TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
62nci
Birleşim
7
Şubat 2012 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Tekirdağ
Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulutun, Akdeniz Parlamenter Asamblesinin
Ürdün Ammandaki toplantısına ilişkin izlenimlerine ve Türkiye
ekonomisine yabancı ülkelerin bakışına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza
Yetişin, Adıyaman ilinin turizm potansiyeline ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akovanın, zeytin ve zeytinyağı üretiminde yaşanan
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19
milletvekilinin, Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/133)
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23
milletvekilinin, Simavda meydana gelen depremin yol açtığı
hasarların ve yaşanan mağduriyetlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/134)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19
milletvekilinin, önceliği insan olan ve insanı esas alan bir
yapının Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde
oluşturulması amacıyla, yaşanan ekonomik ve sosyal
sorunların nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/135)
B) Önergeler
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun (2/18)
esas numaralı, Ağaçlandırma ve Erozyonla Mücadele Kurumu Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/23)
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirelin,
Kahramanmaraş ilinin kahraman unvanını almasının
yıl dönümüne ve 7 Şubat 1924 yılında kurulan Türk
Kadınlar Birliğine ilişkin açıklaması
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaşın, Türkiyenin en büyük yumurta ihracat pazarı olan
Iraka, kuş gribi tehlikesi nedeniyle doğrudan ihracat yapamayan
Ukraynanın, Türk malı yazılı Ukrayna yumurtası
gönderdiğine ilişkin açıklaması
3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Türkiyede
halkın gündemiyle siyasetin gündemi arasındaki
açıklığın giderek arttığına ve yetkililerin
milletin gündemine dönmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, Anadolu Hisarı Gençlik Kulübü tesislerinin durumuna ilişkin
açıklaması
5.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, doğu ve
güneydoğudaki köy yollarının kapalı olması nedeniyle
vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin
açıklaması
6.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın bir televizyon programında Kürt dilinin medeni bir dil
olmadığı şeklindeki ifadesine açıklık getirmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkanın,
patates üreticilerinin depolarında bulunan ürünlerinin tüketiciyle
buluşturulması isteğine ilişkin açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün, kamu
kurumları personeli arasında yatay geçişin
kaldırılacağına ilişkin Hükûmetin
çalışması olup olmadığına ilişkin
açıklaması
9.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun,
Atatürkün Gençliğe Hitabesi konusunda Gaziantep Milletvekili Hüseyin
Çelikin ifadesi karşısında Hükûmetin tavrının ne
olacağına ilişkin açıklaması
10.- Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç,
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun konuşmasına
cevaben Gençliğe Hitabe gibi ortak değerlerin siyasi istismar konusu
yapılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın
konuşmasında sarf ettiği ve hatta BDP şeklindeki
ifadesine ilişkin açıklaması
12.- Gençlik ve
Spor Bakanı Suat Kılıçın, AK PARTİ; CHP, MHP ve
hatta BDP şeklindeki ifadesini düzeltmek istediğine ilişkin
açıklaması
13.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Ağaçlandırma ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü
kurulduğundan dolayı (2/18) esas numaralı Kanun Teklifinin
gündeme alınmasını uygun bulmadıklarına ilişkin
açıklaması
14.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, vermiş olduğu (2/18) esas numaralı
Kanun Teklifiyle ilgili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
yaptığı açıklamada, Genel Kurulu doğru
bilgilendirmediği ve dolayısıyla kendisinin teklif sahibi olarak
mağdur duruma düştüğüne ilişkin açıklaması
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin; 6111
Sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/279) (S. Sayısı: 150)
X.- DÜZELTİŞLER
1.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, yapmış olduğu konuşmasında Manisa
Belediyesi şeklindeki ifadesini yanlışlıkla
kullandığına, bu ifadenin olmaması gerektiğine
ilişkin
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin
Yılmazın, Afyonkarahisardaki üniversite öğrencilerinin yurt
sorununa ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın cevabı (7/2362)
2.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, bir bayan güreşçinin dövüldüğüyle ilgili
bazı haberlere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın cevabı (7/2363)
3.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
Mersinde 2013 Akdeniz Olimpiyat Oyunları kapsamında
yapılması planlanan tesislere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/2364)
4.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
Diyanet İşleri Başkanlığında çalışan
Caferi görevlilere,
Diyanet İşleri
Başkanlığında çalışan Alevi görevlilere,
İlişkin Başbakandan soruları ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
(7/2478), (7/2479)
5.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın, deprem riskli binaların tespiti için alınan
cihazlara ve kamu binalarının güçlendirilmesi çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/2512)
6.- Muğla Milletvekili Tolga Çandarın, Kredi
ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğüne bağlı yurtlarla ilgili
bazı iddialara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın
cevabı (7/2516)
7.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Osmangazideki Doğanbey TOKİ konutları hak sahiplerinin
yaşadığı bazı sorunlara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/2644)
8.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlakın,
İstanbulda başlatılan, tamamlanmayan ve âtıl durumda
bekleyen kamu yatırımlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/2671)
9.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
geçici olarak bir belediye sınırları içerisinde ikâmet edenler
içinde genel bütçeden pay ayrılmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/2817)
10.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, merkez ve taşra teşkilatlarındaki boş
kadrolara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/2819)
11.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Bakanlığın merkez ve taşra
teşkilatlarına ait binalarının depreme karşı
güçlendirilmesi çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/2820)
12.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün
Bilgehanın, Ankarada hava kirliliğini önlemek için alınacak
tedbirlere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/2822)
13.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Didim
açıklarında bulunan Eşek ve Bulamaç adalarının resmi
statüsüne ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlunun cevabı (7/2823)
14.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün,
koklaşabilir taş kömürü ihtiyacına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/2978)
15.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün,
taş kömürü ve yan mamul kömür üretimine ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/2980)
16.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun, İzmirde deprem riski taşıyan okullara
yönelik tedbirlere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/3039)
17.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğanın, Iğdırda yaşanan hava kirliliğine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/3054)
7 Şubat 2012 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 62nci Birleşimini açıyorum.
III.-
YO K L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme
giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise
yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu
konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, Akdeniz Parlamenter Asamblesinin
Ürdün Ammandaki toplantısına ilişkin izlenimleri ve Türkiye
ekonomisine yabancı ülkelerin bakışı hakkında söz
isteyen Tekirdağ Milletvekili Sayın Tevfik Ziyaeddin Akbuluta
aittir.
Buyurun Sayın Akbulut. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulutun, Akdeniz Parlamenter
Asamblesinin Ürdün Ammandaki toplantısına ilişkin izlenimlerine
ve Türkiye ekonomisine yabancı ülkelerin bakışına
ilişkin gündem dışı konuşması
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi, sözlerime
başlarken sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.
Hepinizin bildiği gibi, dünyadaki ekonomik kriz, 2007 ve 2008li
yıllardan bu yana devam etmektedir. Türkiye, bu krize rağmen,
ekonomik istikrarını koruyor. Geçen yıl, 134 milyar dolar
ihracat ile cumhuriyet tarihinin rekoru kırıldı. 2011
yılının son üç çeyreğinde ise ekonomik büyümede dünya
1incisi ve dünya 2ncisi olduk.
Geçen hafta, ünlü bir iş adamımız ekonomiyle ilgili bir
değerlendirme yaptı, çoklarınız da okumuşsunuzdur.
Diyor ki bu iş adamımız: Etraf yangın yeri ama Türkiye
çölde vaha gibi. Bunda Hükûmetin önemli ve doğru kararlar
almasının etkisi büyüktür. Ben de katılıyorum. Bu kriz
nedeniyle -hepiniz biliyorsunuz- Yunanistan, İspanya, İtalya ve
diğer Avrupa ülkelerinde neler yaşandığını
hepimiz izliyoruz. Bugünlerde mutlaka yurt dışına
çıkanlarınız vardır ve çeşitli resmî toplantılara
katılıyorsunuz. Ülkemizin ekonomik durumundan söz edildiğinde
nasıl gıpta ile bakıldığını,
itibarımızın nasıl çok yükseldiğini müşahede
etmekteyiz.
Geçen hafta başında görevli olduğum Akdeniz Parlamenter
Asamblesinin Ürdünün başkenti Ammanda bir toplantısı
vardı. Bu toplantının gündeminde Akdeniz ülkelerindeki
işsizlik sorunuyla ilgili çözüm önerileri yer alıyordu. Ben de söz
alarak 2009 Şubat ayında yüzde 16,1ler seviyesine çıkan
işsizlik oranımızın alınan önlemlerle 2011
yılı Ekim, Kasım aylarında yüzde 9,1 seviyelerine
nasıl gerilediğinden söz ettim. Toplantıya katılan
başta Asamble Başkanı Doktor Fayez Al-Tarawneh -bu Ammanın
eski başbakanlarından- olmak üzere diğer ülke temsilcileri,
-İtalya, Portekiz, Fransada bunların içerisinde vardı- ülkemiz
ekonomisi hakkında çok olumlu ifadelerde bulundular, ekonomideki bu
tecrübelerimizin diğer ülkelere de örnek ve model olması önerilerini
yaptılar ve bundan sonraki toplantılarda mutlaka Türkiyeden
ekonomiden sorumlu bir bakanın da katılmasının iyi
olacağını ifade ettiler. Ülkemize gösterilen bu ilgi ve itibar
herkes gibi beni de çok duygulandırdı, ülkemizin değerini,
kıymetini yurt dışından daha iyi görebilme
fırsatını yakaladım. Kuşkusuz yurt
dışına çıkan, oralarda toplantılara katılan, halkı
dinleyen her arkadaşım da bu tür olumlu yorumları
paylaşacaktır.
Ekonomimizin dünya krizine rağmen bu başarılı,
istikrarlı, korunaklı sürecinde aldıkları önlemlerle
gayretlerini esirgemeyen başta Sayın Başbakanımız
olmak üzere ekonomiden sorumlu sayın bakanlara ve tüm Hükûmet
yetkililerine huzurlarınızda teşekkür ediyor, hepinize sevgiler,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akbulut.
Gündem dışı ikinci söz, Adıyaman ilinin turizm
potansiyeli hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Muhammed
Murtaza Yetişe aittir.
Buyurun Sayın Yetiş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.- Adıyaman
Milletvekili Muhammed Murtaza Yetişin, Adıyaman ilinin turizm
potansiyeline ilişkin gündem dışı konuşması
MUHAMMED MURTAZA YETİŞ (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tarihî ve kültürel dokusuyla Güneydoğunun
incisi olan Adıyamanın turizm potansiyeli hakkında söz
almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Adıyamandaki Palanlı Mağarasında yapılan
incelemelerde kent tarihinin milattan önce kırk binli yıllara
dayandığı belgelenmiştir. On altı değişik
medeniyete ev sahipliği yapmış, onlara yurt olmuş
Adıyaman, hepsinden tarihî kalıntılar ve kültürel birikimler
devralmıştır. Bu özelliğiyle Adıyaman, kültür turizmi
açısından sadece Türkiye'nin değil dünyanın en önemli
merkezlerinden biri olmaya adaydır. Türkiyedeki dünya kültür
mirasına kayıtlı 10 yerden 1i olan Nemrut Dağı ve
Kommagene Krallığının tamamı Adıyaman
sınırları içerisinde yer almaktadır. Kommagene Krallığına
ait kalıntılar eşsiz bir medeniyeti sembolize ettiğinden,
FIJET tarafından, dünya turizm Oscarı olarak bilinen Altın Elma
Ödülüne layık görülmüştür. Kommagene Krallığı bu
topraklarda hükmetmiş, krallığın tarihsel kolları
Adıyamanın şu anki merkezine kadar uzanmıştır.
Dünyada topraktan yapılan ilk düdüğü, bin beş yüz
yıl önce ilk kez çarkla yapıldığı belgelenen
çömlekleri ve otuz bin eseri ile zengin Adıyaman Müzesi de ziyaretçilerini
beklemektedir.
Adıyaman merkezindeki Perre antik kentinden Nemrut
Dağındaki tümülüslere giderken tam anlamıyla tarihin içinde bir
zaman yolculuğu yapılmaktadır. Yolculuk esnasında
Romalıların yaklaşık iki bin yıl önce
yaptırdığı dünyadaki ikinci büyük köprü olan Cendere
Köprüsü, kraliçelerin mezarı Karakuş Tümülüsü, medeniyetin
yazlık yönetim merkezi Arsemia ve krallığa ait eski Kâhta Kalesi
ve onlarca eşsiz yapıt misafirlerini beklemektedir.
Adıyaman, içinde barındırdığı tarihî ve
kültürel zenginlikler doğrultusunda bir marka şehir olmayı hak
edecek kültürel mirasa ve tarihî zenginliklere sahiptir. Bu nedenle,
Hükûmetimizce hazırlanan 2023 hedefleri doğrultusunda Adıyaman
ilimiz marka şehirler kapsamına alınmıştır.
İlimizde mevcut olan hava yolu ulaşımına
Hükûmetimizin fizibilite çalışmalarını
başlattığı demir yolu ağı da eklendiğinde,
kentin sahip olduğu potansiyel ile marka şehir olması daha da
hızlanacaktır.
Adıyaman, inanç turizminde de merkez olma şansına
sahiptir. Farklı dil, din ve mezheplerin bir arada barış içinde
yaşamayı başardıkları illerden biri de Adıyaman.
Süryani vatandaşlarımız Mor Petrus Kilisesinde özgürce
ibadetlerini yerine getirmektedir.
Diğer yandan, ülkemizde kabrinin yeri belgelerle kesin olarak
bilinen iki sahabeden biri olan Safvan Bin Muattal Hazretlerinin kabri de
Adıyamandadır. Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından yapılacak Sahabe
Kardeşliği Projesiyle Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri
İstanbuldaki Eyüp Sultandan başlayacak ve Adıyamandaki Safvan
Bin Muattal kabrinde son bulacak. Böylece, İstanbul-Adıyaman
hattındaki inanç turizmi de yeni bir sürece girmiş olacak.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizin de bildiğiniz
gibi, dünyada 300 milyondan fazla insan turizm sektöründe istihdam
edilmektedir. Türkiye turizm gelirinde dünyada ilk on ülke arasında.
Hükûmetimizin 2023 hedefiyse ilk beş ülke arasına girmek ve
yılda 50 milyon turistin ülkemizi ziyaret etmesini sağlamaktır.
Birçok tarihî ve doğal güzelliği bağrında bulunduran
Adıyaman dünyada eşine az rastlanır bir potansiyele sahiptir,
210 adet tescilli kültür varlığıyla âdeta tarih
fışkırmaktadır. Bunlardan sadece biri ya da birkaçına
sahip olan şehirlerin bile milyonlarca turist çektiği
düşünülürse, Adıyamanın marka şehir olma yönünde
alacağı yol, başta bölge halkı olmak üzere ülkemize çok
büyük avantajlar sağlayacaktır.
Bu düşüncelerle heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yetiş.
Gündem dışı üçüncü söz, zeytin ve zeytinyağı
üretiminde yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Balıkesir
Milletvekili Sayın Ayşe Nedret Akovaya aittir.
Buyurun Sayın Akova. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akovanın, zeytin ve zeytinyağı
üretiminde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; zeytin ve zeytinyağı üretiminde ve
sektörde yaşanan sorunlar hususunda gündem dışı söz
almış bulunmaktayım.
Dostluk ve barışın simgesi olan zeytinin ana vatanı
Anadoludur. Yabani zeytinin Anadoluda 50 bin yıldır var olduğu
bilinmektedir. Zeytin ağacı bütün kutsal kitaplarda yer
almıştır. Zeytin, hem tarım hem sanayi ürünü olarak önemli
bir ekonomik değer ve gelir kaynağıdır. 2010 yılı
itibarıyla Balıkesir ülkemiz yağlık zeytinin yüzde
17,6sını karşılamaktadır. Hükûmetin de destekleriyle
Burhaniyede yapılmasına karar verilen ve kamulaştırma
çalışmaları devam eden Burhaniye Zeytin ve Zeytin Ürünleri
İşleme İhtisas Organize Sanayi Bölgesi Projesi ülkemize ve
zeytin sektörüne öncülük yapacak ve model oluşturacak bir projedir.
Girdisi, hammaddesi zeytin olan bu proje, bütün tesislerin bir alanda toplanması
nedeniyle problem olan karasu sorunu ve yine zeytin fabrikalarının
salamura suları problemini de birlikte çözecektir. Bu anlamda Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının bu örnek projeye destek olmasını
bekliyoruz.
Zeytinyağı girişimcisinin birçok güçlüğü
vardır: Toplumun zeytinyağı tüketme
alışkanlığının düşük olması,
zeytinyağın organoleptik karakteriyle sağlık
ilişkisinin tüketici tarafından bilinmemesi, Avrupa Birliğinde
sızma üretim hâkimken bizde rafinajlık hâkim olması,
girişimcinin yöresine göre doğru zeytin türü ve zirai uygulama
şeklini seçmemesi, haksız rekabete çok açık olması,
sektörde üreticinin ekonomik gücünün olmaması, üretim kalitesini ve
verimini artırmak yerine yeni ekim alanlarının
açılmasıdır.
Sağlıklı bir yaşam için gereklilik olan zeytin ve
zeytinyağının tanıtımı, tüketiminin
artırılması, iç ve dış pazarın
genişletilmesi, üretimdeki verimlilik kayıpları ve kalite
düşüklüğü, zeytinciliğin ıslahı ve üreticilerinin
eğitimi, lisanslı depoculuk, ürün ihtisas borsalarının
kurulup geliştirilmesi, fidan üretimindeki çeşit ve anaç
sorunlarının incelenmesi, tespiti ve çözüm önerilerinin belirlenip
zeytinciliğin geliştirilmesinin devlet politikası olarak ele
alınması gereklidir. Zeytin ve zeytinyağı sektörünün
sorunlarının araştırılması ve sektörün
kalkındırılması için gerekli tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla araştırma komisyonu kurulması gerekmektedir.
Bir sıkıntı daha var: İşlenmiş olarak
destek verilen tek tarım ürünü zeytinyağıdır. Diğer
ürünlere tarladan, bahçeden çıktığı şekilde destek
verilirken, ham zeytine destekleme verileceğine işlenmiş olan
zeytinyağına veriliyor. Bir dekar alanda -ki, bu 12
ağaçtır- üretilen zeytinin üretim maliyeti traktörsüz çiftçinin 332,5
TL, traktörlü çiftçinin 287 TLdir. Balıkesir Milletvekili olarak
sorarım: Bu koşullarda rekabet etmek mümkün müdür? Bu sene de
maliyetlerin yüksekliği, zeytinyağına verilen devlet
desteğinin yeterli olmaması nedenleriyle zeytin üreticilerimiz
aldıkları kredileri bankaya ödeyemediklerinden icralarda dosyalar
artmıştır. Birçok çiftçinin dede malı zeytinlikleri icradan
satılmaktadır.
Zeytin üretiminin artırılmasının en önemli
faktörleri gübre, mazot ve ilaçtır. Bu hasat sezonunda sadece gübrenin
yerinde ve yeterince kullanılamaması nedeniyle yüzde 40lara dayanan
bir üretim kaybı yaşanmaktadır. Üretimin
devamlılığının sağlanabilmesi, çiftçinin mazot,
gübre ve ilacı kullanabilmesi için Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının girdi
fiyatlarının aşağıya çekilmesi için gerekli tedbirleri
alması zorunludur. Ürünün kilogram başına ödenen destek primi
üretim maliyetleri, enflasyondaki artış dikkate alınarak
artırılmalıdır. Destekleme primi enflasyon oranında
artırılmadığından zeytin üreticisi çok mağdur
durumdadır. 2011-2012 dönemi için verilen 50 kuruşluk destekleme
primi yetersizdir. Destek primi daha istikrarlı bir çerçevede
zamanında ödenmeli ve artan enflasyon oranında
arttırılmalıdır.
Balıkesirin zeytin üretimi, sahip olduğu ağaca oranla
Türkiye geneline göre daha verimlidir. Bu rakamlardan da
anlaşılacağı üzere, Balıkesir ilimiz, Türkiye zeytin
ve zeytinyağı üretiminde çok önemli bir paya sahiptir ve zeytincilik,
körfez halkı için önemli bir gelir kaynağıdır.
Bu sezon,
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE NEDRET AKOVA (Devamla)
en az yüzde 10 market kârı ve
dolum yapan fabrikanın nakliye ve kârı dâhil ortalama 60 liraya
satılıyor. Kâr asıl üreticinin değil, aracının
elinde kalmaktadır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akova.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Sayın milletvekilleri, Orman ve Su İşleri Bakanı
Sayın Veysel Eroğlu, gündemin Sözlü Sorular kısmında yer
alan 1, 4, 53, 123, 124, 147, 150, 187, 209, 213, 229, 240, 251, 258, 350, 351,
359, 367, 370, 371, 372, 410, 426, 454, 484, 573, 614 ve 686ncı
sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak
istemişledir. Sayın Bakanın bu istemini sırası
geldiğinde yerine getireceğim.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç
önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, Tokat ilindeki çiftçilerin sorunlarının
araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/133)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tokat İlindeki çiftçilerin sorunlarının
araştırılarak, alınması gereken tedbirler konusunda
Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif
ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
3) Ali Uzunırmak (Aydın)
4) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
5) Erkan Akçay (Manisa)
6) Alim Işık (Kütahya)
7) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
8) Seyfettin Yılmaz (Adana)
9) Ali Öz (Mersin)
10) Mehmet Erdoğan (Muğla)
11) Zühal Topcu (Ankara)
12) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
13) Celal Adan (İstanbul)
14) Sümer Oral (Manisa)
15) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
16) Necati Özensoy (Bursa)
17) Oktay Öztürk (Erzurum)
18) Durmuşali Torlak (İstanbul)
19) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
20) Bülent Belen (Tekirdağ)
Gerekçe
Ülkemizin genelinde olduğu gibi Tokat İlinde tarım
yapmaya çalışan çiftçimizin durumu her geçen gün daha da
zorlaştığından tarım yapamaz duruma gelmiştir.
Tarımsal alanda kullanılan Tohum, Gübre, Mazot ve Zirai mücadele
ilaçlarının maliyetlerinin her geçen gün yükselmesi, aynı
şekilde zor şartlar altında ürettiği ürünün değerinin
yıldan yıla düşmesi de çiftçimizi ekonomik olarak çok zor
durumda bırakmış, artık tarlasını ekemez hale
getirmiştir. Bu durum Tokat ilinin genelinde göçleri
artırmıştır.
Çiftçinin ürettiği ürünleri para etmediği için esnafa ve
bankalara olan borçlarını ödeyemez hale gelmişlerdir.
Tarıma dayalı ekonomi ile ayakta duran İlimizde bu durumdan
çiftçinin yanında esnaf da etkilenmektedir.
İlimizde Tekel Sigara Fabrikasının kapatılması
ve özellikle sanayi ürünlerine konulan kota sistemi çiftçimizin adeta elini
kolunu bağlamıştır. Bu durum tabandan tavana tüm üretim ve
tüketim sektörlerimizi etkilemektedir. Bu sıkıntılar
birleştiğinde, neredeyse borcu olmayan çiftçi bırakmamıştır.
Bütün bunlara ilaveten geçmiş yıllarda olduğu gibi
2009-2010 yılı çiftçilerimiz için bol kazançlı, bereketli bir
yıl olarak geçmemiştir. Önce dolu afeti, daha sonra
aşırı sıcaklardan dolayı
ürünlerini kaybetmişlerdir.
