20 Aralık 2011 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43üncü Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S.Sayısı:87)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın
milletvekilleri, dünkü birleşimde, maddelerin oylaması
tamamlanmış bulunan 2012 Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama yarınki birleşimde son konuşmalardan
sonra yapılacaktır.
Şimdi, 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap
Tasarısının 1inci maddesini tekrar okuttuktan sonra
oylarınıza sunacağım.
2010 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Gider bütçesi
MADDE 1- (1) 5944 sayılı
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa bağlı (A)
işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli;
a)
(I) sayılı cetvelde yer alan genel
bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 281.907.405.110 Türk Lirası,
b)
(II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelere 17.799.895.100 Türk Lirası,
c)
(III) sayılı cetvelde yer alan
düzenleyici ve denetleyici kurumlara 1.949.287.082 Türk Lirası,
ödenek
verilmiştir.
(2)
2010 yılı merkezi yönetim konsolide
ödenek toplamı 286.981.303.810 Türk Lirasıdır.
(3)
Kanunların verdiği yetkiye dayanarak
yıl içerisinde eklenen ve düşülen ödenekler sonrası merkezi
yönetim kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a)
(I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 2010 yılı bütçe giderleri toplamı
288.191.563.587,45 Türk Lirası,
b)
(II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelerin 2010 yılı bütçe giderleri toplamı
20.069.022.550,19 Türk Lirası,
c)
(III) sayılı cetvelde yer alan
düzenleyici ve denetleyici kurumların 2010 yılı bütçe giderleri
toplamı 1.794.151.438,17 Türk Lirası,
olarak
gerçekleşmiştir.
(4)
2010
yılı merkezi yönetim konsolide bütçe gideri toplamı
294.358.723.518,41 Türk Lirasıdır.
BAŞKAN
1inci maddeyi daha evvel kabul edilen cetvelleriyle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Buyurun
Sayın Vural.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, TBMMde bulunan
Muhafız ve Tören Taburunun görevlerinin polise devredilmesine ilişkin
açıklaması
OKTAY
VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde çıkarılan bir kanunla Mustafa Kemal Atatürkün emriyle
Piyade Üsteğmen İsmail Hakkı Tekçe tarafından 18 Temmuz
1920 tarihinde dokuz mangalı olarak kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Muhafız Taburu geçtiğimiz günlerde
kaldırılmıştır.
Bu kaldırılan
taburun ilginç bir hikâyesi vardır, bunu paylaşmak istiyorum.
Ateşten günlerin yaşandığı, Türk İstiklal
Savaşının tüm şiddetiyle devam ettiği günlerde,
Londra Barış Konferansının önerilerinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hükûmetince reddedilmesi üzerine itilaf devletlerinin
isteklerini zorla Türklere kabul ettirmekle görevlendirilen Yunanlılar,
Bursa üzerinden Eskişehire, Uşak üzerinden Afyona doğru 23
Mart 1921de saldırıya geçerler. Yunanlıların Bileciki ve
Uşakı ele geçirmeleri üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi
Muhafız Taburu cepheye gönderilir. Bu tabur, orada kahramanca
çarpışan Mehmetçikin gücüne güç katar ve Türk kuvvetleri
saldırıya geçerek Yunan saldırısını püskürtür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Çok hızlıca bitirirsek...
OKTAY
VURAL (İzmir) İşte, o
Muhafız Taburu İstiklal Savaşında ifa ettiği görevi
doksan bir yıl boyunca Türk milletinin hizmetinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında da yerine getirmiştir. Bugün doksan
bir yıllık görev sona ermiş bulunmakta. Başkomutan Mustafa
Kemal Atatürkün talimatlarıyla kurulan tıpkı Gazi Meclis gibi
gazi olan Muhafız Taburunun hizmetlerinden dolayı bugüne kadar görev
yapmış komutanlarına ve kahraman erlerine teşekkür
ediyorum.
Türk
milletinin egemenliğini temsil eden ve onu korumak için Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görev yapan bütün komutanların ve erlerin
hatıralarında bu hatıralar yaşayacaktır. Türk
milletinin bağrından çıkan Türk ordusu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin manevi varlığının ayrılmaz bir parçası
olarak şan ve şerefle hizmet etmeye devam edecektir.
Görevi
devralan polislerimiz de milletimizin egemenliğini temsil eden
Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi varlığına emanet
olmuşlardır, hoş geldiler diyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN 2nci maddeyi okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2- (1) 5944 sayılı 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanununa bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği
üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan
genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin gelirleri 231.235.584.000 Türk
Lirası,
b)
(II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri
4.898.274.700 Türk Lirası öz gelir, 13.386.485.400 Türk Lirası Hazine
yardımı olmak üzere toplam 18.284.760.100 Türk Lirası,
c)
(III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
gelirleri 1.949.287.082 Türk Lirası, olarak tahmin edilmiştir.
(2)
2010
yılı merkezi yönetim konsolide bütçe gelir tahmini toplamı
236.794.347.700 Türk Lirasıdır.
(3)
Merkezi
yönetim kesin hesap gelir cetvellerinde gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı
cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin 2010
yılı net bütçe gelirleri toplamı 246.869.332.645,47 Türk
Lirası,
b)
(II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2010 yılı
net bütçe gelirleri toplamı 20.937.531.582 Türk Lirası,
c)
(III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
2010 yılı net bütçe gelirleri toplamı 1.892.751.661,75 Türk
Lirası,
olarak gerçekleşmiştir.
(4) 2010 yılı
merkezi yönetim konsolide bütçe geliri toplamı 254.277.435.358,21 Türk
Lirasıdır.
BAŞKAN Madde hakkında gruplar adına ilk söz Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Namık
Havutçaya aittir.
Sayın Havutça yok mu?
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın İsa Gök konuşacak
efendim.
BAŞKAN Mersin Milletvekili Sayın İsa Gök.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA İSA GÖK (Mersin) Ben joker konuşmacı
olarak çıktım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Bütçe görüşmeleri sonlanıyor artık, bir sorun daha
aşılıyor ama esasen AKP Grubu bilerek veya bilmeyerek Türkiye'yi
bir kaosa sürükledi. Şöyle ki yaz aylarına girdiğimizde belki de
çıkan kanunları, yasama organının
çıkarttığı kanunları onaylayacak bir
Cumhurbaşkanı bulunamayabilecek. Zira, öyle bir nokta oldu ki
Sayın Cumhurbaşkanını da, Sayın Başbakanı da
bu zor duruma düşüren, bu kaosu yaratan doğrudan AKP Grubunun hukukçu
kurmaylarıdır. Net olarak söylüyorum. AKP Grubunun hukukçu
kurmayları, Cumhurbaşkanını da, Başbakanı da zor
bir duruma düşürmüştür. Yetmiyormuş gibi Sayın
Başbakanın önüne sorunu çözmek için getirilen öneriler, aslında
sorunu daha da büyütecek önerilerdir. Âdeta beş yıl mı, yedi
yıl mı kargaşasında, bir bombayı Sayın Başbakanın
kucağına AKP Grubu bırakmıştır. Kararı
Sayın Başbakan verecek. demişlerdir, hukuki bir cevabı
siyasi makama tevdi ederek Sayın Başbakanı kucağında
bombayla yalnız bırakmışlardır. Biraz geçmişe
gidelim ve hukukçu arkadaşlar biraz hatırlasınlar neler
olduğunu.
Arkadaşlar, 21inci Dönemde, 31 Mayıs 2007 tarihinde -Sayın
Mehmet Ali Şahin orada bulunuyor- Meclis bir Anayasa
değişikliği kanunu çıkardı, 5678 sayılı
Yasa. Bu yasa daha önce çıktı. O dönemde Cumhurbaşkanı
Sayın Sezer veto etmişti. 21inci Dönem Parlamentoya iade olarak
geldi, Parlamento aynen kabul etti, gitti.
Arkadaşlar, bu değişiklikte değiştirilen üç ana
grup vardı:
1) Milletvekilliği süresinin beş yıldan dört yıla
indirilmesi,
2) 367 krizi denen nisap yani Meclisteki toplantı yeter
sayısının düzenlenmesi,
3) Cumhurbaşkanlığının halk tarafından
seçilmesi ve süresinin beş yıl olması.
Sayın Sezer, belki de çok ince bir siyasi manevrayla bu ikinci kez
kabul edilen kanunu, 5678 sayılı Yasayı, yasal zorunluluk
olmamasına rağmen, halk oyuna sunmuştu, referanduma
götürmüştü. Referandumda halk, bu grup değişiklikleri yüzde
68,95le onaylamıştı arkadaşlar, onayladı. Bu
değişiklikle Cumhurbaşkanlığının beş
yıla indiği zaten kesinleşmişti, diğer iki
değişiklik yani milletvekilliğini dörde indiren, nisap
sayısını da değiştiren değişiklik derhâl
uygulamaya geçti, uygulama kanunları çıktı.
Burada bir incelik var. Bu kanunu yazan AKPnin hukukçu kurmayları
101 ve 102nci maddeyi yazarken beş yıllık sürenin doğrudan
uygulanacağını biliyorlardı. Biliyorlardı ki o
değişiklikle -Sayın Elitaş, iyi hatırlayın-
geçici 18 ve geçici 19u yazdılar. Geçici 18 ve 19, halk oyuna sunmaya
giderken bir hafta önce 22nci Dönem Meclisi tarafından bir kanun
değişikliğiyle referandum metninden çıkarıldı.
Geçici 18 ve 19un konuluş amacı neydi? Beş yıllık
süre doğrudan uygulanacağı için 11inci
Cumhurbaşkanının seçim usulünü yani 102yi netleştiriyordu,
uygulama sistemini koyuyordu. Orada AKPnin hukukçu kurmayları bir hata
yaptılar, geçici 18 ve 19u çıkartmak ile 101, 102
değişikliğinin derhâl uygulanacağı net olmasına
rağmen işin çözüleceğini sandılar ama çözülmedi. Onlar da
zaten çözülmeyeceğini biliyorlardı çünkü kafalarda hep beş
yıl vardı. Geçici 18 ve 19da yalnızca 11inci
Cumhurbaşkanı Sayın Gülün halk tarafından seçilmesi
olayını ertelediler. Gerekçe çok açıktı.
Arkadaşlar, 5678i okuyun, çok açık. Biz buna dayanarak
Anayasa Komisyonunda alt komisyonları kurduk, Milletvekili Seçim Kanunu
çıkarttık mesela bir. Dedik ki burada gerekçe olarak
Anayasamız değiştirilmiştir. Anayasa
değişikliğiyle beş yıl olan vekillik süresi dört
yıla inmiştir. Bir uygulama kanunudur bu. Anayasaya uyum
sağlıyoruz. ve Kanunun gerekçesinde açıkça yazdık.
Anayasa Komisyonunun raporunda var. Sayın Burhan Kuzu buradaysa o da bunun
cevabını verir. Burada zaten o Anayasadaki sürelerin derhâl
uygulanacağını kabul ettik. Bu, anayasal hükümdür.
Aynı şekilde, Meclisin nisap sorununa da derhâl
uygulanacağı kesindi ve uygulandı.
Cumhurbaşkanlığı seçimine gelince ortalık
karıştı. Neden karıştı? AKPli hukukçu
kurmayların hataları ortaya çıktı. Çünkü Beş yıl
mı, yedi yıl mı? konusunda tartışma çıktı
ortaya ama hem Anayasa Mahkemesinin bu konuda müktesep olmayacağına
dair 31 Ocak 2007 günlü ve 12 sayılı Kararını
okursanız da, 5678 sayılı Yasayı okursanız da o
cumhurbaşkanlığı süresinin beş yıla
düşürüldüğünün uygulama kanununu geçen sene çalıştık
biz Anayasa Komisyonunda ve alt komisyonda. Onun da -Anayasa Komisyonu
raporunda- cumhurbaşkanlığının beş yıla
indirilmesi sebebiyle bir usul kanunu olduğu Anayasa Komisyonu Raporunda
yazıldı. Şu anda neyi tartışıyoruz? Beş
yıl mı, yedi yıl mı? diye tartışılmaz. Ama
hukukçu kurmaylar öyle akıllılar ki bombayı Başbakanın
kucağına attılar. Ne oldu? Başbakan karar verecek
Arkadaşlar, Anayasanın hükmü çok açık, beş yıl
diyor, beş yıl. Bunu değiştiremezsiniz. Hukukçu kurmaylar
sorumluluğu, bombayı Başbakanın kucağına
attıkları gibi, yedi yıl lafını
kullandırıyorlar siyasi manevra gereği ve deniyor ki şimdi
de yine -arkadaşlar, kılavuz karga olmamalı asla- Bir yasa
değişikliğiyle komisyona gelecek olan Cumhurbaşkanlığı
seçimi kanununa bir geçici madde koyarak çözeriz.
Ne yazık ki bu Mecliste, maliyeciler, iktisatçılar,
muhasebeciler yorum yapıyor hukuk konusunda. Arkadaşlar, genelge
genelgeyle değişir. Değil mi Sayın Elitaş? Bu
lafım size. Yönetmelik yönetmelikle değişir, tüzük tüzükle,
kanun kanunla. Anayasa değişikliğini siz, bir kanuna geçici
madde koyarak değiştiremezsiniz. Anayasa değişikliği
bir kanundur ama Anayasa 175inci maddeye göre çıkarılan bir
kanundur. Başbakana yine yanlış bilgi vermişsiniz.
Başbakan diyor ki: Cumhurbaşkanlığı seçimi kanununa
geçici madde koyacağız, öyle değiştireceğiz.
Olmayacağını aslında o bombayı verenler çok iyi
biliyorlar. Böyle bir şey olmaz.
Peki, bunun çözümü ne? Çözümü çok basit aslında. Ben o yüzden Sayın
Elitaşa diyorum ki: Gülmeye ara vererek derhâl CHPye, MHPye, BDPye
gitmek zorundasınız. Anayasa 175 dâhilinde bir Anayasa
değişikliğiyle 101in uygulanmasını
değiştirmek zorundasınız. Aksi hâlde, bu Anayasa, bu madde
bu hâliyle kaldığı müddetçe siz, ağustos ayından önce
Yüksek Seçim Kurulunun seçimi başlatması karşısında
Türkiyeyi bir kaosa sürüklersiniz. Zira, bu amir hükmü uygulamak herkesin
görevi. Burada bir yorum yok, yorum yapamazsınız, hüküm çok
açık. Bazı kararlara dayanarak bunu aşabilir miyiz? diye
düşünüyorsunuz. Arkadaşlar, yol yakınken
Cumhurbaşkanlığı makamını ve
Başbakanlık makamını, beceriksiz
hukukçularınızın yanlış yönlendirmesi yüzünden
Türkiyeyi daha fazla kaosa sürüklemeyin. Bu işin çözümü çok basittir: Anayasaya
geçici madde, grupların anlaşması zorunludur, gezmeye
başlamanızda çok büyük fayda var.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Gök.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, Sayın Gök, 2-3 kere ismimi hitap ederek, ismimi de
anarak bir şeyler söyledi, izin verirseniz
İSA GÖK (Mersin) Onu bilerek
yaptım zaten.
BAŞKAN Hayhay. Şimdi, bu her
ismi anılana şu andan itibaren söz vereceğiz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Ama
Sayın Elitaş cevap versin dedi.
BAŞKAN Hiç itirazım yok.
Şu andan itibaren ismi zikredilen herkes sıraya geçti. Hadi
bakalım.
Buyurun.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Mersin Milletvekili
İsa Gökün, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Gök anlatırken,
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili süreci anlatırken
21inci Dönem dedi, 22nci Dönemin başıydı o.
İSA GÖK (Mersin) 21in sonu, 22nin
başı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) 22nci
Dönemin sonuydu.
Şimdi, değerli arkadaşlar, o
zaman Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili bir kaos
yaşandı. Üç tane muhalefet kapısı var: Sadece Cumhuriyet
Halk Partisi var ana muhalefet partisi, sonradan hem AK PARTİden hem
CHPden kopup da Anavatan Partisini kuranlar var, bir de Doğru Yol Partisi
var. Doğru Yol girmek için uğraştı, 2 arkadaş girdi.
Ana vatan Partisinden 20 kişi girmek için uğraştı,
medyanın yazdığına göre kapılar kilitlendi, 2
milletvekili buraya geldi, oy kullanmaya kalktı. Cumhuriyet Halk
Partisinden hiç kimse içeriye giremedi. 10 kişi girdi, Meclis
Başkanı Sayın Arınç teker teker saydı Aa Sayın
Anadol da buradaymış, aa Sayın Haluk Koç da
buradaymış diye. O zamanki grup başkan vekilleri kızarak
idare amirlerini dahi dışarı çıkardılar. Niye? Çünkü
İç Tüzükün 146ncı maddesine göre burada bulunup da içeride mevcut
bulunanlar var olarak sayılması gerekirdi ama her zaman olduğu
gibi Cumhuriyet Halk Partisi bir sanal âleme girdi, görünmez olmaya çalıştı.
Zaten problem burada. Millet de sizi görmüyor. Niye görmüyor? Sandıkta
gerekli ihtimamı göstermediğinden dolayı hep aynı noktada
kalıyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa Mahkemesine gitti. Anayasa
Mahkemesi ilk defa hukuki olmayan bir karar verdi belki de.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Konuya gel.
Cumhurbaşkanlığı süresi yedi yıl mı, beş
yıl mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) 367 ucubesini ortaya
çıkardı, 367 ucubesini çıkardı. Niye rahatsız
oluyorsunuz yaşadığınız şeylerle?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nasıl seçeceğiz? Onu anlat.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) İşte bu 367 ucubesinden
sonra, biz bir anayasa değişikliği yaptık ve seçim
kararı aldık. O anayasa değişikliğinde, Sayın
Gökün söylediği gibi, Sayın Ahmet Necdet Sezer müthiş bir
siyasi atraksiyon yaptı. Ne yaptı? Ömür boyu Cumhurbaşkanı
kalabilmek için Cumhuriyet Halk Partisiyle birlikte yaptığı
hareketle. Niye? Çünkü 367 bulunmadığı takdirde
cumhurbaşkanı hiç seçilemeyecekti. Türkiye Büyük Millet Meclisi
22nci Dönemi de Anayasanın 103üncü maddesine göre
cumhurbaşkanını seçemediğinden dolayı
kapanmadığından, yeniden seçime giremediğinden dolayı
bu noktaya gelmişti.
Bakın değerli arkadaşlar, şimdi bu anayasa
değişikliği sürecinde, eğer Sayın Sezer bunu
referanduma götürmemiş olsaydı, Sayın Cumhurbaşkanı
millet tarafından seçilecekti. Ama hukukun temel kuralı: Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiş
cumhurbaşkanının görev süresi yedi yıldır, oradaki
yazan halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanının görev
süresi beş yıldır. Şimdi, siz eğer Anayasaya geçici
madde koyacaksanız
Bir hukukçunun bunu söylemesini ben hakikaten
endişeyle karşılıyorum. Yani kılavuzunuzu
değiştirmeniz lazım. Kılavuz oldunuz, haziran ayındaki
yemin töreninde gelip burada yemin etmeyi beceremediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bir ay sonra geldiniz, hatta son
anda da her şeye rağmen, gelip yemin ettiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Elitaş.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce.
2.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum sayın milletvekilleri.
Sayın
Elitaş, bir düzeltme yapalım: O gün burada olan
Siz de
buradaydınız, ben de buradaydım. Biz içeriye girmedik. Sadece
Grup Başkan Vekilimiz Sayın Kemal Anadol içeriye tek başına
girdi. Daha sonra Sayın Anadol içerideyken -iyi dinleyin, içeriye 10
kişi falan da girmedi, Sayın Bülent Arınç da Meclisi yönetiyordu-
orada bir hırgür olunca Sayın İdare Amirimiz Ahmet Küçük içeriye girdi, Ahmet Küçüke sizin sıralarınızdan
saldırılınca Rasim Çakır da içeriye girdi. Dolayısıyla
10 kişi falan içeri girmedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklarda var, tutanaklarda.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Sayın Arınç da Şark
kurnazlığı yaptı, Aa, Sayın Tüzün, Sayın
Çakır, Sayın Küçük sizi de var sayıyorum. dedi.
Bakın, bunu Sayın Bülent Arınç bilmez mi? Zaman zaman
burada yoklama istendiğinde içeride olmamıza rağmen yoklamaya
girmemişsek var mı sayılıyoruz? O Şark kurnazlığı
tutmadı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İç Tüzükte o hüküm var.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Şimdi, bakın, ben size
şunu söyleyeyim. Şimdi, bir tartışmadır gidiyor, ben
size halk diliyle anlatayım.
Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıl mı,
yedi yıl mı? (AK PARTİ sıralarından Yedi yıl,
yedi. sesleri) Daha önce beş diyordunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hiç demedik onu.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ya, bakın, bize saygınız
yok, anladım. Parlamentoya saygınız yok, onu da anladım. Kendi
seçtiğiniz Cumhurbaşkanına bile saygınız yok sizin.
Cumhurbaşkanı kendi görev süresinin kaç yıl olduğunu
bilmiyor ama Başbakan biliyor. Bu saygısızlık,
saygısızlık. (CHP sıralarından alkışlar)
Ayıptır ya, ayıp! Orada bekliyor Cumhurbaşkanı. Diyor
ki: Acaba benim görev sürem kaç yıl? Başbakan bir iyileşsin
gelsin de çıksın meydanlara, televizyonun karşısına
geçsin, görev süremi söylesin. Böyle ne Parlamento olur, böyle ne
Başbakanlık olur, böyle ne Cumhurbaşkanlığı olur.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın İnce, sen
hafızanı yeniden kontrol et.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Cumhurbaşkanı kendi görev
süresini bilmeyecek kadar âciz mi? Yani bu ülkede valileri, milletvekillerini,
müsteşarları Sayın Başbakan seçmiş olabilir,
Cumhurbaşkanını da herkes merak ederken bir gün AKP Grubuna
gelip Adayımız Abdullah Gül Kardeşim. demiş olabilir. O
geçti
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yaşamadığın
şeyler AK PARTİde olduğu için
şaşırıyorsun.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Artık bu ülkenin
Cumhurbaşkanı. Bu ülkenin Cumhurbaşkanını bu kadar
hırpalamayın, yazıktır, kendi seçtiğiniz
Cumhurbaşkanına saygı gösterin.
NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) Ayıp ya!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Görev süresini bilmeyen bir
Cumhurbaşkanı olur mu? Cumhurbaşkanının görev süresini
Başbakan mı tayin edecek? Yakışmıyor bunlar.
Bir de her zaman olduğu gibi, cumhuriyet döneminin tarihini
saptırdığınız gibi, son, şurada birkaç yıl
önce yaşadığımız tarihi de saptırmayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tutanakları görürsünüz.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Tutanaklar ortada.
Çıkarırız o tutanakları hep birlikte konuşuruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kaç kişinin adının
okunduğunu görürsünüz ve
MUHARREM İNCE (Devamla) - Siz buradaysanız o dönemde ben de
buradaydım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen
dışarıdaydın ama içeride değildin. Seni içeri
sokmuyorlardı güvenmediklerinden dolayı!
MUHARREM İNCE (Yalova) Girmedik.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sokmadılar seni içeri!
MUHARREM İNCE (Yalova) Girmedik.
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
3.- Mersin Milletvekili İsa Gökün, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
İSA GÖK (Mersin) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Elitaş, beyan ettiğim görüşten farklı
şeyler söylüyorsunuz. Bakın, Anayasayı okursanız
doğrudan diyor ki: Cumhurbaşkanının görev süresi beş
yıldır. 5678 sayılı kendi getirdiğiniz ilk kanun
metnine bakarsanız ne diyordu geçici 19: Onbirinci Cumhurbaşkanının seçiminin ilk tur oylaması
diye
başlıyordu. Yani Sayın Gülün Cumhurbaşkanı
olduğu sayısı on birdir.
Anayasa 101de beş yıl süresi konduğu an, 102 ve
devamında da derhâl uygulanacağı bilindiği için geçici 19a
dediniz ki: Birinci tur oylamanın şekilleri, ikinci tur
oylamanın şekilleri, onbirinci cumhurbaşkanı diye
yazdınız. Hatanız şurada: O bir kanun
çıkarttınız ya referanduma bir hafta kala, o kanunu
çıkartırken, aslında, o kanunu çıkartmak değil, bir
geçici maddeyle düzeltmeniz lazımdı. Bunu şimdi yapmak için
Başbakanın eline daha büyük tehlikeli bir şey veriyorsunuz.
Çünkü Başbakan muhasebeci, hukukçu değil, yanıltıyorsunuz.
Onun ağzıyla bakın şunu yapıyorsunuz: Bir kaos
planı var. Başbakanın görevi yedi yıl olayında kamuoyu
yaratmak. Arkadaşlar, böyle bir şey olmaz, böyle bir şey olmaz.
Süre çok açık. O yüzden de, o anayasa değişimiyle
değiştirilen hususlara ilişkin çıkan usul kanunları
doğrudan anayasa değişikliğini referans verdi, o referans
üzerine uyum yasası dedi. Şimdi siz Anayasanın bu açık
hükmüne rağmen bile bile -arada hukukçu arkadaşlarım var, kamu
hukukunda- müktesep hak demeyin, yedi yıl seçildiği tarih
demeyin. Anayasa Mahkemesi bu konuda bir sürü karar verdi. Bize bunu okulda
okuttular. Bu mesleği yapıyoruz. Biz muhasebeci değil
hukukçuyuz, bunu gayet iyi, net biliyoruz. Kandırmayın!
Bence bir an önce ya anayasa değişikliği ya da şu
Usul Yasası diyoruz ya Cumhurbaşkanının seçimine
ilişkin
Bakın, ne diyor yasa, ocak ayında Burhan Kuzuya gelecek olan
tasarı: Yalnızca Cumhurbaşkanının seçimine
ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir. Süre demiyor. Süre, amir
hükümdür. Süre, ikinci fıkra, 101
Burada, yalnızca
cumhurbaşkanlığının seçim şekli, yani oyu
nasıl, sayımı nasıl, bunları belirliyor bu, bu kadar
basit. Siz, buna dayanarak, cumhurbaşkanlığının
seçimindeki Usul Yasası üzerinden Anayasayı ilga ederek,
Anayasayı hiçe sayarak süre uzatmaya gidiyorsunuz. Bu, halkın oyuna
saygısızlık, Anayasaya saygısızlık.
Onu geçtim, bakın, hukuk dışılığa
giderseniz, yarın birisi gelir, Ceza Kanununu değiştirir, yeni
suç
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSA GÖK (Devamla)
yeni ceza koyar Makable şamil
uygulanacak. der. Ne yapacaksanız o zaman? Hukukla fazla oynamamak
lazım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 367yle çok oynadınız
mı? diyorsunuz.
İSA GÖK (Mersin) 367 ayrı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ayrı, ayrı o.
BAŞKAN Sayın Aydın, sataşmadan söz istiyor
musunuz?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Nasıl?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, verirseniz
alayım. Israrlı gibisiniz herhâlde. (Gülüşmeler) Sizi kırmamak için alacağım
efendim.
BAŞKAN Yok
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sizi
kırmamak için söz alacağım.
BAŞKAN Hayır efendim, rica ederim.
Siz buyurun.
Hayır, hayır
Oraya buyurun. (Gülüşmeler)
Değerli milletvekilleri, adalet duygusuna çok dikkat ettiğimi
biliyorsunuz. Bu işin sırası başladığı zaman
devam eder.
Sabır konusunda da bilmediğiniz bir şey
var, o konuda da çok iyiyimdir. Yarın sabah beşe kadar
çalışabiliriz bence hiç mahzuru yok, yorgun olan sizsiniz, ona göre
bir karar verin. Nasıl yürüyeceksek, bu görüşmeleri ona göre
götürelim. Ben varım, pilavdan dönenin kaşığı
kırılsın. (Alkışlar)
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Denizli
Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 2010 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının 2nci maddesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Esasen, bu
madde gelir bütçesiyle ilgili, bir önceki madde gider bütçesiyle ilgiliydi.
Bütçe gelirine yaklaşık 236,9 milyar TL demişiz, 254,3 milyar
TL olmuş. Bütçe giderine yaklaşık 286,9 milyar TL
demişiz, 294,4 milyar TL olmuş. Bütçe dengesi 50 milyar TL açık
verecek. demişiz, Hükûmet başarı göstermiş, açık 50
milyar TL değil, 40 milyar TL olmuş. Şimdi, vergi gelirlerine
212,6 milyar TL olacak. demişiz, 210,6 milyar TL olmuş.
Gerçekten
bunların hedeflere yakın çıkması bir işte
başarılı olunduğunun göstergesi midir? Yalın
baktığınız zaman hiçbir problem yok, göstergesidir ama bu
Hükûmetin özellikle bütçe ve vergi konularında, harcama konularında
samimi olmadığını çok açık ve net bir şekilde
ifade edebilirim.
Daha bütçe
kanunu tasarısı burada görüşülmekte iken, hesabı
kitabı yapılmış, Önümüzdeki sene bunu
uygulayacağız. diye Hükûmet bunu Türkiye Büyük Millet Meclisine ve
komisyonlara getirmiş iken, bir taraftan da onları delmek için
başka kanun tasarılarını yani bu tasarıyı delmek
için başka kanun tasarılarını komisyonlarda görüşülmek
üzere
Ve bu kanun tasarısı, bütçe kanunu tasarısı
uygulamaya girmeden diğerlerini alelacele çıkarma gayreti içinde
olduğunuz çok açık ve net bir şekilde görülüyor.
Şunu söyleyebilirsiniz: Ya biz bir iş yapıyorduk,
atladığımız birçok problem oldu, onları düzeltme
amacıyla, farkına vardık yanlışımızın,
bunu çıkarıyoruz diyebilirsiniz. Bu makul karşılanabilir.
Muhalefet de ne yapar? Buna katkı sağlar. Ama gerçekten siz
çıkardığınız her tasarıda daha çıkmadan
yenisini getirmeye çalışırsanız bunda
yaptığınız yanlışları düzeltmek için hadise
nereye geliyor? Sizin beceriksizliğinize, acizliğinize kadar geliyor.
Bütçede samimi değilsiniz. Allah rahmet eylesin, benim fakültede
hocam Profesör Doktor Nezihe Sönmez Hanımefendi bütçe dersini
anlatırken, o kargaşada, o çok kargaşa olan yıllarda bile
bütçede bize bir şeyi öğretti: Bütçenin samimilik ilkesini. Bundan sonraki
maddede de ben konuşacağım grubum adına. O nedenle oraya o
zaman geleceğim. Siz, hedefler yakın birbirine düştü diye
gerçekleşmeyle, diğer hedefleri unutarak, onları görmezden
gelerek bu işi hallettik sanamazsınız. Onun mukayesesini orada
yapacağım.
İlk olarak ne diyorsunuz
Bütçe geliyor Meclise, daha sunulur
sunulmaz biraz önce ifade ettiğim gibi tasarılar sağından,
solundan ne yapmaya başlıyor? Delinmeye başlıyor.
Şimdi, kanun hükmünde kararnamelerde yaptığınız
düzenlemelerin aksaklıklarını gidermek için yeni tasarılar
getiriyorsunuz. Asıl kıyamet ocak ayının 15inde mali
uygulamalar başladığında, özellikle özlük haklarına ilişkin
uygulamalar başladığında kimlere ne haksızlık
yaptığınızı o zaman göreceksiniz. Aslında bir
sefere mahsus imkân olsaydı da o kanun hükmündeki kararnamelerin
arkasına bir şey ilave edip de, uygulamayı önceden yapıp
deyip bütün saymanlıklara gönderseydiniz de şu curcunada neler
çıkacak, yılbaşından önce yani, bir prova yapmış
olurduk, görürdük ne olacağını.
Gelelim, bu gelir hadisesi
Gelirde neyi düzelttiniz
Allahınızı severseniz? Geldiğinizde dolaylı
vergilerin oranı neyse, toplam vergi gelirlerinin içinde, şimdi de
benzer oranlar var, daha da kötüye gidiyor. Hatta, sıkıştığınız
zaman dolaylı vergilere ilişkin ne yapıyorsunuz Sayın
Bakanım? Güncelleme yapıyorsunuz. Zam falan yok orada,
artırmıyorsunuz. Çünkü dolaylı vergilere doğru
Daha bütçe
tasarısı buraya geldiğinde, daha o olmadan. Önümüzdeki senenin
bari onun bütçe tasarısına bir koyma şeklinde olsa da, oraya
konulsa, oradan çıksa ama maalesef öyle çıkarıyorsunuz.
Dolaylı vergiler, gerçekten
O konularda nesiniz? Gerçekten,
beceriklisiniz, onu hallediyorsunuz. Özelleştirmeden
aldığınız kaynaklar gerçekten çarçur edildi. Yerel
yönetimlere aktardığınız kaynakları da burada
konuşuyoruz, çarçur edildi.
Şimdi, sizin konuşmanızda ne yazıyor? Birincisi:
Vergi yönetiminde idari kapasitenin artırılması
İkincisi: Vergi mevzuatında iyileşme
Vergi mevzuatında
iyileşmeye filan gerek yok. Siz getiriyorsunuz torba tasarıları vatandaşın
önüne koyuyorsunuz. Yirmi madde gelen kırk oluyor, kırk sonra seksen
oluyor, seksen de olmuyor, iki yüz elli maddeye kadar çıkıyor. Sonra
vatandaşla, bizimle de helalleşmek istiyor komisyon başkanları
ama ne oluyor orada? Yeni vergi mevzuatına falan gerek kalmıyor. Siz,
zaten komisyona getirdiğiniz torba tasarının içinde o problemi
çözüyorsunuz, çözmeye çalışıyorsunuz. O problem çözme falan
değil, pislikleri toplama, bir yere süpürme, bir yere düzeltmeye çalışıyorsunuz.
Birikmiş problemleri belki ne yapmaya çalışıyorsunuz?
Düzeltmeye çalışıyorsunuz. Vergi yükünün
sanıldığı gibi yüksek olmadığını
söylüyorsunuz. Vergi yükünün vallahi yüksek olmadığını
Beni kaç gündür Çivril-Çıtaktan
Osman arıyor: Ben çekimi ödeyemedim, çek kestim ödeyemiyorum ama öbür
taraftan da malım var, ayçiçeği duruyor, satamıyorum. Ben
cezaevine gireceğim. diyor. Ciddi söylüyorum, her gün arıyor. Bu
insanlara bir çare bulun Sayın Bakanım. Burası Hükûmet, çare
müessesesi.
Bakın, siz 5018 sayılı Kanunla ilgili
Esasında bu giderlerin
yapılmasıyla ilgili falan konuşacaktım, vakit kalmadı.
Burada da bakın, makro çerçeve orta vadeli mali programı, mali
çerçeve orta vadeli mali plan tarafından oluşturuluyor. Mali
çerçeveyi belirleyen orta vadeli program, kalkınma planları ve uzun
vadeli stratejiyle uyumlu olan Hükûmet politikalarının hem merkezî
hem de sektör düzeyinde açıklanması. Makro çerçeveyi belirleyen mali
plan ise, Hükûmetin maliye politikası ya da mali strateji beyanı
oluyor.
Şimdi, işin temeli bunlar. Kalkınma planı, orta
vadeli program, mali disiplin, arkasından onun uygulamaları bütçe
çağrısı, arkasından ne geliyor? Yatırım
genelgesi. Ya bunlar, daha önce de söyledik, Ekimin 13ünde çıktı.
Allahtan korkmak lazım. Hangi kurum buna hazırlıklı geldi?
Siz de hazırlıklı gelmediniz ya da daha önceden
görüşüyordunuz kamuoyundan saklıyorsunuz. Gerçekten kötü.
Siz de söylüyorsunuz, Ekonomide ulusal tasarruf oranı düşük.
diyorsunuz. AKP geleliden beri daha kötü oldu. İyileştiğini
söyleyemezsiniz ki. Hele özel sektörün ki rezil kepaze oldu. Tasarruf
oranı falan kalmadı. Vakit olsa da keşke şurada o
rakamları bir söylesem. 12ye kadar düştü millî gelirin, o yüzde
12sine kadar düştü özel tasarruf oranları. Bu insanlar açık
veriyor. Siz kamu gelirlerini artıracağım diye özel tüketimi de
şey yapmadan, özel kesim tüketimi de artıyor. Onların
harcanabilir geliri azalıyor. Dolayısıyla sıkıntı
ortaya çıkıyor Sayın Bakanım. Bunların düzenlenmesi
lazım.
Enerjide dışa bağımlılığın
düzeldiği yok sizin söylediğiniz. Katma değer de nispeten
diyorsunuz alt sıralardayız. Nispeten falan değil, alt
sıralarda.
İşte 2012 yılında sanayinin durumu.
Kaçıncı sahife? Bu sene de yazmışsınız. 164üncü
sahife. Ne hâle geldiğini sizler kendiniz yazıyorsunuz. Gerçekten bu
durum iyiye doğru gitmiyor. Bütçenin durumu iyi gözükmesine rağmen
onu diğer konuşmamda ifade edeceğim.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Sayın
Şaban Dişli.
Buyurun Sayın Dişli. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ŞABAN DİŞLİ (Sakarya)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ hükûmetleri, ilk dönemden itibaren adaletli, sosyal
içerikli, dengeli, gerçekçi bütçeler yapıyor ve her bütçe dönemi sonunda
ekonomik istikrar daha da ileri noktalara taşınıyor. Ekonomideki
başarının tabii ki ilk koşulu siyasi istikrar. Bunun
üzerinde çok fazla durmaya gerek yok. Mali disiplin ve bunu sağlayacak
güven ortamının oluşturulması da hem ulusal hem de global
zeminde başarının ve gelişmenin sürdürülebilirliğini
getiriyor.
Hepimizin yakından takip ettiği gibi ekonomik belirsizlik,
Avrupa ve Amerikada ciddi bir şekilde kendisini hissettirirken, biz, net
bir şekilde önümüzü görmeye ve belirsizlikleri ortadan kaldıracak
güven vermeye devam ediyoruz.
Avrupada sorun sadece Yunanistan, İspanya ya da İtalya
değil. Geçin küçük Avrupa ekonomilerini, daha iki gün önce Fransanın
notunu düşürdüler. Fransız bankalarına İngiliz
bankaları artık kredi vermiyorlar ve son bir haftada 21 milyar poundu
Fransadaki bankalardan İngiliz bankaları çektiler.
Fransa-İngiltere arasında zaten eskiden bu yana tarımdaki
desteklerden kaynaklanan çekişme var.
Büyük bir Alman bankası, Alman hükûmetine müracaat edip finansal
yardım istiyor. İstediği para 400 milyar euro. Avrupa Finansal
Stabilite Fonunun 600 milyar euro olduğunu düşünürseniz, bu
bankanın, bu Alman bankasının istediği paranın önemine
bakın. Nasıl istemesin ki Alman bankalarının sadece
Yunanistandan alacağı, önümüzdeki bir yıl içerisinde, 47 milyar
euro, Fransız bankalarının Yunanistandan alacağı 40
milyar euro. Bırakın İtalyayı, bırakın
İspanyayı ve oradaki durumu.
Siz de takdir
edersiniz ki böyle bir ortamda güveni devam ettirmek, büyük Batı
ekonomilerinin dahi başaramadığı siyasi ve ekonomik
cesareti de beraberinde getiriyor. Global ekonomideki belirsizlik
ortamının yaşandığı böyle bir dönemde, gerçekten,
hazırlanan 2012 bütçesi çok önemlidir. Hazırlayanların,
emeği geçenlerin hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
2012 öncesi
Türkiye'de borç, faiz, döviz kısır döngüsü varken o dönemlerde
piyasadaki oyuncular günde 3 defa, 4 defa karar değiştirmek zorunda
kalıyorlardı Acaba bu sabah döviz mi alsam, yoksa evimi satıp
faize mi yatırsam, yoksa Türk lirasında mı kalsam? diye. 15
milyon dolarlık bir petrol akreditifi ödeneceği zaman o gün kurlar
allak bullak oluyordu.
Bugün
geldiğimiz noktada fotoğraf da çerçevesi de tamamen değişti.
Şimdi, o yukarıdaki çerçevenin içinde Türkiye yok. IMF ile
geldiğimiz noktayı hepimiz biliyoruz. 2002 öncesi biz IMFin önünde
sıra beklerken şimdi Avrupa devletleri kuyrukta. Tüm Avrupa ve
Amerika yarınını nasıl atlatacağını
düşünürken Türkiye 2023leri planlıyor. 2023 vizyonuna sadece Türk
yatırımcısı değil, global yatırımcılar
da katılıyor.
AK
PARTİ hükûmetleri hayatın her alanında
insanımızın daha kaliteli yaşamasını
sağlamak amacıyla ilk günden itibaren plan yapıp bu
planları uygulamaya koydu. Eğitim de sağlık da burada çok
fazla konuşuldu, ulaşım da
Bir örnek vereyim: Türk Hava
Yolları. Yıllık 50 milyon dolar zarar yapan bir Türk Hava
Yollarından geçtiğimiz yıl sadece tanıtım
harcaması 100 milyon dolar olan bir Türk Hava Yollarına, otuz tane kiraladığı
DC-28 uçağı full uçsa her seferde 30 bin dolar zarar eden Türk Hava
Yollarından bugün geldiğimiz Türk Hava Yollarına
Daha önce Türk
Hava Yollarının kısaltması THYye yabancılar
..(x) derlerdi, Sizden nefret ediyorlar.
ya da
..(x) çünkü ne kadar rötar
yapacağı, ne zaman kalkacağı belli olmayan bir Türk Hava
Yollarından bugün Türk Hava Yolları Avrupanın en
başarılı hava yolu seçiliyor.
Birçok
gelişmiş ülkenin aksine ülkemiz ekonomik gelişimine hız
kesmeden devam ediyor. Bu başarının temelinde de sağlam
bütçe politikası ve mali disiplin yatmaktadır. Ta ilk AK PARTİ
Hükûmetinden bugünkü Hükûmete kadar mali disiplinden hiçbir şekilde taviz
verilmiyor. Son günlerde dünya ekonomileri ile ülkemiz ekonomisini ayrıştıran
en büyük etmenlerden birisi de işte bu mali disiplin. 2002
yılından beri mali disiplinden taviz verilmiyor, Merkez Bankası
enflasyon hedeflemesinin yanı sıra finansal istikrarı da
gözetiyor. Ekonomi yönetimimiz Sayın Babacan Başkanlığında
global ölçekte oluşabilecek tüm riskleri düşünüyor, stres testleri
yapıyor ve gerekli kararları zamanında alıyor. İzlenen
makroekonomik politikalar bu disiplin içinde devam ediyor. Bu da ülkemizin
krizlere karşı işini daha da kolaylaştırıyor. Türkiye
artık ekonomik programlarını IMF komiserlerinin koçluğunda
yapmıyor, kendi Hazine Müsteşarlığımız, Merkez
Bankamız, ekonomi yönetimimiz yapıyor. Sağlam
bankacılık sektörü, güçlü mali disiplin, güçlü özel sektör
İşte başarının özeti.
Daha
önceki dönemlerde -aslında çok fazla rakamlara girmek istemem- bütçe
açığının gayrisafi millî hasılaya oranı ortalama
yüzde 7,7 iken AK PARTİ hükûmetleri döneminde, 2009 kriz dönemi dâhil,
yüzde 3,3 düzeyine geriledi. Şayet küresel krize önceki dönemlerde
olduğu gibi yüksek bütçe açıkları ve borç stokuyla
yakalansaydık bugün hâlimiz Yunanistandan, İtalyadan,
İspanyadan çok daha beter olurdu.
Bu
dönemlerde hazırlanan bütçelerde öncelikli hedef, ekonomik ve finansal istikrarın sürdürülebilmesi, ülkemizin ihtiyaç duyduğu
yatırımlar için yeterli kaynak ayrılmasına özen gösteren
bütçelerde mali disiplin ve reel ekonominin güçlendirilmesi, ekonomik ve sosyal
kalkınma ve toplum refahı üzerine odaklanmıştır.
Kısaca özetlemek gerekirse, tüm çabamız daha yaşanabilir
bir ülkenin mutlu insanları içindir.
2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyorum.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dişli.
Madde üzerinde şahsı adına ilk söz Uşak Milletvekili
Sayın İsmail Güneşe aittir.
Buyurun Sayın Güneş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının 2nci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve aziz
milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
Kanuni Sultan Süleymanın sözleriyle sözlerime başlamak
istiyorum: Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi/Olmaya devlet cihanda
bir nefes sıhhat gibi. Sıhhatli olmalıyız ki
sağlıklı hizmet verebilelim.
Değerli milletvekilleri, ben, burada, AK PARTİ hükûmetleri
döneminde sağlıkta yaşanan politikaları ve gelişmeleri
sizlerle paylaşmak istiyorum. Tabii, burada, AK PARTİ hükûmetleri
dönemindeki politikalara ve sağlıktaki gelişmelere bakmak için
2002 yılından önce sağlıkta ne durumda olduğumuza bir
bakmamız gerekmektedir.
Daha önce SSK hastaneleri, devlet hastaneleri ve kurum hastaneleri
adı altında dağınık hastane yapısı mevcuttu.
SSKlıların devlet hastanesine gitmesinin mümkün
olmadığı, hastanelere donanım yönünden
baktığımızda doppler ultrasonografi, MR, EMG, EEGnin
olmadığı bir durum vardı. Tahlil yönünden oldukça fakirdi.
Örneğin Uşak Devlet Hastanesi gibi bir hastanede tiroit
hormonları dahi bakılamıyordu, buna baktırmak isteyen
hastalar ya İzmire gitmek zorundaydı veya parasını verip
dışarıda yaptırmak zorundaydı. Yoğun bakım
yatak sayısı oldukça yetersizdi.
Poliklinik sayısı yetersizdi. Her bir branşta 6-7 tane
uzman hekim olmasına karşın sadece 1 veya 2 poliklinik hizmet
vermekteydi. Nitelikli oda sayısı çok azdı, koğuş
sisteminden oluşan 6-7 kişilik odalar mevcuttu.
Sağlık ocaklarında ise durum, birinci basamaklarda ise,
oldukça iç açıcı değildi. Bir sağlık
ocağında yine 6-7 tane hekim olmasına karşın sadece 1
tane poliklinik hizmeti verilmekteydi. Vatandaşlar sırada
beklemekteydi. Ayrıca pratisyen hekim kardeşlerimize de verilen ücret
oldukça düşüktü.
112 ambulans hizmetleri yaygın değildi. Sosyal güvencesi
olmayan vatandaşlarımızın 112 ambulans hizmetlerinden
yararlanması için önce mazot parasını vermesi gerekiyordu.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yatak sayısı İsmail Bey, 650den
450ye düştü Uşakta!
BAŞKAN Sayın Akar
İSMAİL GÜNEŞ (Devamla) - AK PARTİ hükûmetleri dönemi
geldiğinden itibaren AK PARTİde
önce sağlığa ayrılan bütçe oldukça artırıldı.
Sağlıkta Değişim ve Dönüşüm Programı
uygulandı. Tüm kamu hastaneleri birleştirilerek,
vatandaşların hizmetine sunularak vatandaşlar arasında
ayrımcılığa son verildi. Tüm vatandaşlarımız
birinci sınıf vatandaş hâline getirildi. Hastaneler EKOsundan
anjiografisine, doktor ultrasonografisinden MRına, mamografisinden
endoskopisine kadar tıbbi cihazlarla donatıldı.
6.839 olan nitelikli yatak sayısı 38.272ye yükseltilerek
koğuş tipinden nitelikli oda sistemine geçildi. 869 olan yoğun
bakım yatak sayısı 9.400e çıkarıldı. Bundan
tabii ki, uşak da nasibini aldı. Daha önce yoğun bakım
yatak sayısı çok az olan Uşak Devlet Hastanesi 55 tane
yoğun bakım yatağına kavuştu.
Her hekime bir poliklinik açılarak poliklinik sayısı
artırıldı ve hekim seçme hakkı getirildi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
İsmail Bey, alışveriş merkezi yapmak için 200 yatak
sayısını düşürüyorlar.
İSMAİL GÜNEŞ (Devamla) - Tıbbi cihazlarla
donatılan ameliyathanelerde her türlü ameliyat yapılarak ileri
merkezlere sevk önlendi. Laboratuvar sisteminde satın alma yöntemine
geçilerek çok ucuz fiyata ve çok fazla tahlil yapılarak aynı gün
tahliller verilir hâle getirildi.
Otomasyon sistemine geçildi. İlk defa Alo 184 SABİM hattı
kurularak hastalara, vatandaşlara hak arama özgürlüğü
tanındı. Acil hizmetlerin kalitesi artırılarak acil hastane
standartları yükseltildi. Acil hizmetleri ücretsiz hâle getirildi.
Hastanede rehin kalmalara son verildi. Sosyal devlet olma adına on sekiz
yaş altı tüm çocuklarımızı sosyal güvenlik
çatısı altına alarak aileler huzura kavuştu. Performans ve
ek ödeme sistemi getirilerek personelde verimlilik ve çalışma azmi
artırıldı, çalışanların ekonomik düzeyi
yükseltildi. 112 hizmetleri ücretsiz hâle getirilerek köylerdeki vatandaşlarımız
ilk olarak ambulansla tanıştı ve ilk kez 4 uçak, 19 helikopterle
hava ambulans hizmetleri hükûmetlerimiz döneminde verilmeye başlandı.
Bir vatandaşımız bir çocuk sevk edilirken uçak ambulansla Bu
uçak ambulans zengin birisi için mi geldi? dedi, ben de Bu normal bir vatandaş
için geldi. deyince Allah Allah! Bunları da mı görecektik. dedi.
Evet, AK PARTİ hükûmetleri döneminde bunları da göreceksiniz, daha
fazlasını da göreceksiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Tüm yurtta ağız ve diş sağlığı
birimleri kurularak diş tedavisine köklü bir çözüm getirildi.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) İsmail Bey, iki hastanenizin
kapandığını söyleyin yalnız. 650den 400e iniyor
yatak sayımız.
İSMAİL GÜNEŞ (Devamla) Burada daha nice
sayamadığım hizmetleri var.
Şunu da söylüyorum ben: Bu güzel hizmetleri bize sağlayan
başta Başbakanımıza, Sağlık Bakanımıza
ve ayrıca sağlık camiasına çok teşekkür ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Güneş.
Şimdi Sayın Bakana söz vereceğim.
Hükûmet adına Maliye Bakanı Sayın Mehmet
Şimşek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Şimşek.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Birkaç eleştiriyi cevaplandırmak için
buradayım.
Değerli arkadaşlar, 2010 yılı kesin
hesabını konuşuyoruz. Tabii ki 2010 yılı kesin
hesabının bazı rakamlarını bilmenizde fayda var,
özellikle açık rakamlarını. Biz 2010 yılında yaklaşık
50,2 milyar liralık bir açık öngörmüşüz, gerçekleşen
açık yaklaşık 10 milyarın altında olmuş yani 40,1
milyar. Gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak biz yaklaşık
yüzde 5 civarında bir açık öngörmüşüz, gerçekleşen oran
yüzde 3,6. Dolayısıyla burada hakikaten bir başarı söz konusudur.
Eleştirilerden bir tanesi, burada ödenek üstü harcama yapıldığı
hususudur. Birkaç kez bu eleştiriye ben cevap verdim. 2010
yılında, gerçekten performans çok iyi olunca, ülkemizin de
yatırım ihtiyacı çok yüksek olunca özellikle altyapı
yatırımlarına bütçede öngördüğümüzden çok daha fazla kaynak
ayırdık. Yaklaşık olarak 14 milyar lira ilave
yatırım yaptık kamu olarak 2010 yılında. Aslında,
bu, küresel kriz sonrası dönemde birçok ülkenin hayal ettiği bir
durum çünkü küresel kriz sonrasında birçok ülke yatırımları
azaltmak zorunda kaldı. Bakın, bugün Avrupadaki birçok ülkeye
baktığınız zaman, yatırımlar hâlâ
düşürülüyor, artırılmıyor ama 2010 yılında,
gerçekten çok iyi bir performans göstermişiz, ilave yaklaşık 14
milyar liralık ülkemiz eğitime, sağlığa,
altyapıya yatırım yapmış. Dolayısıyla burada
gerçekten iyi bir performans söz konusu ve Türkiye bu açıdan
şanslı. Peki, son dokuz yılın bütçe performansına ne
demeli?
Değerli arkadaşlar, son dokuz yıllık AK PARTİ
iktidarları döneminde, 2009 yılı hariç -ki bu küresel bir kriz
yılıdır, hemen hemen bütün ülkelerde, bütçelerde büyük sapmalar
olmuştur- yani 2009 yılını bir kenara
bırakırsanız, dokuz yıllık dönemde bütün bütçe
dengeleri hedeflenenden de daha iyi bir şekilde tutturulmuş. Yani
dokuz yılın 2009unu bir kenara bırakırsanız, sekiz
yılda bütçe açığı hedeflenenin altında
gerçekleşmiştir. Peki, bizden önceki dokuz yılda ne olmuş?
Bizden önceki dokuz yılda, bütçe açığı ortalama,
hedeflenenin 2 katı olmuş. Bakın, bizim dönemde, dokuz
yılda, 2009u bir kenara bırakırsanız, hemen hemen her
yıl tutturmuşuz ama bizden önce böyle bir performans olduğunu
söylemek mümkün değil. Bizden önceki dokuz yılda bütçe
açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde
7,7, AK PARTİ hükûmetleri döneminde, yani 2003-2011 yıllarındaysa
bütçe açığı ortalama yüzde 3,3, yine performans ortada.
Değerli arkadaşlar, tabii ki eleştirilerden bir tanesi
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Ya, bu kadar yapılandırma,
bu kadar sapma, bütçe açığını neyle
kapatacaksınız?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
tasarruf oranlarının
düştüğü yönündedir. Tasarruf oranları hangi kesimde
düşmüş? Şimdi, kamuya bakıyorsunuz, kamu sektörüne, devlete
bakıyorsunuz, devletin 2002 yılında tasarruf
açığı gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 4,8i yani
kamu büyük bir açık veriyor, tasarruf açığı veriyor. Peki,
geliyoruz bu seneye, kamunun tasarruf dengesi nasıl,
tasarruf-yatırım dengesi? Kamuda bir fazla var, yüzde 2,9
civarında bir fazla var. Yani devletin tasarruflarında azalma yok tam
aksine, gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak yüzde 7,7 yani gayrisafi
yurt içi hasılanın bir oranı olarak söylüyorum, 7,7 puanlık
bir artış söz konusudur. Özel sektörün tasarrufları
azalmıştır, doğrudur, niye azalmıştır?
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Tüketim arttı.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Çünkü enflasyondaki
düşüşle birlikte, faizlerdeki düşüşle birlikte krediye
erişim artmış. Türkiye ekonomisinde öngörülebilirlik
arttığı için, tabii ki istikrar olduğu için vadeler
uzamış, krediye erişim artmış, kredi genişlemesi
olmuş ve bundan dolayı da özel sektörün tasarruflarında bir
azalma söz konusu. Sadece tüketimden mi? Hayır, yatırımlarda da
çok ciddi bir artış olmuştur. Bakın, size
yatırımlarla ilgili bir rakam vereyim. 2003 yılında, yani
bizim ilk yılımızda toplam yatırımlar 81,8 milyar
lira, 2010 yılında kesinleşen rakam olduğu için
söylüyorum- tam 223,5 milyar liraya çıkmış. Yani gayrisafi yurt
içi hasılaya oran olarak bakalım: Gayrisafi yurt içi hasılaya
oran olarak yatırımlar bu dönemde yüzde 18den yüzde 22,5a
artmıştır. Dolayısıyla, yatırım tasarruf
dengesine, cari açığa baktığınız zaman, burada
özel sektörün tasarruflarında azalma var, burada yatırımlarda
bir artış var. Eğer yatırımlar doğru yere
yapıldıysa ki biz buna inanıyoruz, özel sektör yapıyor
bunu- dolayısıyla burada, ileride üretken kapasitenin
arttığını ve bu yönde de Türkiyeye olumlu
yansıyacağını söyleyebiliriz.
Peki değerli arkadaşlar, vergi konusu da sık sık
gündeme geliyor. Bakın, sadece basit birkaç rakam vereyim. Geçen de
söyledim, 2010 yılı OECD verileri. Türkiyedeki verileri bir kenara
bırakıyoruz, OECD diyor ki: Türkiye, 34 ülke arasında vergi yükü
açısından 26ncı sırada yani en düşük vergi yüküne
sahip ülkeler arasında 6ncı sırada. Bunu ben söylemiyorum, daha
yeni rapor çıktı. Peki, gelir vergisinde ne olmuş?
Vatandaşın geliri üzerinden vergiler artmış mı?
Artmamış. 2002 yılında Türkiyede gelir üzerinden yüzde kaç
vergi alınıyordu? Fon payı dâhil olmak üzere en yüksek vergi
dilimi yüzde 49,5tu. Bugün yüzde kaç? Yüzde 35. Gelir vergisinde bir
artış var mı? Yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yok ama aralıkları daraltarak daha çok
para alıyorsunuz. Yani bu kadar Şark kurnazlığı olmaz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Düşüş var mı? Var. Peki, en düşük gelir vergisi oranı
yüzde kaçtı? Yüzde 22ydi, fon payı dâhil. Bugün ne kadar? Yüzde 15.
Yani gelir vergisini, yüzde 49,5 iken bugün yüzde 15 ile 35 arasına
indirmişiz. Kim yapmış bunu? AK PARTİ hükûmetleri vergileri
indirmiş. Kurumlar vergisinde durum nasıl? Kurumlar vergisinde de
durum aynı. Bakın, kurumlar vergisi, kurum kazançları üzerindeki
vergi yükü, 2002 yılında, OECD ülkeleri arasında 1inci
sırada, yüzde 65. Evet, 2002 yılında, kurum kazançları
üzerinden Türkiye, yüzde 65 toplamda yani burada tabii kurumlar vergisi, gelir
vergisi stopajı ve fon payı dâhil olmak üzere yüzde 65 vergi
alıyormuş 2002 yılında. Şirketlerimiz rekabetçi olsun
diye biz ne yapmışız? Bunu yüzde 34e indirmişiz, kurumlar
vergisinde yüzde 30a indirmişiz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, kurumlar vergisinde
artış yok, düşüş var; gelir vergisinde artış yok,
düşüş var. Peki, asgari ücret üzerinde vergi artışı
var mı? Yok. Asgari ücret üzerinde AK PARTİ hükûmetlerinden önce
yüzde 12,8 efektif bir vergi var. Bugün nasıl? Bugün, ailenin durumuna
göre, yüzde sıfırla yüzde 5in biraz üstünde bir vergi söz konusudur.
