TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
46ncı
Birleşim
3
Ocak 2012 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkan Vekili Oturum Başkanı Mehmet Sağlamın,
Şırnak ilinin Uludere ilçesinde hayatını kaybeden 35
vatandaşımızın ailelerine ve milletimize,
Kırıkkalede kaza sonucu hayatını kaybeden 4 işçinin
ailelerine başsağlığı dilediğine ve yeni
yılın hayırlara vesile olmasına ilişkin konuşması
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Hükûmetin Gündem
Dışı Açıklamaları
1.- Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın, Şırnak ilinin Uludere ilçesinin
sınır kesiminde yapılan hava operasyonunda 35
vatandaşımızın hayatını kaybetmesi ve açılan
soruşturma ile bu vatandaşlarımızın geride kalan
yakınlarına yapılacak yardımlara ilişkin gündem
dışı açıklaması ve İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu, İzmir Milletvekili Oktay Vural, Siirt Milletvekili
Gültan Kışanak ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın
grupları adına aynı konuda konuşmaları
B) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili
Çiğdem Münevver Öktenin, 3 Ocak Mersin ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Adıyaman
Milletvekili Salih Fıratın, Şırnak ilinin Uludere
ilçesinin sınır kesiminde yapılan hava operasyonu sonucunda 35
vatandaşımızın hayatını kaybetmesi nedeniyle
Hükûmetin gereğini yapmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniye ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürkün, 3 Ocak Mersin ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
2.- Şırnak Milletvekili
Mehmet Emin Dindarın, Şırnak ilinin Uludere ilçesinin
sınır kesiminde yapılan hava operasyonunda 35
vatandaşımızın hayatını kaybetmesi ile Uludere
Kaymakamının darp edilmesi olaylarında, faillerin bulunması
gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Erzurum Milletvekili
Oktay Öztürkün, Birinci Dünya Savaşında Osmanlı-Rus muharebesi
sırasında gerçekleştirilen Sarıkamış
Harekâtının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- 23/12/2011 tarihinde
kabul edilen 6262 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun 16ncı maddesinin Türkiye Büyük Millet
Meclisince bir daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/657)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt ve 22 milletvekilinin, tütün üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/86)
2.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu ve 20 milletvekilinin, arıcılık
sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/87)
3.- Van Milletvekili Özdal
Üçer ve 20 milletvekilinin, Van ili ve çevresinde yaşayan insanların
büyük çoğunluğunun geçim kaynağını oluşturan
tarım ve hayvancılığın sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/88)
C) Duyurular
1.- Diyarbakır 6.
Ağır Ceza Mahkemesi ve Diyarbakır 5. Ağır Ceza
Mahkemesince, Diyarbakır Milletvekili Leyla Zananın
yargılandığına dair dosyaların, Anayasanın
83üncü maddesinin 2nci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine
sunulmasına ilişkin duyuru (3/658), (3/659)
D) Önergeler
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun; Türk Ceza Kanunu ve Uyuşturucu Maddelerin
Murakabesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin (2/14) İç Tüzükün 37nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/16)
VII.- SÖZLÜ SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Ardahan-Çıldır Cambaz Demiryolu İstasyonuna
antrepo ve lojistik tesis kurulmasına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/7) ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, şeker pancarı üreticilerinin sorunlarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/214) ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, hayvancılığın
desteklenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/217) ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
4.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, canlı hayvan ve et fiyatlarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/226) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
5.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, Adana-Kozandaki TMOya ait kurutma tesisine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/233) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
6.- Adana
Milletvekili Ali Halamanın, pamuk fiyatlarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/240) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
7.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurtun, Eskişehir-Mahmudiyeye hipodrom
yapılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/249) ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
8.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
hayvanlarda şap hastalığına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/253) ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
9.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, kapatılan hayvan pazarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/254) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, tarım ve
hayvancılığa verilen desteğe ilişkin sözlü soru
önergesi (6/258) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
11.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, kümes sahiplerinin ruhsat sorunu ve
desteklenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/273) ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
12.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Tarım Kredi Kooperatiflerine
borcu olan çiftçilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/307) ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
13.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, ülkemizdeki balık tüketimine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/326) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
14.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şekerin, pamuk
üretimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/356) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı
15.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlunun,
fındık üretimine ve fiyatına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/364) ve Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
16.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, buğday destek primi ödeme
sistemine ilişkin sözlü soru önergesi (6/367) ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
17.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, buğday destek primi ödeme sistemine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/392) ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
18.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, Adanaya yapılan yatırımlara ve verilen
tarımsal desteklere ilişkin sözlü soru önergesi (6/413) ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
19.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, ithal edilen tarım ürünlerinin olumsuz etkilerini
önleme amacıyla gümrük vergisinin artırılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/425) ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
20.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaşın, Çanakkaledeki süt üreticilerinin
sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/431) ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
21.- Niğde Milletvekili
Doğan Şafakın, patates üreticilerinin sorunlarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/444) ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
22.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, tarımsal desteklerin
artırılmasına ve tarımda kullanılan mazottan KDV ve
ÖTV alınmamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/452) ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
23.- Aydın Milletvekili
Osman Aydının, Söke ve diğer ilçelerde meydana gelen afetten
dolayı üreticilerin yaşadığı mağduriyete
ilişkin sözlü soru önergesi (6/460) ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
24.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, Adanadaki tarım arazilerinin kullanılması ve
işletilmesi ile ilgili sorunlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/488)
ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
25.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, yabani hayvan saldırıları sonucu arı
yetiştiricilerinin yaşadığı mağduriyete
ilişkin sözlü soru önergesi (6/506) ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
26.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Posofda meyve yetiştiriciliğinin
yaygınlaştırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/509) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı
27.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraşta
sığır yetiştiriciliğinin desteklenmesine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/529) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
28.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraşta hayvancılık hibe
desteğinin uygulanmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/530) ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
29.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, Kastamonuda tarım ve
hayvancılığın desteklenmesine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/584) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
30.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, şeker pancarı üretiminin
desteklenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/585) ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
31.- Ankara Milletvekili Zühal Topcunun,
Bakanlıkta ve Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda özürlü personel istihdamına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/630) ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
32.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar
Soydanın, gıda denetim hizmetlerinin güçlendirilmesi ve
yaygınlaştırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/665) ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
33.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtanenin, Karsta hayvancılıkla
uğraşan köylülerin saman ve kuru ot sorununa ilişkin sözlü soru
önergesi (6/686) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
34.- Çanakkale Milletvekili
Mustafa Serdar Soydanın, Bigada görülen şap
hastalığından zarar gören üreticilerin mağduriyetine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/690) ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
35.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, tarım ve hayvancılığa verilen desteklere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/695) ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
36.- Aydın Milletvekili
Osman Aydının, afete maruz kalan pamuk üreticilerinin destek
priminden faydalandırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/697) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı
37.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüzün, Jokey Kaza ve Yardım Sandığı
ile ilgili bazı iddialara ilişkin sözlü soru önergesi (6/698) ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
38.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüzün, jokeylerin sorunlarına ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/699) (Cevaplanmadı)
39.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Çatalca-Yalıköydeki hayvan
ölümlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/700) ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Orta Doğu Sinkrotron
Işığı Deneysel Bilim ve Uygulamaları Uluslararası
Merkezi Statüsüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/297) (S. Sayısı:
64)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi
Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair
Anlaşma ile 22 Ekim 2009 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası
Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair Anlaşmaya
Değişiklikler Getirilmesi Hakkında Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/440) (S. Sayısı: 32)
IX.- OYLAMALAR
1.- Orta Doğu Sinkrotron
Işığı Deneysel Bilim ve Uygulamaları Uluslararası
Merkezi Statüsüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Tam Gün
Yasasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/815)
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Simavdaki depremde görev alan devlet memurlarına fazla mesai ve özel
hizmet tazminatı ödenmediği iddiasına ilişkin Maliye
Bakanından sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahinin cevabı (7/894)
3.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıakanın,
Ankaranın bazı ilçelerine doğal gaz verilmemesinin nedenlerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/1162)
4.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, TRTde
yayınlanan Büyük Takip adlı programa ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/1211)
5.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, 11
Ekim 2011 tarihli CHP Grup Toplantısının kesintili olarak
yayınlanmasına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/1214)
6.- Ankara Milletvekili Zühal Topcunun, uzman
yardımcılığı mülakat sınavlarına ve bu
sınavlara yapılan itirazlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/1283)
7.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
Mekkede bulunan Osmanlı revakları ve kubbelerinin
yıkılmasının önlenmesi için yapılan
çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/1291)
8.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, Van depremi
sonrası Kızılayın yaptığı çalışmaların
yeterliliğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı (7/1297)
9.- Manisa Milletvekili Hasan Örenin, Turgutlu Ticaret
ve Sanayi Odası meclis toplantısında
yapıldığı iddia edilen maden arama ve üretim izni
faaliyetleri ile ilgili bir konuşmaya ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/1351)
10.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün
Bilgehanın, Bakanlık bünyesinde aile planlaması hizmetlerini
yerine getiren birime ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/1352)
11.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlunun, A
Milli Takım Teknik Direktörünün sözleşmesine ve aldığı
maaşa ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın cevabı (7/1363)
12.- Ankara Milletvekili Zühal Topcunun,
memurların çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/1371)
13.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Şaphanede ÇED raporu olmaksızın sülfürik asit tesisi
kurulacağı iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/1386)
14.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Kahramanmaraşta yapılan ve yapılması
planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/1394)
15.- İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprakın, Dünya Atletizm Şampiyonasının
yapılacağı spor salonunun inşaatına ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı
(7/1395)
16.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Kahramanmaraşta yapılan ve yapılması
planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı (7/1404)
17.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Kahramanmaraşta yapılan ve yapılması
planlanan yatırımlara,
- Ankara Milletvekili Mustafa Erdemin, işsizlik
oranına ve işsizlik sorununun çözümüne,
İşsizlik oranlarına ve gizli
işsizliğe,
İlişkin
soruları ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı (7/1418), (7/1419), (7/1420)
18.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin,
yabancı ilaç firmalarının ilaç denekliği
uygulamasından kaynaklanan sorunlara ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/1435)
19.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Soma
Devlet Hastanesi Projesine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağın cevabı (7/1439)
20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Akhisar
Devlet Hastanesi Ek Hizmet Binası Projesine ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/1440)
21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Turgutlu
Devlet Hastanesi Projesine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağın cevabı
(7/1441)
22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
Alaşehir Devlet Hastanesi Projesine ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/1442)
23.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Kahramanmaraşta yapılan ve yapılması
planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/1448)
24.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
yabancı sermayeli bankalara borçları olan çiftçilerin
sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/1460)
25.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
çiftçilerin kredi borcu nedeniyle yaşadıkları mağduriyete
ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/1461)
26.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Türk Akreditasyon Kurumuna ilişkin
Başbakandan sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat
Ergünün cevabı (7/1462)
27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, küçük
esnafın büyük mağazalar ile alışveriş merkezlerinden
kaynaklanan mağduriyetine ilişkin Başbakandan sorusu ve Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergünün cevabı (7/1463)
28.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşinin, Anadolu Ajansı Genel Müdürüyle ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/1468)
29.- Hatay Milletvekili Hasan Akgölün, Van
depremzedelerinin sorunlarına ve hasar tespit çalışmalarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın cevabı (7/1470)
30.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun, İzmire yönelik yatırım ve harcamalara
ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergünün
cevabı (7/1483)
31.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, pamuk
üreticilerinin ve tekstil sektörünün sorunlarına ilişkin sorusu ve
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergünün cevabı (7/1484)
32.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun, İzmire yönelik yatırım ve harcamalara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/1488)
33.- Diyarbakır Milletvekili Emine Aynanın,
Diclede düzenlenen bir askerî operasyon sırasında bir sivilin hedef
alındığı iddiasına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı
(7/1509)
34.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın,
biber gazının insan sağlığına etkilerine
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/1531)
35.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
terör örgütünün ilaçta yaşanan yolsuzluklarla ve aile hekimliğinin
uygulamasının suistimali ile bağlantısına ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
(7/1533)
36.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun, İzmire yönelik yatırım ve harcamalara
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/1545)
37.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının,
Konyaspor-Güngörenspor futbol maçının yayınına ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/1549)
38.- Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın, TOKİnin uygulamalarına ve ihalelerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/1568)
39.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşinin, TBMM TV yayınlarının
sınırlandırılmasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/1572)
40.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün,
Anadolu Ajansının tarafsızlığını
yitirdiği iddialarına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/1586)
41.- Konya Milletvekili Atilla Kartın, Konyadaki
hava kirliliğinin azaltılması çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/1596)
42.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün,
yabancılara toprak satışına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/1598)
43.- Van Milletvekili Aysel Tuğlukun, 1937-1938
yıllarında Tuncelide meydana gelen olaylarla ilgili belgelere
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/1599)
44.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
İller Bankası AŞ.de yeniden yapılandırma sebebiyle
bazı kadrolarda yaşanan mağduriyete ilişkin sorusu ve Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/1601)
45.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam
Kesimoğlunun, bir iş ilanı sonucunda işe
alınanların ilandaki şartları taşımadıkları
iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/1604)
46.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Soma-B
Termik Santrali Bacagazı Tesisi Projesine ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/1605)
47.- Antalya Milletvekili Tunca Toskayın,
taş ve mermer ocaklarının çevreye verdiği zararların
azaltılmasına yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/1606)
48.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Doğu Akdenizde doğal gaz ve petrol aramaları için ikinci bir
geminin kiralandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/1607)
49.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adanada
verilen maden arama ve işletme ruhsatlarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/1608)
50.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
nükleer güç santralleri yapımına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/1609)
51.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün,
Elektrik İşleri Etüd İdaresi Genel Müdürlüğünün
kapatılmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/1610)
52.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, bakanlık merkez teşkilatı birimlerinin hizmet
binalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı
(7/1611)
53.- Antalya Milletvekili Tunca Toskayın,
Antalyada faaliyet gösteren derneklere ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı
(7/1631)
54.- Antalya Milletvekili Tunca Toskayın,
Antalyadaki gelir ve yaşam koşulları ile yoksulluk riskinin son
on yıldaki değişim oranına ilişkin sorusu ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/1640)
55.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın,
bazı medya gruplarına uygulanan vergi incelemelerine ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/1642)
56.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Soma
Vergi Dairesi Müdürlüğü Hizmet Binası Projesine ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/1643)
57.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Gördes
Vergi Dairesi Müdürlüğü Hizmet Binası Projesine ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/1644)
58.- Antalya Milletvekili Tunca Toskayın, vergi
incelemelerine ve Antalyada son beş yılda vergi incelemesine tabi
tutulan mükellef sayısının yıllara göre
dağılımına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/1646)
59.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık merkez teşkilatı birimlerinin hizmet
binalarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/1671)
60.- İzmir Milletvekili Erdal Aksüngerin,
Çeşmede Turizm Merkez Alanı ilanı çalışmalarına
ve kaçak yapılaşmayla ilgili bir mahkeme kararının
uygulamasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/1688)
61.- Ankara Milletvekili Sinan Aydın Aygünün,
bankaların krediler dışındaki işlemlerden
aldıkları ücret ve komisyonlara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/1690)
62.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık merkez teşkilatı birimlerinin hizmet
binalarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı
(7/1693)
63.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık merkez teşkilatı birimlerinin hizmet
binalarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı
(7/1694)
64.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, BM
İnsani Gelişme Endeksinin 2011 yılı raporuna ilişkin
Başbakandan sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı (7/1711)
65.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın,
İzmirde maden işletmelerinde kullanılan siyanüre
karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/1726)
66.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Mersinde kömüre bağlı hava
kirliliğine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/1727)
67.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Kurşun Geri Kazanım Tesisi Kapasite Artışı Projesine
ve tesisin ÇED sürecine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/1729)
68.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın,
İzmirde maden işletmelerinde kullanılan siyanüre
karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/1730)
69.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fıratın, hidroelektrik santrallerinden elde edilen elektriğe
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/1731)
70.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın,
petrol ve doğal gaz ithalat oranına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/1732)
71.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın,
Ödemişte madencilik faaliyetlerinin arkeolojik sit alanına
etkilerine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı (7/1743)
72.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaşın, Çan Kültür Sarayı inşaatının son
durumuna ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı (7/1744)
73.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
sendikalar, toplu sözleşme hakkı ve bir bakan hakkındaki
açıklamalarına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/1803)
74.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
yabancılara satılan taşınmazlara ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/1826)
75.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Simav depreminin ardından kalıcı konutların fay hattı
üzerine yapıldığı ve hak sahiplerinin mağdur
edildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/1827)
76.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
yeni Vanın kurulması düşünülen bölgeyle ilgili bazı
iddialara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/1828)
77.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık merkez teşkilatı araçları ve
lojmanlarının giderlerine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/1829)
78.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Simavda TOKİ tarafından yapılan konutlara ilişkin sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/1830)
79.- Amasya Milletvekili Ramis Topalın,
Yeşilırmak Havzası üzerine yapılması planlanan 22 HES
projesinin çevreye etkilerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/1831)
80.- İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprakın, küresel iklim değişikliği raporları ve
politikasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/1832)
81.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Rusyadan doğal gaz alımının özel sektöre devriyle ilgili
bazı iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/1833)
82.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Suriye sınırındaki mayınlı arazilerde petrol
yatakları bulunduğu iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/1834)
83.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık merkez teşkilatı araçları ve
lojmanlarının giderlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/1835)
84.- Antalya Milletvekili Osman Kaptanın, Antalya
ili ve ilçelerindeki doğal gaz çalışmalarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/1836)
85.- Bursa Milletvekili Necati Özensoyun, 2008-2010
yılları arasında Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezinde
belirlenen ortalama elektrik fiyatlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/1837)
86.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Simav depremi sonrası özel idarelere ve belediyelere gönderilen
ödeneğe ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/1878)
87.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
AB ile yürütülen müzakerelere ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği
Bakanı Egemen Bağışın cevabı (7/1899)
88.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık merkez teşkilatı araçları ve
lojmanlarının giderlerine ilişkin sorusu ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/1900)
89.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün, memurların
toplu sözleşme hakkının uygulanması ile ilgili bir
açıklamasına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/1915)
90.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
Akkuyu Nükleer Güç Santrali ile ilgili ÇED çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/1930)
91.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, elektrik faturalarına yansıtılan
kayıp-kaçak bedeline ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/1933)
92.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün,
Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğünün
kapatılmasıyla ilgili sorunlara ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/1934)
93.- Ankara Milletvekili Sinan Aydın Aygünün,
elektrik faturalarına yansıtılan bazı bedellere
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/1935)
94.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın,
Ankaradaki şebeke suyunun kalitesine ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/1971)
95.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlığın başta İstanbulda olmak
üzere ülke genelinde olası bir deprem için aldığı önlemlere
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/2034)
96.- Elazığ Milletvekili Enver Erdemin,
Elazığdaki doğal gaz çalışmalarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/2035)
97.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlığın başta İstanbulda olmak
üzere ülke genelinde olası bir deprem için aldığı önlemlere
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
(7/2094)
3 Ocak 2012 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır )
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili Oturum
Başkanı Mehmet Sağlamın, Şırnak ilinin Uludere
ilçesinde hayatını kaybeden 35 vatandaşımızın
ailelerine ve milletimize, Kırıkkalede kaza sonucu hayatını
kaybeden 4 işçinin ailelerine başsağlığı
dilediğine ve yeni yılın hayırlara vesile olmasına
ilişkin konuşması
BAŞKAN
Başlamadan önce, Şırnak Uluderede hayatını kaybeden
35 vatandaşımızın ailelerine ve milletimize yüce Meclisimiz
adına başsağlığı diliyorum.
Ayrıca, dün
Kırıkkalede elim bir kaza sonucu hayatını kaybeden 4
işçinin ailesine de başsağlığı diliyorum.
Yeni
yılın yüce milletimize hayırlara vesile olmasını,
sağlık, huzur içinde başarılarla dolu bir yıl
geçirmemizi diliyorum. Bütün milletvekili arkadaşlarımıza
saygılarımı sunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmet adına Başbakan Yardımcısı
Sayın Beşir Atalay, Şırnak Uluderede 35
vatandaşımızın hayatını kaybetmesiyle ilgili
İç Tüzükün 59uncu maddesine göre söz talep etmişlerdir. Gündeme
geçmeden önce bu talebi yerine getireceğim.
Sayın
Bakanın açıklamasından sonra, istemleri hâlinde siyasi parti
gruplarına ve grubu bulunmayan milletvekillerinden birisine söz
vereceğim. Konuşma süreleri Hükûmet için yirmi dakika, siyasi parti
grupları için on dakika, grubu bulunmayan bir milletvekili için ise
beş dakikadır.
Buyurun Sayın
Bakanım (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Hükûmetin Gündem Dışı Açıklamaları
1.- Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın, Şırnak ilinin
Uludere ilçesinin sınır kesiminde yapılan hava operasyonunda 35
vatandaşımızın hayatını kaybetmesi ve açılan
soruşturma ile bu vatandaşlarımızın geride kalan
yakınlarına yapılacak yardımlara ilişkin gündem
dışı açıklaması ve İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu, İzmir Milletvekili Oktay Vural, Siirt Milletvekili
Gültan Kışanak ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın
grupları adına aynı konuda konuşmaları
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Sayın
Başkan, yüce Meclisimizin değerli üyeleri; önce hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben de, yeni
yılın ilk oturumu olduğu için, hepinizin yeni
yılını kutluyorum. Allah hepimize sağlıklı,
huzurlu bir yıl nasip etsin ve Meclisimize de hayırlı ve verimli
bir çalışma yılı nasip etsin diyorum.
Geçtiğimiz
hafta Uluderede vuku bulan elim hadiseye ilişkin Hükûmetimiz adına
bilgi sunmak üzere huzurunuzdayım.
Bildiğiniz
gibi, olağanüstü gelişmelerde Hükûmet olarak Meclisimizi
bilgilendirmeyi önemli görüyoruz. Bu, benim bu sene üçüncü bilgilendirmemdir. Biri
terör olayıyla ilgili, diğeri deprem sonrası, depremden iki gün
sonra yine salı günüydü, bu defa da olaydan sonraki ilk Meclis oturumunda
yüce Meclisi bilgilendirme konusunda dün Bakanlar Kurulunda görüştük ve
karar aldık.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, 28 Aralık
Çarşamba gecesi, Uludere ilçemizin olduğu bölgeden, üç köyümüzden
vatandaşlarımız Irak sınırı içinde, terörist grup
zannıyla hava operasyonuyla bombalanmış ve 35 vatandaşımız
hayatını kaybetmiştir. Sonradan, bu
vatandaşlarımızın kaçakçılık faaliyeti sebebiyle Irakın
kuzeyinde, sınırımızın ötesinde bulundukları
anlaşılmıştır. Ülkemizin tümünü üzüntüye boğan bu
müessif olayda hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet diliyorum, kederli ailelerine bir kez daha başsağlığı
diliyorum. Her bir vatandaşımızın üzüntüsü hepimizin
üzüntüsüdür, tüm Türkiyenin üzüntüsüdür.
Hükûmetimiz,
olayın öğrenilmesinden hemen sonra gelişmeleri anbean takip
etmiştir. Sayın Başbakanımız ilk saatlerden itibaren
Genelkurmay Başkanımızdan, İçişleri
Bakanımızdan, Şırnak Valimizden bilgi
almıştır. Olayın hemen ertesinde Şırnak Valimiz
ve Valilik Kriz Merkezi tarafından yapılan açıklamalarda, o
aşamada derlenen bilgiler kamuoyuna aktarılmıştır.
Olayın tüm yönleriyle araştırıldığı, gerekli
adli ve idari tahkikatın başlatılmış olduğu ifade
edilmiştir.
Bu noktada,
devletimizin ve Hükûmetimizin kamuoyunun ivedilikle
aydınlatılması ve hukukun gereğinin eksiksiz olarak yerine
getirilmesi konusundaki hassasiyetini özellikle vurgulamak isterim. Söz konusu
açıklamada da yer aldığı gibi, olayın hemen
ardından, hukuk devleti olmanın bir gereği olarak gerekli adli
ve idari tahkikata başlandığı
vurgulanmıştır. Buradan bir kez daha altını çizmek
istiyorum: Hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde hareket edilecek, olayla ilgili
tüm soru işaretleri aydınlığa kavuşturulacaktır.
Adli ve idari soruşturmalar da bu çerçevede sürdürülmektedir.
Nitekim, şunu
da burada ifade etmek isterim: Esasen, terörle mücadele süreci içinde
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, hukukun içinde olmaya çok
büyük özen gösterilmiştir. Bildiğiniz gibi seçim sonrası, bu yaz
döneminde, temmuz ayında başlayan terör olayları sonrası 17
Ağustostan itibaren ciddi bir sınır ötesi operasyon
başlatılmıştır ve bu operasyonlar bugün de devam
etmektedir. Bu süreç içinde bugüne kadar hiçbir sivil
vatandaşımız zarar görmemiş, bu konuda azami hassasiyet
gösterilmiştir. Biz Hükûmet olarak ve güvenlik birimlerimiz, bir yandan
terörle mücadele sürecini yürütürken bir yandan vatandaşımızın
korunması, vatandaşımızın gözetilmesi, hukukun içinde
olma ve demokratikleşme sürecini de paralel olarak yürütmüştür.
Size, tabii, bu operasyonlarla ilgili
şu teknik bilgiyi de sunmak istiyorum: Değerli milletvekillerimiz, 17
Ağustostan itibaren sınır ötesi hava harekâtı devam etmektedir.
Hedefler, iki tür tespitle vurulmaktadır. Birincisi, önceden
istihbaratı ve koordinatları tespit edilmiş terörist kamp,
barınma ve diğer tesisler, belli bir hedef, değerlendirme ve
analizleri sürecinden sonra vurulmaktadır. Kuzey Iraktaki pek çok kamp,
tesis, vesaire bu şekilde vurulmaktadır. İkincisi ise, özellikle
sınır bölgesinde teröristler tarafından kullanılan
geçiş bölgeleri düzenli olarak insansız hava araçları
tarafından kontrol altında tutulmakta, bu esnada tespit edilen
hareketliliklere, gerekli değerlendirmelerden sonra işlem
yapılmaktadır.
Nitekim, yine aynı gün içinde,
olayla ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığımızca
yapılan ayrıntılı açıklamada da o noktada düzenlenen
harekâtın gerekçelerine ve icra tarzına ilişkin yanlış
anlamalara ve değerlendirmelere mahal verilmemesi bakımından
ayrıntılı izahata yer verilmiştir. Bu açıklamada yer
alan değerlendirmeler bugün de geçerliliğini sürdürmektedir. Burada,
gerçekten Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Genelkurmay
Başkanlığının da oldukça şeffaf bir tutum
izlediğini ve dürüstçe olupbitenleri anlattığını
görüyoruz. Bu, devletimizin için ve Türkiye için önemlidir değerli
arkadaşlar; yani yüce Meclise bu noktayı özellikle ben arz etmek
isterim.
Genelkurmay
Başkanlığının açıklamalarından da
aldığım bilgiler çerçevesinde olayı, cereyanını
şu şekilde biraz daha detaylı size ifade etmek istiyorum:
İnsansız hava aracı da istihbarat kaynaklarından biridir.
İnsansız hava aracıyla tespit edilen görüntüler yetki verilen
merkezlerden anlık olarak izlenmekte ve alınan görüntüler ilgili
birimlerce değerlendirilerek hedefin analizi yapılmakta, süratli bir
koordinasyon sonrasında hedef yeri ve niteliği de dikkate
alınarak uygun vasıtalar ile hedef ateş altına alınmakta
veya birlikler tarafından operasyon icra edilmektedir. 28 Aralık 2011
gecesi Irak sınırları içinde hududumuza doğru bir grubun
hareket hâlinde olduğuna dair insansız hava aracı görüntülerinin
ulaşması üzerine, terörist olduğu değerlendirilen bu gruba
önce ikaz ve hedefin teyidi için saat 19.35te ve saat 19.45te olmak üzere 2
defa aydınlatma -4 adet- ve tahrip mermisi sınır hattı
üzerindeki muhtemel geçiş güzergâhına atılmış,
herhangi bir ikazın gelmemesi ve grubun aynı tertipte intikaline
devam etmesi üzerine hava kuvvetleri uçakları ile grup ateş altına
alınmıştır.
Grubun terörist olarak
değerlendirilmesinde aşağıdaki hususlar etken
olmuştur:
a) Sinat-Haftanin bölgesi bölücü terör
örgütünün yıllardır kontrol altında bulundurduğu, dağ
kadrosunun Zaho ve Dohuk ile lojistik irtibatını sağlayan, yurt
içinde Cudi Dağı, Beytüşşebap ve Bestler Dereler
bölgelerine terörist aktarımına imkân veren, Şırnak
bölgesindeki karakol ve üs bölgelerine saldırı için kullanılan
üslenme alanı olması.
Ayrıca,
tamamen sivil halktan arındırılmış ve bölücü terör
örgütü mensuplarına terk edilmiş bir bölgenin olması -orada köy
falan yok, hiçbir sivil yerleşim yok- bölücü terör örgütüyle irtibatı
olmayan ve izin almayan kişilerin Sinat-Haftanin bölgesine girebilmesinin
oldukça güç olması.
b) Olay öncesinde,
Haftanin bölgesindeki teröristlerin Uludere Ortasu ve Gülyazı bölgelerinde
konuşlu askerî birlikler hakkında araştırma
yaptıkları, Ortasu mücavir alanında Türkiyeye
aktarılması planlanan bir grup bölücü terör örgütü mensubunun
beklediği, Kandil ve Zap bölgelerinden Haftanine gönderilen
grupların bölgede toplanmakta oldukları yönündeki istihbarat
bilgilerinin Gülyazı ve Ortasu bölgesinde bir eylem planlaması
olabileceği değerlendirmesini güçlendirmesi.
Bölgedeki
teröristlerin telsiz görüşme sayısında dikkati çeken bir
artışın tespit edilmesi.
Olayın
geçtiği bölgede bugüne kadar bu denli kalabalık kaçakçı
gruplarının hareketinin tespit edilmemesi.
Geçmiş
dönemlerde, bölücü terör örgütünün kamuoyunda büyük etki yapacak türdeki
Dağlıca, 21 Ekim 2007; Aktütün, 3 Ekim 2008; Gediktepe, 19 Haziran
2010; Hantepe, 20 Temmuz 2010; Çukurca, 19 Ekim 2011 gibi
saldırılarını, Irak kuzeyinden kalabalık gruplar
toplayarak yük hayvanlarıyla birlikte ülkemiz topraklarına
sızarak gerçekleştirmesi.
Bu hususlar
ışığında, geçmişte Dağlıca, Aktütün,
Hantepe ve Çukurcada yaşanan acı tecrübeler dikkate alınarak,
geç kalındığı takdirde birliklerimize yapılacak bir
saldırıya tedbir alınmaması sonucunu
doğurabileceği değerlendirmesiyle, önce topçu ile uyarı
atışı açılmasına, sonuç alınmazsa hava kuvvetleri
uçaklarıyla ateş altına alınmasına karar
verilmiştir.
Yakın dönemde
kamuoyuyla paylaşılan görüntü ve resimlerde görüldüğü üzere,
silahlı teröristleri dahi sağ teslim almak isteyen, üşüyen
teröriste parkasını veren, sahip olduğumuz silah ve
teçhizatı kullanarak kısa sürede etkisiz hâle getirebileceğimiz
teröristleri sağ ele geçirmek için saatlerce ikna etmeye çalışan
bir mücadele anlayışına sahip olan Türk Silahlı
Kuvvetlerinin sivil halkı bilerek ateş altına
alacağını düşünmek büyük bir gaflettir,
haksızlıktır, insafsızlıktır. Olayda,
kaçakçılık yapan sivil vatandaşların, yasa
dışı olarak olayın meydana geldiği sınır
ötesindeki girilmemesi gereken bir bölgeyi kullanmaları ve bunun sonucunda
hayatlarını kaybetmiş olmaları büyük bir talihsizliktir,
silahlı kuvvetlerimiz de bu konuda zaten
başsağlığı dileklerini iletmiştir.
Değerli
milletvekilleri, burada önemli nokta; silahlı kuvvetlerimizin, operasyon
öncesi tespit, teyit ve değerlendirmenin yanı sıra ikaz ve
mukabele safhalarını da dikkatle takip ettiğidir. Burada,
Sayın Başbakanımızın da ifade ettiği üzere, kastı
mahsusa bulunduğu, devletin vatandaşını bilerek
bombaladığı yönündeki suçlayıcı beyanları bir kez
daha reddediyor, bu yönde yorum ve beyanlarda bulunanları aklıselime
davet ediyorum. Olayın hemen ardından yapılan haksız
benzetmeler, ithamlar ve yanlış haberler olayın açığa
çıkmasına hizmet etmemektedir.
Şunu hepimiz
bilelim: Değerli milletvekillerimiz, bugün Türkiye farklı bir
Türkiye. Bugün, vatandaşı öne alan, insanı öne alan bir ülke
var; bugün şeffaflık var; bugün kendisiyle hesaplaşan, eskiden
yaptığı işkenceleri, efendim kendi adına yapılan
işte faili meçhulleri araştıran bir Türkiye var. Devletin
vatandaşını kasıtlı şekilde
bombalayacağı falan gibi bir şeyi düşünmek çok büyük bir
haksızlıktır. Kendimize, Türkiyeye haksızlıktır
bu. Biz terörle mücadele ediyoruz; bakın, terörle mücadelemizin ilkesi
bile, öldüren değil yaşatan, yaşatmayı hedef alan. Biz
bunun için çok uğraştık. Devlet eski kodlarını çok
değiştirdi, kucak açtı. Devlet, terör olmasın diye elinden
geleni yapıyor insanı yaşatmak için. Devlet
vatandaşını kazanmak için uğraşıyor.
İkinci
olarak, tabii, bütün kurumlarımız burada bütün hassasiyetini gösterdi
ve gerekli idari, adli işlemler başlatıldı, bunu tekrar
ifade ediyorum ve biz de bunu parti olarak da MKYK toplantımız
vardı perşembe günü, orada parti sözcümüz zaten açıkladı.
Şunu da bu
vesileyle ifade edeyim: Kurumlarımız arasında bir sorun
varmış falan gibi
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Terörle Mücadele Yüksek Kurulu
Başkanı olarak ifade ediyorum, devletimiz bugünkü kadar kurumlar
arası koordinasyonu, eş güdümü, birlikteliği ve
dayanışmayı hiçbir zaman sağlamamıştır; her
şey tek konuşulur ve o yapılır, her kurumumuz kendine
düşeni yapar. Bugün böyle bir noktadayız, bunu da burada ifade etmek
isterim.
Tabii, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz, 31 Aralık Cumartesi günü
Tarım Bakanımızla ve Kalkınma Bakanımızla, Grup
Başkan Vekilimizle, bölge milletvekillerimizle köye gittik, orada, tabii,
üzücü olayda hayatlarını kaybedenlerin ailelerine taziyede bulunduk
ve onlara çok teşekkür ediyoruz. Zaten biz gitmeden önce -orası bir
spor sahası aslında, o taziye çadırı- orada olaylar
olmuş, tatsız olaylar, vatandaşlar zaten orayı terk
etmiş, kendi evlerine, köylerine gelmişler, bir büyük odada,
Alihanın, bu ailenin büyükleri, bütün cenaze sahipleri toplandı, biz
orada onlarla uzun bir görüşme yaptık. Başbakanımız da
orada telefonla onlarla görüştü ve onlara da acılarının
bizim acımız olduğunu söyledik ve herkese
başsağlığı diledik. Ben, o köylülere, o bölge
insanına teşekkür ediyorum, o günkü misafirperverlikleri, cömertlikleri
Biz, helikopter kalkacağı için sofralarında uzun kalamadık
ama o kısa sürede büyük bir sofra bile koca o köy odasına
hazırlattılar.
