TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
48inci
Birleşim
5
Ocak 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana
Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinçin, Adana ilinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Ankara Milletvekili
Bülent Kuşoğlunun, kanun hükmünde kararnamelerden sonra devletin
durumuna ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhanın, 6223 sayılı Yetki Kanununun uygulama
alanına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana
Milletvekili Ali Halamanın, Adana ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
2.- Adana Milletvekili
Fatoş Gürkanın, Adana ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
3.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Millî
Savunma Bakanının Bedelli Askerlik Yasasının
görüşmeleri sırasında Genelkurmay Başkanının
görüşüyle ilgili ifadesine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy ve 21 milletvekilinin, hayvancılık ve
kırmızı et sektöründe yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/92)
2.- İstanbul
Milletvekili Sedef Küçük ve 22 milletvekilinin, özürlülerin istihdamındaki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/93)
B) Genel Görüşme
Önergeleri
1.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba ve 20 milletvekilinin, füze savunma sistemi kapsamında
Malatya-Kürecikte konuşlandırılması planlanan radar
sistemi konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi
(8/5)
C) Duyurular
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Cemil Çiçekin resmî konuğu olan Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Başkanı Mevlüt Çavuşoğlunun, 10 Ocak
2012 Salı günkü birleşimde Genel Kurula hitaben bir konuşma
yapma isteğine ilişkin duyuru
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi
Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair
Anlaşma ile 22 Ekim 2009 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası
Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair Anlaşmaya
Değişiklikler Getirilmesi Hakkında Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/440) (S. Sayısı: 32)
2.- Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebi ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin'in; 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/152) (S. Sayısı: 112)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Yalova Milletvekili Temel Coşkunun,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahinin, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, İçişleri Bakanı İdris
Naim Şahinin, Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Adıyaman Milletvekili
Mehmet Metinerin şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metinerin, İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önderin, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Adıyaman Milletvekili
Mehmet Metinerin, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
7.- İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahinin, İstanbul Milletvekili
Sırrı Süreyya Önder ile Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, İçişleri Bakanı İdris
Naim Şahinin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
9.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metinerin, Adana Milletvekili Murat Bozlakın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili İhsan Barutçunun,
infaz koruma memurlarının özlük ve sosyal haklarına ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/958)
2.- Bursa Milletvekili Sena Kalelinin, Bursada
meydana gelen orman yangınına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/1881)
3.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin,
Altın Eller Geleneksel El Sanatları Festivaline Eskişehirden
davet edilen ustalara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/1898)
4.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, Bandırma Paşabayırı Kültür Merkezi
inşaatına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/1957)
5.- İstanbul Milletvekili O. Oktay Ekşinin,
yazılı soru önergesine verilen cevabın uygunluğuna
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet
Sağlamın cevabı (7/1977)
6.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
memur ve uzman kadrolarına atanan arkeolog ve sanat tarihçilerinin özlük
haklarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı (7/2053)
5
Ocak 2012 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Konuşma
süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap
verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.
Gündem
dışı ilk söz, Adana ilinin düşman işgalinden
kurtuluşu yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen, Adana Milletvekili
Sayın Mehmet Şükrü Erdinçe aittir.
Buyurun
Sayın Erdinç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Mehmet Şükrü
Erdinçin, Adana ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun
90ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adanamızın düşman işgalinden
kurtuluşunun yıl dönümü vesilesiyle gündem dışı söz
almış bulunuyorum, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
5
Ocak 2012 Adananın düşman işgalinden kurtuluşunun
doksanıncı yıldönümü. Bu ifadede geçen düşmandan kastedilen
Fransadır yani birkaç hafta öncesine kadar Türkiyeyi dünya kamuoyu
nezdinde Ermeni soykırımı yapmakla itham eden, üstüne üstlük bu
saçma ve mesnetsiz iddiayı reddetmeyi kendi ceza kanununda suç sayan kanun
tasarısını kabul eden parlamentonun ülkesinden bahsediyorum.
Evet, Fransa 18 Aralık 1918den başlayarak Adanamızı son
Fransız askerinin terk ettiği 5 Ocak 1922ye kadar fiilen işgal
etmiştir. Bu işgalde Fransa şimdi soykırım
yapıldığını iddia ettiği yandaşı
Ermenilerden aldığı
cesaretle binlerce yerli Müslüman ahaliyi, kelimenin tam anlamıyla kurbanlık
koyun gibi boğazlamış ve şehri yakıp
yıkmıştır.
Fransız
Parlamentosunun tarihî gerçekleri çarpıtmaya dönük Ermeni
iddialarını destekleyen düzenlemesini dünya üzerinde aklıselim
hiç kimsenin kabul etmesi mümkün değildir. Bu kararın,
halkımız başta olmak üzere, dünya insanları nezdinde de
hiçbir itibarı bulunmamaktadır. Tarihsel gerçekliklerden uzak ve
yalnızca birkaç Ermeni diasporasını mutlu etmeyi amaçlayan bu
gerçek dışı iddiaların dillendirildiği karar metni er
geç tarihin çöp kutusunda yer alacaktır.
Bizim tarihimizde
böylesi bir utanç kesinlikle yoktur ama bize bu yaftayı
yapıştırmaya çalışan Fransanın tarihinde, kara
kıta Afrikada katledilen milyonlarca masum insan bulunduğu
gerçeğini dünya üzerinde herkes bilmektedir. Beyaz adamın yer
altı ve üstü zenginliklerini sömürmek için işgal ettiği
topraklarda katlettiği milyonlarca insan, bugün dünya mazlum milletler
tarihinin önden gelen üyelerindendir.
Fransız mezalimini
en iyi bilen bölgelerden birisi de Kurtuluş Savaşı öncesinde iki
buçuk yıl işgal altında bulunan Adanadır. Şimdi,
şehrimizde yerli halka yönelik olarak gerçekleştirilen vahşetten
birkaç ibret tablosunu sunmak istiyorum.
Yeni Adana gazetesinin
kurucusu Ahmet Remzi Beyin kaleminden Adana olayları şöyle
anlatılıyor: Ermeni kasaplarından Haçinli Kasap Haço,
Çolakyanların Kasap Misak ve kardeşleri ve daha birçok Ermeni
kasabı, ellerinde satırlar olduğu hâlde Müslümanların
üzerine yürümüşler, bedenlerini canlı canlı çengellere takıp
âdeta hayvan parçalar gibi uzuvlarını keserek "Bir okka et, dört
meteliğe" diye bağırıp şehit etmişlerdir.
Bugün Abidin Paşa Caddesi diye isimlendirdiğimiz yol üzerinde
bulunan Kubat Paşa Medresesinde dershaneyi basarak Müderris Hacı
İsmail Efendiyi alnına haç yaparak şehit etmişlerdir.
Yağ Camisi müezzini
Mehmet Efendiyi minarede ezan okurken şehit etmişlerdir.
Saimbeylide Ermenilerin
vatandaşlarımıza uyguladığı vahşet
ve sözde değil özde soykırımın en bilinen örneği,
bölgemizde de hâlen Melek Hatun Ağıdıyla anılır.
Bölgeyi işgal eden Fransız kuvvetlerine yataklık yapan Ermeni
Aram Çavuş ve adamlarının yaptıkları bu vahşetler
Melek Hatun diye anılan küçük tanığın
anlatımlarıyla bugüne kadar gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, bu ve benzeri olayları gerçekleştiren Fransız
ve Ermeni çeteciler 5 Ocak 1922 yılına kadar sürdürmüşlerdir.
Hâl böyleyken bizlere asla ve kata gerçekleştirmediğimiz bir
yaftayı yapıştırmaya çalışan zihniyeti bir kez
daha şiddetle kınıyor, Adanamızın kurtuluş
mücadelesinde hayatlarını kaybeden kahramanlarımızı
rahmetle, minnetle anıyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ, CHP ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdinç.
Sayın
Halaman, sisteme girmişsiniz, kurtuluşla mı ilgili
konuşacaksınız efendim?
ALİ
HALAMAN (Adana) Evet Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana
Milletvekili Ali Halamanın, Adana ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ALİ
HALAMAN (Adana) Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 5
Ocak 1922 Adananın kurtuluş günüdür. Adana millî mücadelenin ilk
soluk aldığı yerdir. Mücadeleden dolayı şehit
düşen bütün Adanalılara Allahtan rahmet diliyorum. Bütün
Adanalıların kurtuluş gününü kutluyor, saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Biz teşekkür ederiz.
Sayın
Fatoş Gürkan, Adana Milletvekili.
2.- Adana Milletvekili
Fatoş Gürkanın, Adana ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 90ıncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
FATOŞ
GÜRKAN (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben
de bugün Adanamızın kurtuluş gününü kutluyorum. Millî
mücadelenin ilk ateşi Adanada yakılmıştır. Bunu
Mustafa Kemal Atatürk Bende bu vekayiin ilk hissî teşebbüsü Adanada vuku
bulmuştur. diye de söylemiştir.
Bugüne
kadar gelmemizde emeği olan millî mücadele kahramanlarımıza,
başta Mustafa Kemal Atatürke, silah arkadaşlarına, kahraman
Tayyar Rahmiye, Nene Hatuna ve diğer kahraman annelerimize, ninelerimize
rahmet diliyorum, şükranlarımı sunuyorum; Adanalı
hemşehrilerimizin kurtuluş gününü de kutluyorum, saygılar
sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gürkan.
Gündem
dışı ikinci söz, kanun hükmünde kararnameler sonrası
devletin durumu konusunda söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Bülent
Kuşoğluna aittir.
Buyurun Sayın
Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Ankara Milletvekili
Bülent Kuşoğlunun, kanun hükmünde kararnamelerden sonra devletin
durumuna ilişkin gündem dışı konuşması
BÜLENT KUŞOĞLU
(Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biliyorsunuz, otuz beş kanun hükmünde kararname çıktı.
Bunların hemen hemen hepsi devletle ilgili, bakanlıklarla ilgili
düzenlemeler içeriyordu. Bütün bunlardan sonra farklı bir devlet
yapısı ortaya çıktı. Bunlarla ilgili size bilgi vermek
üzere söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunarım.
Biliyorsunuz, bir
küresel kriz dönemi yaşıyoruz. Küresel kriz yapısal bir kriz
aynı zamanda. Yani sadece ekonomiyle ilgili değil, her kurumu
etkileyen bir kriz. Bu arada, devlet de en fazla etkilenecek kurumların
başında geliyor, devlet mekanizması bu krizden çok fazla
etkilenecek.
Bu kürsüden sık
sık konuşan hatipler, en fazla da iktidar milletvekilleri, genellikle
şu sözü kullanıyorlar: İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. Güzel bir söz, ben de katılıyorum ama bu söz,
devleti çok ön planda tutan bir söz, yücelten bir söz aynı zamanda, bu
yönüyle de güzel, insanı öne alması yanı sıra ama
şöyle bir tarafı da var: Bütün bunlardan sonra, bütün bu kanun
hükmünde kararnamelerden sonra, ekonomideki küresel krizden sonra, nasıl
bir devlet oluşuyor, bu oluşan devletin nasıl bir
mantığı var, buna hep beraber bakmamız lazım, yasama
organı olarak bunu çok iyi bilmemiz lazım.
Şunu söylemek
istemiyorum: Türkiye Cumhuriyeti zaten en fazla taşıt aracına sahip
ülke -biliyorsunuz- diğer ülkelerde 10 binler civarındayken
gelişmiş ülkelerde, bizde 86 bin civarında ve bu sene 273 milyon
lira kaynak ayrıldı, 4.650 taşıt aracı daha
alınacak. Bunu söylemek istemiyorum, bunları bütçe
sırasında konuştuk.
Bunun
dışında çok önemli sıkıntılar var. Mesela bu otuz
beş kanun hükmünde kararname sonrası kamuda, bürokraside,
bakanlıklarda çok büyük bir kaos var, karmaşa var, bürokratlar
arasında sıkıntılar var ve moralsizlik var, emin olun
bayağı bir sıkıntı söz konusu.
En
belirgin özellik de teftiş kurullarının bitmesi. Teftiş
kurullarının bitmesiyle bir teftiş dönemi bitmiş değil
denetim bitmiş vaziyette ve yerine denetimle uğraşan hiçbir
birim yok kamuda şu anda. Uygulamada -kâğıt üzerinde bazı
yerlerde var ama- denetim bitmiş vaziyette ve tabii ki, yolsuzluklarla
ilgili olarak bilgiler de ortaya çıkmıyor, denetimler yeterince
yapılamıyor; bu, çok önemli bir husus kanun hükmünde kararnameler
sonrası oluşan devletle ilgili olarak.
Uzman,
bürokraside çok önemli bir birimdi, çok önemliydi geleceği
açısından, uzmanlık kalktı, uzmanlığın
tanımını yapamıyoruz artık, kariyer meslek olmaktan
çıktı, birçok kariyer uzmanlık yok edildi, unvan yok edildi.
Bakın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu dönemde 6 kez
organizasyon değişikliği yaptı, Ekonomi
Bakanlığı 5 kez, 3 bakanlık 3 kez, 2 kez
değişikliği olan 3 bakanlık var ve mayıstan beri 5 bin
civarında üçlü kararnameyle atama olmuş, 5 bin civarında.
Bakın, devlet altüst olmuş. 118.409 yeni kadro ihdas edilmiş,
3.876 araştırmacı kadrosu; bütün müdür muavinlerini, müdürleri,
eski şefleri buraya doldurmuşlar. Ben bunları bizim, bize
yakın kadrolar sıkıntıya girdi diye anlatmıyorum;
bakın, bunları, devletin içerisinde karmaşa var,
sıkıntı var, onu özellikle belirtmek için söylüyorum.
Bunun
haricinde Başbakan yardımcılarının atanmasıyla
ilgili de çok büyük bir sıkıntı var. Başbakan
yardımcıları, bakanlar Anayasaya göre atanır,
Başbakan yardımcıları şu anda bakan değil
-bakın, çok önemli bir konu- görevlendirilmiş vaziyetteler ve burada
da bir hukuk skandalı söz konusudur. Çok iyi bilmemiz lazım.
Eşit
işe eşit ücret konusunu tartışıyoruz, devam
edeceğiz bugün, o da bir skandal oldu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla) Sürem de bitti.
Çok
teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.
Gündem
dışı üçüncü söz, 6223 sayılı Yetki Kanunu
hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhana
aittir.
Buyurun
Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhanın, 6223 sayılı Yetki Kanununun uygulama
alanına ilişkin gündem dışı konuşması
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 6223 sayılı Yetki
Yasası üzerine söz aldım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Anayasanın
yetki kanununu düzenleyen hükümlerinde Yetki kanunu, çıkarılacak
kanun hükmünde kararnamenin amacını, kapsamını, ilkelerini,
kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname
çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir.
denilmektedir.
Kanun
hükmünde kararnameyi sınırları belli olmayan yetki kanununa
dayandırmak sürekli bir münakaşayı, sürekli bir endişeyi ve
korkuyu da beraberinde getiriyor.
Nitekim,
yetki kanununa dayanarak çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerde bu
söylenenler had safhada yaşanmaktadır. Yapılan düzenlemelerle
devlet bürokrasisi çökertilmiş, atama kararnamesiyle yapılması
gereken atamalar, kadroların kanun hükmünde kararnameyle
boşaltılması sonucu kendi getirdiklerini bile kıyıma
dönüştürmüştür.
Kıyım
yerel yönetimlerde de devam etmiştir. Norm kadro ileri sürülerek
işçilerin yerlerinden edilmesini sağlayan Hükûmetin amacı,
herhâlde sadece yatırım için kaynak tasarruf etmek değildir.
Bir
diğer amacı, halka iş sözü veren belediye
başkanlarının başka kurumlara gönderilen iş güvenceli
işçilerin yerine geçici, sendikasız, asgari ücrete mahkûm
taşeron işçileri çalıştırmak istemeleridir.
Yetki
kanunuyla ilgili görüşmelerde, bu kürsüden yaptığım
konuşmada ve öncesinde Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerde,
yazılan muhalefet şerhinde tüm açıklığıyla
Anayasa ve İç Tüzüke aykırı olarak yapılan Komisyon
çalışması ve tali komisyon olan Anayasa Komisyonunun rapor
vermemesi hususları defaatle vurgulanmıştır. Bu husus
Sayın Cumhurbaşkanınca, Kanunun onay safhasında göz
ardı edilmiştir. Kamu vicdanı gibi gerekçelerle son dönemde
oldukça hassaslaşan Sayın Cumhurbaşkanının terazisi
6223 sayılı Yetki Kanununda şaşmıştır.
Hâlbuki Sayın Cumhurbaşkanına iktidar partisince verilen
işaretler de mevcuttur.
Mesela,
Yetki Kanunu ile ilgili olarak tali komisyon olan ve Anayasaya uygunluk
açısından tasarının görüşmesini yapması gereken
Anayasa Komisyonunun Başkanının böyle önemli bir hususta
Komisyon üyelerinin fikrini alma gereği duymadan, tali komisyon olarak
görüş vermeyeceklerini bildirmesi, açıkça Anayasaya aykırı
olan tasarı hakkında görüş bildirmekten kaçınmadır. Bu
olay bile Sayın Cumhurbaşkanının alarma geçmesi
açısından yeterliydi.
Aslında,
iktidar partisine mensup milletvekili olabilirsiniz, Anayasa Komisyonu
Başkanı bile olabilirsiniz, bazı şeyleri de
söyleyebilirsiniz, sonra tam tersini de yapabilirsiniz. Millet adına
vekâleten kullanılan yetkinin yine vekâletle başka birisine ya da
organa devri uygun değildir. Zaten yürütmenin kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisi, özellikle yasama yetkisinin devri görüşünün
etkisiyle, uzun zaman içinde oluşan bir tür Anayasa geleneğine
dayandırmaya imkân bulunmamaktadır. Çünkü Bir hukuk kuralına
aykırı gelenek olamaz. düşüncesini savunabilirsiniz de. Yetki
Kanunu sakatsa kanun hükmünde kararnameler de sakattır. Kaldı ki
idari teşkilatla ilgili en kapsamlı düzenlemeyi yapan 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararname, memurlar arasında âdeta
alttakiler ve üsttekiler olmak üzere ikili sınıfsal bir
ayrım getirmiştir, zaten bölük pörçük olan sistemi daha da
karmaşıklaştırmıştır. Bu Yetki Kanunu fiilen
sakattır. Davet yazısı da Komisyon Başkanı yurt
dışındayken yapılmıştır. İmzası,
ne zaman atıldığı belli değildir. Sayın
Cumhurbaşkanımızın dikkatlerine arz ediyoruz. Gerekirse
mektup da yazarız. Daha önce mektup yazmamamızın nedeni, her
şeyi onaylamasıydı. Konu Devlet Denetleme Kurulunca incelensin,
bunda fayda görüyoruz. Belki bir case, statü olarak Türk demokrasi tarihine hiç
olmazsa bir eser koyarak katkı sağlarız.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum Sayın Başkanım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Sayın
Vural, yerinizden söz talebiniz var.
Buyurun
efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Millî Savunma Bakanının Bedelli Askerlik Yasasının
görüşmeleri sırasında Genelkurmay Başkanının
görüşüyle ilgili ifadesine ilişkin açıklaması
OKTAY
VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim,
bu bedelli askerlik görüşmeleri burada yapılırken bir soru sormuştuk
Millî Savunma Bakanına, Genelkurmay Başkanının görüşü
nedir? diye ve Sayın Millî Savunma Bakanı Evet. dese ne olur,
demese ne olur? Yani, Meclisin üzerinde kim söz söyleyebilir. dedikten sonra
da AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlarla
karşılanmıştı bu demokrasi havarisi. Bugün görüyoruz
ki Millî Savunma Bakanı o söz için özür dilemiş Genelkurmay
Başkanından. O zaman, Sayın Millî Savunma Bakanının
Türkiye Büyük Millet Meclisinden de özür dilemesi ve AK PARTİ
sıralarından alkışlayanların da bu alkışlarını
geri alması gerekmektedir.
Bunu
Meclisin bilgilerine sunmak istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler. Zabıtlara geçti efendim.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy ve 21 milletvekilinin, hayvancılık ve
kırmızı et sektöründe yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/92)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Başta
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri olmak üzere Türkiye'de
hayvancılık sektöründe yaşanan sorunlar ile kırmızı
et fiyatında yaşanan yükselişlerin nedenlerinin saptanması
ve bu konularda alınacak tedbirlerin araştırılması
amacıyla Anayasanın 98'inci İç Tüzüğün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
Gerekçe:
Türkiye'de
30 yıla yakın süre gelen şiddet ve çatışmalı
ortam nedeniyle, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde binlerce köy
boşaltılmış ve yine binlerce yurttaş zorunlu göçe tabi
tutulmuştur. Bununla beraber, yayla yasağı, mayınlanan
araziler, köy dışındaki alanlarda tarım
yapılmasının engellenmesi gibi faktörler bölgenin temel geçim
kaynağı olan tarım ve hayvancılık sektörünü çökme
noktasına getirmiş, kırsal sosyo-ekonomik dinamikler neredeyse tamamen
tahrip olmuştur.
Ayrıca
genel anlamda uygulanan yanlış hayvancılık
politikaları sonucunda hayvan varlığındaki düşüş,
hayvansal gıda ürünlerinin üretiminde düşmelere neden olmuş,
mevcut talebin ihtiyacına yönelik arzın artırılmaması
nedeniyle kırmızı et fiyatlarını yukarı
tırmandırmıştır. Türkiyede yıllık kırmızı
et ihtiyacı ortalama 1 milyon 300 bin tondur. Bu miktarın
yarısından azı, ortalama yıllık 600 bin tonu
kayıt altında piyasaya sürülmektedir. Kalan kısmı ithalat
ve kaçakla karşılanmaktadır. Aradaki açığın
kapatılması için hayvan varlığı ve et üretiminin
artırılması gerekmektedir. Hayvancılığın
desteklenmesi bu açıdan büyük önem taşımaktadır.
Son
bir yılda kırmızı et fiyatında yüzde 70-80
arasında bir artış gerçekleşmiştir. Bunda yem ve girdi
fiyatındaki artışlar ile geçtiğimiz yıllarda süt ve et
fiyatlarının düşüklüğü nedeniyle hayvanların kesime
gönderilmesi büyük ölçüde etken olmuştur. Ancak en büyük etkenin
hayvancılığa ilişkin uzun vadeli ve sürdürülebilir bir
politikanın eksikliği ve verilen teşviklerin yetersizliği
sonucunda hayvan varlığımızın ciddi oranda
azalması olduğu söylenebilir. 1980li yılların
ortalarına kadar et hayvancılığında Ortadoğu'nun
en zengin ülkesi olan Türkiye'de hayvan varlığı yıllar
içinde giderek azalmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu
verilerine göre, 1990 yılında 40 milyonun üzerinde küçükbaş
hayvan varken geçen 21 yıl içinde küçükbaş hayvan sayısı
yarı yarıya azalarak 20 milyonun altına düşmüştür.
Hayvan sayısında yaşanan azalma et fiyatlarına
yansımış, dolayısıyla nihai tüketicinin aleyhine bir
durum ortaya çıkmıştır.
Et
ithalatı geçici bir çözüm dahi yaratamamış, gelinen aşamada
et fiyatları her geçen gün daha da artmıştır. Uzun vadeli
politikaların üretilmesi, üreticilerin gerçekçi bir biçimde desteklenmesi
ve hayvan varlığımızın artırılması
zorunluluğu ortadadır. Üretici fiyatları ile tüketici
fiyatları arasındaki makasın kapatılması ve
kırmızı et fiyatlarında istikrarın
sağlanması ve spekülasyonların önlenmesi için acil önlemler
alınması gerekmektedir. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerinin neredeyse en büyük geçim kaynağı olan
hayvancılık sektörünün yeniden canlandırılması
amacıyla, başta çatışmalı ortamın
sonlandırılması amacıyla adımlar
atılmalıdır. Bunun yanı sıra yayla
yasaklarının kaldırılması ve meraların
mayınlardan temizlenmesi ve yeniden köye dönüşlerin
sağlanması mutlak suretle gerçekleştirilmelidir.
Hayvancılığın
yeniden yapılandırması için yeni tedbirler alınmalı ve
destek araçları devreye sokulmalıdır. Hayvancılık ve
et sektöründeki fiyatları geriletecek, ithalatı engelleyecek
yapısal kararlar alınmalıdır. Bunun
sağlanamadığı koşulda Türkiye'deki
hayvancılık sektörü tamamen dışa bağımlı
hâle gelecektir.
Yukarıda
belirtilen gerekçelerle Türkiye'deki hayvan varlığının
artırılması, kırmızı et fiyatlarına etki
eden spekülasyonların önlenmesi ve istikrarın sağlanması
ile hayvancılık sektörünün desteklenmesi konusunda yaşanan
sorunların saptanması, alınacak önlemlerin
araştırılması amacıyla bir Meclis
Araştırması açılması kaçınılmaz
olmuştur.
1)
Halil Aksoy (Ağrı)
2)
Pervin Buldan (Iğdır)
3)
Hasip Kaplan (Şırnak)
4)
Sırrı Sakık (Muş)
5)
Murat Bozlak (Adana)
6)
Ayla Akat Ata (Batman)
7)
İdris Baluken (Bingöl)
8)
Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
9)
Emine Ayna (Diyarbakır)
10)
Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11)
Altan Tan (Diyarbakır)
12)
Adil Kurt (Hakkâri)
13)
Esat Canan (Hakkâri)
14)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15)
Sebahat Tuncel (İstanbul)
16)
Mülkiye Birtane (Kars)
17)
Erol Dora (Mardin)
18)
Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19)
Demir Çelik (Muş)
20)
İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21)
Nazmi Gür (Van)
22)
Özdal Üçer (Van)
2.- İstanbul
Milletvekili Sedef Küçük ve 22 milletvekilinin, özürlülerin istihdamındaki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/93)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Altında
ülkemizin de imzası bulunan "Engellilerin Haklarına
İlişkin Sözleşme"de taraf devletlere "iş
piyasasında engellilerin istihdam olanaklarının ve kariyer
gelişiminin desteklenmesi" ve "engellilerin kamu sektöründe
istihdam edilmesi" görevi yüklenmektedir.
Söz
konusu sözleşmede de vurgulandığı gibi, özürlü
yurttaşların istihdamı, bağımsız yaşama ve
yaşam kalitelerinin artmasını sağlayacak en önemli yoldur.
Bu konuda devlete çok önemli görevler düşmektedir. Devlet özürlülerimizin
yaşamlarını devam ettirecek düzeyde gelir
sağlayabilecekleri iş alanları yaratmakla yükümlüdür. Ancak
Uluslararası Sözleşmeler, Anayasa ve mevzuatımızda yer alan
açık hükümlere rağmen devletin özürlü yurttaşlarımıza
karşı olan yükümlülüklerini yerine getirdiğini söyleyebilmek
olanaksızdır.
Bu
nedenle, ülkemizde özürlülerimizin istihdamı ile ilgili mevzuatın
sağlıklı ve yeterli bir biçimde uygulanmamasının
yarattığı sorunların ve alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci İç
Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz. 03.10.2011
Gerekçe:
Anayasamızın
10'uncu ve 61'inci maddeleri başta olmak üzere yasalar, yönetmelikler,
genelge ve tebliğlerde özürlü yurttaşlarımızın
hakları düzenlenmiş, Devlet'e bu hakların gözetilmesi ve özürlü
yurttaşlarımızın korunmasına ilişkin görevler
yüklenmiştir. Ancak, uygulamada bu haklar ve devletin bu görevleri
görmezden gelindiği için ülkemiz toplam nüfusunun yüzde 12,9'unu
oluşturan dokuz milyon özürlü yurttaşımız bazı temel
haklardan yoksun yaşamak zorunda bırakılmaktadır.
Özürlülerimiz
bu hakların en önemlilerinden olan çalışma,
bağımsız yaşama ve kaliteli bir yaşam hakkından
mahrumdurlar. Özürlü yurttaşlarımızın toplumla
bütünleşmesini sağlayacak en etkili araçlardan birisi olan istihdam
konusunda Merkezi İdare üzerine düşen görevleri yerine
getirmemektedir. 657 sayılı Kanun kapsamındaki kamu kurum ve
kuruluşları, dolu memur kadrolarının yüzde 3'ü kadar özürlü
personel çalıştırmakla yükümlüdür. Bu orana göre, kamuda
istihdamı gerekli özürlü personel sayısı 50 binden
fazladır. Ancak, söz konusu kadroların yüzde yetmişi boş
tutulmaktadır.
İş
Kanunu hükümlerine göre de elliden fazla işçi çalıştıran
işyerlerinin de yüzde 3 oranında özürlü veya eski hükümlü
çalıştırma zorunluluğu bulunmasına rağmen, özel
sektörde de bu duruma yeterli duyarlılıkla yaklaşılmamakta,
devlet denetim yetkisini yeterince kullanmamaktadır.
Ülkemizde
beş özürlü kişiden yalnızca biri işgücüne
katılabilmekte, bu beş kişiden de yalnızca biri istihdam
edilebilmektedir. Yani yirmi beş özürlü yurttaşımızdan
yalnızca biri çalışabilmektedir. Bu durum özürlülerimizin
üretimin dışında, başkalarına ve devlete
bağımlı yaşamak zorunda kaldığını
göstermektedir. İstihdam edilme şansı bulan az sayıdaki
özürlü yurttaş için de çalışma koşullarında yeterli
hassasiyet sağlanamamakta, özürlülerimizin bir kısmı sosyal
güvenlik şemsiyesi dışında kayıt dışı
çalışmaya zorlanmaktadır.
Öte
yandan, özürlülerin iş piyasasının özellikleri ve gereksinimleri
doğrultusunda eğitilmesi, mesleki beceri
kazandırılması ve iş piyasasının
koşullarına hazırlanması da devletin görevleri
arasında yer almasına rağmen bu konuda da yeterli hassasiyet
gösterilmemektedir. Özürlülerimizin yüzde 88'i eğitim, yüzde 99'u meslek
ve beceri edindirme hizmetinden yararlanamamaktadır.
Bir
devlet, özürlü yurttaşlarının temel insan haklarından
yararlanmasını sağlayamıyor ve bir kısmının
insan onuruna yakışmayan işlerde çalışmak zorunda
kalmasına göz yumuyorsa o devletin çağdaş bir devlet olduğunu
söyleyebilmek olanağı ortadan kalkmaktadır.
Dezavantajlı
gruplara yaklaşım biçiminin, bir devletin çağdaş bir devlet
olup olmadığının en temel ölçütlerinden birisi olduğu
göz önüne alındığında, ülkemizde sağlıklı bir
özürlü veri tabanı bile bulunmaması özürlülerimize devletçe
gösterilen hassasiyeti net olarak ortaya koymaktadır.
Bu
nedenlerle, kamu kesimindeki mevzuata aykırı uygulamalar başta
olmak üzere özürlülerimize yönelik istihdam politikalarına ilişkin
sorunlar ile alınması gereken önlemlerin Yüce Meclisimizce
belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması
açılmasının yerinde olacağı kanısını
taşımaktayız.
1) Sedef Küçük (İstanbul)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Tolga Çandar (Muğla)
4) Candan Yüceer (Tekirdağ)
5) İhsan Özkes (İstanbul)
6) Veli Ağbaba (Malatya)
7) Atilla Kart (Konya)
8) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
9) Erdal Aksünger (İzmir)
10) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
11) Celal Dinçer (İstanbul)
12) Rıza Türmen (İzmir)
13) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
14)
Malik Ecder Özdemir (Sivas)
15) Turgut Dibek (Kırklareli)
16) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
17)
Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
18) Bülent Tezcan (Aydın)
19) Gürkut Acar (Antalya)
20) Muharrem Işık (Erzincan)
21) Salih Fırat (Adıyaman)
22) Hurşit Güneş (Kocaeli)
23) Aylin Nazlıaka (Ankara)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi,
bir genel görüşme önergesi vardır, okutuyorum:
B) Genel Görüşme Önergeleri
1.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba ve 20 milletvekilinin, füze savunma sistemi kapsamında
Malatya-Kürecikte konuşlandırılması planlanan radar
sistemi konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi
(8/5)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Füze
kalkanı projesi kapsamında Malatya Kürecik'e
konuşlandırılmak istenen radar sisteminin TBMM'nin onayı
alınmadan yürürlüğe konulması açısından söz konusu
anlaşmanın yasal dayanaktan yoksun olması, olası bir
saldırı halinde yöre insanının zarar görmesi
noktasında yeterli güvencenin alınıp
alınmadığı, Türkiye'nin hangi çıkarlarını
korumak için böyle bir anlaşmaya taraf olunduğu konularının
ele alınması amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün
104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis Genel Görüşmesi
yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Önce
bir ABD projesi olarak tasarlanan füze kalkanı projesi yıllar
geçtikten sonra bir NATO projesi olarak realize edilmeye
çalışılmaktadır.
Basında
yer alan bilgilerden, füze kalkanı projesi kapsamında tasarlanan
radarların Malatya Kürecik'te konuşlanmasına ilişkin
anlaşmanın ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone ile
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun
Sinirlioğlu tarafından imzalandığı
anlaşılmaktadır.
Füze
kalkanı konusundaki sürecin basından izlenmesi, konunun hem
kamuoyunun hem de TBMM'nin bilgisinden kaçırıldığı ve
Türkiye'nin bir oldu bitti ile karşı karşıya
bırakılmak istendiğini ortaya koymaktadır. Türkiye'yi
olası bir çatışmanın tarafı ve cephesi haline
taşıyabilecek kadar önemli bir konunun, TBMM'den saklanmasının
demokrasiyle bağdaşmadığı açık bir gerçektir.
ABD
ile Türkiye makamları arasında imzalanan mutabakat belgesi yasal
dayanaktan yoksundur ve Anayasanın 92. maddesine açık
aykırılık taşımaktadır. Anayasanın 92.
Maddesinde, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına
izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir.
Bu
mutabakat yasal dayanaktan yoksun olduğu kadar, Türkiye'nin güvenlik
ihtiyacına cevap vermemekte ve Türkiye'nin çıkarlarıyla
bağdaşmamaktadır. Türk halkı olası bir füze saldırısında
kendisinin zarar görüp görmeyeceğini bilmemektedir. Kaldı ki, bu
konuda teknik bir güvence verilemeyeceği de açıktır.
Anlaşmanın
Türkiye'nin çıkarlarına hizmet noktasında neler
kazandırdığı konusu da kamuoyunca bilinmemektedir. Bu konu
hakkında Türk halkına hiçbir açıklamanın
yapılmaması, siyasi iktidarın kendi iktidarını korumak
için, dış politikada ödün verdiği izlenimini ortaya
koymaktadır. Yazılı ve görsel basında ABD'li
diplomatların, bu sistemin İran'a karşı kurulduğu ve
amacının İsrail'i korumak olduğuna ilişkin
açıklamaları yer almıştır. Söz konusu açıklamalar
da sistemin Türkiye'nin çıkarlarından başka amaçlara hizmet
ettiğini ortaya koymaktadır.
Başbakanın
çelişkili açıklamaları bu görüşleri
doğrulamaktadır. Bu projeyle ilgili Başbakan Sayın Recep
Tayyip Erdoğan "NATO'nun üyesi olarak bu kapsamda atılacak bir
adım ve bu işin komutasının kime verileceği hususu, ki
bunun özellikle topraklarımızın genelinde böyle bir şey düşünülüyorsa,
zaten kesinlikle bu bize verilmeli, aksi takdirde bunun kabulü mümkün
değildir" açıklamasına rağmen füze kalkanı
kontrolünün Avrupa Yüksek Kuvvetler Komutanlığına
verileceği ifade edilmektedir.
Füze
kalkanının Malatya Kürecik Bölgesine kurulmasının dünyada
kutuplaşmalara yol açacağını gelişmeler ortaya
koymaktadır. Bu da güvenlik tehdidini ikiye katlayacaktır.
Bölgede
daha önce kurulu bulunan radar tesislerinin ve kurulması planlanan Füze
kalkanının insan sağlığına zararları da
bilimsel çalışmalar ile ispatlanmıştır.
Konunun
yasal dayanağını, Türk halkının olası
tehlikelerden nasıl korunacağını, bu sistemin
konuşlandırılmasının Türkiye'nin hangi
çıkarına hizmet edeceği konularını ele almak üzere
Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca
bir genel görüşme açılması doğru olacaktır.
1) Veli
Ağbaba (Malatya)
2) Aytun Çıray (İzmir)
3) Atilla Kart (Konya)
4) Candan Yüceer (Tekirdağ)
5) Ali Özgündüz (İstanbul)
6) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
7) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
8) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
9) Turgut Dibek (Kırklareli)
10) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
11) Nurettin Demir (Muğla)
12) Emine Ülker Tarhan (Ankara)
13) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
14)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
15) Aytuğ Atıcı (Mersin)
16) Bülent Tezcan (Aydın)
17)
Gürkut Acar (Antalya)
18) Muharrem Işık (Erzincan)
19) Salih Fırat (Adıyaman)
20) Hurşit Güneş (Kocaeli)
21) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
BAŞKAN
Genel görüşme önergesi bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge
gündemdeki yerini alacak ve genel görüşme açılıp
açılmaması konusundaki ön
görüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
C) Duyurular
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Cemil Çiçekin resmî konuğu olan Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Başkanı Mevlüt Çavuşoğlunun, 10 Ocak
2012 Salı günkü birleşimde Genel Kurula hitaben bir konuşma
yapma isteğine ilişkin duyuru
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Sayın Cemil Çiçekin resmî konuğu olarak ülkemizi ziyaret etmekte
olan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Sayın Mevlüt
Çavuşoğlu, 10 Ocak 2012 Salı günü Genel Kurula hitaben bir konuşma
yapmak istemişlerdir.
Bu
hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak
Üniversitesinin İşleyişine Dair Anlaşma ile 22 Ekim 2009
Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin
İşleyişine Dair Anlaşmaya Değişiklikler
Getirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi
Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair
Anlaşma ile 22 Ekim 2009 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi
Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair
Anlaşmaya Değişiklikler Getirilmesi Hakkında Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/440) (S. Sayısı: 32)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ve Bursa
Milletvekili Hüseyin Şahin'in; 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebi ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin'in; 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/152) (S. Sayısı: 112) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
Dünkü
birleşimde teklifin maddelerine geçilmesi kabul edilmişti. Şimdi
1inci maddeye geçiyoruz. Çerçeve 1inci maddeyle, 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin birden fazla maddesinde değişiklik
yapıldığından, maddenin her bir bendini ayrı madde
olarak görüşeceğiz.
Bu
nedenle, önce 1inci maddenin (a) bendini okutuyorum:
375 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME
İLE BAZI KANUNLARDA
DEĞİŞİKLİK
YAPILMASI HAKKINDA
KANUN TEKLİFİ
MADDE
1- 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin;
a)
Ek 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına
"Müsteşarlığı" ibaresinden sonra gelmek üzere
", Toplu Konut İdaresi Başkanlığı" ibaresi,
aynı fıkranın (a) bendine "ait kadrolarda yer alanlar"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ile 28/2/1985 tarihli ve 3160
sayılı Kanuna göre tazminat alanlar" ibaresi, ikinci
fıkrasına "göre yapılan ödemeler," ibaresinden sonra
gelmek üzere "4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Kanunun ek 21 inci
maddesinde öngörülen ödeme," ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN
1inci maddenin (a) bendi üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Süleyman Çelebi.
Buyurun
Sayın Çelebi, süreniz on dakika. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 112 sıra sayılı Kanun Teklifi
üzerinde şahsım adına görüşlerimi açıklamak üzere söz
aldım. Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Bildiğiniz
gibi 3160 sayılı Kanuna göre almakta oldukları
tazminatların artırılması ve anılan kanun hükmünde
kararnameyle yapılan diğer düzenlemelere ilişkin yeni
düzenlemeler yapılması ihtiyacı ortaya çıkmış
bulunmaktadır. diyor gerekçesinde bu teklifin. Teklif bu ihtiyacın
giderilmesi amacıyla hazırlanmıştır. diyor
arkadaşlar bu teklifi verirken.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, burada belirtilen açık bir itiraftır.
Yani daha önce kanun hükmünde kararnameyle bir uygulama, bir düzenleme
yürütülüyor sonra da Meclisin önüne getiriliyor, Gelin bunu düzeltelim...
Şimdi, Meclis kanunları yapma yeri değil de kanunları ve
kanun hükmünde kararnameleri düzeltme yeri oldu. Yani bu Meclisin gündeminden
kaçırılan, uzaklaştırılan yasal düzenlemeler kanun
hükmündeki kararnameyle ortaya konuluyor, sonra Meclis, bunu düzeltelim diye
bizim önümüze getiriyor. Önce kanun hükmündeki kararnamelerle ilgili bu
uygulamaya son verilmeli, Meclisin iradesi bütün kanunlarda
karşılık bulmalı, yerini bulmalı ve bu Meclis
gerçekten bu kanunları düzenlemeli.
İkinci
söyleyeceğim olay değerli arkadaşlar, bu kanunun gerekçesi
nedir? Neyi açıklamak istiyor arkadaşlar? Bir adaletsizlik vardı
bunu giderelim. Eşit işe eşit ücreti yeniden
sağlayalım. Şimdi zaten ilgili bakanlar burada yok. Dün
İçişleri Bakanı buradaydı, Millî Savunma Bakanı
buradaydı; sorular sorduk, onların yanıtlarını dün
akşam alamadık yeterince. Bugün yine soruyorum bu kürsüden: Bu
eksiklik yalnız bu üç temel konuda mı
yapılmıştır? Hayır. Birçok alanda eşitsizlik,
adaletsizlik vardır ve o kanun hükmünde kararnameyle de diğerlerine
yönelik haksızlık yapılmıştır.
Ama en önemlisi şu:
Değerli arkadaşlar,
çağdaş ülkelerde bu tip kanunlar, bu tip ayrıntılar
yazılmaz. Çağdaş ülkelerde temel başlıklar konulur,
anayasal düzen konulur, ona ilişkin temel başlıklar konulur.
