetta Iraklılara şöyle sesleniyordu:
Bağımsız ve egemen bir Irak hayaliniz gerçek oldu. Irak
halkı yolunu tayin ederken Amerika Birleşik Devletleri yine
yanınızda olacak. dedi. Sizce bu ne manaya geliyor? İşte,
güvendiğiniz Amerika Birleşik Devletleri budur. İşi bitince
çekip gider; geride, kan, gözyaşı, harap,
dağılmış, parçalanmış bir ülke kalıyor.
Aynı durumları, Dağlık Karabağ, Azerbaycan
topraklarında da görüyoruz. Azerbaycan topraklarının neredeyse 3/1i
Ermeniler tarafından işgal altındadır. Ermeniler
işgalden vazgeçmemekte, soykırım dahil birçok iddialarda
bulunmaktadır. Dünyada hiçbir sivil toplum kuruluşundan ses
çıkmaz iken pekâlâ biz ne yapıyoruz? AKP İktidarı,
Ermenistanla ilişkileri geliştirmek, protokolleri imzalamak için
meşgul değil midir? Azerbaycanda insanlık dramı
yaşanmaktadır, 1 milyona yakın insan Dağlık
Karabağ başta olmak üzere birçok Azerbaycan şehrinden zorla göç
ettirilmiştir, Hocalı katliamı gibi soykırımlar
yapılmıştır. Hocalıda öldürülen kardeşlerimizin
kanı kurumamışken, failleri ortaya
çıkartılmamışken nasıl anlaşmalar yapabiliriz? 1
milyonu aşkın insan Azerbaycanın çeşitli yerlerinde vatan
özlemiyle zor şartlarda yaşıyorlar; onlar insan değil
midir, onlara yardım edilmesi gerekmez mi? Azerbaycan Türklerine uygulanan
insanlık dışı hadiseler dünyadaki STKlar tarafından
hiç dile getirilmiyor. Ayrıca, bunun yanında Doğu Türkistanda
Uygur Türklerine karşı ağır saldırılar
yapılıyor. Uygur Türkleri Çinin zulmü altında inliyorlar.
Sincan Uygur bölgesinde nükleer denemeler yapıp, doğacak nesiller yok
ediliyor. Ayrıca, kasıtlı tahrikler yapıp, Uygurlulara
saldırıp binlercesini öldürüyorlar. Uygurların lideri Rabia
Kazanı Doğu Türkistana almıyorlar, ancak Türkiye de bu
kahraman kadın lideri ülkemize almıyor.
Son
olarak TİKAdan bahsetmek istiyorum. Bu kuruluş Türk
İşbirliği ve Kalkınma Ajansı adıyla Türk
dünyasında iş birliği ve ilişkilerin gelişmesi için
kurulmuştur. Kurulduğu günden itibaren Türk dünyasında AKP
İktidarına kadar çok büyük hizmetler yapmıştır ancak
AKP İktidarında ismi değiştirilerek Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı
olmuştur, Türk dünyasını bir kenara bırakarak Afrika
başta olmak üzere başka yerlere açılmıştır yani
kuruluş amacının dışına
çıkmıştır. Hükûmet Bütçesini artırdık. diyor,
doğrudur, bütçe artmıştır ama daha önceki yıllık
18-20 milyonluk bütçe Türk dünyasına harcanıyordu, acaba ayrılan
bütçenin şimdi ne kadarı Türk dünyasına harcanıyor?
Herhâlde bunları da sormak mecburiyetindeyiz yani TİKA Türk
dünyasını bir kenara bırakmış, başka yerlere
açılmıştır. Gerçi Türk milleti tarihin her döneminde
çalışkan, azimli bir millettir, her yere yardım etmeyi sever.
Ancak, hiçbir zaman Katliam yaptı., Soykırım yaptı.
tabirine de layık değildir. Türk tarihine şöyle bir
bakmış olduğumuz zaman, eğer katliamlar yapmış
olsaydı Avrupası, Asyası, Afrikası şu anda Türkçe
konuşuyor olurdu diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Mülkiye Birtane.
Buyurunuz
Sayın Birtane.
BDP
GRUBU ADINA MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bütçe görüşmeleri boyunca parti olarak dile
getirdiğimiz en önemli hususlardan biri bölgeler arası
eşitsizliğin giderilmesi, yoksulluğa ve işsizliğe çare
bulunması gerektiği oldu. Bu önerimizi bir kez daha yineliyoruz. Bu
açıdan, şu an özellikle kırsal alanda yaşayan halkın
içinde bulunduğu durumu göz önüne alarak bütçeden Kırsal Kalkınma
Projesi için pay ayrılması gerektiğini öneriyoruz. Her ilde ilin
sorunları tespit ve çözüm birimleri oluşturulmalı, projenin
dayanağı halkın itirazları ve talepleri
olmalıdır. Bir rant kapısına dönüşmesini ve diğer
projeler gibi işlevsiz kalmasını önlemek için her ilde sivil
toplum örgütlerinden ve yerel yönetimlerden bir izleme komitesi
oluşturulmalı, bu komiteye vatandaşlar da dâhil edilmeli, komite
aylık rapor hazırlayarak kamuoyuna giderleri ve icraatları
duyurmalıdır. Ancak, sürekli yaptığımız öneriler
cevap bulmamakta, cumhuriyet tarihi boyunca bölgecilik yaparak Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesini en geri kalmış bölgeler hâline
getiren zihniyet bizi bölgecilik yapmakla suçlamaktadır. Ne yazık ki,
mevcut iktidar da bu konuda eksik kaldığını kabul
etmemekte, bölgedeki yoksulluğu ve yüzde 65leri bulan işsizliği
maniple etmekte, Ortada sorun falan yok. diyerek aslında Buraya kadar.
demeye getirmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetin bu tutumu yalnızca ekonomide değil bir
bütün olarak böyledir. İktidara gelirken Kürt sorununu çözeceği umudu
yaratan, Alevilerle ilgili özgürlüklerden bahseden, Anayasada
yapacağı düzenlemelerle Türkiyeyi gerçek demokrasiyle
buluşturacağını söyleyen AKPnin hiçbir icraatı
olmadı. Her seçimden sonra ilk icraatı, operasyonlar,
gözaltılar, ev baskınları ile Kürtleri ve demokratları
siyasetin dışına itmek, sivil ve barışçıl
potansiyeli soluksuz bırakarak her yönüyle bir tasfiye politikası
yürütmek oldu.
Avrupa Birliği
üyeliği süreci ise yılan hikâyesine döndü. Bu yılki ilerleme
raporuna bakıldığında Türkiye'nin Kopenhag Kriterlerine
uyum sağlamadığı ve mevcut politikalarıyla da uyum
sağlayamayacağı açık ve net olarak görülmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kadın cinayetine son vereceğiz, etkili
düzenlemeler yapacağız. diyen Hükûmetin, bir bütün olarak
kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran bir politika
yürüttüğünü en yetkili ağızlardan duyar olduk.
İçişleri Bakanının Fevziye Cengiz ile ilgili şiddet
uygulayan polisleri haklı gösteren dünkü konuşması da her
şeye tuz biber oldu. Bu politikalar sonucu her gün 3-4 kadın cinayete
kurban gitmekte.
2002 yılında
öldürülen kadın sayısı 66 iken, Hükûmetin aldığı
dâhiyane önlemlerden sonra 2010 yılında cinayete kurban giden
kadın sayısı 1.550yi buldu. 2011 yılının ilk
yedi ayında ise 935 kadın öldürüldü. Mevcut iktidar döneminde
cinayete kurban giden kadın sayısı toplamda en az 7 bindir. Bu
sonuca da biz Bu bir kadın kırımıdır. diyoruz.
Hükûmet, faili meçhul
cinayetleri çözeceğini söyledi, şimdiye kadar aydınlatılan
tek faili meçhul cinayet yok. Annelerin gözyaşlarını dindireceğini
söyledi; PKKya karşı yürüttüğü savaşa gencecik bedenleri
sürdü, mağaralarda gerilla zehirledi, cesetlere
işkence edilerek annelerin yürekleri dağlandı.
Başbakanıyla, bakanıyla, yardımcısıyla,
sözcüsüyle Diyarbakır Cezaevi, Cumartesi Anneleri, Dersim katliamı,
Sivas, Maraş, Çorum dedikçe ironi yaparcasına Kürtlere yüklendi.
Çözeceğiz, yüzleşeceğiz dedikçe 80li, 90lı yıllara
geri gitmeye başlandı, bölgenin her yerini Diyarbakır Cezaevi yaptı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün ise 19 Aralık. Bu tarih
on bir yıl önce cezaevlerine yönelik düzenlenen ve onlarca tutuklunun
katliamdan geçirildiği, adına ise hayata dönüş operasyonu
dendiği gün. İsmi ile Türkiyede iktidar olanların, kötüyü iyi,
haksızı haklı gösterme becerisinin ibretlik bir örneği.
Davaların birer birer düştüğü, hakkında iki dönemdir
araştırma önergesi verdiğimiz ama Hükûmetin oralı bile
olmadığı cezaevleri katliamının 11inci yıl
dönümü. Katliamı gerçekleştirenler, yönetenler, emri verenler ve
öldürenler apaçık ortada ancak bugüne kadar tek gerçek sorumlu
yargılanmadı. Davası devam eden, Bayrampaşa Cezaevine
yönelik olan kısmında ise olay yeri tutanağındaki imzaların
sahte olduğu ortaya çıktı. Ailelerini acıya boğan,
gencecik çocuklarımızın ölümüne engel
olamadığımız bu olaylarla ilgili sonradan konuşmak
elbette acıların en büyüğü. Bu durumda adaletin yerini
bulmaması vicdanları kanatmaya devam edecektir.
Bayrampaşa
Cezaevine yönelik gelişmeye bakıldığında,
başından beri yargı süreci geciken ve adaletin yerini
bulmadığı, diğer ilgili davaların da gerçek olmayan
belgeler ve ifadeler üzerinden yürütülmüş olduğu kesindir. Sahte
olduğu öne sürülen bu tutanaklara göre mahkûmların birbirlerine
ateş ederek, birbirlerini yakarak öldürdükleri ileri sürülüyordu. Üstelik
mahkûmlar imzaların sahte olduğu bu tutanak doğrultusunda
yargılanmış, olayların gerçek boyutlarını ortaya
koyan belgeler ise mahkeme tarafından önemsenmemişti.
Yine,
olaylarda tutukluların koğuşlarda bulunan piknik tüplerini
kolluk kuvvetlerine karşı patlayıcı olarak
kullandığı ileri sürülmüştü. Ancak yapılan incelemede
koğuştaki bütün tüplerin boş, çizilmemiş ve issiz
olduğu saptanmıştı. Üstelik, bu asılsız
olduğu tespit edilen iddialar neticesinde cezaevlerinde merkezî mutfak
sistemine geçilmiş, bu da cezaevindeki hak ihlalleri zincirine yeni bir
halka eklemiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; katliamın üstü örtülerek
unutturulmaya çalışılsa da, operasyonun açığa
çıkmış ve çıkmakta olan boyutları, yaşananların
bir hukuk skandalı olduğunu göstermektedir.
Evet
değerli milletvekilleri, Cezaevleri öldürüyor! İnsan hakları
savunucuları böyle diyor. Yetkililerin vurdumduymaz tutumları sonucu
2011 yılında 31 kişi cezaevlerinde yaşamını
yitirdi. Bugün Iğdır halkı Mehmet Arası toprağa
veriyor. Son iki yılda 192 kişi yaşamını yitirdi.
Devletin
ulusal hukuk ve uluslararası sözleşmelerdeki asıl
yükümlülüğü yaşam hakkını korumaktır. diyor ve bu
ülkenin, karanlıktan kurtulacağı, bütün
yurttaşlarının eşit ve özgür olacağı; tek bir
insanının bile devletin uygulamaları nedeniyle acı
çekmeyeceği güne mutlaka varacağına olan inancımla sözlerime son veriyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Birtane.
Şahsı
adına, Kütahya Milletvekili İdris Bal.
Buyurunuz
Sayın Bal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS
BAL (Kütahya) Değerli arkadaşlar, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Aslında,
Bu beş dakikayı nasıl değerlendireyim? diye uzunca
düşündüm ama biraz önceki tartışmalardan sonra rahmetli babamdan
duyduğum bir hadiseyi anlatayım:
Ben,
Kütahya Dumlupınarlıyım. Bizim köyümüzün girişinde bir
mezarlık vardı. Orada bir insan saklanırmış
ağaçların içerisinde. Niçin biliyor musunuz? Jandarma gelirken haber
versin de köyde çocuklara dua öğretilirken jandarma onları
yakalayıp dövmesin diye.
Yine,
bir cenaze olduğu zaman, değerli arkadaşlar, üç-beş köyden
bir tane Kuran-ı Kerim bulurlarmış -çünkü yasak olduğu
için bunu yapamıyorlar- yani son görev yerine getirilirken Kuran-ı
Kerimden ayetler, sureler okuyalım diye. Nereden nerelere geliyoruz
değerli arkadaşlar.
Bunları
derken, samimiyetle söyleyeyim, hiç kimseyi suçlamak istemiyorum. Sadece bizim
dönüşüm içerisinde olduğumuzu hatırlatmak istiyorum.
Devletimizle
halkımızı barıştırmaya
çalışıyoruz, barıştırıyoruz. Hani yurtta
sulh, cihanda sulhtan bahsetti arkadaşlar. Bence de ne güzel bir söz
değil mi arkadaşlar? Ama bunu duvara yazmakla olmuyor. Hep duvarlara
yazılırdı. Yurtta sulh nasıl olur, bunu hiç düşündük
mü? Yurtta sulh, vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına
bakmakla olur, onların ihtiyaçlarını karşılayıp
sorunlarını çözmekle olur. İşte AK PARTİ demokratik
açılım derken, Alevi açılımı derken, Roman
açılımı derken bunları yapmaya çalışıyor.
Bunlara biraz da pozitif taraftan bakmak lazım. Bardağın dolu
tarafına bakmak lazım değerli arkadaşlar. Bu sürece
yardımcı olmak lazım.
Şunu
da unutmamak lazım: Bakınız, Orta Doğudaki hareketlerde
Hitlerin, Mussolininin resmi taşınmıyor, Sayın
Başbakanın resmi taşınıyorsa, bizim
bayrağımız taşınıyorsa değerli
arkadaşlar, bırakınız içerdeki kavgalarımızı
bir taraflara koyalım, gurur duymamız lazım. Türkiyenin
itibarının arttığını hep beraber kabul edip
sevinç duymamız lazım. Tabii ki birbirimizi eleştireceğiz
değerli arkadaşlar.
Şunu
da unutmamak lazım değerli arkadaşlar: Dünkü
tartışmalarla alakalı, gerek Milliyetçi Hareket Partisinden
gerek Cumhuriyet Halk Partisinden gerek bizim sıralarımızdan, AK
PARTİden güzel sözler söylendi, bu kavmiyetçilikle alakalı, etnik
milliyetçilikle alakalı güzel sözler söylendi.
Ben
her zaman şunu söylüyorum değerli arkadaşlar: Bir ülkeyi ihya
edecek vizyon Biz bir aileyiz vizyonudur, mahvedecek vizyon ise Biz kaç
kişiyiz vizyonudur. Diğer taraftan bu dönüşüm çerçevesinde
değerli arkadaşlar, senaryosu olmayan milletler,
başkalarının senaryolarında figüran rolü oynamaya
mahkûmdur. Zayıf ve güçsüz ülkeler ise senaryo yazamayacağı gibi
başkalarının senaryolarında araç olmaktan yukarı da
çıkamazlar.
Türkiye,
değerli arkadaşlar, kendi senaryosunu yazmaya başladı.
Amerika ne der, Rusya ne der, başkaları ne der demiyor.
Bakınız, bir Amerikalı yetkili bana ne dedi biliyor musunuz
değerli arkadaşlar? Eskiden Türkiye bizim için bir küçük kardeş
idi ama şu anda bir arkadaştır. dedi. Bu çok önemli bir
şey değerli arkadaşlar. Obamanın ilk ziyareti çok
önemlidir değerli arkadaşlar.
Bir
de ben kalan bir dakika içerisinde şunu da söyleyeyim: Meclis demokrasinin
kalbidir, vekiller halkımızı temsil etmektedir. Acaba, biz, bu
sıraları, bu vakitleri ne derece verimli kullanıyoruz
değerli arkadaşlar? Bakınız, burada konuşulan konunun
dışında, başka tekerleme gibi aynı konuları gelip
burada tekrar etmek verimliliğe ve Meclisin saygınlığına
değerli arkadaşlar yakışıyor mu? Bunu hep beraber,
hangi partiden olursak olalım otokritiğe tabi tutmamız
lazım kendimizi.
Diğer
taraftan şunu da unutmamak lazım. Bir madde, deniyor ki: Bu madde
yayınlandığı tarihte yürürlüğe girer. Arkadaş
söz istiyor, muhalif. Ne demesi lazım? Bir sene sonra yürürlüğe
giriyor demesi lazım ama tamamen alakasız bir şey
anlatılıyor.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Senin yaptığın ne? Sen ne konuşuyorsun?
İDRİS
BAL (Devamla) Değerli arkadaşlar, verimliliği
artırmamız lazım, siyasetçinin, Meclisin, siyasetin
saygınlığını artırmamız lazım. Bir de
şu partilere göre verilen süreleri vicdan ölçüsünde, adalet ölçüsünde,
demokrasi ölçüsünde değerlendirmek lazım.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Sizin konuştuğunuz madde ne maddesi, söyler misiniz?
İDRİS
BAL (Devamla) Zira herkes şu hesabı yapsın. Bir AK
PARTİli arkadaşıma konuşma sırasının gelme
şansıyla BDPli bir arkadaşımıza konuşma
sırasının gelme şansını herkes değerlendirsin.
Herkese saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bal.
Şahsı
adına İstanbul Milletvekili İsmet Uçma.
Buyurunuz
Sayın Uçma. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMET
UÇMA (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
2012 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
25inci maddesi üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bilindiği gibi bütçeler bir ülkenin en azından belli
bir yıl için üzerlerinde taşıyacakları elbiselerin
provaları gibidir. Ülkeler de insanlar gibi giyecekleri elbiselerin kol
boylarının ne kadar olacağını, paçalarının
uzunluğunu, yakalarının şeklini bütçe görüşmelerinde
dile getirir ve halka sunarlar. Halk da bu tariften hareketle bu elbisenin
ülkelerinde, dolayısıyla kendi üzerlerinde nasıl
duracağına bakar ve tercihlerini ona göre yaparlar.
Yakın tarih bize,
ülkemize çok uzun yıllar kötü terziler tarafından biçilip
dikilmiş elbiseler giydirildiğini göstermektedir. 2002de işin
ehli, usta bir terzi bize üzerimize uygun bir elbise dikti ve o günden bu yana
her geçen gün üzerimize daha güzel oturan ve bizi daha şık gösteren
bir elbiseye sahip olduk. Daha önceki elbiselerimizden bir kısmının
paça boyu kısa, kol boyu uzun, bir kısmının da kol boyu
uzun, paçaları kısaydı; daha bir yıl geçmeden
yırtılıyor, her yırtığa bir yama
atılıyordu. Hiç şüpheniz olmasın ki bu yıl geçen
yıllara göre hem içeride hem dışarıda hepimiz daha
şık olacağız, elbise bedenimize daha güzel oturacak. Bunu
nereden biliyoruz? Çünkü bu yıl bir önceki yıla göre millî
eğitime, sosyal adalete, sağlığa, tarıma,
kısacası seçkinlerin değil, halkın ihtiyacına daha çok
pay ayrıldığını görüyoruz hep birlikte.
Önceki yıllarda
Meclisin en renkli, en hareketli anları bütçe görüşmeleri
sırasında yaşanırdı. Her parti pazara ürün getiren
satıcılar gibi kendi programlarını sunar, kendilerini halka
beğendirmeye çalışırlardı. Maalesef bu yılki
bütçe görüşmeleri geçmiş yıllara göre bir hizmet
yarışına konu olmadı, bizi biraz mahcup etti. Bu nedenle
büyük bir heyecanla takip edildiğini söylemek oldukça zor. Bu konuda bizi
yalnız bırakan, halkı heyecanlandıracak yeni proje ve
söylemler dile getiremeyen muhalefet partilerine bir sitem gönderme
hakkımız var. Pazarda bizi yalnız bıraktınız
arkadaşlar ve bütçe görüşmelerinin heyecanını
düşürdünüz.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Biz tüccar değiliz!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Aydın Ayaydının sözlerinin
tekrarını yapıyorsunuz!
İSMET UÇMA (Devamla)
Bütçe konusunda burada konuşulan sözlerin anlamlı olması için
bunların gerçekleşmesi konusunda halkın güvenini sağlamak
lazım. Tutulamayacak
hiçbir sözün kıymeti yoktur. Eğer bütçeyi deldirecek, verilen
sözlerin yerine getirilmesi konusunda tereddütler oluşturacaksanız bu
halk bunu asla affetmez, tıpkı geçmiş yıllarda olduğu
gibi. Mali disiplinden uzaklaşacaksanız sözlerinizin de bir
anlamı asla o zaman olmaz. AK PARTİli geçmiş yıllar
şahittir ki, biz burada verdiğimiz sözü yıl içinde
değiştirip bütçe disiplininden taviz vermedik, bundan sonra da asla
vermeyeceğimizden emin olabilirsiniz.
Seçim
çalışmalarım sırasında bilge bir seçmen bana
şöyle demişti: Evladım, bu dünyada 3 kişinin işi çok
zordur; Kuzey Kutbunda Eskimolara buzdolabı satanın, Afrikada Büyük
Sahra Çölünde yaşayan yerlilere soba satanın, bir de AK
PARTİye muhalefet yapanın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Evet, AK PARTİye muhalefet yapan arkadaşlar,
işiniz gerçekten çok zor.
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Malzeme çok bol!
İSMET UÇMA
(Devamla) Değerli arkadaşlar, ortak iyinin hâkimiyeti için hep
birlikte hareket etmek zorundayız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Tahribatınızı temizlemek çok zor.
İSMET UÇMA
(Devamla) Burada biraz önce gündeme getirilen Hitler ve benzeri
Her
çağın Hitleri vardır ama bu Adolf Hitler değildir. Bu
-bizim çağımızın Hitlerini söylüyorum- iletişim,
bilişim, teknoloji ve özgürlükler. Eğer bu konularda alan
körlüğüne düşerseniz, doğru yönetemezseniz, bilinç
kaymasına uğrarsanız millet sizi asla affetmez.
Aramızdaki fark
şu arkadaşlar: Siz vatandaş siyaseti yapıyorsunuz, biz halk
siyaseti yapıyoruz. Bunu ayırt ettiğiniz andan itibaren
gerçekten Türkiyeye katkılarınızın çok büyük
olacağını düşünüyorum.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Sen bize ders verme, kendine bak, kendine. Kendi grubuna söyle.
İSMET UÇMA
(Devamla) Ayrıca Sayın Başbakanımız,
bırakın o benzetmeleri, sadece dünyayı bir muhassalaya, bir
medeniyete, bir bileşkeye, bir geleceğe ve bir gelecek tasavvuruna
taşımakla kalmıyor, hamdolsun, CHPyi özgürleştiriyor,
muhalefeti özgürleştiriyor, dünyayı özgürleştiriyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Önce siz özgürleşin, siz! Biat kültüründen vazgeçin. Önce sen
özgürleş, kafanı özgürleştir, beynini özgürleştir.
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Ankara) Beynini özgürleştir, beynini!
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Biat kültüründen kurtul önce!
İSMET UÇMA
(Devamla) O hâlde sevgili arkadaşlar, ortak iyinin hâkim olabilmesi için
bütün hedefimiz şudur: Önce ülkemizde sonra yeryüzünde, bir insanın
ötekinden daha çok insan olmadığı ana kadar, bu gerçekleştirinceye
kadar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Kafanı özgürleştir, beynini
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Uçma.
İSMET UÇMA
(Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Arınç
bırakmış biat etmeyi, sen de bırak!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın
Öz
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
SGKya prim
ödeyen vatandaşlar muayene katılım payı, yüzde 10, yüzde
20lik reçete, emekli ve çalışan ayrımı, muadil ilaçlardan
dolayı fark, özel hastanelerde katılım farkı, reçete bedeli
öderken şimdi de kutu başına 1 TL ödemek zorunda
bırakılıyor. Bu uygulama iddia ettiğiniz Sağlıkta
Dönüşüm Projesinin bir parçası mıdır? Finansal
sürdürülebilirlik sağlanabilecek midir? Yeni güncellemeler
düşünülüyor mu? Vatandaşın sağlığına daha
fazla ödeme yapmasına neden olmuyor mu?
İkinci
sorum: Türkiyede engelli vatandaşlarımızın oranı
yüzde 11, yüzde 12 civarındadır. Bu vatandaşlarımızın
kamuda ve özel sektördeki zorunlu istihdamlarına uyulmamaktadır.
Yaptırımların ağırlaştırılması ve
engelli vatandaşlarımızın istihdama katılımını
teşvik etme yönünde 2012 bütçesinde net bir tutumunuz var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İl özel
idarelerinde son zamanlarda büyük oranda para sıkıntısı
vardır. KÖYDESe de para fazla aktarılmıyor. Buna
bağlı olarak da başta köylerin yolları olmak üzere, ilçeler
de dâhil olmak üzere -Tokat için söylüyorum- çok büyük
sıkıntılar vardır, insanlar arabalarla gidememektedirler.
KÖYDESe para aktarmayı düşünüyor musunuz?
İkinci
sorum: Ülkemizde akarsular üzerinde hidroelektrik santraller
bulunmaktadır. Bu küçük akarsular üzerinde kurulmaya
çalışılan HES projeleri çok ciddi manada
sıkıntılarla karşı karşıyadır,
doğa bozulmakta, beraberinde de insanlar arazilerini kaybetmektedirler.
HES projeleri üzerinde Hükûmet olarak kaldırma veyahut da durdurma
noktasında bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Bunları öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Sayın
Dibek
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Az önce
Sayın Bakana sordum ama süresinin yetmediğini düşünerek
yanıtlamadığını düşünüyorum yani ona
inanıyorum.
Ben
yazılı olarak da sormuştum size Sayın Bakan, az önce
belirttim. Karayollarına ait olan Kavacıktaki bir arazi, ciddi bir
arazi, onun metresini de belirtmişsiniz yazılı cevapta ama benim
istediğim sorulara yanıt vermemişsiniz. Bir de
Unkapanındaki Tekel binasına ait olan arazi
Bu
iki taşınmaz Medipolitan Sağlık Eğitim Vakfına
kırk dokuz yıllığına kiralandı. Yani bu
yılbaşında oldu, yaklaşık bir yıllık bir
süresi var bu olayın fakat burada, ısrarla, yıllık ne kadar
bedelle kiralandığını söylemiyorsunuz.
Şimdi,
baktığımız zaman, girdiğimiz zaman İnternete bu
vakfın kime ait olduğunu görüyoruz -şimdi burada ismini
vermeyelim- ama niçin yıllık kira bedelini bize bildirmiyorsunuz?
Niçin bu yerlerin yıllık rayiç kira bedellerini, emsallerine göre, o
civardaki bedellere göre belirlenmiş rayiç bedellerini -benim sorum
önergemde var- bizlere bildirmiyorsunuz Sayın Bakan?
Şu
anda üçüncü soruyu sorduğum için sanıyorum süreniz yetecektir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dibek.
Sayın
Dedeoğlu
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sorum
Maliye Bakanımıza: Kahramanmaraş Türkiyenin 17nci büyük
şehri, bütçeden almış olduğu pay diğer illere göre
daha az gözüküyor, 2012 yılında ek bir bütçe düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Dedeoğlu
Sayın
Ağbaba
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan, Malatyada TEDAŞ
özelleştirildi. Özelleştirmenin amacı etkinliği
artırmak, fiyat istikrarını sağlamak, istihdam üretmek
olmalıdır ancak TEDAŞ özelleşince Malatyanın
ilçelerindeki, köylerindeki herkes TEDAŞtan şikâyetçi olmaya
başladı. Sürekli elektrik kesintileri, ayrıca istihdam olarak da
düştü ve Malatyada fiyatı da arttı.
Şimdi
başlı başına bir sorun daha ortaya çıktı,
Malatyadaki belediyelerden sokak lambalarının parasını
almak için özelleştirilen firma sözleşme imzalatmaya
çalışıyor. Maliye Bakanlığı olarak daha önce
hazinenin ödemiş olduğu bu sokak lambalarının
parasını siz de ödemeyi düşünüyor musunuz? Eğer
düşünmüyorsanız bunu mutlaka düşünmelisiniz çünkü
belediyelerimiz çok zor durumda.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, 19 Mayıs 2011 tarihinde meydana gelen Simav depreminin
ardından bölgedeki camiler başta olmak üzere birçok sivil toplum
kuruluşu ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarından
yardımlar toplandı ancak bu yardımların ne kadar olduğu
ve ne kadarının kimlere dağıtıldığı
konusunda bölge halkı çok ciddi endişe içerisindedir. Bilginiz varsa
bu konuda, toplanan yardımın miktarı ve kimlere, nasıl
dağıtıldığı konusunda aydınlatabilirseniz
memnun olurum?
Son
sorum da, son günlerde Rusya, İran, Çin ve Suriye gibi ülkelerin muhtemel
bir savaş hazırlığında ülkemize karşı bir
araya geldikleri görülmektedir. Buna karşı Hükûmetimiz ne tür
tedbirler almış ya da almaktadır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, bu muayene katkı payları hakkında daha önce de
bilgi vermiştim. Bir vatandaşımız bugün itibarıyla bir
devlet hastanesine muayene için giderse reçete yazılmamışsa 5
liralık bir muayene katılım payı veriyor, reçete
yazılırsa 8 liralık bir katılım payı veriyor.
Tabii, özel sektöre giderse bu miktarlar biraz daha yüksek. Şimdi, şu
anda komisyonda bir düzenleme var, o zaten Meclisimize gelecek, Meclisimiz bu
konuda karar verecek.
Değerli
arkadaşlar -daha önce de söyledim- sağlık konusunda bu ülkede
bir devrim yapılmıştır. Gerçekten, sağlığa
erişim, sağlık hizmetlerinin kapsamı çok ciddi bir
şekilde genişlemiştir. Sağlık için tahsis edilen bütçe
imkânları 6,5 kat artırılmıştır.
Vatandaşımıza tabii ki bu hizmetleri sürdürülebilir bir
şekilde götürmeye çabalıyoruz yani sürdürülebilirlik de tabii ki
önemli bir boyuttur. Ben daha önce de söyledim: Avrupa Birliğinde yirmi
yedi tane ülke var. Hastaneye giden her 100 hastadan 35ine reçete
yazılıyor, Türkiyede ise doktora giden her 100 hastadan 85ine
reçete yazılıyor. Burada bir israf söz konusudur, talep yönetimi bu
açıdan önemlidir. Bu katılım payları -özellikle reçete,
belli bir ilaç sayısı yani şu anda komisyon gündeminde olan
husus- bu açıdan önemlidir, bunun başka bir amacı yoktur,
buradan gelir maksatlı bir yaklaşım söz konusu değildir.
Şimdi,
özürlülerin zorunlu istihdamı konusu: Değerli arkadaşlar,
bakın, 2010 yılı bütçesinde özürlülerin istihdamı için
hakikaten çok önemli bir düzenleme yaptık, kadro
sınırlamasını kaldırdık. Dedik ki kamu
kuruluşları istihdam etmek istiyorlarsa burada kadro
sınırlaması yoktur, mutlaka etsinler, bu birinci husus.
İkincisi: Ben yanlış hatırlamıyorsam, 2008
yılında -hani Teşvik anlamında ne yapıyorsunuz? diye
soruldu- çok önemli bir adım attık. Eskiden özel sektör yüzde 3
özürlü istihdam etmek zorundaydı, sadece bu kadar. Şimdi, biz dedik
ki Yüzde 3 özürlü istihdam zorunluluğu devam etsin ve o istihdam edilen
özürlüler için sosyal güvenlik primi işveren payını hazine
ödesin. Bakın, en büyük teşviki 2008 yılından itibaren
sağladık. Yani zorunlu istihdam devam ediyor, bir de teşvik
veriyoruz. Buna rağmen, tabii ki bu
sorumluluklarını yerine getirmeyenler hakkında da
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız gerekli
çalışmaları yapar.
Değerli
arkadaşlar, tabii ki il özel idarelerinin normal bütçelerine ek olarak
biz
Şöyle: Geçen sene, aslında KÖYDESe normalde bütçede öngörülen
550 milyon liraydı fakat bütçe imkânları elverişli olduğu
için 1,1 milyar liralık bir kaynak aktardık. Aslında, bir önceki
yıl da üç aşağı, beş yukarı bu düzeydeydi,
rakamları şimdi ben hatırlamıyorum. 2012 yılı
için öngörülen 550 milyon lira ama imkânlar elverirse, şartlar
gerektirirse tekrar düşünülebilir ama şu an itibarıyla üzerinde
yaptığımız bir çalışma söz konusu değildir.
HESlerle
ilgili olarak: Türkiyede tartışılan bir konudur ama ülkemizde,
tabii ki doğaya saygılı bir şekilde, ülkemizin suyunun
elektriğe dönüştürülmesi çok önemlidir. Enerjide dışa
bağımlıyız. Bu konuda hakikaten bir denge içerisinde
çalışmaların devam etmesi gerekiyor. Bütün dünyada HESler
yapılıyor, ülkemizde de yapılıyor, yapılması da
gerekiyor ama burada tabii ki doğaya da bizim saygılı
olmamız lazım fakat mutlaka bir şekilde bizim enerjide
dışa bağımlılığı azaltmamız
lazım.
Karayolları
arazisine gelince: Doğrudur, bir üniversite vakfına -Medipole- bu bahsettiğiniz yerler
verilmiştir. Şu anda önümde dosya yok, arkadaşlara söyledim,
getirsinler. Sizlerle
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) Bedeli neye göre belirlediniz Sayın Bakan?
Rica ediyorum, yazılı olarak verirseniz.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) -
Bakalım arkadaşlar, bedeli neye göre belirlemişiz, ne
kadar bedel almışız. Hayhay, sizinle bunları paylaşırız,
burada bir sıkıntı yok.
Değerli
arkadaşlar, bir üniversite vakfına bizim herhangi bir kamu mülkünü
tahsis etmemizin kuralları kanun ve mevzuatla belirlenmiştir. Yani
ben Maliye Bakanı olarak kendi keyfime göre bu miktarları, bedelleri
belirleyemem.
Değerli
arkadaşlar, Kahramanmaraşa az bütçe gittiği söyleniyor.
Doğrusu, neye göre böyle bir yargıya varılıyor, bilmiyorum
ama yani Kahramanmaraşta çok önemli birtakım hususlar, yani projeler
varsa biz, İl Özel İdaremizi her zaman, tabii, kendilerini dinleriz,
imkânlar varsa kendilerine destek oluruz.
Yine
TEDAŞ, özelleştirme sonrası fiyatları artırdı.
deniyor. Değerli arkadaşlar, hiçbir dağıtım
şirketinin fiyat artırma yetkisi yoktur. Bakın,
dağıtım şirketleri dağıtımı sadece ve
sadece yüzde 2,3lük bir kâr marjıyla yapmak durumundadır.
Fiyatları EPDK, Enerji Bakanlığı beraber
çalışarak belirler, bunlar da maliyet esaslıdır.
İkincisi,
istihdam azaltıldığı iddiası. Bakın, değerli
arkadaşlar, TEDAŞ özelleştirmelerinde istihdamın yüzde 95
oranında korunması şartı vardır, yüzde 95. Zaten, her
yıl ortalama yüzde 5 emeklilik olduğu için aşağı
yukarı, buralarda istihdamın azaltılmasının, fiyatlar
üzerinde oynanmasının imkânı yoktur. Dolayısıyla,
böyle bir algıyı da ortadan kaldırmak lazım.
BAŞKAN
Süreniz doldu Sayın Bakan.
Teşekkür
ediyoruz.
Sayın
milletvekilleri, 25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
26ncı
maddeyi okutuyorum:
Kamu idarelerince işletilen sosyal
tesisler
MADDE 26 - (1)
Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerince işletilen eğitim
ve dinlenme tesisi, misafirhane, çocuk bakımevi, kreş, spor tesisi ve
benzeri sosyal tesislerin giderleri, münhasıran bu tesislerin
işletilmesinden elde edilen gelirlerden karşılanır. Bu
yerlerde, merkezi yönetim bütçesi ile döner sermaye ve fonlardan ücret ödenmek
üzere 2012 yılında ilk defa istihdam edilecek yeni personel
görevlendirilmez.
BAŞKAN
26ncı madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Yıldıray Sapan. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Sapan.
CHP
GRUBU ADINA YILDIRAY SAPAN (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 26ncı madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, bugün burada, güçlü bir ekonomisi olan, vatandaşı
ağır zamlar altında ezilmemiş, insanları gülen,
gençleri geleceğe umutla bakan, Başbakanının Ekonomimiz
büyüyor. diye kandırmadığı bir ülkenin milletvekili olarak
konuşmak isterdim ama durum ne yazık ki tam tersi. Bu nasıl bir
büyümedir ki ülke halkının yüzde 90ı giderek borçlanıyor,
fakirleşiyor, iki yakası bir araya gelmiyor. Bu nasıl bir
büyümedir ki gençleri işsizlikten kırılıyor, işsizler
ordusu artıyor, gençler gelecekten ümidini kesmiş, ilk fırsatta
ülkesini terk etmenin hayalini kuruyor. Bu nasıl bir büyümedir ki turizmin
başkenti Antalyanın Alanya ilçesinde, bir anne yeni doğan
bebeğini çalıntı gıda ile emziriyor ve tutuklanıyor.
Bu nasıl bir büyümedir ki yine Antalyanın göbeğinde, borcundan
ötürü icra edilecek malı bulunamayan borçlunun köpeği haczediliyor.
İnanmayanlar Günhaber.coma bakabilirler. Bu nasıl bir büyümedir ki
bu Hükûmetin Cumhurbaşkanı bile çıkıp 1 dolarlık
ihracat için 82 sentlik ithalat yapıyoruz. diyor. Böyle
yıldızı parlayan ülke olur mu? Artık, yandaş hâline
getirilen medya da kullanılarak halkı aldatmanın sonuna
gelinmiştir.
Hükûmetin
uzun zamandır tek haneli olduğunu iddia ettiği enflasyon
oranının çoktan iki hanelere çıktığına
artık, Merkez Bankası da itiraz edemiyor. Hatırlayalım,
geçen yıla göre beyaz peynir yüzde 41, zeytin yüzde 28, süt yüzde 34,
yoğurt yüzde 24, pirinç yüzde 18, sızma zeytinyağı ve
bulaşık deterjanı yüzde 27, yine en çok tüketilen maddelerden
mazot yüzde 24 daha pahalıdır. Bu rakamların ortalaması
alındığında, gerçek enflasyon oranının yüzde 33
olduğunu görebiliriz. Yani Hükûmetin iddia ettiği enflasyon
oranının tam 3 katı. Buna karşılık, asgari
ücretle geçinmek zorunda bırakılan çalışanlarımıza
ve emeklilerimize 2012de yapılması düşünülen ortalama zam
sadece yüzde 4, memurlarımıza ise ilk altı ay için yalnızca
yüzde 3tür. Hani bir ara Tayyip Erdoğanın sık sık
telaffuz ettiği simit hesabı vardı ya, AKP öncesi ile kendi
döneminde asgari ücretle kaç simit alındığını
kıyaslayıp övünüyordu. Bu hesaba ne oldu? Nedense artık hiç
duymuyoruz. Çünkü hesap artık tutmuyor, çünkü asgari ücrete yapılan
zam günlük 63 kuruşa tekabül ediyor ve bir simit almaya dahi yetmiyor.
Değerli
arkadaşlar, geçenlerde seçim bölgemde bir vesileyle konuk olduğum
ailede aile reisi, sofradakileri yetersiz bulmuş olacak ki, bana dönüp
Biz eskiden et de yerdik. deyince gözlerim doldu. İşte onurlu bir
aile reisinin dramı. Birazcık vicdanı olan herkesin bu
manzaradan duygulanmaması mümkün mü? Memurun, işçinin, esnafın
durumu budur arkadaşlar. Bu olayın ve oranların
değerlendirmesini vicdanı olanlara bırakıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin en önemli kaynağı tarım sektörü AKP
Hükûmetinin ithalatı özendiren politikalarıyla kendi kaderine terk
edilerek bitirilmiştir. Dünya ülkeleri arasında tarımda kendi
kendine yeten 7 ülke içindeki Türkiye şu anda 100ü aşkın
ülkeden tarım ürünü ithal etmektedir. İthalat
yapılamadığı anda Türkiye açtır hatta
çıplaktır. Çünkü AKP öncesi dönemin pamuk ihracatçısı
Türkiye bugün pamuğu ithal etmektedir. 2002de ülkemizin pamuk üretimi 964
bin tonken 2011 yılında 457 bin tona gerilemiştir. Geçen
yıl 2,5 liraya satılan kütlü pamuk bu yıl maliyeti 1,4 lira
olmasına rağmen 1,2 liraya yani maliyetine bile alıcı
bulamamaktadır. Yine, geçen yıl 6 liraya satılan
temizlenmiş pamuk bu yıl 3 liradan bile satılamamaktadır.
Altın yumurtlayan
tavuk olarak görülen ve her gün sırtına farklı külfetler
yüklenen turizm sektöründe de durum farklı değildir. AKP Hükûmetinin
uyguladığı tutarsız ve yanlış politikalar sektörü
zor duruma sokmuş, son dönemde otellerin müzik yayınından
dolayı telif ödemelerinden sonra odalarındaki televizyonları
için de telif hakkı ödemesi ve alkollü içeceklerdeki ÖTVnin sürekli
artırılması sonucu yoluna yoluna tüyü kalmamıştır.
Turizmcinin artık derisi soyulmaktadır. Bu yıl ülkemize gelen 31
milyon turiste rağmen turizmci kâr elde edememiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; üzülerek belirtmeliyim ki AKP İktidarı
döneminde ülkemizin en önemli kurumları yabancıların eline
geçmiştir. AKP, ulusal değerleri yabancılara peşkeş
çekmekte o kadar ileri gitmektedir ki 2005 yılında yüzde 55i
Lübnan-İtalya ortaklığına verilen Telekomun
yıllık brüt gelirlerinden alınan yüzde 15 pay satış
öncesi yapılan bir düzenlemeyle kaldırılmıştır.
Bu düzenlemeyle şu ana kadar devlet 7,3 milyar lira zarar
ettirilmiştir. Ülkemizdeki diğer telefon operatörleri bu payı
öderken Telekomun ödememesi için özel bir kanun çıkarılması
manidardır ve izaha muhtaçtır. Bu gök kubbenin altında hiçbir
şey gizli kalmaz, bugün olmazsa yarın mutlaka ortaya
çıkacaktır. Bu işin takipçisi olacağımızı bu
kürsüden duyuruyorum.
Değerli
milletvekilleri, AKP İktidarı her alanda beceriksizliğinin,
başarısızlığının faturasını halka
kesmektedir, sokaktaki
dürüst vatandaşı cezalandırmaktadır. Milyonlarca elektrik abonesinden hiç sorumlu
olmadığı hâlde kaçak
elektriğin bedelini tahsil etmek, ancak AKPlilerin aklına gelen,
vatandaşın zekâsı ile alay eden bir uygulamadır. AKP, faturasını ödeyen
vatandaştan, Bu ülkede namuslu olmanın bedeli var. dercesine, Kayıp
kaçak bedeli. adı altında saçma bir gerekçeyle, fatura bedelinin
yüzde 10unu kapsayan bir tutar almaktadır. Elektrikteki yüzde 60a varan
kayıp kaçağı dokuz yılda önleyemeyen AKP Hükûmeti, çareyi
namuslu vatandaşa Deli Dumrul vergisi olarak ödetmekte bulmuştur. Bu,
tek kelimeyle, ayıptır, günahtır, yazıktır ama zaten
bu sadece AKPye yakışır!
Bir başka enteresan
konu ise Enerji Bakanının Rusyadan yapılacak doğal gaz
alımında indirim olmadığı gerekçesiyle kontratı
iptal etmesi ve bununla birlikte hazinenin bir gelir kaybına
uğramasıdır. Asıl
ilgi çekici konu ise Enerji Bakanının bu alımın zaten özel
sektöre devredileceğini önceden bilmesidir. Burada sorulması gereken
soru şu: Alımın özel sektöre devredileceğini önceden
bildiğiniz hâlde, neden kontratı ihale yoluyla devretme yerine iptal
etme yolunu seçtiniz? Böyle olunca, insanın aklına Acaba yeni
ihaleyi alacak firmalar belli mi? sorusu geliyor. Şayet bu konuyu takip
etmediğimizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AKP, Türkiyede yargının
bağımsızlığını bitirmiştir.
Yargıyı siyasallaştırarak temeline dinamit koymuştur.
Yargı da medya gibi yandaşlaştırılmıştır.
Maalesef bu toplumsal bir yara hâline gelmiştir ve toplumsal çöküş
yakındır.
Sadece muhalif
oldukları için bu ülkenin en seçkin aydın ve düşünürlerini,
demokratlarını, askerlerini, gazetecilerini ve yazarlarını
önceden kurgulanmış hatta çoğu zaman acemice
kurgulanmış oyunlarla zindanlara attınız. Zindanlara
attığınız insanların çoğu ağır olmakla
birlikte hasta ve bir kaçı öldü bile. Bu insanların suçunu bile
öğrenemeden ölmesinin, vicdanı olan, inancı olan, Allah korkusu
olan herkesi düşündürmesi gerekir. Ama bu duruma sebep olan ve senaryonun
bizzat sahibi olan Hükûmet, durumdan zaten memnun olduğu gibi kılını
dahi kıpırdatmamaktadır ve üstelik kamuoyu ile dalga geçer gibi
vatandaşların dinî duygularını istismar ederek milyonlarca
euro dolandıran Naylon Müslüman Deniz Feneri sanıkları üç ay
tutuklu kaldıktan sonra Tutukluluk cezaya dönüşüyor. gerekçesiyle
salıverildiler. Tutukluluk cezaya dönüşüyor. gerekçesini bin gündür
zindanlarda çürüyen bu ülkenin Atatürkçülerine, demokratlarına,
aydınlarına, yazarlarına, gazetecilerine uygulamayanlar
bilmelidir ki, 3 dönem değil 300
dönem iktidar olsanız, zindanlara atsanız ve hatta satırla
kesseniz de Atatürkçüleri bitiremezsiniz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bizim bir
öldüğümüzü düşünürseniz bin yanılırsınız. Bu
dünyadan kimler geldi kimler geçti?
Çavuşesku, Hitler, Kaddafi, Saddam, hepsi tarihte kendilerine yakışır
yerleri aldılar.
SIRRI SAKIK (Muş)
Çavuşeskuyu onlarla kıyaslama.
YILDIRAY SAPAN (Devamla)
Siz de alacaksınız çünkü siz
de kibre bulaştınız.
Kibir, ruhun güvesidir. Bir kez ruhunuza girdi ve sizi teslim aldı. Sizi insan sevgisinden uzaklaştırdı,
insanlara tepeden baktırdı, onları küçümsetti ve sizi
zalimleştirdi.
