TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
55inci
Birleşim
24
Ocak 2012 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirelin, 24 Ocak ekonomik kararlarına, yazar
Uğur Mumcu ile eski Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkanın
uğradıkları suikastlara, Milliyetçi Hareket Partisinin yeniden
adına kavuşmasına; 1915 olaylarına, Akdeniz Üniversitesinde
yapılan transplantasyon operasyonuna ve sağlık hizmetlerinde
yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Kars Milletvekili Yunus
Kılıçın, 22 Ocak Baytar Mektebinin (Veteriner Fakültesi)
açılış yıl dönümüne ve Fransa Senatosunun kendini uluslararası
bir mahkeme yerine koyarak bir ülkenin geçmişiyle alakalı
verdiği siyasi hükme ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürkün, gazeteci, araştırmacı ve yazar Uğur
Mumcunun ölümünün 19uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grubu adına Grup
Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin
doğuracağı sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/112)
2.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, sağlık sisteminin ve
sağlık personelinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/113)
3.- Muş Milletvekili
Sırrı Sakık ve 21 milletvekilinin, TSKda yaşanan
şüpheli asker ölümlerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/114)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin,
Arnavutluk Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu
Başkanı Fatos Beja'nın vaki davetine icabetle Arnavutluk'a
ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/739)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Cemil Çiçek'in, Endonezya Temsilciler Meclisi
Başkanı Marzuki Alie'nin vaki davetine icabetle Palembang'da
düzenlenecek olan İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği
VII. Konferansı'na katılmak üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle
Endonezya'ya ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/734)
3.- Bazı
milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/735)
4.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşeke ödenek ve yolluğunun verilmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/736)
5.- İstanbul
Milletvekili Alev Dedegile ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/737)
C) Önergeler
1.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün (2/20) esas numaralı 2090 Sayılı Tabii
Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında
Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin, doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/21)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşları tarafından, 28
Aralık 2011 tarihinde meydana gelen ve 35
yurttaşımızın yaşamını yitirdiği
Uludere/Roboski katliamının tüm boyutlarıyla incelenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 24/1/2012 Salı günkü
birleşimde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
2.- Faili meçhul cinayetler
hakkındaki Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmesinin, Genel Kurulun 24/1/2011 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın, Ordu Milletvekili İdris
Yıldızın, Hükûmete ve bazı Bakanlara sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Ordu Milletvekili
İdris Yıldızın, Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın, şahsına ve partisine sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplanın, Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın, partisine sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, 28 Aralık 2011 tarihinde
Şırnakın Uludere ilçesinde meydana gelen olayın hâlâ neden
aydınlatılmadığına ilişkin açıklaması
2.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, Türkiye-Fransa Dostluk Grubunun Genel Kurul kararıyla
feshi konusunda Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş oldukları
önerilerini geri çektiklerine ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Fransa Parlamentosunda kabul edilen Ermeni
soykırımını inkâr edenlerin
cezalandırılmasını öngören yasayla ilgili olarak bu
kararından dolayı Fransayı kınadıklarına
ilişkin açıklaması
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın, Fransa Parlamentosunda kabul edilen Ermeni
soykırımını inkâr edenlerin
cezalandırılmasını öngören yasayla ilgili olarak bu
kararından dolayı Fransayı kınadıklarına
ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Osman Taney Korutürkün, Fransa Parlamentosunda kabul edilen
Ermeni soykırımını inkâr edenlerin
cezalandırılmasını öngören yasayla ilgili olarak bu
kararından dolayı Fransayı kınadıklarına
ilişkin açıklaması
6.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Fransa Parlamentosunda kabul edilen Ermeni
soykırımını inkâr edenlerin
cezalandırılmasını öngören yasayla ilgili olarak bu
kararından dolayı Fransayı kınadıklarına
ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Faik Tunayın, uğradığı suikast sonucu
hayatını kaybeden eski Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkanı
rahmetle andığına ve bu konunun daha kapsamlı olarak
araştırılmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
8.- Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın, faili meçhul cinayetlerin
araştırılması konusuna ilişkin açıklaması
9.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın konuşmasında ifade ettiği gibi 12 Eylül
referandumunda Hayır oyu kullanmadıklarına, referandum
sürecini boykot ettiklerine ilişkin açıklaması
10.- Kars Milletvekili Yunus
Kılıçın, Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün konuşmasında
ödenmediğini ifade ettiği yem bitkisi ödeneklerinin ayın
27sinde ödendiğine ilişkin açıklaması
11.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın, Fransa Parlamentosunda kabul edilen
Ermeni soykırımını inkâr edenlerin
cezalandırılmasını öngören yasanın Türk toplumu
üzerindeki olumsuz etkilerine ilişkin açıklaması
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ardahanın bir mahallesindeki bazı sorunlara ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/11)
(Cevaplanmadı)
2.- İzmir Milletvekili Hülya Güvenin, akraba
evliliklerinin azaltılması için yapılan eğitim
programlarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından
sözlü soru önergesi (6/44) (Cevaplanmadı)
3.- İzmir Milletvekili Hülya Güvenin, kadına
karşı şiddeti önlemek amacıyla eğitim verilmesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/48) ve
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahinin cevabı
4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, kamu ve
özel sektörde boş bulunan özürlü kadrolarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/85) ve Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı Fatma Şahinin cevabı
5.- İzmir Milletvekili Hülya Güvenin, HSYK
tarafından kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel suçlar konusunda
düzenlenen raporlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/143) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma
Şahinin cevabı
6.- İzmir Milletvekili Hülya Güvenin, Millî
İstihbarat Teşkilâtına personel alımında göz önünde
bulundurulan erkek olma şartına ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından sözlü soru önergesi (6/149) (Cevaplanmadı)
7.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin,
özürlülerin rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanmalarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/358) ve Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahinin cevabı
8.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakfı aracılığıyla yapılan yardımlarda
ihtiyaç sahiplerinin belirlenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/396) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Fatma Şahinin cevabı
9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
özürlü sağlık raporlarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/463) ve Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Fatma Şahinin cevabı
10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
ülkemizdeki özürlü sayısı ve özürlülük oranlarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/464) ve Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahinin cevabı
11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
güvenli internet kullanımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/465) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Fatma Şahinin cevabı
12.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
bakıma muhtaç özürlülerin mağduriyetlerinin giderilmesine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/471) ve Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı Fatma Şahinin cevabı
13.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, açlık ve yoksulluk
sınırı altında yaşayanların sorunlarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/494) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahinin
cevabı
14.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, kamuda ve özel sektördeki özürlü istihdamına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/498) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahinin
cevabı
15.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, sokak çocuklarının topluma
kazandırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/507) ve Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı Fatma Şahinin cevabı
16.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, uyuşturucu bağımlısı çocukların
topluma kazandırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/508) ve Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahinin cevabı
17.- Adana
Milletvekili Ali Halamanın, Adanaya yapılan ve yapılacak
yatırım ve projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/583) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Fatma Şahinin cevabı
18.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçerin, kamu
kurumlarında özürlü çalıştırılmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/586) ve Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahinin cevabı
19.- Ankara Milletvekili Zühal Topcunun, kadın
koruma evlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/683) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahinin
cevabı
20.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
engellilerin sayısına ve ailelerine yapılan yardımlara
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/702) (Cevaplanmadı)
21.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 2011
yılında yapmış olduğu araştırmalara
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/760) (Cevaplanmadı)
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası
Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair Anlaşma ile 22
Ekim 2009 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak
Üniversitesinin İşleyişine Dair Anlaşmaya
Değişiklikler Getirilmesi Hakkında Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/440) (S. Sayısı: 32)
2.- Çek Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Ankara Milletvekili Sinan Aydın Aygünün; 5941 Sayılı Çek
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün; 5941 Sayılı Çek
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/538, 2/85, 2/119) (S. Sayısı: 137)
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolatın, tıbbi görüntüleme cihazları kullanılan yerlerde
çalışanların çalışma saatlerine ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/1278)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, bazı
illerde dağıtılan kömürlerin hava kirliliğine sebep
olduğu iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/1626)
3.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Van ve Ercişte yapılacak kalıcı konutlara ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı (7/1825)
4.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Almanyada bir klinikte uygulandığı iddia edilen kanser tedavisi
yöntemine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/1883)
5.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin,
kadın sivil toplum örgütlerine ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı (7/1946)
6.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın, Van ve Kütahya-Simav depremi sonrasında meskûn
topluluğun başka mahallere yerleştirilmesinde uygulanan usule
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın cevabı (7/1978)
7.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Van
depremi sonrasında yaşanan mağduriyete ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın cevabı (7/1985)
8.- İstanbul Milletvekili İhsan Barutçunun,
deprem sonrası müdahalelerle ilgili bir projeye ve bir özel şirketle
yapılan sözleşmeye,
- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlığın başta İstanbulda olmak
üzere ülke genelinde olası bir deprem için aldığı
önlemlere,
İlişkin soruları ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı (7/1997),
(7/1998)
9.- Elâzığ Milletvekili Enver Erdemin,
2010da Elâzığda meydana gelen deprem sonrasında bazı
köylerin etkililik oluruna dâhil edilmesine ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı (7/2029)
10.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlığın başta İstanbulda olmak
üzere ülke genelinde olası bir deprem için aldığı önlemlere
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın
cevabı (7/2037)
11.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şekerin,
Bilecikte yapılan ve yapılacak yatırım ve projelere
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın
cevabı (7/2038)
12.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlığın başta İstanbulda olmak
üzere ülke genelinde olası bir deprem için aldığı önlemlere
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
cevabı (7/2077)
13.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlığın başta İstanbulda olmak
üzere ülke genelinde olası bir deprem için aldığı önlemlere
ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın
cevabı (7/2093)
14.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
TRTnin reyting ölçüm cihazı alım ihalesine ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/2128)
15.- İzmir Milletvekili Erdal Aksüngerin, Van
depremi sonrası bölgeye yapılan nakdi yardımlara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın cevabı (7/2143)
16.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlakın,
başta Van olmak üzere ülkemizdeki zorunlu deprem sigortası
uygulamasına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı (7/2151)
17.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, bağlı kurum ve kuruluşlardaki engelli
istihdamına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın cevabı (7/2152)
18.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, bağlı kurum ve kuruluşlardaki engelli
istihdamına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağın cevabı (7/2158)
19.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin,
Eskişehirde yapılan depremle ilgili çalışmalara,
Eskişehirde yapılan depremle ilgili
çalışmalara ve deprem master planına,
İlişkin soruları ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/2187), (7/2188)
20.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belenin,
ruhsatsız bir hayvan çiftliğinin çevreye verdiği zarara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/2189)
21.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlığın merkez ve taşra
teşkilatı birimlerindeki engelli istihdamına ilişkin sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/2190)
22.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adana ve
ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/2192)
23.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlunun,
2002-2011 yılları arasında ortaya çıkarılan yolsuzluk
olaylarına ve haklarında soruşturma yapılan kamu
personeline ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/2193)
24.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyanın,
İzmir Aliağa ve Foça ilçelerinde kurulması planlanan termik
santral ve kül-cüruf depolama alanının çevreye olası etkilerine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/2197)
25.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
Poliport Limanının büyütülmesiyle ilgili iddialara ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/2198)
26.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
esnafın kullandığı elektriğin bedelinin
düşürülmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/2205)
27.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlığın merkez ve taşra
teşkilatı birimlerindeki engelli istihdamına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/2206)
28.- İstanbul Milletvekili İhsan Barutçunun,
Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğünün
kapatılmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/2207)
29.- Elâzığ Milletvekili Enver Erdemin,
Elâzığda yeni bir stadyum yapılmasına ilişkin sorusu
ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/2209)
30.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
üniversite öğrencilerinin barınma sorunu ve yurtlara yapılan
başvurulara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın cevabı (7/2210)
31.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
KYKya bağlı öğrenci yurtlarına yapılan
yerleştirmelere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın cevabı (7/2211)
32.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
makam katı inşaatı çalışmalarına,
Bakanlık Müsteşarına tahsis edilen
lojmana,
İlişkin soruları ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/2242), (7/2243)
33.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlunun,
Hataydaki kanser vakalarına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/2288)
34.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
Kesimoğlunun, iade edilen soru önergelerine ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın
cevabı (7/2322)
35.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin
Yılmazın, Afyonkarahisarda yaşanan hava kirliliğine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/2348)
36.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin,
müşavir olarak atanan bir kişiye ilişkin soru önergesi ve Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/2349)
37.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
Kesimoğlunun, Bakanlık yurt dışı, merkez ve
taşra teşkilatlarında çalışan geçici personele
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/2354)
38.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Orta Anadolu
İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliğinin bina, personel, gelir
ve giderleri ile bunların denetimine ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/2355)
39.- Aydın Milletvekili Metin Lütfü
Baydarın, Fransaya yaptırım kararları ile ilgili bir
açıklamasına ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı
Egemen Bağışın cevabı (7/2405)
40.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın, Van
depremiyle ilgili bir açıklamasına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/2428)
41.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolatın, Kahramanmaraş olaylarına ve yaşanan
mağduriyete ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/2728)
24 Ocak 2012 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 55inci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3 sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen
Eskişehir Milletvekili Sayın Ruhsar Demirele aittir.
Buyurun Sayın Demirel. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
Mikrofonu açmadan önce, sayın
milletvekilleri, Genel Kurulda çok büyük bir uğultu var. Hatipleri daha
rahat dinleyebilmek için uğultumuzu azaltırsak iyi olur.
Ayrıca, bugün Genel Kurulun
ışıklandırma seviyesinde ayarlama yapmak için ara ara
denemeler yapılacaktır. Korkmayın, endişelenmeyin.
Bilginize sunuyorum.
Buyurun Sayın Demirel.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirelin, 24 Ocak ekonomik kararlarına, yazar
Uğur Mumcu ile eski Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkanın
uğradıkları suikastlara, Milliyetçi Hareket Partisinin yeniden
adına kavuşmasına; 1915 olaylarına, Akdeniz Üniversitesinde
yapılan transplantasyon operasyonuna ve sağlık hizmetlerinde
yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım
adına bugün bir söz almış bulunuyorum. Aslında, konu
başlığım sağlık idi ancak 24 Ocak gününün
tarihteki öneminden de biraz bahsetmek istiyorum.
24 Ocak günü Türk tarihinde önemli
olayların hatırlandığı zamandır. Malumunuz, 1980
ekonomi kararları, arkasından 1993 ve 2001 24 Ocaklarında
yaşanmış iki elim olay vardır; ki, bunlardan birisi,
hâlihazırda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili olan
Sayın Güldal Mumcu Hanımefendinin merhum eşi gazeteci yazar
Uğur Mumcu Bey ile eski Diyarbakır Emniyet Müdürümüz Sayın
Gaffar Okkanın uğradıkları elim suikastlardır. Ama 24
Ocaklar, sanıyorum bundan sonra başka bir şeyle de
anılacak. Malumunuz dün gece yarısı itibarıyla,
Osmanlı İmparatorluğu ve devamında kurulmuş olan
Türkiye Cumhuriyetini kendi yakın tarihlerini okuma konusunda tarih
hipermetrobu olan bir ülkenin Senatosunun kişisel ikbal gayretleri
çerçevesinde 1915te yaşanmış olayları yargılayarak,
Türkiye Cumhuriyetini hadleri olmayarak bazı sıfatlarla yaftalamaya
çalışanların gayretine sahne olmuştur ve bilinmelidir ki,
1915 olayları Türkiye Cumhuriyeti tarihinde utanılacak hiçbir
şey değildir ama onun ötesinde, bütün bunlar Osmanlıdan bugüne
gelen Türk cumhuriyetlerinde bizim iç meselemizdir. Hiçbir ülkenin iç
meselesine karışmak hiçbir senatonun hakkı ve haddi
değildir. Kaldı ki, tekraren söylüyorum, kendi yakın tarihlerini
okuma konusunda hipermetrop olan bu ülkenin senatörlerinin Türkiye
Cumhuriyetinin büyük tarihini değerlendirmek için üç beş oturum
değil, milyonlarca sayfa kitap okumaları gerekir. Ama 24 Ocakın
mensubu bulunmaktan onur duyduğum Milliyetçi Hareket Partisi için de çok
önemli bir tarih olduğunu hatırlatmak isterim.
Partimiz, 8 Şubat 1969da
kurulduktan sonra, 1980de kesintiye uğrayan Türkiyedeki siyasi tabloyla
beraber, takibinde kurulan Muhafazakar Parti ve Milliyetçi Çalışma
Partisi isimleriyle hayatına devam etmişken, 24 Ocak 1993te
Milliyetçi Çalışma Partisinin 4üncü Kongresiyle tekrar Milliyetçi
Hareket Partisi adına kavuşmuştur. Tarihimizde, bizim kendi
parti tarihimizde de 24 Ocakın böyle bir önemi var. Ama
başkaları ülkemiz için ne isim koymaya çalışırsa
çalışsın, başkaları bizi neyle yaftalamaya
çalışırsa çalışsın Türk insanının
zekâsı, aklı, tarihte her zaman için başkalarına ders
vermeye yetecektir.
İşte, böyle bir tarihî konuyu
sağlık alanında geçtiğimiz günler itibarıyla
yaşamaya başladık. Akdeniz Üniversitesinde yapılan bir
transplantasyon olayı. Sayın Doktor Ömer Özkan Bey ve ekibinin,
Antalyada Akdeniz Üniversitesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Ana Bilim
Dalında görevli bütün sağlık çalışanlarıyla
birlikte Profesör Doktor Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Enstitüsünde
gerçekleştirdikleri operasyonu hepiniz biliyorsunuz. Ülkemizde çok da
bilinmeyen bir ilki daha hatırlatması adına önemli buluyorum bu
olayı. Türkiye, dünyadaki ilk rahim transplantasyonunu da aynı ekip,
aynı hocanın önderliğindeki bir ekiple gerçekleştirmiştir.
Yüz nakliyle beraber, yaptıkları iki başarılı kol
nakliyle beraber tarihe geçen bu bilim insanlarımız, sanıyorum
şu anda yabancı doktor ülkeye getirmek için çalışan
siyasetçiler, Tam Gün Yasasıyla hastayla hekim arasına performans
adı altında bazı maddi kriterleri koymaya çalışan
siyasetçiler için bütün bu yaşananlar bir ibret öyküsüdür. Türk hekimi
hastasının şifası için, hastasını
sağlığına kavuşturmak için ne tam gün dinler ne
başka şey, yalnızca başarıya odaklanır. Bu onur
ve heyecanı yaşamamıza vesile olan merhum Ahmet Kayaya
Allahtan rahmet dilerken böylesi bir kararla hem büyük bir insanlık dersi
veren hem de bazı uzuv eksiklikleriyle hayatlarını sürdürmeye
çalışan insanlarımıza merhem olan kıymetli ailesine de
çok teşekkürler ediyorum ve organ naklî, doku ve organ bağışı
konusunda yalnızca 3-9 Kasımda değil, bütün bir yıl boyunca
duyarlılık göstereceğimize inanıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Demirel.
Gündem dışı ikinci söz
Baytar Mektebinin (Veteriner Fakültesi) açılış yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Kars Milletvekili Sayın Yunus Kılıça
aittir.
Buyurun Sayın Kılıç. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Kars Milletvekili Yunus
Kılıçın, 22 Ocak Baytar Mektebinin (Veteriner Fakültesi)
açılış yıl dönümüne ve Fransa Senatosunun kendini
uluslararası bir mahkeme yerine koyarak bir ülkenin geçmişiyle
alakalı verdiği siyasi hükme ilişkin gündem dışı
konuşması
YUNUS KILIÇ (Kars) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; dünyada insanlık tarihiyle beraber,
özellikle insana en yakın olan ve insanın en fazla ihtiyacı olan
hayvanların evcilleştirilmesiyle beraber başlayan çok zor, çok
meşakkatli, bir o kadar da sevgi ve şefkat üzerine kurulmuş olan
bir meslekten bahsetmek istiyorum. Eski adıyla baytarlık 1937de
Meclisimizden çıkan Veteriner Umum Genel Müdürlüğü Kanunu ile
beraber veteriner hekim unvanıyla adlandırılan bir meslek
grubu. Tarihine baktığımız zaman, özellikle insanların
savaşlardan sıkıntı çektikleri dönemlerde büyük
salgınlar sonucunda hayvan hastalarıyla beraber ortaya çıkan,
insanlık tarihine geçmiş olan bir meslek grubu bu. İlk olarak,
teknik manada, bilimsel manada veteriner hekimlik eğitimi Fransada
başlıyor.
Ne yazık ki, biz, çok derin
bakmadığımız zaman Fransaya
Dünyadaki ilme, hukuka,
evrensel değerlere katkı sunduğunu bugüne kadar hep
öğrenmiş olduğumuz Fransa ne yazık ki bugün ilmi, bilimsel
araştırmaları, tarihi hiçe sayarak, kendini uluslararası
bir mahkeme yerine koyarak bir ülkenin geçmişiyle alakalı hüküm verme
küstahlığına kadar işi vardıracak bir şekilde
Senatosundan bir karar çıkarmıştır. Fransayı,
aslında yapmış olduğu bu davranıştan dolayı,
evrensel değerleri koruma noktasında dünyada yer edinmiş olan
Fransız halkının öncelikle kendinin cezalandırması
gerektiğini düşünüyorum. Aslında, yapılan bu
haksızlık sadece Türk milletine, Türk toplumuna, Müslüman âlemine
değil aynı zamanda Fransanın bugüne kadar kendi
yeşertmiş olduğu değerlere de aykırıdır.
Öncelikle Fransız halkına bunu havale ettikten sonra, veteriner
hekimlerin de hakkını gasbetmesin diye yine konuya dönmek istiyorum
izninizle.
İki yüz elli yıllık bir
ömrü var bu hekimlik mesleğinin arkadaşlar. 1762 yılında
Fransanın Lyon kentinde başlayan ilk veteriner hekimlik
eğitiminin, yaklaşık seksen yıl sonra Türkiyede de yine
aynı şekilde büyük hayvan hastalıkları ve salgınlar
sonucunda, özellikle Osmanlı-Rus Savaşından sonra, 1877-1878den
sonra büyük oranlarda hayvan ölümleriyle beraber açlık ve
sıkıntı başlayınca, dünyada zaten var olan ve belli
bir noktaya gelmiş olan veteriner hekimlik eğitiminin Türkiyede
olması gerektiği de düşünülmüş ve o zaman ilk önce askerî
amaçlarla, biliyorsunuz o zaman askeriyede büyük süvari birlikleri vardı,
bu amaçlarla veteriner fakülteleri inkişaf ettirilmiş, daha sonra
özel amaçlarla, sivil amaçlarla veteriner hekimlik fakültesi İstanbulda
açılmış ve Atatürkün emriyle 1933 yılında da Ankara
Üniversitesine bağlı modern bir veteriner hekimlik eğitimi veren
kuruluş hâline gelmiştir.
Şimdi, tabii, eskiden veteriner
hekimlik sadece hayvanların birtakım
sıkıntılarını gidermeye yönelik bir meslek grubu
olarak düşünülürdü ancak artık veteriner hekimliğin başka
uğraş alanları da var. Bunlardan en önemlilerinden bir tanesi
toplumun halk sağlığı dediğimiz kavram yani
veteriner halk sağlığı ve gıda güvenliğidir.
Aslında veteriner hekimliğin bugün ulaşmış olduğu
bu seviye eskiden alışılmış olan veteriner
kavramını oldukça genişleten, mesleği oldukça
genişleten bir alan olarak ortaya çıkıyor. Yani veteriner
hekimliği, artık sadece hayvanların tedavisiyle
uğraşan bir meslek grubu olarak değil, aynı zamanda
insanlara bulaşması muhtemel hastalıkları hayvanlar
boyutunda engelleyerek halk sağlığını, toplum
sağlığını korumaya yönelik bir meslek olarak
düşünmek çok daha faydalı ve yararlı olur diye düşünüyorum
çünkü -hekim arkadaşlarımız bilecekler- tababet, sadece tıp
bilimi demek değildir, aynı zamanda veteriner bilimi bunun
içerisindedir ve üç yüze yakın zoonotik hastalık vardır dünyada
bugüne kadar bilinen yani bunlar hayvanlarla insanlar arasında ortak
geçişen hastalıklardır, veteriner hekimlerin işi ve görevi
de en önemli olarak bu noktada ortaya çıkmaktadır. Zaten bu böyle
olmalı ki dünyanın en önemli epidemiyologları artık dünyada
tek tıp, tek sağlık konseptiyle hareket etmektedirler. Burada en
önemli payı da yine veteriner hekimlerin yüklenmiş olduğunun
bilinmesinde fayda vardır diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YUNUS KILIÇ (Devamla) - Veteriner
hekimlik mesleği Türkiyede hızla gelişen bir meslektir ve
özellikle veteriner hekim istihdamı noktasında AK PARTİnin de
buna son derece büyük katkıları vardır diyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kılıç.
Gündem dışı üçüncü söz,
Uğur Mumcunun katledilmesinin yıl dönümü hakkında söz isteyen
Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürkün, gazeteci, araştırmacı ve yazar Uğur
Mumcunun ölümünün 19uncu yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
araştırmacı, yazar, gazeteci, yurtsever, demokrat insan sevgili
Uğur Mumcunun ölümünün 19uncu yılı nedeniyle gündem
dışı söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün 24
Ocak. Bundan tam on dokuz yıl önce Uğur Mumcu evinin önünden işe
giderken arabasına konulan bir bomba sonucu haince katledildi. Yine, bugün
24 Ocak 2001 günü Diyarbakırın sevilen Emniyet Müdürü Ali Gaffar
Okkan 5 polisle birlikte kimliği belirsiz kişiler tarafından
hunharca katledildi. Bundan beş gün önce de 19 Ocak 2007de sevgili Hrant
Dink yine hunharca katledildi. Bunun dışında 31 Ocak günü
sevgili Muammer Aksoy katledildi. 1 Şubat -hemen arkasından gelecek
haftaya- 1979, gazeteci, yazar Abdi İpekçi hunharca katledildi. Yine bugün
eski siyaset adamlarından Aydın Güven Gürkan öldü, İsmail Cem
Allahın rahmetine kavuştu.
Değerli milletvekilleri,
görüldüğü gibi, ocak ayı aslında çok da sevgili, metanetli bir
ay değil. Gerçekten ocak ayı faili meçhul bırakılan siyasi
cinayetlerin çokça işlendiği bir ay.
Değerli milletvekilleri, sevgili
Uğur Mumcunun ölümünden bu yana on dokuz yıl geçti. Uğur
Mumcuyu katleden tetikçiler belki yargılanıyormuş gibi
yapıldı. Ama Uğur Mumcu neden öldürüldü, arkasındaki
karanlıklar bugüne kadar neden aydınlatılmadı, Uğur
Mumcuyu kimler öldürttü, bu soruların yanıtları diğer
faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerde olduğu gibi bir türlü
aydınlanamadı, aydınlatılamadı.
Yine, 18 Ocak 2010da, Uğur Mumcu
Araştırma Komisyonunun Başkanı Sayın Ersönmez Yarbay
Akşam gazetesine verdiği demeçte Uğur Mumcunun ölümünü
araştırırken adı konmamış fiilî bir dirençle
karşılaştık, suikastın üzerine gitmemiz engellendi.
demektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından kurulan bir komisyonun, Uğur Mumcu cinayetinin üzerine
gitmesini fiilen engelleyenler kimlerdi? Hangi dirençlerle
karşılaşmışlardır? Bunların
aydınlatılması gerekiyor. Uğur Mumcuların, Hrant Dinklerin,
Abdi İpekçilerin, Kemal Türklerlerin neden öldürüldüğü sorusuna biz
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yanıt bulamadığımız
müddetçe, bu tip faili meçhul bırakılan siyasi cinayetler sürekli
devam edecektir.
Hrant Dinkin ölümünde ise Trabzon
Valisi olan beyefendi gazetelere yaptığı açıklamada, Hrant
Dinkin kontrgerilla tarafından öldürüldüğünü söylüyor.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, Türkiye Cumhuriyetinin yakın geçmişi, toplumda
değişimin dinamik unsurunu oluşturan devrimci yazarların,
yurtsever yazarların, gazetecilerin hunharca katledildiği bir süreç.
Bu süreçte tetikçileri yargılamak, adaleti bulmak anlamında hiçbir
şey ifade etmiyor; önemli olan, tetiği çeken insanların bu
tetiği neden çektiğinin, kimin için bu tetiği çektiğinin
söylenilmesi gerekiyor, bunun araştırılması gerekiyor. Bu
olayların kenarından köşesinden dolanarak bunları gerçekten
aydınlatamayız.
Sevgili Uğur Mumcu diyor ki:
Unutmayalım ki cesur bir kez, korkak bin kez ölür. Önemli olan,
insanın böyle bir toplumda mezar taşı gibi susmamasıdır.
Bir kişiye yapılan haksızlık bütün topluma karşı
işlenen bir suçtur.
Bir gün mezarlarımızda güller
açacak ey halkım, unutma bizi.
Bir
gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım,
unutma bizi. diyor.
Uğur Mumcunun söylediği gibi,
cesur olalım, faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin
üzerindeki sis perdelerini hep beraber kaldıralım diyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Öztürk.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, 62ye göre, görüşmeleri sürdüremezsiniz, Hükûmet
temsil edilmiyor; İç Tüzük 62ye göre görüşmeler sürdürülemez,
Hükûmet temsil edilmiyor.
BAŞKAN Ama daha görüşme
yapmıyoruz, sunuş yapacağız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Daha geçmedik
gündeme ya!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gündeme
geçince dediğin doğru.
RECEP ÖZEL (Isparta) Gündeme geçmedik
daha, Başkanlığın Genel Kurula sunuşları var ya.
MUHARREM İNCE (Yalova) Gündeme
geçtik.
BAŞKAN Hayır, hayır
Sayın İnce, sunuş yapıyoruz sadece.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Hayır
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gündeme
geçilmedi efendim.
BAŞKAN Anlamadım?
MUHARREM İNCE (Yalova) Ne fark
eder Sayın Başkanım? Her görüşmenin başından
sonuna kadar. diyor. Bu bir görüşme değil mi?
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Hayır, gündeme geçilmemiş efendim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sunuşlara
geldi daha.
BAŞKAN Şimdi, Meclis
Başkanlığı sunuşlarını size
aktarıyorum, ondan sonraki fasılda hep beraber konuşuruz.
Buyurun.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grubu adına Grup
Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin
doğuracağı sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/112)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Satışa çıkarılan
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş'ye (TŞFAŞ) ait kar eden
fabrikaların özelleştirilmesiyle birlikte gerek şeker
piyasasında yaşanacak sorunların gerekse de topraktan en yüksek
düzeyde yararlanılan şeker pancarı tarımı işgücü
açısından doğacak sıkıntıların
araştırılması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasını
arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan
Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Bilindiği üzere Türkiye Şeker
Fabrikaları A.Ş'ye (TŞFAŞ) ait 25 fabrikadan karda olan
Çarşamba, Çorum, Kastamonu, Kırşehir, Turhal ve Yozgat
fabrikaları 11 Eylül'de satışa çıkarıldı.
