TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
61inci
Birleşim
3
Şubat 2012 Cuma
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adıyaman Milletvekili
Mehmet Metinerin, faili meçhul cinayetlere ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Faik Tunayın,
Ermeni iddiaları ve Türkiyenin tutumuna ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğanın, Iğdır ilindeki hava kirliliğine ilişkin
gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Mevlit
Kandiline ilişkin açıklaması
2.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fıratın, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması
için verilen Meclis araştırması önergelerine onay verilmesine
ilişkin açıklaması
3.- Ankara Milletvekili İzzet Çetinin, işçi
sağlığı ve güvenliğine ilişkin
açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, iş kazalarında hayatlarını kaybeden
vatandaşların ailelerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Iğdır Milletvekili Sinan Oğanın gündem dışı
konuşmasına ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin, İstanbul Milletvekili Faik Tunayın gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması
7.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin,
gündem dışı konuşmasında eksik kalan bazı
hususlara ilişkin açıklaması
8.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gökün,
Mevlit Kandiline ilişkin açıklaması
9.- Ardahan Milletvekili Orhan Atalayın, Mevlit
Kandiline ilişkin açıklaması
10.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Kuzey Ankara
Kentsel Dönüşüm Projesine ilişkin açıklaması
11.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner ile İstanbul
Milletvekili Faik Tunayın gündem dışı
konuşmalarına ilişkin açıklaması
12.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
muhalefet milletvekilleri olarak verdikleri soru önergelerine cevap
alamadıklarına ilişkin açıklaması
13.- İstanbul Milletvekili Faik Tunayın,
gündem dışı konuşmasında bazı hususların
yanlış anlaşıldığına ilişkin
açıklaması
14.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbabanın, Malatyada öğrencilerin
yargılandıkları dava sonucunda ceza almalarına ve
yargı reformuna ilişkin açıklaması
15.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akarın, demokrasilerde temel hak ve özgürlüklerin korunmasına
ilişkin açıklaması
16.- Eskişehir
Milletvekili Bedii Süheyl Batumun, İç Tüzük değişiklik
teklifine ilişkin açıklaması
17.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acarın, Meclisin denetim yetkisine ilişkin
açıklaması
18.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurtun, İç Tüzük değişikliğinde
uzlaşma sağlanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
19.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlunun, Tarım Bakanının açıklama
yaptığı Tar-Gel alımlarına ilişkin
açıklaması
20.- TBMM Başkan Vekili
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlamın, İç Tüzük
değişiklik teklifinin Anayasa Komisyonunda görüşülmesi
sırasındaki ifadelerinin yanlış
anlaşıldığına ilişkin açıklaması
21.- Gaziantep Milletvekili
Ali Serindağın, İç Tüzük değişikliğinde uzlaşma
sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 24
milletvekilinin, İstanbulun sosyal ve ekonomik sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/130)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 22
milletvekilinin, taş ocaklarının çevreye verdiği
zararların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/131)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19
milletvekilinin, Eber Gölündeki çevre kirliliğinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/132)
VI.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Genel Kurulun 4, 5 ve 6 Şubat 2012 Cumartesi,
Pazar ve Pazartesi günlerinde çalışmamasına ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Çukurova Üniversitesinin
KKTCde Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/482) (S. Sayısı: 67)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
Arasında Ortaklık Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/480) (S. Sayısı: 100)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Niğde Milletvekili Doğan
Şafakın, camilere ayrılan ödeneğin yetersizliğine
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın cevabı (7/2491)
2.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın,
yargı ve emniyet teşkilatlarındaki atamalarla ilgili bazı
iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/2741)
3 Şubat 2012 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Cemil ÇİÇEK
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 61inci Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer
dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin cevap
süresi de yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz
faili meçhuller hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Sayın
Mehmet Metinere aittir.
Buyurun Sayın Metiner. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, faili
meçhul cinayetlere ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kutsal
kitabımız der ki: Bir insanı öldüren bütün bir
insanlığı öldürmüş gibidir.
Bir değil dostlar, binlerce
insanımızın ölümüne tanık olduk bu ülkede. Dile kolay, 17
bin insanımızı faili meçhul veya faili belli cinayetlere kurban
verdik. Nereyi kazarsanız orada insanlarımızın kemikleri ve
kafatasları çıkıyor. Ne yaman bir trajedidir bu dostlar; ölen de
bu ülkenin çocukları öldürülenler de, bundan daha üzücü, daha utanç verici
bir durum olabilir mi? İnsanlığımızın yerle
yeksan olduğunun resmidir bu dostlar. O yüzden, hepimizin hep birlikte Yeter
artık demesi gerekiyor, savaş tanrılarına, savaş
baronlarına isyan etmesi gerekiyor.
İnsanlığımızı kuşanarak hesap
sormalıyız dostlar tüm zalimlerden ve canilerden, belki o zaman
arınabiliriz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye,
çok şükür, artık o karanlık günlerin Türkiyesi değil.
Devlet adına malum güç odaklarının rutin dışına,
hukuk dışına, insanlık dışına çıkarak
pervasızca cinayetler işleyebildiği bir Türkiye değil
artık; çok şükür, onlardan hesap sorabilen bir Türkiye var. Gecenin
kör bir vaktinde evlerinden alınıp köprü altlarına
bırakılan veya izbe yerlere cesetleri bırakılan
insanlarımızın hukukunu savunan bir Türkiye var. Onlara o
işlemi reva gören zalimlerden hesap soran bir Türkiye var çok şükür.
Bu insanlık dışı cinayetlerin failleri ve amirleri
konumunda olanlardan hesap sorulabildiği bir Türkiye var arkadaşlar,
bu gerçekliği görmemiz gerekiyor. Bu sorgu ve hesaplaşma süreci
başladı, kararlılıkla devam edecektir. Şehirlerin ve
dağların kuytuluk yerlerine ve toprakların altlarına
bırakılarak unutturulmak istenen kanlı geçmişi unutturmaya
kimsenin gücü yetmeyecektir. Hele hele, İktidarımız döneminde
buna asla izin vermeyeceğimizi Türkiye toplumunun bilmesi gerekiyor.
Mazlumların ahı zalimlerin sonunu getirecektir elbet. Buna dair
inancımız sonsuzdur.
Değerli arkadaşlar, bizzat
kendimin tanık olduğu iki olayı sizlerle paylaşmak
istiyorum. Birisi 2000 yılında Şırnakın Silopi
ilçesinde gerçekleşti. 2 genç insan, Serdar Tanış ve Ebubekir
Deniz ifade için çağrıldıkları o yerden bir daha
dönmediler. Akıbetleri hâlâ meçhul. İnşallah o cesur
yargıçlarımız bu 2 gencimizin akıbetini de sorgularlar ve
faillerinden hesap sorarlar. Diğer bir olay, Şırnakın
Güçlükonak ilçesine bağlı bir mevkide gerçekleştirilmişti,
o tarihte bizzat kendim o bölgeye gitmiştim. Devletin içindeki güç
odaklarının işlemiş olduğu bir katliamdı ve orada
da ciddi bir hesaplaşma sürecinin artık yapılması
gerekiyor, o olayın faillerinin de bulunması gerekiyor
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede
nice canlarımızı topraklara verdik, İzzettin
Yıldırımlar, Hikmet Fidanlar, Vedat Aydınlar, Savaş
Buldanlar, Hrant Dinkler, Uğur Mumcular, Abdi İpekçiler, Kemal
Türkler
Sayamayacağım kadar çok isim var ki hangi birisini
sayayım dostlar, hangi birisini? Utanç duymak için bunlar yeterli
değil mi? İnsanlığımızı kurtarmak istiyorsak
bu demokratik ve hukuksal hesaplaşma sürecini kararlılıkla
sonuna kadar götürmeliyiz diyorum.
Değerli arkadaşlar, burada
önemli bir noktanın altını çizmek istiyorum. Devletin içindeki
güç odaklarının
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Metiner,
süreniz doldu, çok teşekkür ediyorum. Genel uygulamada ilave söz
verilemiyor, ben de ona uyacağım.
Çok teşekkür ediyorum.
MEHMET
METİNER (Devamla) -
cinayetleri konusunda seslerini yükseltenlerin,
PKKnın faili meçhul ve faili belli cinayetleri konusunda da ses
yükseltmeleri gerektiğine inanıyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın
Başkan, bu nasıl bir konuşmadır? Devletin
Başbakanlığını yapmış Nihat Erim de
öldürülüyor, şehit ediliyor onun adı yok, Bakan olan Gün
Sazakın adı yok. Bu bir AKP zihniyeti işte.
BAŞKAN Peki
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Dostlarını sayıyor arkadaşlar, çok güzel!
Dostlarını çok güzel sayıyorlar. Bu bir AKP zihniyeti.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı ikinci söz
Ermeni iddiaları ve Türkiyenin tutumu hakkında söz isteyen
İstanbul Milletvekili Faik Tunaya aittir.
Buyurun Sayın Tunay. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Faik Tunayın,
Ermeni iddiaları ve Türkiyenin tutumuna ilişkin gündem
dışı konuşması
FAİK TUNAY (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın üyeler; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce
İslam âleminin mübarek Mevlit Kandilini kutluyor, hepimiz için
güzellikler getirmesini diliyorum.
Yasama dönemi
açıldığından beri, gerek bu kürsüden gerekse yerimizden
yüzlerce farklı konuyla ilgili konuşmalar yapıldı. Zaman
zaman bu konuşmalarda pozitif sonuçlar veren, olumlu katkılar
sağlayan konuşmalara şahit olduk; zaman zaman da bizi
birbirimizden uzaklaştıran, toplumu geren konuşmalara şahit
olduk. Elbette ki bu kürsüden ve yerimizden yapılan bütün konuşmalar
önemlidir ama takdir edersiniz ki bir ülkenin bugününü ve geleceğini
ilgilendiren en önemli konu dış politikadır. Dış
politikayı konuşmadan, dış politikadaki gerçekleri
kavrayamadan ilerlememiz mümkün değil. Dış politikada gündem yoğun,
etrafımız ateş çemberi ama bizim için en önemli konu, hayati
konu sözde Ermeni soykırımı konusu.
Dış politikayla ilgili
konuşmaya geçmeden önce, hepimizin, yüz küsur sene önce söylenmiş
şu sözü bir kere daha hatırlamasının gerekli olduğunu
düşünüyorum: Devletler arası ilişkilerde ebedî dostluklar ve
düşmanlıklar olmaz, sadece ve sadece çıkar ve menfaat
ilişkileri vardır. Bu söz, söylendiği zaman da geçerliydi, dün
de geçerliydi, bugün de, gelecekte de geçerli olacak bir sözdür. Bu sözü
anlayamadan, bu sözü kavrayamadan dış politika hakkında
konuşmak pek mümkün değil.
Fransanın yaptığı
ne ilk ne de son olacak. Hatırlarsınız, rahmetli Özal
zamanında, 87 yılında, Avrupa Birliğine tam üyelik başvurusu
yaptığımız zaman sadece ve sadece iki ay sonra Avrupa
Parlamentosu bir karar aldı ve o kararda Türkiyenin Ermeni
soykırımını tanıması gerektiğini ve
tanımadığı takdirde de tam üyelik müzakerelerinde her zaman
önünde bir engel olacağını söyledi. Yalnız Avrupa
Parlamentosu değil, bugün dünyada yirminin üzerinde ülke
parlamentolarında bu karar tanındı. 2000li yıllara kadar
bu sayı on üç-on dört civarında iken, 2000den sonra hızlı
bir artış gösterdi. Bizler hâlâ, maalesef ve maalesef uyumaya devam
ediyoruz. Ermeniler son sürat kendi iddialarının paralelinde
çalışıyor, bizler ise tarihî gerçekleri araştırmadan,
bilgi sahibi olmadan, birikim sahibi olmadan sadece hamaset yapıyoruz.
Avrupa Parlamentosunun kabul
ettiği maddelerden biraz önce söylediğim madde çok önemli. Bu madde
her zaman ve her zaman Türkiyenin önünde bir engel teşkil edecektir.
Artık aklın, bilimin, mantığın ve tarihin
ışığında bu konuyu araştırmalıyız;
kendi tezlerimizi ortaya koyup bütün dünya kamuoyuna bu tezlerimizi
açıklamalıyız. Eminim ki iktidarıyla muhalefetiyle herkes
iyi niyetle, vatan ve millet sevgisiyle bu tezlere karşı çıkmak
için kendi tezlerimizi anlatıyor ve bir şeyler yapıyor. Ama
bazen, ya yetersiz kalıyoruz ya da yanlış işler
yapıyoruz.
Fransayı kınadık.
Fransayla ilgili tepkiler ortaya koyduk ama ne hikmettir ki aynı zaman
diliminde İsviçrede
bu kararın mimarı olan şahsı Türkiyede
ağırladık ve Büyükelçiler Konferansına konuşmacı
olarak davet ettik.
Şimdi, bir tepki
göstereceksek Fransaya da aynı tepkiyi göstermeliyiz İsviçreye de,
parlamentosundan bu kararı geçiren herkese aynı tepkiyi göstermemiz
gerekir. Eğer ki ülkelere göre farklı tepkiler gösterirsek
parlamentolarda bu kararlar hızla artar ve ilerleyen dönemde
başımıza çok ciddi sorunlara yol açar diye düşünüyorum.
Ermenilerin dört temel
hedefi var, Ermeni diasporasının. Bunu bizler söylemiyoruz, sözlü ve
yazılı kaynaklarında var: Tanıtım, tanınma,
toprak ve tazminat.
Şimdi, biz bunu
dile getirdiğimiz zaman bazı çokbilmişler çıkıp
Türkiyede diyebilirler ki: Efendim, hiçbir şekilde ne diasporanın
ne de Ermenilerin böyle bir iddiası yok. Biraz önce de söyledim, bu bizim
söylemimiz değil, bu, Ermenilerin yazılı ve sözlü
kaynaklarında var olan gerçeklik ve bu paralelde de hızlı bir
şekilde çalışıyorlar. Kendilerine göre ilk iki
aşamayı geçtiler. Sözde soykırımın 100üncü
yılı olan 2015 yılına çok ciddi şekilde
hazırlanıyorlar ve son iki adımı da kabul ettirmek için
çalışıyorlar.
Bütün dünyada bir
kamuoyu oluşturdular. Lobicilik faaliyetleri hızla ilerliyor. Biz ise
sadece ve sadece bir ülkenin parlamentosunda bu karar
çıktığı zaman ortalığı ayağa
kaldırıyoruz, gürültü çıkarıyoruz ondan sonra, bir hafta on
gün sonra bu meseleyi unutup tekrar başka bir parlamentoda kararların
çıkmasını bekliyoruz. Artık biz de bir an önce tarihin, bilginin,
birikimin, mantığın ışığında bu konuyu
ele almalıyız, bu konuyla ilgili kendi tezlerimizi bir an önce
gerçekleştirmeliyiz diye düşünüyorum. Artık savunmadan
çıkıp bilgiyle, birikimle, tarihle saldırıya geçmeliyiz.
Ama saldırıya geçmeliyiz derken kendi tezlerimizi bütün dünya
kamuoyuna düzgün bir şekilde anlatmalıyız. Ne geçmişimizi
inkâr edelim, devlet olarak geçmişimizde yaptığımız
hatalar, eksiklikler varsa ne bunları görmezden gelelim ne de kara Ermeni
propagandasına alet olup söylenen afaki, abartı rakamları kabul
edelim. Bir an önce bununla ilgili çalışmalar yapılması
gerekiyor.
Ermenilerin sırf bu
konu için kurduğu bir enstitü var. Gerekirse biz de sırf bu
konuları araştıran, sırf bu konularla ilgili bir enstitü
kuralım. Yurt dışından öğrencileri getirelim, onlara
burslar verip araştırma konuları yaptıralım ve dünyada
kamuoyu oluşturalım. Turizmde nasıl atak yapıyorsak, Avrupa
Birliğinin başkentlerinde, dünya başkentlerinde fuarlara
katılıp stantlar açıp turizmimizi anlatmaya
çalışıyorsak aynı bu konuyu da bugünden başlayarak
yarına kalmadan dile getirelim. Aksi takdirde çok geç kalacağız
ve pişman olacağız.
Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Tunay.
Gündem dışı üçüncü söz
Iğdır ilindeki hava kirliği hakkında Iğdır
Milletvekili Sinan Oğana aittir.
Buyurun Sayın Oğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğanın, Iğdır ilindeki hava kirliliğine ilişkin
gündem dışı konuşması
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; öncelikle yüce
heyetinizin, Türk ve İslam âleminin mübarek kandilini kutluyorum.
Hitlerin gaz odalarını
anımsar mısınız veya bununla ilgili hiç kitap okudunuz mu
veyahut da Amerikan filmlerinden bu konuyla ilgili hiç izlediğiniz oldu
mu? Bir gözünüzün önüne getirin Hitlerin gaz odasını, bir de bugün
Iğdırda hava kirliliğini -hiç abartmıyorum- göz önüne
getirin. Değerli milletvekilleri, hiç fark göremeyeceksiniz.
Iğdırda, bugün, maalesef, maalesef hava kirliliği
dayanılmaz boyutlardadır. Iğdırda insanlar isyan edecek
duruma gelmişlerdir. Meclise yürüme kararı almıştır
Iğdır halkı ama maalesef bununla ilgili bizim yazılı
ve sözlü soru önergelerimize cevap dahi vermemiştir Hükûmetiniz.
Değerli milletvekilleri,
kışın bu ağır, zor günlerinde Iğdır bir
yandan hava kirliliğiyle boğuşurken, diğer yandan elektrik
kesintileriyle boğuşmaktadır. Günde beş saat, altı
saat, yedi saate varan, Iğdırda elektrik kesintileri
yaşanmaktadır. Sorun sadece bu mu? Değil. Iğdır,
arsenikli su oranı itibarıyla da bildiğimiz seviyelerin çok
üzerinde ve Türkiyenin bu manada en ön sıralarında yer
almaktadır. Elbette gönül isterdi ki sizin iktidarınız döneminde
Iğdır, arsenikli su seviyesiyle değil; Iğdır, hava
kirliliğinde 1inci olmasıyla değil; Iğdır, gaz odasını
andırır bir konumuyla değil; Iğdır, sanayisiyle,
refahıyla 1inci sırada olsun. Tabii, Iğdırda, bu arada
herhangi bir sanayi tesisi bulunmadığını da ifade etmek
isterim. Aklınıza şu gelmesin: Biz oraya sanayiyi götürdük,
sanayi neticesinde Iğdırda hava kirliliği var. Değil.
Tezek yakıldığı için Iğdırda hava kirliliği
var. Iğdırda, sizin
belediyelerinizin Türkiye'ye getirip musallat ettiği kalitesiz kömürler
yakıldığı için Iğdırda bugün hava kirliliği
var.
Bir garip durum daha var
Iğdırda, o da doğal gaz boru hattı tam
Iğdırın ortasından geçtiği hâlde Iğdırda
hava kirliliği var ve Iğdır doğal gazdan bu anlamda
faydalanamamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, birçok ilimizin birçok sorunu vardır. Bu sorunların
bir kısmını zaman içerisinde çözmek mümkündür ama
Iğdırda bugün yaşanan hava kirliliği sorununu bir an önce
çözmek lazım, aksi takdirde insanlarımızın orada
sağlığı, çocuklarımızın orada
sağlığı ciddi tehlike altındadır.
Bununla kifayetlenmiyor
Iğdırın sorunları. Hemen yanı
başımızda Metsamor Nükleer Santrali var. Bununla ilgili de yüce
heyetinize, Meclise ve Hükûmete başvuruda bulunduk ama bu konuda da
maalesef herhangi bir adım atılabilmiş değil.
Aklıma tabii
şu geliyor: Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekili
çıkaramadığı 3 ilden 1isi, geçtiğimiz seçimde 1inci
partiyken bu seçimde 3üncü parti olduğunuz bir yer. Acaba Iğdır
halkını cezalandırıyor musunuz? Hitlerin gaz
odalarına benzer bir tutum içerisinde Iğdır halkını
size oy vermedi diye cezalandırıyor musunuz? Elinizi biraz
vicdanınıza koyun. Oradaki size oy vermemiş olabilir, sizin bu
niyetinizi bildiği için zaten size oy vermemiştir ama elinizi
vicdanınıza koyun ve Iğdıra bu anlamda üvey evlat
muamelesi yapmayın. İktidarınız döneminde maalesef
Iğdıra üvey evlat muamelesi yapılmaktadır.
İktidarınız döneminde Iğdırdan oy
alamadığınız için Iğdır
cezalandırılmaktadır. Ama Iğdır halkı, bugün,
bütün Iğdır halkı ekran başında bu konuşmayı
dinliyor; sadece bu konuşmayı değil, bütün Meclis konuşmalarını
dinliyor ve herkesi burada görüyor ve not ediyor. Yakında
Iğdıra gittiğinizde bunun hesabını size
soracaklardır.
Sayın Başbakan
seçim çalışmaları sırasında birçok söz verdi.
Sayın Başbakan burada, siyaset çalışmasında hep,
verdiği sözleri tutmakla övünür. Iğdırda otuz sekiz tane tesis
açtığını ifade etti, bir tanesini bulamadık.
Sayın Başbakanı burada göreve çağırıyorum:
Iğdır için verdiğiniz sözü Sayın Başbakan, gelin,
hayata geçirin. Iğdır için verdiğiniz sözleri hayata geçirmezseniz
Iğdırdan hiçbir şekilde oy alamayacaksınız, onu ifade
edeyim.
Değerli milletvekilleri, sözlerimi
burada tamamlıyorum. Ancak -bunu siyaseten söylemiyorum-
Iğdırın bugün içinde bulunduğu vahim durum âdeta
olağanüstü hâl ilan edilmesini gerektirecek boyuttadır. Bu sebeple,
siyaseti de bir tarafa bırakalım, bugün mübarek kandil günü,
Iğdırdaki insanlarımızı, birazcık olsun içinizde
insanlık duyguları varsa, bu gaz odasından kurtaralım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Oğan.
Değerli milletvekilleri, gündeme
geçmeden evvel
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, izin verirseniz, Sayın Konuşmacı
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı Iğdırda
milletvekili çıkaramadığından dolayı Iğdırı
gaz odasına mahkûm etti. dedi. AK PARTİ İktidarına büyük
bir haksızlık yapmaktadır.
OKTAY VURAL (İzmir) Acaba
dedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
58, 59, 60 ve 61inci hükûmetler Türkiyede dokuz yıldan fazladır
iktidar olmaktadır. 780 bin kilometrekarelik vatan toprağında
hiçbir ayrım gözetmeden, kim oy vermiş kim oy vermemiş dikkate
almadan, bütün 75 milyonluk Türk vatandaşlarına hizmet etmekle
görevlidir. Bu konuyu tutanaklara geçmesi için arz ettim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Elitaş.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkanım, Parlamentoda bile ayrımcıdırlar, nerede
Türkiye coğrafyası.
BAŞKAN Zaten, sizin söz
talebiniz aynı zamanda cevap niteliğindedir. Müsaade ederseniz, bugün
kaldığımız yerden çalışmalara devam edelim.
İç Tüzükün 60ıncı
maddesine göre siz de isterseniz, 60a göre size de söz vermiş olayım
oturduğunuz yerden.
Söz talep eden değerli
milletvekillerimiz var. Sayın üyelere birer dakika söz vermiş
olacağım bulundukları yerden.
İlk söz Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkan Vekili Sayın Oktay Vurala ait.
Buyurun Sayın Başkan.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Mevlit
Kandiline ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Efendim, bugün aslında mübarek bir
gün. İki cihan serveri Peygamber Efendimizin doğum günü. Hem
milletvekillerimizin hem büyük Türk milletinin Mevlit Kandilini kutluyorum.
Peygamber Efendimizin getirdiği ebedî nura, açtığı saadet
caddesine ve sünnetine sımsıkı sarılmak ve Mevlit
Kandilini vesile ederek ona biatimizi,
bağlılığımızı tazelemek yüce bir saadet,
yüce bir görevdir. Bu bakımdan, Yüce Rabbim bizleri Sevgili Resulümüzün
şefaatine nail eylesin diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Vural.
İkinci söz Adıyaman
Milletvekili Sayın Salih Fırata aittir.
2.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fıratın, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması
için verilen Meclis araştırması önergelerine onay verilmesine
ilişkin açıklaması
SALİH FIRAT (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tüm İslam âleminin Mevlit
Kandilini kutluyorum.
Faili meçhullerle ilgili bir iki cümle
söylemek istiyorum. Mecliste grubu bulunan bütün partiler ve hatipleri
konuştukları zaman faili meçhullerin aydınlatılması
gerektiğini belirtirler ancak ne yazık ki defalarca bu konuda Meclis
araştırma önergeleri verildiği hâlde, iktidar partisinin
oylarıyla bu araştırma önergeleri geri çekilmektedir, onay
verilmemektedir. Eğer bu konuda samimi isek, ölen 10 binlerce faili
meçhulün aydınlatılmasını istiyorsak lütfen bu Meclis
araştırma önergelerine Evet oyu verelim.
Yine, faili belli olaylar da oluyor
Türkiyede. Bugün Uludere olayının faili belli olmasına
rağmen, üstünden aylar geçmesine rağmen hâlâ Hükûmetten Bu
olayın istihbaratını kim verdi, istihbarat kimden
alındı? sorularımıza cevap alamadık.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi söz sırası
Sayın İzzet Çetinde.
3.- Ankara Milletvekili İzzet Çetinin, işçi
sağlığı ve güvenliğine ilişkin
açıklaması
İZZET ÇETİN (Ankara)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de tüm İslam âleminin Mevlit
Kandilini kutluyorum.
Sayın Başkanım
-şahsınız da buradayken- bugün 3 Şubat, yarın 4
Şubat; geçtiğimiz yıl, bir yıl önce Ostim ve İvedikte
19 işçi, adına iş kazası dediğiniz ama bizim
iş cinayeti dediğimiz cinayette yaşamını
yitirmişti. Yine, 9 Şubatta da Afşin Termik Santralinde göçük
altında kalan 9 madencinin cenazeleri hâlâ toprak altında duruyor.
Türkiyede hemen hemen her gün onlarca
iş kazası meydana geliyor. İş kazalarında dünya
3üncüsüyüz, Avrupa 1incisiyiz. Madenlerdeki kazalarda da açık ara dünya
1incisiyiz.
Dokuz yıldan bu yana işçi
sağlığı ve güvenliği konusundaki tüzük ya da yasa
neden gündeme hiç gelmiyor? Yani bu iş cinayetlerinden AKP çok mu mutlu
oluyor, memnun oluyor da bu konuda alınması gereken önlemler için bir
adım atmıyor? Bunu merak ettim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Sayın Hamzaçebi
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, iş kazalarında hayatlarını kaybeden
vatandaşların ailelerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçen yıl 3 ve 4 Şubat
tarihlerinde Ankara-OSTİMde iki ayrı iş yerinde meydana gelen
patlama ve yangınlarda toplam 19 çalışanımız
hayatını kaybetmiştir. O tarihten bu yana tam bir yıl
geçmiştir. Türkiyede iş yeri kazaları olarak
değerlendirdiğimiz bu tip olaylarda hayatını kaybeden
vatandaşlarımızın sayısı binlerle, on binlerle
ölçülebilecek bir seviyededir ama maalesef bu konuda bir iyileşme
sağlanabilmiş değildir. Buradan, bu
vatandaşlarımızın ve diğer iş kazalarında
hayatlarını kaybeden vatandaşlarımızın
ailelerinin sorunlarının ne olduğunu sormak istiyorum ve yine bu
konuda ilgili bakanlığın hangi önlemleri
aldığını öğrenmek istiyorum. İlgili sayın
bakan bir açıklama yaparsa mutlu olurum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Sayın Mustafa Elitaş
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Iğdır Milletvekili Sinan Oğanın gündem dışı
konuşmasına ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bugün cumayı cumartesiye
bağlayan gece, Yüce Peygamberimizin doğum günü, tüm İslam
âleminin Mevlit Kandilini tebrik ediyorum.
