TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
59uncu
Birleşim
1
Şubat 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, taşımalı eğitim
nedeniyle kapatılan okullara ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Hatay Milletvekili
Hasan Akgölün, Hatay ilindeki yağışların tarım
arazilerine olumsuz etkileri ve kentteki elektrik kesintilerine ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Sivas Milletvekili
Nursuna Memecanın, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Genel Kuruluna
katılan Türk Delegasyonunun faaliyetlerine ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün
Bilgehanın, Türkiyenin demokrasi ve insan hakları
açısından Avrupanın sorunlu ülkeleri arasında yer
aldığına ve onayladığımız Avrupa Konseyinin
Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddeti Önleme
Sözleşmesinin iç hukuka uyarlanmasına ilişkin
açıklaması
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlunun, Karadeniz sahil yolunda dalgaların yükselmesi sonucu
yolların çökmemesi için alınması gereken tedbirlere ilişkin
açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Hatay Amik Ovasında yaşanan sel felaketi
nedeniyle zarar gören çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için
alınması gereken tedbirlere ilişkin açıklaması
4.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin mahkûmiyet kararlarında
birinci sırada olduğumuza ilişkin açıklaması
5.- Muş Milletvekili Demir Çelikin, ülkemizde
yaşanan şiddetli kış nedeniyle bazı köy
yollarının kapalı olması nedeniyle mağdur olan
halkın ihtiyaçlarının kısa sürede karşılanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün, Abdi
İpekçinin 1 Şubat 1979da öldürülüşünün yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
7.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, 156 sıra sayılı Komisyon Raporunun eksik
olduğuna ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüzün, 156 sıra sayılı İçtüzük
Teklifinin alt komisyonda görüşülmesi sırasında bildirilen bir
görüşün kendisine ait olmadığına ilişkin
açıklaması
9.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Genel Kurulda sarf edilen kaba ve
yaralayıcı sözler nedeniyle Başkanlık Divanını
İç Tüzükün ilgili maddesini uygulamaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
10.- Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmazın, Anayasa Komisyonu Başkanının üslubuna
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19
milletvekilinin, kadına yönelik şiddete karşı mücadelede
kalıcı çözüm yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/124)
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23
milletvekilinin, Kütahya ETİ Gümüş Anonim Şirketi Gümüş
Üretim Tesislerindeki siyanür kullanımının insan
sağlığı ve çevreye olan etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/125)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 20
milletvekilinin, büyük şehirlerimiz başta olmak üzere ülkemizde artan
hırsızlık, soygun, gasp, sokak gösterileri ve şiddet
olayları ve çocuklarla gençlerin bu olaylardaki rolünün araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/126)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Balıkçılık sektöründe yaşanan
sorunların araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1/2/2012 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP
Grubu önerisi
2.- Şoför esnafının
sorunlarının belirlenmesi amacıyla verilen Meclis
araştırması önergesinin, 1/2/2012 Çarşamba günü Genel
Kurulda okunarak ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- İzmir Milletvekili Hülya Güven ve
arkadaşları tarafından, elektrik dağıtım
hizmetlerinin özelleştirilmesi nedeniyle ortaya çıkan tüketici
haklarına aykırı uygulamaların araştırılarak
tüketici haklarını koruyucu tedbirlerin belirlenmesi hakkında
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
1/2/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
IX.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisinin 156 sıra sayılı İçtüzük Teklifinin, İç
Tüzükün 181inci maddesine aykırı olup olmadığı
hakkında
2.- Adalet ve Kalkınma
Partisinin 156 sıra sayılı İçtüzük Teklifinin, İç
Tüzükün 38inci maddesine aykırı olup olmadığı hakkında
X.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Adana Milletvekili Muharrem Varlının, gümrük
muayene memurlarının gümrük denetmeni kadrolarına
geçirilmelerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/2453)
2.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlakın,
İstanbulda başlatılan, tamamlanmayan ve âtıl durumda
bekleyen kamu yatırımlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/2698)
3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Şırnaktaki tarihî Meryem Ana Kilisesinin yanındaki
misafirhanenin yıkılacağı iddiasına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı
(7/2700)
4.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlakın,
İstanbulda başlatılan, tamamlanmayan ve âtıl durumda
bekleyen kamu yatırımlarına ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/2726)
5.- Hatay Milletvekili Hasan Akgölün, Halkla
İlişkiler Binasında bulunan sigara içme yerine ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı (7/2730)
6.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
sözlü soru önergelerine verilen yazılı cevaplara ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın
cevabı (7/2731)
01 Şubat 2012 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 59uncu Birleşimini açıyorum.
III.-
YO K L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Sayın hatibi çağırmadan
evvel, sayın milletvekilleri, Genel Kuruldaki uğultuyu
hafifletebilirsek, üç değerli milletvekili arkadaşımız
hazırlık yaptılar, konuşma yapacaklar. Onları sükûnet
içinde dinlememiz, istifade etmemiz için sohbetlerinizi dışarıda
ederseniz gerçekten sevinirim. Gerçekten büyük bir uğultu var.
Gündem dışı ilk söz,
taşımalı eğitim nedeniyle kapatılan okullar
hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işıka
aittir.
Buyurun Sayın Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
taşımalı eğitim nedeniyle kapatılan okullara
ilişkin gündem dışı konuşması
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ancak, böyle bir önemli konuda cevap
hakkını kullanmayan Sayın Millî Eğitim Bakanını
da -inşallah oturum başınday, biraz sonra gelir diye ümit
ediyorum- bu konuyu önemsemediyse de
esefle kınadığımı ifade etmek istiyorum. Biraz sonra
sizlerle paylaşacağım resmî kayıtlar, veriler bu konunun ne
kadar önem arz ettiğini gösterecektir.
Değerli milletvekilleri,
bilindiği gibi, taşımalı ilköğretim uygulaması,
15 Nisan 2000 tarihli ve 24021 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren Taşımalı
İlköğretim Yönetmeliği kapsamında yürütülmektedir. Bu
Yönetmelikin en önemli hükümlerinden birisi, 9uncu maddesinin (c) ve (d)
bentlerinde yer alan, 3üncü sınıfa kadar olan öğrencilerin en
az 10, 8inci sınıfa kadar olan öğrencilerin de en az 60
sayısını tamamlama zorunluluğudur. Eğer 59
öğrenciniz varsa bir okulda, 60 sayısını, bu Yönetmelik
hükmündeki sayıyı sağlamadığınız için
okulunuz kapatılıyor, başka bir taşımalı okul
merkezine öğrenciler götürülüyor. İşte biz de geçen dönemden bu
yana Millî Eğitim Bakanlığına bu Yönetmelik hükümlerinin
değiştirilmesi hâlinde, örneğin 60 sınırının
30a indirilmesi hâlinde Türkiye genelinde birçok okulun
taşımalı kapsama alınmaktan kurtulup kendi
bulundukları yerlerde eğitim ve öğretim hizmeti vermesinin önü
açılacağını ifade eden birçok önerge verdik ama maalesef
Bakanlıktan bu konuda bir olumlu yanıt alamadık.
Şimdi, en son verdiğimiz
önergeye Sayın Bakanlığımızdan gelen cevabı
sizlerle paylaşmak istiyorum: Türkiye genelinde toplam seksen bir ilde
bugüne kadar 15.961 okul yetersiz öğrenci nedeniyle eğitim vermekten
iptal edilmiş, taşımalı eğitim kapsamına
alınarak bu okullardaki öğrenciler başka yerlere
taşınmıştır.
Şimdi sizinle şu veriyi
paylaşmak istiyorum: Sayın Bakan bu yılki bütçe görüşmeleri
sırasında övünerek 2003 yılından bu yana, 31/10/2011
tarihine kadar 32.030u hayırsever vatandaşımız
tarafından olmak üzere toplam 169.325 dersliğin AK PARTİ
hükûmetleri sayesinde yapıldığını ifade etmiştir.
Şimdi size soruyorum: Ortaöğretim uygulamasındakiler daha hariç
toplam 15.961 okul ortalama 10 derslikten zaten bu iktidarın on yılda
açtığı okuldan hemen hemen daha fazladır,
ortaöğretimdekiler hariç.
Şimdi, Sayın Bakan bu konuyla
ilgili neden ısrar ediyor anlamakta güçlük çekiyorum.
Dolayısıyla bizim bu önerimize verilen cevabı sizlerle
paylaşmak istiyorum yani 60ı 30a, 10u da 5e indirirseniz ülkemiz
bundan yarar görür. diye ifade ettiğimiz konuya verilen cevap şudur
değerli milletvekilleri: Yeterli sayıda öğrencisi bulunan
yerleşim birimlerindeki okulların açık tutulması
hedeflenmiştir. Bu sayı 30a çekildiğinde taşıma
kapsamına alınacak öğrenci sayısı artacağı
gibi, bu yerleşim birimlerindeki okullar kapatılarak bu okul
binaları atıl duruma düşecektir. Bu nedenle
Bakanlığımızca bu yönde yürütülen bir çalışma
bulunmamaktadır. denilmiştir. Değerli milletvekilleri, üzülerek
ifade ediyorum şahsına olan saygımı bir tarafa
bırakmak kaydıyla, Sayın Bakan bu önergedeki soruyu dahi anlayamamıştır.
Verilen cevap bunu tam tersi anladığı şeklindedir.
Sayın bürokratlarını uyarmasını talep ediyorum. 60
sayısının 30a indirilmesi durumunda belki bu kapatılan 16
bin dolayındaki okulun en az 10 bini yeniden faaliyete geçecektir.
İlginç olan bir şey daha
vardır. Seksen bir ile göre kapatılan okul sayılarına
baktığımızda en fazla kapatılan okul 589
sayısıyla Balıkesirdedir. İkinci sırada 572 okulla
Samsun, üçüncü sırada 549 okulla Kütahya, dördüncü sırada da 527
okulla Ordu gelmektedir. 10un altında kapatılan okulların
bulunduğu illerse Hakkâri, Bitlis, Van, Batman, Tunceli, Şırnak
gibi doğu ve güneydoğu illerimizdir. Nüfusa göre değerlendirme
yapıldığında Türkiye genelinde en fazla okulu
kapatılan il maalesef benim seçim bölgem olan Kütahya ili olmuştur.
Bir iki gündür gündemi meşgul eden, Kütahyadan neden 25 bin erkek
kayboldu. diye basında manşetlere taşınan konunun özeti de
budur. Eğer siz okulları kapatırsanız, okullardaki
öğrencileri ve velileri başka yerlere gönderirseniz erkekler de
başka yere kaybolur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Gündem dışı ikinci söz,
Hatay ilindeki yağışların tarım arazilerine olumsuz
etkileri ve kentteki elektrik kesintileriyle ilgili söz isteyen Hatay
Milletvekili Sayın Hasan Akgöle aittir.
Buyurun Sayın Akgöl. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Hatay Milletvekili
Hasan Akgölün, Hatay ilindeki yağışların tarım
arazilerine olumsuz etkileri ve kentteki elektrik kesintilerine ilişkin
gündem dışı konuşması
HASAN AKGÖL (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ocak ayı başından
beri devam eden yağışlar Hatayda binlerce dekar ekili
tarım alanlarının sular altında kalmasına neden olmuştur.
Elektrik kesintileri de hayatı çekilmez hâle getirmiştir. Bu konuyla
ilgili görüşlerimi ifade etmek için gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, elbette
ki mevsim normallerinin üstünde gerçekleşen yağışlar,
düştüğü bölgelerde sıkıntı yaratabilir.
İnsanoğlunun belki de en çaresiz kaldığı anlar,
yaşanan doğal afet anlarıdır. Bu tarz afetler her an, her
zaman, her yerde olabilir. Önemli olan ve yapılması gereken,
vatandaşların bu durumdan en az şartlarda etkilenmelerini
sağlamak ve afet sonrası vatandaşların doğacak
zararlarının karşılanması babında Hükûmet olarak
gereğini yapmaktır. Bu tür afetlerde önemli olan sorunlu bölgelere
hızla müdahale edebilmek ve vatandaşların sorunlarını
çözmektir.
Hatay ilinin ocak ayı
ortalarından beri yaşadığı sel felaketi Hatayda
çiftçiyi felç etmiştir. Hatayda binlerce üretici, alın terinin sular
altında kalmasını çaresizce seyretmiştir. Hatayın
Antakya merkez, Kırıkhan, Reyhanlı, Altınözü ve Kumlu
ilçelerine bağlı binlerce dönüm ekim alanı sular altında
kalmıştır. Amik Ovası tam bir bataklığı
andırmaya başlamıştır. Sadece sular altında kalan
yerler değil, suyun basmadığı yerlerdeki ekim alanları
da bakım yapılamadığı için, yağış çok
aldığı için ölme noktasına gelmiştir.
Değerli arkadaşlar,
Hataylı çiftçiler çaresizlikle, göz göre göre bu sel felaketini izlemek
dışında bir şey yapamamaktadır. Bu durumu, bölgenin
adamı ve çiftçi olmam nedeniyle en iyi bilenlerden biriyim. Yaşanan
sel felaketinin bu kadar büyük olmasının nedenlerinden biri de
Suriyenin baraj kapaklarını pervasızca açmasıdır.
Peki, sormazlar mı adama, bu baraj kapaklarını, Suriye, baraj
kapaklarını ilk defa mı açıyor? Asi Nehri ilk defa mı
taşıyor? Elbette ki daha önceki yıllarda aşırı
yağış gerçeğiyle yüz yüze geldi bu topraklar.
Suriyeyle dün kardeşken bugün
Sayın Başbakan ve Dışişleri Bakanının ortaya
koyduğu politikalar neticesinde Suriyeyle ilişkilerimiz tamamen
bozulmuştur. Bunun neticesinde, Suriye komşusunu düşünmeden,
düşünme ihtiyacı duymadan baraj kapaklarını kontrolsüz bir
şekilde açmıştır. Bu da yaşanan sel felaketinin daha
da büyümesine neden olmuştur. Bunun da sorumlusu Sayın Başbakan
ve Dışişleri Bakanıdır.
Hatay, verimli tarım arazileriyle
pamuk, buğday, mısır üretiminin ve zeytinciliğin en
yaygın yapıldığı bölgelerden biridir. 2011
yılında yüksek girdi maliyetleri karşısında, çiftçi,
ürününün para etmemesi nedeniyle kredilerini, enerji paralarını,
enerji borçlarını ödeyemez hâle gelmiştir; pamuk üreticisi çok
perişan hâldedir.
Tüm Avrupa ülkeleri çiftçilerini
desteklerken ülkemizde üretici, artan ithalat karşısında
korumasız kalmıştır. Çiftçi, alın terinin
karşılığını son yıllarda alamamıştır.
Bunun üstüne yaşanan sel felaketi Hatayı ve çiftçileri son derece
olumsuz etkilemiştir. 2090 sayılı Yasadaki şartlar
aranmaksızın Hatayın afet bölgesi ilan edilerek selden
etkilenen çiftçinin, üreticinin bankalara, tarım kredi kooperatiflerine,
TEDAŞa olan borçlarının faizsiz olarak acilen ertelenmesi ve
zararlarının karşılanması gerekir.
Hükûmetin bir an önce, tarım
sigortasına ve ÇKS belgelerine bakmaksızın hasar tespiti
yaptırarak mağdur üreticinin yarasına merhem olması
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Hatay
Havaalanı üç gündür uçuşlara kapalı. Valilik
açıklamasına göre 6 Şubat tarihine kadar da bu durumun devam
edeceği anlaşılmaktadır. Neden mi? Havaalanı,
şimdi yapay bir göl gibi. Sel orayı da etkiledi, Havaalanı sular
altında. Yapılırken yerinin yanlış seçilmesi,
sanıyorum bunun temel nedenlerinden biridir.
Arkadaşlar, çiftçi mağdur
durumda. Burada iktidar-muhalefet ayrımı yapmadan Hatay çiftçisine
sahip çıkılmasını, sizden istirham ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle sizleri
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akgöl.
Gündem dışı üçüncü söz,
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Genel Kuruluna katılan Türk
Delegasyonunun faaliyetleriyle ilgili söz isteyen Sivas Milletvekili Sayın
Mesude Nursuna Memecana aittir.
Buyurun Sayın Memecan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Sivas Milletvekili
Nursuna Memecanın, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Genel Kuruluna
katılan Türk Delegasyonunun faaliyetlerine ilişkin gündem
dışı konuşması
NURSUNA MEMECAN (Sivas) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
Delegasyonumuzun geçen hafta Strazburgda katıldığı 2012
Kış Oturumundaki faaliyetleriyle ilgili Genel Kurulu bilgilendirmek
üzere gündem dışı söz aldım. Herkesi saygıyla
selamlıyorum.
Avrupa Konseyi, bilindiği gibi,
insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi değerlerine sahip
çıkan ve tüm üye ülkelerde hayatın her alanında geçerli
kılınması amacını taşıyan bir kurumdur.
Delegasyonumuz yılda dört defa birer hafta Strazburgdaki oturumlara
görüş bildirerek, komisyon çalışmaları yaparak, raporlar
hazırlayarak aktif olarak katılmaktadır.
Oturumun başında 2010
yılından bu yana AKPM Başkanı olarak görev yapan Sayın Mevlüt
Çavuşoğlunun görev süresi tamamlanmış oldu. Söz alan
konsey üyeleri Sayın Çavuşoğlunun ortaya koyduğu
performans sonucu çıtanın yeni AKPM Başkanı Fransız
Mignon için ciddi biçimde yükseldiğini söylediler. Konseyin ilk ve Türk
Müslüman Başkanının görevi böyle övgülerle teslim etmiş
olduğunu sizlerle paylaşmak isterim. Oturumun ilk gününde Anadolu
Ajansı foto muhabirlerinin Anadolu Ajansı objektiflerinden Somalide
insan olmak başlıklı sergisi Sayın Başbakan
Yardımcımız Bülent Arınç tarafından açıldı.
Bu sergi, Türkiye'nin Somalideki duruma ilişkin hassasiyetine Avrupa
Konseyi platformunda dikkat çekilmesi açısından çok yararlı
oldu.
Oturumun yoğun gündeminin
yanı sıra, Fransada geçirilmeye çalışılan ifade
özgürlüğüne kısıtlama getiren yasayla ilgili endişelerimiz
konusunda da tüm heyet üyelerimizin aktif katılımıyla uyumlu
çalışmalar yaptık. Bu vesileyle, üyelerimize ve komisyonda
görevli herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Fransadaki tasarı sadece
ifade özgürlüğünü sınırlamak ve cezalandırmakla
kalmıyor bilimsel araştırma yapma, araştırma
sonuçlarını savunma gibi birçok kişisel özgürlük alanında
da sınırlar getirmiş oluyor. Kurucusu olduğumuz Avrupa
Konseyinin dikkat ve ilgisini bu konudaki tehlikeye çekmek görevimizdi. Bu
değerlerin hiçbir ülke tarafından kısa vadeli siyasi amaç
uğruna heba edilmemesi gerektiğini Konsey üyelerine hatırlattık.
Tepkisiz kalacak bu tür ihlal girişimlerinin başka ülkelere örnek
teşkil edebileceği ve başka ihlallerle temel insan hakları
değerlerinin büyük zarar göreceğini anlattık.
Genel Kurul toplantısı
öncesinde, heyet başkanı olarak AKPM Başkanına, Konsey
Genel Sekreterine, Konsey İnsan Hakları Komiserine, AKPMdeki siyasi
grup başkanlarına gönderdiğim konu ile ilgili tehlikeye dikkat
çeken mektupla çalışmalara başladık. Genel Kurul süresince
endişeleri dile getiren ve durumun geri dönülmez bir aşamaya gelmeden
Fransız siyasetini gerekli önlemleri alma çağrısında
bulunan bir de yazılı deklarasyon kaleme aldık ve imza toplamaya
başladık. 20den fazla üye ve Konseydeki her siyasi gruba mensup
milletvekilleri tarafından imzalanarak yayınlanan deklarasyon bir
sonraki oturuma kadar da imzaya açık tutulacak.
Bu oturumda Konsey Genel Kuruluna hitap
eden üst düzey konuşmacılara da sorular sorarak konunun gündemde
tutulmasını ve görüşlerinin paylaşılmasını
sağladık. Konsey Genel Sekteri Mr. Jagland, tarihin tarihçilere ve
tarih kitaplarına bırakılmasını ve tarihî olaylar
hakkında siyasi kararlar alınmaması gerektiğini söyledi.
Avrupanın en saygın ve güvenilir şahsiyetlerinden olan Avrupa
Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg de, nefret ve
şiddeti teşvik etmesi hâlinde ifade özgürlüğünün
sınırlanabileceğini, ancak Fransadaki yasanın bu kapsamda
değerlendirilemeyeceğini ve tarihin değişik
versiyonları hakkında kararlar almanın siyasi kurumların
işi olmadığını belirtti, Fransa Senatosunun
sergilediği yaklaşımı yararlı
bulmadığını ifade etti. İngiltere Başbakanı
David Cameron, geçmişi bırakarak güne odaklanmanın öneminden
bahsetti, tüm Avrupa Birliği ülkeleri ve İngilterenin Türkiyeyle
daha güçlü ilişkiler kurmasının herkes için faydalı olacağını
söyledi.
Bu çerçevede söz alan AK PARTİ
Sakarya Milletvekili Şaban Dişli, tarihsel olayların popülist
siyasetçiler tarafından seçim malzemesi olarak
kullanıldığını ve bunun tehlikeli bir gelişme
olduğunu söyledi. CHP Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç, söz konusu
yasanın antidemokratik olduğunu belirtti, tarihsel olayların
siyasete malzeme olmaması gerektiğini söyledi. AK PARTİ Kayseri
Milletvekili Pelin Gündeş Bakırın sunduğu bir
değişiklik önergesiyle tehcir olaylarının
değerlendirilmesinde arşivlerin açılması ve tarihçilerden
oluşan bir komisyonun kurulmasına ilişkin bir paragrafın
Zorunlu nüfus tehcirleri başlıklı rapora eklenmesi kabul
edildi.
Fransadaki gelişmeleri
izlediğimizi, gerektiğinde Konseyde bu tür faaliyetleri sürdürmek
üzere hazırlıklar yaptığımızı bildiriyor,
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Memecan.
Buyurun Sayın Bilgehan.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün
Bilgehanın, Türkiyenin demokrasi ve insan hakları
açısından Avrupanın sorunlu ülkeleri arasında yer
aldığına ve onayladığımız Avrupa Konseyinin
Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddeti Önleme
Sözleşmesinin iç hukuka uyarlanmasına ilişkin
açıklaması
AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisindeki
çalışmalarımızla ilgili bilgi verdiği için Heyet
Başkanımız Nursuna Memecana teşekkür ediyoruz. Ancak
keşke 100den fazla tutuklu gazetecimiz, hapiste kalan seçilmiş
milletvekili ve yerel yöneticimiz, öğrencilerimiz, aksayan bir yargı
sistemimiz olmasaydı da Türkiye olarak ekonomik gücümüz kadar ileri
demokrasimizle de iftihar edebilseydik. Ne yazık ki Avrupa Konseyi
İnsan Hakları Komiseri Hammarbergin eleştiri dolu raporuna
karşılık veremedik ve ülkemiz Avrupanın insan hakları
açısından sorunlu ülkeleri arasında yer aldı. Bu durumu
değiştirmek güçlü bir çoğunluğa sahip iktidar partisinin
elindedir. Umarım, yeni adalet reform paketi beklenen sonucu verir.