Böylesi düzenlemeler sendikalara verilen haklarla sağlanır; bunlar
toplu sözleşmeyle çözülecek metinlerdir. Yani biz, burada, bu Mecliste
kanun yaparın ötesinde neredeyse yönetmelikleri, neredeyse toplu
sözleşme düzenine müdahale eden bir süreci başlatmış olduk.
Dolayısıyla, aslında çağdaş ülkelerde,
Batılı ülkelerde tam da bu sorunlar sendikalar
aracılığıyla çözülür. Yani İsveçte polis
sendikası 1886 yılında kurulmuştur. Yine, subayların
sendikası 1886 yılında kurulmuştur. Şimdi, oralarda bu
sorunlar, böylesi haksızlıklar sendikalar eliyle çözülürken ve
onların böyle hakları varken, geliyoruz biz, her bir bireyle ilgili
sorunu bu Meclisin gündemine taşıyoruz.
Şimdi eşit
işe eşit ücret diyoruz. Bir taraftan alfabede harf
bırakmadık, 4/A, 4/B, 4/C, sözleşmeli personel, ücretli
personel, taşeron uygulaması, geçici personel
Yani bu Meclisin çatısı altında bile burada
birçok uygulamalarını beraber gördüğümüz çok farklı statüde
çalışanlar var. Aynı işi yapıyorlar, aynı
değerde üretim içinde, aynı garsonluğun içinde yer alan, birisi
kadrolu, birisi sözleşmeli, birisi taşeron.
Yine
-Millî Eğitim Bakanımız burada- bir eğitim sistemi
düşünün değerli arkadaşlar, kadrolu, sözleşmeli, ücretli. Yani
şimdi, eğitim veriyorlar, eğitim veren üç ayrı dalda
öğretmenler ayrı statüde çalışıyorlar, oralarda bir
eşitlik yok. Diğer, bu ülkede çalışanlarla ilgili
eşitlik yok. Nerede eşitlik aranıyor? Temel dar alanlar. Temel
dar alanlar giderilsin, onlarla ilgili eşitlik sağlayalım
adı altında kanun düzenlemesi yapılıyor.
Değerli
arkadaşlar, şunu yapalım öncelikle: Bakın, ileri demokrasi
diye hep yutturulan, ileri demokrasiye Türkiyenin geçtiği, büyüdüğü
ekonomide Türkiyede neler yaptığınızı ilk önce bu masaya
koymaya ihtiyacımız var, burada tartışmaya
ihtiyacımız var. Daha dün, hemen başkentin yakınında,
komşumuz ilçede, Geredede işçiler temel haklarını
kullandıkları için, sigortasız çalıştıkları
için, yasa dışı çalıştırdıkları için
eylem yaptılar. Karşılığı mükafat olarak nedir?
Cop, gaz bombaları. Temel haklarını kullanıyorlar yani bizi
sigortasız çalıştırıyor diye isyan ediyorlar,
sendikasız, örgütsüz çalıştırdıkları için isyan
ediyorlar, yıllarca aynı ücretlerde
çalıştırdıkları için eylem yapıyorlar. Onun
cezası ya cop ya gaz bombaları. Şimdi, neyin adaletini
sağlıyorsunuz siz? Büyüyen ekonominin, büyütülen ekonominin hangi
bedellere mal olduğunu buraya koymaya ihtiyacımız yok mu?
Büyüyen ekonomiden bahsediliyor sürekli. Hangi bedellerle? Açlık
sınırı altında çalışan insanların üzerinden.
Daha, yeni asgari ücret tespit edildi. Yeni asgari ücret övüldü, birçok onay da
alındı, en büyük işçi konfederasyonu da altına imza
attı ve dediler ki: Büyük bir mutabakat var. ve gerekçesinde de diyor ki
Konfederasyon: Eğer biz yeterince onay vermeseydik o zaman daha da kötü
olurdu. Şimdi, kötüyü gösteriyorlar yani daha iyi olması gereken
düzenlemeye tavır koymak yerine, Biz müdahale etmeseydik ve imza
atmasaydık daha kötü olacaktı
Yani iktidar iyiyi istemiyor, kötüyü
istiyor ama dengeyi bulmak için biraz daha koşulları
iyileştirmek noktasına geliyor. Peki, tespit edilen asgari ücret
nedir değerli arkadaşlar? Gine TÜİKin rakamlarına göre
konuşuyorum, onları baz alırsınız; TÜİKin
rakamlarına göre 992 lira açlık sınırı, asgari ücret
700 lira. Ne oldu yani şimdi? Açlık sınırının
altında insanları çalıştırmanız mı
eşitlik ilkesiyle sorunu çözüyor? Hem de bu ücretler sekiz saatlik çalışma
karşılığı değil. On bir, on iki, on üç, on dört
saatlik kölelik koşullarında çalıştırılıyor
insanlar ve bunun adı da sözüm ona asgari ücret oluyor ve bu, övünülerek
bu toplumun önüne konuluyor.
Değerli
arkadaşlar, asıl müdahale edilmesi gereken yan, kayıt
dışı ekonomidir. Kayıt dışı ekonomi
konusunda Hükûmet hiçbir şey yapmıyor. Sendikasız
çalışmayla ilgili, Sayın Bakan sürekli burada ifade etti
Getiriyoruz, geliyor. dedi. Sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki engeller
kaldırılmıyor, örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller
kaldırılmıyor.
Şimdi,
daha geçenlerde 4 işçimiz yaşamını yitirdi. İş
kazaları açısından Türkiye Avrupada 1inci, dünyada 3üncü.
Şimdi, bu büyüyen ekonomiden öğütler verirken, hep bunun
masallarını dinlerken bunun bedelini kim ödüyor bu ülkede?
Çalışan kesim ödüyor. O çalışan kesimin üzerinde
yaptığınız ayrımcılığı önlemeden,
onlara insan onuruna yakışan bir ücret vermeden, kölelik
koşullarında çalıştırarak onlardan başlayan bir
büyüme sizin vicdanlarınıza oturuyorsa diyeceğim bir şey yok.
Emeklilerle
ilgili, intibak yasasıyla ilgi düzenleme deniliyor, Bakanlar Kurulundan
geçtiği ifade ediliyor, Meclis gündemine gelmiyor ve emekliler can
çekişiyorlar. Onlar sadaka da istemiyorlar, geçmişte verdikleri,
geçmişte ödedikleri bedellerin karşılığında
insanca, onurluca bir yaşam istiyorlar. Dolayısıyla, buradaki
Eşit işe eşit ücret politikası tamamen bir
kandırmaca, tamamen birilerine mesaj vermedir, vitrine oynamadır.
Gelin, eşit ücreti tüm Türkiyede adil, eşit hem emeklilere hem
çalışanlara hem bu ülkenin esnafına sağlayalım
diyorum.
Hepinize
teşekkür ediyor, saygılar ve sevgiler sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Çelebi.
Gruplar
adına ikinci konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan.
Buyurun
Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 112 sıra sayılı
Tasarının 1inci maddesinin (a) bendi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Genel
gerekçede Emniyet Genel Müdürlüğünde görev yapan pilot ve kurbağa
adamların 3160 sayılı Kanuna göre almakta oldukları
tazminatlarının 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 2629
sayılı Kanunda yapılan düzenlemeye paralel
artırılması
Belli ki aceleyle işler unutulmuş. Bir
de 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yapılan düzenlemeler
deniyor. Allahtan neler var
Hemen madde gerekçelerine bakıyoruz:
Madde
1in gerekçesi: Bu madde ile 3160 sayılı Kanuna göre tazminat
alanlardan yönetici kadrolarına atanan personel ile Toplu Konut
İdaresi Başkanlığı personeli için mevcut mevzuat
hükümlerinin muhafaza edilmesi ve ayrıca, kurumlarda aynı veya benzer
kadro ve görevlerde bulunan personelin aynı düzeyde ücret alması
amaçlanıyor. diyor. Hoppala, bu işin neresini düzelteceğiz?
Yapılan yanlış idi, şimdi yanlışı
yanlışla düzeltmeye çalışıyoruz. Bunu kime, nasıl
ifade edeceksiniz? Bu sehven yapılan bir iş değil ki; sehven
yapılsa, bunu Hükûmet kendisi getirir, bunu düzeltmeye
çalışır. Bu, Hükûmetin yanlış yaptığı
bir işi, bilerek yanlış yaptığı bir işi ne
yapıyor? Bir sayın milletvekili insafa geliyor, Toplu Konut
İdaresindeki arkadaşlarımız sıkıntıya
girmesin. diyor. Neden? Görevdeyken 4 bin lira para alan bir arkadaş,
görevden ayrıldığı zaman 1.900 liraya, 2 bin liraya
düşüyor. Ya, siz bu kadar sevdiğiniz bir Toplu Konut İdaresine,
bu kadar methettiğiniz bir Toplu Konut İdaresine bu kadar ayaklar
altına alan bir düzenlemeyi nasıl yaparsınız, neresi
doğru? Oradaki insanları beğeniyoruz. diyoruz, çalışıyor
diyoruz, Hükûmetin en aydınlık yüzü diyorsunuz. Peki, bu insanlar
size ne yaptı da böyle bir kötülük yapıyorsunuz? Bu, sanıyorum
Hükûmetin hiçbir problemi değil veyahut Biz yanlış yaptık,
bu insanları rezil edercesine bir hâle soktuk, bari bize hiç
dokunmasın, bir arkadaşımızla bu konuda -Sayın Vekilden
özür diliyorum ama- bir teklif verelim de bu işi düzeltelim,
helalleşelim Toplu Konut İdaresi personeliyle. diyorlar. Bende öyle
bir zan çıkıyor. Komisyon raporunun yarısı TOKİye
ait. TOKİye bir Hükûmetin nasıl işkence ettiğini
anlatıyor, bir sonraki şeyde yine anlatacağım.
Sevdiğiniz bir kurum bu kadar hırpalanır mı Sayın
Bakan, bu kadar rezil edilir mi Sayın Bakan?
Şimdi,
nasıl bir şey, biliyor musunuz? Çocuğun boğazına
lokmayı koymuşsunuz, lokma çocuğun boğazına
durmuş, çocuğun, kurtulsun diye sırtına vuruyorsunuz,
yumrukluyorsunuz, çocuk neredeyse ölmek üzere; ölecek, yumrukluyorsunuz. Ya,
bunun neresi iyi? Hükûmet olarak neresini iyi yaptınız Toplu Konut
İdaresinin? Bu adamların burada işi gücü ne? Çok işi var,
yurt dışında bilmem kaç tane şantiyesi var. diyorsunuz.
Günah değil mi bu insanları burada, komisyonlarda süründürüyorsunuz.
Demek ki Sayın Vekil insafa gelmese Hükûmetin umurunda değil böyle
bir şey. Olabilir mi böyle bir şey?
Şimdi,
farklı sesler çıkmaya başladı, belki de Sayın
Milletvekili ondan cesaret etti. Kendi açınızdan performans nedir?
diye değerlendirip bir kanaate de varabilirsiniz; sehven madde gerekçesi
Kararnameyle, 666 sayılı, 375i değiştiriyor da
diyebilirsiniz. Şimdi, kararnameyle yaptığınız
işi kanunla düzeltmeye çalışıyorsunuz. Biz bunu
komisyonlarda söyledik. Esas olan, o yetki kanununda -tutanakları
komisyonda- burada olmayan bir komisyon başkanı tarafından
nasıl bir kâğıt imzalandıysa komisyon üyelerinin usulsüz
bir şekilde -nedir- davet edilmesidir. Haddizatında
Cumhurbaşkanının ona dikkat etmesi lazımdı. Siz
nasıl çağırırsınız olmayan bir imzayla?
Sıkıntı orada. O günkü Sayın Meclis Başkanı bunu
nasıl gönderdi, Sayın Cumhurbaşkanı nasıl atladı;
anlamakta sıkıntı çekiyorum.
Şimdi,
bakınız, 2003le 2011in birinci dönem tahlil toplamı, 4 milyon
82 bin tane Türkiyede inşaat ruhsatı alınmış, daire
sayısı bu. Bunun yüzde 40ı üç büyük ilde, bunun da yarıdan
fazlası İstanbulda, 900 bin civarında. Sayın Başbakan
Belediye Başkanıyken İstanbula pasaportla girilsin.
dediği yere 900 bin tane ilave -ne yapıyor- ruhsat veriyor. Bu öyle
kentsel dönüşüm falan da değil yani, onun bir mantığı
var kendi içinde. Bunun neresi mantıklı, neresi düzgün? Aynı
dönemde yapı kullanım iznine bakıyorsunuz, bu dairelerin yüzde
56sının, yaklaşık yarısından biraz
fazlasının -2 milyon 300 bini diyelim- yapı kullanım izni
var, bunların yüzde 31i üç büyük ilde. Yani Türkiyede
başlanılan dairelerin AKP geldiğinden beri ancak
yarısı yapı kullanım izni alabilmiş. Yapı
kullanım izni alan dairelerin yüzde 47si
Bunların yüzde 31i üç
büyük ilde. Üç büyük ildeki yapım kullanım izinlerinin yüzde 52si de
Ankarada. İstanbulda yapı kullanım izni almaya ihtiyaç bile
duymuyor insanlar. Şimdi, bu oran Ankarada yüzde 73, İzmirde yüzde
96, İstanbulda yüzde 22. Diğer bir ifadeyle, üç büyük ilde bu oran
yüzde 47. Ortalama yapı inşaat değerini 39 bin liradan 91 bin
liraya çıkarmışsınız. Yani 2003 yılında bir
dairenin fiyatı 39 bin lira iken bu dairenin maliyetini 91 bin liraya
getirmişsiniz. Bunlar resmî rakamlar, bulamazsanız, bende var, ben
size hesaplarını veririm. Ay ay, il il takip ediyorum ben bunları.
Metrekare maliyeti de 246 liradan 610 liraya çıkmış, o da
yaklaşık 3 katı.
Dün
tasarının geneli görüşülürken Sayın Bakana Komisyon
raporunda, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yapılan
düzenlemeler sonucunda istemeden TOKİ personelinin mağduriyetine yol
açıldı. Bunun için, giderilmesi için teklifin olumlu
karşılandığından bahsediliyor. Bilerek mağdur
ettiklerinizi ne zaman düzelteceksiniz? diye sorduk, İnsanlar bilerek
mağdur edilir mi? dedi bize Sayın Bakan. Ya, bu
yaptığınız ne? Bu yaptığınız ne? Kanun
hükmünde kararnameyle tarumar ediyorsunuz, Göz bebeği dediğiniz
kuruluşu mahvediyorsunuz. Yarın, başka kurumlardaki insanların,
size bağlı İstatistik Enstitüsündeki insanların
maaşı düşüyor, buna ne diyeceksiniz? Bunu neyle düzelteceksiniz?
Ona kanun getirmeyecek misiniz?
Şimdi,
bir şey söylemek istiyorum, gerçekten, yapılan bu iş
başlangıçta yanlıştı. AKP Hükûmeti panik hâlinde,
yapılan düzenlemelerin, yanlışların nerede olduğunu
bilmiyor, neresine basılırsa, hangi kurum ben yaptım derse, hangi
kurum ben yandım derse, hangi kurum beni yaktınız derse, siz
oraya su dökmeye çalışıyorsunuz. Bu Meclise doğru düzgün
bir tasarıyla gelseydiniz, Yetki Kanununu öyle
tartışsaydık, öyle, olmayan imzaların üstünü doldurarak
komisyonlara adam çağrılmasaydı, ne yapılırdı?
Doğru düzgün bir kanun çıkardı, yetki kanunu da öyle
çıkardı. Bu iş ortalığı bozdu, düzeltmedi,
sıkıntıya soktu Sayın Bakan. Şimdi, bu yapılan
iş, Meclisi neye çalıştırmaktır? Zinciri
çıkmış bisiklet gibi pedalı çeviriyorsunuz ama pedal sizi
ileri götürmüyor. Bu insanlar, yapacakları mesaiden burada sizin
yaptığınız yanlışların düzeltilmesi için
oturuyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) - Bizim soracağımız sorulara siz cevap
veremeyeceğiniz için orada oturtuyorsunuz. Yoksa, gitsinler yerlerinde
işlerini yapsın insanlar.
BAŞKAN
Sayın Ayhan, teşekkür ediyorum.
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) Ben teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Gruplar adına üçüncü konuşmacı, Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken.
Buyurun
Sayın Baluken.
Süreniz
on dakika.
BDP
GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Vurulmuşum!
Dağların
kuytuluk bir boğazında,
Vakitlerden
bir sabah namazında,
Yatarım,
Kanlı,
upuzun.
Vurulmuşum!
Düşüm,
gecelerden kara,
Bir
hayra yoranım çıkmaz.
Canım
alırlar ecelsiz,
Sığdıramam
kitaplara,
Şifre
buyurmuş bir paşa,
Vurulmuşum
hiç sorgusuz, yargısız.
Ölüm
buyruğunu uyguladılar.
Mavi
dağ dumanını,
Ve
uyur uyanık seher yelini,
Kanlara
buladılar.
Sonra
oracıkta tüfek çattılar,
Koynumuzu
usul usul yoklayıp
Aradılar.
Didik didik ettiler.
Kirmanşah dokuması al
kuşağımı,
Tespihimi, tabakamı alıp gittiler.
Hepsi de armağandı Acem elinden.
Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız.
Karşıyaka köyleri, obalarıyla,
Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu.
Komşuyuz yaka yakaya,
Birbirine karışır tavuklarımız.
Bilmezlikten değil,
Fıkaralıktan,
Pasaporta ısınmamış içimiz.
Budur katlimize sebep suçumuz.
Gayrı eşkıyaya çıkar adımız,
Kaçakçıya,
Soyguncuya,
Hayına...
Kirvem hallarımı aynen böyle yaz.
Rivayet sanılır belki,
Gül memeler değil,
Domdom kurşunu,
Paramparça ağzımdaki...
Aslında bu konuşmayı, dün, Uluderede
Roboski köyünde yapılan katliamla ilgili sorumluluğu olduğunu
düşündüğüm şiir dostu, sanat uzmanı İçişleri
Bakanı buradayken yapacaktım, bu şiiri de onun için
hazırlamıştım. Gerek İçişleri Bakanı gerek Millî
Savunma Bakanı, dün, istifa etmesi gereken konumda olması gerekenler
burada su yüzüne çıkarak tamamen olayı farklı bir boyuta,
farklı bir merciye taşımak istediler. Bunu tekrar kınamak
için, bu şiirle, tarihin tekerrür ettiği bu derin katliamın
acısını sizlerle birlikte paylaşmak istedim.
Değerli milletvekilleri, içinden geçtiğimiz
süreç içerisinde her geçen gün acıların daha fazla
yaşandığı ve artık katliamların bize sunmuş
olduğu cenazelere yetişemeyeceğimiz bir sürece gelmiş
bulunuyoruz. Bizler bu katliamları sahiplendikçe, bu katliamların
sorumlularının yargı önüne, adalet önüne çıkarılmasını
savundukça işte bize verilen cevapları görüyorsunuz. Başbakan
Sayın Tayyip Erdoğan, nifak tohumundan başlayıp kök salma,
kökünü kurutma edebiyatlarından başlayıp terör
uzantılarına, iblisin peşinden gitmeye kadar varan cümlelerle
devam edip tuvalet kokan cümlelerle birtakım hakaretlerde bulunuyor.
Tabii, bunların hiçbiri bu katliamı göz ardı etmemizi
engellemiyor. Bu katliamın sorumluları yargılanıncaya
kadar, burada sorumluluğu olan herkes bir şekilde kamuoyu nezdinde
adalet önüne çıkarılıncaya kadar ulusal ve uluslararası
düzeydeki bütün platformlara bu olayı götüreceğimizi ve bu olayı
taşıyacağımızı ben tekrar sizlerle paylaşmak
istiyorum. Yaşanan hadiselerle ilgili tam bir vicdansızlık
örneği içerisindeyiz. Bütün ölümlerle ilgili kör, sağır, dilsiz
olan bir toplum vicdanı söz konusu.
Bakın,
birkaç gün önce buraya barış anaları geldi. Bu barış
anaları artık kendi kucaklarına cenazeler gelmesin diye kendi
yaşamış olduğu acıları burada, çözüm yeri olan bu
Parlamentoda bir şekilde dillendirmeye ve milletvekillerine bir ses
vermeye geldiklerinde de hiçbir milletvekili, hiçbir Parlamento üyesi merak
edip bu barış analarıyla bir görüşme dahi yapmadı. Bu
barış anaları geldiklerinde şunu söylüyorlardı: Artık
bu siyasi soykırım operasyonlarına son verin. Her gün
çocuklarımızı cezaevine gönderdiğiniz bu uygulamalar,
soruna bir çözüm getirmediği gibi, bu sorunun -Kürt sorununun- her gün
çözümsüzlüğünü derinleştiriyor. Askerî operasyonları her gün
yaptığınızda, hem bize hem Türk analarına,
Anadoludaki analara her gün cenazeleri artırma dışında
herhangi bir şey yapmıyorsunuz, herhangi bir çözüm getirmiyorsunuz.
dediler. Tecridi sonlandırın. dediler, İmralıda
uygulanan işkence sistemi yetmiyormuş gibi, uygulamış
olduğunuz tecritle her geçen gün çatışmalı süreci de
artırıyorsunuz. dediler. Bunu söylerken, buradaki milletvekilleri
gibi, siyasi bir hesap üzerinden yaklaşmadılar. İmralıya
diyalog ve müzakere ile yaklaşıldığı sürede kendi
kucaklarına gelen cenaze sayısını tecrit dönemindeki cenaze
sayısıyla kıyasladılar. Ancak barış
analarının bu çağrılarına karşı tamamen
kapalı, kendi vicdanını devreye sokmayan bir Parlamento
uygulamasıyla karşı karşıyayız.
Çağrıyı
yapan sadece barış anaları değil, ölen asker anneleri de
aynı şekilde çağrı yapıyorlar. Bakın, sizin
görmek istemediğiniz, son bir hafta
içerisinde intihar etti denilen 6 askerin -ki bunların da
hepsinin Kürt olması da ilginç bir tesadüftür- anneleri bizlere
çağrıda bulunuyor. Hakkârinin Yüksekova ilçesinde intihar
ettiği söylenen er Ahmet Sezginin annesi bu çağrıyı
yapıyor. Yine, ismi açıklanmayan, Yüksekovada kaza kurşunuyla
öldüğü söylenen askerin annesi bu çağrıyı yapıyor.
Elâzığ Poyraz köyünde intihar ettiği söylenen -son bir hafta
içerisinde bütün bunlar- Vanlı Lütfü Esmerin annesi bu çağrıyı
yapıyor. Antep İslâhiyede intihar ettiği söylenen Urfa
Siverekli Semih Çiftçinin annesi bu çağrıyı yapıyor.
Kastamonu İneboluda intihar ettiği söylenen Malatyalı er
Doğukan Kahyaoğlunun annesi bu çağrıyı yapıyor.
Çanakkalenin Gelibolu ilçesinde intihar ettiği söylenen Dersimli Deniz
Yurtseverin annesi bu çağrıyı yapıyor. Artık bir
şekilde bu yapılan çağrılara bir kulak kabartmak, bir
vicdani muhasebeyi devreye sokmak ve bu yaşanan acılarla ilgili bir
çözümü getirmek gibi bir vicdani sorumluluğumuz var.
Şimdi
burada tartışılan kanun hükmünde kararnamelerle, kanun
tasarısıyla ilgili biz istediğimiz kadar buraya kendi
önerilerimizle gelelim, istediğimiz kadar birtakım söylemleri, çözüm
projesinin veya eksik gördüğümüz noktada kanunla ilgili birtakım düzenlemelerin
bir parçası olma adına getirelim, siz maalesef Meclisi kendi
bildiğiniz uygulamalarla, kendi bildiğiniz kanun
tasarılarıyla, kanun hükmünde kararnamelerle işlettiğiniz
için de hiçbir işe yaramıyor. Dolayısıyla, hiç olmazsa
ülkenin bu ana sorunlarına yönelik artık, bir vicdan muhasebesi
içerisine girmenin son derece önemli olduğunu belirtmek istiyorum.
Tabii,
burada TOKİyle ilgili bir kanun tasarısı, kanun hükmünde
kararname tartışılıyor. En azından, TOKİnin
mevcut durumuyla ilgili birkaç tespiti yapmak istiyoruz. Son yıllarda
özellikle, yaşanan depremlerle ilgili, TOKİnin, bu depremler ve
doğal afetlerle ilgili halkımızın mağduriyetini
gideren bir kurumsal yapıdan çok bu acılar üstüne ticaret yapan bir
kimliğe, bir hüviyete büründüğünü belirtmek istiyorum. Özellikle
Vanda 500 binin üzerindeki insana bir kışı çadırda
geçirten bir pratik sergilediniz. Bu konuda hakikaten alkışlanacak
bir yetersizlik içerisindeydiniz. Ancak hâlâ Van depremiyle ilgili buraya gelen
her arkadaş sanki her şey güllük gülistanlıkmış gibi
bir tablo ortaya çıkarıyor.
TOKİnin
yapmış olduğu bu deprem ticaretiyle ilgili en somut örneği
kendi seçim bölgem olan Bingölle ilgili vermek istiyorum. Bingölde yüzde 58si depremden etkilenen bir
şehri doğal afet ilan etmedi bu Hükûmet ve doğal afet ilan
edilmeyen bu yerde yapılan konutlar maliyetinin çok üzerinde Bingöllü
depremzedelerin önüne getirildi.
Bakın,
o dönemde TOBBun Bingölde bir deprem konutu için
çıkardığı maliyet 29 bin iken TOKİ tarafından bu
maliyet 40 bin civarında, 40 bin olarak, 38 bin ve 40 bin olarak halka
çıkarıldı. O dönem özellikle TOBBun ve iş
adamlarının hibe olarak vermiş olduğu birtakım
konutların parası -ki, örneğin TOBB tarafından 15 milyon
TLlik bir hibe yardımı yapıldı- bunlar da hiçbir
şekilde vatandaşın bu konut borçlanmasına
yansıtılmadı ve TOKİ, bahsettiğim noktalar, diğer
yerlerde yapmış olduğu konutların yaklaşık 2
katı bir maliyetle Bingöllü depremzedeleri borçlandırarak buradan kâr
elde etmeyi amaçladı.
TOKİnin
Bingölle ilgili özellikle bu son dönemde kentsel dönüşüm projesi
adı altında yaptığı, yapacağı yerel
yönetimle beraber İnönü Mahallesinde yapacağı konutların
maliyet fiyatlarının da yine civar illere göre, çevre illere göre çok
yüksek olduğunu görüyoruz. Örneğin 120 metrekarelik bir dairenin
fiyatı 156 bin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Baluken, süreniz tamam.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) - Bir dakikada bitiriyorum.
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri
İDRİS
BALUKEN (Devamla)
BAŞKAN
Sayın Baluken, teşekkür ederim.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Peki, teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şahsı adına Denizli Milletvekili
Sayın Mehmet Yüksel.
Buyurun
Sayın Yüksel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
MEHMET YÜKSEL (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 1inci maddesinin (a) fıkrası üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 1inci maddesinin (a) fıkrasında yapılacak
değişiklik ile 3160 sayılı Kanuna göre tazminat alanlardan
yönetici kadrolarına atanan personel ile Toplu Konut İdaresi
personeli için mevcut mevzuat hükümlerinin muhafaza edilmesi ve ayrıca
kurumlarda aynı ve benzer kadro ve görevlerde bulunan personelin aynı
düzeyde ücret alması amaçlanmaktadır.
Yine 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 2629 sayılı Kanunda
değişiklik yapılarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde belirli
görevleri ifa eden personelin tazminatlarında iyileştirmeler
yapılmıştır. Buna paralel olarak da emniyet
teşkilatında da benzer görevleri ifa eden pilot ve kurbağa
adamların 3160 sayılı Kanuna göre almakta oldukları
tazminatların artırılması, anılan kanun hükmünde
kararname ile yapılan diğer bazı düzenlemelere ilişkin yeni
düzenlemeler yapılması ihtiyacını ortaya
çıkarmıştır. Görüşmekte olduğumuz düzenleme, bu
kanundaki ihtiyacın giderilmesi amacıyla
hazırlanmıştır.
Bilindiği gibi
TOKİ, ülkemizde sağlıklı ve yaşanabilir çevrelerde
yeterli ve nitelikli konut üretiminde çok önemli projeler yürütmektedir.
Hükûmetimizin Planlı Kentleşme ve Konut Üretimi Programı
kapsamında başlatılan konut seferberliğiyle 2003-2012
arasında TOKİ 81 ilde, 800 ilçede, 2.206 şantiyede 518.178 konut
üretmiştir. Bunlardan 204.278i dar ve orta gelirli grubuna, 141.500ü alt
gelir ve yoksullara yönelik, 63.352si gecekondu dönüşümü için, 22.532si
afet konutları, 4.241i tarımköy uygulamaları kapsamında
otuz beş köyde uygulanmıştır. Bu üretilen konutların
toplam 435.903ü sosyal konut niteliğindedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Toplu Konut İdaresi
Başkanlığının 2985 sayılı Kanunla
belirlenen görevleri ve bu görevlere ilaveten diğer kanun ve kanun
hükmünde kararnameler ile getirilen görevler Başkanlığın
iş yükünde ciddi artışlar meydana getirmiştir. TOKİ
personelinin yoğun çalışma temposu nitelikli ve kalifiye
personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ve özel sektöre
geçişini hızlandırmaktadır. Bu durum TOKİ
tarafından yürütülmekte olan birçok projenin gecikmesine sebep
olmaktadır.
Görüşmekte
olduğumuz kanunun 1inci maddesiyle, artan iş yükü ve nitelikleri
dikkate alınarak gerek emniyet personeli gerekse Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı personelinin diğer kurumlardaki aynı
pozisyondaki personel ile aynı ücreti alması ve aradaki ücret
farkının ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır.
Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum, yasanın
hayırlara vesile olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yüksel.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı, Gümüşhane Milletvekili Sayın
Feramuz Üstün.
Buyurun
Sayın Üstün.
FERAMUZ
ÜSTÜN (Gümüşhane) Değerli milletvekilleri, 112 sıra
sayılı
375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin (a) fıkrası üzerinde şahsım adına söz
aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Emniyet Genel Müdürlüğünde
görev yapan pilot ve kurbağa adamların 3160 sayılı Kanuna
göre almakta oldukları tazminatların, 666 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle 2629 sayılı Kanunda yapılan düzenlemeye
paralel olarak artırılması ile anılan Kanun Hükmünde
Kararnameyle yapılan diğer bazı düzenlemelere ilişkin yeni
düzenleme yapılması ihtiyacı ortaya çıkmış
bulunmaktadır.
1inci
maddenin (a) fıkrasında Ek 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasına Müsteşarlığı ibaresinden sonra gelmek
üzere Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ibaresi,
aynı fıkranın (a) bendine ait kadrolarda yer alanlar ibaresinden
sonra gelmek üzere ile 28/2/1985 tarihli 3160 sayılı Kanuna göre
tazminat alanlar ibaresi, ikinci fıkrasına göre yapılan
ödemeler, ibaresinden sonra gelmek üzere 4/6/1937 tarihli ve 3201
sayılı Kanunun ek 21inci maddesinde öngörülen ödeme, ibaresi
eklenerek, 1inci madde ile 3160 sayılı Kanuna göre tazminat
alanlardan yönetici kadrolarına atanan personel ile Toplu Konut
İdaresi Başkanlığı personeli için mevcut mevzuat
hükümlerinin muhafaza edilmesi ve ayrıca kurumlarda aynı ve benzer
görevlerde bulunan personelin aynı düzeyde ücret alması
amaçlanmaktadır.
Bu düzenlemeyle
eşit işe eşit ücretin verilmesiyle
çalışanlarının motivasyonunun artması ve buna
bağlı verimliliğin yükselmesi sağlanmış
olacaktır.
Bu vesileyle
düzenlemenin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Üstün.
Sayın
milletvekilleri, şimdi 1inci maddenin (a) bendi üzerinde on dakika
soru-cevap işlemi yapacağız. Beş dakikası sorular,
beş dakikası da cevaplar için olacak.
Birinci sırada Sayın
Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, tabii, burada, Millî Savunma
Bakanı da dün buradaydı, onunla ilgili bir yasa var. Bedelli
askerliğe bugüne kadar kaç kişi müracaat etti? Eğer yaş
grubu ve yoksullar için de bir düzenleme olsaydı farklı bir sonuç
alınabilirdi. Bugüne kadar kaç kişi müracaat etti? Örneğin yirmi
beş yaşa indirseydik daha farklı bir sonuç doğmaz
mıydı?
Bir de miktarı 30
bin lira değil, insanların ödeme gücüne göre yapsaydık daha
farklı bir sonuç doğar mıydı, bunu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Oktay Vural, İzmir Milletvekili.
OKTAY
VURAL (İzmir) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkanım, ben, tabii, hem Başkanlıktan hem Komisyon
Başkanından bir talepte bulunacağım. Şimdi, Plan ve
Bütçe Komisyonundan madde 1 (a), (b), (c), (d) diye geliyor, ondan sonra biz
burada maddeleri ayrı ayrı görüşüyoruz. Şimdi, Plan ve
Bütçe Komisyonu ya da komisyonlar bunları orada yapsalar da hiç olmazsa
öyle gelse.
Dolayısıyla,
bu konuda Genel Kurul ile komisyon çalışmaları arasında bu
farklılığın ortadan kaldırılması lazım.
Böylelikle hangi maddeyi, hangileri, nasıl bir madde olarak
görüşüleceği konusunda hem Genel Kurul, gruplar, milletvekilleri daha
sağlıklı bilgilenirdi. Bu bakımdan, Komisyon
Başkanımız ile Meclis Başkanlığının bu
konuda bir inisiyatif oluşturarak böyle bir uyumu temin etmesinde fayda
gördüğümü ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim, zabıtlara geçti.
İstanbul
Milletvekili Sayın Eyidoğan.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkürler Başkan.
Sayın
Başkan, elimde Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı var. Kentsel
dönüşüm yasası beklentisi içinde oluşturulan bir yasa. Bu Yasanın
içinde 25 noktada TOKİ sözcüğü geçiyor. Bunu yüce Meclisin dikkatine
sunarım.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Eyidoğan.
İstanbul
Milletvekili Sayın Tanal.
Buyurun
Sayın Tanal.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Ankarada
eski Trafik Hastanesinin bulunduğu yer yani şimdiki Ufuk Üniversitesinin
bahçesi TOKİye devredildi ancak burası yola sıfır, çok
yüksek binalar yapıldı. Bu, tabii, planlamayı da TOKİ
yapınca Ankara Büyükşehir Belediyesinin sorumluluğu vardı,
bu plana itiraz etmesi gerekiyordu. Ankara Büyükşehir Belediyesi, bu plana
ne hikmetse tüm davaları süresinde açan belediye bunda altmış
birinci gün davayı açtı, süre yönünden davası reddedildi. Acaba
görevini yapmayan belediye hakkında ne tür bir işlem
yapacaksınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tanal.
Bingöl
Milletvekili Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum.
Bingölde
TOKİ ve Bingöl Belediyesi tarafından yapılan kentsel
dönüşüm projesi kapsamında konutların fiyatları şu
şekilde çıkarılmıştır: 120 metrekarelik bir daire
156 bin, 168 metrekarelik bir daire 218 bin, 190 metrekarelik bir daire için
248 bin istemiştir, ancak aynı metrekaredeki daireler TOKİ
tarafından Mersinde ve Uşakta 97 bin ve 110 bin civarında
çıkarılmıştır. Bu farkın sebebi nedir?
İkincisi:
2003 depreminde Bingölde köyde ve kentte yapılan konut maliyetleri
aynı tutulmuştur. Köylerde yapılan konutlarda altyapı,
çevre düzenlemesi ve arsanın kendisi köylüye ait olmasına rağmen
böylesi bir uygulama neden yapılmıştır, onu merak ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Çorum
Milletvekilimiz Sayın Köse.
TUFAN
KÖSE (Çorum) Sayın Bakandan ben sormuyorum, aslında Millî
Eğitim Bakanından soracağım ama o yok, bu arada Komisyon
Başkanına sormak istiyorum.
Şimdi,
emniyette maaş artışı yapıyoruz, TOKİde
yapıyoruz, başka yerlerde yapıyoruz, milletvekili
maaşlarını da artırıyoruz ama Millî Eğitimde,
daha doğrusu çocuklarımızı, geleceğimizi emanet
ettiğimiz öğretmenlerimize herhangi bir şekilde düzeltme,
iyileştirme bugüne kadar yapmadık, son bütçede de buna ilişkin
bir düzenleme olmadı. Bu konuda en kısa zamanda bir düzenleme
yapmayı düşünüyorlar mı? Ben bunu sormak istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Ben teşekkür ediyorum.
Buyurun
Sayın Bakan.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Komisyonumuza
yöneltilen bir soru var, ben vakti dikkatli kullanmaya
çalışacağım, Komisyon Başkanımız ilgili
soruya cevap verir.
Bedelli
askerliğe kaç kişi müracaat etti? Arkadaşlarımız
bakıyorlar, onu Sayın Vekilimize iletiriz gelir gelmez bilgi. Yani
Yaş düşse, miktar az olsa ne olurdu? diye bir sorusu oldu. Tabii,
doğal olarak, yaşın düşmesi, bedelin azalması,
ekonominin gereği diyelim, arz-talep kanunu, mutlaka bir etkisi olurdu.
Fakat
bu sınırlar belirlenirken, tabii, yaş sınırı
belirlenirken özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyaçları da
dikkate alınarak şüphesiz hareket ediliyor. Ama elbette yaş çok
daha düşük düzeye alınsa mutlaka bir etkisi olur.
Bu
arada bilgi de geldi: Şu ana kadar 7.164 kişi başvurmuş.
Burada tabii, yaş sınırı, diğer farazi şeylerden
tam olarak bir sonuç çıkarmak mümkün değil ama geçmişte genelde
yüzde 20 civarında bir başvuru olduğunu biliyoruz. Geçmişte
de yapılan uygulamalarda genelde yüzde 20si civarında, kapsama giren
vatandaşlarımızın yüzde 20si civarında bir
başvuru olmuş. Burada da son güne kadar tabii tam net bir şey
söylemek mümkün değil, gelişmeleri takip etmemiz gerekiyor.
Sayın
Eyidoğan kentsel dönüşüm yasasında TOKİnin geçtiğini
söyledi. Bu doğal bir şey. Çünkü TOKİ, bugün de bu alanda çok
önemli çalışmalar yapan, önemli bir birikime sahip bir kurumumuz.
Şüphesiz bu, geleceğe dönük çalışmalarımızda da
aktif bir rolü olacaktır ama değişik kanallarla da tabii, bu
kentsel dönüşümü, bina stokumuzun iyileşmesini gerçekleştirmemiz
gerekiyor. Çok önemli bir yasa gerçekten.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Yanlış bir yasa Sayın
Bakan. İçeriği de yanlış, üslubu da yanlış.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) İnşallah Meclisimizde
ayrıntılı bir şekilde tartışılarak en güzel
şekilde çıkacaktır.
Sayın
Tanalın, Ufuk Üniversitesiyle ilgili sorusu vardı. Bu konuda benim
bir bilgim yok. Arkadaşlarımız müsaade ederseniz
yazılı bir cevap versinler, daha sağlıklı olur diye
düşünüyorum.
Sayın
Balukenin Bingöl ile ilgili bir sorusu oldu; kentsel dönüşüm. Kentsel
dönüşüm alanımızı belirledik gerçekten. TOKİ ile
birlikte ciddi bir çalışma yürüttük.
Bahsettikleri fiyatlar
kentsel dönüşüme konu olan alandaki vatandaşlarımıza
uygulanmayacak. Yani hâlihazırda çok düşük metrekareyle oturan
vatandaşlarımız hiçbir fiyat ödemeden, kendi evlerini bir
anlamda bedel olarak verip, yeni evlerine kavuşacaklar. O fiyatlar sadece
ticari anlamda satılacak olan kısmıyla ilgili fiyatlar.
Fiyatların makul olduğu şundan da belli: Bugün
itibarıyla, bildiğim kadarıyla tamamen başvurularla
dolmuş durumda. Orası merkezî bir yer, Bingölün en merkezî
yerlerinden biri. Fiyatların makul olduğunu da şuradan
anlıyoruz: Gerçekten bunlar, şu anda, satılmış
durumda. Bunlar ayrıca, eski trafik
Sayın
Tanalın sorusuna daha sonra bakarız.
Bunlar
ayrıca -dediğim gibi- kendisi satın alacak insanlar, gönüllü
insanlar için fiyatlar. Yoksa, mevcutlar, bedavaya, çok daha değerli bir
eve kavuşmuş olacaklar. Bu büyük bir hizmet olacak inşallah.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Aynı metrekareyi Mersinde daha ucuza mal ediyorlar.
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Diğer taraftan, Sayın Köse Millî
Eğitim Bakanımıza yöneltti. O yüzden ben, müsaade ederlerse,
cevabı Millî Eğitim Bakanımıza -belli bir vesileyle-
bırakıyorum. Kalan süreyi de Komisyon
Başkanımızın sorusuna ayırıyorum.
Çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN
Evet, Komisyon Başkanımız, buyursunlar efendim.
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Vuralın gündeme getirmiş olduğu husus haklı bir talep
ancak bugüne kadar bize bu yönde herhangi bir, Kanunlar Kararlar veya ilgili
arkadaşlardan bir talep olmadı. Bundan sonraki süreçte bu hassasiyete
dikkat etmemiz gerekir diye düşünüyorum. Özellikle eş güdümün
sağlanmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Komisyon
olarak gereken hassasiyeti bundan sonraki süreçte göstereceğiz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, teklifin 1inci maddesinin (a) bendini
OKTAY
VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısını
arayacağım:
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş
dakika sonra toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.30
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.42
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
-----
0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
112
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin (a) bendinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
(a) bendini tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Teklifin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet burada.