Satışa çıkarılan
altı fabrikanın kar ediyor olması dikkat çekici bir gelişme
olarak durmaktadır. TŞFAŞ'ın 2008 yılı
karının 3 milyar 193 milyon TL olduğu belirtiliyor. Söz konusu
fabrikaların satışıyla birlikte TŞFAŞ zarar
etmeye başlayacağı gibi, bu durumda Doğu ve Güneydoğu
bölgelerinde bulunan fabrikalar da ya kapatılma ya da yok pahasına
satılma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
Ege Üniversitesi'nden bir grup öğretim üyesi de bu tehlikeye dikkat
çekerek, bu satışların tarıma zarar vereceği, kırsal kesimde
işsizliği körükleyeceği ve şeker piyasasında uluslar
arası tekellerin denetimini pekiştireceği uyarısında
bulunuluyor.
Şeker
Yasası'yla birlikte daha önce satılan fabrikaların
özelleştirilmesi ekonomiye büyük zarar vermiştir. TŞFAŞ
aracılığıyla şeker tarımının ekonomiye
sağladığı katkıların, 2001 yılında
çıkarılan Şeker Yasası ile sekteye uğramaya
başlamıştır. Bu yasa ile kimi fabrikalar
satılırken, pancardan elde edilen şeker üretimine de kota
getirilmiştir. Kota ile toplam şeker üretimi içinde nişasta bazlı
şekerin (NBŞ) payı yüzde 15'e çıkarıldı.
Yapılan araştırmalarda bu oran AB ülkelerinde ortalama yüzde 2
civarındadır. Bu kotanın en büyük şeker üreticisi olan
Fransa'da yüzde 0.5, Almanya'da yüzde 1'in altında olup NBŞ'nin büyük
ölçüde Genetiği Değiştirilmiş Organizma'lı (GDO)
mısırdan elde edilmektedir.
Şeker Yasası,
pancar ekim alanlarının daralmasına, şeker
fabrikalarının düşük kapasite ile çalışmasına ve
yüksek yoğunluklu tatlandırıcı (YYT)
dışalımının patlamasına neden olmaktadır.
Şeker Kurulu, sadece 2009 yılının ilk 8 ayında, 172
bin 42 ton şekere eşdeğer YYT dışalımı için
uygunluk belgesi vermiştir. Kayıtlı olarak yapılan YYT
yanında, önemli miktarda kimyasal tatlandırıcının
Türkiye'ye kaçak olarak girdiği de tahmin edilmektedir. Bunların
sonucunda, ekonomi olumsuz etkilenmekte, pancar çiftçisi ve TŞFAŞ'a
ait fabrikaların bir kısmı zarar etmektedir. Yasadan karlı
çıkanlar ise, NBŞ ve kimyasal tatlandırıcı üreticileri
ile şeker ticareti yapan uluslararası tekeller olmaktadır.
Devletin elinde kalan
şeker fabrikalarının satışa
çıkarılmaması, topraktan en yüksek düzeyde yararlanılan
şeker pancarı tarımı işgücü açısından büyük
önem taşıyor. Dört yüz elli binin üstünde çiftçi ailesi geçimini
pancardan sağlıyor. Hasat döneminde sayıları yüz bini geçen
mevsimlik tarım işçisi çalışıyor. Şeker
fabrikalarında, daimi ve mevsimlik binlerce işçi
çalıştırılıyor.
Bu nedenlerle bir meclis
araştırması açılması ve araştırma komisyonu
kurulması gerekmektedir.
2.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, sağlık sisteminin ve
sağlık personelinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/113)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'deki her geçen gün artan
sağlıktaki sıkıntıların nedenlerinin
araştırılarak, alınması gereken tedbirler konusunda,
Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüğünün 104 ve 105.
maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Sağlık sadece hastalık
ve sakatlığın olmayışı değil, bedenen, ruhen
ve sosyal yönden tam iyilik hâlidir."
İnsan
sağlığına hizmet gibi kutsal bir görev yürüten doktor,
eczacı, diş hekimi, ebe, hemşire, sağlık memuru ve tüm
sağlık çalışanlarımız
vatandaşlarımıza sağlık hizmetlerini tam ve kesintisiz
olarak ulaştırabilmek için imkânsızlıklar içinde
görevlerini yerine getirmeye çalışmaktadırlar.
Sosyal yaşamlarında ve aile
hayatlarında fedakârlık yaparak gece gündüz çalışan
sağlık personelinin ek ödenek ücretleri düzenli ödenmemekte ebe ve
hemşire açığı nedeniyle ebe ve hemşirelerimiz normal
izinlerini dahi kullanamamakta ve bu yorgunluk sağlık sektöründe
ciddi sorunlara neden olmaktadır.
Son yıllarda sağlık
bakanlığı sağlık çalışanlarının
çalışma saatlerini ve çalışma koşullarına yeni
düzenlemeler getirerek çalışanlar içinde statü farklılıkları
yaratarak sağlık çalışanları arasında
huzursuzluklara neden oluyor. Yıllardır söz verilen ara elaman
kadroları ile ilgili düzenlemeler yapılmıyor geçici ve
sözleşmeli çalışan ebe ve hemşirelere özlük
haklarını iyileştirici adımlar atılmıyor.
Sağlık
bakanlığı tam gün yasası adı altında
muayenehaneleri kapatıyor devlet hastaneleri ve üniversitelerdeki
hekimleri istifaya zorluyor. 657 sayılı devlet memuru kanununun 12.
Maddesinde 650 sayılı kanun hükmünde kararnameyle yapılan
değişiklikle devlet memuru olan hekimlerin özel mesleki
faaliyetlerini yasaklamış ve düzenleme 26.08.2011 tarihinde
yürürlüğe girmiştir.
Bakanlık İl Sağlık
Müdürlükleri aracılığıyla hekimlere özel mesleki
faaliyetlerinize devam edecekseniz devlet memurluğundan, kamu hizmetinden
ayrılacaksınız ve iş yerleriniz kapatılacak
demiştir. Birçok hekim özlük hakları saklı kalmak kaydıyla
istifa etmiştir.
Ancak bilinmesi gereken muayenehaneleri
kapatmak sağlıkta sorunları çözmeyeceği gibi ülkemizde
giderek artan işsizlerin arasına muayenehane çalışanlarının
da katılmasıyla sadece işsiz sayısını
artıracaktır.
Bunun yanı sıra üniversite
hastanelerinde öğretim üyelerinin istifaları hastaların yeterli
sağlık hizmeti almasını engellemekle beraber, hekim seçme
haklarını kısıtlamakta ve asistan doktorların
eğitimlerini aksatmaktadır. Aksayan eğitim yarınlarda
canımızı teslim edeceğimiz sağlık
çalışanlarının mesleki niteliği konusunu
sorgulamamıza neden olacaktır.
Bugün hastanelerde katkı payı
adı altında hastalardan para alınmaktadır ve bunun
tahsilatı da eczacılara yaptırılmaktadır. Ne
eczacılar sağlık bakanlığının tahsilat
memurudur, ne de vatandaş bir hak olan sağlık hizmetini kamu
kurumundan alırken ücret ödemeye mecburdur. Çünkü sağlık bir
haktır ve Anayasa hükümleri gereği sosyal devlet olmak bu hakkı
vatandaşa sunma zorunluluğunu getirir. Asgari ücretle ya da emekli
maaşıyla geçim mücadelesi veren vatandaş kronik hastalık
yada sürekli muayene gerektiren durumlarda maaşının önemli bir
bölümünü katkı payı adı altında ödemek zorunda
kalıyor.
Şiddet konusu son günlerde
sıklıkla konuşuluyor. Başta acil sağlık
çalışanları olmak üzere 24 saat görev başında bulunan
sağlık personeli pek çok defa hasta yakınları
tarafından şiddete maruz bırakılıyor. Hatta
saldırı sonucu burnu kırılan, beyin kanaması geçiren sağlık
çalışanları bulunmaktadır. Sağlık personelinin
uğradığı şiddeti önlemek konusunda sağlık
bakanlığı hangi tedbirleri almaktadır?
Doktordan, hemşiresine, ebeye,
yardımcı sağlık personeline kadar bütün sağlık
personeli emekli olmaktan korkmaktadır. Çünkü emekli olunca ellerine çok
az para geçmektedir. Acilen döner sermaye kararıyla verilen ücretler
emekliliğe sayılmalı, emeklinin alacağı maaşa
eklenmelidir.
Herkes bilmeli ki tüm bu
yaşananların sorumlusu ne hastalar ne hekimler ne de diğer
sağlık çalışanlarıdır. Sorumlu kafası
karışık bakanlık yöneticileridir.
Hatırlayınız domuz gribi aşısı konusunda
yaşananlar bakanlığın bilgi ve becerisini ölçmede örnek
vakadır.
Özetle sağlık
çalışanları huzursuz, mutsuz, geleceklerinden endişelidir.
Tüm bu gerekçelerle araştırma önergemiz
hazırlanmıştır.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Ali Öz (Mersin)
5) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
6) Muharrem Varlı (Adana)
7) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
8) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
9) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
10) Özcan Yeniçeri (Ankara)
11) Erkan Akçay (Manisa)
12) Ali Halaman (Adana)
13) Sümer Oral (Manisa)
14) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
15) Mustafa Erdem (Ankara)
16) Mehmet Erdoğan (Muğla)
17) Enver Erdem (Elâzığ)
18) Sinan Oğan (Iğdır)
19) D. Ali Torlak (İstanbul)
20) Seyfettin Yılmaz (Adana)
21) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
3.- Muş Milletvekili
Sırrı Sakık ve 21 milletvekilinin, TSKda yaşanan
şüpheli asker ölümlerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/114)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
TSK Bünyesinde yaşanan adı
intihar ve kaza kurşunu olan şüpheli asker ölümlerinin tüm boyutları
ile araştırılarak, alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve
105'inci maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 14.10.2011
Gerekçe:
TSK
bünyesinde yaklaşık son 20 yıldan bu yana yaşanan
şüpheli asker ölümleri son yıllarda daha da artarak dikkat çekmeye
başlamıştır.
İnsan
Hakları Derneği (İHD) raporuna göre 1991 ile 2001 arasında
en az 815 asker şüpheli bir şekilde öldü, 433'ü de yaralandı.
2000 ile 2009 arasında ise 433 askerin şüpheli bir şekilde
hayatını kaybettiği bildirilmiştir. Bu sayı 2009'da 30
olarak kayda geçmiş, 2010 yılı içinde ise en az 34 askerin
şüpheli bir şekilde hayatını kaybettiği
görülmüştür. 2011 yılında ise ilki 7 Eylül'de Bitlis'te Sedat
Durgun'un kaza kurşunu, 8 Eylülde Kahramanmaraş'ta Eren Özel'in
intihar ederek ve en son olarak 12 Eylül'de Sarıkamış'ta Celal
Kızılkan'ın yine kaza kurşunu sonucu öldükleri
görülmektedir. 5 gün içerisinde biri intihar, ikisi kaza kurşunu ile ölüm
olmak üzere 3 ölüm bizlere 2011 yılının bilançosunun daha önceki
yıllara oranla daha da arttığını göstermektedir. En
son olarak 10 Ekim tarihinde Ağrı nüfusuna kayıtlı Adem
Çalışan Sivas'ta askerliğini yaparken kendi kendisini omzundan
vurarak yaralandığı açıklaması
yapılmıştır. En son olarak ta Kuzey Kıbrıs'taki
askerlik görevi sırasında 'disko' olarak bilinen 'disiplin
koğuşu'nda 25 Temmuz günü gardiyan erler tarafından dövülen,
susuz bırakılan ve güneş altında kelepçeyle bekletilen er
Uğur Kantar 2.5 ay yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını
kaybetmiştir. Şüpheli ölümleri gerçekleşen askerlerin büyük
çoğunluğunun Kürtlerden oluşması olayın vahametini
daha fazla ortaya koymaktadır.
Eski
Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'in ortaya çıkan
ses kaydında, "Bir askerimizi alnından vurduk" itirafı
üstüne, kışlalardaki asker ölümleri üzerindeki şüpheler artmaya
başlamıştır. Birinci ağızdan gelen bu acı
itiraf asker ölümlerinin kazayla olmadığının çok açık
bir göstergesidir. Günün siyasi konjonktürüne göre gerçekleşen bu
şüpheli asker ölümleri askeri savcılık ve askeri mahkemeler
tarafından incelendiği için davaların hepsi kaza kurşunu
veya intihar olarak sonuçlanmış ve aydınlığa
kavuşamamıştır.
Her
geçen gün farklı nedenlerle sürekli olarak artan bu şüpheli ölümlerin
aydınlığa kavuşması ve ölüm nedenlerinin
araştırılması için bir Meclis Araştırma
Komisyonunun kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1)
Sırrı Sakık (Muş)
2)
Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Halil Aksoy (Ağrı)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) İdris
Baluken (Bingöl)
8) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı
Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma
Şahin gündemin Sözlü Sorular kısmında yer alan sorulardan 1,
22, 24, 44, 79, 83, 246, 278, 327, 328, 329, 335, 357, 361, 369, 370, 427, 428,
510, 523 ve 581inci sıralarındaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini
sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır,
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin,
Arnavutluk Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı
Fatos Beja'nın vaki davetine icabetle Arnavutluk'a ziyarette
bulunmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/739)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin,
Arnavutluk Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu
Başkanı Fatos Beja'nın vaki davetine icabetle Arnavutluk'a bir
resmî ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.
Söz konusu heyetin
Arnavutluk ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6. maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum:
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Cemil Çiçek'in, Endonezya Temsilciler Meclisi
Başkanı Marzuki Alie'nin vaki davetine icabetle Palembang'da
düzenlenecek olan İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği
VII. Konferansı'na katılmak üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle
Endonezya'ya ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/734)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Cemil Çiçek'in, Endonezya Temsilciler Meclisi
Başkanı Marzuki Alie'nin vaki davetine icabetle Palembang'da
düzenlenecek olan İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği
VII. Konferansı'na katılmak üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle,
Endonezya'ya ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanun'un 9. maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, bazı sayın milletvekillerinin
izinli sayılmalarına dair bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım:
3.- Bazı
milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/735)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Aşağıda adları
yazılı milletvekillerinin belirtilen süre ve nedenlerle izinli
sayılmaları, Başkanlık Divanının 06/01/2012
tarihli toplantısında uygun görülmüştür.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
"Samsun Milletvekili Cemalettin
Şimşek, hastalığı nedeniyle 04/10/2011 tarihinden
itibaren 99 gün,"
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"İstanbul Milletvekili Ünal
Kacır, hastalığı nedeniyle 18/10/2011 tarihinden itibaren
11 gün,"
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Kayseri Milletvekili Mehmet
Şevki Kulkuloğlu, hastalığı nedeniyle 24/10/2011
tarihinden itibaren 16 gün,"
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"İstanbul Milletvekili
Ayşe Eser Danışoğlu, hastalığı nedeniyle
26/10/2011 tarihinden itibaren 17 gün,"
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Aydın Milletvekili Semiha
Öyüş, hastalığı nedeniyle 26/10/2011 tarihinden itibaren 47
gün,"
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"İstanbul Milletvekili Hakan
Şükür, hastalığı nedeniyle 10/11/2011 tarihinden itibaren
15 gün,"
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Diyarbakır Milletvekili
Leyla Zana, hastalığı nedeniyle 22/11/2011 tarihinden itibaren
11 gün,"
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Malatya Milletvekili Hüseyin
Cemal Akın, hastalığı nedeniyle 24/11/2011 tarihinden
itibaren 31 gün,"
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Van Milletvekili Gülşen
Orhan, hastalığı nedeniyle 28/11/2011 tarihinden itibaren 45
gün,"
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
"Antalya Milletvekili Osman
Kaptan, hastalığı nedeniyle 09/12/2011 tarihinden itibaren 21
gün,"
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İstanbul Milletvekili Alev
Dedegil, hastalığı nedeniyle 10/12/2011 tarihinden itibaren 66
gün,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Çankırı Milletvekili Hüseyin
Filiz, hastalığı nedeniyle 26/12/2011 tarihinden itibaren 32
gün,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İstanbul Milletvekili Faik Tunay,
mazereti nedeniyle 21/10/2011 tarihinden itibaren 16 gün,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Düzce Milletvekili İbrahim
Korkmaz, mazereti nedeniyle 27/10/2011 tarihinden itibaren 15 gün,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yozgat Milletvekili Ertuğrul
Soysal, mazereti nedeniyle 28/10/2011 tarihinden itibaren 18 gün,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Nevşehir Milletvekili Murat
Göktürk, mazereti nedeniyle 28/10/2011 tarihinden itibaren 18 gün,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şanlıurfa Milletvekili
Mehmet Akyürek, mazereti nedeniyle 28/10/2011 tarihinden itibaren 18 gün,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şanlıurfa Milletvekili Halil
Özcan, mazereti nedeniyle 2/11/2011 tarihinden itibaren 14 gün,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Aydın Milletvekili Osman
Aydın, mazereti nedeniyle 4/11/2011 tarihinden itibaren 15 gün,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının milletvekillerine ödenek ve
yolluğunun verilebilmesi için iki tezkeresi daha vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım:
4.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşeke ödenek ve yolluğunun verilmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/736)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Hastalığı nedeniyle bir
yasama yılında aralıksız 2 aydan fazla izin alan Samsun
Milletvekili Cemalettin Şimşeke İçtüzüğün 154üncü maddesi
gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi, Başkanlık
Divanının 06/01/2012 tarihli toplantısında uygun
görülmüştür.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
5.- İstanbul
Milletvekili Alev Dedegile ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/737)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Hastalığı nedeniyle bir
yasama yılında aralıksız 2 aydan fazla izin alan
İstanbul Milletvekili Alev Dedegile İçtüzüğün 154üncü maddesi
gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi, Başkanlık
Divanının 06/01/2012 tarihli toplantısında uygun
görülmüştür.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşları tarafından, 28 Aralık
2011 tarihinde meydana gelen ve 35 yurttaşımızın
yaşamını yitirdiği Uludere/Roboski katliamının
tüm boyutlarıyla incelenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
24/1/2012 Salı günkü birleşimde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin BDP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 24.01.2012
Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi
parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hasip
Kaplan
Şırnak
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
05 Ocak 2012 tarihinde,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşları
tarafından (313 sıra nolu), 28 Aralık 2011 tarihinde meydana
gelen ve 35 yurttaşımızın yaşamını
yitirdiği Uludere/Roboski katliamının tüm boyutlarıyla
incelenmesi amacıyla, Meclis Araştırma Önergesinin, Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 24.01.2012 Salı günlü birleşiminde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Grup önerisinin lehinde
ilk söz Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplana aittir.
Buyurun Sayın Kaplan. (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uludere
katliamının üzerinden yirmi altı gün geçti. Uluderede yirmi
altı gün sonra ne oluyor ne bitiyor, kim sorumlu? Bugüne kadar Hükûmet
tarafından yapılan tek açıklama, bugün dâhil grup
toplantısında Sayın Başbakanın BDPye yönelik
eleştirileri ve 19u çocuk 34 canımızın sanki F-16
savaş uçakları tarafından bombalanmamış gibi, sanki bu
ülkenin insanları toplu bir katliama tabi tutulmamış gibi, bunun
sorumluları yokmuş gibi, bu
sorumlular, kademe kademe sorumluluk olarak bakıldığında
idari sorumluluğu, hukuki, cezai sorumluluğu, siyaseten
bakıldığında Hükûmetin siyasi sorumluluğu yokmuş
gibi, bu olay yaşanmamış gibi Türkiyede bir yaklaşım
tarzı içinde.
Bugünkü açıklamalara
baktığımız zaman, Sayın Başbakan olayı
tazminatla kapatıp geçiştirilecek bir olay gibi görüyor. Oysaki bu
tür olaylar halkların tarihinde travma yaratan olaylardır.
Travması ağırdır bunların. Sorumluluğu
ağırdır. O zaman elinizdeki dört saatlik Heron görüntülerinin
neden yirmi altı gün boyunca savcılığa ulaşmadığını
sorarlar. Savcılık neden gizlilik kararı verdi diye sorarlar.
Olayın üzerinden on beş gün geçtikten sonra olaydan kurtulan sadece
iki mağdurun sorgulanırcasına tanıklık değil
bakın, dikkat edin- ve katliam olmamış gibi, sadece
kaçakçılık suçundan sorgulanması gibi bir sorgulama
yapılması tüyler ürperticidir. En vahimi, olayı soruşturan
savcılığın helikopterle yukarıdan, havadan olay
zaptını tutmasıdır, olay delillerinin, bütün
bulguların yerinde tespit edilmemesi, kamuoyundan gizlenmesi,
arkasından gizlilik kararı verilmesidir.
Bütün bunlar yaşanırken,
sanki Uludere olayını çok basit, sıradan bir olaymış
gibi, başka olaylarla, acılarla yarıştırmak gibi bir
siyasi anlayışın, sorumsuzluğun içine girilmesi kabul
edilemez. Bakın, burada hiç kimse böyle bir insani, vicdani konuda timsah
gözyaşları dökemez, dökmeye de hakkı yoktur.
İki gün önce Hakkâride meydana
gelen ve 20ye yakın sivil yurttaşımızın
yaralandığı bombalama olayının da akıbetinin,
izinin sürdürülmesi durumunda benzer bir karanlık tezgâhın ortaya
çıkacağı görülecektir. Hükûmetlerin görevi bunları
araştırmaktır, sorumluları bulmaktır. Kim olursa
olsun, nereden olursa olsun bunun hesabını yargı önünde
vermesini sağlamaktır. Bizler bunları dile getirdiğimiz
için Sayın Başbakanın bize etmediği hakaret,
söylemediği söz kalmadı.
Şimdi sormak istiyorum: Yirmi
altı gün sonra hangi noktadasınız? Dört saatlik Heron
görüntüleri nerede? Hani savcılık soruşturmasındaydı?
Havada inceleme yapan, havada olay zaptı tutan, olay yerini görmeyen
savcıların tuttuğu tutanaklar üzerinden mi bu olayı
gerçeklere kavuşturacaksınız? Bütün bunlar araştırılması
gereken konulardır. Buraya, vicdanı olan, insanlığa
karşı işlenen suçlarda ve bir toplu kırımda Uludere
katliamının mağdurlarını yalnız bırakmayan
insan hakları kuruluşları, sivil toplum örgütleri, Türk
Tabipleri Birliği, kamu emekçileri sendikaları, aydınlar,
sanatçılar, yurt içinden ve yurt dışından gelen yüzlerce
kuruluş raporlar düzenliyor, siyasi partiler raporlar düzenliyorlar ve
herkesin çok açıkça toplu bir katliam dediği bir olayda yirmi
altı gün geçmesine rağmen bir tek kişi sanık olarak ifadeye
çağrılmamış. Sanık olarak çağrılan tek bir
kişi yok, ifadesi alınan bir kişi yok. Bu kadar bir vahşet
karşısında bunun sorumluluğunu, sorumlularını
ortaya çıkarma yerine muhalefetin üstüne saldırmak ve bundan
kurtulmaya çalışmak nasıl bir ruh hâlidir, nasıl bir
şeydir, bunu anlamak mümkün değil. Bakın, bugünkü
konuşmalara da dikkat edin, bu olayın üzerine kim gitmişse onlar
suçlanıyor. BDP gitmiş, BDP suçlanıyor; ana muhalefet
gitmiş, ana muhalefet suçlanıyor; insan hakları
kuruluşları, İHD, MAZLUMDER
gitmiş, onlar suçlanıyor; meslek örgütleri suçlanıyor ve
dahası bir şey suçlanıyor: Medya, basın mensupları
suçlanıyor. Şimdi, bakın, bu nasıl bir zihniyettir ki
cinayetleri sorgulayan bir medya ki o da tek tük cesaretle yazan birkaç
kalemden başka kalmadı, hepsi zapturapt altına alındı.
Bu ülkenin gerçeklerini ortaya çıkarmak o kadar zor mu? Bu ülkenin
yaşadığı bu vahşeti ortaya çıkarıp özür
dilemek zor mu arkadaşlar? İnsanlık namına, vicdan
namına, o insanların yaşadığı bu
ıstırap karşısında elbette ki uluslararası
hukuka, her alana kadar insanların hak talepleri olacak ve biz bunu
yaptık. Birleşmiş Milletler Cenevre İnsan Hakları
Komiserliğine başvurduk. Yarın, Uluslararası Ceza
Mahkemesine başvurusu yapılıyor Uludere Roboski
katliamının yani Uluslararası Ceza Mahkemesinin
soruşturacağı bir konu. İstediğiniz kadar Türkiye
Uluslararası Ceza Mahkemesinin tarafı değildir. deyin ama bu Uluslararası Ceza
Mahkemesi, bu kurallar üye olmayan ülkelere de çalışıyor.
Burada, bu gerçeği bu Meclisin çatısı altında
aydınlığa kavuşturmak varken, Meclisin bir
araştırma komisyonu kurup olayı yerinde incelemesi varken, bu
gerçekleri hep beraber ortaklaşarak oraya gidip Meclisin
araştırma komisyonunun -daha önce benzer bu tür olaylarda,
yaşanan olaylarda yaptığı gibi- gidip tümüyle bu olayı
karanlıkta bırakmamacasına gerçekleri ortaya
çıkarması, sorumluları ortaya çıkarması varken ve bu
Meclisteki bütün partilerin ortak sorumluluğuyken bizim verdiğimiz bu
araştırma önergesi karşısında umuyorum ki bu
gerçeği örtmek için başka olayları bunun önüne
çıkartıp bu olay yaşanmamış gibi hiç kimse davranma
hakkına sahip değildir.
Gerçeklerle yüzleşelim,
geçmişle yüzleşelim. Kim ne yapıyorsa, hangi devlet, hangi
hükûmet, hangi örgüt, hepsiyle yüzleşelim. Buna hakkı var
insanlarımızın. Adalet ve hakikat adına bunu yapalım.
Biz bunları yaptığımız zaman -demin gündem
dışı bir konuşmada faili meçhul cinayetleri bir
arkadaşımız konuştu- o zaman halkımıza
karşı, insanlarımıza karşı daha adil duruma
geliriz. Roboskide, Uluderede katliamda yaşamını yitiren
canlar sadece ve sadece adalet istiyor. Kim bu yanlışı
yaptı? Altında kasıt varsa kim bu kasıtlı
yönlendirmeyi yaptı? İstihbaratı kim verdi? İsrailden mi,
ABDden mi kaynaklandı? Hükûmet nasıl emir verdi? Verdi mi, vermedi
mi? Verdiyse neresindedir? Bütün bunları açıklığa
çıkarmak için bu araştırma önergesini verdik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Bunu
vicdanlarınıza havale ediyorum, saygılarımı sunuyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kaplan.
Grup önerisinin aleyhinde ilk söz
Şırnak Milletvekili Sayın Mehmet Emin Dindara aittir.
Buyurun Sayın Dindar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN DİNDAR
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 28
Aralık 2011 Uluderede talihsiz bir olay yaşandı ve gerçekten
insanım diyen herkesin yüreğini sızlattı. Hele benim
gibi, 90lı yıllarda ve -neredeyse 2000in 12sine- 2009daki, çok değerli,
canımdan daha değerli, bu tür olaylarda canını kaybeden
birisinin ağabeyi olarak konuşmak. Evet, hepimizi üzmüştür, 34
tane yurttaşımız hayatını kaybetmiş,
insanlarımız hayatını kaybetmiş. Ama, resmin
parçalarını iyice yan yana koyup iyice okumamız gerekir.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Örneğin
MEHMET EMİN DİNDAR (Devamla)
- Bizi, Şırnak halkını ve bütün insanları üzen bu
olayda, 90lı yıllarda olupbiten faili meçhul olaylar gibi
olmayacağını, şu kürsüden, Uludere halkına, Şırnak
halkına ve bütün insanlara söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Çok etkilendik!
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Başbakanın versin, seninki geçmiyor. Başbakanın versin,
senin sözün yazmıyor.
MEHMET EMİN DİNDAR (Devamla)
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) Uludereyi de
takip edecek miyiz Sayın Vekilim?
MEHMET EMİN DİNDAR (Devamla)
Şırnak vilayetinin açmış olduğu idari
soruşturma neticesinde tuğgeneral bir komutan görevden
alınmıştır. İkincisi: Uludere
Başsavcılığının yapmış olduğu
soruşturma devam etmektedir. Üçüncüsü: Diyarbakır Özel Yetkili
Başsavcılığının soruşturması devam
etmektedir. Dördüncüsü: Genelkurmay Başkanlığının
açmış olduğu soruşturma devam etmektedir.
ADİL KURT (Hakkâri) Görüntüler
nerede, görüntüler?
MEHMET EMİN DİNDAR (Devamla)
Beşincisi: İçişleri Bakanlığının
göndermiş olduğu gerek sivil gerek askerî müfettişler
incelemelerini henüz, yeni bitirmişlerdir. Altıncısı:
Türkiye Büyük Millet Meclisinde AK PARTİden 5 milletvekili, CHPden 2
milletvekili, MHPden 1 milletvekili, BDPden 1 milletvekili heyeti
kurulmuş ve 1 Şubatta oraya gidip incelemelerini yapacaklardır.
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) İstihbaratı
da söyleyin de rahatlayalım.
MEHMET EMİN DİNDAR (Devamla)
Şırnak Vekili olarak, duyarlılık gösteren herkese,
acımızı paylaşan her insana saygılarımı
sunuyorum. Maddi manevi desteklerini esirgemeyen Sayın Başbakanıma
ve bu konularda duyarlı olan herkese saygılarımı sunuyorum.
Uludere olayında hayatını kaybeden insanlarımıza
Allahtan rahmet, kederli ailelerine sabır dilerim.
Saygılarımı sunuyorum.
Allaha emanet olunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisinin lehinde Ordu Milletvekili Sayın
İdris Yıldız.
Buyurun Sayın Yıldız.
(CHP sıralarından alkışlar)
İDRİS YILDIZ (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün Uğur Mumcunun 19uncu ölüm
yıl dönümü. Yurtsever Uğur
Mumcuyu burada rahmetle anarken bir şeyi açıklıkla ortaya
koymak istiyorum: Biliyorsunuz Uğur Mumcu öleli on dokuz yıl oldu,
faili bulundu ama arkasındaki kaynaklar, örgütler ortaya
çıkartılamadı.
Yine, son günlerde gündemimizde olan
Hrant Dink olayını birlikte yaşıyoruz, buradaki sonuçlar da
ortada.
Şimdi Uludereyi konuşuyoruz.
Uluderenin de nereye varacağını, nasıl
sonuçlanacağını, bunlardan bir tarafa çıkartmak gerekir diye düşünüyorum. Yani bugün
eğer biz bu olayı ciddi anlamda tartışabilirsek, meseleyi
bir noktaya taşıyabilirsek, diğerlerine örnek olmayacak
şekle getirebilirsek bundan mutlu olurum.