Erbaa ilçesi Karayaka, Çalkara, Üzümlü çiftçileri, ürünlerinin para
yapmaması sebebiyle buğday, soğan, karpuz üretiminden neredeyse
vazgeçecek konuma gelmişlerdir. Zile çiftçileri buğdaydan zarar
etmişlerdir. TMO'si çiftçiye yeterli desteği göstermemiş,
üretici çok ucuz fiyata ürününü elden çıkarmıştır. Kazova
ve Artova Ovası çiftçileri gelecek yıllarla ilgili ne
yapacakları, ne ekip dikecekleri kaygısı içerisindedirler.
Bu şekilde devam etmesi halinde çiftçilerimizi çok zor bir gelecek
beklemektedir. Çünkü ürettiği ürün, yaptığı masrafı
karşılayamaz duruma gelmiştir. Bu durum işsizliğe çare
aranırken, giderek artan işsizler ordusuna yenilerini ekleyecek ve
Büyükşehirlere daha fazla göç olacaktır.
Konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
araştırılması, hem ilimizde hem de ülke genelinde bu
durumda olan çiftçilerimizin durumunun düzeltilmesi açısından
yararlı olacaktır.
Araştırma önergemiz bu amaçla
hazırlanmıştır.
2.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık ve 23 milletvekilinin, Simavda meydana gelen depremin yol
açtığı hasarların ve yaşanan mağduriyetlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/134)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,
Simav Depreminin Yol Açtığı Hasarların ve
Yaşanan Mağduriyetlerin Araştırılarak Gerekli
Önlemlerin Alınması amacıyla Anayasamızın 98inci,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün 104üncü ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması
için gereğini saygılarımızla arz ederiz. 13.10.2011
1) Alim Işık (Kütahya)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) D. Ali Torlak (İstanbul)
5) Atila Kaya (İstanbul)
6) Sinan Oğan (Iğdır)
7) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
8) Mehmet Erdoğan (Muğla)
9) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
10) Enver Erdem (Elazığ)
11) Sümer Oral (Manisa)
12) Ali Öz (Mersin)
13) Seyfettin Yılmaz (Adana)
14) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
15) Özcan Yeniçeri (Ankara)
16) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
17) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
18) Ali Uzunırmak (Aydın)
19) Zühal Topcu (Ankara)
20) Mustafa Erdem (Ankara)
21) Koray Aydın (Trabzon)
22) Oktay Öztürk (Erzurum)
23) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
24) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
Gerekçe:
Kütahya ili Simav İlçesi merkez üssü olmak üzere 19 Mayıs 2011
tarihinde Simav, Gediz, Hisarcık, Pazarlar ve Şaphane ilçelerinde
etkili olan 5.9 şiddetindeki Simav depremi, anılan ilçelerde
yaşayan insanlarımızın hayatını ciddi ölçüde
etkilemiştir. Bölgede yaşanan bu büyük afetten zarar görenler, daha
önce yaşanmış çeşitli afetlerde ve 1999 depreminde
vatandaşlarımıza uzanan "devletin şefkat elinin"
şimdiye kadar uzatılmamış olması, bölge
insanını yalnızlığa itmiş ve derinden
üzmüştür.
Simav Acil Durum Yönetim Merkezinin 29.05.2011 tarihli raporuna göre;
Simav ilçe merkezinde incelenen konut, ahır ve işyerinden oluşan
toplam 15.930 konutun 1.074'ünün yıkık ve ağır
hasarlı, 1.674'ünün orta hasarlı, 5.761'inin de az hasarlı olmak
üzere toplam %54'ünün hasarlı, ayrıca ilçedeki 44 caminin
hasarlı, 41 minarenin de yıkılmış ya da
yıkılacak durumda olduğu tespit edilmiştir. İlçedeki
kamu binalarının neredeyse tamamı bu depremde ya ağır
ya da orta düzeyde hasar görmüş, Sağlık
Bakanlığınca yıkım kararı verildiği iddia
edilen 150 yataklı Simav Devlet hastanesinin akıbetinin ne olacağı
ise şimdilik bilinmemektedir. Yaşanan depremin ve aylarca süren
sayısız artçı sarsıntıların
vatandaşlarımızda yarattığı psikolojik
hasarın ne olduğu ise ancak zamanla ortaya çıkacaktır.
Kütahya İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğünün en son verilerine
göre; Simav ilçesinde 13.923 adet, Şaphane ilçesinde 737 adet, Pazarlar
ilçesinde 520 adet, Hisarcık ilçesinde de 751 adet olmak üzere deprem
bölgesinde toplam 15.931 adet konut, işyeri veya ahır hasar
görmüştür. Bunların 3.179 adedi (yaklaşık % 20'si)
ağır hasarlı, 384 adedi orta hasarlı, 12.368 adedi ise az
hasarlı grupta yer almaktadır. Bu verilere göre, TOKİ
tarafından Simav merkezine 4-
Yaşanan deprem, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığınca "Genel Hayata Etkili"
sayılarak binaları zarar gören vatandaşların afetzede kabul
edilmesi kararlaştırılmış, ancak bunun gereği
yerine getirilmemiştir. Gelir Vergisi ödemeleri 1 Kasım 2011 tarihine
kadar, Ziraat Bankasına olan çiftçi kredi borçları da 1 yıl
ertelemiş, ancak sonrasının ne olacağını bugüne
kadar açıklamamıştır.
Yaşanan depremin ardından özellikle Simav merkezinde
şehrin altyapısı büyük ölçüde çökmüş ve Belediye
vatandaşımıza hizmet götürmekte oldukça
zorlanmıştır. Altyapının yenilenmesi amacıyla
Simav Belediyesinin Hükümetten talep ettiği 30 milyon TL'lik mali
yardım bugüne kadar gönderilmemiştir. İlçenin
altyapısı ve binaları gibi ekonomisi de çökmüş, hayat
şartları ağırlaşmış, birçok
insanımız işini kaybetmiş ve bugüne kadar binlerce
vatandaşımız ilçeyi terk ederek başka yerlere göç
etmiştir.
Hasar tespit komisyonu raporlarının birçoğuna itirazlar
olmuş, itirazların önemli bir bölümü yargıya intikal etmiş,
önceden hafif ya da orta hasarlı olduğu tespit edilen birçok
binanın sonradan ağır hasarlıya dönüştürülmesiyle bina
sahipleri ne yapacaklarını bilemez hale gelmişlerdir.
İlçenin en önemli gelir kaynağı olan Eynal
Kaplıcalarında yıkılacak olan otellerin akıbetinin ne
olacağı belirsizdir. İlçedeki okulların önemli bir bölümü
yıkıldığı için eğitimde ikili sisteme
geçilmiş ve kalite düşmüştür. Deprem bölgesinde
çalışan kamu personeline ilgili mevzuat gereğince ödenmesi
gereken fazla mesai ve özel hizmet tazminatı için gerekli düzenleme de bir
türlü gerçekleştirilmemiştir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle bu konuda bir Meclis
Araştırması açılması yararlı olacaktır.
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, önceliği insan olan ve
insanı esas alan bir yapının Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerinde oluşturulması amacıyla, yaşanan ekonomik ve
sosyal sorunların nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/135)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Önceliği insan olan ve insanı esas alan bir yapının
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde oluşturulması
amacıyla, yaşanan ekonomik ve sosyal sorunların nedenleri, bu
sorunlara karşı alınacak önlemler, çözüm önerileri ve gerekli
politikaların oluşturulması amacıyla Anayasa'nın 98.
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. Maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Celal Adan (İstanbul)
3) Ali Uzunırmak (Aydın)
4) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
5) Erkan Akçay (Manisa)
6) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
7) Mehmet Erdoğan (Muğla)
8) Enver Erdem (Elâzığ)
9) Alim Işık (Kütahya)
10) Ali Öz (Mersin)
11) Seyfettin Yılmaz (Adana)
12) Zühal Topcu (Ankara)
13) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
14) Sümer Oral (Manisa)
15) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
16) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
17) Bülent Belen (Tekirdağ)
18) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
19) Necati Özensoy (Bursa)
20) Oktay Öztürk (Erzurum)
Gerekçe:
Nüfusumuzun %15-16'sının yaşadığı
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki, 21 ilin
kalkınamamışlık sorunu bölgede yaşayanlarca bir kader
olarak algılanmaktadır. Bölge insanının kendini eşit
vatandaş görebileceği bir modele gereksinim vardır.
Güneydoğu ve Doğu Anadolu ile ilgili esas sorun, aslı insan olan
bölge refahını arttırmaktır. İnsanın
sağlıklı, eğitimli, iş sahibi ve üretici olması,
temel ihtiyaçlarını rahat görebilen üreterek refah düzeyini
arttırabilen, eğitim düzeyi yüksek bir insan ve iş gücü
yapısı gerekmektedir. Kültürel sorunlar dolayısıyla bu
bölgenin insanlarının kendilerine eşit
davrandığını bilmesi gerekmektedir.
Bugüne kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin
kalkınmasıyla ilgili birçok çalışma ve proje yapılmış,
bazıları başarılı olmuştur. Ancak yeni bir
yapılanmaya gereksinim vardır.
TÜİK verilerinde, Milli Gelirin bölgelere
dağılımı, bilgi üretmeme, bölgesel eşitsizlik,
işsizlik, sağlık ve eğitim problemleri
vurgulanmaktadır. Bölgedeki kent yoksulluğu ön plandadır.
2002-2006 dönemi teşvik yatırımlarının batı
illerine ortalama %20 verilirken, %9'un Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesine verildiği gözlenmektedir. Kamu harcamalarından nüfus
başına Türkiye ortalamalarının çok altında pay alan
bölgenin mahalli idare harcamalarında Türkiye ortalamasının çok
altında pay almaktadır. Kentleşme oranı % 60'a
yaklaşan bazı illerde Türkiye ortalamasını geçen bölgenin
kent sorunlarının hızla büyüdüğünü ancak sorunları
çözmeye dönük altyapı yatırımları ve mahalli idarelere merkezden
aktarılan paylarının hep düşük kaldığı göze
çarpmaktadır
Cumhuriyet sonrası uygulanan makro ölçekli ekonomi ve bölge
politikaları sonucu zaten sosyo-ekonomik gelişme açısından
diğer bölgelerin gerisinde seyreden ve yapısal sorunlarla
boğuşan bölge ekonomisinin dışa açılma ve ihracata
dayalı büyüme stratejisi sonucunda daha da gerilediği
görülmüştür. 2007'de Doğu illeri kişi başına 250.-TL
Yerel İdare Harcaması alırken, Batı illeri 1000.-TL'nin
üzerinde harcama almıştır.
Bölgenin temel geçim kaynağı tarım ve
hayvancılıktaki gerilemenin, kentte göçü
hızlandırdığı ve kentleşme oranının
hızla düştüğü görülmüştür. 2002-2008 yılları
arasında ise büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayıları
neredeyse sabit kalmıştır. Ekonomik olarak sulamaya
elverişli arazi miktarı en fazla Erzurum, Ağrı, Kars,
Malatya ve Muş'taki araziler suyla henüz
buluşturulamamıştır. Toprak reformu
yapılmamış ve arazi toplulaştırma
yatırımları gerçekleştirilememiştir. Bölgede mutlaka
üretim maliyetleri düşürülmelidir.
Güneydoğuda doğurganlığın yüksek olması
nedeniyle göç olmuyormuş gibi gözükmesi normaldir. Çocuk ölümlerinin de
çok olduğu göz önüne alınarak, bölgede eğitime de ayrıca
önem verilmeli, yeterince üniversite açılmalı, kızların ve
kadınların eğitimine önem verilmeli ve mutlaka ilköğretime
ve okul öncesi eğitime ağırlık verilmelidir.
BELDES-KÖYDES uygulamasında bile bölgeye nüfus başına
Türkiye ortalamasının altında ödenek
ayrılmıştır. Durumun bu kadar ciddi boyutlara
ulaşmış olmasına rağmen hala Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde yaşanan sıkıntıların giderilmesinde
ciddi bir adım atılmamıştır.
Bölgenin imkânları doğru kullanılmalıdır.
Bugüne kadar bölgenin olanaklarının çok doğru
kullanıldığı söylenemez. Çağlar önce ilk
buğdayın ve koyunun ehlileştirildiği yer olan bu bölgede
bugün koyun ve buğday üretimi bile yeterli değildir. Engellemeleri
bahane edip bölgenin kalkınabilirliğini harekete geçirmemek politika
yanlışlarından doğmaktadır. Asıl olan mevcut
yapıyı ortaya çıkarmak ve bu yapı üzerine yeni bir
yapı inşa etmekte mümkündür.
Önceliği insan olan ve insanı esas alan bir yapının
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde oluşturulması
amacıyla, yaşanan ekonomik ve sosyal sorunların nedenleri, bu
sorunlara karşı alınacak önlemler, çözüm önerileri ve gerekli
politikaların oluşturulması amacıyla Anayasa'nın 98.
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. Maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, 3 arkadaşımız sisteme girmiş.
Sayın Demirel, buyurun efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirelin, Kahramanmaraş ilinin kahraman
unvanını almasının yıl dönümüne ve 7 Şubat 1924
yılında kurulan Türk Kadınlar Birliğine ilişkin
açıklaması
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Ben iki konuya dikkat çekmek için söz istedim. Birincisi: Bugün,
Kurtuluş Savaşında büyük başarı göstermiş Maraş
ilimizin kahraman unvanını almasının yıl dönümü. Ben
bütün Kahramanmaraşlıları kutluyorum. Ama asıl önemlisi biz
kadınlar için, bundan çok yıllar önce 1924 yılının 7 Şubat
günü bir grup kadın Türk kadının siyasette daha etkin rol
alması, toplumsal hayatta eşit temsil edilebilmesi adına bir
yolculuğa çıkmışlar ve Türk Kadınlar Birliğini
kurmuşlar. Türk Kadınlar Birliğini kurarak bizlerin bu
yollardan yürümemizi kolaylaştıran bu kıymetli
hanımefendileri minnet, şükran ve rahmetle anıyorum.
Çok teşekkürler ediyorum.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Sayın Toptaş sisteme girmiş.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, bir sorum
var o soruyla ilgili girmiştim.
BAŞKAN Buyurun efendim.
2.- Afyonkarahisar
Milletvekili Ahmet Toptaşın, Türkiyenin en büyük yumurta ihracat
pazarı olan Iraka, kuş gribi tehlikesi nedeniyle doğrudan
ihracat yapamayan Ukraynanın, Türk malı yazılı Ukrayna
yumurtası gönderdiğine ilişkin açıklaması
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Türkiye'nin en büyük yumurta
ihracat pazarı olan Iraka rakibimiz Ukrayna kuş gribi tehlikesi
nedeniyle doğrudan ihracat yapamamaktadır. Ukraynanın ihracat
yapmak için gönderdiği tırlara Zonguldakta el konulmuştur.
Ancak şu anda Irak sınırında üzerine Türk malı yazdıkları
Ukrayna yumurtasını göndermek üzere olduklarını
öğrendik ve bu tırın orada beklediğini öğrendik.
Şayet bu yumurtalar Türk malı olarak Iraka geçerse ve kuş gribi
vakaları da gerçekleşirse, Türkiye'nin bundan sonra Iraka ya da
herhangi bir yere yumurta ihracatı yapamayacağı
açıktır. Özellikle Afyon yumurta piyasasının önemli
illerinden birisi olması hasebiyle bunu soruyorum: Bu konuda
Bakanlığımız bir tedbir almış mıdır? Ne
gibi tedbir alınmışsa, bu konuda açıklama bekliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Zabıtlara geçti, sayın bakanlar, eminim ki ilgilenecektir.
Sayın Yeniçeri sisteme girmiş.
3.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Türkiyede halkın gündemiyle siyasetin gündemi
arasındaki açıklığın giderek arttığına
ve yetkililerin milletin gündemine dönmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Türkiyede halkın gündemiyle siyasetin gündemi arasındaki
açıklık giderek artıyor, milletin ihtiyaçlarıyla hükûmetin
ihtiyaçları arasındaki makas da giderek büyüyor. Vatandaş
yoksulluk, yoksunluk, zam, işsizlik, üretimsizlik, ödeme
sıkıntısı, açlık ve haksızlık gibi temel
sorunlarla boğuşuyor. Vatandaş ekmek derdinde, çocuğuna
gelecek aramak için kapı çalmakla meşgul, iktidar sahiplerinin
gündeminde ise Andımız kaldırılsın, Ne mutlu Türk'üm
diyene silinsin, Gençliğe Hitabe tartışılsın, 19
Mayıs törenleri sınırlandırılsın gibi saçma sapan
konuları gündeme taşıyorlar. Gençliğe Hitabe, Türk
gençliğine Atatürkün bıraktığı vasiyettir.
Gençliğe Hitabe, bağımsızlık ve özgürlük yolunda yeni
nesiller yürürken yollarını tayin etmekte kullandıkları
Kutup Yıldızıdır. Gençliğe Hitabe, gençliğin
yatacağı toprağı, tutacağı bayrağı ve
yöneleceği kıbleyi işaret eder.
Sorumsuz yetkilileri, milletin değerleriyle ve cumhuriyetle kavga
etmeyi bir kenara bırakmasını, milletin gündemine dönmesini,
millet adına bir kez daha ikaz ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.
Şimdi, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
Tarih: 7/2/2012
Danışma Kurulunun 7/2/2012 Salı günü
yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin
Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Başkanı
Nurettin Canikli E. Ülker Tarhan
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Oktay Vural Hasip
Kaplan
Milliyetçi Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Genel Kurulun 7.2.2012 tarihli Birleşiminde sözlü soruların
görüşülmemesi, Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler Kısmının 112 nci
sırasında bulunan 150 sırasayılı kanun teklifinin
Gündemin 2 nci sırasına alınması ve 07/02/2012 Salı
günü Genel Kurulun 150 sırasayılı kanun teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına
devam etmesi,
önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi, lehte ve aleyhte
söz isteyenlere söz vereceğim.
Burada Sayın İnce lehte söz istemiş, Yalova
Milletvekilimiz, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Günümüzün tartışmalarına bakın: İç Tüzükü
değiştireceğiz; Gençliğe Hitabe ayet değildir, onu
değiştireceğiz; Andımız nereden çıktı, zaten
bu ilkel, faşist bir şey? Böyle bir tartışmaya ne gerek
var, doğrusu anlayabilmiş değilim.
Televizyonu susturacağız, TRT3te yayınlar olmayacak.
E, şunu unutuyorsunuz: Elektrik faturalarındaki o TRT payında
Cumhuriyet Halk Partisi seçmeninin de parası var. Onlar bizi seyretmek
istiyor. Siz bunu ne hakla yasaklıyorsunuz?
Bir başka konu, ben Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerini
kutluyorum. Demek ki korkutmuşsunuz, demek ki yayınları
milletten gizlemek istediklerine göre siz görevinizi
yapmışsınız, demek ki muhalefetin
çalışmalarını engellemek istiyorlar, göstermek
istemiyorlar.
Benim gözlerim, tabii, 2001deki muhalefet milletvekili Sayın
Arınçı arıyor. Bu, Arınçın konuşma
tutanaklarını burada arkadaşlarımız anlattı. Ne
yazık ki bugün Sayın Arınç bu konuşmalarını
unutmuş gibi.
Bugün Sayın Başbakan yine talimat veriyor, O İç Tüzükü
çıkarın, çalışın, muhalefeti susturun. diyor.
Bakın, ben size Meclisi neye benzetmek istiyorsunuz onu
anlatayım:
Sayın Muharrem İnce, Sayın Grup Başkan Vekilim,
Sevgili Dostum;
Öncelikle son dönemdeki ilginiz için çok teşekkür ediyorum. Meclis
çatısı altında ülke sorunlarına çözüm
arayacağımız, yoğun gündemin bir ucundan da benim
tartışabileceğim günlerin heyecanı ve özlemiyle yeni
yılınızı kutluyorum.
Özgürlükte buluşmak dileğiyle
Mustafa
Balbay
1 no.lu
Cezaevi/Silivri
Şimdi, Mustafa Balbay Arkadaşımızın mektubunu
okudum bu kürsüden, onun adına okudum. Siz Meclisi de Silivriye döndürmek
istiyorsunuz, burayı da bir hapishane yapmak istiyorsunuz.
Neymiş? Meclis verimli çalışmıyormuş. Bunun
sorumlusu biz miyiz? Karar yeter sayısı bulamayan sizlersiniz, toplantı
yeter sayısı bulamayan sizlersiniz. 184 milletvekilini bu salonda
tutamıyorsanız bunun suçlusu muhalefet mi? 23üncü Dönemde 137 kez
toplantı yeter sayısı bulunamamış, 412 kez karar yeter
sayısı bulunamamış.
Bakın, ben sizi uyarıyorum, peşin peşin uyarayım
Tecrübeli milletvekilleri bilirler, bu Mecliste en çok oylama kasım
ayında, aralık ayında bütçe görüşülürken Millî Eğitim
bütçesinde üniversitelerin bütçesi oylanırken yapılır. O
üniversitelerin bütçeleri tek tek oylanır. Ben 2012 bütçesine baktım
yani 2011 yılındaki oylamalara baktım bir günde 1.258 oylama
yapılmış. Eğer siz bu İç Tüzükü daraltarak,
muhalefetin sesini kısarak burada faşizan bir yönetim uygulamaya
çalışırsanız, baştan uyarıyorum, bu 1.258
oylamada 20 Cumhuriyet Halk Partili milletvekili olarak ayakta bekleriz, siz
aylarca bu oylamayı yapamazsınız, bize bunu
yaptırmayın.
Bir başkası, bize dayatma yaparsanız yeni yollar buluruz.
Güvenlik için özgürlüğü kısmak bir gün ikisinden de eder insanı.
Muhalefetin sesini kısmak isterseniz yeni gedikler buluruz ama pazartesi
günleri bir daha bizi aramayın. Grup başkan vekillerine sesleniyorum:
Bir daha bizi arayıp işte Anlaşalım arkadaşlar.
falan, bunları demeyin.
Uluslararası anlaşmalar
Bakın, uluslararası
anlaşmalarda muhalefet genelde konuşmuyor, ne tümü üstünde
konuşuyoruz ne maddelerde konuşuyoruz ve ben on yıldır
uluslararası anlaşmalarda soru-cevap yöntemini hemen hemen hiç
görmedim.
Pek çok bakan, Sayın Cumhurbaşkanı -Sayın
Elitaş iyi bilir- Bu uluslararası anlaşmanın geçmesi
lazım
Hay hay, ne demek, bu, milletin işidir, devletin
işidir. dedik, muhalefet yapmayı bir kenara bıraktık,
dakikalar içinde o uluslararası anlaşmaları geçirdik. Bütün
bunları, uzlaşma yöntemlerini yok etmiş olursunuz, bunu
yapmayın. Biz burada ne konuşuyoruz ne de oylama istiyoruz.
Dünyanın bütün parlamentolarında engelleme vardır, buna
katlanacaksınız, bunu hazmedeceksiniz. Kurtuluş
Savaşının müzakereleri yapılırken bile bu Mecliste
engelleme vardı. Onlar hep oldu, güllük gülistanlık değildi,
savaş ortamında bile bu Meclis güllük gülistanlık değildi.
Temel yasaya karşıydınız. Sayın Arınç
buradaymış, Sayın Arınç tutanaklara
baktığımızda görürüz, temel yasaya
karşıymışsınız ama bugün Meclis İçtüzüğünü
temel yasayla değiştirmeye çalışıyorsunuz. 21inci
Dönemde sadece 7 kez temel yasa varken 22nci Dönemde 29, 23üncü Dönemde 40
kez yapmışsınız. Neye oy kullandığını
bilmeyen vekiller, içeriye hızla girecek, bizim sesimizi kesecek! Mazlumu
değil zalimi oynamaya başladınız ve ben size diyorum ki:
İşçi konuşursa cop, öğrenci konuşursa biber gazı,
çiftçi konuşursa azar, gazeteci konuşursa hapis, işadamı
konuşursa vergici, milletvekili konuşursa İç Tüzük
dayatması! Bundan vazgeçmenizi istiyorum sizden. Bu Meclisi dikensiz bir
gül bahçesi yapmaya kalkmayın. Biz diyoruz ki, umudun ve özgürlüğün
ülkesi, herkesin Türkiyesi olsun.