Bakın kibir için
dinimiz, İsra Suresi 37nci ayette ne diyor? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Yeryüzünde böbürlenerek yürüme çünkü sen
yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara erişemezsin.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Sapan.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan.
Buyurunuz
Sayın Erdoğan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bütçe kanununun 26ncı maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Hükûmet, 2012 yılı bütçesinde kamu sosyal tesisleri,
misafirhaneler ve kreşler ile ilgi olarak hemen hemen bütün sosyal
destekleri kaldırmaktadır. Bu da kamu çalışanları
açısından yeni mağduriyetlerin kapısını
aralamaktadır.
Kıymetli
arkadaşlar, iktidar, göreve geldiği ilk yıllarda kamu sosyal
tesislerinin büyük bir savurganlık alanı olduğunu söyleyerek ve
sebep göstererek bu sosyal tesislerin zaman kaybetmeksizin elden
çıkartılması gerektiğini ifade etmiştir. Ancak burada
dikkat çeken bir husus vardır, kamu sosyal tesislerinin elden
çıkarılması yöntemi. Devlet İhale Kanununun
dışına çıkılarak Sermaye Piyasası Kanunu
hükümlerine tabi şirketlere verilmesi durumu söz konusudur. Burada
aklımıza bazı sorular gelmektedir: Devlet İhale Kanunu
yetersiz midir? Devlet İhale Kanunu yetersizse neden eksikleri
giderilmemektedir, yoksa bu hüküm farklı bir amaca mı hizmet
etmektedir?
Savurganlık
alanı. dediniz, yangından mal kaçırırcasına Meclis
lojmanlarını satmakla işe başladınız, hem de Meclis bütçesini zarara uğratarak
ama bugün bakıyoruz ki son dört yılda lojman sayılarında
çok büyük artışlar vardır. Milletvekili lojmanlarının
yerinde yapılan lüks konutlar, yine iktidar yakınları
arasında paylaşılmıştır.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hoppala, var mı bir tane örnek?
MEHMET
ERDOĞAN (Devamla) Değerli milletvekilleri, ben size bir hikâye ile
içinde bulunduğumuz durumu daha iyi anlatabileceğime inanıyorum.
Hikâye bu ya, adamın biri Peygamber Efendimizin torunuyla ilgili
konuşurken Muaviyenin kızlarını Necefde
doğradılar der. Konuşmayı dinleyen ve meseleyi bilen
aklı başında birisi müdahale ederek der ki: Be adam, ben senin
nereni düzelteyim, Muaviye değil Ali, Necef değil Kerbela,
kızları değil oğulları.
Şimdi
biz bu Hükûmetin bu konudaki icraatlarının neresini
düzelteceğimizi bilmiyoruz. Bu Hükûmet 2009 yılında 207.544 olan
lojman sayısını 2010 yılında 209.084e, 2011
yılında 209.684e çıkartmıştır; 2.140 yeni lojman
yaparak kendi söyledikleriyle ve icraatlarıyla çelişen bir iktidarla
karşı karşıyayız. Madem yenilerini
alacaktınız, yenilerini yapacaktınız mevcutları niye
sattınız? Şimdi tekrar ediyorum: Sizin icraatların neresini
düzeltebileceğiz?
Kıymetli
arkadaşlar, bu Hükûmet 2009 yılında 2.134 olan sosyal tesis
sayısını 2011 yılında 1.942ye düşürmüştür.
Düşük ücretle çalışan kamu personelinin elinden alınan bu
sosyal tesisler kimlere, nasıl peşkeş çekildi? Bu işten
Hükûmet ne kadar gelir elde etti? Elde edilen gelirler nerelere aktarıldı?
Bu gelirlerle kamu yararına hangi hizmetler yapıldı? Buradan
soruyoruz: Madem bu sosyal tesisleri bu garibanların elinden
aldınız ama bunun yerine bu garibanlara ne verdiniz?
Değerli
milletvekilleri, kamu kurumları tarafından işletilen sosyal
tesislerin kâr oranı yüksek olanlarının özelleştirilme
tarzı dikkat çekmektedir. Özelleştirmeler yapılırken bu
sosyal tesislerin kimlere, hangi ailelere peşkeş çekildiğine,
kimlere rant sağlandığına da dikkatinizi çekmek isterim.
Temsilcisi olduğum Muğla ilinde Fethiye ilçemizdeki TİGEMe ait
bir sosyal tesisin hangi aileye peşkeş çekildiği daha
unutulmadı. Muğladaki herkes bunu biliyor. Şimdi o sosyal
tesislerden ne dar gelirli vatandaşlarımız ne de kamu
personellerimiz faydalanamamaktadır?
Kamu
kurumlarına tahsis edilen lojmanlar ve sosyal tesislerde karşılaşılan
bir başka sorun da şudur: Sosyal tesisler ve lojmanlar
kurumların üst düzey yöneticilerinin âdeta çiftliği hâline
gelmiştir. Üst düzey yöneticiler bu sosyal tesisleri keyfî olarak
kullanmaktadır. Alt düzeydeki memurlar bunlardan faydalanamamaktadır.
Sosyal amaçlarla yapılan bu tesisler yeni bir sosyal
ayrımcılık oluşturmaktadır. Örneğin taşradan
gelen bir polis memuru polis evine gittiğinde Yer yok. cevabıyla
karşılaşabilmektedir. Yine, taşradan gelen
bir öğretmen Başkent Öğretmenevine gittiğinde aynı manzarayla
karşılaşabilmektedir. Esas ihtiyacı olanların bu
haklarından faydalanmasının engellenmesi hangi düşüncenin
ürünüdür? Bu durum sosyal devlet anlayışını zedelemektedir.
Kaldı
ki Türkiyenin bir başka gerçeği de bölgeler arası
kalkınmışlık farkıdır. Yine otuz yıldır
terörle mücadele devam etmektedir. Siz, bu bölgelerdeki sosyal tesisleri
özelleştirir, ücretlerin artmasına sebep olursanız o bölgede
görev yapan kamu personelleri sosyal ihtiyaçlarını nerede, nasıl
karşılayacaklardır?
Bir
başka önemli konu da taşraya ilk defa tayin olan personelin görev
yerine yerleşinceye kadar nerede ve nasıl
barınacağıdır. Kendi ihtiyacını
karşılayamayan kamu görevlilerinin vatandaşa nasıl sağlıklı
hizmet sunabileceklerini de yine sizlerin takdirlerine sunuyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, kamu personeli dokuz yıldır öngörülen enflasyona
göre maaş zammı almıştır. Gerçek enflasyon, her zaman
öngörülen enflasyondan fazla olmuştur. Enflasyon farkları kamu
çalışanlarına verilmemiştir. Ayrıca, TÜİKin
enflasyon hesaplama yöntemi gerçek enflasyonu ne kadar
yansıtmaktadır? Bunu da başta memurlarımız olmak üzere
yüce milletimizin takdirlerine bırakıyorum.
Memur
sendikalarıyla yürütülen toplu sözleşme çalışmaları
hâlâ sonuçlanmamıştır çünkü bu amaçla çıkarılması
gereken kanun henüz ortada yoktur, ne zaman çıkacağı da
belirsizdir. İşte, şu anda görüşmekte olduğumuz 2012
yılı bütçesinde de memurlara ve kamu çalışanlarına
ayırdığınız pay ortadadır. Bu pay geçen
yılkinin aynısıdır yani şimdilik memur maaş
zammı sıfırdır.
Şimdi,
bu kısa bilgiler ışığında iktidara sormak
istiyorum: Siz kamuya ait sosyal tesisleri, kreşleri birilerine
peşkeş çekerseniz Anayasada belirtilen sosyal devlet ilkesinden kamu
çalışanları nasıl istifade edecektir? Çoğunluğu
yoksulluk sınırının altında maaşlarla geçinmeye
çalışan kamu personeli, sizin gibi beş yıldızlı,
yedi yıldızlı tatil köylerinde tatil yapamayacağına
göre, siz gariban devlet memurlarının kamuya ait sosyal tesislerde üç
beş gün tatil yapmasını çok mu görüyorsunuz?
Çocuk sahibi olan kamu personeli kendi
kurumlarının kreşlerinin çalışamaz hâle gelmesinden
sonra çocuklarını kime emanet edeceklerdir? Bu insanlar
çocuklarını emin ellere teslim etmeden sağlıklı bir
kamu hizmetini nasıl vereceklerdir? Hem vatandaşlarımıza 3
çocuk yapın. diye tavsiyelerde bulunuyorsunuz hem de kamu
çalışanlarının çocuklarını emanet edebilecekleri
kreşlerdeki her türlü sosyal desteği ortadan
kaldırıyorsunuz. Biz sizin icraatınızın neresini düzeltebileceğiz?
Düşük
ücretlerle çalıştırılan kamu personelleri bu sosyal
tesislerden de faydalanamayacaksa temel sosyal hakları elinden alınan
bu insanlar ne yapacaklar? Bu aileler temel sosyal haklarını bundan
sonra sadece rüyalarında görecektir. İktidar bu ailelere rüyalarında
tatil yapma fırsatını verdiği için toplum vicdanında
ne kadar hayırla yâd edilecek varın onu da siz düşünün.
Değerli
milletvekilleri, bu haklar belirli bir zümreye ait haklar değildir; tüm
vatandaşlarımızın, dolayısıyla tüm kamu
personelinin de hakkıdır. Biz bu hakkın gerçek sahiplerine
verilmesini istiyoruz, bunun için ne gerekirse yapacağız ve bu
işin takipçisi olacağız.
Bu
vesileyle 2012 yılı bütçesinin milletimize hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Erdoğan.
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) Sayın Başkan, şahsıma hakaretle
ilgili olarak 69uncu maddeden söz talep ediyorum. Tutanaklarda da
gösterebilirim, şahsımı hedef alan Bilgi birikimi yeterliyse,
dağarcığı doluysa, yüreği genişse
diye başlayıp
ama bunlardan eser yoksa, bunlardan hiç nasip alınmamışsa ve
millete hakaret ediyor. ifadesi var. Hem şahsıma
sataşmadır hem ileri sürmüş olduğum görüşten
farklı bir görüş bana atfedilmiştir.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, ben genel bir ifadede
bulundum. Sayın Başkan, hiç şahıs zikretmedim, kimseyi de
hedef almadım, ben sadece genel bir kuraldan bahsettim, kuraldan ifade
ettim. Başka bir şey yok Sayın Başkan.
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) Tutanaktan da gösterebilirim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hiç öyle, bir kimseye ne sataştım ne de
hedef aldım Sayın Başkan, çok net olarak söylüyorum.
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) Millete hakaret ettiğim iddia ediliyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kimseyi hedef almadım ben, çok genel bir
kuraldan bahsettim.
AYKAN
ERDEMİR (Bursa) Şahsıma ait olmayan bir görüşü ileri
sürmüş olduğum iddia ediliyor. 69uncu maddenin iki ayrı
dayanağına dayanarak
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Öyle bir şey yok Sayın
Başkanım. Ben kimseyi hedef almadım.
BAŞKAN Buyurunuz,
iki dakika.
Yeni sataşmalara
mahal vermeyiniz lütfen.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
yüce Meclis; Sayın Nurettin Canikli, tutanakta da görüldüğü üzere İnsanların
bilgi birikimi yeterliyse, dağarcığı doluysa, yüreği
genişse çıkıp katkı veriyorlar ama bunlardan eser yoksa,
bunlardan hiç nasip alınmamışsa o zaman sadece hakaret
ediliyor. demiştir. Daha sonra da millete hakaret ettiğimi iddia
etmiştir.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Üzerine mi alınıyorsun?
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) - Ben bunu düzeltmek istiyorum. Birikimden,
dağarcıktan söz açılmışken öncelikle şunu
belirtmek isterim: Sakallı Celal sayesinde biliyoruz ki tahsille
yalnızca cehalet geçer, baki kalanın ne olduğu ise
halkımızın malumudur.
Biz bu kürsüye
çıkarken, hakkı göstermeye delil olmak için çıkarken
birikimimize, tahsilimize, akademik unvanımıza güvenip çıkmadık.
Biz buraya çıkarken nefesimizi veren halka ve yolumuzu gösteren Hakka
güvenerek çıktık. Bu vesileyle Edip Harabiyi bir dörtlüğüyle
yâd etmek isterim.
Bu sözleri sanma her
insan anlar,
Kuşdilidir bunu
Süleyman anlar,
Bu sırrı
müphemi arifan anlar,
Çünkü cahillerden pinhan
eyledik. demiş.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Biraz önce benim konuşmamda hiçbir
şekilde kimseyi hedef alan bir hakaret ve sataşma
olmadığını ifade ettim ama ona rağmen, takdir, söz
verdiniz. Aynı gerekçeyle ben de söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz
siz de söyleyin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, böyle bir uygulama yok.
4.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Bursa Milletvekili Aykan
Erdemirin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce buraya
çıkan birçok arkadaşın da defalarca ifade ettiği ve benim
de şahsen katıldığım bir gerçeği bir kez daha
biraz önce yüce Mecliste arkadaşlarla, sizlerle paylaştım, bu
gerçeğe de her zaman inanıyorum. Bu, yani şu anda isimlerini
hatırlamıyorum ama değişik siyasi parti gruplarına
mensup arkadaşlar tarafından da müteaddit kereler ifade edildi,
zikredildi. Tekrar etmek istiyorum, gerçekten, yani insanlar
verebilecekleri bir şey varsa bunu son derece nezaketle ve bir vakurla
kamuoyuyla paylaşıyorlar, katkı sağlıyorlar, bir
şeyler veriyorlar çünkü var, dolu; hem dağarcıkları dolu
hem de samimi olarak bunu kamuoyuyla paylaşmak istiyorlar, katkı
sağlamaya çalışıyorlar. Bu insanlara biz saygı
duyarız, her zaman saygı duyarız, başka bir şekilde
bir şey düşünemeyiz.
Söylediğimiz
şu, tekrar ediyorum bakın, ama insanda bunlar yoksa ne yapıyor?
Çünkü verecek bir şeyi yok, katkı sağlayacak bir durumu söz
konusu değil, dağarcıkta hiçbir şey birikmemiş şu
veya bu nedenle, ben onu da eleştirmiyorum yani bir vakıa, bir tespit
olarak paylaşıyorum sizlerle. Genel olarak söylüyorum yine,
olmayabilir yani her insanın dağarcığı dolu olacak
diye bir şey yok, bazılarınınki boş olur,
bazılarınınki dolu olur. Benim sadece eleştirdiğim
şu yani veya ifade ettim onu da. Boş olduğu zaman, verecek bir
şey olmadığı zaman çıkıp hakaret ediliyor. Bunu
da eleştiriyorum, haklı olarak eleştiriyorum arkadaşlar. Eleştirmeyen
içinizde var mı? Yani genel olarak, bakın, ben genel şeyi
söylüyorum, genel olarak ifade ediyorum.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Aynı eleştirileri kendi grubunuza da yapıyor
musunuz Sayın Başkan?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yok, herkes, herkes, bütün yüce Meclise hitap
ediyorum şu anda. Dolayısıyla yani konuşmaları bu
çerçevede düşünmek lazım.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Ya, şu Meclise gelenlerde bir dağarcık
vardır herhâlde, milletvekillerine ayıp oluyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Biz de istiyoruz ki gerçekten,
arkadaşlarımız birikimlerini bizimle paylaşsınlar,
bütün milletimizle paylaşsınlar ve buradan güzel şeyler ortaya
çıksın, güzel öneriler ve çözümler gündeme gelsin ama çıkıp
da sadece hakaret etmek, karalamak amacıyla olduğu zaman da tabii,
sonuç itibarıyla böyle hoş olmayan ve kimsenin hoşnut
olmadığı bir tablo çıkıyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli, konu netleşmiştir.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan, efendim, yararlanmak isteyen insanlar
kanun hükmünde kararname çıkarmazlar, kanunu getirirler, biz de
fikirlerimizi söyleriz. Bir aynaya baksınlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S. Sayısı: 87) (Devam)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S. Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili
Sırrı Sakık.
Buyurunuz
Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP
GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinizi BDP Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Biraz
önce 24üncü madde üzerinde görüşürken gergin anlar yaşandı.
Keşke Canikli bir dinleseydi, bir miktar
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ben bir ifadenize takıldım sadece, bir
ifadeniz var.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Evet, yani ondan sonra çıkıp cevap verseydiniz çok
da iyi olurdu ama ne hikmetse özellikle sizin grubunuzdan siz nöbetçi
olduğunuz zaman muhakkak bu kürsüyü hep kullanmalısınız.
Yani biz sizi eleştireceğiz, biz buraya geldiğimizde.
Bakın,
sevgili arkadaşlar, emin olun bizim bir günde
yaşadığımızı, çoğu, birçok vekil
arkadaşımız hayatı boyunca yaşamıyor. Bakın,
şu an buraya geliyorum, 20 tane gerillanın öldürüldüğünü, bir
helikopterin düşürüldüğünü
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Ne gerillası ya! Gerilla değil onlar, terörist.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Ve bu çocuklar, bu insanlar, her kayıp bu ülkenin bir
kaybıdır. Biz bu ruh hâliyle geliyoruz.
Ben,
Sayın Başkana Lütfen sözümüzü kesmeyin. dedim, üzüldüm. Yani
keşke o süremizi dâhil etseydiniz, konuşsaydık, yani ben de
gergin anlar yaşamamış olsaydım. Amacım burada
gerginlik yaratmak değil, amacım toplumsal dokularla oynamak
değil. Ben burada üç grubu, dört grubu suçlamıyorum; ama bir
mirastan, bir imparatorluktan geliyorsak ve burada geçmişte
yaşanmış acılar varsa ve hep de söylüyoruz, yani Sayın
Cumhurbaşkanımız hep söyler -geçmişimizle yüzleşmek-
büyük devletler geçmişleriyle yüzleşir, geçmişimizle
yüzleşmeliyiz ki geleceğimizi birlikte inşa etmeliyiz.
Ben,
mesela Cumhuriyet Halk Partisine, Kahramanmaraş olayları ve 19
Aralıktaki -tırnak içinde- Hayata Dönüş Operasyonuyla ilgili
eleştiriler getirdim. Yani burada suçlu Cumhuriyet Halk Partisi
değil. Mesela Kahramanmaraş olaylarında bir Cumhuriyet Halk Partisi
bakanı saldırıya maruz kalanları suçluyor. Yani katilleri
kollayan, koruyan bir anlayış içerisinde oluyor, ama orada vicdan
sahibi olan devrimci demokratlar ayaklanıyor Siz oradaki
mağdurları suçlayamazsınız. diyor ve aynı saatte
bakanı görevden alıyorlar.
Ve
yine 19 Aralıktaki bu Hayata Dönüş Operasyonunda, yani hükûmetler
vardır, ama hükûmetler Millî Güvenlik Kurulunun emrindedir.
Hep
de biliriz, yani rahmetli Eceviti anarken, işte, şairdi,
edebiyatçıydı, hümanistti, bilmem neydi, ama pratikte
yaptıklarını gördüğünüzde, bu kimliklerin hiçbiri de ortada
gözükmüyor.
Onun
için, şunu açıkça söylüyorum: Yani kan ve gen bağı çok
önemli değil, biz hepimiz birbirimizle duygu bağıyla
bağlıyız. Yani farklı kimliklerimiz, farklı
inançlarımız olabilir, ama yan yana oturuyoruz, aynı
coğrafyayı paylaşıyoruz, aynı Parlamentoyu
paylaşıyoruz yani birbirimizin sözleri birbirimizi incitebilir ama
buna makul ölçülerde çıkıp cevap da verebiliriz.
Sevgili
arkadaşlar, ben, 1990lı yıllarda, yine Millî Güvenlik Kurulunun
kararıyla başlatılan 3.500 köyün dramını sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Katliam
dediğimizde, on bini, yirmi bini kastetmeden, eğer bir evde 10 insan
diri diri yakılıyorsa bu da bir katliamdır. Eğer
insanların iradesinin dışında gidip köyünü yakıyorsanız
ve insanları öldürüyorsanız bunun adı da katliamdır.
Bakın,
1990lı yıllarda bu ülkenin güvenlik güçleri Boludan, Kayseriden
çıkıp güvenlik adına Muşa gitmişler,
Diyarbakıra gitmişler, Bingöle gitmişler, Bitlise
gitmişler, Şırnaka gitmişler; 3.500 köyü
yakmışlar ve yanında onlarca evi ateşe verdiklerinde içinde
insanları diri diri yakmışlar. Yıl 1992-1993 ama
geldiğimiz noktada hâlâ bu insanların o yasadan dolayı
zararlarının iade edilmesi, ödenmesi
Böyle bir yasa var ama ne
hikmetse bu yasa hâlâ o insanlara uygulanmıyor. Sanki o bölgede görev
yapan valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri bu eğitim
aldıkları dönemde bir de yalan dersi diye bir ders
almışlar. Devletin günahlarını örtmek üzere yalan söylüyorlar.
Orada görev yapan vali de biliyor ki orayı gelip yakan, yıkan
devletin güvenlik güçleridir. Kaymakam da aynı şeyi biliyor. Orada
görev yapan bütün yetkililer aynı şeyi biliyor ama sorun o kutsal
devlet olunca, vali ne kadar inançlı olursa olsun devleti kollayıp
koruma göreviyle karşı karşıyadır. Oradaki emniyet
müdürü aynı duyguları paylaşmak zorundadır. Şimdi, biz
de eğer bir iç barıştan, eğer bir hukuktan
Bakın, kavga
Sürekli, bu coğrafyada son günlerde hep mezarlarla, ölülerle, her gün
çatışmalarla uyanıyoruz. İşte, bu
Parlamento bunlara seyirci kalamaz. Bu Parlamento bu sorunları çözmek için
vardır. Bu Parlamento
1990larda bu halka uygulanan bu zulüm
politikalarını sürekli buraya getiriyoruz. Birlikte
araştıralım. diyoruz; yani bu, bizim iddiamız. Ee, biz bu
iddiayı Parlamentoya getiriyoruz, dört grubun da bu konuda bir hassasiyet
göstermesi gerekirken ama ne yazık ki, bizim getirdiğimiz Meclis
araştırma önergeleri reddediliyor.
Şimdi,
Sayın Bakanımız burada. Kendisinden rica ediyorum; dört yıl
üst üste aynı şeyi bu kürsüde dile getirdik. Yani Bizim
vatandaşlarımız. diyorsunuz, Bizim halkımız.
diyorsunuz ama büyük bir mağduriyeti var bu insanların.
Gitmişsiniz, evini yakmışsınız devlet olarak.
Gitmişsiniz, hayvanlarını
kurşunlamışsınız. Gitmişsiniz, bir köyü haritadan
silmişsiniz ve sonra, on dokuz yıl bir komisyon oluşabilir mi?
Bir komisyon on dokuz yıl
Devletin yetkili birimlerinden bir komisyon
oluşuyor; gidiyor hak sahipleriyle pazarlık yapıyor. Diyor ki:
Size 8 milyar lira versek acaba Ben eminim ki, bölge milletvekilleri var. Bu
konuda yanlış bir şey söylüyorsam beni düzeltin- siz bu
hakkınızdan vazgeçer misiniz veyahut da 10 milyar versek bu
hakkınızdan vazgeçer misiniz? Ya böyle bir sosyal devlet olur mu?
Böyle bir devlet anlayışı olur mu? Hani siz Özgürlüklerden, hak,
hukuk ve adaletten
İşte, Geldik iktidar olduk. diyorsunuz.
Türkiyenin bütün düzenini altüst ettik; işte, hukuku ve demokrasiyi
inşa ettik. Ben size hukuksuzluktan bahsediyorum. Bu hukuksuzluğu
giderebilecek mekanizma bu Parlamentodur. Yani bakanlarımız sürekli,
her bütçe görüşmelerinde biz bunu dile getirdiğimizde bunu not
alırlar ama şu ana kadar pratikte halka yansıyan tek şey
yoktur. Yani Bingölün
(x)
köyünde, Muşun Eralan köyünde, bilmem Muşun Şeyhalan köyünde,
Muşun
(x) köyünde veyahut da
Muşun
(x) dediğimiz bölgede
onlarca ev yakılmıştır ve köyler, onlarca köy yerle bir
edilmiştir.
Şimdi,
bunların, bir an önce, ben, Maliye Bakanımızın bu konuda
bölge valileriyle, bölgedeki valilerle bir diyalog oluşturarak bu
mağduriyetin giderilmesinin hepimiz açısından önemli
olduğunu düşünüyorum. Katı bir yürek insanı adaletsiz
yapar. Onun için, bize karşı katı bir yürekle, böyle,
reflekslerinizle hareket etmeyiniz. Bizi biraz anlayınız. Bizim ne
istediğimizi, ne yapmak istediğimizi eğer anlayabilirseniz, emin
olun ki barışla ilgili ortak projelerde de buluşabiliriz.
Ben
bu duygularla hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.
Hükûmet
adına Maliye Bakanı Mehmet Şimşek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Şimşek.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada gündeme getirilen bazı
hususları cevaplandırmak için söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii,
geçmişte Güneydoğu Anadoluda hakikaten hatalı uygulamalar
yapılmıştır fakat bizim dönemimizde, bu uygulamalara son
verildiği gibi, gerçekten geçmişin yaraları da
sarılmıştır. Bakın, 5233 sayılı Terör ve
Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında
Kanun çerçevesinde bugüne kadar, terörden etkilenen, zarar gören
vatandaşlarımıza tam 2,6 milyar lira
SIRRI
SAKIK (Muş) Yani devlet teröründen Sayın Bakan, devlet
yapmış, başka kimse yapmadı.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) -
2,6 milyar liralık, eski
parayla 2,6 katrilyon liralık biz bütçeden bu
vatandaşlarımızın zararlarını
karşılamışız. Bırakın bu dönemde en ufak
yanlış bir uygulamayı, tam aksine, geçmişte yaşanan
sıkıntıların, bu yaraların sarılması için
devlet olarak ne gerekiyorsa yapmışız.
Dolayısıyla
zaman zaman, değerli arkadaşlar, özellikle BDP milletvekili
arkadaşlarımızın buraya çıkıp Bu bölge ihmal
ediliyor, şu bölge ihmal ediliyor. şeklinde birtakım
açıklamaları oluyor. Bakın, size basit bir rakam vermek
istiyorum. Güneydoğu Anadolu illerine KÖYDES kapsamında Türkiyede
ayrılan kaynakların yüzde 36sının gittiğini biliyor
musunuz? Doğu Anadoluya yüzde 22
SIRRI SAKIK (Muş) Ben hak sahiplerinin
hakkından bahsediyorum Sevgili Bakanım.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Hak sahiplerinin hakkından da bahsettim.
SIRRI SAKIK (Muş) Bakın, şunu
söyleyeyim: Ben de emin olun ki hak sahibiyim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Müsaade edin. Bakın, siz söylediniz.
Sayın Başkan, böyle bir usul var mı?
BAŞKAN Devam edin siz Sayın Şimşek.
Karşılıklı konuşmayalım.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bakın, hiçbir şekilde hiçbir
bölgemizin, özellikle ekonomik veya sosyal açıdan geri kalmış
bölgelerin ihmal edildiği iddiası, hele bizim dönemde kaynak
aktarılmadığı iddiası külliyen
yanlıştır. Bakın, GAP için ayrılan kaynak eskiden
bütçenin yüzde 7siyle 8i arasında değişmiş, ta 90lı
yıllardan gelmiş, bugün itibarıyla son birkaç yıla
bakın yüzde 14ün altına düşmemiştir. Evet, GAP için
ayrılan kaynakların toplam yatırımlar içerisindeki
payı bugün itibarıyla yüzde 14. Az önce KÖYDESten ayrılan
kaynakları söyledim. Bakın, KÖYDESten gönderilen paraları
söylüyorum size: Diyarbakır 1inci sırada, 241,6 milyon lira gitmiş.
2nci sırada Şanlıurfa var, 220 milyon lira gitmiş. 3üncü
sırada Trabzon var, 214 milyon lira gitmiş. 4üncü sırada Ordu
var, 202 milyon lira gitmiş. Nerede ihtiyaç varsa oraya gitmiş
değerli arkadaşlar. Onun için buraya çıkıp Şu bölge,
bu bölge, ayrımcılık yapılıyor. şeklinde
Gerçekten rasyonel olarak bu kaynaklar dağıtılıyor,
ülkemizin ihtiyaçları neyse o karşılanıyor.
Şimdi ikinci bir konu Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar: Bakın, buraya sık sık
çıkıldı, gerek sosyal tesisler gerek araçlarla ilgili
eleştirilerde bulunuldu. Tabii ki eleştirileri biz dikkate
alıyoruz ve hakikaten de almak da lazım ama sizleri bilgilendireyim,
bu bilgiler çerçevesinde eleştirin. Bakın, bugün kamuda 86.479 araç
var, 2002 yılında 85.603 tane araç var, arada yaklaşık bin
tane fark var. Bakın, 36 bin araç eskimesi nedeniyle, işletme
maliyetinin yüksek olması nedeniyle tasfiye edilmiş.
ALİM IŞIK (Kütahya) Kiralananlar dâhil mi
Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Değerli arkadaşlar yaklaşık 37 bin araç
alınmış.
ALİM IŞIK (Kütahya) Kiralıklar dâhil mi?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Peki, nereye alınmış, bu araçlar nerede?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Markası ne, Fiat
mı?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Bakın, binek araçlar 2002 yılında 39.438miş, bana
verilen rakamlar böyle. Bugün ne kadar binek araçlar? 34 bin. Kim
kullanıyor bu binek araçları?
ALİM IŞIK (Kütahya) Kiralananlar,
kiralananlar dâhil mi Sayın Bakan? Yanıltmayın kamuoyunu,
kiralıkları da lütfen açıklayın.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Bakın, değerli arkadaşlar, bugün Emniyet Genel
Müdürlüğünde, kamudaki toplam taşıtların yüzde 35,9u var.
Yani kamudaki toplam taşıtların
Şimdi, emniyet görevlilerimiz
binek otomobil türü taşıt kullanmayacak mı?
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, o bürokratlardan kiralananları da
alın lütfen. Onu açıklayın, kiralanan araçların
sayısını da açıklayın.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Peki, Millî Savunma
Bakanlığında bakın yüzde 16,4 var. Jandarmayı da
katarsanız yüzde 7,5. Yani Araçlar nerede? diye sorduğunuz zaman
emniyette, güvenlik görevlilerinde.
KAMER
GENÇ (Tunceli) O araçlara niye sivil plaka takıyorlar? Bu
sahtekârlık değil mi?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Şimdi değerli
arkadaşlar, onun için eleştirileri o çerçevede yapmakta yarar var.
Bakın,
Vanla ilgili olarak çok soru soruldu. Bugüne kadar Vana gönderilen bütün
insani yardım ve malzemeler, acil yardım ödenekleri, vesaire hepsi
413 milyon lira, bugün itibarıyla. Peki, yardım hesaplarında
toplanan para ne kadar? Başbakanlık hesabında 153 milyon 100 bin
lira, Diyanet İşleri Başkanlığının
hesabında 37 milyon 500 bin, Kızılay hesabında 43 milyon
900 bin olmak üzere toplam 234 milyon 500 bin lira. Daha önce de söyledim; Van
için ne gerekiyorsa yaptık, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz.
Yani, ben, burada detayları var ama bu detaylara girmek istemiyorum. Van
için gerçekten ne gerekiyorsa yapıldı.
Yine
gelir dağılımı konusu sık sık gündeme gelir,
sık sık eleştirilir bozuldu diye ve zaman zaman da sıralardan
OECD raporundan bahset. derler. Evet, değerli arkadaşlar,
Aralık 2011de OECD gelir dağılımı konusunda yirmi iki
ülkeyi kapsayan bir çalışma yapmış; ta 1985lerden
başlamış. 1985ten 2008e kadarki bir çalışma. Bu
çalışmada gelir dağılımı iyileşen iki tane
ülke var OECD ülkeleri arasında, sadece iki tane. Kim bunlar? diye
sorarsanız, bir tanesi Türkiye. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Peki,
1983 yılında Gini katsayısı nedir? 1985te 0,43. Gini
katsayısı yüksek olunca gelir dağılımı bozuk
demektir, düştükçe gelir dağılımı iyileşiyor
demektir. 1985te başlayan çalışmaya göre Türkiyede Gini
katsayısı 0,43; 2002 yılı 0,44. Peki, OECDnin
yaptığı çalışmaya göre 2008 yılı 0,41; 2010
yılı 0,40. Gelir dağılımı
bozulmamıştır. Ha, gelir dağılımı iyi midir?
Daha adaletli olabilir mi? Kesinlikle. Daha iyileşme olabilir mi? Yüzde
100 katılıyorum, ama Gelir dağılımı
bozulmuştur. iddiası, ne OECD raporunda ne de hiçbir rakamda ortaya
çıkmıyor değerli arkadaşlar. Onun için bunu bilmekte yarar
var.
Bakın,
ben size bir rakam daha vereyim: Şimdi, ilk yüzde 20, yani Türkiye millî
geliri diyelim ki 100 lira, bunun, diyelim ki nüfusun ilk yüzde 20si, yani ne
kadar alıyor pay olarak? Yüzde 5,1 2006 yılı. Bugün
itibarıyla ne kadar alıyor? Yüzde 5,8. Yani orada da iyileşme
var. Son yüzde 20, yani en zengin yüzde 20 ne kadar alıyordu? Yüzde 9,5
pay alıyordu. Şimdi ne kadar? Yüzde 8 pay alıyor.
Değerli
arkadaşlar, hangi rakama bakarsanız bakın
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Bakan, kat o, kat.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Kat olabilir, evet.
Yani,
sonuç itibarıyla bütün bu rakamlar gelir dağılımında
bir iyileşme olduğunu gösteriyor.
Yine
değerli arkadaşlar, vakıf üniversiteleriyle ilgili sorular
geldi. Bugüne kadar on dokuz tane vakıf üniversitesine, Maliye
Bakanlığı olarak, kırk adet 3 milyon 213 bin 10
metrekarelik taşınmazı biz belli bir bedel
karşılığında irtifak hakkı tesis etmişiz.
Peki bu irtifak hakları nasıl tesis ediliyor? Kurulmuş
vakıf üniversitesi veya üniversiteyi kuracak olanın Bakanlar
Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıf olması hâlinde, yani
burada şart çok açık, hazine taşınmazı kırk dokuz
yıllığına irtifak hakkı kurulmak üzere talepte bulunulduğunda,
başka talipli yoksa ve taşınmazın verilmesine engel bir
durum yoksa, rayiç bedel esas alınıyor, irtifak hakkı veriliyor.
Aynı mahiyette birden fazla üniversite, vakıf talipli olursa, bunlar
arasında ihale yapılarak bunlar veriliyor.
Geçmişte
de yapılmış, bu dönemde de yapılıyor. Yani, Maliye
Bakanlığı olarak bugüne kadar toplamda on dokuz
yanlış hatırlamıyorsam- üniversiteye veya Bakanlar Kurulu
tarafından vergi muafiyeti verilen vakfa bu yönde tahsisler
yapılmıştır ve özel üniversitelerin bu yönde desteklenmesi
de yanlış değildir, doğrudur; çünkü kamunun yükünü
alıyorlar. Özellikle gündeme getirilen Medipol Üniversitesi, tıp
alanında hakikaten ciddi bir ihtiyacı karşılayacak olan bir
üniversitedir, burada yapılan her şey kanuna göre
yapılmıştır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.
Şahsı
adına Ordu Milletvekili Fatih Han Ünal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Ünal.
FATİH
HAN ÜNAL (Ordu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 2012 yılı bütçe tasarısının
26ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözüme
başlamadan önce, tabii, 2011 yılının sonlarına geldik,
belki bu kürsüye bir kez daha bu zaman zarfında çıkamayabilirim ama
iyi temennilerle de bitirmek isterim. 17 Aralık Mevlânâyı anma
etkinlikleri vesilesiyle, tabii Hazreti Mevlânâdan bir alıntı
yaparak bu tavsiyeyi sizlerle paylaşmak isteyeceğim. Tabii, o gün
Meclis çalışması dolayısıyla birçok arkadaşımız
belki gitmek arzusunda olsa da gidememiştir ama bakın, burada hep
beraber yâd etmiş olalım. Hazreti Mevlânâ insanı bir pergele
benzetiyor ve bu pergelin bir ayağı bulunduğu noktada ama
diğer ayağının da dünyayı gezdiğini, gezmesi
gerektiğini ifade ediyor. Bu anlayış çerçevesi içerisinde gelin
biz de -şu Meclisimiz zaten bir daire halkasına benziyor bakın-
bunu burada uygulayalım. Tabii ki aziz millet bizlere görev verirken
bazılarımızı iktidar koltuğuna,
bazılarımızı da muhalefet koltuğuna oturtmuş ve
farklı görevler ve sorumluluklar vermiştir. Bizler de bu sorumlulukların
bilinci içerisinde her birimizin, aynen Hazreti Mevlânânın dediği
gibi, pergelin bir ayağı kendi partimizde ve grubumuzda olsun ama
diğer ayağımız da, müsaadenizle, bütün Meclisi
kuşatsın, diğer grupları ve diğer partileri de
kuşatsın isteriz. Böylece birbirimizi daha iyi anlar, birbirimize
hoşgörüyle yaklaşma imkânı da bulmuş oluruz diye
düşünüyorum.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Şeyh Edebalinin Osman Gaziye nasihatlerini
okursanız o çok daha hayırlı olur.
FATİH
HAN ÜNAL (Devamla) Evet, tabii ki, tabii ki.
Şimdi,
benden önceki konuşmacı, muhalefete ait konuşmacı
TOKİyle alakalı, TOKİnin yaptığı Meclis
lojmanları ihalesiyle alakalı bir açıklama yaptı. Ben
onunla alakalı hemen bir dipnot geçmek istiyorum ve konuma geçeceğim.
TOKİ hasılat paylaşımı yoluyla ihaleye
çıkmıştır, Meclis lojmanlarını bu şekilde
bir firma grubuna satmıştır. Buradan elde edilen 300 milyon
-eski parayla 300 trilyon lira- fakirin cebine girmiştir. Bu parayla
fakire fukaraya TOKİ ev yapmış ve yerleştirmiştir,
icraatları da ortadadır.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bir daire 1,5 trilyona gidiyor yalnız orada şu
anda, bir daire. Fakire mi gitti, zengine mi gitti, belli değil.
FATİH
HAN ÜNAL (Devamla) Diğer taraftan, tabii, peşkeş
çekildiği iddiası var. Bunlar ağır iddialar arkadaşlar.
Sözlerimizi şöyle bir kulağımızla duymamız lazım.
Eğer böyle bir ifade var ise, böyle bir realite var ise çıkar isim
verirsiniz, gereği neyse yapılır. Hukuk devletinde
yaşıyoruz. Bizler de bu konuda en az sizler kadar hassasız.
ALİM
IŞIK (Kütahya)- İsim vermeye gerek yok. Gidip bakalım, bir tane
daire almaya kalkın, kaç para diyecekler.
FATİH
HAN ÜNAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, firma milletvekilleri
lojmanlarını yıkıp satmıştır ve o kendi
gelirlerini artık kendine yazmıştır. Ama biz oradan elde ettiğimiz
parayla da fakire fukaraya ev olarak yapıp teslim etmişizdir.
Sosyal
tesislerle alakalı da bir peşkeşten bahsedildi ama tabii isim
verilmeden böyle genel muallak ifadelerle konuşulması çok doğru
şeyler değil. Var ise tespit, burada isim paylaşılır,
bunun da gereği neyse yapılır.
Bakın,
ben sosyal tesislerle alakalı birkaç şeyi ifade etmek istiyorum.
Sürem de çok azalmış. Sosyal tesisler kamu kurum ve
kuruluşlarının tasarrufu altında bulunan eğitim ve
dinlenme tesisleri ile misafirhane, kreş, çocuk bakımevi, spor tesisi
ve benzeri sosyal ve destek amaçlı tesislerdir. Bu tesislerden sadece kamu
kurum ve kuruluşlarının kendi personeli değil, diğer
kamu kurum ve kuruluşlarının personelleri de istifade ediyor.
Aynı zamanda vatandaşlarımız da ücretini ödemek mukabilinde
bu tesislerden istifade edebiliyor. Toplam 3.036 adet sosyal tesis
bulunmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, ben bazılarını geçiyorum sürem
daraldığı için. Evet, tesisler, bir önceki yıl doluluk
oranları ile bu yıl yapılacak olan müracaat sayıları
da dikkate alınarak, doluluk oranı yüzde 50nin altına
düşen tesislerin hizmete açılmaması, yeterli sayıda
müracaat olmaması hâlinde, dönemler itibarıyla yapılan
müracaatların birleştirilerek dönem sayılarının
azaltılması yoluna gidilmiştir. Daha etkin ve verimli
kullanılması amaçlanmıştır.
Sözüm
bitmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FATİH
HAN ÜNAL (Devamla) Ben bu arada hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ünal.
Şahsı
adına, Adana Milletvekili Fatoş Gürkan.
Buyurunuz
Sayın Gürkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FATOŞ
GÜRKAN (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
26ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve bizi izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Bütçe
kanun tasarısı üzerinde bugüne kadar detaylı açıklamalar
yapıldı. Ben, biraz, sosyal devlet kavramının üzerinde
durmak istiyorum.
Yaradandan
ötürü yaradılanı sevmek yolunda küçük bir adım da atsan,
karşılığını görürsün. diyor Mevlânâ. AK
PARTİ hükûmetleri, bu felsefeyle hareket ederek, kimsesizlerin kimsesi,
özenle korunması gerekenlerin hamisi, unutulmuşların umudu
olmuştur.
AK
PARTİ hükûmetleri döneminde, engelliler, yaşlılar,
kadınlar, gençler, çocuklar, yetimler, yardıma muhtaç kimselerin
hepsine devlet şefkatli ellerini açmıştır.
2010
yılı nüfus kayıt sistemi sonuçlarına göre, ülkemizde 65
yaş üzeri vatandaşımızın toplam nüfusa oranı
yüzde 7,2dir; 2025 yılında bu oranın yüzde 10, 2050
yılında yüzde 17 gibi yüksek bir düzeye ulaşacağı
tahmin edilmektedir. O nedenle, ben, yaşlılık konusu üzerinde
biraz durmak istiyorum.
Yaşlılık,
artık, tüm dünyada önemle takip edilen, önemli bir sorundur. Öyle ki
Avrupa Birliği tarafından, ülkelerinde yaşanan
sıkıntılar nedeniyle, 2012 yılı Aktif Yaşlanma ve
Nesiller Arası Dayanışma Yılı olarak ilan
edilmiştir.
Yaşlılarımıza
Hükûmetimizce sunulan hizmetlere bir bakarsak, 2002 yılında 63
huzurevinde 4.952 yaşlımıza hizmet verilirken, 2011
itibarıyla 99 huzurevi, yaşlı bakım rehabilitasyon
merkezinde 8.511 yaşlıya bakım hizmeti verilmektedir.
187 özel huzur eviyle,
diğer bakanlıklar ve belediyeler tarafından işletilen huzur
evlerinde 10.330 yaşlımıza yatılı bakım hizmeti
verilmektedir.
Yine, 2002
yılında 22 TL olan yaşlılık maaşı 2011
yılı itibarıyla 109 TLye yükseltilmiştir. 810.168
yaşlımız, yaşlılık maaşından
yararlanmaktadır.
Yine, önemli bir sorun
İntibak Yasası, SSK emeklilerimizle ilgili. Bununla ilgili de Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız önemli bir
çalışma başlattı ve ilgililerle görüşmeler devam
etmektedir.
Somut bir örnek
olması adına, seçim bölgem olan Adana ilimizde
vatandaşlarımıza sunulan sosyal hizmetlerin geldiği
noktayı özetlemek istiyorum:
2002 yılında
150 kapasiteli 1 adet huzurevi varken şu an 2 huzurevi, 332
yaşlımıza hizmet vermekte olup, 150 kişilik yeni hizmet
birimi de ihale aşamasındadır.
60 kapasiteli
Karaisalı Engelsiz Yaşam Merkezi de hizmete girmiştir.
Yine, ilk defa AK
PARTİ İktidarında hizmete giren engelli evde bakım hizmeti
modelinden faydalanan aile sayımız Adanada 11.963 olup, yapılan
yardım kişi başına 600 TLdir. Bundan
yaşlılarımız da yararlanmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bulabildiğim her fırsatta huzurevlerini
ziyaret etmeye çalışan biriyim. Yıllar önceye gittiğimizde
gerçekten çok acı manzaralarla karşılaşıyorduk ama
artık, şükürler olsun, gelinen noktada
yaşlılarımız beş yıldızlı otel
konforunda hizmet veren, sosyal ve kültürel programların
uygulandığı huzurevlerimizde mutlu bir yaşam sürmekte,
devletimiz, her türlü maddi ihtiyaçlarını karşılamakta
ancak onları mutlu etmek istiyorsak, bulduğumuz her fırsatta
ziyaret edelim, ellerini öpelim, yalnız olmadıklarını
hatırlatalım.
Unutmayalım
ki hepimiz bir gün yaşlanacağız. Allah hepimize uzun ömür
versin. Mevlânânın dediği gibi Gençlerin aynada göremediğini
yaşlılar bir tuğla parçasında görürler. Bilgi ve
tecrübelerinden faydalanmamız gereken yaşlılarımız her
zaman evimizin başköşesinde gerektiği değeri görerek
yaşamalıdır. Dinimiz ve gereklerimiz de bunu emretmektedir.
Bakanın
kör olması güneşin ışığına halel getirmez
diyor, daha güzel, daha müreffeh, daha mutlu bir Türkiye için
çalışıyor, halkımızın desteğiyle bu
hizmetlere devam ediyoruz.
Bu
duygularla bütçenin milletimize, ülkemize hayırlar getirmesini diliyor,
yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gürkan.
Şimdi,
soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın
Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tokat
ilinden, TRT 3ten bütçe görüşmelerini izleyen, atanamayan bir
öğretmenin göndermiş olduğu mesajdan soruyu soruyorum: 2011
yılı için Millî Eğitim Bakanlığı 55 bin kişi
atanacağını açıklamıştı. 11 bin kişinin
ataması yapıldı. 44 bin kişi için atama
yapılmadı. Bu atamalar Ağustos 2012ye kalırsa daha önce
öğretmen sınavlarına katılanlara haksızlık
olmaktadır. Atanamayan Öğretmenler Platformu, Bu
haksızlığın giderilmesi için neden çalışma
yapılmıyor? diyor. Hükûmet olarak bu gençlerin,
öğretmenlerimizin sesini duyacak mısınız, şubat
döneminde atama yapılacak mı?
İkinci
soru olarak: Tarım Kredi, bankalar gibi yerlere borçlu olup da ödeyemeyen
insanlar kara listeye alınmış olup yeni bir kredi
alamamaktadırlar. Borcunu ödeyen bu insanların kara listeden
çıkarılması için bir çalışma yapılacak
mıdır?
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, biraz önce Vana yapılan yardımlardan bahsettiniz,
teşekkür ediyorum. Aynı şekilde Simav depremi için yapılan
yardımları da söyleyebilir misiniz?
İkincisi:
Biraz önce 2002-2011 yıllarındaki kamu araçlarını
söylediniz. Ama 2002den bu yana kamu kurum ve kuruluşlarına
kiralanan araçların sayısını vermediniz. Sayı nedir ve
bu amaçla kaç para harcanmıştır?