Bu arada -biraz önce ifade etmeye
çalıştığım- Iğdır Milletvekili
arkadaşımızın Iğdırdaki hava kirliliğiyle
ilgili ifade etmeye çalıştığı, söylediği konuyla
ilgili, AK PARTİ iktidarları döneminde hiçbir seçim bölgesi, hiçbir
vatandaş siyasi görüşünden dolayı cezalandırılmamıştır
ve cezalandırılması dahi aklımızın ucundan
geçmemiştir. Bu vatan toprağında yaşayan 75 milyon
vatandaş birbiriyle kardeştir, iktidarlar da bu millete, bu
vatandaşlara hizmet etmek mecburiyetindedir. Onların
sorunlarını, problemlerini çözmek bizim en önemli görevlerimizdir.
Burada belediyelerle ilgili bir konu
söylendi. Iğdır AK PARTİli bir belediye tarafından idare
edilmemektedir. Bu kış gününde, ortaya çıkan yoğun
kış ve soğuk geçen havalarda muhakkak ki hava kirliliğinde
farklılıklar vardır ama muhtemelen inanıyorum ki ilgili
bakanlık bu konuyu dinlemiştir ve takip edecektir. Gerekli
ihtimamı da göstereceğine inanıyorum.
Tekrar, tüm İslam âleminin Mevlit
Kandilini tebrik ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Elitaş.
Sayın Sırrı Süreyya
Önder, İstanbul milletvekili.
Buyurun Sayın Önder.
6.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin, İstanbul Milletvekili Faik Tunayın gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Sayın Başkan, biraz önce neredeyse nefret söylemine varan bir hatip
konuşmasına tanık olduk. Onunla ilgili iki şey söyleyeceğim:
Sözde diye nitelendirdiği Ermeni soykırımıyla ilgili yirmiye
yakın Avrupa ülkesinin aldığı kararlardan bahsetti, bir
şeyi ıskaladı: Kendilerinin de bağlı olduğu
Sosyalist Enternasyonalin bu konuda ne düşündüğüne, neyi karar
altına aldığına bir bakmasını öneriyorum; bir.
İki: Buradaki konuşmanın
içeriği, Hrantın mahkeme kapısından lincine kadar giden
süreçte linç eden güruhun kelimesi kelimesine aynı. Bir sosyal demokrat
bundan sıkıntı duymaz mı?
Üç: Bu konuda bugüne kadar ifrat ile
diye geliştirdiği karşı argümana yüzde 50 iskonto yapsak bu
sizi mutlu eder mi diye sormak istiyorum. Nedir yani, bunun yarısı
kadarsa bu başka bir şey mi?
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Önder.
Sayın Gökten sonra söz
vermeyeceğim. Çok sayıda söz talepleri var 60a göre. Gündemimizde
başka konular var. Arkadaşlarımızın sisteme
girmemesini rica edeceğim.
Şimdi söz sırası
Sayın Metinerde.
7.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin,
gündem dışı konuşmasında eksik kalan bazı
hususlara ilişkin açıklaması
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Gün Sazakın adını
unuttuğum için anmadım; kendisine Allahtan rahmet diliyorum, herhangi
bir kasıt yok.
Bir diğer husus, o tarihlerde bölgede görev yapanların tamamına
yakını, bugün Ergenekon davası dolayısıyla Silivride
yatıyorlar. Hem Ergenekon davasına topyekûn fasa fiso diyeceksiniz
hem Hakikatleri araştırma komisyonu kuralım. önerisinde
bulunacaksınız hem de adı faili meçhullerle anılan
insanlardan hesap sorulması gerektiğini söyleyeceksiniz. Bu,
çelişki değilse nedir?
Biz konuşmuyoruz, gereğini
yapıyoruz. Bugün o tarihte şu veya bu şekilde adı faili
meçhullerle anılanlar, tutuklanmış durumdalar. Bir
kısmı Diyarbakır Cezaevinde, bir kısmı Silivri Cezaevinde.
Ama Ergenekon davası konusunda fasa fiso diyenlerin bu konudaki
samimiyetine inanmak doğrusu çok güç. Biz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
FAİK TUNAY (İstanbul)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Tunay.
FAİK TUNAY (İstanbul)
Sayın Başkanım, 69a göre sataşmadan dolayı bir söz
almak istiyorum Sayın Vekilin söylediklerine istinaden.
BAŞKAN Görüşmeler bitsin, bulunduğunuz
yerden size de bir söz hakkı vereyim.
Sayın Abdulkerim Gök,
Şanlıurfa.
8.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gökün,
Mevlit Kandiline ilişkin açıklaması
ABDULKERİM GÖK
(Şanlıurfa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Zulmü ve zoru yasaklamış,
insanlık için en güzel rehber ve güzel ahlakı tamamlamak üzere
âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimizin doğum yıl
dönümü vesilesiyle kutladığımız Mevlid Kandilinin, bütün
Müslümanlara huzur ve adalet getirmesi, İslami şuura, kardeşlik
bağlarının güçlenmesine, rahmet ve bereket
kapılarının açılmasına vesile olmasını
Cenabıallahtan diliyor, aziz milletimize sevgi ve selamlarımı
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Peki, teşekkür
ediyorum.
Sayın Orhan Atalay, Ardahan.
9.- Ardahan Milletvekili Orhan Atalayın, Mevlit
Kandiline ilişkin açıklaması
ORHAN ATALAY (Ardahan) Teşekkür
ederim Başkanım.
Ben Birbirinize haset etmeyin,
birbirinize buğzetmeyin, kardeşler olun ey Allahın
kulları. buyurup, gerçekten hayatıyla da adalet ve rahmeti saçan -adalet
ve rahmet- Peygamberimizin mübarek doğum yıl dönümünü tebrik ediyor,
Peygamberimizin önderliğine olan ihtiyacımızı bir kez daha
tekit ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Levent Gök, Ankara.
10.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Kuzey Ankara
Kentsel Dönüşüm Projesine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkanım, Ankarada, geçtiğimiz hafta, Sayın
Başbakanın da katılıp törenle kuraların çekildiği
Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi, bugün, hak sahipleri
açısından tam bir mağduriyete dönüşmüştür.
Yaklaşık 3-4 bin kişiye, vadedilen bölgelerin
dışında ve vadedilen kotların dışındaki
yerlerin kendilerine tahsis edilmesi nedeniyle tam bir mağduriyet
yaşanmaktadır. Dolayısıyla, artık, Ankaramızda
yapılan kentsel dönüşümler ranta dönüşmüştür ve
insanların büyük ölçüde mağduriyetine de neden olmaktadır. Bu
konuya dikkat çekmek amacıyla, pazar günü, Kuzey Ankara Kentsel
Dönüşümdeki hak sahipleriyle bir basın toplantısı
gerçekleştirip, kamuoyunu bilgilendireceğiz. Lütfen, bu konuya
Meclisimizin de bir el atması gerekir ve bu mağduriyetlerin önlenmesi
gerekir.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Sakık
11.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner ile İstanbul
Milletvekili Faik Tunayın gündem dışı
konuşmalarına ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, ben de teşekkür ediyorum.
Yani burada iki tane gündem
dışı konuşmayı izledik. Biri faili meçhul cinayetlerle
ilgili, aslında bizim ne kadar haklı olduğumuzun bir teyidiydi.
Uzun süredir, bizim, Cumhuriyet Halk Partisi ve Barış ve Demokrasi
Partisi olarak ortak çalışmalarla buraya getirdiğimiz önergeler
ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından reddediliyor.
İkinci konuşmacı arkadaşımızın da
Ermenilerle ilgili dile getirdiği sözlerdi. Hemen, buna
karşılık Sayın Sırrı Süreyya Önderin
söylediklerine karşı alelacele AKP sıralarından CHPyle bir
ittifak gerçekleşti çünkü sorun Ermeniler, sorun bu ülkenin diğer
kesimleri, muhalifleri olunca hemen birlik oluşuyor. Eğer Hrantın
kanı hâlâ yerdeyse, dönüp geçmişimizle yüzleşmekten korkuyorsak
biz bu sorunu çözemeyiz, diasporada da, Avrupada da, Amerikada da her gün bu
sorun karşımıza çıkar. Aslolan, bizim korkmadan
sorunlarımızın üzerine gitmektir. Hrant Dink bir Ermeni
olduğu için İstanbulda öldürüldü.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Sakık.
Son söz Aykut Erdoğdunun. Sonra
Faik Tunaya söz vereceğim.
12.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
muhalefet milletvekilleri olarak verdikleri soru önergelerine cevap
alamadıklarına ilişkin açıklaması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli üyeler; bildiğiniz üzere, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çok önemli bir denetim görevi vardır ama ne
yazık ki özellikle biz, muhalefet milletvekilleri verdiğimiz soru
önergelerine cevap alamamaktayız. Ben, ilk soru önergesi olarak
Başbakanlığa Eğer bir milletvekilini aldatıcı
veya yanıltıcı bir beyan olursa ne olacak, bunun
sorumluluğu kimdedir? diye soru sordum. Bunun sorumluluğu
olmadığı, mealen, bundan kimsenin sorumlu olmayacağı
yönünde bir cevap geldi bize. Bu ülkenin kaynaklarını daha doğru
kullanabilmek için, yolsuzlukla hep birlikte mücadele edebilmek için Sayın
Meclis Başkanına görev düşmektedir. Ben Sayın Meclis
Başkanının bu konuda devreye girerek soru önergelerimize tam,
zamanında, doğru ve eksiksiz bilgi verilmesi için faaliyet
göstermesini rica ediyorum.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Tunay, yeni bir cevaba
inşallah gerek kalmaz, konuyu açmanız açısından söz verdim.
Buyurun efendim.
13.- İstanbul Milletvekili Faik Tunayın,
gündem dışı konuşmasında bazı hususların
yanlış anlaşıldığına ilişkin
açıklaması
FAİK TUNAY (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın üyeler; ben biraz önce kürsüden
konuşurken tane tane, yüksek sesle konuştum, 70 milyonun
karşısında da konuştum. Söylediklerimin
anlaşıldığını düşünüyordum ama maalesef
söylediklerim tam anlamıyla anlaşılmamış. Ben
konuşmamda şunu söyledim: Ne geçmişi inkâr edelim, devlet
olarak bir hatamız, bir eksikliğimiz varsa bunu dile getirelim ama ne
de bu kara propagandaya alet olalım. dedim, benim söylediğim bu.
Dikkat ederseniz, konuşmamda da şunu söyledim: Aklın, bilimin,
tarihin ve araştırmaların ve mantığın
ışığında bu konuyu ele alalım. dedim ama orada
bir şeyi unutmuştum, onu şimdi eklemekte yarar var. Bizim için
zaten en tehlikeli olan, dışarıdan gelen bu iddialar değil,
bazı insanların bu konuyu çarpıtıp abartması. Ben
söylediklerimin tamamen arkasındayım.
Biraz önce, Sayın Vekil de bana
bir not iletildiğini söyledi. Evet, bana bir not iletildi ama ben her
zaman kendi yazdığım, kendi çizdiğim, kendi
inandığım doğrular doğrultusunda konuşurum.
Eğer ülkenin ve milletin menfaatini gerektiren bir şey varsa ben de
bir Vekil olarak herkesle her zaman iş birliği de yaparım.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Tunay.
Değerli milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula Sunuşları var.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutup bilgilerinize sunacağım.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 24
milletvekilinin, İstanbulun sosyal ve ekonomik sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/130)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin sahip olduğu en büyük
zenginliklerden olan İstanbul şehrinin bugünkü bulunduğu durum,
yaşanan ekonomik ve sosyal sorunların nedenleri, bu sorunlara
karşı alınacak önlemler, çözüm önerileri ve gerekli
politikaların oluşturulması amacıyla Anayasanın 98.
ve İçtüzüğün 104. ve 105. Maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
Gerekçe:
İstanbul, tarihi geçmişi,
kültürel mirası ile Türkiye'nin iktisadi açıdan en önemli kenti
olmakla birlikte 13 milyonluk nüfusu, 39 ilçesi ile nüfus
sıralamasında Avrupa'nın 1. ve Dünya'nın 5. büyük
şehridir.
İstanbul, her geçen gün ekonomik
şartlar, eğitim, terör, kan davası gibi çok değişik
faktörler nedeniyle göç almakta, göç edenlerin oluşturduğu sosyal
sorunlar ise çığ gibi büyümektedir. Göç edenler bir taraftan
ayrıldıkları yerin üretim ve tüketim kapasitesini
düşürmekte, diğer taraftan da İstanbul'da tutunamayarak,
potansiyel bir tehlike haline dönüşmektedirler. Önlem
alınmadığı takdirde sürekli artarak devam eden göç
dalgası karşısında İstanbul'un tarihi dokusunu, kent
kültürünü, ekonomik koşullarını, asayişini korumak mümkün
gözükmemektedir. Bölgeler arası dengesizlik, işsizlik, yoksulluk ve
eğitimsizlik önlenmeden göçün kontrolü imkânsızdır.
Göçle birlikte
varoşları katlanarak büyüyen kentin, gecekondu sorunu da aynı
oranda büyümektedir. Ormanın içinde yerleşerek genişleyen
mahalleler, kaçak yapılarda yaşayan çok çocuklu aileler, imar
aflarının ürünü, imarsız, susuz, kanalizasyonsuz yapılaşmaya
dair sağlıklı hiçbir politika oluşturulmamıştır.
Ülkemizde toplam 8 milyona yaklaşan binaların 3 milyona
yakınını barındıran İstanbul'da, depremle ilgili
tutarlı bir devlet politikasının olmaması nedeniyle
binaların büyük bölümü maalesef depreme dayanıklı değildir.
Deprem konusunda alınan önlemler de yeterli olmamaktadır.
Sürekli göç alan
ve artan nüfus karşısında su ihtiyacını mevcut üretim
yeterince karşılayamamakta, su stoku ise yetersiz kalmaktadır.
Günde iki milyon metreküp su tüketen İstanbul'un su havzaları
yeterince korunmamakta, kaynakları birer birer tükenmektedir.
İSKİ, içme suyu, arıtma ve kanalizasyon hizmetlerinde yetersiz
kalmakta, mevcut suyun yarısı ise daha yoldayken sızmalarla
eskimiş borularda kaybolmaktadır. Kaçak kullanımların,
kaçak uygunsuz kuyuların bir türlü önü alınmamakta, sanayinin
ağır kirletme baskısı ise mevcut kaynakların
kullanılmaz hale gelmesine neden olmaktadır.
İstanbul'un
yaşanması zor hale gelmesinin en büyük nedenlerinden birisi de
ulaşımdır. Önemli bir deniz ulaşımı potansiyeli
olmasına karşın hâlâ yüzde 89'unu kara yolu
taşımacılığı oluşturmakta, deniz yolu
taşımacılığı geliştirilmemekte, yeterli
yatırımlar yapılmamaktadır. Ulaşımın çileye
dönüştüğü İstanbul'da İstanbul'u yönetenler, toplu
taşımacılığı, tercihli yolları, raylı
sistemleri, satın alınan otobüsler konusundaki doğru
seçeneği, bilimsel yöntemlerle değil, deneme yanılma yöntemi ile
bulmaya çalışmaktadırlar.
İstanbul'da
göçe ve işsizliğe karşı hiç bir önlem alınmazken, suç
oranlarının artması kaçınılmaz bir sonuçtur. Her
yıl ortalama 22 bin'e yakın oto
hırsızlığının gerçekleştiği Türkiye'de,
oto hırsızlığının üçte ikisi İstanbul'da
gerçekleşmektedir. Öldürme, oto hırsızlığı,
yaralama, gasp, hırsızlık, adam kaçırma olaylarında
yüzde 30'lara varan bir paya sahiptir. Kent, zaman içerisinde
kutuplaşmanın arttığı, gerilimli, uyumsuz bir suç
yumağı haline gelmiştir.
İstanbul'da
eğitim, sorunlarla karşı karşıyadır. Ülke
genelinde, uygulanan istikrar programı gerekçe gösterilerek kamu
harcamaları, dolayısıyla eğitim harcamaları ve
yatırımları düşük seyretmekte. Bundan İstanbul da
etkilenmektedir. Bir kamu hizmeti olarak eğitim verilen devlet
okullarında derslik sıkıntısı büyüktür. Kamu
eğitim görevini tam anlamıyla yerine getirememekte, nitelikli
öğretim yapılamamaktadır.
Ekonomideki önemli
yeri, tarihi geçmişi ve güzellikleri ile doğu ve batı
arasında köprü görevini yüklenen bu şehrin doğru yönetilmesi,
ülkemiz için son derece önem arz etmektedir. Ülkemizin sahip olduğu en
büyük zenginliklerden olan İstanbul şehrinin bu günkü bulunduğu
durum, yaşanan ekonomik ve sosyal sorunların nedenleri, bu sorunlara
karşı alınacak önlemler, çözüm önerileri ve gerekli
politikaların oluşturulması amacıyla Anayasanın 98. ve
TBMM İçtüzüğünün 104. ve 105. Maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
4) Erkan Akçay (Manisa)
5) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
6) Mehmet Erdoğan (Muğla)
7) Enver Erdem (Elazığ)
8) Alim Işık (Kütahya)
9) Ali Öz (Mersin)
10) Seyfettin Yılmaz (Adana)
11) Necati Özensoy (Bursa)
12) Celal Adan (İstanbul)
13) Zühal Topcu (Ankara)
14) Mehmet Günal (Antalya)
15) Koray Aydın (Trabzon)
16) Mustafa Erdem (Ankara)
17) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
18) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
19) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
20) Sümer Oral (Manisa)
21) Bülent Belen (Tekirdağ)
22) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
23) Sinan Oğan (Iğdır)
24) Mustafa Kalaycı (Konya)
25) Oktay Öztürk (Erzurum)
BAŞKAN İkinci önergeyi okutuyorum:
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 22
milletvekilinin, taş ocaklarının çevreye verdiği
zararların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/131)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Taş ocaklarının çevreye
verdiği zararların araştırılarak, alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM
içtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
Gerekçe:
Çok eski uygarlıklara ev
sahipliği yapmış bulunan ülkemiz toprakları, doğal
güzelliklerinin yanı sıra tarım çeşitliliği
bakımından da önemli bir konuma sahiptir. Verimli ve bereketli
topraklarımızda çok güç koşullarda yetiştirilen ürünler, yıllardır
dünya pazarlarında önemli alıcılar bulmaktadır. Hep
birlikte koruyup, kollayarak bu günlere kadar getirdiğimiz eski
uygarlıklara ait eserlerimiz ise dünyanın dört bir köşesinden
ülkemize gelen turistlere sunulmaktadır.
Bu hizmetlerden elde ettiğimiz
tarım ve turizm gelirleri, ülkemizin en önemli gelir kaynakları arasında
yer almaktadır. Her ikisi de hem ekonomiye, hem de istihdama büyük
katkı sağlamaktadır. Ne yazık ki tarım ve turizm
alanlarımıza yakın yerlerde kurulan taş ocakları her
iki önemli değerimizi de tehdit etmektedir.
Son yıllarda özellikle turizm ve
tarım alanları başta olmak üzere yerleşim bölgelerinde
işletmeye açılan taş ocakları, ülkemizin en önemli çevre
sorunlarından birisi haline gelmiştir.
Ülkemiz genelinde; hizmet veren
taş ocaklarının birçoğu verimli ve bereketli topraklara
komşu alanlarda ve birçoğu da turizm bölgeleri güzelim
ormanlarımızda kurulmuştur. Çevreye vereceği zararlar iyi
hesaplanmadan verilen işletme ruhsatları, zaman zaman taş
ocağı işletmecileri ile bölge halkını da
karşı karşıya getirmektedir. Hayatlarını hiçe
sayan vatandaşlarımız taş ocaklarına karşı
sadece iş makinelerinin önlerine geçmekle kalmayıp,
kapatılması konusunda da bir dizi dava açmaktadır.
Bunun da en önemli nedeni taş
ocaklarının her bakımdan çevre kirliliğine sebep
olmasıdır. Verimli ve bereketli topraklara zarar veren taş
ocakları, çok eski uygarlıklara ev sahipliği yapmış
tarihî eserlerimize ve yemyeşil güzelim ormanlarımıza zarar
vermektedir. Millî serveti yok etmektedir.
Ülkemizde taş ocağı
olarak kullanılan alanlar, genellikle kireçtaşı
olanlarıdır. Kireçtaşı, yer altı su
kaynaklarının meydana gelmesinde çok önemlidir. Çünkü yeryüzüne
düşen yağmur sularının büyük bir kısmı,
kireçtaşı alanlarından, çatlaklar vasıtasıyla yer
altına geçmekte ve yer altı sularını devamlı
beslemektedir. Kireç taşları olmadığı zaman yağmur
suları, yüzeysel akışla sahadan hızla
uzaklaşmaktadır.
Su kaynaklarımızı ve
havayı kirleten taş ocakları ruhsat alınan sahadan itibaren
atmosfere, rüzgârın hızına ve şiddetine göre çevreye kireç
tozu, duman ve katı atıklar atabilmektedir. Atmosfere atılan toz
tabakası bölgede yetişen bitkilerin yapraklarındaki gözenekleri
kapatmakta ve gaz alışverişi dâhil olmak üzere bitkilerin
solunum ve fotosentez gibi çeşitli yaşamsal işlevlerini
engellemektedir.
Kirlenme, yeterli suyu ve
ışığı alamayan bitkilerin yapraklarını
bozmakta ve büyüme hızını yavaşlatmaktadır. Bu da
üretimde önemli oranda verim kayıplarına yol açmaktadır.
Taş ocakları nedeniyle bölgedeki yeşillikler kaybolmakta,
ekolojik denge bozulmaktadır. Ortaya çıkan kirlilik yerleşim
alanlarında yaşayan vatandaşlarımız arasında
solunum hastalıklarına da neden olmaktadır.
Ayrıca, taş ocaklarında
patlatılan dinamitler çevrede deprem etkisi yapmaktadır. Başta
yerleşim alanları olmak üzere turizm ve tarım alanları
patlamalardan olumsuz yönde etkilenmektedir. Sayıları bugün 6 bini
bulan taş ocakları, ülkemizin birçok yerleşim bölgesinde büyük
çevre sorunları yaratmaya devam etmektedir.
Güzelim ormanlarımızı,
verimli ve bereketli topraklarımızı, Türkiye turizminin parlak
geleceğini taş ocaklarının çevre kirliliğinden
korumalıyız. Bu konuda Yüce Meclisimize önemli görevler
düşmektedir. Çevre kirliliğine sebep olan taş ocaklarıyla
ilgili araştırma yapılarak gerekli önlemlerin alınması
son derece önemli ve gerekli hale gelmiştir.
Bu nedenle, Anayasa'nın 98. ve TBMM
içtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulması gerekli önlemlerin
alınması bakımından yerinde olacaktır.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
4) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
5) Mehmet Erdoğan (Muğla)
6) Enver Erdem (Elazığ)
7) Ali Öz (Mersin)
8) Alim Işık (Kütahya)
9) Seyfettin Yılmaz (Adana)
10) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
11) Zühal Topcu (Ankara)
12) Necati Özensoy (Bursa)
13) Koray Aydın (Trabzon)
14) Oktay Öztürk (Erzurum)
15) Mustafa Erdem (Ankara)
16) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
17) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
18) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
19) Sümer Oral (Manisa)
20) Bülent Belen (Tekirdağ)
21) Mehmet Günal (Antalya)
22) Mustafa Kalaycı (Konya)
23) Sinan Oğan (Iğdır)
BAŞKAN Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19
milletvekilinin, Eber Gölündeki çevre kirliliğinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/132)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bölge Ekonomisini, doğal
yaşamı ve bölge insanının geleceğini etkileyecek
"Eber Gölünün Kirliliğinin Önlenmesi ve Gölün Korunması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi ve yasal düzenlemelerin
oluşturulması" amacıyla Anayasanın 98. TBMM iç
tüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması hususunda gereğini arz
ederiz.
Gerekçe:
Uygarlıkların
beşiği olarak zengin bir kültürel ve tarihi mirasa sahip olan
ülkemizin bu zenginlikleri eşsiz doğal güzelliklerle de
desteklenmektedir. Ancak özellikle 20. yüzyılın ikinci
yarısında baş döndürücü bir hıza ulaşan teknolojik ve
endüstriyel gelişmeler çevresel değerlerin tahribi ve çevre kirliliğini
beraberinde getirmiştir. Yeraltı su düzeylerinin inanılmayacak
derecede hızlı düşüşü, sanayide ve tarımda su
kullanımının son derece artması ve yanlış
tarımsal sulama teknikleri ile gölden kontrolsüz su alımı,
bunların beraberinde yaşanan kuraklık gibi nedenlerle doğal
kaynaklarımız hızla tükenme eğilimine girmiştir.
Türkiye; doğal zenginlikleri arasında önemli bir yere sahip olan
göllerini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Eber Gölü bu kötü kaderi yaşayan
göllerimizden biridir. Türkiye'nin 12. büyük gölü olan Eber gölü Afyonkarahisar
ilinin Bolvadin, Çay ve Sultandağı ilçeleri sınırları
içinde bulunmaktadır. Göl su seviyesi ve gölalanı mevsimlere ve
yıllara göre farklılık göstermektedir. 1961-1991
yılları arasında en düşük su seviyesi Ekim 1991'de
görülmüştür. Buna göre su kotu
Gelişen Dünya şartlarına
karşılık gerileyen doğal kaynaklarda tarımın
sürdürülebilir bir şekilde yapılması için özel mikro havzalar
oluşturulmaktadır. Özellikle kiraz üretiminde Eber gölünün etkisi ile
oluşan mikro havzalarda üretilen kiraz, Sultandağı ve Çay
ilçelerinden bütün Dünya'ya ihraç edilegelmiş ve Eber'in bu havzalardaki
rolü örnek alınarak Türkiye'de yeni mikro havza oluşumları için
çalışmalar başlatılmıştır. Bu
çalışmalar sürerken mikro havza olarak önderlik etmiş Eber'in
yok olması hem bir doğal varlığın yok oluşu, hem
de buna dayalı olarak gelişen tarımsal üretimin istenilen
nitelikte yapılamaz hale gelmesi gerçekten üzücü ve önlem
alınması gereken bir durumdur. Sonuçlarının ise bölge
halkının geçimini ve refahını doğrudan etkilemesi
kaçınılmazdır.
Eber gölü, Afyonkarahisar şehrinin
atıkları başta olmak üzere, Afyonkarahisar ile Eber gölü
arasında akan Akar Çay'a atıklarını deşarj eden ilçe
ve beldelerin atıkları, bölgede yoğun faaliyet gösteren et ve
süt sanayilerinin atıkları, bu havzada faaliyet gösteren Alkoloit ve
Şeker fabrikaları ile kirletilmiştir. Çiftçilerin
yanlış sulama yapmaları ve yaşanılan kuraklık
nedeniyle yok olma tehlikesi altındadır.
Yukarıda arz edilen nedenlerle
Anayasanın 98. TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılması gerekmektedir.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Enver Erdem (Elâzığ)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Erkan Akçay (Manisa)
9) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
10) Mehmet Günal (Antalya)
11) Zühal Topcu (Ankara)
12) Sümer Oral (Manisa)
13) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
14) Necati Özensoy (Bursa)
15) Bülent Belen (Tekirdağ)
16) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
17) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
18) Celal Adan (İstanbul)
19) Oktay Öztürk (Erzurum)
20) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, önergeler bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Sayın Gürkut Acar, sisteme
girmişsiniz. Bir talebiniz mi vardı?
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Ben soru önergeleriyle ilgili bir açıklama yapacaktım efendim.
BAŞKAN Sayın
Acar, eğer mahzuru yoksa -çünkü gündeme geçtik artık- bir başka
vesileyle...
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Peki.
BAŞKAN - Çok
teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve sonra oylarınıza
sunacağım.