Avrupa Konseyinin Kadına Yönelik
Şiddet ve Ev İçi Şiddeti Önleme Sözleşmesini onaylayan ilk
ülke olmanın gururunu yaşadık. Şimdi, sıra, iç hukuka
uyarlanmasına geldi. Yakında Meclis gündemine gelecek yasa
tasarısının beşikten eceliyle ölünceye kadar bütün
kadınları kapsamasını diliyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Canalioğlu... (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlunun, Karadeniz sahil yolunda dalgaların yükselmesi sonucu
yolların çökmemesi için alınması gereken tedbirlere ilişkin
açıklaması
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU
(Trabzon) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Karadeniz sahil yolunun deniz dolgusuyla
yapılmasının sıkıntısı deniz
dalgalarının yükselmesi sonucu yolların çökmesiyle
yaşanmakta ve bu durum zaman zaman can ve mal kaybına yol açmaktadır.
Bunun son örneği Hopa Sarp sahil yolunda yaşanmış, yolun
yaklaşık 60 metrelik bölümü çökmüştür. Sarpa giden çift
şeritli yolun iki taraflı olarak ulaşıma
açılmasıyla sağlanmıştır. Zamanında
hatalı olarak yapılan yolun yeniden teknik olarak ele
alınması ve bu tür çökme olaylarının önlenmesi için
tedbirler alınmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Şandır
3.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Hatay Amik Ovasında yaşanan sel felaketi
nedeniyle zarar gören çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için
alınması gereken tedbirlere ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok
teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Hatayda yaşanan, Hatay Amik Ovasında yaşanan
sel felaketi gerçekten tam anlamıyla afete dönüşmüştür.
Yaklaşık 200 bin dönümün üzerinde ekili arazi su altında
kalmıştır ve çiftçinin mahsulü ölmüştür. Artık
Hükûmeti ve AKPnin Hatay milletvekillerini göreve davet ediyoruz. Ne
yapılması gerekiyorsa yapılmalı ve Hatay çiftçisi kendi
kaderiyle baş başa bırakılmamalı. Ancak burada bir
şey söylemek lazım: Hükûmetin, Sayın Dışişleri
Bakanının Suriyeyle olan bu gergin ilişkilerinin sonucunun
maliyeti halka ödettirilmemelidir. Asi Nehri üzerindeki baraj
kapaklarının açılması bu felaketin boyutunu afete
dönüştürmüştür. Dolayısıyla çiftçinin kendi elinde olmayan
sebeplerle uğradığı bu zararı devletimiz
karşılamalıdır. Bunun için gereken tedbirler gerekiyorsa
hukuki düzenleme de yapılarak Hatay çiftçisinin bu felaketi
karşılanmalıdır.
Bu
bilgileri, bu duyguları sunmak üzere söz aldım. Söz verdiğiniz
için teşekkür ederim Değerli Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Kaplan
4.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin mahkûmiyet kararlarında
birinci sırada olduğumuza ilişkin açıklaması
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisi önemli bir kurum. Avrupa Birliği süreci de
Türkiye açısından son derece önemli. Ancak orada bir
gerçekliğimiz var: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde 1inci
olmak ve mahkûmiyette 1inci olmak, 159 kararla, maalesef Türkiyeye ait.
En
fazla düşünce suçlusunun, basın mensubunun tutuklu olduğu,
içerde olduğu ülke durumundayız. En fazla kadına şiddetin
uygulandığı ülke durumundayız. En fazla siyasilerin tutuklu
olduğu ülke durumundayız. Yine uzun tutuklulukla beraber
milletvekilleri içerde tutuklu olan tek Parlamento durumundayız.
Gerçekten
Kopenhag Kriterleri çerçevesinde ülkemizin demokratikleşmesi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Çelik
5.- Muş Milletvekili Demir Çelikin, ülkemizde
yaşanan şiddetli kış nedeniyle bazı köy
yollarının kapalı olması nedeniyle mağdur olan
halkın ihtiyaçlarının kısa sürede
karşılanması gerektiğine ilişkin açıklaması
DEMİR
ÇELİK (Muş) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Uzun
ve şiddetli kışın hüküm sürdüğü günümüz
dünyasında bundan ülkemiz de bölgemiz de şiddetle etkilenmektedir. Özellikle son üç gündür muhtarlardan
köy yollarının kapalı olduğuna ve
açılmadığına dair yoğun şikâyetler gelmekte,
eğitimin, sağlık hizmetlerinin aksadığına dair
bir duyarlılığı herkesten önce İçişleri
Bakanlığının devreye koyarak bu hizmetlerin yerli yerine
getirilmesi yönünde bir beklenti halkımızdan bize yansıtılan
temel taleptir. İnşallah, umuyorum, olabildiğince kısa
sürede bu ihtiyaçlar karşılanır.
BAŞKAN Sayın Özgündüz
6.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün, Abdi
İpekçinin 1 Şubat 1979da öldürülüşünün yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bugün biliyorsunuz 1 Şubat, Abdi
İpekçinin öldürülüşünün yıldönümü. Bu vesileyle Abdi
İpekçiyi rahmetle anıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve 19 milletvekilinin, kadına yönelik şiddete
karşı mücadelede kalıcı çözüm yollarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/124
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gerekçesini ekte arz ettiğimiz
"Kadına yönelik şiddete karşı mücadelede,
kalıcı çözüm yollarının
araştırılması" amacıyla Anayasanın 98. ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
Gerekçe:
Toplumsal önemli
sorunlarımızdan biri şüphesiz aile içi ve aile
dışında kadınlara yönelik şiddettir.
Şiddet kadınların
yalnızca fiziksel ve ruhsal sağlığını etkilemekle
kalmayıp, kadının hukuki, sosyal, siyasal ve ekonomik
statülerinin gelişmesini de engellemektedir.
Kadınlara yönelik şiddetin
önlenmesi ve mağdur olanların korunması amacıyla
uluslararası sözleşmelere taraf olunmuş, taahhütlerde
bulunulmuş ve ulusal mevzuatımızda düzenlemeler
yapılmıştır.
Bu düzenlemelere rağmen son
yapılan araştırmalara bakıldığında
kadına yönelik şiddetin azalma göstermemesi ve giderek artan bir
boyuta ulaşması değerlendirilmesi gereken çok önemli bir
konudur.
Kadınlara yönelik şiddetin
giderek artması
Yasal sürecin iyi işlememesinden
mi, toplumsal eğitimin yeterince yapılamamasından mı,
ekonomik sıkıntıların bireyler üzerindeki
baskılarından mı, şiddet mağdurlarının
korunamamasından mı, yasalarımızın yeteri kadar
yaptırım gücüne sahip olamamasından mı, yanlış
dini ve toplumsal değerler mi, kültürel dejenerasyon mu, çok yönlü
araştırılmalıdır.
Ve kadına yönelik şiddete
karşı mücadelede kalıcı bir çözüme ulaşabilmek için
tüm resmi ve sivil kurum ve kuruluşların bu konuda seferber
edilebilmesinin yolları ve yönteminin belirlenmesi gerekmektedir.
Bu konuda Türkiye Büyük Millet
Meclisi'ne büyük sorumluluk düşmektedir.
Bu yüzden konuyla ilgili Meclis Araştırmasının
bir an önce gündeme alınması sadece kadınlarımız
açısından değil toplumsal sağlığımız
açısından önemlidir.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
4) Mehmet Erdoğan (Muğla)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
7) Enver Erdem (Elazığ)
8) Ali Öz (Mersin)
9) Seyfettin Yılmaz (Adana)
10) Zühal Topçu (Ankara)
11) Erkan Akçay (Manisa)
12) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
13) Sümer Oral (Manisa)
14) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
15) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
16) Necati Özensoy (Bursa)
17) Bülent Belen (Tekirdağ)
18) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
19) Oktay Öztürk (Erzurum)
20) Celal Adan (İstanbul)
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23
milletvekilinin, Kütahya ETİ Gümüş Anonim Şirketi Gümüş
Üretim Tesislerindeki siyanür kullanımının insan
sağlığı ve çevreye olan etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/125)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
"ETİ-GÜMÜŞ A.Ş.
Gümüş Üretim Tesislerindeki Siyanür Kullanımının İnsan
Sağlığı ve Çevreye Olan Etkilerinin
Araştırılarak Gerekli Önlemlerin Alınması" amacıyla
Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğünün 104 üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması için gereğini
saygılarımızla arz ederiz. 13.10.2011
Gerekçe:
Bilindiği gibi, 1987
yılında Etibank tarafından Kütahya şehir merkezine
yaklaşık
Anılan tesislerin çevresinde
bulunan belde ve köylerde yaşayan vatandaşlarımız
başta olmak üzere ilimiz genelinde ve Bölge illerinde de büyük
endişelere yol açan siyanürlü atık su havuzlarındaki çökmenin
ardından anılan tesislerde ara verilen üretime 14 Haziran 2011
tarihinde tekrar başlanmıştır. Aynı gün tesislerin
"Şirkette çalışan
97 işçinin, özel bir laboratuvarda yaptırılan rutin kontrolde,
sınır değerin üzerinde ağır metal kirliliğine
rastlandığı iddiasıyla Ankara Meslek Hastalıkları
Hastanesine sevk edildiği, yapılan kontrollerde işçilerin idrar
ve kanında kurşun, arsenik, kadmiyum ve cıva
bulunduğu" haberleri Temmuz-2011 tarihli; İl Çevre Kurulunun
"Eti Gümüş AŞ.'ye, havuzların çamurla dolması ve
kullanılamaz hale gelmesine rağmen bu konuda duyarlı
davranmadığı gerekçesiyle 500 bin TL para cezası
verdiği ve tesislerdeki her biri 5 milyon metre küp siyanürlü su depolama
kapasitesine sahip olan dört havuzun da kapatılmasını
kararlaştırdığı" haberleri de Eylül-2011 tarihli
bazı medya organlarında yer almıştır.
TMMO Çevre Mühendisleri
Odasının "Bölgeden alınan içme suyu örneklerinde izin
verilebilir limit değerlerden %40 oranında daha fazla siyanür
bulunduğu" yönündeki kamuoyuna yansıyan açıklamalarına
karşın, şirket yetkililerinin ve bazı resmî kurum
yöneticilerinin ise bu iddianın aksi yönündeki açıklamaları
vatandaşlarımızın kafalarını
karıştırmıştır. Yapılan açıklamalar
üzerine konunun yargıya taşındığı, bazı
çalışanların işlerinden çıkartılma tehdidiyle
karşı karşıya kaldıkları, bazı
çalışanların ise işten ayrılarak işletme aleyhine
dava açtıkları yönündeki iddialar kamuoyundaki endişeleri daha
da artırmıştır.
Gümüş işleme tesislerine
yakın köylerde, tesislerde gümüş üretimine
başlanmasının ardından çeşitli kanser türlerinden
ölümlerin de başladığı ve bu ölümlerin köylerin su
kaynaklarındaki arsenik yoğunluğunun aşırı
yüksekliğinden kaynaklandığının belirlendiği
iddiaları, konunun daha fazla geciktirilmeden detaylı bir
şekilde araştırılmasının kaçınılmaz
hâle geldiğini göstermektedir.
Yukarıda açıklanan
nedenlerle, "Kütahya Eti-Gümüş AŞ gümüş üretim
tesislerindeki siyanür kullanımının insan
sağlığı ve çevreye olan etkilerinin
araştırılarak gerekli önlemlerin alınması"
amacıyla bir Meclis araştırması açılması gerekli
görülmektedir.
1) Alim Işık (Kütahya)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Durmuşali Torlak (İstanbul)
5) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
6) Atila Kaya (İstanbul)
7) Sinan Oğan (İğdır)
8) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
9) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
10) Mehmet Erdoğan (Muğla)
11) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
12) Ali Uzunırmak (Aydın)
13) Ali Öz (Mersin)
14) Enver Erdem (Elâzığ)
15) Seyfettin Yılmaz (Adana)
16) Koray Aydın (Trabzon)
17) Özcan Yeniçeri (Ankara)
18) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
19) Oktay Öztürk (Erzurum)
20) Mustafa Erdem (Ankara)
21) Zühal Topçu (Ankara)
22) Sümer Oral (Manisa)
23) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
24)Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 20
milletvekilinin, büyük şehirlerimiz başta olmak üzere ülkemizde artan
hırsızlık, soygun, gasp, sokak gösterileri ve şiddet
olayları ve çocuklarla gençlerin bu olaylardaki rolünün araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/126)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde ve özellikle, büyük
şehirlerimizde hırsızlık, soygun, gasp, sokak gösterileri
ve şiddet olayları son derece artmış bulunmaktadır. Bu
olaylar sonucunda birçok esnaf, kamu kurum ve kuruluşları, bankalar,
belediyeler maddi zarara uğramakta, vatandaşlar ise bunu bazı
durumlarda can ile ödemektedir. Bu, vatandaşı kendi
başının çaresine bakacak duruma getirmiştir. Olaylarda,
küçük yaşta çocuk ve gençlerin ön planda kullanılması, böyle bir
durumda hadiseleri daha da içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Bu
yüzden bu olayların önlenmesi için alınması gereken tedbirleri
ve büyük şehirlerimizde şiddetin önlenmesi, çocukların ve
gençlerin bu olaylarda ki rolü" konulu, Anayasamızın 98 ve
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve talep ederiz.
Genel Gerekçe:
Ülkemizin birçok bölgesinde, özellikle
doğu illerimizde ve büyük şehirlerimizde suç ve şiddet giderek
artmaktadır. İşsizlik, açlık, yoksulluk, ekonomik faktörler
ve hükümetin yanlış politikaları, suç oranlarının ve
şiddet olaylarının artmasında önemli etkenlerdir.
Çeşitli bölgelerde yapılan
izinsiz eylemlerde çocukların ve gençlerin en ön saflarda güvenlik
güçlerine karşı bir kalkan olarak kullanılması dramatik bir
durumdur. Bunda aile içi iletişimsizlik, eğitimsizlik, işsizlik
ve gelecek kaygısı önemli rol oynamaktadır. Suçlu çocuk ve genç
yoktur. Suça itilmiş çocuk ve genç vardır. Özellikle insanın
içinde yaşadığı koşullar, onun nasıl bir birey
olacağını, kişiliğini büyük ölçüde etkilemektedir.
Şiddet olaylarında
çocukların ön safa sürülmesi olayın vahametini daha da
artırmaktadır. Adalet Bakanlığının adli sicil
verilerine göre, şehirlerimizde yaşayan her sekiz kişiden
birinin sabıkalı olduğu anlaşılmaktadır.
Sabıka kaydının, suç yenilenmemesi halinde, iki yılda bir
silinmesine rağmen suç örgütleri ve bundan çıkar sağlayan
ideolojik ve siyasi çevreler, çocukları ön plana çıkartarak
onların sakıncalı hale gelmesini sağlamaktadır. Bir
defa sabıka kaydı girilen kişi, bir müddette cezaevinde
tutulursa, bir militan haline gelmektedir. Dolayısı ile
çocuklarımızı militan haline gelmekten korumalıyız.
Suçlu çocukları, çocuk
mahkemelerinde mahkeme etmek, onların suçuna karşılık gelen
cezaları azaltmak, çözüm değildir. Bunların, (çocukların)
suç örgütü ve PKK gibi etnik, bölücü örgütlerin elemanı haline gelmesini
önleyecek çalışmalar yapılmalı ve çocuklarımız
militan olmaktan, mutlaka kurtarılarak topluma, ülkesine ve
insanlığa faydalı olacak şekilde yönlendirilip,
yetiştirilmelidir.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
3) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
4) Mehmet Erdoğan (Muğla)
5) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
6) Enver Erdem (Elâzığ)
7) Alim Işık (Kütahya)
8) Celal Adan (İstanbul)
9) Ali Öz (Mersin)
10) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
11) Sümer Oral (Manisa)
12) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
13) Seyfettin Yılmaz (Adana)
14) Zühal Topçu (Ankara)
15) Koray Aydın (Trabzon)
16) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
17) Bülent Belen (Tekirdağ)
18) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
19) Mustafa Erdem (Ankara)
20) Erkan Akçay (Manisa)
21) Oktay Öztürk (Erzurum)
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Balıkçılık sektöründe yaşanan
sorunların araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1/2/2012 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP
Grubu önerisi
01/02/2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 01.02.2012
Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hasip
Kaplan
Şırnak
Grup Başkan Vekili
Öneri:
13 Ekim 2011 tarihinde,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan tarafından verilen (76
sıra nolu), Balıkçılık Sektöründe Yaşanan
Sorunların araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 01.02.2012 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplana aittir.
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun balıkçılık sektöründe yaşanan
sorunlarla ilgili araştırma önergesi üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Üç tarafı denizlerle çevrili,
akarsuları ile zengin, coğrafi olarak stratejik bir konumda; tarihî,
turistik ürünleri çeşitli, yer altı, yer üstü zenginlikleri olan
ülkemizde balıkçılık sorunları da artmış
bulunmaktadır.
Küresel ekonomik kriz sonrası,
Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz'e olan 178 bin kilometre kıyı
şeridi, 1 milyon hektarın üzerinde 200 göl,
Dünyada balıkçılık
sektörü hızla gelişirken özellikle Avrupa Birliği süreci ile
birlikte mevzuat değişikliklerine gidilirken ulusal bir politika
üretilmediği için, planlama yapılamadığı için,
bakanlık düzenlemeleri genel müdürlükler, müsteşarlıklar
düzeyinde kaldığı için çok ciddi sorunlar yaşanıyor.
Avrupa Birliği ortak
balıkçılık politikasının,
baktığımız zaman, koruma amaçlı olarak ayrılan Avrupa
Balıkçılık Fonunun 4,3 milyar euro olduğunu
hatırlatmak istiyoruz. Bundan maalesef Türkiye yararlanamıyor.
Yunanistan üye olduğu için, Kıbrıs Rum Kesimi, Bulgaristan,
Romanya gibi ülkeler üye olduğu için yararlanabiliyor, diğer ülkeler
ise -Gürcistan gibi, Rusya gibi ülkeler- üyelik sürecini
tamamlayamadığı için yararlanamıyor.
Bilinçsiz avlanma, denetimsizlik,
plansızlık, kültür balıkçılığında
yaşanan sorunlar kaynakların da hızla tükenmesine yol
açıyor. Tuna Nehrinin Karadenize taşıdığı
ağır metaller, kirlilik ayrı bir tehdit oluşturuyor.
OECD ülkelerinin
balıkçılık için ayırdığı harcamalar ile
ülkemiz kıyaslandığında, arada bir uçurum var. Ülkemizde,
özellikle hava durumuna bağlı olarak -işte, bugünlerde
karlı, fırtınalı bir süreç- hemen balık
fiyatlarında yüzde 100lerin üzerinde bir artış olduğunu,
balıkçıların ava çıkamadığını,
nakliyenin yapılamadığını, ürünlerinin elde
kaldığını veya avcılık
yapamadıklarını da biliyoruz. Örneğin, Karadenizde hamsi
avında bereketli sezonlarda dahi 200 bin ton tüketilirken, geri kalan 300
bin ton ne yapılıyor? Balık unu, yağ fabrikalarına yok
denecek fiyatlarla satılıyor.
Büyük ihracat potansiyeline rağmen
maalesef bu konuda iç tüketimi dahi karşılayamayan
balıkçılık sektörünün yaşadığı sorunlar,
destek, teşvik, bilinçli avlanma konularında yeni bir politika
gerektiriyor.
Kıyı
balıkçılığının yanı sıra açık
denizlerde yapılan avlanmalarda komşu ülkelerle de çokça sorun
yaşanıyor ve birçok balıkçımız da
yaşamını yitirmiştir.
Küçük
balıkçılığın özendirilmesi, korunması, su
ürünleri kooperatiflerinin geliştirilmesi, trol
avcılığının denetlenmesi konusunda da
mevzuatımız yeterli değil. Üniversitelerde eğitime
ağırlık verilmesi, ARGE çalışmalarının bu
alanda geliştirilmesi, balık hallerinin, komisyonculuğun, vergi
ve kredilerin, teşviklerin yeni esaslara bağlanması gerekiyor.
Tabii bunları
konuştuğumuz zaman çokça sorunu olduğunu bir on dakikaya
sığdıramayacağımız kadar... Yeterince avlanamayan
balıkçılar personelini, tayfasını, yakıtını,
giderini dahi karşılayamaz duruma gelirken kabzımalların da
yazıhanesine gidemez duruma geldikleri bir süreç yaşıyoruz çünkü
kabzımallar balıkçılara borç para verir, onlar da balık
tutar, o balığın karşılığında ödeme
yapılır. Balıkçı balık tutamıyor, kabzımal
da yazıhaneye gidince tekrar ondan para istiyor, borç para istiyor, o da
sıkıntıda olduğu için böyle karşılıklı
birbirini olumsuz etkileyen bir durum oluyor.
Trol avcılığıyla
ilgili -yakında işte gördünüz, basında, televizyonda yer
aldı- Rumelikavağında bir olay yaşandı,
Sınırlı Sorumlu Su Ürünleri Kooperatifi Başkanına bir
saldırı oldu. Bu nedir, ne değildir? Boğazda trol
avcılığı yasağı nasıl deliniyor? Bu
konuların çok önemli olduğu
Sahil Güvenlik artık
İçişlerine bağlandı, daha önce
bağımsızdı Millî Savunma Bakanlığı
bünyesinde. Gırgırlar ne yapıyor? Bu özellikle sonarlı
aramalarda hemen kıyılarda sorunlar nelerdir, kıyı
balıkçılığının yanında amatör ve sportif
amaçlı yapılan balıkçılığın sorunları
nelerdir, bunlar uzmanlık alanları itibarıyla neler? Trabzon
Merkez Su Ürünleri Kooperatifi, yine Doğu Karadeniz Balıkçı Kooperatifleri
Birliği var, onların yaşadığı
sıkıntılar var, sorunlar var. Egede tabii yerine göre farklı
sıkıntılar yaşanıyor. Ege denizi,
balıkçılığı ve sorunları Çanakkaledeki
kıyı balıkçılığından başlayarak
Bodruma kadar, Saros Körfezinden Bodruma kadar ayrı bir ilgilenme
gerektiren bir durum söz konusu.
Yine, Batı Karadeniz tarafına
baktığımız zaman, Kıyıköy, İğneada, iki
liman, en son oralarda yine ülkenin önemli balıklarından kalkan
sezonunda dahi ürünlerin artık yanına yaklaşılamaz kadar
fiyatların yükseldiğini görüyoruz. İlginçtir, denizlerimizin,
Boğazın en lezzetli balığı olan lüferi
konuşuyoruz. Lüfer bulunmuyor, lüfer altın fiyatlarından daha
pahalı artış gösteriyor. Oysaki lüferin öncesinde bir
sarıkanat vardır, ondan öncesinde bir çinekop vardır, ona
Yaprak der balıkçılar, daha ufağı vardır. Onun belli
bir boyutta avlanma yasakları vardır fakat vatandaş
sarıkanadın lüfer olduğunu göremediği için lüferin de
kofana olduğunu son zamanlarda unutuverdi. Tezgâhlarda kofana yok
artık. Garip bir şekilde aynı durum palamutta söz konusu.
Palamut büyüyemiyor, bulunamıyor. Torikten en güzel lakerda
yapılır. Bakın piyasaya bulamazsınız, torik
lakerdası artık aranır duruma geldi. Yani bunca deniz ürünleri,
bunca zenginlik, bunca verime rağmen kendi ürününü, kendi
zenginliğini, kendi varlığını, kendi av
yasağını, kendi imkânlarını denetleyemeyen bir ülke ve
perişan olan bir balıkçı esnafı söz konusu. Bunların
ağlarının alınması, amatör balıkçılıkta
kullanılan malzemeler, gırgırların, küçük motorların
hepsinin ayrı evsafı bütün bunlar çok büyük bir kesimi,
sayıları 5 milyonu aşan bir nüfusu yakından ilgilendiriyor
ve ülkenin gerçek sorunları içinde örgütlü olmadıkları için de
maalesef bu sorunlar konuşulamıyor. Bu açıdan Mecliste bir
araştırma yapılması belki sizlere daha lezzetli balık
yeme imkânını tanıtacaktır, tattıracaktır. Biraz da kendinizi düşünün
balıkçılarla beraber diyorum. Bu araştırma önergesine
olumlu oy verin diye söylüyoruz.