Değerli arkadaşlarım, 28
Aralık 2011 saat 20.00de olan olaydan sonra Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Merkezi 6 arkadaşımızı Uluderedeki olayla ilgili görevlendirdi.
Ben araştırma önergesi veren arkadaşlar gibi olaya farklı
bakmıyorum, aleyhinde konuşan arkadaşımız gibi de
olayı farklı şekle dönüştürmek istemiyorum.
Önce izlenimlerimizi sizlerle
paylaşmak istiyorum. Bu paylaşmadan sonra eğer
mantığımızla doğru karar verebilirsek Meclisin bu
konuda ciddi bir sonuç alabileceğine, ülkemize de demokrasinin
gelişmesi anlamında ciddi katkı koyabileceğine
inandığımı ifade etmek istiyorum.
Biz 6 arkadaş Şırnaka
gittiğimizde Uludere Kaymakamıyla oturduk konuştuk. Uludere
Kaymakamı, Gülyazı ve Ortasu köylülerini çok iyi
tanıdığını, onlarla çok hasbihâli olduğunu, bir
hafta önce orada bir halı saha açılışı
yaptığını bize açık yüreklilikle ifade etti. Oradaki
insanların da yurtsever olduğunu, devletiyle yakın olduğunu,
devletiyle bütün olduğunu bize ifade etti.
On gün sonra da yani 10 Ocakta da
kendisine bir plaket verileceğini söyledi. Pazartesi günü sabahleyin
Gülyazı köyüne taziye çadırına gittik. Orada, taziye
çadırında yakınlarını kaybedenlerle oturduk, konuştuk,
dertleştik, helalleştik ama bir şeyi orada açık
yüreklilikle gördük ki Hükûmet oraya gelmemişti. Sayın bakanlar
Uludereye gitmişler, alayın helikopteriyle inmişler, alaya
yakın bir yerde kurulan bir tiyatro çadırında, orada taziyede
bulunup tekrar geri dönmüşlerdi. Bu çok önemliydi bana göre. Orada o
insanların acılarını onlarla birlikte paylaşabilmek,
onların sorunlarını dinleyebilmek, onların ne
yaşadıklarını anlayabilmek önemliydi.
Orada köylülerle
görüştüğümüzde, konuştuğumuzda, bize
anlattıklarında bu kaçakçılık olayının
yıllardır süregelen, hukuken yasak olan, kanunen yasak olan ama
fiiliyatta herkesin günlük yaşamı içinde var olan bir şey
olduğunu ifade ediyordu. Bu bize Karadeniz köylerindeki ormancı-köylü
ilişkisini benzeştiriyordu. Bizim oralarda da köylü ormandan gider
odun keser, kaçaktır ama ormancı onları idare eder. Arada
sırada, şefinden aldığı talimatla Gel bakayım.
der, birkaç kişiyi alır. Oradaki kaçakçılık hadisesi de bu
derece yasallaşmış ve onların geçimleri
Ayrıca o kaçakçılık öyle
devam ediyor ki o kaçakçılıktan oradaki alayın da haberi var,
oradaki yerel yetkililerin de haberi var, herkesin haberi var. Günübirlik
gidiyorlar geliyorlar ama o gün bir başka karanlık ortaya
çıkıyor. O gün 40 kişi gidiyor, dönüyor, döndüğünde bütün irtibatlar
kesiliyor. İşte burada daha sonra açıklanan istihbaratla ilgili
eksiklik. Bu istihbaratla ilgili eksiklik nerede, bunu iyi
değerlendirmemiz lazım, bununla ilgili iyi yorum yapmamız
lazım, bununla ilgili sonuç almamız lazım. MİT ifade ediyor
Biz bu istihbaratı vermedik. diye. Genelkurmay, istihbarat
geldiğini söylüyor ama menşesini açıklamıyor.
Bugün grupta Sayın Genel
Başkanım ifade etti
İsrailden mi, Amerikadan mı? dedi. Önce bunun
aydınlığa çıkması lazım. Bu istihbarat nereden
geliyor, nereden geldi, bunun açıklanması lazım. Bu
istihbaratın nereden geldiği, nasıl olduğu
açıklanmadan bu işin sonucunun alınması da mümkün
değil. Oradaki 35 yurttaşımızın, 34ü ölmüş, 1
tanesi sağ kalmış, onunla da oturduk konuştuk. Dönüşte
biz Şırnak Valisine uğradık. Vali Beyle oturduk
konuştuk. Kaymakamın ifadeleriyle Vali Beyin ifadeleri aynı.
Ben gruptaki arkadaşların içerisinde Vali Beye şunu sordum: Bu
34 yurttaşımız PKKlı mıydı? dedim.
Hayır. dedi. Net şekilde sordum, net şekilde cevap verdi.
Peki PKK sempatizanı mı? dedim. Yine Hayır dedi. O hâlde
burada bir noksanlık var, bunun araştırılması
lazım. dedik. Yalnız döndüğümüzde şöyle bir olay
vardı: Biraz önce arkadaşımız söyledi Şırnak
Uludere Savcılığının, Şırnak
Savcılığının, Diyarbakır özel yetkili
savcısının olaya müdahil olduğunu
Ama biz onu Vali Beyle
pazartesi günü akşamüzeri saat 4te görüşene kadar orada
savcılık olaydaki olan insanların hiçbirisinin ifadesini
almamıştı. En önemlisi de o olaydan sağ çıkan
Şahin Encünün ifadesini almamıştı. Yani durum bu kadar
vahimdi orada. Sonra biliyorsunuz bu konuyla ilgili savcılık gizlilik
kararı verdi, konu belli bir noktadan çıktı, artık evlere
şenlik. Bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak orada şunu
yaptığımıza inanıyorum ben: Devletle oradaki
halkımızın arasına köprü olduk. Biz orada şunu
sağladık: Hükûmetin gidemediği Şırnaka,
Şırnaktaki Uludereye, Uluderedeki Gülyazı köyüne, Ortasu
köyüne Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz gittik, halkımızla orada
birlikte paylaştık, dertleştik, konuştuk, onların
sorunlarını rapor hâlinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezine ve
Meclise ilettik. Biliyorsunuz Mecliste de İnsan Hakları Komisyonunda
bir alt komisyon kuruldu. Dolayısıyla bizim düşüncemiz şu:
Bu konuyla ilgili yaptığımız raporda da belirttiğimiz
34 ölünün sorumluları açıklanmalı ve haklarında dava
açılmalı. diyoruz biz. Ölenlerin ailelerinden özür dilenmeli.
diyoruz. Olay hakkında, yerel ve askeri yetkililer hakkında geçiş noktalarının tutulması
sebebiyle idari soruşturma
açılmalıdır. diyoruz. MİT ve istihbarat
teşkilatlarının ve bölgede faal ajanların olay günü
istihbarat akışı, istihbaratların değerlendirme
yöntemi ve operasyon için düğmeye basılması süreci tüm
şeffaflığıyla kamuoyuna açıklanmalı. diyoruz.
Sınır ticaretinin eğer bu böyle devam edecekse yasallaşması
diye ifade ediyoruz. En önemlisi de köylülerle yerel askerî yetkililer
arasında o saatlerdeki telefon trafiğinin incelenmesini istiyoruz.
Acılı
ailelerle görüştük. Acılı aileler o aşamada, o günkü
acılarına rağmen reddetse de yöre halkının
çoğunluğu fakir olsa da tazminat istemediklerini ifade ettiler ama
acı kayıplarının manevi yönden en azından bir parça telafisi için maddi desteğin de
kendilerine sağlanmasını ifade etmek istiyorum.
Sonuç olarak,
Uluderedeki olayın bu boyutlar çerçevesinde değerlendirilip oradaki
hadisenin adli olarak değerlendirilmesini,
tartışılmasını ve konuşulmasını
öneriyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Başbakan
Yardımcısı Sayın Beşir Atalayın 69uncu maddeye
göre söz talebi vardır.
Buyurun Sayın
Atalay.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, kim sataşmış
Sayın Atalaya, öğrenebilir miyiz.
BAŞKAN Sayın
Yıldız.
Siz de bir
sataşmaya mahal vermeden lütfen buyurun.
Üç dakika süreniz var.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın, Ordu Milletvekili
İdris Yıldızın, Hükûmete ve bazı Bakanlara
sataşması nedeniyle konuşması
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sadece bir cümle burada
Sayın Sözcü ifade etti, Değerli Milletvekili: Tiyatro
çadırı. diye bir ifade kullandı, onun için söz almış
bulunuyorum.
Tabii, üzücü bir
şey. Bu taziye ortamını bile böyle Tiyatro çadırı.
gibi ifadelerle nitelemek çok ayıp bir şey.
İDRİS YILDIZ
(Ordu) Taziye çadırına gitmediniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Biz çadıra gitmedik, biz eve gittik.
Bizim geleneğimizde evde taziye esastır ve bütün cenaze sahipleri o
eve geldiler ve biz onlara orada taziyede bulunduk, Kuran okuduk ve
Başbakanımızla da orada telefon görüşmesi
yaptırdık, bunu da bütün ekranlar da verdi. Bunu görmeyenler görsün.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Siz taziyeye gitmemişsiniz ki reklam yapmaya gitmişsiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Bakan, niye gitmediniz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) -Taziye çadırına gidenler, orada ne
olduğunu
MUHARREM İNCE
(Yalova) Siyaset yapmaya gitmişsiniz, taziyeye gitmemişsiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Esas, ben taziye çadırına tiyatro çadırı asla
demem de ama esas, gerçek taziye çadırı
olmadığını sizin gittiğiniz yerin -CHPnin Sayın
Genel Başkanının- orada başka illerden gelen, Kaymakama da
o saldırıyı yapan militanların yönettiği, BDPyle el
ele, CHPnin orada bölge halkını tahrik ettiği bir çadır
orası. (CHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bravo! Bravo!
Ayıptır ayıp!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
lütfen
Sözünü bitirsin ya! Durun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Tutup da bir milletvekili diyor ki, buraya
çıkıyor: 3 tane Bakan, bölgenin bütün milletvekilleri,
Diyarbakırdan Şırnaka, onlar taziyeye değil tiyatro
çadırına gittiler. diyor.
İDRİS YILDIZ (Ordu) Aynen
öyle.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Değerli arkadaşlar, biz
çadıra gitmedik, biz eve gittik, eve. Evde o cenaze sahipleriyle
konuştuk ve onlar için orada, o tahrik ortamında, onların
gönlünü almaya, devletin onlara ilgisini sunmaya çalıştık ve bu devam
ediyor. Soruşturmaları da devam ediyor, bütün boyutuyla biz her
şeyin en net şekilde açığa çıkmasını
istiyoruz ama tutup da böyle Meclis ortamında hassas bir konuyu
konuşurken tiyatro çadırı gibi bir kavram
kullanılmasını yakıştıramıyorum,
ayıplıyorum, kınıyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O zaman taziye
çadırına gitseydiniz!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İDRİS YILDIZ (Ordu)
Sayın Başkan
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kaplan,
sırayla, bir saniye
Bir saniye, hepiniz beraber olursa ne
anlayabilirim ne duyabilirim, yani birer birer lütfen
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan
BAŞKAN Tamam canım,
itirazım yok, önce Beyefendiyi dinleyeyim.
İDRİS YILDIZ (Ordu)
Sayın Bakana cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Tamam, tamam da bir
dakika
Şimdi, bakın, bana hiç tercih
bırakmadan hop geldiniz, belki İnce verecek cevabını,
lahavle, değil mi?
İDRİS YILDIZ (Ordu) Özür
dilerim.
BAŞKAN Şimdi, siz,
Sayın Bakanın yanlış şeyler söylediğini ifade
ederek, 69uncu maddeye göre söz mü istiyorsunuz?
İDRİS YILDIZ (Ordu) Evet
efendim.
BAŞKAN Buyurun.
E, herkese yol gösteriyorum, ne
yapayım? Kuralları uygulamazsak yandı gülüm keten helva!
2.- Ordu Milletvekili
İdris Yıldızın, Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın, şahsına ve partisine sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS YILDIZ (Ordu)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli
arkadaşlar; ben taziye çadırını da ifade ettim, taziye
çadırını hep beraber insanlar gördüler, tiyatro çadırı
dediğimi de daha çok bütün televizyonlarda herkes gördü. Bizim örfümüzde,
geleneğimizde, ananemizde bir şey var, eğer bir cenaze varsa o
cenaze evine gidilir, eğer bir cenaze varsa orası televizyonlardan
reklam edilmez, bizim o taziyelerimiz televizyon kanallarından
anlatılmaz, ifade edilmez. (CHP sıralarından alkışlar)
Biz, orada, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri olarak, hep beraber taziye çadırına, ölenlerin
yakınlarının yanına gittik.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Oradaki habercileri kovacak hâlimiz yok! Sizin gittiğiniz de
televizyonlardan verildi!
İDRİS YILDIZ (Devamla)
Bizim gittiğimiz sizinki gibi televizyonlardan reklam edilmedi. Siz
eğer gerçekten taziyeye gitmiş olsaydınız, o yaptıklarınızı
televizyonlardan boy boy göstermezdiniz. Gerçek anlamda taziyeye gitmiş
olsaydınız, o insanların yanında olurdunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Biz oraya Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, cumhuriyeti kuran, ülkenin partisi olarak oraya gittik, halkımızla,
vatandaşımızla devletimizin bütünlüğünü sağlamak için
oraya gittik. Ne BDPyle birlikteydik ne de sizin gibi başka şeyin
peşindeydik.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaplan,
buyurun.
3.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplanın, Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın, partisine sataşması nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, gerçekten Sayın Atalayı demin dinlerken
üzüldüm. Şunun için üzüldüm: Bir Hükûmet, katliam oluyor, o ülkenin F-16
savaş uçakları kendi evlatlarının üzerine bomba
yağdırıyor, vücutları paramparça oluyor, 112 ambulans
aranıyor, ambulans gitmiyor, bir jandarma gitmiyor, bir yetkili gitmiyor
ve o köylü, o sınırı aşıp cenazelerini paramparça
topluyor ve benim il örgütüm, benim belediyelerim 15 tane ambulansla olay
yerine gidiyor, cenazeleri oradan alıyor, getiriyor, hastanede onun adli
tıp işlemleri yapılıyor.
Ve aradan iki gün geçiyor,
Başbakan, özür dilemeyi bırakın, bu konuda tepkisini koymuyor,
Cumhurbaşkanı koymuyor, Hükûmetin Başbakan
yardımcıları koymuyor, ama ertesi günü bütün örgütlerini,
kaymakamlarını, valilerini, emniyetlerini bir oraya gelişlerini
organizeye ayırıyorlar.
Şimdi soruyorum:
Herkesin geleneğinde, taziyeye
gelenin başımızın üstünde, gözümüzün üstünde yeri
vardır ama katliamdan sorumlu olup katliamın üstünü örtenlerin bir
gün sonra katlettikleri insanların cenazesine gitmek geleneği de ne
Karadenizde vardır ne Egede vardır ne Akdenizde vardır ne
İç Anadoluda vardır ne Avrupada vardır ne dünyada vardır
ne yeryüzünde vardır. Hiçbir katil öldürdüklerinin evine ertesi gün
gidemez. Bu kadar açık konuşuyorum.
Bir şey daha söylüyorum:
Sayın Atalay diyorsun ki: O çadırda BDPnin, örgütlerin bilmem
neleri vardı. Öyle diyorsunuz değil mi? 5 kilometreden gözleriniz
görmüyor tabii, dürbünle de baksanız göremezsiniz. 5 kilometreden, büyük
taziye çadırında 10 bin kişi var, göremezsiniz; bir sürü mağdur
ailesi var, göremezsiniz, orada Fatiha okuyan imamları göremezsiniz çünkü
alayın dibindeki bir eve gidip, yakınını bile kaybetmeyen
birinin evine gidip Başbakanla telefon şovu yapmayı taziye
sanıyorsunuz. Taziye o değildir. Önce insanca bir duruş, dinen,
ahlaken, siyaseten doğru bir duruş gösterin Allah aşkına!
Yirmi altı gün geçti, hâlâ, yirmi altı gündür aynı hatayı
tekrar ediyorsunuz, aynı aymazlık içindesiniz ve o çadırda,
taziyede tek bayrak, tek örgüt flaması, tek bir şey yoktu, sadece
mağdurlar, ziyaretçiler, imamlar ve gelen heyetler vardı. Bütün
televizyonlar, kameralar da gösteriyordu. Bari bundan utanın ve bunu ikide
bir söylemeyin. Bir daha kanırtmayın acıları. Acıyor
yetiyor zaten, bir de üstüne yalan söyleyerek kanırtmayın. Sizi
uyarıyoruz bu konuda.
Yeter artık diyoruz.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan ve arkadaşları tarafından, 28 Aralık 2011
tarihinde meydana gelen ve 35 yurttaşımızın
yaşamını yitirdiği Uludere/Roboski katliamının
tüm boyutlarıyla incelenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
24/1/2012 Salı günkü birleşimde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin BDP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Barış ve Demokrasi
Partisi Grup önerisinin aleyhinde son söz Diyarbakır Milletvekili
Sayın Mehmet Galip Ensarioğluna aittir.
Buyurun Sayın Ensarioğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 28 Aralık tarihinde meydana
gelen, 34 vatandaşımızın vahim bir şekilde
yaşamını yitirdiği olay hepimizi acıya
boğmuştur. Tabii, bu mesele, yalnız başına bizim,
BDPnin, CHPnin veya MHPnin değil, bütün Türkiyenin meselesidir. Ama
biz iktidar olarak, hiçbir zaman bu sorumluluktan kaçmadık ve bu
olayın üstünün örtülmesini bir yana bırakın, açığa
çıkartılması ve hesabının sorulmasıyla ilgili her
türlü girişimi anında yaptık.
Şimdi, bizlerin itirazı, asla
BDPnin, CHPnin veya başka bir muhalefet partisinin bizi
eleştirmesine
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Heronun görüntülerini Meclise getirin.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Dinle söylüyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Heronun görüntülerini Meclise verin!.. Hodri meydan!.. Buyurun verin Meclise.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Dinlerseniz.
BAŞKAN Sayın Kaplan,
lütfen
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bizler
ADİL KURT (Hakkâri) Ayıp be! Galip Bey, Diyarbakırda
sizi dinliyorlar!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Dinliyorlarsa, sizi de dinliyorlar, bütün Türkiye bizi de
dinliyorlar. Sen de dinlersen ne dediğimi anlayacaksın benim.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
O görüntüleri getirin!..
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri lütfen.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Bir dinle de ne dediğimi sonra anla beni. Böyle laf atarak
işi bir yere götüremezsiniz. Bu tavırla da bir yere götüremezsiniz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, BDP tabii
ki bizi eleştirecek. Bu olayla ilgili,
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Katliamla da kimse bir yere gidemez. Katliamla gidecekleri yerler bellidir
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Bu olayla ilgili tabii ki, konuşulması gereken,
söylenmesi gereken her şeyi hepimiz konuşacağız. Biz bundan
istifade ederiz. Muhalefetin bizi eleştirmesinden de istifade ederiz ve
bu, demokrasinin bir gereğidir. Bildiğiniz bir şey varsa, bizim
üstünü atladığımız, bizim ihmal ettiğimiz bir şey
varsa gelin burada söyleyin. Ama kalkıp da bu olaya bizim itirazımız
sizin üslubunuzadır; yoksa şeyinize değil. Bu olayı dile
getirişinize olamaz tabii ki.
Değerli arkadaşlar
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Yirmi altı gün geçti. Tabii böyle olacak!..
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) - Bir sabretsen
Yirmi altı gün de geçse, iki ay da geçse bu
olayı çıkarmak hepimizin boynunun borcudur. İktidarımız
bu işten hiçbir zaman imtina etmemiştir ve iktidarımız
sorumluluktan kaçmamıştır hem maddi olarak hem manevi olarak
bütün sorumluluk bizim boynumuzdadır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tek bir
şey söyle! İstihbaratı kim yaptı? İstihbaratı kim
verdi?
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) - Bunun üstesinden gelmesini biliriz. Bunların, Kürtlerin ve
bütün vatandaşların
Değerli arkadaşlar,
çıkıyorsunuz
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - İstihbaratı
kim verdi? Bunu söyleyeceksiniz ya!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Ama bu şekil olmaz ki, burada dinlemek zorundasınız.
Bir dinleyin!.. Bir dinleyin değerli arkadaşlar.
Bugün hangi hükûmet var?
Çıkıp burada diyorsunuz ki KCK ile ilgili meseleyi anlatırken:
Susurluk dönemine rahmet okuttu.
Değerli arkadaşlar, Susurluk
dönemine rahmet okutuyorsunuz. demek, ya vicdanınızda bir
sıkıntı vardır ya hafızanızda bir
sıkıntı vardır. Bugünkü Hükûmetle diğer hükûmetleri
nasıl karşılaştırırsınız?
HASİP KAPLAN (Şırnak)
10 bin kişiyi içeriye aldınız. O zaman öyle yoktu.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) - Dün köy yakan, dün adam öldüren, dün katliam yapan, dün infaz edip
öldürdüklerini gömen bir iktidar vardı. Dün adam öldürenleri bugün
ADİL KURT (Hakkâri) Doğru,
siz o zaman da iktidardınız, şimdi de iktidarsınız.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bugün Dersimin hesabını
soran bir iktidar var, belgelerini ortaya çıkaran bir iktidar var. 12
Eylül darbesinin hesabını soran bir iktidar var. 28 Şubatın
hesabını soran var. Temizöz davası var. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Geçmişte bölgede
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Ya bırak, kimi sorguladınız? Bir kişi gösterin.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) - Bir güne bir gün Temizöz davasına sahip
çıktınız mı?
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
JİTEMcileri biliyorsunuz.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) - Temizöz davası tamamen bölgedeki katliamların bir
davasıdır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
JİTEMciler sizin içinizde.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) - Bir güne bir gün Temizöz davasında gidip orada oturdunuz mu?
Oturmadınız.
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
JİTEMciler hep sizde görev yapıyor. Onları çıkarın
ortaya. Niye soruşturmuyorsunuz?
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) - Balyoz davası var, Ergenekon davası var. Hayata
dönüşlerle ilgili otuz sene cezaevinde 30un üzerinde insanımız
katledildi, bu iktidar bunun hesabını soruyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Bütün JİTEMciler sizde görev yapıyor şu anda.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) - Diyarbakır Cezaevindeki mezalimin hesabını yine bu
iktidar soruyor. Köy yakmalardan yakılan köylülerin tazminatını
ödeyen bir iktidara geldik.
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
Roboskinin hesabını verecek iktidar?
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) - Değerli Arkadaşım, Roboskinin hesabını
kimse size vermeyecek.
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
Bak Ensarioğlu, Roboskinin hesabını insanlık adına
bütün Türkiye soracak. Bundan kaçamazsınız.
BAŞKAN Sayın Kaplan,
lütfen
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) - Roboskinin hesabını biz soracağız biz.
İlk günden beri Roboskinin üstünün örtülmeyeceğine, Roboskiyle
ilgili her türlü hadisenin araştırılacağına dair
teminat veren Sayın Başbakandır ve idari soruşturma, adli
soruşturma başlatılmıştır. Hem Diyarbakır
Savcılığı hem Uludere Savcılığı gerekli
soruşturmaları başlatmıştır. İdari
soruşturmayla ilgili Şırnak Valiliğinden tutun
Başbakanlığa kadar bütün idari soruşturmalar
yapılmaktadır.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Ayıptır. Senin yerine OHAL valileri var, senin yerine
JİTEMciler var onlar konuşsaydı. Ayıptır size!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) -
Beraber gittik, beraber.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) - Değerli Dostum, biz bir işi çözmeye
çalışıyoruz. Bir işi çözmeye çalışıyoruz
örtmeye değil.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) -
Senin orada, şiddet uyguladığın yerde beraberdik biz.
Beraberdik orada, beraberdik. Senin orada neler yaptığını
biliyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
Hayır, savcılarla beraber havada geziyordunuz.
BAŞKAN Sayın Kaplan, rica
ediyorum.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, ben bu iktidarın bir mensubuyum.
Değerli arkadaşlar, dünkü
kemikleri bugün biz çıkarıyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Katliamın sorumlususunuz, bir gün sonra da bir şey olmamış
gibi davranıyorsunuz!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Yer altından silahları biz çıkarıyoruz, yer
altındaki bütün örgütleri biz deşifre ediyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hangi
silahları?
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Çetelere ve örgütlere karşı mücadele eden bir iktidara
Bir şeyin üstünü örtüyorsunuz. demek biraz vicdansızlık
değil mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hele
biraz sabredin bakalım; bu işlerin cevabı verilmezse, bunun
hesabı sorulmazsa gel beraber burada biz soralım seninle. Ama biraz
sabredin bakalım. Üslubunuz bir işi çözen bir üslup değil;
kusura bakmayın. Yoksa ben senden daha fazla duyarlıyım bu
meseleye.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Vallahi duyarlı olsaydınız yirmi altı günde ortaya
koyardınız.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Hiç böyle şey de yapmayın.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Yirmi altı gündür sümen altı ediyorsunuz, yirmi altı gündür
kapatmaya çalışıyorsunuz.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Sen vazgeçsen de ne Kürtlerin haklarından ne yaşanan
mezalimden ne faili meçhul cinayetlerden hiçbir şeyin ortaya
çıkarılmasından ve hesabının sorulmasından biz
vazgeçmeyeceğiz.
ADİL KURT (Hakkâri) O zaman da
iktidardaydınız, şimdi de iktidarsınız. Hiçbir zaman
geri dönmediniz, duyarlılığınız bu!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Biz bu işi siyaseten de yapmayacağız. Bu ölümlerden,
bu kandan hesap kitap yapanlar, siyasi çıkar elde etmek
ahlaksızlıktır.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Bunun çıkarı olmaz; bunun çıkarı adalettir, adalet!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Bizim adımıza da herkes adına da
ahlaksızlıktır. Hiçbir siyasi çıkar gözetmeden vicdani
sorumluluk içinde bunun gereği neyse bunu yapacağız. Buna, bu
milletin önünde söz veriyoruz. Sayın Başbakan her gün çıkıp
söz verdiği hâlde
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Her gün çıkıp bize küfrediyor. Allah aşkına ne yaptı
bize hakaretten başka?
BAŞKAN Sayın Kaplan,
lütfen
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Bunun üstü örtülecekmiş gibi, sadece tazminatla bu işin
üstü örtülecekmiş gibi söylüyorsunuz. Tazminat ödenmediği zaman
veyahut da 23 milyar resmî rakamlar olduğu zaman Bu rakam az.
diyorsunuz, Tazminat ödenmeli. diyorsunuz. Tazminat ödendiği zaman,
Sayın Başbakan kendi ödeneğinden 100 milyar lira üstüne
eklediği zaman da buna kan parası diyorsunuz.
ADİL KURT (Hakkâri) Sen kan
parasından söz etme!
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Kan parasıyla mı kapatacaksınız? Ayıp, ayıp!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Bu kan parası değil değerli dostum. Artı, biz
oradaki
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Kan parasıyla mı kapatacaksınız? Ayıptır,
ayıptır!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Ayıptır, size ayıptır!
HASİP KAPLAN (Şırnak)
O bombaları yağdıranları çıkaracaksınız,
sizin göreviniz odur.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Biz orada taziyeye geldiğimizde kalkıp şimdi bu
kürsüde diyorsun ki
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Milletin hazinesinden para vermek değil, o bombaları
yağdıranları çıkaracaksınız.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Kalkıp bu kürsüde Öldürdüğün adamın taziyesine
gelemezsin. diyorsun. Bu laf bir şeyi çözmez. Öldürdüğün
adamın
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Öyle yok, öyle. Bombayı kim attı? Tetikçileri
çıkaracaksınız.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Peki, Batmanda bombalanan insanın öbür gün taziyesine giden
siz değil misiniz? Tabii ki gideceğiz. Biz bu ölümlere
karşıyız, siz de karşısınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Siz de gitmek
zorundasınız, biz de gitmek zorundayız.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Siz sorumlusunuz, siz Hükûmetsiniz!
ADİL KURT (Hakkâri) Eskiden de
iktidardaydınız, şimdi de iktidarsınız!
BAŞKAN Sayın Kurt, rica
ediyorum.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Bizim sorumluluğumuz şiddeti ortadan
kaldırmaktır.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Siz sorumlusunuz, muhalefet değilsiniz.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Bizim sorumluluğumuz, Türkiyede Kürt sorunu dâhil bütün
sorunların çözümü için bu işin uygun çözüm ortamını
sağlayacak stabil ortamı oluşturmaktır. Kürt sorununun
çözümünü silahtan arındırmaktır, şiddetten
arındırmaktır, bu ölümlerin yaşanmamasını
sağlamaktır.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sen bombayla arındırıyorsun, anlaşıldı yani.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Bu Kürt sorunu çözülmediği müddetçe, bu şiddet
sürdüğü müddetçe bu ölümleri biz daha çok göreceğiz. 40-50 bin insan
öldü bugüne kadar, bu insanlar bugüne kadar
Dün nasıl
yapılıyordu biliyor musunuz, dünle kıyaslıyorsunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Aynı yoldasınız, değişen bir şey yok.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) Dün 34 tane insan öldürülseydi üzerine birer keleş
atarlardı, Çatışmada teröristler öldürüldü. derlerdi. Bugün
bunun hesabını soran bir iktidar var. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tabii ya, siz
gelene kadar bütün devlet teröristti yani onu mu söylemek istiyorsun. Siz de
alkışlayın, devlet terörist, siz alkışlayın,
yazık! Bunca asker şehit oldu bu ülkede.
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) - Benim ilçemde, Diclede Hüseyin Aksal diye bir deliyi öldürdüler,
bütün Diclenin tanıdığı bir deliyi öldürdüler, götürüp
üzerine bir keleş attılar, Çatışmada PKKlı
öldürüldü. dediler. Geçmişte biz yüzlerce böyle bir vakayı
yaşadık yani yanlışlıkla veya bilerek öldürülen
sivillerin üzerine keleş atıp Biz bunları çatışmada
öldürdük. diyen iktidarların dönemi vardı.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Ya, imamın boynuna haç takıp öldürenler ortada, sorsana
hesabını!
MEHMET GALİP ENSARİOĞLU
(Devamla) - Bugün bu olayda ihmali olan,
kastı olan, kusuru olan kim varsa -bu, askerî yetkili olur; bu, sivil
yetkili olur- bu ortaya çıkacaktır, bu ortaya
çıkarılacaktır, bunun hesabı sorulacaktır, siz de
görüp mahcup olacaksınız, onu da söyleyeyim size.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Başkan, Sayın Ensarioğlu konuşmasında aynen şöyle
dedi: Sayın Başbakan kendi ödeneğinden para verdi. dedi.