Önergeyi okutuyorum:
VI.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Genel Kurulun 4, 5 ve 6 Şubat 2012 Cumartesi,
Pazar ve Pazartesi günlerinde çalışmamasına ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
Tarih:
3/2/2012
Danışma
Kurulunun 3/2/2012 Cuma günü yaptığı toplantıda,
aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Mustafa Elitaş M.
Akif Hamzaçebi
Kayseri İstanbul
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Oktay
Vural Hasip
Kaplan
İzmir
Şırnak
Danışma Kurulu Önerisi
Genel Kurulun 4, 5 ve 6 Şubat 2012 Cumartesi, Pazar ve
Pazartesi günlerinde Genel Kurulun çalışmaması
önerilmiştir.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)(X)
BAŞKAN Komisyon burada.
Başkanlık temsilcisi burada.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi,
buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkanım, şimdi Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzük değişikliğine ilişkin teklifin
görüşmelerine başlayacağız, ancak bir konuyu
Başkanlık makamının ve Genel Kurulun dikkatine sunmak
istiyorum.
Teklifin Anayasa Komisyonundaki
görüşmeleri sırasında ve onun sonucunda düzenlenen rapor,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün 80inci maddesine aykırılık
taşımaktadır.
Konuya ilişkin olarak Sayın
Kamer Gençin vermiş olduğu İç Tüzük Değişiklik
Teklifine ilişkin olarak, Anayasa Komisyonunun görüşünün ne
olduğu Komisyonda belirtilmemiştir.
İç Tüzükün 80inci maddesine
göre, aynı konuya ilişkin bir başka tasarı veya teklifin
olması hâlinde, ilgili komisyonun buna ilişkin olarak bir görüş
ortaya koyması gerekir. Tasarı veya teklifi komisyon kabul edebilir
veya reddedebilir, bu konuda komisyon görüşü ortaya çıkmış
değildir. Birincisi, bu açıdan İç Tüzükün 80inci maddesine
aykırılık söz konusudur.
İkincisi, Sayın Kamer Gençin
konuya ilişkin teklifi, gündeme alınan ve biraz önce sizin
okuduğunuz teklif içerisinde anılmamaktadır, böyle bir usulümüz
yoktur.
Bakın, 33üncü sayfada teklifin
adı bu şekilde yer almıştır, Anayasa Komisyonunun
kabul ettiği metinde de teklifin başlığında herhangi
bir değişiklik öngörülmemiştir. Bu durumda, Anayasa Komisyonu
yapmış olduğu görüşmede Sayın Kamer Gençin teklifini
dikkate almadığını açıkça itiraf etmiştir, ortaya
koymuştur. Bu, çok açık bir İç Tüzüke aykırılık
oluşturmaktadır. Bu nedenle, bu raporun, teklifin Komisyonca geri
çekilmesi ve bu tamamlandıktan sonra buraya gelmesi gerekir.
İkinci olarak ifade edeceğim
konu şudur: Anayasa Komisyonunda yapılan görüşmeler
sırasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sayın
Sağlam orada Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanını temsilen bulunmuştur. Görüşlerini ifade ederken,
ifade ettiği görüşler bir İç Tüzük değişiklik
teklifine ilişkin olarak Meclis Başkan Vekilinin ifade edeceği
çerçevede görüşler olmamıştır. Buradaki görüşler,
Sayın Başkan Vekilinin tarafsızlığını yok
eden, tarafsızlığına gölge düşüren demeyeceğim
tarafsızlığını ortadan kaldırmış olan
görüşlerdir. Örneğin, Sayın Başkan diyor ki
On
dakikalık konuşma süresinin beş dakikaya indirilmesine
ilişkin olarak şöyle diyor Anayasa Komisyonu raporu, aynen okuyorum
cümleyi -Sayın Sağlama atfen Sağlam diyor- ayrıca
beş dakikada söylenmek istenen her şeyin söylenebileceğini,
demagoji yapılması durumunda sürenin sınırsız
olacağını, bu teklifin sonuçlanması durumunda Türkiye Büyük
Millet Meclisinin daha verimli çalışacağını
söylemiştir.
Şimdi, Sayın Sağlam,
Genel Kurulda veya komisyon çalışmaları sırasında
muhalefet partilerinin demagoji yaptığını söylemiştir.
Bunu söylemek Sayın Başkan Vekilinin hakkı değildir,
yetkisi değildir. Bu, Parlamentoya, muhalefet partilerine, muhalefete
saygısızlıktır. Böyle tarafgir bir tutumu olan Sayın
Başkan Vekilinin komisyon sıralarında oturarak,
Başkanlık makamını temsil etmesi bu İç Tüzük
değişiklik görüşmelerine gölge düşürmektedir.
Bugün, sizin
başkanlığınızda iki kez toplantı yaptık. Siz
bir uzlaşma zemini yaratmak istediniz. Bu olumlu çabanız
şüphesiz son derece önemli.
Bu çerçevede, başta Adalet ve
Kalkınma Partisi olmak üzere siyasi partiler bu görüşleri
değerlendirecektir tabii ki. Görüşler sonucunda ortaya nasıl bir
tablo çıkacağı önümüzdeki hafta ortaya çıkacaktır.
Bunu ayrıca göreceğiz, değerlendireceğiz,
konuşacağız tabii ki, ama şu andaki tablo, Sayın
Sağlamın tarafsızlığını yitirdiği
yönündedir.
Ayrıca, Anayasa Komisyonunun
Raporu ve kabul etmiş olduğu metin İç Tüzükün 80inci maddesine
aykırı olması nedeniyle Teklif görüşülebilir durumda
değildir efendim.
Teşekkür ederim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkanım, izin verirseniz kayıtlara
geçmesi açısından bu konudaki grup olarak kanaatimizi
BAŞKAN Buyurun Sayın
Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkanım, birden fazla aynı konuda teklif
ya da tasarı geldiğinde bunlar, malumunuz olduğu üzere
birleştiriliyor; yani bu, 2 de olabilir, 10 da olabilir ve
birleştirildiği zaman, birleştirilene kadar her biri ayrı
ayrı tekliftir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Burada ne var?
Bak, burada ne var?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) İzin verirseniz
BAŞKAN Sayın Genç, rica
edeceğim, evvela Sayın Canikli sözünü bitirsin.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Birleştirilene kadar her biri ayrı ayrı teklif ya da
tasarı özelliği taşırken, komisyonda birleştirildikten
sonra, ilgili hüküm gereğince artık o tek bir teklif ya da
tasarı hâline gelmiştir. Dolayısıyla, işlem
yapılırken de buna göre kabul edilir ve ona göre işlem tesis
edilir.
Bu açıdan
bakıldığında, bu çerçevede değerlendirildiğinde,
Sayın Gençin teklifi ile bizim teklifimiz birleştirilmiştir ve
artık tek bir teklif hâline gelmiştir. Tek bir teklif için ne
yapılması gerekiyorsa, hangi hükümlerin, hangi düzenlemelerin, hangi
hususların alt komisyon raporunda ya da esas komisyon raporunda yer
alması gerekiyorsa o şekilde yer almıştır ve çok
açık şekilde birkaç yerde bu zikredilmiştir.
Bunlardan bir tanesi şudur:
Komisyonumuz Bakın, birleştirilmesine ilişkin üst Komisyon
Raporundan bir bölüm okuyorum.- her iki teklifin birleştirilerek
görüşülmesini ve görüşülmelerin (2/242) Esas Nolu Teklif üzerinden
sürdürülmesini kararlaştırmıştır.
Biraz önce söylediğim çerçevede,
artık bu aşamadan sonra bizim teklifimiz yoktur tek başına,
Sayın Gençin teklifi yoktur; birlikte verilen bir teklif söz konusudur.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya Burada
belirtsin. diyoruz işte; raporda belirtsin bunu.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) İzin verin
KAMER GENÇ (Tunceli) - Şu
başlıkta belirtsin.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Ve tek bir teklif vardır.
BAŞKAN Evet, lütfen
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Dolayısıyla bir teklif için ne yapılması
gerekiyorsa o yapılmıştır. Bir teklif için yapılan
müzakerelerde Sayın Gençin söylediği şekilde işlem tesis
edilmez. Dolayısıyla rapor, İç Tüzüke, genel düzenlemelere ve
uygulamaya uygundur Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, teşekkür
ederim.
Sayın Genç, sonra Sayın
Vural
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkanım, evvela, zatıaliniz Meclis Başkanı
olduğunuz için, hani, İç Tüzüke göre, komisyonları denetleme
yetkiniz var. Komisyonun getirdiği rapor, evvela Anayasaya aykırı.
Ne yönden aykırı? Anayasamızın 96ncı maddesine göre,
Türkiye Büyük Millet Meclisi üçte 1le toplanır, her hâlükârda dörte 1den
aşağı, dörtte 1in bir fazlasından aşağı
karar veremez -96ncı maddede- yani 139 kişiden aşağı
karar veremez
Ben Komisyona katıldım, dedim ki: Bakın,
şimdi getirilen teklifler diyor ki, efendim, karar yeter
sayısını 15 milletvekili istiyor. Hâlbuki Anayasanın 96ncı
maddesine göre, karar yeter sayısı olmayan hallerde 15 milletvekilini
istemek diye bir zorunluluğu yok çünkü Anayasaya açıkça
aykırı. 96ncı maddeyi okursanız çok açıkça görülüyor.
Bu görev Meclis Başkanına da düşüyor. Meclis
Başkanlığı, Anayasanın 96ncı maddesine
rağmen, tutup da karar yeter sayısı olmayan yani 139 kişi
olmayan bir kararı Kabul edilmiştir. diye geçemez. Anayasanın
96ıncı maddesine aykırı. Ben Komisyonda bunu dile
getirdim. Komisyon bu konuyu hiç tartışmadı çünkü önce, İç
Tüzüke göre komisyonlar, getirilen kanun tasarı ve tekliflerini önce
Anayasaya aykırılık yönünden incelemek zorundadırlar.
İkincisi, şimdi,
biliyorsunuz, bu komisyon metinleri, metin, en son müzakereye esas alınan
metin yazılırken, bakın, 33üncü sayfada, şimdi, teklif
sahipleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin 5 tane grup başkan vekilini
yazmış. Hâlbuki şeyin üzerinde ne diyor? İşte, o
kişileri belirttikten sonra, onun da altına Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin de teklifi. Dolayısıyla buradaki raporda, iç taraftaki
raporda, bu, işte Aydın Milletvekili Ahmet Aydın ve Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin teklifi diye buradan başlığa ilave
edilmesi lazım; aksi takdirde rapor eksik.
Ayrıca, Sayın
Başkanım, teklif metinde yani Komisyon raporunda, alt komisyon
raporunda benim teklifimin kabul edilip edilmediği yönünde açık bir
hüküm yok. Şimdi, şöyle bir durum söylüyorum: 80inci maddeye göre,
İç Tüzükün 80inci maddesine göre bir teklif komisyona gider, komisyon
bunu reddederse o ret raporu geri Genel Kurula ve Genel Kurul bunun üzerinde
tartışma açar, ya komisyonun teklifini kabul eder veya reddeder.
Şimdi, burada komisyonun benim teklifimi kabul veya reddettiğine dair
bir hüküm yok. Dolayısıyla, şimdi, evvela bu usul konusu,
komisyon alsın bu raporu, düzeltsin, getirsin yani bizim istediğimiz
bu. O bakımdan, İç Tüzüke tamamen aykırı, Anayasaya
tamamen aykırı bir rapor gelmiş karşımıza.
Zatıaliniz de Meclis
Başkanısınız. Yani bundan önce biz burada bazı
şeyler söylediğimiz zaman kale alınmıyordu ama sizden rica
ediyorum, siz Meclisin Başkanısınız, Anayasayı uygulamakla
görevlisiniz, İç Tüzüke uygun işlem burada tesis etmekle görevli bir
zatsınız, beyefendisiniz
Dolayısıyla bu komisyon, maalesef
yetersiz bir komisyon.
Bana diyor ki, ben
çıkmışım: Zaman çalmak için
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Genç talep kısmınız anlaşıldı. Bundan
sonrasını, lütfen rica edeceğim
KAMER GENÇ (Tunceli) - Burhan Kuzu
diyor. Sen kimsin be Kuzu benim zaman çaldığımı
söylüyorsun? Kuzuluk yapmışsın burada.
BAŞKAN Lütfen, rica
edeceğim
Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, öncelikle, tabii, bu İç Tüzük Değişiklik
Teklifi ile ilgili gelen teklifin bütün gruplar arasında belli bir
mutabakatla salı gününden sonra görüşülmesine ve
uzlaşılmasına zemin hazırlayacak şekilde böyle bir fırsat
oluşmasını olumlu görüyoruz. Umarım, bu zamana kadarki
tartışmalar ve şimdiye kadar yaptığımız
değerlendirmeler istikametinde muhalefet gruplarının bu konudaki
itirazlarıyla Parlamentonun verimli çalışması dengesi
oluşturulur ve bu çerçevede, inşallah hepimizin beraber
uygulaması gereken İç Tüzükü kendi irademizle, isteğimizle
beraber ve birlikte geçiririz. Umudumuz ve beklentimiz öncelikli olarak bu
teklif sahiplerinin bu şekilde bir düzenlemeyi sağlayarak
uzlaşmayı sağlama yolunda adım atmalarıdır.
Bir başka konu da Sayın
Başkanım: Gerçekten, Anayasamızın 94üncü maddesi: Meclis
başkan vekilleri
görevlerinin gereği olan hâller
dışında, Meclis tartışmalarına
katılamazlar... Şimdi, sizden istirham ediyorum. Meclis Başkan
Vekili, yani sizin vekiliniz, bu tartışmalar içerisinde âdeta
muhalefet yerine iktidarın tarafını tutan bir tavır ortaya
koymuştur. Şimdi, bu tavrıyla Sayın Meclis Başkan
Vekili Anayasanın gerektirdiği bu tavrı sağlamıyorsa
ne yapacağız biz? Yani bir okuyunuz, bakın: Üç dakika
zamanınız vardır., Rahat etsin., İnsan beş
dakikada söylemek istediğini söyler., Hayırlısını
yapıyoruz. Yani anlaşılan o ki, Sayın Meclis Başkan
Vekili bizim hayırsız bir talepte bulunduğumuzu ifade ediyor!
Şimdi, yani Sayın Sağlam buradaki tavrıyla taraf
olmuştur, buradaki tavrıyla muhalefet partilerinin haklı
taleplerine destek vermeyeceğini ifade etmiştir. Şimdi, Komisyon
sıralarında bulunan bir kimsenin böyle bir tavrı ortadayken,
Anayasamızın 94üncü maddesine göre böyle bir tartışmaya
da fiilen girmişken nasıl temin edeceğiz bunu? Hangi araçla
temin edeceğiz?
Bir diğer konu da Sayın
Başkanım, gerçekten önemli. Bakın, bir milletvekilinin teklifi
var. Sonuçta bir kanun maddesi kabul edilmiş Komisyonda ama acaba
komisyonlarda teklif sahibinin bu önergesi, teklifi ret mi edildi, kabul mü
edildi? Gerçekten reddedildiği için mi girdi, yoksa sehven mi o kanun
maddesi girdi? Bu konuda hüküm yok.
Bir başka konu da: İç
Tüzükün 38inci maddesine göre, komisyonlar, kendilerine havale edilen
işler konusunda öncelikle Anayasanın lafzına ve ruhuna uygun
olup olmadığını incelemekle yükümlüdür. Bu raporda böyle
bir incelemenin yapılıp yapılmadığına
ilişkin bir değerlendirme de yer almıyor. Bu yönleriyle
bakıldığı zaman, âdeta tekemmül etmemiş bir raporla
karşı karşıyayız, çünkü biz raporu görüşüyoruz.
Bu raporu görüştüğümüz zaman da bu itirazlarımızın bir
raporun içerisinde yer alması gerektiğini düşünüyoruz.
Bunları sizlerle paylaşmak
istedim. Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkanım, İç Tüzük çok önemli, Meclisin
anayasası. Muhalefetin, iktidarın, bağımsızların
denetim yetkisini nasıl kullanacakları, yasama sürecine nasıl
katılacakları, komisyonları belirliyor. Bu açıdan bu tür
düzenlemeler çok dikkatle yapılmalı ve mutlaka uzlaşı,
diyalog ve ortaklaşma çok önemli.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım mikrofonu açsanız, biz duyamıyoruz
konuşmacıyı.
BAŞKAN Hiçbirininkini
açmadık, onun için ben bu kadar uzun olacağını tahmin
etmedim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ama
duyamıyoruz.
BAŞKAN - Hasip Bey sesini duyurur,
siz merak etmeyin.
Sayın Kaplan buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkanım, bu açıdan baktığımız
zaman, biz de, bu İç Tüzük Teklifinin, daha önce Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının daveti üzerine kurulan dört
parti grubunun yer aldığı Meclis İç Tüzük Uzlaşma
Komisyonunun yaptığı çok değerli bir çalışma
vardı, bir taslak vardı ve yeni 24üncü Döneme girildiği için de
yarım kaldı. Aslında biz, bu İç Tüzük Uzlaşma
Komisyonunun tekrardan görev alması ve yeni Anayasa yapımı
süreciyle koşut bir çalışma yapmasının da yararlı
olduğunu düşünüyoruz.
Bugün, dört parti grubunun
Başkanlığınızda toplanarak, maddeler üzerindeki
görüşmeye kadar, salı gününe kadar kendi içinde bir uzlaşma
ortamı bulmasını bir fırsat olarak değerlendiriyoruz. Bunun
değerlendirilmesi gerektiğini ve mutlaka bu gergin siyaset tarzı
yerine, Meclisin ihtiyaç duyduğu düzenlemelerin getirilmesinin milletin
hayrına olduğunu düşünüyoruz.
Elbette ki raporda eksiklik var,
Sayın Gençin teklifi yer almamış.
Bir eksiklik daha var, tabii maddelere
girmeyeceğimiz için ona girmiyorum.
BAŞKAN Evet, lütfen, şimdi
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Anayasal düzenlemeler olduğu konularda da teklif içinde önermeler var.
Bunun da dikkatini çekmek istiyorum.
BAŞKAN Peki, çok teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri, önemli bir
konuyu müzakereye başladığımız ortada, dün, evvelsi
gün yaşadığımız gelişmeleri de dikkate alarak
bugün sabahleyin ve öğleden sonra değerli grup başkan
vekillerimizle bir toplantı yaptık. Bu çerçevede, belli bir mutabakat
çerçevesinde de bu müzakereleri bugün bir yere kadar sürdüreceğiz. Ben
grup başkan vekillerimize katkılarından dolayı evvela
teşekkür ediyorum.
Tabiatıyla bu görüşmeler
sırasında sayın üyeler, sayın milletvekillerimiz ister
gruplar adına ister şahıslar adına düşüncelerini ifade
edecekler. Biraz evvel burada dile getirilen hususlar dün, evvelki günkü
müzakerelerde de ileri sürüldü, usul tartışması açıldı
ve sonuçta da bir karara bağlandı, tüm talepler de tutanaklara geçti.
Elbette bunun
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu konuda usul
tartışması açılmadı efendim. Rapordaki benimle ilgili
BAŞKAN - Bana verilen bilgi öyle
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır
efendim, yanlış bilgiyi size veriyorlar.
BAŞKAN -
ama şimdi
dolayısıyla
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, gündem yanlış, gündem. Bize verilen bu gündem
yanlış çünkü dünkü gündemde
BAŞKAN Hayır, Sayın
Genç, siz sözlerinizi söylediniz, ona saygı duyuyorum ama ben de bir karar
vermek durumundayım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama efendim,
gündem yanlış diyorum. Sayın Başkan, bakın, gündem
yanlış diyorum.
BAŞKAN - Ben de bir karar vermek durumundayım,
sizin
KAMER GENÇ (Tunceli) Bize verilen bu
gündem bugün hatalı tanzim edilmiş çünkü dünkü gündemde 2 Şubat
tarihinde bu 156 sıra sayılı Kanun Tasarısının
bitimine kadar çalışmaya devam ediliyordu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Dün değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) Dün, dün.
Hayır efendim, dündü.
BAŞKAN Sayın Genç, ben sizi
dinledim, müsaade ederseniz
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, bakın, siz Meclisi tarafsız yönetmek zorundasınız.
Ben size diyorum ki raporda benim ismim yani hükûmet teklifi eskiden
yazıyordu, şimdi kanun teklifi yazıyor oraya. O kanun
teklifi bölümünde raporda yer almamış çünkü bu alması zorunlu.
Dün biz bunu tartışma konusu etmedik. Lütfen bir ara verin, bunu bir
anlatalım efendim. Ayrıca da gündemde, dünkü gündemde buraya eksik
gitmiş. 2 Şubatta 156 sıra sayılı kanunun bitimine
kadar dün çalışacaktık, o gittiğine göre bugün bizim 3
Şubatta ancak 100 sıra sayılı Kanun
Tasarısını görüşeceğiz.
BAŞKAN Peki, anladım ben
Sayın Genç, sizin talebinizi anladım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama yani
şimdi bu açık seçik. Gündemi ihmal edemeyiz efendim.
BAŞKAN Ama ben de bir karar
vereceğim talepleri aldıktan sonra.
Buyurun Sayın Ekşi.
OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul)
Sayın Başkan, bendeniz Anayasa Komisyonunun bu konuyla ilgili
görüşmelerini Adan Zye izledim. Buyurduğunuz şekilde bir usul
tartışması yapılmadı. Size verilen bilgi
yanlış efendim.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum.
Benim tutumumda bu manada bir
değişiklik yok. Bütün bunların tutanaklara geçtiğini ve
karara bağlandığı kanaatini taşıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, yani İç Tüzüke açıkça aykırı rapor var.
BAŞKAN Şimdi teklifin tümü
üzerinde görüşmelere başlıyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, o zaman siz Meclis başkan vekillerinin taraflı
hareketinden de daha taraflı hareket ediyorsunuz.
BAŞKAN Gruplara söz
vereceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Böyle bir
şey olur mu efendim? Burada milletvekilinin talebini göz önünde tutmak
zorundasınız Sayın Başkan.
BAŞKAN İlk söz
sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Atilla
Kartta.
Buyurun Sayın Kart.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Gündemi
askıya alıyorsunuz.
BAŞKAN Lütfen Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) - Gündem açık
efendim.
BAŞKAN Anlıyorum ben.
Lütfen, rica edeceğim.
Sayın Kart, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Biz bugün, 3
Şubat günü bunu görüşemeyiz.
BAŞKAN Tamam,
görüşlerinizin hepsi tutanağa geçti.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, o zaman
görüşlerimin bir değeri yok mu?
BAŞKAN Ama neticede benim de
kanaatim bu, verdiğim karar bu.
Sayın Kart, buyurun lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, siz Meclis Başkanı olarak gündemi kale almazlık
yapamazsınız. Böyle bir şey olur mu efendim?
BAŞKAN Sayın Kart, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, tavrınızdan dolayı sizi kınıyorum.
BAŞKAN - Teklifin tümü üzerinde
gruplar adına yirmişer dakika, şahıslar adına da onar
dakika söz vereceğim.
İlk söz Sayın Kartın.
Süreniz yirmi dakika.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART
(Konya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle tüm
İslam âleminin mevlidini kutluyorum, hepinizi, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
İç Tüzükün 38, 80 ve 181inci maddesinden kaynaklanan
aykırılıkları iki günden bu yana
tartışıyoruz. Bu konulara girmeyeceğim tekrara girmemek
amacıyla. Ancak, bu konuyla bağlantılı olarak ifade etmek
istediğim başka hususlar var. Değerli milletvekilleri, 23üncü
Yasama Döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen dört siyasi
partinin müşterek çalışmasıyla ortaya çıkarılan
İç Tüzük değişikliğine ilişkin taslak metin 11 Nisan
2011 tarihinde Meclis Başkanlığı tarafından Anayasa
Komisyonuna havale edildi. Bu taslak metnin hazırlanmasında bugün de
Parlamentoda görev yapan dört siyasi partinin temsilcileri görev yaptılar,
emek harcadılar, özveri gösterdiler, çok ciddi bir çalışma
yaptılar, üç ülkeyi ziyaret ettiler. Bu çalışmalar
esnasında Meclis bütçesinden harcama yapıldı. Bu şartlarda
hazırlanan ve gerçekten Meclisin müşterek iradesini yansıtan bu
nitelikteki bir metin üzerinde çalışmak ve bu metni
olgunlaştırmak mümkün iken, tamamen konjonktürel
yaklaşımlarla ve dayatmacı bir anlayışla, iktidar
grubunun dayatmacı anlayışıyla bir oldubitti yaratması
süreciyle karşı karşıyayız. En başta
Parlamentonun emek ve hafızasını önemsemeyen gayriciddi bir
anlayışla karşı karşıya olduğumuzu
görüyoruz, Parlamentonun sürekliliğini yok eden bir zihniyet ile karşı
karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Bir diğer önemli husus,
değerli milletvekilleri, çoğulcu ve demokratik bir Anayasa söyleminin
dillerden düşürülmediği bir dönemde, iktidar grubunun 5 grup
başkan vekilinin ortak imzasıyla böyle bir metnin hazırlanmış
olması, ayrıca sorgulanması gereken bir olaydır. Bu teklif
ile bir anlamda Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmaları
sabote edilmektedir, bu çalışmalar bloke edilmektedir.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu
çalışmalarının kalıcılığı ve
güvenilirliği konusunda Cumhuriyet Halk Partisinde,
şahsımızda ve kamuoyunda bu konuda mevcut olan
kaygıların daha da bariz bir hâl aldığını
görüyoruz ve yine bu noktada, Sayın Başkan, Sayın Meclis
Başkanımız, sizi bu anlamda da göreve davet ediyoruz.
Şayet, Anayasa Uzlaşma
Komisyonu çalışmalarının gerçekten
inandırıcı olmasından söz edeceksek, kalıcı
olmasından söz edeceksek Meclis Başkanı olarak bu tür
girişimlere izin vermemeniz, bu konuda Meclis adına tavır koymanız
ve mutlaka bir çözüm arayışına girmeniz gerektiğini yeri
gelmişken ifade ediyoruz.
Bakın, değerli
milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin
kanun ile yeni Kenan Evrenleri yaratan ve böylece Anayasa Uzlaşma
Komisyonu çalışmalarını bloke eden siyasi iktidar,
getirilen bu teklifle de bir taraftan muhalefetin söz hakkını tümden
kesmenin arayışları ve çalışması içindedir.
Değerli milletvekilleri,
düşük yoğunluklu demokrasilerde ve Orta Asya tipi demokrasilerde
örneği görülebilecek bir Meclis içi darbeyle karşı
karşıyayız. Getirilen teklifin özü budur, anlamı budur.
Tarihe not düşmek ve siyasi
iktidarı bu anlamda, siyasi iktidarın yönetim
anlayışını bu anlamda teşhir etmek amacıyla
önerilerimizi, kaygılarımızı ve eleştirilerimizi bir
kez daha ifade etmek gereğini duyuyoruz.
Muhalefetin konuşabilmesini, söz
hakkını ve kendisini ifade etmesini sağlayan maddelerin
başında İç Tüzükün 19, 29, 31, 37, 63, 65, 98, 102, 104, 146 ve
160ıncı maddeleri gelmektedir.
Muhalefet, gündemde dile getirilmesini
istediği önemli konuları, ivedi konuları, biliyorsunuz, 19uncu
maddedeki grup önerisi yoluyla dile getirmektedir, grup önerisi yoluyla
halkımızı ve kamuoyunu bilgilendirmektedir. Bu hak tümüyle yok
edilecek ölçüde yeni bir düzenleme getiriliyor. Böylece, muhalefetin
sınırlı ve yetersiz de olsa mevcut olan yetkileri tümüyle
ortadan kaldırılıyor.
20nci madde düzenlemesi, aslında
çevre katliamının himayesi ve itirafı niteliğindedir.
31inci madde düzenlemesiyle,
milletvekilleri arasında tasnif ve sıralama anlamına gelecek
ayrımcı bir anlayış söz konusudur. Milletvekillerinin
varlık sebebi olan önerge verme gücü ellerinden alınmaktadır.