Teşekkür ederiz. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kaplan.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz İstanbul Milletvekili Sayın Tülay
Kaynarcaya aittir.
Buyurun Sayın Kaynarca. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Barış ve
Demokrasi Partisinin vermiş olduğu grup önerisi aleyhine söz
almış bulunuyorum, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Elbette ülkemizde
balıkçılığın sorunları, buna yönelik çözüm
önerileri çok önemlidir. Zira Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığımızın bu konuda çok ciddi adımları
vardır. Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü
bünyesinde de gerek 22 gerek 23üncü dönemlerde Hükûmetimizce
yapılmış çalışmalar vardır ancak bugün Meclis
gündemimiz oldukça yoğun ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzükünde
değişiklik yapılmasına dair İç Tüzük
değişikliği de bu gündemler içerisindedir. Bu vesileyle BDP Grup
önerisi aleyhine söz aldığımı belirtiyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kaynarca.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grup Önerisinin lehinde son söz Mersin Milletvekili Sayın Vahap Seçere
ait.
Buyurun Sayın Seçer.
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisinin
vermiş olduğu, balıkçılık sektörüyle ilgili
sorunların tespiti amacıyla Meclis araştırması
açılması konusuyla ilgili söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiyedeki muhtelif konularda, muhtelif sektörlerde yaşanan sorunlarla
ilgili, milletvekillerine ulaşan bu sorunların tespiti, bunların
çözüm yollarının ortaya konmasıyla ilgili siyasi parti
grupları zaman zaman grup önerileri yapıyorlar ve bu sorunlarla
ilgili Meclis araştırması yapılması, bu
konuların, bu sorunların tespiti ve bunların çözüm
yollarının ortaya çıkarılması ve yüce Meclisin de bu
konuda tedbir alması, birtakım düzenlemeler yapmasını istiyorlar
ama genelde bu grup önerilerinin büyük bir çoğunluğu -rakamsal
olarak- iktidar partisi tarafından reddediliyor.
Geçtiğimiz haftalarda yine ben bu
konuda, yine tarım sektörüyle ilgili bir konu olan narenciye sektöründe
yaşanan sorunların tespitiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin
vermiş olduğu Meclis araştırması açılmasına
dair bir önergeyle ilgili söz almıştım. Burada dilim
döndüğünce milletvekili arkadaşlarımıza, tüm siyasi
partilere mensup arkadaşlarımıza bu konunun önemli bir konu
olduğunu, özellikle istihdamda bu sektörde çalışanların
önemli bir payının olduğunu, ekonomiye önemli katkılar
yaptığını, ihracata önemli katkılar
yaptığını ifade etmeye çalıştım ve bu konuda da
günümüzde, özellikle 2010-2011 sezonunda önemli sorunların
yaşandığını, yine bugün 2011-2012 üretim, narenciye
üretim sezonunda önemli sorunların yaşandığını
ifade etmeye çalıştım. Ama o çabalarımız burada
boşa çıktı, AKPli milletvekili arkadaşlarımın
kullandığı ret oyuyla Meclis araştırması
kurulması imkânı ortadan kalktı. Ama hafta sonu bölgeme
gittiğimde, Mersin, biliyorsunuz narenciye üretiminde önemli bir ilimiz,
orada arkadaşlarımız bir toplantı tertip etmişler ve
beni oraya çağırdılar. Milletvekilli arkadaşlarımdan
sadece Milliyetçi Hareket Partisine mensup bir Mersin Milletvekili
arkadaşım vardı, iktidar partisine mensup bir milletvekili
arkadaşımı orada göremedim. Orada ziraat odası
başkanları vardı, ihracatçı birlikleri başkanları
vardı, narenciye üretim kooperatifi başkanları vardı,
sulama birliği başkanları vardı, yani sektörün tüm
paydaşları oradaydı. Orada insanlar sorunlarını
anlatmaya çalıştılar. Biz muhalefet partisi milletvekilleri
olarak onları dinledik ama orada bir tane iktidara mensup bir milletvekili
arkadaşımı bulamadım. Bu, şu anlama geliyor:
İktidara mensup milletvekili arkadaşlarım, yurttaşın,
vatandaşın karşısına çıkmaktan korkuyor çünkü
onların sorunları var, onların dertleri var. Bu
sorunlarına, bu dertlerine çözüm bekliyor, çare bekliyor ama milletvekili
arkadaşlarım, iktidar partisine mensup milletvekili
arkadaşlarım halktan kaçıyorlar.
Şimdi, yine,
ülkemiz için önemli sayılabilecek bir konuyla ilgili Barış ve
Demokrasi Partisinin bir önergesi var. Türkiyede balıkçılık
sektörünün yaşadığı sorunların tespit edilmesi, bu
konuda bir araştırma komisyonu kurulmasına istinaden bir öneri
var. Türkiye'nin üç tarafı denizlerle çevrili, Türkiye'nin toplam
sınırının üçte 2si kıyı sınırı,
yaklaşık olarak 8 bin kilometreden fazla bir alan. Önemli akarsu
kaynaklarımız var, 177.714 kilometre uzunluğunda nehirler bulunuyor, deniz ve
üst su kaynaklarımızın toplam yüzey alanı 25 milyon hektar.
Düşünün, Türkiye'de toplam
tarım alanları 28 milyon hektar, su ürünleri üretimini
yapabileceğimiz ya da avcılık yoluyla üretim
sağlayabileceğimiz alanların miktarı yabana atılamayacak
bir miktar, 25 milyon hektar civarında bir alan.
Bu sektör 47 bin kişiye
doğrudan istihdam sağlıyor, ancak gayrisafi millî hasılaya
katkısına bakıyoruz, bu kadar potansiyeli olan bir ülkenin
gayrisafi yurt içi hasılaya sağladığı katkı
sadece binde 4 oranında.
Balık çeşitleri
açısından da önemli bir potansiyele sahibiz. Karadenizde 247,
Marmarada 200, Egede 300, Akdenizde 500 civarında bir balık türü
zenginliğine sahip, böyle bir önemli potansiyele sahibiz.
Üretime bakıyorsunuz, yine bu potansiyelin
karşılayacağı miktarlarda değil, oldukça düşük
miktarlarda. 2009 yılında 622 bin ton civarında bir üretimimiz
söz konusu, 2010 yılı içinde 653 bin ton civarında bir üretim
yapabilmişiz.
Toplam dünya su ürünleri üretimine
bakıyorsunuz, 145 milyon hektar. Yani az önce de söyledim, bu kadar önemli
bir potansiyele sahip ülkemizde, dünya üretiminin sadece binde 43ünü
Türkiye'de üretilen su ürünleri oluşturuyor. Bu oldukça düşük bir
rakam. Oysa bu potansiyeller alınacak tedbirlerle pekâlâ gayet iyi noktalara
getirilebilecek durumda.
Üretim iki şekilde
yapılıyor avcılık ve yetiştiricilik olmak üzere,
önemli bir bölümü Türkiye'de üretimin avcılıkla sağlanıyor.
Burada 2010 yılı kesin rakamları var. Yaklaşık olarak
445.700 tonu denizlerden sağlanıyor bu avcılığın,
avcılıkla elde edilen üretimin; 40.260 tonluk kısmı da iç
sularımızdan, diğer kalan kısım yani 654 bin tonluk
üretimi tamamlayan kısım da yaklaşık 160 bin ton
civarıyla yetiştiricilikten elde edilen kısım.
Tabii, dünyada da, Türkiyede de nüfus artıyor;
dolayısıyla beslenme her geçen gün daha sorun oluyor, dengeli
beslenme daha da önemli bir hâle geliyor. Biliyorsunuz, balık, protein
açısından da önemli bir besin kaynağı, yaklaşık
yüzde 15-20 protein içeren bir besin çeşidi. Dolayısıyla
Türkiye'nin, hızla, yetiştiricilik konusunda önlem alması
gerekiyor. Dünyada bu konuda çok sayılı ülkeler var; Çin var,
Hindistan var, Vietnam var, Endonezya var vesaire böyle gidiyor ama Türkiye, bu
sıralamaya baktığınız zaman, üretimde
yaklaşık olarak 35inci sırada, yetiştiricilikte de
yaklaşık olarak 8inci, 9uncu sıraları
paylaşıyor. Bu anlamda, bu sektörün enine boyuna
araştırılması, incelenmesi, ne gibi sorunlar
yaşanıyor bunların tespit edilmesi gerekiyor.
Avrupa Birliği müzakere sürecinde
-biliyorsunuz- genel anlamda tarım çok önemseniyor. Bu müktesebatın,
bakın, otuz beş fasıl başlığının üç
tane temel konusu tarımla ilgili. Tarım ve kırsal kalkınma,
gıda güvenliği, veteriner hizmetleri ve balıkçılık o
kadar önemli bir konu ki, sadece, salt balıkçılık konusunda bir
fasıl başlığı var. Bu konuda, geçtiğimiz 23üncü
Dönemde önemli çalışmalar yapılmaya
çalışıldı çünkü Avrupa Birliğinin bu müzakere
başlığını açabilmesi için burada ilgili
mevzuatların yapılması gerekiyordu. 1380 sayılı su
ürünleriyle ilgili Kanunun Avrupa Birliği mevzuatına uyumlu hâle
getirilmesi gerekiyordu. Bu konuları komisyonlarda
tartıştık ama bir sonuca ulaşamadık. Avrupa
Birliği Komisyonu, her yıl yayınladığı ilerleme raporunda
bu konuyu sıkça dile getiriyor ve bu konuda Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine
eleştiriler getiriyor.
Değerli arkadaşlarım,
özellikle turizmi önemli ölçüde etkileyen balık çiftlikleri konusu var
Egede, Akdenizde. Türkiye, cari açığı kapatmak için ihracat
yapmak zorunda. Turizm de cari açığı kapatmanın önemli yollarından,
sektörlerinden biri; geçen yıl 23 milyar dolar turizm gelirimiz var. 35-36
milyon turist Türkiyeyi ziyaret ediyor ama biz bakıyoruz, o müstesna
kıyıları, Ege kıyılarını, Akdeniz
kıyılarını bilinçsiz bir şekilde ranta açıyoruz,
balık çiftliklerine tahsis ediyoruz. Bu konunun da yetkili hükûmet
tarafından ivedilikle değerlendirilmesi lazım ve bu konuda
tedbirlerin alınması gerektiğini düşünüyorum.
Bu öneriye olumlu oy
kullanacağımızı belirtiyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Seçer.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisinin aleyhinde son söz, Bursa Milletvekili Sayın Hüseyin
Şahinde.
Buyurun Sayın Şahin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisi
hakkında aleyhte söz almış bulunmaktayım.
Gündemi belirlenen Meclisimizin, dün
çıkardığımız Çek Yasasından sonra, bugün, AK
PARTİli beş grup başkan vekili ve Cumhuriyet Halk Partili
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, bir maddesinin değişimiyle ilgili
İç Tüzükle ilgili değişiklik teklifleri vardır.
Gündemimiz yoğun olduğundan
dolayı, Barış ve Demokrasi Partisinin,
balıkçılığın sorunlarının
araştırılmasıyla ilgili araştırma önergesine
katılmadığımızı beyan ederek yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Şahin.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Bir saniye, daha ona
bakacağım.
Sayın Öz
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Mersin ili, balık türü
zenginliği yönünden önemli bir ilimiz ve sağlıklı
yaşam için protein ve mineral bakımından da tüketilmesi gereken
önemli bir besin balık. Balık avcılarının özellikle tekne
bağlama kütüğüne ödedikleri 236 TLlik ücret 276 TLye
çıkartılmış ve ödemesi bir gün geciktirildiği zaman,
belki de başka hiçbir alanda olmayan üç kat cezayla
cezalandırılmaları söz konusu. Bu uygulamanın özellikle
balık üreticileri sonlandırılmasını istiyorlar.
Diğer taraftan önemli bir konu da,
balık avlama zamanının doğru belirlenmesi. Trolle özellikle yumurtlama
aşamasında sahile yakın yerlerde balık
avcılığı yapılması belli balık türlerinin
yok olmasıyla da karşı karşıya kalmamıza vesile
olmakta, bunun da önüne geçilmesi için gerekli tedbirlerin
alınmasını ifade etmektedirler.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Barış ve
Demokrasi Partisinin grup önerisini oylarınıza sunuyorum. Karar yeter
sayısı arayacağım. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- Şoför esnafının
sorunlarının belirlenmesi amacıyla verilen Meclis
araştırması önergesinin, 1/2/2012 Çarşamba günü Genel
Kurulda okunarak ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
01.02.2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun 01.02.2012 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında, Siyasi Parti Grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun
aşağıdaki önerisini İçtüzüğün 19 uncu Maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
18 Kasım 2011 tarih
ve 813 sayı ile TBMM Başkanlığına verdiğimiz,
"Şoför Esnafının Sorunlarının Belirlenmesi
Amacıyla" verdiğimiz Meclis Araştırma önergemizin
01.02.2012 Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak
görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk söz İzmir Milletvekili Sayın
Mehmet Ali Susama aittir.
Buyurun Sayın
Susam. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisinin, şoför esnafının sorunlarıyla ilgili
verdiği önergeyle ilgili konuşmak üzere söz aldım. Muhakkak ki
biçimsel bir aleyhtedir ama özde şoför esnafının gerçekten çok
önemli sorunları vardır ve bu sorunların burada
konuşulması, görüşülmesi de hepimizin özenle üzerinde
durması gereken konulardır.
Bir ricamı da
Sayın Başkan vasıtasıyla milletvekillerinden rica edeyim.
Konuşmak isteyen arkadaşlar, lütfen, konuşmalarını
dışarıda yaparlarsa ben de şoför esnafının sorunlarını
şoförlerin duyacağı şekilde daha rahat anlatırım.
Değerli arkadaşlar,
şoförlük bir meslek. Bu meslek, ülkemizde çok yaygın bir meslek çünkü
ülkemizin taşımacılığı -üç tarafı deniz
olmasına rağmen deniz taşımacılığı
ihmal edilmiş, demir yolu ağları Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkün
döneminde başlamış olmasına rağmen daha sonra sekteye
uğramış- daha çok kara yolu taşımacılığıyla,
özellikle de uluslararası sermayenin yönlendirmesiyle Türkiyede yolcu
taşımacılığı, yük
taşımacılığı hep kara yoluyla yapılma
noktasına gelmiş. Bundan dolayı ülkemizde taksi, minibüs,
kamyon, otobüs, dolmuş ve benzeri taşımacılık
işini yapan binlerce şoför esnafı vardır. Bu, onların
kendi tercihlerinin olmasının ötesinde, ülkeyi yönetenlerin
taşımacılık sektöründe seçmiş oldukları yoldan
kaynaklanmaktadır.
Bu işe gönül vermiş,
yatırım yapmış, araç almış veya aracın
üzerinde çalışmış olan arkadaşlarımızın
çok ciddi sorunları vardır. Bu sorunların çözümü konusunda bu
Mecliste konuşulabilecek önemli sorunlar var ama bunların en önemli
yanı da bu kesimin örgütlü güçlerini bu işle ilgilenen kurullarda
temsil ettirmek ve o kurulların içerisinde demokratik katılım
imkânlarını ve yollarını açmaktan geçmektedir.
Bakınız, şoför
esnafı ve ulaştırmacılık sektörü kırk bir tane
belge alıyor. Bu belgeler, K1, C1, Y1, D1, D4 sayabildiğiniz kadar
belge. Bu belgeleri veren kuruluş Ulaştırma
Bakanlığının ve Karayollarının yetkili
kurulları ama bu belgeler -SRC belgeleriyle birlikte- maalesef şoför
odalarının, teşkilatlarının çok fazla müdahil
olduğu bir konu değil.
Bu anlamıyla bir kere şunu
genelde çözmeliyiz: Bütün bu belgelerin verilmesinde meslek odaları aktif
bir şekilde bu işin içinde olmalıdırlar. Maalesef, bugün
şoförlük çok yaygın bir meslek olmasına rağmen, eğitim
anlamında -o işi yapan insanların bu mesleği daha nitelikli
ve kaliteli yapması anlamında- eğitim konusunda Bakanlık
bürokrasisinin elinde kaldığı için, meslek odaları olaya
çok aktif bir şekilde katılmadığı için, daha çok
işine bu konuda para kazanma noktasında bakan, meslek erbabı
olmayan, iş bulamamış bir kısım insanın bu
meslekte direksiyon başına oturmasıyla müşteri ve
şoför arasındaki bağ ve iyi bir iş yapabilme, maalesef,
oluşturulamamaktadır. Onun için, şoförün eğitimi bu konuda
önemli bir konudur, bunu çözmemiz lazım, bir.
Ama asıl önemli olan ikinci bir
konu da, taşımacılık sektörünün maddi
altyapısında ciddi sıkıntılar vardır. Bir: bu
ülke, özellikle taşımacılık alanında
akaryakıtı, mazotu bir vergi geliri olarak görmüş, maalesef,
kullanılan mazottan büyük vergi gelirleri elde etmektedir. Bugün, kaçak
mazotla taşımacılık yapan kamyoncu esnafı normal
istasyondan mazot almış bir kamyoncuyla haksız rekabet
oluşturmaktadır. Bakın, birçok talep geliyor, diyorlar ki:
Uluslararası taşımacılık belgesi almış olan
kamyoncu yurt içi taşımacılık yapmasın, haksız
rekabet yapıyor. Neden? Çünkü yurt dışında
taşımacılık yapan deposuna dışarıdan mazot
alıyor, geldiği zaman burada -ucuz mazotla- yerli mazot alanla
haksız rekabet yapıyor. Biz bu konuda söz verdik Cumhuriyet Halk
Partisi olarak İktidar olduğumuzda hem köylünün mazotunun üzerinden
vergiyi kaldıracağız hem taşımacılık yapan
esnafın üzerinden vergiyi kaldıracağız. Mazottan,
akaryakıttan vergi almayacağız, böylece de kamyoncuyu 10 numaralı
yağ kullanmaya veya kendi aralarında haksız rekabet
yapmasının önüne geçeceğiz. dedik.
İkincisi, bu
taşımacılıkla ilgili gücü gücü yetene diye bir fiyat
tarifesi olmamalı. Ulaştırma Bakanlığı
taşımacılıkta nasıl taksi
taşımacılığında bir fiyat tarifesi koyuyorsa, bir
minibüste fiyat tarifesi koyuyorsa kamyonculukta da koyduğu tarifeleri
denetlemek ve o tarifelerin altında taşımacılık
yapılmasını engellemek durumundadır. Bu anlamıyla
şoförlerimizin bu sorunu da çok hayati sorunlardan bir tanesidir.
Bunun ötesinde, yine
taşımacılık sektörünün önemli sorunlarından bir tanesi;
bu sektörü özellikle büyük şirketlerin ilgi alanına sokma
anlayışı Ulaştırma Bakanlığının
yaptığı düzenlemelerde ve bürokraside hâkimdir. Bu nasıl
oluyor size açık örnekle söyleyeyim: Değerli arkadaşlar, bugün
taşımacılık sektöründe birçok kooperatifimiz var. Bu
kooperatifler kamyoncular kooperatifinden tutun da
taşımacılık alanında birçok kooperatif. Bu
kooperatiflere öz mal sorunu getiriyorsunuz, diyorsunuz ki: Siz yirmi
araçlı bir kooperatifseniz bu kooperatifin on tane kendi öz malı
olacak. Kooperatif ortakları kendi araçlarını bu kooperatife
verecek. Bunlar çıkış yolu olarak ne yapıyorlar? Eski
arabaları burada gösterip bunu yapmaya çalışıyorlar.
Aslında taşımacılıkta kooperatifçilik çok doğru
bir uygulamadır, bir yoldur. Ama siz lojistik şirketlerinin önünü
açmak için kooperatifçiliği engelleme anlamında öz mal sorununu
koyarsanız burada binlerce araç sahibini devre dışı
bırakıp, kooperatif örgütlenmesinin dışına itip
onları kendi başına bırakıp lojistik şirketlerini
bu alanda etkin hâle getirirsiniz. Kooperatif malına öz mal
şartını kaldıracaksınız, kooperatifleri daha
fazla üyesi olan taşımacı kooperatifler hâline getireceksiniz ve
kooperatife giren taşımacıların devlet ihalelerinde
öncelikle taşıma hakkı olduğunun altını
çizeceksiniz ki direksiyonun başında bu işten para kazanan
kamyoncuyu, taşımacılığı öncelikle bu alanda para
kazanır noktaya getireceksiniz. Bunları bir kenara itiyorsunuz, büyük
şirketlerin, büyük taşımacılık yapan insanların
bu alanda daha etkin olmasının önünü açıyorsunuz. Bunu belki Bakan
böyle düşünmüyor ama Bakanlık bürokrasisinin
hazırladığı genelgeler
sonuçta bunu zorunlu hâle getiren bir noktaya geliyor. Onun için, burada
bir kez daha söylüyorum: Bu anlayış değiştirilmelidir.
İkincisi, ulaştırma
koordinasyon kurullarında, belediyelerin şehir içi trafiğini
düzenleyen koordinasyon kurullarında esnaf oda temsilcileri yasal statüde
orada temsilci olmalıdır. Bütün
taşımacılığı yapan esnafın temsilcileri
maalesef orada çok azınlıkta, sadece ilgili konularda görüşü alınıyor;
oy kullanma ve asil üye olma hakkı ellerinden alınmış
durumdadır. Bunlar, bu sektörü bilmeyen bürokratlarla bu sektör
hakkında karar alma demektir.
Onun için, burada kısa sürede
şunu söylemek istiyorum: Şoför odalarımızın,
şoför esnafımızın daha çok devlet bürokrasisinde karar
almak yerine, onların önerileriyle karar alınması gereğine
ihtiyaç var. Ulaştırma sektörünün mazotundan,
akaryakıtından, yedek parçasından vergi almak yerine, o
insanların ekmek teknelerini devam ettirebilme
anlayışını hâkim kılmaya ihtiyaç var ve şoför
esnafını eğiterek daha iyi bir noktaya taşımaya
ihtiyaç var.
Bu duygularla, ben, bu anlamıyla
şoför esnafının sorunlarının bir kez daha burada
konuşulmasına vesile olduğu için herkese teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Susam.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisinin lehinde ilk söz Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut
Dedeoğlunda.
Buyurun Sayın Dedeoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şoför esnafının sorunlarının tespiti
ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla vermiş
olduğumuz Meclis araştırma önergesi üzerine partim ve
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Şoförlük
mesleği artan sorunlar karşısında her geçen gün
zorlaşmaktadır. Uzun yolları saatlerce direksiyon sallayarak
binbir güçlükle aşan şoför esnafımız bürokrasiden
kaynaklanan sorunları bir türlü aşamamaktan yakınmaktadır.
Şoför
esnafının en önemli sorunlarının başında
pahalı akaryakıt fiyatları ve yüksek vergi oranları
gelmektedir. Vergi ve yüksek akaryakıt fiyatları
karşısında kazançları düşen şoför esnafı
ailelerine ekmek götüremez duruma gelmişlerdir.
Şoför
esnafımız en büyük sıkıntıyı belge konusunda
yaşamaktadır. Çok sayıda belge için kamu kurum ve
kuruluşlarına yüksek oranda ücret ödemek zorunda
bırakılmışlardır. Mevzuattan kaynaklanan sıkıntılar
nedeniyle de çok büyük zorluklar yaşamaktadırlar.
Hükûmet
tarafından yapılan düzenlemeler şoför esnafını pek çok
ilimizde birbirine düşürmüştür. Bazı illerimizde mevzuata
dayanarak yapılan taşımacılık dolmuşçu
esnafı tarafından tepkiyle karşılanmaktadır. Bunun en
bariz örneği de yine Kahramanmaraşımızda gözükmektedir. Bu
nedenle mevzuat değişiklikleri ilgili sivil toplum
kuruluşlarıyla birlikte istişare edilerek hazırlanmalı
ve uygulamaya geçirilmelidir.