Kendi ödeneği derken örtülü ödeneği mi kastetti, Sayın
Başbakanın babasının parasını mı kastetti,
yoksa Sayın Başbakanın maaşından mı verdi? Buna
bir açıklama getirirse sevinirim. Babasının malını
mı verdi, örtülü ödeneği mi verdi, maaşını mı
verdi, bunu bir açıklasın.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, burada biz kişisel bir mesele üzerinde
konuşmuyoruz, bir devlet meselesini ve devletle ilgili bir sorunu
konuşuyoruz, dolayısıyla Sayın Başbakanla ilgili ifade
Sayın Başbakanın kişisel durumuyla ilgili değil, bu
devletin, yürütmenin başıyla ilgili olması gerekmektedir.
MUHARREM İNCE (Yalova) Kendi
ödeneği ne, onu açıklasın, kendi ödeneği.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Başbakanlıkla ilgili ödenektir efendim.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başbakan ne zamandan beri savcılara talimat veriyor da
soruşturma açtırmış, onları da bir düzeltmesi
lazım. Adli soruşturma Başbakanın emriyle olmaz. Orada
harcanan para Başbakanın kendi ödeneği değildir.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Başbakanlık ödeneğidir.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bu
terminoloji siyaset terminolojisi değildir, parlamenter demokrasi
terminolojisi değildir, bu terminolojiyi bir düzeltmesi lazım.
BAŞKAN Tamamdır,
tutanaklara geçti. Teşekkür ederim.
Sayın Şandır, buyurun.
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, 28 Aralık 2011 tarihinde
Şırnakın Uludere ilçesinde meydana gelen olayın hâlâ neden
aydınlatılmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, gerçekten bize yakışmaz bir
tartışma üslubuyla bir acıyı konuşuyoruz. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak 28 Aralık 2011 tarihinde Şırnakın
Uludere ilçesinde yaşanan acı hadiseyi biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak hemen ertesinde, 31 Aralıkta Sayın Genel
Başkanımız telaffuz etmiş, ifade etmiş ve Hükûmeti
özellikle dört konuda açıklama yapmaya, toplumu aydınlatmaya davet
etmişti. Ama yaklaşık bir ay oldu hâlâ bir gelişme yok ve
netice, Mecliste acıların üzerinden siyaset yapmak, birbirimizi
hırpalamak için, maalesef acıları yeniden kanatacak bir üslupla
burada konuşuyoruz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu yaşanan
acının sebebi, müsebbibi kimse onu kınıyoruz. Orada
yaşanan acılar
Bakınız, Cumhuriyet
gazetesinde Işıl Özgentürkün birkaç gün önce bir yazısı
çıktı. Semire Encü, henüz on altı yaşında
evlenmiş, sekiz yıl sonra çocuğa hamile kalmış.
Kocası Hüsnü Encü bu saldırıda paramparça olmuş. Bu
kadının acısını nasıl izah edeceğiz?
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Parayla nasıl
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Felek
Ananın, Muhtar Mehmetin, diğerlerinin, çocukların, on
altı-on sekiz yaşındaki o çocukların acısını
nasıl karşılayacağız? Şimdi bunun üzerinden
siyaset yapanları, bu konuların oluşmasına sebep olan PKK
terör örgütünü ve bu terör örgütüne arka çıkanları ve bu konuda
alınması gereken tedbirleri yeterince almayan siyasi Hükûmeti bu
acıların sahiplerinden özür dilemeye davet ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşları tarafından, 28
Aralık 2011 tarihinde meydana gelen ve 35
yurttaşımızın yaşamını yitirdiği
Uludere/Roboski katliamının tüm boyutlarıyla incelenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 24/1/2012 Salı günkü
birleşimde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Reddedilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.30
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Buyurun Sayın Vural.
VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, Türkiye-Fransa Dostluk Grubunun Genel Kurul kararıyla
feshi konusunda Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş oldukları
önerilerini geri çektiklerine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, bugün Danışma Kuruluna bir önerimiz olmuştu.
Bilindiği gibi dün Fransa Senatosu Ermeni yalanlarını
tescilleyen ve hak etmediğimiz bir soykırım yalanını
Parlamento kararıyla kanunlaştıran bir irade
karşısında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu kararıyla
oluşturulan Türkiye-Fransa Dostluk Grubunun yine Genel Kurul
kararıyla feshi doğrultusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına bir müracaatımız olmuştu.
Şimdi, bu
müracaatımızı, Sayın Başkan büyük duyarlılık
göstererek -Sayın Cemil Çiçek- yarın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna, İç Tüzüke uygun bir şekilde gündeme
getirileceğini ifade etmiştir.
Bu konuda, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, böyle bir iradenin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
oluşmasını temin etmek amacıyla grup önerimizi bu safhada
çekmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkana da duyarlılığından dolayı teşekkür
ediyorum. Bu konuda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu yalanlar
karşısında dimdik duracak bir iradeyi ortaya
koyacağından da eminim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Vural.
Şimdi, grup başkan
vekillerine üçer dakikalık söz vereceğim yerlerinden, sisteme girerlerse
eğer.
Sayın İnce burada mı?
En son Sayın İnceye
vereceğim.
Sayın Şandır, buyurun.
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Fransa Parlamentosunda kabul edilen Ermeni
soykırımını inkâr edenlerin
cezalandırılmasını öngören yasayla ilgili olarak bu kararından
dolayı Fransayı kınadıklarına ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok
teşekkür ederim efendim.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
Fransa Parlamentosunun, Temsilciler Meclisiyle, Senatosuyla Fransa
halkını temsil eden Parlamentonun dünkü aldığı
kararı, Türkiye Cumhuriyeti devletine ve Türk milletine karşı
bir düşmanlık olarak görmekteyiz.
Tarihte yaşanmış
birtakım olayları, yaşanan birtakım acıları
günümüze taşıyarak Türkiyeye savaş ilan etmenin Fransaya, tüm
bu yolda gidecek ülkelere hiçbir faydası olmayacağını zaman
gösterecektir.
Bu noktada Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, siyasi iktidarı, AKP İktidarını, Türkiye'nin ve
Türk milletinin onurunu, hukukunu savunmak noktasında yapılması
gereken ne varsa yapmak konusunda uyarıyoruz ve bu konuda Milliyetçi
Hareket Partisi olarak her türlü desteği vereceğimizi ifade ediyorum.
Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Genel
Başkanının, 22 Aralık tarihinde bu yasanın yani
Soykırım yoktur. demeyi suç sayan bu yasanın Fransa
Parlamentosunda kabul edilmesinden sonra Sayın Genel Başkanın
Hükûmete yaptığı yedi maddelik uyarı, yarın
zannediyorum, burada değerlendirmeye alınacaktır.
Bu noktada siyasi iktidarı,
meseleyi zamana yaymadan, birtakım ihtimallerin üzerine, birtakım
varsayımların üzerine meseleyi geciktirmeden, Türkiye adına,
Türk milleti adına alınması gereken her türlü tedbiri almaya
davet ediyoruz çünkü bu konu yalnız Fransayla kalmayacaktır, tüm
Avrupaya, hatta Avrupa ötesi ülkelere de yayılacaktır ve Türkiye,
hak etmediği bir suçlamanın altında, çok ciddi tehdit ve
tehlikeler altında kalacaktır.
Zamanında gereken tedbiri alarak
Türkiyeyi yönetenlerin bu konuda gereğini yapmasını talep
ediyor ve Milliyetçi Hareket Partisi camiası adına Fransayı bu
kararından dolayı şiddetle ve nefretle kınıyoruz.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN Sayın Ünal, buyurun.
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın, Fransa Parlamentosunda kabul edilen Ermeni
soykırımını inkâr edenlerin
cezalandırılmasını öngören yasayla ilgili olarak bu
kararından dolayı Fransayı kınadıklarına
ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maalesef Avrupanın
üzerinde yükseldiği değerleri inkâr anlamına gelen bu karar,
bugünkü Fransada hükûmet etmekte olan ve önümüzdeki seçim
hesaplarını dikkate alarak yapılmış bir karar olarak
görüyoruz. Zira, Fransada tarihçiler, anayasa hukukçuları ve gerek
sağ gerek sol basının önemli bir kısmı yasa teklifine
karşı çıkan yorumlar yapmaktadırlar. Ve biz bundan sonraki
süreçte inanıyoruz ki Fransa Senatosunda ifade özgürlüğünü savunan,
Avrupa Birliği değerlerine sahip çıkan en az 60 senatör bu
kararın Anayasaya uygunluğunun incelenmesi amacıyla Anayasa
Konseyine başvuruda bulunacaktır. Anayasa Konseyi kararını
birkaç ay içerisinde vermekte. Bu karar yasanın Anayasaya
aykırı olup olmadığını belirleyecek,
dolayısıyla bu konu da tecelli ederse yasa iptal edilecektir diye
ümit ediyoruz.
Ve biz AK PARTİ olarak bu konuda
milletimizin onurunu, itibarını asla yere düşürmeyecek, bu
konuda alınması gereken bütün tedbirleri alacağız. Ve
Sayın Başbakanımızın da 22 Aralık 2011de ifade
ettiği uygulamaların bu bekleyişten sonra gündeme
geleceğini ifade etmek istiyoruz ve bu kararı kınıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Korutürk,
buyurun.
5.- İstanbul
Milletvekili Osman Taney Korutürkün, Fransa Parlamentosunda kabul edilen
Ermeni soykırımını inkâr edenlerin
cezalandırılmasını öngören yasayla ilgili olarak bu
kararından dolayı Fransayı kınadıklarına
ilişkin açıklaması
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; benden önce konuşan arkadaşlarımın da
belirttiği gibi Fransız Senatosunun dün almış olduğu
karar utanç verici bir karardır. Bu, Fransa değerleri açısından,
çağdaş değerler açısından; fikir, ifade, bilim
özgürlüğü açısından son derece utanılacak bir
karardır. Bu karar aslında Türkiyeyi değil Fransayı
rencide etmelidir. Fransız aydınları, Fransız tarihçileri
esasen bu karara karşı çıkmışlardır ve
Fransız Senatosunun oldukça itibarlı olan Kanunlar Komisyonu da bu
kararın Anayasaya aykırı olduğunu belirtmiştir.
Bundan sonraki süreç bir hukuk sürecidir.
Bugün eleştiri günü değildir.
Muhalefet-iktidar birlikte hareket ediyoruz diye düşünüyorum. Onun için, bugün
Genel Başkanımızın Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda da
söylediği gibi, Hükûmetin alacağı doğru ve yerinde,
sürdürülebilir ve sebat edeceği kararların biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak arkasındayız. Dolayısıyla, bundan sonra
Fransaya karşı alacağımız bütün tedbirlerin
sürdürülebilir tedbirler olması gerekir, Fransayı
uyandırması gereken tedbirler olması gerekir. Bu tedbirler
arasında büyükelçi çekmek yoktur. Büyükelçi, mücadeleyi orada devam
ettirmek için, mutlaka görevinin başında kalmalıdır sonuna kadar.
Bu konuda da arkadaşlarımızın dikkatini çektikten sonra bu
konuda bir küçük noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Eleştiri günü değildir.
dedim ama dün bu konunun incelenmesi sırasında, eğer
basının söylediği doğruysa, Adalet ve Kalkınma
Partisinin kendi MYKsı içinden bunu izlemesini de, bir ulusal konuyu
Bakanlar Kurulunun izlemesi gerektiği düşüncesiyle
yadırgadığımı belirtmek istiyorum.
Dolayısıyla, Fransa-Türkiye
Dostluk Grubunun iptal edilmesi konusundaki karara Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz de katılıyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Tabii,
Türkiyede CHPyi Anayasa Mahkemesine gidiyor. diye eleştirenler bugün
Fransız Anayasa Mahkemesinden medet umar hâle geldi. Bunu da
takdirlerinize sunarım Sayın Ünal.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Süreci bekliyoruz. Sayın Korutürkün söylediği gibi oradaki
aydınlara fırsat vermek gerekiyor. Çok güzel ifade etti Sayın
Korutürk.
BAŞKAN Sayın Kaplan,
buyurun.
6.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Fransa Parlamentosunda kabul edilen Ermeni
soykırımını inkâr edenlerin
cezalandırılmasını öngören yasayla ilgili olarak bu
kararından dolayı Fransayı kınadıklarına
ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, aslında, tabii, İç Tüzüke, usule
aykırı bir konu üzerinde bir tartışma yaşadık. Bu
dostluk grupları konusunu Meclis
Başkanlığına sunuşlar diye bir bölüm var,
Danışma Kurulu kararları var. Tabii, bu, iç hukukumuz ancak
şunu ifade etmek istiyoruz ki, bu tür ciddi konuları Parlamento
olarak kendi içimizde ve tüm boyutlarıyla çok sağlıklı bir
tartışma süreci yaşanmadığı için bakıyoruz
ki tepkiler de palyatif tepkiler oluyor. Örneğin İsrail Mavi Marmara
olayı yaşandı. Bir baktık ki bütün İsrail Dostluk
Grubu üyeleri istifa etmiş. Grup düştü. Suriye ile ilgili gerilim
yaşandı. Suriye Dostluk Grubu iptal edildi. Şimdi Fransayla
yaşanıyor. Fransayla Dostluk Grubunun, sanıyorum Meclis
Başkanı iki hafta önce bir açıklama
yapılmıştı feshedildiğine dair. Ayrıca,
feshedilen bir konuyu tekrar tartışmak ne kadar doğru, onu
ayrıca değerlendirmek gerekiyor.
Yalnız
şunu ifade etmekte yarar görüyorum: Bakın, elimdeki listeye
bakıyorum, Ermeni iddiaları konusunda çıkarılan ve karar
veren devletlerin sayısı 20yi geçmiş durumda. Bunlara
baktığımız zaman çok ciddi olarak üzerinde
tartışılması gereken bir konu. Uruguay, Kıbrıs
Rum yönetimi, Avrupa Parlamentosu
Şimdi,
Avrupa Parlamentosu böyle bir karar almışsa, o Parlamentoda Avrupa
Parlamentosu kararıyla ilgili de bir karar çıkmadıysa ve bu
Parlamentonun, Avrupa Parlamentosu karma üyeleri hâlâ göreve devam ediyorsa, o
zaman ayrı bir tartışmanın burada açılması
gerekiyor.
Arjantin,
Rusya Federasyonu, Kanada, Yunanistan, Lübnan, Belçika, Fransa, İsveç,
İtalya, İsviçre, Slovakya, Hollanda, Polonya, Almanya, Venezuela,
Litvanya, Şili; bunların birçoğu Türkiyeyle çok stratejik,
ekonomik, sosyal, ticari ilişkileri olan ülkeler.
Şimdi,
burada, Uluslararası Ceza Mahkemesine taraf olmayan bir Türkiye söz
konusu. Burada tartışılan konu da
Kanun teklifinin
içeriğini -eminim ki bütün üye arkadaşlar okumuştur- iyi okumak
gerekiyor ve ona göre bir konu üzerinde tartışma
yapıldığı zaman tepkilerin de. yapılacakların da
ona göre doğru konulması gerekiyor. Uluslararası hukuk
açısından bu son
derece önemli. Bakın, telaffuz edilmedi, Uluslararası Ceza Mahkemesine,
uluslararası sözleşmelere atıfta bulunan bir hüküm söz konusu
burada. Yani Kosova Lahey kararı var -soykırım-,
Bosna-Hersekteki katliam var, Ruanda var, Nürnberg mahkemesi Yahudi
katliamı var. Yani birçok konuyu bağlantılandıran bir durum
söz konusudur. Bunun iyice araştırılması gerektiğini
söylüyorum. Parlamento araştırsın.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- Faili meçhul cinayetler
hakkındaki Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmesinin, Genel Kurulun 24/1/2011 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
24.01.2012
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun, 24.01.2012 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (Faili Meçhul Cinayetler hakkında); 10/41 Esas
Numaralı Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel
Kurul'un 24.01.2011 Salı günlü (Bugün) birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz Mersin Milletvekili
Sayın Ali Rıza Öztürke aittir.
Buyurun
Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Sabahattin Aliden Hrant Dinke kadar
uzanan süreçte siyasi nedenlerle öldürülen, katledilen insanların neden,
nasıl öldürüldüklerinin, arkasındaki karanlık ilişkilerinin
aydınlatılması amacıyla Meclis araştırma
komisyonu kurulmasına ilişkin önergemizi grup önerisi olarak tekrar
gündeminize getirdik.
Değerli
milletvekilleri, hem AKPnin az önceki çıkan sözcüsü
arkadaşımız Uludere olayları üzerine konuşurken faili
meçhullerle mücadele
ettiklerini, onların aydınlatılması için
uğraştıklarını söylediler. 6 Nisan 2010 günü biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu Meclis araştırması önergesini
grup önerisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmişiz 23üncü
Dönemde. O dönemde Adalet ve Kalkınma Partisi adına konuşan
arkadaşımız bu önergeyi önemsediğini, ancak durumun müsait
olmadığını ve bizim de Meclis gündemini tıkamak için
bu önergeyi getirdiğimizi söylemiş, arkasından, Adalet ve
Kalkınma Partisi milletvekilleri Faili meçhul bırakılan siyasi
cinayetler araştırılmasın. diye oy kullanmışlardır.
Yine, 20 Nisan 2010 günü, 1 Mayıs
1977de Taksimde meydana gelen olayların da kimler tarafından
yapıldığının ve arkasındaki karanlık
ilişkilerin aydınlatılması için Meclis
araştırması önergesi getirmişiz, yine burada konuşmuşuz.
Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili arkadaşlarımız 1
Mayıs 1977 olayları araştırılmasın. diye oy
kullanmışlar.
Yine arkasından biz devam
etmişiz. Haziran ayının 22sinde biz yine, faili meçhul
bırakılan siyasi cinayetlerin araştırılması için
tekrar bu önergemizi gündeme getirmişiz. Yine Adalet ve Kalkınma
Partisi milletvekili arkadaşlarımız Faili meçhul
bırakılan siyasi cinayetler aydınlatılmasın. diye oy
kullanmışlar, reddedilmiş. Orada o zaman, Haziran
ayının 22sinde, Ayhan Sefer Üstün arkadaşımız
-şimdi İnsan Hakları Komisyonu Başkanı- bu önergeyi
çok önemsediklerini ancak Meclisin tatile girdiğini, Meclisin tatil
dönüşünden sonra Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak böyle bir
önerge getireceklerini ve şimdiden de bizden peşinen destek
istediklerini söylemişler. Ancak tatil bitmiş ama Adalet ve
Kalkınma Partisi bu kürsüden söz verdiği taahhüdünü yerine
getirmemiş ve Meclis araştırması önerisini gündeme
getirmemiştir. Bunun üzerine biz tekrar, Ekim ayının 20sinde bu
konuda Meclis araştırması önergesi getirmişiz. Yine Adalet
ve Kalkınma Partisinin oylarıyla reddedilmiş.
O dönem AKP Grup Başkan Vekili
Sayın Elitaş, 1 Kasım 2010 günü verdiği bir demeçte, bunun
çok aceleye getirildiğini, aslında bir hafta daha bekleseydik bunu
Adalet ve Kalkınma Partisinin de getireceğini söylemiş. Bunun
üzerine biz de inandık Elitaşa, 3 Kasım günü tekrar getirdik.
Yine Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri faili meçhul
bırakılan siyasi cinayetlerin araştırılmaması
yönünde oy kullandılar. En sonunda 3 Kasım 2011 günü -yani 24üncü
Dönem- tekrar biz bu önergeyi getirdik, yine hayır oyu verdiniz. Allah
aşkına söyler misiniz arkadaşlar, faili meçhul
bırakılan siyasi cinayetlerle nasıl bir hesaplaşmadır
bu? Faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerden nasıl hesap
sormaktır bu? Dersim olayıyla hesaplaşmaktan bahsediyorsunuz ama
Dersim olayı burada araştırılsın diye Meclis
araştırma önergesi getirildi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
Araştırılsın. dedi, siz
Araştırılmasın. dediniz. Siz neyin, neden
araştırılmasından korkuyorsunuz?
Bakın, sevgili milletvekilleri, Sayın
Başbakan 26 Ocak 2010 AKP grup toplantısında
yaptığı bir konuşmada aynen şunları söylüyor:
Bugün bizim yaptığımız, Hrant Dinkin, Abdi İpekçi,
Uğur Mumcunun, diğer tüm kirli saldırıların üzerindeki
sis perdesini kaldırmak, tüm bu olayları aydınlığa
kavuşturmak ve gelecekte benzer melanetlerin yaşanmasını
önlemeye yöneliktir. Faili meçhullerin faili malum hâle gelmesinden kim niye
korkuyor?
Ben de şimdi Sayın
Başbakana ve size soruyorum: Siz bu faili meçhullerin faillerinin malum
hâle gelmesinden neden korkuyorsunuz? Siz bu faili meçhul bırakılan
siyasi cinayetlerin araştırılmasını neden
istemiyorsunuz? Siz bir yandan diyorsunuz ki: Bu faili meçhul
bırakılan siyasi cinayetler bizim dönemde olmadı. Tamam. Peki,
bunun araştırılmasını niye istemiyorsunuz? Niye bundan
kaçıyorsunuz? Niye çıkıyorsunuz ondan sonra televizyonlarda bu
konuların araştırılması gerektiğini
söylüyorsunuz?
Şimdi, 3 Kasım 2011 günü
Sayın Mehmet Doğan Kubat Arkadaşımız AKP Grubu
adına burada yaptığı konuşmada aynen diyor ki:
Şu anda, 1948 yılında Sabahattin Alinin bir kayıkçı
tarafından öldürülmesi olayının
araştırılması yani altmış üç yıl önce
gerçekleşmiş bir olayın bugün Meclis
araştırmasına konu edilmek istenmesi aslında bu konunun
gerçekten faillerinin mi bulunmak istendiğinin, yoksa siyasal polemik
yapılmasının mı amaçlandığının bir
göstergesidir.
Şimdi, Sayın Başbakan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda Biz faili meçhullerin üzerindeki sis
perdesini kaldıracağız. derken siyasi polemik mi yapıyor?
O zaman siz televizyonlarda çıkıp Dersim olayı araştırılsın.
derken siyasi polemik mi yapmıyorsunuz? Bu ne biçim bir
anlayıştır arkadaşlar? Yani otuz, kırk yıl önce
olan bir olayı Meclis kürsüsüne getirmenin neresi siyasi polemiktir? O zaman
siz, bu Türkiyenin gündemine, tarihin eşeleme sürecini niye sokuyorsunuz?
Niye cumhuriyetin kuruluş döneminde olmuş Dersim olayıyla
Türkiyenin gündemini aşağıdan yukarıya doğru
doldurdunuz? Siz siyasi polemik mi yapıyorsunuz?
Değerli arkadaşlarım,
bakın, daha yaşadığımız bir olay, Hrant Dink
olayı. Hrant Dink olayıyla ilgili çok enteresan şeyler oluyor,
Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay diyor ki:
Vallahi billahi ben böyle dava görmedim! Vallahi ben de görmedim Sayın
Beşir Atalay yani ben de hukukçuyum! Bir davada karar veriliyor; karar
veren hâkim bir televizyonda, savcı bir televizyonda karar verdikleri
davayla ilgili kendilerini savunmaya geçiyorlar. Oysa hâkimler verdikleri
kararlarla konuşurlar. Yani ben bir yargı kararının,
kararı veren hâkimler tarafından ya da Başbakan tarafından,
Adalet Bakanı tarafından, Başbakan Yardımcısı
tarafından tartışıldığını görmedim.
Karar doğrudur ya da yanlıştır ama karar kendi hukuki
mecrası içerisinde ilerleyecektir.
Şimdi, siz Bu ülkede adil
yargılanma hakkı yok. diyen insanlar hakkında fezleke
hazırlıyorsunuz ama bu kararla ilgili Bu daha bitmedi canım,
bunun Yargıtayı var, Yargıtayda bu yanlışlık
düzeltilecek, bozulacak. diye demeçler veriyorsunuz. Böyle bir şey
olabilir mi arkadaşlar? Böyle bir şey olabilir mi? Nereden
biliyorsunuz o kararın bozulacağını? O kararın yanlış
olduğunu nereden biliyorsunuz? Ya da o kararı Yargıtayın
bozacağını nereden biliyorsunuz? Bunlar kabul edilemez
şeylerdir.
Burada, bakın, o tarihte
Trabzonda valilik yapan arkadaşımız çok açık bir
şekilde diyor ki: Dink davası, TAYAD olayları ve Rahip Santoro
olayının mahkeme süreçlerine baktığımız zaman
tetikçi durumunda olan kişiler mahkemelerde
cezalandırılmış, perde arkasında kimlerin olduğu
hususu hiçbir zaman ortaya çıkarılamamıştır. Bana göre
bunun asıl sebebi, suç delillerinin toplanması aşamasında
cumhuriyet savcılarının, kendilerince yapılması
gereken soruşturmaları ve delil toplamaları polis ve jandarmaya
havale etmiş olmalarıdır. ve bu cinayetin de kontrgerilla
tarafından işlendiğini söylüyor.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten demokratik hukuk devleti olmak istiyorsak, gerçekten demokratik hukuk
devletini kendi çocuklarımıza miras bırakmak istiyorsak,
gerçekten çocuklarımızın geleceğimizin tertemiz
mirasçısı olmasını istiyorsak bu faili meçhul denilen
olaylardan Türkiyenin kurtarılması gerekiyor. Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bu önergeyi bugün 8 kez vermiş oluyoruz,
huzurlarınıza getiriyoruz; yine Barış ve Demokrasi Partisi 4-5
kez getirdi herhâlde, 12 kez! Vallahi, ben size söyleyeyim: 7 kez değil, 70
kez de olsa biz bu işin peşini hiç bırakmayacağız. Ya
samimi olarak faili meçhullerle hesaplaşacaksınız yahut da faili
meçhullerle hesaplaşma edebiyatını bir kenara
bırakacaksınız. Yani Biz, Dersimle hesaplaşıyoruz.
diyeceksiniz, buraya geleceksiniz hayır oyu kullanacaksınız;
Biz faili meçhullerle hesaplaşacağız diyeceksiniz, Haydi,
faili meçhulleri araştıralım., Hayır,
araştırmayacağız. diye parmak
kaldıracaksınız! Eğer, gerçekten araştırılmasını
istemiyorsanız, o zaman çıkıp televizyonlarda halkı
kandırmamanız lazım arkadaşlar. O nedenle faili meçhul
cinayetlerin araştırılmasını, bu insanların
neden, kimler tarafından, ne amaçla öldürüldüğünü bilmek, en
başta o insanların yakınlarının temel hakkıdır
diye düşünüyorum. Bu hakkı yerine getirmekle de Türkiye Büyük Millet
Meclisi görevlidir.
Bunu yaparken de, bir konuyu daha
söylemek istiyorum: Dediniz ki geçmişte Meclis İçtüzüğü buna
müsait değil. Geçmiş tutanaklara bakıyoruz, Meclis
İçtüzüğünün 105inci maddesinin buna müsait olmadığını
söylediniz ama şimdi Meclis İçtüzüğüne ilişkin bir kanun
teklifi getiriyorsunuz, Meclis İçtüzüğünün 105inci maddesiyle
ilgili hiçbir değişiklik yok! Bunda ne kadar samimi olduğunuzun
takdirlerini ben size bırakıyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde ilk söz, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet
Doğan Kubata aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu Başkanlığının 6/10/2011 tarih ve 73
sayılı araştırma açılmasına ilişkin önergesi
aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar,
sözlerimin başında, on bir yıl önce bugün şehit edilen
Diyarbakır Emniyet Müdürümüz Gaffar Okkan ve 5 polisimizi de rahmetle
anıyorum, ruhları şad olsun, mekânları cennet olsun. Yine,
on yedi yıl önce bugün kanlı bir saldırıya, suikasta kurban
giden rahmetli Uğur Mumcuyu da rahmet ve minnetle anıyoruz.
Değerli arkadaşlar, biraz
önce CHP adına konuşan Sayın Öztürkün -faili meçhullerle ilgili
araştırma sık sık gündeme geldi ve siyasi parti
temsilcileri de burada haklı olarak görüşlerini ifade ediyor-
söylediklerinde şöyle bir eksiklik var: Biz sanki Bu olayların
üzerlerine gitmeyelim, bunların üzerini küllendirelim, bu olayları
araştırmayalım. gibi bir algı oluştu. Hâlbuki o
tutanaklar iyice incelendiği zaman, aslında bizim partimizin bütün temsilcilerinin
yaptığı konuşmalar dikkatle incelenirse biz orada şunu
söyledik: AK PARTİ Hükûmeti döneminde faili meçhullerin üzerine hem
Hükûmetimiz hem kolluk güçlerimiz hem de yargı mercileri
kararlılıkla gitmektedir ama bugün Meclis
araştırmasına konu edilmek istenen bir kısım olaylarla
ilgili kurulacak bu araştırma komisyonu üç ay görev yapıyor -Meclisin İçtüzüğünün
105inci maddesinde çok açık- artı, bir ay da süre var yani dört
aylık bir komisyon olacak bu ve bu komisyonun şu anda önergede faili
meçhul olarak sayılan cinayetleri dört ayda
İşte, bunlardan
birincisi -daha önce de konu
oldu- 1948deki Sabahattin Alinin cinayeti. Yine, DİSK Genel
Başkanı Kemal Türklerin, ki bu yargıya intikal etmiş, otuz
yıl zaman aşımından dolayı yargı süreci
neticelenmiş ve zaman aşımından dolayı failler beraat
etmiştir. Şimdi, tabii bu, Hrant Dink olayında da çok gündeme
geldi. Yargıya intikal etmiş, yargı mercileri gerekli incelemeyi
yapmış, bunun sonucunda çıkan karar belki bizim vicdanlarımızı
rahatsız edebilir ama değerli arkadaşlar, özellikle hukukçu
arkadaşlarımız bunu çok iyi bilir, yani yargının
içerisinde bir aksaklık, bir problem varsa bunu yine kanunun ve
Anayasanın öngördüğü yargı mekanizması içerisinde ancak
düzeltme imkânına sahibiz.
Şimdi, Hrant Dink olayında
olay yeri mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını verdi,
yukarıda temyiz mahkemesi var, daha onun üstünde de olağanüstü kanun
yoluna gidilebilir yani bu süreç işliyor.