Yine size diyoruz ki, ortak değerlerimizle
uğraşmayın. Andımızla uğraşmayın.
Amerika Birleşik Devletlerinde her sabah öğrenciler, Amerika
Birleşik Devletleri bayrağına
bağlılığını bildirir, o cumhuriyetin sonsuza
kadar Tanrının altında yaşayacağını
anlatır. İngiliz İşçi Marşıyla
uğraşmak hiçbir İngilizin aklına gelmez ama siz her
şeyi değiştirmek, hesaplaşmak istiyorsunuz.
Ben de size bir hitabe yazdım, yeni hitabeyi okuyorum: Ey Müslüman
Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Pomak, Abaza ve Zaza gençliği! Birinci vazifen
dinini, diyanetini, etnik kimliğini mahşere kadar muhafaza ve müdafaa
etmektir. Mevcudiyetimin ve istikbalimin yegâne temeli budur. Bu temel banka
hesaplarım kadar kıymetli hazinemdir. İstikbalde dahi beni bu
hazinemden mahrum etmek isteyecek dahilî ve haricî münafıklar
olacaktır.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ne diyor bu ya?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kendi grubuna hitap ediyor!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bir gün beni ve iktidarımı
müdafaa mecburiyetine düşersen, senin Anayasa Mahkemen var,
Yargıtayın, Danıştayın, HSYKn, özel yetkili
mahkemelerin, koskoca koruma ordun var. Dolayısıyla Bana ne gerek
var? demeyeceksin, nankörlük etmeyecek, zamanında sana
yaptığım kıyakları düşünerek, vazifeye
atılacaksın. Bana kastedecek düşmanlar, dünyada emsali
görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Bütün bu şeraitten
daha elim ve vahim olmak üzere memleketin haricinde bizi koltuktan indirmek
için planlar hazırlayabilirler. Stratejik ortağım bile gaflet,
dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilir. Hatta bazı eski dava
arkadaşlarımız sırf koltuklarını korumak
uğruna şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit
edebilirler. Ben, naçar, harap ve bitap düşmüş olabilirim. Ey
Müslüman Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Pomak, Abaza, Zaza gençliği!
İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen ne yapıp edip
beni kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret sana zamanında
dağıttığım ihalelerde, avantalarda mevcuttur.
İşte, yeni hitabe de bu olsun.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İnce.
İkinci konuşmacı yine lehte olmak üzere İzmir
Milletvekili Sayın Oktay Vural.
Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, bugün, dört siyasi partinin de mutabakatıyla
yaptığımız toplantı neticesinde, 150 sıra
sayılı Kanun Teklifinin gündeme alınarak görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmaları sürdürmeyi kararlaştırdık.
Aslında söz almamın sebebi, gerçekten
Bugün saat 14.00te
İç Tüzükle ilgili bir toplantı yaptık. Bu İç Tüzük
toplantısından önce bütün siyasi partilerin Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündemini belirlemek üzere Danışma Kuruluna toplantı
çağrısı vardı. Şimdi, dört siyasi partinin
toplantı çağrısı olmasına rağmen, İç
Tüzükle ilgili bir konunun müzakeresine rağmen, 150 sıra
sayılı, özellikle Vandaki deprem, işte yurt
dışında birtakım politik risklerin olduğu ülkelerdeki
alacaklarla ilgili bir düzenlemeyi içeren bir kanunun geçirilmesi hususu
gündeme getirildiği zaman bütün siyasi partiler olarak Danışma
Kurulunu toplantıya çağırma önergemizi geri çektik ve
böylelikle, beraber ve birlikte mutabakata vardığımız bir
gündemi bugün müzakere etme şansı oldu. Böyle bir uzlaşmayla, beraber
ve birlikte bir uzlaşmayla Türkiye'nin ihtiyacı bulunan hem denetim
hem yasama görevini yapabiliyorsak eğer, bu konuda anlamsız yere
birtakım çatışmalar çıkartmanın doğru
olmadığını düşünüyoruz. Dolayısıyla bizim
çağrımız açık ve nettir. Gelin, hep beraber, birlikte, bizi
buraya getiren milletimizin iradesi doğrultusunda, kendi tercihlerimizle
İç Tüzükten kaynaklanan haklarımız kısıtlanmasın
ama beraber, birlikte bu gündemi oluşturalım, herkes hakkına,
hukukuna, karşısındakinin hakkına, hukukuna riayet
etsin. Bakın, bugün ne kadar güzel
bir örneği oldu, bence çok önemli.
(*)
Bir zamanlar Sayın Bülent Arınç bizim zamanımızda
çıkan anayasa değişikliğini böyle
adlandırmıştı; Sulh hükümlerin en yücesidir. diye. Ne
yazık ki bugün Hükümlerin en yücesi. diyenler maalesef, bu yüce hükme
katkı vermiyorsa birilerinin kendisine bakması gerekiyor.
O bakımdan, bugün, gerçekten, İç Tüzükle ilgili
grupların sahip olduğu birtakım haklar var. Bu konuda
başkalarının hakkına, hukukuna müdahale etmektense gelin
hep beraber, birlikte bu hakkı, hukuku koruyarak ama beraber ve birlikte
yöneterek, zaman zaman da uzlaşarak bugünkü gibi, gündemi belirleyelim,
konuşalım. Dolayısıyla milletimizin hepimizden,
muhalefetten de, iktidardan da birtakım talepleri vardır ama
hepimizin hep beraber, birlikte İç Tüzükteki haklarımızı
kullanmamız lazım. İç Tüzükteki oyunları
değiştirmek yerine, beraber, birlikte
uzlaştığımız değişiklikleri yaparak burada
hakkımızı, hukukumuzu dile getirmenin daha doğru
olduğunu düşünüyorum. O bakımdan, bugünkü Danışma
Kurulu dört parti olmasına rağmen
Burada, dört parti kırkar
dakikadan yaklaşık üç saat boyunca belki gündeme bile
girilemeyecekti, bir saat de sözlü sorular vardı, hiçbir konuyu
görüşemeyecektik ama bugün böyle bir konuyu görüşme imkânı
olmuştur. Ben umuyorum ki gerçekten, hepimizin hep beraber, birlikte
uzlaşacağı şekilde bir İç Tüzük
değişikliğini yaparız, hakkımıza, hukukumuza
herkes saygı gösterir ve böylelikle muhalefet de diyeceğini, iktidar
da yapmak istediğini yapacağı bir ortam oluşturur. Bu
bakımdan, bu gelişmeleri sizlerle paylaşmak istedim. Demek ki
muhalefetin duruşu uzlaşmak açısından hiçbir zaman, her
zaman olumsuz değil. Getiriyoruz, imzalıyoruz, hatta sözlü
soruların kaldırılması için
önergemizde de var- bu konuda, muhalefet partilerinin sorduğu
sorulara cevap verme konusunda bakan hazırken
Danışma
Kuruluyla, bugün Madem bu önemli, herkes bekliyor, hadi gelin, bunu
yapalım. diyoruz. Doğrusu, ben bu bakımdan, bu ortaya
koyduğumuz uzlaşmanın da önemli olduğunu, İç Tüzükte
de inşallah, grupların bu konuda sahip olduğu hakların
geriye gitmesini sağlayacak bir dayatmanın Türkiye Parlamentosuna,
Türk Parlamentosuna getirilmeyeceğini umut ediyorum.
Sadece ve sadece bu konuda hem İç Tüzükte hem de Danışma
Kurulunda yaptığımız görüşmeleri ve
mutabakatımızı değerli milletvekilleriyle paylaşmak
istedim. Bu çerçevede, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bugün, 150
sıra sayılı kanunu görüşerek bu görüşmelerin
tamamlanmasına kadar çalışmaların yapılması
yönünde imzamızı attık. Bu imza çerçevesinde bugün bu
görüşmelerin tamamlanmasını umut ediyor ve bu önergenin lehinde
olacağımızı belirterek hepinize saygılarımı
arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisi üzerinde aleyhte
Sayın Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Meclis Genel Kurulunun sağlıklı,
kaliteli, nitelikli çalışması, iktidar ve muhalefetin söz sahibi
olarak grup hukuku son derece önemli ve demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru bu.
Eğer, Meclis içinde
Sayın
Başkan, isterseniz tartışma bittikten sonra ben devam edeyim. 2
Grup Başkan Vekili arasındaki tartışma bitsin, ben öyle
devam edeyim.
SONER AKSOY
(Kütahya) Bekle sen biraz, bekle!
BAŞKAN
Buyurun.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Süremiz de bu arada gidiyor tabii.
Şimdi,
bizim 5inci yılımız Mecliste. Burada, her zaman, halk
yararına olan, millet yararına olan bir yasa süreci geldiği
zaman o yasa sürecinde yapıcı muhalefetin örneğini gösterdik.
Örneğin Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu.
O dönem ben grup başkan vekili olmadığım hâlde
katıldığım bir Danışma Kurulunda, yine Sayın
Hamzaçebinin CHPden ve MHPden Grup Başkan Vekilinin olduğu bir
toplantıda Gelin bu temel yasaları çıkaralım. Siz
iktidarsanız Meclisi çalıştıralım. demiştik ve
sonra dönemin Meclis Başkanı çağrı yaptı gruplara, biz
komisyonları oluşturduk, on yılda çıkmayacak yasaları
burada on günde çıkardık.
Yine bu
süreçte, 2012ye girerken iktidar partisine şunu söyledik: Siz tek
taraflı İç Tüzük hazırlıyorsunuz, getiriyorsunuz Meclise.
Bunu getirirken muhalefetin sesini kısmaya çalışıyorsunuz.
Söz hakkı on dakika, on dakikaya göz dikip beş dakikaya
indiriyorsunuz. Usul tartışmalarına müdahale ediyorsunuz. Önerge
sayısına müdahale ediyorsunuz. Grup hukuku denilen, 19uncu madde
gibi, Danışma Kurulu -ki grup hukuku, bir önergenin altında
yirmi imza olur arkadaşlar- yirmi imzalık bir önergeyi bile beş
dakikaya boğdurmak istiyorsunuz. Buna hakkınız yok. Gelin
19uncu maddeyi çıkaralım, sonra diğerleri konusunda
uzlaşma sağlarız. Fakat iktidar partisi 19uncu maddede
ısrar etmiştir. Oysaki Siz zaman hesabı yapıyorsanız,
gelin çalışma sürelerini ayarlayalım, 14.00-20.00 yerine
13.00-21.00 yapalım. Siz eğer iktidar partisi olarak zaman
istiyorsanız yasa yapmak için, 80 tane uluslararası sözleşme
var, bunun içinden 3-5 tanesi konuşulur düzeydedir -üstünde
tartışılacak sözleşme var- gelin 75ini
çıkaralım. dedik. Size biz elimizi uzattıkça kolumuzu kapmaya
çalışıyorsunuz, size iyi niyetle adım attıkça üstümüze
üstümüze geliyorsunuz. Bu Parlamentoda muhalefetsiz demokrasi
olmayacağını bir türlü anlatamıyoruz size.
Şimdi, bu İç Tüzük olayında da
yaşadığımız bu. Bu İç Tüzükü tek
başına getirmek gerilimin nedenidir, kaynağıdır.
İki gün görüşemediniz, yarın bir uzlaşma yaptık, tümü
üzerinde görüştük, bugün oturduk, Bugün de uzlaşma
,
yanaşmadınız. Ne yapmak istiyorsunuz? Meclis TVyi
kıstınız, canlı yayınları kestiniz, TRTyi
borazanınız hâline getirdiniz. Bakın, soru önergesi verdim ve
-Sayın Arınç burada- benim soru önergesine aldığım
cevap, Türkiye demokrasisiyle değil, milletin iradesiyle dalga geçmek gibi
bir şeydir; üç satır! TRT bağımsız
yayıncılık yapıyor. Oysa ben şunu sormuştum:
Seçildiğimizden bugüne kadar BDPyle ilgili kaç program
yaptınız, diğer partilerle ilgili kaç program
yaptınız? İktidar partisi kaç programa katıldı? Kaç
haberimizi yaptınız? Bunların hepsini sorduk, bana iki
satır bir cevap geldi, diyor ki: Bağımsız
yayıncılık yapıyor. Bu milletin temsilcisiyiz. Bir grup
başkan vekilinin yazılı sorusuna bu şekilde bir bürokrat
cevap veriyorsa
Ki Sayın Arınçın vermediğinin dinim,
imanım gibi farkındayım. Sayın Arınçın dili
değil o dil; o aşağılayıcı dil Sayın Arınçın
dili değil. O bürokratları terbiye edeceğiz! Bakın, o
bürokratlar terbiye olacak! O bürokratlar, milletin iradesiyle seçilmiş
milletvekillerine, Meclise dalga geçer gibi cevaplar gönderemeyecekler. Bakın açık söylüyoruz size.
Şimdi bunları konuşacağız, bunu kısmaya
çalışıyorsunuz. Grup hukukunu pazarlık konusu
yapıyorsunuz. Milletin iradesi, sesi bu kürsü. At pazarlığı
konusu olmaz arkadaşlar, at pazarlığı yapılmaz,
beş dakika konuş, on dakika konuş, yedi dakika konuş
Allahtan korkun. Bütün medya tekelleri emrinizde. Yayın yönetmenleri
tehdit altında, bizim haberlerimizi yapmıyor. Televizyonlardan
hiçbirisi korkudan programa bizi çağırmıyor. Bu kadar baskı
altına aldınız. Genelkurmay akreditasyonunu geçtiniz.,
Genelkurmayda bile insaf sizinkinden daha fazlaydı. Yapmayın,
etmeyin, şimdi gelip Mecliste sesinizi kısacağız.
diyorsunuz. Getirin, geçirin bunu.
Bakın yazın, yazın bunu, bir yere not alın:
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu grup hukukunu, sözleşmelerde,
usul tartışmalarında, yasalarda, önergelerde, yürürlük
tarihinden yürütme maddesine kadar her yerde kullanacaktır, kullanmak
zorunda bırakıyorsunuz. Bir yerde kıstığınız
zaman sesimizi biz başka yerlerde kullanırız. Biz de sizin kadar
ustalaştık. Herhâlde on sene beklemek gerekmiyor usta olmak için
Sayın Elitaş, on sene. On senede değil, biz iki senede
ustalaştık. Sizin oyunlarınızı, sizin
düzenbazlıklarınızı, sizin ses kısma
girişimlerinizi, sizin muhalefete bakış açınızı,
sizin susturma, sizin sindirme anlayışınızı biz
öğrendik, öğrendik. Öğrendik biliyor musunuz? Mecliste
kısıyorsunuz, TVyi kısıyorsunuz, muhalefetin,
grupların sesini kısıyorsunuz, dışarıda
basını kısıyorsunuz, avukatları
kısıyorsunuz, siyasetçilerin sesini kısıyorsunuz. Korku
imparatorluğuna çevirdiniz, korku imparatorluğuna.
Yeşil bir faşizm örtüsü örtmek istiyorsunuz 800 bin metrekare
Türkiye'nin üstüne.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Keşke yeşil olsaydı,
sarı sarı.
HASİP KAPLAN (Devamla) Sarı mı?
ALTAN TAN (Diyarbakır) Evet, sarı. Keşke yeşil
olsaydı, yeşilde adalet var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) O kendini
yeşil zannediyor.
HASİP KAPLAN (Devamla) Şimdi bu tartışmayı
ben size bırakacağım.
Yalnız şunu söyleyeyim: Milletin oyuyla geldik, iradesiyle
geldik. Egemenlik hakkı devredilmez arkadaşlar. Bakın, eğer
kayıtsız şartsız milletin değilse egemenlik, eğer
AKPninse yazalım oraya, yazın oraya o zaman, AKPnindir egemenlik
kayıtsız şartsız deyin. Devredilmez Anayasa maddesini ihlal
edeceksiniz, bu yasayla devredeceksiniz, uzlaşmayacaksınız,
konuşmayacaksınız, sonra da bir araya geldiğimiz zaman da
bizimle dalga geçeceksiniz. Bu bir uzlaşma kültürü değildir.
Demokrasi bir diyalogdur, bir katılımdır, bir
ortaklaşmadır, bir çoğulculuktur, bir fikri fikirle
yarıştırmadır, bir fikir katma olayıdır. Biz,
bunun için bu İç Tüzük tartışmalarında at pazarlığı
yapmadık iktidar partisiyle. Çok açık söylüyorum, bakın, kürsü
hakkı, milletin iradesinin hakkı, grubun hakkı at
pazarlığı konusu yapılamaz. El tutacağız sizinle
beş dakika, on dakika, on beş dakika. Bunun
pazarlığını zül sayarız, etik saymayız, ahlaki
saymayız, siyasi açıdan arızadır. Bunu size anlattık.
Biz üç senede ustalaştık, sizin kadar bu usulü öğrendik
diye anlatıyoruz arkadaşlar, yapmayın. Bu şekilde gelmeniz,
bu diktacı, dayatmacı anlayışla gelmeniz sizin
canınızı sıkar, bizim canımızı sıkmaz.
Bizim on dakikamızı kısarsanız, size o on dakikayı yüz
yirmi dakika olarak geri dönmezsek göreceksiniz, o on dakikayı yüz yirmi
dakika olarak size geri döneceğiz. İsterseniz bitimine kadar
yazın, isterseniz sabaha kadar görüşme yazın, isterseniz
cumartesi, pazarı da koyun, isterseniz 30 Şubata da takvim koyun,
şubatı da -28dir- uzatırsınız, iki gün de ek
kazanırsınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 29 Şubata koyuyoruz.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bakın, 30 Şubatı
yapmıştınız bir önergeyle, hatırlatırım
size, yine yapabilirsiniz ama sesimizi kısamazsınız.
Yapmayın bunu! Uzlaşmak varken kavgaya hiç gerek yok.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaplan.
Danışma Kurulu önerisi üzerinde son konuşmacı
Sayın Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.
OKTAY VURAL (İzmir) - Lehte mi, aleyhte mi efendim?
BAŞKAN Aleyhte üzerinde
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Aleyhinde
konuşacağım.
BAŞKAN Aleyhte, verilen önerge öyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum.
Bir önergenin lehinde veya aleyhinde konuşulur, kanun tasarı
ve teklifinin üzerinde konuşulur. Şu anda Danışma
Kurulumuzun bir önergesi var, bu önergenin aleyhinde söz almış
bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Biz Danışma Kurulunun kararı
üzerinde söz aldığımız zaman müdahale ediyorsunuz. Siz niye
konuşuyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Danışma Kurulu
toplantısına değerli grup başkan vekili
arkadaşlarımız saat 14.00te başladılar. Ne zaman ki
geçen hafta cuma günü Meclis Başkanımızın girişimleri
doğrultusunda İç Tüzük değişikliğiyle ilgili siyasi
parti grup başkan vekillerimizin Başkanımızla telefonla
veya başka şekilde ya da yüz yüze görüşmeleri bizi de Sayın
Başkanın cuma günü toplantıya çağırması
münasebetiyle saat dokuz buçukta toplantı yaptık. Arkasından
cuma günü saat 13.30da tekrar yine Meclis Başkanımızın
başkanlığında bir toplantıya oturduk. Biz bunu Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışma usul ve esaslarını
belirleyen Anayasamız dediğimiz bu İç Tüzükü Türkiye Büyük
Millet Meclisini kanun yapma konusunda daha etkin bir çalışma hâline getirebilmek
ve muhalefet partilerinin de çeşitli şekillerde bize sitem ettikleri
başka zamanlarda Bizim esas işimiz denetimdir. diye ifade
ettikleri, eleştirdikleri konuyu, ki Sayın Vural bu konuyu genellikle
gündeme getirir, haklı olduğu da kanaatindeyim, Salı günlerini
denetim günü yapalım. şeklindeki ifadesini İç Tüzük
değişikliğimizde Sayın Başkanımız ifade
etmişti, uygun gördük. Bugün yine Sayın Başkanın
başkanlığındaki yaptığımız
toplantıda pazartesi ya da salı günü grup başkan vekillerinin
toplanması konusunda bir ön görüşme yapmıştık. Nitekim
siyasi parti grup başkan vekilleriyle, Sayın İnce gerçi
Konuşmayın, bizi artık telefonla aramayın. dedi ama biz
yine telefonla aramaya devam edeceğiz. Sayın Kaplanı,
Sayın VuralI, Sayın Hamzaçebiyle konuştuk dün için bir araya
gelebilir miyiz diye, bir arkadaşımızın mazereti
olduğundan dolayı Bugün ya sabah dokuzda ya da saat 14.00te
buluşalım. dedik. Tüm siyasi parti grup başkan vekillerinin
mutabakatı çerçevesinde grup başkan vekili
arkadaşlarımız saat 14.00te toplandılar. Telefon
açtılar dediler ki:Biz 6111 sayılı Kanun Teklifinin yani Vanda
depremde zarar görmüş vatandaşlarımızın
sıkıntılarını erteleyecek ve yurt
dışında siyasal sebeplerden dolayı çeşitli problemleri
bulunan ülkelerde Libya gibi, Mısır gibi, Tunus gibi ülkelerde
iş âleminden olan, iş yapan vatandaşlarımızın
vergiyle ilgili, devlet alacaklarıyla ilgili
sıkıntıları varsa onu ertelemesini düşündüğümüz
ve komisyonlarda da kabul ettikleri bir tasarıyı
görüşeceğiz. dediler. Grup Başkan Vekili
arkadaşımızın istemi doğrultusunda nitekim
Danışma Kurulu imzalandı ve burada okutuldu. Okutulmadan önce,
Sayın Meclis Başkanımızın sözlü sorulara Sayın
Eroğlunun cevap vereceğini ifade ederken gruplardan grup başkan
vekillerinin uyarısı üzerine Danışma Kurulunda eksik
olduğu ifade edildi ve bunu ben paraf ettim. Arkasından Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Oktay Vural dedi ki: Niye
bunları okutuyoruz? Zamandan kaybediyoruz. 2nci, 3üncü, 4üncü
sıradaki uluslararası sözleşmeleri 1inci sıradaki İç
Tüzük değişikliğiyle ilgili kısmın önüne geçirelim.