Şoför
esnafına ucuz akaryakıt temin edilmelidir. Yaşanan en büyük
sıkıntılardan birisi de ucuz akaryakıt konusunda
ayrıcalık yapılmasından kaynaklanmaktadır. Deniz
Ticaret Odasına kayıt yaptıran şoför esnafı indirimli
akaryakıttan yararlanarak ve giderlerini düşürerek yolcu
taşımacılığı yaparken aynı bölgede ve
aynı ilde esnaf odalarına üye olan şoför esnafı indirimli
akaryakıttan faydalanamamaktadır. Hayat pahalılığı ve maliyetlerin
artması gibi nedenlerle bir de pahalı parçalar ve vergi eklenince,
artan akaryakıt fiyatları karşısında bazı
esnaflarımız kaçak akaryakıt kullanmaya sevk edilmektedir ya da
aracında mazot yerine yağ yakar hâle gelmektedir.
Şoför esnafımızın
derinleşen ve her geçen gün artan sorunlarına yüce Meclis olarak
mutlaka bir çözüm yolu bulmamız gerekmektedir.
Ömrünü yollarda, direksiyon
başında, bin bir güçlükle, tek başına baş ederek
geçirmeye çalışan şoför esnafımızın
sorunları yalnızca bunlardan ibaret değildir.
Şoför esnafımız son on
yıl içerisinde belgeye boğulmuştur. 4925 sayılı
Karayolu Taşıma Kanunu ve Karayolu Taşıma Yönetmeliği
kapsamında, şoför esnafını ilgilendiren kırk bir
farklı belge almak ve bunu da ilgililere göstermek zorunda
bırakılmışlardır. Kamyoncu esnafı perişan
bir durumdadır. Bu belgeler için esnaf ayrı ayrı paralar
ödemektedir. Uzun yollara çıkan şoför esnafı her köşede
durdurulmakta ve evrak kontrolüne cevap vermek zorunda bırakılmaktadır.
Pahalı akaryakıt konusunda
şansız olan şoför esnafımız, yol güzergâhı
üzerinde başta çevirmeler olmak üzere pek çok şanssızlık
yaşamaktadır. Yetki belgesi sayısı arttıkça şoför
esnafının maddi yükü de artmaktadır. Söz konusu kanun ve
yönetmelik uygulamaları şoför esnafı üzerinde baskı
oluşturmuştur.
Özellikle K1 yetki belgesi almak
durumunda olan kamyoncu esnafı ile D4 yetki belgesi kapsamında
taşımacılık yapan esnaf kesiminin sorunları
artmıştır. Karayolu Taşıma Yönetmeliği kapsamında,
şoför esnafımızın alması gereken yetki belgelerinin
meslek odalarından alınması ve SRC belgelerinin eğitimi ve
muafiyet ölçütlerinin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı ile Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu
iş birliğiyle yapılmaması da yine şoför
esnafımızı olumsuz yönde etkilemektedir.
Taksici esnafının
sorunları da aynıdır, bunlar da çözüm beklemektedirler.
Yapılan çalışmalar taksici esnafının belediye
sınırları ve mücavir alanı dışına
götürmüş olduğu yolcu sayısını aynı şekilde
geri almasını engellemektedir. Taksici esnafı bu sorunun
çözümüne yönelik çalışma yapılmasını beklemektedir.
A1 yetki belgesiyle yapılan
tarifesiz taşımaların haksız rekabete neden olduğu
söylenmektedir ve bu belgelerle yapılan
taşımacılığın haksız rekabete neden olup
olmadığı da araştırma konusu hâline gelmiştir.
Şoför esnafına vergi indirimi
mutlaka yapılmalıdır. Şoför esnafı sürekli artan
akaryakıt fiyatları karşısında büyük
sıkıntı yaşamaktadır. Vergi indirimli akaryakıt hava
yolu ve deniz yolu taşımacılığına büyük avantaj
sağlamaktadır. Avantajlı akaryakıt kullanamayan, kara yolu
taşımacılığı yapan şoför esnafı bu
konuda da sıkıntı çekmektedir. Kara yolu
taşımacılığı yapan şoför esnafı da
tıpkı hava ve deniz yolu
taşımacılığında olduğu gibi özel tüketim
vergisiz akaryakıt kullanmak istemektedir.
Ticari amaçla uluslararası
eşya taşımacılığı yapan araçlara verilen C
yetki belgesinin amacı dışında kullanılması yurt
içi taşımacılık yapan kamyoncu esnafına zarar
vermektedir. C yetki belgesine sahip araçların yurt dışı
taşımacılık yapması gerekmektedir ve eskiden beri
taşımacılık yapan şoför esnafına belge alma
şartlarında esneklik sağlayarak nakliyeci esnafına ucuz
akaryakıt temin etmek zorundayız.
Ton/km tarifesini sıkı
denetlemeliyiz. Fabrikalar daha ucuza taşıma yapmak için C2 belgesine
sahip araçları tercih edince hem tarife bozuluyor hem de K belgesine sahip
taşımacılarımız için haksız rekabet
oluşturuyor.
Şu an mazotun litresi 3 TL
civarında. C2 belgesi sahibi olan bir kişi mazotunu 1,70 TLye
alabiliyor. Yurt dışından aldığı mazotla yurt içi
nakliye yapabiliyor, bu da haksız rekabeti doğuruyor. Bu da ucuz
mazot kullanamayan yurt içi taşımacılık yapan K belgeli
kamyonlar için haksız rekabeti tam tamına ortaya
çıkarmaktadır.
Bir tır C2 belgesiyle yurt içinden
yük alabilmektedir. Esnaf odaları buna bir sınırlama
getirilmesini istemektedir. K1 belgesine sahip olan nasıl yurt
dışına çıkamıyorsa C2 belgesine sahip olan kişi
de yurt içinden yük taşımacılığı yapmama
yasağına uymalıdır. Taşımacılık
sektöründe küçük esnafı desteklemek, büyük esnafın yanında
ezilmelerini önlemek için koruyucu politikalar uygulanmalıdır. Buna
en güzel örnek de K1 uygulamasıdır.
Nakliyecilik yapan küçük esnafın
aracının değeri 7 ile 10 bin TL iken K1 belgesi almak için
13.226 TL ödemek zorunda bırakılmışlardır.
Teknolojideki yenilikler
kamyonların da standartlarının yükselmesini sağlamıştır
ancak kamyonlarımızda daha ucuz olan kırsal motorin kullanmak
mümkün olmamaktadır, fiyatı daha yüksek olan eurodizel
kullanılmaktadır. Ayrıca, motorin fiyatlarının
hızla yükselmesi taşıma maliyetlerini artırmaktadır.
Eğer ucuza nakliye yapılması ve kamyoncu esnafının
para kazanması düşünülüyorsa taşımacılık sektörüne
mutlaka ucuz mazot verilmelidir.
Maliye Bakanlığının
uyguladığı motorlu taşıtlar vergisi borcunu geciktiren
esnafın aracının yolda bağlanması da ayrı bir
problem olarak ortaya çıkmaktadır.
Şoför esnafını mazota,
lastikçiye, BAĞ-KURa ve bankalara olan kredi borçları daha da
sıkıntıya sokmaktadır.
Yüce Meclisin şoför
esnafını rahatlatacak bir kanun çıkarması temennisiyle,
yüce Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Dedeoğlu.
Milliyetçi Hareket Partisi Grup
önerisinin lehinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın
Sırrı Süreyya Öndere aittir.
Buyurun Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli üyeler; lehinde mi, aleyhinde mi
olduğunu bilmediğim bir konuşma yapacağım
kamyoncularla ilgili.
Kendim Trabzon Şoförler Cemiyetine
kayıtlı bir kamyoncu olmam hasebiyle konuşacağım.
Çalışma karnem Trabzon Şoförler Cemiyetinden
alınmadır. Hapishaneden çıktıktan sonra belli bir müddet
kamyonculuk yaparak evime ekmek götürdüm. Beni geçelim ama büyük bir şair
var, Sabahattin Ali, o da ömrünün son zamanlarında kamyonculuk
yapmıştır. Ölüme giderken de, Adalet Cimcozun kefil olarak
alıp Sabahattin Aliye evine ekmek götürmesini
sağladığı kamyonla son yolculuğuna
çıkmıştır muhtemelen. Devlet eliyle öldürülmüştür,
malum. Fakat cezaevinden çıktıktan sonra bu ekmek derdine
düşmüştür. Cezaevine giriş sebebini de şöyle
anlatalım, hafızalara biraz şerbet olsun: Cemal Kutay
tarafından ihbar edilmiştir arkadaşlar ve suçu, Atatürke
sövmektir. Sabahattin Alinin o Aldırma Gönülü yazdığı
Sinop Hapishanesinde yatmasına sebep olan mahkûmiyeti, Cemal Kutay
tarafından bir dost sohbetinde Gazi Hazretlerine birden çok defa
sövmüştür. yollu yapılan ihbarı neticesindedir.
Şimdi, kapitalizmin dini para,
imanı yoksullaştırmadır. Bundan payına en çok
düşen de bizim gariban kamyoncular oldu. Biraz tane tane anlatmakta fayda
var; burada K1, D4, SRC falan dediğimizde kamyoncular bunu
anlamıyorlar, halkımız da anlamıyor. Hadise şudur
arkadaşlar: Bir taşıma belgesi, nakliye belgesi alabilmek için
25 ton taşıma kapasitesinde araca sahip olmanız lazım. Bu,
en az iki kamyon demektir arkadaşlar. Kamyoncuların birçoğu
senede çalışır. Borca giderler, kamyonu alırlar, ondan
sonra onun senetlerini ödemek için gece gündüz, uykusuz, bulabildikleri her
yükü ve istiap hadlerini de aşma pahasına Anadolunun yollarında
cirit atarlar. Otoyollar onlara haramdır çünkü bir kamyoncu eğer bin
kilometrelik bir yola giderse yaklaşık bin lira mazot parası
verir. Hâl böyle olunca otoyol kullanımı falan kamyoncu için çok
lükstür. Otoyol kullanımında kamyonculara böyle bir muafiyet, indirim
sağlamamak onları eski, tali, bakımsız yollara mahkûm etmek
demektir. Soyutlama yeteneğinden kabız olan sistem bütün bunları
yok sayar. Vergisi ödenmiş, KDVsi de eklenmiş yakıt
fiyatına bir de ÖTV eklemek gibi bir garabetle dünyanın en
pahalı yakıtını kullanmasını yok sayar.
Ardından, Katil kamyoncu der bu şartlarda çalışan
kamyoncuya, işin içinden sıyrılır. Ondan sonra, biz,
kamyoncuya katil, enflasyona canavar, teröre bela gibi soyutlamaya rahmet
okutturacak kavramlarla bu meselenin rüknüne, bu meselenin aslına
vâkıf olamadan bu dertlerle uğraşır dururuz.
Kırk bir tane belge
zorunluluğunu bizden önceki konuşmacılar dile getirdiler. Dile
getirilmeyen en önemli şey sigortanın çok pahalı
olmasıdır. Yüksek risk grubunda sayılırlar ve akıllara
seza poliçe bedellerine mahkûm edilirler.
Bütün bunlara, bu kadar
taşıma meselesinin kamyona yüklenmesinin sebebine bakmak lazım.
Sağcı bakış, eskiden trene bakıp bakıp ondan
komünistlik sezerdi. Yıllarca, tren ve komünistlik birlikte
anılan iki kavram oldu. Şimdilerde, yüksek hızlı trenle
meseleye yeni bir feraset getirilmekte fakat işin nakliye boyutu, yük
taşımacılığı boyutu yine ihmal edilmektedir.
Esasen, kara yollarımızı işgal eden kamyon sayısı
ortalama 800 bin civarındadır. Bunlar bir iki yıl öncesinin
rakamları. Bunlar Avrupa Birliği ortalamasının bir hayli
üzerindedir. Demek ki burada bir garabet var, öncelikle buna bir el atmak lazım.
Şimdi, kaçak yakıt
meselesinde 10 numara yağ kullanımı var. Bu ülkede
yaklaşık -yine sanırım 2010 rakamlarında- 2,5 milyar
dolar civarında bir kaçak yakıt piyasası olduğu söyleniyor;
yüzde 22si ile yüzde 17si arasında gidip geliyor fakat herkesin ısrarla
gözden kaçırdığı ya da bu kürsüde dile getiremediği
bir şey var: Petrol dağıtım şirketlerinin, büyük
tekellerin buradaki temsilcilikleri milyonlarca liralık cezalara
çarptırılmışlardır. Yani bu memlekette bu
kaçakçılığı da Kürtlere yıkmak isteyen bir
anlayışa karşı söylüyorum. Bu memlekette en büyük iki
kaçakçı söz konusudur: Birincisi devlet, ikincisi bu
dağıtım tekelleridir. Bizatihi AK PARTİnin Vahit Kiler
arkadaşımız vasıtasıyla verdiği önergede bunlara
verilen cezalar zikredilmektedir, sanırım 2005 ya da 2006
yılında verilmiş olan bir önerge. Şimdi, devlet niye
kaçakçıdır? Çünkü bir malın kendi değerinden, reel
değerinden yaklaşık 4-5 kat fazla vergi verdiniz mi size Deli
Dumrul dememek için Kaçakçı demek lazım. Bu anlamda, bütün
bunları yok sayıp ve bu gariban taşımacıların
bunun dışında, 10 numara yağ kullanımının
dışında ya da kaçak mazot kullanımının
dışında para kazanmalarının mümkün
olmadığını görmeden onları suçlamak büyük bir
vicdansızlıktır.
Bu mesele büyük bir güvenlik sorununu
da beraberinde, can güvenliği sorununu da beraberinde
taşımaktadır. Bilenler bilir, mazotun içine kibrit yakıp
atsanız tutuşmaz ama 10 numara yağ öyle bir şey
değildir. 10 numara yağ, mevcut araçların yakıt sistemi
buna göre yapılmadığı için her zaman büyük tehlikelere
gebedir, hele çarpışma anında da kaçak mazotta kullanılan
solvent bileşenleri böyle bir büyük tehlikeye davetiye
çıkarmaktadır.
Belki vicdana gelirsiniz diye, Ulu
Önder Atatürke atfedilen bir sözle devam etmek istiyorum, Türk şoförü en
asil duyguların insanıdır. diyor. Gerçi bu sözü söylediği
zaman ya da söylediğinin iddia edildiği zaman, yani ölmeden hemen
önce, şoför esnafını kabulünde söylemiş, o zaman
Türkiyedeki toplam şoför sayısı 300-400 civarında. Buradan
nasıl bir asalet çıkmış onu anlamak mümkün değil. Ama
ben, büyük şair, hepinizin bildiği bir şairin dizesiyle meseleye
biraz açıklık getireyim Kamyonlar yine kavun taşır ama
içimdeki şarkı bitti. diyor. Şimdi, büyük şairin
dediği gibi kamyonlar artık kavun taşımıyor çünkü bu
ülkedeki nakliyenin navlununun bu kadar pahalı olması hayatı da
pahalılaştıran bir işleve sahip çünkü her şey bir
başka yerden buraya nakledilmek zorunda ya da tüketicinin bulunduğu
yerlere nakledilmek zorunda. Üreticinin, tarım üreticisinin birçok ürünü
tarlada kalıyorsa bunda nakliye bedelinin üzerine bindiğinde
kurtaramamasının da büyük bir payı var. Evet, Kamyonlar yine
kavun taşıyorlar. diyebilmeyi çok isterdik ama kamyonlar artık
kavun bile taşıyamıyorlar, dert taşıyorlar çünkü
üzerlerindeki vergi yükü onları yoksullaştırıp,
proleterleştirip büyük kargo şirketlerine ya da büyük sermaye
sahiplerine köle etmeye dönük dizayn edilmiş bir sistemdir. Artık
kamyonculara dair literatürümüz, Sabahattin Ali ve Cahit Külebinin nostaljik
şiirleriyle sınırlı kalacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Önder.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın Tülay
Kaynarcaya aittir.
Buyurun Sayın Kaynarca. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi bu
vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Gündemde şoför esnafının
sorunları ve çözüm önerileri yer alıyor. Her iki değerli
konuşmacımızın, milletvekilimizin işaret ettiği
konu başlıkları da çok önemli elbette ve ben çok iyi biliyorum
ki bu konuda atılmış ciddi adımlar, yapılmış
çalışmalar var ve hâlâ yapılıyor olan çalışmalar
da yer almaktadır. Ancak Meclis gündemi oldukça yoğun ve bugünkü
gündemimizde İç Tüzük çalışmaları vardır, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İç Tüzük Değişiklik Teklifi bugün
görüşülecektir. Bu nedenle MHP grup önerisi aleyhinde görüş
belirttiğimi ifade ediyor, her birinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kaynarca.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısına bakacağım.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, öneri reddedilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- İzmir Milletvekili Hülya Güven ve
arkadaşları tarafından, elektrik dağıtım
hizmetlerinin özelleştirilmesi nedeniyle ortaya çıkan tüketici
haklarına aykırı uygulamaların araştırılarak
tüketici haklarını koruyucu tedbirlerin belirlenmesi hakkında
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
1/2/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
01.02.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı
Danışma Kurulu'nun, 01.02.2012
Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Gurubumuzun aşağıdaki
önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili Hülya Güven ve
arkadaşları tarafından, 01.02.2012 tarihinde, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına "Elektrik
dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesi nedeniyle ortaya
çıkan tüketici haklarına aykırı uygulamaların
araştırılarak tüketici haklarını koruyucu tedbirlerin
belirlenmesi" hakkında verilmiş olan Meclis Araştırma
Önergesinin, (228 sıra nolu) Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 01.02.2012 Çarşamba
günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
lehinde ilk söz İzmir Milletvekili Sayın Hülya Güvene aittir.
Buyurun Sayın Güven. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜLYA GÜVEN (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, elektrik dağıtım
hizmetlerinin özelleştirilmesi nedeniyle ortaya çıkan tüketici
haklarına aykırı uygulamaların araştırılarak
tüketici haklarını koruyucu tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis
araştırılması açılmasının gündeme
alınması için grup adına söz almış bulunmaktayım.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bugün elektrikte büyük bir vurgun yaşıyoruz.
Vatandaşlarımızdan kayıp kaçak bedeli adı
altında yılda 2 milyar lira yani eski parayla söyleyecek olursak 2 katrilyon
lira, sayaç okuma bedeli adı altında da yılda 100 milyon yani
100 trilyon lira haksız yere
alınmaktadır.
Biliyoruz ki elektrik kullanımı bir kamu
hizmetidir ve devlet
karşılamak zorundadır ancak görüyoruz ki elektrik
dağıtımı özelleştirilerek şirketlerin kâr etmesi
garanti altına alınmış, vatandaşların
hakları ise yok sayılmıştır. Bu nasıl oluyor?
diye soracaksınız. Elektrik Mühendisleri Odası bir hesap yapmış,
faturalara yansıtılan yüzde 16,3 oranındaki kayıp kaçak
bedeli 2012de azaltılırken dağıtım hizmet bedeli
yüzde 20,7 oranında artırılarak sabitlenmiştir yani
azaltmanın bir kandırmaca olduğunu görüyoruz.
Yine vatandaşların
itirazına yol açan ve sonucunda faturalara yansıtılan kayıp
kaçak adının da gizlendiğini görüyoruz. Az önce de söylediğim
gibi, 2011 yılında vatandaştan alınan kayıp kaçak
bedelinin eski para tanımıyla toplam 2 katrilyonu
aştığı görülmektedir.
Elbette dağıtım
şirketlerinin uluslararası standartlara ulaşmak için
yatırım yapması zorunludur ancak bu zorunluluğun
haksız olarak vatandaşın sırtına yüklendiğini
görüyoruz. EPDK, haksız yere alınan bu bedellerin adını da
gizlemiş, vatandaştan tahsil etmesine yol açmıştır.
Gelelim sayaç okuma bedeline.
Danıştay, bu bedelin haksız olduğunu tespit etti. Peki,
EPDK ne yaptı? Bu haksızlığı ortadan
kaldıracağına yüzde 150 oranında zam yaparak
adını da gizledi.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; daha önce de elektrik hizmetinin bir kamu hizmeti
olduğunu ifade etmiştim. Elektrik halkın ortak ihtiyaçları
için tesis edilen bir kamu hizmetidir, tamamen serbest piyasa
koşullarına bırakılması ise kabul edilemez. Tamamen
piyasa koşullarına bırakılınca bakın neler oluyor?
Ben, birçok örnek verilebilirim ama üç tane yaşanan örnek vereceğim.
Bir köyümüzde 2006dan kalan elektrik borcu nedeniyle, üstelik burada
köylülerimiz böyle bir borcun olmadığını söylemektedirler,
bir buçuk yıldır elektrik ve sularının kesik olduğunu
anlatmaktadırlar. Bu köyde susuzluk nedeniyle salgın hastalıklar
oluşmayacak mı? Peki hijyen nasıl sağlanacak?
Çamaşırları nasıl yıkayacaklar? Yemeklerini nasıl
pişirecekler ve temiz su nasıl içilecek? Bunları sağlamak
devletin görevi değil midir? Okullara tablet bilgisayar
dağıtılırken teknolojide çok ileri olduğumuz
söyleniyor ancak köylerimiz susuz, elektriksiz, doktorsuz, öğretmensiz
bırakılıyorlar.
Bir başka örnek de borç
olmadığı hâlde, elektrik bedelleri de düzenli ödendiği
hâlde hizmetin alınamadığı. Bir ilimizde -aslında bu
birçok ilimizde mevcut- vatandaşlarımız elektriklerin çok
sık ve uzun süreli kesildiğini söylüyorlar. Parayla satılan bir
hizmetle ilgili olarak ödedikleri paranın karşılığını
alamadıklarını
anlatmaktadırlar. Özellikle esnaf bu elektrik kesintileri nedeniyle
güç kaynakları ve jeneratör kullandıklarını, kendilerine
çok pahalıya mâl olduğunu ve mağdur olduklarını
anlatmaktadırlar. Yani satın aldıkları bir hizmetin
karşılığını alamadıklarını
vurguluyorlar ve üstelik ödedikleri bir hizmetin garantisinin de
olmadığını belirtmektedirler.
Üçüncü örnek ise kendimi veriyorum.
Birçok vatandaş gibi ben de bir tüketiciyim. Onların
şikâyetlerine konu olan
haksızlığa ben de maruz kaldım. Boş olan bir evimizde
hiç elektrik kullanılmadığı hâlde yanlış
okunduğu için 9 bin lira yani 9 milyar lira fatura geldi. Hemen itiraz
ettim. İlk söylenen önce ödemem gerektiği daha sonra işlem
yapılabileceği şeklindeydi. Ama milletvekili olarak bu sorunu hızlı
bir şekilde hallettim. Peki vatandaş ne yapsın? Onların
önde gelen şikâyetleri elektrik faturasındaki yazım
yanlışlıklarında komşulardan borç alarak ödeme
yaptıkları şeklindedir. Peki sonra iade var mı? Yok,
ileriye yönelik harcamalardan kesiliyormuş. Vatandaş çaresiz,
kullanmadıkları elektriğin parasını peşin
ödüyorlar hem de komşularından borç alarak.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüyoruz ki Hükûmet elektrik dağıtım
hizmetlerini tamamen piyasa koşullarına
bırakmıştır, ancak hatırlayalım ki
Anayasamızın 172nci maddesine göre devlet tüketicileri korumak
zorundadır, yine 4077 sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkındaki Kanun da vatandaşlarımızı
korumaktadır. Peki, uyuluyor mu? Hayır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sonuç olarak Anayasa hükümlerine, kanunlara dayanarak
Danıştayın tüketici lehine verdiği kararlara göre de
alınan sayaç okuma bedeli haksızdır, kayıp kaçak bedeli
haksızdır. İsimleri gizlenen bu bedellerin alınmaması,
alınanların ise vatandaşları zora sokmadan, tek tek dava
açmalarına zorlamadan iadesi gerekmektedir.