Yani asgari ücret üzerinde de vergiler ciddi bir şekilde
azaltılmıştır. Bugün, 4 çocuklu, eşi
çalışmayan bir asgari ücretli sıfır vergi vermektedir.
Değerli arkadaşlar, peki, dolaylı vergilere ne demeli?
KDV oranlarında bir artış var mı? Yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ortalama yüzde 67,9.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Tekstilde,
turizmde, sağlıkta, eğitimde, temel gıda maddelerinde,
hepsinde vergi oranları düşürülmüştür. Bakın, AK PARTİ
hükûmetleri döneminde, bana bir tane gösterin. Şimdi, KDV oranları ya
18den yüzde 8e ya da yüzde 8den yüzde 1e düşürülmüştür. Evet, her
şey son derece açık.
Peki, Avrupa Birliği ülkelerinde ne olmuş? Avrupa Birliği
ülkelerinde -yirmi yedi tane üye var- bakın, KDV oranı sadece son iki
yılda yüzde 19,8den yüzde 20,7ye çıkmış. Bu, ortalama KDV
oranı. Türkiyede ise 2005 yılında yüzde 16 olan KDV oranı
bugün yüzde 14,4e düşmüştür. Nerede burada artış? Burada
da artış yok.
Peki, nerede artış var? Efendim, akaryakıt ürünlerindeki
vergilere bakın. diyorlar. Doğru, akaryakıt vergileri çok yüksek,
bunu hep kabul ediyorum. Peki, vergi yükü artmış mı?
Artmamış. Bakın, dün de söyledim,
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şimşek.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına son söz Yozgat Milletvekili
Sayın Ertuğrul Soysala aittir.
Buyurun Sayın Soysal. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 2nci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmelerinde
sona yaklaştığımız 2012 yılı bütçesinin
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
2012 yılı bütçesi AK PARTİ Hükûmetleri tarafından
hazırlanan 10uncu bütçedir. Diğer 9 bütçemizde olduğu gibi 2012
yılı bütçesinde de bir yandan küresel şartlar dikkate
alınırken diğer yandan da sosyal politikalar, özellikle istihdam
artışı özenle gözetilmiştir.
Bu bütçede
halka hizmeti en öncelikli hedef olarak benimsemiş, ekonomik
kalkınmaya odaklanmış, bireysel ve toplumsal refah
gözetilmiştir.
Yine bu
bütçeyle gerekli olan kamu yatırımlarını sürdürmeyi, özel
sektörün üretim ve yatırımlarını desteklemeyi,
ihtiyacı olan toplum kesimlerine el uzatmayı, kamu
çalışanlarının, tarım üreticisinin alın terinin
karşılığını vermeyi ve
vatandaşlarımızın sağlık ve eğitim gibi en
önemli kamu hizmetlerinden yeterince yararlanmaları hedeflenmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
güçlü bir ekonomi, güçlü bir ülke için iç huzurun ve güvenliğin ne kadar
önemli ve elzem olduğu son dokuz yılda bir kez daha teyit
edilmiştir.
Zor bir coğrafyada bulunan Türkiye, maalesef
istikrar, huzur ve güvenliğine yönelik olarak terör
saldırılarına maruz kalan bir ülkedir. Bugün artık terörist
faaliyetlerin tamamıyla Türkiye'nin huzuruna kastettiği daha net
olarak ortaya çıkmıştır. Hükûmetimizin dokuz yıl
boyunca Doğu ve Güneydoğuya yaptığı
yatırımlar, demokratikleşmede attığı cesur
adımlar, terör örgütünü zeminsiz
bırakmış, istismarı önlemiş, örgütün
niyetlerini apaçık ortaya çıkarmıştır.
Şunu
özellikle vurgulamak istiyorum: Doğu ve Güneydoğuya yapılan
devasa yatırımlar, eğitim, sağlık, adalet ve emniyet
hizmetleri terör örgütünün istismar alanlarını yok etmiştir.
Gerek güvenlik tedbirleriyle gerek diplomatik girişimlerle gerekse
demokratikleşme adımlarıyla terörün kökünü kazıncaya kadar
Hükûmetimiz, terörle mücadeleyi hız kesmeden sürdürecektir.
Ulaştırma
konusunda gerçekten Türkiye artık destan yazıyor. Hükûmetimiz, cennet
vatanımızı güneyden kuzeye, doğudan batıya bütün
şehirlerimizi bölünmüş yollarla birbirine bağlamıştır.
2002 yılına kadar toplam 6 bin kilometre bölünmüş yol yapılmışken 2002den 2011e kadar 15
bin kilometre yeni bölünmüş yol yapılmıştır. Hedefimiz
2012 sonunda toplam
Yüksek hızlı tren projelerimizin hızla devam
ettiğini burada söyleyebiliriz. Ankara-Eskişehir ile Ankara-Konya
arası yüksek hızlı tren seferlerine başlamış olup
seçim bölgem olan Yozgatı da içine alan 2014 yılında
bitirilmesi düşünülen yaklaşık 3 milyar dolara mal olacak
Ankara-Yozgat-Sivas yüksek hızlı tren projesi de çok hızlı
bir şekilde devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede
Sağlıkta Dönüşüm Programı öncesinde, finansman, çoklu ve
parçalı bir yapıdaydı. BAĞ-KURlular ayrı,
SSKlılar ayrı, memurlar ayrı, herkesin hastanesi ayrı,
hizmet alım tarzı ayrı, ödeme biçimleri ayrıydı. SSK,
BAĞ-KUR, Emekli Sandığı ayrımına son verilerek
tüm sağlık kuruluşları tek çatı altında
toplanmıştır.
Ayrıca Vanda gerçekten yüzümüzü ağartan Avrupanın en
büyük ve en etkin ulusal medikal kurtarma ekibinin kurulması, hep bu
Dönüşüm Programının bir parçasıydı. Depremden sonra
Van ilimize 3 bine yakın sağlık personeliyle takviye
yapılmış, 5 çadır hastane kurulmuş, 2 eczane
tırı, 2 geçici diş kliniği, 95 ton ilaç, 40 sağlık
aracıyla hizmet verilmiştir.
Tedavi açısından hastanelerdeki rehin kalmalar ortadan
kaldırılmış, bütün hastaneler tek çatı altında
birleştirilmiştir.
2002 yılında 3,9 milyar TL olan Sağlık
Bakanlığı bütçesi, 2011 yılında 4 kat
artırılarak 16 milyar TLye çıkarılmıştır.
Yine 2003-2011 yılları arasında 509 hastane ve ek
binası olmak üzere toplam 1.893 yeni sağlık tesisi
tamamlanmış ve halkımızın hizmetine sunulmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte bu
anlayışla, AK PARTİ, bir güven ve istikrar adası hâline
gelmiştir. Güven ve istikrarı sağladığımız
oranda Türkiye hamdolsun gelişti, büyüdü, kalkındı,
çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkma yolunda emin
adımlarla ilerledi. Sağlanan bu güven ve istikrar ortamında
Türkiye'nin, milletimizin öz güveni yeniden tesis edildi. Artık önünü
görebilen bir Türkiye var. 2023ü hedefleyen, planlayan, güven ve
istikrarın yanına istikbali de eklemiş, geleceğini gören
bir Türkiye var.
2012 yılı bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlar
getirmesini temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Değerli milletvekilleri, bana İstanbul 1inci bölgeden gelen
mektubu okuyorum: Milletvekilim, benim sizden bir ricam var. İş
bulamadın, perişan durumdayım. Mecliste bütçe
konuşması yapıyorlar. Ben bir vatandaş olarak soruyorum:
Benim bütçede para yok, çalışacak işim de yok, hangi
insanlığa sığar? Ben oyumu iki dönemdir AKPye verdim ama
hiçbir derdime derman olmadılar. Keşke ellerim
kırılsaydı oy vermeseydim. 2 çocuğum var, onlar okuyor. Bir
de eğitim zorunludur diyorlar. Benim onları okutacak durumum yok.
Onların giderlerini karşılayamıyorum. Onlara babalık
yapamıyorum. Bu Hükûmetin sayesinde
Cumhuriyet Halk Partisi Mahmut Tanal
Milletvekilimden rica ediyorum. Benim bu gönderdiğim faksı Mecliste
okumasını rica ediyorum. Saygılarımla, sevgilerimle. Bir
aile umutsuz durumda, bunun sorumlusu kimlerdir? Muhammet Tokatlı, Telefon
0216 328 96 52. Mektubun da bir suretini Sayın Bakana takdim
edeceğim.
BAŞKAN Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın Başkan, sorum Sayın
Maliye Bakanına. Gelir adaletsizliğinde Türkiye dünyada üçüncü ülke.
İstihdam artmıyor, yoksulluk azalmıyor. Türkiye büyüyor.
deniyor. Vatandaş küçülüyor. Ben Sayın Bakanıma soruyorum: Bu
nasıl bir iş?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, gelir vergisinde OECD ülkeleri arasında 26ncı
sırada olduğumuzu söylediniz. Dolaylı vergilerde OECD ülkeleri
arasında kaçıncı sıradayız? Gini endeksine göre
kaçıncı sıradayız?
Bir diğer sorum: Gazilerimiz var biliyorsunuz. Korede,
Kıbrısta savaşmış gazilerimiz, bunlara maaş
veriliyor. Kimisi 390 lira alıyor, kimisi de 680 lira alıyor ve bu
maaşın ismi şeref aylığı. Gaziler arasında
şöyle bir tartışma var: Biz az şerefli miyiz. diye. Bunu
düzeltmeyi düşünüyor musunuz? Yoksa bu maaşın adını
mı değiştirmeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Gelir İdaresinde 2009 yılı
başında girmiş olan 450 personelin bir kısmının
sorunu var. Bunların atamaları ocak, şubat ve mart
aylarında yapılmış. Üç yılın sonunda gelir
uzmanı olabilmeleri için sınava girmeleri gerekiyor ama idarenin
tercihine göre bazıları ocak, bazıları şubat,
bazıları martta girdiği için martta girenler sınava
giremiyorlar ve önemli, kendileri için çok önemli, Bakanlık için önemli
bir sorun var. Bununla ilgili bir açıklama bekliyorum.
Bir de Sayın Bakanım, bu ödenek üstü harcamayla ilgili
olarak İyi yere harcadık, yatırım harcaması
yaptık. diye bir savunma yapmayın lütfen, bu size ve kadronuza
yakışmaz. Her halükârda bütçe hakkının, yasamadan bütçe
hakkının alınmasıdır biliyorsunuz. Başka türlü
bir savunma ya da bu konuyla ilgili özür dilemeniz gerekir diye
düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Toptaş
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sayın Bakan bir
Türkiye anlattı ki vergide, OECD ülkeleri içerisinde en düşük vergi
alanlardan bir ülkeyiz. Kurumlar vergisini yüzde 64ten 35e
düşürmüş, asgari ücrette sıfır ile yüzde 5
arasındaymış alınan vergi. Ama yarın sağlık
emekçileri, eğitim emekçileri, kamu çalışanları iş
güvencesi olmadığı için, ücretleri kendilerine yetmediği
için, kamu hizmetleri ticarileştirildiği için sokaklara
düşecekler. Yani bunun cevabı da Sokağı dinleyin,
halkı dinleyin. dediğimiz zaman AKP yüzde 50 oy aldı.
diyorlar. Yüzde 50 oy vermedi, onun da sesini bir dinleyin bakalım,
emekçiler sokakta.
Diyor ki: Petrol ürünlerinden artık vergiyi artırmadık,
yükseltmedik, artırdık mı? diyor, artırsaydınız
bari!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Demir
NURETTİN DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim
Başkan.
Sayın Bakan, Türk liradan altı sıfır
kaldırıldığında 1 Türk lira, 1 dolar olacak.
demiştiniz. Piyasalar hareketlendi, dolar 1,90lara ulaştı.
Avrupa piyasalarındaki sıkıntı devam ederse ocak
ayında doların 2 lira olması bekleniyor. Bununla ilgili ne tür
tedbirler alıyorsunuz?
Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün görev süresi
beş yıl olmasına rağmen, iktidar partisi AKP yedi yıl olması yönünde yasal düzenleme
hazırlığında. Yapılması gereken düzenlemenin anayasa
değişikliğiyle olamayacağının farkında
mısınız?
Üçüncü sorum: İçişleri Bakanının dayak atan
polislerle ilgili Ne yapalım, asalım mı yani? demesi sizce
olayı küçümsemek olmuyor mu? Darp yoktur. raporu veren doktorlar
hakkında herhangi bir işlem yapmayı düşünüyor musunuz?
Dördüncü sorum: Deprem bölgesinde hâlâ çadır almayan var
mıdır?
Beşinci sorum: Depremzedeler soğuktan donarken 7.500 Suriyeli
mülteciye Kiliste taşımalık, yani konteynır kent kurma
konusunda ne düşünüyorsunuz?
Altıncı sorum: Sayın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
Beş dakikada tamamlarsanız, çok sevinirim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Birinci sorudan başlayacağım. Değerli
arkadaşlar, son bir yıl içerisinde istihdam yaklaşık 1,8
milyon kişi artmış, yani bu düzeyde istihdam yaratan başka
bir ülke var mı, bilmiyorum. Eylül 2010 yılında toplam istihdam
edilen kişi sayısı 22 milyon 973 bin iken Eylül 2011
yılında 24 milyon 749 bin kişiye çıkmış, bu bir
rekor istihdam artışıdır. Türkiyede işsizlik
oranı eylül itibarıyla yüzde 8,8 düşmüş, son on
yılın en düşük düzeyidir. Mevsimsel etkilerden
arındırılmış işsizlik oranı eylül ayı
itibarıyla yüzde 9,2ye düşmüş, bu rakamların,
istatistiklerin tutulduğu yıldan bu yana en düşük düzeydedir.
OKTAY VURAL (İzmir) İyi ki düzeltiniz Sayın Bakan!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Değerli
arkadaşlar, dolayısıyla ciddi bir istihdam artışı
söz konusudur. İşsizlik sorunu tamamen çözüldü mü? Hayır. O
nedenle bütçe konuşmamda gerek cari açığa gerek
işsizliğe en az altı, yedi sayfa ayırıp AK PARTİ
hükûmetleri olarak burada, yani yaptığımız, tabii ki son
yıllarda ortaya koyduğumuz performansı açıklamakla birlikte
bundan sonra bu iki sorunu daha ciddi bir şekilde, daha ileri bir
şekilde çözmek için ne yapmamız gerektiğini de ifade ettim.
Değerli arkadaşlar, gelir adaletsizliği konusunda dün de
konuştum. Doğrudur, OECDnin bir raporu var, 2011 yılında
yayınlanmış, aralık ayında hem de bu sene bu ay ve
1985 ile 2008 dönemini kapsıyor bu rapor. Güzel de bir rapor, tavsiye
ederim. 22 ülkeye bakmışlar, 22 ülke arasında gelir
dağılımı iyileşen sadece ve sadece 2 ülke var, bu
ülkelerden bir tanesi Türkiyedir. Ve 1985 yılında, değerli
arkadaşlar, bakın, 1985 yılında gini katsayısı...
gini katsayısı yüksek olunca gelir dağılımı bozuk
demektir, düştükçe gelir dağılımı iyileşiyor
demektir. 1985 yılında, oradan başlıyor OECD raporu, diyor
ki: Türkiyede gini katsayısı 0,43. 1994 yılında 0,49a
çıkmış. Yani gelir dağılımı inanılmaz
düzeyde bozulmuş. 2002 yılında iyileşmiş, 0,44e düşmüş.
Peki, 2008 yılında ne olmuş? 0,41e... 2010 yılında ne
olmuş? 0,40a... Yani AK PARTİ hükûmetleri döneminde gelir
dağılımında bir iyileşme söz konusudur.
Bunun
diğer bir göstergesini söyleyeyim ben size. 2002 yılında en son
dilimle, yani en az kişi başına gelir elde edenle, en çok
kişi başına gelir elde edenin, yani kaç kat gelir elde
ettiği hususuna bakınca, 2002 yılında 9,5 katmış.
Yani en fazla gelir kazananlarla en az gelir elde edenler arasındaki fark
2010 yılında 8 kata inmiş. Çok ciddi bir iyileşme söz
konusudur.
Yine,
Dolaylı vergilerde kaçıncı sıradayız? Benim
bildiğim kadarıyla, şimdi arkadaşlar verecekler bana ama
dolaylı vergilerde OECD ülkelerinde ortalama dolaylı vergilerin millî
gelire oranı, yanlış hatırlamıyorsam, yüzde 11
civarıdır. Türkiyede de yüzde 11,9dur. Yani nispeten az biraz daha
yükseğiz fakat şimdi bakıyorum, bulabilirsem, sıralama
burada, sıralamayı ifade etmemiş arkadaşlar ama herhâlde
ortalarda bir yerdeyiz. Dolayısıyla, dolaysız vergiler ki buna
sosyal güvenlik primini de kattığınız zaman yaklaşık
yüzde 52 dolaysız, yüzde 48 dolaylı vergi oluyor. Bu türden bir sıralamada Türkiye 9uncu sırada yani iddia
edildiği gibi Türkiyede çok yüksek değil.
Gelir İdaresindeki gelir uzmanlarının atamalarıyla
ilgili husus, yine arkadaşlarımız not verdiler bana. 6111
sayılı Kanunla, Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir
yıl içerisinde bir defaya mahsus sınavla gelir
uzmanlığına atama yapılmasına ilişkin düzenleme
yapılmıştır. Bu süre 25 Şubatta dolmakta olup bu
sürenin bitimi öncesi sınav yapılması planlanmaktadır.
Dolayısıyla inşallah o sorunu da çözmüş olacağız.
Şimdi, Sayın Toptaş Sokağı dinleyin. dedi.
Sokağı dinliyoruz. O nedenle ülkemizin eğitimine,
sağlığına, altyapısına yatırım
yapıyoruz, istihdam yaratıyoruz ve gelir
dağılımını iyileştiriyoruz.
Altı sıfır silindiğinde dolar 1 lira olacak.
denildiği söylendi. Ben böyle bir şey söylemedim. Kurları
piyasalar belirliyorlar. Ülkeler arasındaki enflasyon farkları önemli
belirleyici, faiz farkları önemli bir belirleyici, fon
akışları önemli bir belirleyicidir ama şu da bir gerçek:
Bizden önceki otuz, kırk yıllık dönemde bu ülke her yıl
çift haneli enflasyon, çift haneli efendim, devalüasyon, çift haneli faizler,
zaman zaman üç haneye de çıktığı dönemleri
yaşadı. Çok şükür, Türkiye çok daha istikrarlı bir
noktadadır.
Cumhurbaşkanımızın görev süresi
tartışılan bir konudur, ona yüce Meclisimiz karar verecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika da eklemiştim size.
Teşekkür ederim.
Şimdi, B Cetvelinin genel
toplamlarını okutup oylarınıza sunacağım.
TL
|
|
Bütçe Gelir Tahmini |
Tahsilat |
Tahsilat Red ve
İadeler (- ) |
Net Tahsilat |
|
TOPLAM |
251.115.317.000,00 |
272.775.243.339,22 |
25.905.910.693,75 |
246.869.332.645,47 |
BAŞKAN
- Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi işaretli B cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci madde (B) işaretli cetveliyle birlikte kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Denge
MADDE
3- (1) 2010 yılı bütçe
giderleri ile bütçe gelirleri toplamları arasında, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a)
(I) sayılı cetvelde yer alan genel
bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin 41.322.230.941,98 Türk Lirası
bütçe gider fazlası,
b)
(II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelerin 868.509.031,81 Türk Lirası bütçe gelir fazlası,
c)
(III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların
98.600.223,58 Türk Lirası bütçe gelir fazlası,
gerçekleşmiştir.
(2) 2010
yılı merkezi yönetim konsolide bütçe gider fazlası
40.081.288.160,20 Türk Lirasıdır.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Faik Tunaya aittir.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Namık Havutça konuşacak efendim.
BAŞKAN Buyurun.
CHP GRUBU ADINA NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe
görüşmeleri üzerinde grubum adına söz aldım. Genel Kurulumuzu ve
hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, gelir bütçesini
konuşuyoruz ve bugün, Sayın Başbakan, burada sıklıkla
Türkiye'nin dünyanın 16ncı büyük ekonomisi olduğunu söylüyor,
ifade ediyor. Eğer bu bir efsane değilse tabii ki, biz bundan bu
ülkenin bir evladı olarak gurur duyarız. Ancak, işçimiz,
köylümüz, öğretmenimiz, emeklimiz bu 16ncı büyük ekonominin
neresindedir?
Bakın, bugün yarın öğretmenler eyleme gidiyor,
sağlık çalışanları eyleme gidiyor. Yirmi beş
yıllık öğretmen 1.700 lira para alıyor.
Sayın Maliye Bakanı, bugün 254 milyar lira gelir bütçesi, 294
milyar da gider bütçesi bulunmaktadır. Arada 41 milyar açık
vardır. Bu bütçe açığını kapatmak için Hükûmetinizin
uyguladığı yöntem, elektriğe zam, sigaraya zam, içkiye zam
ve bunun adına da halkın zekâsıyla alay eder gibi Ayarlama
diyorsunuz Güncelleme diyorsunuz. Ayıptır bu! Bu ülkede bu
halkın sizi güncelleyeceği günler yakındır. Bunu
unutmayın Sayın Bakan. (CHP sıralarından
alkışlar) Halkın zekâsıyla alay edemezsiniz.
Bugün, öğretmenlerimiz 16ncı büyük ekonominin neresinde? Ben
soruyorum buradan.
Burada sıklıkla ifade ediliyor, kişi başına
millî gelirimizin 10 bin dolar olduğu söyleniyor. Buradan soruyorum
Türkiyedeki tüm insanlarımıza, öğretmenlerimize, emeklilere,
işçilere, köylülere: Bankada 10 bin doları olan var mı bugün?
Nerede bu paralar? Kim oldu zengin? 16ncı büyük ekonominin zengini kim
oldu, kim? Bunu soruyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ben sana söyleyeyim: Çalık, Albayrak,
Ağaoğlu.
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) Herhâlde biz olmadık.
Burada bir şey daha var. Sayın Başbakanın
dünyanın en zengin 10 başbakanı arasında olduğu
söyleniyor. Bu da efsane değilse
AHMET AYDIN (Adıyaman) İspatlanamayan şeyleri
söylemeyin.
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) Helal parayla kazanılmış
zenginliğe bir itirazımız yok. Burada daha önce söz
verildiği gibi
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Elinde belge var mı? Belgeyle konuş.
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) Burada daha önce söz verildiği gibi,
dokunulmazlıkları kaldıracağız ve her milletvekili mal
beyanlarını Türk halkının bilgisine sunacak Bizim mal beyanımız budur.
diyecek. Biz her zaman buna açığız. Helal parayla
kazanılmış parada kimsenin gözü bulunmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, ben Balıkesir Milletvekiliyim.
Balıkesir, tarım ve hayvancılığın başkenti.
Balıkesir, süt üretiminde Türkiyenin birinci kenti. Beyaz et üretiminde
Türkiyenin en önemli kenti. Ancak çiftçilerimiz, köylülerimiz bugün
tarlalarını satarak namus diye gördükleri topraklarını
satma noktasına geldiler.
Bakın, Manyas Kızıksa ovasında belli zenginler
arazileri topluyorlar. Köylümüz tarlasını terk ediyor, üretimi terk
ediyor. Neden terk ediyor? Sayın Tarım Bakanı yurt
dışında, sağda solda ucuz buğday arıyor, ucuz
çeltik arıyor ve bizim oralarda Tarım Bakanının adı
İthalat Bakanı oldu. Sayın Tarım Bakanı, Balıkesire
gelin ve köylere gidin.
Değerli Tarım Bakanı, sizin göreviniz dünyanın
başka yerlerinden ucuz buğday, çeltik, mısır aramak
mıdır? Hiç sordunuz mu bu köylüye Neden üretemiyorsunuz? diye.
Bugün köylüler topraklarını neden satarlar? Sorulmadı
değerli arkadaşlarım. Ben bir çiftçi çocuğuyum. Ben bir
köylü çocuğuyum. Ama ne yazık ki, bu ülkede Büyük Atatürkün Köylü,
bu milletin efendisidir. dediği köylü, bugün bu milletin kölesi hâline
gelmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)
Yazıktır bu ülkeye.
Değerli milletvekilleri, Toprak Mahsulleri Ofisi harman
zamanında piyasaya müdahale ederek, köylülerimizi faizcinin,
rantçının elinden, piyasa dengelerinden korurdu köylümüzü. Bugün
Toprak Mahsulleri Ofisi ne yazık ki, görevini yapmıyor ve
köylülerimizi faizciye, rantçıya teslim ediyor. O nedenle, bunun
hesabını bugün mutlaka vereceksiniz.
Değerli milletvekilleri, Balıkesirde bir SEKA var. 2003
yılında, sizin döneminizde özelleştirilmiş ve
özelleştirilmedi, yakınlarına peşkeş çekilen bir SEKA
var. Danıştay kararlarına rağmen, bugün, Balıkesir
SEKA Albayrakların işgali altında. Buradan
haykırıyorum, iki defa da sordum. Balıkesir SEKA,
Balıkesirde bugün, mahkeme kararlarına, Danıştay
kararlarına rağmen, işgal altındadır, Albayraklar
tarafından işgal altındadır. 51 milyon dolar değeri olan
bu önemli üretim potansiyeli Balıkesirin, Albayrakların elinde, bir
gasbedilmiş durumdadır. Buradan soruyorum: Balıkesirde binlerce
kardeşimiz işsiz. Balıkesirde binlerce üniversite mezunu var
iş arayan, aş arayan. Sayın Başbakana soruyorum: Balıkesir
SEKAyı siz görmüyor musunuz? Gelin, yeni bir üretim potansiyeli olarak
Balıkesir SEKAnın, bir an önce, devlet tarafından ya da özel
sektör tarafından ama bir üretim potansiyeline girmesini arzu ediyoruz.
Şimdi bakın, şeker fabrikaları yoluyla, özelleştirme
yoluyla yeni bir SEKA, Susurlukta yaratılmak isteniyor. Susurluk
Şeker Fabrikası, yanlış üretim planlaması sebebiyle
yine özelleştirme noktasına geldi. Oysa, Susurluk Şeker
Fabrikası bölgenin, hayvancılığın, çiftçinin ve
üretimin çok önemli bir noktası. Yeni bir SEKA, yeni bir yer
açılmadan, bu konuda Hükûmetinizin çok önemli bir şekilde, bölge
halkının, çiftçinin ve köylünün sesini dinleyerek karar vermesi
gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, ben bir öğretmen ve
avukatım. 12 Eylül döneminde meslekten, beş yıl
yargılanarak mesleğimden uzaklaştırıldım ve
beş yıl sonra beraat ettim, altıncı yıl görevime
başladım. Türkiyede haksız tutuklamaların insan
hakları ihlalleri üzerinde ne kadar ağır bir tahribat
yaptığını en iyi, yakıcı yaşayan insanlardan
biriyim. Sayın Başbakanımız da bir süre özgürlüğünden
mahrum kaldı. Özgürlükten mahrum kalmanın insan üzerinde ne kadar
acı bir tahribat yaptığını en iyi bilenlerden bir
tanesidir.
Şimdi, bakın, bu ülkede, Yüksek Seçim Kurulu
kararlarıyla, oradan geçmiş, halkın önüne koymuş ve
milletin iradesiyle milletvekili seçilmiş milletvekillerimiz, ne
yazık ki millî irade, bugün, tutukluluk altındadır. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına, sözleşmelere
rağmen, arkadaşlarımız orada, zindanlarda çürümeye terk
edilmiştir. Herhâlde bu durum, bu Parlamentonun demokrasi tarihine kara
bir dönem olarak geçecektir.
Bakın, döneminizde bu ülkenin
aydınlık ve demokrasi mücadelesini veren, İlhan Selçuk gibi
hayatının büyük bölümünü 12 Mart faşizmine, 12 Eylül
faşizmine karşı direnen adam sabaha karşı
gözaltına alınıp o narin bedeninin ölümüne sebep
olunmuştur. Yine bu ülkede, sizin döneminizde, Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneğini yaratarak on binlerce genç
kızımızı ışıkla, aydınlıkla
buluşturan o değerli hocamızı sabaha karşı hasta
yatağından gözaltına alınarak onun narin bedeninin ölümüne
sebep oldunuz. Herhâlde bu durum, sizin adalet tarihinizin kara bir dönemi
olarak şimdiden tarihe geçmiştir.
Değerli milletvekilleri, buraya
halkımız bizi işçinin, köylünün, halkın
sorunlarını çözsün diye gönderdi. Geldiğimiz üç aylık
dönemden beri burada halkı ilgilendiren hangi yasayı görüştünüz?
Halkın sokaklara dökülüp gösteri yaptığı bir yasa
mıydı bedelli askerlik yasası? Kimin yasasıydı? Hangi
yasayı görüştünüz? Bu Parlamentoda bugüne kadar, üç ay içerisinde
halkımızı ilgilendiren bir tek sorunu şuraya getirmediniz.
Ama bunun hesabını bu millet herhâlde sizden soracaktır. O
nedenle, bu bütçe halkın bütçesi değil, bu bütçe işçinin bütçesi
değil, bu bütçe öğretmenin bütçesi değil, bu bütçe çiftçinin
bütçesi değil, bu bütçe olsa olsa rantçıların bütçesidir ve bu
bütçe bugüne kadar halka hiçbir şey vermemiştir, vermeyecektir de.
O nedenle, bu bütçeyle birlikte,
halkımızın bundan sonra gerçekleri göreceği bir dönemin
başlaması umuduyla yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor ve
bu bütçenin halkın bütçesi olmadığını bir kez daha
burada ifade etmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Havutça.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Efendim,
Sayın Hatip konuşurken
BAŞKAN Buyurun, buyurun.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, partisine ve Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; tabii, bu kürsüde eleştiriye her
zaman Evet. dedik ama doğrulanamayan, ispatlanamayan haksız
birtakım ithamlar, iftiralar milletvekili olarak hiçbirimize yakışmaz.
Eğer, siz söylediğinizi ispat edemezseniz, iftira atarsanız
İftira atanlara da ne denildiğini bütün kamuoyu biliyor, bütün
halkımız biliyor. Dünyanın en zengin 10 başbakanı
içerisinde olduğunu buyurun ispat edin arkadaşlar varsa böyle bir şey.
Yine geçtiğimiz günlerde, Sayın Başbakanımızın
dışarıda çeşitli hesaplarda 800 milyon doların
üzerinde parasının olduğu sizler tarafından sıkça
zikredildi. Yakışmıyor arkadaşlar,
yakışmıyor; milletvekili olarak yakışmıyor.
Sayın Başbakanımızın mal beyanı da
açıktır, ilan edilmiştir, İnternet sayfasından da ilan
edilmiştir, ne tür mal varlığının olduğu da
bellidir. Eğer varsa ki böyle ispata yönelik birtakım bilginiz,
belgeniz gelirsiniz burada açıklarsınız.
Onun dışında yargıya müteallik olaylarla
alakalı olarak da eğer değerli arkadaşlar, böyle bir
şüpheniz varsa, böyle bir suç isnadı varsa onun da yeri burası
değildir; onun yeri yargıdır, yargıdır. Yargıya
gidersiniz eğer kendinize güveniyorsanız, iddianızın
doğru olduğuna siz inanıyorsanız önce yargıya
gidersiniz. Yargı gerekli soruşturmayı, kovuşturmayı,
yargılamayı yapar, suçluları cezalandırır. Kim olursa
olsun, bakın kim olursa olsun; AK PARTİli, CHPli, MHPli, BDPli
fark etmez; dili, dini, düşüncesi ne olursa olsun eğer kanunlar
karşısında işlemiş olduğu fiilin bir cezası
varsa yargı ona karşılığını versin. Burada
karalamalar yapmayalım, burada bize yakışmayan birtakım
ithamlarda bulunmayalım. Bakın, sizlerle de alakalı, başka
başka kimselerle de alakalı çok çeşitli rivayetler, dedikodular
var. Ama biz burada bundan çekiniyoruz, Bize de yakışmaz. diyoruz,
yakıştıramıyoruz kendimize, yakışmıyor ama
size de yakışmıyor. Lütfen arkadaşlar, budan sonra
kurusıkı atmayın; daha doğru, daha düzgün,
kesinleşmiş olan birtakım şeyler, bilginiz, belgeniz varsa
onları getirin söyleyin.
İkincisi: Bu halkla kimin alay ettiği çok açık ve net.
Halk her şeyi görüyor, halk artık bilinçlenmiş değerli
arkadaşlar. Halkımız şu anda, o beğenmediğiniz
köylümüz şu anda odalarında, evlerinde Meclis televizyonunu izliyor,
haberleri izliyor; akı da izliyor, karayı da izliyor. Kararını
halkımız veriyor ve halk kararını da
Hani Söz de karar da
millettedir. dedik ya ve seçim günü sandıklar halkın önüne
geldiğinde, halk bütün hepsini değerlendiriyor, oylarını
veriyor. Halk kime daha çok itibar ediyorsa, Kim benim sorunlarımı
çözüyor. diyorsa ve inanıyorsa ağırlıklı olarak onu
iktidara getiriyor, ona oylarını veriyor, dolayısıyla
halkın takdirine de rıza gösterelim, saygı gösterelim.
Bütçe halkı ilgilendirmiyor mu? Halkı ilgilendiren bir
şey görüşmüyoruz. diyor.
Arkadaşlar, bütçe, işçiyi de ilgilendirir, çiftçiyi de
ilgilendirir, köylüyü de ilgilendirir, esnafı da, memuru da, bu ülkede
yaşayan herkesi, yatırımlarıyla, hizmetleriyle herkesi
ilgilendiriyor, dolayısıyla halkı ilgilendiren kanunlarla
birlikte
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN (Devamla) -
bunun hepimiz üzerinde
çalışıyoruz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Sayın Başkan, bir şeyi
düzeltmem gerekiyor, kurusıkı bir şeyi var.
BAŞKAN Buyurun.
5.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, şahsına ve
partisine sataşması nedeniyle konuşması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Değerli arkadaşlarım,
sanırım konuşmamın iyi dinlenmediği ve
yanlış anlaşıldığını düşünüyorum.
Zira, ben, Sayın Başbakana herhangi bir isnatta, hakarette
bulunmadım, öyle bir kastım da söz konusu değil, sadece
kamuoyunda konuşulan ve basında yer alan, Sayın
Başbakanın dünyanın en zengin 10 Başbakanından biri
olduğu konusunda bir şey üzerine ifade ettim, efsane olup
olmadığını sordum.
Bizim buradaki maksadımız ve söylemimiz şu: Bu
Parlamentoda temiz toplum, şeffaf toplum için Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz, milletvekillerinin dokunulmazlığının
kaldırılarak haklarındaki isnatları sadece yasama ve kürsü
dokunulmazlığı dışındaki her türlü
işlemlerinin, eylemlerinin, faaliyetlerinin yasama
dokunulmazlığı çerçevesinde mütalaa edilmemesini
düşünüyoruz ve bunun temiz toplum için zorunlu olduğunu
düşünüyoruz. O nedenle, hâliyle toplumun yönettiği ve seçtiği
insanların mal varlıklarının göreve
başladıklarında ne kadar, görevi bittiklerinde ne kadar
olduğunun mal varlıklarının takip edilerek kamuoyuna
sunulması temiz toplum için, çağdaş toplum için ve demokratik
bir toplum için gereklidir, onu ifade etmeye çalıştım yoksa
Sayın Başbakana herhangi bir şeyimiz söz konusu değil.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Aydın, Cumhuriyet Halk
Partililere Kurusıkı atmayın. dedi, ona cevap vereceğim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Hayır, arkadaş cevap verdi
zaten.
BAŞKAN Şimdi, bakın, yani bir yol açıldı, ben
bu yoldan dönmem ama herkes izliyor. Şimdi, kurusıkı
atmadığınızı ifade edin.
Buyurun.
6.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Siz de dikkatli dinleyin Sayın Aydın.
MUHARREM İNCE (Devamla) Sayın Aydın, az önce
Beğenmediğiniz köylüler. dediniz, herhâlde
Beğenmediğimiz köylüler. demek istediniz!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Hayır, hayır, biz köylü
evladıyız. Ben köyden geldim.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bizim böyle, bir köy çocuğu olarak
köylüleri beğenmemek gibi bir derdimiz olamaz. Önce o konuda bence bir
düzeltme yapın.
Bu millet izliyor. dediniz, Akı da, karayı da izliyor.
dediniz. Bakın ben size bir ak hikâyesi anlatayım.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Kabak tadı vermesin ha, kabak
tadı vermesin!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bazılarının adı
aktır, bazılarının alnı aktır! Bizim
alnımız ak, sizin adınız ak! İkincisi bu. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bizim gönlümüz de ak, alnımız da
ak.
MUHARREM İNCE (Devamla) Üçüncüsü: Diyorsunuz ki Mal
varlığı... Bakın, değerli arkadaşlarım,
milletvekilleri, hadi hep beraber
Zaten aralık ayında yapmıyor
muyuz bunu, vermiyor muyuz mal beyanı, Meclis
Başkanlığına vermiyor muyuz? Ben Meclis
Başkanlığına vermiyorum, yerel gazetelere de veriyorum.
Herkes şahit buna. Gelin hep beraber Meclis
Başkanlığına verdiğimiz mal
varlığımızı basına da verelim. Bıraktım
mal varlığını, geçtik mal varlığını,
biz bu ülkede Başbakanın, Cumhurbaşkanının,
bakanların yurt dışına gittiklerinde aldıkları
hediyeleri öğrenemiyoruz. Mal varlığını geçtik. Yani
onlarca soru önergesi var 22nci Dönemde, 23üncü Dönemde, bu dönemde, onlarca
köşe yazısı var. Mal varlığını
öğrenmekten vazgeçtik, hediyeleri öğrenemiyoruz hediyeleri! Bu soru
önergelerini istiyorsanız, bu konuda bilginiz yoksa, size ben vereyim.
22nci Dönemde, 23üncü Dönemde, 24üncü Dönemde Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerinin Şu şu şu ziyaretlerde şu bakana,
şu başbakana, cumhurbaşkanına verilen hediyeler nelerdir?
Bunların kaydı tutulmuş mudur? Bir insan hediye
almışsa bunu neden gizler, neden gizliyor? Memura genelge
göndereceksin, Kravat bile almayacaksın. diyeceksin, kendin
alacaksın! Şimdi televizyonda
haberler geçiyor, yılbaşında kravat, gömlek almak bile yasakmış.
Alınmasın, doğru. Aldığı hediyenin
hesabını veremeyen, aldığı hediyenin soru önergesinin
cevabını veremeyen mal varlığının
hesabını nasıl verecek? Dolayısıyla, bunlar bir
dedikodu olarak alır büyür. Eğer kendinize güveniyorsanız hep
birlikte çıkarız halkın karşısına, medyayla
paylaşırız bunu, bunda yanlış bir şey yok. Bunda
yanlış bir şey yok, hep beraber paylaşalım.
İsterseniz bu Meclise örnek olalım, önce grup başkan vekilleri
olarak başlayalım, hadi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Önce yasa teklifi verelim.
MUHARREM İNCE (Devamla) Grup başkan vekilleri olarak,
yarın sizinle birlikte açıklamaya hazırım.
Gocunduğumuz yok.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Endişemiz yok, bizim bir korkumuz
yok.
MUHARREM İNCE (Devamla) Yani, biz kurusıkı
atmıyoruz, iftira atmıyoruz. Cevap verilemediği için biz de
konuşmaya devam ediyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bir saniye, açmadım daha.
Şimdi, ben zannederim eşitledim bu
karşılıklı olarak sataşmayı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Onlar öne geçti.
BAŞKAN Bir saniye
Şimdi, son olarak üç dakika Sayın Aydına söz veriyorum.
Şu saatten sonra -bu dakikada yani sayı eşit- şu dakikadan
itibaren, sataşma için herkese iki dakika vereceğim, haberiniz olsun.
Buyurun Sayın Aydın.
Madem biz bu işi ortaoyununa çevirdik
7.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Tabii, bizim de alnımız da ak, gönlümüz de ak, Partimiz de ak.
Ondan hiç kimsenin endişesi yok, şüphesi yok. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ak siyaseti yapmak üzere buraya geldik ve bugüne kadarki icraatlarımız
da ortada. Dokuz bütçeyi halk adına ne kadar güzel kullandıysak, bu
onuncu bütçeyi de inşallah milletimizin yararına, en üst düzeyde
olacak şekilde kullanacağız.
Değerli arkadaşlar, tabii az önce şunu ifade etmeye
çalıştım: Burası dedikodu yeri değil, dedikodular
üzerinden siyaset yapmayalım. Bu manada ben bunu derken, tekrar
arkadaşımız söz alıp yeniden böyle bir şeyin içerisine
giriyor.
Bakın, şimdi yeni bir şey aldım, bir dedikodudur
-ben böyle bir isnatta da bulunmuyorum- dedikodu da değil, kendisinin bir
açıklaması. Sayın Selami Öztürk -Selami Öztürkün kim
olduğunu biliyorsunuz herhâlde, şu anda isterseniz Googledan
tarayın- yeni bir açıklaması. SODEM tanıtım
toplantısında şunu diyor: AK PARTİ daha demokratik, CHP
statükocu ve faşisttir. CHP, sadece para lazım olunca bizi
arıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Zamanda mı yazıyor?
AHMET AYDIN (Devamla) Bakın, bunu sabah da biliyordum ama az önce
açıklamadım, konuşmadım.
MUHARREM İNCE (Yalova) Hangi gazetede çıkmış bu?
AHMET AYDIN (Devamla) Bugün bakın SODEM tanıtım
toplantısında
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Zaman yazmıştır.
MUHARREM İNCE (Yalova) Hangi gazete?
AHMET AYDIN (Devamla) İnternete gir, SODEM tanıtım
toplantısında, CHPli Selami Öztürkün -kamuoyunun yakından
tanıdığı bir isim- ifadeleri, kendi ifadeleri. Bunu ben
söylemiyorum, bakın, bu kendi ifadeleridir.
Az önce, ben bunu bilmeme rağmen söylemedim ama siz buna
mecbur ettiniz.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan
ENGİN
ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN
Hayrola Sayın Altay, sizinle ilgili bir konu geçmedi.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, partimize mensup bir belediye
başkanına yönelik bir İnternet sitesi kaynaklı haberin
buraya getirilmesi, bir grup başkan vekiline ne kadar
yakışır, bilmem ama biz buraya, böyle milyon tane haber
getiririz.
Kaldı
ki biraz önce iktidar partisinin grup başkan vekili, milletvekilimizin,
Başbakanın mal varlığıyla ilgili iddiasının
yalan olduğunu, Gelin ispatlayın. diyerek de bir çağrıda
bulundu. Geçen dönem bu konu bu Parlamentoda gündeme geldi ve Sayın
Başbakan bu konuda bana bir dava da açtı.
Müsaade
ederseniz, grubumuzun iddiasını ispatlamak için söz talep ediyorum.
BAŞKAN
Yeteri kadar konuşuldu.
Birleşime
yarım saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.51
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 43üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2010 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon?
Burada.
Hükûmet?
Burada.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, biraz önce ben sizle
konuşurken görüşmeyi kestiniz. İktidar partisi Grup Başkan
Vekilinin Belediye Başkanımızın söylemediği bir sözü
kürsüde söyleyerek partimizi rencide ettiğini ve haksız ithamda
bulunduğunu düşünüyorum, söz talep ediyorum.
BAŞKAN İşte, olmuyor ara verdikten sonra. Sizin
söyledikleriniz zaten kayıtlara geçti Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkanım, 63üncü
maddeye göre o zaman sizin tutumunuzla ilgili usul
tartışmasını istiyorum. Aleyhinizde söz istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Açamazsınız efendim.
BAŞKAN Ha onu açarım, hayhay.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım,
63üncü maddeyi, usul tartışmasını
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ya böyle bir şey olmaz ki Sayın
Başkanım.
ENGİN ALTAY (Sinop) Nasıl olmaz ki efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ya Engin, gözünü seveyim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ne demek Gözünü seveyim Başkanım
ya! Bu benim en yasal hakkım ya. Siz mi buradan Başkanlık
Divanını idare edeceksiniz ya?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Hayır öyle bir şey yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım
ENGİN ALTAY (Sinop) Ya da siz mi edeceksiniz?
Söz talep ediyorum, aleyhinizde söz istiyorum. Tutumunuzu doğru
bulmuyorum.
BAŞKAN Muhterem, itiraz etmedim. Gelin bari dövün beni, lahavle!
ENGİN ALTAY (Sinop) Estağfurullah, ben size bir şey
demedim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, önce bizi dövdükten
sonra size gelecek herhâlde.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ne münasebet, Olmaz! Oturduğu yerden
grup başkan
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Böyle mi yöneteceğiz bu Meclisi?
ENGİN ALTAY (Sinop) Bu Parlamento grup başkan vekillerinin
sevk ve idare ettiği bir parlamento değildir. Milletvekilleri özgür
iradelerini burada kullanırlar. Siz Grup Başkan Vekilleri
oturduğunuz yerden Başkanlık Divanında
BAŞKAN Sayın Altay
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Hayır, ben usul tartışmasıyla ilgili kendisine bir
şey söylemedim.
Şimdi,
ben Sayın Grup Başkan Vekillerini arkaya rica ediyorum. On dakika ara
vereceğim birleşime. Ondan sonra da usul
tartışmasını açacağım Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) Peki.
BAŞKAN - Buyurun.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.25
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih
ŞAHİN (Ankara), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 43üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2010 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkanım, 63e göre
talebim geçerlidir.
BAŞKAN Kaça göre?
ENGİN ALTAY (Sinop) 63e göre tutumunuzla ilgili talebim
geçerlidir.
BAŞKAN Peki, buyurun.
Tutumum lehinde, aleyhinde
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Lehte istiyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Lehinde
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ben de aleyhte istiyorum efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tutumunuz lehinde Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- İç Tüzükün 69uncu maddesine uygun söz vermediği
gerekçesiyle Başkanın tutumu hakkında
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin zamanının, mesaisinin
değerli olduğunu biliyorum.
Biraz önce sesimi size yükseltmedim. Öyle anladıysanız
yanlış olmuştur. Sayın Şandır ve Sayın
Elitaşa sesimi yükselttim. Onu da belirtmek istiyorum.
Parlamento iradesinin, Meclis Başkanlık Divanı
tarafından, zaman zaman başkan vekilinin uygulamalarına göre
Parlamentodaki iş ve işlemlerin yürütülmesini de doğru
bulmadığımı belirtmek isterim. Bu Parlamentonun bir İç
Tüzükü vardır. Bu İç Tüzük, Başkanlık Divanını
da, grup yöneticilerini de ve bütün milletvekillerini de bağlar ama
buradaki milletvekilleri, bu Genel Kurulda bulunan milletvekillerinin bu
Parlamentoda İç Tüzük hükümlerine göre, İç Tüzükün el verdiği
kadarıyla da düşüncelerini ifade etme hakları vardır. Hele
hele İç Tüzükten kaynaklı haklarını kullanmak her
milletvekilinin görevidir.
Şimdi, biraz önce İktidar Partisi Grup Başkan Vekilinin,
bir İnternet sitesindeki haber portalına dayalı olarak, bu
kürsüye gelip İstanbulda bir Belediye Başkanımızın
söylemediği sözleri, o söylemiş gibi bu Genel Kurula nakletmesini bir
kere Sayın Grup Başkan Vekiline yakıştıramam. Bir
İnternet sitesinden, her gün çeşitli haber portallarında
Sayın Başbakanla ilgili, sizlerle ilgili, bizlerle ilgili bir sürü
haber çıkar. Bunların bir öneminin, bir şeyinin olması
gerekir. Akreditasyon diye bir şey var. Sayın Belediye Başkanımızın
da söylediği şudur, Sayın Grup Başkan Vekilinin
çarpıttığı ama Belediye Başkanımızın
söylediği de şudur: AKP, yurt dışı temaslarında
kendisini oldukça demokrat, CHPyi de statükocu ve faşist bir parti gibi
algılanmasına yönelik iş, işlem ve görüşme
yapıyor. Bizim buna yönelik olarak tedbir almamız gerekir.
demiştir Sayın Belediye Başkanımız. Olay bundan
ibarettir. Yani bütün işi gücü bitirdiniz, bir İnternet sitesinde
okuduğunuz bir şeyi burada gelip konuşarak CHPye zarar
vereceğinizi zannediyorsunuz. Bunu size
yakıştıramadım.
Şimdi, süreme bakıyorum: 37 saniye. Buradan Sayın Ahmet
Aydın dedi ki: Başbakanın dünyanın en zengin 10uncu başbakanı
olmasıyla ilgili iddia yalandır.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Doğru, yalandır.
ENGİN ALTAY (Devamla) Gelin, ispatlayın. dedi. Sürem
yeterse ispatlayacağım. Yirmi beş saniyem var, yirmi beş
saniyede bunu ispat edemem ama bu konuda bir tartışma açalım
sizin de kabul edeceğiniz şekilde; Allah daha çok versin, gözüm yok
(CHP sıralarından alkışlar) ama Başbakanın mal
varlığı bakımından dünyanın sayılı
başbakanları, ilk 12 içinde olduğunu ben ispatlamaya
hazırım.
Genel Kurulu
saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Tutumumun lehinde Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
2010 yılı kesin hesap kanununu görüşüyoruz. Biraz sonra bir
maddede konuşacağım, orada bu konudaki endişelerimi ve
düşüncelerimi ifade edeceğim ama usul tartışmasına
sebep olan konudaki hassasiyetim ve itirazım bu sebepten
kaynaklanmaktadır. Sabahtan bu yana, saat 13.00ten bu yana iktidar
partisiyle ana muhalefet partisi arasında sebeplerini hiç
sorgulamadığım, kendilerince-kendi takdirleridir,
haklıdırlar, bir tartışma devam etmektedir. Bu
tartışmanın içerisinde Milliyetçi Hareket Partisi yoktur. Hiç
sebebi sorgulamıyorum, kendi takdirleridir, önemlidir; cevap verilmesi,
konuşulması gereken konular olabilir ama bugün burada 2010
yılı kesin hesabını görüşüyoruz. Bu çok önemli. Millet
adına yapıyoruz bu görevi. Bu görevin yapılmasına
fırsat verilmesi açısından yeni başlayacak bir
tartışmaya itirazım olmuştur Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkan Vekili olarak. Bu Genel Kurulda biz de bulunuyoruz, bu
yapılan çalışmalar müspetiyle, menfisiyle bizi de
ilgilendiriyor. Dolayısıyla, bana göre bugün yapılmaması
gereken bu tartışmaların devam ettirilmemesi gerekiyordu.
İtirazım budur. Sayın Altayın bana sesini yükseltmesinde
mutlaka kendince bir haklı sebebi var, onu üzdüğüm için ben de
üzgünüm ama nereye kadar devam ettireceğiz değerli
arkadaşlar? Yani birbirinizin liderleriyle ilgili, gazetelerde çıkan
beyanlarla ilgili bu tartışmayı nereye kadar devam
ettireceğiz?
İtirazım
şudur: Bu Meclisi İç Tüzük yönetecek. Hepimiz de hukuk
kurucuları olarak kurduğumuz bu hukuka uymak mecburiyetindeyiz.
Sayın Başkanı her defasında İç Tüzükten kaynaklanan
haklarımızdır. diyerek zora sokmanın hiç kimseye
faydası da yok, böyle bir hak da yok. İtiraz ettiğim husus bu.
Bu sebeple
söylüyorum, ben, tüm grup başkan vekili arkadaşlarımın, tüm
milletvekillerinin
Yani, milletin önünde yaptığımız bu
tartışmanın bu millette bir karşılığı
yok değerli arkadaşlar. Akıl yarışına, horoz
dövüşüne gerek yok. Yazık oluyor, bana göre millete de saygısızlık
oluyor.
Bunu
durdurmak gerekiyor. Bu anlamda, ben Sayın Meclis
Başkanımızın daha inisiyatifli davranarak, İç Tüzükün
gereği neyse, kimin canı yanarsa yansın, onu
uygulamasını da talep ediyorum.
Sayın
Başkanın lehinde konuşuyorum. Başkanın hoşgörüsünü
istismar ettiğimiz kanaatindeyim.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın, aleyhte söz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aslında
Sayın Başkanım, tutumunuzun İç Tüzük gereği
olduğunun farkındayım ve bugüne kadarki tutumlarınız
da hep böyle oldu. Takdir de ediyoruz, teşekkür de ediyoruz İç
Tüzükü uyguladığınız için. Ama bugünkü bu usul
tartışmasını anlamsız bulduğum için aleyhte söz
aldım. Bu usul tartışması olmamalıydı. Bunun
dışındaki bütün usullerde de tamamen İç Tüzüke sadık
kalındı, bundan dolayı grubum adına da teşekkür
ediyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bakın, biz milletvekilleri olup, kalkıp
burada konuşuyoruz, tartışıyoruz, istişareler
yapıyoruz. Zaman zaman belki bizlerin de istemediği birtakım
laflar çıkıveriyor ağzımızdan, biraz daha dikkatli
olmamız lazım. Hele ki biz, bugüne kadar mümkün mertebe, liderlerle
alakalı, dilimize pelesenk vurduk, liderlerle alakalı
konuşmamaya ciddi gayretler sarf ettik.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Gazetelere verdin ama!
AHMET
AYDIN (Devamla) Dedikodu olsun olmasın, çok önemli değil ama
liderleri mümkün mertebe ağzımıza almamaya
çalıştık. Ama Sayın Başbakan Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetinin Başbakanıdır, hepimizin Başbakanıdır.
Şu anda dünyanın gıpta ettiği, imrendiği bir
Başbakandır, dünya lideri olan bir Başbakandır. Böyle bir
Başbakanla alakalı olarak Yok, 800 milyon dışarıda
hesabı var; yok, bilmem, işte, dünyanın 10 zengin
başbakanından biri; yok, hediyeleri bilmem ne yaptı
Arkadaşlar,
bildiğiniz bir şey varsa, kesin olan bilgiye, belgeye dayalı bir
şeyiniz varsa gelin burada konuşalım, el birliğiyle
tartışalım ya da daha da ötesi, o tartışmanın
yeri de burası değildir, yargıdır, yargıya
belgelerinizi verirsiniz.
Ha,
süre konusunda da endişeniz olmasın, zaten sürekli
konuşuyorsunuz. Üç dakika değil, on dakikada, yirmi dakikada bunu
ispat da edersiniz zaten, ondan bizim bir çekincemiz yok.
Sayın
Başbakanımız gönül zengini bir insandır. Bütün Türkiyeyi,
bütün dünyayı kucaklayabilecek zenginliğe, gönle sahiptir, bunu bilin
yeter. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Onun
dışında, değerli arkadaşlar, bakın şu ifade
aynen kullanılıyor. Bakın, ben daha önce de bunu bildiğim
hâlde konuşmadım. Konuşmam, ben iddialar üzerine konuşmam,
dedikodular üzerine konuşmam ama kendi ifadesi olduğu için, siz
mecbur ettiğiniz için şunu konuştum:
Bakın,
kendi ifadesidir Sayın Selami Öztürkün. SODEM Yönetim Kurulu
Başkanı ve Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürkün
kendi ifadesi: Avrupada AKP daha demokratik bir parti olarak biliniyor, CHP
ise statükocu ve faşist düşünceye sahip bir parti olarak biliniyor
ENGİN
ALTAY (Sinop) Demin öyle söylemedin ama!
AHMET
AYDIN (Devamla)
Amacımız, Türkiye genelinde yer alan 500 CHPli
belediyenin 400ünü SODEMe üye yapmak
MUHAMMET
RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Ahmet, aklın ermez senin, aklın
ermez!
AHMET
AYDIN (Devamla)
Hepimizin bildiği gibi özellikle CHPli belediyelere
baskınlar düzenleniyor. Hangi belediyemize baskın düzenlenirse
düzenlensin bizler o belediyemize, başkanımıza sahip
çıkmalıyız.
Yine
altını çizeceğim bir başka husus, aynı şekilde
devam ediyor: Maalesef Genel Merkezdekiler para lazım olunca Gelin
bakalım buraya. diyor. Bu, Sayın Selami Öztürkün kendi ifadesi
değerli arkadaşlar.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Demin söylediğin öyle miydi!
AHMET
AYDIN (Devamla) Aynı şekilde tırnak içerisinde kullandım
ve bunu da siz mecbur ettiğiniz için söyledim. Yoksa ben böyle şeyler
üzerinde siyaset yapmam.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Kardeşim, demin söylediğinle bunun arasında
dağlar kadar fark var! Ayıp ya ayıp!
AHMET
AYDIN (Devamla) Teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Elitaş, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışma usul ve esaslarını
belirleyen temel yasamız, anayasamız bizim İç Tüzükümüz ama
görüyorum ki özellikle 24üncü Dönemde bazı milletvekili arkadaşlarımızın İç Tüzük uzmanı
olduğunu ve her istedikleri anda kendilerinin bir söz talep etmeyle
istekleri olduğunu veya bu söz taleplerinin hakkı olduğunu ifade
ediyorlar.
Bakın değerli arkadaşlar, siyasi partiler kanuna göre
kurulmuş organlardır. Bu organların da nasıl
olacağını işleyişiyle ilgili- Siyasi Partiler Kanunu,
partilerin tüzüğü belirler. Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü siyasi parti grup başkan vekillerine de, 20
milletvekili olan bir parti grup kurar, o grup başkan vekillerine de yetki
verir. Grup başkan vekilleri, grup başkanı adına yani genel
başkanları adına burada siyasi partileri temsil eder. Haftada
bir gün, iki gün, üç gün grup önerileri getirilir, Danışma Kurulu
önerileri getirilir ve bütün partileri bağlamak üzere siyasi parti grup
başkan vekilleri buna imza atar. Ama Sayın Altayın burada
Siyasi parti grup başkan vekillerinin gruba hâkim olması ile ilgili
ifadesini açıkçası ben yadırgadığımı ifade
ediyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) Benim söylediğimi çarpıtmayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın,
yadırgadığımı ifade ediyorum. Burada AK PARTİ
grup başkan vekillerinden herhâlde arkadaşlarımız
memnundur.
