TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
49uncu
Birleşim
10
Ocak 2012 Salı
(TBMM Tutanak
Müdürlüğü tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan
ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- SÖYLEVLER
1.- Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Başkanı Mevlüt Çavuşoğlunun, Genel
Kurula hitaben konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Sivas
Milletvekili Nursuna Memecanın, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
Başkanı Mevlüt Çavuşoğlunun Konsey
çalışmalarına yaptığı katkılara ilişkin
açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler
Gününe ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisi Başkanı Mevlüt Çavuşoğlunun Konsey
çalışmalarına yaptığı katkılara ilişkin
açıklaması
4.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler
Gününe ilişkin açıklaması
5.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
Başkanı Mevlüt Çavuşoğlunun vermiş olduğu
bilgilere, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününe ve tutuklu bulunan
gazetecilerle ilgili değerlendirmelerin gerçeği
yansıtmadığına ilişkin açıklaması
6.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününe
ilişkin açıklaması
7.- Mardin
Milletvekili Muammer Gülerin, Türk İdareciler Gününe ilişkin
açıklaması
VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Canın, Kırıkkale ilinin Yahşihan
ilçesinde bulunan Kara Kuvvetleri Komutanlığına ait mühimmat
ayrıştırma tesisinde meydana gelen patlamada hayatını
kaybeden 4 vatandaşımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dilediğine ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kocaeli esnafının
yaşadığı ekonomik sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Melda Onurun, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Ağrı Milletvekili
Fatma Salman Kotanın, Kamu İktisadi Teşekkülleri Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/17)
2.- Konya
Milletvekili Mustafa Baloğlunun, Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/18)
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Üreticilerin T.C. Ziraat Bankası
A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan ve Yeniden
Yapılandırılan Borçlarının Faizsiz Ödenmesine
İlişkin Kanun Teklifinin (2/28) İç Tüzükün 37nci maddesine
göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/19)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 23 milletvekilinin, ataması
yapılmayan öğretmen adaylarının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/94)
2.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir ve 22 milletvekilinin, Muğlada yapılması
planlanan HES projelerinin ve çevreye etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/95)
3.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve 21 milletvekilinin, emeklilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/96)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve arkadaşları
tarafından verilen, Tutuklu gazetecilerin içerisinde bulunduğu
sorunlarının tespit edilerek, alınması gereken önlemlerin
bir an önce belirlenmesi ve ülkemizde basın ve ifade özgürlüğünün
dünyaya örnek teşkil eder hale gelmesi hakkındaki Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 10/1/2012 Salı günkü birleşimde
sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşimde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın, İzmir Milletvekili
Oğuz Oyanın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyanın, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın, İzmir Milletvekili
Oğuz Oyanın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
X.- SÖZLÜ SORULAR
VE CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Çıldır-Aktaş Sınır Kapısının
açılışına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından
sözlü soru önergesi (6/9) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı
2.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Posoftaki Savaşır ile Göledeki Kalecik kalelerinin
restorasyonuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/16) ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ardahandaki Şeytan Kalesi ve Hanaktaki Kırnak Kalesinin
restorasyonuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/17) ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
4.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ardahan Kongre Binasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/76) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı
5.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, Ağrı-Diyadin şifalı
kaplıcalarının turizme açılmasına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/92) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı
6.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Van-Başkale travertenler bölgesinin turizme açılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/93) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı
7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Kars-Sarıkamışta bulunan Katerina Köşkünün bakım ve
onarımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/105) ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
8.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, turizm konusunda Tokatta yapılacak projelere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/111) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı
9.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Karsta bulunan Beş Kiliselerin onarımına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/128) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı
10.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ardahanda bulunan tabyaların restore edilmesine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/146) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı
11.- Ağrı Milletvekili Halil
Aksoyun, Ağrı ve ilçelerinde bulunan tarihî eserlerin
korunmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/232) ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
12.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, bazı unvanlarla çalışan personelin özlük
haklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/342) ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
13.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurtun, Seyit Battal Gazi Türbesi yenileme çalışmalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/400) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı
14.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurtun, taşınması düşünülen bir köyde
yaşayanların mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/401) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı
15.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurtun, Küllüoba Höyüğü kazısı
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/402) ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
16.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurtun, Bahşeyş Anıtının bakım ve
onarımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/416) ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
17.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurtun, Yazılıkaya Midas Anıtının bakım ve
onarımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/417) ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
18.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraşta yapılan ve
yapılması planlanan yatırımlara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/519) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı
19.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Kahramanmaraşın Süleymanlı beldesindeki
termal su kaynaklarının turizme kazandırılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/535) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı
20.- Adana Milletvekili Ali Halamanın,
Adanaya yapılan ve yapılacak yatırım ve projelere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/578) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı
21.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ardahandaki okulların kitap ihtiyacının
karşılanmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/593) ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
22.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık Merkez Teşkilatı birimlerinin hizmet
binalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/602) ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
23.- Ankara Milletvekili Zühal Topcunun,
Bakanlıkta ve Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda özürlü personel istihdamına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/611) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı
24.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Afşindeki tarihî eserlerin restorasyonu
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/660) ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık merkez teşkilatı araçları ve
lojmanların giderlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/663) ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
26.- Ankara Milletvekili Mustafa Erdemin,
Ulus, Ankara Kalesi ve çevresinde yapılan çalışmalara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/664) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı
XI.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca
Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine
Dair Anlaşma ile 22 Ekim 2009 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi
Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair
Anlaşmaya Değişiklikler Getirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/440) (S. Sayısı: 32)
2.- Ağrı
Milletvekili Ekrem Çelebi ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin'in; 375
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/152) (S. Sayısı: 112)
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoyun, Van depreminin Adilcevaz ve
Patnosa etkilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı (7/1551)
2.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın, Muş-Vartoda meydana gelen depremler sonrasında
yapılan çalışmalar ve alınan önlemlere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın cevabı (7/1553)
3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürkün, TRTde yayınlanacak bir diziyle ilgili bazı iddialara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/1585)
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık merkez teşkilatı birimlerinin hizmet
binalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/1600)
5.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, belediyelere yapılan nakdî ve ayni yardımlara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/1602)
6.- Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin, 1971 Bingöl depreminden sonra yapılan geçici konutlara
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı (7/1603)
7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
bazı illerde Sosyal Destekleme Programı kapsamında
gerçekleşen proje başvurularına,
- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık merkez teşkilatı birimlerinin hizmet
binalarına,
İlişkin sorusu ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/1639), (7/1641)
8.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın,
Van depremi için toplanan yardım malzemelerinin depolama
koşullarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı (7/1720)
9.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın,
TRT personelinin atanmasına, görev yeri değişikliklerine ve
emeklilik işlemlerine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/1724)
10.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolatın, Kahramanmaraşta zemin etüdü ve jeofizik inceleme
çalışması yapılmamasının nedenine ve olası
depreme karşı alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/1725)
11.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydarın, Van depremi sonrası diğer illere sevk edilen
depremzedelere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın cevabı (7/1766)
12.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
Balâdaki bir beldede depremzedeler için inşa edilecek konutlara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın cevabı
(7/1782)
13.- Ağrı Milletvekili Halil
Aksoyun, Van depremi sonrası Ağrı Dağında meydana
gelebilecek volkanik hareketlenmelere ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
(7/1783)
14.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik
Çirkinin, bankacılık sektöründeki yabancı sermaye payı ile
geri ödenmeyen krediler ve bunun sonuçlarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacanın
cevabı (7/1786)
15.- Kocaeli Milletvekili Haydar
Akarın, Erdemire ait bir arazinin özelleştirmeden önce
satışına ve araziyle ilgili ÇED sürecine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/1795)
16.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, TRTde yayınlanacak bir diziyle ilgili bazı
iddialara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/1804)
17.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Simav depremi sonrasında vergi
borçlarının ödeme zamanından kaynaklanan mağduriyete
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/1850)
18.- İstanbul Milletvekili Ayşe Eser
Danışoğlunun, İnsan Hakları Danışma
Kurulunun 2004 yılından itibaren toplanmamasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın cevabı (7/1907)
19.- Adana Milletvekili Ali Halamanın,
Adana ili ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/1928)
20.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürkün, yapı denetim ile ilgili yasal mevzuata ve yapı denetimi
kuruluşlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/1931)
21.- Bursa Milletvekili İlhan
Demirözün, Gemlik Limanında kimyasal maddeler için depolama
alanları ve ilave rıhtım yapılmasının çevreye
etkilerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/1932)
22.- Mersin Milletvekili Vahap Seçerin,
Suriye ile ticari ilişkilere ilişkin Başbakandan sorusu ve
Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/1982)
23.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın, yeni Vanın kurulacağı bölgeye
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/2028)
24.- İzmir Milletvekili Oğuz
Oyanın, görülmekte olan bir davanın iddianamesinde
milletvekillerinin yazılı ve sözlü açıklamalarının suç
delilleri arasında yer almasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı
(7/2073)
25.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali
Ediboğlunun, Hakkaride bazı ihalelerde usulsüzlük
yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/2103)
26.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlığın merkez ve taşra
teşkilatı birimlerindeki engelli istihdamına ilişkin sorusu
ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/2203)
10
Ocak 2012 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49uncu
Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
- Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
IV.- SÖYLEVLER
1.-
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
Başkanı Mevlüt Çavuşoğlunun, Genel Kurula hitaben konuşması
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
Başkanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçekin refakatinde şu anda
Meclisimizi teşrif etmişlerdir. Kendilerine yüce Meclisimiz
adına Hoş geldiniz. diyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulun 5/1/2012 Perşembe günkü 48inci
Birleşiminde alınan karar gereğince,
konuşmalarını yapmak üzere Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı
Sayın Mevlüt Çavuşoğlunu kürsüye davet ediyorum.
Buyurunuz
Sayın Çavuşoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AVRUPA
KONSEYİ PARLAMENTER MECLİSİ BAŞKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok değerli üyeleri; üyesi
bulunduğum ve bugün Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı
sıfatımla hitap etme onurunu yaşadığım yüce
Türkiye Büyük Millet Meclisine saygılarımı sunuyorum. Bu
vesileyle siz Değerli Başkan ve milletvekili
arkadaşlarımızın yeni yılını en içten
dileklerimle kutluyorum.
Bugün
karşınızda, Türkiyenin, kurulduğu 1949 yılından
bu yana üyesi bulunduğu, Avrupa Konseyinin siyasi platformu olan
Parlamenter Meclisinin Başkanlığını yürüten ilk Türk
milletvekili olarak bulunmaktan büyük bir onur ve mutluluk duyuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
25
Ocak 2010 tarihinde seçilmiş olduğum ve 23 Ocak 2012 tarihinde
tamamlayacağım Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
Başkanlığının son resmî ziyaretlerinden birisini ülkem
Türkiyeye yapmaktan ayrıca mutluluk ve onur duyuyorum.
Bugün
yüce Meclisimize yapacağım hitapla, Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisi Başkanlığımızın sonuna
yaklaşırken Başkanlık dönemimizde Avrupada ve komşu
bölgelerde meydana gelen değişimler, ortaya çıkan sorunlar ve
önümüze çıkan fırsatlar çerçevesinde gerçekleştirdiğimiz
faaliyetlerimizin bir değerlendirmesini sizlerle paylaşma
fırsatı bulacağım.
İkinci
Dünya Savaşının bitimiyle Avrupada yeni savaşların
vuku bulmaması için demokrasi, insan hakları ve hukukun
üstünlüğü ortak ilke ve değerleri etrafında bir araya gelen
Avrupa ülkelerinin 1949 yılında kurduğu Avrupa Konseyi, bugün
Belarus dışında 47 Avrupa ülkesinin ve Avrupa çapında 800
milyon vatandaşın temsil edildiği yegâne Pan Avrupa kuruluşudur.
Türkiye de 9 Ağustos 1949 yılında Avrupa Konseyinin kurucu
üyeleri arasında yer alarak bu evrensel nitelikteki ilkelere
bağlılığını ve ileri vizyonunu ortaya koymuş
bulunmaktadır.
Türkiye,
bu altmış yılı aşkın süre içinde Avrupa
Konseyinin temel yapı taşını oluşturan değerleri
ve ilkeleri doğrultusunda çok önemli aşamalar kaydetti, öyle ki 2004
yılında Avrupa Konseyi -o yıla kadar- Denetim Komisyonu
tarafından denetlenen bir ülke durumundayken özellikle Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ve Hükûmetimizin gerçekleştirdiği reformlar ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde o
dönemde birlikte görev yaptığımız
arkadaşlarımızla beraber yaptığımız etkili
çalışmalar sayesinde bu denetim sürecinden çıkmayı
başarmış ve bu aynı zamanda benim de Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Başkanlığına giden süreçte önümü açan
önemli bir gelişme, âdeta bir dönüm noktası olmuştur. Ben, bu
vesileyle Sayın Meclis Başkanımızın şahsında
yüce Meclisimize bir kez daha şükranlarımı arz ediyorum.
Biz
de Avrupa konumundaki Başkanlığımızın
katkılarımız ve başarılarımızla
anılması ve başında bulunduğumuz kurumun itibar ve
güvenirliğini artırmak için çaba gösteriyoruz. Bir Türk olarak,
temsil ettiğimiz zengin kültürümüz ve bu zengin kültürümüzün bize
öğrettiği hoşgörü ve uzlaşı anlayışıyla
dönemimizde azami katkılar yapma gayreti içindeyiz.
Sayın
Başkan, çok değerli arkadaşlar; Avrupa Konseyi
kurulduğundan bu yana demokrasi, insan hakları ve hukukun
üstünlüğü ilkelerinin Avrupa çapında ve ötesinde geliştirilmesi
ve ilerletilmesinde öncü rol oynamıştır. 1970li yıllarda
Avrupada diktatörlükler yıkıldıktan sonra özellikle güney
Avrupa ülkelerine, Yunanistan, İspanya ve Portekiz gibi ülkelerde
demokrasilerin gelişmesi için önemli rol oynamıştır.
Aynı şekilde, Berlin duvarı yıkıldıktan sonra
1990lı yıllarda da Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinde demokrasilerin
kurulması ve bunların güçlenmesi için çok önemli rol
üstlenmiştir ve bu desteklerle de Avrupa siyasetinde çok büyük rol
oynamıştır. Bu sebepledir ki Avrupa Konseyi sık sık Demokrasi
okulu ya da Avrupa Birliğine geçiş odası gibi tabirlerle anılmıştır.
Hâlbuki Avrupa Konseyi bu tür tanımlamaların çok ötesinde, ortak
değer ve ilkeler bütünlüğünün kurulmasına katkı sağlayan
bir standart oluşturma mercisi olmuştur. Avrupa Konseyinin bugüne
kadar en büyük başarısı, kuruluşundan bir yıl sonra
sözleşme olarak ortaya çıkan ve tüm ülkeler tarafından imzalanan
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesidir ve de arkasında yine
Strasbourg merkezli kurulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesidir. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi de sözleşmenin ortaya koyduğu
değerlere özellikle verdiği kararlar ya da oluşturduğu
içtihatlarla çok büyük katkılar sağlamış, bu
değerlerin çok daha ileri noktalara gelmesinde önemli rol
oynamıştır. Ayrıca, Avrupa Konseyinde şimdiye kadar
Avrupa Konseyinin görev çerçevesi içinde kalan alanların tamamında
Avrupa çapında tek bir hukuk alanı oluşturmak için iki yüzden
fazla sözleşme imzalanmıştır. Örneğin, Kadına
Yönelik Şiddet ve de Ev İçi Şiddetle Mücadele ve Önlenmesi
Sözleşmesi Türkiyenin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Dönem
Başkanlığında Türkiyenin gayretleriyle kaleme
alınmıştır ve yine Türkiyenin Dönem
Başkanlığı sona ererken İstanbulda imzaya açılmıştır.
Burada büyük bir memnuniyetle söylemek isterim ki bu sözleşmeyi ilk imzalayan ülke Türkiye
olmuştur. Yine, bu sözleşmeyi ilk onaylayan da bizim yüce Meclisimiz
olmuştur. Avrupa Konseyi tarafından da bu önemli adım büyük
takdirle karşılanmıştır. Tabii, Avrupa Konseyinin
sadece insan hakları koruması ve geliştirilmesi
bakımından oluşturduğu mekanizma İnsan Hakları
Sözleşmesi ya da Mahkeme değildir. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin yanında özellikle diğer mekanizmalarla, denetim
mekanizmalarıyla, yardım mekanizmalarıyla Avrupada demokrasi, insan
hakları ve hukukun üstünlüğünün geliştirilmesi için büyük
katkılar sağlamıştır. Bu mekanizmalardan bir tanesi de
Venedik Komisyonudur. Venedik Komisyonu bugün sadece Avrupa Konseyi üye
ülkelerine bu anlamda destek sağlamamakta, diğer taraftan
Kırgızistan gibi, Şili gibi, Güney Afrika gibi, Meksika gibi,
Japonya gibi dünyanın her kıtasından ülkelere de büyük bir
destek vermektedir ve bu ülkeler de bu destekten faydalanmaktadır. Yine,
İşkenceyi Önleme Komitesi, Yolsuzlukla Mücadele Örgütü gibi, yine
Hoşgörüsüzlükle Mücadele Örgütü, GRECO gibi birçok CPT kurumlarıyla
da yine Avrupada insan haklarının korunması ve
geliştirilmesinde çok önemli rol oynamıştır.
Başkanlığını
yaptığımız Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, özellikle
Denetim Komisyonuyla beraber bu üye ülkelerin bu anlamdaki yükümlülüklerini
yerine getirip getirmediklerini denetlemektedir, kontrol etmektedir ve de
teşvik etmektedir ama Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin tek görevi
denetim görevi değildir. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi tüm Avrupada
800 milyon insanı temsilen her türlü farklı ideolojiler, farklı
diller, farklı dinler ve farklı kültürlerden gelen
arkadaşlarımızın oluşturduğu bir yasama
organıdır ve de üye ülkelere yönelik kararlar ve de Bakanlar
Komitesine yönelik de tavsiye kararları alır. Aynı zamanda
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, İnsan Hakları Mahkemesine tüm üye
ülkelerin yargıçlarını seçer. Bunu da burada özellikle
vurgulamak istedim.
Tabii, Avrupa Konseyinin
2004 yılında Türkiyeyi denetimden
çıkardığını biraz önce vurguladım. Bunun da bizim
Başkanlığımızın önünü açan önemli bir dönüm
noktası olduğunun da altını çizdim. Tabii ki Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisinin denetiminden çıkmak bir üye ülke için çok önemli
bir başarıdır ancak her başarıda olduğu gibi
önemli sorumlulukları da birlikte getirmektedir.
Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisi bir ülkeyi denetimden çıkarırken elbette o ülkenin bazı
yükümlülükleri yerine getirdiğini tescil eder fakat bundan sonraki süreçte
o ülkenin yerine getirmesi gereken sorumlulukları ve yükümlülükleri de
hatırlatır. Nitekim, 2004 yılında Türkiyeyle ilgili
aldığı 1380 sayılı Kararında da böyle
olmuştur. Avrupa Konseyi bir taraftan Türkiye'nin büyük
reformlar kaydettiğini, gerçekleştirdiğini tescil etmiştir
ama diğer taraftan Türkiye'nin bundan sonraki süreçte yapması gereken
yükümlülükleriyle ilgili de on iki maddelik bir metin ortaya koymuştur.
Elbette bu süreçten sonra Türkiye de bu yükümlülüklerini yerine getirmek için
önemli adımlar atmıştır, fakat değerli
arkadaşlarım, özellikle bu adımların yanında bugün
yeni adımların atılması da zarurettir, bunun da
altını çizmemiz gerekiyor.
Elbette
son iki yılda, özellikle 12 Eylülde referanduma giden anayasa
değişikliği bundan sonra atılacak adımlar için bir
temel oluşturmuştur, anayasal zemin oluşturmuştur fakat
bugün özellikle Türkiye'nin çok ciddi bir yargı reformuna ihtiyacı
olduğu hepimiz tarafından bilinmektedir. Bunu da, maalesef şu anda
yargının içinde bulunduğu durumu, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde Türkiye aleyhine olan dosya sayısında ve de Türkiye
aleyhine verilen kararlarda görebilmekteyiz. Bugün maalesef Türkiye, kabul
etmeliyiz ki değerli arkadaşlar, bir taraftan
Başkanlığını yapmaktan mutluluk duyuyoruz ama
diğer taraftan Rusya ve Polonyanın arkasından aleyhinde en çok
dosya bulunan ülkedir. Daha önce Rusyadan sonra 2nciydi, şimdi dosya
sayılarında göreceli olarak azalma var ama bunun da hâlâ yeterli
olduğunu söyleyemeyiz ama özellikle son bir yıl içinde Türkiye
aleyhine verilen kararlara baktığımız zaman -yüz
yetmiş dört tane karar- bu konuda da maalesef Türkiye 1inci
sıradadır, bu da övünülecek bir durum değildir.
SIRRI
SAKIK (Muş) Ama Sayın Başbakan öyle demiyor Sayın
Çavuşoğlu.
AVRUPA
KONSEYİ PARLAMENTER MECLİSİ BAŞKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Dolayısıyla, Türkiye'nin bu yargı
reformunun dışında kapsamlı bir anayasa reformuna da
ihtiyacı var. O bakımdan, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında, Sayın Başkanımızın
öncülüğünde tüm partilerimizin oluşturduğu Komisyonu
önemsiyoruz. Umut ediyoruz ki buradan olumlu sonuçlar çıkar, her
şeyden önce Türk halkının hak ettiği ileri ve sivil
demokrasiye bu yüce Meclis kavuşur yeni bir anayasayla ve bu yeni bir
sivil ve demokratik anayasayla Türkiye'nin, başta Avrupa Konseyi olmak
üzere, diğer taraftan diğer uluslararası örgütlerde de gücü
artar, etkisi artar diyorum.
Bu
süreçte yine Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi olarak ve yine Venedik
Komisyonu olarak Türkiyeye her türlü desteği vermeye hazır
olduğumuzu vurgulamak isterim ve de Türkiye'nin bu süreçte Venedik
Komisyonuyla iş birliği yapmasının öneminin de altını özellikle
çizmek istiyorum.
Sayın Başkan,
çok değerli arkadaşlar; Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
Başkanlığını yürüttüğümüz bu iki yıl içinde
hem Avrupada hem de tüm dünyada yoğun gelişmelerin
yaşandığını hepimiz gözlemledik. Hepimizin çok
yakından takip ettiği gibi, 2011 yılı, Arap dünyasında
demokrasiye geçiş mücadelelerinin verildiği, çarpıcı
gelişmelerin yaşandığı tarihî gelişmelere
tanıklık etmiştir.
Avrupanın komşu
coğrafyasındaki ülkelerde önemli gelişmeler meydana geldi.
Özgürlük, reform ve sosyal adalet talepleriyle sokaklara dökülen halkların
gösterdiği irade Arap baharı olarak bilenen süreci başlattı.
Elbette bu süreçte buradaki gelişmelerin sadece Avrupayı etkileme
kaygısından değil, bu bölgedeki ülkelerle tarihî, sosyal ve
kültürel bağlarımızdan dolayı Avrupa Konseyi ve Avrupa
Konseyinin Parlamenter Meclisi bu süreci çok yakından takip etti ve bu
süreçte, bu ülkelere de çok önemli destekler verdi. Keza, bu süreçte
Türkiye'nin bölge halklarının meşru taleplerinin destekçisi olan
ilkesel tutumu ve halkları kapsayıcı ve kucaklayıcı
yaklaşımı Avrupa Konseyi çevrelerinde de takdirle izlendi.
Avrupa Konseyi,
nasıl, biraz önce söyledim gibi, 70li yıllarda Güney Avrupa
ülkelerine yardımcı olduysa, nasıl 90lı yıllarda
Doğu ve Orta Avrupa ülkelerine yardımcı olduysa bizim
dönemimizde de özellikle Arap baharı çerçevesinde bölge ülkelerine
demokrasi yolundaki çalışmalarında destek olmaya
çalışmıştır. Esasen Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
Başkanı olarak daha Arap baharı başlamadan bir yıl
önce ortaya bir vizyon koyduk. Bu ülkelerde demokrasileri güçlendirmek için, bu
ülkelerin Avrupa Konseyine ve Avrupanın değerlerine entegre
olabilmesi için yeni bir üyelik statüsü geliştirdik, bunun adını
da Demokrasi İçin Ortaklık Statüsü. koyduk. Tabii ki bu Arap
baharındaki gelişmeleri görünce Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin
daha bu bahar başlamadan bir yıl önce başlattığı
bu inisiyatifin aslında ne kadar vizyoner bir girişim olduğu da
herkes tarafından takdir edildi.
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Balıkesir) - Müdahaleye destek de var mıydı?
AVRUPA KONSEYİ
PARLAMENTER MECLİSİ BAŞKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU - Tabii
ki Avrupa Konseyinde bizim dönemimizde tarihî kararlar da aldık ve ilk
defa Avrupa Konseyi tarihinde üye olmayan komşu bölgelerdeki bir ülkeyi,
Fası haziran ayında Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisine üye
yaptık. Hemen arkasından ilk Genel Kurulda, ekim ayında da,
Filistin Ulusal Meclisini, Filistinli kardeşlerimizi de Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisine üye yaptık. Ocak ayından itibaren Filistinli
milletvekili arkadaşlarımız da bizimle aynı çatı
altında orada Avrupa için veya Filistin hakları için mücadele
edeceklerdir.
Dolayısıyla,
bu süreçte üyeliğimiz, daha doğrusu ülkelerin üyeliği sadece
Filistinle ve yine Fasla sınırlı değildir, o bölgedeki
diğer ülkelerle de temaslarımız devam ediyor. Tunusta
demokratik seçimler için Tunusa destek olduk. Şimdi aynı talebin
Tunustan da gelmesini bekliyoruz. Cezayire gittik, Cezayiri de teşvik
ettik. Sadece Orta Doğu veya Kuzey Afrika ülkelerini teşvik etmedik,
Orta Asyaya gittik çünkü komşu bölgeler derken Orta Asya da bunun
içindedir. Yine Kazakistanı teşvik ettik,
Kırgızistanı teşvik ettik, bunun da sonuçlarını
aldık. Şimdi, üçüncü ülke olarak Kırgızistandan da resmî
talebi aldık ve bu talebi işleme koyduk. İnşallah en
kısa zamanda haziran ayında ya da en geç ekim ayında
Kırgızistanı da Kırgızistan Meclisini de Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisine bu konuda inşallah üye yapacağız,
her türlü gereken desteği de vereceğiz.
Diğer,
Suriyedeki, Libyadaki, Mısırdaki gelişmeleri yakından
takip ediyoruz. Bu ülkelerdeki gelişmelerle ilgili
arkadaşlarımızın da girişimiyle belli sayıda
karar ve tavsiye kararlarımız var, âdeta rehber olabilecek
raporlarımız var. İnşallah bu ülkelerle de ileride
temaslarımız daha iyi noktaya gelecektir diyoruz.
Tabii,
Avrupa Konseyinde, sadece, Avrupa Konseyinin ilgilendiği alan komşu
bölgeler değildir. Komşu bölgelerin dışında
Avrupanın kendi içinde de çok büyük değişiklikler oldu,
fırsatlar ortaya çıktı ve de sorunlar ortaya çıktı. Bu
sorunlar ve fırsatlar çerçevesinde, kısa kısa, Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi olarak ve Başkan olarak neler
yaptığımızı da sizlerle paylaşmak istiyoruz.
AKPMnin
Başkanlığına 25 Ocak 2010 tarihinde seçildiğimiz
günden bu yana Avrupa Konseyinin gerek 47 ülkeden 8 milyon Avrupa
vatandaşının yüz yüze bulunduğu sorunlara siyaset
oluşturmak, yine çözümler üretmek gerekse başında
bulunduğumuz kurumun itibar ve güvenilirliğini artırmak için
yoğun çalışmalar sürdürmekteyiz. Tabii ki, bu süreçte Avrupa
içinde de kurumsal sorunlar yaşayan, siyasi tıkanmışlıklar
yaşayan ülkeler var. Özellikle bu ülkelere yardımcı olabilmek
için, yine Avrupa Konseyiyle arasında sorunları olan ülkelerle
sorunları çözmek ya da güven bunalımını aşmak için ya
da kendi arasında sorunlar yaşayan üye ülkelerin bu sorunlarının
çözümü için veya güven artırıcı adımların
atılması için arkadaşlarımızla beraber çok büyük
gayretler sarf ettik.
Arnavutluka
gittik, oradaki boykotun sona ermesi için müzakerelerin başlamasına
vesile olduk ve de bu konuda başarılı olduk.
Yine,
Moldovada Cumhurbaşkanlığı seçiminden ya da
seçilmemesinden ortaya çıkan ciddi bir siyasi
tıkanmışlık var, ama en azından şimdi taraflar
arasında ciddi müzakerelerin başlamasına vesile olduk.
En
çok önem verdiğimiz ülkelerden bir tanesi Bosna-Hersek olmuştur,
çünkü bir taraftan yaklaşık on beş aydır hükûmeti kuramayan
bir Bosna, diğer taraftan anayasal değişiklikleri yapamayarak
Avrupa Konseyine karşı yükümlülüğünü yerine getiremeyen bir
ülke. Her iki sorunun çözülmesi için de katkı sağladık, 3 defa
Bosna-Herseke özellikle ziyarette bulundum ve en son ziyaretimizden sonra
hükûmet kurulması konusunda değişik siyasi partilerin
anlaşmaya varması konusunda da çok önemli katkılarımız
oldu.
Balkanlarda
diğer ülkelere de gittik, Sırbistanı da ziyaret ettik,
Bulgaristanı da, Romanyayı da, tüm Balkan ülkelerini ziyaret ettik.
Bu
arada, Kosovayı da çok yakından takip ettik. Yine, Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi olarak Kosovayla ilgili bir konu
tartışıldığı zaman, Kosovalı milletvekili
arkadaşlarımızın davet edilmesi yönünde bir karar
aldık ve o arkadaşlarımızın da en azından
Kosovayla ilgili konularda sözünün olduğunu Avrupa Konseyi olarak da
kabul ettik.
Ülkeler
arasında sorunlar dedik, Avrupa Konseyiyle kendi arasında
sorunları olan ülkeler dedik, bunların başında Rusya geliyor.
Rusya çok önemli bir üyemiz ama Avrupa Konseyiyle ilişkilerinde güven
bunalımı var. Bizim dönemimizde bu güven bunalımının
aşılması için büyük gayretler sarf ettik, ilişkilerin
normalleşmesine çok büyük katkılar sağladık.
Aynı
şekilde, Avrupa Konseyi ile Azerbaycan arasında aynı, benzer
sorunlar vardı; Ukraynayla Avrupa Konseyi arasında; Ermenistan
Yine,
Kıbrısta iki tarafta genç siyasetçilerin arasında diyalogu
sağlayabilmek için Kıbrıs Platformunu oluşturduk ve 50den
fazla genç siyasetçi arkadaşımızı bir araya getirdik, hem
Kıbrısta, ara bölgede hem de onları İstanbula davet
ederek o gençler arasında güven artırıcı
adımların artması için de bir taraftan Kıbrısta çözüm
için büyük gayretler sarf ederken uluslararası örgütler olarak, diğer
taraftan, burada, bu ileriyle yönelik adımların atılmasına
da çok büyük katkı sağladık.
Burada
bir konuyu da huzurunuza getirmek isterim: Avrupa kurumlarının içinde
bugün 2 tane Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden milletvekili
arkadaşımızı kendi bünyesinde bulunduran tek
uluslararası örgüt Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisidir.
Yine
değerli arkadaşlarım, tabii ki, sorunlar ülkelerle ya da ülkeler
arasındaki sorunlarla sınırlı değildir. Bugün
Avrupanın tamamını, Avrupada yaşayan tüm halkları
ilgilendiren çok ciddi sorunlar vardır. Bugün, Avrupanın nasıl
bir ciddi ekonomik krizden geçtiğini hepimiz görüyoruz ama bizi esas
ilgilendiren bu ekonomik krizlerin insanların günlük hayatını
nasıl olumsuz etkilediğidir, insan haklarını temelden
nasıl etkilediğidir ve de demokratik kurumları kökten nasıl
sarstığıdır. Dolayısıyla, bu konuda da rehberlik
niteliğinde kararlarımızın ve tavsiye
kararlarımızın olduğunu vurgulamak isterim, her ne kadar
ekonomik bir kuruluş olmasak da bu insan hakları boyutuna önem
vermemiz gerekiyor. Özellikle Devletlerin aşırı borç yükünün
demokrasi ve insan hakları üzerindeki etkileri, Ekonomik krizin
göçmenler ve kadınlar üzerindeki etkileri konulu
raporlarımızı Avrupa Konseyinde kabul ettik. Yine en son
Edinburgda Daimî Komisyon toplantısında da Krizin Gençler Üzerindeki
Etkileri konulu bir oturumu arkadaşlarımızla beraber
düzenledik.
Tabii,
Avrupanın ekonomik krizlerden geçtiği böyle bir ortamda,
dünyanın en büyük ekonomilerinin yer aldığı G20 üyesi olan,
dünyanın 16ncı, Avrupanın 6ncı büyük ekonomisi
konumundaki Türkiye, dinamik ve istikrarlı ekonomisiyle Avrupada âdeta
güvenilir bir liman olarak sapasağlam yerinde duruyor.
Diğer
taraftan, değerli milletvekilleri, tabii, ekonomik krizler geçicidir ama
bugün Avrupayı tehdit eden en büyük sorun, Avrupada artan
ırkçılık, yabancı düşmanlığı,
hoşgörüsüzlük, antisemitizm ve İslamafobidir. Maalesef bugün bu
tehlikeli artışın negatif sonuçlarını, somut
sonuçlarını da Avrupa ülkelerinde görmeye başladık. Bugün
sadece ırkçı partilerin sandalye sayısı artmıyor,
bugün ılımlı partilerin bile ırkçı partilere
kaybettiği desteği geri alabilmek için, ırkçı partilerin
kullandığı söylem ve eylem içinde olduğunu görmekten çok
büyük endişe duymaktayız.
Bugün,
geçen sene Romanların bazı ülkeler tarafından sınır
dışı edilmesi, kamplarının kapatılması, yine
o ülkelerde insanların inançlarıyla ilgili kısıtlamalar
getirilmesi, kılık kıyafetle ilgili, yine İsviçrede bir
kantonda minare yasağının referanduma götürülmesi gibi son
derece olumsuz sonuçlarını görüyoruz.
Aynı
şekilde, Norveçteki olaya baktığımız zaman,
Belçikadaki olaya baktığımız zaman, Almanyada 9 Türkün
Neonaziler tarafından öldürüldüğünü gördüğümüz zaman;
İtalyada bir İtalyanın Afrika kökenli vatandaşları
öldürüp, intihar ettiğini gördüğümüz zaman, artık, bu işin
hangi boyuta vardığını görüyoruz ve bu, bizi daha da
endişelendiriyor.
Elbette
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi olarak bu süreçte sessiz kalmadık,
tepkilerimizi de gösterdik. Kararlar ve tavsiye kararları da aldık.
Rehber niteliğinde raporlar da kabul ettik. Aynı şekilde, Strasbourgda
üst düzeyli konferanslar düzenledik, deklarasyonlar yayınladık. Tüm
ülkeler bunu kabul etti, ama öyle görünüyor ki, bu kararlar, bu tavsiye
kararları ve de deklarasyonlar üye ülkeler tarafından
uygulanmadığı sürece ya da zihniyet değişimi
sağlanmadığı sürece bir noktaya kadar etkili olabiliyor.
O
nedenle, bize göre artan ırkçılık, yabancı
düşmanlığı, İslamafobi, antisemitizm gibi
akımlarla, değerlerimizi tehdit eden akımlarla mücadele etmenin
en etkili yolunun kültürler arası diyaloğun dinî boyutuyla beraber
artırılması ve pekiştirilmesi olduğunu
düşünüyoruz.
O
sebeple, gittiğimiz ülkelerde -Bugüne kadar 90dan fazla resmî ya da
çalışma ziyareti yaptık- bu sorunu sadece
cumhurbaşkanlarıyla, başbakanlarla, meclis
başkanlarıyla paylaşmadık. Bu sorunun hangi noktaya
vardığını, yine, üniversitelerde gençlerle paylaştık.