Şu anda hukuken mümkün değil ama prensip kararı
almıştık. dedi Sayın Vural. Prensip kararımız
çerçevesinde, biz, 156 sıra sayılı AK PARTİ grup
başkan vekili milletvekillerinin verdiği İç Tüzük
değişikliğinin de önüne geçirebiliriz. dedi. Uygunsa
imzalayalım. dedik ama -Kanunlar Kararlar- uygun
olmadığından dolayı imzalayamadık. Hatta Sayın
Vural kendi kalemiyle gündemin 5inci sırasında olan kısmı
2ye düşürdü, paraf ettik birlikte. Niye? Uzlaşmanın ürünü diye
bunu yaptık. Aslında, İç Tüzükün 19uncu maddesi açık ve
net ama teamül hâline geldiğinden dolayı bizim İç Tüzük
değişikliğimizde dedik ki 19uncu maddeyi eğer Türkiye
Büyük Millet Meclisini çalıştırma amaçlı okursanız, Danışma
Kurulu önerileri tavsiye niteliğinde karar alır. O tavsiye
niteliğindeki alınan kararlar çerçevesinde Türkiye Büyük Millet
Meclisinin oyuna sunulur. Eğer Danışma Kurulunda bir
anlaşma olmazsa, siyasi partiler Danışma Kurulundaki teklif
ettikleri konuları grup önerisi hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisinden
istemde bulunurlar. O zaman ne oluyor? 63üncü maddeye göre usul
tartışması açılıyor. Usul tartışması
63üncü maddeye göre işleyen bir husus. Ama Danışma Kurulu,
19uncu maddede, zaten Danışma Kurulu tavsiye niteliğinde karar aldıktan sonra burada konuşma yapılmadan, lehte ve
aleyhte konuşma yapılmadan oya sunulur. Nitekim Meclis
Başkanımızın kasım ayındaki
yaptığı toplantıda bizim aldığımız
prensip kararları çerçevesinde, imza altına
koymadığımız Danışma Kurulu önerilerinde
konuşulmayacak ilkesi doğrultusunda bu işi yaptık ama
bugün hakikaten şaşırdım
KAMER GENÇ (Tunceli) Ne diye konuşuyorsun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
yani Danışma Kurulu
önerisinde arkadaşımızın yaptığı
konuşma
Belki haberdar olmayabilir, ben grup başkan vekilimize,
burada imzası olan grup başkan vekilimize sormadan, üç muhalefet
partisinin grup başkan vekillerine Ne karar aldıysanız o.
dedim, öyle mi? Aldığınız karara Şunu ilave edelim.
İmza attım. Beşi iki yapalım. İmza attım. Niye?
Ben size güvendiğim için imza attım, öyle konuştuğunuz için
imza attım.
Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, biz İç Tüzük
değişikliğini niye getiriyoruz? Şimdi, bazı
milletvekili arkadaşlarımız burada kalkıyorlar,
konuşuyorlar ki Siz ne yaparsanız yapın, bütçede bin tane
evet-hayır var, eğer öyle olursa ben 20 tane
arkadaşımı burada tutarım, sabahlara kadar bunu
yaparım, bütçeyi çıkarmam. E, yapmazsan yapmazsın, 20 tane
arkadaşın nöbet değiştirir gelir. E, biz de bütçe
görüşmeleriyle ilgili on beş gün değil de otuz günlük, kırk
günlük yaparız. Anayasada zaten belirli bir süre var, Anayasadaki süre
içerisinde yetmiş beş gün önce Plan ve Bütçe Komisyonuna gelecek ve
elli beş gün içerisinde de Plan ve Bütçe Komisyonu şunları,
şunları, şunları yapacak diye Anayasa net
açıklamış. Burada biz sabahlara kadar otururuz, milletvekili
arkadaşlarımız okunan kararlara evet veya hayır derler
iş biter. Yani, bu İç Tüzükteki bazı şeyleri tehdit unsuru
olarak kullanılmaması amacına bu işi yaptık, şantaj
unsuru olarak kullanılmaması amacına bu işi yaptık.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sen susturmak için kullanıyorsun da
tehdit için mi kullanmayacaksın? Susturmak için kullanıyorsun İç
Tüzükü.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın, değerli
milletvekilleri, burada gelip de Ben seni sabah namazına kadar
bekleteceğim. demek Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmasını aktif hâle getirmek demek değildir.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ben seni susturacağım. demek
ne demek?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Türkiye Büyük Millet Meclisindeki
milletvekillerinin aktif olarak çalışmalarının usulü, bir,
denetimdir; iki, yasamadır.
Biz ne diyoruz İç Tüzük değişikliğimizde? Salı
günü denetim yapalım. diyoruz. Salı günü araştırma
önergelerini konuşalım, kabul ederiz veya etmeyiz, grup önerileriyle
ilgili konuları konuşalım ama Şöyle şöyle
yapalım. diye konuşabiliriz.
Bakın,
değerli milletvekilleri, biz on yıllık süre içerisinde, dokuz
buçuk yılı geçen süre içerisinde, milletvekilliği
yaptığımız dönem içerisinde, hiçbir siyasi parti grubuna
oyun oynamadık, hiçbir karanlık oyunlar peşinde de
bulunmadık. Öbür siyasi partileri nasıl alt edebiliriz? diye de
düşünmedik. Sadece tek hedefimiz vardı: Türkiye Büyük Millet
Meclisini sağlıklı bir şekilde
çalıştırabilmek hedefimiz vardı.
Nitekim
diğer grup başkan vekili arkadaşlarımız burada
konuşurlar, İktidar sabırlı olmalı. derler. Biz,
iktidar olarak, elimizden gelen sabrı bugüne kadar göstermeye gayret
ettik. Sabırsız davranmadık çünkü muhalefet tepkilerini
gösterebilir ama demokratik olgunluk içerisinde göstermeleri için gayret
göstermeye çalıştık. Burada problemler çıktı,
tartışmalar oluştu ama grup başkan vekilleriyle arka odada,
Meclis Başkanının Başkanlığında
toplandık Şu işleri, bizim grup başkan vekili olarak,
düzgün olarak yapmamız gerekir. diye ifade ettik.
Yani, grup
başkan vekillerinin saat 14.00te yaptığı iyi niyetli bir
toplantı çerçevesinde, herhâlde bir daha görüşülmek üzere, yarın
bir daha toplantı yapmak üzere, İç Tüzükle ilgili
değişikliklerde muhalefetin sesine de kulak verelim. diye bugün
İç Tüzükle ilgili konuda ısrar etmeden, milletvekili
arkadaşlarımızın, grup başkan vekillerinin
söylediği, nitekim Üç tane sözleşmeyi de görüşmeyeceğiz.
demeleri ve bizim 6111 sayılı Kanun Teklifinin 2nci sıraya
alınmasında anlaştılar, uzlaştılar. Yarına
da bir örnek teşkil edecek. diye evet dedik. Ama burada yapılan
konuşma ne gündemle alakalı ne İç Tüzükle alakalı.
Şimdi,
bakın değerli arkadaşlar, Sayın İnce buradan bir
hitabe okudu. Eğer Atatürkün hitabesini değiştirdiysen Ulu
Önder adına üzüldüm.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sizin adınıza yazdım onu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Atatürkün hitabesini...
MUHARREM
İNCE (Yalova) Değiştirmek isteyen sizsiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - ...değiştirebilmek hiçbir kişinin
hakkı değildir, haddi değildir [CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar(!)] ama Atatürkün hitabesiyle alay etmek,
Sayın İnce herhâlde size yakışıyor.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Çok güzel, çok güzel!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) - Atatürkün hitabesi veciz bir sözdür ama
bugünlerde Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde bir Genel Kurul
tartışmaları var, Kurultayı. Herhâlde
siz iktidar olursanız, Genel Başkan olursanız sizin
takipçilerinize hitabe yapmışsınız gibi geliyor.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Elitaş.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) Herhâlde Sayın Elitaşın
son sözlerindeki sataşmayı duydunuz, herhâlde bana açıklama
hakkı vereceksiniz.
BAŞKAN Yerinizden olabilir
mi?
MUHARREM İNCE (Yalova) Hayır efendim, hayır efendim.
Neden? İç Tüzükte
BAŞKAN Peki, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
sataşmadım, kime hitap ettiğini açıklamadı, ben ona
söyledim, kendi gençliğine hitap etti.
BAŞKAN Sayın İnce, buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Şimdi, Sayın Elitaş, ben 20 milletvekili
arkadaşımla sizi burada tutarım demedim. Burada durmak senin
zaten görevin, birincisi bu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Senin de görevin.
MUHARREM İNCE (Devamla) Ben buradayım zaten.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Niye 20yi söyledin?
MUHARREM İNCE (Devamla) Bak, birincisi bu.
İkincisi: Sen eğer 326 AKP milletvekilinden 184 tanesini
burada bulunduramıyorsan bu senin sorunun. Eğer biz 23üncü Dönemde,
geçen dönemde 768 karar yeter sayısı istemişsek ve bunun
412sinde burada 184 kişi bulunmamışsa bunun sorumlusu biz
değiliz. Biz buradayız, biz görevimizi yapıyoruz, olmayan
sizsiniz, çalışmayan sizsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Siz gezip tozacaksınız,
biz burada oturacağız.
MUHARREM İNCE (Devamla) Senin görevin burada zaten, siz
dışarıda elinizde telefon sürekli iş takibindesiniz, gelin
buraya Meclise çalışın, orada iş takibindesiniz, birincisi
bu. (CHP sıralarından alkışlar)
İkincisi:
Benim partimin kurultayı seni hiç ilgilendirmez, bu bir iç işimiz.
Biz -Genel Başkanımızın takdiridir kurultaya götürmek-
gideriz, o kurultayın delegeleri olarak görevimizi yaparız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen benim adıma hitabe yazmaya
kalkıyorsun.
MUHARREM İNCE (Devamla) Ama senin kuyruk acın, Kayseride
herkes bakan oldu, Meclis başkan vekili oldu, sen grup başkan
vekilliğinden bir adım ileriye gidemedin. Senin kuyruk
acını benim partime yamama, bunu yamama bana. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Muharrem, sen kendine
konuşuyorsun.
MUHARREM İNCE (Devamla) Sayın Elitaş, bu bir
kurnazlıktır, bu muhalefet partisinin grup başkan vekilini
yukarıya doğru çıkartarak kendi grup başkan vekilini de,
Ey Genel Başkanım, Ey Başbakanım, bu garip kulunu da unutma.
Hele, bak, 3üncü Dönemdeyiz, bir daha milletvekili de olamayacağız,
giderayak şu karşı sıralara bir oturayım. diyor, bu
mesajı benim üstümden verme Sayın Elitaş.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın İnce.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın
Milletvekili bir ithamda bulundu. Yani nefsi hareketlerimden dolayı
Sayın İnceyi eleştirdiğimi ifade etti. İzin
verirseniz iki dakikada bu konuyu dile getirmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Elitaş, lütfen, bir dakika içinde.
Buyurun.
2.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kendi adıma konuşuyorum, AK PARTİ
Grubu arkadaşlarımız adına da konuşabilirim diye ümit
ediyorum.
Bu ülkede nefis terbiyesini ve nefis mücadelesini yapan kişilerin
başında biriyim. Kendi adıma konuşuyorum. (CHP
sıralarından Oo! sesleri)
Arkadaşlar, çok şaşırdınız, siz hiç bunu
yapmıyorsunuz herhâlde, biraz Oo dediniz, yani olmayan şeyler
üzerinde, zor gibi görüyorsunuz. Nefis terbiyesi gerçekten zordur, hiç
ulaşılmayan, gitmeyen şeylerdir.
Bakın, Sayın İnce, benim şahsımla ilgili bir
şey söyledin, şurada bir mesaj var, okumak istemiyorum. Senin bana
gönderdiğin bir mesaj var, biraz sonra geldiğinde bu mesajı
gösteririm.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bence oku!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) İkili
yaptığımız şeylerle ilgili, adabıma, edebime
sığmaz
MUHARREM İNCE (Yalova) Bence de sığmaz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
ama AK PARTİli bir Kayseri
milletvekilinin bakan olması beni onurlandırır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Onu söylemek bile ayıp o kürsüden!
Söylediğini okuyacaksın şimdi!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Beni üzmez, beni
onurlandırır. Beni onurlandırır.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bence okumalı!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Şimdi bu mesajı sana
getireceğim, istersen sen okursun.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen okuyacaksın sen!
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, bilmiyorum ne
olduğunu şimdi, gerçekten bilmiyorum, ama ikili arasındaki bir
mesajı tehdit unsuru olarak orada okumak, bence okumak ve okumamak
arasında bir fark yok, o mesajı sen al, sabah akşam kendine oku!
BAŞKAN Teşekkürler.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Danışma
Kurulu Önerileri (Devam)
1.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun
önerisi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Danışma Kurulunun
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, kapalı oturum
yapalım. Birisi okurum diyor, birisi okumam diyor, kapalı oturum
yapalım
BAŞKAN Evet, şimdi müsaade ederseniz oylamaya geçelim.
Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Danışma Kurulu önerisi kabul
edilmiştir.
Bu arada, 2 arkadaşımız sisteme girmiş.
Sayın Öğüt, bir dakika, Sayın Spor Bakanından
sorunuz olduğunu söylediniz.
Buyurun efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Anadolu Hisarı Gençlik Kulübü
tesislerinin durumuna ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, Mustafa Kemal Atatürkün vatanı ve cumhuriyeti
Gençliğe Hitabesiyle emanet ettiği gençliğin bölgedeki en
önemli ve tarihî kulübü olan Anadolu Hisarı Gençlik Kulübünün tesisleri
sekiz yıllık sözleşmeleri kalmışken bir sabah yerle
bir edilmiştir.
Bu konuda, Marmara Üniversitesinin davranışı
hakkında ne düşünüyorsunuz? Herhangi bir yaptırımda
bulunacak mısınız? Binlerce gencin spor yaptığı
bölgenin biricik kulübüne bir yer tahsis etmeyi düşünüyor musunuz? Tinerci
olmak istemeyen, iyi ahlaklı olmak isteyen, sağlıklı spor
yapmak isteyen gençliğe bir umut vermek ister misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Sayın Genç, yerinizden, bildiğim kadarıyla, Tuncelideki
kar yolları kapamış, onunla ilgili.
Buyurun efendim.
5.- Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, doğu ve güneydoğudaki köy yollarının
kapalı olması nedeniyle vatandaşların
mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sene çok
olağanüstü bir durum var. Doğu, güneydoğuda bütün köylerde köy
yolları kapalı, özellikle Tuncelide her gün köy yollarının
kapalı olduğuna dair yüzlerce telefon alıyorum. Bu arada,
yaşlı insanlar, yolları kapalı, köyde, doktora
yetişemiyorlar. Lütfen, bu Hükûmete
Zamanında, ben Maliye
Bakanına dedim ki: Bu sene bizim oralara biraz yakıt
parasını gönder. Birçok köyde yakıt parası bitmiş.
Yani böyle 1 trilyon lirayla uçak tutup da yurt dışında
gezeceğinize bu milletin önce acil ihtiyaçlarını şey edin.
Tunceli ilinde, haber aldığıma göre, doğru dürüst
yakıt parası yok. Dolayısıyla, araçlar çalışmıyor.
Köy yollarının hepsi, aşağı yukarı büyük bir
kesimi kapalı, kara yolları da böyle. Yollarda kalan çok insan var.
Köylerde hastalara
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Genç.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, bizim de söz talebimiz
vardı.
BAŞKAN Sayın Sakık, ne zaman girdiniz sisteme?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Kaşla göz arasında
girmiş.
BAŞKAN Kaşla göz arasında girmişsiniz, o
doğru.
Buyurun efendim.
6.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın bir televizyon
programında Kürt dilinin medeni bir dil olmadığı
şeklindeki ifadesine açıklık getirmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum.
Sayın Arınç da burada. Bir televizyon programında Kürt
dilinin medeni bir dil olmadığını ekranlarda söyledi.
Bundan dolayı çok büyük bir üzüntü içerisindeyiz. Bu konuda bir
açıklama yaparsa çok mutlu oluruz. Yani diğer dillerin Kürt dilinden
daha kutsal olması, medeni olması hangi kriterleri gerektirir? Bunu kamuoyuna
açıklarsa sevinirim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, toplumsal
bir sorunu dile getirmek istiyorum.
BAŞKAN Şimdi, yağmur gibi sonradan gelmesin
Bir dakika efendim, şimdi okuyorum: Sayın Özkan, Sayın
Özgündüz, Sayın Aslanoğlu.
Buyurun Sayın Özkan.
Yerinizden bir dakika.
7.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkanın, patates üreticilerinin depolarında bulunan
ürünlerinin tüketiciyle buluşturulması isteğine ilişkin
açıklaması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Sayın Başbakan Yardımcımız ve Gençlik ve Spor
Bakanımız, Bakanlar Kurulu üyeleri burada.
Benim gezdiğim bölgelerde, Burdur, Antalya, Bolu, Niğde
illerimizde patates üreticilerinin şu anda depolarında patatesin dolu
olduğunu, fakat bunu tüketiciyle buluşturamadıkları yönünde
talepleri var.
Gerçekten bir katma değer üreten bu çiftçilerimiz bu ürünlerinin
pazarla buluşmasını istiyor, pazarlarla
buluşmasını istiyor. Bu yönde Hükûmet yetkililerimizden bir destek
bekliyor.
Bu sorunu dile getirmek istedim. Duyarlılığınız
için teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkan.
Sayın Özgündüz.
8.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüzün, kamu kurumları personeli arasında yatay
geçişin kaldırılacağına ilişkin Hükûmetin
çalışması olup olmadığına ilişkin
açıklaması
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Ben de Sayın Bakanımızdan bir konuyu öğrenmek
istiyorum.
Kurumlar, kamu kurumları personeli arasında yatay geçişin
kaldırılması yönünde bazı duyumlar vardır. Bu konuda
Hükûmetin bir çalışması var mıdır? Bakanlar Kuruluna
konu gelmiş midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, buyurun.
9.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Atatürkün Gençliğe Hitabesi
konusunda Gaziantep Milletvekili Hüseyin Çelikin ifadesi
karşısında Hükûmetin tavrının ne olacağına
ilişkin açıklaması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Gençlik ve
Spor Bakanım, Sayın Elitaş Yüce Atatürkün Gençliğe
Hitabesi konusunda samimi ise ona teşekkür ediyorum. Onu kimse
indiremez. dedi.
Siz gençlikten sorumlu bir Bakansınız. Sayın Hüseyin
Çelikin ifadeleri konusunda net tavrınız nedir? Onu indirecek
misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın
Başkan, şahsıma tevcih edilen sorular var; cevap vermezsek
olmaz.
OKTAY VURAL (İzmir) Soru cevapları atladık efendim
biliyorsunuz. Danışma Kurulu kararında soru cevap yok.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) - Bu sorulara yerimden ya da kürsüden cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Yerinizden lütfen.
10.- Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıç, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun konuşmasına cevaben Gençliğe Hitabe gibi
ortak değerlerin siyasi istismar konusu yapılmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Çok
saygıdeğer milletvekilleri, öncelikle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Atatürkün Gençliğe Hitabesi üzerinden bir polemik yürütülmesini
kesinlikle doğru bulmuyorum.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Siz söylediniz yahu!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Konuyu açan sizsiniz!
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Atatürk ve
cumhuriyetimiz ve cumhuriyetin müşterek değerleri, Türk toplumunu bir
arada tutan nadir birliktelik vesilelerimizdir. Dolayısıyla Türk
milletinin seksen bir vilayetimizdeki 74 milyon 700 bin kardeşimizin
birlik bağlarını siyasi nedenlerle Meclis kürsüsünde ya da
başka politika kürsülerinde tartışma vesilesi hâline getirmemek
lazımdır.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Cevabını verin,
cevabını!
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) AK PARTİnin,
CHPnin, MHPnin, inanıyor ve inanmak istiyorum ki BDPnin de aynı
değerler ortak değerleridir, ortak değerlerimiz olarak da yaşamaya
devam etsin.
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin gündeminde, Atatürkün Gençliğe
Hitabesini tartışmak yönünde bir irade, bir niyet, bir
hazırlık bulunmamaktadır. Bu, hepinizin bildiği gerçektir.
Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini ve cumhuriyetini,
ilelebet, müdafaa ve muhafaza etmektir. Bu cümlede bizim hiçbirimizin
rahatsızlık duyacağı bir şey söz konusu değildir.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz bilmiyor musunuz?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Ama benim sizlerden
istirhamım şudur: Bu gibi vesileleri, tefrika yaratmak üzere istismar
etmeye hiç kimse kalkışmamalıdır.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sorunun cevabını
ver, sorunun cevabını!
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) İstiklal
Marşımız, Gençliğe Hitabe ve diğer değerler,
bütün bunlar toplumun ortak değerleri. Bu ortak değerler üzerinden
polemik yapmayı kesinlikle ben gereksiz buluyorum, anlamsız
buluyorum.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Aynaya bak, aynaya!
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Bu gibi değerleri
günlük politikanın istismar konuları hâline getirmememiz
gerektiğini düşünüyorum.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sorunun cevabını
ver, sorunun cevabını!
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Sorunun
cevabını verdim zaten.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sorunun cevabını
verin!
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Siz soruyu
dinlemediniz, cevabı da dinlemediniz, dolayısıyla soruya cevap
verdiğimi de fark etmediniz. Soru ortadaydı, ben de
cevabını verdim.
Bu yönde, Hükûmetimizin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir iradesi,
bir niyeti, bir irade beyanı söz konusu değildir. Bu konular toplumun
genel kabulleridir. Genel kabulleri sayıca artırmamız gereken
bir dönemde, toplumun genel kabullerini, ortak değerlerini
tartışmaya açmak ve bunlar üzerinden günlük siyasete istismar
malzemesi oluşturmaya kalkışmak, değerli milletvekilleri,
hepimize zarar verir.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Siz söylüyorsunuz.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) - Elbette ki partiler
arasında birtakım farklılıklar olacaktır. Elbette ki
bu farklılıklar istikametinde her bir partinin sözcüsü farklı
cümlelerle kendi tezini savunacaktır ama ortak değerleri istismar
konusu hâline lütfen hiç kimse getirmesin.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Önder, bir dakika yerinizden lütfen.
11.- İstanbul
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın konuşmasında sarf ettiği ve hatta BDP
şeklindeki ifadesine ilişkin açıklaması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli üyeler; Sayın Bakan biraz önce çok zehirli bir dili
açığa çıkardı. Bizim partimizden bahsederken
inanıyorum ki ve hatta BDP dedi, BDP bile
Şimdi, bunu tekrar
söyleyerek bunun ne kadar tehlikeli bir söylem olduğunu, tefrik edici bir
söylem olduğunu Genel Kurulun dikkatine sunmak istedim. Burada BDP ve
hatta BDP bile diye bahsedilecek bir parti değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın
Başkan, düzeltmek için söz talep ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kılıç.
Bir dakikada lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Onlara istediğin gibi söz veriyorsun, bize
bir dakika söz vermedin Başkan.
BAŞKAN Verdim ya.
KAMER GENÇ (Tunceli) Nerede verdin? Sözümüzü ağzımıza
BAŞKAN Başka istemedin ki.
12.- Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın, AK PARTİ; CHP, MHP ve hatta BDP şeklindeki
ifadesini düzeltmek istediğine ilişkin açıklaması
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın
Başkan, düzeltme imkânı verdiği için Sayın Öndere
teşekkür ediyorum.
AK PARTİ, CHP, MHP ve hatta BDP dedim, doğru. Özür dilerim
ve hatta BDP dediğim için. Elbette ki siz de teyit etmiş oldunuz ki
bu değerler üzerinde bu çatı altında grubu bulunan dört siyasi
partinin tüm milletvekilleri tek vücuttur, tek yürektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Tek yürek değiliz. Kemalizme
inanmıyoruz, tartışılmasını istiyoruz. Hiçbir
şey ayet, hadis değil.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun (2/18) esas numaralı, Ağaçlandırma ve
Erozyonla Mücadele Kurumu Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/23)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Vermiş olduğum 2/18 Esas nolu Ağaçlandırma ve
Erozyonla Mücadele Kurumu Kanun Teklifimin İç tüzüğün 37 maddesine
göre 45 gün içerisinde komisyonda ele alınmadığından
doğrudan gündeme alınmasını arz ve talep ederim.