KAMER GENÇ (Tunceli) Mustafa Elitaş, burası askerî
kışla mı? Senin kafan bu kadar!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Grup başkan vekiliyle
istişare etmeden hiçbir milletvekili arkadaşımız gelip de
Biz şöyle söz istiyoruz. diye ortaya çıkmadı. Diğer
siyasi partiler de aynı şekilde bu âdete, bu kanuni düzenlemeye, bu
verilen yetkiye de boyun büküyorlar ama ben öyle tahmin ediyorum ki Sayın
Altay kendi grup başkan vekilini burada zor durumda bırakmıştır.
Değerli arkadaşlar, bakın, Cumhuriyet Halk Partisinin
yurt dışında nasıl algılandığıyla
ilgili Belediye Başkanı bir beyanda bulunmuş. Belediye
Başkanı altını çiziyor, diyor ki: Bizim CHP olarak yurt
dışı seyahatlerimiz az. Adalet ve Kalkınma Partisi
gezdiğinde, Sayın Başbakan, sayın bakanlar gittiğinde
Türkiye ile ilgili algılar çok iyi noktada. Ama şunu söylüyorum,
Sayın Altay diyor ki: Gittiğiniz zaman CHPyi karalıyorsunuz.
Ben Sayın Başbakanla ve diğer grup başkan vekili
arkadaşlarımız Sayın Başbakanla gittiğimizde
toplantılara katılıyoruz, inanır mısınız
inanmaz mısınız bilmiyorum ama yani Cumhuriyet Halk Partisinin
Csi geçmiyor o toplantılarda görüşülürken.
HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) Doğru söylemiyorsun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisinin Türkiye
dışında Türkiye ile ilgili nasıl
çalıştığı bizi ilgilendirmez ama Türkiye Cumhuriyeti
devletinin son yıldaki yaptığı performansla ilgili
yapılan bir konferansta bir ülkenin başbakanının veya
dışişleri bakanının Türkiye ile ilgili övgü meselesine
Sayın Genel Başkanın ne söylediğini tüm medya yazdı.
Yani, bir de şu var değerli arkadaşlar: Bakın,
Sayın Başbakanla ilgili mal varlığını internet
sitelerinden, şunlardan bunlardan kulaktan dolma bilgilerle değil,
girin akparti.org.trye, Sayın Başbakanın mal
varlığı orada yazıyor. Yani, bunu kalkıp da
farklı farklı noktalara getirip dedikoduyla bu meseleyi gündeme
taşımanın hiç kimseye faydası yok.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Akar, buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, öncelikle şunu
belirtmek istiyorum: İlk önce söz talep eden insanlardan biriydim. AKP
Grubu benden sonra söz talebinde bulundu, buna rağmen sözü ona verdiniz.
Şimdi, bizim bir belediye başkanımızın
yapmış olduğu bir toplantıda çıkan sözleri,
çeşitli medya organlarında çıkan sözlerini, buraya gündeme
taşıyorlar. Taşıdıkları medya
organlarını da biliyoruz, hangi medya organları olduğunu da
biliyoruz, yandaş medyayı çok iyi kullanıyorlar ve bunu Meclis
kürsüsüne getiriyorlar. Dün ben Meclis kürsüsünden AKPli bir belediye
başkanının, Kartepe Belediye Başkanının
tutanaklarını okudum. Bunun hakkında ne
yaptıklarını bu Türkiyeye anlatsınlar. Yedi ceddine
topladığı parayı dağıtan bir Belediye
Başkanının, yine yedi ceddine bu parayı harcatan bir
Belediye Başkanının burada teknik takip sonuçlarını
açıkladım. Bu konuda ne yaptıklarını anlatsınlar
Türkiye Cumhuriyetinde. Bakın, bu Belediye Başkanı hâlen
görevine devam etmektedir, rüşveti veren Genel Müdür hâlen görevine devam
etmektedir. Bunun yanında, bu ülkede parasız eğitim isteyen
çocuklar on dokuz ay hapis yatmaktadır. Bu ülkede basında Hükûmet
aleyhine, Başbakan aleyhine yazı yazan tüm yazarlar, gazeteciler
tutuklu bulunmaktadır, bin günden daha fazla zamandır tutuklu
bulunmaktadır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 69uncu
maddesinin ikinci fıkrasında, açıklama ve cevaplar için
Başkanın aynı oturum içinde olmak üzere söz verme
zamanını takdir edeceği hüküm altına
alınmıştır. Bu hüküm çerçevesinde Sayın Altaya bir
sonraki oturumda söz verilmemiştir. Tutumum İç Tüzüke uygundur ve
tutumumda bir değişiklik olmamıştır.
Şimdi 3üncü madde üzerinde gruplar adına Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Mehmet
Şandır
HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) Sayın Başkan,
Sayın Elitaşın Cumhuriyet Halk Partisini nitelemesiyle ilgili
bir açıklamada bulunmak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Sakin olun
Sakin olun
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Grup başkan vekilleri
varken
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Grup başkan vekilleri var, size ne
oluyor?
HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) Sayın Başkan
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Şandırı
çağırdı.
BAŞKAN Sayın Güneş
Bir saniye
Bir saniye
Duymuyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Grup Başkan Vekilimizi
çağırdınız kürsüye dolayısıyla
BAŞKAN Biliyorum Sayın Vural. Bir saniye
HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) Cumhuriyet Halk Partisinin yurt
dışında nasıl algılandığına ve
Kadıköy Belediye Başkanının tırnak içinde ne
söylediğine dair kürsüden bir şey söyledi. Ben bu konuda
BAŞKAN Sayın Güneş, şimdi ben tutanakları
getirteceğim. Uzunca bir dönem var, eğer gerçekten öyleyse söz
vereceğim ama tutanakları göreceğim.
Sayın Şandır, siz buyurun.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/470) (S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında ben üçüncü dönem Meclisteyim, benden daha eski
arkadaşlarımız var bu Mecliste. Her geçen gün yeni şeyler
kazanıyoruz, her geçen gün yeni birtakım usuller geliştiriyoruz.
Biliyor musunuz, eskiden bu kesin hesap kanunu üzerinde, maddeler üzerinde
konuşma yapılmazdı ama şimdi her konuyu fırsat bilerek
konuşuyoruz -konuşmuyoruz tartışıyoruz, keşke
tartışabilsek- birbirimizi hiç dinlemeden dövüşüyoruz.
Değerli arkadaşlar, birleşerek oturum düzenliyoruz ve
müzakere yapıyoruz; hukukumuzun tanımı bu, teamüllerimiz bu,
kültürümüz bu. Konumuz neyse onu birlikte ve burada oturarak müzakere etmemiz
gerekiyor ama farkında mısınız 2012 bütçe
tartışmalarının hemen tamamı Sayın Başbakan
merkezli tartışma oldu. Ben iktidar partisi grubuna da
hatırlatıyorum: Yani Sayın Başbakanı
tartışarak -savunmak anlamında, muhalefet olarak da tenkit etmek
anlamında- sürekli burada gündemde tutarak yıprattığınızın
farkında değil misiniz? Bu doğru değil arkadaşlar. Bir
endişemi dile getirmek için söz almıştım yoksa bu kanun
tasarısında konuşmak gibi bir arzum yoktu.
3üncü maddenin madde başlığı Denge tablosudur,
denge. Bu konuda gördüğümü ifade ettikten sonra bir endişemi de
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikle kesin hesap kanunu
inanınız ki bütçeden bana göre daha önemli. İçimizde
iktisatçı hocalar var, sayın milletvekillerimiz var. Kesin hesap,
aslında hükûmetin ibra imkânıdır, makamıdır. Bir
önceki yılın yani 2010 yılının burada kabul edilen
bütçesinin Hükûmet tarafından doğru kullanılıp
kullanılamadığının, ortaya konulan hedeflerin
gerçekleştirilip gerçekleştirilemediğinin
tartışılması gereken bir alan kesin hesap kanunu. Bizim,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak ısrarla teklifimiz şu: Kesin hesap
kanunu bütçeden ayrılmalı, bir farklı zamanda, bir farklı
usulle tartışılmalı çünkü kesin hesap milletin
kaynaklarının nasıl kullanıldığını,
kullanıldı bitti çünkü şimdi 2012 yılı bütçesini
görüşüyoruz, muhammen bütçe, onu bir sene sonra sorgulayacağız,
iki sene sonra sorgulayacağız ama 2010 yılında bu Meclisin
kabul ettiği kanunun, bütçenin nasıl
kullanıldığını kesin hesap kanununda
tartışıyoruz. Bu, bir anlamda ibra müessesesidir ama yani
bütçeyi tartışmıyoruz, Hükûmeti bu noktada
tartışmıyoruz, Hükûmetin de işine geliyor, iktidar partisi
grubunun da işine geliyor. Gündemdeki politikaları
tartışıyoruz, kişiler üzerinden
tartışıyoruz, birbirimizin ne dediğini de dinlemeden
dövüşüyoruz.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan bana göre samimi bir
gayretle, bir çırpınışla bütçesini savunuyor, kalkıyor
burada rakamları ısrarla söylüyor, anlatmaya
çalışıyor, yetişemediğine diyor ki: Daha sonra
görüşelim. Ben bu gayretine teşekkür ediyorum ama Sayın
Bakanın şunu da samimiyetle kabul etmesi lazım: Sayın
Bakan, hep geriye doğru kendinizi endeksleyerek burada rakamları
ifade etmeye kalkarsanız bu size de haksızlık. Yani siz,
Türkiyeyi Lider ülke Türkiye. yapma iddiasında olan bir iktidarın
Bakanısınız. 2002ye endeksli olarak, 2002nin terazisine
çıkararak bugünü anlatmaya kalkmanız, bana göre hem doğru
değil hem de size yakışmıyor.
Şimdi, 2010 yılı, üzerinde konuştuğumuz kesin
hesap kanununun gereği 2010 yılı denge hesabının,
denge tablosunun görüntüsü şudur Sayın Bakan: 254 milyar -küsurunu
söylemeyelim- TL geliriniz olmuş, 40 milyar açığınız
olmuş, 294 milyar gideriniz, 254 milyar geliriniz olmuş, 40 milyar
lira açığınız var. Bütçeniz açık, döviz girişiniz
çıkışınız açık, dış ticaretiniz
açık. Bu uygulamada dengenin var olduğunu söyleyebilmeniz mümkün mü?
İki yakası bir araya gelemeyen bir bütçe bu, bir Hükûmet, bir ülke.
Dolayısıyla, bu bütçeyi savunabilme ve geleceğe güven verebilme,
2012 yılı bütçesine bizim güvenmemizi talep edebilme
hakkınız yok. 2010 yılı, ayinesi iştir kişinin,
ortada ama 2002ye göre kendinizi endeksler, geriye doğru, geçmişe
doğru bugünü değerlendirmeye kalkarsanız, kendinizi nerede
görmek istiyorsanız, nereye layık görüyorsanız oraya göre
mukayese edersiniz. Siz ileriye doğru mu bakıyorsunuz yoksa hep
omzunuzun arkasına bakarak, geriye doğru bakarak mı bu
arabayı ileriye taşımaya çalışıyorsunuz? Temel
yanlışınız bu Sayın Bakan.
Endişemi de ifade edeyim: Dengenin rakamlarını
konuşmaya gerek yok, sonuç itibarıyla 2010 yılının
gelir ve gider açığı 40 milyar TL, yüzde 20ye yakın bir
açık, iki yakası bir araya gelmeyen bir bütçe ve bu bütçeyi uygulayan
Hükûmet olarak sizsiniz.
Dolayısıyla, bu gayretleriniz, bu bütçeyi savunma
gayretleriniz çok da karşılık bulmuyor Sayın Bakan, toplum
da bunu bu şekilde anlıyor çünkü milletin de iki yakası bir
araya gelmiyor. Bugün ülkemizde canhıraş çığlıkla
toplum kesimleri sizin burada söylediğiniz bu güzel rakamlarda kendini
aramaya çalışıyor ama çiftçisi perişan,
çalışanı perişan. 2002ye göre söylemeyin, olması
gerekene göre söyleyin. Lider ülke Türkiye. olmak iddiasındaki bir
Hükûmetin kendini geriye doğru endeksleyerek millete Ben iyi yaptım.
diye övünmesi yakışmıyor, hakkı yok.
Endişemi söylüyorum değerli arkadaşlar, bakın,
bugünkü tartışmaların başlangıcı
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili. Adalet ve Kalkınma
Partisiyle ana muhalefet partisi arasındaki
Cumhurbaşkanlığı tartışması, bugünkü görüşmeleri
gasbetmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, Sayın Genel
Başkanımız, bu meseleye verdiği önemin gereği, ifadesi
olarak bir yazılı açıklamayla görüşlerini ve
endişelerini ifade etti.
Değerli milletvekilleri, 2007 yılında yani 11inci Cumhurbaşkanının
seçiminde yaşadığımız kaosu bu millete tekrar
yaşatmamalısınız. Yeniden ülkenin ve toplumun önüne çok
önemli bir değer üzerinden bir tartışmayı ve ayrışmayı
koyuyorsunuz farkında mısınız?
Cumhurbaşkanının süresinin beş yıl mı yedi
yıl mı olacağı tartışmaları, bana göre
İktidar Partisi Grubunun hakkı değil.
Yaptığınız düzenlemeyle, bu Anayasa burada, 101inci
maddeye yazmışsınız Cumhurbaşkanları beş
yıl için seçilir. diye. Kazanılmış haktır diye
Sayın Cumhurbaşkanının yedi yıl görev
yapacağını söylemeniz, hukuku arkadan dolanmaktır, böyle
bir hakkınız yok. Dört yıl geçmiş Cumhurbaşkanı
seçileli, beşinci yılı doldurmak üzere, bugüne kadar
yaptığınız yanlışı düzeltmek için hiçbir
adım atmamışsınız.
Cumhurbaşkanlığı seçimi gelmiş, yeniden bu milletin
önünde çok önemli gündem maddeleri dururken, Türkiye savaşın
eşiğindeyken, şimdi Cumhurbaşkanlığı seçimi
ve süresi üzerinden tartışma yaratıp bu milleti meşgul
etmeye hakkınız yok. Bu Anayasada
Cumhurbaşkanlığı seçiminin beş yıl olduğunu
söylüyor. Milliyetçi Hareket Partisi olarak her defasında, ülke ve toplum
açısından soruna dönüşmesi muhtemel olan konularda yol gösterici
bir muhalefet partisiyiz. Bu noktada millet adına sorumluluğumuz var,
yol gösterici bir tavrın içerisindeyiz. Diyoruz ki: Yine, Cumhurbaşkanını
5+5 seçiniz ama Sayın Başbakan Cumhurbaşkanı olmak
istiyorsa milletvekilliğinin, başbakanlığının
bitim süresine yakın Sayın Cumhurbaşkanını istifa ettirsin,
yeni bir Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sayın
Başbakan aday olsun. Bu sorunu böyle çözelim. Ama bugün Anayasanın
böyle yazdığı ortadayken geri dönüp de yedi yıl diye
Sayın Başbakanın fetva vermesi hukuka da uygun
düşmemiştir, kendi şahsına da uygun düşmemiştir,
Sayın Cumhurbaşkanına da haksızlık olmuştur.
Bu
endişelerimi dile getirmek istiyorum. Çünkü yeniden, gerçekten toplumu
gerecek, ayrıştıracak bir tartışmanın
eşiğinde bulunuyoruz.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan.
Buyurun
Sayın Kaplan.
BDP GRUBU
ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bütçede büyüdük diyoruz. 40 milyar açıkla,
ey halkım, büyüdük, dünyanın 16ncı büyük ekonomisi olduk;
zamlarıyla, Hükûmetin bütçesiyle büyüdük, milletin vergileriyle bu bütçede
büyüdük; dünyanın en büyük ordusu, polisi, jandarması bizde, büyüdük;
içinde adalet olmayan en büyük adalet saraylarıyla büyüdük; bugün 40 tane
gazeteciyi gözaltına alarak büyüdük -Özgür Gündem, Dicle Haber
Ajansı, Etik Ajans, Gün Matbaası, Demokratik Modernite ve diğer
ajansların- basını içeri alarak büyüdük; şimdi,
yargısız infazlarda, yeni cezaevleri yapmada büyüdük; kelepçeye
siparişte büyüdük; gazda, biberde, operasyonda büyüdük.
Ey
halkım, büyüdük: Ampullü bir parti sayesinde hormonla, vitaminle,
haplarla, sanal rakamlarla büyüdük; cari açıkta, dış borçta,
ithalatta, sıcak parada, yoksullukta, işsizlikte, enflasyonda,
yap-işlet-devrette, kiralamada, tescilde, satışta, istatistiklerde
büyüdük. Rakamlarda, rotatifler, TVler hep bizi söyler, dünya bizden bahseder.
Ey halkım, büyüdük: Zamda, zulümde, korku imparatorluğunda,
işkencede, tutuklamada büyüdük; düşünce özgürlüğünde, örgütlenme
özgürlüğünde, toplantı, gösteri özgürlüğünde, basın
açıklaması özgürlüğünde, din, vicdan özgürlüğünde, sendikal
hak ve özgürlüklerde ise tersinden büyüdük. Aslolan büyümektir, Reklamın
iyisi kötüsü olmaz. derler ya. Büyümek sihirli kelime: Grand,
..,
..(X), muazzam
Artık,
adınız Büyük AKP olsun, nasılsa çok büyüdük!
Ey halkım, büyüyoruz: Kardeş kardeşi vurarak, komşu
komşuya çatarak, dünyaya nara atarak büyüyoruz; kadına şiddette,
cezaevlerinde, insan hakları ihlallerinde, hukuksuzlukta büyüyoruz;
şiddet toplumunda, karakolda dayakta, F tipinde ölümde, enkazda, depremde,
çadır yangınlarında, çığlıklarda, feryatlarda,
isyanlarda büyüyoruz.
Ey halkım, kim tutar ki bizi? Seçim seçim, sandık sandık
hazine yardımları, barajlarla, parti kapatmalarla, siyasi muhalifleri
tutuklamayla büyüyoruz.
Ey halkım, İlk hedefiniz, Kenan Evren gibi yüzde 93leri
bulana kadar, 2023e kadar yürümektir. diyen bir anlayışla,
İktidar bizimdir. diyen, akla başlayıp kara günlere bizi
taşıyan, tek parti, tek adam, tekçi zihniyet rejiminde büyüdük.
Ey halkım, büyüyoruz: İçeri alınan terörist
sayısında dünyada rekor kırarak, cinsel
ayrımcılıkta, ÖSYM kuyruklarında, KPSS
sınavlarında, torpilde, rüşvette, şikede, teşvikte
büyüyoruz; vergi affında, primde, ihalede, işkencecileri korumada
ve faili meçhul cinayet sahiplerini korumada, katliamcıları korumada
büyüyoruz.
Ey
halkım, büyüyoruz bu rakamlara göre. Doğal gaza zamda, benzine,
mazota, elektriğe, ekmeğe, kiraya, suya, ete, fasulyeye, cep
telefonlarına, kredi faizlerine, ÖTVye, KDVye, damga vergisine, harca
İcra dosyalarında, iflas dosyalarında, kapanan şirketlerde,
karşılıksız çeklerde, davalarda, mahkemelerde büyüyoruz.
Ey
halkım, kamu lojmanlarında rekor kırıyoruz, 236.811. Kamu
taşıtlarında rekor kırıyoruz 87 bin. Makam
odalarında rekor kırıyoruz. Resmî zevatı
karşılamada rekor kırıyoruz, onların koruma
ordularıyla rekor kırıyoruz. Yağda,
yağcılıkta, itaatte, kul olmada, yalakalıkta,
rüşvette, torpilde, adam kayırmada, partizanca kadrolaşmada,
muhalifleri süründürmede, ezmede, fişlemede, dışlamada
büyüyoruz.
Ey
halkım, büyüyoruz: Din kardeşliğinde Müslüman kardeşlerle,
çağdaş toplumda cemaatlerle, fetvalarla, buyruklarla, vahiylerle; BOPta
jandarma olduk, büyüdük; füze kalkanlarında, NATO rampalarında,
krizin cilvesiyle bağımlılıkta, kul olmada, piyon olmada
ellerin elinde oyuncak olmada büyüdük.
Ey
halkım, bir avuç zengin, bir avuç banka, bir avuç holding, bir avuç
siyasetçi, bir avuç bürokrat, bir avuç paşa, bir avuç güvenlikçi, bir avuç
iş birlikçi, bir avuç zorba, bir avuç dikta, bir avuç diktatör ve köle
sahibi olduk, büyüdük; adınıza, namınıza,
oylarınıza har vurduk harman savurduk büyüdük.
Ey halkım, kuzu gibisiniz, sayenizde gelir adaletsizliğinde,
dolaylı vergi zammında, zamlarda zulümlerde büyüdük ve dizilerde
uyutulduk; Vatan Sakarya nutuklarında büyüdük, büyüttük; asgari ücrette,
maaşta, alım değerlerinde, paramızda, pulumuzda, tohumda,
toprakta, bakkalda, pazarda milyonların yoksullaştığı
bir avuç azınlık büyüttük.
Ey halkım, çetelerde, mafyada, darbecilerde, talanda, vurgunda,
soygunda büyüdük; operasyon, adalet, paralı asker, özel tim, profesyonel
ordu, silah alımlarında, askerî harcamalarda büyüdük; eğitimde,
sağlıkta, hakta, hukukta küçüldük, küçüldük, tersinden büyüdük.
Ey halkım, yoksulun askeri 5 sent, parası 30 bin TL olan o
terhiste büyüdük; özelleştirmelerde, madenlerde, ruhsatlarda,
doğayı tahrip, kültürü katlederek büyüdük; HESlerde, barajlarda,
termiklerde, nükleerde, memleketin limanlarını, kara
yollarını, derelerini, kıyılarını,
dağlarını, ovalarını yabancıların
şirketleri yaparak büyüdük.
Ey halkım, AKP İktidarında, siyasette, Benjamin Button
gibi seksen yaşlarında doğdu, on sekizlere doğru küçüldü ve
un ufak ufalarak giden bir mecra takip ederek büyüdük; tıpkı memleket
uçuruma doğru yuvarlanırken pembe tablolar çizdik; Arap
baharında Türkiye kışını yaşadık; zorba
liderler tarih olurken bizde zorbalık, hükümranlıkta, Zizekin
fıkrasıyla, gerçeklerin olmadığı,
kırmızı rengin olmadığı bir Türkiyede büyüdük;
zorbalık demek, zalim, raydan çıkmış,
vefasızlık, agresifleşmiş,
tahrip edici, yıkıcı, zarar verici, imha eden, totaliter,
otoriter, despot, diktatör lider ve anlayışların demokrasilerde
olmadığını anlayamayarak büyüdük.
Liderliğin yedi sırrından birisi ve en önemlisi,
sağlam bir adalet duygusudur. Milletvekillerimizi içeride tutarak büyüdük.
Belediye başkanlarımızı, seçilmişlerimizi,
gazetecilerimizi, aydınlarımızı, profesörlerimizi,
yazarlarımızı, insanlarımızı zindanlara koyarak
büyüdük.
Diğer iyi liderin özelliği, en iyi özelliklerinden
biri anlayış ve hoşgörüdür. Alçakgönüllü olmayan, bencil,
sadakatsiz, otoriter olanlar er geç kaybederler. Liderlik otoritesi korku
oluşturularak yönetilmez.
Ben, sözlerime, Tortumlu teyzenin sözüyle son vermek istiyorum:
Arkadaşlar, elbet sırat köprüsünde buluşacağız. Orada
asker de jandarma da yok.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
3üncü madde üzerinde şahıslar adına ilk söz
İzmir Milletvekili Sayın Nesrin Ulemaya aittir.
Buyurun Sayın Ulema. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
NESRİN ULEMA (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2010 yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap
Kanun Tasarısının 3üncü maddesi üzerine, şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce milleti saygıyla
selamlarım.
Türkiye ekonomisi sürekli iyileşen kamu finansman dengeleri
ve istihdam yaratan güçlü büyümesiyle birçok ülkeden pozitif yönde
ayrışmıştır. Bu ayrışmada ülkemiz,
Hükûmetimizin ortaya koyduğu güçlü siyasi irade ve ekonomik istikrardaki
kararlı tutumu sayesinde küresel büyüme liginde en üst sıralarda
yerini almıştır.
Türk dış politikası bugün, lider ülke olma
yolunda, hayalleri bile zorlayan mesafeler
almış ve uluslararası kamuoyunda dikkatle izlenir ve dinlenir
hâle gelmiştir. Dünyanın her noktasını dikkatle izleyen,
kucaklayıcı, bütünleştirici bir yaklaşımla dik
durabilmeyi başarmıştır.
Küreselleşen dünyada en büyük sorun insani yaşama
standartlarının tüm topluma hâkim olmasıdır. Güçlü toplum
derken amacımız aile bütünlüğü içinde kadınımıza,
erkeğimize, gencimize, yaşlımıza, engellimize, yoksulumuza
sahip çıkmaktır; sosyal devlet olma anlayışının
gereğini yapmaktır. Biz güçsüz bırakılanların gücü,
kimsesizlerin kimsesi, sessiz yığınların sesi olmaya
kararlıyız.
Saygıdeğer milletvekilleri, cuma günü bu kürsüden ana
muhalefet partisinin Sayın Milletvekili, İzmir kamuoyunu
yanıltmaya yönelik Hükûmetimizin icraatlarını gölgelemeye
yönelik açıklamalarda bulundu. Bu bana bir fıkrayı hatırlattı.
Çocuk, akşam eve gelen babasına diyor ki: Baba, ben bir hikâye
dinledim. Mısırda mı nerede bir kadın evliya
varmış. Kızını kurban etmeye götürmüş. Yerden bir
keçi çıkmış. Babası çocuğa diyor ki: Be yavrum, ben
senin hangi yanlışını düzelteyim. Dediğin yer
Mısır değil Filistin,
kadın değil erkek, evliya değil peygamber, kızı
değil oğlu Hazreti İsmail, keçi değil koç, yerden
çıkmadı gökten indi.
Şimdi, İzmir EGERAY Projesinde Ulaştırma
Bakanlığı hiçbir şey yapmadı, sadece iki yüz
yıllık Fransızlardan kalan hattı tahsis etti. Belediye 600
trilyon harcayarak 80 kilometrelik raylı sistemi İzmire
kazandırdı. diyen Sayın Milletvekilinin
yanlışlarını düzeltelim. EGERAY
Bakanlığımız ile İzmir Büyükşehir Belediyesinin
ortak projesidir. Proje maliyeti toplam 600 trilyon değil, bunun
yaklaşık 5 katı, 2 milyar 235 milyon dolardır. Projenin
beşte 4ü Bakanlığımızca, beşte 1i İzmir
Büyükşehir Belediyesince yapılmıştır. Mevcut
hattın tahsisi söz konusu olmamış, ikinci bir hat
döşenmiştir.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Para, para! Nakit ne verdiler
sayın milletvekili? Nakit, nakit!
NESRİN ULEMA (Devamla) Eski hat iki yüz yıllık
değil, yüz elli yıllıktır. EGERAYın işletimi
için Büyükşehir ve Devlet Demir Yolları İZBAN A.Ş.
adında bir şirket kurarak hattı işletmeye
açmıştır. Açılışı Sayın
Başbakanımız ve Ana Muhalefet Partisi Lideri birlikte
yapmışlardır. Açılışın
yapıldığı günden bu yana, aktarmalar dâhil 45 milyon
İzmirli vatandaşımız seyahat etmiştir.
Değerli milletvekilleri, İzmir bugüne kadar kısır
tartışmalarla çok zaman kaybetmiştir. İzmir, artık
yerel yönetimlerden de hizmet beklemektedir. İzmirli, hizmeti kimin
yaptığını çok iyi bilir, İzmir için
yapılanları çok iyi bilir.
İzmirin trafik çilesine son veren bu projede emeği geçen
herkese, başta Sayın Başbakanımıza, Sayın
Bakanımıza, İzmir Büyükşehir Belediyesine de
teşekkürlerimi sunarım.
Değerli milletvekilleri, bütçe görüşmeleri sırasında
bu kürsüden dokuz yıldır yaptığımız hizmetleri
anlatırken, geçmişle kıyas yaptığımız için
muhalefet tarafından sürekli eleştirildik.
Bunu neden yapıyoruz biliyor musunuz? Demokrasiyle
taçlanmış cumhuriyete sadece sözde değil, yürekten ve
çalışarak sahip çıktığımız için. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bütün bunları anlamak için gören göz, duyan kulak, konuşan
dil, hakkını da veren yürek olması gerekir. Bazıları yapılanları
görmek, duymak, konuşmak istemese de bu ülkenin asıl sahibi yani
milletimiz, yüreğiyle, vicdanıyla seçim zamanlarında en
doğru kararı vermiştir, bundan sonra da vermeye devam edecektir.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ulema.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Sayın Başkanım,
konuşmacı bana sataşmıştır.
BAŞKAN Efendim?
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Konuşmacının
şahsıma yönelik sataşması vardır, İzmir
Raylı Projesiyle ilgili yaptığı açıklamalar, benim
açıklamama
Yanıt vereyim.
BAŞKAN Şu maddeyi bitireyim de bakacağım.
Hükûmet adına Maliye Bakanı Sayın Mehmet
Şimşek.
Buyurun Sayın Şimşek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Yine, bazı eleştirileri cevaplandırmak üzere
buradayım.
Değerli arkadaşlar, daha önce bu kürsüden sizlere
güncellemeyle ilgili konuyu açıklamıştım fakat bazı
arkadaşlarımız maalesef gerek burada yaptığım
açıklamayı gerekse birkaç kez basına yaptığım
düzeltmeleri görmemiş olsa gerek ki, buradan Halkın zekâsıyla
alay ediyorlar. diye bir ifade kullandılar. Doğrusu, kim halkın
zekâsıyla alay ediyor, milletimiz takdir etsin.
Bakın, ben bir basın toplantısında bir soruya
cevaben şunu söylemişim: KKDFyi artırdık artırdık,
demişim, altını çiziyorum, artırdık- çünkü ithalata
yönelik bir tedbir olarak bunu düşünüyoruz. Cep telefonlarında
ÖTVyi artırdık. demişim. Sebebi cari açığı
azaltmaktır. demişim. Otomobillerde ÖTVyi artırdık.
demişim. Sebebi yine cari açığa yönelik bir tedbir diye
düşünmüşüz. demişim. Devam ediyorum, sonra demişim ki:
Binek muadili ticari araçlardaki artış ise haksız rekabeti
azaltmaya yöneliktir. Arkasından da demişim ki: Sigara ve tütün
ürünleri üzerinde de biz güncelleme yapmışız. Bu son söylem
çerçevesinde demişim ki: Bu artışların güncelleme olarak
görülmesi gerekir. Tekrar baktım, hakikaten bu çerçevede üç
aşağı beş yukarı demişim ki: KKDF
artışı, cep telefonundaki ÖTV artışı,
otomobildeki ÖTV artışı cari açığı indirmeye
yönelik bir tedbirdir. Binek muadili ticari araçlardaki artış ise
haksız rekabeti engellemeye yöneliktir ama sigara ve tütün mamullerindeki
artış, bir süredir yapmamıştık, enflasyona paralel
olarak artıyoruz, bu bir güncellemedir.
Şimdi, yine, bakın, 3üncü kezdir bu açıklamayı
yapıyorum Eminim, tekrar arkadaşlar gelip buradan güncelleme konusunu
gündeme getirebilirler.
İkinci konu: Dışarıda da çok soruldu, burada da dün
çok tartışıldı. Maliye Bakanı olarak ben bir
sorumluluğum gereği, dün burada bir konu gündeme getirildi. Dedi ki:
Bir bakan yardımcısına aylık 40 bin küsur liraya kirayla
A8 kiralandı; böyle bir duyum var. Biz araştırttık hatta
şöyle yaptım ben: Başbakanlık
Müsteşarımızı aradım, dedim ki: Şu anda
inceleyin lütfen, altında A8 olan bir bakan yardımcısı var
mı yok mu? Lütfen bunu araştırın. dedim; bir.
İkincisi Varsa aylık kirası ne kadardır? 43 bin mi iddia
edildiği gibi, yoksa başka mı?
Şimdi, bana az önce bilgi geldi. 14 tane bakan
yardımcımız var. Hiç birisine -Bana gelen bilgi çerçevesinde
söylüyorum Başbakanlık Müsteşarımızdan- Audi A8
kiralanmamıştır. Yani bırakın kira bedeli ne
kadardır, hiçbir bakan yardımcısına Audi A8
kiralanmamıştır.
Şimdi değerli arkadaşlar, onun için lütfen, yani
buralarda gerek bana gerekse başka arkadaşlara ilişkin
iddiaları biraz araştıralım.
Bakın, ben güncelleme konusunu defalarca açıklığa
kavuşturdum; defalarca basında bu yönde açıklamada bulundum,
Plan ve Bütçe Komisyonunda açıklamada bulundum. Dedim ki, bakın,
burada artışlardan da bahsetmişiz, güncellemeden de
bahsetmişim. Zaman zaman sizlerin de söylemleri basında farklı
bir şekilde ifade bulabiliyor. Bizim de bu şekilde ifade bulabilir.
Zaman zaman biz bu yanlışları düzeltmeye
çalışıyoruz ve bunları doğru gibi sunmak hakikaten
doğru değildir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, burada az önceki
konuşmacımız Türkiyenin hangi alanlarda büyüdüğünü
söyledi. Doğrusu, dinlerken hangi ülkede yaşıyorum ben de merak
ettim.
Şimdi, bakın, birçok husus aslında bazı
uluslararası endekslerde özetleniyor. Mesela, önemli bir endeks var.
Uluslararası bir grup tarafından bu endeksler tutuluyor. Mesela,
yolsuzluk algı endeksi. Bu endeks her sene, bütün ülkeler için, sürekli
bir şekilde genişleyen bir ülke setiyle birlikte yapılıyor.
Şimdi, hep eleştiriliyorum, 2002 baz alınıyor. deniyor
ama e başka ne yapabiliriz ki? Yani şimdi ya başka ülkelerle
karşılaştıracağız ya da bizden önceki dönemle karşılaştıracağız.
Şimdi, Corruption Perception Index dediğimiz yani bu Yolsuzluk
Algılama Endeksinde 2002 yılında Türkiye, 102 ülke
arasında 65inci sırada yani 102 tane ülke araştırılmış,
65inci sıradayız. 2011 yılı aynı raporda
paylaşabilirim, burada haritayla birlikte var- Türkiye 182 ülke
arasında 61inci sırada, daha doğrusu 61inci sırayı
iki ülkeyle paylaşıyor.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Çok büyük başarı!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Evet, çok
büyük bir başarı değerli arkadaşlar. Bakın,
şimdi
OKTAY VURAL (İzmir) Hep 61de mi? 62den 61e mi?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Müsaade
edin. 105 ülke arasında Türkiye, 105 ülke arasında kaçıncı
sıradaydı? 65inci sıradaydı.
OKTAY VURAL (İzmir) Nispi olarak bakılabilir mi?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - 182 ülke
arasında eğer siz 61inci sıraya yükselmişseniz, bu büyük
başarıdır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sıranıza bakın!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Hangi
ülkeleri geride bırakmışız?
OKTAY VURAL (İzmir) Demek ki, 100 ülke yerine 80 olsaydı
başarısız mı olacaktınız?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Hangi
ülkeler? Bakın, 2002 yılında İtalya 31inci sırada.
105 ülke arasında -basit bir örnek- İtalya 31inci sırada,
Türkiye 65inci sırada. Şimdi, geliyoruz 2011 yılına,
Türkiye 182 ülke arasında 61inci sırada, İtalya 69uncu
sıraya düşmüş. Biz, Brezilyadan, Çinden, Yunanistandan,
Taylanddan, Bulgaristandan, Hindistandan, Arjantinden, Endonezyadan,
Meksikadan, Rusyadan, -sıralama devam ediyor- bunların hepsinin
önüne geçmişiz. Bakın, bunların gerisindeyken biz bu ülkelerin
önüne geçmişiz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Hangi ülkelerin gerisindeyiz Sayın
Bakan, bir de onlara bakalım.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, şimdi siz Hangi ülkelerin 2002 yılında
gerisindeyiz? diye soruyorsunuz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Şimdi, şimdi?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Cevap vereyim size: Tayland, Salvador,
Mısır, Etiyopya, Dominik Cumhuriyeti, Çin, Meksika, Kolombiya, Sri
Lankanın arkasındaymışız.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani sıra
değişmemiş öyle mi Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Hayır, sıra çok iyi
değişmiş.
OKTAY VURAL (İzmir) Nasıl
değişmiş ya?.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Bakın, Türkiye 2002 yılında El
Salvadordan, Mısırdan, Etiyopyadan, Dominik Cumhuriyetinden,
Çinden, Meksikadan, Kolombiyadan, Sri Lankadan, Slovak Cumhuriyetinden,
Fastan, Latviadan, Çek Cumhuriyetinden daha kötüymüş, şimdi
Türkiye tüm bu ülkeleri aşmış.
OKTAY VURAL (İzmir) - Yani 1inci
sırada olanın 1inci konumu devam ediyorsa 62 de devam ediyordur.
Doğru bir mantık değil, sıralamaya göre değil. O
endeksin sayısına göre bakmanız lazım, ona bakarak
Sıralamadan giderseniz iddianızı savunamamış
olursunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Size vereceğim.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bakın, uluslararası rekabet gücü endeksi var. Türkiye 2002
yılında 80 ülke arasında 65inci sırada yani sondan 15inci
ülkeyiz. 2011 yılında 142 ülke arasında 59uncu
sıradayız. Eğer İyileşmedi. diyorsanız, takdire
bırakıyorum.
Şimdi, iş yapma
kolaylığı endeksi var, bütçeyle ilişkili bu. Sonuçta bütçe
istihdamla ilişkilidir, bütçe yatırımla ilişkilidir. Peki,
Türkiye iş yapma kolaylığı endeksinde -Dünya Bankası
tarafından tutuluyor- nerede? Türkiye 2006 yılında 155 ülke
arasında 93üncü sırada, 2012 yılında -yeni
açıklandı- 183 ülke arasında 71inci sırada çok ciddi
iyileşme var. Ondan önceki veri yok.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Yani 71 iyi midir sizce?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Hayır, değil, daha kat
edeceğimiz mesafe çok ama nereden nereye geldiğimiz de önemlidir ve
bunu ben başka ülkelerle karşılaştırıyorum.
Bakın, İnsani Gelişmişlik
Endeksi, bu çok önemli bir endekstir, sık sık sizler tarafından
da gündeme getirilen bir endekstir. 2002 yılında 177 ülke
arasında 88inci sıradayız. 2011 yılında ülke
sayısı 10 artıyor, yani 187 ülkeye çıkıyor,
Türkiye'nin sıralaması 3 sıra geriye gidiyor yani 7 sıra bu
anlamda ilerliyoruz, insan gelişmişlik endeksinde bile. Şimdi,
insani gelişmişlik endeksinde Türkiye niye geride biliyor musunuz?
Yirmi beş yaş üstü nüfusun ortalama okulda geçirdiği süre
altı buçuk yıl. Yirmi beş yaş üstü nüfusun AK
PARTİyle ilgisi olmadığını herkes bilir.
ALİM IŞIK (Kütahya) - Onlar bu
memleketin vatandaşı değil mi? Sayın Bakan yapmayın,
siz böyle değerlendirme yapmayın, başkaları yapsın.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Evet, yirmi beş yaş üstü nüfusun AK
PARTİ öncesi dönemle ilişkili olduğu son derece ortadadır.
Değerli arkadaşlar, her şey
ortadadır. Bütün uluslararası endekslerde Türkiye ilerleme
göstermiştir. İnsani Gelişmişlik Endeksinde de ilerleme
göstermiştir, ama olduğumuz yerler yeterli değildir, daha da
ileriye gitmemiz lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahısları adına son söz, Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Sıtkı Güvençe aittir.
Buyurun Sayın Güvenç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. 2010 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde görüşlerimi belirtmek
üzere söz aldım.
Sayın AK PARTİ milletvekilleri dönemimizde yapılan
hizmetleri anlattılar. Ben de, bahsedilmeyen ağız ve diş
sağlığı hizmetlerine ve bazı sosyal olaylara
değineceğim.
Daha önce ağız ve diş sağlığı
hizmetleri, devlet hastaneleri içerisinde zemin katlarda, çok sayıda
diş hekimi, az sayıda kırık dökük diş üniteleri, eksik
malzemelerle verilirdi. Diş hekimleri âdeta diş çekmeye mahkûm
edilirlerdi. Anestezik madde, eldiven temininde bile zorluklar
yaşanırdı. Sterilizasyonda sıkıntılar olur,
diş için dolgu maddesi, protez için malzeme bulunmazdı.
Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde; ağız ve
diş sağlığı merkezi, ağız ve diş
sağlığı hizmeti veren ADSMler seksen bir ile, hatta büyük
ilçelere kadar yaygınlaştırıldı. Ayrı
başhekimlikler olarak hizmet vermeye başlandı. Maddi
durumları düzeltildi, kadroları güçlendirildi. Her hekime poliklinik
odası veya diş ünitesi verildi. Panoramik radyografisiyle tüm çene
filmleri çekilir hâle geldi. Otoklav ile tam sterilizasyon sağlandı.
Sigortalı, BAĞ-KURlu, yeşil kartlı ihtiyaç sahibi
vatandaşlarımız dişlerini yaptırmaya
başladılar.
Biz de, Kahramanmaraşta kendi döner sermayemizden ağız
ve diş sağlığı merkezimizi yaptık. Bugün,
Türkiyenin modern bir ağız ve diş sağlığı
merkezi olarak Kahramanmaraş halkına hizmet etmektedir. Gece
nöbetleriyle birlikte yirmi dört saat hizmet verilmekte, âdeta
vatandaşımızda gedik diş bırakılmamaya
çalışılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ
döneminde birçok hizmetler yapıldı ancak bence yapılan en
hayırlı hizmetler temel insan hakları ve özgürlükler
noktasındaki çalışmalardır.
Hafızayı beşer nisyan ile maluldür. diye bir deyim var,
bu bağlamda kendimiz için bazı şeyleri hatırlatmakta fayda
görüyorum. Bunların büyük bir kısmı değişik partideki
değişik milletvekillerimiz tarafından da dile getirildi. Darbe
dönemlerini birlikte yaşadık; bu ülkede başbakanlar
asıldı; ara dönemler, postmodern darbeler gördük; andıçlar,
e-muhtıralar gırla gitti; bir devlet adamımız Devlet
gerektiğinde rutinin dışına çıkar. dedi; devlet
rutine çıkarsa ne kadar çıkardı, ne yapardı, bunların
hepsi soru işareti olarak hafızalarda kaldı.
12 Eylül darbesinin mimarı Darbeye karar verdik, bir yıl
olgunlaşmasını bekledik. dedi. Beklerken ne yaptı?
Ateşe odun mu attı? Bunların hepsi soru işareti olarak
hafızalarımıza yazıldı. Binlerce faili meçhul
cinayetler işlendi; gençlerimiz aynı mihraklar tarafından
birbirine düşürüldü; Alevi-Sünni, Kürt-Türk çatışmaları
çıkarılmaya çalışıldı; gizli eller
Kahramanmaraşta, Sivasta oyunlar tezgâhladı. Bugün
Kahramanmaraş Alevi Dernekleri Başkanı açıklama yapıyor,
Kahramanmaraş olayları 12 Eylüle giden bir yoldaki oyundur. diye
bugün Kahramanmaraştaki yerel gazetelerde yer aldı.
Şunun kesinlikle bilinmesini istiyorum: Bu ülkede asla Alevinin
Sünniyle, Sünninin Aleviyle, Kürtün Türkle, Türkün Kürtle hiçbir
problemi yoktur, olanlar darbe ve ara dönemi özlemi içerisinde olanların
tezgâhıdır. Bunlar tarafından sivil siyaset alanı
daraltıldı, sivil iktidarlar güneydoğu Kürt problemiyle ilgili
politika geliştirecek olsalar ya darbeyle ya da parti kapatmayla tehdit
edildi.
Yine, binlerce öğrenci Üniversite sınavından geçip gelen
başörtülü kızlarımız üniversiteye gitsin, katsayı
problemi halledilsin. dediğinde,
parti kapatılmakla ve darbe yapılmakla tehdit edildi.
Değerli milletvekilleri, bence AK PARTİ
İktidarının yaptığı en hayırlı hizmet
bu süreçte askerî ve yargı vesayetini kırmak olmuştur. Militan
yargıçların yerini demokrat yargıçlar, militan rektörlerin
yerini demokrat rektörler, darbeci komutanların yerini de demokrat
komutanlar almıştır. Bu, AK PARTİnin Genel
Başkanının diklenmeden dik duruşuyla olmuştur.
Şimdi hep birlikte bu kazanımlarımızı
kurumsallaştırmamız lazım. Ara dönemlere, darbelere meydan
vermeyecek, hiçbir etnik kimliği başka bir etnik kimliğin
inisiyatifine bırakmayacak, hiçbir inanç sahibinin inancını başka
bir inanç sahibinin inancına bırakmayacak yeni bir anayasa
yapmayı diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Maliye Bakanımızdan öğrenmek istiyoruz: 2010-2011
yıllarında kayıt dışı istihdamın toplam
istihdam içindeki payı nedir? Kayıt dışıyla nasıl
mücadele ediyorsunuz?
İkinci sorum olarak: Tokat ili gibi Anadolu esnafı süpermarketlerin
her mahalleye şube açması dolayısıyla kepenk kapatma
durumuyla karşı karşıya kalmıştır.
Gelişmiş ülkelerdeki gibi küçük esnafı koruyabilecek olan
süpermarketler kanununu çıkarmayı düşünüyor musunuz? Kanun
çıkarılmıyorsa sebepleri nelerdir, öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öz
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, narenciye üreticileri mağdurdurlar, yüksek
tarımsal girdileriyle baş edememektedirler. Narenciyenin
başkenti olan Erdemlide bugün dalında limon 40 kuruşa, portakal
40 kuruşa, mandalina 50 kuruşa alıcı bulamamaktadır.
Narenciyede direkt üreticiye destekleme verilmemektedir. İhracatta ise ton
başına 790 dolara satarsa 125 dolar destek verilmektedir. Oysaki
ihracatta tonunu 400-500 dolara zor satabilmektedir ve teşvik olarak da
125 dolar yerine 57-60 dolar almaktadır. Bu teşviki
artırmayı veya üreticiye direkt destek vermeyi sağlayıp
uluslararası rekabetin önünü açmayı düşünüyor musunuz? Bu mağduriyeti
gidermek için bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan, AKP
İktidarında Malatyada Sümerbank, Tekel resmen peşkeş
çekildi, yok edildi. AKP sanki Malatyadan hınç alır gibi şimdi
de şeker fabrikamızı satıyor. İçinde Malatyanın
da bulunduğu fabrikalar gruplar hâlinde satılarak sadece büyük
grupların bu satışa girmesi sağlandı ve fabrikalar yok
pahasına satılmak üzere. Size örnekle açıklamak istiyorum: Dört
fabrika 266 milyon dolar, her fabrika 66,5 milyon dolar, yani 120 milyon Türk
lirasına satılıyor. 120 milyona satılan Malatya Şeker
Fabrikasının 2010 yılı sadece emlak değeri 240 milyon
TLdir. 4.800 şeker pancarı üreticisi, bine yakın
çalışanı başta olmak üzere, besicisi, nakliyecisi gibi
Malatyada yaşayan 85 bin kişiyi direkt ilgilendiren,
Malatyalıların öz malı olan bu fabrikanın
satılmasının önlenmesini istiyoruz. Geçtiğimiz
yıllarda milyonlarca lira harcanarak yenilenen bu fabrikanın bu
fiyata satılması vicdanınıza sığıyor mu?
İkinci sorum: Bu fabrikanın değerlendirmeleri sonucunda
bulunan değerler nedir? Bu değerlendirme raporları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla)
neden kamuoyuna
açıklanmıyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Bakan, Tunceli Nazimiye ve Mazgirt ilçelerinde
birçok baraj yapıldı. Bu barajlarda toprakları ve evleri su
altında kalan vatandaşlarımızın ev ve arazilerinin
bedelleri ödenmedi, ne zaman ödeyeceksiniz?
Sayın Başkan, bir memlekette bir hükûmetin başı
ameliyat oluyor, biz buna bir şey demiyoruz; hastalığı
halktan gizleniyor.
Bir bakan, tutuyor Efendim, kimse kanun teklifi veremez. diyor,
arkasından da diyor ki: Bağışlanamaz suç işledim.
Hâlâ pişkin pişkin yerinde oturuyor.
Yine, bir bakan çıkıyor, Tayyip Beyin bir sanat eseriyle
ilgili Ucube demesine O, öyle demedi. diyor. Sonra, Tayyip Bey:
Hayır, ben ona Ucube dedim. diyor. O da yine pişkin pişkin
yerinde oturuyor.
Bursada, bir bakanın ağabeyi çok ağır suçlarla
gözetim altına alınıyor, ertesi gün serbest
bırakılıyor.
Tayyip Beyin oğlunun bacanağının babası
içeriye alınıyor Deniz Feneri davasından, sonradan serbest
bırakılıyor.
Burada, bütçede önemli sorular soruyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Devletin en kıymetli arazileri tarikatlara
ve cemaatlere bedava veriliyor
BAŞKAN Sayın Köprülü
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Sayın Bakan, Tekirdağ ili,
Maliye Bakanlığının verilerine göre, 2011
yılının ilk altı ayında Türkiye genelinde ödediği
vergide 9uncu sırada yer almıştır. Ancak, Tekirdağ ilimiz,
kamu yatırımlarının tahsisinde 50nci sırada yer
almış ve kişi başına düşen kamu
yatırımı sıralamasında ise 81 il içerisinde 75inci
sırada yer almıştır. Çok açık olarak belirli olan bu
haksızlık ve adaletsizliğin giderilmesi ve Tekirdağın
ödediği vergilerle orantılı bir kamu yatırımı
payı alması için ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Topraklarımızda adalet ve özgürlük için bedel ödeyen
tüm hukukçuları saygıyla selamlıyorum.
Küba
Havanada kabul edilen Avukatların Rollerine Dair Temel Prensipler
kuralları çiğnenmektedir. Bu kurallara göre, Hükûmet, avukatları
tehdit, engel, taciz ve uygunsuz müdahaleye uğramadan mesleklerini icra
etme ve müvekkillerinin çıkarlarıyla eşleştirilmemesini
garanti etmekle yükümlüdür.
Bu
açıklamalar ışığında, Silivride görülen
Ergenekon davalarında, Diyarbakırda görülen KCK davalarında
görevleri nedeniyle haklarında açılan davalarla ilgili, bu Havana
kuralları da göz önüne alınarak, avukatlar hakkındaki
düşünceniz nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu kayıt dışı istihdam
verileri şu an itibarıyla önümde değil ama gerek
yazılı olarak gerekse sonraki sorularda gelirse sizlerle
paylaşırım. O veriler düzenli olarak TÜİK tarafından
yayınlanıyor ama henüz arkadaşlar bana
ulaştıramadılar.
Bu
mağazalarla ilgili, süpermarketlerle ilgili düzenleme konusu,
bildiğim kadarıyla Gümrük ve Ticaret Bakanımızın bir
konusudur. O yasa hangi aşamada, bundan sonra ne tür bir seyir izleyecek,
en azından bu soruyu sorduğunuzu kendilerine iletirim ben.
Narenciye
üreticileri eğer desteklenmesi gerekiyorsa teşvikler yine Ekonomi
Bakanlığımız tarafından, biliyorsunuz, veriliyor.
Geçtiğimiz yıllarda ihracat desteği verdik. Başka türlü
destekler gerekiyorsa ilgili bakanlık o çalışmayı yapar,
getirir. Dolayısıyla, o çerçevede değerlendirmek lazım.
Sayın
Ağbaba, bir kere, önce şunu söyleyeyim: Hiçbir şey
peşkeş çekilmiyor.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sümerbank
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) 1980li yılların
ortasından bu yana Cumhuriyet Halk Partisi de dâhil olmak üzere bütün
partiler döneminde özelleştirme yapılmıştır, her parti
döneminde özelleştirme yapılmıştır. Bir kere, bunun
altını bir çizelim. O özelleştirmelerde, yerlilere,
yabancılara, mal, mülk, şirketler devredilmiştir. Bu birincisi.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Tekel
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Onun için, peşkeş
çekilmişse o dönemlerde de o zaman peşkeş
çekilmiştir. Şimdi, birinci konu bu, peşkeş çekilme diye
bir şey söz konusu değil. Her şey şeffaf bir şekilde,
herkese açık, televizyon ekranları önünde ihaleler
yapılıyor.
Ben dün şeker fabrikalarıyla ilgili çok geniş bir
açıklamada bulundum, dedim ki, bir: Arsaları ayırıyoruz.
Bir şeker fabrikasının ihtiyaç duymadığı
alanları biz ayırıyoruz. Malatyadan başladık,
Sağlık Bakanlığına verdik, diğer
bakanlıklara verdik. 14 milyon metrekare varsa mutlaka ve mutlaka bu
şeker fabrikalarının ihtiyacının ötesindeki arsalar
ayrılıyor ve bu çerçevede özel
İki: Pancar üreticisini ve
üretimi korumak için beş yıl üretim şartı getiriyoruz,
bunun için taahhüt alıyoruz. dedim. Yine istihdama yönelik olarak da ben
dün örnekler verdim. Dört ay çalışan kardeşlerimiz var, bugün
başvururlarsa on bir ay çalışma imkânına kavuşacaklar
eğer özelleştirme olursa.
Dolayısıyla değerli arkadaşlar, hâl böyleyken,
özelleştirme konusunda bu kadar çok, defalarca açıklama
yapmış olmama rağmen peşkeş çekiliyor terimini
eğer bu dönem için kullanacaksanız bütün dönemler için de
kullanmanız lazım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, eğer
vatandaşlarımızın toprakları kamulaştırmaya
tabi tutulmuşsa o paraları biz öderiz. İlama bağlı
borçları ödüyoruz, kamulaştırma bedellerini de ödüyoruz. Yani
ilçe ilçe ben durumları tabii ki buradan bilemem ama Tuncelide bir
kamulaştırma parası varsa biz öderiz, bütçemiz bu yıl çok
iyi konumda, ödemezlik yapmayız.
Yine Tekirdağla ilgili bir soru var
Tekirdağın tabii
ki vergideki katkısını biz takdir ediyoruz, teşekkür
ediyoruz. Kamu yatırımlarında yeterli pay alıp
almadığına ben buradan bir şey söyleyemem ama şunu
söyleyebilirim: Yani ülkemizin her tarafına ihtiyaç duyduğu
yatırımları götürüyoruz hatta bundan dolayı da
eleştiriliyoruz yani bütçe hakkını kötüye kullandınız
diye. Geçen 2010 yılında yaklaşık 14 milyar lira ilave
yatırım yapmışız yani bütçedeki yatırım
ödeneklerine ilave ödenek aktarmışız. Bu sene de
yaklaşık 9-10 milyar liralık ilave ödenek yapılıyor.
Bütün bunlar bütün illerimizde yapılıyor yani yolundan okuluna,
hastanesine bir sürü şeye kadar. Ama Tekirdağın tabii ki
Ha, bu arada bilgi geldi Çalışanların ne kadarı
kayıt dışı? diye. 2010 Eylülünde yüzde 44müş, 2011
Eylül ayında yüzde 42,8miş. Bunlar en son rakamlar. Yanlış
hatırlamıyorsam, bundan sekiz dokuz yıl önce de yüzde 50
civarındaydı yani yanlış hatırlamıyorsam o
civarlardaydı. Dolayısıyla kayıt dışı
istihdamda bir azalma var. Ama gördüğünüz gibi rakamlar son derece yüksek,
kabul edilebilir bir düzeyde değil.
Yanlış hatırlamıyorsam, hemen hemen bütün sorulara
cevap verdim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, biraz evvel Sayın Haydar Akar kürsü
önüne gelip bu ekranda soru sorma sistemi içerisinde sırasının
tarafımdan atlandığı, silindiği şeklinde bir
iddiası olmuştur.
Şimdi, bütün milletvekilleri bilmelidir ki, ben bilgisayar
uzmanı değilim. Dolayısıyla kim yazıyorsa ona göre
buradan basıp gidiyorum. Zaman zaman elim değip de herhangi bir hata
söz konusu olduğunda da mutlaka, gene bütün arkadaşlar bilirler ki, o
hatayı düzeltmek için o milletvekilinin bulunduğu yerin mikrofonunu
açarım. Mesela, şu anda önümdeki listede 1inci sırada
Sayın Akar var. Gerçekten, yani size özel hep böyle bir şey
yaptığımı düşündüğünüz için çok üzüldüğümü
ifade etmek isterim.
Sayın Alaattin Yüksel, İzmir Milletvekili.
Buyurun.
Size iki dakika veriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin, İzmir Milletvekili
Nesrin Ulemanın, şahsına ve partisine sataşması
nedeniyle konuşması
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri
sırasında Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım, İzmirde yapılan Türkiyedeki şehir içi
ulaşımdaki en uzun hat olan 80 kilometrelik hattın projesinin
tamamen kendi projeleri olduğunu, sonradan İzmir Büyükşehir
Belediyesini ortak ettiklerini ve nereden hesapladıklarını
bilmediğim birtakım rakamlar ortaya atıp bütçeyi o hatta
harcanan parayı çok büyük miktarlarda gösterip bunun yüzde 80inin Devlet
Demir Yollarınca harcadığını söyledi. Bugün de,
İzmir Milletvekili Sayın Nesrin Ulema da -ben bu kürsüden
bunları düzeltmiştim, doğru rakamları vermiştim-
aynı rakamları verdi. Tekrar düzeltmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu iki bakanımız -İzmirden
AKP kendisi hiçbir zaman bakan çıkaracak nitelikte milletvekili
bulamadığı için ithal bakanlar biliyorsunuz İzmirden hep
çıkarttı- bu ithal bakanlar İzmire Fransızlar, bu projeye
de Fransızlar.