37nci maddede yapılan
değişiklik ile muhalefetin vermiş olduğu kanun
tekliflerinin gündeme getirilmesinde yeni bir kısıtlama
yaratılmaktadır.
63üncü maddede yapılan
düzenlemeyle, usul ve tartışma kavramı tümden ve
kaynağında yok edilmektedir. Müzakere kavramının
içeriği ve özüyle bağdaşmayacak bir şekilde, dayatmacı
bir anlayışla milletvekilinin kürsü hakkı ortadan kaldırılmaktadır.
Birleşimi yöneten Meclis Başkanının keyfî takdiri ve
iktidar grubunun çoğunluğuyla milletvekili konuşamaz hâle
gelmektedir.
65inci maddedeki düzenlemeyle
milletvekilinin kendisini ifade etme yöntem ve araçları ortadan
kaldırılmaktadır. Bilindiği gibi, kişi, görüş ve
düşüncelerini sadece söz ile ifade etmez. Sözün yanında
işaretler ve sembollerin kullanılması gereken durumlar da söz
konu olabilir. Bu sembol ve işaretlerin kullanılmasını
engellemek, söz ve düşünce özgürlüğünün milletin kürsüsünde yok
edilmesi anlamına gelir.
102 ve 104üncü maddelerdeki
düzenlemelerde ise kamuoyu ve halkın Meclis çalışmalarından
bilgilendirilmesi engellenmektedir değerli milletvekilleri. Hükûmet,
halkın Meclis çalışmalarını izlemesinden korkar hâle
gelmiştir. TRT-3 yayınlarındaki süreye ilişkin
kısıtlama, Hükûmeti artık tatmin etmemektedir, artık
içeriğe yönelik müdahale dönemi başlamıştır. Tam
anlamıyla faşizan süreç bütün unsurlarıyla
varlığını göstermeye başlamıştır.
146ncı maddede getirilen karar
yeter sayısına ilişkin düzenleme de yasama faaliyeti
kavramıyla bağdaşmamaktadır. Her hâlükârda karar yeter
sayısını sağlamak durumunda olan siyasi iktidarın
artık bu faaliyeti de angarya olarak gördüğü
anlaşılmaktadır. Siyasi iktidar, kendince bu angaryayı
ortadan kaldırmak ve bir taraftan da muhalefetin denetim hakkını
yok etmek istemektedir.
160ıncı maddedeki düzenleme
ise değerli milletvekilleri, bir Deniz Feneri düzenlemesidir. Zekât
hırsızlarını himaye eden zihniyet, bu
hırsızlıkların Meclis kürsüsünden işaret ve
sembollerle dile getirilmesini engellemek istemektedir, fotoğraf bu kadar
açıktır. Bu madde bir suçüstü maddesidir, bu madde bir Kamer Genç
maddesidir değerli milletvekilleri.
Değerli milletvekilleri, bu
nitelikteki düzenlemelerin demokrasiye vereceği zararlar, aslında,
bakıyoruz, 2001 yılında Meclis tartışmalarında
hep dile getirilmiş. 2001 yılında o dönemdeki sözcüler ne
demiş bunlara bir temas edelim değerli milletvekilleri. Aynen
şunları söylemişler, 2001 yılındaki tutanaklardan
okuyorum: Demokrasiyi imha eden sebepler daima topla, tüfekle, darbeyle
gerçekleşmez. Bazen adına hukuk denilen ve Profesör Muammer
Aksoy'un tarifiyle -Profesör Muammer Aksoyun hatırası önünde
saygıyla eğildiğimi yeri gelmişken ifade ediyorum- cibilliyetsiz
olan kurallar da sosyal felaketi hazırlayabilir. Bu girişim, bilgi
ve tecrübi akıl temelinden yürümeyen çoğunluğun rejim için
nasıl tehlikeler ürettiğinin eşine rastlanmaz bir
örneğidir, emsal oluşturacak suimisaldir.
91inci maddedeki özel yasama yöntemi
hukukun gücün elinde oyuncak olması demektir. Anayasal düzen Meclis iç
hukukuna süratle avdet etmelidir. Belirtelim
ki hukuku araç gören ve onun üstünlüğünü sindiremeyen, gücüne güvenen
patolojik zihniyet yalnızca kadroları değil, kural ve
gelenekleri doğrayan darbeler hukuk istikrarını da yok
etmektedir. Dava konusu İç Tüzük değişikliği ihtiyaca ve
istikrara hizmet görüntüsü içinde iç hukukumuzu tahrip eden talihsiz bir
girişimdir. Çoğunlukçu ve dayatmacı yöntemler düşük
yoğunluklu demokrasilerde görülür. Bu anlayış
uzlaşmayı sayı gücünün verdiği rehavet ve otorite içinde
teslimiyet ve zafiyet olarak görür. Oyunda uygulanacak kuralı
oyuncuların birlikte yapması yerine gücünün emriyle üretir. Kavga,
hukuk benim diyen parmak gücüyle hukuku arayan demokrasi arasındadır.
Bu sözleri söyleyenler, o dönemde
söyleyenler aynen şu şekilde devam ediyor değerli
milletvekilleri. 57nci Hükûmetin Başbakanına atıfta bulunarak o
Hükûmetin Başbakanının 1957 yılında
yazdığı makaleye atıfta bulunuyorlar, diyorlar ki
O
makalede ne demiş, 57nci Hükûmetin Başbakanı 1957
yılındaki makalesinde ne demiş, o sözcülerin ağzından
tekrarlıyorum: O hâlde, bir yandan çok partili rejim devam ederken bir
yandan da icraya tek parti rejimindeki kolaylıkları, rahatlık ve
serbestliği sağlayabilmenin çaresi, Meclis İç Tüzüğünü ve
gerekirse Anayasayı değiştirmek, hatta Anayasayı
değiştirmeksizin Anayasaya aykırı İç Tüzük ve kanun
değişikliklerini yapmaktır." derken aslında bugün
günümüzde sergilenen yöntemi ve özü mahkûm ediyordu. 57nci Hükûmetin
Başbakanının 1957 yılındaki makalesinde günümüzdeki
siyasi iktidarı tanımladığını hayretle ve ibretle
görüyoruz değerli arkadaşlarım.
Peki değerli milletvekilleri, bu
sözleri kimler söylüyordu, 2001 yılında bu uyarıları kimler
yapıyordu? Değerli milletvekilleri, bu sözleri İyimayalar,
Arınçlar, Kapusuzlar, Şahinler söylüyordu. Yani bugün AKPyi yöneten
yönetim kadroları söylüyordu. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu sözlerin
tümüne, bugün demokrasi adına, millî irade adına, çoğulcu
anlayış adına ve toplumsal barış adına aynen iştirak
ettiğimizi ve bu ilkelerin
mücadelesini verdiğimizi, vereceğimizi buradan bir kez daha
haykırıyoruz.
Bugün getirilen düzenlemeyle 2001,
2005, 2007 değişikliklerinden daha da geriye giden, söz
hakkını tümden kısıtlayan Meclis içi bir darbeyle
karşı karşıyayız değerli milletvekilleri. Bu
sözleri 2001 yılında dile getiren ve kadro hareketi yoluyla demokrasi
mücadelesi verdiklerini kendilerince ifade edenler, bunun hamasetini yapanlar
bugün nerede değerli milletvekilleri? Neredeler biliyor musunuz?
Bakın, 2001 yılında bu söylemleri dile getirenler bugün farklı
bir konumdalar. Artık muktedirler. Suçluluklarını,
yanlışlıklarını saldırgan bir üslupla kamufle
etmeye çalışıyorlar. Artık üstünlerin, güçlülerin, zalimlerin
hukukunu uygulamakla meşguller. Cumhurbaşkanlığı
Kanunuyla yeni Kenan Evrenleri yaratmakla meşguller. Düşük
yoğunluklu demokrasiyi ve Orta Asya tipi demokrasiyi inşa etmekle
meşguller. Meclis dışında gerçekleştirdikleri parti
devleti ve polis devleti yapılanmasını, bunun Meclis ayağını
hayata geçirmekle meşguller.
Hukuku
ve demokrasiyi araç olarak gören ve onun üstünlüğünü hiçbir zaman
sindiremeyenler, sayısal gücüne güvenenler, patolojik ve narsist bir
zihniyet bugün millî iradenin mabedinde demokrasiyi katletmekle meşgul
değerli milletvekilleri.
2001
yılında demokrasi söylemini dillerinden düşürmeyen
İyimayalar, Arınçlar, Şahinler, Kapusuzlar bugün demokrasinin
katledilmesinin ve bir ejderha tarafından yutulmasının
başaktörleri olarak karşımıza çıkıyorlar
değerli milletvekilleri.
2001
yılındaki bu mücadeleleri takdirle karşılanan bu zihniyet,
bugün Türkiye Büyük Millet Meclisini sipariş üzerine seri imalat yapan bir
kuruma dönüştürmek istiyor değerli milletvekilleri.
Bugün
Türkiyeyi yöneten siyasetin ve zihniyetin gerçek kimliği aradan
sekiz-dokuz yıl geçmeden bütün gerçekliğiyle ortaya çıkıyor.
Tarihin tanıklığıyla ortaya çıkıyor. Tarihin
tanıklığında faşizan zihniyet, omurgasız
zihniyet, ilkesiz zihniyet bir kez daha mahkûm oluyor. Adalet ve Kalkınma
Partisi tarihi kandıramıyor değerli milletvekilleri.
Bunların
da ötesinde AKP aslında gerçek yüzünü artık gizlemiyor. Gizlemeye
gerek de görmüyor. AKP sayısal çoğunluğun verdiği cüret ve
rehavetle hareket ediyor.
Cumhuriyet
Halk Partisi olarak AKP eliyle yaratılmak istenilen bu zillete tahammül
etmemiz ve sessiz kalmamız elbette söz konusu olamaz. Emperyalizmin ve
faşizmin bu anlamda da temsilcisi olanlar amaçlarına
ulaşamayacaklardır. (CHP sıralarından alkışlar)
Kanun
ve kural giysisiyle ve parmakların sayısal gücüyle yaratılmak
istenilen bu demokrasi katline Hayır diyoruz. Tarih önünde siyasi iktidarı bir
kez daha uyarıyoruz.
Bakın, değerli
milletvekilleri; mutat bir muhalefet söylemi içinde değiliz. Türkiyede
toplumsal, siyasi, etnik, inanç ve kurumsal temelli bir ayrışmaya
gidiyoruz. Belli bir süre sonra geriye baktığınızda Eyvah
nelere yol açmışız dememek için, bu vicdani sorumluluğu
yaşamamak için sizi öz eleştiriye davet ediyoruz. Şu anda
çıkarlarınıza ve konjonktüre uygun görünen bu düzenlemeler,
şundan emin olunuz ki yarın, gelecekte sizi de bizi de sivil toplumu
da savuracaktır. Böyle bir sürecin toplumsal barışa, üniter
yapıya, demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere hizmet etmesi mümkün
değildir değerli milletvekilleri. Onun için, geldiğimiz noktada,
sizleri, akılcı bir şekilde muhakeme yapmaya, sorgulama yapmaya,
öz eleştiri yapmaya bir kez daha davet ediyoruz değerli
milletvekilleri. Burada konjonktürün getirdiği rehavetle, iktidar gücünün
getirdiği şımarıklıkla -bunu her aşamada maalesef
görüyoruz, bunu gerçekten dehşetle ve kaygıyla izliyoruz-
dayatmacı bir anlayış içine girmenin yarattığı
sonuçları, bunları tasavvur etmek istemiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
şunları görmeniz gerekiyor: Faşizan süreçler, toplumsal
meşru direniş hakkını da beraberinde getirir.
Toplumların zulme karşı direnme hakları meşru bir
haktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Unutulmamalıdır, unutulmamalıdır, Bolu Beylerinin
olduğu yerlerde Köroğulları hep olacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar) Unutulmamalıdır, Hızır
Paşaların olduğu yerlerde Pir Sultan Abdallar olacaktır.
(CHP sıralarından alkışlar) Unutulmamalıdır,
Derviş Mehmetlere karşı Kubilaylar hep olacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar) Unutulmamalıdır, AKP
faşizminin olduğu her yerde cumhuriyet ve demokrasiye ve
aydınlanma devrimine sahip çıkan Cumhuriyet Halk Partisinin
olduğunu hiçbir zaman unutmayınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, burada gerçekten bir hamaset kompleksi, arayışı
içinde değiliz, böyle bir ezikliğin içinde değiliz; tamamen bir
sorumluluk duygusuyla sizleri çok ağır tarihî bir veballe, bir
sorumlulukla baş başa bırakmamak amacıyla, bir muhalefet
partisi olarak, sorumluluk sahibi bir muhalefet partisi olarak yapıcı
bir anlayışla sizleri bir kez daha tarihî sorumluluğunuzla ve
anlayışınızla baş başa bırakıyoruz,
sağduyuya ve öz eleştiriye davet ediyoruz.
Bu
değerlendirmelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kart.
İkinci söz
sırası Barış ve Demokrasi Partisi adına Sayın
Hasip Kaplan.
Buyurun efendim.
Süreniz yirmi dakika.
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
görüştüğümüz İç Tüzük Meclisimizin bir anayasası,
düzenlemesi, nasıl çalışacağını gösteren bir yol
haritası. Komisyonlar nedir, nasıl çalışır? Kanunlar
nasıl hazırlanır, nasıl Meclise gelir? Grupların,
üyelerin hakkı hukuku nedir, bunlar nasıl kullanılır? Bunların
hepsi çok çok önemli kurallar. Ancak şunu açık yüreklilikle ifade
etmek istiyorum: Bir iç tüzük, yani Parlamento eğer demokrasinin kalbiyse
onun nasıl işleyeceği konusundaki iç tüzük de yol
pusulasıdır, haritasıdır. Ancak 12 Eylül darbesinden bu
yana bu Meclis iyi sınav vermemiştir. Bakın, yüzlerinize
karşı açık konuşacağız. Bu Mecliste iki dönemdir
bağımsız milletvekili olarak seçilip geliyorum; arkadaşlarım
da, oturanlar da öyle. Her bağımsız milletvekili bir parti gibi
çalışır, tek tek seçmene gider, oyunu alır, seçilir gelir
buraya. İstanbul gibi bir yerde bağımsız milletvekili arkadaşlarımız
150 bin oyla seçildiler, 150 bin. Aday oldukları zaman oy pusulasına
karınca duası gibi yazılan isimlerinin, okunmayan isimlerinin,
küçücük oy pusulalarının puntolarının, Kenan Evrenin seçim
barajlarının, yüzde 10 seçim barajı yani 6-7 milyon barajlarının
Burada bütçe yaparken üç siyasi partinin rahatlıkla aldığı
hazine yardımıyla seçim çalışması yaparken, partimizin
-o dönem Demokratik Toplum Partisinin- kapatılması, grubunun 2 üyesinin
düşürülmesi ve hazine yardımının verilmemesi demokrasinin
ayıp ve utanç sayfaları olarak bu Meclisin tutanaklarında yerini
almıştır. Bundan hepiniz sorumlusunuz.
Oy pusulasında 460
mıydı, neydi; nasıl da buluşmuştunuz,
bağımsızların isimleri, soyadları oy pusulasında
küçük yazılsın diye, oy pusulasında yer alsın diye
nasıl uzlaşmıştınız. Yüzde 10 barajında
nasıl uzlaşmıştınız. Hazine yardımı
almayalım diye nasıl uzlaşmıştınız.
Şimdi, arkadaşlar, herkes
kendine bakacak, iğneyi kendine çuvaldızı ondan sonra
başkasına batıracak. Biz bu objektiflikle eleştiriyoruz, bu
gözle bakıyoruz. Eğer siz kendinize demokrasi, başkalarına
da yasak, sansür, ayrımcılık, ötekileştirme,
dışlama isterseniz tabii ki bir dönem statükodan zarar görürsünüz,
onunla mücadele edersiniz, sonra statükoyu ele geçirirsiniz, siz zulmetmeye
başlarsınız. İşte, çıraklık kabinesiyle
ustalık kabinesi arasındaki farkınız bu. 2001, çömez bir
muhalefet grubu dönemiydi. Çırak demiyoruz çünkü iktidar değildiniz
o zaman. O dönemde kıyametleri koparmıştınız İç
Tüzük tartışmalarında, buradan birkaçını okudum. 2002de
yüzde 10 barajı sayesinde -AK PARTİ, CHP- iki partili bir
tahterevalli siyaseti yaptınız, iki partiydiniz. Orada da güzel güzel
uzlaştınız.
Bakın,
10/12/2002 tarihli bir tutanak okuyorum, bu İç Tüzükle ilgili. O dönem
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşma yapan Sayın Önder
Sav 87nci maddeyle ilgili düzenlemeye dikkat çekiyor, önerge
haklarını tartışıyor ve 91inci maddeye getiriyor, bu
temel kanun olayına.
Şu
gördüğünüz -18 madde ama 2si yürürlük, çıkar, 16- 16 maddelik
İç Tüzüğü bile temel kanun yaptınız. Sizin
yaptığınız Temel fıkralarından bile daha ilginç
bir pozisyondur. 16 maddelik bir temel kanun yaptınız. Bunun neresi
temel kanundur Allah aşkına? Yani burada bu kanunu görüşürken
bile muhalefetin sesini kısmaya çalışıyorsunuz, maddeler
üzerinde görüşmeyi kısmaya çalışıyorsunuz, soru
sormayı, denetim yapmayı kısıtlamaya
çalışıyorsunuz. Bakın, o tarihte bu tartışmalar
ne kadar önemle yapılmış, deniliyor ki: Temel kanun olması
için Danışma Kurulu kararı yoksa nitelikli çoğunluk olsun,
beşte
Arkadaşlar,
bu fasulyeden bir kanun, temel kanun değil bu, bakın, açık
söyleyeyim. Böyle kanunlar yasak, sansür, kısıtlama, muhalefeti
dışlama, üyeyi dışlama aslında milletin iradesini
dışlamaktır, milletin iradesini temsil eden vekili
dışlamak şu kürsüyü dışlamaktır, şu kürsüye
haksızlıktır, zulümdür. Milletin iradesini temsil ediyoruz.
Kimin hakkı var kayıtsız şartsız egemenliği bir
gruba, zümreye vermeye?
Şipşak demokrasi diye bir
demokrasi yok, her demokrasinin kuralları var. Ben yaptım oldu.
misali olmuyor. Muhalefet olacak ki adı demokrasi olsun. Muhalefet
olmadığı zaman adı padişahlık olur, krallık
olur, Saddamın yönetimi olur, Mübarekin yönetimi olur, Kaddafinin
yönetimi olur, Bin Alinin yönetimi olur, Yemende Salihin yönetimi olur
Ne
farkı var? Şimdi, biz demokrasiyi yanlış yerinden
alıyoruz arkadaşlar.
Uluslararası Ceza Mahkemesinin
insanlık suçundan tutuklama kararı verdiği El Beşiri
getirip bu kürsüde konuşturttuk. Yaptık mı bunu? Yaptık ama
dünyaca tanınmış bir yazara Türkiyeye gelmesin, aman, ne
yazar! diyor Başbakan. El Beşir gelince yazıyor! Ama basın
özgürlüğü nedeniyle dünyaca tanınmış bir yazar diyor ki:
Cezaevleriniz basın mensuplarıyla dolu. Hayır, ırza
geçmekten içerideler veya şiddetten, terörden. diyorsunuz. Açıklarsa
ırza geçenin kararını, hangi cenahlarda turlar
attığını herkes görecek ama Şiddetten ve terörden
içeridedir. dediği, Silah, cephane taşıyor. dediği tek
bir basın mensubunu bulamayacaksınız. Yok öyle bir karar.
Düşüncesini açıklamış, kamerasına el koymuşsunuz,
fotoğraf makinesine el koymuşsunuz, yazdığı makaleyi
suç yapmışsınız, basılmamış kitabına el
koymuşsunuz. Bu yasak zihniyet dışarıda.
Bu yasak zihniyeti
Ragıp Zarakolu
Nobel Barış Ödülüne aday gösteriliyor. Bütün dünya yazarları,
yayıncıları ayakta, Ragıp Zarakolu cesur bir
yayıncı olduğu için. Şimdi, bu dışarıdaki
yasakları, basın özgürlüğüne yasağı, siyasi partilere
yasağı, seçim barajlarını, bütün dışarıdaki
yasakları bu sefer getirip Mecliste, Genel Kurulda, milletin iradesinin
kalbinde bu yasakları hayata geçireceğiz. Bizim kendimize de
saygımızın olması lazım. Her üyenin bu Mecliste, sonra
grubun, sonra partinin ve her partinin demokrasiye saygısının
olması lazım.
Neden diyeceksiniz: Geçen dönemde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının talebi
üzerine dört konuda Meclis ortak uzlaşma komisyonu kurulsun talebi
gelmedi mi? Sizin döneminiz, iktidarınız kalfalık dönemiydi.
Kalfalık döneminde, Köksal Toptan sonrası Sayın Şahin
döneminde bir tek komisyon kuruldu, o da Meclis İç Tüzük Uzlaşma
Komisyonu. Şimdi diğer komisyon, Sayın Başkan Çiçek
döneminde, o da Anayasa Uzlaşma
Komisyonu. İki tane komisyon var. Bakın, İç Tüzük
Komisyonu ile Anayasa Komisyonu birbirinden ayrılmaz, eş güdüm içinde
çalışması gereken iki şeydir. Yani Anayasayı
yenilerken İç Tüzükünüzün de ona uyumlu olması lazım. Anayasa
ve İç Tüzük birbiriyle uyumlu olmak zorunda. O İç Tüzük Uzlaşma
Komisyonu, 23üncü Dönemde çok güzel bir taslak hazırladı, o taslak
da Meclis Başkanlığına sunuldu ancak 24üncü Döneme girilince
iptal oldu, şimdi yeniden kurulması gerekiyor. Biz öneriyoruz:
Yeniden kurulsun. Niye? Yeni anayasa yapacağız. Neden? Şimdi
onun gerekçelerini açıklayacağım, çünkü burada
açıklamamız gereken konu son derece önemli bir konu.
Arkadaşlar, şu gördüğünüz,
İç Tüzük Komisyonu en az 15 tane Anayasa maddesinde değişiklik
öngörüyordu yani İç Tüzükün taslağında iyi bir İç Tüzük
olması için Anayasanın değişmesi gerekiyordu. O zaman yeni
anayasa yapıyoruz. Temelden İç Tüzükü adan zye alalım ki,
adan zye aldığımız zaman bu temel kanun olur. Onu
konuşalım, tartışalım, uzlaşalım, ortak bir
ürün elde edelim, ortak bir İç Tüzük yapalım, bununla da iftihar
edelim. Diyelim ki bir dönem çalıştık, bunu yaptık.
Şimdi, siz Anayasa
değişikliklerini yapmıyorsunuz ama bu kanunla Karar yeter
sayısı, yoklama sayısı
Anayasanın
aradığı zorunluluklarda 15 üye istesin karar yeter
sayısını. diyorsunuz yani Anayasanın resen
aradığı bir konuyu düzenlemeye çalışıyorsunuz.
Şimdi, burada bu Anayasa
değişikliklerinin içinde çok önemli iki konuya dikkat çekeceğim.
Bunlardan birisi Danışma Kuruluyla ilgili, bu tüzük, taslak
çalışmaları içinde ve Danışma Kurulunu daha
işlevsel, etkili kılmak için bir düzenleme yapıyor. Bu İç
Tüzük teklifiyle Danışma Kurulu yok edilmek isteniyor
arkadaşlar. İlginç bir şey. Şimdi, bir Tüzük Komisyonu iki
yıl çalıştı, çabaladı, yurt dışına
gitti, başka parlamentolara gitti, iç tüzüklerini inceledi, bütün
deneyimleri aldı, geldi, bir iç tüzük hazırladı. Bu
Danışma Kuruluna bakan da katılabiliyor, komisyon
başkanı da katılabiliyor, görüşlerini verebiliyor,
komisyonlar teklif getirebiliyor ama şu an bunu sümen altına
koyuyoruz. Yazık günah değil mi üç sene Meclisin bütçesinden para
harcadık buraya, emek harcadık, zaman harcadık. Bu Meclis için
yaptık, 5 tane arkadaşımız bir teklif yapıp iki günün
içinde jet bir teklif getirsin diye yapmadık bunu. Üç sene
çalışılmış bir emek var bir yerde, üç günde
çalışmış 3-5 tane arkadaşımız bir teklif
getirmiş.
Şimdi, komisyonları yeniden
düzenliyoruz. Niye? İlginç bir şey, onu açayım. Kanun hükmünde
kararnameyle bakanlık kurduk. Peki, bakanlıkları görüştünüz
mü burada? Yani kararnameleri burada görüştünüz mü? Yok. Bir yıl
içinde görüşme zorunluluğu var mı? Var. Ne kadar kaldı? Üç
dört ay. Bu kanunlaşmadı ki!
Şimdi, İç Tüzük Komisyonunda
fazladan komisyonlar önerilmiş, sadece ikisini okuyacağım ve
size bu ikisinin anlamlı olduğunu ifade etmek istiyorum. Birisi
Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu adına Fırsat da
eklendi, kuruldu, iyi ki kuruldu. Bu, o İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu
var ya, onun bir önerisidir. Bakın arkadaşlar,
kırmızıyla yazılan iki yeni komisyon. Bir tane daha var:
Bilişim, Bilgi Teknolojisi, ARGE ve Gelecek Komisyonu. Çağdaş
bir komisyon. Yeni zamanlara, yeni demokrasilere, yeni ufuklara, antenlere, uydulara,
parlamentolara, e-maillere, SMSlere açılın arkadaşlar,
Twitterdan açılın, Facebooktan açılın, sosyal medyadan
açılın, ufkunuz açılsın, dünyayı kavrayın; sonra
getirin, bu yüce çatının altında, bu kutsal çatının
altında, demokrasi adına, idealleriniz adına, özgürlük
adına yapın güzel yasaları, yapın ama 2001de
eleştirdiğiniz gibi parmaklarla yapmayın yasaları Allah
aşkına!
Sayın Arınç, dün -buradan
çıkarken arkamdaymış- ben konuşmalarını,
tutanakları aldım, Aynen arkasındayım
konuşmalarımın. dedi. Ustalık döneminiz, yine
arkasında durun arkadaşlar.
Bakın, yine altını
çizdiğim birkaç konu var, ondan önce şu İç Tüzükün hedefi,
amaçları konusunda iki üç başlık atmak istiyorum. Etkin denetim
ve etkin yasama hedeflerinden biriydi geçen dönem İç Tüzük komisyonunun.
Sayın Korkmaz da sanıyorum sonradan çıkıp anlatacak daha
güzel, içinde olan bir arkadaşımız olarak. Araştırma,
soruşturma, gensoru müesseseleri korunuyor, diğer denetim mekanizmaları
artırılıp güçlendiriliyor. Soru, işlem, denetim, zaman
ayrılıyor fazladan. Soru müessesesi çeşitlendiriliyor, acele
soru ve soru, komisyonlarda cevaplanacak soru, Genel Kurulda cevaplanacak
sorular durumuna çevriliyor. Ah keşke o ARGE komisyonunu kursak da şu
bize Meclisten dağıttığınız çalışmayan
tabletlerden direkt bakanlara ikide bir soru sorabilsek, onlar da şu
e-devlet düzenini iyi kullansa da doğru dürüst bize cevap verse.
Yazılı gönderiyoruz, on tane
soru soruyoruz, bize dalga geçer gibi cevaplar geliyor arkadaşlar. Geçen,
TRTyle ilgili, BDP Grubunun, parti başkanının, üyelerinin kaç
konuşmasına yer verdiniz, diğer partilerin kaçına yer
verdiniz? diye bir soru yönelttim. Bana cevap geldi, iki sayfa sorum
vardı, bir paragraf TRT bağımsız yayıncılık
yapıyor. Seçimlerden önce 2 tane üyeniz onar dakika konuşmuş.
Allahtan korkun ya! Şimdi, muhalefet olarak biz hangi denetimi
yapacağız?