Ulusal meclislere hitap ederek milletvekilli
arkadaşlarımızın gündemine getirdik. Yine, diyalog
konusunda çaba sarf eden sivil toplum örgütleriyle bir araya geldik ve de dinî
liderlerle buluşarak onların da desteğini istedik. Vatikana
gittik, Papayla da görüştük. Gittik, Hristiyanların,
Ortodoksların, Katoliklerin, Protestanların temsilcileriyle de
görüştük. Müslüman toplumların
yaşadığı bölgelerde müftülerimizle de görüşerek
onların desteğini istedik ve de bunun sonucunda, ilk defa, Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisi tarihinde nisan oturumunda beş farklı
inancın liderini -tüm Avrupadaki Müslümanlar adına da Diyanet
İşleri Başkanımız katılmıştır- bir
araya getirdik ve de ortak bir oturum düzenledik, kendilerinin de bu süreçte
bize çok büyük destekleri oldu. Yine, nisan oturumunda, dinî liderlerden bir gün
sonra, Sayın Başbakanımız, medeniyetler arası
ittifakın eş başkanı olarak Strasbourga geldi, davetimizi
kırmadı; yine, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisine de hitap etti. Bu
sebeple Sayın Başbakanımıza bir kere daha
şükranlarımızı sunuyoruz.
Tabii,
Avrupada artan ırkçılığa karşı mücadele sadece
bizim tarafımızdan yürütülmüyor, Bakanlar Komitesi tarafından da
yürütülüyor. Özellikle Türkiye'nin, Sayın Davutoğlunun
yürüttüğü Bakanlar Komitesinin Dönem Başkanlığında,
Sayın Davutoğlunun teklifi ve Genel Sekreterimiz Jaglandın
inisiyatifiyle Avrupa Konseyinde bir Akil Adamlar Grubu oluşturuldu. Bu
Akil Adamlar Grubu da 21inci Yüzyılda Avrupada Birlikte Yaşamak
adlı bir raporu kabul ettiler. Biz de Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
olarak bu rapora tam destek verici oturumumuzu düzenledik,
kararımızı aldık. Bu sebeple Sayın Davutoğluna
da bu etkili çalışmalarından veya bu sürece verdiği desteklerden
dolayı çok teşekkür ediyoruz.
Tabii,
bu süreçte, artan ırkçılıkla mücadele için ulusal parlamentolara
da görev düşüyor. O yüzden, siz değerli milletvekili
arkadaşlarımızın da bu süreçte desteğine çok büyük
ihtiyacımız var.
Tabii,
Avrupada sadece problemler yok değerli arkadaşlar. Avrupada, ortaya
çıkan fırsatlar da var. Bu fırsatlardan bir tanesi de Avrupa
Birliğinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve de Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine üyeliğidir. Bugün, Avrupa çapında
insan haklarını koruma altına almak istiyorsak bu
bütünleşmeyi sağlamamız gerekiyor ve biz Avrupa Konseyi ve
Avrupa Birliği olarak bu süreci tamamlamak üzereyiz. Biz, ayrıca
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ve Avrupa Parlamentosu olarak da kendi
aramızda bir anlaşmaya vardık ve bu süreç tamamlandıktan
sonra Avrupa Parlamentosu, Başkanlığını yaptığımız
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde 18 kişilik bir milletvekiliyle
temsil edilecekler. Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine üye olan
Avrupa Birliğinin de kendi yargıcı olacak ve bu yargıç
seçimleri dâhil oradaki bu sürece Avrupa Parlamentosundan
arkadaşlarımız da katılmış olacak.
Dolayısıyla bu da bizim çok önemli bir önceliğimizdi, bunu da
başarmış olmaktan ayrıca mutluluk duyuyoruz.
Tabii,
biraz önce -konuşmamın başından beri- Avrupa ve
bölgesindeki sorunları, ortaya çıkan problemleri ve önümüzdeki
fırsatları sizlerle paylaşmaya çalıştık. Bu
sorunlarla mücadele edebilmek için yine bu fırsatları iyi
değerlendirebilmesi için Başkanlığını
yaptığımız kurumun çok daha güçlü olması gerekiyordu.
O yüzden, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisine yapısal anlamda çok büyük
destekler verdik ve Avrupa Konseyinin ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin,
Genel Sekreterimiz Jackla da beraber, reform sürecini başlattık.
Ayrıca, İnsan Hakları Mahkemesinin de reformu için tüm desteklerimiz
devam etmektedir.
Dolayısıyla
bu önümüzdeki oturuma, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, haziran ayında
kabul ettiğimiz raporla yine ekim ayında kabul ettiğimiz İç
Tüzükle ilgili darısı
Türkiye Büyük Millet Meclisine- İç Tüzük değişikliğimiz de
2012 yılına, oturumuna çok farklı bir meclis olarak
başlayacaktır. Daha dinamik, siyasi konulara daha çok
odaklanmış, parlamenter arkadaşlarımızın
katılımına açık, aynı şekilde ulusal
parlamentolarla bağı güçlendiren bir reform sürecini tamamlamaktan
veya Başkanlığımızın da böylesine bir
başarıyla sona ermesinden ayrıca mutluluk duyduğumu da burada
sizlere anlatmak isterim, sizlerle paylaşmak isterim. Tabii, Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisinin reform çalışmalarının
Başkanlığımız tarafından özellikle ciddi bir
şekilde takip edildiği ve bu sürece arkadaşlarımızla
beraber ciddi katkı sağladığımızı da
vurgulamak isterim.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; AKPM
Başkanlığımızdaki faaliyetlerimiz ve
gerçekleştirdiğimiz projelerimizin satır başları
böyle. Çalışmalarımızı, AKPM
Başkanlığını tamamlayacağımız 23 Ocak
2012 tarihine kadar yoğun bir şekilde devam ettireceğiz. Son iki
ziyaretimizi Andorraya ve Kanadaya yapacağız. Andorra, bizim en
küçük üyelerimizden bir tanesi. Özellikle küçük ve büyük ülke ayrımı
yapmadığımızı göstermek için birkaç gün sonra, resmî
ziyaretimizden sonra buradan Andoraya gidip onları da ziyaret
edeceğiz.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bugünün Avrupasının
dünyanın en istikrarlı ve demokratik ve ekonomik bakımdan en
kalkınmış bölge olmasında uluslararası
kurumların, Başkanlığını
yaptığımız Meclisin de çok önemli katkısı
olmuştur. Bu kapsamda, Avrupa Konseyi geliştirdiği Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesiyle Atlantikten Pasifike, Baltık
Denizinden Akdenize kadar ortak değerler etrafında birleşik
bir Avrupa kurulmasına büyük katkı sağlamıştır.
Fakat şu ana kadar hiçbir uluslararası kuruluşun ekonomik
krizler, sosyal güvenlik mekanizmalarının aşınması,
hoşgörüsüzlük ve şiddetin artması gibi sorunlara karşı
toplumları tam olarak koruyamadıklarını da kabul etmemiz
gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AVRUPA
KONSEYİ PARLAMENTER MECLİSİ BAŞKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU Uluslararası kuruluşlar iklim
değişikliğinin önlenmesine, uluslararası terörizm ve
organize suçlara tam manasıyla karşı
koyamamıştır, maalesef. Bu bakımdan, bugünün
değişen dünyasında uluslararası iş birliğine ve
entegrasyona her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.
Değişim ve düzen arayışlarının giderek
hızlandığı mevcut uluslararası ortamda hukukun
üstünlüğü, temel insan hak ve özgürlükleri, eşitlik, adalet ve
farklılıklara saygı gibi değerlere giderek daha fazla önem
vermekteyiz. Ekonomiden güvenliğe kadar, uluslararası
ilişkilerin her boyutunda küresel ilişkileri düzenleyen kural, kurum
ve davranışların bu evrensel değerleri yansıtması
toplumların güvenlik, refah ve istikrarı için önem taşıyor.
Ulusal ve uluslararası parlamentolar ve parlamenterler de özellikle
halkı temsil eden biz milletvekilleri de bu süreçte çok önemli roller
oynamalıdır, üstlenmelidir.
Türkiye'nin,
Avrupa Konseyinin oluşturduğu ortak değerler sistemine
sağladığı değerli katkıların yüce Türkiye
Büyük Millet Meclisimizin öncülüğünde önümüzdeki dönemde de artarak devam
edeceğine inancımız tamdır. Demokrasi, insan hakları
ve hukukun üstünlüğü alanlarındaki reformların devamı,
Türkiyeyi bölgesinde bir cazibe merkezi kılmaya devam edecektir.
Sözlerime
son verirken, sizlerle bugün bu yüce Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında bir arada olmaktan, bir ufuk turu
gerçekleştirmiş olmaktan duyduğum memnuniyeti ve onuru bir kere
daha ifade etmek istiyorum.
Sayın
Başkan ve siz çok değerli milletvekili arkadaşlarımıza
en derin sevgi ve saygılarımı sunarım. (AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çavuşoğlu.
Sayın
milletvekilleri, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı
Sayın Mevlüt Çavuşoğlu ve beraberindeki heyet, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçekin refakatinde Genel
Kurulumuzdan ayrılmaktadırlar, teşekkür ediyoruz kendilerine
tekrar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURSUNA
MEMECAN (Sivas) Sayın Başkan, söz talebim vardı.
BAŞKAN
Sayın Memecan, söz talebiniz var; buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.-
Sivas Milletvekili Nursuna
Memecanın, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Mevlüt
Çavuşoğlunun Konsey çalışmalarına
yaptığı katkılara ilişkin açıklaması
NURSUNA
MEMECAN (Sivas) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Türkiye, Avrupa Konseyinin kurucu üyesi olmasına rağmen,
Parlamenter Mecliste ilk defa bir Türk başkan oldu. Sayın Mevlüt
Çavuşoğlu, öncelikle seçimi sırasında çok
başarılı bir çalışma yürüttü. Arkasından, son iki
senedir Parlamenter Meclisinde hem objektif yaklaşımıyla,
dinamik çalışmalarıyla hem Konseyin
çalışmalarının çok faydalı bir boyuta
ulaşmasına katkıda bulundu hem de Türkiyenin çok
itibarını artırdı ve çok güzel temsil ettiğini
düşünüyorum. Delegasyon Başkanı olarak kendisine Delegasyonumuz
adına teşekkür etmek istiyorum izninizle.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Memecan.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, benim de söz
talebim var efendim.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününe ilişkin
açıklaması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Mevlüt Çavuşoğluna vermiş olduğu bilgiler için
teşekkür ediyorum ve Avrupa Konseyindeki çalışmalarında
başarılar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün 10 Ocak 2012, gazetecilerin haklarının fikir
işçisi olarak 10 Ocak 1961 tarihinde düzenlenmesinden bu yana her yıl
10 Ocak tarihi Çalışan Gazeteciler Günü olarak kutlanmaktadır
ve biz bu günü Türkiyede kutlayamıyoruz, gazeteciler bu günü buruk
kutluyor çünkü 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününde 97 gazetecimiz
cezaevindedir. Bugün, basılmamış kitapların
toplatıldığı, yazarların tutuklandığı
bir ortamda muhalif gazeteci olmak, iktidar karşıtı cümleleri
haber yapmak, makale konusu yapmak gerçekten büyük bir cesaret istiyor. Bu
cesareti gösteren gazetecileri kutluyorum.
Türkiye
zor günlerden geçiyor, kendini ileri demokrat olarak tanımlayan ancak
gerçekte demokrasiyi içine sindirememiş olan bir anlayışın
hemen her gün bir başka tür baskı ve sindirme hareketiyle
karşı karşıyayız. Osmanlı
İmparatorluğunda sultanların Hikmeti hükûmet kavramına
dayanarak gerçekleştirdikleri siyaseten katletme eylemi bugün şekil
değiştirmiş, hukuk kılıfı giydirilmek suretiyle
Yargıyla katletme eylemine dönüşmüştür. İş
adamları, rektörler, öğrenciler, gazeteciler, siyasetçiler, toplumun
hemen her kesiminden iktidar karşıtı önerilerde bulunanlar,
konuşmalar yapanlar, yazı yazanlar, kitap yazanlar cezaevlerinde; önlerinde
bir karanlık var, neyle suçlandıklarını dahi doğru
dürüst bilmiyorlar ve birçok beden, suçluluğu kanıtlanmamış
bedenler tedavi edilemediği için cezaevlerinden mezarlıklara
götürülüyor; böyle bir Türkiyedeyiz. Evrensel hukuk. diye bir kavram
tanınmıyor. Masuniyet karinesi bir kenara
atılmıştır. Böyle bir tabloda, yargıyı
eleştiren Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın
Kılıçdaroğlu hakkında, Silivri Savcısı bir
fezleke düzenlemek suretiyle Adli yargılamayı etkilemeye
teşebbüs. iddiasıyla bir talepte bulunmuştur.
2012
Türkiyesinde, artık, sıra ana muhalefet partisine gelmiştir ama
hiç kimse ana muhalefet partisini ve Türk milletini susturamayacaktır.
Baskısını her gün arttırmakta olan bu iktidar mutlaka
gidecek, Türkiye, demokratik bir ortama, demokratik bir hükûmete
kavuşacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Böyle bir tabloda, Sayın
Kılıçdaroğlu hakkında düzenlenen fezlekeye Olması
gereken olmuştur. diyen Sayın Başbakanı da buradan
ayıplıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Şandır, siz de sisteme girmişsiniz.
Buyurunuz.
3.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı
Mevlüt Çavuşoğlunun Konsey çalışmalarına
yaptığı katkılara ilişkin açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Sayın Mevlüt
Çavuşoğlunun konuşması sebebiyle biz de Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak görüşlerimizi, düşüncelerimizi ifade etmek
arzusundaydık ancak Sayın Başkan Genel Kurulu terk etmiş
bulunmaktalar ama yine de biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, bir Türk
milletvekilinin Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı
olmasından duyduğumuz memnuniyeti ve -anlattığına
göre- yaptığı başarılı çalışmalardan
dolayı tebriklerimizi ifade ediyoruz ancak şunu da söylememe lütfen
müsaade ediniz, Sayın Çavuşoğlunun Başkanlığını
yaptığı Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi üyesi ülkelerde, bu
iki yıl içerisinde, Türkiyemize, Türk milletine karşı çok
haksız itham ve iddialar ortaya konulmuş, hakaretler
yapılmıştır. Arzu ederdim ki Sayın
Çavuşoğlu, bu haksızlıklara karşı, bir Türk parlamenter
olarak, bir Türk olarak verdiği mücadeleyi de burada anlatması
gerekirdi. O Meclisin çok etkili bir üyesi olan Fransada Türk milleti için
soykırımcı iddiası ifade edilmiştir ısrarla ve
de Yok denilmesinin cezalandırılması kanun hâline
getirilmiştir. Sayın Başkanın buna tepkisi ne
olmuştur, bunu öğrenmek isterdik.
Bir
başka husus: Sayın Çavuşoğlunun Avrupa Konseyi
Parlamenterler Meclisi Başkanlığı yaptığı bu
iki yılda Türkiyede de demokrasi dışı öyle gelişmeler
oldu ki Avrupa kriterlerine uymayan, bunlara karşı da bir mücadele
verdiğini duymak isterdik burada.
Bugün
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Gazetecilerimizin,
yazmadıkları kitaplardan dolayı, yapmadıkları
haberlerden dolayı silahlı terör örgütü üyesi olmaktan suçlanıp
hapislere atıldığı bir süreçte, Sayın
Çavuşoğlunun, bundan duyduğu rahatsızlığı
da ifade etmesini beklerdik ama tekrar ediyorum, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak, bir Türk milletvekilinin Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisine iki
yıl süreyle Başkanlık yapmasını ülkemiz
açısından önemli, değerli bir gelişme olarak görüyorum,
hizmetlerinden dolayı, her şeye rağmen kendisine teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Sayın
Buldan, buyurunuz.
4.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününe ilişkin
açıklaması
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben
de Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek
için söz aldım Sayın Çavuşoğlunun burada, Genel Kurulda
yaptığı bilgilendirme konuşması sebebiyle.
Sayın
Çavuşoğlu Avrupa hukukundan bahsetti burada ama şunu Sayın
Çavuşoğluna hatırlatmak isteriz: Bugün Çalışan
Gazeteciler Günü ve bugün Türkiyede 97 gazeteci tutuklu bulunmakta.
Çalışan gazeteciler için iyi temennilerde bulunmak ve bugünü gerçek
anlamda kutlamak isterdik tabii ki ama ne yazık ki gazeteciliğin suç
sayıldığı, hatta haber notları ve adres defterlerinin
suç sayıldığı ve gerçekleri yazdıkları için
tutuklanan gazeteciler var bugün Türkiyede, ülkemizde.
Aynı
zamanda, milletvekillerinin, hukukçuların, gazetecilerin tutuklu
olduğu bir coğrafyadayız ve her şeye rağmen ben
Sayın Çavuşoğluna da bunu iletmek isterim: Biz, Barış
ve Demokrasi Partisi olarak bugün ileri demokrasiden bahsedilse bile Türkiyede
gerçek bir demokrasinin olmadığını hatırlatmak isteriz
ve çalışan tüm gazetecilerin gününü bir kez daha kutlar,
teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Buldan.
Sayın
Elitaş, buyurunuz.
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı
Mevlüt Çavuşoğlunun vermiş olduğu bilgilere, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Gününe ve tutuklu bulunan gazetecilerle ilgili
değerlendirmelerin gerçeği yansıtmadığına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Öncelikle
1949 yılında kurulmuş Avrupa Komisyonu Parlamenter Meclisi
Başkanlığına ilk defa bir Türk milletvekilinin Başkan
olarak seçilmesi ve iki yıl süreyle bizi onurla temsil etmesi
anlamında Sayın Çavuşoğlunun şahsında kendisini
tebrik ediyorum. Milletvekili arkadaşlarımızın, tüm siyasi
parti gruplarına mensup milletvekili arkadaşlarımızın
da Sayın Çavuşoğlunun çalışmalarına
yaptığı katkılardan dolayı şükranlarımı
ifade etmek istiyorum.
Bugün
10 Ocak 2012, Çalışan Gazeteciler Günü. Biz de grup başkan
vekilliği olarak, AK PARTİ Grubu olarak milletvekili
arkadaşlarımızla birlikte parlamenter muhabiri olan
arkadaşlarımızı ziyaret ettik. Ama biraz önce ifade
edildiği gibi, kimilerinin 70 diye söylediği, kimilerinin 90 diye
söylediği gazetecilerle ilgili yapılan tutukluluk ve içeride olan
gazetecilerle ilgili değerlendirmelerin gerçeği
yansıtmadığını ifade etmek istiyorum.
Ağustos
2011 tarihinde Türkiye Gazeteciler Sendikasının ifade ettiği 72
gazetecinin 63 tanesi cezaevinde bulunuyor, bunlardan 9 tanesinin izine
rastlanamamış. 63 isimden 45 tanesinin basın kartı yok, 18
tanesinin basın kartı var. Bu 63 kişiden 4 tanesinin basın
yoluyla işlenen suçlar diye ifade edilebilecek terör örgütünün
propagandasını yapmak suçundan dolayı cezaevinde
olduklarını ifade etmek istiyorum. 63 kişiyle ilgili
yapılan iddialardan, adam öldürmek, banka soygunu, yağma, gasp,
tehdit, resmî belgede sahtecilik, sahte kimlikle dolaşmak, güvenlik
güçlerine saldırı, ruhsatsız silah taşımak veya
bulundurmak, izinsiz tehlikeli madde bulundurmak, tehdit yoluyla çek-senet
tahsilatı yapmak, anayasal düzeni zorla değiştirmeye
teşebbüs etmek gibi konular ki herhâlde bunlar hiçbir gazetecinin
gazetecilikle ilgili görevler içerisinde tanımlanmaması gereken
konular arasındadır diye düşünüyorum.
Bir
de şu konuyu çok hassas bir şekilde değerlendirmemiz lazım:
Eleştiri ile hakaret arasındaki kalın çizgiyi altını
çizerek söylüyorum- çok iyi ayırmamız gerekir. Eleştiri
parlamenter sistemde, demokrasilerde olmazsa olmaz haklardan biridir ama
eleştiri demokrasilerde hakarete ulaşmadığı sürece
açıkçası bunun tayinlerini muhakkak ki mahkemeler yapacaktır.
Eleştiri ile hakaret arasındaki ince çizgiyi iyi yapabilmemiz
gerekir. Demokrasilerde herkes konuşabilmeli ama demokrasilerde hiç kimse
eleştiri sınırlarını aşıp hakaret ölçüsüne
de gitmemelidir diye düşünüyorum.
Tekrar,
AKPM Başkanı Sayın Çavuşoğlunu iki yıllık
süre içerisinde yaptığı görevde tebrik ederken,
Çalışan Gazeteciler Gününü de tebrik ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.
Sayın
Şandır, siz tekrar sisteme
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, Çalışan Gazeteciler
Günü konusuyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun da görüşlerini
ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN
Kısa bir süre veriyorum.
Buyurunuz.
6.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Gününe ilişkin açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Tabii,
bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Gönül arzu eder ki veya
doğru olanı Sayın Hükûmetin çıkıp bu konuda,
çalışan gazetecilerin sorunları hakkında bilgi vermesi,
grupların da buna karşılık onar dakika
konuşmasıydı ama bu imkânı vermediler.
Biz
de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, çalışan gazetecilerin
sorunlarına karşı Parlamentomuzu, ülkemizi, tüm siyaset kurumunu
duyarlı olmaya davet ediyoruz. Çalışan gazetecilerin sorunlarının
tutuklu gazetecilerin sorunlarının gölgesinde, baskısında
konuşulmasını da çok doğru bulmuyoruz. Bugün
çalışan gazetecilerin gerçekten çok önemli sorunları
olduğunu biliyoruz. Bu Parlamento,
bu Genel Kurul gazetecilerin yıpranma payını ellerinden almıştır.
Bu, doğru değildir. Bu, hak değildir. En azından bu 10 Ocak
dolayısıyla gazetecilerin yıpranma haklarının tekrar
kendilerine iade edilmesi konusunu gündeme alabiliriz, bununla ilgili kanun
değişikliği yapabiliriz, bununla ilgili bir gruplar arası uzlaşmayı
temin ederek çalışan gazetecilerimize, demokrasinin, siyaset
kurumunun bir sorumluluğu olarak bu hakkı tekrar iade etmeye karar
verebiliriz.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, tüm gazetecilerimizin bu özel ve önemli gününü
kutluyor, kendilerine sağlık ve başarılar diliyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Buyurunuz
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, ben de bir
şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN
Ne için acaba?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, her gruptan ikişer
kişiye söz verdiniz. Ben o nedenle bir kez daha talep ediyorum.
BAŞKAN
İkişer kişiye söz vermedim Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Çalışan gazeteciler
nedeniyle
BAŞKAN
Onu söylemiştiniz diye düşünüyorum.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) İktidar partisinden 2
arkadaşımız konuştu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, o AKPM Türk Grubu Başkanı
diye konuştu.
BAŞKAN
O ayrı bir şekilde, grup başkan vekilleri olarak değil.
Grup başkan vekilleri olarak söz vermiştim Sayın Hamzaçebi.
Teşekkür ederiz. Onu da söylediğinizi kabul ediyorum.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Kırıkkale ili Yahşihan ilçesindeki
askerî mühimmat deposunda meydana gelen patlama hakkında söz isteyen
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Cana aittir.
Buyurunuz
Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.-
Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Canın, Kırıkkale ilinin Yahşihan ilçesinde bulunan
Kara Kuvvetleri Komutanlığına ait mühimmat
ayrıştırma tesisinde meydana gelen patlamada hayatını
kaybeden 4 vatandaşımıza Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dilediğine ilişkin gündem
dışı konuşması
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
gündem dışı konuşmama fırsat veren Başkana da
özellikle teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; yeni yıla girerken,
Kırıkkale Yahşihan ilçesinde bulunan Kara Kuvvetlerine ait
mühimmat ayrıştırma TNT şubesinde, atölyesinde çıkan
patlamada maalesef 4 hemşehrimiz, vatandaşımız şehit
düşmüştür. Şehitlerimize Allahtan rahmet dilerken yakınlarına
ve hemşehrilerimize başsağlığı dileklerinde
bulunuyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şehitlerimizden Salih Erkeç,
1969 doğumlu olup Kırıkkale ili Keskin ilçesi Cankurtaran köyü
nüfusuna kayıtlı olup cenazesi tespit edilmiştir ve cenazesi,
Kırıkkale Merkez Atatepe Camisinde kılınan öğle
namazını müteakip cenaze namazı ve sonrasında resmî
şehit töreniyle Yahşihan aile mezarlığına
defnedilmiştir. Şehidimize tekrar Allahtan rahmet diliyorum.
Şehidimizin merasimine Millî Savunma Bakanımız Sayın İsmet
Yılmaz, Başbakan
Yardımcımız Beşir Atalay ve Millî Savunma Komisyonu
Başkanımız, Sayın Valimiz, Belediye
Başkanımız ve askerî ve sivil erkân
katılmıştır. Kalabalık bir hemşehrimizin de
eşliğiyle cenaze defnedilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şehit düşen 3 kardeşimizden birisi
Kırıkkale Aşağımahmutlar kasabasından, benim de
akrabam olan Cezayir Çalışkan; yine Kırıkkale Karacalı köyünden 1991 doğumlu Samet Aygar
Kardeşimiz; yine Ankara ili Keçiören ilçesi Bağlum kasabasından
Adnan Dağdeviren Kardeşimizin maalesef cenazeleri tespit
edilememiştir. Olayın üzerinden sekiz gün geçmesine rağmen
yoğun bir çalışma devam etmektedir. Yoğun çalışma
GATAda ve Adli Tıp Kurumunda DNA testi üzerinde
yoğunlaşmıştır. Aileler sabırsızlıkla cenazelerini
beklemektedir. İnşallah en kısa zamanda görevliler ve yetkililer
bu tespit çalışmalarını neticelendirecek ve ailelerine
cenazelerini teslim edecek, inşallah onların da şehit merasimini
hep birlikte yapacağız.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Kırıkkalenin
Yahşihan ilçesinde bulunan Kara Kuvvetleri Komutanlığına
ait bu tesis mühimmat ayrıştırma ve ayıklama tesisi olup,
askerî envanterden çıkan mühimmatların imha edildiği bir yer
olup 2007 yılında hizmete açılmış ve Kara Kuvvetleri
Komutanlığına teslim edilmiştir. Toplam 202 kişinin
çalıştığı bu yerde maalesef, gerekli önlemler
alındığı hâlde bu patlama neden olmuştur? Bu
patlamayla ilgili adli ve askerî savcılığın
tahkikatları devam etmektedir.
Sayın
Başkanım, şehitlerimizden geriye kalanları ilgilendirecek
bir konu da böyle bir olayda, patlamayla mütevellit hadiselerde şehit
tanımına bunlar girmiyordu. Gerçekten, burada şehit statüsü
verildi bu kardeşlerimize. Şehit statüsü verilmesinde özellikle
Genelkurmay Başkanlığımıza, Millî Savunma
Bakanımıza, Kara Kuvvetlerimize, Sayın Valimize, Başbakan
Yardımcımız Beşir Atalay ve Millî Savunma Komisyonu
Başkanımız Oğuz Kağan Köksal Beye ve özellikle
Harb-İş Sendikası yetkililerine de özellikle
huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Henüz üç ay önce işe
giren 2 kardeşimiz, Cezayir ve Samet -geride kalanları- bu şehit
statüsüyle ilgili haklardan inşallah yararlanacaktır diye
düşünüyorum ben.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Kırıkkale
1920lerde on üç haneli Kırık köyü iken askerî fabrikaların,
merhum Hüseyin Kahyanın arazisini hibe etmesiyle kurulmuş
genç, dinamik bir şehirdir.
Askerî
fabrikaların genişlemesi ve istihdamı artırmasıyla
birlikte Kırıkkale göç almaya başlamış, seksen
vilayetten insanların oluşturduğu bir şehir olmuştur.
Şehir 1939da belediye, 1941de ilçe olmuştur. 1970lere
geldiğimizde göç yoğunlaşmış, istihdam
artmış ve Kırıkkale merkezi 200 bin nüfusa
ulaşmıştır.
Kırıkkale
şu an, Makine Kimyayla birlikte, TÜPRAŞ rafinerisiyle birlikte önemli
bir savunma merkezi durumundadır. Savunma merkezi olması hasebiyle,
Millî Savunma Bakanlığının tesisleri, Makine Kimya ve
özellikle TÜPRAŞ rafinerisiyle birlikte burada patlayıcı ve
yakıcı malzeme imal edilmektedir. Bundan dolayı da tabii ki
riskli bir iş alanıdır. Bu riskleri beraberinde getirmemek
kaydıyla, şehrin merkezinden, önemli, tehlikeli, riskli
sayılabilecek yerler şehrin uzağındaki yerlere
nakledilmiştir. Buna rağmen, tabii ki savunma sektöründeki
sıkıntılar, riskler devam etmektedir. Bu
sıkıntıları asgariye indirmek için Hükûmetimizin de
çalışmaları devam etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; inşallah cenazelerimiz tespit
edilir DNA testiyle, onların da ailelerine cenazeler teslim edilir
diyorum.
Ben
bu vesileyle, şehitlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyor ve milletimizin tekrar
başı sağ olsun diyorum.
Tekrar
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Can.
Gündem
dışı ikinci söz, Kocaeli esnafının sorunları
hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkana aittir.
Buyurunuz
Sayın Türkkan. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Kocaeli esnafının yaşadığı ekonomik sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kocaeli esnafının sorunları hakkında şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
İktidarın
iddiasına göre, Çin, Hindistan ve Arjantinden sonra 4üncü sırada,
hızla büyüyen ülkemizde, ben biraz da size kendi seçim bölgem olan Kocaeli
esnafının sorunlarından bahsetmek istiyorum
Kocaelinde
girdiğiniz her sokak ve caddede mevcut dükkânların neredeyse üçte
1inde kiralık tabelası mevcut. Bu yalnız Kocaelinde değil
aslında, sizlerin de seçilip geldiğiniz bölgelerde de çok farklı
olduğunu zannetmiyorum. Seçim gezilerinden de hatırlıyoruz,
girdiğimiz her esnaf çok ciddi bir şikâyette bulunuyor. Yani bunun
oylara yansımamasının başka tesirini arayabilirsiniz yani
Bu esnaf bize oy veriyor kardeşim, madem şikâyetçi, niye oy
veriyor? şeklinde bir savunma çok geçerli değil, esnafın
sorunlarını görmemezliği gerektirmiyor bu savunma.
Bu,
Kocaeli iliyle ilgili benim söylediğim yalnız benim söylemim
değil, yaklaşık yirmi iki yıldır Kocaelide Esnaf ve
Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanlığı yapan
Kemal Kayanın geçen gün basına yansıyan
açıklamalarında da aynısı vardı. Esnafı
geziyoruz, diyorlardı ki: 2010da işlerimiz kötüydü, 2011de daha
kötü, 2012de çok daha büyük sıkıntılar bizi bekliyor. Lütfen,
bu sorunlarımızı dile getirin. Esnaf artık eşinin
bileziğini, kendisinin bir köşeye koyduğu kefen
parasını, ölüm parasını bozdurmuş, sermayesinden
yemeye başlamış, dükkânını ayakta tutmaya
çalışıyor. Gezdiğimiz esnafların hemen hemen
yarısına yakını dükkân sahibine borçlu. Bu esnafların
artık kredi alacak imkânı da kalmamış, çoğu bankalara
borçlu, sicilleri, ticari sicilleri bozulmuş, esnaf sanatkârlar
kooperatiflerine gidip kredi alma imkânları da yok. Toptancı
artık esnafa güvenmiyor, dolayısıyla kendisine ödünç mal da
vermiyor.
Kocaelideki
esnafın bir başka sıkıntısı da Kocaeli
Büyükşehir Belediyesinin caddelerde aldığı, ana arterlerde
ve yan caddelerde aldığı park yasağı. Bu park
yasağı nedeniyle insanlar herhangi bir esnafın önünde durup
herhangi bir şekilde alışveriş yapamıyor. Nerede yapıyor?
Bunun yerine park yerleri olan büyük AVMlerden gidip alışveriş
yapıyor. AVMler Türkiyedeki esnafın gerçekten çok önemli bir
sorunu. Örtülü para transferinin kaynağı. Bunlar kârlarını
yurt dışındaki kendi merkezlerine transfer ederek Türkiyeye çok
ciddi bir girdi sağlayamıyorlar, çoğu zaten yabancı
şirket. Dikkat edin, esnafların kepenk kapattığı
çoğu yerde artık cep AVMler kurulmaya başlanmış. Bu
minvalde Kocaelinin esnafına gidip Ben bu marketlerle ilgili neler
yapabilirim? şeklinde sorduğumda hepsinin ortak kanaati şu: Bu
Meclisin bir türlü Genel Kurula getirmediği Büyük marketler yasası
diye bildiğimiz yasanın Genel Kurulda çözümünü bekliyor sayın
esnafımız.
Ülkenin
kantarıyla oynadık, dikkat edin, hemen hemen her yerde
kantarıyla oynadık, bu işleri çözülemeyecek hâle getirdik.
Unutmayınız ki ayarlarıyla oynanan kantar gün gelir sizleri de
yanlış tartar!
Bu
mecrada konuşma yapacağımı bilen birtakım
seçmenlerimizden gelen sorunları da burada aktarmak istiyorum.
Polisler
karşılıksız mesaiden dem vuruyorlar, Biz mesai
yapıyoruz karşılığında herhangi bir mesai ücreti
almıyoruz. diyorlar. Ekip otoları hareket edemiyor benzinsizlikten
dolayı. Eskiden esnafa gidip benzin doldururduk. Esnafın durumu da
içler acısı, artık polis ekip otosu esnaftan gidip
arabasına benzin de alamıyor. Dolayısıyla hareketsiz,
mobilize olmayan bir polis var, onların şikâyetlerini dile getirmek
istedim.
Bana
özellikle sormamı istedikleri için söylüyorum. Bugün Sayın
Başbakanın bir ifadesi var Sayın Obamaya, Demokratik sistem
oturuncaya kadar bir müddet daha Irakta durmanız gerekiyor. sözünü çok
anlayamamış insanlar. Ben anlayabildiğim kadarıyla Iraka
demokrasi getiremedik, demokrasi yerine başka bir şey, faşizm
geldi. şeklinde, mealen öyle anladım.
Öğretmen
atamalarıyla ilgili hepimize yoğunlukla şikâyetler var, bu
konunun Genel Kurulda tekrar gündeme getirilmesini istemişler.
Hepinize
saygılar sunuyorum efendim.
Sağ
olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Türkkan.
Gündem
dışı üçüncü söz, Çalışan Gazeteciler Günü
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Melda Onura aittir.
Buyurunuz
Sayın Onur. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Melda Onurun, 10
Ocak Çalışan Gazeteciler Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
MELDA
ONUR (İstanbul) Sayın Başkan, değerli vekiller; bugün
karşınızda bir milletvekili olarak bulunmanın yanı
sıra balkondan bizlerin çalışmalarını izleyen sevgili
meslektaşlarım adına da buradayım. Başta Meclis
çatısı altında en az bizler kadar mesai yapan parlamento
muhabirleri olmak üzere çalışan ya da çalışamayan tüm
gazeteci arkadaşlarımın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler
Gününü kutluyorum, kutlu olsun arkadaşlar.
Bu
yıl her yıl olduğundan daha buruk bir kutlama
yaşıyoruz çünkü mesleğimizin koşullarının en
ağırlaştığı günlerden geçiyoruz. 10 Ocak 1961de
gazetecilerin çalışma koşullarını iyileştiren,
ileri haklar getiren 212 sayılı Yasa yürürlüğe girmişti. Bu
nedenle bu gün, Çalışan Gazeteciler Günü ya da bayramı olarak
kutlanıyor ama ne bayram. Elli bir yıl sonra bugün sektörde
çalışanların ekonomik ve sosyal hakları kullanılamaz
hâle geldi. 12 Eylül düzeninin getirdiği sendikasızlık ve
kanunun işlevsizliği sürüyor. Bugün bu durumu iyileştirecek
hiçbir adım atılamıyor. Ne yazık ki
arkadaşlarımızın durumlarını düzeltmek için
Sayın Oktay Ekşinin önderliğinde getirdiğimiz yasa
teklifi, iktidar grubu meslektaşlarımız tarafından
sahiplenilmedi. Az önce Sayın Mehmet Şandırın sözlerinden
anladığım kadarıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubu bu
yasa tasarısını ileriki günlerde destekleyecek diye
düşünüyoruz.