Bir
diğer sorum: Elektrik dağıtım şirketlerinin yüzde 2,3
oranındaki kâr marjı karşılığında 2010 ve
2011 yıllarında dağıtım bölgelerine göre kâr
miktarlarının toplamı nedir? Yani 2,3 küçük gibi gösteriliyor
ama toplamda neye karşılık gelmektedir?
Son
sorum: Türk Telekoma ait sabit telefon hatlarından alınan sabit
telefon ücretlerini ne zaman kaldırmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Öz
ALİ
ÖZ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, bedelli askerlikten elde edilecek gelirin şehit aileleri ve
gazilere verileceğini ifade ettiniz. Bu bağlamda, hangi gazilerin ve
şehit ailelerin olduğunu açıklayabilir misiniz? Kıbrıs
ve Kore gazileri dâhil midir? Bu dağıtımı hangi kriterlere
göre yapacaksınız? Bu gelirler başka kalemlere aktarılacak
mıdır?
Diğer
bir sorum: Emeklilik hakkını elde edinceye kadar BAĞ-KUR prim
borcunu ödeyen vatandaş emeklilik için yaş
sınırını beklemektedir. Bu arada geçen zamanda
sağlık imkânlarından yararlanamamaktadır. Bu bir
adaletsizlik değil midir? Bu durumu düzeltmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Sayın
Halaman... Yok.
Sayın
Kaleli
SENA
KALELİ (Bursa) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, İstiklal Savaşı, Kore Savaşı ve
Kıbrıs Barış Harekâtı gazileri 1005 sayılı
Kanunla vatani hizmet tertibinden aynı miktarda şeref
aylığı almakta iken 6
Mart 2007 tarih 5595 sayılı Kanunla yapılan bir
değişiklikle sosyal güvenlik kurumlarından geçim
aylığı almayanların şeref aylıkları otuz
günlük net asgari ücret seviyesine yükseltilmiştir. Bu uygulamayla sosyal
güvenlik kurumlarından geçim maaşı alan ile almayan gaziler
arasında şeref aylığı miktarında eşitsizlik
meydana gelmiştir. Şeref aylığı isminin
aldığı şerefle ilgilidir. Gazilere farklı ödenmesiyle
anlamını ortadan kaldırmaktadır. Bu, bir ödüldür ve ikilik
yaratmak, her alanda olduğu gibi, yaratılan bu ikilik
haksızlığa neden olmuştur. Hâlen ülkemizde 33.500 Kore ve
Kıbrıs gazisi bulunmaktadır. Gaziler arasında sosyal
güvencesi olanlar 405 lira, olmayanlar ise otuz günlük net asgari ücret
üzerinden 658 lira aylık almaktadır. Aylık ödül demektir, ödül
ise herkese eşit şekilde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaleli.
Sayın
Acar
Yok.
Sayın
Atıcı
Yok.
Sayın
Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, dün de sormuştum, bu 666 sayılı Kararnameyle
Bakanlığınız personeli arasında bir uyumsuzluk, bir
mağduriyet yaşandığı söyleniyor gelir uzmanları
ve denetmenler. Bu konunun cevabını sizin personeliniz bekliyor.
Bir
diğer husus: Kamu görevi yapan seçilmişlerden il genel meclisi ve
belediye meclis üyelerinin huzur hakkının dışında
herhangi bir ücret ve sosyal güvenceleri bulunmamaktadır. Aslında
muhtarlar gibi, milletvekilleri gibi, belediye başkanları gibi
bunların da yaptıkları hizmetin
karşılığını kalıcı ve sosyal
güvenliği olan bir sisteme dönüştürmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Tokattan
arayan değerli öğretmen arkadaşımız, tabii ki, sadece
11 bin öğretmen atandı şeklinde bir bilgiye sahip.
Yanlış bir bilgi değerli arkadaşlar. 2011 yılında
tam olarak 40 bin öğretmen ataması yapılmıştır
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Onlar 4/Bliler Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
ve 2002nin sonundan bu yana kadar da 301 bin
tane öğretmen atanmıştır. Türkiyede hakikaten hiçbir
dönemde ne bu kadar öğretmen atanmış ne de bu kadar derslik
yapılmıştır. 169 bin tane de derslik
yapılmıştır.
Borçluların
borçlarını ödemelerine rağmen sicil kayıtları kara
listeden çıkartılması hususu. Değerli arkadaşlar,
burada yüce Meclisimiz bir kanun çıkarttı. Buna yönelik hatta af
getirildi fakat ticari bankaların elindeki verileri Hükûmet olarak bizim
kontrol etme imkânımız yok. Yani kimin kredibilitesi yüksek, kimin
kredibilitesi kredi açısından düşük, onlara biz karar
veremiyoruz. Hukuken zaten böyle bir uygulamaya imkân sağlayacak bir
düzenleme söz konusu değildir. Bu yönde bir yasa
değişikliğini zaten hatırlarsanız
yapmıştık.
Vana
yapılan yardımları ben tabii ki açıkladım. Simav için
de arkadaşlara söyledim, bana getirsinler. Simavla ilgili
yardımları da sizlerle tabii ki paylaşırız.
Kiralanan
araç sayısı. Değerli arkadaşlar, kamu kuruluşları
kendi bütçeleri içinde kalması koşuluyla araç kiralayabiliyorlar. Biz
yeni bir taşıt yasası üzerinde çalışıyoruz. Bütün
kurumların bu bilgileri bize vermesini sağlayacağız ama
bugün itibarıyla elimizde sadece ve sadece bu kiralamaya ödenen miktarlar
söz konusudur. Örneğin 2011 yılında taşıt kiralama
giderleri 108 milyon lira olmuştur, 2011 yılında 111,7 milyon
lira olmuştur, 2009 yılında 112,4 milyon lira olmuştur.
Bu
elektrik firmalarının tabii ki yüzde 2,3 kâr değil, yüzde 2,3
ciro üzerinden alınıyor ama tabii ki bu elektrik
dağıtım hizmetini götürmek için adam çalıştırmak
zorundasınız, kayıp kaçaklarda hedefin gerisine düşerseniz
ciddi bir şekilde kendi cebinizden ödemek zorundasınız.
Dolayısıyla -arkadaşlar baksınlar ama- burada bir
yanlış algı olmasın. Yüzde 2,3 bir bedeldir, bir kâr veya
kâr marjı değildir.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kâr marjı olarak açıkladınız.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Sabit telefonlardan sabit
ücreti kaldırma diye bir planımız, programımız da söz
konusu değildir.
Değerli
arkadaşlar, bedelli askerlik kanunu çıktı. Orada son derece
açık, bu kaynakların, yani ortaya çıkacak gelirlerin nasıl
paylaştırılacağı, nasıl
dağıtılacağı hususu. Yanlış
hatırlamıyorsam, orada özürlüler de söz konusudur. Orada kanunda ne
ifade edilmişse, ilgili usul, esaslar da o şekilde belirlenip o
şekilde verilecektir.
Yaş
sınırı nedeniyle emekli olamayanlara bir haksızlık
oluyor mu? Değerli arkadaşlar, Türkiye hâlâ elli yaş
civarında insanların emekli olduğu çok çok istisnai ülkelerden
birisidir. Başka böyle bir ülke var mı? Hiç bilmiyorum. Şu anda
Avrupanın hemen hemen bütün ülkelerinde emeklilik yaşı
eğer 65 ise 67ye çıkartılıyor, 67 ise daha da yukarı
çıkartılması
Hatta bazı ülkeler emeklilik
yaşını ortalama yaşam beklentisine bağlamaya
başladılar. Türkiye, bu açıdan hiçbir ülkeyle
karşılaştırılamayacak kadar erken emekliliğe
imkân veren bir ülkedir.
Bu
şeref aylıklarının
farklılaştırılması hususu, tabii ki benim fazla
bilgimin olmadığı bir husustur ancak arkadaşlar bu yönde
bir not hazırlamışlar; müsaade ederseniz onu okuyayım: Daha
önce şeref aylığı alan hak sahipleri herhangi bir sosyal
güvenlik kurumundan bir geliri olup olmadığına
bakılmaksızın, aynı aylığı
alıyorlardı. Bütçe kanununda yaptığımız
düzenlemeyle kişilerin ekonomik gücünü dikkate alan bir
yaklaşımla hiçbir geliri olmayan hak sahiplerinin aylıkları
asgari ücret düzeyine çekilmiştir yani artırılmıştır.
Dolayısıyla, burada, daha önceden bu aylıkları
alanların aylıklarında bir geriye doğru gidiş söz
konusu değildir, tam aksine durumu biraz zayıf olanların
durumunu daha da yukarı çıkarmışız.
Bizim
Bakanlığımızda 666dan dolayı bir mağduriyet söz
konusu değildir değerli arkadaşlar. Mağduriyet olması
için maaşların düşmesi gerekiyor. Herhangi bir maaş
düşüşü asla ve asla yoktur. Sadece şu olmuştur: Bazı
kategorilerde, bu yeni düzenlemeyle ben az önce de çıktım, burada
açıkladım- maaşlarda bir artış olmuştur.
Uzmanların veya eskiden vergi denetmeni olup da şimdi vergi
müfettişi olan arkadaşlarımızın, hiçbir kesimin
maaşlarında azalma olmamıştır. Dolayısıyla,
bu anlamda bir mağduriyet söz konusu değildir. O arkadaşlar
müsteşarımızla görüştüler, ben de bu bütçe sürecinden sonra
kendileriyle görüşeceğim, varsa yapabileceklerimizi tabii ki
yapacağız. Bizim çalışanlarımız bizim için son
derece değerlidir, önemlidir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Ben teşekkür ediyorum.
BAŞKAN 26ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
26ncı madde kabul edilmiştir.
27nci maddeyi okutuyorum:
Muhasebe kayıtlarından
çıkarılacak tutarlar
MADDE 27 - (1) 21/7/1953 tarihli ve
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun kapsamında izlenen alacakların dışında kalan ve
muhasebe kayıtlarında bulunan Devlet alacaklarından tutarı
15 Türk Lirasına kadar olanların tahsili için yapılacak takibat
giderlerinin asıl alacak tutarından fazla olacağının
anlaşılması halinde, bu tutarların muhasebe
kayıtlarından çıkarılmasına genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinde Maliye Bakanı, diğer kamu
idarelerinde üst yöneticiler yetkilidir.
BAŞKAN 27nci madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bolu Milletvekili Tanju
Özcan.
Buyurunuz Sayın
Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TANJU
ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bütçe görüşmelerini aşağı yukarı en
başından bu yana, neredeyse hiç aksatmadan izleyen bir
arkadaşınız olarak bazı tespitlerimi ve üzüntülerimi
sizinle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle üzüldüğüm
konu şu arkadaşlar: Özellikle AKP adına yapılan
konuşmalara bakıyorum, bürokratlar elinize birer metin
tutturmuşlar, aşağı yukarı tüm
arkadaşlarımız aynı konuşmaları yaptılar.
Arada o konuşmaların dışına çıkıp bir
şeyler söylemek isteyen arkadaşlarımız da ne yaptılar
biliyor musunuz? Sadece Sayın Başbakana methiyeler düzdüler. Hatta,
arkadaşlar, 100ün üzerinde arkadaşımız burada
yaptığı konuşmada şunu söyledi: Sayın
Başbakandan bahsederken Dünya lideri. kavramını ısrarla
kullanmaya devam etti.
EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Şüpheniz mi var?
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, şu konuda bir anlaşalım: Dünya
lideri olmak bu kadar ucuz değil. Dünya lideri olmak son derece ciddi bir
şey. Bir adamın dünya lideri olarak sayılabilmesi için belli
şeyleri yapması lazım.
Evvela ben şunu
söyleyeyim size: Dünya lideri dediğin sözünün eri olan adam olur. Dünya
lideri dediğin sabah başka, akşam başka konuşmaz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
EMRULLAH İŞLER
(Ankara) Sizin Başkanınız öyle konuşuyor.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Dünya lideri elini masaya vurduğunda ses getirir, ses getirir, öyle olmaz.
(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Siz dünya lideri
arıyorsanız AKPli dostlarım, dünya lideri arıyorsanız
Türkiye'nin çıkardığı dünya liderleri var. Bakın
Mustafa Kemal Atatürke, o, tam bir dünya lideriydi, sabah başka,
akşam başka konuşmazdı. Bakın İnönüye, sabah
başka, akşam başka konuşmadı. (CHP
sıralarından alkışlar)
O anlamda,
arkadaşlar, ben sizden özellikle rica ediyorum, Sayın Başbakan
gibi her gün fikir değiştiren, her saat fikir değiştiren
birini lütfen dünya lideri olarak tanımlamayın, Dünya
liderliği kavramını da bu kadar ucuzlatmayın.
Bakın, ben bunu
niye söylüyorum? Arkadaşlar, birkaç hatırlatma yapacağım:
Bakın, Sayın Başbakanın fikir değiştirdiği
belli konular
Kibar olsun diye Fikir değiştirdiği diyorum.
Bakın, Rasmussenle ilgili, hatırlatmak için söylüyorum. 2 Nisan
2009, Rasmussen Genel Sekreter adayı olmuş NATOya. 3 Nisanda, bir
gün sonra Başbakan demiş ki: Rasmussene karşıyız.
Karikatür krizini yönetemeyen adam dünya krizini mi yönetecek? Peki, ne
olmuş iki gün sonra? 5 Nisan 2009, bakın, mutlu son. NATO Genel
Sekreteri olarak havaalanında kendisini karşılamış
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı.
Devam edelim
arkadaşlar. Bir Mavi Marmara olayı var, hepimizi çok derinden üzen.
Türk bandıralı gemiler Hükûmetin bilgisi dâhilinde Gazzeye
yardım götürmek için yola çıktı, doğru mu? Ne zaman 31
Mayıs 2010da. Peki, ne oldu burada 31 Mayıs 2010da? İsrail
uluslararası sularda gemimizi bastı, Türk Bayrağı
taşıyan gemiyi ve 9 arkadaşımızı şehit etti;
doğru mu? Aynı gün Recep Tayyip Erdoğan ne dedi: İsrail
özür dileyecek, İsrail tazminat ödeyecek, Gazzeye ambargoyu
kaldıracak; başka türlü affetmem. Sonuç ne oldu arkadaşlar?
Sonuca bakalım: İsrail özür dilemedi, tazminat ödemedi, üstüne üstlük
Türkiye'nin müracaatı ile Gazze ambargosu hukuki hâle geldi. Bugün bundan
cesaret alan İsrail ülkesinde ezanların yasaklanması için Parlamentosuna
yasa teklifi verdi. Maalesef İsrailin
başaramadıklarını biz başarmış olduk, onlara
yardımcı olmuş olduk.
Bir Libya
meselesi var arkadaşlar. Tarih 30 Kasım 2010, Tayyip Bey Kaddafi
İnsan Hakları ödülünü alıyor. Daha bir sene olmuş
bakın, resme bakın. Peki, tarih 28 Şubat 2011, Tayyip
Erdoğan demiş ki Libyaya NATO müdahale etsin. diyenlere: NATOnun
orada ne işi var, saçmalamayın kardeşim. demiş. Demiş
mi? Demiş. Tarih 21 Mart 2011, Libyaya müdahale içerisinde Türkiye aktif
olarak yer almış, bunu herkes, bütün dünya biliyor.
Füze
kalkanı sistemi
Bakın, niye dünya lideri değil, bunu anlatmaya
çalışıyorum. Recep Tayyip Erdoğan diyor ki önce: Ya, yok
böyle bir şey. Nereden çıktı? Sonra diyor ki: Böyle bir kalkan
kurulacaksa komuta kesinlikle bizde olmalı. Arkasından ne oluyor,
sonrasında ne oluyor? NATO diyor ki: Böyle bir şey söz konusu
değil, komutayı Türkiyeye veremeyiz. Bunun sonucunda Başbakan
ne diyor biliyor musunuz? En azından bize bilgi verecekler. diyor. Ee,
yani bizim toprağımıza kalkan kuracaklar, en azından
kullanacakları zaman bilgimiz olacakmış. Çok şükür, bunu
başardı dünya liderimiz.
Rumlar
meselesi var arkadaşlar. Rumlar meselesinde ne oldu petrol arama
konusunda? Merak etmeyin, öyle şey olmaz, yapamazlar. dedi Sayın
Başbakan. Sonra ne oldu? Böyle bir aramaya gerekirse müdahale ederiz.
denildi. Peki, bunu yaptılar mı? Yapamadılar. Güney
Kıbrıs Cumhurbaşkanı dedi ki: Türkiye'nin müdahalesi söz
konusu değil. Bu konuda Amerika Birleşik Devletlerinden garanti
aldık. Sonuç ne oldu? Rumlar petrolü aradı, Rumlar petrolü
de buldu, Rumlar petrolü pazarlayacak hâle geldi, biz uzaktan Piri Reis
Gemisinden Rumları dikizliyoruz, yaptığımız
başka bir şey yok.
Değerli
arkadaşlar, PKKyla yapılan görüşmeler
Önce ne dedi Sayın Başbakan?
Meydan meydan dolaştı PKKyla görüşen şerefsizdir,
namerttir. dedi.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Alçaktır dedi.
TANJU
ÖZCAN (Devamla) - Arkasından ne oldu? PKKyla, Sayın
Başbakanın, özel temsilcisi aracılığıyla,
doğrudan görüştüğü ortaya çıktı. Çıktı
mı, çıkmadı mı?
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Sen anlayamazsın onu.
TANJU
ÖZCAN (Devamla) Başbakan PKKnın ayağına özel temsilcimi
gönderdim. dedi, itiraf etti bunu. Sen bunu anlamadın. Sonuç ne oldu
biliyor musunuz? AKP eli kanlı terör örgütüyle masaya oturan bir Hükûmet
olarak anıldı ve Damat Ferit Paşa Hükûmetiyle birlikte tarih
sayfasında aynı yerde yer aldı, şimdiden bunu garantiledi.
(CHP sıralarından alkışlar)
Suriyeyle
ilişkilere gelelim arkadaşlar: 1999 yılından bu yana
Suriyeyle ilişkiler sürekli gelişiyordu, sizin döneminizde de bu
ivme arttı. Sonrasında ne oldu? Altı ay öncesine kadar
Şamgen anlaşmaları vardı, bunları konuşuyorduk,
ortak bakanlar kurulu toplantıları yapıyorduk. Kardeşim
Esad söylemleri vardı. Böyleydi araları, su sızmıyordu.
Sonra ne oldu? Kardeşim Esad gitti, Diktatör Esad geldi, Kardeş
Suriye gitti, Düşman Suriye geldi.
EŞREF
TAŞ (Bingöl) Hiçbir ilgisi yok.
TANJU
ÖZCAN (Devamla) - Suriye muhalifleri Türkiyede silahlı eğitim
alır oldu. Şimdi ne oldu? Sıfır sorunla
başlamıştı AKP Hükûmeti Suriyeyle, sıfır ihracat
noktasına geldi. Füzelerini Türkiyeye çevirmiş bir komşu
yarattık yanı başımızda. Eskiden Türk dostu bir halk
vardı, şimdi Türkiye Cumhuriyetinin bayrağını yakan
bir halk var Suriyede. Resmen kendimize düşman bulduk.
Ermeni
meselesi
Aniden Ermenilerle ilişkilerimizi normalleştirmek istedik
Cumhurbaşkanını Ermenistana gönderdik maça. Sonra yalvar yakar
Sarkisyanı da Türkiyeye getirdik. Hatta, rahatsız olmasın diye
Azeri bayraklarını da toplattık Bursada.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Ayıp ya! Türkiye öyle bir şey yapmaz.
TANJU
ÖZCAN (Devamla) - Sonrasında ne oldu? Sonrasında ne oldu? Buna
rağmen Ermeni diasporasına yaranamadı Hükûmetimiz. Akdamardaki
kiliseyi de açtı, her şeyi yaptı. Sonuçta ne oldu? Sonuçta ne
oldu geldiğimiz noktada? Fransa gibi ülkeler soykırımı
önceden tanımıştı, şimdi soykırımı
inkâr etmeyi de suç sayar hâle geldi.
Bakın,
buna bir parantez açmak istiyorum, çok önemli, dünya liderliği testi
yapalım isterseniz, bakalım Başbakan bunu yapabilecek mi? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Fransa 2001 yılında
soykırımı suç olarak tanıdı. Etkili önlemler
alamadık
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Önce beş tane seçim kazanacaksın
yapmak için! Beş tane seçim kazanacaksın üst üste! Sen daha Boludan
Ankaraya gelemiyorsun ya!
TANJU
ÖZCAN (Devamla) 2011 yılına geldi. Aynı Fransa ne yapıyor
değerli dostlar? Şimdi Soykırım yoktur. demeyi suç
sayıyor, inkârı cezalandırıyor, perşembe günü parlamentosundan
da bunu geçirecek. Doğru mu? (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi
ben Sayın Başbakana sesleniyorum buradan: Sen gerçekten dünya lideri
misin? Bu yasa çıktıktan sonra Tayyip Erdoğan olarak git
Fransaya, Şanzelize Meydanında Türk vatandaşlarını
topla, ellerine Türk bayraklarını verelim. De ki orada: Ey Sarkozy,
ey Fransa Hükûmeti! Ben senin çıkarttığın yasayı
tanımıyorum. Yırtıyorum bu yasayı,
ayaklarımın altında çiğniyorum. Hadi bunu yap! Ben de
herkesin önünde geleyim, Sayın Başbakana burada teşekkür edeyim,
kendisinden de özür dileyeyim. (CHP sıralarından alkışlar)
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Siz niye hiç tepki göstermiyorsunuz, hep biz
gösteriyoruz!
TANJU
ÖZCAN (Devamla) Dünya lideri bunu yapar. Sen bunu yapamıyorsan dünya
lideri de değilsin!
Değerli
milletvekilleri, son olarak bir noktaya temas etmek istiyorum süre
kısıtlı olduğu için. Burada maalesef beni çok üzen
konuşmalar da oldu. Bazı arkadaşlarımız da
çıktı, buradan güvenlik güçlerini alenen kötüledi, Türkiye
Cumhuriyeti yasalarını hiçe saydı. Sanki bu ülkede Kürdistan
diye bir bölge varmış gibi ithamlarda bulundu. Hiçbiriniz
ağzınızı açmadınız, Suat Kılıç
dışında. Kendisine gittim, teşekkür ettim.
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Kim açmadı! Altı aydır
ağzınızı açmıyorsunuz ya!
TANJU
ÖZCAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, şunu herkes bilsin,
herkese söylüyorum, size bakarak herkese söylüyorum: Türkiyede Kürdistan
diye bir bölge yok, Türkistan diye bir bölge de yok, Lazistan da yok,
Arabistan da yok; Türkiye Cumhuriyetinde tek bir ülke var, o ülkenin
adı Türkiye Cumhuriyeti devleti
HASİP
KAPLAN (Şırnak) İstediğin kadar yok de! Güneş de
yok, ay da yok, deniz de yok, dağ da yok! İstediğin kadar
konuş!
TANJU
ÖZCAN (Devamla)
üniter bir devlet, kurucusu da Mustafa Kemal Atatürk. Bunu
da böyle bilin diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Selçuklu Türkleri koydu bu adı, siz ayakta
uyuyorsunuz.
TANJU
ÖZCAN (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum, çok teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özcan.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Biraz önce konuşmacı
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, Mustafa Kemal yalan mı
söylüyordu? Bu ülke Kürtlerin ve Türklerin ülkesidir. diyordu. Mustafa Kemal
Kürdistan milletvekili derken yalan mı söylüyordu?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, biraz önce
konuşmacı, Damat Ferit Paşa Hükûmeti ile eşdeş tutarak
hakarette bulunmuştur. Sataşmadan söz istiyorum Sayın
Başkan.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Nasıl bütçe bu ya! Muhalefet hiç eleştiri yapmayacak
mı, anlamadım ki!
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın, partisine sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Eleştiri
yapılabilir ancak hakaret edilemez.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Hakaret yok. Nerede hakaret var?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Genel kuralı tekrar hatırlatmakta fayda
var. Yani siz haksız yere hakaret edecek tarzda eğer Genel
Başkanımıza saldırırsanız, onu
konuşursanız bu şekilde, biz de sizin Genel
Başkanınızı konuşuruz. Bu da temel
kurallarımızdan bir tanesi. Biraz sonra madde üzerinde söz
alacağım, orada da konuşacağım.
Şimdi,
bakın, evet, herkes dünya lideri olamaz. Aslında, oraya gelmeden,
herkes parti lideri de olamaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Hâlen Genel Başkan olmasına rağmen, parti
lideri olamayanlar var, onun için söylüyorum bunları. Etrafınıza
bir bakın, görürsünüz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Kıskanıyorsunuz, kıskanıyorsunuz. Genel
Başkanımızı kıskanıyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Şimdi, bakın, hatırlayın,
Sarkozy ile Cameron yani Fransa Cumhurbaşkanı ve İngiltere
Başbakanı Libyaya gittiler.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Kimse karşılamadı onları. Bizimkini
alkışladılar.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Orada, evet hiç kimse karşılamadı.
Aslında, Sayın Kılıçdaroğlu da olsaydı orada
keşke. Yani Sayın Kılıçdaroğlu da olsaydı tablo
değişir miydi? Değişmezdi tabii ki.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sonuç?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani belki eksik olurdu, fazla olmazdı.
Şunun
için anlatıyorum bakın: Yani lider kolay olunmuyor gerçekten. Lider
olmak kolay değil. Sarkozy, üzerine Cameron, üzerine Sayın
Kılıçdaroğlu, başkalarını da ekleyebilirsiniz, 10
tane daha ekleyin isterseniz, yine değişen bir şey olmazdı
ama sonra, Sayın Başbakanımız gitti. Yer yerinden
oynadı, bütün Libya halkı sokaklardaydı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Hangisi!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Dokunabilmek için, sadece dokunabilmek için,
sadece dua etmek için, sadece görmek için, sadece bu insana yaklaşabilmek
veya katkı sağlamak için. Herkes sokaklardaydı, bütün Libya.
Liderlerin en büyük özelliği budur değerli arkadaşlar. Kitleleri
peşinden sürükler, kitleler ona saygı duyar ve sever. (CHP
sıralarından gürültüler)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Şimdi, deminki örneğe geliriz. Demin
yakındığınız örneğe geliriz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bunun o kadar çok örneği var ki!
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Var var, doğru!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bunun değerlendirmesini siz
yapamazsınız. Bunun değerlendirmesini bütün dünya yapıyor,
millet yapıyor. Siz, kendi Genel Başkanınızın ancak
lider olup olmadığının değerlendirmesini
yapabilirsiniz, o kadar. Başka bir şey yapamazsınız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S. Sayısı: 87) (Devam)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S. Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Reşat
Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Doğru.
MHP
GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Bütçenin
27nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
2012
bütçe görüşmelerinin sonuna doğru geliyoruz. Milletimiz kendisi
hakkında da Bir şeyler bulabilir miyim? diyerek TRT 3te bütçe
görüşmelerini yakinen takip ediyor ancak bütçe görüşmelerinin
sonlarına yaklaştığımız bugünlerde işçi,
memur, esnaf, öğrenci, emekli büyük bir şok yaşıyorlar
çünkü ülkemizin borcunun 500 milyar doları geçmesinden dolayı devlet
gırtlağına kadar borçlu duruma gelmiş. Nüfusunun
yarıdan fazlası kredi kartı, tüketici kartı, tarım
kredi, esnaf kefalet borcu içerisinde. Kredi kartı borcu 55 milyarı,
tüketici kredisi borcu ise 160 milyar lirayı geçmiş durumda. Yani
devletin yanında bütün sosyal katmanlar, yani millet borç yükü içerisinde.
Hep 2002yle her konu karşılaştırılıyor. 2002ye
kadar cumhuriyet tarihindeki borç miktarı 130 milyar dolar iken AKP İktidarında
bu, 310 milyar dolara çıkmıştır, her geçen gün de
artmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, bugün, ülkemizde emekliler, işçiler, asgari ücretliler,
BAĞ-KURlular, muhtarlar, çiftçiler açlık
sınırının altında yaşıyorlar. AKP Çağ
atlattık. diyor ama bu nasıl çağ atlamadır? Açlık
sınırı Türk-İşin belirlemelerine göre 926
liradır. Açlık sınırı altında acaba kaç milyon
kişi vardır? Kişi başına 10 bin dolar düştü.
deniyor, acaba bu paralar kimlere düşüyor, kimler gayrisafi millî
hasılanın kişi başına düşen payından o
miktarı alıyor onu merak ediyoruz. Bugün, ülkemizde memurlar borç
batağında, işçiler borç batağındadır.
Ayrıca, TEDAŞ, Tekel, Şeker özelleştirmesinden dolayı
işçiler 4/C kapsamında perişan durumdadırlar. 4/C
mağdurları her geçen gün moralleri bozularak hayata küsmektedirler,
zaman zaman da İntihar edeceğiz. diyerek mesaj çekmektedirler.
Geçtiğimiz günlerde, 10 milyon insanın ekmek kapısı olan şeker
fabrikalarının bir kısmı blok olarak
satılmıştır ancak Portföy-C Grubuna ait olan Kastamonu,
Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum, Çarşamba Şeker fabrikaları
satışı daha önceden Sayıştayca durdurulmuştu
ancak Sayıştayın durdurma sebebi, satışı
uygulanan fabrikaların şartnamesinde Özelleştirme
İdaresinin beş yıllık üretim garantisinin yer
almasıyla ilgiliydi. Şikeli satış onaylandı ancak bu
beş yılın üretim garantisinin verilmediğini görüyoruz. O
zaman Sayıştayın iptal garantisi ne olmuştur, ne olacaktır?
Ancak, bu özelleştirmelere çiftçiler, işçiler, esnaflar yani o bölge
halkı şiddetle karşıdır.
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Pancar kotası ne zaman geldi?
REŞAT
DOĞRU (Devamla) Onu da söyleyeceğiz.
Özelleştirme
sonucu çiftçi üretim yapamayacak, işsizlik gelecektir, buradan göçler
başlayacaktır. Pancar ekenin, tütün ekenin sonu ne olacaktır?
AKP İktidarında nişasta bazlı şeker kotası
sürekli olarak artıyor. Son beş yıllık
çalışmalarda dünya artık suni şekerin
kullanımını kaldırıyor, azaltıyor. Amerika
Birleşik Devletlerindeki oran şu anda yüzde 1ler civarına
çekiliyor. Avrupa Birliği ülkelerinde şeker üretimi devletçe
desteklenmektedir. Üreticinin masraflarının yüzde 60ı devlet
tarafından karşılanmaktadır. Acaba ülkemizde bu durum
nedir? Karşılama durumu, yüzde 15ler, 20ler civarındadır.
Nişasta bazlı şeker, kalitesiz olup insan vücudunda obezite,
alerji, kansere varana kadar organik değişiklikler yapmaktadır.
Dünya tıp kongrelerinde bu konu tartışılırken biz
ülkemizin elindeki fabrikaları satıyoruz, şeker pancarının
üretimine neredeyse son vermeye doğru süratli bir şekilde gidiyoruz.
Sadece şeker fabrikaları mı? TÜPRAŞ, Et-Balık Kurumu,
Telekom, SEKA da yok pahasına satılmadı mı? Alan
şirketler milyarlarca dolar kazandılar. Hâlbuki bu stratejik kurumlar
devlet elinde kalsa idi ne olurdu?
Sayın
milletvekilleri, Maliye Bakanına sorular bölümünde defalarca sorduk,
ayrıca yazılı ve sözlü soru önergeleriyle de devamlı
gündeme getirmeye çalıştık. 2 bin nüfusun altında bulunan
yerlerdeki belediyeler ne olacak? Önümüzdeki dönemde kapatılacak mı?
Akıbetleri ne durumdadır? diye zaman zaman sorular soruyoruz. Maliye
Bakanı da buraların nüfuslarının düştüğünü,
kapanmasından yana olduğunu ifade etti. Ancak, kapanacak olan
belediyelerin birçoğu -Tokat ili gibi- İç Anadolu Bölgesindedir.
İç Anadolu
Bölgesinde son beş yıldan beri çok büyük göç
yaşanmaktadır. İnsanlar köylerini, beldelerini terk edip büyük
şehirlere gitmektedirler yani büyük göç yaşanıyor. Tokat 2,
Amasya 1, Sivas 2, Erzurum 1; neredeyse her il nüfus ve milletvekili
kaybetmiştir. Siz bu bölgelerdeki belediyeleri
kapatacağınıza geriye göçü özendirsek, tarımda,
hayvancılıkta üretimi artırsak acaba daha iyi olmaz mı?
Çiftçiyi, esnafı neden koruyup kollayıp üretimi teşvik
etmiyoruz?
İç Anadolu başta
olmak üzere, Doğu Anadoluya farklı teşvik sistemi getirelim.
Reel manada destekler verelim, cazip hâle getirelim. Daha önce 4325
sayılı Kanunun vermiş olduğu o teşviklerin daha
güzellerini verelim. Yani farklı bir teşvik sistemi, sektörel bazda,
bölgesel bazda yeni bir teşvik sistemi getirelim. Bakın o zaman nüfus
nasıl artacak, işte o zaman bakın belediyelerin durumu ne
olacak. Ancak, şu andaki yapılan yanlış politikalarla
köylerin dışında beldeler, ilçeler daha fazla nüfus
kaybediyorlar. Bütün bu sorumluluğun sahibi, maalesef, sizler yani AKP
İktidarıdır.
Ayrıca, AKP
İktidarında, muhalefet belediyelerine karşı da çok büyük
baskılar yapılıyor. Özellikle Milliyetçi Hareket Partili
belediyeler hedef tahtası olmuş, insanlar perişan
olmuşlardır. Teftiş üzerine teftiş
yaptırılıp baskı ve vaatlerle parti
değiştirmeleri isteniyor. Sayın milletvekilleri, bu doğru
değildir, bunları şiddetle kınıyorum! Hâlbuki, yokluk
içerisinde, imkânsızlık ortamında çalışıyorlar. O
cansiparane çalışan belediye başkanlarımızı
buradan saygıyla selamlıyorum, onlara çalışmalarında
başarılar diliyorum. Her türlü iktidar baskısına
rağmen, yiğitçe, dik durarak, onurlu şekilde
çalışıyorlar ancak onlara yapılan da zulümdür,
işkencedir.
Sayın
milletvekilleri, esnaf kepenk kapatma durumuyla karşı karşıya
kalmıştır. Yıllardır, süpermarketler kanunu
çıkarılmasını esnaf istemektedir ama bir türlü, AKP
İktidarı ikna olup bu kanunu çıkarmıyor. Gelin, küçük
esnafı koruyalım, ülke gerçekleri içerisinde esnafı koruyacak
şekilde süpermarketler kanununu çıkaralım; bizim bakkal,
mahallenin bakkal amcası yaşasın, batmasın, ekmek
mücadelesini kazansınlar.
Sayın
milletvekilleri, emekliler de bu bütçede kendini bulamamış, şok
olmuşlardır. Emekli intibak kanunu bir türlü
çıkarılamamaktadır. On seneden beri her seçim döneminde emekliye
söz verilmesine rağmen, bir türlü, kanun çıkarılıp bu
insanların problemi çözülmemiştir. Biraz önce de
konuşmacılar intibak kanununu çıkaracaklarını
söylediler, inşallah getirirsiniz.
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) İntibak yasası Bakanlar Kurulunda.
REŞAT
DOĞRU (Devamla) Emekli geçinemiyor, çok zor şartlar altında,
açlık sınırı seviyesinde hayatını devam ettirmeye
çalışıyor. Öğrenciler ise psikolojik bunalımlara
girmişlerdir. Öğrenci yurt, burs istiyor; yurt yok, verilen burslar
yetersiz. Aldığı kredileri öğrenci okulunu bitirince
ödeyemiyor, işsizlik almış başını gidiyor.
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Şu şeker kotasını,
pancar kotasını söyle.
REŞAT
DOĞRU (Devamla) Bugün ülkemizde
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Söyleyecek misin? Haydi söyle, niye
söylemiyorsun?
REŞAT
DOĞRU (Devamla) Dur kardeşim, söyleyeceğiz! Amma battın
ya!
400
bin civarında, okulunu bitirip atanma bekleyen öğretmenlerimiz
vardır. Bu çocukların dramını ne zaman çözeceğiz, bu
insanların yüzünü de ne zaman güldüreceksiniz? Bu konu herhâlde başka bahara
kaldı çünkü bu bütçede bu çocuklara da yer yok. Bütün bunların
yanında Her şey iyi. deniliyor. Çiftçiler ise tam bir
yıkım içerisinde, ürettiği ürünü ellerinde satamıyor.
Mazot, gübre, ilaç almış başını gidiyor. Çiftçi Ürettiğimde
zarar etmeyeyim. diyor. Ancak Tarım Bakanı: Çiftçinin durumu iyi.
diyor. Bu nasıl iyilik?
Tokat ilimdeki Kazova,
Zile, Kelkit, Artova çiftçilerini gidin dinleyin, o zaman gerçekleri
göreceksiniz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurunuz Sayın
Kaplan.
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına sizleri
selamlıyorum.
Bu bütçelerin her
görüşmesinin bir klasiği vardır, Maliye Bakanlığı
şöyle bir gıda fiyatlarından petrol fiyatlarına kadar 2002
yılında şu kadardı, 2011de şu kadar. der.
Şimdi ben özellikle
bunu dikkatle okurum, bakarım çünkü bir sayfada -solunda- memurların en düşük
ücreti 1.538 TL -sağında da-
asgari ücret net 659 TL.
Şimdi diyor
ki, dana
Ne kadar alıyor bir
asgari ücretli? Sayın Bakanlığa göre 27 kilo asgari ücretle dana
eti alabiliyor. Şimdi, 27 kilo dana eti alabiliyor. diyor ama bir
araştırdık ki danada bonfile var, kuşbaşı var,
kıyma var, sakatat da var, işkembe de var.
Şimdi, iyice
araştırdık, resmî rakamları da çıkarttık, AK
PARTİli milletvekillerinin market fiyatını da
çıkardım, Migrosu da çıkardım ve şöyle hesap
yapıyorum yani kıyma üzerinden, kuşbaşı
üzerinden, benim
asgari ücretlim, ancak ve ancak
Şimdi,
ben, buradan bu hesaplara bakınca, sayın bürokratlarla
konuşurken, tabii bu iki ay gecikmeli veriler TÜİKten
alınıyor, TÜİKin verileri iki ay önce, iki aydan sonra bütçe
takvimi çıkıyor, iki buçuk ay sarkıyor. Buraya geliyor, ne
oluyor o arada? Bir zam görüyor, bir otomatik ayarlama görüyor, bir de uyarlama
zammı görüyor. Uyarlama zammı görünce fiyatlar artıyor yani asgari
ücretli bir işçimiz, maalesef, maalesef, maalesef bir dananın bir
budunu alabilir. Türkiye gerçeği bu. Kiminle neyi
konuşacağız? Biraz daha konuşacağız tabii. Dana
fiyatları bu.
Burada
doğal gaz fiyatları var ve benzin, akaryakıt fiyatları var.
Şimdi, burada bir tarife var. Doğal gaz fiyatlarını
çıkardım, diyor ki: Doğal gaz olarak
Bakın,
bu da sakat bir fiyat. Elektrik, benzin zammına bakıyorum,
rakamları tutamıyorsunuz, öyle uçuyor ki. 100 lirada neler
ödemişsiniz? Bakın, mal bedeli 25 lira; benzin, 25 lira benzin
alacaksınız, 2,5 lira nakliye, 4,6 lira dağıtıcı
kârı, 4,6 bayi kârı, ÖTV de 48 lira yani 25in yüzde 100ü kadar. KDV
ne kadar? 15 lira. Bir de KDVyi ekleyince yüzde 65e, 68e çıkıyor.
Al size 25 liralık benzin, oluyor 100 lira.
Şimdi
bu büyüme oranlarına falan geçmeyeceğim ama şu son günlerdeki
tartışmaya dikkatinizi çekeceğim. Bakın şu an, şu
aralar asgari ücretin tespiti yapılıyor. Şu anda önerilen zam ne
kadar biliyor musunuz? Bütçeyi konuşuyoruz, rakamları
konuşuyoruz. Şu an itibarıyla Hükûmetin asgari ücret zammı
olarak vatandaşa önerdiği bir günde 63 kuruş. Meclis
lokantasında bile 63 kuruşa artık simit alınmıyor
arkadaşlar. Simidin fiyatı 75 kuruş. Bir simitlik zammı
bile çok görüyorsunuz vatandaşa. Bakın, bir simit zam yapmıyorsunuz.
Bir simitlik zammı çok görüyorsunuz asgari ücretliye. Şimdi bu
görüşmeler devam ediyor. Bir ay için 19 lira zam. Niye? Daha önceki
Hükûmetin belirlediği rakamlar yüksekmiş, geriye çekilmeye
başlandı. Bu, görüşülüyor.
Hazirandaki
mutfak artışlarında 2011e geldiğimizde yoksulluk
sınırının 2.032 TL olduğu
4 kişilik ailenin
geçimi ise 3 bin TL. Bakın, dikkat edin 659 TL açlık
sınırının altında, en düşük memur maaşı
da açlık sınırının altında. Şimdi, bu
durumda Sayın Başbakanın çay ve simit hesabı tutmuyor.
Açıklamaları var, girmeyeceğim. Yalnız bir şey
söyleyeceğim: Sayın Bakanım, ne olur bu rakamları
hesaplarken, dana eti fiyatını hesaplarken sakatat üzerinden hesap
yapmasınlar sakat çıkıyor. Diğerlerinde de aynı durum
çıkıyor ortaya. Şimdi burada asgari ücretle ilgili 2002-2011,
öncesi yok sanki. AK PARTİ Hükûmetinin yarısı eski ANAPlı,
Doğru Yol Partili, MHPli vesaire partilerden ve bunların hepsi
yönetimdeydi hatta birçok bakanınız o dönemde bakandı yani
2002nin ötesi hepsi kötü, 2002de
Peki, şunu
soracağım
Siz, Refahyol döneminde Erbakan Hocanın elini öpün.
Bakın, asgari ücrete -54üncü Hükûmet döneminde- on beş yıl
içinde en iyi asgari ücret zammı yapan Hükûmet. Buyurun, buyurun
Hani
2002den ötesi kötü? Buyurun, onun yarısını yapın,
yapamazsınız, bakın, yapamazsınız!
Zaten rakamlar burada.
Memur Sendikalarının rakamı, 1.657 TLniz yoksa yoksulsunuz.
diyor. DİSK açlık sınırını açıklıyor,
sendikalar; bakın, bu rakamlar da 2 bin-3 bin.
Şimdi, dönüyorum,
dolaşıyorum, bütün bunların içinde kadından sorumlu
Bakanımıza burada bir alkış tutmak istiyorum. Geldi buraya,
bir grafik çıkardı Sayın Fatma Şahin, dedi ki: Bilimsel
verilerle -Başbakanımızın- 3 çocuk yapma olayını
size ispatlayacağım. Bilimsel
verilerle 3 çocuk yapmanın ne kadar doğru, haklı olduğunu
ispatlayacağım. dedi, şu grafiği gösterdi, görüyor musunuz
arkadaşlar? Şimdi, ben bu grafiği mırafiği anlamam,
ben böyle düz bakarım, kısadan hesap çıkarırım.
Sayın
Başbakanın doğruysa 3 çocuk hesabı, bu asgari ücrette bana
formülünü çıkartsın. 3 çocuk artı ana baba, 5 kişi. 5
kişi kaç lirayla geçimini sağlar? Bana bunun hesabını,
formülünü çıkarması lazım. Bunun sırrını
5
kişi ne kadar kira öder, elektrik öder, ekmek öder, okula gider,
taşıt öder; telefonu var, cep telefonuna her ay her birey 20 lira
aidat öder; kredi kartı var, her kredi kartında 15 lira aidat öder.
Bakın, bunların hepsini hesaplayacak, getirecek -asgari ücreti- 659
lira alana nasıl 3 çocuk öneriyor, 5 ile çarpıp 659la nasıl geçiniyor,
bu Hükûmetin bunu çıkarması lazım. 3 çocuk olayı öyle kolay
bir olay değil arkadaşlar.
Bakın, bir
araştırma yaptım Mecliste, uzağa gitmedim. AK
PARTİde 39 tane kadın milletvekilimiz var çocuğu olan.
Bakın, 39 tane kadın milletvekilimiz var.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Aynı şeyleri Güneydoğuda
konuşuyor musun?
HASİP
KAPLAN (Devamla) Ben bütün partileri anlatacağım merak etmeyin.
20
kişisi 1 çocuklu, 14 kişisi 2 çocuklu, sadece 5 kişi 3 çocuklu.
CHPye geliyorum
AHMET
TÜRK (Mardin) Sana ne milletin çocuğundan.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Hayır, ben burada bütçe hesabı yapıyorum.
Şimdi,
12 tane
Başbakan diyor ya 3 çocuk yapın, bu bütçeyle
yapılır mı, yapılırsa ne olur? Ben, bu asgari ücretle
ne olur bunun şeyini
Aynı
duruma bakıyorum, yine Mecliste 3 çocuklu 2-3 tane daha da muhalefet partilerinde
var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP
KAPLAN (Devamla) Arkadaşlar, siz bunu, rakamını
bulabilirsiniz, vatandaşınızın huzurunu, geçimini
sağlarsınız, formülünü bulursunuz, 3 mü olacak, 13 mü olacak
onun takdirini de vatandaşa bırakırsınız, sorun
çözülür.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Hükûmet
adına Maliye Bakanı Mehmet Şimşek.
Buyurunuz
Sayın Şimşek. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yine, birkaç hususu
sizlerle paylaşmak için söz aldım.
Önce
müsaade ederseniz, şu şeker fabrikalarıyla ilgili olarak sizleri
bilgilendirmek istiyorum çünkü burada gerçekten bu konuda epey yorum
yapılıyor. Hangi çerçevede yapılıyor, bunların
bilinmesinde fayda var. Bir kere, her şeyden önce şeker
fabrikalarının özelleştirme kapsamına alınması
2000 yılında kararlaştırılıyor ve yine bugünkü
Şeker Kanunu, yani şeker özelleştirmelerine temel oluşturan
Şeker Kanunu 2001 yılında çıkartılıyor. Yine,
hatta o dönemde IMFye
verilen niyet mektubunda şeker fabrikalarının
bazılarının kapatılacağı taahhüdünde
bulunulmuş. Hatta bunlarla ilişkili olarak şeker
fabrikalarının bir tanesinin kapatılmasına yönelik
Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı dahi
çıkartılmış. Şimdi, biz geldik, bunların kapatma
kararlarını uygulamaya koymadık, tam aksine şimdi,
nasıl bir özelleştirme yapıyoruz?
Bir kere,
eleştirilerden bir tanesi, bu şeker fabrikalarının arsa,
sosyal tesis açısından çok zengin olduğu ve bu anlamda bir
istismar olabileceği riski gündeme getiriliyor. Bir kere, her şeyden
önce şunu ifade edeyim: Şeker fabrikalarının
özelleştirmelerinde fabrikaların üretimde ihtiyaç
duymayacağı arsa ve araziler ayrılıyor. Bu, birinci temel
bir prensiptir. Satışa konu edilmiyor. Şu anda
özelleştirmeye konu edilen B ve C portföyündeki toplam 14 bin dönüm
arazinin yaklaşık yarısı özelleştirme harici
tutulmuştur. Yani bu konuda sadece bir prensip yok, üretimde
fabrikanın ihtiyaç duymadığı arsalar fiilen ayrılmış
durumdadır. Bu birinci husus.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Devrettikten sonra tekrar üzerine geçirirsiniz Sayın Bakan!