Şimdi, Kemal Türkler
olayının yargılama safhasını Meclis
araştırması komisyonu önergesinde dile getirmiş Sayın
CHP Grubu. Şimdi, bizim, Meclisin, yargı sürecine intikal etmiş,
karara bağlanmış bir olay hakkında bir araştırma
yapması ne derece anlamlı olabilir? Diğer sayılan cinayetlerle
ilgili de, bakın, değerli arkadaşlar, Sabahattin Ali,
Doğan Öz, Abdi İpekçi, Ümit Kaftancıoğlu, Kemal Türkler,
Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Nesimi Çimen, Metin Altıok,
Metin Göktepe, Cevat Yurdakul, Musa Anter, Ahmet Taner Kışlalı,
Necip Hablemitoğlu, Turan Dursun, Cavit Orhan Tütengil, Hrant Dink olmak
üzere, bütün bu siyasi cinayetleri araştıralım. diyorlar. Tabii,
bunlara katılabilecek, çok daha hepimizin bildiği Turgut Özal,
Eşref Bitlis ve benzeri, bunun gibi, sayamayacağımız bir
sürü, karanlıkta kalmış bir kısım cinayetleri de ilave
edebiliriz ama bugün, şunu teslim etmek lazım değerli
arkadaşlar: 2002 yılından bu yana, bizim dönemimizde meydana
gelen faili meçhul olaylar kolluk güçlerimizin çok etkili istihbari
çalışmalarıyla anında aydınlatılmış
-işte Danıştay olayı böyledir, Hrant Dink olayı
böyledir- ve üzerine yargı mercilerince kararlılıkla
gidilmiştir. Bırakalım bizim dönemi, şimdi size somut örnek
olaylar arz edeceğim. Yani bu olayların üzerine
kararlılıkla gidileceğini, yürütme olarak bizim yargı
mercilerinin bu konuda emrinde olduğumuzu ve bu olayların
karanlıkta kalmaması için bütün gücümüzle yargı
mekanizmasına destek olacağımızı Sayın
Başbakanımız bugün dünyaya gruptan anons etti, böyle bir
taahhüdü verdi.
Şimdi, bakın,
Diyarbakırın İçkale mevkisinde bundan birkaç gün önce, 11 Ocak
2012 gününde İçkale mevkisindeki eski cezaevi yakınında
Diyarbakır Müze Müdürlüğü görevlilerince bir kazı
gerekleştirildi ve bu kazı esnasında insana ait kafatasları
-ki bugün 19a ulaştı- ve kemikler bulundu. Bunun üzerine, derhâl,
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Valilik
makamı çünkü kazı idari bir
çalışma esnasında tesadüfen yapılan bir
çalışmaydı- olay ortaya çıkar çıkmaz tahkikat
başlattı ve el yordamıyla, kazma ve kürekle insan gücüyle o
kazılarda bugüne kadar 19 insana ait kemik bulgusu elde edildi.
Şimdi, oranın sit alanı olmasından, alanın geniş
olmasından dolayı iş makineleriyle kazma zorunluluğu var,
bunun için de Koruma Kurulu kararı gerekiyor. Cumhuriyet
Başsavcılığı bununla ilgili talepte bulundu ve şu
anda Koruma Kurulu olağanüstü toplantı yapıyor, bununla ilgili
karar alacak. Yine bunların DNA testlerinin yapılıp
kimliklerinin araştırılması, tespiti mümkünse tespiti için
derhâl, hızlı biçimde adli tıp devreye sokuldu. Valilikten bu
konudaki gerekli iş gücü kaynağı hemen ikmal edildi ve
kararlılıkla bunun üzerine gidiliyor.
Değerli arkadaşlar, yine,
bakın, Diyarbakırda 1993 yılında 3 öğretmenimizin
şehit edilmesiyle ilgili yıllarca süren soruşturmalar
neticesinde, kovuşturmalar neticesinde 2007 yılında
bunların failleri Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi tarafından
müebbet hapse mahkûm edildi.
Yine, Şırnakın
Güçlükonak ilçesine bağlı Yağızoymak köyünde yapılan
kazılarda bulunan insan kemikleri üzerine derhâl yargı mercileri
devreye girdi, soruşturma başlattı.
Yine, Silopide on dokuz yıl önce
kaybolduğu iddia edilen 6 köylüyle ilgili, o zaman Görümlüde jandarmada
görev yapan bir askerin yazdığı mektup üzerine burada
kazılar yapıldı ve buradaki 6 köylüye ait olduğu iddia
edilen kemik bulguları üzerine Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet
Başsavcılığı derhâl tahkikat başlattı.
Yine, Cizrede bir
itirafçının ifadesi üzerine 2009 yılında yapılan
kazıda 20 tane kemik parçasının ele geçirilmesi, insanlara ait
kemik parçasının ele geçirilmesi üzerine, eski Cizre Jandarma Alay
Komutanı hakkında dava açıldı.
Susurluk raporunda adı geçen ve
1994 yılında öldürülen Şerif Avşar cinayetinde,
Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi, eski bir uzman çavuş
hakkında otuz yıla hükmetti.
Yine, 1992 yılında
başlatılan ve on üç yıl hazırlık tahkikatı devam
eden, Diyarbakır ve çevresindeki 6 insanımızın
katledilmesiyle ilgili davada, 2005 yılında 8 dosya
birleştirildi ancak askerî, sivil mahkemeler neticesinde dava
dosyalarının gidip gelmesi neticesi, nihayetinde 2009
yılında bu davalar açıldı ve şu anda devam etmektedir.
Sözün özü şu: Hükûmet olarak bu
konuda yargı mercilerimize sonuna kadar, bu işlerin
aydınlığa kavuşturulması için destek veriyoruz ve
vermeye devam edeceğiz. Kolluk güçlerimiz gece gündüz demeden, istihbarat
güçlerimiz bu karanlıkların aydınlatılması için
mücadele ediyor ama değerli arkadaşlar, o zaman da söyledik,
şimdi yine söylüyorum, bunun yeri, bu konuda kurulmuş olan ihtisas
komisyonu olan İnsan Hakları Komisyonudur. Bakınız, size
somut bir olay yine arz edeceğim: Terör ve şiddetten kaynaklı
yaşam hakkı ihlallerinin incelenmesiyle ilgili olarak İnsan
Hakları Komisyonunda bir alt komisyon kurduk. Bu Komisyona, Tuncelide
kızının öldürüldüğünü, kaçırılmak suretiyle
öldürüldüğünü beyan eden içi yanmış Hıdır Öztürk
adlı baba geldi, ifade verdi. Bu ifade üzerine Komisyonumuz derhâl ilgili
bulguları, somut bulguları toparlayıp Elâzığ
Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu ve
kapatılan bu soruşturma dosyası yeniden gündeme
alındı.
Eğer biz bu olayları
aydınlatacaksak bizi sonuca götürecek etkili yöntemleri kullanmamız
gerekir. İnsan Hakları Komisyonunda siz değerli siyasi
partilerimizin temsilcilerinin işte bu netice
aldığımız olaylar gibi somut olayların üzerine
kararlılıkla el birliği içerisinde gitmesi hâlinde bütün
karanlıkların aydınlanacağını ümit ediyorum ancak
bu konuda Meclis araştırması açılmasına gerek
olmadığını düşünüyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kubat.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Kurt, buyurun.
ADİL KURT (Hakkâri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son derece önemli ve hassas bir
konuyu konuştuğumuzun bilincindeyiz. Faili meçhuller bu ülkenin kara
yarasıdır. Bu ülkede faili meçhuller aydınlatılmadan
demokratikleşme yönünde ileriye doğru bir adım atmanın
mümkün olmadığını hep birlikte idrak etmek gerekiyor,
bilmek gerekiyor. Ancak bu konuyu tartışırken, bu konuyu
gündemimize alırken, siyasi mülahazaların dışında, bu
sorunun bu ülkede yaşayan tüm insanların asli bir sorunu
olduğunu, bu Parlamentonun asli bir sorunu olduğunu, görevi
olduğunu bilerek bu konuyu tartışmak gerekiyor.
Ancak burada yapılan
tartışmalar ve ileri sürülen tezler ne yazık ki bu konuyu
yeterince bilince çıkarmadığımızı gösteriyor.
Faili meçhuller Türkiyenin sadece bir döneminin sorunu değildir,
cumhuriyet tarihinin tamamında faili meçhul cinayetler olmuştur ve
bugüne kadar aydınlanmış bir tek faili meçhul cinayet
örneği de yoktur. Ayrıca, faili meçhul cinayetler 2002 öncesi
Türkiyenin sorunu değildir, 2012 Türkiyesinin de sorunudur. AKP
Hükûmetinin, AKPnin dokuz yıllık iktidarı döneminde de bu
ülkede faili meçhul cinayetler işlenmiş, işlenmeye devam ediyor.
Bunların hiçbiri aydınlanmamıştır.
Uğur Mumcunun katledildiği
günün yıl dönümünde faili
meçhulleri konuşuyoruz. Silopi faili meçhullerinin yıl dönümünün
arifesinde bu konuyu konuşuyoruz. 2001 yılından bugüne kadar
karakola çağırılıp gözaltına alındıktan
sonra kendisinden haber alınamayan 2 partili yöneticimizin yarın
gözaltında kaybedilişlerinin 10uncu yıl dönümü. Her yıl
dönümlerinde, her bu konu gündeme geldiğinde biz burada bunu
söylemişizdir: Gözaltına alan belli, gözaltına
alındığı yer belli ama bir türlü
aydınlatılamıyor, bir türlü üstüne gidilmiyor.
Peki, konu o kadar muamma mı ki
aydınlanamıyor bu faili meçhuller? Hayır, eksik olan siyasi
irade yetersizliğidir. Ne Musa Anterin katledilişi artık bu
ülkede muammadır ne Muhsin Melikin katledilişi bu ülkede
muammadır ne Ebubekir Deniz ne Serdar
Tanış ne de Vedat Aydının katledilişleri bu
ülkede muamma değildir. Eşref Bitlisin katledilmesi bu ülkede muamma
değildir, muamma bir konu değildir, Uğur Mumcunun da öyle,
diğer aydınlarımızın da durumu öyle.
90lı yıllardan günümüze
kadar katledilen partili, yani geldiğimiz siyasi gelenekten katledilen siyasetçi
sayısı 100ün üzerindedir. Hepsi parti görevlileridir ama
bunların hiçbiriyle ilgili bir adım atılmamıştır,
hiçbiriyle ilgili bir soruşturma yapılmamıştır.
Mesela, Sayın Başbakan bugün
Musa Anterin oğluyla ilgili bir diyaloğunu gündeme getirdi,
ona ne kadar içinin yandığını ifade etti ama ya siz Musa
Anterin kemikleriyle uğraşmaktan da vazgeçin. Bugün bile, savcılar, Musa Anterin
kitaplarını toplatma kararı veriyor. Musa Anterin
katledildiği dönemde serbest olan, özgürce bu ülkede okunan kitaplar, bu
dönem, şu yaşadığımız günlerde savcılar
tarafından toplatılıyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Şimdi ileri demokrasi
var!
ADİL KURT (Devamla) Bakınız, değerli
arkadaşlar, eğer bu cepheden bakarsanız sadece tesadüfen
karşılaştığınız kemikleri toplamakla
meşgul olursunuz. Diyarbakır İçkaledeki kazılarda ortaya
çıkan kemikler, sizin karar verip de gidip orada
yaptığınız kazılardan sonra ortaya çıkan kemikler
değildir. Tesadüfen oradaki restorasyon çalışmaları
yapılırken kemikler ortaya çıktı. Basın orada
hazır bulununca, basına erken yansıyınca o kemiklerin bir
daha üstü örtülemedi.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Ne kadar ayıp bir
şey ya!
ADİL KURT (Devamla) Ayıbı sen
işliyorsun. Doğruyu biz söyleyince ayıp oluyor.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Ayıp bir şey
ADİL KURT (Devamla) Değerli arkadaşlar
Değerli arkadaşlar
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Doğru konuş
ADİL KURT (Devamla) Sayın Başkan, susturur
musunuz, yoksa
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Susmuyorum...
ADİL KURT (Devamla) Değerli arkadaşlar, sataşmanın
taşını atacaktım da vazgeçtim.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Kim söylüyor üstünü
örteceğimizi?
ADİL KURT (Devamla) Neyse
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Lütfen
ADİL KURT (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bakınız, bu dönemde gerçekleştirilmiş faili meçhullerin
hiçbiri aydınlanmamıştır, aydınlanması için de
adım atılmamıştır. Şunun için söylüyorum:
Geçmişte olan faili meçhullere Bu faili meçhulleri aydınlatacağız.
diyenler, Uludere katliamının üzerinden yirmi altı gün
geçmiş olmasına rağmen, burada bütün parti genel
başkanları, muhalefet partisi genel başkanları, Roboski
köyüne giden tüm siyasetçiler
Ki demin sizin temsilciniz, galiba Roboski
katliamı olurken çoğunlukla magazin programlarını izlemekle
meşgul olduğu için, Roboskiye de Roboski diyemiyor Dobroski
diyor; onu da buradan düzelteyim, orası Dobroski değil, Roboskidir. Magazin programlarıyla çok
meşgulsünüz bu aralar, onun için ismi bile doğru dürüst telaffuz
edemiyorsunuz.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Neydi, neydi?
ADİL KURT (Devamla) - Vallahi
Dobroski diyenler bilir yani ben bilmiyorum, ben bilmiyorum.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Kim dedi onu?
ADİL KURT (Devamla) Dobroskiyi
araştırdık, kim diyor, telaffuz ediyor
araştırdık, bulduk. Sizin sayenizde öğrenmiş olduk.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Siz daha iyi
bilirsiniz, biz bilmeyiz.
ADİL KURT (Devamla) İkinci
bir olay değerli arkadaşlar: Orada katledilen 34 sivil
vatandaşla ilgili olarak, tabutlarına sarılan o bezle ilgili
olarak polemik yapmayı çok seversiniz. Çok polemik yaptınız.
Bilesiniz diye size anlatacağım. Yani o tabutlara örtülen örtünün ne
anlama geldiğini bari bir daha Kürt halkının gözünün içine baka
baka ayıp işlemeyesiniz diye size o örtünün ne anlama geldiğini
söyleyeyim. O örtü bir parti bayrağı değil, bir örgüt
bayrağı değil. Bizim geleneklerimize göre, Kürtlerin
geleneklerine göre gelinin başına örtülen duvaktır
(×) derler onlara. Orada
yaşamını yitiren gençler çoğunlukla bekâr oldukları
için anneleri
(×) onların
tabutlarına örttüler, siz onu bilemezsiniz. Bilesiniz diye söylüyorum,
bilesiniz diye söylüyorum.
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) - Biz de
inandık.
ADİL KURT (Devamla) Bunu
bilirseniz sizin faydanıza olur.
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği
bu araştırma önergesi son derece yerinde ve doğru bir
araştırma önergesidir. Demin sayın sözcü de ifade etti, ilk defa
da gündeme gelen bir araştırma önergesi değildir. Bizim
partimizin de geçmiş dönemdeki bunlar nüshalarıdır, Meclisin
arşivinde vardır. Diğer partilerinizin de verdiği
araştırma önergeleri de vardır ama siz ısrarla bu
araştırma önergelerinin gündeme alınmaması için, bu
konuların Meclisçe üzerine gidilmemesi için hep kendinizi geriye
çekersiniz, hep Hayır oyu kullanırsınız. Bugün Mecliste
bir konsensüs yakalama şansı vardır. Gelirsiniz, 105inci
maddenin arkasına da sığınmanıza gerek yok, süresi
biten komisyonun süresinin uzatılması da bu Meclisin iradesi dâhilindedir,
süresini de bu Meclis uzatır. Mademki ondan çekiniyorsunuz, mademki üç ayda
bitmeyeceğini söylüyorsunuz, doğrudur, üç ayda bitmez, dört ayda
bitmez. O sürenin uzatılması da bu Meclisin iradesi dâhilindedir, o
komisyonun süresini de uzatalım ama bu konuları dikkatli bir
şekilde araştıralım, inceleyelim. Kim yaptı,
nasıl yaptı, bu kara yarayı kendi gündemimizden
çıkaralım, bu kara lekeyi tarihimizde kendisine layık olan yere
gömelim ve bir daha bu sayfayı açmayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla)
Bizim derdimiz bu. Kim yaptı, ne şekilde yaptı bunu bilmek
istiyoruz, bütün olayları. Hakikatleri araştırma komisyonunu bu
Meclis kursun, üzerine gitsin, bütün olayları araştırsın,
Oya Hanım, sizin oğlunuz dâhil olmak üzere her şeyi
araştırsın.
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Çıktı ortaya
ADİL KURT (Devamla)
- Buna Yok. diyecek bir milletvekili bu Mecliste yoktur. (AK PARTİ
sıralarından Bitti süre. sesleri, gürültüler) Buna, bu Mecliste
bulunan bütün milletvekilleri bu konuların
SELÇUK ÖZDAĞ
(Manisa) Sayın Başkan, süre bitti.
BAŞKAN Zorla
mı oturtturayım?
Süre bitti
Kardeşim!
ADİL KURT (Devamla)
araştırılmasına içtenlikle destek verecektir.
Teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Hocam,
burası sınıf değil, iki de bir akıl öğretmeyin
lütfen, tamam mı. (CHP ve MHP sıralarından Bravo Başkan
sesleri, alkışlar)
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Sayın Başkanım, söz istiyorum.
BAŞKAN Niye söz
istiyorsunuz?
OYA ERONAT
(Diyarbakır) - Benim oğlumla ilgili Oya Hanım, sizin
oğlunuzunki de araştırılsın. dedi ya, bu konuyla
ilgili söz istiyorum.
BAŞKAN - Bir
saniye
Bakın, Oya Hanım
OYA ERONAT
(Diyarbakır) - Benim oğlumun meselesi faili meçhul değildir.
Benim oğlumun katili PKKlıdır, yakalanmıştır, 9
kez de ağırlaştırılmış müebbet hapis
yemiştir, yataklık yapan ailesi de şu an cezaevindedir. Onu
kendi işledikleri cinayetlerle bir tutmasınlar. Benim oğlum
faili meçhul değildir, PKK tarafından katledilmiş bir çocuktur.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tamam
Teşekkür ederim, kayıtlara girdi.
ADİL KURT (Hakkâri)
Araştırma teklifimi geri aldım Oya Hanım, hiç
araştırmaya gerek yok.
BAŞKAN - Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde son söz, Kırıkkale
Milletvekili Sayın Ramazan Cana aittir.
Buyurun Sayın Can.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin, Anayasanın 98, Meclis İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddelerine
istinaden faili meçhullerin araştırılmasına yönelik Meclis
araştırma komisyonu kurulmasına yönelik grup önerisinin
aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ, faili meçhul cinayetlerin üzerindeki örtüyü
kaldıran bir partidir. Örtüyü çeken asla olmamıştır,
olmayacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerçekten Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinde de
değinildiği üzere Türkiye'nin tarihi çok sayıda faili meçhul
siyasi cinayetlerle doludur. Yine grup önerisinde Cumhuriyet Halk Partisinin
Gerek 60 ihtilali gerekse 80 ihtilali öncesinde darbe ortamına zemin
hazırlama anlamında şiddet olayları
artırılmış, her ne hikmetse ihtilal sabahlarında
-gerek 60 ihtilalinde gerek 80 ihtilalinde- olaylar birden durmuştur,
ortalık sütliman olmuştur. Bu, şu demektir: Gerçekten bu zemini
hazırlayanlar, bu cinayetleri azmettirenlerdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinde Türkiye'nin
geçmişinde karanlık bölgelere ışık tutulması,
karanlıkların aydınlatılmasına ihtiyaç vardır,
ışık kaynağı da hiç şüphe yok ki millî iradenin
temsilgâhı Türkiye Büyük Millet Meclisidir. denilmiştir. Gerçekten
biz de bu öneriye, bu beyanlara katılıyoruz. Biz, sözde değil
özde bu olayların üzerine gidiyoruz, gideceğiz. Derin
yapının karanlık dehlizlerinde yapılan bütün
senaryoları ortaya çıkardık, gün
ışığına çıkardık, çıkarmaya devam
edeceğiz.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; öncelikle siyasi cinayetler niçin işlenir?
1) Darbe
ortamına zemin oluşturmak için.
2) Siyasi zemin oluşturmak için.
3) Ülkede kargaşa, kaos
ortamı, şiddet olaylarını, terör olaylarını
azdırarak mevcut, halkın iradesiyle gelmiş iktidarı
sandıkta yenememenin ama başka yollarla yenmenin bir
arayışıdır.
AK PARTİ hükûmetleri
zamanında meydana gelen olaylar olmamış mıdır? Tabii
ki olaylar olmuştur fakat bu olayları şöyle bir
hatırlayalım failleri ne olmuştur:
Danıştay
saldırısının failleri yakalanıp yargıya teslim
edildi mi? Teslim edildi.
Atabeyler çetesinin failleri
yakalanıp yargıya teslim edildi mi? Teslim edildi.
İsmailağa Cami cinayeti
failleri yakalanıp yargıya teslim edildi mi? Teslim edildi.
2003 Kasım, İstanbul, Ankara
Ulus Anafartalarda meydana gelen şiddet olaylarına sebebiyet veren,
can veren vatandaşlarımızın failleri yakalanıp
yargıya teslim edildi mi? Teslim edildi.
Rahip Santronun failleri
yakalanıp yargıya teslim edildi mi? Teslim edildi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Tetikçiler edildi, tetikçiler, failler değil.
RAMAZAN CAN (Devamla) Hakkâride
şiddete konu eylemi yapan Tanırım, iyi çocuktur. diye
hatırladığımız olayın failleri yakalandı
mı? Yakalandı. Yargıya teslim edildi mi? Edildi.
Peki, burada konuşuluyor Hrant
Dinkle ilgili hadise. Yürütme olarak, idari kolluk olarak gerekenler
yapıldı, failler yargıya teslim edildi mi? Edildi. Yargı
bir karar verdi, devam eden yargı süreciyle ilgili de fazla konuşmak
istemiyorum ama
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Failleri,
öldürmeden önce niye yakalamadınız?
RAMAZAN CAN (Devamla)
dava devam
ediyor, temyiz aşamasında, umarım temyiz aşamasında,
olaya neden olan failler, çeteler, örgütler de meydana
çıkarılacaktır diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; AK PARTİ İktidarında derin yapılar, siyasi
cinayetleri işleyen yapılar malum olduğu üzere gün
ışığına çıkartıldı, yargıya teslim
olundu.
Peki, AK PARTİ öncesinde faili
meçhul cinayetlerin üzerini örten hükûmetler olmasına rağmen AK
PARTİ buna da el attı. Burada bahsediliyor Dersim olaylarında.
Dersim olaylarının üzerine gidilirse hangi partinin altında
kalacağını kamuoyu yakinen bilmektedir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ee
söyledik ya Araştıralım diye, niye Hayır oyu
kullandın? Dersimde neden Hayır oyu kullandın? Yüreğin
varsa Evet diyeydin.
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 1980 öncesinde koalisyon da olsa, iktidarda olan Cumhuriyet
Halk Partisi
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Bırak edebiyatı sen, edebiyatı bırak! Dersim
olaylarının araştırılmasına neden karşı
çıktın?
BAŞKAN Sayın Öztürk,
Sayın Akar lütfen
RAMAZAN CAN (Devamla)
darbeye zemin
hazırlayan şiddet olaylarında faili meçhul kalmış
cinayetlerle ilgili herhangi bir araştırma yaptı mı? Buna
şahit oldu mu bu Meclis? Asla şahit olmadı.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sen
niye kaçıyorsun, sen onu söyle?
RAMAZAN CAN (Devamla) Ama AK PARTİ İktidarı
döneminde dedik ki: 12 Eylüle neden olanları, 12 Eylül öncesindeki faili
meçhullerdekileri gelin, referanduma gidelim, bunları yargılayalım.
Ama buradaki ittifakı görüyoruz; Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet
Halk Partisi ve Barış ve Demokrasi Partisi ittifakla referanduma
Hayır dediler. Allaha çok şükür ki aziz milletimiz yüzde 58lik
Evet oranıyla bu ittifakın emellerini ters yüz etmiştir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; faili meçhul cinayetleri
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ne oldu 12
Eylülü yargılayabildiniz mi?
RAMAZAN CAN (Devamla) Evet, 12 Eylül,
Mart ayında duruşması yapılacak ve Mart ayında
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Yahu,
git Allah aşkına ya, git Allah aşkına!
BAŞKAN Sayın Öztürk,
Sayın Akar lütfen
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sen bu
laflara inanıyor musun?
RAMAZAN CAN (Devamla) Hani diyordunuz
ya bu kürsüden Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri Siz onları nasıl
yargılayacaksınız? diyordunuz
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Dersimle hesaplaşmayan, faili meçhullerle hesaplaşmayan adam samimi
değil!
RAMAZAN CAN (Devamla)
Siz
onları yargılayamazsınız. diyordunuz
OKTAY VURAL (İzmir) Evrenin
temsilcileri sizlersiniz! 12 Eylülün temsilcileri sizlersiniz!
BAŞKAN Sayın Vural, rica
ediyorum
RAMAZAN CAN (Devamla) Allaha çok
şükür, 12 Eylüle neden olanlar, darbe yapanlar, mart ayında hâkim
huzurunda duruşmada hesap vereceklerdir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Tabii,
Kemal Türklerinkiler verdi otuz sene sonra!
RAMAZAN CAN (Devamla) Bunu da AK
PARTİye borçlusunuz, AK PARTİye teşekkür etmeniz
lazımdır bu noktada.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Yürek
ister faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması! O yürek yok sizde!
Siz sadece edebiyat yaparsınız edebiyat!
RAMAZAN CAN (Devamla)
siyasi
cinayetlerin öncesindeki ve sonrasındaki tüm olayların ortaya
çıkarılması, derin çetelerin, derin yapıların, derin
örgütlerin ortaya çıkarılması yargının görevidir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Siz
çetecilikten besleniyorsunuz!
BAŞKAN Sayın Öztürk,
lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Tuz koktu,
tuz!
RAMAZAN CAN (Devamla) Yargı da
bunu yapıyor, Hükûmet destekliyor, ancak her ne hikmetse yargı bunu
yaptıkça, siyasi cinayete neden olan yapıları ortaya
çıkardıkça, maalesef ana muhalefet partisi bu yapıların
avukatlığını yapıyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ya
kardeşim, sen o zaman gel açıklayalım! Hadi gel, niye
kaçıyorsun?
RAMAZAN CAN (Devamla) Bu ne büyük çelişki, bunu anlamak mümkün
değildir ama Cumhuriyet Halk Partisi, maalesef çelişkiler partisidir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Kim
avukat, kim savcı görelim, hadi!
RAMAZAN CAN (Devamla) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; çocuklarımıza tarihinde
aydınlanmamış faili meçhul, siyasi cinayeti olmayan demokratik
bir Türkiye bırakmak için AK PARTİ var, AK PARTİ bunun için
çalışıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) 28
Şubat ürünü olan bir parti hangi darbecilerle mücadele edecek!
RAMAZAN CAN (Devamla) CHPnin grup
önerisini Genel Kurulun takdirine arz ediyor, hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sende o
yürek yok ki! Onu destekleyebilecek yürek yok ki sende! Sende o yürek yok! Sen
faili meçhullerden besleniyorsun!
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Can.
Sayın Tunay
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Besleniyorsun, besleniyorsun, sen onlardan besleniyorsun! Sen faili
meçhullerden besleniyorsun Ramazan!
BAŞKAN Sayın Öztürk
Şimdi, bir saniye,
bağırması bitsin.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Onun
sömürüsünü yapıyorsun, edebiyatını yapıyorsun! Millet
bakıyor! Siz televizyondan edebiyat yapın!
BAŞKAN İki
arkadaşımıza kısa bir söz vereceğim.
Sayın Tunay, buyurun.
Bir dakika süreniz var,
hızlıca
VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- İstanbul
Milletvekili Faik Tunayın, uğradığı suikast sonucu
hayatını kaybeden eski Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar
Okkanı rahmetle andığına ve bu konunun daha kapsamlı
olarak araştırılmasını dilediğine ilişkin
açıklaması
FAİK TUNAY (İstanbul)
Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kürsüden faili meçhuller ve siyasi
cinayetler konuşulurken, tam on bir yıl önce bugün hunharca
katledilen Diyarbakır eski Emniyet Müdürü Gaffar Okkandan bahsedilmemesi
gerçekten üzücü ve düşündürücü. Bundan tam on bir yıl önce,
güpegündüz Diyarbakırın göbeğinde hunharca bir
saldırıyla Gaffar Okkan katledildi.
Bugün ülkemizin karşı
karşıya kaldığı en büyük bela olan terör sorununa
karşı yiğitçe mücadele eden, ama en önemlisi devletle halkı
orada barıştırmayı başarabilen yegâne insanlardan biri
olan Gaffar Okkanı bu vesileyle bir kere daha rahmetle anıyorum,
kendisine Allahtan rahmet diliyorum.
Bu konunun da üzerine gidilmesini ve
ciddi olarak araştırılmasını diliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Sakık
8.- Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın, faili meçhul cinayetlerin
araştırılması konusuna ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Ben, AKP Grubuna çok dostça bir
şey söylemek istiyorum: Hiç böyle sözü eveleyip gevelemeye gerek yok. Ben
Sayın Başbakandan rica ediyorum. Bakın, o dönemde suçlu bir
bölge ilan edilmişti ve ciddi şekilde cinayetler işleniyordu.
Orada Olağanüstü Hâl Valiliği yapan, bakanlık yapan,
bürokratlık yapan birsürü arkadaş bugün sizin en üst düzeyde görevli.
Bir gece, Sayın Başbakan onları çağırsın,
otursun, o bölgede nasıl cinayetlerin işlendiğini,
olağanüstü hâl uygulamasında valinin haberi olmadan bir tek cinayetin
işlenmeyeceğini bir, Sayın Başbakan onlardan dinlesin ve ondan
sonra dönün bizi eleştirin. Tabii ki biz sizi eleştireceğiz. Biz
iktidarı eleştireceğiz ki, biz geçmişimizle
yüzleşeceğiz ki, geleceği birlikte inşa edelim.
Ocak ayı karanlık bir
aydır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Atıcı
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sayın Başkan, bir düzeltme yapmak istiyorum.
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Atıcı, hangi
konuda söz istediniz?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Aynı
konuda, faili meçhuller konusunda.
BAŞKAN Bakın, o konu
üzerinde konuşuldu, grup önerinizdi.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Peki,
Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Buldan, siz bir düzeltme
yapacaksınız.
Buyurun.
9.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın konuşmasında ifade ettiği gibi 12 Eylül referandumunda
Hayır oyu kullanmadıklarına, referandum sürecini boykot
ettiklerine ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce kürsüden AKP adına
konuşma yapan Hatip, referandum sürecinde MHP, CHP ve BDPnin Hayır
oyu kullandığını ifade etti. Burada bir düzeltme yapmak
istiyorum: Biz ne Evet dedik ne Hayır dedik. Biz, referandum sürecini
boykot ettik. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bunun
bilinmesini istiyoruz.
Teşekkür ederiz.
ADİL KURT (Hakkâri) Boykotun ne
olduğunu bilmiyorsanız sizin sorununuz.
Boykot nedir bilmiyor musunuz?
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.- Faili meçhul cinayetler
hakkındaki Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmesinin, Genel Kurulun 24/1/2011 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir;
karar yeter sayısı vardır.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün (2/20) esas numaralı 2090 Sayılı Tabii
Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında
Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin, doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/21)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/20 Esas Numaralı Kanun Teklifim
45 gün içinde Komisyonda görüşülmediğinden İç Tüzüğün 37.
Maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
24.11.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
BAŞKAN İlk söz, teklif
sahibi Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüte aittir.