Şimdi, yine, istenmeyen tutanaklar
var, iki kez okunuyor, biz Kaldırılsın. diyoruz ama yerinden
söz isteme, sataşma nedeniyle söz isteme
37nci madde, arkadaşlar,
muhalefetten başka
İktidar buraya direkt komisyonu atlayarak kanun
getirmiyor ki iktidar zaten kanunları direkt komisyona götürebiliyor, öyle
bir sıkıntısı yok. Ha, o zaman 37nci maddede haftada bir
beş dakika artı beş dakika konuşuluyor, o beş dakikaya
göz diktiniz. Olmaz arkadaşlar.
Şimdi, öngörülebilir ve şeffaf yasama süreci,
daha çok şey var.
Arkadaşlar, bu İç Tüzük
tartışmasına salıdan sonra devam edeceğiz. Bütün
gruplar uzlaşmak için Sayın Başkanımızın
Başkanlığında sabahtan beri toplantı yapıyoruz.
En son 13.45te bir orta yol bulduk. Genel görüşmelerden sonra bütün
gruplar tekrar bu konu üzerinde konuşacak, salıdan sonra tekrar bu
gündeme döneceğiz. Sanıyorum iki üç madde dışında
diğerlerinde -akıl mantık bir- uzlaşıyoruz. Yani
doğrular birdir arkadaşlar, iki değildir. Başkası,
neyse doğru olana hepimiz beraber karar veririz ama bu kararı
verirken iktidar partisinin ustalık döneminde bize numara çekmemesini bir
kez daha uyarıyoruz. Bakın, muhalefet, üç parti grubu iki gündür bu
İç Tüzükle ilgili bir çalışma yaptık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) Ben teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum.
Üçüncü söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmazda. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Korkmaz.
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP grup başkan vekillerince
imzalanan İç Tüzük değişikliği teklifi üzerinde
şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Meclisin iç işleyişinin usul ve
esaslarını düzenleyen Meclis İçtüzüğü, hepinizin
bildiği gibi, Meclisin anayasasıdır. Sadece bir parti grubunu
değil, tüm siyasal parti gruplarını ve tüm milletvekillerini
doğrudan ilgilendiren bir metindir.
İç Tüzük, Meclisin Millet Meclisi ve Cumhuriyet
Senatosu adıyla çift kanatlı olduğu bir dönemde, 1973 yılında
çıkarılmıştır. Geçen otuz dokuz yılda 155
değişiklik yapılmıştır. Günün
şartlarından kaynaklanan ve acele ile yapılan bu
değişiklikler İç Tüzükün felsefesini ve sistematiğini
bozmuştur, âdeta yamalı bir bohça hâline gelmiştir. Bu
değişikliklerle bazı hükümler uygulanamaz hâle gelmiş,
İç Tüzükte olmayan bazı uygulamalar da teamül hâlini
almıştır.
Her dönemde, kıymetli
arkadaşlar, yeni bir İç Tüzük yapılması önerilmiştir.
İktidar yasa yapma sürecinin yavaşlığından, muhalefet
ise Meclisteki denetimin etkin olmamasından şikâyet ederek bu İç
Tüzük değişikliklerini gündeme getirmiştir.
Kıymetli arkadaşlar, bugün
itibarıyla bir tespit yapar isek: Genel Kurul gündemi çok yoğundur,
sıkışıktır, milletin gündemini arkadan takip
etmektedir. Komisyonlar etkisiz ve verimsiz çalışmaktadır;
birkaç komisyonun hakkını yemeyelim. Milletvekillerinin yasama ve
denetim çalışmalarına şahsi katkıları
sınırlıdır. Çok sık değiştirilen yasalarla
kaliteli yasamadan bahsetmek mümkün olmamaktadır. Çağdaş
gelişmelerin, özellikle klasik Batı demokrasilerinde yaşanan
çağdaş parlamenter demokrasideki gelişmelerin gerisinde
kalınmıştır. Halkın yasama faaliyetlerine
katılımı ve sivil toplumun Meclis desteği yetersizdir.
Bu görüntü demokrasiye
inanmış herkesi rahatsız etmektedir ve neredeyse her Meclis
döneminde yeni bir İç Tüzük yapmak üzere teşebbüslerde
bulunulmuştur. 23üncü Dönemde, Meclis Başkanlığı,
uzlaşarak çıkarılması gereken dört ana başlık
belirlemiş, bunlardan birinin ismini de Yeni İç Tüzük
yapılması. şeklinde deklare etmiştir. Partilere bir
çağrıda bulunulmuş ve Uzlaşma Komisyonu kurulması
gündeme gelmiştir. Dört siyasi parti grubu bu Komisyona birer temsilci
vermişler ve 16 Ekim 2008de İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu kurularak
faaliyete geçmiştir. Komisyon altı ay süreyle hem içeride hem de yurt
dışındaki parlamentolarda, komisyonlarda, genel kurullarda
çalışmalar yapmış, gerçekten devrim niteliğinde bir
metin ortaya koymuştur. Bu çalışmanın iki önemli hedefi
vardır kıymetli arkadaşlar: Birincisi, süratli, verimli,
öngörülebilir, planlı ve daha çok çalışmaların komisyonlara
kaydırıldığı, Genel Kurulda da siyasi müzakerelerin
yapıldığı bir yasama süreci; iki, etkin, sonuç odaklı,
sürelere bağlanmış hem komisyonlarda hem de Genel Kurulda
yapılabilen bir denetim süreci.
Uzlaşma Komisyonunca
hazırlanan İç Tüzük taslağı parti gruplarının
değerlendirilmesine sunulmuş ve görüşleri istenmiştir. Tüm
siyasal parti grupları görüşlerini komisyona iletmiş ve
çalışmaların devamını istemiştir. Ancak
-bildiğiniz üzere- bu esnada 2010 Anayasa değişikliği ve
halk oylaması, 2011de yapılan genel seçimler dolayısıyla
da İç Tüzük Uzlaşma Komisyonunun yaptığı
çalışmalar gündemden düşmüştür. Meselelere bütüncül açıdan
yaklaşan bu taslakta hem yasama hem denetim faaliyetleri siyasi
kaygılardan uzak, etkinlik, verimlilik ve sürat kazandırma gibi
objektif temeller üzerine bina edilmiştir.
Yeni bir İç Tüzük
yapılması ihtiyacı ortadan kalkmış mıdır?
Hayır. Bugün Meclisi verimsiz çalıştıran, muhalefete sonuç
odaklı bir denetim imkânı sunmayan bu İç Tüzükün
değiştirilmesine eskisinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.
Ancak hazırlanan taslak metin yok sayılarak sadece AKPnin
isteklerinden hareketle önümüze getirilen İç Tüzük
değişikliği teklifinin grupların ortak ihtiyacı ve
iradesi olamayacağı açıktır çünkü bu teklif, Meclisteki
siyasi parti gruplarını yok sayan, muhalefetin sesini
kısmayı, İç Tüzükten kaynaklanan imkânları
kısıtlamayı amaç edinmiş bir düzenlemedir. Uzlaşma
Komisyonunun ortaya koyduğu taslak metinden sadece yasamayla ilgili olan
ve AKPye üstünlük sağlayacak birkaç öneri âdeta cımbızla
çekilerek alınmış ve üzerine de yine AKP Grubunca uygun
gördükleri birkaç ilave yapılarak Genel Kurulun önüne getirilmiştir.
Bu yaklaşımın ileri demokrasi iddiasıyla
bağdaştırılması mümkün değildir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak hem
alt komisyonda hem de esas komisyonda komisyonun AKPli üyelerine
yaptığımız grupların üzerinde
uzlaştığı bir teklif üzerinde müzakerelerin
yapılması önerimiz maalesef karşılık
bulmamıştır. AKPnin İç Tüzük değişikliği
teklifi üzerinden gidileceğinin bizlere iletilmesi üzerine komisyon
çalışmalarına katkı sunmak imkânı kalmamış
ve komisyon çalışmalarının o andan sonra, sembolik bir
anlama bürünmesinden sonra çalışmalardan
ayrılınmıştır. Bizim bu net duruşumuzdan sonra
diğer muhalefet partileri de müzakereleri terk etmiş ve Adalet ve Kalkınma
Partisi, Meclis İçtüzüğünü kendisi yapma gibi demokrasi
ayıbıyla yüz yüze kalmıştır. Bundan hicap duymak
yerine, Muhalefeti bir dinleyelim, hele hele Meclis
çalışmalarında sürekli diyalog ortamının
muhafazası yönünde kırılmaz çizgisiyle Milliyetçi Hareket
Partisinin bu tavrını anlamaya çalışalım.
denmemiş ve AKP âdeta zafer kazanmış bir komutan edasıyla
bu inadını ısrarla sürdürmüştür.
Değerli milletvekilleri, İç
Tüzükün 181inci maddesinde İç Tüzükün nasıl
değiştirileceği hususu gayet açıktır ve iki yol
gösterilmiştir. Bir, değişiklik teklifleri birinci fıkraya
göre milletvekillerince yapılır; iki, ya da Anayasa Komisyonu İç
Tüzükte görmüş olduğu eksiklikleri, uygulamadaki aksaklıkları
rapor ederek bir değiştirme, değişiklik süreci
başlatır.
Kanunların bir lafzı
vardır, bir de ruhu vardır değerli milletvekilleri. AKP Grup
Başkan Vekillerince imzalanan bu teklif, 181inci maddenin ruhuna
uymamaktadır. Milletvekillerince yapılırdan kasdedilen,
tıpkı Anayasa değişikliğinde olduğu gibi, İç
Tüzük değişikliğinin de hükûmet tasarısı ya da grup
önerisi şeklinde getirilemeyecek olmasıdır. Hâlbuki
görüşülen İç Tüzük teklifi yalnızca AKP Grup Başkan
Vekillerince imzalanmıştır, AKP Grubunun bir teklifi
mahiyetindedir.
Bu taslağı Grup Başkan
vekillerine değil de diğer milletvekillerine imzalatabilir miydiniz,
böyle yapsaydınız ne kaybederdiniz? Hayır, bilerek, isteyerek,
ilk iki gün hakikaten gereksiz ve Meclisi geren bir güç gösterisinde bulunulmuştur.
Meclis, maalesef bu tutumunuz dolayısıyla barut
fıçısına dönmüştür. Bu iyi olmamıştır
değerli milletvekilleri. Bu gerginliğin iktidar ve muhalefet
arasında Mecliste zaman zaman yapılacak iş birliği
ortamını da sabote ettiği gayet açıktır.
Efendim, grup başkan vekilleri de
milletvekili. Doğru, doğru, Başbakan ve bakanlar değil mi
değerli arkadaşlar? Hükûmet tasarısı olamaz. derken ne
kastediliyor ise Milletvekillerince imzalanır. derken de teklifin sadece
bir grubun önerisi olmaması, böylece İç Tüzükün objektif ve tarafsız olma özelliğini
muhafaza etmesi murat edilmiştir. Bunda anlaşılmayacak bir
şey olduğunu düşünmüyorum değerli arkadaşlar.
Sayın AKP Grubu sizlere soruyorum:
Mecliste İç Tüzük değişikliği yapılmasın diyen
bir parti var mı? Yok. Olmadığını gayet iyi
biliyorsunuz ama muhalefetin bugüne kadar ne dediği ve nasıl bir
değişiklik istediğiyle hiç ilgilenmediniz, hatta hiç merak
etmediniz. Bizim teklifimiz doğrudur. deyip istişare etmeye bile
yanaşmadınız. Bunun için bir araya gelmek lazım, oturup
konuşmak lazım. Milliyetçi Hareket Partisi tüm grupların
başkan vekillerini davet edip bir uzlaşma zemini bulmak için gayret
göstermiştir ancak nafile. AKP Grup Başkan Vekili Sayın
Canikliyi hemen İç Tüzükü çıkarmamız lazımdan öteye geçirememişizdir.
Kırk yıldır değişmeyen İç Tüzükü -ki bunun on
yılı sizin sorumluluğunuzdadır- iki gün daha bekleyip ortak
bir metin olarak Genel Kurula indirsek ne kaybederdiniz arkadaşlar? Bu ülkede
farklı sesler ve görüşlere ihtiyaç yok mu? Herkes AKPli olmak
zorunda mı? Ülkeyi ve Meclisi bu kadar germek, kutuplaştırmaktan
ne kazanılacak? Ve hepsinden önemlisi şu gerçeği ne zaman kabul
edeceksiniz değerli AKP milletvekilleri: Bakın Meclisin
duvarında yazıyor Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. yani farklı siyasal görüşleriyle birlikte milletin
tamamının, sadece AKP çoğunluğunun değil.
AKPnin İç Tüzük
değişikliği teklifi bakın neler getiriyor değerli
milletvekilleri. Öncelikle belirtmek isterim ki getirilen İç Tüzük
değişikliğinin amacı çoğulcu, demokrasiye hizmet eden
bir İç Tüzükü yapmak falan değildir. AKP İç Tüzük
değişikliği teklifinin maksadı parlamenter sistemin ucube
bir yarı başkanlık sistemine götürülüşü sürecinde
muhalefetin engel çıkarmamasını ve mümkün olduğunca az
müdahil olabilmesini temin etmektir. Muhalefetin görünür olmasını
sağlayan imkânlarından
bir bölümü kısıtlanmakta, birtakım şartlara
bağlanmakta ve milletvekillerinin konuşma süreleri
düşürülmektedir.
Teklifin 1inci maddesi
grup önerileri üzerinde görüşme yapılamayacağını,
sadece öneriyi veren milletvekilinin, grubun beş dakika
konuşabileceği tahdidini dayatmaktadır.
Dünyanın her
ülkesinde İç Tüzük değişikliğinin gerekçelerinden birisi,
milletvekillerinin şahsi katkı ve katılımlarını
artırmak, böylece millî iradenin kayıtsız şartsız
tecellisine imkân vermek ve özgürlükleri geliştirmektir. Hâlbuki bu teklif
birtakım hak yoksunlukları getirmektedir değerli
milletvekilleri.
Teklifin 4üncü maddesi,
komisyon üyelerine, her madde için bir değişiklik önergesi verebilme
sınırlaması getirmektedir. Muhalefetçe komisyonda yapılacak
yasal bir engellemeyi etkisiz kılmak üzere tasarlanıp önerildiği
açıktır. Muhalefeti komisyonda sınırlıyorsunuz, Genel
Kurulda sınırlıyorsunuz. Biz derdimizi nerede
anlatacağız kıymetli arkadaşlar, Kurtuluş Parkında
mı?
Teklifin 5inci maddesi,
tasarı, teklif ya da kanun hükmünde kararnamelerin doğrudan Genel
Kurula indirilmesi taleplerini haftanın bir gününe ve sadece bir tanesini
görüşme şartına bağlamakta ve bir milletvekili de
konuşmacı olmaktan çıkarılmaktadır. Muhalefetin
gerekli gördüğü bir konuyu, Genel Kurulda, kısıtlı süre ile
de olsa görüştürülmesi imkânı elinden alınmış oluyor.
AKPnin İç Tüzük
değişikliği, Genel Kurulda partiler arasında hoşgörü
ve diyalog ortamını tesis etmekten uzaktır. Oturumu yöneten
başkan vekillerini Dediğim dedik, çaldığım düdük. misali
Genel Kurulun tek hâkimi mertebesine getirerek yeni çatışma ve
gerginlik alanları yaratılmaktadır.
Teklifin 8inci
maddesiyle, görüşmelerde pek kısa bir söz talebi olan milletvekiline,
takdiri tamamen Meclis Başkanlığına bırakılan,
görüşülen gündem ile ilgisi olmayan acil bir konu hakkında söz
verilebileceği şartını getiriyorsunuz. Söz talep eden
milletvekiline Başkan iki soru soracaktır. Bir:
Yapacağınız konuşmanın gündemle bir ilişkisi var
mıdır? İki: Acil midir?
Ayrıca bir birleşimde toplam
on dakikayı geçmeme gibi bir sınırı da dikkate
alacaktır. Kaldı ki tüm şartlar uygun olsa bile cümlenin
sonundaki verebilir -verir değil, verebilir- sözcüğünden hareketle
yine de başkan vekilinin takdiri esas olacaktır. On dakika
tamamlanmış ise o andan itibaren çok çok haklı da olsa milletvekili
artık bir söz isteyemeyecektir. Kısaca, kıymetli
arkadaşlar, 60ıncı madde tamamen işlevsiz
bırakılmaktadır.
Demokratik rejimlerin parlamentosunda
zaman zaman meclis başkan vekilinin toplantıyı yönetme
şekli de sorgulanabilmelidir çünkü toplantının çoğulcu,
demokratik teamüllere ve hakkaniyete ne kadar uyduğu hususu en az
toplantının içeriği kadar önemlidir. 9uncu madde usul
hakkında söz isteğini dinlemeden, usul tartışması
açılması talebini AKPnin mutlak çoğunluğunun olduğu
Genel Kurulda doğrudan oylamaya sunma yetkisi vermektedir başkana.
Tarafları dinlemeden milletvekilleri görüşlerini nasıl
belirleyecektir? Tabii, benim kastettiğim millî iradeyi temsili mukaddes
bilen, vekilliği insanların bir emaneti olarak görenler için geçerli.
Diyelim ki oldu, usul tartışması açıldı,
konuşmalar lehte ve aleyhte 1er kişi ve beş dakika ile
sınırlanmaktadır, ki bu bile muhalefetin Genel Kurulda görünür
olması imkânlarından birini kaybetmesi anlamına gelmektedir.
Teklifte yasama sürecinin
hızlandırılması amaçlanmakta, muhalefetin denetim
fonksiyonunun etkinleştirilmesi için en küçük bir öneri getirilmemekte.
Yasama sürecinin hızlandırılmasına hayır demiyoruz,
ancak denetimi daha da etkin hâle getirecek birkaç öneri de yapılamaz
mıydı bu teklifte? Maddenin sonunda yer alan ayrılabilir
sözcüğü ile muhalefetin denetim yapma imkânı iktidar
çoğunluğunun insafına terk edilmektedir. İktidarın
bugüne kadarki uygulamalarına bakıldığında eşref
saati değilse, paşa keyfi yerinde değilse o gün denetim saatini
iptal ettiği birçok kez görülmüştür.
Değerli milletvekilleri, otuz
dokuz yıldır değiştirilmemiş, bu yönüyle eskimiş
ve çağın gerisine düşmüş mevcut İç Tüzük, hukukun temel kaidelerini
zorlayan birtakım önerilerle metin bütünlüğü ve felsefesini tamamen
kaybedecektir. Yeni bir iç tüzük yapmak yerine,
günü kurtarmak açısından mevcut İç Tüzükü yamalı bohça
hâline getiren geçmiş meclislerin vebaline bu Meclis de ortak
olacaktır. Halkın oylarıyla gelmiş muhalefeti dümdüz etme
dışında, demokratik parlamenter rejim adında neyi
düzeltecek bu teklifiniz merak ediyorum?
Kâtip üyeler
tarafından yapılan okumalar kaldırılmaktadır ve yerine
yeni bir sistem önerilmemektedir. İnsanlar o an ne üzerinde
konuşulduğunu bilmedikleri için Genel Kuruldaki
tartışmaları takip edemez hâle gelecektir. Gereksiz okumalar
zaman israfına sebep oluyor mu? Evet. Ancak milletvekillerinin gündemi
takip etmesi açısından masasının üzerinde yazılı
metinleri görebileceği bir elektronik altyapı kurulduktan sonra böyle
bir şey yapılabilir. Birkaç ay içerisinde bu altyapı pekâlâ
hazırlanabilir.
Diğer yasalardan
farklı olan İç Tüzük değişikliğinin tüm partilerin
görüş ve katkıları alınarak uzlaşma ile
yapılması demokratik hukuk devletinin en önemli kabullerinden
birisidir. Bu nedenle, teklif derhâl geri çekilmeli ve Meclisteki siyasi parti
grupları arasında bir uzlaşma arayışına
girilmelidir. 23üncü Dönemde kurulan İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu da
yeniden faaliyete geçirilmelidir.
Diğer yasa
tasarısı ve tekliflerinde yapılan hataların telafisi
olabilir ancak İç Tüzükün dayatmacı bir üslupla, kavga, gürültüyle
değiştirilmesi demokrasimizde onulmaz yaralar açacaktır. En
önemli zarar da şu olacaktır: Anayasa Uzlaşma Komisyonunda
çalışma yapan, katkı veren muhalefetin maneviyatı ve
şevki kırılacak, Nasıl olsa çalışmalar dikkate
alınmayacaktır. gibi bir kanaat oluşacaktır.
Bu yüzden, gecikmiş
de olsa AKP Grubunun Milliyetçi Hareket Partisinin aklıselim ve
sağduyuya davet çağrısına icabet ederek İç Tüzükü bir
kez daha gözden geçirelim noktasına gelmiş olmasını olumlu
değerlendiriyoruz. Keşke,
Parlamentomuza yakışmayan görüntüler ortaya çıkmadan önce bu
karar alınabilseydi. Yine de zararın neresinden dönülse kârdır
diyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu sürece katkı yapma hususunda
elimizden gelen gayreti göstereceğimizi belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
inşallah Meclisimiz uzlaşma içerisinde bu görüşmeleri tamamlar
ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin hoşgörü ve nezaket iklimine
yakışır bütün parlamenter demokratik sistemlere de örnek olan bir
yöntemle bir İç Tüzük değişikliğini tamamlar. Aksi takdirde
değerli arkadaşlar, mevcut hâliyle teklifin hazırlanması ve
görüşülmesi usulleri ile içeriğindeki muhalefeti tedip etme ve
kısıtlama, iktidar partisine üstünlük kazandırma niyetleri
dolayısıyla çoğulcu demokratik sisteme uymayan teklife bütünüyle
karşı çıkacağımızı, karşı
olduğumuzu belirtiyor yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Korkmaz.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Bir
arzım olacak Sayın Başkan.
Sayın Başkan, şimdi,
burada bir hatalı gidiş vardır. Bugün İç Tüzük
görüşmeleri nedeniyle Meclisi sizin yönetmeniz çok şanslı bir
zamana tesadüf etmiştir. İç Tüzük teklifinin milletvekillerince verilebileceğinin
bir anlamının olması gerekir. Bundaki anlam nedir? Bazı
konularda grup kararlarının alınması bilhassa
önlenmiştir. Mümkündür ki İç Tüzükle ilgili teklifin de
sıfatlar kullanılarak bir grup kararı
alınırcasına İç Tüzük değişikliğine
gidilmesinin engellenmesinin yolu teklifin milletvekilleri tarafından verilmesi
gerektiğine işaret etmektedir.
Dolayısıyla bu
yanlış gidişe son verebilmek için, sizin de önderliğinizde
bugünkü yapılan toplantı istikametinde
Arkadaşlarımızın 5 Grup Başkan Vekili vardır ve
5i bir bütünlük içerisinde grup başkan vekilliği sıfatını
kullanarak bu önergeyi vermiştir, ne bir eksiktir ne bir fazladır.
Dolayısıyla bir grup kararıyla bir noktada İç Tüzükün
değiştirilmesine doğru gidiş vardır. Bunu önlemek
için, bu yanlış gidişi önlemek için eğer bir mümkünü varsa
arkadaşlarımızın bu sıfatlarından imtina etmeleri
gerektiği kanaatini taşıyorum. Çünkü böyle bir yanlış
gidiş vardır, âdeta bir grup kararıyla İç Tüzükün
değiştiği imajı vardır burada. Bunun önlenmesini rica
ediyorum. Bu konuyu bilgilerinize sunmak istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.21
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.29
BAŞKAN: Cemil ÇİÇEK
KÂTİP ÜYELER: Fatih Şahin
(Ankara), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 61inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
156 sıra sayılı İç
Tüzük Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Başkanlık
temsilcisi yerinde.
Teklifin tümü üzerinde gruplar
adına son konuşma, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
söz isteyen Grup Başkan Vekili Giresun Milletvekili Sayın Nurettin
Canikliye ait.
Buyurun Sayın Canikli. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. İç
Tüzük değişikliği üzerinde AK PARTİ Grubunun
görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere söz aldım.
Öncelikle, bugün İç Tüzük
değişiklik teklifiyle getirilen düzenlemelerle ilgili olarak son
birkaç günde ortaya çıkan tartışmalı ve gergin ortamın
giderilmesi ve grupların birlikte katılabileceği bir sonucun
ortaya çıkması amacıyla Meclis Başkanımızın yaptığı
çalışma, bugün bizleri davet etmesi, dört parti grubunu ve bu çerçevede
bir sürecin başlamış olması vesilesiyle Meclis
Başkanımıza ve elbette katılan tüm siyasi partilerin grup
başkan vekillerine ben de teşekkür etmek istiyorum, teşekkür
ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, şunu
öncelikle, belki itiraf olarak da kabul edilebilir. Bununla ilgili bugüne kadar
muhalefete mensup arkadaşlarımızın yaptığı
konuşmaların ortak özelliği, getirilen düzenlemelerin esas
itibarıyla muhalefetin sesinin kısılması şeklinde hep
belki algılanmış ve aynı zamanda kamuoyuyla paylaşılmış
olmasıdır. Yeteri kadar, belki biz bunu tam olarak anlatamadık
içeriğini, anlatma imkânı olmadı; yoksa ayrıntılara
girildiğinde hiçbir şekilde kesinlikle muhalefetin bırakın
sözünün veya konuşma sürelerinin azaltılması, sesinin kesilmesi,
tam aksine, bu şekilde bir sistem dizayn edildiğinde muhalefetin daha
fazla konuşma imkânı ortaya çıkacaktı.
KAMER GENÇ (Tunceli) Nerede
çıkacak?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) İzin verirseniz biraz sonra anlatacağım,
ayrıntılarıyla. Şey değil, bakın
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Danışma Kurulu kararları üzerinde kırk dakikayı
kaldırmıyor musunuz?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Sayın Genç, izin verin lütfen. Lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) - Grup önerisi
üzerindeki kırk dakikayı kaldırmıyor musunuz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Anlatacağım bakın, bir izin verirseniz, anlatacağım;
yani, şimdi bakın
BAŞKAN Sayın Genç, rica
edeceğim; lütfen
Sayın Genç, lütfen..
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama
yanlış Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) İşte, biraz problemimiz bu
BAŞKAN Ama yani kürsüde
konuşan bir yerden onay almak mecburiyetinde değil.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Danışma Kurulu kararında kırk dakikayı
kaldırmıyor musunuz?
BAŞKAN - Müsaade edin,
görüşlerini ifade etsin.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bir başlayamadık ki
Sayın Genç, problem de, biraz
da anlatamadık; yani konuşamadık ve görüşmelere de
geçemediğimiz için getirilen düzenlemelerin neyi içerdiğini, neyi
içermediğini, ne yapmaya çalıştığımızı,
nasıl bir çalışma biçimi oluşturmaya
çalıştığımızı açıkçası anlatamadık.
Şimdi, bakın değerli
arkadaşlar, öncelikle hemen şunu belirtmemde fayda var: Kesinlikle
getirilen düzenlemelerin hiçbirisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin esas
fonksiyonu, esas görevi olan denetim görevi ile yasama faaliyetleriyle ilgili
en ufak bir düzenleme, bir değişiklik söz konusu değildir; bu
bir; bu çok önemli ve getirilen düzenlemeler usule ilişkin düzenlemeler,
hepsi. Dolayısıyla bir milletvekilinin yapması gereken esas
görevin yerine getirilmesi amacıyla en önemli unsurlardan bir tanesi olan
konuşma görevi ve hakkının azaltılması,
kısılması gibi bir öneri bu teklifte yoktur.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Karar
yeter sayısını 15 kişiye
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Geleceğim. Bakın, önce oradan başlayalım çünkü
denildi ki hep: Muhalefetin sesi kısılıyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Milletvekilinin sesi kısılıyor!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Muhalefetin sesi kısılmıyor, tam aksine, muhalefetin
sesi daha çok çıkar hâle getiriliyor. Nasıl? Bakın, şimdi
şaşıracaksınız. (CHP sıralarından
gürültüler) Arkadaşlar, bir izin verirseniz anlatacağım
meramımı, lütfen.