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - İkinci husus, burada denildi ki:
Çiftçilerimiz bu özelleştirme sonucu önemli risklerle karşı karşıya
kalacak, kayıplarla karşı karşıya kalacak.
Değerli arkadaşlar, özelleştirmeden dolayı çiftçilerimizin
herhangi bir kaybının olması söz konusu değildir. Neden?
Çünkü şu anda hangi pancar ekim alanlarında ekim
yapılıyorsa, özelleştirme sonrasında da o alanlarda ekime
devam etme zorunluluğu olacak. Dolayısıyla bu konuda da bir risk
söz konusu değildir.
Değerli
arkadaşlar, üretimle ilgili bir taahhüt alınmadığı
söyleniyor, yarın bu fabrikaların kapatılacağı
söyleniyor. Bakın, yatırımcılara kotaları çerçevesinde
beş yıl süreyle üretim yapma zorunluluğu getirilmiş. Buna
ilişkin ilave teminatlar da alınıyor.
Şimdi, yine...
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Bakan...
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) - Sayın Bakan, bu şartlar Et-Balık Kurumu
için de geçerli mi?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, müsaade
edin, bakın buraya her çıktığınızda bir şeyler
söylüyorsunuz. Ben de geliyorum, size bilgi veriyorum. Bir müsaade edin, bir
dinleyin.
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Hayır, o şartı kaldırdınız.
BAŞKAN Buyurunuz
Sayın Bakan, devam ediniz.
Sayın
milletvekilleri dinleyiniz lütfen.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Değerli arkadaşlar,
dolayısıyla, arsalar ayrılıyor. Arsalar, üretimde ihtiyaç
duyulmayan arsalar kamu hizmetinde kullanılmak üzere
ayrılıyor. Çiftçinin bir kaybı söz konusu değil, şu
anda nerede üretim yapılıyorsa üretim yapılmaya devam edecek.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, şu anda bu şeker
fabrikalarının yıllık yatırım ihtiyacı 500
milyon. Hâlbuki yapılan yatırım ne kadar? 40 milyon. Özel sektör
şimdi, inşallah bu yatırımları da yapacak.
Çalışanların kanunlardan doğan bütün hakları
korunacak. Şu anda, mesela dört ay çalışan, şeker
fabrikalarında, bir sürü işçimiz var. Özelleştirme sonucunda bu
işçilerimiz istenirse 4/C kapsamına alınacak ve on bir ay
çalışma imkânları getirilecek. Beş yıl üretim
şartı da var değerli arkadaşlar. Şimdi, bu şeker fabrikalarıyla
ilgili bir konu.
Yine,
sık sık bu akaryakıt ürünleri üzerindeki vergi yükü
hakkında burada konuşuluyor. Değerli arkadaşlar, defalarca
ben sizlerle paylaştım. 2002 yılında 100 liralık bir
benzin alsaydınız bunun 70 lira 20 kuruşu vergiydi, bugün bu, 60
liraya kadar inmiştir yani AK PARTİ hükûmetleri döneminde
akaryakıt ürünleri üzerinde vergi yükü artmamıştır,
azalmıştır ama bu dönemde brent tipi ham petrol varil
fiyatı Amerikan doları cinsinden yüzde 216, Türk lirası
cinsinden yüzde 326 düzeyinde artmıştır yani buradaki temel
sorun uluslararası petrol fiyatlarıdır. Uluslararası petrol
fiyatlarını bu Hükûmet kontrol etmiyor. Uluslararası petrol
fiyatları artmıştır, buna paralel olarak da tabii ki benzin
ve diğer akaryakıt ürünlerinin fiyatları
artmıştır ama hiçbir şekilde bu artış vergi
yükündeki artıştan kaynaklanmamıştır. Vergi yükü 2002
yılında mazotta yüzde 60 civarlarındayken bugün yüzde 48-49lara
kadar inmiştir. Benzinde yüzde 70 dolaylarındayken bugün yüzde 60
düzeyine kadar inmiştir. Bu oran yüksek mi? Evet, gerçekten yüksek.
İmkânlarımız olsa bunları daha da aşağı
çekmek gerekiyor ama bizim dönemde aşağı çekilmiştir.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, gelelim şu dana eti tartışmasına.
Şimdi, Burada ne esas alınmıştır? diye ben
arkadaşlara sordum, Bu verileri nereden aldınız? diye sordum
çünkü sonuçta bizim burada getirdiğimiz tabii ki
karşılaştırmalar
Arkadaşlarımız diyor ki:
Biz TÜİKin verilerinden bu rakamlara
ulaştık. TÜİKe soracağız, dana eti dediği zaman
neyi kastediyor, onu soralım, öğrenince gelip sizlerle de
paylaşalım.
Ama
arkadaşlar, bakın, 2002 yılında nereden o rakamı
aldıysak, bugün aynı yerden o rakamı alıyoruz, yani elma
ile elmayı karşılaştırıyoruz. 2002
yılında TÜİK dana etinden neyi kastetmişse, 2011
yılında da eminim aynı şeyi kastediyor diye düşünmek
lazım.
Burada
TÜİKi eleştirmek tabii ki çok geleneksel bir şeydir.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Neyi kastediyor Sayın Bakan, bonfile mi,
sakatat tarafı mı?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Değerli arkadaşlar,
dolayısıyla neyi baz aldıysa 2002 yılında, biz
çalışmalarımızda neyi baz aldıysak dana eti için, 2011
yılında da aynı şeyi baz almışızdır,
aynı şeyi karşılaştırıyoruz. Bu
karşılaştırmalarda da çok açık ve net bir şekilde
görülecek ki asgari ücret, hem başka ülkelerle
karşılaştırıldığı zaman hem enflasyonla
karşılaştırıldığı zaman hem alım
gücü açısından bakıldığı zaman, AK PARTİ
hükûmetleri döneminde asgari ücret hiçbir dönemde olmadığı kadar
güçlü bir şekilde artmıştır.
Az
önce ben size açıkladım, Avrupa Birliği ülkeleriyle
karşılaştırdım. Bugün Türkiye'de asgari ücret 10
Avrupa Birliği üyesi ülkesinden daha yüksektir, ama bizim kişi
başına gelirimiz o ülkelerden yüksek değildir değerli
arkadaşlar. Dolayısıyla, asgari ücret üzerinden bu çerçevede
değerlendirme yapmakta ben yarar görüyorum.
Tekrar
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.
Sayın
milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.34
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.48
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi,
27nci madde üzerinde söz sırası, şahsı adına Bursa
Milletvekili Tülin Erkal Karaya ait.
Buyurunuz
Sayın Erkal (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLİN
ERKAL KARA (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 27nci
maddesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sizlere
yurt dışında yaşayan Türkler ve
vatandaşlarımız hakkında bilgi vermek istiyorum.
Biliyorsunuz,
bu sene ellinci yıl göç dönemini kutluyoruz. 1960lı yıllarda,
birinci nesil dediğimiz büyüklerimiz Avrupanın çeşitli
ülkelerine gidip oradaki iş gücüne katkıda bulunmuşlar. Bunun
akabinde, gidip hemen geri dönecekleri varsayılarak orada bir
çalışma hayatına katılıyorlar fakat planlanan gibi
olmadı ve bir bakıldı ki, orada yerleştiler, kaldılar
ve onlarla birlikte çocukları, ikinci, üçüncü ve dördüncü nesle
gelmiş bulunmaktayız.
Şimdi
birazcık bu birinci nesille şimdiki neslin arasındaki farklara değinecek
olursak, ikinci ve üçüncü nesil gençlerimize baktığımız
zaman, gerçekten o toplumun sosyal hayatına adapte olduklarını
görebiliyoruz. O toplumun kültürünü, dilini, eğitimini alarak oradaki
entegrasyona katkıda bulunabiliyorlar.
Bizler
hep şunu söyledik; ben de orada doğmuş ve büyümüş bir
kardeşiniz olarak, karar mekanizmalarında yer almamız
gerektiğini her zaman, her seferde, her toplumda dile getirdik gerek
STKlarla gerek farklı ortamlarla, büyükelçiliklerde, işte
konsolosluklarda bir araya gelerek, vatandaşlarımızın
mutlaka ve mutlaka bir şekilde karar mekanizmasında yer alması
gerektiğini dile getirdik.
Şimdi
baktığımız zaman, yerelde, federalde ve ulusal meclislerde
hemen hemen her alanda bizim insanlarımız mevcut ve bunu biz gururla
izlemekteyiz.
Az
önce muhalefet partisinden bir milletvekilimiz şunu söyledi. 22sinde
görüşülecek olan bir yasa teklifi var Fransada; maalesef sözde Ermeni
soykırımıyla ilgili bir yasa teklifinde bulundular.
Şimdi,
öyle tesadüfler oluyor ki hayatta, iki saat önce beni Fransadan bir bayan
arkadaşım aradı, şunu söyledi bizlere: Lütfen, Mecliste
Sayın Başbakanımızı görürseniz bizim adımıza
teşekkür ediniz. Bakanlarımızı görürseniz teşekkür
edin. Çünkü biz, sizin varlığınızla burada daha da güçlü
hissediyoruz kendimizi. Burada, bütün halk çeşitli platformlarda bir araya
gelerek bu yasanın geçmemesi noktasında birleşecekler.
Dolayısıyla, tekrar, Sayın Başbakanımıza,
başta Sayın Başbakanımıza, sağladıkları
katkılardan dolayı, bütün bakanlarımıza
teşekkürlerimizi bir borç biliyoruz.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Başbakanımız ne yapmış?
TÜLİN
ERKAL KARA (Devamla) Efendim?
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ne için teşekkür ediyorsunuz?
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Siz devam edin.
TÜLİN
ERKAL KARA (Devamla) Şimdi, ikinci ve üçüncü nesil dedik. Tabii, geçen
haftalarda biz Brükselde bazı toplantılar yaptık ve şunu
hemen görebildim: Yani, bizim Hükûmetimiz döneminde, tekrar ediyorum ve bunu
hep tekrar edeceğim, bizim Hükûmetimiz döneminde, yaklaşık dokuz
on yıllık süreçte, gerçekten Avrupa ülkelerinde çok şey
değişti arkadaşlar. Biz, ayakları yere basan, dimdik duran
bir milletin torunları olarak orada kendimizi ifade edebiliyoruz ve
ülkemizin sürekli yanımızda olmasından dolayı da gurur
duyuyoruz.
Şimdi,
orada bulunduğum sürede -vaktim de daralıyor, tabii bu kadar
kısa bir sürede her şeyi de tamamlayamayacağım ama- orada
bulunduğum sırada şunu çok net bir şekilde görebildim:
Ekonominiz düzeldi. dedi orada bir yabancı parlamenter arkadaş.
Evet. dedim, Ekonomimiz çok şükür
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tülin Erkal Kara.
Şahsı
adına İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel.
Buyurun
Sayın Tüzel.
ABDULLAH
LEVENT TÜZEL (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri İstanbul
bağımsız milletvekili olarak ve yeni kurmakta olduğumuz
Halkların Demokratik Kongresi olarak selamlıyorum. Aynı zamanda,
bu Meclisi izleyen halkımızı da selamlıyorum.
Tabii,
çok kısa bir süremiz var. O nedenle öncelikle bu Meclisin ihtiyaç
duyduğu demokrasi ve adalet kavramlarına değinmek istiyorum.
Yani, İstanbulda 144 bin oy aldım bağımsız vekil
olarak ama burada bütün vekillere eşit bir hak
tanınmadığını düşünüyorum. Yani genel
başkanlar, grup başkan vekilleri çok daha fazla sürelerde burada söz
alabiliyorlar, konuşabiliyorlar. İç Tüzük öncelikle bunları
düzenlemeli ve herkese eşit söz hakkı tanımalı.
Bir diğer şey: Tabii, bu bütçe vesilesiyle bunu
konuşacağız. Anayasada demokratik, lâik, sosyal hukuk Devleti
yazar, bir kez daha bunun böyle olmadığını göreceğiz
hep birlikte.
Bugün benden önce konuşan arkadaşlar da
değindi- 19 Aralık, on bir yıl önce Hayata dönüş adı
altında bir operasyon yirmi cezaevinde yapıldı ve bu süre
içerisinde 122 kişi hayatını kaybetti. Yani asmayıp
besleyenler, besleyen zihniyet sonuç itibarıyla bugün cezaevlerinde büyük
bir insanlık dramı yaşatmış durumda. Şimdi
özellikle Hükûmetin yapması gereken öncelikle ağır
sağlık sorunları yaşayan mahkûmların derhâl tahliye
edilmesi ve özellikle de başta halkın vekilleri olmak üzere
düşüncelerinden dolayı cezaevinde olan bütün mahkûmların genel
afla salıverilmesini bu vesileyle ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu bütçe -tabii öncelikle
bütçenin değerlendirmesi yapılacak olursa- halkın cebine uzanan,
halka borç ve yoksulluktan öte yeni bir şey getirmeyen, yoksulluğu
değil gidermek, yeniden üreten bir bütçe, esas itibarıyla
matematiği çökmüş bir bütçe. Orta Vadeli Programda öngörülen kur 1,60ken
şimdiden 1,80 olmuş. Dolayısıyla burada söylenen bütün o
hedef, istatistikler, kıyaslamalar, bütün bunları aslında
yalanlayan bir bütçe. Aslında bu bütçeyi hazırlayan iktidar
anlayışının bir planlamaya da tahammülü yok, Devlet
Planlama Teşkilatı kaldırıldı biliyorsunuz.
Piyasacılık âdeta kökten bir şekilde ruhlara işlenmiş
bir durumda.
Ben, tabii, bu kısa süre içerisinde,
yapmış olduğum toplantılarda özellikle işçilere ve
üniversite hocalarına söz verdim, bu sorunları buradan ifade etmeye
dönük. Ulusal İstihdam Stratejisi diye laf cambazlığıyla,
işte İşsizliği ortadan kaldıracağız. denen
şey aslında bu ülkeye, işçilere istihdam değil kiralık
işçi sunan bir düzenleme. Ben özellikle İstanbul Esenyurt bölgesinde
binlerce imza toplayan, özellikle Kıdem tazminatıma dokunma,
kıdem tazminatını İşsizlik Fonuna yağmalatma.
diyen işçilerin topladığı imzaları da Meclis
Başkanlığına sunacağım.
Tabii,
ekonomi büyüdü, 17nci büyük ekonomiden söz ediliyor ama işçinin
ekmeği de ha bire küçülüyor. Bu büyüyen ekonomiden işçiye, memura
zerrece bir şey düşmüyor. Başbakana ve özellikle burada
grafiklerle 3 çocuğu anlamlandırmaya çalışan Bakan
Şahine sormak gerekiyor: Gerçekten asgari ücret belirlenirken bir aile
tek kişi olarak düşünülüyor, değil 3 çocukla. Bu çocuklar neyle
beslenecekler, bu insanlar kaya kovuğunda mı yaşıyorlar ya
da bu çocuklar ağaç kabuğunu kemirerek mi beslenecekler? Çok
açık, hâlâ asgari ücretten vergi kesintisi yapılmakta. 659 lirayla ne
kadar bir yaşam sürdürülebilir? 5 milyon asgari ücretli, bugün
görüşülmekte olan bu konuda hâlâ Hükûmetten düzenleme bekliyor.
Bu
arada işçilerin sözlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Özellikle
ekmek fiyat artışları gerisinde kalan bir asgari ücretten
yakınan işçiler Başbakana soruyorlar. Öyle bir zam yaptım
ki çayın yanında simit de yiyecekler, diyen Başbakana son derece
öfkeliler.
Bir
diğer şey: İşçiler, 25-30 liraya gündelik
çalışmak zorunda olan kadınlardan, yevmiyecilerden
bahsediyorlar. Ve kuralsız esnek çalışma öyle bir noktaya
gelmiş ki, işten eve, evden işe âdeta robotlaşan ve aile
yaşamını ortadan kaldıran bir çalışma
hayatı. Ne kitap okuyabiliyorlar ne sinemaya gidebiliyorlar.
Yine
bir şeyi paylaşmak istiyorum özellikle Hükûmetle, İçişleri
Bakanlığıyla doğrudan ilgili
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tüzel.
ABDULLAH
LEVENT TÜZEL (Devamla) Ben de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın
Işık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, biraz önce yaşlılara yapılan iyi hizmetlerden bahseden
hatibi dinleyen bir hemşehrim telefon açtı. Aynen dediği
şudur: Dinlediklerimi duyunca inanamadım. Altmış beş
yaş ve üzeri aylığı bizim köyümüzde on, on beş
yaşlımızdan kesildi. Sebebini de bilemiyoruz. Acaba, bu
altmış beş yaş ve üzeri aylıklar neden kesilmiş
olabilir? Bunların yeniden ödenmesi mümkün müdür?
İkincisi,
TÜİKin bugün açıkladığı verilere göre 2010
yılında en yoksul kesim ile en zengin kesim arasında 8 kat fark
olduğu, ayrıca nüfusun 16,9unun yoksulluk
sınırının altında, yüzde 18inin de sürekli yoksulluk
riski altında olduğu belirtilmektedir. Acaba ülkemizde yoksul ve
yoksulluk riskiyle muhatap olan kesimin durumunun iyileştirilmesine
yönelik 2012 bütçesinde ne vardır?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Sayın
Çınar
EMİN
ÇINAR (Kastamonu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tarımla
uğraşan çiftçilerimizin emekli olabilmeleri için, şeker
fabrikalarına teslim ettiği pancarlar, onlar için emeklilik
haklarını elde etmelerine vesile oldu. Ama maalesef, ülkemizde
esnaflık yaparak maliye kaydı bulunan, ama hiçbir hâlükârda sosyal
bir kuruma başvuru yapmamış insanlarımızın
emekliliği söz konusu değil. Sayın Maliye Bakanımız,
daha önceden, esnaflık yapan bu tür kardeşlerimizin emekli
olabilmeleri için aynen tarımda uygulanan bir uygulamayı yapmayı
düşünüyorlar mı?
Bir
diğer sorum da, kamu çalışanları hedeflenen enflasyona göre
zam almaktalar ama maalesef gerçek enflasyondan bu rakamlar uzak olmakta.
Bununla alakalı bu yıl itibarıyla enflasyon farkı olarak belirlenen
rakam var mıdır?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çınar.
Sayın
Genç
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında,
19 Aralık Hayata Dönüş Operasyonu sırasında Türkiye Büyük
Millet Meclisi alt komisyon üyesiydim. Bu konuda çok ciddi bilgilerim olmakla
beraber, tabii fırsat bulmadığımız için bunları
açıklamıyoruz ama o olayda büyük bir acı duyduğumu da ifade
etmek istiyorum.
Sayın
Bakan, Tuncelide birçok köy okullarımız hâlâ kapalı, bunlar ne
zaman açılacak? Birinci sorum bu.
İkinci
sorum: Efendim maalesef Hükûmetiniz, cemaatler ve tarikatlara teslim olmuş
bir Hükûmet. Mesela, size bir iki tane olay vereyim: Kartal Cevizlide Tekel
sigara fabrikasının 296 bin metrekaresini Ahmet Davutoğlunun
kurucusu olduğu Bilim ve Sanat Vakfına üniversite için tahsis
ettiniz. Yine, Halkalı Ziraat Okulunda 352.200 dönümlük araziyi İlim
Yayma Vakfının kurduğu Sabahattin Zaim Üniversitesine verdiniz.
Bunların fiyatları ne kadar? Size soru soruyoruz. Kaça verdiniz? Bu
cemaatlere niye Türkiye'nin en güzel arsalarını bedava fiyatına
veriyorsunuz? Burada yetimin hakkı var. Bunları çıkın
söyleyin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Sayın
Tanal
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim.
Anayasanın
129/5 uyarınca hâkimler, savcılar, memurlar ve diğer kamu
görevlilerinin kusurlarından dolayı idare bugüne kadar ne kadar
tazminat ödemiştir? Ödenen bu tazminat memurlara rücu edilmiş midir?
Ayrıca,
19 Aralık Bayrampaşa Cezaevinde adına Hayata Dönüş Operasyonu
denilen katliam nedeniyle idarenin ödediği tazminata sebebiyet verenlere
idare rücu etmiş midir?
Soru
2) Halk eğitim merkezlerinde sözleşmeli çalışan
öğretmenlerin kadroya alınmasını düşünüyor musunuz?
Soru
3) Bugünkü tarih itibarıyla kamuda lojman ve taşıt
sayısı nedir? 2012 bütçesine göre ne kadar ödenek
ayrılmıştır? Kaç taşıt ve lojman
alınacaktır? Taşıtların kaçı leasing yoluyla
alınacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın
Demir
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim.
2012
yılı için kamu alanlarının tümünün engelli erişimine
uygun olarak yenilenmesi yasal zorunluluğu var ancak hiçbir yapısal
düzenleme yok, dava açılırsa devlet ciddi tazminat ödemek durumunda
kalabilir. Bu konudaki düşünceleriniz nedir, bilgi verebilir misiniz?
İkinci
sorum: Van depremi sonrası yaşamını kaybeden devlet
memurlarıyla ilgili emeklilik hakkı tanıma konusunda bir
çalışmanız var, kanun teklifi verdiniz, umarım
yasalaşır ancak bu depremde yaşamını yitiren ve
devletten kredi alan öğrenciler, mecburi hizmet nedeniyle borçlanan kamu
görevlilerinin borçlarını da karşılamayı yani silmeyi
düşünüyor musunuz?
Üçüncü
sorum: Depremde zarar gören ziraatçı ve esnafların BAĞ-KUR gibi
borçlarını ertelemeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
- Teşekkür ederiz Sayın Demir.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türkiyede gelir
dağılımı iyileşmiştir. Aralık 2011de
yayımlanan OECD raporuna göre 1985-2008 yılları arasında 22
OECD üyesi ülkenin 20sinde gelir dağılımında
eşitsizlik artmıştır. Bu dönemde gelir
dağılımındaki eşitsizliğin
azaldığı iki ülkeden birisi Türkiyedir. Gelir
dağılımındaki eşitsizliği gösteren katsayıya
göre 2002 yılında bu 0,44 iken, 2008de 0,41e, 2010da TÜİK
verilerine göre 0,40a düşmüştür. Bir başka deyişle,
ülkemizdeki gelir dağılımı, yani en üst düzeyde gelir
alanlar ile en alt düzeyde gelir alanlar arasındaki gelir
dağılımı ortalama olarak yüzde 10 oranında
iyileşmiştir.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Bakan, TOKİyle ilgili bilgi ver TOKİyle
ilgili. Bunları bırak!
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Yaşlılara yapılan yardımda genel olarak bir düzenleme yok.
Eğer bazılarının maaşları, altmış
beş yaşından büyüklerin maaşları kesilmişse
bunların kendi özel durumlarından kaynaklanmaktadır. Yani genel
bir düzenleme yapılmadı.
Şimdi
fabrikalarda çalışanlara emeklilik için özel bir durum
çıkartılarak bunların emekliliği sağlandı. Hiçbir
sosyal kuruma bağlı olmayan esnafların da emekliliği için
çalışmalar yapılmaktadır. Onu da ifade etmek istiyorum.
Yine,
Hayata Dönüş Operasyonunda tazminat konusu var. Bunlara tazminat hem
verilmiştir hem de bundan sonrası için yine çalışmalar
devam etmektedir.
Tuncelide
kapanan okullar var. Biliyorsunuz küçük yerlerdeki okulların eğitiminin
kalitesini daha artırmak için taşımalı eğitime
geçilmiştir. Bu bakımdan, bundan dolayı
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Bakan, açın Millî Eğitim Müdürüne
Taşımalı eğitim parası verilmiyor.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Taşıma parasını veriyoruz ve bunları
taşıyoruz. Bundan sonra da yani 15 öğrenci, 20 öğrenci olan
okulları, daha çok öğrenci olan ve daha iyi kaliteli eğitim
almak için daha büyük okullara, kapsamlı okullara taşıyoruz.
Depremden
zarar görenlerin borçları ertelenmiştir. Bunun için karar aldık,
genelde hem hazineye hem Maliyeye hem İller Bankasına, çeşitli
yere olan borçlarını erteledik. Bundan sonra da eğer özel
bildiğiniz bir yer varsa onları da bize bildirin, onları da
erteleyeceğiz.
Yine
Sayın Gençin bir sorusu vardı. Devlet, yatırım yapmak
isteyen herkese hem teşvik veriyor hem de tahsis yapıyor. Eğer
şartlarınız uyuyorsa siz de gelin, size de bu tahsisleri
yaparız, teşvikleri de veririz. Bu bakımdan kesinlikle bir ayrım
yoktur. Onu da özellikle ifade etmek istiyorum.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Bir cemaat de biz kuralım, ne var yani! İlle bu
Fethullah Gülen cemaatine mi veriyorsunuz?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Çok
değerli arkadaşlar, yine bildiğiniz gibi, memurlara yapılan
zamlar -çok net bir şekilde biliyoruz ve biliyorsunuz- enflasyonun daima
üzerindedir, üzerinde olmuştur. Bunun orantılarını yaparsak
bunları da görürüz.
Diğer
sorulara da yazılı olarak cevap vereceğiz.
Çok
teşekkür ediyorum, saygılar sunarım.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Daha zamanınız var Sayın Bakan, niye cevap
vermiyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
27nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
28inci
maddeyi okutuyorum:
Gelir ve giderlere
ilişkin diğer hükümler
MADDE 28 - (1) 4046
sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası
kapsamındaki nakit fazlası tutar, Fon tarafından Hazine İç
Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve genel bütçenin
(B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Anılan Kanunun geçici 23
üncü maddesinin ikinci fıkrası, geçici 24 üncü maddesinin ikinci
fıkrası ile 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanununun 14 üncü maddesinin beşinci fıkrası
kapsamında öngörülen ödenek kayıtları yapılmaz.
Ayrıca, 4046 sayılı Kanunun geçici 24 üncü maddesinin ikinci
fıkrası ile 4628 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin
beşinci fıkrasında öngörülen özel gelir kayıtları
yapılmaz. Bu gelirler genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir olarak
kaydedilir.
(2) 22/2/2005 tarihli ve
5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 51 inci maddesinin
birinci fıkrasının (f) bendi ile 5393 sayılı Kanunun
68 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca il
özel idareleri ve belediyelerin ileri teknoloji ve büyük tutarda maddi kaynak
gerektiren altyapı yatırımlarında Kalkınma
Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kabul
edilen projeleri için yapılacak borçlanmalar, 5302 sayılı
Kanunun 51 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile 5393
sayılı Kanunun 68 inci maddesinin birinci fıkrasının
(d) bendi kapsamında hesaplanan faiz dahil borç limitinin
hesaplanmasına dahil edilir. Ancak, il özel idareleri, belediyeler ve
bunların bağlı kuruluşları ile sermayesinin yüzde
50'sinden fazlasına sahip oldukları şirketler tarafından
Avrupa Birliği ile katılım öncesi mali işbirliği
çerçevesinde desteklenen projelerinin finansmanı için yapılan
borçlanmalar ve SUKAP kapsamında yürütülecek işler için İller
Bankasından yapılan borçlanmalarda söz konusu borç stoku limitine
uyma şartı aranmaz.
(3) 31/12/2011 tarihi itibarıyla,
Türk Patent Enstitüsü, Türk Standartları Enstitüsü, Yükseköğretim
Kurulu, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ve Anadolu Üniversitesi
Döner Sermaye İşletmesinin uzaktan eğitim uygulayan
İktisat, İşletme ve Açıköğretim Fakültesine ait Türk
Lirası ve döviz cinsinden kasa ve banka bakiyelerinin yarısına
tekabül eden Türk Lirası tutarı ile bunların sahip
oldukları tahvil, bono ve diğer menkul kıymetlerinin
değerinin yarısına tekabül eden Türk lirası tutarı 2012
yılı Şubat ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığı
Merkez Muhasebe Birimi hesabına aktarılır. Aktarılan bu
tutarlar genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Bu
fıkranın uygulanmasına ilişkin her türlü tedbiri almaya ve
sorunları gidermeye Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
Buyurunuz
Sayın Akar. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 28inci madde, Gelir ve giderlere ilişkin diğer
hükümler üzerine söz almış bulunmaktayım.
Bugün
AKP Hükûmetinin dolaylı vergileri azaltmak, vergi kayıp
kaçağıyla mücadele etmek veya vergi adaletini sağlamak gibi bir
derdi bulunmuyor. Hükûmetin tek derdi vergi tahsilatını nasıl
olursa olsun arttırmaktır. Bu da yetmiyormuş gibi döner sermaye
işletmesine sahip kuruluşların paralarını da kendileri
için hedef seçmişlerdir. Bunun en belirgin örneği de bu madde kabul
edildiği takdirde, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesine
ait döner sermayece elde edilen gelirin yarısına el koymayı
planlamasıdır. Bir taraftan tüm AKP milletvekilleri ekonomiden
övgüyle bahsedecek, diğer taraftan üniversitelere kaynak
aktarılması gerekirken vatandaş ile birlikte kimin elinde ne
varsa alacaksınız.
Bu
konudan yola çıkarak AKP Hükûmetinin bir rekorundan bahsetmek istiyorum:
Bu rekor
Dünyanın en pahalı benzinini, dünyanın en pahalı
mazotunu, dünyanın en pahalı elektriğini, dünyanın en
pahalı doğal gazını kullandığımız
konusunda bir rekordan bahsetmiyorum. Bakın, 1925-38 yılları
arasında ortalama dolaylı vergi yüzde 65, 39-49 yılları
arasında yüzde 55, 77-84 yılları arasında yüzde 58 olup
2002-2010 yılları arasında ortalama dolaylı vergi yüzde
67,4 ile hem dünya hem de cumhuriyet tarihi rekoru olup bu tarihî
başarınız için sizi ayrıca alkışlıyorum.
Bugün
Türkiyede asgari ücret on altı yaşından büyük vatandaşlar
için 657 TL, SSK emekli aylığı 814 TL, BAĞ-KUR emekli
aylığı 667 TL, muhtaç aylığı 110 TL, özürlüler
için 219 TL, şeref aylığı 407 TL olan bir ülkede sosyal
adaletten bahsedeceksiniz, 20 TLlik elektrik makbuzunun üzerine
bindirdiğiniz vergiler ile 40 TL ödeteceksiniz, 16 TLlik sudan 31 TL alacaksınız
sonra da gelişmişlikten bahsedeceksiniz. Bir de bunu milletin gözünün
içine bakarak yapacaksınız.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Zaman geçiyor zaman Haydar Bey.
HAYDAR
AKAR (Devamla) Merak etme ben zamanı kullanırım.
Çeşitli
atasözlerimiz vardır, bunlardan biri de
Borç yiğidin
kamçısıdır. atasözünden yola çıkarak siz hem devleti hem
de vatandaşı borçlandırıyorsunuz. Bugün
vatandaşlarımızın birçoğu kredi kartı, ev veya araba
kredisi borçlusu olup geleceklerinin on yılını, on beş
yılını ipotek altına almış bulunuyor ve siz de
bununla övünüyorsunuz.
Türkiyede
enerji kullanımının bu kadar pahalı olması ve sizin
iktidarınız zamanında tavan yapmasının bir nedeni de
enerjinin ülkemizin yüzde 71 oranında dışa
bağımlı olmasından kaynaklanmaktadır. Türkiyenin
enerji politikası, AKPnin uygulamakta olduğu dış
politikayla ilişkili olup birlikte değerlendirmek gerektiğine
inanıyorum.
AKP
Hükûmeti döneminde yani 2002den bu yana Orta Doğu
coğrafyasında, adına ister demokrasi adına ister Arap
baharı İşte, şu haritaya da bakabilirsiniz burada. Bu,
TPAOnun KİTe sunmuş olduğu haritadır. Arap
baharını görüyorsunuz, nerelerde Arap baharının
estiğini- denilse bile amacının enerji kaynaklarından pay
alabilmek olduğunu hepimizin bildiği bir savaşı
yaşamaktayız. Bunu örnekleyecek olursak Irak ile başlamak
gerekiyor. Amerikanın Iraka demokrasi getireceğim.
başlığı altında yapmış olduğu
operasyonda Türkiye de yer aldı ve almaya devam etmektedir. Bu operasyon
esnasında binlerce Müslüman öldürülmüş, yüzlerce Müslüman kadına
tecavüz edilmiş olmasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı Amerikan askerlerinin sağ salim evlerine dönmeleri
için dua ediyoruz. diyerek Amerikanın Iraktaki çıkarlarına
hizmet etmeye devam etmektedir.
Bugün
gelinen noktayı özetlemek için 2009 Sayıştay raporundan sizlere
bir paragraf okumak istiyorum: Yurt dışı faaliyeti olarak
TPAOnun Irakta yapılan birinci ihaleyle pay alamamış, birinci
ihaleye Türkiye Cumhuriyeti sokulmamış. Bunu özellikle sordum.
Türkiye Cumhuriyeti Irakta yapılan 1 milyon varillik, 500 bin varillik
petrol kuyuları ihalesine sokulmamıştır. Ondan sonra küçük
ihalelere sokulmuş ve şöyle bir öneride bulunuyor Sayıştay
denetçileri: Önümüzdeki zaman sürecinde Irak Hükûmetinin üretim
sahalarından sonra arama sahalarını da ihale edeceği,
dolayısıyla TPAOnun tek başına hareket etmek yerine Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve BOTAŞın
desteğini alarak hareket etmesi
diye öneride bulunuyor.
Yani
enerji sorunumuz var. Enerjide dışa bağımlıyız.
Enerji ihaleleri yapılıyor. Irakı, Amerikayı her türlü
destekliyoruz ama enerji ihalelerine Türkiye alınmıyor. Bu olay
sadece Irakta gerçekleşmemiş. Daha yeni sıfır sorun,
sıfır ilişki politikası sonucunda Güney Kıbrıs
Rum kesimiyle yaşıyoruz. Özel bir sismik araştırma
şirketinin tüm Akdenizi tarayarak doğal gaz ve petrol
yataklarının haritalarını çıkartmış, bölge
ülkelerine satmıştır. Bu haritaları Türkiye
dışındaki ülkeler satın alıyor ve kendilerine
komşu olan ülkeler anlaşmalar yaparak ekonomik zonelarını
belirliyorlar. Bunlar, arkadaşlar, gizli bilgiler. Size de göstermemem
gerekiyor ama
Bakın,
Türkiyenin ekonomik zoneuna. Size de göstermek istiyorum. Yunanistanın
ekonomik zoneu, Kırbrısın ekonomik zoneu. Yani siz ne
yaptınız? Buralarda petrol arama imkânı olmadığı
hâlde Piri Reisi yolladınız. Bugün Piri Reisin nerede olduğunu
bile bilmiyoruz.
Kısaca
özetlersek, Türkiyenin dış politikasıyla birlikte enerji
politikası da Hükûmetiniz döneminde iflas etmiş olup, Türkiyeyi
dünyanın en pahalı elektriğini, dünyanın en pahalı
petrol ürünlerini ve doğal gazını kullanan ülke hâline getirerek
rekorlarınızı egale etmeye, pardon güncellemeye devam
ediyorsunuz.
Yine,
aynı maddenin BİTler, yani belediyelerin iştiraklerinden
bahsedecek olursak, bu şirketler sık sık mal ve hizmet
alımlarında ihalelere fesat karıştırmak ile gündeme
gelmektedirler. Her fırsatta CHPli belediyeleri suçlayan, onlara gece
baskınları düzenleyen zihniyet kendi ilimden, Kocaeliden örnek
vermek istiyorum.
Kocaeli
Kartepe Belediyesi, AKPli belediye. Kocaeli milletvekillerim burada.
İçişleri Bakanlığı müfettişi gidiyor. İki
tane şey var, biri BİT, Kartepe AŞ, diğeri Kartepe
Eğitim ve Kültür Derneği. Bu iki kurumun başında da Turan
soyadlı iki amca çocuğu var. Başkanın şoförü de yine
Turan soyadlı diğer amca çocukları, kardeşleri. Orada bir
usulsüzlük tespit ediyor devletin müfettişi ve teknik takip istiyor.
Teknik takip sonucunda Belediye Başkanının bu Eğitim ve
Kültür Derneğinin paralarını kullandığı tespit
ediliyor.
Bakın,
nasıl tespit ediliyor? Bu paralar öyle güzel
paylaştırılıyor ki. Örneğin bir tanesinden örnek
vermek istiyorum ben size. Bunu İçişleri Bakanına sorarak verdim
ama cevap vermedi.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Verir, verir.
HAYDAR
AKAR (Devamla) Yok, yok, vermiyor, vermiyor. Dosyayı da kendisine
sundum.
Bakın,
bu dosyayı her birinize verebilirim.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Mahkemeye ver, mahkemeye.
HAYDAR
AKAR (Devamla) Eğer vicdanınız rahat olursa bu dosya
sonucunda, ben de bir daha bu konuyu gündeme getirmem.
Belediye
Başkanı bu parayı alıyor. Mahkemeye de verildi.
Örneğin Belediye Başkanı -teknik takip sonucu, yasal,
savcılık kayıtlarında var- 18 bin TLsini ben
kullandım. diyor. Kendi aralarında konuşuyorlar. Bunun 8 bin
TLsini AKP Kartepe İlçe Başkanına veriyor, adı Hasan
Kandaz, Belediye Başkanı da Şükrü Karabalık. Hasan Kandaza
veriyor 8 bin TLsini, 5 bin TLsini kayınpederine veriyor -ismi burada
geçiyor ama hatırlamıyorum- bin eurosunu da -bir tane örnekten
bahsediyorum- yurt dışına çıkan eşine veriyor. Bunlar
teknik takip sonucu tespit edilmiş. Daha sonra ne oluyor? Kartepe AŞ,
yani belediyenin BİTi olan Kartepe AŞ Genel Müdürü, müfettişe
50 bin TL rüşvet teklif ediyor. Genel Müdür bunu tekrar emniyete
bildiriyor, savcılıkla beraber rüşveti alırken, yani
rüşveti ona verirken yakalanıyorlar, yani 50 bin TL yerine 30 bin TL
veriyor, bu rüşveti de alırken kendi talebi üzerine, müfettişin
talebi üzerine yerinde tespit ediliyor ve Kartepe AŞ Genel Müdürü
tutuklanıyor. Kartepe AŞ Genel Müdürü tutuklanıyor ama
savcı sadece Kartepe AŞ Genel Müdürünün tutukluluğunu istemiyor,
onunla birlikte Belediye Başkanının ve suça ortak olanların
da tutuklanmasını istiyor. Bu da yetmiyor. Bu arkadaşlar, sadece
Kartepe AŞ Genel Müdürü tutuklanıyor, bir ay sonra serbest
bırakılıyor. Belediye Başkanı tutuksuz
yargılanmak üzere serbest bırakılıyor, savcı bir üst
mahkemeye başvuruyor, orada da tutuksuz yargılanmak üzere serbest
bırakılıyor.
Şimdi,
bu Belediye Başkanı hâlen Kartepe Belediyesini yönetiyor, bu Genel
Müdür hâlen Kartepe AŞnin genel müdürü, bu Özel Kalem Müdürü, Turan
soyadlı -bunların hepsi Turan soyadlı, adlarını
bilmiyorum, biliyorum da neyse- bu vatandaş da Kartepe Belediye Başkanının özel kalem
müdürlüğünü yapıyor aynı zamanda da Kartepe Eğitim ve
Kültür Derneğinin Başkanlığını yapıyor. Bu
verdiğim örnek bir tane örnek. Bu dosyada sayısız örnek var ve
kendi itirafları var. İsteyen bütün arkadaşlarıma,
doğruluktan, dürüstlükten bahseden, bu ülkeyi yönetiyoruz diyen bütün
arkadaşlarıma bu dosyayı takdim edebilirim ve siz bunları
gezdirirken, onların delilleri karartma şüphesi yok diye
düşünürken ama İzmirde, İzmirde taşeron
işçiliğini kaldıran sendikacılarla beraber, belediyecilerle
beraber onları içeri tıkacaksınız, ondan sonra da burada
adaletten bahsedeceksiniz.
Sonuç
olarak Türkiyeyi getirdiğiniz noktayı özetlersek: Askeri
şehit, futbolu şikeli, sınavı şaibeli, öğrencisi
içeride, hırsızı serbest, İnterneti yasaklı,
gazetecisi tutuklu, mizahı sansürlü, benzini kazık, vergisi tavan,
vekili içeride, teröristi dışarıda. diyerek hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay.
Buyurunuz Sayın
Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN
AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012
yılı bütçesinin 28inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, daha önce de bütçe üzerine yaptığım iki
konuşmada dokuz yıl içinde bütçe açıklarının
azaldığını ve bunun sebeplerini dile getirmiştim.
Sayın Maliye Bakanı yine kasım ayına ilişkin bütçe
rakamlarını açıklarken yine bilinen eski usulle Yıl içinde
bütçede 7 defa fazla verdik. Durum çok iyi. şeklinde açıklama yapmıştır.
Değerli
milletvekilleri, sayın Hükûmet, bütçe yedi değil, on iki ay fazla
versin, iyi güzel de bütçe dediğimiz şey 1 Ocaktan 31
Aralığa on iki aylık yani bir yıllık hesabı
yapılan bir muhasebe işlemidir. Söylenenler mutlaka önemli ama
asıl önemli olan neticedir. Neticeye bakacağız. Hükûmetin bütçe
söylemi on bir ay kurusıkı atan tabanca gibi ama tabanca aralık
ayı sonunda nedense tutukluk yapıyor. Bakalım aynı sözleri
aralık ayı sonunda da söyleyebilecek misiniz?
Bütçe açığı
düşüyor ama hele bir sorun bakalım neden düşüyor?
Birincisi değerli
milletvekilleri: Aşırı ithalat artışı var.
İthalden alınan katma değer vergisi gelirleri 2011
yılı bütçesinde de hem hedef yüksek tutulmasına rağmen
yüzde 15 daha fazla gerçekleşecek hem de 2012 bütçesinde de yüzde 12
artış öngörülüyor. Bu, ithalatın kontrol edilemediğini,
deyim yerindeyse şirazesinden çıktığını
gösteriyor.
İkincisi de tüketimden
alınan dolaylı vergiler. Katma değer vergisi de, özel tüketim
vergisi de hâlâ yüksek oranlarda, yüzde 68ler civarında. 2011de de,
2012de de yüzde 11lik, 12lik artışlar öngörülüyor. Hele
dayanıklı tüketimden alınan ÖTVde yüzde 46, tütün ve alkollü
içkilerde yüzde 26ya varan ÖTV artışı öngörülmekte.
Yine çok önemli
gördüğümüz bir husus da, yani bütçenin gelirlerinin
azaltılmasında Hükûmetin medet umduğu ve müracaat ettiği
gelirlerden birisi de vatandaşların bankalara olan
aşırı kredi borçlarından bir vergi artışı
söz konusu. 2002 yılı sonunda vatandaşın bankalara toplam
kredi borcu 47 milyar liraydı. Ekim 2011 itibarıyla bu 14 kat
artmıştır ve 663 milyar Türk lirasına
çıkmıştır.
Diğer bir önemli
husus da, her yıl süreklilik göstermeyen, bir defaya mahsus gelirlere çok
fazla bel bağlanıyor; borç yapılandırması gibi,
özelleştirme gelirleri gibi.
Değerli
arkadaşlar, asıl sorun, bütçe açığı değil, cari
açıktır. Asıl sorun iç üretimin azalarak ithalata
bağımlılığın artmasıdır ve asıl
sorun, kayıt dışılıktır. Asıl sorun beyana
dayalı vergilerin düşüklüğü, dolaylı vergilerin
yüksekliğidir. Asıl sorun sigara ve akaryakıttaki
kaçakçılıktır. Bu kaçakçılık konusunda Hükûmet resmen
acizlik göstermektedir değerli arkadaşlar. Onca söylemlerine
rağmen, ne akaryakıt kaçakçılığıyla ne de sigara
kaçakçılığıyla mücadele edememektedir. Bütün bunlar, bu
saydığımız hususlar bütçe açığından katbekat
daha önemli sorun yaratan konulardır.
Buradan
vardığımız sonuç, ortaya çıkan manzara şudur:
Bütçenin gelir yapısı sağlıksız ve bozuktur, bütçenin
gelir esnekliği zayıftır ve bütçenin genelinde
şeffaflık da zayıftır değerli arkadaşlar. Bu
vergi ve gelir yapısıyla sistem bozulduğu gibi vergi adaleti ve
gelir dağılımı da bozulmaktadır ve ekonomik dengeler
de bundan olumsuz şekilde nasibini almaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin nüfusu dokuz yılda yaklaşık 6,5
milyon arttı ancak gerçek usulde gelir vergisi mükellef sayısı 1
milyon 748 binden 1 milyon 702 bine düştü, 40 bin civarında bir
düşüklük söz konusu. Basit usuldeki mükellef sayısı da 815
binden 702 bine düşmüştür. Türkiye'nin nüfusu 6,5 milyon
civarında artarken, büyümede rekorlar
kırdığınızı söylerken, millî geliri 3 katına
artırdığınızı iddia ederken acaba mükellef
sayıları neden azalmaktadır? Ayrıca dokuz yılda gelir
vergisinin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı ile toplam vergi
gelirleri içindeki payı da düşmektedir. Yine vergi gelirleri
içerisinde stopajın payı artarken beyana dayalı gelir vergisinin
payı da azalmıştır. Bunlar bize neyi göstermektedir?
Vatandaş yeterince kazanamamaktadır. En basit ifadesiyle bunu
göstermektedir. Eskiden simitçilikten fabrikatörlüğe yükselen iş
adamlarının hayat hikâyelerini okurduk, şimdi fabrikatörlükten
simitçiliğe perişan olan iş adamlarının hikâyelerini
okuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, şimdi de yine Sayın Maliye Bakanının son
bütçe sunuşundaki bazı değerlendirmelerine de atıfta
bulunarak görüşlerimi sunmaya devam etmek istiyorum.
2012
bütçesinde cari açığı azaltmayı hedeflediğini söylüyor
Hükûmet. Cari açığın düşük kur, yüksek faiz, ithalata
aşırı bağımlı hâle gelen ekonomi, buna
bağlı büyüme ve yüksek iç talep gibi temel nedenleri yanında
düşük üretim, düşük katma değer, düşük kârlılık,
düşük teknoloji, yüksek vergi, yüksek girdi maliyetleri de cari
açığa yol açan önemli faktörlerdir. Cari açığın
finanse edilebilmesi için yüksek faizli sendikasyon kredileri alındı,
şimdi ödemeleri var. Kredi bulmak bankalar için
zorlaştı. Yabancı yatırımlarda ve özelleştirilen
şirketlerde kâr transferleri de başlayacak ve bu da cari
açığı daha da artıracaktır.
Madem
2012 bütçesinde cari açığı azaltmayı hedefliyorsunuz, o
zaman soruyoruz: Bütçenin hangi kaleminde cari açığı
azaltıcı bir önlem var? Ya tüketimi kısmak için tüketim
vergilerini artırırsınız ya da üretimi artırmak için
vergileri düşürür, teşvikleri artırırsınız. Sizin
tüketim vergilerini artırma yolunu seçerek yüksek vergi almaya devam
edeceğiniz bu bütçe tasarısından anlaşılıyor.