İş
güvencesi medya patronlarının insafına terk edilmiş
durumda. Burada şu hakkı da teslim etmeden geçmemek gerek:
Patronların çalışması da Başbakanın insafına
terk edilmiş durumda. Kapalı toplantılarda verilen
ayarları, sabaha karşı medya yöneticilerine telefonlarla gelen
baskıları, canlı yayınlarda
arkadaşlarımızın kulaklarına gelen uyarıları
bizler bilmiyor muyuz sanıyorsunuz! İleri demokrasimizde iktidar,
özgür basını da hedef almıştır. İktidarı
eleştiren, farklı görüşü savunan gazetecilere,
yayıncılara dava açılmakta, tutuklanmakta ve çeşitli
gerekçelerle mahkûm edilmektedir.
Türkiye
Gazeteciler Sendikasının rakamlarına göre -ki bu rakamlar bugün
bir hayli tekrarlandı, ben yine defalarca tekrarlanmasının
faydalı olduğu inancındayım- 31 Aralık 2011
itibarıyla cezaevindeki gazeteci sayısı 18i hükümlü, 79u
tutuklu olmak üzere 97ye ulaşmış durumda. Bu arkadaşlarımızın
çoğu yazı işleri müdürü, temsilci, köşe yazarı ve
muhabirden oluşuyor, 21 tane de kadın var içlerinde. Aslında bu
artış grafiğini ben size bir barkovizyon olsa gösterirdim ama
ileri teknoloji çağında elimde kartonlarla çıkmak doğrusu
bana göre değil, dilerim bir gün bir barkovizyonumuz olur Mecliste.
Sayın
Adalet Bakanı sektörün yetkili kurumunun görüşünü, yani Türkiye
Gazeteciler Sendikasının görüşünü hiçe sayarak bu kişilerin
gazeteci değil, terörist oldukları, gazetecilik faaliyetleri
dolayısıyla içeride tutulmadıkları iddiasında
bulunuyor. Ben bu konuda iki bakanın daha görüşünü merak etmekteyim:
Bunlardan biri, ülkemizde özgür ve güçlü basının
sağlanmasının emanet edildiği ilgili bakan Sayın
Bülent Arınç ve Türkiye Gazeteciler Sendikasının da içinde
bulunduğu, çalışma hayatının emanet edildiği
ilgili bakan Sayın Faruk Çelik. Az önce burada olan Sayın Mevlüt
Çavuşoğlunun da görüşlerini doğrusu merak etmekteyim.
Burada olsaydı kendisine bu soruyu yöneltirdim.
Sevgili
arkadaşlar, on yıla yaklaşan AKP İktidarı, tarihin
sayfalarına duble yolları, ihracat rekorları, sağlık
hizmetleriyle değil tutukluluk kelimesiyle özdeşleşerek
geçecek; tutuklu çocuklar, tutuklu öğrenciler, tutuklu gazeteciler,
tutuklu çevreciler -Bakan, buradaydı az önce, gitmiş- tutuklu sivil,
asker, akademisyen, hâkim karşısına bile çıkamayan tutuklu
ölüler ve tutuklu milletvekilleriyle geçecek. Bugün çeşitli cezaevlerinde
Görülmüştür. damgalı tam 8 tane milletvekili albümü bulunuyor. 2011
mahsulü 24üncü Dönem milletvekili albümü. Şimdiden müzayedelik olmaya
aday.
Sayın
Genel Başkanımın fezlekesine neden olan sözlerin altına
imzamı atıyorum burada. Sadece Silivri değil, pek çok cezaevi
toplama kampı gibi, mahkemeler ise gerçekten tiyatro. Cezaevlerinde
yaşanan koşullarsa burada adını vermek istemediğim bir
filmi hatırlatıyor. Biz bu filmin travmasıyla büyüdük
arkadaşlar.
Sayın
Adalet Bakanımız, gelecek kuşaklar tarihi böyle okusun
istemiyorsanız bu intikam adaleti ve kan davası hukukundan vazgeçin
diyorum.
Sözlerime
son verirken katledilişinin 5inci yılına geldiğimiz ve
bugün duruşması görülen bir diğer arkadaşım Hrant
Dinki de hasretle anıyorum ve ayrıca Van depreminde, hatta
cinayetinde mi desem bilmiyorum, kaybettiğimiz diğer 2
arkadaşımızı da anıyor, basın emekçilerine
kelepçesiz bayramlar diliyorum. (CHP ve BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Onur.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Sayın
milletvekilleri, Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay,
gündemin Sözlü Sorular kısmında yer alan sorulardan 1, 7, 8, 42,
54, 55, 61, 66, 79, 92, 161, 254, 306, 307, 308, 321, 322, 414, 428, 471, 484,
493, 502, 550, 553 ve 554üncü sıralardaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir.
Sayın
Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine
getireceğim.
Komisyonlardan
istifa tezkereleri vardır, okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Ağrı Milletvekili Fatma
Salman Kotanın, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/17)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
KİT
(Kamu İktisadi Teşebbüsleri) Komisyon üyeliğinden ayrılmak
istiyorum.
Bilgilerinize
saygılarımla arz ederim.
Fatma
Salman Kotan
Ağrı
2.- Konya Milletvekili Mustafa Baloğlunun,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/18)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Üyesi
bulunduğum Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu üyeliğimden istifa ediyorum. Gereğinin
yapılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Mustafa Baloğlu
Konya
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır. Önergeleri ayrı ayrı okutacağım.
2nci
sırada okutacağım Meclis araştırması önergesi 500
kelimeden fazla olduğu için önerge özeti okunacaktır ancak önergenin
tam metni tutanak dergisinde yayımlanacaktır.
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 23
milletvekilinin, ataması yapılmayan öğretmen
adaylarının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/94)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Anayasanın
42. maddesinin ilk fıkrasında "kimse, eğitim ve
öğretim hakkından yoksun bırakılamaz" hükmü yer
almaktadır. Ancak Anayasa'daki hükme rağmen Türk eğitim sistemi
çok sayıda sorunla uğraşmaktadır. Bu sorunların en
başında ise toplumun eğitim-öğretim
ihtiyaçlarının giderilmesine ilişkin başrol oynayan
öğretmenlerimizin sayısının yetersiz oluşu
gelmektedir. Eğitim sistemimizin temelini oluşturan
öğretmenlerimize Cumhuriyetin kuruluş sürecinde verilen değer ve
öneme günümüzde rastlamak mümkün değildir.
Ülkemizde
her yıl çeşitli branşlarda eğitim fakültesini bitirip
öğretmen olma ümidiyle çalışma hayatına başlamak
isteyen öğretmenlerimiz, maalesef gerekli atamaların
yapılmaması nedeni ile işsizler ordusuna dâhil olmaktadır.
Başbakan
Recep Tayip Erdoğan 2002 yılında iktidara gelmeden önce miting
alanlarında öğretmen atamalarına ilişkin mevcut olan
sistemi eleştirmiş ve tüm öğretmen adaylarının
atamasının yapılacağına dair çok sayıda mesaj
vermiştir. Örneğin; 2002 yılında İstanbul'da
yaptığı bir konuşmada şunları söylemiştir:
"Birçok gencimiz özellikle öğretmen adaylarımız işsiz
kaldı. Ülkede eğitim çökmüş, köy okulları
kapanmış, merkezdeki okullar bile öğretmen diye can
çekişiyorken sen sınavla öğretmen seçmeye kalkıyorsun.
Bıraksana genç öğretmenlerimiz gitsin çalışsın. O
kadar sene beklet sonra al, o adamda artık heves kalır mı
öğretmenlik yapabilir mi? Ama inşallah biz iktidar olunca öğretmenler
okulun bittiği gün hazırlıklarını yapacak ertesi gün
görev aşkıyla okuluna gidecek hiç merak etmeyin..."
İktidar
olmadan önce verilen vaatler bugünkü tabloya baktığımızda
maalesef sadece vaat olarak kalmış hayata geçirilememiştir. 2002
yılında atanamayan öğretmen sayısı 60 binlerde iken
AKP iktidarları sürecinde 300 binlere ulaşmıştır.
Kısaca AKP iktidarı döneminde işsiz öğretmen
sayısı yüzde 500 artmış oldu.
En
son olarak 2011 Milletvekili seçimleri öncesi de AKP tarafından 55 bin
öğretmenin atamasının yapılacağı vaadiyle oy
istendi. Ancak seçimden sonra da yine bu sözler unutuldu. Millî Eğitim
Bakanı Ömer Dinçer, öğretmenlerden özür dilemek zorunda kaldı.
2009
yılı KPSS öğretmenlik sınavına giren eğitimci
sayısı 243.569'dur. Buna karşın 2003-2009 yılları
arasından 147.702 öğretmen sisteme dahil edilmiştir. 2009
yılında KPSS sonrası alınan öğretmen sayısı
ise 30.464'tür. Bu durumda sadece 2009 yılı KPSS sınavına
göre 213.105 eğitim fakültesi mezunu açıkta kalmıştır.
Ayrıca Bakanlığın çeşitli branşlarda
öğretmen almaması, bazı branşları kapatması gibi
nedenlerle yaklaşık 70.000 mezun sınava başvuru bile
yapamamıştır.
Bütün
bunlarla birlikte, 10 bin tanesi İstanbul olmak üzere toplamda 80 binin
üzerinde ücretli öğretmen olması da öğretmen
açığının düşük gözükmesine yol açmaktadır.
Ücretli öğretmenlik yapanların birçoğunun mesleğinin
öğretmenlik olmadığı herkes tarafından bilinmektedir.
Pazarlama mezunu olan kişilerin fen bilgisi öğretmenliği
yaptığı, uluslararası ticaret mezununun Türkçe
öğretmeni olduğu, hayvan yetiştiriciliği mezununun
sınıf öğretmeni olduğu bir sürecin içerisindeyiz. Oldukça
vahim olan bu durumun giderilebilmesi için bir an önce ücretli
öğretmenliğe son verilip gerekli atamaların yapılması
gerekmektedir.
İki
yüz bine yakın öğretmen açığının olduğu
millî eğitimde, üç yüz bine yakın öğretmenin atama için
bekletilmesi hiçbir biçimde açıklanamaz olaydır. Toplum olgusunu
bireylerin meydana getirdiğini unutmadan, toplumsal anlayışta
eğitimin bir numaralı yapıcı unsur olduğunu kabul
edersek, hedeflediğimiz toplumsal denge ve gelişmeye daha kolay sahip
oluruz.
Eğitim
fakültesini bitirerek atamasının yapılmasını bekleyen
genç öğretmenlerimizin, içinde bulundukları psikolojik, sosyal ve
ekonomik koşullarının düzeltilmesi; eğitim sistemindeki
öğretmen ihtiyacının acilen karşılanması için
Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104. ve 105. maddelerine
göre bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve
teklif ederiz.
1)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
2)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
3)
Tolga Çandar (Muğla)
4)
Sinan Aydın Aygün (Ankara)
5)
Atilla Kart (Konya)
6)
İhsan Özkes (İstanbul)
7)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
8)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
9)
Aylin Nazlıaka (Ankara)
10)
Ali Özgündüz (İstanbul)
11)
Rıza Türmen (İzmir)
12)
Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
13) Veli
Ağbaba (Malatya)
14)
Celal Dinçer (İstanbul)
15)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
16)
Malik Ecder Özdemir (Sivas)
17)
Turgut Dibek (Kırklareli)
18)
Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
19)
Bülent Tezcan (Aydın)
20)
Gürkut Acar (Antalya)
21)
Muharrem Işık (Erzincan)
22)
Salih Fırat (Adıyaman)
23)
Hurşit Güneş (Kocaeli)
24)
Erdal Aksünger (İzmir)
2.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir ve 22
milletvekilinin, Muğlada yapılması planlanan HES projelerinin
ve çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/95) (*)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Muğla
ilinin bazı ilçe ve beldelerinde yapılan ve yapılması
planlanan HES projelerinin, "doğal çevre üzerinde
yarattığı ve yaratacağı tahribatlar, cezai
sorumluluklar ile ekolojik, çevresel, hukuksal ve sosyal etkilerinin
araştırılması" amacıyla Anayasa'nın 98. ve
İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri uyarınca "Meclis
Araştırması" açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
Gerekçe
Özeti:
Muğla
İlinin bazı ilçe ve beldelerindeki su kaynakları üzerinde,
verilen bazı yargı kararlarına rağmen yapımı
devam eden ve yapılması planlanan HES'ler, doğayı geri
dönüşümsüz biçimde tahrip etmekte, madencilik, ormanlar, tarihsel alanlar
ve tarımda ciddi olumsuz gelişmeler yaşanmasının önünü
açmaktadır. Yörelerdeki verimli topraklar HES'lerle su altında
kalarak veya betonlaştırılarak zarar görmekte, çiftçiliğin
bir yaşam tarzı olduğu hesaba katılmayarak
"köylülük" saf dışı bırakılmakta,
kırsal nüfus azaltılmaktadır.
Antalya-Elmalı
yakınlarındaki Eşen Çayı'nın (Seki, Ören Çayı
olarak da anılır) denize ulaştığı alan, kuş
ve deniz canlılarının üremesine elverişli olduğundan "özel
koruma bölgesi" kapsamındadır. Yine aynı çay üzerinde
"Saklıkent Milli Park ve Doğal Sit Alanı"
bulunmaktadır. Son çevre düzenleme planına göre, HES projelerinden 26
tanesinin Eşen Çayı ve kollarında olduğu belirtilmektedir.
Fethiye
Çöğmen Köyü yakınlarından doğan
Diğer
3 HES projesi ise eskiden Fethiye yakınlarındaki, 1997-1999
yılları arasındaki HES inşaatı sırasında
kurutulan Karapınar Deresi üstündedir. Şu an derede, üzerindeki HES'i
çalıştırmak için Eşen Çayı'ndan taşınan su
akmaktadır. Yüz binlik plan revizyonunda bu bölgede, 2 tane daha HES
projesi görülmektedir.
"Yörede
anıt ağaç ve koruma statüsündeki sığla ve benzeri
ağaçların yok olmasını engellemek için" yöre
halkı ve bazı muhtarlar, Kültür ve Tabiat Varlıkları Bölge
Kurulu Müdürlüğüne başvurmuştur. Kurul müdürü, yaşanacak
çevre felaketini engelleyebilmek ve ilgili tespit
çalışmalarını yapmak için HES faaliyetinin yapılacak
araştırma raporlarının sonuçlarının
değerlendirilmesi aşamasına kadar 10.08.2011 tarihinde
durdurulmasına karar vermiştir.
Ancak
17.08.2011 tarihli 648 sayılı KHK kapsamında Kültür ve Tabiat
Varlıkları Kurullarının görevlerinin son bulmasını
müteakip, KHK gereğince yayın tarihinde yürürlüğe giren ve kurul
kararlarının, yeniden inceleme yapılıncaya kadar
geçerliliğinin devam edecek olmasına rağmen Muğla Bölge
Kurulu, 22.08.2011 tarihinde daha önce hiç durdurma kararı
vermemişçesine vatandaşların taleplerini reddederek,
muhatabın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olduğuna
dair ikinci yeni bir karar vermiştir. Böylelikle yörede faaliyet gösteren
şirkete fiili bir durum yaratılmıştır. Böylesine
kanunsuz ve suç niteliğine haiz uygulama ile kamu zararı
kaçınılmazdır.
Kızıldere'deki
Kargı Çayı Havzası, uluslararası literatürde endemik bir
tür olan Sığla (Günlük) ağacının doğal üreme
koridorudur. Şahit olduğumuz üzere, yörede ağaç keserek inşaat
hazırlıklarına geçen HES projesiyle su
akışının düzensiz hale gelmesi sonucu belli nem ve
sıcaklık koşullarında yetişebilen soyu tükenmekteki
Sığla ağacının varlığı ve üremesi ciddi
olarak tehlikededir. Uluslararası sözleşmelerle koruma altındaki
Sığla ağacının yok olmasına neden olabilecek
projenin, uluslararası mahkemelere başvurulması durumunda
şirketi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni mahkûmiyet ve yüksek tazminat
kararlarıyla baş başa bırakabileceği ortadadır.
Projeden, bitişiğindeki zeytin ağaçlarının
etkilenmemesi de mümkün değildir.
Kızıldere
Mevkii köy tüzel kişiliğinin Fethiye Orman İşletme
Müdürlüğü'ne 05.01.1999'da yaptığı resmî başvuruyla
"Piknik ve Mesire Yeri" olarak beş yıllığına
kiralanarak muhtarlıkça işletilmiştir. Sözleşmenin
bittiği 12.12.2003te uzatılması için tekrar
başvurulduğunda talep reddedilmiştir. 1999'da piknik alanı
olarak kullanılmasına izin verildiğinde, Kargı Çayı
üzerinde herhangi bir HES kurulma girişimi bulunmazken, 13.10.2003
itibariyle yörede santral kurmak amacıyla "As Enerji Ticaret
AŞ" tarafından alınmış izin vardır. Talebin
reddinin, santral kurma talebiyle ilgisi olup olmadığı sorusu
dikkat çekicidir. Yöredeki HES projelerinin bu bilgiler
ışığında Meclis Araştırma Komisyonu
kurularak araştırılması büyük önem arz etmektedir.
1)
Nurettin Demir (Muğla)
2)
Tolga Çandar (Muğla)
3)
Turgut Dibek
(Kırklareli)
4)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
5)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
6)
Ömer Süha Aldan (Muğla)
7)
Atilla Kart (Konya)
8)
Aylin Nazlıaka (Ankara)
9)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
10)
Erdal Aksünger (İzmir)
11)
İhsan Özkes (İstanbul)
12) Ali Özgündüz
(İstanbul)
13)
Celal Dinçer (İstanbul)
14)
Rıza Türmen (İzmir)
15)
Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
16)
Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
17)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
18)
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
19)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
20)
Bülent Tezcan (Aydın)
21)
Gürkut Acar (Antalya)
22)
Salih Fırat (Adıyaman)
23)
Hurşit Güneş (Kocaeli)
3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve
21 milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/96)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde
yaklaşık olarak 5 milyon 681 bin 663 SSK emeklisi, 1 milyon 781 bin
206 BAĞ-KUR emeklisi, 1 milyon 821 bin 357 Emekli Sandığı
emeklisi bulunmaktadır. Emeklilerimizin mağduriyetlerinin
belirlenmesi, sıkıntılarının
araştırılması, almış oldukları maaşın
düşük olması, banka promosyonlarından yararlanamamaları,
devlet ve üniversite hastanelerinde ücret, katkı payı vermeleri,
maaş farklılıklarının giderilmesi ve benzeri
uygulamalar ile emeklilerimizin içinde bulundukları
sıkıntıların araştırılması, Hükûmetin
uygulamalarından dolayı ortaya çıkan mağduriyetin tespiti,
bu sorunların giderilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi
amacıyla Anayasamızın 98'inci maddesi, İç Tüzüğün 104
ve 105'inci maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe çerçevesinde Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Ülkemizde
yaklaşık olarak 5 milyon 681 bin 663 SSK emeklisi, 1 milyon 781 bin
206 Bağ-kur emeklisi, 1 milyon 821 bin 357 emekli sandığı
emeklisi bulunmaktadır. Emeklilerimiz almış oldukları
maaşın düşük olması sebebiyle mağdur olmaktadırlar.
Bu yıl memurumuza ve emeklimize % 4+% 4 olmak üzere % 8 maaş
zammı yapılmış ancak vatandaşlarımızın
cebindeki enflasyona bakıldığı zaman %18 civarında
olduğu ve %8 lik zammın hiçbir anlam ifade etmediği
görülmektedir. Geçim sıkıntısı içerisinde olan
emeklilerimizin büyük bir bölümü çalışma ihtiyacı
duymaktadırlar.
Emeklinin
milli gelirden aldığı payı yasa değişikliği
ile iptal eden şimdiki hükümet çalışanlar ile emekliler
arasındaki gelir uçurumunu artırmış ve yine hükümet intibak
yasasını söz verdiği halde çıkarmamış ve
emeklimizi mağdur etmeye devam etmiştir.
Özellikle
kamuda çalışan işçi ve memurlara verilen banka
promosyonları emeklilere verilmemektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu; bankalar
ile protokol yaparak, banka promosyonlarından emeklileri de
yararlandırmalıdır.
Ülkemizin
imzaladığı ve taraf olduğu uluslararası
Çalışma Örgütü (ILO)'nun sendika özgürlüğüne ilişkin 87 ve
98 sayılı sözleşmelerinde, sendikal örgütlenme hakkı
düzenlenmektedir. Buna göre emeklilerin de sendika kurmaya ve toplu
sözleşme masasına oturmaya hakları vardır. Toplu
Sözleşme masasında emekliler de bulunmalıdır. Maaş
katsayısı ve taban aylığına yansıtılmayan
ödemelerden emeklilerimizde faydalandırılmalıdır.
Emekli
Sandığı, S.S.K, Bağ-kur emeklilerinin devlet ve üniversite
hastanelerinde ücret ödemeden, katkı payı vermeden muayene ve tedavi
olmaları; ortez, protez gibi araç ve gereçleri ile etken madde içeren
ilaçlarını ücret ödemeden almaları sağlanmalı,
eşdeğer ilaç genelgesi de kaldırılmalıdır.
Milli
Gelir dağılımından en düşük payı alan
emeklilerin, yaşadığı olumsuz ekonomik şartlardan biraz
olsun feraha erebilmeleri ve yaşanabilir bir hayat sürdürmeleri
emeklilerimiz en doğal hakkıdır.
1)
Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
2)
Mehmet Şandır (Mersin)
3)
Oktay Vural (İzmir)
4)
Özcan Yeniçeri (Ankara)
5)
Sinan Oğan (Iğdır)
6)
Erkan Akçay (Manisa)
7)
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
8)
Mustafa Kalaycı (Konya)
9)
Enver Erdem (Elazığ)
10)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
11)
Ali Öz (Mersin)
12)
Sümer Oral (Manisa)
13)
Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
14)
Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
15)
Koray Aydın (Trabzon)
16)
Muharrem Varlı (Adana)
17)
Ali Uzunırmak (Aydın)
18)
Celal Adan (İstanbul)
19)
Zühal Topcu (Ankara)
20)
Edip Semih Yalçın (Gaziantep)
21)
Ali Halaman (Adana)
22)
Bahattin Şeker (Bilecik)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
Bartın Milletvekili Muhammet
Rıza Yalçınkaya ve arkadaşları tarafından verilen,
Tutuklu gazetecilerin içerisinde bulunduğu sorunlarının tespit
edilerek, alınması gereken önlemlerin bir an önce belirlenmesi ve
ülkemizde basın ve ifade özgürlüğünün dünyaya örnek teşkil eder
hale gelmesi hakkındaki Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
10/1/2012 Salı günkü birleşimde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
10.01.2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 10.01.2012
Salı günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri
Bartın Milletvekili M. Rıza
Yalçınkaya ve arkadaşları tarafından, 06 Ekim 2011
tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"Tutuklu gazetecilerin içerisinde bulunduğu sorunlarının
tespit edilerek, alınması gereken önlemlerin bir an önce belirlenmesi
ve ülkemizde basın ve ifade özgürlüğünün dünyaya örnek teşkil
eder hale gelmesi" hakkında verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin, (20 sıra nolu) Genel Kurul'un bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 10.01.2012
Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin lehine İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Oyan.
OĞUZ OYAN (İzmir)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özel yetkili yargı terörü tüm toplumu tehdit etmeye devam
ediyor, başta özgür basın olmak üzere tüm muhalif sesleri susturmaya
yöneliyor. Sadece tutuklamalar üzerinden değil, daha da yaygın olarak
gazetecileri işlerinden ederek veya oto sansüre yönlendirerek.
Basın özgürlüğü demokrasinin
mihenk taşıdır, o yoksa demokrasi de yoktur. O
olmadığı içindir ki bugün özel yetkili savcılar cüretlerini
milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığına kadar
uzatıyorlar. Oda TV iddianamesinin eklerine bakabilirsiniz.
Demokrasi ve hukuk devleti
olmadığı içindir ki 2010 tarihinde kendi yaptığı
anayasa değişikliğini dahi uygulamayarak iktidar
kendi döneminin Genelkurmay Başkanını özel yetkili mahkemelere
teslim ediyor. Demokrasi ve hukuk devleti olmadığı içindir ki
Ana Muhalefet Partisi Lideri için dahi özel yetkili savcılar harekete
geçirilebiliyor. Sözün bittiği yerdeyiz. Oynanan tiyatro dramdan komedi
drama doğru ilerliyor.
Eğer
suçlama adil yargılamaya teşebbüs ise şimdi onu burada ben de
işleyeceğim değerli arkadaşlarım. size Sayın
Kılıçdaroğlunun yargı konusu yapılan, fezleke konusu
yapılan sözlerini okuyorum: Burada ön yargılı, siyasi
otoritenin emrinde olan yargıçların sadece oynadıkları bir
tiyatro var. Bunun adına Yargılama, demokrasi diyorlar. Bu ne
demokrasidir ne de adalet dağıtmadır. Tutuklu milletvekillerinin
kaçma imkânları yok. Zaten kaçamazlar, ülkelerini seviyorlar. Onlar Biz
yargılanmayalım. demiyorlar, zaten yargılanıyorlar. Onlar
Parlamentoya gelip yeminlerini içerek Anayasanın 90ıncı
maddesinde ve diğer maddelerinde öngörülen kurallar içerisinde görevlerini
yapmak istiyorlar ama bu görevler maalesef bazı yargıçlar
tarafından engelleniyor. Onlara yargıç demeyi içime sindiremiyorum
çünkü yargıç vicdanıyla hareket eden kişi demektir, yargıç
toplumun beklentilerini, duygularını bilen ve ona saygı duyan
demektir. Vicdan
Anayasanın 90ıncı maddesi, Türkiye
Cumhuriyetinin imzaladığı uluslararası sözleşmeler
var. Bunları görmezlikten gelip Ben bildiğimi okurum, benim
bildiğim ve söylediklerim doğrudur. mantığıyla yola
çıkarsanız, adalet dağıtamazsınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım -devam ediyorum- eğer suçlama adil yargılamaya
teşebbüs ise bu Başsavcıyı, ilgili
Başsavcıyı derhâl, şu sözleri söyleyen Başbuğun
tutuklu yargılanmasını isabetli bir yol olarak görmüyorum.
diyen Başbakan hakkında bir fezleke düzenlemeye davet ediyorum.
Bakalım cüretini bu noktaya kadar taşıyabilecek mi? Ve size
şunu söyleyeyim: Silivri davaları Başbakanın Ben bu
davanın savcısıyım. diyerek çaktığı
işaret fişeği üzerinden, onun gölge
savcılığı altında yürütülmektedir ve bugün dahi
Başbakan şunu söylüyor bu, Kılıçdaroğluyla ilgili fezleke için:
Olması gereken olmuştur. diyor. Savcı konuşuyor, gölge
savcı ve ilave ediyor: Kılıçdaroğlunun bugün grup
konuşmaları da fezleke nedenidir. diyor. Kime söylüyor bunu? Kolluk
güçlerine ve özel yetkili savcılarına. Başsavcı
konuştu, derhâl harekete geçin.
Değerli
arkadaşlarım, bunun adına eğer demokrasi diyorsanız
bu ancak bir iki perdelik tiyatro olabilir. Eğer bu savcılar çok
istiyorlarsa Başbakana adil yargılamayı etkileme suçu
yanında başka suçlamalar da yöneltebilirler. Birkaç örnek vereyim:
Balıkesir SEKA fabrikasının satışında mahkeme
kararıyla saptanan usulsüzlükler ve yolsuzluklar için Başbakan için
derhâl harekete geçiniz. TÜPRAŞın ilk satış
işlemlerinde ayyuka çıkan ve mahkeme kararıyla iptal edilen
yolsuzluklar için derhâl Başbakan için fezleke düzenleyiniz. Gene
TÜPRAŞın sözde halka arz yöntemiyle halktan kaçırılan
Ofere, yani sağdıç Ofere yüzde 14,76 hissesini satan uygulama için
-ki mahkeme kararıyla da bunun usulsüzlüğü tespit edilmiştir-
derhâl fezleke düzenleyin. Kuşadası Limanının ihalesine
veya Çalık Grubuna tek katılımlı ihaleyle Sabah, ATV
grubunu ihale eden Başbakan hakkında derhâl fezleke düzenleyin.
İzmir Büyükşehir Belediyesi hakkında kendi belediye
şirketinin, kendi otoparkını alması üzerine fezleke
düzenlemeye cüret edenler bakalım ne yapacaklar burada, merak ediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu yargılama süreci, iktidarın rövanş
zihniyetinin dışa vurumudur. Daha ötesinde bir korku
imparatorluğu yaratma misyonunun açığa
çıkmasıdır. Bu, üstünlerin hukukudur; bu, yürütmenin hukukudur;
bu, AKPnin sıkıyönetim hukukudur; bu, iktidarın
sıkıyönetim savcıları ve mahkemeler eliyle hukuk
düzenlemektir; bu, Orta Doğuda egemen gücün maşası olmayı
içine sindiren, BOP Eş Başkanı olmayı iftihar vesilesi
yapan, bunun tüm muhalif unsurlarını ülkede TSK dâhil- temizlemeye
girişen büyük bir operasyonun parçasıdır; bu, bir
karşı devrim sürecidir; bu, örtük faşizmden açık faşizme
geçiş sürecidir.
Peki, bu süreçte özerk bir
erk olan yasama organı ve onun başkanı ne yapıyor? Acaba
yasama organının, yasama üyelerinin, yani Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyelerinin onurlarını, Meclisin itibarını
koruyor mu? Yani biz yürütme ve yargı karşısında
yasamanın özerkliğinden vazgeçtik, bir de bu itibar ve onur
meselesinin peşine düştük. Yani ne gezer? Öyle bir şey yok.
Yasama organının Başkanı, bizim ilettiğimiz bu medya
üzerine kurulan baskılarla ilgili, milletvekillerinin burada kürsüden
yaptığı konuşmaların Oda TV davasında sırf o
İnternet sitesinde yayınlandıkları için eklerinde suç
delili olarak sayılması konusunda Meclis Başkanını
göreve çağırıyoruz, diyoruz ki: Bu konuda HSYKya suç duyurusunda
bulun. Geriye, topu tacı atarak bize bir cevap veriyor ya da bu konuda
Adalet Bakanlığı için bir gensoru düzenlemeye
çalışıyoruz, yargının yasamaya müdahalesi
Anayasada
iki tane düzenleme var, biri madde 138 yasama yargıya müdahale edemez ama
madde 83 yargı da yasamaya müdahale edemez. Anayasa maddeleri
arasında üstünlük yoktur değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar) Meclis Başkanı temsil
ettiği organın şerefini korumakla birinci derecede yükümlüdür.
Ve
tabii, bu Mecliste 3.188 soru sorulmuştur hazirandan bu yana, bunlardan
717si yanıtlanırken 606 tanesi yanıtlanmayarak dosyasına
kaldırılmıştır. Meclis Başkanının bu
konuda yüksek sesle bir çağrı yaptığını
duyanınız var mı? Değerli arkadaşlarım, bu
yanıtlanmayan sorular arasında benim sorularım da var. Ben
İzmirde -burada Sayın Bakan da var şimdi- iki bakanın
Kültür ve Turizm Bakanı ile istifa etmiş Ulaştırma
Bakanına seçim harcamalarıyla ilgili soru sordum. Yanıt gelmedi
Meclisten. Onun üzerine 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu
üzerinden sordum. Sayın Bakandan bir yanıt geldi, çok ilginç,
yanıtta diyor ki, okuyorum, iki satır. Seçim döneminde bütün
seçmenlere değil 2 milyon 900 bin kişiye mektup
yollanmıştır. Bunun çok kabarık bir bütçesi vardır.
Bunun finansmanı neredendir, nasıldır? Bunları sorduk.
Sayın Bakan şunu söyledi, dikkatinizi çekerim, Bakan dinliyorsunuz
değil mi? Seçim döneminde bütün seçmenlere değil özellikle merkez
ilçede örnekleme yoluyla seçmene ulaşılmaya
çalışılmıştır. Organizasyon büyük ölçüde
kampanyayı destekleyen arkadaşlar tarafından
gerçekleştirilmiştir. Arkadaşlar kim, bilmek istiyoruz. Siyasi
Partiler Yasası, seçim hukuku
Ve İzmirde merkez ilçe yok Sayın
Bakan, Orduyla karıştırmayın, İzmirde metropol
ilçeler var, çok sayıdalar. Bir de Merkez ilçe örnekleme yolu. Örnekleme
kaç kişi, onu size tekrar sordum, sizden cevap gelmeden PTT sağ olsun
bana bir yanıt verdi, çünkü oraya da sormuştum. PTT diyor ki:
İzmirde AKPyle yapılan sözleşme uyarınca tam 2 milyon
904 bin 485 adet gönderi yapılmıştır. Bunların baskıları
yapılmıştır tarafımızdan, katlanması,
zarflanması vesaire, 720 bin lira para tahsil edilmiştir. Bu da çok
indirimli bir fiyat.
Şimdi,
ben sorularımı tekrar ediyorum: Bunun finansmanı nereden?
İki, siz nasıl milletvekiline yalan söylersiniz?
Sayın
Bakan, başka bir ifade bulamıyorum, siz, bana Sadece bir örnekleme
yapılmıştır, bütün seçmenlere gitmemiştir.
diyorsunuz, PTTniz bana imzalı yazısıyla Biz bu
anlaşmayı yaptık ve bu kadar. diyor.
Bunun
üzerine bir bakan istifa etmezse ne zaman eder değerli
arkadaşlarım? Ne zaman eder, onu soruyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yani
insan hakkı ve onurunun bir tarafa, siyasetin bir onuru yok mudur? Siyaset
illa bakan koltuğuna yapışıp kalmak mıdır?
Eğer bu açığa çıktıysa ki bunun arkasında Binali
Yıldırımın da aynı derece ve daha fazla
sorumluluğu vardır -Sayın Ulaştırma
Bakanının- çünkü PTT ona bağlı bir kuruluştur ve onun
üzerinden geçmiştir ve hak etmedikleri kadar indirim yapılarak da
olmuştur. Bunların cevabını bekliyoruz.
Yani
bir taraftan medya üzerine baskı yapacaksınız, bir taraftan
herkesin ağzını tıkayacaksınız, siyasete, ana
muhalefete, muhalefetin tümüne baskı uygulayacaksınız,
arkasından ileri demokrasi, ileri demokrasi anayasası
palavraları atacaksınız. Yağma yok! Kimse bu yalanlara
artık kanmaz!
Biz,
bu yalanlarla ülkenin yönetilemeyeceğini burada bir kere daha
haykırıyoruz ve sizi hakka, adalete davet ediyoruz. Umuyorum biraz
sesimiz duyulur.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Oyan.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) Sayın
Başkan
SIRRI
SAKIK (Muş) Bitsin, ondan sonra Sayın Bakan cevap versin.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Günay.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın, İzmir Milletvekili Oğuz Oyanın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; bugünlerde ülkemizin hukuk
düzeninde devrim niteliğinde bazı kararlar alınıyor.
Bazılarımızın hoşnut olmadığı
işlemler olabilir ama bütün Parlamentonun, demokrasiye inanan herkesin
gecikmiş de olsa, bugünlerde yaşanan bir olaydan ötürü, Türkiye'de
hukuk düzeninin demokratik hukuk devleti doğrultusunda gelişmesinden
ötürü bu kürsüden iyi şeyler söylemesini beklerdim.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul)- Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı
hakkında müzekkere düzenlemek ne zamandan beri sevinilecek bir şey?
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) -
Arkadaşlarımız inanılmaz bir infial içindeler. 12 Eylül
1980de bütün siyasi partileri kapatan ve Türkiyeyi
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sizden de korkmuyoruz, Hükûmetinizden de!