Bakın,
şunu söyleyeyim: Burada tahrikler neticesinde kaymakamımıza
gösterilen o tepkide Uludereli ve o köylü vatandaşlarımızın
hiçbir dahli yoktur, o halkın bir dahli yoktur, Cizreden,
Şırnaktan, başka yerlerden getirilen, organize edilen
militanlar bunu yapmıştır ve o olaydan sonra da köylü orayı
terk etmiştir. Ve biz onları teselliye ve taziyeye gittik. O köylüler
bize Kaymakamla ilgili olaydan dolayı üzüntülerini ifade edip durdular.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz böyle, insanımız böyle. Yeter
ki biz bunların kıymetini bilelim, onların
kardeşliğini korumayı bilelim ve onlara değer verelim.
Burada, tabii,
oraya biz gitmeden bir talihsizliktir. En değerli kürsülerden biri olan bu
Meclis kürsüsü konuşma özgürlüğünün, masuniyetinin olduğu en
önemli kürsüdür burası. Ve siz değerli milletvekillerine şunu
söyleyeyim: Bu Meclisin içinde bugün üye bulunan birisi bize oradan tehdit
savuruyor: Bakan gelmesin. Burada halk silahlı, sakın buralara
gelmesin. Bu bir şanssızlıktır.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Kim olduğunu söyleyin.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Kim dedi onu, kim dedi?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Devlet her yere gider. Bu ülkenin
her sınırının içine biz gideriz ve hepsine gittik; o
köylerine, o kasabalarına, hepsine bizzat ben gittim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ve o gün hepimiz oradaydık. Biz
gideriz. Ve onların gidemediği yerlere de gideriz. Kimse böyle,
haddini bilmeyen böyle sözleri de bir daha bir milletvekili söylemesin. Ve
buradan hiç kimseye onu yakıştırmam ben.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) İstihbaratınız yok mu Sayın
Bakanım? Kaymakamın başına ne geleceğine
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün yaptığımız Bakanlar
Kurulu toplantısında Uluderede yaşananlar geniş biçimde
ele alındı. Hükûmet Sözcümüz Başbakan Yardımcısı
Sayın Arınç kamuoyuna ayrıntılı açıklamalarda
bulundu. Hükûmetimiz, hayatını kaybeden
vatandaşlarımızın aileleri, geride kalan
yakınları için elinden geleni yapacaktır. Gelecek hafta bölgeye
tekrar ben ve arkadaşlarım birlikte gideceğiz. Bu yöndeki
çalışmaların süratle tamamlanmasını bizzat ben takip
edeceğim. Bu kapsamda, kanunlarda da hüküm altına alınan
tazminat dâhil diğer konuları çalışıyoruz. O aileler,
o evlatlar bizim evlatlarımızdır. Bir yandan
yaralarımızı sararken diğer yandan gerekli soruşturmayı
neticelendireceğiz; bu, bizim en büyük vicdani sorumluluğumuzdur.
Yitirilen
evlatlarımızın tabutlarının üzerine zorla örgüt
bayrakları örttürttürenlerin, cenazeleri propaganda vesilesine
dönüştürmeye çalışanların, ailelerden aldığı
Cenazelerimize, acımıza artık karışmayın.
cevabı, bizim vicdanımızı rahatlatan önemli noktadır
ve o noktada, Valimiz falan, o gün cenaze ortamında, istenen, onların
istediği o kargaşa meydana gelmemesi için elinden geleni
yapmıştır.
Biz Hükûmet olarak
şunu diyoruz; biz, bu konulara hukukun içinde
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla)
adaletle ve dürüstlükle
yaklaşıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, süreniz bitti.
Toparlayın
lütfen, iki dakika daha
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Sağ olun.
Öncelikle
yaralarımızı saracağız ve terör belasından
milletimizi kurtarmak için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz.
Aralıksız
devam eden operasyonlarla terör örgütüne ağır bir zayiat
verilmiştir, verilmektedir, devam etmektedir, devam edecektir. Şu an,
PKK ve terör unsurları için hiçbir yer güvenli alan değildir ve
olmayacaktır. Kışın ve yazın
operasyonlarımız devam edecek, ara vermiyoruz ve vermeyeceğiz
ama demokratikleşme adımlarımız da devam edecek.
Vatandaşımıza sahip olma, hakları, hukuku genişletme
çalışmalarımız da devam edecek. Sadece güvenlik tedbirleri
ile terör ile irtibatlı sorunların çözülemeyeceğini biliyoruz,
bunu gayet iyi biliyoruz, Türkiye Cumhuriyeti devleti bunu biliyor. Onun için,
yine sosyal projelerimiz var, tüm vatandaşlarımızın
demokratik haklarının artırılması için
çalışmalarımıza da devam ediyoruz. Bu kapsamda, yeni
anayasa, tabii, gündemimizin en önemli maddelerinden biri olarak Meclisin
önünde duruyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne alakası var bu olayla?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Terörle mücadelemizde, hukukun
üstünlüğü ve demokratik değerlerden hiçbir taviz
vermeyeceğimizin bir kez daha altını çizmek istiyorum. Bu
vesileyle, yüce Meclisimizde grubu bulunan tüm partileri, terör belasından
kurtulmuş, demokrasi ve hukuk devleti çerçevesinde sorunlarının
üstesinden gelme kabiliyetini güçlendirmiş bir Türkiye için birlikte çaba
göstermeye davet ediyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Gruplar
adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Sezgin
Tanrıkulunun.
Buyurun
Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU
ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, yaşamlarını yitiren tüm
yurttaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına da sabır diliyorum ve yeni yılın da bütün
yurttaşlarımıza ve Türkiyeye hayırlar getirmesini,
sağlık, mutluluk getirmesini diliyorum.
Sayın
Bakanı dinlerken 90lı yılların bir bakanını
dinler gibi oldum. Hiçbir farkı yok; dil olarak bir farkı yok,
zihniyet olarak bir farkı yok, yaklaşım olarak bir farkı
yok. Eline verilen bir belgeyi okudu, o belgede de operasyondan,
çatışmadan, ölümden başka hiçbir şey yok.
Siz buradan,
bu kürsüden, insanları nasıl yaşatacağınızı,
tek bir insanın burnu kanamadan Türkiye'nin bu sorununu nasıl
çözeceğinizi anlatmalıydınız ama bugün burada yeniden
operasyonu, ölümü anlattınız ve bu sorun konusunda da gerçekten bir
çözüm iradeniz olmadığını da ortaya koydunuz.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Bilgilendirmesi gerekiyordu, bilgilendirme
konuşması.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Sayın Bakan
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Bilgilendirme
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bakan da laf atıyor artık.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Sayın Bakan, şunu size ifade
edeyim: Keşke burada dedikleriniz doğru olsaydı, onda 1i
keşke doğru olsaydı burada dediklerinizin, keşke
insanları dinlemiş olsaydınız, keşke insanların
arasında dolaşsaydınız, gözlerine bakabilseydiniz,
keşke ellerini sıkabilseydiniz, keşke bunları
yapabilseydiniz ama hiçbirini yapamadınız. Sizden önce, bir gün önce
ben oradaydım, insanların arasındaydım. Sizden bir gün
sonra da oradaydım. Arkadaşlarımız dün geldiler oradan.
Genel Başkanımızla beraber oradaydık. İnsanların
gözüne baktık, insanların elini sıktık, insanların
vicdanına seslendik. Sizin
gibi, gidip bir yerde oturup aktarılanı sadece dinlemedik,
vatandaşlar arasında dolaştık ve ne olduğunu
öğrenmeye çalıştık, sadece bir yerden bilgi almadık.
Bakın, elimde bugün yayınlanan MAZLUMDER, İnsan Hakları
Derneği, İnsan Hakları Vakfı, Türk Tabipleri Birliği,
KESK raporu var. O raporu biraz sonra size vereceğim, dediklerinizin yüzde
yüz tersi. Siz, bu Hükûmetin Başbakan Yardımcısı olarak, bu
işlerden sorumlu Bakanı olarak size verilen bilgilerle mi
yetineceksiniz yoksa gerçekten bu toplumun vicdanı olmuş insan
hakları kuruluşlarının raporlarına mı
güveneceksiniz? Bunu bu kürsüden ifade ediniz öncelikle. Hangisini
yapacaksınız? O yüzden siz 90lı yılların bakanı
gibi konuştunuz burada, altını çizerek söylüyorum.
Yediden
yetmişe Uluderede kimle konuşsanız 35
insanımızın açıkça öldürüldüğünü size ifade eder,
açıkça. Hiç böyle istihbarat falan filan değil, açıkça ölüme
gönderilmişler. Gidişlerinden taburun haberi var, herkesin haberi
var, dönüşlerinden de haberi var. Dönüş yolları tutulmuş,
tek yerde toplanmaları sağlanmış ve daha sonra, hangi
bilgiyse, hangi istihbarat bilgisiyse, öldürülecek şekilde
bombalanmış. İçlerinde kurtulanlarla görüştük biz, Salih
Encüyle görüştük. Onun da burada kayıtları var, size
vereceğim biraz sonra. Olaydan kurtulmuş, sağ kurtulmuştu.
Dinlediniz mi acaba onu? Olayın nasıl oluştuğunu size çok
açıklıkla anlatabilirdi. Siz açılım iddiasıyla
iktidara geldiniz ama bugün Doğu ve Güneydoğuya
yaptığınız tek iş ölümdür, başka hiçbir şey
değildir.
Değerli
milletvekilleri, Diyarbakıra yolu düşenler hemen
hatırlayacaklardır, kulaklara çok aşina bir ses vardır
orada: Birbiri ardına kalkan savaş uçaklarının sesi. On
yılladır bu uçaklar kalkmaya devam eder. Bu konu sonuç vermediği
hâlde ısrarla denenmekten devletin ceberut mantığıyla
vazgeçilmemiş devlet politikalarını devraldınız,
kararlıkla en ağır biçimde sürdürmeye devam ediyorsunuz. Oysa,
bir hafta önce, zaten hiç başlamamış demokratik
açılımın süreceğinden dem vuran bakanlar vardı. Kürt
sorununa yönelik olarak bir ihsan ediyor gibi Ne hakları varsa
vereceğiz. deniliyordu. Bu sözlere uluslararası platformlarda hakların
verilmesi değil, tanınması gerektiği bilindiği, konuşulduğu
hâlde, bu cehaleti de es geçip inanmak istedik. Sonra, aralarında
çocukların da olduğu 35 insan bir kalemde yok edildi. Toplu mezarlara
gömülüp göçüp gittiler.
Bu konuyu mesele
etmek insani bir şeydir. Bir kere, eğer bir ülke on üç
yaşındaki bir çocuğunu bir kantin borcu için katır
peşinde sınırları aşmak zorunda bırakıyorsa, orada sınır
değil, Başbakanın kullanmayı çok sevdiği tabirle, söz
bitiyordur. Model ülkede insanlar işte böyle ölüyorlar. İnsanca
yaşayamadan, insan yerine konulmadan, kaçakçı diye
aşağılanarak, o insanlara, o çetin coğrafyada hiçbir imkân
tanındı mı? Bir operasyon kazası oldu. deniliyor. Bu
denli vicdansızlaşılıyor. Bu sözleri sarf edecek kadar
nasırlaşılıyorsa bu ülkenin insanlarına yazık.
Demek insan yaşamı bu kadar değersiz. Siyasi sorumluluk alan,
yapılan onarılmaz hatanın sorumluluğunu üstlenen bir tek
bakan yok. Bu mudur demokrasi anlayışınız? Kaza deyip
geçeceksiniz.
Başbakanın
bugünkü konuşmasındaki sertlik, saldırgan üslup da sorumluluktan
kaçmanın, tartışmaları alevlendirerek işin özünü,
iktidarın ayıbını örtme çabasıdır. Bu
acıyı toplumun ortak yası hâline getirmeye çalışan
partimize bu gözü kara, pervasız saldırınız, zihninizdeki
muhalefete tahammülsüzlük, hakikatlere karşı körlük, Kürtlere
saygısızlığın yansıması olmasın. Kimseyi
kandırmayın. Hiçbir politikanız yok, hiçbir
programınız yok. Daha da önemlisi bu sorunu çözme konusunda
cesaretiniz de, insani bir ilginiz de yok.
Maalesef iktidar
sizleri körleştirdi, sağır hâline getirdi. Sadece kendi sesinizi
duyuyorsunuz ve bu sağırlık, körlük Türkiyeye daha fazla ölüm
olarak geri dönüyor. Bu insanların ne yaşadığının
farkında bile değilsiniz, hâlâ da değilsiniz. Dünyanın en
güvensiz bölgesinde zorlu doğa koşullarında kilometrelerce yol
katedip kaçakçılık dışında bir meşgaleleri
olması imkânını kendilerine tanısın diye bir
çalışma var mı Uludere ve ötesinde?
Diyarbakırdan
F-16 uçaklarını kaldırmadan, onlara dünyanın en
gelişmiş bombalarını yüklemeden, ABD ile İsrail ile
Heron pazarlığı yapmadan bu sorunu bir demokrasi eksikliği,
insan hakları, adalet yoksunluğu olarak görebilme eğilimine
girebilirdiniz.
Türkiyeyi
gerçekten model ülke yapmanın yolu insanlıktan geçer. Mutabakatı
başka yerlerde değil, kendi yurttaşlarımızın
dertlerini, sorunlarını anlayabilmede gösterebilirdiniz.
Mutabakatı ve uzlaşmayı bu Mecliste arayabilirdiniz.
Ama ne
yapıyorsunuz? Gösterdiğiniz büyük çabalar da var. O da silahlanmak ve
yeni Heronlar almak için savaş tekellerinin esiri oldunuz. Biliyor musunuz
Heronlar konusundaki tartışmayı, çatışma yaşanan
yerlerde barışı imkânsız hâle getirdiğini? 100 milyar
dolara yakın yeni bir savaş pazarının gözü
kararmış piyonu oldunuz. Aynı araçları İsrail
kullanmıyor mu ve sen ona Ne biçim devletsin? demiyor musun Sayın
Başbakan? Acaba İsrailin bu yönetimi, silahı, mantığı
değil midir bugün Filistin meselesini kangren hâline getiren? Göreviniz her
insanın yaşayacağı bir iklim yaratmak değil mi? Bu
politikanız ve bakışınız, sizi maalesef
İsrailleştiriyor, farkında değilsiniz. Bu kadar
nasırlaşmış, insan hayatına değer vermeyen,
kıymet vermeyen tavırlar vicdansızlıktır. Başka
kelime de kullanmak istemiyorum.
Ölenlerin
fotoğraflarını gördünüz mü? Cesaretiniz varsa Sayın Bakan,
otopsi fotoğraflarına ve tutanaklarına bir bakın. Ne yapar
bir ana oğlu ölmüşse? Hiç olmazsa defnetmeden önce yüzünü görmek
ister, vücudunu bir bütün olarak görmek ister. Öyle kirli bir durum var ki
ölenlerin yüzü yok, kafası yok, vücudu yok ve olay yerine
yetişenlerin tanıklığına göre hâlen
katırların altında, katırlarla beraber yanan,
kömürleşen cesetler var. Bunu hangi vicdan kabul eder?
Analar
ağlamasın. dediniz. Bütün bölgeye, analara kömürleşmiş
cenazeler gönderiyorsunuz. Yaptığınız açılım
ancak bu kadar. Bu şan da size yeter. Bırakın bunu, gelin,
denemediğimizi deneyelim ve çözelim bu sorunu cesaretle. Varsa programınız,
ölüm dışında, koyun ortaya biz de destek verelim. Başbakan
Yüzde 50 bize oy verdi, onlardan daha mı
akıllısınız? dedi bugün. Demokrasilerde duyulmayacak bu
sözler AKPnin kendine oy vermeyenlere ne gözle baktığını
da çok iyi gösteriyor.
Gülyazı
Türkiye'nin bittiği yer, sınır olarak bittiği yer,
vicdanın bittiği yer ama bizzat gördüğümüz, orada
insanların vicdana olan inancı bitmemiş. Bu nedenle onların
sesini duyalım, insanca yaşam fırsatını bunu hak eden
vatandaşlarımıza sunalım. Görevimiz de zaten budur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tanrıkulu, süreniz bitti, iki dakika içinde toparlar
mısınız.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Değerli vekil arkadaşlarım,
hiç olmazsa burada bir araştırma komisyonu kuralım ve bu
araştırma komisyonu vasıtasıyla da bu sorunu bütün
ayrıntılarıyla araştıralım.
Sayın Bakan,
burada, idari ve adli soruşturmanın devam ettiğini ifade etti.
Yine, bu sözler de bana 90lı yılları hatırlatıyor.
90lı yıllarda da bitmeyen adli ve idari soruşturmalar olurdu.
Ama burada Sayın Bakan, bilmediğiniz başka bir şey var.
Hiçbir siyasi sorumluluğunuz yok mu sizin? Bu emirleri kim veriyor? Bu
yetki kimde? Kim sizleri seçti? Kime karşı sorumlusunuz? Sadece 2
tane memura mı sorumluluk yükleyeceksiniz? O uçaklar kimin
talimatıyla kalktı? Sizin devrettiğiniz yetkiyle kalktı,
sizin verdiğiniz zımni yetkiyle kalktı. Eğer dünyanın
en gelişmiş savaş uçaklarını
kaldırıyorsanız, en gelişmiş bombalarını
atıyorsanız sıfır hatayla kalkacaksınız,
sıfır hatayla, tek bir insanın burnu kanamayacak ama siz ne
yaptınız? Aldığınız istihbari bilgileri
değerlendirmeden insanlarımızı göz göre göre ölüme
gönderdiniz. Bunda yok mu sorumluluğunuz? Hiç mi vicdani
sorumluluğunuz yok? Hiç mi siyasi sorumluluğunuz yok?
Siyasi sorumluluk
ve bunu yerine getirmek büyük bir erdemdir. Demokrasilerde böyle olur.
Almanyaya bakın. Afganistanda Afgan vatandaşlarını
yanlışlıkla öldürdü, Alman Savunma Bakanı, bu onurlu bakan
istifa etti Almanyada siviller öldü diye. Aynı örnek Kolombiyada da var
ama Türkiye sizin döneminizde Kolombiya gibi olamadı. Çok övündüğünüz
Almanya gibi de olamadı. Siyasi sorumluluk erdemdir, istifa da bir
müessesedir, bunu değerlendirin, Türkiye'ye karşı görevinizi
yerine getirin. Eğer kafanızda şu kadar bir düşünce varsa
bunu da telin ederim. Eğer bu
olayın meydana geldiği yer, ölenlerin kimlikleri ve
yaptıkları iş bu olayı sizin zihninizde meşru görme
eğilimi eğer gösteriyorsa, Zaten kaçakçılardı, zaten
Kürttüler, zaten o bölgeyi biliyorsunuz. gibi bir zihin dünyasıyla hareket
ediyorsanız eğer bu istifa müessesesini çalıştırmazsınız.
Eğer bu olay Türkiye'nin başka bir yerinde olsa böyle mi
yapacaktınız? Yılbaşı böyle mi kutlanacaktı
Türkiyede Sayın Bakan? Ne yaptınız? Bu acıyı ortaklaştırmak
amacıyla ne yaptınız?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Tanrıkulu, çok teşekkür ediyorum efendim.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu
toplumu bütünleştirmek amacıyla da bu olayın sonuna kadar
takipçisi olacağız.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar
adına ikinci konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural.
Buyurun Sayın
Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
28 Aralık
tarihinde güvenlik güçlerimizin, teröristlerin sınırı
geçeceğine dair bir istihbaratı değerlendirmesi sonucunda
yaptığı operasyon ve bu operasyon sonucunda 35
vatandaşımızın hayatını kaybetmesiyle ilgili,
Sayın Başbakan Yardımcısının gündem
dışı bir konuşmayla bu konuda bilgi vermesi üzerine,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüş ve düşüncelerinizi
paylaşmak istiyorum.
Öncelikle, bu elim
olayda hayatını kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet
diliyorum.
Tabiatıyla,
parti olarak, bu hadise meydana gelir gelmez, öncelikle Sayın Genel
Başkanımız 31 Aralık 2011 tarihinde, bilahare bugünkü
konuşmada da bu meseleye Milliyetçi Hareket Partisinin bakış
açısını ortaya koymuştur.
Her şeyden
önce şu akıldan çıkartılmamalıdır ki Türkiye'nin
terörle mücadelesinin hukuki, siyasi ve demokratik meşruiyeti hep
olmuştur ve bugüne kadar Türkiye, bütün cumhuriyet hükûmetleri de terörle
mücadele ederken, demokratik ve hukuki meşruiyeti aşmadan bunun
mücadelesini sürdürme konusunda kararlılıkla yerine getirmiştir.
Tabii, Sayın
Bakan biraz önce Biz terörle mücadele ediyoruz. derken ve daha önceki
hükûmetler döneminde birtakım yanlışlıklar
yapıldığını söylerken, böyle bir konuda bile,
böylesine millî
bir konuda bile geçmişi suçlama gayretkeşliğini doğrusu
kabul etmemiz mümkün değil. O bakımdan bugün yürütülen mücadele ne
kadar meşru ise dün de yürütülen meşruydu, onun da hukuki ve
demokratik meşruiyeti vardı. O bakımdan Sayın Bakanın
böyle bir konuda sanki kendilerinden önceki hükûmetler mücadele etmiyormuş
gibi bir intiba uyandırması kabul edilemez. Ama her şeyden önce
bir farklılık ortaya koyması gerekirken Terörle mücadele
ediyoruz. diyen Sayın Beşir Atalayın çözümlemeleri Osloda
PKKyla yapılan müzakerelerin zemininde de görüşülüyordu yani aynı
zamanda demek ki bir müzakere sürecini de başlatan bir Başbakan
Yardımcısı ve bu çözümlemeler doğrultusunda da
açılım safsatalarını bugünlere taşıyan bir
Başbakan Yardımcısı olduğundan da haberimiz
olması gerekiyor.
Tabii
böyle büyük fedakârlık gösteren, büyük bir mücadelenin içerisinde
cımbızla bazı olayları alıp bu olayları
çarpıtmak ve terörle mücadeleyi sorgulatmak aslında psikolojik bir
harekâtın sonucudur. Terör örgütüyle amaçlarına
ulaşamayacakların, açıkçası terörle mücadele edenlerin
koruduğu siyasal değerleri anlamsızlaştırması ve
bu yönüyle bakıldığı zaman da terörle mücadeleyi âdeta
hukuk dışı, demokrasi dışı bir mücadeleymiş
gibi göstermesi ve Türkiyeyi de bir siyasal çözüme zorlaması
silahlıların yapmak istediğini silahsız bir şekilde
yapmak isteyenlerin aynı yolda buluşması demektir. O
bakımdan Türkiye Cumhuriyeti devleti bugüne kadar sürdürdüğü terörle
mücadele konusunda hep halkı teröristten ayırmasını
bilmiş ve büyük özen göstermiştir. Türkiye Cumhuriyeti devletini bu
münferit olaylarla birlikte Devlet katliam yaptı, katliamcı devlet.
diyerek suçlamak isteyenler, aslında böyle bir olaydan nemalanmak
isteyenler Türkiyeyi nereye götürmek istiyor, bunu dikkate almamız
gerekmektedir. Dolayısıyla olayı münferit bir olayın
ötesinde daha büyük bir siyasal oyunun bir parçası olarak ele almak ve bu
yönüyle terörle mücadeleyi meşruiyet dışı gösterip Türk
Silahlı Kuvvetleri silahı bıraksın, yapamıyor. demek
isteyenlerin ekmeğine yağ sürmek için
böyle bir olayı kullanmak isteyenleri de açıkçası deşifre
etmemiz gerekmektedir.
Terörle mücadele
edilirken -siyasal amaçları meşrulaştırmak- Terör
örgütünün istediklerini, kim ne istiyorsa hepsini vereceğiz, cebimizden
vereceğiz. diye söyleyenler terör örgütünün siyasal amaçlarına
ulaşması noktasında aynı hedefte buluşuyorsa, bütün bu
yapılmak istenenleri, Bugün devlet katliam yaptı. diyenler ile
siyasal çözüm arayışlarını ve Bugün kim ne istiyorsa her
şeyi vereceğiz. diyenlerin bizi götürmek istedikleri istikametlerin
hangi noktada buluştuklarını da çok iyi tahlil etmemiz gerekir.
Bugün, bütün bunlarla ilgili olarak, terörle mücadelenin siyasal anlamıyla
koruduğu değerleri göz ardı edenlerin, siyasal çözüm
arayanların bu olayları çarpıttığına şehadet
ediyoruz.
Bakın, bugün
geldiğimiz bu noktada Türkiyenin terörle mücadelesinde, bugün Hükûmetin
terörle mücadele konusunda hiç olmazsa adım atması noktasında
önemli birtakım faaliyetlerin sürdürüldüğü bir ortam içerisinde
Türkiyenin terörle mücadelesini meşruiyet dışına sokmak
isteyenlerin amacı ve hedefi nedir? Her şeyden önce bunu
sorgulamamız lazım.
Türkiye terörle
mücadele ederken birdenbire yeni Habur ve yeni açılımları
gündeme getirmek isteyenlerle, ondan sonra da böyle bir olayı kullanmak
suretiyle Siyasal çözüm yapmak lazım, işte, bu, silahla olmuyor.
demek isteyenlerin aynı eksende buluştuğunu göremiyor muyuz?
Hangi farklı aktörler bizi nereye götürmek istiyor? Bence görmemiz gereken
husus budur.
Türkiye Habur
rezaletlerini kapatmışken yeni Habur rezaletlerini çözüm diye
sunanlar, içi boş açılımlarla cini şişeden
çıkartıp kendi kaderini tayin etme haklarını isteyecek
derecede cüret hâline sokanlar bugün geldiğimiz bu noktada bunları
yapıyorsa, acaba, böyle bir olayda Türkiyenin terörle mücadelesini
anlamsızlaştırmak isteyenlerle aynı eksende
buluşmuş olmuyor mu?
Onun için, bütün
bu yapılan olaylarla, aktörleri farklı olabilir ama bir rol
paylaşımıyla, Türkiye, âdeta, bir noktaya doğru sürüklenmek
istenmektedir.
Aklımızdan
çıkarmamamız gereken tek husus şudur: Türkiyeyi bölmek isteyen,
askerine, polisine kurşun sıkan, bebeklerimizi, genç
kızlarımızı öldüren terör örgütüyle mücadele, bizim en
meşru hakkımızdır, siyasi ve hukuki meşruiyeti
vardır. Dolayısıyla bir terör örgütünün siyasal
amaçlarını meşrulaştırmak için bu olayları
kullanmak, terörle mücadele iradesinden vazgeçmek, dışlamak, biraz
önce hiç yeri yokken Sayın Bakanın Yeni anayasada şunları
getireceğiz
Kel alaka, ne alakası var bu olayla! Ne alakası
var bu olayla! Yani siz birilerine Yahu getireceğiz mi diyorsunuz? O
zaman yani böyle bir platformda bir anayasa, kendi kaderini tayin etme
hakkı, federalizm gibi birtakım talepleri gündeme getirenlerin
ekmeğine yağ sürmek amacıyla bugün burada dile getirmeniz,
terörle mücadelenin siyasal amacını bile göz ardı ediyor. Yok
mudur bu ülkenin polisi, askeri, öğretmeni; bu ülkenin koruduğu
değer yok mudur? Değerleri korumak için mücadele etmedi mi bunlar?
Öyle kolay mı masa başında vereceksiniz? O bakımdan,
Sayın Bakanın böyle bir olayın hangi amaçlar için
kullanılabileceğini biraz önce eleştirirken, Devlet katliam
yaptı, siyasal çözüm gerekir. derken, Sayın Bakanın da bu
eksende anayasal çözüm taleplerine vurgu yapmasını bir rol
paylaşımının yeni bir nüshası olarak gördüğümü
ifade etmek zorundayım.
O bakımdan,
Türkiye nereye gidiyor; buna bakmak lazım. Bugün geldiğimiz bu
noktada kaçakçılık
Peki, size soruyorum: PKK terör örgütü ekonomik
kaynaklarını nereden alıyor? Kaçakçılıktan değil
mi? Sigara kaçakçılığı, akaryakıt
kaçakçılığı, kaçakçılık meşru mudur? Bir
terör örgütüyle bizim dağda polisimiz, askerimiz mücadele ederken, o terör
örgütünün kurşunlarını aldığı sigara,
akaryakıt kaçakçılığıyla mücadele edilmiyorsa, o zaman
bizim askerimiz, polisimiz, öğretmenimiz, yem olarak mı
kullanılıyor? Terörle mücadele topyekûn bir mücadeleyi gerektirir.
Bilinmektedir ki,
Saddam Hüseyin zamanında da sigara kaçakçılığını
yapan Barzani ile birlikte Uday Hüseyindi, bugün de Barzani ve PKK o bölgede
sigara kaçakçılığı üzerinden terörü finanse ediyor
dolayısıyla kaçakçılığı meşru göstermek ve
oradaki insanları kaçakçılığa mecbur eden bir
yaklaşımla, meşru gösteren bir yaklaşımla meseleye
bakmak PKK terör örgütünün finansman kaynaklarından bihaber olmak demektir
yani nasıl bunu hoş görebiliriz? Öyle bir bölgede, sadece
PKKnın izniyle dolaşılabilen bir bölgede bir
kaçakçılık yapılıyorsa bu kaçakçılığın
kaynakları kime gidiyor, nereye gidiyor; Hükûmetin bunlarla mücadele
etmesi gerekir. Ankaranın her yerinde kaçak sigaralar
satılıyor. Bilin ki bu kaçak sigaralardan verilen paylar askerimize,
polisimize, mühendisimize, çocuklarımıza kurşun olarak geri
dönmektedir. O bakımdan, kaçakçılığı meşru
gösteren bir yaklaşım tarzı ne kadar yanlış ise o
yöredeki insanların kaçakçılığa yönlendirilmiş
olması da o kadar yanlıştır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Vural, süreniz tamam.
İki dakikada
toparlar mısınız lütfen.
OKTAY VURAL
(Devamla) Teşekkür ederim.
O bölgedeki
insanları, o yöredeki insanları ekonomik olarak güçlendirebilecek
projeleriniz nerede? Nerede onlar? Hani bir elleri yağda, bir elleri
baldaydı? Bir taraftan ekonomik sıkıntıların
oluştuğu bir bölge, diğer taraftan da PKKnın
kaçakçılık yoluyla kendine finansman sağladığı
bir bölge.
O bakımdan,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim bu olaydan
çıkarttığımız sonuç şudur: Türkiye Cumhuriyeti
devletinin terörle mücadelesinin hukuki meşruiyeti vardır, bunu hukuk
dışı göstermek isteyenler Türkiyeyi bir siyasal çözüme
doğru sevk etmek istiyorlar. Devleti katliamcı gibi gösteren bir
zihniyet ve o yöredeki insanların yanında olmayan bir devlet
anlayışı, maalesef oraya giden kaymakamımıza bile reva
görülen o muamele hepimizi derinden yaraladı. Yok mu? Devletimizi,
kaymakamımızı koruyamıyoruz da oradaki
vatandaşları nasıl koruyacağız?
O bakımdan,
böyle bir olay karşısında -Milliyetçi Hareket Partisi olarak-
devletin terörle mücadeleyi, Hükûmetin terörle mücadeleyi hiç caydırmadan
sürdürmesi ve polisimizin, askerimizin, korucumuzun arkasında
olduğunu, teröre bulaşmayan, yöredeki insanların yanında
olduğu kanaatini güçlendirmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, özellikle
Irakın kuzeyinde PKKnın konuşlandığı bölge,
muhakkak surette ininde ezilmeli, ayrıca sınırımıza da
bir güvenli bölge tesis edilmesi artık kaçınılmaz hâle
gelmiştir.
Ben, bu olayla birlikte, terörle
mücadele eden kahraman polislerimize, askerlerimize, korucularımıza
terörle mücadele konusunda bütün Türk milletinin arkalarında olduğunu
ifade ediyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Vural.
Şimdi, Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Gültan
Kışanak.
Süreniz on dakika.
Buyurun Sayın Kışanak.
(BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA GÜLTAN KIŞANAK
(Siirt) Ben, bugün, bu kürsüden vicdanı olanlara seslenmek istiyorum,
vicdanı olmayanlara söyleyecek fazla bir söz kalmadı zaten.
Hükûmetiyle, devletiyle, medyasıyla, bu Parlamentonun büyük
çoğunluğuyla bu vicdan muhasebesinde zaten sınıfta
kalındı ama ben, vicdanı olan, insanlığa
saygısı olan, kendisine İnsanım diyenlere seslenmek
istiyorum. O köyde ne yaşandı? Bunu anlamak, bunu hissetmek
isteyenlere sesleniyorum.
Göz göre göre, açık, planlı
bir katliamla karşı karşıyayız. Bu gerçeği
gizlemeye hiç kimsenin yalanı yetmeyecektir. Oradaki binlerce insan bu
gerçeği biliyor. Olsa olsa, bu gerçeği oraya ulaşma imkânı
olmayan batıdaki Türk yurttaşlarımızdan gizleyebilirsiniz.
Ben onların vicdanına sesleneceğim buradan. Ben, buradan
vicdanlı Türklere sesleneceğim, Türkiye'nin batısında
yaşayan, oraya eli kulağı yetişmeyen insanlara
sesleneceğim. Orada neler yaşandığını anlamak
için de küçücük, birkaç tane orada yaşananların,
tanıklıkların yaptığı değerlendirmeleri
anlatacağım. Savaş uçakları on üç, on dört, on beş
yaşındaki çocukları bombaladığında, çocuklar
saklanmak için katırların karnının altına
saklandılar. Çocuk aklıyla, kendilerini böylece bombalardan
koruyabileceklerini zannettiler ve o çocukların bedenleriyle
parçalanmış katırların bedenleri, kanları birbirine
karıştı. Bu tablo karşısında tüyleri ürpermeyenin
insanlığından şüphe ederim ben. (BDP sıralarından
alkışlar)
O çocuklar tir tir
titrediler savaş uçaklarının gürültüsü, bombaların
altında. Korkudan saklanacak kayalıklar aradılar kendilerine, el
ele tutuştular. Parçalanmış cesetlerini kayalıkların
altından çıkarttığımızda, korucu çocuğuyla
diğer ailenin çocuğu el ele tutuşmuştu. Belki el ele
tutuşursak ölümden kurtuluruz zannettiler, bu kadar çocuklardı onlar.
Bunu anlamayanın, bu tablo karşısında tüyleri ürpermeyenin,
bu tablo karşısında özür dilemeyi aklından geçirmeyenin, bu
tablo karşısında vicdan muhasebesi yapmayanın insanlığından
şüphe ediyorum ben.
Yine o çocuklardan
birisi, kelimeişehadet getirerek kendisini belki bombalardan, belki
ölümlerden koruyabileceğini zannetmiş. Cesedini bulduğumuzda
işaret parmağı havadaydı. Kelimeişehadet getirerek
oradan kurtulanların ifadesiyle- o bombaların altında can
vermişti. Bu tablo karşısında kendisine Müslümanım
deyip de utanmayanın, bundan hicap duymayanın, bunun
hesabını sorma gereği duymayanın insanlığından
da İslamiyetinden de inancından da şüphe ederim ben.
Ne
yaşadık orada, herkes biliyor. Ne kaçakçılığı,
neyin kaçakçılığı? Bir paket sigaranın
kaçakçılığı mı olur. Buralarda trilyonları
götürürken, devletin cebindeki şeyleri çarçur ederken, yağmalarken,
vergi kaçakçılığı yaparken kaçakçılıktan
bahsetmiyorsunuz. Bu memleketin ekonomisinin yarısı kayıt
dışıdır, budur kaçakçılık işte.