Sayın
milletvekilleri, maddeye yeni bir bent eklenmesine ilişkin ve yeni madde
ihdası niteliğinde bir önerge vardır.
Malumları
olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun,
komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın
ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun
salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzükün 87nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci
maddesine aşağıdaki (b) bendinin eklenmesini ve mevcut (b) ve
(c) bentlerinin sırasıyla (c) ve (ç) şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nur Bahçekapılı Mahir
Ünal Bedrettin
Yıldırım
İstanbul Kahramanmaraş Bursa
Nurdan Şanlı Muzaffer
Yurttaş
Ankara Manisa
b)
Ek 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan
kurumların ibaresi kurumlar ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Sayın Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Salt
çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Arar mısınız efendim? El kaldırmak
suretiyle sayarsanız Sayın Başkan.
BAŞKAN
Kaldırsınlar efendim, sayalım.
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Sayın
Başkan, 21 kişi gerekiyor, şu anda 22 kişiyiz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge
üzerinde, yeni bir madde olarak, görüşme açıyorum.
Grupları
adına söz isteyen?
Sayın
Hasip Kaplan, Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan, buyurun efendim.
Süreniz
on dakika Sayın Kaplan.
BDP
GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kanun teklifi hazırlandı,
yasalaştı, yetmedi, 2 Kasımda kanun hükmünde kararname
çıkarıldı, o da yetmedi; yirmi beş gün sonra yeni bir kanun
teklifi getirildi; o da yetmedi, arkasından da -daha yolda- AK PARTİ
çoğunluğu bir önergeyle madde ihdası yapıyor. Şimdi,
böyle bir Meclis yasalaşma anlayışıyla burada
sağlıklı bir çalışma yapmak mümkün değil.
Bu
112 sıra sayılı yasada TOKİ var, pilotların, uçuş
elemanlarının, dalgıçların özlük işleri var.
İçişleri Bakanlığı, Millî Savunma
Bakanlığının bağlı olduğu bir kanun teklifi
görüşülüyor ve tabii biz, burada muhalefet olarak, muhalefet grubu olarak
tabii ki denetim görevini burada yapıyoruz, soru soruyoruz.
Dün,
bu kanun teklifinin tümü üzerindeki görüşmeler bittiği zaman
Sayın Millî Savunma Bakanına bir soru sormuştum, İstihbarat
bilgisi nedir? diye, sonra Bu bilgiye istinaden kim emir verdi? diye, sonra
Hükûmetin bilgisi oldu mu? diye ve bu soruları sorduktan sonra,
Sayın Bakan, dün bize açıklama, sorularımıza cevap verme
yerine, -tutanakları aldım baktım- tam bir sayfa hazırlanmış bir
yazıyla gelip sorumuzla, Uludere katliamıyla, pilotaj hatası
mı, heron hatası mı, istihbarat hatası mı, MİTin
hatası mı, kimin hatası ve tabii bunların hepsi Hükûmetin
sorumluluğunda
Bir tek kelime benim sorularıma cevap vermedi.
Şimdi, bu anlayışla, bu mantıkla burada bu Meclis milletin
iradesini temsil edebilir mi arkadaşlar? Bu anlayışla biz burada
görev yapabilir miyiz?
Bakın,
elime aldığım, Sayın Millî Savunma
Bakanlığına sorduğum soruya başlamış
Ercişe gittiğimde
Benim sorduğum soru ne, Erciş nerede?
Arkasından, geliyoruz, yine Mehmet Âkiften şiirler okumaya
başlıyor. Bir soru bir dakikadır, cevabı da bir
dakikadır, saniyesi yok. Mehmet Âkiften atlıyor, Bedri Rahmiden
şiirler okuyor, arkasından Hazreti Ömerin adaletinden bahsediyor.
Hazreti Ömerin adaleti Türkiyede olsaydı, bu Mecliste olsaydı
komutanlardan sorumlu bir bakan, Hava Kuvvetleri
Komutanlığının uçaklarının, pilotlarının
sorumlusu olan bir bakan bana burada hikâye okumazdı, şiir
okumazdı, başka noktalara çekmezdi; 35 canımız ölmüş,
çıkar, onunla ilgili Hükûmetin ne bilgisi varsa paylaşırdı.
Meclise saygı bunu gerektiriyor. Meclise duyulacak saygıyla bakanlar
buna cevap vermeli ama Sayın Başkan da bu usulsüzlüğe müdahale
etmedi ve devam ediyor. Biz soruyoruz: Kardeşlerinizi niye
bombaladınız? Cevap yok. Müslüman kardeş bombalanır
mı? diyoruz, cevap yok. Katliamı kim gerçekleştirdi, Hükûmetin
bilgisi var mı? Cevap yok ve Millî Savunma Bakanı Herkesi,
katliamı gerçekleştirenleri -tutanaktan okuyorum arkadaşlar,
lütfen, vicdanınıza bırakarak- Allaha havale ediyoruz. diyor.
Sayın Bakan, siz Allaha havale edebilirsiniz, öbür dünyaya
gittiğinizde Sırat Köprüsünde
Münker ve Nekir size tokmağı indirdiği zaman, adaletiniz
neredeydi, o zaman cevap verirsiniz ama bu dünyada yakanızı
bırakmayacağım. Bu dünyada Nekir ve Münkere
bırakmayacağım bunun hesabını, partimiz
bırakmayacak, Barış ve Demokrasi Partisi bırakmayacak,
vicdanlı sivil toplum örgütleri bırakmayacak, insan hakları
kuruluşları bırakmayacak, bu konuda adaleti savunanlar
bırakmayacak, gerçeği savunanlar bırakmayacak ve
bırakmıyorlar da.
Size,
Sayın Bakana lütfen şu Şırnak ili Uludere (Kılaban)
ilçesi, Gülyazı (Buceh) ve Ortasu (Roboski) köylülerinin katledilmesiyle
ilgili araştırma ve inceleme raporunu okumalarını tavsiye
ediyorum. Sayın Bakana
Bu raporu hazırlayan Mazlum-Der ki AK
PARTİ Hükûmeti de tanır bir insan hakları kuruluşu olarak
ve Meclisteki üst kurulda görevlidir. İnsan Hakları Derneğini de
tanırsınız. O da Meclisteki insan hakları kurul
toplantılarına katılıyor. Türk Tabipler Birliğini tanırsınız,
KESKi tanırsınız -emekçileri- TMMOBu tanırsınız
-meslek örgütlerini- Çağdaş Hukukçular Derneğini
tanırsınız ve daha sayamayacağım ama
Diyarbakırda açıklama yapan 715 sivil toplum örgütünün
açıklamalarını okuyabilirsiniz. Burada anında tanıklarıyla,
belgeleriyle ortaya konmuş bir rapor var. Bunu konuşuyoruz.
Burada,
arkada Komisyon üyeleri oturuyor. Çıkarmışsınız hepsini
dışarı. Pilotlar vardı burada, çünkü onların özlük
sorunlarıyla ilgili. Komisyon üyeleri oturunca yerleri kalmamış.
Özlük işleriyle ilgileniyorsunuz. Özlük işleriyle ilgili bir
tartışmadan çok siyaseten sorumluluğunu Hükûmetin
gerektirdiği bir konuda bakın bu rapor ne kadar ciddi konulara dikkat
çekiyor. Bu raporun tespitleri, dinlediği canlı tanıklar çok
enteresandır. Yaralı kurtulan ve arkasından da sağ kurtulan
2 kişi var zaten. 13 yaralı yolda öldü. Devlet yoktu bir gün
boyunca. diyor. Bakın, tespitler burada çok vahim. Biliyorlardı,
bizi tanıyordu. diyor. Askerî birliğin, tugayın göz
mesafesinde herkes dürbünle görüldüğünde köylü oldukları,
silahsız oldukları biliniyordu.
Heronlar
var, istihbarat zaafı var. MİT diyor: Ben istihbarat vermedim.
Peki, MİT, Jüpiter gezegeninin MİT Başkanı mı Allah
aşkına? Böyle vahim bir hatada MİT Başkanı istifa
eder, generallerin yıldızları sökülür, komutanların
terfileri durdurulur, yıldızları sökülür, bunun hesabı
sorulur eğer sorumluluk komutanlardaysa; eğer komutanlarda
değilse, komutanlar, Genelkurmay hata yapmamışsa, MİTin
Başkanı hata yapmamışsa, o zaman siyasi sorumluluk Hükûmettedir.
Hükûmet,
namuslu, erdemli, etik, ahlaki, vicdani, insani davranır ve bunun
gereğini yapar, istifa eder. Erdemlilik budur. Bunu, Türkiye kültürüne
yerleştiremedik Meclise. Peki, özür dileme erdemini de mi
vicdanınızda tartışamıyorsunuz?
Şu
raporu bütün AK PARTİli milletvekillerinin ve muhalefet parti
milletvekillerinin okumasını istiyorum.
Tanığın
biri diyor ki: Asker bize dedi ki: Bu gece son geceniz. Biliyor musunuz ne korkunç şeyler var
bunun içinde? Okumaya fazla vaktim yok ama sonuç kısmına bakıp
Hükûmeti bir kez daha uyaracağım.
Ne
diyor sonuç kısmında?
Dün
burada konuştuğum zaman -evet, otuz yıllık bir ceza
hukukçusuyum, uluslararası hukukçuyum- bazı AK PARTİli
milletvekilleri bana tepki gösterdi: Nasıl katliam dersin?
Bu
rapor ne diyor biliyor musunuz arkadaşlar? Kameraya göstereceğim.
Bunu ben yazmadım, insan hakları kuruluşları yazdı.
Okuyayım, sizler de bakın, itirazınız varsa onlara
yaparsınız: Heyetimiz bu olaya ilişkin olarak
yapılanın bir yargısız infaz olduğu, öldürülenlerin
sayısı itibarıyla toplu bir katliam niteliği
taşıdığı
Toplu
bir katliam, toplu katliam,
(x) toplu
katliam
Toplu katliam kavramına
bilimsel, hukuksal, insani itirazı olan varsa bu kuruluşlara gitsin,
itirazlarını yapsın. Eğer bunun aksini ispat eden
Ve
burada çağrı yapılıyor uluslararası kuruluşlara,
ilgili sivil topluma ve herkese.
En
acısı ne biliyor musunuz? Bu hayatlar gittiği zaman,
Şırnakta görüşme talebinde bulunmasına rağmen
Şırnak Valisinden, savcısına kadar tek bir yetkili
kapısını açmamış bu kuruluş temsilcilerine. Neyi
gizliyorsunuz arkadaşlar, neyi? İnsanlıktan gizleme
şansınız var mı?
Şimdi
ben konuşuyorum burada. Vaktimiz çok, maddeler çok,
konuşacağız, birbirimize anlatacağız, belki
anlarız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP
KAPLAN (Devamla) Bu önergelerde de konuşacağız. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Sayın
milletvekilleri, ikinci konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri, değerli
arkadaşlarım; kanun hükmünde kararnameyle her şeyi düzeltmeye
kalktınız eşit ücret, eşit hak diye. Komisyonda dedik ki:
Bir şeyleri bozmayasınız. Tüm komisyon üyeleri burada. Acaba
kanun hükmünde kararnameyle bozduğunuz şeyler var mı?
Kesinlikle yok. denildi. Arkasından, bir ay geçmeden -nerede hak
mağduriyeti varsa biz mağdur olanın yanındayız. Hiç
bunda şüpheniz olmasın. Bir hak mağduriyeti varsa mağduriyetin
yanında oluruz- dediler ki: Bu kararnameyle TOKİ
çalışanlarının hak mağduriyeti var. Baş
tacı
Kimsenin hakkı yenmesin, kimse mağdur olmasın.
dedik ama aynen şu soruyu sorduk: Acaba kararnameyle bozduğunuz başka
hak mağdurları var mı? Kesinlikle yok. denildi. Herkes burada.
Hükûmet oradaydı. Şimdi bakıyoruz ki yeni bir madde. Burada
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu... Ya biz bunu size sorduk, Yok dediniz.
Niye getiriyorsunuz o zaman? O gün niye getirmediniz? Ben bunu takdirlerinize
sunuyorum.
Ben
hâlâ şunu soruyorum: Acaba kanun hükmünde kararnamelerle başka hak
mağdurları var mı, yok mu? Ben sizin yerinizde olsam bu kanunu
çekerim. Başka hak mağdurları olup olmadığına bakar
Eğer varsa düzeltmek bizim görevimiz. Kimsenin hakkının
yenmesini, kimsenin mağdur olmasını istemiyoruz. Gelin, hep
beraber mağduriyeti giderelim. Gidermeyelim demiyoruz ama yarın bir
başkası gelecektir.
Peki,
dün TOKİnin hak mağduriyetini onardınız. Bugün bu maddeyle
Tasarruf Mevduatı Sigortasının hak mağduriyeti var diye
Bilmiyoruz, inceleyemedik. Bilmiyoruz var mı, yok mu. Açık
söylüyorum, var mı, yok mu bilmiyoruz. Yeni önerge geldi,
araştıramadık. Hak mağduriyeti var mı, yok mu
bilmiyoruz. Bilmediğimiz bir şeyden getirip burada, bir dayatmayla bu
Meclise dayatılmasını da kabullenemiyorum. Önce izah edin bize.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundaki
Örneğin TOKİyi izah
ettiler, dediler ki: Burada bir mağduriyet vardır. Biz de
inandık, mağdur olduğunu biz de gördük. Ama şimdi bir
başka önergeyle, ek maddeyle Tasarruf Mevduatı Sigorta
Bilmiyoruz
acaba başkaları da var mı. Hadi bu ikisini düzelttiniz. Diyelim
ki TOKİnin de hak mağduriyeti, Tasarruf Mevduatı
Sigortasının da hak mağduriyeti var. Gidermek bizim görevimiz. Peki, başka olanlar
varsa, onlar bu kanun esnasında gündeme gelmezse ömrübillah bekleyecekler
mi? Onlar ne zaman gelecek?
Sayın
Başkanım, biraz sonra bir önergemiz var. Diliyorum ki bu Komisyon
aynı hassasiyeti orada gösterir. Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesi
görüşülürken Sayın Başkana, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanına -aynen sorduk- Bu kararnamelere, ola ki, Türkiye Büyük
Millet Meclisi girecek mi? diye sorduk, Kesinlikle, hayır. dedi. Tutanaklarda
var. Aradan iki gün geçti, Türkiye Büyük
Millet Meclisi de kararname içine alındı!
Arkadaşlar, Türkiye
Büyük Millet Meclisi bir yasama organıdır, yürütme organıyla
hiçbir bağı yoktur. Yürütme organı kendi kararnamesini kendisi
düzenleme yetkisini almışsınız. Esas yasa burada
yapılır. Buradan kaçırdınız. Peki, Türkiye Büyük
Millet Meclisinden ne istediniz? Yürütme organı, yasama
organının yetkisine nasıl müdahale etti? Yıllardan beri
-Anayasada belli- Türkiye Büyük Millet Meclisi yapısı olarak yürütme
organıyla hiçbir bağlantısı olmayan, tamamen yasama
organıdır. O zaman bu Anayasaya aykırıdır. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin kanun hükmünde kararname içine alınması
Anayasaya aykırı bir maddedir. Önerge burada. Meclis hepimizin
Meclisi. Bu Meclis kendi yasama organı. Kendi yasamasını kendi
tayin eder, kendi çalışanlarının, kendi
bürokratlarının düzenlemesini kendi yapar. Daha bir ay önce buradan
bir teşkilat yasası geçirdik. Orada, yine, kararname hükmü içine
alacaksanız teşkilat yasasını bize niye
hazırlattınız? Niye komisyonda, burada günlerce bizi meşgul
ettiniz? Mademki kararnamenin içine alacaktınız niye
yaptınız? Onu da geciktirdiniz, on beş gün sonra gönderdiniz
Sayın Cumhurbaşkanına. Gelin, aynı komisyon aynı duyarlılığı,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin onuru için, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir
yasama organı olduğu için, kendi hak ve hukukunu kendi
koruyacağı için, mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisinin de kararname
hükmünün dışına çıkması gerekir. Bu, Meclis
iradesindedir. Meclis iradesi yürütmenin iradesinin altına giremez ama
girmiştir. Ben, Sayın Komisyondan acaba bir sonraki maddede aynı
duyarlılığı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir anayasal
kurum olmasına rağmen, Anayasada maddeleri açık olmasına
rağmen kanun hükmünde kararname içine alınmasını, biz
milletvekilleri olarak içimize nasıl sindiririz? Ben içime sindiremiyorum.
Sayın
Başkanım, değerli komisyon üyeleri; Türkiye Büyük Millet
Meclisinin onurunu ve hükmi şahsiyetini kararname dışına
çıkarmak bu Meclisin görevidir. Aynı hassasiyeti orada bekliyorum.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Üçüncü
konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili, Mersin
Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.
Buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
MHP
GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten
dünden bu yana burada konuştuğumuz bu kanun, şimdi tutanaklara
da bakacak olursak, tüm grupların, özellikle muhalefet partileri
gruplarının ortak sorularına ve endişelerine muhatap olan
bir kanun. Önemli konuşmalar yapılıyor, önemli sorular soruluyor
ama kanunun sahibi Sayın Bakan burada yok. Dolayısıyla,
Sayın Bakanları tenzih ederim ama sorulan sorulara cevap verebilmek
durumda değiller. Komisyon Başkanının veya bu kanun
teklifini hazırlayan sayın milletvekillerinin de yürütmenin
adına
Çünkü sorgulanan hadise, 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin uygulanmasından, onun doğrultusunda kanunlarda
yapılan değişikliklerin getirdiği arızalar
sorgulanıyor, sıkıntılar
O sıkıntıları
düzeltmek için buraya kanun teklifi getiriliyor. Meselenin muhatabı ve
sahibi olmadığı için ne konuşmalara cevap verilebiliniyor
Dün, farkındaysanız, sayın bakanlar buraya çıkıp da bu
kanunun gerekçesini anlatamadılar, konuşmadılar, sorulara da
cevap vermediler.
Dolayısıyla,
değerli milletvekilleri, her defasında konuştuğumuz gibi,
bir birleşim, birlikte bir konuyu müzakere ediyoruz ama sayın
milletvekillerinin bu konuyla ilgisi kendiliğinden -bir suçlama için
söylemiyorum- yok. Çünkü ne 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
getirilen hususların ne o hususların diğer kanunlarda
yaptıkları değişikliklerin bilgisine sahip değiller.
Dün teklif sahipleri çıktılar buraya ama çok teknik bir konuda
açıklamalar yaptılar.
Bu
sebeple, değerli arkadaşlar, gerçekten, Türkiye'nin, yönetimin,
idarenin çok temel, çok önemli bir sorununu tartışıyoruz, o da
personel rejimi. Bir ülkenin çok sorunu olabilir ama bu sorunların
çözümünde eğer dengeli, paylaşılabilinir, kabul edilmiş,
alışılmış bir personel rejimi varsa, iç
barış, çalışma barışı dengesi
sağlanmışsa bir adalet duygusu içerisinde sorunların çözümü
için katılımı temin edebilirsiniz ama yaklaşık -dün
bir arkadaşımızın ifade ettiği gibi- seksenin
üzerindeki ödeme unsurunu içeren ve toplumun neredeyse yarısından
fazlasını doğrudan ilgilendiren yani Türkiyede devletten bir
şekilde ücret alan -tam rakamı bilmiyorum ama- 20 milyona yakın
insan var, bunların aileleriyle birlikte toplumun büyük kısmını
ilgilendiren personel rejiminin dengeleriyle ikide bir oynamak ve her
defasında ortaya çıkan yanlışlıkları düzeltmek
için buraya tekrar kanun değişikliği getirmek doğru bir yol
değil.
Bakınız, bu
kanun hükmünde kararname çıkartma yetkisi 23üncü Dönemin son
aylarında Hükûmetin talebi doğrultusunda Meclisimiz tarafından
verilmiştir. Dönem biterken gerekçede Dönem bitiyor, acil işler var.
Mevcut yasalarla etkin bir devlet yönetimi kuramadık, dokuz
yılın sonunda böyle bir imkân yakalayamadık. Bunun için bize
kanun hükmünde kararname çıkartma yetkisi verin. diyen Hükûmete Meclis
yetki verdi, 2 Kasım itibarıyla da süre verdi. E, bu kanun hükmünde
kararname 2 Kasım 2011de çıktı. Bugün 5 Ocak, iki ay
geçmiş. Bu iki ayın da büyük kısmı bütçe,
yılbaşı dolayısıyla verilen arayı da
düşünürsek Meclis bu kanun hükmünde kararname çıkmasının
hemen ertesinde yaptığı yanlışlıkları
düzeltmek için yeniden mesaiye koyuldu, yeniden bir gayret içerisine girdi.
Değerli
milletvekilleri, tabii, bizi izleyen değerli vatandaşlarıma
Hükûmeti şikâyet ediyorum. Türkiyeyi dokuz yıldan bu yana yöneten bu
iktidar -doğruyu yapmaktan vazgeçtik- bütün eksikliği ve
yanlışıyla oturmuş personel dengesini, çalışma
hayatı dengesini de altüst eden, böyle kapı
aralığında, yanlış düzenlemelerle Türkiyenin çivisini
çıkardık.
Şimdi,
TOKİ ile ilgili bir yanlışlığı düzeltmek için
çalışıyoruz. Allah aşkına, bu 666 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle dengesini bozmadığınız hangi
kurum var? Değerli milletvekilleri, devlette çalışanlara az
ücret verirsiniz, imkânlarınız oranında zam
yaparsınız; bu problem değil ama yaptığınız
düzenlemeyle devlet memurları arasında bir hak kaybına, bir
denge kaybına sebep olduysanız inanınız ki, Türkiyede en
büyük anarşiyi çıkarmış olursunuz. Şimdi,
sıralamakla bitmez, her arkadaşımız bunu soruyor burada,
her konuşmacımız buraya çıkıp konuşuyor,
TOKİdeki bu yanlışı düzeltiyorsunuz, Millî Eğitimdeki
yanlışı nasıl düzelteceksiniz? Yani muhatapları
değil sayın bakanlar ama Maliye Bakanlığındaki
personel arasındaki bu Kanun Hükmünde Kararnameyle getirdiğiniz
düzenlemelerle oluşturduğunuz dengesizliği nasıl
düzelteceksiniz? Bakınız, tarihinde ilk defa maliye memurları
Maliye Bakanlığının önünde protesto gösterisinde
bulundular.
Değerli
arkadaşlar, yani aceleniz ne, mecburiyetiniz ne, aklınız mı
yetmiyor, nedir, niye? Zaten bir sürü sorunlarıyla devam eden bu personel
rejimini böyle kanun hükmünde kararnamelerle, doğru hazırlanmadan,
iyi hazırlanmadan tekrar böyle problem içine itmenin ne gereği var,
ne anlamı var? Şimdi, sayın teklif sahibi milletvekillerini
tenzih ederim ama bu kadar önemli ve teknik bir konuda böyle bir kanun, teklif
olarak mı gelmeliydi, tasarı olarak mı gelmeliydi? Eğer
hükûmet tasarısı olarak gelmiş olsaydı, tüm kurumlara
gönderilecek ve her kurum bu kararnamenin kendi kurumunda
yarattığı yanlışlığı da ifade ederek
belki de mütekâmil veya belki de birçok eksikliği tamamlayan bir tasarı
gelecekti buraya ama yalnız, TOKİ ve İçişleri Bakanlığının
bir iki birimiyle ilgili, unutulan, eksik kalan birimlerle ilgili düzenlemeler
geldi. Şimdi, her birimizin telefonuna, faksına, mailine yüzlerce
müracaat geliyor ve herkesi mağdur etmişsiniz, Millî Eğitimde
aynı sorun yaşanıyor. Burada arkadaşlarımız
düzenlemesini çıkartmış, KİTlerde 1 sayılı
cetvele tabi olarak çalışan personelden bölge müdürü, başmüdür,
fabrika müdürü, müessese müdürü, işletme müdürü ve tüm kurumlarda birimler
arasındaki ücret dengesini perişan etmişsiniz. Şimdi, her
defasında yanlışı düzeltmek için bu Meclisi
çalıştırmaya kalkarsanız bunun adı angarya olur, buna
hakkınız yok. Biz bu ülkeyi bu millet adına yönetmek yetkinize
saygı gösteriyoruz ama doğru yöneteceksiniz. Burayı yazboz
tahtasına çevirirseniz, zor kurulan bu dengeyi, bu çalışma
barışını temin eden personel rejimini altüst ederseniz -bu
ülkeye işte birileri terör yaparak kaosu getiriyor, dış
şartlar ekonomik krizleri getiriyor- kendi elinizle kendi zemininizi
parçalamış olursunuz.
Bu
sebeple ben bu kanun teklifinin geriye çekilmesini, üzerinde
çalışılmasını ve 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle oluşan tüm bu dengesizlikleri düzeltecek şekilde tüm
kurumların bilgilerini alarak yeniden düzenlenip buraya gelmesini sizlere
teklif ediyorum. Akıllı davranış, kanun yapmak budur.
Şimdi,
burada yaptığınız kanun yapmak değil, hukuk yapmak
değil, hukuk bozmaktır değerli arkadaşlar. Üç gün sonra
bilesiniz bir başka konuyla ilgili bir kanun değişikliğini
burada tekrar tartışacağız. Milletin zamanını
çalıyorsunuz değerli iktidar partisi grubu milletvekilleri.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
- Sayın Şandır, teşekkür ediyorum efendim.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) Teklifimin dikkate alınmasını diler,
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Komisyon Başkanı Karaman Milletvekilimiz Sayın Lütfi Elvan,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiyede
yıllardan beri kamu kurum ve kuruluşlarımızda devam eden
çok önemli bir sorun vardı. Bu sorun da, özellikle bürokratlar
arasında ciddi bir tartışmaya, zaman zaman münakaşaya neden
olan ücret problemi söz konusu idi, biliyorsunuz. Birbirine benzer görevi yapan
iki farklı bakanlıktaki daire başkanları farklı
ücretler alıyorlardı, genel müdürler farklı ücretler
alıyorlardı. Bu son derece kapsamlı olan kanun hükmünde
kararname ile özellikle bakanlıklar arasındaki bu ücret
dengesizliğini gidermeye yönelik bir çalışma yapıldı.
Tabii ki bu, son derece kapsamlı ve detay unsurları da içeren bir
çalışma. Bu çalışmada bazı
kurumlarımızın isimleri değiştirildi, bazı genel
müdürlüklerimizin statüleri değiştirildi. Bu çalışmalar
yapılırken zaman zaman belki unutulan, fark edilemeyen bazı
eksiklikler söz konusu oldu, bunu kabul etmemiz gerekiyor.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) En kibarını sen söyledin ha!
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla)
İşte, TMSF de bunlardan bir tanesi. Burada, tabii orada
çalışan vatandaşlarımızın herhangi bir
mağduriyeti söz konusu değil ancak bu, çalışma
esnasında belki o anda atlanan, sehven yapılan bazı hatalardan
kaynaklanan bir sorun. Elbette, biz, Meclis olarak bu sorunları çözmek
zorundayız ve bu aksaklıkları gidermek zorundayız.
Şu
öneriye elbette katılıyorum: Zannedersem birkaç gün önce dile
getirildi, o da belki kanun hükmünde kararnamenin bir bütün olarak
değerlendirilip eksiklikler aksaklıklar varsa bir bütün hâlinde
eksikliklerin belki bir tasarı olarak Meclise getirilip Mecliste
tartışılıp ve sonuca varılması anlamlı
olacaktır diye düşünüyorum. Ancak tabii ki biz bu eksiklikleri de
gidermek zorundayız. Bu, görevimizin bir parçası diye
düşünüyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Teşkilat Yasasına gelince: Biliyorsunuz, kanun
hükmünde kararname çıktıktan sonra biz Komisyonumuzda Teşkilat
Yasasıyla ilgili görüşmeleri yaptık, hatta, kanun hükmünde
kararnamede bazı değişiklikleri de orada tasarımızda,
tasarıda kabul ettik ve Genel Kurulumuz da Türkiye Büyük Millet Meclisi Teşkilat
Yasamızı kabul etti.
Elbette,
zaman zaman aksaklıklar olacaktır, eksiklikler olacaktır,
bunları birlikte beraber tartışarak konuşarak
çözebileceğimizi ve ülkemizi daha iyi noktalara yine birlikte
getirebileceğimizi düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Sağ olun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Elvan.
Şahıslar
adına söz talebi? Yok.
Şimdi,
on dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Sisteme
girmiş arkadaşlarımızdan Kütahya Milletvekilimiz Sayın
Işık, buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, dün de sordum ama cevap alamadım. Bu kanun hükmünde kararnameyle
yapısı değiştirilen bakanlıklarda şube müdürü,
müdür ya da bölge müdür yardımcısı gibi kadrolarda
çalışırlarken araştırmacı kadrosuna atanan
yönetici pozisyonundaki çalışanların mağduriyeti söz
konusudur. Bunun giderilmesine yönelik bir düzenleme bu teklife eklenebilecek
midir?
İkincisi
de: Mülki idare amirlerinin vali yardımcısı ve kaymakamlık
görevi yapanlarına yine bu düzenlemelerle mağduriyet
getirilmiştir. Bunların da mağduriyeti giderilebilecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Aslanoğlu
sisteme girmiş, Ferit Mevlüt Aslanoğlu...
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yok.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakan.
KALKINMA BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Işıkın sorduğu soruyla ilgili -dün de sorduğunu ifade
etti- muhtemelen bir yazılı cevap hazırlanıyordur diye
tahmin ediyorum. Yalnız, genel prensip, tabii, hiç kimsenin mevcut
pozisyonundan geriye gitmemesi mevcut işini yapanların ama yeni
başlayanlarla ilgili daha farklı bir düzenleme var. Genel prensibimiz
bu şekilde ama müsaade ederlerse daha detaylı bir yazılı
cevap hazırlatalım.
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Ben
teşekkür ederim.
Şimdi, yeni ihdas
edilen 1inci maddenin (b) bendinin
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Sayın
Başkanım, mülki idareyle ilgili sorusu vardı Sayın
Milletvekilinin.
BAŞKAN Cevaplamak
mı istiyorsunuz?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Evet.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakanım.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Sayın
Başkan, değerli milletvekillerimiz; Sayın Alim Işık
Beyin sorduğu sorunun bir bölümünde 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
mülki idare amirlerinin, mülki idare amirlerinden vali
yardımcıları ve kaymakamlarımızın
mağduriyetini gerçekleştiren bir düzenlemenin olduğu ifade
edildi. Bu gerçekle bağdaşan bir değerlendirme değildir.
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile hiçbir görevlinin ücret
açısından mağduriyetiyle sonuçlanan bir düzenleme söz konusu
değildir.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Bu ay vali yardımcıları 160 TL daha az aldı.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Bunu temin eden genel
bir madde vardır. Eğer herhangi bir görevlinin, herhangi bir meslek
mensubunun ücretinde herhangi bir eksilme söz konusu olacak ise mevcut hâlinin
gerisine gitmeyeceğine dair, bir defa, garanti eden bir madde vardır.
Kaldı ki mülki idare amirlerimizin ücretlerinde herhangi bir eksilme söz
konusu değildir. Kendilerinin il özel idarelerinden almış
oldukları ek tazminatlar kaldırılmıştır ama bunun
yanında onun daha üzerinde bir iyileştirme genel bütçe gelirlerinden,
aylıklarından gerçekleştirilmiştir. Bu konu istismar
edilecek bir şekilde düzenlenmemiştir. Düzenleme, mülki idare amirliğinin
ifa ettiği görevi dikkate alan bir düzenlemedir ama yeterli midir? Daha
iyileştirilmesi gereklidir. Dile getirdiğiniz için teşekkür
ederiz. Özellikle birinci sınıf mülki idare amirliğinin
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, 160 lira düşmüş durumda.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) - Birinci
sınıf mülki idare amirliğinin daha iyi bir konuma ücret yönünden
getirilmesi, hizmetin mahiyeti itibarıyla doğru bir düşüncedir. Bakanlığımız
ve Hükûmetimiz de bu konuyu zaman içerisinde gündemine alacaktır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakan.
1inci
maddeye eklenmesi
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Karar yeter sayısı istiyoruz.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Ne istiyorsun?
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Anladım efendim.
1inci
maddeye eklenmesi öngörülen yeni (b) bendinin oylamasından önce karar
yeter sayısı istenmiştir.
Şimdi
yeni (b) bendini oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Karar yeter sayısı vardır.
BAŞKAN
- Böylece teklifin 1inci
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Kaç kişi varmış Başkanım?
BAŞKAN
Saydılar efendim, kaç kişi olduğu o kadar önemli değil.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Kaç kişi varmış Sayın
Başkan?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Divan kâtipler arasında mutabakat var mı?
BAŞKAN
Efendim, iki kâtip üye saydılar ve karar yeter sayısı
olduğunu belirttiler. Açıklama usulden değil malumualiniz.
Böylece
teklifin 1inci maddesine yeni (b) bendi eklenmiş ve diğer bentler
teselsül ettirilmiştir. Kanunun yazımı esnasında bu bentler
düzeltilecektir.
Şimdi,
mevcut komisyon raporu üzerinden devam ediyoruz.
Teklifin
1inci maddesinin mevcut (b) bendini okutuyorum:
b)
Ek 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendi yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
MHP
GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 112 sayılı
Tasarının 1inci maddesinin (b) bendi üzerinde MHP Grubunun
görüşlerini arz etmek üzere söz aldım, yüce heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Bir
önceki konuşmamda belirttim, gündem dışı konuşmamda da
belirttim, bugün aynı Yetki Yasasının üzerinde konuşurken
de bahsettim. Kanun hükmünde kararnamelerin dayandığı Yetki Yasası
hukuki değildir, geçerliliği yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yetkisi gasp edilmiştir. Bunu Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanı
bilerek pas geçmiştir. İnşaat şirketlerinin en güçlü
rekabet edeceği ne var? Bizim Türkiyede sektör olarak inşaat
sektörümüz var. Şimdi Türkiyede her şeyi özelleştiriyorsunuz, her
şeyi özel sektöre bırakıyorsunuz. Dünyada rekabet gücümüzün en
iyi olduğu sektör, tekstilden de iyi. Bu sektör hangisi? İnşaat
sektörü. Bu sektörü devletleştiriyorsunuz. Neden? Konut yapıyorsunuz.
Şimdi burada çıkan AKP sözcüleri Toplu Konut İdaresinin 518 bin
konuta başladığını ifade ediyor. 518 bin konutun 400
bininin yaklaşık dar gelirli, orta gelirli vatandaşlara
yapıldığını düşünün, bunun ne kadarı
yıllık konuta tekabül eder? 400ü 9 a böldüğünüz zaman,
yaklaşık AKPnin iktidarda bulunduğu süre içinde ortalama 45 bin
konut yapılmış olur. Bütün kopan fırtına nerede? Burada.
518 bin konutun 400 bini biraz daha düşük gelirliler, orta gelirliler için
yapıldı diyoruz.
Burada
olan bir şey var, nedir? Temayüz eden
Türkiyede ortaya çıkan
inşaat firmalarının belirli büyüklükte olanlarını ne
yapıyorsunuz? Temayüz edenler geriye gitmeye başladı. Toplu
Konut İdaresinin yaklaşık ihale verdiği firmaları
dikkate aldığınızda -toplam kaç firma olduğunu
yetkililer söyler- yeni firma temayüz ettiriyorsunuz. Hırsızlık
yapıyorsunuz anlamında falan söylemiyorum. Ne oluşturuyorsunuz?
Yeni bir durum ortaya çıkarıyorsunuz. Şimdi bu önemli bir
hadise. Buraya gelen AKP sözcüleri arkadaşlar, Toplu Konut İdaresinin
518 bin konuta başladığını söylüyor fakat AKP
İktidara gelinceye kadar, Toplu Konut İdaresinin kurulduğu
süreden o süreye kadar 40 bin konut yapıldığını
söylüyor. Ben bu arkadaşlara üzülüyorum, şunun için üzülüyorum:
Mukayese bazını kaybetmiş, eline verilen kâğıdı
yorumlayamayacak, değerlendiremeyecek kadar düşünemiyorlar, bilgi
sahibi de değiller. Bunu niçin söylüyorum? Şimdi, daha önceki
idareler, Özal döneminden de başladığınızda, bizzat
ihale vererek değil, kredi vererek bu işi ne yaptılar?
Yönlendirmeye başladılar. Toplu Konut İdaresinin
yaklaşık 1 milyon konuta kredi verdiğini AKP İktidara
gelinceye kadar hiç kimse bilerek söylemiyor veya bilmiyor. Burada
belki farklı konuşmacılar iktidara mensup aynı şeyi
söylüyorlar ama bazıları bilerek, işin farkında olarak,
bazıları da ne yapıyorlar bilmiyorlar.
Şimdi,
gerçekten şunu söylüyorum: Bakın, Vanda insanlar konut için deprem
neticesinde bekliyorlar. Burada AKPnin yaptığı
yanlışlardan dolayı, Bakanlar Kurulunun yaptığı
yanlışlardan dolayı bu insanlar, bu devletin görevlileri orada
mesai harcayacakken -Meclisin demiyorum- Bakanlar Kurulunun beceriksizliği
yüzünden -belki Toplu Konut İdaresine de sormadınız- kim bunu
hazırladıysa o da Ben bu işi çok biliyorum. diye sizi
yanılttı. Ne yaptınız? Bu insanlar işini gücünü
bıraktı, sizin bilmediğiniz meseleler için burada olur da soru
gelir diye yarısı dışarıda, yarısı burada
beceriksiz bir Bakanlıklar Kurulu mensupları için burada bekliyorlar.
Yazık değil mi bu harcanan mesaiye, yazık değil mi harcanan
emeğe?
Zaten
söyledim, bu Yetki Kanunu gerçekten sıkıntılı. Yetki
kanununun Komisyonda görüşülmesi esnasında yapılan davet de
hukuken
O günkü Komisyon Başkanının Türkiyede
olmadığı bir anda nasıl imzalandığını
bilemediğimiz bir şekilde Komisyon davet edildi. Bunun neyi var?
Güvenilir bir tarafı falan yok, hukuken sıkıntılı.
Biraz önce gündem dışı konuşmamda da söyledim, gerçekten
Cumhurbaşkanının Şike Yasasında gösterdiği
hassasiyeti burada da göstermesini çok arzu ederdim. Gerçekten
sıkıntılı.
Bakın,
çıkardığınız kanun hükmündeki kararnameler de yetki
kanununa, kapsamına uygun değil bir kere. İkincisi: Yapılan
düzenlemeler birbiriyle uyumlu ve tutarlı değil. Siz düzeltmek için getiriyorsunuz,
Sayın Bakan Kaymakamlarla ilgili bir mesele yok. diyor ama
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun problemi
çıkıyor, getiriyorsunuz, araya bir madde olarak, Komisyonun hepsini
buraya toplamaya çalışıyorsunuz, 21ini. Şimdi, belki,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulundan kimse var
mıydı görmedim burada ama o insanların, hakikaten dünyadaki bu
ekonomik durumdan dolayı finans sektörüyle ilgili ciddi ciddi
çalışmaları lazım. Onların da çalışma
şevkini öldürmüşsünüz. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulu yetkilileri size belki ulaşabilir ama dışarıda bana
gelen gariban memur ulaşamaz.
Bakın,
şuradaki stenograflar, bu mevcut İktidar yüzünden
sıkıntıya girdiler. Yarın bunlardan sonra başlayacak
arkadaşlarla bu arkadaşların arasında çok büyük farklar
olacak.
Şu kapıdan
çıktığım zaman ya bir devlet memuru ya bir yakını
benim elime kâğıt sıkıştırıyor, Vekilim
şunu da bahset. Demin verdiklerinde ayaküstü söylenilen: Başçavuşlarla
polisleri birbirine düşüreceksiniz.
Yaptığınız
düzenlemelerin bizim o tarafın tabiriyle evini evceri yok,
mantığını da açıklayamıyorsunuz;
sıkıntı burada.
İptal edilen
kadrolar yerine yeni kadroların ihdas edilmesi sebebiyle yapılan
düzenlemeler, hizmetin icabından değil, kadrolaşmaya dönük.
Memurların çalıştıkları yerler dışında
merkez ve taşrada görevlendirilmeleri. adı altında sürgünlerin
yolu açılıyor. Bu şekilde, çalışanlar arasında
huzursuzluk ve keyfî uygulamalar, mağduriyetler yaratılması gibi
hususlar da ortada.
Şimdi, düzenlemeye
baktığınız zaman maaş artışı
ağırlıklı olarak üst kademelerde. Alt kademeyle üst kademe
arasında ücret yelpazesinin alt kademe aleyhine bozulduğunu
görüyoruz. Kariyer, uzmanlık ve müfettişlik sisteminin
anlamını yitirdiniz ve bozdunuz. İktidardan gidince
denetlenmemeyi arzu ediyorsunuz.
Eşit
işe eşit ücretten sadece aynı unvana sahip olanlara aynı
ücreti ödemenin anlaşılması ve ücretinin bu anlayışa
göre şekillendirilmesi
Katılımcı bir şekilde
hazırlanmadı. Son günde, son dakikada bakanlar arasında kurumlar
ganimet paylaşılır gibi paylaşıldı,
bazıları Bunu istemiyorum. diye üzerinden attı, bunu, herkes
biliyor, bunu niye saklıyorsunuz milletten?
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum Sayın Başkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Ben teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Sayın Hasip Kaplan
Yok.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Sayın Bülent Kuşoğlu, Ankara
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
CHP
GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; 112 sıra
sayılı Ağrı Milletvekili Sayın Çelebi ve Bursa
Milletvekili Sayın Şahinin verdikleri teklifle ilgili olarak söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim,
biliyorsunuz, konu 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili.