Bakın, bu proje -aynen söylediğim gibi- İZBAN
ortaklığında, İzmir Büyükşehir Belediyesinin
yaptığı, rahmetli Ahmet Piriştinanın projesidir. Daha
sonra 150 milyon euro o dönemde kredi istemiştir. O krediye Hazine garanti
vermediği için yapamamıştır ama Aziz Kocaoğluna nasip
olmuştur. İZBAN Ortaklığı diye bir ortak şirket
kurulmuştur. 535 trilyon lira para harcadı İzmir Büyükşehir
Belediyesi. Dokuz yılda AKP hükûmetleri döneminde kaç kuruş?
Bakın, bir kuruş gösterin dişimi kırarım, bir
kuruş. Bırakın
İki yüz yıllık Fransızlardan kalma hatta herhâlde
ona bir değer biçiyorsunuz, biçemezsiniz çünkü İZBAN onu kiraladı
kırk dokuz yıllığına. Böyle bir değer yok.
Eğer trenleri söylüyorsanız, trenleri de ortak, İZBAN
ortaklığında alındı. Dolayısıyla, Hükûmet ve
Bakanlık tarafından ödenmiş tek kuruş yoktur. Bunu tekrar
burada düzeltmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yüksel.
Sayın milletvekilleri, Sayın Hurşit Güneş,
Sayın Elitaşın Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna yönelik bir
sataşması nedeniyle söz istemiştir.
Şimdi, ben, Sayın Elitaşın söylediklerini size
okuyacağım. Sanıyorum bir yanlış anlaşılma
var. Belki düzeltir diye önce onu okuyorum, aksi takdirde Sayın
İnceye söz vereceğim.
Sayın Elitaşı okuyorum: Değerli arkadaşlar,
bakın, Cumhuriyet Halk Partisinin yurt dışında nasıl
algılandığıyla ilgili Belediye Başkanı bir
beyanda bulunmuş. Belediye Başkanı, altını çiziyor,
diyor ki: Bizim CHP olarak yurt dışı seyahatlerimiz az. Adalet
ve Kalkınma Partisi gezdiğinde, Sayın Başbakan, sayın
bakanlar gittiğinde Türkiye ile ilgili algılar çok iyi noktada. Ama
şunu söylüyorum: Sayın Altay diyor ki: Gittiğiniz zaman CHPyi
karalıyorsunuz. Ben Sayın Başbakanla ve diğer grup
başkan vekili arkadaşlarımız Sayın Başbakanla
gittiğimizde toplantılara katılıyoruz, inanır
mısınız inanmaz mısınız bilmiyorum ama yani
Cumhuriyet Halk Partisinin Csi geçmiyor o toplantılarda
görüşülürken.
Şimdi, Sayın Güneş bu cümlenin altını
çizmiş. Yani Avrupada Cumhuriyet Halk Partisinin Csi geçmiyor mu
dediniz, Bizim konuşmalarımızın içinde mi dediniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bizim
konuşmalarımızın içinde efendim. Zaten orada açık ve
net Sayın Başkan.
BAŞKAN Neyse.
Yani ben şimdi soruyorum: Sayın İnce, bu düzeltmeyi kabul
ediyor musunuz?
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk
Partisine sataşıldığında grup başkan vekilinin
cevap vereceğini siz de belirtmiş oldunuz. Teşekkür ederim. O
açıklama yeterli.
BAŞKAN Sayın Elitaş, yanlış
algılamayı da düzeltti.
Evet, teşekkür ederim.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN 4üncü maddeyi okutuyorum:
Tamamlayıcı ödenek
MADDE 4- (1) Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde
gösterildiği üzere, kamu idarelerinin 2010 yılı ödenek üstü
giderlerini karşılamak üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a)
(I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri
için toplam 14.968.408.262,43 Türk Lirası,
b)
(II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler için toplam
3.566.595,62 Türk Lirası,
tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.57
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 43üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Madde 4 hakkında gruplar adına ilk söz Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhanda.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2010 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 4üncü maddesi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu maddenin adı tamamlayıcı ödenek. Diyebilir miyiz ki,
hedefe 2010 yılı için 50 milyar TL açık programladık, biz
bu kadar iyi idare ettik, açık 40 milyar TL oldu? Bu izah başka
değişkenleri dikkate almazsanız makul, biraz önce
söylediğim gibi iyi bir sonuç olarak da değerlendirilebilir ama böyle
bir şeyi sizlerin, özellikle sizin söylememeniz gerektiğine
inanıyorum Sayın Bakanım. Bize şunu söyleyebilirsiniz: Ya,
sayın muhalefet milletvekili, bizim sağladığımız
düşük bütçe açığına, yüksek büyümeye karşı
çıkıyorsunuz. Bizden ne istiyorsunuz? Bunlar hedef, neticede tahmin. de
diyebilirsiniz ama bunlar doğru değil.
Birincisi,
o büyüme sizin önerdiğinizin, öngördüğünüzün 3 misli ama 99
yılındaki dramatik küçülmenin olduğu yerdeki bazdan.
Şimdi,
Sayın Bakanım, şu, 2010 Yılı Merkezî Yönetim Kanun
Tasarısı ve ekli cetvelleri. Akşam
konuşacağımı duyunca ben bunu aldım, evde
çıkardım. Buradan bu 2010 yılı bütçesinin neyini çıkardım?
Genel gerekçesini. Şimdi, buna ilave olarak ne yapıyorsunuz?
Getirdiniz 2012 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısını. Sayın Bakanım, bu tasarının
genel gerekçesine neyi eklediniz? Bakın, daha önce olmayan özel sektör
öncülüğündeki büyümeyi eklediniz. Bu yoktu. Sizin hesabınızda
özel sektör de yoktu. Yenisinde var, eskiden dikkate almıyordunuz. Cari
açık yeni girdi buna, cari açık problemi. Yurt içi tasarrufları
artırmak yeni girdi. Neden? Geri sıralara düşmüştü.
Sayın
Bakanım, buralara gelip, bu akaryakıt içindeki dolaylı
vergilerin oranlarını söylüyorsunuz, oranların gerilediğini
de söylüyorsunuz. Bunda haklısınız da. Ama bunu bir de neyle
anlatmak lazım? Bizim oradaki vatandaşların deyimiyle anlatmak
lazım.
Bakın,
siz, arkanızdaki arkadaşlardan toplam vergi yükünün piyasa
fiyatı içindeki payı ve rafineri çıkış
fiyatının piyasa fiyatı içindeki payı diye tabloyu
alırsınız, oranların düştüğünü de söylersiniz.
Ama size bir şeyi ifade etmek istiyorum: 2002 yılında, bakın,
95 oktanlı 1 litre benzinin fiyatı neydi? 1 lira 63 kuruştu.
Bunun ne kadarı vergiydi? 1 lira 14 kuruşu. Öyle değil mi
Sayın Bakanım? Şimdi 13 Aralık tarihli yakın
geçmişteki fiyata bakalım. Burada nedir fiyat, satış
fiyatı? 4 lira 22 kuruş. Peki, ödediğimiz vergi ne kadar? Ödediğimiz
vergi 2 lira 54 kuruş yani o kötülediğiniz 2002 yılında,
vatandaştan, benzinin litresinden 1 lira 14 kuruş vergi alırken
şimdi siz bundan 2 lira 54 kuruş vergi alıyorsunuz. Doğru
mu yanlış mı Sayın Bakanım?
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Oran ne kadar, oran?
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) Oranını söyledim, siz orada vakit
geçiriyordunuz.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Vakit geçirmiyordum!
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) O kötülediğiniz 2002 yılında
vatandaşın benzininden, bir litresinden 1 lira 14 kuruş vergi
alınıyordu, şimdi siz 2 lira 54 kuruş alıyorsunuz.
İstediğiniz oranı koyun, vatandaştan az mı alıyorsunuz,
çok mu alıyorsunuz?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Vatandaşın cebinden çıkan paraya
bakarız.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) Bakın, başka bir örnek daha vereceğim,
bunlar sizin rakamlarınız.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Petrol o zaman 20 dolardı, şimdi 110 dolar.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) Kardeşim, bir dinle, ezbere konuşma.
2002
yılında 20 lira 80 kuruş, 12 litrelik bir tüpün
fiyatıydı, o kötülediğiniz 2002 yılında. Peki, vergisi
ne kadardı? 8 lira 51 kuruş. Öyle değil mi? Şimdi, 13
Aralık tarihi itibarıyla -daha yeni, sizin rakamlar- 12 litrelik tüpün
fiyatı ne kadar? 65 lira. Peki, vergisi ne kadar? 24 lira 44 kuruş. O
kötülediğiniz 2002 yılında 8 lira 51 kuruş vergi
alınıyormuş bir tüpten, şimdi siz alıyorsunuz 24 lira
44 kuruş. Neresi kötü bunun kardeşim, 2002yi kötülüyorsunuz?
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) O zaman 8 lira yoktu, milyon vardı, 8 milyon.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) Sen ezbere konuşuyorsun, hiçbir şey de
bilmiyorsun, hiçbir şey bilmiyorsun, ezbere konuşuyorsun!
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) O zaman 8 lira değildi, milyon vardı, 6
sıfırı biz kaldırdık, hatırlatıyorum.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) Ezbere konuşuyorsun, o gün burada da
konuştun.
Bakın,
Sayın Bakanım, AByle mukayese ediyorsunuz. ABnin geliri kişi başına 40 bin doların üstünde.
Siz sündüre sündüre kişi başına geliri
artırdınız. Kişi başına düşen geliri nereye
kadar artırdınız? 10 bin dolara; böyle, sündüre sündüre. Eskiden
halı santimle satılırdı, uzasın diye çocukları
oturturlardı halının üstüne, kaç santim uzar diye
uçlarından çekerlerdi, 1 santim, 2 santim
Aynı şekilde, sündüre
sündüre 10 bin dolar gelir yaptınız, 2008 seviyesine yeni
geliyorsunuz, hâlâ daha aynı şeyi yapmaya
çalışıyorsunuz.
Herkes yazıyor çiziyor, iyi bilenler, Yüzde 40 civarında reel
olarak millî gelir arttı. diye. Nerede arttı da 10 bin dolar oldu?
Bölerseniz yapıyorsunuz.
Şimdi başka bir şey söyleyeceğim asgari ücretle
ilgili. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak asgari ücretten vergi
alınmaması, ücret gelirlerinin asgari ücret kadar
kısmının vergi dışı bırakılması ve
çalışanların vergi yükünün hafifletilmesi amacıyla kanun
teklifi verdik. Asgari ücretliler bu kanun teklifinin
yasalaşmasını istiyor, on binlerce insan imza veriyor.
Siz, dün, burada, sanıyorum, Maliye Bakanı olarak Asgari
ücret bin lira olursa, devlette asgari ücretli olmadığı için
devlet batmaz ama özel sektör batar. anlamına gelebilecek
-yanlış ifadem varsa düzeltirim- bir konuşma yaptınız.
Şu anda brüt asgari ücret 837 lira, net asgari ücret 659 lira,
işverene maliyeti 1.017 lira. Vergi ve prim kesintisi 358 lira, bunu
devlet alıyor. Gelir vergisi var, damga vergisi var, sigorta primi var,
işsizlik sigortası primi var.
Zaten asgari ücretin işverene maliyeti bin lirayı
aşmış durumda. Siz bunları almazsanız işverene
bunun ekstra bir maliyeti olmayacak. Dolayısıyla bunu da ne
yapmamız lazım? Çözmemiz lazım.
Gelelim diğer hadiselere. Şimdi, toplam tasarrufların
azaldığını söylüyoruz. Siz kamu tasarruflarının
ÜNAL KACIR (İstanbul) Asgari ücretten sigorta alınmasın
mı?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Bakın ne diyorum? Laf
atacağınıza gelin burada konuşun, gelin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ya, sigorta alınmasın mı
asgari ücretten?
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Vergi alınmasın, vergi.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Alınmasın diyorum, evet,
gayet açık, net. Gel, var mı? Söyleyeceğin sözün varsa, gel
söyle.
Şimdi, siz, özel sektörün toplam tasarruflarını yüzde
18-20lerin üstünden nereye getirdiniz? Yüzde 12lere getirdiniz. Özel tüketimi
teşvik ettiniz uyguladığınız politikalarla.
Teşvik etmenin sonucunda özel kesim tüketimi arttığı, tasarrufları
azaldığı için özel sektörün kaynak ihtiyacı arttı.
Özel sektör bunu nereden karşıladı? Borçlanmayla
karşıladı.
Şimdi, birçok AKPli arkadaş: Eskiden bunu devlet
yapardı, bu bizim umurumuzda değil, biz bunu çözeriz. diyor.
Nasıl çözecek özel sektör? Özel sektör sıkıntıya girerse,
vergisini ödeyemezse, sigorta primini ödeyemezse, işçiyi işten
çıkarırsa, bu kimi etkileyecek Allahınızı severseniz?
Bu özel sektör başka ülkenin özel sektörü mü? Bundan
sağladığınız kaynaklar başka ülkenin bütçesine mi
gidiyor? Sizin ülkenin bütçesine gidiyor. Dolayısıyla, ne
yapması lazım? Hükûmetin tekrar tekrar düşünmesi lazım.
Zenginlerin yoksullaştığını son açıklamalarda
herkes yazar oldu; bunu da dikkate almanızı istiyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekili Sayın
Hüseyin Aygün.
Buyurun Sayın Aygün. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) Çok sağ olun
Sayın Başkan.
İçinden geçtiğimiz hafta çok enteresan bir hafta: Bir yandan
Fransaya, benim de kabul etmediğim, partimin de kabul etmediği
soykırımı inkâr edenlere para ve hapis cezası önerilmesini
engellemek üzere bir heyet gönderiyoruz, öbür taraftan, az evvel değerli
AKP Kahramanmaraş Milletvekilinin söylediği gibi, Türkiyeyi 12
Eylüle götürmeyi amaçlayan Kahramanmaraş katliamının
anılmasına AKPnin Valisi, Kahramanmaraş Valisi yasak
koyacağını ilan etmiş bulunuyor. Fransada nasıl söz
konusu olan düşünceyi yasaklama, para ve hapis cezasıyla ortadan
kaldırma aklı dünyada uygar uluslar tarafından kabul görmüyorsa
Maraşta da otuz üç yıl önce meydana gelen bir mezalimi protesto
hakkına yasak koyma Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul görmemelidir. Bu
açıdan Maraş Milletvekili keşke bu konuya da değinseydi, ne
yazık ki değinmedi.
Bu sabah 06.00da yine AKPnin çok kıymetli özel
savcılarının insanlara tebligat gönderip ifadelerini almak
yerine çeşitli kentlerde evleri basarak 25 kişiyi gözaltına
aldığını öğrenmiş bulunuyoruz, birçoğu
gazeteci. Anlaşılıyor ki Ahmet Şık ve Nedim Şener
daha uzun yıllar cezaevinde kalacak, zira bugün gözaltına
alınanların da herhangi bir silahlı örgüte üye olduğu konusunda
delil gösterilmeyecek. Kamuoyunda da, artık, bu davaları takip etme,
özel yetkili mahkemelerden hesap sorma yönünde ciddi bir irade ve istek
kalmadı.
Yine -bu hafta çok enteresan, dedim ya lanetli bir hafta- Hayata
Dönüş Operasyonunun dün 11inci yıl dönümüydü ve dönemin
binbaşısı bugüne kadar hiç ordunun envanterinde görmedikleri bir
bombayı kullandıklarını itiraf etti bir gazetede. O
operasyonda ölen insanlar öldükleriyle kaldılar, failler hiçbir
şekilde şu ana kadar yargılanmadı, yargılananlar
sıradan erler ve korkarım zaman aşımıyla bu dava da
düşecek.
Sevgili arkadaşlar, bunların tamamlayıcı ödenekle ne
ilgisi var, bütçeyle ne ilgisi var diyebilirsiniz -Meclis az evvel bunları
konuştu- çok ilgisi var, şöyle: AKP nasıl oluyor da bu kadar
baskıya rağmen Amerikada, Avrupa Birliğinde, Brükselde
demokratik bir parti olarak görülüyor ve -bizim belediye
başkanımızın vurguladığı gibi- CHP
nasıl demokratik normlara değer vermeyen bir parti olarak
algılanıyor? AKPnin zaten en büyük başarısı, müthiş,
Amerikayla uyumlu bir dış politika. Ülkenin içinde Amerikan
çıkarlarını korumaya, Malatyayı İrana tehdit etmeye
izin veren bir Amerikancı politika ama inanılmaz bir şekilde
anti Amerikan bir görüntü.
Kürtleri sadece tutuklayan, 3.928 kişiyi KCK adı altında
-belediye başkanları, seçilmiş milletvekilleri, başka pek
çok insan, yerel aktivistler- içeri dolduran ama Kürt
açılımını yapan parti. Alevilere hiçbir şey vermeyen
-az sonra özetleyeceğim tamamlayıcı ödenek bahsinde- ama Alevi
çalıştayları yapan, Alevileri 8 kez dinlemekle, bu
çalıştayları da raporlaştırmakla övünen bir parti.
Burada bir çelişki var ama bu çelişkiyi Hopa Davası
sırasında gençler yendiler aslında. O gençler de yıllarca
çürütülebilirdi. Kamuoyu müthiş sahip çıktı, aydınlar,
sanatçılar, milletvekilleri, insanlar gitti saçlarını kestiler,
protestolar yaptılar ve kamu vicdanı nihayet Özel Yetkili Mahkemenin
Başkanına kadar ulaştı. İlk duruşmada altı
ay gibi kısa bir sürede tahliye olarak gençler ucuz yırttılar
diyelim ama Malatyada, Erzurumda, Diyarbakırda, İstanbulda,
Ankarada, İzmirde, Adanada sayısız genç yine aynı saçma
sapan delillerle silahlı örgüt üyeliği suçlamasıyla
karşı karşıya. Bu açıdan, Ankara Özel Yetkili
Mahkemesinin tavrının diğer özel yetkili mahkemelere de örnek
olmasını dilemekten başka bir şansımız yok.
Bütçe ile gözaltı arasında şöyle bir ilişki var:
Savcılar mesela Biz gözaltına aldık ama delilleri gösteririz,
iddianamenin çıkmasını bekleyin. dediler Ahmet Şık ve
Nedimin yargılandığı, Soner Yalçının yargılandığı
davada. Emin olun, önümüzdeki bir hafta içinde de savcılar veya savcılara
yakın medya Delilleri bir bekleyelim, iddianameyi bir görelim.
diyecekler. Altı ay veya bir yıl sonra iddianame
açıklandığında hiçbir delil olmadığını,
aslında bunun Hükûmet muhaliflerinden öç alma operasyonlarının
son halkası olduğunu acıyla öğreneceğiz.
İktisat alanım değil, tamamlayıcı bütçeye dair
söz aldım ama haddimi aşmadan bazı tespitler
yapacağım, dersimi çalışarak geldim, deyim uygunsa.
Şimdi, bu tamamlayıcı ödenek konusunda iki kurumun çok
yararlandığı görülüyor. Bir tanesi Emniyet Genel Müdürlüğü,
öbürü Diyanet İşleri Başkanlığı. Türkiye bir
güvenlik devleti tabii. Çocukları takip etmek için, insanların
evlerine dinleyici koymak için, muhalifleri alan taramasıyla, alan
dinlemesiyle etkisiz hâle getirmek için büyük güvenlik harcamaları yapılıyor
ve bu konuda bir şeffaflık yok. Güvenlik dendiğinde de
Türkiyede denge hep özgürlükler aleyhinedir, hiç kimse bunu sorgulamaz,
güvenliğe harcanan paraların, örtülü bütçelerin hesabı hiçbir
zaman sorulmaz. 90lı yıllarda neler
yapıldığını, bugün o ödeneklerden hangi infaz
timlerine paralar harcandığını Ayhan Çarkın gibi
adamlar sayesinde de bir ucundan öğrenmeye başladık. Bu
açıdan, bu ödeneğin denetlenemediğini, güvenliğe
aktarılan bölümlerinin gerçekten Meclisin denetimi dışında
da olduğunu, bizim bilmediğimizi, hangi kalemlere gittiğini
öğrenemediğimizi, hesap soramadığımızı
düşünüyorum. Hükûmetin de o sayısal üstünlük gücüne dayanarak bütün
bu tartışmalara engel olduğunu, şeffaf ve denetlenebilir
bir bütçe programı yürütmediğini, Türk toplumunun hiçbir şeyden
haberdar olamadığını belirtmekte fayda var.
Bazı notlar aldım, izninizle paylaşayım: Emniyet
dışında Diyanet çok yararlanmış ve 422 trilyon gibi
bir tamamlayıcı ödenek verilmiştir Diyanete. Çok korkunç bir
rakam bu. Maliye Bakanı Bu kadar büyük bir parayı nereye verdiniz,
nasıl harcadınız? diye hiç sorma gereği duymadı
galiba. Normalde bunların denetlenmesi, neden açığın ortaya
çıktığını ve buna karşı hangi önlemleri
aldıklarını da ortaya koymaları lazım ama benim
bildiğim kadarıyla 422 trilyonla ilgili şu ana kadar
Bakanlıktan da Diyanete herhangi bir uyarı, ihtar gibi bir şey
gönderilmedi. Ve bu arada neleri öğrendik, bu paralar nereye
gidiyormuş? Bu paralar mesela güneydoğuda, doğuda diyelim, bin
tane molla projesi var, bu ara toplumu devletle
kaynaştıracağı varsayılıyor ve oradaki ayakta
kalan birkaç medresenin yetiştirdiği öğrenciler işe
alınacak, molla olarak istihdam edilecek. Basın onların
görüşlerine yer verdi. Maaşa kavuşmak ve çok sefil
şartlardan kurtulmak, dinî hizmetleri devlet güvencesinde yapmak
istiyorlar. Bu çok anlaşılabilir bir şey fakat hani benim
aklıma, Tunceli Milletvekili olarak nedense Hamidiye alayları
geliyor. Hükûmetin Neo Osmanlı diye bir projesi olduğu saygın
basın-yayın organlarında yazılıyor, Batılı
gazeteler bu konuda yorumlar yayınlıyorlar. Bu bin tane mollayı
düşününce Hamidiye alayları dönemindeki Sünni, Şafi, Kürt
aşiretlerin silahlandırılıp, Osmanlı tarafından
örgütlenip bölgede nasıl bir kardeş kavgası
çıkarıldığı aklıma geldi. Dilerim bu proje orada
insanları birbirine düşürmenin, başka inançtan olan insanlara
karşı yeni önyargılar, güvensizlikler ve düşmanlıklar
yaratmanın bir aracı olmasın. Diyanet niye bu kadar çok para
almış tamamlayıcı ödenekten? Aslında herkes biliyor,
malumun ilanı olacak ama mesela, Sayın Bakan Bekir Bozdağ, bu
Diyanet konusunda çok açıklamalar yapan, hepimizi bilgilendiren bir
Hükûmet yetkilisi. Şöyle diyor: 2012 bütçesi 4 milyara yakın
olacak. Ve geçen yıl da büyük bir açık verildiğini itiraf
ediyor. 4 bin küsur imam ve müezzinin, Millî Eğitim
Bakanlığı başta olmak üzere bütün devlet kadrolarına
atandığını, geçiş yaptığını
söylüyor. Bu da AKP döneminde bir devlet geleneği oldu, imamların,
müezzinlerin bütün devlet kurumlarında istihdam edilmeleri. Buna da bir
son verilmesi lazım.
Aynı Bakan şöyle bir demeç verdi mesela, dedi ki: Diyanette
mezheplerin masası olamaz. Diyanet de çeşitli
yayınlarında, çok defa, Türkiyedeki çeşitli mezheplerin, o
mezhepler adına çalışan kişilerin tehdit yaratacak
değerlendirmeler yaptığını söyledi. Benim
bildiğim kadarıyla Türkiyedeki milyonlarca Sünni Müslüman
dışındaki azınlık kendini İslamın
dışında görmüyor, İslamın içinde görüyor ve
kendilerini Müslüman olarak tanımlıyorlar, ailemden de öyle biliyorum
ama Diyanette bu inanca, bu inançlara herhangi bir masa verilmesinin güvenlik
açısından tehlikeli olacağını Sayın Bakan
söyledi.
Bu arada, Diyanetin 121.713 tane erkek, 3 bini kadın olmak üzere
6.310 sözleşmeli görevli çalıştırdığını
belirtmek istiyorum. Korkunç bir bütçe ve Diyanet Anonim Şirketi olarak
Türkiyede tanımlanıyor. İnanan insanlara hizmete amenna,
saygımız var ama bu inanış dışındakilere de
birazcık saygı gösterilmesi, onların da
varlıklarının tanınması, eğer istiyorlarsa
Diyanette temsil edilmeleri, Süryanilerin, Hristiyanların, Alevilerin,
Bektaşilerin, Türkiyede ne varsa diğer inançlardan, temsil
edilmeleri lazım ama Diyanet bu korkunç bütçesiyle ve şişkin
kadrolarıyla sadece Sünni Müslümanlığı geliştiriyor,
tek tip Müslüman yaratıyor, diğer inançları da asimile ediyor.
Dilerim, Türkiye yakın zamanda böyle bir ülke olmaktan kurtulsun, bunun
mücadelesini veriyoruz.
Çok teşekkür ederim dinlediğiniz için. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aygün.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce konuşmamın
başında belirttiğim birkaç hususa dikkat çekmek istiyorum çünkü
bu bütçenin aslan payı güvenliğe ayrılmış, istihbarata
ayrılmış, emniyete ayrılmış, jandarmaya
ayrılmış.
Sizi bir
zaman yolculuğuna çıkaracağım. Bugün sabah
şafağında operasyonların yönü gazetecilere, basın
mensuplarına yöneldi; halkın haber alma kaynaklarına yöneldi;
televizyonlara, gazetelere, dergilere, ajanslara yöneldi. Zaten Türkiyede Türk
Ceza Kanunu var, Basın Yasası var ve buralarda bir haber
yanlışsa veya suç teşkil ediyorsa anında bunun gereği
de yapılıyor. Ancak bugün yapılan operasyona
baktığımız zaman, bizi çok önemli bir noktaya, dikkatli bir
noktaya çekiyor: Özgür Gündem gazetesi. Bakın, dikkat edin. Hemen, Dicle
Haber Ajansı. Devam ediyorum: Etik Ajans. Devam ediyorum: Gün
Matbaası ve Demokratik Modernite, Gün Televizyonu Diyarbakırda
bölgesel Kürtçe yayın yapan.
Tabii bir
taraftan Roj TV ile uğraşırken diğer taraftan TRT
Şeşi açtık. diyen bir Hükûmet, Diyarbakırda bölgesel
olarak Kürtçe yayın yapan Gün TVye
Ve daha önce de Azadiye Welat
gazetesinden 13 yazarı tutuklayarak, Yazı İşleri Müdürüne
de yüz altmış altı buçuk sene vererek Türkiyedeki 71 tutukluyla
dünya gazeteci tutuklu rekorunun üzerine bir rekoru daha bu sabah ekledi, 40
kişi daha ekledi.
Şimdi,
bunlara baktığımız zaman sadece bu kesim değil.
Onlarla şu veya bu şekilde birlikte çalışmış veya
beraber olan AFPden, ETA Ajansından yine Vatan gazetesine kadar, yine
Fırat Dağıtımdan dağıtım şirketlerine
kadar -bakın, dağıtım şirketlerine kadar- bir
saldırı var. Biz bu konsepti çok iyi biliyoruz arkadaşlar, sizin
dikkatinizi bu konsepte çekeceğim.
Bu bütçenin aslan payını harcayıp basını
susturmakta, muhalifleri susturmakta harcıyor bu Hükûmet. Kendisi gibi
düşünmeyenleri kelepçeleyerek, özel savcılarına, özel polisine,
özel mahkemelerine tutuklatarak, teslim ederek Türkiyede basını
susturmaya çalışıyor. Diğer taraftan, medyayı tekeline
alıyor, yayın yönetmenleriyle toplantılar yapıyor,
direktifler veriyor, susturuyor. TRTyi de kendi çiftliğine çeviriyor;
devletin, vatandaşın parasıyla, elektrik paralarıyla
çalışan TRTyi de çiftliğine çeviriyor.
Bakın, sizi zaman yolculuğunda 90lı yıllara
getireceğim. Sık sık Hükûmetin dediği 90lı
yıllara dönmeyeceğiz, günlerine. Eymürün itirafları daha dün
burada, basında yer aldı, ifadelerini verdi. Eymür, öldürülecek Kürt
iş adamlarının listesinin Millî Güvenlik Kurulunda olduğunu
söylüyor. Şu an orada. MGKnın Başkanı da
Başbakandır. Hükûmetin başı Başbakan, MGKnın da
Başkanı. 90 konsepti içinde, 15 Temmuz 1993 tarihli, MGK
direktifleriyle hazırlanan bir belge var. O dönemde, 93. Burada açık
açık şöyle yer alıyor: Kürtleri susturun. emri veriliyor.
Özgür Ülke gazetesi 3 Aralık 94te bombalanıyor. İki ay önce
manşetle duyurulan belge yedi başlıktan oluşuyor: Örgüte ve
lider kadrolarına karşı, örgütü destekleyen kuruluşlara
karşı, destekçi ve sempatizanlara karşı, bölge
insanına karşı alınacak tedbirler. Ve o dönemde infazlar,
faili meçhul cinayetler işleniyor. O dönemin hedefleri arasında
Mezopotamya Kültür Merkezi gibi kurumlar var, İnsan Hakları
Derneği var, Halkın Emek Partisi var, Demokrasi Partisi var ve
Demokrasi Partisi 94 yılında -o zaman Sayın Ahmet Türk burada,
Sırrı Sakık burada, ikisi de buradaydı- milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılıp tutuklandıkları,
Leyla Zanaların on yıl cezaevinde kaldıkları süreçtir.
Şimdi,
bu süreçleri iyi takip edeceksiniz ki Türkiye'nin nasıl bir felakete, bir
uçuruma sürüklendiğinin kodlarını burada
yakalayacağız.
Bu
listeler, Tansu Çillerin dönemin Başbakanı ve Genelkurmay
Başkanı Doğan Güreşin emriyle, o dönemde yazılı
belgeleriyle bu yapılan infazlar, hepsi belgeli.
Şimdi,
Ayhan Çarkın isminde geçmiş döneme ilişkin bilgi ve
tanıklıklarda bulunan bir özel timci çıkıyor diyor ki:
MİTten öldürülen filan kişinin mezarını gösterebilirim.
Filan kişi öldürüldü, cinayet işlendi. Açık belge söylüyor, yer
söylüyor ve bütün bu faili meçhul cinayet işleyenlerin hepsi bu özel
mahkemeler tarafından serbest bırakılırken yasal demokratik
haklarında muhalefetle mücadele edenler içeriye alınıyor. Faili
meçhul cinayet işleyenler, işkenceciler bir bir salınıyor.
Birden fazla insanı öldürenler bu Hükûmet tarafından koruma
altına alınıyor, korunuyor, kollanıyor ama polis bir gün
onlarla ilgili bir işlem yapmıyor, yargı önüne
çıkarmıyor ama muhalifse profesör alınıyor, akademisyen
alınıyor, aydını alınıyor, sanatçısı
alınıyor, siyasetçisi alınıyor, seçilmiş belediye
başkanları alınıyor.
Bakın,
93ten 2000li yıllara geleceğiz şimdi. Bu zaman tünelinde bir
duraktır 2000li yıllar. Bu zaman tünelinde bilgi destek planı
ve bilgi destek planı faaliyet çizelgesi vardır MGK bünyesinde. Bu
MGK bünyesindeki eylem bilgi destek planında ölüm listelerinin
belgeleri var. Çok uzak bir tarih değil, müruru zamana da
uğramadı.
Şimdi, bu sürecin içinde yine İçişleri Bakanı
Gazioğlunun açıklamaları var o dönemlerde, bu konularda verilen
gizli emirler var. Şimdi, buradan getiriyorum ve Ergenekon soruşturması
var. Asıl mesele burada. Burada Ergenekon soruşturması,
İnternet andıcının bir irticaya karşı olanı
var, bir bölücülüğe karşı olanı var, bir de bu
andıcın Balyoz davasında ayrı bir boyutu var.
Bunlar, Ergenekon davası sanıkları Silivride
yargılanıyor ama çok enteresandır, bölücülüğe
karşı İnternet andıcında yer alan bütün veriler,
aynı şekilde önceki dönemden alınmış olarak burada ve
burada bir Dolmabahçe görüşmesi yapılıyor, irtica
çıkarılıyor, irtica çıkarıldıktan sonra tek
tehdit olarak bölücülük kalıyor. Kırmızı Anayasa, Millî
Siyaset Belgesinde bu değiştiriliyor ve Ergenekonun bölücülüğe
karşı andıç, İnternet andıcı teorisi Silivride
yargılanıyor. Bugün AK PARTİ Hükûmeti ise onun
uygulamasını yapıyor.
Bakın, dikkat edin, İnternet andıcının, eylem
destek planının, bölücüye karşı planın bütünü
Ergenekonun patentinde, markasında. Uygulamasını Hükûmet
yapıyor, aynen bire bir, basınını susturuyor, siyasetçisini
susturuyor, demokratik hakları savunan 9 bin kişiyi gözaltına
alıyor, 5 bini tutuklanıyor.
Peki, sormak istiyorum: Hükûmet ile Ergenekonun bu konudaki
anlaşmaları, uzlaşmaları, iş birlikleri, bu konudaki
uzlaşmaları ne anlama geliyor? 90lı yıllara Türkiyeyi
çevirmenin, bu Mecliste, bu ülkede demokratik yolları kapatmanın bu
ülkeyi felakete, uçuruma getireceği açık değil mi? Kimin bu
ülkeyi maceraya götürmeye hakkı var ki bu operasyonları çekiyor.
Eğer gücünüz varsa çıkarsınız sandıkta muhaliflerinizi
geçersiniz ama bunun aksi yapılıyor şu an. Aynen yapılan
budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Madde üzerinde şahıslar adına ilk söz Eskişehir
Milletvekili Sayın Salih Kocaya aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Koca.
SALİH KOCA (Eskişehir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; heyetinizi ve kadirşinas milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
İstihdam ve büyümeyi destekleyen, tasarrufları artırmaya
ve cari açığı azaltmaya yardımcı olan, ekonomik ve
sosyal kalkınmaya odaklanmış, yatırımlara kaynak
ayıran ve Türkiyeyi 2023 vizyonuna yaklaştıracak bir bütçenin
hazırlandığına inanıyorum. Dileğim o ki
şahsım adına söz aldığım 2010 Yılı
Kesin Hesap Kanunu ülkemiz ve milletimiz için hayırlar getirsin. Gerek
komisyonda gerekse Genel Kurulda önemli katkıları da, bazen
maksadı aşan eleştirileri de hep birlikte dinledik. Öz eleştiride
bulunulması olağan fakat bu eleştiriler yapılırken
kendimize şu soruların sorulması gerektiğine
inanıyorum: Eğer ki tablo bu kadar olumsuz ise AK PARTİ üç
dönemdir hem de oylarını artırarak nasıl tek
başına iktidar oluyor? Aziz milletimizin teveccühünü nasıl
kazanıyor? Dünya genelinde hatırı sayılır bir konuma
nasıl ulaşıyor? Bugüne kadar ekonomiden kalkınmaya,
adaletten eğitime, ulaşımdan sağlığa, toplu
konuttan marka şehirlere kadar yapılan hizmetleri arkadaşlarımız
detaylı olarak anlattılar. Ben şu anda yüzde 55 oy oranına
yükselen başarıyı 2023 vizyonu kapsamında sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı içinde ulaşacağı
hedefleri Hükûmetimiz ileri bir demokrasi, büyük bir ekonomi, güçlü bir toplum,
yaşanılabilir çevre ve marka şehirler, lider ülke Türkiye olarak
beyan ettiği için; iktidarı ve muhalefetiyle birlikte insan
odaklı, özgürlükçü yeni bir Anayasa yapacağı, gecikmiş
adalet, adalet değildir anlayışında daha fazla güven veren
bir adalet sistemine ulaşacağı, yargı süreçlerini daha da
hızlandırıp çetecilere, hortumculara hesap sormaya devam
edeceği, Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
ilkesi gereği millî iradenin üzerinde başka güç
tanımayacağı için; kişi başı 25 bin dolar millî
gelir ile dünyanın ilk 10 ülkesi arasında yer alacağı,
ihracatımızı yılda 500 milyar dolara
ulaştıracağı, işsizlik oranını yüzde 5e
indirip sorun olmaktan çıkaracağı için; yüksek teknolojili
ürünlerde Avrasyanın üretim üssü olacağı, yerli malı
otomobil üreteceği, Asya, Avrupa ve Afrika arasında güvenli bir
enerji üssü hâline gelip dışa bağımlığına
son vereceği için; tarımsal ekonomide büyüklükte dünyanın ilk 5
ülkesinden 1i olacağı, şehir hastaneleri ile Türkiyeyi
sağlık merkezî hâline getireceği, eğitimde tüm derslikleri
en son teknolojiyle yüksek standartlara taşıyacağı, depreme
dayanıklı 500 bin yeni konut ile modern şehirler
kuracağı için; ulaşımda ülkemizin daha güvenli, ekonomik,
konforlu, hızlı ve çevreye duyarlı hizmetlerini sürdürüp
bölünmüş yolların toplamını 36.500, yeni otobanları
7.500, yüksek hızlı tren uzunluğunu 10 bin kilometreye
çıkaracağı, Türkiyeyi limanları, serbest bölgeleriyle
dünyanın önde gelen bir lojistik üssü kılacağı için; turist
sayısını 50 milyona, turizm gelirini 50 milyar dolara
çıkararak dünyanın ilk 5 ülkesi arasına girdireceği, en
büyük spor organizasyonlarına ev sahipliği yaparak, Yunus Emre
enstitülerini açarak, medeniyetimizin birikimlerini uluslararası camiaya
tanıtacağı, dış politikada edilgen değil etken
rol alan, bölgesinde söz sahibi olan, diklenen değil dik duran politikalar
üreteceği için; kendi tüfeğini, topunu, tankını,
helikopterini, uçağını, insansız hava araçlarını,
uydularını tasarlayan, üreten ve ihraç eden bir Türkiyenin teknik
altyapısını hazırladığı için, AK PARTİ sayılamayacak destansı başarılara imza
atarak daha fazla özgürlüğü, demokrasiyi, adaleti ve kalkınmayı
sağlayarak aziz milletin gönlüne girip duasını almayı
sürdüreceği için yüzde 70leri geçen yaşamsal memnuniyeti
sağlamıştır.
Yüce milletimiz adına daha fazla demokrasi istiyor, bu şuurla
Yunusa kulak verelim diyorum: Gelin tanış olalım/İşi
kolay kılalım/Sevelim sevilelim/Dünya kimseye kalmaz."
Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Koca.
Kırşehir Milletvekili Sayın Muzaffer Aslan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUZAFFER ASLAN (Kırşehir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 88 sıra sayılı 2010 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 4üncü maddesi
üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 4üncü
madde genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin ve özel bütçeli
idarelerin zorunlu nedenlerle yıl içinde yapmış oldukları
ödenek üstü giderlerin karşılanması amacıyla
tamamlayıcı ödenek verilmesini öngörmektedir. Tamamlayıcı
ödenek çeşidi sadece kesin hesap kanunlarında yer almaktadır.
Değerli arkadaşlar, hükûmetler ekonomik ve sosyal amaç ve
önceliklerini maliye politikaları aracılığıyla yerine
getirirler. Maliye politikalarının en önemli uygulama aracı da
bütçedir. Bütçeler hükûmetlerin bir yıl içinde millete sunacağı
hizmetleri, izleyeceği ekonomik ve sosyal politikaları ortaya
koyarlar. Bir ülkedeki ekonomik faaliyet düzeyi bütçelerle şekillenir,
bütçeler devletin nerelere ne kadar kaynak ayıracağını ve
nerelerden ne kadar kaynak toplayacağını gösterirler,
ekonomideki ağırlıkları ölçüsünde ekonominin
gidişatını belirlerler.
Değerli milletvekilleri, güçlü bütçeler güçlü ülkelerin
işidir. Ülkemiz son yıllarda gerçekleştirdiği yüksek büyüme
ve kalkınma ile birlikte bir imkânlar ve fırsatlar ülkesi olarak
anılmaya başlandı. Bütçelerimiz ne kadar sağlam, öngörülebilir
ve güvenilir ise küresel dünyanın etkin bir üyesi olan ülkemizin küresel
ekonomi içindeki yeri de o derece güçlü ve sağlam olacaktır.
AK
PARTİ hükûmetleri döneminde hazırlanan bütçeler gerçekçi
olmuştur. Küresel krizin yaşandığı 2009 yılı
hariç, hükûmetlerimiz tarafından hazırlanan bütçelerin tamamında
bütçe açığı hep hedeflenenin altında kalmıştır.
Hükûmetlerimiz döneminde hayata geçirilen bütçeler güçlü maliye
politikalarıyla hazırlanmıştır. Hazırlanan bu
bütçeler halkımıza daha nitelikli hizmetler sunma fırsatı
veren birer araç hâline gelmiştir.
2012
yılı bütçesi AK PARTİ hükûmetlerimizin 10uncu bütçesidir. Bu
bütçe, önceki bütçelerimizde olduğu gibi, ekonomik ve finansal
istikrarı gözeten, mali disiplini güçlendiren, reel ekonomiyi destekleyen,
ekonomik ve sosyal kalkınmaya odaklanan, toplumsal refahı gözeten,
yatırımlara yeterli kaynakları ayıran bir bütçedir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz ilk defa bir krizi kendi imkânlarıyla ve
programıyla aşmıştır. Son altmış
yılın en büyük küresel krizinin yaşandığı bu
dönemde bir IMF programı veya mali kural olmadan da mali disiplinin
sürdürülebileceğini gösterdik.
Artan
bütçe açıkları, ülkelerin kamu borç stoklarını
artırmıştır. Dünyadaki ekonomik krize rağmen
Türkiye'nin kamu borç dinamiklerinde kalıcı bir bozulma
yaşanmamıştır. AK PARTİ hükûmetlerimizin
uyguladığı doğru politikalar ve gerçekleştirdiği
yapısal reformlar sayesinde Türkiye'nin makroekonomik temelleri
sağlamlaştırılmış ve dışarıdan
gelen şoklara karşı
dayanıklılığımız artırılmıştır.
Dünya
ekonomisindeki belirsizliklere ve özellikle avro bölgesindeki ülkelerde
derinleşmekte olan kamu borç krizine rağmen merkezî yönetim bütçesi
2011 yılı Kasım ayında 2 milyar 146 milyon lira fazla
verdi, bu yılın ocak-kasım döneminde ise 439 milyon lira fazla
vererek 1983 yılından bu yana geçen yirmi sekiz yıllık
süreçte en iyi performansı gösterdi.
Türkiye
ekonomisi 2010 yılında yüzde 9 büyüyerek küresel krizden
hızlı bir şekilde çıkmıştır. 2011 yılının ilk dokuz ayında ise yüzde 9,6 büyüme
oranıyla küresel büyüme sıralamasında en üst sıralarda
yerini almıştır. 2012de küresel düzeyde artan risklere
rağmen başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere gelişmiş
ülkelerde bozulan güven ortamını yeniden sağlayacak tedbirlerin
hızla alınması durumunda küresel düzeyde yüzde 4 civarında
ekonomik büyüme beklemekteyiz. Bankacılık sektörümüz ise dünyadaki
birçok ülkeyle karşılaştırılamayacak kadar
sağlıklı ve güçlüdür.
2012 yılı bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diliyor, emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Akar
Yok.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
2011 yılındaki iş gücüne katılım oranı
nedir? 2012 yılı programında
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Akar
burada Sayın Başkan.
BAŞKAN Geçti Sayın Akar, tekrar girin lütfen.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Benim bir hakkım var ama.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
iş gücüne katılım
oranıyla karşılaştırıldığında
durum nedir?
İkinci soru olarak, 2010 yılında ihracattaki
artışa rağmen toptan ve perakende ticaret sektöründe istihdam
düşüşü görülmektedir. Bu düşüşün sebebi nelerdir?
Üçüncü sorum: Tokat ilinde il çevre yolu ve çevre illerle ilgili yollar
yıllardır bitirilememiştir. Genel bütçe içerisinde Tokat ili
için Karayollarına ne kadar bütçe ayrılmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, biraz önce Türkiye'nin insani gelişmişlik
indeksi açısından sıralamasını yaparken yirmi beş
yaş ve üstü nüfusun AK PARTİyle bir ilgisinin olmadığını
ifade ettiniz. Bu insanlar on yıl önce, sizin partiniz yokken on beş
yaşındaydı en az. Acaba o zaman Türkiye'nin okulunda okuyan
öğrencisi yok muydu? Bu nasıl bir değerlendirmedir? Bunu düzeltmeyi
düşünür müsünüz?
İkincisi: Köy korucularının durumunun düzeltilmesine
ilişkin 2012 bütçesinde bir ödenek var mı? Bu konudaki
görüşünüzü alabilir miyim?
Son soru: TARGEL kapsamında 2011 yılı için alım sözü
verilen ziraat mühendisi ve veteriner hekimlerin durumu ne olacaktır? 2012
KPSS sınavından önce bunlar atanabilecekler midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Bakan, Türkiye'de
sayıları 10 milyona yakın insanımız zeytinden
geçinmekte, geçimini zeytin ürününden temin etmektedir. Yıllardan beri
zeytine destekleme çok düşük verildiği için üretici, çiftçi çok zor
durumdadır. Avrupa Birliği ülkelerinde 2.500 kuruş destekleme
verilirken bizde 30 kuruş verilmektedir. Bunu 1 liraya
çıkarmanız mümkün müdür?
Diğer sorum: Belediyelerde işi olan vatandaşlar
belediyeye gittiklerinde, diyelim ki suyla ilgili bir konu için
gittiğinde, emlak vergisi var ise Vergini yatır, ondan sonra bu
işini halledeyim. dercesine, zoraki, konuyla ilgili olmayan bir kalemden
dolayı kişi mağdur edilmektedir. Bu konunun çözülmesi konusunda
bir gayretiniz olacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Önümüzdeki günlerde birçok
şeker fabrikasının özelleştirilmesinden sonra Portföy E
satışında Burdur Şeker Fabrikasının
özelleştirilmesi gündeme gelecek. Burdur milletvekili olarak Burdur
halkı adına bu özelleştirmeye karşıyım. Burdur
halkı da aynı şeyi düşünüyor, özelleştirmeye
karşı çıkıyor. Fabrikamız hem kâr ediyor hem de
Burdurumuzun aort damarı.
Sayın Bakan, testi kırılmadan sizden öğrenmek
istiyorum. Bedelli askerlikte temel eğitim kalkınca Burdurun
tadı kaçtı, şekerin de tadı kaçmadan şeker
fabrikamızı özelleştirme kapsamından çıkarmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öz.
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, istatistiki verilere göre intihar edenler ve
intihar nedeniyle ölüm oranlarındaki artış, evlenmelerde azalma
ve boşanmalardaki artış, aile içi şiddetteki
artış, antidepresif ilaçların reçetelenmesindeki
artış, protesto olan senetler ve yazılan çeklerdeki
artış, dünyanın 16ncı büyük ekonomisi olan ülkenin
fotoğrafıyla uyumlu mudur? Gelir dağılımı
adaletsizliğinin bu durum bir işareti değil midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, Türkiye'nin en büyük vergi
veren kentlerinden biri olan Kocaeli, verdiği verginin onda 1ini bile
alamamaktadır. Son yıllarda yapılan okulların, resmî
kurumların yaklaşık yüzde 38i özel sektör tarafından
yapılmaktadır. 2012 bütçesinde de baktığımızda,
öngörülen yatırımın 2005 yılına göre dörtte 1
olduğunu görüyoruz.
Şimdi, size soruyorum: Kartepe, Başiskele, Darıca ve
Çayırovada yeni kurulan ilçelerin -bu ilçelerin tümü yeni kuruldu, dört
ilçe- ihtiyacı olan okul, adliye, hastane gibi kurumların
binaları yokken Kocaeliye ayrılan payın düşürülmesinin
özel bir nedeni mi vardır?
BAŞKAN Sayın Özdemir
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, Et ve Balık Kurumu tesisleri tüm
Türkiyede özelleştirilirken Sivastaki Et ve Balık Kurumu da
kapatılmıştı. Ancak kapatıldığı günden
bu tarafa atıl bir durumda duruyor. Şimdi, Ağrıda
başlamak üzere çoğu illerde Et ve Balık Kurumunun et
kombinaları yeniden açılıyor. Sivastaki Et ve Balık Kurumunu
açmayı düşünüyor musunuz?
Sayın Bakanım, bir de Sivas, Türkiyede yerleşim
sayısı itibarıyla en çok yerleşim birimine sahip il. Genel
bütçeden özel idarelere gönderilen pay yeterli olmadığı için
köylerimize yeterince hizmet gitmiyor. Genel idareden Sivasa
ayırdığınız payı artırmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, iş gücüne katılım
oranına baktığımız zaman, özellikle kriz sonrası
dönemde hakikaten ciddi bir şekilde arttığını
görüyoruz. Bu güzel bir gelişmedir. Hatta ben bütçe konuşmamda, belki
hatırlarsanız, şunu söyledim: Türkiyede işsizlik
oranları düşmüştür ve öyle bir dönemde düşmüştür ki,
iş gücüne katılım oranı, mesela 2007 sonrasında 4,8
puan iş gücüne katılım oranı artıyor ama işsizlik
oranı ciddi bir şekilde düşüyor. Bakın, 2002yle falan
karşılaştırmayacağım çünkü bundan bazı
arkadaşlarımız hoşlanmıyorlar ama 2007yle
karşılaştırdım. Kriz sonrası dönemde hakikaten
iş gücüne katılım oranında ciddi bir artış var.
Mesela, Amerikada iş gücüne katılım oranı düşmüş
olmasına rağmen, işsizlik oranları ciddi bir şekilde
azalmadı. Bu önemli bir başarıdır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan, Avrupada iş gücüne
katılım oranı ne?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şu anda
iş gücüne katılım oranı yüzde 50yi aşmış
durumda. Bu, hakikaten önemli bir başarı.
Tokat
iline karayolları için ne kadar ödenek
Biz, illere, ayrı ayrı Karayollarına
para aktarmıyoruz. Sadece şunu söyleyebilirim size: Son
birkaç yıldır belki hiçbir Avrupa ülkesinde, belki
komşularımızda dahi olmayan yani bir ölçüde biz
Karayollarına, özellikle Ulaştırma Bakanlığına
çok ciddi kaynak aktarıyoruz. Başlangıç bütçeleri eğer 1
lira ise bazen yılı 3 lirayla kapatıyorlar; yani ben hani örnek
olarak söylüyorum. Hakikaten bu konuda... Onun için, ümit ediyorum ki, Tokatta
da eksik yollarımız varsa onu da tamamlarlar ve bu konuda zaten, yol
konusunda gelinen mesafeyi ülkemiz çok iyi biliyor.
İnsani Gelişmişlik Endeksi; şimdi değerli
arkadaşlar, İnsani Gelişmişlik Endeksinin üç tane
bileşeni var. Bir bileşeni eğitimdir, bir bileşeni
sağlıktır, bir bileşeni de kişi başına millî
gelirdir.
Şimdi, kişi başına millî gelire
baktığınız zaman -Yani ben AK PARTİ hükûmetleri
döneminden bahsediyorum- gerek satın alma gücü paritesiyle baksanız gerekse
normal, işte cari piyasa, diyelim ki dolar kuruyla baksanız,
kişi başına millî gelir 2 ile 3 kat artmış.
Dolayısıyla burada Türkiye ilerlemiş.
Sağlıkta en önemli gösterge bu ortalama yaşam
beklentisidir. Ortalama yaşam beklentisi ise tabii ki, çocuklarda ölüm
oranıyla ilişkilidir; yani bunu hepiniz biliyorsunuz. Bu konuda da
Türkiye, hakikaten çok mesafe katetmiştir. Ortalama yaşam beklentisi
dört yıl artmıştır hem kadın için hem erkek için ve
bebeklerde ölüm oranı ciddi bir şekilde azalmıştır.
Fakat üçüncü bir kategori var; bu kategori de eğitimdir. Burada ise
ortalama nüfusun kaç yıl okulda geçirdiğine bakıyorlar ve burada
iki bileşen var; yani bir okul çağındaki nüfus, bir de yirmi
beş yaş üstü nüfusa bakıyorlar. Yani bu bir gerçek.
Şimdi, Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme
Endeksinde Türkiye hak etmediği bir noktadadır. Çok gerideyiz,
93üncü sıra, isterse ilerlemiş de olalım 2002ye göre iyi bir
nokta değildir. Ama bunun sebeplerine baktığımız zaman
değerli arkadaşlar, şimdi, yirmi beş yaş nüfusta
ortalama altı buçuk yıllık eğitimimiz, örgün
eğitimimiz var; yani yirmi beş yaş üstü nüfus orta terk bir
nüfustur. Bunu ben söylemiyorum, rakamlar söylüyor. Hâlbuki OECD ülkelerine
bakıyorsunuz bu, on bir buçuk yıldır. Türkiyenin esas olarak
hakikaten geriye düşmesinin en temel bileşeni bu.
Şimdi diyeceksiniz Ya Sayın Bakan, hem kişi
başına millî gelirde ilerlemişsiniz hem sağlıkta
ilerlemişsiniz. Nasıl oluyor da işte, sadece eğitimden
dolayı geriye düşmüşüz? Şimdi, Birleşmiş
Milletler metodolojiyi değiştirdi. Eskiden aritmetik ortalamayı
alıyordu, şimdi geometrik ortalama alıyor. Geometrik ortalama
demek şu demek: Her üç bileşende iyileşme varsa iyileşme
olarak yansıyor. Aritmetik ortalamada ise herhangi bir bileşende
iyileşme varsa yansıyor. Geometrik yönteme geçtikleri için, geometrik
ortalamaya geçtikleri için, gerek sağlıkta gerek kişi
başına millî gelirdeki iyileşme maalesef bu endekslere yeterince
yansımıyor. Yani, özü itibarıyla İnsani Gelişmişlik
Endeksi
Şimdi AK PARTİyle ilgisi yok. derken şunu tabii ki
kastetmeye çalıştım. Yirmi beş yaş üstü nüfusu tabii
ki şimdi biz tekrar okula alma gibi bir noktada değiliz.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Hayır, 15 yaşında çocuk
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Ama 15
yaşında
O zaman da ya üniversitedeydi ya değildi değerli
arkadaşlar.
ALİM IŞIK (Kütahya) AK PARTİ on yaşında, on
yıldır siz yönetiyorsunuz. Allah aşkına, bu insanlara
haksızlık etmeyin!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Ya üniversiteye girmiş ya da
girmemişti. Bakın, biz dokuz yıldır iktidardayız.
Dokuz yıldır.
ALİM IŞIK (Kütahya) Dokuz yıldır
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Evet, geri gidin, on altı yaş. On
altı yaşındaki vatandaşımız ya üniversiteye
başlamıştır ya da başlamamıştır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yani Eğitemedik mi diyorsunuz?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Şimdi,
dolayısıyla bu konuda
Şimdi, değerli arkadaşlar,
burada bakın, ben hakikaten teknik olarak sizlerle bu hususu
ALİM IŞIK (Kütahya) Haksızlık yapmamak
lazım.
BAŞKAN Sayın Bakan, bitirmek
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Haksızlık etmiyorum. Siz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın
Başkan, birkaç soruya cevap veremedim.
BAŞKAN Bitmek üzere, sözlerinizi tamamlarsanız.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Müsaade
ederseniz, onlara da bir sonraki soru-cevap bölümünde ya da yazılı
olarak cevap vereyim.
BAŞKAN Tamam. Teşekkür ederim.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
Devredilen ödenek
MADDE
5- (1) Merkezi yönetim kesin hesap
gider cetvellerinin ilgili sütununda gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a)
(I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 2010 yılı içinde harcanmayan toplam 212.724.627,85 Türk
Lirası,
b)
(II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2010 yılı
içinde harcanmayan toplam 20.270.354,06 Türk Lirası,
ödeneği
ertesi yıla devredilmiştir.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar
adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili
Sayın Mevlüt Dududa.
Buyurun Sayın Dudu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEVLÜT DUDU (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 5inci maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Bir bütçe görüşmesi daha
iktidarın görüşleri ve istekleri doğrultusunda sona eriyor.
Başbakana ve iktidar partisine göre ülkemizde hiçbir sorun yok, ekonomiden
sağlığa, eğitimden üretime her şey çok güzel, her
şey tıkır tıkır işliyor ama ne var ki bu
gidişi bir tek kendileri görüyorlar. Konuştukları zaman Acaba
ben bu ülkede yaşamıyor muyum? diye düşünmekten kendimi
alamıyorum. Ben hiçbir yerde Hükûmetin bahsettiği güzel gidişten
en küçük bir ize dahi rastlamadım. Merak ediyorum, bir tek ben mi
göremiyorum? Madem her şey çok güzel, madem ülkemizde her şey
yolunda, o zaman aklıma takılan bazı sorulara cevap bulabilmek
için Sayın Başbakana ve iktidar partisine sormak istiyorum: Madem
ülkemiz güllük gülistanlık, peki, bu cari açık neyin nesi? Nasıl
oldu da dokuz yılda elli yıllık açığın 6
katı olarak gerçekleşti? Neden iç borç 150 milyar liradan 362 milyar
liraya çıktı? Neden dış borç 148 milyar dolardan 310 milyar
dolara çıktı? Neden işsizlik oranı yüzde 8den yüzde
11,2ye çıktı? Neden seksen yıllık dış ticaret
açığı dokuz yılda 2 katına çıktı? Neden
halkın bankalara olan borcu dokuz yılda 6,5 milyar liradan 180 milyar
liraya çıktı? Neden 5 milyar lira olan çiftçi borçları dokuz
yılda 24 milyar liraya çıktı? Neden 2002 öncesi yüzde 5 olan
ortalama kalkınma hızı yüzde 4,3e düştü? Neden
gelişmekte olan 150 ülke arasındaki 49uncu sıradaki yerimiz
88inci sıraya geriledi? Neden dokuz yılda
karşılıksız çekler ve protestolu senetler 6 katına
çıktı? Neden dokuz yılda karşılıksız çekler
ve protestolu senetler 6 katına çıktı? Neden bu bütçede
işçi ve esnaf kelimeleri sadece birer kez kullanılmış?