Yine,
Arap Baharı nedeniyle ihracatın düştüğünden bahsediyorsunuz
yani gerekçe olarak bunu gösteriyorsunuz. Kabahati hep başka yerde
arıyorsunuz. Hüsnü Mübarek gitti, Kaddafi gitti ihracat arttı
mı? Artmadı. Esad gidince Suriyeye ihracat artacak mı?
Artmayacak. Sayın Zafer Çağlayan, Türk tırlarının
Suriyeden geçmesi için rica minnet çalışmalar yapıyor.
Yanlış
tarım politikaları nedeniyle tarımda dış ticaret
açığı veriliyor. Pamuk, mısır, buğday ithalatçısı
olduk.
Reel
sektörü güçlendirmek için kredi faizi desteğinden, prim desteğinden
bahsediyorsunuz ancak maliyetleri düşürmekten, enerji ve akaryakıt
üzerindeki katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi indiriminden
bahsetmiyorsunuz.
1.600
cc altındaki yüzde yüz ithal binek araçlarının vergisine
dokunmadınız ancak yerli üretim hafif ticari araçlara ÖTV zammı
yaptınız. Yerli üretimin rekabet şartını daha da
bozdunuz.
Yine,
krediler üzerindeki Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu ve banka ve
sigorta muameleleri vergisinden hiç bahsetmiyorsunuz.
İstihdam
üzerindeki vergi yükünün azaltılmasından bahsetmiyorsunuz.
Tarımsal
destekten söz ediyorsunuz ancak tarımda uygulayacağınız
maliye politikasından bahsetmiyorsunuz. Çiftçi, mazot ve gübrede vergiye
teslim olmuş durumdadır.
Özürlü
vatandaşa desteği artırıyoruz. diyorsunuz ancak kamuda
engelli kontenjanları hâlâ boş. Mesela, Gelir İdaresi
Başkanlığına bakınız, özürlü, engelli
kontenjanlarının boş olduğunu göreceksiniz.
Kamu
çalışanlarını enflasyona ezdirmiyoruz. diyorsunuz ancak
hâlâ ücretlere, hedeflenen enflasyona göre zam yapıyorsunuz,
gerçekleşen enflasyona göre zam yapmıyorsunuz.
Vergi
denetimini güçlendiriyoruz. diyorsunuz ancak şu anda Gelir İdaresi
Başkanlığının vergi denetimi ve vergi inceleme yetkisi
yok denecek kadar son derece kısıtlanmıştır. Vergi
Denetim Kurulu doğrudan Maliye Bakanlığına bağlı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AKÇAY (Devamla) Değerli milletvekilleri, süremizin elverdiği ölçüde
görüşlerimizi bu şekilde ifade ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Van Milletvekili Nazmi Gür. (BDP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Gür.
BDP
GRUBU ADINA NAZMİ GÜR (Van) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 2012 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 28inci maddesi üzerinde grubum adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, yerel yönetimler ya da yerinden yönetim demokrasinin bel
kemiğidir, omurgasıdır ve yerel yönetimlerin güçlü olduğu,
yerinden yönetimlerin güçlü olduğu ülkeleri biz ancak demokratik ülkeler
sınıfına koyabiliyoruz. Oysa kurulduğundan bu yana kötü bir
Fransız yönetim biçimiyle, kötü bir kopyasıyla yönetilen Türkiye,
tekçi, monolotik, sorunlara cevap olmayan, her şeye Ankaranın cevap
verdiği, parasının pulunun Ankara tarafından gönderildiği
güdük, göstermelik yerel yönetimler ya da yerinden yönetim biçimiyle
yönetilmektedir. Bu yönüyle bakıldığında biz yerel
demokrasiden ya da o ülkedeki genel demokrasiden söz edemeyiz.
Hem
Birleşmiş Milletler düzleminde hem üyesi bulunduğumuz Avrupa
Konseyi düzleminde yerel yönetimlerle ilgili ciddi bir trend var. Artık,
20nci yüzyılın sonundan başlayarak yerinden yönetim
modellerinde, yerel demokrasinin gelişmesi konusunda ciddi bir
dönüşüm yaşarken dünya, ülkemiz maalesef, 21inci yüzyıl
yaşanırken, bunun son derece gerisinde kalmış bulunmakta.
Bu nedenle, yerinden yönetim birimlerindeki demokratik yönetim biçimi egemen
olmadığı için, yereldeki bütün sorunlar olduğu gibi
birikiyor ve onların çözümü de kuşkusuz çok zor oluyor. Bu nedenle,
bizim öncelikli hedefimiz, yerinden yönetim ilkesi gereği yerel
demokrasilerin yerleşmesi ve geliştirilmesi için çaba sarf etmektir.
Hepiniz
de hatırlıyorsunuz, 2003 yılında, AK PARTİ o zaman
yeni iktidara gelmişti, güdük de olsa, eksik de olsa,
yanlışları da olsa Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik
Şartına da dayanarak, bunun da bir bakıma gereğini yaparak
bir yerel yönetimler yasa tasarısı hazırlamıştı.
O dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer bu yasayı
geri çevirmişti. Eğer o yasa geri çevrilmemiş olsaydı belki
bugün yerel yönetimler konusunda daha iyi koşullar
sağlanmış olurdu ama o günkü anlayışın yani bu
ret anlayışının altını çizmek gerekir. O günkü
ret anlayışı şuydu: Bu yerel yönetim yasa
tasarısı devletin tekliğini, devletin birliğini bozuyor ve
gelecekte önü kesilemeyecek gelişmelere sebep olabilir. Örneğin
Kürtler, yerelde pekâlâ kendi özerkliklerini kurabilirler, kendi kaderlerini
tayin etme hakkını belki bu yönde kullanabilirler korkusuyla
maalesef, o dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer bu
yasayı veto etmişti. Peki, 2003ten 2012ye kadar yani 2012
artık kapıda- ne değişti? Maalesef Avrupa Birliği
sürecindeki Türkiyede, AKP Hükûmeti bu yerel yönetimler yasasını
daha güçlü bir şekilde getireceğine askıya aldı ve
maalesef, hâlâ bu konuda ciddi bir gelişme yok. O nedenle, yerel yönetimler
özellikle, belediyeler ve özel idare merkezî hükûmetin Ankaradan
hazırladığı bütçeye mahkûm durumdalar hem kendi öz
gelirlerini oluşturma konusunda ciddi sıkıntı
yaşıyorlar hem de kendi harcamalarını yapabilmek için
özellikle borç batağında olan belediyelerin durumunun içler
acısı olduğunu hepimiz biliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, oysa bizim elimizde çok güçlü bir argüman var.
Hâlihazırdaki Anayasanın 90ıncı maddesi uluslararası
sözleşmelerin iç hukuk niteliğinde olduğunu söyler bize,
emreder. Bu nedenle, hem Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı -ki
çekincelerle kabul edilmiştir- hem de Birleşmiş Milletler
düzleminde kabul ettiğimiz uluslararası hukuk gereği bizim yerel
yönetimlere, yerel demokrasinin gelişmesine fazlaca yasal
değişiklik yapmadan bunları uygulama, yaşama geçirme
şansımız var.
Değerli
arkadaşlar, bu tekçi, ırkçı vesayet rejimi maalesef yerelde çok
ciddi sorunlara yol açıyor. Örneğin, BDPnin il genel meclislerinin
olduğu yerlerde valiler bizim il genel meclisi toplantılarına
katılmıyor ya da il genel meclisinin hazırladığı
bütçeleri onaylamaktan imtina ediyor. İşte,
arkadaşlarımız defalarca dile getirdi, iki somut örnek, Van
örneği ve Diyarbakır örneği hafızalarda. Bu nedenle,
gerçekten eğer demokratikleşmek istiyorsak, eğer gerçekten
muasır medeniyetler hedefine ulaşmak istiyorsak ve eğer
gerçekten üyesi olmayı hedeflediğimiz uygar ülkeler
sınıfına yükselmek istiyorsak yerelde demokrasiyi güçlendirmek
ve yerel demokrasiyi halkın söz, yetki ve karar sahibi olacağı
biçimde değiştirme zorunluluğu var.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce bizim seçilmişlerimizle ilgili bir konuyu yine
gündeme getirme zorunlu oldu. Bildiğiniz gibi KCK davaları adı
altında, operasyonları adı altında, birçok
seçilmişimiz şu anda demir parmaklıklar arasında. Sayıları,
listesi burada arkadaşlarımızın. Bu liste her gün
kabarıyor. İşte bugün, daha biraz önce de bu KCK
davalarının sürdüğünü, operasyonlarının
sürdüğünü, üstelik bunun Hükûmetin talimatıyla, Hükûmetin
planlamasıyla yürütüldüğünü Sayın Beşir Atalay dün çok net
ifadelerle dile getirdi. Bu nedenle bizim yerel yönetimler konusunda özellikle
BDP belediyelerine karşı ayrımcı politikaları, bu
ayrımcı tutumu, Hükûmetin bu ayrımcı tutumunu gerçekten
eleştirmemiz ve karşı durmamız gerekiyor çünkü
arkadaşlarımızın tek suçu seçilmekti,
arkadaşlarımızın tek suçu halka hizmet etmekti ve biraz
önce sıraladığım, yerelde demokrasinin güçlendirilmesi için
yetkinin, söz hakkının ve karar hakkının gerçekten halkta
olduğunu gösteren, kendi özel, özerk, özgün yerel yönetimler biçimini
kurmaya çalışan, çabalayan arkadaşlarımızdı,
sırf bu nedenle bu arkadaşlarımız soluğu cezaevinde
aldılar.
Değerli
arkadaşlar, yerel yönetimlerin ve özel bütçeli il özel idarelerinin
güçlendirilmesi, bunların ödeneğinin artırılması
sorunu çözmez. Sorun çözümü bir zihniyet değişiminde ancak mümkün
olabilir. Bunu da ancak biz Avrupa Birliğini hedefliyorsak, Avrupa
Birliği ülkelerinin ulaştığı standartlar
ölçeğinde güçlü yerel yönetimler ihdas ederek ancak bunu aşabiliriz.
Tabii bunu isterken sadece kendi bölgemiz için ya da BDPnin kendi bölgesinde
kazandığı belediyeler için istemiyoruz kuşkusuz. Bunu,
bütün Türkiye için istiyoruz, arzuluyoruz. Yerelde yönetim, yerinde yönetim,
demokrasinin güçlenmesini ve demokratik bir Türkiye'nin gelecekte var olmasını
sağlayacak.
Değerli
arkadaşlar, bir diğer önemli konu ise il genel meclisi üzerinden,
biliyorsunuz, köylere hizmet götürülüyor. Bu hizmet ulaşımı,
kuşkusuz -biraz önce Sayın Bakan da açıkladı- herhangi bir
ayrıma uğramadan, ayrımcılık yapılmadan bunu
gerçekleştirmeye çalıştıklarını söyledi.
Özellikle KÖYDES üzerinden bunu yaptıklarını uzun uzun
anlattı.
Ama
şunu söylemekte fayda var: Değerli arkadaşlar, önemli olan
bölgeler arası kalkınma farklılığının
giderilmesidir. Elbette ki Bolunun da hiç yolu, suyu olmayan köyü var,
Hakkârinin de hiç yolu, suyu olmayan köyü var. Bunu kabul ediyoruz,
peşinen kabul ediyoruz. Anlatmak istediğimiz bu değil zaten.
Anlatmak istediğimiz şey: Ayrımcılığın
uygulandığı yer, bizim iktidarda olduğumuz iller, bölgeler,
kentler, ilçeler ve beldelerdir. Umarım bu ayrımcılığa
bir an önce son verirsiniz.
Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gür.
Şahsı
adına İstanbul Milletvekili Gürsoy Erol. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Erol.
GÜRSOY
EROL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
28inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce milletimizi, siz değerli vekillerimi
saygıyla selamlıyorum.
Maddeyle,
özelleştirme gelirlerinin bütçeleştirilmesine ilişkin esaslar
düzenlenmekte. Yine aynı şekilde, maddede yapısal
özelliklerinden dolayı son yıllarda nakit fazlası veren
bazı kurumların gelirlerinin yüzde 50sinin merkezî bütçeye
aktarılmasıyla ilgili bir düzenleme yapılmakta ki bu -biraz önce
sayın muhalefet sözcüsünün de ifade ettiği gibi- herhangi bir
şekilde onların gelirlerinden alınan bir pay değil.
Yapısal olarak fazla veren ve aynı şekilde, onların tüm yatırımlarından
ve kendi harcamalarından arta kalan yapısal bir fazlalıktan söz
ediyoruz ki bununla da daha az borçlanmayı ve yine aynı şekilde,
milletimizin daha az faiz ödemesini ortaya çıkaracak olan, bütçeye
aktarılacak olan bir parayı kastediyoruz.
Yine,
söz gelmişken, bundan bir süre önce bir muhalefet sözcüsünün söylemiş
olduğu bir -ve üzüntümü ifade etmek açısından da- kelimesini
düzeltmek isterim. O da şu ki bütçe görüşmeleri sırasında
Özürlüler Kanununun
Bardağın dolu tarafını unutursak,
azıcık bir, âdeta bir dudak payı gibi küçücük bir
boşluktaki vatandaş Ahmet, vatandaş Mehmetin bir söylemini veya
yaşadığı sıkıntıyı dile getirirsek
Dolayısıyla, koca bir kanunun özürlülere ve özürlü ailelerine
kazandırdığı birçok hakkı görmemezlikten gelmek,
doğrusu, Hükûmetimize ve bu noktada Başbakanımıza da
yapılan bir saygısızlık anlamında ifade ediyorum ki
bunu düzeltmeyi arzu ederim.
Bu
nedir? Vatandaş hastaneye gittiği zaman, gerek muayene gerekse özürlü
raporu çıkardığında hâlâ sıkıntı
yaşamaktadır. Doğrudur, bize de akseder bu tür
sıkıntılar zaman zaman ama bununla ilgili Sağlık
Bakanının, keza Başbakanlığın genelgesine
rağmen hâlâ oradaki görevli başhekim bir tane arkadaşı
kapıya koyup gelen özellikle ağır özürlülere Bunların
problemlerini kolaylaştırma adına yardımcı ol.
demediği zaman bunun Sayın Başbakanımızla veya yasayla
ilgili bir sıkıntı olmadığını ifade etmek
isterim.
Yine
aynı şekilde, Özürlüler Yasasının 31inci maddesinde,
özürlü otoparklarına park eden sağlıklı insanların
cezalarını biz 2 misli artırdık. Diğerlerinden
farklı olarak bunu düşündük ama bununla ilgili,
sağlıklı olan bir bireyin özürlü otoparkına Burası
boşmuş, en önde de boş yer var. diye gelip park etmesinin
Dolayısıyla, bir zihin değişikliğine, bir zihin
dönüşümüne ihtiyacı olduğunu ifade ediyorum ki burada görev,
sadece bize, Hükûmete, yasaya değil, hepimize, sizlere de düşmekte
ve bu noktada bu bireylerin bu kültürü almalarında, bu zihinsel
dönüşümü sağlamalarında hep birlikte el ele vermemiz
gerektiğine canıgönülden inanıyorum.
Bakın, on yıl
önce sokağa çıktığınız zaman,
çıktığımız zaman özürlü insanlara
baktığımızda göremezdik ama bugün özürlü bireyleri
sokağa çıktığımızda onlarcasını,
yüzlercesini alışveriş merkezleri dâhil rahatlıkla
görebiliyorsak bu Yasadan kaynaklanan özürlü bireylerin ekonomilerinin
düzelmesi, öz güvenlerinin artması ve bu vesileyle sokaklara daha
çıkmasının nedenidir.
Yani aslında
problem kısacası şudur: Türkiyede özürlüler bugün de var,
Türkiyede özürlüler bundan seksen küsur yıl önce de vardı ama
Türkiyede özürlüleri anlayan, özürlülerin dertleriyle dertlenen maalesef bir
başbakan, bir Recep Tayyip Erdoğan yok idi. Bugün Türkiyede
dönüşümün ve Türkiyedeki özürlülerin önündeki engellerin
aşılmasının baş nedeni de samimi söylüyorum, budur ve
özürlü bireyler bugün Başbakanımıza ve Hükûmetimize
yaptıklarından dolayı dua etmektedirler.
Ben bu vesileyle 2012
bütçemizin hayırlı olmasını temenni ediyorum ve yüce
Meclisimize saygılarımı arz ediyorum. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Erol.
Şahsı
adına, Bursa Milletvekili Mustafa Öztürk.
Buyurunuz Sayın
Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
yüce Meclisin değerli milletvekilleri; 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 28inci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın
başında -uzun zamandan beri bütçe görüşmelerini
tartışıyoruz- şu ana kadar olumlu eleştirisel ve öneri
olarak yaklaşan, bilgilerini sunan bütün milletvekillerine teşekkür ediyorum.
2012 bütçesinin reel ve
uygulanabilir bir bütçe olduğunu görmekteyiz. Bu bütçede, Türkiye
ekonomisinin önümüzdeki yılda büyüyeceği öngörülmektedir. Nitekim
geçen hafta açıklanan verilerde dokuz aylık büyüme ülkemizde yüzde 9,6 olarak belirlenmiş,
bununla da dünya 1incisi sıfatını almıştır. Çin
küçük bir şeyle 2nci sırada yer almıştır.
Bu
durum, dünyadaki gelişmiş ülkelerde ve Avrupa ülkelerindeki krizin
artarak devam ettiği ve ekonomilerinin küçüldüğü göz önüne
alınırsa çok daha farklı anlamlar ifade etmektedir. Önümüzdeki
yıl büyümenin, dünyadaki kriz de göz önünde bulundurularak yüzde 4-5
arası olacağı anlaşılmaktadır.
Bu
büyüme sonucunda, millî gelirin artmasıyla birlikte,
vatandaşlarımızın refah düzeyi yükselerek yaşam
kalitesi artacaktır. Nitekim gelişmişlik endekslerinde ifade
edilen kişi başı enerji tüketimi, otomobil, bilgisayar ve GSM
sahiplenme oranları, geniş bant İnternet kullanıcı
sayısı AK PARTİ
İktidarındaki büyüme oranlarına paralel olarak büyük
artış göstermiştir. Amaç, alt gelir gruplarının
iyileştirilmesi, gelir dağılımındaki
dengesizliğin daha önceki AK PARTİ dönemlerinde olduğu gibi
düzeltilmesidir.
Dokuz
yıllık AK PARTİ dönemlerine baktığımız
zaman, bu kesimler enflasyon altında ezdirilmemiş olup, alım
güçleri iyileştirilmiştir. Tabii ki bunları yeterli görmüyoruz.
Bu büyüme, eğitim ile birlikte sosyal katmanlara daha fazla pay
aktarılması anlamına gelmektedir, sağlık, özürlüler,
yaşlılar, bakıma muhtaç kimseler ve benzeri. Yine bu büyümeyle
birlikte ülkemizin ihtiyacı olan yatırımlar devam edecektir;
ulaşım, kentsel dönüşüm, çevre, eğitim, sağlık.
Peki,
bu büyüme nasıl sağlanacak? Üretim ve ihracat ile. Kriz sonrası
üretim kapasitesinin arttığını, açıklanan ihracat
rakamlarına baktığımızda cumhuriyet tarihimizin
rekorunun kırıldığını görüyoruz. On iki
aylık değer yaklaşık 134 milyar dolara
ulaşmış bulunmaktadır. Koşarak 2023 hedefi olan 500
milyar dolara gidiyoruz. Bunu, özel ve kamu, hep beraber yapıyoruz.
Üretim
ve ihracat artışı demek, istihdam demektir, işsizliğin
azalması demektir. Geçen hafta açıklanan işsizlik oranı
yüzde 8,8'e düşmüştür. Avrupa'daki krizle birlikte işsizlik
oranları karşılaştırıldığında umut
verici bir gelişmedir ki bunun sürdürülmesi ve daha
aşağılara çekilmesi hedefimizdir.
Burada
dikkat çekilmesi gereken bir nokta da nitelikli iş gücüdür. Bunun içindir
ki AK PARTİ olarak 2023 vizyonumuzda kademeli olarak millî eğitim
içindeki meslek liselerinin payının arttırılması
planlanmış ve uygulamaya geçilmiştir. Maalesef, 28 Şubat,
her alanda olduğu gibi millî eğitime, özellikle de mesleki
eğitime büyük bir darbe vurmuştur.
Bu
bütçeyle birlikte muhalefet partilerimiz
iki hususa vurgu yaptılar, cari açık, ithalatın yüksekliği.
Hükûmetimiz
de cari açığa dikkat çekmiş, tedbirlerini de uygulamaya
koymuştur. Nitekim on bir aylık bütçe fazla vermiştir.
Hükûmetimiz bu rakamlarla son yirmi sekiz yılın en iyi değerine
imza atmıştır.
Cari
açığın önlenmesi için yapısal tedbirlerin ve tasarruf tedbirlerinin
devam ettirilmesi, israfın önlenmesi, önceliklerin belirlenmesi ile
kaynakların etkin kullanılması, verimliliğin
arttırılması, inovasyon yani yeni buluş, katma değer
ve farklılık oluşturmanın önemine dikkat çekmek istiyorum.
Yine,
enerjide alternatif ve yenilenebilir enerji kaynakları ile dışa
bağımlılığımızı azaltma
çalışmalarımızın önemli olduğunu
düşünüyorum. Bu konuda Hükûmetiniz yoğun çaba sarf etmekte ve
yatırımcılarımızın önünü açmaktadır.
Cari
açığın ve ithalatın azaltılmasıyla ihracat
değerinin yükseltilmesi için bir başka husus da yarı mamul
olarak ithal edilen ürünlerin azaltılması ve bu yarı mamul
ürünler ileri teknoloji ile işlenerek katma değeri yüksek ürünler
hâline getirilmesidir. Bu hususta Hükûmetimiz dışarıdan ithal
edilen ürünlerin ülkemizde üretilmesi için teşvik ve destek kararı
almıştır. Nitekim, AK PARTİ iktidarları döneminde ARGE
ve teknolojik çalışmalara da büyük destek verilmiştir. Bununla
ilgili paylar artırılmıştır. Nitekim, yine
baktığımız zaman, buralarda kendi uçağımızı,
tankımızı, uzaya uydu fırlatmamızı görebiliriz bu
desteklerin bir unsuru olarak.
Bir
başka husus da kayıt dışı ekonominin kayıt içine
alınmasıdır. Bu konuda da toplumun tüm kesimlerine görev
düşmektedir.
Biraz da Bursadan bahsetmek istiyorum. Bursa, yukarıda
bahsettiğim büyümeye kaynaklık eden en önemli üslerden birisidir.
Nüfus olarak ülkemizin 4üncü şehri, yine ihracatta 2nci bir
şehirdir, en hızlı büyüyen 3üncü şehir. İstihdamda
ekonomimizin lokomotif şehirlerinden biri olan sanayi, tarım,
gıda, tarih ve turizm şehridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle 2012
yılı bütçesinin hayırlı olmasını dilerim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
Şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Çınar
EMİN ÇINAR (Kastamonu) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Taşımacılık
yapan kamyoncumuz K1 belgesiyle bu faaliyetini sürdürmektedir. Bu belgeyi alan
kamyoncumuz ferdî olarak 25 ton taahhüdünde bulunmuştur. Yine,
şirketse, bu ton taahhüdü 75 tondur ama maalesef bugüne kadar bu tonaja
ulaşamayan, kapasitesini
genişletemeyen vatandaşımızın K1 belgeleri iptal
edilmektedir. Vatandaşımız da ciddi manada bir mağduriyetin
içerisindedir.
Şimdi sormak
istiyorum: Bu K1 belgelerini yeniden alabilmek için en az 15 bin lira gibi bir
bedeli ödemek zorunda kalmaktadır. Taahhüt edilen bu rakamı
aşağı çekmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çınar.
Sayın Kaleli
SENA KALELİ (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gelir Vergisi Kanununa
göre bir meslek erbabının serbest meslek makbuzu düzenlemesi için
tahsil koşulu gerekir. Vergi Usul Kanununun 19uncu maddesine göre Vergi
alacağı, vergi kanunlarının vergiyi
bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile
doğar. Yani henüz serbest meslek erbabının müşterisi ya da
müvekkilinden bağımsız olarak tasarruf edebileceği gelir
niteliğinde kazanç tahsil etmeden vergiyi doğuran olay
gerçekleşmemiş demektir. Oysa, Katma Değer Vergisi Kanunu 10/a
maddesiyle, serbest meslekte vergiyi doğuran olay, hizmetin ifası
hâllerinde, hizmetin yapılması anı olarak kabul edilmiştir.
Bu düzenlemeyle, vergi idaresi tarafından bir vergilendirme işlemiyle
serbest meslek erbabına serbest meslek kazancı elde etmeden gelir
vergisi tarh olunması söz konusu olmaktadır ki bu durum sebep
yönünden hukuka aykırıdır. Bu konuyla ilgili yeni bir düzenleme
yapılacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaleli.
Sayın
Işık
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
eğer sayın bürokratlar ulaştırabildilerse, Simav depremiyle
ilgili yardımları açıklayabilir misiniz.
İki: Hâlen en son
verilere göre, kredi kartı ve tüketici kredisi borçlularının
sayısı ve toplam borç miktarları nasıldır? Bunlar ve
diğer bireysel kredi borçları için 2012 yılında bir
yapılanma öngörünüz var
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Onur
MELDA ONUR
(İstanbul) 1999 depreminin ardından İstanbulda 480 kadar
çadır yeri belirlendiğini biliyoruz, ancak 2009 yılında bu
rakamı 280e indirdiler, daha sonra 240a indirildiğini biliyoruz.
Bunu örgütler söylüyor, ilgili sivil toplum kuruluşları. İstanbulun
nüfusu mu düştü, deprem riski mi azaldı? Şimdi gelecek
deprem yasasıyla buralara yapılan çeşitli
alışveriş merkezi ya da konutları yıkmayı da
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Onur.
Sayın
Genç
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim,
Tuncelide bir tek düz lise var. Atatürk Mahallesi Tuncelinin en büyük
mahallesi, orada bir düz lise yok, burada düz lise yapmayı düşünüyor
musunuz?
Yine
Tuncelideki okulların büyük bir kısmı eskiden
yapılmış eski yapılar. Burada deprem testi uygulaması
yapılmamıştır, yaptırmayı düşünüyor musunuz?
Tuncelide
-biraz önce sorduğum soruda- taşımalı eğitimden
bahsetti Sayın Bakan. Kesinlikle taşımalı eğitim çok
kısıtlanmış, özellikle YİBOda okuyan birinci
sınıf öğrencilerinin bir hafta okulda kalması çok
sakıncalı. Sabahları bu çocukları YİBOya götürüp özel
taşımayla akşam getirmeyi düşünüyor musunuz?
Yine,
birçok bölgelerde bölge yatılı okullarında ve liselerde
kış şartlarının sert geçmesi dolayısıyla
bize telefon ediyorlar Yakıtımız eksik. diye. Bu yakıt
paralarını biraz artırmayı düşünüyor musunuz? Çünkü bu
bölge yatılı okullarında oradaki terör olaylarının
yarattığı sıkıntılar nedeniyle nüfus
azalıyor, öğrenci sayısı da azalınca yakıt
miktarı da azalıyor. Yakıtın azalması tabii oradaki
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Sayın
Acar
GÜRKUT
ACAR (Antalya) Sayın Bakan, üç gündür sorduğum soruların
hiçbirisine sizden yanıt alamadım. Gıda
bankacılığı konusunda faaliyet gösteren dernek ve
vakıflarla ilgili soru sordum, yanıt alamadım. Televizyon
kanallarına Maliyenin baskısıyla ilgili soru sordum, yanıt
alamadım. Belediyeler ve özel idarelerdeki sözleşmeli personel için
sordum, yanıt alamadım. Hiç olmazsa şunun yanıtını
vermenizi diliyorum: Özelleştirme İdaresi yaklaşık 40
megavat kurulu güçteki hidroelektrik santrallerini 183 milyon dolara
sattı. 540 megavat kurulu güçteki, yani özelleştirmede oluşan
fiyatlarla değeri 2 milyar doları aşan Oymapınar
Hidroelektrik Santralinin 305 milyon dolarlık özelleştirme
kapsamında bedava verilmesi kamu yararına uygun mudur? Yani,
fabrikanın 6-7 katı değerindeki bir barajı eşantiyon
vermek özelleştirme olarak adlandırılabilir mi? Bu konudaki
yargı kararlarını ne zaman uygulayacaksınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Acar.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Bir
kere Sayın Acarın sorusuna dün ben cevap verdim ama Değerli
Arkadaşımız herhâlde bizi takip etmedi. Sayın Acar
sorularınıza, özellikle gıda bankacılığıyla
ilgili sorunuza bütün yıllara ilişkin, bütün verileri ben dün verdim
burada ama siz, tabii ki bilemiyorum...
Şimdi, şu an
için sorduğunuz soruyla ilgili olarak fazla bir bilgim yok.
Arkadaşlar toparlasınlar, size iletiriz.
Değerli
arkadaşlar, bakın burada sorulan her soruya samimi bir şekilde,
bildiğim bilgiler çerçevesinde hep cevap verdim, vermeye de devam
edeceğim çünkü bu size olan saygımdan dolayıdır, siz
milletimizin temsilcilerisiniz.
Şimdi, K1 belgeleri
konusu, değerli arkadaşlar, indirilip indirilemeyeceği hususu
Ulaştırma Bakanlığımızı ilgilendiren bir
husustur. Ben bu soruyu sorduğunuzu kendilerine iletirim. Eğer böyle
bir düzenleme yapılması gerekiyorsa inşallah kendileri de yardımcı
olurlar.
Şimdi, Gelir
Vergisi Kanununa ilişkin, özellikle bu serbest meslek erbabına, yani
hizmetinin karşılığı tahsil edilmeden vergi, KDV talep
edildiği konusu, özellikle avukatlarımız için herhâlde bir
sorun. Geçen sene bu konu gündeme geldi. Değerli arkadaşlar, biz bu
yönde bir mukteza verdik, yani bir görüş verdik Maliye
Bakanlığı olarak. Yani, özellikle avukatlarımızın
bu konuda bir sıkıntıya düşmemesi için bu konuda gereken
adımı attık. Yalnız şöyle: KDV Kanununun kendine özgü
bir sistemi var. O sistemi değiştirmek gerçekten doğru
olmazdı. Yani Kanunda değişikliğe gitmedik fakat
uygulamadaki bazı sıkıntıları aşmak üzere Gelir
İdaresi Başkanlığı adım attı, bu konuda
gereken kolaylıkları sağladık.
Simav depremiyle ilgili
veriler geldi değerli arkadaşlar. Şöyle: Simav depreminde bir
yardım kampanyası başlatılmamış ama hani çünkü
esas soru buydu fakat Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığına biz 17,3 milyon liralık bir para
gönderdik. Buna ek olarak, Bakanlığımızdan sonradan bir
yedek ödenekten 7 milyon lira para gönderdik, ayrıca orada belediyelerin
zararlarını çünkü belediyelerin birtakım zararları
oluştu, belediyelere de toplamda 2,4 milyon lira para gönderdik.
Dolayısıyla bu anlamda biz Maliye Bakanlığı olarak
gerek yedek ödenekten gerekse belediyelere yapılan bu
ödemelerden yani o çerçevede birtakım yardımlarda bulunduk ama
dediğim gibi bir yardım kampanyası düzenlenmediği için ben
yani ne kadar yardım yapıldı, onu bilmiyorum.
Kredi
kartıyla ilişkili soruya gelince önümde veriler yok, gelirse sizlerle
paylaşırım. Yalnız şöyle bir şeyi ifade etmekte
yarar görüyorum: Sonuçta kredi kartı vatandaşımız ile
bankalar arasında bir ilişkinin sonucudur. Orada bir borç
yapılandırması gerekiyorsa bence bankaların
yapılandırması zaten makul olan bir şeydir ve bankalar
zaman zaman bu türden yapılandırmaları bireysel bazda mutlaka
yapıyorlardır çünkü kendi menfaatlerinedir, eğer
vatandaşımızın ödeme güçlüğü söz konusuysa bu
yapılandırma bankanın da menfaatinedir. Yani o çerçevede bir
yapılandırma olursa tabii ki biz de seviniriz.
Oymapınarla
ilgili bilgi geldi bana şimdi. Oymapınar Santrali tek
başına özelleştirilmedi -üretimi alüminyum fabrikasında
kullanılması şartıyla özelleştirilmiş- 40
megavatın 180 milyon dolara satılması da doğru
değildir. Bilgileri kontrol etmek lazım. diyor arkadaşlar.
Gelsin, ne kadara sattıklarını, onu da sizinle
paylaşırız.
Tabii
ki, bu İstanbulda çadır yerleri konusunda yani yarı yarıya
indiği konusunda değerli arkadaşlar, benim ilgi alanıma
girmiyor ama burada bir problem varsa, bir sorumluluk varsa ilgili
arkadaşlar eminim duyuyorlardır veya kayıtlara geçmiştir,
ilgilenirler yani belediyedir ya da Çevre Şehircilik
Bakanlığıdır yani Maliye Bakanlığı olarak
bizim burada bir şeyimiz yok.
MELDA
ONUR (İstanbul) Sayın Bakan burada, ilgili Bakan burada.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın Gençin sorusuna
gelince değerli arkadaşlar, Tuncelide lise sorunu varsa, lise
açığı varsa tabii ki Millî Eğitim
Bakanlığımız planlar, biz destek veririz, Tuncelide veya
başka bir yerde. Bence düz lise yapmamak lazım, bence daha çok meslek
lisesi yapmak lazım, Anadolu lisesi yapmak lazım çünkü oradan mezun
olan kardeşlerimizin iş bulma
imkânı daha yüksek olur. Ben sadece tavsiye olarak söylüyorum yani bence
-şahsen- paranın düz lise yerine meslek liselerinde veya Anadolu yani
özel uzmanlaşmış liselerde kullanılması daha önemli.
Türkiye
genelinde 2011-2012 eğitim döneminde 1inci sınıf ile 5inci
sınıf öğrencileri taşımalı eğitim
kapsamına alınmıştır.
KAMER
GENÇ (Tunceli) YİBOlarda yapılmıyor Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Pansiyonlarda bu öğrenciler
artık kalmamaktadır. Dolayısıyla
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakan, süreniz doldu efendim.
Teşekkür
ederiz.
28inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
28inci madde kabul edilmiştir.
Saat
20.00ye kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.05
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi,
29uncu maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE
29 - (1) Bu Kanun 1/1/2012 tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN
29uncu madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana
Milletvekili Ümit Özgümüş.
Buyurunuz
Sayın Özgümüş. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle sizleri sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Bütçenin
sonuna geldik, hemen hemen kapanış konuşmalarına geldik. On
iki gündür, zaman zaman bizim de anlayamadığımız, zaman
zaman halkımızın da
anlayamadığı bazı kurumların bütçesi üzerinde Kabul
edenler
Etmeyenler
şeklinde bir oylamayla sonuna geldik.
Benim
konuşacağım madde yürürlük maddesi. Keşke benim de yetkim
olsa, Cumhuriyet Halk Partisinin de çoğunluğu olsa ve bu madde
üzerinde 1/1/2012de yürürlüğe girer. yerine Hiç yürürlüğe
girmese. diye bir karar verebilsek çünkü bu bütçe, insana dokunmayan, gerçekçi
olmayan, sağlıksız ve inandırıcı olmayan bir
bütçe.
Gelir,
gider kalemleri sağlıklı değil. Öncelikle bütçenin en
önemli kalemlerinden gelir vergisi, şu anda Türkiyede kayıt
dışılığın çok yüksek olmasından dolayı
sağlıklı değil. Türkiyede şu anda hâlâ ekonomi
kayıt dışında yürüyor. 2002de AKP iktidara geldiğinde
Hükûmet Programında, zaman dar olduğu için tek cümleyle okuyorum: Vergi
reformuyla vergi tabanı genişletilecek. diyor. 2002de Acil Eylem
Planını Sayın Başbakan açıklarken çok daha
iddialı laf söylüyor, diyor ki: Hükûmetimiz kurulur kurulmaz
kapsamlı bir vergi reformu için çalışmalar
başlatılacak, ilk üç ay içinde vergi yükünü tabana yayan tedbirler
alınacak. Bu da Acil Eylem Planındaki iddialı cümle, 2002de.
Şimdi,
evvelki gün ya da birkaç gün önce Sayın Maliye Bakanı bütçe sunumunu
yaparken şu cümleyi kullanıyor; diyor ki: -Hükûmetimiz kurulur
kurulmaz önümüzdeki dönemde vergi uygulamalarını adalet ilkeleri
çerçevesinde gözden geçirmeyi ve vergi tabanını genişletmeyi
hedefliyoruz. Aradan geçmiş on yıl. Arada başka Maliye
Bakanı da var. O Maliye Bakanı da yaptığı konuşmaların
hemen hemen hepsinde AKPnin vergi tabanını genişleteceğini
ve adil bir vergi reformu yapacağını söylemiş. On yıl
geçtikten sonra Maliye Bakanımız burada hâlâ vergi reformu
yapacağından ve vergiyi tabana yayacağından
bahsedebilmektedir.
Sayın
Başbakan iki sene kadar önce İstanbulda bir iş adamları
toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye
ekonomisinin yüzde 65inin kayıt dışında olduğunu
söylüyordu. Kısa bir süre önce yaptığı bir konuşmada,
Mayıs 2011de, Türkiye Giyim Sanayicileri Derneğinde diyor ki:
-Gazete başlığı- Erdoğan: Bugün hâlâ Türkiyede yüzde
40-45 kayıt dışı var.
Değerli
arkadaşlar, kayıt dışılıktan sanayici
şikâyet edebilir, sanayici örgütleri şikâyet edebilir, sendikalar,
tüketiciler şikâyet edebilir. Türkiyede şikâyet edemeyecek bir tek
kişi var; o da Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin Başbakanı. On
yıl sonra bir Başbakan kayıt dışılıktan
şikâyet edebilir mi? Tek parti iktidarısınız.
Şimdi,
bu dönemde zaman zaman Maliye Bakanımız konuşmalarında
diyor ki: Vergi konusunda önemli şeyler yaptık. Nankörlük
yapmayın; kurumlar vergisini yüzde 30dan yüzde 20ye düşürdük.
Değerli
arkadaşlar, daha önceki yıllarda anlatamadık. Kurumlar vergisi
bir maliyet unsuru değildir. Türkiye sanayisinin rekabet gücünü etkileyen
bir unsur değildir. Eğer bir firma 100 milyon lira para
kazanıyorsa 30 milyon lirasını veya 20 milyon lirasını
vergi olarak ödemiş çok önemli değil. Önemli olan, vergi
tabanını yayıp, kayıt dışı
işsizliği kayıt içerisine alıp, istihdam üzerindeki yükleri
düşürmek ve Türk sanayisine rekabet gücü kazandırmak. Hükûmet on
yıl içerisinde bunda beceriksiz oldu. On yıl sonra hâlâ kayıt
dışı ekonomiyi kayıt içine alacağından
bahsetmektedir. Bu, yüzde 30dan yüzde 20ye indirme sadece Türkiyede
bazı bankalara ve sattığınız Telekom gibi kuruluşlara
yarar. Yoksa, KOBİnin, esnafın işine yarayacak ya da onlara
rekabet gücü kazandıracak bir uygulama değil. Bu durumda hangi
bütçeyi onaylayacağız?
Tabii,
kayıt dışı ekonomiyi kayıt içine alamayınca da
sürekli olarak dolaylı vergilere yüklendiniz. Bugün 2012 bütçesinde, hâlâ,
dolaylı vergi yani haksız, adaletsiz olan, zulüm olan dolaylı
vergi, toplam vergi gelirlerinin yüzde 68i civarında değerli
arkadaşlar. 90lı yıllarda doğrudan vergi yüzde 60,
dolaylı vergi 40lar civarındaydı. On yıllık AKP İktidarında
bu, şu anda, dolaylı vergiler yüzde 68 civarına geldi. Bu
adaletsizdir. diyoruz çünkü gelirden, kazançtan alınan bir vergi
değildir, tüketimden alınan bir vergidir yani bu, şu demektir:
Anadolunun bir köyünde çocuğunu büyütmeye çalışan, bebesini
büyütmeye çalışan bir anne de İstanbulda yalısında
kedisini sütle besleyen kadın da bir şişe ya da bir paket süte
aynı vergiyi öder. Hayatımda hiç sigara kullanmadım ama sigara
üzerindeki sabit vergiler zulümdür, adaletsizliktir. Bugün, Batmandaki bir
çoban sigara içerken ya da İstanbulda Leventte arabasını park eden
valeye 100 dolar bahşiş veren genç de sigara üzerinden aynı
vergiyi ödemektedir. Onun için, Türkiye'nin bu yapısı, vergi
yapısı sağlıksızdır.
Peki,
bu dönem içerisinde AKP, özellikle vergi konusunda iyi bir şey
yapmadı mı? Bir önceki Maliye Bakanımız Kuru gürültü.
sistemini getirdi. Türkiye Cumhuriyetinde maliye sistemine, ilk kez literatüre
girdi, o da şu: Vatandaş, mükellef getirip beyannamesini veriyor,
kazancını bildiriyor. Bir ay sonra maliye elemanları aramaya
başlıyorlar, diyorlar ki: Beyannameni beğenmedik, matrahı
artır. Adam diyor ki: Doğru beyan verdim. Arkasından gelen
cevap şu: O zaman gelir, inceleriz. Gelin, inceleyin. Doğru beyan
verdim. diyor. Gelirsek bir şey buluruz. Daha sonra Maliye
Bakanımız, bir önceki, espritüel Maliye Bakanımız, yine,
iş adamlarıyla yaptığı bir konuşmada diyor ki:
Kuru gürültü yaparak vergi topluyoruz. ve gülmemizi bekliyor.
Şimdi
değerli arkadaşlar, bu konuyu kapatalım, zaman çok dar.
Sayın Maliye Bakanımız yok. Dün birkaç gün önceki
konuşmasında Maliye Bakanımız, daha önceki
konuşmasında Ekonomi Bakanımız sürekli olarak Türkiye'nin
ne kadar çok doğrudan yabancı sermaye çektiğiyle övündüler
burada. O gün de buradan söyleyebildim, oturduğum yerden: Bir kavram
çarpıtması var. Doğrudan yabancı sermayenin eğer alt
kalemlerine, niteliğine bakmazsanız çok da övünülecek bir şey
değil. 2012 yılında
11-11,5 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye geldi.
Bakın, bu kürsüden iddia ediyorum, televizyonda bizi
izleyen Türk milletinin önünde şeref sözü veriyorum. 11 milyarla
övünüyorsunuz, yetki verin bana 2012 yılında, 100 milyar dolar
doğrudan yabancı sermaye getireyim, eğer getiremezsem şeref
sözü veriyorum milletvekilliğinden istifa ediyorum, bir daha da
hayatımın hiçbir döneminde siyaset yapmayacağım.
YUNUS KILIÇ (Kars) Zaten ülke batar o zaman.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) Batıyorsunuz
zaten, ülkeyi satıyorsunuz, vatanı satıyorsunuz, bunu söylemek
istiyorum.
Bir de şu var bakın: Bakanlarımız da
konuları çarpıtıyor ve tam olarak kavramları doğru
kullanamıyorlar. Doğrudan yabancı sermaye başka bir
şeydir, sabit sermaye yatırımı başka bir şeydir.
Hurşit Hocam burada olsaydı, onun ders notlarından 2
bakanıma gönderirdim ama eğer onunki yeterli değilse
uluslararası referans vereyim. Bakın, bir tanesi: System of National
Accounts, ona iyi bakın doğrudan yabancı sermaye nedir, sabit
sermaye yatırımı nedir
O da olmazsa eğer Avrupa
Birliğinde kullanılan European System of Integrated Economic
Accounts, orada çok ayrı biçimde yazar bunlar. Doğrudan yabancı
sermaye dediğimiz şey
Türkiyedeki hazır değerleri
sattınız, varlıkları sattınız, toprakları
sattınız, vatanı sattınız ama siz 11,5 milyar dolar
yabancı sermayeyle övündüğünüz zaman vatandaş da onların
gelip burada fabrika kurduğunu zannediyor, böyle bir şey yok. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, şu anda bankacılıkta
yabancı sermayenin payı yüzde 50 civarında, 2008 krizi
gelmeseydi babalar gibi Halk Bankasını da, Ziraat Bankasını
da satsaydınız eğer, o zaman bankacılıktaki payı
yüzde 70e gelecekti yabancı sermayenin. Türkiye açısından,
geleceği açısından bunda çok büyük tehlikeler var.
Şimdi, geçen gün söylemiştim.
Bakanımız espri yapıyor, Havaalanında evini
sırtına yüklemiş ülkeden çıkanı görmedim. diye.
Bunları okudukça ve ben gerçekten Sayın Bakanın Merrill Lynch
gibi bir imparatorluktan, milletvekili maaşının 10 katı, 20
katı yüksek bir maaştan neden buraya geldiği konusundaki
kuşkularım gittikçe artıyor. Çünkü eğer bankaları
satarsanız, kâr transferleriyle Türkiyede yaratılan katma
değeri yurt dışına çıkarırsanız,
tarlaları satarsanız çocuklarımızın geleceğini,
onların gıdasını, yiyeceğini satmış
olursunuz.
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Vatan sevgisiyle geliyor.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Devamla) Vatan sevgisiyle satıyorsunuz. Halkım
artık uyansın! AKP vatanı satıyor. Vatanı
satıyor. diyenleri de mahkemeye veriyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Şu
anda sürem bitti, sürem azaldı. Ama merak etmeyin, Allah izin verirse üç
buçuk sene daha buradayım; Genel Başkanımın deyimiyle
maskenizi indireceğiz, yaldızlarınızı dökeceğiz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özgümüş.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Konuşmacı konuşmasında AKP
vatanı sattı. gibi akıl dışı, mantık
dışı bir ifade kullandı. Söz istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Canikli.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Adana Milletvekili Ümit
Özgümüşün, partisine sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten
bir vesileyle bugün bu kürsüden seslenirken bazı konuşmacı
arkadaşlarımızda bazı hususların olması
gerektiğini ifade etmiştim. Bunlara izanın ve ölçünün de
eklenmesi gerekir. İzan çok önemli bir kelime. Aslında insanın
dengesini gösteriyor, yani iç dünyasının da dengesini gösteriyor,
yansıtıyor. Eğer bu denge yoksa o insanın
konuşmaları kesinlikle makul ve normal olarak tanımlanan bir
konuşma değildir, yani zihninden ve ağzından normal
şey dökülmez.
Bakın
değerli arkadaşlar, eğer Vatanı satmak ifadesi
özelleştirmeyi anlatmak için kullanılıyorsa, ki sanıyorum
onu ifade etmek için kullanıldı
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Hayır, onun için değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
1986 yılından beri bu ülkede
özelleştirme yapılıyor.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Yabancılara toprak satışından bahsediyorum.