Bankaları hortumlayanlar nerede? Büyük kaçakçılık, vurgun
yapanlar nerede?
Bir ekmek
parası için kendi toprağında kendi köyünün 2 kilometre ötesine
gitmiş diye buna mı kaçakçılık diyorsunuz? Bu mu sizin
vicdanınız? O köylüleri gidin görün, anlamak istiyorsanız görün;
köylülerin evi Türkiye sınırında, tarlaları Irak
sınırı sayılan yerdedir. O köylüler her gün -sizin
deyiminizle- kaçak olarak sınırı geçip tarlalarında ekin
biçiyorlar, hayvan otlatıyorlar. Ne sınırı? Neyin
kaçakçılığı? Yok mu vicdanınız sizin, yok mu
insanlığınız?
Ve senelerdir
orada karakolun gözü önünde, devletin bütün yetkililerinin bilgisi dâhilinde,
gün ortasında, açıkça yapılan bir faaliyeti Bilmedik, görmedik,
terörist zannettik, operasyon kazası oldu. demek için
Vicdanlarınız bu kadar mı köreldi? Bu kadar mı
insanlığınızdan çıktınız? İnsanın
35 canın, 19u çocuk olan 35 canın öldüğü bir ortamda, bir
trafik kazasıysa bile dili varmaz Ne yapalım, bir kaza olmuş.
demeye. Önce bir vicdan muhasebesi yapar, önce kendi
insanlığını sorgular, önce yaşanan acıyı
paylaşmayı bilir, önce üzüntü duyar ama biz bu Hükûmetten yirmi saat
sonra operasyon kazası duyduk. Kimsiniz be! Kimsiniz siz! (BDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
Siz kimsiniz! sesleri) Nasıl 35 kişinin katliamı
karşısında, ölümü karşısında bu kadar umursamaz,
bu kadar haddini bilmez, bu kadar insanlıktan çıkmış olabiliyorsunuz?
Önce çıkacaksınız özür dileyeceksiniz, af dileyeceksiniz, üzüntü
duyacaksınız insansanız eğer, vicdanınız varsa
eğer. Ama bunu yapmadan, sanki sinek ölmüş, sanki 2 tane tavuk
ölmüş gibi operasyon kazası diyorsunuz. Utanın, utanın!
Hicap edin! Kendinizden utanın!
Ne terörü? Ne
terörle mücadelesi? Doksan yıldır bu memlekette terörle mücadele
diye diye yapmadığınız katliam mı kaldı? Doksan
yıldır eşkıyayla mücadele, şakiyle mücadele,
isyancıyla mücadele, teröristle mücadele adı altında bir halkla
mücadele ediyorsunuz, bir halkı katlediyorsunuz, Kürt halkını
ortadan kaldırmaya çalışıyorsunuz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Çok ağır oldu.
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla) - Ortada terör merör sorunu yok, herkes bunu çok iyi
biliyor, herkes bunu çok iyi biliyor.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Alakası yok.
HÜSEYİN BÜRGE
(İstanbul) Hiç alakası yok.
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla) - Nasıl alakası yok? Otuz yıldır bu
memlekette ne yaşanıyor? Orada ölenler kimin çocukları, nereden
geliyorlar, nereye gidiyorlar, sordunuz mu vicdanınıza? Bu ülkenin
Genelkurmayı bile, bu ülkenin Genelkurmay Başkanı bile
çıkıp dedi ki: 40 bin kişiyi öldürdük, 5 kere
boşalttık dağları ama bu sorun bitmiyor. Siz hâlâ bu
gerçeği anlamadınız mı? Orada bir halk var, bir halk! Bir
halkın hakları var, bir halkın inkâr edilen kimlik sorunu var;
Kürt sorunu var, terör sorunu yok ve bir de insanlık sorunu var, bir de
vicdansızlık sorunu var. Sorun budur işte, bunu göreceksiniz.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Önce kendi vicdanına söyle.
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla) - Bunun hesabını soracağız! Bunun
hesabını soracağız! Bu katliamı, göz göre göre, gündüz
vakti katırlarıyla karakolun gözü önünde gitmiş 35 canı
dönüşte katlederek Kürt halkına gözdağı vermeyi
düşünenler görecekler ki bu katliamın altında kendileri
kalacaktır! Kimsenin ölümden korkusu yok. Ölümden öte köy mü var? Önemli
olan vicdanını yitirmemektir, önemli olan
insanlığını yitirmemektir, önemli olan Bu ülkede
barış içerisinde, kardeşçe ama eşit olarak
yaşayabiliriz. demektir, bu eşitlik duygusunu kabul edebilmektir.
Neyin
üstünlüğünü taslıyorsunuz bize? Neyiniz bizden fazla? Türklerin neyi
Kürtlerden fazla? Hitlerin, Almanların Yahudilerden neyi fazlaydı?
(BDP sıralarından alkışlar) Hepimiz insanız, insan!
Ortak paydamız budur. İnsanların da hakları vardır,
kimlik hakları da bunlardan birisidir. Bunu kabul edeceksiniz, bunu
göreceksiniz. Bu ülkede, eşit yurttaş olarak, özgürce, herkes, kendi
kimliğiyle, özgür yurttaşlık haklarına sahip olarak, yan
yana, onurlu bir yaşamı paylaşabilir. Ama onursuzluğu asla
kabul etmeyeceğiz, asla! Bin kere katliam yapsanız da kabul etmeyeceğiz!
Kimliğimizden vazgeçmeyi, kültürümüzden vazgeçmeyi,
insanlığımızdan vazgeçmeyi bin katliam yapsanız da
tercih etmeyeceğiz.
Şunu çok iyi
bilin
Bunu vicdanı olmayanlara söylüyorum, bunu insanlığı
olmayanlara söylüyorum. Bu katliam karşısında suskun kalıp
edebiyat yapanlara söylüyorum.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Bursa) Kendine söyle!
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla) Kes sesini! Kes sesini! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Katliamı lanetleme cüretini
göstermemişsin sen. Kes sesini!
SONER AKSOY
(Kütahya) Sen kes sesini!
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla) Birileri bize diyor ki: Kök salmanıza izin
vermeyeceğiz. Neyin kök salması? Neyin kök salması? Biz bu
topraklarda bin yıllardan beri varız. Köklerimiz o kayaların, o
taşların, Cudinin, Gabbarın, Ağrının,
Munzurun ta en derinliklerindedir. Buradayız, tarihten beri varız,
bundan sonra da var olacağız. (BDP sıralarından
alkışlar) Neyin kök salmasıdır? Köklerimiz burada zaten.
Atalarımız burada, dedelerimiz
burada, mezarımız burada, dilimiz burada, kültürümüz burada. Neyin
kök salmasına izin vermiyorsunuz siz ya? Haddinize mi ya? Bu ne biçim
cümleler ya? Bu cümleleri kuranlar utansınlar. Bu cümleleri kuranlar, bu
ülkede bin yıllardan beri bu topraklarda yaşayan Kürt
halkının varlığını inkâr eden zihniyetinin
bugünkü göstergesidir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kışanak, süreniz tamam.
İki dakika
içinde toparlayın lütfen.
GÜLTAN
KIŞANAK (Devamla) Bu öfkemi bir kadın olarak, bir insan olarak, bir
anne olarak haklı görüyorum. Ben gittim, ben yaşadım, ben orada
o kadınlara sarıldım. İki kardeşini, üç kardeşini
yitirmiş kızlara, genç kızlara sarıldım. Ne
yaşadıklarını çok iyi biliyorum. Yüreğiniz varsa,
insanlığınız varsa özür dilersiniz,
acılarını paylaşırsınız, siz de gidip
onlarla kucaklaşırsınız. Ama Operasyon
kazasıdır, terörle mücadeledir, devam edecek, kök salmalarına
izin vermeyeceğiz. gibi laflarla bu halkın yanına
yaklaşamazsınız. Bu kadar açıktır, bu kadar açık.
Nerede
durduğunuzu bileceksiniz. Her insan kendi yerini kendisi tayin eder.
Duruşuyla, söylemiyle, politikasıyla, yaptıklarıyla,
insanlığıyla kendi yerini kendisi tayin eder.
Bu,
insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Peşini
bırakmayacağız. Sonuna kadar, uluslararası hukukun el
verdiği bütün olanakları da kullanarak bunun hesabını
soracağız. Buna emir verenler, talimat verenler, bombaları
yağdıranlar, o çocukların, o gencecik fidanların
bedenlerini paramparça edenler, bu halka hesap verecek.
Birileri
çıkıp diyor ki: Kasıt yok, özür de yok, tazminat var.
Utanın be, utanın be! Bizim kültürümüzde buna ne diyorlar biliyor
musun? Kan parası. Param varsa cinayet işlerim, parasını
öder üstünü kapatırım.
Şimdi,
devletim, gücüm var, cinayet işlerim, parasını verir üstünü mü
kapatırım diyorsunuz? Utanın be! Bu Orta Çağda bile kabul
görmeyen, bugün bu toplumun reddettiği bu kan parası kültürüyle
Gücüm var, iktidarım var, param var, katlederim, sonra da parayı
verir kapatırım. diyorsunuz. Utanın be, utanın! (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kışanak.
Şimdi söz
sırası AK PARTİ Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mahir Ünalın.
Buyurun Sayın
Ünal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçtiğimiz hafta Şırnakın
Uludere ilçesinde meydana gelen elim bir olay sonucunda 35
vatandaşımızın hayatını kaybetmesi üzerine bir
bilgilendirme görüşmesinde AK PARTİ Grubunun da bu konudaki
görüşlerini paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum.
İnsan olmak,
insanı anlamak, insanın acılarını anlamak,
vicdanlı olmak, insanın hikâyesini bilmek, o hikâyeyi
yüreğinizde yaşatmak ve sadece insan olduğu için onun kadrini
kıymetini bilmek en iyi bu coğrafyada bilinir. Eğer bu coğrafyanın
kültürünü, medeniyetini, geleneğini konuşacaksak onu konuşmak
için öncelikle bu coğrafyanın tarihine, geleneğine, kültürüne,
mirasına, insanlığına saygı duymak ve o bin
yıllık geleneği etnik bir temele dayalı olmayan, bir
maneviyat ve ruhaniyet kardeşliğine dayalı olan ve bu
kardeşliğin İbrahimden beri İbrahimin
çocuklarının birliği ve beraberliğini yirmi, otuz
yıllık ne idüğü belli olmayan bir ideolojinin
ayıramayacağını bilmek gerekir, önce söze bununla
başlamak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Öncelikle PKKya
terörü bir yöntem olarak seçmesini biz söylemedik. Eğer birileri bir
yöntem olarak terörü ve silahı gördülerse ve bugüne kadar da yöntem olarak
terörü ve silahı seçenlere
karşı söz söyleme iradesini gösteremeyenlerin burada bize
insanlık dersi vermeye hakkı da yoktur, yetkisi de yoktur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bizim içimiz
yandı, yüreğimiz yandı. Devlet idare etmek çocuk
oyuncağı değildir, bir ciddiyet bir sorumluluk gerektirir. Evet,
biz, o çocuklar için Uluderede ben de ağladım,
arkadaşlarım da ağladı. O çocukların çaresizliği
hepimizin yüreğini yaktı.
NAZMİ GÜR
(Van) Timsah gözyaşları
Timsahlar da ağlar.
MAHİR ÜNAL
(Devamla) - Ve biz, dokuz yıldan beri
Biz, dokuz yıldan beri
Devletin demokrasi
anlayışını en iyi Sayın Tanrıkulu bilir.
90ların devletinin demokrasi anlayışıyla bugünkü bizim
demokrasi anlayışımızın farkını en iyi siz
bilirsiniz Sayın Tanrıkulu. O
yüzden bunu bir cevap olarak size söylemiyorum, bildiğiniz bir
şeyi tekrar etmek adına söylüyorum. Biz nereden geldik diye buraya
baktığımızda, Kuruluş Programımıza açıp
baktığınızda, güneydoğu sorununu, Kürt meselesini, bu
ülkenin demokrasi açığını, bu ülkenin hak ve özgürlüklerle
ilgili yaşadığı sorunları yaşayan insanlar olarak
2002de Kuruluş Programımıza bunu koyduğumuzda, dokuz
yıl içerisinde bunun adım adım takipçisi olduğumuzu hepiniz
biliyorsunuz ve her şey bu milletin gözü önünde cereyan etti. Ben bu
sözleri bir şeyleri gerekçelendirmek ya da bu konuşmayı bir
savunma konuşması yapmak adına söylemiyorum. Eğer vicdansa,
öncelikle vicdan. Dokuz yıldan beri bizim nasıl bir mücadele
verdiğimizi, hukuksuzlukla, çetelerle ve belli mihraklarla hangi
mücadeleleri vererek buralara geldiğimizi hepiniz çok iyi biliyorsunuz.
Öncelikle vicdansa bunun hakkını vermek gerekir.
Evet, yaşanan
olayla ilgili hepimiz çok üzüldük, hepimizin içi yandı. Bununla ilgili
adli, idari sorgulama şu anda devam ediyor. Bunun asla örtbas edilmesine
tabii ki izin vermeyeceğiz, takipçisi olacağız. Bu olayın
bir tarafı ama olayın başka bir tarafı var, o da şudur
arkadaşlar: Siyaset kurumu çözüm kurumudur, siyasetçi çözüm
odaklıdır. Siyaset kurumunu çalıştırmak, öncelikle bir
siyasi irade gerektirir. Siyasetçi, toplumda biriken negatif duygulardan,
kinden, düşmanlıktan, nefretten beslenen kişi değildir.
Siyasetçi, yaşanan sorunları en üst kurum olarak siyaset kurumu
aracılığıyla çözen kişidir ve siyaset kurumunun
işleyişi de ancak vesayetten kurtulmuş, millî iradenin
yansıdığı, tecelli ettiği bir parlamentoyla
gerçekleşir.
Bakın, biz burada
bugün bu Parlamentoyu paylaşabiliyorsak, burada siyaset kurumu
işliyorsa, bizim burada yapmamız gereken düşmanlık üretmek,
kin üretmek, bunun üzerinden nefret üretmek ve birbirimizi nefretle suçlamak
değildir. Biz, Uludereye gittiğimizde kinle karşılaştık.
Biz, taziye çadırına gitmek için yola
çıktığımızda maalesef Kaymakamımızın
saldırıya uğradığını ve taziye sahiplerinin
de bunu protesto etmek için taziye çadırından
ayrıldığını öğrendik ve taziye sahiplerimizin
evine gittik. Taziye sahiplerimizin hepsi oradaydı, dinledik,
konuştuk, dertleştik ve bunun takibiyle ilgili her birimizin
üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğinin onlara sözünü
verdik çünkü bu, bizim görevimiz. Demin ifade ettiğim gibi, siyaset
kurumunun asli görevi öncelikle sorun çözmektir ama eğer siz, bir ulus
inşa etmek istiyorsanız yeniden ve eğer siz, sürekli olarak bir
halktan bahsedip ayrımcı bir dil kullanıyorsanız, Van
depreminde sanki Van başka bir ülkenin şehriymiş gibi orada
hiçbir çözüm üretmeden, orada biriken sorunu, orada biriken
sıkıntıyı istismar ederek ayrımcı bir dil
kullanıyorsanız ve orada, Uluderede bugün yaşanan elim olay
üzerinden birliğimize, bütünlüğümüze aykırı
ayrımcı bir dil kullanıyorsanız, bu ülkede ayrı bir
halk var ve birileri de onlara işkence ediyormuş gibi bir algı
oluşturmaya çalışıyorsanız ve Orada bir savaş
var. diyorsanız, o zaman size şunu sorarlar: Siz kimin
tarafındasınız? Bu devletin, bu milletin, bu birliğin, bu
beraberliğin tarafında mısınız, yoksa ayrılığın,
bölücülüğün, çözümsüzlüğün, terörün tarafında
mısınız? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Katliamcıların kesin yanında
değiliz, katliamcıların kesin karşısındayız,
katliam yapanların karşısındayız Sayın Ünal.
MAHİR
ÜNAL (Devamla) Biz açık açık söylüyoruz, diyoruz ki: Gelin siyasi
iradenizi masaya koyun, siyasi iradenizi emanetten alın, getirin milletin
Meclisine, milletin Parlamentosuna siyasi iradenizi yansıtın. O
siyasi iradeyle birlikte siyaset kurumu çözümünü üretsin, bunu çözelim çünkü
biz, dokuz yıldan beri âdeta bedenimizi bu işin çözümü için taşın altına
koyduk. Nelerle mücadele ettiğimizi, nasıl mücadele verdiğimizi
herkes çok iyi biliyor. Dolayısıyla hiç kimse, hiçbir siyasi parti bu
sorundan bir rant üretmeye kalkışmasın ama gelin, çözüm
üretelim, gelin, takipçisi olalım.
SIRRI SAKIK (Muş)
Bunun ne rantı olur Allah aşkına, ne rantı olur ya?
MAHİR ÜNAL
(Devamla) Bu meseleyi kalkıp Muğlalı 33 Kurşun
Olayıyla örneklendirmek, bu meseleyi kalkıp AK PARTİ
yıkım projesi peşinde. demek, bu meseleyi kalkıp Siz
katliamcısınız. demekle çözemezsiniz, bunun bu şekilde
çözülmesi de mümkün değildir. Ama şunun çok iyi bilinmesini
istiyoruz: 74 milyon vatandaşımızın hakkı, hukuku
bizim için mukaddestir, her biri bizim için birinci sınıf vatandaştır
ve bizim vatandaşlarımızın hangi etnik kimlikten, hangi
inançtan olursa olsun, vatandaş olarak, biz AK PARTİ
İktidarı olarak onların yanındayız ve birilerinin
onların sözde etnik kimliği üzerinden bir halk üretmesine
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ünal, süreniz doldu, iki dakikada toparlayın lütfen.
MAHİR ÜNAL
(Devamla)
bir halk inşa etmesine, buradan bir bölünme, buradan bir
ayrılma hayal etmesine izin de vermeyiz, müsaade de etmeyiz. Dert bizim
derdimizdir, mesele bizim meselemizdir, sıkıntımız bizim
sıkıntımızdır, o çocuklar bizim
çocuklarımızdır. Dolayısıyla hiç kimse kalkıp bir
ayrı dil kullanmasın.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ünal.
Şimdi, gündem
dışı üç milletvekiline söz vereceğim.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
İlk söz, 3 Ocak Mersin ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Mersin Milletvekili Sayın Çiğdem Münevver Öktene aittir.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın
Konuşmacı
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ökten. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Efendim, 69uncu maddeye göre söz
istiyorum.
BAŞKAN
Böyle bir usulümüz yok.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Efendim, adımı anarak, 90lı yıllarla
ilgili adımı anarak sayın konuşmacı
BAŞKAN Siz de 90lı
yıllara ait örnek verdiniz.
ÇİĞDEM MÜNEVVER ÖKTEN
(Mersin) Sayın Başkan, başlayabilir miyim konuşmama?
BAŞKAN Lütfen, lütfen
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Ona cevap vermek istiyorum. Lütfen, bundan sonra söz almak
istiyorum.
BAŞKAN Lütfen Sayın
Tanrıkulu.
B)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili
Çiğdem Münevver Öktenin, 3 Ocak Mersin ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
ÇİĞDEM MÜNEVVER ÖKTEN
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Şırnak Uluderede hayatını kaybeden 35
vatandaşımızı Allahtan rahmetle anıyorum, ailelerine
de sabırlar diliyorum.
Hepinizin bildiği gibi,
geçmişlerini bilmeyen toplumlar geleceklerini hiçbir şekilde
şekillendiremezler. Bu nedenle, 3 Ocak Mersinin kurtuluşunun
90ıncı yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz
almış bulunmaktayım.
Yıl 1918, 30 Ekim. Birinci Dünya
Savaşı Osmanlı İmparatorluğu için 25 maddelik Mondros
Mütarekesiyle sona ermiştir. Sömürge devletleri bu anlaşmayla da
yetinmeyerek, Pariste aldıkları bir kararla,
İmparatorluğun kalbi olan Anadolu başta olmak üzere yurdun dört
bir yanını işgale başlamışlardır.
Yıl 17 Aralık 1918. Sabah
işgale Mersinden başlayan İngilizler, daha sonra müttefikleri
olan Fransızlara Mersini, Adanayı, Maraşı, Antepi,
Urfayı ve Antalyayı bırakmışlardır.
1 Ocak 1919. 1.500 kişilik
işgal ordusunun sadece 150 askeri Fransız, geri kalanı ise
Ermeni olan lejyonerlerdir ve Mersine girmişlerdir. İşte, bugün
Fransa Parlamentosunun kabul ettiği sözde Ermeni
soykırımının inkârının suç kabul edildiği
yasa tasarısının asıl kaynağının
geçmişteki işgalci zihniyete dayandığını
unutmamak gerekir.
Değerli milletvekilleri,
Mersinlileri asla yıldırmayan bu işgal, direniş
noktasında bölgeyi Kuvayımilliyenin güçlü bir cephesi hâline
getirmiştir. Mersin, Kurtuluş Savaşı ilk şehidi Efrenk
Karakol Komutanı Başçavuş Aziz oğlu Ali Paşa
Vuruşkana Allahtan rahmet dilerim. Bu arada Efrenk ilk kurtuluş
zaferiyle adını Arslanköy olarak taçlandırmıştır.
Ben de Arslanköylü bir aileye sahip ve orada savaşmış gazileri
olan, şehitleri olan bir ailenin torunu olarak şu anda Mecliste sizin
karşınızdayım. Çok dinli, çok kültürlü zengin etnik
topluluklara mensup Mersinde işgal süresince yöre halkı birbiriyle
kenetlenmiş ve bütün dünyaya birliğin, beraberliğin müstesna bir
örneğini göstermiştir.
Değerli
milletvekilleri, Topçu Yarbay İzzet Bey, Binbaşı Hüseyin Hüsnü
Bey, Mengenli Emin Bey ve Melis Yüzbaşı Kaleköy Kuvayımilliye
Teşkilatının ilk kurucularıdır. Bu kurucular, Tarsus,
Kırovası, Silifke, Soğucak, Tömük, Erçelde kurulan Müdafai
Hukuk Cemiyetleri ile millî kuvvetin oluşmasını
sağlamışlardır.
Mersinli
halkım, yaşlısı genci, kadını erkeğiyle,
yetersiz mühimmata rağmen, insanüstü bir gayretle topyekûn bir
direnişi zafere dönüştürmüşlerdir.
Aynı zamanda,
Millî Mücadele süresince Türk kadını da her alanda ve cephede
çarpışarak gücünü göstermiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
dediği gibi, dünyada hiçbir ülkenin kadını Ben Anadolu
kadınından fazla çalıştım, milleti kurtuluşa ve
zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim. diyemez.
İşte
size cesaret, fazilet ve şeref örneği kadınlarımız: Çukurovada
milis kuvvetlerinde görev yapmakta olan Hatice Hatun, Tekir Yaylasından
Mersine giden en kısa yolu soran Fransız kuvvetlerine
yanlış yol göstererek Karboğazına sokmuş, onları
tuzağa düşürerek mağlup olmalarını
sağlamıştır.
Yürekleriyle, bedenleriyle,
göğüslerindeki iman aşkıyla topyekûn bir direnişi
gerçekleştiren Mersin halkının bu mücadelesi, 20 Ekim 1921
tarihinde Fransızlarla Ankara Anlaşmasının
imzalanması ve akabinde 3 Ocak 1922de tamamen Mersinden
kovulmalarıyla son bulmuştur.
Bu vesileyle,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin şerefli bir üyesi, mütefekkir ve
çağın tanığı büyük şair Mehmet Âkif Ersoyu
ebediyete intikal edişinin yetmiş beşinci yılında
rahmet ve saygıyla anmak istiyorum çünkü Millî Mücadelenin
olağanüstü koşullarında milletin esaret zincirinden
kurtulması adına yapmış olduğu
çalışmaları, toplumun uyanışına
yazıları ve şiirleriyle yalnızca zemin
hazırlamamış aynı zamanda da her daim ulusal birlik ve
beraberliğimizi de pekiştirmiştir.
İşte,
millî sınırlar içinde asla sarsılmayacak vatan cephemiz
uğruna şehit düşmüş atalarımızı ve
gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ökten, süreniz tamam.
ÇİĞDEM
MÜNEVVER ÖKTEN (Devamla) - Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Mersin Milletvekili Sayın Öztürk yerinden, bir
dakika, konuyla ilgili görüşlerini bildirmek istiyor.
Buyurun Sayın
Öztürk.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürkün, 3 Ocak Mersin ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Değerli milletvekilleri, 3 Ocak 1922 Mersinin
Fransızlardan kurtulduğu gündür. Ulusal Kurtuluş
Savaşının azim ve kararlığıyla, Fransız ve
İngiliz emperyalistler Mersinden püskürtülmüş ve
dolayısıyla Mersin halkı özgürlüğüne kavuşmuştur.
Aradan doksan yıl geçti; bugün 3 Ocak 2012 gününde Mersinin
kurtuluşunun 90ıncı yılını kutluyoruz. Bunu,
gerçekten Uluderede yaşanan acı bir olay günüyle de kutluyoruz.
Bir toplum
acılarını, sevinçlerini ortaklaştıramazsa millî
birliğini ve bütünlüğünü koruyamaz. O nedenle,
acılarımızı ve sevinçlerimizi ortaklaştırarak
millî birlik ve bütünlüğümüzü korumalıyız diyorum.
Mersinin
Kurtuluş Günü nedeniyle tüm Mersinlilere saygılarımı ve
sevgilerimi sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Gündem
dışı ikinci söz, Şırnak ili Uludere ilçesinin
sınır kesiminde yapılan hava operasyonu sonucunda 35
vatandaşımızın hayatını kaybetmesi hakkında
söz isteyen Adıyaman Milletvekili Sayın Salih Fırata aittir.
Buyurun Sayın
Fırat. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
B)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Adıyaman
Milletvekili Salih Fıratın, Şırnak ilinin Uludere
ilçesinin sınır kesiminde yapılan hava operasyonu sonucunda 35
vatandaşımızın hayatını kaybetmesi nedeniyle
Hükûmetin gereğini yapmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
SALİH FIRAT
(Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, ben burada siyasi kimliğimi bir tarafa bırakarak
Uluderede yaptığımız gözlemi anlatmak istiyorum. 5
milletvekili arkadaşımla, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba, Muğla Milletvekili Nurettin Demir, Manisa
Milletvekili Hasan Örenle birlikte, bir de Ordu Milletvekilimiz İdris
Yıldızla birlikte dün Uluderedeydik ve Gülyazı köyündeydik.
Yola çıktığımızda, gece, Şırnakta bir
otelde konakladık. Otelde, darp edilen Uludere Kaymakamı da
vardı. Ziyaret ettik, Geçmiş olsun. dedik ve kendisini dinledik.
Kendisi, aynen, bize şunu söyledi: Bu çocuklar için iki gündür
ağlıyorum. Ben bunlara bir hafta önce bir halı saha
yapmıştım, orada beraber top oynamıştık.
Bölgenin, yıllardır işsizlikle, yoksullukla baş başa
olduğundan dolayı, o bölgedeki insanların, devletin resmî ve
mülki amirlerinin de, askerî amirlerinin de bilgisi dâhilinde, göz
yummaları dâhilinde, geçimlerini sağlamak için kaçakçılık
yaptıkları biliniyor ve buna izin veriliyor. Bu, kaymakamın
ağzından duyduğumuz laflardır. Aynı şekilde -öyle
olduğunu biliyoruz çünkü ben de orada askerlik yaptım 90
yılında- orada, sınıra giden kuştan bile askerin ve
oradaki yetkililerin haberi olur; kim nereye gidiyor, kime gidiyor, hangi eve
misafirliğe gidiyor, haberi olur.
Dolayısıyla o gün orada,
ekmek parası için, yılbaşı hediyesi için, yolculuk ücreti
için, otobüs ücreti için, gidip katırlarla mazotu, şekeri getirecek
olan çocuklardan da devletin haberi vardı çünkü oradaki her nefesten devletin
haberi var. 2sinin yaşı yirminin üstünde, geriye kalan,
diğerlerinin tamamının yaşı yirminin altında; on
üç yaşına kadar çocuklar var, ilköğretimde okuyorlar, lisede
okuyorlar. Öğrenci arkadaşlarından birisi geldi, bize dedi ki:
Falanca çocuk okul çantasını bıraktı, Ben gideyim,
kendime yılbaşında ayakkabı almak için, bu gece gideyim,
mazot getireyim. dedi. Düşünebiliyor musunuz, hiçbir anne, hiçbir baba,
eğer o bölgede tehlike varsa, o bölgede ateş varsa, o bölgede ölüm
olacaksa on üç yaşındaki çocuğunu o sınıra gönderir
mi? Siz gönderir misiniz? Elbette ki gönderilmez. Bu olaya insan gözüyle bakmak
gerekiyor, insani gözle bakmak gerekiyor.
Orada, kurtulanlarla görüştük. Aynen
söyledikleri şu: Biz bile bile bombalandık. Niye diye
sorduğumuzda Çünkü burada biz her gün gidiyoruz, son bir aydır, son
on beş gündür daha da önümüz açıldı, bu son grup en az gruptu,
100 kişi gidiyorduk, 150 kişi gidiyorduk, 70 kişi gidiyorduk ve
gittiğimizde de insan sayısından katbekat katır
sayısı vardır. O şekilde gideriz, karşı tarafta
Irak sınırında evet, yerleşim yeri yok ama arabalarla,
ciplerle sigaralar veya mazot veya şeker getirilir, biz orada
katırlarımıza yükleyip getiririz, asker de geçişimize göz
yumar. Çünkü geçinecek kaynağımız yok, geçinecek bir
şeyimiz yok. dediler. O günde o şekilde saat 16.00da köyden
ayrılıyorlar 40 arkadaş, yaklaşık 70 katırla
gidiyorlar. Orada yüklerini yükleyerek, beşerli, altışarlı
gruplar hâlinde Türkiye sınırına geri dönüyorlar ve orada
karşılarında geçiş yollarının askerler
tarafından tıkandığını gözetliyorlar, bekliyorlar
ki yol açılsın, köye geri dönelim, köydekileri arıyorlar:
Önümüz kesilmiş, gelemiyoruz. diye. Bu arada, diğer gruplar da
gelip yetişiyor, orada yirmişerli, otuzarlı gruplar hâlinde
birikiyorlar ve bir aydınlanma mermisi atılıyor, arkasından
obüs topu atılıyor. O aydınlanma mermisinden sonra,
yaklaşık on dakika sonra uçaklar gelip bombalıyor ve o
bombalamadan önce yolu tutan askerlerin -o aydınlanma mermisinden sonra-
yavaş yavaş arabalarıyla geri çekildiğini söylüyorlar. Olay
bu. Gidip görecesin, gördüğünü de doğru söyleyeceksin, gördüğünü
saklamayacaksın eğer görmek istiyorsan veya gözlemci olarak
gidiyorsan. Biz böyle gördük yani tablo bu. Oradaki
vatandaşlarımız devleti burada suçlu görüyor, Devlet bizden
özür dilemeli. diyor, Devlet bu olayı mutlaka açığa
çıkarmalı. diyorlar, Kim emri verdi? Kim istihbaratı verdi?
Kim bombayı attırdı? Biz bile bile öldürüldük. diyorlar,
Öldürülmek istemiyoruz. diyorlar, Yeter artık. diyorlar, Karın
tokluğu için gidiyoruz. diyorlar. Olay bu arkadaşlar, olaya bu gözle
bakalım. Teröristtir, şudur, budur
Velev ki terörist, terörist de
öldürülmeyi gerektirmez, yakalarsın cezaevine atarsın, pusu
atarsın, ateş edersin. Bir uyarı yok, bir ateş yok,
herhangi hiçbir şey yok, durup dururken tepeye bomba yağıyor
arkadaşlar. Olayın özü
bu. O yüzden, siyaset üstü düşünelim, insan hakları düzeyinde
düşünelim, bu olayı çözelim.
Lütfen, Hükûmetin
bu olayı açıklamasını, gerekeni yapmasını
istiyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Fırat, teşekkür ediyorum.
Konuyla ilgili,
Şırnak Milletvekilimizin, bir dakika, yerinden düşüncelerini
bildirme talebi var.
Sayın Mehmet
Emin Dindar, buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Şırnak
Milletvekili Mehmet Emin Dindarın, Şırnak ilinin Uludere
ilçesinin sınır kesiminde yapılan hava operasyonunda 35
vatandaşımızın hayatını kaybetmesi ile Uludere
Kaymakamının darp edilmesi olaylarında, faillerin bulunması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET EMİN
DİNDAR (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 28/12/2011de acı bir olay orada meydana geldi, 35 tane
gencimizi, ciğerimizi kaybettik. İkinci bir olayda da taziyemize
gelen bir Değerli Kaymakamımız darp edildi. Bunu da üzüntüyle
belirtiyoruz. Her iki olayın da faillerinin bulunması için,
yanlış yapanların makam ve mevkisi ne olursa olsun hukuk
nezdinde hesap vermeleri için takipçileri olacağız.
Bize
yakından, uzaktan gelip bu derdimizle dertlenen insanlarımıza
bir Şırnak Vekili olarak saygılarımı sunuyorum.
Bir daha böyle bir
acı olayın olmaması için, yüce Allaha o insanları da
bizleri de havale ediyoruz ve Allah, cümlemizin yâr ve yardımcısı
olsun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı üçüncü konuşma, Osmaniye ilinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğluna
aittir.
Buyurun Sayın
Türkoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
B)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniye ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; Anadolunun
güney kapısı, Türkiye Cumhuriyetinin 80inci vilayeti,
Çukurovanın güzide kenti Osmaniyenin düşman işgalinden
kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümü münasebetiyle gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Geçen hafta
Uluderede, dün Kırıkkalede hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Cenabıallahtan rahmet diliyorum ve 2012
yılının geride bıraktığımız
yılın acılarını ve endişelerini
unutturmasını, hayırlar getirmesini diliyorum.
Cuydur Ahmet namıyla
yaşamış merhum bir Osmaniyeli hemşehrim yolda yürürken
kendisine havlayan bir köpeği göstererek etrafındakilere şöyle
der: İt aklı işte, elimde sopa olduğunu bilmiyor. Bu söz,
Türk milletinin engin hoşgörüsünü ve büyük sabrını, aynı
zamanda da yeri geldiğinde göstereceği tavrı ifade eden bir
sözdür.
Bundan doksan dört
yıl evvel, 1918de, dünyanın Tanrı tarafından sadece
kendileri için yaratıldığını düşünen sömürgeci
devletler Birinci Dünya Savaşının mağlupları
arasında sayılan Osmanlıyı parçalama planı
çerçevesinde Osmaniyeyi işgal ettiler. Önce kısa bir süre
İngilizler geldiler Osmaniyeye, sonra da asıl işgalci
Fransızlar. Şu, Cezayirde soykırım yapan, insanlık
katili teröristlerden kendilerine sevgili tutan Fransızlar.
Bugün
soykırıma uğradığını iddia ettikleri yerli
Ermenilerle, Osmaniyede adam öldürme ve yağmacılık yaparak
cürüm ortağı oldular, halka zulmettiler. Duruma dayanamayan
Osmaniyeliler, 1919 Mayısında Mustafa Kemal tarafından
başlatılan millî mücadeleye paralel olarak silahlı mücadeleye
başladılar, çete örgütlenmeleri yaptılar.
Yanıkkışla ve Karayiğit köylülerinden oluşan
Kırmızı Müfreze o çetelerden biriydi ve içinde, sonra
Anıtkabire mozole mermerini gönderecek Raziye köyünden, bugünkü adıyla
Kayalı köyünden Rahime Hatun (Rahime Onbaşı) da vardı.