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) -
önce çeşitli
tuzaklara maruz bırakıp sonra çeşitli haksızlıklara
uğratan bir cunta kadrosu hakkında çok gecikmiş de olsa 2010
yılında yaptığımız anayasa
değişikliğinden sonra bir iddianame düzenlendi ve yargı
bunu kabul etti. Bütün Parlamentonun bunu, gecikmişliğin
altını çizerek, ayakta alkışlaması gerekir
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Kılıçdaroğlunun fezlekesiyle ilgili bir şey söyleyecek
misiniz?
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) -
ama arkadaşlar
inanılmaz biçimde Türkiyede hukuk düzeninde bir geriye gidişten söz
ediyorlar. Önce bunu herkesin dikkatine sunmak istiyorum.
Aslında
1991
(CHP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlarım,
12 Eylül darbesinin yargıya götürülmüş olmasıyla ilgili
OKTAY
VURAL (İzmir) Sizin darbenizin hesabını verin siz. Kendi
darbenizin hesabını verin siz. Siyasi soykalık yapmaya gerek
yok..
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) -
en önce sizin
memnuniyet ifade etmeniz gerekirken, bugün Türkiyede hukuk düzenini
karalayacak birtakım sözler söylemenizi çok
şaşkınlıkla takip ediyorum; birincisi bu.
OKTAY
VURAL (İzmir) - Baskı ve tehditlerinizin hesabını verin
önce Parlamentoya. Sizi sorguluyoruz.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - İkincisi, bir
arkadaşımız, biraz önce konuşan arkadaşımız
İzmirle ilgili bir zamandan bu yana bir iddiayı dile getiriyor:
Seçmenlerimize mektup yazmışız ve bu mektupları nereden ve
nasıl yazmışız?
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Parayı kim ödedi?
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Bakın, ben tabii
sadece bir mektup taslağı verdim arkadaşlarıma ve o
taslağı
Ben herkesin mektup aldığına rastlamadım
yani bazıları Aldık. dediler bazıları
Almadık. dediler. Resmî rakamlardan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Günay, bir dakika daha süre veriyorum.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Bitiriyorum.
Resmî
olarak, arkadaşlarımız olabilecek kadar çok yere
ulaşmışlar.
Şimdi,
siz siyaseti tepeden inme yapıyor, örgütlenme içinde ve arkadaş
kadrolarınızla birlikte yapıyorsanız ve bir seçmeninize
mektup bile yazamıyor ve yazanları da eleştiriyorsanız yazıklar
olsun size! (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Doğru konuşun. Parayı kim ödedi?
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Yani seçmene mektup bile
yazamıyor ve seçmene mektup yazmayı eleştiriyorsanız bütün
iddialarınızı, bütün yalan iddialarınızı ve bütün
yalan iddialarınızı ve ihbarlarınızı size aynen
iade ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OĞUZ
OYAN (İzmir) Yalan söylüyorsunuz! Yalan söylüyorsunuz!
OKTAY
VURAL (İzmir) Kızardınız Sayın Bakan,
kızardınız.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Günay.
Önerinin
aleyhine Muş Milletvekili Sırrı Sakık.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Bu siyasi yolsuzluktur. Parayı kim ödedi
Sayın Bakan?
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) Seçmene mektup
yazmışım. Senin cebinden mi çıktı?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın
Oyanın söz isteği var.
OĞUZ
OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, cevap hakkı istiyorum. Çünkü
resmî belgeyi çarpıtma var.
BAŞKAN
Bir dakika Sayın Sakık
Bir dakika Sayın Sakık, bir
dakika
OĞUZ
OYAN (İzmir) - Resmî belgeyi çarpıtma vardır. Bu Bakanın
imzasını taşıyan belgeden bahsediyorum. Bu, bir suçüstü
durumudur.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, burası mahkeme
değil, versin mahkemeye.
OĞUZ
OYAN (İzmir) Bu bir suçüstü durumudur. Bakanın imzasını
taşımaktadır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, burası mahkeme
değil
OĞUZ
OYAN (İzmir) - Dolayısıyla burada gelip, bunu inkâr edemez.
Gelip burada ya özür dileyecek
Bunun cevabını vermemiştir.
BAŞKAN
Sayın Oyan, bir dakika
Size daha sonra söz hakkı vereceğim.
Lütfen,
buyurunuz Sayın Sakık. (BDP sıralarından
alkışlar)
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
Bartın Milletvekili Muhammet
Rıza Yalçınkaya ve arkadaşları tarafından verilen,
Tutuklu gazetecilerin içerisinde bulunduğu sorunlarının tespit
edilerek, alınması gereken önlemlerin bir an önce belirlenmesi ve
ülkemizde basın ve ifade özgürlüğünün dünyaya örnek teşkil eder
hale gelmesi hakkındaki Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 10/1/2012 Salı günkü birleşimde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
SIRRI
SAKIK (Muş) Değerli arkadaşlar, ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Her ne kadar aleyhte aldıysak da gruplar arası
anlaşmadan kaynaklı, böyle bir günde böyle bir önergenin aleyhinde
konuşmak züldür.
Ben
de Dünya Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle bütün gazeteci
arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum. Bir miktar
geçmişte benim de içinde bulunduğum bir alandan geliyoruz.
Şimdi,
Sayın Bakanım biraz önce buradan konuştu; sanki güllük
gülistanlık bir ülkede Bakanlık yapıyor. Daha birkaç gün önce,
sadece suçu ve günahı habercilik yapan 36 gazetecinin gece evlerine
operasyon yapıldı ve bu gazeteci arkadaşlarımız teker
teker İstanbuldan, Ankaradan, Diyarbakırdan, Vandan,
İzmirden, Türkiyenin dört bir tarafından 36 gazeteci alelacele gece
evinden alınarak tutuklandılar. Ben bu hafta sonu onları
Kandırada ziyaret ettim. Bu hafta sonu onları İstanbulda
ziyaret ettim. Yani bu ülkenin ayıbını hâlen demokratik bir
gelişim, demokratik bir dönüşüm, ciddi devrimler yapılıyor,
bunu kamuoyuna sunma vallahi biraz da vicdansızlıktır.
Biz
birbirimizi iyi tanırız, birbirimizi iyi biliriz. Yani Sayın
Başbakan dün akşamdan itibaren mesai arkadaşıyla ilgili
sarf ettiği düşünceleri keşke emekçi gazetecilerle ilgili sarf
etmiş olsaydı. Keşke sadece görevi gidip müvekkiline
avukatlık eden hukukçuların hukukunu savunabilmiş olsaydı.
Keşke sadece görevi belediye başkanlığı olan ve bundan
dolayı tutuklanan belediye başkanlarının hukukunu
savunabilmiş olsaydı. Keşke Sayın Başbakan,
mesaidaşı olan Sayın Generali ne kadar savunuyorsa,
meslektaşı olan 8 milletvekilinin hukukunu da savunabilmiş olsaydı
ve bu milletvekilleri, siz de nasıl, halkın iradesiyle buraya
yansıdıysanız, o milletvekilleri de halkın iradesidir, o
belediye başkanları da halkın iradesidir. Onlarla ilgili de,
demokratikleşmeyle ilgili de laflar etseydiniz ama bunu
yapmıyorsunuz. Bugün grup toplantısında, sadece şiddete
davetiye vardı, sadece Türkiye'nin toplumsal dokularıyla oynayarak
yeniden iç çatışmaya davetiye vardı. Ve sizin aranızda iki
gündür, ana muhalefet partisiyle iktidar arasında bir fezlekedir gidip
geliyor. Bütün cezaları lütfen bizim hanemize yazın. Yani Cumhuriyet
Halk Partisine giden fezlekeyi, rica ediyorum BDPnin hanesine yazın. (CHP
sıralarından alkışlar) AKPnin elinde de bir fezleke var.
Lütfen, o, Başbakana gelen fezlekeyi de benim haneme yazın.
Ayıptır, bunları konuşuyorsunuz, ayıp! Yani, gidin
bakın, komisyonlarda kaç tane, 15-20 milletvekilinin kaç tane fezlekeyle
karşı karşıya olduğunu görürsünüz. Her biri için yüz
yıl, yüz elli yıl isteniyor, üç bin yıla yakın cezayla
cezalandırılmak isteniyoruz ama burada gündemi çarpıtmak, burada
çıkıp hamasi nutuklarla olmaz. Siz iktidarsınız, hesap
vereceksiniz. Siz iktidarsınız, sizin eğer ülkenizde
haksızlık ve hukuksuzluk varsa, bunların hesabını
sizden biz sorarız. Sorduğumuz zaman da bizi emir kipleriyle tehdit
etmek, bugün satır aralarından bizleri hedef göstererek Sizleri
cezalandırırız
Sayın Başbakan, siz ve grubunuz,
bütün Türkiye halkı bizi çok iyi tanır, nereden geldiğimizi de
bilir, burada, egemen güçlere teslim olmadığımızı siz
de bilirsiniz ki, biz buradan alınıp gittik, uzun yıllar demir
ve beton yığınları arasında kaldık. Boyun
eğeceksiniz. dediler, Eğmeyiz. dedik. Bir canımız var,
onu da feda ederiz. deriz, bunu siz bilirsiniz ve bize dönüyorsunuz ki
Bütün
kutsal kitaplar sabırdan bahseder, Allahuteala da sabırdan bahseder,
peygamberler de sabırdan bahseder ama bu sabır sadece mağdurlar
içindir. Uluderede insanlar katlediliyor, sizi eleştiriyoruz, bizi tehdit
ediyorsunuz. Peki, sizi eleştirmeyip de kimi eleştireceğiz, ne
yapacağız? Yani geçmişe dönüyorsunuz, diyorsunuz ki: Mustafa
Muğlalı olayında 33 tane insan öldürüldü, Cumhuriyet Halk
Partisi döneminde oldu. Peki, günaydın! Bu 35 insan da hangi iktidar
döneminde oldu? Kaç gün önce; siz iktidar değil miydiniz? O gün orada o
masum köylülerin ensesine silahlar dayanarak tetikler çekiliyordu ama yıl
2011 ve on ikiye iki kala, gece buradan emirler yağıyor ve buradan
F-16lar, uçaklar havalanıyor, F-16lardan bu işaret
parmağıyla düğmelere basıyor, 35 masum Kürt insanı
katlediliyor ve ölenlerin birçoğunun eli ve kelimeişehadet
getirdikleri için parmakları böyleydi ve o tuşlara basan zalimler de
kelimeişehadet parmaklarıyla tuşlara basıyordu ve masum
Kürt insanları katlediliyordu. Adına Kürt dediğimizde bölücü
diyorsunuz. Peki, bunlar nereden geldiler? Kürt değiller miydi? Bu
insanlar bu ülkenin vatandaşları değil miydi? Nasıl
katledildiler? Siz yapay sınırlarla
Sınırlara mayın
koymuşsunuz, dilimize mayın koymuşsunuz, kimliğimize
mayın koymuşsunuz, Gelin, bu mayınlara biat edin. diyorsunuz.
Topraklarımızı bölmüşsünüz,
parçalamışsınız. Tarlası İranın
sınırında, Irakın sınırında, Suriyenin
sınırında ama kendisi Uluderede bir köyde. Şimdi, böyle
bir zalimane bir politika olur mu? Bunları sarmanız gerekirken, bu
sorunu çözmeniz gerekirken ama mesaidaş arkadaşlarınıza
zaman ayırıyorsunuz ve -buradan bir arkadaşımız da
söyledi- acılarımızı kan parasıyla ödeştirmeye
çalışıyorsunuz. Kan parası ilkel bir paradır, kan
parası hukuka, insanlığa karşı bir vahşet
parasıdır. Siz gerçekten şunu yapamaz mıydınız?
Nedir bu kibirliliğiniz? Bir günah işlendi, bu günahtan dolayı
ailelerden ve bir halktan özür dileme geleneği yok mudur sizde? Sayın
Başbakan çıkıp Evet, biz Türkiyedeki bu vahşetten
dolayı bu ailelerden özür diliyoruz. Bu aileler ve bu halk, bu
coğrafyada uzun yıllardır acılar çekti, biz bundan
dolayı özür diliyoruz. deseydi ne olurdu? Selahattin Demirtaşa
saldırmak, Gültan Kışanaka saldırmak, BDPye
saldırmak ahlaki midir, vicdani midir? Bu işin sorumluları onlar
mıdır? Siz bize açıklayacaksınız, yani oradaki görevde
olan alay komutanını görevden alarak bu işin üstünü
örtemezsiniz. Kim yaptı, kim etti? Bunu bir bütün olarak bileceksiniz.
Yani, o işaret parmaklarıyla nasıl ki o insanlar katledildi,
onları bilmek bizim hepimizin hakkı.
Ve
orada yaşları on iki-on beş arası olan 9 tane çocuk var.
Düşünün, el vicdan! Yani, siz eğer randevunuza beş dakika geç
kalsanız, dönersiniz o şahsiyete: Sizden özür diliyoruz, biz
beş dakika geciktik. Şu kapıda gayriihtiyari 2 insanın
kolu birbirine değse, dönüp 10 kez özür diliyorsunuz. Peki, bir halktan,
bir aileden neden özür dileme erdemliliğini göstermiyorsunuz? Çünkü sizde
beyazlık ruhu var, sizde üstünlük kültürü var. Biz nasıl
aşağılanan bir halktan özür dileyebiliriz? Böyle bir ruh
hâliniz var. Onun için o çocuklar, daha çocuktu. Sizin on iki
yaşındaki, on üç, on sekiz, yirmi yaşındaki
çocuklarınız gece eve gelmediğinde hepiniz kudurursunuz,
ayaklanırsınız. Ama o çocuklar öldüğü zaman nereye
gidiyordu? Bir kontör parası almaya. Onlar nereye gidiyordu? Üniversitede
okuyan 2 kardeşine burs şeklinde para gönderen çocuklardı. Ama
ne yazık ki, siz bunları anlayabilecek noktada değilsiniz; çünkü
ruh hâliniz farklıdır.
ŞUAY
ALPAY (Elazığ) Kim anlamaz kim, hangimiz anlamayız?
SIRRI
SAKIK (Devamla) Anlıyorsanız çözün.
ŞUAY
ALPAY (Elazığ) Hesaplaşın bakalım.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Anlıyorsanız çözün.
ŞUAY
ALPAY (Elazığ) Hangimiz anlamıyoruz?
SIRRI
SAKIK (Devamla) Anlıyorsanız çözün gidin.
ŞUAY
ALPAY (Elazığ) Kendinizle yüzleşin.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Oraya gidin konuşun.
ŞUAY
ALPAY (Elazığ) Yüzleşin kendinizle.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Buralarda bu kürsülerde, bu koltuklarda laf atmak kolay. Ben
sizi göreve davet ediyorum, ben sizi vicdana davet ediyorum.
ŞUAY
ALPAY (Elazığ) Hepimiz vicdana davet ediyoruz.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Ben, o ailelerle empati yapmaya davet ediyorum. Bu sorun
sadece benim sorunum değil, bu sorun hepimizin ortak sorunudur, bu ortak
sorunda hepimizin ortaklaşması gerekir. Hepimizin, birbirimizi tehdit
ederek, birbirimizi elimizdeki yargıyla, polisle tehdit ederek bu sorunu
çözemeyiz. Vallahi ne kimse yargıdan ne de polisten ne de o
üniformalı, gelip burada bize ters bakan üniformalılardan kimse
korkmuyor. Korktuğumuz tek bir şey vardır, vicdanımız
ve inançlarımızdır.
Teşekkür
ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.
Sayın
Oyan buyurunuz efendim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyanın,
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
OĞUZ
OYAN (İzmir) Teşekkür ediyorum.
Şimdi
Sayın Bakan, burada bir suçüstü durumu var. Siz gerçekleri gizlemek
istediniz, bu gerçekler açığa çıktı. Gerçekleri niçin
gizlemek istediniz? Çünkü, açığa çıkmasından çekindiniz.
Önce cevap vermediniz, ancak Bilgi Edinme Hakkı Kanunu üzerinden gidince
cevap vermek zorunda kaldınız. Saklama ihtiyacınız nereden
doğdu? Şimdi peki bu suçüstüden sonra nasıl bir tutum
takınıyorsunuz burada? Pişkin bir tavır, fütursuz bir
tavır, pervasız bir tavır ve karşı suçlama. Nedir?
Bizi kıskanıyorsunuz, siz de yazsaydınız. Benim derdim
şu değil. 2 milyon 904 bin seçmene yazdınız, ben bunun
finansmanı nereden diye soruyorum size. Gayet basit bir soru, baştan
beri sordum. Normalde 50 kuruştur PTTnin tarifesi, 1,5 milyon eder. Bunun
içinde, kırtasiyesi, baskısı, katlaması, zarflaması
yoktur. Yani 2 milyon küsurdur bunun maliyeti. Böyle bir finansman yüzünden
birçok ülkede hükûmetler devriliyor. Siyasetin kaynağını
açıklayamadığı bu tür bağışlar yüzünden
Türkiyede değil ama başka ülkelerde hükûmetler, başbakanlar
devriliyor. Bir Bakan buraya gelip E, siz de yapsaydınız. diyor.
Laf mı? Kaldı ki yanıtı yalan bir yanıt.
Bakın,
ben, PTTnin size yanıtını biraz daha okuyayım: AKP 1inci
bölge milletvekili adayı Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay
ile 2nci bölge adayı Ulaştırma eski Bakanı Binali
Yıldırımın mesajını içeren 2 milyon 904 bin 485
adet gönderi, AKP İzmir il teşkilatından Ömer Cihat Akay ile
yapılan 25/5/2011 tarihli sözleşme kapsamında PTT bünyesindeki Birleşik
Posta Sisteminde basılıp, katlanıp, zarflanarak
dağıtımı yapılmıştır. Bu
doğrultuda 2/6/2011 tarihinde İzmir Posta İşletme ve
Dağıtım Başmüdürlüğü tarafından baskı bedeli
-KDV hariç- 162.680 avro
Niçin
avro? İzmir Büyükşehir Belediyesi durak ihalesini avro üzerinden
yaptı diye şu an yargılanıyor. Niçin avro?
Devam
ediyor:
ve dağıtım bedeli -KDV dâhil- 278.830 TL
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OĞUZ
OYAN (Devamla) Bitiriyorum.
BAŞKAN
Lütfen bitiriniz.
OĞUZ
OYAN (Devamla)
toplam karşılığı olarak da 720 bin
TL tahsil edilmiştir. diyor. Yani burada 20 kuruş üzerinden bir
hesap yapılmış
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Ne var bunda?
OĞUZ
OYAN (Devamla) Yani yalanı savunmayın.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Neresine takıldığını
söyle.
OĞUZ
OYAN (Devamla)
oysa PTTnin tarifesi
sadece katlanmış gazeteler 20 kuruşa gidiyor. İzmir il
teşkilatımız bizim 50 kuruştan aşağı
herhangi bir şey yollayamıyor yani buradaki 720 bin de kamunun zarara
uğratılması pahasına yapılmış bir
iştir. Yani bütün bunlar 2 Bakanı da istifaya zorlar.
Onurlu
bir iş yapacaksanız Sayın Bakan -hayatınızda bir ilk
olsun- istifa ediniz, o koltuğu boşaltınız. (CHP
sıralarından alkışlar) Türkiyede bir ilki
gerçekleştiriniz; yalanınız açığa çıkmıştır,
bu yalanla artık orada oturamazsınız.
OKTAY
VURAL (İzmir) Belki Bakan cebinden ödemiştir ya!
OĞUZ
OYAN (Devamla) Benim bundan sonra da bunun peşini
bırakmayacağımdan emin olunuz, grubumuz da bunun peşini
bırakmayacaktır.
İlginiz
için teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Oyan.
Lehte
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bakın, iddialara
Sayın Bakan cevap verdi, arkasından Sayın Oyana söz verdiniz.
Sayın Bakan bu iddialara cevap vermek istiyor, izin verirseniz
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Bakan parmak kaldırıyor zaten.
BAŞKAN
Sayın Şandır, Sayın Bakanın söz istediğini
görmedim. Sayın Bakan isterse tabii ki veririm, neden vermeyeyim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şandır değil efendim.
Şandır burada efendim.
BAŞKAN
Pardon, çok affedersiniz Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Bakan istiyor efendim orada.
BAŞKAN
Tabii ki Bakana, Hükûmete ben söz veririm, niye vermeyeyim.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Arkadaş Bakanın avukatı.
BAŞKAN
Lütfen
Buyurunuz
Sayın Günay.
3.- Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın, İzmir Milletvekili Oğuz Oyanın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; Sayın Oyan,
İzmirde seçimler sırasında bütün seçmenlerimize mektup
gönderildiği konusunda bir iddiayı neredeyse bir yolsuzluk
olayına dönüştürmeye çalışıyor.
Şimdi,
biz 2 Bakan -o sırada 2 aday- mektup yazdık evet ve bunun
finansmanını ve örgütlenmesini tamamen il sağladı. Bir
mektup kime gitti, ne kadar kişiye gitti ya da gitmedi, bunu benim birebir
takip etmem, ilgilenmem söz konusu değil. Ben, bazı seçmenlerin
aldığını, bazı seçmenlerin
almadığını gördüğüm için bir kısmına gitti
yani biz özellikle, Konak diyeceğim, büyük ilçelerde, merkez
saydığım ilçelerde bir kısmına gitti. O yüzden
Örnekleme yoluyla gitti. dedim. Resmî rakam herkese gönderildiğini
söylüyor, ben herkese gittiğine -gitmişse çok sevinirim-
rastlamadım ama böyle söylüyor.
Biz,
milyonlarca üyesi, yüz binlerce dayanışmacı, seçim
çalışmacısı olan bir büyük siyasi yapıyız.
Elbette, bir dayanışma içinde bütün bunlar finanse ediliyor
Türkiyede, her yerde olduğu gibi.
Arkadaşlarımız,
seçimler sırasında, İstanbulda, benim eski seçim bölgemden bir
belediye başkanı arkadaşımız ve birkaç
arkadaşıyla birlikte flash bellek getirdi gençlere dağıtılmak
üzere, bunu da şık bir keseye koymuşlar. Bazı
arkadaşlarımız Altın dağıtıyorlar. dedi.
Siyasette, bakın, aynı seçim bölgesindeyiz ve çok kez yüz yüze
geliyoruz ve birbirimizin haklı taleplerine destek olmaya
çalışıyoruz. Kimse kimsenin, böyle Yalan söylüyor, onursuzca
davranıyor. gibi haysiyetiyle ilgili şeyler söylemesin. Bunlar
ayıptır ve insan bunlardan utanır.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Senin yaptığın ayıp değil mi?
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) Ben, siyasi
hayatı Türkiyenin önünde yıllardan beri bilinen bir insanım,
yirmi beş yıldan bu yana Parlamento dışındaydım.
Bazı arkadaşlar sadece bulundukları koltuklardan güç
alırlarken, ben kendi fikirlerimle ve namusumla ayakta durdum.
Hayatım boyunca veremeyeceğim bir tek kuruşun, kamu malından
benim kasama, keseme girmiş bir tek kuruşun hesabı yoktur. Bunu
en iyi Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarım bilirler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Eğer içlerinde bilmeyen varsa
çok utanırım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Kaç para harcadınız Sayın Bakan cebinizden
acaba?
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) Yani, böyle birbirimize karşı
haysiyet cellatlığında bulunmayalım. Yapılan seçmene
saygıdan ibarettir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Kaç para harcadınız cebinizden Sayın Bakan?
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) Seçmene bir mektup
yazılmıştır ve koskoca bir İzmir örgütü bunu kendi
arasında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OĞUZ
OYAN (İzmir) Yalan, bu da yalan!
OKTAY
VURAL (İzmir) Kaç para harcadınız cebinizden Sayın Bakan?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Günay.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) Bitiriyorum
BAŞKAN
- Son cümlenizi alalım.
OĞUZ
OYAN (İzmir) Bu da yalan!
OKTAY
VURAL (İzmir) Şahsi seçim kapmayanız için ne kadar para
harcadınız?
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) Yani bunu, bir seçmene
mektubu bile eğer kendi aranızda dayanışmayla finanse
edemiyor -ve tekrar söylediğimi söylüyorum- bunu
kıskanıyorsanız sizin için çok üzülürüm. Genel Kurulu
OĞUZ
OYAN (İzmir) Bu da yalan Sayın Bakan, bu söylediğiniz de
yalan!
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) Ya bu yalan
sözcüğünü kullanırken biraz lütfen dikkatli olun.
OĞUZ
OYAN (İzmir) Onu örgüt finanse etmedi, finanse eden şirket de
battı. Onu örgüt finanse etmedi, bu da yalan.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) Bu yalan
sözcüğünü kullanırken
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Günay.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Bakan, siz cebinizden harcama
yaptınız mı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Siz ne kadar harcadınız?
BAŞKAN
- Konu kapamıştır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
Bartın Milletvekili Muhammet
Rıza Yalçınkaya ve arkadaşları tarafından verilen,
Tutuklu gazetecilerin içerisinde bulunduğu sorunlarının tespit
edilerek, alınması gereken önlemlerin bir an önce belirlenmesi ve
ülkemizde basın ve ifade özgürlüğünün dünyaya örnek teşkil eder
hale gelmesi hakkındaki Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 10/1/2012 Salı günkü birleşimde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
- Grup önerisinin lehine Mersin Milletvekili Sayın Şandır.
Buyurunuz
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, bu tartışmanın arasına girmek
istemezdim ama bir şekil şartının yerine gelmesi gerekiyor.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu grup önerisi lehinde söz
almış bulunuyorum. Sizleri ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Grup
önerisinin talebi: Tutuklu gazetecilerin içerisinde bulunduğu
sorunların tespit edilerek alınması gereken önlemlerin bir an
önce belirlenmesi ve ülkemizde basın ve ifade özgürlüğünün dünyaya
örnek teşkil eder hâle gelmesi hakkında bir komisyonun kurulması
talep ediliyor. Bu talebin gündeme alınması için grup önerisi
veriyorlar. Grup önerisinin kabulü, reddi konusunda bildiğimiz
gelişmenin, mukadder gelişmenin yaşanacağını
biliyoruz ama bunu vesile yaparak ülkemizin çok temel bir sorunu üzerinde
konuşmak imkânına sahip olmayı da önemli görüyorum. O konu,
basın özgürlüğü.
Değerli
milletvekilleri, basın özgürlüğü Türkiyenin her kesimi için,
iktidarıyla muhalefetiyle tüm siyaset kurumu için en önemli bir
değerdir ve ortak paydadır. Basın özgürlüğünü gerçekleştirememiş
bir ülkenin, bir toplumun ortak aklı üretmesi, doğruları
yapabilmesi, yolsuzlukları sorgulayabilmesi, toplumun beklentilerini
dillendirebilmesi, daha kısacası sistemin sağlıklı
işlemesini temin edebilmesi mümkün değil. Basın özgürlüğü,
gerçekten, her türlü baskı, tehdit, yönlendirme, sansür ve
cezalandırma baskısından kurtarılması;
düşüncenin, fikrin, ifadenin özgürce topluma sunulabilmesinin olmazsa
olmaz bir temel şartıdır, çok temel bir insan hakkı, medeni
toplumların ulaştığı çok önemli bir
gelişmişlik standardıdır.
Bakınız
değerli milletvekilleri, Türkiyede basın özgürlüğünün gittikçe
geriye doğru gittiği hususu artık toplumun tüm kesimleri
tarafından ısrarla ifade edilmektedir. Tutuklu gazetecilerin
sorunlarının tartışılması önemli ama ondan da
önemlisi basın özgürlüğünün, ifade
ve basın özgürlüğünün standartlarının Türkiyede her
yıl geriye düşmüş olması çok daha önemli bir hadise.
Biz,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak her defasında, her zeminde ısrarla
ifade ediyoruz. Milletin iradesine, milletin iradesiyle oluşmuş
Parlamentoya ve bu Parlamento içerisinden çıkmış siyasi iktidara
hukuk dışı yollardan bir müdahaleyi asla tasvip etmiyoruz,
doğru bulmuyoruz. Dolayısıyla, milletin iradesini ortadan
kaldırmak için silahlı terör örgütü kurmak, darbecilik yapmak
suçlamasıyla gazeteci veya diğerleri bir itham altında bugün. Tutukluluk,
cezalandırmaya dönüşen bu süreçleri kabul edebilmek mümkün
değil. Milletin iradesini savunalım, terörle mücadeleye koşulsuz
destek verelim ama bu iki ortak değer adına biz basın
özgürlüğünü kısıtlamayı bir yol olarak görürsek
yanlış yapmış oluruz. Basının özgür
olmadığı, basının toplum adına, toplumun
beklentilerini, haklarını dile getirmediği, muhalefetin
görüşlerini, tenkitlerini dillendirmediği, yazamadığı,
konuşamadığı bir ülkenin gelecekle ilgili iddialarına
inandırabilmek, inanmak mümkün değildir. Bu konuda Türkiye maalesef
her geçen gün geriye doğru gidiyor.
Buraya
gelirken bir inceledim bu konuda, mesela bugün dolayısıyla, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla Sayın
Cumhurbaşkanı diyor ki: Özgür bir basının mevcudiyetinin
ve basının her türlü yönlendirmeden ve baskıdan uzak bir
şekilde görevi yerine getirmesinin
Bu bir sorun ki Sayın Cumhurbaşkanı
bu konuyu öne çekiyor. Gerçekten bu bir sorun. Şu kadar gazeteci tutuklu
falan, bu tartışmaların içerisine girmeden söylüyorum. Ama bugün
yazdıklarından dolayı, düşündüklerinden dolayı, hatta
tasavvurlarından dolayı, hayallerinden dolayı terör örgütü üyesi
olmak suçlamasıyla cezalandırmaya dönüşen uzun tutukluluk
hâllerini Türkiyeye yakışır bulabilmek mümkün değildir.
Yine
aynı şekilde Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: Basın
özgürlüğünün ve ifade hürriyetinin korunması ve geliştirilmesi
demokratik toplum düzeninin en önemli gereklerinden biridir. Böyle bir ihtiyaç
var ki Sayın Cumhurbaşkanı bu gerekliliği ifade etmek
gereğini duyuyor.
Bugün
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Parlamento Muhabirleri Derneği
bildiri yayınlıyor, diyor ki: Biz 10 Ocağı eskiden bayram
günü olarak kutlardık, Çalışan Gazeteciler Bayramı olarak
kutlardık ama bayram olarak kutlamak imkânı kalmadı. Bu kadar
gazeteci tutukluyken, gazetelerin üzerinde, gazetecilerin üzerinde bu kadar
baskı varken, bunu bayram olarak kutlayabilmek mümkün değil.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce de ifade ettim, bu Parlamento, bu Genel Kurul,
içinde bizim de bulunduğumuz bu Genel Kurul burada aldığı
kararlarla basın sahiplerinin, basın
çalışanlarının yıpranma hakkını elinden
aldı.
Değerli
milletvekilleri, sizler adına önemli bir hususu dillendiriyorum. Bugün her
partinin kutladığı Çalışan Gazeteciler Gününde
hatırlanması, yani gerekiyorsa özür dilenmesi gereken bir hususu
söylüyorum: Yıpranma hakkını gazetecilerin elinden aldık.
Hâlbuki gördük ki gazeteciler işte Van depreminde hayatını
kaybediyor, yangında hayatını kaybediyor. İşsizlik tehdidi
her gazetecinin üzerinde bugün bir Demoklesin kılıcı gibi
sallanıyor. Sendikal güvenceden yoksun gazeteciler, sosyal hakları
yetersiz. Bu sorunların çözülmesi yönünde, bu Parlamentonun, gazetecilere,
daha doğrusu kendi geleceğimize bir borcu var, bir sorumluluğu
var. Bu sebeple söylüyorum.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten ülkemizin birçok sorunu var. Bu sorunların
çözümü konusunda ortak aklı üretmek bir mecburiyetse bu mecburiyeti
karşılayabilmek için basının özgür olması gerekiyor.
Eğer farklı düşünceleri, içinde hakaret olmayan tenkitleri,
toplumun beklentilerini, basının üzerinden
toplumsallaştıramazsak, topluma duyuramazsak, iktidarın önüne
koyamazsak, o zaman geleceğimizle ilgili endişelerimiz gerçekten her
geçen gün büyüyecektir. İşte bugün de Sayın
Cumhurbaşkanının ifade ettiği -Sayın
Başbakanın da ifadeleri var- Sayın Başbakanın ifade
ettiği ve gazetecilerin ifade ettiği basın özgürlüğü
konusundaki endişelerimiz, maalesef Meclisimizin her an gündemini meşgul
edecek boyuta ulaşıyor. Türkiyemiz, bakınız,
uluslararası düzlemde basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü
kriterleri noktasında hızla sorgulanıyor. Her geçen gün daha
geriye düşüyor. Bu konuda Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi
Parlamenterler Meclisi Başkanı Sayın Çavuşoğlu burada
konuştu ama aynı meclisin Türkiyeyi suçlayan raporları var,
Avrupa Birliğinin raporları var, uluslararası gazetecilerin bu
konudaki raporları var. Bu sebeple söylüyorum: Değerli milletvekilleri, basın
sorun içerisinde olduğu sürece demokrasimizin ileri demokrasi
aşamasına geçebilmesi mümkün değil. Ve bir başka şey
daha ifade etmek gerekirse: Siyasi iktidarın sayısal
çoğunluğu muhalefet partilerinin bu noktada ve buna benzer noktalarda
buraya getirdiği her talebi reddetmeyi bir usul hâline getirirse gerçekten
Türkiye'nin sorunlarının çözümü konusunda, ortak aklı üretmek
konusunda topluma karşı verdiğimiz sorumlulukları yerine
getirmek konusunda bu Meclisin yapabileceği çok fazla bir şey
olmayacaktır endişesindeyim.
Bu sebeple bu önerge
doğrultusunda veya bir başka sebeple basının
sorunlarının, basın özgürlüğü sorunlarının
araştırılması, alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi için Meclisimizde bir komisyon kurulmasını biz de talep
ediyoruz Milliyetçi Hareket Partisi olarak; hem basın
çalışanlarının sorunlarının
araştırılması hem basın özgürlüğünün
sorunlarının araştırılması hem de bu tutuklu
gazetecilerin gerçekten Türkiye'ye yakışmaz bu özgürlük
çığlıklarının dikkate alınması için bir
komisyonun kurulmasını çok önemsiyoruz, biz de talep ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Bu arada şunu da söylemek gerekir: Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu her defasında, millî iradeyi temsil ettiğini ve millî
iradenin gücüyle burada bulunduğunu övünerek ifade ediyor. Madem böyle,
milletin iradesiyle milletvekili olmuş insanların hâlâ ısrarla
tutukluluk durumlarının devam ettirilmesine sizin de itiraz etmeniz ve
gerekeni yapmak gibi bir sorumluluğunuz olduğunu size
hatırlatmak istiyorum. Bu, Türkiye'ye yakışmıyor.
Türkiye'de bugün, genelkurmay başkanlarının bile silahlı
terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlandığı bir ülkeyi yönetmiş
olmak bence size de yakışmıyor. Buna da tedbir geliştirmek
gerekiyor.
Ve tekrar ediyorum:
Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve tutuklu gazetecilerin
sorunları ile tüm gazete çalışanlarının, gazetecilerin
sorunlarının araştırılması için bir komisyon
kurulmasını onayladığımızı,
desteklediğimizi ve talep ettiğimizi ifade ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz
Sayın Şandır.
Aleyhte Çankırı Milletvekili
İdris Şahin.
Buyurunuz Sayın Şahin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP
grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri
saygıyla selamlıyorum.
CHP, grup önerisiyle, tutuklu gazetecilerin
durumunun araştırılmasıyla ilgili verilen
araştırma önergesinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugünkü
gündemine alınmasını talep etmektedir. Öncelikle
araştırma önergesinde bahsedilen olayların, tutuklu
gazetecilerin durumunun tamamen yargıyı ilgilendiren bir konu
olduğunu buradan ifade etmem gerekiyor.