Saygılarımla. 02.12.2012
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
BAŞKAN Şimdi teklif sahibi
olarak Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; böyle puslu ve kavgalı bir ortamda size bir kanun teklifi
getiriyorum, inşallah kanun teklifi önerimi kabul edersiniz de gündeme
girmiş olur. Ağaçlandırma ve erozyonla mücadele kurumu
kurulmasıyla ilgili kanun teklifimin İç Tüzük 37nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınması için söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaşam alanlarımızı tehdit eden ciddi çevre
sorunları karşısında çevre ve ekolojik dengenin
korunması yaklaşımı, her geçen gün daha fazla önem
kazanmaktadır. Bugün ülke topraklarımızın yüzde 85i,
ormanlarımızın ise yüzde 54ü erozyon tehlikesi altındadır.
İklim değişiklikleri, su kaynaklarının kirlenmesi ve
toprağın verimliliğini kaybederek çölleşmesi gibi sorunlar,
bu yaklaşımın hayata geçirilmesinin aciliyetini göstermektedir.
Doğal yaşam alanlarımızın önemli bir boyutu olarak
ormanlarımız ve topraklarımız, endüstrileşmenin
getirdiği etkiler yanında, su, rüzgâr ve diğer bazı
doğal etkenler nedeniyle de önemli zararlara uğramaktadırlar. Bu
zararların ortaya çıkmasında plansız endüstrileşme
temel etken olmakla birlikte, diğer ve belki de en önemli neden gerçek bir
doğa savaşçısı olan ormanların yok edilmesidir.
Değişik amaçlarla, örneğin yeni turizm alanları
oluşturmak, özel üniversitelere yer tahsisi gibi nedenlerle orman
alanları zarar görmüş ve daralmaktadır. Gün geçtikçe artan bu
zararların durdurulması için birtakım tedbirlerin
alınması gereği, devletin kurumlarına ve toplumun bütün
kesimlerine önemli görevler yüklemektedir. Ulusların kültürlerinde önemli
yeri olan ve ekolojik dengenin korunmasında aksi iddia edilemeyen olumlu
katkıları yediden yetmişe herkesçe bilinen orman
kaynaklarımızın bu zararlı etkilerden korunabilmesi ve
öncelikle yeni orman alanları oluşturarak genişletilebilmesi bu
görevlerin en başında gelmektedir.
Önümüzdeki yüzyılın en önemli sorunlarından biri de
küresel ısınma olacaktır. Küresel ısınmaya
bağlı olarak bazı bölgelerde kasırgalar, seller ve
taşkınlar, bazı yerlerde uzun süreli kuraklıklar ve
çölleşmeler de görülecektir. Kışın sıcaklıklar
artacak, bahar erken gelecek, sonbahar gecikecek, yani iklimler
bozulacaktır. Bu da insan hayatını ileri derecede etkileyecek,
bitki örtüsünü de yok edebilecektir.
Küresel ısınmada en önemli, en etkin olan durum, sera
gazları dediğimiz karbondioksit, metan ve kloroflorokarbon
gazlarının artmasıdır. Buradaki de özellikle karbondioksit
gazının salınımıdır. İşte burada bunu
engelleyebilecek en önemli etken ağaçlandırma ve orman
miktarını artırmadır. Küresel ısınmadan korunmak
istiyorsak ağaçlandırmayı çok önemsemeli ve de desteklemeliyiz.
Ormanların korunması ve yeni orman alanlarının oluşturulması
açısından bugüne kadar ülkemizde yapılanları
değerlendirdiğimizde, yapılanların önemini bir kez daha
tespit etmekle birlikte, yeni orman alanlarının
oluşturulması ve mevcut orman alanlarının
iyileştirilebilmesi ile erozyona karşı daha büyük hedefleri hep
birlikte gerçekleştirmemiz gerektiğini görmekteyiz.
Sürdürülebilir orman yönetimi ve prensipleri içerisinde
ağaçlandırma ve erozyonla mücadele konusunda yeni
organizasyonları ortaya koyabilmemiz, en önemlisi bu alanda yeni
kaynakları oluşturmamız gerekmektedir. Bu hedeflere
ulaşabilmemizin önündeki engeller olarak öncelikle orman kadastrosunun
hâlâ tam tamamlanmamış olması gelmekte, ayrıca bütçe
içerisinde veya oluşturulan fonda öngörülen kaynakların oluşturulamaması
gelmektedir. Yani bugün yeterli kaynak bulunabildiğinde, sadece devlete
ait ağaçlandırmaya hazır durumdaki alanlarda yeni
oluşturulabilecek orman alanı 3,2 milyon hektar kadardır. Bu
projeyi hayata geçirebilmek, yeni bir millî şuur ve hamle gerektirmektedir.
Oluşturulması öngörülen kaynaklarla başlatılacak
ağaçlandırma ve erozyonla mücadele seferberliğinin orman
köylüsünün sosyal kalkınması açısından da önemi çok
büyüktür. Endüstrinin ihtiyacı olan ham madde olarak orman
kaynaklarının temin edilmesi, çevre kirliliğinin önlenmesi, toprak
kaynaklarımızın verimli tutulabilmesi, su rejiminin düzenlenmesi
ve doğal afetlerin önüne geçilebilmesi ve orman köylüsü için
istihdamın geliştirilebilmesi açısından
ağaçlandırma ve erozyonlara karşı alınacak tedbirler
yaşamsal bir işleve sahip bulunmaktadır.
Kanun teklifimizle ülkemizde yeni bir ağaçlandırma ve orman
alanları kazanımı hedeflemekteyiz. Yeni yeni kaynaklar
oluşturacak, ülkemizin gelişimine de katkı
sağlanacaktır diyor, kanun teklifime Meclisimizin değer
vermesini ve katkı vermesini bekliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Adana Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Yılmaz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin ağaçlandırma ve
erozyonla mücadele kurumu kurulmasına ilişkin kanun teklifinin
lehinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, bu kanun teklifimiz gerçekten çok önemlidir. Bugün ülkemiz
topraklarının yaklaşık yüzde 87sinde şiddetli ve orta
şiddetli olmak üzere erozyon mevcuttur. Baktığımızda
tarım alanlarının yüzde 59unda, orman alanlarının
yüzde 54ünde, mera alanlarının yüzde 64ünde şiddetli bir
şekilde erozyon mevcuttur. Şimdi bu erozyonla mücadeleyle ilgili
topyekûn bir savaş yapmamız gerekiyor. Türk ormancısı
yıllardır yaptığı projelerle erozyonla ilgili
mücadeleyi hakkıyla yapmaya çalışmıştır. Burada eksik
olan şu: Erozyon, hepimizin bildiği gibi sadece orman
alanlarında değil, tarım alanlarında ve özel idarenin
sorumluluk sahalarında da yoğun bir şekilde devam etmektedir.
Bugün Sayın Bakanımızın ne yazık ki
ormancılıkla ilgili politikalarına
baktığımızda tamamen yapboz üzerine kurulmuş bir
politikayla hareket etmektedir. Sayın Bakanımızın
şahsına saygımız sonsuzdur, hocalığına
saygımız sonsuzdur ama ondan ricamız şu: Tarih yazan
ormancılarından fikir almadan ormancılık politikası geliştirmeye
çalışıyor; sivil toplum örgütlerini, ormancılığa
emeği geçen şahısları dikkate almadan ormancılık
politikası yapmaya çalışıyor. Hepiniz biliyorsunuz,
buradaki yaptığı sunumda Türk ormancılarının
tarih yazan hizmetlerini övünerek anlatıyor. Peki, bunları övünerek
anlatırken mirasyedi anlayışıyla geçmişte yapılan
güzel çalışmaları yok sayarak orman teşkilatını
yalnızlaştıran, ötekileştiren çalışmalara niye
imza atıyorsunuz?
Bakın burada altı ay içerisinde beş altı tane kanun
hükmünde kararname çıkarttı. Dün yaptığını ertesi
gün bozdu. Aradan bir ay-iki ay geçmeden yeni kanun hükmünde kararnameler
getirerek bir teşkilatın yapısıyla oynadı. Şimdi
erozyonla ilgili birimleri her zaman savunuyoruz. Ben de bu
teşkilatın bir mensubuyum. Orman Genel Müdürlüğü
ormancılığın ana dinamosudur ve çok önemli hizmetlere imza
atmıştır. Bütün birimleri Orman Genel Müdürlüğünün
bünyesine bağlarken bir bakanlık oluşturmak, günübirlik
aldığı kararlarla Üç ana birim oluşturacağım.
diye Çölleşme ve Erozyon Kontrol Genel Müdürlüğü kurdu. Bu
Çölleşme ve Erozyon Kontrol Genel Müdürlüğünü kurarken esas erozyonla
ilgili birimleri Orman Genel Müdürlüğü bünyesine bağladı. Bugün
çölleşmeyle ilgili kurduğu Genel Müdürlük ancak bir şube
müdürlüğü işlevini yapabilecek şekilde planlanmış ve
organize edilmiştir. Bir teşkilatın yapısıyla
oynadığınızda sıkıntıları beraberinde
getiriyorsunuz. Bakın, aynı Hükûmet döneminde -iyi orman mühendisi
meslektaşımız da var burada 2-3 tane- dokuz tane Bakanlık
bölge müdürlüğü kaldırıldı. Neden dolayı? Çift
başlılık yaratmayalım diye. Fakat bugün bakıyoruz,
aynı Bakan, hangi mantıkla hareket ediyorsa, on altı tane bölge
müdürlüğü ihdas etti ve bu Bakanlık bölge müdürlüklerinin içi tamamen
boş, hiçbir işlevleri yok. Birilerini makam sahibi yapmak adına
kurduysanız bunlar yanlıştır. Bugün ormanlarımızın
yüzde 50si verimsizse ve ülkemizin yüzde 27si ormanlarla kaplıysa, bir
teşkilatın ana omurgasıyla, ana yapısıyla bu kadar
oynamak hakkına sahip değilsiniz.
Bakın, açık söylüyorum: Sizin yaptığınız
uygulamalar, Sayın Orman ve Su İşleri Bakanının
yaptığı uygulamalar daha geçen gün yapılan orman mühendisleri
seçimlerinde karşılık bulmamıştır. Tarihinde
olmayacak bir şekilde idarenin listesi diye orman bölge müdürlerini
devreye sokarak, başmüfettişleri aday göstererek, orman genel müdür
muavinlerini koordinasyon adına atayarak seçimlere girildi ve bütün
Türkiye'nin her tarafında yapılan seçimlerin sonucunda bir hezimete
uğradınız. Sayın Bakan, bu, şunu gösteriyor: Sizin
politikalarınız ormancılar tarafından kabul görmüyor.
Ormancıları hepimiz yakından biliriz; yirmi dört saat,
mesai esasına bağlı kalmadan, işçisinden memuruna,
mühendisinden yöneticisine kadar yazın köz üstünde yangınlarla
mücadele, kışınsa kar üzerinde of bile demeden yoğun bir
çalışma yapan bir teşkilattır. Bu teşkilatla bu
şekilde oynarsanız mirasyedi pozisyonuna düşersiniz. Bugün
anlattıklarınız geçmişte yapılan
çalışmaların ürünleridir. Onun için, lütfen, Orman Genel
Müdürlüğünün, Orman Bakanlığının yapısıyla
çok fazla oynamayın.
Ben, hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, 60a
göre çok kısa bir söz, bu konuyla ilgili verebilir misiniz?
BAŞKAN Buyurun Sayın Elitaş, yerinizden.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bak, yeni getireceğiniz teklifle
böyle söz alamıyorsunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Ağaçlandırma ve Erozyonla
Mücadele Genel Müdürlüğü kurulduğundan dolayı (2/18) esas
numaralı Kanun Teklifinin gündeme alınmasını uygun
bulmadıklarına ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Doğru emek vermiş, çalışmış,
kendilerine teşekkür ediyoruz ağaçlandırma ve erozyonla mücadele
kurumu kurulmasıyla ilgili ama gündem farklı geçtiğinden
dolayı Sayın Bakanla irtibat kurma imkânımız olmadı,
biraz önce irtibat kurdum. Şu anda Sayın Bakanın ifadesine göre,
Ağaçlandırma ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü
kurmuşuz. O anlamda baktığımızda, bu kanun teklifini belki
Genel Müdürlük çalışmalarına bir esas olarak
değerlendirirler. Kendilerine teşekkür ediyorum, çok güzel bir
çalışma yapmışlar ama Genel Müdürlük kurulduğundan
dolayı bu kanun teklifinin gündeme alınmasını uygun
bulmadığımızı ifade etmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Elitaş.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Yanlış bilgi veriyor. Ağaçlandırma
ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü yok Sayın Başkan,
Çölleşme ve Erozyon var. Yanlış bilgi verdi Sayın
Başkan, Grup Başkan Vekili düzeltirse memnun olurum.
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler (Devam)
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun (2/18) esas numaralı, Ağaçlandırma ve
Erozyonla Mücadele Kurumu Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/23)
(Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, konu üzerindeki 37nci maddeye
göre verilmiş olan önerge üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü
sorular ve diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, 2nci sıraya alınan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin; 6111 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin; 6111 Sayılı Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/279) (S. Sayısı: 150) (X)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 150 sıra sayıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize
saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, aslında bu yasanın,
bizim, hepimizin kabul etmesi gereken 1inci maddesinden bahsediyorum ve eksik
bir yasa. Bu yasada yurt dışı müteahhitler ve yurt
dışında iş yapan Türk iş adamlarına vergi
yapılandırmasından dolayı
Geçen yıl yapılan
yapılandırmada yapılandırılmış ama yurt
dışında işlerinin bozulması nedeniyle
yapılandırılan vergi borçlarını ödeyemeyen yurt
dışı müteahhitlere ve yurt dışında iş yapan
Türkiyede kayıtlı mükelleflere getirilen bir yasa. Birinci maddesi
Bir kere bu eksiktir arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım, dilerseniz bir de size biraz yurt
dışı müteahhitliklerden bahsetmek istiyorum. Türkiye
aslında
Türkiyenin çok önemli bir can damarı. Yurt
dışı müteahhitler Türkiyenin görünmez kahramanları ama her
ne hikmetse yurt dışı müteahhitler hiçbir zaman
ağlamıyorlar, yurt dışı müteahhitler hiçbir zaman
gelip kapılarda beklemiyorlar, onlar işlerini yapıyor. Yaklaşık
20 milyar dolarlık bir iş hacmi var arkadaşlarım
bunların. 20 milyar dolarlık bir iş hacminde ülkeye
yaratılan katma değeri ben madde madde saymaya
çalışacağım şimdi. Bir kere 20 milyar dolarlık
iş hacminden; bir, yurt dışı müteahhitlerin çok önemli
kısmı işçilerini Türkiyeden götürüyor ve bir istihdam
yaratıyor, ekmek yaratıyor. Bu çok önemli bir olgu. Yani kısmen
yerelden işçi alıyor ama ağırlıklı,
yaptığı işlerin ağırlığında hep
Türkiyeden götürüyor. Bu ülke için yurt dışında
çalışan Türk işçilerinin, Türk müteahhitlerinin ve Türk iş
adamlarının yanında çalışan insanların
sayısı oldukça çok önemli bir sayıdadır. Bir kere çok
önemli bir istihdam yaratıyor ve yarattığı istihdamla bu
insanlarımız aşlarını, ekmeklerini oradan temin
ediyorlar.
Tabii, bir başka konu yani yurt dışı müteahhitlerin
ülkeye sağladığı fayda
Bu insanlar orada
yaptığı işlerin -ne iş yaparsa yapsın, ister
inşaat müteahhidi olsun ister inşaat taahhüt işi yapsın
ister yurt dışında ticaret yapsın- Türkiyede vergi
mükellefiyse orada kullanacağı malların çok önemli bir
kısmını Türkiyeden götürüyor. Yani orada yaptığı
iş Türkiyeden her konuda
Yani yurt dışı müteahhitlerin,
hakikaten bu insanların elleri öpülecek insanlar.
Burada yapılan bir hiç. Onlar için çok önemli değil. Önemli
ama hiç önemli değil. Neden? Ülkeye bu kadar döviz kazandıran, ülkeye
bu kadar istihdam yaratan, ülkeden bu kadar ithalat yapıp karşı
tarafa yani Türkiyeden ihraç, ürün ithal eden bu insanlara biz yeterince
değer vermiyoruz, yeterince sorunlarını çözmüyoruz. Ne
sorunları var? Şimdi, biraz onlardan bahsedelim.
Değerli arkadaşlarım, bir kere bazı ülkelerle ikili
anlaşmamız yok. Bazı ülkelerle ikili anlaşmamız
olmayınca mükerrer vergi ödüyor bu arkadaşlarımız.
Örneğin, Libyada iş yapan müteahhitlerimiz çok önemli bir
rakamdır Türkiye için- Libyada yüzde 42 vergi ödüyorlar arkadaşlar.
Ama Türkiyeyle ikili, karşılıklı anlaşması
olmadığı için Libyada vergisini ödediği parayı
şirketine, orada kazandığı parayı kâr payı olarak
getirmeye çalıştığı zaman Maliye diyor ki: Hey, getir
bakayım, ben de vergimi alacağım. Arkadaşlar, ben orada
yüzde 42 vergimi ödemişim. Bu nedenle, yurt dışında iş
yapan müteahhitlerin çok önemli kısmı paralarını Türkiyeye
getirmiyorlar. Türkiye için çok önemli bir kaynak. Ben, bunu, Plan ve Bütçe
Komisyonunda Sayın Bakana ve Sayın Gelir İdaresi Başkanına
altını çizerek söyledim. Eğer yurt dışında
iş yapan müteahhitlerin yurt dışında vergisini kurumlar
vergisi olarak ödediği paranın Türkiyeye gelen kısmı gelir
vergisinden istisna olursa çok önemli bir kaynak gelir arkadaşlar ama
kimse bunun farkında değil, kimse buna çözüm bulmuyor. Siz yurt
dışından gelip Türkiyede tahvil alan, hazine bonosu alan
insanlardan vergi almıyorsunuz; alnının teriyle, orada çok zor
koşullarda yıllarca edindiği deneyimlerle ülkeye sadece döviz
getiren insanlardan orada elde ettiği parayı Türkiyeye
getirdiği zaman Ey dur kardeşim, ben senden vergi alacağım.
diyorsun. Hakikaten bu çok üzücü bir durum ve Türkiye kendi bindiği
dalı kendi kesiyor arkadaşlar.
Ben buradan öneriyorum, buradan bir daha haykırıyorum: Yurt
dışında müteahhitlik yapan insanların iş
yaptığı ülkelerde kurumlar vergisi ödemişse
kârlarından, Türkiyeye getirecekleri kâr paylarından gelir vergisi
alınmadığı takdirde Türkiye çok önemli bir kaynağa
kavuşacaktır. Altını bir kez daha çiziyorum. En büyük
sorunları bu.
Bir şekilde bu paraları, evinin ihtiyacı, aşı
ekmeği için getirdiği paraları yurt dışından
kendi parasından ilgili şirkete borç diye getiriyor arkadaşlar.
Borç diye getiriyor ve bu şirketlerin hepsi borçlu gözüküyor
arkadaşlar. Hâlbuki böyle bir borç yok. Yurt dışından kendi
parasını getiriyor. Ama maalesef kâr dağıtacağı
zaman vergi alındığı için bu arkadaşlarımız
bir şekilde paralarını getiremiyorlar. Bir kere birinci
kısım bu arkadaşlar.
İkinci olay: Arkadaşlar, Libyada bir sürü olay oldu. Bir sürü
Türk müteahhidi yaklaşık iki yıldır bir kuruş para
alamıyor. Bunların işçileri var, yıllarca
çalıştığı kurumlar var, borçları var,
harçları var. Bu insanların bir onurları, şerefleri var.
Hükûmet olarak, sadece bir tek sorunları, Türkiyede vergi borcu olan ve
vergi borcundan dolayı yapılandırma yapılan insanlar sadece
yapılandırmadan dolayı para alamıyor diye bir şekilde
bunu tamir etmekse bu onlara bir lütuf değildir. Siz, önce Libyada
parasını alamayan insanların parasına sahip
çıkın. Libyada iki yıldır evine aşını,
ekmeğini götüremeyen insanlara Nedir kardeşim, sizin ne derdiniz var.
dediniz mi? Bu müteahhitlerin bir sürü banka borcu var, bir sürü teminat
mektupları var ama maalesef, Hükûmet olarak, sadece yanaklarını
okşadınız, yanlarında olmadınız. Hep olayın
manevi yönüne baktınız ama bunlar maddi olarak çok şey kaybetti.
Türk Eximbank, ne iş yaptı? Bu müteahhitlerin bir sürü banka
borcu var. Çok zor koşullara kaldılar. Bankalar tarafından
haczedildiler, oradan alacaklarını alamadığı için.
Herkes kaçtı bu insanlardan ama kimse sesini çıkarmadı. Bu
insanların orada kazandığı, hak ettiği bir sürü hak
ediş var. Siz, Libyaya 200 milyon dolar para verirken ama kardeşim,
benim müteahhitlerimin de burada bu kadar alacağı var, savaş
bittiği zaman alacaklarımı garanti altına aldınız
mı? Hâlâ daha baktık, bakıyoruz.
Ben gene söylüyorum. Sarkozy gitti, malı götürdü, petrolün yüzde 35ini
aldı, malı götürdü ama biz, hâlâ daha, Türkiye olarak bizim en büyük
pazarımız, müteahhitlik pazarımız, şu anda oradaki
iş hacminin 16 milyar dolarlık bir iş hacmimiz var ama bu
insanlar perişan. Yani yurt dışındaki müteahhitlerimizin,
sadece burada vergi borcu olan mükelleflerin
yapılandırılmış vergi borçlarını erteleyerek
sorunu çözmeye çalışıyorsak yazıklar olsun bize! Biz bu
insanlara sahip çıkmıyoruz. Türkiye'ye çil çil döviz getiren,
Türkiye'ye hiçbir maliyeti olmayan, kazandığı parayı
alıp buraya gelen, burada harcayan, insan çalıştıran,
buradan oraya mal götüren bir grubu biz ihmal ettik arkadaşlar; bugün
değil, yıllardır ihmal ediyoruz.
Yine aynı şekilde, karşılıklı
anlaşma olmayan ülkelerde, özellikle çalışan işçi
kardeşlerimiz önemli vergi sorunlarıyla karşı
karşıya geliyor ve yine aynı şekilde,
karşılıklı, ikili anlaşmamız olmayan ülkelerde,
oradaki sosyal güvenlik kurumuyla Türkiye'deki Sosyal Güvenlik Kurumu
arasında gerekli köprü kurulamıyor arkadaşlar ve bu
arkadaşlarımız önemli ölçüde mağdur oluyorlar. Değerli
milletvekilleri, altın yumurtlayan bir tavuktur. Ülkeye hiçbir maliyeti
olmayan, sadece, ülkeye döviz getirmekten başka bir sorunu olmayan bu
insanlara biz sahip çıkamıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, yine bu yasanın 1inci maddesinde doğal afet
var, doğal afete uğrayan bölgelerde yine aynı şekilde
yapılandırılan vergi borçlarının ertelenmesi var.
Örneğin Van ve Simavı kapsıyor. Bu olmalı. Sonuna kadar Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak hep destek verdik,
vereceğiz. Gelen kanun teklifinde Simav yoktu.