Bu müfrezeye bağlı Yaveriye Çetesi,
Yastı Kelle, Ali Kılıç, Mamık Hüseyin, Kadir Çavuş,
Muhammet Hoca, Nacar Ökkeş, Borazan Mehmet, Hacı Ağa
Oğulları Ali ve Ahmet, Ali Bekiroğlu Ahmet gibi bilinen
mensuplarıyla, 5 Ağustos 1920de, kahraman Türk kadını
Rahime Hatunu şehit vermek pahasına da olsa Fransızların
karargâhlarını ele geçirmek suretiyle onlara ilk yenilgiyi
tattırdılar, hepsini Rahmet ve şükranla anıyoruz.
Başta anlattığım Cuydur
Ahmet merhumun cevabında olduğu gibi, Türk milletini tanımayan
malum akıllılar 7 Ocak 1922de geldikleri gibi döndüler. O yüzden
bugün Osmaniyenin cadde ve sokaklarında, Osmaniye halkı adına
belediye reklam tahtalarında şöyle yazıyor: Fransa bizi iyi
tanır, 1922den.
Aslında,
malum akıllılar bin yıl evvel de Haçlı orduları ile
gelmişlerdi; o zaman da, Osmaniyenin 1922de verdiği cevabı
Selçuklu ve Osmanlı sultanları vermişlerdi. O malum
akıllılar şimdilerde de var. Türk milletinden bir millet daha,
Türk vatanından başka bir vatan daha çıkarmaya niyetliler. Bizim
ise onlara vereceğimiz cevap çoktan hazır: Biz Türk milliyetçileri
sağ ve var olduğumuz sürece bu vatanda şanlı Türk
Bayrağı başkent Ankarada, Edirnede, Vanda, Hakkâride,
Muğlada, Artvinde, Diyarbakırda, Antalyada, hülasa tüm vatanda
tek başına dalgalanacaktır; tüm vatanı temsilen Osmaniye ve
Osmaniyelilerin hür ve bağımsız yaşama azim ve
kararlılığı sonsuza dek muhafaza edilecektir ve bu
topraklar üzerinde daha binlerce yıl Türk milletinin çocukları son
nefeslerinde şehadet kelimesini ve Ne mutlu Türküm diyene. vecizesini
dile getirerek ruhlarını teslim edeceklerdir.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türk milliyetçilerinin
özlediği memleketin bir bölümünü şair şöyle dile getirmiş:
"Memleket
isterim
Gök mavi, dal
yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların,
çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert
ne gönülde hasret olsun;
Kardeş
kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir ne
sen ben farkı olsun;
Kış günü
herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak,
sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir
şikâyet ölümden olsun."
Osmaniyenin düşman işgalinden
kurtuluşunun 90ıncı yılı münasebetiyle bu
toprakların vatan olması için kanlarını ve
canlarını veren şehit ve gazilerimizi rahmet ve şükranla
anıyor, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.
Sarıkamış
olaylarının yıl dönümü münasebetiyle Erzurum Milletvekili
Sayın Oktay Öztürk, yerinden bir dakika.
Buyurun Sayın
Öztürk.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Erzurum Milletvekili
Oktay Öztürkün, Birinci Dünya Savaşında Osmanlı-Rus muharebesi
sırasında gerçekleştirilen Sarıkamış
Harekâtının yıl dönümüne ilişkin açıklaması
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bildiğiniz
gibi, bundan doksan yedi yıl önce, Birinci Dünya Savaşında
Osmanlı-Rus muharebesi sırasında Sarıkamışta
bulunan Allahuekber Dağlarında Türk tarihinin elim olaylarından
biri gerçekleşti. Birinci Dünya Savaşında yedi düvele karşı
mücadele edilirken yalnızca düşman kuvvetlerine karşı
mücadele edilmemiş, çetin iklim koşullarıyla da mücadele etmek
zorunda kalınmıştır. Bunun en dramatik örneği ise
Sarıkamışta yaşanmıştır. Birinci Dünya
Savaşında pek çok cephede olduğu gibi Kafkas cephesinde de
kahramanca savaş veren Türk ordusu Sarıkamışta zor iklim
şartlarına yenik düşmüş, burada pek çok şehit
vermiştir, ancak Sarıkamış Harekâtı yalnızca bu
iklim şartlarına vurgu yapılacak bir olay değildir.
Sarıkamış Harekâtı aynı zamanda bin yıldır
bu toprakları vatan yapan bu milletin bu topraklar üzerinde
bulduklarını yaşatmak için nasıl bir vicdana, nasıl
bir insanlığa sahip olduğunun da ifadesidir.
Sarıkamış
Harekâtı Türk askerinin hiçbir şart altında yılmayan azim
ve iradesini gösteren, vatan, millet, bayrak uğruna verilen mücadeleyi de
anlatır. Sarıkamış, Kafkas cephesinde kahramanca
çarpışan vatan evlatlarının hazin ve destansı
hikâyesini anlatır bize.
Sözde Ermeni
soykırımı iddialarının dile getirildiği bu
günlerde, gerek Rus ordularına gerekse Ermeni çetelerine karşı
mücadele veren Kafkas cephesinin bu kahraman erlerini, Sarıkamış
Harekâtı dâhil olmak üzere, geçmişten günümüze böylesine
destansı kahramanlık öykülerine imza atan tüm şehitlerimizi
rahmetle anıyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşları olmak üzere ebediyete intikal etmiş gazilerimizi
minnet ve şükranla anıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Sayın
milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.
Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker, gündemin
Sözlü Sorular kısmında yer alan sorulardan 1, 148, 151, 159, 166,
172, 181, 185, 186, 190, 203, 232, 251, 281, 289, 292, 316, 336, 348, 354, 366,
373, 381, 409, 427, 430, 450, 451, 505, 506, 551, 586, 607, 611, 616, 618, 619,
620 ve 621inci sıralardaki soruları birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası
geldiğinde yerine getireceğim.
Şimdi
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Cumhurbaşkanımızın
bir tezkeresi vardır. Okutup, bilgilerinize sunacağım:
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- 23/12/2011 tarihinde
kabul edilen 6262 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun 16ncı maddesinin Türkiye Büyük Millet
Meclisince bir daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/657)
29/12/2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunca 23/12/2011 tarihinde kabul edilen 6262
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
incelenmiştir.
İncelenen
Kanun ile, diğer hususların yanında dışarıdan
atanan bakanların ve milletvekillerinin emeklilikleri ile ilgili
düzenlemelere de yer verildiği görülmüştür.
Anayasanın,
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin ödenek ve yolluklarını
düzenleyen 86 ncı maddesinde 21/11/2001 tarihli ve 4720 sayılı
Kanunla yapılan değişiklikle Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinin ödenek ve yollukları yanında emekliliklerinin de kanunla
düzenlenmesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile bunların
emeklilerinin Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı ile
ilgilendirilerek üyeliği sona erenlerin de ilgilerinin devam etmesi
öngörülmüştür. Böylece, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin emeklilik
işlemleri Anayasal dayanağa kavuşturulurken, Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı ile ilgilendirilmeleri suretiyle de, farklı
sosyal güvenlik kuruluşları ile ilgi kurulmasından doğan
emeklilik haklarına ilişkin farklılığın
giderilmesi, aynı emeklilik hak ve imkânlarına tâbi olmaları
sağlanmıştır.
Ayrıca
bu maddenin, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine ödenecek ödenek ve
yollukların, kendilerine sosyal güvenlik kuruluşları
tarafından bağlanan emekli aylığı ve benzeri ödemeler
varsa bunların kesilmesini gerektirmeyeceğini hükme bağlayan
ikinci fıkrası da, ilk fıkradaki değişikliğe
paralel olarak, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
tarafından bağlanan emekli aylıklarının kesilmemesini
sağlayacak şekilde değiştirilmiştir.
Anılan
Anayasa değişikliğine ilişkin Anayasa Komisyonu Raporunda,
yasama organı üyelerinin, siyaset kurumunun yapısı ve uzun
süreci içinde saygınlıklarını emeklilik dönemlerinde de
sürdürmek durumunda oldukları ve milletvekilliğinden sonra da toplumsal
sorumluluklarının devam ettiği; siyasetin ve
milletvekilliğinin sadece ekonomik durumları yüksek düzeyde
olanların uğraş alanı olmaktan çıkarılması
amacıyla da milletvekillerinin ve emeklilerinin durumlarının bir
bütünlük içinde ele alınmasının gerektiği
belirtilmiştir.
On sene önce
yapılan söz konusu Anayasa değişikliğine rağmen, bunun
gerektirdiği yasal düzenlemelerin gerçekleştirilememesi sebebiyle,
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin ve hatta Başkanlarının
emekli aylıkları arasında önemli farklılıklar
oluşmuştur.
İncelenen
Kanunla 5510 sayılı Kanunun 43 üncü maddesinde yapılması
öngörülen değişikliğin, Anayasanın 86 ncı maddesinde
2001 yılında yapılan değişiklikle yasama organına
tanınan düzenleme yetkisi çerçevesinde gerçekleştirildiği ve bu
suretle, emekli milletvekillerinin almakta oldukları aylıklar
arasındaki eşitsizliğin giderildiği anlaşılmakta
ise de, çerçeve 16 ncı madde ile 5510 sayılı Kanuna eklenmesi
öngörülen geçici 38 inci maddenin birinci fıkrasında, 43 üncü maddede
yapılan değişiklikle Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve
dışarıdan bakanlık görevlerinde bulunanlara veya bu
görevleri herhangi bir sebeple sona erenlere ödenecek emekli
aylığının belirlenmesine esas %42lik oranın
31/12/2020 tarihine kadar %60 olarak uygulanacağının hükme
bağlanmasının gerekçesi anlaşılamamıştır.
Yasama
organının söz konusu oranların belirlenmesi konusunda takdir
yetkisi bulunmakla birlikte, emekli aylığının
belirlenmesine esas olan oranın sekiz yıllık bir süre için
yüksek oranda artırılarak uygulanmasının kamu
vicdanında da rahatsızlığa yol açtığı
görülmektedir.
Bu sebeple,
incelenen Kanunun çerçeve 16 ncı maddesinin yeniden
değerlendirilmesinde yarar görülmektedir.
Yayımlanması
yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 6262
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 16
ncı maddesinin Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha
görüşülmesi için, Anayasanın değişik 89 ve 104 üncü
maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.
Abdullah Gül
Cumhurbaşkanı
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır. Ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt ve 22 milletvekilinin, tütün üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/86)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tütün ülkemizde
400 yıldır üretilen geleneksel bir ürünümüzdür. Tütün dünyanın
yaklaşık 120 ülkesinde üretilirken, Türkiye'de üretilen tütüne kota
konmuş, daha sonra 2009'da yasaklanmış, tütün üreten aileler
işsiz ve yoksul kalmış, göç ederek perişan bir duruma
gelmişlerdir. Tütün üretimi destekleme kapsama kampanyasına alındığı
yıllarda Türkiye'de tütün üretimi 1950 ile 2002 yılları
arasında Şark Tipi Tütün (oryantel) üretiminde en iyi dönemini
yaşayarak dünya üretiminde ilk sıralarda bulunurken 2002
yılında çıkan yasadan sonra tütün destekleme alımları
kaldırılması, maliyet farklarının yükselmesi sonucunda
tütün fiyatlarının düşük kalması nedeniyle tütün üretiminde
büyük ölçüde azalmalar olmuştur.
1980li
yıllarda Tekel dışında 70 kadar tütün şirketi sektörde
faaliyet gösteriyordu. Daha sonraki yıllarda ABD ve İngiltere
başta olmak üzere bazı büyük sermaye grupları, ülkemizde bulunan
küçük şirketleri yok edip pazarı eline geçirip üreticilerimizden
maliyetinin altında tütün almış, tütün üreticisi iflas ederek
yoksullaşıp, işsiz kalmış ve büyük şehirlere göç
etmişlerdir. Batman, Diyarbakır, Muş, Bitlis, Siirt ve
Adıyaman başta olmak üzere 2009 yılında tütün ekimi
yasaklanmış üreticiler işsiz ve yoksul kalınca bölgede
yaşam vahim bir hâle gelmiştir. Tütün üretiminde aile birimlerinin
tümü çalıştığı için bölgedeki işsizlik ve
yoksulluğun giderilmesinde önemli katkısı olmaktadır.
Tekel kapanmadan
önce Tekelin desteklemesiyle Ege, Karadeniz Doğu ve Güneydoğu'da 1 milyonu
aşkın insanın geçimini sağlayacak tütün üretiliyordu. Ancak
devletin desteklemesinin tütün üreticisinden kesilmesinden sonra tütün üretimi o
noktasına gelmiş bulunmaktadır. Halbuki bugün Ege, Karadeniz,
Doğu ve Güneydoğu tütünü dünyanın en kaliteli tütünleri
arasında olmasına rağmen devletin tütün çiftçisini
desteklememesi sonucunda 1 milyon ailenin işsiz ve yoksul kalmasına
imkan sağlamıştır. Bu nedenle 400 yıldan bu yana
üretilen tütün üreticisi bitmiş, işsizlik ve yoksulluk
artmış, insanlar göç etmiş perişan bir konuma gelirken ne
yazık ki devlet 2009 yılında 372 milyon dolar ödeyerek 83 milyon
kg tütün ithal etmiştir. Tütün üreticimizin yaşadığı
tüm sıkıntılar araştırılarak bugüne kadar verilen
sözlerin, altına imza atılan vaatlerin yerine getirilip
getirilmediği ve mağduriyetinin boyutunu tespit etmek amacıyla
Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve
105. maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim.
12.07.2011
1) Ensar Öğüt
(Ardahan)
2) İhsan
Özkes (İstanbul)
3) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
4) Salih
Fırat (Adıyaman)
5) Atilla Kart (Konya)
6) Tufan Köse (Çorum)
7) Erdal Aksünger (İzmir)
8) Candan Yüceer (Tekirdağ)
9) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
10) Kazım
Kurt (Eskişehir)
11) Özgür Özel (Manisa)
12) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
13) Nurettin Demir
(Muğla)
14) Sinan
Aydın Aygün (Ankara)
15) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
16) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
17) Ali Özgündüz (İstanbul)
18) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
19) Celal Dinçer (İstanbul)
20) Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
21) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
22) Turgut Dibek (Kırklareli)
23) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
2.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu ve 20 milletvekilinin, arıcılık
sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/87)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Arıcılık ve bal üreticilerinin içinde
bulunduğu olumsuz durumun incelenmesi ve alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98, TBMM
İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Araştırma Komisyonu kurularak sorunun
araştırılmasını arz ve talep ederiz.
Gerekçe
Arıcılık toprağa
bağımlı olmayıp, topraksız veya az topraklı
aileler için tek başına geçim kaynağı olan ve aynı
zamanda en ucuz ve en kolay istihdam yaratan tek tarımsal faaliyettir.
Ülkemiz, iklim koşulları, bitki örtüsünün çeşitliliği,
coğrafi yapısı ile arıcılığa en uygun
ülkelerden biridir. Arıcılık, topraksız çiftçilere bir
iş ve gelir imkânı yaratmakta, orman köylerinde yaşayan
insanlarımız için önemli bir tarımsal faaliyet kolunu
oluşturmaktadır.
Arı, bal üretiminin yanı sıra
doğanın kendisini yeniden üretmesinde de önemli bir oyuncudur.
Bitkilerdeki tozlaşmanın sağlanmasında
oynadığı rol nedeniyle tarımsal üretim faaliyetinin gizli
kahramanıdır. Balın insan beslenmesindeki önemi, arısütü, polen
ve balmumu kullanım alanının artması, bitkilerde doğal
tozlaşma dolayısı ile ürünlerde verim
artışının sağlanması,
arıcılığın öneminin artmasına neden
olmuştur. Dünya tarımında söz sahibi ülkeler, arıyı
polinasyon amacı ile kullanmaktadırlar. Bir kovan arının
tarıma katkısının, o kovandan üretilen balın 30-40 kat
fazlasında bir katma değer yarattığı bilimsel olarak
tespit edilmiştir. Gelişmiş ülkeler iyi tarım uygulamalarını
esas alarak bitkisel üretimdeki verim artışı ve doğal
tozlaşma için arıcılara para ödemektedir. Bu ülkelerde
arıcının gelirinin yarıya yakını tozlaşma
kirasından gelmektedir.
Türkiye,
doğal koşulları, uygun iklim ve zengin bitki
varlığı ile büyük bir arıcılık potansiyeline
sahiptir. Ancak arıcılık konusunda bulunduğumuz nokta
itibarıyle potansiyel varlığımızı tam olarak
kullandığımızı söyleyemeyiz. Ülkemizde
yaklaşık 4,9 milyon kovan ile 81 bin ton bal üretimi
yapılmaktadır. Dünyada kovan başına en az bal ülkemizde
alınmaktadır. Başka ülkelerde kovan başına 50 kilogram
bal alınırken, ülkemizde ise bu rakamın 17 kilogram
civarında oluşu oldukça düşündürücüdür. Türkiye bal üretiminde
Çin, Arjantin, Meksika'dan sonra 4üncü, 4,9 milyon kovan sayısıyla 2nci,
arı poleni miktarıyla da 3üncü sırada yer almaktadır.
Anadolu coğrafyası, dünya arı ırkının yüzde
yirmisine, ballı bitkilerin yüzde 75'ine sahip iken, kovan
başına üretim açısından dünya sıralamasındaki
yerini hak etmemektedir.
Türkiye'de kovan
başına bal üretiminin yıllar itibarıyle giderek
düştüğü gözlemlenmektedir. Kovanların standart ölçülerde
olmaması, arı hastalıkları ile yeterli ve düzenli
mücadelenin yapılamaması, ana arı teminindeki zorluklar ve ana
arıların uzun süre kullanılmaları, verim
düşüklüğünün nedenleri arasında sıralanabilir. Özellikle
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bu düşüşün en önemli
nedeni, arıcıların yaylalara güvenlik nedeni ile
ulaşamamasıdır. Bu nedenle dar alanda aşırı
miktarda arı kolonisi bulunmakta ve kovan verimi düşmektedir. Bölge
arıcılığına yıllarca hizmet veren Bitlis
Arıcılık ve Araştırma Enstitüsü'nün
kapatılması nedeniyle, bölge arıcılarının teknik
bilgi desteğinden yoksun kalması verim düşüklüğünün
diğer bir nedenidir.
Arıcılık
ülkemizin birçok bölgesinde yapılmasına rağmen
Arıcılık ve Araştırma Merkezlerinin yetersizliği,
arıcılığı ve tarımı belirsizliğe
sürüklemektedir. Nitekim son yıllarda görülen toplu arı ölümleri, bu
soruna bir an önce çözüm üretilmesini gerekli hâle getirmiştir.
Ülkemizde arıcılığın
geliştirilmesi ve bal üreticilerimizin sorunlarının Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi yerinde olacaktır.
1) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı
)
7) Ayla Akat
Ata (Batman)
8) İdris
Baluken (Bingöl)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Altan Tan (Diyarbakır)
11) Adil Kurt (Hakkâri)
12) Esat Canan (Hakkâri)
13)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
14) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
15) Mülkiye
Birtane (Kars)
16) Erol Dora (Mardin)
17) Demir Çelik (Muş)
18) Nazmi Gür (Van)
19) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
20) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
21) Özdal
Üçer (Van)
3.- Van Milletvekili Özdal
Üçer ve 20 milletvekilinin, Van ili ve çevresinde yaşayan insanların
büyük çoğunluğunun geçim kaynağını oluşturan
tarım ve hayvancılığın sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/88)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Van ili ve
çevresinde yaşayan insanların büyük çoğunluğunun geçim
kaynağını oluşturan tarım ve hayvancılık ile
ilgili sorunların araştırılıp, gereken tedbirlerin
alınması amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104
ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Özdal Üçer (Van)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris
Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Kurt (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye
Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Ertuğrul
Kürkçü (Mersin)
20) Nazmi Gür (Van)
21) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
Gerekçe:
Van ilinin
yüzölçümü toplam 2.100.300 hektardır. Yüzölçümünün 361.781 hektarı (%
18.97) işlenebilir arazi, 1.359.072 hektarı (% 71.27) çayır ve
mera, 26.294 hektarı (%1.38) ormanlık ve fundalık arazi, 159.753
hektarı (% 8.38) tarım dışı araziden
oluşmaktadır. Yüzölçümünün % 70'inin çayır ve mera
alanlarından oluştuğu ve bu alanın değişik
rakımlı (1700-2700) yayla ve otlakları
barındırdığı düşünüldüğünde Van ilinin
doğal bir hayvancılık merkezi olduğu
anlaşılacaktır.
İlin
nüfusunun % 60'ı köylerde yaşadığından direk olarak
tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlamakta, % 20'si köyle
bağlantılı veya şehirde tarımla
uğraştığından; ilin ortalama nüfusunun % 80'i
tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlamaktadır.
1980'li
yıllara kadar Van ilinin koyun varlığı 4-5 milyon
civarındaydı. Türkiye canlı hayvan ihtiyacının %
17'sini Van ili tek başına karşılamaktaydı. Bölge 3
ülkeyi (İran-Irak-Suriye) besleyen bir hayvan potansiyeline sahipken yayla
ve mera yasaklamaları, köy boşaltmaları, "dışa
açılacağız" denilerek ithalatın kontrolsüz bir
şekilde serbest bırakılması, ülkeye Mersin ve Karadeniz
limanlarından giren yasak etler, IMF ve Dünya Bankası'nın
"tarımı köylülerden kurtararak çok uluslu şirketlere
bırakın" politikaları sonucu bu potansiyel yok olma
noktasına gelmiştir.
Türkiye'nin 1985
yılında ağırlığı Doğu ve Güneydoğu
Bölgeleri olmak üzere; 70 bin ton ve 141 milyon 300 bin dolar olan
küçükbaş hayvan ihracatı 2000'li yıllarda 14 ton ve 22 bin dolar
seviyesine düşmüştür. Oysa dünyanın en büyük küçükbaş
hayvan talebi yaratan bölgesi olan Orta Doğu, bu ihtiyacının
neredeyse tamamını Avustralya ve Yeni Zelanda'dan
karşılamaktadır. Hayvancılığın
gelişmesi için gerekli tedbirlerin alınması durumunda bu bölgenin
ihtiyacı büyük oranda ülkemiz üzerinden karşılanabilecektir.
Hayvansal
ürünlerin değerlendirildiği sanayi kuruluşlarının
bölgede yeterince bulunmaması, sınır ticareti önündeki engelleme
ve yasaklamalar bölgede tarım ve hayvancılığın önemini
yitirmesine neden olmuştur.
Bölge; dünya bitki
çeşitliliği ve florası yönünden çok avantajlı
durumdadır. Burada elde edilen bal hem aroma özellikleri hem de kalite
yönünden dünyanın en kaliteli ballarındandır. Ancak bu konuda
bölge insanının arıcılık yapması için ciddi bir
devlet desteği ve politikası mevcut değildir. Bölge cevizin gen
merkezi olmasına rağmen, tıpkı arıcılık gibi
yeterli desteği görememiş ve bir kenarda
bırakılmıştır.
Yem bitkileri
tarımı bölge için hayati önem arz etmektedir. Çünkü hububat
tarımına koşullar pek uygun olmayıp mevcut geleneksel
çeşitlerin verimi oldukça düşüktür. Yonca, korunga ve silajlık
mısır bölgede teşvik edilmelidir. Meyvecilik, yem bitkileri ve
tahıl üretiminde de yörede yetişme özelliklerine sahip bitkilerin
araştırılması ve tespiti yapılmalıdır.
Van ili ve
çevresinin sahip olduğu doğal potansiyelin ciddiyetle
değerlendirilmesi hâlinde tarım ve hayvancılık konusunda
bölge ve ülke ekonomisine çok şey katacağı açıktır.
Dünyada tüketici tercihinin de doğal ortamda beslenen koyun etine ve
doğal ortamda yetiştirilen tarım ürünlerine yöneldiği
düşünülürse, bu sorunun Van ve çevresi için ertelenemez şekilde
masaya yatırılması ve gereken çözümlerin geliştirilmesi
gerekliliği iyice ortaya çıkmaktadır.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırmasının açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli)
Sayın Başkan, bu önergeleri verenlerden bir tanesi bile burada
olsaydı bari! Bu, Meclise yapılan bir
saygısızlıktır efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
C) Duyurular
1.- Diyarbakır 6.
Ağır Ceza Mahkemesi ve Diyarbakır 5. Ağır Ceza
Mahkemesince, Diyarbakır Milletvekili Leyla Zananın
yargılandığına dair dosyaların, Anayasanın
83üncü maddesinin 2nci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine
sunulmasına ilişkin duyuru (3/658), (3/659)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/12/2011
tarihli ve 2010-124 dosya numaralı yazısı ile ve Diyarbakır
5. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/11/2011 tarihli ve 2011-487
sayılı dosya numaralı yazısı ile Diyarbakır
Milletvekili Leyla Zananın yargılandığı,
Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci fıkrası gereği
bildirilmiştir.
Bilgilerinize sunulur.
Şimdi, İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
D) Önergeler
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun; Türk Ceza Kanunu ve Uyuşturucu Maddelerin
Murakabesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin (2/14) İç Tüzükün 37nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/16)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Vermiş olduğum 2/14 Esas nolu
Türk Ceza Kanunu ve Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimin İç
tüzüğün 37 maddesine göre 45 gün içerisinde komisyonda ele
alınmadığından doğrudan gündeme alınmasını
arz ve talep ederim.
Saygılarımla. 02.01.2011
Reşat
Doğru
Tokat
BAŞKAN Teklif sahibi olarak
Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru.
Süreniz beş dakika.
Buyurun Sayın Doğru. (MHP
sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk Ceza Kanunu ve
Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifimizin komisyonlarda görüşülmemesi
üzerine İç Tüzükün 37nci maddesi gereği Meclisin gündemine
alınmasıyla ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Dünyada
olduğu gibi ülkemizde de önümüzdeki yıllarda
insanlığın önüne madde bağımlılığı
ve kullanımı sorunu artarak gelecektir. Madde kullanımı,
sigara, alkol, uyuşturucu olarak karşımıza
çıkmaktadır. Yapılan son araştırmalar, başta
büyük şehirler olmak üzere Anadolunun köylerine kadar uzayan çok önemli
problem olarak ortaya çıkmakta olduğunu göstermektedir. Türkiyede ve
dünyada alkol ve uyuşturucu madde kullanım oranları hızla
artmaktadır. Maddeye başlama yaşları ise tüyler ürpertici
şekilde, gitgide düşmekte, ilkokul çağındaki çocuklara
kadar ulaşmaktadır. Kişilerin bedensel, ruhsal ve sosyal
hayatını yok eden, insanı insan olmaktan çıkaran
uyuşturucu maddeler ile mücadele etmek hepimizin asli görevleri
arasında olmalıdır. İnsanlarımızı bu
bulaşıcı hastalıktan korumak iyi bir şekilde koruyucu
halk sağlığı yaklaşımı ile olması
gerekmektedir ancak koruyamadığımız için bu maddelerle
karşılaşmış olan kişilerin kurtarılabilmesi
için de her türlü tedbiri alıp tedavi yapmak da bizim görevlerimiz
arasında olmalıdır. Bu kişiler iyileşebilir, maddeden
kurtulabilirler.
Sayın
milletvekilleri, ancak Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan son
araştırmalarda otomobil kazalarının yüzde 75i,
kavgalı ölümlerin yüzde 50si, intiharların yüzde 25i oranında
madde bağımlılığının söz konusu olduğu
unutulmamalıdır. Yapılan araştırmalarda madde
bağımlılığının bir sebep değil sonuç
olduğudur. Bunun sebepleri, öncelikle aile içerisindeki anne ve
babanın çocuklarla ilişkilerinde yaşadığı
sorunlardır. Çocuklarla sağlıklı ilişkiler kurulmaz
ise çocuk sokağa itilmekte, her türlü kötü alışkanlıklarla
da karşılaşabilmektedir. Madde kullanan çocukların tiner, Bally,
esrar, kokain aldığı hatta eroine kadar
ulaştıkları da görülmektedir. Yapılan
araştırmalarda, İstanbul için söylüyorum, madde
kullanımı daha önceleri birkaç semtte iken bugün her ilçeye, her
mahalleye, hatta her sokağa, hatta her okulun bahçesine kadar
gelmiştir.
Sayın
milletvekilleri, geçmiş yıllarda kullanım yaşı on iki
iken bu yaş bugün onlara kadar düşmektedir. Bu durumun bile toplumun
önünde aileleri ne kadar büyük üzüntüye sevk ettiği herkes tarafından
görülmelidir. Bundan dolayı, uyuşturucu madde suçlarının
soruşturma, kovuşturma ve yargılama aşaması da çok
önemlidir. Uzmanlaşmış emniyet kadroları, buna
bağlı olarak hâkim, savcılar, hatta ihtisas mahkemeleri
kurulması, mutlaka ama mutlaka gereklidir. Hazırlamış
olduğumuz kanun teklifiyle, madde
bağımlılığı ile mücadele daha etkin
yapılacak, çok büyük caydırıcılık gücü olacaktır.
Sayın
milletvekilleri, küçük bir örnek vermek istiyorum. NTV televizyonunun
Yakın Plan programında, dün akşamki bir programında,
yirmi sekiz yaşındaki bir tıp öğrencisi, İstanbula
tıp fakültesi okumaya gelmiş, orada alışmış
olduğu uyuşturucudan fazla kullanılmasından dolayı da
ölmüştür. Hatta, AMATEMe yatırılma noktasında sıraya
girmiş, o gencimiz AMATEMe yatırılamadan hayata gözlerini
yummuştur. Bundan dolayı da madde bağımlısı
herkes olabilir ancak unutulmaması gereken, gençlerin ilk hedef
olduğu ve özellikle de on iki ile yirmi yaş grubunun hedef kitle
olduğudur. Ülke genelinde 21 tane tedavi merkezi vardır. Yatak
sayısı yetersizdir. 2009da AMATEMe yatan hastaların yüzde 8i
eroin kullanırken 2010da bu rakam yüzde 50lere
çıkmıştır. Bu çok vahim bir durumdur. Tedavi olanlar için
de rehabilitasyon merkezlerinin yapılması gerekmektedir.
Kanun teklifimiz,
tamamen 23üncü Dönemde kurulan madde
bağımlılığıyla ilgili araştırma
komisyonunun çalışmalarından alınmıştır.
Amaç, gençlerimizin, insanlarımızın, alkol, sigara,
uyuşturucu maddelerden korunması ile ilgilidir. Bu yönlü olarak da
almış olduğumuz o komisyon kararlarının mutlaka
uygulanması gerekmektedir. Bakınız, zaman zaman Meclisimizde
araştırma komisyonları kuruluyor. Araştırma
komisyonları çok güzel de
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
REŞAT
DOĞRU (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Teklif üzerinde
söz isteyen, Osmaniye Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu.
Buyurun Sayın
Türkoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; Tokat Milletvekili Sayın Reşat
Doğru tarafından hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulan Türk Ceza Kanunu ile Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında
görüş bildirmek üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 58inci maddesi Devlet, gençleri alkol
düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve
benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli
tedbirleri alır. hükmünü içermektedir. Bu hükümle murat edilen,
geleceğin teminatı genç nesillerin sağlıklı, nitelikli
ve millî hedeflere yönelik olarak yetiştirilmesidir. Oysa bugün genç
nesillerin, hatta çocuk yaşta denilebilecek insanlarımızın
karşı karşıya kaldığı önemli sorunlardan
birisi uyuşturucudur.
Cumhuriyetin ilk
yıllarına nazaran neredeyse tam tersine dönmüş olan kırsal
kesim/kentsel kesim nüfus oranları dikkate alındığında,
yani bugün kentli nüfusun yüzde 70in üzerine çıktığı göz
önüne alındığında, büyüyen şehirler, insan
yığınları uyuşturucu pazarlayanlar için kolay bir pazar
niteliği taşımaktadır. Bu pazarın dünya toplam ticaret
hacmi içinde önemli bir yeri olduğu değerlendirilmekte ve mali
tablosunun 500 milyar doların üzerinde olduğu iddia edilmektedir. Bu
büyüklükte bir pasta birçok yasa dışı zihniyetin
iştahını kabartmaktadır. Uyuşturucu ticaretinden elde
edilen kara para hem piyasaların dengesini bozabilmekte hem de bizim gibi
terörden muzdarip toplumlara karşı terörün finansmanında
kullanılabilmektedir.
Türkiye'nin
coğrafi konum olarak uyuşturucu trafiği güzergâhlarından
birinde olması önemli bir unsur olarak karşımıza
çıkmaktadır. Çoğu zaman bir köprü niteliği
taşıyan ülkemiz zaman içinde uyuşturucunun alıkonduğu,
pazarlandığı yer hâline gelmiştir. 2000li yıllardan
2010 yılına kadar uyuşturucu yakalama istatistikleri
incelendiğinde, özellikle esrar ve eroin ile ilgili yakalamaların
düzenli olarak arttığı görülmektedir. Bu bize emniyet
güçlerimizin ne kadar başarılı oldukları hakkında bir
fikir vermektedir ancak aynı zamanda, Türkiye pazarının
uyuşturucu açısından genişleme eğiliminde olduğunu
da fikir olarak vermektedir.
Uyuşturucuyla
mücadele terörle mücadelenin bir enstrümanıdır ancak bu mücadele, her
şeyden evvel, sağlıklı ve nitelikli bir toplum ve nesiller
için yapılmalıdır. Bu çerçevede, toplumun
duyarlılığını artıran politikalar üretilmelidir;
uyuşturucu üretim, nakil ve pazarlama çeteleri çökertilmelidir; aileden
başlamak üzere her türlü yaygın ve örgün eğitim kurumları
mücadelede etkin görev almalıdır; medya uyuşturucu ve diğer
zararlı alışkanlıklarla mücadelede yayın yapmaya
zorunlu olmalıdır; uyuşturucu alışkanlıkları
olanlar için tedavi merkezlerinin sayıları ve kapasiteleri
artırılmalıdır ve nihayet, uyuşturucuyla mücadelede
ceza sisteminin çok etkili olması büyük önem arz etmektedir.
Üzerinde müzakere
ettiğimiz Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğrunun teklifi,
mevcut uyuşturucuyla mücadele rejimine daha ayrıntılı,
isabetli ve olumlu katkılar sağlamaktadır. Teklif, bir yandan
uyuşturucu imalinde kullanılan ama mevzuatta sayılmayan
maddeleri mevzuata dâhil etmekte, diğer yandan uyuşturucu imal etmek
için ekim yapanları ve kullananları caydırıcı tedbirler
içermektedir. Ayrıca, uyuşturucuyla ilgili davaların başka
davalarla birleştirilmesinin önüne geçerek davayı gören mahkemenin
sadece bu suça yönelik motivasyonunu artırmayı hedeflemektedir.
Tokat Milletvekili
Sayın Reşat Doğrunun kanun teklifinin isabetli ve yararlı
bir teklif olduğu kanaatindeyim. Dileğim, aynı kanaatin yüce
Meclis tarafından da paylaşılmasıdır.
Bu duygularla,
Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Türkoğlu.
Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Sözlü Sorular kısmına geçiyoruz.
Az önce
sunuşlarda belirttiğim gibi, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Ekerin birlikte
cevaplandırmak istediği sözlü soru önergelerini okutuyorum:
VII.- SÖZLÜ SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Ardahan-Çıldır Cambaz Demiryolu İstasyonuna
antrepo ve lojistik tesis kurulmasına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/7) ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim. 14.7.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Kars Tiflis Demiryolunu oluşturan yolun
girişi olan Çıldır Cambaz istasyonunda antrepo ve lojistik tesis
kurulacak diye beklenmektedir. Bu tesislerin Cambaz istasyonunda yapılacak
olmasıyla ilçede göç duracak,
işsizlik bitecek ve ticaret hacmi genişleyecektir.