Özelleştirmeye karşı değiliz.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Dinle, dinle!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bu ülkede özelleştirme yapılıyor;
yerli ya da yabancı, fark etmez. Yani 1986 yılından beri devlet
politikası olarak özelleştirme yapılıyor. Ve biz iktidara
gelene kadar yabancı alan da var, Türkiyedeki insanlara da,
yatırımcılara da satılıyor; fark etmiyor, yani arada
fark yok.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) O zaman niye alınıyorsunuz? Satıyorsunuz
işte!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Biz iktidara gelene kadar özelleştirme
uygulamasının başladığı 1986 yılından
2002 sonuna kadar toplam 179 adet kamu iktisadi kuruluşu yerli ve
yabancıya satılıyor. Karşılığında elde
edilen rakam toplam 8 milyar dolar, adet 179 tane iktisadi kuruluş.
Elbette bunların gayrimenkulleri, diğer kuruluşları hepsi
dâhil olmak üzere. İçinde banka da var, diğer telekom şirketleri
de var, hepsi var yani para edecek, değerli olabilecek her şey var, 8
milyar dolar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bir TÜPRAŞ yapmaz hepsi ama!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) 2002den 2011e kadar yapılan 85 adet
özelleştirmeden elde edilen gelir 32 milyar dolar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bir Tüpraş yapmaz Sayın Canikli, geç!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Eğer birisi bu vatanı satıyorsa bedavaya
satıyor, ucuza satıyor, değerli arkadaşlar.
Ayıptır, gerçekten ayıptır!
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) Bir yıllık cari açığın ne kadar,
sattık diye anlatıyorsun!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, bugüne kadar hiçbir dönemde elde edilmeyen
gelir elde ediliyor.
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) Bir haftada ne kadar faiz ödüyorsun?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Özelleştirmeyi biz de yaptık önceki
Hükûmetlerin tamamı gibi, siz şanslısınız AKP Hükûmeti
var.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) AKP kurdu o tesisleri de satın!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ama biz değerinde sattık, bedavaya
satmadık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Canikli.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ofere mi sattınız? Ne kadar hissesini verdiniz Ofere
bedavaya? 600 milyon dolara, ihalesiz ne kadar verdiniz, onu da söyle!
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Sayın Başkan, konuşmacı benim
söylemediğim bir konuda açıklamalar yaptı, bir düzeltme yapmak
istiyorum.
BAŞKAN
Bir şey duymadım ben, sizin söylemediğiniz bir şeyi
söylemedi.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Ben özelleştirmeyle ilgili, özelleştirmeye
karşı olduğumu söylemedim. Konuşmacı
özelleştirmeyi eleştirerek, benim onu söylediğimi söyleyerek
onun üzerine kurdu konuşmasını, o konuda bir açıklama
yapmak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET
YENİ (Samsun) Neyi söyledin ya!
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hayır, hayır!
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Yanlış bilgiler verdi, ben onları
söylemek istiyorum.
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) Bizim arkadaşımıza izansız dedi, daha
ne desin!
BAŞKAN
Siz söylediniz, o da ona karşılık cevabını verdi, o
kadar.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Maddeye geçelim Sayın Başkan.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Benim söylemediğim şeyleri de söyledi. Ben
özelleştirmeye karşı çıkmadım, özelleştirmeye
karşı çıktığımı varsayarak bunun üzerine
konuşma yaptı. Ben onunla ilgili açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Kayıtlara geçti şimdi efendim, karşı
çıkmadınız özelleştirmeye, tamam.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S. Sayısı: 87) (Devam)
2.-
2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S. Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurunuz
Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir bütçenin daha görüşmelerinin sonuna doğru
geliyoruz. Gerçekten bu bütçe rakamlarına baktığımız
zaman, öncelikle siyasal demokrasi açısından bütçenin ayağı
var mı diye baktığımız zaman, 12 Eylül darbe
Anayasasının getirdiği sistemin aynen durduğunu görüyoruz.
Yani burada yüzde 10 barajı, grubu olan partimize hazine yardımı
yapılmaması, seçim sistemleri aynı ve bu seçim sistemleri içinde
bir Cumhurbaşkanlığı seçimini de
tartışıyoruz, bu cumhurbaşkanlığı seçimi beş
yıl mı, yedi yıl mı? Kendi
çıkardığınız Mecliste bir Anayasa
değişikliği oldu ki AK PARTİnin isteğiydi, onlar
getirdi buraya beş artı beş olsun diye. Beş artı
beş formülü, milletvekilleri için de dört yıla indirildi beş
yıl. Dört yılı uyguladık, beş artı beşe
geldiğimiz zaman şimdi bir karmaşa yaşıyoruz, beş
yıl mı, yedi yıl mı?
Tabii,
hukukun, kanunun dar mantığına
sıkıştırırsanız, şekli hukuk
açısından bakarsanız anayasa değişiklikleri ileriye
işlemez diye, şeye getirilir, işte, Anayasa sürecinde yedi
yıllığına seçildi ama siyasi açıdan, millî iradeye
saygı açısından getirirseniz farklı bir manzara
çıkıyor ortaya. Bu sefer de Meclisin iradesi beş artı
beş, arkasından referanduma gitti, 21/10/2007
değişikliği ve halk referandumda bunu kabul etti.
Şimdi,
burada biz vekiliz, asillerin kabul ettiği bir beş artı beş
formülü karşısında bizim yapmamız gereken tek bir şey
var, buna uymak. Siyasi etik bunu gerektiriyor, bu tartışmaları
da sonlandırmak gerekiyor çünkü bütçenin içinde bunun kalemi yok,
Cumhurbaşkanlığı seçiminin kalemi yok arkadaşlar.
Bakın, Cumhurbaşkanlığı seçiminin kalemi yok, seçime
katılacak adayların harcamalarının kalemi yok, seçime
girecek siyasi parti gruplarının hazine yardımı konusunda
kalemi yok. Bakın, ilginç bir şey söylüyorum.
Tabii,
siyasi etik ve demokrasi anlayışı, burada AK PARTİ ile
köşkü bir karar verme sürecine taşıyor. Burada üç muhalefet
grubunun tavrı net. Deniliyor ki: Beş artı beş madem kabul
edildi, bunu da AK PARTİ istedi, milletin iradesi de bunu gerektiriyor,
siyasi etik açısından bu tartışmaya son vermek gerekiyor.
Şimdi,
tabii, yurttaşlık kapsamı içinde de devlet düzeni kurulurken
bütçeyi dizayn biçimi de bir ayrı konu yani eğer bölünüyor sendromuna
girerseniz bütçenizi güvenliğe ayırırsınız, yok Orta
Doğu ve dünyada krizin getirdiği taşlar yerinden oynuyor, bunun
getirdiği farklı şartlar vardır. derseniz o apayrı
bir tartışma konusudur. Modernizasyon, etkinlik Meclisin bunu
tartışmasını gerektiriyor. O konuda da bir bütçe sürecinde
iyi sınav vermediğimizi düşünüyorum.
Yine,
bütçenin ekonomik demokrasi ayağının bu bütçeyle
oluşmadığını
2002de Kemal Dervişin
getirdiği, o bankaların battığı dönemdeki, kriz
sürecindeki plan orta vadeli programlarla üç yılda bir yenileniyor yani üç
yıl sonraki bütçeler bile belli ancak bu bütçelerin içinde görünmeyen kalemler
vardı, bunun tartışmasını açtık. Ben bir
yönetmelik rica ettim Sayın Maliye Bakanından ve Sayın Meclis
Başkanından. Askerî harcamalar, SSDFnin, vakıfların bütün
bu harcamaları, silah alım satımları görülmüyor. Bana bir
gizli yönetmelik verin dedim, bir de yeni çıkan Bakanlar Kurulu yönetmeliğini.
Ben milletvekiliyim, bir grubun başkan vekiliyim ve hâlâ bu yönetmelik
benim elime gelmedi. Ben buradan milletime şikâyet ediyorum sizi,
şikâyet ediyorum. Bu yönetmeliği Sayıştay uygulayacak,
Sayıştay Meclis adına uygulayacak, sizin bu
yatırdığınız vergileri biz de sizin adınıza
denetleyeceğiz ama bu yönetmeliği alamıyorum, 74 milyona da
şikâyet ediyorum.
Şimdi,
ekonomik demokrasi ayağında da rakamların illüzyonuyla
meşgulüz. İllüzyon
Büyüdük diyoruz, güzel, ama büyüme, ekonomide
büyüme çok farklı olguları olan bir şeydir. UNESCOyu
bıraktık, onu geçen konuşmamda açıkladım.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının İnsani
Gelişme Endeksine baktığımız zaman 83, 85inci
sıralara gerilemişiz. Sonra, Avrupada 47 ülke içinde 46ncı
olmuşuz, sonuncu. Sonra, bakmışız, gelişmişlik
endeksi gelirler arasında, bakın, gelirler arasında oldukça
büyük bir fark var, Dünya Bankası verilerine göre yaklaşık 17
kat. Türkiye'nin en zengini olan yüzde 10luk kesim millî gelirin
yaklaşık yüzde 35ine el koyuyor. Şimdi, en fakir yüzde 10luk
ise millî gelirin sadece yüzde 2sini alıyor.
Şimdi,
tabii burada ekonomik demokrasi konuşurken, bakın, 1 Ocakta kamu
çalışanlarından sigortalı olanların yüzde 5 primi o
sigortalılardan kesilecek. Siz günlük 65 kuruş, bir simit bile etmeyen
zammı yaparken 1 Ocakta
150 ile 200 lira arası para kesintisi yapacaksınız
işçilerden, SSKlılardan, priminden; yüzde 7sini de devlet ödeyecek.
Şimdi, ben sizi vicdana davet ediyorum. Şurada davet ediyorum: Yüzde
5 işveren primini siz hazineden bu işçilerin vergisiyle ödeyip bu
bütçeye 5,7 milyar vergi koydunuz mu? Koydunuz. 5,7 milyar gideri işveren
primlerini karşılamak için koyarken 1 Ocakta kamu
çalışanlarına yüzde 5 prim uygulayacaksınız. Bu
adaletsiz bir yaklaşımdır arkadaşlar. Bunu
vicdanımıza sığdıramayız.
Bakın,
kültürel demokrasi boyutu, bütçenin ruhudur. Siz eğitime, sanata, kültüre,
spora, bu ülkenin insanlarının sosyal yaşamına ne
ayırmışsınız? Bu çok önemli bir konudur. Buna
baktığımız zaman da rakamlar çok küçük.
Yine
bakıyoruz, sosyal devlet, sosyal adalet, sosyal eşitlik konusundaki
ayırdığınız rakamlar nedir üç yıl, 2012, 2013,
2014? Gayrisafi millî hasılanın 12,99u. Peki, Avrupa Birliği,
27 ülke içinde ne kadar? Yüzde 25. Bunları çoğaltmak mümkün ama bir
son cümle ve söz olarak burada bunu, bir şey ifade edeceğim.
Buradan
ana muhalefet, iktidar partimizden ikidir İrlandaya gidip, yerinde
çalışmalar yapıp İrlandada sorun nasıl çözüldü, IRA
sorunu nasıl çözüldü? diye çalışma yapan
arkadaşlarımız var, bilmiyorum, gruplarınızı
bilgilendiriyorlar mı? Blair gibi cesur liderlere, güçlü liderlere
ihtiyacı var Türkiye'nin. Bu cesareti kendinde gösterecek lider
arıyoruz. Açık söylüyorum, orası konuşarak çözdü IRA
olayını. Geçen gün İspanyol ve Basklı milletvekilleri
Mecliste ziyaretime geldi. Onlar da, ETA da silah bıraktı. Sordum,
merak ettim Nasıl oldu? diye, bana şunu anlattılar: Biz önce
şunu konuştuk biliyorsunuz, oradan da epey tutuklu var- silah
kullanmama, siyasilerin bırakılması, silahın
bırakılmasını öne koyduk. Sonra, Lokarri adlı bir
barış organizasyonu öncülük etti. Zapatero vardı o zaman
yönetimde, şimdi sağ, muhafazakâr bir iktidar geldi. Güney
Afrikalı Brian Currin isminde bir avukat hakemliğimizi yapıyor
Güney Afrika modelinin çözümü doğrultusunda. Yazılı bir
protokolümüz de yok ancak konuşulanlar, şartlar iki taraflı
konuşuluyor ve konuşmaların konusu sübutun üzerinden,
cezaevlerinden, illegalitedekilerden, bunların durumundan, geleceğin
ne olacağından konuşuluyor, tarih
tartışılıyor, hangi tarihe, plana
bağlanacağı. Politik, siyasi katılımda, legal,
demokratik alandaki katılım konuşuluyor ve ETA-hükûmet
arasındaki direkt görüşmelerin sürdürülmesi kararı
alınıyor, yeni hükûmet de sürdürüyor. diyor. İşte bizim
yapamadığımız bir şey var -ki otuz yıldır
birbirimizin boğazına sarılıyoruz- bu Meclisin bu bütçe
görüşmelerinde yapması gereken en önemli konulardan buydu, bu
olmalıdır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Şahsı
adına Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Şahkulubey.
GÖNÜL
BEKİN ŞAHKULUBEY (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 29uncu maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Her
alanda reformlar yapan, ülkemize çağ atlatan, büyüme rekorları
kıran, hedef ve vizyon koyan, yapılanların,
yapılacakların değerlendirildiği bütçe görüşmelerinin
son günlerine gelmiş bulunuyoruz. AK PARTİ olarak
yaptığımız bütçelerde İşimiz hizmet, gücümüz
millet dedik ve milletimizden aldığımız yetkiyle ülkemizin
her karışına hizmet götürmenin mücadelesini verdik, vermeye de devam
edeceğiz. Diğer dokuz bütçemizde olduğu gibi, bu bütçemizde de
halka hizmeti, ekonomik kalkınmayı ve ülke
insanlarımızın toplumsal refahının en üst düzeyde
olmasını hedef aldık. Bütçemiz, yoksullukla mücadeleyi sürdüren,
çiftçimizin yetiştirdiği mahsulün değerini veren, köylümüze yol,
su, elektrik ve altyapı hizmetlerini sunan, işçinin, memurun
alın terini karşılıksız bırakmayan, emekliyi
düşünen, eğitime ve sağlığa en yüksek bütçeyi
ayıran, öğrencilerimizin eğitim ve barınma
ihtiyaçlarını karşılayan, özürlüye, bakıma muhtaç
olana destek veren, ülkemizin dört bir yanına hizmet götüren, reel kesimi
destekleyen, ARGEye önemli paylar ayıran, belediyelerimizi ayrım
yapmadan destekleyen bir bütçedir.
Değerli
milletvekilleri, seçim bölgem olan Mardin ilimiz de bu bütçelerden
aktarılan kaynaklarla birçok alanda hizmet almıştır.
Sağlık alanında, Derik, Savur, Ömerli, Dargeçit,
Mazıdağı ve Kızıltepe Devlet Hastanelerini bitirerek
vatandaşlarımızın hizmetine açtık. Midyat Devlet
Hastanesinin inşaatı tamamlanmış olup en kısa zamanda
hizmete açılacaktır.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Koruma amaçlı imar planınız
yok.
GÖNÜL
BEKİN ŞAHKULUBEY (Devamla) Nusaybin Devlet Hastanesi temel atma
aşamasında olup
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Mardin koruma amaçlı imar
planınız hâlâ yok.
GÖNÜL
BEKİN ŞAHKULUBEY (Devamla)
Mardine yapılacak olan 300
yataklı yeni devlet hastanesiyle ilgili çalışmalar ise devam
etmektedir. Bunların yanı sıra, hastanelerimizdeki tıbbi
cihaz, doktor, ambulans ve acil servislerin sayılarını da
artırdık.
Mardin,
AK PARTİ döneminde, özlemini duyduğu Artuklu Üniversitesine ve uzun
zamandır su sıkıntısı çeken Mardinli ve
Kızıltepeli hemşehrilerimiz içme suyuna Beyaz Su Projesiyle
bizim iktidarımız zamanında kavuştu. Mardin kentinin sahip
olduğu tarihî mirasın gün ışığına
çıkarılıp kültürel değerlerin korunması amacıyla
Tarihî Dönüşüm Projesini başlattık.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Projeniz yok. Uygulama imar planınız yok.
GÖNÜL BEKİN
ŞAHKULUBEY (Devamla) İki yüz on dokuz yıldır
yapılamayan, Mardinin önemli bir projesi olan Mardin Kalesi güçlendirme
ve restorasyon çalışmalarını, kalemizi turizme
kazandırmak amacıyla biz başlattık.
Son yıllarda sadece
ülkemizin değil, tüm dünyanın ilgisini çekmeye başlayan,
huzurun, kardeşliğin, dayanışmanın, misafirperverliğin,
camileriyle, medresesiyle, kilisesiyle hoşgörünün simgesi olan Mardin,
tarihî ve kültürel mimari yapısıyla UNESCOnun dünya mirası
kenti listesine girmeye adaydır.
Tarihî yapıtları
ve doğal güzellikleriyle 2002 yılında 150 bin turist çekerken
şimdi 1 milyon rakamına ulaştık. Mardin Havaalanı
pisti yenileme çalışmaları devam etmekte olup terminal
binasının tamamlanmasıyla, 2023 vizyonumuzda olan,
yıllık 5 milyon turist sayısına ulaşmayı
hedefliyoruz.
Ulaştırma
alanında seksen yılda sadece
Yukarı
Mezopotamyanın en verimli topraklarına sahip olan ilimizde 73 bin
hektarlık alan sulanıyor. GAP çalışmalarımız
bittiğinde ise 204 bin hektar alan su ile buluşmuş olacak.
Mardin Organize Sanayi
Bölgesi yüzde 99 doluluk oranına ulaşmış olup ihtiyaca
cevap vermediğinden ikinci organize sanayi bölgesi açma
çalışmalarını da başlatmış bulunuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, biz bütün bunları, yaptığımız
gerçekçi bütçelerimizle başardık. Sevdamız millet, görevimiz
hizmet. dedik. Ülkemizin güzel insanları ve onların refah seviyesini
daha artırmak için gece gündüz demeden var gücümüzle çalışmaya
devam edeceğiz.
Bu duygu ve
düşüncelerle sözlerime son verirken, bütçenin hazırlanmasında
emeği geçen herkese teşekkür ediyor, bütçemizin ülkemize
hayırlar getirmesini diliyorum ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şahkulubey.
Şahsı
adına, Mardin Milletvekili Ahmet Türk. (BDP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Türk.
AHMET TÜRK (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 yılı
bütçesinin 29uncu maddesi üzerinde görüş ve düşüncelerimi belirtmek
için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugüne
kadar hazırlanan bütçelerin, sosyal adalet, adil paylaşım ve
bölgeler arası dengesizliği giderici mantaliteden uzak olduğunu
görüyoruz. Yine, toplumun aydınlanmasını, demokratik
gelişim ve değişim hedeflerini içermediğini çok iyi
görüyoruz. Doksan yıllık cumhuriyet tarihine
baktığımızda, hükûmetlerin, güç ve iktidarları için,
bütçeyi amaçları doğrultusunda kullandıklarını
görüyoruz ve toplumu kontrol etmeyi hedefleyen bir mantıkla yürüttüklerini
de çok iyi görüyoruz. Tek partili dönemlerde toplumu kontrol etme
politikalarını anlayabiliyoruz çünkü hükûmetleri denetleyecek bir
muhalefet yoktur. Çok partili döneme geçildiğinde, sistemin devamı
olan siyasi partiler, çok partili bir siyasi yaşam yerine, birkaç liderli
siyasi partilere dönüştü. Bu nedenle, yenilenme, demokratik
değişim gerçekleşmedi. Sistemi eleştirenler, başta
Kürtler olmak üzere devrimciler, Aleviler, azınlıklar, hatta
inançlı kesimler potansiyel tehlike gösterildi.
Bugüne
geldiğimizde, bu Hükûmetin icraatlarına
baktığımızda, AK PARTİnin demokrasi havuzu
dolmuştur. Zaten derinliği bu kadardı, 3 santimlik bir
derinliği vardı. Ret ve inkâr politikaları sürdürülüyor, farklı
kültürleri, kimlikleri, inançları güvenceden yoksun bırakan bir siyaseti
izliyor. Resmî ideolojiyi okşamayı ihmal etmeden, kendi sistemini ve
göbekten bağlı olduğu kesimi etkili bir güce
kavuşturduğunu görüyoruz. Medyanın büyük bir kesimini
yandaşlarından oluşturarak, bürokrasiyi dizayn ederek
geçmişte çok yakındığı yargıyı baypas ederek
yandaşlarıyla birlikte oluşturduğu iktidarının
güvencesini sağlıyor.
Yine, yandaş
medyayı KCK adı altında yapılan operasyonları
haklı göstermek için psikolojik savaşın bir parçası hâline
getirdiğini görüyoruz.
Yine, yandaş
medyasıyla politize olmamış kesimlere Kürtlerin hak taleplerinin
Türkiye için ne kadar tehlikeli olduğunun mesajını vermeye
çalışıyor, toplumu o şekilde inandırmaya
çalışıyor.
Devletin bütün
olanakları yandaş cemaatlere aktarılarak özel okullar, özel
hastaneler, ihaleler bu kesimin güçlenmesi için harcanarak yeni bir sistemi
oluşturduğunu görüyoruz.
İşte paralel
devlet dediğiniz budur Sayın Başbakan. Hak ve hukuk mücadelesini
veren mazlum Türkler paralel devlet
arayışı içinde değildir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu Hükûmetin önemli maharetlerinden biri de
halkı dilenciliğe alıştırmaktır. Biraz önce çok
değerli hemşehrim her şeyi sütliman gösterdi.
Şimdi, tarım
politikasına bakalım, hayvancılık politikasına
bakalım: Bugün 100 dönümlük bir sulu arazide en iyi verim 50 ton
buğdaydır. Akaryakıt masrafı 8 bin lira, tohum-gübre
masrafı 8 bin lira, ilaçlama 3 bin lira, toplam 19 bin lira. Emeği
bir tarafa bırakıyoruz.
Yine, çiftçi 100 bin
lira harcayarak
Şimdi,
50 ton buğdaydan eline geçen para 25 bin. 20 bin masraf, 15 bin lira
elektrik parası verdiği zaman borçlu, gerçekten borçlu duruma
düşüyor. Bu nedenle elektrik parasını ödeyemiyor, ödediği
takdirde tarlasını satmak zorunda kalıyor. Hayvancılık
konusunda da buna benzer politikaları görüyoruz ancak ben bu konu üzerinde
fazla durmak istemiyorum.
Şimdi,
dış politikayla ilgili Sıfır problem diyen Sayın
Başbakan. Bugün etrafımıza baktığımızda,
problemlerle dolu bir siyaseti izlediğimizi belki de yeni yeni fark
ediyoruz. Kırkyıllık diktatörlere kardeşim, dostum veyahut
ödül aldığı bu diktatörleri kırkyıl geçtikten sonra
son üç beş günde tanıyor.
Şimdi,
adamın biri camiye gidiyor, o gün camide imam vaaz veriyor, diyor ki:
Hazreti İsayı ihbar eden bir Yahudi ve bu nedenle çarmıha
geriliyor. Tabii oradaki sofu, camiden çıktığı gibi ilk
yakaladığı Yahudiyi dövüyor. Sonra, komaya giren bu adam,
kadıya gidiyor diyor ki: Böyle bir haksızlığa
uğradım. Kadı soruyor, diyor ki: Niye bu adamı dövdün?
Diyor ki: Yahudiymiş, Hazreti İsayı çarmıha
gerdirmiş. Be kardeşim, 1800 yıl önceydi bu. diyor. E,
vallahi billahi yeni fark ettim. diyor.
Şimdi,
Sayın Başbakan da kırkyıllık diktatörleri yeni fark
etmiş. Ben, Sayın Başbakanın bu kadar saf olduğuna
inanmıyorum ama bir karar verildi, Orta Doğunun yeniden dizayn
edilmesiyle ilgili bir karar verildi ve Sayın Başbakanın Büyük
Orta Doğu Projesini gerçekleştirmek için aslında fikir
değiştirdiğini, taraf değiştirdiğini görüyoruz.
Tabii taşeronluk desem burada kıyamet kopar, o kelimeyi
kullanmıyorum ama Orta Doğu Projesinin gerçekleştirilmesi için
Türkiyeye bir görev verildi. Tabii işler bu kadar kolay değil.
Şimdi
bugün Suriye çok karışık bir fay hattı üzerinde. Amerika
Birleşik Devletleri elçisini geri gönderdi. Arap Birliği
aldığı yaptırım kararını geriye aldı,
şimdi muhalefetle Esad arasında görüşme yapıyor çünkü Arap
Birliği de, Amerika Birleşik Devletleri de Suriyenin çok kolay
olmadığını çok iyi görüyor.
Suriyenin
nüfusuna baktığınızda yüzde 15 Alevi, yüzde 15 Kürt, yüzde
4,5 Dürzi, yüzde 1,5 İsmailiye mezhebine mensup; sosyalistler, komünistler
ve insan hakları savunucuları yüzde 7; Süryaniler, Keldaniler,
Yahudiler yüzde 51. Şimdi Arap Birliği de, Amerika Birleşik
Devletleri de Suriyenin bu yapısını gördüğü için ve
Müslüman Kardeşlerin ve veyahut İhvanül Müslimin olarak
isimlendirilen o gücün iktidarı sonucunda Orta Doğudan nasıl bir
felaketin geleceğini çok iyi biliyor, politika değiştiriyor ama
Sayın Başbakan, Sayın Davutoğlu hâlen savaş
naraları atıyor.
Yine
Sayın Başbakan Dersimdeki yaşanan acıyı, zulmü dile
getiriyor. Özrü kabahatinden daha büyük. Bütün bu konuların
araştırılması, hakikatlerin
araştırılması için komisyonun kurulması için teklifler
veriyoruz ama Sayın Başbakanın Partisi bunu reddediyor. Bir de
Dersim olayını gündeme getiriyor. Neymiş? Cumhuriyet Halk Partisini
köşeye sıkıştıracakmış! Merak etmeyin;
Cumhuriyet Halk Partisi kimliğini, ismini değiştirmeden bu günahtan zaten
kurtulamaz, herkesin çok iyi bilmesi lazım. (BDP sıralarından
alkışlar; CHP sıralarından Ne günahı var? sesleri,
gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Türk.
GÜRKUT
ACAR (Antalya) Ne demek günah? Bu devleti kurmak mıdır Cumhuriyet
Halk Partisinin günahı?
AHMET
TÜRK (Devamla) İsmimi değiştirdim, kimliğimi
değiştirdim bundan dolayı.
BAŞKAN
Sayın Türk, teşekkür ediyoruz.
AHMET
TÜRK (Devamla) Sayın Başkan, aslında on dakikalık bir
konuşmaydı, konuşmamı tamamlayamadım.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz efendim.
AHMET
TÜRK (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz efendim.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Tarhan, talebinizi duyamadım efendim.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sataşma var grubumuza Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
7.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, Mardin Milletvekili
Ahmet Türkün, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Bir zamanlar Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekili
olduğunu hatırladığım bir Beyefendinin burada
Cumhuriyet Halk Partisini hedef alarak, bu devleti kurmuş, bu Meclisi
borçlu olduğumuz kişileri, Millî Mücadele kahramanlarını da
katacak şekilde Cumhuriyet Halk Partisini hedef almasını
protesto ediyoruz buradan, kınıyorum. Kendisinin, zamanında bu
çatı altında olan birisinin bulunduğu çatıya hakaret
etmesini de kabul edilemez bulduğumu belirtiyorum Sayın Başkan.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tarhan.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S. Sayısı: 87) (Devam)
2.- 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S. Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN
- Hükûmet adına, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün
konuşacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Ergün.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekillerimiz bütçenin bu son maddesinde neredeyse, önemli şeyler
ifade ettiler, kendilerine teşekkür ediyorum. Tabii ki bunların bir
kısmının doğru bilgilerle değerlendirilmesi
lazım.
Hükûmetlerimiz
döneminde gelir ve gider kalemleri açısından Türkiyenin en
sağlıklı bütçeleri yapılmıştır. Hem gelirler
doğru tahmin edilmiştir hem de harcamalar doğru
bir şekilde tespit edilmiştir. Eğer bir yanılgı ortaya
çıktıysa bu pozitif bir yanılgıdır. Bakın, bütün
bütçeleri, 2003 bütçesi, 2004, bugüne kadarki bütün bütçeleri
Bir
yanılgı varsa bütçede, bunun pozitif olduğunu göreceksiniz.
Yani, biz gelirleri tahmin ettiğimizden daha fazla olan bütçelerle kapattık
ve harcamaları tahminimizden daha az olan bazı kalemlerde bütçelerle
kapattık, bütçe açıkları gibi mesela, faiz harcamaları
gibi. Bütçelerde bütün bu kalemlere baktığınızda sapma
varsa pozitif sapmalar vardır, bunların doğru tespit edilmesi
lazım diye düşünüyorum.
Tabii
ki ülkelerin vergi sistemleri konusunda sürekli adalet arayışı,
sürekli verginin tabana yayılması ve vergi sistemini iyileştirme
çalışmaları olacaktır. On yıl geçti, on yılda
vergi sisteminde iyileştirmeler olmadı mı? Oldu. On yıl
sonra yine vergi sisteminde iyileştirmeleri bu Parlamento
konuşacaktır çünkü bütün ülkelerde, hele hele gelişmekte olan
ülkelerde, ekonomileri gelişen ülkelerde bu sistemlerin
iyileştirilmesiyle ilgili çalışmalar gayet doğaldır.
Bunu arkadaşlarımızın çok iyi biliyor olması
lazım.
Kayıt
dışılıkla mücadele konusu da aynı şekilde, biz
kayıt dışılıktan Hükûmet olarak şikâyet eden bir
mevkide değiliz, kayıt dışılıkla ilgili bir
tespit yapıyoruz. Gelişmekte olan ekonomilerde, bizim gibi
ekonomilerde kayıt dışılık mücadele edilmesi gereken
bir husus. Evet, bununla da mücadele ediyoruz. Bu mücadeleyi çok radikal
tedbirlerle de yapabilirsiniz, her şeyi kilitleyen tedbirlerle de
yapabilirsiniz ama zamana yayan, teşvik edici, iyiye doğru
yönlendirici, kayıt dışılıktan vazgeçirici önlemlerle
de yapabilirsiniz. Hükûmetlerimizin ağırlıklı olarak tercih
ettikleri yöntem tedricî bir yöntemdir; yoksa çok aşırı, çok
zorlayıcı, çok katı yöntemlerle de kayıt
dışı mücadele yapmak elbette mümkündür.
Doğrudan
yabancı sermaye yatırımları bu dönemde ne oldu? Gerçekten
son sekiz yıl içerisinde 100 milyar doların üzerinde, 105 milyar dolar
civarında yabancı sermaye yatırımı geldi.
Bunların çok önemli bölümü sanayi tesisi olarak geldi, altyapı
yatırımı olarak geldi, özelleştirme olarak geldi,
bankacılık sektörüne geldi, 105 milyar dolarlık bir yabancı
sermaye yatırımı.
Ben, yarın
İstanbulda bir yabancı sermaye yatırımının yerli
ortaklıkla beraber 1 milyar dolarlık anlaşmasına
tanıklık edeceğim, yarın sabah İstanbulda böyle bir
toplantı var. Bir yerli-yabancı ortaklığı, 1 milyar
dolarlık petrokimya yatırımı. İşte yabancı
sermaye yatırımı bu. Türkiyeye dünyada bu kadar çalkantı
varken 1 milyar dolarlık yabancı sermaye yatırımı
geliyor, fabrika kurulacak, petrokimya tesisleri, üretim yapılacak,
istihdam meydana getirilecek. Bunlar olmaya devam ediyor.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) - Sattığınız fabrikaların kaçta
kaçı?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Efendim,
Vatanı satıyorsunuz, yabancı sermaye yatırımının
önemli bir bölümü bu vatan satışından elde ediliyor. Bu,
ayıp bir kere, yani hakikaten ayıp oldu. Ben
arkadaşımıza da bunu yakıştıramadım çünkü bu
sözler 2002den bu yana bizim uygulamalarımıza karşı
söylenmektedir. 2002den beri söylenirken... Mesela 2004 yılında
Kıbrıs müzakereleri konusu vardı. Kıbrısı
sattığımız falan çok konuşuldu. Hemen onun akabinde
bir mahallî seçim oldu, 2004 mahallî seçimleri ve AK PARTİ çok büyük bir
oy oranıyla yerel seçimlerde halkın desteğini aldı.
Ondan sonra da devam
etti bu iddialar. 2007 seçimleri oldu, 2007 seçimlerinde de aynı
şekilde Bunlar memleketi sattı; İsraile Güneydoğuyu,
arazileri peşkeş çektiler
Aman, neler, neler, neler... Bütün
bunların hepsi... Mayınlı araziler satıldı,
şunlar oldu
HAYDAR AKAR (Kocaeli) -
Ama verdiniz. İsraillilere vermediniz mi?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - 2007
seçimleri oldu. 2007 seçimlerinde yüzde 47,5 oy alındı. Ondan sonra
bitti mi bu sözler? Bitmedi.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Zaten o oylar sizi şımartıyor Sayın
Bakan, o oylar.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Devam etti
aynı politikalar, aynı söylemler. Peşinden 2009 seçimleri oldu.
E, 2009 seçimlerinde de mahallî idarelerde çok farklı bir tablo çıktı.
Peşinden 2011 seçimleri oldu, o arada gene bütün bunlar söylendi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) -
Sayın Bakan, mayınlı arazileri kurtarmasaydık ne
yapacaktınız bugün? Bu kadar rahat konuşabilecek miydiniz?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) -
Arkadaşlar, bu sözlerin hepsi halkın süzgecinden geçmiş
sözlerdir. Lütfen bundan vazgeçin. Bakın, kaç seçim oldu? Halk
bu sözlerin hiçbir tanesine itibar etmedi. Halkın itibar etmediğine
siz niye itibar ediyorsunuz arkadaşlar? Bundan vazgeçin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Niye bir kulağınız
halkta olmuyor, niye bir gözünüz halkta olmuyor?
OKTAY
VURAL (İzmir) Buna itibar eden, oy verenler halk değil mi?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
NİHAT ERGÜN (Devamla) Aslında bir kulağının, bir
gözünün halkta olması gereken en önemli partimiz sizsiniz. Rica ederim,
rica ederim, halka bir kulak verin, halka bir bakın.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Bakan, bunun aleyhine oy verenler millet
değil mi? Ayrımcılık mı yapıyorsunuz?
Onların egemenliği egemenlik değil mi?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
NİHAT ERGÜN (Devamla) Değerli arkadaşlar, Türkiye egemen bir
ülkedir. Kendi toprakları üzerinde egemenlik hakkını herkese
karşı en mutlak bir şekilde kullanır.
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) Sanayi stratejisinden
bahset.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
NİHAT ERGÜN (Devamla) Kim Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde
-yerli sermaye yabancı sermaye, kendi vatandaşımız
başka vatandaş- yasalara aykırı, Türkiye'nin egemenlik
haklarına aykırı bir faaliyet içerisinde bulunuyorsa gereken
yapılır. Türkiye bir hukuk devletidir ve egemenlik hakkını
her şeyiyle kullanan bir devlettir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Onun için yabancı sermayeden endişe etmeyin.
Değerli
arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığı seçiminin bu bütçede
kalemi yok. 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimi
olacağı öngörülürse 2012
bütçesinde bunun bir kalemi olmaz. Bu beş yıl mı, yedi
yıl mı tartışmasına ben burada girecek değilim.
Herkes kişisel kanaatlerini değişik platformlarda söyledi ama
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Anayasa, anayasa.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
NİHAT ERGÜN (Devamla) ...yakında, bütçeden sonra anayasa
değişikliğiyle ilgili de tartışmalarda aynı
şeyler ifade edilebilir. Bütçeden sonra, burada,
Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanununu düzenleyen bir kanun
teklifi gelecek, burada bakarız, o konuyu burada müzakere ederiz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Anayasayı mı değiştireceksiniz?
Kanunla Anayasayı nasıl değiştireceksiniz?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
NİHAT ERGÜN (Devamla) Büyüme bir illüzyondur. Büyüme niye illüzyon
olsun? Büyümeyi üretimle ölçebilirsiniz, ihracatla ölçebilirsiniz, istihdamla
ölçebilirsiniz.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) İhracat belli, ithalat belli.
GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) Dış borçla ölçebiliriz.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) İthalatla ölçebiliriz.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
NİHAT ERGÜN (Devamla) Efendim, insani gelişmişlik
İnsani gelişmişlik konusu başka ölçülerle ölçülen bir
konudur. Eğitim yatırımları, sağlık
yatırımları, ne kadar insan daha çok sağlık
hizmetlerine ulaşabiliyor, ne kadar çok insan daha kaliteli eğitim
alıyor, ne kadar insan daha çok şebekeli içme suyu kullanabiliyor
gibi ölçülere baktığınızda Türkiyede bu konuda da önemli
mesafeler olduğunu görürsünüz.
Kuşkusuz
birtakım sorunların çözümünde, dünyada bu işler nasıl
çözülüyor diye bakmak mümkün. İrlandaya IRA meselesi, İspanyaya
Baskta ETA meselesi nasıl çözüldü diye bir bakmak mümkün, ama her ülkenin
bu tür problemlerinin kendine özgü bir tarafının da olduğunu
görmek lazım. Hiçbir tanesi birbirinin aynısı değil.
AHMET
TÜRK (Mardin) Buna itiraz etmiyoruz ki!
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) Hiçbir tanesi
birbirinin aynısı değil. Bizim bu konudaki sorunumuzun bize
özgülüğüyle ilgili konuyu da ayrıca masaya yatırmak lazım.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Masaya yatırdık, kimse gelmedi buraya!
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) Ben burada o
tartışmaya girecek değilim ama, bu sorunun bize özgü bazı
tarafları var, bize özgü olan taraflarında arkadaşlarımızın
bu sorunun çözümüne yardımcı olacak bir politikayı izlemelerinde
fayda olduğunu düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, bütçede toplumu kontrol etme araçları değil, topluma
hizmet etme araçları vardır. Eğitime, sağlığa,
ulaşıma, güvenliğe vesaireye bütün alanlara ne kadar kaynak
aktaracağımızın belgesidir. Yoksa toplumu niçin bütçeyle
kontrol etme mekanizmalarını devreye sokalım?
Türkiye'de
ret ve inkâr politikaları bu dönemde sona ermiştir. Hiç kimsenin
etnik veya dinî kimliğinin inkâr edilmediği, reddedilmediği bir
döneme girmiştir Türkiye bu dönemde.
ERDOĞAN
TOPRAK (İstanbul) Siyasette kullanıldığı bir döneme
girmiştir.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) Herkesin bu
ret ve inkâr politikalarının sona erdiğini bilerek hareket
etmesi lazımdır. Hepimizin, bundan sonraki süreçte, demokrasinin,
hukuk devleti ilkesinin, insan hakları ve özgürlükler alanındaki
tartışmaların bütün sorunlarımızı
çözebileceğine inanması lazım.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Nasıl yani?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) On yıl
önce, bugün bu Parlamentoda konuşulanlardan daha azı
konuşulduğu zaman neler oldu bu Parlamentoda, herkes biliyor. Bugün
on yıl sonra, bu Parlamentoda ne kadar enteresan sözler konuşuluyor,
ama bu Parlamentodaki bütün arkadaşlarımız bunu çok iyi biliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) Hepinize çok
teşekkür ediyorum.
Sağ
olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Ergün.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, Sayın Bakan muhalefet partilerinin
duruşuyla ilgili, oy verenlere hakarete varan bir değerlendirme
yapmıştır. (AK PARTİ sıralarından Allah, Allah!
sesleri) Dolayısıyla, kürsüden cevap vermek istiyorum.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Bakan konuşmasında
verdiğimiz verilerin sağlıklı
olmadığını ifade etti. Benim verdiğim veriler
Birleşmiş Milletlerin, UNESCOnun verileri. Ayrıca, rakamlarla
ilgili, açıkladığımız ve grubumuza yönelik oyla ilgili
açıklamaları oldu. Bu konuda 69a göre söz istiyorum.
BAŞKAN
Tamam Sayın Kaplan.
Buyurunuz
Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Nihat Ergünün, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
OKTAY
VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Tabii,
Sayın Bakan, maalesef, şu sıralara bizi getiren milleti görmeyen
gözlere sahip. Buralara bizi getiren de millet iradesidir. Sizin söylediklerinize
oy verenler kadar bizim söylediklerimize oy veren insanların da
oyları o kadar mukaddestir ve o kadar da doğrudur. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Belki
de size verilen oylar Kıbrıs konusunda yanlış
politikanız için değil de başka politikalar için
verilmiştir. Eğer Kıbrıs politikanız doğru
idiyse, Annan Planına Evet dediyseniz, Annan Planıyla Güzelyurtu
veriyor idiyseniz, Sayın Başbakan şimdi kalkıp Güzelyurtu
vermeyiz. diye nasıl söyleyebiliyor o zaman? İki devletli egemenlik
sisteminden nasıl vazgeçiyor? O günlerde suçladığınız
Rauf Denktaşın söylemlerini Kıbrısa gidip ifade edip,
tornistan eden sizler değil misiniz?
Ermenistan
sınırını açacaktınız, protokolleri
getirecektiniz. Ne oldu? İmzaladığınız protokolleri
getirebildiniz mi? Doğru mu yapıyordunuz?
Kıbrısta
Rumlara limanları açacaktınız. Haydi, getirebilirseniz
getirin. dedik. Doğru mu yapıyordunuz? Getiremediniz.
Eğer
yaptıklarınız, attığınız adımlar
doğru idiyse o zaman haydi gelin bakalım, Kıbrıs konusunda,
Ermeni konusunda, Rumlar konusunda o protokolleri Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirecek cesaretiniz olsun.
İşte
muhalefetin duruşu nasıl sizi bir istikamete, bir şeye
çekmiştir, belli bir hatadan uzaklaştırmıştır;
muhalefetin görevlerinin biri de budur Sayın Bakan.
Dolayısıyla,
bizim arkamızda da, elhamdülillah, o milletimizin mukaddes iradesi
vardır. Böyle hor göremezsiniz. Siz, yanlışlarınıza
milletimizin oylarını kılıf olarak da
kullanamazsınız. Sizin yaptığınız yanlışların
bedelini milletimize ödettiremezsiniz. Yanlış
yanlıştır. O yanlışlar durduğu müddetçe o
yanlışları Doğru yapmak kimsenin haddi değildir.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Sayın
Kaplan, buyurunuz.
AHMET
TÜRK (Mardin) Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili geçmişte CHPli olduğumu ve bu partiden
milletvekili olduğumu, sonra da âdeta çok nahoş bir kelime kullanarak
veya o kelimenin anlamında olacak bir şey söyledi. O partinin aleyhinde,
halkın iradesinin aleyhinde konuşuyorsunuz. diye bir eleştiride
bulundu. Benim cevap hakkımın olduğuna inanıyorum.
BAŞKAN
Hasip Kaplan, buyurunuz efendim. (BDP sıralarından
alkışlar)
9.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Nihat Ergünün, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Bakan, buraya geldiğinizde
Türkiyenin ilk otomobilini ne zaman yapacağınızı
açıklamanızı beklerdim. Sayın Çağlayanın da ilk
saatini ne zaman yapacağını beklerdim. Ama buraya geldiniz
dediniz ki: Böyle dediniz şu kadar oy aldık. Böyle dediniz şu
kadar oy aldık.
Peki,
biz ne aldık?.. 2009 yerel seçimlerinde 50 belediye
başkanımız vardı, 100e çıkardık. Bir şey
ifade etmeyebilir size. Buna tahammül etmediniz. KCK operasyonlarını
başlattınız. DTPyi kapattınız. Sayın Ahmet Türk
dâhil olmak üzere milletvekilliklerimiz düşürüldü; bu bir.
İki;
2011 seçimlerine gelelim, 12 Haziran seçimlerine. Şu sıralara iyi
bakınız. 2 milletvekilimizi düşürdünüz. 20 kişi gittik, 36
kişi geldik. Şimdi 5 tanesi cezaevinde, 1inin üyeliğini
düşürdünüz. Size 20den 36ya çıkmak bir şey ifade etmiyorsa
aritmetik dersi almanızı öneririm. Aldığımız
oyların artışında da milletin iradesini size
hatırlatırım.
Bir
şey daha söyleyeceğim: Siz bu süreçte rakamları dediniz. Vakit
yok burada. Burada bütün rakamlar var OECDnin, bütün uluslararası
Ama
ben şunu size açık söyleyeyim: Sizin zamanınızda bir
basın açıklaması 2002de sekiz aydı, şimdi sekiz
yıl. Bir zılgıt, cezası yoktu, şimdi yedi ay. Bir
slogan altı aydı, şimdi üç yıl. Bir tane izinsiz gösteri
altı aydı, şimdi on sekiz yıl. Bir propaganda bir
yıldı, şimdi yedi yıl. Bir pankart bir yıldı,
şimdi yedi buçuk yıl. Bir Kürtçe şarkı bir yıldı,
yedi buçuk yıl. Ayrıca, insanlar öldürülüyor ve 8 binin üstünde
siyasiyi tutukladınız. Bunun içinde hâlâ, 8 tane, Meclisin
milletvekili içeride, tutuklu; hâlâ, 15 belediye başkanımız
içeride, tutuklu; 5 binin üstünde
Siyaset sandık üzerinden
yapılır, zorbalık üzerinden değil. Zorbalıkla siyaset
yapılmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET
YENİ (Samsun) Zorbalık sizin işiniz!
HASİP
KAPLAN (Devamla) Zorbalıkla oy alamazsınız. Gelin,
sandıkta hesaplaşalım, bunu konuşalım; doğru olan
bu.
BAŞKAN
- Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Siyaset Kandil üzerinden hiç
yapılmaz!
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Valla nasıl beğenirseniz!
BAŞKAN
Sayın Kaplan, teşekkür ederiz.
Sayın
Türk, buyurunuz.
10.- Mardin Milletvekili Ahmet Türkün, Ankara Milletvekili Emine Ülker
Tarhanın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET
TÜRK (Mardin) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, aslında, vermek istediğim mesaj şuydu:
Acılarla dolu bir geçmişimiz var, bir tarihimiz var. Her zaman
söylüyorum: Amacım, acıları kaşımak değildir.
Ancak, bu Parlamento, geçmişin arkasına saklanmamalı. Eğer
geçmişin arkasına saklanırsak geleceğimizi doğru bir
şekilde kuramayız. Bu nedenle eleştirilerimi yaptım.
Adalet, özgürlük, eşitlik sadece Martin Luther Kingin rüyası
olmamalı, hepimizin rüyası olmalı. İnanıyorum ki
geçmişte yaşananları tartışabilirsek birbirimizi
anlamış oluruz, ortak aklı buluruz ve bu ülkenin sorunlarını
çözme iradesini gösteririz ama vicdanımızın sesini dinlemezsek,
eğer bu Parlamento hâlen talimatlar üzerinde siyaset yapacaksa, bu ülkenin
geleceğine hiçbir şey katamayız. Ben bu nedenle bu
eleştirilerimi yaptım.
Evet,
Cumhuriyet Halk Partisinde bulundum ama tövbe ettim, tövbem kabul oldu. Sizin
de tövbe etme hakkınız var. (CHP sıralarından gürültüler)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Hadi oradan!
Başka şeyler için tövbe et.
AHMET TÜRK (Devamla) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. (BDP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Türk.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Özgümüş.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) Sayın Bakanın
konuşması sırasında şahsıma sataşma var
Kınıyorum. diyerek, o konuda 69uncu maddeye göre açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN Duyamadım. ne söyledi?