Yanlış okunan sayaç nedeniyle
fazla para alınmaması, varsa alınan paranın da hemen iadesi
gerekmektedir. Her şeyden önce devlet vatandaşı korumak
zorundadır.
Yine düzenli olarak parasını
ödeyen vatandaşlar satın aldıkları hizmete ait elektrik
sayaçlarının sürekli dönmesi gerektiğini söylüyorlar. Az önce de
söylediğim gibi, bir kısım illerimizde uzun süreli elektrik
kesintisi nedeniyle esnaf özellikle zor durumda kalmaktadır, elektrik
faturalarının vatandaş hakkını koruyacak şekilde
düzenlenmesi gerektiğini söylemektedirler.
Yine, devlet her durumuyla, her
konusuyla, her konumda vatandaşı korumak zorundadır diyorum ve
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Güven.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
aleyhinde ilk söz İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarcaya
aittir.
Buyurun Sayın Kaynarca.
TÜLAY KAYNARCA
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP
grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
CHP grup önerisi,
elektrik dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesi nedeniyle
ortaya çıkan tüketici haklarına aykırı uygulamaların
araştırılarak tüketici haklarını koruyucu tedbirlerin
belirlenmesi şeklindedir. Konu önemli, Hülya Milletvekilimizin ifade
ettiği ayrıntıları da dikkate alıyorum, gerçekten
önemli bir başlık ancak bugün Meclis gündeminde İç Tüzükle
ilgili değişiklik gündemdedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi İç tüzüğü
gündemimizde olması nedeniyle de CHP Grubu önerisinin aleyhine görüş
belirttiğimi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisinin lehinde Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy.
Buyurun Sayın
Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin lehinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ancak bugün
görüşeceğimiz kanun itibarıyla herhâlde grup önerilerinin böyle
onar dakika her gruba söz verilmesi ile alakalı son günümüz olacak
anladığım kadarıyla. İktidar partisinin değerli
milletvekilleri buraya çıkıp bu kanunun önemli olduğunu,
dolayısıyla balıkçılığın,
balıkçıların sorunlarının, şoför
esnafının sorunlarının, işte tüketicilerin elektrikle
alakalı birtakım vergi yüklerinden dolayı mağduriyetlerinin
önemli olduğunu ama bu kanunun daha önemli olduğunu söyleyerek
konuşmuyorlar ancak grup önerileri ve verilen araştırma önergeleri
gerçekten bu Meclis için çok önemli.
Daha sonra bu kanunda da
arkadaşlarımız ifade edecek ama ben en azından şunu
söyleyeyim: Vatandaşın bu tür problemlerine çare olmak adına
burada bu problemleri dile getirirken zaman zaman bizim söylediklerimizi
bazı kurullar da dikkate alıyor demek ki. Benim bu kürsüden
geçtiğimiz sene, geçtiğimiz dönem yine bu elektrik tarife
bileşenleriyle alakalı bir konuyu gündeme getirmemden sonra EPDK
kayıp kaçak üzerinden de TRT payının alınmasını
kaldırmıştı. Yani en azından bu kürsüden
söylediklerimiz, ifade ettiğim gibi, vatandaşın bazı
problemlerine en azından muhalefet olarak böyle bir çare de oluyorduk ama
maalesef bugünden sonra artık grupların getirdiği grup önerileri
sadece beşer dakika lehte ve aleyhte konuşulacak yani
vatandaşın problemlerinin bu kürsülerden muhalefet tarafından
dile getirilmesi önlenecek. Bunu, grup önerilerini iktidar partisi yetkilileri
biraz angarya gibi görüyorlar ama hiç de öyle olmadığını,
şöyle bir geçmişe dönüp baktıklarında vatandaşın
problemlerini buradan, kürsüden dile getirmek adına çok da önemli
olduğunu buradan da ifade etmek isterim.
Burada, Cumhuriyet Halk Partisi
elektrik dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesi nedeniyle
ortaya çıkan birtakım sıkıntılardan bahsetmiş ama
sadece özelleştirmeden kaynaklanan sıkıntılar değil
elektrikle ilgili
1/9/2006da maliyet esaslı tarifeler oluşturuluyor,
yine 1/7/2008de de Yüksek Planlama kararıyla maliyet bazlı
fiyatlandırma uygulamasına başlanıyor. Her ne hikmetse,
ifade ettiğim gibi geçtiğimiz dönem de ben özellikle kürsüden
enerjiyle ilgili yaptığım konuşmalarda bu tarife
bileşenlerini, TEDAŞın bize gönderdiği bu rakamları
ifade ederek gündeme getirdim ama daha sonra, ifade ettiğim gibi, EPDK
buna böyle dikkat etti.
Bir de zannediyorum basında biraz
yer bulmasıyla, kayıp kaçak miktarları ve diğer bazı
vergilerin mahkemeler tarafından iptal edilmesiyle bu daha çok gündeme
gelmeye başladı.
Gerçekten de şu tarife
bileşenlerine baktığımızda, burada
vatandaşın elektrik tüketimi faturalarında ödediği
gerçekten elektrik parası sadece yüzde 58lere tekabül ediyor. Yani
ödediğinin yüzde 42si vergi ve vergi benzeri ücretler, yüzde 58i
elektrik tüketimini yaptığı elektrik miktarıyla
alakalı. Dolayısıyla, bu çok büyük bir haksızlık.
Bunu Enerji Bakanına değil,
aynı zamanda Maliye Bakanımıza bütçe görüşmeleri
yapılırken burada ifade ettim. Maliye Bakanımızın
verdiği cevabı aynen söylüyorum burada otururken: Bu haksız bir
uygulama mı? Yani vergiden tekrar vergi almak, KDV almak. Buradaki
tarifeler ortada. İşte, TRT payı da dâhil, kayıp kaçaklar
da dâhil, bütün bunlardan vergi almak haklı bir uygulama mı,
haksız bir uygulama mı derseniz, haksız bir uygulama. Ama
doğru bir uygulama mı? Doğru bir uygulama. dedi.
Şimdi, bunun
mantığını, yani Doğru bir uygulama. derken kurallar
anlamında doğru olduğunu ifade ediyor. Haksız bir
uygulamaysa, eğer gerçekten vatandaşa bu uygulamalarda
haksızlık yapıyorsak, kuralları değiştirmek
işte Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir.
Bu araştırmalarla, verilen
araştırma önergeleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisinde yine
eğer araştırma komisyonları kurulursa, bunların,
haksızlıkların daha net ortaya çıkmasıyla, elbette bu
vatandaşların mağduriyetleri bu şekilde giderilecektir diye
düşünüyorum.
Bakın, elektrik tüketiminde sadece
vergilerden de kaynaklanmıyor, işte, kayıp kaçaklardan da
kaynaklanmıyor vatandaşın mağduriyeti. Yani dünya
ortalamalarına baktığımızda, elektrik tüketimi OECD
ortalaması 12 sentlerdeyken, biz şu anda elektriğe 17 sentler
civarında para ödüyoruz yani bu da ne demektir? Yaklaşık yüzde
40 civarında OECD ortalamasının üzerinde elektriğe para
ödüyoruz demektir.
Dolayısıyla, bu anlamda, bu
tarife bileşenlerinin içerisinde aslında vatandaşı en çok
rahatsız eden konuların başında da yine kayıp kaçak
miktarları geliyor yani dünya ortalamalarına
baktığımızda, kaçak miktarından bahsedilmiyor
gelişmiş ülkelerde, yine kayıp miktarı yüzde 6-7lerdeyken
bizde kayıp ve kaçak miktarı toplamı yüzde 17-18lere
ulaşmış durumda. Dolayısıyla, bunu böyle
değerlendirdiğimizde, maalesef, vatandaş, buradan hareketle, bu
kayıp miktarını çıktığımızda kaçaklar
için bir yüzde 10luk daha fazla para ödüyor demektir. Bunun rakamları da
gerçekten milyarlar mertebesine çıkıyor. Bunu da çeşitli
mahkemeler iptal etti.
Maliyet bazlı fiyatlandırma
derken belki bunun uygulamasının yapılması doğru
olabilir ama o zaman ben buradan şunu öneriyorum: Maliyet bazlı
fiyatlandırmada bölgesel bazlı maliyetlendirmeye gidelim. Eğer
bu bölgelerde varsa ihtiyaç, eğer bu vatandaşlara kömür
dağıtıldığı gibi elektrik
dağıtılması ihtiyacı varsa bunları da devlet
sübvanse etsin. Bir diğer taraftaki, işte Dicledeki kayıp kaçak
oranı yüzde 65,25, Van Gölü EDAŞta yüzde 57. Buna benzer birçok
bazı bölgedeki kayıp kaçak oranları çok yüksek ama bunun, bu
kayıp kaçak oranlarının yüksek olmasının bedeli
faturasını ödeyen vatandaşlar tarafından tahsil ediliyor.
Dolayısıyla, devlet böyle bir haksızlık yapıyor.
Ben şunun yanlışını bir
örnekle, daha önceki konuşmamda da ifade etmeye çalıştım: Bir alışveriş merkezine
gittiğinizi düşünün. Çeşitli mağazalardan
alışveriş yaptık, faturalarımızı ödedik. Tam
çıkarken kapıda görevli diyor ki: Bir dakika, alışveriş
edenler şöyle bir kenara geçsin. Buyurun. Buradan, işte, efendim,
günde yüzde 10 kadar çalıntı mal oluyor. Dolayısıyla bu
faturalarınızın üzerine biz bu çalıntı malların tazmini
için sizden bunları tahsil edeceğiz. Yani, bir
alışveriş merkezindeki bu kapıların tutulup veya
alışveriş edenlerin çevrilip bunlara ödetilmesi neyse, bu
TEDAŞ tarafından kayıp kaçakların vatandaşlara bir
şekilde ödetilmesi de ciddi anlamda sıkıntıdır.
Tabii, Hükûmetin hedeflerinin
içerisinde bu TRT payının da aşağı düşürülerek
bir an önce kaldırılması var. TRT de artık
Ben sadece bu
dönem için demiyorum. TRT, iktidarların borazanlığını
yapar gelir bugüne kadar, kim iktidar olursa onun
borazanlığını yapar. Dolayısıyla kamu yararı
da çok fazla sağlanıyor denemez TRT için. Bir an önce TRTyi de, bu
anlamda, vatandaşın sırtında yük olmaktan
çıkartıp, vatandaşa bu haksızlıkları gidermekte
fayda var.
Bizim de bu önerinin lehinde
olduğumuzu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Özensoy.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
aleyhinde son söz Bursa Milletvekili Sayın Hüseyin Şahine aittir.
Buyurun Sayın Şahin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun araştırma önergesinin aleyhinde söz almış
bulunmaktayım.
Hafta başında belirlenen
Meclis çalışma gündemine uygun olarak bir an önce gündeme geçilmesi
hususunda, grup araştırma önergelerinin gündeme alınmaması
ve gündeme geçilmesi hususunda bir kararlılığımız
vardır ve Cumhuriyet Halk Partisinin, elektrik dağıtım
hizmetlerinin özelleştirilmesi nedeniyle ortaya çıkan tüketici
haklarına aykırı uygulamaların araştırılarak
tüketici haklarını koruyucu tedbirlerin belirlenmesi konusundaki grup
önerisine katılmadığımızı bildirir, yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
III - Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi
vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aygün,
Sayın Kart, Sayın Moroğlu, Sayın Güven, Sayın
Öğüt, Sayın Özgündüz, Sayın Ekşi, Sayın Toprak,
Sayın Kuşoğlu, Sayın Susam, Sayın Seçer, Sayın
Topal, Sayın Genç, Sayın Özkan, Sayın Kaplan, Sayın Düzgün,
Sayın Öner, Sayın Kaleli, Sayın Demiröz, Sayın Kurt,
Sayın Çam.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum
ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Hülya Güven
ve arkadaşları tarafından, elektrik dağıtım
hizmetlerinin özelleştirilmesi nedeniyle ortaya çıkan tüketici
haklarına aykırı uygulamaların araştırılarak
tüketici haklarını koruyucu tedbirlerin belirlenmesi hakkında
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
1/2/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri
reddedilmiştir.
Alınan karar gereğince sözlü
soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Sayın
Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Sayın Ahmet Aydının Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Gençin Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156) (X)
BAŞKAN Komisyon?
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, efendim rapor eksik. Şöyle ki: Şimdi raporda
BAŞKAN Bir saniye,
oturtturayım insanları
Komisyon? Burada.
Başkanlık temsilcisi? Burada.
Komisyon raporu 156 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Evet, buyurun şimdi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, Komisyon benim de bir İç Tüzük değişikliği
teklifimi almış fakat İç Tüzük değişikliği
teklifimi AKP grup başkan vekillerinin verdikleri teklifle beraber
birleştirilmesine karar vermiş ama ne alt komisyon raporunda
Aslında alt komisyon raporunda benim teklifimin de kabul edildiği
Uygun görürseniz, bana kürsüden söz verirseniz çünkü komisyon raporu eksik.
Benim teklifim ya İç Tüzükün 80inci maddesine göre reddedilmesi
lazım açıkça, reddedilince de ret gerekçesinin burada bize bildirmesi
lazım, öyle bir şey yok. İç Tüzükün 80inci maddesi Tüzükte
ret istemi. diyor. Benim teklifim ne
kabul edilmiş ne reddedilmiş!
BAŞKAN Şimdi Komisyon
Başkanı bir açıklama yapacak, ondan sonra sizi dinleyeceğim
tekrar, bir saniye, öyle bir talep var.
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet, peki, bir
açıklasın efendim, kabul ettiyse neresinde kabul ettiğini
söylesin.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kuzu.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Sayın Başkanım, AK PARTİ grup
başkan vekillerinin ortak imzasıyla gelen İç Tüzük
değişikliği teklifini Sayın Gençin daha önce verdiği
bir maddelik ilgili teklifle birleştirerek Komisyonumuzda görüştük,
alt komisyona gönderdik, alt komisyon değerlendirdi ve o
değişikliği bu metin içerisine uygun bulunmadığı
girmesinin, karar verdi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Nerede
yazılı, nerede?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Raporda var, alt komisyon raporunda var.
KAMER GENÇ (Tunceli) Nerede
yazıyor?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Bakarsanız orada var, açık açık
yazıyor.
Dolayısıyla yani sadece zaman
kazanmak, kaybettirmek Sayın Gençin, başka da bir şey yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, zamanı
sen kaybettiriyorsun be! Sen kaybettiriyorsun zamanı! Böyle
konuşulmaz ya!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Dolayısıyla hiç dikkate alınacak
tarafı yok Sayın Başkanım bu iddianın, her zaman
yaptığı şeyi yapıyor.
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, bakın, ben açıklayayım efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, raporun neresinde olduğunu Başkan izah etsin.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Alt komisyon raporunda.
OKTAY VURAL (İzmir) Nerede? Bu
raporun neresinde?
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN
KUZU (İstanbul) Siz bakın işte, neredeyse siz bulun, ben niye
bulayım canım. Alt komisyon raporunda, bakarsanız görürsünüz
orada.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yok efendim,
yok.
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Alt komisyon
raporunda yok. Senin okuman yazman yok mu!
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bu
konuda, alt komisyon raporu görüşülmez burada, üst komisyonun
değerlendirmesi var
KAMER GENÇ (Tunceli) Üst komisyonda
da yok efendim.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Alt komisyon raporunu üst komisyonumuz
görüştü, bakın ne dedi alt komisyon raporunda. Dinler misiniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, müsaade eder misiniz
OKTAY VURAL (İzmir) O zaman o
konuyu almamışsınız. Böyle Komisyon
Başkanlığı yapılmaz, bildiğin konularda gel. Sen
bildiğin konuda gel.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Senin kuyruk acın var, kuyruk acın.
Senin kuyruk acın var, alamazsın bunu benden. Senin kuyruk acın
var. Dinle okuyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bilmediğin konuları konuşuyorsun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Sen anlaman bu işleri. İkinci defa
söylüyorum: Sen ne anlarsın bu işlerden be!
OKTAY VURAL (İzmir) Sen de
anlamazsın, ne anlarsın sen! Sen anlasaydın zaten
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Şimdi, bakın, ne diyor burada
Sayın Başkanım?
BAŞKAN Efendim?
ATİLLA KART (Konya)
Suçluların telaşı!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) CHPli üyemiz burada 2/80 esas nolu Teklifteki
düzenleme -yani Sayın Gençin düzenlemesi- doğrultusunda
görüşmeler başladıktan sonra da tek imzayla önerge verme imkânının
getirilmesi gerektiğini söylemiştir. Madde Komisyonumuzca oy
çokluğuyla kabul edilmiştir. diyor bu hâliyle.
Dolayısıyla
KAMER GENÇ (Tunceli) Peki, madde
kabul edilmişse... Oy çokluğuyla kabul edilmiş
Türkçesi ne?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Hayır, girmeme yönündeki önerge, girmeme
yönündeki.
BAŞKAN Sayın Genç, hele bir
bitirsin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, bakın
BAŞKAN Bitirsin, ondan sonra.
KAMER GENÇ (Tunceli) Peki, bitirsin.
BAŞKAN - Ben size hayır
demedim ki. Bitirsin, ondan sonra.
KAMER GENÇ (Tunceli) Peki efendim,
peki.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Evet, benim söyleyeceklerim bunlar
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Genç.
Sayın Özgündüz, size de söz
vereceğim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, 156 sıra sayılı Komisyon Raporunun eksik
olduğuna ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; evvela Komisyon Raporu eksik.
Şimdi Burhan Kuzu diyor ki
Yani bu işleri
Nasıl bu Komisyon
Başkanlığı yapıyor? Şimdi teklifte alt komisyonda
şöyle diyor: Teklifin 12nci maddesi 11inci madde olarak
görüşülmüş; mevcut uygulamanın düzenleme hâline
getirildiğini, önergelerin iki kere okunmasının
O bizi
ilgilendirmez. CHPli üyemiz burada 2/80 -yani benim teklifim- esas nolu
Teklifteki düzenleme doğrultusunda görüşmeler başladıktan
sonra da tek imza ile önerge verme imkânının getirilmesi gerektiğini
söylemiştir. Madde Komisyonumuzca oy çokluğu ile kabul
edilmiştir. Hani burada kabul ettiğin şey?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Kabul edilen madde, önerge değil Sayın
Genç. Önerge kabul edilmemiştir, madde kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ (Devamla) Oy çokluğuyla kabul edilmişse
o zaman benim teklifim kabul edilmiştir. Dolayısıyla,
arkadaşlar bakın, bir defa burada İç Tüzük
değişikliği getirildi üçlü koalisyon zamanında, bu kürsüde
adam öldü. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın, bu çok
önemlidir. Siz Türkiye Büyük Millet Meclisinde muhalefetin sesini kısmak
istiyorsunuz. AKPli grup başkan vekilleri o kadar yalan söylüyorlar ki,
önergesinin başında, gerekçesinde diyor ki: Efendim,
milletvekillerinin sözleri kısılmıyor. Yahu siz yüz altmış
dakika konuşmayı bir gruba beş dakikaya indiriyorsunuz. Her
yerde usul tartışmasını açıyorsunuz,
milletvekillerinin söz hakkını kesiyorsunuz. Dikta rejimini
getirmişsiniz, dikta rejimini de Mecliste uygulamaya koyuyorsunuz. Böyle
bir Meclis olur mu Sayın Başkan? Aslında Meclisin
kapısına kilit vurmak lazım. Bu İç Tüzük
değişikliği de kabul edildikten sonra Türkiye Büyük Millet
Meclisinin artık fonksiyonu kalmıyor; ne soru sorabiliyorsunuz,
sorular iktidarın keyfine
kalıyor, usul tartışmalarının sonu bitiyor, böyle bir
şey olmaz. Burada eğer uzlaşma yapılacaksa bir İç
Tüzük değişikliği yapalım, aksi takdirde bu İç Tüzük
değişikliği buradan geçmez arkadaşlar.
Muhalefet partileri; eğer bu
İç Tüzük değişikliği buradan geçerse, maalesef, sizin
burada artık konuşma haklarınız kalmıyor. Yani burada
tamamıyla İktidarın şeyi
Bence, bakın, evvela rapor
eksik arkadaşlar. Bu raporu iade etmemiz lazım. Bu raporu komisyon
alsın, benim önergem doğrultusundaki gerekçeyi getirsin efendim.
Komisyonda ve alt komisyonda teklif oy çokluğuyla kabul edilmiş ama
üst komisyon raporunda benim teklifimden hiç bahsedilmiyor.
Dolayısıyla, evvela Komisyonun bu raporu alıp benim teklifimle
de ilgili ya ret ya kabul gerekçesini getirmesi lazım. Ret getirdiği
zaman İç Tüzükün 80inci maddesine göre benim bunun üzerinde konuşma
hakkım var. Dolayısıyla, İç Tüzük bu kadar keyfî
yönetilemez. Onun için maalesef ne
Komisyona katılan Meclis
Başkan Vekili de Efendim, beş dakikada her şey söylenir.
diyor. Ya Sayın Başkan, siz bir defa beş dakikada her şeyi
söyleyecek kabiliyette olabilirsiniz ama beş dakikada her şey
nasıl
Demagoji yapmazlarsa. diyor. Milletvekillerine Demagoji yapma.
deme hakkı sende var mı Meclis Başkan Vekili? Böyle bir şey
olur mu arkadaşlar? Böyle bir şey olur mu? Yani ondan sonra gerekçede
diyor ki: Milletvekilleri demagoji yapıyorlar, demagoji yapmazlarsa
beş dakika her şey söylenir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Genç.
Şimdi, Sayın Özgündüzün
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye. Ben sıra
sıra gidersem iyi olacak. Yani, kafam karışıyor o zaman.
Sayın Özgündüzün, komisyon
raporunda kendi şerhiyle ilgili tam tersine bir beyanın yer
aldığına dair itirazı var, onu düzeltecek. Ona yerinden söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Özgündüz.
8.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüzün, 156 sıra sayılı İçtüzük
Teklifinin alt komisyonda görüşülmesi sırasında bildirilen bir
görüşün kendisine ait olmadığına ilişkin
açıklaması
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, teklifin
9uncu maddesiyle değiştirilen İç Tüzükün 63üncü maddesinin
alt komisyonda görüşülmesine karşı çıktım. Burada
usule ilişkin tartışma açılmasının Meclis
Başkanlığının inisiyatifine bırakılması
teklifine karşı çıktık. Komisyon, alt komisyon raporuna
sanki Başkanın tutumu hakkında Genel Kurulun karar vermesi
yönünde görüş bildirmişiz şeklinde bir beyanat geçmiş. O
teklif benim değil, iktidar partisinden arkadaşların getirdiği
bir önergeydi, o şekilde kabul edilmiştir.
Dolayısıyla, alt komisyon
raporunun bu şekilde düzeltilmesini arzu ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Hamzaçebi, buyurun
şimdi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bu
rapor görüşülmez. Rapor hazırlamasını bilmiyor Başkan
ya!
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Hamzaçebiyi dinleyeyim, ondan sonra sırayla gidelim.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Kuyruk acısı var, kuyruk
acısı! (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Haydi
Haydi
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Kuyruk acısı
OKTAY VURAL (İzmir) Kuyruk sende
var. Kuzularda kuyruk olur.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ayıp!
Ayıp!
OKTAY VURAL (İzmir) Daha
göreceksin, sen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu üslubunu
değiştirmediğin sürece daha çok laf yiyeceksin sen!
BAŞKAN Sayın Türkkan,
Sayın Vural, lütfen
OKTAY VURAL (İzmir)
Yedireceğim
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, şu Komisyon Başkanını uyarır
mısınız. Ya Komisyon Başkanı gibi edebiyle
oturmasını bilsin ya da kalksın gitsin buradan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Ne biçim
Komisyon Başkanısın sen?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Kes
Kes
(MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, bir grup başkanına böyle hitap edemez.
