TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
54üncü
Birleşim
19
Ocak 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın,
dericilik sektöründe çalışan işçilerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metinerin, Almanyada yaşayan
vatandaşlarımızın can güvenliğine ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, Hrant Dinkin ölümünün 5inci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Bolu Milletvekili Fehmi
Küpçünün, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Bolu Geredede dericilik
sektöründe yaşanan işçi olaylarıyla ilgili ifadesine
ilişkin açıklaması
2.- Zonguldak Milletvekili
Özcan Ulupınarın, Zonguldakta yoğun kar
yağışı sonucu Soğuksu Pazarında çatı
çökmesi nedeniyle hayatını kaybeden 2 vatandaşımıza
Allahtan rahmet, yaralanan 20 vatandaşımıza da acil
şifalar dilediğine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Roman vatandaşların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/109)
2.- Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, balıkçılık sektöründe
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/110)
3.- Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, GAP Bölgesinde giderek artan işsizlik
ve yoksulluğun nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/111)
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi
Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair
Anlaşma ile 22 Ekim 2009 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi
Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair
Anlaşmaya Değişiklikler Getirilmesi Hakkında Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/440) (S. Sayısı: 32)
2.- Cumhurbaşkanı
Seçimi Kanunu Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/487) (S.
Sayısı: 138)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Başbakana sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, partisine sataşması nedeniyle konuşması
IX.- OYLAMALAR
1.- Cumhurbaşkanı
Seçimi Kanunu Tasarısının oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraşta yapılan ve
yapılması planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/1375)
2.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlığın başta
İstanbul olmak üzere ülke genelinde olası bir deprem için
aldığı önlemlere ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/1994)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlığın
başta İstanbulda olmak üzere ülke genelinde olası bir deprem
için aldığı önlemlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/2042)
4.- Elâzığ
Milletvekili Enver Erdemin, Elâzığın ihracatının
azalmasının sebeplerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/2044)
5.- Elâzığ
Milletvekili Enver Erdemin, Harput Kalesindeki arkeolojik kazıların
tekrar başlatılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/2250)
6.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Kütahya evleri ve kalesinin restorasyonuna ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/2251)
7.- Yozgat Milletvekili Sadir
Durmazın, Yozgatta bulunan kültür derneklerine kadro tahsisine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/2253)
8.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülünün, Tekirdağda yer altındaki kültürel
varlıkların ülke turizmine kazandırılmasına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/2254)
9.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Hatay Samandağ-Yoğunolukda bir
caminin yıkılacağı iddialarına ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/2376)
10.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, dört veya beş yıldızlı
otel, lokanta ve butiklerin fiyat tarifelerine ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/2378)
11.- İstanbul
Milletvekili Erdoğan Toprakın, İstanbuldaki tarihî eserlerin
olası bir depremde zarar görmemesi için alınan önlemlere ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/2379)
12.- Bursa Milletvekili Aykan
Erdemirin, Batman Müzesinin ne zaman faaliyete geçeceğine ve
yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günayın cevabı (7/2380)
19
Ocak 2012 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
---0---
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, dericilik sektöründe çalışan
işçilerin sorunları hakkında söz isteyen Bolu Milletvekili Tanju
Özcana aittir.
Sayın
Özcan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın,
dericilik sektöründe çalışan işçilerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; ben, bugün, aslında ülkemizde çok önemli olan
dericilik sektörü ve özellikle bu sektörde çalışan işçilerin
sıkıntılarıyla ilgili gündem dışı söz
almış bulunmaktayım.
Sayın
vekillerim, ham deri işleme konusunda Türkiye, Avrupada 2nci, dünyada
ise 4üncü sıradadır. Ham deri işleme sektörü ülkemizin en
önemli 10 sektörü arasında yer almaktadır. Ülkemizde 13 ayrı
bölge ve yaklaşık 500ü aşkın tabakhanede kayıtlı
63.500 civarında işçinin çalıştığı bir
sektörden bahsediyoruz ancak bu sektör Türkiye açısından çok önemli
olmasına rağmen maalesef uzun yıllardır
başıboş bırakılmış, hatta bu sektörde
çalışan işçiler dahi eğitilmemiştir, devlet olarak da
biz bu sektöre çok ciddi bakmamışız maalesef.
Sektör
açısından Geredenin durumunu izin verirseniz sizlerle
değerlendirmek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, Gerede, Ankaranın dış mahallesi kadar
Ankaraya yakın, buraya yaklaşık
Gerede
ilçemizde deri sanayi yaklaşık dokuz yıllık bir maziye
sahip. Gerede ilçemizde bu sektörden doğrudan 2.500 kişi,
dolaylı olarak da, yani yan sanayisiyle birlikte 3 bin kişi
çalışmaktadır. Bilimsel bir araştırmaya göre
Geredenin yarısı, yani 30 bin nüfusun neredeyse 15 bini
doğrudan veya dolaylı olarak bu sektörden ekmek yemektedir. Tabii
buraya kadar her şey güzel. Bu sektör Gerede açısından son derece
önemli, bu sektöre destek vermek gerekiyor, bunlar tamam ama bu sektörün
Geredeliler açısından son derece önemli olması Geredelilerin de
bu sektör tarafından sömürülmesi anlamına gelmemektedir diye
düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, ulusal basından takip etmişsinizdir,
yaklaşık iki hafta önce Geredede Gerede tarihinde görülmeyen olaylar
meydana geldi. Orada bir şeyler oldu. İzin verirseniz ben size
onları anlatayım. Az önce söyledim, Geredede yaklaşık
2.500 kadar çalışan tabakhane işçisi var. Onlar dediler ki:
Artık bıçak kemiğe dayandı. Yüzlerce işçi aynı
anda iş bırakıp buz gibi havada üç gün boyunca dertlerini
anlatmaya çalıştı, Geredede eylem yaptı. Bunun
karşılığında da maalesef kolluk kuvvetlerimiz
tarafından teröristlere bile reva görülmeyen şekilde biber gazı
ve copla kendilerine müdahale edildi, çok sayıda işçi gözaltına
alındı.
Peki,
bu arkadaşlar neden eylem yapmıştı? Sayın
milletvekilleri, aslında istekleri son derece masum. Diyorlar ki: Biz
köle değiliz, işçiyiz. Diyorlar ki: Biz sadece yasal
haklarımızı istiyoruz. Diyorlar ki: Ücretlerimiz bize tam
olarak ödensin. Ödenen ücret üzerinden eksiksiz olarak sigorta primlerimiz
yatırılsın. Yıllık izin hakkımızı
istiyoruz. Fazla mesai yapıyorsak da bunun karşılığını
almak istiyoruz. İnanın değerli milletvekilleri, başka bir
talepleri yok, yasaya aykırı herhangi bir talepleri yok. Sadece yasal
haklarını istiyorlar.
Ben
şunu açıkça ifade ediyorum: Ben Bolu Milletvekiliyim. Tabakhanede
çalışan işçinin de milletvekiliyim, tabakhanedeki patronun da
milletvekiliyim. Ama tabii ki adaletli bir şekilde şunu söylemek
lazım, kim haklıysa o tespiti de yapmak lazım. Geredede
söyledim, buradan da söylüyorum: Gerededeki olaylarda haklı olan tek
taraf Gerededeki işçiler. Maalesef, Gerededeki tabakhane sahiplerinin
çok önemli bir kısmı, oradaki arkadaşlarımızı
işçi olarak değil, köle olarak çalıştırma
peşinde. Ben orada da söyledim, burada da söylüyorum: Ben milletvekili
olduğum sürece de Gerededeki tabakhane işçilerini Gerededeki tabaklara
ezdirmeyeceğim.
Tabii,
değerli milletvekilleri, son olarak şunu da ifade etmeliyim: Gerede,
siyasi olarak baktığınızda, AKPnin Türkiye genelinde en
çok oy aldığı yerlerden bir tanesi; yüzde 84 civarında oy
alındı son seçimlerde ama buna rağmen, bakıyorsunuz,
Geredeli işçinin oy verdiği iktidar partisi, Gerededeki olaylarda,
kendisine yüzde 84 oranında oy vermiş olan işçinin,
garibanın arkasında duramadı; bunu, ben özellikle söylemek
istiyorum.
Tabii,
son olarak şunu da ifade etmeliyim, devlet yetkililerine de bu kürsüden
çağrıda bulunuyorum; ne olur, Gerededeki çalışma
şartlarını yerinde bir kontrol etsinler. Kontrol ettiklerinde
şunu görecekler; sigortasız şekilde çalışan yüzlerce
insan var, hakları yanan işçiler var ve çok kötü çalışma
koşulları var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TANJU
ÖZCAN (Devamla) Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
Gündem
dışı ikinci söz, Almanyada yaşayan
vatandaşlarımızın can güvenliği hakkında söz
isteyen Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinere aittir.
Buyurun
Sayın Metiner. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, Almanyada yaşayan
vatandaşlarımızın can güvenliğine ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçen hafta, beş günlük bir Almanya seyahatinde bulundum
Bavyera eyaletine. Orada, Erzurumlu başarılı iş
adamlarımızdan değerli dostum Fevzi Aslanın iş
yerinin açılışına katıldıktan sonra, Nürnberg
başta olmak üzere, Augsburg ve Münih şehirlerinde Türkiyeli
vatandaşlarımızla çeşitli görüşmeler yaptım.
Orada gördüğüm o ki Türkiyeden oraya giden kardeşlerimiz, Türkiyeli
kardeşlerimiz derin bir korku içindeler, geleceklerine dair ciddi bir kaygı
taşıyorlar ve ciddi bir can güvenliği sorunuyla karşı
karşıya bulunuyorlar. Almanyadaki kardeşlerimizde gördüğüm
bu korku ve kaygı, bir o kadar da yalnızlık duygusu doğrusu
beni derinden üzdü.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği üzere Bavyera eyaleti Neonazi
saldırıların ve ırkçı, faşist eğilimlerin en
güçlü olduğu yerlerden biri. Bu saldırıların arkasında
olduğu bilinen bir parti var. İlginçtir, bu partinin adını
dikkatlerinize sunuyorum: Alman Nasyonal Parti, NPD diye
kısaltılmış hâli. Bu ulusalcı partinin Nazi Partisinin
devamcısı bir parti olduğu biliniyor. Bavyera eyaletinde
özellikle de gençlik kesimi üzerinde bu ırkçı, faşist,
ulusalcı partinin etkili olduğu biliniyor. Nazi Partisinin de
geçmişte en güçlü olduğu yerlerden birinin Nürnberg olduğu
biliniyor.
Değerli
milletvekilleri, Neonazilerin, Türkiyeli kardeşlerimizin iş yerlerine
bıraktıkları bildirileri okudum, gördüm, irkildim. Orada aynen
şunlar yazılı: Tayyip Erdoğan, Arapları ve Türkleri
al git! Evet, boy hedefi hâline getirilen Başbakanımız Tayyip
Erdoğan. Bu câlibi dikkat bir husus. Türkiye toplumunun da dikkatine
sunuyorum. Almanyadaki ırkçı, ulusalcı partilerin de
Başbakanımızı bu şekilde boy hedefi hâline getirmeleri
bence düşündürücüdür, her birimizin üzerinde durması gereken bir
konudur. Bu bildiriler elbette ki genel anlamda yabancı
düşmanlığını yansıtıyorlar ama özelde de
İslamofobianın Avrupa toplumunda nasıl kök salmaya
başladığının da bir göstergesidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, dikkatlerinize birkaç
hususu önemle arz etmek istiyorum. Bir: Irkçı, faşist bir partinin
demokrasi kisvesine bürünmesi; Alman Nasyonal Demokrat Parti. Biz biliyoruz ki
ırkçılık lanetli bir ideolojidir, biz biliyoruz ki
ırkçılık, yabancı düşmanlığı, nefret
içeren her anlayış bir insanlık suçudur. Irkçılıkla,
ulusalcılıkla, faşizmle demokrasiyi yan yana iliştirmek
ORHAN
DÜZGÜN (Tokat) Ne demek? Irkçılıkla
ulusalcılığı aynı mı sayıyorsun?
MEHMET
METİNER (Devamla) -
kendi ırkını merkeze alan, kendi
ırkını üstün ırk olarak gören her türlü
anlayışların demokrasiyle bağdaşmasının
mümkün olmadığını dikkatlerinize sunmak istiyorum. Çünkü
demokratlık, çoğulculuk ve özgürlükçülüğün yanı sıra,
aynı zamanda, belki de olmazsa olmaz şartı olan, ötekini kendi
eşiti olarak gören anlayışın adıdır. Eğer,
siz, bir toplumda ötekileri kendi eşitiniz olarak görmüyorsanız
zinhar demokrat olamazsınız.
Burada,
Avrupa Birliğinin çifte
standardına da dikkatinizi çekmek istiyorum: Antisemitizmi
haklı nedenlerle yasaklayan ve cezai müeyyideye bağlayan Avrupa
Birliği, Almanyanın ve benzeri Avrupa Birliği ülkelerinin
İslamofobiayı da bir insanlık suçu olarak
yasaklamalarını ve cezalandırmalarını, aksi takdirde
çifte standartçı davranacaklarını buradan duyurmak istiyoruz.
Bir
de, Türkiyeye, her seferinde insan hakları ihlalleri söz konusu
olduğunda haklı olarak gelen o heyetlerin niçin Nürnberge bir türlü
uğramadığını dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Eğer aynı cinayetler Türkiyede Almanlara yönelik olmuş
olsaydı, hiç kuşkusuz kıyamet kopartırlardı veya
Yahudilere yönelik Almanyada bu cinayetler işlenmiş olsaydı,
gene kıyametler kopartırlardı.
Bir
öz eleştiri de kendimize
Biz niye Türkiyenin milletvekilleri olarak
orada değiliz? Türkiyeli kardeşlerimizi yalnız
bırakıyoruz? Deniz Feneri olayında Almanyayı merkez tutan,
mesken tutan arkadaşlarımız niye Almanyadaki
kardeşlerimizin yanında değildirler.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ORHAN
DÜZGÜN (Tokat) Çok mu dokundu Deniz Feneri?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Metiner.
Gündem
dışı üçüncü söz, Hrant Dinkin ölüm yıl dönümü
hakkında söz isteyen Iğdır Milletvekili Pervin Buldana aittir.
Buyurun
Sayın Buldan. (BDP sıralarından alkışlar)
3.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, Hrant Dinkin
ölümünün 5inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün,
bir Ermeni
çocuğunun, adalet arayıcısı bir mücadele
insanının, halkların kardeşliğine inanmış,
adanmış bir ömrün, Kardeşim Hrant Dinkin katledilişinin
5inci yıl dönümü. Aradan tam beş yıl geçti. Geçen bu süre
içerisinde ağır aksak işleyen soruşturmalar, her biri
ayrı bir vaka olan duruşmalar, faşizmin kameralara poz
verdiği sahneler, derken, adalet sisteminin olmadığı
ülkemizde tam da Türk yargı sistemine yakışır bir karar
verildi. Tutukluluk sürelerinin dolmasına günler kala tetikçilere ödülleri
verilirken ortada örgütlü bir suç olmadığı kanaatine hükmedildi.
Jandarma ve emniyetin desteğiyle örgütlenen cinayet böylelikle birkaç
çocuğun eylemi hâline getirildi.
Ben
bu devletin katliam listelerinde adı konmuş bir halkın
çocuğu olarak bu duruma hiçbir zaman alışmayacak olsam da
şaşırmadım çünkü bu ülkede cinayetler, işkenceler,
şiddetin her türlü tezahürü, Türk olamayanlara, Müslüman ve Sünni
olmayanlar için vardır ama adalet yoktur. Değil şimdi, bu
devlet, adaleti yüz yıldır tedavülden
kaldırmıştır. Bugün için bu mahkemenin vermiş
olduğu bu karar yüz yıl önce bu cumhuriyeti halkların
kanıyla kuran zihniyetin bir ürünüdür çünkü bu devlet
yurttaşının kanıyla beslenerek kurmuştur
ağlarını. Yüz yıldır binlercesinin kanını
dökmüştür yaşadığı topraklara ama bir defa olsun bu
kanla ellerinin kirlendiğini düşünmemiştir. Dökülen
kanların hesabını soracak bir adalet mekanizması bu
devletin neyine gerekir? Hiç birinin hesabı sorulmadı, sorulmuyor. Bu
nedenledir ki devlet bu kirli geçmişi ile bu kanlı tarihi ile
yüzleşmediği sürece adalet bu topraklarda yer bulamayacaktır kendisine.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; çok trajiktir, Başbakan başta olmak
üzere Hükûmet sözcüleri gözümüzün içine baka baka Bizim dönemimizde hiçbir
faili meçhul cinayet işlenmedi. demektedirler. Oysa Hrant Dink AKP
Hükûmeti döneminde MİT mensupları ve İstanbul Vali
Yardımcısı tarafından ölümle tehdit edildi. Cinayet
planları jandarma ve emniyet bilgisi dâhilinde gerçekleştirildi. Hrant
Dink katledildi, dava görüldü ve karar çıktı. Sorumluların hesap
vermesine gerek görülmedi. Dönemin Valisi, Emniyet Müdürü, İçişleri
Bakanı ve ilgili bürokratları hiçbiri bu olayın
hesabını vermedi. Sonuç şu oldu: Hrant Dink cinayeti faili
meçhul tutulan bütün cinayetlerde olduğu gibi, bizzat devlet
tarafından sahiplenildi ve faili meçhul bırakıldı. 17 Ocak
günü bizler Susurluk davasının, Şemdinli davasının
birer tekrarını izlemiş olduk böylece. Lakin nereye kadar?
Karanlıkta bırakılan her cinayet, her
katliam yeni katliamların zeminini yaratmakta ve devlet kendi güçlerinin
planları dâhilinde yeni canlar almaktadır. Geçmişiyle
yüzleşmeyen, tarihsel eylemleri karanlık olan bir devletin
aydınlık bir geleceğe sahip olacağından söz etmek
mümkün değildir. Halkların kanına elini
bulaştırmış bir zihniyettir bu ülkeye 12 Eylülü,
90lı yılları ve binlerce yargısız infazı
yaşatan.
Susurluk aydınlatılmadığı için
Şemdinli olayı yaşandı, Şemdinli olayı
aydınlatılmadı ve Hrant Dink katledildi. Hrant Dinkin katline
hüküm verenlere sual olunmadığı için devlet Roboskide 34 can
aldı. Dolayısıyla mahkemenin Hrant Dink davasında
verdiği karar yeni cinayetlerin, yeni katliamların habercisidir ve bu
nedenle yüreğimizi sızlatmadan da öte bir felakettir bu karar.
Bugün Hrant Dinkin 5inci ölüm yıl dönümüydü. Hrant
Dinki saygıyla anıyor, Hrant için adalet, boynumuzun borcudur.
diyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Küpçü, söz talebiniz var.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Bolu Milletvekili Fehmi
Küpçünün, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Bolu Geredede dericilik
sektöründe yaşanan işçi olaylarıyla ilgili ifadesine
ilişkin açıklaması
FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Demin kürsüden Hatip, Bolu Geredede yaşanan
işçi olaylarıyla ilgili AK PARTİ vekillerinin sınıfta
kaldığını söyledi. Bolu Geredede ham deri sektöründe yüzde
40ını temsil ediyor. İşçi kardeşlerimizin gerçekten
geçmişe yönelik haklı taleplerini dillendirmesi noktasında otuz,
kırk yıla yönelik bir psikolojik altyapı vardı. Tabii,
bizim hareket noktamız kardeşlik hukuku olduğu için işçi ve
işveren noktasında her iki tarafı bir araya getirme
noktasında samimi bir şekilde biz bu konuda mücadele verdik.
Tabii,
öyle, işçiyi bedavadan sevmek yok! Deri OSBnin yerini bilmeyenlerin, Deri
OSByi gösteremeyenlerin, Deri OSByle ilgili katkı vermeyenlerin,
işçiyle işveren arasına girip işçi kardeşlerin kaç
para maaş aldığı noktasında bir bilgi ve fikir sahibi
olmayan insanların bunun üzerinden siyaset yapması, tabii bizim
siyaset anlayışımızla, algılamamızla bu meyanda
örtüşmüyor. Dolayısıyla biz bu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Küpçü.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Roman
vatandaşların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/109)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Roman
yurttaşlarımızın karşı karşıya
bulunduğu sorunların ve uğradıkları ayrımcı
uygulamaların tespit edilmesi, yaşam hakkına yönelen tehditlerin
ortadan kaldırılması için alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98'nci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederim.
Hasip
Kaplan
Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Türkiye'de
ayrımcılığa en fazla uğrayan, etkilenen grupların
başında "Romanlar" gelmektedir. Çalışma
hayatında, kamuda, sosyal güvenlik ve sağlıkta, okulda, sokakta,
kafede, restoranlarda, mağazalarda görevlilerden sıradan
vatandaşa kadar ayrımcı muamele ve uygulamalara maruz kalmakta,
potansiyel suçlu muamelesi görmektedirler.
Türkiye
AB üyelik sürecinde göstermelik bazı önlemlerle yetinirken, daha önce
İstanbul/Sulukule"de yaşananlar ve resmi uygulamalarla
başlayan ayrımcılık son olarak Manisa'nın Selendi
ilçesinde yaşandı.
Selendi
ilçesinde yılbaşı gecesi çay içme yüzünden çıkan kavga
sonrası, binlerce kişi toplanarak "Selendi bizimdir, bizim
kalacak" sloganlarıyla Romanların yaşadığı
Zafer Mahallesine yürümüş, ev ve barakaları taşlamış,
ateşe vermiş, araçları tahrip etmiş, yerle bir
etmiştir. Can ve mal güvenliğinin tehdit altında olduğu bu
durumda ne yazık ki devlet seyirci olmuş, 15'i çocuk 75 Romanı
Gördes ilçesine sürgüne akrabalarının yanına götürmekle
yetinmiştir. Saatlerce terör estirenlere hoşgörü ile
yaklaşılırken Romanlar korunmamıştır. Vali,
Kaymakam, Belediye Başkanı linç girişiminde bulunan
taşkın kalabalığı konuşarak
dağılmalarını istemiş, saldırganlar tespit
edilip, yakalanıp yargı önüne
çıkarılmamıştır.
Ülkemizde
daha önce de etnik, dini ve mezhep farklılığı bulunan
azınlıklara karşı saldırı ve linç
girişimleri yaşanmıştı. Bu olayların son
zamanlarda özellikle Ege bölgesinde daha önce Kürt yurttaşlarımıza
karşı 39 kez linç girişimi yaşanması, yaşananlar
karşısında devlet zaafının ortaya çıkması
kaygı vericidir.
Avrupa
Birliği'nde 2000 yılında kabul edilen, ırk ve etnik kökene
dayalı doğrudan ya da dolaylı her türlü ayrımcı
muameleyi yasaklayan bir yasal düzenlemenin varlığına
karşın, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya ve Yunanistan'da en
fazla ayrımcı muamelenin yaşandığı görülmektedir.
Romanlar
uğradıkları ayrımcı haksız muamelelerde,
nasılsa sonuç alınmaz kaygısıyla, resmî makamlara
başvurmamaktadır. İş hayatına katılmakta da
birçok zorlukla karşılanmakta,
aşağılanmaktadırlar.
Türkiye'de
son yıllarda sıkça yaşanan bu linç girişimleri
karşısında, Roman yurttaşlarımızın
yaşadıkları yerler, sıkıntılarının
giderilmesi ve uğradıkları ayrımcı uygulamaların tespit
edilmesi, yaşam hakkına yönelen tehditlerin ortadan
kaldırılması amacıyla önlem alınması için; bir
Meclis Araştırması açılması, komisyon kurulması
gerekmektedir.
2.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
balıkçılık sektöründe yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/110)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizdeki
balıkçılık sektöründe yaşanan sorunların
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci ve İçtüzüğün 104
ve 105'inci maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması açılmasını
arz ederiz.
Hasip
Kaplan
Grup
Başkan Vekili
Gerekçe
Üç
tarafı denizlerle çevrili, gölleri, akarsuları ile zengin,
coğrafi olarak stratejik bir konumda; tarihi, turistik, tarım
ürünleri çeşitli,yeraltı-yerüstü zenginlikleri olan ülkemizde
balıkçılık sorunları artmış bulunmaktadır.
Küresel
ekonomik kriz sonrası, Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz'e olan 178 bin km.
kıyı şeridi, 1 milyon hektarın üzerinde 200 göl,
Dünyada
balıkçılık sektörü hızla gelişirken, ülkemizde AB
süreci ile birlikte yapılan mevzuat değişiklikleri
dışında, ulusal bir politika üretemeyen, planlaması
olmayan, farklı bakanlık, genel müdürlük ve
müsteşarlıklarla yönetilen sorunlar yaşamaktadır.
Bilinçsiz
avlanma, denetimsizlik, plansız, kültür
balıkçılığında yaşanan sorunlar, kaynakların
hızla tükenmesine yol açmaktadır. Tuna Nehrinin Karadeniz'e
taşıdığı ağır metaller, kirlenme tehdidi
oluşturmaktadır.
OECD
ülkelerinin balıkçılık için ayırdığı harcamalar
ile ülkemizdeki kıyaslandığında arada uçurum olduğu
görülmektedir. Balıkçılık sektöründe Türkiye zenginliklerinin ve
değerlerinin farkında değil.
Hamsi
avında bereketli bir sezon yaşanmasına rağmen
balıkçıların yeterince kazanç sağlayamadığı
fiyatların düştüğü görülmektedir. Avlanan hamsinin ancak 200 bin
tonu tüketilirken, geriye kalan 300 bin tonu aşkın miktarı da
balık unu ve yağ fabrikalarına 'yok' denecek fiyattan
satılmaktadır.
Büyük
bir ihracat potansiyeline rağmen, iç tüketimi karşılayamayan
balıkçılık sektörünün yaşadığı sorunlar;
destek, teşvik ve bilinçli avlanma konularında yeni
politikaların hayata geçirilmesini zorunlu kılıyor.
Kıyı
balıkçılığı yanı sıra açık denizlerde
yapılan avlanmalarda komşu ülkelerle yaşanan sorunlar nedeniyle birçok
balıkçımız yaşamını yitirmiştir.
Küçük
balıkçılığın özendirilmesi, korunması, su
ürünleri kooperatiflerinin geliştirilmesi, trol
avcılığının denetlenmesi konusunda mevzuatın
geliştirilmesi, üniversitelerde eğitime ağırlık
verilmesi, balık hallerinin, komisyonculuğun, vergi ve kredilerin
yeni esaslara bağlanması gerekmektedir.
Balıkçılık
ile sorunların giderilmesi için "Denizcilik
Bakanlığı" kurulması, sorunların bir elden ve
planlı olarak çözülmesi konusunda bir meclis araştırması
açılması, araştırma komisyonu kurulması yararlı
olacaktır.
3.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, GAP
Bölgesinde giderek artan işsizlik ve yoksulluğun nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/111)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Tarım
sektörünün çöktüğü, küresel ekonomik krizin sonuçlarının en
ağır yaşandığı GAP Bölgesi'nde giderek artan
işsizlik ve yoksulluğun bütün boyutlarıyla
araştırılarak gerekli çalışmaların
yapılması için Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve
105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
Hasip
Kaplan
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Temel
hedefi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi halkının gelir düzeyi ve hayat
standardını yükselterek, bu bölge ile diğer bölgeler
arasındaki gelişmişlik farkını ortadan kaldırmak,
kırsal alandaki verimliliği ve istihdam imkanlarını
artırarak, sosyal istikrar, ekonomik büyüme gibi milli kalkınma
hedeflerine katkıda bulunmak olan GAP, çok sektörlü, entegre ve
sürdürülebilir bir kalkınma anlayışı ile ele alınan
bir bölgesel kalkınma projesidir. Proje alanı Fırat ve Dicle
havzaları ile yukarı Mezopotamya ovalarında yer alan 9 ili
kapsamaktadır (Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis,
Mardin, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak).
1970'lerde
Fırat ve Dicle nehirleri üzerindeki sulama ve hidroelektrik amaçlı
projeler olarak planlanan GAP, 1980'lerde çok sektörlü, sosyo-ekonomik bir bölgesel
kalkınma programına dönüştürülmüştür. Kalkınma
programı, sulama, hidroelektrik, enerji, tarım, kırsal ve
kentsel altyapı, ormancılık, eğitim ve sağlık
gibi sektörleri kapsamaktadır. Su Kaynakları Programı 22 baraj,
19 hidroelektrik santrali ve 1.82 milyon hektar alanda sulama sistemleri
yapımını öngörmektedir. Toplam maliyeti 32 milyar ABD
doları olan Proje'nin, enerji santrallerinin toplam kurulu gücü 7476 MW
olup yılda 27 milyar kilowatsaat enerji üretimi öngörülmektedir.
Proje,
gelecek kuşaklar için kendilerini geliştirebilecekleri bir ortam
yaratılmasını amaçlayan sürdürülebilir insani kalkınma
felsefesi üzerine kurulmuştur; kalkınmada adalet,
katılımcılık, çevre korunması, istihdam, mekânsal
planlama ve alt yapı geliştirilmesi GAP'ın temel
stratejileridir. Ancak aradan geçen kırk yıla rağmen sulanacak
arazilerin sadece yüzde 14'ü sulanabildi. 60ıncı Hükümet
programında GAP ile ilgili bir açılım yer almazken, son iki
yılda bu konuda bazı adımlar atılmasına, işsizlik
fonundan kaynak aktarılmasına rağmen, doğru bir
planlamanın yapılmadığı görülmektedir.
Yap
İşlet Devret yasası kapsamında sulama
kanallarının ihaleye verileceği belirtilmesine rağmen
şeffaf bir çalışmanın yapılmaması GAP kapsamındaki
illerde kaygı uyandırmaktadır.
Ilısu
barajı ile Hasankeyf'in sular altında bırakılması
yoğun tepkilere yol açmış, Cizre barajı ile aynı
şekilde tarihi yerlerin, doğal çevrenin tehdit altında
olduğu ileri sürülmektedir. Özellikle enerji ağırlıklı
çalışma yapılması; ülkemizin enerji
kaynağının yüzde 48ini GAP'tan sağlanması, bölgeye
üretimden kaynak ayrılmaması tartışma konusu
olmaktadır.
Tarım
sektörünün çöktüğü, küresel ekonomik krizin sonuçlarını en
yoğun hissettiği GAP bölgesinde artan işsizlik, yoksulluk
karşısında; sorunların kapsamlı bir şekilde
araştırılması, çözüm bulunması için bir meclis
araştırması açılmasında yarar bulunmaktadır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin
İşleyişine Dair Anlaşma ile 22 Ekim 2009 Tarihli Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca
Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin
İşleyişine Dair Anlaşmaya Değişiklikler
Getirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/440) (S. Sayısı: 32)
BAŞKAN
1inci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kazakistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası
Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair Anlaşma ile 22
Ekim 2009 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak
Üniversitesinin İşleyişine Dair Anlaşmaya
Değişiklikler Getirilmesi Hakkında Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı
ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Cumhurbaşkanı
Seçimi Kanunu Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/487) (S.
Sayısı: 138) (*)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Dünkü
birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan 5inci maddesi
kabul edilmişti. Şimdi, 6ncı maddeden itibaren görüşmelere
devam edeceğiz.
6ncı
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 sıra sayılı yasa tasarısının 6 ncı
maddesinin 1 inci fıkrasındaki "kırk" ibaresinin
"yirmibeş" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Hasip
Kaplan Sırrı
Sakık A.
Levent Tüzel
Şırnak Muş İstanbul
Demir
Çelik Pervin
Buldan
Muş Iğdır
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 sıra sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 6. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Veli
Ağbaba Emre
Köprülü Rıza
Türmen
Malatya Tekirdağ İzmir
Haluk
Koç Mahmut
Tanal Haydar
Akar
Samsun İstanbul Kocaeli
Tufan
Köse
Çorum
Seçilme Yeterliği
MADDE
6- (1) Kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim
yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve
milletvekili seçilme yeterliğine sahip, geriye dönük en az on
yıldır Türkiye'de daimi olarak ikamet etmekte olan her Türk
vatandaşı cumhurbaşkanı seçilebilir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanun
Tasarısının 6. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını diğer maddelerin teselsül ettirilmesini
saygı ile arz ederiz.
Faruk
Bal Alim
Işık Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Konya Kütahya Osmaniye
Nevzat
Korkmaz Özcan
Yeniçeri Yusuf
Halaçoğlu
Isparta Ankara Kayseri
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önerge
üzerinde söz isteyen Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekilli.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gerekçeyi okutun
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Cumhurbaşkanın
halk tarafından seçilmesi ile ilgili seçim dönemi, seçim döneminin
başlangıcı ve seçimlerin tamamlanması Anayasanın
değiştirilen 101. maddesinde düzenlenmiştir.
Anayasa'da
ve seçim mevzuatında var olan hususların tekrar tasarıya
yazılması gereksiz ve anlamsızdır.
Meclis
yasama faaliyetlerinde gereksiz ve anlamsız işlerle
uğraşmaz.
Bu
sebeple maddenin metinden çıkarılması amacıyla işbu
önerge verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 sıra sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 6. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Tanal
(İstanbul) ve arkadaşları
Seçilme
Yeterliği
MADDE
6- (1) Kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim
yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve
milletvekili seçilme yeterliğine sahip, geriye dönük en az on
yıldır Türkiye'de daimi olarak ikamet etmekte olan her Türk
vatandaşı cumhurbaşkanı seçilebilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen?
ATİLLA
KART (Konya) Süheyl Batum
konuşacak efendim.
BAŞKAN
Süheyl Batum, Eskişehir
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Batum.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına, 4 ve 5inci maddelere
ilişkin olarak, görüşlerimi belirtmek üzere söz almış
bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu önergemizde özellikle şunu sizlerin dikkatine sunmak
istiyoruz, özellikle iktidar partisi milletvekili
arkadaşlarımızın: Cumhurbaşkanlığı
seçimine ilişkin tasarı Anayasa Komisyonuna geldi, Anayasa
Komisyonunda görüştük. Bu tasarının özellikle belirli maddelerinin,
şimdi önergede de bulanan maddelerinin Anayasaya açıkça
aykırı olduğu yönündeki tespitlerimizi ve karşı
oyumuzu belirttik.
Değerli
arkadaşlar, özellikle söylüyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir yasa
yaparken hepimizin birincil olarak, ilk olarak dikkat etmesi gereken husus, bu
yasanın açıkça, net bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının belirli hükümlerine aykırı
olmamasını sağlamaktır. Bunu görmezden gelemeyiz. Çok açık
Anayasada hüküm olmayan konularda, Cumhurbaşkanının seçiminin
bir yıl geriye bırakılması konusunda bile bu yasayla
düzenleme getirdiniz.
Peki,
Anayasada böyle bir şey var mı? dediğimizde, orada olan
Sayın Bekir Bozdağ, bunun Anayasada açıklık
olmadığı durumda dahi yasama organının tasarrufuyla
getirilebileceğini söyledi. Bunun Anayasanın 6ncı maddesine
açık aykırılık olduğunu söylediğimizde, buna
maalesef Anayasa Komisyonundaki iktidar partisine mensup
arkadaşlarımız en ufak bir şekilde itibar etmediler ve
aynı şekilde yasa komisyondan geçti.
Değerli
arkadaşlar, bu Anayasanın açık hükümleri dururken
Cumhurbaşkanlığı kanununun maddeleri Anayasaya
aykırılık oluşturmaktadır. Çok net söyleyeyim. Hep
tartışıyoruz. Sevgili arkadaşlar, özellikle iktidar partisi
milletvekillerine söylüyorum. Sizin iktidar partisi olarak bugün yasaları
bizden farklı düşünürsünüz, biz sizden farklı düşünebiliriz
ama Anayasanın açık hükümlerine aykırı şekilde yasa
yapma ne lüksünüz vardır ne yetkiniz vardır. Cumhurbaşkanlığı
seçiminin süresini bile yasayla düzenlediniz. Bunu sorduk. Dedik ki:
Cumhurbaşkanlığı süresi beş yıldır, yedi
yıldır, bu akademik bir konudur, hepsi
tartışılabilir. Beş de denilen doğru olur, yedi diyen
de doğru olabilir, tartışılır, Meclis açık
iradesini koyar. Ama bugün Anayasayı açtığınız zaman
ne yazıyor? Cumhurbaşkanının görev süresi yazıyor.
Yazmıyor mu? Yazıyor. Beş yıl yazıyor. Peki buna yedi
de diyebilirsiniz, beş de diyebilirsiniz, bunu söyleyebilirsiniz ama Anayasadaki hüküm
dururken bunu yasayla getirebilir misiniz? Yasayla getirilebileceğini iddia
edebilir misiniz? Eğer bunu yapmak mümkün olsaydı neden -hep
söylüyorum- Meclisin görev süresini beşten dörde indirdiniz 2007de?
Meclis Başkanının görev süresini beş olarak unuttunuz ama
bunu bir yasayla yapmadınız, Anayasa değişikliğiyle
gene yaptınız, 2010da. Anayasa Mahkemesinin üyelerini on iki
yılla sınırladınız ama yine Anayasaya onlar için
geçici madde koydunuz. Neden yasayla yapmadınız? Çünkü
Cumhurbaşkanının ne yetkilerini ne görev süresini kesinlikle ve
kesinlikle veya iki kez seçilip seçilmeyeceğini yasayla düzenleme yetkiniz
yoktur. Bunu özellikle vurgulayarak bu yasayı bu şekilde, Anayasaya
aykırı şekliyle ve
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Batum.
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Devamla) -
açık açık aykırı şekilde
geçirmemenizi istirham ediyorum sizden. Aksi takdirde, bu Parlamento Anayasaya
aykırı bir işlemi bilerek yapmış olacaktır.
Hepinize saygılar.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
138 sıra sayılı yasa tasarısının 6 ncı
maddesinin 1 inci fıkrasındaki "kırk" ibaresinin
"yirmibeş" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
önergeyi verdik, milletvekilleri yirmi beş yaşında seçiliyor
diye.
Peki, soruyorum size: Bu
önergemiz mevcut Anayasa dururken kabul edilebilinir mi, kabul edebilir
misiniz? Edemezsiniz değil mi, niye? Anayasa hükmü ancak Anayasayla
değişir.
Şimdi, kabul
edemezsiniz, edilmez diyen AK PARTİlilere de dönüyorum ve ikinci
fıkrayı okuyorum: Cumhurbaşkanının görev süresi
beş yıldır. Peki, siz bu kanunla onu değiştirebilir
misiniz?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Değiştirmiyoruz ki zaten.
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Değiştirirsiniz, siz çoğunluksunuz,
çoğunluksunuz, yaparsınız. Arkadaşlar, bu usul
hatalarıyla bu Meclisi bu anlamda çalıştırmak ne kadar
doğru?
Şimdi,
Cumhurbaşkanı seçimini konuşuyoruz ve başından sakat
bir yasanın üzerinde tartışıyoruz iki gündür.
Cumhurbaşkanlığının, makamının bir Devlet
Denetleme Kurulu var. Hrant Dink davasıyla ilgili bir inceleme
başlatmıştı, ne oldu? Hâlâ çalışmaya devam
ediyor. Peki, mahkeme kararını verdi mi? Verdi. Bu Devlet Denetleme
Kurulu ne zaman karar verecek arkadaşlar?
Başbakana
bağlı bir teftiş kurulu var, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin mahkûmiyet kararı vardı, Hrant Dink davasında
Türkiye mahkûm edilmişti adil yargılama hakkından ve yaşam
hakkı ihlalinden. Yaşam hakkı ihlalinde, ihlal olunması
durumunda gereği yapıldı mı? Yapılmadı,
Cumhurbaşkanı da yapmadı, Başbakan da yapmadı,
teftiş kurulu da harekete geçmedi, Devlet Denetleme Kurulu da sumen
altı etmiş olayı gidiyor. Ama, bir şey söyleyeyim: Bu
ülkenin vicdan sahibi insanları hangi görüşten ve partiden olursa
olsun, hangi etnik, dinî, mezhepsel farklılığa sahip olursa
olsun, yalnızca insan ve vicdan olmanın odağında bugün
Dinkin ölümünün 5inci yıl döneminde eğer Taksim Meydanından
10 binlerce insan Agosa doğru sessiz bir çığlık olarak
yürüyorsa hepimizin oturup düşünmesi gerekiyor. Bu sessiz
çığlık adalet arayışı, vicdan
arayışı, insanlık arayışı ve aynı
zamanda itiraz çığlığıdır, adalet
çığlığıdır, vicdan
çığlığıdır.
Şu
an canlı yayınlarda veriyor, 100 binleri bulmuş
insanlığın vicdanı Taksim Meydanında Agosa
doğru yürüyor ama Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kuruluysa
uyuyor, Başbakanlık Teftiş Kurulunun ise hiç umurunda değil
ve Dink davasında, yürekli olmasını istediği en yüce
makamlar, işlerine gelen başka davalarda yürekli olabiliyorlar ve her
nedense devletin derinliklerinde tezgâhlanan bir cinayetin ve bu tezgâhın
arkasındaki yetkililerin bulaştığı bir iktidar söz
konusu olunca daha çok yüreksizce davranmaya başlıyor.
Evet,
suçlananların büyük bir kısmı ihmal, görevi kötüye kullanma
nedeniyle... Eğer bir ucu, bir soru işaretiyle iktidar partisine
doğru yöneliyorsa daha dikkatli olması gerekiyor ve bunun adil
yargılanmasını sağlamak için çok çok daha dikkat etmesi
gerekiyor.
Şu
an, sessiz çığlık Bu dava bitmedi. diyor, Agosa doğru
yürüyor ve bu ülkenin renkleri, sesleri, etnisitesi, dini, mezhebi,
inancı, ne olursa olsun kendi yurttaşına sahip
çıkmanın onurlu yürüyüşüyle Bu dava bitmedi. diyor. Bitmeyen
bu davada Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulununsa işi
devam ediyor, hâlâ devam ediyor. Bunun için, bu usul hatasını
hatırlatmak istedik önergeyle.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Başkanım, karar yeter sayısı...
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum, yalnız karar yeter sayısı
arayacağım: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.44
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.52
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----
0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
138
sıra sayılı Kanun Tasarısının 6ncı maddesi
üzerinde verilen, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip
üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla
oylama yapacağız.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, bu önergeyi işleme
koyamazsınız efendim. Anayasaya aykırı bir önergeyi
işleme nasıl koyuyorsunuz?
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır; önerge
reddedilmiştir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Şimdi, Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Tasarının
6ncı maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, biraz önceki oylama,
işleme aldığımız önergeyi -Anayasa açık ve net-
Başkanlık Divanının dikkate almaması gerekirdi.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.
Buyurun.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, Sayın Elitaş bu
konuyu açıklasın, ben de açıklayayım.
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Kaplan
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Ben Anayasa hükmünü okudum Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Sayın Kaplan, bir saniye
Size de söz vereceğim ama bir saniye
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Açıklasın, biz de açıklayalım.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, siz oylamaya
sunmadan, sunarken yoklama isteyecektim ama bana söz vermediniz.
BAŞKAN
Kusura kalmayın.
Buyurun
Sayın Kaplan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Şimdi, Sayın Elitaşa bir
itirazımız var; buyursun açıklasınlar. Ben Anayasa hükmünü
okudum Sayın Başkan. Bir tartışma, bir kanun teklifi var.
BAŞKAN
Belirttiniz zaten Sayın Kaplan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) - Anayasada beş yıllık
cumhurbaşkanlığını yedi yıla
çıkarıyoruz.
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Elitaş, buna itirazımız.
BAŞKAN
İtirazını belirtti, tutanaklara geçti Sayın Kaplan. Ona
ben karar vereceğim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, konuyla ilgili Sayın
Adalet Bakanı
BAŞKAN
Sayın Elitaş, söyledikleriniz anlaşıldı, tutanaklara
geçti. Lütfen bir müsaade edin.
Sayın
Komisyon ve Sayın Bakanın önergeye herhangi bir itirazları
olmadı. Sadece Kabul etmediklerini söylediler. Tutanaklara geçti;
tutanakları isteyebilirsiniz. İşlem de yapıldı.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Yani o zaman bu Kanun Teklifini geri çekin.
BAŞKAN
7nci madde üzerinde üç adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 sıra sayılı yasa tasarısının 7 nci
maddesinin 2 nci fıkrasındaki yüzde onu ibaresinin yüzde üç
olarak değiştirilmesini, 4 ncü fıkrasının metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Sırrı
Sakık A.
Levent Tüzel
Şırnak
Muş
İstanbul
Demir
Çelik Pervin
Buldan
Muş
Iğdır
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 sıra sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 7. Maddesinin 2. Fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mahmut
Tanal Atilla
Kart Mehmet
Volkan Canalioğlu
İstanbul Konya
Trabzon
R.
Kerim Özkan Mehmet
S. Kesimoğlu Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Burdur
Kırklareli
İstanbul
Tufan
Köse
Çorum
Aday Gösterilme
Madde 7- (2)
En son yapılan milletvekili genel seçimlerinde, aldıkları
geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında, yüzde onu
geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilir. Her bir siyasi parti ancak bir
aday için teklifte bulunabilir. Seçme hakkına sahip, en az yüz bin
vatandaş imza ile cumhurbaşkanlığına birisini aday
gösterebilir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Sayın Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanun
Tasarısının 7. maddesinin 1. ve 2. fıkralarının
Tasarı metninden çıkarılmasını diğer
fıkraların teselsül ettirilmesini saygı ile arz ederiz.
Faruk
Bal Hasan
Hüseyin Türkoğlu Nevzat
Korkmaz
Konya
Osmaniye
Isparta
Yusuf
Halaçoğlu Özcan
Yeniçeri Ruhsar
Demirel
Kayseri
Ankara
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ruhsar Demirel, Eskişehir Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Demirel.
RUHSAR
DEMİREL (Eskişehir)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 138 sıra sayılı
Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu Tasarısının
7nci maddesi konusunda verilmiş önerge ile ilgili Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi, aldığı oy, işgal ettiği sandalye
sayısı her ne olursa olsun, hiçbir siyasi partinin iç dengelerinin
düzenlenmesi amacıyla kullanılamaz. Gazi Meclis ve Anayasa, işi
bitenlerin süpürge deliğine süpürüleceği zihniyetiyle hareket
edilerek hiçbir şekilde hiçbir siyasi partideki bireylerin siyasi ikbal ve
istikbali uğruna tartışma konusu yapılamaz. Türkiye Büyük
Millet Meclisi milletin Meclisidir ve burada milletin sorunları, milletin
istikbali, milletin ikbali konuşulur. Şahsi ikbal arayanların
bunun için kullanacakları platformlar çok başkadır. Zaten söz
konusu yasa tasarısıyla düzenlenmek istenen mevzu tamamen şahsa
özeldir. Nitekim, bu konuda anayasa değişikliği
yapılmış, 21 Ekim 2007 tarihinde yapılan referandumla -ki
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde katılımın en düşük
olduğu referandumdur- bu konuda Türk milleti sözünü söylemiş, mevcut Cumhurbaşkanlığının
beş yıllığına görev yapacağını teyit
etmiştir, tıpkı 23üncü Dönemde milletvekilliği
yapanların dört yıllığına görev
yaptıklarının teyidi gibi. Çünkü şu andaki mevcut Meclisi
işgal eden bizlerin seçimi bir erken seçim değil, zamanında bir
seçimdir. Bunu dün burada Anayasa Komisyon Başkanı her ne kadar sözel
olarak Erkendi. dese de Meclis tutanaklarının ötesinde, kendi
partilerinin Genel Başkanının defaatle tekrar ettiği
cümleler var, ben size onlardan birkaç örnek vermek istiyorum. Başbakan, 9
Ocak 2010 günü kendi partisinin ilgili toplantısında şunları
söylüyor erken seçim için: Batılı ülkelerde erken seçim diye bir
şey yoktur, geri kalmışlığın alametidir erken
seçim. diyerek Teyo Dayıdan anekdotlar anlatıyor.
Dolayısıyla 24 Nisan 2007 günü Meclis kürsüsünde Kardeşim
Abdullah Gül Cumhurbaşkanı adayımızdır. diyerek
Sayın Abdullah Gülü aday gösterdiği an itibarıyla
yürürlüğe konulmaya çalışılan Anayasa
değişikliği Ekim 2010da vatandaş tarafından
oylanmış, kabul edilmiş, yürürlüğe girmiş ve Abdullah
Gül beş yıllığına seçilmiştir.
Ancak burada tabii ki
dikkat edilmesi gereken çok kritik bir kelime var, kardeşim kelimesi.
Sayın Tayyip Erdoğan her kime kardeşim diyorsa sonrasında
başına gelenleri herkes biliyor. Sanıyorum Abdullah Gül de o gün
bu kardeşim kelimesini hoş karşılamıştı
ama Başbakanın kimlere kardeşim deyip, sonra hangi
pozisyonları aldığını hepimiz hatırlıyoruz.
Ben size birkaç örnek vereyim: İnsan hakları ödül töreni
Kardeşim Muammer Kaddafiye bir kez daha teşekkür ediyorum. diyen
Başbakan, Libyaya NATO ile birlikte uluslararası ortak tavır
koymuş, arkasından Dışişleri Bakanı elinde bir
çantayla muhaliflere destek için para yardımı
yapmıştır. Asi Nehrinin üzerine kurulmakta olan Dostluk
Barajının temel atma töreninde şu anda düşman ilan
ettiği Esad için Kardeşim Esad sözlerini zikrederken sanıyorum
bugün kendisine kardeşim diye Başbakanın hitap etmesinden
hoşnut olan bazı milletvekillerimiz de Acaba başıma ne
gelecek? diye düşünüyorlardır. Çünkü Başbakan birisine
kardeşim diyorsa dikkat etmeniz gerekir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Sayın
milletvekili, gerekirse size de cevap veririm.
Kıblesiz
siyaset böyle bir şeydir. Kıblesiz siyasetin en somut göstergesidir
bütün bunlar. Ve bu Mecliste hiçbir zaman kişilerin ikbal ve istikbali
Anayasada yapılmış düzenlemelerin üstünde değildir.
Bu
bir kanun tasarısıysa o zaman size hodri meydan!
Yılını ve prim gününü doldurmuş, emekliliğini yaş
nedeniyle bekleyenler için de bir kanun tasarısı getirelim. Yirmi
yılını ve yirmi beş yılını doldurmuş
bugün yaş için bekleyenler için de bir tasarı geldiğinde bunu da
oylayacak mısınız? O kişiler de o gün
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Sizin adayınızı dövdüğünüz zamanı da
biliyoruz.
RUHSAR
DEMİREL (Devamla) Efendim, bu interaktif müdahalelerinizi saygıyla
karşılıyorum. Gerekirse sataşmalardan ötürü söz alır
ve cevap verirsiniz.
Ben
sizlerin vicdanına sesleniyorum: Emekliler için de böyle bir yasal
düzenleme geldiğinde aynısını yapacak
mısınız? Kıblesiz siyasete devam edecek misiniz?
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
III-
Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak önce bir yoklama
talebi var, yerine getireceğim.
Sayın
Tarhan, Sayın Hamzaçebi, Sayın Bayraktutan, Sayın Havutça,
Sayın Köse, Sayın Aslanoğlu, Sayın Gümüş, Sayın
Yıldız, Sayın Öz, Sayın Köprülü, Sayın Tayan,
Sayın Yüceer, Sayın Yılmaz, Sayın Ekşi, Sayın
Güven, Sayın Türmen, Sayın Öner, Sayın Küçük, Sayın
Danışoğlu, Sayın Yüksel.
İki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın Gürsoy Erol? Burada.
Sayın
Hayati Yazıcı?
Sayın
İsmail Güneş, Uşak Milletvekili?
Sayın
Mehmet Akyürek? Burada.
Sayın
Mehmet Muş?
Sayın
Mehmet Altay?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Süre bitti, daha verilmez.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Pusulaları
okuyacağım. deseydiniz arkadaşlar dışarı
çıkmazdı.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Süre bitti.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, niye itiraz
Kabul
etmiyoruz Sayın Aslanoğlu, neye itiraz ediyorsunuz, almıyoruz
zaten.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ama Sayın Başkan, orada hâlâ
pusula veriyorlar.
BAŞKAN
- Burada Başkanlık Divanı var. Her şeye itiraz ediyorsunuz.
Sayın
Abdullah Çalışkan, Kırşehir?
Sayın
Fahrettin Poyraz, Bilecik Milletvekili?
Sayın
Halil Mazıcıoğlu? Burada.
Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/487) (S. Sayısı:
138) (Devam)
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.10
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.31
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----
0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
138
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi
tasarının 7nci maddesi üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 sıra sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 7. Maddesinin 2. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Volkan Canalioğlu Atilla
Kart Mahmut
Tanal
Trabzon Konya İstanbul
R.
Kerim Özkan Mehmet
S. Kesimoğlu Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Burdur Kırklareli İstanbul
Tufan
Köse
Çorum
Aday
Gösterilme
Madde
7- (2) En son yapılan milletvekili genel seçimlerinde, aldıkları
geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında, yüzde onu
geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilir. Her bir siyasi parti ancak bir
aday için teklifte bulunabilir. Seçme hakkına sahip, en az yüz bin
vatandaş imza ile cumhurbaşkanlığına birisini aday
gösterebilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkanım, bu önergenin son cümlesinde Seçme hakkına sahip, en
az yüz bin vatandaş imza ile cumhurbaşkanlığına
birisini aday gösterebilir. cümlesi Anayasa'ya açıkça aykırıdır.
Bu gerekçeyle katılamıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Aynı gerekçelerle biz de
katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Tufan Köse, Çorum Milletvekili.
Buyurun
Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
TUFAN
KÖSE (Çorum) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; tabii, sürekli Millî irade, millî irade. diyen Adalet
ve Kalkınma Partisinin Sayın Bakanının ve Komisyon
Başkanının bu öneriye niye katılmadıklarını
anlamak mümkün olmamıştır. Sesleri de az çıktı zaten,
o sebeple anlayamadım.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Anayasa'ya
aykırı olduğu için katılamıyoruz. Anayasa'ya
aykırılık arz ediyor.
TUFAN
KÖSE (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, hukuk fakültesinin birinci sınıfında
Anayasa'ya başlangıç dersinde öğrettiler bunları bize.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Kardeşim,
İç Tüzüke aykırı, Anayasa'ya aykırı. Önerge vermeyi
bilmiyorsunuz.
TUFAN
KÖSE (Devamla) Sayın
Başkanım, -biz arada konuşuyoruz- dinlerseniz Komisyon
Başkanı, öğreteceğim size de. Hoca olmuşsunuz ama
demek ki tam bilemiyorsunuz bu işleri.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Yüz bin
rakamını nereden çıkarıyorsunuz?
TUFAN
KÖSE (Devamla) Anayasa hukukunun
birinci dersinde şunu anlatıyorlar, diyorlar ki: Türkiye bir
parlamenter sistem.
Parlamenter
sistemin üç özelliği var: özelliklerden birisi Güçler
ayrılığı. 12 Eylül referandumuyla zaten güçler
ayrılığını bertaraf ettiniz, perişan ettiniz.
Şimdi de ikinci özelliği olan Cumhurbaşkanının Millet
Meclisinde seçilmesi ve gücünün temsilî olması. özelliğini de aradan
çıkartıyorsunuz.