1- Ardahan Çıldır İlçesi Cambaz
istasyonunda antrepo ve lojistik tesis kurulmasıyla ilçemizde ve ilimizde
ticaret hacmi gelişeceğinden dolayı işsizlik bitecek, göç
duracak ve ilimizde yaşayan insanlarımız hak ettiği
değerleri bulacaktır. Bunun için Kars Tiflis Demiryolunu
oluşturan yolun girişi olan Çıldır Cambaz istasyonuna antrepo
ve lojistik tesis kurulacak mı?
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, şeker pancarı üreticilerinin sorunlarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/214) ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
10.10.2011
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirtilen sorularımın,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehdi
Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Ülkemizde AKP iktidarları
döneminde hızlandırılan şeker fabrikalarının özelleştirilmesine
yönelik politikaların da etkisiyle şeker pancarı
üreticilerimizin sorunları giderek artmış ye günümüzde neredeyse
üreticilerimiz şeker pancarı üretimini bırakma noktasına
gelmişlerdir. Bakanlığınızın şeker
pancarı üretiminin desteklenmesine yönelik politikalarıyla ilgili
olarak:
1.
Bakanlığınız döneminde şeker pancarı ekim
alanı ve üretim miktarlarının yıllara göre
değişimi nasıl olmuştur?
2. Ülkemizde
2002-2011 yılları arasında şeker pancarı kaynaklı
şeker üretiminin toplam şeker üretimindeki payları nasıl
değişmiştir?
3. Bakanlığınızca
şeker pancarı üreticilerimizin desteklenmesine yönelik olarak hangi
tedbirler alınmış ya da alınmaktadır?
4.
Bakanlığınızın şeker pancarı
üreticilerimizin sorunlarının çözümüne yönelik olarak 2011 ve 2012
yılları programları ve orta vadeli hedefleri nasıldır?
3.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, hayvancılığın desteklenmesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/217) ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
30.10.2011
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirtilen
sorularımın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz
ederim.
Prof. Dr. Alim
Işık
Kütahya
Bilindiği gibi Bakanlığınızca
uygulanan ve âdeta ülkemiz
hayvancılığının bitirilmesini amaçlayan
yanlış politikalar nedeniyle ülkemizdeki kırmızı et
fiyatlarındaki artış bir türlü durdurulamamıştır.
Her geçen gün ülkemizdeki hayvan varlığı azalmakta, yem
fiyatlarındaki aşırı artışa paralel olarak da et
fiyatları yükselmektedir. Bu konuyla ilgili olarak;
1. Halen
Bakanlığınızca uygulanan hayvancılık destek
primleri bölgelere göre nasıl değişmektedir?
2. 2002
ve 2011 yıllarında küçük ve büyükbaş hayvan sayıları
nasıl değişmiştir?
3. Aynı
yıllardaki birim yem ve kırmızı et ortalama fiyatları
nasıl olmuştur?
4. Bakanlığınızın,
yem fiyatlarındaki artışı kontrol altına alarak
hayvancılığın desteklenmesine yönelik 2011 ve 2012
yıllarına ait programları nasıldır?
4.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, canlı hayvan ve et fiyatlarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/226) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
10.10.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması için gereğini
saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Bilindiği
gibi, her yıl olduğu gibi bu yıl da Mübarek Kurban Bayramının
yaklaştığı bu günlerde canlı hayvan ve et
fiyatları yükselmiş ve yükselmeye devam etmektedir. Özellikle dinî
vecibeleri gereği kurban kesmeyi düşünen
vatandaşlarımız başta olmak üzere tüm
vatandaşlarımızı yakından ilgilendiren bu konu ile
ilgili olarak;
1. Bakanlığınızca âdeta Türk tarımını
ve hayvancılığını bitirmek için yıllarca
uygulanan yanlış politikaların, canlı hayvan ve et
fiyatlarının yükselmesindeki payı nedir?
2. Bu konuda Bakanlığınızca
yapılmış ya da desteklenerek yaptırılmış
bilimsel bir çalışma var mıdır?
3. Bakanlığınız döneminde
ülkemizdeki küçük ve büyükbaş hayvan sayıları ile ülkemize kaçak
yollarla giren canlı hayvan ve et miktarlarının
değişimi nasıl olmuştur?
4. Türk
tarımı ve hayvancılığının
canlandırılması için geç de olsa
Bakanlığınızca ne gibi tedbirlerin alınması
düşünülmektedir?
5.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, Adana-Kozandaki TMOya ait kurutma tesisine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/233) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına,
Aşağıdaki
soruların Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim.10.10.2011
Ali
Halaman
Adana
1. Adana ili Kozan ilçesindeki Toprak Mahsulleri
Ofisine ait kurutma tesisi atıl vaziyette durmaktadır. İlçemizde
mısır hasadının başlamış olmasına
rağmen tesis çalışmaya neden başlamamıştır?
2. Bakanlık
olarak tesisi çalıştırmayı düşünüyor musunuz?
3. Yoksa bu
kurutma tesisini kiraya mı vermeyi düşünüyorsunuz?
6.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, pamuk fiyatlarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/240) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
soruların Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim.10.10.2011
Ali
Halaman
Adana
1. Adana Çukurova bölgesinde pamuk sezonu başladığı halde fiyatlar
açıklanmamıştır?
2. Bakanlık olarak fiyatları ne zaman
açıklayacaksınız. Açıklanacak fiyatlar üreticiyi memnun
edecek mi?
7.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurtun, Eskişehir-Mahmudiyeye hipodrom
yapılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/249) ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ankara
Aşağıdaki
sorularımın Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96.
maddesine uygun olarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığına iletilmesi ve Sayın Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı tarafından sözlü olarak
yanıtlanması için gereğinin yapılmasını arz
ederim. 12.10.2011
Kazım Kurt
Eskişehir
1) Eskişehir, Mahmudiye ilçesinde
yapılması sözü verilen hipodrom'un planlamaları hangi
aşamadadır?
2) Mahmudiye'ye hipodrom
yapılması ve orada at yarışlarının
gerçekleştirilmesi düşünceniz devam etmekte midir?
3) Böyle bir düşünceden
vazgeçmiş iseniz gerekçeleri nelerdir?
8.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, hayvanlarda şap hastalığına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/253) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın
Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Ülkemizde
son yıllarda hayvanlarda şap hastalığı devamlı
artmaktadır. Türkiye genelinde ve Tokat ilinde kaç hayvan bu
hastalığa yakalanmış ve kaç hayvan tedavi edilmiştir?
9.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, kapatılan hayvan pazarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/254) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın
Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Dr.
Reşat
Doğru
Tokat
Soru: Son yıllarda
çeşitli hastalıklardan dolayı hayvan pazarları
kapatılmaktadır. Türkiye genelinde iller itibariyle son beş
yıl içinde kaç hayvan pazarı, kaç gün süre ile
kapatılmıştır?
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, tarım ve
hayvancılığa verilen desteğe ilişkin sözlü soru
önergesi (6/258) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın
Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Son yıllarda
tarım ve hayvancılıkta büyük sıkıntılar
vardır. Son beş yılda bütçeden ayrılan destek miktarı
her yıl düşmektedir. Bütçe büyüklüğüne göre son beş
yılda % kaç oranında tarım ve hayvancılık desteği
verilmiştir, arttırmayı düşünüyor musunuz?
11.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, kümes sahiplerinin ruhsat sorunu ve
desteklenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/273) ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
yanıtlanması hususunda gereğini arz ederim.
Namık
Havutça
Balıkesir
Balıkesir'de
kümes besicileri, devlet desteği ile kurdukları kümeslerinin kaçak
konumuna düşmesinden yana sıkıntı yaşamaktadır.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı'nın Kaynak Kullanımı Destekleme
Fonu'ndan faydalanan yetiştiriciler kümes sayısını
artırmıştır. Bu kümeslerin inşaat ruhsatı
olmaması ve devletin inşaat ruhsatı olmayan kümeslere destek
vermiş olması yetiştiriciler için sorun olmaktadır.
1-
Besicilerin yaşadığı bu sorun karşısında
Bakanlığınız çözüm olarak hangi çalışmaları
yapmaktadır?
2-
Kanatlı ürünlerindeki KDV oranının, kırmızı ette olduğu
gibi % 1e indirilmesi için yürüttüğünüz çalışmalar hangi
aşamadadır?
3-
Damızlık sığır yetiştiricileri ve süt üreticileri
birliklerinde olduğu gibi tavuk yetiştiricileri birliği
üyelerine de kg başına devlet desteği verilmesi için bir
çalışmanız bulunmakta mıdır?
12.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Tarım Kredi Kooperatiflerine
borcu olan çiftçilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/307) ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
13.10.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması için gereğini
saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Bakanlığınızca
uygulanan yanlış tarım ve hayvancılık politikaları
nedeniyle ülkemiz genelinde birçok üreticimizin Tarım Kredi
Kooperatiflerine (TKK) olan taahhütlerini zamanında yerine getiremedikleri
için "taahhüdü ihlal" gerekçesiyle cezaevine girmek zorunda
kaldıkları iddialarıyla ilgili olarak;
1. Halen TKK'ne
olan borçlarını ödeyemedikleri gerekçesiyle hapis cezasına
çarptırılan ve haklarında yakalama kararı
çıkartılmış olan çiftçilerimizin sayıları ve
illere göre dağılımları nasıldır?
2. Borçlarını
zamanında ödeyemediği ve taahhüdü ihlal ettikleri için son 3
yılda cezaevine girmiş çiftçilerimizin sayısı ne
kadardır?
3. Çiftçilerimizin
cezaevine girmesinde Bakanlığınızca uygulanan
yanlış tarım ve hayvancılık politikalarının
etkisi nedir?
4.
Çiftçilerimizin TKK'ne olan borçlarının yeniden
yapılandırılmasına yönelik bir çalışmanız
var mıdır?
5. Varsa
çalışmanın içeriği ve uygulama planı
nasıldır? Yoksa böyle bir çalışma yapılarak
çiftçilerimizin mağduriyetleri önlenebilir mi?
13.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, ülkemizdeki balık tüketimine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/326) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Ülkemizde son 3 yılda balık tüketimi ne
kadardır? Kişi başına kaç kilogram balık
tüketilmektedir?
14.- Gaziantep Milletvekili Mehmet
Şekerin, pamuk üretimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/356) ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
saygılarımla arz ederim. 19.10.2011
Dr. Mehmet ŞEKER
Gaziantep
AKP'nin yanlış tarım politikaları sonucu
pamuk ihracatçısı konumundaki ülkemiz dünyanın önemli pamuk
ithalatçılarından biri durumuna gelmiştir. 2011 yılı
için açıklanan pamuk alım fiyatları ile destekleme primlerinin
düşük olması ülke genelinde olduğu gibi seçim bölgem
Gaziantep'te de pamuğun tarlada kalmasına neden olmuştur.
Konuya ilişkin olarak;
1) 2003-2011 yılları arasında, yıllar
itibarıyle Türkiye; genelinde ve Gaziantep'te pamuk ekimi yapılan
alan kaç hektardır?
2) 2003-2011 yılları arasında, yıllar
itibariyle Türkiye genelinde ve Gaziantep'te pamuk üretimi kaç tondur?
3) 2011 yılında, maliyetlerin çok altında
kalan pamuk alım fiyatı nedeniyle hasat zamanı toplanamayarak
tarlada kalan pamuk miktarı ülke genelinde ve Gaziantep özelinde ne
kadardır?
4) Pamuk üretim maliyetlerini düşürmek ve pamuk
işçisinin zarar etmesini önlemek için planlanan yürütülen
çalışmalar nelerdir?
15.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, fındık üretimine ve fiyatına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/364) ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Anayasa ve Meclis İç Tüzüğü gereğince
Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
Selahattin
Karaahmetoğlu
Giresun
1) Her
fındık sezonu öncesi İtalya, Gürcistan, Azerbaycan gibi
ülkelerin fındığını ve ABD'nin bademini bahane edip,
rekolteyi olduğunun üzerinde göstererek, fındık fiyatının
serbest piyasada düşük seyretmesini sağlamaya
çalışanların, yeni fındık sezonunda gerçekleşen
düşük rekolte ve fiyatın yükselmesi neticesinde, serbest
piyasacı anlayışlarını terk ederek, TMO'nun piyasaya
fındık sürmesi yönünde talepleri tarafınıza iletilmiş
midir?
2) Bu sezon
fındık rekoltesi don afetinin yaşandığı 2004
yılı; hatta son on yıllık ortalamasının
altında gerçekleşmiştir. Giresun ilinde diğer
fındık yetiştiricisi illerimize kıyasla daha fazla ürün
kaybı yaşandığını biliyor musunuz? Don afeti
zararları o zaman karşılanmayan Giresunlu üreticinin bu sezon
yeni bir afetle karşı karşıya olduğunu düşünüyor
musunuz?
16.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, buğday destek primi ödeme
sistemine ilişkin sözlü soru önergesi (6/367) ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
İstanbul, Çatalca, Arnavutköy,
Büyükçekmece'ye bağlı köyler ile bazı mahallelerinde önemli
ölçüde tarıma yönelik araziler olduğundan bu yöredeki
vatandaşlarımız ağırlıklı olarak buğday
ekimi yapmaktadır. Ancak, bu yörede tüm araziler tapulu değildir. Çok
geniş kesimde buğday tarımı yapılmasına
karşın destek primleri için tapu ve diğer belgeler temin
edilememektedir. Tarım desteği üretime göre değil araziye göre
verildiğinden üreten vatandaşlarımız primlerden
yararlanamamaktadırlar.
Bu nedenle;
a) Buğday destek prim ödemelerinde
TMO ve fabrikalara teslim edilen ürün üzerinden ödenmesi konusunda
çalışmalarınız var mıdır?
b) TMO ve fabrikalara belgeli
satılan buğdayın, kayıtlı ekonomiye geçişte
önemli katkısı olacağından, destek prim sisteminde bu
uygulamanın daha yararlı olacağını göz önünde
bulundurarak gerçek üreten üreticilerimizin destek primlerinden
yararlanmalarını sağlayacak mısınız?
17.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, buğday destek primi ödeme sistemine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/392) ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Süleyman
Çelebi
İstanbul
İstanbul, Çatalca, Arnavutköy,
Büyükçekmece'ye bağlı köyler ile bazı mahallelerinde önemli
ölçüde tarıma yönelik araziler olduğundan, bu yöredeki
vatandaşlarımız ağırlıklı olarak buğday
ekimi yapmaktadır. Ancak, bu yörede tüm araziler tapulu değildir. Çok
geniş kesimde buğday tarımı yapılmasına
karşın, destek primleri için tapu ve diğer belgeler temin
edilememektedir. Tarım desteği üretime göre değil araziye göre
verildiğinden, üreten vatandaşlarımız primlerden
yararlanamamaktadırlar.
Bu nedenle,
a. Buğday destek prim ödemelerinde
TMO ve fabrikalara teslim edilen ürün üzerinden ödenmesi konusunda
çalışmalarınız var mıdır?
b. TMO ve fabrikalara belgeli
satılan buğdayın kayıtlı ekonomiye geçişte önemli
katkısı olacağından, destek prim sisteminde bu
uygulamanın daha yararlı olacağını göz önünde
bulundurarak, gerçek üreten üreticilerimizin destek primlerinden
yararlanmalarını sağlayacak mısınız?
18.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, Adanaya yapılan yatırımlara ve verilen
tarımsal desteklere ilişkin sözlü soru önergesi (6/413) ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehmet
Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 10.10.2011
Ali
Halaman
Adana
1- Adana iline 2002-2012
yılları arasında Bakanlığınızca ne tür
yatırımlar yapılmıştır? Yapılan
yatırımların toplam ödenek tutarı ne kadardır?
2- Adana ilinde kullandırılan
tarımsal desteklerin Türkiye genelinde Bakanlığınızca
kullandırılan tarımsal destek sıralamasındaki yeri
nedir? Diyarbakır iliyle kıyasladığımızda
Adananın tarımsal destek miktarı ne kadardır?
3- Bakanlığınızca
ilimizde yatırım programına alınıp da hayata
geçirilmeyen projeler var mı, varsa nelerdir? Hayata geçirilmeme sebepleri
nelerdir?
19.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, ithal edilen tarım ürünlerinin olumsuz etkilerini
önleme amacıyla gümrük vergisinin artırılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/425) ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim.
17.10.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Türkiye başka
ülkelerin çiftçilerine sürekli kazandırıyor. Artık yumurta ve
sütün dahi ithal edildiği Türkiye'de milli tarımın giderek yok
olmasıyla karşı karşıya kaldığı
gözlenmektedir.
1- Tarım
ürünlerinde hububat, yağlı tohumlar, yağ ve meyveler, canlı
hayvan ithalatı, et ve et ürünleri, balık ve deniz ürünlerinden sonra
süt ve yumurtanın da ithal edilmesi Türk çiftçisini çok olumsuz
etkileyecektir. İthalat böyle devam ederse işsizlik ve iç göç
hızlanacaktır. Bunların olmaması için ithal edilen
tarım ve hayvan ürünlerinde vergi artışı yapmayı
düşünüyor musunuz?
20.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaşın, Çanakkaledeki süt üreticilerinin
sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/431) ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
Sorularımın Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla.
Ali
Sarıbaş
Çanakkale
Çanakkale'de süt
üreticileri, artan yem fiyatları ile bir litre süte belirlenen 74
kuruşluk düşük fiyattan dolayı çok zorda kalmış,
tedbir alınmaz ise, hayvanlarını kesmek veya satmak zorunda
kalacaklarını belirtmektedirler.
Buna göre;
1) Çuvalı 38 ile 45 lira arasında
değişen yem fiyatlarındaki artışın önüne geçerek
aşağıya çekilmesi için tedbirler alınacak mıdır?
2) Günlük ortalama 650 ton süt üretimi
gerçekleştiren üreticiler, hayvanlarının
kesilecek-satılacak olmasından dolayı kara kara
düşünmektedirler. Üreticileri bu dertten kurtaracak bir tedbir
alınacak mıdır?
21.- Niğde Milletvekili
Doğan Şafakın, patates üreticilerinin sorunlarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/444) ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda
gereğini saygılarımla arz ederim.
Doğan
Şafak
Niğde
1- Daha önceki hükûmet dönemlerinde ihtiyaç
duyulduğunda patates üreticilerinin sıkıntılarını
gidermek için teşvik primi verilirken, hükûmetiniz süresince 9
yıldır, hiçbir şekilde patates üreticilerine teşvik primi
verilmemiştir. Sebepleri nelerdir?
2) Patates üreticileri, TEDAŞ
özelleştirilmeden önce, hasat zamanında elektrik borcunun
tamamını tek faturada ödüyordu. Şimdi çiftçi
kullandığı elektrik bedelini her ay yüklü şekilde
ödemektedir. Çiftçinin mağduriyetinin giderilmesi ve daha önceki
uygulamaya dönülmesi hususunda, ilgili bakanlıkların ortak bir
çalışma yürütmesi için talimat vermeyi düşünüyor musunuz?
22.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susamın, tarımsal desteklerin
artırılmasına ve tarımda kullanılan mazottan KDV ve
ÖTV alınmamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/452) ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
soruların Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi
Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. 01.11.2011
Mehmet Ali Susam
İzmir
Tarımsal
üretimde mazot, gübre, tohum, ilaç ve yem gibi hammaddelerin fiyatları
hızla artmıştır. Girdilerin büyük bölümünde dışa
bağımlı olan Türkiye, girdi fiyatlarını kontrol
edemediği için tarımsal üretimimiz dünyayla rekabet edememektedir.
2002'den bu yana
girdi fiyatları mazot ve yem fiyatları yaklaşık 3 kat,
gübre fiyatları ise yüzde 25 civarında artmıştır.
Kazanamayan
üretici üretmekten uzaklaşmaktadır. Piyasa baskısı
nedeniyle maliyetteki artışı fiyatlara yansıtamayan üretici
ürününü zararına satmak, hayatını devletten
aldığı teşvikle geçinmeye çalışmak zorunda
kalmaktadır.
Tarım
Kanunu'nun 21. maddesine rağmen 2008'den bu yana gübre, mazot ve yem
bitkilerine verilen destek, enflasyon oranı kadar bile arttırılmamıştır.
Bu bilgiler
ışığında;
1) Çiftçiye
verilen teşviklerin yasada belirtildiği gibi arttırılarak
yüzde 1 seviyesine getirilmesi planlanmakta mıdır?
2) Gemicilik ve
hava ulaşımında olduğu gibi tarımda kullanılan
mazottan KDV ve ÖTV'nin alınmaması planlanmakta mıdır?
23.- Aydın Milletvekili
Osman Aydının, Söke ve diğer ilçelerde meydana gelen afetten
dolayı üreticilerin yaşadığı mağduriyete
ilişkin sözlü soru önergesi (6/460) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sayın Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Osman Aydın
Aydın
8 Ekim 2011 tarihinde
Aydın/Söke'de başlayan ve m²'ye 220kg ve üzerinde düşen
yağış; makineli hasat edilmek üzere ilaçlanan pamukta kalite
olarak %20, yere dökülmeden dolayı rekolte olarak yaklaşık %15
olmak üzere toplam %35 kayıp yaratmıştır. Pamuk
üreticisinin 2011 yılı maliyetinin kg başına 1.8 Lira
olmasına karşın satış fiyatının 1.7 lira
olarak gerçekleşmesi önemli bir zarar oluşturmakta iken bu
yaşanan afetten dolayı pamuk üreticisinin %35lik değer
kaybı Ziraat Bankası ve Tarım Kredi'den alınan
borçlarının ödenemez hâle gelmesine neden olmuştur.
Bu nedenle;
1- Özellikle Aydın ilinin Söke ve
diğer ilçelerinde oluşan tabii afetten dolayı üreticinin içine
düştüğü zor durumdan kurtarılması ve önümüzdeki yıl
üretimini devam ettirebilmesi için Ziraat Bankasına ve Tarım Kredi
Kooperatifine olan borçlarının faizini ödeyerek önümüzdeki 4 yıl
vadeye yayılarak yapılandırılması mümkün müdür?
2- Bakanlığımız bu
konuda kredi geri ödeme zamanı yaklaşmış olması
nedeniyle acil olarak önlem alınmasını sağlayacak
mıdır?
24.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, Adanadaki tarım arazilerinin kullanılması ve
işletilmesi ile ilgili sorunlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/488)
ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehmet
Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 17.10.2011
Ali
Halaman
Adana
1. Adanada tarım arazileri amaç
dışı kullanılıyor mu?
2. Adanada tarım arazileri
yapılaşmaya ve rant hesaplarına feda mı ediliyor?
3.
Bakanlığınızın Adana'daki tarım arazilerinin
verimli işletilmesi konusunda ne gibi çalışmalarınız
vardır?
25.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, yabani hayvan saldırıları sonucu arı
yetiştiricilerinin yaşadığı mağduriyete
ilişkin sözlü soru önergesi (6/506) ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim.
1.11.2011
Ensar Öğüt
Ardahan
Başta Erzurum olmak üzere
Türkiye'nin birçok kentinde arıcılar ayılardan büyük zarar
görmüştür. Devletin ayıları korumaya çalışması
güzel örnek ve olması gereken bir davranış ancak geçimini
arıcılık yaparak sağlayan hemşehrilerimizin
uğradıkları maddi zararların karşılanması
gerekmektedir.
1- Erzurum, Ardahan, Kars ve
Iğdırda arıcılık yaparken ayının
saldırısıyla arılarını, kovanlarını
kaybeden üreticilerin zararlarının karşılanması
gerekmektedir. Esnafın kullandığı kredilerin ertelenmesi
için bir çalışma yapacak mısınız?
2- Arıcılıkla
nafakasını temin etmek isteyen üreticilerin kırılan
kovanları ve kaybolan arılarının yerlerine yenilerinin
verilmesi sağlanacak mı?
26.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Posofda meyve yetiştiriciliğinin
yaygınlaştırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/509) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet
Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim.
31.10.2011
Ensar Öğüt
Ardahan
Ardahan Posof
ilçesinde içi ve dışı kırmızı olan bir elma türü
yetişmektedir. Posof genelinde 46 çeşit elma yetişiyor. Posof'ta
narenciye hariç her türlü meyve ve sebze yetişmektedir. Posofun iklimi ve
toprağı meyve ve sebze yetiştirmeye çok elverişlidir.
Meyveciliğin yaygınlaştırılması gerekmektedir.
1- Ardahan Posof ilçesinde narenciye hariç
her türlü meyve ve sebze yetişmektedir. Posof ilçesinde meyveciliğin
yaygınlaştırılması için bir çalışmanız
olacak mı?
2- Ardahan Posof ilçesinde içi ve
dışı kırmızı elma yetişmekte ve bu elma
şeker hastalığına iyi gelmektedir, bu elmanın daha çok
üretilmesi için bir çalışmanız var mıdır?
27.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraşta
sığır yetiştiriciliğinin desteklenmesine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/529) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Kahramanmaraş, sanayileşmenin yanı
sıra hayvancılık konusunda da çok önemli bir potansiyele sahip
illerimiz arasında yer almaktadır.
Bu bilgiler ışığında;
1. Kahramanmaraşı, Süt
Sığırcılığının Desteklenmesine
İlişkin Karar ile Etçi ve Kombine Irklarla Kurulacak
Damızlık Sığır İşletmesi
Yatırımlarının Desteklenmesine İlişkin Karar
kapsamına almayı düşünüyor musunuz? Bu konuda
çalışmanız var mıdır?
28.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraşta
hayvancılık hibe desteğinin uygulanmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/530) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Coğrafi açıdan Kahramanmaraş'ın güneydoğusunda
Pazarcık ilçesi GAP'a, kuzeydoğusunda ise Elbistan, Nurhak, Ekinözü,
Çağlayancerit ilçeleri DAP'a girmektedir.
Bu bilgiler ışığında;
1. GAP ve DAP illerine uygulanan, yüzde 30 ile yüzde
40'lık hayvancılık hibe desteklerini aynı şekilde
Kahramanmaraş ilimize de uygulamayı düşünüyor musunuz? Bu konuda
çalışmanız var mıdır?
29.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, Kastamonuda tarım ve
hayvancılığın desteklenmesine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/584) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Süleyman
Çelebi
İstanbul
Kastamonu ilinde
ekonomik ve sosyal alanda birçok sorun yaşanmaktadır. Nüfusun büyük
bölümü göç etmektedir. Nüfus oranlarına göre İstanbul'a en fazla
göçün görüldüğü illerden biri Kastamonu'dur. Bu göçün en önemli sebebi
istihdam alanlarının gün geçtikçe daralması ve kaynakların
üretime aktarılamamasıdır.
Göçün önlenmesi ve
geçim kaynaklarının geliştirilmesi için;
1- Tarım ve hayvancılık destek
kredilerini yeterli buluyor musunuz? Tarım ve hayvancılık
konusunda yeni destekleme projeleriniz var mıdır?
2- Tarım ürünleri, ham maddelerde
fiyatlandırma kontrolü olmaması sebebiyle üretim büyük oranda
etkilenmektedir. Fiyat kontrolü konusunda
başlattığınız bir çalışma var
mıdır?
3- Süt tozu ithali süt üretimini çok büyük oranda
etkilemektedir, ithalat konusunda düzenleme gerekmektedir. Yerli üretimi
etkileyen ithal ürünler konusunda sınırlama getirilecek midir?
30.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, şeker pancarı üretiminin
desteklenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/585) ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Süleyman
Çelebi
İstanbul
Dünyada, petrol rezervleri tükenirken
alternatif ve yenilenebilir enerji kaynakları bulma ve kullanma
çalışmaları devam ediyor. Dünya genelinde yenilenebilir enerji
kaynağı olarak kullanılan ve hammaddesi şeker pancarı
olan biyoetanol üretiminin ön plana çıktığı görülmektedir.
Şeker üretimi enerjide dışa bağımlılığı
da önleyecek katkılar sunmaktadır. Bu bağlamda şeker
pancarı üretiminin teşviki ve üretim alanlarının
korunması gerekmektedir.
1- Bakanlığınız şeker
pancarı üretiminin ülke ekonomisine katkılarını tespit
edebilmiş midir?
2- Şeker hammaddesinin enerji üretim
alternatiflerinde kullanıldığı ve 10 milyonu
aşkın insana iş olanağı sağladığı
biliniyor mu? Eğer biliniyorsa, şeker üretimini teşvik ve üretim
alanlarını koruma, teknolojik destek, teknik eleman eksikliğinin
giderilmesi, kapasite kullanımının artırılması
konusunda girişimleriniz var mıdır?
3- Şeker
pancarı üreticisini destekleyecek girişimleriniz olacak
mıdır?
31.- Ankara Milletvekili Zühal
Topcunun, Bakanlıkta ve Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda özürlü personel istihdamına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/630)
ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim.
Prof.
Dr. Zühal Topcu
Ankara
Kamu kurum ve kuruluşlarının
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre
çalıştırdıkları personele ait kadrolarda, ilgili kurum
veya kuruluşun toplam dolu kadrosunun % 3'ü oranında özürlü
çalıştırma zorunluluğu bulunmaktadır.
Bu çerçevede;
1-
Bakanlığınız ve Bakanlığınıza bağlı/ilgili
kurum ve kuruluşların 2010 ve 2011 yıllarında; 657
sayılı Kanun'a göre çalıştırmış olduğu
personel sayısı ve çalıştırması gereken özürlü
personel sayısı ile çalışan özürlü personel
sayısı kaçtır?
2- 657
sayılı Kanun uyarınca özürlü personel çalıştırma
yükümlüğü çerçevesinde Bakanlığınız ve
Bakanlığınıza bağlı/ilgili kurum ve
kuruluşların özürlü açığı bulunmakta mıdır?
Varsa eğer eksiklik ne kadardır ve bu eksikliğin giderilmesine
yönelik talepler Devlet Personel Başkanlığına
iletilmiş midir?
32.- Çanakkale Milletvekili Mustafa
Serdar Soydanın, gıda denetim hizmetlerinin güçlendirilmesi ve
yaygınlaştırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/665) ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
M.
Serdar Soydan
Çanakkale
Gıda
mühendisliği mesleği, insanımızın
sağlıklı bir yaşam sürebilmesi için temel ihtiyacı
olan güvenli gıdanın üretimi, temini, kontrol ve denetiminin
sağlanması açısında yaşamsal önemi bulunmaktadır.
Bu
doğrultuda;
1-
Bakanlığın mevcut yapılanması doğrultusunda çok
az sayıda istihdam ettiğiniz gıda mühendisleriyle
yurttaşlarımızın gıda güvenliğini üretimden
tüketime her aşamada tam olarak
sağladığınızı düşünüyor musunuz,
düşünmüyorsanız bu konuda neler yapmayı düşünüyorsunuz?
2- Tarlada ve
ahırda danışmanlık görevi yapmak üzere Tarım
Danışmanı adıyla istihdam edilen ziraat mühendisleri ve
veteriner hekimleri gibi Gıda Danışmanı adıyla
gıda mühendislerinin Bakanlığınız bünyesinde ülkemizin
dört bir köşesinde istihdam edilmesi konusunda bir
çalışmanız var mıdır?
3- Gıda
denetim hizmetlerinin güçlendirilmesi ve
yaygınlaştırılması için
Bakanlığınız bünyesinde gıda mühendisi
sayısını artırmayı düşünüyor musunuz?
33.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtanenin, Karsta hayvancılıkla
uğraşan köylülerin saman ve kuru ot sorununa ilişkin sözlü soru
önergesi (6/686) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Mülkiye
Birtane
Kars
Kars ilinde bu
kış saman fiyatlarının artması,
hayvancılıkla uğraşan köylülere saman ve kuru ot bulma
sıkıntısı yaşatmaktadır. İthal et nedeniyle
satılamayan 4 bin kadar hayvanın geri götürülmesi bu ihtiyacı
daha da arttırmıştır. Kars'ta samanın kilosu 1 liraya
dayanmıştır. Çevre illerden getirilen de ihtiyacı
karşılamamış, köylü Sivas'a, Ankara'ya kadar
gitmiştir. Köylü bu konuda acil yardım talep etmektedir.
Bu bağlamda;
1- Şu an
Karslı halk kendilerine bu konuda devletten bir destek beklemektedir. Bu
konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz? Nakliyede bir kolaylık
sağlanması ya da Kars merkeze topluca kuru ot-saman götürülmesi ve
orada uygun fiyata ihtiyacı olana satılması düşünülüyor mu?
34.- Çanakkale Milletvekili
Mustafa Serdar Soydanın, Bigada görülen şap
hastalığından zarar gören üreticilerin mağduriyetine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/690) ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
M.
Serdar Soydan
Çanakkale
Çanakkale Biga
ilçesinde 2011 Ekim ve Kasım aylarında birçok işletmede görülen
şap hastalığı bölgede hayvansal üretimi ciddi şekilde
etkilemiştir. Şap hastalığının
yaşandığı işletmelerde zorunlu uygulanan karantinalar
nedeniyle üreticilerimiz ciddi ekonomik kayıplara uğramıştır.
Bu
doğrultuda,
1- Çanakkale Biga ilçesinde görülen şap
hastalığından dolayı zarar gören üreticilerin
zararlarının karşılanması konusunda neler yapmayı
düşünüyorsunuz?
2- Şap hastalığının
diğer işletmelere bulaşmasının önüne geçilmesi ve
hastalığın daha disiplinli bir şekilde
atlatılmasının sağlanması amacıyla şap hastalığının
tazminatlı hastalıklar içerisine alınmasını
düşünüyor musunuz?
35.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, tarım ve hayvancılığa verilen desteklere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/695) ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
soruların Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
13.12.2011
Ali
Halaman
Adana
1. 2002 ve 2012
yılları arasında tarıma verilen toplam destek tutarı
ve hayvancılığa ayrılan destek tutarı ne
kadardır?
2. TÜİK
tarafından açıklanan hayvan varlığı ve üretim
miktarlarına göre hayvancılığa verilen destek
artışının ülke hayvancılığının
ilerlemesine katkısının bulunmadığı, 2011
yılındaki et fiyatlarının yükselmesinin spekülatif
olmadığı, fiyat artışının et arzındaki
azalmaya bağlı olduğu fikrine katılıyor musunuz?
3. 2012
yılında hayvancılık desteklerine
ayrıldığını ifade ettiğiniz tutarların
bölgeler itibarıyla dağılımı nasıldır?
36.- Aydın Milletvekili
Osman Aydının, afete maruz kalan pamuk üreticilerinin destek
priminden faydalandırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/697) ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Osman
Aydın
Aydın
Başta
Aydın ilimizin bütün ilçelerindeki başta pamuk üreticilerimiz olmak
üzere 15 Eylül-20 Ekim tarihleri arasında ülkemizin çeşitli
bölgelerinde yaşanan fırtına-hortum ve yağış
felaketi neticesinde oluşan zararlardan birçok üreticimiz büyük
mağduriyetler içinde bulunmaktadır. Çaresiz durumda olan bu
üreticilerimiz için bir nebze olsun destek olabilmek adına;
1-) 2011/21 no.lu
Türkiye tarım havzaları üretim ve destekleme modeline göre fark
ödemesi desteğine ilişkin Bakanlar Kurulu kararı uygulama
tebliğinin 7. maddesinin Ç bendinde destek dışı tutulan
Ara ziraatı olarak üretim yapan üreticiler afet mağduriyetinden
dolayı istisnadan çıkartılıp destek priminden
faydalanması sağlanamaz mı?
37.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüzün, Jokey Kaza ve Yardım Sandığı
ile ilgili bazı iddialara ilişkin sözlü soru önergesi (6/698) ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ali Özgündüz
İstanbul
Ülkemizdeki
jokeyler, yaşadıkları sorunların artık
sporlarında başarıyı etkileyecek boyuta geldiklerini
düşünmektedirler. Jokeylerin sosyal ve ekonomik hakları
açısından en önemli kuruluşlarından biri olan "Jokey
Kaza ve Yardım Sandığı"nda yaşanan
gelişmeler, jokeyler arasında büyük tartışmaya neden
olmuştur. Buna göre; sandıkta biriken yaklaşık 270 milyon
TL'lik bir para, Bakanlığınız bünyesine
aktarılmıştır. Bu bağlamda:
1. Jokey Kaza ve Yardım Sandığı'nda
biriken paralar neden Bakanlık bünyesine
aktarılmıştır?