Neden emekli, memur, işçi, köylü, üretici, sanayici, esnaf kesimleriyle
ilgili doğru dürüst bir şey yok? Neden bu bütçede üretime,
yatırıma, istihdama yönelik hiçbir önlem yok? Neden 599 lirayla
yaşamaya çalışan asgari ücretlilerin durumunu iyileştirecek
önlemler yok? Neden on binlerce öğretmenin atanmasıyla ilgili bir
şey yok? Madem her şey çok iyi gidiyor, neden iki yılda bir
torba yasalarla mali aflar çıkarıp SSK ve BAĞ-KUR primlerini
affediyorsunuz? Neden muhalefetten birinin başkanlığında bütçeyi
ve harcamaları denetleyecek bağımsız bir kesin hesap
komisyonu kurmaktan korkuyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, bu nedenler daha çok, saymakla bitmez,
süremiz kısıtlı. Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum:
İktidar partisi, müflis tüccarlar gibidir; ekonomi yönetimleri sadece günü
kurtarmak için satacak yeni şeyler aramaktan ibarettir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet üyelerinin
ve iktidar partisinin bu sorulara verecek mantıklı
cevaplarının olduğuna inanmak istiyorum ama mantıklı
bir cevaplarının olmadığını da biliyorum. Çünkü
bu iktidarın, bu ülke ve bu ülkede yaşayan insanlarla ilgili çok
fazla düşüncelerinin olduğu kanaatinde değilim. Eğer
iktidar partisinin bu halkla ilgili kaygıları olsaydı, bugün Van
depremi sonrası yaşananlar olmazdı. Yıllarca halktan
toplanmış olan deprem vergileri amacına uygun olarak
kullanılırdı. Van depremi sonrası toplanan ayni ve nakdî
yardımlar şeffaf bir şekilde yerlerine
ulaştırılırdı. Depremin yarattığı
yıkım üzerinden gizli gizli rant hesapları yapılmazdı.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet ve iktidar partisi, bu ülkeyi ve
bu ülkenin insanlarını düşünseydi, ABDnin çıkarları
doğrultusunda politika yaparak komşu ülkelerle sorun
çıkarmazdı; Mardinlileri, Şanlıurfalıları,
Kilislileri, Adanalıları, Mersinlileri, Gazianteplileri
düşünürdü.
Hatay ve çevre illerin menfaatlerini görmezden gelen AKP Hükûmeti,
Ortadoğuda ABDnin yazdığı senaryoyu oynama konusunda çok
başarılı. Bu oyunun son basamağı Suriyedir. Düne
kadar Esad ailesiyle yakın olan AKP ve Başbakan şimdi
muhaliflerle yakınlaştı. Tüm bu olayların senaryosunu yazan
ABD ne derse AKP onu yapıyor.
Suriyeyle 8 milyar dolar civarında olan ticaret hacmimiz şu
anda durma noktasına gelmiştir. Suriye, aynı zamanda diğer
Ortadoğu ülkeleriyle aramızda köprüdür.
Hükûmet, bu ülkeyi ve bu halkı düşünseydi, bugün Suriye
meselesi nedeniyle ürünü elinde kalan, tır ve kamyonları kapı
önüne bağlanan Hatay ve Hataylıları ve diğer bölge
vatandaşlarını düşünürdü.
Bu Hükûmet bu ülkeyi düşünseydi, İskenderun Körfezinin dünya
enerji merkezi olma iddiasını Lazkiyeye kaydıracak olan
planları desteklemezdi.
Bu Hükûmet bu ülkeyi düşünse adil olurdu. Uzun tutukluluk
süreleriyle yargısız infazlar yapmazdı. Adil yargılanma
hakları ellerinden alınmış, milletin oyuyla seçilmiş
olan milletin vekillerini içeride yatırmazdı.
Bu Hükûmet adil olsa, tarihin en büyük soygunu olan Deniz Feneri
davasında gerekeni yapardı. Parasız eğitim öğretim
isteyen gençleri yıllarca içeride yatırmazdı.
Bu Hükûmet bu ülkeyi ve halkı düşünseydi, Hopada Metin
Lokumcu, Suriyede Münir Dural ölmezdi.
Değerli milletvekilleri, Metin Lokumcu için Başbakan ne dedi?
Beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Anladık ki, Sayın Başbakan,
partisine oy vermeyen ve ülkenin gidişatını
beğenmediğini dile getirenlerle ilgili herhangi bir düşünceye
sahip değil, onlarla ilgilenmiyor.
Değerli arkadaşlarım, bu devletin
mantığında, geleneğinde böyle bir anlayış yoktur.
Ciddi bir devlet adamı, hele ki bir Başbakan, 74 milyon içerisinde
herhangi bir yurttaşımız için Beni ilgilendirmiyor. deme
hakkına sahip değildir ve maalesef böyle bir kişinin bu devleti
yönetiyor olması Türkiye için en büyük talihsizliktir. (AK PARTİ
sıralarından Yapma ya! sesi) Yapıyorum, yapıyorum.
Metin Lokumcunun ölümünü protesto eden 22 üniversite öğrencisi
altı ay tutuklu kaldı. Ne yapmışlar? Terör örgütü kurmuşlar.
Suçlamalarla ilgili delil olarak ise dört adet plastik sopa, kırık
şemsiye, kitap, poşu, Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, İbrahim
Kaypakkayanın fotoğrafları bulunmuş. Bu çocuklar altı
ay cezaevinde kaldılar, ömürlerinden altı ay çalındı
değerli arkadaşlarım.
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) - Otobüsün içinde ben vardım
Beyefendi, ben.
MEVLÜT DUDU (Devamla) - Siz buna ileri demokrasi diyorsunuz ama buna ne
isim verirseniz verin bir gerçeği asla değiştiremezsiniz,
siyaset literatüründe bunun tek bir karşılığı vardır,
o da faşizmdir. (CHP sıralarından alkışlar) Ve
unutmayın bir gün hukuk ve demokrasi size de lazım olacaktır.
Peki, Münir Duralı tanıyor musunuz? Münir Dural,
İskenderunlu bir vatandaşımız, ekmeğini Suudi
Arabistanda kazanıyordu, geçen hafta tatil için geldiği
İskenderundan Suudi Arabistana kara yoluyla dönerken Suriyenin
İdlip şehrinde, sizin yani AKP İktidarının
desteklediği Suriyeli isyancılar tarafından katledildi. Peki, bu
sizi ilgilendiriyor mu? Herhâlde bu da ilgilendirmiyor. Buradan açıkça
ilan ediyorum: Münir Duralın Suriyede katledilmesinin sorumlusu ABDnin
emrinden çıkmayan Başbakandır, Dışişleri
Bakanıdır ve AKP Hükûmetidir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, üretime sırt
çevirmiş, ithalata kucak açmış, memuru, emekliyi, üreticiyi,
işçiyi, köylüyü ve çiftçiyi sadece sömürü aracı görüp, hiç değer
vermemiş olup, AKP Hükûmetinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEVLÜT DUDU (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dudu.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili
Sayın Erkan Akçay.
Buyurun Sayın Akçay.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, madde üzerinde hiç
görüşme olmayacak mı?
BAŞKAN Sayın Kacır
ÜNAL KACIR (İstanbul) Madde üzerinde görüşsek biraz.
BAŞKAN - Yani rica ediyorum. Şimdi sakin sakin giderken niçin
böyle birdenbire dikkati çekiyorsunuz?
Buyurun Sayın Akçay.
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Muhterem milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz aldım. Partim ve şahsım adına muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, özellikle son aylarda Hükûmette yeni bir
huy çıktı, ekonomiyi aşırı ve abartılı bir
şekilde övmeye başladılar. Daha önceki dönemlerde
görmediğimiz övgüleri, daha doğrusu övünmeyi görmeye
başladık. Hatta kantarın topuzu artık o kadar kaçmaya
başladı ki, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliğine
zavallı ülkeler filan denilmeye başlandı. İnanın,
bir milletvekili olarak, bir Türk olarak ve bir Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olarak bu söylemler benim de çok hoşuma gidiyor.
Avrupa Birliği ve ABDden iyi olmamızı canıgönülden arzu
ediyoruz ve temenni ediyoruz. Ancak, bu öz güvende aşırıya
kaçılırsa doğru kararlar verilemez değerli arkadaşlar
ve kararlarda da etkin olmak mümkün olmaz. Bu kadar aşırı
övünmek insanı gerçeklerden koparır ve bize göre de Hükûmet pek çok
konuda olduğu gibi ekonomide de gerçeklerden kopmuştur. Lütfen,
gerçekleri görmemizde büyük fayda var ve hayal dünyasında da
yaşamamamız gerekir.
Büyüme diyoruz rakamlarla. Elbette bunlar tartışılan
hususlar. İşte Dünyada en çok büyüyen Çinden sonra ikinci ülkeyiz.
Dokuz yıldır sürekli bütçe açığı azalıyor.
Efendim, millî gelirimizi 3 kat artırdık. gibi söylemler güzel.
Yalnız, bu nasıl bir büyümedir, bu nasıl bir gelir
artışıdır ki milyonlarca geniş kitlelerin gündelik
hayatına ve gelirlerine bu yansımamaktadır? Bugün vatandaşımızın
en büyük şikâyeti, bu büyüme ve millî gelir artışı
iddialarının, kendi gündelik hayatına, geçimine
yansımamasıdır.
Hepimiz hatırlarız, bir televizyon reklamı vardı,
gazoz reklamı; derdi ki: İmaj hiçbir şeydir, susuzluk her
şeydir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Sayın Hükûmet, yaratmaya
çalıştığınız imaj hiçbir şeydir, ancak
açlık her şeydir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yoksulluk her şey.
ERKAN AKÇAY (Devamla) Yoksulluk her şeydir.
Şimdi, sizlere -tabii, yüzlerce, binlerce mail ve mesaj
alıyoruz, sizler de alıyorsunuz, bizler de alıyoruz- bir
örneğini, vatandaşımızın da biraz da duygu yüklü
olması hasebiyle ama gerçekleri ifade eden bir mesajını,
mektubunun bazı bölümlerini sizlerle ben paylaşmak istiyorum.
Diyor ki: Değerli büyüğüm, öncelikle saygı ve hürmetle
ellerinizden öper, görevinizin başında başarılı günler
geçirmenizi Cenabıallahtan niyaz ederim. Sayın Vekilim, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşıyım, ismim ve soy ismim şu. Ben
vatandaşımızın adını söylemiyorum ama bu
vatandaşımız adının ve soyadının
söylenilmesini istiyor. Sivaslıyım. diyor.
Vatandaşımız Sivaslı. Vekilim, Sayın Maliye
Bakanımız Mehmet Şimşek Beyin 2012 bütçe
görüşmelerindeki asgari ücret zammı konusuna değinmek istiyorum.
Sivasın bir belediyesinde taşeron işçi olarak
çalışmaktayım, bekarım. Aldığımız
ücret, bekarlar 932 lira, evliler 950 liradır. diyor. Fakat gelin görün
ki bir hesaplamayla ortaya çıkan 20 Türk lirası bir kesinti söz
konusudur. Bu kesinti, acaba Hükûmetin 3 artı
Ben
asgari ücretli bir vatandaşım -asgari ücretin biraz üzerinde
maaşı- ve aldığım para, bekâr olduğum hâlde bana
ay başını zor gösteriyor. Elektrik, su, telefon derken mutfak
masrafına bir şey kalmıyor. Zararı yok, ben yuvarlanıp
gidiyorum fakat bu memleketin bir gerçeği var; evli, evi kira olan ve
aldığı asgari ücretin 350-500 lirasını kira olarak
ödeyen ve kalan parayla mutfak eksiği, telefon, doğal gaz gibi
ihtiyaçlarını gidermeye çalışan, hatta üniversitede,
şehir dışında çocuklarını okutmak adına
mücadele veren insanlar var. Bu kadar vicdansızlık olmaz efendiler.
Siz
değerli Hükûmet üyeleri, bakanlar, milletvekilleri; bu
vatandaşların yani bizlerin oyunu alarak o makamlara gelmediniz mi
yoksa size aylık geliri 5 bin liranın üzerinde olan
vatandaşlarınız mı sadece oy verdi?
Sayın
vekiller, haddimi aşmak değil maksadım. Sadece, işsiz kalma
korkusundan sesini çıkaramayan arkadaşların sesi olmak istedim,
o kadar. Amacım ne reklam yapmak ne de rant sağlamak. Biz asgari
ücretlinin rantından ne olacak? Olsa olsa ay başına kadar
eşten dosttan alınan 100 Türk lirası borç olur fakat,
değerli büyüklerim, el insaf edin, elinizi vicdanınıza koyun, sizin
evlatlarınız lüks içinde yaşıyor. Elbette yaşayacaklar,
gözü olanın gözü çıksın. Cenabı Allah
birinizi bin eylesin fakat bizi de görmezden gelmeyin artık. Borç
gırtlakta yaşıyoruz. Kaçımızın kredi borcu,
kaçımızın kart borcu var biliyor musunuz? Hangi
araştırma komisyonunuz bu verileri araştırdı ya da
yılda kaç asgari ücretli vatandaş borç batağı yüzünden
canına kıydı? Bunları neden
araştırmıyorsunuz? Tamam, derseniz ki: Bizler okuduk, azmettik
başardık, bu mevkilere yükseldik. Bizim hakkımız Eyvallah,
buna zaten bir sözümüz yok. Fakat biz gemicik istemiyoruz, biz mısır
ambarı ya da pastörize yumurta tesisi de istemiyoruz. Biz
hakkımız olanı istiyoruz. Korkumuzdan hastaneye gidemiyoruz. Bir
hastaneye gitmek 4 lira-8 lira arasında değişiyor
Bu vatandaşımıza
bu kötü müjdeyi de verelim: Yarın, yarından sonra katılım
payları da yine bu Hükûmet tarafından artırılacak. Ev
kirası, telefon, doğal gaz, su, elektrik giderleri, mutfak
masrafı derken iki yakasını bir araya getiremiyor. Biz sizden
sadaka istemiyoruz, insan gibi bir hayat süreceğimiz, iyi bir ücret ve
işten çıkarılmama garantimiz olacak bir iş talep ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, eğer AKP dönemini tanımlamak
istesek bir kelimeyle, ben bu dönemi korku dönemi olarak tanımlamak
isterim, maalesef vatandaş korkuyor. Bunu mutlaka anlamanız, duymanız
ve vicdanınızda yankısını bulması gerekir bu
feryatların. Sizler gibi düşünen insanlar
olmadığımız için korkuyoruz. Yarın işten
çıkarılırız diye korkuyoruz. İstikbalimiz
karanlık. İstikrarımız maalesef yok -Hükûmetin
istikrarı olabilir-sadece günü kurtarmanın hesabını yapar
oldu asgari ücretliler. Lütfen, elinizi vicdanınıza koyun, sadaka
gibi değil gerçekten bir yaşam sürecek bir zam yapın asgari
ücretli vatandaşlara. Çünkü seçimlerde yine bizleri göreceksiniz, hani
Mecliste mazbata aldıktan sonra unuttuğunuz asgari ücretliler var
ya
diyerek devam ediyor muhterem arkadaşlarım. Bu
vatandaşımızın içten yazdığı bu mesajı
da sizlerle paylaştım.
Bu düşüncelerle, artık bunun üzerine çok fazla söz söylemeye
de gerek görmüyorum. Muhterem heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş
Milletvekili Sayın Sırrı Sakık.
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; ben de grubum adına hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Ama ne yazık ki her gün yeni bir operasyonlarla güne
başlıyoruz biz. Bu yolun çıkmaz yol olduğunu hep söyledik
ama Adalet ve Kalkınma Partisi bu sorunu diyalog ve müzakerelerle çözmesi
gerekirken, sorunu yargıya, kolluk kuvvetlerine havale ediyor. Bugün de
ajanslara baskınlar düzenleniyor, hukuk bürolarına, belediye
başkanlarına, il, ilçe teşkilatlarına
Siz de oradan gülün. Bir gün sizin kapınıza da dayanır
bu.
Bu yol çıkmaz bir yoldur. Bu yol Çillerin, bu yol Demirellerin
denediği bir yoldur. Biz size doğru yolu söylüyoruz. Biz sizin
dostunuzuz. Bu sorunun çözümü bu şekilde olmaz. Ne havadan ne karadan
operasyonlar ne de demokratik zeminde siyaset yapanları içeri tıkarak
bu sorun çözülmez. Bundan kurtulmalısınız. Gerçekten Sayın
Başbakanı bu konuda yönlendiren kimlerse, bu ülkeye ihanet ediyorlar.
Bu yolun çıkmaz yol olduğunu hep de söylüyoruz. Ne
yapacaksınız? Öldürecek misiniz? Herkesi tutuklayacak
mısınız? Yaşanmadı mı? Yani 1990lı
yıllarda her gün patır patır sokaklarda insanlar ölüyordu. Ama
buna rağmen boyun eğmediler. Biz, yine sizi uyarıyoruz, dostça
uyarıyoruz. Bu yolun çıkmaz bir yol olduğunu söylüyoruz.
Sevgili arkadaşlar, dün yine burada konuşurken 19
Aralıktaki cezaevi operasyonlarıyla ilgili tam
dramımızı anlatamadık. O yaşanan vahşetleri bir
türlü sizlerle paylaşamadık çünkü hiçbirinizin vicdanı bu konuda
sızlamıyor. Bakın, dünden bugüne kadar bizim
dışımızda tek insan çıktı burada konuştu mu
Kahramanmaraşı, bu 32 insanın cezaevinde nasıl
katledildiğini? Bu insanlar sizin, bu ülkenin vatandaşları.
Muhalifleriniz olabilir, sizin gibi düşünmeyebilirler ama bunlar eğer
katlediliyorsa bunun adı bir katliamdır ve siz buna seyirci
kaldınız, 32 insan yaşamını yitirdi ve o operasyonda
10 bin asker görev yaptı. Siz başka yere seferler düzenlemediniz.
Kendi toprağınızda 10 bin askerle, sizin namusunuz olan o
tutuklu ve hükümlüleri bir gece bastınız ve onlar öldürüldü.
Bakın, o gün, o dönemde arabuluculuk yapan Zülfü Livanelinin,
Erbakan ve Ecevitle ilgili bir makalesi var. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Diyor ki: Erbakan ve Ecevit ve ölüm oruçları arka planı.
Genç insanların yaşamı üzerine çok pis oyunlar
oynandı bu ülkede.
İSMAİL AYDIN (Bursa) O dönemde iktidarda olanlara söyle.
SIRRI SAKIK (Devamla) Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyon raporuna
göre 17.500 faili meçhul cinayet işlenmiş olan bir ülkede, adaletten,
hukuktan, demokrasiden ne kadar söz edebiliriz? Her şey göstermelik. Ama
beni hayatım boyunca en çok bazı yetkililerin
vicdansızlığı ve acımasızlığı
şaşırtmıştır. Bu yazıda anlatacaklarım
birinci derecede bir tanıklığın beyanlarıdır.
diyor.
Yıl 1996. Ölüm oruçlarına, bazı arkadaşlarımla
birlikte arabuluculuk ettik.diyor. İstanbul Başsavcısı
böyle bir misyon üstlenmemizi rica etti. diyor. O dönemde Necmettin Erbakan,
başbakandı Allah rahmet eylesin.- cezaevine girdik. 12 kişi
ölmüştü. Yemliha Kayanın ölü bedeninin başında nöbet
tutuluyordu. Konuşmaya çalıştığımız 20-21
yaşındaki gençler ölmek üzereydi. diyor. Bilinçleri kaybolmuştu.
Bazılarının görme yetisi bir daha geri gelmemek üzere yitip
gitmişti. diyor. Geçen her saat, yeni genç ölüler demekti. Bir
kenara çekilip ağladım. diyor. Hatırlıyorum. Tek
istekleri, hapishanedeki yaşam koşullarının
iyileştirilmesiydi. Tecrit, hücrelerinde tek başına
kalmamalarıydı talepleri. Bu isteği çok iyi anlayabiliyordum,
çünkü o korkunç hapishanelerde bir dostla dertleşmenin ne kadar önemli
olduğunu ben yirmili yaşlarımda acı bir şekilde
öğrenmiştim.diyor. Hem de hiçbir suç işlememiş bir genç
adam olarak. diyor.
Hükûmetle
temas kurduk. Adalet Bakanı ters davrandı. Başbakan Erbakan'a
ulaşmaya çalıştık. İstanbul'dan Ankara'ya giden uçakta
olduğunu söylediler. Ankara havaalanında kendisine ulaştık.
Tutukluların masum isteklerini anlattık. Birçok genç bu geceyi
çıkarmayabilir ve ölebilirler dedik. Peki dedi. Bu gece kandil gecesi.
İsteklerini kabul ediyorum. dedi. Hapishaneye müjdeyi verdik. Ambulanslar
ölmek üzere olanları hastanelere taşıdılar. Beklemekte olan
anneler ve babalar, aileler ellerimize sarıldılar, bize dualar
ettiler. diyor. Ama Ferzan Çitici, dönemin savcısı eğildi,
kulağıma dedi ki: Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü aradı. Biz
ne güzel operasyon hazırlamıştık. Her şeyi berbat
ettiniz diye çıkıştı bana." diyor.
Basın
bu süreçte olumlu davrandı. Hatta bizleri hak etmediğimiz övgülere
boğdu. Hatta Hürriyet gazetesi bizleri kahraman ilan etti. Aradan dört
yıl geçti.
Burayı
iyi bir dinlemenizi rica ediyorum.
Bu kez
yine ölüm oruçlarında ara bulucu olarak hapishaneye gittik. Çünkü
hükûmetin verdiği sözler tutulmamıştı. Yine genç insanlar ölüm
döşeğindeydi. Aynı süreç yaşanıyordu ama bu sefer
Başbakan Erbakan değildi, Bülent Ecevit'ti. Basın sürekli
provokasyon yapıyordu. Dört yıl önce bize kahraman diyen Hürriyet,
şimdi, ölüm oruçlarını cesaretlendirdiniz diye bize hain
diyordu. Belki öldürme hazırlıkları tamamdı. Adalet Bakanı Sami Türkü bizzat aradım, Ne olur! dedim.
Ölümlerin önüne geçin. Size resmen yalvarıyorum. Etkilendi. Biraz
bekleyin, Başbakanla konuşayım. dedi. Nefesimizi tutup Eceviti
bekledik. Biraz sonra müdürün odasındaki telefon çaldı, Hikmet Bey
Maalesef Başbakan Ecevit istekleri kabul etmiyor. dedi. Çaresiz, ölüm
mahkûmlarına veda edip gözyaşları içerisinde ayrıldık.
Sonra, lav silahlarıyla koğuşlara saldırdılar,
insanları yaktılar. O akşam televizyonlar, yanan mahkûmlara
başka cezaevlerinden cep telefonlarıyla
ulaşıldığını ve Kendinizi yakın.
talimatını verdiğini söylüyorlardı. Bangır bangır
bağırıyorlardı ve yalan söylüyorlardı. Ali
Kırcaya konuk olduğum televizyon programında bunların
yalan söylediğini, hapishanede cep telefonunun
çalışmadığını, ara bulucular arasında yer
alan Yaşar Kemalin ölüm döşeğindeki karısı Thildaya
ulaşmaya çalıştığını cezaevinde
telefonların çalışmadığını
Ve bu
tanıklık bütün yalanı çürütüyordu ama Hükûmet ve basın genç
insanların kanını dökmenin şehvetine
kapılmıştı bir kere. Kimse sağduyulu bir
tanıklık edecek birini dinlemiyordu. Sonuçta, dinci Erbakan genç
ölümlere yol açmamış ama solcu, şair, edebiyatçı Ecevit
katliam emrini vermişti. Bunları anlatmak benim için bir tarihî görevdir.
diyor Zülfü Livaneli, Cumhuriyet Halk Partisinde milletvekilliği
yapmış önemli bir şahsiyet.
Şimdi, ne yazık ki böyle. Ben aslında çok fazla
Bir iki
konuya değinecektim ama dün bir arkadaşımız, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubundan burada bağırıyordu
çağırıyordu bizim gözlerimizin içine baka baka Kürdistan
lafını kullandınız
Kürdistan lafını sadece
biz kullanmadık. Bakın, Kanuni Sultan Süleyman Fransaya I.
Françoise mektup yazdığında aynen şöyle diyor: Ben
Anadolunun, Trakyanın, Filistinin,Kürdistanın, Balkanın
Sultanıyım. Mustafa Kemal de Birinci Mecliste Ben Kürtlerin,
Türklerin Meclisinin Başkanıyım diyor. Dönün tarihe bakın,
gizli celselere bakın. Aynen orada Kürt milletvekillerine Kürdistan
milletvekili, Laz milletvekillerine Lazistan milletvekili diyor ve Kürdistan
denilen bir coğrafya var ama biz Kürtler kaderimizi Türk halkıyla
bütünleştirmişiz. Bizim için kan, gen bağı değil duygu
bağı önemlidir ama hak, hukuk ve adalet de talep ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI
SAKIK (Devamla) Buraya çıkarken biraz tarihten, vicdandan ders alarak
çıkmalıyız..
SELÇUK
ÖZDAĞ (Manisa) Hiçbir zaman Kürdistan olmamıştır. Sadece
Hakkâri Kürdistan bölgesi diye anılır. Luristan bölgesidir, Kuzey
Iraktır. Coğrafya bilgin yok, tarih bilgin yok. Orası
Diyarbekirdir
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Burası Türkiye, Türkiye!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sakık.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Burası Mustafa Kemalin ülkesi!
SIRRI
SAKIK (Muş) Söz isteyin, çıkın, cevap verin.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Ama herkese aynı şeyi söylüyorsun En çok sen
bağırıyorsun. diyorsun ama bu Mecliste en çok sen
bağırıyorsun.
SIRRI
SAKIK (Muş) Ben bağırmıyorum, sakin sakin anlattım.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Bana öyle dedin ya! Ama hakikaten en çok sen
bağırıyorsun bu Mecliste. Herkese bağırıyorsun.
Yanlış yapıyorsun Sırrı.
SIRRI
SAKIK (Muş) Ben bağırmıyorum. Ama haksızlık
edilmediği zaman her an saygıyla önünüzde eğilirim.
BAŞKAN
Şahıslar adına ilk söz, Kocaeli Milletvekili Sayın
İlyas Şekerde.
Buyurun
Sayın Şeker. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu
Tasarısının 5inci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım.
Genel
bütçe kapsamındaki kamu ve özel bütçeli idarelerin 2010 yılı
içinde harcanmayan toplam 232 milyon 994 bin 981,91 TL ödenek ertesi yıla
ertelenmiştir. Bu devir, bütçenin büyük ustanın kontrolünde olup,
emin ellerde, bilinçli bir şekilde kullanıldığını,
dolayısıyla tasarruf yapıldığını
göstermektedir.
Bütçeyi
kullanırken adil ve adaletli davranırsanız bütçe bereketli olur.
Dolayısıyla hem yıllardan beri yapılmayan işler ve
hizmetler yapılır hem de kasanızda 75 sent değil 95 milyar
dolar olur. Ülke kazançlı çıkar, vatandaş memnun olur ve
karşılığını da seçimlerde verir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, önceki hükümetlerin yerel yönetimlere
ayırdıkları ödeneklerin adaletli dağıtımı
noktasında maalesef karneleri çok zayıftı. Kendi belediyelerine
afet gerekçesiyle haksızca ödemeler yaptılar. Bu uygulamalardan
mağdur olan ve hakları gasp edilen onlarca belediye yanlı ve
taraflı olarak 1999, 2000 ve 2001 yıllarında alınan
Bakanlar Kurulu kararlarının iptali için Danıştayın
11. Dairesinde dava açtılar ve davaları kazandılar. Aynen
şöyle verilen karar: Türk milleti adına anılan Bakanlar Kurulu
kararının şekil, sebep ve maksat unsurları yönünden hukuka
aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bu kararlar sonunda toplam 332 belediyenin kararnameden
çıkarılması, 377 belediyenin de Bakanlar Kurulu kararnamesinde
olmadığı hâlde mağdur oldukları, zarar gördükleri
tespit edildiğinden kararnameye iptal edilmesi konusunda karar veriliyor.
Saygıdeğer
milletvekilleri, sizlere soruyorum: 1999 depremini hepiniz
hatırlarsınız, bu depremde Doğu Karadeniz ve Akdeniz
bölgeleri etkilenmiş miydi? Bakanlar Kurulu kararı ile maalesef bu
bölgelerdeki bazı belediyelere haksız yardımlar
yapıldı hem de depremin merkez üssü olan Gölcük Belediyesine yapıldığı
miktar kadar. Geçmiş hükûmetler kendisine muhalif belediyeleri
ödeneklerinin neredeyse tamamını borçlarına
karşılık keserek iş yapamaz duruma getirdiler. Böyle
anlayışa sahip hükûmetlerin kasasında bereket olur mu, soruyorum
sizlere. Elbette ki olmaz. Onun için de memurun maaşını maalesef
depremde gelen paralarla ödemek zorunda kaldılar.
Saygıdeğer
milletvekilleri, AK PARTİ Hükûmeti olarak vatandaşa birinci elden
hizmet eden yerel yönetimleri önemsediğimiz için hem genel bütçedeki
gelirlerini artırdık hem de 5779 sayılı Kanunun 7/4üncü
maddesinde Belediyelerin borçlarına karşılık ancak ve
ancak gelirlerinin yüzde 40ı kesilebilir. diyerek belediyeler
arasında bir ayrım yapmadık ve belediyelere güvence verdik.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Hükûmetin bütçeyi kullanmasındaki
ustalığın aynısını AK PARTİli belediyeler
de göstererek milletin gönlünü kazanmaya devam ediyorlar. Sizlere kendi seçim bölgem olan Kocaelinden bir örnek vermek istiyorum:
Kocaelinin içme suyu ihtiyacı için AK PARTİ döneminden önce
yapılmış olan bir barajın Büyükşehir Belediyesine
maliyeti 5 milyar dolar iken bu barajın yarısı büyüklüğünde
olan, Kandıra bölgesinde yapımı devam eden ikinci barajın
maliyeti ise 0,13 milyar dolar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Gölet, gölet; biri baraj, biri gölet.
İLYAS ŞEKER (Devamla) Yani aradaki fark tam 20 kat, takdiri
sizlere bırakıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, gerçekten, çalışıp
bütçeyi verimli kullanınca bakın neler oluyormuş:
Öğrencilere ücretsiz kitap, tablet bilgisayarlar, okullara
akıllı tahta, ilköğretimdeki öğrencilere
karşılıksız burs, ülkenin her tarafına hızlı
tren, seksen bir ili birbirine bağlayan duble yollar, doğum nedeniyle
çocuğu rehin olan annenin hastanede misafir edilmesi, millî gelirin
3.500den 10 bin dolara çıkarılması
Daha nice
çalışmalar ve bunların hepsi çalışınca oluyor.
Evet, değerli arkadaşlar, Ziya Paşanın bir sözüyle
konuşmamı tamamlamak istiyorum: Âyinesi iştir kişinin lafa
bakılmaz/ Şahsın görünür rütbei aklı eserinde.
Öncelikle bütçenin hazırlanmasında emeği geçenlere
teşekkür eder
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İLYAS ŞEKER (Devamla)
bütçenin hayırlı
olmasını diler, saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şeker.
İstanbul Milletvekili Sayın Oktay Saral.
Buyurun Sayın Saral. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OKTAY SARAL (İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
On yıllardan beri ülkeyi yönetenler, istisnai iktidarlar hariç
tamamıyla bürokratik vesayetin egemenliğinde, statükoyu koruma ve kollama
adına çalışmışlar, milletin iradesini hiçe sayarak,
milletten aldıklarını millete vermeyerek daima statükonun
gelişmesi noktasında statükoyu güçlendirmişlerdir.
Hepimizin bildiği gibi
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. sözü,
maalesef sadece Meclisin duvarında asılı olarak
kalmış, esasen pratikte egemenlik kayıtsız
şartsız maalesef statükonun olmuştur. Bu noktada
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Şimdi, cemaatin oldu!
OKTAY SARAL (Devamla) Haydarcığım suretin siretine
şahittir, başka şahit aramak zaittir. Suretinle siretin bir;
rahat ol, sen rahat ol
Rahat, sen rahat ol.
Evet, değerli milletvekili arkadaşlarım, maalesef, bu
dönemlerde antidemokratik uygulamalar yapılmış, faili meçhul
cinayetler işlenmiş, hukuk adına hukukun içi
boşaltılmış ve hepinizin malumu olduğu üzere birçok
darbe ve darbelerle birilikte e-muhtıralar yapılarak milletimiz ve
ülkemiz gerisin geriye gitmiştir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Darbeciler dışarıda!
OKTAY SARAL (Devamla) Maalesef, hukukun üstünlüğü değil,
seçkinci, elitist grubun hukuku oluşturulmuştur ve bu noktada da
milletimiz her zaman bunun sıkıntısını
yaşamıştır ama milletten aldığını
millete vermeye çalışanlar, milletin duygu ve düşüncelerini
egemen kılmaya çalışanlar, maalesef darbelerle birlikte
kanlarıyla, canlarıyla ve uzun yıllar o cezaevinde gereksiz yere
yatmak suretiyle bu millet adına bedel ödemişlerdir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Darbecilerin hepsi dışarıda
geziyor! Hepsi dışarıda!
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Bu memlekette sadece
solcular bedel ödedi, solcular!
OKTAY SARAL (Devamla) Siz de ellerinizi böyle güzel
ovuşturmuş ve öylece bekliyordunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Evet, milletin vicdanında
aklananlar, zilletin vicdanında mahkûm olmuşlardır maalesef.
Evet.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Çevik Bir nerede, e-muhtıra nerede,
Genelkurmay Başkanı nerede?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Devlet madalyası vermediniz mi? Üstün hizmet
madalyası vermediniz mi?
OKTAY SARAL (Devamla) - Evet ama Allaha
hamdolsun, bu karanlık on yıllardan sonra şükürler olsun ki,
hizmete susamış milletimiz, hizmete
susamışlığını Recep Tayyip Erdoğanın
şahsında onunla bütünleşerek göstermiştir. (CHP
sıralarından gürültüler) İşte, Sayın Recep Tayyip
Erdoğan 1994 yılında İstanbul gibi ecdat yadigârı olan
bir şehre belediye başkanı olmak suretiyle, sizin zihniyetinizin
zillet içerisinde bıraktığı o ecdat yadigârı
İstanbulu dört buçuk yılda ihya etmiştir ve İstanbulun
makûs talihini yenerek, artık sıranın Türkiyenin makûs talihini
yenme noktasına geldiğini düşünmüş
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tabii, dünyanın en borçlu ülkesi yaparak!
61inci sıradasın!
OKTAY SARAL (Devamla) -
ekip arkadaşlarıyla birlikte
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Bütün yeşil
alanları hallederek. İstanbulun yeşil alanları nerede,
İstanbulun?
OKTAY SARAL (Devamla) -
kısa zaman içerisinde örgütlenerek,
Allahın izniyle Yeter! Karar milletindir. Eski hâl muhal, ya yeni hâl ya
izmihlal. diyerek... 3 Kasım
[CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar (!)]
MUSA ÇAM (İzmir) AKBİL yolsuzluğundan bahsetsene!
AKBİL, AKBİL!
OKTAY SARAL (Devamla) - Otur aşağıya, otur, otur! Otur
aşağıya! Dinlemesini bilin! (Gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
OKTAY SARAL (Devamla) Ya siz uygar insanlar değil misiniz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Dik konuş, dik!
OKTAY SARAL (Devamla) Ya, bak, siz konuşurken biz dinliyoruz.
Bak, Edep bir tac imiş Nur-u Hüda'dan. Giy ol tacı, emin ol
her beladan. Biraz edepli olun, edepli, edepli! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Biraz
Bak, şurada milletimiz
bizi izliyor
TANJU ÖZCAN (Bolu) AKBİLden bahset!
OKTAY SARAL (Devamla) -
edebin, adabın ne olduğunu bu millet
size her seçimde öğretiyor aslında.. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) AKBİLden başla! AKBİLden,
AKBİLden!
OKTAY SARAL (Devamla) -
ama sizde öyle vicdan, öyle izan yok ki!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sinirlenmeden!
OKTAY SARAL (Devamla) - Şimdi, CHPnin
Sinirleniriz tabii.
İnsanda sinir de olacak, sevinç de olacak, her şey olacak, biz
insanız. Biz insanımızın duygu ve düşüncelerini
yansıtıyoruz.
Bakın, geçmiş dönemlerde cumhuriyetimizin kurucusu Gazi
Mustafa Kemal Atatürk, hedef olarak göstermiş olduğu
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Bırak! Atatürkün
adını ağzına alma!
OKTAY SARAL (Devamla) -
genç cumhuriyet olarak çağdaş
muasır medeniyete ulaşmak istedi ve her zaman ondan sonra gelecek
olan hükûmetlere çağdaş muasır medeniyeti hedef gösterme
noktasında yol gösterdi. Evet, bizler AK PARTİ Hükûmeti olarak on
yıldan beri ekonomide, eğitimde
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sen Ayamama Deresini
anlat, Ayamama Deresini!
OKTAY SARAL (Devamla) -
sağlıkta, millî eğitimde, millî savunmada,
yerel yönetimlerde, her sahada Atatürkün göstermiş olduğu hedefleri
MUSA ÇAM (İzmir) AKBİL yolsuzluğundan bahset!
AKBİL, AKBİL!
OKTAY SARAL (Devamla) -
bir bir yola koyarak ve bunları
milletimize hizmet olarak orta yere gerçekleştirmek suretiyle yaptık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY SARAL (Devamla) Sizin iktidarlarınızın, sizin
hükûmetlerinizin
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Saral, teşekkür ederim. Sayın Saral,
teşekkürler. Sağ olun, bitti.
OKTAY SARAL (Devamla) Beş dakika çok az.
BAŞKAN - Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, İstanbul
Milletvekili Oktay Saralın, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Milletvekilini dinlerken bir an için şöyle
düşündüm: Acaba, bu 12 Eylülde bu AKPliler hangi hapishanede
yattılar. dedim. (CHP sıralarından alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Bilmiyoruz!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Şimdi, baktım, bir kere
Mamakta yoktunuz, Mamakta Ülkücüler vardı.
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) Hepimiz bedel ödedik, hepimiz. 28
Şubatta
MUHARREM İNCE (Devamla) İki, Selimiyede, ben de gittim
oralara birkaç gün, hiçbirinizi görmedim. Metriste yoktunuz.
Diyarbakırda yoktunuz.
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) Biz bedel ödedik.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bak, o günlerde Cumhuriyet Halk Partisi
kapatıldı. Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı zorunlu
ikamete gönderildi. Sizin Genel Başkanınız o zamanlar
İETTde çalışıyordu.
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) Biz bedel ödedik.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ne alakası var! (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Ne alakası var!
Şimdi, bakın, bir şey söyleyeceğim: Kenan Evren
darbecilerin lideri mi? Lideri. Kenan Evrenin avukatı kim? Kim? Sizin
Adalet Komisyonu Başkanınız, Başkanınız! (CHP
sıralarından alkışlar) Kenan Evrenin avukatı
değil mi?
İki: Kenan Evrenin maaşına kim zam yaptı? (CHP
sıralarından Arkadaşlar sesleri)
Üç: Çankaya Köşkünde onu kim ağırladı? Bunları
kim ağırladı? (CHP sıralarından Arkadaşlar
sesleri)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Madalya!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Peki, muhtıracılara
zırhlı aracı kim aldı? (CHP sıralarından
Arkadaşlar sesleri)
Devlet Üstün Madalyasını kim verdi? (CHP
sıralarından Arkadaşlar sesleri)
Sizi gidi darbeciler sizi! Sizi gidi darbeciler sizi! Sizi gidi
takiyeciler sizi! (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler) Rahmetli
Erbakan sizi görseydi
Bizim rahmetli Erbakanla dünya görüşlerimiz
aynı değildi ama onun bir ulusalcı tarafı vardı, bir
millî duruşu vardı. Sizi görseydi ne derdi biliyor musunuz? Aynen
size şunu derdi: Ey benim sınıftan kaçan talebelerim, ne
yaptınız siz? Siz darbecilerle kol kolasınız, iç içesiniz.
Siz 12 Eylülün nimetlerinden yararlanan partisiniz. Ortada
Bakın, zırhlı aracı, trilyonluk zırhlı
aracı muhtıracılara CHP mi aldı, AKP mi aldı? Kim
aldı kardeşim? Bunu açıklayın. Kim aldı? (CHP
sıralarından Arkadaşlar aldı. sesleri) Siz
almadınız mı? Siz almadınız mı?
Bakın, Cumhuriyet Halk Partisinde pek çok hukukçu kökenli
milletvekilimiz var, hâkimlik, savcılık yapmış
arkadaşlarımız var. Benim arkadaşlarımdan, benim
partimden Kenan Evrene avukatlık yapan yok, sizden var mı, yok mu
gelin, açıklayın, gelin, açıklayın. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu ülkede 12 Mart olduğunda da,
12 Eylül olduğunda da darbeyi hep gelip solculara vurmuştur.
OSMAN ÇAKIR (Düzce) 28 Şubat ne oldu?
MUHARREM İNCE (Devamla) 650 bin çocuk, 650 bin genç
gözaltına alınmıştır. 650 bin genç gözaltına
alındığında hanginiz vardınız, hanginiz
vardınız? Hiçbiriniz yoktunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Devamla) Bize darbe üzerinden
çakamazsınız. Biz darbelerden çok çektik.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Devamla) Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bahçekapılı, ne olur, yani bir cevap
verilmesine müsaade etmeden bir konuşma yaparsanız sevinirim.
AYŞE NUR BAHEÇEKAPILI (İstanbul) Gayret edeceğim.
BAŞKAN - Buyurun.
10.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
partisine sataşması nedeniyle konuşması
AYŞE NUR BAHEÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sevgili arkadaşlar, yaklaşık on gündür bütçe
konuşmalarını yapıyoruz. Elbette ki Meclisimize yeni gelen
milletvekili arkadaşlarımız da bütçeyle ilgili, özellikle
muhalefette olan arkadaşlarımız elbette ki bütçeyle ilgili
görüşlerini ve eleştirilerini sunarken milletvekili olana kadar
biriktirdikleri her şeyi burada söylediler. Dolayısıyla, ortaya
çok eklektik bir konuşma metni çıktı.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sizinkiler nasıl?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Eklektik nedir?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Tabii ki Türkiye'nin yakın
tarihini, yakın geçmişini böyle beş dakikalık, on
dakikalık konuşmalarla burada anlatıp cevabı vermek mümkün
değil, eklektik bir yapı. Dolayısıyla, bu
arkadaşlarımızın konuşmalarını sahicilikten,
gerçekçilikten uzaklaştırdı, bir korku imparatorluğu
yaratarak, hayal dünyalarında bunu gerçek zannederek söylemlerini bunun
üzerine oturttular. Şimdi bu arkadaşlara şunu söylemek
istiyorum: Bakın, acıları yarıştırmayalım
Biz daha çok acı çektik siz daha az acı çektiniz. diye
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hangi tarafta acı çekiyordun, bu
tarafta mı, öbür tarafta mı? AKPde mi acı çektin CHPde mi?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) -
bir ikileme girmeyelim, Darbecilerin
yanındayız veya yanında değiliz. diye bir
tartışmaya da girmeyelim. Türkiye'nin acı bir gerçeği var,
yakın tarihinde bir darbecilik var. Eğer bu yarışmaya
girerseniz biz de size 27 Nisanda neredeydiniz? deriz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Biz de size deriz ki: 28 Şubat
sonrasında
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sen neredeydin, sen?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) 28 Şubat sonrasında bu
ülkede yaşanılan acılar içinde Cumhuriyet Halk Partisi ne
yaptı? diye sorarız. Biz de size o zaman deriz ki geçmişteki
darbeyle ilgili tutumlarınıza örnek olarak örneğin 82
Anayasasını değiştirirken Cumhuriyet Halk Partisi ne
yaptı? diye sorarız. Bunları
yarıştırmayalım.
Bakın, biz burada siyasi bir kültür üretiyoruz. Bizi seyrediyorlar,
bu kültürün birbirimizi kırmadan ve hakaret etmeden oluşmasına
gayret edelim. Bakın, bizim özümüz sözümüz bir, alnımız ak,
darbelere karşı olan davranışımız belli, hiç
kimseden, hiçbir şeyden korkumuz, korkacağımız hiçbir
şeyimiz yok. Yeter ki darbelere karşı, darbelerde yaşanan acıları
çarpıştırmadan, yarıştırmadan birlikte
duralım. Biz bu cesareti gösteriyoruz, sizlerden de bunu bekliyoruz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yaşar Büyükanıtla el ele
dolaşarak darbelere karşı duramazsınız.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkanım
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkan
BAŞKAN Hayrola?
Bir saniye Sayın İnce, bir dakika, bir dakika
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN - Ben beyefendiye soruyorum, hayrola? Size soruyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Bahçekapılı, 12
Eylülden bahsederken, darbelerden bahsederken çok haklıdır
BAŞKAN - Sayın İnce, bir saniye
MUHARREM İNCE (Yalova) ...kendisine katılıyorum çünkü o
zaman bizim partideydi zaten, bizi savunmuş olur, dolayısıyla
kabul ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ben bundan hiç gocunmuyorum.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkan
BAŞKAN - Hayrola?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, ben
bundan hiç gocunmuyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ben de gocunmuyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ben geçmişte neysem
şimdi AK PARTİ sıralarında da aynı düşünceye
sahibim ve bundan gurur duyuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkanım,
ben yeni seçilen bir milletvekiliyim.
BAŞKAN - Evet
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Grup Başkan
Vekili, muhalefetten yeni seçilen milletvekillerinin bugüne kadar
biriktirdiklerini bütçe konuşmalarında dile getirdiğini ifade
etti.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ne var bunda?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Ben yeni seçilen bir
milletvekiliyim.
BAŞKAN - Şimdi bakın
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Ben, bu konuda bugüne kadar
neler biriktirdiğimi ifade etmek istiyorum izin verirseniz ve
BAŞKAN - Teşekkür ederim, ben anladım, anladım,
anladım
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
69uncu maddeye göre söz
istiyorum.
BAŞKAN - Şimdi ben size
Muhterem Milletvekilim, şimdi
tutanakları getirteceğim. Gelinceye kadar bakacağım,
bakalım bu kadar yeni milletvekili var, her birine bir yol açmak mümkün mü
değil mi. Ben de İç Tüzükün bana verdiği yetkileri
kullanacağım ama şimdi mümkünse şu maddeyi işletelim.
Lütfen,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yani bu
iş gitti, böyle şey olmaz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın
Özkan
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, onuncu bütçeyi yapıyoruz. Ben tarım bütçesiyle ilgili
konuşacağım. Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1ini
tarım ve hayvancılığa destek olarak ayırıyoruz
her yıl, yaklaşık 2006tan beridir, beş yıldır.
Beş yılda bunun yarısını verdik her yıl. O para
da yaklaşık 5 milyar dolara tekabül ediyor her yıl için.
Beş yılda 25 milyar dolar çiftçinin şu anda AKP Hükûmetinden
alacağı var. Bu alacağı ekleyerek önümüzdeki süreçte bu
çiftçilerimize rahat bir nefes aldırmayı düşünüyor musunuz? Bu
kanuna mutlaka uyulmasını talep ediyorum. Gayrisafi millî
hasılanın yüzde 1i tarım ve hayvancılığa destek
olarak ayrılır. kanununu hep beraber yapmıştık.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemizde
seçilerek görev yapan il genel meclisi ve belediye meclisi üyelerinin sosyal
güvenlik hakları ve maaşları yoktur. Bu insanlar da muhtarlar
gibi seçilerek geldiklerine göre ve kamu hizmeti yaptıklarına göre
maaş verilmesi mümkün değil midir? İkincisi: Emeklilik dâhil
sosyal haklar vermeyi düşünüyor musunuz?
İkinci
soru olarak, organize sanayi bölgelerinin ülke genelinde yüzde 92si tahsis
edilmesine rağmen, Tokat ili gibi, gelişmiş iller
dışındaki illerde organize sanayi bölgelerinde doluluk
oranları çok düşüktür. İşsizlik azaltılmak isteniyorsa
OSBlerde doluluk oranlarının artırılmasına
ilişkin Hükûmet olarak ne önlemler almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bak
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakana devletle milleti barıştıran, başarılı bir
çalışma hakkında soru sormak istiyorum.
6111
sayılı Kanunun uygulama sonucuna göre 39,4 milyar liralık
başvuru olmuş ve bu rakamın 13,2 milyarı bugün
itibarıyla tahsil edilmiştir. 5 milyonun üzerinde mükellefin
başvurduğu ve yaklaşık 6 milyon dosyanın yapılandırıldığını
görmekteyiz. Elde edilen bu başarının sebebi nedir?
İkinci
sorum: İstihdam üzerindeki vergi yükleri nelerdir? İstihdam üzerinden
ne kadar vergi alınmaktadır? Asgari ücretliden ne kadar vergi
alınmaktadır?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sürekli TÜİK verilerinden ve bugünkü
işsizlikten, işsizliğin Türkiyede yüzde 9lara düşmesinden
bahsediyorsunuz. Kocaelide son bir yılda işten atılanların
sayısı 9.740 kişi olup iş bulanların sayısı
da 9.370 kişidir, yaklaşık eksi 400dür işsizlik oranı
bir yılda.
Yine, bu yıl üniversite mezunlarından işsiz
kalanların sayısı 500 bindi bu yıla kadar, bu yıl da
100 bin kişi eklenerek işsiz üniversiteli mezunların
sayısı 600 bine çıkmıştır. Sizce bu kadar iyi
yönetilen Türkiyede insanlar niçin yoksul, niçin yoksulluk
sınırının altında bu kadar vatandaş var? Niçin
sanayinin başkenti Kocaelide işsizlik yüzde 14? Niçin
çalışabilir nüfusta yani 20-30 yaş grubunda işsizlik
oranı yüzde 27dir?
BAŞKAN Sayın Çonkar
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, ben de size iki soru yöneltmek istiyorum.
Birinci sorum: AK PARTİ hükûmetleri döneminde Türkiyedeki vergi yükünün
gelişimi nasıl olmuştur? Gelir vergisi, kurumlar vergisi ve
KDVde vergi oranları ve vergi yüklerindeki değişimler nelerdir?
İkinci sorum da: AK PARTİ hükûmetleri döneminde
yatırım ve istihdama verilen teşvikler nelerdir?
Bilgilendirirseniz sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, son birkaç yılda Avrupa Birliği ve OECD
ülkelerinde iş gücüne katılma oranları nasıldır?
Ülkemizdeki verilerle bunlar
karşılaştırıldığında nasıl bir
değerlendirme yapabilirsiniz?
İki, KOSGEB bünyesinde dış danışman olarak
görev yapan personelin çalışmaları 2012 yılında da
devam edecek midir? Bu durumda kaç personel
çalıştırılmaktadır? Bunlara kadro verilmesi yönünde
bir düşünceniz var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakana soruyorum: BDDK raporuna göre 1 milyon TLnin üzerinde
mevduatı olan kaç kişi vardır?
Son beş yılda mevduatı 1 milyon liranın üstüne
çıkan kişi sayısı kaç kişidir?
Yine ikinci bir soru: Sayın Başbakan, biliyorsunuz bedelli
askerlikle ilgili bir soruya Biz kimsesizlerin kimsesi ve sessiz çoğunlukların
sesi olmak için iktidar olduk. dedi fakat bir hafta sonra, kimsesizlerin
kimsesi olmaktan ve sessiz yığınların sesi olmaktan
vazgeçmesinin nedeni bütçe açığından mı kaynaklandı?
Üçüncü sorum: Yine, Sayın Başbakan mayıs
ayında Adana İstasyon Meydanında 11 tane vaatte bulundu,
Bunları bir ay içerisinde hayata geçireceğiz. dedi. Bunların
geçirilmemesinin nedeni bütçedeki sıkıntıdan mı
kaynaklanıyor?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Tarımla ilgili destekler konusunda bir soru vardı.
Baktığınız zaman, 2011 yılı bütçemiz içinde
tarıma ayrılan payımız, başlangıç ödeneğimiz
9,7 milyarken gerçekleşmemiz 10,4 milyar mertebesinde olmuş, 2012
tasarımızda 11 milyar mertebesinde. Tabii, bazı
kanunlarımızda işte bütçeden şu alana bu kadar
ayrılır, şu kadar ayrılır diye, dediğiniz gibi
birtakım düzenlemelerimiz var, onlar da kanunda var. Ancak bütçe de bir
kanun sonuçta, Meclisimizin takdiri, her yıl yenilenen bir kanun.
Diğer kanunlarda yer alan şartlar, bir anlamda, belki Meclisimizin
ideal gördüğü noktaları ifade ediyor ama her sene bütçe hakkı
var Meclisin bir taraftan. Yeniden bu konular değerlendirilip kaynaklar
ayrılıyor ancak ayrılan kaynakların mertebesi de hiç de
düşük değil, oldukça önemli miktarda kaynak ayrılmış
durumda.
Diğer taraftan, seçilen kişilerin
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Bakan, kanunu
çıkardığınızdan beri bir defa olsun yaptınız
mı?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Şimdi, bu kanunu Büyük
Millet Meclisimiz çıkardı.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Siz çıkardınız,
siz! AKP Hükûmeti çıkardı!
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Bütçe kanunumuzu da her
yıl yine Meclisimiz -bütçe kanunu- çıkarıyor.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Bir defa yerine geldi mi o
zaman? Bir defa yerine gelmedi o zaman.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Burada verilen
desteklerin önceki yıllarla mukayese edilmesi bana göre daha anlamlı.
Yine, seçilen kişilerin maaş alması konusu,
tabii, dünyada bu siyaset felsefesi konusu belki. Yani geçici olarak
seçilmiş insanların maaş alması, emeklilik hakkı
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Muhtarlara veriyoruz Sayın
Bakan.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Muhtarlara veriyoruz,
doğru.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Milletvekillerine veriyoruz,
belediye reisine veriyoruz, düzenleme yapmamız lazım.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Yani bu
tartışmaya açık, dünyada değişik uygulamaların da
olduğu bir konu. Bizdeki uygulama da hâlen bu şekilde,
dediğim gibi siyaset belki felsefesiyle tartışılması
gereken bir konu.
OSBlerde doluluk oranlarını artırmak elbette bizim de
amacımız, bu konuda da çaba sarf ediyoruz. Özellikle arsa
tahsislerinde lüzumsuz bir şekilde arazinin boş kalmaması
yönünde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın ciddi
çabaları oldu. Yine yatırımlardaki artış da burada
önemli bir rol oynuyor.
Yeniden yapılanma konusunda bir soru soruldu Sayın Bak
tarafından. Bugüne kadar 10 milyondan fazla mükellefe bilgilendirme
mektubu göndermiş durumdayız. Tanıtım amacıyla
bilgilendirme kampanyaları ve toplantılar düzenlenmiş, bir
milyondan fazla broşür bastırılıp
dağıtılmış, Vergi İletişim Merkezi
aracılığıyla 200 bin vatandaşımızın
sorusu cevaplandırılmış, sivil toplum örgütleri iş
birliği ile iki yüz elliden fazla konferans ve panel düzenlenmiş,
yine mükelleflere ödeme planları elektronik posta ile gönderilmiş,
kredi kartıyla ödeme kolaylığı sağlanmış,
ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığının üst düzey
yöneticileri bire bir illere gönderilerek irtibatlar sağlanmış.
Burada büyük bir gayret gösterdiğini söyleyebiliriz gerek merkez gerek
taşra teşkilatımızın.
Sayın Akar TÜİK işsiz sayısıyla ilgili sorular
sordu. Bunlara yazılı olarak da cevap verebiliriz ama şunu
söyleyebilirim: TÜİKin uluslararası standartlarda tanımlarda
hane halklarına giderek derlediği bilgilerden işsiz
sayısına ulaşıyoruz, yani hem kayıtlı olan hem
kayıt dışı olan. Direkt haneye gittiğimiz için bu
ayrım ortadan kalkıyor, hane halkına giderek ölçüyoruz ve
gerçekçi bir ölçüm yapıyoruz. TÜİKin aslında yıllar içinde
giderek çok daha iyi bir noktaya geldiğini, uluslararası alanda da
takdir edildiğini söyleyebilirim ama istatistik dediğiniz şey
gerçekten zor bir alan, her zaman için gelişmeye açık bir alan, yeni
tekniklere, metotlara, daha nitelikli, daha kaliteli işlere de her zaman
elbette açık bir alan.
Yoksullukla ilgili yine bir sorusu oldu Sayın Akarın.
Yoksullukta geriye gidiş var, giderek azalıyor. Bakın, bu
dönemde, bizim dönemimizde,
satın
alma gücüne göre 1 doların altında kalan nüfusu
sıfırladık. 2 dolar 15 sentin altında kalan nüfusumuz yüzde
3-4 civarındaydı, bugün binde 20lere inmiş durumda.
Yine 4,30
sentin...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - ...altında bir geliri olan nüfusu da yüzde
30lardan yüzde 3lere indirmiş durumdayız.
BAŞKAN
- Sayın Bakan, süreniz doldu.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Bu, uluslararası mukayeseler için
yaptığımız bütün dünyanın kullandığı
bir göstergedir. Bu anlamda kullanıyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
5inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
6ncı
maddeyi okutuyorum:
İptal
edilen ödenek
MADDE
6- (1) Merkezi yönetim kesin hesap
gider cetvellerinde gösterildiği üzere, 2010 yılı içinde
kullanılan ve ertesi yıla devredilen özel ödenekler
dışında kalan ödeneklerden, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a)
(I) sayılı cetvelde yer alan genel
bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin toplam 19.279.191.864,26 Türk
Lirası,
b)
(II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelerin toplam 2.285.708.186,41 Türk Lirası,
c)
(III) sayılı cetvelde yer alan
düzenleyici ve denetleyici kurumların toplam 260.215.643,83 Türk
Lirası,
ödeneği iptal edilmiştir.
BAŞKAN
6ncı madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Arif Bulut.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ARİF BULUT (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının 6ncı maddesi hakkında
grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
1876dan önce hazine tamamen padişaha aitken 1876
Anayasasından sonra bütçe yapma hakkı halka
bırakılmıştır. Bütçe yapma yetkisinin padişahtan
yürütme organına geçmesiyle padişahın hazinesi olmaktan
çıkıp halkın hazinesi olması nedeniyle Vergi
kutsaldır. deyimi dilimizde yerleşmiştir. Ancak 2012 bütçesiyle
vergi kutsal olmaktan çıkmıştır, vergi bir keyfiyet hâlini
almıştır. O zaman da bütçenin gelir hanesinin ekseriyeti
vergilerden oluşmaktadır fakat vergiler dolaylı vergiler
değil, doğrudan vergilerdir. Günümüzde bütçenin en büyük girdisi yine
vergilerdendir.