Bu kürsüden hemen her gün Anayasanın
138inci maddesi ihlal edilmekte. Anayasanın 138inci maddesi son derece
açıktır ve mahkemelerin
bağımsızlığını düzenlemektedir. Maddede
Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve
hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ,
makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında
mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye
ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde
yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz,
görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
denilmektedir. Bu hükmün sürekli ihlal edildiğini maalesef Meclisimizde
görmekteyiz. Buradan yargıya müdahale anlamına gelecek
konuşmalar sürekli yapılmaktadır. Yargının
verdiği kararların eleştirilmesi elbette ki mümkündür ancak
yargıya müdahalede bulunmaya yönelik, kamuoyunda bilinen davaları
etkilemeye yönelik beyanlarda bulunmak ve yargıya intikal etmiş bir
konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşme yapmak, soru sormak, hatta
herhangi bir beyanda bulunmak Anayasamıza göre de mümkün değildir.
Yargının
gerçekleştirdiği soruşturmaları AK PARTİyle,
Hükûmetle ilişkilendirmek, adil yargılamayı etkilemeye yönelik
beyanlarda bulunmak, yargının yıpratılmasına yönelik
açıklamalar yapmak, kapsam itibarıyla çok geniş ve çok ciddi
suçlamalar ihtiva eden, binlerce sayfa delilden ve yüzlerce sanıktan
oluşan bu davalarda gerçeği ortaya çıkarmaya yönelik
çalışan yargı mensuplarımıza da büyük bir
haksızlıktır.
Değerli
milletvekilleri, gazetecilerin yazdıkları yazılar sebebiyle
tutuklu ve hükümlü olarak cezaevinde bulunduğu iddiası sürekli olarak
Meclis kürsüsünden ve haricen tekrarlanmaktadır. Türkiyede son dönemde
basın özgürlüğünün kısıtlandığı yönünde
eleştiriler yoğun bir şekilde yapılmaktadır. Bu iddia
ve eleştirileri kabul etmemiz mümkün değildir.
Cezaevlerindeki
basın mensubu tutuklu ve hükümlü sayısı konusunda bazı
sivil toplum kuruluşlarınca sağlıklı verilere
dayanmayan çeşitli rakamlar verilmektedir. Bunlar arasında medyada en
çok gündeme gelen, Türkiye Gazeteciler Sendikası tarafından
yapılan açıklamadaki 72 gazetecinin tutuklu ve hükümlü olduğu
yönündeki haberlerdir.
Bu
konuda gerekli tespitleri yaparak konuyu kamuoyuna Adalet
Bakanlığı duyurmuştur. Türkiye Gazeteciler
Sendikasının listesinde tutuklu ve hükümlü olduğu belirtilen 72
isimden 3ünün cezaevlerinde kaydına rastlanmadığı,
6sının ise tahliye edildiği açık şekilde tespit
edilmiştir. Listede yer alan isimlerin 63ü hâlâ cezaevindedir. Bu 63
isimden 36sı hakkında dava açılmış ve bunların
18iyle ilgili mahkûmiyet kararları verilmiştir. 27 kişi
hakkında ise soruşturmalar devam etmektedir. Cezaevlerindeki 63
kişiden 18inin basın kartı varken 45 kişinin ise
basın kartı yoktur. Hakkında dava açılan veya mahkûmiyet
kararı verilen 36 kişiden 4ü basın yoluyla işlenen suçlar
arasında sayılabilecek olan terör örgütünün propagandasını
yapmak suçundan dolayı cezaevindedir. Diğer 32 tutuklu ve hükümlünün
cezaevinde bulunmalarının gazetecilik faaliyetiyle bir ilgisi yoktur.
Haklarındaki soruşturmalar devam eden 27 kişiyle ilgili olarak
ise, soruşturmaların gizli yürütülmesi nedeniyle bu kişilerin
hangi suç ve eylemlerden dolayı tutuklandıkları ancak iddianame
hazırlandığında açık bir şekilde
görülebilecektir. Soruşturması devam eden 27 ismin
tamamının silahlı terör örgütü üyeliği gibi gazetecilik faaliyetiyle
ilgisi olmayan suçlardan dolayı cezaevinde bulundukları görülmektedir.
Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü 63 kişiden 59u basın yoluyla
işledikleri iddia olunan suçlardan, yani yazdıkları
yazılardan ve gazetecilik faaliyetlerinden dolayı değil,
basınla ilgisi olmayan suçlardan dolayı tutuklanmış ve
mahkûm olmuşlardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle bu suçların tiplerine
baktığımız zaman tüyler ürpertici suçlarla
karşılaşıyoruz. Bunlar adam öldürmek, banka soygunu,
yağma, gasp, tehdit, resmî belgede sahtecilik, sahte kimlikle
dolaşmak, izinsiz tehlikeli madde bulundurmak, anayasal düzeni zorla
değiştirmeye teşebbüs, PKK silahlı terör örgütüne üye
olmak, eylem sırasında tabanca ve sahte polis kimliği kullanmak
gibi ve yine Selam, selam İmralıya, bin selam! diye slogan atmak
da bu suçlardan bir tanesi. Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri
tahrip etmek, amacı dışında kullanmak, hileyle çalmak,
silahlı terör örgütüne yardım ve yataklık yapmak, silahlı
terör örgütü adına para toplamak, evet, değerli milletvekilleri,
iddialarıyla yürütülen soruşturma ve kovuşturmaların
gazetecilik göreviyle bir ilgisi var mıdır? Bu nedenle, tutuklu ve
hükümlü gazeteciler konusunun sadece rakamsal olarak değil, işlenen
ya da işlendiği iddia edilen suçların gazetecilik faaliyeti kapsamında
olup olmadığı çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Gazetecilik faaliyetiyle ilgisi olmayan iddialara dayalı tutuklama ve
mahkûmiyet kararlarının basın özgürlüğünün ihlali olarak
yorumlanması mümkün değildir. Ayrıca, bağımsız yargı
organlarınca açılan soruşturma ve davalar ile yapılan
tutuklamalar ve verilen mahkûmiyet kararlarının, Hükûmetin
basına baskı yaptığı şeklinde
değerlendirilmesi de doğru bir yaklaşım asla olamaz.
Türkiyede basın ve ifade özgürlüğünün daha ileriye
taşınması için son yıllarda önemli yasal düzenlemeler
yapılmıştır ve bu yöndeki çalışmalar özgürlükçü
bir anlayışla sürdürülmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; darbeye zemin hazırlamak
düşünce özgürlüğü kapsamında değildir. Hükûmeti
yıpratmak maksadıyla yazılanlar, çizilenler elbette ki suç
olamaz. Basın özgürlüğü çerçevesinde herkes istediğini
istediği şekilde ifade eder, ediyor da. Sabahtan akşama kadar
Hükûmet aleyhine acımasızca eleştirilerin
yapıldığı televizyon yayınları devam ediyor.
Gazeteler, dergiler yayınlarına devam ediyor. Ancak
yargının devam ettirdiği soruşturmalara
baktığımızda soruşturulan olayların basın
özgürlüğüyle hiçbir ilgi ve alakası olmadığını
görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmeti eleştirilebilirsiniz, AK PARTİyi de
eleştirebilirsiniz ancak yukarıda suç tiplerini
saydığımız eylemleri gerçekleştirenleri tamamen masum
ve gazetecilik faaliyeti nedeniyle diye Türk toplumuna sunmak son derece
yanlış bir davranıştır.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Nereden biliyorsun? Demin sen söylüyordun ya.
İDRİS
ŞAHİN (Devamla) Zira, gerçek gazetecilere yapılan bir
saygısızlıktır diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şahin.
III.- Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebinde bulunan arkadaşların isimlerini tespit
edeceğim: Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Tezcan, Sayın Kuşoğlu, Sayın Özkan, Sayın
Karaahmetoğlu, Sayın Çıray, Sayın Demiröz, Sayın
Ediboğlu, Sayın Özkes, Sayın Topal, Sayın Toptaş,
Sayın Özdemir, Sayın Öner, Sayın Öz, Sayın Düzgün,
Sayın Özgümüş, Sayın Küçük, Sayın Yüceer, Sayın Çam.
BAŞKAN
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
Bartın Milletvekili Muhammet
Rıza Yalçınkaya ve arkadaşları tarafından verilen,
Tutuklu gazetecilerin içerisinde bulunduğu sorunlarının tespit
edilerek, alınması gereken önlemlerin bir an önce belirlenmesi ve
ülkemizde basın ve ifade özgürlüğünün dünyaya örnek teşkil eder
hale gelmesi hakkındaki Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 10/1/2012 Salı günkü birleşimde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
- Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Önergeler (Devam)
3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Üreticilerin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi
Kooperatiflerine Olan ve Yeniden Yapılandırılan
Borçlarının Faizsiz Ödenmesine İlişkin Kanun Teklifinin (2/28)
İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/19)
BAŞKAN
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan
gündeme alınma önergesi vardır; okutup işleme alacağım
ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/28 Esas Numaralı Kanun Teklifim 45 gün içinde
Komisyonda görüşülmediğinden İç Tüzüğün 37. Maddesi
gereğince doğrudan gündeme alınması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
24.11.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
BAŞKAN
Önergenin lehine, teklif sahibi olarak Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt.
Buyurunuz
Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)
ENSAR
ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
çiftçilerin Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatifine olan borçlarının
yeniden yapılanması için kanun teklifim üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, hepimiz Köylü milletin efendisidir. deriz, Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürk de böyle dedi ama köylünün efendi olmadığını,
köylünün efendi değil de köleleştirildiğini bu Hükûmet
zamanında gördük. 12 Haziran 2003 tarihinde bir kanun çıkarttık,
çiftçilerin borçlarının yapılandırılması. O
günden bugüne kadar sekiz buçuk yıl geçti ama şu anda, hem o günden
borcu olanlar var hem bu sekiz buçuk yıldır borcu birikenler var.
Sayın
Başkanım, bu insanlar dinlemek istemiyor, sayın milletvekilleri,
çok uğultu var.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Öğüt, buyurunuz.
Sayın
milletvekilleri, biraz sessiz olalım.
Buyurunuz
Sayın Öğüt.
ENSAR
ÖĞÜT (Devamla) Yalnız, lütfen bana ilave bir süre de vermenizi
istirham ediyorum.
BAŞKAN
Siz lütfen devam ediniz.
Sayın
milletvekilleri, lütfen sessiz olunuz.
ENSAR
ÖĞÜT (Devamla) Şu anda, çiftçilerimizi ve köylülerimizi Türkiyede
saydığımız zaman, Türkiye'nin üçte 1ini oluşturuyor
değerli arkadaşlar yani yüzde 30unu oluşturuyor. Yüzde 30unu
oluşturan bir kitle tarım ve hayvancılıkla
uğraşıyor ve çok mağdur insanlar.
Bakın,
tarım ürünlerine, 100 milyar dolar, bu Hükûmet geldiğinden beri para
ödedi, dışarıya. Kendi köylümüze, çiftçimize ektirmedi, kendi
köylümüze, çiftçimize ürettirmedi. Bakın, 2002den bu yana Türkiyeye
kaçak hayvan geldi. Kaçak hayvanı önleyin dedik, köylüyü destekleyelim,
kredisini verelim. Bu olmadı, nereye geldik? 2010 yılında hayvan
ithal etmek mecburiyetinde kaldı Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
ne yazık ki bu Hükûmet döneminde ithal kurbanlık geldi.
Şimdi,
ithal hayvan, ithal kurbanlık geldi, köylü ve aile işletmeciliği
öldü. Bu nedenle, şu anda köylümüz ve çiftçimiz çok mağdur
durumdadır. Hayvancılık ölmüş, tarım ürünleri
bitmiş yani buğdayını satıyor adam, mazot
alamıyor. Şu anda, bir kredi sistemi var, bu kredi sisteminden
faydalanamıyorlar, herkes teminat istiyor. Bütün bankalar diyor ki
Şehir merkezinde evini teminat verirsen, iş yerini teminat verirsen
ben sana kredi veririm.
Değerli
arkadaşlar, eğer köylünün şehir merkezinde evi varsa,
binası varsa, niye köyde otursun? O zaman köydeki yerini niye teminat
kabul etmiyorsunuz? Onun yanı sıra, şu anda, kış günü
köylümüz çok perişan durumda; çiftçi desteklemeleri ödenmedi, yem
bitkileri paraları ödenmedi.
Bakın,
acı bir gerçekle karşı karşıya geldik Vanda. Vandaki
çiftçilerin daha hesabı kitabı, icmali yapılmamış.
Niye sayın Hükûmet yetkilileri, Tarım Bakanı Vana eleman
göndermiyor? Van İl Tarım Müdürüyle konuştum,
Elemanımız olmadığı için icmalleri
hazırlayamadık. diyor. Yem bitkileri parasını
ödeyemiyorlar. Şimdi, oradan icmal gelecek ki burası ödensin.
Değerli
arkadaşlar, bu nedenle, yem bitkileri parasının acilen ödenmesi
lazım. Şu anda kar, kış, kıyamet; insanlar
hayvanlarını bahara çıkarmaya çalışıyor. Yem
bitkileri parası bugün ödenmeyip de ne zaman ödenecek? Eğer yem
bitkileri parası bugün ödenmezse, inanın, samimi söylüyorum, insanlar
daha da çok mağdur olacaktır.
Bakın,
isterseniz sizinle beraber köylere gidelim, köylüler çok perişan bir
durumda.
Sayın
Başkanım, süre verecek misiniz bir dakika?
BAŞKAN
Siz devam ediniz lütfen.
Buyurunuz.
ENSAR
ÖĞÜT (Devamla) Ben ona göre kendimi ayarlayacağım.
Değerli
arkadaşlar, şunu söyleyeyim: Mazot parasının, gübre
parasının, yem bitkileri parasının, su ürünleri
parasının derhâl ödenmesi lazım. Ben yetkililerle konuştum,
diyorlar ki: Mart ayında ya öderiz ya ödemeyiz. Değerli
arkadaşım, mart ayına kalırsa -kış- bahara kadar
ne yapacak insanlar? Samanın kilosu 70 kuruşa çıkmış,
70 kuruş saman
İnsanların hayvanı para etmiyor, tüketici
daha da kötü duruma düşmüş. Bu nedenle Büyük Millet Meclisinin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözünüzü tamamlayınız Sayın Öğüt.
Sayın
milletvekilleri, biraz daha sessiz olursanız
ENSAR
ÖĞÜT (Devamla) Değerli arkadaşlar, demokrasiye de,
insanlarımızın sorunlarına da çözüm yeri olarak ben Büyük
Millet Meclisini görüyorum. Vermiş olduğum kanun teklifinde
Ziraat
Bankasına çiftçilerin borcu var, tarım kredi kooperatiflerine borcu
var, bu borçların yeniden yapılandırılması için bu
kanun teklifimin kabulünü ben istirham ediyorum. Bu kanun teklifi kabul edilirse,
o zaman çiftçilerin borçlarında en azından bir iyileştirme
olacak ve çiftçiler rahat nefes alacaktır. Ayrıca -tekrar ediyorum,
sizden istirham ediyorum- yem bitkileri parasının acilen ödenmesini
istirham ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Öğüt.
Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan.
Buyurunuz
Sayın Özkan.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; doğrudan gündeme almak istediğimiz konu, Türkiye
Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi ile tarım krediye olan
borçların bir yapılandırılması
yapılmıştı. O yapılandırma da faizlerin
alınmaması yönünde. Ne diyordunuz? Faiz haramdır, faizin biri
de bir, bini de bir. Faizsiz kazanç kutsaldır. Hep
hocalarımızdan da bunu duyuyoruz, büyüklerimizden de bunu duyuyoruz.
Biz de diyoruz ki yetki elinizde, çiftçilerin, üreticilerin Ziraat
Bankasına, tarım krediye, biri iki yapmak, ikiyi dört yapmak, dördü
sekiz yapmak için krediler alındı, çiftçiler borçlandı. Bu
borçlanmaları zamanında
Çünkü bu çiftçinin derdi çok, tilkiyle
mücadele eder, fareyle mücadele eder, virüsle mücadele eder, mantarla mücadele
eder, hırsızla mücadele eder, yükü ağırdır. Bu yükü
faiz anlamında, faizleri kaldırarak bir iyileştirme yapalım
isteğimiz var bu kanun teklifinde. Bu kanun teklifi bunu içeriyor. Oy
verirseniz bu çiftçilerimiz, bu üreticilerimiz yani pancar üreticileri, patates
üreticileri, haşhaş üreticileri, anason üreticileri, bu durumda,
yağışlardan, doğadan, dondan zarar gören üreticilerin
zararlarını bir nebze azaltmış olacağız. Kanun
teklifimizin içeriği bu. Ziraat Bankasının hanesinde görev
zararı olarak geçecek.
Dünyanın
büyük ekonomilerinden biri ülkemiz, söylediğinize göre. Bu anlamda da,
gittiğimiz yerde, diğer dış ülkelerin bazı
borçlarını da siliyoruz, bu güzellikler de yapılıyor. Bu
güçlü devlet, bu çiftçilerin borçlarını, faizlerini bir anlamda
silsin isteğimiz var.
Bakın,
zalim olmayalım, zulüm yapmayalım diyoruz. Ah alınıyor.
Zalimin zulmünü bir ah keser, mâni-i rızk olanın
rızkını Allah keser. Yargıda da ah alıyorsunuz. Genel
Başkanımızın söylediği ifadeleri -fezleke
düzenliyorsunuz- ben o ifadeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Burada
önyargılı siyasi otoritenin emrinde olan yargıçların sadece
oynadıkları bir tiyatro var. Bunun adına Yargılama,
demokrasi diyorlar. Bu ne demokrasidir ne de adalet dağıtmadır.
Bunların kaçma imkânları yok. Zaten kaçamazlar, ülkelerini
seviyorlar. Bunlar Biz yargılanmayalım. demiyorlar, zaten
yargılanıyorlar. Bunlar Parlamentoya gelip yeminlerini içerek
Anayasanın 90ıncı maddesinde ve diğer maddelerinde
öngörülen kurallar içerisinde görevlerini yapmak istiyorlar. Ama bu görevler
maalesef bazı yargıçlar tarafından engelleniyor. Onlara
yargıç demeyi içime sindiremiyorum, çünkü yargıç, vicdanıyla
hareket eden kişi demektir; yargıç, toplumun beklentilerini,
duygularını bilen ve ona saygı duyan demektir. Vicdan her
şeyin üstündedir. Vicdanıyla hareket etmeyen bir yargıç,
yargıç olabilir mi? Anayasanın 90ıncı maddesi, Türkiye
Cumhuriyetinin imzaladığı uluslararası sözleşmeler
var. Bunları görmemezlikten gelip Ben bildiğimi okurum, benim
bildiğim ve söylediklerim doğrudur. mantığıyla yola
çıkarsanız, adalet dağıtamazsınız. demiştir
Değerli Genel Başkanım. Bundan dolayı Cumhuriyet Halk
Partisinin Genel Başkanı hakkında fezleke düzenleniyor. Bu
Parlamento olarak bu sorunu da çözmek zorundayız değerli
arkadaşlarım.
Yine,
konumuza gelindiğinde, Sayın Başbakan 2010da bir grup
toplantısında diyor ki: 2002de 67 bin kişiye kredi verildi.
Ama bizim dönemimizde haftada 18.279 kişiye kredi verildi. Bunların
arasında sübvansiyonlu var sübvansiyonsuz olanları var. Demek ki
vatandaş krediye yükleniyor. Neden yüklenir? Çünkü durumunu
iyileştirmek için. Parası olan adam krediye, bankaya koşar
mı? Kefil arar mı? Kefalet arar mı? Aramaz. Demek ki vatandaşın
durumu içler
acısı. Onun için, bu yeniden yapılandırma anlamında,
borçların faizsiz ödenmesi yönünde oylarınıza
ihtiyacımız var, kanun teklifimiz bunu içeriyor. Tekrar, bu
oylarınızın evet yönünde olacağını düşünerek
hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
Önergeyi
oylarınıza
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.36
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.54
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Fatih ŞAHİN
(Ankara)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmına geçiyoruz.
Sunuşlar
bölümünde belirttiğim Kültür ve Turizm Bakanı Sayın
Ertuğrul Günayın birlikte cevaplandırmak istediği sözlü
soru önergelerini okutuyorum:
X.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Çıldır-Aktaş
Sınır Kapısının açılışına
ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/9) ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Gümrük ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin
yapılmasının saygılarımla arz ederim.
14.7.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan
Çıldır Aktaş kapısının Gürcistan
tarafının yol ve Gümrük binaları
yapılmıştır. Kapının açılması ile
Çıldır başta olmak üzere bütün Ardahan'da ticaret gelişecek
işsizlik son bulacak göç duracaktır. Bunun için Çıldır
kapısının açılması konusunda ilçe halkımızla
beraber İl yöneticilerimizin de çabaları bulunmaktadır.
1- Ardahan
Çıldır İlçesi Aktaş sınır
kapısının Gürcistan tarafındaki yol ve Gümrük binaları
yapılmıştır. Bu kapının açılmasıyla
Ardahan'da ticaret gelişecek işsizlik bitecek ve
dolayısıyla göç duracaktır. Bunların olabilmesi için
Aktaş sınır kapısı ne zaman açılacak?
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Posoftaki Savaşır ile Göledeki
Kalecik kalelerinin restorasyonuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/16) ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul
Günay tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
14.7.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan Posofta bulunan
Savaşır kalesi ile Gölede bulunan Kaleci kalelerinin
restorasyonlarının yapılması ile bu kültürel yerler iç ve
dış turizme açılacak olmasıyla bölgenin yeni iş
sahalarına kavuşması sağlanacağı gibi bölgenin
tanınmasında ve kültürümüze sahip çıkılmasında önemli
yer tutacaktır.
1- Ardahan Posofta
bulunan Savaşır Kalesi ile Gölede bulunan Kalecik kalelerinin
restorasyon çalışmaları ile bölgenin tanınmasının
yanında yeni iş sahaları açılacak ve işsizlik önleneceği
gibi ticaret gelişecek ve göç duracaktır. Bu kalelerin restorasyon
çalışmaları ne zaman başlayacak?
3.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki Şeytan Kalesi ve
Hanaktaki Kırnak Kalesinin restorasyonuna ilişkin sözlü soru
önergesi (6/17) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul
Günay tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
14.7.2011
Ensar Öğüt
Ardahan
Ardahan Şeytan
Kalesinin bakım ve onarımı yapılarak gerek yerli turizme
gerekse yabancı turizme açılması ile bölgede ciddi gelir
kaynağı olacağı gibi bölgenin tanınmasında da
önemli bir kaynak olacaktır, yine Hanakta bulunan Kırnak kalesinin
de aynı şekilde bakım onarımı yapılarak iç ve
dış turizme açılması sağlanmalıdır.
1- Ardahanda yaşayan
hemşerilerimiz uzun kış şartları altında
yaşamlarını sürdürmektedirler çalışılacak iş
günün az olması nedeniyle başka yollar bulunarak işsizliğin
ve göçün önüne geçilmelidir. Ardahanda bulunan Şeytan Kalesi ve
Hanaktaki Kırnak kalelerinin bakım onarımı ve
restorasyonunun yapılarak hizmete açılması ile yeni gelir
kaynağı bulunacaktır. Kalelerin restorasyonları ne zaman
yapılacaktır?
4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan Kongre Binasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/76) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın
cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul
Günay tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
26.7.2011
Ensar Öğüt
Ardahan
Ardahan ili Karagöl
mahallesinde bulunan zamanında kurtuluş savaşı öncesinde
önemli kararların alındığı, Ardahan'da kongre
binası olarak da bilinen, bir müddet hastane daha sonra sağlık
müdürlüğü olarak hizmet eden bina koruma altına
alınmış ve Ardahan'da kent müzesi olarak
kullanılacaktı ancak yapılan yatırımlar da boşa
gitti ve şu anda binanın ne olarak kullanılacağı belli
değil.
1)
Ardahan'da Kongre binası olarak bilinen, koruma altına alınan ve
Ardahan kent müzesi olarak kullanılacağı bilinen binanın
şu anda ne olarak kullanılacağı belli değildir. Kent
müzesi olması ne zaman sağlanacak?
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ağrı-Diyadin şifalı
kaplıcalarının turizme açılmasına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/92) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul
Günay tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
21.7.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ağrı
Diyadinde bulunan şifalı kaplıcalar 26 bin nüfuslu ilçenin
kalkınmasında büyük rol oynamaktadır. Kaplıcalarda yatak
sayısı çoğaltılınca ilçeye ve ile daha çok turist
geleceğinden ilçede ve ilde işsizlik azalacağı gibi göçün
de önüne geçilecektir.
1)
Ağrı ili Diyadin ilçesinde bulunan şifalı
kaplıcaların daha modern alt ve üst yapılarının
yapılmasıyla ilçe ekonomisine olduğu gibi ülke ekonomisine de
büyük katkılar sağlayacaktır. Şifalı
kaplıcaların çevre düzenlenmesi başta olmak üzere yeni ve yatak
kapasitesi yüksek bir otel yapılması için bir çalışma
yapacak mısınız?
6.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Van-Başkale travertenler
bölgesinin turizme açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/93)
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul
Günay tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
21.7.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Van
Başkale ilçesinde görüntüsü ile Pamukkale'yi andıran travertenler yol
olmasından dolayı rağbet görmemektedir. Van kent merkezine
1)
Van Başkale ilçesinde bulunan travertenler çevre düzenlenmesi
yapıldığında ilçenin ekonomisine büyük katkı
sağlayacağı gibi işsizliğin ve göçün önüne de
geçilecektir. Travertenler bölgesinin çevre düzenlenmesinin yapılarak
turizme açılması için bir çalışma yapacak
mısınız?
7.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Kars-Sarıkamışta
bulunan Katerina Köşkünün bakım ve onarımına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/105) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul
Günay tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
20.7.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Kars
Sarıkamışta bulunan ve kültürel değerinin yanında
tarihi olaylara da ev sahipliği yapan Katarina köşkü
bakımsızlıktan, ilgisizlikten ve sahipsizlikten dolayı
çürümeye terk edilmiştir. Kültürel değerlerimize sahip
çıkmadığımız gibi tarihi mirasa da sahip
çıkılmamaktadır.
1)
Kars Sarıkamış'ta bulunan tarihi Katarina köşkünün
bakım ve onarımının yapılarak tarihi mirasa sahip
çıkılması için neler yapacaksınız?
8.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, turizm konusunda Tokatta
yapılacak projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/111) ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorumun Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru:
Turizm konusunda Tokat için hangi ana projelere öncelik verilecektir?
9.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Karsta bulunan Beş Kiliselerin
onarımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/128) ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Turizm ve Kültür Bakanı Sayın Ertuğrul
Günay tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
12.9.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Kars
Ani antik kente yaklaşık
1-
Kars Ani antik kentine
10.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanda bulunan tabyaların
restore edilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/146) ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul
Günay tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
6.9.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Savaşlarda
kalelerin önemini kaybetmesiyle birlikte tabya denilen yeni bir askerî savunma
yapıları ortaya çıkmıştır. Osmanlı Rus
savaşları döneminde stratejik bir konuma sahip olan Ardahan
tabyalarla güçlendirilerek önemli bir savunma merkezi haline getirilmiştir.
1-
Ardahan'da bulunan tabyanın restore edilerek tarih ve kültürel mirasa
sahip çıkılması için gereken çalışmaların bir an
evvel yapılarak hizmete açılması için bir çalışma
yapacak mısınız?
11.-
Ağrı Milletvekili Halil Aksoyun, Ağrı ve ilçelerinde
bulunan tarihî eserlerin korunmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/232) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay
tarafından Anayasa'nın 98. ve Meclis İç Tüzüğü'nün 99. maddesi
gereğince sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Halil
Aksoy
Ağrı
1- Bakanlığınız
tarafından en önemli eseri olan '"Mem û Zîn"i
bastığınız Kürt sanat, bilim, felsefe ve edebiyat
insanı Erimede Xanî'nin ismini bir eğitim ya da kültür kurumuna
vermeyi düşüyor musunuz?
2- Ağrı Doğubayazıt'ta
bulunan İshak Paşa Sarayı'nın restorasyonu ne zaman
bitecek? Restorasyon orijinal özüne uygun bir şekilde
yapılmış mıdır?
3-
Ağrı ve ilçelerinde bulunan tarihi miras ve kültür eserlerinin korunması
amacıyla herhangi bir girişiminiz olacak mı?
12.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, bazı unvanlarla
çalışan personelin özlük haklarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/342) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın, Kültür ve Turizm Bakanı Sayın
Ertuğrul Günay tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz
ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Bakanlığınız
bünyesinde Sosyolog, Müze Araştırmacısı, Kitap Patologu,
Arşivci ve Kütüphaneci unvanlarıyla çalışan personelin,
teknik hizmetler sınıfında ve fakülte mezunu olmalarına
rağmen hak ettikleri özlük haklarından yararlanamadıkları
gibi Maliye Bakanlığı bürokratlarınca lise mezunu YHS personeli
düzeyinde maaş almalarına yönelik çalışmaların
yapıldığı iddialarıyla ilgili olarak;
1- Halen bakanlığınız
bünyesinde anılan unvanlarla çalıştırılan personel
sayısı ne kadardır?
2.-
644 sayılı KHK ile teknik hizmetler sınıfına geçirilen
anılan personelin özlük haklarının geriye götürülmesi yönünde
Maliye Bakanlığı bürokratlarınca çalışma
yapıldığı iddiaları doğru mudur?
3-
Doğru ise bu konuda Bakanlığınız görüşü
alınmış mıdır?
4-
Anılan personelin özlük haklarının, YÖK tarafından eş
değer gösterilen arkeolog ve istatistikçilerin düzeyine
çıkartılması yönünde Bakanlığınızın bir
çalışması var mıdır? Varsa çalışma ne
aşamadadır?
13.-
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun, Seyit Battal Gazi Türbesi
yenileme çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/400)
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96.
maddesine uygun olarak Kültür ve Turizm Bakanlığına iletilmesi
ve Sayın Kültür ve Turizm Bakanı tarafından sözlü olarak
yanıtlanması için gereğinin yapılmasını arz
ederim. 20.10. 2011
Kazım
Kurt
Eskişehir
Frigya
Vadisi içinde bulunan Eskişehir, Seyitgazi ilçesi merkezinde Seyit Battal
Gazi Türbesi yenileme çalışmaları eserin tarihî özelliklerini
korumadan ve hatta bozarak yapılmaya devam etmektedir. Bu eserin tarihî
özellikleri korunarak geliştirilmesi için Anadolu Üniversitesine devri
düşünülmektedir.
Ancak;
1) Esere zarar verildiği sabittir. Esere
zarar vererek yenileme çalışmalarını sürdüren, ihalesini
yapan, kabul eden görevliler hakkında her hangi bir idari soruşturma
yapılmış mıdır?
2) Şimdiye kadar soruşturma
yapılmamış İse neden yapılmamıştır?
3)
Bundan sonra soruşturma yapmayı düşünmekte misiniz?
14.-
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun, taşınması
düşünülen bir köyde yaşayanların mağduriyetlerinin
giderilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/401) ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96.
maddesine uygun olarak Kültür ve Turizm Bakanlığına iletilmesi
ve Sayın Kültür ve Turizm Bakanı tarafından sözlü olarak
yanıtlanması için gereğinin yapılmasını arz
ederim. 20.10.2011
Kazım
Kurt
Eskişehir
Frigya
Vadisi içinde bulunan Eskişehir, Seyitgazi ilçesi Kümbet köyü içinde
bulunan Kümbet Baba anıtı
nedeniyle taşınması düşünülen köy veya
taşınılması düşünülen konutlarla ilgili olarak;
1) Taşınma işlemlerini
hızlandırma çabası içinde olmanıza karşın köylüye
herhangi bir ekonomik bir katkı sağlamayı planlamakta
mısınız?
2) Böyle bir planlama varsa ekonomik katkının ölçüsü
olarak ne düşünülmektedir?
3) Bu tür taşınmalarda TOKİ den
yararlanmak suretiyle köylüye modern, çağdaş,
yaşayabileceği konutlar üretmeyi planlar mısınız?
15.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurtun, Küllüoba Höyüğü kazısı
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/402) ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ankara
Aşağıdaki
sorularımın Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96.
maddesine uygun olarak Kültür ve Turizm Bakanlığına iletilmesi
ve Sayın Kültür ve Turizm Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanması
için gereğinin yapılmasını arz ederim. 20.10.2011
Kazım
Kurt
Eskişehir
Eskişehir, Seyitgazi ilçesine
bağlı Yenikent Köyü sınırları içinde bulunan Küllüoba
Höyüğü çalışmaları uzun yıllardan beri devam
etmektedir. Ancak her yıl ayrılması gereken ödenek
miktarlarının çok az olması nedeniyle çalışmalar çok
kısa sürmektedir. Oysa Orta Anadolu tarihinde önemli bilgileri ortaya
çıkaracağı tahmin edilen kazıların artarak devamı
gerekmektedir. Bu nedenle;
1)
Başta Küllüoba Höyüğü olmak üzere bölgedeki tarihi kazılar için
ayrılacak ödenekleri artırmayı düşünüyor musunuz?
2) Bu
kazılarda çalışan öğrenci ve işçiler ile öğretim
görevlilerinin emekleri karşılığı ödenen ya da
ödenecek bedelleri artırmak gibi bir çalışmanız var
mıdır?
16.-
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun, Bahşeyş
Anıtının bakım ve onarımına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/416) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ankara
Aşağıdaki sorularımın
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96. maddesine uygun olarak
Kültür ve Turizm Bakanlığına iletilmesi ve Sayın Kültür ve
Turizm Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanması için
gereğinin yapılmasını arz ederim. 20.10.2011
Kazım
Kurt
Eskişehir
Tarihi
Frigya Vadisi içinde bulunan Eskişehir Seyitgazi İlçesinin Gökbahçe
Köyündeki Bahşeyş anıtı önemli ve önemli olduğu kadar
da bakımsız, korumasız bir anıt olarak bulunmaktadır.
Ancak koruma kararı nedeniyle etrafında iyileştirme
çalışmaları yapılabilmesi izne tabidir. Bu doğrultuda;
1) Köyün hemen yanındaki bu anıtın
tarihi değeri ve önemi ölçüsünde bakım ve onarımı
çalışmaları yapılması düşünülmekte midir?
2) Bu anıt içinde bulunduğu köy
halkına ekonomik ve sosyal bir katkı sağlar hale
getirildiği takdirde daha iyi korunacaktır düşüncesinden
hareketle herhangi bir işlem yapılmakta mıdır?
3) Anıtın bulunduğu alan köylünün
sulama ihtiyacı için gerekli olan yapılması mümkün baraj göleti
altında kalma ihtimali nedeniyle ekonomik olarak köylüye zarar verir
haldedir. Bu zararın giderilmesi için herhangi bir çalışma
bulunmakta mıdır?
17.-
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun, Yazılıkaya Midas
Anıtının bakım ve onarımına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/417) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ankara
Aşağıdaki
sorularımın Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96.
maddesine uygun olarak Kültür ve Turizm Bakanlığına iletilmesi
ve Sayın Kültür ve Turizm Bakanı tarafından sözlü olarak
yanıtlanması için gereğinin yapılmasını arz
ederim. 20.10.2011
Kazım
Kurt
Eskişehir
Eskişehir,
Afyon ve Kütahya illerinin ortak noktası olan ve Frigya Vadisi olarak
adlandırılan bölge antik çağın en önemli yerleşim
alanlarından biridir. Eskişehir'imizin Sembolü sayılabilecek
nitelikte önemi olan Yazılıkaya Midas Anıtı da bu vadinin
Eskişehir sınırları içinde kalmaktadır. Bu anlamda;
1) Yazılıkaya anıtının
ciddi anlamda bakım ve onarıma ihtiyacı olduğu
yetkililerinizce saptanmış mıdır?
2) Bu
anıtın ayakta durmasını sağlamak için bir an önce
çalışmaların başlatılması gerektiği
düşüncesine katılır mısınız?
3) Vadi içerisinde koruma ve iyileştirme
çalışmaları yapılması planlanmakta mıdır?
18.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraşta yapılan ve
yapılması planlanan yatırımlara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/519) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Kahramanmaraş
İlimiz tarım ve hayvancılığın yanı sıra
sanayi ve turizm potansiyeli bakımından da oldukça zengin bir konuma
sahiptir. Nüfusu 1 milyonu aşmış olan İlimiz, hükümetten
her alanda önemli yatırımlar beklemektedir.
Bu
bilgiler ışığında;
1. 2012 yılı için Kahramanmaraş
İlimize hangi yatırımları yapmayı planlıyorsunuz?