Böyle
bir Cumhurbaşkanını, Anayasa'da yeterli güvencelerle,
demokrasimizin geleceği garanti altına alınmadan halka
seçtirdiğinizde, bunun diktatör olmasını nasıl
engelleyeceksiniz? Hangi güçle engelleyeceksiniz? Ama siz Halkı sevmenin
de, halka hizmet etmenin de, demokrasinin de tek şartı Tayyipi
sevmek, Recep Tayyipe hizmet etmek, Sayın Başbakanın
yanında olmak. diyorsanız, Diktatör olacaksa da o olsun.
diyorsanız helal olsun. Tarih sizi böyle anlayacaktır, böyle
algılayacaktır.
Sayın
Başkan, bunları iyi bilin, halkı da kandırmaya
çalışmayın.
Değerli
arkadaşlarım, önerge üzerinde bu sözlerimden sonra şunları
da söylemekten geçemeyeceğim. Burada maalesef zaman zaman AKP ve BDP
temsilcileri kavga ediyor görüntüsü veriyorlar ama millî değerlerimize
saldırı gündeme geldiğinde maalesef iş birliği
hâlindeler. Dün BDPden bir arkadaşımız tutanakları
aldım- diyor ki: 3 tane katil gelip Hrantı ensesinden üç
kurşun sıkarak öldürüyor. Bu üç kurşunun adresi de aslında
belliydi, mesajı da belliydi çünkü Talata üç kurşun
sıkılmıştı.
Değerli
arkadaşlarım, namuslu, onurlu bir aydın, cesaretli bir yazar
olmaktan başka suçu olmayan Hrant Dinke Allahtan rahmet diliyorum,
anısı önünde saygıyla eğiliyorum ama bizim de bir millî
değerimiz olan Talat Paşaya saygısızlık yapılmasını
da -Hrant üzerinden- kabul etmiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ancak bir iş birliği kurulmak gerekirse
eğer, Hranta kurşun sıkanlarla Talat Paşaya kurşun
sıkanlar arasında bir ilişki kurulabilir. Eğer tarihi iyi
okursanız bunu görebileceksiniz.
Şimdi
Talat Paşa kimdi, niye anısı üzerinde saygıyla
eğiliyoruz? bunu da burada birkaç cümleyle söylemek istiyorum.
Talat
Paşa ve arkadaşları, bu topraklarda, Anadoluda hümanizmin
öncüleri olmuşlardır, bu topraklarda hürriyet için
başkaldırmışlar, başlarını
koymuşlardır hürriyet uğruna.
Orta
Çağ ve istibdada karşı demokratik devrim değerlerini o ve
arkadaşları getirmiştir.
Zulme
karşı başkaldırmayı, Ferman padişahınsa
dağlar bizimdir. demeyi bu topraklarda ilk söyleyenlerden birisi o ve
arkadaşlarıdır.
1908
Devrimini de onlar yapmıştır. Hürriyet adına bu ülkede
yapılan şeyler de ilk onlarla başlamıştır.
Değerli
arkadaşlarım, uygarlık adına da, çağdaşlık
adına da, kadın-erkek eşitliği adına da, basın
özgürlüğü adına da neyimiz varsa Talat Paşa ve
arkadaşları tarafından bu ülkede başlangıç
yapılmıştır.
Bu
anlamda, Hrant Dink gibi namuslu, onurlu bir aydına kurşun
sıkanları, Talat Paşanın manevi mirasçıları gibi
gösteren anlayışı da kınadığımı
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yine,
bugün Millî değerlerimize saldırı da AKP ve BDP iş
birliği yapıyor. dedim.
Bugün,
az evvel, AKP sıralarından bir arkadaşımız
sıraların en önüne oturup sürekli kürsüdeki insanlara, hatiplere laf
atmayı bir mazeret sayan, bir bahane sayan, bir marifet sayan
Başbakana kendisini affettirmek için bunları yaptığı
söylenen bir arkadaşımız da, ulusalcılıkla
faşizmi aynı kefeye koymuştur ki, kendisini de, biraz sosyoloji,
biraz bilim okumaya davet ediyorum. Demokrasinin özünde, hattı
zatında, ulusal devletler vardır. Demokrasiler ulusal devletlerle
birlikte dünyada siyasi literatüre girmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, son söz olarak önergemiz yerindedir. 100 bin tane oy
kullanma ehliyeti olan Türk vatandaşının önerisiyle de Cumhurbaşkanı
adayı seçilmelidir. Önerimizin kabulü yönünde oy kullanmanızı
diliyorum, hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:14.38
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.44
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----
0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
138
sıra sayılı Kanun Tasarısının 7nci maddesi
üzerinde verilen, Çorum Milletvekili Tufan Köse ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı vardır önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi,
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 sıra sayılı yasa tasarısının 7 nci
maddesinin 2 nci fıkrasındaki yüzde onu ibaresinin yüzde üç
olarak değiştirilmesini, 4 ncü fıkrasının metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan
(Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkanım, demin de arz ettim. Cumhuriyet Halk Partisi önergesi de, bu
önerge de Anayasaya açıkça aykırı, net bir şekilde
aykırı. Bu önergeyi Divan olarak işleme koymamanız gerekir.
Bu gerekçeyle karşı olduğumuzu bildiriyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Aynı gerekçelerle
katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kaplan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sanıyorum bu kanunun en güzel yanı Anayasa Komisyonu
Başkanımız önergeleri Anayasaya aykırı buluyor. Sonra
bir önerge veriyoruz, AKP Grup Başkan Vekili Sayın Elitaş Divan
nasıl önergeyi işleme koyar? diyor. Niye? Cumhurbaşkanı
kırk yaş
diyor 101inci madde, önerge işleme konmaz.
İyi, güzel, tamam. İkinci fıkra da Cumhurbaşkanı
görev süresi beş yıldır. diyor. Külliyen, toptan kanun
tasarısı da Anayasaya aykırı. Hadi, buyurun.
Sayın
Divan, bu kanun tasarısı Anayasaya aykırı, siz niye
işleme koydunuz? diye soracağız. Şimdi, Komisyon
Başkanı da, Grup Başkan Vekili de bir önergede düşüyor.
Ondan sonra, kendi kanun tasarısının arkasında
duramıyor.
Şimdi,
burada bir yanlışlık var arkadaşlar, ciddi bir
yanlışlık var. Bu Çankaya tartışmasını bu
Seçim Kanunuyla başlatmış durumdayız. Kişiye özel
yasa yapılacak diye Çankaya tartışmasında önceki Cumhurbaşkanı
seçilmeden önce bir kanun, anayasa değişikliği
yapılmış, beş artı beş. Cumhurbaşkanı
seçilmiş, hemen akabinde, ekim ayında referandum
yapılmış. Milletin iradesi tescil edilmiş, demiş ki:
Beş artı beş. Milletvekilliği süresi dört.
Milletvekilliğine uyduk. Sayın Bozdağ o kanun teklifi
görüşüldüğü zaman, 12 Haziran seçimlerinden önce kürsüde, burada
Referandumda dört yıl oldu. demişti. Tutanaklarını
okudunuz. Şimdi ne oldu da o gün dört yıldır diyen,
Cumhurbaşkanının görevi beş yıldır. diyen
iktidar partisi bugün bir kanun teklifiyle anayasa değişikliği
yapmaya çalışıyor?
Kanunla
anayasa değişmez arkadaşlar. Anayasa hükümleri ancak 367yle
değişir, 330la referanduma gider. Buna Anayasaya geçici bir madde
koyarsınız, dersiniz ki: Bu seçimler bu şekilde
yapılır.
Şimdi
bu seçim kanunu bir yıl sonraya da uygulanamaz çünkü Anayasada hüküm var.
Seçim kanunları değiştikten sonra, bir yıl sonra
uygulanamaz.
Peki,
2014e düşünüyorsunuz. 2014e düşündüğünüz bu olayda ya
Cumhurbaşkanı Gül 2012 Ağustosunda, Temmuzunda istifa ederse ne
olacak? Anayasada da beş artı beş var, benim beş
yılım doldu, ben Anayasaya uyarak istifa ediyorum dediği zaman
kırk beş gün içinde seçime gitmek zorundasınız. Bunun
ötesini yapabilir misiniz? Veya bu kanunu çoğunluğunuz el veriyor
çıkardınız. Ana muhalefet partisi Anayasa Mahkemesine getirdi ve
iptal ettirdi. Ne olacak? Ne olacak arkadaşlar? Çankaya
tartışmasını bu şekilde, başından
tartışmalı bir seçimi bu şekilde, halk oyuyla
yapılacak bir seçimi bu şekilde başlatmak doğru mudur?
Burada çok ciddi bir hata yapılıyor.
Milletin
idaresine saygı için usul hatası yapmamamız lazım, esas
hatası yapmamamız lazım, bunların hepsinin üstünde etik
olarak siyasi hata yapmamamız lazım. Milletin iradesine gelin beraber
başvuralım. Çok değil. Hiç gerek yok. Dört parti grubuna
çağrıda bulunuyorum. Gelin -referandum bir maddelik olsun-
Cumhurbaşkanının görevi beş artı beştir veya yedi
yıldır diye iki şıklı bir referanduma gidelim, halka
gidelim madem kendi aramızda çözemiyoruz. Bakın,
tartışıyoruz. Yok Anayasaya aykırı, yok değil.
Üç parti grubu, muhalefet aykırı. Buyurun kestirme, biz vekiller beceremiyoruz,
beceriksiz çıktık; yüzümüze, elimize, gözümüze
bulaştırdık. O zaman gidelim asillere, millete gidelim, millet
çözsün. Kırk beş gün, çok değil, kırk beş günde bu
işi millet çözer kardeşim. Beş midir, yedi yıl mıdır,
o zaman bu tartışmayı kimse yapamaz. Hani parti genel
kurullarında divan sıkışınca ne yapar? Bunu genel
kurulun oyuna sunacağım. der. Başkanlık
Divanımız ne yapar? O da İç Tüzükte zaman zaman Genel Kurulun
oyuna sunar. Gelin, biz de milletin iradesine gidelim, beş yıl
mıdır, yedi yıl mıdır? Bu 2012de mi seçim olsun,
2014te mi? Çok değil. Bu Meclis beceremiyor bunu çözmeyi. Mahkemelik
olacağız arkadaşlar. Mahkemelik olacaksınız. Bizim sayımız
yetmiyor. Siz ana muhalefet-iktidar olacaksınız, bizim sayımız
yetmediği için. Şimdi, bu işi mahkemelik etmeden, Anayasa iptal
etmeden, bu tartışmalar yaşanmadan Sayın Gül de ola ki
temmuzda istifa edip 5+5 devreye girmeden, gelin bunu referanduma götürelim. En
doğrusu bu deriz.
Sağ
olun.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
8inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 sıra sayılı yasa tasarısının 8 nci
maddesinin 1 nci fıkrasındaki beş ibaresinin on olarak
değiştirilmesini, çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Hasip Kaplan Sırrı
Sakık Demir
Çelik
Şırnak Muş Muş
Pervin Buldan Adil
Kurt A.
Levent Tüzel
Iğdır Hakkâri İstanbul
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önergeler
aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım; talepleri hâlinde de önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim ve gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanun
Tasarısının 8. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını diğer maddelerin teselsül ettirilmesini
saygı ile arz ederiz.
Faruk Bal Mesut
Dedeoğlu Nevzat
Korkmaz
Konya Kahramanmaraş Isparta
Yusuf Halaçoğlu Özcan
Yeniçeri Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Kayseri Ankara Osmaniye
İkinci önergenin
imza sahipleri:
Uğur
Bayraktutan Ali
Serindağ Atilla
Kart
Artvin
Gaziantep
Konya
Mehmet
Hilal Kaplan Ercan
Cengiz Musa
Çam
Kocaeli
İstanbul
İzmir
Sakine
Öz Mehmet Volkan
Canalioğlu Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Manisa
Trabzon
İstanbul
Veli Ağbaba Emre
Köprülü
Malatya Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon
önergelere katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen Emre Köprülü, Tekirdağ Milletvekili.
Buyurun Sayın
Köprülü. (CHP sıralarından alkışlar)
EMRE KÖPRÜLÜ
(Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
vermiş olduğumuz önergeyle ilgili grubum adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Bugün bu Meclis
çatısı altında, 2007 yılında milletin referandum
sonucunda yaptığı anayasa değişikliğiyle
verdiği karar gereğince bir hususun tamamen hukuksuz ve millet
iradesine aykırı bir şekilde ve millet iradesini gasbeden bir
tarzda yasayla değiştirilmeye çalışıldığına
tanık oluyoruz.
AKP 2007de
mağduriyet rolleri ve Yetkiyi halka veriyoruz. söylemiyle
sahadaydı. Halka dendi ki: Cumhurbaşkanı süresi beş
yıl olacak, beş yılda bir seçilecek ve halk seçecek. Şimdi
ise işinize gelmiyor. Neden işinize gelmiyor? Çok açık bir
şekilde, çünkü partideki dengelere uymuyor. O giderse kim gelecek, kim
onun yerine geçecek, nasıl olacak bu işler bilinmiyor. Yani biz bu,
Anayasa konusunu ilgilendiren bir konunun yasayla Meclise gelmesinden şunu
anlıyoruz: Partideki dengeler her şeyin üstünde, hukukun da üstünde,
Anayasanın da üstünde, millet iradesinin de üzerinde. Bu konu o kadar
açık ve net ki, bunu ancak anayasa değişikliğiyle
yapabilirsiniz ama bunu yapmak zor çünkü anayasa değişikliğinde
gereken sayı daha fazla. Yetmezse belki halka gideceksiniz ama halka
gittiğinizde ne anlatacaksınız? Ne diyeceksiniz? Biz sizi
kandırdık. mı diyeceksiniz? Biz size 2007de yalan söyledik.
mi diyeceksiniz? İşte bunu dememek için bugün bu yasayı Meclise
getiriyorsunuz Anayasayı ve hukuku hiçe sayarak. Halkın bizzat
kendisi tarafından referandum ile kabul edilen metnin
değiştirilmesinin usulü bu olmamalı. Bu, çok açık bir
şekilde Anayasaya da aykırı, millet iradesine de
aykırı.
AKPnin
temsilcileri bugün diyorlar ki, burada yapılan konuşmalarda da bu
söyleniyor: 11inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yedi yıl için
seçildi, daha erkene alınamaz. Eğer daha erkene alınırsa,
bu, kazanılmış hakkın ihlali olur, müktesep hakkın
ihlali olur. Böyle diyorlar. Ama gerçekten hepsi böyle mi düşünüyor?
Acaba şartlar değiştiği zaman konuşmalarda da
değişiklik oluyor mu?
Bakın,
ben bir örnek vermek istiyorum. Geçen aralık ayı içerisinde AKPnin
bir genel başkan yardımcısı bir açıklama yaptı,
gerekirse ismini de söylerim. Diyor ki açıklamasında: 2014
yılında yerel seçimler var. Aynı yıl
Cumhurbaşkanlığı seçimi de olabilir. Biz bir tasarı
üzerinde çalışıyoruz, yerel seçimlerle
Cumhurbaşkanlığı seçimini birleştirebiliriz. Ama tabii
bunun için ilk önce Meclisin de bir karar vermesi lazım.
Değerli
milletvekilleri, yerel seçimler 2014 Mart ayında,
Cumhurbaşkanlığı 2014 Ağustosunda. Bugün burada
diyeceksiniz ki: Cumhurbaşkanı yedi yıl için seçildi, erkene
alınırsa kazanılmış hakkın ihlali olur, müktesep
hakkın ihlali olur. Ama aynı anda bir genel başkan
yardımcınız diyecek ki: Biz Cumhurbaşkanının
seçimini altı ay geriye alıp yerel seçimlerle
birleştirebiliriz. E, altı ay geriye alındığı
zaman kazanılmış hakkın ihlali olmuyor mu? Bunu söyleyen
genel başkan yardımcınız. Herhâlde partinizi bağlar.
Biz
bu tutarsızlığı dile getirmek istiyoruz. Burada
yapılan tamamen Anayasaya aykırı ve millet iradesine
aykırı bir uygulamadır. Biz burada hukukun ne hâle
getirildiğini göstermek istiyoruz, Anayasanın nasıl ayaklar
altına alındığını göstermek istiyoruz.
Ben
bu Meclis kürsüsünden bir kez daha, Adalet ve Kalkınma Partisini milletin
iradesine saygılı olmaya, 2007de meydanlarda, sokaklarda, her türlü
ortamda verdiği söze sadık kalmaya davet ediyor ve bu vesileyle
hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Köprülü.
Önerge
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 138 sıra sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi
Kanunu Tasarısının 8inci maddesi üzerine verilen
değişiklik önergemiz üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, vermiş olduğumuz değişiklik önergesinde,
Cumhurbaşkanı adaylarıyla ilgili bilgi ve belgelerde eksiklik
tespit edilmesi hâlinde, Yüksek Seçim Kurulunca eksikliklerin giderilmesi için
tasarıda öngörülen beş günlük sürenin yedi güne çıkarılması
amaçlanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanının
görev ve yetkileri Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında belirtilmiştir.
Cumhurbaşkanı devletin başıdır.
Cumhurbaşkanı Anayasanın uygulanmasını, devlet
organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını
gözetir. Bu amaçla Anayasanın ilgili maddelerinde gösterilen
şartlara uyarak yapacağı görev ve kullanacağı yetkiler
vardır. Anayasanın uygulanmasını gözetmek Cumhurbaşkanının
en önemli görevlerinin arasındadır.
Anayasaya
uygunluk bakımından 11inci Cumhurbaşkanının görev
süresi beş yıldır. Bu düzenleme de beş artı beş
olarak Anayasada yer almaktadır. Bu da bilindiği gibi yedi maddelik
Anayasa paketi referandumu ile de belirtilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; seçim süreci tartışma
konusu olan ve sancılı bir şekilde geçen 11inci
Cumhurbaşkanının şimdi de görev süresi tartışma
konusu hâline gelmiştir. Hâlbuki 28 Ağustos 2007 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yedi yıllık bir süre için
seçilen Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün görev süresi AKP
tarafından 21 Ekim 2007 tarihinde referanduma götürülerek beş
yıla düşürülmüştür. Aynı referandumda milletvekilliği
genel seçimleri de beş yıldan dört yıla düşürülmüştür.
Bu değişiklik hiçbir tartışma yaşanmadan AKP
tarafından uygulanarak dört yıl sonra seçime gidilirken, Anayasaya
göre beş yıl olan 11inci Cumhurbaşkanının görev
süresinin yedi yıl mı yoksa beş yıl mı olduğu
konusunda AKP tarafından tartışma
başlatılmıştır. Bu tartışmalar devletin
başı olan Cumhurbaşkanlığı gibi yüce bir
makamının saygınlığına gölge düşürmektedir.
Ayrıca, ne yazık ki, Cumhurbaşkanı da görev süresini
bilemeyen bir konuma düşürülmüştür. Bütün bu yaşananlar ekonomik
kriz nedeniyle geçim derdine düşmüş
vatandaşlarımızı üzmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bu yaşanan gelişme
ve tartışmaların siyasi kaygılardan
kaynaklandığının ve bilinçli olarak ortaya
atıldığının kaygısını
taşımaktayız. Cumhurbaşkanının görev süresi de,
yetki ve görevleri de Anayasada bellidir. Bu görevleri ne şekilde kullanacağı
da bilinmektedir.
AKP,
referandumla, milletin bizzat kendisiyle düzenlemiş olduğu anayasa
değişikliğini yeniden yasa çıkararak değiştirmek
ve düzenlemek istemektedir. Bu yapılanlar Anayasaya aykırı
olduğu kadar vatandaşlarımıza da saygısızlık
olmaktadır. Bu nedenle, bu yanlıştan bir an önce dönülmesini
temenni ediyor, değişiklik önergemizin kabulünü diliyoruz.
Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Dedeoğlu.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 sıra sayılı yasa tasarısının 8 nci maddesinin
1 nci fıkrasındaki beş ibaresinin on olarak
değiştirilmesini, çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Hasip Kaplan
(Şırnak) ve arkadaşları.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Efendim, bu da
Anayasaya aykırı bir önerge, katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Adil Kurt, Hakkâri Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kurt. (BDP sıralarından alkışlar)
ADİL
KURT (Hakkâri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Aslında,
Türkiyenin 1 numaralı koltuğuna ilişkin seçimleri düzenleyen
yasa tasarısını konuşurken bu ciddiyeti, Meclisin bu
koltuğun ya da bu makamın ciddiyetini yeterince sindirerek bunu
tartıştığını düşünmüyoruz. Hele ki, iki gün
boyunca burada muhalefet partili milletvekillerinin son derece yerinde
itirazlarına rağmen, konuşmalarına rağmen iktidar partisinden bir milletvekili çıkıp
burada cevap verme tenezzülünde dahi bulunmamıştır.
Sanırım, sizler buraya sadece elinizi kaldırmak için geldiniz.
(AK PARTİ sıralarından Ayıp, ayıp! sesleri,
gürültüler) O nedenle, burada körebe oyunu oynamayı hak ediyorsunuz.
Türkiyenin 1 numaralı makamı için seçimlerin
yapıldığı bir günde, günlerde, yasa
tasarısının tartışıldığı bir
gündemde sizlerin kalkıp bir tek fikir beyan etmemiş olmanız
sizin eksikliğinizdir, ayıbınızdır demiyorum.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Ayıp ayıp!
AHMET
AYDIN (Adıyaman) İşine bak!
ADİL
KURT (Devamla) Yok mu bir görüşünüz? Yok mu bir görüşünüz? Yok.
Niye konuşmuyorsunuz?
FATOŞ
GÜRKAN (Adana) İşine bak!
ADİL
KURT (Devamla) Bu kadar öneri, şey vardır. Siz bu işin, ya
burada
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Biz iş yapıyoruz iş, âyinesi iştir
kişinin
ADİL
KURT (Devamla) Neyin işini yapıyorsunuz? Sadece alavere dalavere
işler yapıyorsunuz, alicengiz oyunu yapıyorsunuz, başka
hiçbir şey yapmıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Kurt, lütfen, kullandığınız kelimelere dikkat
edin. Lütfen
Hiçbir sayın milletvekilini tahkir etmeye hakkınız
yok!
ADİL
KURT (Devamla) İş diyorsanız, budur
yaptığınız, ifade ediyorum. Bakınız
SONER
AKSOY (Kütahya) Sözünü geri al!
ADİL KURT (Devamla)
Burada geri alınacak hiçbir şey söylemedim, laf söylemedim burada.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Gelir cevabını
verirsiniz! Gelir cevabını verirsiniz, o kadar öyle ahkâm kesmeye
gerek yok. Varsa fikrin gelir söylersin
SONER
AKSOY (Kütahya) Geri al!
ADİL
KURT (Devamla) - Ben de onu söylüyorum,
varsa fikrin gelir söylersin diyorum, bunu söylüyorum size. Başka da
hiçbir şey demiyorum sana.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Muhatap olma Adil Bey.
TÜLAY
BAKIR (Samsun) Hakaret ediyorsun.
ADİL
KURT (Devamla) Onun dışında, bakın, tam bir komedi
tablosu içerisinde biz bunu konuşuyoruz. Tiyatro kurmuş olursunuz,
buraya tiyatro kurmuş olursunuz.
Siz
bu Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısını burada
onaylamakla Cumhurbaşkanlığı makamını nasıl
bir sıkıntı içerisinde
bıraktığınızın farkındasınız aslında.
Cumhurbaşkanı yarın öbür gün Parlamentoda sizlerin çoğunluk
oylarıyla kabul ettiği bu kanun tasarısını, bu kanun
teklifini, yarın, Anayasaya aykırı olduğunu bildiği
hâlde imzalamak durumunda kalacaktır çünkü Anayasaya aykırı
olduğunu siz de biliyorsunuz. Cumhurbaşkanlığı
makamını böyle bir pozisyona ittiniz. Niye böyle bir pozisyona
ittiniz? 2009dan bugüne kadar ne değişti Türkiyede? Hiçbir şey
değişmedi. O zaman, 2009 yılında beş yıl
dediğinize bugün yedi yıl demenizin esprisi nedir? Buna cevabınız
varsa çıkar burada cevabınızı verirsiniz.
Burada
tartışılması gereken şey, eğer gerçekten samimi
ve ısrarlı bir tutum içerisindeyseniz Türkiye'nin
demokratikleşmesi açısından, bizim burada bu vesileyle sistem
tartışması yapmamız gerekiyor. Gelirsiniz, sistemi
tartışırız. Biz bu köhnemiş sistemin yürümediğini
biliyoruz. Sizin bu yaptığınız değişiklik
palyatif bir çözümden ibarettir, başka hiçbir şey değildir.
Sisteme köklü bir müdahalede bulunmak istiyorsanız gelirsiniz burada
açık açık fikrinizi ifade edersiniz, bu köklü değişimi hep
birlikte gerçekleştirmiş oluruz.
Biz
kimin cumhurbaşkanı olacağının da kimin cumhurbaşkanı
olduğunun da peşinde değiliz. Ne öyle hissetmemiz ne öyle
hissiyatlarımız vardır. Kişilerle
uğraşmıyoruz, bizim uğraştığımız zihniyettir.
Bu zihniyet Türkiyeyi demokratikleştirmiyor, bu zihniyet bugün
doğru dediğine yarın pekâlâ yanlış diyebiliyor.
Biz bununla uğraşıyoruz. Halka referandumla sorup halkın
onayına sunduğunuz bir konuyu bugün burada eğer
tartışma konusu yapmışsanız bu sizin sorununuzdur, bu
sizin probleminizdir, bu sizin eksikliğinizdir.
Hepinizi
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
III-
YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var,
onu yerine getireceğim.
Sayın
Tarhan, Sayın Hamzaçebi, Sayın Kart, Sayın Bayraktutan,
Sayın Kaptan, Sayın Öz, Sayın Gök, Sayın Özcan, Sayın
Genç, Sayın Acar, Sayın Dibek, Sayın Batum, Sayın Akar,
Sayın Köprülü, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Eyidoğan,
Sayın Gümüş, Sayın Canalioğlu, Sayın Öztürk,
Sayın Öner.
Yoklama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı ve Anayasa
Komisyonu Raporu (1/487) (S. Sayısı: 138) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, biraz önce, Sayın Komisyon
Başkanı bir önergeyle ilgili, bir maddeyle ilgili önergede
Anayasaya aykırı diye bir ifadede bulundu. Dolayısıyla,
önemli bir konu, Anayasanın hangi maddesine aykırılık
vardı? Bakıyoruz da yani yoksa biz de usulen Divanın
yaptığı işleme itiraz edeceğiz. Hangi maddesine
aykırı? Süreyle ilgili, beş günü on güne çıkartmayla ilgili
bir önerge vardı da.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Vural, iki
önerge Anayasaya çok açıkça aykırıyken sesin çıkmadı.
O zaman ben beklerdim ki senden, demen lazımdı ki Grup Başkan
Vekili olarak: Sayın Divan, Sayın Başkan; bu Anayasaya
açıkça aykırı önergeleri nasıl işleme koyuyorsun?
Efendim, bir vatandaş aday göstersin, yüzde 10 yerine yüzde 3le
göstersin.
Bir
saniye
Evvela buna bir cevap ver, bunlar açıkça aykırı mı
Anayasaya? Açıkça aykırı mı bunlar, evvela bunu bir söyler
misiniz bana siz önce. Hayır, şöyle yapma. Açıkça
aykırı mı, söyleyin bunu evvela. Açıkça aykırı
mı, onu soruyorum; evvela bunu bilmemiz lazım, birinci etapta bunu
çözmemiz lazım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Niye aykırı olsun?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Niye mi
aykırı olsun? Yani orada açık açık yazsın, Yüzde 10
oy almak lazım. desin, 20 vekil. desin, sen de arkasından 120
OKTAY
VURAL (İzmir) Siyasi partilerin barajı aşması, yani aday
göstermesiyle ilgili
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Aday gösterimi o
zaten.
OKTAY
VURAL (İzmir) Şimdi, ben size şunu soruyorum: Beş günün
on güne çıkarılmasının
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) O beş güne
geleceğim. Evvela şunda bir anlaşalım: Aykırı
mı, değil mi bu ikisi?
OKTAY
VURAL (İzmir) Olabilir.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Ha, o zaman, öyleyse,
ötekini söylemiyorum. Evvela bunu söylemen lazım.
BAŞKAN
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, şimdi, Anayasa Komisyonu
Başkanı Anayasaya aykırılık iddiasında
bulunuyorsa bir önerge konusunda, Başkanlık Divanının bunu
önemli görmesi gerekiyor. Şimdi, Anayasa Komisyonu
Başkanının bu Meclise bilgi vermesi gerekiyor.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Verdim, verdim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Bakın, süreyle ilgili bir iddiada bulundu, dedi ki:
Beş günü on güne artırmak Anayasaya aykırıdır. Ben
de soruyorum: Anayasanın hangi maddesine aykırı yahu? Söylesin,
ben de iddia edenin yanında bulunayım, bunu söylesin. Yani
Allahını seversen, başka bir şey istemiyorum ki.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Başkan.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Vural,
evvela şu Anayasaya açıkça aykırılıkları bir
kabul ettiğini söyle, bu grup duysun.
OKTAY
VURAL (İzmir) Yahu, bırak sen!
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Hayır, söyle
bunu. Söylemiyorsan, cevap vermiyorum öbürüne.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ben diyorum ki: İddianız doğru ise
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Onu söyle evvela,
evvela birinciyi söyle. Onu niye söylemiyorsun?
BAŞKAN
Sayın Başkan, Sayın Vuralın sorduğu soruya cevap
verir misiniz. Siz soru sormayın, lütfen!
OKTAY
VURAL (İzmir) Bakın, siz Anayasa Komisyonu
Başkanısınız, diyorsunuz ki: Bu önerge Anayasaya
aykırıdır. Ben de size diyorum ki
Hak verebilirim size. Bundan
öncekine de hak veriyorum diyeyim.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Ha, onu söyle. Hah,
şimdi söyleyeceğim, şimdi oldu.
OKTAY
VURAL (İzmir) Tamam, şimdi, ben de diyorum ki
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Hah, şimdi, hak
veriyorsan açıklıyorum. Bak, güzel, şimdi anlaştık,
şimdi cevap vereceğim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Veriyorum diyeyim ama beş günü on güne çıkaran
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Güzel, güzel, bak
şimdi anlaştık.
OKTAY
VURAL (İzmir) Yahu, anlaşmamıza gerek yok.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) İlk iki
aykırılığı kabul ediyorsan açıkça tamam, gerisini
söylerim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Bir maddelik anayasa değişikliğini bile
doğru düzgün yapamamış bir Anayasa Komisyonu Başkanı
mı olur ya!
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Geç şimdi Sayın Vural, sen
işine bak, sen ne anlarsın bu işlerden be! Sen ne bu işleri
bilirsin be! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Küllük Kıraathanesinde konuşmuyorsun.
OKTAY
VURAL (İzmir) Şimdi soruyorum
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sen anlamazsın bu işlerden, geç
hadi be sen! Sen bilmezsin bu işleri, geç hadi geç
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ayıp ayıp
Ya bana bak, kahvede
konuşmuyorsun, kahvede
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın
Başkan, böyle bir usul nerede var? Hangi İç Tüzükte var, hangi
İç Tüzükün maddesinde?
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan Anayasaya aykırılık
iddiasında bulundun, çık açıkla! Çık açıkla!
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Marmara Kıraathanesi mi burası? Kahveci misin
sen? Kahveci çırağı mısın sen? Sen kahveci
çırağı mısın?
OKTAY
VURAL (İzmir) Medeni bir şekilde
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ne terbiyesiz adamsın sen ya!
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Vural
Sayın Vural, dinler
misin beni? Sayın Vural, söylüyor musun?
BAŞKAN
Sayın Başkan
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Altmış
günlük süre öngörüyor Anayasa.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Anlamazsın deme o zaman.
BAŞKAN
Sayın Başkan, lütfen soruya
cevap verir misiniz?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım, böyle bir usul yok ki
ya!
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Altmış
günlük süre
OKTAY
VURAL (İzmir) Duyulmuyor
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Mikrofonum
kapalı açar mısınız?
Altmış
günlük süre Anayasada öngörülen bir süre. O seçim süresi
Ondan kısmak
demek sürekli Anayasanın kendi içinde bir aykırılık
oluşturur. Ama sen zaten açık aykırılığı
kabul etmiyorsun ki bunu kabul edesin.
OKTAY
VURAL (İzmir) Yahu, Allahını severseniz Sayın Komisyon
Başkanı
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Benden bu kadar,
işine gelirse, bu kadar benden. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ne demek ya, ayıp, ayıp! Sen kahvede mi
konuşuyorsun
OKTAY
VURAL (İzmir) Bilmediğin konuda ahkâm kesiyorsun!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Ben
söyleyeceğimi söyledim.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Kahvede mi konuşuyorsun Mecliste mi? Ne biçim
adamsın sen! Ne biçim adamsın! (AK PARTİ ve MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY
VURAL (İzmir) Orada ahkâm kesiyorsun, Anayasaya aykırı
BAŞKAN
Sayın Başkan, lütfen
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, böyle bir usul olmaz!
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Terbiyesiz adam!
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sana ne oluyor be!
Sana ne be!
OKTAY
VURAL (İzmir) Bence biraz yumurta yiyin.
BAŞKAN
Sayın Vural
OKTAY
VURAL (İzmir) Rafadan mı yersin, sahanda mı yersin bilmiyorum
ama biraz daha yumurta yiyin.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Marmara Kıraathanesi mi burası, Türkiye Büyük
Millet Meclisi
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Türkiye Büyük Millet Meclisinde o kelimeler
konuşulmaz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, 8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Türkiye Büyük Millet Meclisinde o kelimeler
konuşulmaz.
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.17
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.22
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----
0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
138
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
9uncu
madde üzerinde aynı mahiyette üç adet önerge vardır, okutup birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Sayın Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanun Tasarısının
9. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını
diğer maddelerin teselsül ettirilmesini saygı ile arz ederiz.
Faruk Bal Hasan Hüseyin
Türkoğlu Nevzat Korkmaz
Konya Osmaniye Isparta
Yusuf Halaçoğlu Özcan Yeniçeri
Kayseri Ankara
İkinci
önergenin imza sahipleri:
Uğur Bayraktutan Ali Serindağ Atilla Kart
Artvin Gaziantep Konya
Tanju Özcan Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mehmet Volkan Canalioğlu
Bolu İstanbul Trabzon
Sakine Öz Mehmet Hilal
Kaplan Ercan Cengiz
Manisa Kocaeli İstanbul
Musa Çam
İzmir
Üçüncü
önergenin imza sahipleri:
Hasip Kaplan Sırrı Sakık Abdullah Levent Tüzel
Şırnak Muş İstanbul
Demir Çelik Pervin Buldan
Muş Iğdır
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
Katılıyor mu?
GÜMRÜK VE TİCARET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına önerge üzerinde söz
isteyen?
SIRRI SAKIK (Muş)
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Aday
itirazları genel esaslara göre yapılabilir.
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına önerge üzerinde söz isteyen Atilla Kart, Konya
Milletvekili.
ATİLLA KART (Konya)
Tanju Özcan konuşacak.
BAŞKAN Tanju Özcan,
Bolu Milletvekili.
Buyurun Sayın Özcan.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Aslında sabahtan beri
burada herkes her şeyi söyledi. Muhalefet partisi adına konuşan
arkadaşlarımızın çok önemli bir kısmı da çok
önemli hukuki tespitlerde bulundu. Ben de tüm samimiyetimle şunu söylemek
istiyorum sizlere: Ben de bir hukukçuyum, buradaki 98 arkadaşımla birlikte
24üncü Dönemde milletvekilliği görevini ifa etmeye
çalışıyorum. Şuna tüm samimiyetimle inanıyorum ki
aslında hepimizi bir yere kapatsalar, siyasi kimliklerimizi bir tarafa
bıraksalar, sadece hukukçu olarak şu konuyu irdeleyin deseler,
inanın, o 98 arkadaşın bulunduğu toplantıdan en az 97
tanesi der ki: Bu şartlarda Cumhurbaşkanının görev süresi
beş yıldır. Biz hukukçu olarak bunu söylüyoruz. Sayın
Burhan Kuzu ne der bilmiyorum, o da katılırsa 98e 98 olarak geçer.
Sayın
milletvekilleri, aslında bu konu son iki üç aya kadar Türkiyede
tartışılmıyordu bile. En başından bu yana herkes
Cumhurbaşkanının görev süresinin beş yıl olduğu
konusunda mutabıktı. Mesela kim mutabıktı? Yasama
organı bu konuda mutabıktı, zaten çıkarttığı
karar ile Cumhurbaşkanının görev süresini beş yıl
olarak belirlemiş. Yargı bu konuda mutabıktı. Dün bir
arkadaşım ifade etti, Yüksek Seçim Kurulunun 120 sayıyla, 26
Şubat 2011 tarihli 120 sayılı Kararını bir okuyun
lütfen. Orada diyor ki: 2011 yılında yapılacak olan 24üncü Dönem
Parlamento seçimlerinde kullanılacak oylarla ilgili bir karar.
Danıştayın geçmişte vermiş olduğu kararlar var.
Danıştay diyor ki: Geçici bir düzenleme
yapılmadığı takdirde yeni çıkan hüküm eskiye de
uygulanır.
Hatta size enteresan bir
şey okumak istiyorum burada. Değerli milletvekilleri, Kültür
Bakanı Ertuğrul Günay sizin partinizin bir mensubu, 2007-2011
döneminde de Kültür Bakanlığı görevini sürdürüyordu. Kültür
Bakanlığı görevini sürdürürken aslında Ertuğrul
Günayın başında bulunduğu Bakanlık da bu
tartışmalara katılmış, bana göre yürütme adına bu
konuda söz de söylemiş. Bakın, dün de konuşuldu. 2863
sayılı Yasanın 55inci maddesinde bir değişiklik
yapıldı Şubat 2009da: Bölge Koruma Kurulu üyelerinin görev
süresi beş yıldan üç yıla düşürüldü. Şimdi, burada bir
vatandaş dava açmış, 2007 yılında beş
yıllığına seçilmiş Koruma Kurulu üyeliğine. 2009
yılında görev süresi beş yıldan üç yıla
düşürülmüş yasayla, 2010 yılında da Kültür Bakanı
Sayın Ertuğrul Günay Senin görev süren doldu, üç yıldı.
demiş, tebligatı yapmış. Vatandaş dava
açmış, demiş ki: Benim müktesep hakkım olması
gerekir. Ben seçildiğimde beş yıldı.
Bakın,
Sayın Bakanım, siz de hukukçusunuz, Kültür Bakanlığı
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Cumhurbaşkanı yedi
yıllığına seçildi.
TANJU
ÖZCAN (Devamla) Aynı aslında, hiçbir farkı yok.
Kültür
Bakanlığı Başhukuk Müşaviri Bakanlık adına,
yürütme adına bir cevap vermiş, bir paragraf okuyorum sadece, çok
önemli: Kanunlar yürürlüğe girdiği tarihten itibaren herkes için
bağlayıcı nitelikte olup kapsamında yer
aldığı tüm işlem, eylem ve olaylara uygulanması
gereklidir. İlgili kanunda yapılan değişikliğin de
aynı özelliğe sahip olduğu hukuken
tartışmasızdır. Dolayısıyla, idareler de kanun ve
kanun değişikliği uyarınca işlem ve eylemlerde
bulunmakla yükümlüdür. Bu kapsamda davacının bir hakkı ya da
görevi elde ederken tabi olduğu kanun hükümlerinde sonradan
değişiklik olduğunda kanun koyucu davacının
kazanılmış hak olduğunu iddia ettiği hakkını
korumak iradesini taşıdığı durumlarda kanuna geçici
bir madde ekleyerek kazanılmış hakkı koruma yoluna gitmesi
gerekmektedir. demiş ve buna ilişkin Danıştay 6.
Dairesinin 1991/482 esas, 1991/3229 sayılı içtihadını da
savunmada kullanmış. Başarılı bir savunma
yapmışlar ki bunun sonucunda Ankara 12. İdare Mahkemesi de
aynı savunmada geçen doğrultuda davacının
davasını reddetmiş ve demiş ki: Eskisi için geçici bir
düzenleme yapılmadığı için yeni yasa eskiye de
uygulanır, hâlen görevde olana da uygulanır. demiş.
Danıştayın bu yönde başka kararları da var.
Dün,
Sayın Adalet Bakanı bir karar gösterdi ama -hani hukukçular ona
kaçak karar der- Danıştayın kaçak kararlarından bir
tanesi, kararlı içtihadı aynen bu şekilde.
Yani
şunu söylemeye çalışıyorum: Yasama organı bunu kabul
etmiş beş yıldır demiş, yürütme demiş ki Kültür
Bakanlığı aracılığıyla: Evet, bu tür
durumlarda yeni yasa uygulanmalıdır, beş yıl. demiş,
yargı bunu söylemiş YSK ve Danıştay
aracılığıyla. E, biz hâlâ neyi tartışıyoruz
değerli milletvekilleri?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TANJU
ÖZCAN (Devamla) Bana göre bu tartışmaya son noktayı koymak
artık bu noktadan sonra Sayın Cumhurbaşkanına
düşmektedir diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.
Önerge
üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Yusuf Halaçoğlu Kayseri
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısının
9uncu maddesinin metinden
çıkarılması için söz almış bulunuyorum.
Bir kanunun geçerli
olabilmesi için, bütün tarih boyunca, yani bundan bin yıl önce de iki
temel şart aranmaktadır. Bunlardan birincisi, kanunu uygulayan
kişinin uyguladıktan sonra suçlu duruma düşmemesi gerekir. Bunu,
biliyorsunuz, Fatih Sultan Mehmet döneminde Tursun Bey de Tarih-i Ebü'l- Feth
kitabında da açıkça yazar. Birincisi budur, yani suçlu duruma
düşürmemesi gerekir.
İkincisi, şeri
şerife, yani geçerli hukuk kurallarına, yani Anayasaya zıt
olmaması, aykırı olmaması gerekir. Bu bir temel ilkedir ve
hemen bütün zamanlar içerisinde de geçerli olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bugünkü, yedi yıla çıkarılma, bir
tasarı var, bir kanun çıkarılacak. Bu tasarı kanun niteliği
taşıyor çıktığı takdirde ve çıkan kanunun
şeri şerife, yani Anayasaya aykırı olmamasını
gerektiriyor.
İkincisi de
uygulayan kişiyi suçlu duruma düşürmemesi gerekiyor. Şöyle ki:
Bu uygulandığında uygulayanlar suçlu duruma düşecek çünkü
2007 yılında çıkan Anayasaya aykırı.
Pekâlâ, Anayasaya neden
aykırı? Onu da buradan, Anayasanın kendisinden izleyelim,
okuyalım. Şimdi ne diyor 177nci madde: Anayasanın
yürürlüğe girmesi. İyice dinleyelim. Bu Anayasa, halkoylaması
sonucu kabul edilip Resmî Gazetede yayımlanması ile Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası olur ve aşağıda gösterilen istisnalar
ile bu istisnaların yürürlüğe girmesine ait hükümler
dışında bütünüyle yürürlüğe girer. Peki, istisnalar
içerisinde önceki Anayasanın yedi yıllık dönemi yer
almış mı? Hayır, yer almamış, yani 5+5
geçerlidir. Bu Yedi yıl. diyor, bu 5+
Bir
örnek vermek istiyorum: Mimar Sinan, Süleymaniye Camiini yaptırıyor.
Oradan geçen bir çocuk diyor ki: Şu minare eğridir, eğri
görünüyor. Hemen Mimar Sinan bunu ciddiye alıyor, minareye bir halat
bağlatıyor, diyor ki: Çekin, çektirin. Ve çocuğa soruyor: Doğruldu
mu? Doğru hâle geldi. deyinceye kadar çektiriyor, sonra da diyor ki:
Bakın, böyle yapmasaydım bu minarenin ismi eğri minare olarak
kalacaktı.
Dolayısıyla,
sayın milletvekilleri, Anayasa dediğimiz yasa, kanunların
üstünde olan yasalardır. Bir kanunla Anayasayı
değiştirmeniz veya Anayasanın üstüne çıkmanız mümkün
değildir. Bu tamamen bir büyük sorumluluğu gerektirmektedir ve vebali
gerektirmektedir. Bununla Meclisi işgal ediyor musunuz? Evet. Şöyle
işgal ediyorsunuz: Eğer yedi yılsa yani şu Anayasayı
uyguluyorsak o zaman neden bir daha kanun çıkarma ihtiyacını
hissediyorsunuz? Belli ki siz de inanmıyorsunuz buna,
inanmadığınız için yasayla bunu düzeltmeye
çalışıyorsunuz ama yasa Anayasanın üzerine çıkamaz, öyleyse
düzeltemezsiniz. Burada büyük sorumluluk sizlere düşmektedir sayın
milletvekilleri.
Bu
bir vebal işidir. dedim. Eğer hukuka uygun davranmazsanız, adil
olmazsanız, milletin Meclisini gereksiz şeylerle meşgul
ederseniz bu ancak ve ancak şu şekilde ifade edilebilir: Kul
hakkına riayet etmiyorsunuz demektir. Kul hakkı en büyük suçlardan
biridir ve Cenabıallah Benim huzuruma bununla gelmeyin. diyor. Benden
söylemesi, isterseniz kabul edersiniz, isterseniz etmezsiniz, kendi
vicdanınıza kalmış. Yarın huzuru mahşere
çıktığında, bunun hesabını sizden sorduğunda
ne cevap vereceğinizi düşünmenizi öneriyorum.
Hepinize
saygılar ve sevgiler sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
10uncu
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 sıra sayılı yasa tasarısının 10.
maddesinin 1. fıkrasında geçen (2) ibaresinin (4) olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Kamer
Genç Doğan
Şafak Müslim
Sarı
Tunceli Niğde İstanbul
Sedef
Küçük Aykut
Erdoğdu Ayşe
Eser Danışoğlu
İstanbul İstanbul İstanbul
E.
Ülker Tarhan
Ankara
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önergeler
aynı mahiyette olduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim ve gerekçelerini okutacağım.
Şimdi,
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu
Tasarısının 10. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını diğer maddelerin teselsül ettirilmesini
saygı ile arz ederiz.
Faruk
Bal Hasan
Hüseyin Türkoğlu Alim
Işık
Konya Osmaniye Kütahya
Nevzat
Korkmaz Özcan
Yeniçeri Yusuf
Halaçoğlu
Isparta Ankara Kayseri
Diğer
önergenin imza sahipleri:
Hasip
Kaplan Sırrı
Sakık A.
Levent Tüzel
Şırnak Muş
İstanbul
Demir
Çelik Pervin
Buldan
Muş Iğdır
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
GÜMRÜK
VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Sırrı
Sakık, Muş Milletvekili.
Buyurun
Sayın Sakık.
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yani
buradan ne kanunlar geçse, ne yasalar geçse, eğer içinde hukuk ve adalet
yoksa hiçbir şey ifade etmez.
Bakın,
bu Uludere olaylarından sonra Barış ve Demokrasi Partisi, en çok
demokratik hakkı olan Parlamentoyu adres göstererek burada bir oturma
eylemi yaptı. Oturduk, olayı protesto ettik, Meclisi adres gösterdik.
Bunları yaparken, hani, bu ülkede telefonlar dinlenmez, herkes hukukun
ülkesinden bahseder
Aynı gece, bugün medyaya yansıyan, biz burada
otururken Eş Başkan Yardımcımız bizi telefonla
arıyor, Eş Başkanımızla konuşuyor. Bir telefon
görüşmesi
Ne kadar süre kalacaksınız? Ne
yapacaksınız? diyor. Eş Başkanımız Biz
buradayız, belli bir süre sonra grubumuza çıkacağız.
diyor. Bu telefonlar dinleniyor ve tespit ediliyor. Bizim Eş Başkan
Yardımcımız Fatma Kurtulan örgütten sorumlu Genel Başkan
Yardımcımızdır, bir dönem de milletvekilliği
yapmıştır. Bu telefon görüşmelerinde Fatma Kurtulan
konuşuyor, bu telefon konuşmalarını kayda alanlar X vekil
diyor. Şimdi, bu vekillerin hepsi X vekillerdir. Bu, daha on gün önce
oldu. Yani yasaları değiştiriyorsunuz, Anayasayı
değiştiriyorsunuz ama içinde ne hukuk var ne vicdan var. Bu
görüşmeden dolayı Fatma Kurtulan KCK operasyonundan dolayı
şu an tutuklu ve bu Parlamento buna seyirci. Bu Parlamentoda
meslektaşınız olan arkadaşların geceleyin evlerine
baskın düzenleniyor ve bu milletvekillerinin dokunulmazlığı
yok hükmünde sayılıyor, bu Parlamento seyirci, bu Meclis
Başkanı seyirci, ana muhalefet partisi seyirci, muhalefet partisi
seyirci çünkü sorun Kürtlerdir ama Ergenekon operasyonları olduğunda ana
muhalefet partisi Ergenekon sanıklarının kapılarında
sabaha kadar bekliyorlardı.
Şimdi, bakın,
biraz önce, yine Eş Başkanımız Çankaya kapısından
içeri giriyor, polisler yolunu kesiyor, fiilen dokunulmazlığı
yok hükmünde sayıyor ve beni aradı, gittim oraya. Gittim, polisler
Efendim, yanında 1 tane misafiri varmış. Neredeyse ikisini
aramaya almışlar. Ben bu işin, bu uygulamanın haksız
olduğunu, yirmi yıldır buradayım, böyle bir
uygulamanın hiçbir milletvekiline yapılmadığını
söyledim ama oradaki güvenlik güçleri yalan söylediler Biz bütün vekillere
aynı şeyi yapıyoruz. dediler. İki dakika geçmedi, AKPden
bir milletvekili arkadaşımız 4 kişiyle birlikte
içeri girdi; durdurmadılar ve kimlik de sormadılar. Döndüm
kendilerine dedim ki: Sizin yaptığınız
ahlaksızlıktır. Sizin yaptığınız, hukuku ve
halkın iradesini yok hükmünde saymaktır. Ama çok alelacele bir
şekilde geldiler, dediler ki: Efendim, yanında koruması
varmış. Bilmem Yanında danışmanı
varmış. Ben de o milletvekili arkadaşımı aradım.
Rica ettim, dedim ki: Sizin yanınızda kimler vardı? 2 tane
beni ziyarete gelen şey vardı. dedi.
Şimdi
bakın, Barış ve Demokrasi Partisine karşı uygulanan bu
politikalar ve halkın iradesi olan bu vekillere karşı bu
uygulamalara kim ki seyirci kalırsa, bunun adı Meclis Başkanı
olur, bunun adı iktidar partisi olur, bunun adı muhalefet partisi
olur, halkın iradesini yok hükmünde saymaktır.
Bizi
bir yok hükmünde sayabilirsiniz, ama yarın sıra size de gelebilir.
Daha önce terörle mücadele yasaları çıktığında en çok
Genelkurmay başkanları tepki gösteriyordu Yetmez, bu azdır;
daha da çoğaltın. diyordular. Ama bugün o yetmez diyenler Terörle
Mücadele Yasasından dolayı Silivride, cezaevindedirler.
Bunu
size de geçmişte yaptılar. Geçmişte, geldiğiniz o gelenek
var ya, Refah Partisi milletvekillerine de aynı şeyi
yapıyorlardı, üvey evlat muamelesi yapıyorlardı. Onun için,
bir gün bu geri de dönebilir. Sizin de bu halkın iradesine saygı
göstermeniz lazım. Yoksa buradan dünyanın en demokratik
yasalarını da geçirseniz ama beyninizde bir bahar temizliği
yapmazsanız, bu şiddetten beslenenler, eğer beyinlerinde bir
bahar temizliği yapmazsa, gerçekten sorunu çözemezsiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Şiddetten kim besleniyor?
SIRRI
SAKIK (Devamla) Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sakık.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tarhan.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, hatip grubumuza sataşmada
bulundu. Ana muhalefet partisinin Ergenekon davası kapılarında
yattığını. söyledi; söz istiyoruz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tarhan, iki dakika. Yalnız yeni bir sataşmaya
mahal vermeden, kürsüden
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Aykut Erdoğdu konuşacak.
BAŞKAN
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun, Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli üyeler;
Sayın Sakık konuşmasında bizim Ergenekon
kapılarında yattığımızı. söyledi. Bunun
için bir düzeltme hakkını kullanmak istiyoruz.
Cumhuriyet
Halk Partisi, muhalefetini, kişiler veya olaylar üzerinden yapmaz.
Cumhuriyet Halk Partisi, muhalefetini, kavramlar üzerinden yapar. Eğer hukuksuzluk Ergenekon
sanıkları için varsa, Cumhuriyet Halk Partisi oradadır.
Eğer hukuksuzluk KCK sanıkları için varsa, Cumhuriyet Halk
Partisi gene oradadır.
SIRRI
SAKIK (Muş) Biz de sizi göreve davet ediyoruz.
AYKUT
ERDOĞDU (Devamla) Eğer hukuksuzluk kaset skandalıyla
Milliyetçi Hareket Partisine yapılmışsa, biz gene oradayız.
Ama
burada, düşünmesi gereken iktidar partisidir çünkü iktidar partisi,
yürütme gücünü elinde tutmaktadır. Eğer Türkiye Cumhuriyetinin üç
muhalefet partisi, hukuksuz olduğunu düşündüğü operasyonlarla
yıpratılmak isteniyorsa, iktidar partisi, tekrar,
şapkasını önüne alıp düşünmek zorundadır, nerede
hata yaptığını aramak zorundadır çünkü bizim, bunun
hesabını soracağımız adrese ihtiyacımız var.
Şu an, üç parti de belirli şekillerde, belirli -hukuka
aykırı- operasyonlarla yıpratılmaktadır. Onun için,
iktidar partisine tekrar tavsiyem şudur: Her canlının ölümü
tadacağı gibi siz de bir gün muhalefeti tadacaksınız ve
iktidarda ne yaptıysanız, muhalefete düştüğünüzde bunu daha
net göreceksiniz ve eminim ki bu süreç çok kısa zaman içinde gelecek.
Saygılar
arz ediyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğdu.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı ve Anayasa
Komisyonu Raporu (1/487) (S. Sayısı: 138) (Devam)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına
söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 138 sıra sayılı Cumhurbaşkanı
Seçimi Kanunu Tasarısının 10uncu maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, benden önce bu kürsüde konuşan değerli hatiplerin de
dile getirdiği gibi, bu kanun tasarısının özü ve
esası, şu anda görev başında bulunan Sayın
Cumhurbaşkanının görevinin, Anayasa değişikliğine
rağmen, 5+5ten yedi yıla uzatılmasıdır. Başka
maddelerin hiçbirisiyle ilgili olarak burada konuşmanın bile
gereği yoktur çünkü bu iş, Hükûmetin, söz konusu tasarıyı
10 Aralık 2009 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu
metinde açıkça yer almaktadır. Yani bu metinde, söz konusu kanun tasarısında,
dikkat ederseniz tasarı metninde geçici madde yoktur ve
Cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili herhangi bir düzenleme
yer almamaktadır. Ne zaman? Yıl 2009. Tabii, aradan zaman geçti, 2011
yılı seçimleri yapıldı, yüce Meclisin aritmetiği
ortaya çıktı, yeni bir Cumhurbaşkanlığı dönemi ve
yeni bir aday ortaya çıktı, şimdi, bu aday olan Sayın
Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın önünü nasıl açarız
Dürüst konuşmak lazım, vatandaşa bunu anlatmak lazım. Çünkü
vatandaşa sunduğumuz ve 21 Ekim 2007de kabul edilen referandumda
madde aynen şöyle geçiyor: Cumhurbaşkanının görev süresi
beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı
seçilir. Buna kim karar verdi? Millî iradenin ta kendisi, sahip olan halk.