2010 yılında gerçekleşen gelir vergisi miktarı 210,5
milyar Türk lirasıdır. 2012 yılı bütçe gelirlerinde de
öngörülen rakam 277,7 milyar Türk lirasıdır. AKP Hükûmetinin
başarısı işte tam bu noktadadır. Yani iki sene içinde
67,7 milyar Türk lirası vergi artışı öngörmüşlerdir.
67,7 milyar Türk lirasının yüzde 60ı yine dolaylı
vergilerdendir. Bu adaletsizlik nedeniyle hiç vicdan azabı çekmiyor
musunuz? Bu vergiler üzerinden milleti donuna kadar soymaya utanmıyor
musunuz?
Her bütçe döneminde sayın maliye bakanları bu kürsüye
çıkarak Dolaylı vergiler çok yüksek. diyorlar, vergiyi tabana
yayarak vergi adaletini sağlayacaklarını beyan ediyorlar. Bu
yıl da öyle oldu. Artık biz bu AKP Hükûmetinin vergi adaleti
sağlayacağına inanmıyoruz. Bari halkı beklenti içine
sokmayın, vatandaşı yanıltmayın. Açık
yüreklilikle -bu salonda bir sürü kamera var- kafanızı
kaldırıp kameralara bakarak Biz padişah bütçesi gibi bütçe
yapıyoruz. Her sene dolaylı vergileri arttıracağız.
Vergi adaleti bizim için laftan öteye geçmez. Her mali krizde özel tüketim
vergilerini arttırarak faturayı size keseceğiz, krizi sizin
sırtınıza fatura edeceğiz, sizin sırtınızdan
ağalık yapacağız. deyiverin. İletişim
vergisinde dünya şampiyonuyuz, petrol fiyatlarında dünya
şampiyonuyuz, otomobilde uygulanan özel tüketim vergisinde dünya
şampiyonuyuz. deyin. Yine Alkol ile tütün ve tütünlü mamullerde
aynı durumdayız. deyin. Madem yapıyorsunuz, bu cesareti de
gösterin.
Değerli arkadaşlar, burada ne vergi adaleti var ne de
vatandaşa saygı var. Bu vergi türü özel olmaktan çıktı,
kapsamı genişletilerek neredeyse tüm temel ihtiyaç maddelerini kapsar
hâle geldi. Bu bütçenin toplumun hangi kesimine fayda
sağladığı belli değildir.
İşçiler açısından bakıldığında,
örgütlü işçiler AKP hükûmetleri zamanında giderek azalmış,
taşeron işçilik model hâline gelmiştir. Asgari ücret 837
liradır. Bu rakam, matematiksel olarak yoksulluk demektir, açlık demektir.
Asgari ücretten gelir vergisi alınmamasını öngören
muhalefet önerisi, geçen hafta, bu salonda, bu bütçe görüşmelerinde AKP
sıralarının hayır oyuyla kabul edilmemiştir.
Tarım işçilerinin durumu daha da vahimdir. Tarım
işçileri karın tokluğuna amelelik yapmaktadırlar. Sigorta
ya da sosyal güvenceleri yoktur. Barınacak yerleri yoktur, hiçbir
altyapısı olmayan naylon barakalarda yaşamaktadırlar.
Yollarda grup hâlinde kazalara kurban gitmektedirler. Temel ihtiyaçlarını
bile karşılayacak ortamdan mahrumdurlar. Devletin temel görevi olan
eğitim ve sağlık hizmetleri ise onlar için hak değildir.
Peki, bu bütçede hakça bölüşme var mıdır? Hayır,
yoktur. Eşitlik ilkesi var mıdır? Yoktur. Hakkaniyet var
mıdır? O da yoktur. Kime faydası var, kimi koruyor belli
değil.
Çiftçi açısından, tarım ve hayvancılık
açısından bakılınca, yine bir umut
ışığı yok. Son on yılda çiftçimizin kazancı
devamlı azalmış olup ancak üretim girdileri devamlı
artmıştır. Mazot rekor seviyede pahalanmıştır,
gübrede rekor seviyede fiyat artışı olmuştur, tohum rekor
seviyede artmıştır, ilaç fiyatları rekor seviyede
artmıştır. Ayrıca, her türlü destekleme
yardımından yoksun bırakılan çiftçilerimiz, yüksek girdi
maliyetleri karşısında sersemlemiş durumdadır. 25
milyon dekar arazi ekilemez olmuş, yalnız buğday ekilen arazi 12
milyon dekar azalmıştır. Sebebi yüksek girdi maliyetleridir.
Pamuk ekiminde 1990larda dünyada ilk 5 ülke arasındayken bugün
13üncü sıradayız. Tüketim ve ithalatta ise 4üncü
sıradayız. Mısır, patates, susam, çeltik ve diğer
hububatlarda ve diğer tarım ürünlerinde de yine aynı
durumdayız. Yalnız pamukta bir yıllık ithalat 1,7 milyar
Türk lirasıdır. Yaptığınız bütçede tarıma
ayrılan kaynaklar sürekli azalmaktadır. Kendi çiftçimizden
sakındığımız desteklemeler ithalat yoluyla başka
ülkelerin çiftçilerine aktarılmaktadır.
Hayvancılıkta da keza aynı durumdayız. Ülkemizdeki
köy meraları köylülere yasaklanarak kişilere kiralanmış,
yaylalar ağaçlandırma adı altında hayvan otlatma
alanları olmaktan çıkarılmıştır. Sonuç olarak, hayvancılıkta
dibe vurmuşuz.
Sağlık ve hastalar açısından
bakıldığında, sağlıkta dönüşüm adı
altında, Türkiye Büyük Millet Meclisi baypas edilerek kanun hükmünde
kararnamelerle, aynen otoriter rejimlerde olduğu gibi, Sağlık
Bakanı ve onun bürokratları ile kartel hâline gelmiş özel
hastane temsilcileri beraberce sağlığı yönetir hâle
gelmiştir.
Üniversite hastanelerinde yokluk devri başlamıştır
arkadaşlar. Sağlık Bakanlığı bazı üniversite
hastanelerine el koymuş, ayrıca bununla da övünür hâle
gelmiştir.
AKPli hatiplerin öve öve bitiremedikleri Sağlıkta
Dönüşüm Programı bir kâbus hâline gelmiştir. Değerli
öğretim üyeleri birer birer üniversite hastanelerini terk etmiş, özel
hastanelere geçmiştir. Doktor seçme hakkı hayal olmuş, herhangi
bir doktora ulaşmak bile son derece zorlaşmıştır.
Aile hekimliği adı altında, hastane olmayan ülkemizdeki
Kalkan, Patara, Belek, Kadriye beldeleri gibi büyük turizm merkezlerinde ve
yerleşim yerlerinde yirmi dört saat acil hizmet veren grup
sağlık ocakları kaldırılmış, vatandaşlar
perişan olmuştur.
Vatandaşımızın yararına diye yapılan her
hamle bizzat vatandaşımızın kendisini vurmuştur.
AKP
Hükûmetinin eli hastanın cebinden çıkmaz olmuştur. Altı
yedi kalemde, katılım payı adı altında
vatandaşın cebi boşaltılmaktadır. Hâlbuki, sosyal
devletin temel görevlerinden birisi vatandaşa ücretsiz sağlık hizmeti verilmesidir. Tam Gün Yasası tam bir
kandırmacadır. Sağlık çalışanlarını
Bıçak parası üzerinden aşağılayarak, toplum nezdinde
itibarsızlaştırmışlardır.
Sağlık Bakanlığı otoriter bir yönetim
anlayışıyla, hem kamu sağlık sektörünü hem özel
sağlık sektörünü hatta SGKyı da baskı altına
almıştır. Sağlık alanında özgürlükleri yok
etmiş, son olarak Türk Tabipler Birliğini de kendine göre dizayn
etmeye çalışmaktadır. Sağlık alanında hukukun
üstünlüğü tamamen ortadan kalkmıştır. Doktorlar ve
sağlık çalışanlarını tek tip memur hâline
getirmiştir. Emekli doktorlarımız yoksulluk
sınırında yaşamaktadır.
Yarın kamu emekçileri ve sağlık
çalışanları greve gidiyor arkadaşlar. Onlarla beraber biz
de meydanlarda olacağız. Sayın Maliye Bakanına soruyorum:
Neden acaba bu insanlar greve gidiyorlar? Bütçeyi çok beğendikleri için
mi?
Bu bütçenin memur ve emekli açısından da hiçbir önemi yoktur.
Yine aynı tas aynı hamam. Vergiyi tabana yayacağız; vergi
adaleti sağlayacağız. safsatası.
Olmayan emekli ücretini harcarken yine dolaylı vergiler içinde
kıvranan emekliler, maaş kuyruklarında düşüp ölen
emekliler. Bu, tam bir karabasan durumudur.
Eğitim açısından bakıldığında,
devletin temel görevlerinden birisi eğitimdir. Eğitime ayrılan
bütçe yine yetersizdir. Atanamayan öğretmenlerimiz için bu bütçede bir
umut ışığı yoktur. Öğretim üyesi olmadan mantar
çıkar gibi açılan üniversitelerde öğrenciler için barınma
sorunu had safhaya gelmiştir.
SGK bütçesinin 124 milyar Türk lirası gelir, 140 milyar Türk lirası
gideri vardır. Yaklaşık 25 milyar liralık bir kara delik
görünmektedir. Bu kara delik yine dolaylı vergilerle
kapatılacaktır.
Yaklaşık 1 milyon kişi sigortasız
çalışmakta, 58 bin 220 iş yeri kayıt dışı olarak
çalışmaktadır.
Şehir mezarlıklarında mezar yerleri parayla
satılmakta, ayrıca yüzde 18 KDV alınmaktadır.
Sağlığında saygı göstermediğiniz bu aziz millete
bari ölüsünde eziyet etmeyin.
Seçim bölgem olan Antalyanın Gebiz beldesinde 9 Ekimde meydana
gelen sel felaketinde hayatını kaybeden 6
vatandaşımızdan 2 tanesinin cenazesi hâlen
bulunamamıştır. Acılı ailesine sabır diliyorum.
Sel felaketi nedeniyle oluşan maddi zararların hiçbirisi AKP Hükûmeti
tarafından karşılanmamıştır. Ancak, kasım
ayında 2011 bütçesi 2,1 milyar Türk lirası fazla vermiştir,
Hayırlı olsun. diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ARİF BULUT (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bulut.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Sayın Oktay Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, Kesin Hesap Kanun Tasarısı
6ncı madde, iptal edilen ödenekler. Tabii, aslında, bu iptal edilen
ödeneklere bakıldığı zaman, Millî Eğitim
Bakanlığına tahsis edilen ödeneklerin yaklaşık yüzde
20sinin de kullanılamadığına ilişkin bir tespiti
burada ifade etmek istiyorum.
Aslında bu madde vesilesiyle, Sayın Bakanın daha önceki
maddelerde yaptığı birtakım açıklamalar vardı,
onlarla ilgili görüş ve düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. Tabii,
daha önce, işsizliğin yüzde 8,8e düştüğünü söylerken
Mevsimlikten arındırılmış mı? dediğim
zaman, yüzde 8,8in öyle olduğunu ifade etti ama bugün Sayın Bakan o
düzeltmeyi yaptı, yüzde 9,2; tabii, mevsimsel etkilerden
arındırılmış olan.
Tabii, Sayın Bakan yolsuzluk konusunda Türkiye'nin konumunu
anlatırken kendilerinden önceki döneme de birtakım atıflar
yaptı. Ülke sayısı arttı ama yerimiz yerinde
sayıyor. şeklinde bir değerlendirmeyi de ben burada
sunmuştum. Tabii, her dönemi kendi şartları içerisinde
değerlendirmek lazım. Dolayısıyla 1990lı
yıllarda, herkesin istediği gibi banka oluşturduğu,
birtakım kredileri verdiği bir ortam, hukuk sisteminin, gerçekten,
siyasi istikrarsızlıkla birlikte oluşturduğu bir ortam
içerisinde görev alan 57nci Hükûmetin, yolsuzlukla mücadele konusunda, mesela
Kamu İhale Kanununu çıkartması, yolsuzluklarla mücadele konusunda
önemli bir adım değil midir? 4222 sayılı Çıkar
Amaçlı Suç Örgütleri
Bunlarla ilgili, bu örgütlerin herhangi bir
faaliyeti konusunda artık savcılık doğrudan doğruya
operasyon yapabilecekti. O seviyede zaten, o zaman -hatırlarsınız- yani
yaptığımız, yolsuzlukla ilgili operasyonlara ad bulmakta
zorlanıyorduk. Böyle bir yapı içerisinde meseleleri ele aldık ve
o Parlamentoda yolsuzlukla mücadele konusunda çok yapısal birtakım
tedbirler de alındı. Dolayısıyla o günün
koşullarını değerlendirirken on yıldır iktidarda
olan Hükûmetin kendi içerisinde nereye gittiğini gözlemlemesi daha
sağlıklı olur. Bakın yani yolsuzluk indeksiyle ilgili
birtakım değerlendirmelerde bulundunuz. Sayın Bakan, işte
180 ülkede şu olmuştur, işte baktığınız
zaman 61, 58, 64üncü sıralardayız ama bir konuyu dikkatinize sunmak
istiyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidar olduğu bir dönem ve
yolsuzluk endeksinde 10a doğru yaklaşıldığı
zaman daha az yolsuzluk yapıldığını gösteren bu
endeks, bakın, 2008 yılında 4,6 iken 2011 yılında
4,2ye düşmüş. Bu ne demektir? Yani kendi iktidarınız
döneminde giderek yolsuzluklar konusunda geriye düşüş var demektir.
İşte burada endeks. Dolayısıyla yani elmayı armutla
karıştırmayalım. Kendi döneminiz içerisinde bunu bir
sakınca olarak görmüyor musunuz? Yani 4,6 olan endeks 4,2ye nasıl
olur da düşmüş? Hangi olaylar, hangi gelişmeler, bunları
takip etmek lazım yoksa
Elbette, bizim dönemimizle, bizden önceki dönemle
değerlendirmek, o şartları dikkate almak lazım. Takdir
edersiniz ki bu Parlamentoda o zamanki yolsuzluk iddialarıyla ilgili
aklama, işte karalama gibi siyasi amaçla kullanılan bir dönemin de
olduğunu dikkate almak lazım. Bu bakımdan, tek başına
iktidar olmuş bir siyasi partinin 2008 yılında 4,6 olan
yolsuzluk endeksinin 4,2ye ve geriye doğru gitmiş olması,
zannederim muhalefetin bu konuda Hükûmetin içerisinde
yaptığımız eleştiriler ve istikamet doğrultusunda
bakıldığı zaman haklı bir eleştiri olduğunu
ben düşünüyorum.
Bir diğer husus da emekliler
konusunda. Gerçekten belli bir konu var, Emeklilere şu kadar verdik.
diyorsunuz. Bakın, Sayın Bakan, açıkça, şimdi, en
düşük SSK emeklisi 2006 yılında 162 kilo pirinç alırken
2011 yılında ki burada sadece yüzde 4 artış yaptık
pirinçte yani tüketici endeksinde yüzde 4lük artışı dikkate
aldığımız zaman- 149 kilo pirinç alabiliyor, yüzde 8
azalmış. Dana eti: 35 kilo alırken 29,9 kiloya düşmüş,
yüzde 15 azalmış. Kendinizi kendinizle mukayese edin. 70li
yıllara, cumhuriyet öncesine, cumhuriyet dönemine giderseniz
yanlış yaparsınız. İstikametiniz doğru
değil. Peynir: 94 kilo alırken 53 kilo alıyor, yüzde 43 azalma
var. Soğan: Yüzde 29 azalma var. Elektrikten bahsettiniz; 2.937 kilovatsaat
elektrik tüketirken şimdi 2.631 kilovatsaat elektrik tüketir hâle
gelmiş. İşte, sizin Hükûmetinizin içerisindeki tablo bu.
Bugüne baktığımızda, bir emekli, şu fileyi
dikkate aldığı zaman 2006 yılına göre yüzde 5 daha az
satın alma gücüne sahiptir. Bu yönüyle bakıldığında,
2011 yılında, dediğim gibi, tüketici fiyat endeksini yüzde 4
aldığım zaman, emekli, 1 emekli maaşıyla 64 file
alabiliyor, geçen sene 68 file alabiliyordu; 4 filesini çaldınız.
Mevcut fiyatları da daha güncelleştirmedim. Emeklinin durumu kötü.
Bir elleri yağda, bir elleri balda
Sayın Bakan sizin bunları
bilmeniz gerekir, öyle değil; kendi içinizde mukayeselere
bakacaksınız.
Yine emeklilerle ilgili bir şey söyleyeyim: Kanun
tasarısı var. Kamuda dokuz, on, on bir yıl hizmet etmiş
insanlar istifa ediyor, başka yere gidiyor, emekli ikramiyesi vermemek
için yine kanun tasarısı getiriyorsunuz. Niye? Verin
hakkını. Niye gasp etmeye çalışıyorsunuz 300 bin
emeklinin hakkını?
Asgari ücretler
Yani, asgari ücretler dünyada şudur budur diyerek
benzinle ilgili birtakım mukayeseleri veriyorsunuz. Bakın, ben size
vereyim Sayın Bakan: Asgari ücretli bir kimse İngilterede bir asgari
ücretle
Devam etti Dört çocukluya vergi yok. Bakın, yani o zaman ne
yapıyorsunuz? Siz o çocukların rızkından mı
kesiyorsunuz? Yani, bir asgari ücretlinin vergi almamak için dört çocuk sahibi
olması lazım. Ne yiyecek, ne içecek bu çocuklar? Yani, dört çocuk
bedelinde verdiğiniz ne kadar? Yüzde 10. Yahu el insaf ya! Yüzde 10
dediğiniz şey de, bir asgari ücret 650 milyon ise 65 lira. 65 lira
için dört çocuğu nasıl doyuracak ya! (MHP sıralarından
alkışlar) Yani bunlarla, dört çocuğu varsa, onlardan vergi
almıyoruz demek, yani bunların sıkıntılarını
göz ardı etmiş demektir gerçekten. Asgari ücretli nasıl bu
çocuklarını doyuracak diye düşünmüyorsunuz, dört çocukluya vergi
yok diye, yani asgari ücretliye yol gösteriyorsunuz. Ben seni asgari ücrete
mahkûm ettim ama vergi almamak için dört çocuk yap! Yani bu mantık son
derece yanlış bir mantıktır. Önemli olan, o çocukları
nasıl doyuracağını, onların bir insan gibi nasıl
yaşamasını temin edeceğinizi düşünmeniz gerekir.
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) Rızık
Allahtandır.
OKTAY VURAL (Devamla) - Bu bakımdan, asgari ücretlerle ilgili,
emeklilerle ilgili, bunları, kafayı kuma gömüp burada bunları
eleştirmek de bu yaşadığımız gerçekler. Hiç
kimse, herkes elini vicdanına koysun; bir asgari ücretli, bir emeklinin
sıkıntısını hissedemiyorsak milletin vekili
değiliz demektir. Onun için o sıkıntıyı hissedeceksiniz.
Eğer siz bir asgari ücretlinin aldığı ücreti doğru
görüyorsanız el insaf derim.
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) Kaç kişi
çalışıyor?
OKTAY VURAL (Devamla) - Kaç kişi? Türkiyedeki istihdamın
yüzde 40ından fazlası asgari ücretlidir. Ya, bilmiyorsunuz...
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) Primleri öyle
gösteriyorlar ama gerçek öyle değil.
OKTAY VURAL (Devamla) - Yani böyle bir şey olabilir mi?
Zannedersiniz ki Fransuva. Ekmek bulamıyorlar, Pasta yesinler. diyor AKP
milletvekilleri. (MHP sıralarından alkışlar) Bu kadar da
emeklilere hakareti kabul etmemiz mümkün değil, asgari ücretlilere
hakareti kabul etmemiz mümkün değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) - Sayın Başkanım, çok teşekkür
ediyorum, saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Serindağ, ben tutanakları getirdim, okudum ve
Sayın Bahçekapılının sözlerinin içinde hakaret içeren,
şahsınızı ilzam eden
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sadece benim değil
BAŞKAN Müsaade edin.
herhangi bir yorum yok, bir söz yok. Ayrıca da doğru bir
şey var, siz bir eski valisiniz, mülki idarenin önemli kişilerinden
birisisiniz, dolayısıyla mutlaka biriktirdiğiniz tecrübe, bilgi
anlamında çok şey vardır, bu da teyit edilmiş oluyor bir
taraftan bakarsanız şayet.
Grubunuza da, grubunuzu korumak adına Sayın İnceye de
söz vermiştim. Dolayısıyla, birleşime bir saat ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.31
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 43üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2010 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
VII.- BİLDİRİLER - DEKLARASYONLAR
1.- Başkanlığın, sözde Ermeni
soykırımını reddedenlerin
cezalandırılmasını öngören teklifin Fransa Ulusal
Meclisinde görüşülecek olmasının vahim, kabul edilemez ve tarihî
bir hata olduğu; Türk halkını derinden yaralayan, Türk tarihini
tek taraflı bilgilere dayanarak karalayan ve bu haksızlığa
karşı kendini savunma hakkını elinden alan kanun teklifinin
gündeme getirilmesini şiddetle kınadığına ilişkin bildirisi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, sözde Ermeni
soykırımını reddedenlerin
cezalandırılmasını öngören teklifin Fransa Ulusal
Meclisinde görüşülecek olmasına ilişkin
Başkanlığımızın bir açıklaması
olacaktır:
Sözde Ermeni soykırımını reddedenlerin
cezalandırılmasını öngören tek yanlı, haksız ve
asılsız teklifin Fransa Ulusal Meclisi Genel Kurulunda
görüşülecek olması vahim, kabul edilemez ve tarihî bir hatadır.
Türk halkını derinden yaralayan, Türk tarihini tek taraflı
bilgilere dayanarak karalayan ve bu haksızlığa karşı
kendini savunma hakkını elinden alan kanun teklifinin gündeme
getirilmesini şiddetle kınıyoruz. Tarihte yaşanan olaylar
bilimsel, tarafsız araştırmalarla ele
alınmalıdır. Kendilerini tarihçilerin ve yargıçların
yerine koymakta sakınca görmeyen parlamentoların bu tür
tasarrufları siyasi olduğu kadar hukuki ve ahlaki bakımdan da
son derece sorunludur.
Fransanın bu tutumu çifte standardın da bariz bir
örneğini teşkil etmektedir. 21inci yüzyılda bir Avrupa
ülkesinin tarihteki yalanları cesaretle reddedenleri cezalandırmaya
kalkması bilim adına, ifade özgürlüğü adına, insan hak ve
hürriyetleri adına son derece vahim, kaygı verici, hatta utanç
vericidir. Kendi tarihleriyle yüzleşemeyenlerin asılsız iddialar
üzerinden Türk tarihine saldırmaları çok ciddi bir samimiyetsizlik
göstergesidir. Eğer, Fransız Ulusal Meclisi tarihle ilgilenmek
istiyorsa, Afrikada yaşananları, Ruandada, Cezayirde
gerçekleşen katliamları aydınlığa
kavuşturmalıdır.
Fransız Parlamentosunun söz konusu teklifi kabul etmesi,
Türkiye-Fransa arasındaki çok yönlü ilişkileri derinden
yaralayacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu düşünce ve hissiyatla,
kasıtlı, art niyetli, haksız ve hukuksuz girişimleri
kınıyor, bu tarihî yanılgıdan vazgeçmesine yönelik
çağrımızı Fransa Ulusal Meclisine hatırlatarak tarihî
sorumluluğumuzu yerine getirmiş oluyoruz. (AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından ayakta alkışlar)
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, 6ncı madde üzerinde söz
sırası, şahıslar adına, Osmaniye Milletvekili
Sayın Suat Önalda.
Buyurun Sayın Önal. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 6ncı maddesi üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu ve ekranları
başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, her alanda hedefe ulaşmak için
başlangıçta iyi bir planlama gerektiği gibi, başarıyla
sonuçlanan her işin başlangıcında da iyi bir
planlamanın var olduğu bir gerçektir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bugünkü geldiği noktaya bakıldığında ve AK PARTİ
hükûmetleri öncesiyle mukayese edildiğinde, elde edilen
başarıların bir çalışma ürünü, planlı bir çalışma
ürünü olduğu rahatlıkla anlaşılmaktadır.
2002 yılından itibaren son dokuz yıllık sürede halka
hizmet için her türlü fedakârlıkları yaparak, gece gündüz demeden
çalışan, halka hizmeti Hakka hizmet anlayışıyla
değerlendiren aziz milletimizi muasır medeniyetler
seviyesinin
üzerine taşıma azminde olan AK PARTİ hükûmetleri dönemlerinde
birçok devasa hizmetler yapılmıştır. Yapılan bu
hizmetler aziz milletimiz nezdinde takdir edilmiş, iktidar olmanın
yıpratıcı etkisine rağmen yenilenen her seçimde AK
PARTİ artan yüzde oy oranlarıyla halkımız tarafından
ödüllendirilmiş ve desteklenmiştir. Aziz milletimiz Hükûmetimizin
politikalarını ve yapılan hizmetleri beğenmekte, bu
memnuniyetini de her fırsatta sandığa yansıtmaktadır.
AK
PARTİnin bu başarısı dünyada siyaset bilimcileri
tarafından da dikkatle izlenmekte ve bu başarının nedenleri,
akademik çalışmalara da tez konusu olmaktadır.
Bu kadar
kısıtlı bir sürede, yapılan hizmetleri özetlemek mümkün
olmasa da uygulanan akılcı politikalardan birisinin, Milletvekili
olduğum Osmaniye iline katkısından bahsetmek istiyorum.
Biliyorsunuz,
2004 yılında çıkarılan 5084 sayılı
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Yasası
2005 yılında çıkarılan 5350 sayılı Yasa ile
genişletilmiş ve gelir düzeyi düşük olan kırk dokuz ilde
yatırımlar, dolayısıyla ekonominin temelini teşkil
eden üretim teşvik edilmiştir.
Üretim
sektöründe âdeta milat sayılan bu teşvikle, bölgeler arası
gelişmişlik düzeyi arasındaki farklılıklar
azaltılmış, üretim artışı ve istihdam
sağlanarak işsizlik oranı düşürülmüştür.
2004
yılında Osmaniye Organize Sanayi Bölgesinde işletme sayısı
7 ve çalışan sayısı 98 iken, 2011 yılı Kasım
ayı itibarıyla üretim yapan 80 işletme ve 8.857
çalışan mevcuttur. Hâlen 36 işletme, üretim
hazırlığı aşamasında olup iki üç seneye kadar
çalışan sayısının 15 bine yaklaşacağı
beklenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bakın, Avrupanın birçok ülkesinde ekonomik kriz
varken ülkemizde istikrar sürmekte ve yabancı yatırımcılar
yatırım açısından
ülkemizi güvenli bulmaktadırlar.
Yunanistanın Atina şehrinde yayınlanan To Vima gazetesi daha
birkaç gün önce bir başlık atmış. Ne diyor biliyor musunuz?
Türk mucizesi: Erdoğan yılın adamı. diyor ve tam sayfa
devam eden haberde IMF programlarına bağımlı bir ekonomiyi
on yıl içinde mali ve siyasi istikrar sahibi göz önüne alınması
gereken güce dönüştüren bir başkan. Türkiye şu anda
Avrupalıların en aldatıcı düşlerinde bile
göremeyeceği ve sadece Çinin rekabet edebileceği bir ritim ile
kalkınıyor. diyor. Yine Yunan köşe yazarı Yorgos Maluhos
ülkesindeki ekonomik krize hayıflanarak Keşke bizim de bir
Erdoğanımız olsaydı. demişti.
Başbakanımız ve Türkiye için işte bu yorumlar
yapılıyor değerli arkadaşlar.
Birileri gözlerini kapatıp Dünya karanlık. diyerek yaygara
yapsa da, yapılan hizmetleri ve ülkemizin büyümesini görmezlikten gelse de
aziz milletimiz AK PARTİnin Türkiyeyi ve dünyayı aydınlatan
ışığını görüyor ve Sezarın
hakkını Sezara vererek Durmak yok, Recep Tayyip Erdoğanla
yola devam, hizmete devam, Hükûmete devam. diyor. [AK PARTİ
sıralarından alkışlar, MHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar(!)] Türkiyenin büyümesine ve aydınlık
yarınlara koşarak ileri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SUAT ÖNAL (Devamla) Teşekkür ediyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Önal.
Sivas Milletvekili Sayın Ali Turan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ TURAN (Sivas) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 6ncı maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
2010 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı üzerinde konuşmamız hasebiyle Türkiyenin dününü
ve bugününü iyi tahlil etmemiz gerekir çünkü kesin hesap üzerinde
konuşuyoruz. 2002de AK PARTİ iktidara gelmeden önce Türkiyenin
hâline şöyle bir bakmamız gerekir. Burada, kimseyi suçlamak
adına değil, enkaz edebiyatı yapmak hiç değil, o günün
Türkiyesi ve bugünkü Türkiyeyi anlamak adına. Çünkü kesin hesap üzerinde
konuşuyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) 2010un kesin hesabı Sayın
Milletvekili, 2010un kesin hesabı.
ALİ TURAN (Devamla) O gün ne vardı? Dibe vurmuş bir
ekonomi, yüzde 60lara varan enflasyon, yüzde 60lara varan faizler. Gecelik
faizlerin yüzde 7.500lere çıktığı bir Türkiye...
ALİM IŞIK (Kütahya) On iki gündür dinliyoruz. Yeter
artık! Yeni bir şeyler söyle.
ALİ TURAN (Devamla) Büyüme
eksi yüzde 5. 35 milyar dolar ihracat, 210 milyar dolar gayrisafi millî
hasıla, kişi başına düşen millî gelir 2.900 dolar.
ALİM IŞIK (Kütahya) İthalatı da söyle.
ALİ TURAN (Devamla) Eğitime ayrılan para sadece 6,5
milyar, sağlığa ayrılan para 2,9 milyar, asgari ücret 139
TL ve 60 milyar dolar batık bankaların Türkiyeye maliyeti.
ALİM IŞIK (Kütahya) Daha beş gün önce
ALİ TURAN (Devamla) 25
milyar dolar Merkez Bankası rezervimiz, çok sıfırlı, pul
hâline gelmiş değersiz paramız, IMF kapılarında nöbet
tutan bürokrat ve siyasetçilerimiz, hastanelerde rehin kalan hastalar ve
hastane morglarında rehin kalan cenazelerimiz.
Evet, maaş kuyruklarında hayatını kaybeden
emeklilerimiz, dünyada itibarı kalmamış bir ülke,
adını dahi duymadığımız ülkelerin bile vize
koyduğu bir Türkiye. 500 milyon dolar serbest bırakıldı
diye ekonomi çevrelerinde bayram havası yaşanan bir Türkiye.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Kimin zamanında
başlamış?
ALİ TURAN (Devamla) Bakın, ben Sivaslıyım ve Sivas
Milletvekiliyim. O günlerde IMF kapılarında 500 milyon doların
serbest bırakılması için çaba sarf eden, nöbet tutan bir Türkiye
ve sadece Sivasla kıyaslamak adına söylüyorum, sadece Sivasa
yapılanları anlatmak istiyorum; bir kısmını o da,
tamamını değil. Sadece Ulaştırma
Bakanlığı,
ALİM IŞIK (Kütahya) Milletvekili sayısını kaç
kaybetti bu dönem?
ALİ TURAN (Devamla) Gene DSİnin yapmış
olduğu yatırımlar: Hafik Pusat Barajı, İmranlı
Barajı, Kanık Barajı ve diğer sulama göletlerine yapılan
para 820 trilyon.
Diğer taraftan, merkeze ve ilçelere yapılan adalet
saraylarına yapılan para 50 trilyon. Sivasa giden hızlı
tren bittiğinde maliyeti bugünkü parayla 980 trilyon lira.
ALİM IŞIK (Kütahya) Bugünkü parayla mı?
ALİ TURAN (Devamla) Bugünkü parayla
Sağlık yatırımlarına devam eden bölge
hastanesiyle birlikte 240 trilyon lira, eğitim için, üniversite ek
yatırımlarıyla birlikte 120 trilyon lira, tarımsal destek
için 768 trilyon lira
ALİM IŞIK (Kütahya) 10 tane bütçe gitti bugünkü parayla. Sen
ne yapıyorsun?
ALİ TURAN (Devamla) - Sosyal Yardımlaşma Fonuna 55
trilyon lira, teşvik destek primi için 52 trilyon lira, sadece Sivastaki
engelli kardeşlerimize ve ailelerine verilen para 60 trilyon lira. 60
milyon da Sivasa ağaç dikildi. TOKİ tarafından 4.400 konut
yapıldı 240 trilyon lira.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Vekilim, sen eski parayla
konuşuyorsun.
ALİ TURAN (Devamla) - Sivas tarih şehri, kültür şehri. Bu
iktidar döneminde bizim tarihimiz, kültürümüz gün yüzüne çıktı.
Gelin şimdi bir de Türkiye geneline yapılana bakalım.
Bakın, dünyada çok büyük bir ekonomik kriz var. Sadece Amerikada 424 tane
banka batmış, Avrupa zor durumda, Amerika zor durumda, dünya zor
durumda.
MUHARREM İNCE (Yalova) Borç verelim onlara.
ALİ TURAN (Devamla) - Burnumuzun dibindeki Yunanistan
çalışanının maaşını ödeyebilmek için
adalarının bile satışını konuşur hâle
gelmişken Türkiyede büyüme hızı yüzde 8, yüzde 9. Bunu göz
ardı etmek mümkün değil. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Kişi başına düşen millî gelir 10 bin doları
aşmış, Türkiyenin gayrisafi millî hasılası 782 milyar
dolar olmuş, ihracatımız 35 milyar dolardan 135 milyar dolara
çıkmış
ALİM IŞIK (Kütahya) İthalat, ithalat
ALİ TURAN (Devamla) - IMFe 25,7 milyar dolar olan borcumuz 3,7 milyar dolara düşmüş,
Merkez Bankamızdaki 25 milyar dolar olan rezervimiz 95 milyar dolar
olmuş. Paramızdan, değersiz paramızdan altı
sıfır atılmış, değerli hâle gelmiş.
ALİM IŞIK (Kütahya) O rakamlardan da altı
sıfır at.
ALİ TURAN (Devamla) - Faizler yüzde 60lardan yüzde 8lere
düşmüş, enflasyon yüzde 60lardan yüzde 6ya düşmüş,
dünyanın 26ncı büyük ekonomisiyken 16ncı sıraya
çıkmış, eğitime ayrılan para 6,5 milyardan 34 milyara çıkmış,
sağlığa ayrılan bütçe 2,9 milyardan 14 milyara
çıkmış. 12 milyar zarar açıklayan Ziraat Bankası
sadece
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Turan.
ALİ TURAN (Devamla) -
3,7 milyar TL kâr etmiş,
BAŞKAN Sayın Turan, teşekkür ediyorum.
ALİ TURAN (Devamla) - Yine yılan hikâyesine dönen Bolu
Dağı Tüneli açılmış
BAŞKAN Sayın Turan, teşekkür ediyorum. Duyulmuyor zaten
sesiniz.
ALİ TURAN (Devamla) - Bolu Dağı Tüneli gibi 157 tane
tünel açılmış. Yine yılan hikâyesine dönen
BAŞKAN Sayın Turan, soru-cevap işlemine geçeceğim,
bitti süre. Teşekkür ederim.
ALİ TURAN (Devamla) Teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Kacır, size özel teşekkürlerimi sunuyorum.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Fransız parlamentosunun ikide
bir temcit pilavı gibi parlamentoya getirerek Türk tarihini karalamak
durumlarından dolayı, bir Türk milletvekili olarak bu küstahça
tavrı kınıyorum.
Sayın Bakan
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, soru soruluyor, lütfen susar
mısınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
Sivaslıları sevmediğini ifade ediyor burada. Alın, sizin
olsun gitsin. diyor.
BAŞKAN Anlamadım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sivaslıları
sevmediğini ifade ediyor. Gelmesinler Kocaeliye diyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Öyle bir şey demedim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Öyle dedin tabii.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, öyle bir şey
demedim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kocaeliye gelmesin, istemiyoruz.
diyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Lütfen susar mısınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Niye? Tutanaklarda var.
BAŞKAN Hayır, şimdi beni ilgilendiren bir mevzu
değil, bana niye anlatıyorsunuz ki. Kendi aranızda
konuştunuz. Yavaş konuşun. (CHP sıralarından
alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ama Mustafa Beyin konuşmasına izin
verdiniz.
BAŞKAN Evet, Sayın Bulut, sordunuz mu soruyu?
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Hayır efendim, soramadım.
BAŞKAN Buyurun, sürenizi yeniden başlattım.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Bakan, memurlarda ve
işçilerde alfabetik kategorize yaptınız
çalışanları. Lütfen 4/C diye tabir edilen mağdur
işçilerin senede bir ay işsiz kalmalarının telafisi için
bir çalışma başlatılarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Açıldı, buyurun sorunuzu tamamlayın.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Bakan, memurları ve
işçileri alfabetik kategorize ettiniz. 4/Cli işçilerin
mağduriyetlerinin giderilmesi için, senede bir ay işsiz kalarak
maaş alamamaları karşısında düştükleri duruma son
vermek için, bütün partilerin, milletvekillerinin de mutabakatıyla bu
işçileri kadrolu işçi yaparak diğerleriyle aynı duruma
getirir misiniz?
Özür grubu içerisinde öğretmenlerin büyük bir mağduriyeti var.
Millî Eğitim Bakanlığında sadece eş durumundan
değil, can güvenliği konusundan da atamaların
yapılması konusunda Hükûmetin bir çalışması olacak
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Öz
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, 1 Ekim 2011de yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanununa
göre, dava açmak isteyen vatandaştan dava harçlarından başka
1.500-2 bin TLyi bulan yargılama gideri peşin istenmektedir. Bu
husus, parası olmayan vatandaşın hak aramasına engel olmak
değil midir? Bununla ilgili yeni bir düzenleme yapmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2008
yılı iç borç miktarı ne kadardır? 2008 yılındaki
ortalama dolar kuru, yıl ortalaması nedir? Aynı rakamları
2009, 2010, 2011 yılı için de istiyoruz. Ayrıca 2008, 2009,
2010, 2011 yıllarındaki ayrı ayrı dış borç
miktarları ne kadardır?
Ayrıca,
bugün kürsüye çıkan bütün iktidar milletvekillerinin üzerinde durduğu
Türkiye'nin dış itibarıyla ilgili bir konu vardır. Biraz
önce Cumhurbaşkanlığı Köşkünden, Sayın
Cumhurbaşkanımız iki gündür aradığı hâlde
Sarkozynin iki gündür Sayın Cumhurbaşkanımızın
telefonuna çıkmadığı resmen
açıklanmıştır. Bu itibarımızın
artışıyla bu durumu nasıl izah edeceksiniz? Onun da
cevabını bekliyoruz inşallah.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Akar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, yeni yürürlüğe girecek olan kanun hükmünde
kararnamelerle eşit işe eşit ücret ödeneceği belirtilmekte
ve kanun hükmünde kararnamelerin bu amaçla yürürlüğe konulduğu
sıkça dile getirilmektedir. Ancak 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve büyükşehir belediye bürokratları ile ilgili düzenleme
yapan 661 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin ilgili maddeleri
incelendiğinde tam tersini görmekteyiz. İSKİ, ASKİ,
KASKİ, BUSKİ, İSU, İZSU, KOSKİ ve SASKİ gibi
isimlerle büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idaresi olarak
kurulan on altı adet müstakil genel müdürlüklerde çalışan genel
müdür, genel müdür yardımcısı, teftiş kurulu
başkanı, birinci hukuk müşaviri ve daire başkanı gibi
üst düzey yöneticiler 1997 yılından bugüne kadar bakanlıklar ve
bağlı müstakil genel müdürlüklerle aynı unvanda olan yöneticiler
ile 1/1/2012 tarihine kadar eşit ücret alırken, 666 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 10uncu maddesi ve bu maddeye istinaden
hazırlanan ek 2 sayılı cetvelde müstakil olan Su ve Kanalizasyon
İdareleri Genel Müdürlüğü ismen sayılmadığından,
bu kurumlarda çalışan yukarıdaki unvanlarda belirtilen memurlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemize
son yıllarda yabancı sermaye girişinin arttığı
ifade ediliyor. Bunun temel nedeni olarak yatırımcıya yüksek
reel faiz verilmesi şeklinde ekonomistler açıklama yapıyorlar.
Bu doğru mudur?
Sizce
Hükûmet olarak, AKP İktidarında ülkemize gelen yabancı sermaye
ile hangi fabrikalar kurulmuş, üretim ve istihdam
yaratılmıştır? Üretim amaçlı yatırım yapan
kaç tane yabancı firma vardır?
İkinci
soru olarak: Ev ve iş yerlerinde elektrik ve su kullanımında
fatura yazılırken Okuma bedeli adı altında para alınmaktadır.
Ancak alınan paralar kullanılan miktarlara göre
değişmektedir. Bu haksız ve adaletsiz bir durum
yaratmaktadır. Bu durumun düzeltilmesi için bir çalışma
yapılamaz mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Turan
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, konuşmalarda sıkça dile getirilen iç borç ve
dış borcun ve faiz ödemelerinin son dokuz yıldaki seyrini,
nereden nereye geldiğini sormak istiyorum.
Onun
dışında, yine son dokuz yılda kamu
çalışanlarının ve emekçilerinin ve asgari ücretin
artış seyri ve enflasyona olan oranı nedir, bunu sormak
istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, AK PARTİ hükûmetlerinden önce de 4/A vardı, 4/B
vardı. Dolayısıyla, işçilerin, memurların kategorizesi
sanki AK PARTİ döneminde yapılmış gibi bir
yaklaşım, böyle bir şey söz konusu değildir. Yani Devlet
Memurları Kanunu bizden önce de vardı, 4/A ve 4/B bizden önce de
vardı.
4/C nereden
çıktı? Şimdi, bizden önce özelleştirmeler
yapıldığında, işçilerimize kıdem
tazminatları, ihbar tazminatları, bunlar ödenirdi, ondan sonra da
ilişki kesilirdi. Biz iktidara geldiğimizde, bizden önce de özelleştirme
mağduru olan bu türden vatandaşlarımızı,
işçilerimizi ve bizim dönemimizde de yapılan özelleştirme
sonrasında açığa çıkan işçilerimizi biz emekli olana
kadar devlette tekrar işe aldık, bunlara 4/C dedik ve
durumlarını da çok ciddi bir şekilde iyileştirdik.
OKTAY VURAL (İzmir) Onları sendikalarla birlikte işe
alan bizim Hükûmet. İnsaf ya!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Bakın en
son 2010 yılında -yanlış hatırlamıyorsam-
maaşlarını en az yüzde 20 artırdık. Ondan sonra on bir
aya çalışma süresini çıkarttık. Biz bunu yaparken
sendikalar çok teşekkür ettiler çünkü sendikalar dedi ki:
Özelleştirme sonucunda birçok çalışanın kıdem
tazminatı, ihbar tazminatı verilerek devletle ilişkisi kesildi.
Ne olur bunları işe alın emekli olana kadar. Bütün bunları
biz yaptık. Dolayısıyla burada 4/C mağduru diye bir
tanım kullanmak için hakikaten AK PARTİ öncesine bir geri gitmek
lazım. AK PARTİ öncesinde 4/C de yoktu. Yani bu işçilerimize bu
imkân da sağlanmıyordu.
OKTAY VURAL (İzmir) - 4/Cyi siz mi getirdiniz?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Şimdi
biz.. 4/C nasıl.. Tabii ki 4/Cyi sendikalar önerdi, biz getirdik. Sizin
döneminizde 4/C de yoktu. O işçiler kapıya
bırakılıyordu değerli arkadaşlar, yapmayın!
Şimdi
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Yanlış söylüyorsunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Hayır
yanlış söylemiyorum değerli arkadaşlar.
OKTAY VURAL (İzmir) - Yanlış, yanlış.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Bizim dönemde
tekrar hatta 1990dan itibaren özelleştirme sonucu işten
çıkarılanların hepsini biz işe aldık, hepsini biz
aldık. Şimdi, onun için 4/C mağduru demek için bir öncesine
bakmak lazım, 4/Cden önce mi mağdur, şimdi mi mağdur?
Şimdi değerli arkadaşlar, tabii ki bu Hukuk Muhakemeleri
Kanunu yeni birtakım düzenlemeleri içeriyor. Şu an itibarıyla
Harçlar Kanununa göre mahkemeye başvuru harcı sulh mahkemeleri ve
icra tetkik mercilerinde 8 lira 60 kuruş, asliye ve idare mahkemelerinde
18 lira 40 kuruş, bölge idare ve adliye mahkemeleri Yargıtay,
Danıştay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde 28 lira 20
kuruştu. Peki nereden çıkıyor bu 500 lira, 1.500 lira
rakamları?
MAHMUT TANAL (İstanbul) O, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun
120nci maddesinden çıkıyor.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Şimdi
yeni hukuk Muhakemeleri Kanunu 1 Ekim 2011 tarihiyle yürürlüğe
geçmiş. Yasanın 120nci maddesine göre artık hukuk ve aile
mahkemelerindeki tüm masraflar peşin olarak yatırılıyor.
Yani aslında hukuk sürecini hızlandırmak için eskiden bilirkişi
için, tespitler için ücretler mahkemenin sonunda alınıyordu fakat
bunlar ödenmediği için süreler çok uzuyordu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Mahkemenin sonunda değil mahkemenin
devam eden aşamasında.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Yani mahkeme
süreci çok uzuyordu. Şimdi mahkemeleri hızlandırmak için
tanık, bilirkişi, keşif ücretlerinin peşin ödenmesi
isteniyor. Dolayısıyla harç ile bunları
karıştırmamak lazım. Mesela, bir mahkemede eğer
bilirkişiye ihtiyaç yoksa, tanığa ihtiyaç yoksa, o zaman
bahsettiğim 8 lira 60 kuruşla 28 lira 20 kuruş arasında
mahkeme harçları değişiyor değerli arkadaşlar.
Şimdi, yeni bir moda çıktı tabii yani deniliyor
ki: Hükûmetler kendilerini şu yılla
karşılaştırmasınlar, bu yılla
karşılaştırsınlar. Şimdi, değerli
arkadaşlar, ben çıkıp Sadece 1993 ile 1994ü
karşılaştıralım. desem doğru olur mu? Sadece
çıkıp -çünkü o dönemde de hükûmet aynı hükûmet- desem ki: 2000
yılı ile 2001i karşılaştıralım sadece.
Çünkü sonuçta aynı hükûmetin bir dönemi yani bir hükûmet ne yapmış
diye
Şimdi, onun için, AK PARTİ hükûmetleri dokuz
yıllık bir hükûmettir. Biz, bizden önceki dokuz yılla
karşılaştırırız, başka ülkelerle
karşılaştırırız.
OKTAY VURAL (İzmir) Tutmaz
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Hangi
karşılaştırmayı yaparsanız yapın, büyümede,
enflasyonda, borçta, istihdamda, her alanda Türkiye ilerlemiştir, eski
dönemlerden katbekat ilerlemiştir. Neye bakarsanız bakın,
değerli arkadaşlar, her şey ortadadır.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu, yazın kürk giymeye,
kışın tişörtle gezmeye benzer!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) -
Vatandaşımız çok iyi biliyor bunu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, efendim,
Sayın Bakan biraz önce, bu özelleştirmeden dolayı kıdem
tazminatını alanların açıkta
bırakıldığını, AKPden sonra
alındığını söyledi.
Şimdi, Sayın Bakana burada bir fırsat vermek
istiyorum. Bürokratlarına sorsunlar, özelleştirmeden dolayı
işsiz kalanlar ilk defa ne zaman işe alınmıştır?
O bilgiyi alsın. Kendi kendine düzeltirse
Benim düzeltmem yerine kendi kendine
düzeltmesini tavsiye ederim, aksi takdirde ben düzeltme yapacağım.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci maddeyi okutuyorum:
Devlet borçları
MADDE 7- (1) Devlet borçlarına ilişkin cetvellerde
gösterildiği üzere 2010 yılı sonu itibarıyla;
a) 9.524.598.070,74 Türk Lirası kısa vadeli Devlet iç
borcu ve 343.316.539.717 Türk Lirası orta ve uzun vadeli Devlet iç borcu
olmak üzere toplam 352.841.137.787,74 Türk Lirası Devlet iç borcu,
b) 121.287.196.333,89 Türk
Lirası Devlet dış borcu,
c) 17.829.468.100,09 Türk
Lirası Hazine garantili borç,
mevcuttur.
BAŞKAN Madde 7 üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Kadir
Gökmen Öğütte.
Buyurun Sayın Öğüt. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; az önce de
açıklandığı gibi, hepimizin bildiği tespiti tekrar
yapmamız gerekiyor. Dış borcumuz bugün itibarıyla 500
milyar lira. Bu borç dünyada likidin en bol olduğu zamanda
alınmıştır. Tek şartları vardı,
dünyanın en fazla faizinin verilmesi gerekiyordu.
Cumhuriyetin başından itibaren 2002ye kadar olan
dış borç 215 milyar iken bugün 500 milyarı bulmuştur.
Ayrıca cumhuriyetin seksen yıllık birikimleri bir şekilde
uluslararası tekellere ve yerli iş birlikçilerine 42 milyar dolara
satılmış, alınan borçlar ve özelleştirmeden elde
edilen gelirler yatırıma yönlendirileceğine tüketime ve ithalata
yöneltilmiştir, tarihin en büyük cari açığı ortaya
çıkmış, 78 milyar doları bulmuştur.
Dünyanın 16ncı ekonomisi olduğumuzu söylüyorsunuz. Peki,
satın alma paritesine göre dünyada 67nci, İnsani Gelişme Endeksinde
92nci sırada olmamız gerçeğine ne diyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, bu borç sarmalının devam
edebilmesi için borç verenlerin dediklerini yapmak gerektiğini
bildiğinizden emperyalizmin Suriyedeki saldırılarına ortak
olmaya çalışıyorsunuz. Üzgünüm ama milletvekilleri
olarak bu zorlamaya karşı koymak yerine, sanki bu güçlerin
ortaklarıymış gibi Suriyeye karşı savaşın
öncüsü olmak istiyorsunuz.
ABD size
birkaç PKKlının yerini gösterdiği için stratejik ortak
olduğunuzu düşünüyorsunuz. Kürt sorununu bu yöntemlerle
çözebileceğinize inanıyor musunuz? ABD yer göstermezse terörle
mücadele edemeyecek misiniz? Iraka girerken ABD ve ortaklarına dur
diyen Türkiye, Suriyeye karşı savaşa da dur demesini
bilecektir. Hiçbir şekilde ve hiçbir bahaneyle Suriyeye Türk ordusunun
girmesine izin vermemek için çalışacağız. Irakta
yapılan katliamlar ve ABDnin arkasına bakmadan kaçması o
zamanki Meclisin ne kadar haklı olduğunu göstermiştir. Onlara
şükranlarımı sunuyorum. ABD, arkada yıkılmış,
yakılmış, talan edilmiş bir Irak ve 1,5 milyon
Müslümanın cesedini bırakmıştır.
Komşularla
sıfır sorun politikası iflas etmiştir. Bölge ekonomisi,
Irak işgalinde olduğu gibi, ciddi darbeler yemektedir. Suriye
sınırındaki gerilim, ticareti ve insanlar arasındaki güveni
bozmuştur. Bize inanmıyorsanız Gaziantep Belediye
Başkanınıza lütfen sorun.
Dış
politikayı her Ermeni sorununda Fransayı ticari ve Afrikada
yaptıklarıyla tehdit etmek sanıyorsunuz. Bu yolla sonuç
alabileceğinize inanıyorsunuz. Evet, Fransa Afrikada sömürgecilik
yapmıştır. Bunu, bugün yüksek sesle söylemeliyiz. Fransayı
burada kınıyoruz.
Bu arada,
bildiğiniz gibi, Yerli Malları ve Tutum Haftasına girmiş
bulunuyoruz. Bu haftanın bütçe görüşmelerine rastlaması
nedeniyle birkaç şey söylemek istiyorum.
En
stratejik kurumlarımızdan en kârlı kuruluşlara kadar her
şeyi sattınız. Babalar gibi satarım. dediniz. Belki
burnunuzun direği sızlar diye bazı kurumların
adını saymaya çalışacağım. Hani 220 milyon dolara
satılan ama bugünkü değeri 2,5 milyar dolar olan Tekeli hatırlar
mısınız? Türkiyede hayvancılığın ve süt üreticilerinin
güvencesi olan SEK ve Et Balık Kurumunu hatırlar
mısınız? Petrol Ofisini, Sümerbankı ve onun Manisadaki
arsasının nasıl yağmalandığını,
İstanbul Gübre Sanayisini, ERDEMİRi, İSDEMİRi, Gemi
Sanayisini, Zirai Donatımı, SEKAyı,
hani bugünlerde de üç, beş fabrikayı da yandaşlara satmak üzere
olduğunuz şeker fabrikalarını hatırlar
mısınız? Yılda 2,5 milyar dolar kâr eden ama 6,5 milyar
dolara satılan Telekom'u hatırlar mısınız? Daha
geçenlerde, İstanbul halkının parasıyla kurulmuş olan
İDOnun en kârlı bölümünün özelleştirildiğini biliyor
musunuz? Bugün İDO İstanbullulara yeni zam müjdesini vermiştir.
Sizlere bu konuda da bir bilgi vermek istiyorum. En stratejik kurumumuzdan en
kârlı kuruluşlara kadar her şeyi sattınız. Rekabet
dediniz, kalite dediniz ama sattığınız bütün
kuruluşlar tekel olmaya devam ediyor.
Ekonomiyi uluslararası tekellerin insafına terk ettiniz. Bugün
yerli malları deyince yüzünüzde alaylı bir tebessüm beliriyor.
Geçmişte, ilkokullardan başlayarak kutlanan bu hafta insanlarımızı
yatırıma teşvik etmek,
yaratıcılıklarını geliştirmek, tasarrufu
özendirmek gibi önemli kavramlar içeriyordu. Günümüzde gıdadan
çocuklarımızın oyuncaklarına kadar her şeyin ithal
edildiği bu ülkede ne yazık ki bu kavramlar unutulmuş durumda.
Satılacak kamu malları kalmayınca İstanbulun
yeşil alanlarına saldırdınız. Deprem için boş
alanlar açacağınıza geçen hafta Beykozda Boğaz
kıyısında 102 dönüm araziyi imara açtınız. Muhtemelen
verilecek, pardon peşkeş çekilecek kişi bellidir.
İstanbulun büyük kısmına kıydınız, lütfen geri
kalan yeşil alanlara kıymayınız.
TÜİK verilerine göre nüfusun yüzde 16,9u yoksulluk
sınırının altındadır. Açlık
sınırının bin TL, yoksulluk sınırının 3
bin TL olduğu ülkemizde asgari ücret 659 TLdir. Ayrıca, bütün
ısrarlarımıza rağmen vergi dışına bile
çıkarılamamaktadır. Verginin yüzde 75i emekçilerden ve
dolaylı vergilerden yani benzinden, telefondan alınmaktadır.
Bugünlerde asgari ücrete yapılacak zam günde 1 simit olarak
düşünülmektedir zatıaliniz tarafından.
Yarın getirilecek yeni bir yasa tasarısıyla
sağlık alanında yeni düzenlemeler yapılacak. Reçete
başına alınan ücrete kutu başına alınacak 1 TL
eklenecek. Aile hekimliğine 3 TL eklenecek, yeni muayene ücreti
getirilecek, tahsilat görevi de stok zararı çeken, ekonomik zorluklarla
boğuşan eczacılara verilmekte, vatandaşla karşı
karşıya getirilmektedir.
Yine, tüm sağlık meslek odaları gece yarısı
çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle etkisizleştirilmiş,
hekimler ve diş hekimlerinin emeği değersizleştirilmeye
çalışılmıştır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin yüzde 80i diş ve
diş eti hastalıklarıyla karşı
karşıyadır. Diş ve diş eti hastalıkları
önlenebilir hastalıklardır. Kamu, koruyucu hekimliğine
yönelmelidir. Ağız, diş sağlığı merkezleri
sıfır-on sekiz yaş grubuna, altmış beş yaş
üstüne, zihinsel ve bedensel engellilere hizmet vermelidir. Sayıları
16 bini bulan özel muayenehanelerden hizmet satın
alınmalıdır.
Gayrisafi millî hasıladan sağlığa düşen oran
yüzde 6,7 iken, ağız, diş sağlığına bu
oranın yalnızca ve yalnızca ancak yüzde 2si düşmektedir.
Aşırı çalışma yüzünden ağız, diş
sağlığı merkezlerinde emek veren diş hekimleri
çeşitli hastalıklarla boğuşurken, diş teknisyenleri
silikozis ile karşı karşıyadır.
Kamuda 4/B statüsünde 6 bin diş hekimi de güvencesiz
çalışan işçiler hâline getirilmiştir. Performans ile
olağanüstü çalıştırılmaya
başlanmıştır. Performanstan çok memnun olan
Sağlık Bakanlığı, aynı tavsiyeyi Adalet
Bakanlığına da belki tavsiye eder. Adalet
Bakanlığında da performans getirilirse, sanıyorum ki
davalar Türkiye'de birikmekten kurtulur, üç ay içinde ortadan kalkar!
Sağlık Bakanlığında bugün için 130 bin
taşeron işçi çalışmaktadır. Çalışanlar
arasındaki ücret kargaşasına hayır demek için, niteliksiz
sağlık hizmetine dur demek için, kamu hizmetlerinin
ticarileşmesine karşı olduğumuz için,
sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılması için,
asgari ücretin bin TLden aşağı olmaması için,
sağlığımızın uluslararası tekellere emanet
edilmemesi için, Herkese ücretsiz sağlık, ücretsiz eğitim.
demek için, tüm sağlık çalışanlarının ve kamu
emekçilerinin 21 Aralık günü yapılacak GöREVdeyiz eylemini bütün
gücümüzle destekliyor ve emekçilerin yanında olduğumuzu belirtiyoruz.