375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname 1989da çıktı, yirmi
iki yıldan beri kamu personel rejimiyle ilgili olarak bir görevi ifa
ediyordu, az çok oturmuştu, yirmi iki yıldan beri kabul
edilmişliği vardı. Şimdi, bununla ilgili 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle bir değişiklik
yaptık. Bu 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname 657
sayılı Devlet Memurlarıyla ilgiliydi, 926 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunuyla ilgiliydi, 2802 sayılı
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunuyla ilgiliydi, 2914
sayılı Yükseköğretim Personel Kanunuyla ilgiliydi ve 5434
sayılı Emekli Sandığı Kanunuyla ilgiliydi. Birkaç da
buna benzer kanunu ihtiva ediyordu, böyle bir kanun hükmünde kararnameydi,
devlet memurları ve kamu çalışanlarının özlük haklarıyla
ilgili bir düzenleme yapıyordu. Dediğim gibi yirmi iki yıldan
sonra bunu değiştiriyoruz.
Bununla
-sistem çok karışıktır- taban aylığı, ek
gösterge, kıdem tazminatı gibi maaş ve maaşın
unsurları düzenleniyordu. Çok karmaşık bir sistemdir, herkesin anlayabildiği
bir sistem değil, çok uzman olmak gerekiyor bu sistemi bilebilmek için.
Şimdi,
bu tür düzenlemeler sık sık yapılmaz. Kamu personel rejimi çok
zor bir konudur, sık sık değiştirilmez, bir kere
yapılır, yıllarca uygulanır. Özel sektörde dahi personel
düzenlemesi, ücretle ilgili düzenlemeler öyle sık yapılmaması
gereken düzenlemelerdir, zordur çünkü insanların emeğini tespit
edebilmek, aralarındaki farklılıkları görebilmek, ücrete
yansıtabilmek çok zor bir meseledir. Tabii, bu konularla ilgili olarak bir
düzenleme yaparken, bunun büyük sorunları, sıkıntıları
oluyor, çok netameli konular.
Şimdi,
bununla ilgili düzenlemeyi biz yine bir kanun hükmünde kararnameyle, 666yla
yaptık, uygulamaya dahi geçmeden düzeltmeye başladık,
şurası yanlış, burası yanlış. Dün de
gördünüz, dün de kanun hükmünde kararnameyi tartışırken,
TOKİ girmemesi gerekirken girmiş ve bir mağduriyet söz konusu
olmuş personeliyle ilgili, girmesi gereken İçişleri Bakanlığına
bağlı emniyet sınıfına bağlı uçucu ve
dalıcı hizmetlerde bulunanlar unutulmuş.
Biz
yine Plan ve Bütçe Komisyonunda sormuştuk, Sayın Aslanoğlunun
dediği gibi Unutulmuş bir yerler var mı? diye, Yok. denildi,
Bir daha böyle bir sıkıntı olmayacak. Bugün gördük ki yine
unutulmuşlar var, önümüzdeki günlerde tekrar gelecek ve tekrar biz bu
tartışmaları yapacağız. Yani bunu, bu tür bir
düzenlemeyi -bu çok köklü, esaslı bir düzenleme- ya kanunla
yaparsınız, ya böyle yapmazsınız. Yani kanun hükmünde
kararnameyle yapılan, iki tane bürokratın yaptığı
hatayı burada oturup, koca Büyük Millet Meclisi olarak saatlerce, günlerce
bunları mı düzelteceğiz? Otururuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak bir düzenleme yaparız, adam gibi, doğru dürüst olur, bütün
sorumluluğunu da iktidarıyla muhalefetiyle alırız, Bu,
bizim kabul ettiğimiz, arkasında olduğumuz bir düzenlemedir.
deriz, hiçbir bürokrat da buna itiraz edemez. İtiraz gelse de haklı
olmaz. Şeriatın kestiği parmak acımaz, tamam. der, kabul
eder ama bu yapılmıyor. Birileri tarafından ki, bu 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin kim tarafından
hazırlandığı belli değil, hiçbir bakan, hiçbir
sayın bakan üstlenmedi; Bu bizimdir. demiyor hiç kimse, inanın
öyle, hiç kimse bunu üslenmedi- oradan, buradan, bir araya gelinmiş,
toparlanmış, saçma sapan bir düzenleme yapılmış,
kapsam doğru çizilmemiş, birçok eksiklik oluşturulmuş.
Tabii, ondan sonra da bizler burada bununla ilgili olarak
uğraşıyoruz. Hâlbuki, Türkiye gündeminde çok daha önemli konular
var. Görüşmemiz, konuşmamız, tartışmamız gereken
çok daha önemli konular varken buna takılıp kalıyoruz.
Yapılan
hatalar da aslında insani değil yani normalde bu tür hatalar
yapılabilir. Kanun hükmünde bir kararname
hazırlamışsınız Olabilir, insandır, bazı
şeyleri unutur. dersiniz ama bu insani bir hata değil çünkü bu
sistemle ilgili bir sorun, sistemle ilgili yanlışlıklar var.
Sistem yanlış olunca, sürekli olarak bu tür hatalar yapılacak.
Bundan sonra da bu tür konular gündeme gelecek. Mağdur olan birçok kamu
personeli, uygulamaya geçildiğinde, 15inden sonra göreceğiz, yine
kapımızı aşındıracak haklı olarak. Bu
sıkıntıları birlikte yaşayacağız.
Bizim
itirazımız da bu noktada. Biraz önce söylediğim gibi,
oturalım, bununla ilgili temelli bir düzenleme yapalım diyoruz.
Katiyen kamu personelinin sıkıntıya girmesini istemiyoruz biz de
ama doğru dürüst bir düzenleme yapalım hep beraber, madem fırsat
doğdu, yapalım diyoruz, bu, ikide bir yapılacak bir düzenleme
değil çünkü.
Mesela,
Sayın Bakan burada, Emniyet teşkilatında yüksekokul mezunu olan
polis veya emniyet amiri, başkomiser olanların ek göstergeleri 2.200.
Hepsi şikâyet ediyorlar. Dört, üç, ikinci sınıf emniyet
müdürlerinin 3.000 ek göstergeleri var. Kıyaslıyorlar benzeri durumda
olanlarla kamuda Bizim durumumuz çok kötü. Diyorlar,
Haksızlığa uğruyoruz. diyorlar.
Birinci
sınıf emniyet müdürlerinin ki, Ankara, İstanbul, İzmir
emniyet müdürleri dışında da 3.600 ek göstergeleri var. Onlar da
aynı şekilde haksızlığa
uğradıklarını iddia ediyorlar ve sıkıntılılar
hakikaten.
Bu
ve buna benzer konular ki, yine dün bir arkadaşımız o konuyla
ilgili bir konuşma yaptı. Millî Savunma Bakanlığına
bağlı sivil memurların da benzeri durumu var; onlar da aynı
şekilde şikâyetçi.
Bu
personel rejimleri teknolojik gelişme ve değişim
karşısında hakikaten zaman zaman düzenlenmesi gereken rejimlerdir;
farklılaşan ihtiyaçlar vardır. Bu düzenleme 375deki düzenleme,
666daki düzenleme bunları ihtiva etmiyor. Her zaman
sıkıntılar, şikâyetler olacaktır. diyor.
Türkiyede
esas alınan, temel alınan konu sadece eğitim. Bürokratın,
kamu çalışanının verimliliğine bakılmıyor.
Belli dönemlerdeki verimliliği dikkate alınmıyor, konjonktürel
verimliliği. Teknolojideki gelişmeler -bazılarını
arıyorsunuz bulamıyorsunuz- bunlar dikkate alınamıyor
maalesef ve büyük sıkıntı doğuruyor.
Şu
Sağlık Bakanlığı bünyesinde tartıştığımız
Tam Gün de esasında işin esası bu ücret rejimi değil
midir? Kamu personel rejimi değil midir? Esas Tam Günün
oturmamasının, yıllardan beri bu durumda olmasının
sebebi de o değil midir?
Sağlık
Bakanlığındaki Tam Gün sorunu bütün kamu kuruluşlarında,
bütün bakanlıklarda aynen vardır. Yeni bir sistem getirmek gerekir, yeni
bir anlayış oluşturmak lazımdır.
Değerli
arkadaşlarım, ben bu arada gündem dışı bugün söz
almıştım; orada yarım kalan bir konuya, çok önemli
gördüğüm bir konuya değinmek istiyorum:
Sayın
Bakanların atamaları Anayasamızın 109uncu maddesine göre,
atama şeklinde olmalıdır ama devlet bakanlıkları
kaldırıldı biliyorsunuz bu dönem. Devlet bakanlıkları
kaldırılınca Başbakan yardımcılıkları
boş kaldı. Başbakan yardımcıları, şu anda, 4
Başbakan Yardımcısı bakan değil, görevlendirme
yapılmış. Hâlbuki görevlendirme yapılabilmesi için
Başbakan yardımcılıklarına, muhakkak bakan
olmaları gerekiyor. Bakan olmayan kimseler Başbakan
yardımcısı olarak görevlendirilmiş. Açın, bakın,
Sayın Cumhurbaşkanından gelen kararnamede de Görevlendirilmişlerdir.
diyor, Bakanlar için atama var, Başbakan yardımcılıkları
için Görevlendirme yapılmıştır. diyor. Görevlendirme
yapılabilmesi için onların da bakan olması lazım ama devlet
bakanlıkları kaldırılmış. Böyle bir hukuki
eksiklik var, yanlışlık var. Yapılan işlemlerin hepsi
sıkıntılı olur. Bunun da düzeltilmesi lazımdır.
Dün de bildirdik, bugün de tekrar, sayın bakanlar buradayken bildiriyoruz.
Önemli bir konudur, sonradan hukuki sıkıntı çıkabilir. Bir
hukuk devletinde yaşıyorsak bunun bilinmesi, dikkate alınması
gerekir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kuşoğlu.
Barış
ve Demokrasi Partisi adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip
Kaplan.
Buyurun
Sayın Kaplan.
BDP
GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; demin maddeyle ilgili konuşmalarımı
yaparken eksik kalan bölümden tekrar devam edeceğim çünkü insanın
inanası gelmeyen açıklamalar oluyor. MİTte biliyorsunuz-
basın mensuplarıyla bir toplantı var ve İnternete
düşen kayıtlara baktığınız zaman, insanın
kanını donduracak açıklamalar var.
1)
MİT, istihbarat paylaşımı yapmadı. deniliyor.
2)
MİT Müsteşarı Fidan diyor ki: Heron görüntülerinden sonra 2 kez
bilgi geldi, şüphelendik sivil olduklarından ancak Genelkurmayla
paylaşımımız olmadı, Genelkurmay hedef
değerlendirmesini tek başına yaptı. Bu tür bir
açıklama.
Şimdi
ben soruyorum: Sayın bakanlar önde otuyor, pilotlar da arkada otuyorlar.
Şimdi, Hükûmet siyasi planlamasını, stratejisini entegre ve
operasyon planlamasını kendisi mi yaptı, kendisi mi emir
verdirdi yoksa hakikaten Hava Kuvvetleri Komutanlığı Heron
görüntülerini alıp kendisi de dediği gibi hedef
değerlendirmesi mi yaptı? Bunu herkes bilir ki Hava Kuvvetleri
Komutanlığı siyasi otoritenin dışında en ufak
adım atmaz ve böyle bir durum son derece vahim, dehşet vericidir.
Şimdi,
daha dehşet verici bir noktaya geçmek istiyorum. Bunu lütfen dikkatle
dinleyin. Böyle bir katliamın ardından hep Sorumlular kim? Kim
yanlış bilgi verdi? Kim istihbarat yaptı? Nerede
yanlış? diye soruyoruz. Bu Meclisin bunu bilme hakkı yok mu arkadaşlar?
Bu Meclisin bilgilenme hakkı yok mu? Bu Mecliste bunu konuşma
hakkımız yok mu milletin iradesi adına? Biz milletin vekilleri
değil miyiz yoksa şu koltuklar geyik derisinden yapıldı,
burada geyik mi yapacağız? Bunun için mi buradayız? Ülkenin can alıcı
sorunlarını konuşmamız gerekmiyor mu? Bunları defaten
söylediğimiz zaman bazen arkadaşlar kızıyor: Hasip Kaplan
muhalefeti sert yapıyor. Aslında değil, gerçekler sert oluyor,
acı oluyor, acı oluyor gerçekten.
Şimdi
size söyleyeceklerim gibi aynen, bakın, aynen söyleyeceklerimi dinleyin ve
niye insanlık vicdanı isyan ediyor onu anlarsınız.
Öldürülenler: Özcan Uysal -şu soyadlarına dikkat edin- Seyit Enç,
Cemal Encü, Vedat Encü, Selim Encü, Selahattin Encü, Celal Encü, Bilal Encü,
Şervan Encü, Nevzat Encü, Salih Encü, Mahsun Encü, Muhammet Encü, Hüsnü
Encü, Savaş Encü, Erkan Encü, Cihan Encü, Fadıl Encü, Şerafettin
Encü, Hamza Encü, Aslan Encü, Orhan Encü, Hüseyin Encü, Bedran Encü, Serhat
Encü, Şivan Encü ve -diğer soyadları da- Mehmet Ali
Tosun,Şerafettin Uncu.
Şimdi
bunu niye okudum biliyor musunuz? Bir aileden 28 kişi bu bombalamada
ölmüş. Bir aileden 28 kişi bombalamada ölüyorsa öncelikle bu aileye
doğru bilgiyi vermek gerekiyor değil mi? Sayın
İçişleri Bakanı burada. Gerçi Abbas yolcu diyorlar,
İnternete düşen haberlere göre gidiciymiş ama soruyorum
şimdi buradan Sayın İçişleri Bakanına: Bu sabah, bu
Encü ailesinden 28 kişi öldürüldü ya, hani faillerini koruduğunuz bu
Encü ailesinden 28 kişi öldürüldü ya, sizin emirlerinizle bu mağdur
aileden, Encü ailesinden 8 kişi gözaltına alınmış
arkadaşlar; şu an karakoldalar: Faruk Encü, Özcan Encü, Serbest Encü,
Nihat Encü, Nezir Encü, Ferdi Alma -bir Alma vardı- bir de Faris Kaya.
Şimdi, siz, 35 can toprağa verilirken bu failler konusunda tek kelime
edip hesap vermezken, 28 kardeşini toprağa vermişlerin
ailelerinden 8 kişiyi gözaltına alıyorsunuz. Adaletiniz sizin
tabelada kalıyor, tabelada; adalet kelimesi tabelada sadece. Sadece bu
değil, aldığım bir bilgiyi daha söyleyeyim mi? Aynı
aileden 60 kişi daha gözaltına alınacakmış. Ne yapmak
istiyorsunuz arkadaşlar? Allah aşkına ne yapmak istiyorsunuz? 35
kişi ölmüş, bir tek kelime etmiyorsunuz, Kim sorumlu? demiyorsunuz,
açıklama yapmıyorsunuz, örtüyorsunuz, kediler gibi örtüyorsunuz ama
olmuyor, kokuyor arkadaşlar.
Bakın,
bu davranış, 35 kişi katledilirken bu acılı aileleri
bugün gözaltına almak var ya 60 kişiyi, bir de liste hazırlamak
ne demek biliyor musunuz? Ben devletim, yaparım. demek zihniyetiniz. Siz
Hükûmettiniz, devletle örtüştünüz,
AKP artık hükûmet ve devlet oldu. Eskiden Başbakan, hükûmet topu
devlete atardı, Devlet yaptı. derdi, şimdi devleti koruyor. Bu
yaptığınız ne biliyor musunuz? Türkiyeyi karpuz gibi
bölmektir arkadaşlar, böyle, öyle Türk-Kürt olarak da değil, iki
parça değil, bakın dikkatinizi çekiyorum, Türkiyeyi laik ve antilaik olarak da
bölüyorsunuz, Alevi ve Sünni olarak da bölüyorsunuz, sağcı ve solcu
olarak da bölüyorsunuz, zengin ve fakir olarak da bölüyorsunuz; adaletsizlik
icraatınızın ustalık kabinesinin ta kendisi, tescilli
olduğu
Şimdi,
ben buradan Roboski köylülerine sesleniyorum, Gülyazı köylülerine
sesleniyorum, Buceh köylüleri bunlar, öyle küçük bir köy değil, 4 bin
nüfusu var Sayın Bakan, 4 bin: gitmediniz, görmemişsinizdir. Roboski
köyünü de bilmezsiniz, Hezil Çayı akar, bir tek sınır
orasıdır ve Uluderenin, Kılabanın bu köylerinde
yaşları on üç ile yirmi beş arasında ilkokul talebesinden
üniversite öğrencisine kadar okul harçlığı için katledilen
bu çocukların resimleri ve isimleri rüyalarınıza girene kadar bu
kürsüde konuşacağım. Siz sabah kalktığınızda
bu rüyalarla
Size kâbus hâline çevireceğim burayı, ya
çıkarsınız doğru dürüst Mecliste araştırma
komisyonu kurarsınız bütün partiler beraber gideriz ya
çıkarsınız hukuku işletirsiniz ya çıkarsınız
adaleti işletirsiniz ya da bu kürsüde kabusunuz olacağım.
Bunları, bu isimleri her gün bu kürsüde okuyacağım, resimlerini
getireceğim, konuşacağım. Çünkü bu öyle es geçilecek bir
olay değil. Hem öldüreceksiniz hem gözaltına alıp
tutuklayacaksınız ve biz burada seyredeceğiz! Biz bu milletin
oyunu alarak geldik bu kürsüye. Açık söylüyorum, bu kürsüde onlar
adına konuşacağız. Onların bir alosu, bir telefonu
bize yeter. Demin, iki dakika önce konuşma sıram geldiği zaman
Başkan açıklamıştı. Ben bu notları almak için dışarıdaydım
biliyor musunuz? Acil bir telefon olarak geldi. Ne istiyorsunuz insanlardan
Allah aşkına! Derdiniz nedir sizin? Derdiniz nedir sizin?
İnsanlıkla ne sorununuz var? Vicdanla, insafla, adaletle, hukukla ne
sorununuz var? Kâfiristan mı burası Allah aşkına,
kâfiristan mı? Yani Saddama bakın, diktatörlere bakın, Hitlere
bakın, Mussoliniye bakın Allah aşkına? Tarihe bakın
ve sonrasına bakın. Sonrası nereye gitti, ne oldu? Sizi bu
konuda uyarıyorum, Hükûmeti uyarıyorum
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kaplan
HASİP
KAPLAN (Devamla) -
ve burası Türkiye diyorum, burada hukuk işleyecek
diyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahısları adına Çorum Milletvekili Sayın Cahit
Bağcı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CAHİT
BAĞCI (Çorum) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gündemimizde bulunan 112 sıra sayılı Ağrı
Milletvekilimiz Sayın Çelebi ve Bursa Milletvekilimiz Sayın
Şahin tarafından verilen teklifin ve 375 sıra sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile bazı kanunlarda değişiklik
yapılmasını öngören kanun teklifinin 1inci maddesinin (b) bendi
hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlarken yüce Meclisi, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, gerek teklifin gerekse tasarının tümü üzerinde yapılan
görüşmelerde hem teklif sahibi arkadaşımız hem de Grubumuz
adına konuşan Sayın Recai Berberin de ifade ettiği gibi,
düzenleme -bu kısım- 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
ile 2985 sayılı Toplu Konut Kanununda yapılan
değişiklik ve TOKİnin istisnai memuriyet kadrolarında
kadro karşılığı sözleşmeli personel
çalıştırma yetkisinin kaldırılması gibi bir
sorunun, bir eksikliğin giderilmesine yönelik bir düzenlemedir.
Başkanlıkta
nitelikli ve kalifiye mühendis çalıştırmanın zorluğu
ve uzman kadrolarında görev yapan mühendislerin özel sektör ve diğer
kamu kuruluşlarına geçişleri gibi birtakım sorunların
da oluşmasının önüne geçmeye yönelik bir düzenlemedir.
Sizlerin
de bildiği gibi, yirmi yedi yılı aşkın süredir
yürütmekte olduğu faaliyetler ile ülkemizde konut, yerleşme ve
kentleşmeye ilişkin sorunlara ulusal düzeyde çözüm sunan
TOKİnin bu karşı karşıya kaldığı
nitelikli personel çalıştırma sorununun giderilmesi
Parlamentomuzun bir görevidir ve olaya bu açıdan bakarak düzenleme
getirilmiştir.
Ülkemizde,
sağlıklı ve yaşanabilir kentsel çevrelerde, yeterli ve
nitelikli konut üretiminin yapılması yönünde faaliyetlerini ifa eden
TOKİ, 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ve daha sonra
çıkarılan dokuz ayrı yasal ve idari düzenlemeyle Emlak
Bankasından, Konut Müsteşarlığından, Arsa Ofisi Genel
Müdürlüğünden, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığından, Mesken İşleri Daire
Başkanlığından ve Başbakanlık Uygulama Birimi
gibi birimlerden devraldığı çok sayıda görevi yerine
getirmektedir. TOKİ Başkanlığına getirilen bu yeni
görevler neticesinde iş yükünde de ciddi artışlar meydana
gelmiştir. Devletin inşaat faaliyetlerinin tamamına yakın
bir kısmı TOKİ tarafından yapılmaktadır.
2003-2011 yılları arasında konutlara ek olarak üniversite
yerleşke binaları, yurtlar, okullar, spor alanları, kütüphane,
engelsiz yaşam merkezleri, sosyal donatı alanları, stadyumlar,
sınır karakolları TOKİ tarafından
yapılmaktadır.
Başkanlığın,
yurt dışına açılmasına, yurt dışında
tanıtımına yönelik faaliyetleri de devam etmektedir.
Bu çerçevede, 2985 sayılı
Toplu Konut Kanunuyla belirlenen görevler kapsamında yürütmekte
olduğu faaliyetler ile ülkemizde hem konut hem de kentleşmeye
ilişkin sorunlara ulusal düzeyde çözüm üreten en yetkili bir kurum hâline
gelmiştir.
Düzenlemenin ülkemize,
milletimize ve TOKİ çalışanlarına hayırlı
olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bağcı.
Şahsı adına
ikinci konuşmacı Bursa Milletvekili Sayın Hüseyin Şahin.
Buyurun Sayın
Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifimizin 1inci maddesi (b) bendi hakkında söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2 Kasım 2011 tarihli
ve 28103 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 666 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle uzmanlık ve ihtisas kurumu olan TOKİ,
kariyer uzmanlıklar arasına dâhil edilmiştir. Ayrıca, yine
anılan Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 12nci maddesinin üçüncü
fıkrasıyla 2985 sayılı Toplu Konut Kanununun ek 3üncü
maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklikle
TOKİ'nin sözleşmeli personel çalıştırma yetkisi
kaldırılmıştır.
Bu durum
karşısında TOKİ uzman kadrolarında çalışan
teknik ve idari kariyerli personelin kariyer uzmanlığa dâhil
edilmemesi nedeniyle emsal kamu kurum ve kuruluşlarına nazaran özlük
ve mali haklarında hak kaybı oluşmuştur. TOKİnin
hâlen yönetim kadrolarında görev yapan personelin 666 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe gireceği 14 Ocak 2012
tarihinden itibaren hizmetin gereği olarak yapılacak görev
değişikliklerinde atanacakları uzman kadroları ile
sözleşme yapılamayacağından bu durumdaki personelin
aylıklarında ciddi bir düşüş olacak ve hak kaybına
sebebiyet verecektir. Hak kaybı idarenin, yönetici kadrosuna yeni
atanacakların görev değişikliği hâlinde de söz konusu
olacaktır. Dolayısıyla, idarenin yönetim kadrolarında görev
yapan ve ilk defa yönetim kadrosunda görev alacak olan personelin motivasyonu
olumsuz etkilenecek ve verimliliğin düşmesine sebebiyet verecektir.
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe gireceği
14 Ocak 2012 tarihinden sonra TOKİde uzman yardımcısı,
uzman ve avukat kadrolarında işe alınacak mühendisler, avukatlar
ve idari branşlardaki personel ile sözleşme
yapılamayacaktır. Bu durum TOKİde hâlen aynı kadrolarda
sözleşmeli olarak istihdam edilen ve aynı işi ve görevi ifa eden
personel arasında ciddi bir ücret farklılığı yaratacak
ve personel arasında huzursuzluğa sebebiyet verecektir.
Dolayısıyla, idarede uzman kadrolarında nitelikli ve kalifiye
mühendis ve avukat çalıştırılması mümkün
olamayacağı gibi personelin özel sektöre ve diğer kamu
kurumlarına kaçışı söz konusu olabilecektir. Ayrıca
kalifiye personel istihdam edilemeyecektir.
375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifimiz ile
TOKİde görev yapan uzmanların ve yönetim kademesindeki personelin
hak kayıplarının önlenmesine yöneliktir. Tasarı ile
TOKİ personelinin mali haklarının korunması için mevzuat
hükümlerinin uygulanması amaçlanmaktadır. TOKİ personeli için
yeni bir hak ve ücret artışı getirmemektedir. 2 Kasım 2011
tarihli ve 28103 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 12nci maddesinin üçüncü
fıkrası ile 2985 sayılı Toplu Konut Kanununun ek 3üncü maddesinin
dördüncü fıkrasında yapılan değişiklikle TOKİnin
istisnai memuriyet kadrolarında kadro dışı sözleşmeli personel
çalıştırılma yetkisi
kaldırılmıştır. Bu durum karşısında
idarede nitelikli ve kalifiye mühendis çalıştırılması
mümkün olamayacağı gibi, uzman kadrolarında görev yapan ve
yapacak olan mühendislerin özel sektöre ve diğer kamu kurumlarına
kaçışı söz konusu olacaktır. Bu durum TOKİ
faaliyetlerini olumsuz etkileyecektir.
Ayrıca, hizmetin
gereği olarak TOKİnin yönetim kadrosunda yapılacak görev
değişikliklerinde idarede
başka unvanlı kadrolar mevcut olmadığından yönetici
kadrolarından uzman kadrolarına atanacak personel ile sözleşme
yapılamayacağından bu personelin aylıklarında ciddi
maaş kaybı meydana gelecektir.
Bu itibarla, 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
TOKİ Başkanlığı personeli için özlük ve mali
haklarında yeni bir artış ve değişiklik getirilmemekte
olup faaliyet alanıyla ilgili sektör içerisindeki konumu dikkate
alınarak mevcut mevzuat hükümlerinin aynen muhafaza edilmesi
amaçlanmaktadır.
Teklifin
hayırlı olmasını dileyerek saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şahin.
(b) bendi üzerinde
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, on dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Sisteme girmiş olan
arkadaşlardan Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Teşekkür ediyorum.
Demin de sormuştum
ben, Sayın Bakandan cevabını alamamıştım.
Bingölde TOKİ
tarafından yapılan konutlarda köy ve kentteki konutların
fiyatı aynı olarak belirlenmiş. Oysaki köy konutlarında
altyapı, çevre düzenlemesi ve arsa köylü tarafından temin
edilmişti. Bunun sebebini sormuştum.
Onun
dışında, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve özel sektör
veya şahıslar adına yapılan bazı hibe, yardımlar
vardı. Bunların değerlendirildiği konutların
akıbetini merak ediyoruz.
Son olarak da, Bingölde
Düzağaç bölgesinde 20 bin konutun tapusu yok. Bu bölgede TOKİnin
yapmış olduğu konutlar da dâhildir. Bununla ilgili
mağduriyet ne zaman giderilecek?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İkinci
konuşmacı, Mersin Milletvekilimiz Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanıma, bu kanunla ilgili olmamakla beraber, açıklama
fırsatı vermek açısından -çünkü ilgilileri cevabı
bekliyor- şu sorularım var:
Seçim öncesi bölücü terör şehit
yakınlarının ailelerine ikinci çocuk için de iş söz
verilmişti, iş imkânı tanınacak diye söz verilmişti.
Ayrıca gazilere ödenen tazminatın ve maaşın
arttırılacağı yönünde bir söz verilmişti. Bir de yine
bölücü teröre karşı mücadele veren korucuların, gönüllü köy
korucularının özlük haklarının düzenleneceği,
geliştirileceği yönünde sözler verilmişti.
Sayın
Bakanım, bu konuda, seçim yapılalı altı ay oldu, altı
ayı geçti, dolayısıyla henüz bir düzenleme yok. Bu konuda, bu
soruların cevabını bekleyen aziz şehit
yakınlarımıza ve gazilerimize bir cevabınız olacak
mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şandır.
İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Aslanoğlu.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, dün de
sormuştum. Cevabınızdan tatmin olmadım. Siz düzelttiniz.
Çarşı
ve mahalle bekçilerinin emniyet hizmetleri sınıfına geçmesini bu
Meclis buradan iki yıl önce tamamladı ama bunlar tek kuruş mali
haktan yararlanamadılar. Bunlara elbiseleri dahi verilmiyor. Bunlar
emniyet hizmetleri sınıfında ise bunlara özellikle yıpranma
tazminatı konusunda buradan çıkan yasa gereğince uygulama
yapacak mısınız?
İki:
Tek kelime istiyorum Sayın Bakanım, eğer
bağışlarsanız. Muhtarlarla ilgili köy kanunu -hep ona
bağladınız, hep ona bağladınız- ne zaman gelecek,
ne zaman yasalaşacak?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Ben teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, buyursunlar.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekillerimiz; soru-cevap bölümünde soru soran
değerli arkadaşlarımıza teşekkür ederim.
Bingöldeki
TOKİ konutlarıyla ilgili olarak sorulan ve köy ve şehirdeki
konutların fiyat farkı olmamasını içeren soruya
cevabımız: Köy evleri tek katlı olduğundan arazileri büyük
oluyor, büyük araziler üzerine yapılıyor. Dolayısıyla, arsa
maliyeti ve inşaat maliyeti şehirdeki dairelerden farklı oluyor,
hatta maliyeti biraz daha fazla oluyor. Bu nedenle de şehirdeki ve köydeki
TOKİ konutlarının fiyatlarında bir ayrım
yapılmamış oluyor.
Sayın
Şandırın sorusu: Bölücü terör örgütü ile yürütülen bu
mücadelede şehit olanlarımızın birinci derecede
yakınlarına, kardeşine, eşine iş imkânı veren
yasal düzenleme var bildiğiniz gibi. Aynı şehitlerimizin ikinci
yakınlarına da iş imkânı sağlanması hem
Hükûmetimizin düşüncesi, partimizin taahhüdü hem de muhalefet olarak
herkesin, bir parti hariç diğer partilerin de talebiydi. Hükûmetimiz bu
konuyu değerlendirdi, kararı alındı. Yasal
çalışmayı Bakanlığımızla birlikte Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığımız yürütüyor. Yine gazilerle
ilgili de iyileştirmeler orada var.
Ayrıca, köy korucularının
durumu, o farklı bir yasada, ayrı bir konseptte değerlendirilmek
durumunda. O da gündemimizde olan bir konu ama şehit yakınları
ve gazilerimize ilişkin iyileştirmeler şu anda Hükûmet tasarısı
hâline gelmek üzere Bakanlık taslağı çalışması
sonlanmış vaziyette.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Bir iki ayda tamam olur yani.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Bu yasama dönemi
bitmeden önce yasalaşacağını söyleyebilirim.
Sayın
Aslanoğlu, sorunuza dün çok anlaşılır bir şekilde
cevap vermiştim. Dünkü cevabıma atıf yapıyorum Köy Kanunu
ve çarşı, mahalle bekçileriyle ilgili olarak.
Sayın Başkan,
değerli milletvekillerimiz; görüşülmekte olan yasa teklifi
dolayısıyla söz alan sayın milletvekillerimize teşekkür
ediyorum ancak teşekkür değil de açıklama yapmak
durumunda olduğum bazı milletvekilleri var Parlamento içerisinde.
Kürsüye çıkıp öldürmekten, inerken vurmaktan, dururken tutuklamaktan,
cümlelerini kurarken kandan, ölümden bahsetmeden duramayan, hayatı kan ve
ölüm üzerine, düşüncesi kin, kan ve bölme üzerine inşa edilmiş
milletvekilleri var.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Siz öyle inşa ettiniz.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Böyle milletvekilli var mı Başkan? Lütfen
müdahale edin.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Bu ülke o kadar özgür
bir ülke ki, bu ülkedeki özgürlüklerden yararlanarak
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Öyle bakanlar var biliyoruz ama milletvekili
olduğunu sanmıyoruz.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
kanı, kini,
ölümü kendisine şiar edinmiş, diline pelesenk edinmiş,
söylemekten yorulmayan ve utanmayan
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Halk senin ne olduğunu biliyor!
HASİP
KAPLAN (Şırnak) İç Tüzükü
Sayın Başkan, İç
Tüzüke riayet edin, lütfen
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
gerçekleri saptıran,
ne derse tersi doğru olan
Bunların kodunu vermiştim ben, bir
kez daha veriyorum, ne söylemişlerse tersidir.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) 35 kişinin katliamının baş
sorumlusu böyle konuşamaz. 35 kişinin katliam ve katil sorumlusu
mevkisinde bir Bakansın.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) 35 kişinin ölümü
bizi üzmüştür. Allahtan rahmet diliyoruz. 35 can bizim
canımızdır.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) O mevkide bir bakan böyle konuşamaz!
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Susarsan
Sus oradan,
sus!
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Böyle konuşamazsın! Doğru düzgün
konuş.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Ben seni dinledim,
sabrettim. Sana sabrediyorum ben, sus! Konuşamazsın! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Doğru düzgün konuş, böyle
konuşamazsın! Hesap vereceksin! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Hesap
Sen susarsan
anlatacağım. Hesap vermesi gereken sensin, senin gibiler.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
HASİP
KAPLAN (Şırnak) 35 kişinin katliamından hesap vereceksin,
öyle yok!
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Senin gibiler hesap
vermesi gerekenler.
BAŞKAN
Lütfen karşılıklı konuşmayalım. Sayın
Kaplan, dinleyin lütfen, dinleyin. Cevap verirsiniz.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, müdahale edeceksiniz!
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Ben burada dinledim,
bir kelime müdahale etmedim. Bu Meclis dinledi sizi, bu Büyük Millet Meclisi
sizi dinledi.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Çıkarsın, konuşursun ama
adabıyla, üslubuyla, böyle değil.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Sizin iğrenç
iftiralarınızı dinledi. İğrenç hareketlerinize
tahammül ediyor bu millet, bu devlet. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sizin iğrenç hareketlerinize,
katliamlarınıza kimse tahammül etmeyecek.
BAŞKAN
Lütfen
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Oradaki ölümü anlamak
için burayı anlamak lazım.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) İğrenç dedi Başkan.
BAŞKAN
Sayın Başkan, lütfen susun, sonra cevap verirsiniz. Lütfen
dinleyin
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Oradaki ölümü anlamak
için bölücü terör örgütünü iyi anlamak lazım.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan iğrenç kelimesini
Lütfen müdahale edin. İğrenç kendisi.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BAŞKAN
Sizi dinledik. Dinleyin, lütfen
Sonra cevap verirsiniz.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Oradaki ölümün bir
adım ötesi bölücü terör örgütüdür.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) İğrenç olan katliamlardır.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Oradaki ölümün bir
adım ötesi Kandildir.
BAŞKAN
Lütfen, lütfen dinleyin. Sizi sessizce dinledi.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, özür dileyecek, iğrenç
Herkes İç Tüzüke göre lütfen
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Kandilde dili
kanlı insanlar vardır, kan vardır, dili kanlı insanlar
vardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) İç Tüzükü işletin lütfen.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Kandili bilmek
lazım, Kandili görmek lazım.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Katliamı da bilmek lazım.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Oradaki ölümü görmek
için o hayatını kaybeden insanlara kaçakçılık
malını verenleri görmek lazım, o bölücü örgütü görmek lazım.
Bölücü örgüt olmazsa bu memlekette ne kan olur ne kin olur ne ölüm olur. Bu
memleketteki
(BDP sıralarından gürültüler)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sen o katliamın hesabını ver ilk
önce.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sen hesap soramazsın!
BAŞKAN
Lütfen dinleyin, cevap vereceksiniz efendim, dinleyin. Sizi dinledik.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Ben hesabı
veriyorum, ben hesabı veriyorum çünkü biz hesap üzerine kurulmuşuz.
Benim mahkemem var, seninki gibi halk mahkemesi değil, uydurma mahkeme
değil, insanlık dışı mahkeme değil.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Senin mahkemen bile yok. Mahkemen mi var?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Benim mahkemem var,
benim savcım var, benim müfettişim var, şu anda
çalışıyorlar.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Yok ya! Adalet olsaydı bugüne kadar bu katliamcılar
birer birer yakalanırdı.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, bu usule lütfen
müdahale eder misiniz? Lütfen
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Bakanlık olarak
biz, savcılıklar, hepsi şu anda görev başında.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) İğrenç kelimesini geri alacak!
BAŞKAN
Efendim, sizi sessizce dinledik, lütfen
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Konuşmayı duymak istiyoruz. Böyle
bir usul var mı?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Daha olayın
sıcaklığı bitmeden bu kürsüye çıkıp bölmekten, bu
kürsüye çıkıp ahlaksızca saldırmaktan başka
özelliği olmayan birileri, bu özgürlüğü sonuna kadar kullanan
birileri
[BDP sıralarından alkışlar!]
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Senin bütün konuşmaların ahlaksızca!
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Biz burada bir sürü hakareti dinledik.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Dinleyin lütfen,
dinleyin, biz sizi dinledik.
Şunun
hesabını verin: Ben aydınlatıyorum, biz aydınlatıyoruz
olayı. Olay incelemede; Şırnak Savcılığı,
Uludere Savcılığı, Diyarbakır Özel Savcılığı
olayı inceliyorlar.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Ankaradan kim emri verdi, onu söyle.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) İçişleri
Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı,
Başbakanlık olayı inceliyorlar. Peki, bu incelemede
Bana şunun
hesabını verin: Cenazeleri istismar ederek, ölümün üzerinden istismar
yaparak
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Hadi, bırak cenazelerin istismarını,
katliamı konuş, katliamı.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
üzerine
örttüğünüz o bez parçasının hesabını ver bakayım
bana, o bez parçasının, o lanet işaretlerin, renklerin
hesabını ver bana. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Katliamı konuş, katliamı.
BAŞKAN
Lütfen, lütfen
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Düşün,
düşün Kürt halkının yakasından, benim Güneydoğulu
kahraman insanımın yakasından düşün, yeter artık! (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakanım, teşekkür ederim, süreniz doldu.
Değerli
arkadaşlarım
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun efendim.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, İç Tüzükü lütfen
işletir misiniz? Burada Bakan direkt milletvekillerine hitaben
iğrenç kelimesini kullandı.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) İsim vermedim
ben.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) İğrenç kelimesi İç Tüzük
gereği kabul edilecek bir kelime değildir, lütfen özür dilesin.
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Ahlaksız dedi, ahlaksız kelimesini iade ediyoruz
kendisine.
BAŞKAN
Efendim, şimdi müsaade ederseniz
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Hayır efendim
BAŞKAN
Bir saniye efendim, bir saniye
Söylediğiniz
her şey burada kanun değil Sayın Kaplan. Lütfen, dinledim ve
cevabımı dinleyin.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Hayır, Sayın Başkan, iğrenç
kelimesini kabul ediyorsanız, sindiriyorsanız içinize
BAŞKAN
Tamam, cevabımı dinleyin. Burada
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sindiriyor musunuz?
BAŞKAN
- Benim ne alakam var, içime sindirip
sindirmememle?
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Kabul ediyor musunuz?
BAŞKAN
- Efendim, lütfen, oturun, İç
Tüzüke göre
Böyle karşılıklı konuşma yok.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Hayır, sindiriyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Kaplan, lütfen... Lütfen oturun.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Kabul ediyor musunuz iğrenç kelimesini?
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Hakaret edemezsin! Ne yapacaksın, polis mi göndereceksin?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Kendim hallederim!
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Sen kendin neyi
hallediyorsun sen
BAŞKAN
- Lütfen, oturun
Lütfen, oturun
HASİP
KAPLAN (Şırnak) - Özdal
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Tehdit ediyor ya.
BAŞKAN
- Efendim, bir saniye
Bir saniye,
lütfen
Bir saniye
Hayır
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Neyi hallediyorsun sen?
BAŞKAN
- Sayın Milletvekili
Sayın Milletvekili lütfen
Lütfen
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Özdal
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Hallederim diyor
Neyi
hallediyorsun?
BAŞKAN
- Lütfen, efendim
HASİP
KAPLAN (Şırnak) İğrenç diyor
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Hadi ne yapacaksın, JİTEMi mi göndereceksin, faili
meçhul mü işleyeceksin? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Özdal
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, biz Mecliste miyiz,
kahvehanede miyiz? Lütfen
Bu nedir ya?
HASİP
KAPLAN (Şırnak) İğrenç kelimesini geri
alacaksınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Tehdit ediyor!
BAŞKAN
- On dakika ara veriyorum
birleşime.
Kapanma
Saati: 16.18
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.34
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
-----
0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
112 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
Bir saniye efendim
Bir saniye rica edeyim.
Şimdi,
1inci maddenin mevcut (b) bendi üzerinde bir adet önerge vardır, okutup
işleme alacağım.
Buyurun
şimdi.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, demin, ara vermeden önce,
İç Tüzük 67ye göre ve İç Tüzük 163üncü maddeye göre, Sayın
Bakan kaba ve yaralayıcı sözler sarf etmiştir. Bu konuda ya özür
dilenmesini ya kınama cezası için İç Tüzükün işletilmesini
talep ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İşlemden
sonra gereğini yaparız.
Şimdi,
bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 112 sıra sayılı yasa teklifinin 1. maddesinin (b)
bendindeki yürürlükten kaldırılmıştır ifadesi yerine
yasa metninden çıkartılmıştır olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu Mahmut
Tanal
İstanbul Ankara İstanbul
Namık
Havutça Malik
Ecder Özdemir
Balıkesir Sivas
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Şimdi, gerekçe mi, konuşacak mısınız Sayın
Aslanoğlu?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Konuşacağım efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
Süreniz
beş dakika.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın
Bakan, dün de sordum, bugün de sordum ama bugün, sorduğum soruya
Yeterince açıklığa kavuştu. diyerek cevap vermediniz. Ben
belki sizin kadar zeki değilim. Anlamadım diye, anlayamadık diye
ifade ettim zatıalinize.