2. Bakanlık bünyesine aktarılan
paranın ne kadarı, hangi amaçla kullanılmıştır?
Paranın kalan kısmının tutarı ne kadardır? Bu
tutar ne için kullanılacaktır?
3. Jokey Kaza ve Yardım
Sandığı'nda şu an biriken mevcut para ne kadardır? Bu
biriken paranın da Bakanlığınız bünyesine
aktarılması söz konusu mudur?
38.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüzün, jokeylerin sorunlarına ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/699) (Cevaplanmadı)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ali Özgündüz
İstanbul
Ülkemizdeki
jokeyler, dünyadakilerin aksine sporcu sayılmadığı için
diğer sporcular gibi 38 yaşına kadar askerliklerini ertelenme ve
düşük oranda vergi olanaklarından yararlanamamaktadırlar. Bu
bağlamda:
1. Dünyanın
pek çok ülkesinde sporcu sayılan jokeyler, ülkemizde neden bu statüde
değerlendirilmemektedir?
2. Jokeylerin
sporcu sayılmaması ve buna bağlı olarak ortaya çıkan
tüm sorunların giderilmesi amacıyla Hükümetiniz herhangi bir
çalışma yapacak mıdır?
39.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Çatalca-Yalıköydeki hayvan
ölümlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/700) ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
İstanbul,
Çatalca, Yalıköy'de, şap hastalığına karşı
aşılanan büyükbaş hayvanlardan, aşı sonrası 18
tanesi hemen ölmüş, bazı hayvanlar ise hastalanmıştır.
Yapılan aşılama sonrası 18 hayvanın hemen ölmesi ile
ölümlerin aşılamadan kaynaklandığı üzerinde
durulmaktadır.
Bu nedenle;
1. Çatalca,
Yalıköy'deki hayvan ölümlerinin nedeni tespit edilmiş midir?
2. Bu
ölümler aşılamadan kaynaklanmış ise bu aşılar
nereden temin edilmiştir?
3.
Aşılanmadan kaynaklanan hayvan ölümleri nedeniyle Çatalca-
Yalıköy'de hayvanları ölen vatandaşlarımızın
zarar ve mağduriyetleri ne zaman karşılanacaktır?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, soruları cevaplandırmak üzere buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GIDA, TARIM
VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın
Başkan, ne kadar sürem var?
BAŞKAN
Yarım saat diyelim.
GIDA, TARIM
VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın
Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Toplam,
tabii bir saatlik süreydi, Sayın Başkan yarım saat dedi.
İnşallah, bu süre içerisinde soruları cevaplandırmaya
çalışacağım.
Sayın
Ensar Öğütün, Ulaştırma Bakanımıza dönük, Kars-Tiflis
demir yolunda giriş yolu olan Çıldır Cambaz İstasyonuna
antrepo ve lojistik tesisin kurulmasına ilişkin sorusuyla ilgili
olarak:
Söz konusu
bölgede yeterli üretim ve yatırım olmadığı için
Kars-Tiflis demir yolu inşaatı kapsamındaki Çıldır
ilçesi Cambaz İstasyonuna antrepo ve lojistik tesis kurulmasına dair
bir proje bulunmamaktadır ancak ileriki yıllarda antrepo ve lojistik
tesis kurulmasını gerektirecek nitelikte üretim ve yatırım
olması durumunda konu yeniden değerlendirilecektir.
Sayın
Işıkın (6/214), Sayın Çelebinin (6/585) no.lu, şeker
pancarıyla ilgili, şeker pancarı üreticilerinin sorunları
ve üretimin desteklenmesiyle ilgili soruları:
Şeker
pancarı üretiminde 2003-2010 döneminde, iklime bağlı arz
sıkıntısı yaşanan dönemler hariç olmak üzere azalma
olmamış, aksine artış olmuştur. 2003-2010 döneminde
şeker pancarı üretimi yüzde 42 artarak 2010 yılında
kesinleşen rakamlara göre 17,9 milyon ton üretim gerçekleşmiştir. Şeker
pancarında son yıllarda ekim alanı önemli miktarda
değişmemiş ancak verimliliğin artmasıyla pancar
üreticileri taahhüt ettikleri pancarı daha az ekim alanında üreterek
gelirlerini arttırmışlardır. TÜİK verilerine göre 2003
yılında dekar başına 4.003 kilogram elde edilirken yüzde 36
oranında bir verimlilik artışıyla 2010 yılında
dekar başına 5.459 kilograma ulaşmıştır.
Ülkemizde şeker pancarı üretimi Bakanlık tarafından
Özellikle üretimle ilgili kimyevi gübre desteği, mazot desteği ve
toprak analiz desteği verilmektedir Bakanlığımız
tarafından. 6 TL kilogram başına kimyevi gübre, 6 TL mazot ve 2,5
TL de toprak analiz desteği olmak üzere 14,5 TL
Bakanlığımız tarafından destek ödenmektedir.
Önümüzdeki dönem
içerisinde, özellikle enerji tarımıyla ilgili hususlarda yapılan
çalışmalar ve EPDKnın aldığı karar
doğrultusunda önümüzdeki yıllarda benzine katılacak biyoetanol
miktarının artması, arttırılması sebebiyle
1/1/2013 tarihi itibarıyla en az yüzde 2 ve 2014 tarihi itibarıyla en
az yüzde 3 olması zorunlu hâle getirilmiş. Bu nedenle, bundan sonraki
süreçte özellikle mısır, buğday ve şeker pancarı biyoetanol
verimi yüksek tarımsal ürünler olması hasebiyle burada
kullanımın arttırılacağını söylemek, daha
doğrusu beklemek mümkün.
Önerge sahipleri
Sayın Işıkın (6/217) ve (6/226), Sayın Doğrunun
(6/258), Sayın Sarıbaşın (6/431), Sayın Susamın
(6/452), Sayın Çelebinin (6/584), Sayın Halamanın (6/695)
no.lu önergeleri
Bunlar tabii, bu önergelerin hepsi ortak hususlar içeriyor.
Bu nedenle bunları birlikte cevaplandıracağım Sayın
Başkanım. Tarım sektörü, Türkiyede tabiat şartlarına
bağlı olması hasebiyle dünyanın her yerinde olduğu
gibi Türkiyede de destekleniyor. Biz, destekleri önceden olduğundan
farklı olarak, stratejik bir hesaba dayalı olarak, stratejik bir
çalışmaya dayalı olarak, özellikle verimliliği,
sağlığı, kırsal kalkınmayı esas alan uygulamaları
hayata geçirmek suretiyle bir destekleme politikası benimsedik. Daha
önceden, 2000 yılında, Türkiyede bütün çiftçilere verilen
desteğin tamamı 344 milyon lira, 2001 yılında 590 milyon
lira; 2002 yılında çiftçimize verilen toplam destek 1 milyar 868
milyon lirayken, 2011 yılı itibarıyla bu rakam 6 milyar 962
milyon liraya ulaşmıştır bir yıl içerisinde ödenen
destek. Bugüne kadar da, AK PARTİ hükûmetleri döneminde nakit olarak
çiftçiye ödediğimiz tarımsal destek miktarı 43 milyar 114 milyon
TLdir. 2012 yılında üreticilerimize bir yıl içerisinde ödenecek
olan tarımsal destek miktarı, nakit destek 7 milyar 200 milyon lira
civarındadır.
Tarımsal
girdilere hükûmetlerimiz döneminde destek uygulaması getirilmiş ve
üretim maliyetinin bir kısmı, özellikle bu şekilde, bu yolla
karşılanmıştır. Bu bağlamda, 2003
yılında ilk kez üreticilerimize mazot desteği verilmeye
başlanmış, 2005 yılında da kimyevi gübre desteği
verilmeye başlanmıştır doğrudan çiftçilere. Keza,
sertifikalı tohum ve fidan kullanımı 2005 yılında ilk
kez desteklenmeye başlanmış; sulamaya faizsiz kredi ve hibe
desteği 2006, 2007 yıllarında ilk kez verilmeye
başlanmış; çiftçimizin kullandığı makine
ekipmanın yüzde 50si 2007 yılından itibaren ilk kez hibe olarak
desteklenmiştir. Daha önceden faiz oranları tarımsal kredilerde
yüzde 59lardayken, tarım kredi uygulamalarında bu yüzde 68-69a
kadar çıkarken, hayvancılık ve sulamada sıfıra,
diğer tarımsal faaliyetlerde de bu faiz oranı yüzde 5e
düşürülmüştür. 2002 yılında kullandırılan
tarımsal kredi miktarı 529 milyon lirayken, 2011 yılında
kullandırılan tarımsal kredi bakiyesi 22 milyar 800 milyon TLye
ulaşmıştır. 2002 yılında geriye dönüş
oranı ancak yüzde 38 iken, tarım kredi kooperatiflerinde yüzde 71
iken, 2011 yılında Ziraat Bankasınca çiftçilere
kullandırılan kredilerin geriye dönüş oranı yüzde 99,1e,
tarım kredi kooperatiflerinin ise yüzde 98e
ulaşmıştır.
Bu
yaklaşım ve anlayış ile Türkiyede tarımsal gayrisafi
yurt içi hasıla, 2002 yılındaki 23 milyar dolarlık
seviyesinden 2010 yılında 62 milyar dolar seviyesine
ulaşmıştır ve Türkiye, dünya sıralamasında,
gayrisafi yurt içi hasıla sıralamasında tarım ürünleri
itibarıyla Avrupada 1inci sıraya -büyüklük açısından-
dünyada da 7nci sıraya yükselmiştir.
Tarım
sektöründe yapılan bu gelişmenin içerisinde kuşkusuz
hayvancılıkta sağlanan gelişmelerin de önemli bir payı
vardır. Hayvancılık desteklerinin tarımsal destekler
içerisindeki payı daha önceden yüzde 4ler seviyesindeyken, bu oran 2011
yılında yüzde 26ya çıkarılmıştır. Aynı
şekilde hayvancılıkta destek kalemi sayısı 2002
yılında sadece 4 iken, bugün 27 kaleme çıkmıştır
destekleme kalemleri. Hayvancılık destekleri, 2011 yılında,
2002 yılına oranla rekor artış göstererek 20 kattan fazla
artmıştır.
Yine
hayvancılık destekleri kapsamında daha önce sadece 83 milyon TL
ödenmişken bir yıl içerisinde -2002 yılında örneğin-
2011 yılında 1 milyar 726 milyon lira destekleme ödemesi
gerçekleşmiştir. Hayvancılığa yönelik faizsiz kredi
uygulaması kapsamında, uygulamanın başlamasından 2011
yılı sonuna kadar toplam 6,2 milyar Türk lirası kredi
kullandırılmıştır ve bu faizsizdir.
Doğu Anadolu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde hayvancılığın
geliştirilmesi amacıyla, bu bölgelere hayvancılık
işletmelerine yönelik olarak hibe desteği uygulaması
başlatılmış, bu kapsamda 2011 yılı aralık
ayı sonu itibarıyla GAP ve DAP illerinde toplam 185 proje hayata
geçirilmiş, 21.135 büyükbaş hayvan desteklenmiş ve
karşılığında 77 milyon 700 bin TL hibe desteği
verilmiştir.
Hayvan
sayılarıyla ilgili olarak da Türkiyede Devlet İstatistik
Enstitüsünün yaptığı ilk uygulama, hayvan sayımı 1984
yılındadır. Dolayısıyla 1984 yılının
ilk sayımı yapıldığında Türkiyenin
sığır varlığı 12 milyon 400 bindir. 2010
yılı rakamlarına göre ülkemizde 11,5 milyon sığır
vardır. 2002-2010 yılı arasında sığır
sayısında 1,5 milyon baş civarında artış meydana
gelmiştir.
Burada şu
hususu özellikle ifade etmek lazım: Hayvancılıkta sayısal
varlığın artmasından daha çok, kalitedeki artış
çok önemlidir çünkü özellikle kültür ırkı oranındaki
artış burada dikkate alınması gereken bir
artıştır. Toplam sığır sayısı
içerisinde 2002 yılında sadece 1 milyon 859 bin kültür ırkı
var iken 2010 yılında 4 milyon 200 bindir bu yani 2 kattan daha fazla
kültür ırkı oranında artış meydana gelmiştir.
Buna bağlı olarak da süt üretimi Türkiye'de 2002 yılında
8,4 milyon ton iken 2010 yılında 13,5 milyon tona
ulaşmıştır. 2002-2010 döneminde süt üretimi yüzde 62,
kırmızı et üretimi yüzde 86, hayvan başına ortalama süt
verimi yüzde 67, hayvan başına ortalama et verimi yüzde 18 oranında
artmıştır. Keza Türkiye'de içinde 50den fazla büyükbaş
hayvan bulunan işletme sayısı 2002 yılında 4.300 iken
2011 yılında bu yaklaşık 24 bine
çıkmıştır. Bu, Türkiye'de belirli bir işletmenin
üzerinde artık profesyonel çiftçilik ve hayvancılık
yapıldığını göstermesi bakımından önemli bir
göstergedir.
Küçükbaşta
ise yapılan çalışmalar ve sağlanan desteklerle 2007-2009
döneminde düşme eğiliminde olan küçükbaş hayvan sayısı
2010 yılında bir önceki yıla göre yüzde 9,3 artarak 29,4 milyon
başa ulaşmıştır ki bunlar daha çok anaç, dişi
küçükbaş hayvanlardır.
Önümüzdeki dönemde
hayvancılıkla ilgili olarak özellikle hayvancılığa
verilen destek ve tarımsal destek içerisindeki payı daha da
artırılacaktır. Hayvancılıkta sübvansiyonlu kredi
uygulamasına devam edilecek, damızlık etçi
hayvancılığa daha fazla destek verilecek, kırımız
et üretimi içerisindeki küçükbaş hayvan eti oranı
artırılacak, GAP ve DAPta olduğu gibi hayvancılık
yatırımları bölgesel olarak desteklenecek, Okul Sütü Projesi
hayata geçirilecek, 61inci Hükûmet Eylem Planında yer alan bölgesel
hayvancılık projeleri geliştirilecektir.
Et, süt ve yem
fiyatlarıyla ilgili olarak da özellikle geçen zaman içerisinde Türkiye'de
piyasaların düzenlenmesi bakımından zaman zaman ithalat gerekli
noktalarda yapılmış ve 26 Nisan 2010 tarihinde ortalama 16,3 TL
olan dana karkas fiyatı 2/1/2012 tarihi itibarıyla ortalama 14,62
TLye düşmüştür. Vergi indiriminden sonra dana karkas fiyatları
düşüş trendine girmiş ve düşüş oranı yüzde 9,39
olarak gerçekleşmiştir. Toptan etteki yüzde 8 olan KDV oranı
yüzde 1 düzeyine düşürülmüştür.
Hayvancılığın
kaba yem ihtiyacının karşılanmasına yönelik yem
bitkileri üretimi ve mera ıslah çalışmalarında önemli
mesafeler katedilmiş, 2002-2011 yılları arasında toplam 4,1
milyon dekar alanda mera ıslah çalışması
yapılmış, sağlanan desteklerle yem bitkileri üretim
alanı son sekiz yılda yüzde 83 oranında
artırılmıştır. 2002 yılında üretim
alanı 1,2 milyon hektar, üretim miktarı 25 milyon ton iken 2010
yılında üretim alanı 2,2 milyon hektara, üretim miktarı 37
milyon tona çıkarılmıştır.
Et üretimini
artırmak için ilk defa 2011 yılında, etçi ırklarda çevirme
melezlemesinden doğan buzağılarda ilave destek
getirilmiştir. Buzağı başına 150 lira ilave destek
uygulaması hayata geçirilmiştir.
Et ve sütte fiyat
dalgalanmalarının olumsuz etkilerinin ortadan
kaldırılması ve ürün arzıyla çiftçi gelirlerinde
istikrarın sağlanması amacıyla piyasa düzenleme
mekanizmaları oluşturulacaktır. Bu kapsamda, Et ve Balık
Kurumunun et ve süt piyasalarını düzenleyen bir kuruma
dönüştürülmesine yönelik kanun taslağı
çalışmaları devam etmektedir. Bu çalışmaların
tamamlanmasının ardından, ilgili yasa taslakları
tasarıya dönüştürülüp Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk
edilecektir.
Bakanlığımızca
yem maliyetlerinin düşürülmesine yönelik olarak soya fasulyesi, kanola,
dane mısır, aspir, buğday, arpa, çavdar, tritikale ve yulaf için
fark ödemesi desteği yapılmaktadır. Keza, süt tozu
uygulamasıyla DİR kapsamında ithal edilen süt tozu ithalatı
durdurulmuş ve 10 bin ton süt tozu ihraç edilmesiyle çiğ süt
fiyatlarının mevcut fiyatlardan daha da geriye gitmesi
engellenmiş, aksine artış sağlanmıştır.
2009-2010
yıllarında büyükbaş sütüne 4 kuruş/litre, küçükbaş
sütüne 10 kuruş/litre destek verilmiş olup 2011 yılı ilk üç
aylık döneminde büyükbaş sütüne verilen destek 8 kuruş/litreye,
küçükbaş sütüne verilen destek ise 15 kuruş/litreye
yükseltilmiş, 2011 yılı ikinci ve üçüncü üç aylık dilimi
için büyükbaş sütüne 6 kuruş/litre, küçükbaş sütüne 15
kuruş/litre destek verilmiştir. 2009 yılında 5 milyon ton
süt kayıt altına alınarak desteklenmiş, 2010 yılında
bu değer 6,1 milyon tona yükselmiştir. 2010-2011 ilk dokuz aylık
dönem arasında toplam 448 milyon TL çiğ süt destekleme ödemesi
yapılmıştır. Yani bu yılın dokuz ayında süt
üreticisine 448 milyon lira, ürettikleri süte prim olarak 448 milyon lira ödeme
yapıldı. Sektörle ilgili strateji belirlemek, süt ve süt ürünleri
üretimi, tüketimi, ticaretinin geliştirilmesine yönelik faaliyetlerde
çalışmalar yapmak amacıyla 2009 yılında ayrıca
Ulusal Süt Konseyi kurulmuştur.
Gemicilik
ve hava ulaşımında olduğu gibi tarımda kullanılan
mazottan KDV ve ÖTVnin alınmamasıyla ilgili olarak da tabii dünyada
2003 yılından itibaren artan bir oranda zaman zaman petrol
fiyatlarında artışlar meydana gelmiş, bu tabii Türkiyedeki
fiyatlara da yansımıştır. 2003 yılından itibaren
Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı olan çiftçilerimize işledikleri
tarla üzerinden ürün gruplarına göre değişen miktarda olmak
üzere mazot destekleme uygulaması başlamıştır. 2003
yılından bugüne kadar çiftçimize 3 milyar 482 milyon TL mazot
desteklemesi ödemesi yapılarak mazot maliyetinin ortalama olarak yüzde 17si
karşılanmıştır. 2012 yılında da
çiftçilerimize mazot destekleme ödemesi yapılacak olup 2012 birim
destekleme ödemesi 2011 yılına göre ortalama olarak yüzde 14
oranında artırılmıştır.
Sayın
Halamanın (6/233), (6/413) ve (6/488) no.lu önergeleri, Adanaya
yapılan yatırımlar ve verilen destekler ile Adana Kozan
ilçesindeki TMOya ait kurutma tesisiyle ilgili olarak: İllere verilen
tarımsal destek miktarı ilin tarımsal potansiyeli, çiftçi
sayısı, tarımsal alan, ürün çeşidi, hayvan sayısı
ve benzeri verilere göre değişmektedir. Bu sebeple her ilin
aldığı toplam destek miktarı farklılık
göstermekte. Tarımsal desteklemeler kapsamında Adanada 2002
yılında toplam 45 milyon TL tarımsal destek verilmiş iken
2011 yılının Kasım ayı sonu itibarıyla Adanada
çiftçiye verilen destek 186 milyon 300 bin TLdir. 2003-2011 yılları
arasında Adanaya toplam 1 milyar 344 milyon TL tarımsal destek
verilmiştir. Adanaya 2003-2011 yılları arasında toplam
75,3 milyon TL mazot desteği, 2005-2011 yılları arasında
toplam 57,5 milyon TL kimyevi gübre desteği ödenmiştir. 2003-2011 yıllarında Adana
ilimize toplam 873,1 milyon TL prim desteği, 62,4 milyon TL de
hayvancılık desteği ödenmiştir.
Yine, kırsal
kalkınma destekleri kapsamında Adanada 37 proje
tamamlanmış, 7,1 milyon TL hibe desteği verilmiş, 2007-2011
yıllarında 2.052 adet makine ekipman alımı projesine 9,9
milyon TL hibe desteği sağlanmıştır.
Ayrıca,
2003-2011 döneminde Adana ilimizde 26 kooperatif projesine 22,4 milyon TL kredi
tahsis edilmiş olup bu destekler ile yaklaşık 1.795 aile
desteklenmiştir.
Ayrıca, Adana
ilimizde farklı konularda 44 adet yatırım projesi hâlen
Bakanlığımız tarafından yürütülmektedir.
Kozan ilçesindeki
TMOya ait kurutma tesisiyle ilgili olarak da Kozan Ajans Amirliğine
Çukurköprü, İmamoğlu ve Sağkaya iş yerleri
bağlıdır. Bu iş yerlerinde 6 adet kurutma cihazı
mevcuttur. Yörede birinci ürün mısır hasadı ağustos
ayı sonlarında, ikinci ürün mısır hasadı ise ekim
ayının ortalarında başlamış, hasat
tamamlanmıştır. Bahsi geçen iş yerlerinden sadece Çukurköprü
iş yerine 638 ton peşin, 6.373 ton da emanet alımı olmak
üzere toplam 7.011 ton mısır arzı olmuş ve rutubet
oranı yüzde 14 üzeri olan mısırlar kurutma işlemine tabi
tutulmuştur.
Diğer yandan,
söz konusu kurutma cihazlarının kiraya verilmesi düşünülmemektedir.
Tarım
arazilerinin kullanılması ve işletmesiyle ilgili olarak 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunuyla
tarım arazileri koruma altına alınmış, Kanunun
zorunlu hâllerde amaç dışı kullanımıyla ilgili
kriterleri de belirlenmiş, belirlenen kriterler doğrultusunda
tarım dışı kullanım talepleri değerlendirilmektedir.
Sayın
Halamanın (6/240), Sayın Şekerin (6/356) no.lu önergeleri
benzer hususları ihtiva ettiğinden birlikte
cevaplandırılacaktır.
Sayın
Şekerin Türkiye genelinde ve Gaziantep ilinde pamuk ekim alanı ve
üretim miktarı hakkındaki sorularına ilişkin olarak: Türk
tarımında önemli bir yere sahip olan pamuk üretimi 70 bin üretici
tarafından gerçekleştirilmektedir. Üretilen pamuk ürününün
değeri yaklaşık 4 milyar TLdir. Tekstil mamulüne
dönüşmesiyle bu değer 24 milyar TLye ulaşmaktadır.
2010 değerlerine
göre Türkiye dünya pamuk üretiminde 8inci sırada, pamuk veriminde ise
Avustralya, İsrailin ardından 3üncü sırada yer
almaktadır.
Ülkemizde pamuk
ekim alanında 2010 yılına göre 2011 yılında yüzde
20lik artış beklenmektedir. Kütlü pamuk üretimimiz ise destekleme
uygulamaları neticesinde 2009-2011 döneminde yüzde 50 artarak 1 milyon 725
bin tondan 2 milyon 580 bin tona ulaşmıştır. Pamuk
veriminde son yıllarda kayda değer artışlar görülmekte,
dünyada 3üncü sırada yer alınmakta, 2002 yılında 350 kilogram/dekar
olarak gerçekleşen verim, 2011 yılında 450 kilogram/dekar
düzeyine ulaşmıştır.
Gaziantep ilimizde
2003 yılında 59,2 bin ton kütlü pamuk üretimi gerçekleşmiş,
2003 yılına göre 2007, 2008, 2009, 2010 yıllarında pamuk
ekim alanlarında ve üretiminde bir düşüş
yaşanmamış olmasına rağmen, destekleme
uygulamalarıyla 2011 yılı TÜİK tahmini verilerine göre
Gaziantep ilinde 63 bin ton kütlü pamuk üretiminin gerçekleşmesi
beklenmektedir.
Maliyetin
düşürülmesi ve üretimin artırılmasına yönelik faaliyetler
çerçevesinde Bakanlığımızca şu çalışmalar
yapılmış ve yapılmaktadır: 2011 yılında 2010
yılı kütlü pamuk ürünü için 57 bin 581 üreticiye 1 milyon 901 bin ton
kütlü pamuk ürünü için yaklaşık 792 milyon TL fark ödemesi
desteği yapılmıştır. Diğer taraftan, 2011
yılı kütlü pamukta sertifikalı tohumlukla üretilen ürüne
kilogram başına 42 kuruş, sertifikalı tohumlukla
üretilmeyen diğer ürüne ise 35 kuruş destek verilmektedir.
2011
yılı ürünü destek miktarları ekim döneminden önce kamuoyuna
açıklanmıştır. Bakanlığımızca 2011
yılı kütlü pamuk ürününde 6 TL/dekar kimyevi gübre, aynı
miktarda mazot ve dekar başına 2,5 TL toprak analiz desteği
verilmekte, maliyetin yaklaşık yüzde 1i karşılanmaktadır
verilen desteklerle. Yani üreticinin maliyette 100 lira harcaması varsa 41
lirası bizim tarafımızdan destek olarak ödenmektedir, yüzde 41i
destek olarak ödeniyor. Sağlanan desteklerle pamuk üretiminde
sertifikalı tohumluk kullanım oranı 2011 yılında
yaklaşık yüzde 85in üzerine çıkmıştır.
Pamukta
basınçlı sulama yatırımlarının yanında
modern ekim hasat makineleriyle ürün işleme tesislerinin yatırım
bedellerinin yüzde 50si hibe olarak Bakanlığımız
tarafından karşılanmaktadır. Konu bazında pamukla
ilgili 39 araştırmacı bulunmakta. Özel sektörle iş
birliği çerçevesinde 2000-2010 arasında 60 yeni pamuk çeşidi
tescil edilmiştir; 25i kamu, 3 adedi üniversite ve 32 adedi özel sektöre
aittir. Ayrıca, pamuk ile ilgili tüm kesimleri bir araya getirerek
görüş alışverişi sağlamak, ulusal pamuk
politikasını belirlemek ve stratejileri oluşturmak için Ulusal
Pamuk Konseyi kurulmuştur.
Sayın
Halamanın pamuk alım fiyatlarının açıklanmasıyla
ilgili sorusuna gelince: Tarım satış kooperatifleri
birliklerince tespit edilen kütlü pamuk alım fiyatları üzerinden
pamuk ürünü alımı yapılmakta, söz konusu birlikler
Bakanlığımız görev alanı içerisinde
bulunmamaktadır.
Önerge sahibi
Sayın Kurtun (6/249) no.lu önergesi, Eskişehir Mahmudiyeye hipodrom
yapılmasıyla ilgili sorularına ilişkin: 76 bin metrekare
yüz ölçümlü taşınmaz malın imar tadilatları
tamamlanmış ve kesin tahsis işlemleri devam etmekte olup
hâlihazırda bu arazi üzerinde saf kan Arap atı pansiyon harası
tesisleri bulunmakta. Pansiyon hara arazilerinden meri imar planlarında
hipodrom alanı içerisinde kalan Maliye hazinesine ait toplam 417 milyon
metrekare alanlı arazide hâlihazırda kum pist ve çayır hâlinde
çim pist mevcut olup yılda bir haftalık program dâhilinde iki veya üç
gün mahallî at yarışları yapılmaktadır. Şu anda
programımızda Antalya ve Kocaeli hipodromları var. Bunların
ardından Eskişehir Mahmudiyeyle ilgili bir hipodrom
çalışması yapılması o zaman değerlendirilecektir.
Sayın
Doğrunun (6/253, 6/254, 6/326) no.lu önergeleri ile ilgili, Tokat ilinde
görülen şap hastalığıyla ilgili olarak: 2008-2010
yılları arasında uygulanan Türkiyede Şap
Hastalığının Kontrolü Projesi kapsamında etkin
temizlik, dezenfeksiyon ve programlı aşılama politikasıyla
Türkiyede şap hastalığının kontrol altına
alınması amaçlanmıştır. Aşılama
kapsamında, sığır varlığı ilkbahar ve
sonbaharda olmak üzere yılda 2 kez, koyun varlığının
tümü 1 defa aşılanmıştır. Ayrıca, proje
kapsamında uygulanan aşının değerlendirilmesini içeren
antikor seviyesinin tespiti amacıyla serosurvey
çalışmalarıyla eğitim ve bilgilendirme kampanyaları
yapılmış, Türkiye, Trakya şap
hastalığının aşılı arilik statüsünü
kazanmış, 2010 tarihinden bu yana Dünya Hayvan
Sağlığı Teşkilatı tarafından
onaylanmış ve hastalık mihrakı ve çevresinde bulunan 932
bin hayvan aşılanmış, söz konusu alanda 7.415 hayvanda
hastalık tespit edilmiştir. Tokat ili ve ilçelerinde 2011
yılında 44 mihrakta şap hastalığı
çıkmıştır. Hastalık mihrakı ve çevresinde bulunan
13.999 hayvan aşılanmış, bu alanda 49 hayvanda
hastalık tespit edilmiştir.
Sayın Doğrunun son beş
yılda çeşitli hastalıklardan dolayı kapatılan hayvan
pazarlarına ilişkin önergesiyle ilgili olarak da: Tabii il, ilçe, köy
hayvan sağlık zabıtası komisyon kararı, eğer bir
yerde hastalık çıkmışsa hastalığın türüne,
hayvanın çeşidine göre belirli sürelerde tedbirler belirli
şekillerde alınmaktadır. Hayvan pazarlarının
kapalı tutulmasına neden olan kordon ve karantina, örneğin
şap hastalığında son hastanın iyileşmesinden veya
ölümünden on beş gün sonra kaldırılmaktadır. 2007 yılı
içinde 7 ilimizde toplam 11 hayvan pazarı, 2008 yılında 2
ilimizde 2, 2009 yılı içinde 7 ilimizde toplam 11, 2010
yılında 13 ilimizde 42 pazar bu ilgili mevzuat çerçevesinde bu
sürelerle kapatılmış ve hastalıklar söndürüldükten sonra
tekrar açılmıştır.
Sayın Doğrunun son üç
yılda balık tüketimi ve kişi başına balık
tüketimiyle ilgili önergesine ilişkin olarak da: 2008, 2009 ve 2010 yıllarında balık
tüketimi yıllık ortalama 535 bin ton civarında olmuştur.
Kişi başına balık tüketimi ise yıllık ortalama
7,5 kilogramdır yaklaşık.
Sayın Havutçanın (6/273)
no.lu önergesi, kümes ruhsatları ve tavuk yetiştiricilerine destek
verilmesiyle ilgili olarak: İlgili kanun gereği kümes
hayvanlarıyla ilgili ruhsatlar Bakanlığımız
tarafından değil, belediyeler ve il özel idareleri tarafından
verilmekte, ihracatın artırılması amacıyla ihracat iadesine
ilişkin Para-Kredi Koordinasyon Kurulu tebliğleri yayınlanmakta,
miktar barajı yüzde 14ten yüzde 41e çıkartılarak 76,26
dolar/tona, kümes hayvanları etinden, sakatattan yapılmış
ürünlerle ilgili olarak da miktar barajı yüzde 40tan yüzde 50ye, 100
dolar/tondan 125 dolar/tona yükseltilmiş, yumurtada ise bin adet yumurtaya
9,75 dolar ihracat desteği verilmektedir. Kanatlı sektöründe yüzde 50
faiz indirimli yatırım işletme kredisi
kullandırılmasına olanak sağlanmıştır.
Ayrıca, üreticinin kanatlı işletmesini sigortalatması
durumunda sigorta prim bedelinin yüzde 50si devlet tarafından
karşılanmaktadır.
Sayın
Işıkın (6/307) no.lu önergesi, tarım kredi
kooperatiflerine olan borçlarını ödeyemeyen çiftçilerle ilgili olarak:
Tarım kredi kooperatiflerince ortaklara kullandırılan kredilerin
vadelerinde ödenememesi hâlinde kendilerine doksan günlük ek süre
tanınmakta, bu süre içerisinde haklarında herhangi bir icra takibi
yapılmamakta, borcun doksan günlük süresi içerisinde ödenmemesi hâlinde
ilgili ortaklara ihtarname çekilerek borçlarını ödemeleri talep
edilmektedir. İhtarnamede belirtilen süre içerisinde borçlarını
ödememeleri hâlinde ise ilgili ortağın sağlık sebepleri,
ölüm, ailevi sıkıntı, yangın ve benzeri gibi sosyal ya da
afete dayalı bir mazereti yoksa o takdirde haklarında ilgili kanun
hükmü çerçevesinde icra takibine ancak o zaman başlanmaktadır.
Hakkında
mahkûmiyet kararı verilen ortakların ortağı oldukları
kooperatife müracaat ederek borçlarının belirli bir
kısmını ödeyerek kalanı için yeni bir taahhütte
bulunmaları hâlinde mahkûmiyet kararı infazından sarfınazar
edilmektedir. İlgili mahkemelerce hapis cezasına
çarptırılan ortakların toplam sayısı 10/11/2011
itibarıyla 143tür. Haklarında hapis cezası verilen
ortaklarımızın çok büyük bir kısmı borçlarını
bu aşamada ödediklerinden veya yeni bir taahhütte bulunduklarından bu
cezaların infazı gerçekleşmemektedir. Tarım kredi
kooperatiflerine olan borçlarını ödemedikleri için ilgili
mahkemelerce verilen mahkûmiyet kararları nedeniyle son üç yılda
cezaevine giren üretici sayısı 97dir. Cezaevine giren
ortakların yakınları veya kefilleri tarafından
borçlarının ödenmesi veya yeni bir taahhütte bulunmaları
nedeniyle hapisten çıkarılmaları sağlanmaktadır.
Borcunun
tamamını ödeme imkânı bulunmayan ortakların
borçlarının yüzde 25ini ödemeleri kaydıyla kalan borçları
için ürün hasat dönemi, ürün satış zamanı, gelirin elde
edileceği dönem ve talepler de dikkate alınarak bir yıla kadar
ek süre verilmektedir. Ayrıca ortakların vadesi geçen
borçlarının asgari yüzde 75ini ödemeleri kaydıyla kalan
kısmı için yeni kredi kullandırılarak borçlarına
mahsup edilebilmektedir.
Sayın
Karaahmetoğlunun (6/364) no.lu TMOnun piyasaya fındık sürmesi
yönündeki talebin iletilip iletilmediği ve 2004 yılında
yaşanan don afetindeki zararlarla ilgili sorusuna ilişkin olarak,
TMOnun piyasaya fındık sürmesi yönünde herhangi bir talep
alınmamıştır. 2011 yılı fındık
üretiminde bir önceki döneme göre yüzde 26lık bir artış
beklenmekte ve kota düşüşüne neden olan etken don zararı
olmayıp mevsim şartlarının da etkisiyle tozlaşma ve
meyve oluşumundan kaynaklanan meteorolojik şartlardır, ekolojik
şartlardır.