Şimdi, siz halkın oyuna geliyorsunuz, diyorsunuz ki: Ey benim
vatandaşım, sen demokrasisin, zaman zaman arada figüran olarak
kullanılırsın, biz sizi 2007de bunun için kullandık, o
günün şartlarında bu badireyi atlattık, şimdi müsaade edin
de sizin yerinize biz doğru karar verelim. Bu, demokraside bir
ayıptır. Geliniz, bu kanun tasarısını geri çekiniz ve
Sayın Cumhurbaşkanının Anayasayla hak ettiği 5+
Sayın
Başbakanın, Cumhurbaşkanı adayı olmasında
herhangi bir engel var mı? Yok. 2012 yılında yapılacak olan
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olur, eğer arzu
ediyorsa diğer adaylar gibi Sayın Başbakan da Ben
Cumhurbaşkanı olmak istiyorum. der ve siz de ve aziz milletimizin
iradesi buna uygun bulunur da Cumhurbaşkanı seçilirse görevine devam
eder. Ama siz hem ileri demokrasiden bahsedeceksiniz hem Anayasayı
çiğneyeceksiniz hem de Sayın Komisyon Başkanı Anayasa
Hocası olarak burada, bu kadar hukukçunun itirazına rağmen bunun
Anayasaya aykırı olmadığını savunacak. Böyle demokrasinin
adı ileri demokrasi ise gerçekten bunu anlamakta bizler güçlük
çekiyoruz.
O
nedenle, bu kanun tasarısı, sadece ve sadece geçici maddeyle ilgili,
dolambaçlı, hukuku arkadan dolanarak yüce Meclisi meşgul eden bir
kanun tasarısından başka bir şey değildir. Diğer
maddelerin zaten birçoğu Anayasada var. Örneğin 6ncı madde
geçti; Anayasa metnini aynen kanuna getirdiniz, Cumhurbaşkanının
kimler tarafından aday olabileceğiyle ilgili maddeyi geçirdiniz. Ne
gerek var buna? Anayasada zaten belli. Şimdi üzerinde
konuştuğumuz 10uncu madde, zaten seçimlerle ilgili birçok kanunda
yer almış. Adaylığa nasıl başvurulur,
adaylıktan çekilme, sonuçlandırma nasıl olur? Nitekim 298, 2820,
2839, 2972 ve 376 sayılı kanunlarda zaten düzenlenmiş. Yani bu
Meclisi, bir şekilde öbür ana maddeyi gizleyerek ve en sona bırakarak
bu tür maddelerle meşgul etmenizin bir anlamı yok.
Bugün,
bakınız Çek Kanunu ne zaman çıkacak? diye her gün yüzlerce
vatandaş sizleri, bizleri arıyor. Vatandaş, emekli Sizin
milletvekilleriyle ilgili intibak yasası geçti, bizimki ne zaman geçecek?
diye bizi arıyor, sizleri de arıyor. Gelin, bunları
konuşalım. Dolayısıyla, burada milletvekillerini, bari, hiç
olmazsa, birbirini kandıracak bu tür maddelerden vazgeçelim.
Dolayısıyla,
bu maddenin bu kanun tasarısında yer almasının hiçbir
gereği yoktur, zaten ilgili kanunlarda vardır. Tasarı metninden
çıkartılması yerinde olacaktır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Sayın
Kuşoğlu, bir söz talebiniz var.
Buyurun.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, soru soracaktım ama
Sayın Bakan da ayrıldılar.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 sıra sayılı yasa tasarısının 10.
maddesinin 1. fıkrasında geçen (2) ibaresinin (4) olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Kamer Genç
(Tunceli) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
GÜMRÜK
VE TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhurbaşkanı seçim usulüyle ilgili yasa tasarısının
10uncu maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önergede, buradaki iki günü
dört gün olarak belirliyoruz itiraz süresi için. Bu, teknik bir konu.
Aslında bu kanun devamlı burada müzakere ediliyor, biraz da aptal
olmayan hukukçuların da anlayacağı gibi, Anayasamızın
Yani getirilen geçici 1inci maddede ne diyor? 11inci
Cumhurbaşkanının süresi yedi yıldır. Şimdi
yürürlükte olan Anayasanın 101inci maddesi ne diyor?
Cumhurbaşkanının süresi beş yıldır. Yani, aptal
olmayan hukukçular bilir ki, eğer bir anayasa değişikliği
yapılırsa, o anayasa değişikliğinde getirilen kural
anayasaya aykırı olmaz.
Arkadaşlar,
şimdi bu nedenle bu zaten Anayasaya aykırı, Anayasa Mahkemesine
gidecek. Ne kadar aptal hukukçulardan da teşekkül etse
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen
KAMER
GENÇ (Devamla) -
orada da Anayasa Mahkemesi bunu iptal etmemezlikten geri
kalamaz.
BAŞKAN
Sayın Genç, Türkiye Büyük Millet Meclisinin usulüne, adabına
yakışıyor mu kullandığınız kelimeler?
KAMER
GENÇ (Devamla) - İptal etmediği takdirde Anayasa Mahkemesinin de
kapısına kilit vurmak zorundadır. O itibarla, yani Türkiye Büyük
Millet Meclisi bu konuda abesle iştigal ettiriliyor. Bir inatlaşmaya
gidilmiştir.
Aslında,
daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin beş yıldan dört
yıla indirilmesine ilişkin alınan seçim kanununda, AKPli Grup
Başkan Vekili şunu söylüyor, Suat Kılıç: Türkiye Büyük
Millet Meclisi süresi beş yıldan dört yıla indirilmiş, bu
görev süresi doğrultusunda -madde çok açık- Türkiye Büyük Millet
Meclisi seçimleri dört yılda bir yapılır kaidesi gereğince
şimdi seçime gidiyoruz diyor.
Yine,
Bekir Bozdağ da diyor ki: Biz artık buna göre -yani erken seçim
kararı değil de- dört yıla göre otuz dokuz gün erken seçime
gidiyoruz. Dolayısıyla bundan önce yapılan uygulamalar ortada.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, hani siz yüzde 60, yüzde 55 oy alıyordunuz;
buyurun gidelim seçime, Cumhurbaşkanlığı seçimine gidelim,
niye korkuyorsunuz? Biz, haziran seçimlerine gittiğimiz zaman ben milletin
karşısına çıktım Arkadaş, önümüzdeki
Cumhurbaşkanlığı seçiminde ben adayım dedim. Varsa
yiğitliğiniz, buyurun, 2012de Cumhurbaşkanlığı
seçimine gidelim!
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Daha yeni seçimden geldik canım, daha yeni geldik
seçimden.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Madem siz öyle çok güçlüyseniz işte kendisine güvenen
çıksın halkın karşısına.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Yenilen pehlivan güreşe doymazmış, yeni
geldik daha.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Şimdi, biz Abdullah Beyi tanıyoruz, Abdullah Gülü.
Bakın,
Abdullah Gül, Devlet Bakanıyken yeme içmelerini kendisine bağlı
olan bir devlet bankasına ödettiriyor, 3 milyar civarında bir para,
hakkında zimmet çıkarılıyor, ondan sonra bu zimmeti
ödemiyor, mahkeme kararıyla kendisinden tahsil ediliyor. Kendisi bir
partinin yönetim kurulu üyesi, partiye kapatılma kararı veriliyor.
Aslında normal olarak partinin malı ve mülkünün hazineye intikal
etmesi lazım. O yönetimdeki kişiler o parayı sahte belgeler
düzenlemek suretiyle birilerinin cebine gidiyor, Abdullah Bey de orada yönetim
kurulu üyesi, demiyor ki: Yahu, bu devletin parası arkadaşlar, böyle
yapmayın. Dolayısıyla devletin parası öyle çarçur
ediliyor.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Ne kadar çok biliyorsun be!
KAMER
GENÇ (Devamla) - Yani biz biliyoruz, Abdullah Bey Kayseriden beri
Cumhurbaşkanıdır, orada bir Cumhurbaşkanında
bulunması gereken niteliklerden ziyade bir AKPli gibi hareket ediyor.
Suudi Arabistan Cumhurbaşkanı geliyor buraya, gidiyor Suudi Arabistan
Cumhurbaşkanının ayaklarının önünde oturuyor,
Atatürkün resminin aslında Suudi Arabistan Cumhurbaşkanının
arkasında olması lazımken onu kaldırıyor, kendi fotoğrafını
asıyor oraya ve ne yapıyor? Bir yanında Tayyip Erdoğanla
oturuyor, bir yanda Abdullah Gül oturuyor, Kral da arkada oturuyor. Böyle bir
Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını sarsan, zarar veren kişilerin
bana göre o makamlarda yeri de yok sayın arkadaşlarım.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Senin olman lazım!
KAMER
GENÇ (Devamla) Tabii, ben olursam Cumhurbaşkanlığını
nasıl yapacağımı gösteririm size. Yani burada kaç senedir
Cumhurbaşkanlığı makamı maalesef tahrif ediliyor.
Kendisi oraya gider gitmez 60 trilyon lira ilk anda oraya masraf yaptı,
Atatürkün bütün eserlerini yok etti, şimdi orada da oturmuyor, kendi
akrabasının bir köşkünü Hariciye Bakanı denilen kişiye
tuttu, o ayda 40 bin dolar veriyor, 40 bin.
Değerli
milletvekilleri, devletin parası bu kadar hurdahaş ediliyor, keyfî
harcanıyor. Kendisi keyfine geldiği zaman bir uçak
kaldırıyor, yurt dışına gidiyor, tayfalarını
dolduruyor. Bir uçağın yurt dışına gitmesi 500 bin dolar
arkadaşlar, 500 bin dolar. Bu paralar da örtülü ödenekten ödeniyor.
Şimdi, devleti bu kadar keyfî kullanan bir kişinin bu makamda
oturması Türkiye için çok büyük bir zarardır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Buyurun
seçime gidelim, buyurun. Buyurun seçime gidelim yiğitliğiniz varsa!
Korkmayın ya, korkmayın! Seçime gidelim.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Hatip, konuşmasında hem Sayın
Başbakanımızla alakalı, Grup Başkanlığı
sıfatıyla
BAŞKAN
Ne söyledi Sayın Aydın?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Başbakanımızla alakalı Türkiye'nin
itibarını zedelediği yolunda beyanlarda bulunmuştur.
Düzeltmek istiyorum efendim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın, iki dakika, İç Tüzükün 69uncu maddesi
gereğince. Yalnız yeni bir sataşmaya mahal vermeyin lütfen.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Başbakana sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii,
öncelikle şunu ifade edeyim ki kem söz muhatabını değil
hatibini bağlar.
İkincisi,
değerli arkadaşlar, bu ülkenin Cumhurbaşkanının -yine
aynı şekilde Türkiye Cumhuriyetinin başbakanı aynı
zamanda- iliyle ilgili ifadeler kullanırken bir milletvekilinin çok daha
dikkatli olması gerekiyor. Bakın değerli arkadaşlar, bir
defa burada hukukçularla alakalı çok olumsuz şeyler konuştunuz,
oraya girmek istemiyorum. Ancak, ikide bir seçime davet ediyor da, ben şunu
söyleyeyim: Hani derler ya, yenilen pehlivan güreşe doymazmış!
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Daha seçimden yeni
geldik, bre insaf be! Yedi seçimdir yapıyoruz, yedisinde de AK PARTİ
bütün bölgelerde de birinci ve tek başına iktidar oluyor. Eğer
siz doğruyu yapsaydınız, burada doğruları söyleseydiniz
oylarınız giderek düşmezdi.
Değerli
arkadaşlar, bakın, yüzde 34ten yüzde 42ye, yüzde 42den 47ye,
oradan yüzde 50lere kadar çıktık. Ha, halk beğeniyorsa
Ne olur
siz kendinize bir öz eleştiri yapın, Ya biz nerede yanlış
yaptık? deyin. Halka rağmen değil de halk için siyaset
yapmayı düşünün. Eğer bu Başbakan yurt
dışına gitmeseydi, eğer bu Cumhurbaşkanı
Köşkü halka açmasaydı, yurt dışına gitmeseydi Türkiye'nin
ihracatı 3 kat, 4 kat artar mıydı? 36 milyar dolarlardan 130-140
milyar dolarlara geldi.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) İthalat ne kadar ithalat!
AHMET
AYDIN (Devamla) Millî gelirimiz 230 milyar dolarlardan 800 milyar dolarlara
çıktı. Ve Türkiye bugün dışarıda 151 ülkenin oy
verdiği Güvenlik Konseyinin geçici üyesi konumuna geldi. Bugün İslam
Konferansının Genel Sekreteri de bir Türk, Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisi Başkanı da ilk kez bu dönemde Türk oldu. Türkiye'nin
itibarı bu kadar güçlenmeseydi, Türkiye bu kadar ilerlemeseydi, Türkiye
dünyada bu itibarlı dış politikayla bu kadar söz sahibi
olmasaydı, gerek içeride gerek dışarıda bu konumlara
gelmezdi.
Bakın,
dış basın yazıyor -yandaş basını da
candaş basını da bir tarafa- azıcık, biraz
dış basını okuyun, uluslararası basını
okuyun. Orada Türkiyeyle ilgili düzenlenen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
AYDIN (Devamla)
döşenmiş olan methiyeleri sizler de biliyorsunuz.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Aydın, teşekkür ediyorum.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Aydın
konuşmasında seçimlerle ilgili bir değerlendirme yaparak,
Sayın Kamer Gençe cevap vermenin ötesine geçmek suretiyle Yenilen
pehlivan güreşe doymazmış. gibi değerlendirmeler yaparak
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Doğru.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
tüm muhalefet partilerine ve bu
meyanda Cumhuriyet Halk Partisine sataşmada bulunmuştur. 69uncu
maddeye göre söz istiyorum efendim.
BAŞKAN
Ben eleştiri olarak görüyorum Sayın Hamzaçebi, sataşma
değil.
Buyurun,
iki dakika söz veriyorum İç Tüzükün 69uncu maddesi gereğince. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Ben hiçbir grup ismini kullanmadım,
şahıs ismi verdim.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Hangi seçimi kazandınız merak ediyorum.
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanının seçimine ilişkin, seçim
usullerine ilişkin bir yasa tasarısını görüşüyoruz;
gönül arzu ederdi ki buradaki tüm konuşmalar, tüm tartışmalar,
özellikle iktidar partisinin yapacağı konuşmalar, Grup Başkan Vekilinin yapacağı
konuşmalar bu çerçevede olsun. Ortada, Anayasa'ya aykırı, hukuka
aykırı bir düzenleme vardır.
Cumhurbaşkanının
görev süresi, 5+5 yıl olarak 2007 yılındaki anayasa
değişikliğiyle belirlendiği hâlde, bugün farklı bir
işlem yapılıyor. Sayın Abdullah Gülün şahsında,
11inci Cumhurbaşkanının görev süresinin Anayasa hükmüne
aykırı olarak, yedi yıl olarak belirlenmesi yönünde bir
düzenleme yapılıyor; bu, çok açık, net bir şekilde
Anayasa'ya aykırıdır.
İktidar
partisinden, özellikle Hükûmetten, daha doğrusu Sayın
Başbakandan bu noktada beklenen şuydu, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bizim beklentimiz ve arzumuz şuydu: Biz, 11inci
Cumhurbaşkanının görev süresinin yedi yıl
olmasını arzu ediyoruz ancak Anayasa hükümleri buna izin vermiyor.
Gelin, bir Anayasa değişikliğini beraber gerçekleştirelim,
Anayasaya bir geçici madde ekleyelim, bunu yedi yıl olarak belirleyelim.
Bakın,
bunu bize, Cumhuriyet Halk Partisine hiçbir şekilde sormadınız.
Sorsaydınız belki bizden Evet cevabı alacaktınız.
Bunu yapabilirdik. Bizim ısrarımız, Anayasa hükmünün bir kanunla
değiştirilmesinedir.
Samimiyetle
ifade ediyorum, siz gelip bizim kapımızı çalsaydınız
biz bunu, belirttiğim anlayış çerçevesinde sizinle, Hükûmetle
konuşabilirdik.
Şimdi,
Sayın Abdullah Gülü, hiç gereği yokken
tartışılır bir konuma getiriyorsunuz. 2012
Ağustosundan, 28 Ağustosundan itibaren, maalesef Sayın Gül,
kendi iradesi dışında tartışılır konuma
gelecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Yol yakınken gelin dönelim, hâlâ
buradan dönebiliriz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı ve Anayasa
Komisyonu Raporu (1/487) (S. Sayısı: 138) (Devam)
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
11inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Sayın Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanun
Tasarısının 11. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini saygı ile arz ederim.
"Madde
11. Cumhurbaşkanı adayı gösterilen, Cumhurbaşkanı
görev ve yetkilerini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına,
Başbakan Başbakan Vekiline, Bakanlar vekili bakanlara aday listesinin
kesinleştiği gün devreder.
Aday
gösterilen Milletvekili aday listesinin kesinleştiği günden seçim
sonuçlarının kesin olarak ilan edildiği tarihe kadar Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki görevlerinde izinli sayılır.
Faruk
Bal Hasan
Hüseyin Türkoğlu Nevzat
Korkmaz
Konya Osmaniye Isparta
Yusuf
Halaçoğlu Özcan
Yeniçeri
Kayseri Ankara
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 sıra sayılı yasa tasarısının 11 nci
maddesinin 1 nci fıkrasının metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Sırrı
Sakık A.
Levent Tüzel
Şırnak Muş İstanbul
Demir
Çelik Pervin
Buldan
Muş Iğdır
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısının 11 inci
maddesinin, Anayasanın ilgili maddeleri ile TBMM İçtüzüğünün 38
inci maddesine açıkça aykırılık
taşıdığından tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve talep ederiz.
Uğur Bayraktutan Ali
Serindağ Atilla
Kart
Artvin Gaziantep Konya
Haydar Akar Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Musa
Çam
Kocaeli İstanbul İzmir
Ercan Cengiz Sakine
Öz Mehmet Volkan
Canalioğlu
İstanbul Manisa Trabzon
Mehmet Hilal Kaplan
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde söz isteyen Haydar Akar, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir hukuk adamı
olarak değil -hukukçu değilim- ama hukuk dışında bir
milletvekili olarak bu kanunu değerlendirmek istiyorum.
Şimdi, bu kanunu
başlangıç itibarıyla iki şekilde değerlendirebiliriz,
bir etik olarak bir de teknik olarak değerlendirebiliriz. Etik
tarafına baktığımızda, beraber yol yürüyen
arkadaşların nasıl yarı yolda bırakıldığına
şahit oluyoruz. Bugün beraber yola çıkmış, beraber AKPyi
kurmuş, beraber Cumhurbaşkanlığına,
Başbakanlığına karar verilmiş ama bugün
-Cumhurbaşkanlığının- kanunla, Anayasayla kendisine
tanınmış olan haklardan uzaklaştırılan bir yol
arkadaşının nasıl yolda
bırakıldığına şahit oluyoruz. Bu, işin etik
tarafı.
Sayın Gülü ben savunmak
durumunda değilim. Zannediyorum ki Gül taraftarı ve Güle yakın
olan birçok milletvekili de Meclis Genel Kuruluna girmiyor bugün ama ben
-Anayasayı, daha önce belki elimize geçtiğinde sivil
hayatımızda okuyordum, buraya geldiğimizde de sürekli okumaya
başladık.- Anayasanın 101inci maddesini okuduğumda
-Sayın Anayasa Komisyonu Başkanına buradan da atıfta
bulunarak söylüyorum- Cumhurbaşkanının görev süresi beş
yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı
seçilebilir. diyor.
Şimdi, normal bir
vatandaş bu maddeyi okuduğunda, Anayasanın 101inci maddesini
okuduğunda -ben anlamıyorum, sadece Anayasa profesörleri veya
anayasacılar, iktidar partisi tarafındaki anayasa profesörleri bu
maddeyi anlayamıyorlar, gayet basit- Sayın Gül, beş
yıllık süre sonucunda görev süresi dolar ve bu maddeye göre de bir
kez daha aday olma şansına sahip. Bu maddede böyle bir şey yok,
Sayın Gül bir daha aday olamaz da demiyor ve aday olabilir
diyor. 102nci maddede şunu söylüyor:
Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin usul ve esaslar
kanunla düzenlenir. Şimdi, 101inci maddede süreyi belirtmiş. E,
bunu yazanlar hiç mi kafası basmıyordu da 102nci maddeye
getirmişler bu maddeyi koymuşlar da Bir daha süreyi belirleyin.
demişler. Böyle bir şey var mı? Böyle bir şey var mı? Bu
kesinlikle Anayasaya aykırıdır, Cumhurbaşkanından
dönecektir, Anayasa Mahkemesinden dönecektir.
Şimdi,
söz aldığım konuda, 11inci maddede daha garip bir şey var
arkadaşlar. Bu, Meclis İçtüzüğünün 38inci maddesine hiç uygun
değil. 38inci maddesi şunu diyor: Komisyonlar, komisyona gelen
kanun tasarılarını incelerler. Önce Anayasaya uygunluğunu
incelerler. Eğer komisyon, Anayasa Komisyonu, Anayasa Komisyonunda
bulunan üyeler bunu incelemiş olsaydılar, doğru incelemiş
olsaydılar bunun Anayasaya aykırı olduğunu söyleyip geri
yollayacaklardı, görüşmeyeceklerdi bile 38inci maddeye göre.
Peki,
bu 38inci maddeye göre niçin Anayasaya aykırı bu 11inci madde?
Çünkü Anayasanın 10uncu maddesi Her insan Anayasa önünde eşittir.
Irk, din, dil, ne olursa olsun eşittir. ilkesinden, maddesinden yola
çıkarak bu 11inci maddenin kabul edilmemesi lazım, hem de şimdi
sizin önergelerinizle kabul edilmemesi lazım. Arkadaşlar, biliyor
musunuz 11inci maddenin ne olduğunu? Bilmiyorsunuz değil mi? Okurken
de dinlemediniz, önünüzdeki kâğıtları da okumuyorsunuz.
Bakın,
burada ben size kısaca bahsedeyim. Bu devlet memurları ve diğer
kamu görevlilerinin adaylığıyla ilgili. Tüm devlet
memurları ve kamu görevlilerini istifa etmek zorunda bırakıyor.
Tamam, okey, burada bir sıkıntı yok. Ama ikinci paragrafta
şunu söylüyor: Yüksek mahkeme üyeleri, hâkimler, savcılar ve bu
meslekten sayılanlar ile subay ve astsubaylar hariç olmak üzere
Cumhurbaşkanı adayı gösterilen devlet memurları ve
diğerleri eski görevlerine veya kazanılmış hak aylık
derecelerindeki başka bir göreve dönebilirler. diyor. Yani diyor ki:
Eğer, yüksek yargının bir mensubuysanız, eğer askerî
bir görevliyseniz, askeriyede görev yapıyorsanız, generalseniz,
işte, subaysanız, her neyseniz, siz istifa etseniz de, aday
olsanız da Göreve geri dönemezsiniz. diyor. Bu Anayasanın
eşitlik ilkesine aykırı. Ama burada daha ilginç bir şey
var. Başka bir şey var, burada başka bir şey var.
NİHAT
ZEYBEKCİ (Denizli) Milletvekili Seçimi Kanununda aynı değil
mi?
HAYDAR
AKAR (Devamla) Değil. Okumamışsın hiç.
Okumadığın belli oluyor.
Burada başka bir şey var.
Başbakanın, bakanların, milletvekillerinin görevlerini
sürdürmesine devam etmesine karar veriyor. Yani onları istifa ettirmiyor.
Bakın,
size bir örnek vereceğim, Kocaeliden örnek vereceğim. 500 milyar
lira harcadı Büyükşehir Belediyesi. Başbakanı 141 Proje
adı altında Kocaeliye getirdi. AKPnin gençlik şölenini
yaptı Gebzede. Büyükşehir Belediyesi 500 milyar harcadı, 141 Proje
adı altında açılış yapacağım diye, her
tarafı bayraklarla, her tarafı, billboardları donattı
Başbakan Gebzede diye. Gitti, Gebzede AKPnin sadece gençlik
şölenini yaptı.
Şimdi,
düşünün, Başbakanın buna ihtiyacı yok. Nasıl
Cumhurbaşkanını seçebilmek için, Gülü seçebilmek için iş
adamları, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerine rüşvet teklif
etmişse, nasıl Başbakan Ya bertaraf olur ya taraf olur.
demişse, buna ihtiyacı yok, onu destekleyecek iş adamları
zaten var diyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Akar, teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 sıra sayılı yasa tasarısının 11 nci
maddesinin 1 nci fıkrasının metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan
(Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyor
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Demir Çelik, Muş Milletvekili.
Buyurun
Sayın Çelik.
DEMİR
ÇELİK (Muş) Sayın Başkan, çok saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi Barış ve Demokrasi
Partisi adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum. 138 sıra
sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısına
ilişkin 11inci maddeye dair önerge adına söz almış bulunmaktayım.
Çok
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, aslında gündem,
özgürlüklerin genişletildiği, büyütüldüğü bir Türkiye
olması gerekirken, Meclisimizi de, halklarımızı da, toplumu
da oyalayan, gündemi palyatif geçici çözümlerle yarınlara taşıma
çabası anlaşılır değil. Düşününüz ki günümüz
küresel dünyası katılımcı demokrasiyle herkese ve her
kesime eşit mesafede olan bir devleti öngörüyorken, yani
azaltılmış ve küçültülmüş bir devlete karşın
çoğaltılmış, büyütülmüş bir toplum zihniyetinin
gündeme geldiği günümüz küresel dünyasında biz yetkileri, otoritesi,
inisiyatifleriyle güç ve erki merkezileştiren bir
cumhurbaşkanlığı, yetinmiyoruz, bir devlet
algısıyla toplumu küçülten, hiçleştiren bir politikaya hep
beraber imza atıyoruz. Bu doğru değil. Bu hayatın her
alanında olduğu gibi Kürt coğrafyasında da, Kürtlerin
yaşadığı alanlarda da katmerleşerek her geçen gün
yaşamı katlanılmaz kılıyor.
Sayın
Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri
BAŞKAN
Sayın Çelik, Türkiye coğrafyası var. Yedi bölgeye
ayrılmıştır. Etnik yapıya göre coğrafya söz
konusu değildir. Lütfen
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DEMİR
ÇELİK (Devamla) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Yani burada konuştuğumuz Anayasa. Her çıkan sayın
konuşmacı burada ırkçılık yapıyor, insanlık
suçu işliyor, insan haklarını ihlal ediyor. Lütfen
DEMİR
ÇELİK (Devamla) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; bir kimliği, bir kültürü, bir dini inkâr etmek
ırkçılıktır.
BAŞKAN
Hiç kimse inkâr etmiyor burada.
DEMİR
ÇELİK (Devamla) O zaman Kürtün yaşadığı
coğrafyaya Kürt demiş olmak, Kürt coğrafyası demenin
ırkçılıkla alakası yok.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Türk de yaşıyor ama. Ermeni de yaşıyor.
DEMİR
ÇELİK (Devamla) Saygı duyuyorum. Saygı duyuyorum.
Sayın
Başkan, çok saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; o
zaman olayı ve fotoğrafı şöyle yansıtayım size: Kürtler
dediğimiz, Kürtlerin kimlikten
BAŞKAN
Konu Cumhurbaşkanlığıyla ilgili. Lütfen
Cumhurbaşkanlığıyla ilgili konuşun.
SIRRI
SAKIK (Muş) Siz yoksa Naim Şahinin yerine aday
mısınız Sayın Başkan?
DEMİR
ÇELİK (Devamla)
kültürden, dilden kaynaklı taleplerini
karşılamadığınızdan, ötekileştirip
ayrıştırdığımızdan kaynaklı bir sorun
yaşanıyor.
Bakın,
biziz doğrudur. Biz ana dilimizi istediğimiz için terörize
ediliyoruz. Biz kimliğimiz ve kültürümüzle özgürce yaşamak
istediğimiz için terörize ediliyoruz.
OSMAN
ÇAKIR (Düzce) Üç senedir bu kadar rahat olamadınız.
DEMİR
ÇELİK (Devamla) Eğitim destekevlerinde, sağlıkevlerinde,
ana ve çocuk sağlıkevlerinde yapılanlara binaen 16 belediye
başkanının, 100 belediye meclis üyesinin, 24 il genel meclis
üyesinin tutuklandığı, binlerce Kürt siyasetçinin KCK
operasyonuyla tutuklu bulunduğu, Türkiye genelinde milyonlarca dosyadan
kaynaklı milyonlarca insanın bu yasakçı, men edici zihni
algıdan hareketle suçlu ve sanık noktasına getirildiği bir
Türkiye fotoğrafını niye görmüyoruz, niye görmek istemiyoruz?
Bize düşen, yasak ve menleri çoğaltmak mıdır;
halkları, kimlikleri, kültürleri özgürleştirip onların
doğal mecrası içerisinde büyümesine fırsat vermek midir?
Düşününüz bir çocuğunuz annesinden doğduğunda ilk öğrendiği
kelime anne ve babaysa o kelimeyi doğduğu annenin ana diliyle
telaffuz etmek, dile getirmek durumundayken, ben bir Kürt olarak yedi
yaşına kadar Türkçeyi bilmiyordum ama dayatılarak olmuyordu.
Bunun adı, Sayın Başbakanımızın Almanyada
söylediğine benzer asimilasyondur. O da bir insanlık suçudur. Bu
insanlık suçunu hep beraber ortadan kaldırmak gibi bir görev varken
ve Anayasayı biz 2007den bu yana 3üncü defadır
değiştirmenin çabası içerisinde oluyor olmamızın
anlaşılır bir yanı yoktur. Amerika Birleşik
Devletleri, İngiltere yüzyıllardır anayasasını
değiştirmedi. Değişmesi gereken toplumun ortaya çıkan
ihtiyaçlarını karşılamaya dönük özgürlükçü zihniyetlerdir.
Bunu sağlayabilirsek, biz, bu toplumun geleceğine bir şey vaat
etmiş oluruz diye düşünüyor, saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı.
BAŞKAN
Sayın Çelik, konuşmanızda yedi yaşına kadar Türkçeyi
bilmediğinizi söylediniz ve Kürtçenin yasak olduğunu belirttiniz.
DEMİR
ÇELİK (Muş) Evet.
BAŞKAN
Konuşmanız kendi içerisinde çelişkili. Doğu ve
Güneydoğu Anadoluda ve ülkenin bir kısmında eğer insanlar
belirli yaşa kadar Kürtçe konuşuyorlar, Türkçe bilmiyorlarsa orada
yasaklanan Kürtçe yok, öğretilmeyen, öğretilemeyen Türkçe var. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, BDP sıralarından gürültüler)
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Nedir peki yasaklanan? Yasaklanan Kürtçedir.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Mersin) 12 Eylül yasaklamadı mı?
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, her
konuşmacımıza müdahale ediyorsunuz.
BAŞKAN
Her konuşmacınıza müdahale etmiyorum.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Lütfen, sizi tarafsız bir Başkan olmaya
davet ediyorum.
BAŞKAN
Burada konuşulan Cumhurbaşkanlığı seçimi.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Sayın Meral Akşeneri örnek
almanızı size tavsiye ediyorum Sayın Başkan. Sizi
kınıyorum!
BAŞKAN
Sizin sayın milletvekilleri çıkıp yasayla ilgili
konuştuğu zaman hiç kimsenin bir söyleyeceği söz yok ama
ırkçılık, milliyetçilik, etnik milliyetçilik
yapıldığı zaman müdahale edilecektir tabii ki. (BDP
sıralarından gürültüler)
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Mersin) Başkan, burası ortaokul mu herkesin
lafını düzeltiyorsunuz yahu?
BAŞKAN
Yapacağım tabii ki.
Evet, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
OKTAY VURAL (İzmir)
Karar yeter sayısı istemiştik.
BAŞKAN
Arayacağım.
Aynı zamanda karar
yeter sayısı arıyorum.
Kabul etmeyenler
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, yoksa siz İdris Naim Şahinin yerine aday
mısınız?
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Herhâlde adaysınız,
aday! Her konuşmaya müdahale ediyorsunuz. Sizi kınıyoruz! Yeter
be! Milletvekiliyiz, milletvekilliği yapacağız!
BAŞKAN Kâtip
üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır ve
önerge reddedilmiştir.
Şimdi
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Sayın Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanun
Tasarısının 11. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini saygı ile arz ederim.
"Madde
11. Cumhurbaşkanı adayı gösterilen, Cumhurbaşkanı
görev ve yetkilerini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına,
Başbakan Başbakan Vekiline, Bakanlar vekili bakanlara aday listesinin
kesinleştiği gün devreder.
Aday
gösterilen Milletvekili aday listesinin kesinleştiği günden seçim
sonuçlarının kesin olarak ilan edildiği tarihe kadar Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki görevlerinde izinli sayılır."
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.
Buyurun
Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu
Tasarısının 11inci maddesinde değişiklik
yapılması için verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, verdiğimiz önergeyle, 11inci maddede belirtilen ve
adaylıkları kesinleştikten sonra istifa etmesi öngörülen
bürokratların yanında, hâlâ görevi başında bulunan
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanların da görevlerini,
seçimlerin resmî sonuçlarının açıklanmasına kadar Anayasa
ve yasadaki prosedüre uygun olarak vekillerine devretmelerini öngörüyoruz. Bu
süreçte hiçbir devlet yetkisi kullanmamaları ve görev icra etmemeleri
mecburiyetini getiriyoruz.
Değerli
milletvekilleri, seçimlerin eşit ve adil şartlarda
yapılıyor olması çoğulcu demokrasinin en önemli
niteliğidir, olmazsa olmazıdır. Başka tüm demokratik
özellikler olsa bile, şayet eşit ve adil seçimler
yapılmıyor ve görevler bu şekilde devredilemiyor ise esastan bir
noksanlık var demektir. Herkesin hiçbir himaye, vesayet yahut rekabet
üstünlüğüne sahip olmadan, devlet, hükûmet, medya baskısı
hissetmeden yahut onların sunduğu imkânlara dayanmadan kampanya
yürütüyor olması ülkede demokrasi olup olmadığının
mihenk taşı olacaktır.
Devleti
yönetenler için Anayasamızın 10uncu maddesinde belirtilen
eşitlik ilkesine saygılı olmuş olmaları tek
başına yeterli değildir, aynı zamanda onun
gerçekleştirilmesi, şartların hazırlanması da görev ve
sorumlulukları arasındadır. Bu bakımdan seçim sürecinde
devlet yetkisi kullanan makamların devir müessesine müracaatları
sadece hukuki ve resmî bir konu olmayıp aynı zamanda vicdani ve
ahlaki bir zorunluluktur, kişinin demokratik olup
olmadığının da göstergelerinden biridir.
Bu
makamlar sadece icra makamları olmayıp aynı zamanda temsil
makamları da oldukları için, zaman zaman hangi işlerin rutin
devlet işi, hangi işlerin ise siyasi iş olduğunun
ayırt edilebilmesi de zordur. Ancak bu zorluk devlet işlerinin
devamlılığı gereği vekillerce yerine
getirilebileceği düşünüldüğünde bir boşluk yaratılmayacak,
aday olan makam sahipleri de rahatlıkla seçim kampanyalarını
yürütüp propaganda yapabileceklerdir. Görev sonrasında ortaya çıkacak
birtakım spekülasyonların böylece önüne geçilerek bu makamların
yıpratılması da mevzuubahis olmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, aday cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanların
seçim sürecinde aynı zamanda görevlerine devam etmeleri durumunda,
astlık-üstlük ilişkisi bulunan altındaki görevliler de ister
istemez taraf hâline gelecekler, en azından tarafsız kalmakta
zorlanacaklardır. Bu da eleştirilen tek parti dönemindeki vali ve
kaymakamların aynı zamanda iktidar partisinin il ve ilçe
başkanları olması uygulamasından pek de farklı
değildir.
Bu
kampanyaya destek olan bürokrasi ya da kurumlar ya da olmayanlar şeklinde
devlet yapısı içerisindeki kutuplaşma
kaçınılmazdır. Kendi başbakan ve bakanlarının
yahut devletin en üst makamı olan cumhurbaşkanının
kampanyasına açık destek olmaları hâlinde yarın belki hak
ettikleri terfileri bile tartışmalı hâle gelebilecektir.
Olmayanlar ise görevden alınma, yer değiştirme,
cezalandırma ve diğer olumsuz tavırlara muhatap
olabileceklerdir. Bürokratın seçilmiş karşısında durma
şansı, direnme şansı yoktur. Zaten bu düşünceyledir ki
Anayasanın 114üncü maddesi genel seçimler öncesinde adalet, içişleri
ve ulaştırma bakanlarının çekilmesini öngörmüştür. Bu
tasarlama birtakım eksiklikleri ihtiva etmekle beraber doğru bir
düşüncedir ve haksız rekabeti önleme, muhalefeti ve farklı
olanı yaşatma hassasiyetinden kaynaklanmaktadır.
Efendim,
milletvekilleri neden istifa etmiyorlar o zaman? sorusu ise, kusura
bakmayın, devleti tanımamaktan kaynaklanabilir ancak. Milletvekilleri
cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlar gibi bir icra makamı
olmayıp Meclisin 550 üyesinden 1i olarak milletten aldıkları
yetkileri kullanırken hiçbir devlet yetkisi kullanamazlar. Güçler
ayrılığı prensibi de bunu sağlamaya matuftur.
Tasarıdaki
bu eksiklik ile genel seçimler öncesinde Başbakanlık
araçlarının siyasi toplantı ve mitinglerde
kullanılmaları, birtakım TOKİ ve benzeri
açılışların seçim sürecine denk getirilmesi ve bunun
üzerinden devletin ve makamların hırpalanması bilindiği
hâlde göz ardı edilmektedir diyor, önergemize desteğinizi bekliyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın
Ulupınar bir söz talebiniz var, ne için istemiştiniz?
ÖZCAN
ULUPINAR (Zonguldak) Zonguldakta meydana gelen üzücü bir olay için, pazar
yerindeki çöküntü için Sayın Başkanım.
BAŞKAN
İç Tüzükün 60ıncı maddesi gereğince, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınarın, Zonguldakta
yoğun kar yağışı sonucu Soğuksu Pazarında
çatı çökmesi nedeniyle hayatını kaybeden 2
vatandaşımıza Allahtan rahmet, yaralanan 20
vatandaşımıza da acil şifalar dilediğine ilişkin
açıklaması
ÖZCAN
ULUPINAR (Zonguldak) Teşekkür ediyorum.
Dün
seçim bölgem olan Zonguldakta akşamüzeri saat beş sularında
yoğun kar yağışı nedeniyle bir kaza meydana geldi,
Soğuksu Pazarında çatı çöktü, bu nedenle 2
vatandaşımız hayatını kaybetti, 20 vatandaşımız
da yaralandı. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
Allahtan rahmet, kederli yakınlarına sabır ve
başsağlığı ve yaralılarımıza da acil
şifalar diliyorum. Cenabıhaktan bu tür üzücü olayları
Zonguldakımıza ve ülkemize bir daha yaşatmamasını
niyaz ediyorum.
Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Ulupınar.
Bu
konuyla ilgili diğer gruptan söz talebi varsa yerine getireceğim?
Yok.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı ve Anayasa
Komisyonu Raporu (1/487) (S. Sayısı: 138) (Devam)
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu
Tasarısının 12. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını diğer maddelerin teselsül ettirilmesini
saygı ile arz ederiz.
Faruk
Bal Hasan
Hüseyin Türkoğlu Alim
Işık
Konya Osmaniye Kütahya
Nevzat
Korkmaz Yusuf
Halaçoğlu Özcan
Yeniçeri
Isparta Kayseri Ankara
Diğer önergenin imza
sahipleri: Uğur Bayraktutan (Artvin), Ali Serindağ (Gaziantep),
Atilla Kart (Konya), Gürkut Acar (Antalya), Musa Çam (İzmir), Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli), Ercan Cengiz (İstanbul), Mehmet Volkan Canalioğlu
(Trabzon), Sakine Öz (Manisa), Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
Üçüncü önergenin imza
sahipleri: Hasip Kaplan (Şırnak), Sırrı Sakık
(Muş), Levent Tüzel (İstanbul), Demir Çelik (Muş) Pervin Buldan
(Iğdır)
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet,
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH
ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Sırrı
Sakık, Muş milletvekili, önergeler üzerinde söz isteyen.
Buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de Zonguldaktaki o
elim olaydan dolayı geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, ölen her 2
vatandaşımıza da Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın Başkan,
bizim buradaki her konuşmacıya muhakkak siz yerinizden laf
yetiştirmeye çalışırsınız. Sizin böyle bir
göreviniz yok, biz neyi
BAŞKAN Sayın
Sakık, tutumum hakkında söz
talep edersiniz konuşursunuz, burada Cumhurbaşkanlığı
seçimi hakkında konuşacaksınız, lütfen.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Sayın Başkan, içinde Cumhurbaşkanlığı da var,
çünkü siz zaman zaman Cumhurbaşkanına vekalet de ediyorsunuz.
BAŞKAN Lütfen,
buyurun.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Yani onun için sizin adil olmanız gerekir ki
Cumhurbaşkanlığına talip olan her insan, buradaki vekiller
arasında ayrımcılık yapmamalıdır. Bizim buradan
çıkıp ne konuşacağımıza siz karar veremezsiniz
ki. Şimdi, hâlen tutturmuşsunuz 1924lerdeki ret ve inkâr politikalarının
ruhuyla konuşuyorsunuz. Ben iki gündür
BAŞKAN Ret ve
inkârı siz yapıyorsunuz Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Sayın Başkan, lütfen müdahale etmeyiniz.
BAŞKAN Ederim tabii
ki, suçlayamazsınız o şekilde.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Bakın size bir şey söyleyeceğim ve sizi bir göreve davet
edeceğim: Ben iki gündür Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan
Hakları İnceleme Komisyonunda bulunuyorum ve oraya gidiyorum, orada
Kürdistan konuşuluyor, orada federasyon konuşuluyor, orada otonomi
konuşuluyor, orada demokratik özerklik konuşuluyor, orada dört parça
Kürdistan konuşuluyor ve hiç kimse de tepki göstermiyor. Siz gidin biraz
oradan ders alın. Eğer siz
BAŞKAN
Benim kimseden ders almaya ihtiyacım yok.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Ders almak zor. Veyahut da siz
BAŞKAN
Burada sizin haricinizde
SIRRI
SAKIK (Devamla)
Meral Akşenerden ders alın, Güldal Mumcudan ders
alın ve önümüzdeki dönem diliyorum, umuyorum ki
BAŞKAN
Sizin haricinizde üç tane siyasi parti var.
SIRRI
SAKIK (Devamla) -
AKP Grubu kendi içinden, daha anaç bir ruhla, bir
hanımefendiyi buraya gönderir. Siz eğer başka yerlere mesaj
göndermeye çalışıyorsanız bizim üzerimizden
hesaplaşmayın. Siz İdris Naim Şahinin yerine göz
koymuşsanız, onun yerine gelmeyi düşünüyorsanız bu bizimle
olmaz, bizimle çatışmayın. Bu politikalar çıkmaz bir
politika.
Bakın,
sevgili arkadaşlar, Kürdistana tepki, Kürt coğrafyasına tepki!
Ya dün sizin ekonomiden sorumlu Devlet Bakanınız Zafer Çağlayan,
Irak Kürdistanında, orada Kürt bölgesinde bulunuyordu, Orada
elçiliğimiz var, orada bankamız var, orada uçaklarımız
gidiyor, geliyor
Ya bu nasıl bir rezalet ya! Orada var, burada yok!
Orada resmî görüş var, burada yok! (Gürültüler)
BAŞKAN
Burada yok tabii.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Dün orada
OKTAY
VURAL (İzmir) Burada yok, yok! Olmayacak burada!
BAŞKAN
Ne demek istiyorsunuz?
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Türkiyede Kürdistan yok!
SIRRI
SAKIK (Devamla) Olacak, burada da olacak
(Gürültüler)
OKTAY
VURAL (İzmir) Olmayacak!
SIRRI
SAKIK (Devamla)
hep beraber olacak!
OKTAY
VURAL (İzmir) Olmayacak!
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Olacak!
SIRRI
SAKIK (Devamla) Bir arada yaşayacağız!
BAŞKAN
Olmayacak.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Size rağmen de olacak!
BAŞKAN
Olmayacak Sayın Sakık.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Size rağmen de olacak!
MEVLÜT
AKGÜN (Karaman) Burası Türkiye!
OKTAY
VURAL (İzmir) Olmayacak! Orada vardır, burada yok!
SIRRI
SAKIK (Devamla) Bakın, sayın vekiller, bundan korkmayın! Biz
kaderimizi sizinle birleştirmişiz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Olmayacak! Yok!
SIRRI
SAKIK (Devamla) Bizim kaderimiz Türk halkıyla birlik ve bütünlük
içerisindedir. (Gürültüler)
Şimdi,
ben
OKTAY
VURAL (İzmir) Yok işte!
MEVLÜT
AKGÜN (Karaman) Burası Kuzey Irak değil, Türkiye!
SIRRI
SAKIK (Devamla) Bırakmıyorsunuz ki konuşayım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Halkın kaderiyle
Orada var, burada yok!
SIRRI
SAKIK (Devamla) Onun için bu tartışmalar doğru
tartışmalar değil, bu tartışmalardan
kaçınmalıyız. Bu tartışmalar bu sorunu çözmez. Yani
bir coğrafyaya gem vurmak
OKTAY
VURAL (İzmir) Coğrafya bizim coğrafyamız!
SIRRI
SAKIK (Devamla)
bir halkın diline gem vurmak doğru değil,
kimsenin haddi de değil. Kimse coğrafyaya gem vuramaz, bir
halkın diline de gem vuramaz.
Şimdi,
dün burada seslendirdiğim, Talat Paşayla ilgili, bir milletvekili
arkadaşımız çıkmış burada Talat Paşaya
övgüler yağdırıyor. Siz yağdırabilirsiniz ama benim
dünyamda Talatın da, Enverin de, Cemalin de yeri yoktur. Sizin
dünyanızda olabilir ama bu insanlar
Bakın, Mustafa Kemal bile hatta
Kâzım Karabekire
Dün Hrant Dinkin karar günüydü, bugün de ölüm yıl
dönümü ya, onun ataları buharlaşıp gitmediler. Hamidiye
alayları, orada Kürtü Kürte vurdurtan projelerin mimarları bu üç
kutsal ruhtu. Şimdi, ben o gün işte ensesine üç kurşun
sıkılarak öldürülen Hrantın, Talat Paşanın
torunları olduğunu söylediğim için tepki gösteriliyor.
Aslında, Ergenekondan yargılananlar bunu açıkça söylüyorlar
Biz o ruha hizmet ediyoruz. diyorlar ve o Talat Paşanın, o dönemde
buharlaştırdığı Ermeniler, işte bugün onun
torunlarıdır ki Hrantın ensesine kurşun
sıkıyorlar, üç kurşun sıkıyorlar ve Başbakan,
Suudi Arabistana giderken Hrantla ilgili, Oral Çalışlar bir soru soruyor
Onu öldürdüler. Diyor ki: O güçler beni de öldürmeye
çalışıyor. Şimdi, o güçler bizi de öldürmeye
çalışıyor. Yani niye tepki gösteriyorsunuz? Bir ülkenin
başbakanı bile o güçlerin kendisini yok etmeye
çalıştığını söylüyorsa ve siz de o katilleri
kollamak, korumak gibi bir duruş içerisinde olursanız söylenecek laf
yoktur. Hayırlı olsun. (BDP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Siz katilleri savunuyorsunuz ama.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Sakık, benim hiçbir makamda gözüm yok, bunu siz takdir edecek
değilsiniz.
SIRRI
SAKIK (Muş) Olsun, olsun.
BAŞKAN
Siz önce kendinizi sorgulayın. Bir etnik yapı üzerinden bir yerlere
varmak istiyorsunuz, önce sorgulanacak konu bu.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
SIRRI
SAKIK (Muş) O etnik yapıya gem vurmasaydınız, keşke
atalarınız gem vurmasaydı.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, bu durumda eğer böyle
bir şey oluyorsa, Türkiye Büyük
Millet Meclisi komisyonunda yok dört parçalı Kürdistan, yok özerklik
meseleleri konuşuluyorsa lütfen, Meclis Başkanı da ilgili
komisyona gerekli uyarıyı yapsın. Oralar bu bölgenin, bu
milletin bölünme senaryolarının hazırlandığı yer
olamaz. Dolayısıyla, sizin gösterdiğiniz iradeyi, lütfen,
komisyona da iletmenizi istirham ediyorum.
Teşekkür
ederim.
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Vural, buradaki benim gösterdiğim hassasiyeti Barış
ve Demokrasi Partisinin haricinde üç siyasi partinin ve sayın grup
başkan vekillerinin, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin
bakanının ve komisyon başkanın da göstermesi lazım.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) Doğrudur.
BAŞKAN
- Burada benim müdahalem Anayasa ve İç Tüzük dâhilindedir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Doğrudur Sayın Başkan.
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Öztürk, lütfen
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Sayın Başkan, bir şey arz etmek istiyorum.
BAŞKAN
Lütfen Sayın Öztürk, yok öyle bir şeyimiz. Lütfen
OKTAY
ÖZTÜRK (Erzurum) Bakın efendim, Anayasa üzerine yemin etmiş bir
milletvekili olarak söz istiyorum.
BAŞKAN
- Şimdi, önerge üzerinde söz isteyen Gürkut Acar, Antalya Milletvekili.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
GÜRKUT
ACAR (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Öncelikle,
Zonguldakta 2 yurttaşımızın ölümüne sebebiyet veren kaza için,
ölenlere Allahtan rahmet, yakınlarına
başsağlığı, Zonguldak halkına da
başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimizi
Cumhuriyet Halk Partisi olarak buradan iletiyoruz. Ali İhsan Köktürk
Milletvekilimiz de şu anda orada bulunuyor.
Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanı Seçimi
Kanunu Tasarısının 12nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde söz
aldım. Bu 12nci maddede ne diyor?
aday listesinin Resmî Gazetede
yayımından itibaren, oy verme günü saat 17.00ye kadar listede
meydana gelecek eksilmeler, değişikliği gerektirmez. diyor. Bu
madde konulmasa da olurdu. Kesinleşen listede değişiklik
yapılamayacağı zaten olağan bir konudur. O nedenle böyle
bir değişiklik önergesi verilmiştir.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye garip bir süreçten geçiyor. Demokrasi, kanun, hukuk,
adalet, ahlak gibi kavramların anlamsızlaştığı,
içinin boşaltıldığı bir dönem yaşıyoruz. Her
şey tek kişinin inisiyatifiyle şekilleniyor ve o irade ne diyorsa
kanunu da hukuku da ahlakı da yıkıp geçiyor. Bir Anayasa
değişikliği yapılıyor, devletin başı
seçiliyor ama ne kadar süre görev yapacağı belli değil. Sonra,
Başbakan diyor ki Ben 2014te köşke çıkayım. Ona göre,
Anayasadaki beş yıllık süre, kanunla yedi yıla çıkarılıyor.
Böyle bir kanun, böyle bir hukuk olmaz değerli arkadaşlar. Eğer
Cumhurbaşkanı 2014e kadar
OSMAN
ÇAKIR (Düzce) Öyle bir beyan yok.
GÜRKUT
ACAR (Devamla) Efendim, müsaade edin, biz sizi dinledik.
Eğer
Cumhurbaşkanı 2014e kadar görev yapacaksa bu kanunu neden iki
yıl önce çıkartıyoruz? Ne acelesi var?
Bakın,
2010da bir anayasa değişikliği yapıldı, memurlara
toplu sözleşme hakkı verildi. 2012 Ocaktan itibaren geçerli
olması gerekiyordu ama bu kanun çıktı mı? Hayır. Toplu
sözleşme görüşmeleri başlayabildi mi? Hayır. Ama 2014te
yapılacak seçim için biz şimdi kanun çıkarıyoruz. Bunun
nedeni açıktır değerli arkadaşlar: Başbakanın
kafası net değildi, şimdi netleşti. Beş yıl, yedi
yıl tartışmasının büyümesini önlemek için bu kanun
önümüze getirildi. Böyle bir anlayışı, böyle bir kanunu, böyle
bir hukuku kabul etmek mümkün değildir.
Değerli
arkadaşlarım, sevgili milletvekilleri; ben otuz dokuz
yıllık bir hukukçu olarak söylüyorum, kanunla Anayasanın
değişeceğini kabul eden bir öğrenci ebediyen hukuk
fakültesinin 2nci sınıfından 3üncü sınıfına
geçirilmez. Böyle bir şey olmaz! AKPnin meşhur
danışmanları nerededir, hukuk danışmanları? Bu
yasayı kesinlikle Anayasa Mahkemesinden geçirmeniz mümkün değildir.
Bu mızrak bu çuvala sığmaz değerli arkadaşlarım
ve bu tartışmalar hukuken geçersiz tartışmalardır.
Garip
bir dönemden geçiyoruz dedim. Hukuk devletine ulaşmak isterken, kanun
hükmünde kararnameler sayesinde hukuk devleti bile olmaktan
uzaklaştık. Parasız eğitim isteyen
çocuklarımızı aylarca hapislerde yatırıyoruz, milletvekilleri
aylardır hücrelerde tutuluyor ama ileri demokraside
yaşadığımız söyleniyor. İzmir Milletvekilimiz
Mustafa Balbay, CMUKtaki açık hükme rağmen, üç yıldır
bilgisayarının kopyasını alamıyor; yani kanun
işlemiyor ama hukuk devletinden söz ediliyor. Statlarda 19 Mayıs
Bayramı yasaklanıyor, Bayramı halkla
kucaklaştıracağız. deniliyor. Cumhurbaşkanı, Atatürkün
adının silindiği Atatürk kurumlarının başına
Atatürkçülük bağnazlıktır. diyen birini atayabiliyor.
Yargıda kadrolaşılıyor, Bakanlık bürokratları
Hâkimler Savcılar Yüksek Kuruluna taşınıyor, Biz
yargı reformu yaptık. deniliyor. Ana muhalefet liderine
hukuksuzluğu eleştirdiği için fezleke düzenleniyor ama
Türkiyede ifade özgürlüğünden söz edilebiliyor. Eline pankart alıp
Parasız eğitim istiyoruz. diyen öğrenciler terör örgütü üyesi
olmaktan yargılanabiliyor ama ortada cinayet planının
bulunduğu, plandan haberi olanların bulunduğu, birçok
ihbarın bulunduğu, silahın, cinayetin olduğu Dink
davasında ise örgüt bulunamıyor. İhmalleri, sorumlulukları
olduğu söylenen bürokratlar için soruşturma izni verilmiyor ama bu kişiler terfi ettiriliyor.