2. Bakanlık olarak, 2011 yılı
içinde İlimizde hangi yatırımlar başlatılmış
veya gerçekleştirilmiştir?
3. Yapımı devam eden veya
yapılması planlanan yatırımları hangi yıl
tamamlamayı düşünüyorsunuz?
19.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun,
Kahramanmaraşın Süleymanlı beldesindeki termal su
kaynaklarının turizme kazandırılmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/535) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Kahramanmaraş
sağlık turizmi bakımından çok önemli imkânlara sahiptir.
Özellikle termal su kaynaklarının bulunduğu Süleymanlı
Beldesi bu konuda oldukça elverişlidir.
Bu
bilgiler ışığında;
1. Kent merkezine 70 kilometrelik mesafede bulunan
bu termal kaynaklarına ulaşım standardı çok düşük yol
nedeniyle güç şartlarda sağlanmaktadır. Kolay ulaşım
konusunda bir planınız var mıdır?
2. Bu
bölgeyi turizme kazandırmak amacıyla başta konaklama olmak üzere
altyapının iyileştirilmesi, hizmet kalitesinin düzeltilmesi,
fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezi kurulması konusunda bir
çalışmanız var mıdır?
20.-
Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adanaya yapılan ve yapılacak
yatırım ve projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/578) ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
soruların Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim. 21.11.2011
Ali
Halaman
Adana
1. Bakanlığınıza
bağlı ve ilgili kuruluşlar tarafından Adana İli ve
ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlarınız nelerdir?
2. Bakanlığınızın Adana
İlinin sorunları konusunda yürütülen çalışmalar var
mıdır? Varsa nelerdir?
3. Adana İlinde yapılacak kamu
hizmetleriyle ilgili olarak, 2012 mali yılı bütçesinden ayrılan
ödenek ne kadardır?
4. Adana personel açığı var
mıdır? Varsa personel açığını nasıl
gidereceksiniz?
5. Görev alanınızla ilgili olarak,
Adana İline götürdüğünüz kamu hizmetlerini bölgesel dengeler
açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
21.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki okulların kitap
ihtiyacının karşılanmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/593) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Turizm ve Kültür Bakanı Sayın Ertuğrul
Günay tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
27.11.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan
İl merkezi ve ilçelerin köylerimizde bulunan okulda yeteri kadar kitap
olmaması öğrencilerimizin okuma alışkanlığı
kazanmasında büyük sıkıntı yaşatmaktadır. Kitap
İhtiyacını karşılamak amacıyla öğrencilerimiz
ilçe merkezine gitmek zorunda kalmakta, bu onlara hem maddi külfet getirmekte
hem de 8 ay karlar altında kalan bölgede ulaşım imkânsız
hâle geldiğinden mağdur olmaktadırlar.
1-
İmkânlar ölçüsünde Bakanlığınız tarafından
Ardahan il merkezi ve ilçe köylerinde okullar kitap gönderilmesi konusunda bir
çalışma yapılması ile öğrencilerimizin bilgi ve
birikimleri artacak olmasından dolayı acilen kitap
ihtiyaçlarının karşılanması için bir çalışma
yapacak mısınız?
22.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Bakanlık Merkez
Teşkilatı birimlerinin hizmet binalarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/602) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Çeşitli
bakanlıklara ait merkez teşkilatı birimlerinin
dağınık bir yapı içinde hizmet vermesi, hem kurum
personelini hem de hizmet alan kişileri mağdur etmektedir. İlçe
ve semtlere dağılarak ayrı ayrı yerlerde hizmet yürüten
bakanlık kurumlarının, bazılarının da
kiralık binalarda hizmet verdiği belirtilmektedir.
Bu
bilgiler ışığında;
1. Bakanlık merkez teşkilatı
birimleriniz kaç ayrı ilçe ve semtte hizmet verilmektedir?
2. Kiralık binalarda hizmet veren
bakanlık merkez teşkilatı biriminiz var mıdır?
3.
Var ise birim olarak kaç kiralık binada hizmet vermektedir?
4. Kiralık binalarda hizmet veren
birimleriniz için aylık ve yıllık toplam ne kadar kira bedeli
ödenmektedir?
5. Bakanlık merkez teşkilatı
birimlerinizi bu dağınık yapıdan kurtararak, tek çatı
altında toplamayı düşünüyor musunuz?
6. Bu
konuda bir çalışmanız var mıdır?
23.-
Ankara Milletvekili Zühal Topcunun, Bakanlıkta ve Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlarda özürlü personel istihdamına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/611) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günayın cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Sayın
Ertuğrul Günay tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim.
02/12/2011
Prof.
Dr. Zühal Topcu
Ankara
Kamu
kurum ve kuruluşlarının 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu'na göre çalıştırdıkları
personele ait kadrolarda, ilgili kurum veya kuruluşun toplam dolu
kadrosunun % 3'ü oranında özürlü çalıştırma
zorunluluğu bulunmaktadır.
Bu
çerçevede;
1- Bakanlığınız ve
Bakanlığınıza bağlı kurum ve
kuruluşların 2010 ve 2011 yıllarında;
657
sayılı Kanun'a göre çalıştırmış olduğu
personel sayısı ve çalıştırması gereken özürlü
personel sayısı ile çalışan özürlü personel
sayısı kaçtır?
2- 657 sayılı Kanun uyarınca
özürlü personel çalıştırma yükümlülüğü çerçevesinde
Bakanlığınız ve Bakanlığınıza
bağlı kurum ve kuruluşların özürlü açığı
bulunmakta mıdır? Varsa eğer eksiklik ne kadardır ve bu
eksikliğin giderilmesine yönelik talepler Devlet Personel
Başkanlığına iletilmiş midir?
24.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Afşindeki tarihî
eserlerin restorasyonu çalışmalarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/660) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Önemli
bir turizm potansiyeline sahip olan Afşin ilçemizde, tarihi yapılarda
birtakım restorasyon çalışmalarının
başlatılması gerekmektedir.
Bu
bilgiler ışığında;
1-
Tarihi Hurman Kalesi ile Afşinbey Okulu'nun bahçesinde yer alan
mozaiklerin restorasyonunun yapılması konusunda bir
çalışmanız var mıdır? Bu konuda çalışma
yapmayı planlıyor musunuz?
25.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Bakanlık merkez
teşkilatı araçları ve lojmanların giderlerine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/663) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Hükümet,
"yok" gerekçesiyle hep işçi, memur, emekli ve asgari ücretli
kesimden fedakârlık istemektedir. Bu fedakârlığı evine
ekmek götürmekte zorlanarak yerine getirmeye çalışan
vatandaşlarımız, en büyük fedakârlığı hükümetten
beklemektedir.
Bu
bilgiler ışığında;
1. Bakanlığınıza
bağlı merkez teşkilatı kurumlarınızda toplam kaç
adet araç hizmet vermektedir. Bu araçların kaçı kiralıktır?
2. Kurum araçları ve kiralık araçlar
için 2010 ve 2011 yılı içinde toplam ne kadar (bakım, tamir,
mazot ve kira bedeli gibi) ödeme yapılmıştır.
3. Bakanlığınıza
bağlı lojman var mıdır? Var ise toplam kaç adet
lojmanınız vardır? Bu lojmanlardan kaçında
bürokratlarınız oturmaktadır?
26.-
Ankara Milletvekili Mustafa Erdemin, Ulus, Ankara Kalesi ve çevresinde
yapılan çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/664) ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda
yer alan sorularıma Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul
Günay tarafından sözlü olarak cevap verilmesini saygılarımla arz
ederim. O6.12.2011
Prof. Dr. Mustafa Erdem
Ankara
a)
Ankara Kalesi ve çevresinde bulunan kaç adet tarihi eser (cami, mescit, türbe,
hamam) vardır?
b) Bu
tarihi eserlerle ilgili restorasyon çalışmaları hangi
aşamadadır?
c)
Ulus ve Ankara kalesi kapsamında yapılan çalışmaların
son durumu nedir?
d) Ne
zaman bitirilmesi planlanmaktadır?
e)
Yapılan bu restorasyon faaliyeti sonucu tahmin edilen maliyet rakamı
ne kadardır?
f)
Hangi firma ya da firmalara ihale edilmiştir?
g)
Restore edilen Ankara evi diye tabir edilen evlerin mülkiyetinin ne kadarı
kamuya aittir? Kamuya ait olanlar kimlerin kullanımına tahsis
edilmektedir?
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; soru soran
arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Ben de, zaman ölçüsünde
bunlara mümkün olduğunca cevap vermeye çalışacağım.
Ama
önce, Çalışan Gazeteciler Gününde, çalışan ve
çalışamayan gazeteci arkadaşlarımı ben de
saygıyla anmak istiyorum sözlerimin başında.
İlk
soru, Sayın Ensar Öğütün Sayın Gümrük ve Ticaret
Bakanımıza yönelttiği bir soru, onu da ben üstlendim.
Sayın
Öğüt, (6/9) sayılı sözlü soru önergesinde,
Çıldır-Aktaş gümrük kapısının ne zaman
çalışmaya başlayacağını soruyor.
Yap-işlet-devret
modeli kapsamında yeniden yapılandırılması için Yüksek
Planlama Kurulu tarafından 27/1/2011 tarihinde karar verilmiş ve bu
konuda inşaatın yapılması planlanan araziyle ilgili kamulaştırma
ve tahsis işlemleri Ardahan Valiliği tarafından sonuçlandırılmış;
şirket görevlendirilmesi ve görevlendirilecek şirketle ilgili
uygulama sözleşmesi imzalanmasını müteakip çalışma
başlayacak ve sanıyorum 2012 yılı sonunda devreye girecektir
bendeki bilgilere göre.
Yine,
Sayın Ensar Öğütün (6/16), (6/17), (6/76), (6/92), (6/93) ve
(6/105) esas no.lu soruları var. Sayın
Öğüt Ardahandaki kalelerle
ilgili, Şeytan Kalesi, Posoftaki Savaşır Kalesi,
Hanaktaki Kırnak Kalesi, Göledeki Kalecik Kalesinin restorasyon
çalışmalarıyla ilgili bilgi soruyor.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'nin her yerindeki tarihî eserleri olabilecek
ölçüde ayağa kaldırmaya çalışıyoruz ayrımsız
biçimde. Tabii, hepsine bir yıl içinde ya da birkaç yıl içinde kaynak
yetmiyor. Ardahan Kalesiyle ilgili önemli çalışmalarımız
var. Tabyalar bir başka soruda geçiyordu. Tabyalarla ilgili de 2015te,
1915in 100üncü yıl dönümünde bütün bunlar, sanıyorum ki tabyalar ve
kaleler tamamlanmış olacak, imkân ölçüsünde hepsini yapmaya
çalışıyoruz.
Yine,
Kongre Binası ile ilgili bir soru var. Ardahan Kongre Binası özel
idareye devredilmiş vaziyette ve özel idare kent müzesi yapmayı
-bizdeki bilgilere göre- tasarlıyor. Eğer bizden bilimsel ve müze
yapma konusunda herhangi bir yardım isterlerse biz bu yardımı Bakanlık
olarak gerçekleştirmeye hazırız ama bizde değil, yani bize
devrederlerse, Kültür ve Turizm Bakanlığına devrederlerse Kongre
Binasını bir müze yapma konusunda biz gereken hızlı
çalışmayı gerçekleştiririz.
Ağrı
Diyadin kaplıcalarıyla ilgili
Burada bir termal turizm merkezi
ilanımız var bizim eski tarihlerde, 1993 tarihinde fakat burada
planlama çalışmalarında sonuç alınması için ilgili
kurumlara görüş sormuşuz, Devlet Su İşlerinden ve Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünden olumsuz yanıtlar gelmiş. Devlet
Su İşleri burada Murat Barajı rezervuar alanı içinde
kaldığından söz etmiş, Köy Hizmetleri de tarım
alanı olduğundan söz etmiş, olumsuz yanıtlar geldiği
için bizim bu planlama çalışmalarını
sonuçlandırmamız mümkün olmadı. Tabii, planlama
çalışmalarını sonuçlandırmadığımız
için de buradan bir kamu arazisi tahsis etmemiz şu an itibarıyla
mümkün değil.
Travertenlerle
ilgili -Van Başkalede- bir soru var. Bu son düzenlemelerle, kültür ve
tabiat varlıkları ve çevresindeki düzenlemelerle ilgili yetki Çevre
ve Şehircilik Bakanlığına geçtiği için onu sanıyorum
ki arkadaşımın cevaplandırması gerekecek daha sonra.
Sarıkamış yöresinde Katerina Köşkü ve Şişman
Köşk diye bilinen Rus işgali döneminden kalma iki tane ahşap
yapılı köşk var. Gerçekten benim içimde de bir üzüntü
vesilesidir. 2008 yılında Kars Özel İdaresi burayı tahsise
çıkacağı konusunda bir bilgiyle bize başvurdu ve aldı.
Fakat aradan geçen süre içinde hiçbir gelişme ne yazık ki olmadı
ve tekrar biz Maliye hazinesinden bunu iade aldık turizm olarak
değerlendirmek üzere. Şimdi kültür ve turizm olarak
vasfını değiştirmek ve ilana çıkmak istiyoruz. Biz
aradan geçen süre içinde, Özel İdareye devrettiğimiz süre içinde çok
bakımsız kaldığı için ve haklı olarak
basında da eleştiri konusu olduğu için bakımı için hem
şifahi olarak hem de maddi olarak gereken taleplerde bulunduk ve kaynak da
gönderdik. Sanıyorum ki bu
ENSAR
ÖĞÜT (Ardahan) Sarıkamış şehitleri için de çok
önemli. Orada bir revizyon yapılırsa
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Biliyorum, ben gezdim de
yapıları. Yapıların şu andaki hâli de parlak durumda
değil ama özel olarak oraya yatırımcı arıyorum.
Eğer bir özel yatırımcı varsa, sizden de çok rica ederim.
Katerina Köşkü ve Şişman Köşk bir konaklama tesisi olamaz
ama yeme-içme mekânı olabilir tarzında.
Ayrıca,
orada askeriyenin terk ettiği bazı yapılar var, yine, eski cer
atölyeleri var.
Sarıkamışta
bir anıt yapma çerçevesi içinde bütün bunları orada kültür ve turizm
amaçlı kullanmaya çalışıyoruz ama itiraf etmek gerekiyor
ki, yatırımcı bulmak o kadar kolay olmuyor. O yüzden Eğer
yatırımcı var. diyorsanız ben somut olarak yardım
etmeye hazırım.
Bazı
arkadaşlarımız Bir bölgede bir turizm bölgesi ilan
etmişsek oraya devlet hemen gidiyor konaklama tesisi veya bir yeme-içme
mekânı yapıyor. diyor. Bu yapılmıyor tabii. Biz sadece
planlama yapıyoruz, taleplere tahsis olarak karşılık
veriyoruz ama özel teşebbüsün bu alanlarda yatırım yapması
gerekiyor. Biz sadece koruma önlemleri almaya çalışıyoruz. Bu
iki yapıyı çok iyi biliyorum ve yakından takip ediyorum.
Sayın
Reşat Doğrunun soruları var. (6/111)
Zinav Termal Turizm
Merkezini Tokatta yaptığımız bir geziden sonra tespit
etmiştik ve turizm bölgesi ilan etmiştik biliyorsunuz Sayın
Milletvekilim. Yine Tokat Akbelen Yaylası turizm merkezi konusunda ilan
çalışması yapıyoruz.
Bizim
Doğu Karadenizde -ki, ben Amasyayı, Tokatı da bir ölçüde
irtibatlıyorum Doğu Karadenizle- yaylaları turizm
güzergâhına katmak konusunda ciddi bir çabamız var. Bu çerçevede de
Tokat bizim için özellik taşıyor.
Tokatta,
2010 ve 2011 yıllarında, altyapı çalışmaları için
1 milyonun üzerinde kaynak ayırdık, bunu biliyorsunuz. Tokatı,
biz, ulusal ve uluslararası fuarlarda talep olması hâlinde
değerlendirmeye çalışıyoruz, tanıtma için gerekli
yayınları yapmaya çalışıyoruz.
Bir
de Tokat içinde de çok sayıda tarihî eser var; Arastalı Bedesten var,
Yağbasan Medresesi var benim hatırladığım
kadarıyla. Arastalı Bedestenin restorasyonu bitti, Vakıflardan
bitti. Biz Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak talep ettik,
oldukça yüksek bir meblağda da bize kiraladılar. Şu anda
teşhir tanzim çalışması yapıyoruz. Sanıyorum ki
teşhir tanzim çalışması bitince Tokatta, o bölgede
-Amasya, Tokat, Sivas bir kültür yolu olarak ortaya çıkıyor- yeni ve
çok gösterişli bir kültür mekânına kavuşmuş
olacağız umudundayım.
BAŞKAN
Sayın Bakan, bir dakika.
Sayın
Doğru, bir söz talebiniz var herhâlde.
Bir
açıklama istiyor tekrar.
Buyurunuz.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Bakanım, ben çok teşekkür ediyorum.
Çalışmalarınızı gayet yakinen takip ediyoruz.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Sağ olun.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Ancak, orada Sulusarayda bir Sebastopolis kenti var.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Var.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sebastopolis kenti de hakikaten tarihî özellikleri
bakımından müdahale edilmesi ve ortaya çıkartılması
gereken çok önemli bir yer.
Bir
de Ballıca Mağarası var biliyorsunuz, orayı siz
görmüştünüz Pazarda. Ballıca Mağarası, sonra,
Danişmentlilerin başkenti Niksar, mesela orada da çok harika kültür
değerleri olan eserlerimiz var, tarihî eserlerimiz var. Bu yönde olarak da
desteklerinizi beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Vermiş
olduğunuz cevaplardan dolayı teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Tabii, ben çok
teşekkür ediyorum nezaketinize Sayın Milletvekilim.
Niksar
Kalesinin restorasyonuna önemli katkılar yaptık. Niksar Kalesi,
benim de çok iyi bildiğim bir güzergâhtadır ve bu yaz da
inşallah, tekrar birlikte görme fırsatı bulacağız.
Sebastopoliste
kazı çalışmaları durmuştu, bir kazı ekibi sorunu
vardı. Bu yıl özellikle ve öncelikle değerlendirmeye
almayı, yeniden değerlendirmeye almayı umut ettiğimiz
kazı alanları listesi içinde yer alıyor.
Ballıca
Mağarasında bir çalışma var zaten. Sanıyorum ki
önümüzdeki yıllarda, Türkiye turizmine tanıtma konusunda biz de
gerekeni yapmaya çalışacağız.
Sayın
Ögütün Ani kentiyle ilgili soruları var: (6/128), (6/146).
Arkadaşlar, Beş Kiliseyle ilgili henüz bir çalışma yok ama
Aniyle ilgili önemli çalışmalar oldu geçmiş yıllardan bu
yana. Önce, Sayın Başbakanın da yakın takibiyle 40
kilometrelik yol sorunu çözüldü. Orada, farklı uygarlıklara ait
kilise, cami, manastır restorasyon çalışmalarımız var.
Dünya Anıtlar Fonunun da Büyük Katedralle ilgili
çalışması var. Yani biz Aniyi bütünüyle, hem Selçuklu hem
Hristiyan uygarlıkları dönemine ait eserleriyle ayağa
kaldırmaya çalışıyoruz ama şu anda Beş Kiliseyle
ilgili özel bir çalışma yok, bunu açıklıkla ifade etmek
istiyorum.
Sayın
Aksoyun, Ağrı Milletvekilimizin (6/232) esas numaralı sorusu
var. Ağrıda kültür varlıklarını ayağa
kaldırmak konusunda bir gayretimiz var. İshak Paşa
Sarayında önceki yıllarda oldukça yanlış bazı
uygulamalar vardı. Ben son yıllarda bizzat yakından takip etmeye
çalışıyorum. Son gördüğümde de birkaç müdahale
ihtiyacımız daha vardı ama mümkün olduğu kadar aslına
uygun bir çalışmaya dönmüştü İshak Paşa.
İshak
Paşanın çevresinde vakıfların yaptığı bir
cami restorasyonumuz var, o da oldukça yüz ağartıcı denilebilir.
Ahmedi
Hani Türbesi var İshak Paşa civarında. Ahmedi Hani Türbesi bize
ait olmamakla birlikte Doğu Anadoluda ve Ağrıda çok özel bir
mekân, çok önemli bir mekân olduğu için bizzat ilgilenmeye
çalıştım ve en son gidişimde de
Şimdi
çalışmalar başladı; Ahmedi Hani Türbesini çevresiyle
birlikte, haziresiyle birlikte iyileştirmeye çalışıyoruz.
Yapı yeni ama Ahmedi Hani ismi çok köklü olduğu için orada bu isme
yakışır bir düzenlemeyi yapmaya çalışıyoruz.
Ahmedi
Haninin ismini bir kültür mekânına elbette verebiliriz. Ağrıda
kültür merkezinin bitirilmesine özel idare çalışıyor ama biz de
yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bittiği zaman -belki
eğer Ağrı halkı da uygun görürse- Ahmedi Haninin ismiyle
bu gereği yerine getirmiş oluruz.
Bir
de Patnosta bir kazı mekânı var. Benim çok yakından
bildiğim, askerliğimi yaptığım alanın içinde...
EKREM
ÇELEBİ (Ağrı) Aznavur Tepesi
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla)
Aznavur Tepesi ya da
Kot Tepe ismiyle bilinen bir alan var ki bir höyüktür. Orada da bu yıl
sanıyorum ki bir sondaj çalışmasına, bir müze
araştırmasına başlamış olacağız.
Sayın
Işıkın, Kütahya Milletvekilimizin (6/342) sayılı
sorusu var. Kütüphaneci personelimizle ilgilenmiş; çok teşekkür
ediyorum gerçekten. Kültür ve Turizm Bakanlığı personelinin özlük
haklarıyla ilgilenen bütün arkadaşlarıma minnettarım çünkü
Kültür ve Turizm Bakanlığının özellikle kültür
alanında, turizm alanında büyük ölçüde özel sektör
çalışıyor ama kültür alanında arkadaşlar gerçekten
kütüphaneci olarak, müzeci olarak çok büyük varlıklara çok küçük
imkânlarla vaziyet etmeye ve o imkânları korumaya
çalışıyorlar. Biz, son yıllarda Bakanlığın
-özellikle bu yıl, 2011 yılında ve 2012de şimdi devam
ediyor- çalışanlarının özlük haklarının
iyileştirilmesi için bütün gücümüzle uğraşıyoruz. Son kanun
hükmünde kararnamelerle bazı iyileşmeler oldu; Bakanlıktaki
uzmanlarımızın, uzman
yardımcılarımızın, il müdürlerimizin
şartları biraz iyileşti. 500 kadar kütüphanecimiz, müze
araştırmacımız ve kitap pataloğumuz var.
Bunların, folklor araştırmacı ve kütüphanecilerin ve kitap
pataloglarının teknik hizmetler sınıfına dâhil
olmasını 2010da sağlamıştık. Şimdi
onların da arkeologlar gibi, istatistikçiler gibi statüsünün, düşmesi
değil, yükselmesini sağlamaya çalışıyoruz. Bu konuda
katkı yapacak olan, Maliyeyle bizim müzakerelerimizde bizi destekleyecek
olan bütün arkadaşlarıma Bakanlığımın
çalışanları adına minnetlerimi, şimdiden
teşekkürlerimi ifade etmek isterim.
BAŞKAN
Bir dakika Sayın Bakan.
Sayın
Işık, buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım ben de hassasiyetinize çok teşekkür ediyorum. Gerçekten
şu anda Bakanlığınızda çalışan sosyolog,
müze araştırmacısı, kitap pataloğu, arşivci,
kütüphaneci gibi ciddi anlamda mesai harcayan personel maalesef teknik personel
kadrosuna geçti ama eş değeri olan arkeolog ve istatistikçiler özlük
haklarına kavuşamadılar ve iki yıldır bunu
bekliyorlar. Bu konuda sizlerin çabasının da olduğunu biliyoruz
ama bir an önce bunun tamamlanmasının çok yararlı
olacağını düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum, başarılar diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Ben de
katkılarınıza çok teşekkür ederim Sayın
Işık.
Eğer
sadece bizim Bakanlığın kararıyla olsa, hemen akşam
-17.00yi geçmiş, saat kaç oldu bilmiyorum ama- hemen yarın sabah
uygulamaya başlarız ama tabii başka bakanlıkların da
bu konudaki görüşleri son derece önemli. Ama ilginize ve
katkınıza minnettarım, çok teşekkür ederim.
Sayın
Kurtun, Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Kazım Kurtun (6/402),
(6/416), (6/417), sanıyorum, esas numaralı soruları var. Seyit
Battal Gazi çok önemli, Anadoludaki inanç turizminin ve kültür hazinemizin çok
önemli duraklarından bir tanesi. Oradaki uygulamalarda
yanlışlıklar varsa ben bunu Kurul aracılığıyla
denetlemeye çalışayım ama Seyit Battal Gaziyle ilgili bütün
iş ve işlemler Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından
yürütülüyor. Bizim tarafımızdan, bizim sorumluluğumuzda
değil ve bizim tarafımızdan yürütülen bir iş değil,
işlem yok ama restorasyonun uygun olup olmadığına Kurul
aracılığıyla yeniden bakmaya
çalışacağım.
Taşınmazı
Seyitgazi ilçesi Kümbet köyünde bulunan Kümbet Höyük. Evet, Kümbet Höyük 1inci
derece arkeolojik ve doğal sit olarak tescil edilmiş 2009da. Kümbet
köyü ve çevresi de 3üncü derece arkeolojik ve doğal sit. Burada imar
planı yapmaya çalışılıyor, koruma amaçlı imar
planı. Ondan sonra, mülk sahiplerinin arazileri, hazine arazileriyle takas
edilmeye çalışılacak. Maalesef birçok yerde böyle bir sorunumuz
var. Tarih duyarlılığı yükselmeye başladı son
yıllarda, bu sevindirici bir gelişme ama üzerindeki yerleşim
bölgelerini hemen kaldıramıyorsunuz. İşte, planlama
yapmanız gerekiyor, uygun hazine arazisi bulmanız gerekiyor ya da
kamulaştırma yapmanız gerekiyor. TOKİ ile iş
birliği yapmaya çalışıyoruz. Onlara yeni konut
alanları oluşturmaya ve biz bu kasabaları, köyleri nakletmeye
çalışıyoruz. Frig Vadisinde bu çerçevede çok alanımız
var.
Yine,
Küllüoba Höyüğü konusunda Sayın Kurtun (6/402) esas numaralı
sorusu var. Burada kazı yapıyoruz değerli
arkadaşlarım. Biz, ödenek aktarılmasına da önemli ölçüde ek
kaynaklar bularak gayret sarf ediyoruz. Şimdi, bakınız, kamunun,
2002, bendeki rakamlara göre, resmî rakamlara göre
Bakanlığımızın kazılara
ayırdığı kaynak sanıyorum 2000li yıllarda,
2002ye kadar 1 milyon civarında. Ben başladığımda
2007 sonunda 14 milyon civarındaydı ama resmî bir genel bütçede
ayrılan kaynak 1 milyonun altındaydı, hâlâ da 1-1,5 milyon civarında.
Biz, DÖSİM kaynaklarıyla, başka ek ödeneklerle bu rakamları
yükseltmeye çalışıyoruz. 2010 yılında 30 milyona
gelmiştik -kazılara ayırdığımız kaynaklar-
bu yıl 40 milyona ulaştık. Yani hâlâ bize genel bütçeden
ayrılan kaynak 1 milyon, 2 milyon civarında. Bu yıl 40 milyon
kadar çeşitli birimlerden kaynak aktararak kazılara destek vermeye
çalıştık. 120den fazla kazı yapıyoruz. Bakanlar
Kurulu kararıyla kazı yapıyoruz. Müze kazıları
yapıyoruz. 40tan fazla da yabancı kazı yapılıyor. Son
yıllarda, sevinerek söyleyebilirim ki Türkiyede arkeoloji konusundaki duyarlılık
çok arttı ve kamunun da arkeolojiye verdiği önem ve
ayırdığı kaynak çok arttı.
Burada,
tabii, bir miktar arkadaşımız gönüllülükle
çalışıyor. Üniversite hocaları herhangi bir ücret
almıyorlar, onlar ücretlerini üniversiteden alıyorlar ama bilimsel
bilgi elde etmek için bu fedakârlığa katlanıyorlar. Üniversite
öğrencileri çalışıyor, onlara hocalar bir küçük ücret
takdir ediyorlar. Onun dışında bölgeden işçiler
çalıştırılıyor. Bölgedeki işçiler de o bölgedeki
işçi ücreti neyse, nasıl tespit edilmişse o çerçevede
ayrılıyor ve verilmeye çalışılıyor ve biz de,
kazıda herhangi bir hocamız kırk beş gün, üç ay, ne kadar
çalışmak istiyorsa ona çalışma müddeti boyunca gerekli,
yeterli kaynağı ayırmaya çalışıyoruz.
Yine,
Sayın Kurtun (6/416) esas numaralı sorusu var Seyitgazi ilçesi
Gökbahçe köyündeki Bahşeyş Anıtıyla ilgili. Bu bölgede bir
sulama göleti projesi var. Biz de bir koruma projesi yapılmasını
öngörüyoruz. Koruma projesi geldikten sonra sulama göleti konusunda nihai
karara varılacak. Olabileceği kadar da Frig Mezar
Anıtını, oradaki, korumaya çalışıyoruz ama
şu anda Frig Vadisi çok zengin bir vadi olmakla birlikte ne yazık ki
yeteri kadar bakımlı değil. Bu bölgede bölgenin tarihsel
özelliğine uygun bir bakım kalitesini yükseltmek için geçen yıl
Kütahya, Eskişehir ve Afyonkarahisar illeri arasında bir Frig Vadisi
Kültürel Mirası Koruma ve Kalkınma Birliği oluşturuldu; bu
yeni bir Birlik. Bu Birlikle Bakanlığımızın iş
birliği çerçevesinde Frig Vadisinde önemli gelişmelerin önümüzdeki
yıllarda olacağını düşünüyorum çünkü, mesela orada
-yine Sayın Kurtun sorularından (6/417)- Yazılıkaya Midas
Anıtı var. Gerçekten birkaç yıl önce benim ilk gördüğümde
vahim durumdaydı. Bir acil müdahale projesi yapıldı.
Tabii,
bu tarihî eserlere, birkaç bin yıllık, milattan birkaç bin yıl
eskiye kadar giden eserlere müdahale yeni bir yapıya müdahaleden çok daha
zor. Onun özgün yapısını bozmamanız gerekiyor,
kullanacağınız malzemenin özgün yapıya herhangi bir zarar
vermemesi gerekiyor ve ayrıca onun özgünlüğünü bozmadan korumanız
gerekiyor. Çok ciddi bir bilimsel danışmayı gerektiriyor. Bir
bilimsel danışmaya başvurduğunuz zaman da süre biraz
hızlı gelişiyor, ilerliyor fakat biz Midas Anıtına
şu anda müdahale ediyoruz ve bu yıl sonu itibarıyla da bu
yıl içinde bu müdahale tamamlanmış ve anıt korunur hâle
gelmiş olacak.
Değerli
arkadaşlarım, Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Mesut
Dedeoğlunun, Kahramanmaraşla ilgili soruları var, 6/519 ve 535
esas numaralı soruları var. Kahramanmaraşta biz 2012
yılında Kahramanmaraş Müzesi güvenlik sisteminin kurulması
işi ve Germenikya mozaikleri güvenlik sistemi kurulması işini
projelendirdik ve ödenek aktarıyoruz. Kahramanmaraş Müzesinin 1,5
milyon bedelle teşhir, tanzimini yeniledik ve son derece modern ve güzel
bir müze ortaya çıktı. Direkli Mağarasında kazı
yapıyoruz, Kahramanmaraşta. Altyapı uygulamalarına 2011
yılı içinde 300 bine yakın bir ödenek gönderdik.
Kahramanmaraşta
çok önemli mozaik varlıkları var. Kahramanmaraş, Eski Maraş
denilen bölgede, bu Germenikya bölgesinde, gerçekten Urfayla, Gazianteple
karşılaştırabileceğiniz özellikte çok güzel mozaikler
var. Bir gecekondu bölgesini geziyorsunuz, yapıların altından,
bodrum katlarından herhangi bir kazı sırasında, herhangi
bir ekleme sırasında inanılmaz mozaiklerin
çıktığını görüyorsunuz. Tabii, ciddi
kamulaştırma sorunlarımız var.
Gaziantep
Mozaik Müzesi, bütün bölgeyi çok tetikledi, olumlu biçimde çok etkiledi.
Herkesin böyle bir müze yapma talebi var ama tabii hepsini kamunun bulması
mümkün değil. Mesela biz geçen yıl Eskişehirde -benden önceki
Sayın Bakan döneminde bir protokol vardı, sonra biz onu
geliştirdik-Eti Arkeoloji Müzesini yaptık. Gaziantep Zeugma kadar büyük
değil ama son derece modern teknoloji kullanılarak
yapılmış çok güzel bir müze oldu. Ben, Kahramanmaraştan da
mesela böyle bir sponsorluk bekliyorum doğrusu. Böyle bir girişim
olursa biz de o müzenin teşhir, tanzimi konusunda elimizden geleni yapmaya
çalışacağız.
Süleymanlı
beldesindeki termal su kaynaklarıyla ilgili bizim şu anda
planlanmış bir çalışmamız yok ama oradaki yerel
yönetimlerin, beldenin bir talebi olursa bu konuda, Bakanlık olarak
yardımcı olmaya çalışacağız.
Değerli
arkadaşlarım, Adana Milletvekilimiz Sayın Halamanın
BAŞKAN
Sayın Bakan, Dedeoğlunun bir ek açıklama talebi var.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Buyurun efendim.
BAŞKAN Buyurunuz.
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) Sayın Bakanım, çok teşekkür ediyorum
yakın ilginize.
Mozaikler
Karamaraş denilen, sizin de biraz önce ifade ettiğiniz gibi
Kahramanmaraşın ilk yerleşim yeri. Şu anda orada daha en
ufak bir kazı çalışmamız olmadı.
Arkeologlarımızın raporlarına göre çok eski zamanlardan
kalma çok büyük mozaiklerimizin olduğu, orada bir şehrin olduğu
bilinmekte. Bu konudaki yardımlarınızı istirham ediyoruz.
Bunların gün ışığına çıkması
lazım. Bunların dünya ülkeleriyle de paylaşılıp
Kahramanmaraşın bu bağlamda turizme açılmasını
temenni ediyorum.
Teşekkür ediyorum
Sayın Bakanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dedeoğlu.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Ben temenninize aynen
katılıyorum. Gerçekten çok etkileyici orada gördüğümüz mozaik
örnekleri şu anda, ki çok daha büyük bir alanda kamulaştırma
yapınca çok güzel örneklerin çıkacağını -şu anda
çıkmış olanlara bakarak söylüyorum- görmek mümkün.
Ben son Kahramanmaraş
gezimde bir önemli Kahramanmaraşlı iş adamından sponsorluk,
bir müze yapma vaadi almıştım, onu takip edeceğim. Yani biz
bir yandan mevcut müzeyi -demin de söyledim- 1,5 milyon vererek teşhir,
tanzimini yeniledik ama yeni bir müze sanıyorum orada çok daha fazla
işimizi görecektir. Konuyu beraberce takip edelim. Beni de çok
heyecanlandıran yeni mozaik buluntuları var Kahramanmaraşta
gerçekten.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Halamanın (6/578) esas numaralı
sorusu: Adanaya ne yapıyorsunuz? diyor. Adana Etnografya Müzesinin
rölöve, restitüsyon, restorasyon, statik, elektrik ve makine projeleri
yapımını tamamladık. Anavarza Zafer
Kapısının 200 bin ödenekle 2011 yılı içinde
restorasyonunu tamamladık. Atatürk Evi güvenlik sistemini tamamladık.
Adana Arkeoloji Müzesi onarımı, teşhir, tanzim ve çevre
düzenlemesi yapım işinin ihalesini 2010un sekizinci ayında
yaptık. Müze binasının onarım ve teşhir, tanzimi
tamamlandı kısmen ama başka bölümlerinde yeni
çalışmalar var, önümüzdeki tarihlerde bunlar yapılacak. Ayrıca,
Taşınmaz Kültür Varlıklarının Onarımına
Yardım Sağlanmasına Dair Yönetmelik çerçevesinde gelen taleplere
cevap vermeye çalışıyoruz. Adanada Ceyhan, Kozan ve
Yüreğir kültür merkezlerini 2012 ve 2013 yılı içinde
tamamlamaya çalışıyoruz. Ama Tufanbeyli henüz
başlamış değil, o sanıyorum biraz daha gecikecek.