Şimdi de AKPnin ileri demokrasisinde bugün için neler oluyor bir
bakalım. Bir itirafçı -burada görüyorsunuz resmini Al sana somut
delil. diye yazmışlar- arkadaşlarının 4 kişiyi
öldürdüğünü itiraf ediyor, yargı için önemli olmuyor, bu 6 kişi
tahliye ediliyor. Haklarında hiçbir delil olmayan 2 kişi, Ali Deniz
Kılıç ve Baran Nayır iki yıldır hâlâ tutuklu.
İşte, sizin ileri demokrasiniz bu.
Hayata Dönüş Operasyonunda on bir yıl önce 28 kişi
hayatını kaybetmişti, katledilmişti. Hâlâ gerçek sorumlular
yargılanamıyor.
Yine Kahramanmaraşta faşist katiller tarafından Alevi
yurttaşlarımız katledilmişti. Maraşın üstüne
gidilemediğinden Çorum, Sivas, Gazi katliamları oldu. Yeni
katliamların olmaması için bütün sorumluların hesap vermesinin
gerektiğini söylüyoruz. Katledilen tüm
yurttaşlarımızın anılarının önünde
saygıyla eğiliyor, hepsine rahmet diliyoruz.
Saygılarımla efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Aydın Milletvekili
Sayın Ali Uzunırmak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına bu maddede söz aldım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Aslında bütçenin en önemli kalemlerinden biri ve en çok
tartışılan kalemlerinden birine geldik, devlet borçları.
Değerli milletvekilleri, elimde Sayın Bakanın
konuşması var. Sayın Bakan, her maddede olduğu gibi,
mutlaka benden sonra gelip bir şeyler söyleyecektir ama ben Sayın
Bakanın kaleminden, ağzından bir şeyleri sizlerle
paylaşmak istiyorum.
1990 yılından başlıyor dış borcumuzun ne
olduğunu vermeye 2002de dış borcumuz 129,6 milyar dolar olmuş.
diyor Sayın Bakan ve 2002den bu yana haziran sonu itibarıyla 309,6
milyar dolara çıktığını söylüyor yani devletin
dış
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Özel sektör
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Değil Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Özel sektörün
borcu
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Değil Sayın Bakanım.
Tarihî perspektif.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Tutanaktan okuyor.
ALİ
UZUNIRMAK (Devamla) - Özelikle tutanak
Sizin konuşmanız bu.
Neyse
Sayın Bakan, gelir düzeltirsiniz siz.
Şimdi, 2002de 129 milyar dolar
Bir defa özel sektörün borcu o
kadar değil, 44 milyar dolar civarında özel sektörün dış
borcu Sayın Bakan.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) 102
milyar
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) 102 değil
Konuşmamı
lütfen şey yapmayın da!
Bu, sizin tutanaklarınız. Sizin tutanaklarınız bu.
Yani hülasa, devletin dış borcunda 140 milyar dolar civarında
bir artış var.
Peki, iç borca dönüyorum şimdi; yine Sayın Bakanın
tutanaklarından. Türkiyenin iç borcu artmış ve 352 milyar
liraya çıkmış. Nereden geliyor buraya? 150 milyar liradan
geliyor. Ne olmuş? 200 milyar lira devletin iç borcu artmış.
Peki biz, değerli milletvekilleri, bu rakamları okurken
iktidar-muhalefet çekişmesi içerisinde bir mantıkla buna
bakmamalıyız. Bu ülke bizim, hepimiz sorumluyuz. Okus pokus belli bir
süre idare eder ekonomiyi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Var mı öyle bir
şey ağabey?
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Ama Okus pokus belli bir süre idare eder.
Rakamları ters yatırırsınız, amuda
kaldırırsınız, çarparsınız, bölersiniz ama kaderi
değiştiremezsiniz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Siz öyle mi
yaptınız?
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Bakın, kaderi
değiştiremeyeceğinizi şimdi anlıyorsunuz.
İç borç 352 milyar liraya çıkmış. Dolar olarak
açıkladığınızda, bundan bir sene önce dolar kurunu
1.500 lira derseniz, bugün açıkladığınızda TL olarak
ödeyeceğiniz borcunuzu dolar olarak düşürmüş olursunuz ve iç,
dış borç toplamı özel sektör dâhil 520 milyar dolara
çıkmış.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Millî gelir
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Millî gelir değil, gayrisafi yurt
içi hasılayı esas alın. Çünkü, eğer özel sektörün
borçlarını, birtakım şeylerini, yabancıların bu
ülkedeki ürettiklerini, yabancı sermayeyi
Daha hâlen siz gayrisafi yurt
içi hasılayla, gayrisafi millî hasıla arasındaki farkı
bilmiyorsanız, bu halkı doğru bilgilendirmezsiniz, burada
doğru mantık inşa edemezsiniz değerli arkadaşlar.
Zaten hep yanıldığınız da burada.
Bakın, yeni model kriz
Eskiden, devlet kamu finansmanı krize
giriyordu. Neden? Çünkü, devlet yatırım yapıyordu.
Sümerbankından, Demir Çeliğinden, TÜPRAŞından, bir sürü
şeyi inşa ediyordu ve bunlarla devlet borçlanıyordu. Şimdi,
siz bunları özel sektöre yıktınız. Doğrudur, 2002de,
2001de bizim çıkarttığımız yasalarla, bizim size
bıraktığımız yasalarla bunlar temin ediliyor.
Yap-işlet, yap-işlet-devret modelleriyle enerjiden başka
alanlara varıncaya kadar bütün sektörlerde artık yap-işlet,
yap-işlet-devret modeli geliyor. Doğru mudur? Doğrudur bizim
bakış açımızdan ama biz eğer mantığı
doğru inşa etmezsek eleştirilerimizi haklı yapmayız.
Siz, eleştirileri haklı yapmıyorsunuz.
Ben size buradan, vicdanınıza soruyorum, vicdanı olmayanın
Allahı olmaz: Eğer AKP İktidarı, bugünkü dünyadaki ve
Türkiyedeki enstrümanlar yerine 95te iktidarda olsaydı, bugünkü
borçlanma enstrümanlarından başka alanlara varıncaya kadar,
yap-işlet-devret modellerine varıncaya kadar, AKP ne yapabilirdi arkadaşlar?
Hiçbir şey yapamazdı.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Çok şey yapardı.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Bakın, konjonktürü, dünyadaki
gelişen sistemi... Ben size bir borçlanma modeli anlatacağım, o
zaman siz, doğruyu kavramaya çalışın. Bakın, bu ülkede
94lü, 95li yıllarda bazı bankalar kuruldu. Bu kurulan bankalar
niçin kuruldu? Devlet borçlanamıyordu, devlet
borçlanamadığı için, sizin de aranızda, birçok bakan,
milletvekili hatta çok yüksek makamlarda olan siyasetçi
arkadaşlarımızın olduğu dönemlerde, onların da
altında imzası olduğu birtakım, kuruluş
eksikliğine rağmen, bankalara kuruluş izni verildi. Verilmenin
sebebi neydi? Devlet borçlanamıyordu. Bankalar vasıtasıyla, back
to backlerle yurt dışından bu özel bankalar, özel izinlerle,
eksik izinlerle kurulmuş, sizin arkadaşlarınızın da
imzasının olduğu bankalar, Türkiyeye paralar getirdi.
NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) Türkiye iyi yönetilemiyordu.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - Bu bir borçlanma enstrümanıydı
o gün için. Ha, bugün, borçlanma enstrümanları değişti,
dünyadaki dolaşan likidite değişti. Birtakım rakamları
okurken lütfen, dünyayla beraber okuyun. Dış ticaretimiz arttı,
doğrudur arttı. Peki, arkadaş, dünyadaki dış ticaret hacmi
ne kadar arttı Türkiye'nin dış ticaret hacmi artarken?
Bakın, Cumhurbaşkanı bir tespitte bulunuyor: 1 dolarlık
ihracat yapmamız için 82 sentlik ithalat yapmanız. gerekiyor diyor.
Peki, bunun daha ötesinde bir şey söyleyeyim ben size: Daha bunun
finansman giderleri yok, başka alanlardaki masrafları yok, demek ki
siz Türk halkına boşa kürek çektiriyorsunuz, sadece amelelik
kalıyor bize, işçilik kalıyor. E, o da bir marifet, tabii ki
doğrudur, ekmek yiyor vatandaşımız, eyvallah ama
mantığı doğru kurmak lazım, eleştiriyi doğru
yapmak lazım. Eğer siz bu mantığı doğru
kurmazsanız, o zaman siz Türkiyeyi doğru bir hedefe doğru
götürmezsiniz.
Bakın, ben size çok basit bir şey
anlatacağım. Bu enstrümanlar, borçlanma modelleri, yeni kriz modeli
Eskiden devlet yatırımlardayken kamu finansmanı açık
veriyordu ve kamu finansmanından bu borçlar ve kriz meydana geliyordu.
Peki, siz ne yaptınız? Dün bu ülke TÜPRAŞından
Sümerbankından, Demir Çeliğine varıncaya kadar halk, yoksul
halk ihtiyaçlarını karşılamak için Sümerbanklardan
alışveriş yapıyordu, devlet de orayı sübvanse
ediyordu. Halkın şekeri ucuz yiyebilmesi için devlet sübvanse
ediyordu, devlet şeker fabrikalarını kurmuştu.
Değerli arkadaşlar, bunların
hepsini sattınız. Özelleştirme yapıldı 35 milyar dolar
civarında. Bazı vergilerde, sigortalarda yapılandırmalar
yaptınız. Bunlar, devletin alacaklarında yazılı olan,
geçmiş hükûmetlerin tahsil edemediği belki
imkânsızlıklardan ama sizin döneminizde tahsil edilen paralar. E,
şimdi, 2B çıkarıyorsunuz, devlete suni birtakım
başkalarının ellerinde olmayan imkânlarla bir şeyler
meydana getiriyorsunuz. Bunları doğru algılamak lazım ve
doğru okumak lazım. Eğer bunları doğru
okumazsanız misafir parayı Türkiyede doğru okumazsanız
Şimdi, borçlar bu kadar artmış. Bir de Türkiyede misafir para
var arkadaşlar. Bu misafir paranın da bir maliyeti var Türkiyeye, o
kadar ucuz da değil. Bu misafir para da aynı zamanda bir borç
sayılır çünkü sizin değil, bu parayı kullanıyorsunuz
ve bir bedel karşılığında kullanıyorsunuz.
Öyleyse devlet borçlarının üstüne dünyadaki konjonktürde,
gelişen şartlarda Türkiyeye gelen bu misafir parayı da borç
gibi kabul etmeniz lazım.
Değerli arkadaşlar, bütün bu
büyüklüklere baktığınızda Türkiyedeki büyümeyi çok büyük
bir marifet olarak görmeyin.
Size bir şey anlatıyorum:
Arkadaşlar, bu ülkenin gelişmesinden hepimiz memnun oluruz. Bu ülke
bizim, bu insan bizim insanımız. Zaten, dünyada savaş
yıllarının haricinde hep insan hakları, özgürlükler ve
refahta ileriye doğru bir gidiş olmuştur. Ama bu ileriye
doğru gidişi doğru okumak lazım. Türkiye'nin en çok
payı alması gerekir.
Ben, AKPnin iktidarını bir şeye benzetiyorum, hiç kusura
bakmayın, bu da akıllarınızda kalırsa memnun olurum:
Bilir misiniz, bir at tay taylar. Tay taylamanın ne olduğunu bilir
misiniz? Bir tay doğurur ve o koca at, koca bir tay
taylamıştır, gözünden iki damla yaş gelir ve ana
olmanın gururu içerisinde yavrusunu sadece bir hafif kişneyerek
yalar. Ama bir tavuk yumurta yumurtlar, öyle küçücük bir yumurtadır;
vallahi de billahi de yedi mahalleyi ayağa kaldırır. Tamam
yumurtayı yumurtladınız, ama yahu tay taylamış
Bu
ülkede Osmanlının borcunu ödeyip, ülkeye bir sürü tesisler
kazandırarak o günün sistemi ve modelleri içerisinde Türk
halkını aç ve açıkta bırakmamış geçmişle bu
kadar uğraşmayın değerli arkadaşlar. Biraz
insaflı, biraz vicdanlı, biraz merhametli olun. Yarınlarda
sizler de geçicisiniz, konjonktürle geldiniz, konjonktürle gideceksiniz.
İçinizdeki birçok insanı fert fert tanıyoruz ve geçmişiyle
olan bağlantılarını, eleştirdiklerini, geçmişte
yetkili olduklarını da biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) Bu duygular içerisinde, tavuk
olmanın bir anlamı yok, at gibi davranmaya sizleri davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Tavuk sensin ya!
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Bozkurta ne oldu, ata mı
döndü?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Ben söyledim...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) Yumurtadan kesilmiş
tavuklara benziyorsun sen ya!
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Terbiyesizlik yapma!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, rica ediyorum
Şahısları adına ilk söz, Zonguldak Milletvekili
Sayın Özcan Ulupınara aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Ulupınar.
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2012 yılı mali bütçesi üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
12 Haziranda yüce milletimizin sizler gibi vekiline mazhar olmuş
bir kardeşinizim. O tarihten bu yana birçok yeni milletvekili
arkadaşımız gibi izliyorum, gözlemliyorum; üç tane muhalefet
partisinin AK PARTİye karşı müthiş bir ittifak içinde
olduklarını görüyorum. (CHP ve MHP sıralarından Ne
alakası var sesleri) El ele kol kola vermişler AK PARTİye
saldırıyorlar.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sen iyi izleyememişsin, biraz daha
iyi izle!
ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) Saldırıyorlar diyorum çünkü
saldırı var, sataşma var, haksızlık var, hakaret var,
itham var, iftira var.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Kimin kol kola gittiğini herkes
bilir, iyi izle!
ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) Biraz önce olduğu gibi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Tamamen yafta
yapıştırma politikası, çamur at izi kalsın
politikası güdülmektedir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sizin müttefikleriniz Talabani ile
Barzani!
BAŞKAN Sayın Korkmaz rica ediyorum, Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sizin müttefikleriniz, kol kola
girdiğiniz Talabani ile Barzani!
BAŞKAN Sayın Korkmaz, rica ediyorum
ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) Ama her şeye rağmen AK PARTİ,
halkımızın verdiği destekle kararlı yürüyüşüne
devam edecektir.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) PKKyla ittifak
ediyorsunuz siz!
BAŞKAN Sayın Çirkin, lütfen
ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) Değerli milletvekilleri, bütçe üzerinde
konuşulması gereken her şey konuşuldu, bütçenin son
günlerindeyiz.
Ben, on yıldır aktif siyasette olan bir kardeşinizim.
2004 yılında, el emeği göz nuru baston diyarı Devrekimizin
belediyesini CHPden devraldım. Çatısı akan, araçları
gereçleri eski, işçisini emekli edemeyen, maaşını veremeyen,
yollarında çamurdan geçilmeyen, hiçbir hizmet üretemeyen, suları
çoğu zaman çamurlu akan, borcunu ödeyemeyen, esnaftan mal alamayan
belediyeyi; bir dönemde, verdiği, taahhüt ettiği projelerin çok daha
üzerinde büyük hizmetler yapan hâle getirdik.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bravo; belediye meclisinde mi
konuşuyorsun?
ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) Seksen dört tane büyük devasa projeyi ilk
dönemde hayata geçirdik. Personel sayımızı azalttık, emekli
ettik, maaşları hep gününde yatırdık, emeklimizin kıdem
tazminatlarını zamanında ödedik.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Aferin sana, sen neymişsin be abi!
ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) Sosyoekonomik ve kültürel açıdan
İstatistik Kurumu verilerine göre ilçemizi 350nci sıradan 130uncu
sıraya yükselttik.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Bütçeyle ilgili konuş, bütçeyle.
ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) Biz, belediye olarak bu hizmetleri yaparken;
Hükûmetimiz de, ilçemizde altyapı, üstyapı, okullar, resmî kurumlar
anlamında çok sayıda hizmeti gerçekleştirdi. Kamu hizmet binaları
ya yenilendi ya yenisi yapıldı. İkili eğitimden normal
eğitime geçildi. İlçemizin nüfusu 20 binden 30 binlere
çıktı.
Ve Zonguldakımız: Cumhuriyetin ilk ili Zonguldak; kömür
diyarı Zonguldak; taş kömürünün bulunduğu tek vilayet olan
Zonguldak; Genel bütçeden aldığının fazlasını veren
Zonguldak; kendi kendine yetebilen on vilayetten biri olan Zonguldak. Orhan
Velinin dediği gibi: Siyah akar Zonguldakın deresi/Yüz karası
değil, kömür karası/Böyle kazanılır ekmek parası.
İşte bu nedenledir ki Zonguldak insanı yıllar boyu kendi
ekmeğini alın teriyle kazanmıştır.
Hep sola destek olan Zonguldak, solun kalesi olan Zonguldak, sol
partiler tarafından, sol iktidarlar tarafından hep küçültülmüş,
iki tane ilçesi vilayet yapılmıştır. 90lı
yıllara kadar bütün Türkiyeden göç alan Zonguldak, 90lı
yıllardan sonra göç veren Zonguldak hâline getirilmiştir. 50 bin
maden işçisi 10 binlere düşürülmüştür. O destek verdiği sol
iktidarlar tarafından hep ihmal edilmiştir. Zonguldak, nihayet
iktidarımızla beraber yatırımla,
yatırımcıyla tanışarak gereken ilgiyi, değeri
görmeye başlamıştır. Geçmiş iktidarların
tamamlayamadığı havaalanı AK PARTİ İktidarı
tarafından tamamlanmıştır. Yıllardır
konuşulan Filyos Projesine AK PARTİ hız
kazandırmıştır. 86 trilyon kamulaştırma bedeli
yatırılmış ve sette çalışmalarına
başlanmıştır. Türkiye'nin en büyük 2nci limanı
Filyosta yapılacak, iktidarımız zamanında burası
endüstri bölgesi ilan edilecek ve Orta Doğunun, Batı Karadenizin
kurtuluşu olacaktır. Zonguldakımızın köprüleri,
tünelleri, duble yolları, bütün altyapısı önümüzdeki yıl
tamamlanmış olacaktır. Doğal gaz ihalesi
iktidarımız zamanında gerçekleştirilmiştir.
İnşallah, 140 bin emeklinin yaşadığı Zonguldakta
intibak yasası da Sayın Başbakanımızın
talimatlarıyla önümüzdeki günlerde Bakanlar Kuruluna gelecek ve en
kısa zamanda Genel Kurulda görüşülerek yasalaşacaktır.
Değerli milletvekilleri, siyasetçilerin, özellikle
milletvekillerinin rozetlerini takıp sokağa
çıkamadığı günleri biliyoruz. Ülkemizde siyasete ve
siyasetçiye güven kalmamıştı, eğer bugün AK PARTİ
iktidarda olmasa ülkemizin durumu Yunanistandan, İtalyadan, Suriyeden,
Tunustan, Mısırdan farksız olurdu. Ama çok şükür
iktidarda AK PARTİ var, istikrar var, ülkemizde büyüme var.
İşsizlik azalmakta, kapasite kullanım oranı artmakta
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) Bütçemiz hayırlı olsun,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ulupınar.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, Sayın
Milletvekili az önce konuşmasında, kendisinden önce CHPli
belediyenin olduğunu, suların akmadığını,
kanalizasyonların olmadığını
Ve partimize, CHPli
belediyemize açıkça hakaret etmiştir. İzin verirseniz cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
11.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Zonguldak Milletvekili
Özcan Ulupınarın, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, ben geçtiğimiz
günlerde bu kürsüden bir belge açıkladım. Sayın Milletvekili bu
kürsüye gelip buna cevap veremedi. Sonra Devrek Belediyesine gitti, Devrek
Belediyesinde bana yalancı dedi. Ben de kendisine 5 liralık bir
dava açtım.
Şimdi bakın, kim yalancı bakalım. Bir: Maliye
Bakanlığı Millî Emlak Genel Müdürlüğüne. Ulupınar
Ticaret Sanayi Limited Şirketi, Celal Ulupınar, Şirket Müdürü.
Diyor ki: Söz konusu taşınmazların yöredeki emsalleri de
dikkate alınarak
Metrekaresini 13 liraya satın almak istiyor. Bir
Millî Emlak arazisi. Şirket diyor ki: Ben 13 liraya almak istiyorum.
Belediye diyor ki
Belediye Başkanı kendisi o zaman. Belediye 7 lira
değer biçiyor. Kardeşinin şirketine.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Anlaşıldı!
MUHARREM İNCE (Devamla) Peki, kaç liraya alıyor? Bunlar
belge. Kaç liraya alıyor? 40 lira. Kim diretiyor? Kaymakam. Sen diretir
misin! Kaymakamın tayinini çıkarıyorlar.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Aynen öyle.
ALİM IŞIK (Kütahya) Vay uyanık vay!
MUHARREM İNCE (Devamla) Olay bu. Bunlar belge. Değerli
milletvekilleri, bunlar belge. Bakın, bu imzalar, tarih, sayı, hepsi
elimde. İnanmayan varsa gelir bana fotokopisini alır. Muharrem
İnce konuştu mu öyle işkembeden atmaz. Ziraat Bankasında
yanlış olur, Muharrem İncede olmaz. (CHP sıralarından
alkışlar) Ben belgeyle konuşurum. Bu imzalar sizin mi?
Şirket müdürü kardeşiniz diyor ki: 13 liraya almak istiyorum. Siz,
belediye olarak 7 lira takdir biçiyorsunuz, bu belgeler, bunlar sizin
değil mi? Belediye Başkanı siz değil misiniz? 40 liraya
alıyorsunuz, Kaymakam diretiyor diye Kaymakamın da tayinini
çıkarıyorlar.
Bakın, değerli arkadaşlarım, sonra, bunları
yapacaksın, o Millî Emlakin malını 7 liraya kardeşim
alsın diye uğraşacaksın, sonra geleceksin buraya, Benden
önceki CHPli belediye şunu yaptı, bunu yaptı. diyeceksin.
Bunları geçeceksin.
Belgeler elimde
Belgeler elimde
Yüreği olan Devreke gidip
belediye meclisinde konuşmaz, yüreği olan gelir Türkiye Büyük Millet
Meclisinde konuşur. Bu belgeler sahteyse bana dava açarsınız,
beni mahkûm ettirirsiniz. Bu kadar basit. Yapılacak başka bir
şey yok. Bu belgelerden sayın grup başkan vekili, parti
yöneticileri de isterse, sayın bakanlar da isterse kendilerine de birer
fotokopi verebilirim.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Sayın Başkan, direkt
şahsımla ilgili isnatta bulundu, sataşmada bulundu. 69a göre
söz almak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ulupınar.
12.- Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınarın, Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) İftira dediğim bu, insaf! Dört
sene önce
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Nadir Saraça iftira
atıldığı zaman İnsaf olmuyordu.
ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) Lütfen izin verin.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, lütfen
ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) Bakın, dört sene önce 5084e göre
bedelsiz alma hakkı olduğu hâlde kardeşim bunu 40 liradan
satın almıştır; işte bu. Bakın, millet bedelsiz
alabildiği hâlde, millet daha geçtiğimiz aylarda 38 liraya
almıştır. 40 liraya aldığı zaman, diğer
iş adamları, TOKİ 14 liraya almıştır. 3 liraya, 7
liraya, 10 liraya alanlar vardır. Ve orada diyorsunuz ki: Belediye Başkanı
kendisi takdir komisyonu. İşte belge burada, o komisyondaki
başkan ben değilim, fabrikanın bulunduğu Çaydeğirmeni
Belediye Başkanıdır.
İkinci bir konu; Kaymakamın tayinini çıkartan ben
değilim. Kaymakamımız, o günkü tarihte yaptığı bu
uygulamadan dolayı Arenaya konu oldu.
O zaman, sizin milletvekillerinizden birisi, yanlış
hatırlamıyorsam Çetin Soysal Bu Kaymakam görevden alınmalı. diye
açıklama yaptı. Kaymakamın hakkında burada konuşmak
istemezdim. O gün de Başbakanımızla ilgili gensoru olduğu
için söz istedim, konuşamadım, sizi dava ettim. Davadan bir gelir
elde edeceğim, onu da Engelliler Derneğine
bağışlayacağım. dedim.
Şimdi,
değerli kardeşim, benim kardeşim devletle iş
yapmamış, devletten kredi almamış, üst düzeyde vergi veren
hayırsever bir vatandaş, bir iş adamı ve 40 liraya
almış yeri, milletin 7 liraya aldığı yeri. (CHP
sıralarından gürültüler) Bakın, 5084e göre milletin bedava
alabileceği yeri 40 liraya almış. İşte belge burada. O
komisyonda olan da ben değilim.
Ben sizi
ne zaman tanıyorum biliyor musunuz Sayın Muharrem İnce?
Bakın,
ben CHPden belediye devraldım. Devrekin 23üncü, Belediye Başkanıyım. Bu zamana
kadar hiçbir soruşturmam yok, hiçbir şikâyet konusu da
olmamıştır.
MUHARREM
IŞIK (Erzincan) Zaten olmaz!
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Hiçbir belediyenize olmuyor zaten.
ÖZCAN
ULUPINAR (Devamla) Şaibesiz bir şekilde dünya kadar da hizmet
yaptık ve o zamana kadar göreve gelen belediye başkanları
içerisinde en yüksek oyla göreve gelen Belediye Başkanıyım.
Neden biliyor musunuz? Benden önceki yönetime olan tepkidendir. Ondan
dolayı ben çok yüksek oy aldım.
Sizi ne
zamandan tanıyorum? O zamandan tanıyorum. Bir gün Muharrem İnce
Zonguldakta Emniyet Müdürü var, Yalovadan gelmiş bir Emniyet Müdürü var,
kendisi Yalovalı, oradan tanıyor Emniyet Müdürünü.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Kamu görevlilerini araya getirme, ayıp!
ÖZCAN
ULUPINAR (Devamla) Ben Belediye Başkanıyım. Bir barda, eski
bir CHP milletvekili, Belediye Başkanı içki içiyor, 2 tane polis
memuru geliyor. Barın kapanması lazım, saat bir.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Nerede?
ÖZCAN ULUPINAR
(Devamla) Devrekte.
Ve bu 2
tane polis memuruna, Vay, sen nasıl barı kapatırsın,
içeride eski milletvekili içki içiyor arkadaşlarıyla. deyip,
Muharrem İnceye konu aksettiriliyor. (CHP sıralarından
gürültüler)
MUSA ÇAM
(İzmir) Ne ilgisi var?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Ayıp!
ÖZCAN
ULUPINAR (Devamla) - Muharrem İnce de Yalovadan gelen Zonguldak Emniyet
Müdürünü arayıp o 2 tane polisi sürdürüyor.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Böyle terbiyesizlik olmaz!
Sayın
Başkan
BAŞKAN
Tamam, vereceğim canım
ÖZCAN
ULUPINAR (Devamla) - 2 tane polis sağ, onların çoluk çocuğu da
sağ. Onların vebali de size yeter, inşallah. Ben de dava
açtım
O gün
Sayın Canikli Başkanım
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN
ULUPINAR (Devamla) -
gensorudan dolayı bana müsaade etmemişti, bugün
nasip oldu.
İşte
burada.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, oraya dosya
atılmaz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
13.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Zonguldak Milletvekili
Özcan Ulupınarın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Dosya attı.
BAŞKAN
Anlamadım?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Masaya dosya attı.
BAŞKAN
Görmedim ki şeyi açıyordum.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Bir dakika
Sayın Aslanoğlu, bana müsaade eder
misin.
Eğer Sayın Milletvekilinin dediği gibi bir şey
olsun, şerefimin, namusumun üstüne yemin ederek söylüyorum: Yarın
sabah milletvekilliğinden istifa etmezsem şerefsizim. Böyle bir
şey yok, yalan bu. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, bütün milletin önünde söylüyorum: Eğer böyle bir şeyi
Ben Devreke hayatımda bir kere gittim. O da Nadir Saraç milletvekiliyken
gittim. Eski bir milletvekili değildi, Nadir Saraç milletvekiliydi ve
orada bir Roman mahallesini ziyarete gittik, eşlerimizle gittik. Hiç böyle
bir şey hatırlamıyorum. Böyle bir şey yalan, böyle bir şey
doğru değil. Eğer bunu bir şekilde belgelerse, eğer
bunu bir şekilde belgelerse
Bakın, bu kadar, bu kadar
aşağılık bir durum ancak böyle olur. Ben adama diyorum ki:
Bak kardeşim, burada devletin malını yemeye
çalışmışsınız. O bana ne diyor? Bakın,
şerefimin üstüne yemin ederek söylüyorum
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Yalan söylüyorsun.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bakın, şerefimin üstüne yemin
ederek söylüyorum bu konuda: Bu tamamen bir iftiradır, alçakça bir
iftiradır.
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Senin yaptığın gibi
MUHARREM İNCE (Devamla) - Hayâsızca bir iftiradır.
Eğer bunu bana birisi ispatlasın, yarın sabah
milletvekilliğinden istifa etmeyen şerefsizdir, namusuzdur,
alçaktır. Bunu söyleyen de 2 kere alçaktır. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.39
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 43üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2010 Yılı Merkezî Yönetim
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Sayın Başkan
BAŞKAN Açılışını yapmadan kimseyi
dinlemek gibi bir hak yok. Önce, açılışı
yapacağız.
2010 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri, bu kürsüyü temiz bir dille, birbirimize
hakaret etmeden, ağır mahkemelik yani hukukta hallolacak kelimeler
söylemeden, bundan sonra, kullanırsanız -milletimiz hepimizi izliyor,
dinliyor- çok daha uygun olur.
Buyurun.
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili şahsıma, biraz önce konuşurken hakarette
bulunmuştur.
BAŞKAN İşte, ancak mahkemeye gideceksiniz. Çünkü ara
verdik biz. Sayın Elitaş bilir.
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Bir de, onun da bilmediği
yanlış anlamaları düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Milletvekilim, İç Tüzüke göre, ara
verdikten sonra sataşmaya yönelik yani 69uncu maddeye göre söz verme
hakkım yok benim. Yani istesem dahi veremem, İç Tüzük öyle
işliyor. Dolayısıyla,
ben -tekrar ediyorum Sayın Genel Kurula- hakaret içeren,
birbirinizi inciten, Meclisin muhabbetini, mehabetini bozan kelime ve
cümlelerin bundan sonra bu kürsüden söylenmemesini bütün milletvekillerinden
rica ediyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, 7nci madde üzerinde söz sırası Hükûmet adına
Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşekte.
Buyurun Sayın Şimşek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Sayın
Başkan, saygıdeğer üyeler; çok teşekkür ediyorum.
Müsaade ederseniz Muharrem İnce Beye bir teşekkür etmek
istiyorum. Çünkü hemen bana ulaştırdılar. Bu işlem tabii ki
Millî Emlak tarafından yapılmış. Sizleri bilgilendirmek
istiyorum yani süreç hakkında ve gerçekten ondan sonra milletimiz, sizler
hakem olun.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bahsi geçen hazine arazisi
yatırım yapılmak üzere 4325 sayılı bir kanun
çerçevesinde bedelsiz olarak verilmiş. Zaman zaman Türkiyede
yatırımları teşvik için hemen hemen birçok bölgede bedelsiz
araziler verilmiş, yeter ki istihdam yaratılsın, yeter ki
yatırım yapılsın. Normalde eğer bu araziyi alan,
yatırımı yapan arkadaş, yatırımcı beş
yıl içerisinde yatırımın tamamını, taahhüt
ettiği yatırımı bitirirse biz hazine olarak şerhi
kaldırıyoruz ve dolayısıyla bir sorun olmuyor. Bedelsiz
olduğu için, o yatırım, o arsa çerçevesinde yürüyor. Yok
eğer tamamlayamazsa beş yıl içerisinde ama en az yüzde 50sini tamamlamışsa
kanunen bu böyledir- bu defa doğrudan satma imkânı var,
doğrudan satma.
Peki, bu doğrudan satış hangi fiyat üzerinden olacak? Çok
açık, rayiç bedel üzerinden olacak.
Şimdi, hazine varlıklarının iki türlü bedeli var:
Bir: Emlak bedeli yani vergi bedeli. Bunu belediyeler belirliyor. Bir komisyon
var. Bir de rayiç bedeli, bizim Millî Emlak kontrolörleri veya yerelde Millî
Emlak müdürlüğü belirliyor. Yani doğrusunu söylemek gerekirse
kaymakamlığın burada herhangi bir müdahil olması söz konusu
değil.
Peki, Devrekte ne olmuş? Ben şimdi Sayın İncenin
bana verdiği dokümanı incelettim. Millî Emlak Genel Müdürümüz burada.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii bu bahsettiğimiz
arsa üzerinden yapılan yatırım tam
yapılmadığı için beş yılın sonunda
şerhi kaldırmamışız.
MUHARREM İNCE (Yalova) Şartları yerine getirmemiş.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Şartları tamamen yerine
Ama yüzde 50sinden fazlasını
yapmış, doğrudan satma imkânımız var.
Dolayısıyla bu kendisinin hakkı. Kendisi bize başvuruda
bulunmuş. Ben burayı almak istiyorum. Buraya değer olarak da 13
lira biçiyorum. demiş. Bu bize başvuru. Biz de genel olarak
şunu yaparız: Önce tabii ki birçok yerden fiyat sorarız. Mesela
sormuşuz, belediyeden sormuşuz. Belediye demiş ki buranın
değeri
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hangi belediye?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Buradaki
Devrek yazıyor arkadaşlar, detayı bilmiyorum.
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Çaydeğirmeni.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Bir saniye
arkadaşlar, bir saniye.
Mesele, bakın, belediyeden sormuşuz. Belediye demiş ki
Şimdi, müsaade ederseniz bir iki husus daha var, madem
çıktım buraya. Değerli arkadaşlar, şimdi, bu borç
meselesi çok sık gündeme geldi. Ben dün, aslında, çıktım,
çok detaylı bir şekilde burada sizleri bilgilendirdim. Samimi olarak
söylüyorum. Türkiyede şu anda borcun sürdürülebilirliğine
ilişkin en ufak bir kaygı yok. Türkiye'nin, şu anda, devletin
toplam borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı Avrupa
Birliğinin yarısından da az. Yani Avrupa Birliğinde yüzde
90, bizde bu sene yüzde 39-40 civarı olacak. Borçlar arttı.
Doğrudur, borçlar artar. Kimse size bedava borç vermez. Bir borcun nominal
faizi varsa
Mesela iç borç aldınız. Diyelim ki: 2002
yılında biz geldik iktidara, 149 milyar liralık iç borç devraldık.
O borcun içinde faiz var mı? Yok. Devletin borç hesapları faizsiz
tutulur. Peki, biz o borcu yüzde kaçtan almışız? Ortalama yüzde
63ten. Siz yeni hiç borç almazsanız yani faizlerin tamamını da
ödemezseniz -örnek olarak söylüyorum yani- büyük faiz dışı fazla
vermezseniz ne olur? O borç 149x1,63tür. Niye? Yüzde 63 artar. Ama AK
PARTİ hükûmetleri döneminde ciddi faiz dışı fazla
olduğu için bu borçlar bu şekilde artmamış.
Daha önce de
söyledim, bakın, 1990 yılında Türkiye'nin iç borcu 57 milyon
lira. Gelmişiz 2002 yılına, yaklaşık 150 milyar liraya
çıkmış -devletin resmî rakamları- 2.629 kat
artmış. AK PARTİ hükûmetleri döneminde de yani 2002 sonuyla 2011
ortası arasında da yaklaşık 2,5 kat artmış.
Birisinde 2.629 kat artmış, bizim dokuz yıllık dönemde de
2,5 kat artmış.
Peki,
dış borçta ne olmuş? Değerli arkadaşlar, bakın, haziran
sonu itibarıyla devletin net dış borcu yoktur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bakın, haziran sonu
itibarıyla, devletin
Bakın ama altını çiziyorum. Niye?
Şimdi, devletin borcu var tabii. Bakın, borç olmaz mı? Şimdi,
rakamlar ortada. Devletimizin haziran sonu itibarıyla, devletimizin ama
devletimizin yani Merkez Bankasının ve bütün KİTlerin, bütün
kamu kuruluşlarının, bütün bakanlıkların 107 milyar
426 milyon dolarlık bir borcu var, 107 milyar dolar. Peki, 2002de ne
kadardı bu? 86,5 milyar dolardı. Artmış. Peki,
döviz rezervleri de artmış mı? Artmış. Döviz
rezervleriyle karşılaştırdığınız zaman
Hangi noktada? diye sorduğunuz zaman, işte benim bahsettiğim
rakam, haziran sonu itibarıyla Türkiye dış dünyadan yaklaşık
TL cinsinden 299 milyar lira alacaklı hâle gelmiş. Şimdi kur
yükseldi, muhtemelen tekrar borçlu hâle geliriz ama devletin net dış
borcunun millî gelire oranı yüzde 1in altındadır, özü
itibarıyla bu.
Peki, borç
nereden artıyor? Artıyor tabii. Özel sektörün borcu 2002
yılında 43 milyar dolarmış, yani bütün bankaların,
bütün şirketlerin. Nereye çıkmış? 202,2 milyar dolara
çıkmış.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, geçen gün de söyledim, özel sektörün bir de
varlıklarına bakmak lazım. Söyledim, örnek olarak dedim ki: Türk
şirketlerinin borsa değeri 10 binden 50 bine çıkmış.
Bir ara 70-80 bine de çıkmıştı. Şimdi, 5 kat
artmış. Peki, ihracatı artmış mı? İhracat da
artmış.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Bakan, geçmişte devlet
borçlanıyordu, TÜPRAŞın değeri artıyordu.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Peki, özel sektörün
yatırımları artmış mı? Onlar da artmış.
Bütün bunlara rağmen, özel sektörün borcu bir risk midir? Evet
arkadaşlar, bir risktir. Özel sektörün borcunun dizginlenmesi gerekir.
Bakın bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinden, Milliyetçi
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Büyümeyi sağlayan özel sektördür zaten!
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Arkadaşlar, sizlerle
aynı fikirdeyiz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Bakanım, siz bize hitap edin, biz
anlıyoruz.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Bakın, yalnız
şöyle bir şey var: Burada çıkıp Efendim, 500 milyar dolar
dış borcumuz var. Yok arkadaşlar. Türkiye'nin özel ve kamu
toplam dış borcu 309 milyar dolardır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Toplam borç, iç borçla beraber.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Peki, bu 309 milyar
doların ne kadarı devletin? 107 milyar doları, üçte 1i
yaklaşık olarak.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyetinin bu arada varlıkları
artmış, gayrisafi yurt içi hasılası artmış.
Nereden nereye? 235 milyar dolardan şimdi 760 milyar dolarlara, 750 milyar
dolarlara çıkmış. Şimdi, bunu dikkate almaz
mısınız, cebinizdeki parayı, yani döviz rezervlerinizi
dikkate almaz mısınız?
Çok basit
ve net konuşuyorum. Türkiyede devletin borcunda önemli bir
artış yoktur, gayrisafi yurt içi hasılaya oranla yarı
yarıya da azalmıştır. Devletin net iç ve dış
borcu bugün yüzde 25, 26lar civarındadır. Eskiden yüzde 60lar
civarındaydı.
Diğer
bir konu
Zamanım kalmadı.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şimşek.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Sayın Başkan, müsaade
ederseniz kısacık bir şey söyleyeceğim. Buradan.
Şimdi, bakın ben konuşmamda bir şey söyledim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Efendim, İç Tüzüke
göre yönetmeniz gerekmiyor mu Meclisi?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Borçlanma enstrümanları
değişti. Geçmişte back to
backlerle özel bankalarla Türkiyeye borç para getiriliyordu ve devlet
borçlanamıyordu. Şimdi devlet borçlanmıyor geçmişteki back
to backlerle
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, siz ikili
konuşun içeride efendim bittikten sonra.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) -
bankalar vasıtasıyla
borçlanma bugün özel sektörün üzerine kaydırılarak özel sektör
borçlanıyor Türkiyede. Yani 500 milyar doların içerisinde 160 milyar
dolar, 200 milyar dolar
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Kürsüye gelsin de biz de
rahat duyalım bari.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) -
özel sektör borcu varsa
geçmişteki borçlanma enstrümanı, devletin borçlanma enstrümanı
bugün özel sektöre kaymıştır. Bizim anlatmaya
çalıştığımız bu.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Samsun Milletvekili Sayın Bakır, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜLAY BAKIR (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiyenin dış borç stokuna ilişkin olarak söz
almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dış borçlanma hemen bütün ülkelerde gerek kamu gerekse özel
sektör eliyle gerçekleştirilmektedir. Özellikle iç tasarrufları
yetersiz olan gelişmekte olan ülkelerde yurt içinden uzun dönemli ve uygun
koşullu finansman sağlanması önünde kısıtlar
bulunmaktadır. Arzu edilen büyüme ve istihdam oranlarının
yakalanabilmesi için gerekli olan yatırımların
gerçekleştirilmesinde yurt dışı tasarrufların önemli
bir rolü bulunmaktadır. Bu noktada iki husus öne çıkmaktadır.
Dış borçlanmada kontrollü gitmek ve dış borçlanmayla
sağlanan finansmanı verimli alanlarda kullanmak. Bunları
başarabilen ülkeler kalkınma yolunda diğer ülkelerin önüne
geçmektedir.
Ülkemiz son yıllarda
yatırım kararlarını etkileyebilecek çok ciddi ilerlemeler
sağlamış, yerli ve yabancı yatırımcılar için
artık bir cazibe merkezi hâline gelmiştir. Bir ülkenin dış
borçlanmada ne durumda olduğunun anlaşılması için tüm dünyada
kabul gören yöntem ülkenin dış borçlarının nominal düzeyini
değil, gelirine yani gayrisafi yurt içi hasılasına olan
oranına bakmaktır. Bu yaklaşım, ülkelerin ödeme güçlerini
hesaba katması itibarıyla sağlıklı ve doğru olan
yaklaşımdır. Ülkeler arasında
karşılaştırmalar bu kriterde yapılmaktadır. Türkiyenin
dış borç stoku bölü gayrisafi yurt içi hasıla oranına
bakıldığında, 2002 yılındaki yüzde 56,2
düzeyinden 2010 yılında yüzde 39,4 düzeyine indiğini
görmekteyiz. Bu nedenle, Türkiyenin dış borçlanmada son derece
kontrollü gittiği ve dış borcunu giderek
azalttığı söylenebilir.
Birçok Avrupa Birliği ülkesi bugün aşırı
borç sorunuyla boğuşmaktadır. 2010 yılı sonu
itibarıyla dış borç için bu oran İrlandada yüzde 1.105,
Portekizde 234, Macaristanda 140, Avrupa Birliği ülkelerinin
ortalaması ise 65,5tir. Türkiye, birçok Avrupa Birliği ülkesinden
çok daha sağlıklı bir dış borçluluk oranına
sahiptir.
Kamu kesimi borcu, son dönemde uygulanan disiplinli politikalar
neticesinde, millî hasılaya oran olarak 2002 yılındaki yüzde
28lik düzeyinden 2010 yılı sonu itibarıyla yüzde 12,1e
inmiştir. Bu, uluslararası kriterlere göre ihtiyatlı kabul
edilen eşik değerlerin çok altında bir orandır.
Ekonomi yönetimindeki başarı kendini,
uluslararası yatırımcıların ülkelere olan güvenin bir
göstergesi olan kredi temerrüt takası primlerinde de göstermektedir. Bugün
Türkiyenin risk primi 15 Avrupa Birliği ülkesinden daha düşüktür.
Bunda Türkiyenin dış borç seviyesini ihtiyatlı bir düzeyde
tutmuş olmasının katkısı önemlidir.
Özel sektörümüz de ülkemizin geleceğine olan güveninin
sonucu olarak ve tüm riski kendisi alarak yaptığı
yatırımların bir kısmını dış
kaynaklardan finanse etmektedir. Özel sektörümüzün, küresel ekonominin dibe
vurduğu dönemlerde bile dış finansman kaynaklarına devletin
desteğine ihtiyaç duymadan rahatça erişebiliyor olması başlı
başına sevindirici bir gelişmedir. Özel sektörümüzün
dış borç düzeyi pek çok ülkeyle kıyaslandığında
makul düzeydedir ve şirketlerimizin mali bünyeleri sağlamdır.
Bankacılık sektörü, gerçekleştirilen önemli
reformlar ve güçlü düzenleme ve denetleme yapısı sayesinde Türk
ekonomisinin güven kaynağı hâline gelmiştir. Bu sektörün net
açık döviz pozisyonu neredeyse sıfır düzeyindedir.
Türkiyenin dış finansmandan
sağladığı kaynakları verimli alanlarda
kullandığının en iyi göstergelerinden biri büyüme performansıdır.
Türkiyenin millî geliri 2002 yılında 230 milyar dolarken 2010
yılında 735 milyar dolara yükselmiştir. Bu yıl sonu
itibarıyla millî gelirimizin 766 milyar dolar olması beklenmektedir.
Ülkemizde artık dış borçlanmayla memur
maaşının ödendiği dönemler çok geride
kalmıştır. Kamu sektörü kaynaklarını artık
verimli kullanmaktadır. Hükûmetimiz döneminde eğitim,
sağlık, ulaştırma ve altyapı alanlarında daha
önce görülmemiş hizmetler gerçekleştirilmiştir.
Özel sektörümüz ülkemizin geleceğine çok ciddi yatırımlar
yapmakta, küresel ekonominin bu zorlu döneminde ihracat rekorları
kırmakta ve insanımıza dünyada nadir görülen hızda istihdam
sağlamaktadır. Bunlar Türkiye'nin elindeki kaynakları verimli ve
doğru alanlarda kullandığının ve
sağlıklı bir ekonomik yapısının olduğunun
kanıtıdır.
Avrupa ekonomilerinin güven bunalımı
yaşadığı şu günlerde ülkemiz sağlam makroekonomik
temellerin yanı sıra düşük borçluluk oranları sayesinde
küresel ekonomideki çalkantıların etkilerini en alt seviyede
hissetmektedir. Ekonominin her alanında, büyümede, işsizlikte, bütçe
dengelerinde çok güzel veriler birbiri ardına açıklanmaktadır.
Konuşmamın sonunda şu hususu vurgulamak isterim: Türkiye
ekonomisi bir zamanlar ekonomik krizlerin siyasi krizleri, siyasi krizlerin
ekonomik krizleri körüklediği, belirsizlik, ümitsizlik, güvensizlik
ortamından bugünlere ulaşmıştır. Bugün ekonomi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TÜLAY BAKIR (Devamla) Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakır.
Sayın Bakan
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, şimdi Devlet niye
borçlarını artırmamış? açıklaması
Bankalar, özel sektör daha borçlanıyor onun yerine demek için o
bankaların, özel sektörün borçlandığını devlete
veriyor olması gerekiyor.
Şimdi Kamu sektörü borçlanma gereği diye bir gösterge var,
yani bütün devletin ne kadar borçlanma ihtiyacı var, böyle bir rakam.
Şimdi, bakıyorsunuz, 2011 yılı için yüzde 1, mesela 2006,
2007, o yıllara giderseniz eksiye dönüşmüş, yani artık
devlet borçlanmıyor, borç geri ödüyor, hiç borçlanma ihtiyacı yok.
Şimdi, 2002 yılına, 2001 yılına, 2000li
yılların başına giderseniz bu oranlar hep yüzde 10un
üzerindedir, yani devlet gayrisafi yurt içi hasılasının en az
yüzde 10u kadar borçlanma ihtiyacı içerisindedir.
Şimdi, dolayısıyla
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Yatırımı özel sektör
yapıyor, enerji de sadece 70-80 milyar dolar yatırım var.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Değerli
arkadaşlar, bakın, devlet borçlanmıyor eskisi gibi, ondan
dolayı.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Yatırım yapılıyor da
ondan borçlanıyor.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Yani,
efendim, özel sektör borçlandığı için değil. Devletimiz...
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Ya, sırf enerjide 70-80
milyar dolar özel sektöre...
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Fark etmez, devlet bankadan da
borç alsa borçtur, iç borca girer, devlet dışarıdan da borç alsa
o dış borcu ben, net...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) Yatırım yapmadan neyle borçlanacak?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın
Işık...
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, son dönemde aracına mazot alamadığı için yağ
yakan otobüs veya kamyonların kendileri yanmaya başladı.
Ülkemizde son birkaç ayda fazla sayıda yangının olduğu ve
can kaybının olduğu açıktır. Acaba nakliyecilerin
mazot konusuna bir çözüm getirilebilir mi? Bu ülkemizde çıkan otobüs yangınlarının
bir araştırması yapılabilir mi?
İkincisi:
Geçen dönem Torba Yasada yapılan bir düzenleme sonucunda belediyelerden
Millî Eğitim Bakanlığı veya diğerlerine geçen norm
fazlası işçilerin durumu ne olacak? Bunlar kendi mesleklerinde
çalışabilecekler mi? Greyder operatörü şu anda hizmetli olarak
görev yapıyor ve gerçekten sıkıntılı durumdalar. Bu
konuda bir açıklama yapabilirseniz memnun olurum.
BAŞKAN
Sayın Doğru...
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Geçtiğimiz
ay belediyelerden kadro fazlalığı dolayısıyla il özel
idarelerine işçiler aktarılmışlardır. Valilikler
tarafından yapılan atamalarda eş durumu, okul durumu,
hastalık gibi mazeretler dahi göz önüne alınmayarak partizanca
atamalar yapılmıştır. Bunda çok büyük
haksızlıklar vardır. Yılların çalışanı
olan, emekliliği gelmekte olan bu insanlara ve ailelerine zulüm
yapılmış, psikolojileri bozulmuştur. Bu haksız ve
adaletsiz durumu düzeltip en azından evleri ve aileleri olan yerlere atama
yapılamaz mı?
İkinci
soru olarak, Özelleştirme İdaresinin elinde bulunan Tokat ili Sigara
Fabrikası yanında bulunan Yaprak Tütün İşletme
Müdürlüğüne ait bina ve arazinin akıbeti ne olmuştur,
öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akova...
AYŞE
NEDRET AKOVA (Balıkesir) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Milletvekili
seçildiğim Balıkesir il sınırları içerisinde yer alan
Reşitköy barajı, körfez bölgesi için çok önemli bir projedir. Baraj
projesi içerisinde taşkın ve sulama tesisleri de yer almakta olup
Burhaniye ve Gömeç ovalarının verimliliğinin
devamı için çok önemlidir. Çok uzun yıllardır devlet
yatırım programına alındığı hâlde ihalesi ve
inşaatı bir türlü yapılamayan Reşitköy barajı
projesinin gerçekleşmesi için Burhaniye Kent Konseyi tarafından da
binlerce imza toplanmıştır. Reşitköy barajı projesinin
gerçekleştirilebilmesi için 2012 yılı bütçesine ödenek konarak
programa alınması için hazırlıklarınız nelerdir?
Reşitköy barajının
planlama raporu ve ihale aşamaları çok uzun süredir devam etmektedir.
Bürokratik işlemlerin hızlandırılıp kamu hizmetinin
sağlıklı bir şekilde sağlanması için ne yapmayı planlıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, size Kocaeliden örnek vererek
sorumu sormak istiyorum. Kocaelide Ford ve Hyundai fabrikalarında sanat
okulu ve meslek mezunu 6 bin emekçi kardeşim çalışmaktadır.
Bu emekçiler yaklaşık 600 TL ile 800 TLye
çalıştırılmakta ve hiçbir sosyal güvencesi bulunmuyor.
Soru: Başbakan herkese 3 çocuk yapmasını önerirken bu
ücretle, siz, çalışıp önce ev, sonra bir eş ve sonra da 3
çocuk yapıp onların geleceğini garantilemek için 3 çocuk yapana
Remzi Gür gibi bir zengini promosyon olarak verecek misiniz?
BAŞKAN Sayın Koca
Yok.
Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın Başkanım
teşekkür ediyorum.
Geçen hafta bir Denizli Milletvekilimiz Denizli-Muğla kara yolunun
tamamlandığını söyledi. Benim geçtiğim -Ben Muğla
Milletvekiliyim- Denizli-Muğla
kara yolu bölünmüş yol olarak tamamlanmadı. Bunun, bir defa önce
düzeltiyorum sonra, ne zaman biteceğini öğrenmek istiyorum.
Yine, yılan hikâyesine dönen Köyceğiz-Dalaman, Dalaman-Fethiye
bölünmüş yolu ne zaman bitecek?
Ayrıca dünya standartları içerisinde çok komik durumda
bulunan, Karayollarının Yatağan Kavşağı ne zaman
standartlara uygun bir şekilde yapılacak?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın Başkan, Maliye Bakanına
soruyorum: 2001 yılında Adana Kozana büyük bir organize sanayisi
yapıldı. Bu organize sanayisinin bugüne kadar içinde birkaç tane
işletme oldu yani eksik kaldı, dolmadı. Adananın da
bakanı yok. Bütün bakanlar kendi bölgelerinde kalkınmada öncelikli
bölge yaparak organize sanayi bölgelerini geliştirdiler.
Ben de Sayın Bakanımıza rica ediyorum. Kendisini Adana
adına bakan ilan etsin. Bizim bu Kozandaki organize sanayi bölgesini
kalkınmada öncelikli hâle getiremez mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Adananın bakanı olmaktan büyük bir mutluluk duyarım.
Zaten biz bütün ülkenin bakanıyız. Onun için, gerçekten Adana
zamanında sanayide çok ciddi birikime, çok ciddi tecrübeye sahip bir
ilimiz. Son yıllarda ciddi bir rekabetle karşı karşıya
kaldığını da biliyorum. Tamamen, tabii, bunu teşvikle
açıklamak da zor ama gerçekten samimi olarak söylüyorum, yani Adanaya ben
de geleyim, beraber bakalım, neler yapılabilir, yani
MEHMET ŞANDIR (Mersin) İşsizlik oranında 1inci
sırada!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Biliyorum,
yok, ama o biraz göçle ilişkilidir Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Adana sahipsiz! Adana, Mersin!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şöyle,
yani o biraz göçle ilişkilidir, çünkü hakikaten o tür illerde çok ciddi
bir şekilde doğudan, güneydoğudan göç alan illerde işsizlik
oranı yüksektir.
Müsaade ederseniz, ilk soruya döneyim. Evet, 10 numaralı yağ
meselesi.
Değerli arkadaşlar, hakikaten bu bir sorun. Türkiye'de akaryakıt
üzerinde vergiler yüksek. Bak, bunu hep söyledim. Eğer mali
imkânlarımız olursa, yani borçlanmadan vergileri daha da indirme
imkânına sahip olursak biz bu çabamızı sürdüreceğiz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, akaryakıt
üzerindeki vergiler
Sabahleyin de bu konu tartışıldı.
Değerli arkadaşlar, bakın, yani, eski dönem-yeni dönem
meselesine girmek istemiyorum ama şunu bilmenizde fayda var: 2005
yılına kadar her ay maktu olan akaryakıt vergileri, bir önceki
Hükûmet dönemindeki kanunla, enflasyonla artırılıyordu.
Bakın, 2010un başından bu yana hiç artırmadık. Niye
artırmadık? Bir yandan petrol fiyatları yükseliyor, biz de
vergileri artırırsak çok ciddi fiyatlar yükselir. O nedenle,
bakın, vergi yükü azalıyor. O nedenle, akaryakıt üzerinde
Bakın, benzinin bir litresi 2002 yılında, bir benzinliğe
git, 100 liralık benzin al, 70 lirası Maliyeye geliyordu, şimdi
60 lirası Maliyeye geliyor. Motorin aynı şekilde,
azalmış.
Sorunuz şu: Bir şeyler yapabilecek miyiz?
Deniz taşıma araçları için, hava taşıma
araçları için tabii ki bir düzenleme yapıldı. Kara
taşıma araçları için şu anda bu yönde bir düzenleme yapma
imkânımız yok değerli arkadaşlar ama ileride olursa
memnuniyetle yaparız.
Norm fazlası işçiler
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, yağ yakmadan
dolayı otobüs kazaları
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Arkadaşlar, müsaade edin, bakın sorular var. Yoksa şimdi
Cevaplamadı. diye eleştirecekler.
Norm fazlası değil arkadaşlar, biz, yeni kanunla, 6111
sayılı Kanunla dedik ki: Belediyelerin, il özel idarelerinin mali durumlarını
düzeltelim. İhtiyaç fazlası
ve biz dedik ki: Hangi kamu
kuruluşlarında ihtiyaç varsa valilikler orada görevlendirsin.
Şu anda en çok ihtiyaç Millî Eğitimde var değerli
arkadaşlar. Bakın, ben biliyorum. Ondan dolayı da
ağırlıklı olarak Karayolları, Millî Eğitim,
oralarda görevlendiriliyor. Dolayısıyla, eskiden bu
çalışanlarımızın önemli bir kısmı maaş
alamıyordu, belediyelerimiz sıkıntıdaydı. Bu,
muhalefet olabilir, iktidar belediyesi olabilir. Şimdi, bugün, devlet bu
maaşları ödüyor mu? Ödüyor. Ciddi bir iyileşme
sağladık mı?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Doğru yaptınız.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Ama
şöyle arkadaşlar: İhtiyaç neredeyse oraya vermemiz lazım.
İhtiyacı olmayan bir kamu kuruluşuna vermek yanlış
olur. Bir de biz esas ve usulleri belirledik, valilere dedik ki: Öncelikli
olarak bulundukları ilde -bakın, öncelikli olarak bulundukları
ilde- ihtiyaç varsa orada görevlendirin.
Dolayısıyla, diğer soruya da cevap vermiş oluyorum.
Balıkesirdeki baraj konusu, Yeşilköy yanlış hatırlamıyorsam.
Değerli arkadaşlar, o baraj hakkında hiçbir bilgim yok.
Ben, bu konuyla ilgili bakanımıza bu bilgiyi iletirim yani
yapılması için. Siz konuyu gündeme getirdiniz, ben de not aldım.
Teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın Gür burada değil,
kendisini savunamaz. Ben, kaç işçi, kaç lirayla çalışıyor
bilmiyorum. Bence, burada haksızlık yapıyoruz çünkü kendilerini
savunma imkânları yok. Bu tür yaklaşımları, doğrusu
ben doğru da bulmuyorum çünkü Maliye Bakanı olarak bir özel
şirket kimi, kaç liradan çalıştırıyor, ben nereden
bileceğim? Ancak bir şikâyet varsa şikâyetinizi yapın,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız gitsin,
gereğini yapsın.
Değerli arkadaşlar, kara yollarıyla, Muğlayla
ilgili bir soru vardı.
Şimdi, arkadaşlar bana bir rakam veriyorlar. Muğlada
bölünmüş yol uzunluğu
Bu toplam, Türkiye toplamı; onu herkes
biliyor zaten. Muğlada da eminim çok artmıştır.
Bitirilmemiş yolları da bitirmek için biz kaynağı
veriyoruz. İnşallah Ulaştırma Bakanımız da bu
çerçevede bu yolları bitirir. Maliye Bakanı olarak her ilin, nerede
ne kadar yol yapılmış cevap veremem ki!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
8inci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
Madde 8 1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Erzincan Milletvekili Sayın Muharrem
Işıkta.
Buyurun Sayın Işık. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM IŞIK (Erzincan) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kesin
Hesap Kanununun 8inci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Ben çırak bir milletvekili olarak 2012 bütçesi hakkında
konuşmalarımı yapacağım.
2012 bütçesi, ekonomistlerin açıkladığına göre
beklenen krizin gölgesinde, daha önce hazırlanan bütçeler gibi
uluslararası finans çevrelerinin beklentileri göz önüne alınarak
hazırlanmış bir bütçedir.
Millî eğitim bütçesine en fazla pay ayrıldığı
söylenmektedir ama ne yazık ki kesin hesap kanunlarının
başlangıç ödemesi kıyasla yıl sonu ödenekleri bir önceki
yıla göre hesaplandığında Millî Eğitim
Bakanlığı bütçesinin hep eksi verdiği görülmektedir. Oysaki
sosyal bir devlette Millî Eğitim Bakanlığının ilk
görevi ve ilkesi, kendilerini sürekli olarak geliştiren, özgür
insanların oluşturduğu eşit bir toplum düzeni yaratmak
olmalıdır.
Ayrıca, bütçede baktığımız zaman, OECD ülkeleri
arasında millî eğitim bütçesinde en sonlarda yer aldığımız
görülmektedir. Eğitim başarı göstergesi, artık ülkenin
yaptığı binalarla veya yaptığı derslik
sayılarıyla, öğretmen sayısıyla değil -ki
öğretmen sayısında düşüklüğümüz belli- ölçülmüyor; tam
tersine öğrenci başına ayrılan miktarlarla ölçülmektedir. Bizde
de öğrenci başına ayrılan miktarlar, yine OECD ülkeleri
sıralamasına baktığınız zaman en son ülkelerde
gelmektedir.
Ülkemizin en büyük zenginliği, hiç kuşkusuz ki
eğitilmiş insanların çok olmasıyla geçmektedir. Eğitim
düzeyi, iş gücü niteliği, ekonomide gelişmişlik, ülkelerin
refahı açısından birinci derecede önem
taşımaktadır. Şu anda, dershaneye gitmeden üniversiteyi
kazanan kaç öğrenci var, buna bir bakmak lazım. KPSSye giren,
üstelik de eğitim fakültesini bitirmiş öğrenciler bile
sınavı kazanamıyor, onlar bile dershaneye gitmektedirler.
Dolayısıyla millî eğitimimizdeki ve üniversitedeki
başarılarımızın durumu ortadadır.
2011 yılı Nisan ayında İstanbul Kültür
Üniversitesinin yaptırmış olduğu bir ankette, yirmi
beş - otuz yaş arası gençlere, Hayata atılırken en
çok neyi, nereden öğreniyorsunuz? diye soru sorulmuş. Alınan
cevaplarda, yüzde 67,8i aileden, yüzde 9,1i okuduklarımızdan, yüzde
8,8i seyrettiklerimizden, yüzde 6,9u öğretmenlerimizden -ki burası
çok önemli- yüzde 6sı arkadaşlarımızdan demektedir.
Buradaki gördüğümüz bilgiye göre de öğretmenlerimiz maalesef şu
anda, eğitimi tam kaliteli olarak sağlayamamaktadırlar.
Sayın Millî Eğitim Bakanımız, öğretmenlerimize
iş olmadığını söylüyor. Seçimlerden önce 55 bin
öğretmenimize İşe alınacak. diye söz verdiniz ama 44
binini maalesef almadınız. Bu sözü verdiğiniz zaman oy
düşünerek mi söz verdiniz acaba? Bu kadar işsiz öğretmenin ne
yapacağını düşünmek lazım. Eğer iş
bulamıyorsanız, benim bir teklifim, bütçeye, seyyar satıcı
arabası almaları için, otuz altı ay vadeli, 1,44 faizle kredi
vermeniz ve bu mağdur öğretmenlerimizin bununla seyyar
satıcı arabası alarak satıcılık
yapmalarıdır. Başka türlü, şu anda iş olmadığına
göre, ne yapacaklar?
Üniversitelerimize her yıl on binlerce öğretmen adayı
alınmaktadır. Şu anda 230 bin tane öğretmenimiz zaten
açıkta, bir de bunların üzerine her yıl on binlerce
öğretmen katmayın. Zaten aileler dar durumda olduğu için,
gerekli karşılamayı yapamıyorlar.
Tabii, ülkemizde iş bulmak için çok kuvvetli referanslar
olması gerekiyor. Kadrolaşmanın nasıl olduğunu,
nasıl acımasızca yapıldığını herkes
biliyor. Bu gerçeği sizler de biliyorsunuz. KPSSde, ÖSSde bile bir sürü
hilenin döndüğünü, o kompüter içinde neler döndüğünü hiç kimse
bilmeden sınavlara girmektedir. Tabii, son zamanlarda çıkan kanun
hükmünde kararnamelerle nasıl kadrolaşmanın
yapıldığı, kişilere özel nasıl işlerin
açıldığı herkesin malumudur. Gençlik ve Spor
Bakanlığına bağlı il müdürlüklerinde, alınacak
personel için, Yıldırım Gençlik Kolları
Başkanlığının referansı istenmektedir ve bu
referansla iş başvuruları yapılmaktadır.Tabii, biz
bunun takipçisi olacağız ama takipçisi olsak da ne olacak? Sonuçta
sizin dediğiniz yine olmuş olacak.
Tarım sektöründe maalesef gerileme çok
fazla. Her ne kadar övünsek de tarımda köylüler artık ekim
yapmıyor, çünkü hiçbir şeyden kâr kazanamıyorlar. Özellikle
şeker pancarı konusunda, 250 bin üreticinin ekim
yaptığı, beyaz altın diye geçindiğimiz ve tarımda
hayvancılık hariç ekonomiye 2,5-3 milyar dolar civarında
katkı sağlayan -dolaylı dolaysız olarak taşımaya-
artı 10 milyon insanın yaklaşık iş
yaptığı bu sektörü maalesef özelleştirmeyle kapatmaya
çalışıyoruz, 2015 yılında da maalesef büyük ihtimalle
kapanmış olacaklar.
Sayın Tarım Bakanımız
buradaki konuşmasında ekim yapıldığı zaman
isteyen kişilerin birer traktör alabileceğini söylediler. Oysaki o
eskiden olmaktaydı. Eskiden pancar ekicileri pancarını
ektiği zaman traktör satıcıları pancar ekicilerinin
peşinde koşar, İstediğin zaman gel, al, götür. derlerdi,
Pancar parasını öde. derlerdi hem de senet sepet almadan. Şimdi,
maalesef traktör satıcıları ekicileri gördüğü zaman
kaçmakta, çünkü maalesef ödeyemiyorlar.
2002 yılında mazotun fiyatı
1,35 TL, şimdi 3,95 TL olmuş. Pancarda kullanılan DAP gübresinin
fiyatı 2002de 354 TL iken, şimdi 600 TLye çıkmış.
Mazotun fiyatı, DAP fiyatı ve taban fiyata
baktığımız zaman, maalesef ne kadar zararda oldukları
görülmektedir.
Ayrıca, ülkemizde son zamanlarda
nişasta bazlı şekerdeki artışlar yüzde 15 denmesine
rağmen, Bakanlar Kurulunun yüzde 50 artırma yetkisiyle birlikte ve
ayrıca kaçak üretilenlerle birlikte korkunç rakamlarda olmaktadır.
Tabii, bunun aynı zamanda sağlığa da büyük zararları
olduğu bilinmektedir. ABD, Avrupa Birliği gibi ülkelerde nişasta
bazlı şeker üretimi yasaklanmışken bizde böyle
artırılması, tabii ki bunu üreten firmaların da
tanıdık firmalar olması, ithal mısır getiren firmaların
da tanıdık olması ayrı bir iş. Maalesef, fazla bir
şekilde artmaktadır.
Sağlık
Bakanlığımız son zamanlardaki kanun hükmünde kararnameler
ile sağlığa büyük darbeler vurmuştur. Tam gün
yasasıyla Danıştayın daha önceki verdiği kararlar
maalesef hiçe sayılmıştır. Hastanelerimizde, özellikle
tıp fakültelerimizde tam bir kaos yaşanmaktadır.
HÜSEYİN FİLİZ
(Çankırı) - Kendin inanıyor musun?
MUHARREM IŞIK (Devamla)
İnanıyorum tabii. Ben inanıyorum. Evet, ben bir doktorum, her
şeyin ne olduğunu biliyorum.
HÜSEYİN FİLİZ
(Çankırı) - Vatandaş öyle demiyor. Hayret bir şey.
MUHARREM IŞIK (Devamla)
Vatandaşa da geleceğim. Ben inanıyorum.
Sağlık Bakanımız, 600
profesörün bu yaygarayı kopardığını söylüyor,
muayenehanelerinde fazla para kazandığını,
insanlarını sömürdüğünü söylüyor.Peki, Sağlık Bakanımıza
sormazlar mı Siz kaç yıl özel muayenecilik yaptınız?
Mademki muayeneciliğe bu kadar karşıydınız neden
yaptınız? diye. Bunu herkes biliyor. Dün dündür, bugün bugündür.
demek olmaz. Her dönemde hekimlerimiz maalesef horlandılar.
Hekimlerimiz, yani tıbbiyelerimiz Anadolunun topraklarında
sürekli aydınlanmanın ışığı
olmuşlardır, antiemperyalist hareket içinde yer almışlar,
Ulusal Kurtuluş Savaşımızın her gününde kanıyla,
canıyla savaşmışlardır. Hekimlerimiz, modern
Türkiye'nin aydınlık yüzü olmuşlardır. Bir yazar
çıkıyor Türk tıpçıları arasında kaba,
materyalist, pozitivist, sopayla modernleşmeden yana ve
dolayısıyla laikçi tipler çoktur. diyor ve ekliyor İttihat ve
Terakki Cemiyetinin askerî tıp mektebinde kurulması tesadüf olmasa
gerek. diyor. Tıp fakültelerini diğerlerinden ayırmak, sürekli
sorun çıkaran, olur olmaz yaygara koparan, darbecileri destekleyen bu
zevatın etkisini de bir miktar olsun azaltacaktır. diyor.
Vatanını sevmek de suç, demokratik, özgür bir ülke istemek de suç.
Tabii etkilerini azaltmak için son zamanlarda hem tıp
fakültelerinin açılmasıyla hem de kadrolaşmanın hızla
çoğalmasıyla birlikte etkileri azalmaya başladı. Kadrolar
kişiye özel olarak çıkmaktadır. Kişinin özelliğine
göre ilanlar verilmektedir. Örneğin, enfeksiyon hastalıklarına
profesör alacaksın; şarbon hakkında, menenjit hakkında,
Kırım Kongo kanamalı ateşi hakkında çalışma
yapmış, deneyimi olan kişiler hakkında ilan verilir. Tabii
ki önceden belirlendiği için, bu kişiler gelir burada kadroya
girerler. Veya taşrada açılan tıp fakülteleriyle birlikte,
fakültesi yok, maalesef öğrencisi de yok ama oraya bir dekan
atandıktan sonra bölümlerin açılmasıyla birlikte, oradaki
kadrolaşma da tamamlanıp kişiye özel olarak atanma oluyor.
Biliyorsunuz, gazetelerde son zamanlarda çıkan haberlerle bunlara uçan profesörler
diyoruz. İşin en ilginci, bu kişiler kadro aldığı
yerde çalışmayıp tam tersine başhekim olarak, klinik
şefi olarak eski yerlerine dönüyorlar ama bir farkla, profesör olarak
çalışmaktadırlar. Tabii ki halkımız da Profesörümüz
geldi, hastanemiz açıldı. diye maalesef
kandırılmaktadır.
Hastanelerin yüzde 30unda bugün hastalarımız acillerde
muayene oluyorlar, acile gidiyorlar. Niye diğer yerlerde muayene
olmuyorlar? İlaç, muayene parasının da yüzde 50den
fazlasını cepten ödüyorlar. Bazı reçetelerde bir ilacın
fiyatının kat kat fazlası ödenmektedir. Özel hastaneye
gittiği zaman çıkan farkları hiçbirimiz görmüyoruz.
Performans sistemiyle birlikte koruyucu hekimlik, hekimin kendini
geliştirmesi, ekip olarak çalışma yapması, hastanelerin
kalitesinin artırılması ve topluma karşı olan
sorumlulukları yok edilmiştir. Halka şirin görünmek, oy almak
için Yalnızca hasta muayene et yeter denilmiştir.
Sayın milletvekilleri, mutfakta yangını görmezsek,
sağlık personelini gözümüz hiç görmezse, çok iyi para kazanıyorlar
diye yanlış yalan bilgiler halka verirsek, halkı doktorlara
düşman edersek, vatandaş Benim vergimle maaş alıyor diye
bir tek gelip doktorlara bunu söyleyebiliyor ve posta koyuyor. Bu gerçekler de
maalesef uygulanan yanlış politikalar yüzünden olmaktadır.
Filmleri düşünün, filmlerde diğer meslek
erbaplarının hepsine Bey diye hitap edilirken, yalnızca
hekimlere Doktor diye aşağılanacak bir şekilde hitap
edilmektedir. Filmlerde doktorlara dayak atılıyor, kötü adam oluyor,
polis geliyor sırasında ezip geçiyor. Gerçek hayatta da maalesef
doktorlarımız şu anda acilde her gün dayak yiyorlar, hiçbir
önlem alamıyoruz.
Sonuç olarak, AKPnin İleri demokrasi dediği ki literatürde
böyle bir demokrasi ben bulamadım- YÖK, RTÜK, HSYK, yüksek yargı ve diğer
tüm kurum ve kuruluşlar AKPleştirilmiştir. Kendi
medyasını, polisini, yargısını yaratarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM IŞIK (Devamla) Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın Metiner, siz oturun yerinize, oradan mikrofonunuz
açılacak, o düzeltmenizi yapın.
Açıldı, bir dakika süreniz var Sayın Metiner, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, Fransanın
tutumunu eleştiren bildirinin okunması sırasında neden
ayağa kalkmadığına ve Genel Kuruldan özür dilediğine
ilişkin açıklaması
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Demin, Fransanın tutumunu eleştiren siyasal partilerimizin
bildirisini okurken o kadar çok etkilendim ki, size bakmaktan değerli
gruplarımızın ayağa kalktığını
gerçekten fark edemedim. Ama, medyadan arayıp sordukları için bu
düzeltmeyi yapıyorum.
Tarihî bir açıklamadır, her bir satırının
altına yürekten imzamı koyuyorum ve yürekten
alkışlıyorum. Fransa kendi soykırım, katliamcı
anlayışını örtbas etmek için bunu yapıyor. Aziz
milletimizin ne kültüründe ne de geleneğinde soykırım yoktur.
Ermeni soykırım iddialarını reddediyoruz ve herkesin
kalktığı Genel Kurulda, sizi izlerken
kalkamadığım için Genel Kuruldan özür diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET METİNER (Devamla) Bu tutumun yanlış
anlaşılmamasını rica ediyorum.
Çok teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Metiner.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa
Milletvekili Sayın Erkan Akçay.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 8inci madde üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Partim ve şahsım adına muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet, bütçe konusunda hep aynı
şeyleri söylüyor yani cemaat ne derse desin imam bildiğini okuyor.
Dokuz yılda bütçe açığını azalttık. söylem bu
yani bütçe görüşmelerine damgasını vuran sözlerden birisi de bu.
Yani Açık azalmadı. veya Açık çoğaldı. diyen var
mı? O da yok, en azından biz böyle bir şey söylemedik ama
Hükûmet asıl eleştirilere cevap vermiyor değerli arkadaşlar.
Evet, bütçe açığı azalıyor ama mesela Bu bütçe
açığını aşırı ithalat
artışından kaynaklanan vergilerle
karşılıyorsunuz. diyoruz yani İthalden alınan katma
değer vergileri fazla, hedef fazla, gerçekleşme fazla. diyoruz, bu
konuda gerekli cevabı alamıyoruz.
Yine, Tüketimden alınan dolaylı vergilere fazla
yükleniyorsunuz ve vergileri buralardan karşılıyorsunuz.
diyoruz. İşte Vergi indirimi yaptık. deniyor, katma değer
vergisi örnek veriliyor ancak ÖTVye yapılan insafsız zamlardan pek
bahsedilmiyor, sadece bugün kısmen de olsa Sayın Bakan bahsetti.
Yine, vatandaşların bankalara olan aşırı kredi
borçlarından hemen hemen hiç söz edilmiyor ama biz geçen yıl
Sayın Bakanın Türkiyede borçluluk oranının az
olduğundan bahsettiğini ve hatta bazı Hükûmet üyelerinin de
âdeta vatandaşı borçlanmaya teşvik eden, Borç yiğidin
kamçısıdır. misali söylemlerle vatandaşın sürekli
borçlanmaya teşvik edildiğini biliyoruz ve 600 küsur milyar Türk
lirasına bankalara borçları artmış vatandaşın.
Elbette bunun da bir vergi geliri söz konusu. Bütçede önemli gelir
kalemlerinden birisi de, maalesef, bu vatandaşların borçluluktan ve
bunların, bankaların gelirinin artması, tüketime gitmesi gibi
nedenlerle dolaylı etkileri söz konusu. Bir de, süreklilik göstermeyen
gelirlere çok fazla bel bağlanıyor. Hükûmet dokuz yıldır
Bütçe açığını azalttık. dediğine göre bizim de
en azından bunu dokuz defa tekrarlamamızda fayda var diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, Hükûmet yüksek istihdam yaratan bir
büyümeden bahsetmektedir. 2002 yılının üçüncü çeyreğinde
işsizlik oranı yüzde 9,6; istihdam oranı yüzde 47,4tür. Lütfen
bu yüzde 47,4ü bir kenara not edelim. İstihdam edilen kişi
sayısı da 22 milyon 833 bin kişidir. Bu Sayın Maliye
Bakanımızın da ifade ettiği rakamlar ve TÜİK rakamları.
Biz de farklı rakamlar kullanmıyoruz, devletin resmî rakamları.
TÜİK tarafından 15 Aralıkta açıklanan Eylül 2011
işsizlik rakamlarına göre istihdam edilenlerin sayısı 24
milyon 749 bin ve istihdam oranı da yüzde 46 arkadaşlar. Sayın
Bakan da onu söylüyor, TÜİK de onu söylüyor, biz de aynı şeyleri
söylüyoruz. İstihdam oranı yüzde 46, işsizlik oranı ise
yüzde 8,8 olarak açıklandı. Dolayısıyla, dokuz
yıllık AKP döneminde Türkiye'nin nüfusu yaklaşık 6-6,5
milyon da arttı. Bunu göz ardı edemeyiz değerli arkadaşlar.
Nüfus 6,5 milyon artarken çalışan sayısı 1 milyon 860 bin
kişi artmıştır. İstihdam oranı ise yüzde 1,4
düşmüştür değerli arkadaşlar. 2002den 2011e, TÜİK
rakamlarının açıklanmasına göre yüzde 47,4ten yüzde 46ya
düşmüştür. Değerli arkadaşlar, bunun neresi rekor? Bir de
hadiseye bu bakımdan bakmamız gerekir.
Eylül 2010 itibarıyla, çalışan 24 milyon 749 bin
kişinin 10 milyon 600 bini, yani yüzde 42,8i de kayıtdışı
çalışmaktadır. Bu mu rekor? Belki de kayıt
dışılıkta bir rekor olduğundan bahsedebiliriz.
Yine, Ağustos 2011de istihdam oranı yüzde 46,3, istihdam
edilenlerin sayısı 24 milyon 884 bin kişi, işsizlik
oranı yüzde 9,2 iken, TÜİK tarafından eylül rakamları
açıklanıyor, istihdam oranı yüzde 46ya, çalışan nüfus
da 24 milyon 749 bin kişiye düşüyor. İstihdam oranı ve
çalışan sayısı düşerken, işsizlik oranı
yüzde 9,2den yüzde 8,8e nasıl düşmüştür? Hükûmetin de buna bir
izahat getirmesinde fayda var değerli arkadaşlar. Hem
çalışan nüfus sayısı düşüyor, yani istihdam oranı
ve çalışan sayısı düşüyor hem de işsizlik
oranı düşüyor ağustostan eylüle göre.
Tabii, bazı tahminlerde bulunmak mümkün. Bizim tahminimize göre,
tarım mevsiminin sona ermesi bir etken olabilir, okulların
açılması rol oynayabilir ve geleneksel olarak da bütün yıllar
itibarıyla, ağustostan eylüle doğru iş arayanların
sayısında geleneksel olarak bir azalma da söz konusu olabilir ama
biz, tabii, Hükûmeti göreve davet ediyoruz. Acaba gerçek sebepler
belirlenmiş midir? Onun da açıklanmasını rica ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet ve Sayın Maliye Bakanı
Yeniden yapılanma. dediler. Gelir İdaresini ortada
bıraktınız. 2005 yılında Gelir İdaresi
Başkanlığı kuruldu, deyim yerindeyse, ne tüzel kişiliği
var ve pek çok sorunlarıyla -2005ten bu yana altı yıl geçti-
kendi sorunlarıyla, âdeta kaderiyle baş başa bir durumda.
Maliye
Bakanlığında huzur bırakmadınız. Bunu birkaç defa
tekrarladık ve tekrarlamakta da fayda görüyoruz. Maliye personeli, vergi
dairesi personeli mağdur edilmiştir, bu mağduriyetin
verdiği feryadı arşıâlâyı aşmıştır
ancak defterdarların, vergi dairesi personelinin, denetim
elemanlarının, gelir uzmanlarının feryatlarına hâlâ
kulak tıkanmaktadır.
Ben,
Sayın Maliye Bakanımızdan, bu feryat eden kesimlerin,
çalışanların temsilcilerini bir araya getirerek kendilerinden bir
brifing almalarını, bu feryatlarını bir kez daha
dinlemelerini rica ediyorum.
Şimdi,
Vergi denetimini güçlendiriyoruz. diyorsunuz ancak şu anda Gelir
İdaresi Başkanlığının vergi denetimi ve vergi
incelemesi yok değerli arkadaşlar. Tabii, Sayın Bakan Var.
diyecek ama yok değerli arkadaşlar. Gelir İdaresi
Başkanlığının vergi inceleme yetkisi yok, kendisinin
uhdesinde vergi inceleme yetkisi yok. Vergi Denetim Kurulu doğrudan Maliye
Bakanına bağlı.
Madem bir
Gelir İdaresi Başkanlığı kurdunuz. Gelir İdaresi
Başkanlığının vergi inceleme yetkisi de olacak, kendi
dairesini teftiş etme, denetleme imkânı olacak. Yani yetkisi
olmadığı gibi imkânı da elinden alındı.
Yani bugün
bir taşra vergi dairesi başkanlığı bir mükellefi
inceleyemeyecek, Gelir İdaresi Başkanlığına yazacak
herhâlde ona da bir açıklık getirilir- o, Maliye
Bakanlığına.
Gelir
İdaresinde vergi inceleme yetkisi sadece vergi dairesi müdürlerinde var.
Onlar da zaten eylemdeler, perişan edilmiş bir vaziyetteler yani
vergi incelemesi yapacak hâlleri de kalmamış ama mevcut vergi
incelemelerinin yaklaşık yüzde 38i de vergi dairesi müdürlerinin
imzalarıyla yapılıyor.
Bu
gidişle taşra gelir uzmanlarına kısmi de olsa inceleme yetkisi vermek zorunda kalacaksınız. Bu hâliyle Gelir
İdaresi kendi mükellefini, birimlerini, vergi dairelerini denetleyemez.
Neden bu denetim üzerinde durduk değerli arkadaşlar? E, Gelir
İdaresi deyince önce denetim akla gelir de ondan, bir. İkincisi, bir
yönetim biriminin beş ana fonksiyonundan birisi denetimdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Denetim imkânı ve yetkisi olmayan hiçbir
kurum olamaz. Ve maalesef her konuşmada süreler yetersiz. Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına ilk söz Düzce Milletvekili
Sayın İbrahim Korkmazda.
Buyurun Sayın Korkmaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben aslında bugün bütçe üzerine bir konuşma
yapacaktım ama doğrusu muhalefetin ikide bir gündeme getirdiği
bazı kavramlar beni çok rahatsız ettiği için bir gerilime de yer
vermemek adına birkaç cümle söylemek istiyorum.
İkide bir karşımıza çıkartılan konu: Siz
niçin cumhuriyetle uğraşıyorsunuz? En çok söylenen
Bu Genel
Kurul oturumlarına en çok katılan kişilerden bir tanesi benim.
Bu söyleniyor
Çok açık ve net söylüyorum: Bizim cumhuriyetle hiçbir
alıp veremediğimiz olamaz. Biz cumhuriyeti ruhuna sindirmiş olan
insanlarız. [AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP
sıralarından alkışlar(!)] Biz diktanın her türlüsüne,
monarşinin her türlüsüne karşıyız. Karşı
olduğumuz şey, aslında, içi boşaltılmış
cumhuriyet, ona da karşıyız. İçi sizin
tarafınızdan doldurulan cumhuriyete karşıyız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ne, ne? İçi
İBRAHİM KORKMAZ (Devamla) - Sizin tarafınızdan
doldurulmuş olan cumhuriyetten bahsediyorum.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Ne anlama geliyor o?
İBRAHİM KORKMAZ (Devamla) Anlatacağım.
Dinlerseniz, öğrenirsiniz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Cumhuriyet kişilere göre
değişiyor mu?
İBRAHİM KORKMAZ (Devamla) Değişir tabii. Dünya
üzerinde bir sürü ismi cumhuriyet olan devlet var değil mi efendim yani?
Değişir, değişir
ALİM IŞIK (Kütahya) Türkiye Cumhuriyetinden bahsediyoruz.
İBRAHİM KORKMAZ (Devamla) Söz bilir isen söyle, sözünden
hisse alsınlar; bilmez isen sükût et, sizi adam sansınlar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Elini çek!
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Çok ayıp!
ALİM IŞIK (Kütahya) Çek elini, çek!
İBRAHİM KORKMAZ (Devamla) - Lütfen sükût edin, dinleyin.
BAŞKAN Sayın Işık, lütfen
İBRAHİM KORKMAZ (Devamla) Cumhuriyet darbeye karşı
olmayı gerektirir. Bu memlekette yapılan bütün darbelerin
altında kimin parmağı olduğunu, kimlerin parmağı
olduğunu bu millet çok iyi biliyor.
Sayın İnce konuşmalarında bize diyor ki: Siz
darbecisiniz. Allahtan kork be adam, bunu nasıl söylersin? Bu memlekette
60 darbesini yapanlar bu memlekette başbakan astılar. 2 tane
bakanı çocuk davasından, şu, bu davasından astılar.
Bir kere kalkıp kınadınız mı şu Meclisin kürsüsünden?
70 darbesi, 80 darbesi
Ağzınızı açıp bir şey
söylediniz mi? 28 Şubat postmodern darbesini bir kere eleştirdiniz
mi? İkide bir 27 Nisan muhtırasında Niye şunu
yaptınız, bunu yaptınız? Yahu, 27 Nisan
muhtırasında bu memleketin seçilmiş Hükûmetine cunta generalleri
ültimatom verirken ağzınızı açıp da Bu, bu Meclise
karşı gelmektir. Bu Meclisin yani şurada Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir. yazan Meclisin
kapısına kilit vurmak isteniyor, bu Meclisin iradesine ipotek konmak
isteniyor. Bunu söylediniz mi, hiç bu konuda bir şey söylediniz mi?
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Yaşar Büyükanıt hakkında
niye o işlemi yapmıyorsunuz?
İBRAHİM KORKMAZ (Devamla) - Ne dediniz? Darbe yapmayan
generalleri kâğıttan kaplan olmakla suçladınız. Sizin
içinizde onlar, sizin içinizde. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Niye? Darbe yapamadılar diye veya yapmadılar
diye, demokrasiye bağlı kaldılar diye.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Genelkurmay Başkanı
hakkında niye işlem yapmıyorsunuz?
İBRAHİM KORKMAZ (Devamla) - Halkın iradesinden
bahsediyorsunuz. Diyorsunuz ki: Seçilmiş milletvekillerini niçin burada
görmüyoruz? Sizi insafa davet ediyorum. Merve Kavakçı halk
tarafından seçilmiş bir milletvekili değil miydi? Bu Meclise
gelip sizin aranızda olanlar, sizin zihniyetinizde olanlar, bu Meclisin bu
sıralarında Dışarı, dışarı
diye
bağırdığında siz neredeydiniz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Amerika vatandaşı olduğu
için buradan atıldı.
İBRAHİM KORKMAZ (Devamla) Geç onu sen! Geç onu sen!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Amerika vatandaşı olduğu
için milletvekilliği düştü.
İBRAHİM KORKMAZ (Devamla) İçinizde 40 tane Amerikan
vatandaşı vardır. Boş ver sen onu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Onu bilmiyorsunuz. Amerika
vatandaşı olduğu için milletvekilliği düştü.
İBRAHİM KORKMAZ (Devamla) Boş ver. Şurada,
şurada
Şu Mecliste bütün Türkiye seyretti. Bırakın siz
onu.
Halkın iradesini temsil etmiyor muydu?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bilmiyorsunuz siz. Bakın, Anayasa
uyarınca Meclis düşürdü onu.
İBRAHİM KORKMAZ (Devamla) Ya ben şunu da merak
ediyorum: Bu memlekette hiç cuntacı yok mu? Bu memlekette darbeciler yok
mu? Siz onların avukatı mısınız?
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) On senedir iktidarsınız
daha baş örtüsünü çözmediniz. Milleti kandırıp duruyorsunuz.
İBRAHİM KORKMAZ (Devamla) Sayın Başkanım, bu
vesileyle 28 Şubat dönemindeki duruşunuzdan dolayı da sizi bu
kürsüden tebrik ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sağ olun, var olun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
14.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Düzce Milletvekili
İbrahim Korkmazın, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Öncelikle şunu hatırlatayım: Bana doğru bakarak
Allahtan kork. dediniz. Bakın, ben Allahtan gerçekten korkarım,
gerçekten korkarım. Kul hakkından korkarım. Haramdan
korkarım. Yetimin hakkına el uzatmaktan korkarım. Hatta hatta
kendimi bazen sorgularım böyle, acaba bilmeden bir haram yedim mi diye.
Ben böyle bir kültürden geliyorum. Merak etme. Bundan hiç kuşkun
olmasın. Bilerek hiç kimsenin hakkını yemediğimi
düşünüyorum. Kimsenin hakkını gerçekten yemediğimi
düşünüyorum.
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Biraz önce benim hakkımı yediniz.
MUHARREM İNCE (Devamla) Öğretmenken bile öğrencilerin
yazılı kâğıtlarını okurken sol üst köşeye
adını yazdırırdım, ataçla kapatırdım ki
adlarını görmeyeyim, etkilenmeyeyim diye çünkü bize öyle
öğretmişti öğretmenimiz; demişti ki: Adına
bakarsın işte Devrimdir, Kürşattır, onun adından
etkilenirsin. İşte Şehmuzdur, sen
Diyarbakırlısındır ya da memleketin yerel bir ismidir, çok
sevdiğin kardeşinin ismidir, onun adını
koymuşlardır, onu kaybetmişsindir, ona fazla not verirsin,
bunlara hep hayatımda dikkat etmişimdir. Birincisi bu.
İkincisi: Avukatı kim? dediniz. Bakın, ben size tekrar
söylüyorum. Ben belgeyi, bu belgeyi bu kürsüden açıklayan kişiyim.
Herhâlde siz geçen dönem yoktunuz. Size söyleyeyim. Bakın, ben geçen dönem
bu kürsüye çıktım, bir belge açıkladım. Dedim ki: Kenan
Evrenin avukatı sizin arkadaşınız. Sayın
milletvekili de geldi bu kürsüye Evet, ben avukattım, paramı
aldım, avukatlığını yaptım. dedi. Bu belgeyi ben
çıkardım. Bu kürsüden bunu ben açıkladım. Bu yalan
değil ki. İftira değil. Yani Kenan Evrenin
avukatlığını
Bakın, burada avukat
arkadaşlarım var benim partimde.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Ya savunma hakkı yok mu
adamın? Ne biçim konuşuyorsun?
MUHARREM İNCE (Devamla) Bu ülkede 650 bin kişiyi işkenceden
geçirdi 12 Eylül generalleri. İşkence yapıldı,
tırnakları söküldü, insanlar öldü, o darbeyi yapan Kenan Evrendi,
bizi darbecilikle suçlayacaksın, sonra senin arkadaşın Kenan
Evrenin avukatlığını yapacak, biz darbeci
olacağız, sen özgürlükçü olacaksın. Olur mu böyle bir şey!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Olur mu böyle bir şey!
Olur mu böyle bir şey!
Şimdi, bakın, değerli arkadaşlarım, bir
diğeri 80de hiçbiriniz içeri alınmadınız ki siz. Bir de
şöyle dediniz: 70 darbesi de
70teki darbe değildi bir kere. O
darbe değildi. O muhtıraydı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Nasıl darbe değil!
MUHARREM İNCE (Devamla) Bakın, değerli
arkadaşlarım, bu zeytinyağı gibi üste çıkmaktır
işte. Darbelerde bizim partimiz kapatılmış, Cumhuriyet Halk
Partisi kapatılmış, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel
Başkanı zorunlu ikamete gönderilmiş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Devamla) - ...mallarına el konulmuş; siz
gelmişsiniz, Kenan Evrenin avukatlığını
yapmışsınız. Konuşacak hiçbir şeyiniz yok sizin.
(CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sayın Başkan, bir şey
açıklayayım.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010
Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk
Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN Şahıslar adına son söz Hatay Milletvekili
Sayın Adem Yeşildal, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ADEM
YEŞİLDAL (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 88 sıra sayılı 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 8inci maddesi üzerine
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Sayın Maliye Bakanımıza duble yollarla ilgili bir soru
yöneltildi, onu cevaplama imkânları olmadı süre
yetersizliğinden. Ben bir istatistiği sizlerle paylaşmak
istiyorum: AK PARTİ öncesinde Türkiye Cumhuriyetinde tam elli yedi tane hükûmet
görev aldı bildiğiniz gibi. Yetmiş dokuz yılda
AHMET DURAN
BULUT (Balıkesir) Yeni şeyler anlatın, yeni şeyler,
bunları 50 defa tekrarladınız!
ADEM
YEŞİLDAL (Devamla) Bunları milletimiz gayet iyi biliyor.
2012
yılı bütçe görüşmeleri küresel krizin etkilerinin devam
ettiği, başta Yunanistan, İtalya ve İspanya olmak üzere
neredeyse tüm Avrupa ülkelerinin derinden etkilendiği bir dönemde
gerçekleşmektedir. Bu kriz dünyada ve Avrupada o kadar
derinleşmiştir ki ekonomik kriz siyasal krizlere dönüşmüş
ve hatta euro bölgesinin geleceği tartışmaya
açılmış ve bu birliğin dağılabileceği
konuşulmaya başlanmıştır. Türkiye bu süreci
Dünyayı sarmalayan bu kriz döneminde Türkiye, ekonomisini sağlam
zeminlere oturtarak, popülist politikalardan kaçınarak, bütçe
disiplininden asla taviz vermeyerek, akılcı ve etkin politikalarla
hem bu krizden en az etkiyle çıkmış hem de bu krizi bir
fırsata çevirmiş, bu dönemi de tam bir kalkınma dönemi hâlinde
tarihe not ettirmiştir. Bu tespit bizim tespitimiz değildir,
uluslararası finans kuruluşlarının ve bu ekonomik
darboğazda olan birlik ve ülkelerin tespitidir. Almış
olduğu ekonomik tedbirler sayesinde Türkiye dünyanın gıptayla
baktığı bir ülke hâline gelmiş ve son verilere göre
büyümede dünya 1incisi hâline gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, 2012 yılı bütçesi ve geçmiş bütçelerimiz
dikkatle incelendiğinde, kamu yatırımlarının her
seferinde katlanarak artırıldığı ve rekor üzerine
rekorlar kırıldığı, özel sektörün önünün
açıldığı, çalışanın hiçbir şekilde
enflasyona ezdirilmediği, esnafın ve çiftçinin sürekli
desteklendiği, eğitimde, sağlıkta, dış
politikada, sosyal politikalarda, altyapı-üstyapı
yatırımlarında, ekonomide, adalette ve her alanda 2002
Türkiyesine göre fersah fersah mesafe almış bir Türkiye olduğu
görülecektir. Bu başarı AK PARTİnin milletiyle omuz omuza
vererek yakalamış olduğu bir başarı öyküsüdür.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsünün ne anlama
geldiğini, millî iradenin tecelli ettiği bu çatı altında
bulunmanın ne gibi mesuliyetler getirdiğini bilen bir
milletvekiliyim. Peşinen şunu ifade etmek isterim: Kürsü serbestisine
ve başta muhalefet partileri olmak üzere herkesin eleştiri
hakkına yürekten inanmaktayım. Bununla birlikte, eleştiri
hakkının kötüye kullanılmamasının da
gerekliliğini ifade etmek durumundayım. Konu derinlemesine
irdelenmeden, konunun uzmanlarıyla konuşulmadan ve içeriği
doldurulmadan eleştiriler yapılmaktadır. AK PARTİ
yapmışsa kesin yanlıştır ve karşı
çıkmak gerekmektedir. gibi toptan retçi bir zihniyet, açık ve net
ifade ediyorum, seçmen tarafından da teveccüh edilmeyen bir tarzdır,
net olarak ifade ediyorum.
AHMET
DURAN BULUT (Balıkesir) Siz hata yapar mısınız?
ADEM
YEŞİLDAL (Devamla) Allah aşkına, şimdi size
soruyorum: İktidarda olan AK PARTİ eğer milletin dertlerine,
sıkıntılarına çözüm olamamışsa
Kurulduğu
günden bugüne kadar girdiği her seçimde açık ara birinci
olmaktadır, milletin teveccühüyle bu noktaya gelmektedir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Türk siyasi tarihinde, değerli
dostlar, bildiğiniz gibi, AK PARTİmiz, ilk defa, girmiş
olduğu üç milletvekili seçiminde de, ilk defa, oy oranını
artırarak tek başına iktidara gelmiştir. İki tane
referandum yapıldı bu ülkede, milletimizden AK PARTİ geçer notu
almıştır. İki yerel seçimde de açık ara birinci olmuştur.
Bunlar sizin için bir şeyler ifade etmiyor mu?
ALİM IŞIK (Kütahya) Bunları hep dinledik biz. Bir cümle
ekler misiniz?
ADEM YEŞİLDAL (Devamla) - Son kamuoyu yoklamalarına
gelince: Bakın 12 Haziran seçimlerinden
Ekliyorum
BAŞKAN Sayın Işık, rica ediyorum. Sayın
Işık
ADEM YEŞİLDAL (Devamla) 12 Haziran seçimlerinden bugüne değerli
dostlar
ALİM IŞIK (Kütahya) Bir cümle ekler misiniz?
BAŞKAN Yapmayın ya.
E ne yapalım canım?
ADEM YEŞİLDAL (Devamla) Son altı ayda kamuoyu
yoklamaları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADEM YEŞİLDAL (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yeşildal. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Portföy C sistemi içerisinde bulunan Turhal Şeker Fabrikaları
gibi fabrikalar özelleşme kapsamında satılıyor. Halk bu
satışa karşıdır. Ancak satış
onaylanırsa fabrikanın çalışması için satış
protokolünde bir hüküm koyacak mısınız? Yoksa Tokat Sigara
Fabrikasının kapanması gibi Turhal Şeker Fabrikası da
satıştan bir müddet sonra kapanacak mıdır?
İkinci sorum olarak: Fransada soykırımla ilgili meclislerinden
karar çıkartıyorlar. Milletimiz tarihin hiçbir döneminde katliam,
soykırım yapmamıştır. Bulunduğu her yerde insani
değerlere saygılı olmuştur. Aldıkları kararı
şiddetle kınıyorum. Siz Hükûmet olarak bununla ilgili neler
yapacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, bildiğiniz gibi, her türlü vergisini ödedikleri
hâlde kahvecilerimiz KOSGEB kredilerinden
yararlandırılmamaktadır, kahveci esnafı. Bunların kodu
olmadığı için, kodları bulunmadığı için bu
krediden yararlanamıyorlar. Bu sorunu çözerseniz minnettar olacaklar.
Özetle bunu dile getirmek istedim.
İkincisi: 14.12.2011 tarihli Bakanlar Kurulu Kararıyla Van
deprem bölgesinde çalışanlara ve ayrıca deprem nedeniyle
hayvanı zarar görenlere bazı ilave haklar getirilmiştir ancak
aynı durumdaki Simav depreminden zarar görenlere bu haklar
getirilmemiştir. Aynı kapsama bunu alabilir miyiz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Bakan, öncelikle burada cevap hakkı olmayan bir
belediye başkanını suçlamanın üzüntüsünü
yaşıyorum. Bu nedenle 1998 yılında Devrekte önemli
derecede büyük hasar olan sel olayında Devreki yeniden inşa eden
belediye başkanının önünde saygıyla eğiliyorum bir
kere ve çok küçük bir borçla devretmiştir. Acaba şimdiki borç ne
kadardır? Bir kere bunu soruyorum.
İki: Sayın Bakanım, il özel idarelerine
verdiğiniz paylarda haksızlık vardır. Örneğin,
İstanbul iline veriyorsunuz, en yüksek nüfusa sahip Bağcılar,
belki verdiğiniz paranın hizmet olarak yüzde 1ini alamıyor.
Ayrıca, örneğin, Silivri, Çatalca ilçelerimizin çok geniş
arazileri var, çok geniş hizmet yapmak zorundadır ama burada bir
haksızlık vardır. Bu, şu anda uygulanan kat sayı
hizmete yönelik değildir. En yüksek nüfusa sahip Bağcılar en
düşük hizmeti almaktadır, bir de Çatalca ve Silivri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, yılbaşından önce çek
mağdurlarına bir müjdeniz olacak mı?
İkinci sorum: Japon Yeni ile kredi kullananlar,
Hükûmetinizin çıkardığı bir kanun nedeniyle mağdur
olmuşlardır. Bunların mağduriyetini gidermeyi
düşünüyor musunuz?
Üçüncü sorum: Başta inşaat sektörü olmak üzere, geçici
işlerde çalışan veya çeşitli sebeplerle işine ara
veren SSKlılar yeteri kadar prim ödeyemedikleri için emekli
olamamaktadırlar. Bunların mağduriyetlerini gidermek için bir
düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Akova
AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir) Balıkesirin
turizm açısından en önemli bölgesi olan Burhaniye, Ören,
Ayvalık, Akçay, Altınoluk, Zeytinli, Altınova, Küçükköy,
Sarımsaklı, Gürenin de içinde yer aldığı Körfez
bölgemizin normal kışlık nüfusu 250 bin civarında olup
turizm sezonu canlandığında yazlık nüfusu 5-6 katına
çıkmaktadır. Ulaşımı sağlayan Balıkesir
Körfez yolu çok bozuk olup uzun zamandır bitirilmesi sabırla
beklenmektedir. Balıkesir Körfez yolunun ne zaman bitirilmesi
düşünülmektedir, ne zaman bitirilmesi planlanmaktadır?
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 120nci maddesine göre dava
açılırken yargılama harç, bilirkişi, tanık, keşif
ücretleri peşin yatırılmaktadır, aksi hâlde dava
reddedilmektedir. Ancak bankalar ve yabancı şirketler, varlık
şirketleri, Bankacılık Kanununun 132nci maddesine göre muaf
tutulmuştur. Bu, eşitlik ilkesine aykırılık
teşkil etmez mi?
BAŞKAN Sayın Dibek
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, geçtiğimiz gün, açılımdan sorumlu
Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalayın
bir açıklaması oldu, basına da düştü: Haburu şimdi
savunuyorum, devamı da gelecek. dedi. Bunu ben okuyunca şöyle bir
şey anladım: Yine bu teröristler dağdan gelecekler Habura,
hâkim ve savcıları bizler helikopterle oraya götüreceğiz,
işte bu teröristler Biz pişman değiliz. diyecekler ama
kendileriyle ilgili herhangi bir işlem yapılmayacak,
tutuklanmayacaklar, serbest bırakılacaklar, böyle bir şey
anladım. Yanlış mı anladım acaba? Bu konuda siz ne
düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Müsaade ederseniz birinci sorudan başlayacağım. Turhaldaki
şeker fabrikası Portföy Cde. Bu şeker fabrikasının
320 bin tonluk bir kotası var. Özelleştirmede beş yıl
boyunca üretimin devamı için bir şart olacak, bu şartın bir
teminatı olarak da yatırımcıdan ilave bir teminat
alınacak. Burada arkadaşların bana verdiği bilgiye göre
ilave teminat 75 milyon dolar civarında bir rakam. Yani, ben bütün Portföy
C için mi, yoksa sadece bunun için mi bilmiyorum ama bana söylenen rakam bu.
Özetle, arkadaşlar, dün de söyledim bugün de söyledim, şeker
fabrikalarının gerçekten daha etkin, verimli kullanılması
için bu karar zamanında verilmiş. Bakın -yani geçmişe
dönmek için söylemiyorum- aslında birçok özelleştirme için
yıllar önce, 90lı yıllarda, 2000li yılların
başında bu kararlar verilmiş, biz gelmişiz
uygulamışız, uyguluyoruz. O günkü hükûmetler de bunu doğru
bulmuşlar, biz de doğru buluyoruz. Mesele bunu doğru yapmak,
mesele bu üretimi devam ettirmek, mesele Türkiye'nin dünya standartlarında
şeker üretimi, yani verimli bir şekilde, maliyeti düşük bir
şekilde vatandaşımıza şeker vermesi, hatta ihracat
yapmasıdır. Şimdi derdimiz bu, inşallah, o çerçevede
yapılacak.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben de Fransanın
tutumunu şiddetle kınıyorum. Yani, vatandaşımız
bu konuda çok hassastır, vatandaşımız ne
yapacağını bilir. Geçen gün bana soruldu,ben dedim
ki: Hükûmet olarak biz bir şeye önayak olamayız çünkü
uluslararası kurallar var ama vatandaşımız hassasiyetlere
sahiptir. Fransa, ben inanıyorum ki ileride bütün bu kararları geri
alacak, ben buna inanıyorum çünkü Türkiye'nin ekonomisi güçlendikçe, kendi
birlik ve beraberliğini korudukça, Türkiye güçlendikçe... Siz
göreceksiniz, yani Fransa gibi ülkelerin zamanı geçti. Yani Avrupa
artık ihtiyar, bunlar zemin kaybediyorlar. Zemin kazanan kim? Türkiye,
Rusya, Hindistan, Çin. Dünya çok hızlı değişiyor. Gün
gelecek bunlar pişman olacaklar ve o meclislerinden bu kararları
belki geri almak zorunda kalacaklar. Ben buna inanıyorum ama yeter ki bir
olalım, beraber olalım, başarılı olalım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Işık, bu kahveci esnafımızın KOSGEB kredisinden
yararlanamaması hususunu, yani daha doğrusu bu hususu,
yararlanamamasının düzeltilmesi hususunu ilgili bakanımıza
ileteyim. Benim alanım değil.
Değerli
arkadaşlar, Van depreminde birtakım tabii ki yardım kampanyaları
yapıldı, memurlara yönelik bir adım attık. Aslında
Simav depreminde de bana bu konu iletilseydi, samimi olarak söylüyorum,
aynı şeyi yine yapardım. Dolayısıyla...
ALİM
IŞIK (Kütahya) Meclis açıldığından beri bunu
söylüyorum Sayın Bakanım.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, bakalım...
Değerli
arkadaşlar, bana yeni söylüyorsunuz, bu soru-cevap kısmında
söylüyorsunuz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Hayır, daha önce çok duyurdum.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, bir de tabii ki
bakın, Simavda farklı olarak... Şunu da söyleyeyim bakın,
belediyelere biz yardım yaptık. Ben, oradaki Valimize, hatta
sınıf arkadaşım benim, dedim ki: Git, lütfen bak, nerede ne
zarar varsa bana bildir. Ben o zararları karşılayayım. Ve
nitekim de belediyelerimize bu anlamda yardımcı da olduk. Devlet
olarak da birçok katkıda bulunmuşuz, yaraları sarmışız.
Ha, oradaki çalışanlarımıza bir ek ödeme konusu gündemde.
Ben, onu da, çalıştırayım arkadaşları, gerekirse
onu da yaparız.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Çok iyi olur.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Yani burada, lütfen, şöyle,
Vanda şöyle oldu, Hükûmet şöyle bir tavır içerisine girdi;
Simavda şöyle oldu, Hükûmet... Böyle bir şey yok. Yani o konuda
yanlış bir anlaşılma olmasın.
Şimdi,
ben Devrek Belediyesinin şu andaki borcunu ezberden bilmiyorum.
Dolayısıyla arkadaşlar bulurlarsa sizinle
paylaşayım. İl özel idarelerinin paylarının
haksız dağıtıldığını söylüyorsunuz.
Şimdi, değerli arkadaşlar
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan ben
söylüyorum: 2 milyon, 3 milyona devredildi.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Bravo, tebrik
ediyorum.
Şimdi, şöyle bir şey arkadaşlar, bakın il özel
idarelerinin paylarının nasıl
dağıtılacağı kanunla belirlenmiş. Bu kanun
Meclisimiz tarafından kabul edilmiş. Yani Maliye Bakanı olarak
ben sadece aracıyım. Ha, bunu düzeltelim diyorsanız, daha iyi
yapalım, mesela yaz-kış nüfusu değişen yerler var, bir
sürü sorun var, büyükşehirler var, şunlar, bunlar var ve bunlar
Meclise geldiği zaman tartışalım, daha düzgün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın İbrahim Korkmaz burada mı?
Şimdi, Sayın Korkmaz, demin yaptığınız
konuşma esnasında Sayın Merve Kavakçıdan bahsederken
Sayın Tanal size laf atmış Amerikan vatandaşı,
Amerikan vatandaşı. diyerek. Siz de ona Sizin içinizde de en az 40
tane vardır. diye bir cümle sarf etmişsiniz. Şimdi, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin içinde yer alabilmek için bir başka ülkenin
vatandaşı olma hakkı yok biliyorsunuz, sadece Türk
vatandaşı olma şartı var. (Gürültüler) Bir saniye,
dolayısıyla bu sözünüzü düzeltirseniz ben 9uncu maddeyi
Oradan
söyleyin, kayıtlara geçecek.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Düzce Milletvekili İbrahim Korkmazın, İçinizde 40
tane Amerikan vatandaşı vardır. şeklindeki ifadesini
hakaret manasında söylemediğine ve sözünü geri
aldığına ilişkin açıklaması
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sayın Başkanım, benim
kastettiğim şey
(CHP sıralarından Duyamıyoruz sesleri)
BAŞKAN Peki, açacağım.
Sayın Korkmaz oturun.
MUHARREM İNCE (Yalova) İçinizde 40 tane Amerikan
vatandaşı vardır. İçinizde 40 tane Amerikan
vatandaşı var. diyor.
ADNAN KESKİN (Denizli) Adam özür dilerken hakaret ediyor ya.
Böyle bir şey mi olur? Özür dilerken hakaret ediyor.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Keskin şu anda açıyorum.
ADNAN KESKİN (Denizli) Sayın Başkanım, özür
dilerken hakaret ediyor, CHP zihniyetinden bahsediyor. Bu nasıl bir özür
dileme?
BAŞKAN Sayın Keskin, şu anda, ben
duyamadığım için açtım.
ADNAN KESKİN (Denizli) Yani aklını kiraya veren
beyinsizler, CHP zihniyeti diye bir cümle var burada, hepimize suçlama var.
AHMET YENİ (Samsun) Sen de hakaret ediyorsun.
ADNAN KESKİN (Denizli) Ederim tabii o ederse.
AHMET YENİ (Samsun) Edemezsin! Sen nasıl edeceksin!
ADNAN KESKİN (Denizli) Ederim o ederse.
AHMET YENİ (Samsun) Et bakayım!
ADNAN KESKİN (Denizli) Ederim.
BAŞKAN Sayın Keskin, daha ne dediğini
AHMET YENİ (Samsun) Ayıp, ayıp! Tecrübeli
milletvekilisin!
ADNAN KESKİN (Denizli) Saygısızlık yapma! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Keskin
Sayın Keskin
ADNAN KESKİN (Denizli) Cumhuriyet Halk Partisi zihniyeti diyor
BAŞKAN Sayın Keskin, ben Sayın Korkmazın
söylediklerini işitemediğim için, şimdi mikrofonunu açtım
ADNAN KESKİN (Denizli) Ben işitiyorum Sayın
Başkan, CHP zihniyeti diyor
Bir hakaret yaptı, bir daha hakaret
ediyor.
BAŞKAN Tamam da şimdi
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) Sayın Başkan
Aklını kiraya veren beyinsizler ifadesi bu arkadaşlara ait,
hangisi hakarettir, düzeltmeyi ve özür dilemeyi de kendisi yapsın!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Arkadaşlar, hep beraber dava
ederiz. Kim beyinsiz anlaşılır o zaman!
BAŞKAN Ben, Sayın Korkmazın
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın İnce
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın
İdare Amiri AK PARTİ Grubuna dönerek, bir
arkadaşımızın yaptığı amacını
aşan bir konuşmayı Aklını kiraya veren beyinsizler
diye ifade ediyor. Lütfen sözünü geri alsın!
BAŞKAN Mesela onu da duymadım, şimdi ikisine birden söz
vereceğim.
ADNAN KESKİN (Denizli) O alsın, ben alırım geriye!
BAŞKAN Bugün nasıl bir şey var milletvekili
arkadaşlarımızda, kimse kimseyi dinlemiyor, üstüne üstlük beni
de dinlemiyorsunuz! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben duymuyorum.
Şimdi, Sayın Korkmaz, rica ediyorum sizden, bu 40 Amerikan
Vatandaşı Cumhuriyet Halk Partisinin içinde var. sözünüzü düzeltin.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sayın Başkanım,
öncelikle şunu söylemek istiyorum. İkinci bir ülke
vatandaşı olmak ne zamandan beri hakaret meselesi oldu, ben onu
anlayabilmiş değilim doğrusu.
BAŞKAN Hayır, hayır, Meclis grubunda olamaz.
Şimdi, lütfen düzeltin.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Bir kere bu sözü ben hakaret manasında söylemedim, oradaki laf atan
arkadaş bunu hakaret olarak kendisi algılıyor ve bu şekilde
bir şey söyledi. Ben hiçbir şekilde bunu hakaret manasında
söylemiş değilim, birincisi.
İkincisi, ben Cumhuriyet Halk Partisi veya o dönemin CHP zihniyeti
içerisinde, o zihniyetteki insanlar içerisinde Amerikan vatandaşı
olabilir diye, o manada söyledim ben bu lafı, ama arkadaşlar bunu
eğer hakaret olarak algılıyorlarsa, ben sözümü geri
alıyorum, ama bu bir hakaret değil. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Tamam.
Sayın Keskin, sizinkini de açıyorum.
4.- Denizli Milletvekili Adnan Keskinin, Aklını kiraya veren
beyinsizler. şeklindeki ifadesinden dolayı özür dilediğine
ilişkin açıklaması
ADNAN KESKİN (Denizli) Sayın Başkan, ben hakaret
etmedim. Ben hakaret etmedim. Ben sadece arkadaşımız CHP
zihniyeti deyince, yani bir cümle söyledim, ben de özür dilerim kendisinden.
BAŞKAN Tamam, halloldu, tamamdır.
Teşekkür ederim her ikinize de.
Şimdi, daha evvel
NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) Sayın Başkan, siz
de Meclisteydiniz. Merve Kavakcı ikinci vatandaşlığı
olduğu için değil, baş örtüsü olduğu için bu Meclisten
atıldı. Bunun düzeltilmesini istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Merve Kavakcının atılıp
atılmamasıyla ilgili değil konu. Sadece bir arkadaşın
Sayın Korkmaza laf atması neticesinde onun ona verdiği cevapla
alakalı bir konu.
Şimdi, Allah rızası için siz de germeyin ekstradan.
Sayın Keskin de söyledi, o da söyledi.
NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) Doğruyu öğrenmeye
çalışıyoruz.
BAŞKAN Konu o konuyla alakalı değildi. Sayın
Korkmazın Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili sözlerine zaten Grup
Başkan Vekili Sayın Muharrem İnce cevap verdi.
Dolayısıyla, şimdi 40 kişi yi de düzelttikten sonra,
mümkünse şu 9uncu maddeyi, arzu ederseniz, izin verirseniz, müsaitseniz,
okutayım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2012
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/470) (S.Sayısı:87) (Devam)
2.- 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezî Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2010 Bütçe
Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve
Eki Raporların Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/278, 3/538) (S.Sayısı: 88) (Devam)
BAŞKAN - 9uncu maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE
9- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN Madde hakkında söz talebi yoktur.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bu arada, sayın milletvekilleri, tutanak tutan
arkadaşların bile kafasını
karıştırdınız bugün.
Sayın milletvekilleri, böylece 2010 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının maddeleri kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylama yarınki birleşimde son konuşmalardan
sonra yapılacaktır.
Programa göre bütçenin tümü üzerindeki son konuşmaları ve 2012
yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2010
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
açık oylamalarını yapmak için 21 Aralık 2011 Çarşamba
günü saat 14.00te toplanmak üzere Birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı geceler diliyorum hepinize.
Kapanma Saati: 23.18