Değerli
arkadaşlar Burası Türkiye, olur böyle vakalar. deyip geçmek mümkün
değildir. Bu gidiş iyi bir gidiş değildir. Gerçekten özgür,
demokrat, üreten, ürettiğini hakça paylaşan bir Türkiye için herkesin
üzerine düşeni yapması gerekir. Kanunla vasiyetname bozan bir
anlayıştan hukuk ve adalet beklemek doğru mudur? Bunu
göreceğiz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın
Acar.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Alim Işık, Kütahya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
görüşmekte olduğumuz Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 12nci maddesi üzerinde vermiş olduğu
önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu
tasarının 12nci maddesi adaylıkta eksilmeyle ilgili bir madde
ve aynen şöyle yazıyor: Birinci oylamada, kesin aday listesinin Resmî Gazetede yayımından itibaren, oy
verme günü saat 17.00'ye kadar listede meydana gelecek eksilmeler,
değişikliği gerektirmez. Bu maddeyle ilgili benzer hükümler,
milletvekilliği seçimlerini de düzenleyen ve biraz önceki konuşmamda
da zikrettiğim 298, 2820, 2839, 2972 ve 376 sayılı kanunlarda
zaten var. Dolayısıyla, burayı sadece kanun
tasarısının metnini şişirmek için gereksiz maddelerle
doldurup, bu Meclisin zamanını bence meşgul etmenin gereği
yok. Bu tasarı metninde bu maddeye de gerek yok. Çünkü zaten söz konusu
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili esas maddeler
Anayasamızın 101inci ve 102nci maddelerinde halk oyuyla,
halkımızın oyuyla onaylanarak kabul edildi. Sadece biz bu
tasarıyı Anayasanın 102nci maddesinin son fıkrasında
Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin usûl ve esaslar
kanunla düzenlenir. denildiği için bugün görüşüyoruz ama hangi usul
ve esasları? Gerek Anayasada gerekse ilgili seçim kanunlarında var
olan usul ve esasları değil, olmayan, uygulamada
sıkıntıya yol açabilecek bazı usul ve esasları burada
kanun metnine alıp hükme bağlamanın doğru olduğu
varsayımından hareket edersek bu maddenin de gereksiz olduğunu
ve bundan dolayı bunun tasarı metninden çıkartılması
gerektiğini söylüyoruz ve umarım siz de buna hak verir ve biraz sonra oylamada bu yönde oy
kullanırsınız.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bugüne nereden gelindi, bir tekrar etmekte yarar
var. 22nci Dönemde Cumhurbaşkanlığı seçiminde bu yüce
Meclise 367 barajı getirildiğinde
Cumhurbaşkanlığı seçimleri
sonuçlandırılamadı ve onun üzerine, 2007 yılı 22
Temmuz seçimlerinden önce, bugünkü Sayın Cumhurbaşkanı, o günkü
Cumhurbaşkanı adayımız çıktı ve Adalet ve
Kalkınma Partisinin Sayın Genel Başkanı başta olmak
üzere tüm yetkilileri Ey milletim, bize Müslüman Cumhurbaşkanı
seçtirtmediler. diye propaganda yaptı ve sizin o günkü, 2007 seçimleri
öncesindeki ciddi argümanlarınızdan birisi buydu ve Sayın
Cumhurbaşkanı da bu argümanın en önemli kişisi olarak seçim
meydanlarında bu propagandayı yaptı ve milletimiz bunu uygun
gördü, tekrar, bu Meclise yeniden milletvekili olarak geldiğinde, yüce
Meclis, Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Milliyetçi Hareket
Partisinin de katkısıyla, o barajı aştı ve bugünkü
Sayın Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı seçildi.
Ardından gelen referandumla Sayın Cumhurbaşkanının görevinin
beş yıl olduğu Anayasayla hükme bağlandı.
Dünyanın
hiçbir ülkesinde anayasada var olan bir madde kanunla değiştirilmez
sayın milletvekilleri. İşte bu kanun tasarısına
eklenen son geçici madde, geçici 1inci maddeyle, Sayın
Cumhurbaşkanının mevcut görev süresini yedi yıla öteleyerek
2014 yılına kadar bir defaya mahsus olmak üzere görevde
kalmasını buraya eklediniz ve 5+5le Anayasada verilen hakkı
Sayın Cumhurbaşkanının elinden üç yılını
gasp ettiniz. Şimdi, bu Sayın Cumhurbaşkanı sizin partinizden
çıkmadı mı? Siz Cumhurbaşkanı olmasında buna oy
vermediniz mi? Peki bu kanunla niçin Sayın Cumhurbaşkanının
görev süresinde 5+5lik imkânı elinden alıyor ve Bir daha aday
olamaz. diyorsunuz? Bu tasarıyı bu yüce Meclisin neresine
yakıştırıyorsunuz? Onun için tekrar ellerinizi
vicdanlarınıza koyup Anayasanın hükmünü değiştiren bu
tasarıyı reddetmeniz gerektiğini söylüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar yeter sayısı
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Arayacağım.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım ancak karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip
üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için iki dakika süre
veriyorum.
Elektronik
cihazla oylama yapacağız.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önergeler
reddedilmiştir.
Şimdi maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
13üncü madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 sıra sayılı yasa tasarısının 13 ncü
maddesinin 3 ncü fıkrasındaki "konuşmalarında"
ibaresinden sonra "tüm adaylar eşit sürede yararlanmak kaydıyla"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Sırrı
Sakık A.
Levent Tüzel
Şırnak Muş İstanbul
Demir
Çelik Pervin
Buldan
Muş
Iğdır
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanun Tasarının 13. Maddesinin
1. 3.
fıkrasının "Adaylarla ilgili olarak TRT ile Özel Radyo ve
televizyonlarda yapılacak haber ve propaganda
çalışmalarında eşitlik ve tarafsızlık ilkelerine
riayet edilir. Bu ilkelerin tam ve eksiz olarak yerine getirilmesinde ve 298
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile 6112
Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın
Hizmetleri Hakkında Kanunda belirtilen müeyyidelerin uygulanmasında
Yüksek seçim Kurulu ve Radyo Televizyon Üst Kurulu görevli ve yetkilidir. Özel radyo
ve televizyonlar adayların haber ve propaganda faaliyetlerinden ücret
talep edemez. "
2. 4.
fıkrasının "Cumhurbaşkanı aday listesinin
kesinleştiği tarihten itibaren Başbakan, bakanlar ve
milletvekilleri hakkındaki propaganda yasakları ile diğer propaganda
yasakları hakkında 298 Sayılı Kanun hükümleri
uygulanır."
Şeklinde
değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
Faruk
Bal Alim
Işık Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Konya Kütahya
Osmaniye
Yusuf
Halaçoğlu Özcan
Yeniçeri Nevzat
Korkmaz
Kayseri Ankara Isparta
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısının 13 üncü
maddesinin, Anayasanın ilgili maddeleri ile TBMM İçtüzüğünün 38
inci maddesine açıkça aykırılık taşıdığından
tasarı metinden çıkarılmasını arz ve talep ederiz
Uğur
Bayraktutan Ali
Serindağ Atilla
Kart
Artvin Gaziantep Konya
Mehmet
Hilal Kaplan Ercan
Cengiz Musa
Çam
Kocaeli İstanbul İzmir
Sakine
Öz Mehmet Volkan
Canalioğlu Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Manisa Trabzon İstanbul
Ali
Haydar Öner
Isparta
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Ali Haydar Öner
konuşacak.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Ali Haydar Öner, Isparta Milletvekili.
Buyurun
Sayın Öner. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; otuz sekiz yıl mülki idare
amirliği yaptım, böyle karmaşık bir yasa
çalışması görmedim. Gerçekten de yirmi yılı
kaymakamlık, on sekiz yıla yakın dilimi valilik olarak geçen,
sayın başbakanları, bakanları, vali olarak da sayın
cumhurbaşkanlarını temsil eden bir kimse olarak böyle bir
belirsizlik ortamıyla karşılaşmadım.
Devletin
başının görev süresi belli değil ama Anayasa
saptamış, 101inci madde yapılan değişiklikle
Cumhurbaşkanlığının görev süresinin beş yıl
olduğunu vurguluyor, tıpkı milletvekillerinin görev süresinin
dört yıl olduğunu 77nci maddede belirlediği gibi.
77nci madde ne zaman
düzenlenmiş? 21 Ekim 2007 tarihli referandumla belirlenmiş bir hüküm.
101inci madde ne zaman belirlenmiş? O da 21 Ekim tarihli referandumla
belirlenmiş bir hüküm. Milletvekilleri, 21 Ekim tarihli referandumla
belirlendiği üzere, beş yıllık süre yerine dört
yıllık süreyle 12 Haziran seçimlerinde görev üstlendiler. Aynı
şekilde, 21 Ekim tarihli referandumla belirlenen 101inci madde,
Cumhurbaşkanının görev süresini de beş yıl olarak
belirlemiş.
Değerli
arkadaşlar, hiç kimseyi dinlemiyorsunuz. Yani bu anlayışla
şoför ehliyeti bile alamazsınız çünkü şoförlükte temel
kural: Bir yokuş kaçıncı vitesle çıkılırsa
aynı vitesle inilir.
Sayın Grup
Başkan Vekilimiz ifade etti, geliniz, anayasa değişikliği yapalım
ve 101inci maddedeki görev süresini birlikte saptayalım. Yoksa yükünüz
sadece bir şoförün taşıdığı yük kadar basit bir
yük değil, Türkiye Cumhuriyeti yüküdür, Türk milletinin yüküdür,
meşruiyet yüküdür. Bu kafayla giderseniz Anayasayı ihlal suçlamasıyla
karşı karşıya kalırsınız.
Düne kadar
yargılanmayacaklarını, yargılanamayacaklarını
zannedenler bugün yargılanıyorlar, üstelik yüzde 92yle kabul edilen
12 Eylül Yasasına konan 12 Eylül yöneticileri yargılanamaz.
hükmüne rağmen bugün karşı karşıya
kaldıkları pozisyonu lütfen dikkate alınız.
Şimdi, hukukta
İçtihada mütehammil. denen durumlar vardır. Kanun hükmünde
kararnameler Meclis açıkken çıkarıldı,
çıkarılmadı, kanun yerine geçer, geçmez
tartışılabilir ama Anayasa yerine geçerli
kanun çıkarılamaz arkadaşlar. Anayasa yerine geçen kanun
çıkarılamaz.
Şimdi,
söylenecek pek çok şey var, süre az. Tarih, ibret almak için
yazılır ancak ibret almasını bilmeyenler için
tekrarlanır. O bakımdan bunu lütfen yeniden düşününüz. Sovyet
rejiminde Pravda diye bir gazete vardı, Pravda ne yazarsa Sovyet toplumu
öyle düşünmek zorundaydı. Şimdi de çoğunluk grubuna ne
dikte edilirse öyle karar veriliyor. Bu devedir. deniyor, deve olduğuna
karar veriliyor, Kuştur. deniyor kuş olduğuna karar veriliyor,
zürafa dense zürafa olduğuna karar verilecek. Yani böyle
inatlaşmayla yasama çalışması olmaz değerli
arkadaşlarım.
Sayın
Başbakan da 13üncü maddeye kendi unvanını koydurmuş. Hiç
heveslenmesin. Bu millet cephede eğilen kişiden
Cumhurbaşkanı seçmez. Bu, milletvekili seçimlerine de benzemez.
Şeyh Edebalinin öğüdünü unutup öfkeyi sanat sayanlardan, milletin
yarısını diğerine hasım edenlerden
Cumhurbaşkanı olmaz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Öner.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanun Tasarının 13.
Maddesinin
1. 3.
fıkrasının "Adaylarla ilgili olarak TRT ile Özel Radyo ve
televizyonlarda yapılacak haber ve propaganda
çalışmalarında eşitlik ve tarafsızlık ilkelerine
riayet edilir. Bu ilkelerin tam ve eksiz olarak yerine getirilmesinde ve 298
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile 6112
Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın
Hizmetleri Hakkında Kanunda belirtilen müeyyidelerin uygulanmasında
Yüksek seçim Kurulu ve Radyo Televizyon Üst Kurulu görevli ve yetkilidir. Özel
radyo ve televizyonlar adayların haber ve propaganda faaliyetlerinden
ücret talep edemez. "
2. 4.
fıkrasının "Cumhurbaşkanı aday listesinin
kesinleştiği tarihten itibaren Başbakan, bakanlar ve
milletvekilleri hakkındaki propaganda yasakları ile diğer
propaganda yasakları hakkında 298 Sayılı Kanun hükümleri
uygulanır."
Şeklinde
değiştirilmesi arz ve teklif olunur.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Işık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 13üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz
önerge için tekrar söz aldım. Bu vesileyle tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, söz konusu tasarının 13üncü maddesi
Cumhurbaşkanı adaylarının propagandasıyla ilgili
esasları düzenlemekte. Bu Propaganda başlığı
altındaki 13üncü maddenin 3üncü fıkrası aynen şöyle:
Adayların, özel radyo ve televizyonlardaki propaganda
konuşmalarında, süre ile ilgili sınırlamalar
dışında, 298 sayılı Kanunun ilgili hükümleri
uygulanır.
4üncü
fıkrası da Propaganda döneminde Başbakan, bakanlar ve
milletvekilleriyle ilgili yasaklara ilişkin hükümler dâhil olmak üzere
propagandaya dair diğer hususlarda 298 sayılı Kanun hükümleri
kıyasen uygulanır.
Şimdi,
burada bir belirsizlik var, kıyasen uygulanır. Neyle
kıyaslayacağız? Nasıl uygulanacak?
Dolayısıyla,
özel radyo ve televizyonlarda propaganda sürelerinin dışındaki
diğer usul ve esaslar nasıl olacak, bunlar belirsiz. Parayı
bastıran özel televizyonları propaganda süreci boyunca rehin alırsa
diğer aday ne yapacak? İşte bu verdiğimiz önerge bunu
düzenliyor.
Diyor
ki: Özel televizyonlarda ve radyolardaki propagandalarda adaylardan herhangi
bir ücret talep edilmez. Yani kamu adına görev yapacak olan
Cumhurbaşkanlığı makamına aday olan herkes eşit
şartlarda bu imkânlardan yararlanır. Dolayısıyla, devletin
kontrolü dışındaki diğer ve her gün giderek
sayıları da artan, etkinliği de artan özel radyo ve
televizyonların, Cumhurbaşkanı adaylarına eşit
şartlarda imkân tanımasını sağlayan bir önerge. O
nedenle, bunun yerinde bir önerge olduğunu düşünüyoruz ve
umarım, siz de aynı şekilde, milletvekili olarak, yasama
organının çok değerli birer milletvekili olarak, yürütmenin her
dediğine Evet demeden bu haklı önerimizi kabul edersiniz.
Değerli
milletvekilleri, kullandığımız her oydan bu dünyada ve öbür
dünyada sorumluluğumuz var. Bunun vebalini mutlaka
vicdanlarımızda değerlendirerek taşıyacağız.
Ben, özellikle yürütmenin yani Hükûmetin istediği her kanunu buradan
çıkarmak zorundayız anlayışında hareket eden -birçoğunuzu tenzih ediyorum- bazı
arkadaşlarımın vicdanlarının sesini dinlemesinin daha
doğru olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle, bu konuda, Sayın
Cumhurbaşkanı ile muhtemel Cumhurbaşkanı adayı
Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğanın ileride olabilecek
çekişmesine bu yüce Meclis alet edilmemelidir; siz de biz de bunlara alet
olmamalıyız.
Eğer
Sayın Cumhurbaşkanı Anayasadaki hüküm gereği 5+5 usulüne
uygun olarak yeniden vatandaşımız tarafından
Cumhurbaşkanlığına layık görülür, seçilirse ikinci
döneminin sonunda -illa, siz yedi yıl olsun diyorsunuz ya- yedinci
yılın sonunda Sayın Cumhurbaşkanı bu görevi isterse
istifa ederek bırakır, aynen zamanında olduğu gibi, emanet
görevini Sayın Başbakana devredebilir ama siz zorlamayınız
bunu yani yedinci yılın sonunda illa Sayın Başbakanı
siz Cumhurbaşkanı veya Başkan yapmak istiyorsanız bunun
yolu açık ama Anayasaya aykırı kanunu bize burada getirip
dayatıp da Hükûmetin dayattığı kanunu sizlerin
oylarıyla yüce Meclisten geçirerek bize de buna ortak olan insanlar
sıfatını koydurmayın çünkü kanun
çıktığında hepimizin kanunu olacak. Yani 5+5
olayını zorlayan, Anayasaya aykırı olduğunu bile
bile, Anayasa Komisyonu Başkanı -hocalığına
saygı duyduğum- Sayın Kuzu ısrarla,
inanmadığı hâlde, savunarak size bu kanunu dayatıyorsa buna
Dur deyiniz. Bu yüce Meclisin tarihî görevlerinden birisi bu. Ben bu
uyarıyı yapmak zorunda olduğumu hissediyorum. Sizlerin de buna
oy vermeyeceğine inanıyorum. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanının
bu görev süresi bu kanunla düzenlenemez. Çünkü Anayasa bunu belirlemiş ve
bunu kanunla değiştiremeyiz. Biraz önceki Değerli Hatip de
uyardı, yarın Anayasaya aykırılıktan dolayı
sizler, bizler de bu tür sıkıntılarla muhatap olabiliriz.
Geliniz, doğru yapalım, bu yüce Meclisin itibarını daha
fazla düşürmeyelim. Çünkü vatandaş bize bakıyor. Gözünün içine
baka baka Senin seçtiğin, senin oyunla kabul edilmiş Anayasayı
ben değiştiriyorum. diyen siz ve biz milletvekillerine itibar
etmeyecektir.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım, ancak karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip
üyeler arasında anlaşmazlık söz konusu
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Anlaşmazlık olabilecek bir çoğunluk
yok Sayın Başkan. İnsaf!..
BAŞKAN
- Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 sıra sayılı yasa tasarısının 13 ncü
maddesinin 3 ncü fıkrasındaki konuşmalarında ibaresinden
sonra tüm adaylar eşit sürede yararlanmak kaydıyla ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen?
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Levent Tüzel, İstanbul
BAŞKAN
Levent Tüzel, İstanbul Milletvekili.
Buyurun
Sayın Tüzel.
ABDULLAH
LEVENT TÜZEL (İstanbul)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür
ediyorum.
Öncelikle,
bu Meclisin işleyişine dair, buradaki kürsü kullanımına,
milletvekilinin söz ve düşüncesine gösterilen tepkilere, Sayın Meclis
Başkanı ve bir kısım milletvekili arkadaşların
tepkilerine değinmek istiyorum. Biraz önce burada bir milletvekili
arkadaşımız, Kürt halkından, Kürtlerden, Kürt sorunundan,
buna dair düşünceleri ifade ettiğinde, etnik yapılardan söz
edilmemesi gerektiği ifade edildi. Etnik yapılar yani Kürtler
ülkemizin gerçekliğidir ve yıllardır, Kürt sorunu ve çözümü
konuşulmaktadır. Bu milletvekili arkadaşımızın,
yine, onu destekleyen bu halkın seçtiği vekiller Mecliste değil,
cezaevlerindedir, aylardır bırakılmamıştır
seçilmiş olmalarına rağmen ve bu ülkede Kürt halkı
dediği için, Kürtlere özgürlük dediği için, eşit haklar
dediği için binlerce insan tutuklanmıştır, cezaevindedir.
Yani bu ülke âdeta bir toplama kampına dönüştürülmüştür.
Şimdi, bunlar bizim gerçekliğimiz ve biz, bu gerçeklikleri burada
konuşmak, çözüm üretmek, Türkiyede yaşayan bütün halkları,
değişik dilleri, inançları, kültürleri, etnik yapıları
farklı olan milyonlarca yurttaşı bir arada geleceğe
taşımak yükümlülüğüyle karşı
karşıyayız. O nedenle, burası eğer milletin kürsüsü
olacaksa Sayın Meclis Başkanı da, değerli milletvekilleri
de buradaki üretilen, söz edilen düşüncelere saygı göstermek ve kürsü
dokunulmazlığına saygı göstermek, görüşlere saygı
göstermek durumundadır. Dolayısıyla burada birbirimizi terbiye
etmek, bu yönüyle uyarmak
Ben bu tutumu, bu tavrı doğru bulmuyorum.
Şimdi,
en çok konuştuğumuz nedir? Bugün Türkiye'nin en çok
konuştuğu kavram adalet kavramıdır, hak ve özgürlükler
kavramıdır ve ülkemiz dokuz yılı aşan bir süredir
adında adalet kavramı olan Adalet ve Kalkınma Partisi
tarafından yönetilmektedir. Yönetilmektedir de yani adalet
karşılığını buluyor mu, hak ve özgürlükler
gelişiyor mu, nedir gelmiş olduğumuz nokta? İşte,
bugün Meclis bunun önemli bir alanını dolduran
Cumhurbaşkanının seçimi yasasını konuşuyor, yine
Meclisin Anayasası olan İç Tüzük Anayasa Komisyonunda
görüşülüyor, Sayın Adalet Bakanı da üçüncü yargı paketi
adı altında bir reform paketi sunuyor ama bakıyoruz
demokrasinin, hak ve özgürlüklerin önünde en temel engel durumunda olan Ceza
Yasası, Terörle Mücadele Yasası olduğu gibi duruyor. Yani
bizlerin ihtiyacı olan birtakım suçların hafifletilmesi,
birtakım tutukluluk sürelerinin azaltılması değil ki,
asıl suç kavramını yani hak ve özgürlükleri suç olmaktan
çıkartacak birtakım düzenlemelerdir, Hükûmetten de, Adalet
Bakanından da beklenen budur. Yani büyüyen adalet değildir,
özgürlükler değildir, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü suç
olmaktan çıkmamaktadır.
Şimdi
bakıyoruz, bu düzenlemeler, bugün de
tartıştığımız
Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu Tasarısı, toplumun
en geniş kesimlerinin ihtiyaçlarına yanıt veren değil ama
bugün devletin yeniden düzenlenmesinde Adalet ve Kalkınma Partisinin tek
parti egemenliğini, âdeta devlette tek görüşün, tek düşüncenin
egemenliğini sürdürmek isteyen bir düzenleme olarak önümüze geliyor.
Yargı,
özel bir yargı olmuştur, özel hukukun yürütüldüğü bir alan
olmuştur. Şimdi, bugün 19 Ocak. Bugün İstanbulda on binlerce
insan tıpkı beş yıl boyunca olduğu gibi
yürümüştür barış diyerek, adalet diyerek, kardeşlik
diyerek. Yıllardır bu ülke bu tabloyu yaşıyor ama sonuç
itibarıyla iki gün önce verilen karar, bir kez daha bütün bu
milyonların isteğini hüsrana uğratmıştır.
Beş yıl önce gazeteci-yazar Ermeni olduğu için, sadece
düşüncelerini barıştan yana ortaya koyduğu için, aydın
yürekli, aydın kafalı bir insan olduğu için birtakım
tetikçiler tarafından öldürülmüştür. Ama sıkılan o
kurşunlar aslında ülkedeki barış arayışına
dönük sıkılan kurşunlardır. Şimdi bu insanlar, bu
yürüyen insanlar adil bir yargılama istediler, gerçek suçluların
cezalandırılmasını istediler ama devlet ve yargı
bilerek bu aydınlanmayı, bu cezalandırmayı
sağlamadı, bu gerçekliğe ulaşmayı sağlamadı.
İşte
asıl tehlikeli olan bu iktidar anlayışının, bu adalet
anlayışının, bu yargı mekanizmasının
ülkemizdeki halkların ortak yaşamını gidererek ortadan
kaldırmasıdır. Kendimizi nasıl güvende hissedeceğiz?
Kimse kendisini güvende hissetmiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH
LEVENT TÜZEL (Devamla) O nedenle, tarihle yüzleşmedikçe, tarihimizi
aydınlatmadıkça bu güveni sağlayamayız.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tüzel.
OKTAY
VURAL (İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
13üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
14üncü
madde üzerinde üç önerge vardır; okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 sıra sayılı yasa tasarısının 14 üncü
maddesinin 3 ncü fıkrasındaki geçemez ibaresinden sonra tüm
adaylara hazineden eşit olarak elli milyon lira yardım
yapılır ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Sırrı
Sakık A.
Levent Tüzel
Şırnak Muş İstanbul
Demir
Çelik Pervin
Buldan Halil
Aksoy
Muş Iğdır Ağrı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanun
Tasarısının 14. maddesinin:
1.
1. fıkrasının Tasarı metninden
çıkarılmasını,
2.
2. fıkrasının ikinci cümlesinin "Adayların
adaylığının kesinleştiği gün mal bildirimleri mal
bildirimi Resmi Gazete yayınlanır." şeklinde
değiştirilmesini,
3.
3. fıkrasının "Yüksek Seçim Kurulunun Resmi Gazetede ilan
ettiği kesin aday listesinde bulunan adaylara ilk tur için on milyon lira
ikinci tur için iki milyon lira Maliye hazinesinden yardım
yapılır. Yapılacak hazine yardımı Yüksek Seçim
Kurulunun belirleyeceği banka hesabına yatırılır.
Adaylar bu hesaptan avans şeklinde nakit para alabileceği gibi seçim
masraflarını keşide edecekleri çekle de ödeyebilirler. Harcama
belgeleri her seçim turunu takip eden 10 gün içinde ibraz edilir. Yüksek Seçim
Kurulu 30 gün içinde harcama belgelerini gerektiğinde ilgili kurumlardan
yardım alarak tamamlar, eksik belgenin tamamlanması veya harcama ile
ilgili açıklama için adaya 15 günlük ek süre verebilir, harcanmamış
yardım miktarını ve usulsüz harcanan miktarı hazineye irat
kaydına ve hesap sonuçlarını Resmi Gazetede ilanına kesin
olarak karar verir. Adaylar hiçbir kişi, kurum ve kuruluştan
bağış, yardım, borç ve sair adlar altında menkul ve
gayrimenkul kabul edemez." şeklinde değiştirilmesini,
4.
4. fıkrasının Tasarı metninden
çıkarılmasını,
5.
5. fıkrasının Tasarı metninden
çıkarılmasını,
6.
6. fıkrasının Tasarı metninden
çıkarılmasını,
7.
7. fıkrasının Tasarı metninden
çıkarılmasını,
8.
9. fıkrasının Tasarı metninden
çıkarılmasını,
Arz
ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Hasan
Hüseyin Türkoğlu Nevzat
Korkmaz
Konya Osmaniye Isparta
Özcan
Yeniçeri Yusuf
Halaçoğlu Seyfettin
Yılmaz
Ankara Kayseri Adana
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısının 14 üncü
maddesinin, Anayasanın ilgili maddeleri ile TBMM İçtüzüğünün 38
inci maddesine açıkça aykırılık taşıdığından
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve talep ederiz.
Uğur
Bayraktutan Ali
Serindağ Atilla
Kart
Artvin Gaziantep Konya
Mehmet
Hilal Kaplan Ercan
Cengiz Musa
Çam
Kocaeli İstanbul İzmir
Sakine Öz Mehmet
Volkan Canalioğlu Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Manisa Trabzon İstanbul
Bülent Kuşoğlu
Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
belirteyim ki muhalefet için değil, samimi olarak bu konuda, özellikle
14üncü maddeyle ilgili görüşümü belirtmek için kürsüdeyim,
huzurunuzdayım.
14üncü
madde Adaylara yardım başlığını
taşıyor, Adaylara yardım. Adaylara ne için yardım edilir?
Kampanyaları için, seçim kampanyaları için yardımda bulunulacak.
Sizler de seçim kampanyalarınızı yürüttünüz, hem parti olarak hem
de bireysel olarak kampanyalarınızı yürüttünüz. Yapılan
harcamalarınızın ne kadarı ayniydi -nasıl
hesapladınız bilmiyorum ama- ne kadarı nakdîydi? Size
yardım edenlerin ne kadarı nakit olarak size yardım ettiler, ne
kadarı ayni olarak yardımda bulundular? Yani taşıt
aracını veren, sizin hizmetinize bir yer kiralayan, sizin
adınıza, kendi adına daha doğrusu ama size veren, bazı
eşantiyonları bastıran, kalem, defter, anahtarlık, vesaire
gibi şeyler yapan tanıtımınız için. Hangisi daha
fazlaydı? Bütün harcamalar sonuçta ayni harcamaya dönüşmüyor mu?
Şimdi, bu 14üncü maddeye bakın tamamen nakdî harcamayı
düzenlemiş, tamamen. Onlarda da çok önemli yanlışlıklar
var, uygulanması gerçekten mümkün değil.
Sayın
Bakan, Sayın Başkan; gerçekten mümkün olmayan, burada
Plan ve Bütçe
Komisyonu yukarıda toplantıda. Ben şimdi buraya geldim.
Değerli meslektaşlarımın hemen hemen hiçbirisi de yok
burada ama hiçbir maliyecinin ya da iş adamının, bu işi
bilen birisinin onay vermeyeceği bir madde bu, uygulamada da gerçekten skandala
yol açacak bir madde bu.
Bakın,
şimdi Cumhurbaşkanı adayları ne için propaganda yapar?
Yani
ekonomiyi değiştirme, dış politikayı
değiştirme yetkisi yok. Bir hükûmet var, bir bakanlar kurulu var,
halktan yetki almış bir hükûmet varken Cumhurbaşkanı
adayı ne diye propaganda yapacak? Anayasaya göre yetkisi belli,
sorumluluğu belli, Devleti temsil eder. diyor, Ben çok iyi devleti
temsil ederim, yasaları çok iyi onaylarım. mı diyecek!
Ekonomiyle ilgili, halkın problemleriyle ilgili hiçbir şekilde bir
vaatte bulunamayacak. Nasıl propaganda yapacak, ne için propaganda
Çünkü,
Anayasadaki yetkileri ile halk tarafından seçilmesi arasında tezat
var. Ya halk tarafından seçiliyorsa halkın sorunlarıyla ilgili
bir şeyler söyleyebilmeli, böyle bir yetkisi olmalı ya da böyle bir
düzenleme olmamalı. Bir bu. Propagandayı geçiyorum.
İkincisi,
kampanyası nasıl olacak? Şimdi 14üncü maddeye bakalım.
İkinci bendinde diyor ki: Tüm adaylar topluca Yüksek Seçim Kuruluna
bildirimde bulunurlar. Ancak, mal bildirimi, seçim sonuçlarının
kesinleşmesi
Sadece seçilen aday için açıklanıyor. Neden
seçilen aday için? Adayların mal bildirimlerinin en baştan
açıklanması gerekir. En baştan, halkın huzuruna
çıktıklarında mal bildirimlerinin açıklanması
lazım. İki: Üçüncü bentte diyor ki: Her kişinin adaylara
yapabileceği nakdî yardım miktarı
İşte yüksek devlet
memuruna bağlanmış. Zannediyorum 8 bin küsur lira, bunu geçemez.
Peki, ben ayni yardım yapmak istiyorum; bir yer vermek istiyorum, bir
gazete ilanında bulunuyorum, o milyonlar tutuyor. Vereceğim yer,
taşıt aracı, emrine bir helikopter tahsis ediyorum, bir uçak
tahsis ediyorum, bir danışmanlar ordusu tahsis ediyorum kendisine.
Gerekiyor çünkü bir kampanya için, tüm Türkiyede yürütülecek. Bunlar için
herhangi bir kısıt yok. Sadece nakit için, 8 bin küsur lira için bir
kısıtlama var. Bu tür yardımlar, desteklerle ilgili hiçbir
kısıtlama yok. Olur mu böyle bir şey, mümkün müdür, bu yürür mü?
Bu maddeyle bu işin yürümesi mümkün değildir, hakikaten
değildir.
Alınan
yardım ve bağışlarla ilgili olarak da bir yeminli mali
müşavirin, 3568 sayılı Yasaya göre bir denetim yapması
mümkün değildir. Sadece nakitle ilgili denetim yapabiliyorsunuz; nakdin de
belli bir kısmı, Yüksek Seçim Kurulu tarafından bildirilen
kısmı makbuzla alınıyor, üstü bankaya
yatırılıyor.
Bununla
ilgili daha açıklamak istediğim çok şey var -sürem bitmek üzere-
ama bu maddenin gerçekten
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla)
tekrar düşünülmesi, metinden
çıkarılması lazım, yoksa Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak bir skandala imza atmış oluruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kuşoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanun
Tasarısının 14. maddesinin:
1.
1. fıkrasının Tasarı metninden
çıkarılmasını,
2.
2. fıkrasının ikinci cümlesinin "Adayların
adaylığının kesinleştiği gün mal bildirimleri mal
bildirimi Resmi Gazete yayınlanır." şeklinde
değiştirilmesini,
3.
3. fıkrasının "Yüksek Seçim Kurulunun Resmi Gazetede ilan
ettiği kesin aday listesinde bulunan adaylara ilk tur için on milyon lira
ikinci tur için iki milyon lira Maliye hazinesinden yardım
yapılır. Yapılacak hazine yardımı Yüksek Seçim
Kurulunun belirleyeceği banka hesabına yatırılır.
Adaylar bu hesaptan avans şeklinde nakit para alabileceği gibi seçim
masraflarını keşide edecekleri çekle de ödeyebilirler. Harcama
belgeleri her seçim turunu takip eden 10 gün içinde ibraz edilir. Yüksek Seçim
Kurulu 30 gün içinde harcama belgelerini gerektiğinde ilgili kurumlardan
yardım alarak tamamlar, eksik belgenin tamamlanması veya harcama ile
ilgili açıklama için adaya 15 günlük ek süre verebilir,
harcanmamış yardım miktarını ve usulsüz harcanan
miktarı hazineye irat kaydına ve hesap sonuçlarını Resmi
Gazetede ilanına kesin olarak karar verir. Adaylar hiçbir kişi, kurum
ve kuruluştan bağış, yardım, borç ve sair adlar
altında menkul ve gayrimenkul kabul edemez." şeklinde
değiştirilmesini,
4.
4. fıkrasının Tasarı metninden
çıkarılmasını,
5.
5. fıkrasının Tasarı metninden
çıkarılmasını,
6.
6. fıkrasının Tasarı metninden
çıkarılmasını,
7.
7. fıkrasının Tasarı metninden
çıkarılmasını,
8.
9. fıkrasının Tasarı metninden
çıkarılmasını,
Arz
ve teklif ederiz.
Faruk Bal (Konya)
ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Başkanım,
bu adaylara yardım konusu komisyonda çok tartışıldı.
Kısa bir açıklama yapmak istedim bu çerçevede.
Bağış
yöntemi, hazine desteği karma yöntem var. Getirilen tasarı,
Hükûmetten gelen tasarı bağış yöntemini benimsemiş.
Tabii buradaki metinler karma yöntemi önemsiyor yani öneriyor ama şu anda
buna karar vermek mümkün de gözükmüyor.
Bu
çerçevede biz katılamıyoruz. Belki ileride düzeltilebilir bu, karma
yönteme geçilebilir.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Kaç sene sonra Sayın Başkan?
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
- Önerge üzerinde söz isteyen Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili.
Buyurun
Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 138
sıra sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesi
üzerine verdiğimiz değişiklik önerisi üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı, bir siyasi partinin
iradesinin ve hükûmet olma meselesinin dışında ve üstünde, bütün
Türkiyeyi temsil eden en önemli makamdır.
Cumhurbaşkanlığı
görev süresiyle ilgili yapılan siyasi, hukuki yorum ve
değerlendirmeler, devletin en üst makamının
tartışmaların odağına yerleşmesi, bu yüksek
görevin saygınlığı açısından büyük bir
talihsizlik olmuştur. Bu kapsamda fikir beyan eden çevreler, siyasi
fıtratlarına ve ideolojik meşreplerine göre pozisyon
almışlar ve çözümün tarafı olmaktansa anlaşmazlığın
bir uzantısı olmayı tercih etmişlerdir.
Görülmektedir
ki AKP Hükûmetinin ezbere, hazırlıksız ve
karşılaştığı dönemsel zorlukları aşma
adına geçmişte yaptığı anayasa
değişiklikleri Türkiyeyi yeni açmazlara ve çıkmazlara
sürüklemektedir.
Burada
dünden beri tartışılıyor. Evet, değerli
milletvekilleri, 2007 yılında -hepimiz biliyoruz- Abdullah Gül Bey,
Milliyetçi Hareket Partisinin de Meclise katılmasıyla beraber
Cumhurbaşkanı seçildi ve daha sonra Ekim 2007 yılında
referanduma gittik.
Ben,
şimdi iki gündür bu tartışmalar neticesinde Adanada tesadüfen
seçmenlere sordum 2007 yılında neye göre oy verdiniz? diye ve orada
yüzde 90a yakını Evet, biz
Cumhurbaşkanlığını 5+5 şeklinde
değerlendirerek oy verdik. diyorlar.
Buradan
kendisine saygı duyuyorum, Komisyon Başkanı Burhan Kuzu
Hocamı severim, sayarım ama Allah rızası için bir kendi
seçim bölgende, İstanbulda bir sor bakayım vatandaşlar 2007
yılında neye göre oy vermişler?
Şimdi,
sizin genel yapınız, işinize geldiği zaman millet
iradesinden bahsedersiniz. Peki, bu milletin iradesi ne olacak? Millet buna
göre iradesini ortaya koydu, referandumda oy verdi. Gerçi, bu, sizin ilk
yaptığınız şey değil. Biliyorsunuz, Sayın
Başbakanınız, Haburda
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sizin de Başbakanınız.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) -
kardeşlik açılımını ortaya
koyarken önemli söylemlerde bulundu ve sizler alkışladınız.
Orada teröristleri davulla, zurnayla karşılayan bir ekip vardı.
Mahkemeler -Adalet Bakanı burada- orada çadır mahkemeleri kuruldu.
BDPyle beraber alkışlıyordunuz. Osloda
yaptığınız, Hükûmet adına, Başbakan adına temsilcisi
MİT Başkanı görüşürken hep beraber
alkışlıyordunuz. Bugün ne oldu?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Devlet adına
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Devlet adına değil efendim, Başbakanın
temsilcisi olarak Osloda görüşen kişi var. O zaman da Milliyetçi
Hareket Partisi diyordu ki, Terörle müzakere yapmayın. Terörle mücadele
yapılır. diye başta Genel Başkanımız olmak üzere
sizi defaatle uyardık. Ama yıllar sonra
O zaman bize dediniz ki:
Sizin anlayışınızla bunlar çözülmez. 90ların
anlayışıyla bunlar çözülmez. Evet, bizim söylediklerimize bugün
geldiniz. Türkiyede bir Kürt sorunu yoktur bir PKK ve terör sorunu
vardır. Bu kürsüden de devletin varlığı ve
bağımsızlığı üzerine, bu ülkenin birliği,
bütünlüğü üzerine yemin eden herkes bu yeminine sadık olarak kalmak
zorundadır.
Bedelli
askerlikle ilgili aynısını yaptı Sayın Başbakan.
Kendisine soruyorlar bedelli askerliği getirmeyi düşünüyor musunuz?
Diyor ki, Böyle bir şey olur mu? Parası olanlar bu ülkede para
vererek askerliği yapmayacaklar, parasız olanlar askere gidecek. Biz
kimsesizlerin kimsesi, sessiz yığınların sesi olmak üzere
Hükûmet olduk ve iktidar olduk. diye üzerine basa basa söylüyor. Ne
değişti de iki hafta sonra bedelli askerliği getiriyorsunuz?
MUSTAFA
ÖZTÜRK (Bursa) Siz bedelli çıkartmadınız mı?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Ben demiyorum, Sayın Başbakan diyor, aç oku, aç
oku!
Yani,
bu şekilde
Şimdi de
kardeşim dediği Abdullah Gülün görev süresiyle ilgili oturdu,
hesap yaptı, hesap. Ne hesabı yaptı? Acaba
beşin üzerinden hesap yaparsak mı, yedi yıl üzerinden hesap
yaparsak mı daha iyi olur diye hesabını kurdu ve Burhan
Ağabey
dedi, daha önce de söylediği gibi hani Anayasa üzerinde bir
hazırlık yap. dedi ya Burhan Kuzu Beye, gene Bir çalışma
yapın. dedi. Nedir? Efendim, Abdullah Gülün süresi beş yıl
değil yedi yıldır diye. Şimdi, elinizi
vicdanınıza koyun ve soruyorum size: Sayın Burhan Kuzu Beye
deseydi ki Sayın Başbakan: Biz hesaplamalarımızı
yaptık, Abdullah Gül Beyin süresi beş artı beş, buna göre
bütün planlamalarımızı yaptık. Burhan Kuzu Bey de Hükûmet
adına bu önergeleri getirselerdi buradan yine aynı
anlayışla Hükûmetin yetkilileri, AKPnin milletvekilleri
çıkacaklardı, bu şeyi savunacaklardı. Bunu
vicdanınıza soruyorum. Yani bir sorun
İHSAN
ŞENER (Ordu) Siz de yedi yılı savunacaktınız.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Efendim, sizin söylediğiniz işte, Burhan Kuzu
Beyin getirdiği şey ortada. Bunu getirseydi de bunu
savunacaktınız. Bunu sizin vicdanlarınıza havale ediyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
Evet,
ben yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 sıra sayılı yasa tasarısının 14 üncü
maddesinin 3 ncü fıkrasındaki geçemez ibaresinden sonra tüm
adaylara hazineden eşit olarak elli milyon lira yardım
yapılır ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ADALET
BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Halil Aksoy, Ağrı Milletvekili.
Buyurun.
HALİL
AKSOY (Ağrı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önce Zonguldaktaki 2 ölümle sonuçlanan olaydan ötürü üzüntülerimi belirtiyor
ve ölenlere Tanrıdan rahmet, ailelerine de sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Ayrıca,
üç gün önce Ağrı Doğubeyazıtta elektrik sobasından
çıkan yangında bir aile toptan yok oldu. Yoksulluk içerisindeki bu
aile elektrik sobası yakıyordu. Elektrik sobasının
kablosunun tutuşması neticesinde ev yandı ve anne Hatun Genceli,
çocukları Ahmet, Muhammet, Ayşe ve Şenay, İslam
yaşamlarını yitirdiler. Bu nedenle de, ölenlere Tanrıdan
rahmet, aileye ve yakınlarına da başsağlığı
diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, şunu belirtmeden geçemeyeceğim: İki saat önce
Eş Genel Başkanımız Parlamentonun kapısından
içeriye girerken yanındaki misafirleriyle beraber aynen bir suçlu
muamelesi gördü bu şartlarda. Keza, kürsüde bir arkadaşımız
konuşuyordu. Konuşmasının arasında Kürt, Kürtler
ve Kürdistan sözcüğü çıktığı, bunları ifade
ettiği için doğrudan doğruya kürsüden müdahale edilmesi
şartlarında
Keza, binlerce Kürtün dillerini istedikleri,
kültürlerini istedikleri, kimliklerini istedikleri için cezaevlerine
tıkıldığı şartlarda bu kanun maddesi üzerinde
konuşmak kolay olmasa gerek. Ama ne var ki, seçilecek olan
Cumhurbaşkanı aynı zamanda Kürtlerin de Cumhurbaşkanı
olacağından buna izafeten madde çerçevesinde kısaca
görüşlerimi belirtmek istiyorum.
Öncelikle
belirtmek gerekir ki Cumhurbaşkanının halk tarafından
seçilmesini düzenleyen anayasa değişikliği Anayasaya,
dolayısıyla da parlamenter sisteme aykırıdır.
Cumhurbaşkanı herhangi bir siyasi parti programı olmayan,
partiler üstü, tarafsız bir kişiliktir. İşlevi
itibarıyla da bir kurumdur. Oysaki başkanlı parlamenter sistem
açısından düşünüldüğünde yukarıda açıklanan temel
mantığın sarsıldığı görülür. Çünkü bu
sistemde sadece Parlamentoya girmek için yarışan, bu yarışı
kazandıktan sonra Parlamentodaki çoğunluğu, Hükûmeti kontrol
eden siyasi parti değil, devlet başkanı da bir siyasi programla
seçmen karşısına çıkmak zorundadır. Halk
tarafından tercih edilmek için devlet başkanı da aynen siyasi
partiler gibi seçim meydanlarına inecek, propaganda yapacak, seçmenlere
birtakım vaatlerde bulunacaktır. İşte, başkanlı
parlamenter sistemde esas sorun buradadır.
Değerli
milletvekilleri, eğer devlet başkanı, hükûmet ve parlamento
çoğunluğu aynı dünya görüşüne sahipse büyük ihtimalle bu üç
organ birbirine engel olmayacak, aksine aynı siyasi programı hayata
geçirmek için iş birliği yapacaklarsa ki yapacaklardır- bu
durumda meşruiyet krizi ihtimali oldukça yüksektir. Devlet
başkanının tarafsızlığı büyük ölçüde burada
zedelenecektir, aksi durumda bir yandan tarafsızlık
tartışması yaşanacak, diğer yandan meşruiyet krizine
yol açacak bir kutuplaşmanın zemini de hazırlanmış
olacaktır.
Şöyle
ki: Devlet başkanı ve çoğunluk partisi farklı programlarla
seçmenlerin karşısına çıkacak, iktidara geldiklerinde
yapmayı vaat ettikleri icraatlar farklı dünya görüşlerini de
yansıtacaktır. Yarışan siyasi partiler iktidara
geldiklerinde yasama çoğunluğunu ve hükûmet yetkilerini
programlarıyla yaşamlaştırmak isteyeceklerdir.
Peki
devlet başkanı seçim meydanında verdiği sözleri nasıl
yerine getirecektir? Demin de ifade ettiğimiz gibi, başkanlı
parlamenter sistemde devlet başkanı tarafından seçilen ama
yetkisiz bir devlet başkanıdır. Bu bakımdan
bakıldığında Anayasaya bir aykırılık
vardır.
Tasarının
17nci maddesiyle düzenlenen adaylara yardım konusu,
Cumhurbaşkanlığı seçiminin meşruiyetini ve
Cumhurbaşkanının tarafsızlığını da
bağımsızlığını da ciddi ölçülerde olumsuz
etkileyecektir. Gerçek kişilerden yardım ve bağış
alınması, Cumhurbaşkanı seçilen kişinin kendisine
yakın sermaye gruplarının ya da kişilerinin etkilerinde
kalmasına da neden olmayacak mıdır? Dolayısıyla
Cumhurbaşkanlığı böylelikle
tarafsızlığını da yitirecektir. Bu nedenle
tasarının bu maddesinin değişmesi
kaçınılmazdır.
Önergemizin
kabul edilmesi dileğiyle saygılar sunuyorum, teşekkürler
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
14üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime 18.15e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.32
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 18.20
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----
0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54üncü
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
138
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi,
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm, geçici 1inci madde dâhil olmak üzere 15 ila 24üncü maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci
bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Uğur
Bayraktutan, Artvin Milletvekili.
Buyurun
Sayın Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının ikinci bölümünün tümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce bir şeyi ifade etmek istiyorum. Biraz önce burada çok
değerli bir milletvekili Kürdistan kelimesi kullandı.
Kürdistanı Türkiye Büyük Millet Meclisinde aramaya gerek yok. Sevr
Anlaşmasına bakarsanız, 62nci maddesinde Kürdistan diye bir
terim vardır. Atatürkün Meclisinde, Mustafa Kemalin mabedinde
Kürdistan adını anmanızı
kınadığımı ifade etmek istiyorum. Öncelikle sözlerime
böyle başlıyorum.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Atatürkün de söylemleri var, biliyorsunuz
değil mi?
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum. Ben alt
komisyonda da görev aldım. Alt komisyonda da diğer 4 milletvekili
arkadaşımızla beraber ciddi bir çalışma yaptık.
İktidar partisi grubu, Anayasayı değiştirebilecek,
Anayasada tadilat yapabilecek gerekli sayısal çoğunluğa sahip
olsaydı, inanıyorum ki bunu bir Anayasa maddesiyle
değiştirme yoluna giderdi, yasayla Anayasayı
değiştirmek gibi bir yol içerisini izlemezdi. Ben Komisyonda
yaptığım konuşmalarda da ifade ettim. Dedim ki: Bu bir
siyasal projedir, bir hukuk projesi değildir. Hukuk fakültelerindeki 1inci
sınıftaki öğrencilere bile sorsanız anayasa hukukunun ilk
dersinde şunu öğretirler: Anayasayı ancak bir anayasal
düzenlemeyle değiştirirsiniz, Anayasayı bir yasal düzenlemeyle
değiştirmeniz söz konusu değildir. Olaya siyasal açıdan
baktığımız zaman bu, fazla bizim açımızdan önemli
değildir. Şöyle ki önemli değildir: Cumhurbaşkanlığı
koltuğunda şahıs olarak kimin oturduğu, siyasal açıdan
veya iki yıl Sayın Abdullah Gül oturup arkasından da Sayın
Başbakanı oraya oturtmayı düşünüyorsanız bizim
açımızdan önemli olan o değildir. Bizim açımızdan
önemli olan şudur: Cumhurbaşkanlığı koltuğunda
oturan kişinin, çok değerli o kişilerin cumhuriyetin temel
kazanımlarına, cumhuriyetin değerlerine önem vermeleridir.
Bakın, daha dün, iki gün evvel çok önemli bir futbolcuyu, bir gayrimüslim
büyüğümüzü kaybettik. Onun cenaze töreninde Fenerbahçe Stadında onun
torunu bir kızımız kalktı, dedi ki: Dedemin en büyük
mirası şuydu: Büyükadaya Mustafa Kemal Atatürk geldiğinde onun
elini öpmüştü, onu ölene kadar unutmadı. Bir Çankaya
Köşkündeki Cumhurbaşkanının da en az o gayrimüslim
vatandaşımız kadar Mustafa Kemale saygı
duymasını istiyoruz. Öncelikle onu ifade etmek istiyorum.
Bunun
dışında, mevcut Anayasayla alakalı, burada birçok
milletvekili arkadaşlarım ifade ettiler ama bir kere daha
bunları anlatmak zorundayız. Bunu alt komisyonda anlattık
olmadı, normal komisyonlarda anlattık, ifade etmeye
çalıştık olmadı, şimdi Genel Kurulda da bunları
takdirlerinize sunmak istiyorum.
101inci maddenin ikinci
fıkrasında gayet açık, amir bir hüküm var. Bu amir hüküm ne
diyor? Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır.
Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir. diyor. Bu
yürürlük maddesidir. Eski 101/2nin maddesi değiştirilmiştir ve
şu anda mülga olan bir Anayasa hükmü söz konusudur. Sizin dayanak olarak
kabul etmiş olduğunuz 102nci maddenin son fıkrasında ise
Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin usûl ve esaslar
kanunla düzenlenir. ibaresi yer almaktadır. Saygıdeğer
milletvekilleri, 102nin son fıkrasında yer alan hüküm usul ve
esaslara ilişkindir, tarihle alakalı bir düzenleme söz konusu
değildir. Neden değildir? Çünkü 101inci maddenin ikinci
fıkrasında Anayasa yani kanun koyucu
Cumhurbaşkanlığı görev süresinin 5+5 olduğunu
açıkça ifade etmektedir. Öncelikle bunu ifade etmek istiyorum. Bu
nedenle Anayasayla hüküm altına alınmış bir amir hükmün
102deki gerekçe gösterilerek kanunla düzenlenmesinin hukuken kabul edilmesi mümkün
değildir. Usul ve esaslara ilişkin düzenlemeler ancak şu
olabilir: Seçime ilişkin pusulalar olabilir, oy kullanma olabilir, onun
şekli olabilir, oy pusulalarının düzenlemesine ilişkin
olabilir ki bunları da anlayışla karşılayabiliriz.
Çok değerli milletvekili
arkadaşlarım, hemen arkasından bu 101/2yi ve 102 sonu
desteklemesi anlamında Anayasanın yine 11inci maddesinde hüküm
altına alınmış olan Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer
kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk
kurallarıdır. ibaresi yer almaktadır, bunu sayın yüce
Meclisin takdirlerine sunuyorum. O zaman yürürlükte olan bir 101/2 varken,
Anayasanın da 11inci maddesi buna dayanakken siz bir başka hükmü,
yürürlükten kalkmış bir hükmü gelip de Türkiye Büyük Millet
Meclisinin önüne getirirseniz bunu anlamakta, hele hukukçular olarak anlatmakta
çok büyük zorluk çektiğimizi ifade etmek istiyorum.
6ncı maddesiyle de
alakalı olarak ifade etmek istediğim olay şudur: Hiçbir kimse
veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir yetkiyi kullanamaz
değerli arkadaşlarım. Bunu neden ifade etmek istiyorum?
Şimdi, gelinen noktada eğer 101/2yle alakalı bir düzenleme
yoksa yani beş artı beş varken siz mevcut Cumhurbaşkanı
açısından, 11inci Cumhurbaşkanı açısından yedi
yıllık bir düzenlemeyi önümüze koyarsanız her şeyden önce
Anayasanın 6ncı maddesiyle alakalı bir düzenlemenin ihlal
edildiği kanaatindeyiz. Eğer siz -ki ben ona inanıyorum-
Eğer bizim sayısal çoğunluğumuz Anayasayı tek
başına değiştirecek güce sahip olsaydı biz bunu
Anayasayla getirirdik. diyorsanız ona da diyeceğim bir söz yoktur
ama Biz bunu nasıl olsa yasayla da geçirsek Anayasa Mahkemesi bunu iptal
etmez. diye düşünüyorsanız, Anayasa Mahkemesindeki sayısal
çoğunluğunuza güveniyorsanız ona da bir hukukçu olarak
söyleyeceğim herhangi bir söz yoktur.
Çok değerli
milletvekilleri, burada tabii bunu yapıyorken en önemli noktalardan bir
tanesi usuli kazanılmış haktır, bir usuli
kazanılmış hakkı ileri sürmeye
çalışıyorsunuz. Öyle bir şeye de katılmamız
mümkün değildir. Cumhurbaşkanlığı görevi onursal bir
anayasal görevdir, usuli kazanılmış hakkın olması
mümkün değildir. Anayasanın 104üncü maddesinde Cumhurbaşkanına
Genelkurmay Başkanını atama gibi bir yetkiyi veriyorlar.
Eğer burada bir değişiklik yapıp da Genelkurmay
Başkanı atama yetkisini biz
Sayın Cumhurbaşkanından alırsak
Cumhurbaşkanı Benim usuli kazanılmış bir hakkım
vardır, ben Genelkurmay Başkanını atamaya devam edeyim. mi
diyecektir değerli milletvekilleri?
Bunun
arkasından tabii en önemli noktalardan biri de hukuki güvence
yasağıdır. Kişiler hukuki güvencenin sonuçlarını
bilmek zorundadırlar ama Sayın Cumhurbaşkanı seçilmeden
evvel süreç tamamlanmamış olsa bile o süreci daha önceden biliyordu
yani 31/5/2007 tarihi itibarıyla başlayan süreci, seçilmiş
olduğu tarihte görev süresinin beş yıl olduğunu Sayın
Cumhurbaşkanı biliyordu. Bu da önemli bir algılama olarak
geçmektedir diye düşünüyorum.