Buyurun Sayın Öğüt. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerime başlamadan önce, on
dokuz yıl önce hunharca katledilen Uğur Mumcuyu ve devrim
şehitlerini saygıyla anıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii
afetlerden zarar gören çiftçilerin zararlarının karşılanmasıyla
ilgili vermiş olduğum kanun teklifim üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, mevcut
Yasa, 2090 sayılı Yasada çiftçinin tüm mal
varlığının yüzde 40ı zarar görürse devlet zararı
karşılıyor. Tüm mal varlığı dediğiniz
zaman, yani evi yıkılacak, traktörü yanacak, efendim, tarlası
donacak, mahsulü ortada kalacak; bu da onun ocağının sönmesi
demektir.
Benim kanun teklifimdeki
Bizim
teklifimiz şudur: Çiftçilerimizin herhangi bir mal
varlığının yüzde 40ı zarar görmüşse o mal
varlığının hasarı karşılansın devlet
tarafından. Mesela, diyelim ki, ahırı yıkıldı
depremden dolayı, hayvanları telef oldu, o hayvanların
zararını versin.
Şimdi, dün akşam izledim.
Adanada insanlar işte, şey yakarak narenciyeyi ısıtmaya
çalışıyorlar dondan dolayı. E, şimdi don vurmuş,
hakikaten çiftçimiz orada mağdur olmuşsa, Türkiye'nin de yüzde 30
narenciyesini Adana karşılıyorsa o zaman o çiftçilerin
zararlarını devlet karşılaması lazım, sadece o
mal varlığıyla ilgili. Yani don, sel, deprem, toprak
kayması, buna benzer, afet, bundan dolayı gelen zararların
karşılanması yani bire bir
Hangi mal varlığı?
Diyelim ki tarlasını don vurdu veya sel vurdu veya işte kar
yağdı dondu, zarar gördüyse onun şeyi, -sosyal devletin
anlamı- o çiftçinin zararı karşılansın; bizim kanun
teklifimiz budur.
Değerli arkadaşlarım,
bir yıl önce beni aradılar Ardahandan, Karstan. 6 milyara, 5
milyara hayvan alan kişiler şu anda diyor ki: 3 milyara
satamıyoruz. Bir yıl önce bankadan gitmiş kredi
kullanmış, faizle para almış, 6 milyara bir mal
almış, hayvan almış. Şimdi, hem krediyi ödeyemiyor hem
hayvanı 6 milyar para etmiyor, 3 milyar lira. Bu neden? Hükûmetin,
Tarım Bakanının yanlış politikasından
dolayı.
Değerli arkadaşlar, mümkünse
sizden istirham ediyorum, ithal hayvancılığı
durduralım, ithal eti durduralım. Bunu durdurmazsanız Türkiyede
hakikaten hayvancılık yok oluyor, sadece hayvancılıkla
geçinen insanlarımız perişan oluyor. Şimdi, örneğin
-bir örnek daha vereceğim- adam yem bitkisi kredisi almış, üç ay
önce de götürmüş kredi borcunu ödemiş, o kredisini yenilemek istiyor,
banka ona kredi vermiyor. Beni arıyor adam, Hanaktan arıyor,
Damaldan arıyor diyor ki: Ya niye vermiyorlar, biz borcumuzu
ödemişiz, teminatım da var? Yani alacağı para da 5 milyar
veya 6 milyar bir para arkadaşlar. Yani bunu istirham ediyorum, Tarım
Bakanı, Ziraat Bankasının yetkilileri burada tutanakları okusun.
Yani plasmanları açın. Doğu Anadoluda -zaten görüyorsunuz kar
kış kıyamet- eksi 30-40 dereceye varan bir bölgede, insanlar bu
ülkede vatandaşlık yapıyor ve orada devletine,
bayrağına, toprağına sahip çıkıyorsa yani bunlar
sadece hayvancılıkla geçiniyorsa hayvanla ilgili de krediyi versin.
Borcu yok adamın yani çeki dönmemiş, senedi dönmemiş, borcunu
ödemiş, kredisini yenileyecek. Ben istirham ediyorum onu değerli
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, bir de yem bitkileri var. Yem bitkileri parası daha hâlen
ödenmedi. Bakın hangi aydayız biz? Şubata giriyoruz değil
mi? Şimdi ocaktayız, ocağın bugün 24ü arkadaşlar.
Bakın, şu anda ödenmezse ne zaman ödenecek? Özellikle doğu ve
güneydoğuda insanların tamamı hayvancılıkla geçiniyor.
Yani hayvanı olmazsa adamın hiçbir şeyi yok. Şimdi, bu
hayvanın da mutlak surette beslenmesi ve bahara çıkması için yem
yemesi lazım. Yem bitkilerinin parası var. Şimdi icmaller
gelmiş. Tarım Bakanlığı, bir an evvel, acilen bu ay
içerisinde ödesin bu parayı. Yani bu devlet bu kadar aciz değil ki,
bu parayı ödesin ki insanlar hayvanına yem alsın, beslesin.
Değerli arkadaşlar, belki
size şey gelir ama doğu ve güneydoğuda insanların çoğu
sadece hayvancılıkla geçiniyor. Adamın hayvanı öldüğü
zaman, adamın ocağı sönüyor. Onun için, hayvancılık
yapan insanların mutlak surette hem kredileri verilsin hem de yem
bitkilerinin parası ödensin. Aksi takdirde, hakikaten çok zor durumda
kalıyoruz.
Kanun teklifimin kabul edilmesini
umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Öğüt.
Son söz, Burdur Milletvekili Sayın
Ramazan Kerim Özkanda.
Buyurun Sayın Özkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ben de Uğur Mumcunun
katledilişinin 19uncu yıl dönümünde Uğur Mumcuya Allahtan
rahmet diliyorum. Yine eski bakanlarımızdan Dışişleri
Bakanı Sayın İsmail Cemin ve eski bakanlarımızdan
Aydın Güven Gürkanın da bugün ölüm yıl dönümleri; onlara da Allahtan
rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
hepimiz kırsaldan geldik. Burada, genellikle Parlamentonun şu andaki
durumu kırsala hitap eden bir profil çiziyor. Kırsalda şu sorun
var: Eğer bir alanda yaşıyorsanız, mal varlığınızın
yüzde 40ını kaybedersiniz -bu zatî mallarınızdır;
traktördür, evdir, otomobildir, biçerdöverdir- ancak devlet o zaman yardım
elini uzatıyor. Ama siz, örneğin ben Burdur Milletvekiliyim, Burduru
terk ettiniz, Antalyanın Kumlucasına veya Muğlanın
Fethiyesine indiniz, sera yaptınız, bütün mal
varlığınızı seraya aktardınız. Örneğin
mal varlığınız 100 milyardı, 100 milyarlık bir
yatırım yaptınız, üretime katkı koyma, istihdam
yaratma adına bir yatırım yaptınız ama bir hortum veya
bir sel, bir fırtına geldi bu yaptığınız
serayı aldı götürdü, bittiniz, kül oldunuz. Burada devlet diyor ki,
kardeşim, senin memleketinde traktörün var, biçerin var, evin var -hâlbuki
bunlar zatî ihtiyaçlar- ben devlet olarak sana sıcak elimi uzatamam. Biz
de diyoruz ki bu kanun teklifimizde, ancak yüzde 40ı geçen zarar
gördüğü mala devletin sıcak eli ulaşsın, ona
yardımcı olsun.
Yine, örneğin Ziraat Bankasında geçen
yıllarda sıfır faizli krediler oldu, 7 bin liradan bizim
vatandaşlarımız hayvan aldı ama bu hayvanlar günün
koşullarına göre, arz-talep dengesinden dolayı 3.500 liraya
düştü yani 7 bin liraya aldığı hayvan 3.500 liraya
düştü ama bu borçlar devam ediyor; Ziraat Bankasına, tarım
krediye borçları devam ediyor. Burada da bir zarar söz konusu, bu zararların telafisi için kamu bankalarının
yani devletimizin sıcak elini bu vatandaşlarımıza
uzatması yönünde bir kanun değişikliği. Bu konuda sizin
oylarınıza ihtiyacımız var. Çünkü -biraz önce Sayın
Ensar arkadaşım da dedi- ülkemizde don oluyor, yangın oluyor,
zelzele yani deprem oluyor, heyelan oluyor, sel baskını oluyor,
bunları hep beraber bölgelerimizde yaşıyoruz, bu sıcak
elden de gerçekten güzellikler sunuyoruz ama gelin görün ki
vatandaşın durumu bu değil. Vatandaş bunu özetlerken
şöyle diyor: Çarşı uzun, pazar bol/Gezin vatandaş,
gezin/Döşek uzun, yorgan kısa/Büzül vatandaş, büzül. Yani bunu
çeken vatandaş gerçekten büzülüyor. Bu büzülen
vatandaşımıza biz bu yapacağımız kanun
değişikliğiyle bir can suyu vereceğiz. Bu can suyuna
vatandaşımızın ihtiyacı var.
Gerçekten kırsalın sorunu çok değerli
arkadaşlarım. Kırsal mücadele eder. Kırsal neyle mücadele
eder? Su bulmakla mücadele eder. Bakın, benim Burdurumun merkez
Kışla köyümüz var, şu anda seralarımız var, suya
ihtiyacı var ama su sondajla çıkıyor -eskiden 30 metreden
çıkardı, şu anda 200 metreden çıkıyor- can suyuna
ihtiyaçları var. Bu ihtiyaçları kim karşılıyor? Ziraat
Bankası, tarım kredi, işte kamu bankalarımız, Halk
Bankası. Biz bu konuda, zarar görmeden, bu yüzde 40a sabit tutmadan bir
iyileştirme yapalım diye düşünüyoruz.
Yani çiftçimiz gerçekten zor durumda.
Şimdi toplumumuzda bir şey var; bir bakan bir konuyu gündeme
getiriyor, vatandaşın ürünü dalında kalıyor. Birisi
greyfurdu konuşur, biri portakalı konuşur, biri sütü
konuşur, biri armudu konuşur, biri mantarı konuşur ama
vatandaş bu konuşmalardan zarar görür. Hâlbuki bu ürünlerin
faydalısı var, zararlısı var. Dozunu ayarlarsanız
hiçbir şey zarar değil. Geçende sütte de aynı konum oldu. Süt en
doğal gıda. O sütü ben bu kürsüde içmiştim. O sütten vazgeçmek
yok değerli arkadaşlarım.
Yoğurt, süt mamulleri en
doğal gıda. Onda herhangi bir sorun söz konusu değil ülkemizde.
Biz Burdurlu olarak süt üreticileriyiz, günlük 800 ton sütümüz var. O konuda
her ineğin sütü şu anda bizim ülkemizde kontrol ediliyor, laboratuvarlar
bu konuda vızır vızır çalışıyor, herhangi bir
sorun söz konusu değil ama basın sanki bir şey bulmuş gibi,
bir konu bulduğu zaman onun üzerine gidiyor, hem ülke ekonomisine zarar
veriyor hem vatandaşımızın beynini sulandırıyor.
Bu konuda dikkatli olmak zorundayız. Yani bir fıstığın
çürüğünü yerseniz zararlı. Fıstığın
çürüğünü yeme. diyor, uyarıyor. Aynı şekilde elmanın
çürüğünü yerseniz zararlı, ama elma faydalı. Portakalın
çürüğünü yerseniz zararlı. Bunlar aflatoksin içeriyor. Ama zarar
nerede? Çürüğünü yersen, bozuğunu yersen.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
Kimse bozuk sütünü vermiyor ki günümüzde.
Bu konuda sizlerin desteğine
ihtiyacımız var.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Gündemin Sözlü Sorular
kısmına geçiyoruz.
YUNUS KILIÇ (Kars) Sayın
Başkan
BAŞKAN Efendim?
YUNUS KILIÇ (Kars) Söz talebim
vardı.
BAŞKAN - Sizin söz talebiniz var.
Ben şimdi sözlü soruları bitirdikten sonra soracağım size
Sayın Kılıç, niçin girdiniz? diye. Siz de bana cevap
vereceksiniz. Ben de verip vermeyeceğime karar vereceğim. Ben size
gündem dışı konuşma yaptırdım bugün. Kanun
hakkında konuşacaksanız öyle bir usulümüz yok. Onun için
bakacağız duruma.
YUNUS KILIÇ (Kars) Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Bizim Trakyada Bakcez
duruma. derler. Bakcez, tamam.
Sunuşlar bölümünde
belirttiğim, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma
Şahinin birlikte cevaplandırmak istediği sözlü soru
önergelerini okutuyorum:
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ardahanın bir mahallesindeki bazı sorunlara
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/11)
(Cevaplanmadı)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim
Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim. 14.07.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan 90 yıl önce düşman
işgalinden kurtulmuş 1992 yılında il olmuştur.
Halilefendi mahallesi Kayabaşı mevkiinde oturan hemşehrilerimizin
sıkıntıları had safhadadır. Mahallede içme suyu
bulunmadığı için şehirde yaşayan vatandaşlarımız
içme sularını hâlen omuzlarında taşımaktadırlar.
Yine mahallede kanalizasyon yoktur. Üstelik sokaklarda araçla ulaşım
sağlamak mümkün değildir.
1- Ardahan 90 yıl önce düşman
işgalinden kurtulmuş 1992 yılında il olmasına
rağmen Halilefendi mahallesi Kayabaşı mevkiinde oturan
hemşehrilerimizin içme suyu olmadığından su teminini
omuzlarında taşımaktadırlar. İçme suyunu
kullanmaları için su şebekesi yapılacak mı?
2- Ardahan Halilefendi mahallesi Kayabaşı
mevkinde kanalizasyon yoktur bir şehre yakışmıyor
kayabaşı mevkiine kanalizasyon yapılacak mı?
3- Halilefendi mahallesi Kayabaşı
mevkiinde sokaklardan araçlar geçemez durumdadır. Sokakların
yapılması için bir çalışmanız olacak mı?
2.- İzmir Milletvekili Hülya
Güvenin, akraba evliliklerinin azaltılması için yapılan
eğitim programlarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/44) (Cevaplanmadı)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma
Şahin tarafından sözlü yanıtlanmasını arz ederim.
Prof.
Dr. Hülya Güven
İzmir
Türkiye İstatistik Kurumunun 2010
yılı verilerine göre ülke nüfusumuzun %12,30'nun engelli olduğu
belirtilmektedir. Özellikle ülkemizin Orta Doğu Anadolu, Kuzey Doğu
Anadolu, Güney Doğu Anadolu bölgelerinde yaşayan
vatandaşlarımız arasında akraba evliliklerinin yoğun
olduğu ve bu durumun da engelli nüfusunun artmasına yol
açtığı belirtilmektedir.
1-
Bu bölgelerimizde akraba evliliklerinin %30-%40 oranlarına
ulaştığı bildirilmiştir. Bu oranı düşürmek
için vatandaşlara yönelik eğitim programları düşünülmekte
midir?
2- Düşünülüyorsa eğitim
programları hangi kurumlar tarafından, nasıl verilecektir ve bu
eğitimlerin kapsamları neler olacaktır?
3.- İzmir Milletvekili Hülya
Güvenin, kadına karşı şiddeti önlemek amacıyla
eğitim verilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/48) ve Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Fatma Şahinin cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma
Şahin tarafından sözlü yanıtlanmasını arz ederim.
Prof.
Dr. Hülya Güven
İzmir
1 -
Ülkemizde kadına cinsel ya da fiziksel şiddet
uygulandığı ve bununla ilgili olarak polisiye ve hukuksal önlem
alındığı belirtilmektedir. Bu önlemler kapsamında
kadına şiddetin yüksek olduğu bölgelerde ve özellikle
mahallelerde insan hakları eğitimi verilmesi gerekli değil
midir?
2 -
Eğer eğitim verilecekse hangi bölgelere öncelik tanınacak ve
eğitim programları nasıl ve kimler tarafından
hazırlanacaktır?
3 - Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nun İI Özel İdarelerine devredilmesi
söz konusu olduğuna göre, eğitimler sivil toplum örgütleriyle iş
birliği yapılarak devam edecek mi? Kadının insan
hakları eğitim programları devam edecek midir? Ne zaman
başlanması planlanmaktadır?
4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, kamu ve özel sektörde boş
bulunan özürlü kadrolarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/85) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Fatma Şahinin cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Şahin
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
21.7.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Kamu ve Özel sektörde engelli
kadroları boş tutularak yasaya uyulmuyor. Kamuda engelli
istihdamında 22 bin kadro boş bulunuyor özel kurumlarda ise engelli
kadrolarının ancak % 2si dolu bu boş bulunan kadrolara girmek
için binlerce engelli kardeşimiz beklemektedir.
1 -
Engelli vatandaşlarımız sadaka değil iş istiyor.
Sosyal hayata karışıp emeğinin
karşılığını almak istiyor. Türkiyede nüfusun %
12.29unu oluşturan yaklaşık 8.5 milyon engelli istihdam
sorununu aşmak için iş beklerken bu kadroların boş
durmasının anlamı nedir? Bu kadrolara atama yapılacak
mı?
2 -
Kamuda ve Özel sektörde boş bulunan kadroların doldurulması için
yeni zorlayıcı bir yasanın çıkartılması için bir
çalışmanız olacak mı?
5.- İzmir
Milletvekili Hülya Güvenin, HSYK tarafından kadınlara ve çocuklara
yönelik cinsel suçlar konusunda düzenlenen raporlara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/143) ve Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahinin cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma
Şahin tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz
ederim. 21.09.2011
Prof.
Dr. Hülya Güven
İzmir
16 Eylül 2011 tarihinde
yazılı ve görsel medyada; HSYK tarafından, yargı sürecinin
hızlandırılması ve iş yükünün azaltılması
amacıyla düzenlenen toplantılardaki raporlanan önerilere göre, kadına
şiddette kamu davasının açılmaması, yerine
uzlaştırma komisyonunun kurulması, on beş yaş
altındakilerle ilişki rızayla olursa ceza indiriminin
yapılması, küçük yaşta yapılan evlilikler için kocalara
ceza verilmemesi, kadın kendisine tecavüz eden kişiyle evlendirilirse
davanın düşmesi gibi maddelerin yer aldığı
belirtilmektedir.
1-
Aileden sorumlu bakan olarak bu rapor hakkındaki görüşleriniz
nelerdir?
2- Öneriler
doğru ise kadınlara ve çocuklara yapılan cinsel istismar ve
tecavüz suçlarında artış olmayacak mıdır?
3-
Toplumda yarattığı etki, bu tip suçların yargı
nezdinde meşru görülmeye başlandığı algısına
neden olmayacak mıdır?
6.- İzmir Milletvekili Hülya
Güvenin, Millî İstihbarat Teşkilâtına personel
alımında göz önünde bulundurulan erkek olma şartına
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/149) (Cevaplanmadı)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma
Şahin tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Prof.
Dr. Hülya Güven
İzmir
28 Eylül 2011 tarihinde
yazılı medyada yer alan haberlere göre Milli İstihbarat
Teşkilatına personel alımı için açtığı
sınavda erkek olma şartı konulmuştur. Son üç dönemdir
personel alım sınavında kadınların başvuru
yapması bile engellenmektedir.
1- Bu durum Anayasa'nın 10. maddesinde
yer alan "Kadınlar ve Erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu
eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür."
cümlesine aykırı değil midir?
2- Kadınların
MİT sınavlarına alınmamasının gerekçesi nelerdir?
3-
Bu konuya Bakanlığınızın yaklaşımı
nasıldır? MİT'e kadınların da sınava
alınması için girişimde bulunacak mısınız?
4- İstiklal Mücadelesinde her
türlü zorlukla mücadele edip, cesurca savaşarak, ülkemizin bugünlere
gelmesinde emeği olan kadınlarımızın bu görevlerde
bulunamaması doğru mudur?
7.- Tekirdağ Milletvekili Candan
Yüceerin, özürlülerin rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanmalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/358) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma
Şahinin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma
Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. Saygılarımla
Dr.
Candan Yüceer
Tekirdağ
5378 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun
13. maddesinin 2. fıkrasında, "Özürlülerin rehabilitasyon
hizmetlerinden yararlanmasının sağlanması esastır."
ifadesi yer almaktadır. Yine aynı Kanunun 13. maddesi 3.
Fıkrasında da Bu kişilerin bireysel gelişimleri ve
yeteneklerine uygun iş veya becerilerini geliştirici tedbirler
alınır. denilmektedir. Bu kapsamda:
1- 2006-2011 yılları içinde,
ülkemizde ve Tekirdağ ilimizde yaşayan kaç özürlü
yurttaşımız, kanunda öngörülen mesleki rehabilitasyon
hizmetlerinden yararlanmıştır?
2) Ülkemizde ve Tekirdağ ilimizde,
mesleki rehabilitasyona ilişkin kaç eğitim merkezi vardır?
3) Mesleki rehabilitasyon
uygulaması sonucunda, ülkemizde ve Tekirdağ ilimizde kaç özürlü
yurttaşımız işe yerleştirilmiştir?
8.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı
aracılığıyla yapılan yardımlarda ihtiyaç
sahiplerinin belirlenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/396) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Fatma Şahinin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma
Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
Sosyal Yardımlaşma Ve
Dayanışma Vakıfları aracılığıyla yoksul
vatandaşlarımıza yardım yapılmaktadır. Ancak
kimlerin yardıma muhtaç olduğunu en iyi bilen mahalle ve köy
muhtarları olmasına karşın muhtarların önerilerinin
dikkate alınmadığı, bazı ilçelerimizde iktidar partisi
mahalle temsilcilerinin önerilerinin dikkate alındığı
belirtilmektedir.
Bu nedenle;
1) Köy
ve mahalle muhtarlarımızın önerileri neden dikkate
alınmamaktadır?
2) Yapılan
yardımlarda iktidar partisi mahalle ve köy temsilcilerinin önerilerinin
dikkate alınması yardımların objektifliğini ortadan
kaldırmamakta mıdır?
9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
özürlü sağlık raporlarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/463) ve Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Fatma Şahinin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Şahin tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Özürlülük sağlık
raporları nasıl verilmektedir? Hangi özür grupları hangi yüzde
ile iş göremezlik raporunun konusu olmaktadır?
10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
ülkemizdeki özürlü sayısı ve özürlülük oranlarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/464) ve Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahinin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Şahin tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Ülkemizin il il özürlü
sayısı ne kadardır? Bunların özürlülük oranları nedir?
11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
güvenli internet kullanımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/465) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Fatma Şahinin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Şahin tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Çocukların ve ailelerin
kullanımında bulunan güvenli İnternet ile ilgili
çalışmalar var mıdır? Çocuk oyunlarındaki şiddet
içeren oyunların kaldırılması konusunda
bakanlığınızın bir çalışması var
mıdır?
12.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
bakıma muhtaç özürlülerin mağduriyetlerinin giderilmesine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/471) ve Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı Fatma Şahinin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda belirtilen
sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Faruk Çelik tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz
ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
30.7.2006 tarih ve 26244
sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren
"Bakıma Muhtaç Özürlülerin Tespiti ve Bakım Hizmeti
Esaslarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik"
hükümleri çerçevesinde bakım ücreti ödenen özürlü vatandaşlarımızın
ve yakınlarının mağduriyetlerinin giderilmesiyle ilgili
olarak;
1.
Anılan Yönetmelik gereğince, "kendilerine ait veya bakmakla
yükümlü olduğu birey sayısına göre kendilerine düşen
ortalama aylık gelir tutarı bir aylık net asgari ücret tutarının
2/3'ünden daha az olan bakıma muhtaç özürlülere" verilecek bakım
ücretinin artırılmasına yönelik bir çalışmanız
var mıdır?
2. Varsa çalışma ne
aşamadadır?
3.
Anılan Yönetmelik gereğince, bakım ücretinden
yararlandırılacakların belirlenmesinde esas alınan
kişi başına düşen gelir miktarının, net asgari
ücret düzeyine çıkartılması sağlanabilir mi?
13.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, açlık ve yoksulluk
sınırı altında yaşayanların sorunlarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/494) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahinin
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Memur-Sen Konfederasyonu, ekim
ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının
12 lira artarak bin 16 lira olduğunu açıklamıştır.
Sendika, eylül ayında Türkiye'de 4 kişilik bir çekirdek ailenin
tüketmesi zorunlu olan gıdalar için harcaması gereken tutar
(açlık sınırı) bin 4 lira 69 kuruş, asgari
şartlarda geçinebilmesi için harcaması gereken tutarın
(yoksulluk sınırı) ise 2 bin 647 lira 12 kuruş
olduğunu belirtmiştir.
Bu bilgiler
ışığında;
1.
Sürekli olarak artış gösteren açlık ve yoksulluk
sınırı karşısında nasıl bir
çalışma yapmayı düşünüyorsunuz?
2. Bu durumda işçi ve memur
yoksulluk sınırı, emekli ve asgari ücretli kesim de açlık
sınırı altında yaşamaya mahkûm edilmiş olmuyor
mu?
14.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, kamuda ve özel sektördeki özürlü istihdamına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/498) ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma
Şahinin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma
Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim. 1.11.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Kamu ve Özel sektörde engelli
kadroları boş tutularak yasaya uyulmuyor. Kamuda engelli
istihdamında 22 bin kadro boş bulunuyor özel kurumlarda ise engelli
kadrolarının ancak % 2si dolu. Bu boş bulunan kadrolara girmek
için binlerce engelli kardeşimiz beklemektedir.
1-
Engelli vatandaşlarımız sadaka değil iş istiyor.
Sosyal hayata karışıp emeğinin
karşılığını almak istiyor. Türkiye'de nüfusun
%12.29'unu oluşturan yaklaşık 8.5 milyon engelli istihdam
sorununu aşmak için iş beklerken bu kadroların boş
durmasının anlamı nedir, bu kadrolara atama ne zaman
yapılacak?
2-
Kamuda ve özel sektörde boş bulunan kadroların doldurulması için
yeni zorlayıcı bir yasanın çıkartılması için bir
çalışmanız olacak mı?
15.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, sokak çocuklarının topluma
kazandırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/507) ve Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı Fatma Şahinin cevabı
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma
Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim. 31.10.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Sokak
çocuklarına güvenli bir ortam sağlamak toplumla yeniden
bütünleşmesini sağlamak, becerilerini geliştirmek,
çocukların cinsel ve fiziksel sömürüsüne karşı kapsamlı
yardım edilmesi gerekmektedir. Okulda olması gerekirken, ekmek
parası peşine düşen, oyun oynaması gerekirken madde
bağımlılarıyla tanışmak zorunda kalan, sokakta
kalan çocuklarımızı yeniden sağlığına
kavuşturarak toplumla barışık yaşamaları
gerekmektedir.
1-
Başta yoksulluktan dolayı, eğitimsizlik ve ilgisizlikten
dolayı eve ekonomik katkı sağlamak için sokakta
çalışan çocuk sayısı hergün artıyor. Bu
çocuklarımızın eğitim alması toplumla barış
içinde yaşaması için önlemlerin geliştirilerek,
yaygınlaştırılan daha uzun vadeli çözüm yollan aranacak mı?
16.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğütün, uyuşturucu bağımlısı
çocukların topluma kazandırılmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/508)
ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahinin cevabı
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma
Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim. 31.10.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Uyuşturucu
batağı, uyuşturucu tehlikesi Türkiye'nin hemen hemen bütün
sokağında kendini gösterecek seviyeye geldiğinden toplum olarak
derin bir çıkmaza sürüklenmekteyiz. Sorun sadece uyuşturucu
bağımlısı çocuklarımızın sorunu
değildir. Sorun onların ailelerinin sorunu değildir sorun
hepimizin sorunudur. Öyleki gönül rahatlığı ile
geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlik koca bir karanlık
içindedir.
1-
Eğitimsizliğin, işsizliğin, sosyal içerikli tüm
sorunların, siyasetin, haksız rekabetin içinden sıyrılarak
uyuşturucu belasına bulaşmış çocukların topluma
kazandırılması için acil önlemler alınıyor mu? Bu
önlemler nelerdir?
17.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adanaya
yapılan ve yapılacak yatırım ve projelere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/583) ve Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahinin cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
soruların Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma
Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 28.11.2011
Ali
Halaman
Adana
1.
Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kuruluşlar
tarafından Adana ili ve ilçelerinde yürütülen proje ve
yatırımlarınız nelerdir?
2.
Bakanlığınızın Adana ilinin sorunları konusunda
yürütülen çalışmaları var mıdır? Varsa nelerdir?
3. Adana ilinde
yapılacak kamu hizmetleriyle ilgili olarak, 2012 mali yılı
bütçesinden ayrılan ödenek ne kadardır?
4. Adana ilinde personel
açığı var mıdır? Varsa personel
açığını nasıl gidereceksiniz?
5. Görev
alanınızla ilgili olarak, Adana iline götürdüğünüz kamu
hizmetlerini, bölgesel dengeler açısından nasıl
değerlendiriyorsunuz?
18.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçerin, kamu
kurumlarında özürlü çalıştırılmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/586) ve Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahinin cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma
Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunu arz ederim. 30.11.2011
Dr.
Celal Dinçer
İstanbul
4857 Sayılı
İş Kanununun "Özürlü Ve Eski Hükümlü Çalıştırma
Zorunluluğu" başlıklı 30. maddesinde ;
"İşverenler, elli veya daha fazla işçi
çalıştırdıkları özel sektör işyerlerinde yüzde 3
özürlü, kamu işyerlerinde ise yüzde 4 özürlü ve yüzde 2 eski hükümlü
işçiyi meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde
çalıştırmakla yükümlüdürler.
Ülkemizde yaşayan 9 milyona yakın
engelli vatandaşımız bulunmaktadır. Özel sektör zorunlu
olarak yasa hükümlerini yerine getirirken, kamu sektöründe aynı
duyarlılığı görememekteyiz.
Bu durumda;
1. Kamu
kurumlarında boş olan özürlü kadro sayısı kaçtır?
2. Yasada belirtilen % 4
özürlü çalıştırma zorunluluğu olmasına rağmen, bu
kadrolar neden hala boş tutulmaktadır?
3. Kamu kurum ve
kuruluşlarında boş tutulan kadroların doldurulması
için Bakanlığınız tarafından
başlatılmış herhangi bir çalışma bulunmakta
mıdır?
4. Bugüne kadar bu
zorunluluğa uymayan kamu kurum ve kuruluşlarına herhangi bir
cezai işlem uygulanmış mıdır? Eğer
uygulandıysa hangi kuruma ne kadar ceza kesilmiştir?
19.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcunun, kadın koruma evlerine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/683) ve Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı Fatma Şahinin cevabı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda
belirtilen sorularımın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Sayın Fatma Şahin tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim.
06/12/2011
Prof.
Dr. Zühal Topcu
Ankara
Medyadan edinilen
bilgilere göre, ülkemizde şiddet gören kadınların
sayısının her geçen gün arttığı
anlaşılmaktadır. Şiddetten mağdur olan
kadınların bir kısmının kurtuluş yeri olarak,
toplumdaki yaygın ifadesiyle kadın sığınma evlerini
(kadın sığınağı/konukevi, korumaevi) tercih
ettiği bilinmektedir.