BAŞKAN Lütfen, değerli
arkadaşlar.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bir de beni dinleyin yani biz dinliyoruz sizi.
BAŞKAN Lütfen
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya
okuduğumuzu anlamıyor muyuz biz?
BAŞKAN Ee, canım, kendi
fikrini söyleyecek sayın milletvekilleri.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Böyle şey
mi olur mu ya?
BAŞKAN - O da kendi
düşüncesini söylüyor, grubunun görüşünü ifade ediyor.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Arkadaşlar, bakın, biz, konuşmacılarınızı
dinledik, gayet sakin bir şekilde.
BAŞKAN Evet, rica edeceğim,
lütfen.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Şimdi, grup önerileri. Bizim şu anda teklifte olan hâliyle -ki daha
sonra yapılan görüşmelerde farklı bir noktaya gelinmişti,
onu da biraz sonra anlatacağım, onu bile alsak- konuşma
sayısı 4ten 1e düşürülüyor; süre de kişi başına
on dakikadan beşe düşürülüyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Toplamda?..
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - İzin verin, bakın.
Şimdi, bu 4
konuşmacının 2 tanesini biz kullanıyoruz, fiilî durum bu.
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye siz
kullanıyorsunuz canım!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Evet, biz aleyhte
Bakın, fiilî olarak bu, yüzde 50sini biz
kullanıyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Bağımsız milletvekillerinin konuşma hakkını
kaldırıyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Yani, eğer bütün gruplar o gün dört tane grup önerisi
getirmişse -geçmişten beri bu böyle, bizden önce de öyleydi, yani
sadece bizim dönem değil- en az
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim,
yanlış uygulama yapılıyor.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Uygulama bu, ben uygulamadan bahsediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Kim müracaat
ederse söz hakkı onundur! Yani açıklayın bunu
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Şimdi, sözün kesilip kesilmediğini tespit etmek için
elbette uygulamayla kıyaslamam lazım benim, uygulamayla
karşılaştırmam lazım getirilecek olan düzenlemenin
neyi içerdiğini, neyi getirdiğini, neyi götürdüğünü. Detaylar
her zaman önemlidir arkadaşlar, detaylara indiğimiz zaman daha net
ortaya çıkar.
KAMER GENÇ (Tunceli) Kırk
dakikayı beş dakikaya indiriyorsunuz!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Şimdi, 4ten giden 2 tanesi kime ait? Yani, dört grup, bir
grup önerisinde
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Her zaman
değil ama.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - İzin verin
Dört grup önerisinde, dört konuşmanın
-onar dakikadan kırk dakika- giden iki tanesi -1e düşürülüyor ya-
kime ait? Bize ait. Yani, fiilen kullanım itibarıyla söylüyorum, AK
PARTİ Grubuna ait.
KAMER GENÇ (Tunceli) AK PARTİ
Grubuna ait değil!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Bakın, izin verin
KAMER GENÇ (Tunceli) Orada
kişisel söz istiyor.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - AK PARTİ Grubuna ait, ne derseniz deyin, bu gerçek, bir realite.
BAŞKAN Sayın Genç, rica
edeceğim. Bakın, İç Tüzük konuşuyoruz, İç Tüzüke uyup
uymama. Ama yani böyle bir usul yok ki.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, yanlış söylüyor.
BAŞKAN - Sayın Genç, yani
böyle bir usul var mı? Rica edeceğim... Yani hatibin sözünü
kesiyorsunuz, olduğunuz yerden söz istiyorsunuz, birisine söz
vermediğimizde İç Tüzüke davet ederiz. diyorsunuz. Böyle bir usul
var mı yani hiç durmadan? Rica edeceğim yani lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, yanlış ifade ediyor. Grup sözü değil, kişisel
söz
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Arkadaşlar, söylediğim şeyler net, reel şeyler
yani yorumu gerektirecek bir hususu da paylaşmıyorum sizinle. Allah
aşkına yani
Bir grup önerisinde 4 konuşma var
mı? Var. Onar dakikadan kırk dakika mı? Kırk dakika. Bunun
2 tanesini biz kullanıyoruz. Daha dün yine aynısını
yaptık. Dün yine aynısını yaptık, önceki gün
aynısını yaptık, bizden önceki Hükûmetler döneminde de
aynısı yapıldı arkadaşlar. Dolayısıyla o 4
tanesinin 2 tanesi bizim konuşma yaptığımız
konuşmalar.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) - Peki, kalan yirmi dakikayı ne yapıyorsunuz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Canikli, o zaman İktidar konuşmaz. deyin.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bir dakika
Yüzde 50, dolayısıyla
muhalefetinkini de 1e indiriyoruz. Yani yüzde 50 azaldı muhalefetin.
Peki, bunun yerine ne gelecek? Ne ikame ediyoruz bunun yerine? Bunun yerine
kanun görüşmelerine başlayacağız. Yani esas
milletvekillerinin, hepimizin temel görevlerinden olan yasama faaliyeti
yapacağız, kanun görüşeceğiz. Kanunun tümü üzerinde
görüşme
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Biz memleketin
problemlerini konuşmayalım!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Yani bu azalan süre nasıl doldurulacak, neyle ikame edilecek?
Bir kanunla ikame edilecek, kanun görüşeceğiz. Peki, kanun
görüşmelerinde süre nasıl? Yirmişer dakika gruplar, bizim grubun
yüzde 25, muhalefetin yüzde 75. Dolayısıyla muhalefetin yüzde 50
azalırken grup önerileri nedeniyle, buradan oran yüzde 50den 75e
çıkacak. Dolayısıyla muhalefet daha fazla konuşacak. Ama
aradaki fark şu: Kanun üzerinde konuşacak, yine konuşacak.
Bakın, değerli
arkadaşlar, bir çalışma yaptırdım yani birkaç gündür
yapıyor arkadaşlar. Bugüne kadar 23üncü Dönemde muhalefet
iktidarın 3 katı kadar konuşmuş yaklaşık olarak.
Haklı. Yani ona hiçbir itirazımız yok; konuşsun,
konuşmaya da devam etsin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz
konuşmuyorsunuz ki.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Siz icraat
yapacaksınız, biz konuşacağız.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, rica edeceğim, eğer hatibin
konuşmasını
Sayın Canikli, bir dakika.
Hatibin konuşmasını
eksik buluyorsanız, yanlış buluyorsanız nasıl olsa
bundan sonra görüşmeler var, çıkar söylersiniz. Rica edeceğim
Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Dolayısıyla bu düzenleme biraz önce söylediğim,
somut örnekleriyle anlatmaya çalıştığım nedenlerle
muhalefetin konuşma süresini artırıyor. Burada muhalefetin
itirazı şu, diyor ki: Ben bu mekanizmayı
Aslında,
kullanım itibarıyla İç Tüzükün esasına da uygun
değil. Yani grup önerileri, 63üncü maddede çok istisnai bir düzenleme
olarak gündeme getirilmiş ve gündemi belirlemek, değiştirmek
amacıyla getirilen bir düzenleme ama uygulamada, biraz, açıkçası
araştırma önergeleri ya da muhalefetin gündeme getirmek istediği
konuyu tartışmak amacıyla, kamuoyuyla kanaatlerini
paylaşmak amacıyla kullanılır hâle gelmiş. Buna da
saygı duyuyoruz, bir itirazımız yok. Ve muhalefet dedi ki,
arkadaşlarımız: Bizim bu hakkımızdır, uygulama
böyledir. Tamam, İç Tüzükün özü belki bu değil ama uygulama teamül
hâline gelmiş, teamül de önemlidir İç Tüzükte. Bu
hakkımızın alınmaması gerekir.
Şimdi, bakın, bu noktada, biz
bugünkü görüşmeden önce perşembe günü ve pazartesi günü, diğer
siyasi parti gruplarıyla, grup başkan vekilleriyle birlikte
toplantılar yaptık; önce Sayın Şandırın
odasında -teşekkür ediyoruz, kahvaltılı bir bize ev
sahipliği yaptı- sonra da Sayın Hamzaçebinin odasında bu
konuları görüştük. Yani, bana göre, zaten çok fazla içerik olmadığı
için, enine boyuna da tartıştık. Tabii, tam
uzlaşamadık ama orada, bu konu da dâhil olmak üzere,
arkadaşlarımızın söylediği hususların hepsini biz
not aldık ve önergelerinin hepsini hazırladık, dün
itibarıyla imzalattık dün görüşmeler devam edecek planlamasıyla
veya o düşünceyle. Ama arkadaşlarımız dediler ki: Yani bir
uzlaşma temin edilemedi, itirazlarımız devam ediyor. Biz dedik
ki: Olsun, önemli değil. Yani uzlaşma dahi olmasa -aynen bu ifadeyi
kullandım- itirazlarınız elbette, saygımız var, devam
eder. Ancak buna rağmen, biz bu önerilerinizi dikkate alacağız
ve görüşmelerde teklif olarak sunacağız ve
değiştireceğiz. Bakın, hepsi burada; dün imzalattık
arkadaşlar, bütün imzaları tamamlattık dün. Bunları da
paylaşmadık kamuoyuyla. Nedeni şu: Arkadaşlarımız
dediler ki: Yani böyle bir talebimiz yok bizim, uzlaşmamız
oluşmamıştır. Doğru, biz de buna saygıdan
dolayı kamuoyuyla paylaşmadık. Verirken, vereceğimiz zaman
konuşacaktık ama olmadı, yani süreç değişti. Buradaki
biraz önce söylediğim önergelerin uygulama biçimi itibarıyla,
araştırma önergelerinin, bir nevi araştırma önergesi
mantığına dönüştürülmüş olmasının ortaya
çıkardığı boşluğu doldurmak amacıyla da
salı günleri için bu amaçla bir, yine konuşma süreleri grup
adına onar dakika olmak üzere, bakın ilave bu, onar dakika olmak
üzere bir teklif hazırlattık arkadaşlarımızın
talepleri doğrultusunda ve buna benzer
Sadece bu değil, sadece bu
değil
Ben yaklaşımı koymak için Sayın
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Canikli, kimlerin talepleri doğrultusunda
hazırladınız pardon. Kim sizden neyi talep etti?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bakın tekrar söylüyorum, bir uzlaşma temin edilemedi,
sizin itirazınızın devam ettiğini söylediniz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Ama arkadaşlarımızın talepleri
doğrultusunda diyerek siz
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Yani şöyle diyelim o zaman
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Kim talep etti?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Şöyle diyelim: Orada ortaya çıkan görüşler
çerçevesinde diyelim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Bir saniye, o da gerçeği yansıtmıyor! Sayın Başkan,
Sayın Grup Başkan Vekili Sayın Canikli gerçeğe
aykırı bir konuşma yapıyorsunuz, lütfen
Lütfen ama
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Hayır, bakın Sayın Hamzaçebi
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi,
müsaade ederseniz görüşmesini bitirsin.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Sayın Hamzaçebi, bakın burada isim isim zikretmek
istemiyorum, yani yeni bir tartışma da açmak istemiyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Hayır hayır, zikredebilirsiniz isim isim.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Tamam siz söylemediniz, Sayın Hamzaçebi sizin öyle bir
talebiniz yok.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Canikli, ben size
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Sizin görüşleriniz oluşmadı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Bir saniye
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Yani bakın, amacım o değil Sayın Hamzaçebi,
amacım o değil.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Ama o anlama geliyor.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi,
konuşmasını bitirsin size
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Peki bitirsin.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Amacım o değil bakın; amacım burada, yani
tartışmaya girmek istemiyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Lütfen ama
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Tartışma açmak amacıyla da bunu yapmıyorum. Ama
buradaki yaklaşımımızı, uzlaşmaya verdiğimiz
önemi göstermek için söylüyorum. Yani, uzlaşma olmamasına
rağmen, hiçbir şekilde böyle bir talep sizden resmî olarak
gelmemiş olmasına rağmen, oradaki yapılan
görüşmelerde
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Gayriresmî olarak da gelmedi.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bizim algılamamız olarak diyelim Sayın
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Resmî olarak diyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bizim algılamamız olarak. Resmî, gayriresmî her neyse,
bizim algılamamız olarak. Ama bakın, oturuldu konuşuldu, düşünceler
ortaya atıldı, orada bir şeyler söylendi. Hiçbir şey
konuşulmadı mı Allah aşkına ya!
Dolayısıyla, bu çerçevede
önergeleri hazırladık ama buraya görüşme getirme
imkânımız olmadı. Bizim amacımız, öyle tek
başına, yani muhalefeti görmezden gelerek, yok sayarak bir
çalışma içerisinde olmak, bir teklif getirmek değil, onu
anlatmaya çalışıyorum ben, onu söylemeye
çalışıyorum.
Dolayısıyla,
başından beri bu hâliyle dahi, hiçbir değişiklik olmasa
dahi, getirdiğimiz teklif itibarıyla dahi yapmaya
çalıştığımız sadece şu: Usule ilişkin
dağınık olan çalışmaları toparlamak ve Meclisin
esas faaliyet konularına yoğunlaşmasını, normal
çalışma süresi içerisinde yoğunlaşmasını
sağlamak. Şu anda 15.00le 19.00 arasında İç Tüzükte
çalışma saatleri belirtiliyor, ama biz biliyoruz ki, hemen hemen
-tabii arada bir olabilir belki- çoğu zaman biz denetim ve yasama
faaliyetlerine bu süre içerisinde başlayamıyoruz, çok nadir ve
istisnadır başladığımız çünkü genelde bu süre
içerisinde biz grup önerileri üzerinde görüşmeler yapıyoruz ve
çalışma saatleri doluyor, ondan sonra da çalışma saatleri
uzuyor, uzayınca da haklı olarak birçok eleştiri geliyor. Dün de
geldi, önceki gün de geldi, sürekli arkadaşlarımızdan haklı
olarak geldi; sadece arkadaşlarımızdan değil, kamuoyundan
da haklı eleştiriler geldi yani Gece yarısı kanun
çıkarıyorsunuz, gece yarısı kanunları
kaçırıyorsunuz. şeklinde ama nedeni bu.
Yapmaya
çalıştığımız şu: Denetim ve yasama
faaliyetlerini mümkün olduğu kadar İç Tüzükte öngörülen
çalışma saatleri içerisinde gerçekleştirelim, orada
tutalım, çok istisnai hâller dışında bu çalışma
saatlerini aşmayalım mümkün olduğu kadar ama bunu yapabilmemiz
için denetim ve daha doğrusu yasama faaliyetini bu çalışma
saatlerine çekebilmemiz gerekiyor, şu anda dolu. Neyle dolu? Grup
önerileriyle dolu. O zaman grup önerilerini biraz boşaltmamız ya da
başka yere kaydırmamız lazım, başka bir formata
dönüştürmemiz lazım. Bu da etkin, verimli bir çalışma yönteminin
hayata geçirilmesi demek.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Uzlaşmayla olur.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Biraz önce anlatmaya çalıştım, aktarmaya
çalıştım yani uzlaşma konusunda bizim en ufak bir
sıkıntımız olamaz. Daha önce, geçen dönem dört siyasi parti
grubunun birlikte yaptığı ama ortada kalan o çalışmanın
biz arkasındayız, destekliyoruz, o zaman da ifade ettik. O
çalışma birkaç yıl sürdü, gerçekten çok önemli bir
çalışmadır, çok özveriyle çalıştı
arkadaşlarımız, hepsine teşekkür ediyoruz; son derece
kapsamlı, bir bütünlük içerisinde bütün sistemi yeniden dizayn eden ve o
çalışmada da verim ön planda, etkinlik ön planda tutulmuştur.
Bizim ona bir şeyimiz olmadı ama yine ben bir tartışma
açmak istemiyorum, nedenine girmeyeceğim ama sonuç itibarıyla orada
kaldı; kaldı, fiilî olarak kaldı.
ATİLLA KART (Konya) Bugün
uygulanabilir. Bugün konuşalım.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Yani bugünkü görüşmelerde de söyledik, ona devam edebiliriz
biz yani o çalışmalara devam edebiliriz. Buradan da ifade ediyorum
yani eleman da verebiliriz, yetkili arkadaşlarımızı da gönderebiliriz
ama durmasının herhangi bir sorumluluk noktasında biz AK
PARTİ Grubu olarak, AK PARTİ olarak herhangi bir sorumluluğumuz
bulunmamaktadır ama devam edebiliriz.
ATİLLA KART (Konya) O hâlde!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) O orada kaldı.
Bu usule ilişkin düzenlemeler,
bugün getirdiklerimiz ya da bugün konuştuğumuz teklif esasa müteallik
hiçbir konuyu içermiyor yani denetim faaliyeti
Nedir denetim faaliyetleri?
Sözlü soru, araştırma, soruşturma önergeleri, gensoru ve yasama
faaliyetleri. Meclisin esas faaliyetleri bunlar. Diğerleri usul
düzenlemeleri, usule ilişkin. Bunlarla ilgili ne bir azaltma var ne bir
kısıtlama. Hatta tam tersine özellikle soruların
cevaplandırılması açısından salı günleri zorunlu
bir uygulamayı öneriyoruz burada. Yine var İç Tüzükte. Salı
günleri, yani haftada iki saat sözlü soruların görüşülmesi gerekir.
Şu veya bu nedenle fiilen çok fazla uygulanmıyor. Biz burada mecburi
uygulanır hâle getiriyoruz önerimizle bakın. Yani denetimi
güçlendirir hâle getiriyoruz iddia edilenlerin tam aksine. Bırakın
kesmeyi, denetim mekanizmasını azaltmayı,
zayıflatmayı, hem kamuoyu tarafından daha çok iletilmesine,
duyulmasına imkân sağlar hâle getiriyoruz hem de denetim
mekanizmalarının etkinleştirilmesine imkân sağlar hâle
getiriyoruz. Bütün bunlar ortadayken, gerçekten, yani bir
arkadaşımızın kullandığı ifade AKP
faşizmi. gibi son derece anlamsız, içi boş
Tartışma
açmayacağım tabii bu şey için. Elbette reddediyoruz, iade
ediyoruz. Yani bu ifadeleri kullananlar tabii önce kendi geçmişlerine bakıp,
o tanımlar ne kadar uyuyor, ondan sonra çıkıp
konuşmaları lazım. Yani burada ben
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Kim
kullandıysa onu ifade etmen lazım. Hepimizin üzerinde kalır o
zaman.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Hayır, sizin değil, bakın sayın CHP sözcüsü
tarafından ifade edilen.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Kim
kullandıysa
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Söylüyorum, tamam.
ATİLLA KART (Konya) İçi
dolu!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Yani böyle bir günde, böyle bir ortamda eleştiri
yapılıyor. Yapılacak, yapıyorsunuz zaten. Ona hiç kimsenin
bir itirazı olması mümkün değildir elbette ama çıkıp
böyle hakaretvari ifadeler kullanıldığı zaman bunlar
doğru değil, bunlar hoş değil. Elbette bütün bu hakaretleri
aynen misliyle iade ediyoruz.
Şimdi bakın değerli arkadaşlar,
sadece bu düzenlemeden sonra, ifade etmeye çalıştığım
nedenlerle Meclisin ve özellikle muhalefetin
Çünkü denetimi kim yapıyor?
Muhalefet yapıyor. Denetim etkin hâle gelince, sözlü sorular ve benzeri
mekanizmalar etkin hâle gelince bu etkinliği kim kullanacak? Bu
etkinliği muhalefet kullanacak. Muhalefetin etkinliği artacak hem
konuşma süresi itibarıyla hem de biçim itibarıyla. Yani diyelim
salı günü mutlaka iki saat sözlü sorular görüşülecek ya da mutlaka
haftada iki saat sözlü soru görüşülecek. Yani bugüne kadar fiilî olarak
uygulanmayan bir sistemin en önemli araçlarından bir tanesi. Ha bugüne
kadar bu denetim mekanizmalarının kullanılması konusunda da
aslında AK PARTİ iktidarları döneminde gereken hassasiyet
gösterilmiş, orada da herhangi bir boşluk, herhangi bir
sıkıntı yok. Ne anlamda sıkıntı yok? Tabii,
kıyaslama yaptığımız zaman sıkıntı yok
yani geçmiş dönemlerle kıyasladığınızda, AK PARTİ
iktidarları döneminde, hem soru önergeleri hem diğer konularda çok
daha fazla çalışma yapıldığı ve sonuç alındığı
görülecektir. Mesela, bunlardan ilk aklıma gelen veya ilk
açtığımda gözüme çarpan, yazılı sorulara verilen
cevaplar mesela, bir örnek olarak söyleyeyim.
18inci Dönemde 1.356 tane cevap
verilmiş, 19uncu Dönemde 6.619, 20nci Dönem 4.729, 21inci Dönem 6.697,
22nci Dönemde 14.385 yazılı soruya cevap verilmiş değerli
arkadaşlar, bakın.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Cevapta
hiçbir şey yok ki! Yalan yanlış cevaplar!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) 23üncü Dönemde 9.313 soruya cevap verilmiş, 24üncü Dönem henüz
758 tane yani bir dönemle kıyaslamıyorum, bütün geçmiş
dönemlerle kıyaslıyorum. Diğerleri için de geçerli bu yani
gensoru görüşmeleri için de, diğerleri için de, aşağı
yukarı hepsi için geçerli. Yani, denetim, Mecliste şu anda öngörülen,
dizayn edilen, İç Tüzükte öngörülen denetim mekanizmaları
itibarıyla bakıldığında, AK PARTİ'nin iktidara
geldiği dönemden bugüne kadar en etkili denetim mekanizması ve
periyodunu kullandığı dönemdir. Rakamlarla söylüyorum yani afaki
değil, hepsi somut rakamlarla.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Biz size önergeler getiriyoruz, cevap yok!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Arkadaşlar, tabii, iddialar söyleniyor, işte efendim Kestiniz, sözümüzü kesiyorsunuz,
engelliyorsunuz, denetim yaptırmıyorsunuz. Ama bunlar hep afaki
şeyler. Hiçbirisini rakamla, datayla, somut bilgi, belgelerle
desteklemiyorsunuz çünkü rakamlar burada, rakamları konuştuğumuz
zaman, rakamları kullandığımız zaman başka bir
tablo, başka bir sonuç ortaya çıkıyor.
Tabii, bir arkadaşımız
dedi ki: Kırk yıldan beri bu değişmedi.
Değişti, daha önce de değişti yani aynı yöntemlerle
değişti, yine mutabakat yapılmadan değişti.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Yapıldı, yapıldı.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Canikli, yalan cevap vererek ne olacak?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Altında yine grup başkan vekillerinin imzası olacak
şekilde değiştirildi, yine onlar tarafından verildi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Bakın, örnekleri getirdim.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Hiç kimse çıkıp da Şöyledir, böyledir
Ve içerik olarak da bizim getirdiğimiz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla)
usul düzenlemelerinin dışında tamamen esasa
müteallik ve gerçek anlamda insanların, milletvekillerinin sesini kesen
düzenlemelerdir.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Onlarla kıyaslanınca böyle bir durum söz konusu
değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki, çok teşekkür
ediyorum.
Sağ olun, çok teşekkür
ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bizlere
kısa birer söz
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) 69uncu maddeye göre söz istiyorum efendim.
Sayın Canikli, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunu da kastederek
BAŞKAN Oturduğunuz yerden
girerseniz, oradan söz vereyim size.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sataşma nedeniyle istiyorum efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) 69a göre
söz istiyoruz, kürsüden, olmalı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) 69uncu maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN 69a göre.
Peki, buyurun.
İki dakika Sayın Hamzaçebi.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Sayın
Canikli burada yapmış olduğu konuşmada doğru bilgiler
vermedi. Benim yerimden yaptığım müdahaleler
sırasında, Evet, öyle söylemeyelim, o zaman şöyle söyleyelim.
diyerek, doğruyu söylemediğini kendisi de ifade etti ama yine de
açıklıkla konuşmadı.
Sayın Canikli, Sayın Oktay
Vural yanlış hatırlamıyorsam- ve Sayın Hasip Kaplan
ve ben Akif Hamzaçebi, bu hafta pazartesi günü görüştük. Geçen hafta da
yine benim olmadığım bir şekilde, Sayın Muharrem İncenin
katılımıyla yine 4 grup başkan vekilinin görüşmesi söz
konusu.
Benim pazartesi günkü görüşmede
söylediğim şudur: Muhalefetin söz hakkını
kısıtlayan bu teklife destek vermemiz, bu teklifin herhangi bir
yerinde bir uzlaşma aramamız söz konusu değildir. Yani beş
dakika
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Onu söyledim, herkes burada
Aynı şeyi söyledim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Ama bakın, o zaman açık söyleyin.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Ya, çok net olarak söyledim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Ama söylemediniz. Ben Akif Hamzaçebi olarak öyle bir şeye Evet.
demedim, yani Öyle olmasın da arayı bulalım. şeklinde bir
yaklaşımım da olmadı.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Söylediğim şu: Yapılan konuşmalar, ortaya
çıkan kanaat
dedim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Ne dedim ben size: Grup önerilerine ilişkin olarak siyasi
partilerin konuşma süreleri kısıtlanamaz.
Ne dedim: Komisyonlarda
milletvekillerinin, siyasi parti gruplarının önerge verme hakkı
kısıtlanamaz.
Meclis Başkanına usul
hakkında tartışma konusunda sınırsız takdir
hakkı yetkisi veren düzenleme olamaz.
Çoğaltabilirim bunları;
bunları çoğaltabilirim, bunlara Hayır. demişim ama ben
sizden bunların dışında
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Ben size nelere karşı
çıktığınızı söyledim ama ortaya çıkan
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Söylemediniz, o netlikte söylemediniz.
Sizden şunu beklerdim
Sayın
Meclis Başkanının Başkanlığında bugün 2 kez
toplandık. Sayın Meclis Başkanı bir uzlaşma
ortamı yaratmak istedi. Siz de arkada bir söz verdiniz, Evet, biz bunu
uzlaşarak getireceğiz. dediniz. Bu cümleyi söylemenizi beklerdim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Uzlaşma için gerekli gayreti göstereceğiz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Teşekkür ederim, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sağ olun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Şandır, sizinki neden?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, o toplantıların biri de bizle
yapıldı ve katılanlardan biri de biziz.
BAŞKAN Ama, bu sataşma
değil bir tavzihse oturduğunuz yerden
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Hayır efendim, hayır, sataşma, yani arkadaşımız
bulundu.
BAŞKAN Yani emin olun bugün bir
uzlaşmaya varır gibi olduk da, İç Tüzükü falan zorlayarak
Yalnız bu talepleriniz çok İç Tüzüke de uygun değil. Hadi
bugünün atmosferine uygun olarak buyurun siz de
Ama bunu da emsal kabul
etmeyin, başka zaman Meclis Başkanı böyle bir uygulamayı
yaptı. diye. Bu, çok doğru değil. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, bizi çok ilzam edecek bir beyanda bulundu, bunu
açıklamam lazım.
BAŞKAN Peki.
Hadi, iki dakika da size veriyorum.
2.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok
teşekkür ederim.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, yanlış olan husus şu: İç Tüzük buradaki
çalışma şartlarını ifade eden bir hukuk. Bu
çalışmanın tarafları olarak muhalefet partilerini yok
sayarak iktidar grubunun bir tüzük, İç Tüzük tadilatı yapmaya
hakkı yok, yanlış olan bu. Biz de memnun değiliz bu İç
Tüzükten. Eğer buranın etkin ve verimli çalışması
arzu ediliyorsa, bunu birlikte konuşmamız ve birlikte tanzim etmemiz
lazım.