BAŞKAN Birleşime on
beş dakika ara veriyorum, grup başkan vekillerini arkaya davet
ediyorum.
Kapanma
Saati: 15.41
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
156 sıra sayılı İç
Tüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Başkanlık Temsilcisi burada.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun ne diyecektiniz
Sayın Korkmaz?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkanım, ben Anayasa
Komisyonunun bir üyesi olarak biraz önce yaşanan hassasiyetlerle ilgili
söz almak istiyorum. (MHP ve CHP sıralarından Biz de duyalım.
sesleri)
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Mikrofonu açın, biz de duyalım.
BAŞKAN Bir saniye
Sıra
sıra gidiyoruz, hepsini bir arada
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Sesi açsanız
BAŞKAN Ama, önce ne
diyeceğini bana söyleyecek, sonra Sayın Korkmaza
Bir saniye
Sayın Şandırın
bir
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
9.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Genel Kurulda sarf edilen kaba ve
yaralayıcı sözler nedeniyle Başkanlık Divanını
İç Tüzükün ilgili maddesini uygulamaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bir
önceki oturumda burada kaba ve yaralayıcı bir söz ifade
edilmiştir. Dolayısıyla Başkanlık Divanını
İç Tüzükün ilgili maddesini uygulamaya davet ediyorum.
BAŞKAN Tamam.
Sayın Korkmaz, buyurun.
10.- Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmazın, Anayasa Komisyonu Başkanının üslubuna
ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkanım, biraz önce, ara vermeden önce gerçekten çok
nahoş, Türkiye Büyük Millet Meclisinin mehabetine yakışmayan
bazı sözler sarf edildi. Bizim üzüntümüz, bu sözleri sarf edenin, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde en fazla hakka, hukuka, siyasal parti gruplarına
ve onların temsilcilerine riayet etmesi gereken Anayasa Komisyonu
Başkanı idi. Bu üslup, kesinlikle bilinmesini isterim ki, Anayasa
Komisyonu üyesi olarak bizleri bağlayan, bizleri temsil eden bir üslup
değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundaki
çalışmaların sağlıklı, sıhhatli bir biçimde
yürütülmesini engellediği gibi Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygınlığına da yakışmamıştır. Ben
Anayasa Komisyonu olarak bütün Genel Kurulumuzdan özür diliyorum ve
inşallah Sayın Başkanın, bundan sonraki
sağlıklı çalışmalar açısından da, Anayasa
Komisyonu sıralarına Genel Kurulda oturmamasını temenni
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
FARUK BAL (Konya) Sayın
Başkanım, aynı konuda
BAŞKAN Şimdi hep beraber
OKTAY VURAL (İzmir) Komisyonu
temsilen
BAŞKAN - Yani sanırım
aynı şeyleri söyleyeceksiniz Sayın Bal.
FARUK BAL (Konya) Ben de Anayasa Komisyonu
üyesiyim.
OKTAY VURAL (İzmir) Başkan
kendini değil, komisyonu temsilen konuştuğuna göre
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, bugünkü İç Tüzük teklifine
ilişkin görüşmelerin kırk sekiz saat geçmeden Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda yapılmasına ilişkin olarak Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup önerisi üzerinde dün kürsüden şunu ifade
etmiştim: Bu teklif, İç Tüzükün 181inci maddesine açıkça
aykırıdır. İç Tüzükün 181inci maddesi Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzüğüne ilişkin değişiklik
tekliflerinin sadece ve sadece milletvekilleri tarafından
yapılabileceğini düzenlemektedir yani İç Tüzük siyasi parti
gruplarına İç Tüzükte değişiklik konusunda herhangi bir
yetki vermemektedir. İç Tüzükümüz çeşitli maddelerinde siyasi parti
gruplarını zikretmek suretiyle, onlara önerge vermek ve diğer
konularda bazı haklar sağlarken İç Tüzükteki
değişiklik önerisini sadece milletvekillerine vermek suretiyle
İç Tüzük değişikliğinde bir uzlaşmanın yolunu
açmak istemiştir. Oysa bu teklif, Adalet ve Kalkınma Partisinin 5
grup başkan vekilinin grup başkan vekili sıfatıyla
vermiş olduğu bir teklifti. Yani İç Tüzükün 181inci maddesine
açıkça aykırılık söz konusudur. Bu teklifin ana
özelliği muhalefetin sesinin kısılmasıdır. 2001
yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde o zamanki Hükûmetin veya o
zamanki siyasi partilerin, bazı siyasi partilerin getirmiş
olduğu İç Tüzük değişiklik teklifi görüşülürken bugün
iktidar partisine mensup olan bir milletvekilinin o teklifi eleştiren çok
ağır cümleleri var. Örnek veriyorum. O İç Tüzük
değişiklik teklifinde temel kanun düzenlemesi getiriliyordu. Ancak
bir tasarı veya teklifin temel kanun olarak görüşülebilmesi için Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun beşte 3 oyuyla o önerinin kabul
edilmesi gerekirdi, beşte 3 yani nitelikli
çoğunluk arıyor. Uzlaşmaya önem veren bir teklif
olduğu hâlde o teklif bugün iktidar partisi içerisinde bulunan bazı
arkadaşlarımız tarafından akıl ve sağduyudan
yoksun bir teklif olarak değerlendirilmiştir. Onun üzerine, Adalet ve
Kalkınma Partisi çok daha ileri giderek farklı temel kanun
düzenlemeleri yaptı geçmişte. Nitelikli çoğunluğu
kaldırdı, Parlamento çoğunluğuna dayandı, Adalet ve
Kalkınma Partisi çoğunluğuna dayalı bir teklif yaptı.
Bugün görüşeceğimiz bu teklif
özü itibarıyla muhalefetin sesini kısmaya yönelik bir tekliftir,
akıl ve sağduyudan yoksun bir tekliftir. Parmaklarınızla
kabul edilecek ama bu parmaklarda akıl olmayacak, bu parmaklara akıl
hükmetmeyecek. Aynen 2001 yılındaki sizin milletvekilinizin ifade
ettiği gibi, bu parmakları sizin aklınıza emanet etmek
istiyorum ama aklınız parmaklarınıza ne kadar yön verecek,
bilemiyorum.
Teşekkür ederim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, öncelikle şunu
BAŞKAN Şimdi, size de söz
vereceğim. Bir saniye
Ben,
öncelikle, şu andan itibaren yapacağımız görüşmelerde
hem bu tarafta oturan arkadaşlarımızın hem Meclisi temsil
eden bütün milletvekillerinin grup ayırt etmeden- bu görüşmelerde
Meclisin nezaketine, Meclisimizin mehabetine, Meclisimizin
saygınlığına uygun bir dille birbirlerine
KAMER
GENÇ (Tunceli) Efendim, iktidar partisi sorumluluğu alsın efendim.
İktidar partisi sorumlu davransın. Muhalefeti susturmak
SONER
AKSOY (Kütahya) En çok sen konuşuyorsun.
BAŞKAN
Sözümü bitirebilir miyim Sayın Genç. Sözümü bitirebilir miyim
KAMER
GENÇ (Tunceli) İktidar partisi sorumsuz davranıyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, biz dinliyoruz sizi.
BAŞKAN
Bütün arkadaşlarımızın bu söylediğim konuya dikkat
etmelerini özellikle rica ediyorum.
Buyurun
Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, öncelikle
şunu belirtmemiz gerekir ki biz bu teklifi hiç kuşkusuz milletvekili
sıfatıyla verdik. Biz grup başkan vekiliyiz ama aynı
zamanda milletvekiliyiz. 181inci madde çok açık bir şekilde İç
Tüzükte değişiklik yapılmasını öngören teklifler
milletvekillerince yapılabilir. Burada tasarı olarak getirilmesini
engelliyor, yasaklıyor. Dolayısıyla bizim verdiğimiz bir
tekliftir, tasarı değildir. Dolayısıyla 181inci maddede
belirtilen yasakla hiçbir alakası yoktur. Yani grup başkan vekilleri
milletvekili sıfatıyla teklif edemezler mi, teklifte bulunamazlar
mı? (Gürültüler)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Hayır, grup başkan vekili
sıfatıyla veriyorsunuz Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Dolayısıyla bundan yana hiçbir problem
yok Sayın Başkan.
OKTAY
VURAL (İzmir) Burada genel merkezde hazırlanmış böyle bir
teklif görüşülemez.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ayrıca şunu da belirtmekte fayda var
BAŞKAN
Evet, Sayın Kaplan
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
İzin verin
Sayın Başkanım. Bitirmedim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Pardon, bitirmemiş.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Yani biraz önceki konuşmaları biz gayet
sakin bir şekilde dinledik.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Sayın Başkan, böyle bir teklifin
görüşülebilmesi mümkün değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Arkadaşlarımızdan da aynı
anlayışı, aynı karşılığı
bekliyoruz biraz önce sizin ifade ettiğiniz çerçevede Sayın
Başkan. Yani ona herkesin uymasını istiyoruz, biz talep
ediyoruz.
Son
olarak şunu belirteyim: Burada kalkan parmaklar millet iradesini
yansıtan parmaklardır. Buna hakaret edilmemesi gerekir.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sizin
arkadaşınızın cümlelerini söylüyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Saygı duyulması gerekir. Bu bütün
parmaklar için geçerlidir Sayın Başkan ve onun akıl küpü
olduğunu da öncelikle milletimiz biliyor.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, bir
şeyi düzeltmek istiyorum efendim.
Benim
parmaklara akılların yön vermesi konusundaki cümlelerim bugün iktidar partisinde önemli bir
görev yapmakta olan bir komisyon başkanımızın 2001
yılında tutanaklara geçmiş olan sözüdür. Sizin
arkadaşınızın sözünü sizlere hatırlatıyorum.
BAŞKAN Evet,
anlaşılmıştır.
Sayın Kaplan
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Tamam. Yani sırayla
gidiyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, İç Tüzükün değişikliğini
konuşacağız ama İç Tüzüke uygun olarak Meclis Genel
Kuruluna gelmesi gerekir. Dün bir tartışma yaşadık: 52nci
madde, kırk sekiz saat olayı.
Sayın Gençin bu konuda Tüzükle
ilgili kanun teklifi var. Komisyonda usulsüz olarak işleme
alınmadı. Alınmadığı için de komisyonda eksik
işlem yapılmış ve gelmiş.
Burada bir de usulü bir eksiklik, sakat
etme durumu var. Yani burada şu kanun teklifine dikkatinizi çekerim
Sayın Başkanım. İç Tüzük 181 çok açık diyor ki:
Hükûmet değil, gruplar değil. diyor, Sadece milletvekilleri
İç Tüzükün, Meclisin nasıl çalışacağına karar
verir. Çünkü İç Tüzük Meclisin anayasasıdır, Meclisin
anayasası. Anayasaya göre, 6ncı madde Egemenlik milletindir.
diyor, 7nci madde Devredilemez. diyor. Ama dikkat edin, teklif, resmî
imzayla bize gelen bu, grup başkan vekilleri olarak imzalanmış.
Yani grubu ilzam edecek, bağlayıcı, grup adına gelmiş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Altında milletvekili yazıyor, milletvekili.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Şimdi, bu sakatlık karşısında, var olan
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Tasarı olarak gelmesini engelliyor sadece, yasaklıyor,
başka bir şey yok.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
benzer kanun teklifleri de alınmadığı için, bu durumda
görüşmeye başlamamız mümkün değildir. Eğer Sayın
Gençin burada teklifi olsaydı belki teklifini geri çekerdi. Şimdi bu
durumda AK PARTİnin 5 tane grup başkan vekilinin sunduğu bu
teklifi 2001 yılında burada yaptığınız savunmalar
doğrultusunda çekmenizi istiyoruz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) 2001 yılında biz yoktuk, AK PARTİ yoktu.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
2001 yılında bu kürsüde ne konuşulmuşsa arkasında
durun. Arkasında durun ve geri çekin. Bu Meclisin selameti için bu
gereklidir.
BAŞKAN Anlaşıldı
Sayın Kaplan, tamam.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, bu görüşmelerin halkımız
tarafından da izlenmesi gerekir. Dolayısıyla bu
konuşmaların ya usul tartışması kapsamında ya bir
genel görüşme kapsamında kürsüden yapılması lazım
çünkü usul esasın önüne geçmektedir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Evet, Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Burada
yapılan yanlış daha sonrayı sıkıntıya
sokacaktır.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, konuşmalara, görüşmelere geçelim,
herkes meramını anlatsın efendim, vatandaş burada dinlesin.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok
önemli bir konu, Sayın Başkanım, eğer kürsüden söz
verirseniz söylenenlerin gerekçesini de anlatmaya
çalışacağım.
BAŞKAN Siz usul
tartışması mı istiyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Gerekirse
usul tartışması veya bu konuyu tartışmak istiyoruz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Neye yani hangi sisteme göre?
OKTAY VURAL (İzmir) Evet yani
usulüne uygun bir kanun teklifi yok.
BAŞKAN Usul
tartışması istiyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Usul
tartışması...
BAŞKAN Tamam, buyurun.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Görüşülemez Sayın Başkan!
OKTAY VURAL (İzmir) Yani
görüşülmesi mümkün değil! (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Bir şey demiyorum
canım. Ben, usul tartışması açılması talebi var,
şimdi ona evet diyeceğim.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Usul tartışması değil, Sayın Başkan.
BAŞKAN Lehte, alehte?...
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Lehte, Sayın Başkan, lehte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Lehte, Sayın Başkan, lehte.
BAŞKAN Lehte, aleyhte
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Lehte, Sayın Başkan, lehte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Lehte, Sayın Başkan, lehte.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Aleyhte
BAŞKAN İç Tüzük teklifi
veren milletvekillerinin grup başkan vekili olmasında
İç
Tüzükün 181inci maddesine aykırılık bulunup
bulunmadığı konusunda usul tartışması
açılması istendi.
OKTAY VURAL (İzmir) Aleyhte
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, aleyhte
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Lehte, Sayın Başkan, lehte.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Lehte, Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Aleyhte
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Aleyhte
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Aleyhte
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Lehte
BAŞKAN Tamam, şimdi,
yazdınız mı? Tekrar okuyacağım ben doğru
yazılıp yazılmadığını.
Lehte Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Lehte diye ilk ayağa kalkan biziz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Lehte Sayın Başkan.
BAŞKAN Siz, tamam, Sayın
Canikli
OKTAY VURAL (İzmir) Aleyhte
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Aleyhte
BAŞKAN -
ve Sayın
Şandır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Elitaş lehte, lehte.
BAŞKAN Aleyhte aynı anda
Hamzaçebi var
OKTAY VURAL (İzmir) Aleyhte ben
istedim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Aleyhte
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkanım, bizi görmüyorsunuz.
BAŞKAN O zaman ben kura çekeyim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, tutanaklara bakarsanız aleyhte ilk ben istedim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, ilk sesini çıkaran Sayın Canikli ve ben.
ADİL KURT (Hakkâri) Sayın
Kaplan da var, Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamam, o zaman bakın
tutanaklara.
OKTAY VURAL (İzmir) Tutanaklara
göre yapın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Tutanaklara bakın.
BAŞKAN Tamam, tamam,
bakacağım tutanaklara.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Lehte Sayın Canikli ve ben, Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim,
tutanaklar gelsin, ona göre
BAŞKAN Şimdi, ben
tutanaklara bakacağım kim ne istemişse ona göre devam
edeceğim çünkü mesele başka.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, her gruptan birer başkan vekiline söz verin.
BAŞKAN Her gruptan birer
kişiyse aranızda anlaşın, ona göre vereyim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, bir şeyi ifade etmek istiyorum.
Bu konuyu ilk tartışmaya açan benim burada hem dün hem bugün.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Konuştunuz zaten siz gerekli şeyleri.
BAŞKAN Tamam. Bakın, herkes
bir anda itiraz ettiği için Sayın Hamzaçebi, şimdi ya
tutanaklara bakacağım -ki sıraya göre- ya da kendi aranızda
anlaşın
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
Her gruptan birer kişi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, tutanaklara bakın efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Her gruptan birer arkadaş
BAŞKAN
her gruptan 1
kişiye vereyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, önce tutanaklara bakın.
BAŞKAN Tamam,
bakacağım şimdi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Tutanaklara bakın, itirazlar haklı mı, haksız mı, onu
bir değerlendirelim.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Sayın Başkanım
ADİL KURT (Hakkâri) Her gruptan
1 kişi.
BAŞKAN Ona ben karar veremem,
kendi aranızda konuşun.
Bakın, ben tutanaklara
bakacağım, kim önce istemişse ya ona vereceğim ya da kendi
aranızda anlaşın. Dört grupsunuz, dördünüze de vereyim diyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Birer kişi yapalım.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Anlaştık efendim.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Sayın Başkanım
OKTAY VURAL (İzmir) Birer
kişi gruplardan efendim, tamam.
BAŞKAN Sayın Özgündüz
OKTAY VURAL (İzmir) Mutabakat
var efendim. Gruplardan birer kişi
BAŞKAN Tamam. Şimdi, o
zaman Sayın Şandır, Sayın Canikli, Sayın Hamzaçebi,
Sayın Kaplan, anlaştık mı?
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Anlaştık efendim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Anlaştık.
BAŞKAN Tamam mıyız
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Tutanaklardaki şeye baktığınızda Sayın
Başkan, bizim, arkadaşlarımıza söz hakkını
verdiğimizi anlarsınız.
BAŞKAN Tamam.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Sayın Başkanım
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Sayın Başkan, bağımsızlar adına da bir
milletvekili konuşsun.
BAŞKAN Böyle bir usul yok ki,
olsa
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Özgündüz, siz
ne diyorsunuz?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Sayın Başkan, usul tartışmasından önce başka bir
itirazımız var. Alt komisyon raporuna görüşümüz yanlış
intikal etmiş, onu söyledik. Aynı zamanda, Sayın Kamer Gençin
önerisi hakkında Komisyon neyi kabul etti, belli değil. Bu hâliyle bu
görüşülemez. Lütfen, Komisyon raporunu Komisyona iade edin ve
görüşmeleri burada kapatalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Başkanın iade etme hakkı yok.
BAŞKAN Yani
Evet, usul tartışması
için lehte ilk söz Sayın Şandıra ait.
Buyurun Sayın Şandır.
(MHP sıralarından alkışlar)
IX.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisinin 156 sıra sayılı İçtüzük Teklifinin, İç
Tüzükün 181inci maddesine aykırı olup olmadığı
hakkında
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, Türkçede güzel bir söz vardır,
Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. diye. Biz
bunları konuşurken Sayın Komisyon Başkanı laptopuna
eğilmiş, konuşanları hiç dinlemeden geçiştirdi
Komisyonda, ama bugünü görmesi lazımdı.
Değerli arkadaşlar, İç
Tüzük gibi, Meclisin anayasasını konuşuyoruz. Bunu
konuşurken mutlaka buraya gelmeden önce uzlaşma geliştirmek
lazımdı. Uzlaşmayı sağlamak, uzlaşmada ısrar
etmek iktidar partisi grubunun sorumluluğundadır. Yani kavgadan, gerginlikten,
çatışmadan ne fayda umuluyor ki böyle bir zemin
hazırlanıyor? Bunu milletimin takdirine sunuyorum.
Dün konuştuk. Bu kanunun gündeme
alınması grup önerisiyle olmaz, komisyon ve hükûmetin teklifiyle
ancak kırk sekiz saat beklemeden bir kanuna sıra verebilirsiniz,
gündeme alabilirsiniz ama yok saydınız. Parmakların aklı
dediğiniz hadise bu. Yani akılsızlığın neye mal
olacağı belli. Bu parmakların inip kalkmasının neye mal
olduğunu hep beraber izliyoruz. Allah aşkına, yani bugün
getirilseydi de dün bu tartışma başlamamış
olsaydı da bugün rahatlıkla başlamış olsak ne olurdu?
Ama başlamadınız. Şimdi gelinen konu:
Bakın, değerli
arkadaşlar, hiç birbirimizle akıl yarışı
yapmayalım. Kanunların lafzı kadar ruhu da önemli, ruhu kadar
lafzı da önemli. Şimdi, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekilleri
Böyle bir hak yok. Evet, grup başkan vekilleri
milletvekili ama grup başkan vekilliği bir müessese, İç Tüzükte
tanımlanmış bir müessese, bir kurum. Bu sebeple, grup
başkan vekilleri olarak, siz bu yasa teklifini veremezsiniz, verirseniz
hukuksuzluk yapmış olursunuz.
Dün de söyledim: Değerli
arkadaşlar, hukuku hukukun içinde kalarak değiştirirseniz
meşru olur, yoksa gayrimeşru olur, yaptığınız
hukuksuzluk olur. Şimdi burada yaptığınız şey,
eğer ısrar ederseniz hukuksuzlukta ısrar etmektir. Anayasa
yapacağız, Anayasada uzlaşacağız. derken ama
uzlaşmayı dinamitleyen taraf olarak bunu lafzıyla, tavrıyla
maalesef iktidar partisi grubudur. Bu sebeple, ben demin söylediğim hususu
tekrar söylüyorum. Bir komisyon başkanının, bir partinin grup
başkan vekiline, kaldı ki grup başkanını yani genel
başkanı temsil eden grup başkan vekiline o türlü söz söyleme
hakkı yoktur. O sözü söyleyene iade ediyorum. O sözü söyleyen gelip
buradan o sözü geri almalı, maksadını aşan
Biz, Hocaya hep
Hocam demişizdir ama Hocaya yakışmayan bu tavrından
dolayı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla)
en
azından biz üzüldük kendisinin de utanması gerekiyor.
Çok teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aleyhte Sayın
Hamzaçebi.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dün de
bugün de ifade ettim, tekrar bir kez daha ifade etmek istiyorum: Siyasi partilerin
grup başkan vekilleri, grup başkan vekili sıfatıyla İç
Tüzük değişiklik teklifi veremezler, verirlerse İç Tüzükün
181inci maddesine açıkça aykırı olur. Grup başkan vekili
sıfatını bir kenara bırakarak milletvekili
sıfatıyla gayet tabii ki İç Tüzük değişiklik teklifi
verebilirler. Maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisinin 5 Grup Başkan
Vekili, 5i de bunu atlamış, atladıkları için buraya
çıkıp savunacaklar aynen Cumhurbaşkanlığı Seçim
Yasasında yarattıkları kriz gibi. Zamanındaki anayasa
değişikliğinde, Adalet ve Kalkınma Partisinin hukukçu
kurmayları -grup başkan
vekilleri değil- nasıl kendi partilerini, kendi partilerinin
kurmaylarını yanılttıysa burada da aynı şekilde
yaptıkları bir yanlış vardır, kesinlikle 181inci
maddeye aykırıdır, kesinlikle bu nedenle bu teklifin
görüşülmesi mümkün değildir. 181inci madde, milletvekillerine
İç Tüzük değişiklik hakkı vermek suretiyle, siyasi parti
gruplarına bu hakkı vermemek suretiyle İç Tüzük değişikliğinde
uzlaşmanın yolunu açmak istemiştir, Uzlaşmayı ara.
demiştir ama Adalet ve Kalkınma Partisinin uygulamasında,
kültüründe uzlaşma olmadığı için, muhalefetin burada,
Meclis araştırma önergeleri nedeniyle kullanmış olduğu
kısıtlı söz haklarına tahammülü olmadığı
için, bu kürsüden yapılan eleştiriye tahammülü
olmadığı için bu kalmış olan, temel kanun
düzenlemesinden sonra kalmış olan ufak tefek söz haklarını
da muhalefetin elinden almak istiyor. Sanki bu Parlamento uzlaşmayı
hiç beceremiyor gibi, yapamıyor gibi Benim uzlaşmaya ihtiyacım
yok. diyor, Uzlaşma için sizin kapınızı
çalmayacağım. demek istiyor. Oysa bu Parlamento, bundan önceki
Parlamento, Türkiye Büyük Millet Meclisi uzlaşmanın güzel örneklerini
verdi.