Bu çerçevede;
1-
Ülkemizdeki kadın sığınma evlerinin sayısı,
kapasitesi ve doluluk oranı nedir?
2-
Yasalar uyarınca ülkemizde hizmet vermesi gereken yerleşim
merkezlerinden hangilerinde kadın sığınma evi bulunmakta
hangilerinde bulunmamaktadır? Varsa eğer eksikliklerin giderilmesi
noktasında ne yapılmaktadır?
3-
2006 yılından günümüze kadar, yıllar ve iller itibariyle,
kadın sığınma evlerine kaç kişi müracaat etmiş ve
bu müracaatların kaçı kabul edilmiştir? Başvurusu kabul
edilmeyen kadınların durumu ne olmuştur?
20.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
engellilerin sayısına ve ailelerine yapılan yardımlara
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/702) (Cevaplanmadı)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma
Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
12.12.2011
Ensar
Öğüt
(Ardahan)
2004 yılı Ekim ayında Hükûmet
ülkemizdeki engelli sayısını 8 milyon 431 bin 937 kişi
olarak açıklamıştır. 2008de ise Başbakanlık
raporunda sayı 1 milyon 673 bin 55 olarak
açıklanmıştır. Şimdi aradaki 6 milyon 758 bin 387
kişinin engelleri ortadan kalktı mı? Hükûmet, 2006
yılının da Özürlü Raporları Yönetmeliği'ni
değiştirince milyonlarca engelli birden iyileşti engelleri
ortadan kalktı.
1-
2004 yılında 8 milyon 431 bin 937 kişi olarak açıklanan
engelli sayısı yapılan yönetmelik değişiklikleri ile
engeli sayısı şimdi kaç milyon kişidir?
2- Engelli ailelerine ne tür
yardımlar yapılıyor?
21.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 2011
yılında yapmış olduğu araştırmalara
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/760) (Cevaplanmadı)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
(Kahramanmaraş)
Aile ve Toplum Hizmetleri Genel
Müdürlüğünüz tarafından çeşitli illerde çok sayıda
araştırma yapıldığı belirtilmektedir.
Bu bilgiler
ışığında;
1.
2011 yılı içinde toplam kaç konu hakkında, kaç adet
araştırma yapılmıştır?
2.
Bu araştırmalar hangi illerde, kaç kişi üzerinde
gerçekleştirilmiştir?
3.
Araştırmalar için herhangi bir ücret ödenmiş midir? Ödenmiş
ise hangi firmaya toplam ne kadar ödeme yapılmıştır?
BAŞKAN Sayın Bakan,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına sorulan sözlü soru önergeleri üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle İzmir Milletvekilimiz
Hülya Güvene ait (6/48) esas numaralı soruyu cevaplandırarak
sözlerime başlamak istiyorum. Milletvekilimiz şiddetle ilgili
eğitim politikamızın ne olduğunu, burada neler yapmak
istediğimizi, nasıl bir politika ürettiğimizi bize sormuş.
Ben kısa bir şekilde bunu özetlemek istiyorum.
Milletvekilimizin haklı olarak
sorduğu soruya
Biz şiddetin bir sonuç olduğunu ve koruyucu,
önleyici tedbirlerle sonucu değiştirmek için mutlaka koruyucu,
önleyici tedbirlerde eğitimin öncelenmesi, güçlenmesi gerektiği
bilinciyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına
bağlı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü bünyesinde üç
ayrı başlıkta eğitim politikamızı belirlemiş
durumdayız.
Birincisi temel eğitim yani
doğduğu zaman insanlara -kadın ve erkek- birbirlerinin
hakkını, insan hakkını kabullenecek, içselleştirecek,
davranış koduna dönüştürecek şekilde temel bir
eğitimin verilmesi gerekiyor. Bunun, anneyle babayla başlayan
eğitimin, okul öncesi eğitimin ve özellikle temel eğitim
bünyesindeki kitaplarda verilen eğitimin çok önemli olduğunu
bildiğimiz için Sayın Başbakanımızın genelgesiyle
2008de başlayan ve şu anda Millî Eğitim
Bakanlığı bünyesinde Talim Terbiye Kurulunda bir daire
başkanlığında biz temel eğitimi verirken
kadının insan hakkı ve kadın-erkek eşitliği
konusunda nasıl bir davranış üretmeliyiz ve nasıl bir
eğitim vermeliyiz, buradaki yanlışlarımız nedir,
bunlar çalışılıyor ve bütün materyaller bu şekilde
inceleniyor, yeni yapılan eğitim modları da bu şekilde
incelemeden geçiyor. Bunu çok önemsiyoruz.
İkincisi, temel eğitimi
bitirmiş olan yetişmiş erkeğe nerede
ulaşacağız? Ulaşabilmek için biz şu anda üç ayrı
protokolü imzaladık. Bunun da birebir takibini yapıyoruz. Birincisi,
Genelkurmay Başkanlığıyla yaptığımız
bir protokolle er ve erbaş eğitiminde zaten şu an devam eden
yurttaşlık sevgisi bölümünde kadın-erkek eşitliği,
kadın-erkek fırsat eşitliği konusunda da er ve
erbaşlarımızın eğitilmesinin şiddetin
önlenmesinde çok önemli olduğunu bildiğimiz için Sayın
Genelkurmay Başkanıyla benim birebir yaptığım
görüşmeden sonra da eğitim materyallerini, nasıl bir eğitim
vereceğiz ve içinde neler olması gerekiyor, bunların
çalışmasını tamamladık. Zaten devam eden eğitim
güçlendirilerek devam ediyor.
Bir şey daha başlattık
-Jandarma bölgesi biliyorsunuz ülkemizin yüzde 90lık kısmına
hitap ediyor- Jandarma Genel Komutanıyla yaptığımız
görüşmede, onların Avrupa Birliğinden aldığı bir
hibe programına Biz de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
olarak bu eğitimin içerisinde oluyoruz. dedik. Değerli
Komutanımız hemen kendi ekibini gönderdi, bizim ekiple, bizim
uzmanlarımızla oturuldu, çalışıldı. Şu anda
jandarmada kadın-erkek fırsat eşitliği, kadının
insan hakkı konusunda da eğitimlerle ilgili altyapı
çalışması başlatılmıştır ve
hızlı bir şekilde de eğitim devam etmektedir.
İkincisi Diyanet İşleri
Başkanlığı. Sayın Başkanla
yaptığımız protokolde, özellikle cuma hutbelerinde
kadına yönelik şiddetin konu edilmesi ve burada çok net bir
şekilde Diyanet İşleri Başkanlığının
şiddetle mücadeledeki duruşunu gösteren hutbelerin verilmesi
protokolde net bir şekilde ifade edilmiştir. Bundan sonra bu
hutbelerde de, bayram namazlarında verilen hutbelerde de kadın-erkek
eşitliğinde, şiddetle mücadelede İslam dininin bir sevgi ve
barış dini olduğu ve buradaki duruşunun ne olduğu çok
temel bir şekilde anlatılmaktadır. Amacımız ve
muradımız bilinç yükseltme, farkındalığı
artırma, herkesin kendi kafasında birtakım soruları varsa
onlara cevap bulacağı ortamları hazırlamaktır.
Ama bir şeyi daha
başarmamız lazım: Şiddet gören bir kadın nereye
gidecek? Gittiği zaman oradaki kolluk kuvveti ona ne şekilde
yardımcı olacak? Bunların hepsinin çalışmaları
Birleşmiş Milletlerle yapılan bir protokolle beraber
başlamıştır. Kolluk kuvvetlerine, yaklaşık 40 bin
polisimize -şiddetle mücadelede- gelen şikâyetler üzerine
şiddete maruz kalmış bir kadına nasıl
davranılacağı, neler yapılması gerektiği
eğitimi verilmiştir. Ayrıca, uygulamalar da bizim
takibimizdedir. Aynı şekilde Sağlık
Bakanlığı bünyesinde, acile gelen şiddet maruzu bir
kadının nasıl tedavi edileceği, ne tür psikolojik destek
verilmesi gerektiği eğitimi de sağlanmıştır. Aile
mahkemeleri hâkimleriyle, cumhuriyet savcılarıyla da bu eğitim
çalışmaları başlamıştır ve devam etmektedir.
Topyekûn bakıyoruz, bütün fotoğrafa bakıyoruz ve tam bir
eğitim seferberliğiyle, şiddetle mücadelede önemsediğimiz-
bir seferberliği, 74 milyonun seferberliğini çok önemsiyoruz. Bu
konuda da Değerli Milletvekilime, sorduğu bu önemli sorudan ve
Meclisi bilgilendirme fırsatı verdiğinden dolayı da
teşekkür ediyorum.
İkinci soru Ensar Öğüt
Beyden: (6/85) ve (6/498) no.lu sorularında genel manada özürlülerle
ilgili bizim politikamızı, kadrolarımızı ve boş
olan kadrolarla ilgili nasıl bir politika ürettiğimizi bize
sormuştur. Engelliler, tabii ki sadaka değil, iş istemektedir.
Biz de zaten engellilerimizin engelli hakkını, insan
hakkını koruyan, son on yılda yasasını çıkaran,
evde bakım imkânları sağlayan, eğitim hakkını
veren, rehabilitasyon sistemini geliştiren, sağlıkta fırsat
eşitliği koyan bir politikayı üretiyoruz.
İstihdam konusunda da bizim
2012de engellilerle ilgili koyduğumuz iki önemli politikamız var:
Birisi istihdam, ikincisi ulaşılabilirlik. Zamanı daha iyi
kullanmak adına, ulaşılabilirliği daha geniş zamanda
size anlatmak istiyorum ama istihdamla ilgili özellikle bizim dönemde kaç
kişi istihdam edildi; yüce Meclisin bunu mutlaka bilmesini çok önemsiyorum
ve 2002 tarihinde istihdamla ilgili, özürlü memur sayısı değerli
milletvekili arkadaşlarım, 5.777 iken, 2011 Ağustos tarihinde bu
20.829a ulaşmıştır. Yaklaşık on yılda yüzde
360lık bir artış sağlanmıştır. Özürlü
işçi sayısına da bakacak olursak, 2002de 10.883 iken, 2011de
32.257ye ulaşmıştır ve buradaki artış
sayısı da yüzde 227dir ama her bir özürlümüz boş kalan kadroya
yerleşene kadar da biz politikayı 2012de güçlendirerek, destek
mekanizmasını artırarak devam ediyoruz. Ne yapıyorsunuz?
diyecek olursanız sınav sistemini değiştiriyoruz.
Sınav sisteminde, artık, görme engelli, bedensel engelli, işitme
engelli ve zihinsel engelli, herkes kendi kategorisinde sınava girecek ve
bedensel engelli bir özürlüyle görme engelli bir özürlünün girdiği
sınavda aynı sorular sorulduğu zaman bunun bir haksız
rekabet olduğunu, herkesin kendi içinde, kendi kategorisinde sınava
girmesi gerektiğini gördük. Sağlık Bakanlığıyla,
ÖSYMyle, Çalışma Bakanlığıyla bizim kurum hemen bir
kurul oluşturdu. Nasıl bir soru sistemi oluşturacağız,
burada nasıl bir yöntem belirleyeceğiz, bunların hepsini
çalıştık. Burada alımlar şubat ayı
itibarıyla halkımıza, engelli vatandaşlarımıza
duyurulacak. Haziran ayında sınavımızı yapıyoruz.
Sınav sonuçları açıklanır açıklanmaz kamuda ve özelde
ne kadar boş kadro varsa bire bir takibini yapacağız ve
yerleştirilene kadar da bu yılı bu şekilde izleyerek,
değerlendirerek, takibini yaparak, sınav sonucunu da, hangi özürlünün
nerede yerleşmesi gerektiğini de Bakanlığımız
bünyesinde takip ederek bunu sizlerle de paylaşacağız. Bu konu
bizim en önemli konularımızdan bir tanesi. Engellimizin mutlaka
iş imkânına kavuşması ve onun kendi yeteneklerinden ve
potansiyelinden istifade edileceği bir sistemin hayata geçirilmesi
gerektiğine inanıyoruz.
Hülya Güven Hanımın (6/143)
no.lu sözlü soru önergesi: Burada, özellikle basında birtakım
yanlış anlaşılmadan kaynaklı Sayın
Milletvekilimizin sorduğu bir soru var. Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu tarafından yargı sürecinin
hızlandırılmasıyla ilgili özellikle on beş yaş
altındaki çocuklarımızın birbiriyle evlendirilmesini
onaylayan bir kararın çıktığı önce söylenmişti.
Sonra, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan bir açıklama geldi: Bu
doğru bir haber değildir. Değerli hâkimimiz
yaşadığı uygulamalardan dolayı yaşanan
sıkıntıyı anlatmıştır ve burada bizim,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun buradaki duruşu da bellidir.
şeklinde bir açıklama geldi. Burada sorun şudur: Doğu ve
Güneydoğuyu bilen milletvekillerimiz bunu çok daha iyi bilirler, ben de
oradan, o bölgeden gelen bir kardeşiniz olarak biliyorum. Medeni
Kanunumuza göre, bizim hâkim kararına göre evlenme yaşımız
on altı, anne-baba rızasına göre on yedi, reşit olarak bir
çiftin birbiriyle anlaşarak evlenmesi on sekiz. On beş yaş
altında, bu Doğu ve Güneydoğuda çok oluyor, davullar
çalınıyor, kınalar yakılıyor, iki tarafın
aileleri kızı istiyor, resmî nikâh olmadan, bunlar bütün toplumun
onayıyla, toplumun hepsinin, herkesin bilgisi dâhilinde evleniyor. Ondan
sonra, ne zaman bu olay ortaya çıkıyor? Hamile olduğu zaman.
Hastaneye geliyor doğum yapacağı sırada; erkek tecavüzden
suçlu bulunup cezaevine gönderiliyor, kız ya annesinin evine gönderiliyor
ya da doğum yapması için bizim kuruma gönderiliyor. Şimdi,
bunun, bu tür sorunun büyük bir sorun olduğu hâkim tarafından dile
getirilmiş ve nasıl çözülmesi gerektiği söylenmiştir. Asla
Bunları birbiriyle evlendirelim, cezayı indirelim. böyle bir
şey olamaz. Bakın, Türk Ceza Kanununda biz bir değişim
yaptık, tecavüzcüyle evlendirilme 2002den önce suç değildi,
evlendiriliyordu, biz kaldırdık.
Kaldırdığımız şeyi nasıl yeniden
koyabiliriz? Ama burada başka bir şeyi başarmamız
lazım. Mesela, geçen hafta, Gaziantepte, evlenme sırasında, tam
düğün sırasında emniyetten geldiler Kardeşim bir dakika,
bu düğünü yapamazsınız. dediler. Yani olay daha olmadan,
evlenme olmadan bizim hemen müdahale etmemiz, olayları büyütmeden müdahale
etmemiz gerekiyor. Bunu biz üç dört bacakta çalışıyoruz.
Birincisi, kız çocuklarımızın okullaşması.
Kız çocukları temel eğitimi bitirip orta eğitime
geçtiğinde, eğer o ara dönemde devam etmezse eğitimine,
özellikle o ataerkil bakış açısıyla bir şekilde
evlendirilmeye çalışılıyor. Biz
kızlarımızın mutlaka birey olarak güçlenmesini ve
eğitim imkânlarından istifade etmesini, bu on iki yıl zorunlu
eğitimin de bunun önüne geçeğini düşünüyoruz ve Millî
Eğitim Bakanlığıyla da bunun öne çekilmesiyle ilgili süreci
takip ediyoruz ama ikincisi, annenin babanın buna izin vermesi. Biz bunu
kabul edemeyiz. Belki birtakım yaptırımlarla Ceza Kanununda
bunu daha da değiştirerek çocuk yaşta birinin çocuk sahibi
olması bizim kabul edebileceğimiz bir şey değil, birçok
sosyal yarayı da beraberinde getiriyor. Hem Hukuki yönden şu anda
Bakanlığımız ne yapabilir? onu çalışıyoruz
hem de ben, toplum destekli emniyetle ilgili yapılan
çalışmalarda da özellikle o bölgeler adına bunun önceden hemen
kontrol altına alınacak mekanizmaları da güçlendirmemiz
gerektiğini düşünüyorum. Anne-babanın bilincinin
yükseltilmesini, buna rağmen izin veriyorsa da devlet olarak Bir dakika
kardeşim, sen buna izin veremezsin, veriyorsan da burada gerekli
cezayı alacaksın. şeklinde bir yaptırımın da
mutlaka konması gerektiğini düşünüyorum. Medeni Kanuna göre
hareket etmeyen hiçbir evliliği de
onaylamadığımızı belirtmek istiyorum. Biz bunun
takipçisi olacağız, politikalarımızı
güçlendireceğiz. Öznur Hanımın hazırlamış olduğu
bir rapor vardı, araştırma komisyonu raporu, o raporda
yapılması gerekenler ne ise şu anda, Kadının Statüsü
Genel Müdürlüğünde de her bir sonuç tek tek takip ediliyor ve bununla
ilgili de politikalarımızı ve destek
mekanizmalarımızı da güçlendiriyoruz.
Ayrıca, Hülya Güven
Hanımın sorduğu ikinci bir soru: Burada, on beş yaş
öncesinde rızaya bağlı
Daha doğrusu, tecavüz ve cinsel
istismar olduğu zaman Acaba, burada ruh sağlığı
bozuldu mu? diye bir rapor isteniyor. Şimdi, tam tersi, burada bu raporun
istenmemesi gerektiğini Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu söylüyor,
biz de aynı kanaatteyiz. Bu yüzden, Türk Ceza Kanunundaki o maddenin
değişmesi gerektiğine de çalıştık, Adalet
Bakanlığımızla da görüşeceğiz. Burada zaten on
beş yaşın altında bir cinsel istismara, bir tecavüze maruz
kaldıysa bir de Ruh sağlığı bozuldu mu bozulmadı
mı? diye sorulabilir mi? Bu kadar saçma bir soru olabilir mi?
Dolayısıyla Ruh sağlığı bozulmuştur.
şeklinde ön kabulle -zaten budur doğrusu- bu rapora ihtiyaç olmadan
gerekli müdahalenin ve hukuki düzenlemenin yapılması gerektiğini
düşünüyoruz. Türk Ceza Kanununda da bu maddenin
değiştirilmesiyle ilgili gerekli çalışmayı
başlattık, Sayın Bakanımızla da gerekli
görüşmeleri yapıyoruz.
Tekirdağ Milletvekilimiz Candan
Yüceerin (6/358) no.lu sorusu var, Tekirdağ özeline bir soru. 2006-2011
yılları içerisinde ne kadar, kaç özürlü yurttaşımız
mesleki rehabilitasyon hizmetinden yararlanmıştır? diyor.
Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlenen özürlülere yönelik
eğitim programında, Tekirdağ ilinde 76 kişiye mesleki
eğitim hizmeti sunulmuştur.
Ayrıca, 2nci soruda Sayın
Milletvekilimizin sorduğu Tekirdağda kaç eğitim merkezi
vardır? diyor. Türkiyede 259, Tekirdağ ilinde ise 6 mesleki
eğitim kursu açılmıştır.
3üncü soruda Mesleki rehabilitasyon
uygulaması sonucunda ülkemizde ve Tekirdağ ilimizde kaç özürlü
yurttaşımız işe yerleştirilmiştir? diye soruyor.
2011 yılı itibarıyla Türkiyede 24.698, Tekirdağ ilinde ise
312 özürlü vatandaşımız işe yerleştirilmiştir.
Sayın Mevlüt Aslanoğlunun
(6/396) no.lu sözlü soru önergesine cevap veriyorum: Sayın Milletvekilimiz
aslında sahayı çok iyi bilen birisi ama bu sorduğu soruyla
sahayı bilmediğini anlıyorum çünkü Neden köy
muhtarlarının veya mahalle muhtarlarının görüşleri
doğrultusunda hareket edilmiyor? diyor. Mütevelli heyetinin içinde
muhtarlar. Hem mahallede hem köyde hem de şehirlerde,
muhtarlarımız mütevelli heyetinin esas üyesidir. Sayın
Milletvekilimizi herhâlde birileri yanlış bilgilendirdi. Asla bizim
mahalle temsilcimiz oralarda olamaz. Biz hangi noktada muhtarı, hangi
noktada mahalle temsilcisini çalıştıracak kadar deneyimimiz olan,
on yıllık tecrübemiz olan bir iktidarız diye düşünüyorum.
Mevlüt Beyin bu konuda kendine sorulan sorularla ilgili daha iyi
araştırma yapmasını ve sözlü soruları buraya
göndermesini bir daha tavsiye ediyorum.
Tokat Milletvekili Reşat Doğru
Beyin (6/463) no.lu sözlü soru önergesine cevabımı veriyorum:
Özürlülük sağlık raporu nasıl verilmektedir? Hangi özür
grupları hangi yüzde ile iş göremezlik raporu konusu
olmaktadır? diyor. Şimdi burada, Sağlık
Bakanlığının hazırlamış olduğu bir ölçüt
var, bir sınıflandırma var, bir kurul raporu yönetmeliği
var. Hatta, bu yönetmelikte de birkaç defa değişim yaptık
yaşanan sorunlardan ve işi kolaylaştırmadan dolayı.
Buna göre -Ek 2de- Çalışma Gücü Kaybı Oranları Cetveli
dikkate alınarak, özür durumuna göre, yüzde olarak belirlenmektedir.
Belirlenen yüzdeler de Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından
değerlendirilmekte ve iş göremezlik raporu hakkında karar
verilmektedir. Bunların hepsi teknik bir çalışmadır, raporlar
vardır. Sağlık Bakanlığından gelen bu raporlar
Çalışma Bakanlığında sonuçlandırılmakta ve
talep edene bilgi olarak verilmektedir. Daha teknik bir detay olduğu için,
isterse Sayın Milletvekilim, daha detaylı, bire bir de kendisini
bilgilendirebiliriz.
Tokat Milletvekilimiz Reşat
Doğrunun (6/464) no.lu sözlü soru önergesine cevabımı
veriyorum: Ülkemizin il il özürlü sayısı ne kadardır?
Bunların özürlülük oranları nedir? diyor. Türkiye genelinde
özürlülerin sayısını netleştirmek üzere Bakanlığımız
bir çalışmayı hızla sürdürmektedir. En son TÜBİTAK ve
TÜİKle beraber yaptığımız toplantıda gerçek
özürlü sayımızın çıkmasıyla ilgili bir
çalışma başlatmış bulunuyoruz çünkü hepinizin
bildiği gibi, süreğen hastalığı oranları da özür
grubuna giriyor ve o yüzden biz Yüzde 12 özürlümüz var. deyip genelliyoruz.
Aslında bunun yüzde 80i hastalıktan dolayı özür grubuna
giriyor. Bunun yaklaşık yüzde 20sinin hakikaten bedensel engelli,
işitme engelli, görme engelli, zihinsel engelli olduğunu biliyoruz
ama biz bunu daha tam adrese dayalı, bire bir de çalışmak için,
TÜBİTAKla ve TÜİKle yaptığımız protokol
gereği 2012de çalışacağız ve buradaki engelli
gruplarını da yeniden isimlendirerek, TÜBİTAKla beraber,
çalışma sonucunda sizlerle paylaşacağız. Ayrıca,
milletvekilimize, her ilde ne kadar özürlü birey bulunmaktadır, bu
listeleri de çıkardık; kendisine sonradan bire bir de takdim
edebilirim. Toplamda 886.098 özürlü birey bulunmaktadır. İl
bazlı takibimiz de, tablomuz da elimizdedir, milletvekillerimize
sunabiliriz.
Reşat Doğrunun (6/465) no.lu
sözlü soru önergesine cevabımı veriyorum: Çocukların ve ailelerin
kullanımında bulunan Güvenli İnternet ile ilgili
çalışmalar var mıdır? Çocuk oyunlarındaki şiddet
içeren oyunların kaldırılması konusunda
Bakanlığınızın bir çalışması var
mıdır?
Hepinizin bildiği gibi Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurulunca yani Ulaştırma
Bakanlığına bağlı bir kuruluşça bu Çocuk ve Aile
Profil Kriterleri Çalışma Kurulu oluşturulmuştur ve Güvenli
İnternetle ilgili bir çalışma
başlatılmıştır. Yaklaşık iki ay önce,
isteyen aileler çocuklarıyla aileleriyle ilgili eğer güvenli bir
İnternet istiyorlarsa nasıl
girecekleri, buradan nasıl istifa edecekleri de bu kurulca
açıklanmıştır. Şu ana kadar bizim geçen hafta
yaptığımız toplantıda 200 bin aile Ben Güvenli
İnternetten istifade etmek istiyorum. diye başvurmuş. Bu
kampanyanın daha da güçlenmesini önemsiyoruz. Seçmek özgürlüktür.
Bakın burada seçim öncesi özellikle bu yapılan
çalışmanın bir sansürmüş gibi
algılandığını gördük, kamuoyunun da farklı
şekilde bilgilendirildiğini gördük. Hâlbuki bu tamamen tercihe
bağlı. İsteyen aile bu şekilde devam eder, isteyen aile
Ben Güvenli İnternete geçmek istiyorum. der ve gereğini yapar ama
mesela ben Güvenli İnternete ilk geçen kişilerden biriyim, 2
evladım var, bunu önemsiyorum. Takdir buradaki milletvekilimizin ve
halkımızındır. İstifade etmek isterlerse geçerler ve
bundan çocuklarını çok daha iyi bir şekilde korurlar çünkü bilgi
ve teknoloji çağındayız, asla yasaklayamayız ama kontrollü
kullanmayı da ebeveynler olarak bizlerin yapmasını en büyük görev olarak görüyorum. Bize
düşen şey bu mekanizmaları güçlendirmek ve ailelere
alternatifler sunmaktır, çocukları da buradan gelecek tehlikelere
karşı korumak da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
en önemli görevlerinden biridir. Bu mekanizmayı destekleyecek ve
güçlendirecek kampanyaları da önemsediğimizi, Bakanlık
politikası olarak gördüğümüzü ifade etmek istiyorum.
Kütahya Milletvekili Sayın Alim
Işıkın (6/471) esas no.lu sözlü soru önergesine cevap
veriyorum: Burada Sayın Milletvekilimiz Bakıma Muhtaç Özürlülerin
Tespiti ve Bakım Hizmeti Esaslarının Belirlenmesine
İlişkin Yönetmelik hükümleri çerçevesinde bakım ücreti ödenen
özürlü vatandaşlarımızın ve
yakınlarının mağduriyetinin giderilmesiyle ilgili bu
Yönetmelik gereğince Kendilerine ait veya bakmakla yükümlü olduğu
birey sayısına göre kendilerine düşen ortalama aylık gelir
tutarı bir aylık net asgari ücret tutarının üçte 2sinden
daha az bakıma muhtaç özürlülere verilecek bakım ücretinin
artırılmasına yönelik bir çalışmanız var
mıdır? diye soruyor.
Burada evde bakım hizmeti 30/7/2006 tarihinde 26244
sayılı genelgeyle başlamıştır, bir yönetmelikle
başlamıştır. Bizim burada özellikle sayıyı
azaltmaktan daha çok kaliteyi artırma gibi bir politikamız var. Mali
olarak destek verdiğimiz engellilerin evde bakımında evde
bakım veren kişiler bu işi ne kadar biliyor, ne kadar mali
olarak verilen bu desteğin engellinin hayatını
kolaylaştırmada eğitimli. Biz, şimdi bunun üzerinde
çalışıyoruz. İnşallah, bu
yaptığımız çalışmada evde bakım veren
eğiticilerin eğitilmesini, onların burada bu yaşlı
hizmetinde veya özürlünün bakımında neye ihtiyacı var,
nasıl hareket etmek gerekiyor, neleri bilmek gerekiyor, bunu vermek
istiyoruz, ayrıca bir de bunu izlemek istiyoruz. Yani mali olarak bu
destekler çok ciddi destekler. Hepiniz kendi yakınlarınızda
görüyorsunuz ama bunun izlenmesini ve kalite bazlı bir bakıma
dönüştürülmesini önemsiyoruz. Bakanlığımız 2012de de
bu konuda yeni bir çalışma başlatmıştı,
çıkan sonuçları da yüce Meclisle paylaşacaktık.
Ayrıca, Sayın Milletvekilimizin, Bu kriterlerle
ilgili değiştirilmesini düşünüyor musunuz? şeklinde bir
sorusu var. Bu çalışmalar sonunda, yönetmelikler, hepsi insan
içindir. Bizim engellimizin, yaşlımızın daha iyi bakım
alacağı bir eksiğimiz varsa bire bir
yaptığımız çalışmada bunu tamamlamak adına
bir yönetmelik değişmesi gerekiyorsa bunu da değiştiririz.
Genel Müdürlüğümüz bu konuda birebir çalışmasını
başlatmıştı. Burada kalite bazlı yönetmelikte eksik
olan bir şey de varsa hızlı bir şekilde
tamamlanacaktır.
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun (6/494) esas sayılı sözlü soru önergesine
cevabımı veriyorum: Sürekli
olarak artış gösteren açlık ve yoksulluk
sınırı karşısında nasıl bir
çalışma yapmayı düşünüyorsunuz? Bu durumda işçi ve
memur yoksulluk sınırı, emekli ve asgari ücretli kesimde
açlık sınırı altında yaşamaya mahkûm edilmiş
olmuyor mu?
Şimdi sayın milletvekilleri, 2002den beri
koyduğumuz bir politika var. Birincisi ekonomik kalkınma. Tabii ki
ekonomik kalkınmanızı sağlamanız, pastayı
büyütmeniz lazım. Ondan sonra da bu milletin kaynaklarını
millete yeniden döndürecek hakça paylaşımı öngören, hak eksenli
bir paylaşımı bu büyümeden istifade edecek, 74 milyonun bundan
istifade edeceği İnsanı yaşat ki devlet yaşasın
anlayışıyla sosyal politikalarımızı
güçlendiriyoruz. Ben, sosyal politikalar yani bu alanda sosyal
yardımlaşma ve sosyal hizmetler bünyesinde önce bu pastayı
büyütme ve arkasından da 10 kat bütçeyi artıran bir iktidarın
Bakanlar Kurulu üyesi olarak huzurlarınızdayım. 1,2 milyar TL
olan 2002deki bu bünyede ayrılan pay bugün 15 milyar TLye
ulaşmıştır. 2012de de bu kaynaklar, bütçeler hiçbir
şekilde eksiltilmeden yükseltilerek devam etmektedir. Ayrıca, 2002e
geldiğimiz zaman 1 doların altında yaklaşık yüzde 5
civarında vatandaşımız
yaşıyordu. Şu anda burada 1 doların
altında yaşayan
vatandaşımız kalmamıştır. 2 doların
altında yüzde 30dan yüzde 5e düşürülmüştür. 4 doların
altında vatandaşımız kalmayacak şekilde de sosyal
politikalarımızı güçlendiriyoruz. Eğitimde fırsat
eşitliği, sağlıkta fırsat eşitliği,
engellinin, yaşlının, kimsesiz çocuğun yanında olan
bir sosyal devlet anlayışı Anayasanın bize de verdiği
bir sorumluluktur. Burada rakamları yükseltiyoruz. Bu Gini
katsayısı dediğimiz ve bütün uluslararası kriterlerin de
kullandığı katsayıya göre bu normalleşme, zenginle fakir
arasındaki fark, makas azalmaktadır. En alt gruptaki
vatandaşımızın en üst gruptaki
vatandaşımızla arasındaki fark 18 kattan 13 kata
düşmüştür. Biz toplumsal huzur ve barışı da burada
görüyoruz, bu makası kapatmaya da devam edeceğiz.