Şimdi, hiç yeri ve sebebi ortada
yokken, AKP Grubunun grup başkan vekilleri kimlikleriyle -yani bunu bir
başka milletvekili düşünebilir, bir teklif getirebilirdi, öyle
değil- bir hükmi şahsiyet olarak bir tüzük
değişikliği, İç Tüzük değişikliği hazırlanmış,
komisyona verilmiş, alt komisyonda da bir direnç ortaya konuldu -hiçbir
değişiklik, hiçbir muhalefet partisinin teklifinin kabul
edilmediği bir direnç ortaya konularak- sonucu itibarıyla bir dayatma
ortaya çıktı. Bunun yanlış olduğu
NURETTİN CANİKLİ
(Mersin) Genel Kurulda yaparız. dedim ama.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) Genel
Kurulda olmaz bu işler. Bunun hazırlığında beraber
olunması lazım, eksiklerinin tartışılarak
düzeltilmesi, birlikte düzeltilmesi gerekir. Ama niye ihtiyaç duydu? Bunu
sorguluyoruz biz. Yani on yıldan sonra, Adalet ve Kalkınma Partisi neyi,
hangi kanunu çıkartmak istedi de zaman yetmedi veya muhalefet partilerinin
muhalefetinden rahatsız oldu da şu gün bu kanun
değişikliğini Meclise getirdi? İnanınız ki bir
uçurumun kenarından döndük. Bugün Sayın Meclis Başkanına
ben de teşekkür ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi ve diğer
muhalefet partilerinin de sağduyulu yaklaşımıyla, sizin de
katkınızla Türkiye Büyük Millet Meclisi gerçekten tarihî bir
yanlışa düşmekten geri döndü. Yanlış olan bu
Sayın Canikli.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Yani bu
değişikliği, bir tarafı benim olan, muhalefetin de
olduğu bir konuda değişikliği tek başınıza
yapamazsınız.
BAŞKAN - Konu
anlaşıldı.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkanım, AKP Grup Başkan Vekilinin yaptığı
açıklamalar yanlış. Danışma Kurulu kararı üzerine
istenen sözler gruplara ait değil, kişisel sözlerdir.
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Genç, benim anlamadığım nokta şurası: Yani böyle
herkes istediği gibi konuşacaksa o zaman Başkanlık
Divanına ne gerek var?
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama yani,
şimdi, kürsüde yanlış bilgi veriyor. Danışma Kurulu
kararı üzerine alınan kişisel sözdür.
BAŞKAN - Bu Mecliste İç
Tüzükü yalnız siz biliyor değilsiniz. Bakın, çok doğru bir
şey değil Sayın Genç. Yani hiç kimse sözünün
doğruluğunu bir başkasına onaylatmak mecburiyetinde
değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama yani
yanlış bilgi veriyor.
BAŞKAN - Herkes kendi fikrini
söyler, yanlış olduğunda bir başkası gelir kürsüden
söyler. Yani size onaylatmak mecburiyeti yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır,
getirdiği teklifin manasını bilmiyor.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, Komisyon
Başkanı Sayın Burhan Kuzu söz istemiştir, Sayın
Kuzuya söz vereceğim. Arkasından, Sayın Faruk Bal Konya
Milletvekili, Sayın Oktay Ekşi İstanbul Milletvekili
şahısları adına söz istemiştir; Komisyon
Başkanından sonra kendilerine söz vereceğim sırasıyla.
Evet, buyurun Sayın Kuzu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) Değerli Başkanım,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; hepinize hürmetlerimi
arz ediyorum.
Konuşmamı iki bölümde sizlere
arz edeceğim. Bunlardan birisi usulle alakalı bölüm, diğeri
esasla ilgili bölüm. Usulle ilgili bölümde, Komisyonumuz 19 Ocakta ilk
toplantısını yaptı ve altı saat
tartıştık. Alt komisyona metni gönderdikten sonra da bir
altı saat daha tartıştık. On iki saat geneli hakkında
konuştuk. Sayın Oktay Ekşi, belirttiği gibi sonuna kadar
toplantıyı takip etti muhalefet partilerimizin terk etmesinden sonra
ve söz sırası kendisine biraz geç gelince bana şunu söyledi,
dedi ki: Sayın Başkan, senin söz verme konuda bir
sıkıntı var, bir çarpıklık var. Dedim ki: Sayın
Ekşi, doğru söylüyorsun, gerçekten çarpıklık var çünkü
altı saatin beş saatini muhalefete ayırdım, o
çarpıklık var. İki saati
İktidar partisi
mensuplarına bir saatini verebildik. On iki saatin demek iki saatini
iktidar partisi milletvekillerimiz kullanmış oldu, on saatini de
muhalefet kullanmış oldu. Yani Bana söz verilmedi, herhangi bir
sözüm eksik kaldı. dersek, bu haksızlık olur bu mübarek günde.
Bunun evvela altını çizmek istiyorum.
İkinci bir husus, yine usulle
alakalı Değerli Başkanım, bu Anayasaya
aykırılık meselesi. Evet, bizim İç Tüzükümüzde Anayasaya
aykırılığı biz resen
Her komisyon, sadece Anayasa
Komisyonu değil
38inci madde çok açık. Bu manada 83üncü maddeye
yani kürsü dokunulmazlığına ve söz hakkına
kısıtlama geldiği yönünde itirazlar oldu. Bunlar kayıtlara
geçti, zaten raporda da bu var. Ama durup dururken metinden şüphelenip
Anayasaya aykırı bir şey var mı? Acaba neresine baksak?
diye bir şüphe durup dururken de pek bu hoş bir tablo değil ama
itirazları elbette ki dikkate aldık.
KAMER GENÇ (Tunceli) Peki, Anayasanın
96ncı maddesine aykırı değil mi?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - 96ncı
maddede
Sayın Gençin söylediğine tam cevap verirken
konuşmuş oldu, denk geldi. Şimdi, orada, hatırlarsanız
184 toplantı nisabı, 139 karar nisabı var. İç Tüzük
toplantı için diyor ki: Yirmi kişi ayağa kalkar. O nerede
yazıyor? O da orada yazıyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır
efendim, toplantı yapılabilir.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Bu da İç
Tüzüke yazılmış çünkü. Dolayısıyla, gerek karar
nisapları için gerek toplantı nisapları için İç Tüzük hüküm
konabilir. Ha, dersin On beş
çoktur, azdır. o başka bir tartışma.
KAMER GENÇ (Tunceli) Olur mu?
Anayasaya aykırılığı tescil etmek için 15 kişiye
ihtiyaç var mı?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Ama Bu
Anayasaya aykırıdır
Doğru değil çünkü
Anayasanın aradığı burada toplantı
nisabının olması, kaç kişinin isteyeceği filan
değil. Bunu 1 kişi de isteyebilir, 15 kişi de isteyebilir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, karar
yeter sayısı önemli. Aşağısı olamazsa ne olacak?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Evet,
şimdi, bu konuyla alakalı olarak Sayın Başkanım, yine
itirazlar konusunda birkaç husus
İşte Grup başkan vekillerinin
verdiği bir teklifi nasıl görüştünüz? Benim elimde 2002yle
alakalı bir, Salih Kapusuz, Faruk Çelik, Eyüp Fatsa grup başkan
vekilleri; Mustafa Özyürek, Oğuz Oyan CHP grup başkan vekilleri
Komisyonumuz görüşmüş, grup başkan vekili olarak buraya,
aynı zamanda milletvekili olduklarını da tabii ifade ediyorlar,
onu görüşmüşüz.
Yine, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkan Vekili Salih Kapusuz, Cumhuriyet Halk Partisi Başkan
Vekili de
Gene başka bir toplantı var, İç Tüzük
değişikliği. Demokratik Sol Parti Grup Başkan Vekili -2001e
gidiyorum- Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili ve Anavatan
Partisi Grup Başkan Vekili, isimleri de burada değerli
vekillerimizin. O zaman da öyle görüşmüşler.
Burada
Grup başkan vekili ifadesini elbette ki sırf o anlamda
algılarsak belki bir tartışma gibi düşünülür ama bu arkadaşlarımız
milletvekili olarak bütün, hepsi için söylüyorum onu- vermişlerdir.
Kaldı ki anayasa değişikliklerinde de teklif verilir tasarı
gelmez. Ama tüm hükûmet üyelerinin, başta başbakan olmak üzere,
imzaları vardır. Onu tasarı sayamayız. Bu manada,
zannediyorum bu tartışmalar Komisyonumuzun
çalışmasının bence özünü zedelememeli.
Bir
başka tartışma, Sayın Gençin söylediği Benim
teklifim dikkate alınmadı. biçimindeki itirazı.
Değerli
arkadaşlar, burada 156 sıra sayısında görüldüğü gibi
evvela grup başkan vekillerinin isimleri var sonra Sayın Gençin ismi
de burada zikredilmiş ve metnin içerisinde de bu konu birkaç yerde gene
belirtilmiş. Alt komisyonumuz değerlendirmiş. 87nci madde bu
bahsedilen konu. Çünkü Sayın Genç orada diyor ki: Bağımsız
milletvekilleri de görüşme başladıktan sonra tek
başına bir önerge verebilsin. 5 kişi olması gerekiyor.
Kendi açısından, belki o zaman bağımsız
milletvekiliyken bu önergeyi düşünmüş olabilir, bu manada haklı da
olabilir. Ama alt komisyonumuz bunu değerlendirmiş ve diyor ki:
(2/80) Yani (2/80) dediği Sayın Gençin teklifinin numarası,
(2/242) de grup başkan vekilleri ve AK PARTİ milletvekillerinin
sıra numarasını gösteriyor.
Dolayısıyla
(2/80)le alakalı olarak burada çok açık olarak belirtiliyor,
Değerlendirildi. ve noktayı koymuş, diyor ki: Madde
Komisyonumuzca oy çokluğuyla kabul edildi. Oy birliği olurdu
eğer kabul edilmiş olsaydı. Bu da zaten burada açık olarak
gösteriliyor. Başka yerde de zikredilmiş, birçok yerde bunlar var.
Sadece
burada değil değerli arkadaşlar, bakın, mesela şurada
görüyorum elimde fırsat eşitliğiyle alakalı. Dört-beş
arkadaşımızın, muhalefete mensup ve AK PARTİye mensup,
burada da isimlerini zikretmiş. Her birinin sıra numarası
ayrı ayrı verilmiş. İçeride hangisi görüşülmüş,
hangisi kabul edilmiş bunları göremiyorsunuz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Ama yanlış işte.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Çünkü alt komisyon
bunları bir usulle benimsiyor, bir rapor hâlinde üst komisyona sunuyor,
üst komisyon da bunu görüşüyor. Netice itibarıyla böyle hani ıcığını
cıcığını çıkararak kimden kaç cümle aldık,
kimden ne kadar aldık, böyle bir usul yok.
Onun dışında, yine
şurada mesela Hasan Korkmazcan diye eskiye ait. Burada da bir, iki, üç,
dört, beş, altı, on beş tane teklif alt komisyona
gönderilmiş, değerlendirilmiş. Bunun da alt metnini okudum.
Kimden ne alınmış, ne kadar alınmış, bunlar ortada
da yok. Yani olmaz zaten, yapamazsınız öbür türlü, başka türlü
yapmak mümkün değil.
Yine Sayın Gençin başka bir
teklifi -seçimin temel hükümleri konusundaki- Haluk İpekle beraber. Orada
da var, aşağı yukarı on iki, on üç isim, şu alt
sıraya baktığımız zaman. Bunları da biz alt
komisyonda birleştirmişiz, bunda da yok.
Yine bunun gibi, mesela Emekli
Sandığı; diyordum ki acaba benim komisyon mu -Başkanı
bulunduğum- bu konuda bir hata yapıyor? Başka komisyonun
raporlarını da bu konuda inceledim. Mesela Sayın Hamzaçebinin,
Emekli Sandığıyla alakalı bir yasa teklifi Bütçe Planda
görüşülmüş, kendi teklifiyle beraber diğer teklifler -üç teklif
varmış- birleştirilmiş. Kendisininki (2/35) numara
taşıyor. Burada elimde, baktım, hiçbir yerde (2/35) ne
olmuş, nereye gitmiş, efendim Hamzaçebinin ismi hiçbir yerde
geçmiyor. Ne itirazını gördük biz burada bu görüşülürken ne
başka bir şey gördük. Dolayısıyla, gelin, bu tali
konuları bırakalım bana sorarsanız, işin özüne
geçelim. Ben şimdi özüne giriyorum bu işin ve orada ne yapacaksak hep
beraber yapalım. Usulü kapatıyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi,
esasla alakalı bölüme geçtiğimizde, evet, muhalefet partilerimizin
teorik olarak ve tabii elbette ki sonuçta pratik olarak itirazları -kendileri
bakımından- iktidar-muhalefet dengesine
baktığımız zaman elbette ki doğru tespitlerdir. Bütün
dünyada bu böyle olmuş. Bizde de benzerlerini görüyoruz.
Şimdi, yasama organı,
çalışmasını İç Tüzükte belirliyor. Yani İç Tüzük
bir nevi bizim anayasamız, kuralların nasıl
konacağını belirten kurallar dizini. Değişik ülkeler,
her meclis kendi iç tüzüğünü yapıyor. Bizim, bugüne kadar
baktığımız zaman on beş adet iç tüzük olmuş ta
Osmanlıdan bu tarafa, değişik zamanlarda. İç tüzüğün
tabii bir özelliği var, o da şu: Her meclis kendi iç tüzüğünü
yapıyor, cumhurbaşkanına gitmiyor bu. Doğrudan doğruya
karar gibi yayınlanıyor. Anayasa Mahkemesi yolunu açık
tutmuş. Bu, tamamen bizim bir özerk yapılanmamızdan
kaynaklanıyor. Cumhurbaşkanına gitmemesi yürütmeden ne kadar
ayrı olduğumuz anlamında. Yargı denetimi tabii ki o her
zaman için doğal olarak bir tarafta bulunacaktır. Bir parlamento
kararıdır aslında ve hakikaten önemli metinlerdir, biz
bunları küçümseyemeyiz, bunlar önemli metinlerdir ve bu metinler için de
biz teoride, anayasa literatüründe sessiz anayasalar adını veririz
bunlara.
Şimdi, bu
bakımdan baktığımız zaman iki şey var. Bir:
Hükûmet olarak iktidar partisi mensupları dünyanın her yerinde vaatte
bulunurlar: Geldiğim zaman şunları yapacağım.
Muhalefet de onu yanlış olarak görür: Ben de sana yaptırmam. Tamam.
Tabii, bunun bu kuralla İç Tüzüke göre olması lazım. Ben sana
yaptırmam. Eğer, bu iş, zaman zaman olabilir
taşkınlık ama fiilî durum bazında algılarsak o zaman
bura onun yeri olmaz yani Mecliste Ben sana yaptırmam, gerekirse yerlere
yatarım, kürsüyü işgal ederim. bu manada olmamalı, bunun bir
dozu olmalı bana sorarsanız. Dünyada da bunun dozu bir yere kadar
gelip orada bırakılıyor. Yani şunu anlatmak istiyorum:
İcra, öyle bir balıksırtı ki bu iş, hem muhalefet
haklarını kullanabilmeli hem de iktidar icraatlarını,
vadettiği icraatlarını yapabilecek imkânları bulabilmeli. O
iki dengeyi çok iyi kurmamız lazım.
Peki,
İç Tüzükte hüküm yoksa ne olur? O zaman teamüller oluşuyor. Bu
teamüller iyi midir? Her zaman iyi olmayabilir bunlar, bazen Parlamento
teamülleri bir yol gösterir ama bazen de İstikrar sağlayalım.
derken statükoyu da, bir anlamda kalıplaşmayı da beraberinde
getirebilir, o tür riskleri olabilir.
Türkiye'de
İç Tüzük çalışmaları hep
tartışılmış, hep olmuş yani yeni değil bu.
Bu meclisler yani bizim meclislerimiz hep yeni İç Tüzük yapmayı
denemişler yani Sıfırdan yapalım. demişler ama
maalesef bir türlü nasip olmamış, hiçbir zaman olmamış.
Elimizdeki İç Tüzük 1973 tarihlidir, ki o zaman biliyorsunuz bir Senato
İçtüzüğü var, bir de onun yanında ikisinin beraber
toplandığı zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü
var, üç tane iç tüzük var o zaman; daha da işler karmaşık olarak
gözüküyor. 86da bir defa deneme yapılmış; yüz kırk üç
madde görüşülmüş, orada kalınmış, emeğe
yazık olmuş yani bayağı da bir yol alınmış,
çok az bir madde kaldığı bir anda iş bitmiş. 91de
benzer bir teşebbüs var. Ciddi anlamda hakikaten iktidar-muhalefet beraber
olmuş ama ondan da sonuç alamayınca 96da Bari bir kısmi
değişiklik yapalım. demişler, otuz maddeyi
değiştirmişler ve bu elimizdeki İç Tüzük işte o 96dan
kalan değişikliğin beraber getirdiği İç Tüzük olarak
gözüküyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, İç Tüzük konusunda, gerçekten, söylediğim gibi, bir tarafta
iktidar bir tarafta da muhalefet hep aynı şeyleri söylemiş.
Kimse alınmasın, ben bu mübarek gün bir tartışma
açmayı istemem ama mesela en son bildiklerimizden, biz gelmeden önce,
DSP-MHP-ANAP döneminde bir iç tüzük değişikliği verilmiş, 8
maddeliktir. Bu dönemdeki İç Tüzük değişikliğinden önce
-bakın, bir şeye dikkat çekmek istiyorum- 51 maddelik iç tüzük
değişikliğinin Genel Kurulda görüşmesine
başlanmış, o görüşme yapılırken Ondan artık
ümit kesildi, bundan bir şey çıkmayacak. Diyerek, Hükûmet acil
görmüş konuyu -haklı da buluyorum kendi açısından,
normaldir, tıkanıklıklardan söz ediyorlar- ve bir 8 maddelik
İç Tüzük değişikliği hazırlamışlar. Burada
da zaten söylüyorlar Şuraya kadar gelindi ama sonuç alamadık. filan
diye belirtiyorlar.
Bakın, orada ne deniyor: Şu
kadar dakika sürmekte. Tümü üzerinde yüz altmış dakika, her bir madde
için de seksen dakika, neticede üç maddelik bir kanun dört yüz dakika, yani
yaklaşık yedi saate ihtiyaç göstermektedir. O günkü koalisyon
hükûmetinin getirdiği teklifin gerekçesini okuyorum, devam ediyor:
Kaldı ki her maddede sadece tartışma, görüşme filan da
olmuyor. Bu iş bazen araya girmelerle filan da dokuz saate kadar
çıkabiliyor, hâlâ gündeme geçilemiyor. şeklinde söyleniyor. Şu
teklifi getiriyorlar: Milletlerarası antlaşmalar, üç maddeye kadar
olan metinlerde yürürlük ve yürütme maddesi olmasın. Canıgönülden
istiyorum, keşke böyle yapsak biz
de, o günkü bu yaklaşım doğrudur bana sorarsanız. Hatta
daha da devam ediyor: Diğer maddeler bakımından da buna benzer
çözümler getirebilsek. diyorlar. Onun da burada altyapısını
hazırlamaya çalışmışlar kendileri
bakımından.
Bu konu sonunda Genel Kurula
gelmiş. Önce tabii komisyonda görüşülmüş. Komisyonda Kilis
Milletvekilimiz Mehmet Nacar Evet, Hükûmetin icraatlarını
yapması lazım, muhalefet de direnmeli -burada metin elimde- ama bu
direnme hiçbir zaman bir işgale kadar gitmemeli, iktidarın icraat
yapmasını engellememeli. gibi demin benim de tespit etmeye
çalıştığım çok doğru tespitlerde bulunmuş.
Yani bugün biz bunları söylerken bu eski şeyleri de görmemiz
lazım.
Neticede değerli arkadaşlar,
benim de yakın dostum Erzurum Milletvekili İsmail Köse, Genel Kurulda
yapmış olduğu konuşmada benim de
katıldığım şu tespitlerde bulunuyor, diyor ki:
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tabii, çağımız
değişim çağıdır ve bu değişim sonucunda da
gelişme çağıdır. Değişim ve gelişmeyi
nasıl yakalayacağız? Değişim ve gelişmeyi
yakalayacak en önemli faktör zamandır. Türkiye'nin en büyük sermayesi
zamandır. Zamanı israf edenlere bugün vatandaşımız hain
diyor. Evet, zamanı değerlendirmemiz lazım. Bunu
yapmadığımız müddetçe günümüzün ihtiyacı olan yasal
ihtiyaçları karşılayamayız. Dün şehit olan
insanlarımızın yetimlerine ve ailelerine para veremezsek, onun
haysiyetini nasıl koruruz? filan diye devam ediyor.
Dolayısıyla bu ve buna benzer
gerekçeler hükûmetlerin hep söylediği gerekçeler ve enteresandır o
zaman da bu, Hükûmetin, o zamanki DSP-MHP-ANAP koalisyonunun getirdiği o
metinle 3üncü yılında olmuş yani bize Niye geç
kaldınız? filan derken.
Değerli arkadaşlar, bir de
biraz da dünyadan bahsedeyim size. Dünyada öyle şeyler var, ben doğru
demiyorum ama yani bunları anlatacağım ister istemez. Akademik
kimliğimle en azından Bunlar doğru. demiyorum yani bunları
getirelim diye bir iddiam da yok.
Mesela İngilterede ve
İrlandada uygulanan bir yöntem: Yılın 170 gününün
çalışmasını hükûmete veriyorlar, 20 gününü muhalefete
veriyorlar, uygulanmış bu. Fransa, Yunanistan, Portekizde
komisyonlarda komisyon başkanları temsil ediyor gündemi belirlemede.
Düşünün, 18 komisyon başkanı başkanlık divanı
toplantısında bulunuyor, hükûmet, bir nevi iktidar olarak
düşündüğünüz zaman.
Başka bir şey söyleyeyim:
1958 tarihinde, hükûmeti düşürme konusunda bir gensoru verilse
-bakın, buna dikkat edin- ve de reddolsa diyor ki İç Tüzük: Ey,
Hükûmet, tasarının bir tanesini beğen, Genel Kuruldan
oylanmış gibi yayımla. Ceza olarak söylüyor, öyle engelleme
filan yok. Bunlar da bugün uygulanmış.
Giyotin sistemi diyorlar, süreler
verilmiş ve gruplara da o süreler büyüklüğüne göre veriliyor. Süre
dolduğu anda şak diye kesiliyor -giyotin adı da oradan geliyor
zaten- hemen oylamalara geçiliyor. Dolayısıyla bu ve buna benzer o
kadar tartışmalı şeyler var ki dünyada, doğru veya
yanlış, söylediğim gibi.
Yine, bir tasarı konusunda, mesela
İngilterede şu an uygulanan bir model: Diyelim ki tasarı burada
görüşülüyor ya da bir teklif görüşülüyor, 100 vekil ayağa
kalktı İş uzadı diyerek, 1 vekil teklif edip 100ü
ayağa kalkarsa hemen görüşme kesilip oylamalara geçiliyor.
Bizde de biliyorsunuz bir temel yasa
formülü var. O temel yasa formülünde de yine benzer bir tablo var. İyi ki
o temel yasa çıkmış, arkadaşlar, bugün, emin olun, otuz
maddelik bir yasa -ben önergeleri bir kenara bırakarak söylüyorum- diyelim
ki dört saate bitebiliyorsa o olmadığı zaman kırk üç saatte
bitiyor, 10 kat orada zamandan bir tasarruf var.
Tabii, muhalefet partilerimiz
Bence bu
eskide kalan bir iddiadır yani şu anlamda: Genel Kurulda tabii ki
sözlerini kesmeye kimsenin vicdanı razı gelmez, bunu samimiyetimle
söylüyorum, bunu başka türlü, hani geçiştirmek anlamında filan
söylemiyorum ama bugün çağ o kadar değişmiş ki basın
toplantısı var, İnternet denilen bir şey var, düğmeye
basıyorsun dünyaya sesini duyuruyorsun, şuradaki her
konuşmamız bir anda bütün dünyaya yayılabiliyor filan, bu
dönemde genel kurullarda, gelin, bu zaman tasarrufunu daha iyi
sağlayalım, komisyonlara ağırlık verelim. Asıl
benim söylemek istediğim belki son cümle bu: Komisyonlarda bunları tartışalım,
orada onları geliştirelim, onları o şekilde yapalım.
Çok teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum
değerli arkadaşlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kuzu,
teşekkür ederim.
Şimdi, şahısları
adına birinci söz Konya Milletvekili Sayın Faruk Balda.
Sayın Bal, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
FARUK BAL (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, ben, bugün sabahleyin Sayın
Başkanın başkanlığında toplanmış olan
grup başkan vekillerinin uzlaşma noktasında
buluşmalarını sağlayan Sayın Başkana
teşekkür ederek ve bunu da teşvik edecek bir konuşma yapma
niyetindeydim. Yine bu niyetimin gereğini yerine getireceğim ama
Sayın Kuzunun, Komisyon Başkanı olarak burada
yaratılmış olan gerilimi hem usul açısından hem esas
açısından Adalet ve Kalkınma Partisinin teklifleri
doğrultusunda savunmasını şaşkınlıkla
karşıladım. Bu ne turşu, bu ne lahana mı derler, ne
derlerse işte, uymadı; uymadı bu uzlaşma iklimine.
Dolayısıyla, öncelikle, yeniden uzlaşma nedir, bu uzlaşmaya
nasıl gidilebilir ve milletin iradesinin tecelligâhı olan bu Mecliste
hepimizin ortak bir şekilde verimli, kaliteli yasama faaliyeti
yapmamıza imkân sağlayacak bir tüzüğe nasıl
ulaşabiliriz; onun şartlarını araştırmamız
lazım.
Değerli arkadaşlarım,
tabii ki, iki gündür, iki buçuk gündür bir gerilim içerisindeyiz. Bu gerilimi
birlikte değerlendirmemiz lazım ki sonuca rahat gidelim. Gerilimin
sebebi İç Tüzük değişikliğidir. İç Tüzük
değişikliği daha önce 3 defa değerlendirilmiştir.
23üncü Dönemde bir uzlaşma komisyonu kurulmuş, bir çalışma
yapmış arkadaşlarımız. Bu çalışma 24üncü
Dönemde beğenilir beğenilmez ama bu bir veridir. Bu verinin üzerinde
bir emek sarf edilmiştir, bu emeği değerlendirmek lazım.
İkinci olarak, 24üncü Dönemde
grup başkan vekilleri İç Tüzükü değerlendirmek üzere bir
çalışma yapmışlardır. Bu çalışmanın da
bir ürün olduğunu değerlendirerek bundan yararlanmamız
lazım.
Üçüncü olarak, Sayın Çiçek, Meclis
Başkanı olarak bu işe bir hız kazandırabilme çerçevesi
içerisinde bir çalışma yapmıştır. Bu üç
çalışmaya rağmen Adalet ve Kalkınma Partisi, grup
başkan vekillerinin imzasıyla bir İç Tüzük teklifini
dayatmıştır. Bu bir dayatmadır. Milletin iradesine
dayatmayla tahakküm etmek mümkün değildir.
Dördüncü olarak, bunu bir kenara
bırakacak olursak, değişiklik yapacağımız metin
nedir? Değişiklik yapacağımız metnin hukuki kutsiyeti
vardır. Bu hukuki kutsiyetin başlıklarını ben sizlerle
paylaşmak istiyorum. Birinci olarak, İç Tüzük dediğimiz metin,
kanunların yapılmasının şeklini ve esasını
düzenleyen ana bir hukuk kuralıdır. Bu niteliği itibarıyla
millî iradenin sessiz anayasasıdır ve millî iradenin sessiz
anayasası olması hasebiyle, millî iradeyi teşkil eden iktidar ve
muhalefetin hak ve yetkilerini, çalışma usullerini de birlikte
düzenler. O zaman bunun uzlaşma içerisinde yapılması
gerekmektedir.
Bir başka açıdan ise iç
tüzük, bir ülkede demokrasinin varlığı, yokluğu ya da
demokratik değerlerinin ne kadar demokrasi ile bağdaşıp
bağdaşmadığını da ortaya koyan bir metindir. Yani
iç tüzük, yasama organını denetleyen, muhalefete hak ve yetkiler tanıyan,
iktidarın parmak çoğunluğunu değil, iç tüzükten kaynaklanan
hak ve yetkilerini tanıyan bir temel metindir. İktidar partisinin
parmak çoğunluğuna rağmen muhalefetin söz söyleyebilme
imkânına, iktidarın birtakım yasama teşebbüslerini
engelleme, onu durdurabilme imkânına hukuki metin olarak hak veren, yetki
veren metindir. İşte bu niteliği itibarıyla iç tüzük,
eğer muhalefete yetki verebiliyorsa, hak verebiliyorsa, söz hakkı
verebiliyorsa, konuşma hakkı verebiliyorsa, engelleme hakkı
verebiliyorsa o takdirde o demokrasinin adı gerçek demokrasi olabilir.