Statüde
yapılan değişikliklerin hemen uygulanması gerektiğine
inanıyoruz hukuken. Burada bir statü değişikliği söz
konusudur, bu nedenle bunun derhâl uygulanmasının gerekli
olduğuna inanmak istiyoruz.
Bu
tasarıda 11inci maddede ki adaylık konusunda, kamu görevlilerinin
adaylığı konusunda -diğer milletvekili
arkadaşlarım da söz ettiler- bildiğiniz üzere İçişleri
Bakanına, Ulaştırma Bakanına ve Adalet Bakanına
getirilen çekinceler bile Sayın Başbakandan esirgenmiştir,
istifa gerekçeleri esirgenmiştir. 11inci madde Sayın
Başbakanın adaylığını açıklamaktadır.
13üncü
maddedeki propagandayla ilgili hükümler de bir anlamda bizim dediğimizi
doğrulamaktadır. Propagandayla alakalı hükümlerde TRTye olmayan
bir yetki verilmektedir.
Alt
komisyonda da -Sayın Hocam da bunu çok iyi biliyorlar- biz dedik ki daha
sonraki maddelerde, Cumhurbaşkanı seçiminden sonra bir yargı
makamının, Yüksek Seçim Kurulunun en azından mazbatayı
vermesi gerekirken ne yazık ki Türkiye Büyük Millet Meclisiyle
alakalı bir öngörüde bulunulmuştur, Meclis Başkanının
vermesi gerektiği söylenmiştir. Bütün mutfak
çalışmasını yapan en önemli yargı
kurumlarımızdan bir tanesi olan Yüksek Seçim Kurulu göz ardı
edilmiştir.
14üncü
maddede mali olanaklarla alakalı da bir düzenleme getirilmiştir,
Sayın Kuşoğlu burada biraz önce ayrıntılarıyla
dile getirdi. Öyle bir sistem yarattınız ki parası olmayan
askere gidiyor, parası olan Çankayaya gidiyor. Yani bu düzenlemeyi
anlamak ve halkımıza anlatmakta zorluk çektiğimizi ifade etmek
istiyoruz.
Biraz
önce de ifade ettiğim gibi, en temel argümanlarımızdan bir
tanesi Anayasadaki maddeleri yasayla değiştirme gerçeğidir.
Biraz
önce Sayın Adalet Bakanının yanına da gittim, kendisi dönem
arkadaşımız, sınıf arkadaşımız. Bize
anayasa hukuku derslerinde -Sayın Hocamı tenzih ediyorum- ilk
öğretilen kurallardan bir tanesi anayasal düzenlemelerin yasal
düzenlemeyle olmayacağı gerçeğidir. Sayın Süheyl Hocam da
buradalar. Eğer biz bu konuda Ankara Hukuk Fakültesinin 1inci
sınıfında böyle temel bir hata yapmış olsaydık
Hocam, 2nci sınıfa bizi geçirmezlerdi diye düşünüyorum. O
nedenle çok zorlama bir taleple karşı
karşıyasınız. Anayasanın amir hükümlerinin ihlal
edildiği bir taleple karşı karşıya olduğunuzu
düşünüyorum. Bunun, eski Anayasa Mahkemesi yapısıyla -kendi
düşüncemiz için diyorum- öyle bir açık hukuk ihlalinin iptal
edilebileceğini düşünürdünüz ama biraz önce de ifade ettiğim
gibi, sayısal çoğunluk olarak Anayasa Mahkemesinin bir hukuki karar
vermeyeceği gerçeğine inanarak, bu şekilde davranarak bir karar
ihdası yoluna gidecekseniz bile, biz hâlen hukuka olan
inancımızı sürdürmek istiyoruz. Eğer bu olayda, bu konuda
bir sakatlığa uğrarsanız -yani Anayasa Mahkemesi süreci
muhtemelen gelecektir eğer bu tasarı kanunlaşırsa-
Cumhurbaşkanlığı Seçimi Yasa Tasarısıyla
alakalı bir hukuki boşluğun doğacağına
inanıyoruz. O nedenle, biz iktidar partisi grubunu, muhalefet partisi
milletvekilleri olarak uyarıyoruz: Bu yanlışlıktan bir an
önce dönüp doğru olanı, hukukun gereğini, ne yapılması
gerektiğine olan inancınızı bizimle beraber
sağlamanızı istiyoruz.
Cumhurbaşkanlığı
Kanunu Tasarısı metninin bütününe bu nedenle, bu düşüncelerle
muhalefet ettiğimizi belirtiyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bayraktutan.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Hasip Kaplan,
Şırnak milletvekili.
Buyurun
Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP
GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; grubumuz adına söz aldım, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Demin
Hakkâriden acı bir haber aldık, bir patlama meydana gelmiş,
13ü aşkın yurttaşımız yaralı. Allahtan
yaralılara şifalar diliyorum. Umarız ki, daha ciddi bir durum
ortaya çıkmaz.
Evet,
Meclis tarihin en büyük sorumluluğuyla şu an karşı
karşıya. Yeni bir anayasa yapacağız. Bu yeni anayasa bir
toplumsal sözleşmedir; toplumun bütün farklı kesimlerini, kültürel
çoğulculuğunu, eşit ve özgür yurttaş olmayı, bütün
bunları kapsayan özgürlükçü bir anayasa olmak ve Türkiyede bütün
farklılıkları eşit ve özgür bir yurttaş olarak bir
arada tutmanın çimentosu olmak zorundadır. Bu kadar önemli, önem arz
ettiğimiz bu Anayasayla ilgili tartışmaları yaparken bir cumhurbaşkanı
seçimini konuşuyoruz. Cumhurbaşkanı da devletin
başıdır ve herkesin cumhurbaşkanıdır. Bu ülkede
yaşayan, hangi dinden, dilden, ırktan, gruptan, hangi kesimden olursa
olsun bu ülkenin yurttaşı olan herkesin cumhurbaşkanı
olacak; Türkün de, Kürtün de, Çerkezin de, Lazın da, Arnavutun da,
Pomakın da, yani herkesin ama eşit ve özgür Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
cumhurbaşkanı olacak. Bizi, barışımızı,
toplumsal adalet duygusunu, güvenliğini bu sağlar. Peki, biz
bunları konuşmak istediğimiz zaman bu kürsüde bir yasakla
karşılaşıyoruz, anlamsız, gereksiz. Demin ana
muhalefetten bir arkadaş da geldi, burada konuştu.
Şaşırıyorum tabii. Hani, iktidar partisi Meclis Başkan
Vekili de burada arkadaşlarımızı uyardı. Yani
bazı kavramları bize yasaklatmak istiyorlar; Kürtü bize yasaklatmak
istiyorlar, yaşadığımız coğrafyayı,
Kürdistanı ve bize şunu yapmak istiyorlar: Sanki bu Meclisin
kuruluşunda, kuruluş çimentosunda, cumhuriyetin kuruluşunda,
Meclisin çatısı altında hiç Kürt, Kürdistan, Lazistan,
Laz, Çerkez isimleri telaffuz edilmemiş, tutanaklara girmemiş.
Atatürk, söylemlerinde hiç Kürtlerden, Kürdistandan bahsetmemiş. Ta
Kanunî Sultan Süleymandan gelen mektupları var Fransaya
yazılmış, Kürdistanın, Atatürke kadar gelmiş.
Sayın Vekilimizden önce bu Meclisin bir ilk Meclis Başkanı var;
Atatürk ve Atatürk, söylemlerinin hepsinde Kürt ve Kürdistan kelimesini
kullanmış. Şimdi, siz kalkıyorsunuz, Meclisin ilk
kuruluş Başkanı Atatürkün söylediği sözleri bize
yasaklamaya çalışıyorsunuz, bu kürsüye müdahale ediyorsunuz. Bu
olmaz arkadaşlar, bizim gibi düşünmeyebilirsiniz.
Bakın,
ben çok fazla şey söylemeyeceğim ama bir cumhurbaşkanlığı
makamının tartışmasını yaşıyoruz ve
Türkiyelileşmek zorundayız arkadaşlar, hepimiz Türkiye
Cumhuriyetinin eşit ve özgür vatandaşları olmak zorundayız.
Darbeler oldu, dilleri yasakladık. Daha öncesi köy isimlerini, dağ
isimlerini, ova isimlerini, ırmak isimlerini değiştirdik. Rizede
Gürcüler var. dedik, Gürcüceyi yasakladık, Trakyada başka diller
var. dedik, Trakyada yasakladık. 1950lere gelirken bütün Kürt
köylerinin isimlerini olduğu gibi değiştirdik, Türkçeleştirdik,
anlamsızlaştırdık, tarihimizi, kültürümüzü
değiştirdik, tek tipleştirdik, unutturduk. Asimilasyon budur
işte, şovenizm budur, ırkçılık budur,
başkasını tanımama budur. Bu anlayışı
yıkmak zorundayız. 74 milyonuz arkadaşlar. 74 milyon bütün renklerini
ve seslerini ve bütün güzelliklerini bir çiçek bahçesi gibi
Bir çiçek
bahçesinde nasıl ki rengârenk çiçekler varsa bütün zenginliklerini ve
renklerini barındıran bir Türkiyemiz var. Bu Türkiyenin,
tıpkı bir orkestra gibi her türlü enstrümanın birlikte ahenk
içinde çalacağı bir orkestra şefine ihtiyacı var. Böyle bir
orkestra şefini, bir devlet başkanını, bir devlet
yönetimini özleyen bir toplum var.
Bakın,
Agosa, Taksim Meydanından yürüyen 50 bini aşkın insan bir
Ermeni yurttaşımızın, Ermeni olduğu için, ensesine
sıkılan üç kurşunun hesabını ve adaleti aramak için
yürüyor. Biz hâlâ yasakla uğraşıyoruz, bu kürsüden bize yasaklar geliyor. Bu kürsünün masuniyeti
var arkadaşlar. Yanlış söyleyebiliriz. Bu yanlışlar,
yanlış düşünceler sonunda sandıkta mihenge vuruluyor.
Bakın,
Atatürkün daha El Cezire Komutanına yazdığı Kürdistan
otonom yönetimine
diye başlayan telgrafları var Meclis
Başkanı sıfatıyla. Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gizli celse zabıtları Türkiye İş Bankası
yayınlarından yayınlandı, diyor ki: Ulusların
kendilerini yönetmeleri yetkisi bütün dünyada benimsenmiş bir ilkedir. Biz
de bu ilkeyi benimsiyoruz. Kürtlerin bu döneme kadar yerel yönetime
ilişkin örgütlerini kurmuş ve başkanları ile yetkilerini bu
amaç için bizce kazanılmış olması ve
oyladıklarında kendi kaderlerine gerçekten sahip oldukları Büyük
Millet Meclisinin buyruğunda yaşam istekleri yayınlanmalıdır.
diyor. Yani bu Meclis bir çatıdır. Bu Meclis sadece Türklerin Meclisi
değil arkadaşlar, bu Meclis Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
74 milyon insanın tapusunu taşıyor. İstiklal
Savaşında Kürtler ve Türkler en büyük nüfusa sahip olarak diğer
kardeş halklarla beraber, Çerkezlerle, Gürcülerle, Arnavutlarla birlikte
İstiklal Savaşını vermedi mi? Afyon
Şehitliğinde yalnız Türkler mi yatıyor? Çanakkale
Şehitliğinde yalnız Türkler mi yatıyor? Yapmayın
arkadaşlar! Bizim bu saatte birbirimize bunu bu şekilde yasak
çekmemizin hiçbir anlamı yok.
Bakın
telgraflarına, Atatürk, İnönü söylemlerinde, cumhuriyetin
kuruluşunda, hep bu sözler var. Bu Meclisin ilk tutanakları bunlarla
dolu. Kürdistanda bulunmaktan kıvanç duyuyorum. diyor Mustafa Kemal
Atatürk. Yasaklayacak mısınız ilk Meclis Başkanına
şimdi bunu? Bırakın onu, tutanakların o zamanki dönemine
şöyle biraz baktığınız zaman, bakın 1921, bir
tutanak: Efendim, bizim memleket Kürdistandır ve altı yüz senedir
Kürtler size karşı katiyen zerre kadar bir rûyi muhalefet
göstermemişlerdir. Kardeşlikten dem vuruyor o dönemin
milletvekilleri. Bakın, 1923te, yine o dönemde konuşan milletvekilleri
var. Bu tutanakları bu Meclisin arşivlerinden çıkardık.
Bunu uzaydan, aydan getirmedik, Potamyadan getirmedik, muz cumhuriyetinden de
getirmedik, bu Meclisin tutanakları. Yusuf Ziya ne diyor o dönemlerde?
Evet diyor Arkadaşlar, Kürt vatandaşlar diyor Türklerle tevhidi
mukadderat diyor. Yani sizinle tevhidi mukadderat yaparak, kaderimizi
birleştirerek hata mı ettik arkadaşlar? Hata mı ettik? Bizi
inkâr edersiniz, dilimizi inkâr edersiniz, kültürümüzü inkâr edersiniz,
aslımızı inkâr edersiniz, benliğimizi inkâr edersiniz,
varlığımızı inkâr edersiniz! Bizim gözümüzün içine
baka baka, bizi inkâr edip, bize hakaret edip, aşağılayıp
burada, bu kürsüde rezil etmek mi istiyorsunuz? Bu mudur siyaset, bu mudur bu
ülkeyi yönetmek arkadaşlar? Değil.
Bakın,
o dönemlerde -sadece bu değil- Hakkâri Milletvekili Müfitin sözlerine
bakın; Kürdistan Hükümdarı İdrisi Bitlisî'den
başlıyor, Osmanlı dönemindeki birlikteliği ve
kardeşliği anlatıyor. Bütün tutanaklarda bunu görürsünüz. 1920,
soru önergesi vermiş milletvekilleri, Kürdistanda birtakım
propagandacılar varmış, bununla ilgili bir araştırma
yapalım. diyor.
Kürdistan
neresi Sayın Başkanım? Bu Meclisin tutanaklarını inkâr
mı edeceksiniz bize yasak koyarak? Yapmayın bunu, bunu yapmayın.
Bizi inkâr ederek bu ülkede birliği, beraberliği,
kardeşliği, selameti, barışı, huzuru, demokrasiyi,
kardeşliği sağlayamazsınız. Bu hakaretleri duymaktan
bıktık, her seferinde de bu kürsüde bunu defalarca söylemekten
bıktık.
Peki,
Başbakanınız niye Türkiyeli üst kimliği dedi? Tutanaklar
o kadar çok ki. Hepsini çıkarmıştım, keşke vaktim olsa
da bunların hepsini okusaydım. Bunların hepsi Meclisin
tutanakları, bunların hepsinin içinde Kürt var, Kürdistan var. Bana
nasıl yasak yaparsın Başkanım? Lütfen bu
düşüncelerinizden vazgeçin, vazgeçin ve bu kürsü özgür olsun, bunu sizden
istiyoruz. Lütfen, bir daha bu tartışma yaşanmasın. Nokta
koyuyorum burada.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP
KAPLAN (Devamla) Bu tartışmayı bitirelim arkadaşlar,
özgürce herkes düşüncesini söylesin diyorum, saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Nevzat
Korkmaz, Isparta Milletvekili.
Buyurun
Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, biliyorsunuz, bu tasarı 23üncü Dönemde de gündeme geldi.
Yenilik yapıyoruz, Cumhurbaşkanını artık halka
seçtiriyoruz. sözleriyle müzakerelere başlandı. Müzakereler
ilerledikçe bu işin bu kadar kolay olmadığı, parlamenter
sistemin özüyle bağdaşmadığı ortaya çıktı.
Biliyorsunuz,
cumhurbaşkanının Anayasamızda resen yaptığı
işlemler aleyhine Anayasa Mahkemesine ve yargı mercilerine
başvurulamaz. Tek başına yaptığı işlemler
haricindeki bütün kararlarda -ki bunlar Başbakan ve ilgili bakan
tarafından imzalanır- yargı önünde Başbakan ve ilgili bakan
sorumludur.
Anayasal
sistemimizde cumhurbaşkanı, parlamenter sistemlerde
rastlanılmayacak kadar önemli görev ve yetkileri haizdir. Bu denli
yetkileri olan cumhurbaşkanının Hükûmet ile arasında bugüne
kadar sistemi sarsan bir uyumsuzluğu ortaya çıkmamışsa
bunun sebebi Hükûmetin siyasi gücünü temin eden halkın oylarıyla
seçilmiş olmasıdır. Zaman zaman yaşanan
tartışmalar, Hükûmetin halkın oyuyla göreve geldiğini
hatırlatmasıyla son bulmuştur.
Başından
beri yarınlarda yaşanılacak sıkıntıyı AKPye
hatırlatıyoruz, bugün de aynı şeyi söylüyoruz: Cumhurbaşkanın
halk tarafından seçiliyor olması Hükûmetin meşru otoritesini cumhurbaşkanı
karşısında zayıflatacaktır. İki turlu
yapılacak bir seçimde kuvvetle muhtemeldir ki cumhurbaşkanı
hükûmet eden partiden daha fazla oy alacaktır. Dün Sayın
Özal-Akbulut, yine Sayın Demirel-Sayın Çiller arasında, hatta
Sayın Gül-Sayın Erdoğan arasında yaşanan uyumsuzluklar
emin olun yarın çok daha şiddetli bir biçimde yaşanacaktır.
Aynı siyasi çizgiden gelseler bile fiilen iki başlı bir yürütme
ortaya çıkacaktır ve bu da sistem krizine sebep olacaktır. Bunun
adına artık ne parlamenter sistem ne de başkanlık sistemi
diyebiliriz. Olsa olsa, artık dünyada örneği görülmeyen ucube bir cumhurbaşkanlığı
sisteminden bahsedebiliriz. Parlamenter sistemimizde böyle bir çift
başlılık düşünülmediği için bu kargaşayı
ortadan kaldıracak mekanizmalar da öngörülmemiştir. Bu anayasal sapma,
ülkemizde rejim ve sistem kavgasına yol açabilecek, ülkemiz birliğine
zarar verebilecek, hükûmetçiler ve cumhurbaşkanı taraftarları
gibi kutuplaşmaları ortaya çıkaracaktır. Bu gerginlik,
yönetim ve insan ilişkileri alanında başka sonuçlar da ortaya
çıkaracaktır. Bürokraside ve yargıda seçim sonrasında
birtakım hesaplaşmalar, tasfiyeler ya da vicdani olmayan terfi ve
taltiflere geçit verecektir.
Görüyoruz
ki değerli AKP milletvekilleri, kafanızdan 367 meselesini bir türlü
atamadınız. Nasıl bir karabasan görmüş iseniz bu müzakerede
ve her konuyu dönüp dolaşıp 367 meselesine getiriyorsunuz, orada
takıldınız kaldınız. Bu da tasarının
tepkisel bir tasarı olduğu sözümüzü haklı çıkarıyor.
Artık bu travmayı atlatın, sağduyuya ve aklıselime yol
verin. Hukukta tepkisel düşüncelere işlerlik kazandırmak
doğru değildir çünkü etki tepkiyi, tepki de başka yeni tepkileri
doğurur. Siyasetin temel fonksiyonu, ortak aklı harekete geçirmek
olmalıdır.
Yapılması
gereken basit, söylediğimiz riskleri ortadan kaldırmak için, ya cumhurbaşkanının
seçim yönteminde eski hâle geri dönülmeli ya da Anayasanın 104üncü
maddesindeki cumhurbaşkanının görev ve yetkilerinde parlamenter
sistemin özüne uygun sınırlamalara gidilmelidir.
Cumhurbaşkanı sorumsuz olduğu için yetkisiz olmalıdır.
Çözüm budur.
AKP,
bu büyük sorunu görüp tedbir almak yerine, ülkemizin tek meselesi sanki
Cumhurbaşkanının görev süresiymiş gibi basite indirgeme,
ufuktaki rejim tehlikesini perdeleme gibi bir yol izliyor.
Değerli
milletvekilleri, tasarı görüşülmeye başladığı
andan itibaren -birçok konuşmacı da bahsetti- anayasalar ancak
anayasa değişikliğini içeren kanun teklifiyle yapılır.
Anayasaların koyduğu genel çerçeveye istisna teşkil eden
düzenlemeler de öyle. Aksi takdirde Anayasamızın son bölümünde yer
alan geçici hükümlere ne gerek vardı? Anayasa çıktıktan sonra
bir kanunla intikal hükümleri getirerek yaptırabilirdiniz. Bunun
birazcık anayasa hukuku bilgisi olanlarca tartışması bile
abesle iştigal.
Anayasa
değişiklikleri için hükûmet bir tasarı hazırlayamaz.
Biliyorsunuz, Anayasamıza göre, ancak milletvekillerinin üçte 1i anayasa
değişikliğini teklif edebilir. Bu nitelikteki tekliflerin Genel
Kurulda görüşülme usulleri de farklıdır. Anayasanın genel
hükümlerine istisna getiren bir düzenlemeyi hükûmet tasarısıyla
yapmak, Anayasayı ve kanunları arkadan dolaşmak değil de
nedir? Anayasaları bir anayasa değişikliğiyle
değiştirirken Anayasanın cumhurbaşkanının görev
süresi ve kaç dönem seçilebileceğini düzenleyen ve genel çerçevesini çizen
bir hükmü Ama şunlar için uygulanmaz. diyerek bir kanun
tasarısıyla değiştirmeye çalışıyorsunuz. Bu
açıkça Anayasaya aykırı bir kanun çıkarmaya yeltenmektir.
Sayın Bozdağ Komisyon görüşmelerinde Bunu yapabiliriz, Anayasada
bir boşluk varsa bunu kanunla düzenleyebiliriz. dedi. Bu bir hukukçu
görüşü olamaz, olsa olsa hukuku siyasetin ve çoğunluğun emrine
sokan bir dayatmacı zihniyetin ifadesi olabilir ve bunu yapmayı
kendisine hak gören bu zihniyet daha başka neleri yapmaz, hangi demokratik
hukuk devletinin kabullerini çiğnemez varın siz düşünün.
Efendim,
burada bir belirsizlik vardı, düzeltiyoruz. diyorlar. İyi de bu
belirsizlik akşamdan sabaha oluşmadı ki yıllardır
vardı, 2007den beri vardı.
Değerli
milletvekilleri sizlerle paylaşmak istediğim bir husus var. Hem
milletin bu hususu görmesi hem de kayıtlara geçmesi için dillendirmek
istedim. AKP hükûmetlerinde Başbakanlık, Başbakan
Yardımcılığı, Dışişleri
Bakanlığı yapmış ve bugün de
Cumhurbaşkanlığı makamında bulunan Sayın Abdullah
Gül, başta Başbakan olmak üzere AKP sözcülerince yapılan
konuşmalarda Abdullah Bey Kardeşimiz seslenişine muhatap oldu,
sonra bu hitap Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın
Cumhurbaşkanına çevrildi, sonra Cumhurbaşkanı oldu ve en
sonunda da 11 no.lu Cumhurbaşkanından bahseder oldular. Allah hiç
kimseyi bugününden daha geriye düşürmesin. Galiba vefa İstanbulda
bir semt imiş bazılarına göre!
Bütün
masum pozlarınızı yüzünüze takıp da Efendim, Anayasa yedi
yıl diyordu 11 no.lu Cumhurbaşkanı seçildiğinde nasıl
beş yıla indiririz. filan da demeyin. İşinize
geldiğinde Anayasadaki boşlukları kanunla doldurabiliriz.
diyorsunuz yahut Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev sürelerinin
sınırı olan yaş haddini kaldırıp buna göre
seçilmiş insanların sürelerini on iki yıla indiriyorsunuz;
mahkemeler devam ederken ceza müeyyidelerini hafifletiyor,
kaldırıyor, yandaşlarınızı hâkimin elinden
alıyorsunuz
Daha devam edelim mi? Bu düzenlemenin kısaca izahı
şudur değerli AKP milletvekilleri: Sayın Erdoğan Köşke
çıkmaya karar vermiştir, elbette yeterli nitelikleri haiz her Türk
vatandaşı gibi onun da köşke çıkma düşüncesi
haklı bir düşüncedir, aday olabilir ancak Çankayadaki, sizin
tabirinizle, 11 no.lu Cumhurbaşkanının önünde engel
yaratmaması lazımdır, sizin düşüncenize göre.
Açıkçası, Köşke giden yollarda dikenlerin olmaması
lazımdır. Sayın Cumhurbaşkanının aday olarak
çıkıp Sayın Erdoğanın ayaklarına batabilecek diken olma ihtimali
vardır, öyleyse aday yapılmamalıdır.
Bu işi zihninde
çözememiş insanlarımıza herhâlde şu şekilde anlatmak
daha kolay olacaktır: Değerli vatandaşlarımız,
hepinizin bildiği bir pop müzik sanatçımız var, Sevgili Tarkan,
Tarkanın da bir eseri var: Gül döktüm yollarına. diyor. Bunun
gibi, gülün yaprakları hem de bu soğuk kış gününde bir bir
kopartılıp Erdoğanın ayaklarının altındaki
yollarına dikenler batmasın diye dökülüyor. E, ne yapalım
Sayın Cumhurbaşkanı? Kendi emek ve alın terinizle
kurduğunuz parti, AKP Bu iş buraya kadar. deyip 12 no.lu
Cumhurbaşkanı için kollarını
sıvamıştır. İki sene sonra seçilecek 12 no.lu
Cumhurbaşkanı için AKP Grubu da Recebim, Recebim. deyip gemilerde
talim yapmaya başlamıştır! Herkesin bir hesabı var,
Allahın da bir hesabı var.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Meclisin mehabetine, ciddiyetine
yakışmıyor, lütfen!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) - Hayırlı olsun diyor, Sayın Gülün aday
olamaması üzerine kurgulanmış bu şahsi düzenlemeyi Türk
milletinin takdirine arz ediyor, kıymetli heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Bölüm üzerinde
şahsı adına söz isteyen Yahya Akman, Şanlıurfa
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Akman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YAHYA AKMAN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 138 sıra sayılı Cumhurbaşkanı seçimi
kanununun ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bendeniz 3 defa bu Parlamento çatısı altında cumhurbaşkanlığı
seçimini başından sonuna kadar yaşamış ama 2 defa cumhurbaşkanı
seçebilme imkânına kavuşmuş bir arkadaşınız
olarak, hasbelkader Sayın Demirelin görev süresinin uzatılması
tarihinde konuşulan 5+5lerden Sayın Sezerin seçimine kadar, 367
garabetinden Sayın Abdullah Gülün Cumhurbaşkanı seçilmesine
kadarki bütün süreçleri canlı olarak, bizatihi komisyonlarda ve Genel
Kurulda yaşamış olan bir arkadaşınızım. O
hikâyenin tamamını veya bir kısmını dahi bu
süre içerisinde ifade etme imkânına sahip değilim. Yalnız
şunu söylemem lazım: Bugün değiştirmiş olduğumuz
Anayasanın uyum kanunu niteliğindeki teknik bir düzenlemeyi gündeme
getirmiş bulunmaktayız Hükûmetimizin tasarısı olarak ve bu
da hiçbir milletvekili arkadaşımızın itiraz
edemeyeceği bir gereklilik.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Bunu kanunla düzeltemezsiniz.
YAHYA
AKMAN (Devamla) Tartışma konusu olan belki geçici maddeyle ilgili
bir konu, onu da şöyle yorumlamak gerekiyor herhâlde: Yani mevcut
Cumhurbaşkanımız kendi görev süresiyle ilgili bir tasarrufta
bulunamayacağına göre, görevi sadece seçimlerin düzenli bir
şekilde işlemesi, gerçekleşmesi olan Yüksek Seçim Kurulunun da
bu konuda bir kararının beklenmesi doğru olmayacağına
göre, olsa olsa bu çatı altında bu işin düzenlenmesi gerekir
idi. Doğru bir şekilde, bir geçici madde ile bu konuyla ilgili de bir
çözüm bulunmuş oldu.
Tabii,
arkadaşlarımız çok farklı konulara değindiler. Belki
bu vesileyle Cumhurbaşkanlığının bugün
kullanmış olduğu yetkilerin, yani 1982 Anayasası
çerçevesinde kullanmış olduğu yetkilerin parlamenter sistem için
biraz fazla olduğunu ifade eden arkadaşlar oldu. Şahsen ben de
bu kanaatte olan arkadaşlarınızdan birisiyim. Doğrusu, bana
göre, Hocamızın da daha önce ilim adamı olarak yıllardır
gündeme getirmiş olduğu gibi, Türkiye için başkanlık
sisteminin doğru bir sistem olduğuna inanlardanım. Yani ya
başkanlık sistemini kabul edeceğiz ya bugünkü mevcut
Anayasayı elden geçirip cumhurbaşkanının gerçekten
parlamenter sistemlerdeki cumhurbaşkanı gibi daha sembolik nitelikte
bir makam olmasını temin ve tesis edeceğiz. Bana göre
doğrusu budur.
Konuyla
ilgili olarak da, malumunuz olduğu üzere, Sayın Meclis
Başkanımızın başkanlığında bir
Uzlaşma Komisyonu kurulmuş durumda. Benim de takdir ettiğim
üzere, şu güne kadar hakikaten çok faydalı çalışmalar
yapıyorlar, yani Türkiyedeki bütün katmanları şahıs
bazında, örgütlü toplum bazında, yani bu konuyla ilgili söz
söyleyebilecek herkese kapısı açık olan bir sistemle anayasa
hazırlık çalışmaları devam ediyor. İnşallah,
bu çalışmalar çerçevesinde cumhurbaşkanlığının
görev ve yetkileriyle ilgili konu da tekrar ele alınır ve benim, yine
ifade ediyorum, temennim olarak dediğim gibi, başkanlık
sistemine geçilir, Parlamento da -diğer örneklerinde olduğu gibi,
Amerika, Fransa veya Rusyadaki örneğinde olduğu gibi- sadece yasama
faaliyetlerine bakan bir fonksiyonu icra eder.
Ben, bu vesileyle,
inşallah 2014 senesinde halkımızın seçeceği yeni cumhurbaşkanının
memleketimiz için, milletimiz için hayırlara vesile olmasını
diliyorum ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akman.
Şahsı
adına söz isteyen Ayşe Türkmenoğlu, Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın
Türkmenoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYŞE
TÜRKMENOĞLU (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 138 sıra sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi
Kanunu Tasarısının ikinci bölümü üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
Başkan, sayın milletvekilleri; 31/5/2007 tarihinde kabul edilen ve
16/6/2007 tarih ve 26554 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, cumhurbaşkanının
seçimi ve görev süresi konularında önemli değişiklikler
getirmiştir.
2007 yılında
genel seçimlerden önce, cumhurbaşkanlığı seçimi süreci
yaşanmış maalesef Parlamento cumhurbaşkanı
seçememiştir çünkü cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili Anayasa
Mahkemesinin bir 367 kararı var. Bu, hepimiz için tarihî bir karar, milat
oldu belki de bu sürecin yaşanmasında. 367 garabetiyle amaç ise,
Meclisi belki kilitlemek, Meclisin cumhurbaşkanlığı
seçimini engellemek, belki de bu vesileyle Türkiyede bir kriz ortamı
yaratmaktı.
Hepimiz biliyoruz ki
Meclis tarafından 12 Eylül dönemi
öncesinde de cumhurbaşkanı seçilememişti. Ben burada şunu
da belirtmek istiyorum: O dönemlerde çocuktuk, hatırlıyorum,
televizyonları izlediğimizde her gün Meclis bugün de toplandı
Cumhurbaşkanını seçemedi, Meclis bugün... Aylarca bu süreç
devam etti. Böyle bir süreç herhâlde Türkiyede yine aranıyordu, böyle bir
özlem vardı diye düşünüyorum. Belki de bu 367 diretmesi buna
duyulan bir özlemdi. Öyle düşünüyorum ki belki de seçimle
halkımızın tercihiyle iktidara gelemeyen güçlerin bu şekilde
bir manevrası vardı. Bizler Türkiye'nin geleceği için,
Parlamentonun geleceği için düzgün kararlar alabilmeliydik. Türkiyede cumhurbaşkanlığı
seçimi kriz olarak yaşanmamalıydı. Türkiyenin bu tip krizlerle
kaybedecek zamanı yok. Dolayısıyla cumhurbaşkanı
seçilmesiyle ilgili değişikliklerin yapılması zaruret
hâline gelmişti.
Geçen
haftadan bu yana Anayasa Komisyonunda da bazı tartışmalar var,
dünden beri Mecliste de bu tartışmalar var. Ben de hayretle
izliyorum, şöyle, onu söylemek istiyorum: Cumhurbaşkanının
nasıl halk tarafından seçileceği, bunun doğru
olmadığı -ki dört buçuk yıl önceki bir referandum şu
anda yine önümüze getiriliyor- bunun yanlış olduğu belirtiliyor.
Halk zaten kararının verdi, artık 12nci
Cumhurbaşkanını halk seçecek.
Buradaki
bir eleştiri konusu da cumhurbaşkanının sorumluluğu
yok, dolayısıyla halk seçerse nasıl olacak? Ben de tekrar bir
geriye döndüm, bize hukuk fakültesinde okutulan 82 Anayasasına göre de
zaten cumhurbaşkanının sorumluluğu yoktu 105inci maddeye
göre.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) O zaman Meclis seçiyordu, halk seçmiyordu.
AYŞE
TÜRKMENOĞLU (Devamla) Dolayısıyla burada, Meclisteki irade de
zaten halk tarafından oluşturulmuş bir irade sonuçta. Halk
direkt kendisi seçecek efendim.
Bir
taraftan da şu var: Ben bunu geçen haftadan beri izliyorum, bu sabah da
yine Komisyondaki tartışmalarda vardı -Her ne kadar Komisyon
gündemimizde İç Tüzük değişikliği olsa da dönüp
dolaşıp bu konuya geliniyor nedense- şöyle söylendi: Sizler
işte, şu anki Cumhurbaşkanının görev süresini yedi
yıl yapıyorsunuz, Sayın Başbakana yol açmak için
yapıyorsunuz, olmaz. gibilerinden çeşitli gerekçeler vardı. Ben
de şunu anlamıyorum: Cumhurbaşkanlığına seçilme
yeterliliğine sahip olan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
Anayasanın şartlarını yerine getirmek kaydıyla cumhurbaşkanlığına
aday gösterilebilir. O noktada, bizlerin şimdiden cumhurbaşkanlığı
seçimi noktasındaki halkın iradesine ipotek koymamız ya da
Şu kişi seçilecek. ya da Bu kişi seçilecek. diye söylememiz
ne kadar doğru, peşinen ne kadar doğru, gerçekten
anlamıyorum. Ben bunu da bir dip not olarak söylemek istiyorum.
Bizler
cumhurbaşkanlığı seçimi süreciyle ilgili biliyorsunuz Halk
tarafından seçilecek şeklinde düzenlemeyi 2007de
yapmıştık, referandumu. Biraz önce konuşmaları izlerken
muhalefetten ismini hatırlayamayacağım bir milletvekili
arkadaşımız dedi ki: Gidin, bir seçmenlerinize sorun. Halka siz
bu şekilde anlatmadınız, cumhurbaşkanlığı
seçimi sürecini de bu şekilde anlatmadınız.
Ben
çok net hatırlıyorum -o dönem de bizler milletvekiliydik- 2007
seçimlerinden hemen sonra, ağustos ayı içinde sanırım
Cumhurbaşkanını seçmiştik, sonrasında da bizler
referandum çalışmaları yaptık ve referandumda şunu
söyledik: Zaten 11inci Cumhurbaşkanını seçmiştik, 12nci
Cumhurbaşkanının bundan sonra Meclis tarafından değil halk
tarafından seçileceği ve 5+5 şeklinde olacağını
biz halkımıza anlattık. Bizler halkımıza zaten bunu
anlattık ve bu şekilde halk buna onay verdi. Sizler
anlatmadıysanız o sizin sorununuz, biz halkımıza bunu yeterince,
düzgün bir şekilde anlattık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
EMRE
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Böyle bir şey denilmez! Böyle bir şey yok.
AYŞE
TÜRKMENOĞLU (Devamla) Tasarının ikinci bölümünde,
Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde aday gösterilmede
adaylarda aranacak özellikler, adaylar hakkında yapılacak inceleme,
kamu görevlilerinin adaylığı, propaganda ve adaylara
yapılacak yardımlar hükme bağlanmaktadır.
Efendim,
daha anlatacak çok şey var ama, ben, inşallah, bu yeni çıkacak
düzenleme yasasının, uyum yasasının, Anayasaya uyum
yasasının hayırlı olmasını diliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın
Işık, Sayın Halaçoğlu, Sayın Yılmaz, Sayın
Yeniçeri ve Sayın Durmaz sisteme girmişlerdir.
Sayın
Işık, buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, bu kanun tasarısıyla mevcut Cumhurbaşkanına aziz
Türk milletinin 2007 yılında yapılan referandumla vermiş
olduğu 5+5 hakkını gasbetmenizin sebebi nedir? Yani yedi
yıllık süreyi, artı üç yıl daha görev yapma hakkına
sahip olan Cumhurbaşkanına reva görüyor musunuz? Bunun sebebi nedir?
Halkın oylarıyla kabul edilmiş bir Anayasa maddesini kanunla
değiştirmek hangi demokratik başka bir ülkede daha vardır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Halaçoğlu, buyurun.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ediyorum Başkan.
Sayın
Bakan, madde 177: Bu Anayasa, halkoylaması sonucu kabul edilip Resmî
Gazetede yayımlanması ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası olur ve
aşağıda gösterilen istisnalar ile bu istisnaların
yürürlüğe girmesine ait hükümler dışında bütünüyle
yürürlüğe girer.
Bir
yasa çıktığı zaman önceki yasaya atıfta bulunmuyorsa,
o yasa, yani çıkan yasa diğerinin yerine geçer ve uygulanır.
Burada da istisnalarda Cumhurbaşkanlığının beş
yıl olmasıyla ilgili veya yedi yıl olmasıyla ilgili
herhangi bir değişiklik söz konusu olmadığına göre
nasıl Anayasayı siz bir kanunla değiştirmeye
kalkışıyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Bakan, Sayın Cumhurbaşkanının
görev süresinin beş yıl olduğunu düzenleyen Anayasa amir hükmüne
rağmen, bu tasarıyla yedi yıla çıkararak görev süresinin
sonunda tekrar aday olabilmesini engellemenizin sebebi nedir? Bu düzenleme
ileri demokrasi anlayışınızın bir göstergesi olarak
değerlendirilebilir mi?
Yine,
bu tasarıyla Cumhurbaşkanı adaylarının
kampanyalarında gerçek kişilerden bağış ve yardım
kabul edilmesi Amerikanvari bir yöntemdir. Bu, Cumhurbaşkanının
tarafsızlığına gölge düşürmez mi?
Genel
seçimlerde gördüğümüz gibi, buzdolabı, televizyon, kömür, koli
yardımlarının Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde
oluşmasını da engelleyebilecek misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yeniçeri
Sayın
Durmaz
SADİR
DURMAZ (Yozgat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, Sayın Cumhurbaşkanının görev süresinin bu kanun
tasarısıyla yedi yıla çıkarılmasını,
Anayasanın amir hükmüne rağmen, doğru buluyor musunuz? Bu
uygulamayla yüce Meclise Anayasa suçu işletmiş olmuyor musunuz?
Başkanlık
sistemini düşünüyor musunuz?
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Kuşoğlu
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben,
dün Sayın Adalet Bakanına sormuştum, bir cevap verdi, daha sonra
tekrar sordum ama bugün Sayın Bakana ileteyim o soruyu.
Tutuklu
milletvekilleriyle ilgili olarak Seçilmelerinde, aday olmalarında,
Cumhurbaşkanı adayı olmalarında bir mahsur yoktur, kampanya
yürütmeleri de yargıçların takdirine bağlıdır.
demişti. Peki, seçilmeleri hâlinde
-ki, biz, şu anda bir kanun hazırlığı yapıyoruz,
bütün alternatifleri değerlendirmek durumundayız- en az yüzde 51,
ortalama yüzde 60 oy alacak. Yine yargıçların takdirinde mi
olacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kuşoğlu.
Sayın
Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, bu şu anda görüşmekte olduğumuz kanunla Anayasayı
değiştiriyorsunuz. Bundan sonra da kanunları tüzüklerle,
genelgelerle, Bakanlar Kurulu kararıyla değiştirmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, buyurun.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekillerine pozitif katkıları için, yorumları için,
soruları için teşekkür ediyorum.
Şimdi,
herhâlde bazı eleştirileri getiren sayın milletvekillerimize
takvimi hatırlatmakta yarar görüyorum. Çünkü Anayasanın
değiştiğini bu kanunla iddia ediyorlar. Anayasa
değişmiyor. Anayasa sadece uyumlu hâle getiriliyor.
Aslında
yaşadığımız bu tartışmanın ana sebebi,
Türkiyede Anayasayı tanımayan zihniyetlerin Meclisin Cumhurbaşkanı
seçmesini engellemek için demokrasiye yaptığı darbelerdir.
Çünkü
ATİLLA
KART (Konya) Harikalar yaratıyorsun Sayın Bakan!
OKTAY
VURAL (İzmir) Ne demek uyumlu hâle getirmek Sayın Bakan?
ATİLLA
KART (Konya) Anayasayı da uyumlu hâle getir!
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Anlatacağım sayın milletvekilleri, anlatacağım.
Bakın,
biz 10uncu Cumhurbaşkanımızın görev süresi devam ederken
bir sonraki Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi için
burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerekli çalışmaları
yaptık. Ama maalesef o zaman, 10 Mayısta kabul edilen Kanun 25
Mayısta Meclise geri gönderildi. 31 Mayıs tarihinde o Kanun aynen
kabul edildi ve 16 Haziran tarihinde Resmî Gazetede yayımlandı. 22
Temmuzda Türkiye seçime gidiyordu. Bu arada seçim kararı çok önceden
alınmıştı ve seçime gidildikten sonra yeni seçilen Meclis,
28 Ağustos 2007 tarihinde Anayasanın o günkü yürürlükte bulunan
hükümleri uyarınca bugünkü Cumhurbaşkanımızı seçti.
Arkadaşlar,
ben de bir milletvekili olarak, içinizde o gün oy kullanan diğer
milletvekilleri gibi Sayın Abdullah Gülün
Cumhurbaşkanlığı adaylığına oy verirken, bu
ülkenin yedi yıl boyunca Cumhurbaşkanlığı görevinde
bulunması için oyumu verdim. O günden sonra, ondan aylar sonra, 21 Ekim
2007 tarihinde halkımızın yüzde 69unun onayıyla
değişen Anayasa maddesi Abdullah Gülden sonraki
cumhurbaşkanının, bir sonraki cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesi için oy kullandı.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Nerede yazıyor?
EMRE
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Başta niye yazmadınız?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Geçici madde koysaydınız!
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Öyle, öyle,
doğru söylüyor, Sayın Bakan doğru söylüyor.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Anlatacağım, bitireyim, müsaade edin. Ben sizin
sorularınızı dinledim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Demek Anayasaya uyumlu hâle getiriyorsunuz!
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Bakın, Cumhurbaşkanı, tarihimizde, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin seçtiği her Cumhurbaşkanı yedi yıl görev
yapmıştır. Kimileri, Mecliste yaşanan bazı
sıkıntılardan dolayı, yedi yıldan biraz daha fazla bile
yapmak zorunda kalmıştır ama Cumhurbaşkanı seçiminin
öne çekilme örneği hiçbir zaman yoktur. Cumhurbaşkanı,
seçildiği gün, yedi yıllığına seçilmiştir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Seçilmiyor ki zaten! Kanun ondan önce çıktı.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Halk tarafından seçilecek olan, direkt halk tarafından seçilecek olan
bir Cumhurbaşkanı beş yıllığına seçilir.
Eğer halk ondan memnun kalır, o da ikinci bir dönem aday olursa,
ikinci bir beş yıllığına seçilebilir ama Meclis
tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanının süresini
kısaltmaya kalkmak, yedi yıldan beş yıla indirmeye kalkmak
hiçbirimizin hakkı değil çünkü kendisi, o hakkı, seçildiği
günde kazanmıştır.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sen indirdin ya! 31 Mayısta indirdiğin zaman ne
yaptın? 31 Mayısta indirdiğin zaman o kararı
almıştın sen!
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Şimdi, dediler ki: Bu, sizin ileri demokrasinizin bir yansıması
mı? Evet, çünkü biz milletin, artık, kendi
Cumhurbaşkanını seçmesini arzu ediyoruz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) - Milletin oyunu da
gasbetmeye kalkıyorsun Sayın Bakan!
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Milletin seçeceği Cumhurbaşkanı 5+5 koşullarında görev
yapacaktır.
OKTAY
VURAL (İzmir) Niye seçmiyorsun o zaman? Niye iki yıl erteleniyor? Niye
kaçıyorsunuz ya?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Kaçılan bir şey yok Oktay Bey!
OKTAY
VURAL (İzmir) İki yıl önce yapıyordunuz!
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Biz, burada aldığımız kararın arkasındayız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Bakanım, siz Genel Kurula hitap
edin, Genel Kurula.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Ben, burada yedi yıllığına Cumhurbaşkanını
seçmiş bir milletvekili olarak
OKTAY
VURAL (İzmir) Niye bu kadar korkuyorsunuz?
BAŞKAN
Müsaade edin sayın milletvekilleri, Sayın Bakan cevap veriyor.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
oyumun arkasındayım, irademin arkasındayım.
OKTAY
VURAL (İzmir)- Anayasa Mahkemesine mi başvuracak
Cumhurbaşkanı?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Siz, milletin iradesine eğer saygı göstermek istemiyorsanız
EMRE
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Siz göstermiyorsunuz!
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
onun hesabını da millete
OKTAY
VURAL (İzmir) - Göstermeyen sizsiniz!
ALİM
IŞIK (Kütahya) Halkın iradesi beş yıl dedi.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
geçmişte olduğu gibi, yine
sandıklarda verirsiniz. Milletin vicdanında yargılanıp
müebbet muhalefete mahkûm olmuş olanların milletin iradesini
kabullenmesinin zor olduğunun farkındayım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) Sen, o muhalefet dediğinin kapısında çok
dolaştın!
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Şimdi, bu maddi yardımlarla
ilgili gelen soruya da, bu, dünyanın her yerinde olan bir şeydir.
Bir
milletvekilimiz Başkanlık sistemini düşünüyor musunuz? diye
sordu. Ümit ederim ki bu Meclisteki her milletvekilimiz, hem parlamenter
sistemi hem başkanlık sistemini her daim düşünüyordur, her daim
ülkemiz için hangisi daha yararlı olur, bunları kafasında
tartışıyordur ve bu konular bu Mecliste gündeme geldiği
zaman da o düşüncelerini bizimle paylaşır. Şu anda biz bir
sistem değişikliğiyle ilgili tartışma içerisinde
değiliz ama Başkanlık sistemini uygulayan ülkelere
bakıyoruz, parlamenter sistemi uygulayan ülkelere bakıyoruz,
oralardaki artıları, eksileri devamlı değerlendiriyoruz,
biz milletimizin ihtiyaçları çerçevesinde her daim bunları
düşünüyoruz, düşünmeye de devam edeceğiz, çünkü bu millet her
şeyin en güzeline, en iyisine layık.
Ben
sayın milletvekillerimizin sorularına teşekkür ediyorum. Tekrar
ediyorum, burada tarihleri hatırlamakta fayda var, hatırlatmak için
bir kez daha söylüyorum. Anayasa değişikliği Sayın
Cumhurbaşkanının seçilmesinden aylar sonra, 21 Ekim tarihinde
halkımızın büyük desteğiyle, yüzde 69 oy oranıyla
gerçekleşmiştir ama Sayın Cumhurbaşkanı 28
Ağustosta zaten seçilmişti. Meclis tarafından seçilen her
cumhurbaşkanı gibi onun da yedi yıl görev yapma
hakkıdır, o hakkı elinden almak, gasbetmek hiç kimsenin haddi
değildir.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
OKTAY
VURAL (İzmir) 2 defa seçilme hakkı veriyoruz. Niye alıyorsunuz
onu?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) - Bir daha seçilsin, on sene yapsın.
ATİLLA
KART (Konya) - Sayın Bakan, kamu yönetiminde hak olmaz, görev olur, görev.
Hakla görevi karıştırma Sayın Bakan. Temel kavramları
karıştırıyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Sakık, buyurun.
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben
de Sayın Bakana çok dostça bir soru sormak istiyorum. Yani yedi yıl
hakkı diyor ama 7+5 neden hakkı olmasın? Bir taraftan özgürlüklerden
bahsediyoruz, bir taraftan da Cumhurbaşkanının bu demokratik
hakkını elinden alıyoruz. Ben çok dostça bir soru soruyorum.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Ben
de çok dostça cevap vermek istiyorum.
SIRRI
SAKIK (Muş) Bitireyim, bitireyim.
Halkın
oyundan bahsettik, referandumdan bahsettik. Halk bu konuda tercihini ortaya
koydu. Yani şimdi, aslında yapılan bu değişiklik
halkın iradesini yok hükmünde sayan bir yasal düzenlemedir, Anayasayla da
bağdaşmadığını siz de biliyorsunuz, biz de
biliyoruz. Yani hukukçu değiliz ama az çok herkes hukuktan bu ülkede bir
miktar pay almışsa bunun hukuka uygun olmadığını
da hepimiz biliyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Halaçoğlu
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Başkan.
Ben
sorumun cevabını alamadım Sayın Bakan. Ben şunu
söylüyorum: Bir yasa çıktığı zaman diğer, önceki
yasaya atıfta bulunmuyorsa ve onunla ilgili hükümleri ortadan
kaldırmasıyla ilgili ek bir madde konmamışsa son çıkan
yasa geçerlidir ve tümüyle önceki yasayı ortadan kaldırır.
Anayasada da aynı şey. 177nci maddede
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası olur
diyor ve istisnaları sayıyor, istisnalar
içerisinde Cumhurbaşkanlığının yedi yıl veya
beş yılla ilgili, daha doğrusu önceki Anayasadaki yedi yılla
ilgili bir hükmü bulunmadığına göre, bunu
değiştirmediğinize göre yeni Anayasadaki hüküm geçerlidir. Bunu
siz bir kanunla değiştiremezsiniz, bu, Anayasaya
aykırıdır. Bunu nasıl oluyor da değiştirmeye
kalkışıyorsunuz? Onu soruyorum size.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, bir kez daha soruyorum: Anayasamızın 101inci maddesindeki
Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir
kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir. amir hükmüne
rağmen ve bu hüküm halkın oyuyla 2007 yılında kabul
edilmiş olmasına rağmen, siz bu maddedeki bu hükmü bir yasayla
yedi yıla neden çıkarıyorsunuz? Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın, Sayın Başbakanın, Cumhurbaşkanı
adayı olmasının önünde bir engel var mıdır? Bunu
açıkça, dürüstçe bu millete açıklayınız. Siz
Cumhurbaşkanı yapmak istiyorsanız yol açık. Bunu
açıklarsanız memnun olurum. Dolambaçlı yollardan bu milletin
kafasını karıştırmaya gerek yok. Sayın
Cumhurbaşkanının 5+5; 10 yıllık süresini yedi yıla
indiriyorsunuz, üç yılını gasbediyorsunuz. Sebebi nedir? Soru
bu.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakan, buyurun.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Şimdi
Halkın tercihi ortada. dedi Sayın Milletvekilim. Evet, halkın
tercihi 12 Haziranda çok açık, net bir şekilde gözüktü. Oradan herkes
halkın tercihiyle ilgili alması gereken mesajı
almıştır. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Onu geç! O, halkın iradesi.
OKTAY
VURAL (İzmir) 21 Ekimde de halk oy vermedi mi?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Şimdi, halkın gönlünde ne yattığını halka
gittiğimiz zaman zaten görüyoruz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Halka öyle söylemediniz.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) Bugüne
kadar biz 3 kere göğsümüzü gere gere, alnımızın akıyla
halka gittik, hamdolsun halktan da her zaman gücümüzü artırarak, yetkimizi
artırarak geri döndük.
SADİR
DURMAZ (Yozgat) Bu defa da gidin!
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Halkı anlamakta zorluk çekenlerin kimler olduğunu zaten bu halk
biliyor. Onlara da gereğini yapıyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) Anlamayan sensin.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Şimdi, burada sayın milletvekillerimize bir kez daha anlatmak
istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın seçildiği
günkü Anayasanın hükümleri, kendisinin Meclis tarafından seçilmesini
ve yedi yıl görev yapmasını öngörüyordu.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Kazanılmış hak mı Sayın Bakan?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Sayın Vekilimizin okuduğu 101inci madde Anayasamızın
değişmesinden sonra
OKTAY
VURAL (İzmir) Anayasayı nasıl ihdas ediyorsun sen?
Anayasayı ilgadan dolayı
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
yani 21 Ekim tarihinden sonra yürürlüğe girmiş, hatta 30 Ekim
tarihinde Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Bu konuda
Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa Mahkemesine yaptığı
başvuruya cevaben Anayasa Mahkemesinin verdiği gerekçeli karardan bir
satırı size okuyarak çok açık, net bir şekilde bu
tartışmaya son vermek istiyorum. Diyor ki Anayasa Mahkememiz: Hukuk
devletinde yasa koyucu yalnız yasaların Anayasaya değil
evrensel hukuk ilkelerine uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür.
Hukuk güvenliğinin sağlanması, bu doğrultuda yasaların
geleceğe yönelik öngörülebilir belirlemeler yapılmasına olanak
verecek kurallar içermesi de hukukun üstünlüğünü temel alan hukuk
devletinin vazgeçilmez koşulları arasında yer almaktadır.
Bu nedenle, hukuk devletinde güven ve istikrarın korunabilmesi için kural
olarak yasalar yürürlüğe girdikleri tarihten sonraki olaylara
uygulanırlar. Bazı durumlarda adaletin sağlanması, temel
hakların korunması gibi nedenlerden kaynaklanan zorunluluklar
dışında da yasaların geçmişe yürümesi söz konusu
olamaz. Dava konusu kuralla üst üste iki dönem başkanlık veya genel
başkanlık yapanların bir seçim dönemi geçmedikçe tekrar
başkan seçilemeyecekleri belirtilerek, bu görevlerini sürdürmekte
olanların gelecek için öngörmedikleri bir engelleme getirilmiştir.
Bu çok önemli bir cümle bakın: Kişilerin seçilerek
koşulları kanunla belirlenmiş bir göreve getirildikten sonra
geriye dönük düzenlemelerle haklarının
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY
VURAL (İzmir) Geriye dönük değil, 31 Mayısta Kanunu kabul
eden sizsiniz yahu!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) O zaman niye istisnalar koyuyorsunuz başka
maddelerde?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Sayın Başkan, bir dakika
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Bakan, açılıyor.