Değerli
arkadaşlarım, geçmiş yıllarda ne yazık ki, Türkiyede,
belki iyi niyetle ama bazı siyasi saiklerle, amacın çok ötesine
taşan kültür merkezleri tasarlanmış. Çok büyük projeler ve
kamunun bunların altından kalkması çok zor ve gereksiz
yapılar. Geçenlerde, 90lı yıllarda
başlamıştı, 2008de biz aldık on beş yıl
aradan sonra, bitirdik, Afyonkarahisar Kültür Merkezini Hattat Ahmet
Karahisarinin ismiyle açtık. Defaatle gittim, geçen hafta yine gittim.
Yani otuz tane oda konulmuş, ne olduğu belli değil, ama
başlamış, karkası bitmiş, ana yapısı
bitmiş bir yapıydı, biz onu bitirmek zorundaydık, bitirdik.
Ama bazı bölümlerini nasıl kullanacağımızı
düşünüyorum hâlâ.
Kırşehirin
bir bölgesinde bir kültür merkezi var. Belediyeyi, adliyeyi, hepsini beraber
içine koymaya çalışıyoruz, fazla geliyor. Hâlbuki Akçakentin
nüfusundan fazla. Bunlar yanlış projeler.
Şimdi,
mümkün olduğu kadar elimizdekileri tasfiye etmeye
çalışıyoruz, bitirmeye çalışıyoruz, yeni
projeleri de ihtiyaca uygun hâle getirmeye çalışıyoruz.
Altından kamunun kalkabileceği ve asıl ihtiyaç neyse, orada
salon mudur, bir sergi salonu mudur, bir toplantı salonu mudur, o amaca
yöneltmeye çalışıyoruz.
Adanada
da maalesef başlamış yanlış projeler vardı.
Olabileceği kadar toparlıyoruz ve demin söylediğim gibi, Ceyhan,
Kozan ve Yüreğiri bu yıl ve 2013ün ortasına kadar
bitirmiş olacağız. Altyapı uygulamalarına yardım
ediyoruz. Yumurtalık Turizm Merkezimiz var biliyorsunuz. Karataş
kültür, turizm koruma, gelişme bölgelerimiz var.
Adana
da, Adana Çukurova da biraz turizme sırtını dönmüş bir yöre
gibiydi benim tespitlerime göre. Her bölgede turizm lafı edilirken Adana
biraz gündeminin dışına çıkarmış gibiydi. Geçen
yıl Adanada, Bakanlığımızın talebiyle, bir
Turizm Arama Konferansı yaptık ve o Konferanstan sonra bir miktar,
turizm, kültür açısından, doğrudan doğruya kitle turizmi
açısından Adananın gündemine girdi ve biz de altyapı
konusundaki talepleri cevaplandırmaya çalışıyoruz.
Yine
Adanada bizim biliyorsunuz bir devlet tiyatromuz var, Sabancı Kültür
Merkezinde her gece perde açıyor. Mersindeki opera ve bale de
Adanayı sürekli olarak -Adana ve Mersin ortak çalışıyor-
kültürel çalışmalarla buluşturuyor.
Bir
de bütün arkadaşlarımdan çok rica ederim, eğer
imkânınız varsa -Dünya Tiyatrolar Haftasında her yıl
Adanada Sabancı Vakfıyla birlikte biz bir Tiyatro Haftası
açılışı yapıyoruz- zamanınız varsa
açılış gecesini görün. Çünkü ben başladığım
zaman bir salonda yapılıyordu açılışlar. Daha sonra konuştuk
biz Sabancı Vakfının yöneticileriyle, Mart ayının
sonu Adana için genellikle iyi havalar olabilecek bir mevsimdir, neden bunu
dışarıda yapmıyoruz, Taşköprüde yapmıyoruz ve
salonda bin kişi izleyeceğine neden 10 binlerce insan bilet almadan,
para vermeden bu etkinlikleri izlemiyor? diye düşünüldü ve 2009, 2010 ve
2011de Taşköprü üzerinde
Bir tarafta Taşköprü, bir tarafta
karşıdaki o güzelim cami ve tam nehrin üzerinde, nehrin üzerinden
masal gibi bir açılış yapılıyor, masal gibi gerçekten.
Bunu ben üç yıldır her fırsatta gidip görmeye
çalışıyorum. Bütün arkadaşlarımdan rica ediyorum,
Türkiye'nin bu tartışa geldiğimiz kötü gündeminden bizi bir
miktar sıyırabilir sanatla ve orada en güzeli de tabii nehrin iki
yakasında binlerce insan, mübalağasız 10 binlerce insan bütün o
etkinlikleri izliyor herhangi bir kuruş ödemeksizin ve böylece sanatı
bir ölçüde salonlardan çıkarıp kitleye, halka götürmüş oluyoruz.
Ben iş birliği yaptığımız Vakfa da bu vesileyle
çok teşekkür ediyorum ve Adanadaki bu etkinliğe
arkadaşlarımızı davet etmek istiyorum.
Kütüphanelerimiz
var 18 tane
BAŞKAN
Sayın Bakan, Sayın Halaman bir ek açıklama istemiş.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Adanayı bitirmedim
ama buyurun.
ALİ
HALAMAN (Adana) Sayın Başkan, Değerli Bakanım;
teşekkür ediyorum sorulara cevabınızdan dolayı, çok da
güzel şeyler yaptığınızı düşünüyorum.
Yalnız bizim Adananın Kozan ilçesi var. Adananın Kozan
ilçesinde çok büyük sit alanları var. Tabii, bu sit alanlarının
düzeltilmesi, direkt Kültür Bakanlığına ait olmasına
rağmen, bazen belediyeler müdahale ediyor. Ben bu sit
alanlarının düzelmesi noktasında Kültür Bakanı olarak sizin
katkılarınızı bekliyorum.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum, sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Halaman.
Buyurunuz.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Çok teşekkür ederim
Sayın Halaman.
Kozan
gerçekten çok ilginç, ben kaleye de çıktım, çeşitli oradaki,
çevredeki yapıları da gezdim. Tabii, şimdi, bu sit
alanlarının tabiat varlıklarıyla ilgili
olanlarının akıbetini Çevre ve Şehircilik
Bakanımızdan takip edeceksiniz ama kültür varlıklarıyla
ilgili olan kısımda daha yoğun bir biçimde
çalışalım.
Adanada
bizim 18 tane halk kütüphanemiz, 2 tane de çocuk kütüphanemiz var.
Bir
de değerli arkadaşlarım, son yıllarda, biz, kütüphaneleri
biraz daha tematik hâle getirmeye çalışıyoruz. Eskiden,
biliyorsunuz, işte, her eğitim grubunun rahatlıkla çeşitli
kitapları bulabileceği genel bilgi merkezleriydi kütüphaneler. Bilgi
merkezleri, Bilgi mabetleri gibi çeşitli isimler
kullanılıyor. Son yıllarda, biz, Edebiyat müze kütüphanesi.
diye yeni bir konsept geliştirmeye çalışıyoruz, geçen
yıldan bu yana. Edebiyat müze kütüphanesi bir isim etrafında, önce o isimle
ilgili bütün yayınları içeriyor; ikincisi, bir bölgeyi topluyor;
bölge yayınları ve o isim etrafında tematik bir kütüphane
konsepti, yeni bir bakış açısı geliştiriyor. Bunun
ilkini 12 Mart 2011 tarihinde, Ankarada, Mehmet Akif Ersoy Edebiyat Müze
Kütüphanesi olarak açtık. Altındağ Belediyesi Hamamönü
bölgesinde bir Ankara evi yaptı bize ve onu Mehmet Akif Ersoy Edebiyat
Müze Kütüphanesi yaptık Mehmet Akifin hatırasına hürmeten.
Sonra,
Adanada Karacaoğlan Edebiyat Müze Kütüphanesini açtık. Yaşar
Kemal geldi aklımıza ama Yaşar Kemal Ben ne öğrendimse
Karacaoğlandan öğrendim. dedi, o önerdi, o yüzden adını
Karacaoğlan Edebiyat Müze Kütüphanesi yaptık. Bunu söylemeyi bir
borç sayıyorum çünkü Yaşar Kemal bu güzelliği yaptı orada.
Arkasından
şimdi Erzurumlu Emrah çalışıyoruz Erzurumda.
Kütahyada
Evliya Çelebi ismiyle bir edebiyat müze kütüphanesi açmaya
çalışıyoruz.
İstanbulda
Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi yaptık.
İstanbulda Alay Köşkü diye bir bina Bakanlık makamı olarak
kullanıma verilmişti, onu Bakan olarak ben kullanmadım
İstanbul Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi yaptık.
Trabzon
ve İzmirde de böyle projelerimiz var.
Bunların
birincisi Ankarada, ikincisi de Adanada açılmış oldu, bunu da
bilgilerinize sunmuş oluyorum.
Yine,
Sayın Ensar Öğüt Arkadaşımızın (6/593)
sayılı Ardahandaki okulların kitap ihtiyacıyla ilgili bir
sorusu var.
Biz
geçen yıl içinde, 2010dan bu yana 4.948, 5 bin adet kitap
göndermişiz Ardahandaki kütüphanelere ve bu kütüphaneleri 117
çeşitli süreli yayına da abone yapmışız. Köylere ve
okullara kitap dağıtımı yapmıyor bizim
Bakanlığımız ama özel olarak bir muhtarlık, bir okul
talepte bulunursa o taleplere de özel olarak biz cevap vermeye
çalışıyoruz.
Sayın
Dedeoğlunun
BAŞKAN
- Sayın Bakan, Sayın
Öğütün bir ek açıklama talebi var.
Buyurunuz
Sayın Öğüt.
ENSAR
ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Bakanım, çok teşekkür ederim.
Ardahan
Valisi Mustafa Tekmenle görüştüm. Kendileri kongre binamızın
onarımını yapıyorlarmış ama Sayın
Bakanım da bize katkı sunarsa, ekonomik anlamda, çok memnun oluruz.
dediler; onu arz edeyim.
Posoftaki
Savaşır Kalesi, Kalecik Kalesi, yöredeki, Çıldırdaki
Şeytan Kalesi, Hanaktaki Kırnav Kalesi, Kars Ani Harabeleri,
biliyorsunuz, büyük bir hazine, aynı zamanda Kars
Sarıkamışta bulunan Katerina Köşkü ve bu Ardahandaki tabyaların
onarımı. Şimdi, Değerli Bakanım, bizim bölgemiz çok
yoksul, çok göç veren bir bölge. Nedense, devlet, Hükûmet hep batıya
yardım ediyor, kalkınmış illere. Kalkınmamış
illere hâlbuki turizmi çekebilecek şekilde yatırım yapılsa
sadece Ani Harabelerine, bakın, inanın samimi söylüyorum, bütün
Amerikadan, yurt dışından bir sürü insan geliyor. Sizden
istirham ediyorum, Ani Harabelerini ve diğer oradaki
saydığım kaleleri ve tabyaları onarırsanız samimi
söylüyorum, en azından yani biz 1877-78 Osmanlı-Rus
Savaşındaki tabyalarımızı onarıp turizme açsak
bölgemiz çok hızlı bir şekilde kalkınır. Ben buradan
istirham ediyorum, oraya yatırıma biraz ağırlık verin
efendim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Öğüt.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Tabii, Doğuya ya da
Güneydoğuya eğer, yani kendi görev alanımla ilgili söyleyeyim,
bizim ilgi göstermediğimiz ve destek vermediğimiz söylenirse ya bilgi
eksikliğidir
ENSAR
ÖĞÜT (Ardahan) Biraz daha fazla verin.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Yani mümkün olduğu
kadar fazla veriyoruz. Bakın, Ardahan Kalesi şu anda oldukça
bakımlı vaziyette. Kongre binasıyla ilgili bize ne düşerse
yaparız; bunu söyledim. Ani Harabeleriyle ilgili
çalışıyoruz. 2007de ben gittiğimde Ani Harabelerinin yolu
yoktu, şu anda son derece mükemmel bir yolu oldu, çevresi de koruma
bandıyla yapıldı. Orada çeşitli kültür
varlıklarıyla ilgili çalışıyoruz, İshak Paşada
çalışıyoruz, Ahmedi Hanide çalışıyoruz. Yeni
alanlardan söz ediyorum.
Arkadaşlar,
-İzmirdeki fuardaydı, üç yıl önce- sadece Türkiye'nin
batısında, güneyinde olmaz turizm, bunu doğuya taşımak
konusunda kamu öncülük yapmalıdır düşüncesiyle -İzmirde
karar verdik, üç yıldır Vanda uyguluyorduk- Vanda iki yıl üst
üste turizm fuarı yaptık ve Allah izin verirse bu yıl sonunda
yine yapacağız, Vandaki bu felaketin yaralarını
saracağız. Ben bu hafta sonu da Vandaydım, cumartesiyi pazara
bağlayan günümü ve gecemi Vanda geçirdim. Biz yine o bölgedeki tarihî
eserlerimizi ayağa kaldırmaya, bölgeyi bütünüyle ele alarak -sadece
bir il değil- orayı Türkiye'nin ilgi merkezi yapmaya, belki bu
musibetten bir nasihat oluşturmaya, bir kötülükten bir iyilik
çıkarmaya ve bölgenin altyapısını iyileştirmeye
çalışacağız.
Ercişe
gittim, Ahlata gittim bu hafta sonu. Ercişte Çelebibağı
mezarlıkları var, Ahlatta Türk İslam dünyasının en
büyük mezarlıkları var ki yıllardır bakımsız olan
anıt yapıların, şimdi, o mezar taşlarının
nasıl ayağa kalktığını sanıyorum baharda
gittiğiniz zaman göreceksiniz, yani o bölgeye ilgisiz olduğumuz
söylenemez. Güneydoğuda yaptıklarımız çok daha
fazladır. Sadece bizim, Türkiye'nin doğusunda, güneydoğusunda
barış, huzur, asayiş, sükûnet olduğu konusunda dünya
kamuoyunun rahatlamasına ihtiyacımız var. Dünya kamuoyu
Türkiye'nin herhangi bir yerinde bir sıkıntı olduğu zaman -özellikle
doğusunda, güneydoğusunda- bunu her tarafa teşmil ediyor, biz bu
sıkıntıdan sıyrılalım.
Ben,
doğunun, güneydoğunun çok büyük bir kültür turizmi potansiyeli
olduğuna bütün kalbimle inanıyorum. Gerçekten, sivil mimarlık
örnekleri açısından, tarih açısından inanılmaz bir
zenginlik var orada ve gelecek yıllarda
Yani Antalya bu sene 10 milyonu
geçti tek başına, Türkiye 30 milyonu geçti, doğu ve
güneydoğu da inşallah 10 milyonları aşan turist
sayılarını görecektir ama bunun için biraz daha
sabırlı, biraz daha hep beraber barışçı, biraz daha
tahammüllü olmamız gerekiyor zannediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Dedeoğlunun Kahramanmaraşla
ilgili sorusu var, (6/602): Bizim hangi binalar kiralık?
Değerli
arkadaşlarım, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğümüz sadece
kirada, ötekilerin hepsini oldukça birbiriyle sıkışık
vaziyette kamu binalarına toplamayı başardık, onları
da kiradan kurtarmaya çalışıyoruz.
Sayın
Zühal Topcu, özürlü personel çalıştırılmasıyla ilgili
soruyor. Biz, özürlü personeli büyük oranda çalıştıran
bakanlıklardan birisiyiz, 299 şu andaki, bendeki sayılar. 5
Bakanlıkta, 2 Devlet Tiyatrolarında ve 3 de Opera Balede
eksiğimiz var, onları da en kısa zamanda
tamamlayacağız. Özürlü konusunda üzerimizdeki sosyal sorumluluğu
mutlaka en kısa zamanda yerine getireceğiz.
Sayın
Dedeoğlunun (6/660) esas numaralı, Kahramanmaraştaki Hurman
Kalesinin projelerinin hazırlanmasıyla ilgili bir sorusu var. 2012
yılı içinde bunları tamamlamaya çalışacağız.
Afşinbey Okulunun altındaki mozaiklerin restorasyonu için de
Gaziantep Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğünü görevlendirdik.
Yine
Sayın Dedeoğlu Merkez teşkilatında kaç aracınız
var? diyor. Bizim, toplam 55 aracımız var arkadaşlar. 21
aracımız kiralık. Kiralık araçlara bakım, tamir,
akaryakıt ödemesi yapmıyoruz, hepsi firmanın üzerinde. Kendi
araçlarımıza geçen yıl 334 bin lira ödemişiz,
akaryakıt olarak da 116 bin lira ödemişiz. Öteki araçlara da,
kiralıklara da herhangi bir fazla mesai, şoför, fazla kilometre, ek
bir harcama yapmaksızın toplam 811 bin ödemişiz 2010
yılında.
51
adet lojmanımız var. Bunların 24ünde bürokratlarımız,
gerisinde de öteki çalışanlarımız oturuyorlar. Yani 50
rakamlarında aracı, 50 rakamlarında da lojmanı olan,
oldukça mütevazı bir bakanlığız biz.
Ankarayla
ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum Sayın Başkan izin verirse.
BAŞKAN
Buyurunuz.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, Ankara tabii cumhuriyetin başkenti ama aynı
zamanda bir Selçuklu şehri, Osmanlı şehri ve bir Roma
şehri. İşin bu tarafları bir miktar unutulmuştu, ihmal
edilmişti. Son yıllarda, Ankaranın tarihî kent merkezini iyileştirmek
konusunda bir gayret içindeyiz.
Ankara
Kalesi içinde Alaaddin Camisi var, Musafir Fakih Camisi var, Ramazan
Şemseddin Camisi var, Devduran Camisi, Hacı Arap Camisi, Ahi Elvan
Camisi ve Ahi Şerafettin Camisi var. Bunlar Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından restore ediliyor, birçoğu tamamlandı.
Sanıyorum bir tek Aslanhane Camisinin onarımı devam ediyor,
ötekiler yapıldı. Biz de Ankaranın bu kültür
varlığının öne çıkması konusunda elimizden geldiği
kadar yerel yönetimlerle iş birliği yapıyoruz, çevrede kirlilik yaratacak
olan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Ben birkaç dakika içinde
bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Devam ediniz efendim, bir iki dakika vereceğim.
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, ben göreve başlar başlamaz birçok
arkadaşım biliyor belki ama- Bakanlığın hemen
yanında, köprünün altında Bakanlıkla,
karşısındaki Opera Genel Müdürlüğüyle bağdaşmaz
bir eğreti çarşı vardı. Yani kötü bir terim kullanmak
istemiyorum. Son derece bakımsız, eğreti bir çarşı
vardı ve garip yazılar yazılı idi. Hemen o
çarşıyı kaldırarak başladık ve şu anda
Türkiye'nin kültür zenginliklerini anlatan bir rölyef var o eğreti
çarşının yerinde. Bakanlığın arkasında bir
kaçak ek bina yapılmıştı, 4 katını
kaldırdık. 1inci derece arkeolojik alan üzerinde Kaleye
çıkarken- geçmiş yıllarda ne yazık ki bir Röleve
Müdürlüğü yapılmıştı, onu dozerle yıktık.
1inci derece arkeolojik alanın üzerine Kültür ve Turizm
Bakanlığı, Kültür Bakanlığı röleve binası
yapmıştı, onu dozerle kaldırdık. Orada bir Roma
tiyatrosu var, şimdi Büyükşehirle birlikte
çalışıyoruz. Hacı Bayram çevresinde Büyükşehir
Belediyemiz çok iyi bir restorasyon projesi geliştirmeye
çalışıyor. Altındağ Belediyesi, Hamamönü çevresinde 1inci
ve 2nci etapta çalışmalar yapıyor ve Ankaranın
unutulmuş olan kültürel varlığını, tarihsel
kimliğini ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bazı plan
çalışmalarımız var, onlar tamamlandıktan ve maliyet
hesapları tamamlandıktan sonra Ulus merkezli Ankaranın kültür
dokusunu ortaya çıkarmak konusunda çok büyük bir projeyi hep beraber
inşallah görmüş olacağız ve Ankara cumhuriyetin
başkenti olduğu kadar tarihi olan, kökü olan Anadolunun çok önemli
merkezlerinden birisi olarak da ortaya çıkmış olacak.
Soru
soran bütün arkadaşlarıma ve bunları anlatma fırsatı
veren arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, sizi ve Genel Kurulunuzu sevgiyle ve saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Günay.
Sayın
Çelebi, sisteme girmişsiniz, bir dakika süre vereceğim size.
Buyurunuz.
EKREM
ÇELEBİ (Ağrı) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Herkese
verdiniz, beni en sona bıraktınız. Ben özellikle burada
BAŞKAN
Şunu belirtmek isterim, burada söz hakkı verdiklerim soru soran
milletvekilleridir. Sizin sorunuz yoktu onun için size ek açıklama
veriyorum.
Buyurunuz.
EKREM
ÇELEBİ (Ağrı) Peki, teşekkür ediyorum.
Sayın
Milletvekilinin Ağrıyla ilgili sorularına biraz da ben cevap
vermek istiyorum.
Ben
burada Sayın Bakanımıza çok teşekkür ediyorum. Özellikle
Sayın Bakanımız Ağrıyı teşrif ettiler,
Doğubayazıt ve Diyadin ilçelerini biz birlikte gezdik. Oradaki kültür
varlıklarıyla ilgili olarak gerçekten AK PARTİ Hükûmeti
dönemlerinde çok büyük yatırımlar da olmuştur. 3 AK PARTİ
milletvekili olarak da orada Sayın Bakanımızı
ağırladık. Ben tekrar kendilerine, bu kadar kültür
varlıkları ve Ağrıya önem verdiklerinden dolayı
teşekkür ediyorum.
Özellikle
Doğubayazıt, hem Ahmedi Hani olsun hem İshak Paşa
Sarayı olsun, bir de Patnosta kendileri de müjde verdiler, bu Kot Tepesi
dediğimiz -Sayın Bakanımız da Patnosta askerliğini
yaptığı için- Aznavur Tepesi ki Urartulardan kalma,
Urartuların dinî merkezi olarak kabul ediliyor, orada bizim bir kalemiz
var, o kalenin üstünün açılması hususunda, ben burada
huzurlarınızda kendilerine teşekkür ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Çelebi.
Sayın
Koca, buyurunuz.
SALİH
KOCA (Eskişehir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, Sayın Bakanımızın
açıklamalarından dolayı ben teşekkür ediyorum. Özellikle
Eskişehirimizde termal turizmin geliştirilmesiyle ilgili olarak
bugüne kadar Bakanlığımız tarafından master planlar
yapıldı, Frigya Kültürel Mirasını Koruma ve Kalkınma Birliği
kuruldu. Bu anlamda, özellikle Eskişehir Kızılinler termal
turizm merkezi 2006 yılında yine Bakanlar Kurulumuz tarafından
kabul edildi. Bu bölge bugüne kadar gerçekten define avcılarının
tahribatına uğramış bir bölgeydi. Yapılan bu
çalışmalarla birlikte il özel idaremiz şu anda üç adet sondaj
yaptı, önemli ölçüde ve miktarda su tespitinde bulundu.
Yine
Bakanlığımız, 1/25.000lik master planlarını
tamamladı, kabul etti. Alt belediyelerimiz de şu anda bununla ilgili
1/1.000lik ve 1/5.000lik planları yapıyorlar.
Yine,
fotoğraf yarışmaları bu bölgeyle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Sayın
Yılmaz, buyurunuz.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakandan sormak isteğim şeyler: Uşakta Karun hazinelerini biz
çok büyük uğraşlar sonucunda elde edebilmiştik. Uşak Milletvekili
Dilek Yılmaz ben. Karun hazineleri çalındı ve
değiştirildi biliyorsunuz, bu konuda soruşturmalar
açıldı, mahkûmiyetler oldu ama bu konudaki eserlerimizin geri
gelmesiyle ilgili Bakanlığınızın
yaptığı bir çalışma var mıdır? Eserlerimiz
nerededir? Biz yeniden Karun hazinelerinin orijinallerine kavuşmak
istiyoruz.
Ayrıca
Ulubey kanyonlarıyla da ilgili ne türden
çalışmalarınız vardır? Kanyonlar çok önemli nitelik
kazanıyor Uşak için, turizm anlamında da
kullanılabileceğimiz yerler. Kanyonla ilgili ne türden
çalışmalarınız vardır? Ben bunları öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Son
olarak Sayın Gülere söz veriyorum. Ama sayın milletvekillerimiz, bir
konuyu hatırlatmak istiyorum. Bu soru-cevap bölümü değildir, sadece
sisteme girdiğiniz için kısa söz hakkı verdim.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Mardin Milletvekili Muammer Gülerin, Türk
İdareciler Gününe ilişkin açıklaması
MUAMMER
GÜLER (Mardin) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum efendim.
Ben
de bugün Türk İdareciler Günü vesilesiyle bir açıklamada bulunmak
istedim efendim.
Ülkemizin
kalkınmasında önemli rolü olan, il ve ilçelerde devletin ve hükûmetin
temsilciliği görevini yürüten mülki idare amirlerimizin günü bugün. Ben
ülkemizin kalkınmasında büyük emekleri olan vali ve
kaymakamlarımızı, Türk idarecilerini verdikleri emekleri için
burada takdirle anıyorum, ebediyete intikal edenleri, şehitleri
rahmetle anıyorum, ayrılan idarecilerimize sağlık ve esenlikler
diliyorum ve ülkemizin kalkınması için bu büyük gayretlerinin daima
devam edeceğine olan inancımızı da belirtiyorum.
Saygılar
sunuyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Güler.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, alınan karar gereğince diğer
denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin
İşleyişine Dair Anlaşma ile 22 Ekim 2009 Tarihli Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca
Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin
İşleyişine Dair Anlaşmaya Değişiklikler
Getirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kazakistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası
Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair Anlaşma ile 22
Ekim 2009 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak
Üniversitesinin İşleyişine Dair Anlaşmaya
Değişiklikler Getirilmesi Hakkında Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/440) (S. Sayısı: 32)
BAŞKAN
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
Şimdi,
2nci sırada yer alan, Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ve Bursa
Milletvekili Hüseyin Şahin'in; 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ve
Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin'in; 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/152) (S.
Sayısı: 112) (C)
BAŞKAN Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Çerçeve 2nci maddeyle,
Emniyet Teşkilatı Uçuş ve Dalış Hizmetleri Kanununun
birden fazla maddesinde değişiklik yapıldığından,
maddenin (b) ve (c) bentleri birlikte olmak üzere, diğer her bendini
ayrı ayrı, ayrı madde olarak görüşeceğiz.
Geçen birleşimde,
teklifin 2nci maddesinin (a) bendi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi söz
sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aydın
Milletvekili Bülent Tezcana aittir.
Buyurunuz Sayın
Tezcan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT
TEZCAN (Aydın) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 112 sıra sayılı Kanun Teklifiyle
ilgili kaldığımız yerden görüşmelere devam ediyoruz.
Bu arada, Türkiyede
gündem hızla değişiyor. Bugün 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Günü. Öncelikle, Türkiyede gazetecilik görevini yerine getirmek
için canını dişine takarak mücadele eden, çalışan
bütün gazetecilerimizi kutluyorum. Bu vesileyle, Türkiyede, Çalışan
Gazeteciler Gününün aslında Özgürlükleri çalınan gazeteciler günü
olarak anılması gerektiğini düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, son dönemlerde, dikkat ediniz, neler yaşıyoruz? 97
gazetecimiz cezaevinde tutuklu veya hükümlü. Yazdıkları yazılar
nedeniyle, makaleler nedeniyle, gazetecilik faaliyetlerini yürüttükleri için
gazetecilerin tutuklandığı, gazetelerin terör aracı olarak
kabul edildiği bir süreç yaşıyoruz ve böyle bir süreçte
Çalışan Gazeteciler Gününü kutluyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bakın, bir ülke düşünün ki İçişleri
Bakanı resimle, şiirle, yazıyla, makaleyle terör
işlenebileceğini söylesin; bir ülke düşünün ki o ülkenin
güvenliğinden sorumlu İçişleri Bakanı makaleyi bir terör
aracı, terör silahı olarak ifade edebilsin ve bir ülke düşünün
ki siz o ülkede Çalışan Gazeteciler Gününü bu şartlar
altında kutlayacaksınız. Bu -başta da söylediğimi
tekrar ediyorum- olsa olsa bugünün Türkiyesinde Çalışan Gazeteciler
Gününü değil, özgürlükleri çalınan gazeteciler gününü kutlamak, anmak
durumunda kalabiliriz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bakın, çok ilginç bir noktaya gidiyoruz, Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal
Kılıçdaroğluyla ilgili, Silivri Savcılığı
bir fezleke düzenledi. 2012 yılının başındayız,
hani o ileri demokrasiye doğru yelken açtığımızı
söylediğimiz zamanların başındayız. Ana Muhalefet
Partisi Genel Başkanı siyaset yaptığı için hakkında
fezlekeye maruz hâle düşmüş, fezleke düzenlenmiş hakkında.
Suç: Adil yargılamayı etkilemek. Nerede söylemiş? Silivri
toplama kampının önünde söylemiş. Ne söylemiş? Burası
Silivri toplama kampıdır. demiş. Ben de söylüyorum: Orası
Silivri toplama kampıdır. Benim için de fezleke düzenleyin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, ne söylemiş, ne söylemiş, bakınız Genel
Başkanımız ne söylemiş? Aynen onun sözlerini benim sözlerim
olarak tekrar ediyorum, nakletmiyorum. Benim sözlerim olarak zapta geçsin,
benim sözlerim olarak Silivrideki savcı dinlesin, aynı sözleri
buradan tekrar ediyorum: Burada ön yargılı, siyasi otoritenin emrinde
olan yargıçların sadece oynadıkları bir tiyatro var, bunun
adına Yargılama, demokrasi diyorlar. Bu ne demokrasidir ne de
adalet dağıtmadır. Bunların kaçma imkânları yok. Zaten
kaçamazlar, ülkelerini seviyorlar. Bunlar Biz yargılanmayalım.
demiyorlar, zaten yargılanıyorlar. Bunlar, Parlamentoya gelip
yeminlerini içerek Anayasanın 90ıncı maddesinde ve diğer
maddelerinde öngörülen kurallar içerisinde görevlerini yapmak istiyorlar ama bu
görevler maalesef bazı yargıçlar tarafından engelleniyor. Onlara
yargıç demeyi içime sindiremiyorum çünkü yargıç, vicdanıyla
hareket eden kişi demektir; yargıç, toplumun beklentilerini,
duygularını bilen ve ona saygı duyan demektir. Vicdan her
şeyin üstündedir. Vicdanıyla hareket etmeyen bir yargıç,
yargıç olabilir mi? Anayasanın 90ıncı maddesi, Türkiye
Cumhuriyetinin imzaladığı uluslararası sözleşmeler
var. Bunları görmemezlikten gelip Ben bildiğimi okurum, benim bildiğim
ve söylediklerim doğrudur. mantığıyla yola
çıkarsanız, adalet dağıtamazsınız. Evet, Genel
Başkanım Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bu sözleri
Silivride Silivri toplama kampının önünde söylemişti.
Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Bülent Tezcan da bu sözleri kendi sözü
olarak milletin kürsüsünde söylüyor. Benim için de fezleke düzenleyin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, Türkiye önümüzdeki dönemde zorlu bir mücadele dönemine
giriyor, özgürlük ve demokrasi mücadelesi bu mücadele. Bu mücadele,
iktidarın kendisi gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımadığı
bir Türkiyede özgürlüğün ülkesini kurma mücadelesi. Bu mücadele,
Türkiyede İleri demokrasi adı altında yepyeni bir sivil
diktatörlüğe yelken açanlara karşı özgürlüğün
bayrağını dalgalandırmak isteyenlerin Türkiyesi. Bu
mücadeleyi veriyoruz ve bu mücadelede hakkımızda fezleke
düzenleyecekler varsa, varsınlar sayfalar dolusu fezlekelerini
düzenlesinler. Biz, özgürlük türkülerini söylemeye devam edeceğiz hâlâ.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bu şartlar altında 112 sıra sayılı
Kanun Teklifini görüşüyoruz. Daha önce defalarca söyledik. Alelacele
yapılan kanun hükmünde kararnameleri apar topar düzeltmek zorunda
kalırsınız. Milletin iradesinden kaçırarak, Meclisten
kaçırarak Hükûmete devrettiğiniz yetkiyi milletten
aldığınız yetkiyle Mecliste düzeltmek zorunda
kalırsınız. 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname daha
yürürlüğe girer girmez, üç ay üstünden geçmeden değiştirilmek
için önümüze geliyor. Niye? Çünkü aceleyle çıkarıldı, çünkü burada
tartışılmadı, çünkü milletin vekillerinden
kaçırıldı.
Şimdi,
bakın, bu kanun hükmünde kararnamede unutulmuş, bir şeyler
unutulmuş: Pilot, kurbağa adam, uçuş ekibi. Emniyet Genel
Müdürlüğü bünyesinde çalışan pilotları, kurbağa
adamları, uçuş ekibini unutmuşlar. Emsallerine artış
yapılırken bunlara artış yapılmamış. Bu
çerçevede bu eksikliği giderme açısından değişiklik
olumludur. Nitekim Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımız
da bu konuda olumlu olduğu görüşlerini bildirdiler ama değerli
arkadaşlar, bu eşitsizlik sadece bu düzenlemeyle giderilmiyor ki.
Bakın, orada başka önergeler verdi bizim
arkadaşlarımız, dedi ki: Ya, Emniyet Genel Müdürlüğü
bünyesinde evet bunları düzeltelim ama bunun dışında da
mağdur olan insanlar var. Mesela Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde
üniversite mezunu olup komiser rütbesinden başlayarak polis rütbesine
kadar başpolis, polis, komiser yardımcısı, komiser bütün bu
rütbelerde üniversite mezunu olan görevlilerin, polislerin, kamu görevlilerinin
bugün emeklilikle ilgili bir katsayı problemi var. Değerli
arkadaşlar, yine, emsallerinden farklı bir uygulamaya tabi tutuluyor
bunlar. Bugün, üniversite mezunu, polis ya da başpolis veya
başkomiser 2.200 göstergeden emekli olurken emsalleri 3.600 göstergeden
emekli oluyor. 2,5-3 milyar lira
çalışırken maaş alan görevli komiser emekli olunca 1 milyar
200 bin, 1 milyar lira maaş almak durumunda, yarı yarıya
maaş almak durumunda.
Şimdi,
bu konuda Komisyonda verdiğimiz önergeye, çok ilginçtir -hadi başka
bakanlar karşı çıkabilir bunu anlarım da- Emniyet Genel
Müdürlüğü doğrudan doğruya kendisine bağlı olan
İçişleri Bakanı karşı çıkıyor değerli
arkadaşlar. Kendi personeline, çalışan personeline, kendisine
bağlı personelde Gelin, bu adaletsizliği de giderelim.
dediğimizde, buna karşı çıkan İçişleri
Bakanlığı.
Değerli
arkadaşlar, burada, bakın, emniyet mensuplarının,
polislerin çalışma şartlarını herkes biliyor. Öyle
problemleri var ki normal bir kamu görevlisi memur ayda yüz altmış
saat çalışırken, bir polis memuru iki yüz kırk saat
çalışıyor. Sabah beşte gönderiyoruz -ek hizmetler hariç, ek
görevler hariç- sabah beş buçukta maç olduğu gün göreve
çıkıyorlar, gece on ikide dönüyorlar, ertesi gün saat yedide, sekizde
yeniden görev başındalar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
BÜLENT
TEZCAN (Devamla) Bunlarla ilgili dengesizliği giderelim. dedik, bu
konuda da herhangi bir çalışma yapılmadı. İnfaz
koruma memurlarıyla ilgili, itfaiye erleriyle ilgili komisyon
aşamasında düzenleme yapılsın. dedik, buna da cevap
verilmedi, itibar edilmedi, şimdi yarım yamalak sadece bu
kısmını düzeltmeye çalışıyoruz.