Bir rakamı da
tekrar sizinle paylaşmak istiyorum: 2002 yılında yüzde 1,35 olan
gıda yoksulluğu, 2009 yılında yüzde 0,48e
düşmüştür. 2002 yılında yüzde 26,96 olan gıda ve
gıda dışı yoksulluk oranı 2009 yılında yüzde
18e indirilmiştir.
İnsani
gelişmişlik kriteri en önemli kriterlerimizden bir tanesidir.
Eğitim, yaşam beklentisi, gelire göre insani gelişmişlik
endeksine baktığımız zaman dört grup var dünyada: Çok
yüksek insani gelişmişlik, yüksek insani gelişmişlik, orta
insani gelişmişlik ve düşük insani gelişmişlik
oranıdır. Biz, şu anda, orta insani gelişmişlikten bu
sosyal politikaları güçlendirerek yüksek insani gelişmişlik
sınırına ulaştık ama hedefimiz, çok yüksek insani
gelişmişlik sınırına da hep beraber
ulaşmaktır diyorum.
Ardahan Milletvekili
Sayın Ensar Öğütün (6/507) sayılı sözlü soru önergesine
cevap veriyorum: Sokak çocuklarına güvenli bir ortam sağlamak,
toplumla yeniden bütünleşmesini sağlamak, becerilerini
geliştirmek, çocukların cinsel ve fiziksel sömürüsüne karşı
kapsamlı yardım edilmesi gerekmektedir. Okulda olması gerekirken
ekmek parası peşine düşen, oyun oynaması gerekirken madde
bağımlılarıyla tanışmak zorunda kalan sokak
çocuklarımızı yeniden sağlığına
kavuşturacak, toplumla barışık yaşamaları
gerekmektedir. Ensar Beyin bu söylediklerinin hepsinin altına
imzamızı atıyoruz ve politikalarımızı da zaten
buna göre geliştiriyoruz. Bizim şu anda, Çocuk Koruma Kanunu, çocuk
ihmali ve istismarından koruma birinci derece görevimizdir. Hepinizin
bildiği gibi, kadına yönelik şiddetle ilgili yasal
altyapıyı tamamladık, önümüzdeki hafta Bakanlar Kurulumuz imzaya açacak ama biz arkadan çocukla
ilgili kısımda, çocuk haklarıyla ilgili kısımda, çocuk
istismarıyla ilgili kısımda hukuki olarak -Birleşmiş
Milletler, Çocuk Koruma Kanunu- yani hukuki altyapıda eksiğimiz olan
nedir, burayı nasıl kuvvetlendirebiliriz? Bir bilim kurulu
oluşturduk, bu bilim kurulunun bize verdiği raporlar
doğrultusunda da hem hukuki temelleri daha güçlendireceğiz hem
uygulamalardaki eksikliğimizi giderecek şekilde destek
mekanizmalarını güçlendireceğiz.
Sokak çocuklarıyla ilgili olan
kısım da bizim en önemli çalışma grubumuzdur, önemlidir ve
özellikle bizim Bakanlığımız bünyesinde çocuk ve gençlik
merkezlerinde bu çocuklarımızı Milletvekilimizin söylediği
tehlikelerden korumak için neye ihtiyacı varsa, ekonomik destek, fiziksel
olarak neye ihtiyacı varsa, barınma ihtiyacı, gıda
ihtiyacı, psikolojik destek, hukuki destek, annenin babanın
bilincinin yükseltilmesi, neye ihtiyacı varsa giderecek çalışma
modellerini orada tamamlıyoruz.
Hepinizin bildiği gibi bundan
yıllar önce çok daha büyük bir sorundu ama bugün hem yerel yönetimlerin
hem sivil toplum kuruluşlarının hem
Bakanlığımızın, ilgili bakanlıkların
koordinasyonuyla çok daha güçlü mekanizmalar oluşturulmuştur ama
bundan sonra da bir eksiğimiz varsa, Sayın Milletvekilimizin de
burada bize bir önerisi varsa her zaman birlikte çalışmaya da
hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Ensar Beyin (6/508) no.lu sözlü
sorusuna da cevap vereceğim. Uyuşturucuyla mücadelede
yapılması gerekenleri soruyor Sayın Milletvekilim. Burada, daha
önceki Parlamentoda, Necdet Ünüvar Beyin Başkanlığında
çalışan bir araştırma komisyonunun raporu
çıkmıştı, çok detaylı bir rapordu. Ben Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı olur olmaz Sayın Başkanı
Bakanlığımıza davet ettim ve raporla ilgili, politika
üretme adına bizim Bakanlığımız bünyesinde neler
yapılması gerektiğini bizim uzmanlarımıza anlattıracak
şekilde bir çalışma başlattık. Yine,
araştırma komisyonunda çalışan milletvekillerimizle ve Değerli
Başkanımızla süreci götürüyoruz ve buradan politikalar üretecek
şekilde... Tabii bu tek başına Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının bire bir çözeceği bir sorun değil,
bu işin Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı boyutu
var, iyi bir koordinasyon gerekiyor ama biz, bize düşen
kısmını yapmak için de uzmanlarımız ve Genel
Müdürlüğümüz bünyesinde bir daire başkanlığı bu
işle uğraşıyor, neler yapılması gerektiğiyle
ilgili eylem planımız, stratejik planlarımızı
oluşturuyoruz. Umuyorum bir on beş, yirmi gün içerisinde de bunu
kamuoyuyla ve milletvekillerimizle de paylaşacak şekilde
çalışmalarımızı tamamlamış
olacağız.
Sayın
Milletvekilimizi de daha detaylı, bire bir bilgilendirebiliriz.
Adana Milletvekili
Sayın Ali Halamanın (6/583) sayılı sözlü soru önergesinin
cevabını veriyorum. Adana ili ve ilçesinde yürütülen proje ve
yatırımları sormuş Sayın Halaman. Burada Adanaya ait
bilgilerimizi, 2011 yılında iki adet çocuk evi var, bir adet
kadın konukevi var, bir adet ilk müdahale birimi var, bir adet
Karaisalı engelsiz yaşam merkezi açılarak hizmete
başlamıştı.
2012 yılında
yapılması planlanan çalışmalarımız da
şunlardır:
Şambayat köyünde
inşaatı yüzde 90 tamamlanmış olan koruma, bakım ve
rehabilitasyon merkezinin açılışı gerçekleştirilecektir.
Adana huzurevi
yaşlı bakım merkezi, 150 kişilik, ek özel bakım bölümü proje
çalışmaları başlatılmış olup ihale
aşamasına gelmiştir.
Ceyhan ve Kozan
ilçelerinde huzurevi proje çalışmaları devam etmektedir.
Beş ilçemizde
sosyal hizmet merkezi kurmak için çalışmalarımız devam
etmektedir.
Ayrıca,
Bakanlığımız kaynaklarından Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Kanununda her il ve
ilçede yoksullukla mücadeleyle ilgili gıda, barınma, yakacak,
eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçların karşılanmasına
yönelik yapılan çalışmada da Adana iline ait gelir getirici
projeler kapsamında 307 proje desteklenmiştir, aktarılan kaynak
da 5 milyon 301 bin 367 TLdir.
İsterse Sayın Milletvekilim ilçe bazlı,
hangi ilçeye ne kadar mali destek verildi, bunları da kendiyle birebir
paylaşırız.
Ayrıca Karaisalı Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına ortaöğretim
öğrenci yurdu kapsamında aktarılan kaynak 1 milyon 500 bin
TLdir.
Fon kaynakları ile süt
sığırcılığı, damızlık, koyun
yetiştiriciliği alanlarında desteklenen Kırsal Alanda
Sosyal Destek Projesi için toplam 16 proje desteklenmiş olup
aktarılan kaynak da 13 milyon 279 bin 657dir. Bu da ilçe bazlı,
hangi ilçeye ne kadar süt sığırcılığı
desteği verdik
Biraz önce Sayın Milletvekilimiz sütün ne kadar
önemli olduğunu anlattı. Biz de
sığırcılığı destekliyoruz ki kaliteli süt
üretilsin. İnşallah bunların ilçe bazlı da hangi ilçeye ne
ayırdığımızı da Sayın Milletvekilimizle
paylaşacağız.
BAŞKAN Sayın Bakan,
beş dakikasını da ekleyerek on dakikanız var, toparlamaya
çalışın.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Devamla)
Bakanlığımızın Adana ilinin sorunları konusunda
yürütülen çalışmaları var mıdır? Varsa nelerdir?
Adanayla ilgili kısmı, kalan kısmı isterseniz zamanı
iyi kullanmak adına Sayın Milletvekilimle birebir görüşerek
halledelim.
İstanbul Milletvekili Celal
Dinçere ait 6/586 esas numaralı sözlü soru önergesinin cevabını
veriyorum. Kamu kuruluşlarında boş olan özürlü kadro
sayısı kaçtır? Bu konuda biraz önce, doldurulanları
söyledim. Şimdi, kamu kurumlarında istihdam eksiği özürlü memur
sayısı 23.360 olduğunu ifade ediyorum. Burada, biraz önce
konuşmamın başında diğer milletvekilimin sorduğu
soruda nasıl bir yöntem izleyeceğimizi anlatmıştım,
yeniden anlatmadan, haziran ayı itibarıyla bu alımların
gerçekleştirileceğini ve takibinin nasıl yapılacağını
söylüyoruz.
Yasada belirtilen yüzde 4 özürlü
çalıştırma zorunluluğu olmasına rağmen bu
kadrolar neden hâlâ boş tutulmaktadır? Burada da özellikle özürlü
işçi çalıştırma zorunluluğunu yerine getirmeyen kamu
kurum ve kuruluşlarının işlemlerinin İŞKUR
tarafından yapılmakta olduğunu, bu konunun İŞKURun
görev alanına girdiğini belirtiyoruz, ama biz de, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri
Genel Müdürlüğü de Çalışma Bakanlığımızla ve
İŞKURla birebir çalışıyoruz, buradaki boş
bulunan kadroların da hızlı bir şekilde
tamamlanmasının takipçisi olacağımızı ifade etmek
istiyoruz.
Ankara Milletvekili Zühal Topcuya ait
(6/683) sayılı sözlü soru önergesinin cevabını veriyorum. Ülkemizdeki
kadın sığınma evlerinin sayısı, kapasitesi ve
doluluk oranları nelerdir?
Yaklaşık 2004
yılında, kadın milletvekillerimizin Yerel Yönetimler Yasası
çıkarken verdiği önergeyle, kadın sığınma
evlerinin yerel yönetimlerde, nüfusu 50 binin üzerindeki yerel yönetimlerde
açılmasıyla ilgili bir madde ilave edilmiştir. Ondan sonra,
şu anda, bizim kendi bünyemizde 53, toplam 1.182 yatak kapasitesi olan ve
şu ana kadar, 2011 Eylül ayı sonu itibarıyla bundan istifade
eden kadın sayısının da 19.779, çocuk sayısının
11.342, toplam sayının 31.121 olduğunu ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, sivil toplum kuruluşlarımızın ve yerel
yönetimlerin de kendi kurduğu kadın sığınma evleri
var, toplamda bu sayı 82ye çıkmaktadır.
Kadın sığınma
evleriyle ilgili, nüfusu 50 binin üzerindeki yerde açmayla ilgili
kısımda açabilir şeklindeki madde, oradaki belediye
başkanının kendi bireysel inisiyatifiyle
çalışmıştır, açmadığı durumda ne
olacağı, ne olduğu belirtilmediğinden dolayı da
istenilen sayıya ulaşamamıştır, ama biz Bakanlık
olarak açılmayan her yerin birebir takibini yapacağız ve
açılmasını sağlayacağız. Ama bir şey daha
yapacağız, biz kadın sığınma evleriyle ilgili
yönetmeliği de değiştiriyoruz. bundan yaklaşık bir ay
önce kadın sığınma evlerinin bütün yöneticilerini, Türkiye'deki
112 yöneticiyi, bir kurultay yaptık, şu anda yaşanan
sorunları ve nasıl çözmemiz gerektiğini onlarla
paylaştık, yönetmeliği değiştirmek için neler
yapılması gerektiği çalışmasını tamamladık.
Şu anda, bunu sizlerle paylaşacak aşamaya geldik.
Özellikle oradaki amacımız
şu: Şu anda, kadın sığınma evleri, şiddete
maruz kalmış bir kadınımızı korumak için, onu
tehlikeden korumak için kurulan bir sistem. Fiziksel ihtiyaçları
gideriliyor, gıda, barınma ihtiyaçları gideriliyor ama biz bunu
yeterli bulmuyoruz. Bu yeni sistemde, ona ait, neye ihtiyacı varsa daha
farklı bir kalite bazlı yönetim anlayışını
getiriyoruz. Yönetmelikte bunu çok önemsiyoruz. Üç aylık kalma süreci var.
Bu, duruma göre, o kişinin özel durumuna göre altı aya veya daha
fazla süreye çıkabiliyor ama biz meslek kurslarıyla
Millî Eğitim
Bakanlığımızla bir protokol yaptık. Eğer oraya
gelen kadınımızın okuma yazmayla ilgili sorunu varsa,
diploma sorunu varsa
Biliyorsunuz, şu anda gidip halkevlerinden istifade
edebiliyordu ama son yaptığımız protokolde, biz, kadın
sığınma evlerinde de artık bu kursları açabiliyoruz.
Çalışma
Bakanlığımızla önümüzdeki hafta istihdamla ilgili bir
protokol hazırlığı aşamasındayız, o da
tamamlanmak üzere. Kadınlarımızın oradan
dışarıya ihtiyacı kalmadan, ihtiyacı olan bütün her
şeyi, meslek kurslarını, ihtiyacı olan bütün hukuki
desteği, psikolojik desteği verecek kaliteli bir yönetim
anlayışını hayata geçireceğiz. Amacımız
şudur ki: Kadınımız, zaten şiddetten dolayı
yeterince psikolojikman sorun yaşamıştır, onun yaşamını
kolaylaştıracak destek vermek, oradan çıkarken sorunlarıyla
daha kolay baş edebilecek şekilde onu güçlendirmek
Bir şey daha yapacağız.
Eğer orada, geçici mali yardımı biz Bakanlık olarak
veriyoruz ama istihdam talebi olacaksa da İŞKURla bir bağlantı
yapacağız, öncelik bu kadınlarımız olacak.
Onların iş bulmasını kolaylaştıracağız,
bu bağlantıyı güçlendireceğiz. Biz de Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı olarak da bu sistemin birebir takipçisi
olacağız, hem sayısal olarak
hem nitelik olarak hem nicelik olarak
sığınma evlerindeki
BAŞKAN Sayın Bakan
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Devamla)
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hayır,
toparlamanız bitti. Şimdi sözünüzü bitirin.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Devamla) Tamam,
bitiriyorum.
BAŞKAN - Soru soran
arkadaşlarımız var tekrar, sonra tekrar sizi alacağım.
Beş dakika ek süreniz de bitti.
Lütfen şimdi, son cümlelerinizi
koyun.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Devamla)
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Beni dinlediğiniz için,
sabrınız için de bütün milletvekili arkadaşlarıma
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, soru sahibi olan üç
arkadaşımıza tekrar söz...
Sayın Doğru, buyurun.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Önümüzdeki yıllarda ülkemizin ve
dünyanın en önemli sorununun bağımlılık
olacağını şu anda görüyoruz.
Bağımlılık
denildiği zaman da bunların başında madde
bağımlılığı, yani uyuşturucu bağımlılığı,
diğer bir konu İnternet bağımlılığı
olarak karşımıza gelmektedir.
İnternet
bağımlılığı konusunda ailelerin birçoğunda
şu anda çok büyük sıkıntılar vardır. Bilhassa
öğrencilerin başarısızlığının
sebeplerinin başında İnternet
bağımlılığı gelmektedir.
Bir ikincisi de, ailelerin boşanma
sebeplerinin başında da yine İnternet ile ilgili suçlamalar
şu anda söz konusudur.
Dolayısıyla İnternet,
güvenli İnternetle ilgili olarak çalışmaların mutlaka aile
bazlı ve çocuk bazlı olarak süratli bir şekilde
yaygınlaştırılması gerekmektedir. Bu yönlü olarak da
bilhassa okullarda bunun yapılmasını arzu ediyoruz.
İkinci olarak da ESPAD Projesi
diye bir proje vardı Sayın Bakanım biliyorsunuz. Bu, Alkol ve
Diğer Uyuşturucu Kullanımına Yönelik Avrupa Okul
Anketidir. Bu ESPAD Projesi, enteresan 2003 yılından beri
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, size de teşekkür
ediyorum cevabınızdan dolayı; ancak ben önergemin
cevabını alamadım.
Şimdi, bilindiği gibi, 26244
sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmelik
gereğince, kişi başına ya da bakmakla yükümlü olduğu
fert başına düşen aylık net gelir asgari ücretin üçte
2sinin altında ise bu yönetmelik gereğince yardımdan
yararlanabiliyor. Ama bir ailede bir emekli veya bir çalışan memur
varsa ve bunun da bir tane çocuğu varsa bu sınırın
altında kalması mümkün değil; yani yatalak hasta dahi olsa bu
yardımlardan yararlanamıyor.
Benim soru önergemden kastım, bunu
üçte 2ye değil de net asgari ücret düzeyine çekerseniz, hiç olmazsa
bazı vatandaşlarımız devletin yaptığı bu
yardımlardan yararlanma şansına sahip olacak; bu
çalışmayı hızlandırırsanız... Bu yönde çok
ciddi talep var.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Dedeoğlu
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanıma tekrar
şöyle bir soru sormak istiyorum, çünkü ben istediğim cevabı tam
alamadım. Her şehrimizde olduğu gibi Kahramanmaraşta da
açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşayan
ailelerimiz var, bununla beraber eşinden ayrılmış
çocuklarıyla beraber olan, hiçbir geliri olmayan
kadınlarımız var. 2012 yılı içinde radikal bir karar
alarak bunlarla ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
Sayın Doğru, tekrar sisteme
girmişsiniz.
Buyurun.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, ESPAD Projesi
dediğimiz Avrupa uyuşturucu kullanımına yönelik anket
vardır. Bu anket 2003 yılından beri ülkemizde
yapılmamaktadır. Millî Eğitim Bakanlığına
müteaddit defalar soru önergesi vermiş olmama rağmen bunun
yapılmayışını anlayamıyorum.
Sayın Bakanım, siz ESPAD
Projesinin okullarımızda uygulanmasını ister misiniz?
Bakın, şu anda Bulgaristanda her 8 öğrenciden 1i üç gün arayla
bol miktarda alkol tüketiyor, her 4 öğrenciden 1isi de haftada en az 1
kere alkol kullanıyor. Dolayısıyla ESPAD Projesinin vermiş
olduğu, çıkarmış olduğu, ortaya koyduklarıyla beraber
ülke değerlendiriyor ve ona göre de politikalar üretiyor. Ama
enteresandır, 2003 yılından beri de ESPAD Projesi ülkemizde
yapılmıyor. Bununla ilgili düşüncelerinizi öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, bir
şey soracağım size. 1, 22, 83, 523 ve 581 no.lu soruları
cevaplandırmadınız, doğru teyit edebilir miyiz biz beraber?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Devam
ediyordum ama zamanım yetmedi.
BAŞKAN Hayır, onu biliyorum
yani zamanınızın yetmediğini biliyorum, sadece şimdi
onu milletvekillerimize söyleyeceğim, sizi şimdi tekrar
çağıracağım.
Sayın milletvekilleri, bu
kısmın 1, 22, 83, 523 ve 581 sıralarındaki sorular
cevaplandırılamamış olup gündemdeki yerlerini
koruyacaktır.
Buyurun Sayın Bakan.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Çok önemli, İnternet
bağımlılığıyla ilgili gelen soruya tamamen
katılıyorum. En son yaptığımız aile
araştırmasıyla ilgili boşanmanın nedenlerine
baktığınız zaman da artık İnternetten
dolayı, ciddi manada, yüzde 10lara yakın bir boşanmanın
olduğunu görüyoruz. Biz, boşanmanın nedenleriyle ilgili, bu
bölümle ilgili de özel bir çalışma başlattık. Bunu çok
önemsiyoruz, biraz önce konuşmamda söyledim. Bilgi ve teknolojiyi kullanacağız
ama kontrolsüz güç, güç değildir. Bizim kendi aile değerlerimizi
bozuyorsa, çocuklarımız farklı bir şekilde
bağımlılık sorunuyla karşı karşıya
kalıyorsa bizim toplumun önünde gitmemiz, onların sorunlarına
çare bulmamız gerekiyor.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Ders
kitaplarına koydurabilirsiniz Sayın Bakan.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Devamla) Bu konuda
Sayın Milletvekilim sizinle aynı kanaatteyiz ve gereken şeyleri
Şu an Bakanlığımızın en önemli gündem maddesi ve
masada, çalışıyoruz. İsterseniz beraber bir araya gelip
daha detaylı da size bilgi verebilirim.
Uyuşturucuyla mücadelede
Aynen
sizin söylediğinize yine katılıyoruz. Ben 2 çocuk annesi olarak
bu konuda ne kadar hassas olduğumu da ifade ediyorum. Biz
araştırmalarımızı da bunlar üzerine
yaptırdık. Şimdi, Aile Araştırma Kurumunun hangi
konuda, hangi araştırma yapılması gerektiğiyle ilgili
İnternet ve uyuşturucuyla mücadele. Özellikle ergenlik profilinde, bu
yaş grubunda uyuşturucuyla mücadelede neler yapılması
gerekiyor? Bu çalışmaları şu an başlattık.
Araştırma yaklaşık üç ay içerisinde tamamlanacak.
Bunların sonuçları da orada kalmayacak, politika üreteceğiz ve
bunu da sizlerle paylaşacağız. ESPAD Projesini Millî
Eğitim Bakanlığının yapmasını tabii ki ben
Sayın Bakanla konuşurum, ama bizim de Bakanlık olarak kendi
görev alanımızda bu araştırmaları
yaptığımızı bilmenizi sizden istirham ediyorum,
bilmenizi arzu ediyorum.
Aylık net gelirle ilgili
Tabii,
altmış soruya altmış dakikada cevap vermek gibi bir zaman
sorunu var. Söylediğiniz şeyler önemli. Biz, burada, sosyal
yardımlaşmayla ilgili kısımda bu
yaptıklarımıza ilaveten bir çalışma daha
başlattık; burada hak temelli yardım sistemini daha nasıl
güncelleyebiliriz, yaşanan sorunları nasıl çözebiliriz diye bir
çalışma başlattık. TÜBİTAK ile biz, burada puanlama
sistemini getiriyoruz. Puanlama sistemi nedir? diyecek olursanız,
kalıcı yoksulluk
Hakikaten çok yaşlı, hakikaten engelli ve
çalışamaz durumdaysa sosyal devlet olarak onun yanında
olmamız gerekiyor ama eğer puanlama sistemine göre
çalışabilirse, istihdama katılabilirse, katılması için
bir engel yoksa ve hâlâ yardım alıyorsa, onun dönemsel, geçici
yardımlar almasını ama bir şeyi, istihdam
bağlantısını sağlayarak ona Şu işe gitmen
kamu yararına olabilir, farklı iş olanakları olabilir,
bunlardan istifa etmenizi, bundan etmiyorsanız da bu yardımların
devam etmeyeceği. şeklinde yeni bir çalışmayı
tamamlamak üzereyiz, TÜBİTAKla yapıyoruz.
Bundan sonra şu da çıkacak:
Eğer sosyal güvencesi varsa, şu anda bizim Sosyal
Yardımlaşmadan destek alamıyor ama sosyal güvencesi
olmasına rağmen o aileye giren mali destek asgari geçim
standardının altındaysa, onun da destek alacağı veya
orada bir borcu çok fazla oldu, sistemden dolayı bir sıkıntı
yaşadı, aile mağdursa o ailenin bu sistemden istifade
edeceği yeni bir modeli de hayata geçireceğiz.
Eğer sorunuzun cevabı buysa,
bir üç ay içerisinde bu çalışma tamamlanacak, hem istihdam
bağlantısı hem o sosyal güvenlik ve asgari gelir standardı
düştüğü zaman yeni bir modelin de şu an çalışmasını
TÜBİTAKla tamamlayacağız ve isterseniz daha detaylı da
Milletvekilim, sizinle de görüşebiliriz.
Ayrıca, eşinden
ayrılmışlarla ilgili Değerli Milletvekilimin bir sorusu
vardı. Bir şeyi yaptık, Boğaziçi ile Sosyal
Yardımlaşma Genel Müdürlüğü yaklaşık iki yıl önce
bir araştırma başlattı Eşinden
ayrılmış veya eşi vefat etmiş kadınların ve
ailelerin durumu nedir? diye baktığımız zaman ekonomi
olarak, kadının eğer eğitim durumu yoksa, bir iş bulma
imkânı yoksa, eşi de vefat etmişse bir yanda asgari geçim standardının
çok altına düşüyor. Boğaziçiyle yaptığımız
çalışmada bu 150 bin haneyi ilgilendirdiğini gördük.
Aslında bu yapılan çalışmada eşinden
ayrılmışlar da vardı ama eşi vefat etmişlerin
asgari gelir durumu eşinden ayrılmışlara göre daha
düşük olduğu için önce o grup üzerinde bir çalışma
başlattık, yaklaşık 150 bin aileye 250 bin TL ocak ayı
itibarıyla bire bir ama mart ayı itibarıyla da elektronik
sistemi, bilgisayar sistemimizi şu anda ona göre güncelliyoruz.
Kaymakamlığa gelmeden, Benim ihtiyacım var, benim eşim
vefat etti, ben muhtacım. demeden onurluca ona aylık
bağlanacağı bir sisteme geçiyoruz. Ama inşallah kamu
kaynaklarımız yeterli gelir. Arkasından eşinden
ayrılmışlarla ilgili de bir çalışmayı ikinci
aşamada yaparız. Ama şu anda ancak eşi vefat etmiş
olan 150 bin kadınımıza ve ailelerine başlıyoruz.
Çocuklarına burs imkânı, eğitim imkânı,
yaşadığı sorunlarla ilgili sosyal destekleri de
güçlendiriyoruz.
Yeniden beni dinlediğiniz için
teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kılıç, buyurun.
VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Kars Milletvekili Yunus
Kılıçın, Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün
konuşmasında ödenmediğini ifade ettiği yem bitkisi
ödeneklerinin ayın 27sinde ödendiğine ilişkin
açıklaması
YUNUS KILIÇ (Kars) Teşekkür
ederim Sayın Başkan. Gündem dışı konuşma izniniz
için de ayrıca.
BAŞKAN Estağfurullah.
YUNUS KILIÇ (Kars) Efendim, Ensar
Öğüt Bey az önceki konuşmasında özellikle yem bitki
desteklerinin ödenmediğini ve vatandaşın bundan mustarip
olduğunu anlattı. Bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. Özellikle
Ensar Beyin ifade ettiği Kars, Ardahan ve Artvin bölgelerinde yem
bitkisinin tamamının ödenekleri ayın 27sinde ödeniyor.
Sayın Tarım Bakanı zaten bunu açıklamıştı.
Ama Ensar Öğüt herhâlde bunu kaçırmış.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Herhâlde hesaplara
yatmadığını ifade etmiştir.
Sayın Oğan
11.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın, Fransa Parlamentosunda kabul edilen
Ermeni soykırımını inkâr edenlerin cezalandırılmasını
öngören yasanın Türk toplumu üzerindeki olumsuz etkilerine ilişkin
açıklaması
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bildiğiniz gibi,
dün Fransız Senatosunda Türkiye karşıtı bir karar kabul
edildi. Bu kararın elbette ki Türk toplumu üzerinde, Türk ailesi üzerinde
ve çocukların üzerinde olumsuz etkileri vardır. Bununla ilgili ne
gibi tedbirleriniz olacaktır?
Bir de, tabii, ben bugün isterdim ki,
böylesine Türk tarihine leke sürmeye çalışan karar
karşısında Hükûmet buraya gelsin, Parlamentomuzun bütün üyeleri
buraya gelsin ve özel bir oturum yapılsın. Ama maalesef gördüğüm
kadarıyla Hükûmetin çok umurunda değil ve bunu da üzülerek ifade
etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Alınan karar
gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor ve
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
Birinci sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca
Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin
İşleyişine Dair Anlaşma ile 22 Ekim 2009 Tarihli Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca
Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin
İşleyişine Dair Anlaşmaya Değişiklikler
Getirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca
Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin
İşleyişine Dair Anlaşma ile 22 Ekim 2009 Tarihli Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca
Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin
İşleyişine Dair Anlaşmaya Değişiklikler
Getirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/440) (S. Sayısı: 32)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
İkinci sırada yer alan, Çek
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Ankara Milletvekili Sinan Aydın Aygünün; 5941
Sayılı Çek Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün; 5941
Sayılı Çek Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.-
Çek Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Ankara Milletvekili Sinan Aydın Aygünün; 5941
Sayılı Çek Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün; 5941
Sayılı Çek Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/538, 2/85, 2/119) (S.
Sayısı: 137)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
olmayacağı görüldüğünden, Türk Silahlı Kuvvetleri Deniz
Unsurlarının; Korsanlık/Deniz Haydutluğu ve Silahlı
Soygun Eylemleriyle Mücadele Amacıyla Yürütülen Uluslararası Çabalara
Destek Vermek Üzere, Gereği, Kapsamı, Zamanı ve Süresi Hükûmetçe
Belirlenecek Şekilde Aden Körfezi, Somali Karasuları ve
Açıkları, Arap Denizi ve Mücavir Bölgelerde Görevlendirilmesi ve
Bununla İlgili Gerekli Düzenlemelerin Hükûmet Tarafından Belirlenecek
Esaslara Göre Yapılması İçin Türkiye Büyük Millet Meclisinin
10/2/2009 Tarihli ve 934 Sayılı Kararıyla Hükûmete Verilen ve
2/2/2010 ve 7/2/2011 Tarihli 956 ve 984 Sayılı Kararlarıyla, Birer
Yıl Uzatılan İzin Süresinin Anayasanın 92'nci Maddesi
Uyarınca 10/2/2012 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha
Uzatılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri görüşmek için 25 Ocak 2012 Çarşamba günü saat
13.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati:19.32