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) Sayın Bakan
konuşması sırasında şahsıma sataşmada
bulundu. 69uncu maddeye göre söz istiyorum efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Böyle bir
şey yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Ne söyledi size yönelik efendim?
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) Vatanı satıyorlar.
cümlesi üzerine kınadığını söyledi. Ben o konuda bir
açıklama yapmak istiyorum, 69a göre.
BAŞKAN Tamam.
Buyurunuz, siz de söyleyiniz.
11.- Adana Milletvekili Ümit Özgümüşün, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Nihat Ergünün, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) Değerli
milletvekilleri, zaman kısa olduğu için bazı şeyleri tam
olarak açıklayamamış olabilirim. Öncelikle iki konuda
açıklama getirmek istiyorum.
Bir: Cumhuriyet Halk Partisi özelleştirmelere
karşı değil. Cumhuriyet Halk Partisi eğer piyasada rekabet
oluşturacaksa, piyasa mekanizmasını bozmayacaksa devletin
elindeki hantal işletmelerin piyasa mekanizması açısından
özelleştirilmesine karşı değil.
İkincisi: Türkiye gibi sermaye birikimini
tamamlamamış ülkeler yabancı sermaye getirerek yabancı
sermayenin burada yatırım yapmasını da sağlamak
zorunda. Cumhuriyet Halk Partisi yabancı sermayeye de karşı
değil. Ama biraz önce açıklamaya çalıştığım
Türkiyedeki varlıkları, fabrikaları, bankaları,
işletmeleri, sinemaları, alışveriş merkezlerini ve
topraklarımızı satarak değil.
Şimdi,
şu anda Sayın Bakan beni kınıyor, siz de sinirleniyorsunuz
Vatanı satıyorsunuz. deyince. Devletin resmî rakamlarına göre,
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün rakamlarına göre -şu anda sizin
elinizde bir yanlışlık varsa çekidüzen verin- şu andaki
rakamlarına göre 47 milyon metrekare vatan toprağını
yabancılara sattınız. Bu bir yatırım değil; üzerinde
fabrika yok, üzerinde yatırım yok. Şu anda dünyada gıda
arzı güvenliği denilen bir kavram petrolden daha öne
çıkıyor. Şu anda, petrol çıkaran körfez ülkeleri önümüzdeki
süreçte gıda arzında sıkıntı olacağı için
bizim gibi top atan tüccar malı ülkelerin verimli topraklarına talip
olup, gelip alıyorlar. Şu anda, 47 milyon metrekare yabancılara
satıldı. Çocuklarımız bize lanet okuyacak. 47 milyon
metrekare toprak, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü rakamlarına göre
satılmıştır; vatan mıdır, değil midir?
Eğer Cumhuriyet Halk Partisi yakalamasaydı sizi, iptal ettirmeseydi,
doğudaki mayınlı arazileri de bir yandan İsraillilere kafa
tutar gibi görünürken, tiyatro olarak, one minute ile başlayan daha
sonraki süreçte kafa tutuyormuş gibi görünerek Güneydoğudaki
mayınlı arazileri de onlara verecektiniz. Biz yakaladık.
AHMET
YENİ (Samsun) Siz anlamazsınız o işlerden.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Devamla) Sayılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özgümüş.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, grubumuza sataşma var.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, biraz önce
konuşmacı yine hakaret eden açıklamalar yaptı, yine vatan
toprağını sattığımızdan bahsetti, yine akla
mantığa mugayir, sığmayan açıklamalarda bulundu.
Sataşmadan söz istiyorum.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Bakan cevap verdi ona.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Yalnız Sayın Başkan, daha önce de bizim
grubumuza sataşma var. Ben de sataşmadan söz istiyorum, 69a göre.
BAŞKAN
Sırayla efendim.
Buyurunuz
Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) Nurettin Bey, satılmadı mı onlar, toprak
satışı yok mu?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Açıklayacağım şimdi.
12.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Adana Milletvekili Ümit
Özgümüşün, partisine sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar,
bakın bir şeyi netleştirelim.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Netleştirelim; sattınız mı,
satmadınız mı?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Özelleştirme satış değil
dediniz; gayrimenkullerin, iktisadi kuruluşların yabancılara
satışı da dâhil olmak üzere bu kapsam dışında
dediniz ve toprakların satışından bahsettiniz,
yabancılara satışından
anlaşıldığına göre.
Tabii,
arkadaşlar, bakın, buraya gelip konuşurken önce geçmişte
neler olmuş, neler yapılmış bunlara bakılması
gerekir. Eğer bu vatan satmak ise yani yabancılara konut, yine
yasalar çerçevesinde ve mütekabiliyet şartına uyarak, onu ihlal
etmeden doğal olarak, bir satış eğer vatanı satmaksa
FARUK
BAL (Konya) Mütekabiliyet kalmadı.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
en çok toprak ne zaman satıldı biliyor
musunuz değerli arkadaşlar, ne zaman biliyor musunuz? İnönü
zamanında satıldı arkadaşlar. Evet, bunu biliyor muydunuz?
Bilmiyordunuz değil mi? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Peki, şimdi şunu söyleyebiliyor musunuz Bu
toprakları, bu vatanı İnönü sattı. diyebiliyor musunuz?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Ne zaman, ne için satmış?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Onun için konuştuğunuz kelimenin ne
anlama geldiğini, nereye varacağını iyi hesap etmeniz
gerekir.
Yapılan
nedir değerli arkadaşlar? Yapılan, herhangi bir ülke Türk
vatandaşlarına kendi topraklarında gayrimenkul satın alma
imkânı veriyorsa aynı şartlarla, aynı kriterler
çerçevesinde o ülke vatandaşlarının Türkiyede konut ya da benzeri
gayrimenkul almaları imkânı sağlanıyor. Bu son derece
normal ve altını çizerek söylüyorum, bir istisnası yok, bütün
geçmişteki hükûmetler dâhil olmak üzere hepsinin döneminde az veya çok, tırnak
içerisinde söylüyorum, satış işlemi, sizin ifadenizle vatanın
satışı gerçekleştirilmiştir. Gerçekten çok ayıp,
gerçekten çok ayıp, kınıyorum!
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Canikli.
Buyurunuz
Sayın Tarhan.
13.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, Mardin Milletvekili
Ahmet Türkün, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Türk, Cumhuriyet Halk Partisine tövbeli olduğundan bahsetti,
tövbeliymiş kendisi ve bu Parlamentonun birilerinden, bir yerlerden
talimat aldığını açıkça söyledi, ima bile etmedi,
açıkça söyledi. Oysa Türk halkı kimin nerelerden talimat
aldığını gayet iyi bilir, bunu çok iyi bilir ve birlik
beraberliğimizi dinamitlemeye çalışanlara da Cumhuriyet Halk
Partisinde zaten yer yoktur ki bulabilesiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET TÜRK
(Mardin) Cevap verme hakkım doğdu ama kullanmayacağım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tarhan.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S. Sayısı: 87) (Devam)
2.- 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S. Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN
Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın
Acar
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakana bir sorum vardı ama öncelikle şunu söylemek istiyorum:
Cumhuriyet Halk Partisi devleti kuran partidir, Cumhuriyet Halk Partisi
cumhuriyeti ilan eden partidir, Cumhuriyet Halk Partisi Türkiyeye demokrasiyi
getiren partidir ve toplam seçmenin her dört kişisinden birinin oyunu
almış bir partidir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Burada hiç kimsenin Cumhuriyet Halk Partisini aşağılamaya
hakkı yoktur. Öncelikle bunu söyleyeyim. Teessüf ediyorum burada
bunları söyleyen arkadaşlarımıza. Geçmişte acılar
vardır, ona saygımız var ama her devletin kuruluşunda
acılar yaşanmıştır. Bunları temcit pilavı
gibi sürekli buraya getirip her gün bu Genel Kurulun meşgul edilmesine de
karşıyım. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Acar.
Sayın
Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Efendim, iyi akşamlar.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; burada gerçekten iktidar partisi
milletvekilleri sanki samanlıkta şey yapar gibi ses
çıkarıyorlar, çok ayıp, yakışmıyor bu
Parlamentoya. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sorum: Üsküdar ilçesi Yavuztürk Mahallesinde insanlar, sokaklar
aydınlıkta değil, aynen Başbakanın
kaldığı Kısıklı Meydanı Avcı Kazım
Sokak gibi aydınlanmasını talep ediyoruz. Yavuztürk Mahallesinde
okul, lise alanı ayrıldığı hâlde bugüne kadar
Yavuztürk Mahallesinde lise yapılmamıştır, aileler
çocuklarını uzak yerlere göndermektedir, bu anlamda mağdur
durumdadır. Yavuztürk Mahallesine belediye otobüsü olarak eski otobüsler
tahsis edilmiştir ve saat on birden sonra belediye otobüsleri
çalışmamaktadır, halkımız mağdur durumdadır.
Yavuztürk Mahallesinde mülkiyet sorunu vardır, uzun dönemden beri AKPli
belediye başkanları görevde olduğu hâlde burada bir planlama
yapmamaktadır, halk mağdurdur. Yani kısacası, Üsküdar
ilçesinin Yavuztürk Mahallesinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) -
okul, ulaşım ve mülkiyet
sorununu ne zaman çözeceksiniz?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın Kaleli
SENA KALELİ (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle şunu hatırlatmak isterim: Bu ülke
topraklarını kazanmak için canını vermiş
Cumhuriyet
Halk Partisi ve birlikte canını vermiş tüm
kahramanlarımız bu toprakları kazanmak için can vermiştir,
hiçbir zaman satmak için canımızı vermedik.
Şimdi soruma geçiyorum: Borçlanma, yerel idarelerin, hizmet
durumunu artırmak için çoğu zaman başvurduğu bir yöntemdir.
Geleceğe yönelik ipotek koyan böyle bir yöntemin etik olarak güncel
projeler için değil, uzun zamanlı ve gelecek kuşaklara da fayda
sağlayacak tasarılar için uygulanması daha yerinde
olmalıdır. Borçlanma serbestisinin suistimal edilme kaygısı
nedeniyle yerel idareler neredeyse hiçbir ülkede borçlanma konusunda özgür değildir.
Bizlerse arazilerimizin yüzde 30unu kendi mülkiyetimizde
tutacağımıza, batılı ülkeler gibi bunu
yapacağımıza nedense satıyoruz. Ancak ülkemizde bazı
belediyelerin, özellikle de
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaleli.
Sayın Özgümüş
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) Sayın Bakanın nezdinde
Hükûmete sormak istiyorum: Bütçe görüşmeleri sırasında asgari
ücret üzerindeki yüklerin azaltılması teklifi geldi, buna kaynak yok;
muhtarlarla ilgili teklif geldi, muhtarlar kıvranıyor, kaynak yeterli
değil; emekliler kıvranıyor, yeterli değil; Vanda çocuklar
soğuktan, açlıktan ölüyor, kaynak yok ancak Libyadaki muhaliflere
çanta içerisinde Hükûmetiniz 300 milyon dolar para gönderiyor. Bu fakir fukara
halkın ödediği vergilerle gönderilen parada vicdanınız
sızlamıyor mu?
İkincisi:
Şu anda askerlik süresinin düşürülmesine yönelik tasarınız
var; bu, Millî Savunma bütçesinde bir kısıtlama demektir aynı
zamanda ama 2012 bütçesinde yüzde 7,4 artış var. Hayırdır,
bir yere savaşa mı hazırlanıyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özgümüş.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) Evet,
arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Tabii,
bir kısım sorular tam olarak anlaşılamadı, eksik
kaldı ama anlayabildiğim kadarıyla cevaplandırayım.
Kuşkusuz,
Üsküdar Yavuztürk Mahallesindeki lise yapımıyla ilgili
programları
İstanbul yatırım programında hangi
liselerin var olduğu konusunu arkadaşlarımıza bilgi olarak
aktarırız. Böyle bir eksiklik varsa o eksikliğin de program
çerçevesinde giderilmesi mümkün.
Belediye
otobüsü ve mülkiyet sorunları konusu nihayetinde İstanbul
Büyükşehir Belediyesi veya Üsküdar Belediyesinin birlikte
yapacağı çalışmalar. Eğer buna bir Hükûmet
katkısı gerekiyorsa Hükûmetimizin de katkısıyla çözüme
kavuşabilecek olan sorunlardır.
Sayın
Kaleli, yerel yönetimlerin borçlanmasının gerçekten belirli
sınırlar içerisinde olması gerektiğini ifade etti.
Hatırlayabildiğim kadarıyla geçen dönem Parlamentoda yerel
yönetimlerin borçlanmasıyla ilgili bazı sınırlamalar
getirildi, özellikle yerel yönetimlerin kendi dönemini borçlanma konusunda
aşmayan bir limit içerisinde hareket etmesiyle ilgili önemli düzenlemeler
var. Bu konu eskiden olduğu gibi aşırı borçlanma, hazine
garantili borçlanma şeklindeki bir borçlanmaya imkân vermiyor. Kendi
imkânlarıyla karşılayabilecekleri bir borçlanmaya imkân veren
bir yaklaşıma yerel yönetimler daha çok gelmiş durumda.
Asgari
ücretle ilgili bizim bu dönemde yapılan çalışmalarda vergi
yükünün nasıl azaltıldığını ve
Asgari
ücretlilerde, bekâr olan asgari ücretlide yüzde 50 olan vergi indiriminin evli
ve 4 çocuklu olana kadar sıfıra kadar indirildiğini, yani
vergisiz bir asgari ücret sisteminin, brütün nete dönüştüğü bir
asgari ücret sisteminin bu dönemde uygulamaya geçtiğini Sayın
Özgümüşe ben hatırlatmak isterim.
Tabii,
bunlar ifade edilirken aslında bu Birtakım işlere para
bulamıyorsunuz, Libyada muhaliflere 300 milyon dolar nasıl
veriliyor? şeklinde bir yaklaşım. Biliyorsunuz, Libya devletinin
yurt dışında -Türkiye de dâhil olmak üzere- uluslararası
kararlarla bloke edilmiş olan paraları var. Bunlar
ağırlıklı olarak
daha çok, bloke edilmiş olan bu kaynakların çözülmesiyle
ilgili bir çalışmadır. Bu kaynakların
kullandırılmasıyla ilgili bir çalışma olduğunu
arkadaşlarımıza hatırlatmak isterim.
Elbette
savunma sanayisiyle ilgili, savunma giderleriyle ilgili zaman zaman
birtakım harcama artışları veya azalmaları olabilir.
Bu, ülkenin savaşa hazırlandığı anlamına gelmez,
yeni dönemde birtakım teknolojik çalışmalar söz konusu olacaksa.
Dolayısıyla, bu teknolojik çalışmalarla ilgili
yatırımları ortaya koymak mümkün. 2011 yılı
başlangıç ödeneğine göre, 2012 yılında bütçe
harcamalarında savunma, güvenlik harcamaları yüzde 4,7 oranında
artmış durumda. Yani bu artışın da genel
artışın altında bir artış olarak kabul edilmesi lazım
yoksa ülke ne savaşa hazırlanıyor ne de aşırı bir
savunma harcaması artışı şeklinde bir artış
söz konusudur. Bütçe dengeleri içerisinde nasıl eğitim
harcamalarının ön plana çıktığını,
nasıl sağlık harcamalarının ön plana çıktığını,
daha önce hangi kademe, hangi harcamaların birinci harcama olduğunu,
savunma harcamalarının nasıl eğitime,
sağlığa, altyapı yatırımlarına fark
atarcasına büyük farklarla birinci sırada olduğunu geçmiş
bütçelerden arkadaşlarımızın hatırlıyor olmaları
lazım. Dolayısıyla, bu bütçe rakamları içerisinde savunma
harcamalarının, güvenlik harcamalarının makul bir ölçüde
artmış olduğunu, hatta diğer artışların
altında bir artış rakamında olduğunu
arkadaşlarımıza hatırlatmak istedim.
Çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
29uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
30uncu
maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 30 - (1)
Bu Kanunun;
a) Türkiye Büyük Millet Meclisi ile ilgili
hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı,
b) Cumhurbaşkanlığı ile
ilgili hükümlerini Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri,
c) Sayıştay
Başkanlığı ile ilgili hükümlerini Sayıştay
Başkanı,
ç) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile ilgili
hükümlerini ilgili bakanlar ve Maliye Bakanı,
d) Özel bütçeli idarelere ilişkin
hükümlerini idarelerin bağlı veya ilgili olduğu bakanlar ve
Maliye Bakanı,
e) Düzenleyici ve denetleyici kurumlara
ilişkin hükümlerini kendi kurulları ve/veya kurum
başkanları,
f)
Diğer hükümlerini Maliye Bakanı,
yürütür.
BAŞKAN
30uncu madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Atıcı.
CHP
GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 2012 yılı bütçe kanunu tasarısının
30uncu maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
30uncu
maddenin yürütme maddesi olduğunu hatırlatmak isterim. Şimdi,
AKPli milletvekili arkadaşlarım diyecekler ki: Yürütme maddesinde
ne konuşulur ki? Zaman zaman AKP milletvekilleriyle
yaptığımız görüşmelerde biz muhalefeti her konuda
konuşmakla eleştiriyorlar, hatta Yürütme maddesi üzerinde bile söz
alıyorsunuz da konuşuyorsunuz. diye bize bu kürsüden bile
serzenişte bulunuyorlar.
Değerli
milletvekilleri, biz, sorunların konuşarak çözüleceğine
inanıyoruz, bazıları gibi küfrederek, bazıları gibi
fiziksel şiddet uygulayarak sorunların çözüleceğine
inanmıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bana göre, bütçe kanunu tasarısının en önemli
ve üzerinde en çok konuşulması gereken maddesi yürütme maddesidir.
Neden mi? Bakın, madde ne diyor? Madde diyor ki: Kanunun ilgili
hükümlerini ilgili bakanlar ve bürokratlar yürütür. Ben de diyorum ki
bazıları iyi yürütüyor, bazıları ise yürütemiyor. İyi
yürütenlerin yaptıkları ayan beyan herkes tarafından görülüyor
ve biliniyor. İyi yürütemeyenler ise sanırım maddenin
adından çekiniyor çünkü kanun maddesi açıkça yürütme diyor.
Nasıl yürütecek bu adam? Yürütemiyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
milletvekilleri
OSMAN
ÇAKIR (Düzce) Teşekkür edin.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Efendim canım.
OSMAN
ÇAKIR (Düzce) Devam edin.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Edeceğim tabii, müsaade edersen.
Değerli
milletvekilleri, az önce buradan, bir hatip arkadaşımız ya da
AKPnin Grup Başkan Vekili de benzer şekilde söylediler, satılan
topraklar mütekabiliyet ilkesi çerçevesinde satılırmış. Ben
şimdi soruyorum, Canikli yerinde yok ama
Buradaymış. Sayın
Canikli, ben size soruyorum: Bu mayınlı arazileri mütekabiliyet
ilkesi çerçevesinde mi verdiniz İsraile Allah aşkına?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Kim verdi?
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Kim verdi?
AYTUĞ
ATICI (Devamla) İsrail size bu mayınlı arazi kadar bir arazi
vermeyi taahhüt mü etti? Bu kadar verimli, bu kadar mümbit arazileri bizim
köylümüze vereceğinize neden gittiniz İsraile verdiniz? Lütfen,
halkı yanıltmayın. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Siz yanıltıyorsunuz.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Evet, verdiniz, aslanlar gibi geri aldık.
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Halkı siz yanıltıyorsunuz.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Verdiniz, aslanlar gibi geri aldık.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Kurtardık onları be!
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Hiç, ne konuştuğunuzu bilin. Biz olmasaydık
şimdi onlar peşkeş çekilmişti. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Devam et, devam et.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Arkadaşlar, şimdi diyeceksiniz ki bu kadar
eleştiriden sonra Ya kardeşim, biz yüzde 49 küsur oy aldık,
halk bizi çok seviyor, biz de yürütüyoruz. İyi yürütün. Benim de size bir
çift lafım var. Vatandaşlarımızın yüzde 50den
fazlasının size oy vermemiş olduğunu hiçbir zaman
unutmamanızı rica ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Yüzde 75in size oy vermediğini biliyorsunuz.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Yaptığınız işler artık
ayağınıza dolaşmaya başladı. Uykunuzu
kaçırdım, özür diliyorum. Gayet iyi gidiyordunuz, uykunuz kaçtı,
farkındayım ama yaptığınız işler artık
ayağınıza dolaşıyor, haberiniz olsun.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Size yüzde kaçı oy vermedi, onu bir
söyleyin.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Nasıl ayağınıza dolaşıyor
biliyor musunuz? Bakın anlatıyorum, ayağınıza
nasıl dolaşıyor.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Yüzde kaçı oy vermedi size?
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Bu memleketin bir Sağlık Bakanı var.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Yüzde kaç oy vermedi size?
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Efendim
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Devam et, devam et.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Şimdi sizi duyamıyor insanlar, ben size söylüyorum
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Yüzde kaç oy vermedi size?
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Yüzde kaçı oy verdi? diye soruyorsunuz, yüzde 26 biz oy aldık.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Vermedi, vermedi; kaçı vermedi?
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Yüzde 26 oy aldık. Sizin gibi çeşitli sebeplere, çeşitli
konulara girerek oy almadık.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) O halkın yüzde kaçı oy vermedi? Onu söyleyin.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Bize diyorlar ki: AKP gibi yapın, çok daha fazla oy
alırsınız. Vallahi de yapmayacağız, billahi de sizin
gibi yapmayacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
MUZAFFER YURTTAŞ
(Manisa) Hodri meydan, yapın! Yapamazsınız bizim
yaptığımızı, yapamazsınız.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Yapmayacağız, sizin gibi yapmayacağız; asla
yapmayacağız.
OSMAN ÇAKIR (Düzce)
İktidar olmak lazım, iktidar.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Şimdi, değerli milletvekilleri, yürütme maddesi
konuştuğumuzu hatırlatıyorum. Yürütme maddesinde yürütme
maddesinin derinliklerine gireceğim.
Bu memleketin bir
Sağlık Bakanı var. Sağlık Bakanı da yürütmenin
bir parçası. Gördüğüm kadarıyla Hükûmet tarafında yer yok.
Arkasından konuşacak gibi olacaktım, üzülecektim ama az önce
yemekte gördüm kendisini. Mecliste olduğu hâlde burada yok, rahat rahat
konuşabilirim.
Efendim, Sağlık
Bakanına birtakım sorular sordum, hiçbir soruya yanıt vermedi
Sağlık Bakanı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Verdi.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Hiçbir soruya vermedi. Siz de
Bakın, daha elimde, getirdim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Verdi. Buradan, oturduğunuz yerden sorduğunuz her
sorunuza cevap verdi.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Elimde getirdim. Meclis web sitesine girin, bakın bakalım
Sayın Sağlık Bakanı benim verdiğim sorulara cevap
vermiş mi, cevap verilemeyen sorular arasına mı girmiş?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Ben kulaklarımla duydum.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Bir bakın, ondan sonra konuşun.
Niye cevap vermiyor?
Eğer zor soru soruyorsam özür dilerim. Bana söylesin, daha basit sorular
sorayım. Ama eğer bilmiyorsa soruların cevaplarını,
yiğitçe çıksın Haklısın, bilmiyorum. desin, ben de o
zaman kendisine bu soruların nasıl çözüleceğini anlatayım.
Aslında
sorularım çok basitti. Ne sormuştum biliyor musunuz? Şu
övündüğünüz Sağlıkta Dönüşüm Projesi var ya, hani Övünüyoruz,
gurur duyuyoruz. dediğiniz Sağlıkta Dönüşüm Projesi
nedeniyle halkımızın, sizlerin bile, milletvekillerinin bile
bütün mahrem bilgileri çalındı. demiştim bu kürsüden, hâlâ
cevap yok benim sorduğum soruya. Ananızın, babanızın,
kardeşinizin, evlatlarınızın, hepimizin mahrem bilgileri
çalındı, ticari amaçlı peşkeş çekildi. dedim, bir
kişi çıkıp cevap vermedi. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Nedir bu?
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Dedim ki bu kürsüden: Adana Numune Hastanesinin Başhekimi yazı
yayınladı -işte yazı örneği burada- bu Numune
Hastanesinin Başhekimi, koskoca bir hekim diyor ki: Hasta konforunu
sağlayacak malzemelerden tasarruf edin. Çıkın, buna cevap verin.
dedim, cevap vermedi. İşte, yürütme konuşuyoruz. Bu mu sizin
yürütmeniz? Hayırlı uğurlu olsun!
Sayın
Sağlık Bakanı diyor ki
Her yerde, her
çıktığında bıçak parasından bahsediyor, bütün
hekimleri itham ediyor. Ben çok iyi biliyorum ki -kendisi de bir hekim- kendisi
muayenehane işlettiği dönemde bile bıçak parası
almamıştır, tıpkı binlerce hekimin
almadığı gibi. Her meslekte çürük elmalar vardır, her
meslekte; milletvekillerinde de var, bakanlarda da var, öğretmenlerde de,
herkeste vardır. Sizin göreviniz, iktidar olarak, bu çürük elmaları
ayıklamaktır, bütün hekimleri bıçak parasıyla itham etmek
değildir.
Peki,
itham ettiniz, ne oldu? Siz bir Hükûmet olarak ne yaptınız? Siz,
bıçak parasını, zengin-fakir demeden, Hükûmet olarak, herkesten
alıyorsunuz. Nasıl mı? Bakın, bu devlet sizin sayenizde
vatandaşından bıçak parası alıyor mu, almıyor mu?
Hastaneye gidip muayene olun, 5 lira paranız gitti.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) 3 lira.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) 5 lira, bilmeden konuşma, 5 lira.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) 3 lira dedi burada Sağlık Bakanı.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Hastaneye git, muayene ol, 5 lira.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sordunuz, 3 lira dedi.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) 5 lira efendim.
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) Evvelden hastaneye gidip muayene bile
olamıyorduk.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Kazara reçete yazılırsa
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Onun da hesabını
yapacağım, 200 liranın da.
GÜLAY
DALYAN (İstanbul) Sabah namazıyla giriyorduk sıraya.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Ne alakası var sabah namazıyla
sağlığın Allah aşkına?
OSMAN
ÇAKIR (Düzce) Namaz kılıp gidiyordum ben.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Tamam, Sabah namaz kılın, abdest alın,
alyuvarlar hızlanır. diyen sizdiniz tabii. Çok iyi. Din
kitaplarına bile yazdınız Abdest alınca alyuvarlar
hızlanır. diye. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN
ÇAKIR (Düzce) Yanlış konuşuyorsun.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Ben bu işin uzmanıyım, size anlatıyorum.
5
lira muayene parası alıyorsunuz, arkasından, reçete
yazılırsa 3 lira daha alıyorsunuz. Şimdi, yeni getirdiniz
Hangi yüzle getirdiniz ki bilmiyorum bunu Meclise? Her kutu ilaçtan 3 lira para
istediniz, Komisyonda 1 liraya düştü. Kazara 5 kutu ilaç
yazılırsa 5 lira daha para alacaksınız. Eğer on gün
içinde vatandaş iyileşmezse, aynı doktora değil başka
bir doktora doktor seçme hakkını kullanarak giderse
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Bunlar size de lazım, dinleyin.
AYTUĞ ATICI
(Devamla)
o zaman 13 lira daha para alıyorsunuz. Yani
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) On yıl önce neydi? On yıl önce kaç lira
alıyordunuz, on yıl önce?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Bundan önce neydi? Bundan önceki sistemi savunmuyoruz. Bundan
önceki sistemi de biz getirmedik. Bundan önceki sistemi biz getirmedik ve
savunmuyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Siz bir şey
getiremediniz ki zaten.
GÜLAY DALYAN
(İstanbul) Savunamazsınız zaten.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Bundan önceki sistem kötüydü. Bundan önceki sistem kötüydü. (AK
PARTİ sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar) Elbette
kötüydü. Bundan önceki sistem kötüydü, düzeltmeye geldiniz daha kötü
yaptınız.
GÜLAY DALYAN
(İstanbul) Düzelttik, düzelttik.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Düzeltmeye geldiniz daha kötü yaptınız. (AK PARTİ ve
CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar,
gürültüler)
Şu anda cebinde 26
lira parası olmayan bir insan
muayene filan olamıyor. Bakın, eğer sizin cebinizde 26
lira yoksa huzur içerisinde ölebilirsiniz. Huzur içinde ölebilirsiniz
paranız yoksa ama eğer hasta olan çocuğunuzsa ıstırap
içinde ölürsünüz. Hasta olan çocuğunuzsa o 26 lirayı
bulamadığınız için bin kere ölürsünüz.
OSMAN ÇAKIR (Düzce)
Doğan çocuğunu alamıyordu vatandaş.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Evet Doğan çocuğunu insanlar alamıyor rehin
bırakıyordu. diyor arkadaşımız. Doğru söylüyorsun, doğru söylüyorsun.
Bakın, eğriye
eğri, doğruya doğru. Rehin kalıyorlardı ama şimdi
sizin sayenizde taburcu oluyorlar bankalara rehin kalıyorlar. Ellerinde
bir evleri vardı o da onlarla beraber gidiyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi nasıl
olsa bana sataşacaksınız, söz vereceksiniz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Siz bunun devam etmesi için Anayasa Mahkemesine gittiniz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Atıcı.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Hayal aleminde yaşıyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sakin
olunuz lütfen sayın milletvekilleri.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Biraz önce konuşmacı hem ismimi
zikrederek söylemediğim şeyleri söylediğimi ifade etti.
Ayrıca, mayınlı arazileri peşkeş çektiğimiz
şeklinde çok ağır hakaretlerde bulundu.
Sataşmadan
dolayı söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Canikli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
14.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, şahsına ve partisine
sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sabahtan beri ifade ediyoruz, söylüyoruz, Allah
aşkına yani buraya gelip konuşma yaparken birazcık
araştırın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Komisyondan geldi ya.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Hep aynı şeyi söylüyorsun ya.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Komisyondan geldi ya, ikide bir
çıkıyorsun aynı şeyleri söylüyorsun. Allah Allah
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Birazcık araştırmada bulunun,
birazcık soruşturun. Bilmiyor olabilirsiniz, bilenlere sorun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sen de bir araştır.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Yani bunu bari yapın
arkadaşlar, çok zor bir şey değil. Yani bir şeyi bilmemek
ayıp değil, bir şey demiyoruz, olabilir.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Bir de sen öğren ya.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ama sormadan, öğrenmeden yalan
yanlış bilgilerle buraya gelip insanları yanıltmak
doğru değil, son derece yanlış.
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) Doğruyu söylemek yanlış değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bakın, arkadaşlar, hiçbir zaman
mayınlı araziler satılmadı, kiraya verilmedi, ihaleye
çıkılmadı. Buyurun bakalım, ne diyeceksiniz peki şimdi
buna, nasıl izah edeceksiniz?
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) İzin vermedik, beceremediniz
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Çıktı, çok net olarak İsraile
peşkeş çektiniz, sonra da geriye aldınız. gibi
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Evet
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Doğru söyledik, ne var?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
yani ne arkası ne önü, sağı solu,
tek kelimeyle saçma olarak tanımlayabileceğimiz bir açıklamada
bulundu. İhaleye çıkılmadı, kimseye verilmedi. Verilmeyen
bir şeyin geriye alınması söz konusu olabilir mi? Olamaz.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Veremediniz
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Allah aşkına yani neresini
düzelteceksiniz, tepeden tırnağa yanlış, tepeden
tırnağa yalan, doğru bilgi değil.
Diyor
ki: Efendim, Sağlık Bakanına sordum, cevap vermedi. Neyine
cevap versin Sağlık Bakanı? Ayrıca da bu konu daha önce
defalarca açıklandı. Yani bir iddianız varsa
çıkarsınız, belgelerle beraber ortaya koyarsınız. Koyamıyorsanız
nedir bu? İftiradır ve bu iddiayı ortaya atan müfteridir. Öyle
olacak, öyle olması gerekir.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Burada belge, burada.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Dua edin bize, günahtan kurtardık sizi.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Şimdi, deniliyor ki: AK PARTİnin
yaptığını biz yapmayacağız.
Evet,
AK PARTİnin yaptığını yapamazsınız,
yapamadığınız için de zaten muhalefettesiniz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Otuz yıl mı
oldu, kırk yıl mı oldu, ben bilemiyorum ama bu kafayla
giderseniz bir seksen sene daha giderseniz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkanım
Yalan yanlış bilgiler veriyorsunuz. diye
Hem
sataşmadır hem de düzeltme gerektiren bir iştir. Söz istiyorum
efendim.
BAŞKAN
Düzeltin, buyurunuz.
Yeni
sataşmalara mahal vermeyiniz lütfen, yeterince tartıştık bu
konuyu, netleştirin.
Buyurun.
15.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Peki, Sayın Başkan, yeni sataşmalara mahal
vermeyeceğim.
Sayın
Canikliye teşekkür ederim, bana söz hakkı verdi tekrar.
Arkadaşlar,
pek çok insan buraya belli aşamalardan gelmiş -sizler de-
araştırmadan kolay kolay gelmezler. Dikkat ederseniz de herkes kendi
mesleğiyle, kendi konusuyla ilgili işin içinde pişmeden bir
şey söylemiyor. Onun için Gidin, araştırın, gelin
Üç
lira, beş lira
Bunları lütfen bırakın. Biz bunun içinde
piştik, otuz yıldır ben başka bir iş yapmıyorum.
Lütfen kiminle konuştuğunuza dikkat edin.
Şimdi
birkaç bir şey daha söyleyeceğim. Bakın, AKP milletvekilleri
sık sık, takılmış plak gibi efendim Muhalefetin
birikiminden yararlanalım, birikiminden yararlanalım, gelsinler adam
gibi konuşsunlar, biz dinleyelim, öğrenelim. Arkadaşlar, ya
kanun hükmünde kararname çıkarıyorsunuz, kaçırıyorsunuz,
sonra diyorsunuz ki: Gelin, sizin fikirlerinizden yararlanalım. Var
mı böyle bir şey Allah aşkına?
Şimdi
(AK PARTİ sıralarından Ne alakası var? sesleri)
Ne
alakası var değil, elbette ki çok alakası var. Konumuz yürütme.
Yürütmenin Sağlık Bakanı diyor ki: Ben şiddete
karşıyım. Ben şiddeti himayeme aldım. Allah
aşkına himayenden çıkar şiddeti Sayın Bakan, Allah
aşkına çıkar. Sen bunu himayene aldıkça şiddet
azıyor çünkü siz şiddeti himaye ediyorsunuz, doğru,
koruyorsunuz. Bu kürsüdeki şiddete de oy birliğiyle sizler de Evet
dediniz, bugün gibi hatırlıyorum ve utanıyorum gerçekten.
Şimdi,
Sağlık Bakanı
AHMET
YENİ (Samsun) - Siz kendinizden utanın.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Utanıyorum evet, sizin yüzünüzden utanıyorum yani
Meclisi utanılacak bir hâle getirdiniz. Utanıyorum. Bu Meclis
kürsüsünde
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Mayınlı araziden bahsetsenize.
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayınız lütfen.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Bu Meclis kürsüsünde siz geldiniz adam dövdünüz ve ondan
sonra dediniz ki: Hayır, biz bu adamı suçlu bulmuyoruz. Daha hâlâ
şey var.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Mayınlı arazileri kime
satmışız, onu söylesenize. Doğru bilgi versenize.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Arkadaşlar, çok güncel bir örnek vereceğim
yürütmeyle ilgili. Erzurum Bölge
Eğitim Araştırma Hastanesi on bir ayda 1 milyon 130 bin hasta
muayene ettiğini gururla açıkladı. İşte size güzel bir
yürütme örneği. Erzurumun nüfusu 800 bin civarında. Bu ilde bir sürü
hastane var, aile hekimleri var, herkes var. Bir tek hastane bu nüfusun daha
fazlasından daha fazlasını muayene etmiş. Bu insanları
hasta ettiniz, hasta. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, izninizle tutanaktan
okumak istiyorum. Biraz önce bir milletvekili Sayın Bakanımıza
soru sorarken tam ifadeyi duyamamıştım ama tutanağı
getirttim. Şöyle bir ifade kullanıyor Sayın Başkan, aynen
okuyorum: Burada gerçekten iktidar partisi milletvekilleri sanki
samanlıkta bir şey yapar gibi ses çıkarıyorlar. Aynen
böyle.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Kim söylemiş bunu?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Çok ayıp. Bu yakışmıyor bu
Parlamentoya diye bir ifade var Sayın Başkan.
BAŞKAN
Uygun değil efendim. Evet.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, kim söylediyse düzeltsin.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Elbette uygun değil yani ondan yana problem
yok. Şunu bir açıklasın: Samanlıkta şey yapar gibi
ses çıkarıyorlar. ifadesi. Ne
yapıyorlar? Ne sesi çıkarıyorlar?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Ne yapıyormuş ki kendisi
samanlıkta.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Önce, soruyu
soran Sayın Mahmut Tanal. Bu konu son derece önemli Sayın Başkan.
Amacı aşan bir ifadeyse
Ağzından çıkmış,
kaçırmış da olabilir. O zaman çıksın, amacı
aşan bir ifade olduğunu söylesin, konu kapansın.
BAŞKAN
Yakışıksız bir söz efendim, evet.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Efendim, ne anlama geldiğini, Sayın
Başkan, lütfen kendisinden alalım.
CEVDET
ERDÖL (Ankara) Özür dilesin! Özür dilesin!
BAŞKAN
Sayın Tanal, mikrofonunuzu açıyorum.
Bu
konuyu netleştirin, uygun bir söz değil.
Lütfen
buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, konuşması
sırasında kullandığı cümlenin amacını
aşan bir cümle olmadığına ilişkin açıklaması
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Şimdi, tabii, arkadaşlarımız,
herhâlde ilkokuldaki bilgilerini unutmuşlar. Samanlıkta iğne
arar. denilen bir atasözümüz var. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bunu
bilmiyorlarsa ben ne diyeyim?
Biraz
önce bir arkadaşımız dedi ki: Buradaki insanlar milletvekili.
Evet, doğru, buradaki insanlar milletvekili ama milletvekili olmak
Gerçekten, demek ki hâlâ arkadaşlarımız bu çocukluk
şeylerinden halen kurtulamamışlar. Lütfen, bu çocukluk
durumunuzdan kurtulunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, ne söylediğinin
farkında değil. Sayın Başkan, özür dileyecek mi dilemeyecek
mi? Zaten sizin de kınadığınız, Şık
değil. dediğiniz ifadeyi ne anlama getirdi.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Anlamadıysanız ne diyeyim ben size?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, bir milletvekili
İğne kelimesi aklına gelmez mi, iğnenin
çıkardığı ses aklına gelmez mi? Yani bu kadar basit
bir cümleyi kuramaz mı, bundan aciz mi Sayın Başkan?
BAŞKAN
Sayın Canikli
Sayın Tanal, lütfen sözünüzü düzeltin. Böyle
yanlış anlaşılmalara yol açmasın, lütfen.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Bakın, Değerli Başkanım, benim
aklıma gelen size izah ettiğim şekilde.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanın da aklına
farklı şey gelmiş ama.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) - Ama sayın arkadaşlarımızın,
AKP milletvekillerinin aklına başka bir şey geliyorsa lütfen onu
izah etsinler yani ben bilmiyorum, benim aklımdan geçen buydu. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Tanal, kastınızın öyle değil olduğunu
umuyorum, lütfen düzeltiniz.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Aklınızdakini açıklayın, ben
düşüncenizi okuyamam ki.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan da bizimle aynı
fikirde...
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, başka bir amacı
olmadığını, yanlış bir amacı
olmadığını açıkça söylemesi gerekir. Böyle bir
şey olmaz!
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Efendim, ben biraz önceki düşüncelerimi
anlattım. Yani benim içimdeki düşüncem bu ama AKPli
milletvekillerinin düşüncesini ben bilmiyorum, düşüncesini
açıklasınlar.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, biz her
aklımızdan geçeni söylersek yer yerinden oynar.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) - Yani neymiş bu fikirleri, öğreneyim ben.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bakın, Sayın Başkan, ifade
aramak değil, başka bir ifade var, tekrarlamak istemiyorum. Yani
sonra da iğneyi kasteden bir kişi aramak fiilini beraber
kullanır ama burada o ifade yok Sayın Başkan.
MEHMET
ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın
Uslu, yerinden, Mecliste sataştığımda bana
küfretmişti, tutanakların incelenmesini istiyorum.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın
Tanal, lütfen, anlaşılıyor ki bu sözünüz
yakışıksız bir anlam ifade edecek tarzda
anlaşılmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunu, lütfen, maksadınızın öyle
olmadığını söylerseniz konu kapanacaktır. Rica edeyim
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Değerli Başkanım, yani ben burada
amacı aşan bir cümle sarf etmedim, o amaç doğrultusunda da
söylemedim. Gerçek niyetimi ben izah ettim, yani gerçek niyetim biraz önce
tutanaklara geçtiği şekildeydi.
BAŞKAN
Tamam, konu anlaşıldı. Teşekkür ederiz.
Bu
tarz sözler söylememeye özen gösterelim lütfen.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S. Sayısı: 87) (Devam)
2.- 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki
İdare ve Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin Hesap
Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S. Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Murat Bozlak.
Buyurunuz
Sayın Bozlak.
(AK
PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar, gürültüler)
Sayın
milletvekilleri, lütfen sakin olunuz
Lütfen.
Buyurunuz.
BDP
GRUBU ADINA MURAT BOZLAK (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 30uncu maddesi üzerine Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım
(AK
PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar, gürültüler)
Sayın
Başkanım
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri, sakin olunuz. Konuşmacımız
konuşmasına başladı.
Buyurunuz
Sayın Bozlak.
MURAT
BOZLAK (Devamla) Otuz saniye sürem geçti Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Buyurunuz efendim.
MURAT
BOZLAK (Devamla) Evet, teşekkürler.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 30uncu maddesi üzerine
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tasarının
30uncu maddesi 2012 yılı merkezî yönetim bütçe kanununun hangi
bakanlıklar ve kurum yetkilileri tarafından yürütüleceğine
ilişkindir. Hangi bakanlık veya kurum yetkilisi tarafından
yürütülürse yürütülsün, sevabıyla günahıyla bu bütçe AKP ve AKP Hükûmetinin
bütçesidir, muhalefetin bu bütçede herhangi bir rolü olmamıştır.
Muhalefet partileri sadece düşüncelerini ve itirazlarını
belirtmekle kalmışlardır. İktidar partisi, muhalefet
partilerini kanun tasarılarının özüne dâhil etmeyince bizler de
Türkiye sorunları konusundaki düşüncelerimizi, bütçeye ilişkin
itirazlarımızı Türkiye kamuoyu ve sayın Genel Kurulla
paylaşmak için yürürlük maddesi de olsa, yürütme maddesi de olsa İç
Tüzükün grubumuza tanıdığı konuşma sürelerini
değerlendirmek amacıyla söz alıyoruz. Bu anlamda, bugün,
konuşma süremin elverdiği ölçüde Türkiye'nin en temel, en
yakıcı ve acil çözümü gereken sorunu olan Kürt sorununa değinmek
istiyorum.
1983 yılından
beri aktif siyasetin içinde yer almış, bu ülkede bir daha asla
yaşanmasını istemediğim 1990lı yılların
acımasız, her türlü insani değerden yoksun
politikalarının sebebiyet verdiği, işkencenin 12 Eylül
faşist dönemini aratmayacak düzeyde uygulandığı, statükoya
karşı çıkan muhaliflerin can güvenliklerinin olmadığı,
insanların güpegündüz evlerinden, iş yerlerinden alınıp
götürüldüğü, işkencelerden geçirildikten sonra katledilip bir kenara
atıldığı gün, görenlerin de korkudan tanıklık
dahi yapamadıkları...
17 bin faili meçhul
cinayetin işlendiği, insanların girdikleri alayların
kapısından bir daha çıkamadıkları, panzerlerin paletleri
altında bağıra bağıra ezilerek öldürüldükleri,
milyonlarca insanın yerlerinden yurtlarından edildiği, devlet
güvenlik mahkemelerinin otomatik makine gibi çalışıp ceza
yağdırdığı, 90lı yılların
acımasız, vicdansız politik ortamında başında
bulunduğu partilerden 182 genel merkez il ve ilçe yöneticisi olan
arkadaşı Devlet de benim, kanun da benim. diyerek devlet içerisine
çöreklenmiş çetelerce katledilmiş, bizzat kendisi silahlı
saldırıya uğramış ve ölümden dönmüş, sudan
bahanelerle defalarca tutuklanıp devlet güvenlik mahkemelerinde
yargılanmış, genel başkanı olduğu parti
kapatılınca da beş yıl süreyle siyaset yasağı
içerisine konulmuş bir milletvekili olarak tüm inancım ve
içtenliğimle diyorum ki:
1)
Türkiye Kürt meselesini baskı, şiddet ve zora dayalı olarak
çözemez.
2)
Türkiye Kürt meselesini çözmedikçe demokratikleşemez.
3)
Türkiye Kürt meselesini çözmedikçe değil dünyanın 16ncı büyük
ekonomisi, dünyanın 6ncı büyük ekonomisi de olsa asla iflah olamaz
ve büyüyemez.
4)
Kürt meselesini çözmeyen Türkiye Avrupa Birliğine de giremez, girse dahi
büyüyemez, güçlü devlet olamaz.
Türkiye'nin
büyümesi veya küçülmesi Kürt sorununu çözüp çözmemesine
bağlıdır. Kürt meselesini çözen Türkiye emperyal güçlerin
peşine takılmadan Orta Doğuda da Kuzey Afrika ülkeleri nezdinde
de ve dünyada da rol sahibi olabilir.
Kimse
ama hiç kimse 90lı yılların politikalarına özenmesin, hiç
kimse 90lı yılları aklından asla geçirmesin. O yıllar
Türkiyeye kaybettiren yıllardı. Sayın Başbakan o
yıllarda sadece bir şiir okudu diye üç ay hapis yattı.
90lı yılları özde Sayın Başbakan yaşamadı.
At izinin it izine karıştığı o yılları biz
birebir yaşadık. Sayın Başbakan yaşamadığına
şükretsin.
Değerli
milletvekilleri, yüzyıllardır Mezopotamya ve Anadolu toprakları
üzerinde Kürtler ve Türkler başta olmak üzere halklarımız hep
birlikte barış içerisinde, kardeşçe
yaşamışlardır. Türklerin Anadoluya ayak
bastıkları günden itibaren Kürtler ve Türkler hep birlikte
olmuşlardır. Kurtuluş Savaşında Kürt ve Türk
halkları işgale karşı omuz omuza mücadele etmişlerdir.
Çanakkalede Kürtler ve Türkler birlikte şehit düşmüşlerdir.
Kürtler de Türkler gibi bu ülkenin gerçek sahipleridir. Anadolunun her
karış toprağında Kürtler de hak sahibidirler. Kürtler bu
ülkede ne kiracıdır ne de göçmendir. Bin yıllık tarihî
süreç içerisinde yan yana yaşayan iki halk arasında müthiş bir
manevi bağlılık, sevgi ve saygı oluşmuştur. Van
depremi sırasında Türkiye'nin dört bir tarafından Van halkına
uzanan yardım eli, bin yıllık birlikteliğin ve buna
bağlı olarak gelişen kardeşlik bağının
kanıtıydı. İşte, bu kardeşlik bağı
nedeniyle, yıllardır devam eden çatışmalarda binlerce
insanımızı kaybetmiş olmamıza rağmen, binlerce
eve ateş düşmüş olmasına rağmen, iki halk
karşı karşıya gelmemiştir.