Arkadaşlarımızla birlikte, Komisyondaki arkadaşlarımla
birlikte Simavın da bunun içine alınmasını istedik. Ancak,
Türkiye'nin çok değişik yerlerinde sel baskını oluyor,
tabii afet oluyor, onların da bunun içinde olması lazım. Biz,
spesifik olarak Van ve Simav dememeliyiz. Eğer bir yerde tabii afet
olduysa, herkes bunu yapmalı, bunu bir otomatiğe
bağlamalıyız. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak,
yine bunu eksik görüyoruz. Herhangi bir yerde oluşan tabii afet -tabii
afet Vergi Usul Kanununda belli arkadaşlar, orada belirlenmiş-
aynı şekilde her yerde uygulanmalı, Vana ayrı kanun,
Simava ayrı kanun çıkarmak olmaz arkadaşlar, Van da bizim Simav
da bizim, nerede tabii afet varsa
Bu yasanın eksik tarafı, sadece
şekillendiriliyor, isim verilmiyor, amaç, Van ve Simavdaki depremle
ilgili. Ama sele uğrayan, birçok tabii afete uğrayan birçok
esnafımızın da sorunu var, bunların da vergi borçları
ertelenmeli ama maalesef bu yasada bu yok arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım, biz, yasanın ilk geldiği
şekliyle -yani yurt dışı müteahhitler ve Van ve Simav
depremi konusunda- son derece, Komisyondaki arkadaşlarla birlikte hep
destek verdik, sonuna kadar destek vereceğiz ama eksik Bunun daha
büyütülmesi lazım. dedik, Sorunların daha çözülmesi lazım.
dedik. Ama yine Komisyon sırasında, kanun hükmünde kararnamelerle
-arkadaşlarım biraz sonra 2nci maddedeki konuda görüşecekler-
maalesef son dakikada eklenen bir önergeyle Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü de 5018in dışına çıkarılarak, oradaki
ihalelerin yurt dışı borçlanmayla yapılması konusunda
bir hüküm eklendi.
Biz bu ülkede yapılan ne varsa, sonuna kadar üretimin
yanındayız arkadaşlar. Ama her şey usulüne göre
yapılmalı, her şey denetlenmeli, kamunun denetiminden
kaçırılmamalı hiçbir şey, karşı olduğumuz
nokta bu. Yoksa, Devlet Su İşlerinin Türkiye'nin her tarafında
yapacağı barajlara, yapacağı diğer hizmetlere kaynak
bulmak tabii hepimizin görevi, buna karşı çıkmıyoruz.
Sadece, denetim dışına çıkarılıyor
Erdemlilik hesap vermektir, erdemlilik yapılan her işin
hesabını vermektir. Niye denetimden kaçırıyoruz? Meselemiz
bu arkadaşlar. Yoksa biz bu yasaya sonuna kadar destek verdik ama
eksikleri var. Bir de kanun hükmünde kararnamenin dışına
getirilen uygulamayla DSİ Genel Müdürlüğünün 5018den
çıkarılması var arkadaşlar. Bu açıdan
Yurt dışı müteahhitler için getirdiğiniz öneri çok
basit, son derece yetersizdir. Onlara çok şey vermeliyiz, onların
borçlarını ertelemeliyiz, Eximbank onların borçlarına
-alacaklarını temlik alarak- kefil olmalı. Çünkü, altın yumurtlayan
birer tavuk bu insanlar, istihdam yönünden ve ülkeden aldıkları
mallar yönünden.
Yine, afet konusunda eksikliğimiz: Sadece bunu Van ve Simav olarak
değil, Allah korusun, yarın Türkiye'nin herhangi bir yerinde yeni bir
tabii afet olduğu zaman -su bastı, insanların malı gitti,
her şeyi gitti- devlet olarak onların yanında olmak lazım,
yanında olmamız lazım.
Bizim dediğimiz şu: Gelin, bunu bir otomatiğe
bağlayalım. Tabii afetin tarifi belli. Türkiye'nin neresinde olursa
olsun -her yerde ayrı olarak kanun çıkarmayalım- orada bir tabii
afet varsa bu yasa hükmünden yararlansın. Dediğimiz bu
arkadaşlar.
Kanuna olumlu bakıyoruz ama eksikleri var.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Şimdi Sayın Doğru yerinden bir dakikalık bir
açıklama yapmak istiyor.
Buyurun Sayın Doğru.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, vermiş
olduğu (2/18) esas numaralı Kanun Teklifiyle ilgili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın yaptığı
açıklamada, Genel Kurulu doğru bilgilendirmediği ve dolayısıyla
kendisinin teklif sahibi olarak mağdur duruma düştüğüne
ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Biraz önce 37nci maddeden faydalanarak Meclisimize bir kanun teklifi
sunmuştum. Sunuştaki amacım Ağaçlandırma ve Erozyonla
Mücadele Kurumu kurulmasıyla ilgili idi. AKP Grup Başkan Vekili
Mustafa Elitaş Beyefendi böyle bir genel müdürlüğün var olduğu
ve bundan dolayı da bu şekilde bir kanun teklifine gerek
olmadığı şeklinde bir açıklama
yapmıştır.
Benim Bakanlıktan öğrendiğim kadarıyla bu son kanun
hükmünde kararnameyle beraber böyle bir genel müdürlük yoktur, Çölleşme
ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü adı altında bir genel
müdürlük vardır. Dolayısıyla benim bu kanun teklifimde esas amaç
ağaçlandırmanın oluşturulması, ağaçlandırma
ile ilgili olarak yeni yeni kaynaklar oluşturulması ve ülkemizde
önümüzdeki dönemlerdeki küresel ısınmaya şimdiden
hazırlık yapılmasıyla ilgili idi ancak, tabii, Türkiye
Büyük Millet Meclisi de Sayın Elitaşın söylemiyle beraber
doğru bilgilendirilmemiş oldu. Ben de burada yani kanun teklifi
sahibi olarak mağdur konuma gelmiş oldum. Bunun bilinmesini isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Açıklamanız zabıtlara geçti efendim.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin; 6111 Sayılı Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/279) (S. Sayısı: 150)
(Devam)
BAŞKAN Şimdi söz sırası Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Van Milletvekili Sayın Özdal Üçerin.
Buyurun Sayın Üçer, süreniz yirmi dakika. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 6111 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin tümü
hakkında grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlayarak konuşmama başlıyorum.
Sosyal devlet olmanın en önemli özelliği,
yurttaşlarına kendi yaşamları boyunca başlarına
gelebilecek her türlü olumsuzluğun güvencesini sağlamaktır.
Hangi konuda olursa olsun, maddi, manevi, yaşamın tesisi için gerekli
bütün maddi sorumluluğu devlet, devlet ve sosyal devlet olma
yükümlülüğü itibarıyla yerine getirmek zorundadır.
Bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de ekonomik
sorunlarıyla uğraşan yurttaşlarımızın, aktif
ekonomik ticari yaşamda yer alan yurttaşlarımızın ve
aktif bir şekilde yer almayan bütün yurttaşlarımızın
bütün sosyal, ekonomik haklarını güvence altına alma
sorumluluğundan yola çıkarak bir kanun yapılması
gerekiyorsa biz bunu koşulsuz destekliyoruz.
Konu itibarıyla hangi konu olursa olsun, yurt
dışında ticaret yaparken -kendi iradesinin
dışında- kendi sorumluluğunu yerine getiren
yurttaşlarımızın içinde bulunduğu sosyal
yaşamın, içinde bulunduğu ülkenin siyasal, konjonktürel
durumunun kendi ekonomik yaşamına tesirini
yansıttığı durumlarla ilgili devletin sosyal
sorumluluğunu yerine getirmesine ve onların zararlarının
karşılanmasına yönelik tedbirlerin alınması,
vergilerinin ertelenmesi, sigorta sorumluluklarının ertelenmesi,
hatta onların zararlarının tazminine yönelik devlet
sorumluluğu vardır. Bu konuda yapılacak düzenlemeleri
destekliyoruz.
Hakeza, doğal afetlerle ilgili de, yangın olur, deprem olur,
sel olur, herhangi bir doğal afette, herhangi bir yurttaşın tek
başına, ailesiyle birlikte ya da bütün yurttaşların toplu
hâlde uğramış oldukları zararların tazmini ve o afetin
etkilerinin ortadan kaldırılması sürecine kadar,
yaşamın normalleşmesine kadar kimi ekonomik tedbirlerin
uygulanması da, devletin sosyal ve ekonomik sorumluluğu
içerisindedir.
Kuzey Afrika ülkelerinin konjonktürel süreç değişimleri ve
kanlı iç savaşların yaşanıyor olması, bu iç
savaşlarda insanların yaşamını yitiriyor olması,
özünde emperyalist ülkelerin o ülkelerdeki sosyoekonomik kaynakların ya da
siyasal, sosyal iktidar güçlerinin denge
savaşı içerisinde bir şekilde yaşam hakkı
arayışı içerisinde olan halkların birbirine
boğazlatılması süreci aslında çok
tartışılmıyor. Kimdi Kaddafiyi iktidar yapan, hangi güçle iktidar oldu, onu yıkan güç neydi, onun yerine
geçen güç ne oldu? Milyonlarca insan niçin öldü? Petrol rezervlerine sahip olma
savaşı ne aşamada? Türkiyenin bundaki rolü neydi?
Uluslararası güçlerin bundaki rolü neydi? Suriyede insanlar niçin ölüyor?
Irakta, Kürdistanda, Türkiyede insanlar niçin sosyal refahı
yakalayabilmiş değil? Bu konuda ülkemizin sorumluluğu ne, ne
yapması gerekir? Alınması gereken siyasal tedbirler neler,
sosyal tedbirler neler, ekonomik tedbirler neler?
Bunlara kafa yorması gereken bir Meclis tarihsel sorumluluğunu
yerine getirmiyor. Maalesef ve maalesef, Sayın Başbakanın sanki
kişisel mevzusuymuş gibi, işte bir Erdoğan-Esad
atışması, Erdoğan-Sarkozy atışması,
Erdoğan-Kaddafi atışması şeklinde bir konsepte
dönüştürülüyor. Bu böyle değil. Yüz milyonlarca insanın bir
arada ortak kaderi paylaştığı Orta Doğuda kanlı
iç savaşlar var ve bu kanlı iş savaşın ülkemize
sıçrama ihtimali var ve bu konuda emperyalist politikalara hizmet eden bir
iktidar anlayışı var. Biz yarın çocuklarımıza
neyin hesabını vereceğiz? Sayın Erdoğan, Esada Eden
bulur. diyor. Evet, bulsun, her eden ettiğini bulsun. Peki, biz,
İsraildeki, Libyadaki, Lübnandaki, Arabistandaki, Suriyedeki,
herhangi bir yerdeki bütün ölümleri kınıyorsak ve edenlerin
ettiğini bulmasını diliyorsak Roboskide eden ne olacak?
Bakın, 34 yurttaşımız birlikte yaşamını
yitirdi diye çok büyük yankı uyandırdı. 1
yurttaşımızın bile burnu kanadığında
aynı duyarlılıkta olmamız lazım. Sadece Van ili
sınırları içerisinde tek tek bu ülkenin askerleri
tarafından öldürülen onlarca yurttaşımız var bu İktidar
döneminde.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Niye öldürüldüler?
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Bir bidon mazot taşıyıp, götürüp
getirdiği için. İnsan Hakları Komisyonunda bunun raporları
vardır Sayın Vekilim, gidip bakabilirsiniz. Gidip bakabilirsiniz
Gidip bakabilirsiniz
On dört yaşında çocuk
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Her şeyi eleştirmeyin,
bırakın bunları.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Sataşmayı kültür hâline
dönüştürmüşsünüz, size yanıt verme gereği duymuyorum. Bu
ülkenin gerçekliği ortadadır. (BDP sıralarından
alkışlar)
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Her şey ortada.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Bu ülkede zulüm vardır, sorumlusu da senin
sataşarak gündemi tartıştırdığın, temsilcisi
olduğun iktidardır.
Ayrı bir zulüm daha var. Van depremi oldu
Evet, Van depremi oldu.
Daha önce de ülkemizde depremler oldu ve onlarca yıl öncesinden bu yana
yaşamış oldukları depremlerin hâlâ şokunu yaşayan
binlerce yurttaşımız var, biliyoruz. Onların
acısını derinden, yürekten hissediyoruz. Kütahyadaki de,
Düzcedeki de, İstanbuldaki de, dünyanın neresinde olursa olsun,
sadece ülkemizde değil, herhangi bir insanın yaşamış
olduğu eziyetin acısını kendimiz de hissedebilmeliyiz ve bu
ülkede devlet sosyal sorumluluğunu üstlenip onların
zararlarını tazmin edebilmeli, etmiş olmalıydı.
Van depreminde -hani derler ya, kimsenin başına gelmesin- on
binlerce insanımız mağdur oldu, sadece depremden değil,
soğuktan da mağdur oldu ve hâlen mağdur olmaya devam ediyor.
Eksi 20 derecelerde hâlâ çadırda yaşayan insanlarımız var.
Oysa Sayın Başbakan ocak ayında Konteynere geçmeyen kimse
kalmayacak. demişti. Peki, bu ülkenin konteyner alacak imkânı yok
mu? Belki Roboskiyi bombalayan uçakların o geceki yakıt masrafı
bile Vandaki yüzlerce, binlerce, on binlerce insanın konteyner
ihtiyacını karşılayabilecek ölçüdeydi ama bir tarafta
uçaklar -kimin talimatıyla kalktı bilinmez bir hâlde- kalkıyor,
kendi yurttaşını bombalıyor, çocuklar katlediliyor ve o 34
çocuğu katletmek için kaç milyon dolar harcanıyor bilmiyoruz ama
sadece gideri çok olur diye, Sayın Başbakan Vandaki depremi afetten
saymıyor, doğal afet ilan edilmiyor. Vanlı halk ne diyor biliyor
musunuz? Sayın Başbakan kendi ilinde küçük bir sel afeti oldu diye
Ben öyle düşünmüyorum, insanların yaşamış
oldukları duygusallıktan dolayı
Küçük de olsa büyük de olsa
afet olan yerde afet ilan edilmeli bölge ve afet bölgesi mevzuatı
uygulanmalı. Bir kişi de, bir insan da, diğer canlılar da
zarar gördüğünde, devlet onunla ilgili sosyal sorumluluğunu yerine
getirmeli ama Vanda afet kabul edilmesi için kaç yüz insanın
yaşamını yitirmesi lazım, kaç bin insanın evsiz
kalması lazım, kaç kişinin kendi çocuğunun cenazesini
alamaması lazım?
Ben, bir anımı paylaşmak istiyorum: Ercişteydim,
bir genç yanıma yaklaştı, dedi ki: Sayın Vekilim, bir
şey arz edebilir miyim? Tabii, askerî düzenden öğrenmiş, ne
yapmışsa, herhâlde ilk defa yanında, o kadar yakınında
bir vekil gördü. Evet. dedim. Hiç, katıksız anlatıyorum. 100
liram var. dedi. Ben de gayriihtiyari -o kadar yaşadığım
yoğunlukların içinde- gülerek dedim ki: Olsun, 100 lirası
olmayanlar da var., Hayır, öyle bildiğiniz gibi değil. dedi,
gözleri sulandı. Ben de Kusura bakma, sen paradan doğrudan
bahsedince ben meseleyi bilmiyorum. Hani sadece para mevzusunu dile
getirdiğin için ben de 100 lirası olmayanlar var, onları da
biliyorum. onu söyledim. dedim ve ben o an -bunu anlatmak zorundayım, özel
vurgulamak istemiyorum ama- değerlerle ilgili o kadar büyük bir git gel
yaşadım ki kendi tahayyülümde. Bana dedi ki: 100 liram var. Benim
çocuğum enkaz altında kalmıştı, Diyarbakıra
götürmüşler, yaşamını yitirmiş ve bana haber
vermişler, süresi dolmak üzere, gidip cenazesini almazsam çocuğumu
kimsesizler mezarlığına gömecekler, defnedecekler. Benim, 100
lira, gidersem geri gelme imkânım yok. Şimdi, böylesi bir ülkede,
böylesi bir dünyada, sekiz yaşında depremde yaşamını
yitirmiş bir çocuğun cenazesini defnedebilecek bir imkân yok mu? (BDP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Özdal, teşekkür et, gel.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Hayır, konuşacağım.
Özür
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından Mesele
anlaşıldı. sesi)
O konuyu
geçeceğim, başka konular dile getirmem lazım.
O genç
arkadaşımla
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Şehit olan askerlere de gösterin aynı ilgiyi.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Değerli Arkadaşım, lütfen, bu konu değil, dile
getirilmesi gereken çok konu var, bu Meclis gündeminde dile getirilmesi gereken
çok konu var, kısaca sıralayacağım. Lütfen, böyle
acıları yarıştırarak
Askerlerin
acısını ben senden daha çok yaşıyorum ama operasyon
kararını veren sensin. Ben, askerler ölmesin, Kürtler ölmesin,
Türkler ölmesin, gençler ölmesin diye bu Mecliste beş yıldır her
yıl operasyona Hayır oyu kullanıyorum ama senin gibileri her
yıl Evet diyor. Savaş da budur; ölümdür, kandır,
gözyaşıdır. Savaş olacak da ölüm olmayacak mı
diyorsunuz? Savaş olacak da ölüm olmayacak mı sanıyorsunuz?
Savaş olunca ölüm oluyor, kan oluyor, gözyaşı oluyor.
İşte bu ölümlerin üzerinden siyaset yapmak istemiyorsanız
operasyonların durdurulması ve bir an önce barış
görüşmeleri için müzakerelerin başlatılması lazım.
Buradan hamasi siyaset yapmak çok kolay.
Depremin
108inci günündeyiz, ikinci depremin 91inci günündeyiz; hâlâ insanlar
çadırda yaşıyor eksi 20 derece soğukta. Konteynerler
verilmiş, içindeki malzemelerin ihalesi yapılmış. Hangi
milletvekilinin yakınları bu ihaleleri almış,
açıklansın. Ama ihale yapıldığı hâlde, ödeme
yapıldığı hâlde insanlar neden konteynerin içindeki
dolabı ya da tefrişat malzemesini alamıyor, bu
açıklansın. Yolsuzluk var, deprem ödenekleri üzerinde yolsuzluk var.
Nereye verildi? diyoruz; efendim, elektrik borcuna verilmiş! Şimdi,
deprem için halkın toplayıp -halka yardım için- gönderdiği
yardımlar devlete ödenmiş. Şimdi, milyonlarca insanın
duygusu istismar edilmedi mi? Halk deprem için devlete mi yardım etti?
Devletin millete yardım etmesi lazımdı.
Ticaret durmuş. Vergi borçları ödenmiş. deniyor ama
yapılandırılmış borçlar ödenmedi. Krediler, bireysel
krediler, ticari krediler, bunlar binlerce esnafı mağdur ediyor. 1
milyar 700 milyon lira kredi borçlarının tamamını
sıfırlayabilir; tamamını sıfırlayabilir. Yani bu
ülke, yurttaşlarının bu mağduriyetini giderebilecek
ekonomik bir güce sahip değil mi?
Esnaf iş yapamıyor. Sanayi ve Ticaret Odasına gidin,
sorun. Düşünün, KOSGEB olumlu bir adım atıyor, diyor ki: Siz
kredi projelerinizi hazırlayın, biz size destek verelim. Ama
bankalar, efendim, Vanlı esnafa kredi vermiyor. Neden? Sağlam
teminatı yok. Deprem bölgesinde nasıl sağlam teminat olur?
Hayvancılık ölmüş ama sadece merkeze
hayvancılık desteği veriliyor. Peki, Muradiyenin köyünde
hayvancılık yapan, hayvan üretip Vana et satan vatandaşın
hayvancılıkla ilgili sorunu yok mu? Sadece küçükbaş ve büyükbaş
üreticilerine Van ve Erciş sınırlarında yardım
ediliyor. Başkalede hayvancılık yapan adam
koyunlarını nerede satıyordu? Vandaki meydanda satıyordu.
Ama o meydan işlemiyor. Deprem, o hayvancılık yapan insanı
etkilemedi mi? Gürpınarı, Çaldıranı, Muradiyeyi,
Özalpı, Sarayı etkilemedi mi? Hayır, sadece ticari ve rantiye
anlayışıyla yaklaşılıyor.
"Memura 300 lira deprem tazminatı verilecek. denildi.
Öğretmenlere iki aylık kesinti yapıldı, niye? İki
aylık siz derse girmediniz. Keşke deprem olmasaydı da
öğretmenler derse girebilseydi. Yani böyle bir mantık olur mu ya?
Deprem oldu, siz derse girmediniz, biz size bu tazminatı vermiyoruz.
Kamu emekçilerine 300 lira ödenek veriyorsun, tazminat veriyorsun ve bunu da
mesai saatiyle sınırlandırıyorsun. Aksine senin,
öğretmenlere 300 lira tazminatın ötesinde o girebileceği ek
derslerin yanında barınma ihtiyacı için ek ödenek vermen
gerekirdi. Eğitim sorunları çözülmüş mü? Hayır. Öğrencilerin yarısı nerede?
Göç ettirilen aileler nerede? Nasıl yaşıyor?
Bugün az evvel bir öğrenci gelmiş, diyor ki: Ben
Akşehirde zorlanıyorum, okuyamıyorum. Ankarada okuyabilmem
için bir yurt yok mu? Bunlar, sadece işte siyaset olsun diye değil,
bu insanların yaşamış olduğu sorundur. Bu 1 milyon
insanın 1 milyonu da BDPli değildi. O göç eden, mağdur olan,
yaşamını yitiren insanların hepsi BDPli değildi.
Sizlere de oy vermişlerdi, sizlere de oy vermişlerdi, sizlere de oy
vermişlerdi.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Bundan sonra vermesinler.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Ticaret Odasının isteği, diyor ki:
Borçlarımız, kredi borçlarımız ertelensin, vergi
borçlarımızın faizi Hazine tarafından ödensin, bir iki sene
sonra da bizi sıkboğaz edip borçlarını geri istemesinler.
Vatandaşın işte üç aylık kredi borçları ertelendi,
şimdi bankalar sıkboğaz ediyor, hepsini toplu istemeye
çalışıyor.
Peki, burada deprem vurdu, banka vurdu, Hükûmet vurdu, bu vatandaş
ne yapsın?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Eğer deprem ve afet bölgesiyle ilgili bir
şey çıkacaksa öncelikle Van afet bölgesi ilan edilmeli ve afet
bölgesinin mevzuatı uygulanmalı. Hiçbir bölge arasında fark
konulmamalı.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Üçer.
Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Erkan
Akçay, Manisa Milletvekili.
Sayın Akçay, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 150 sıra sayılı Kanun Teklifi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Muhterem heyetinizi partim ve şahsım adına saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle bundan yaklaşık bir
yıl evvel kamuoyunu, toplumumuzun tüm kesimlerini yakinen ilgilendiren ve
adına Torba Yasa dediğimiz 6111 sayılı Kanunu
hatırlatmak istiyorum. Bu 6111 sayılı bazı alacakların
yapılandırılmasını esas alan fakat yüzlerce başka
konuyu da içeren bu Kanun 13 Şubat 2011 tarihinde
yasalaşmıştı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
216 madde olarak geldi, daha sonra geçici maddelerle birlikte 234 maddeyi bulan
bir Kanundur. Öncelikli olarak aciliyeti olan ve milyonlarca
vatandaşımız tarafından umutla beklenen, borç
yapılandırılmasına ilişkin maddeler yönüyle hemen
hemen pek çok kesimi ilgilendiren bir düzenleme yapılmasını
büyük ölçüde biz de Milliyetçi Hareket Partisi
olarak doğru bulmuştuk. Gerçi, önce 113 çerçeve maddeyle gelen
bu torba tasarının içerisine sonra iktidar partisi tarafından
âdeta ne bulunmuşsa doldurulmuş ve bu Kanun, Torba Kanun olmaktan da
çıkmıştı.