Son
olarak şunu söylüyorum değerli arkadaşlar: Meclisin iradesinden
kaçırarak alelacele yapılan her işi yeniden Meclise getirip
düzeltmek zorunda kalıyorsunuz. Hiç olmazsa bu bize ders olsun, hiç
olmazsa bu size ders olsun, bu konuda bütün kamu görevlileri arasındaki
eşitsizlikleri gidermek ve eşit işe eşit ücreti
sağlamak için, hep beraber Meclis iradesiyle topluca bir düzenleme
yapalım diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tezcan.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol Dora.
Buyurunuz
Sayın Dora.
BDP
GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bütün
ülke olarak oturup düşünmemizi gerektiren bir olay yaşandı.
Şırnakın Uludere ilçesinde 28 Aralıkta meydana gelen
katliamda 19u çocuk olmak üzere 35 vatandaşımız
hayatını kaybetti. Medyanın saatler sonra haber olarak görüp
vermeye tenezzül ettiği bu olay tarihî bir trajedi olarak
hafızalarımıza kazındı. Hiçbir suçu, günahı
olmayan, geçimlerini sağlamak için sınır ticareti yapan sivil
insanlar Diyarbakırdan kalkan savaş uçaklarının
yağdırdıkları bombalarla can verdiler.
Hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum. Bütün
halkımızın başı sağ olsun.
Meydana
gelen facianın basit bir istihbarat hatası olmadığı,
planlı, programlı bir operasyon olduğu izlenimi
doğmuştur. Gündüz vakitlerinde bölgede bulunan yerel karakolun
gözleri önünde Irak sınırını geçen Roboski köylüleri gece
hayatlarını kaybedeceklerini bilmiyorlardı. Görgü
tanıklarının ve olaydan sağ kurtulan vatandaşların
anlattığına göre, köylüler, gece Türkiye sınırına
geldikten sonra aynı karakol tarafından başka bir yola
yönlendirildiler, ailelerine telefonla haber verdiler. Aileler
çocuklarının dağda kaldığını yetkililere
bildirmesine rağmen, karakol yetkilileri Bizimle ilgisi yok,
Diyarbakırı arayın. demişler. Bütün anlatımlar
grubun PKKlı bir grup olmadığını karakolun
bildiğini açıkça gösteriyor.
Dağda
üç saat bekletilen köylüler kendi köylerine birkaç kilometre uzaktayken
Diyarbakırdan kalkan F-16larla öldürülüyorlar. 19u çocuk olmak üzere 35
canın kimisi anında, kimisi kayalıkların altında
sıkışarak, kimisi de yaralı bir şekilde soğuktan
can vererek hayatlarını kaybediyorlar.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; başta Kürt sorunu olmak üzere
sorunlarımızı güvenlik konseptleriyle, şiddete dayalı
politikalarla çözemeyeceğimizi, ancak demokratikleşmeyle, temel hak
ve özgürlükler ışığında, insani hakları gözeterek
çözmemiz gerektiğini bir kere daha bu olayla beraber görmüş
bulunuyoruz. Güvenlik siyasetinin güvensizleştirici niteliğini bir
kere daha yaşadık. Gerek medyanın bu olaya
yaklaşımı, suskunluğu, ölen insanlara karşı
aldığı kabul edilemez tavır gerekse de olaydan sonra
Türkiyenin batısında, sanki hiçbir şey
olmamışçasına yeni yıl kutlamalarının
yapılması, 1990ları hatırlatır nitelikteydi.
2009dan
bu yana haksız gözaltı ve tutuklamalarla şiddetini giderek
artıran, artırmaya devam eden güvenlik politikaları
insanların yaşama haklarını ellerinden almaya kadar
varmış bulunuyor.
Peki,
bu insanlar ne istiyor? Niye sormuyoruz kendimize? Bu insanlar özgürlük
istiyor, ana dilde eğitim istiyor. Bu insanlar eşit ve onurlu bir
hayat yaşamak istiyor.
Hükûmet
bu katliama seyirci kalarak, saatler geçmesine rağmen suskunluğunu
koruyarak, en önemlisi, bunu basit operasyon kazası gibi nitelendirmelerle
açıklamaya çalışarak, oradaki insanların gözünde
itibarını zedelemiştir.
Evet,
ortada bir kaza, bir hata var. Bu hata yıllardır süren ret, inkâr ve
asimilasyon politikalarıdır. Bu hata, yıllardır sürdürülen
ve sonu nereye varacağı belli olmayan güvenlik
politikalarıdır. Bu hata, insanların en doğal hakkı
olan ana dilde eğitime cevaz vermeyen zihniyetin ta kendisidir.
PKKlı
zannettik vurduk. gibi bir gerekçe, devletin tam bir savaş konseptiyle
hareket ettiğini gösteriyor. Dur ihtarı, teslim olma
çağrısı yapılmadan ateş etmek, bombalamak ancak
savaş hukukunda ve savaşçı gruplara karşı
meşrudur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, şiddete dayalı güvenlik
konseptlerinin en büyük sonucu birlikte yaşamayı zora
sokmasıdır. Bu tür politikalar Türkiyede kardeşçe
yaşamasını istediğimiz halkları birbirinden
ayrıştırmaya yönelik, Kürt-Türk
ayrılığını güçlendiren sonuçlar
doğurmaktadır.
Ülkede
yıllardır süren şiddet ortamından dolayı sivillere
yönelik bu türden olaylar daha önce de yaşandı. Böyle giderse
yaşanmaya devam edecektir. Kürt sorunu çözümsüz kaldığı,
çatışma koşulları devam ettiği sürece benzer olayların
farklı şekillerde tekrarı her zaman ihtimal dâhilindedir.
Şunu
unutmayalım ki Türkiyede yaşayan halkların birbirine
düşmanlığı yoktur. Bizim düşüncemizde bütün halklar
kardeştir ancak böylesi facialar kardeşlik duygularına zarar
vermektedir. Duygular dünyasında bölünmüş bir ülkeyle karşı
karşıyayız. Bu olay İstanbulda, İzmirde olsaydı
tepkimiz nasıl olurdu? Herkesin ciddiyetle düşünmesi, bu savaş
konseptinin nelere mal olabileceğini görmesi gerekmektedir. Biz, böylesine
acı bir olayın, barışa dayalı konseptlere geçişe
vesile olmasını temenni ediyoruz. Toplumsal barışı
tehlikeye sokan, kardeşliği zedeleyen bu acı olay
karşısında dikkatli olmak gerekiyor.
Başta
Hükûmet olmak üzere, bütün Meclise, sorunun köklü çözümü için görev
düşmektedir. Artık neyi bekliyoruz? Meclisin görevi nedir?
Türkiyedeki bütün sorunların çözüm yeri bu Meclis değil midir?
İş lafa gelince, Gelin, ne sorun varsa Mecliste
tartışalım, çözüm yeri Meclistir. demesini biliyoruz ancak
görünen o ki bu konudaki işlevini yerine getirmemektedir. Bu acı
olay, Meclise görevini hatırlatıyor. Toplumsal barışı
tesis etmenin yolu, Meclisin, başta Hükûmet partisi olmak üzere, bütün
partilerin görev ve sorumluluklarını yerine getirmesinden geçiyor.
Meclise çağırımızdır: Gelin, bu olayı artık
barışçıl yollarla çözelim. Artık kangren hâline
gelmiş, tarihî, siyasi ve kültürel boyutları olan bir sorunu, diyalog
temelinde, demokratik konseptlerle çözelim. Ülkeyi kendi ellerimizle daha fazla
bölmeyelim.
Sayın
Tarhan Erdemin geçen haftaki yazısında ifade ettiği gibi,
Nerede durursak duralım; bundan sonra Uludere olayını
doğru değerlendirmeden Kürt meselesinde gerçekçi ve doğru
görüş oluşturamayız. Yaşamımızın her
yanını etkileyen Kürt meselesinin, Uludere olayına
bağlı ve çözümsüz kalmasını istemiyorsak hiçbir bilinmedik
taraf kalmadan soruları cevaplamalıyız. Olayı
aydınlatmak için görevlendirilmiş komisyonlar görevlerini
yaptıktan sonra neticenin kamuoyuyla paylaşılması ve bu
işte sorumluluğu olan herkesin bir an önce yargılanması
gerekiyor. Hatayı kabullenip özür dilemek, insan hayatına değer
veren devletlere yakışan bir erdem olmalı.
Tazminatlarını öderiz, olur biter. mantığıyla
hareket ederseniz insanların acısını dindiremezsiniz.
Tarih, yapılanları olduğu kadar yapılmayanları da not
ediyor. Aldığı oylarla halkın büyük teveccühünü
kazanmış Hükûmet partisinin çözüm yolunda adımlar atması
gerekirken karşılıklı diyaloğu içermeyen güvenlik
siyasetinde ısrar etmesini anlayabilmiş değiliz. Biz, Kürt
sorununun çözümünün güvenlik siyasetinde değil, insan odaklı
demokratik çözümde aranması gerektiğine inanmaktayız. Bu
halkın büyük çoğunluğu size sorunların çözümü için, insanca
yaşamak için oy verdi, dağlarda gecenin bir vakti savaş
uçaklarıyla can vermek için değil. Olaydan sonra
yaşadıkları tarifsiz acıya rağmen köylülerin
istediği tek şey vardı yine de: Akan kanın durması ve
barışın gelmesi.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Uluderedeki bu vahim olay
olduğu gün siyasi parti başkanları bir araya gelip
konuşsaydı grup toplantılarında ve Meclis Genel Kurulundaki
bu sert tartışmalar, suçlamalar olmazdı. Maalesef siyasetteki bu
sertlik Uludere katliamından bile daha fazla gerilim çıkarıyor.
Gerilimin kimseye fayda sağlamadığı ortadadır. Gün
tansiyonu düşürme günü ve diyalog günüdür. Diyalog için Sayın Başbakan
öncülük yapmalı, ülkeyi başka bir atmosfere
taşımalıdır. Ülkenin bugün içinde olduğu bu gerilimi
çok ağır ve kaotik buluyoruz, bunu artık görmeliyiz. Buradan da
Sayın Başbakana sesleniyorum. Bütün parti liderlerini davet ederek bu
olayın ciddiyetle değerlendirilmesini sağlamalı ve ülkenin
içinde bulunduğu gergin atmosferden kurtulmasına öncülük etmelidir.
Yeni
anayasadan söz ediyoruz, bu bir süreç işidir. Bir taraftan
çatışmalar devam ederken diğer taraftan demokratik bir anayasa
yapmaktan söz ederseniz insanları ikna edemezsiniz. İki hafta önce
Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç Kendisini
Kürt kimliğiyle, Arap kimliğiyle, Boşnak kimliğiyle
artık ne gelirse aklınıza, hepsi, kim ne varsa bu topraklar
üzerinde kendi kimliğini rahatlıkla söyleyecektir, o kimliğe
saygı duyuyoruz, o kimliğin bütün kültürel haklarını,
anayasal hakkını vereceğiz, tanıyacağız. dedi.
Biz bu sözlere önem atfettik ve umutlandık, bu umut vadeden sözlerden
sonra ülkenin tekrar böyle gergin bir sürece girmesini büyük bir üzüntüyle
karşılıyoruz.
Konuşmama
son verirken insanlık tarihi kadar kadim bir tarih olan bu topraklarda
artık diyalog ve barış sürecinin başlamasını
temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Şahsı
adına Eskişehir Milletvekili Salih Koca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Koca.
SALİH
KOCA (Eskişehir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; ben de sözlerime 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Gününü kutlayarak başlamak istiyorum.
Ayrıca,
Uluderede yaşanan elim olay sonucu hayatını kaybeden tüm
kardeşlerime Allahtan rahmet, ailelerine ve sevenlerine de
başsağlığı diliyorum.
Ülkemizde
kangren hâlini almış sorunların çözümü konusunda Hükûmetimizin
çalışmaları halkımız tarafından da takdirle
izlenmektedir. Eşit işe eşit ücret çalışması bu
kapsamda önemlidir ve eşitlik ilkesi gereği benzer kurumlarda
aynı işi yapan, fakat farklı ücret uygulaması ile
mağdur olan memurlarımızın haklarının da korunması
amaçlanmaktadır. 2000 yılından bu yana mevcut pilotların
yüzde 41i özlük haklarının yetersizliği nedeniyle Emniyet Genel
Müdürlüğünden ayrılarak özel sektörde çalışmaya
başlamıştır. Üzerinde söz aldığım 2nci
maddenin (a) fıkrası ile Emniyet Genel Müdürlüğünde
çalışmakta olan uçuş ve dalış hizmetleri personelinin
mali hakları konusunda gerekli düzenlemeyle personelin hakları
iyileştirilerek yetişmiş personel kaybının önüne
geçilecektir. Böylece, bir hak mağduriyeti ortadan kaldırılarak
yüzler güldürülecektir.
AK
PARTİ Hükûmeti, uyguladığı politikalar ile
vatandaşlarımızın bugüne kadar yaşanan hak
kayıplarını en aza indirerek, her alanda yüksek standartta
yaşam kalitesini hedeflemiştir. Artık Halkıyla
barışık olan Hükûmet. ifadesi AK PARTİ Hükûmeti için
yetersiz kalıyor çünkü AK PARTİ, halkıyla etle tırnak
misali birbirinden ayrılmaz bir bütünlük kazanmıştır. AK
PARTİnin 2002de hükûmet olduğundan beri belirlediği
kıstaslar ile 61inci Hükûmet Programındaki Yaratılmışları
Yaradandan ötürü severiz. anlayışı içinde ayrım yapmadan
74 milyona yönelik geliştirdiği politikalar,
halkımızın her kesiminin yüzünü güldürmüştür.
Yürüttüğümüz çalışmalar neticesinde, Türkiyeyi Avrupanın
suç oranı en düşük ülkesi yaparak, vatandaşımızı
baskı altına alan çetelerle kararlı mücadelemiz sonucu hukukun
galip gelmesini sağlayarak, bilgi edinme hakkını hayata
geçirerek devletini denetleme sürecine dâhil olan halkımızın da
yüzünü güldürdük.
Avrupada
kamu çalışanlarının maaşları donduruluyor veya
düşürülüyorken, enflasyonun çok üstünde maaş ve ücret
artışı yaparak işçimizi, memurumuzu, emeklimizi, dul ve
yetimlerimizi enflasyona ezdirmeden yüzlerini güldürdük.
Türkiye,
Hükûmetimizin ekonomide uyguladığı bilinçli politikalar ve mali
disiplin sayesinde, son altmış yılın en büyük küresel
ölçekli krizine rağmen Çinden sonra en hızlı büyüyen 2nci
ülkesi olmuştur. Bu sayede yüzde 8,8 seviyelerine gerileyen işsizlik
rakamlarıyla yine halkımızın yüzünü güldürdük.
Pek
çok ülkeyle kurulan dostluklar, uluslararası arenada elde edilen
saygınlık sayesinde 135 milyar dolarlık ihracat
rakamlarıyla ihracatçımızın da yüzünü güldürdük.
Halkımızın
tamamının istediği kurumdan tedavi hizmeti alması
sağlanarak, evde sağlık hizmetleri, misafirhane
uygulamaları ile halkımızın hizmetkârı bir devlet
anlayışı ortaya koyarak, hastanelerde muayene, eczanelerde ilaç
kuyruklarına son vererek de halkımızın yüzünü güldürdük.
Yine
aynı şekilde, lisans ve yüksek lisans öğrencilerimize 2002den
bu yana ciddi oranlarda yapılan burs ve kredi artışlarıyla
öğrencilerimizin, velilerimizin de yüzlerini güldürdük.
Ayrıca,
onlara sağlanan dört kişilik -kredi yurtlar- ve lüks yurtlar yaparak,
derslikler, spor salonları ile de, ayrıca ücretsiz ders
kitapları dağıtarak, FATİH Projesini hayata geçirerek de
gençlerimizin, öğrencilerimizin ve velilerimizin de yüzünü güldürdük.
Alan
ve ürün bazında yapılan desteklemelerle çiftçimizin de yüzünü
güldürdük.
Özet
olarak, yola çıkarken, insanı yaşat ki devlet yaşasın
düsturu ile hareket ettik, dua aldık, kalkınmayı ve adaleti sağladık,
Türkiye'nin yüzünü güldürdük.
Saygılarımla.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Koca.
Gaziantep
Milletvekili Abdullah Nejat Koçer. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Koçer.
ABDULLAH
NEJAT KOÇER (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2nci
maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın
başında ben de Çalışan Gazeteciler Gününü kutluyor ve
çalışmalarında kolaylıklar ve başarılar
diliyorum. Uluderede hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza da Allahtan rahmet diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin 8 bin kilometrenin üzerinde bir sahil şeridi
var ve buna yakın büyüklükte de iç sulara sahip. Böylesine geniş bir
alanda hemen hemen her gün emniyet teşkilatını, polisimizi
ilgilendiren pek çok adli olay meydana geliyor. Bu olaylarda başta arama ve
kurtarma olmak üzere çeşitli konularda yetişmiş,
uzmanlaşmış su altı ekiplerine ihtiyaç duyuluyor. Bu
ihtiyaç çok önceden amatör sivil balık adamlar tarafından
karşılanıyordu ancak bu kişilerin amatör ve aynı
zamanda sivil olmaları sonuca kısa zamanda
ulaşılamaması, olayların başarıyla aydınlatılamaması
gibi değişik ve çok sayıda sorunun yaşanmasına neden
oluyordu. Bu nedenle zaman içerisinde gelişmiş ülke örneklerinden
yararlanılarak polis teşkilatı bünyesinde su altı ekipleri
oluşturuldu. Emniyet Genel Müdürlüğünün düzenlemiş olduğu
polis kurbağa adam kurslarını başarıyla bitirerek
sertifika alan kurbağa adamlarla bu sorunlar profesyonelce giderildi. Bu
kanun teklifinin 2nci maddesine konu personel ülkemizde hem emniyetin hem de
adaletin sağlanması bakımından stratejik önemi haiz Emniyet
Genel Müdürlüğünde görev yapan pilot ve uçuş ekibi personeli ile
kurbağa adamlardır ve toplam mevcutları da 46 pilot, 65
uçuş personeli ve 109 kurbağa adam olmak üzere 220 kişidir. Bu
personel yüksek risk grubunda, yani büyük tehlikeler altında sorumluluklarını
yerine getirmekte ve üstlendikleri görevleri yıllardır
başarıyla ifa etmektedirler.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüzme ve dalmada
dayanıklı, yetenekli görülen personel içinden yapılan
seçmelerle, basınç odası başta olmak üzere çeşitli fiziksel
testlere tabi tutulan personel su altı hekimliğinin heyet raporu
elemelerinden de geçirilip son derece ciddi eğitimlere tabi tutuluyorlar.
Adli olayların incelenmesi ve aydınlatılması için gerekli
olan delillerin toplanması, var ise olay mahallindeki cesetlere
ulaşılması için dalarak gerçekleştirilen bu tür görevler su
basınç etkisi, su kirliliği, suyun soğukluğu,
bulanıklığı gibi nedenlerden dolayı son derece zor ve
risk taşıyan görevlerdir. Bu zorlu görevler esnasında
çeşitli olaylarda yaşamını yitiren emniyet
mensuplarımız da var. Aynı şekilde emniyet
teşkilatımızın uçuş personelinin de çalışma
şartlarının zorluğu, havacılık mesleğinin
taşıdığı tabii riskler tartışılmaz bir
gerçektir.
Değerli
milletvekilleri, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 2nci maddesiyle 3160 sayılı Emniyet Teşkilatı
Uçuş ve Dalış Hizmetleri Tazminat Kanununun 4üncü maddesinde
yer alan Emniyet Genel Müdürlüğünde görev yapan pilot ve uçuş ekibi
ile kurbağa adamlara ödenen uçuş ve dalış tazminatları
düzenlenmektedir. Böylesine zor görevleri gerçekleştiren kurbağa
adamların, Emniyet Genel Müdürlüğünde görev yapan uçucu personelin
uçuş tazminatları düzenlenirken Anayasamızın sosyal devlet
ve sosyal adalet anlayışıyla hareket edilmiş ve aynı
zamanda Ücrette adalet sağlanması ilkesine uygunluğu da
gözetilmiştir.
Kanun
teklifinin hayırlı olmasını diliyor, bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Koçer.
Şimdi,
soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın
Kuşoğlu
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, malum olduğu üzere, Suriyedeki gelişmelerin olumsuz
olması, bizim de Suriye ile olan ilişkilerimizde maalesef doğru
bir yöntemin kullanılmaması Türk şirketlerini
sıkıntıya sokuyor.
Şu
anda Suriyede tutulu bulunan ne kadar araç gerecimiz var? İş yapan
müteahhitlerin ne kadar zorluğu, sıkıntısı var?
Riskleri ne kadardır? Bunlarla ilgili bir bilgimiz var mı?
Çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Kuşoğlu.
Sayın
Tanal
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Sayın
Çevre Bakanı Bayraktar, Trabzona kupayı getirmek için ince
ayarlı çalışma yapıyoruz. şeklinde açıklamalarda
bulunmuştur. Sayın Bayraktarın bu açıklaması
şike çalışması mıdır acaba? İçişleri
Bakanlığının görevi, ülkede huzur ve mutluluğu
sağlamak, suç ve suçluyla mücadele etmektir. Acaba Sayın
İçişleri Bakanı, Bayraktarla nasıl mücadele
geliştirecek? Bu bir.
Soru
iki: İnsan Hakları Komisyonu Başkanı, İlker
Başbuğla ilgili der ki: İster özel yetkili mahkeme
yargılasın, ister Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi
yargılasın, bizim için durum değişmez. Burada, AKP
İktidarı yani yargıya hükmetmiştir, buna güvenerek mi bunu
söyledi? Bakanın bu konudaki açıklaması nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, geçen hafta bir soru üzerine vermiş olduğunuz cevaba
istinaden, bu hafta da çok sayıda vatandaşımız merakla
sizden gelecek cevabı beklemektedir. Bilindiği gibi, geçen hafta,
şehit ve gazi ailelerinden ikinci bir kişiye daha kamuda iş
istihdamı sağlanacak çalışmanın yürütülmekte
olduğunu söylediniz. Şimdi, bu çalışmanın muhtemel
sonuçlanma zamanı ne zamandır? Yakın zamanda Yüce Meclisin Genel
Kuruluna bu çalışmanın getirilmesi düşünülmekte midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Yılmaz
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakana şunu sormak istiyorum: Görüşmekte olduğumuz yasa teklifi,
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede yapılan eksiklikler ve
usulsüzlükler nedeniyle yeniden görüşmeye
başladığımız bir tekliftir.
Kanun
hükmünde kararnamelerin Anayasa madde 91 uyarınca ivedilikle Türkiye Büyük
Millet Meclisine getirilmesi gerekmektedir, komisyonlarda ve Genel Kurulda
görüşülmesi gerekmektedir.
Anayasanın
bu açık hükmüne rağmen kanun hükmünde kararnameler Mecliste
görüşülmek üzere neden getirilmemektedir? Bu konudaki
cevaplarını merak ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Sayın
Başkan, soru soran değerli milletvekillerimize teşekkür ederek
cevaplamaya başlıyorum.
Sayın
Kuşoğlu, Suriyedeki gelişmelere bağlı olarak o ülkede
mağduriyet yaşayan kişiler ve orada tutulu bulunan araçlara
yönelik sorusunu sordular.
Bu
konu, Dışişleri Bakanlığımız ve onunla
paralel bir şekilde İçişleri Bakanlığımız,
Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız tarafından günlük
olarak takip edilen bir konudur. Şu an itibarıyla kişi ve araç
sayısını ifade etmem mümkün değil ancak bir sorun ve
alınan bir bilgi ilgisiz kalınmadan takip edilmektedir. Yaşanan
önemli bir sıkıntı söz konusu değildir şu an
itibarıyla.
Sayın
Tanalın sorusu, Sayın Bakanımızın
açıklamasına bağlı olarak ya da değerlendirmesine
bağlı olarak bir soru.
Sayın
Bakanımızın ne dediğinin tamamını kendileri
bilirler. Ben onun niyetini veya biz onun niyetini okuyamayız ama benim
anladığım
MAHMUT
TANAL (İstanbul) İçişleri Bakanının suçlu ve suçla
mücadele etmek görevidir.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
Sayın Bakan,
bir Trabzonlu olarak aynı zamanda, Trabzonla ilgili, bu ülkeyle ilgili,
kendisini ilgilendiren, kendisinin ilgi duyduğu her konuyla olan
yakın ilgisini ifade bağlamında doğal olarak Trabzonsporla
ilgili bir konuda da samimi ilgisini ifade etmek istemiştir. Bu da
herkesin ifade ettiği, edebileceği bir husustur. Bakan olarak
Bakanlığıyla ilgili değildir. Trabzonsporlu ve Trabzonlu
bir milletvekili olarak hissiyatını ifade etmiştir. Bir
sakınca görmemekteyiz.
İster
özel yetkili mahkeme ister başka mahkeme konusuna gelince: Sayın
Tanal, ifade eden arkadaşımız yargı
bağımsızlığı açısından bundan daha
başka bir ifadede bulunamaz. Mahkeme tayini, ne herhangi bir komisyon
başkanımızın yetkisindedir ne milletvekilimizin ne
politikacının ne bizim ne de sizin, hiç kimsenin yetkisinde
değildir. Her mahkeme kendi yetkisini usul kanunlarına göre, gücünü
aldığı, yetkisini aldığı kanunlara göre kendisi
tayin eder. Arkadaşımızın, Komisyon
Başkanımızın ifade etmek istediği husus budur.
Sayın
Işık, şehit ailesi yakınları konusundaki sorunuzu
tekrarladınız. Bunun cevabını geçen hafta vermiştim,
tekrar vereyim. Eğer şu hızı biraz arttırırsak,
beş maddelik kanunu on günde görüşmeden vazgeçip biraz
hızlı yasalaşma yapabilirsek bu konudaki yasa
tasarımız da yakın zamanda Meclisimizde, gündemde yerini alacak
ve kanunlaşacaktır.
Sayın
Yılmazın sorusu
ALİM
IŞIK (Kütahya) Öncelik veririz de ona Sayın Bakanım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Getirin şimdi, önergeyle getirin kabul edelim
Sayın Bakan, o kadar şeye gerek yok. Getirin şimdi önergeyi
kabul edelim.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Sayın
Yılmazın sorusu
OKTAY
VURAL (İzmir) Niye getirmiyorsunuz yani? Sayın Bakan, hemen
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Sayın Grup
Başkan Vekilimiz, heyecanlanmanıza gerek yok.
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, biraz çalışkan olsanız, getirseniz
daha çabuk olacak.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Aslında mahzuru
da yok ama heyecanlanmayın. En az biz de sizin kadar bu konuda istekli ve
heyecanlıyız, ondan kimsenin endişesi olmasın.
OKTAY
VURAL (İzmir) Meclisi suçlamayın, siz kendinize bakın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Bakan, siz Genel Kurula hitap edin.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Siz konuşmadan
önce veya siz istemeden önce bunu biz düşündük Hükûmet olarak, parti
olarak ve yasa çalışması son şeklini almış vaziyette.
OKTAY
VURAL (İzmir) Siz önce getirin de ondan sonra sorun. Getirin,
bekliyoruz.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Sayın
Yılmazın sorusu: 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
düzenlemesinde eksiklikler olduğunu belirttiler. Teşekkür ederiz.
Eksiklik herkes tarafından olabilir; tamamlamak, eksikliği yapanlar
ve onlara katkı vermek durumunda olan herkesin görevidir. Ancak
usulsüzlükler olduğunu belirterek bu yöndeki değerlendirmeyi kabul
etmemiz mümkün değildir. Bir kanun hükmünde kararnamenin veya kanunun
yapılışında usulsüzlük iddiası herhâlde kastı
aşan bir iddiadır. Sayın Yılmazın da onu
eksikliğin yanında kafiyeli bir kelime olarak
kullandığını düşünmek istiyorum ve Türkiye Büyük
Millet Meclisine kanun hükmünde kararnamelerin gelmesi konusu doğrudur,
Anayasanın hükmüdür, gereği yapılacaktır.
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Ne zaman Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Hükûmet bu konuyu
Anayasa doğrultusunda, Anayasanın emredici hükmü doğrultusunda
oradan anlaşıldığı şekliyle çalışmalarını
yürüterek yüce Meclisi bilgilendirir ve yüce Meclisten kanun hükmünde
kararnamelerin yasalaşması yönündeki talebini yapar, yapacaktır.
Hepinize
çok çok teşekkür eder, saygılar sunarım.
BAŞKAN
Biraz süremiz var.
Sayın
Atıcı, buyurunuz.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Eşit
işe eşit ücret dediniz Sayın Bakan ve bir kanun hükmünde
kararname çıkardınız alelacele. Sonra onlarca sorun
çıktı ve şimdi o onlarca sorunu
Öneri istiyorsunuz, alın
size bir öneri: Üniversitede çalışan daire başkanı, genel
sekreter yardımcısı, hukuk müşaviri bakanlıkta
çalışan aynı unvana sahip, aynı işi yapan birisinden
tamı tamına 1.579 lira daha az ücret almaktadır. Bu mudur sizin
anlayışınıza göre eşit işe eşit ücret?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Atıcı.
Sayın
Günal
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan. Çok kısa
soruyorum.
Sayın
Bakanım, 229 bin polis eşit işe eşit ücretten
değişik unvanlarda yararlanamıyor. Bunlarla ilgili de bir
düzenleme düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Günal.
Buyurunuz
Sayın Bakan.
Bir
dakika süre vereceğim.
Buyurunuz.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın
Atıcının sorusu. Kanun hükmünde kararname Türkiyede
yılların birikimi olan bir sorunu çözme cesaretiyle düzenlenmiş
bir yasal metindir. Mutlaka tatmin olunmayan yanları veya tatmin olamayan
kesimleri doğurmuş olabilir ancak şu anda
yaptığımız gibi bu konuda belli düzenlemeleri yapmak
suretiyle daha mükemmeli hep birlikte gerçekleştirmek durumundayız.
Eşit
işe eşit ücret anlayışı, bizim her zaman öne
aldığımız bir anlayıştır ve
çalışmalarımız, yasal düzenlemelerimiz, diğer ikincil
mevzuat düzenlemelerimiz bu anlayışla yapılmaktadır.
Bahse
konu rakamların gerçeği ne kadar yansıttığından
şahsen emin değilim. Belgeler üzerinde
çalışmalarımızı yapacağız. İlave bir
cevap gerekirse kendilerine takdim ederiz.
Sayın
Günalın 229 bin polisimize, polis memurumuza yönelik sorusu. Polis
memurlarımız kendi içinde herhangi bir eşitsizlikle
karşı karşıya değillerdir. Kastedilen başka kamu
görevlileriyle ilgili ücretlendirmeden dolayı bir eşitsizlik ise onun
da giderilmesi için zaman içerisinde hep düzeltmeler
yapılmıştır. Ancak polis memurları önce kendilerine ve
işleri de kendi yaptıkları işe benzer. Yani polisin
yaptığı iş, en fazla, en yakınında silahlı
kuvvetler personelinin yaptığı işle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Ek süremiz sona ermiş Sayın Bakan, teşekkür ederiz.
Şimdi,
2nci maddenin (a) bendi üzerine bir önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 112 Sıra Sayılı yasa tasarısının 2.
maddesinin (a) bendinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini
arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Musa Çam Süleyman Çelebi
İstanbul
İzmir
İstanbul
Bülent
Kuşoğlu Erdal
Aksünger Mehmet Volkan
Canalioğlu
Ankara İzmir Trabzon
Motosiklet
kullanan polis memurları veya emniyet hizmetlileri görevlilerine de
aynı oranda tazminat ödenir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; bugün Çalışan Gazeteciler Günü. Hep
kutluyoruz. Ben içimden kutlamak istemiyorum. Neyi kutlayacağız? Bir
şey yapalım, bir şeyi kutlayalım. O
arkadaşlarımızın sorunlarına bir çözüm bulalım, o
arkadaşların derdine bir çözüm bulalım. Sadece buraya geliyoruz,
kuru kuru kutluyoruz. Hayır. Kutlamak, o insanların sorunlarına,
dertlerine çözüm bulmakla olur. Eğer biz, bu Meclis, çalışan
gazetecilerin sorunları nedir, dertleri nedir, bunları irdeleyip
bunlara bir çözüm bulabiliyorsa, buluyorsa, bir tane çözümü bugün buluyorsak
bunu hep beraber kutlayalım. Yoksa geliyoruz, Hepinize hayırlı
olsun Çalışan Gazeteciler Günü. diyoruz. Bana göre gün kutlamak,
onların derdine, sorununa bir çözüm bulmakla olur. Bir kere bunu
baştan söyleyeyim.
Sayın
Bakan, burada bir hak kaybının önlenmesini istedik. Yani Yunus
dediğimiz arkadaşlarımızın, polis
arkadaşlarımızın yaşam tehlikesi riskine çok açık
olduklarına, bunların sürekli her türlü olayda o çok hızlı
bir şekilde olay yerine ulaşmada çok büyük kazalarla karşı
karşıya geldikleri, en az bir dalıcılar kadar, en az bir
pilotlar kadar bunların da riski var. Bu
arkadaşlarımızın da bu kapsam içine
alınmasını istedik. Bir şey istemedik. Sadece Yunus
dediğimiz, çok hızlı motosiklet kullanan arkadaşlarımızın
aynı kapsam altına alınmasını istedik. Yani önerge
buydu.
Sayın
Bakan, olmuş bir hikâye anlatıyorum size. İstanbul Ataköy Sahil
Yolunda bir Yunus kardeşimiz büyük bir kaza geçiriyor ve
yaşamını yitiriyor. Bakırköydeki emniyet teşkilatı ve mülki idare
-çok sevilen bir kardeşimizmiş- onun isminin Bakırköyde yaşatılmasını
istiyor. Bakırköy Belediyesi de bir park yapıyor o sıra ve o
parka da Sayın Mustafa Yurter ismini seve seve veririm. diyor.
Veriliyor. Hatta açılışına ben de gitmiştim. Oradaki
tüm emniyet teşkilatımız, tüm aile, hepsi ağladı,
hepimizi ağlattı. Dönüp, Bakırköy Belediye Başkanına
döne döne teşekkür ettik. Sayın Çelebi de vardı zannediyorum.
Sonra
ne oldu biliyor musunuz Sayın Bakanım? Bir ihbar mektubu,
imzasız ve adressiz, Giresundan postaya veriliyor. Diyor ki: Bu yolla bu
Belediye Başkanı çok ilgilenmedi, bu nedenle kaza oldu, bu adam öldü,
bir şekilde vicdanını rahatlatmak için ona park yaptı. Bir
kere yol otoban yani sahil yolu Büyükşehire ait. Yolda bir hata yok ama
Etik Kurul denen bir kurul -imzasız, ismi yok, isim sahte, mektup sahte-
alıyor mektubu eline, gidiyor Bakırköy Belediye Başkanına
Sen böyle bir şey yaptın mı? diyor, Kazaya sen mi sebep
oldun? diyor, arkasından emniyet yetkililerine gidiyor, Bu kaza böyle mi
oldu? diyor ve bir iyilik yapan, rahmetli olan bir polis kardeşimizin
ismini bir parka vermekle kıvanç duyan Bakırköy halkı,
Bakırköy Belediye Başkanı devletin bu şekilde
davranmasından dolayı da son derece üzüntülü.
Bir:
Sayın Bakanım, Etik Kurulunun böyle bir yetkisi var mı? Etik
Kurul denen kurulun imzasız
Bir kere, devlette imzasız ve sahte
mektuplar yırtılıp atılır biliyorum. Bizim
bildiğimiz bu. Etik Kurulun böyle bir görevi var mı, gidip sorguya
çekme görevi var mı?
Onun
için, Sayın Bakan, Bakırköy Emniyetinden olayın gerçeğini
öğrenirseniz, hangi etik kurul, niçin bunu yaptı, bize bir bilgi
verirseniz çok teşekkür ederim. Ama motosikletli Yunus
arkadaşlarımızın hakkını da hep beraber vermek
zorundayız.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Şimdi,
çerçeve 2nci maddenin (a) bendi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır, oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için,
alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 11 Ocak 2012 Çarşamba günü saat 13.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.54