Gene
söylüyorum, bir kez daha söylüyorum: Bundan dört yıl önce, çarşı
ve mahalle bekçileri için -artık bunlar 3 bin kişi kaldı- bir
yasa çıkardık, onlara vefa için çıkardık, onların
yıllarca verdiği emeği için çıkardık.
Yardımcı hizmetler sınıfından emniyet hizmetleri
sınıfına ayrılınca bu insanlar bayram etti ama yasada
bu insanlara ne tazminat ne yıpranma tazminatı ne fazla mesai, hiçbir
şey uygulanmadı diyorum. Altını çiziyorum, sorun Emniyet
Genel Müdürlüğüne, çarşı ve mahalle bekçilerinin emniyet
hizmetleri sınıfına geçtikten sonra, bu insanların bir
hakkı teslim edildi mi? Sayın Bakan, edilmedi. Hatta,
aldıkları tazminatlar aşağı düştü,
yardımcı hizmetler sınıfındayken aldıkları
tazminat daha aşağı düştü. Bu nasıl vefa? Bu
insanları bir vefa örneği olarak emniyet hizmetleri
sınıfına geçirdik, bu insanlara düğün bayram
yaptırdınız. Yıllarca ihmal edildi, bir hak teslim edildi
ama teslim edilen hakla ilgili tek kuruş, mali bir hakları olmasına
rağmen, kanunun amacı olmasına rağmen, emniyet hizmetleri
sınıfındaki yıpranma tazminatlarını almaları
gerekmesine rağmen, yönetmelikle uygulamadınız. Ben, bir daha
altını çiziyorum Yeterince açıklığa kavuştu,
izah ettim. dediniz ama Sayın Bakan, bunu bir daha inceletin lütfen, bu
insanlar bir kuruş para almadı, bu insanlara en küçük mali hak
vermediniz, hakları geri gitti. Zaten, yeni çarşı ve mahalle
bekçisi almıyorsunuz. Eğer vefaysa, yıllardır hepimizin
bekçi babasıysa, lütfen, bu insanlara vefa örneği göstererek hak ettikleri
Yüce Meclisin verdiği bir hakkı kimse engellemesin. Emniyet Genel
Müdürlüğü, maalesef, burada çıkan yasayı uygulamadı ve bu
insanların hakkını vermedi. Sayın Bakan, biz
hakkımızı istiyoruz, hakkımızı kimse gasbetmesin;
bu, gasbedilmiş bir haktır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama istiyorsunuz.
Lütfen,
yirmi kişinin isimlerini alalım.
Sayın
Aslanoğlu, Sayın Fırat, Sayın Çelebi, Sayın Dibek,
Sayın Çıray, Sayın Çam, Sayın Akar, Sayın Dinçer,
Sayın Özgündüz, Sayın Özkes, Sayın Karaahmetoğlu,
Sayın Demiröz, Sayın Güneş, Sayın Gök, Sayın Öz,
Sayın Özdemir, Sayın Loğoğlu, Sayın Özkan, Sayın
Korutürk, Sayın Canalioğlu.
Sayın
milletvekilleri, yoklama talebini yerine getirmek üzere üç dakika süre
veriyorum.
Yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
2.- Ağrı Milletvekili
Ekrem Çelebi ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin'in; 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/152) (S. Sayısı: 112) (Devam)
BAŞKAN
Komisyonun ve Hükûmetin reddettiği önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
(B)
bendini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi
mevcut teklifin (c) bendini okutuyorum:
c) Geçici 11 inci maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Mevzuatta mülga ek 3 üncü maddeye yapılmış olan
atıflar ek 9 uncu maddeye yapılmış sayılır."
BAŞKAN
Gruplar adına, bent üzerinde söz
alan Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Alim Işık, Kütahya
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
MHP
GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz, 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin (c) bendi üzerinde Grubum adına söz aldım. Bu vesileyle
tekrar saygılarımı sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, benden önceki değerli hatiplerin de ifade ettiği
birçok konuda maalesef eşit işe eşit ücret sloganıyla
kamuoyuna yansıtılan ve adı çok güzel olan bir kanunun bugün
nasıl adına uymadığını gösteren bazı
örnekleri hep beraber dinledik.
Öncelikle
Türkiye Büyük Millet Meclisi baypas edilerek millet iradesi hiçe sayılarak
Hükûmet tarafından çıkartılan otuz beş adet kanun hükmünde
kararnamenin ne kadar antidemokratik ve ne kadar yanlış esaslar
üzerinde çıkartıldığının çok önemli bir
göstergesi bugün üzerinde konuştuğumuz kanundur. Bu, sadece onlardan
bir tanesidir ve bir tanesinde yapılan haksızlığın
giderilmesine yönelik bir düzeltmedir. Herhâlde bundan sonra diğer kanun
hükmünde kararnamelerle ilgili çok sayıda düzeltmeyi burada tekrar
konuşma fırsatı bulacağız.
Değerli
milletvekilleri, sözlerimin başında, dün Sayın Meclis
Başkan Vekiline bir dakikalık İç Tüzükün 60ıncı
maddesine istinaden açıklamada bulunmak üzere talepte bulunmama
karşılık Sayın Başkanın Bu konunun ne aciliyeti
var. şeklinde âdeta ilkokul öğretmenlerinin çocukları
azarlarcasına milletvekilini azarladığı bir konudan
dolayı duyduğum rahatsızlığı sizlerle
paylaşarak başlamak istiyorum. Sayın Başkana bunu
yakıştıramadığımı da tekrar ifade etmek
istiyorum.
Neydi
dünkü söz almak istediğim konu? Sayın Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay Beyin birkaç gün önce televizyondan
açıkladığı ve Vanda evleri ya da iş yerleri hafif
hasar gören depremzedelere Hükûmetin 1.250 TLlik bir hibede bulunmasına
karşılık aynı şekilde evleri ya da iş yerleri
hasar görmüş olan Simav depremindeki depremzedelere verilen 750 TLnin
haksızlığıydı yani eşit işe eşit
ücretten bahsederken eşit mağduriyete eşit olmayan, hakkaniyete
sığmayan düzenlemelerin getirildiğini açıklamak istiyordum.
Yani Simav depreminde yaklaşık 7.300 kişiye 500 TL eksik ödeme
yapıldığını sizlerle paylaşıp bu
haksızlığın düzeltilmesi talebiydi. Sizin takdirinize
sunuyorum ama Sayın Meclis Başkan Vekili daha konuyu anlamadan Bunun
aciliyeti ne? diyerek bizi konuşmaya fırsat tanımadan
azarlaması gerçekten bu Meclise yakışmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, sadece bu mu mağduriyet? Onun dışında,
eşit işe eşit ücret anlayışından hareket edersek
Van depreminde görev yapan kamu personeline altı ay süreyle aylık 300
TL ek ödeme getirilmiştir ama maalesef bu ek ödeme, Kütahya
Valiliğinin yazışmalarına, bizlerin defalarca burada dile
getirmemize rağmen, Simav depreminde görev yapan kamu personeline maalesef
bu düzenleme getirilmemiştir.
Sayın
İçişleri Bakanının 27/12/2011 tarihli resmî
yazısı, soru önergeme verdiği cevabı üzerinden yaşanan
mağduriyeti sizlerle paylaşmak istiyorum bu konuda. İl içi ve il
dışı görevlendirilen toplam personel sayısı Simav
depreminde 2.643 kişi olmuş ve bunların il içinden
görevlendirilenlerinin çalışma süresi 8.314 gün, il
dışından gelenlerin 3.188 gün olmak üzere toplam 11.502 gün
çalışılmış. Eğer Van depremzedelerine
yapılan ve orada çalışanlara verilen 300 TL/ay ödenekten yola
çıkarsak bugün itibarıyla yaklaşık 115.020 TLlik bu
çalışanların hakkı gasb edilmiştir. Bunu istiyoruz,
bunu söylüyoruz. Buna benzer daha fazla mesai ve özel hizmet tazminatıyla
ilgili herhangi bir ödeme yapılmamıştır. Bakanlar Kurulunun
14 Aralık 2011 tarihli kararında Van depreminde çalışanlar
yer almışken Simav depreminde çalışanlar maalesef bu
kapsama alınmamıştır. İşte, bu
hakkaniyetsizliğe örneklerden birisidir.
Peki,
söz konusu mağduriyetlerle ilgili başka neler var? derseniz, birisi:
Yine bu kanun hükmünde kararnamelerle
yapısı değiştirilen bakanlıklarda görev yapan
şube müdürleri, müdürler ve bölge müdür yardımcıları
araştırmacı kadrosuna atanmışlar ve böylece şu anda
aldıkları yaklaşık 2 bin TL ücretin çok altında bir
ücretle, 1.500 TL civarında bir maaş alacak duruma
getirilmişlerdir. Evet, bu aradaki fark o tarihe yani o rakama
ulaşıncaya kadar 2.050 TLden 1.500 TLye düşmüş. Tazminat
fondan ödenecek. Peki, neresi iyileştirme bunun? Bu noktaya gelinceye
kadar bu çalışanlar mağdur ediliyor.
Başka
ne var? Öğretmenler. Bu, eşit işe eşit ücret
kararnamesinden yararlanamayan en önemli gruplardan birisi öğretmenler.
Ücretli öğretmenler yok, atanamayan öğretmenlere verilen 55 bin kadro
sözü yok. Bu mağdurlar maalesef yine mağdur olmaya devam edecekler.
Başka?
Akademik personel ve üniversitelerde görev yapan genel sekreter
yardımcısı, daire başkanları ve hukuk müşaviri
unvanıyla çalışanların mağduriyetleri yine giderilmedi.
Diğer taraftan, 1inci dereceden emekli olma hakkı verilen
yardımcı doçentlere bir yıldır kadro verilmediği için
bu insanların mağduriyeti giderilemedi.
Bir
başka mağduriyet KPSS ve yeterlilik şartı
kaldırılan din görevlileri veya Kuran kursu öğreticileri
atamalarında binlerce mağdur yaratıldı. KPSSden yeterli
puanı almış, yeterlilik sınavından hakkını
almış ama müftünün yakını olmadığı için ya
da 2004 yılından bu yana bu kapsama giremediği için ve Sekiz ay
burada çalıştırılmıştır. belgesini
alamadığı için binlerce din görevlisinin hakkı
yenmiştir değerli milletvekilleri. Bu insanların
hakkını sizler bizler arayacağız. Elimde bir mektup var,
okumak istemiyorum. Hakkımı bu dünyada ve öbür dünyada helal
etmiyorum. diyen bir kardeşimin yazısı var. Sınava girmek
için her türlü şartı almış ama çıkartılan bu
kanun hükmünde kararnamenin verdiği düzenlemeyle bunun hakkı iptal
edilmiş. Bunları bizim burada konuşmamız gerekiyor.
Diğer taraftan,
Maliye Bakanlığının merkezde ve taşrada
çalışan insanları, kendi yöneticileri arasında
mağduriyet yaratılmıştır. Maliye uzmanı ve
defterdarlık uzmanı kadrolarına atananlar arasında çok
ciddi farklar oluşturulmuştur.
Bir başka konu: Paraşütçü
veya uçuş ekibinde görev alan uzman erbaşlara, astsubaylara
yapılan ödemelerin yaklaşık üçte 2sine denk gelen bir ödeme
öngörülmektedir. Aynı görevi yapan, aynı riski taşıyan bu
insanlar arasındaki ayrımı, dolayısıyla
eşitliğe uymayan bu ayrımı kaldırmamız gerekiyor.
Bir başkası: Mülki
idare amirlerinden birinci sınıfa ayrılmış vali
yardımcıları ve kaymakamlarla ilgili mağduriyetten
bahsettim. Sayın Bakan sorduğum soruyu cevaplarken böyle bir
mağduriyetin olmadığını söyledi. Bu insanlar 6.400 ek
gösterge beklerlerken şu anda aldıkları maaşların
altına düşürülmüşlerdir. Sayın Bakanım, size bugünkü
rakamla açıklamayı tekrarlamak istiyorum: Hâlen bir vali
yardımcısı 1700 sayılı Kanunun ek 5inci maddesine
göre net olarak 608,33 TL alıyordu, Özel İdare Kanununun 63üncü
maddesine göre ödenek olarak 652,38 TL alıyordu; toplam 1.260 TL alır
iken 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle bu rakam 1.216,66 TLye
düşürüldü. Aradaki 44,05 TLlik farkın ödemesi yapılacak,
doğru ama hangi iyileştirme? Şimdi siz geriye
götürmüşsünüz, geriye götürdüğünüz için Farkı biz
ödeyeceğiz. diyorsunuz, aynı şekilde Tarım
Bakanlığında ve diğer bakanlıklardaki geriye
gidişleri biz fondan ödeyeceğiz. diyorsunuz. Peki, neresi
iyileştirme bunun? Bu insanlar haklarını istiyor. Aynı
şekilde bu birinci sınıf mülki idare amirleri savcı ve
hâkimlere getirilen düzenlemelerden yararlanmak istiyor, bundan
yararlandırılmamışlardır. Dolayısıyla, söz
konusu kanun teklifi birçok eşitsizliğin bir kez daha bu kamuoyunda
görülmesine yol açmıştır.
Her
şeye rağmen TOKİ için yapılan düzenlemenin hayırlara
vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Gruplar adına ikinci konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar.
Sayın
Akar, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
CHP
GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanun hakkında konuşurken ve tam bu kanunla
ilişkili olarak da sizin ustalık dönemini kısaca özetlemek istiyorum.
Niye
ustalık dönemine giriyorum? Çünkü bunları hatırlatmadan
geçemeyeceğim, dünden beri Meclisi meşgul ettiğiniz konu özel
bir konu, bugünlerde de, son sekiz ayda da Mecliste hep özel şeyler
yapıyoruz. Niçin özel yaptığımızı da biraz sonra
özetleyeceğim.
12
Hazirandan bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisi sizin çıkarmış
olduğunuz kanunların ve yine Meclisi ve halkın iradesini hiçe
sayarak, hatta siz AKP milletvekillerinden bile kaçırılarak
çıkarılan kanun hükmündeki kararnamelerin eksikliklerini,
hatalarını düzeltmekten öteye gidemiyoruz. Şundan eminim ki,
toplam 35 adet olan ve 6 adedi 2 Kasım günü, yani yetkinin
dolacağı 3 Kasımdan bir gün önce Bakanlar Kurulu kararıyla
çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerden birçoğunun ne
olduğu konusunda fikriniz bulunmuyor.
Bir
gecede, yangıdan mal kaçırırcasına çıkarmış
olduğunuz kanun hükmündeki kararnameleri Meclise getirmediğiniz gibi,
bu kanun hükmündeki kararnamelerdeki olumsuzlukları, eksiklikleri
düzeltmek için yine acele ve üzerinde tartışılmadan Meclise
taşımaktasınız. Bunu da biraz sonra vereceğim örnekte
de hep beraber göreceğiz.
Bakın,
ustalık diye adlandırdığınız bu dönemde, yani
Hükûmetin sekiz
aylık döneminde Türkiye'nin birçok problemi varken sizin Meclise
getirmiş olduğunuz kanunlar sırayla: Şike Kanunu, zenginler
için Bedelli Askerlik Kanunu, Meclis Teşkilat Kanunu, Kıyak Emeklilik
Kanunu gibi kanunları sayabiliriz. Peki, kendinize Biz bu dönemde
halkın yararına, toplumun dinamiklerini oluşturan memurlar,
işçiler, öğrenciler ve yoksullar için hangi kanunları getirdik?
diye soruyor musunuz?
Mesela atanamayan
öğretmenler konusunda ne yapıyorsunuz? Başbakan Her
üniversiteyi bitireni işe almak zorunda değiliz. diyor. Millî
Eğitim Bakanı Bu bir sistem sorunudur. diyor. Sayın Bakana
katılıyorum, doğru, bu bir sistem sorunudur. Peki, bu sistem
sorununu kim yarattı? On yıldır Türkiyeyi yöneten AKP
hükûmetleri olup burada da topu taca atarak zeytinyağı gibi suyun
üstüne çıkıyorsunuz.
Başbakanın
iktidara gelmeden bu konu hakkında Kocaeli seçim mitinginde 2002de
söylediği bir sözü size hatırlatmak istiyorum. Ülkede 72 bin
öğretmen açığı var, sen sınavla öğretmen
seçiyorsun. İnşallah biz Hükûmeti kurduğumuzda bütün
öğretmenlerimizi göreve başlatacağız. diyordu. Şimdi
soruyorum Başbakana: Aradan geçen on yıllık sürede bütün
öğretmenleri niye göreve başlatamadınız?
Devam ediyorum,
emeklilerin intibak yasası adı altında intibak ama içeriği
intibak olmayan bu yasayı emeklilere nasıl
yutturacağınızı bilemediğiniz için Meclise getirmekte
zorlanıyorsunuz. 10 TL ile 250 TL arasında yapacağınız
zam ile bu işi halledebileceğinizi düşünüyorsunuz. Ayrıca
bu zammı da 2013 yılının sonunda, yani yerel seçimlerden
hemen önce ödemeye başlayarak emeklilerin bu haklı taleplerini
istismar etmeyi planlıyorsunuz. Eğer gerçekten samimiyseniz,
emeklileri düşünüyorsanız, 2013 yılının sonunu
beklemeden yasa çıktığında emeklilere avans
niteliğinde ödeme yapar ve bir nebze dertlerine çare olursunuz. Bunu niçin
öneriyorum? Sayın Bakan bu sürecin bir buçuk-iki yıl süreceğini
söylediği için öneriyorum; avansı ödersiniz, emeklileri
rahatlatırsınız.
Dünyanın
16ncı büyük ekonomisi. diye bahsetmiş olduğunuz Türkiye, 1984
yılında dünyanın 14üncü büyük ekonomisiydi. Türkiye, G 20
diye adlandırılan kuruluşa sizinle beraber değil sizden
önce girmiştir. Sürekli övünerek bahsetmiş olduğunuz
bu ekonomide emeklilerin durumunu görmek için taksi duraklarını
dolaşmanız yeterli olacaktır. Bu duraklarda
çalışanların yüzde 90ı her meslek grubundan emekli olup yaşamak
için çalışmak zorunda olan emeklilerdir. Gidin, bir sorun
bakalım niye çalıştıklarını, hiç merak ettiniz
mi? Size, Avrupadaki emekliler gibi her yıl yaz tatilini dünyanın
herhangi bir ülkesinde geçirmek için çalıştıklarını
söylemeyecekler. Bakın, onlar size önce yaşamlarını sürdürebilmek,
sonra her tarafı taşeronlaştırdığınız
için geçinemeyen çocuklarına ve torunlarına bakabilmek için
çalıştıklarını söyleyeceklerdir. Bununla da bitmiyor,
çalışmak zorunda bırakılan emeklilerin bir de sosyal
güvenlik primi keserek elindeki bir lokmayı da almaya
çalışıyorsunuz.
Peki,
emeklileri geçtik. Dünyanın 16ncı büyük ekonomisi olan Türkiyede
yeşil kartlıların sayısı yaklaşık olarak
yüzde 13 yani 9,5 milyon. Yani bu kadar insan yoksulluk
sınırının altında bulunuyor ve yeşil kart
kullanıyordu. Bakın, yılbaşından sonra genel
sağlık sigortası adı altında bir uygulamayı
hayata geçirerek asgari ücretin üçte 1i olan 233 TLden az geliri
olanların primini devlet ödeyecek. Mükemmel, alkışlıyorum,
çok da güzel. Peki, Gebzenin köyünde orman işçiliği yapan, ayda
eline 400 TL geçen 4 kişilik bir ailenin sağlık hizmetlerinden
yararlanabilmek için devlete ayda 132 TL ödemek zorunda olduğunu biliyor
musunuz? Yani onu elinde kalan 268 TLyle yaşamak zorunda
bırakıyorsunuz. Peki, bu kişiler bu parayı ödeyerek
devletin bedava sunması gereken sağlık hizmetinden
yararlanabilir mi?
Peki,
işçilerin durumu, kamuda ve özel sektörde
taşeronlaştırdığınız sistem içerisindeki
işçilerimizin durumu. Türkiyede kayıtlı 9,5 milyon işçinin
yaklaşık yüzde 10u sendikalı iken işçilerin yaşam
şartlarının iyileşmesi mümkün mü? Referandumda bir
kişinin birden fazla sendikaya aynı anda üye olabileceğini halka
onaylattınız. Aradan geçen bir buçuk yılda böyle bir örneğe
şahit oldunuz mu? Olamazsınız. Türkiyede sendikalı olmak
işten atılma nedeni olup bırakın birden fazla sendikaya üye
olmayı, işçiler baskı ve tehditler nedeniyle bir sendikaya bile
üye olamıyorlar.
Bir
sorun bakalım, elektriğe, özelleştirdiğiniz elektrik
kurumlarına TRT payı, saat okuma ücreti ve kaçak elektrik
kullanım parasını halktan alan ve bunu yasal çerçeveye
sığdıran başka bir örnek var mıdır? Bu örnekleri
çoklandırabiliriz. Ancak her fırsatta 3 çocuk isteyen Başbakana
sormak istiyorum: Meslek liselerinden, meslek yüksekokullarından mezun
olup fabrikalarda 700-800 TL arasında çalışmaya başlayan ve
hiçbir güvencesi olmayan bu gençlerimiz, bu parayla önce bir ev edinecek, hadi
evden vazgeçti kiraya çıkacak, bir eş bulacak, evlenecek ve 3 çocuk
yapacak. Bu çocukları, sizin çocuklarınız gibi baba dostu burslu
değil devlet okullarında okutacak ve hepsini 700 TLyle yapacak.
Peki,
ya öğrencilerin yurt meselesi, kredi meselesi. Öğretim harcı
konusunda ne yaptınız? Neymiş efendim, 240 TL olan burs
ücretlerini, kredi ücretlerini 260 TLye çıkartmışlar, yani 20
TL zam yapmışlar. Enflasyonun yüzde 10un üzerinde
çıktığı bir durumda, bu kadar bile zam yapılmayan
kredileri Başbakan övünerek anlatıyor.
Öğrencilerin
günlüğü 8,66 TL. Eğer bir baba asgari ücretle
çalışıyorsa 700 TL ücret alıyor, bu babanın
çocuğu sadece günlük 8,66 TLyle yaşamını sürdürecek. Yine
aynı babanın çocuğu gündüz eğitimindeyse, her sömestr için
fakültesine bağlı olarak en az 400 TL ödeyecek, gece okuyorsa 3
katını ödeyecek. Bu da yetmezmiş gibi verdiğiniz her
kuruşu çocuk okulu bitirir bitirmez, işe girmeden, aileden kesmeye
başlayacaksınız, aile ödeyecek durumda değilse icra yoluyla
alacaksınız. Öğrencilere verilen burslar en az asgari ücret
düzeyinde olmalı ve bu krediler okul bitince değil işe girdikten
sonra tahsil edilmelidir.
Peki,
yurt işinde ne yaptınız? Yurt işinde de aynı
şeyleri yaptınız. Hep TOKİyi konuşuyoruz,
TOKİyi ödüllendirmek, çalışanları ödüllendirmek için
konuşuyoruz. TOKİ sosyal konut yapmış, havuzlu villa yapmış,
hatta karakol ve devlet binaları yapmış, ancak yurt
yapmadığı için gençlerimizi cemaat yurtlarına mahkûm
etmiştir.
Konuşulacak
çok fazla konu var, ama ben hemen çok hızlı bir şekilde, bugün
yaşadığımız, Kocaelindeki bir probleme değinmek
istiyorum. Kocaeli, İstanbul ve Sakaryanın problemi.
Yaklaşık 23 bin abonesi olan Demiryolları otuz üç ay süreyle
tren ulaşımını durdurtmuştur. 23 bin abone, bunlar
öğrenci, işçi ve memurlardır, yani durumu zayıf olan, 800
ile 1.200 TL arasında geçinen insanlardır, her gün seyahat eden
insanlardır işleri nedeniyle, bunlar da mağdur edilmiştir.
Yaklaşık 100 lira olan abone bedeli, otobüsleri kullanmaları
sonucu 400 liraya çıkacaktır, bu insanların da mağduriyeti
hızla çözülmelidir, Kocaelinin,
İzmitin, Sakaryanın ve İstanbulun şu anda en büyük
problemi budur. Bu insanların en azından maddi zararlarının
karşılanması gerekmektedir.
Evet,
bununla ilgili, bu hattı kullananların yüzde 90ının
öğrenciler, memurlar ve işçiler olduğunu söylemiştik. Buna
da hattı kapatarak çözüm bulmuş Ulaştırma Bakanlığımız,
onun için alkışlıyorum! Hatta bir önerim de var: Millî
Eğitim Bakanımız burada, Türkiyedeki bütün okulları
kapatırsanız atanamayan öğretmenlerin problemini de çözmüş
olursunuz diye düşünüyorum!
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bravo Haydar!
HAYDAR
AKAR (Devamla) Şimdi konuya gelecek olursak, Türkiye'nin çözülmesi
gereken bunca problemi varken siz kalkmışsınız TOKİde
çalışan vatandaşların ücretlerinin iyileştirilmesi
konusunda çaba sarf ediyorsunuz. Peki, daha önce, kamuda, diğer
dairelerdeki kendi pozisyonlarındaki yöneticiler ile aynı haklara
sahip 16 büyükşehir belediyesine bağlı 16 adet su ve
kanalizasyon idaresi genel müdürlükleri, İSKİ, ASKİ, KASKİ,
BUSKİ, İZSU ve SASKİ gibi kurumlardaki genel sekreter, genel
sekreter yardımcısı, genel müdür, genel müdür
yardımcısı gibi üst düzey yöneticileri ne yapacağız?
Bunların birçoğu sizin belediyeleriniz, büyükşehir belediyesi.
Yakında onlar da size şikâyet etmeye gelecekler.
Eşit
işe eşit ücret politikasıyla bir gecede, konuşmadan,
tartışmadan çıkarmış olduğunuz kanun hükmünde
kararnamelerle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR
AKAR (Devamla) -
kamuda bütün dengeleri altüst ettiniz ve tam anlamıyla
bir eşitsizliği getirdiniz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akar.
Bent
üzerindeki üçüncü konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan.
Buyurun
Sayın Tan.
Süreniz
on dakika.
BDP
GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ülkenin bu kadar çok önemli sorunu varken ve acilen gündeme
getirilmesi gereken bu kadar kanuni düzenleme varken mevcut konuda
konuşmayı hakikaten gereksiz görüyorum.
Türkiye, bir
haftadır, geçen perşembe gününden bugüne kadar
Şırnakın Uludere ilçesinde meydana gelen bir katliamı
konuşuyor ama maalesef bu bir haftalık süre zarfında,
geçirdiğimiz bu süreçte, siyasi partilerin, Hükûmetin ve yine tekrar
maalesef bu Mecliste milletvekillerinin ve konuşma yapan
arkadaşların konuya yaklaşımları kamuoyu
vicdanını yaralıyor. Bu mevzunun bu kadar
karıştırılacak, bu kadar komplike bir hâle getirilecek ve
bir horoz dövüşüne çevrilecek yanı yok arkadaşlar.
Ben
çok sakin ve konuya mümkün olduğunca objektif yaklaşarak ne
yapılması gerekenleri söyleyeceğim:
Birincisi:
Hadise ilk meydana geldiği andan itibaren yani ilk bir iki saat
zarfında, bu, hayatını kaybeden, öldürülen insanların sivil
insanlar olduğu, herhangi bir siyasi faaliyet içinde bulunmadığı
herkes tarafından yani yetkili herkes tarafından bilindi,
açıklığa kavuştu. Yapılacak ilk iş herhangi bir
soruşturma, tetkikat, araştırma, bir şeye başlamadan
öncelikle bir özür olmalıydı, öncelikle birinci madde özür. Ondan
sonra araştırma, soruşturma, kovuşturma ve gereğini
yapma.
İkinci
yapılacak iş de bu özürden sonra, yetkili, birinci derecede yetkili
kimler varsa -1 kişi, 2 kişi veya 3 kişi- yine bu
soruşturma bitene kadar bunların görevlerinden açığa
alınmasıydı.
Üçüncü
yapılacak hadise de acilen gerekli araştırmaların,
kovuşturmaların yapılması ve bu konunun bütün
açıklığıyla, bütün şeffaflığıyla
kamuoyuna izah edilmesiydi.
Bu
kadar basit; özür, açığa alma, arkasından soruşturma ve
arkasından da gerçek neyse bunun kamuoyuna açıklanması. Yani bu
kadar karıştırılması, bu kadar birbirine geçmiş
hâle getirilmesi ve bu işin bir horoz dövüşüne, birbirine hakarete
getirilmesi en az bu olay kadar kamuoyu vicdanını
yaralamıştır.
Şimdi,
bugün, bölgedeki on bir baronun yaptığı bir açıklama var;
Diyarbakır, Şırnak, Mardin, Batman, Bitlis, Hakkâri,
Ağrı, Bingöl, Kars, Tunceli ve Van Baroları bir açıklama
yaptılar bugün, Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar
Beyin vasıtasıyla. Söylenilen şu: Çok özet -bir cümle okuyorum-
katliamın kasıtlı yapıldığına dair güçlü
delillerin bulunduğu belirtiliyor bu açıklamada. Doğrudu,
yanlıştır ama on bir baro, yaklaşık 3 bine yakın
avukat üyesi olan on bir baro böyle bir iddiada bulunuyor. Peki, buna
karşı ne yapmak lazım?
Yine
aynı on bir baronun yaptığı açıklamada, Mecliste bir
araştırma, inceleme komisyonunun, heyetinin kurulması talebi
var. Bundan niye çekinelim? Niye gocunalım bundan? Yani gerçek neyse,
hataysa hata, yanlışsa yanlış, kasıtsa kasıt
Demokrasilerin birinci vazgeçilmez maddesi şeffaflıktır ve vatandaşın
vatandaşlık haklarından, en önemli olanlarından birisi de
hesap sormaktır. Kimden? Hesap vermesi gereken herkesten. Şimdi,
böyle bir hakikat ortadayken Sen yaptın, ben yaptım, böyle beyanat
verdin, onu tahrik ettin, buna küfrettin, şunu yanlış söyledin
,
bunların hepsi daha sonra konuşulması gereken şeylerdir.
Yine, bu noktada da kimin ne eksiği, yanlışı, hatası
varsa onun da tırnak içinde- kamuoyu vicdanında hesaba çekilmesi
gerekir.
Sevgili
arkadaşlar, bu olayın bir diğer, en üzücü yanı da, en az bu
olay kadar en üzücü yanı da Türkiye'nin, en azından 1950de çok
partili döneme geçtiği günden bugüne kadar yaşamadığı
bir basın rezaletidir. Yani rezalet kelimesi belki ağır
gelebilir ama affınıza sığınıyorum, maalesef
başka bir kelime bulamadım. On üç saat boyunca Türkiyedeki bütün
televizyonlar bu haberleri vermemiştir. İki ihtimal var:
Bunların bu olaydan haberi olmadı; mümkün değil. Saat gece
10.30dan itibaren Sayın Başbakanın da bu konuyla ilgili acilen
bilgilendirildiği söyleniyor. ikinci ihtimal de bunların susmak
zorunda kalmış olmalarıdır on üç saat boyunca. Yani BBCden
tutun dünyanın diğer kanallarına kadar bütün haber
kanalları bu haberi geçtikten sonra, Türkiyedeki medya, maalesef Genelkurmay
açıklama yaptıktan sonra, saat on birden ki ben ısrarla takip
ettim bunu- itibaren ancak bu haberleri ekranlarına
taşımışlardır. Neyi beklediniz? Niye beklediniz? Kim
yaptı, ne yaptı, niçin yaptı, nasıl oldu; bu ayrı bir
şey; önce haberi ver, 35 insanın öldürüldüğünü ver, ondan sonra
gerisini arkadan ver; açıklamaları, soruşturmaları.
Değerli
arkadaşlar, bir diğer konu da: Hani
Başbakanımızın sık sık kullandığı
bir kelime var: velev ki, velev ki kesin tespit ettiniz, bunların hepsi
PKKlı ve silahlı, geliyorlar. Hiçbir ihtara, hiçbir çevirmeye,
hiçbir ikaza başvurmadan ve daha bir eylem de meydana gelmeden
bunları bombalamanız mı gerekirdi? Bu da en büyük
yanlışlardan birisi olmuştur. Biz -tırnak içinde- terörist
zannettik, PKKli zannettik ve bombaladık. Terörle mücadele eğer
bombalarla bir ülkenin kendi toprakları içerisinde kendi
topraklarını ve kendi vatandaşlarını bombalama
seviyesine gelmişse artık orada bir terör hadisesinden de
bahsedilemez arkadaşlar. Burada da spekülasyona veya ajitatif kelimelere,
cümlelere başvurmayacağım, sadece dikkatlerinizi çekiyorum.
Bugün
yine Sayın Hasip Kaplanın da dile getirdiği kaymakam
olayında şöyle bir iddiada bulunuldu, denildi ki: Kaymakamı
protesto edenler oranın insanı, oranın halkı değildi,
dışarıdan gelmişlerdi ve provokatif bir eylemde bulundular.
Ama bugün, 29 ferdini kaybeden Encü ailesi gözaltına alınıyor,
oranın insanı, yine aynı köylerden 60a yakın insan
gözaltına alındı. Peki, hani bunlar dışarıdan
gelmişti? Demek ki orada kamuoyu vicdanını ve olaya bizzat
muhatap olmuş, zararını çekmiş insanların
vicdanını inciten şeyler oluyor arkadaşlar, bunlara da
dikkatlerinizi çekiyoruz. Yoksa, burada biz koskoca insanlar -çoğumuzun
torunları var, gelinleri, damatları var- birbirimize hakaret ederek
ve horoz dövüşü yaparak bir yere varamayız. Yapılacak olan,
doğru düzgün bu meselenin ortaya çıkarılması ve ondan sonra
da artık bu ülkenin kendi topraklarında kendi
vatandaşlarını bombalayacağı ortamın meydana
gelmemesi için çalışmak. Ne yapmak lazım artık iş bu
safhaya kadar geldiyse?
Sayın
Başbakanın özellikle son dönemdeki üslubu; iblis, şeytan,
bunların ipi şuraya bağlı, tuvalete bile gidemezler
gibi üslubu, arkadaşlar, doğru bir üslup değil, kim söylerse
söylesin. Polemiğin de, eleştirmenin de, tartışmanın
da bir dili var.
Sayın
İçişleri Bakanını da ben yadırgıyorum; yüz
hatlarını, jestlerini, mimiklerini, tavırlarını
Bir
düşmanla konuşur gibi konuşuyor. Kesinlikle inanıyorum ki
önümüzdeki en kısa zamanda bir görev değişikliği olacak,
basında çıkmaya başladı. Ama arkadaşlarım ikaz
ediyor, diyor ki: Böyle deme, Sayın Başbakanın bir mizacı
var. Şu bakanı görevden alacaksın. denildiği vakit,
almıyor. İnat ediyor yani. Yani sevgili arkadaşlar
MUSA
ÇAM (İzmir) Kaldı mı yani?
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Kalacağını biliyor, onun
için söylüyor.
ALTAN
TAN (Devamla) Sevgili arkadaşlar, yılbaşı gecesi
yaşananlar da bizi üzmüştür, acılar
paylaşılmamıştır.
Bu
hadisenin açıklığa kavuşması ve güzel günlerin gelmesi
dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tan.
Şahısları
adına, bent üzerinde Yalova Milletvekili Sayın Temel Coşkun.
Buyurun
Sayın Coşkun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TEMEL
COŞKUN (Yalova) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; 375 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1inci maddesinin (c) bendi
hakkında görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu
arada, Erzurumda görev başında şehit olan Yalovalı Polis Memuru
Suat Ocak kardeşimize Allahtan rahmet diliyorum, ailesine sabırlar
diliyorum. Yaralı polisimiz Selçuk Erene de acil şifalar diliyorum
ve yine, bu kürsüde polemik konusu olan, Uluderede hayatını kaybeden
35 vatandaşımıza Allahtan rahmet diliyorum, ailelerine de
sabırlar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu kürsü çok önemli bir kürsü, bütün milletimizin bizi
heyecanla takip ettiği bir kürsü. Bazen muhalefet milletvekillerimizi
dinlerken, gerçekten sevinirken, ortak noktaları paylaşırken,
bazen de hakarete varan ve toplum nazarında kesinlikle tasvip edilmeyen
konuşmaları da biz burada üzüntüyle takip ediyoruz. Kan, savaş,
intikam gibi kelimeler sürekli bu kürsüde konuşuluyor ve bundan da aziz
milletimiz ciddi anlamda rahatsız oluyor.
Bu
kürsü, hak ve özgürlükleri ifade etme, kullanma ve milletin meselelerine çözüm
getirme açısından en önemli bir yerdir ancak zaman öldürme, hakaret
etme ve meydan okuma yeri değildir. Milletimiz bunları çok iyi takip
ediyor ve herkesin ne yaptığını da görüyor.
Muhalefet
sözcüleri zaman zaman konuşamamaktan bahsediyor ama hiç de öyle
değil. İktidar milletvekilleri olarak daha fazla dinlemeyi tercih
ediyoruz, muhalefet vekillerimiz de daha fazla konuşuyor. Örnek
isterseniz, benim meslektaşım, sevgili hemşehrim, en fazla konuşan
Sayın İnce ve Yalovanın da güzel reklamını da bu
açıdan yapıyor ve kendisini de gerçekten ben de seviyorum ama sadece
konuşuyor. Hâlbuki biz diyoruz ki, gelin beraber iş yapalım,
beraber çalışalım, Yalovamız için, ülkemiz için ortak
noktaları beraber paylaşalım.
Değerli
milletvekilleri, bir insanın
hayalinde bir ev vardır, oturmak vardır ve güzel bir yaşam
arzusu vardır, işte Türkiyede bu arzuya, bu heyecana TOKİ
sayesinde insanlarımızın birçoğu ulaşmış ve
paylaşmıştır. Ben birçok TOKİ dağıtım
programına katıldım, orada insanlarımızın
sevincini, mutluluğunu ve gözyaşlarını gördüm,
TOKİyle ev sahibi olan vatandaşlarımızın
heyecanını gördüm. İşte, TOKİ, şehirlerimizi
baştan başa şantiyeye çevirmiş, sadece ülkemizde
değil, ülkemizin dışına da taşan hizmetleriyle âdeta
evsizlerin umudu hâline gelmiştir. 1984 ile 2003 yılları
arasında yani on dokuz yılda toplam 43.143 konut yapılırken
iktidarımız döneminde 517.036 konut yapılmıştır.
Bu, gerçekten bir rekordur. Bu, AK PARTİ İktidarının en
fazla önem verdiği, Sayın Başbakanımızın da önem
verdiği konuların başında gelmektedir. Nerede bir deprem
olsa, nerede bir göçük olsa, nerede bir ihtiyaç olsa işte TOKİ
oradadır, oraya koşmuştur. Yalovamıza da 2008
yılında 1.152 konut yapılmış ve bu konutlarda
vatandaşlarımız rahat etmiş ve bundan sonra da
inşallah sadece TOKİ değil, diğer kurumlarla beraber de
Yalovamıza bu hizmetler devam edecektir ve sürecektir.
Başta
İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere bütün büyük şehirlerimize
ve kentlerimize, köylerimize kadar TOKİ sayesinde hizmet gitmiş,
halkımız bundan büyük ölçüde memnun kalmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
Bu
duygular içerisinde yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, hepinize
hürmetlerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Coşkun.
MUHARREM
İNCE (Yalova) - Sayın Başkan
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Başkan.
Şimdi
sıra Bursa Milletvekili Sayın Bedrettin Yıldırımda.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN
Vereceğim ondan sonra efendim, şimdi değil, müsaade edin,
bitirelim.
Sayın
Bedrettin Yıldırım, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; ben de 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Teklifin 1inci maddesi (c) fıkrası üzerinde söz almış
bulunuyorum şahsım adına. Ben Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum ve yine ben de diğer arkadaşlarım gibi,
geçtiğimiz günlerde Uluderede meydana gelen müessif hadise
dolayısıyla hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet,
kalanlara başsağlığı diliyorum.
Değerli
milletvekillerimiz, görüşülmekte olan kanun teklifi, Emniyet Genel
Müdürlüğünde görev yapan pilot ve kurbağa adamların 3160
sayılı Kanuna göre almakta oldukları tazminatlarının
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 2629 sayılı
Kanunda yapılan düzenlemeye paralel olarak artırılması ile
anılan Kanun Hükmünde Kararnameyle yapılan diğer bazı
düzenlemelere ilişkin yeniden düzenleme yapılması gerekçesiyle
gündeme alınmıştır.
Kanun
teklifinin 1inci maddesiyle 3160 sayılı Kanuna göre tazminat
alanlardan yönetici kadrolarına atanan personel ile Toplu Konut
İdaresi Başkanlığı personeli için mevcut mevzuat
hükümlerinin muhafaza edilmesi ve ayrıca, kurumlarda aynı veya benzer
kadro ve görevlerde bulunan personelin aynı düzeyde ücret alması
amaçlanmaktadır.
Yine,
Anayasamızın eşitlik ilkesinden hareketle eşit işe
eşit ücret çalışmaları çerçevesinde, Emniyet Genel
Müdürlüğünde çalışmakta bulunan uçuş ve dalış
hizmetleri personelinin özlük haklarının da benzer kurumlarda bulunan
personelin özlük haklarıyla denk hâle getirilmesi
amaçlanmıştır.