Milliyetçi Hareket Partisi, her zaman olduğu gibi, bu torba kanun
tasarısının alt komisyon ve üst komisyon görüşmelerine ve
Genel Kurul görüşmelerine de ilkeli, olumlu, yapıcı bir
muhalefet çalışması yapmıştı, olumsuz görülen hususları
eleştirmiş, tasarıdan çıkarılması için gayret
göstermiştik, olumlu gördüğümüz maddeleri de desteklemiş ve
katkı sunmuştuk. Bu sebeple Milliyetçi Hareket Partisi olarak Torba Kanun
diye adlandırdığımız bu yasaya Komisyonda ve Genel
Kurulda en azami düzeyde katkı verdik.
Ancak, değerli arkadaşlar, bunu ifade etmek gerekir ki AKP
Hükûmeti kanun tasarılarını çok özensiz bir şekilde
hazırlamaktadır. Ben yaptım oldu. mantığıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulundan âdeta zorlama bir şekilde
çıkarmaya çalışmaktadır. Yine 13 Şubat 2011 tarihinde
yasalaşan bu Torba Kanun için de bu görüşümüz geçerlidir. Ben yaptım oldu.
mantığıyla pek çok maddeyi çoğunluğuna dayanarak
çıkartmıştır. Ancak, 13 Şubat 2011 tarihinden on
beş gün sonra yani 28 Şubat 2011 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisine yeni bir kanun tasarısı sundu ve 29 Mart 2010 tarihinde
yasalaşan 6215 sayılı bu Kanunla bu Torba Kanunun, 6111
sayılı Kanunun 17, 83, 166, 173 ve geçici 11inci maddeleri tekrar
değiştirilmişti. Şimdi görüşmekte olduğumuz bu
150 sıra sayılı Kanun Teklifi ile 6111 sayılı bu Torba
Kanunda tekrar bir değişiklik yapılmaktadır.
Torba Kanunun ilk yirmi bir maddesi vatandaşların
borçlarının yapılandırılmasıyla ilgiliydi ve bu Kanunun
168inci maddesiyle borçlarının yapılandırılması
ve ilk taksit ödeme sürelerini bir aya kadar uzatma konusunda Bakanlar Kuruluna
yetki verilmektedir. Bu kanun teklifiyle tabii afet yaşanan yerlerdeki
dairelere borçlu bulunanlarla yine yurt dışında örneğin
Libya gibi, siyasi karışıklıkların
yaşandığı ülkelerde bu karışıklıklardan
zarar görmüş olan hem Türkiyede hem de bu yurt dışı
ülkelerde faaliyette bulunan mükelleflerin 6111 sayılı Kanun
kapsamında ödemeleri gereken taksitlerin ödeme sürelerinin uzatılması
için Bakanlar Kuruluna yetki verilmesi istenilmektedir. Tabii, esas
itibarıyla, yeterli görmemekle birlikte doğru bulduğumuz da bir
düzenlemedir. Bunu da bir antrparantez olarak ifade etmek isterim.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği üzere, ülkemizin çok önemli bir
kısmı, başta deprem olmak üzere tabii afetlerin riski
altındadır. Buna rağmen mevcut yapıların büyük bir
kısmı muhtemel afetlere karşı dayanıklı
değildir, hatta orta şiddetteki bir depremde bile ağır
derecede hasar görüp yıkılmaları kaçınılmazdır.
On binlerce insanın ölümüne ve çok yüksek mali kayıplara sebep olan
1999 yılındaki Marmara depreminden sonra 19 Mayıs 2011 tarihinde
Kütahya Simavda ve 23 Ekim 2011 tarihinde de Vanda deprem meydana
gelmiştir. Bu vesileyle, bu depremlerde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza tekrar rahmet ve ailelerine
başsağlığı diliyorum. Ancak bu iki depremin üzerinden
aylar geçmesine rağmen hâlâ depremzede
vatandaşlarımızın sorunları çözülememiştir.
Görüştüğümüz kanun teklifi de aslında bu çözülemeyen
sorunların bir uzantısı, bir parçası olmaktadır.
9 vilayeti
ve 16 milyonu kapsayan 99 yılındaki Marmara depremi Van depreminden
çok daha büyüktür. 17 Ağustos Marmara depreminde 376 bin ev ve 80-90 bin
civarında da bina yıkılmıştır. Ancak o dönemde
yetmiş beş günde 44 bin geçici konut, on yedi ayda da 42 bin konut
yapılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, depremde risk yönetimi çok önemlidir. İstanbulda bir deprem olur ise bu Hükûmetin İstanbulla
ilgili bir eylem planı var mıdır? Varsa açıklasınlar,
bilelim. Allah korusun, öyle bir deprem Vanda değil de İstanbulda
olsaydı acaba ne olurdu?
Vanlı depremzede kardeşlerimiz hâlâ çadırlarda
kalıyorlar. Neden? Yeterli prefabrik yapı yok, onun için. Peki, neden
yok? Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi döneminde yapılan prefabrikler AKP
Hükûmeti döneminde satılmıştır değerli
milletvekilleri. Kış aylarında, karda, çamurda, eksi 30 derecede
Vanlı depremzedeleri çadırda barındırmak, bu insanlara
âdeta zulmetmektir, hastalığa davetiye çıkarmaktır.
Anayasanın 56ncı maddesi herkesin sağlıklı,
dengeli ve güvenli bir çevrede yaşama hakkına sahip bulunduğunu
hükme bağlamakta ve devlete görevler yüklemektedir. Yine, Anayasanın
23üncü maddesine göre devlet sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak
ve sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek
zorundadır.
Depremde meydana gelen yapı zayiatları, binaların
yıkılması insanların hatasıdır ve kurumların
hatasıdır. Yapılması gerekenleri zamanında yapmayan
yönetimler sorumludur. Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı 2 Şubat 2012
tarihinde Başbakanlıktan Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk
edilmiştir. Yaklaşık dokuz yıllık
iktidarınız döneminde bu kanunu neden bugüne kadar gündeme
getirmediniz, Kütahya Simavda ve Vanda deprem olunca mı
aklımız başımıza geldi? Marmara bölgesinde vuku bulan
büyük deprem felaketleri ve müteakip depremler ve en son olarak Vanda meydana
gelen deprem bu gerçeği acı bir şekilde ortaya
çıkarmıştır.
Ülkemizin bazı yerleri ve buralardaki yerleşim merkezleri
hâlen çok yüksek deprem riski altındadır.
Kısaca
söyleyecek olursak, değerli arkadaşlar, iktidar bu depremlerin
altında kalmıştır. İktidarın dönemsel, hayalci,
duruma göre şekil alan, inandırıcılıktan uzak ve millî
çıkarları gözetmeyen dış politikası, maalesef ülkemizi
uluslararası arenada da içinden çıkılmaz bir noktaya
getirmiştir.
Bu kanun
teklifinin gerekçesinde, Libya gibi, siyasi sorunların
yaşandığı ülkelerde mağdur olan
vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesinin
amaçlandığı söylenmektedir.
Değerli
arkadaşlar, bu kanun teklifiyle getirilen ve adına da
mağduriyet denilen husus, bu vatandaşlarımızın
yaşadığı mağduriyetin belki de binde 1idir. Yani bu
düzenlemelerle, 6111 sayılı Torba Kanundan yararlanan mükelleflerin
bu taksitlerini bir yıl daha uzatmakla, bu vatandaşların
sorunlarını çözmüş olmuyorsunuz. Ve devamen ifade etmek isterim
ki bugün itibarıyla Türkiye'nin sorun yaşamadığı bir
ülke kalmamıştır.
Önce ödül
almaya gidilen, sonra, çok affedersiniz, kelle almaya gidilen ve Kaddafinin
katillerini Türkiyede ağırlayan bir konumda Libyada geldiğimiz
nokta, maalesef işte bu kanun teklifinde kendisini uç vermektedir. Demek
ki bu ülkelerde sorun yaşanmakta ve bu sorunlardan da en çok yurt
dışı müteahhitlerimiz ve iş yapan iş
adamlarımız zarar görmektedir. Bu, ülkemiz yararına ne
getirmiştir, ne götürmektedir, bunu çok iyi etüt etmemiz, tartışmamız gerektiğini
bu hadiseler bize göstermektedir.
Sayın
Başbakan, Eş Başkanı olduğunu bizzat söylediği Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında aynı anda
İsraille, Yunanistanla, Kıbrıs Rum Kesimiyle, Suriyeyle,
İranla, Irakla, Ermenistanla ve hatta Azerbaycanla sorunlar
yaşamaktadır ve bu sorunlar da artarak devam etmektedir çünkü AKP
dış politikada bağımsız hareket etmemektedir.
Sıfır sorun politikasından herkesle sorun yaşayan bir ülke
hâline gelinmesi Türkiye'nin mevcut dış politika
uygulamalarının iflas ettiğini ve Türkiyeye de millî
çıkarlarımıza da en küçük bir yararının
olmadığını göstermektedir. Şunu maalesef, üzülerek
ifade ediyoruz ki Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde
uluslararası ilişkilerde hiçbir meselenin Türkiye'nin lehine
çözümlenmediğini görüyoruz. Eğer çözümlenmişse, hangi
dış politik menfaatimiz Türkiye'nin lehine sonuçlanmışsa
lütfen iktidar yetkilileri, sayın bakanlar bu kürsüden bunun bir
izahını yapsınlar.
61inci Hükûmet Programında dış politikada ülkemizin
bölgesel ve küresel aktör konumuna yükseldiği yazmaktadır. Madem
uluslararası ilişkilerde güçlü bir aktör hâline geldik, o zaman,
şu Libyadaki karışıklık nedeniyle ve bu 150 sıra
sayılı Kanun Teklifinde gelen, yurt dışında siyasi
karışıklıklar nedeniyle yaşandı denilen
sorunları biz hâlâ neden yaşıyoruz? Aylar geçti, Libya hâlâ daha
durulmadı mı? Yani biz Libyada iş yapan müteahhitlerimizin,
iş adamlarının alacaklarını tahsil edemiyor muyuz,
sorunlarını çözemiyor muyuz da Türkiyedeki borçlarının
taksit sürelerini bir yıl daha uzatmak zorunda kalıyoruz?
Değerli milletvekilleri, maalesef bu kanun teklifi iktidarın
deprem nedeniyle geldiği başarısız noktayı
gösterdiği gibi aynı zamanda dış politikada gelinen
başarısız noktayı da ifade etmektedir.
Bu kanun teklifinin 2nci maddesiyse, değerli milletvekilleri, yine
iktidarın bir özensizliğini göstermektedir. 662 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
genel bütçeli bir kurum olmaktan özel bütçeli bir kuruma
değiştirilmişti, ancak yine bu kanun hükmünde kararname
düzenlenirken, Devlet Su İşleri tarafından kullanılan
dış kredilerle ilgili yaşanacak sorunlar dikkate
alınmadığı için, bu dış kredilerin
kullanılmasında yaşanacak ve yaşanabilecek olan
aksaklıkların giderilmesine ilişkin bir düzenleme
yapılmaktadır.
Yine, bu konuşma vesilesiyle de bir hususu hatırlatmak
istiyorum. Hep böyle perakende geliyor. Bu 6111 sayılı Torba Kanunun
bir 98inci maddesi var değerli milletvekilleri, bu da trafik
kazaları sebebiyle kazazede olan şahısların, kazazedelerin,
sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın
bunların sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu
tarafından karşılanacağı öngörülmekteydi, fakat
98inci maddenin son fıkrasında da bu giderlerin karşılanma
usul ve esaslarının Sosyal Güvenlik Kurumu ve Sağlık
Bakanlığı tarafından ayrıca belirleneceği ifade
edilmekteydi. Bir yıldan fazla bir süre geçti, bu usul ve esaslar henüz
belirlenmedi.
İnşallah, bu maddelere ilişkin görüşmelerde de veya
Plan ve Bütçe Komisyonuna gelecek tasarı ve tekliflerde de bu hususun
üzerinde duracağız, ancak şimdiden bu 98inci maddeyi de Genel
Kurulun dikkatine sunuyor ve bu düşüncelerle muhterem heyetinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Şimdi, AK PARTİ Grubu adına Bitlis Milletvekili
Sayın Vedat Demiröz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 6111 Sayılı Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği üzere, 6111 sayılı Kanun 25 Şubat 2011
tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Denilebilir ki 6111 sayılı Kanun cumhuriyet tarihimizin en
geniş kapsamlı sulh ve ibra sözleşmesidir.
Bu Kanun hükümlerinin çok önemli bir kısmı devlet ile
vatandaşlar arasındaki ihtilaflı alanları, bir
kısmı yargıda görüşülen veya icra dairesinde takip
edilmekte olan borç-alacak ilişkilerini, diğer önemli bir bölümü ise
henüz dava ve icra safhasında bulunmamakla birlikte yakın ve uzun
vadede dava, icra konusu olabilecek potansiyel ihtilaf alanlarını
kapsamaktaydı.
Kanun kapsamında, Maliye Bakanlığı, Gümrük
Müsteşarlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, il özel idareleri,
belediyeler, su ve kanalizasyon idareleri gibi otuza yakın kamu idaresinin
vergi, sigorta, harç gibi amme alacakları ile bunların cezaları
yeniden yapılandırılmıştır.
Kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi esnasında,
amaca ulaşılması durumunda ortaya çıkacak sonuçların
kamu bütçesine ciddi miktarlarda katkıda bulunacağı,
vatandaşların ise iş yapma, işini geliştirme ve
genişletme arzu ve iradesi üzerinde baskı oluşturan
birtakım ciddi yüklerden kurtulacağı dile getirilmiştir.
Bugün ise, 6111 sayılı Kanunun, uygulamaları sonucunda,
Türkiye ekonomisine ve vatandaş-devlet ilişkilerine ciddi boyutlarda
olumlu katkılar sağladığı aşikârdır.
Şöyle ki: Bu Kanun kapsamında 5 milyon 250 bin mükellef müracaat
etmiş, 6 milyon 200 bin adet dosya ödeme planına
bağlanmıştır. Yapılandırılan borç
tutarı 39,4 milyar lira. Bu tutarın 13,4 milyar lirası tahsil
edilmiştir yani yüzde 34lük bir tahsil gerçekleşmiştir.
Aynı şekilde, Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre ise 2 milyon
340 bin adet başvuru yapılmış, toplam 30 milyar TL borç
yapılandırılmış ve bugüne kadar 8,3 milyar lira tahsil
edilmiştir. Tahsilat oranı yüzde 27dir.
Bu defa Grup Başkan Vekilimiz Nurettin Canikli tarafından,
doğal afetler nedeniyle mücbir sebep hâli ilan edilen yerlerdeki borçlular
ile yabancı ülkelerde meydana gelen olağanüstü politik riskler
nedeniyle durumları mücbir sebep hâli kabul edilenlerin bazı
alacaklarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin
6111 sayılı Kanun kapsamında ödemeleri gereken borçlarına
ilişkin taksit ödeme sürelerinin uzatılmasına imkân veren
kanun teklifi
hazırlanmıştır.
Teklif ile Bakanlar Kuruluna bazı yetkiler veren 6111
sayılı Kanunun 168inci maddesine ibare eklenerek,
yapılandırılan borçların taksit ödeme süresini uzatma
noktasında Bakanlar Kuruluna yeni bir yetki verilmektedir. Bakanlar
Kuruluna verilen yetki, 6111 sayılı Kanundan yararlanarak
borçları yapılandırılan ancak doğal afetlere maruz
kalmaları nedeniyle borçlarını ödeyemeyen borçlular ile
yabancı ülkelerde faaliyette bulunan vergi mükelleflerinden faaliyette
bulundukları ülkelerdeki olağanüstü politik riskler nedeniyle zarar
gören ve bu nedenle borçlarını ödeyemeyenlerin Kanun kapsamında
ödemeleri gereken taksitlerinin ödeme süresinin uzatılmasına yöneliktir.
Her iki durumdaki borçluların tespiti noktasında vergi
hukukunun mücbir sebep kuralları referans alınmıştır.
Vergi hukukunda, vergilendirmeyle ilgili olarak vergi ödevlerinin yerine
getirilmesine engel olacak nitelikte kabul edilen mücbir sebep hâllerinden biri
doğal afetlerdir. Teklifte, 6111 sayılı Kanunun
yayımlandığı 25 Şubat 2011 tarihinden itibaren
ülkemizde meydana gelen doğal afetlere maruz kalan borçlulara yönelik
düzenlemede, Maliye Bakanlığının vergi hukukundan
aldığı yetkiye dayanarak mücbir sebep hâlinin
varlığını ilan ettiği yerler esas
alınmış ve bu yerlerdeki borçluların 6111 sayılı
Kanuna göre afet tarihinden sonra ödemeleri gereken taksitlerinin ödeme
süresinin uzatılmasına imkân yaratılmıştır.
Teklifin kapsamına giren, yabancı ülkelerde faaliyette
bulunanlara yönelik düzenlemede ise iki ayrı kriter esas
alınmıştır: Bunlardan birincisi, borçlunun vergi mükellefi
olması ve hem Türkiyede hem de yurt dışında faaliyette
bulunması. İkincisi ise Ekonomi Bakanlığı
tarafından olağanüstü politik riskin gerçekleştiği tespit
edilen ülkede faaliyette bulunulması ve bu faaliyetlerden olumsuz
etkilenerek vergi ödevlerinin yerine getirilmemesi nedeniyle
durumlarının mücbir sebep kabul edilmesidir.
Yapılan düzenlemede, vergi hukuku kuralları esas alınmakla
birlikte, bu durumdaki mükelleflerin 6111 sayılı Kanun
kapsamında sadece Maliye Bakanlığına bağlı vergi
dairelerine ödemeleri gereken taksitlere yönelik değil, alacakları
yapılandırılan tüm idarelere olan ödemeleri için süre
uzatımı imkânı amaçlanmıştır.
Bakanlar Kurulunca söz konusu yetkinin kullanılması durumunda,
yurt dışında faaliyette bulunan mükelleflerden yabancı
ülkelerdeki olağanüstü politik risklerden olumsuz etkilenmeleri nedeniyle
kişisel durumları 213 sayılı Kanunun 13üncü maddesi kapsamında
mücbir sebep sayılan mükellefler, bu durumlarını belgeleyerek
Maliye Bakanlığı dışındaki diğer
alacaklı idarelere ödemeleri gereken taksitleri için de bu hükümden
yararlanacaktır. Doğal afet nedeniyle mücbir sebep hâli ilan edilen
yerlerdeki borçlular ise bu yerlerdeki alacaklı dairelere ödemeleri
gereken tutarlar için herhangi bir belge ibrazı gerekmeksizin getirilen
düzenlemeden faydalanabilecektir.
Kanun teklifine Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler
sırasında eklenen 2nci maddede ise 2 Kasım 2011 tarihinde Resmî
Gazetede yayımlanan 662 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün genel bütçeli idare
statüsünden özel bütçeli idare statüsüne geçirilmesi neticesinde ortaya çıkan
ve uygulamada kurumun Hazine Müsteşarlığı tarafından
alınan dış finansman kredilerini tahsis yoluyla
kullanamamasına yol açan aksaklığın giderilmesine yönelik
düzenleme yapılmaktadır. Genel bütçeli kuruluşlar, 4749 sayılı
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamında
dış proje kredilerini tahsisli olarak kullanabilmektedirler. Bu
kredilerde kredi borçlusu Hazine Müsteşarlığıdır. Özel
bütçeli kuruluşlara ise kredi tahsisi yapılmamaktadır. Devlet Su
İşleri genel bütçeli kuruluş iken dış proje
kredilerini tahsisli olarak kullanmış ve kredi borçlusu Hazine
Müsteşarlığı adına işlemler sürdürülmüştür.
Söz konusu Genel Müdürlüğün yatırım projelerinin büyüklüğü
dikkate alındığında Karayolları Genel
Müdürlüğünde olduğu gibi tahsisli kredi kullanılmasına
devam edilmesi gerekmektedir. Teklifin 2nci maddesinde, Hazine
Müsteşarlığı tarafından temin edilecek dış
finansman kredilerinin tahsis yoluyla kuruma kullandırılabilmesi ve
geçmişte kuruma tahsis edilen kredilerin kullanımına devam
edilmesi amacıyla düzenleme yapılmıştır.
Diğer taraftan, kredilerin yukarıda belirtilen
kuruluşlara tahsis yöntemiyle kullandırılması ve bu
kuruluşların merkezî yönetim bütçesi kapsamında olması
nedeniyle Hazine Müsteşarlığı bütçesinde bu
kullanımlar karşılığı mükerrer ödenek tahsisinin
önüne geçilebilmesi amacıyla 4749 sayılı Kanunun 14üncü
maddesi açısından istisna hükmü getirilmiştir.
Bu gerekçeler ile AK PARTİ Grubu olarak kanun teklifini olumlu
bulduğumuzu ve kabul oyu vereceğimizi beyan eder, yüce Meclisimize
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demiröz.
Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahıslar adına Şanlıurfa Milletvekili
Abdulkerim Gök.
Süreniz on dakika.
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi kamuoyunda Torba Yasa olarak
adlandırılan 6111 sayılı Kanun, üç yüze yakın alacak
türünü yapılandıran ve geçici süre uygulanacak nitelikte bir kanun
olarak düzenlenmişti. Kanunda taksit ödemelerinin süresinde
yapılmaması hâlinde hangi müeyyidelerin uygulanacağı ve
hangi hâllerin ihlal sebebi sayılmayacağı belirtilmiş
olmakla birlikte, taksit ödeme sürelerinin uzatılması noktasında
herhangi bir kamu kuruluşuna yetki verilmemiştir. Bugün
görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, doğal afetlere maruz kalan
yerlerdeki borçluların ve yabancı ülkelerde faaliyette bulunan vergi
mükelleflerinden bulundukları ülkelerdeki olağanüstü riskler
nedeniyle zarar gören ve bu nedenle borçlarını ödeyemeyenlerin kanun
kapsamında ödemeleri gereken taksitlerin ödeme süresinin
uzatılmasına yönelik teklif olarak gündeme gelmiş
bulunmaktadır. Her iki durumdaki borçluların tespiti noktasında
vergi hukukunun mücbir sebep kuralları referans
alınmıştır.
Vergi hukukunda vergilendirmeyle ilgili olarak vergi ödevlerinin yerine
getirilmesine engel olacak nitelikte kabul edilen mücbir sebep hâllerinden birisi
doğal afetlerdir. 6111 sayılı Kanunun
yayınlandığı 25 Şubat 2011 tarihinden sonra ülkemizde
meydana gelen doğal afetler nedeniyle, Maliye Bakanlığı,
213 sayılı Vergi Usul Kanununun verdiği yetkiye istinaden
Kütahya ili Simav ilçesinde 19 Mayıs 2011-29 Şubat 2012 tarihleri
arasında, Rize ili merkez ilçesinde 24 Eylül-31 Aralık 2011 tarihleri
arasında, Van ili merkez ve ilçelerinde, Bitlis ilinin Adilcevaz ilçesinde
ve Ağrı ilinin Patnos ilçesinde 23 Ekim 2011 tarihinden itibaren
mücbir sebep hâli ilan etmiştir.
Vergi hukukunda, mücbir sebep hâllerinin varlığı hâlinde,
mücbir sebep durumu boyunca vergi ödevlerinin yerine getirilmesine ilişkin
süreler durmakta, bu ödevlerin mücbir sebep hâlinin kalktığı
tarihten sonra yerine getirilmesine imkân verilmektedir. Bu kural çerçevesinde
mücbir sebep hâli ilan edilen yerlerdeki borçluların, bu yerlerdeki
dairelere, afet tarihinden itibaren ilgili kanun yapılandırma
hükümlerine göre ödemeleri gereken taksitlerin ödeme sürelerinin, mücbir sebep
hâlinin sona erdiği tarihi takip eden aydan başlamak üzere topluca
veya ayrı ayrı, bir yıla kadar uzatılması konusunda
Bakanlar Kuruluna yetki verilmesi yönünde düzenleme
yapılmıştır.