Sayın
Aslanoğlunun (6/367) ve (6/700), Sayın Çelebinin (6/392) no.lu
önergeleri, buğday destekleme primi ödeme sistemi hakkındaki sorulara
ilişkin olarak: Fark ödemesi kapsamına alınacak ürünlerin üretim
sezonu içinde satışının yapılması şartı
aranmaktadır. 2011 yılı ürünü fark ödemesi destekleme
uygulamalarının yürütüldüğü 7 Nisan tarihli Resmî Gazetedeki
ilgili tebliğ gereğince, üretim sezonuna ilişkin hasat tarihi ve
son başvuru tarihi arasındaki süreyi içeren alım satım
belgesi ve desteklemeye tabi ürüne yönelik borsa altyapısı mevcut il
ve ilçelerde zorunlu, diğer ilçelerde ise il/ilçe komisyonlarının
gerekli gördüğü durumlarda borsa tescil beyannamesi istenmektedir.
Diğer taraftan TMO, fabrikalara teslim edilen ürünlerde fark ödemesi
desteği kapsamında bulunmaktadır.
Çatalca
Yalıköydeki hayvan ölümleriyle ilişkin olarak da
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bakanım, sürenizi uzatıyorum bitirmek üzere soruları.
Buyurun efendim.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
İstanbul
Çatalca ilçesi Yalıköyde aşılama sonrası olan ölümlerin
nedeninin aşılamaya bağlı anaflaktik şok olduğu
uzmanlar tarafından tespit edilmiştir. Aşılamadan
kaynaklanan hayvan ölümleri nedeniyle hayvan sahibine tazminat en kısa
sürede ödenecektir. Bu kendilerine de zaten iletildi.
Sayın
Öğütün (6/425), (6/506) ve (6/509) sayılı önergeleri:
İthal edilen hububat, yağlı tohumlar, canlı hayvan ve
hayvansal ürünlerde vergi artışı yapılıp
yapılmayacağı konusu Bakanlığımız görev ve
yetki alanına girmemekte, söz konusu ürünlerin vergi düzenlemeleri Ekonomi
Bakanlığımızca yapılmakta.
Erzurum, Ardahan,
Kars ve Iğdırda arıcılık yaparken ayının
saldırısıyla arılarını, kovanlarını
kaybeden üreticilerin zararlarının karşılanmasıyla
ilgili olarak, yabani hayvan saldırısı çiftçi ihmalinin
olmadığı durumlarda 2090 sayılı Tabii Afetlerden Zarar
Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun
kapsamında değerlendirilebilir. Bu çerçevede 2090 sayılı
Kanun kapsamında çiftçilerin ve/veya esnafın kredi
borçlarının ertelenmesi konusunda yapılacak herhangi bir
işlem bulunmamaktadır.
Konuya ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın da bir
görüşünü aldık, bu konuyla ilgili. Orman ve Su İşleri
Bakanlığı tarafından, yaban hayvanlarının
kişilere ve mallarına verdikleri zararların
karşılanmasıyla ilgili olarak meri mevzuatta herhangi bir hüküm
bulunmaması nedeniyle, söz konusu zararın karşılanması
mümkün olmamaktadır.
Ardahan Posof
ilçesinde meyveciliğin yaygınlaştırılması ve elma
üretiminin artırılması için yapılan çalışmalarla
ilgili olarak: 2010 yılı TÜİK verilerine göre, Ardahan ilinde
383 bin dekar ekilen alan içerisinde meyve alanı 692 dekardır. Meyve
alanı içerisinde, 470 dekar alanda 530 ton elma üretimi
gerçekleştirilmiştir. Elma üretiminin tamamı Posof ilçesinde
gerçekleştirilmiş, Bakanlığımızca
sertifikalı ve standart fidan ile bahçe tesisi, organik tarım ve iyi
tarım uygulamaları yapan üreticilere dekar başına
destekleme uygulamaları ve üreticilerin üretim girdilerini azaltmak
amacıyla dekar başına mazot, kimyevi gübre ve toprak analizi
destekleme uygulamaları yürütülmektedir.
2011
yılında, 2010 yılı Çiftçi Kayıt Sistemine
kayıtlı olan üreticilere, bodur veya yarı bodur fidan
kullanılarak en az 5 dekar kapama meyve bahçesi tesis eden üreticilere
standart fidan için 150 TL/dekar, sertifikalı fidan için 300 TL/dekar
destek verilmektedir. Diğer meyve fidanları ile en az 10 dekar olmak
üzere kapama meyve bahçesi tesis eden üreticilere de standart fidan için 100,
sertifikalı fidan için 200 TL destek verilmektedir. Organik tarım
uygulamaları yapan çiftçilere dekar başına ayrıca 25 TL,
iyi tarım uygulamaları yapan çiftçilere 20 TL/dekar destek
verilmektedir. Ayrıca, dekar başına 3,25 TL mazot; 4,25 TL gübre
için destekleme ödemesi yapılmaktadır.
Sayın
Şafakın (6/444) no.lu, Sayın Başbakanımıza
yöneltmiş olduğu önerge, patates üreticilerinin desteklenmesiyle
ilgili olarak: Patates üretimimiz 2008 yılından itibaren
artışa geçmiş ve 2010 üretim yılında 4 milyon 597 bin
ton olarak gerçekleşmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, cevaplandırılmayan soru kaldı mı
efendim?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Evet, var.
BAŞKAN Ne
kadar var?
ALİM
IŞIK (Kütahya) Çok var.
BAŞKAN
Peki, süratle okuduğunuz için söyleyeceğim bir şey yok. Bir iki
dakika daha vereyim cevapsız soru kalmasın mümkünse.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Devamla) Sayın Başkanım, kusura bakmayın,
pazarlık gibi olmasın ama altı yedi dakikada bitireyim çünkü
arkadaşımız soruları okurken kırk dakika aldı,
soruların sadece okunması. Dolayısıyla eğer izin
verirseniz ben tamamlayayım, değerli milletvekillerimiz de sözlü
sorulara cevap almış olurlar.
BAŞKAN Pekâlâ, sırf cevapları
almaları için beş dakika daha diyelim Sayın Bakan, lütfen.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Bir beş dakika da bizden ver Sayın
Başkan.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ
EKER (Devamla) 21 Aralık 2011 tarih ve 2011/2488 sayılı
Bakanlar Kurulu kararıyla 4-14 Kasım 2011 tarihleri arasında
patates üretiminin yoğun olduğu Kayseri, Nevşehir ve Niğde
illerinde meydana gelen don afetine maruz kalan ve söz konusu afetler nedeniyle
ekilişleri, ürünleri, hayvan varlıkları, tesisleri veya
seraları zarar gören ÇKSye kayıtlı gerçek ve tüzel kişi
üreticilerin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan
borçları bir yıl süreyle ertelenmiştir.
Patates
üreticilerinin TEDAŞa olan elektrik borçlarının hasat döneminde
tek faturada ödenmesiyle ilgili olarak da Bakanlığımız
tarafından Enerji Bakanlığı ve EPDK nezdinde gerekli
girişimlerde bulunulmuştur.
Sayın
Aydının (6/460) ve (6/697) no.lu önergeleriyle ilgili: 21
Aralık 2011 tarihli Bakanlar Kurulu
kararıyla 15 Eylül-20 Ekim 2011 tarihleri arasında Antalya,
Aydın, Hatay, Denizli, Manisa, Muğla ve Rize illerinde meydana gelen
sel, fırtına, heyelan, aşırı yağış,
dolu ve hortum afetleriyle 4-14 Kasım 2011 tarihleri arasında
Kayseri, Muş, Nevşehir ve Niğde illerinde meydana gelen don
afetine maruz kalan ve söz konusu afetler sebebiyle ekilişleri, ürünleri,
hayvan varlıkları, tesisleri veya seraları zarar gören Çiftçi
Kayıt Sistemine kayıtlı gerçek ve tüzel kişi üreticilerin
Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçları bir
yıl süreyle ertelenmiştir.
Sayın
Dedeoğlunun (6/529) ve (6/530) no.lu önergeleriyle ilgili olarak GAP ve
DAP illerine uygulanan yüzde 30, yüzde 40lık hayvancılık hibe
desteklerinin Kahramanmaraş ilinde de uygulanması ve
sığır yetiştiriciliğinin desteklenmesi konusuyla
ilgili önergesi: Kahramanmaraş iline 2002 yılında 780 bin TL
hayvancılık desteği verilmiş iken 2011 yılı
Kasım ayı sonu itibarıyla verilen destek miktarı 20 milyon
TL olmuştur. 2003-2011 yıllarında Kahramanmaraş illimizde
toplam 97 milyon TL hayvancılık desteği verilmiştir. GAP ve
DAP illerinde ödenen sadece GAP projesi çerçevesindedir. O nedenle GAP illeri
dışındaki illerde bu projenin uygulanması mümkün
değildir.
Sayın
Topcunun (6/630) no.lu önergesiyle ilgili olarak, özürlü memur
sayısı -657ye tabi memur sayısı- 2010 yılında
51, 2011 yılında 50 adettir Bakanlığımızda.
Bakanlığımızın dolu memur kadro
sayısının yüzde 3ü 1.125 adet olup 2011 yılında
çalışan özürlü memur sayısı düşüldükten sonra istihdam
edilmesi gereken 1.075 adettir. Özürlü memur personel alımı için
2011/2192 sayılı Yönetmelik hükümleri gereğince 31/10/2011
tarihli yazımızda Devlet Personel Başkanlığından
talepte bulunulmuştur. Talebin gerçekleşmesi hâlinde ilave özürlü
alacağız.
Sayın
Soydanın (6/665) ve (6/690) no.lu önergeleriyle ilgili, gıda
mühendislerinin istihdamı konusunda 2004-2011 yılları
arasında kadrolu ve sözleşmeli olarak toplam 1.088 gıda mühendisi
yerleştirilmesi yapılmıştır
Bakanlığımızda ki bunların tamamı ÖSYM
tarafından yapılan sınavla alınmıştır.
Denetim ve kontroller her yıl artırılarak gıda mühendisleri
tarafından yapılmaktadır. 2002 yılında 1.500 olan
kontrol görevlisi sayısı 2011 yılı itibarıyla 4.600e
çıkarılmıştır. Bakanlığımızda
gıda mühendislerinin daha çok istihdamıyla ilgili de
çalışmalar yapılmaktadır.
Biga ilçesinde
görülen şap hastalığından dolayı zarar gören
üreticilerin zararlarının karşılanmasıyla ilgili
olarak Anadoluda Bakanlığımızca yapılan mücadele
çalışmalarıyla hastalığın kontrol altına
alınıp eradikasyonu sağlandıktan sonra yurt
dışı kaynaklı görülebilecek yeni mihraklarda hastalığın ülkemize
yayılmasının önlenmesi amacıyla tazminatlı itlaf
uygulanacaktır. Hâlihazırda aşılar yapılmaktadır
ve kontrol yapılmaya çalışılmaktadır.
Sayın
Birtanenin (6/686) no.lu önergesiyle ilgili olarak Kars ilinde 1998-2011
yılları arasında 232 köy ve beldede 233 bin hektar alanda mera
tespiti, 180 bin hektar alanda mera tahdit çalışması
yapılmıştır.
Yine 2000-2011
yılları arasında 12.976 hektar alanda mera ıslahı ve
amenajman projesi yapılmıştır. 2002 yılında 471
bin TL olan hayvancılık desteği Karsta 2011 yılı Kasım
ayı sonu itibarıyla 21 milyon 100 bin liraya
çıkmıştır. Kars ilimize verdiğimiz toplam
hayvancılık desteği 127 milyon 200 bin liradır 2003-2011
yılları arasında.
Sayın
Özgündüzün (6/698) ve (6/699) no.lu önergeleriyle ilgili olarak jokey kaza
yardım sandığında biriken paralar aynı
yönetmeliğe göre jokeylerin tedavi giderleriyle jokeylere yapılan
yardım ve eğitim
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, çok teşekkür ediyorum.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bir cümleyle bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hayır, artık gerisini yazılı
cevaplandırırsınız.
Çok teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) 2011 yılında
jokeylere bu sandıktan 1,057,329 TL ödeme yapılmıştır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Cevaplandırılmamış
sorular gündemde kalmaya devam edecek, o şekilde verilebilir.
Şimdi sisteme
giren arkadaşlarımız var. Onlara yerlerinden, lütfen birer
dakika.
Sayın
Halaman, Adana Milletvekili
ALİ HALAMAN
(Adana) Sayın Başkan, Tarım Bakanına teşekkür
ediyorum sorulardan dolayı.
Bir de Mersin,
Osmaniye, birkaç gün sonra da Adananın kurtuluşu.
Dolayısıyla doksan yıl geçmiş. Dolayısıyla
Türkiye Cumhuriyeti için mücadele eden, şehit düşen bu insanları
en şefkatli hislerimle selamlıyor, onlara saygı ve sevgilerimizi
sunuyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Halaman.
Sayın
Karaahmetoğlu, Giresun Milletvekili
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Ben, sorumun yanıtını
alamadığımı düşünüyorum. Sayın Bakandan
yazılı olarak da yeniden değerlendirmesini talep ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gaziantep
Milletvekili Sayın Şeker
MEHMET ŞEKER
(Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
sizlere de teşekkür
ederim.
Ancak, şöyle bir
sıkıntı var, siz bahsettiniz: Pamuk üreticisinin maliyetinin
yüzde 41ini teşvik olarak tekrar çiftçiye verdiğinizi söylediniz.
Oysa, geriye kalan yani 100 liranın 59 lirasını bu insanlar pamuğu
sattığında elde edemiyorlar. Hâlâ devlete elektrik borçları
var. Hâlâ bu insanlar pamuğun ikinci arzında sıkıntı
yaşıyor, toplatamıyorlar ve inanın şu anda -Gaziantep
de böyle, belki Türkiyenin değişik yerlerinde de böyledir- çiftçi
pamuk ekmeyi bıraktı. Sizler, çok büyük, yüzde 20lik bir
artış olduğunu söylediniz ama şu anda Gaziantep çiftçisi
maalesef pamuğu ekememekte çünkü toplayacak işçi bulamıyor,
elektrik parasını ödeyemiyor ve sattığı zaman da para
etmiyor.
Bu konuları da
açıklarsanız teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkürler.
İstanbul
Milletvekili Sayın Çelebi...
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle hem buradaki
bütün arkadaşlarımızın hem de tüm ulusumuzun yeni
yılını kutluyorum.
Sayın Bakan, buraya
çıktınız, bizim sorularımıza yanıtlar vermeye
çalıştınız. İçtenlikle ve samimiyetimle söylüyorum,
cevabınızın hiçbirisini anlamış değilim! Tabii
siz öz Türkçe konuşmuşsunuzdur mutlaka ama yani biz yanıtlardan
hiçbir şey anlamadık buradaki arkadaşlar olarak. Öncelikle,
hiçbirisine ciddi, kalıcı bir yanıt alamadığım
için, bunların tamamı için, en azından yazılı bir kez
daha o cevapların verilmesini diliyoruz. Çünkü biz size
özelleştirilen şeker fabrikalarındaki işçilerin durumunu sorduk,
pancar üreticisinin sorunlarıyla ilgili üretimin ne noktaya
taşınacağını sorduk, diğer yandan buğday
üreticisinin sorunlarını sorduk, hiçbirine cevap alamadık.
Bunları yazılı olarak verirseniz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çelebi.
Balıkesir
Milletvekili Sayın Havutça
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bölgemizde Balıkesir tarım ve hayvancılığın
başkenti ve özellikle Bandırma bölgesinde beyaz ette çok ciddi bir
üretim potansiyeli bulunmaktadır. Ancak beyaz etteki çiftçilerimizin çok
önemli sorunlarının başında, beyaz ete gereken
desteğin verilmemesi ve KDV oranlarının çok yüksek olması
çok önemli bir sektörel sorun olarak bulunmaktadır. Bunun yanı
sıra, köylerdeki besicilerin ruhsat sorunları hâlen devam etmektedir
ve besicilik yapan köylülerimize ne yazık ki destek verilmemektedir ve
ülkemizde bugün köylümüz, dünyanın en pahalı mazotuna rağmen, en
pahalı gübresine rağmen ayakta durmaya çalışıyor
çiftçilerimiz.
Çiftçilerimizin
kullandığı mazotta ÖTVyi ve KDVyi kaldırmayı
düşünüyor musunuz? Artık çiftçimizin de insanca yaşayacak bir
gelire kavuşması için onların sorunlarına el atmayı
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Aydın Milletvekili Sayın Aydın...
OSMAN AYDIN
(Aydın) Sayın Başkan...
Sayın
Bakanım bu doğal afetle karşılaşan çiftçilerimizin
Ziraat Bankasına ve tarım kredilere olan borçlarının bir
yıl ertelenmesinden dolayı teşekkür ediyoruz.
Şu anda
pamuk üreticilerimiz, özellikle karşı karşıya
bulunduğu doğal afetler yanında bir de piyasa oluşumuyla
mücadele etmekte. Dünyanın en yüksek girdi maliyetleriyle üretim yapmaya
çalışan Türk çiftçimizin her ürününde, özellikle ürün piyasaya
çıktığı anda ithalat serbest bırakılarak ürün
fiyatının oluşması konusunda büyük bir baskı
altına alınmakta.
Bugün
uluslararası fiyatı 4,20 TL/kilogram olan mahlaçın bugün iç
piyasada 3,40 TL/kilogram fiyat oluşmasının ana nedeni,
ithalatın tam üreticimizin ürününün piyasaya çıktığı
dönemde serbest bırakılmasından kaynaklanmaktadır. Bunların
önüne geçebilecek...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Çanakkale
Milletvekili Sayın Soydan.
MUSTAFA
SERDAR SOYDAN (Çanakkale) Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı olarak Küçükbaş hayvancılıkta önemli bir üretim
merkezi olan Çanakkalenin Ayvacık, Bayramiç ve Ezine ilçelerinde koyun ve
keçi ırkındaki düzelmeyi desteklemek ve verimliliği
artırmak ve bölgede dünya markası olma yolundaki Ezine peynirinin
rekabet edebilir koşullarda pazarlanmasının sağlanması
konusunda neler yapmayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Tokat
Milletvekili Sayın Doğru...
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan açıklamıştır, balık tüketimi ülkemizde
yıllık 7,5 kilogram civarındadır. Bu çok düşük bir
miktardır, balık üretiminin desteklenmemiş olduğunun
göstergesi olarak düşünüyorum.
İkinci
olarak, Sayın Bakan Üreticiye mazot desteği yapıyoruz. diyor. Bu destek çok
yetersizdir. Şayet destek yapılmak isteniyorsa mazot fiyatı
üzerindeki KDV dâhil bütün vergilerin sıfırlanması gerekir.
Gelin, Hükûmet olarak denizcilik ve hava yollarındaki akaryakıtta
olduğu gibi mazottaki vergileri de çiftçi lehine kaldıralım ve
çiftçiye rahat nefes aldıralım.
Ayrıca
hayvancılıkta ithalat üreticiyi vurmuş, üretimi
küstürmüştür. Türk üreticisi kan ağlarken et ve et ürünleri ve hayvan
ithal edilen ülke üreticileriyse bayram yapmışlardır, hatta
Macaristan gibi bazı ülkeler hayvan ithal ederek ülkemize hayvan
satmışlardır, bu da düşünülmesi gereken bir konudur.
Ayrıca kurban
satışları bekleyen Türk üreticisi maalesef o
satışlarda
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Kütahya
Milletvekili Sayın Işık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana
ben de teşekkür ediyorum cevaplarından dolayı.
Sayın Bakan,
şeker pancarı üreticilerine dekar başına toplamda 14,5
TLlik destek yetersizdir.
Üreticilerin en
büyük sorunlarından birisi son dönemde polar oranlarının
düşüklüğüdür. Örneğin Kütahyada yıllarca yüzde 20-22
dolayında olan polar oranı son dönemde 15-16ya çekilmiş,
dolayısıyla çiftçilerin cebinden ciddi anlamda para geri
alınmıştır.
Diğer
taraftan hayvancılık desteği amacıyla verdiğiniz
faizsiz kredilerden Anadolu illeri yeterince yararlanamamıştır.
Örneğin 6.500-7 bin TLye alınan hayvan bugün 2.500-3 bin TLye
satılamamaktadır.
Ayrıca
sigorta ve dosya masrafları, kefil ve ipotek masrafları çiftçiyi
bunaltmıştır.
Mazottan KDV ve
ÖTV mutlaka kaldırılmalıdır.
Yem ve yem
bitkileri desteğinin mutlaka arttırılması gerekir.
Tarım Kredi
Kooperatiflerine
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğüt.
Buyurun Sayın
Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Üç gün önce Van
ziyaretimizde, Vanda Arif Kılıç isimli çiftçimiz, yem bitkileri
olmadığı için, gübre ve mazot parası ödenmediği için
çok mağdur olduğunu ve Tarım Bakanlığı
yetkililerinin geldiğini, Her şeyi, tamam, yapacağız,
Vanlıları mağdur etmeyeceğiz. Zaten Vanda depremden
mağdur oldunuz, bu yem bitkileri, mazot, gübre ve su ürünleri
paralarını ödeyeceğiz. dediklerini ama şu ana kadar
ödenmediğini söyledi.
Bir de ithal
hayvan gelmesi nedeniyle insanlarımızın elinde çok sayıda
hayvanı kaldı Sayın Bakanım biliyorsunuz ve hayvan
kalınca da saman çok para etti, saman pahalandı. Samanın tonu
şu anda 700 lira.
O anlamda sizden istirham ediyorum, yem
bitkileri paralarının, gübre ve mazot paralarının bir an
evvel ödenerek hiç olmazsa Doğu ve Güneydoğudaki veya Türkiye
genelindeki çiftçilerimizi mağduriyetten kurtarmış oluruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Mehmet Ali Susam, İzmir
Milletvekili.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir)
Sayın Bakan, ülkemizde şu an zeytin üreticileri hasat zamanında,
fakat üreten çiftçilerimizin, sofralık zeytin üretenlerin zeytin
fiyatı 2 lira ile 2,5 lira arasında, yağ üreticileri bugün
yağlarını satmaya kalktıklarında da 3 lira 80
kuruş ile 4 lira 20 kuruş arasında değişen fiyatlarda.
Bugün zeytin üreticisi gerçekten bu fiyatlara bu ürünü toplatmak,
sıktırmak veya havuza koyup satma noktasında zarar etmektedir.
Geçen dönem verilen teşvikler daha bu sene
tamamlanmamıştır. Bu zeytin üreticisini bu zor durumdan
kurtarmak için hangi teşviki vermeyi düşünüyorsunuz, bunun burada
sizin tarafınızdan açıklanmasını rica ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun
efendim.
Süreniz on dakika.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Şimdi, tabii, Sayın Çelebinin
bir ifadesi oldu Biz bir şey anlamadık. diye.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bize burada bir saat süre veriliyor, sözlü soru önergelerinde
ve bir saat içerisinde bu sorular okunuyor, sonra bunlara cevap veriliyor ve
bir zaman kısıtıyla karşı karşıyayız.
Şimdi kırk dakikadan fazla sadece sorular okundu.
Ben Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı olarak, bütün dönemlerde en çok sözlü soruya
cevap veren, en çok yazılı soruya cevap veren bakanlar
arasındayım, eski dönemlerle de mukayese ettiğimizde bu böyle. Örneğin,
23üncü Dönemde 1.412 tane yazılı soru önergesi, 263 tane sözlü soru
önergesi olmak üzere toplam 1.675 tane soru önergesi cevaplandırdım.
İç Tüzükten
kaynaklanan bir problem var, ya yazılı soru önergesi dersiniz ben onu
size yazılı olarak cevaplarım ya da sözlü soruda süre verilmesi
lazım ki, ben burada anlatabileyim.
Bilemiyorum yani
Türkçemden falan da bahsettiniz. Onu bilmiyorum. Ben, tabii
öğrenebildiğim kadar Türkçe öğrendim.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Estağfurullah.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Öğrenebildiğim
kadar öğrendim.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Biz cevapları alamadık o kadar.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi, burada
cevabı var sizin söylediklerinizin, sorduklarınız da fakat,
bunların hepsini burada bu kürsüden sözlü olarak ifade edebilmek için
vaktim yok.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Sizden hepsini yazılı rica ediyorum.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Dolayısıyla,
onunla ilgili söyleyeceğim husus bu.
Sayın
Karaahmetoğlunun bir şeyi oldu. Şimdi, Sayın
Karaahmetoğlunun bendeki sorusu şu: Piyasaya TMOnun
fındık sürmesi yönünde bir talep iletilip iletilmediği, 2004
yılında yaşanan don afeti
Bunları ben
okudum yani bugüne kadar fındıkla ilgili son üç yılda uygulanan
politikanın da doğru olduğu hem Hazineye gelen yük
açısından bu yük azaldı hem de üreticinin elde ettiği fiyat
açısından hem Türkiye'nin toplam fındıktan elde ettiği
gelir açısından
Türkiye son üç yılda tarihinin hiçbir döneminde
fındıktan bu kadar yüksek gelir de elde etmedi, üreticinin de eline
hiçbir dönemde bu kadar para da geçmedi. Biz, son üç yılda ayrıca
bahçesine, kayıtlı bahçesine alan bazlı olarak ayrıca bir
de para ödüyoruz. Yılda Tarım Bakanlığının
destekleme bütçesinden 700 milyon liranın üzerinde, eski parayla 700
trilyon liranın üzerinde fındık üreticisine para ödenmektedir;
yani fındıkla ilgili olarak söylenecek hususlar bu.
Sayın
Şekerin pamukla ilgili söylediği hususlar. Şimdi, tabii, pamukla
ilgili şu hususu söylememiz lazım:
1) Türkiyenin
pamuk üretimi artıyor; doğru ve pamuk da bizim stratejik bir ürün
olarak gördüğümüz ve en fazla destek ödediğimiz, biraz önce de
söyledim, bu seneki hesapla 100 lira maliyetin 41 lirasını ben
ödüyorum pamuk üreticisine.
MUHARREM VARLI
(Adana) Nasıl ödüyorsunuz Sayın Bakan?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Ödüyorum çeşitli
isimler altında.
MUHARREM VARLI
(Adana) - 1,5 milyon lira pamuğun maliyeti. Nerede sen ödüyorsun yüzde
40ı ya!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)- Ya bırakın şimdi!..
Şimdi, 100
liranın 40 lirasını ödüyoruz.
MUHARREM VARLI
(Adana) - Ya hesap bilmiyorsunuz ya da size yanlış anlatıyorlar.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)- Biz hesap da çok iyi biliyoruz, pamuk
üreticisi de bunu çok iyi biliyor. Benim ilimde de pamuk üretilir,
yetiştirilir.
Şimdi, burada
tabii, işçilikle ilgili bir maliyette problem var; doğrudur. Yani
pamuk toplama maliyeti yüksek Türkiyede. Bunun sebebi ne? Bunun sebebi
şu: Şimdi, ya büyük parseller hâlindeki üretimde büyük çiftçiler çok
yüksek paralarla hasat makinesi alacaklar veyahut işçi
çalıştıracaklar. Ee, asgari ücretin 700 lira olduğu bir
ülkede eğer pamuk elle toplanıyorsa, bu, tabii, maliyeti
artırıcı bir faktördür. Burada bu, işin gerçeği. Ama
sadece o da değil tabii, enerjinin ve diğer unsurların
pahalı olması sebebiyle bu maliyette zaman zaman gerçekte artışlar
oluyor ama bizim de Hükûmet olarak, Bakanlık olarak yapabileceğimiz
şey şu: Bunun, bu maliyetin bir kısmını destek olarak
karşılamaktı ve 100 liranın 41 lirasını ben
karşılıyorum. Demin fiyatını, şeyi de söyledim,
yani 700 milyon liranın üzerinde benim sadece pamuğa verdiğim
prim ödemesidir bir yıl içerisinde. Dolayısıyla pamukta
keşke imkân olsa, yani sulama ve elektrik daha ucuza mal olsa, imkân daha
fazla olsa pamuk üreticisine, üreticiler daha fazla makine alabilseler. Ki
belirli bir limite kadar, biz hasat makinesine de yine destek veriyoruz.
Şimdi küçükbaş hayvanla
ilgili, Sayın Soydanın, Çanakkalede özellikle, o bölgedeki
küçükbaş hayvancılıkla ilgili
Arkadaşlar, ilk defa,
Türkiye Cumhuriyetinde küçükbaş hayvancılığı
destekleme kapsamına almış olan Hükûmet biziz. Türkiyede daha
önce, hiçbir dönemde, küçükbaş hayvancılık ve onun
yetiştiriciliği destekleme görmemiş, destek almamış
hiçbir hükûmet döneminde. İlk defa biz destekleme kapsamına
aldık ve biz, hem sütüne destek veriyoruz, üstelik yüksek oranda destek
veriyoruz, 15 kuruş litre başına koyun, keçi sütüne hem de
kaydettikleri her anaç koyun, keçi başına da ayrıca destek
veriyoruz. Dolayısıyla bu sağladığımız
desteklerle de son birkaç yıl içerisinde küçükbaş hayvan
varlığında Türkiyede ciddi bir gelişme oldu. Örneğin
bu yıl içerisinde, sadece ilk on ay içerisinde kaydedilen ve destekten
faydalanan dişi anaç koyun sayısı 23 milyona ulaştı.
Bu, toplam koyun varlığının 30 milyonu
aştığını gösteriyor. Bu, son birkaç yıl içerisindeki
projeyle elde edilen, katedilen bir mesafe.
Şimdi, balıkla ilgili olarak
Sayın Doğru dedi ki: 7,5 kilogram. Yaklaşık o civarda
Sayın Doğru, burada mı? Yok. Dışarı gitti.
ALİM IŞIK (Kütahya)
İletiriz kendisine.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Evet. Bu azdır. Şimdi,
değerli arkadaşlar, Türkiyede kültür
balıkçılığını 60 bin tondan 160 bin tona
çıkaran Hükûmet biziz, tarihinde böyle bir şey yok. 60 bin tondu
Türkiyede toplam kültür balıkçılığından elde edilen
balık üretimi, bugün 160 bin tona çıktı bu ve bu, desteklemeyle
oldu. Bugün gerek tatlı sularda, barajlarda, nehirlerde, çiftliklerde,
denizlerde üretilen gerek deniz ürünleri gerekse tatlı suda
yetiştirilen balıklar -alabalık gibi- bunların her birine
biz kilogram başına destek veriyoruz. Yani 60 bin tondan 160 bin tona
da balık üretimi bu şekilde çıktı. 550 bin ton
civarında da Türkiye'nin avcılıktan elde ettiği balık
üretimi var ve bunun, tabii, iyi yönetilmesi lazım, bu kaynakların
doğru yerde kullanılması lazım.
Hayvan ithalatından ve kurban
satışlarından bahsedildi. Tabii, şunu söyleyeyim bu
ithalatla ilgili: Bunun bir kısmı damızlık
ithalatıdır. Türkiye, gerçekte damızlık hayvan
ihtiyacının bir kısmını yeni işletmeler kurmak
suretiyle onların damızlık ihtiyaçları için bunu ithalat
yoluyla elde ediyor. Bu da önemli, çünkü Türkiyede daha yüksek
vasıflı, daha yüksek verimli kültür ırklarına
dönüştürülmesi için, yeni büyük işletmelerin kurulması için buna
ihtiyaç var ve biraz önce de söyledim, Türkiyede içinde 50den fazla
büyükbaş hayvan bulunan işletme sayısı 4.300 iken 2011
yılında bu 24 bine çıktı yani bu şu demektir:
Türkiyede 20 bin, içinde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bitiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Bakanım,
teşekkür ederim.
Gerisine yazılı cevap vermek
üzere
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Peki, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) - Mazot,
mazot Sayın Bakan. Çiftçinin mazotu ne oldu Sayın Bakan?
Pırlantaya destek var, mazota destek yok Sayın Bakan, onu söyleyin.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:18.54
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır )
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Orta Doğu Sinkrotron Işığı Deneysel Bilim ve
Uygulamaları Uluslararası Merkezi Statüsüne
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Orta Doğu Sinkrotron
Işığı Deneysel Bilim ve Uygulamaları Uluslararası
Merkezi Statüsüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/297) (S.
Sayısı: 64)(x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 64
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
1inci maddesini okutuyorum:
ORTA DOĞU SİNKROTRON IŞIĞI DENEYSEL
BİLİM VE UYGULAMALARI ULUSLARARASI MERKEZİ STATÜSÜNE
KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Taraf ülkelerin kabul bildirimleriyle 15
Nisan 2004 tarihinde yürürlüğe girmiş olan Orta Doğu Sinkrotron
Işığı Deneysel Bilim ve Uygulamaları Uluslararası
Merkezi (SESAME) Statüsüne beyanda bulunmak suretiyle katılmamız
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Madde
üzerinde söz isteyen? Yok.
Olmadığına
göre maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN Orta
Doğu Sinkrotron Işığı Deneysel Bilim ve
Uygulamaları Uluslararası Merkezi Statüsüne
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucunu bildiriyorum:
|
Kullanılan oy sayısı |
: |
237 |
|
|
Kabul |
: |
228 |
|
|
Ret |
: |
9 |
|
Kâtip Üye Mine Lök Beyaz Diyarbakır |
Kâtip Üye Muhammet Rıza
Yalçınkaya Bartın |
Böylelikle
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı olsun.
2nci sırada
yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine
Dair Anlaşma ile 22 Ekim 2009 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi
Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair
Anlaşmaya Değişiklikler Getirilmesi Hakkında Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi
Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair
Anlaşma ile 22 Ekim 2009 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası
Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair Anlaşmaya
Değişiklikler Getirilmesi Hakkında Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/440) (S. Sayısı: 32)(x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 32
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisinden Aytuğ
Atıcı, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin
İşleyişine Dair Anlaşma hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle Şırnak Uluderede öldürülen
vatandaşlarımıza Allahtan rahmet ve
başsağlığı diliyorum. Bu olayı basit bir hata
olarak görmek ve göstermeye çalışmak ancak AKP Hükûmetine yakışır.
Her zamanki gibi Hükûmet İyi şeyleri ben, kötü şeyleri o
yaptı. demektedir.
Peki, ben size
soruyorum: Kimdir bu o? Bu o, Hükûmet dışında, bazen devlet
oluyor, bazen asker oluyor, bazen yargı oluyor. Bu bazen listesini de
oldukça uzatmak mümkün.
Bütün
değerlerin içini boşaltmak ve süslü püslü laflarla
vatandaşlarımıza sunmak konusunda AKP Hükûmetinin ne kadar mahir
olduğunu, artık çocuklar bile biliyor. Bu konuda da sağ
olsunlar, bizleri yanıltmadılar, tek suçlu kendileri iken, bu kürsüye
çıkıp âdeta kahraman kesildiler.
Ben, Hükûmet
üyelerine zaman zaman aynaya bakmalarını öneriyorum; öyle basit bir
bakış değil, derin bir bakış, gözlerinden yüreklerine
giden yolda bir yolculuk diliyorum.
Van depreminde
Hükûmet nasıl enkaz altında kaldıysa, Uludere
bombalamasında da aslında bombalanan Hükûmetin kendisi olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, bugün 3 Ocak, Mersinin düşman işgalinden
kurtuluş günüdür. Bugün, Mersinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 90ıncı yılını her şeye
rağmen kutlamaya çalıştık. Çalıştık.
diyorum çünkü bir süredir, Mersinde, ulusal günlerimizi coşkuyla
kutlamayı engellemeye çalışan ve kendini akıllı sanan
yöneticiler var. Bu zavallı, tırnak içinde akıllılar
büyüklerinden çok iyi ders almışa benziyorlar. Tüm yurtta olduğu
gibi Mersinde de ulusal ve mahallî günlerin içi boşaltılmaya
çalışılıyor. Bunu yapanlar unutmamalıdır ki Mersin
halkı bu oyunları çok iyi görmektedir. Bizim oraların tabiriyle,
halkımız bunları yutmamaktadır, yutmayacaktır.
Mersin
düşman işgalinden kurtulmuştur kurtulmasına da şimdi
başka güçlerin işgali altında inim inim inlemektedir.