Buyurun.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Bakın, Kişilerin seçilerek koşulları kanunla
belirlenmiş bir göreve getirildikten sonra geriye dönük düzenlemelerle
haklarının hukuki istikrar ve güvenlik gözetilmeden
kısıtlanması hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Anayasa Mahkemesi üyelerini ne yaptınız?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) -
Bakın, çok açık, net bir şekilde diyor. Bu geçmişe dönük
olamaz. diyor Anayasa Mahkemesi.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Doğrudur ama yeni çıkan yasada bunun teyit
edilmesi gerekir geçici maddeyle.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Sayın Başkanım, şimdi Sayın Vekilimizin biri de dedi
ki: Sayın Recep Tayyip Erdoğanın önünde bir engel mi var?
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın önüne bugüne kadar çok tuzaklar,
çok engeller koymaya kalktılar. Hamdolsun bu millet o engelleri, o
tuzakları teker teker imha etti. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Eğer birilerinin bir tuzak, bir engel koyma
endişesi, çabası, umudu varsa, inanın bana, milletin tokadı
çok ama çok ağır olur.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Göreceğiz, göreceğiz!
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Bakan, bu AB müzakerelerinde neden
başarısız olduğunuzu şimdi daha iyi anladım!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
İkinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi,
ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
15inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanun
Tasarısının 15. maddesinin 2. fıkrasında bulunan
kahverengi kelimesinin kırmızı olarak
değiştirilmesini,
3.
fıkrasının Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Enver
Erdem Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Konya Elâzığ
Osmaniye
Nevzat Korkmaz Yusuf Halaçoğlu
Isparta Kayseri
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 138 Sıra Sayılı Cumhurbaşkanı Seçim
Kanunu Tasarısının 15. maddesinin 2. fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
19.01.2012
Levent
Gök Atilla
Kart Bülent
Kuşoğlu
Ankara Konya Ankara
Salih
Fırat Ali
Serindağ R.
Kerim Özkan
Adıyaman Gaziantep Burdur
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 sıra sayılı yasa tasarısının 15 nci
maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan İbrahim
Binici Demir
Çelik
Şırnak Şanlıurfa Muş
Halil
Aksoy Adil
Kurt Murat
Bozlak
Ağrı Hakkâri
Adana
Ertuğrul
Kürkcü
Mersin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Ertuğrul Kürkcü, Mersin Milletvekili, buyurun.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Mersin) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu
değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Zaten önerge
yasanın bütününe, ruhuna ilişkin olduğu için ben de tamamı
hakkında konuşacağım.
Şimdi,
burada birkaç gündür yaptığımız tartışmalar
sırasında hepimiz görüyoruz ki, her ne kadar Anayasada yapılan
değişiklik açıktır. dese de bu tasarıyı getiren
Adalet ve Kalkınma Partisi, aslında Anayasada bir açıklık
olmadığı kanaatiyle onu bir yasayla açmaya
çalışıyor ve kaçınılmaz bir ihtilaf ortada çözülemeden
gidiyor.
Şimdi,
burada bu ihtilafın bir yanlıştan kaynaklandığı
apaçık. Fakat yanlışlar sebepsiz değildir. Bence, bu
yanlışın niçin yapıldığını anlamaya
çalışırsak, belki bunun arkasındaki siyasi süreci de
okuyabiliriz. Çünkü her ne kadar tasarıyı getiren AKP sözcüleri
Ortada bir yanlış yok. deseler de, temel hukuk
mantığı, hepimizin bildiği, bir yasayla Anayasanın
açıklık kazanamayacağı ortada olduğuna göre, normlar
hiyerarşisi dolayısıyla burada çok ciddi bir problem var.
Peki
ama niçin bunda ısrar ediliyor, niçin bu geri çekilip başka bir yola
gidilmiyor? Ben bunun Adalet ve Kalkınma Partisinin egemenlik
stratejisinde çok önemli bir kritik tarihle, hedefle ilişkili
olduğunu düşünüyorum. 2014 tarihi Adalet ve Kalkınma Partisi
için çok önemli. Adalet ve Kalkınma Partisi 2014 seçimlerinde, esasen
şimdi Barış ve Demokrasi Partisinin kontrolünde olan
belediyeleri devralarak girmek, böylece 2014te Türkiyenin tamamında
kendi nüfuzunu bir kere daha test etmek istiyor. İkincisi; anayasa
oylaması çok büyük olasılıkla, eğer komisyon herhangi bir
kazaya uğramadan gerçekleşirse, bu tarihte gerçekleşecek ve bu
tarihte Tayyip Erdoğanın Cumhurbaşkanlığına
tırmanmasını ve orada bir tür hükümdar yetkileriyle
donatılmış bir anayasa içerisinde Adalet ve Kalkınma
Partisinin yeni bir çığır açacağı düşünülüyor. O
yüzden, bütün bunları birbiriyle uyumlu hâle getirmek için bu anayasa
önerisinde, daha doğrusu Cumhurbaşkanlığı süresinin
böyle yorumlanması konusunda bir ısrar var. Başka türlü
açıklanmadığı için, bu yanlışa bir hukuki
açıklama getirilemediği için, bu yanlışın bir siyasi
açıklamasının olması gerekir. Türkiye tarihini, Türkiye
siyasetini, Türkiyedeki anayasal mücadeleler tarihini ve egemenlik tartışmalarını
izlediğimiz zaman gördüğümüz tablo budur.
Şimdi,
bu tasavvurun kendince gayrimeşru bir tarafı yok ama bu tasavvurun
gerçekleşmesi bakımından uygulanan vasıtaların
hiçbirisi ne yasal ne meşru. Barış ve Demokrasi Partisine
karşı girişilen tenkil siyasetiyle, tedip siyasetiyle, bu
Cumhurbaşkanlığı süresinin bir yasayla yeniden belirlenme
çabaları ve tabii ki anayasal tartışma
başladığında Cumhurbaşkanına padişah
yetkileri tanıyan yeni bir yönelim arasında tam bir
tutarlılık, tam bir bütünlük var. Adalet ve Kalkınma Partisi
belki bu siyasi projesini ortaya koymuş olsa -ki bence onlar da bunu henüz
tartışıyorlar- o zaman her şey hepimiz için daha
açıklanır hâle gelir. Bir şeyin siyasi olarak
açıklanır olması onun kabul edilmesini gerektirmez. Ne yapalım
ki Sayın Bakanın, Egemen Bağışın milletin
teveccühüyle her şeyi açıklamaya çalışması modern bir
devlet bakımından tek unsur olamaz. Evet, millet teveccüh edebilir
ama millet başkalarına da teveccüh ettiği için onlar
arasındaki denge, ilişki bir anayasal normlar toplamı olarak
ortaya konmak zorundadır.
Ben,
Anayasayı yasayla aşma girişiminin gerisinde bu egemenlik
mantığının bulunduğunu, bu egemenlik
mantığının da iktidarın diğer bütün
adaylarını saha dışına itecek bir tür mekanizmalar
toplamının bir parçası olarak düzenlendiğini, Adalet ve
Kalkınma Partisinin eğer mümkünse -ki ben mümkün
olmadığını biliyorum- bir an önce bundan yüz geri etmesini
temenni ediyorum. Yoksa Türkiyeyi çok sert bir egemenlik ve iktidar mücadelesi
bekliyor. Tabii ki biz orada, olmamız gereken tarafta olacağız.
Teşekkür
ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kürkcü.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 138 Sıra Sayılı Cumhurbaşkanı Seçim
Kanunu Tasarısının 15. maddesinin 2. fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
19.01.2012
Levent
Gök (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Levent Gök, Ankara Milletvekili.
Buyurun
Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Görüşlerimi
ifade etmeden önce, az önce sözlü sorulara cevap veren Sayın
Bakanımızın üslubundan duyduğum
rahatsızlığı belirtmek isterim.
Devleti
yönetmek önemlidir ve tüm yurttaşlar ve toplum, devleti yönetenlerden adil
olmalarını, sabırlı olmalarını beklerler.
Siyasetçi kolay olunmaz, bakan olunabilir, Başbakan olunabilir,
Cumhurbaşkanı olunabilir, bu makamlar gelip geçicidir ama siyasetçi
olmak için öncelikle sabır gerekiyor Sayın Bakanım.
Esasında sizlerin bunları çok iyi bilmesi gerekirdi çünkü tarihimizin
önemli şahsiyetlerinden Şeyh Edebalinin çok önemli bir söylevi tüm
siyasetçiler için bir duayen hitap şeklidir. Şöyle der Şeyh
Edebali: Ey oğul! Öfke bize, uysallık sana. Gücenmek bize, gönül
almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Sayın Bakan,
katlanacaksınız, muhalefet eleştirecek, siz
katlanacaksınız. Bu işin kuralı bu. Siz adil
olacaksınız. Bizler elbette anlatacağız ama sizler
sabırlı olacaksınız, siyasetçi olmanın yolu buradan
geçiyor. Bakan olabilirsiniz ama siyasetçi olmak için bunları
uygulamanız gerekiyor.
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Bakan, olgun olacaksınız olgun. Biraz
olgunlaşacaksınız, öğreneceksiniz de Sayın Bakan.
LEVENT
GÖK (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benim,
görüşülmekte olan kanun tasarısının 15inci maddesinin
ikinci fıkrasını buradan çıkartıp 17nci maddeye
eklenmesi yönünde bir önerim olmuştur. Çok basit bir öneri, çok makul bir
öneri aslında. Bakın, üçüncü bölüm üç maddeden oluşuyor. Seçim
günü işleri. Bir, kullanılacak oy pusulasının şekli,
15inci madde. 16ncı madde, oy kullanma şekli. 17nci madde,
referandum yapılması hâlinde oy kullanma şekli. Benim, 15inci
maddenin (2)nci fıkrasının buradan çıkartılmasını
istemekteki maruzatım
15inci maddenin (2)nci fıkrası aynen
şöyle diyor: Oylamanın referandum şeklinde yapılması
hâlinde beyaz üzerine Evet, kahverengi üzerine Hayır ibareleri
yazılı, iki ayrı renkten oluşan birleşik oy
pusulası kullanılır. Ben, bu fıkranın 17nci maddeye
eklenmesini teklif ediyorum. Nedir 17nci madde? Referandum yapılması
hâlinde oy kullanma şekli. Makul bir teklif değil mi değerli
arkadaşlarım? Sayın Komisyon Başkanımız ve
Bakanımız niçin katılmadı, anlamakta güçlük çekiyorum.
Esasında,
dün yapılan bir yanlış da bugün vahim bir şekilde ortada
duruyor değerli arkadaşlar. Pek çok arkadaşımız söz
aldı, kanunların Anayasaya aykırı
olamayacağını, kanunların bir anayasal bütünlük içinde
olması gerektiğini ve Anayasaya uygun olması gerektiğini
sizlere defalarca anlattılar. Şimdi, Anayasamızın 102nci
maddesinin üçüncü fıkrasını sizlere hatırlatıyorum
değerli arkadaşlarım. Anayasamızın 102nci maddesi Cumhurbaşkanı
seçimiyle ilişkilidir ve üçüncü fıkrasında aynen şöyle
diyor: İkinci oylamaya tek adayın kalması hâlinde, bu oylama
referandum şeklinde yapılır. Hangi oylama? Birinci
oylamayı tarif etmiyor Anayasa İkinci oylamaya tek adayın
kalması hâlinde, bu oylama referandum şeklinde yapılır.
Değerli
arkadaşlar, 1inci maddede, referandum yapılır diye ya da
birinci oylamada tek aday olsa diye, referandum yapılır diye bir
Anayasa hükmü yok ki. Şimdi biz, Anayasada olmayan bir hükmü burada
yapmaya çalışıyoruz. Benim bu önerimi bugün değiştirmeniz
mümkündür ama dün, 4üncü maddede yaptığımız
değişikliklerle, ne yazık ki birinci oylamaya da referandum
şartını getirdiniz. Eğer tek aday varsa birinci oylamada da
referandum olacaktır. Bu, Anayasadaki yazılı, 102nci maddede
yazılı ibareye aykırıdır. Tekrar sizlere
hatırlatıyorum: İkinci oylamaya -Anayasa çok açıkça
belirtmiştir- tek adayın kalması hâlinde, bu oylama referandum
şeklinde yapılır. Bu açık gerçek
karşısında, birinci oylama referandum olarak
yapılmayacaktır, yapılırsa -dün buradan geçti- 4üncü madde
de Anayasaya aykırı olmuştur. Pek çok konu
tartışıyoruz ama usul de bazen esastan önce gelir.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılış
şekilleri, bu maddelerle, tartışılır hâle
gelmiştir.
Lütfen
değerlendirmelerimi dikkate alınız. Aklın yolu birdir
diyelim ve Anayasa hükmüne uygun bu önerimi kabul etmenizi sizlere naçizane bir
öneri olarak sunuyorum.
Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanun
Tasarısının 15. maddesinin 2. fıkrasında bulunan
kahverengi kelimesinin kırmızı olarak
değiştirilmesini,
3.
fıkrasının Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Enver
Erdem (Elâzığ) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Enver Erdem, Elâzığ Milletvekili,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ENVER
ERDEM (Elâzığ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 15inci maddesi için verilen önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün
Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısını
konuşmamızın temel sebebi Anayasamızda 2007
yılında yapılan değişikliktir. Bu hususta 2007
değişikliğinin getirdiği tartışma konularına
baktığımızda şunları görüyoruz: Birinci
tartışma konusu, 2007 yılında yapılan Anayasa
değişikliğiyle, parlamenter sistemlerde çokça rastlanmayan, halk
tarafından seçilen, yetkileri yönüyle çok güçlü, yasama, yürütme ve
yargı üzerinde yetki kullanabilen, siyaset ve bürokrasi üzerinde ciddi
vesayet yetkisi olan, hukuki sorumluluğu olmayan bir cumhurbaşkanı
modeli ortaya çıkmıştır. Bu
modeldeki temel sorun şudur: Halka ve hukuka karşı
sorumluluğu olan Başbakan ile sorumsuz Cumhurbaşkanı
arasında çıkabilecek sorunların ülkede tekrar bir rejim sorununa
dönüşme ihtimalî vardır.
İkinci
tartışma konusu: 2007 yılında yapılan anayasa
değişikliğinde görev süresi yedi yıldan beş yıla
indirilen Cumhurbaşkanının yani 11inci
Cumhurbaşkanının görev süresi kaç yıl olacaktır? Eski
düzenlemeye mi tabi olacak yoksa yeni düzenleme şu anda görevi
başında olan Cumhurbaşkanını etkileyecek mi? Bu
hususta bilim adamları, siyasiler, hatta vatandaşlar ikiye
ayrılmış durumdadır. 11inci
Cumhurbaşkanının görev süresini yedi yıl olarak görenler
bunu kazanılmış bir hak olarak görmekte ve sadece bu ifadenin
arkasına sığınmaktadırlar. Bu hususta Milliyetçi
Hareket Partisinin görüşü çok açık ve çok nettir:
Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır ve
tekrar seçilebilir. Yedi yıllık süre kazanılmış hak
değildir. Bu bir kamusal statüdür. Cumhurbaşkanının görev
süresini halk beş yıl olarak belirlemiştir. Hatta Sayın
Sami Selçuka göre Meclisin bu hususta tartışması,
görüşmesi yetkisini aşması anlamına gelmektedir.
Üçüncü
tartışma konusu: 11inci Cumhurbaşkanının görev
süresiyle ilgili tartışmaları sonlandırmak için nasıl
bir düzenleme yapılmalıdır? Yasal bir düzenleme mi
yapılmalıdır yoksa Anayasada yapılacak bir
değişiklikle veya ek bir maddeyle mi sorun çözülmelidir? Hükûmet,
yasal düzenlemeyle sorunun çözümünün mümkün olabileceğini düşünerek
bu tasarıyı Meclise getirmiştir. Ancak bu düzenlemeler, hukuk
nosyonu olan milletvekillerinin çoğunu tatmin etmediği gibi birçok
bilim adamının ve halkımızın da tepkisine neden
olmuştur. Çünkü yapılan düzenleme, normlar hiyerarşisine ve
işlemlerde paralellik ilkesine aykırılık teşkil
etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu Tasarısı üzerinde iki gündür Genel Kurulda
çeşitli konuşmalar yapıldı, değerlendirmeler
yapıldı. Daha önce bu tasarı Anayasa Komisyonunda ve alt
komisyonlarda görüşüldü. Genel Kurulda Hükûmet tarafından getirilen
bu tasarının hiçbir maddesine dokunulmadan aynen kabul edilecek.
Muhalefet partilerinin temsilcileri, haklı olarak, tasarıdaki
eksiklikleri ortaya koymaya çalışmaktadır. Muhalefet
partilerinin dikkatleri çekmesi gereken, gündeme getirdikleri bu hususlar
iktidar tarafından mutlaka önemsenmelidir. Meclisin
açıldığı günden itibaren iktidar partisinin birçok hatibi,
muhalefetin ne şekilde görev yapması gerektiği hususunda
konuşmalar yapmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Mecliste toplumda karşılığı olmayan
hususlar görüşülmektedir, uluslararası anlaşmalar
görüşülmektedir ama vatandaşın problemi olan, memurun,
işçinin, geçici işçilerin, müteahhit işçilerinin, emeklilerin,
esnafın, çiftçinin sorunları burada tartışılmamaktadır.
Elbette ki bunun gerekçeleri vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
önemsiz bir kurum olduğu, bu çatıda bu milletin
sorunlarının çözülemeyeceğine dair bir kanaat ortaya
çıkarılmaya çalışılmaktadır. Bu Türkiye
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Erdem.
ENVER
ERDEM (Devamla) Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler, kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
16ncı
madde üzerinde üç adet önerge vardır ancak önergeler aynı mahiyette
olduğu için birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 Sıra Sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 16. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Uğur
Bayraktutan Ali
Serindağ Atilla
Kart
Artvin
Gaziantep
Konya
Mehmet
Hilal Kaplan
Ercan Cengiz
Musa Çam
Kocaeli
İstanbul İzmir
Sakine
Öz Mehmet Volkan
Canalioğlu Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Manisa
Trabzon
İstanbul
Süheyl
Batum
Eskişehir
İkinci
önerge imza sahipleri:
Hasip
Kaplan İbrahim
Binici Demir Çelik
Şırnak Şanlıurfa Muş
Halil Aksoy Adil Kurt Murat Bozlak
Ağrı Hakkâri Adana
Üçüncü
önerge imza sahipleri:
Faruk
Bal Hasan Hüseyin
Türkoğlu Nevzat Korkmaz
Konya
Osmaniye Isparta
Yusuf
Halaçoğlu Lütfü Türkkan
Kayseri Kocaeli
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Söz isteyen?
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Hasan Hüseyin Türkoğlu Osmaniye
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan, Türk Milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan
Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısının 16ncı
maddesini değiştirmek maksadıyla vermiş olduğumuz
önergeden dolayı söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Hakkında
değişiklik önergesi verdiğimiz 16ncı madde Oy
kullanım şekli başlığını
taşımaktadır. Madde oyun nasıl
kullanılacağına ilişkin şeklî hususları içeren üç
paragraftan oluşmuştur. Bu hususların hâlen yürürlükte olan
seçim kanunlarında ayrıntılı olarak düzenlendiğini
hepimiz bilmekteyiz. Bunun ayrıntılı olarak kanunun içine derç
edilmiş olması lüzumsuz tekrarlardan başka bir şey
değildir ayrıca Yüksek Seçim Kurulu her seçim döneminde oy
kullanılmasına ilişkin tüm ayrıntıları
anlaşılır bir şekilde ilan etmekte hem de şeklini
yazılı, görsel alanlarda halka ulaştırmaktadır. Bu
maddenin ve diğer bazı maddelerin lüzumsuz tekrar niteliği
taşıdığını aslında hepimiz biliyoruz. Herhâlde
tasarıyı hazırlayanlar Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu
madde sayısının makama uygun şekilde çok olmasını
murat etmiş bu yüzden tasarı içine bir sürü lüzumsuz tekrar maddesi
koymuşlar. Bu anlayış hukuka, Meclise ve tasarıyı
hazırlayan Hükûmete yakışmamaktadır. Şu ana kadar
vermiş olduğumuz önergelerin hiçbiri kabul edilmedi. Her önerge iktidar
partisinin Meclis çoğunluğu karşısında eridi gitti.
Sizlere bu çatı altında görev yapan bir milletvekili olarak
hatırlatmam gereken şey: Bu tasarının bu hâliyle
yasalaşması hâlinde Türk devletinin ileride yaşayacağı
büyük sıkıntıların, problemlerin zeminini
hazırlamış olacağınızdır. Bu tasarı
Anayasaya aykırıdır. Bu tasarı, mevcut
Cumhurbaşkanını tekrar aday olmaktan alıkoyan, önünü
tıkayan bir nitelik taşımakta ve
Cumhurbaşkanlığı hayaliyle yanıp tutuşan birinin
önünü açma tasarısıdır. Bunu bu Mecliste ve bu ülkede bilmeyen
yoktur. Eğer bu tasarıyla murat ettiğiniz şey Sayın
Recep Tayyip Erdoğanın Cumhurbaşkanı olmasını
temin etmek ise -ki bu gayet açıktır- bu millet ve bu Meclis Recep
Tayyip Erdoğana ne borçludur ne zorunludur. Bu Meclis, AKP ve CHPnin
iş birliğiyle 2002 yılında Anayasa ve ilgili kanunları
değiştirerek sabıkası bulunan Recep Tayyip
Erdoğanı önce milletvekili, sonra Başbakan
yapmıştır. Bu Meclis 3 defa Recep Tayyip Erdoğana
Başbakan olma ve hükûmeti kurma onurunu vermiştir. Şimdi, bu
Meclisten beklenen, mevcut Cumhurbaşkanı ile Başbakanın
ileride muhtemel Cumhurbaşkanlığı yarışında
Başbakanın avantajına düzenlemeler yapması ise, lütfen bizi
bu yarışa karıştırmayınız, yüce Meclisi alet
etmeyiniz. İleri demokrasi sevdanız var ise, Abdullah Gül dâhil,
herkesin Cumhurbaşkanı adayı olmasına da müsaade ediniz.
Milliyetçi Hareket
Partisi Mecliste bulunduğu her dönemde, millet ve devlet yararına
olan her teşebbüsün yanında destekçisi olmuştur. Teklif ya da
tasarı olsun, millî meselelere çözüm üreten herkesle de bu çatı
altında olumlu, yapıcı muhalefetiyle iş birliği
yapmıştır. 1977lerde Meclis Başkanlığı
seçiminden bugüne vicdan sahibi herkesin görebileceği birçok örnek
vardır bu hususta. Biz, 367 krizinin aşılması adına,
milletin verdiği görev çerçevesinde Mecliste bize ayrılan yerlere
oturduk, baş örtüsü meselesinde çözüm adına tavrımızı
koyduk, yeminimizi ederek Parlamentoya ve bize oy verenlere
saygımızı ifade ettik, terörle mücadelede iktidar partisinin
hemen yanında yer aldık, terörle müzakerede ise en sert muhalefeti
yaptık ve dış politika yanlışlarını
Hükûmetin yüzüne vurmaktan çekinmedik. Ancak Hükûmet bizim önerilerimize hiçbir
zaman kulak asmadı; Türklüğe hakareti serbest bırakan 301inci
madde meselesinde, Vakıflar Yasasında, 2/B düzenlemesinde,
mayınlı arazilerde, terörle müzakerede, Anayasa Mahkemesi ve
HSYKnın yapısının değiştirilmesinde, bedelli
askerlik düzenlemesinde, daha birçok alanda.
Değerli
arkadaşlar, iktidar partisinin bu tavrının sebebi, şüphesiz
seçimlerde aldığı yüzde 34, 47, 49luk oy oranlarıdır.
Takdir edersiniz ki bir davanın çoğunluk
tarafından desteklenmesi o davanın haklı olduğu sonucunu
çıkarmaz, bir davanın azınlık tarafından desteklenmesi
de o davanın haksız olduğu sonucunu çıkarmaz. Eğer
tersi olsaydı hem yüce dinimizin Peygamberinin 40 kişiyle on üç
yıllık zulme uğramış davası
anlaşılmazdı hem de Mustafa Kemalin bir avuç Türk
milliyetçisiyle verdiği millî mücadele.
Bir
Amerikan Başkanı diyor ki: Toplumun tamamını bir süre
kandırabilirsiniz, toplumun bir kısmını da sürekli
kandırabilirsiniz ama toplumun tamamını sürekli
kandıramazsınız. Bugüne kadar birçok iktidar sırası
geldiğinde tarih sayfalarında yerini almıştır, bu
iktidar da yerini alacaktır; hem hukuken hem de vicdanen sorgulanacak ve
hakkında verilen yargıya teslim olacaktır.
Bu
hususu Yunus Emre şöyle özetliyor:
Sırat
kıldan incedir, kılıçtan keskincedir,
Varıp
anın üstüne evler yapasım gelir,
Derviş
Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme,
Seni
sigaya çeken bir Molla Kasım gelir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) Yüce Türk milletinin milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Türkoğlu.
Önerge
üzerinde
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
12
eylül darbesinin demokratik düzeni etkileyen mevzuatı olan siyasi partiler
yasası, seçim sistemi, seçim barajları, hazine yardımları,
seçmen kütükleri ve düzeni topluca bir reformdan geçmesi gerekmektedir. Yeni
bir anayasa yapılması sürecinde bu konular
tartışılacağından, şu aşamada parça
düzenlemelerin yapılması doğru değildir.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Süheyl
Batum, Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu Tasarısı ve
buradaki önergeler üzerinde konuşuyoruz.
İlk
önce şunu söyleyeyim, 6ncı madde üzerindeki önergeleri
konuşurken de söyledik, bütün arkadaşlarımız da söyledi,
Cumhurbaşkanı seçimine yönelik bu kanun tasarısı
açıkça Anayasaya aykırıdır. Bunu söylüyoruz çünkü
sizlerden ricamız
Gene
öyle olacağını da biliyoruz ama olsun, bunu, Haşim
Kılıçın başında olduğu Anayasa Mahkemesi bile
görmezden gelemeyecektir çünkü Anayasada yer almayan ya da Anayasada
farklı düzenlenmiş bir anayasal hükmü yasayla düzenlemek mümkün
değildir.
Sevgili arkadaşlar,
özellikle bir şeyi vurgulamak istiyorum, burada AKP Grubu kalabalık
bir grup, çok güzel ama bu yasanın tartışılmasını
başından beri izliyorum. Hiçbir arkadaşımız -Anayasaya
aykırılıktan söz ediyoruz- çok fazla oralı değil. Bunu
söylüyoruz, Komisyonda da söyledik, hiçbir arkadaştan Hayır, bu
Anayasaya aykırı değildir, Anayasada böyle
düzenlenmiştir. diye bir şey izlemedik. Biz sadece şunu gördük:
367 garabeti, siz daha önce bizi seçmediniz.
Sizleri dinleyince
gerçekten şu aklıma geliyor, bu topraklar gerçekten mübarek
topraklar, çok güzel atasözleri çıkmış: Kendi gözündeki çöpü
görmez, elin gözünde mertek arar. Siz kendi gözünüzdeki odunu görmüyorsunuz!
Anayasaya aykırı, açıkça aykırı bir yasayı
yapıyorsunuz. Neden yaptınız? deyince de Ama 367 vardı
zamanında. diyorsunuz!
Değerli
arkadaşlar, bunu tarihe geçsin diye söylüyorum tekrar, bütün
arkadaşlarım da söyledi, Anayasaya, hukuka, hukukun genel ilkelerine
açıkça aykırıdır. Hep söyledik, farklı düzenlemeler
olabilir. Siz, şu anda iktidar partisisiniz, çoğunluksunuz,
istediğiniz düzenlemeyi getirebilirsiniz, haklısınız ama bu
düzenleme Anayasaya aykırıysa bunu görmezden gelme hakkına
hiçbirimiz sahip değiliz arkadaşlar.
Şimdi
Cumhurbaşkanı maddesi, seçim maddesini konuşuyoruz. Seçim, oy
kullanılacak. Şimdi neresi bunun Anayasaya aykırı da
diyebilirsiniz. Bir kere söyledim, tasarının özü Anayasaya
aykırı. Ama bir de düşünün, kimi seçiyoruz değerli
arkadaşlar? Bunu Sayın Komisyon Başkanımız da biliyor,
Komisyon Başkan Yardımcımız da. İkisi de çok
değerli iki hukukçu. Kendilerine de söyledik. Bize Komisyonda ne dediler?
Dedik ki: Adaylara yardım, propaganda, adayların görevden
ayrılması, Anayasaya aykırı bunlar, düzenleme
aykırı, bunları değiştirelim. Sevgili üye
arkadaşlarımız da var Komisyonda. Bize ne dediler? Burada böyle
kabul edelim, Genel Kurulda -haklısınız- bunu
değiştiririz. dediler. Şimdi, Sevgili Başkan ne diyor?
Ya, boş verin, böyle gelmiş, böyle geçer. diyor.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Siz de inandınız mı buna?
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Devamla) Şimdi,
biz, Sevgili Kardeşim, Parlamento çatısında yer alan bütün
arkadaşlarımıza inanmak isteriz, inanırız. Bu
kişiler çok değerli. Demin, benim de üslubunu gerçekten
yadırgadığım Sayın Bakan bile konuşsa biz onun
üslubunu bilmemize rağmen ona da inanmak isteriz çünkü bu Parlamento
çatısındaki arkadaşlarımızın hiçbirinin
yalancı olabileceğine ve de bize yalan söyleyeceğine inanmak
istemeyiz.
Sevgili
arkadaşlar, net söylüyorum: Şu maddeye bile hiç oralı
olmuyorsunuz: Adaylara para verilecek. Seçim hesaplarını da Yüksek
Seçim Kurulu denetleyecek. Seçim sonuçlarının kesinleşmesini
izleyen on gün içinde Yüksek Seçim Kuruluna sunulacak. Yüksek Seçim Kurulu bir
ay içinde hesapları inceleyecek ve varsa usulsüzlükleri söyleyecek. Bu
aşamada tespit edilen eksikliklerin giderilmesi amacıyla adaylara
uygun süre verecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Devamla) Şimdi, bu
maddeyi getirmişsin bize. Adam seçilmiş, bir buçuk ay olmuş,
aday değil artık fakat siz bunu bu şekilde düzenlemişsiniz.
Değerli arkadaşlar, tekrar inanmak istiyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Batum.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
17nci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanun
Tasarısının 17. maddesinin 1. fıkrasında bulunan
kahverengi kelimesinin kırmızı olarak
değiştirilmesini ve 3. fıkrasının tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Hasan
Hüseyin Türkoğlu S.
Nevzat Korkmaz
Konya Osmaniye Isparta
Yusuf
Halaçoğlu Mehmet
Erdoğan
Kayseri Muğla
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önergeler
aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 Sıra Sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısının
17. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
talep ederiz.
Uğur
Bayraktutan Ali
Serindağ Atilla
Kart
Artvin Gaziantep Konya
Mehmet
Hilal Kaplan Ercan
Cengiz Musa
Çam
Kocaeli İstanbul İzmir
Sakine
Öz Mehmet Volkan
Canalioğlu Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Manisa Trabzon İstanbul
Bedii
Süheyl Batum
Eskişehir
Diğer önerge imza
sahipleri:
Hasip
Kaplan İbrahim
Binici Demir
Çelik
Şırnak Şanlıurfa Muş
Halil
Aksoy Adil
Kurt Murat
Bozlak
Ağrı Hakkâri
Adana
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çoğunluğu ele geçiren bir demokrasi genel adına
hareket edemez, yürütme ile yasama o zaman birleşir, toplumsal
barışı bozar, kararlar keyfî olarak alınmaya başlar,
bu nedenledir ki demokrasilerde demokrasi kavramı, toplumsal
sözleşme denen kendi hukuksal kuralları çerçevesinde -ki bizim gibi
demokrasilerde bunu kuvvetler ayrılığı olarak tarif eder-
yasama, yürütme, yargı birbirini dengeler, o zaman keyfîlik, hukuksuzluk,
başıbozukluk, istediğini yapma olayı da biter.
Şimdi,
bütün bunlar birbirine karıştığı için, Hükûmet,
yürütme zaten Meclisteki çoğunluk partisinden. Yürütme ile yasama bu
şekilde birleşiyor. Birleştikten sonra, bir de referandumla
yargı siyasallaştı. Şimdi, özel mahkemeye gönderiyorsunuz,
iki satır yazı yazan, bir şarkı söyleyen -ki, Başbakan da bir şiirden
girmişti içeri ama- şimdi de şiir okuyanlar terörist diye
tutuklanıyor, iki yıl, üç yıl mahkeme önüne dahi
çıkarılmıyor. Ondan sonra, bunun adı demokrasi oluyor.
Hrant Dinkin ensesine kurşun sıkanlar, ihmal edenler, onların
tetikçilerini kollayanlar, koruyanlar, hepsi, bakıyorsunuz, birer birer
serbest bırakılmış, üstelik de beraat ediyorlar. Böyle bir
ülkede yaşıyoruz. Ondan sonra da geliyoruz, bu ülkede Cumhurbaşkanını
ilk defa halkın seçeceği bir seçimi yapacağız yani bu ilk.
Bakın,
Nicolas Sarkozy ile Segolene Royal bir önceki seçimde
yarışmışlardı ve bu yarışma sonucunda
birinci turdan bu iki aday çıkmıştı. Nicolas Sarkozynin
parti şeceresine bakın, sağcı, milliyetçi, muhafazakâr. AK
PARTİye bakın, kendini aynı tanımlıyor,
sağcı, milliyetçi, muhafazakâr
yani düşünsel olarak aynı ama Sarkozynin bir stepnesi var.
Sarkozynin Cumhurbaşkanı olmak için ırkçı, kafatasçı,
faşist bir partiye, Le Pene ihtiyacı var, Le Pene ihtiyacı
var. Şimdi, Türkiyeyi Le Penleştirecek miyiz arkadaşlar?
Mesele budur. Demokrasiyi mi getireceğiz, Le Penleştirecek miyiz
arkadaşlar? Şimdi, bütün mesele bu.
Bu
kürsülerde muhalefet etmek kolay iş. Anlatıyoruz Usul hatası
var, yapılmaz böyle. diyoruz. Anayasa kanunla düzenlenmez. Bize hukuk
fakültesinin birinci sınıfında bunu anlattılar. Anayasalar
Piramidin tepesinde Anayasa var; sonra kanun gelir, yönetmelik gelir, genelge
gelir, tamim gelir, bilmem ne gelir diye. Ee, şimdi siz alıyorsunuz
bir kanunla Anayasayı değiştirmeye çalışıyorsunuz.
Vallahi bir kanunla siz artık dünyayı değiştirirsiniz bu
kafayla!
Bir
de ikinci tura kaldınız mı bir Le Pen aramaya
başlarsınız. Çünkü başka şansınız yok. Le
Penleştirirsiniz Türkiyeyi. Şimdi, bu olmaz arkadaşlar. Biraz
akıl, mantık gerekiyor. Esas açısından bakın, siyasi
etik açısından bakın. Eğer milletin iradesine
saygılıysak ki, referandum, bu, en iyi saygıdır. Çıkan
sonuç var ortada. 5+5, milletvekilliği 4. Biz milletvekili, bir senemizi
kestik; seçim kararı aldık ve gittik. Ee, şimdi biz neyin
tartışmasını yapıyoruz? Yani siz şimdi, Kanunla
biz Anayasayı değiştiririz, bunu da bu millete yuttururuz. Bu
milletin iradesi de, referandumu da, halkoyu da beş para etmez derseniz,
biz çıkar meydanlarda bunu size anlatırız. Açık söyleyelim,
bunu anlatırız halka. Bunu beceririz anlatmasını. Bizim
partiden 10 bin kişi aldınız. 110 bin kişi daha da
alsanız, 110 kişi de kalsak, çıkar meydan meydan bunu
anlatırız; bundan emin olunuz.
Arkadaşlar,
hukuk herkese lazım. Yanlış yapıyorsunuz. Buradan benim
söyleyeceğim bu. Yanlış yapıyorsunuz, yanlış
yapıyorsunuz.
Teşekkür
ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önerge
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen?..
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Oylamayacak mısınız Sayın
Başkan? İsterseniz ben kendi kendime oylayayım!
BAŞKAN
İkisi birlikte Sayın Kaplan; iki önerge birlikte.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Özensiz
olarak hazırlanmış düzenlemenin yeniden ele alınması
amaçlanmıştır.
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Başkan, konuşmacımız vardı.
BAŞKAN
Gerekçe söylendi Sayın Kart, sordum ben.
ATİLLA
KART (Konya) Hayır efendim, bize hitap etmediniz.
BAŞKAN
Hayır, ben Cumhuriyet Halk Partisi Grubu diye sordum Sayın Kart.
Tutanakları isteyebilirsiniz. Gerekçeyi de okuttum. Bundan sonraki
konuşmada
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanun
Tasarısının 17. maddesinin 1. fıkrasında bulunan
kahverengi kelimesinin kırmızı olarak
değiştirilmesini ve 3. fıkranın Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyor
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Erdoğan, Muğla Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Erdoğan.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
138 sıra sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 17nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, üzerinde görüştüğümüz madde, bu kanuna, bir dolgu
maddesi olarak eklenmiştir. Herkesin bildiği gibi, seçimlerle ilgili
hususlar 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkında Kanunda
düzenlenmiştir. Ayrıca, seçimler, Yüksek Seçim Kurulunun gözetimi ve
denetiminde yapılmaktadır. Yüksek Seçim Kurulu, seçimlerin
yapılmasıyla ilgili tüm teferruatları karara bağlamakta ve
uygulamaktadır. Bu bakımdan, bu maddenin tasarıdan
çıkartılması faydalı olacaktır.
Bugün
bu kanun tasarısını Cumhurbaşkanını nasıl
seçeceğimizi belirlemek için konuşmuyoruz. Peki, bu kanunun gündeme
alınmasının sebebi nedir? Sayın Abdullah Gülün yeniden
aday olmasını engellemektir. Kısaca, şahsa özel bir
düzenleme üzerinde tartışıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, suni gündemler oluşturup suni tartışmalarla
devletin en önemli makamlarını itibarsızlaştırmaya
kimsenin hakkı yoktur. Suni gündemlere üreteceğiniz suni çözümler
zaman kaybından başka bir şey değildir.
Bugün
burada, halkın kendi iradesiyle kabul ettiği bir anayasa
değişikliğini, Anayasaya aykırı bir şekilde,
kanunla değiştiriyorsunuz. Bu konuda kimsenin fikrini sormuyorsunuz,
istişare yolunu toptan kapatıyorsunuz. Bu nasıl bir demokrasi
anlayışıdır? Anayasanın 101inci ve 102nci maddesi,
21/10/2007 tarihinde değiştirilmiştir. Anayasanın söz
konusu iki maddesi gayet açık ve nettir. AKP diyor ki: Burada, 11inci
Cumhurbaşkanının durumu belirli değildir.
Şimdi
olaya bir başka açıdan bakalım. 21/10/2007 tarihinde yani
11inci Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Anayasanın 104üncü
maddesi değiştirilip Cumhurbaşkanının yetkileri daraltılsaydı
ne diyecektik? Mesela, Anayasanın 104üncü maddesinde, bildiğiniz
gibi, Cumhurbaşkanının yasamayla, yürütmeyle ve yargıyla
ilgili yetkileri var. İşte, yürütmeyle ilgili olarak
Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek yetkisi
Cumhurbaşkanından alınsaydı, üniversite rektörlerini atamak
yetkisi Cumhurbaşkanından alınsaydı, Sayın
Cumhurbaşkanı Ben seçildiğimde var olan yetkileri görev süremin
sonuna kadar kullanmaya devam edeceğim. diyebilir miydi? Siz veya sizin
gibi düşünen hukukçular Cumhurbaşkanının eski yetkilerini
kullanmasını nasıl savunacaktınız? Ben buna samimi
cevap bekliyorum veya 21/10/2007 tarihinde Cumhurbaşkanının
yetkileri artmış olsaydı, Sayın Cumhurbaşkanı
kendisine verilen yeni yetkileri Ben seçildiğimde bu yetkiler yoktu, dolayısıyla
ben görev süremin sonuna kadar bunları, bunları kullanmıyorum.
diyebilir miydi? Siz bu durumu nasıl savunacaktınız? Ben bütün
bu tespitlerime samimi cevap istiyorum. Bu tespitlerin cevabı samimi olarak
ortaya konulabilirse zaten tartışılacak bir konu da kalmayacak
ortada.
Ayrıca, siz
çoğunluk olarak burada tabii ki kendi hesaplarınıza göre
istediğiniz değişiklikleri yapma imkânına sahipsiniz ama
sizin bir hesabınız olduğu gibi Allahın da bir hesabı
var. Sizin hesaplarınız kanunları değiştirebilir,
Anayasayı değiştirebilir ama Allahın hesabını
hiç kimsenin değiştirmeye gücü yoktur. Onun için bu kanunları
çıkartırken bir daha düşünmenizi tavsiye ediyorum.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
18inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 Sıra Sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 18. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Uğur
Bayraktutan Ali
Serindağ Atilla
Kart
Artvin Gaziantep Konya
Ercan
Cengiz Sakine
Öz Musa
Çam
İstanbul Manisa
İzmir
Mehmet
Hilal Kaplan Mehmet
Volkan Canalioğlu Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Trabzon İstanbul
Diğer
önergenin imza sahipleri:
Hasip
Kaplan İbrahim
Binici Demir
Çelik
Şırnak Şanlıurfa Muş
Halil
Aksoy Adil
Kurt Murat
Bozlak
Ağrı Hakkâri Adana
Üçüncü önerge imza
sahipleri:
Faruk
Bal Lütfü
Türkkan Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Konya Kocaeli Osmaniye
Nevzat Korkmaz Yusuf
Halaçoğlu
Isparta Kayseri
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Seyfettin
Yılmaz, Adana Milletvekili.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısının seçim
tutanakları ve sonuçlarının birleştirilmesi hususları
üzerine, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmak üzere söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlarım.
Halkımızın
bizatihi kendisi tarafından referandumla kabul edilmiş bir metnin
halkımızın vekilleri aracılığıyla
değiştirilmesi, bizlere bu yetkiyi veren halkımızın
doğrudan zuhur eden iradesine karşı
saygısızlıktır, millî iradeye bir emrivaki yapmaktır,
dayatmaktır, halkı kandırmaktır diye düşünüyorum.
Seçimlere
gelince: 22 Temmuz seçimlerinin ardından en çok konuşulan
konuların başında Seçimlerde acaba hile mi yapıldı?
sorusu geliyordu. Bu sorunun siyasi açıdan cevabı, bilişim
uzmanlarına göre elbette Evettir. Türkiyede ilk kez 22 Temmuz
seçimlerinde yüzde 100 bilgisayar yazılımı
kullanılmıştır. Bu yazılımı da içeren
projenin adı SEÇSİStir. Sayım düzenleme sisteminde ciddi
sıkıntıların kaynağı SEÇSİS Projesinde
işletim sistemi olarak merkezde Unix-Linux ve ilçelerde ise Microsoft
ürünü Windows XP yüklü Intel işlemcili bilgisayar
kullanılmasıdır. Windows ortamındaki terminallere mutlaka
müdahale edilebileceğinden dünya Windows kullanmaktan vazgeçmiştir.
İlçe seçim kurullarında bu güvenliğin sağlanabilmesi çok
zordur. Sıkıntılar buradan kaynaklanmaktadır. Bizde de
mutlaka bu sistemin değiştirilmesi gerekir. Beş altı
yıldan beri Avrupa ülkelerinde ve birçok büyük ülkede devlet
kurumlarında Microsoftun kullanımı yasaklanmış ve
Linux sistemlere geçilmiştir. Yani, SEÇSİS sistemi veri tabanı,
işletim sistemi, yazılım ve güvenlik olarak tamamen ABD
teknolojisinin elindedir ve zaten hem bu nedenle hem de bilgisayar
teknolojisinin niteliği gereği sisteme her an
dışarıdan müdahale edilebilmesi mümkündür. Geçtiğimiz
yıl yapılan üniversiteye giriş sınavlarındaki şifreleme
sistemindeki uygulamalarınız da göz önüne alındığında
kısaca bilgisayar son seçimde bilgi çalar olarak
kullanılmıştır! Bu anlattıklarım uzmanlar gözüyle
işin teknik boyutuydu.
Gelelim
parmak boyama ve seçmen kütüklerine. Mükerrer kayıt imkânsız.
deniliyor ama seçmen kütüklerinde büyük hatalar var. Ölüler diriliyor,
aynı daireye dört beş aile yazılıyor. Seçmen kütüklerindeki
hataları dehşetle izlerken iktidardan hiç ses çıkmaması çok
anlam taşıyor. 6 milyon seçmen artışına da hiç değinmiyorlar.
6 milyon kayıp seçmen bir anda nereden bulundu? diye kıyamet
koparken muhtarlar ve YSK Kişi beyanı dikkate alınıyor.
İsteyen evine 10 kişi yazdırabilir. diyor. Ancak, boş
binalarda oturan kişiler varmış gibi gösterilirken, bazı
binalarda da eksik kayıtların varlığı göze
çarpmaktadır. Dolayısıyla, bu seçim dönemi de bir mükerrer fazla
kayıt ihtimalini ortaya çıkarıyor. 17 milyon fazla oy
pusulası basılması da dikkate alınınca mükerrer
kayıt ihtimaline karşılık bu seçimde yeniden parmak boyama
sisteminin güncel hâle getirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde iki, üç ya da
daha fazla TC kimlik numarası olan insanların varlığı
akla geliyor. Hile iddiasız, bilgi çalarsız, açık, şeffaf,
hesap verebilir bir seçim, yargı ve yönetim diliyorum.
Seçim
kanunlarıyla oynamak düşüş dönemlerinin icraatıdır.
Seçim kanunlarıyla oynayarak siyaseti tanzim etmek isteyen iktidar
partilerinin şimdi nerede olduğunu sizlere hatırlatmak
istiyorum.
Evet,
maddeleri bu şekilde konuşuyoruz, 18inci maddeye kadar geldik.
Sayın Bakan biraz önce millî iradeden bahsetti. Ben buna millî irade deme
şansına sahip değilim. Bu bir Recep Tayyip Erdoğan
iradesidir.
HÜSEYİN
BÜRGE (İstanbul) Millete sor.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Evet, millete soracağız.
Biraz
önceki konuşmamda da söyledim, eğer Recep Tayyip Erdoğan 5+5
deseydi bugün burada 5+5i savunan bir Komisyon ve Hükûmetle karşı
karşıya kalacaktık ve vekillerimiz de bu yönde mutlaka oy
kullanacaklardı.
Sayın
Bakan, millî iradeden bahsediyorsunuz da, 2007 yılında yapılan
referandum kimin iradesidir? Siz anketleri, kamuoyu yoklamalarını
seviyorsunuz, oturduğunuz yerden bir 100 kişiye telefon açın
bakalım ne diyorlar? 2007de yapılan referandumda millet ne diye oy
vermiş? Millet, 5+5e oy verdiğini düşünüyor. Ben 100
kişiyle yaptım, 95 kişisi bu şekilde cevap verdi. Millî
iradeye inanmak istiyorsanız sizden ricam, oturduğunuz yerden 100
kişiye tesadüfen telefon açın.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) O
referanduma niye karşı çıktınız?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Siz millî iradeye uyun, millî iradeye niye karşı
çıktığınıza cevap verin.
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen karşılıklı konuşmayın.
Sayın
Yılmaz
Şimdi,
önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yoruldunuz biliyorum ama size bazı şeyleri
hatırlatma gereğini duyuyorum. Yorulunca yanlış
yaptığınızı da biliyorum ama biraz ciddiyet gerekiyor
bu tür önemli konularda.
Bakın,
11 cumhurbaşkanı var, 11 cumhurbaşkanından 6 tanesi asker
kökenli, 5 tanesi sivil. Bunlardan en kısa süre görev yapan rahmetli
Turgut Özal ama bunlardan biri var ki 12 Eylülde geldi, üstelik de ne kanun ne
referandum, darbeyi yaptı, Meclisi kapattı. O dönem AKP yoktu ama
AKPnin geldisi vardı, Erbakan Hocadan Baykala, Baykaldan o dönem
rahmetli liderlerine kadar bütün parti liderlerini topladılar
Zincirbozana getirdiler. İki sene de devlet başkanı oldu,
devlet başkanlığı sıfatını aldı,
cumhurbaşkanı değil.
O
arada bir Millî Güvenlik Konseyi kuruldu, yasalar yaptı. Bir Siyasi
Partiler Yasası yaptı, bugüne kadar Türkiye demokrasisi bundan
çekiyor. Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunu
çıkardılar, Türkiye şu ana kadar ondan çekiyor. Yüzde 10
barajını koydular, hazine yardımına kısıtlama
koydular, lider sultasını getirdiler, parti içi hukuku yok ettiler ve
seçimlerde demokrasinin temeli olan özgür seçim, özgür aday olma, seçme-seçilme
hakkını ayaklar altına aldılar.
Şimdi,
onların yaptığı hatayı siz yapmak zorunda
mısınız arkadaşlar? Ben onu soruyorum. Kafanız
karışık, biliyorum. Yoruldunuz, biliyorum. Usul hatası,
esas hatası, yani bir siyasi hata yapıyorsunuz. Biz diyoruz ki, bu
siyasi hatayı yapmamak milletin iradesine saygı gereğidir. Bunu
yaptığınız zaman yoruluyorsunuz; yorulunca
şaşırıyorsunuz. Bakın, size bir şey
okuyacağım, lütfen, bunu dikkatle dinleyin, ciddiyet
açısından, iki şey, iki örnek vereceğim: İcra edilen
dinleyin- harekât topyekûn bir konvansiyonel harpten farklılık arz
etmektedir. Harekâta katılan uçak sayısı, tek uçaktan veya 10u
geçen uçaklardan oluşan paketlere kadar değişik sayıda ve
nitelikte olabilmektedir. Aynı gün, hatta aynı saat için askerî
ihtiyaçların gerektirdiği ölçüde defalarca sınır giriş
ve çıkışını kapsamaktadır. Bu durum, net bir hava
harekâtını anlamsızlaştırmaktadır. Aynı
durum sınır ötesi harekâtın Türkiyenin topyekûn terörle
mücadelesinin bir parçası olarak icra edildiği
düşünüldüğünde harekâtın maliyeti için de geçerlidir. Siz
bundan bir şey anladınız mı arkadaşlar? Bundan
anladınız mı bir şey Allah aşkına? Bunu koskoca
Hükûmetin bir bakanı bir soru önergemize cevap olarak gönderiyor. Biz
diyoruz ki, altı aylık askerî operasyonlarda, hava
saldırılarında ne kadar harcama oldu, ne kadar şey
yapıldı? Verilen cevap bu. Bu ciddiyetle bu ülke yönetilmez; bir. Bu
şekilde yönetilmez. Bizim soru önergemiz çok basit. Başlıyoruz ağustos
ayından günümüze kadar hava harekâtına katılanların
maliyetini soruyoruz, verilen cevap bu. Bu cevabı tarih yazacak bir gün.
Bu kadar gayriciddi bir yaklaşım olmaz.
İkincisi;
şu resme iyi bakın, ne diyor: AK PARTİli vekilin
şaşkınlığı Bakın, CHPlilerle beraber el
kaldırmış, farkında mısınız? Tabii, bu
sıradan bir vekil değil, bir grup başkan vekili; emekli
maaş olayında CHPlilerle beraber ret oyu kaldırmış.
Bakın,
on tane resmi var -bugün İnternete girin- Ayşe Nur
Bahçekapılının on tane resmi var. CHPlilerle beraber ret oyu
kullanmış, siz evet oyu kullandınız. İşte
yorgunluk, bakın... Yorgunluk, ciddiyetsizlik böyle durumlara sokuyor.
Arkadaşlar, yapmayın, etmeyin.
Şimdi,
siyaseten hata yapma şansınız yok çünkü siyaseten milletin
iradesini en çok öne çıkaran sizsiniz. Siz, mademki öyle, gelin, usulüne
göre bir kanun çıkarın. 330 rakamını bulamadınız
diye bu yollara, dolambaçlı yollara girmeye gerek yok. Referanduma
gidelim, soralım halka: Beş yıl mı
Cumhurbaşkanının süresi, yedi yıl mı? Ha bunun
kestirmesi var. Ciddi bir iş yapalım, sonra da seçim
kanunlarının reformunu yapalım diyorum. Seçim
kanunlarını, Siyasi Partiler Yasasını, barajı, hazine
yardımını hep beraber bu Meclisin yapma sorumluluğu
vardır. Bu sorumluluktan kaçmanın bir gereği yok. Perakende
çalışmaya, parça parça çalışmaya hele hele hiç gerek yok
diyoruz. Bu konuda uyarmaya devam edeceğiz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Önerge
üzerinde Ali Serindağ, Gaziantep Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun
Sayın Serindağ.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 138 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 18inci maddesiyle ilgili önergemiz üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, şimdi bizim bu görüştüğümüz tasarı temel
kanun şeklinde görüşülüyor. Ben tüm milletvekili
arkadaşlarıma sesleniyorum: Burada ben İç Tüzükümüzün 91inci
maddesini okumuyorum çünkü uzun bir madde, zamanımız az, lütfen
okuyun. Bu tasarı, bu maddede belirtilen temel kanun esprisine,
standartlarına uyuyor mu, uymuyor mu. Şimdi Sayın Komisyon
Başkanına şu soruyu soruyorum: Öğrencileriniz size Son
yıllarda hukukumuza giren temel kanun nedir? diye sorsalar ve Bu konuda
bize somut bir örnek gösterebilir misiniz? deseler siz bu tasarıyı
temel kanuna örnek olarak gösterebilir misiniz gösteremez misiniz?
Değerli
milletvekilleri, hukuku bu kadar görmezlikten gelmeye hiç gerek yok. Sizin
çoğunluğunuz var. Yasa tasarısı getiriyorsanız
doğru dürüst getirirsiniz, burada tartışırız ve gene
çoğunluğunuz var, yasalaşır. Ona bir şey demiyoruz ama
hiç olmazsa hukuku çiğnememiş olursunuz, hiç olmazsa burada
milletvekilleri o yasa tasarısı hakkında söyleyeceklerinin bir
bölümünü söylerler. Zaten, bizim çok fazla söz söyleme hakkımız yok.
Peki, şimdi, bu millet sizi niye seçti? Ben vicdanlarınıza
sesleniyorum, ister dinleyin ister dinlemeyin, ister kabul edin ister kabul
etmeyin, niye seçti bu millet bizi?
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Valla, başarılı bulduğu için.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Şimdi, bakınız
Şimdi, ben
size söyleyeyim mi? Siz bu gidişle çok devam edersiniz.
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Oyumuzu artıracağız.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Bakın, şöyle, dikkat edin. Niye seçti?
Kanun yapalım diye, denetim yapalım diye. Kanun yapıyor musunuz?
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Yapıyoruz.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Denetim yapabiliyor musunuz?
NUREDDİN
NEBATİ (İstanbul) Yapıyoruz.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Yapıyorsunuz değil mi, siz de
inanıyorsunuz buna.
Değerli
arkadaşlarım, lütfen, bu konuda Parlamento hukukunu hepimizin
koruması lazım. Milletten aldığımız yetkiyi bizim
kullanmamız lazım. Peki, böyle bir değişiklik
yapacaksınız temel kanunu geçtik- Anayasadaki
değişikliği nasıl yasayla yapıyorsunuz? Hukukta
paralellik ilkesi diye bir şey var, kuralı nasıl
koyduysanız aynı şekilde kaldırırsınız veya
aynı şekilde değiştirirsiniz. Bu, hukukun temel
prensiplerindendir. Niye buna uymuyorsunuz? Peki, Anayasaya aykırı
olduğunu sizler de biliyorsunuz bunun, bile bile lades diyorsunuz.