İşte bu özelliğine rağmen getirilmiş olan dayatma
ciddi bir gerilim yaratmıştır.
Getirilen teklifin özü nedir ve
meselenin esası nedir? Değerli arkadaşlarım, zaman
kısıtlı olduğu için kısa kısa ifade etmek
istiyorum. Getirilen teklifin özü, muhalefet partisinin denetim yetkisini, yani
biraz önce anlattığım, İç Tüzükten kaynaklanan parmak
hesabına dayanmayan denetleme yetkisini kısıtlamaktır,
kısırlaştırmaktır, bir. İkincisi ise denge unsuru
olarak, iktidar partisinin dengesi unsuru olarak İç Tüzükten kaynaklanan
haklarının parmak demokrasisine tabi olmayan, İç Tüzükten
kaynaklanan haklarının ve yetkilerinin
kısıtlanmasını ortaya koymaktadır. İşte
mesele de burada düğümlenmektedir. Burada niye düğümlenmektedir?
Denetim yetkisi ve iktidarı dengeleme yetkisi
kısıtlanmış olan bir muhalefet, demokrasi değerleriyle
bağdaşan bir siyasi rejimin muhalefeti olamaz yani şeklen
muhalefet olur. Şeklen muhalefetin var olduğu demokrasiler de
şeklî demokrasidir, demokrasinin özünün
yansıtıldığı bir rejim değildir. Şeklî
muhalefetin bulunduğu demokrasi şeklî bir demokrasidir. Bu, aynı
zamanda, güçsüz bir şekilde muhalefet yaratma operasyonudur. Güçsüz bir
şekilde muhalefetin bulunduğu rejimin adı, değerli
arkadaşlarım, güçsüz demokrasidir. Bir üçüncü husus ise iktidarı
dengeleyemeyen ve denetleyemeyen bir muhalefetin bulunduğu rejimin adı demokrasi
değil diktatörlüktür.
Değerli arkadaşlarım,
işte, biz bütün samimiyetimizle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, millî
iradeye en güçlü siyasi anlamı yükleyen bir parti olarak, millî iradenin
tecelli ettiği Mecliste demokratik toplum gereklerini yerine getirecek
özlü bir demokrasiden yana olmak üzere, İç Tüzükün milletin iradesinin
ortaya konulabilmesi için kaliteli ve verimli bir yasama faaliyetine imkân
sağlayacak şekilde değiştirilmesinden yanayız ve bunun
uzlaşmayla değiştirilmesinden yanayız. Ama Sayın
Kuzunun gelip burada savunduğu AKPnin tek başına yaptığı
dayatma ile buna devam etmek isterseniz biz, geçmişteki siyasi
hatalarınızı ve o hataların Türkiyeyi sürüklediği
uçurumu hatırlar ve Türkiye'nin o demokrasiden diktaya doğru
gidiş uçurumunda tüm varlığımızla bu İç Tüzükün
dayatmayla geçirilmesine karşı dururuz. Uçurumun kenarı nedir?
Uçurumun kenarı şudur: Değerli arkadaşlarım, 1982
Anayasası zaten bir darbe anayasasıydı. Bu Anayasa, Kenan
Evrenin Cumhurbaşkanı olacağı varsayımına göre
Anayasa kitabında iki buçuk sayfa yasama, yürütme ve yargı yetkisi
veren bir sistem oluşturmuştur, iki buçuk sayfa
Cumhurbaşkanının yetkisi vardır. Bu
Cumhurbaşkanının -Sayın Gülü kastetmiyorum-
makamının sorumluluğu ise sadece vatana hıyanetle
sınırlıdır. O zaman, yetkisi aşırı,
sorumluluğu sıfır olan bir makamın demokrasideki adı
diktadır, demokrasi değildir. Şimdi, siz bu sistemi, halk
tarafından seçtirilmek suretiyle siyasi bir meşruiyete de tabi
tuttunuz, demokratik parlamenter sistemin adı ucube bir
cumhurbaşkanlığı sistemine dönüştü. Diğer
taraftan, yine Anayasa değişiklikleriyle Vesayeti
kaldırıyoruz. diyerek yeni bir vesayet makamı
yarattınız, yargıyı siyasallaştırdınız,
siyasallaşmış yargı, Cumhurbaşkanının sesini
dinlemez oldu, Başbakanın sesini dinlemez oldu, Adalet
Bakanının sesini dinlemez oldu, Başbakan
Yardımcısının sesini dinlemez oldu ve yaratılan bu
kontrolsüz güç, kendi içinde de denetlenemeyen, yargı içinde de
denetlenemeyen bu kontrolsüz güç işte ucube
cumhurbaşkanlığı sisteminin yeni vesayet makamı
olmuştur. Şimdi, siz ısrar ederseniz Bu İç Tüzük değişikliğiyle,
böyle bir sisteme böyle bir yasama düzeni kurmak istiyoruz. şeklinde
anlarız ve göğsümüzü siper eder, İç Tüzükün tüm yetkilerini
kullanır, bunun kanun hâline ya da değişiklik hâline gelmesine,
karar hâline gelmesine karşı çıkarız diyor, uzlaşma
ile, aklıselim ile ortak akıl ile, demokratik değerlere ulaşılabileceğini
ümit ediyor, Sayın Başkanın şahsının da Anayasa
Uzlaşma Komisyonunda yarattığı zeminde, iklimde faaliyet
gösterilirse böyle bir sonuca ulaşacağımızı ümit
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bal.
Sayın Oktay Ekşi,
İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Ekşi.
Söz süreniz sizin de on dakika.
OSMAN OKTAY EKŞİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bendeniz, Sayın Başkanın da ifade ettikleri gibi,
şahsım adına söz aldım. Bu demektir ki sözlerim sadece beni
bağlar.
Bunun altını çizdikten sonra
izninizle, bu toplantıyı, bu oturumu Sayın Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanımız Cemil Çiçekin yönetiyor olmasından
istifade ederek, önce, kendilerine dönük birkaç düşüncemi veya
eleştirimi sizlerle paylaşmak istiyorum, sonra da asıl konuya
girmek niyetindeyim.
Saygıdeğer üyeler, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Sayın Başkanın da arkasında yıllardır
yazılı olduğu gibi, egemenliğin tek temsilcisi. Biz bu
egemenliğin temsilcisi Meclisin 8 üyesini yaklaşık sekiz
aydır -belki yedidir- hâlâ demir parmaklıklar arkasında muhafaza
etmekteyiz. Bu konu Sayın Başkana bir vesileyle gazeteciler
tarafından sorulduğu zaman kendisinin Ben tarafsız bir Meclis
Başkanıyım. dediğini gazetelerde okudum, tekzip de
edilmedi, Sayın Başkan da burada. Bendeniz kendilerinin ve sizin
huzurunuzda açıkça ifade etmek istiyorum ki Sayın Başkan Türkiye
Büyük Millet Meclisi söz konusu olduğu zaman tarafsız değildir.
Tarafsızlık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iç işleyişinde
iktidarla muhalefet veya şu veya bu kanat arasında rol
oynadığı zaman kendisinden beklenecek bir husustur. Bu nedenle,
Sayın Başkanın o 8 milletvekilimizin, millî iradenin temsilcisi
olan 8 arkadaşımızın hapishane duvarları
arkasında bulunmasına bu kadar süre, en azından benim
beklediğim kadar ilgi göstermemiş olmasından dolayı
kendilerini huzurunuzda eleştirmek ihtiyacını duyuyorum. Birinci
nokta bu sevgili arkadaşlarım.
İkinci nokta: İzninizle, aslında bu
sözlerimi şu salonda bulunan saygıdeğer milletvekillerinden
kaçının dinleyebildiğini, işitebildiğini,
anlayabildiğini doğrusunu isterseniz her zaman merak ediyorum. Biliyorsunuz,
parlamentolarda grupların kendi içindeki muhalif milletvekilleri
yaylacı diye bilinirler. Yani onlar geri sıralarda otururlar ama
parlamentonun aktif işleyişi daha çok ön sıralardaki
milletvekillerinin elinde döner. Tabii, saygıdeğer Adalet ve
Kalkınma Partili milletvekili dostlarım sizlerde yaylacı beklemiyorum,
o ayrı bir husus ama dikkat ederseniz, geride bazı milletvekilleri,
daha doğrusu sizden de pek çok milletvekili arka sıralarda
oturuyorlar. Onlar, sadece ve sadece, aynen benim gibi, işitmek için
geriye çekiliyorlar.
Şunu arza
çalışıyorum Sayın Başkan da buradayken ve hepinizle
paylaşmak ihtiyacıyla: Bu salon, akustiği Türkiye Cumhuriyeti
sınırları içindeki binalar arasında sanıyorum en kötü
olanı. O nedenle, orta sıralarda oturanlar özellikle, ilk
sıraların dışındakiler daha doğrusu, hoparlör
altında değilse, katiyen buradaki hatibin ne dediğini tam olarak
anlama imkânına sahip değil. Bunun, bu ciddi sakıncalı
durumun -ki bir de İstanbulda, İstanbul Üniversitesinin Fen
Fakültesinde bir Cemil Birsel Salonu vardır, sanıyorum akustiği
kötü salon olmak konusunda bununla o yarışabilir- Sayın
Başkanın da şu sırada, burada birleşim yönetme
durumunda olduğu sırada dikkatine sunulmaya değer bir husus
olduğunu belirtmek istiyorum.
Üçüncü nokta, asıl konuya
gelmeden: Yine, saygıdeğer üyeler, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin
TRTden kamuoyuna sesini duyurma hususunda kendi iradesiyle düzenleme
yapamayacağını gösteren bir Meclis olmasından
rahatsızlık duyuyorum ben. Bu Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Başkanlıkla TRT Genel Müdürünün arasındaki protokol nedeniyle
millî iradeyi burada bağlama hakkına sahip olmamalıdır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
TRT hazır imzalamaya, Başkan imzalamıyor. İbrahim Bey
söyledi aynı şeyi.
OSMAN OKTAY EKŞİ (Devamla) -
Bunu Sayın Başkanın huzurunda sizlerle paylaşmak istiyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin sesini kendi milletine duyuramayan bir Meclisin
hepimiz için ciddi bir -kelimeyi izninizle atlayayım-
sıkıntı sebebi olduğunu lütfen kabul buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Dostlarım, bu Mecliste durum bugün
nedir, neyi düzeltmek ihtiyacındayız, onu müsaadenizle
tartışalım.
Bu Mecliste 1996 yılında
-aynen Sayın Başkan Burhan Kuzunun ifade ettiği gibi-
yapılan 139 maddelik Tüzük değişikliği bu Mecliste
Parlamentoyu katletmiştir. Çok açık ifade ediyorum, bu Mecliste Parlamento
katledilmiştir. Nasıl? Parlamento diyalog ortamıdır,
Parlamento tarafların birbirine kendisini özgürce, olabildiği kadar
geniş imkân içinde düşüncesini aktarması, karşı
tarafı ikna etme mekanizmasıdır. Zaten Parlamento konuşma
ortamı anlamına gelen, o kökten gelen bir kavramdır.
Bu Meclis 1996 yılında
yapılan Tüzük değişikliğiyle sözlerin kesildiği,
düşüncelerin katledildiği, insanların başka meselelerle
kendisini, başka fırsatlarla kendisini ifade etmeye mecbur edildiği
bir ortam hâline gelmiş. Burada Brezilya ile Türkiye arasındaki
ticaret anlaşmasının görüşmeleri, onun tasdikiyle ilgili
yasanın görüşmeleri sırasında milletvekili
arkadaşımız ister istemez çıkıyor, seçildiği yerin, seçildiği ilçenin
zeytin üreticilerinin sorunlarını anlatıyor. Bu Parlamentoda
Avustralya ile Türkiye arasındaki havacılık
anlaşmasının görüşülmesi sırasında Vandaki
depremzedelere dağıtılan yardımın haklı mı
haksız mı dağıtıldığı konuşuluyor.
Böyle bir Parlamento olamaz. Böyle bir Parlamento
Eğer buna Parlamento
diyorsanız, birbirimizi anlayamayan, birbirimizin dilini ve ne
dediğini dinleyemeyen insanlar topluluğu olduğumuzu kabul etmek
zorunda kalabiliriz. (CHP sıralarından alkışlar) O nedenle
önce -açık olarak arz ediyorum- 1996 yılında yapılan, daha
sonra da bugüne kadar maalesef uygulanagelen Tüzükün
değiştirilmesi lazım ama hemen altını çizeyim, bir
önceki, 23üncü Dönemde yapılan ve pek çok hatibin de büyük bir iftiharla
Çok iyi bir tüzük taslağı ortaya çıktı. dediği Tüzük
şeklinde değil çünkü o da aynen bunun gibi, yürürlükte olan gibi söz
kesen, zaman idefiksiyle düzenlenmiş bir tüzük. Bunun bu Parlamentoyu,
daha doğrusu bu müesseseyi Parlamento olmaktan çıkartan Tüzük
olduğunu söylüyorum ve sizlere şunu izninizle arz etmeye niyetliyim:
2010 yılında diyelim, kadük olan, 2011 seçimleriyle kadük olan tüzük,
sadece ve sadece komisyonlara daha fazla işlev kazandıran hükümler
içerdiği için sırf o noktada iyi bir tüzük taslağı ama onun
dışında hiçbir şekilde bu Parlamentoya, bu müesseseye
Parlamento kimliğini kazandıracak bir tüzük taslağı
değil. Bunu sizlerle paylaşmak ihtiyacını duydum.
Vaktimin olmadığını
dikkate alarak tüzük tadiliyle ilgili somut madde önerilerine girecek
değilim ama şunu da izninizle ifade edeyim: Sayın Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili, bu taslağın yahut bu
önerinin muhalefete denetim imkânını daha da fazla veren bir taslak
olduğunu ifade etti. Çok açık -başka şeylere
girmeyeceğim, onlar çok da- bir tek şeyi dikkatinize sunmak
istiyorum. 1876 Anayasasından sonra 1877 tarihinde, o tarihli Meclisi
Mebusan Nizamnamesine Meclisi Mebusanın hesaplarını tetkik
için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OSMAN OKTAY EKŞİ (Devamla)
İşte buyurun!
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür
ediyorum, sağ olun.
Sayın milletvekilleri, teklifin
tümü üzerindeki gruplar adına, şahıslar adına olan
kısmı tamamlandı.
Şimdi, sisteme girip söz isteyen
bazı arkadaşlarımız var, birer dakika onlara söz
vereceğim.
Sayın Ağbaba
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbabanın, Malatyada öğrencilerin
yargılandıkları dava sonucunda ceza almalarına ve
yargı reformuna ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, geçtiğimiz günlerde Malatyada öğrencilerin
yargılandığı bir dava sonuçlandı. Yargılanmış
oldukları davanın konusu Grup Yorum bileti satmak, 1 Mayıs
eylemlerine katılmak, mezar ziyaretlerinde bulunmak gibi çeşitli
konulardan çocuklar ceza yedi. Bu konuda önümüzdeki süreçte yargı reformunun
yapılacağı bekleniyor, Meclise önemli görevler düşüyor. Bu
konunun düzenlenmesi konusunda Hükûmet üyelerinin düşüncelerini merak
ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, teşekkür
ederim.
Sayın Akar
15.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akarın, demokrasilerde temel hak ve özgürlüklerin korunmasına
ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, ideoloji ve kültür alanında uzmanlaşmış bir
tarihçi faşizmi şöyle tanımlıyor: Faşizm, farklı
sınıfları ama özellikle de yoksul ve orta
sınıfları bir araya toplayan bir kitle hareketidir. Görevinin yeniden
millî doğuş olduğunu düşünür. Karşıtlarıyla
savaş hâlindedir, demokrasiyi yıkmak, yeni bir rejim kurmak için
terör ve parlamenter taktikler kullanır. diyor. Unutmayalım ki seçim
demokrasinin ön koşuludur, gereklidir ama bir demokrasi için yeterli değildir.
Demokraside temel hak ve özgürlüklerin çoğunluğa karşı da
güvencede olması gerekir. Biliyoruz ki demokrasiyi çoğunluğun
diktatörlüğünden ayıran en önemli ölçüt çoğunluk
dışında kalan görüş, inanç ve düşüncelerin de
yaşamların ve hatta iktidar olma haklarının da
korunmasıdır. Bu vesileyle AKP zihniyetini açıkça belli
etmektedir ve unutmayın ki bitirmeye
çalıştığınız cumhuriyet kazanımları ve
kuruluşların arkasında CHP vardır ve buna da asla izin
vermeyecektir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kurt var en son, ondan sonra
söz vermeyeceğim çünkü konuyla alakası yok. -Sayın Batum, size
söz vereceğim, geliyor. Şimdi, Sayın Canalioğlu, o zaman
burada kim varsa herkes sisteme giriyor. Emin olun bakın bu
alışa geldiğimiz bir şey değil. İşte İç
Tüzükte bir sınırlama geliyor. diyorsanız, şimdi neyi
konuşuyoruz, neler konuşuluyor. Tamam, bugün hepimiz daha da iyi
niyetli olma çabası, gayreti içindeyiz ama burada 100 kişi var, hepsi
sisteme girerse bir buçuk saat biz böyle müzakere yaparız. Bu çok doğru bir
şey değil. Yani bu Söz verebilir. diyor Başkan ama ben de bu
sürece katkı veresiniz diye söz veriyorum ama konu başka bir zemine
kayıyor. Şimdi bir konuşma olacak, arkasından sataşma
var, işin içerisinden çıkamayız.
Sayın Batum,
buyurun.
16.- Eskişehir
Milletvekili Bedii Süheyl Batumun, İç Tüzük değişiklik
teklifine ilişkin açıklaması
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sabahleyin bu İç Tüzük konusunda bir uzlaşma olduğunu -gruplar arasında- söylediler, ben
de çok memnun oldum ancak burada Sayın Caniklinin söylediklerini ve
Değerli Dostum Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzunun
söylediklerini dinledikten sonra böyle bir uzlaşmanın
olmasının mümkün olmadığının farkına
vardım. Maalesef, her ikisi de zaman savurganlığını
önlemekten söz ettiler ve bunun yolunu da yöntemini de şöyle
bulmuşlar: Kim ne derse desin açıkça görüyoruz, milletvekilinin ve
muhalefetin sözünü keserek.
Bu arada, Sayın
Burhan Kuzu Anayasa Hukuku Profesörü olarak bilir de bilmezden geldi. Dedi ki:
Bunlar Anayasaya aykırı değil. Sayın Burhan Kuzu ve
değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi 2001de yapılan İç
Tüzük değişikliğini 2002 yılında nasıl iptal
etmiş, sizler başvurdunuz. Nasıl iptal etmiş, hangi
gerekçelerle iptal etmiş
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEDİİ SÜHEYL
BATUM (Devamla) -
baktığınızda Anayasaya aykırı
olup olmadığını görürsünüz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Batum.
Sayın Acar
17.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acarın, Meclisin denetim yetkisine ilişkin
açıklaması
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Bazı kişiler
fark etmeseler de Türkiye Büyük Millet Meclisi iktidar ve muhalefetle birlikte
ülkemizin birliğinin temsilcisi yüce bir kurumdur.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin hükûmeti denetlemesi anayasal yetkilerinden birisidir. Bunu da
bakanlara soru önergeleri ve gensoru yoluyla sağlamaktadır.
Soru önergelerimiz
maalesef bakanlıklarca ciddiye alınmamaktadır. Cevaplanmayan
soru önergeleriyle ilgili Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
bir önerge vermiştim. Yanıtta deniyor ki: Yanıtlanmayan
önergelerin bir listesi Başbakanlık ve bakanlıklara gönderilerek
yazılı soru önergelerinin cevaplandırılması hususunda
gerekli hassasiyetin gösterilmesi rica edilmiştir.
Yani
Meclisin denetim yetkisi için hassasiyet gösterilmesi rica ediliyor. Bilgi
Edinme diye bir kanun var ama Meclisin
denetim yetkisi rica minnet yürüyor, böyle bir şey olur mu? Bu konuda
neden hiçbir adım atılmıyor? Önergelerimiz aylardır
yanıtlanmıyor, bunun hiçbir yaptırımı olmayacak
mıdır Sayın Başkan?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Kurt
18.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurtun, İç Tüzük değişikliğinde
uzlaşma sağlanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
KAZIM KURT (Eskişehir)
Sayın Başkanım, Meclis İçtüzüğüyle ilgili tüm
hazırlıklarda tüm partilerin uzlaşmasını sağlamak
en başta Başkanlığın görevi, ancak bu konuda yeterli
çaba harcanmadığı görülüyor ve ne yazık ki muhalefetten
gelen sesleri kısmak için siz dahi müdahil oluyorsunuz. Bunun doğru
olmadığını belirtmek isterim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Canalioğlu
19.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlunun, Tarım Bakanının açıklama
yaptığı Tar-Gel alımlarına ilişkin
açıklaması
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU
(Trabzon) Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
İç Tüzük konuşulurken
Sayın Tarım Bakanımızı da burada bulmuşken bir
şey sormak istiyorum: Sayın Tarım Bakanımız bir
açıklamak yapmıştı, 2011 sonuna kadar Tar-Gel
alımları yapılacaktı, ancak henüz bir ses çıkmadı
ve bunu 2.500 ziraat mühendisi ve veteriner hekim beklemektedirler. Bununla
ilgili bilgi alabilirsek memnun olurum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Evet, çok teşekkür
ederim.
Sayın Sağlam
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Sayın Başkanım, Tüzükün 60ıncı maddesine göre söz istiyorum.
BAŞKAN Neye göre efendim,
anlayamadım.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
60ıncı maddeye göre.
BAŞKAN Yani neden dolayı,
bir izah ederseniz
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Çok kısa bir bilgi arz etmek istiyorum.
BAŞKAN Nedir o, onu bileyim ki
Nedir o bilgi?
BÜLENT TURAN (İstanbul) Bize
izah et o zaman!
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Tamam, ben de onun için söz istiyorum.
Arkadaşlarımız da
arzuluyorlar.
BAŞKAN Sayın
Milletvekilimiz, Sayın Sağlama söz verdim, o sözünü bir bitirsin
ondan sonra
20.- TBMM Başkan Vekili
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlamın, İç Tüzük
değişiklik teklifinin Anayasa Komisyonunda görüşülmesi
sırasındaki ifadelerinin yanlış
anlaşıldığına ilişkin açıklaması
TBMM BAŞKAN VEKİLİ
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bir kısa açıklama için söz
aldım, o da şu: Bu kanun Anayasa Komisyonunda görüşülürken âdet
olduğu üzere sonunda bir teşekkür konuşması yapmam istendi
-aynen şöyle söylemişim- İlk önce gerçekten bu saate kadar
verdiğiniz mesai için Meclis Başkanlığı adına
şükranlarımı sunuyorum. Sonra da özetle söylediğim
şu: Teklifte bir ölçü var, o da Meclisin zamanını daha fazla
denetim, daha fazla kanun çıkarma konusunda ne kadar verimli şekilde
değerlendirebiliriz ve
Avrupa Konseyi Parlamentosundan örnek vererek diyorum ki: Bu Parlamentonun
nasıl çalıştığını bilen bir sürü
arkadaşımız var, raportörseniz beş dakika
zamanınız vardır, konuşmacıysanız üç dakika
zamanınız vardır ve bu herkes için geçerlidir.
Dolayısıyla, gerçekten gönülleriniz, hem muhalefette hem iktidarda
olan arkadaşlar için, rahat etsin, bir insan beş dakikada söylemek
istediğini söyler ama demagoji yapmak istiyorsa ama Meclis kanalıyla
başka bir parti kürsüsünde...
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Demagoji diyebilir mi Sayın Başkan ya! Böyle bir
laf olur mu Allah aşkına!
TBMM BAŞKAN
VEKİLİ MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) - ...propaganda yapmak istiyorsa bu
zamanın sonu yoktur ama Meclisi çalıştırmak istiyorsa,
kanun hakkında konuşacaksa, önergesi hakkında konuşacaksa
beş dakika, on dakika da yeterlidir. Bakınız, bakanlar için bile
yirmi dakikadan on dakikaya iniyor. Meclisin bu kararı,
dolayısıyla, inanınız ki daha verimli
çalışmamıza yardımcı olabilir.
Burada ne iktidarı
ne muhalefeti karşı almak diye bir şey yok. Ben hem iktidar
mensupları için hem muhalefetteki arkadaşlarımızın da
herhangi bir grup veya arkadaşımızı kastetmeksizin
genelde- hem de Avrupa Konseyi Parlamentosundan bir örnekle söz söylüyorum,
başka bir niyetim yok. Bir yanlış anlaşılma
olduğunu zannediyorum, onun için bu açıklamayı yapma
gereğini duydum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim.
Sayın
Serindağ, nedir talebiniz?
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Efendim, İç Tüzükle ilgili. Konu
dışına taşmayacağım.
BAŞKAN Bir
dakika. Bakın, bundan sonra yok, emin olun bak
İç Tüzük
konuşuyoruz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Tabii, İç Tüzükle ilgili.
BAŞKAN - Yani böyle
bir usul olduğu takdirde burada hiçbir şey olamaz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Hayır, İç Tüzükle ilgili efendim.
BAŞKAN - Buyurun, bulunduğunuz
yerden.
21.- Gaziantep Milletvekili
Ali Serindağın, İç Tüzük değişikliğinde
uzlaşma sağlanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Şimdi, Sayın Kuzu,
açıkladılar ki İç Tüzükte yapılan, daha doğrusu
İç Tüzük sessiz anayasa niteliğindedir. Bu tespit doğrudur bize
göre ancak İç Tüzük sessiz anayasa niteliğinde ise nasıl ki
Anayasada uzlaşma sağlama yoluna gidiliyorsa İç Tüzük
değişikliğinde de aynı yol izlenmelidir.
AK PARTİ Grup
Başkan Vekili Sayın Canikli de...
BAŞKAN
Yapmayın bakın onu, onu yaptığınız taktirde,
işte sataşma deniliyor, söz isteniyor, yapmayın.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Hayır, hayır, sataşma
değil, ben bir şeyi düzeltmek için söylüyorum.
BAŞKAN - Eğer
bu teklifi görüşeceksek, söz hakkınız vardır, onun
üzerinde...
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Kesinlikle sataşma değil Sayın
Başkanım.
Şimdi, Muhalefetin
yasalar üzerinde, daha doğrusu tasarılar üzerindeki konuşma süresini uzatıyoruz.
dedi.
Şimdi, ben burada bir konuyu
zatıalinizin dikkatine sunmak istiyorum.
BAŞKAN Ama olmaz böyle bir usul,
bakın, ben bunu veremem yani neticede bir dakika olsaydı şimdiye
bitmişti.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Efendim, zatıalinizle ilgili, biraz da zatıalinizle ilgili
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hayır, hayır. Çok
teşekkür ediyorum.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.53
BAŞKAN: Cemil ÇİÇEK
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 61inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156) (Devam)
BAŞKAN 156 sıra
sayılı İç Tüzük Teklifinin görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Başkanlık temsilcisi? Yok.
2nci sırada yer alan, Çukurova
Üniversitesinin KKTCde Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.- Çukurova Üniversitesinin
KKTCde Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/482) (S. Sayısı: 67)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Arasında Ortaklık Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
Arasında Ortaklık Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/480) (S. Sayısı: 100)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, bu durumda,
sözlü soru önergeleri ile, alınan karar gereğince, kanun tasarı
ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 7 Şubat 2012 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hepinizin mübarek kandilini de tebrik
ediyorum, inşallah İslam dünyası için hayırlara vesile
olur.
Kapanma Saati: 17.54