Değerli
milletvekilleri, Kurtuluş Savaşından sonra işgalden
kurtarılan ortak vatan toprakları üzerinde Kürt ve Türk
halkının ve diğer halklarımızın ortak devletinin
kurulması beklenirken, Fransadan ithal ulus devlet
anlayışı çerçevesinde hazırlanan 1924 Anayasasıyla
birlikte bundan vazgeçilmiştir. Kürt halkının
varlığı dahi inkâr edilmiştir, ancak Kürt halkı hiçbir
dönem kendisine dayatılan kimliksizliği kabullenmemiştir.
1924ten bu yana Kürtler ulusal demokratik haklarını talep
edegelmişlerdir. Kürt meselesi bir hak talebi meselesidir. Dün de bir hak
talebiydi, bugün de bir hak talebidir. Kürtlerin hak taleplerini bastırmak
için cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, özellikle de son otuz
yıldır devam eden çatışma süreci içerisinde denenmedik
hiçbir yol ve yöntem kalmamıştır. Ordunun elinde olup da
kullanılmayan tek bir silah kalmış mıdır?
Bundan
sonraki süreçte Kürtlerin mallarına el koymayı hedefleyen ve
komisyonlarda görüşülmekte olan sözde teröre finans sağlamayı
engellemek amacıyla hazırlanan yasa da bu sorunu çözemeyecektir. Kürtlerin
camilerinde görevlendirilecek mele imamlar da çözüme katkı
sunmayacaktır.
SELÇUK
ÖZDAĞ (Manisa) Tüm Müslümanların
MURAT
BOZLAK (Devamla) Dinleyin, dinleyin! Laf atmayla bu işi yürütemezsiniz.
Öyle
anlaşılıyor ki melenin kim olduğunu da bilmiyorsunuz. Mele,
üç beş sene Kur'an kursuna gidip Kur'an okumayı öğrenmiş,
dua öğrenmiş, namaz kıldırmayı öğrenmiş
kişi değildir. Meleler, on beş yıl gibi uzun bir süre
medreselerde eğitim gören, ciddi anlamda dinî bilgiye sahip gerçek
alimlerdir. Meleler, Allahın yarattığı kavimleri ve
onların dillerini inkâr etmezler, haktan, adaletten yana olan
insanlardır, yanlışa alet olmazlar. Meleler, halk
tarafından el üstünde tutulurlar, sokakta işsiz güçsüz gezen insanlar
değildirler, saygın kişilerdir. Melei Cezirinin fakihleridir
onlar, biliyor musunuz?
Değerli
milletvekilleri, Kürt meselesinde denenmiş yol ve yöntemlerde ısrar
etmek boşunadır, doğru değildir. Denenmeyeni denemek
gereklidir. Denenmeyen tek yol da demokratik yollarla çözüm yöntemidir. Bu
konuda da Parlamentoya ve en başta da iktidar partisi olan ve Parlamentoda
çoğunluğu elinde bulunduran AKPye görev düşmektedir.
Değerli
milletvekilleri, çatışmalarda ölenler asker olsun, polis olsun,
gerilla olsun, hepsi bu ülkenin çocukları, bizim insanlarımızdır.
Akan bu kardeş kanını durdurmak Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tarihî sorumluluğudur.
Türkiye
Büyük Millet Meclisini bu tarihî sorumluluğu yerine getirmeye davet
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bozlak.
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Gerilla değil terörist.
MURAT
BOZLAK (Adana) İnsan
Herkes insan
Önce, insanı insan olarak
tanıyacaksınız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın
Bozlak, lütfen yerinize geçiniz, buyurunuz.
Lütfen
sayın milletvekilleri, kürsüdeki hatip konuşurken biraz daha sakin
dinleyiniz.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Oktay Vural.
Buyurunuz
Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OKTAY
VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bir yürütme maddesi, son
maddeye geldi bir kanun tasarısı. Bu kanun tasarısıyla
ilgili milletvekillerimiz görüşlerini ifade etti, gerek işçi
istihdamı gerek resmî taşıtların kullanımı yani
milletten aldığımız vergileri kamunun
nasıl kullanması gerektiğine ilişkin milletvekillerimizin
hepsi görüş ve düşüncelerini paylaştı. Ancak maalesef,
Türkiyede vatandaşlarımızdan toplanan vergilerin açıkçası
vatandaşlarımızın menfaati doğrultusunda
dağıtımına ilişkin, denetimine ilişkin muhalefet
partilerinin önerileri, çözümleri maalesef Hükûmet tarafından sürekli
olarak göz ardı edildi. Burada bir sözümüz varsa hep milletimiz için oldu,
hak için oldu. Bütün bunların hepsini belirttik.
Tabii,
bu vesileyle aslında söz almamın sebebi, hem bu kanun
tasarısının son maddesi hem de bir iki konuya değinmek
ihtiyacı içerisinde bulundum. Biraz önce Sayın Bakan dedi ki:
Bütçede sapan hiçbir şey yoktur; sapmışsa olumlu yönde
sapmıştır. Doğrusu, bütçenin dayandığı
temel ekonomik büyüklüklere baktığımız zaman, bir önceki
2011 bütçesinde öngörülen enflasyon yüzde 5 idi, doğrusu, hakikaten sizin
için olumlu, yüzde 10 oldu!.. Bravo, tebrik ediyorum yani! (MHP sıralarından
alkışlar) Yani cari açık, hesapladığınız
yüzde 5 idi; bravo, o da yüzde 10 oldu, onu da tebrik ediyoruz! Bunları
siz hep olumlu görüyorsunuz anlaşılan. Doğrusu, yani bu kürsüye
çıkarken Sayın Bakan bu konularda, sapmalar konusunda biraz bilgi
alsaydınız, bu bütçede nelerin saptığını ya da
bütçenin nasıl sapıttığını çok rahat bir
şekilde görmüş olacaktınız.
Dolayısıyla,
böyle bakıldığı zaman hem cari işlemler
açığı hem enflasyon
Mesela, siz büyümeyi yüzde 5 olarak
gördünüz, birdenbire geldiniz Aa, büyümüşüz. dediniz. Yüzde 10a
varıyor. dediniz. Yani şimdi, önünü bile göremeyen bir Hükûmet hangi
hesapları yapıyor? Allah bilir Nurettin Canikli de bu hesapları,
nasıl çıkacağım işin içinden, nasıl izah
edeceğim de
Yani vallahi bir kuyuya taş attınız,
şimdi kırk akıllı bulup çıkartmaya
çalışıyorsunuz ama evdeki hesap çarşıya uymuyor.
Hiçbir hesabınız tutmadı. Bu bütçeyi niye getiriyorsunuz?
Doğrusu, bu bütçeyi niye getiriyorsunuz? Samimiyet yok, güvenilirlik yok.
Yani nasıl güveneceğiz? Hiçbir tespit doğru değil.
O
bakımdan Sayın Bakan, bunları siz olumlu görüyorsunuz
anlaşılan. Gerçekten olumlu! Demek ki, siz, bu yönleriyle
bakıldığı zaman, her bir çıkışı olumlu
bir çıkış olarak, bir anlayışla bakıyorsunuz.
Herhâlde bundan sonra da enflasyonu yüzde 20lere çıkartmayı, cari
işlemler açığını da yüzde 20ye kadar götürmeyi bir
başarı hanesi olarak yazacaksınız. Herhâlde ona
ilişkin bir hedefiniz vardır diye, daha başarılı olmanız
için bunu yapmanız lazım.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Dua ediyorsunuz ama öyle olmayacak!
OKTAY
VURAL (Devamla) Tabii, önemli bir konu. Biraz önce Nurettin Bey
Değerli
milletvekilleri, bakın, burada Vatan toprağı
satılıyor. filan, şu meseleler, bunlar önemli meseleler. Yani
bu vatan toprağı, böyle, gayriciddiye alınabilecek bir konu
değildir. Dolayısıyla bu konularla ilgili, elbette, bu ülkede,
bu milletimizin millî mücadeleyle kazandığı bu toprakları
birilerinin para karşılığında, mütekabiliyet olmadan
alması konusunda her milletvekilinin dimdik ayakta durması
lazım. Böyle, basite alınacak konular değil. Yani arzı
mevûd alanı içerisinde, Vaat edilmiş topraklar. diye GAP
toprakları üzerinde emelleri olan yok mudur? Filistin devleti, İsrail
devleti nasıl kuruldu? Nasıl kuruldu? Bunları göz ardı
edebilir misiniz?
Bu
yönüyle bakıldığı zaman, aslında bu mülkiyet kanunu
çerçevesinde -biliyorsunuz, daha önceki Tapu Kanunu- 1984 yılında
sınırlamalar kaldırıldı, Anayasa Mahkemesi iptal etti
ama 2003 yılında, ilk geldiğiniz zaman, mütekabiliyeti
kaldırdınız. Köylerde, açıkçası, mülkiyet hakkı
tanıdınız yabancılara, yine, Anayasa Mahkemesi iptal etti
Sayın Canikli, Anayasa Mahkemesi iptal etti. Bu niyetiniz doğru
değil. dedi, Anayasa Mahkemesi iptal etti. Ama, yabancı tüzel
kişilerin sınırsız mal edinmesinin önündeki konu hâlen yürürlükte
bulunmaktadır. Yapılması gereken husus, biraz önce siz
söylediniz, Efendim, ülkeler mütekabiliyet,
karşılıklılık esasına göre bunları
yapmıştır...
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Doğru, bugüne kadar öyle
OKTAY
VURAL (Devamla) Bakın, bunu bir söz olarak kabul ediyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır, öyle değil, öyle söylemedim.
OKTAY
VURAL (Devamla) - Nurettin Canikli Beyin AKP Grubu adına
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Öyle söylemedim, öyle demedim.
OKTAY
VURAL (Devamla) -
karşılıklılık ilkesinin korunması
gerektiğini
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Öyle bir şey demedim. Bakın, öyle bir
şey
OKTAY
VURAL (Devamla) -
ve bu çerçevede
satışının yapılacağına ilişkin bir
beyanını, bir söz olarak kabul ediyoruz. (MHP sıralarından
alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bugüne kadarki satışlar o çerçevede
olmuştur. dedim, ikisi farklı. Kayıtlara geçsin diye
söylüyorum.
OKTAY
VURAL (Devamla) Eğer, bakın
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Oktay Bey, öyle bir şey söylemedim ben. Öyle
bir şey söylemedim.
OKTAY
VURAL (Devamla) - Ama, önünüze gelecek
değerli arkadaşlarım, mütekabiliyet şartı
kaldırılacak. Bakın, ne diyor:
Karşılıklılık aramayacağız. diyorlar.
Parası olan bassın parayı, alsın toprağı.
Değerli arkadaşlarım, bunlar siyaset üstü meselelerdir. O
bakımdan, sizlerden istirhamım, bu konu gelecektir değerli
milletvekilleri, AKP milletvekilleri.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Gelecek, getireceğiz.
OKTAY VURAL (Devamla) -
bunlarla ilgili lütfen
grubunuzla ve Sayın Bakanla konuşun. Bu
karşılıklılık esasının dikkate
alınması gerekmektedir. Bunları ortadan kaldıran, köy idari
biriminin bile yabancılara satışının önünü getiren,
turizm amaçlı olarak yapılacak bütün yatırımlarda
yabancıların istediği gibi mülk edinmesi
Değerli arkadaşlarım, bu gidiş
doğru bir gidiş değildir. Bakın, bu konuda
Cumhurbaşkanlığının da yaptığı
incelemeler var ve bu konuda gösterilen birtakım endişeler, çok
çeşitli yerlerde kısıtlamalar vardır. İsviçrede siz
istediğiniz gibi mal mülk alamazsınız, İspanyada da
alamazsınız, sınırları vardır. Birçok ülkenin
kendi özelliklerine göre sınırları vardır. O bakımdan,
bu sınırları ve mütekabiliyeti koruyacak sağlıklı
bir politika oluşturmak lazım. Basın parayı, alın
toprağı. bu anlayış doğru bir anlayış
değil. O zaman vatan toprağı satılıyor.
mantığı içerisinde mütekabiliyet, hedeflerimiz ve
güvenliğimiz dikkate alınmadan yapılacak bir
satışın vatan toprağı olarak satılması
konusunda getireceğimiz endişelere sizin kızmamanız
gerekiyor. Şu anda uyarıyorum. O bakımdan, ben Sayın
Nurettin Caniklinin bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi ve milletin önünde
verdiği bir söz olarak görüyorum. Mütekabiliyet esası,
karşılıklılık esası korunmak suretiyle ve bu
konuda bizim güvenliğimize, menfaatlerimize haleldar gelmeyecek bir
şekilde bu konunun düzenleneceğini beyan etmiştir. Bundan sonra
konular, ne satılıyor, ne yapılmış, neler edilmiş
bunlarla ilgili
2003 yılında çıkardığınız
Tapu Kanunundan sonra satışların yüzde 21,8inin Anayasa
Mahkemesinin iptal kararı ve yürürlüğe girme sürecinde hızla
yabancılara satılması konusundaki eleştirileri de dikkate,
yani bu kürsüde sizin huzurunuza getirmeyi düşünmüyorum. Ama bu konuda,
eğer gerçekten Sayın Caniklinin dediği
karşılıklılık esası dikkate alınmak
suretiyle, biraz önce ortaya koyduğum unsurlar dikkate alınmak
suretiyle
Gidersiniz, arazi satışı bile yoktur, merkezde
satış bile verilmemiştir. Şu apartmanın ancak
dairelerini alabilirsiniz. diye birçok ülkede sınırlandırmalar
vardır. Öyle değil, burası yolgeçen hanı, bas parayı
vereyim toprağı.
Değerli
arkadaşlarım, tarihî tecrübelerimiz, geçmişimiz, bütün
bunların hepsini çok sağlıklı değerlendirmemizi
gerektirmektedir. Bu kadar Her şeyimizi satalım, para gelecek, cari
açık için önemli
Bu anlayış doğru bir anlayış
değil değerli arkadaşlarım. Korumamız gereken mülkiyet
hakkımız vardır. Bu mülkiyet hakkımızı
korumanın en büyük görevlisi de ve sorumlusu da egemenliğin
kayıtsız şartsız millete ait olduğu Türkiye Büyük
Millet Meclisidir. Hepimizin bu çerçevede meseleye bakması lazım.
O
bakımdan, Sayın Caniklinin bu değerlendirmesini ben haklı
görüyorum, doğru görüyorum; karşılıklılık
konusunda duyduğu hassasiyete katılıyorum. Bundan önce
yanlış yapılmış olabilir, Anayasa Mahkemesine
gitmiş olabilir. Dolayısıyla, bundan sonraki süreç içerisinde de
umarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinde hepimizin beraber ve birlikte
anlaşabileceği, Türkiye'nin geleceğini düşünen,
geçmişteki sıkıntıları da dikkate alan bir
anlayış çerçevesinde böyle bir kanun tasarısı getirilir.
Biliyorsunuz, Sayın Erdoğan Bayraktar da bununla ilgili bir kanun
tasarısı hazırlıkları olduğunu bize de ifade
etmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu bakımdan AKP Grubunun
biraz önce ifade edilen çerçevede meseleye bakarak, düzenleyerek bir yasa
getirmesi umudumu muhafaza ettiğimi ifade etmek istiyorum.
Kanun
tasarısı uygulayacaklar var tabii; uygulayacaklar, bürokratlar.
Değerli arkadaşlarım, bu bürokratların uygulayacağı
bu maddelerin çalışanlara, kamu görevlilerine, milletimize
hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, bir düzeltme yapabilir
miyim?
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Anlayamadım?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Biraz önce Sayın Vural ifade ettiğim
bir açıklamadan yola çıkarak bir yorum yaptı, düzeltme
yapacağım efendim; o amaçla kullanmadım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, ben bir şey demedim ki
karşılıklılık dediniz, ben Tamam, doğrudur.
dedim.
BAŞKAN
Sizi olumladı yaptığınız söz nedeniyle.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Yani, benim yaptığım bir
açıklamayı benim söylediğim amacında yorumlamadı
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sataşma yapmadı ama, sizi olumladı.
OKTAY
VURAL (İzmir) Bir sataşmam yoktur efendim; çarpıtmam da
yoktur, sataşmam da yoktur.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır efendim, sataşmadan istemiyorum.
Yani bana atfedilen sözü o içerikte kullanmadığı gerekçesiyle
söz istiyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Değil efendim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Mütekabiliyetle ilgili Sayın Başkan,
mütekabiliyetle ilgili
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, ben, Nurettin Caniklinin
Karşılıklılık ilkesi çerçevesinde
yapılıyor, dün de yapıldı, her hükûmet döneminde
yapıldı
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Tamam, devamı var. Sayın Vural bir
ilave yaptı Sayın Başkan, düzeltmem lazım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Dolayısıyla bu konuda ben hiçbir ilavede
bulunmadım. Bu karşılıklılık ilkesi çerçevesinde
verdiği sözün arkasında olmasını istedim, o kadar.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Benim yaptığım bir
açıklamayı, kastetmediğim bir içerikte açıkladı
Sayın Başkan. 69a göre
FARUK BAL
(Konya) Zabıtları getirtin efendim.
BAŞKAN
Evet, efendim, sataşma değil, yerinizden açıklama vereyim
efendim, sataşma yok.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yerinizden efendim, sataşma yok ki!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Efendim, ama 69da biliyorsunuz
sataşmanın yanında
OKTAY VURAL
(İzmir) Nurettin Bey, sataşma yok ki! Siz kendi kendinize
sataşmış olursunuz.
BAŞKAN
Sataşma yok ama size sataşmadı Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Efendim, sataşma yok Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sataşma yok, lütfen yerinizden düzeltme vereyim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yani kendi kendinizi nakz etmiş olursunuz!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, izin verirseniz,
sataşmadan söz istemiyorum zaten
Sataşmadan
söz istemiyorum Sayın Vural.
Bakın,
yaptığım bir açıklamayı
BAŞKAN
Mikrofonunuz açıldı Sayın Canikli, yerinizden lütfen
açıklayınız.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Efendim, izninizle iki dakika Sayın
Başkanım
BAŞKAN
Sataşma yok, lütfen açıklamayı yerinizden yapınız.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, 69uncu madde
sataşmanın yanında atfedilen bir ifadenin farklı
kullanılmasını da kapsar.
ERDOĞAN
TOPRAK (İstanbul) Sayın Başkan, sataşma yok. Sataşma
varsa Sayın Canikli grubumuza sataştı.
BAŞKAN
Sayın Canikli, yerinizden açıklasanız şimdiye kadar
söylemiştiniz söyleyeceğinizi.
Buyurunuz
lütfen.
ERDOĞAN
TOPRAK (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Canikli grubumuza
sataşarak Bilmeden kürsüye çıkıyorsunuz. dedi. Sayın
Caniklinin 2009da yaptığı açıklama var
BAŞKAN
Bir dakika efendim, lütfen oturur musunuz
Önce
Sayın Caniklinin konuşmasını bitirelim.
Buyurunuz
efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, yaptığı bir
açıklamayı İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
yanlış yorumladığına ilişkin açıklaması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önceki
konuşmamda, Sayın Vuralın bahsettiği konuşmamda
şunu söyledim: Bugüne kadarki yapılan satışların
-bizim dönem de dâhil olmak üzere- tamamı mütekabiliyet çerçevesinde
gerçekleştirilmiştir. Bu, hukuki, net, yalın bir gerçek, bir
vakıa, bir tespit.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tamamı değil Nurettin Bey. Hayır, sizin
döneminizde
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayın Sayın Vural,
dinleyiniz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır, şöyle, bakın, geleceğe
yönelik olarak nasıl olması gerektiği ya da mütekabiliyetle
ilgili yapılan tartışmalar bu kapsam
dışındadır, onunla ilgili hiçbir şey söylemedim.
Şunun
için söylüyorum: Bakın, Sayın Başkan, ben şuna
inanıyorum yani bir yabancının mütekabiliyet şartı
olsun ya da olmasın konut alması, Türkiyede yaşamak
amacıyla konut almasında hiçbir sakınca görmüyorum, hiçbir beis
görmüyorum. Sadece toprak kavramı içerisinde özellikle büyük arazilerin
satışına şiddetle karşıyım, onları
ayırmak lazım yani çok genel bir ifadeyle bunları
değerlendirmek doğru değil. Dolayısıyla benim
açıklamam sadece bugüne kadarki, bizden önceki ve bizim dönemimizdeki
yapılan satışlardaki ilkeyi belirtmek içindir, onun
dışında başka bir anlam, geleceğe yönelik bir yorum
içermemektedir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Doğru değil sayın milletvekilleri, bu
yanlış bir gidişat, lütfen müdahale edin.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Çünkü Sayın Vural benim adımı
ifade ederek gelecekle ilgili, mütekabiliyetle ilgili bir düzenleme
geldiği zaman, daha doğrusu mütekabiliyet şartı
aranmaksızın toprak satışı konusu
Toprak demeyelim,
Gayrimenkul satışı konusu gündeme gelirse bunu bir söz olarak
alıyorum. dedi, bu düzeltmeyi onun için yapıyorum, bir.
İkincisi
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) İzin verin, bitiriyorum. Sayın Vural,
izin verirseniz
BAŞKAN
Bir dakika efendim
Sözünüzü bitiriniz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) On dakika mı konuşacak?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bakın, yabancılara toprak
satışıyla ilgili küçük birkaç rakam vermek istiyorum: Cumhuriyet
Halk Partisi tek parti döneminde 41 milyon metrekare, koalisyon olduğu
dönemlerde 29 milyon metrekare, toplam 70 milyon metrekare yabancılara
satış. ANASOL-D Hükûmeti 9 milyon 725 bin metrekare, askerî yönetimler
14 milyon metrekare, ANASOL-MHP 4,5 milyon metrekare yani burada en fazla
-biraz önce ifade ettim- 70 milyon metrekareyle en çok yabancılara
satış Cumhuriyet Halk Partisi döneminde olmuştur.
Teşekkür
ederim.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Canikli.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, efendim, Vatan toprağı
satılıyor. şeklindeki eleştirilere Sayın Nurettin
Canikli Karşılıklılık esası çerçevesinde
yapılıyor, bunda vatan toprağı satılıyor yorumu
yapılmaz. O zaman Sayın Canikli eğer mütekabiliyeti ve
karşılıklılığı kaldırırlarsa
Vatan toprağı satılıyor. iddiamızın
doğruluğunu buraya getirmiş olacaklardır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Evet, evet, evet
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Hayır, öyle bir şey söylemedi. Hiç
öyle bir şey söylemedi.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, Sayın Vural benim
açıklamalarımı yorumluyor. Ben öyle bir şey söylemiyorum,
söylediğim çok net, eğer gelecek dönemde
BAŞKAN
Sayın Canikli, sizin söylediğiniz net bir şekilde tutanaklara
geçti, Sayın Vuralın sözü de geçti.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bakın, gelecek dönemde bu konu gündeme
gelirse ben bu konudaki şahsi kanaatimi paylaşıyorum. Yani bir
konutun bu çerçevede satılmasının ne vatanı satmak
olduğu ne de herhangi bir tehdit
OKTAY VURAL
(İzmir) Ama öyle dediniz, karşılıklılık
olduğu için vatan toprağı satışı değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun)
millî güvenlik açısından tehdit
içermediğini ifade etmek istiyorum Sayın Başkan, hepsi bu kadar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Karşılıklılık yoksa vatan
toprağı satılıyor. Kimin toprağını
satıyorsunuz?
FARUK BAL
(Konya) - Zabıtları getirtin efendim.
BAŞKAN
Konu netleşti, hepsi net bir şekilde anlaşıldı
efendim.
Teşekkür
ediyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır, kimin toprağını satıyorsun sen!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Öyle bir şey demedim, ben tespit yaptım
sadece. Bugüne kadar yapılan satışların
ERDOĞAN
TOPRAK (İstanbul) Herhâlde Anayasa Mahkemesi iptal etmeseydi
mayınlı araziler Ottowa Şirketine verilecek miydi, verilmeyecek
miydi?
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S. Sayısı: 87) (Devam)
2.- 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2010 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S. Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN
Şahsı adına Konya Milletvekili Mustafa Baloğlu.
Buyurunuz
Sayın Baloğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Verilmeyecekti. Ne olacak şimdi?
ERDOĞAN
TOPRAK (İstanbul) Anayasa Mahkemesinin
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Verilmeyecekti
Verilmeyecekti
Hadi konuşun
bakalım!
ERDOĞAN
TOPRAK (İstanbul) Verilmeyecek miydi? İşte Sayın Nurettin
Caniklinin açıklaması.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Nasıl ispat edeceksin?
BAŞKAN
Sayın Toprak, söz verdim, Sayın Milletvekilimiz konuşacak.
ERDOĞAN
TOPRAK (İstanbul) Bakın, Sayın Nurettin Canikli Cumhuriyet
Halk Partisinin ve diğer hatiplerin hazırlıksız
geldiğini. söyledi ve belli konularda kamuoyunu yanıltıcı
açıklamalarda bulundu kürsüden.
BAŞKAN
Sayın Toprak, lütfen
Söz verdim.
ERDOĞAN
TOPRAK (İstanbul) Sayın Başkan, tutanaklara geçsin diye
söylüyorum.
BAŞKAN
Peki.
ERDOĞAN
TOPRAK (İstanbul) Sayın Caniklinin açıklaması burada.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkan, böyle bir usul var mı?
BAŞKAN
Tamam. Sayın Toprak lütfen
Buyurunuz
Sayın Baloğlu.
MUSTAFA
BALOĞLU (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2012 bütçe kanun tasarısının 30uncu maddesinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Meclisimizi ve büyük Türk
milletini saygıyla selamlıyorum.
Bu
vesileyle, geçtiğimiz cumartesi günü 738inci vuslat yıl dönümünü
kutladığımız büyük mutasavvıf, şair ve
düşünür Hazreti Mevlânâyı saygı ve şükranla anıyorum.
Hazreti Mevlânâ der ki: Hayatta muvaffak olmak için üç şey
lazımdır. Bunlar; dikkat, intizam ve çalışma. Biz bu üç
temel prensiple yola çıkmış ve bu prensipler doğrultusunda
ülkesine hizmet etmeyi gaye edinmiş bir ekibiz. Bugün ülkemizin en büyük
avantajı, bu prensipleri benimsemiş, işlerini titizlikle ve
azimle yapan AK PARTİ kadroları tarafından yönetilmesidir.
Sayın Başbakanımızın, İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı sırasında hayata
geçirdiği belediyecilik anlayışıyla yeni bir dönemi
başlattığını hepimiz biliyoruz. Hükûmetimiz bugün de
yaptığı yerel yönetim reformlarıyla kentlerimizin önünü
açmaya devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisince reform kapsamında kabul
edilen ilk yasalar, 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu ve
sonradan iptal edilen 5215 sayılı Belediye Kanunudur. Her türlü
engellemelere, dönemin Cumhurbaşkanı ve Anayasa Mahkemesi
tarafından yapılan kesintilere rağmen 22 Mayıs 2005
yılında 5393 sayılı Belediye Kanunu yürürlüğe
girmiştir. Bununla beraber, İl Özel İdaresi Kanunu, Mahallî
İdare Birlikleri Kanunuyla yerel yönetimlerle ilgili temel yasalar
yenilenmiş ve uygulanmaya başlamıştır. Bu kanunlar ile
AK PARTİnin 2023te hedeflediği Türkiyeye ulaşmak için güçlü
bir adım daha atılmıştır. Bu siyasal düzenlemeler
1980lerden beri yoğun olarak gündemde olan, yönetimdeki reform, talep ve
ihtiyaçların bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Buna
ek olarak katalizör niteliğinde de düşünebileceğimiz Avrupa
Birliği standartlarına uyum süreci de yönetsel reformların
önemli nedenlerinden bir tanesidir. Yönetimde şeffaflık ve
halkın katılımı, hesap verilebilirlik ve yerindelik gibi
iyi yönetişim ilkeleri yerel yönetimler yasalarının ve birçok
yeni düzenlemelerin teorik altyapısını şekillendirmiş
ve bu kanunlarla âdeta ruhunu oluşturmuştur. Bunlara ilişkin
dikkat çekmek istediğim diğer bir konu ise tüm bunların
uygulamaya konulmasındaki kararlılık, hız ve beceridir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanunlar sizlerin de bildiği
gibi belediyelerin kuruluşu, sınırları, tüzel
kişiliği ve mahalleler ile ilgili yapısal
değişiklikler ile belediyelerin görev alanlarının
genişletilmesi, yerindelik ilkesi, mali özerklik ilkesi, belediye
meclisinin çalışması, stratejik plan yapılması
zorunluluğu, kurumlarla olan ilişkileri, norm kadro
uygulamaları, acil durum planlaması yapma zorunluluğu gibi
yönetsel değişiklikleri de kapsamaktadır. Bununla birlikte,
yerel yönetimlere halkın katılımı ve demokratikleşme
adına oldukça önemli adımlar atılmıştır.
Hemşehrilik
tanımının değişmesi, kent konseyinin
oluşturulması ve işlevlik kazandırılması,
belediye hizmetlerinde gönüllü katılımın sağlanması,
belediye üzerindeki idari vesayet uygulamasının
kaldırılması ve denetim komisyonlarının kurulması
gibi uygulamalar bu konuda göze çarpan değişiklikler
arasındadır.
AK
PARTİnin yerel yönetim anlayışında
ayrımcılık yoktur. Beldelerimizi, il ve ilçe,
büyükşehirlerimizi eşit olarak değerlendiriyoruz.
Başarımızın sırrı da burada yatıyor. Siyasi
tarafını gündeme getirmeden, tüm belediye
başkanlarımıza kentin seçilmişleri olarak bakıyoruz. Devletimizin
bütün birimleriyle kenetlenerek kaynak kullanma ve proje üretmenin yolunu
açmaya çalışıyoruz. Bu anlamda yapılan
çalışmaların sonuçları bizim izlediğimiz yolun
doğruluğunu ispatlar niteliktedir.
Değerli
milletvekilleri, peki bunlar yeterli mi? Elbette ki değil. Sürekli kendisi
ve ülkesini ileriye taşımayı görev bilinci hâline getirmiş
olan AK PARTİ Hükûmetinin yapacakları bunlarla da kalmamalı ve
kalmayacaktır da. Her zaman olduğu gibi, odak noktamıza
vatandaşlarımızın sorunlarını ve ihtiyaçlarını
alarak coğrafi ayrım gözetmeden, bunun yanında coğrafi
farklılıkları da beraberinde getirdiği, değişen
ihtiyaçları da atlamadan, onlara daha yaşanabilir bir çevre sunan,
katılımlarını daha fazla gerçekleştirebilecekleri bir
belediyecilik anlayışıyla hizmet götüreceğiz. Böylelikle,
günümüzde, vatanımızın her köşesinde hak ettiği
hizmeti alan vatandaşımız bu hizmeti artarak almaya devam
edecektir.
Değerli
milletvekilleri, göreve geldiğimiz ilk günden beri
yaptığımız çalışmaları ve
sonuçlarını değerlendirerek daha iyisini yapma gayemiz bizi
başarıya götüren bir başka noktadır. Bu noktadan hareketle,
hem belediyecilik alanındaki reformlarımız hem de bu konuya
ilişkin halkımızın hak ettiği refah düzeyinde
yaşayabilmesi için tüm enerjimiz, bilgi ve deneyimlerimizle
çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Baloğlu.
Şahsı
adına Nevşehir Milletvekili Murat Göktürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Göktürk.
MURAT
GÖKTÜRK (Nevşehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2012 yılı bütçe kanun tasarısının 30uncu maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi ve aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, 2012 yılı bütçesi Hükûmetimizin 10uncu bütçesidir.
Diğer bütçelerimizde olduğu gibi 2012 yılı bütçesinde de
sosyal politikalar, istihdam artışı ve kalkınma esas
alınmıştır. Sosyal politikalar bakımından, seçim
bölgem olan Nevşehirden bir örnek vermek istiyorum. Bu yıl Nevşehir
ilinde 2.600 kişiye toplam 1,5 milyon lira evde bakım ücreti
ödenmiştir. Bir zamanlar Avrupadaki sosyal politikalara imrenerek
bakarken günümüzde daha ileri uygulamalar AK PARTİ hükûmetleri
zamanında yürürlüğe konulmuştur, bununla iftihar ediyoruz.
Sayın
milletvekilleri, dokuz yıldır devam eden ekonomik ve siyasi istikrar
2012 bütçemizle de hız kesmeden devam edecek. Türkiye ekonomisinin, fazla
değil, yakın tarihteki ekonomik ve siyasi krizler, belirsizlik,
ümitsizlik ve güvensizlik ortamından çıkarak sürekli büyüyen ve
gelişen günlere ulaşması bizi sevindirmektedir. Bu durumu
destekleyen toplumdaki gelişmeler ve yapılan anket sonuçları da
uygulanan politikaların doğru yolda olduğunu göstermektedir.
Sayın
milletvekilleri, hepimizin bildiği üzere, 2011 yılında Türkiye
ekonomisi büyümede yine zirveye oturmuş ve yılın ilk dokuz
ayında yüzde 9,6 büyüyen ülkemiz dünya 1incisi olan Çini geçmiştir.
Avrupanın krizlerle uğraştığı bugünlerde gelinen
noktadan gurur duymaktayız. 2011in tamamına
bakıldığında da Hükûmetimizin 2012-2014 Orta Vadeli
Programındaki 2011 yılı için hedeflenen yüzde 7,5luk büyüme
oranı Türkiye ekonomisinin yüzde 9,6 büyümesiyle tutturulmuştur. 2023
yılında dünyanın en büyük on ekonomisi arasında bulunma
hedefi de inşallah yakalanacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem olan Nevşehir
ilimizden de bahsetmek istiyorum. Kapadokya olarak bilinen bölgenin içerisinde
yer alan Nevşehir ilimiz, tarihte birçok kültüre ev sahipliği
yapmış, tarihî ve turistik açıdan doğa harikası peri
bacaları ve kayadan oyma dinsel ve tarihî merkezleri ile turizmin göz
bebeklerinden biridir. UNESCO doğal ve kültürel miras listesinde de yer
alan bölgemiz, her geçen yıl daha fazla yerli ve yabancı turisti
ağırlamaktadır. Bu yılın ilk on bir ayında yaklaşık
2,5 milyon turiste ev sahipliği yapmıştır. 47si turizm
belgeli olmak üzere 250 otelimiz bölgede hizmet vermektedir. Ayrıca, son
yıllarda bölgemizde doğal güzelliklerini havadan görme imkânı sağlayan
balon turizmi de yaygınlaşmıştır. 80in üstünde balon
her sabah günün ilk ışıklarıyla havalanmakta ve bölgemizin
muhteşem doğasını seyir zevkini yaşatmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, son yıllarda insanların doğal ortamlarda
bulunma isteği sonucu gelişen ekoturizm, özellikle Ürgüp ve
çevresinde kayadan oyma birçok butik otel kazandırmıştır.
Ayrıca, Kozaklı ilçemizde bulunan kaynak suyumuz, kaplıca
turizmi açısından büyük önem arz etmektedir ve Kültür ve Turizm
Bakanlığımız bu suyun daha da değerlendirilmesi için
gerekli desteği vermektedir. İlimizde, KÖYDES ve BELDES projeleri
kapsamında köylerimizin ve belediyelerimizin su, kanalizasyon ve
ulaşım sorunları büyük oranda çözülmüştür ve çözülmeye
devam etmektedir. 350 yatak kapasiteli devlet hastanemiz hizmete
alınmış, yine 120 yatak kapasiteli Kozaklı Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Merkezimiz ise yirmi beş yıldan fazla süre inşaat
olarak kaldıktan sonra bizim İktidarımız zamanında
hizmete açılmıştır. Hidrofizyoterapi alanında
ülkemizde hizmet veren sayılı birkaç sağlık merkezinden
biri hâline gelmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gerçekten, Hükûmetimizin yapmış
olduğu icraatlar bizim bölgemizde de kendisini bulmaktadır. Bu
şekilde, bütçenin hazırlanmasında ve uygulanmasında
emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle sözlerime son verirken 2012 yılı bütçemizin ülkemiz
için hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Göktürk.
Soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Maliye
Bakanına bir sorum var. Son beş yılda öngörülen ödeneğin
üstünde harcama yapan kurumlar hangileridir? Öngörülen bütçeden en fazla
harcama yapan beş kurum hangileridir ve bunlar yıllara göre ne kadar
fazla harcama yapmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Acar.
Sayın Kaplan
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Kocaeli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
sorum sizin yerinize vekâlet eden Kocaelili Bakanıma aitti ama size
kısmet oldu, yine de sorayım.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryollarının bölge müdürlüğü, İstanbul-Ankara
arasındaki hızlı tren seferleri nedeniyle
Haydarpaşa-Adapazarı arasındaki hattın
çalışmalarını otuz ay süreyle durduracağını
ifade etti, kamuoyuyla paylaştı. Burada günlük taşınan
insan sayısının yaklaşık 5-10 bin gibi olduğunu,
sanayi bölgesi oluşu nedeniyle iki metropol arasındaki konumu göz
önünde bulundurduğunuzda, iki hattı bulunması nedeniyle böyle
bir -şaka diye tırnak içerisinde vurgulayacağım- tabloya
izin verecek misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Kaplan.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Sayın Bakan, Virginia
İnsan Hakları Bildirgesinin 9uncu maddesi aynen şu
şekilde: Hiç kimseden aşırı kefalet istenemez.
Köylümüzden 4 kefil aranıyor kredi almak için, ayrıca şehirlerde
bir ipotek aranıyor. Yıl 1991, yıl şu anda 2011. Bunu
nasıl karşılarsınız?
İkinci soru: Spor
kanunu, madde 22, dördüncü fıkra, şiddeti öven basın
mensuplarıyla ilgili. Türkiyede yayınlanan bir gazeteyse 100 bin
lirayla 500 bin lira arası
Bu mahallî gazeteler için de geçerli. Yine
Virginia Sözleşmesinin o 9uncu maddesinin son fıkrası: Yüksek
para cezaları ya da zulüm sayılabilecek olağan
dışı cezalar verilemez. Yıl 1991, yıl şu anda
2011. Bunu nasıl karşılayacaksınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tanal.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, ülkemizde şimdiye kadar yabancı gerçek ve tüzel kişilere
yapılan taşınmaz miktarı ve büyüklükleri nedir? Bunun ne
kadarı 2003 yılından sonra yapılmıştır?
İkincisi:
Bütçenin uygulanmasıyla ilgili olarak Maliye Bakanı olarak
şahsınıza ne tür esneklik ve yetkiler verilmiştir?
Açıklarsanız memnun olurum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Sayın
Kaplan
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Zaho-Trabzon demir yolu bir önceki bütçe görüşmelerinde gündeme
gelmişti fakat bu dönem yer almadı. Düşünüyor musunuz
yapmayı?
Bir
de bastırılacak paralara Hasankeyfin resmini basacaktınız,
söz vermiştiniz. Sular altında kalmadan önce o sözünüzü tutacak
mısınız?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Sayın
Varlı
MUHARREM
VARLI (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, gübre fiyatları aşırı derecede yükseldi, mazot
fiyatları zaten yüksek. Çiftçimiz çok zor durumda.
Bir
de bu ecri misil fiyatları, yani hazine arazilerini eken çiftçilerimiz
üzerinde uygulanan ecri misil fiyatları çok aşırı yüksek
rakamlarla çiftçimizin karşısına geliyor. Bu konuda bir
iyileştirme yapmayı düşünür müsünüz? Çiftçilerimiz üreten
insanlar, üreten insanları desteklememiz lazım. Dünyada belki
önümüzdeki yüzyılın en büyük ihtiyacı tahıl olacak,
gıda olacak. Bunu göz önünde bulundurarak çiftçilerimize bu manada bir
iyileştirme yapmayı düşünür müsünüz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Varlı.
Sayın
Serindağ
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Maliye Bakanımıza aracılığınızla şu
soruyu sormak istiyorum: Çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle,
örneğin, sadece bakanlığın adının
değiştirilmesi amacıyla çıkarılan kanun hükmünde
kararnamelerle kamu görevlilerinin kadroları iptal edilmekte, yeni
kadrolar ihdas edilmektedir. Acaba bunun sebebi nedir? Mevcut kadroların
iptalini gerektiren durum nedir ki mevcut kadrolar iptal ediliyor da yeni
kadrolar ihdas ediliyor?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Serindağ.
Buyurunuz Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Acar
sormuşlardı, son beş yıldır ödenek üstü harcama
Arkadaşlar çalışıyorlar, henüz bana
ulaştıramadılar çünkü bakmak lazım ama şöyle
hemen hızlı bir şekilde,
birkaç rakam geldi, sizlerle paylaşayım müsaade ederseniz.
Ödenek üstü Millî
Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı
diye birkaç bakanlık var ama bir de şöyle benim bildiğim
kadarıyla yani bunların
dışında hem bu sene hem de geçen sene hakikaten
Karayollarına bütçede öngördüğümüzün çok çok ötesinde ek imkânlar
oluşturduk. Yani rakamlar biraz afaki olabilir, kesin olmayabilir. Geçen
sene -yanlış hatırlamıyorsam- yatırımlar için
yani altyapı yatırımları için ki bunun içinde DSİnin
de yatırımları var, 14 milyar lira ekstra bir kaynak
ayırmıştık. Bu sene de -yanlış
hatırlamıyorsam- 9,1 milyar lira altyapı için harcadık.
Yani bu tür harcamalar gelirle bağlantılı olarak
yapılıyor. Bunu daha önce de sizlerle
paylaşmıştım. Zaten o nedenle de bu bütçe kanununda bu
yönde birtakım yetkiler veriliyor. Bu özellikle Altyapı
yatırımları nasıl oluyor? diye sorarsanız, Yüksek
Planlama Kurulu bir karar alıyor ve yeni birtakım projelerin
uygulanmasının önünü açıyor, biz de eğer gelir buna imkân
sağlıyorsa bir şekilde bu gelen ekstra gelirlerden bu
yatırımlara kaynak aktarıyoruz. Ama arkadaşlar kesin
rakamları çıkartırlarsa sizlerle paylaşırız.
Sayın Kaplan, tabii ki ben Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryollarının kararının detayına vâkıf
değilim ama tabii ki iki metropol
arasındaki hattın tamamen kapatılması yerine alternatif bir
çözüm bulunabilirse biz de tercih ederiz ama bu benim uzmanlık alanım
değil. Dolayısıyla alternatif birtakım yollar bulunursa,
vatandaşlarımızın gidiş gelişleri
kolaylaştırılırsa biz de
memnun oluruz.
Bu kefaletle ilgili bir
soru vardı galiba. Ben de tam olarak anlamadım, Virginia 1991 bugün
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bankalar, takdir edersiniz ki vatandaştan para
topluyor ve bunu tabii ki yatırım yapacaklara aktarıyor ama bunu
yaparken de tabii ki yani sonunda bir para ticareti yapıyor, bunda
kendisini güvende hissetmek için kefalet arayabiliyor. Yani Türkiyede bunun
aşırı bir uygulaması varsa hep beraber oturalım ama
bu, yasayla düzenlenecek bir husus da değil doğrusu çünkü sonuçta siz
ne kadar yasa çıkartırsanız çıkartın, bankalar,
kendileri bu uygulamada tabii ki kararları kendileri verirler. Ama bu
yönde eğer kamu bankaları nezdinde bir yanlış uygulama
varsa yine biz kendilerine iletelim.
Sayın
Işık taşınmazlarla ilgili bir soru sordu. Henüz
arkadaşlar bana bu rakamları getirmediler, getirirlerse sizinle
paylaşırız.
Bütçede
Maliye Bakanına ne tür yetkiler verildi? Değerli arkadaşlar,
birçok yetki tanıyorsunuz, teşekkür ediyorum.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Çok verdik de onun için
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, değerli
arkadaşlar, şöyle: Yani bütçe kanunu burada tabii ki sizlere
getiriliyor. Bu yönde birtakım düzenlemeler var. Hakikaten uygulamada
kolaylaştırmak için Maliye Bakanına ciddi yetkiler veriliyor,
geçmişte de veriliyordu yani sadece bu seneye özgü bir şey
değil, geçmiş yıllarda da verilmiş.
Ne
tür yetkiler? Şimdi bakıyorum, 8inci maddesinde bana yani Maliye
Bakanına ödenek aktarma ve ekleme işlemlerine ilişkin yetkiler
düzenlenmiş. Ayrıca 7nci maddede gerektiğinde
kullanılabilecek ödeneklerin aktarımına ilişkin yetki
verilmektedir. Yani birçok konuda bu bütçe kanunuyla Maliye Bakanına yetki
veriyorsunuz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Yani il için hangi bakanlığa gideceğimizi
belirleyelim.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Biz de bu yetkileri
kullanırken milletimize ve sizlere hakikaten layık olmak için her
türlü gerekli özeni gösterdiğimizden emin olabilirsiniz yani o konuda en
ufak bir tereddüdünüz olmasın.
Zaho-Trabzon
demir yolunu, bilmiyorum, Ulaştırma Bakanımızla
konuşmamız lazım.
Hasankeyfin
resmini paranın üzerine koyma kararı benim değil, benim
bildiğim kadarıyla Merkez Bankası meclisinin bir
kararıdır.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Paralar basıldığında konuşmuştuk.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Ama yani şöyle: Siz bir
öneri olarak getirmişsinizdir
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Bütçe tutanaklarında var Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Siz bir öneri olarak
getirmişsinizdir
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Hasankeyf sular altında kalmadan basın
parayı.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Yani memnun olurum değerli
arkadaşlar, Hasankeyf gibi tarihî bir birikimin bir şekilde
yansıtılması bizi memnun eder.
Değerli
arkadaşlar, gübre fiyatları yükseliyor, doğrudur. Gübre
fiyatlarının, yanlış hatırlamıyorsam, yüzde
90ını enerjiler oluşturmaktadır.
Şimdi,
ecri misil konusunda şöyle, biz Maliye Bakanlığı olarak
şunu öneriyoruz, diyoruz ki: Mümkün olduğunca bu kamu arazilerini
kiralayalım. Ecri misil uygulaması işgale yöneliktir. Hatta
geçenlerde Sayın Şandır bir soru sordu, ben henüz kesin
olmadığı için cevap verememiştim, şimdi
söyleyebilirim. 2B yasa tasarısına son şekli verildi. Muhtemelen
orada, sizlerin de tabii ki uygun bulması hâlinde, Meclisimizin uygun
bulması hâlinde şu anda çiftçilerimiz tarafından, köylülerimiz
tarafından kullanılan arazilerin köylülerimize satılmasına
ilişkin de birtakım düzenlemeler olacak. İnşallah bu ecri misil
temelli bir şekilde çözülür.
OKTAY
VURAL (İzmir) Devredelim efendim. Ne kaldı ki ellerinde? Ne mal
kaldı ne mülk kaldı.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Değerli arkadaşlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Süremiz sona erdi Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan, sağ olun.
BAŞKAN 30uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, programa göre 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının oylanmamış maddelerinin
görüşmelerini ve oylamalarını yapmak için 20 Aralık 2011
Salı günü, alınan karar gereğince saat 13.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati. 22.24