Neden? Acaba, Anayasa Mahkemesine çok mu güveniyorsunuz? Anayasa Mahkemesine bu
şekilde haksızlık etmiyor musunuz? Yüksek Mahkemenin, AKPnin
arka bahçesi olduğu yolundaki algıya bu şekilde
haklılık kazandırmıyor musunuz?
MUSTAFA
ÖZTÜRK (Bursa) Hiç öyle bir şey yok.
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, lütfen, bu
konuda elimizi vicdanımıza koyalım ve öyle düşünelim. Ben,
Yüksek Mahkemeye haksızlık yapmak istemem. Her şeye rağmen,
Anayasa Mahkemesinin gene hukuka uygun olarak karar vereceğini ve sizin bu
yanlış kararınızı tekrar size geri göndereceğini
kuvvetle tahmin ediyorum ve inanıyorum çünkü bu, Anayasa Mahkemesinin her
şeye rağmen kabul edeceği bir şey değildir.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bu şekilde, bazen Anayasayla
yapacağımız değişikliği kanunla
yapıyorsunuz, bazen de diğer düzenleyici işlemlerle yapacağınız
değişiklikleri bir yetkilinin iradesiyle yapıyorsunuz.
Şimdi, çok kısa zaman önce, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve
Spor Bayramıyla ilgili etkinliklerde yapılacak törenlerle ilgili bir
değişiklik yapıldı. Daha önce de Cumhuriyet Bayramı
törenlerinin bir bölümü iptal edildi. Bakın, bu konuda hem kanun var hem
yönetmelik var. Cumhuriyet Bayramı törenlerini, Sayın Başbakan
bir genelgeyle iptal edemez. Yönetmelik diyor ki orada kutlama komitesine yetki
vermiş, nasıl erteleneceğini kutlama komitesi
kararlaştıracak, yönetmelikte bu var. Şayet Sayın
Başbakan böyle bir iradede bulunmak istiyorsa talimat verir, yönetmelik
yapmak çok fazla zor değil, yönetmeliğin o hükmünü
değiştirir, Başbakana yetki verir, Başbakan o zaman iptal
eder ama hiç olmazsa o karar hukuka uygun olarak alınmış olur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) Gene karar almış olursunuz, gene
istediğinizi yapmış olursunuz, gene istediğinizi elde
etmiş olursunuz ama hukuka uygun davranmış olursunuz.
Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Serindağ.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
19uncu
madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeler aynı mahiyettedir,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 Sıra Sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 19. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Uğur
Bayraktutan Ali
Serindağ Atilla
Kart
Artvin Gaziantep Konya
Levent
Gök Sakine
Öz Mehmet
Hilal Kaplan
Ankara Manisa Kocaeli
Ercan
Cengiz Musa
Çam Mehmet
Volkan Canalioğlu
İstanbul İzmir Trabzon
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Ömer
Süha Aldan
İstanbul Muğla
İkinci
önergenin imza sahipleri:
Hasip Kaplan İbrahim
Binici Demir
Çelik
Şırnak Şanlıurfa Muş
Halil Aksoy Adil Kurt Murat Bozlak
Ağrı Hakkâri Adana
Üçüncü
önergenin imza sahipleri:
Faruk
Bal Lütfü
Türkkan Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Konya Kocaeli Osmaniye
Nevzat
Korkmaz Seyfettin
Yılmaz Yusuf
Halaçoğlu
Isparta Adana Kayseri
Özcan
Yeniçeri
Ankara
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili, buyurun.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 138 sıra sayılı
Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısının 19uncu
maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığıyla ilgili son anayasal
düzenleme, bilindiği gibi, 21/10/2007 tarihinde
yapılmıştı. Bu değişikliğe göre,
Cumhurbaşkanının halk tarafından ve beş yıllığına
seçilmesi öngörülüyor. Bu değişikliğin yapımı
sırasında da yedi yıllığına ve halk
tarafından seçilmemiş mevcut Cumhurbaşkanı Sayın
Abdullah Gülün durumu unutulmuş.
Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, anayasa değişikliğinden önce, yedi
yıllığına, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
seçilmişti. Yapılan değişiklikte
Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıl olduğuna ve
Sayın Abdullah Gülün de beşinci yılı tamamlamasına az
bir süre kaldığına göre durumun açıklığa
kavuşturulması gerektiğine birileri karar vermiş, bu
nedenle şu anda görüştüğümüz 138 sıra sayılı
Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı gündeme
alınmış. Bu tasarıyla, gecikerek de olsa, mevcut
Cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili durum açığa
kavuşturulacak.
Bu
ülkenin Cumhurbaşkanı, 2007 yılından bu yana, kendi görev
süresinin ne olduğunu bilmeden görevini sürdürmüş, bir. Bu durum,
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının sorunlara
yaklaşımındaki ciddiyeti göstermesi bakımından
ilginçtir.
İşin
bir diğer yanı da Cumhurbaşkanının görev süresiyle
ilgili hükümler Anayasa hükmü olmasına karşın, bu konuda
yapılan düzenlemelerin yasalarla yapılmış
olmasıdır. Yasaların Anayasa'ya uygunluğu esasken
görüştüğümüz 138 sıra sayılı Yasa
Tasarısı'yla biz, Anayasa'yı yasalara uygun bir biçimde tarif
etmeye ya da açıklamaya çalışıyoruz, sorun burada. AKP
yetkililerine bakarsanız Türkiye Cumhuriyeti ileri demokrasisi olan bir
hukuk devletidir.
Şimdi
Medeni Kanun'un -o dönemde bize öğrettiklerine göre- 1inci maddesi:
"Kanun lafzıyla ve ruhuyla meridir. Herhangi bir hususta kanunda
hüküm yoksa, örf ve âdetlere bakılır. Örf ve âdet dahi yok ise hâkim,
bazı kanun olduğu zaman nasıl hükmederse öyle hükmeder."
diye bir hüküm vardı. Yani önce kanun, sonra örf ve âdet, daha sonra da
bazı kanun. Kanun koyucu, hâkim kanun koyacak şeklinde geliyor idi.
Şimdi
burada dikkat edersiniz tersinden giden bir durum söz konusu. Sorun burada
çıkıyor ama yalnız bununla da ilgili değil. Kanun
hükmündeki kararnamelerle ilgili yapılan düzenlemelere
bakıldığında da bu iktidarın yasadan, hukuktan,
demokrasiden ne anladığını aslında algılamak
mümkün. Kanun hükmündeki kararnamelerin Anayasa'da yeri var, bunu
tartışmıyoruz ama bizim dikkat çekmek istediğimiz husus,
aynen Cumhurbaşkanıyla ilgili kanun tasarısında olduğu
gibi, kanun hükmündeki kararnameler konusunda da iktidarın
istismarcı, ciddiyetsiz ve üstünkörü bir tavırla kanun hükmündeki
kararnameleri çıkardığıdır.
Değerli
milletvekilleri -şu hâle bakınız- iktidarınız
döneminde Parlamentodaki çoğunluğunuza dayanarak kanun hükmünde
kararname yetkisi aldınız, güzel. 8 Haziran 2011 tarihli -mükerrer-
Resmî Gazete'de yayımlanan 636 sayılı Çevre, Orman ve
Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmündeki Kararname ile de Çevre, Orman ve Şehircilik
Bakanlığını kurdunuz, bu da güzel. Bu kanun hükmündeki
kararnameyle Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
kapatılarak bu bakanlığa ait görevler bu yeni
Bakanlığa devredildi, bu da iyi. Yaklaşık bir ay sonra,
aynı konuyla ilgili olarak, 4 Temmuz 2010 tarihinde iki kanun hükmünde
kararname daha çıkardınız. 644 sayılı Kanun Hükmündeki
Kararname ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 645
sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile Orman Su İşleri
Bakanlığı kuruldu ve 644 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname, 8 Haziranda yayımlanan 636 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyi de bütünüyle yürürlükten kaldırdı.
Bakanlık
kurulması gibi son derece önemli bir konuda yeterli ve gerekli
hazırlık yapılmadan alelacele ve alelusul bir şekilde bir
kanun hükmündeki kararname çıkarılıyor, sonradan onun
yanlış ve eksiklikleri başka bir kanun hükmündeki kararnameyle yeniden
düzeltilmeye çalışılıyor. Bir ayın içinde bile bir
birleştiren, bir ayrıştıran, bir kuran, bir kaldıran
bir yöntemle devlet idare eden bir anlayışla karşı
karşıyayız. Bırakın Türkiye Cumhuriyeti gibi köklü bir
devleti, aşiret devletinde bile olmayacak bir ciddiyetsizlik söz konusu.
AKP İktidarı, devlet hayatında özensizliğin,
ciddiyetsizliğin, yüzeyselliğin tavan yaptığı bir
dönem olarak tarihteki yerini alacaktır.
İlgisiz,
istisnasız ve ciddiyetsiz bir tavra meşhur Sakallı Celalin
sözlerini hatırlatmak gerekir. Sakallı Celal diyor ki:
Meşrutiyet ilan ettik olmadı, cumhuriyet ilan ettik olmadı,
yahu biraz da ciddiyet ilan etsek herhâlde olacak.
Her
zaman olduğu gibi, ben de biraz ciddiyet bu kanunları
hazırlarken gerekli diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yeniçeri.
Önergeler
üzerinde söz isteyen?
Sayın
Kaplan
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
12
eylül darbesinin demokratik düzeni etkileyen mevzuatı olan Siyasi Partiler
Yasası, seçim sistemi, seçim barajları, hazine yardımları,
seçmen kütükleri ve düzeni topluca bir reformdan geçmesi gerekmektedir. Yeni
bir anayasa yapılması sürecinde bu konular
tartışılacağından şu aşamada parça
düzenlemelerin yapılması doğru değildir.
BAŞKAN
Yine, önergeler üzerinde söz isteyen Levent Gök, Ankara Milletvekili.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz tasarının 19uncu maddesi üzerinde söz
aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Değerli
Başkanım, sayın milletvekilleri; esasında Adalet
Bakanımızın burada olmasını beklediğim bir zaman
dilimiydi çünkü dün Sayın Adalet Bakanımız bu kürsüden kendisine
sözlü soru yönelten Artvin Milletvekilimiz Sayın Uğur
Bayraktutanın sorusuna verdiği cevapta, Meclisimizi ve kamuoyunu
yanıltmıştır. Sayın Bakan esasında bu
tavrıyla bizim açımızdan şaşırtıcı
olmamıştır. Biz, bundan bir süre önce, 8 Cumhuriyet Halk Partili
milletvekili olarak Sayın Adalet
Bakanımızı ziyaret ettik ve gündemdeki kimi davalarla ilgili
kendisinin takipçisi olmasını kendisinden beklediğimizi ifade
ettik. Sayın Bakanımız gözlerimizin içine bakarak hepsiyle
ilgileneceğini, gereğinin yapılacağını ifade
etti. Bunlardan bir tanesi Deniz Feneri davasıydı. Deniz Feneri
davasının savcıları görevden alınmıştı
ve Sayın Bakanımıza, biz,
Sanıkların muhtemel bir tahliyesine yol açmak için acaba bunu
yaptınız mı? diye açıkça sormuştuk. Sayın
Bakanımız bunu reddetti ama tam birkaç gün sonra Deniz Feneri
davasının sanıkları tahliye oldu. Dolayısıyla
adalet duygumuz, Adalet Bakanlığı nezdinde, o anda bizim
dünyamızdan kopup gitti.
Değerli
arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığı gibi önemli bir kurumu
tartışıyoruz. Türkiyemizin devletinin başını
temsil eden bir kurumu tartışıyoruz ve
yaptıklarımızın tümü şu ana kadar Anayasaya
aykırı. Burada dile getirildi. Daha önce Kültür
Bakanlığında Koruma Kurullarının görev süresinin
değişikliğine ilişkin bir yasa çıktı ve bu yasaya
göre görev süresi önceden beş yıl olan Koruma Kurulu üyelerinin
süresi üç yıla indirildi ve elimdeki tutanakta Kültür Bakanlığı
Müsteşarı derhâl o Koruma Kurulu üyelerinin görevine son
verdiğini kendilerine tebliğ etti Görev süreniz
düşmüştür. diye çünkü çıkan yasada bir istisna maddesi
koymadılar ve Görev süresini yürüten kişilere bu uygulanır.
denmedi, tıpkı şimdi Cumhurbaşkanı Kanununun da
olduğu gibi. Sayın
Bakan bu konuda sizlere ve kamuoyuna dün bilgi verirken aynen şunları
söyledi: Kültür tabiat varlıklarını koruma kurullarında
görev süresi indirilmiştir. İndirilen süreye göre Kültür
Bakanlığı bunların görevine son vermiştir. Anılan
kişiler idari yargıya gitmişlerdir ve neticede konu
Danıştaya intikal etmiştir. Danıştayın
yapmış olduğu değerlendirmede, bu düzenlemenin mevcut
görevde olanların süresini de kısalttığına dair özel
bir hüküm olmadığı için önceki seçildikleri süreyi
tamamlamaları gerektiğine hükmetmiştir. demiştir, aynen
böyledir.
Sayın Bakan burada
olsaydı, ben kendisinden bu Danıştay kararını
isteyecektim değerli arkadaşlarım, eğer varsa yine
istiyorum ama söz konusu koruma kurullarıyla ilgili davada Ankara 12.
İdare Mahkemesi davacıların talebini reddetmiş yani onların
görev sürelerini yürürlükte olan yasaya göre değil değişen
kanuna göre yorumlamış ve istisnai hüküm bulunmadığı
için beş yıl seçilmelerine rağmen görev sürelerini üç yıl
olarak tarif etmiştir.
Şimdi, Sayın
Bakan diyor ki: Danıştay bu konuyu böyle çözdü. Nasıl çözdü?
Yani sizin tam savunduğunuz gibi yani Cumhurbaşkanlığı
süresinde olduğu gibi. Hâlbuki hiç de öyle değil değerli
arkadaşlarım. Danıştay daha bu konuda temyiz üzerine karar
dahi vermedi. Bir Adalet Bakanı acaba bunu kürsüden ve mikrofondan
nasıl izah edebilir değerli arkadaşlarım? Dosya
numarası bende, arzu edene vermeye hazırım, Adalet
Bakanımıza da sunmaya hazırım. Danıştayda daha
görüşülmemiş, karara bağlanmamış bir konuyu Adalet
Bakanı burada herkesin gözünün içine bakarak yanılttı. Değerli
arkadaşlar, bu iş o kadar ucuz mudur, bu iş o kadar basit midir?
Türkiye Cumhuriyetinin Adalet Bakanı sizleri yanıltabilir mi,
doğruyu söylemekle yükümlü değil midir?
Bundan duyduğum
üzüntüyü büyük ölçüde sizlerle de paylaşıyorum. Bu işlerin böyle
gitmeyeceğini, ileride arkadaşlarımızın ve tüm
konuşan muhalefet milletvekillerinin aktardıklarının hukuk
dünyasında
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
LEVENT GÖK (Devamla) -
eninde sonunda karşınıza çıkacağını
hatırlatır, hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gök.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
20nci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 20.
maddesinin (1) fıkrasında geçen kamuoyuna ibaresinden sonra gelmek
üzere TRT aracılığı ile ibaresinin eklenmesini arz
ederiz.
Lütfü
Türkkan Alim
Işık Nevzat
Korkmaz
Kocaeli Kütahya Isparta
Mehmet
Günal Kemalettin
Yılmaz
Antalya Afyonkarahisar
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 Sıra Sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 20. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Uğur
Bayraktutan Ali
Serindağ Atilla
Kart
Artvin Gaziantep Konya
Mehmet
Hilal Kaplan Ercan
Cengiz Musa
Çam
Kocaeli İstanbul İzmir
Sakine
Öz Mehmet Volkan
Canalioğlu Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Manisa Trabzon İstanbul
Diğer
önerge imza sahipleri:
Hasip
Kaplan İbrahim
Binici Demir
Çelik
Şırnak Şanlıurfa Muş
Halil
Aksoy Adil
Kurt Murat
Bozlak
Ağrı Hakkâri Adana
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki iki önergeye Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Katılmıyoruz
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, konuşacak var mı?
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
12
eylül darbesinin demokratik düzeni etkileyen mevzuatı olan siyasi partiler
yasası, seçim sistemi, seçim barajları, hazine yardımları,
seçmen kütükleri ve düzeni topluca bir reformdan geçmesi gerekmektedir. Yeni
bir anayasa yapılması sürecinde bu konular
tartışılacağından, şu aşamada parça
düzenlemelerin yapılması doğru değildir.
BAŞKAN
Öneri üzerinde söz isteyen Sakine Öz, Manisa Milletvekili.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
SAKİNE
ÖZ (Manisa) Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısının 20nci
maddesiyle ilgili önerge üzerinden söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ben bir hukukçu değilim ama bu tasarıda bir hukuk
ihlali olduğunu görmek için hukukçu olmaya gerek yok. Ben bir
mimarım, kendi mesleğimin diliyle konuşayım. Bu
tasarıyla inşa etmeye çalıştığımız
binanın demiri yetersiz, kolonları baştan hatalı, yani
projesi baştan ruhsat verilemez durumda. Bu tasarıda açıkça
kişiye özel bir düzenleme yapılıyor, zaten halkımızdan
gelen tepkiler de iktidarın amacını net bir şekilde ortaya
koyuyor.
Değerli
milletvekilleri, iktidar partisinin anayasa değişikliği üzerinde
bir yasal düzenlemeyle tadilat yapmaya çalışması dünya hukuk
literatürüne girecek ve hukuk fakültelerinde ders olarak okutulacak
niteliktedir. Bunu bir kere tespit edelim, bunu kimse inkâr etmesin.
2007 yılında
yapılan anayasa değişikliğiyle
Cumhurbaşkanının süresi 5 yıl olarak belirlendi. Şimdi
mevcut Cumhurbaşkanının görev süresini 7 yıla çıkaran
düzenlemeyi bu kez yasayla yapıyorsunuz. Anayasa yasayla
değiştirilemez, bunu buradaki milletvekillerinin hepsi çok iyi
bilmektedir; biraz önceki konuşmacıların, milletvekillerimizin
birçoğu da bunu tekrar etmişlerdir.
Tasarıda görev
süresiyle ilgili madde Ben hukuka aykırıyım, lütfen beni
çıkarmayın, başınıza iş açarım. diye âdeta
bağırmaktadır. İktidar partisindeki değerli
hukukçular, bu aykırılığı görmüş
olabileceğinizi düşünüyorum. Neden müdahale etmiyorsunuz? Bilin ki
daha sonra bunu siyasi bir mantıkla belki açıklayabilirsiniz ama
hukuki mantığa sığdıramazsınız.
İktidar sözcüleri,
2007de anayasa değişikliğinin halk iradesiyle kabul
edildiğini sıklıkla vurgulamışlardır. Şimdi
halkın iradesini değiştiriyorsunuz ama bunu yeni anayasa
değişikliğiyle değil bir yasa değişikliğiyle
yapıyorsunuz. Bunu, yarın yeniden meydanlara indiğinizde
nasıl anlatacaksınız, merak ediyorum?
Değerli
milletvekilleri, tarafsız olması gereken
Cumhurbaşkanlığı makamı tartışılır
hâle getirilmiştir. Oysa makamın saygınlığına
gölge düşürmeye kimsenin hakkı yoktur. Mevcut Cumhurbaşkanı
görev süresiyle ilgili çeşitli kereler sorulara muhatap edilmiştir.
Bu, zamanında muhalefetin uyarılarını dinlemeyen
iktidarın hem kendisine hem de ülkeye yarattığı bir
sıkıntıdan başka bir şey değildir. Şimdi, bu
tasarıyla sorunun çözüleceği, tartışmalara nokta
konulacağı söylenmektedir. Ben, iktidar partisinin sayın
milletvekillerine soruyorum: Emin misiniz? Diyeceksiniz ki: Evet, eminiz.
Peki, 2007de de bu kadar emin miydiniz kendinizden?
İktidar
partisinin sayın sözcüleri diyor ki: Aslında bir
tartışmaya gerek yok, bunu tartışılır hâle
getiren sizlersiniz yani muhalefettir. Ben size soruyorum: Neden anayasa
değişikliğini hazırlarken bizi
tartıştırmayacak bir düzenleme yapmadınız?
Halkımız size sormaz mı? Bu bir yapboz oyunu mu yoksa devletin
en üst makamının seçimine yönelik bir düzenleme mi? 2012
yılından itibaren AKP İktidarının yeni tarzı bu
mu olacak? Önce bir yasal düzenleme yapılacak, aradan bir süre geçtikten
sonra yeni bir düzenlemeyle eski düzenleme rafa mı kalkacak?
Eğer
bu ciddi bir iş ise en azından getirilen yeni tasarıda bu kadar
hukuka aykırılık olmaması gerekirdi. Bu tasarıda
hukuki sorunlar yalnızca görev süresiyle ilgili değildir. Kamu
görevlilerinin istifasıyla ilgili düzenlemeye açın bakın, Cumhurbaşkanının
seçiminin finansal kaynaklarının mali denetimiyle ilgili maddeye
açın bakın. Hepsinde hukuki yanlışlıklar vardır.
Gelin,
çok geç olmadan, yol yakınken bu tasarıyla
yaptığınız yanlışlıktan dönün. Yoksa bir
süre sonra Cumhurbaşkanının seçimiyle ilgili yeniden burada
toplanırız, işte, o zaman Cumhurbaşkanının görev
süresiyle ilgili bir türlü düzenleme yapamayan bir Parlamento oluruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 20.
maddesinin (1) fıkrasında geçen kamuoyuna ibaresinden sonra gelmek
üzere TRT aracılığı ile ibaresinin eklenmesini arz
ederiz.
Lütfü Türkkan (Kocaeli) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili.
Buyurun
Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz ve sonuna yaklaştığımız
138 sıra sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 20nci maddesinin 1inci fıkrasında
değişiklik yapılmasını öngören önergem üzerine söz
aldım. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Söz
konusu madde, Cumhurbaşkanı seçim sonuçlarının
ilanıyla ilgili bir madde ve maddenin 1inci fıkrası
Cumhurbaşkanı seçiminin kesin sonuçları, Yüksek Seçim Kurulu
tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile
Cumhurbaşkanlığı makamına bildirilir, kamuoyuna ilan
edilir ve Resmî Gazetede yayımlanır. der.
Şimdi,
kamuoyuna nasıl ilan edilecek? Bu önerge, hiç olmazsa devletin resmî
yayın organı olan TRT aracılığıyla ilan edilerek
bir resmiyet kazandırılmasını amaçlayan önergedir, aksi
takdirde nasıl ilan edileceği belli olmayan bu fıkranın
yazılmasının da bir anlamı yok. Zaten gazeteciler,
televizyoncular, özel medya organları herkesten önce bu sonuçları
kamuoyuna duyuruyor, ama yani burada bu kanunu çıkarıyorsak bu
kanunun maddesinde bir ciddiyet gerekiyor. Neyle kamuoyuna
duyuracağınız belli değil. Dolayısıyla, bu önerge
yerinde, makul bir önergedir, tabii ki sizlerin takdirlerine
bırakıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hiç kimseyi kandırmayalım. Bu tasarının,
22 maddeden oluşan bu tasarının tek ve en önemli maddesi geçici
1inci maddesidir. Bu geçici 1inci maddede, mevcut
Cumhurbaşkanının halkoyuyla onaylanmış Anayasa hükmüne
binaen görev süresini 5+5 yapan düzenlemeyi, bir geçici maddeyle, sonradan
eklenen, Komisyon Başkanı Sayın Kuzunun çok engin tecrübeleriyle,
Hükûmetin önerisinde olmamasına rağmen, komisyonda eklenen bir
maddeyle bu hakkı elinden alıyorsunuz ve on yıllık görev
yapma hakkını, halkın onayıyla Anayasada verilen
hakkı yedi yıla indiriyorsunuz.
Kimseyi
kandırmayalım. Sayın Başbakanın Cumhurbaşkanı
olmak en doğal hakkıdır, 74 milyon Türk
vatandaşının her birinin hakkı olduğu gibi onun da
hakkıdır. Dolayısıyla, 2012 yılında
yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Sayın
Başbakanın aday olmasına engel hiçbir durum yoktur, 2014te de
yoktur, 2020de de yoktur ama bunun içine bunu gizleyerek, mevcut
Cumhurbaşkanının görev süresini 5+5ten yani on yıldan
-eğer ikinci dönem, tabii vatandaş oy verir, tekrar
Cumhurbaşkanı seçerse- şimdi yedi yıla indirmekle bir hak
gasbını yapıyorsunuz. Bu hak gasbını neden
yapıyorsunuz? Bu Sayın Cumhurbaşkanı bir zamanlar sizin
milletvekiliniz, sizin Başbakanınız, Dışişleri
Bakanınız değil miydi? Buna bu millet oy vererek buraya
gönderip, yine bu yüce Meclisin oylarıyla Cumhurbaşkanı
seçilmedi mi? Şimdi, niye bu Anayasaya aykırı düzenlemeye bu yüce
Meclisin çok değerli milletvekilleri olarak sizler, bizler alet edilmeye
çalışılıyoruz? Bunun yeri burası değil.
Sayın
Komisyon Başkanından ben şu öneriyi daha dürüstçe beklerdim:
Evet, bunu biz değiştireceğiz, bir anayasa değişiklik
maddesi getirmemiz lazım ve Anayasayı değiştirelim. Tek
maddelik bir anayasa değişikliği olarak gelseydi, bu yüce
Meclisin hiçbir üyesi, inanıyorum ki, buna Hayır demeyecekti ama
şimdi, siz Anayasanın hükmünü bir kanunla -kaldı ki, geçici maddeyle-
düzenlemeye kalkar da bunu da hukukla bağdaştırırsanız
bunun hiçbir izahı olmaz. Bu millet bunu bize sorar, sizlere sorar.
İnanıyorum ki, aziz millet, gittiğinizde Siz benim
hakkımı orada gasbettiniz, benim irademle
değiştirdiğim Anayasayı milletvekili olarak gittiniz bir
kanunla yeniden düzenlediniz. diyecek, buna inanmayacak. O nedenle bu,
Meclisin itibarını yine küçülten bir uygulamadır.
Üzülerek
ifade ediyorum. Bu Meclisin onurlu bir üyesi olmayı hepimiz arzu ediyoruz
ve öyle de olmak zorundayız. Ama bu tür, Hükûmetin yani yürütme
organının dayatmalarına hiçbirimiz alet olmamalıyız
iktidarıyla muhalefetiyle. Bu kanun Anayasa maddesini
değiştiremez. Buna dur demeliyiz. Dur demek zorundayız.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
21nci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum. Ancak üç önerge de
aynı mahiyettedir; birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 Sıra Sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 21. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Uğur Bayraktutan Ali
Serindağ Atilla
Kart
Artvin Gaziantep Konya
Ercan
Cengiz Sakine
Öz Musa
Çam
İstanbul Manisa
İzmir
Mehmet
Hilal Kaplan Mehmet
Volkan Canalioğlu Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Trabzon İstanbul
Turgut
Dibek
Kırklareli
İkinci
önergenin imza sahipleri:
Hasip
Kaplan İbrahim
Binici Demir
Çelik
Şırnak Şanlıurfa Muş
Halil
Aksoy Adil
Kurt Murat
Bozlak
Ağrı Hakkâri Adana
Üçüncü
önergenin imza sahipleri:
Faruk
Bal Reşat
Doğru Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Konya Tokat Osmaniye
Yusuf
Halaçoğlu Nevzat
Korkmaz Lütfü
Türkkan
Kayseri Isparta Kocaeli
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeye Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın
Başkanım, önergelere katılamıyoruz. Fakat birkaç kelam, müsaadenizle,
Alim Işık Hocayla kısa bir değerlendirme yapayım:
Şimdi
Alim Hocam, Komisyonumuza geldiğinde bu tasarı, o geçici madde zaten
vardı. Şu şekilde vardı: 11 Nolu Cumhurbaşkanı
yedi yıllığına seçilmiştir. Tekrar seçilemez. Bunun
üzerine bazı arkadaşlarımız, Nevzat Bey başta olmak
üzere dediler ki: Efendim, 11inciyi söylüyorsunuz. O zaman 9, 10, 8 seçilir
mi? Evveli de seçilemez ama mademki böyle bir yanlış algılama
olacak, o zaman, tamamını kapsayan açık bir madde
yazıldı. Dolayısıyla yani, bizim, öyle bulduğumuz
falan ayrı bir formül filan yok.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, Hükûmetin teklifinde yok öyle bir
madde!
OKTAY
VURAL (İzmir) Nerede var?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Olmaz olur mu?
Getirin eski metni
ALİM
IŞIK (Kütahya) - Yok.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır, alt komisyonu kastediyor, alt
komisyonu.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Hükûmetin tasarısında böyle bir madde yok!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Alt komisyonu kastediyor.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Hükûmet tasarısında böyle bir madde yok!
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Ya, Hükûmet
tasarısını söylemiyorum
OKTAY
VURAL (İzmir)- Onu söylediniz ya!
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Gelen geçici maddeyi söylüyorum, orada
okuduğumuz. Alt komisyonda değişti, onu söylüyorum.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Alt komisyonda son anda getirdiniz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Alt komisyonu söylüyor, alt komisyondan
bahsediyor.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Evet, onu söylüyorum.
Alt komisyondaki metni
ALİM
IŞIK (Kütahya) Alt komisyonda
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Yok, yok, ben alt
komisyondaki metni söylüyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Hükûmetten gelen tasarıda
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Elbette ki
ALİM
IŞIK (Kütahya) Alt komisyonda geldi, Hükûmet tasarısında yok!
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Yani, Hükûmetten
gelende zaten sorun yok. Sorun, minareyi düzeltmeye çalışıyoruz
sizin yüzünüzden. Minare eğri değil ama eğri deyip
duruyorsunuz deminden beri; Komisyonda, burada, alt komisyonda. Burada
yapılan bundan ibarettir Nevzat Bey.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Minareyi eğri yapmayın Hocam!
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Geçen dönem
olmamasının sebebi, dediğimdir. Zaten yedi yıldı,
zaten seçilemez ama baktık ki iş başka tarafa gidiyor, yazmak
zorunda kaldık. Bu kadar basittir mesele.
Teşekkür
ederim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, keşke anayasa
değişikliği olarak getirseydiniz! Niye bunu kanun olarak
getirdiniz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde, Sayın Vural, kim konuşacak?
OKTAY
VURAL (İzmir) - Reşat Doğru
BAŞKAN
Reşat Doğru, Tokat Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun
Sayın Doğru.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 21inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılması, diğer maddelerin teselsül ettirilmesi
hakkında verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Önergemizde,
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi bir seçim
olduğuna göre, usul ve esasları da seçim mevzuatınca
belirtilmiştir, bu konunun tekrar tasarıya yazılması
gereksiz ve anlamsızdır, bundan dolayı 21inci maddenin
tasarıdan çıkarılmasını istiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, bilindiği üzere, kanun değişiklikleri veya
tümüyle mevzuat değişiklikleri, toplumsal bir ihtiyacı
karşılamak için yapılır.
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili 5+5i içeren kanun
değişikliği daha önce Mecliste yasalaşmış, halk
oylamasına da sunulmuştur. Bu kanunla beraber, milletvekilliği
süresi de dört yıl olarak tespit edilmiştir. 23'üncü Dönem Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bu dört yıllık süre uygulanmış ve
hiç kimse, bu yönlü olarak da herhangi bir itirazda
bulunmamıştır. Ancak, aynı durum Cumhurbaşkanlığına
gelince değişmekte ve yeni bir düzenlemeyle karşılaşmaktayız.
Bu düzenlemeyi anlamak çok zordur. Cumhurbaşkanının halk
tarafından seçileceği halk tarafından kabul edildiğine göre
o zaman neyi bekliyoruz? Neden iki sene sonra bunu uyguluyoruz? Anlamak çok
zordur. Bu durum halka güvensizlik durumunu gösteriyor. Ayrıca da
halkın bizzat kendisi tarafından referandumla kabul edilmiş bir
metnin vekilleri tarafından değiştirilmesi halkın iradesine
karşı bir nezaketsizlik değil midir? Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak Cumhurbaşkanlığı seçim süresinin beş
yıl olduğunu ve kendisi isterse 2nci kez de aday olabileceğini
ifade etmiştik. Mevcut Anayasamızda da bu konunun bariz şekilde
açıklanmış olduğunu düşünüyoruz. Çünkü milletimiz halk
oylaması yapmış ve de karar vermiştir. Referandumda
halkımız mevcut Cumhurbaşkanımızın da aynı
süreye tabi olmasından dolayı oraya oy vermiştir. Bunu
değiştirmek millî iradeye emrivaki yaparak halkı
yanıltmaktır.
Getirilen
bu kanun tasarısı, AKP içerisindeki çekişmelerden, hesaplardan
dolayı Meclisimiz gündemine gelmektedir. Bir siyasi parti içindeki
çekişmeler, güç kazanmalar, siyasi oyunlar milletimizin
yaşadığı reel gündemi göstermiyor. Halkımız
şu kış gününde Cumhurbaşkanlığı seçiminden
ziyade içinde yaşam mücadelesi verdiği kendi gündemiyle
meşguldür. Ülkemiz siyasallaşmaya doğru giden terör örgütünün
saldırısı ve baskısı altında bulunurken memur,
esnaf, çiftçi, emekli, iş adamı ağır ekonomik baskı
altında inim inim inlemektedir. Anadolu insanı üretimden vazgeçerken
ücretli insanlarımız banka hesapları, kredi kartı
borçları dolayısıyla adliyelere taşınmaktadır.
Bugün sokakta her 3 kişiden 2si kredi kartı ya da başka bir
banka borcunun baskısı altında ne yazık ki ezilmektedir.
Sadece Ankara Adliyesinde ortalama 1 milyon civarında icra takibinde
vatandaş olduğu basında yer almaktadır. Gerçi Başbakan
bu konuda kredi kartı borcu olanları mağdur olarak
görmediğini söylemiştir, ancak durum hiç de böyle değildir.
Borçlu insanlar ailesiyle beraber çok büyük sıkıntılar içinde olup
psikolojileri bozulmuş durumdadır.
Günden
güne ülkemizde aile yuvasının
dağıldığını, cinnet geçiren insanların her
tarafa saldırdığını, her geçen gün intiharların
arttığını görüyoruz. Neredeyse intihar olmayan gün
geçirilmemiş gibi görünüyor. Cumhurbaşkanlığı Seçimi
Kanunu Tasarısı görüşülürken bu gerçek gündem maalesef göz
ardı ediliyor. İşsizliğin dağ gibi
arttığı, çiftçinin üretimden vazgeçtiği, emeklinin hayata
küstüğü bir zaman sürecini hep beraber yaşıyoruz. İşte
bütün bunların araştırılıp gerekli önlemlerin
alınması gerekirken Hükûmet suni gündemlerle günü dolduruyor,
istediği konuyu da ülke gündemine getirerek gerçek gündemi
tartıştırmayıp unutturuyor. On yıldır tek
başına iktidar olan siyasi partinin ne zaman gerçekleri
göreceğini bekliyoruz. Ancak umudumuz da kalmamıştır,
milletimizin de umudu tükenmiştir.
Milletimizin
bütün bu yanlışları görüp önümüzdeki dönem karar vereceğini
umut ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.
Sayın
Kaplan, gerekçeyi mi okutuyorum, konuşuyor musunuz?
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
12
Eylül darbesinin demokratik düzeni etkileyen mevzuatı olan siyasi partiler
yasası, seçim sistemi, seçim barajları, hazine yardımları,
seçmen kütükleri ve düzeni topluca bir reformdan geçmesi gerekmektedir. Yeni
bir anayasa yapılması sürecinde bu konular
tartışılacağından, şu aşamada parça
düzenlemeler yapılması doğru değildir.
BAŞKAN
Sayın Kart kim konuşacak?
ATİLLA
KART (Konya) Turgut Dibek.
BAŞKAN
Turgut Dibek, Kırklareli Milletvekili.
Buyurun
Sayın Dibek. (CHP sıralarından alkışlar)
TURGUT
DİBEK (Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, 21inci maddeyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde
söz aldım. Öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
son maddeye geleceğiz neredeyse, yani yirmi madde geçti. Aslında
konuştuğumuz tek şey var gördüğüm kadarıyla, o geçici
maddedeki süreyi konuşuyoruz değerli arkadaşlar. Yani diğer
hükümlere kimsenin baktığı yok. Buraya çıkan -ben de takip
etmeye çalışıyorum buradan-
arkadaşlarımızın, sözcülerin Kanun tasarısı ne
getiriyor, diğer maddelerde neler var? hiç ilgilendikleri yok.
Bakılan tek şey şu yedi yıllık, beş
yıllık mesele. Çünkü, onu bir çözmemiz lazım. O konuyu anayasa
değişikliği zaten çözmüş, çok net bir şekilde
çözülmüş. Ama geldiniz bu tasarıyla elinize gözünüze
bulaştırdınız.
Komisyonda
da kısmen izleme imkânım oldu. Ben Adalet Komisyonu Üyesiyim, Anayasa
Komisyonu üyesi değilim. Oraya da gitmiştim, baktım. Sağ
olsun Sayın Başkan burada da zaman zaman aynı üslubu
kullanıyor ki, kendisi ben üniversitedeyken Hocamdı. Saygıyla
kendisini her zaman karşılıyoruz, seviyorum, sayıyorum. Ama
değerli arkadaşlar, bakın, şimdi anayasa
değişikliği geçerken bir geçiş hükmü koymadık. Orada
çok net bir şekilde beş yıl dedik. Bu oylandı, burada da
oylandı, halkoyuna da gitti. Herhangi bir geçiş hükmü konmadı.
Şimdi
Fransa örneği var. Fransada adamlar oturmuşlar, onlar da geçiş
hükmü koymamışlar -Komisyonda da konuşuldu- onlar farklı
bir yöntemle çözmüşler. Hatta bazı arkadaşlarımız o
yöntemi zaman zaman argüman olarak kullanıyorlar: Bak, onlar da yedi
yıl demişler
Çünkü Jacques Chirac 1995te Cumhurbaşkanı
olduğunda onların da anayasasında yedi yıllık süre
var. 2000de onlar da beş yıla indirmek üzere bir
değişiklik yapmışlar. Ama ne yapmışlar biliyor
musunuz adamlar o zaman? Oturmuşlar Cumhurbaşkanının da
bizzat içinde olduğu bir görüşme ortamı
hazırlamışlar. İşte kimler orada? Siyasi partiler,
siyasi aktörler, onların genel başkanları. Hani zaman zaman Sayın
Cumhurbaşkanı Köşke çağırıyor ya işte
liderleri, onun gibi. Denmiş ki orada: Bak, yedi yıl beş
yıla düşecek ama sizin bu görev sürenizi tamamladıktan sonra
beş yıllık süre hayata geçecek. Bu uzlaşı, bu
konsensüs Fransada hallolmuş ve bu toplum tarafından, kamuoyu
tarafından, yani basın tarafından, herkes tarafından da
biliniyor. Onlar öyle çözmüşler. Şimdi zaman zaman söylüyorsunuz
Bakın, onlar orada yedi yıl yaptı. diye. Bunu da yapmamışız.
Siz hatırlıyor musunuz değerli arkadaşlar? Ben zaman zaman
Sayın Cumhurbaşkanını dinledim bu süreçte. İşte
Elitaş sanıyorum geçen yıl ağustosta bir açıklama
yaptı, Cumhurbaşkanlığının süresi 11inci
Cumhurbaşkanı için yedi yıldır. dedi. İşte
Sayın Cumhurbaşkanına da soruldu, Onu ben bilmiyorum, Meclis
bilir. Bu konuda benim söyleyecek bir şeyim yok. dedi. Yani öyle bir
görüşme, öyle bir toplantı, bu konuda öyle bir anlayış da
hiçbir şekilde ortaya konmadı, bugünlere geldik.
Şimdi,
Sayın Başkanım, anayasa hukukunda bizlere ders verdiniz.
Şimdi, hepimiz hukukçuyuz -çok sayıdaki hukukçu arkadaşım
için konuşuyorum, diğer arkadaşlarım için bir şey
söylemiyorum- Yürürlüğe giren bir kural -Sayın Başkanım-
derhâl uygulanır. diye bir ilke var mıdır yok mudur? Yani
yürürlüğe giren bir kural beklemez, kenarda durmaz, uygulanır.
Şimdi,
kamu hukukunda siz bir statüde bir değişiklik
yapmışsanız, yeni bir değişiklik ihdas etmişseniz
o statüyü kullananlar, o statüdeki kişiler bundan etkilenmezler mi
değerli arkadaşlar? Etkilenirler. Yani orada beş
yıllık süreyi kapsamış, artık Sayın
Cumhurbaşkanının görev süresinin bir geçiş maddesi yok,
oturmuş, kimse konuşmamış, bırakmışız,
sabit. Yani burada durum böyleyken
Ha, bunun niye olduğuna, bunlara girmiyorum
yani sizler kendi içinizde neyi düşünüyorsunuz bir grup, Sayın
Başbakan ne düşünüyor, niye böyle bir yol izlendi onu bilmiyorum ama
söyleyeceğim şu: Değerli arkadaşlar, biz bunu bu hâle
getirmemeliydik. Yani son sözü söyleyecek olan bu saatten sonra, hukuken,
işte, Anayasa Mahkemesi diyelim veya YSK. Yani bu Cumhurbaşkanlığı
seçim sürecinin her aşamasında YSK olacak, onlar götürecekler, onlar
yürütecekler ya da onlar diyecekler. Yani -YSKyı da merak ediyorum- acaba
tasarı hazırlanırken YSKyla hiç konuştular mı, ettiler
mi, Siz ne diyorsunuz? diye onların görüşünü aldılar mı
onu da merak ediyorum değerli arkadaşlar.
Bakıyorum,
bu 21inci maddeye göre de Cumhurbaşkanına tutanağı,
mazbatayı Meclis Başkanı veriyor. Niye YSK vermiyor? Seçimin her
aşamasını onlar götürüyorsa niçin YSK yok?
Sürem
bitiyor ama bakın şunu söyleyeyim: Buna benzer bir olay 1921
Anayasasında var, 5inci maddede. 1921 Anayasasında iki yıl
seçim dönemi, iki yıl arkadaşlar. 1924te 13üncü maddede dört
yıl. 2nci Dönem, 1923te gelen Meclis iki yıl mı yapacak, dört
yıl mı yapacak tartışılmış o zaman,
demişler ki: Biz geldiğimizde iki yıl için seçildik. 1923te
gelen Meclis, 2nci Dönem için konuşuyorum, oturmuşlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT
DİBEK (Devamla)
konuşmuşlar ve Bu değişiklik bizi
kapsar. demişler ve dört yıl görev yapmışlar. Yani böyle
bir uygulamamız da var.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Dibek.
TURGUT
DİBEK (Devamla) Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.00
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.08
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----
0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54üncü
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
138
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
22nci
madde üzerinde üç adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 22nci
maddesinin madde başlığının mevzuat değişikliği şeklinde
değiştirilmesini arz ederiz.
Alim Işık Sadir Durmaz Nevzat Korkmaz
Kütahya Yozgat Isparta
Cemalettin Şimşek Kemalettin
Yılmaz
Samsun Afyonkarahisar
BAŞKAN
- Şimdi okutacağım önergeler aynı mahiyette
bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 Sıra Sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 22. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Uğur Bayraktutan Ali
Serindağ Atilla
Kart
Artvin Gaziantep Konya
Ercan Cengiz Mehmet
Volkan Canalioğlu Mehmet
Hilal Kaplan
İstanbul Trabzon Kocaeli
Sakine Öz Musa
Çam Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Manisa İzmir İstanbul
Dilek
Akagün Yılmaz
Uşak
Diğer
önergenin imza sahipleri:
Hasip Kaplan İbrahim
Binici Demir
Çelik
Şırnak Şanlıurfa Muş Halil Aksoy Adil
Kurt Murat
Bozlak
Ağrı Hakkâri Adana
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
12
Eylül darbesinin demokratik düzeni etkileyen mevzuatı olan siyasi partiler
yasası, seçim sistemi, seçim barajları, hazine yardımları,
seçmen kütükleri ve düzeni topluca bir reformdan geçmesi gerekmektedir. Yeni
bir anayasa yapılması sürecinde bu konular
tartışılacağından, şu aşamada parça
düzenlemelerin yapılması doğru değildir.
BAŞKAN
- Önerge üzerinde söz isteyen Dilek Akagün Yılmaz, Uşak milletvekili.
Buyurun
Sayın Yılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
22nci madde üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik
önergesinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum,
hepinize saygılar sunuyorum.
Bugün,
burada Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısına ilişkin
söylenecek tüm sözler söylendi, tüm uyarılar yapıldı. Anayasada
yapılan değişiklik ve referandum sonucunda
Cumhurbaşkanının görev süresinin beş yıl olarak
belirlendiği, Anayasa hükmü olan bu sürenin yasayla
değiştirilemeyeceği, çıkartılan yasanın âdeta
hâlen Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gülün bir daha aday olamaması
ve görev süresinin yedi yıla çıkarılmasına yönelik
olduğu defalarca söylendi. Anayasada yapılan bir düzenlemenin yasa
ile değiştirilemeyeceği, bu durumun açıkça Anayasaya
aykırı olduğu o kadar çok söylendi ki. Ama dinleyen var mı?
Gerçekte durumun böyle olduğunu herkes biliyor. Biz malumu ilan ediyoruz.
İktidar partisi milletvekilleri bunların hepsini biliyor ancak göz
ardı ediyorlar. Bu anlayış Anayasa ihlal edilse ne olur?
Nasılsa her şeyi biz biliriz. anlayışıdır ve çok
tehlikelidir. Bu tehlike tek parti diktatörlüğüdür, iktidar
sarhoşluğudur. Hiçbir kuralı, hiçbir hukuk devleti ilkesini,
demokratik ilkeleri tanımamak demektir.
Ben
buradan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılan
çağrıyı yineliyorum. Hâlen görevde olan Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, son dönemde gösterdiği duyarlılığı
göstermeli ve Anayasaya aykırı bu düzenlemeyi boşa
çıkarmalıdır. Cumhurbaşkanı, gerçekte görev süresinin
dolduğu 28 Ağustos 2012 tarihinden altmış gün önce
görevinden istifa etmelidir. İşte o zaman, şu anda
görüşmekte olduğumuz tasarıya göre dahi, zamanında
Anayasaya uygun olarak Cumhurbaşkanlığı seçiminin
yapılmasının önü açılacaktır. Tüm oyunlar, tüm
hesaplar bu şekilde bozulacaktır.
Bu
tasarıyı incelediğimizde 14üncü maddede adaylara
yardımın koşulları, harcamaların Yüksek Seçim Kurulu
tarafından kontrolü, ilanı ve seçim döneminde mal bildiriminde
bulunulmasına yönelik düzenlemeler getirilmektedir. Bu madde ile
Cumhurbaşkanının belli finans kaynakları tarafından
desteklenmesi ve Cumhurbaşkanının tarafsızlık ilkesine
aykırılıklar söz konusu olabilir ancak Cumhurbaşkanı
seçimi, milletvekili seçimi ve yerel yönetimler seçimlerinde yapılan
harcamaların şeffaflığı ve kontrolü daha
sağlıklı yasal düzenlemelerle mutlaka
sağlanmalıdır.
Hepimiz
biliyoruz ki son seçim döneminde ve önceki seçim dönemlerinde iktidar partisi
milletvekili ve belediye başkan adayları ölçüsüz
ve bizlerin asla baş edemeyeceği harcamalar
yapmışlardır. Bu değirmenin suyu nereden gelmektedir? Neden
bu harcamaların hesabı sorulmamaktadır? Neden milletvekilleri ve
belediye başkanları için sınırlamalar ve Yüksek Seçim
Kurulu kontrolü getirilmemektedir?
Bu
tasarıda pek çok konu ayrıntılı olarak düzenlenmiştir
ancak siyasi partiler tarafından aday gösterilecek kişilerin aday
olarak belirlenme şekilleri belirtilmemiştir. Adayların siyasi
partiler tarafından demokratik yöntemlerle belirlenmesi yolunda hiçbir
düzenleme yapılmamıştır. Siyasi partilerdeki lider
saltanatına son verilecek düzenlemeler yapılmamıştır.
Neden? Bu konuda, geçtiğimiz 12 Haziran seçimlerinde Cumhuriyet Halk
Partisi iyi bir sınav vermiş ve yirmi dokuz ilde milletvekili adaylarını
ön seçimle, yani partiye kayıtlı tüm üyelerin
katılımıyla yapılan bir seçimle belirlemiştir. Siyasi
Partiler Yasası ve seçim yasasında hiçbir zorunluluk
olmadığı hâlde Cumhuriyet Halk Partisi toplumun önderi olma
yolunu açmış ve adaylarını demokratik yöntemlerle belirleme
yolunu seçmiştir. Ben de ön seçimle gelen bir milletvekili olarak bundan
onur ve gurur duyuyorum ancak adayların belirlenme yöntemleri ve siyasi
partilerde parti içi demokrasinin işletilmesi hiçbir şekilde siyasi
partilerin liderlerinin inisiyatifine bırakılmamalı ve Siyasi
Partiler Yasası ile seçim yasasında bu konularda acilen
değişiklikler yapılmalıdır, hatta 1991 seçimlerinde
olduğu gibi ön seçimle belirlenen siyasi parti adayları için
halkın da tercih oyunu kullanabilmesinin yolu açılmalıdır.
İşte o zaman, seçilen milletvekilleri genel başkanın, genel
merkezin milletvekilleri değil, gerçekten de milletin vekili
olacaklardır. İşte o zaman, halka rağmen, sadece genel
başkan istedi diye hiçbir milletvekili -şimdi görüştüğümüz
tasarı gibi- inanmadığı ve doğru görmediği hiçbir
tasarıya Evet. demeyecektir. İşte o zaman, halkın ve
ülkenin zararına olan diktatörlük yasaları, bir gecede
çıkartılan kanun hükmünde kararnameler bu Meclisten
çıkamayacaktır; halkın duygularını, ulusal değerlerini
inciten 19 Mayıslar, 29 Ekimler iptal edilemeyecektir. İşte o
zaman, gerçekten milletin iradesi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Devamla) -
bu Mecliste var olacak ve bu Meclis kendisinin
kurulduğu 23 Nisanlara layık olacaktır.
Çok
teşekkür ederim, sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 22nci
maddesinin madde başlığının mevzuat
değişikliği şeklinde değiştirilmesini arz
ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Sadir Durmaz, Yozgat Milletvekili.
Buyurun
Sayın Durmaz.
SADİR
DURMAZ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 138
sıra sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 22nci maddesine ilişkin verdiğimiz önerge
üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, referandumla yapılan anayasa
değişikliğiyle, Cumhurbaşkanını seçme yetki ve
görevi halka verilmiştir ve halk oylamasında kabul edilen metne göre
Cumhurbaşkanının görev süresi 5+5 olarak kabul
edilmiştir. Halk oylamasıyla yapılan anayasa
değişikliğinde, görevine devam etmekte olan
Cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili olarak bir düzenleme
yapılmamıştır, konuyla ilgili bir geçici madde de
konulmamıştır. Bu duruma göre, Cumhurbaşkanının
görev süresi beş yıldır ve ikinci defa aday olma hakkına
sahiptir. Konuyu kanun maddesiyle yedi yıl olarak düzenlemek, Anayasaya
açıkça aykırılık teşkil edecektir. Eğer görev
süresi yedi yıl olarak belirlenmek isteniyorsa yine bu yedi
yılın tespiti anayasal bir işlem olarak yani anayasa
değişikliğiyle yapılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, görevi devam eden Cumhurbaşkanı, seçildiği anda
bir hukuki statüye girmiştir ve bu statüsü devam ederken de anayasal bir
değişiklikle görev süresinin yedi yıldan beş yıla
indirilmesi sonucunda, göreve geldiği zamanın kuralına
değil, yeni kurala tabi olmuştur. Cumhurbaşkanının
görev süresi taraflarca belirlenen bir sözleşme olmayıp Anayasayla
ilgili bir durumdur. Dolayısıyla, böyle bir durumda, görev süresiyle
ilgili kazanılmış bir haktan söz edilmesi mümkün değildir.
21 Ekim referandumuyla milletvekilliği seçimleri dört yıla çekildi,
2012de yapılması gereken genel seçimler de, malumunuz, 2011de
yapıldı ve ne hikmetse, Sayın Cumhurbaşkanına
ayrı bir hukuk, seçilmiş milletvekillerine ayrı bir hukuk
uygulanmaktadır. Gerçi, AKP hükûmetlerinin on yıllık
geçmişinde kişiye ve duruma özel hukuk anlayışına
defalarca şahit olduk. Naylon fatura yolsuzluğuna bulaşıp
devleti soyanlara af getiren de AKP, Almanyada tescil edilen yolsuzluğa
rağmen Deniz Feneri yöneticilerini serbest bırakan da AKP.
Yolsuzlukları ayyuka çıkan AKPli belediyelere soruşturma izni
vermeyen AKP, MHPli belediye mensuplarının günlük konuşmalarını
usulsüz bir şekilde dinleyip, haksız yere soruşturma açıp
iş yapamaz hâle getirmekte, bazılarını da
acımasızca itibarsızlaştırma operasyonuna tabi
tutmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Anayasanın 101inci maddesindeki değişiklikle
Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıl olarak
belirlenmiş ve bir kimsenin en fazla iki defa Cumhurbaşkanı
seçilebileceği kayıt altına alınmıştır.
Cumhurbaşkanlığı görev süresi için 5+5 yıl olarak
tayin edilen zaman dilimi çok net olarak ortada dururken
Cumhurbaşkanlığı görev süresinin
tartışılmasının bize göre hiçbir anlamı yoktur.
Cumhurbaşkanlığı makamı gücünü ve
kaynağını Anayasadan almaktadır, dolayısıyla
görev süresi de Anayasaya dayanmaktadır. Velhasıl, Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığının İnternet
sitelerine girdiğinizde, Anayasanın 101inci maddesinde aynen
şöyle yazıyor: Cumhurbaşkanının görev süresi beş
yıldır. Bu kadar. 2012 yılında da
Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılması
gerekmektedir.
Sayın
milletvekilleri, doğrusu, son dönemde bazı AKP sözcülerinin daha düne
kadar 5+5i dillendiriyorken ani bir U dönüşüyle
Cumhurbaşkanlığı görev süresini yedi yıl olarak
değerlendirmelerinin altında yatan tek sebep, hiç kuşkusuz,
Sayın Cumhurbaşkanının ikinci kez seçilmesinin önüne geçmektir.
Bunun yanı sıra, Sayın Cumhurbaşkanının kamuoyuna
yansıyan açıklamaları da enteresandır. Her şeyi bilen
ama kendi süresini bilmeyen bir
Cumhurbaşkanı.