Eşit
işe eşit ücret çalışmaları çerçevesinde 02/11/2011
tarihinde yayımlanan 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan pilot ve uçuş ekibinin mali
hakları günün şartlarına uygun hâle getirilmiş
olmasına rağmen, benzer işi gören Emniyet Genel
Müdürlüğümüzdeki çalışanların durumu dikkatten
kaçmıştır. Görüşülmekte olan bu teklifle, Emniyet Genel
Müdürlüğünde görev yapan pilot, uçuş ekibi ve kurbağa adamlara
ödenen tazminat oranları da yeniden düzenlenecektir. Bu çok doğru bir
karardır.
Esasen,
sayın milletvekillerimiz, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununu böyle palyatif çözümlerle iyileştirmek yerine, yeniden bu yüce
Meclisin gündeme alması ve bin bir parçaya bölünen bu düzenlemenin
geniş biçimde, bütün kamu personelini dikkate alacak şekilde,
haklarını koruyacak şekilde düzenlenmesidir.
Yine,
Sayın İçişleri Bakanımız burada, Emniyette bir ücret,
özlük hakları adaletsizliği söz konusu olduğu söylenip duruyor.
Bilhassa emekliliği gelen personel, polis memurlarımızın
emekli olabilmelerinin önünü açacak ve artık dinlenmeye çekilecek insanlar
emekliliğinde maaşlarının ciddi şekilde
azalacağını dikkate alarak zorla çalışma durumunda
kalıyorlar. Bunların da düzenlenmesini tekrar yüce Meclisin ve
Sayın Bakanımızın takdirlerine arz ediyoruz.
Keza,
TOKİ personelimizin durumları düzelecek özellikle ilgili mevzuata
uygun şekilde.
Ancak,
ben TOKİ Başkanımızın da burada olduğunu dikkate
alarak, Bursada Doğanbey Mahallesindeki projenin bir an önce hayata
geçirilmesini özellikle istirham ediyorum. Burada aileler ciddi şekilde
sıkıntılı. Hem TOKİnin şanına uygun bir
şekilde, bu projenin diğer projelere de örnek bir şekilde
çözümlenmesi, Bursanın da, Bursada bizden müjdeli haber bekleyenlerin de
yararına olacaktır.
Ben,
bu düzenlemenin hem emniyet teşkilatımızdaki
çalışanlarımıza hem de TOKİ
çalışanlarımıza hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Sayın
İnce, iki dakika, fazla sataşmaya meydan vermeden lütfen.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Yalova Milletvekili Temel Coşkunun,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM
İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle
27,5 milyar
Tarım Kredi Genel Müdürlüğünden, bürokratlıktan
milletvekilliğine geçen bir değerli vekilden sonra
konuştuğum için kendimi şanslı hissediyorum.
Sayın
Coşkun, grup başkan vekili, milletvekiline göre daha çok
konuşur; bu bir.
İki:
Sizden önce Şükrü Önder vardı, gitti. Sonra İlhan Evcin
vardı, o da gitti. Şimdi, bir dahaki seneye de siz gideceksiniz ama
Muharrem İnce gene gelecek buraya.
Bence,
arada bol bol fotoğraf çektirin, bu önemli, sonra torunlarınıza
gösterirsiniz.
Bir
diğeri şu: Bana sataşmanızı tavsiye etmem.
TEMEL
COŞKUN (Yalova) Ben sataşmadım ki.
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Siz bundan zararlı çıkarsınız ama çok
konuşmak istiyorsanız, benim sizin grup başkan vekillerine
nazım geçer, size fazladan söz verdirebilirim, bu konuda size bir torpil yapabilirim.
Bir
diğeri: Milletvekilliği, iktidar milletvekilliği de vatana bir
hizmettir, muhalefet milletvekilliği de vatana bir hizmettir. (CHP
sıralarından alkışlar) Bunu yapmayın,
yanlış yapıyorsunuz. demek de bir hizmettir, köprü yapmak, yol
yapmak, baraj yapmak da bir hizmettir.
Ne
yapalım, bu millet bize muhalefet milletvekilliği verdi, biz de gelip
sizi denetlemekle görevliyiz, konuşmak zorundayız, bunları
anlatmak zorundayız; olay budur.
TEMEL
COŞKUN (Yalova) Onu söyledim.
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Ama size şunu da söyleyeyim, sizinle benim aramdaki
fark şu: Siz on beş gün öncesinden beş dakikalık
konuşma için hazırlanırsınız güncelerce, gelir burada
beş dakika, notlarla, konuşursunuz, ben ise günde 15 kere bu kürsüye
hazırlıksız çıkıp konuşmak zorundayım.
Aramızdaki fark budur.
Ben
tavsiye etmem. Biz, mahalle kadar küçük bir ilin milletvekilleriyiz, dostça
geçinelim, birbirimize sataşmayalım; siz iktidar
milletvekilliğinizi yapın, ben de muhalefet milletvekilliğimi ve
grup başkan vekilliğimi yapmaya devam edeyim. Şükrü Beyin ve
İlhan Beyin akıbetine siz de uğramayın.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
2.- Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebi ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin'in; 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/152) (S. Sayısı: 112) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, soru-cevap kısmına geçeceğiz, on
dakika.
Sisteme
sadece Sayın Işık girmiş.
Buyursunlar
Sayın Işık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Sayın Başbakan 16 Aralık 2011 tarihinde yaptığı
bir konuşmada aynen şöyle bir açıklamada bulunmuştur:
Önümüzdeki günlerde inşallah terör şehitlerine verdiğimiz
destek devam edecektir. Her şehit ailesinden birinci derece
yakınına iş hakkı verdik, şimdi onu ikiye
çıkarıyoruz. demiştir. Ancak bu hakla ilgili şimdiye
kadar, üç dört yıldır verilen sözler maalesef yerine
getirilememiştir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
tarafından hazırlandığı basına da yansıyan
tasarıda ise bekâr olan şehitlerimizin ailelerine bu ikinci
hakkın verilmeyeceği, sadece evli olanlara verileceği yönünde
iddialar yansımaktadır. Şehitlerimizin en az yüzde 80inin bekâr
olduğu dikkate alınırsa bu tasarı konusunda ne
diyeceksiniz? Şehit ve gazi ailelerimiz bu konuyla ilgili bir
açıklama bekliyor.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın
Bakanım
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
Alim Işık Beyin sorusu Sayın Başbakanın sözüyle
başladı, biz de o sözden devam ediyoruz zaten. Bu konuda
hazırlığın, iki bakanlık arasında, son
aşamaya geldiğini ve yakın zamanda da Meclise geleceğini
söylemiştim. Şimdi, farklı bir şeyi soruyor, bir
iddiayı soruyor, bir duyumu soruyor. Bu, Hükûmet olarak bizim
bilmediğimiz ama Sayın Alim Işıkın bir yerden
duyduğu, birilerinin dediği veya birilerinin endişe ettiği
bir husustur. Toplumda böyle bir endişe varsa onu dile getirmek de bir
toplumsal görevdir. Kendisine teşekkür ediyoruz. Böyle bir
çalışma yoktur yani çalışmanın bu bölümü yoktur.
Bilgilendirmek
için arz ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, İç Tüzüke göre bir
talebimiz vardı. Tutanak geldi.
BAŞKAN
Şunu sonlandırayım bir müsaade ederseniz.
Konuşacağız tekrar, şunu sonlandırayım.
1inci maddenin (c) bendi
üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 112
sıra sayılı yasa teklifinin 1. maddesinin (c) bendindeki mülga
ifadesi yerine yürürlükten kaldırılan ifadesinin
kullanılmasını arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Musa
Çam R.
Kerim Özkan
İstanbul İzmir Burdur
Turgut
Dibek Süleyman
Çelebi Aytun
Çıray
Kırklareli İstanbul İzmir
Selahattin
Karaahmetoğlu İhsan
Özkes İlhan
Demiröz
Giresun İstanbul Bursa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Bakanım?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutalım efendim?
MUSA ÇAM (İzmir)
Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Çam.
MUSA ÇAM (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; zaten
Sayın Bakan ve Sayın Komisyon Başkanı bizim vermiş
olduğumuz önergelerin bir tanesine katılsa, çıkıp şu
localardan kendimi aşağı atacağım arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından At, at! sesleri) Ya, bir gün de, şu
muhalefet partisi milletvekillerinin iyi niyetle, bütün iyi niyetiyle,
çabalarıyla, gayretleriyle, bu ülkede yaşayan 74 milyon insan için
getirmiş oldukları bu önergeler için biriniz de Evet
arkadaşlar, bu getirdiğiniz önergeler doğru önergelerdir, biz de
destekliyoruz. deyin bir defa da, o zaman ben hakikaten sizlere teşekkür
edeyim, ama ne yazık ki burası sadece iktidar partisinin
söylediklerinin olduğu, muhalefet partilerinin dile getirdiklerinin
hiçbirinin yaşam bulmadığı bir Parlamento. Böyle bir
demokrasinin çok doğru bir demokrasi olmadığını bir
kez daha söylemek istiyorum arkadaşlar.
Şimdi, 4 Haziran
seçimlerinden önce Sayın Başbakan seçim meydanlarında Sözleşmeli
personelin tamamını kadroya alacağım. dedi ve 4 Haziranda
da yaklaşık 205 bin kişiyi sözleşmeliden kadroya aldı.
Güzel bir iş yaptı, doğru bir iş yaptı, ama seçim
öncesi olmasına rağmen, seçim yatırımı olmasına
rağmen, bir oy hesabı olmasına rağmen yaptı, oldu.
Teşekkür ederiz. Fakat bunlar, 6 bin kişi 4 Haziran günü işe
başladıkları için kadroya alınmadı.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, aynı gün sınava giriyorlar. Adalet
Bakanlığının açmış olduğu sınavda infaz
koruma memurları olarak aynı gün sınava giriyorlar, sınav
kazanıyorlar. Bunların bir bölümünü 4 Hazirandan önce
işbaşı yaptırıyorlar, bir bölümünü de 4 Hazirandan
sonra işbaşı yaptırıyor arkadaşlar. 4 Hazirandan
önce işbaşı yaptırılan infaz koruma
memurlarının tamamı bu kadroya geçirildi ama 1.087 kadro
arkadaşlar, 4 Hazirandan sonra -Bakanlığın kendi tasarrufu
doğrultusunda, arkadaşların hiçbir kusuru, hiçbir
yanlışlığı yok, işbaşını öyle
vermişler- işbaşı yaptıkları için
yaklaşık 1.087 infaz koruma memuru kadroya alınmadı
arkadaşlar.
Şimdi,
dünden beri, burada, bu yapılan, kanun hükmünde kararnamelerde
yapılan haksızlıkları, adaletsizlikleri konuşuyoruz
ama bu haksızlıklar ve adaletsizlikler hep devam ediyor.
Şimdi,
bugün, iki gündür bir kısmını düzelteceğiz. Peki, Adalet
Bakanlığında sözleşmeli olarak sınava girmiş
olan, kadroya geçirilmesi gereken bu insanların
yanlışlıklarını ne zaman düzelteceksiniz? Şimdi, 1.087
tane infaz koruma memurlu bekliyor, biz ne zaman kadroya
alınacağız diye beklemektedirler arkadaşlar.
Yine,
bu sözleşmeli olan infaz koruma memurlarının yıpranma
hakkı talepleri var. Orada, cezaevlerinde bu infaz koruma
memurlarının hangi zor ve güç koşullar altında
çalıştırıldığını düşünün. Sayın
İçişleri Bakanı, kendinizi zam almayan -dün söyledim- bir
muhtarın yerine koyun ama bir de infaz koruma memurlarının
yerine koyun. Düşünün, cezaevlerindeki o beton kokusunun olduğu o
soğuk binaların içerisinde görev yapan bu infaz koruma
memurlarının aldıkları ücretlerini ve yaşam koşullarını
düşünün ve bu nedenle bunlara mutlaka kadro verilmesi ve yıpranma hakkı
verilmesi
Üçüncüsü: Kadrolu-sözleşmeli maaşlarının mutlaka
eşitlenmesi gerekiyor. Sözleşmelilerin bekâr olarak 1.325 TL, bekâr
1.540 TL alıyor, böyle bir eşitsizlik, böyle bir haksızlık
olmaz arkadaşlar.
Aynı
zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi Teşkilat Kanununu
çıkardık. Burada genel sekreter, genel sekreter
yardımcısı, daire başkanı, uzman, hepsinin
maaşlarında bir iyileştirme yapıldı ama 657ye
bağlı kadrolu memurların birtakım haksızlıklara
da uğradıkları kesindir. Bu 657yle çalışan kadrolu
memurların bu haksızlarının giderilmesi gerekiyor.
Son
sözü şöyle söylemek isterim arkadaşlar: Yeni bir dönem. Salı
günü Sayın Başbakan bir buçuk aylık aradan sonra AKP Grubuna
başkanlık yaptı. Sayın Başbakanın
sağlığına kavuşup AKP Grubuna seslenmiş
olması, Türkiyeye seslenmiş olması son derece sevindiricidir,
Başbakanın sağlığına kavuşması da
sevindiricidir ama yeni yılda, sağlığına kavuşmuş
bir Başbakanın üslubuna son derece dikkat etmesi gerekiyor. Daha yeni
yılda, ilk grup toplantısında muhalefet partilerine ayrıca
kin ve nefret dolu sözlerle hitap etmesini asla kabul etmiyoruz ve
yadırgıyoruz ve o söylemiş olduğu sözleri de kendisine iade
ediyoruz.
Sayın
Başbakan konuşmasında diyor ki: CHPnin üslubu, BDPnin,
PKKnın üslubudur. 12 Haziran seçiminden önce meydanlarda
ittifakını bugün taziye çadırında görüyoruz. diyor. Bir başbakana böyle
bir üslup yakışmaz. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının
böyle bir dili kullanmaması gerekiyor. Hele hele Cumhuriyet Halk
Partisiyle ilgili söylemine son derece dikkat etmesi gerekiyor. Cumhuriyet Halk
Partisi dilekçeyle kurulmuş bir parti değildir, ulusal
bağımsızlık savaşından çıkmış,
Kurtuluş Savaşından çıkmış kurtuluşun
partisi, devrimin partisidir. Cumhuriyet Halk Partisini ağzına alırken
besmele çekmesi gerekiyor
(CHP sıralarından alkışlar)
ve
Sayın Başbakanı buradan bir kez daha uyarıyorum, Cumhuriyet
Halk Partisinin ismini ağzına alırken dikkatli olması
gerektiğini söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çam.
MUSA ÇAM (Devamla)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, (c) bendi üzerinde verilmiş olan ve
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, tutanakları aldık. Demin
Sayın Bakanın konuşmasında Genel Kurula hitaben
iğrenç, bir bölümde ahlaksız
Bir de son bölümde Tehdit mi
ediyorsunuz? diye soruya Kendim hallederim. diye cevap vermiş.
Sayın Bakan bunu kendisi nasıl halledecekmiş? Emrinde 1 milyon
200 bin asker, polis var. Ayrıca nasıl halledecek? Meclis Genel
Kurulundaki üyeleri bu şekilde tehdit etmesi doğru mudur?
Makamıyla özdeşleşiyor mu? Bir de iğrenç ve
ahlaksız kelimelerinden pek mutluysa, istiyorsa iade edeyim, istiyorsa
geri alsın, hangisini tercih ederse. Sayın Bakan, istiyorsanız
size iade edeyim, isterseniz geri alın. Bir açıklama bekliyoruz.
BAŞKAN
Teşekkürler. Zabıtlara geçti sözleriniz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Bakana da sormayacak mısınız?
Tehdit var Sayın Başkan, tehdit suçtur. Kendim hallederim. diyor
Sayın Bakan.
BAŞKAN Efendim, müsaade
ederseniz
Söylediğiniz zabıtlara geçti. Sayın Bakan da burada.
Dolayısıyla, Sayın Bakanın bir söyleyeceği varsa
mikrofonu açık.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İçişleri Bakanı
İdris Naim Şahinin, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Söyleyelim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan,
Türkiye Büyük Millet Meclisimizin çok saygıdeğer üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Biraz
önce söz alan Milletvekili, bugünün daha önceki oturumlarında
gerçekleşen konuşma içerisindeki bazı kelimelerden
rahatsızlığını beyan etti. Rahatsızlık bir
değil ki neresinden başlayalım? Mümkün olsa da bir
alışkanlık edinebilseler -bu yaştan sonra çok zor bu
alışkanlığı edinmeleri- şu kendi
konuşmalarını bir okuyabilseler, banttan dinleyebilseler! Neler
söylemişiz bu ülkede ve bu Mecliste? Münker-Nekirden girip öldürmeden,
öte dünyadan beri dünyaya neler söylemişiz?
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Hakaret yok onlarda.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Bunda çok hakaret
var, bunlarda
HASİP
KAPLAN (Şırnak) İğrençlik ve ahlaksızlık yok o
kelimelerde.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Ben dinliyorum.
Başkanlığa saygı duyun. Bana saygınızın
olmadığını biliyorum, benden çok rahatsız
olduğunuzu da biliyorum ve çok beklentiniz olduğunu da biliyorum ama
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Hiçbir beklentimiz yok sizden.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Var, var,
beklentileriniz var çünkü Yok. dediğiniz Var.dır sizin, yok
dediğiniz var; kural odur.
Karpuz
gibi bölmek diyorsunuz. Karpuz gibi bölmeyi bir açıklasanız bu
memlekete. Siz ne zannediyorsunuz bu toprakları, bir karpuz gibi basit mi
zannediyorsunuz? Siz ne zannediyorsunuz bu milleti? Bir karpuz gibi basite mi
alıyorsunuz? Siz millete hakaret ediyorsunuz, siz topluma hakaret
ediyorsunuz, siz devlete hakaret ediyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Neyi karpuz gibi bölüyorsunuz? Kim
karpuz gibi bölüyor?
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, bu kelimelerle ilgili
Sayın Başkan
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Şimdi kimse
kimsenin
Herkes her şeyi biliyor. Ben eğer burada her bildiğimi
anlatırsam, siz, yoktur gerçi utanma, arlanma duygunuz ama bu Mecliste
duramazsınız. (BDP sıralarından gürültüler)
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan, müdahale edin. Bu ne?
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, iğrenç demiş,
ahlaksız demiş, tehdit etmiş. Sözünü geri alıyor mu,
almıyor mu?
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Utanma, arlanma yoktur. diyor, müdahale edin.
BAŞKAN
Bir dakika oturun efendim. Bir dakika oturun, dinleyin. Oturun, oturun, dinleyin.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Geri alıyor mu, almıyor mu? Gereğini
yapın o zaman.
BAŞKAN
Tamam.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Ben sizi tehdit
etmem. Sizden korkmuyorum ki sizi tehdit edeyim.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) İç Tüzük 163e göre oylayın.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Sizden korkmayan sizi
niye tehdit etsin?
Tehdit korkakların işidir. Siz
yapıyorsunuz onu.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Siz, bakın, tutanakta Kendim hallederim.
diyorsunuz.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Siz Ortasuda,
Gülyazıda insanları tehdit ediyorsunuz.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) İçişleri Bakanı eşkıya
değil, İçişleri Bakanı can ve mal güvenliğinden
sorumlu bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Siz Diyarbakırda, Şırnakta
insanları tehdit ediyorsunuz. Sizin işiniz tehdit etmek, ben tehdit
etmem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Niye müdahale etmiyorsunuz Sayın Başkan?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Kendim yaparım. derken benim
şahsıma yönelik bir şey yaparsanız
Bakanlığımı kötüye kullanıp bizim Bakanlık
elemanlarıyla size bir zarar vermem, kimseye vermediğimiz gibi. Size
de vermem her şeye rağmen. Biz sizi insan gibi görüyoruz.
İnşallah bir gün doğru insan olursunuz, onu temenni ediyoruz,
iyi insan olursunuz, onu temenni ediyoruz. Hâlâ umudumuz var sizden. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sataşma nedeniyle söz istiyorum; artık,
sataşmayı katmerleştirdi.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Öyle bir
mahiyettesiniz ki bu Meclisimiz farklı bir meclis, biz de millet olarak
farklı bir milletiz. Sizin gibi sürekli konuşurken iftirayı,
sürekli konuşurken yalanı, sürekli konuşurken kural
dışılığı başaran bir başka gruba
herhangi bir parlamento sahip değildir.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, müdahale edin. Bunun bir
saati var, süresi var. Aynı şekilde ben de dört dakika
sataşmadan söz istiyorum.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Biz bu yönüyle bu
ağırlığı da taşıyarak bu problemle biz bu
ülkeyi parlamentosuyla, yargısıyla, yürütmesiyle topyekûn idare
edeceğiz, sizinle de bu hayatı yaşayacağız. Habis ur
bir gün düzelir diye bekliyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Bakalım kimdir habis ur, çıkar ortaya.
BAŞKAN
Teşekkürler ederim.
Buyurun
Sayın Kaplan.
Lütfen
karşılıklı sataşma bitsin artık. İki
dakikada lütfen, Sayın Kaplan.
3.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahinin, Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Tutanak ortada arkadaşlar. Bakın,
çizmişim, bir bakan can ve mal güvenliğinden sorumlu
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Doğru,
doğru.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Gerçi artık bütün kamuoyu tanıyor, ben
bunu tekrar şey etmek istemiyorum ama Genel Kurula hitaben, üyelere,
milletin iradesiyle temsil edilenlere iğrenç diyor ve ahlaksız
diyor. Sonra da Tehdit mi ediyorsunuz? diye soran milletvekiline, bakın
tutanakta ne diyor: Kendim hallederim. Kan davası güdecek yani
anlaşılan. Yasa, hukuk yok, kendi halleder. Emrinde 1 milyon 200 bin
Emniyet var, Jandarma var, Sahil Güvenlik var, korucu var emrinde bu
Bakanın. Şimdi bu Bakana can ve mal güvenliğini devlet
nasıl teslim eder, millet nasıl teslim eder, nasıl güvenir Allah
aşkına?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Emniyet haksızlık yapmaz.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Ben İç Tüzük 163e göre bu yaralayıcı sözler
nedeniyle Ya geri alın. dedim Ya
da size iade etmek zorunda kalırım. Sayın Bakan geri
almadı, ben de iadeli taahhütlü, 1 liralık pulla Sayın Bakana
süslü püslü olarak aynen iade ediyorum sözlerini, aynen iade ediyorum hepinizin
huzurunda.
Sayın
Başkan, siz de iğrenç ve ahlaksız kelimelerini ve tehdit etme
kelimelerini uygun gördünüz, buna da, size karşı da teessüf ediyorum,
sitemim var. Bu İç Tüzük varsa herkes için işletilsin. Yok, siz
çoğunluksunuz, güçlüsünüz, Ben kendime işletirim, zayıfı
ezerim. derseniz, bu kamuoyu vicdanı, adalet vicdanı size çarpar.
Güle güle kullanın sözlerinizi, yakında postayla yerinde teslim
gönderiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Siz tutanaklardan kendi konuştuklarınıza
baktınız mı?
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
2.- Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebi ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin'in; 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/152) (S. Sayısı: 112) (Devam)
BAŞKAN
- Değerli arkadaşlar, şimdi
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Hasip
Hasip
BAŞKAN
-
maddeye yeni bir bent eklenmesine ilişkin yeni madde ihdası
niteliğinde bir önerge vardır, malumları olduğu üzere
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın
Lütfen
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Bakan, parmağına dikkat et,
ayıp ayıp! Almanların hareketini yapıyorsun, ayıp ayıp!
Almanlar yapıyor o hareketi, yakışmadı sana.
BAŞKAN
Görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon
metninde bulunmayan ancak
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, Sayın Bakanın
çektiği çirkin hareketi uygun görüyor musunuz?
BAŞKAN
-
tasarı ve teklifle çok
yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve
komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İç
Tüzükün 87nci maddesi dördüncü fıkrası hükmüdür.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Muharrem Bey, o hareketi uygun görüyor musunuz?
MUHARREM
İNCE (Yalova) Yakışmadı Sayın Başkan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Yakışmadıysa müdahale edin.
BAŞKAN
- Bu nedenle önergeyi okutup komisyona soracağım. Komisyon önergeye
salt çoğunlukla, 21 üyeyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
Rica ediyorum
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, Sayın Bakanın
çektiği çirkin hareketin fotoğrafları çekildi, artık onu
kamuoyunun vicdanına havale ediyorum. Siz o harekete de bütün
samimiyetinizle ayıp deyin. Biraz ar, haya gerekir!
BAŞKAN
- Zabıtlara geçti sizin de
Oturun lütfen, tamam.
Şimdi,
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci
maddesine aşağıdaki (d) bendinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Ayşe
Nur Bahçekapılı Ahmet
Aydın Ramazan
Can
İstanbul Adıyaman Kırıkkale
Yunus
Kılıç Hakan
Çavuşoğlu Bedrettin
Yıldırım
Kars Bursa Bursa
d)
Geçici 16 ncı maddesine izinde bulunanlar ibaresinden sonra gelmek üzere
ile idari görevlerde bulunanlardan daha önce bulundukları kadrolara
yeniden atananlar ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN Sayın
Komisyon, katılıyor musunuz efendim salt çoğunlukla?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Salt
çoğunluğumuz var, salt çoğunlukla katılıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Şimdi, 21 üyenin sayılmasını istiyorum.
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Şu anda
22 üyemiz var Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tamam.
Komisyon
salt çoğunlukla katılıyor.
Önerge
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.
Söz
isteyen?
MUHARREM
İNCE (Yalova) Mahmut Tanal, İstanbul Milletvekili.
BAŞKAN
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize iyi akşamlar.
Tabii,
kanun hükmünde kararnamelerle, 34 tane kanun hükmünde kararnameyle 666ya
yakın kanun değiştirildi ancak Hükûmet yanlış
yaptığını öğrendiği her konuda tekrar yeni
değişikliklerle önümüze geliyor. Burada Aristonun çok güzel bir sözü
var: Aristo Kanun düzendir, iyi kanun iyi düzendir; iyi
hazırlanmamış mevzuat hem toplum hayatında düzeni
sağlama amacından uzaklaşacak hem de toplum üyelerinin hukuka
olan inancını zayıflatacaktır. diyor.
Kanunlar,
tüzükler ve yönetmelikler sadece uyulması gereken kurallar bütünü
olmayıp aynı zamanda bunları yürürlüğe koyan yasama
organının, hükûmetin veya idarenin, bütün bunların üzerinde
devletin itibarının da bir göstergesidir. Yani Hükûmetin sürekli
Yanlış yaptık. demesi, sürekli kanun değişiklikleri
bir istikrarsızlığın göstergesidir. Bu, Parlamentonun
itibarını aynı zamanda zedelemektedir.
Parlamentonun
itibarını zedeleyen bir başka örnek değerli
arkadaşlar: Kanun hükmünde kararnamelerle Türkiye'nin idari
yapısı değiştirildi ancak bu kanun hükmünde kararnameleri
kim yaptı? Bakanlar Kuruluna verilen yetkiyle yapıldı ancak
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na göre, yani Anayasamızın 109uncu
maddesine uygun olarak bir bakanlar kurulu oluşmamıştır.
Bakanlar Kurulunun içerisinde yer alan 4 kişi var: Bursa Milletvekilimiz
Bülent Arınç Başbakan Yardımcısı, Ankara
Milletvekilimiz Ali Babacan Başbakan Yardımcısı,
Kırıkkale Milletvekili Beşir Atalay Başbakan
Yardımcısı, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ Başbakan
Yardımcısı. Sayın Bekir Bozdağ bir hukukçu, kendisi
burada. Başbakan Yardımcısı nasıl atanır? 6
Temmuz 2011 tarihli 643 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1inci
maddesi uyarınca 3046 sayılı Kanunun 4üncü maddesini
değiştirdiniz. Başbakan Yardımcısı, bir kişi
ancak bakan olarak atandıktan sonra Başbakan Yardımcısı
olarak atanabilir. Peki, bu kadar, 3 tane Başbakan
Yardımcısı atanır, 3ü de hukukçu; siyasal iktidarın
içerisinde 2 tane Anayasa hukuku hocası var, Her tarafta, biz Anayasa
profesörüyüz. derler. Ya Allah rızası için, bu Anayasanın
109uncu maddesini, 3046 sayılı Yasanın 4üncü maddesini hiç mi
okumadınız? Ne diyor 3046 sayılı Yasada? 3046
sayılı Yasanın 4üncü maddesinde, Başbakan
Yardımcısı, ancak bakan olarak atanan kişi Başbakan
Yardımcısı olarak atanabilir. Bu neyi gösteriyor bize? 6 Temmuz
2011 tarihinden bu tarafa, Bakanlar Kurulunun yapmış olduğu
kanun hükmünde kararnamelerin tamamı yok hükmündedir, böyle bir bakanlar kurulu
yoktur aslında.
Daha vahameti, daha vahimi, daha tehlikesi
şudur değerli arkadaşlar: Başbakana vekâleten, bu 4 değerli
milletvekili arkadaşımız Başbakan Yardımcısı
olarak imzalar attılar, sözleşmeler imzaladılar. Bunların
hepsi yok hükmündedir. Niçin yok hükmündedir? Başbakan Yardımcısı
olarak atanmanın koşulu olan önce bakan olarak atanması gerekir.
Bu hüküm yok aslında. Olmadığı için, Sayın
Bozdağın, Sayın Arınçın, Başbakana vekâleten
attığı imzalar ne olacak peki? İmzaladığı
sözleşmeler ne olacak? Kanunen, literatürdeki bunun adı yok
hükmündedir, bunlarla ilgili yapılan düzenlemelerin hepsi sakattır.
Bu, hukukla oynamaktır, hukukla alay etmektir.
Benim
iktidardan istirhamım şu: Değerli arkadaşlar, evet, 4
Temmuz, bugün biz ocak ayındayız yani bu süre içerisinde
yaptığınız, Başbakana vekâleten atılan
imzaların hiçbirinin geçerliliği yok. Şu anda Başbakana
vekâleten Mahmut Tanal olarak benim atacağım imzalar ne kadar
Başbakanı bağlıyorsa Sayın Bozdağın bu
dönem içerisinde Başbakana vekâleten attığı imzalar da o
kadar bağlıyor. Bu anlamda, gerçekten bu kadar sakat, hukukla alay
edilmiş. Bunun yol, yöntemi nedir? Yol, yöntemi nasıl düzeltebiliriz?
O fikri de kendilerine önereyim ben. 3046 sayılı Kanunun 4üncü
maddesi uyarınca ilk önce Bursa Milletvekili Sayın Bülent
Arınçın, Sayın Ali Babacanın, Sayın Beşir
Atalayın, Sayın Bekir Bozdağın bakan olarak atanması
gerekir. Yeni bir bakanlık oluşturulması lazım ki 3046
sayılı Kanunun 4üncü maddesi uyarınca Başbakan
Yardımcısı olarak atanabilsin. Bunlar
yapılmadığı müddetçe, yapılan bu işlemlerin
tamamı sakattır, yok hükmündedir. Öncelikle bunun da düzeltilmesi lazım.
Buna dayalı olarak yapılmış olan kanun hükmünde kararnamelerin
hepsi de yok hükmündedir. Bu açıdan yani şu anda Kanun hükmünde
kararnamede bir eksiklik vardı TOKİyle ilgili, efendim, biz bunu
düzeltelim... Neresini düzelteceksiniz? İlk önce gelin şu Bakanlar
Kurulunu bir düzeltelim, ondan sonra bu yanlış
yaptığınız eksiklikleri düzeltmek lazım. Birinci husus
bu değerli arkadaşlar.
Bir başka husus:
Aramızda çok hukukçu arkadaşlarımız var. Kanunlar
nasıl yürürlüğe girer? Resmî Gazetede ilan edildikten sonra
yürürlüğe girer. Eğer yürürlük tarihi yoksa, yürürlük tarihi
belirtilmemişse Resmî Gazetede yayımlandığı tarihten
itibaren kırk beş gün sonra yürürlüğe girer veyahut da maddeler
arasında, efendim, bir ay sonra veya iki ay sonra veya bir yıl sonra
İşte, Ceza Kanununda yaptınız, çevrenin kirlenmesiyle
ilgili 184üncü maddesinde üç yıla yakın bir erteleme
yaptınız.
Burada da Türk hukuk
tarihinde bir ilki daha başarıyorsunuz. Nasıl bir ilki
başarıyorsunuz? Gayet rahat, yürürlük maddesine 15 Kasım 2011
tarihini koyuyorsunuz siz bu kanuna. Bu, gerçekten Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Biz parlamenter olarak Meclise geldiğimiz zaman Türkiye Büyük
Millet Meclisinin İlkleri yazılı bir kitapçık
dağıtıldı bize. Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilklerinin
arasına bunu da yazmak lazım. AK PARTİ döneminde, efendim, kanun
2012 Ocak ayında tartışılıyor, yürürlüğe giriyor,
yürürlük maddesine 15 Kasım 2011 tarihi atılıyor. Bu da Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bir ilktir. Başbakan Yardımcısı
olarak atanamayan insanların Başbakan Yardımcısı
unvanının yazılması da bir ilktir.
Bu açıdan, sayın
iktidarın, işte, Türkiye Büyük Millet Meclisini baypas ederek,
Türkiye Büyük Millet Meclisine danışılmadan, getirilmeden
çıkarılan kanunların, yapılan düzenlemelerin ne kadar -açık
ve seçik olarak- doğru olmadığını örnekleme
açısından ben vermeye çalıştım. Bu aynı zamanda
vatandaşın Parlamentoya olan saygısını,
vatandaşın Parlamentoya olan güvenini, vatandaşın hukuka
olan güvenini de sarsıyor bu şekilde. Yazboz tahtası değil
bu Parlamento. Onun için, siyasal iktidarın Parlamento üyelerinden
yararlanabileceği, deneyimlerinden istifade edebileceği, bilgisinden
yararlanabileceği bu kadar alan olduğu hâlde, bu kadar deneyimli
insan olduğu hâlde, maalesef Yaptık. diyorlar ama bunu da eline
yüzüne bulaştırıyorlar. Doğru bir işlem
yapmıyorsunuz.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. Benim temennim şu: Ne olur, buradan
tekrar tekrar uyarıyoruz. Gerçi, Bakana ben dün bunu soru olarak söyledim,
Bakan dün benim sorumu anlayamadı ama bugün tekrar tekrar, yine bunu
burada dile getiriyorum. Hukuken olmayan bir Bakanlar Kurulu şu anda var.
Bunun adı Bakanlar Kurulu değil. Bu bir yetki gasbıdır, bu
bir unvan gasbıdır. Daha fazla halkımız mağdur olmadan
bunu düzeltmenizi istirham ediyorum.
Hepinize
iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tanal.
Şimdi,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sırrı Süreyya Önder.
Buyurun
Sayın Önder.
BDP
GRUBU ADINA SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli üyeler; köyün birinde niza varmış, kavgalılar
birbirleriyle. Artık her şeyi ayırmışlar. Öyle bir
hâle gelmiş ki tutmuşlar, aynı camiye de gitmez olmuşlar,
öbür taraf kendisine yeni bir cami yaptırmış. Kahveler
ayrı, dükkânlar ayrı, camiler ayrı. Otururken Allahuekber.
diye bir ses gelmiş kahveye. Oradaki adam demiş Hele git bak, bizim
camiden mi okunuyor? Kahveci çıkmış, gelmiş, demiş
Evet, bizim camiden. Aziz Allah, şefaat ya Resûl-ullah. demiş.
Biraz, Bakanın ve AK PARTİnin tavrı bu; bizim söylediğimiz
en doğru şeylere bile, eğer kendilerinden gelmiyorsa böyle bir
tavrı esirgiyorlar.
Zorlama
olup olmadığı, Sayın İçişleri
Bakanının, bakanlık gibi bir koltuğa gelmiş bir
şahsiyetin bizim sıralarımıza dönük -merak eden görüntüleri
alsın- yaptığı o ayıp el hareketine bir baksın
ondan sonra söylesin. Ayıp bir şeydir bu. Tekrarlamaktan bile hicap
duyuyorum. Bu nedir ya! Bu Meclis buna layık mı! Bu ülke, bu halk buna layık mı! Böyle
şey mi olur!
Şimdi,
Sayın Bakan daha önce bir vecize ihsan etti siyasi literatürümüze, dedi
ki: Bunlar tuvale yapıyorlar yani resimle
Sevgili
arkadaşlar, 1937de İspanya iç savaşında Nazi orduları
İspanyanın Guernica kentini yirmi sekiz savaş
uçağıyla bombardımana tutmuşlardı. Sayın Bakan
bunu iyi dinlesin. Burada bütün sanatçıların hissiyatına
tercüman olacağım. Öyle el hareketi çekmekle olmaz, iyi dinleyin
bunu.
Picasso
bu baskının on beş gün içerisinde bir tablosunu yaptı,
adı Guernicaydı. Sayın Kültür Bakanının gayretleriyle
dış ülkelerde Türkiyeyi temsil eden on filmin arasına
koydukları benim çektiğim, yazdığım filmde de bu
Guernica tablosu özel bir yer tutar. Daha sonra Pariste bir Nazi subayı
gelip soruyor Picassoya
Sayın Bakan iyi dinleyin.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Nazi ile KCK subayı aynı mı?
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bakalım aynı mı değil mi
Sayın Genel Kurul üzerinde bir tefekkür etsin.
Nazi
subayı soruyor Picassoya, diyor ki: Sayın Picasso, bu tabloyu siz
mi yaptınız? Picasso diyor ki: Hayır, siz yaptınız.
Çünkü orada savaşın, vahşetin bugüne kadar anıtsal olarak
tuvale döküldüğü çok kıymetli bir insanlık mirasına
dönüşmüştür o tablo. O tabloyu Picasso İspanyaya vermek için
şart koştu. Bütün İspanya, o faşist diktatör Franco dâhil
olmak üzere yalvardılar İspanyaya demokrasi gelmeden bu tabloyu
vermem. dedi. Francodan iki sene önce öldü. Franco öldükten sonra
gelişmeler başka bir şeye büründü.
Şimdi,
siz tuvalde bölücülük ararsanız, bundan çok değil beş on sene
sonra bu kürsüde biri çıkar bu Picasso meselini verir. Bunun sanatla
Bu
şekilde sanatın altında başka anlamlar aramaya
kalkışmak Picassonun karşısındaki Nazi
subayının durumuna düşmeyi getirir. Akıbet budur.
Şimdi,
BDP, el insaf
Özellikle AK PARTİdeki Kürt milletvekillerine
sesleniyorum: Sizi doğuran mübarek, muhterem annelerinizin hiç
hatırı yok mu ya? Burada sanki bu katliamı, bu savaş
uçağını BDP kaldırmış? 35 tane
yurttaşımız orada katledilmiş yani buna bir şey
demeyeceksiniz, bunun hakkını arayan BDPlilere yapmadık hakaret
bırakmayacaksınız. El insaf!
Şimdi,
hakaret yerine kullanılıyor, muhalefet milletvekili de
çıkıyor ki CHPyi BDPyle özdeşleştiremezsiniz
Bir top
gibi kafanıza göre oynuyorsunuz. BDP, sizin böyle
oynayacağınız bir parti değildir
MEHMET
METİNER (Adıyaman) AK PARTİ de değil.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
arkasında çok büyük bir halkın
barış iradesi vardır, özgürleşme iradesi vardır. Buna
tahammül edeceksiniz. Bizim size gösterdiğimiz
MEHMET
METİNER (Adıyaman) AK PARTİ de değildir. Ulu orta
konuşamazsın!
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Cahiliye dönemi düşüncelerin mi bunlar,
çağdaş düşüncelerin mi?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sana cahiliye dersi veririm, hâlâ cahiliye
dönemindesiniz.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) En iyi sen özetlemiştin, bu meselenin kim
tarafından çözülmeyeceğini en iyi sen özetlemiştin.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Kandan besleniyorsunuz. Hâlâ cahiliye
dönemindesiniz.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Öne oturtmayı yasak etmişlerdi, oradan da
rahat durmuyorsun. Kombine biletini iptal mi ettiler?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Terbiyeli ol!
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Haddini bil! Haddini bil!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Terbiyesiz
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Haddini bil
Terbiyesiz diyemezsin sen.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sen kimsin konuşuyorsun?
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Terbiyesiz diyemezsin sen, terbiyesiz diyemezsin.
Terbiyeyi senden mi
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bırakın
gelsin
Bırakın gelsin
Gel hele, gel gel
BAŞKAN
Beş dakika ara veriyorum efendim.
Kapanma
Saati: 18.05
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
-----
0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
112
sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Şimdi,
1inci maddeye eklenmesi öngörülen (d) bendi üzerindeki görüşmelere devam
ediyoruz.
Başka
söz istemi? Yok.
Soru-cevap
kısmına geçiyoruz.
On
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sisteme
girmiş arkadaşlarımızdan birincisi, Sayın Muharrem
İnce
Yok.
İkincisi,
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekilimiz.
Buyurun.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, köy
korucularıyla ilgili düzenlemeyi ne zaman getireceksiniz? Bu insanlar
hakikaten son derece mağdurlar, gerek emeklileri gerek
çalışanları. Bunların sosyal ve mali haklarında
mutlaka bir şey yapılması gerekiyor. Bu nedenle bu düzenleme
gelecek mi, ne zaman getireceksiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Işık, buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, 5393 sayılı Kanunun 49uncu maddesine göre belediyelerde ve
il özel idarelerinde çalıştırılan sözleşmeli
personelin mağduriyetinin giderilmesiyle ilgili bir
çalışmanız var mı? Başbakan tarafından verilen bu
yöndeki sözler yerinde tutulacak mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan, biz eksik süremizi
konuşacak mıyız?
BAŞKAN
Konuşacaktınız, sizi bulamadık.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Geldim, buradayım.
BAŞKAN
Şimdi devam edelim...
Sayın
Bakan, buyurun.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; soru soran
arkadaşlarımızın sorularına açıklık
getireyim.
Sayın
Aslanoğlu köy korucularıyla ilgili sorusunda
korucularımızın mağdur olduğunu ifade etti.