Bakın, önümde bir tablo var. Geçen
yıl 11 Ocak ile 14 Ocak tarihleri arasında Türk Ticaret Kanunu ve
Türk Borçlar Kanununun içinde olduğu 5 kanunu 4 günde kabul
etmiştir. Bu 5 kanunun madde sayısı 2.698dir. 2.698 maddelik 5
kanunu 4 günde çıkarmıştır bu Parlamento,
uzlaşmanın güzel bir örneğini vermiştir ama bu dahi içinize
sinmemiştir ki şimdi gelip muhalefetin ufak tefek konuşma
haklarını elinden almak istiyorsunuz.
Ünlü liberal felsefeci Thomas Hobbesun
bir terazisi vardır, Dengedeki bir terazi iyi değildir çünkü her an
bozulabilir ama bir tarafa çok büyük ağırlık, öbür tarafa daha
küçük bir ağırlık koyarsanız denge yoktur ama o hiçbir
zaman bozulmaz. der. Siz böyle bir dengesizliği istiyorsunuz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Lehte Sayın Canikli, buyurun
lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, buraya çıkıp
iddialı sözler söylemeden önce biraz geçmişe bakmak gerekiyor
arkadaşlar. Yani 181inci maddeden yola çıkarak grup başkan
vekillerinin İç Tüzük değişikliği teklifi veremeyeceği
şeklindeki bir yorumun, bir defa, hiçbir şekilde 181inci maddeyle
alakası yoktur. Ayrıca, bakın, birçok örneği var
geçmişte de ben size mesela bir tanesini okuyacağım.
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) Milletvekili olan bakan verebiliyor mu?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Altında Sayın Kemal Anadol, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) Milletvekili olan bakan verebiliyor mu Sayın Canikli?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Altında 4 tane grup başkan vekilinin imzası olan bir
İç Tüzük değişiklik teklifi verilmiş, kabul edilmiş
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) Yanlış yapmışlar.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla)
hiçbir şekilde
Cumhuriyet Halk Partisinden de, diğer partilerden de bir itiraz
gelmemiş, altında da Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekilinin imzası var değerli arkadaşlar. Yani bugüne kadar bütün
Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekilleri hata yaptı.
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) Yanlış,
yanlış
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bütün Cumhuriyet Halk Partisi
yöneticileri hatta yaptı.
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) Milletvekili olan bakan atar mı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Bugüne kadar hep hata yapıldı ama şu anda bu hata fark
edildi, düzeltilmeye çalışılıyor.
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) Hayır, çünkü muhalefetin sözünü kısıyorsunuz
çünkü muhalefetin sesini kısıyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Bakın değerli arkadaşlar, lütfen yani haklı bir
eleştiri olursa elbette dikkate alınır, değerlendirilir ama
şu gerçekler, şu uygulama, bu grup başkan vekillerinin yani
Cumhuriyet Halk Partisine ait grup başkan vekillerinin imzası ve
uygulamasından sonra çıkıp bunu İç Tüzükün 181inci
maddesine aykırı demek gerçekten İç Tüzükün hem lafzına
hem de özüne uygun düşmemektedir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Söz konusu olan uzlaşma, uzlaşarak
değiştirebiliriz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın, 181inci madde çok açık
bir şekilde sadece tasarı olarak, İç Tüzük değişiklik
tekliflerinin tasarı olarak gelmesini engellemektedir, ona matuftur,
lafzı da budur zaten, lafzı da budur.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sizce
bunun mantığı nedir?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Diyor ki bakın -bu cümleden
nasıl çıkarıyorsunuz, ben milletvekili olarak- İç Tüzükte
değişiklik yapılmasını öngören teklifler
milletvekillerince yapılabilir. ifade bu.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Başbakan da milletvekili, bakanlar da milletvekili.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Tasarı olur, teklif olmaz Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Peki, arkadaşlar biz neyiz?
Ben milletvekili değil miyim? Yani Grup Başkan Vekili
sıfatımın olması milletvekili olmam hususunu ortadan kaldırıyor
mu? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Böyle bir yorum
yapılabilir mi değerli arkadaşlar? Lütfen yani
Yorumları
yaparken gerçekten yani daha dikkatli olmak gerekiyor.
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) O zaman Bakan
arkanızda Bakana imzalattırın. Gençlik Spor Bakanı diye Bakana
imzalattırın.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Evet anlıyorum yani
engellemeye çalışıyorsunuz, bir şey demiyoruz saygı
duyuyoruz bu yani bize göre yanlış olan tutuma
Ona rağmen
saygı duyuyoruz. Engellemeye çalışıyorsunuz, bloke etmeye
çalışıyorsunuz, tamam.
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) Yanlış
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Ama bunu yaparken lütfen, İç Tüzüke, uygulamalara hatta kendi
partinizin uygulamalarına bir bakın lütfen. Yani engelleme
çalışmalarını, Meclisi bloke etme
çalışmalarını yaparken de yani İç Tüzüke uygun olsun.
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) Meclisi bloke
eden sizsiniz Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ve bir eleştiriye tekrar
muhatap olmayın, bir haksız yorum olmasın, haksız itham
olmasın. Yoksa tabii takdir sizin bu konudaki yöntem, nasıl
uygulayacağınız bizi ilgilendirmez ama her şey burada
İç Tüzüke uygun olarak hareket etmek zorundadır. Hepimiz,
istisnasız, önce kendimiz başta olmak üzere
konuşmalarımızla, tavırlarımızla,
davranışlarımızla İç Tüzüke uygun hareket etmek zorundayız.
İç Tüzükün getirdiği hükümlere bağlı kalmak
zorundayız.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Anayasaya
bile bağlı kalmadınız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Tüm grupların grup başkan
vekillerinin uzlaşarak imzaladığını örnek göstermek
doğru değil. Tüm grup
başkan vekillerinin imzaladığı
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, o zaman İç Tüzük ihlali olmuyor mu?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Dört grup, üç grup adına veriliyor Sayın
Başkanım o zaman, daha da kötü.
BAŞKAN Sayın Kaplan,
buyurun, aleyhte
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç Tüzük
görüşmelerini yapıyoruz ve bu İç Tüzük görüşmeleri Meclisin
anayasasıdır.
Bakın, Hükûmet yerinde Meclis
Başkanlığı oturuyor, Meclis Başkanlığı
oturuyor, dikkat edin. Meclisin anayasasını yapacağız,
bizden sonraki dönemlerde seçimle geleceklerin de hukukunu belirleyeceğiz.
Egemenlik, kayıtsız
şartsız Milletindir. diyor Anayasa 6, değil mi? Bu egemenlik
devredilemez. diyor 7nci maddede. Peki, bu durumda, bu netlik
karşısında, arkadaşlar, 2001de bir tüzük
değişikliği çalışması burada
yapılmıştı. O zaman iktidar partisi muhalefetti.
Bakın, o zaman Ahmet İyimaya,
şimdi Adalet Komisyonu Başkanınız, ne diyor?
Hızlı yasama, tehlikeli yasamadır. diyor. Ehliyetsiz
kurallar
diyor. Tabirlerini sayıyorum
Bırakın onu, Sayın
Bülent Arınç şu an Başbakan Yardımcısıdır.
Başbakan Yardımcısı olan Sayın Bülent Arınç ne
diyor? Siz muhalefetin sesini kısmak istiyorsunuz. diyor o tarihlerde.
Muhalefet, Meclisin ve demokrasinin vazgeçilmezidir. diyor ve burada örnek
verirken Muhalefet olmadan hiçbir şey yapılamaz. diyor, çok daha ağır
sözler var. Bunları burada tek tek okumamın bir gereği yok. Ham
hum şorolop yasa yapıyorsunuz. diyor. Beş dakikada
Beşiktaş. diyor. Neler neler
Ne kıyametler koptu, burada
milletvekili öldü. Bunu çabucak mı unuttunuz? Okuyalım mı daha
başka şeyleri? Sizin milletvekillerinizin tek tek
konuştuklarını, hepsini burada teker teker çıkar
konuşuruz, teker teker çıkar konuşuruz. Hafıza, hiçbir
şey kaybolmuyor. Dün size uygulananlara karşı çıkarken
söylediğiniz sözlerle karşınıza çıkarız.
Bu, İç Tüzük 181e
aykırıdır, 52ye aykırıdır. Teklif var, teklifi
komisyona almamışsınız, değerlendirmemişsiniz. Bu
koşullarda sizi siyah kurdeleyle protesto ediyorum, milletin iradesini tek
başınıza belirleyemezsiniz, tek başınıza
belirleyemezsiniz. Size belirletmeyiz. Size bu kürsüden söz veriyoruz, bu
İç Tüzükü burada görüştürtmeyiz. Bu kürsünün başında
dururuz, siz bu İç Tüzük görüşmesini yapamazsınız. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Bu uzlaşmayla olur, bu
grupların ortaklaşmasıyla olur, bu birlikte olur, bu demokrasiyle
olur, sizin emir ve buyruklarınızla olmaz. Bunu biliniz, ona göre
hareket ediniz diyoruz ve geri alınmasını talep ediyoruz. (BDP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) -
Burası kavga yeri değil.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Göreceğiz
Göreceğiz
Buyurun
BAŞKAN Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN (Devamla) Buyurun
göreceğiz
Göreceğiz
Gelin götürün, gösterin İç Tüzükünüzü,
görüşün. Göreceğiz bakalım. Öyle bu Meclis sizin
çiftliğiniz değil. Kimsenin babasının çiftliği
değil. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, tasarıyla teklif arasındaki fark,
tasarının Hükûmetten teklifin milletvekillerinden gelmesidir.
Tasarı, Başbakan ve bütün bakanlar tarafından imzalanır,
grup başkan vekilliği hükûmetle değil Meclisle ilgili bir
sıfat olup tekliflerin Meclis Başkanlığına
sunulmasında bu sıfatın kullanılmasında bir
sakınca yoktur.
Bu vesileyle bir hususu bilgilerinize
sunmak istiyorum. İç Tüzük değişikliği hassas bir konudur.
Hükûmetin hızlı kanun yapma isteğiyle muhalefetin denetim yapma
imkânı arasında bir denge gözetilmelidir. Umuyorum görüşmeler
sırasından hem iktidar hem de muhalefet bu hususları dikkate
alır.
Komisyon raporu
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
Sayın Grup Başkan
Vekilimizin, kaba ve yaralayıcı ifadede bulunduğundan
dolayı İç Tüzük 160a göre Anayasa Komisyonu Başkanına
kınama cezası verilmesine ilişkin
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Hayır efendim öyle bir şey yok Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir)
bir talebi
olmuştu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, kaba ve yaralayıcı sözü tutanakta
bakarsanız kimin söylediğini görürsünüz.
BAŞKAN Yok
Benden Sayın
Şandırın talebi bu konuda bir uyarı. O konuşmayı
da yaptık.
OKTAY VURAL (İzmir) Daha sonra
değerlendirirsiniz.
Sayın Başkanım, şimdi biz bu raporu
görüşüyoruz. Bu rapor okunmuyor çünkü dağıtılmış
vaziyette. Dolayısıyla dağıtılan bu raporun her
şeyden önce komisyonda oluşan görüşleri yansıtması
gerekiyor ki milletvekilleri
haberdar olsun. Yoksa, laf ola beri gele rapor hazırlanmaz. Şimdi, bu
raporda, bir sayın milletvekilinin bir teklifinin kabul edildiği
söyleniyor ama raporda bunun kabul edildiğine ilişkin derçedilmiş
bir madde yok.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Alt komisyon raporunda hepsi var.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bir başka milletvekili, raporla ilgili, teklifle ilgili muhalefetini
söylüyor, bu da bu raporda yok. Dolayısıyla bu raporu
görüşemeyiz ki. Bu rapor AKP Genel Merkezinde hazırlanmış
bir rapor. Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekillerinin iradelerini ortaya
koyduğu bir rapor değildir, ısmarlama bir rapordur. Bu raporun
neyini görüşeceğiz?
Yani Sayın
Başkan, bu konuda, birleştirmiş oldukları bir sayın
milletvekilinin şeyiyle ilgili diyor ki 12nci maddeyle: Komisyonumuzca
kabul edilmiştir. diyor, nerede? Bize gösterin.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Altında imzası var Sayın
Başkan, altında imzası var, Komisyon imzalayan, çoğunlukla
imzalanmış.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yani kabul edilen metin yok ortada. Bu raporun bu yönüyle görüşülmesi
mümkün değildir.
Bir hususu daha
Sayın Başkanım, bu konuda, biz raporu görüştüğümüz
için, bu raporun Komisyon faaliyetlerini ve iradesini tam olarak
yansıtması gerektiği gayet açık ve nettir. Bu rapor özenle
hazırlanmamıştır, oldubittiyle
hazırlanmıştır. Bu bakımdan, bu raporun iade edilerek,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu olarak iade edilerek Komisyonun daha
sağlıklı bir çalışma yapmasını temin etmek
zaruri bir hâl olmuştur.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, az önce bir metin okudunuz, ne olduğunu bilmiyoruz.
BAŞKAN Bir
saniye
Buyurun.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, alt komisyon
raporunda, çok açık bir şekilde, belirtilen teklifin dikkate
alındığı, değerlendirildiği yer almaktadır,
tartışmasız bir şekilde. Yani birleştirme yapılmıştır
usulüne uygun olarak ve rapora da derçedilmiştir. Bu noktada herhangi bir
eksiklik, aksaklık söz konusu değildir Sayın Başkan. Buna
rağmen bunun işleme konulamayacağı şeklindeki bir
ifade doğru bir ifade değildir, yasal bir ifade değildir, mesnedi
yoktur.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yok efendim, yok!
BAŞKAN
Başkanlığın iade etme yetkisi de yok.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Evet, aynen öyle.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, bu rapor yok hükmündedir, olmayan bir rapor.
Yani buraya getirip bir makam anlaştı diye bu raporu görüşebilir
miyiz?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, görüşmelere ne zaman
başlayacağız? Ama Sayın Başkan, görüşmelere
başlayabilmemiz lazım efendim.
BAŞKAN
Başlayacağız inşallah.
OKTAY VURAL (İzmir)
Dolayısıyla, bu rapor, İç Tüzüke göre Türkiye Büyük Millet
Meclisinde
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Muhalefet Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmasını
engellemek istiyor Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Bir dakika
müsaade eder misiniz Mustafa Bey?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Ama ha bire konuşuyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Burada da
mı keseceksiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Görüşmelere geçince konuşun.
BAŞKAN Komisyon bu konuda bir
açıklama yapmayı istiyor mu?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, biz Türk milleti adına egemenlik yetkisini kullanıyoruz.
Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir. diyor ve
milletvekilleri olarak komisyonda ve Genel Kurulda bu irademizi
kullanıyoruz. Bu irademizi hiçbir komisyon başkanı yok sayamaz,
görmezden gelemez. Bu, egemenlik yetkisini kullanan milletvekillerinin bu
yetkisini daraltmak demektir. Komisyonda bu yetkiyi kullanan milletvekillerinin
iradesi yok, iradesinin olmadığı bir rapor nasıl
hazırlanabilir, nasıl görüşülebilir?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkanım, raporun altındaki çoğunluk
imzası millet iradesi değil mi?
OKTAY VURAL (İzmir) Yok,
yok
Yansıtmıyor komisyon raporu.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Yani kendisinin ki millet iradesi de çoğunluk iradesi nedir
Sayın Başkan, böyle bir anlayış olur mu? Böyle bir anlayış
demokrasiye sığar mı?
BAŞKAN Evet, her şey
tutanaklara geçti.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, bugün burada tutanaklarda muhalefetin ya da diğerlerinin
sözünü yazmamak gibi bir durum olur mu? Olmaz. O zaman ben diyorum ki
milletvekillerinin Komisyonda iradesi
yansıtılmamıştır, bu bakımdan bu komisyon
raporunu görüşmek mümkün değil.
BAŞKAN Anladık, tamam.
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Komisyon raporu 156
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan
karar gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, hayır, görüşemezsiniz.
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan
BAŞKAN
maddelerine geçilmesi
kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan
maddeler ayrı ayrı oylanacaktır. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Grup başkan vekillerini de arka
tarafa davet ediyorum.
Kapanma Saati:
16.54
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
156 sıra
sayılı İç Tüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Başkanlık
Temsilcisi? Burada.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, uygun bir rapor yok. Efendim, Sayın
Başkanım, bakın, Anayasamızın...
ATİLLA KART (Konya)
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Size de
bakacağım, bir dakika.
OKTAY VURAL (İzmir)
İç Tüzükün 38inci maddesi diyor ki: Komisyonlar, kendilerine havale
edilen tasarı veya tekliflerin ilk önce Anayasanın metin ve ruhuna
aykırı olup olmadığını tetkik etmekle
yükümlüdürler. İç Tüzükün emredici bir görevi var. Bu raporda, bunun
İç Tüzükle ilgili, İç Tüzükün değişikliğinin
Anayasaya uygun olup olmadığına ilişkin bir tane
değerlendirme yok. Bu raporu nasıl kabul edeceğiz yani?
Sayın Başkan,
soruyorum: Meclis Başkanlığı, burada, şu
Beşiktaşın şeyle yaptığı maçı getirip
raporlaştırsa bunu da görüşecek miyiz? Böyle bir şey
olabilir mi ya?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, Komisyon Anayasaya
aykırı bulsaydı zaten görüşmezdi.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yani anayasal görevini yapmamıştır, İç Tüzükle verilen
görevini yapmamıştır. Dolayısıyla, bu konuda Meclis
Başkanlığı, bu konuyla ilgili gerekli uyarıyı
yapmak suretiyle, Komisyon bunu çeksin ve dolayısıyla usulüne uygun
yapsın. Yok burada bir hüküm. Bana söyler misiniz bu İç Tüzük hangi
amaçla konulmuş? Uyulmayacaksa, İç Tüzük niye konulmuş?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, Anayasaya
aykırılık varsa zaten Komisyonumuz dikkate alır ve
görüşmez efendim. Öyle şey olur mu?
OKTAY VURAL (İzmir)
Efendim, yok. Komisyonların
görevi bu, bu görev yapılmamıştır, yok öyle bir şey.
BAŞKAN Sayın
Kart...
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, İç Tüzüke aykırılığı öyle
anlaşılıyor ki değerlendirdiniz ve karar verdiniz. Onun
yanında İç Tüzükün 38inci maddesine bariz bir
aykırılık var. Bu konuyu Komisyonda ısrarla dile
getirmemize rağmen bu konuda tartışma dahi açılmadı.
Bu anlamda Genel Kurulda bu konunun tartışmasını yapmak ve
Genel Kurulun değerlendirmesine sunmak istiyoruz.
BAŞKAN Usul
tartışması mı açmak istiyorsunuz?
ATİLLA KART (Konya) Evet,
38inci madde gereğince.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hayır, usul neye göre Sayın Başkan?
BAŞKAN Lehte, aleyhte?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, lehte.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Lehte Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Kart, Sayın Kaplan.
Sayın Elitaş mı,
Sayın Canikli mi? Her gruba bir kişi vereceğiz, öyle oldu.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Ben Sayın Başkan, tamam.
BAŞKAN Sayın Canikli,
Sayın Vural
Şimdi, Sayın Vural aleyhte
mi, lehte mi?
OKTAY VURAL (İzmir) Aleyhte.
BAŞKAN Sayın Kart aleyhte.
ATİLLA KART (Konya) Evet.
BAŞKAN Sayın Kaplan ile
Sayın Canikli lehte düşüyor doğal olarak, aleyhte
konuşursunuz herhâlde.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Tamam Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, Sayın Başkan, İç Tüzükün 68inci maddesine göre
Genel Kurulda kavga ve gürültü olursa Başkan bir defa ara verir, bir
aradan sonra kavga ve gürültü devam ederse birleşimi kapatır. Lütfen,
Meclis çalışmıyor. Bu Meclisi bu kadar kavgaya, gürültüye
götürmeyin.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kavgadan kapanmadı.
BAŞKAN Henüz kavga yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tarafsız
yönetin Meclisi efendim, tarafsız yönetin efendim.
BAŞKAN Yapmayın Sayın
Genç, Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani İç
Tüzükün açık hükmü vardı, dün 52nci maddeyi ihmal ettiniz, bugün de
68inci maddeyi ihmal edemezsiniz.
BAŞKAN Tamam, tamam,
itirazım yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakın, bundan
sonraki olayların sorumlusu siz olacaksınız. Böyle bir şey
olur mu efendim? Bu Meclis iki saattir bir şey görüşmüyor.
Dolayısıyla birleşimi kapatmak zorundasınız.
BAŞKAN Tamamdır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle ikide birde
ara ver, ara ver, olur mu? Biz milletvekiliyiz, oyuncak değiliz ki
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teklifin Anayasaya
aykırılığı sebebiyle usul tartışması
açılmıştır.
Aleyhte ilk söz Konya Milletvekili
Sayın Atilla Karta aittir.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Adalet ve Kalkınma
Partisinin 156 sıra sayılı İçtüzük Teklifinin, İç
Tüzükün 38inci maddesine aykırı olup olmadığı
hakkında
ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, İç Tüzük
aykırılığı noktasında Başkanlık
Divanı olarak yaptığınız yanlışı
Anayasaya aykırılık noktasında da sürdürüyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
bakın, Anayasanın 175inci maddesi ile İç Tüzükün 181inci
maddesi birbirini tamamlayan maddelerdir, birbiriyle paralel olan maddelerdir.
Bir bütündür bu maddeler.
Her iki maddedeki temel espri
şudur değerli arkadaşlarım: Bilindiği gibi Meclis
İç Tüzüğü bu Parlamentonun anayasasıdır, çalışma
kurallarını düzenler. Anayasa nasıl ki toplumsal bir
uzlaşmayla, sözleşmeyle yapılması gereken bir düzenleme
ise, Meclis İç Tüzüğünün de bu anlamda bir uzlaşmayla, bir
diyalogla yapılması gerekiyor. Her iki düzenlemede de, Anayasa koyucu,
siyasi parti gruplarının dayatması olmadan, uzlaşma içinde,
iş birliği içinde ve ihtiyaca cevap verecek şekilde bir
düzenleme yapılması hususunu dile getirmiştir. Yani Anayasa
yapılmasındaki usul ve esaslar İç Tüzük düzenlemesinde de söz
konusudur. Ama neyi görüyoruz burada? Bütün aşamalarda Adalet ve
Kalkınma Partisinin 5 grup başkan vekilinin sıfatı
belirtilerek, vurgulanarak getirilen bir teklif söz konusu.
Bu ne demektir? Bu bir grubun teklifi
demektir, grubun iradesi demektir, milletvekilinin iradesi değildir bu.
Elbette, siz, Adalet ve Kalkınma Partisine mensup milletvekilleri olarak,
milletvekili sıfatınızla -biriniz, üçünüz, dördünüz-
verebilirdiniz. Ama hepiniz ne yapıyorsunuz? 5 grup başkan vekili de
grup başkan vekilliği sıfatını, statüsünü özellikle
belirterek böyle bir teklifi getiriyor. Bu aslında teklif değildir,
bu teknik anlamda bir tasarıdır. Anayasa değişikliklerinde
nasıl ki tasarı söz konusu olmayacaksa İç Tüzük
değişikliklerinde de tasarı söz konusu olmaz. Burada şeklî
anlamda teklif diyebilirsiniz, ama işin özünde, işin esasında
AKP Grubunun dayatmacı
anlayışla getirdiği bir tasarı vardır.
Sayın Başkan, bu yönüyle,
İç Tüzükün 38inci maddesine açıkça aykırı olan bir
tasarı söz konusudur. Bu noktada, Başkanlık Divanı olarak
üstlendiğiniz görevin ve sorumluluğun gereği olarak resen
hareket etmek durumundasınız, resen karar vermek
durumundasınız.