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Hangi güçler?
AYTUĞ
ATICI (Devamla) - Hangi güçler olduğunu Sayın Milletvekilim sordu,
şimdi cevaplıyorum.
Birinci güç,
işsizlik Sayın Milletvekili. İkincisi, ekonomik sorunlar.
Üçüncüsü, insanları ayrıştırma çabaları.
Güleceğinize,
bunların içerisinde ne kadar etkiniz var, ne kadar katkınız var,
bunları bir düşünün.
Daha da
önemlisi, en büyük felaketi Mersine nükleer santral yaparak onu bir işgalci
konumuna getirdiniz. Fransızların Mersinde
yapamadığını bir nükleer santral tek başına
yapacaktır. Bunu da buradan sizlere ilan etmek istiyorum.
Mersin, hiç
merak etmeyin, diğer işgalcilerden nasıl kurtulduysa bu yeni
işgalcilerden ve özellikle de yerli iş birlikçilerinden
kurtulmayı bilecektir. Bundan hiç kuşkunuz olmasın.
Büyük
Atatürk Mersinliler, Mersine sahip çıkınız. demiştir.
Gün bugündür. Sevgili Atam, hiç kuşkunuz olmasın, Mersinliler her
zaman olduğu gibi Mersine sahip çıkmaya devam edecektir. Doksan
yıl önce yaşamlarını hiçe sayarak işgalci güçlere
karşı mücadele eden, şehit düşen, gazi olan ve güzel
Mersinimizi düşmandan kurtaran kahramanları saygı ve rahmetle
anıyorum, Mersini yeni işgalcilerden kurtarmaya
çalışanları da yürekten selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, şimdi konuşacağımız konu, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükûmeti arasında Hoca
Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin işleyişine
dair konudur. Bu kanun genel anlamda Türk-Kazak Üniversitesinin
işleyişi hakkındadır. Önerilen değişikliklerle
birlikte toplam sadece dört sayfalık bir kanundur, bir tasarıdır
ve on sekiz maddeden oluşmaktadır.
Cumhuriyet
Halk Partisi, diğer ülkelerin, özellikle de ortak kültürü
paylaştığımız ülkelerin üniversiteleriyle iş
birliği yapılmasını yürekten desteklemektedir ancak bu on
sekiz madde içerisinde bir tek madde
vardır ki bu anlaşmaya kabul oyu verecek olanlara ciddi anlamda bir
vebal yüklemektedir. Bundan sonra söyleyeceklerimi özellikle tıp kökenli
milletvekillerinin daha dikkatle dinlemelerini rica ediyorum çünkü bu konular
onları daha çok ilgilendiriyor, çünkü onlar bu tasarıya Evet oyu verirlerse
bu durumda bilerek vebale imza atmış olacaklardır.
Bu
bahsettiğim madde değerli milletvekilleri, 9uncu maddedir. 9uncu
madde aynen şöyle söylüyor, diyor ki: Üniversite tarafından verilen
diplomaların denkliği ve eş değerliliğini taraf
devletler kabul eder. Bakın, küçücük bir madde. Madde çok önemli.
Diğer on sekiz maddenin tamamını bir tarafa bırakın
Bu maddeyi tekrar okuyorum: Üniversite tarafından verilen
diplomaların denkliği ve eş değerliğini taraf
devletler kabul eder. Bu maddenin anlamı nedir? Şudur: Hoca Ahmet
Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin verdiği diplomaya
sahip birisi ülkemizde hiçbir sınava tabi tutulmadan doğrudan
doğruya o diplomanın sağladığı imkânlardan
yararlanacak demektir.
Peki, bu
üniversitede bir tıp fakültesi var mıdır? Vardır. Peki, bu
tıp fakültesinin eğitimi yeterli midir? Ben bilmiyorum, muhtemelen
siz de bilmeyeceksiniz. Peki, bu konuyu kime soracağız? Bu konunun
sorulacağı kişi, muhatap, o üniversitenin en üst kademesindeki
kişi yani Mütevelli Heyeti Başkanıdır. Mütevelli Heyeti
Başkanı Dışişleri Komisyonuna geldi ve bize bu konuda
bilgi verdi ve Dışişleri Komisyonunda verdiği cevaba göre
de tıp fakültesinin eğitimi yeterli değildir. Ayrıca
Başkan diyor ki: Açtığımız tıp fakültesi
hastanesi o bölgede üniversitelere bağlı hastane olmaması
sebebiyle -bakın aynen tutanaktan okuyorum- tam olarak hizmet vermekte
güçlük çekmektedir. Bu, takdir edeceğiniz gibi kibar bir ifadedir. Yani
tercümesi nedir? Burada tıp eğitimi verilememektedir. Ben size
soruyorum: Hastane olmazsa tıp eğitimi olur mu?
Yine Mütevelli
Heyeti Başkanı aynen şunu söylüyor aktarıyorum- diyor ki:
Şu an orada bir tıp fakültesi açılması bence son derece
yanlıştır. Bunu ben söylemiyorum. Bunu, sizin
gönderdiğiniz Mütevelli Heyet Başkanı söylüyor ve şimdi
birazdan tek tek bakacağım. Hepiniz ellerinizi kaldırıp
Evet, buradan mezun olan birisi bu ülkeye gelsin, hekimlik yapsın.
diyeceksiniz. Tıp fakültesine mensup olan milletvekilleri, bu gece
nasıl rahat yatacaksınız, gerçekten çok merak ediyorum.
Ben, uzun
yıllar üniversitelerde çalıştım. Bunun ne demek
olduğunu bilirim. Bu üniversitenin eğitimden sorumlu yani hani demin
dedim ya- yeterli olmayan eğitimini yeterli hâle getirmeye
çalışacak olan rektör, en üst kişi acaba Türkiye Cumhuriyeti
tarafından mıdır? Tahmininiz doğru, hayır,
değildir. Kazakistan Cumhuriyeti tarafındandır. 12nci maddeyle
bu bağlanmıştır. Yani bir yandan diyeceksiniz ki Ahmet
Yesevi Üniversitesinde tıp fakültesi yetersizdir, hastaneler yetersizdir,
burada tıp fakültesi açılması yanlıştır.
diyeceksiniz, sonra bunları Hadi olabilir, tıp fakültesi
düzelebilir
Bunu düzeltmek üzere en tepedeki insan Türkiyeden olmayacak da
Kazakistandan olacak. Madde 12de bunu da oylayacaksınız ve buna da
kabul oyu vereceksiniz.
Bu söylediklerimin
Türkçesi şudur: Yeterli eğitim vermeyen bir tıp fakültesinden
mezun olan insanlar Türkiyede hekimlik yapacaktır.
Sesim geliyor mu
arka taraflara, bilmiyorum. (AK PARTİ sıralarından Gelmiyor!
sesleri) Gelmiyorsa bir daha tekrar ediyorum: Bu üniversiteden, bu tıp
fakültesinden yetersiz eğitim alarak mezun olan hekimler Türkiyede hiçbir
sınava tabi tutulmadan doğrudan denk kabul edilecek ve sizlere,
çocuklarınıza, torunlarınıza bakacaktır, haberiniz
olsun.
Bu
tasarıyı kabul ederseniz değerli milletvekilleri bakın,
dostça söylüyorum- bu yetersiz hekimlerin yapacakları hatalardan siz de
sorumlu olacaksınız çünkü artık ben size bunu anlattım
çünkü artık biliyorsunuz. Bu hekimlerin yapacağı hatalardan
sizler de sorumlu olacaksınız. Tıpkı diğer üniversitelerde
olduğu gibi gelsinler, denklik sınavına girsinler,
başımızın üstünde yerleri var. O zaman biz de gönül
rahatlığıyla gidelim, bunlara muayene olalım.
Şimdi, daha
garip bir durumu sizlere anlatacağım bu fakülteyle ilgili. Efendim,
bu fakültenin daha iyi olması için ne yapmak gerekiyor? Akıllıca
bir yaklaşım olduğunu düşündükleri bir yönteme
başvurmuşlar. Efendim, Türkiyeden birkaç tane öğretim üyesi
götüreceklermiş de orada zaman zaman ders verecekmiş. Allah
aşkına, tıp fakültesini bilenler bilirler. Taşıma
suyla değirmen dönmez. diye bir atasözümüz var. Bu üniversitede
öğretim üyesi olan hocalar hiçbir şekilde bu eğitimi bu
şekilde yürütemezler çünkü tıp fakültesi eğitimi zordur ve
devamlılık ister.
Değerli
milletvekilleri, bazı yanlışlar vardır ki inanın,
AKPli, MHPli, BDPli, CHPli dinlemez, herkesi vurur. Sağlık
alanında yapılan yanlışlar da aynen böyledir. Ehil olmayan
birini hekim diye kabul ederseniz bu hekimin kimi vuracağı asla belli
olmaz. Bazı hatalar yapılıyor burada. Bunların çoğu
geri dönüşümlüdür. Ne olur? AKP Hükûmeti gider, başka bir hükûmet
gelir, yaptığı hatalı uygulamalar varsa bunları
düzeltir. Bunlar geri alınabilir durumlardır ama sağlıkta
yapılan hatalar hiçbir şekilde geri alınamıyor, giden
canlar hiçbir şekilde geri gelmiyor. Ben uzun yıllar öğretim
üyeliği yaptım tıp fakültesinde. İçinizde öğretim
üyeliği yapmış pek çok milletvekili var. Onlar ne demek
istediğimi çok daha iyi anlayacaklardır. Gelin, bu yanlışa
ortak olmayın. Gelin, geceleri uykunuzu kaçıracak işlere lütfen imza
atmayın. Kazakistana göre gelişmiş olduğumuzu çok iyi
biliyoruz. Ülkemizde bile tıp eğitiminde sorunlar
yaşanırken Kazakistanda eğitim alanların sağlık
sistemimize getireceği yükü hiçbir şekilde düşünmek bile
istemiyorum. Biz, kendi eğitimimizin yetersizliğinden
yakınıp bunun hastalarımıza, insanlarımıza
getirdiği yükleri tartışırken Kazakistandaki iyi
yetişmemiş hekimlerin getireceği yükü düşünmek bile
istemiyorum. Zaten sağlık sistemimiz kör topal gidiyor. Bir yandan
birinci basamak sağlık hizmetlerini özelleştiriyorsunuz,
diğer yandan performans sistemiyle -tabiri caizse- parça başı
iş yaptırıyorsunuz, öte yandan hekimlik mesleğinin
değersizleştirilmesi sorunlarını gündeme getiriyorsunuz ve
sağlık sistemimizi boğazına kadar bataklığa
sürüklüyorsunuz, bir de yeterli eğitim almamış olan Kazakistan
Üniversitesinden mezun olan hekimlerin yükünü bu ülkeye
taşıtıyorsunuz. Bunun vebali büyüktür. Bunun sonunda
oluşacak hatalardan sizler de sorumlu olacaksınız.
Bakın size
ülkemizden -hep diyorsunuz ya Sağlık sistemi mükemmel, mükemmel.- bir
örnek vereceğim sağlık sisteminin kalitesiyle ilgili.
Sağlığın gelişmişliğini gösteren önemli
ögeler var: Bir tanesi, bebek ölüm hızı. Bebek ölüm
hızının nereden nereye indiğini ben de sizin gibi,
diğer hekim arkadaşlarım gibi biliyorum ama şunu da
bilmeniz gerekir ki: Sağlık Bakanlığı bu oranları
yansıtma yoluyla tespit etmektedir ve bu yıl için bildirdiği
rakam binde 10dur. Binde 10 rakamını bile hadi diyelim ki kabul
ettik, hadi diyelim ki bu binde 10 rakamı doğru olsun, bir an için
doğru olduğunu kabul etsek, ülkemizde her yıl, birinci yaş
gününü dahi kutlamadan 12.500 bebek hâlâ ölmektedir. Şimdi lütfen bana
kalkıp da Vay efendim, eskiden bu binde 200lerdeydi, şuydu buydu.
diye laflar söylemeyin. Ben neyin nereden geldiğini, nereye
düştüğünü çok iyi bilen, bunun da düşmesi için çalışan
bir hekimim. Şu anda, on yıldır yönettiğiniz ülkemizde
bebek ölümlerinin binde 10 olduğunu ben değil, sizin Sağlık
Bakanınız söyledi. Ben de bir hesap yaptım: Her yıl 12.500,
yanlış duymadınız, tamı tamına 12.500 bebek
birinci yaş gününü kutlamadan bu ülkede ölüyor yani her yıl ülkemizde
bir Marmara depremi yaşıyoruz, her yıl beş tane Van depremi
yaşıyoruz, ve bundan hiçbirinizin haberi yok, Sağlık
Bakanının haberi var ama.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) 2002de ne kadardı?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Şimdi, aynı lafları söylüyorsunuz: 2002de ne
kadardı? Daha önce ne kadardı? Değerli arkadaşlar, siz bu
ülkeyi düzeltmek üzere buraya geldiniz. On yıldır elinizde her türlü
imkân var, düşüre düşüre binde 10a mı düşürdünüz?
Yunanistanda bu oran binde 4. Bulgaristan bile bizden iyi.
Beğenmediğiniz Suriye bile bizden iyi. Kalkıp da şimdi ben
buradan Arkadaşlar, her yıl 12.500 tane bebeği gömüyoruz. diyorum,
siz bana diyorsunuz ki: 2002de neydi? Allah aşkına, 12.500
bebeğin her yıl öldüğünü lütfen aklınızın bir
köşesinde tutun. Üstelik de bu depremlerde sadece bebekler ölüyor, sadece
bebekler. Diğerlerini, çocukları filan hiçbir şekilde
saymıyorum.
Şimdi ben
size soruyorum: Bu örneği niye verdim sayın milletvekili biliyor
musun, niye verdim? Bu anlaşma, birazdan elini kaldıracağın
anlaşma var ya, bu anlaşma, acaba bu sağlık sistemini iyiye
mi götürecek, kötüye mi götürecek? Bu riski göze alabiliyor musun,
alamıyor musun? Sorun burada. Ben diyorum ki: 12.500 bebek ölüyorsa bizim
daha kaliteli hekimlere ihtiyacımız var, bizim daha kaliteli bir
sağlık sistemine ihtiyacımız var. Siz bana,
kalkıyorsunuz
Mütevelli Heyet Başkanının bile
Kardeşim, ben yetersizim. dediği bir üniversiteden, denkliğine
bile bakmadan, kalkıp tıp fakültesi mezunlarını ülkemize
getiriyorsunuz.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) O hesabı bir daha yap, 1.300 olması
lazım, 12 bin değil. Bir daha yap o hesabı.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Ben hesabı çok iyi yaptım, çok çok iyi yaptım, çok iyi
yaptım. Senden çok daha iyi hesap bilirim. Dikkat ederseniz, hekim kökenli
milletvekilleri konuşmuyorlar. Konuşmayacaklar tabii, çünkü
hesaplarımın doğru olduğunu çok iyi biliyorlar.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) 1 milyon 300 binin binde 10u kaç eder?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Sen o hesabı yap, ondan sonra gel, konuşalım.
Şimdi,
olayın bu vahim tıbbi boyutundan sonra, bir de olayın sosyal
boyutunu gündeme getirmek istiyorum. Çok istediği hâlde -bakın,
hepimizin evlatları var, hepimizin evlatları üniversite
sınavına giriyor- sadece 01 puanla kaçırdığı
tıp fakültesinde okuyamayan bir öğrenci, kendinden çok daha geride
ancak babasının bol parası olduğu için, bu
bahsettiğiniz ve sizin birazdan ellerinizi kaldırıp
onaylayacağınız Türk Kazak
Üniversitesinden mezun olup da elini kolunu sallaya sallaya Türkiyeye
gelip hekimlik yaptığında acaba ne hissedecek? Bu çocuk sizin
çocuğunuz olsa, bir anne-baba olarak siz ne hissedersiniz? Bunu bir
düşünün Allah aşkına. Burada, küçücük rakamlarla tıp
fakültesine gidemeyen başarılı çocuklar varken, sizler kalkıyorsunuz, Hoca Ahmet Yesevi
Üniversitesinde, yetersiz bir tıp fakültesinde parasıyla okuyan bir
çocuğu getirip burada hekimlik yaptırıyorsunuz. Yani eğer
bu Allahtan revaysa, sizin adalet anlayışınız buysa ben başka
diyecek bir şey söyleyemiyorum.
Bazı
dış ülkelerde kâğıt üzerinde ihtisas yapıp dönen
hekimler oldu, bunu hekim arkadaşlarım çok iyi bilecekler. Gidip
ihtisas yaptılar, gitmeden ihtisas yaptılar, paralar verdiler,
sağlık sisteminde olan herkes bunu biliyor. Uzman olup geldiler,
yüreğimiz kanadı. Yiğit, akıllı, vicdanlı
hekimler, hocalar bunlara ihtisas vermediler. Ne yapıp ettiler bir
şekilde ihtisas aldılar. Hâlâ o yaralar kapanmadan siz şimdi
kalkmışsınız denklik bile istemeden Kazakistandan buraya doktor
getireceksiniz.
Olayın bir de
hakkaniyet boyutu var. Hakkaniyet boyutuna baktığınız zaman
mecburi hizmet geliyor gündeme. Çok başarılı bir tıp
öğrencisi düşünün, mükemmel. Tıp fakültesini birincilikle
bitiriyor. Nereye gidiyor bu çocuk bitirir bitirmez? Hop, yallah mecburi
hizmete. Gitsin, tamam, hepimiz gittik. Peki Kazakistandan gelen o daha az
başarılı olan hekim nereye gidiyor? Doğru ihtisasa gidiyor.
Yani eğer sizin haktan anladığınız buysa ben
söyleyecek laf bulamıyorum. Ama eğer haktan, adaletten
anladığınız bu değilse bu öneriyi geri çekin. Bu öneri
sizi bu dünyada da, ahirette de ciddi şekilde üzecektir, haberiniz
olsun Sayın Bakan. Ben de eğer
yüreğim yeterse, yüreğimin yettiği sürece bunu her yerde her
zaman konuşacağım.
Bu
tasarının 12nci maddesinde Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesinin
rektörünün Kazak tarafından olacağını söyledim. Bu da
akıllara ziyan verici bir şey. Bakın, biz bu üniversitenin bütün
finansının yüzde 54ünü sağlıyoruz. Akademik
katkımız neredeyse tamamen bizden kaynaklanıyor. Ondan sonra da
diyoruz ki: Rektör onlardan olsun. Yine Mütevelli Heyet Başkanına
sordum: Allah aşkına bu doğru mu? dedim. Akademik yardım
bizden, her şey bizden, siz kalkıyorsunuz, gidiyorsunuz öbür
tarafı rektör seçiyorsunuz. Bana dedi ki: Evet haklısınız,
bu doğru değil ama kabul ettiremedik. Yahu kabul ettiremediysen çek
anlaşmayı geri. Eğer anlaşmayı geri çekmiyorsan bizim
bilmediğimiz başka şeyler mi var? Ne olur bunları bize
anlatın.
O yüzden bu
telafisi mümkün olmayan ve gerçekten veballerle dolu olan bu tasarıya ne
olur Hayır deyin. Bakın bir hekim olarak sizden rica ediyorum. Ne
olur Hayır deyin.
Çok teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
Geneli üzerinde
ikinci konuşmacı Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf
Halaçoğlu.
Buyurun Sayın
Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bizim Türk
Cumhuriyetlerinde iki üniversitemiz var: Birisi Manas Üniversitesi, birisi de
Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi.
Geçen yıl
itibarıyla yani 2010 yılında -2011 henüz açıklanmadı-
Türkiye Cumhuriyetinin bu üniversiteye katkısı 187 milyon dolar,
Kazakistanın 99 milyon dolar, öğrenci gelirleri 86 milyon olarak
gerçekleştirilmiştir. Bu çerçeve içerisinde değerlendirmeler
yapacağım.
Aşağı
yukarı 1994 yılı itibarıyla, 94ten itibaren bu
cumhuriyetlere sıkça giden bir kişi olarak, hâliyle Hoca Ahmet Yesevi
Üniversitesine de defalarca gittim, konferanslar da verdim. Burada, bu tür
üniversitelerin kurulması Türk Cumhuriyetlerinde çok elzemdir, hatta
sayısının artırılması bile gerekmektedir.
Hoca Ahmet Yesevi
Üniversitesi ilk açtığımız -Türkiye olarak-
üniversitelerden bir tanesi. İlk olarak, 1992 Ekiminde, 31 Ekiminde bu
konuda bir anlaşma yapılmıştır ve bu anlaşma
çerçevesinde 14 Eylül 1993 yılında da üniversite kurulmuştur.
Üniversitenin ilk
kuruluşunda yapılan sözleşmeler gereği oldukça
sıkıntılar vardır. Az önceki hatibin söylediği gibi,
rektör Kazaklar tarafından atanacaktır ve ita amirliği de Kazak
rektör üzerindedir, bu sıkıntılar
yaşanmıştır. Aslında, bu açıdan
baktığımızda, bundan önceki döneme ait yasada, gerçekten
üniversitenin işleyişi bakımından bayağı
sıkıntılar yaşanmıştır. Hatta rüşvet
meseleleri dâhil olmak üzere, rüşvetle sınıf geçirme dâhil olmak
üzere pek çok sıkıntılar yaşanmıştır. Ancak
bu anlaşmayla -bugünkü- yani 22 Ekim 2009 yılında yapılan,
Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti
Hükûmeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak
Üniversitesinin İşleyişine Dair Anlaşmanın
getirilerinde, yeni getirilerinde bu durum ortadan
kaldırılmıştır ve anlaşma şöyle söylüyor: İta
amirliği yetkisi, rektör ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından atanan
rektör vekili, rektör birinci yardımcısının ortak
sorumluluğuna verilmiştir. Yani bununla ita amirliği,
artık sadece Kazak rektörün
uhdesinde değildir, aynı zamanda atanan Türk rektörün de uhdesine
verilmiştir. Dolayısıyla o sıkıntı, bu
anlaşmayla ortadan kalkmaktadır.
Yine, bu
çerçeve içerisinde Uluslararası Hoca Ahmet Yesevi Türk-Kazak Üniversitesinin kuruluşu biliyorsunuz ki
-Cumhurbaşkanımız ve Başbakanlar o dönemdeki
Cumhurbaşkanımız ve bakanlar düzeyinde yapılan
anlaşmalarla gerçekleştirilmiş ve bir tüzük hazırlanmıştır.
Tüzüğün uygulanmasında büyük sıkıntılar
yaşanmaktaydı ki bu hukuki bir belirsiz durumdu. Ancak bugünkü
yapılan anlaşmayla da bu durum düzene sokulmuştur. Üniversitenin
hukuki yapısıyla ilgili sorunlar giderilmiş ve üniversite iki
ülke nezdinde uluslararası ortak devlet üniversitesi
yapısını kazanmıştır. Bu, şu bakımdan
önemlidir: Şimdi, Türk Cumhuriyetleriyle Türkiye'nin yakın
ilişkileri açısından konuyu değerlendirdiğimizde
eğer biz, Türk Cumhuriyetleriyle Türkiye bir entegrasyona gidecekse,
gelecekte bir birlik meydana getirecekse, ki bu Kazakistan Devlet
Başkanı Nazarbayev tarafından sıkça dile getirilmekte ve
Nahçıvanda son yapılan toplantıda, devletler arası
yapılan toplantıda da Türk parlamenterler birliğinin
kurulması gibi konular gündeme getirilmektedir. Eğer bu birlik
meydana getirilecekse, bu üniversitelerin Türkiyeyle eş değer bir
eğitim sistemi içerisinde devam etmesi gerekmektedir ki, bu şekilde
uluslararası hüküm hâline gelmekle Kazakistan Üniversitesi hüviyetinden
çıkıp uluslararası bir üniversite hüviyetine girmektedir ki Hoca
Ahmet Yesevi Üniversitesi bu bakımdan önemli bir işlevi yerine
getirecektir.
Yine,
anlaşmada tüzük içerisinde
mütevelli heyetine tüzüğü hazırlama yetkisi verilmiştir. Bundan
önceki dönemdeki sıkıntılar bununla ortadan kalkmaktadır.
Böylece mütevelli heyeti tüzüğü değiştirme hakkına sahip
olacaktır ve bununla ortaya çıkacak ihtiyaçlar ve boşluklar
giderilecektir. Dolayısıyla 10/3 (a) maddesiyle bu durum da
düzeltilmiştir.
Yine,
uluslararası ortak devlet üniversitesi olarak kurulan Ahmet Yesevi
Üniversitesinin Kazakistandaki benzer üniversitelerden farklı bir
anlayışla kurulmuş olmakla birlikte bunun
uygulanmadığını görüyoruz geçmiş dönemlerde.
Dolayısıyla bu sıkıntıların da ortadan
kalktığı ve taraf ülkelerin idari, mali, akademik
sorumluğunu eşit hâle getirdiğini görüyoruz ki bu da sevindirici
bir durumdur.
Eğitim
bakımından Ahmet Yesevi Üniversitesinin Kazakistandaki devlet
üniversitelerinden bir farkı bulunmamaktaydı az önce söylediğim
gibi. Dolayısıyla bu 2009 Anlaşmasıyla taraflar
üniversitenin özerk, uluslararası statüsünü kabul etmekte ve Kazakistan
mevzuatından bağımsız, uluslararası standartta idari,
mali, akademik yapılanmanın önü açılmaktadır. Bu da az önce
söylendiği gibi buradan mezun olanların Türkiye'de ve Kazakistanda
doğrudan iş bulmaları konusunda bir
sıkıntıyı ortadan kaldırmaktadır. Zira,
Kazakistanda sadece Kazaklar ve Kazak öğrenciler eğitim
görmemektedir. Burada hem Türkiyeden giden öğrenciler hem diğer
ülkelerden gelen ve topluluklardan gelen öğrenciler ders görmektedir.
Hâliyle eş değerlik statüsünün getirilmesi üniversitenin
doğrudan doğruya Türkiyedeki üniversitelerle de eş değer
çalışacak bir konuma gelmesi anlamına gelmektedir. Nitekim
Türkiyeden gönderilen bilim adamları, orada Türkiyedeki eğitim
sistemiyle Kazakistanda eğitim vermektedirler. Bunlarla ilgili sorun da
daha önce vardı, vize almak, orada kalmak. İki yıldan fazla
kaldıkları takdirde, buradaki durumları, konumları ile
oradaki konumları gibi konular da yine bu 2009 anlaşmasıyla
ortadan kaldırılmaktadır.
Keza Türkiye'den giden
öğrencilerin ve öğretim üyelerinin hastanelerden ücretli
yararlanabileceği statüsü getirilmişken, bununla yabancı uyruklu
Ahmet Yesevi Üniversitesi öğrenci ve personelinin sağlık
harcamalarının da üniversite bütçesinden karşılanması
gündeme gelmiştir, kabul edilmiştir.
Arkadaşlar, bunlar o bölgelere
gitmemiş insanlar için belki basit gibi gelebilir, ama oraya
gittiğiniz zaman orada insanların büyük mağduriyetler
altında bulunduğunu görürsünüz. Hâlâ bitkiden yapılan ilaçlarla
tedavinin yapıldığı bir ortamda üniversitenin bugüne kadar
mevcut olmayan bir hastaneye sahip olması ve bu hastanede tedavi görmeye
başlamaları da son derece önem taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Kazakistan Üniversitesinde olduğu gibi Kırgızistandaki Manas
Üniversitesinde de çok ciddi eğitimler görülmektedir, ancak
Kazakistandaki Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesinde bazı bölümlerin
kapatılması, Türkçe eğitimin sıkıntılı bir
hâlde bulunması, zannediyorum ki aslında düzeltilmesi gereken önemli
konulardan bir tanesidir.
Burada eğitim gören
öğrencilerin, üniversitenin kendi koyduğu kurallar çerçevesinde
hareket etmesi birinci derecede önem taşıyor, zira Kazakistanda eski
Rusya anlayışıyla öğrencilerin, maalesef disiplinsizlikler
içerisinde bulunduğunu da belirtmemiz gerekir. Bunların bizzat yeni
hazırlanacak tüzüklerle giderilmesi son derece önemlidir.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyenin Türk cumhuriyetleriyle maalesef son zamanlarda yakından
ilgilenmediğini görüyoruz ve Hükûmet Programında bu konuda ciddi
maddeler yer almamaktadır. Mesela bu konularda yapılan hatalardan bir
tanesi, Azerbaycanla olan ilişkilerimizdir. Ermeni açılımı
dolayısıyla, maalesef Dağlık Karabağ Bölgesi gündeme
getirilmeden Ermenistanla yakınlaşma Azerbaycanla olan
ilişkilerimizi sıkıntıya sokmuştur,
soğutmuştur. Geçenlerde Azerbaycana gittiğimde şunu
gördüm: Bir uluslararası toplantıda maalesef bizim Büyükelçimize
protokolde yer verilmemiştir ve benim yanımdaki bir sandalyeyi kendim
ayarlayarak, onu oraya oturtmak zorunda kaldım.
Dışarıdan
çok iyi gibi görebilirsiniz veya bunu siyaseten böyle söyleyebilirsiniz ama
şunu unutmayın ki, gerçekten Azerbaycanda Türkiyeye karşı
bir soğukluk vardır ve bu soğukluğun giderilmesi konusunda
Ermenistan meselesini muhakkak Türkiye çözmelidir. Özellikle Hocalı
Soykırım Günü yaklaşmaktadır, 26 Şubatta. Türkiye,
eğer bu konuda çok ciddi, geniş çaplı bir program düzenleyecek
olursa belki Azerbaycanla ilişkilerimizde çok daha yakın bir gündem
elde edilebilir.
Değerli
milletvekilleri, bugün 3 Ocak, Mersinin ve Osmaniyenin kurtuluş
günleridir. Bunu niçin söylüyorum? Ne alakası var bununla diyeceksiniz.
Aslında bu iki şehrimizin de kurtuluşu -5 Ocakta da Adana var
biliyorsunuz- kimden? Kimden kurtarılmıştır? Fransız
ordusundan kurtarılmıştır Ankara Anlaşmasıyla.
Ama Fransız ordusunun altı taburunun üç taburu Ermenilerden meydana
gelmektedir ve burada yaşayan insanlar bilir, çok büyük zulümler
görmüştür buradaki insanlar.
Ben Kozanda
doğduğum için burayı çok iyi biliyorum, tarihçi olmamın
ötesinde. Dedem 1972 yılında, doksan altı yaşında
vefat etmiştir, tümüyle olaylardan haberdardır. 2011 Nisan
ayında teyzem vefat etmiştir, yüz sekiz yaşındaydı.
Dolayısıyla, o dönemde on üç yaşındaydı, onları
da çok iyi bilmektedir. Dolayısıyla, bizzat görgü şahitlerinden
dinlediğim için Kozanda iki tane fırın vardır Ermenilerin
Müslümanları yaktıkları.
Bakın, Mersin
kurtarılmıştır, Osmaniye
kurtarılmıştır. Bugün Fransa, o Ermenilere arka
çıkmaktadır ve bırakın soykırımı reddetmeyi,
soykırımı reddedenlere hapis cezası uygulamakta ve para
cezası uygulayacak hâle gelmiştir. Biz, artık biraz Türkiye
olarak aklımızı başımıza toplamalıyız.
Bunları ciddi olarak değerlendirip birtakım şoven
görüşlerin ötesinde, belgelere dayalı olarak konuyu gündemde
tutmalıyız. O zaman Ermenistana kapıları açılma veya
Ermenistan meselesinin neden gündeme geldiğini de iyi
değerlendirelim. Yanlışını kabul edelim ve bundan
sonra, Azerbaycan ile olan ilişkilerimizi de bu çerçeve üzerine
oturtalım, keza Türkmenistan.
Türkmenistan,
bugün dünyanın en zengin doğal gaz rezervine sahip olan bir
ülkesidir. 2009 yılında Türkmenistanda açılan bir kuyu hem
Türkiyenin hem de Türkmenistanın yetmiş yıllık
ihtiyacını giderecek nitelikte ve zenginliktedir. Dolayısıyla
rahmetli Türkmenbaşının Türkiyeye doğal gaz verme teklifi
o zaman reddedilmişti ve çok büyük hatalar işlenmişti ama bugün
Türkiye, 49 dolara vermeyi taahhüt ettiği doğal gazı Rusyadan
300 küsur, 400 dolara almaktadır.
Kazakistan,
Türkiyenin 3,5 katı büyüklüktedir. Nüfusu Türkiyenin 4 katı daha
düşüktür ama Kazakistan, gerçekten Türk dünyası için çok önemli bir
mevkidedir, coğrafyadadır. Bizim Özbekistan, Azerbaycan,
Türkmenistan, Kırgızistan ve hâliyle bütün Türk dünyasıyla
yakın ilişkiler içinde olmamızı gerektirmektedir şu
anki siyasi görünüm.
Bakın,
Amerika Birleşik Devletleri Afganistanda savaşıyor. Kime
karşı? Talibana karşı savaştığını
söylüyor. Aslında Amerikanın Afganistandaki
savaşının aslı neye dayanmaktadır? Afganistanda,
şu anki hesaplamalara göre, 1 trilyon dolarlık lityum madeni
vardır. Bunu açıklayan Amerika Birleşik Devletleridir. 1
trilyon dolar lityum madeni. Ne işe yarıyor?
Bilgisayarlarımızdaki, telefonlarımızdaki pillerin ana
kaynağını teşkil ettiği gibi, elektrikli otomobillerin
aküsünün kaynağını da teşkil ediyor. O zaman, niye burada
bu savaşın olduğunu anlayın. Peki, Irak
savaşının neden olduğunu, Suriyede meydana gelen
olayların niçin bu kadar Amerika için önemli olduğunu anlayın.
Biz İranla niye kavga edeceğiz, düşünün. Türk cumhuriyetlerine
ulaşılan en kestirme yol, kara yolu İrandır. Bugün,
İranla kavga eder hâle geldik. Hâlbuki, Hükûmetin en güzel
yaptığı işlerden bir tanesi İranla iyi ilişkiler
kurmak ve vizeleri kaldırmaktı. Yine, en iyi yaptığı
işlerden bir tanesi Suriyeyle vizeyi kaldırmak ve yakın
ilişkiler kurmaktı ama bugün, dün yapılanların tam aksi
yapılmıştır ve bu devletlerle ilişkilerimiz savaş
düzeyine, neredeyse, getirilmiştir. O zaman, yanlış
yapıldığını kabul edin lütfen ve bu türden olayları
çok geniş perspektiften değerlendirerek doğru bir politika
izleyin.
Değerli milletvekilleri, 1991de
bağımsızlığına kavuşan Türk cumhuriyetleri,
aradan geçen yirmi yıl sonrasında, gerçekten çok büyük aşamalar
katetmişlerdir. Türkiye'nin burada payı az değildir, onu
özellikle belirteyim. Ancak, bakın, tek tek bu cumhuriyetlerden bizim
iş adamlarımız tasını tarağını
toplayıp geriye dönmektedir. Sebebi nedir, hiç düşündünüz mü? Neden
Türkmenistanı terk ettiler? Neden terk etmek zorunda kalıyorlar?
Neden Özbekistanı terk ettik? Neden Azerbaycandan yavaş yavaş
iş adamlarımız uzaklaşmaya başlıyorlar?
Bunları iyi değerlendirmemiz gerekir.
İşte, bu üniversiteler,
Türkçeyi de bilen, Türkiye Türkçesini de bilen, Türkiyeyle entegrasyonu
sağlayabilecek insanları yetiştirecektir. Bu bakımdan,
Türk-Kazak Üniversitesi olarak Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesinin bu
değiştirilen maddelerinin geçmiş dönem üniversitedeki
alınmış kanunlara göre çok daha güzel olduğunu, iyi
olduğunu özellikle belirtmek istiyorum ve hepinize
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
Sayın
milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldik.
Alınan karar
gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 4 Ocak 2012
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.58