Mağduriyet tabii bakışa göre değişir, bunların
tamamen yokluk içerisinde ve sahipsizlik içerisinde olduğu
imajını ve intibaını uyandırmak istemediğinizi
biliyorum ama öyle anlaşılabilir endişesiyle de
mağduriyetin itibari olduğunu ve bir bakışa göre bir
değerlendirme olduğunu kabul ediyorum. Köy korucularımızla
ilgili olarak uygulamada kendilerine ödenen aylık bir ücret var,
kendilerinin sağlık giderleri karşılanıyor, sosyal
güvenceleri söz konusu ama daha iyi hâle getirmek için
çalışmalarımız devam ediyor.
Ne
zaman gelecek? sorusunu siz hep sorarsınız. Tabii muhalefet için bu
soruyu sormak çok kolay, iktidar bunu yapmak durumunda. Bizim bu konudaki
cevabımız, uygun olan en uygun zamanda bu düzenlemeyi
getireceğiz.
Sayın
Alim Işık Milletvekilimizin sorusu sözleşmeli personelle ilgili
bir soru. Sayın Başbakanımızın bir sözü olduğu gerçeğini de
konuşmasında ifade ederek soruyu sordular. Eğer Sayın
Başbakanımızın bu konuda ifade edildiği gibi
anlaşılan -yanlış anlaşılmış
şekliyle ifade edilmediyse yani ifade edildiğinin doğru
anlaşılmış şekliyle burada Sayın Işık
tarafından dile getirilen- bu hususta sözün gereği, söylenenin
gereği AK PARTİ hükûmetleri döneminde her zaman yerine getirilir,
getirilmiştir. Dahası var, AK PARTİ hükûmetleri döneminde
söylenmeden de yapılan, söz verilmeden de yapılan işlerin
sayısı, söz verilenin yanında da hatırı
sayılır miktardadır.
Teşekkür ederim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, süre kaldı sorulara devam edelim. Süre
kaldığına göre sorulara devam ederiz, uygulama böyle Sayın
Başkan yani lütuf değil bu. Vakit kaldıysa devam edilir uygulama
böyledir Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir saniye
müsaade buyurur musunuz efendim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Estağfurullah, buyurun.
BAŞKAN Sayın
İnce, sizi daha evvel aradık, yoktunuz burada, onun için...
MUHARREM İNCE
(Yalova) Evet, olabilir.
BAŞKAN - Buyurun.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, siz
Ordu Milletvekilisiniz ve Ordulusunuz. Ben 31
Ekim 2011 tarihinde bundan 66 gün evvel Ordu Korgan Belediyesinin
Belediye Başkanının kardeşine ihale verip vermediğini,
verdiği ihalenin bedellerini sordum. Ordu yerel basınında
defalarca haber oldu, Ordu çalkalandı. Belediye Başkanı Ordu
yerel basınına yaptığı açıklamada kardeşine
ihale verdiğini itiraf etti. Bana gelen ihbar mektuplarında ihale
evraklarının geçmişe dönük olarak değiştirildiği
iddia ediliyor. 15 gün içinde cevap vermeniz gerekirken 66 gündür bu sorumu
neden yanıtlamıyorsunuz? Kendi ilinizden ve partinizden bir belediye
başkanını koruyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Şandır...
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Teşekkür ederim efendim.
Ben de bu
soru-cevabı bir fırsat biliyorum yani Sayın Bakanın topluma
bazı müjdeleri, bazı bilgileri vermesi fırsatı olarak
görüyorum. Bu kapsamda soruyorum: Sayın Bakanım, kamu görevinin
maliyetini devlet karşılar. Bu belediye
başkanları için de efendim, işte, milletvekilleri için de
seçilmiş kişiler için de böyle. Muhtarlar da kamu görevi yapıyor
ama yaptıkları görevin maliyetini ceplerinden
karşılıyorlar. Bu bir kanun meselesi değil idari bir
talimat meselesi. Muhtarların telefon, elektrik, su giderlerini, kira
giderlerini karşılamayı düşünür müsünüz, böyle bir
hazırlık yapar mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şandır.
Sayın
Işık, siz, demin konuştunuz değil mi, bu ikincisi.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Bir soru daha soracağım Sayın Başkan,
o hakkım var.
BAŞKAN
Buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, biraz önceki açıklamanız için özellikle teşekkür
ediyorum. AK PARTİ hükûmetleri döneminde verilen sözler yerine getirilir,
getirilmiştir. dediniz. Doğru anlamadıysam,
açıklamanın Başbakan tarafından
yapıldığını ifade ettiğimi söylediniz. Sayın
Başbakan seçimler öncesinde 74 milyonun gözünün önünde canlı
yayın programında bu sözü vermiştir ama bugüne kadar bu söz
yerine getirilmemiştir. Sizden talebimiz Bu konudaki mağduriyeti bir
an önce çözebilir misiniz? şeklindedir. 5393 ve 5302 sayılı
kanunlardaki sözleşmelilerin haklarını verecek misiniz? diye
tekrar soruyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakanım.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
İncenin Ordu Korgan Belediyesiyle ilgili sorusuna cevabımız:
Doğrudur, Mecliste dile getirilen bu husustan benim bilgim var, resmen de
bilgim var, ayrıca da ya burada ya da daha sonrasında
öğrenmiştim. Her belediyemizde olduğu gibi, olabileceği
gibi Korgan Belediyesinde de iddia edilen bu hususla ilgili
Bakanlığımızın incelemesi, araştırması,
soruşturması devam ediyor. Tabii, belli ki, sizin Korganla bağlantınız
biraz daha ayrıntıda. Geçmişe yönelik evrak düzeltildiğine
dair bir açıklamanız oldu sorunuzun içerisinde, onu da ben önemli
kabul ediyorum ve o bağlamda da soruşturmayı devam
ettireceğiz.
Sayın
Şandırın sorusu muhtarlarımızla ilgili. Şimdi,
muhtarların esasında ne Köy Kanununda ne belediyelerin
kanunlarında -daha doğrusu Belediye Kanunu diyelim,
büyükşehirlerin doğrudan bağlantısı yoktur mahalle
muhtarlarıyla- Belediye Kanununda rutin gideri olan, cari giderleri olan
bir resmî ofislerinin olacağına dair açık bir düzenleme yoktur
fakat fiilî durum, gelişen Türkiye'de muhtarlık müessesi de
başta büyük şehirlerdeki mahalle muhtarlıklarından
başlamak üzere büyük köylerimizde fiilî olarak bir çalışma
mekânına kavuşmuştur, kavuşturulmuştur. Bunlar zaman
zaman özel imkânlarla, bağışlarla temin edilmiştir, bazen
köy dernekleri marifetiyle oluşmuştur ve son yıllarda da, son
on, on beş yıl içerisinde belediyelerin yatırımları
olarak, belediyelerin üniteleri olarak gelişmiştir,
düzenlenmiştir ve muhtarlarımız buralarda
çalışıyorlar.
Şimdi,
muhtarlık meselesi, karşılığında ya mahalle var
ya köy var ama o kadar komplike bir konu ki 50 nüfuslu mahalle var, 50 bin
nüfusa yakın mahalle var, 50 nüfuslu köy var, 3 bin, 4 bin civarında
nüfusu olan köylerimiz var. İş hacimleri farklı,
fonksiyonları farklı, coğrafi alanları da birbirinden
farklı köyler var, mahalleler var. Muhtarların zaman içerisinde ve
muhtarlıkların zaman içerisinde fiilî olarak aldığı
şekil mevcut mevzuattaki karşılığının önüne
geçmiştir bir kısmı itibarıyla ve çoğunluğu
itibarıyla; bir kısmı itibarıyla da mevcut mevzuattaki
karşılığını da fiilî olarak bazı
muhtarlıklar kaybetmiştir. Bu fiilî durumu, bu gerçeği tespit
etmek çalışması içerisindeyiz. Buna uygun, fiilî duruma uygun
bir şekilde muhtarlıkların mahalle ve köy düzleminde
düzenlenmesi için çalışma yapıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
1inci
maddeye eklenmesi öngörülen yeni (d) bendini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
Bitireyim, bir saniye.
Böylece,
teklifin 1inci maddesine yeni (d) bendi eklenmiş diğer bentler daha
önce kabul edilen bent de dikkate alınarak teselsül ettirilmiştir.
Kanunun yazımı esnasında bu bentler düzeltilecektir.
Şimdi,
mevcut Komisyon Raporu üzerinde devam ediyoruz.
Teklifin
1inci maddesinin mevcut (d) bendini okutacağım.
Yalnız,
ondan önce, Sayın Kaplanın bir talebi var.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Süreyya Önder kürsüde konuşurken üç
dört dakikası varken konuşması kesildi,
konuşmasını tamamlasın. Sataşma da var.
BAŞKAN
Sayın Önder, her zamanki yumuşak üslubunuzla, buyurun.
Üç
dakikada toparlarsanız sevinirim.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Beş dakika Sayın Başkan,
sataşma da var.
BAŞKAN
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Adıyaman Milletvekili
Mehmet Metinerin şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Öncelikle Genel Kurulun tümünden özür
diliyorum. Böyle bir zihniyetle, böyle bir saldırgan
Daha fazla
tanımlama kullanıp onun seviyesine düşmek istemiyorum. Onunla
Genel Kurulu meşgul ettiğim için gerçekten özür diliyorum fakat
ibretlik bir şey. Bunun üzerinde konuşmakta fayda var.
Milliyetçi
Hareket Partisi ile partimiz arasındaki görüş
ayrılıkları hepinizin malumu, neredeyse iki ayrı ucu temsil
ediyoruz.
YILDIRIM
TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Biz uç değiliz.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Eyvallah.
Birbirine
zıt, iki ayrı düşünceyi temsil ediyoruz fakat Sayın Grup
Başkan Vekili Mehmet Şandır Beyefendi ne zaman bu kürsüye
çıksa ideolojik olarak her türlü fikir
ayrılıklarımızı birbirimizle kürsü
vasıtasıyla tartışmamıza rağmen, Sayın
Şandır, daima Bu arkadaşlarımızın burada kendini
yalnız hissetmemesi gerekiyor. vurgusunu yapar yeri geldikçe. Bu
vurgusunda da samimiyetinden zerrece şüphemiz yoktur. Bir de bu zihniyete
bakın. Bir de bu zihniyetin saldırganlığına
bakın. Biz, kürsüyü kullanamayacaksak siyasete alan açma bahsini nerede
değerlendireceğiz? Bu zihniyettir ki, bu insanları dağa
çıkarttı.
Şimdi,
dönüp tekrar bıraktığım yerden devam ediyorum. Statükoya,
sevgili Kürt kökenli vekiller, statükoya bu kadar yaslanmayın. En
kıymetlinizi bu statüko aşüfte olarak niteliyor. Bana oradan ucuz
kabadayılık yapmadan önce, oradaki 35 can için bir ses çıkartmak
uğruna, bir ses çıkartmak için niye kırk sekiz saat beklediniz?
Bunun hesabını vicdanına ver önce. Sonra, git Kâhtaya ver. Bak,
bu devlet korucu morucu dinlemiyor. Ondan sonra, onay verdiğin savaş
tezkeresinde burada diyorlar ki: Savaş demeyin. Peki, üzerine savaş
uçağı gönderiyorsunuz. Yerdeki adamı savaş
uçağıyla bombalattırırsan bunun adı savaş
değil de başka ne olur söyleyin, biz de onu diyelim.
Son
olarak şunu söylemek istiyorum: Siz her dönem -O kendisini biliyor- her
dönem statükoya yaslanmıştır. Kürtler güçlüyken Kürtlerin
yanında, devletten bir istikbal beklediği zaman devletin
yanında. Benim hayatıma bak; işkence, hapis, mermi
Biz bu
yağmurun içinden çıkıp gelmişiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Senin bu kuru kabadayılığına pabuç
bırakmam. Kâhta orada. Seni Kâhtaya davet ediyorum. Kâhta meydanında
kaç kalibresin orada birlikte görelim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Önder.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan, sataşmadan
dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Metiner.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan Terbiyesiz kelimesini de
geri alsın.
BAŞKAN
Lütfen iki dakika içinde ve yeniden bir sataşmaya meydan vermemek üzere.
5.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metinerin, İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önderin, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle, ben de böylesi bir zihniyetle bu şekilde
muhatap olduğum için Genel Kuruldan özür diliyorum, Türkiye toplumundan
özür diliyorum.
35
vatandaşımız can verdiğinde, henüz hiç kimse
konuşmadan konuşma yürekliliğini gösteren ve bu olayın
faillerinden de hesap soracağını söyleyen ilklerden biriyim. Birileri
bilmiyorsa bunu öğrensin. Her türlü haksızlığın,
zulmün, ırkçılığın, otoriterliğin
karşısında olan, yürekli bir insanım. Kimsenin, başka
türlü, başka sözlerin, cafcaflı sözlerin arkasına
sığınmasına gerek yok.
Kâhta meydanı orada.
Adıyamanın Kâhta ilçesindenim ben. Kimin bu siyaseten
sandıklardan ne ölçüde boyunun ölçüsünü aldığını
Kâhtaya gidip herkes öğrenebilir, Adıyamana gidip öğrenebilir.
Eğer siyasette boy ölçüşeceksek, sandıktan çıkacak
sonuçlara bakacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Burada
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) Bağımsız aday ol, ikimiz de Adıyamanda
seçime gidelim. Bağımsız olarak aday ol, bakalım kaç oy
alacağız?
MEHMET METİNER
(Devamla) Burada ucuz kahramanlıklara gerek yok. Burada
zorbalıklara gerek yok. Hiç kimse, ne Türklüğümüzün onay mercisidir
ne de Kürtlüğümüzün onay mercisidir. PKKnın, binlerce,
öldürttüğü Kürtlerin hesabını sormayan bir zihniyet nasıl
demokratlıktan bahseder? Silahlı örgütün tehdit ettiği Kürt
aydınları Kürt değil miydi? Diyarbakırın meydanında
öldürülen Hikmet Fidan o partinin genel başkan yardımcısı
değil miydi? Niye bunun hesabını sormuyorsunuz? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Niye bunun hesabını
sormuyorsunuz?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Cahiliye dönemini de anlat.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) O zaman sen savunuyordun onları.
MEHMET METİNER
(Devamla) - Kendinizden farklı her Kürtü Kürt olmamakla suçlayan ve
kendinizi Kürtlerin onay mercisi olarak gören bu zihniyetinizle dibine kadar
faşistsiniz. Biz AK PARTİ olarak her türlü faşizme
karşı mücadele edeceğiz. Sopa tutan elin Kürt eli olmasına
bakmayacağız. Biz, sopa tutan politikalara, sopa tutan elin kendisine
karşıyız. Kürtlük adına baskı kurulduğunda da
karşı çıkarız. Bırakın, herkes özgür olsun. Kürt,
nereye kadar, kime rağmen Kürt olacaksa kendisi karar versin. Biz
PKKnın Kürtü değiliz, biz BDPnin Kürtü değiliz. Onlar, kendi
Kürtleri olarak, kendi adlarına konuşabilirler ama bizim
adımıza konuşmaktan vazgeçsinler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Metiner, teşekkürler.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) Faşist dedi.
BAŞKAN
- Yerinizden lütfen, tekrar
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Mahkemede hesaplaşacağız da
burada bir ağzının payını
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Önder, lütfen sataşmaya yeniden meydan verilmeden
bitirelim.
6.- İstanbul
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Adıyaman Milletvekili
Mehmet Metinerin, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Bu arkadaşınız, adı geçen
(AK PARTİ sıralarından Kim söz verdi? sesi)
Söz
verdiler. Bizde kürsü gaspı yok. O sizinle müsemma olan işleri bize
yıkmayın.
Şimdi,
adı geçen olaylar olduğu zaman en canhıraş savunan
arkadaştı bu, en canhıraş. Buna teorik, pratik binlerce gerekçe
sunmakla meşguldü, sonra onlara cahiliye dönemi dedi, yarın bu
dönemine ne diyecek Allah bilir.
Kâhta
meselesine gelince, bak Kahtanın tek geçim kaynağını
Malatyaya veriyorlar. Burada 4-5 tane vekilsiniz, ne yaptınız? Kâhta
ekmeksiz kalacak. Kâhtanın tütünü gasp edildi, ne yaptınız?
Öyle burada kuru kabadayılık yok. Şunu yapalım: Gel sen,
Adıyamandan sen de ben de, AK PARTİnin arkasına
sığınma, ikimiz de bağımsız aday olalım, bak
bakalım dünya kaç köşeymiş.
Faşist
lafı için de mahkemede hesaplaşacağız.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan, cahiliye dönemiyle
ilgili açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Metiner, lütfen
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Sayın
Başkan
BAŞKAN
- Sayın Bakanım, buyurun.
7.- İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahinin, İstanbul Milletvekili
Sırrı Süreyya Önder ile Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Sayın
Başkan, Sayın Süreyya Önder Bey ve ondan önce de bulunduğu yerden
kürsü inişi sonrası Hasip Kaplan şahsımla ilgili söz
değil, bu kez de bir hareket üzerine sözleri ifade ettiler,
değerlendirmede bulundular. Benim bilerek bir maksada matuf bir hareketim
olmadı yani ben böyle bir şey yapmadım. Ama galiba bu taraftaki
bu grubun, yani sonradan oluşan grubun bir takıntısı var,
varlığımdan bütünüyle rahatsız olduklarını
biliyorum. Ama artık işi parçaya dönüştürdüler, bazen elime,
bazen ayağıma, bazen dudak hareketlerime bakarak anlam çıkarmaya
başladılar, galiba elin parmaklarını da okumaya
başladılar. Fakat bu kez ne Türkçe ne Kürtçe değil, Almanca
okudular, nasıl okudular bilemiyorum. Ben yaparsam Türkçe ve Türk
insanına göre bir hareket yaparım, Türk milletvekili olarak, bu
Meclisin üyesi olarak bir hareket yaparım.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Nasıl yaparsın? Onu da göster!
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Ama onlar Almanyada
da galiba tecrübe sahibiler, Alman jest ve mimikleriyle eğitim
almış olmalılar.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, nasıl müdahale
etmezsiniz?
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Nasıl müdahale etsin ya?
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Ne diyor, ne konuşuyor; farkında
mısınız?
BAŞKAN
Ne yapmamı istiyorsunuz efendim, ne yapmamı istiyorsunuz? Rica
ederim, buyurun.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Benim böyle bir
hareketim olmadı. Ama ben hep söylüyorum ya iftira atmada,
yalancılıkta, saptırmada üstlerine yok; dünya şampiyonular,
otomatik ilan ediyorum; yarışacak hiçbir grup, hiçbir milletvekili
yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, bu konuda 69a göre
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Nitekim, bugün ifade
ettiklerinden sadece bir konuya açıklık getireyim. Döndüler,
döndürdüler ne dediler? Önce Uluderede 6 kişi gözaltına alındı.
dediler. Doğru 6 kişi savcılıkça davet edilmiş,
yargı işliyor, bir maksatla ifadelerine başvurulmak üzere
çağrılmışlar Encü soyadlı aileden ve serbest
bırakılmışlar. Daha sonra, devam eden adli çalışmada
4 kişi gözlem altına alınmıştı. Şu saat
itibarıyla durumlarını bilmiyorum; belki serbesttirler, belki
değildirler. Tanık mı, şüpheli mi? Onu da bilmiyoruz. Ama
Uludereda savcılık çalışmasın mı,
Şırnakta adliye çalışmasın mı? Hakaret edilen,
saldırılan kaymakamın konusu araştırılmasın
mı? 35 tane canın tahkikatı yapılmasın mı? Bir
taraftan Niye yapmıyorsunuz? diyen, bir taraftan da Niçin
yapıyorsunuz? diyen bir zihniyet.
Takdirlerinize
arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Bakan, direkt grubumuzu hedef alarak,
bir hareket ve işaretten dolayı grubumuzu hedef alan bir konuşma
yaptı.
BAŞKAN
Demin ona cevap verdiniz.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Hayır, hayır.
BAŞKAN
Ben böyle bir hareket yapmadım diyor Sayın Bakan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Bu olay yeni. Buna cevap vermedim Sayın
Başkan. Bu konuda sataşma ve hakaret var Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, bunun sonu yok; rica edeyim. Yani
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Hayır, ama bu konuda biz konuşmadık
Sayın Başkan.
BAŞKAN
O zaman siz de oturduğunuz yerden
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Hayır efendim, sataşma var.
BAŞKAN
Sayın Bakan oradan konuştu, siz de oturduğunuz yerden lütfen
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Ama sataşma var.
BAŞKAN
Kusura bakmayın. Yani, oradan, bir şey söyleyecekseniz
sataşmaya meydan vermemek üzere
Yeter, bunu burada bırakmak
zorundayım, maalesef yani Meclisi çalıştırmak
zorundayız. Bulunduğunuz yerden lütfen. Sayın Bakan oradan
konuştu, siz de oradan konuşun.
Buyurun
efendim.
8.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, İçişleri Bakanı İdris
Naim Şahinin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, bir önceki oturumda,
Sayın Bakanın tutanaklara geçen ve yüz kızartıcı
sözleri nedeniyle İç Tüzükü işletin dedim, işletilmedi. Sonra
Farkında değilim diyor yaptığı hareketlerin,
aslında konuştuklarının da farkında değil
Sayın Bakan, ama buradaki fotoğrafçılar her şeyin
farkındadır. O resmi, o hareketi çıkarsa, bütün Genel Kurulun
önünde çıkıp bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa
etmesi lazım. Bu Genel Kurul, o hareketi, o davranışı
nedeniyle Sayın Bakanı Genel Kurula o hareketi yapmış
olarak addeder ve onun için de hem bakanlıktan hem milletvekilliğinden
istifa etmesi lazım. Öyle değilse, öyle olmazsa, bu Parlamentoda ne
düzen sağlanır ne de bakanlık mertebesine gelmiş ve bunu
taşıyamayan bir davranış biçimine onay veremeyiz. Bunu da
milletimizin takdirine bırakıyorum, bütün milletimizin, 74 milyonun
takdirine. Bir bakan, o işaret, o hareketle ilgili böyle konuşuyor.
Gerçekten fotoğrafı ve canlı kaset, CDler çıkacaktır.
Sayın Bakanın CDsini de yayınlarız.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan, zabıtlara geçti sözleriniz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
2.- Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebi ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin'in; 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/152) (S. Sayısı: 112) (Devam)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, teklifin 1inci maddesinin mevcut (d) bendini
okutuyorum:
d) Ekli (II)
sayılı cetvelin 3 numaralı sırasında yer alan
"Toplu Konut İdaresi Başkanı," ve 5 numaralı
sırasında yer alan ", Toplu Konut İdaresi Başkan
Yardımcısı" ibareleri cetvelden
çıkarılmıştır.
BAŞKAN
(d) bendi üzerinde, gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özgündüz.
Buyurun
Sayın Özgündüz. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
CHP
GRUBU ADINA ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
112 sıra
sayılı Yasa Teklifinin 1/d maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım biliyorsunuz. Öncelikle
bunu belirtmeliyim ki Hükûmet yaklaşık bir ay önce alelacele, acemice
çıkardığı bir kanun hükmünde kararnameyi bu yasayla
düzeltmek istemektedir. Burası yasama organı, asli görevi yasa
yapmaktır biliyorsunuz, ikinci görevi de hükûmeti denetlemektir fakat
Hükûmet yasa yapma yetkisini bu Meclisten ne yazık ki tabiri caizse
kaçırmıştır, kendi uhdesine almıştır ve
çıkardığı kanun hükmünde kararnamelerdeki teknik hatalar
yüzünden de biz sabahtan beri bunu düzeltmekle uğraşmaktayız.
Üzerinde
konuştuğum konuyla ilgili Toplu Konut İdaresi personelinin
haftanın yedi günü çalışmak zorunda kalması nedeniyle
ekonomik durumlarının düzeltilmesi istenmektedir fakat Hükûmet
çıkardığı 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
aslında birçok dengesizlik yarattı. Bunların başında
da yargı mensupları gelmektedir. Hükûmet diyor ki: TOKİ
personeli çok çalışıyor, bu nedenle maaşlarını
artıracağız.
Arkadaşlar,
şimdi, hâkim, savcıların içinde bulunduğu çalışma
koşullarıyla ilgili size biraz bilgi vermek istiyorum. Yargıç ve
savcıların yüzde 78i günde on iki saat ve daha fazla
çalışmaktadır. Bu fazla çalışmanın
karşılığında herhangi bir fazla mesai ücreti
almadığı gibi istirahat hakkı da bulunmamaktadır.
Yine,
hâkim, savcıların yüzde 90ı hafta sonu çalışmak
zorunda kalmaktadır ve hafta içinde her akşam evlerine dosya
götürmektedirler. 10 bin hâkim, savcının yüzde 6sı
odalarını bir başka meslektaşıyla paylaşmaktadırlar
ve odalarının dörtte 3ü ne yazık ki steril değildir.
Hâkim, savcıların yüzde 70i meslek yaşamları boyunca en az
bir kez meslek hastalığı geçirmektedirler. Bir hâkime düşen
iş sayısı Avrupa ülkelerinde 200 iken ülkemizde 1.078dir.
2009
verilerine göre Almanyada 100 bin kişiye 24 hâkim, İngilterede 17,
Yunanistanda 29 hâkim düşerken, Türkiyede yalnızca 9 kişidir.
Bu durum göstermektedir ki, Türk hâkim-savcıları âdeta doğaüstü
varlıklar gibi uyumadan, dinlenmeden görevlerini yapmaya
çalışmaktadırlar. Ve bu 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle ne yazık ki hâkim-savcılarda bir iyileştirme
yapılmadı.
2011
verilerine göre Türkiyede açlık sınırı 981 lira, yoksulluk
sınırı 2.693 lira olup, göreve yeni başlayan bir hâkim
yaklaşık 3.100 lira, yani yoksulluk sınırında bir
ücret almaktadır. Bu neden kaynaklanmaktadır? Biliyorsunuz
hâkim-savcıların maaşı Başbakanlık
Müsteşarının maaşına endekslidir. Bu durum da
ayrıca yargı bağımsızlığını
zedeleyen bir durumdur.
Hâkim-savcı
dışında adliye çalışanlarının durumu da yine
içler acısıdır; ücretler yetersizdir, çalışma
koşulları olumsuzdur. Bugün bir yazı işleri müdürü ortalama
2.500 lira, kâtip 1.500 lira, mübaşir 1.400 lira almakta ve bu insanlar on
saat, hafta sonu, bayram tatili olmadan çalışmaktadırlar,
karşılığında fazla mesai ücreti almamaktadırlar.
Yine,
eşit işe eşit ücret diyorsunuz, 4/B ve 4/C kapsamında
çalışan büro emekçileri aynı işi yapan
meslektaşlarından daha düşük bir ücretle
çalışmaktadırlar ve her an işlerini kaybetme korkusuyla
yaşamaktadırlar.
Yine,
atanmayan yüz binlerce öğretmenin sorunu varken siz burada TOKİ
çalışanlarına ek bir ücret artışı getirmek için
bu kanunu önümüze getirdiniz.
TOKİ
ne yapmaktadır arkadaşlar? TOKİ kentsel dönüşüm adı
altında vatandaşın yıllarca zahmet çektiği, çamurlu
yollarında yürüdüğü, elektriksiz, susuz barındığı
evlerini şu anda alıp müteahhitlere, yandaş müteahhitlere rant
sağlamakla meşguldür ne yazık ki. Bugün Başakşehir
Kayabaşında, Şahintepede, Şamlarda, Avcılar
Tahtakalede, Arnavutköyde, Çatalcada kentsel dönüşüm adı
altında vatandaşın arazisi reel fiyatının altında
bir ücretle alınmakta, TOKİ kendi ürettiği, yaklaşık
60-70 bin liraya mal ettiği daireleri, bu arsalara karşılık
200-250 bin liraya takas ederek vatandaşı zor durumda
bırakmaktadır.
Bu
arsaları aldıktan sonra, normal koşullarda imar planında
0,50 olan emsali, TOKİ, kendi başına imar planı yaparak 3
emsale çıkarmaktadır, 15-20 kat irtifa vermektedir.
Bu
şekilde, aslında vatandaşın olması gereken rant, ne
yazık ki vatandaşa değil belli müteahhitlere gitmektedir.
Vatandaş, hisseli olduğu bu arsaları vermediği zaman,
TOKİ, 12nci maddeye göre imar uygulaması yapmakta ve
vatandaşın yerlerini imar dışına çıkarmakta ya da
değersiz bir noktaya koyarak mülkiyet hakkını ihlal etmektedir.
Yine,
değerli arkadaşlar, İstanbul Kartalda kentsel dönüşüm
adı altında, 25 YTL karşılığında,
insanların evleri elinden alınmaktadır. Ya bu parayı al
git ya da peşinata sayalım, kalan kısmını öde.
denilerek, şehrin dışında,
sosyal konut anlamında, insanlara daire verilmektedir.
5393
sayılı Kanunun Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı
başlıklı 73üncü maddesiyle bir düzenleme
yapılmıştır. Bu düzenleme ile yerel yönetimlere, büyük
inşaat şirketleriyle birlikte, küçük mülkiyet sahiplerinin
haklarını dikkate almayan bir şekilde tasarruf etme yetkisi
verilmiştir.
Yine,
2005 tarihinde çıkarılan 5366 sayılı Yıpranan Tarihi
ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması
ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun,
Başbakanlık tarafından Meclise, Kentsel Dönüşüm ve
Gelişim Kanunu Tasarısı olarak gönderilmiştir. Bu Yasaya
göre, belediye veya il özel idareleri, her türlü fiziki düzenlemeyi yapmaya, bu
alanlarda bulunan her türlü özel mülke -tabiri caizse- el atmaya yetkili
kılınmıştır.
Şu
anda, İstanbulda, kent merkezinde değerli birçok alan bu
şekilde boşaltılmakta, insanların malları yok
pahasına ellerinden alınmaktadır.
Bu
iktidar döneminde TOKİ
Daha önce, biliyorsunuz, KEY hesabı
vardı. Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı,
aynı zamanda Konut Edindirme Yardımı kesilen kişilerin
ortak olduğu bir ortaklıktı. Ne yazık ki maaşlarından
kesinti yapılan insanların elinden alınarak, kuşa çevrilen
küçük ödemelerle vatandaşlar oradan çıkarıldı ve şu
anda Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı, başka,
TOKİ'ye iş yapan bir kısım müteahhit firmalarla birlikte
kendi yandaşlarına rant sağlamaktadır.
Değerli
arkadaşlar, yine elimde bir belge var. İstanbul Büyükşehir
Belediye Meclisi 18/3/2011 tarihinde Eyüp ilçesinde Alibeyköy Tema Parkı
adı altında yaklaşık 500 bin metrekarelik bir alanı da
Özel proje alanı olarak ilan etmiş ve bu bölgede bulunan
insanların evlerini boşaltmaları için kendilerine tebligat
yapılmıştır.
TOKİ
aslında dar gelirli kesimlere konut üretip vermesi gereken bir
kuruluş iken ne yazık ki dubleks villalar, efendim, rezidanslar,
iş alanları yaparak bunları da bir kısım, özellikle
TOKİ müteahhidi olarak bilinen kişiler
aracılığıyla yaparak Hükûmete yakın müteahhit
firmalara rant sağlamaktadır.
Bu
nedenle, umarım Hükûmet yeni bir gelir adaletsizliği yaratmadan, 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle bozduğu
yapılanmayı, Kanun Hükmünde Kararnameyi Meclis Genel Kuruluna
getirerek yeni baştan bir düzenleme yapılmasına imkân verir
diyorum, hepinizi saygıyla tekrar selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özgündüz.
İkinci
konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Adana Milletvekili Sayın Murat Bozlak.
Sayın
Bozlak, buyurun.
BDP
GRUBU ADINA MURAT BOZLAK (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 1inci maddesi üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz aldım. Bu vesileyle Sayın Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz üzere uzun süredir Hükûmet, Türkiye Büyük
Millet Meclisini baypas etmiş durumdadır. Kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisi muhalefet partilerinin itirazlarına rağmen AKP
Grubu tarafından Hükûmete verilmiştir. Parlamentonun yasama görevi
uzun süredir Hükûmet tarafından yerine getirilmektedir. Parlamentoda tartışılmayan
düzenlemelerin yanlış ve eksik olması da gayet
doğaldır. Kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
alışkanlık hâline gelirse kuvvetler ayrığı
ilkesini de zedeler, otoriter rejimlerin yolunu da açar. Bu
alışkanlıktan derhâl vazgeçilmelidir.
Sayın
milletvekilleri, mevcut teklif öyle gözüküyor ki AKP Grubu tarafından
kabul edilecek. Bu anlamda da, kanun teklifinin getirisi-götürüsünü
değerlendirmek yerine önemsediğim birkaç konuyu Sayın Genel
Kurulun bilgisine sunmak istiyorum: Değerli milletvekilleri, Sayın
İçişleri Bakanı Grup Başkan Vekilimiz Sayın Hasip
Kaplana hitap ederken sayın demiyor, Hasip Kaplan diyor. Ben de
Sayın İçişleri Bakanının isminin önüne eklediğim
sayın kelimesini kaldırıyorum. İçişleri Bakanı,
Grup Başkan Vekilimiz Sayın Hasip Kaplana biraz önce
parmağıyla çirkin bir işarette bulunmuştur. Bu hareketi
yapan Bakan ne Parlamentomuza ne de AKP Hükûmetine yakışmıyor.
ZÜLFÜ
DEMİRBAĞ (Elâzığ) Sen kendine bak.
MURAT
BOZLAK (Devamla) Kendime de bakıyorum, size de bakıyorum. Özellikle
size bakıyorum.
Bu
Meclis bu hareketleri içine sindirmemelidir. Kötü hareket de yine bildiğiniz gibi
sahibine aittir.
Sayın Metiner,
benim Genel Başkan olduğum dönemde siz de HADEP Genel Başkan
Yardımcısıydınız.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Doğrudur.
MURAT BOZLAK (Devamla)
Birlikte uzun bir süre çalıştık. Biz birbirimizi iyi
tanıyoruz.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Çok iyi tanırız, evet.
MURAT BOZLAK (Devamla)
AKP Grubunun şövalyeliğini yapmaktan lütfen vazgeç.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Seni anlatırım birazdan.
MURAT BOZLAK (Devamla) -
Eğer halkına zerrei miskal kadar saygın kalmışsa
susmanın da bir meziyet olduğunu bil ve lütfen, bazen sus.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ
(Elâzığ) Sen kendine bak!
BAŞKAN Sayın
Hatip, lütfen Genel Kurula hitap et.
MURAT BOZLAK (Devamla)
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi ülke sorunlarına
çözüm getirecek olan en üst kurumdur. Parlamento milletvekillerinin birbirine
hakaret ettiği, küfür düzeyinde söylemde bulunduğu yer olmadığı
gibi, yine şahıslarımız üzerinden seçmenlerimize ve
halklarımıza hakaret edilen, halklarımızı
aşağılayan yer de asla olmamalıdır. Kem laf sahibine
ait olmakla birlikte halklarımızı da aşağılayacak
düzeydeki söylemlerin iç
barışımıza, sorunlarımızın çözümüne
katkı sağlamadığı hepimiz tarafından bilinen bir
gerçekliktir. Bizlere oy veren seçmenler Mecliste birbirimize hakaret edelim
diye oy vermediler; tam tersine, sorunlarını oturup
konuşmamız ve sorunlarına çözüm getirmemiz için oy verdiler.
Bizler bunun gereğini yerine getireceğimize, ne yazık ki tam
tersi bir çalışma içerisindeyiz. Umuyor ve diliyorum, bir an önce
bundan hep birlikte vazgeçeriz.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten bu ülkenin temel sorunlarının çözüm yeri
Parlamentodur. Temel sorunlarımızın başında da Kürt
sorunu gelmektedir. Bu ülkede Kürt sorununu çözmeden ülkenin
demokratikleşmesi mümkün olmadığı gibi, ekonomik olarak da
büyümesi mümkün değildir. Dış ülkelerin nezdinde de güçlü ve
itibarlı bir ülke olma şansı da yoktur. İç
barışı sağlamamızın da, akan kardeş kanını
durdurmamızın da tek yolu bu sorunu çözmektir. Sorunun çözüm yeri de,
sorunun çözüleceği yer de bu Parlamentodur. 19u çocuk, 35
gencecik insanın katliamı gibi katliamlara bir daha bu ülkede
tanık olmak istemiyorsak, bu ülkede asker, polis ve gerillanın
ölmesini istemiyorsak Parlamentomuz bu sorunu çözmelidir.
Değerli
milletvekilleri, bu konuda da en büyük görev AKP Grubuna düşmektedir.
AKPli milletvekili arkadaşlarıma sesleniyorum: Bu görev en
başta size düşüyor. Bu ülkede barışı sağlamak da
çatışmayı ve şiddeti devam ettirmek de sizin
yaklaşımınıza bağlıdır. İsterseniz akan
bu kardeş kanını durdurabilirsiniz. Şu an gerçek anlamda
iktidar gücüne sahipsiniz. Eskisi gibi sizi kapatmaya hazırlanan
cumhuriyet savcıları yok, size sıkıntı yaratacak
Anayasa Mahkemesi de yok, arkanızda darbe planları yapan bir ordu da
yok. Polis teşkilatı da Millî İstihbarat Teşkilatı da
emrinizdedir. Sizi zorlayacak bir devlet bürokrasisi de yok. Yazılı
ve görsel basını zapturapt altına almış
durumdasınız. Demokratik olmayan seçim yasasının
sağladığı avantajla Parlamentoda sayısal
çoğunluğa da sahip olmuş durumdasınız. Şimdi, bu
gücünüzü barış ve kardeşlikten yana da kullanabilirsiniz,
çatışma ve şiddetten yana da kullanabilirsiniz. Bu tamamen sizin
elinizde ancak bu konuda karar verirken geçmişte yaşananları
lütfen bir bir inceleyin. Kurtuluş Savaşını kimler
yürütmüştür? O dönemin liderleri neler söylemiştir ve
halklarımıza neler vaat etmişlerdir? Lozana giden heyet kimin
adına, hangi halkların adına gitmiştir? Lozan Antlaşmasından
sonra yürürlüğe giren 1924 Anayasasıyla verilen vaatlerden niçin
vazgeçilmiştir? Bunun yanı başında da Koçgiride, Şeyh
Sait hareketinde, Zilanda, Ağrıda, Sasonda ve Dersimde ne
olmuştur, neler yaşanmıştır, devlet ne
yapmıştır, niye sonuç almamıştır? 1925ten bugüne
kadar Kürtler canları pahasına niçin direnmektedirler? Lütfen,
bunları bir bir inceleyin.
Şunu
belirteyim: O dönem öyle bir dönemdir ki, bir köyde yaşanan zulmü,
komşu diğer köylerin bilmediği, haberdar olmadığı
bir dönemdi oysa şimdiki dönem, herkesin uçan kuştan dahi haberdar
olduğu bir dönemdir. Hiç kimsenin yaptıklarının
gizlenemeyeceği, örtbas edilemeyeceği bir dönemdir. Ayrıca, bugünkü Kürt, o günkü Kürt de değildir.
Dünyanın dört bir tarafında yaşayan Kürtlerin tamamı, Diyarbakırda
neler yaşandığını günübirlik izliyor. 35 gencin
katliamıyla gerçekleşen olay dünyanın dört bir tarafındaki
Kürtleri ayağa kaldırmıştır.
Tüm
samimiyetim ve içtenliğimle söylüyorum: Kürtler bu ülkede başta Türk
halkı olmak üzere tüm insanlarımızla barış içerisinde,
kardeşçe, eşit ve özgür koşullarda birlikte yaşamak
istiyorlar. Önerim, sayın AKPliler size önerim: Gelin hep birlikte el ele
verelim, bu sorunu birlikte çözelim, barışı ve kardeşliği
bu ülkede tesis edelim. Önünüzde iki seçenek var: Birinci seçenek,
barış ve demokratik çözüm seçeneğidir; bu yolu seçerseniz, bizler de sonuna kadar katkı
sunarız. İkinci seçenek ise, ne yazık ki bugünkü mevcut tutum ve
yönteminizdir. Bunda ısrar eder, bu yolu devam ettirmeye
çalışırsanız bize düşen görev de halkımızla
birlikte buna karşı sonuna kadar direnmektir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Sayın Başkan, Sayın Bozlak, ismimi anarak, sataşmada
BAŞKAN
Mehmet Bey, buyurun.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Yani, bu biraz fazla tolerans oluyor.
BAŞKAN
- Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan
vermeden iki dakika içinde, buyurun.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) . Ne dedi ki? Benim Genel Başkan
Yardımcımdı dedi, başka bir şey demedi. Cahiliye
dönemine, iki kelime
BAŞKAN
- Kime?
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sataşma yok ki, iki kelime
BAŞKAN
- Bir dakika efendim
Bir dakika, rica
edeyim yani.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, yani Allah için biraz adaletli olun, tarafsız olun.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ya bir dakika Allahını seversen,
bırakın konuşmayı. Hayret bir şeysin ya!
BAŞKAN
- Ama siz mi karar vereceksiniz, ben mi sataşma olup
olmadığına? Müsaade buyurun efendim. Buyurun, müsaade buyurun,
bir dakika susun, lütfen.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metinerin, Adana Milletvekili Murat Bozlakın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Murat Bozlak, çok değer verdiğim bir insan;
dolayısıyla, kendisini şu veya
bu şekilde rencide edecek hiçbir söz sarf etmem. Birlikte
çalıştığım dönemde dostluğunu gördüğüm bir
insandır. Kendisiyle çalıştığım dönemde de hep
birlikte neleri savunduğumuzu kendisi de bilir, nelerden rahatsız
olduğunu da kendisi bilir.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Çok meraklı konuşmaya. Grup Başkan
Vekilisiniz, ara sıra konuşturup söz verin.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Allah Allah, sabahtan beri konuşuyorsun.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Çok kabiliyetli işte.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Hayret bir şeysin ya!