Bunu bir kez daha bu aşamada dile
getirmek gereğini duyuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kart.
Lehte, Şırnak Milletvekili
Sayın Hasip Kaplan...
Buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç Tüzükün
Anayasaya uygun olması, hele hele Anayasa Komisyonunda bunun öncelikle
görüşülmesi ve raporda bunun zikredilmesi şart. Şimdi, bu
yapılmıyor, raporda yok, 181 yok, 52nci madde yok. 5 tane grup
başkan vekili, beşi bir yerde, maşallah, bir imza
atmışlar, gelmiş.
Bakın, dinleyin arkadaşlar bu
sözleri: Muhalefet partilerinin veya Mecliste muhalefetin çalışmaları
sırasında önlerine engel olarak getirilmesi düşünülen bir
kısım değişiklikler özellikle yine bu teklifte yer
alıyor. Demokrasilerde iktidar mutlaka vardır ama önemli olan
muhalefettir. O rejimi demokratik yapan da muhalefetin olmasıdır,
muhalefetin haklarının açıkça gösterilmesi ve o hakların
korunmasıdır, yoksa totaliter rejimlerde bir iktidar sorunu yok zaten
ama muhalefet nerededir, hangi imkânlara sahiptir, bunlara bakmamız
gerekiyor.
Biraz daha devam edeceğim, bu sözlerin size çok
aşina olması lazım: Demokratik ülkelerde ve çağdaş
ülkelerde kabul gören çok önemli bir anlayış muhalefetin obstrüksiyon
hakkının sonuna kadar tanınmasıdır yani engelleme
denilen hak muhalefetin tabii hakkıdır, doğal
hakkıdır. Bu hakkı hiçe saymak, dünyada demokratik ülkelerde
görülmüş bir keyfiyet değildir. Hatta Amerika Birleşik Devletlerinde filibuster
denilen bir uygulamayla saatler boyunca konuşmak bile mümkündür ama
hiçbir Temsilciler Meclisi üyesi ve
senatörün aklına bu hakkın çok fazlasını kullanmak gelmez.
Şimdi soruyorum: Bu, 2001
yılında şimdiki Başbakan Yardımcınız Bülent
Arınçın sözleri, partinizin grubu adına söylenen söz. Ne oldu
size? Dokuz yılda nereden nereye geldiniz? Nerelere savruldunuz? Anayasa
tanımıyorsunuz. Yasa tanımıyorsunuz. İç Tüzük
tanımıyorsunuz. Hak tanımıyorsunuz. Hukuk
tanımıyorsunuz. Adalet tanımıyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar) İnsan hakları
tanımıyorsunuz. Hukuk tanımıyorsunuz. Allahı da
tanımazsınız siz bu gider
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
HASİP KAPLAN (Devamla)
Allahı da tanımazsınız. Çünkü o inancınız, o
inancınız var ya zulümdür zulüm. Kendinize geliniz!
BAŞKAN Sayın Kaplan
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, lütfen
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN (Devamla) Bu Meclis
sizin çiftliğiniz değildir. Bu Meclis milletin Meclisidir. Milletin
iradesi burada. Milletin iradesi adına bu kürsüde
konuşacağız. Hiç kimse milletin iradesini bu kürsüde susturamaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, konuşmacılar sizi İç Tüzüke uymaya davet
ediyor. Lütfen
konuşmacıyı İç Tüzükün 67nci maddesine göre uyarın
Sayın Başkan. Efendim, 67nci maddeye göre uyarmanız lazım.
BAŞKAN Ettim Sayın
Elitaş. Söyledim Sayın Elitaş, ama duymuyor.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Bakın, ne demişsiniz? Bakın Takriri Sükun gibidir. demiş
bu Kanun. Bu Kanun Takriri Sükûn gibi değil, faşist Mussolininin
kanunları gibidir. (CHP sıralarından alkışlar) Ben de
onu diyorum. Faşist Mussolininin kanunlarını bize kabul ettiremeyeceksiniz.
BAŞKAN Evet, Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, buradaki bütün hatipler İç Tüzükü kendilerine
perde ederek konuşuyorlar. Ama İç Tüzük 67nci madde açık ve
net. Konuşmacı üslubuna dikkat etmek zorundadır. Bu da sizin
göreviniz üsluba davet etmek.
BAŞKAN Ben söyledim ama o
gürültüde ne Sayın Hatip duydu ne başkası duydu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, ama söylemekle değil, keseceksiniz gerekirse.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, kendi arkadaşlarının üslubuyla okudum.
BAŞKAN Neyse
Evet, tutanaklara
geçti benim de söylediğim ama o gürültüde kimse duymadı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Ama efendim, konuşmasını kesebilirsiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim,
herhâlde tutumunuz hakkında şey mi yapıyor? Uyarıda
bulunuyorsa eğer, usulüne uygun İç Tüzüke göre talepte bulunur.
Orada laf atmanıza gerek yok Meclisin Başkan Vekiline.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Senin aklına ihtiyacımız yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Sen laf atma
memuru musun? Memuru musun sen? Hadi varsa yüreğin çık usul
tartışması iste!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Biz biliriz İç Tüzükün ne olduğunu?
BAŞKAN Aleyhte İzmir
Milletvekili Sayın Oktay Vural.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)-
Avukatı mısın?
OKTAY VURAL (İzmir) Evet..
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Vekâletten azletti seni. Azletti seni. Herkese verir, sana vermez
avukatlığı.
BAŞKAN Sayın Elitaş,
ben bütün milletvekillerinin benim avukatım olduğuna inanıyorum,
yapmayın.
Buyurun Sayın Vural. (MHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Elitaş,
adam gibi çık, de ki
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Adam gibiyim ben, adam!
OKTAY VURAL (Devamla) -
Meclis Başkanına: Tutumun
hakkında söz istiyorum. Ne laf atıyorsun orada ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
OKTAY VURAL (Devamla) Ne laf
atıyorsun orada!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Sayın Başkan, adam gibi konuşmaya davet edin.
OKTAY VURAL (Devamla) Otur adam gibi
yerine be! (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Adam gibi konuşmaya davet edin! Adam gibi konuşmaya davet edin!
OKTAY VURAL (Devamla) Yani,
bakın, ben, biz burada
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Sayın Başkan, orada adam gibi konuşmalı!
OKTAY VURAL (Devamla) Senin gibi
konuşuyorum!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Adam gibi konuşuyorsun o zaman!
BAŞKAN Lütfen
OKTAY VURAL (Devamla) Senin gibi
konuşuyorum.
BAŞKAN Lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Şimdi adam gibi oldun!
OKTAY VURAL (Devamla) Senin gibi
konuşuyorum!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Şimdi adam gibi oldun o zaman!
BAŞKAN Yani, görüşmenin
başında söyledim hepinize
OKTAY VURAL (Devamla) Hoplama, otur!
Otur! Hoplama zıplama! Otur yerine! Hoplama zıplama! Otur yerine,
otur!
Şimdi, sen Grup Başkan
Vekilisin. Sen, Meclis Başkan Vekiline ne laf atıyorsun! Eğer
tutumunu beğenmiyorsan, çıkarsın adam gibi dersin ki: Tutumun
hakkında söz istiyorum. Niye kesmedin?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Her zaman bu konuşmaları yapıyoruz.
OKTAY VURAL (Devamla) E
söyleyemiyorsun bunu, Meclis Başkan Vekiline laf atıyorsun ya!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sizin hiç yapmadığınız bir şey!
OKTAY VURAL (Devamla) - Sayın
Başkan, şimdi biz burada bir rapor görüşüyoruz. Bakın, bir:
bu raporda, milletvekillerimizin, milletvekillerinin egemenlik yetkisi tam
olarak yansıtılmamıştır. Bir sayın milletvekilinin
teklifi, akıbeti meçhul; faili meçhulleri bıraktınız da
milletvekillerinin önergeleri de meçhul. Önergeler meçhul ya! (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar) Ya, komisyonda kaybolabilir mi böyle
bir irade? Dolayısıyla, bir diğer yönüne
bakıldığı zaman, Sayın Başkan, burada Komisyondan
istirham ediyorum, Meclis Başkanlığı da baksın, bu
Anayasa Komisyonu, İç Tüzük 38e göre, Anayasanın metin ve ruhuna
aykırı olup olmadığını tetkik etmiş midir,
etmemiş midir?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Belli
değil.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Ben söyleyeceğim.
OKTAY VURAL (Devamla) Yükümlüdür.
diyor.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Etmiştir. Sayın Başkan, aksi olsa reddeder zaten.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Nerede
yazıyor?
OKTAY VURAL (Devamla) Şimdi, bir
komisyonun yükümlü olduğu bir konu burada belli değilse bu İç
Tüzük niye yazıldı? Soruyorum yani. Yani, parmak
çoğunluğuyla olur mu? O bakımdan Sayın Başkan,
yapılması gereken husus, bu konuyla ilgili bu müzakereleri
sonlandırmaktır.
Bu müzakerelerle ilgili, zaten
-birazdan söyleyeceğim- bununla ilgili de Meclis Başkan Vekilinin
tutumunu da birazdan gündeme getireceğim. Orada, Sayın Mehmet
Sağlamın ifadelerini de dile getireceğim ben ama size bir şey
okumak istiyorum: Sevgili Başkanım, büyük devrimlerin
kazanımı olan millî iradeyi hâkim, Kuvayı Milliyeyi amil
kılma iradesinin tecellisi ve sembolü olan şu egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir ibaresi, artık, sembolik
bir irade hâline gelecek. Çünkü, komisyonları tabi, muhalefetin kolları,
parmakları kilitli, sesleri kilitli, iktidarın da bu konuda, önerge,
müzakere vesaire söz söyleme yetkisi yok
Buna, bir millî Parlamento, buna, bir
demokratik Parlamento deme imkânı yoktur. Değerli arkadaşlar, bu
İçtüzük, muhalefeti yok eden İçtüzüktür.
Rejimin adı komünizm olabilir,
rejimin adı faşizm olabilir; ama, öyle unsurları vardır ki,
o rejim demokratik olabilir; ama, siz, bu İçtüzükle, Türkiye
Parlamentosunu, demokratik parlamento olarak göremezseniz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) Çünkü,
muhalefeti; çünkü, milletin iradesinin tecelli ettiği bu kürsüyü; çünkü,
halkın aydınlatılması, siyaset yoluyla
aydınlatılması imkânını bertaraf ediyorsunuz ve
dinamitliyorsunuz.
Bu sözleri kim söylemiş biliyor
musunuz? Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Size söylemiş onu, size.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Vural.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Kime söylemiş onu? Onu kime söylemiş? Kime söylemiş onu?
OKTAY VURAL (Devamla) Demokrasi kim, fikir
özgürlüğü kim, siz kim ya! Ne anlarsınız siz demokrasiden!
Parlamentodan, millî iradeden ne anlarsınız!
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Vural.
OKTAY VURAL (Devamla) - O
bakımdan, Sayın Başkanım
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
OKTAY VURAL (Devamla) Sayın
Başkanım, bu son derece ciddi bir konudur. Bu konuyla ilgili, bir
dayatmayla, komisyonun bir dayatmayla bu raporu buraya getirip görüşmesi
mümkün değildir. Böyle bir darbeye, ne 12 Eylül darbesine ne AKPnin
darbesine boyun eğecek değiliz. Onun için, İç Tüzük
değişikliğini çekin. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Vural.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Hatip kürsüde konuşurken ismimi de anarak hakaret etmiştir, izin
verirseniz sataşmaya
MEHMET ŞANDIR (Mersin) -
Tutanaklardan okuyun efendim, böyle bir hakaret yok.
BAŞKAN - İsterseniz
Sayın Caniklinin
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, o
BAŞKAN Peki, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
X.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, hangi konuda söz verdiniz, öğrenebilir miyim?
BAŞKAN Sataşmadan verdim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sataşmadan. Dinleseydin anlardın.
OKTAY VURAL (İzmir) Hangi konuda
sataşmışım?
BAŞKAN İsmini vererek
kullandığınız için sataşmadan söz verdim.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim?
BAŞKAN Sataşmadan söz
verdim Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Hangi konuda
sataşmışım?
BAŞKAN Adamlıklı,
adamsızlıklı bir konuşma yaptınız ya onunla
ilgili verdim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Adamlıkla ilgili bir konuda, evet.
BAŞKAN Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Sayın
Başkan, burada konuşan hatipler konuştukları lafın
nereye gittiğini iyi bilmeli. Sayın Grup Başkan Vekilinin
yaptığı konuşmadaki ilk cümle: Sen ne hakla Meclis
Başkan Vekiline ders vermeye kalkıyorsun?
KAMER GENÇ (Tunceli) Doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Adam gibi olursan, adam gibi konuşursan olur. dedi. Ben de Sayın
Başkan, İç Tüzük 67nci maddeye göre temiz bir üslupla konuşmaya
davet edin. dedim. Şimdi, senin gibi konuşuyorum. dedi.
Doğru; ondan önce farklı konuşuyordun, benim gibi konuşmaya
başlayınca adam gibi konuşmaya başladın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Ondaki kalıcı da sendeki kalıcı mı belli değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Bir de bakıyorum, enteresan; biz burada diyoruz ki, meydanlarda, bazı
yerlerde diyoruz ki: CHP, MHPnin kuyruğuna mı takıldı, o
onun kuyruğuna mı? derken
(CHP, MHP ve BDP sıralarından
gürültüler, ayağa kalkmalar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sözünü geri
alsın, sözünü geri alsın Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sözlerine dikkat et!
Sayın Başkan, böyle
konuşma olmaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Burada Cumhuriyet ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilinin
(CHP, MHP ve BDP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Sözünü geri
alacaksın sen, sözünü geri alacaksın!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Terbiyesizlik yapma! Terbiyesiz adam!
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Geri al Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Ya
damarınıza mı bastık? Bir dakika
Bir dakika
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Kim kimin peşine takıldı? derken
(CHP, MHP ve BDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
Sayın Elitaş
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Fitneci
başı, sözünü geri alacaksın!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
OKTAY VURAL (İzmir) Sen ancak
PKKnın kuyruğu olursun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Fitne yapma, fitne yapma!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Söyleyecek başka lafın kalmadı, anlaşılıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Bugün bu İç Tüzük konuşulacak, bugün bu İç Tüzük
konuşulacak.
BAŞKAN Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.26
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59uncu Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
156 sıra sayılı
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Şunu okuyayım
mı.
Yani okuyayım, ondan sonra
tamamdır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Oturumu açabilmesi için okuması lazım Sayın Başkanın.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Biz
Amerikanın kuyruğunda değiliz Başkanım,
Amerikanın kuyruğunda olanlar gelsin karşımıza.
Amerikanın kuyruğunda olanlar karşımıza
çıksın.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, yarım kalan bir oturumda grubumuzun
sözcüsünü ilzam edecek şekilde bir kelime kullanan Sayın Elitaş
o sözünü geri almak veya özür dilemek durumunda.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, bir oturumu açın. Sayın
Başkan, oturumu açın efendim, açın. Şu anda oturum
açık değil Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Bunu
sağlamadan oturuma devam etmeniz uygun değildir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, bir oturumu açın, ondan sonra dinleyin efendim,
daha oturum açılmadı.
BAŞKAN Şimdi, ben,
açayım, Sayın Elitaşın
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, daha
neyi konuşuyorsun! Sen yapıyorsun zaten hep! Hep sert konuşup bu
milleti birbirine vurduruyorsun ya!
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır,
Meclisi onlar çalıştırmıyor Sayın Başkan. Meclisi
onlar çalıştırmıyorlar, mahsus öyle yapıyorlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Senin niyetin o, senin niyetin o!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu
Meclis Amerikan kuyrukçularını kabul etmez!
BAŞKAN Tamamdır.
OKTAY VURAL (İzmir) Milleti
birbirine kırdırıyor ya! Ne zaman çıksa hep fitne, fesat!
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim,
Sayın Başkan, 68nci maddeye göre çalışamaz bu Meclis.
Efendim, birleşimi kapatın Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, şimdi, nasıl bir hakaret edebilir böyle ya!
BAŞKAN Yani belki özür
dileyecek.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim,
özür dilemek
Neye göre özür dileyecek, kınama cezası ya da uyarma
cezası verin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili, Adalet ve
Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili bir kuyruk lafıdır
almış bugün gidiyor, Sayın Kuzu, Sayın Elitaş.
Sanıyorum Adalet ve Kalkınma Partisinin bu 2 seçkin milletvekilinin
terminolojisinde kuyruk dışında başka bir kelime yok, bir
yaratıcılıkları yok. Şimdi, bu, ayrı bir
değerlendirme konusu, bir hakaret vardır ancak İç Tüzükün
68inci maddesine göre 2 kez siz oturumu kapatmak zorunda kaldınız, 2
kez.
OKTAY VURAL (İzmir) Neden
dolayı kapattınız? Gürültüden dolayı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) 68inci maddeye göre bu görüşmenin devamı mümkün
değildir. Sayın Elitaşın özür dilemesi ayrı bir
keyfiyettir, o sağlanacaktır, sağlanmalıdır ama oturumun
devamı 68inci maddeye göre mümkün değildir. Sizin tarafsız bir
Meclis Başkan Vekili olarak bugüne kadar takdir ettiğimiz,
beğendiğimiz uygulamalarınızın bir devamı olarak
bu oturumu kapatmanız gerekir efendim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkanım, ısrarla, ısrarlı bir
şekilde milletin iradesinin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet
Meclisini kapatmaya çalışıyorlar, kapattırmaya
çalışıyorlar. Sayın Başkanım, burası
milletin Meclisi, burada milletin iradesi tecelli ediyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Yapan
sizsiniz ya, saldıran sizsiniz!
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) - Konuşalım, her şeyi konuşalım,
tartışalım, değerlendirelim. Ama Millet Meclisini
ısrarlı bir şekilde
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, saldıran kendileri, tahrik eden kendileri, hakaret eden
kendileri, şimdi kalkıp zeytinyağı gibi konuşuyor!
OSMAN ÇAKIR (Düzce) Bağıran
sensin! Başka bağıran var mı?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Her şeyi konuşalım, bir hakaret varsa
konuşalım. Gereken neyse de değerlendirelim,
konuşalım. Ama ısrarlı bir şekilde neden
kapattırmaya çalışıyorsunuz? Yanlışlık varsa
düzeltelim.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani
sataşmayı yapan senin Grup Başkan Vekilin değil mi?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Vural, yanlışlık varsa düzeltelim.
Konuşalım, düzeltelim. Bunun yöntemi Meclisi kapattırmak
değil efendim. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Her
konuşmasında provoke ediyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) İç
Tüzük 68e göre çalışma düzeninin devamı mümkün değil. Daha
kötü olaylara sebep olmamak için oturumun kapatılmasını talep
ediyoruz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, rica ediyorum, yerlerinize oturur musunuz
OKTAY VURAL (İzmir) Biz sizin
grubunuza bir şey mi dedik? Biz size bir şey mi dedik?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Yanlışlık varsa düzeltelim Sayın Vural.
Düzeltiriz. diyorum. Konuşalım.
OKTAY VURAL (İzmir) Grup
Başkan Vekiliniz saldırıyor, hakaret ediyor
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Düzeltilir, her şey düzeltilir. Ama konuşarak yapacak
onu.
OKTAY VURAL (İzmir)
Saldırıyorsunuz, hakaret ediyorsunuz, sonra kalkıp bizi
suçluyorsunuz yani.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Devamlı hakaret ediyor grubumuza. Devamlı hakaret
ediyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) İç
Tüzük 68 gayet açık. Çalışma düzeninin sağlanamaması
BAŞKAN Biliyorum.
Sayın Kaplan, siz ne diyorsunuz?
HASİP KAPLAN (Şırnak)
İç Tüzük 68 çok açık, son fıkra
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, bakın, çoğunluk partisi, bize sataşan onlar, bize
hakaret eden onlar, kalkıp bizi suçluyorlar ya! El insaf ya! Vallahi insaf
ya!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Saldıran
onlar, her şeyi onlar yapıyor ya! Küfür ediyor, orada oturuyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, devamı mümkün değil
efendim. 68inci maddeye göre kapanması gerekiyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan, Komisyon Başkanı hakaret ediyor, Grup
Başkan Vekili hakaret ediyor
OKTAY VURAL (İzmir) Sonra
kalkıp bize saldırıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Biz
hiçbir zaman
Yani bu tahammül edilecek bir konu değil. Öncelikle bu
teklifin geri çekilmesi lazım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Allahınızı severseniz ya! Hem suçlular hem güçlüler ya!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bir de
gelip küfrediyorlar.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, birleşimin kapatılmasını teklif
ediyorum. Bu, Meclisi çalıştırmamak değil, Meclisin
saygınlığını, selametini korumak için. Yoksa ısrar
edersek burada daha kötü olay çıkacak endişesindeyim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
amaç belli olmuştur. İktidar partisi parmak çoğunluğuyla
muhalefetin sesini kısarken dayatmayla, tahrikle, fitneyle, fesatla burada
gerginlik oluşturup sorumluluğu muhalefetin üzerine atmak
istemektedirler.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkanım, bakın, bu Türkiye Büyük Millet
Meclisi savaş yıllarında dâhi kapanmamıştır,
kapatılmamıştır. Buradaki her şey millet iradesidir. Yapılan,
millet iradesine karşıdır Sayın Başkan. Yani millet
iradesinin kapatılmasını istiyorlar, millet iradesinin ortadan
kaldırılmasını istiyorlar.(CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Savaş
yıllarında dâhi muhalefetin sesini kısmamıştır bu
Millet Meclisi.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Böyle bir şeye izin veremezsiniz Sayın Başkan.
Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Bize insanlar, burada kendi
menfaatlerini korumak için oy verdiler, destek verdiler.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Savaş
yıllarında dâhi muhalefetin sesi
kısılmamıştır. Savaş yıllarında dahi
Polatlıda top sesi duyulurken bile muhalefet çıktı, bu kürsüden
konuştu.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Nasıl çıkar bir siyasi parti Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kapatılmasını ister? Böyle bir şey olur mu Sayın
Başkan? Burası milletin iradesi, burası milletin Meclisi.
Milletin Meclisini kimse kapatamaz.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Polatlıda
top sesi duyulurken bile muhalefet burada konuştu.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) İç
Tüzük 68in uygulanması lazım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) İç Tüzük 68e göre kapatılması gerekiyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz olsanız
olsanız Amerikan iradesi olursunuz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul)
Sensin Amerikan bilmem nesi!
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Kimin
Amerikadan talimat aldığı belli!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Utanın Meclisi çalıştırmıyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Libyada,
Suriyede, Irakta, İranda neredesiniz be? Neredesiniz? Binlerce
Müslümana tecavüz ediliyor, neredesin sen? Konuşma!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Millete de
kuyruk taktınız utanmadan. Çıkıp özür dileyecek.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen oturur musunuz. Buyurun
(CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hayatta
oturmayacağız, kusura bakma!
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Çıkıp özür dileyecek! Hiçbirimiz oturmayacağız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Özür
dileyecekler!
OKTAY VURAL (İzmir) Elitaşa
kınama cezası verilmesini teklif ediyorum. Bize saldıracaklar
ya!
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Bu
Mecliste muhalefeti susturmak için elli türlü entrikayla karşı
karşıyayız. Entrikaya prim vermeyeceğiz Sayın
Başkan, entrikaya prim vermeyeceğiz.
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) Bu teklifi geri
çekecekler Başkan.
BAŞKAN Gürültü ve kavga devam
ettiği için 68inci maddeye göre birleşimi kapatıyorum. (CHP ve
MHP sıralarından alkışlar)
Alınan karar gereğince,
Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin hakkındaki gensoru önergesinin
gündeme alınıp alınmayacağına ilişkin
görüşmeler ile kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 2 Şubat 2012
Perşembe günü saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 17.52