Değerli
milletvekilleri, geçmişte bazı Cumhurbaşkanları için
Çankaya noteri, Çankayanın şişmanı gibi çeşitli
nitelendirmeler yapıldı ama Sayın Cumhurbaşkanın formu
yerinde maşallah, şişman diyemeyeceğiz ama sayenizde
Çankayanın pişmanı olarak anılacaktır.
Bu duygularla hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Durmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum:
OKTAY VURAL (İzmir)
Karar yeter sayısı efendim.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Geç kaldınız
Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir)
Neyi geç kaldınız
BAŞKAN Oylamaya sunduktan sonra
OKTAY VURAL (İzmir)
Siz duymakta geciktiniz bence Sayın Başkan.
BAŞKAN Belki öyledir yani, olabilir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Siz duymadınız.
BAŞKAN Şimdi geçici madde 1de üç adet önerge
vardır. Ancak önergeler aynı mahiyette olduğu için birlikte
işleme alacağım okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısının Geçici 1
inci maddesinin, Anayasanın ilgili maddeleri ile TBMM
İçtüzüğünün 38 inci maddesine açıkça aykırılık
taşıdığından tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve talep ederiz.
Uğur Bayraktutan Ali
Serindağ Atilla
Kart
Artvin Gaziantep Konya
Ercan Cengiz Mehmet
Volkan Canalioğlu Sakine
Öz
İstanbul Trabzon Manisa
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bedii
Süheyl Batum Musa
Çam
İstanbul Eskişehir İzmir
Mehmet Hilal Kaplan
Kocaeli
İkinci önergenin imza sahipleri:
Hasip Kaplan İbrahim Binici Demir Çelik
Şırnak Şanlıurfa Muş
Halil Aksoy Adil Kurt Murat Bozlak
Ağrı Hakkâri Adana
Üçüncü önergenin imza sahipleri:
Yusuf Halaçoğlu Mustafa
Kalaycı Nevzat
Korkmaz
Kayseri Konya Isparta
Mesut Dedeoğlu Ruhsar
Demirel
Kahramanmaraş Eskişehir
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta
Milletvekili.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bu Anayasaya
aykırılık önergelerini önce işleme almanız gerekmiyor
mu? Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi Anayasaya
aykırılık önergesidir. Anayasaya aykırılık
önergesini öncelikle işleme almanız gerekiyor İç Tüzüke göre.
ATİLLA KART (Konya) Sayın Başkan bu kadar tecrübeden
sonra bunları niye atlıyor?
BAŞKAN
Sayın Vural, her üçünde de var.
OKTAY
VURAL (İzmir) Efendim, gerekçede var.
BAŞKAN
Gerekçelerinde var, evet.
OKTAY
VURAL (İzmir) Bakın, madde metninden çıkartılması
ayrıdır, Anayasaya aykırılık iddiası olan önerge
ayrıdır. Bir maddenin gerekçesinde Anayasaya
aykırılıkla ilgili hususun geçmesi, Anayasaya
aykırılık önergesi değildir. Dolayısıyla
öncelikle Anayasaya aykırılık önergesini işleme
almanız gerekiyor.
BAŞKAN
Süheyl Batum Bey, buyurun, Eskişehir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) Önce Nevzat Beye nezaketen söyleseydiniz Kusura
bakmayın. diye!
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; artık sonuna gelmeye
başladığımızdan muhakkak herkes yoruldu, yorulmaya
başladı ama yine de biz baştan söylediğimizi tekrar
ediyoruz: Değerli milletvekilleri, bu yasayı, Cumhurbaşkanı
seçimi hakkındaki yasa tasarısını 2009da da getirdiniz,
aynı yasa tasarısını 2011de de getirdiniz. Tek madde
farkı var, geçici maddeyi eklediniz. Anayasada olmayan veya Anayasada
farklı düzenlenmiş bir düzenlemeyi yasayla getirdiniz, dediniz ki:
11inci Cumhurbaşkanının görev süresi yedi yıldır.
diye eklediniz.
Değerli
arkadaşlar, bütün milletvekili arkadaşlarımız da söyledi,
bu geçici madde kesinlikle Anayasanın 6ncı ve 101inci maddelerine
aykırıdır. Komisyonda da bunu dile getirdik. Eğer
değil diyorsanız, hep sordum, komisyonda da sorduk değerli
dostlarımıza, arkadaşlarımıza, dedik ki nasıl
oluyor da Meclisin görev süresini beş yıldan dörde düşürdünüz,
Meclis Başkanının görev süresini unuttunuz ve bir yasayla
yapmadınız. Canım, Meclis beşten dörde düşerse Meclis
Başkanının da düşmüş olmaz mı? demediniz, anayasa
değişikliğiyle tekrar getirdiniz çünkü aslolan oydu ama bugün
Bu kadar milletvekilini bulamayız belki. dediniz ve Anayasada yer
almayan bir yetkiyi kullanarak Anayasanın koyduğu esaslara göre yasa
yapmanız gerekirken siz yedi yılı, farklı bir düzenlemeyi
yasayla getirdiniz. Açık söylüyorum: Anayasanın 6ncı maddesine
de, 101inci maddesine de aykırı bir iş yaptınız. Ama
değerli arkadaşlar, geçici maddenin
aykırılığı sadece bununla da sınırlı
değil. Tekrar söylüyorum, isme göre bir madde yaptınız. Hepimiz
biliyoruz, isme göre madde. Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Başbakan
Cumhurbaşkanı olsun diye. Efendim yaptık mı?
Propagandayı da konuştuk. 10uncu maddeye aykırı propaganda
getirdiniz. Başbakan 298 sayılı Yasaya göre
açılışları yapacak, bakan açılışları
yapacak, diğer aday ise bana TRTde sıra gelsin, konuşayım
da kendimi tanıtayım diye bekleyecek. Açıkça aykırı.
Siz adayların görevden ayrılmasını da Anayasaya
aykırı düzenlediniz. Anayasanın 10uncu maddesine
aykırı, 76ncı maddesindeki kimler görevden çekilmek
zorundadır, kimler göreve tekrar dönemez, bu maddeye açıkça
aykırı il başkanlarını koydunuz, ilçe
başkanlarını koydunuz, herkesi koydunuz, bakanları ve
Başbakanı unuttunuz. Açıkça Anayasaya aykırılık.
Koymadınız, açıkça Anayasaya aykırılık. Onlar
-ve Cumhurbaşkanı dahil- aday
olarak aynı zamanda Cumhurbaşkanı, Başbakan olmaya
devam edecek, zavallı adaylar, diğerleri aynı şartlara
sahip olmadan sözüm ona eşit mücadele edecek. İsme göre dedik ya, bu
kadar beceriksizlik olmaz. O yüzden isme göre yaptığınız
için maddeyi şunu unuttunuz: Tutuklu bir adam, tutuklu bir aday ama
hükümlü değil, aday oldu, daha sonra da oldu ya seçimleri kazandı
cumhurbaşkanı oldu. Ne yapacaksınız? Unuttunuz. Hayır, şöyle
diyorsunuz Canım, o kadar da olmaz, Cumhurbaşkanı
yaparız. Milletvekili olmasına rağmen, milletvekili, buraya
getirmediğiniz kişiyi Cumhurbaşkanı yapacaksınız.
Bu da ileri demokrasinin herhâlde AKP ayağı olması gerek. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Sevgili arkadaşlar,
siz
Tutuklandı
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Bunu biz yapmayız, siz yaparsınız.
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Devamla) Biz yapmayalım, siz yapın da hukuka uygun
yapın. Bir kere de diyelim ki: Vallahi AKP şu kadar senedir bu kadar
hukuku -hiç kimse kusura bakmasın- bu kadar çiğnemeyen bir yasa
yaptı. Tutuklandı arada, tutuklandı. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İHSAN ŞENER
(Ordu) Öyle bir şey diyemezsiniz.
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Devamla) Cevap vermiyoruz, boş ver.
Arada tutuklandı,
aday oldu, tutuklandı. Ne yapacaksınız? Onu da unuttunuz. E
birader, bu kadar hukukçunun olduğu, bu kadar unuttuğu bir yerde biz
Cumhurbaşkanlığını konuşuyoruz. Bunu da niçin
söylüyoruz değerli dostlar?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Devamla) - Bir gün, hiç kimse içinizden Vallahi ben farkında
değildim, bilmiyordum, nereden farkında olayım. demesin diye.
Hepinize saygılar.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Batum.
Önerge üzerinde söz
isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Geldik -affedersiniz-
dananın kuyruğunun kopması anına. İki senedir üzerine
kafa yorulan; Meclisin, milletvekillerinin zamanlarını ipotek
altına alan; Sayın Cumhurbaşkanı yedi yıl mı
görev yapacak, beş yıl mı ya da bir kez daha aday olabilecek mi,
olmayacak mı sorularını cevaplandıran geçici bir madde
düzenlemesine geldik ve dayandık.
Tüm bu tasarı metni
bu maddenin yüzü suyu hürmetine yazıldı çizildi, önümüze getirildi.
AKP kararını vermiştir: Cumhurbaşkanının görev
süresi yedi yıldır ve bir daha da aday olmayacaktır. Milletimiz
ve basının aylardır olacak olmayacak diye baktığı
papatya falı da artık bir neticeye ulaşmıştır.
AKPnin tabiri ile 11 no.lu Cumhurbaşkanı iki yıl daha
Cumhurbaşkanlığına devam edecek ve Sayın
Erdoğanın önüne bir daha aday olarak çıkamayacaktır.
Siyasette mıntıka temizliği dedikleri bu olsa gerek
değerli milletvekilleri.
Hiç
kimse lafı eğip bükmesin, bu tasarının adı, Sayın
Abdullah Gülü bir daha Cumhurbaşkanı yapmama
tasarısıdır. Şahsını hedef alan özel bir
düzenlemedir, tıpkı Telgrafçı Hamdi Beye aylık
bağlanması hakkındaki kanun gibidir. Diğer tüm maddeler bir
kalabalık yaratmak üzere metne ilave edilmiştir ve âdeta siyaset
pazarının yemek sofrasındaki ana yemek yanında bir
garnitürden farksızdır.
Allah
aşkına, bu düzenlemenin neresinde hukuk fakültelerinin henüz birinci
sınıfında öğretilen kanunların genelliği ve
objektifliği ilkesi vardır? Komisyonda da açıkça beyan ettik,
bakın, bizi hiç uğraştırmayın, getirin Abdullah Gül
bir daha Cumhurbaşkanı olamaz. diye bir tasarı, olsun bitsin bu
iş.
Biliyorum,
sizin de kafanız karışık, aranızda konuşuyorsunuz
Tamam, Sayın Gülün görev süresi yedi yıl olsun ama hiçbir Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşına reva görmediğimiz bir
sınırlandırmayı neden Güle getiriyoruz? diye bazı
AKPli arkadaşlar söylüyor. Doğru, Anayasada 73 milyon
vatandaşımıza bir sınır yok. Bu getirdiğiniz
önergede numarası ile belirtiliyor, sanki Aman bir
yanlışlık olmasın, Sayın Gülü kastediyoruz ha.
tarzından 11inci Cumhurbaşkanı hakkında bu kanunun 3üncü
maddesinin birinci fıkrası hükümleri uygulanamaz. diyorsunuz,
maksadınız çok açık, ikinci kez aday olmaması.
Son
anda alt komisyona getirdiğiniz bu önergeye esas komisyonda itiraz ettik, Nedir
bu husumet, bu düşmanlık? diye. Sayın Gül her
gönderdiğiniz yasayı bugüne kadar onaylamadı mı? Bundan
dolayı Çankaya noteri suçlamasına maruz kalmadı mı?
Şike yasası ve milletvekili emekli maaşlarının
artması kanununu geri gönderdiği için mi bunu yapıyorsunuz, bu
mudur kabahati?
Sıkça
eleştirdiğiniz Sayın Evren, Sayın Demirel ve Sayın
Sezer bu düzenlemeyle yeniden aday olabiliyor ama Sayın Gül asla. Bu
itirazımızın tabanınızda tepki
toplayacağını bildiğiniz için, çıkış yolunu,
3 eski Cumhurbaşkanını yasaklamakta buldunuz esas komisyonda
yeni bir önerge vererek. Yasağı
kaldırmak yerine, 3 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını daha
yasak kapsamına aldınız. 73 milyona serbest, 4 kişiye
yasak. Bu yaptığınızın, değerli AKP
milletvekilleri, Sayın Erbakana siyaset yasağı getiren 28
Şubat zihniyetinden ne farkı var? Ne olurdu Anayasadaki seçilme
hakkı ve yine Anayasadaki eşitlik ilkesine saygılı olma tavrı
sergileyebilseydiniz.
Bir söz var ya Beni bir
siz anladınız, siz de yanlış anladınız. diye.
Sayın AKP Grubu, biz Sayın Güle yasak getirildiğinde itiraz
ederken muradımız, şahsa ait bir düzenleme yapmayın
demekti, yasakları genişletip Türk demokrasisinde yeni bir
yasaklı sayfa açın demek değildi. Yanlış
anladınız ve yanlış yapıyorsunuz.
Açık bir Anayasaya
aykırılık var, bunu anlamak için hukukçu olmak gerekmiyor. Bu
tasarı, Anayasanın 10uncu maddesindeki eşitlik ilkesine,
67nci maddede zikredilen seçilme hakkına, hukukun temel prensiplerinden
kanunların genelliği ve objektifliği ilkesine
aykırıdır. Siyasi ahlaka ve vicdana aykırılık ise
bugün itibarıyla Meclis tutanaklarına çoktan geçmiştir bile
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi, söz isteyen
Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Evet, değerli milletvekilleri,
(*) geldik zurnanın son
deliğine. Bütün bu yasa bir yana, bu son madde bunların hepsinden öte
bir madde. Şimdi, nasıl bir şey bu biliyor musunuz, bu ana kadar
yaptığımız görüşmelere, genel görüşmelerin
hepsine baktığım zaman bu olmayınca bir faydası yok.
Oysaki derler ki: Zurnanın altındaki son delik hiç
kullanılmaz. kimisi öyle der. Kimisi de Parmakla basın, üfleyin, seste
değişiklik olmaz. der. Kimisi de der ki: Herhâlde zurnayı icat
edenin bir bildiği var. Şimdi, burada da ses çıkarmaz ama o da
olmadan zurna çalmaz, böyle bir şey şimdi.
Şimdi,
bu bir kanun maddesi, Anayasanın bir de 101inci maddesi var, ikinci
fıkrası. Şimdi, bu kanun maddesi diyor ki:
Cumhurbaşkanının görev süresi yedi yıldır. Bu da
-Anayasa 101, ikinci fıkra- diyor ki: Cumhurbaşkanının
görev süresi beş yıldır. Şimdi, bu kanun mu bu
Anayasayı döver, bu Anayasa mı bu kanunu döver arkadaşlar?
Şimdi, hocalarımız burada, Anayasa Hocamız gitmiş,
başka hocalarımız var. Anayasa mı, kanun mu? Şimdi,
bütün mesele bu. Şimdi, bunu nasıl anlatacağız? Kime,
nasıl anlatacağız? Diyeceğiz ki: Sayın Gül, senin
siyasi hayatını, Anayasaya rağmen bir kanunla bitirdik.
Artık sen ya istirahat et ya da git Kofi Annan gibi veya başka birisi
gibi Genel Sekreter ol Birleşmiş Milletlerde veya İslam Konferansına
seni Genel Sekreter yapalım. Diplomasin var, dış tecrüben var.
Seni yükseğe düşürelim, o makam boş kalsın, o makama da
artık Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gelsin.
Alışıktır, zor gelir, bütün görevlere hep zor
gelmiştir Başbakan. 2002de ana muhalefetin bir kıyağı
olmuş, bir ara anayasa yapmışlar onun için, Başbakan için,
maşallah o ara boşluktan milletvekili olmuş, hemen Başbakan
olmuş, on senedir başımızda. Şimdi, bu geçici maddeyle
de Gülü göndereceğiz, yerine Başbakanı Cumhurbaşkanı
yapacağız. Bakın, bu da bir ara boşluk.
Şimdi,
bunu herkes yapamaz arkadaşlar. Sizi kutluyorum, bakın, sizleri
kutluyorum, Anayasa Komisyonu Başkanını da kutluyorum, üstelik
Hükûmete de aşk olsun diyorum. Aşk olsun, sizin tasarıda
nasıl akıl edemediniz bunu! Alt komisyonda Burhan Kuzu ve ekibiyle
bunu akıl ediyor, siz nasıl akıl edemediniz? Ama 74 milyonun
aklıyla oynamayın arkadaşlar. Yapmayın! Her şeyi
yapın, ama bunu yapmayın.
Onun
için, gerçekten bu son geçici madde
2002deki, hani Anayasada, hani özel
kişiye yasa vardı ya, hani Siirt seçimlerini iptal ettirmişti
ya, hani oradan da Başbakan aradan gelip, yine Gül Başbakandı,
Hele çekil kardeş, benim yerim burası. dedi. Gül hep özveride
bulunmuş, bıraktı yerini, Buyur Başbakanım, sizin
yeriniz, siz Genel Başkansınız. dedi. Ee, şimdi de
Sayın Gül, çekiliver, ben geleceğim. dedi. Bu geçici 1inci madde
var ya, ne işlere muktedir görüyor musunuz.
İşte,
arkadaşlar, bu darbe anayasası, bu darbe seçim yasası, bu darbe
yasaları, bu seçim barajları, buna sığınırsak, ha
böyle ara formül buluruz, zurnanın son deliği denen noktaya geliriz.
Ha, ondan sonra halk ne der? Vallahi, halka, sandığa gideceğiz,
artık herkes halkın önüne düşecek. Diğer sefer, Siirt
seçimine benzemez bu, bizden söylemesi.
Size
de hayırlı olsun diyeyim, ne diyeyim? Yani bu müthiş bir
buluş, bu müthiş buluşun kıymetini bilin.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarıya yeni geçici madde ihdasına dair bir önerge
vardır.
Malumları
olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu
kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok
yakın ilgisi bulunan bir maddenin değiştirilmesini isteyen ve
komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İç
Tüzükün 87nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.
İç
Tüzükün 91inci maddesine göre, yeni bir madde olarak görülmesine komisyonun
salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde
görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge
verilebilir. Bu nedenle, önergeyi okutup komisyona soracağım.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 14 üyesiyle katılırsa önerge
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt
çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi
önergeyi okutuyorum
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bundan önce böyle bir uygulama yok ki
efendim geçici maddeyle ilgili.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 sıra sayılı yasa tasarısına
aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ederim.
Geçici
madde 2 - 12. Cumhurbaşkanının görev süresi 6 yıldır.
Kamer
Genç
Tunceli
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Bir saniye
Sorayım komisyona, söz vereceğim.
Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım, yeterli
çoğunluğumuz yok.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bu geçici maddelerle ilgili
uygulamada ve usulde, bugüne kadar geçici maddelerin gündeme alınması
söz konusuydu. Sayın Meclis Başkanının
başkanlığında grup başkan vekilleriyle
yaptığımız toplantıda geçici maddelerin de yeni bir
madde gibi görüşülmesi gerektiğine ilişkin bir mutabakat
oluştu. Ancak, o mutabakatımızda AKP Grubu ve hepsi olan
mutabakatta, Danışma Kurulu kararlarının da yine bu zamana
kadarki gibi 4 kişiye lehte ve aleyhte söz verileceğine ilişkin
bir düzenlemeyi de kapsıyordu. Ancak AKP Grubu Meclis Başkanı
başkanlığında mutabakata vardığımız
konuda, orada mutabakata vardığımız hususu delerek bir
İç Tüzük değişikliği yapmıştır. Bu durumda,
Meclis Başkanının başkanlığında mutabakata
vardığımız usulle ilgili hususlarda, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak AKPnin sözünde durmamasından dolayı, o konudaki
usullerde vardığımız mutabakattan desteğimizi
çekiyoruz. Bugüne kadarki uygulama neyse aynısını lütfen devam
ettirin.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, bugüne kadar bizim yaptığımız
uygulamalarda geçici maddelerle ilgili olarak komisyonun salt
çoğunluğu aranmıyordu. Önerge okunuyordu, önerge sahibine söz
veriliyordu. Şimdi Sayın Vuralın anlattığına
göre Meclis Başkanının başkanlığında
toplanan bütün parti grup başkan vekillerince denilmiştir ki
Efendim, o zaman geçici maddeyi de ek madde gibi veya yeni bir madde gibi
işleme koyalım. Ama bu konuda bir dönüş yapabilmemiz için
İç Tüzük değişikliği yapılması lazım. Çünkü
binlerce uygulama var; yani binlerce uygulama olan bir yerde İç Tüzük
değişikliği, yani artık eylemli bir İç Tüzük
uygulaması hâline gelmiş bu. Böyle olunca da bundan dönüş yapmak
için bir İç Tüzük değişikliği gerekir. Ama yani gerçekten
yapılan haksızlık efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Sayın
milletvekilleri, tasarı ve tekliflere yeni geçici madde eklenmesine
ilişkin önergeler üzerinde bu yasama yılının
başından bu yana yeni madde olarak işlem
yapılmaktadır. Meclis başkan vekillerinin ortak uygulaması
bu yöndedir. Örnekler; 29 Kasım 2011 ve 30 Kasım 2011.
Söz
konusu önerge de Komisyon metninde olmayan yeni madde metnindedir. Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılmadığı için önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
23üncü
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum;
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 23.
maddesinin, Bu Kanun 31.10.2012 tarihinde yürürlüğe girer şeklinde
değiştirilmesini arz ederiz.
Alim
Işık Oktay
Vural Nevzat
Korkmaz
Kütahya İzmir Isparta
Kemalettin
Yılmaz Cemalettin
Şimşek
Afyonkarahisar Samsun
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 Sıra Sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 23. maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Uğur Bayraktutan Ali
Serindağ Atilla
Kart
Artvin Gaziantep Konya
Ercan
Cengiz Sakine
Öz Musa
Çam
İstanbul Manisa
İzmir
Mehmet
Hilal Kaplan Mehmet
Volkan Canalioğlu Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Kocaeli Trabzon İstanbul
Kazım Kurt Bülent
Kuşoğlu
Eskişehir Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz.
ATİLLA
KART (Konya) Kazım Kurt
BAŞKAN
Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kurt. (CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM
KURT (Eskişehir) Sayın Başkanım, sayın
milletvekilleri; her ne kadar Cumhurbaşkanlığı Seçimi
Kanunu Tasarısının yürütmesiyle ilgili bir maddeyse de iki
gündür tartıştığımız gibi, Anayasanın
seçimle ilgili ciddi bir maddesidir ve öncelikle, 67nci maddesinin son
fıkrasının dikkate alınması gerektiğini
düşünüyorum. Bu fıkraya göre, Seçimle ilgili kanunlar,
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde
yapılacak seçimlerde uygulanmaz. şeklinde bir hüküm vardır. O
nedenle, bu kanun için ayrı bir yürürlük tarihi koymanın bir
yararı ve anlamı yoktur.
Anayasanın
11inci maddesinde Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını ve diğer kurum ve
kişileri bağlar
Bu açık hükme rağmen, Anayasanın
101inci maddesindeki Cumhurbaşkanlığının süresi ve
seçimiyle ilgili maddeyi bir yasayla, hem de geçici bir maddeyle
değiştirmeye kalkmanın Anayasaya çok aykırı bir
uygulama olduğu tüm konuşmacılar tarafından
vurgulandı, söylendi ancak ne yazık ki dinlenilmiyor ve Anayasaya
aykırı bir yasa yapmak üzere parmak kaldırıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, kanun hükmünde kararnamelerle yasaları
değiştirmeye alıştığımız bir dönemde,
Anayasayı da yasalarla değiştirmeye kalkmanın çok uygun
bir hukuki uygulama olmadığı net bir biçimde ortada. Türkiyede
on yıldır büyük bir çoğunlukla iktidar olan AKP hükûmetleri,
Meclisteki çoğunluklarına rağmen, kanun hükmünde kararnamelerle
bu ülkenin yapısını ve teşkilatını
değiştirdi. Şimdi de yasayla Anayasayı, Anayasanın
emredici 101inci maddesini değiştirmeye kalkmanın çok büyük bir
abes olduğunu düşünüyorum.
Uluslararası
hukukun genel anlamda kabul etmiş olduğu çok net bir hüküm: Lehe
olan kanun uygulanır. Bu, şu anlama gelir: Anayasa
değişikliğinden sonra Cumhurbaşkanı Sayın
Abdullah Gülün görev süresi 5+5=10 yıl olmuştur eğer seçime
girerse. Siz bu lehe olan hükmü uygulamaz ve aleyhte bir hüküm çıkararak
yedi yılla bu işi sınırlarsanız, işte biraz önce
Sayın Bakanın söylediği uluslararası kabul görmüş
hukuk kuralını ihlal etmiş olursunuz, ikinci kez aday
olmasını ve yedi yıl süreyle görev yaptıktan sonraki bir
dönemi üç yıl eksik yapmasını sağlamış olursunuz.
Şimdi, bu
mantıkla devam eder isek yarın Anayasanın 6ncı
maddesindeki Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
hükmünün de geçici bir yasa maddesiyle ortadan kaldırılması
ihtimali her zaman söz konusudur. Yine, 1inci, 2nci, 3üncü maddeleri
değiştirme şansınız yoktur ama 7nci maddedeki Yasama
yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Hiç kimseye
devredilemez. hükmünün de bir yasanın içine konulacak geçici bir maddeyle
ortadan kaldırılmasına cesaret edebilirsiniz. Bu doğru bir
mantık değil, doğru bir uygulama değil. Hukuk hepimize
lazım olacak, yarın size de lazım olacak ve en çok
savunmamız gereken Mecliste Meclis iradesini ortadan kaldıracak bu
uygulamayı gerçekten geri çekmenizde yarar vardır, böyle bir
yasanın yürürlüğe girmesini engellemenizde yarar vardır, bununla
Türkiyeye ve hukuka katkı sunmuş olursunuz.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına,
Görüşülmekte
olan 138 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 23. maddesinin,
Bu Kanun 31.10.2012 tarihinde yürürlüğe girer şeklinde
değiştirilmesini arz ederiz.
Alim Işık
(Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili.
Buyurun
Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii,
çok önemli bir makamın seçimi ve seçilmesine ilişkin usullere yönelik
bir kanun tasarısının son iki maddesine geldik. Bu iki maddede
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini, duruşlarını
tutanaklara girmesi bakımından özetleyeceğim.
Tabii,
her şeyden önce, aslında Sayın Kuzunun burada
olmasını isterdim. Anayasa Komisyonu gibi önemli bir komisyonun
Başkanının önce tavır ve hareketlerine dikkat etmesi
gerekiyor. Dolayısıyla, nezaket ve mehabeti ortadan kaldırmadan
hitap etmesini öğrenmesi gerekiyor eğer kendisine saygısı
varsa. Haa yoksa, hiç olmazsa en aşağı, bizim orada bulunan
milletvekillerine saygısı varsa bir Anayasa Komisyonu
Başkanının Meclise ve milletvekillerine nasıl hitap etmesi
gerektiğini öğrenmesi gerekir. Gerekirse bu öğretiyi kendisinin
yetiştirdiği öğrenciler de yapar. Aslında, tabii bu
konularda söyleyecek çok şey var ama doğrusu, Peyami Safa da çok
güzel söylüyor: Hakikati göremeyen gözler Hakkı göremeyen gözlerdir.
Profesör de olsan, ordinaryüs de olsan ne yazar. diye söylüyor. Aslında
Ziya Paşanın da sözü var da kendisi burada olsaydı aynen
kendisine söyleyecektim.
O
bakımdan, burada, aslında biz şu anda çok bildiğini
söyleyen bir Komisyon Başkanının bir garabetini
tartışıyoruz. Aslında bu garabet nereden başladı?
Gerçekten 31 Mayıs 2007 tarihinde yapılan anayasa
değişikliğinde başladı. Bakın, yani Türkiye
Cumhuriyetinde bir anayasa değişikliği yapılıyor. Bu
anayasa değişikliği konusunda bugün ve aslında 21 Ekim 2007
tarihinde referanduma sunulması sırasında bile problemler
vardı ve Meclis bu problemleri ayıklamak için çalıştı.
Yani bir Anayasa Komisyonu doğru düzgün çalışmalı ki,
Türkiye Büyük Millet Meclisi bu yanlışlar için yeniden
çalışmasın.
Bakın,
geldiğimiz bu noktada şu 31 Mayıs 2007 tarihinde
çıkartılan Kanun. Şimdi, 31 Mayıs 2007de
çıkartılan Kanunda arkadaşlar Olur mu canım, 11inci
Cumhurbaşkanı için çıkarmadık. diyorlar. Aslında
hayır, geçici madde 19 11inci Cumhurbaşkanının ilk tur
seçimi. diyor. Demek ki siz bunu o zaman
çıkarttığınız zaman 11inci Cumhurbaşkanı
için çıkartmıştınız. Ama öyle bir garabet ki,
seçilmiş olan Cumhurbaşkanını altı ay sonra tekrar
seçime göndermek zorundaydınız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
Yahu hiç olmazsa seçilmiş olan Cumhurbaşkanının bu Anayasa
çerçevesindeki süresini dikkate alın, adamı azletmeyin. dedik ve
nitekim bununla ilgili kanunu da 16 Ekim 2007de çıkarttık da mevcut
Cumhurbaşkanını tekrar seçme garabetinden kurtardık.
Şimdi doğrusu hayretler içindeyim, buradan kalkıp diyorlar ki:
Olur mu efendim, bu 11inci Cumhurbaşkanına uygulanmaz.
Uygulanmayacağını biliyor idiyseniz 31 Mayısta niye
koymadınız bunu? Dolayısıyla, milleti kandırmanın
anlamı yok yani. Milletvekillerini de yani Bu işleri anlamaz,
bilmez. filan diye göstermeyin. Yani burada her şey açık seçik
ortada. Şimdi, bir.
Şimdi
de geldik bir anayasa değişikliği konusunda, gerçekten 21 Ekimde
düzelttik. Şimdi yeni bir düzeltmeye ihtiyaç var. Niye? Çünkü 5+5
getirdiniz. 5+5i getirdikten sonra bunun yedi yıl olması
gerektiğini düşündünüz. Şimdi de Anayasada olmayan bir konuyu
Anayasayı uyumlu hâle dönüştürmek için
Egemen Bey söyledi, dedi ki:
Bu kanunu Anayasayı uyumlu hâle getirmek için yapıyoruz.
Anayasaya uyum için değil yani!
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Anayasaya dedim.
OKTAY
VURAL (Devamla) - Anayasaya uyumlu hâle getirmek için kanunla Anayasayı
düzenliyoruz. diye itiraf etti değerli arkadaşlar.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul)
Anayasaya dedim.
OKTAY
VURAL (Devamla) - Nasıl hukuk yapacağız biz? Yani nasıl
hukuk yapacağız? Sayın Bakan eğer Avrupa Birliğiyle
müzakereleri böyle yapıyorsanız doğrusu Hırvatistanın
bizden önce girmesinin sebep ve sonuçlarının sorumluluğunun
sizde olduğu gayet açık. Demek ki iyi yapamıyorsunuz bu
işinizi. Doğrusu, müzakereyi yapamıyorsunuz çünkü bu müzakere
esası uygun değil.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, birazdan diğer maddede de önerge
üzerinde konuşma yapacağım fakat yapılırken bununla
ilgili olarak Suat Kılıç Cumhurbaşkanının ikinci bir
kez daha Cumhurbaşkanlığına aday olabilmesini yani 5+5
formülünü hayata geçirmek için yapıyoruz. diyor. Ne zaman diyor? 7
Mayıs 2007 tarihinde. Grup Başkan Vekili söylüyor bunu.
Şimdi,
Burhan Kuzu da diyor ki: Elbette 5+5
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY
VURAL (Devamla) Bitti galiba Sayın Başkan?
BAŞKAN
Evet Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (Devamla) Kusura bakmayın, sonra devam edeceğim.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
24üncü
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 Sıra Sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 24. maddesinde yer alan ile Bakanlar Kurulu
ibaresinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve talep
ederiz.
Uğur
Bayraktutan Ali
Serindağ Atilla
Kart
Artvin Gaziantep Konya
Ercan
Cengiz Musa
Çam Mehmet
Hilal Kaplan
İstanbul İzmir Kocaeli
Mehmet
Volkan Canalioğlu Sakine
Öz Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Trabzon Manisa İstanbul
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan tasarının 24. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde
24- Bu Kanun hükümlerini TBMM Başkanı ve Bakanlar Kurulu birlikte
yürütür.
Nevzat
Korkmaz Oktay
Vural Yusuf
Halaçoğlu
Isparta İzmir Kayseri
Sadir Durmaz Alim
Işık
Yozgat Kütahya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Önerge üzerinde söz
isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili, buyurun.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Burhan Kuzuda kalmıştın Oktay
Bey!
OKTAY VURAL (İzmir)
Evet, Burhan Kuzu da yine o gün
Tabii, lafların sizin için anlamı
yok.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır var, yapma!
OKTAY VURAL (İzmir)
Yani sizin için söz vermek, Meclis Başkanının
başkanlığında toplanıp Şu, şu,
şunlarda anlaşıyoruz. deyip ondan sonra İç Tüzük
değişikliği göstermek, sizin için sözü yemek çok kolay, çok
kolay!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ne alakası var? Oktay Bey, teklif de mi
vermeyelim yani Allah aşkına ya!
OKTAY VURAL (Devamla)
Onun için, önemli olan fikir ve siyaset namusuna sahip çıkmak.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bir dakika
Teklif de mi vermeyeceğiz, ne
demek yani?
OKTAY VURAL (Devamla)
Sözün namusu da vardır, o sözün namusuna sahip
çıkacaksınız.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sözümüze de, namusumuza da sahip
çıkıyoruz. Yani teklif veremeyecek miyiz? Böyle şey olur mu?
OKTAY
VURAL (Devamla) - 2007 yılında bunu yaptıktan sonra gidip seçim
meydanlarında 5+5 olacak, halk seçecek. el ele, kol kola girip
propaganda yaptınız da, şimdi gelip niye bu 5+5i unutuyorsunuz
da yedi yıla getiriyorsunuz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Başından beri yedi yıl var, yedi
yıl için seçildi.
OKTAY
VURAL (Devamla) - Sizin için söz önemli
değil, bizim için söz önemlidir. Bizim için söz önemlidir, sizin için
önemli olmayabilir. Sizin için suya yazılmıştır onlar
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Biz verdiğimiz her sözün sonuna kadar
arkasında dururuz, lafta değil esasta dururuz Oktay Bey!
OKTAY VURAL (Devamla) - Ama biz inanan
insanlarız, biz biliyoruz ki, gözler ve kulaklar şahadet eder ona ve
bu şahadetin bedelini de ileride, tutmadığınız
sözlerin bedelini de elbet ödeyeceksiniz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Nasıl ödeyecekmişiz? Nasıl ödeyeceğiz?
OKTAY
VURAL (Devamla) - Biz buna da iman edenlerdeniz.
Bütün
bunlar yapılırken Cumhurbaşkanı, yedi yıl uzun, hesap
vermesi gerekir. diyor Burhan Kuzu. Ne oldu hesap verme? Yok, yaz tahtaya,
kalsın haftaya! Nerede verdiğiniz sözler? Bu millete verdiğiniz
sözleri tutmuyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Millet karar veriyor.
OKTAY
VURAL (Devamla) Yedi yıl ne zaman çıktı? 2009
yılında yok, tasarıda yok. 2011 yılında yok. Ne zaman
çıktı biliyor musunuz? Şike yasasını veto ettikten
sonra çıktı. Hatırlarsınız, o zaman AKP içerisinde
birtakım kaynamalar oldu, bu kaynamalar neticesinde ondan sonra birdenbire
yedi yıl olsun diye bir anlaşmaya varıldı.
Aranızdaki meseleyi, Anayasayı ihlal ederek çözemezsiniz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Boşuna uğraşma Oktay Bey, suni
olarak proje üretme.
OKTAY
VURAL (Devamla) - Allah kimseyi kendi sözleriyle imtihan etmesin. Bakın,
biz 367yle ilgili sorun getirildiği zaman bunun doğru
olmadığını söyledik, yanlıştır dedik ve 2007
seçimleri yapıldı. Biz Parlamentoya girdik, yanlış olan bir
uygulama neticesinde, Parlamentonun Cumhurbaşkanı seçimini
yapmasını temin ettik ve bu yönüyle bakıldığı
zaman, 21 Ekimde de bununla ilgili garabeti de ortadan kaldırdık.
Şimdi geldiğimiz bu noktada, 367 var mı Anayasada var mı,
var mı? diyordunuz. Nerede o Anayasa? Yahu Anayasada yedi yıl var mı, var mı ya? Bak,
367cilerin kullandığı iddiaları kullanır hâle
geldiniz. Ne olacak biliyor musunuz? Hatırlarsanız, Ahmet Necdet
Sezerin görev süresi dolmuştu, görev süresi dolduktan sonra kalktı
Bülent Arınç dedi ki, Olur mu canım fuzuli işgaldir! Burada
duramaz, ben vekâlet etmeliyim. dedi. Ne olacak beş yıl sonra? Yine
aynı şekilde meşruiyet tartışması gelecek ve
bugünkü Cumhurbaşkanını bir meşruiyet
tartışması içerisine sokacaksınız. Oysa sizin, bu
düzenlemeyi anayasa değişikliğiyle yapmanız gerekiyordu.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Yasama hakkıdır. Yasama
hakkını yasama organı kullanıyor.
OKTAY
VURAL (Devamla) - Kanunla Anayasayı değiştirmek gibi bir
garabeti yerine getirdiniz.
Bakın,
burada gerçekten 367 yok ama var diyenler gibi şimdi siz de yedi
yıl yok ama var diyenlerden oldunuz. Şimdi, bu
tartışmalara geldiğimiz zaman, bu seçimle ilgili bizim
tercihimiz 5+5tir ve bir Cumhurbaşkanının 2nci kez seçilmesini
engellemek tamamen parti içi siyasi hesapların buraya getirilmesidir.
Gidin, hesaplarınızı AKP Genel Merkezinde görün.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Zorlama, zorlama. Zorlamaya gerek yok.
OKTAY
VURAL (Devamla) - Millet Meclisi sizin hesaplarınızın
görüleceği yer değil.
Bir
diğer konu da para ve Cumhurbaşkanlığı seçimi.
Cumhurbaşkanı lobilerin, holdinglerin, para babalarının
kucağına itiliyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - Ayıp, ayıp Oktay Bey. Gerçekten çok
ayıp!
OKTAY
VURAL (Devamla) - Böyle bir sistem, yaklaşım tarzı doğru
değildir çünkü bizde siyasi partilere hazine yardımının
yapılmasının asıl amacı para ve siyaset
arasındaki ilişkiyi ortadan kaldırmaktır ama siz bu ilişkiyi
yapısallaştırıyorsunuz. Parası olan propaganda yapar
esasını getiriyorsunuz.
Bir
başka konu, Başbakan ve Cumhurbaşkanının aday
olmasıyla ilgili. Bunlar görevlerini devam ettirecek. Olamayanlar? Onlar
nasıl yaparsa yapsın. diyeceksiniz.
Bütün
bunları dikkate aldığımız zaman bir garabet daha
ortaya çıkıyor. Bakın, kanuna göre bir siyasi parti yüzde 10u
aşkın oy almışsa Cumhurbaşkanı adayı
göstermesi mümkün değildir. Yüzde 10u aşmış bir partinin
Cumhurbaşkanı adayı göstermesi mümkün değildir ancak birkaç
partiyle bir araya geldiği zaman Cumhurbaşkanı adayı
gösterebiliyor. Tam bir garabet.
Bu
yasa Anayasaya aykırıdır. Anayasaya aykırı bir
düzenlemeyi yapmak yerine Cumhuriyet Halk Partisinin size bir önerisi var:
Gelin, Anayasayı birlikte değiştirelim. diyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY
VURAL (Devamla) - O Anayasayı birlikte değiştirerek hiç olmazsa
hukuka, hukukun üstünlüğüne gerekli saygıyı gösterin diyorum, hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 138 Sıra Sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu
Tasarısının 24. maddesinde yer alan ile Bakanlar Kurulu
ibaresinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve talep
ederiz.
Uğur
Bayraktutan (Artvin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Gerekçe
sadedinde birkaç şey söylemek istiyorum. Bakın, burada ben
konuşma yaptım, Sayın Komisyon Başkanımız Burhan
Kuzu Bey konuşma yaptı, Adalet Bakanımız konuşma
yaptı ve elimizde de Anayasa Komisyonunun oldukça ayrıntılı
bir raporu var. Burada tartışma yapılırken geçici maddenin
Anayasaya uygun olduğunu, Anayasaya aykırılık
itirazlarının yerinde olmadığını çok
ayrıntılı bir şekilde anlattık, buna tekrar
detaylı girmek doğru değil. Yedi mi, beş mi?
Değerli
arkadaşlar, bu geçici madde, Anayasadaki mevcut bir hükmü
değiştiren madde değil. Anayasada beş yıl süre var
fakat tabii, hukukçu olmayanlar kanun metnine baktığında sadece
metni görüyor ama hukukçu, metne baktığında önce
OKTAY
VURAL (İzmir) Biz hukukçuyuz, biz de görüyoruz.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
Bir dakika, devamı gelsin de görüp görmediğinizi
anlayacaksınız Sayın Vural. Bir devamı gelsin bakalım,
bekle, sürpriz olabilir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Yani hukukçu olmayanlar diyordunuz ya.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
Hukukçu olanlar ise baktığında metne, önce metnin
yürürlüğe giriş tarihini dikkate alırlar ve uygulanacak olay,
hukuk kuralının yürürlüğe giriş tarihinden önce midir sonra
mıdır buna bakarlar. Burada, 11inci
Cumhurbaşkanımızın seçildiği tarih anayasa
değişikliğinin, yani sizin bugün, İnternetten falan
bakıp da gördüğünüz 101inci maddenin yürürlüğe giriş
tarihinden iki ay öncedir. Kanunların geriye yürümezliği ilkesi
vardır. Bir arkadaşımız laf arasında derhâl
uygulamadan bahsetti ama
OKTAY
VURAL (İzmir) Hocam, hukuk fakültesinin birinci
sınıfındaki bile sizin dediğinize şey yapmaz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
derhâl uygulamada bir
tutarlılık yok, derhâl uygulamada. Siz Beş yılı
derhâl uygulayalım. diyorsunuz ama Halk seçer. diyor, yürürlüğe
girmiş. Niye Yeniden seçilsin halk tarafından. demediniz?
OKTAY
VURAL (İzmir) KPSSde sordular Beş yıl mı? diye
Beş yıl. dedi ya, Beş yıl. dedi ya.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
çünkü derhâl uygulama işinize geldiği zaman uyguluyorsunuz.
Son
bir husus, bitiriyorum Başkanım. İkinci defa seçilememe
yasağı meselesi de bizim yedi yıllık süreyle ilgili bir
bütün olarak tutarlılığı içeren bir hüküm çünkü şunu
diyoruz biz: Normun bütünlüğü ilkesi vardır burada. Parlamentonun
seçtiği yedi yıllık Cumhurbaşkanı bir kez seçilir, bu
bir pakettir. Halkın seçtiği ve 5+5 seçilen Cumhurbaşkanı
ise, ikinci kez seçilebilen Cumhurbaşkanı ayrı bir pakettir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Anayasaya aykırı Hocam, aykırı.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
- Normun bütünlüğü ilkesi gereği olarak biz geçici maddedeki iki
fıkrayı ekledik.
ÜNAL
KACIR (İstanbul) Hocam, bu iş ikna etmekle olmuyor, kendini yorma.
Kendini yorma, ikna edemezsin Hocam.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
- Teşekkür ediyorum, katılmıyoruz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Hocam, bu hukuk değil guguk!
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
OKTAY
VURAL (İzmir) Bu guguk, hukuk değil.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
OKTAY
VURAL (İzmir) Hukuk değil bu, böyle hukuk oluşturulmaz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Atilla Kart, Konya Milletvekili.
OKTAY
VURAL (İzmir) Siz talebelerinize böyle hukuk oluşturuyorsanız,
hukukun Hsinden bile anlamıyorsunuz demektir.
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) Gelin tartışalım, gelin hadi, niye
kaçıyorsunuz?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
Tamam, nerede istersen.
ATİLLA
KART (Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tasarının 24üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, iki günden bu yana, Cumhurbaşkanlığı
tasarısını görüşüyoruz. Tasarıyı biraz sonra
kanunlaştıracağınız anlaşılıyor.
Türkiye Cumhuriyetinin devlet yönetiminde telafisi mümkün olmayacak bir
tasarıyı biraz sonra sonlandıracaksınız. Tasarı
kanunlaşırken anayasal ihlaller pahasına düzenlemeler
yapıldığını hemen ifade etmek istiyoruz. Bu nitelikte
bir düzenleme yapılırken uzlaşma ve diyalog içine girilmesi
gerekirken dayatmacı bir anlayışla düzenleme yapılması,
toplumsal barışa ve istikrara hizmet etmeyecektir. Maalesef,
toplumsal bedeli ve sonuçları çok ağır olan bir düzenlemeyi
yapıyorsunuz değerli milletvekilleri.
Bakın,
geldiğimiz noktada, şu iki temel soruya cevap verilmesi gerekiyor.
Bunu vicdanlarınıza bu aşamada yine havale etmek istiyorum.
Niye? Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi şahsiyeti ve halka saygı
adına bu soruları bir kez daha vicdanınızda
değerlendirmeniz gerekiyor. Anayasa hukukunun açık hükümlerine
rağmen, neden anayasal düzenleme yoluna başvurmuyorsunuz? Neden
bundan kaçıyorsunuz? Buna neden ihtiyaç duyuyorsunuz? Anayasanın 77nci
maddesinin gereğini yaptığınız hâlde 101inci maddenin
gereğini neden yapmıyorsunuz? Bu durum başlı
başına bir anayasal ihlal anlamına gelmez mi? Bakın, biraz
evvel Komisyon Başkan Yardımcısı Anayasa metninden söz etti.
77nci madde metnini lütfen bir kez daha okuyun Sayın Komisyon Başkan
Yardımcısı. Bakın, 77nci madde ne diyor
77nci maddenin
madde metninde, değişiklik tarihi 31/5/2007, 5678 sayılı
Yasa. 101inci maddede de aynı kanundan, aynı tarihten söz ediyor.
Ne
zaman referanduma gitti, hemen sorunuza cevap vereyim.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Parlamento kararı yok mu Sayın
Kart, 77nci maddeyle ilgili Parlamento kararı yok mu?
ATİLLA
KART (Devamla) Hemen sorunuza cevap vereyim, ne zaman gitti referanduma? Ekim
ayında gitti, ekim ayında gitti. Ama ne oldu? Bakın, ekim
ayında referanduma gitmesine rağmen, sizin ifadenizle, ekim
ayında yürürlüğe girmesine rağmen ne yaptık? Onu 12 Haziran
tarihinde uyguladık, dört yıl olarak uyguladık.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Uygulamadı, erken seçim kararı aldı.
ATİLLA
KART (Devamla) Hayır, hayır, dört yıl olarak
uyguladık.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) Erken seçime gitti.
ATİLLA
KART (Devamla) Bakın, 3 Mart 2011 tarihli tutanakta AKP Grup Başkan
Vekilleri Suat Kılıç ve Bekir Bozdağın beyanları var.
Lütfen, günü kurtarmak uğruna yalan beyanda bulunmaya tenezzül etmeyin.
Tutanaktan söz ediyorum, bunun cevabını verin. Bunun
cevabını vermek zorundasınız; halka saygınız
varsa, bunun cevabını vermek zorundasınız. Ama maalesef, bu
konularda da samimi olmadığınızı, dürüst
olmadığınızı aradan geçen on yıl bize gösterdi,
çok acı tecrübeleriyle gösterdi.
Biz
burada Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin
doğru olup olmadığını tartışmıyoruz.
AKP sözcüleri, dönüp dönüp sözü buraya getiriyorlar. Bunu
tartışmıyoruz. Ne diyoruz? Halk birisini seçiyorsa, halka olan
saygı adına, o seçilmiş olan kişinin halka hesap vermesi
gerekir. diyoruz. Beş yıldır bunu söylüyoruz. Bunun yasal,
anayasal düzenlemelerini neden yapmıyorsunuz? diyoruz. Halka hesap
vermekten kaçmak diktatörlük anlamına gelmez mi? diyoruz. Bunun
başka bir açıklaması var mı, bunun başka bir
izahı var mı? Bunun hiçbir açıklaması yok.
Değerli
milletvekilleri, bakın, getirilen bu düzenleme ile halka hesap vermeyen seçilmiş bir diktatör
yaratıyoruz. Getirilen bu ucube sistemin -Anayasa Komisyon
Başkanının ifadesiyle söylüyorum- demokrasiyi katletmesine
iştirak etmeyiniz. Demokrasiyi ipotek altına alacak böyle bir
düzenlemeye iştirak etmeyiniz. Sizi bir kez daha sorumluluğa davet ediyorum
ve tarihî sorumluluğunuzla baş başa bırakıyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
İkinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi,
İç Tüzükün 86ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek
üzere ve aleyhte söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, süremi yeniden verir misiniz? Süreyi
yeniden başlatırsanız memnun olurum Başkan.
BAŞKAN
Benden kaynaklanmıyor ki Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Efendim, yani yeniden başlatın, zaten geçti süre.
Sayın
Başkan, bize gelince sanki canınızdan
BAŞKAN
Ne alakası var Sayın Genç
size gelince
KAMER
GENÇ (Tunceli) Yani süreyi yeniden başlatın.
Şimdi,
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; zaten bu Başkan Vekili
burayı yönetecek kabiliyette değil. (AK PARTİ
sıralarından Allah Allah! sesleri)
Bakın,
keyfine göre kırk beş dakika ara verdi, kaç defa ara verdi.
Şimdi benim zamanım az olduğu için konuşmuyorum
Bakın
arkadaşlar, evvela Anayasa Komisyonu Başkanı -burada
olsaydı söylerdim- İç Tüzükün 35inci maddesini okusun. Getirilen
Anayasa Komisyonunun bu raporu İç Tüzükün 35inci maddesine
aykırı çünkü İç Tüzükün 35inci maddesinde der ki: Komisyonlar,
kendilerine havale edilen işler dışında bir şeyle
uğraşamazlar, kanun teklif edemezler. Bu geçici maddeyi Anayasa
Komisyonu kendisi koymuştur, Hükûmet tasarısında yoktur.
Dolayısıyla evvela bu yönüyle bu İç Tüzükün 35inci maddesine
aykırıdır.
Bakın,
ben de biraz önce bir geçici madde- önerge verdim Bundan sonraki
Cumhurbaşkanının görev süresi altı sene olsun. dedim.
Şimdi, eğer siz kanunla Cumhurbaşkanının süresini
tayin ettiğiniz takdirde, o zaman, bundan sonra, emsali var ya, bir
Cumhurbaşkanı seçilir, tam süresinin sonunda getirir ikinci bir kanun
maddesini kendisi verir, süresini uzatır. Kanunla eğer bu iş
olacaksa bunun sonu buraya gider.
Şimdi,
size yani Anayasayla değiştirilmesi gerekenler Anayasayla
yapılır, kanunla değiştirilmesi gereken konular kanunla
düzeltilir ama bunu söyledik. Maalesef siz hukuktan da anlamazsınız
veya hukuku hep kendi menfaatinize göre yorumlarsınız. Böyle bir
anlayışla siz Türkiyeye sağlıklı hizmet edemezsiniz.
Şimdi,
Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığı makamında oturuyor.
Anayasanın 101inci maddesinde diyor ki, Cumhurbaşkanının
birinci görevi, Anayasanın uygulamasını gözetlemek. Şimdi
bekleyeceğiz bakalım, Anayasaya sadakat yemini yapan Abdullah Gül,
bu geçici madde kendisine gittiği zaman, hakikaten dürüst, tarafsız,
Anayasaya yaptığı sadakat yeminine uygun olarak bu geçici
maddeyi veto mu edecek, yoksa onaylayacak mı? Bana göre, onaylarsa çok
büyük bir kabahat, büyük bir suç işlemiş olur, Anayasayı
açıkça ihlal etmiş olur. Dolayısıyla kendi menfaatini de
ilgilendirdiği için bunu onaylamaması lazım, geri göndermesi
lazım.
Şimdi,
Burhan Kuzu burada olduğu zaman dedi ki: Yani bu anayasa
değişikliğini biz yaptığımız zaman, ondan
sonra seçim yaptık, paket yola çıkmıştı. Geçici 18 ve
19uncu maddeyi biz sonradan yaptığımız
değişiklikle bundan çıkardık. Peki, arkadaşlar
sordular, bunları çıkardığınıza göre, o zaman
seçilen Cumhurbaşkanının süresinin de yedi yıl
olacağına dair niye oraya geçici bir madde koymadınız?
Efendim, paket yola çıkmıştı. dedi. Yahu, paket yola
çıkmıştı ama sen öteki taraftan paketi yoldan çevirdin,
istediğini kopardın aldın. E, onu niye ilave etmedin?
Yani
bunlar, hepsi aslı astarı olmayan, bir hukuk nosyonu teşekkül
etmemiş insanların kafasındaki fikir türleridir. Hukuk nosyonu
gelişmiş, sorumluluk duygusu gelişmiş insanlar bunları
artık, bu konuşmaları burada yapamazlar arkadaşlar. Onun
için, gerçekten getirilen Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili bu kanunun geçici
1inci maddesi hukuk bakımından bir faciadır. Bu kadar Anayasa
ihlal edilmez. Bakın hepiniz Anayasaya sadakat göstereceğinize
namusunuz, şerefiniz üzerine yemin içtiniz arkadaşlar. Yani
Anayasadaki bir süreyi siz nasıl kanunla değiştiriyorsunuz? Bu
herkesin bir vicdani şeyi. Şimdi, şu anda yürürlükte olan
Anayasamızın 102nci maddesine göre Cumhurbaşkanının
süresi beş yıl değil midir? Şimdi siz şu anda
çıkardığınız bir kanunla diyorsunuz ki Cumhurbaşkanının
süresi yedi yıl. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Olmaz. Hukuk
da bunu kabul etmez, akıl da bunu
kabul etmez, vicdan da bunu kabul etmez. Bakalım Abdullah Bey nasıl
karar verecek. Ondan sonra da ben çıkıp da Abdullah Beyin aleyhine
konuştuğum zaman da diyorsunuz ki: Niye böyle konuşuyorsunuz?
Yahu Allah rızası için bir güne bir gün de hukuka uygun,
tarafsız bir karar versin. Tayyip Beyin imam hatip mezunu
akrabasını getirip de Danıştaya üye atamasın
arkadaşlar. Böyle keyfîlikler olur mu? İşte
yaptığı işlemlerde hep böyle
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER
GENÇ (Devamla) Peki, teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Sayın
milletvekilleri, tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı açık
oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı |
: |
255 |
|
Kabul |
: |
234 |
|
Ret |
: |
21 |
Kâtip Üye Mustafa Hamarat Ordu |
Kâtip Üye Tanju Özcan Bolu |
Böylece
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sözlü
soru önergeleri ile alınan karar gereğince kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 24 Ocak 2012 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.21