MEHMET
METİNER (Devamla) Emanet edilen bilgileri ben burada paylaşacak
değilim. Biz birbirimizi çok iyi tanıyoruz, hiç bu polemiklere
girmeye gerek yok. Ben HADEPte genel başkan
yardımcılığı yaptığım dönemde -kendisi
de bilirler, parti programatiği de vardır- etnik milliyetçiliğe
ve siyasal bölücülüğe karşı olduğumuzu hep birlikte
söylüyorduk, üniter devletten yana olduğumuzu söylüyorduk
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Değişmedi ki.
MEHMET
METİNER (Devamla)
ortak vatanda herkesin hür ve eşit vatandaş
olarak yaşaması gerektiğini savunuyorduk.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Aynen devam ediyor.
MEHMET
METİNER (Devamla) Bugünkü Mehmet Metiner hâlâ bu düşüncelerini
savunuyor. PKK, silahlı güçlerini sınır dışına
çekmişti, silahlarını koşulsuz bir biçimde
susturmuştu. Ben şimdi sevgili Murat Bozlaka soruyorum, o tarihte
beraber yapmış olduğumuz bir sürü şeyi hatırlatmadan:
Peki, ne oldu da Ergenekonculara sağlanan bu tarihî fırsat 2004
yılında, AK PARTİ iktidara geldikten sonra tam da
demokratikleşme hamlelerini başlattığı dönemde PKK silahlarını
konuşturdu. Sayın Bozlak diyor ki: Tam da Ergenekoncu düzenin
tasfiye edilmek istendiği bir dönemde PKKnın silahlarını
konuşturarak statükonun devamını isteyen güç
odaklarının değirmenine su taşımasını
eleştirmek
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Metiner, yapma!
MEHMET
METİNER (Devamla)
kendi halkıma duyduğum büyük saygıdan
dolayıdır çünkü PKKnın siyaseti Kürtlere zarar veriyor.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Başbakan seni belediyeden niye attı, onu
da anlat.
MEHMET
METİNER (Devamla) PKKnın terör siyaseti, BDPnin de terörün
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Başbakan niye attı basın
danışmanlığından, biraz da onu anlat, dinlesin Genel
Kurul.
MEHMET
METİNER (Devamla)
siyasetini yapan tutumu, Kürt sorununun
çözümsüzlüğünü derinleştiriyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
METİNER (Devamla) Halkıma duyduğum saygıdan dolayı
bunları söylüyorum.
Çok
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Metiner, çok teşekkür ederim. Zabıtlara
geçti.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Başbakan niye belediyedeyken attı, biraz
da onu anlatsın, Genel Kurul dinlesin.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) O mu konu şimdi? Konu o mu?
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Tüm üyeleri ilgilendiriyor da
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) İş o eksene gelirse çok şeyler
söylenebilir, oraya döndürme ekseni.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
2.- Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebi ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin'in; 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/152) (S. Sayısı: 112) (Devam)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, madde üzerinde şahısları
adına Bolu Milletvekili Sayın Ali Ercoşkun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1inci
maddesinin (d) bendi üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizin yaşadığı hızlı nüfus
artışı ve hızlı kentleşme sebebiyle oluşan
konut ve kentleşme sorunlarının çözülmesi ve konut üretiminin
artırılarak işsizliğin azaltılması amacıyla
1984 yılında, genel idare dışında Toplu Konut ve Kamu
Ortaklığı idaresi Başkanlığı
kurulmuştur. Toplu Konut İdaresi
Başkanlığının özerk ve esnek hareket edebilmesi
sebebiyle ilk yıllarda çalışmalarda belli bir başarı
sağlanmış ve idarenin kendi arsaları üzerinde 2002
yılına kadar 43.145 konutun inşası
tamamlanmıştır. 2001 yılında Toplu Konut Fonunun
kaldırılması sebebiyle kurum kaynaklarının yetersiz
kalması, büyük ölçüde azalması sebebiyle kurum işlev yapamaz
hâle, tabiri caizse, gelmiştir. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı,
AK PARTİnin tek başına iktidara gelmesiyle birlikte 2003
yılında 4966 sayılı Kanunla yapılan
değişikliklerle bambaşka bir kimliğe kavuşmuş ve
ülkemizde çok ciddi bir değişim ve dönüşüme imza
atmıştır. Bu çerçevede, 2003 yılı başından
itibaren konut yapımı ülke bütününde
hızlandırılmış, 81 ilimizin tamamında, 800
ilçemizde, toplam 2.206 şantiyede, 518.178 konut rakamına
ulaşılmıştır. Bu rakam, benim de milletvekili olma onurunu
taşıdığım Bolumuz gibi, yaklaşık 100 bin
nüfuslu 20 şehre eşdeğerdir. Ülke genelinde böylesine büyük bir
başarıyı ortaya koyan ve kısaca TOKİ olarak ismini
duymaya alıştığımız Başbakanlık Toplu
Konut İdaresinin hizmetlerinden Bolu olarak ne kadar faydalandığımızı
örneklerle anlatarak TOKİnin bir ilin gelişmesinde ne ölçüde önemli
olduğunu vurgulamak istiyorum.
Bolu
Merkez ilçe, Gerede, Mengen ve Mudurnu ilçelerimiz ile Gökçesu ve Pazarköy
beldelerinde toplam 2.644 konut tamamlanmıştır. Hâlen devam eden
Göynük, Seben, Kıbrısçık ile Mudurnu ikinci etap projelerinde
632 konut yapılacaktır. İhale ve proje aşamasında olan
Merkez ilçe ile Yeniçağa ilçemizde ve ayrıca Pazarköy beldesindeki
ikinci etap ile Taşkesti beldesindeki uygulamalar ile birlikte 763 konut
daha planlanmaktadır yani toplamda Bolumuzda 4.039 konut
sayısına ulaşacağız. Bunun yanında TOKİ
Boluda, 3 ilköğretim okulu, 1 lise, 1 kreş, 7 cami, 9 ticaret
merkezi, 1 iki yüz yataklı pansiyon, 1 sağlık ocağı ve
hatta, Mengen Çayı ile Sazlar Deresi ıslah
çalışmalarını bile gerçekleştirmiştir.
Başlangıçta sadece konut üretimi olarak organize olan yapı, AK
PARTİnin ülke için çizdiği vizyona paralel olarak faaliyetlerini
genişleterek devletin inşaat faaliyetlerinin tamamına yakın
bir kısmını -kara yolları hariç- gerçekleştirmektedir.
Buradan,
tüm Bolulu hemşehrilerimize bir de müjde vermek istiyorum. AK
PARTİnin toplumun hemen hemen her kesimi tarafından beğenilen
en önemli icraatlarından birisi, sağlık alanında
yapılan hizmetlerdir. Bu kapsamda, Göynük ilçemizde 24 Ocakta, Mengen
ilçemizde ise 1 Şubatta, Başbakanlık TOKİ tarafından
hastane yapım ihaleleri gerçekleştirilecektir.
Değerli
arkadaşlar, AK PARTİ demek hizmet demektir, AK PARTİ demek
icraat demektir, AK PARTİ demek milletimizin sesine kulak verip onlarla
aynı yöne bakabilmek demektir. Bugüne kadar hiçbir olumlu eleştiri
yapmadan sadece ve sadece kısa gün politikaları ile Meclis
kürsüsünden bile halkı kandırmaya çalışanlara en güzel
cevabı gene Hükûmetimiz hizmet ile vermiştir. Özellikle Mengen
hastane inşaatının Mengenimize, Pazarköyümüze, Gökçesu
beldemize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Ayrıca,
Akşemseddin diyarı Göynük ilçemizde yapımı devam eden
konutlar ile birlikte yeni hastane binamızın hayırlı
olmasını diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz için bu kadar büyük öneme
sahip olan TOKİnin Başkan ve Başkan Yardımcısı
ile ilgili bu değişikliğin böylesine önemli bir kurumun
sağlıklı bir idari yapıyı devam ettirebilmesi için
hayati bir değere sahip olduğunu düşünüyor, tüm TOKİ
çalışanlarını tebrik ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ercoşkun.
İkinci
konuşmacı, şahsı adına Ağrı Milletvekili
Sayın Ekrem Çelebi.
Sayın
Çelebi, buyurun.
Süreniz beş dakika.
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 1inci maddesinin (d) fıkrası hakkında yüce
Meclise bilgi vermek üzere huzurunuzdayım.
2/11/2011 tarihli ve 28103
sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 666 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile uzmanlık ve ihtisas kurumu olan TOKİnin
kariyer uzmanlıklar arasına dâhil edilmediği ve anılan
Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 12nci maddesinin üçüncü fıkrası ile
2985 sayılı Toplu Konut Kanununun ek 3üncü maddesinin dördüncü
fıkrasında yapılan değişiklikle sözleşmeli
personel çalıştırma yetkisi kaldırılmıştır.
Bu nedenle TOKİ uzman kadrolarında çalışan teknik ve idari
kariyerli personelin kariyer uzmanlığa dâhil edilmemesi nedeniyle
emsal kamu kurum ve kuruluşlarına nazaran özlük ve mali
haklarında hak kaybına neden olmaktadır.
TOKİnin hâlen
yönetim kadrolarında görev yapan personelin 666 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe gireceği 15/1/2012 tarihinden
itibaren hizmetin gereği olarak yapılacak görev
değişikliklerinde atanacakları uzman kadroları ile
sözleşme yapılamayacağından bu durumdaki personelin
aylıklarında ciddi bir düşüş olacak ve hak kaybına
sebebiyet verecektir. Bu nedenle, 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin yürürlüğe gireceği 15/1/2012 tarihinden sonra
TOKİde uzman yardımcısı, uzman ve avukat kadrolarında
işe alınacak mühendisler, avukatlar ve idari branşlardaki
personel ile sözleşme yapılamayacaktır.
Bu durum TOKİde
hâlen aynı kadrolarda sözleşmeli olarak istihdam edilen ve aynı
işi ve görevi ifa eden personel arasında ciddi bir ücret
farklılığı yaratacak ve personel arasındaki
haksızlığa sebebiyet verecektir. Dolayısıyla,
İdarede uzman kadrolarında nitelikli ve kalifiye mühendis ve avukat
çalıştırılması mümkün olamayacağı gibi,
personelin özel sektöre ve diğer kamu kuruluşlarına nakli veya
kaçışı söz konusu olacaktır. Ayrıca, kalifiye personel
istihdam etme imkânı da olamayacaktır bu sözleşmeler
karşısında.
375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
TOKİde görev yapan uzmanların ve yönetim kademesindeki personelin
hak kayıplarının önlenmesine ilişkin olarak
verilmiştir. Bu nedenle, TOKİnin 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname hükümlerinin dışında tutulması ve eski mevzuat
hükümlerinin uygulanması için 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle getirilmiş olan ve 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye
ekli (II) sayılı
cetvelin 3 numaralı sırasına dâhil edilmiş olan "Toplu
Konut İdaresi Başkanı" ve 5 numaralı
sırasına dâhil edilmiş olan "Toplu Konut İdaresi
Başkan Yardımcısı" ibarelerinin cetvelden
çıkarılması gerektiği
Bu kanun teklifi ile TOKİ
personelinin eski mali haklarının korunması için mevcut mevzuat
hükümlerinin uygulanması amaçlanmaktadır. TOKİ personeli için
yeni bir hak ve ücret artışı bununla birlikte getirilmemektedir.
Bu kanun teklifinin
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ederiz Sayın Çelebi.
Sayın
milletvekilleri, şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemi
başlatacağız.
Sisteme girmiş olan
arkadaşlarımızın beş dakika, Sayın Bakanın
beş dakika şeklinde olacak.
İstanbul Milletvekili
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, 12 Eylül referandumuyla
birlikte, bazı illerin büyükşehir yapılacağını o
günkü, sizin yerinizde oturan Sayın Bakan Şanlıurfada,
başka illerde ilan etti. Daha sonra, referandum sırasında yine
Sayın Başbakan Denizlide Bazı illerin
dedi, illerin ismini
vererek anons ettiler. Daha sonra seçim sürecinde yine o günün
İçişleri Bakanı ve Sayın Başbakan söz verdiler.
Büyükşehirle ilgili
yasayı bu Meclise ne zaman getireceksiniz ve kıstasınız ne
olacak? Eğer bir şekilde
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Kütahya Milletvekili Sayın Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, bilindiği gibi daha önce SSKlı iken belediye
başkanı seçilen bazı belediye başkanları 5510
sayılı Kanunun 4üncü maddesi gereğince Emekli Sandığına tabi
tutulmuşlardır. Bu belediye başkanları emekli dilekçelerini
verdiğinde ise işten ayrılış bildirgesi istenmektedir.
Bu durumda ise yeni mağduriyetler ortaya çıkmaktadır. Bu durumda
olan belediye başkanları için -daha önceki belediye
başkanlarında olduğu gibi- serbest prim ödeme hakkı verilebilir
mi? Bu konuda bir düzenleme yapmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Canailoğlu
MEHMET
VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın
Bakanım, Trabzon ilinde TOKİ ve Trabzon Belediye
Başkanlığınca 2004-2009 döneminde başlatılan
kentsel dönüşüm olarak Zağnos vadisi, Tabakhane vadisi, Çömlekçi
mahallesi ve Hızırbey Mahallesindeki dönüşümler hangi
aşamadadır? Bu yerlerle ilgili planlama yapılmış
mıdır? Yapılmışsa ne zaman başlatılması
düşünülmektedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede sizin de imzanız
var. Bugün unuttuklarımızın bir kısmını düzeltmek
için bu kanun tasarısını görüşüyoruz. Gene bu kanunda, 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede 1. sınıf emniyet
müdürlerinin maaşlarını
farklılaştırdınız. İl müdürü, daire
başkanı, genel müdür yardımcısı olanlara,
müfettiş, strateji geliştirme uzmanı olanlara göre bin lira daha
fazla maaş veriyorsunuz. Makam sahibi olmayan 1. sınıf emniyet
müdürlerinin suçu ne? Bu farklılığı ne zaman ortadan
kaldıracaksınız?
İkinci
sorum: 1. sınıf mülki idare amirlerinin özlük haklarını
emsallerine uygun hâle ne zaman getireceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Tanal
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim.
Bursa
ili Gemlik Belediye Başkanı görevden alındı. Ancak yerine
Belediye Meclisi kendi aralarında yapmış oldukları seçim
neticesinde AKPli belediye meclis üyesi belediye başkanı seçildi
ancak bu seçim idare mahkemesi tarafından iptal edildi ve karar kesinleşti.
Karar kesinleştiği hâlde bu kararın infazı
gerçekleştirilmemekte. Anayasamızın 11inci maddesinde Anayasa
hükümleri, yasama, yürütme ve yargıyı bağlar. der.
Anayasanın 138inci maddesi: Yasama ve yürütme organları ile idare,
mahkeme kararlarına uymak zorundadır.
Sayın
Bakanlık bu karara niye uymuyor, sebebini açıklar
mısınız veya uyacaksanız da ne zaman bu kararı yerine
getireceksiniz?
BAŞKAN
Sayın Demiröz
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, 5302 sayılı İl Özel İdare Kanununun 24üncü
maddesinin madde başlığı İl genel meclis üyelerine
huzur hakları ve diğer sosyal haklar şeklinde ifade
olunmuşsa da huzur hakkı dışında bir ödemenin
olmadığı il genel meclis üyeleri için özlük ve sosyal haklar
anlamında bir düzenleme yapacak mısınız? Protokolde yeri
olmayan il genel meclis üyeleri için bir hazırlığınız
var mı? Ayrıca, görev yaptığı süreler içerisinde il
genel meclis üyelerine yeşil pasaport hakkını
kullandırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakanım
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
Aslanoğlunun sorusu büyükşehirler konusundaki
çalışmanın ne zaman, ne şekilde sonuçlanacağına:
yönelik. Bu konu Hükûmetimizin eylem planında yerini almış bir
konudur, Bakanlığımızın öncelikli çalışmaları
arasındadır. Sonuçlanması: 2014 seçimlerinde yürürlüğe
girecek şekilde sonuçlanacaktır hem yasal olarak hem de seçimlerin
gerçekleşmesi için gerekli hazırlıkların
yapılması bakımından. Seçim olmadan büyükşehir
belediyesinin teşekkülü normalde mümkün değildir. Tabii, kanunda özel
hükümler getirilerek özel yapı oluşturulabilir. O, olağan
dışı bir düzenleme olur.
Sayın
Alim Işık Emekli Sandığına tabi belediye
başkanlarının durumunu sorar. Yazılı olarak cevap vereceğiz.
Sayın
Canalioğlu: Trabzonda TOKİ ile belediyenin müşterek
yürüttüğü toplu konut kentsel dönüşüm çalışmaları
Zağnos bölgesi, Zağnos Mahallesinin birinci kısmı bitti,
ikinci kısmı devam ediyor. Tabakhane ve Çömlekçi mahallerindeki
kentsel dönüşüm çalışmaları devam ediyor hem proje hem
uygulama olarak. Bu proje başlandığına göre bitirilecektir.
Başlanmış bir iş dönemimizde ve TOKİ tarafından
yarım bırakılmamıştır. Ama Trabzondaki bu
mahallelerin, bu mahallelerdeki çalışmaların hem mülkiyet
açısından hem de şehrin bulunduğu yerin coğrafi
özellikleri, alt yapıdaki çalışmaların doğurduğu
zaman kaybı ve maliyet miktarları itibarıyla ne gibi özellikler
taşıdığını siz en az TOKİ yönetimimiz kadar
bilecek durumdasınız fakat yılmak yok, durmak yok, başlanan
iş bitecektir.
Sayın
Erdoğan: Doğru, benim de imzam var 666 sayılı Kararnamede.
Bu kararnamede ne varsa biz sahibiz. Burada bir sayın milletvekili, bu
kararnamenin arkasında -galiba Sayın Kuşoğluydu- sahip
çıkanı yok gibi bir ifade kullanmıştı bugün yapılan
konuşmalar arasında. Bu kararnamenin altında kimin imzası
varsa, ki benim de imzam var, herkes bu kararnamenin sahibidir. Meclise
kararnameyle ilgili konularda düzeltme yapmak için yasa teklifi getirmek, yasa
tasarısı getirmek de ne Anayasaya aykırıdır ne de
Meclisin varlığına ters düşen bir şeydir. Meclisin
görevi, Meclis olarak bizim görevimiz yasaları ihtiyaca uygun hâle
getirmektir. Tabii ki değişik açılardan bakıp
eleştiriler yapmak da mümkündür. Sizlerin eleştirileri bizlere de
katkı vermektedir, onu da ifade etmiş olayım.
Mülki
idare amirleriyle ilgili konuda daha önce açıklama yaptım.
Anlaşıldığını zannediyorum. 1. sınıf
emniyet müdürleriyle ilgili bir sıkıntı dile getiriliyor. Dile
getirilen husus bizim de konumuzdur. Eğer bir sıkıntı varsa
-ki üzerinde çalışıyoruz- kanaat getirdiğimizde, Maliyeyle
görüşerek onun doğru düzenlemesini veya daha iyi düzenlemesini
yaparız.
Bursa Gemlik Belediye
Başkanıyla ilgili Sayın Tanalın sorusu: Gemlik Belediye
Başkanının görevden alınması ve arkasından gelişen
bir seri yargı kararı ve idari işlem söz konusu.
Kesinleşmiş yargı kararı başka bir yargı
kararıyla çelişmiyor yani net, açık, uygulanması gerekli
durumda ise o uygulanır. Onun aksini düşünmeniz dahi Hükûmetimizi ve
özelde de beni rahatsız eder, üzer. Biz bu ülkede hukukun üstünlüğüne
her açıdan ve herkes için inananız, hukuk hepimize lazım. Onun
incelemesini ben zaten belli bir süre, birkaç gün öncesinde kendim
talimatını verdim. İşte buradan zaman bulup fırsat
bulabilirsek, bu sorular, bu önergeler biraz azalır da Bakanlığa
dönersek sanırım daha seri çalışma yapabiliriz.
Sayın Demirözün
sorusuna da yazılı cevap vereceğim.
Arz ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, bu bent üzerinde iki önerge vardır.
Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
T.
B. M. M Başkanlığına
Görüşülmekte olan
112 Sıra Sayılı yasa teklifinin 1. maddesinin (d) bendindeki
Toplu Konut İdaresi Başkan yardımcısı ifadesinin
Toplu Konut İdaresi Başkan yardımcısı veya Vekili
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Melda
Onur Musa
Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Ramazan
Kerim Özkan Turgut
Dibek Süleyman
Çelebi
Burdur Kırklareli İstanbul
Aytun
Çıray Ali
Özgündüz İhsan
Özkes
İzmir İstanbul İstanbul
Candan
Yüceer Haydar
Akar
Tekirdağ Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) -
Katılmıyoruz efendim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan, bir önerge daha var.
BAŞKAN
Bir önerge daha var, onu da okutalım efendim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 112 sıra sayılı kanun teklifinin 1 maddesinin d
fıkrasında yer alan Ekli (II) sayılı cetvelin ibaresinden
sonra gelmek üzere 7. sırasına Müsteşarlık Müşaviri
ibaresinden sonra gelmek üzere KİT Müşaviri ibaresi
eklenmiştir, ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal Oktay
Vural Celal
Adan
Antalya İzmir İstanbul
Mustafa
Kalaycı Alim
Işık
Konya Kütahya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge sahipleri
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Işık konuşacak.
BAŞKAN
Sayın Işık, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
saygıyla hepinizi selamlıyorum.
Önergemiz,
görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 1inci maddesinin (d)
fıkrasına bir katkı yapmak amacıyla sunulmuştur.
Bilindiği gibi bu kanunun amacı eşit işe eşit ücret
vermeyi sağlamak. Şimdi, bizde diyoruz ki, evet, TOKİdeki çok
değerli bürokratlar bizim için önemli, daha önce unutmuşsunuz,
Meclise getirmeden böyle bir kanun hükmünde kararname çıkarırken
yangından mal kaçırma anlayışıyla unutulmuş,
şimdi bunların mağduriyetini giderelim. Gayet güzel,
itirazımız yok.
Yine
unutulan bir grup daha var, kamu iktisadi teşekküllerinde daha önce görev
yapmış, hâlen yapmakta olan genel müdür, müdür
yardımcısı, daire başkanının üzerindeki
yöneticiler unutulmuş sayın milletvekilleri. Bu unutulan değerli
bürokratları da, gelin, diğer unutulan TOKİ bürokratlarıyla
beraber burada mağduriyetten kurtaralım diyoruz.
Dolayısıyla, bu, bu insanların da mağduriyetten
kurtarılmasını sağlayacak çok önemli bir önerge.
Evet,
daha birçok geride kalan, unutulmuşlar var ama mademki üst düzey
bürokratlar da var olan durumlarını geriye götüren düzenlemeyi iyileştirmek
istiyoruz. Burada da aynı durum var, kamu iktisadi teşekküllerindeki
memurlara zaten herhangi bir şey verilmedi. E, burada görevini yaparken
yine kanun hükmünde kararnamelerle unvanları değiştirilip müşavir
yapılan bu insanların suçu ne? Bu ülkeye şimdiye kadar hizmet
etmek mi? Niye bunları geriye götürüyorsunuz?
Diğer taraftan,
denklerine verdiğiniz ilave ödemelerle özlük haklarını
iyileştirirken bunların elindeki özlük haklarının
alınıp, unutulup, geriye götürülmesinin hiçbir anlamı yok. 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğü girmesiyle
bazı daire başkanlığı ve dengi görevlerde bulunan
birçok müşavir... Örneğin Başbakanlık Müşavirliği
ve diğer bakanlıklardaki müşavirlikler 4.600-5.000 TL
arasında maaş alırlarken bu insanların şu anda
aldıkları 2.600-3.200 TL arasındaki maaşlarından
geriye gidiliyor. Bu geriye gidilenler fondan karşılanıyor,
evet, doğru ama buraya gelinceye kadar gelebilecek her türlü iyileştirmeden
bu insanların hiçbirisi faydalanamıyor. E, nerede eşit işe
eşit ücret? Nerede hak, adalet? O zaman bu önergenin, mutlaka bu anlamda
değerlendirilerek yüce Meclisin siz değerli üyeleri tarafından
desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, unutulan o kadar insan, o kadar devletin bürokratı var
ki, inanınız neresinden düzeltsek bunu düzeltmemiz mümkün değil,
aynen deve misali. Boynun eğri demişler, biri demiş ki: Neresi
doğru? Bunun hiçbir doğru tarafı yok. Hiç olmazsa şu
boynunu biraz gelin eğritelim. Yani o eğri olan boynunu biraz
doğrultalım. Bu, aynı durumda olan insanların
mağduriyetini giderelim.
Diğer taraftan,
defterdarlıklarda çalışan personel müdürleri memur
maaşına denk maaş alıyorlar değerli milletvekilleri.
Bu insanlara yıllarca verilen sözler yerine getirilmedi. 2200 ek göstergeyle,
beraber çalıştığı memurla aynı düzeyde maaş
alan personel müdürleri unutulmuştur. Makam ve görev tazminatları bu
insanların yok ama aynı kurumda çalışan yeni
atanmış müfettişler bu makam ve görev tazminatlarını
alırlarken burada yıllarca görev yapmış
defterdarlık personeli, personel müdürleri bu haklardan mağdur
bırakılıyor. Bu nedenle buna benzer birçok adaletsizliğin
mutlaka giderilmesi gerekiyor.
Biraz
önceki konuşmamda tam detayını veremedim. Özellikle eski
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, şimdi Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında
çalışan 300e yakın müdür, müdür yardımcısı,
bölge müdür yardımcısı gibi unvanlı kişilerin hepsi
araştırıcı oldular ve ceplerine giren paralardan ne
yazık ki bin liraya yakın para, 500 lira ile bin lira arası
değişen para alınıyor değerli milletvekilleri. Evet,
Fondan karşılıyoruz, mağdur etmeyeceğiz. dense de bu
insanlar bu ücretlere gelinceye kadar diğer eş değerlerinin
maaşları, bu ülkede yapılan hiçbir iyileştirmeden
yararlanamayacaklar. Şimdi, buna gelip de eşit işe eşit
ücret kararnamesi diye sloganla vatandaşa
anlattığınız kararnameyi savunmaya kalkarsanız
haksızlık etmiş oluruz bu insanlara.
O
nedenle bu önergeye, hiç olmazsa bir grup mağduru kurtaracak olan bu
önergeye desteğinizi bekliyor, tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Işık.
Komisyonun
ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
İkinci
önergeyi okutuyorum:
T.
B. M. M Başkanlığına
Görüşülmekte olan
112 Sıra Sayılı yasa teklifinin 1. maddesinin (d) bendindeki
Toplu Konut İdaresi Başkan yardımcısı ifadesinin
Toplu Konut İdaresi Başkan yardımcısı veya Vekili olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN
Melda Onur, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MELDA
ONUR (İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller;
şimdi, biz, iki gündür çeşitli mesleklerdeki
arkadaşlarımızın koşullarının
iyileştirilmelerine dönük, muhtemelen fazla da kimsenin itiraz
etmeyeceği bir yasayı tartışıyoruz uzun uzun,
muhtemelen de bu bir şekilde geçecek. Zaten katılıyoruz,
katılmıyoruz, burada da hiç, az önceki cami ezan misali, aynı
konuda Hükûmet ve muhalefet arasında bir katılıyoruz,
katılmıyoruz polemiği var, o konuya hiç girmeyeyim.
Şimdi,
Türkiye ise bambaşka konularla cebelleşiyor. Az önce bir
arkadaşımı aradım, kendisi çevre avukatı,
İfadedeyim, biraz sonra ara. dedi. Şimdi, bir an düşündüm,
acaba kaç tane arkadaşım şu anda ifade veriyor, bir
kısmı da Çağlayanda ifade veriyordu bugün, işte, Ahmet,
Nedim, Soner, hepsi.
Şimdi,
çevreci arkadaşımız da ifadede bulunuyor mu avukat olarak, yoksa
ifade mi veriyor bilmiyorum ama şu anda bilmiyorum biliyor musunuz, binden
fazla çevreci yargılanıyor. Şu an tutukluluk
aşamasında değiller ama yargılanıyorlar.
Şimdi,
konu yargıya gelince, tabii, son dönemde kurulan bu mahkemeler, tutuklu
yargılamalar, binlerce sayfa iddianameli davalar, çoluk çocuk,
öğrenci, gazeteci derken, kapasitesini aşan cezaevleri en çok
uğrak yerlerimizden biri hâline geldi. Önce tanıdıkları
ziyaretle işe başladık, sonra duyan çağırdı,
mektuplar gelmeye başladı; yakında doğrusu inci boncuk,
kolye, hediye de bekliyorum tutuklulardan.
Bu
cezaevi ziyaretlerinde en çok derdini anlatanlar kimler biliyor musunuz?
Tutuklu ya da hükümlüler değil, infaz koruma memurları.
İşte, onların da sıkıntısı büyük,
onların da özlük haklarıyla ilgili birtakım talepleri var. Bu
konuyla ilgili aslında düzenlemeler Komisyona getirildi,
arkadaşımız Sayın Vekilimiz Mevlüt Aslanoğlu bu konuyu
gündeme getirdi, hatta Adalet Bakanı iyi tanısın ve yana
tavır alsın diye üstüne bir de infaz memuru üniforması
giydiğini hatırlıyorum ben, ama nedense Komisyonda bu kabul
görmüyor.
Bu
arkadaşlarımızla ilgili araştırma önergeleri var bir
sürü, yani şimdi burada bunlara girmeyeyim; işte, mesaileri, fazla
mesaileri, ücretleriyle ilgili bir sürü sıkıntı var, neden bu
arkadaşlarımızı bu kapsamda göremiyoruz, bunu öğrenmek
istiyorum gerçekten. Gerçi Sayın Bakana bağlı değil, Adalet
Bakanına bağlı ama, sonuç olarak bunlar da diğerleri
içeride tutuklu, öbürleri dışarıda tutuklu olarak zor bir hayat
sürüyorlar. Bu tip özlük haklarının verilmesi konusunda zaten
Meclisimiz bir anlayış içerisinde olacaktır. Tabii ki, bütün
memurlarımızın koşullarını iyileştirme
konusunda yasalarda mutabakata varırız.
Bunları
bir an önce geçelim ve buraya esas itibarıyla insan haklarıyla ilgili
yasalar gelsin ve onları tartışalım diyoruz çünkü bu
konuyla ilgili araştırma önergeleri, ne yazık ki, reddediliyor.
Örneğin, bugünlerde bir platform var, bilmiyorum kulağınıza
geldi mi, Nefret Suçları Yasa Kampanyası Platformu kamuoyunun
gündeminde. İleriki dönemlerde bunu Meclise getireceğiz. Dileriz,
böyle bir yasa geldiğinde mutabakatı sağlarız.
Bu
vesileyle, bugün, bundan iki yıl önce Selendide Roman vatandaşlara
karşı işlenen nefret suçunu kınıyor ve bu yasanın
bir an önce TBMM gündemine gelmesi için tüm milletvekillerini kampanyaya
imzacı olmaya davet ediyorum.
Hepinize
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge reddedilmiştir.
Kabul
edilen önergeler doğrultusunda (d) bendini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler.. (d) bendi kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, maddeye yeni bir bent eklenmesine ilişkin ve yeni madde
ihdası niteliğinde iki önerge vardır.
Malumları
olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun
komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklifle çok yakın
ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun
salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açılacağı Tüzükün 87inci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup, komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde
önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi,
ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 112 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci maddesine
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Musa
Çam Erdal
Aksünger
İstanbul İzmir İzmir
Süleyman
Çelebi Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Ankara
"(e)
Ek 10 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı İdari
Teşkilatı," ibaresi; ek 11 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
İdari Teşkilatı" ve "ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanı" ibareleri; geçici 14 üncü maddesinde yer
alan ", Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
İdari Teşkilatı" ibaresi ve bu Kanuna ekli (II)
sayılı cetvelin birinci sırasında yer alan ", Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreteri",
üçüncü sırasında yer alan "Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı,",
dördüncü sırasında yer alan "Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Başmüşaviri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatı
Başkanı", beşinci sırasında yer alan
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Müşaviri, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı
Başkan Yardımcısı" ibareleri; (III) sayılı
cetvelin birinci sırasında yer alan "Türkiye Büyük Millet
Meclisi yasama uzmanları ve stenografları," ibaresi, (IV) ve (V)
sayılı cetvel başlıklarında yer alan "ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı"
ibaresi; (V) sayılı cetvelin dördüncü sırasında yer alan
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Müşaviri";
beşinci sırasında yer alan "Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatı Başkan
Yardımcısı ve" ibaresi ve yedinci sırasında yer
alan "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
İdari Teşkilatındaki Müşavirler" ibareleri
çıkarılmıştır."
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Salt
çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Ne biçim Komisyonsunuz, toplanamıyor musunuz?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, Meclis özlük
iradesini kurtarmak istedik. Komisyon buna hayır diyor.
BAŞKAN
Evet, hayır diyor.
Komisyon
önergeye
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Başkan Vekili, size şikâyet
ediyorum.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
İkinci
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
112
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesine
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Mehmet
Günal Emin
Haluk Ayhan
Mersin
Antalya
Denizli
Mustafa
Kalaycı Yusuf
Halaçoğlu
Konya
Kayseri
e)
375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek
madde eklenmiştir.
Ek
md 15- 6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararname Hükümlerine bağlı
değildir.
BAŞKAN
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Salt
çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Şimdi,
kabul edilen önergeler doğrultusunda 1inci çerçeve maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Çerçeve
2nci maddeyle Emniyet Teşkilatı Uçuş ve Dalış
Hizmetleri Kanununun birden fazla maddesinde değişiklik
yapıldığından, maddenin (b) ve (c) bentleri birlikte olmak
üzere, diğer her bendini ayrı ayrı, ayrı madde olarak
görüşeceğiz.
Bu
nedenle, önce 2nci maddenin (a) bendini okutuyorum:
MADDE 2- 28/2/1985
tarihli ve 3160 sayılı Emniyet Teşkilatı Uçuş ve
Dalış Hizmetleri Tazminat Kanununun;
a) 4 üncü maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Emniyet Genel
Müdürlüğünde görev yapan pilot ve pilot adaylarına kıstas
aylığının uçuş hizmet yılı 15 yıl ve
daha yukarı olanlar için % 95i, uçuş hizmet yılı 15
yıldan az olanlar için kıstas aylığın % 83ü,
uçuş ekibi personeline kıstas aylığın % 71i, kurbağa
adam ve kurbağa adam adaylarına kıstas aylığın
%67si üzerinden bu Kanuna ek cetvelde hizmet yılları (adaylar için
birinci hizmet yılı) karşılığında gösterilen
nispette aylık uçuş veya dalış tazminatı ödenir.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına söz alan
arkadaşlarımızı çağıracağım.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
MHP
GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 112 sıra sayılı 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2nci
maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi 2 Kasım 2011 tarihinde yüce Meclis
devre dışı bırakılarak 666 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname yayınlanmıştır. Hükûmet tarafından
eşit işe eşit ücret sloganıyla yapılan düzenlemenin
aslında eşit işe eşit ücret öngörmediği şu anda
görüşmekte olduğumuz teklifte yer alan bu maddeyle açık bir
şekilde ortaya çıkmaktadır.
Bu
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede unutulanlar sadece emniyet
personeli değildir; öğretmenler, din görevlileri, sağlık
çalışanları gibi kamu çalışanlarının
çoğu da 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yapılan
düzenlemeden pay alamamışlardır. O nedenle, 666 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle yapılan düzenlemede mağdur olan bütün
kamu çalışanlarını kapsayacak bir düzenlemenin acilen yüce
Meclise getirilmesi faydalı olacaktır.
Vatandaşın
huzur ve güven içinde yaşayabilmesi için sağlıklı, güçlü,
sorunsuz bir emniyet teşkilatına ihtiyaç vardır. Emniyet
teşkilatının sorunsuz olması ve hizmet kalitesinin
artırılabilmesi için emniyet çalışanlarına değer
ve destek verilmesi gerekir. Ancak bunu yapması gerekenler, emniyet
teşkilatını işleri olduğu zaman hatırlamakta,
işleri bitince unutmaktadır. Biz, tabii ki bu düzenlemeyle getirilen
emniyet mensuplarının uçuş ve dalış hizmetleri
tazminatının artırılmasını yerinde buluyoruz.
Ancak bu destekten sadece bu arkadaşlarımızın değil,
bütün emniyet personelinin yararlanması gerektiğini düşünüyoruz.
Ayrıca, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle emniyet
hizmetleri içerisinde ortaya çıkan ücret adaletsizliğinin de düzeltilmesi
gerektiğine inanıyoruz.
666
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 1. sınıf emniyet
müdürlerinin ücretleri arasında ciddi farklar oluşturulmuştur.
İl emniyet müdürü olan 1. sınıf emniyet müdürü ile müfettiş
olan 1. sınıf emniyet müdürü arasında 1.000 lirayı bulan
bir ücret farkı oluşmuştur. Aynı statüdeki iki emniyet
müdürünün arasında bu kadar büyük maaş farkı olması kabul
edilebilir, mantıklı bir uygulama değildir. Bu
adaletsizliğin yapılacak bir düzenlemeyle acilen ortadan
kaldırılması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, yine bu Kanun Hükmünde Kararnameyle istihbarat, terörle
mücadele, organize suçlar gibi birimlerde çalışan polislere
farklı tazminat, karakolda, büroda, önleme hizmetlerinde çalışan
polislere ise daha düşük tazminatlar ödenmesine karar verilmiştir.
Bu, son derece yanlış, emniyet teşkilatı
mensuplarını birbirinden ayrıştıran, çalışma
barışını bozan, adaletsiz bir uygulamadır. Emniyet
hizmetlerinin en önemlisi, önleme görevidir. Siz gece gündüz zor şartlarda
karakollarda çalışan polis memuruna, sokakta çalışan trafik
polisine, asayiş polisine üvey evlat muamelesi yapamazsınız; karargâhta,
bürolarda çalışan polisleri yok sayamazsınız, karargâhı
olmayan sağlıklı bir yapıyı düşünemezsiniz.
Sayın
Bakan, bir babanın evlatları arasında ayrım yapması
doğru değildir. Babanın evlatları arasında ayrım
yaptığı ailelerde huzur olmaz. Emniyet
teşkilatının sorumlusu sizsiniz. Lütfen, emniyet
teşkilatını bir bütün olarak görün. Bu teşkilatın
çalışanlarının bir kısmına has evlat, bir
kısmına üvey evlat muamelesi yapmayınız. Toplumun huzur ve
güvenliğini sağlamak için zor şartlar altında
çalışan, fiziken ve ruhen yıpranan ve bu sebeple erken
yaşlarda türlü sağlık problemleriyle karşılaşan
polislerimiz arasında bir ayrım yapmak kabul edilebilir bir uygulama
değildir. Bu teşkilat içerisinde herkesin yaptığı
iş en az bir diğerinin yaptığı iş kadar
önemlidir.
Yine
teşkilat içerisinde çalışan müdür sınıfındaki
personelle memur personel arasındaki maaş farkı oldukça
düşüktür. 4üncü sınıf bir emniyet müdürünün kendi
kıdemindeki bir polis memurundan aldığı maaş
farkı yok denecek kadar azdır. Amir pozisyonundaki emniyet
çalışanlarına da statüsüne, sorumluluğuna ve mesaisine
uygun bir ücret ödenmeli, amir statüsündeki personel mağdur edilmemelidir.
5510
sayılı Kanunun 80inci maddesi Emeklilik keseneği,
çalışanların her türlü kazançlarından kesilir. hükmünü
amirdir ancak polislerin aldıkları ek ödeme ve tazminatların
önemli bir kısmı emeklilik keseneğine tabi
olmadığından emekli polis memurları çok düşük emekli
maaşı almaktadır yani polis memuru emekli olunca
çalışırken aldığı net maaşın
yarısından bile daha az emekli maaşı alabilmektedir.
İyi,
hoş, tabii, bu sorun Türkiyede sadece polislerin sorunu da değildir.
Sağlık çalışanları, öğretmenler, doktorlar
çalışırken döner sermaye, ek ders ücreti gibi adlar altında
ödenekler almaktadır ancak bunlar 5510 sayılı Kanunun istisnai
hükümlerine tabi tutularak bu ödeneklerden emeklilik keseneği
kesilmemektedir. Polislerimiz, öğretmenlerimiz, sağlık
çalışanlarımız emekli olunca perişan edilmektedir.
Dolayısıyla polislerimizin, öğretmenlerimizin, sağlık
çalışanlarımızın çalışırken
değişik adlar altında aldıkları tüm ödeneklerden 5510
sayılı Kanuna göre emeklilik keseneği kesilmesi ve emekli
oldukları zaman mağdur edilmelerine son verilmesi gerekmektedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, emniyet teşkilatının sorunları sadece
bunlardan da ibaret değildir. Türkiye otuz yıldır terörle
mücadele etmektedir. Bu mücadelede emniyet teşkilatımızın
daha verimli bir çalışma yapabilmesi için hassas bölgelerde
çalışan polislere ayrı bir ilave ödemenin yapılması
yeniden gündeme getirilmelidir. Yine, hassas bölgelere tayin olan amir ve
memurların yeni görev yerleriyle ilgili olarak bilgilendirilmesi ve
kurumsal bir hafıza oluşturulması da önem arz etmektedir.
Sayın
Bakan, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle mülki idare
amirlerinin maaşı azaltılmıştır. Bu
haksızlığın telafisi için birinci sınıf mülki
idare amirlerinin özlük haklarının benzer şartlarda görev yapan
birinci sınıf hâkimlerin özlük haklarına eşitlenmesi en
kısa zamanda sağlanmalıdır. Bu, ancak bu
meslektaşlarımızın mağduriyetini ortadan
kaldırabilecektir.
Yine,
emniyet teşkilatımızın bir başka sorunu da
polislerimizin 12-
Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince çalışma saatimizin
sonuna geldiğimizden sözlü soru önergeleri, kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 10 Ocak 2012 Salı günü, saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum; iyi akşamlar.
Kapanma
Saati: 19.56