Teklifte, yabancı ülkelerde faaliyette bulunan vergi
mükelleflerinden Ekonomi Bakanlığı tarafından
olağanüstü politik riskin gerçekleştiği tespit edilen ülkede
faaliyette bulunan ve bu ülkedeki faaliyetleri nedeniyle durumları 213 sayılı
Kanunun 13üncü maddesine göre mücbir sebep hâli kabul edilenler
açısından da düzenleme yapılmıştır. Böylece, bu
durumdaki vergi mükelleflerinin, 6111 sayılı Kanun kapsamında
alacakları yapılandırılan alacaklı idarelere mücbir
sebep hâlleri devam ettiği süre içinde ödemeleri gereken taksitlerin ödeme
sürelerinin uzatılabilmesi mümkün hâle getirilmiştir.
Yapılan düzenlemede, Vergi Usul Kanununun mücbir sebep hâline
ilişkin hükümleri esas alınmakla birlikte, bu durumdaki mükelleflerin
6111 sayılı Kanun kapsamında sadece Maliye
Bakanlığına olan taksit ödemeleri değil, aynı zamanda
alacakları yapılandırılan tüm idarelere olan ödemeleri esas
alınmıştır.
Bakanlar Kurulunca söz konusu yetkinin kullanılması durumunda,
yurt dışında faaliyette bulunan mükelleflerden Ekonomi
Bakanlığı tarafından olağanüstü politik riskin
gerçekleştiği tespit edilen ülkede faaliyette bulunan ve kişisel
durumları mücbir sebep sayılan mükelleflerin bu durumlarını
belgeleyerek Maliye Bakanlığı dışındaki
diğer alacaklı idarelere ödemeleri gereken taksitleri için de bu
hükümden yararlanabilecekleri açık bir şekilde yer almaktadır.
Doğal afet nedeniyle mücbir sebep hâli ilan edilen yerlerdeki borçlular
ise bu yerlerdeki alacaklı dairelere ödemeleri gereken tutarlar için
herhangi bir belge ibrazı gerekmeksizin getirilen düzenlemeden
faydalanabilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz kanun teklifi vesilesiyle 6111 sayılı Kanunun
getirdiği imkânları bir kez daha sizler ve kamuoyuyla paylaşma
şansı yakalamış olduk. Bu duygularla yüce Parlamentoyu ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi, Komisyon Başkanı Sayın Lütfi Elvan.
Buyurun Sayın Elvan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğünün 5018 sayılı Kanun
kapsamından çıkarıldığına dair belki bir
yanlış anlaşılma söz konusu oldu, aslında böyle bir
şey söz konusu değil. Biliyorsunuz, kanun hükmünde kararnameyle
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü genel bütçeli kuruluş
statüsünden özel bütçeli kuruluş statüsüne geçmiş bulunmaktadır.
Özel bütçeli kuruluş statüsünde olması nedeniyle Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü (II) sayılı listede yer almaktadır. 4749
sayılı Kanunda ise dış borcun tahsisi ve
kullanılmasına yönelik yetki Hazine Müsteşarlığı,
genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine, Yükseköğretim Kuruluna,
üniversitelere ve Karayolları Genel Müdürlüğüne bu tahsisin
yapılabileceğine dair bir ifade bulunmaktadır. Burada
Karayolları Genel Müdürlüğüne ifadesinden sonra Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü ifadesi ilave edilmiştir. Bu
tamamıyla özel bütçeli kuruluş statüsüne geçmesinden kaynaklanmaktadır.
Birincisi bu değerli arkadaşlar.
İkinci husus ise, yine Komisyonda gündeme gelen ve
tartışılan hususlardan bir tanesi Siyasi
karışıklık nedir? konusu idi. Hangi ülkede siyasi
karışıklık var? Bunu nasıl ve ne şekilde
belirleyeceğiz? şeklinde sorular gündeme gelmiş idi.
İktidar partisi Komisyon üyelerine ilave olarak muhalefet partisi Komisyon
üyelerinin de desteğiyle bu konuya Komisyonda açıklık
getirilmiştir. Faaliyette bulundukları ülkede meydana gelen siyasi
karışıklıklar ifadesi yerine Ekonomi Bakanlığı
tarafından olağanüstü politik riskin gerçekleştiği tespit
edilen ülkede faaliyette bulunan şeklinde
değiştirilmiştir.
Yine, bildiğiniz gibi, 6111 sayılı Kanundan, bazı
borçların yeniden yapılandırılmasından yararlanacak
olan firmalarımız özellikle Orta Doğuda meydana gelen son
olaylar nedeniyle taksitlerini ödeme sıkıntısıyla
karşı karşıya kalmış durumdalar. Yine, buna ilave
olarak doğal afet nedeniyle yapılandırmadan yararlanan ancak
taksitini ödeyemeyen firmalarımız söz konusu. Dolayısıyla,
bu firmalarımıza kolaylık sağlayan ve taksitlerini bir
yıl süreyle ertelenmesine imkân sağlayan bir düzenleme.
Ben, tüm firmalarımıza, tüm milletimize bu tasarının
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. Karaman
Milletvekilimiz Lütfi Elvan, Komisyon Başkanımız.
Şimdi, şahısları adına ikinci
konuşmacı Ahmet Baha Öğütken, İstanbul Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grup Başkan Vekili Giresun
Milletvekilimiz Sayın Nurettin Canikli Beyin, 6111 Sayılı
Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Sözlerime geçmeden önce yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun teklifi 25/2/2011 tarihinde yürürlüğe
giren 6111 sayılı Kanunla ilgilidir. Cumhuriyet tarihinin en büyük
mali yapılandırması olan söz konusu Kanun ile birikmiş
borçlara ödeme kolaylığı sağlanmıştır,
mükellef ile vergi idaresi arasında davaların sulh yoluyla çözülmesi
sağlanmıştır, inceleme ve tarhiyat safhasındaki borç için
kanundan yararlanma imkânı getirilmiştir, matrah ve vergi
arttırmada bulunan mükelleflere incelenmeme ayrıcalığı
sağlanmıştır, işletmedeki emtia ile kayıtlara
uygun hâle getirmek istenen mükelleflere kolaylıklar
sağlanmıştır, pişmanlık beyan uygulanması
teşvik edilmiştir, yapılandırılan borçların
düşük oranlı katsayı ile taksitli olarak ödenmesi
sağlanmıştır ve yapılandırılan
borçların kredi kartı ile ödenebilme imkânı getirilmiştir.
Evet, bu Kanundan yararlanmak üzere 5 milyon 248 bin 418 mükellef
başvuruda bulunmuş, 6 milyon 182 bin 767 adet dosya ödeme
planına bağlanmış ve 39,4 milyar TL alacak
yapılandırılmıştır. Yapılandırılan
bu alacaklara karşılık, ekim ayı ortası
itibarıyla 11,6 milyar Türk Lirası tahsilat
yapılmıştır; böylece, yapılandırılan alacakların
yaklaşık yüzde 29,5u tahsil edilmiştir.
Size sunduğum bu göstergeler, kanunun amacına hizmet
ettiğini göstermektedir. Bugün ise başarıya
ulaşmış ve uygulama süresi dolmuş, 6111 sayılı
Kanuna ek yapmak üzere hazırlanan kanun teklifini görüşmekteyiz.
Hazırlanan kanun teklifiyle, kamu ile borçlular arasındaki
alacak-borç ilişkisi yeniden yapılandırılacaktır.
Böylece, borçluların borcunu ödemesi ve alacaklı idarelerin
alacaklarını tahsil edebilmesi sağlanacaktır.
Ek olarak, sosyal devlet ilkesi kapsamında, mücbir sebepler
nedeniyle sosyal, mali, psikolojik yıkıma uğramış
vatandaşlarımıza borç erteleme kolaylığı
sağlanacaktır. Böylece, uğramış oldukları yıkımın
yaralarını sarmak için gerekli zamanı milletimize
sağlamış olacağız.
Yasa tasarısının özünde, iki özel durum için hukuki
istisna yapılması amaçlanmaktadır. Bu iki özel durum doğal
afet ve yabancı ülkelerdeki siyasi karışıklıklardan
oluşan özel durumlardır. Son dönemdeki Van depremiyle, Libyadaki
siyasi karışıklık sonucunda yaşananlar bu iki özel
duruma örnektir.
Tasarı, doğal afet nedeniyle mücbir sebep hâli ilan edilen
yerlerde yaşayan vatandaşların resmî kurumlara olan peşin
ya da taksitli borçlarının, afet tarihinden mücbir sebep hâlinin sona
erdiği tarihe kadar olan sürede topluca veya ayrı ayrı bir
yıla kadar ertelenmesi için Bakanlar Kuruluna yetki verecektir.
Hepimizin bildiği gibi ülkemiz deprem kuşağında yer
alan bir ülkedir. Yine sel, heyelan, don gibi pek çok doğal afetin
yaşandığı bir coğrafyada yaşamaktayız. Bu
sebeple, ülkemizde doğal afet öncesinde önlem ve doğal afet
sonrasında yardım amaçlı düzenlemelere sıklıkla
ihtiyaç duyulmaktadır. Bu düzenlemeler, koruyucu, duyarlı ve
vatandaşımızı önemseyen bir devlet olmanın
gereğidir. Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin temel prensibini
de bu bakış açısı oluşturmuştur.
Yine tasarı, sosyal devlet olmanın gereğidir. Doğal
afet nedeniyle yıkıma uğramış
vatandaşlarımıza bazı maddi ayrıcalıklar
sağlayarak onların yaralarını sarmada önemli bir adım
atmış olacağız. Özellikle ticari faaliyetlerle
uğraşan vatandaşlarımız, doğal afetlerin
yarattığı fiziki yıkımdan maddi olarak daha fazla
etkilenmektedirler. Bu vatandaşlarımız, üretim ve ticari
faaliyetlerini sürdürdükleri fabrika, atölye ve dükkânlarını
kaybediyor, her türlü alet edevat, makine ve üretim malzemelerini yitiriyor,
stokları ve işledikleri ya da sattıkları malları
afette yok oluyor. Bu kayıplar sadece onların ekmek teknelerini
kaybetmesinden ibaret değil aynı zamanda birçok çalışana
sağladığı istihdamı da unutmamamız lazım.
Vatandaşlarımıza sağladıkları hizmet ve ülke
ekonomimize sağladıkları katkıları kaybetmekle
onları bizzat karşı karşıya
bırakmamalıyız.
Bu vahim durumun iyileştirilmesi için 6111 sayılı Kanuna
ek yapılarak Bakanlar Kuruluna borç erteleme yetkisi verilmelidir. Doğal
afet yaşanan bölgelerdeki vatandaşlarımızın afet
nedeniyle uğradıkları mali kayıpları nazara
aldığında yapılacak borç ertelemesi sadece o bölge
halkına sağlanacak bir ayrıcalık değildir.
Doğuracağı sonuçlar itibarıyla hem ülkemizin hem de
milletimizin menfaatine bir durum söz konusudur. Bu ertelemeyle
sarsılmış ama yıkılmamış olan bölge
esnafının toparlanmasına fırsat tanınmış
olunacaktır. Gelirlerini kaybetmiş, eldekini afette yitirmiş bu
insanlarımızın en azından giderler kalemini rahatlatmak
tamamen yıkımları önleyecektir. Böylece ülke ekonomisine
istihdam ve katma değer sağlamaya devam edilecektir. İflası
önlenen bu kişiler kamu idarelerine olan borçlarını ödeyebilme
şansına sahip olacaklardır. Kısaca, tasarı ile sadece
o kişiler değil tüm ülkemiz kazançlı çıkacaktır.
Yine Bakanlar Kuruluna, yurt dışında ticari faaliyette
bulunan vergi mükelleflerinin yabancı ülkelerdeki siyasi
karışıklıklardan dolayı mücbir sebep kabul edilen
hâllerde ödemeleri gereken peşin ya da taksitli borçlara ilişkin borç
erteleme yetkisi verilecektir. Bu erteleme yetkisi mücbir sebep olduğu
kabul edilen hâllerin devam ettiği süreyi kapsamaktadır.
Tıpkı doğal afetler gibi siyasi iç
karışıklıklar ve iç savaşlar da beklenmeyen ve
yıkıcı durumlardır. Özellikle o ülkenin
sınırları içinde yaşayan insanların hayatlarında,
sosyal, maddi ve psikolojik yıkımlara neden olmaktadır.
Yabancı ülkelerde yatırım yapan Türk iş
adamları ülkemizdeki ekonomik büyüme ve refahın önemli
unsurlarından biridir. Ayrıca bu iş adamlarımız yurt
dışında ülkemizin fahri temsilcileri ve turizm elçisi gibi
çalışmaktadırlar. Ülke tanıtımında büyük fayda
sağlamaktadırlar. Her geçen gün sayısı artan Türk
yatırımcılarımız da başta inşaat olmak üzere
pek çok sektörde faaliyet göstermektedir. Cesur ve dinamik
yatırımcılar ile dünyanın dört bir yanında ticari
faaliyet göstermekteyiz. Özellikle Türki cumhuriyetler ile dağılan Sovyet Rusya ile Doğu
Bloku ülkeleri, Orta Doğu ve Arap ülkeleri ile Kuzey Afrika ülkeleri Türk
yatırımcıların en çok faaliyette bulundukları
ülkelerdir. Bu ülkelerin en büyük ortak sorunları ise siyasi
istikrarsızlıktır. Kozmopolit yapıdan kaynaklı sosyal
karışıklık ve demokrasi kültürünün tam
yerleşmemesinden kaynaklı yönetim zafiyetleridir. Bu durum, gelişmekte
olan ülkelerdeki ekonomik fırsatları değerlendirmek isteyen Türk
yatırımcılarını etkiler hâle gelmiştir. Söz
konusu devletlerle ülkemiz arasında yapılan ticari anlaşmalar ve
ülkemiz himayesinde kurdukları ticari faaliyetler yaşanan siyasi iç
karışıklıklar nedeniyle sekteye
uğramıştır, hatta maddi ve manevi kayıplara neden
olmuştur.
Doğal afetlerde olduğu gibi, bu tür özel durumlar
karşısında da Hükûmetimiz üzerine düşeni yapacaktır.
Sosyal devlet ilkesiyle hareket edip, mücbir sebep nedeniyle mağduriyete
uğramış vatandaşlarımıza gerekli
yardımı göstermemiz gerekmektedir. Bu yardımlar, daha önce de
bahsettiğim gibi, sadece o vatandaşlarımızın
kişisel menfaatlerine değil, ödedikleri vergi ve ülkemize
sağladıkları katma değerler düşünüldüğünde, tüm
ülkemizin menfaatine hizmet etmektedir. Ayrıca, bu yetki ile devlet,
ticaret erbabı, vatandaş arasında güven sağlanacaktır.
Böylece, dünyanın herhangi bir yerinde oluşacak yeni iş
imkânlarının yatırımcılarımız
tarafından değerlendirilmesi için gerekli güven ortamı
sağlanmış olur. Gelişen, markalaşan ve
globalleşen ekonomimizin en önemli dişlilerinden olan
yatırımcılarımıza gerekli güvence ve motivasyon
sağlanmış olacaktır. Ancak
yatırımcıları kendi kaderlerine terk edersek, yurt
dışında ticari faaliyet göstermenin risk faktörü daha da
artmış olacaktır.
Tüm milletvekillerimizin, zorda olan kesime yardımcı
olacaklarını düşünerek, onlara kabul oyu vermelerini öneriyorum
ve inşallah, hep birlikte, tüm Meclisimiz kabul oyu kullanacak.
Mevzubahis olan kanun teklifinin hazırlanmasında emeği
geçen herkese teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Teklifin tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN - Şimdi, sisteme giren
arkadaşlarımızın sırasıyla isimlerini
vereceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ben de söz
istemiştim. 61inci maddeye göre söz isteyenleri okuyacaksınız
efendim.
BAŞKAN Bir dakika
Onu okuyacağım zaten.
KAMER GENÇ (Tunceli) Okuyun ama. Baştan okuyacaksınız.
AHMET YENİ (Samsun) Bağırma be!
KAMER GENÇ (Tunceli) Sana mı soracağım be!
Niye bu İç Tüzükü hafife alıyorsunuz? Evvela konuşmalara
başlamadan önce söz isteyenleri okuyacaksınız efendim.
BAŞKAN Oturur musunuz lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye oturayım. Evvela sen söz isteyenleri oku
bakalım..
BAŞKAN - Bakınız, bu işleme başlamadan önce
listede sadece 3 kişi vardı Sayın Genç. Şimdi
tamamlandı. Şimdi okuyacağım ve
başlayacağım.
Lütfen yerinize oturun.
KAMER GENÇ (Tunceli) İç Tüzük hükümlerini uygulayın.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap
işlemine geçeceğiz. Sisteme giren
arkadaşlarımızın
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, soru soruyoruz cevap verin! Cevap ver
sorumuza! Ben diyorum ki, İç Tüzüke göre söz isteyenler önceden okunur
müzakere başlamadan. İç Tüzükü niye bu kadar ihlal ediyorsunuz?
BAŞKAN Efendim, ben daha önce söz almalar
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Efendim, soru-cevap
değil, Şahıslar adına diyor.
BAŞKAN Bir saniye efendim. Dinler misiniz beni.
Şahısları adına 2 kişi konuştu. O yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, 2 kişi konuştu
konuşmadı değil. Benim söz hakkım vardı. Arada
atlamadığınızı ben ne bileyim çünkü keyfî
davranıyorsunuz keyfî.
BAŞKAN Sayın Genç, bir saniye
Sayın Genç, sizin söz
istemeniz 3üncü sırada. Hâlbuki Lehte ve aleyhte 2 kişiye söz
verilir. deniyor. Yaptım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, okusaydınız o zaman.
BAŞKAN Sonra sordum arkadaşlara, dediler ki: Soru için
devreye giriyor. Sizi soruda değerlendireceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) 61inci madde size emrediyor, Başkan
önceden söz isteyenleri okur. diyor. İç Tüzükü uygulayın!
BAŞKAN Pekâlâ efendim, pekâlâ
KAMER GENÇ (Tunceli) Pekâlâ ama doğrusunu yapın.
BAŞKAN Doğrusunu yapıyorum ben doğrusunu.
Buraya gelen isimler sonradan geldi. Grup başkan vekili
arkadaşlar biliyor. Tamamı elimde olsa okurdum.
Sayın milletvekilleri, sisteme giren arkadaşlara
sırasıyla soru sormak üzere söz vereceğim.
Sayın Susam, buyurun efendim.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Komisyona sormak istiyorum.
Esnaf Sanatkârları Destekleme Projesi diye sunulan ESDEPte
gerçek usul yöntemiyle vergilendirilen bir kısım esnaf ve
sanatkârın yeniden basit usulde yani ekonomik durumları
değiştiğinde yeniden basit usulde vergilendirilmesine imkân
sağlanacaktı. Bu düzenlemeyle ilgili Maliye
Bakanlığının çalışması hangi
aşamadadır? Çünkü bunu bir yıl içerisinde
yapacaklarını söylemişlerdi.
Yine ESTEPe göre, geleneksel kültür ve sanat değeri olan,
kaybolmaya yüz tutan sanatların vergiden muaf tutulması bir yıl
içerisinde sağlanacaktı. Bu noktada Maliye
Bakanlığının ne aşamadadır yaptığı
çalışmalar?
Yine ESTEPe göre, Kamu İhale Kurumu
Başkanlığı, esnaf ve sanatkârların kamu ihalelerine
katılımının kolaylaştırılması
sağlanacaktı. Bu esnaf ve sanatkârların kamu ihalelerine
katılmalarının kolaylaştırılması hangi
aşamadadır? Bu konuda çalışmalarla ilgili bilgi istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, yapılandırmada
şu güne kadar yüzde kaç oranında bir başarı
sağlanmıştır, yüzde kaçı yapılandırmayı
ihlal etmiştir?
İki, yapılandırmada taahhütlerini iki kez ihlal edenlere,
acaba, o günkü zor koşullarında bir iki kez daha bir fırsat
verecek misiniz?
Üç, spor kulüplerinde, ben Maliye Gelir İdaresine bir teşekkür
ediyorum ama bir hakkımı da istiyorum. Yani her dönem yönetim
kurulunda görev alanları dönem dönem böldü, bu önemli bir para tahsil etti
maliye adına ama bir kez daha, o yönetimde görev alanların hepsi
ödeyemiyorsa, borcunu namuslu ödemek isteyenler var. Acaba, o borcu yönetim kaç
kişiyse ona bölüp içinde ödemek isteyenlere, ödemeleri yaparsa
taahhütlerinden kurtulma fırsatı verecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Sayın Dinçer
CELAL DİNÇER (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Benim sorum, Sayın Gençlik ve Spor Bakanımıza idi ancak
şu anda o sıralarda göremiyorum.
Sayın Başkan, İstanbul ili Pendik ilçesinde spor
alanında kaldığı gerekçesiyle özel şahıslara ait
bir arsa kamulaştırılıp üzerine spor tesisi
yapıldı ancak geçtiğimiz aylarda, İstanbul Büyükşehir
Belediyesi, spor tesisleri olan bu sahayı değiştirerek Spor
alanına ihtiyaç kalmadı. deyip turizm alanına
dönüştürmek istedi ve komisyondan geçti. Günümüzde spor
sahalarının çoğaltılması gerekirken sadece rant
alanına dönüştüğü için bu bölgeyi spor sahasından
çıkarıp turizm alanı olarak geçirmenin mantığı
nedir, bunu sormak istiyordum. Spor sahası olarak, devlet daha çok spor
sahası yapmak zorunda değil midir? Bu konuda Sayın
Bakanımızın görüşünü ve yapılanların doğru
olup olmadığını öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Tanal, İstanbul Milletvekili
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Şimdi,
efendim, kanuna baktığımız zaman kanun otuz üç kavramdan
oluşmaktadır. Bir: Kanun yapma tekniği açısından
bazı alacakların yapılandırılması doğru mu?
Devam ediyor: Bazı kanun hükmünde kararnameler
Böyle bir kanun tekniğini
nasıl karşılarsınız Sayın Komisyon ve Bakan?
İkinci
soru: Doğal afetlere maruz kalan bölgelerdeki kamu borçlarının
vergileri geçmişte 99 depreminde terkin edilmiş idi. Acaba bu yine
kamu borçları açısından gerek Simav depremi -bu doğal
afettir- gerek Van depremi terkin edilseydi adalet duygusu daha onarılmaz
mıydı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim.
Efendim,
bazı belediyeler ihalelerden damga vergisini kesiyorlar, ihale karar
harçlarını alıyorlar, bir de birden fazla yıla sâri
inşaatlarda da Gelir Vergisi Kanununa göre tevkifat yapıyorlar.
Şimdi, 6111 sayılı Kanunun geçici 17nci maddesine göre Ankara
Belediyesinin, İzmit Belediyesinin, İstanbul Belediyesinin ve Manisa
Belediyesinin bu Kanuna göre tahsil ettiği damga vergisi, vergi
tevkifatı ve ihale karar harçlarının terkin edilen miktarı nelerdir? Bu Kanunun
Terkinden sonra
da bunlar tahsil etmişler midir?
Bülent Bey
orada oturuyor. Bülent Bey Manisa Milletvekiliyken oradaki bir Sümerbank
arazisini 3 milyon 750 bin liraya sattılar. Sonradan bunun üçte 1
hissesini o alan Manisa grubu bunu
46 milyon dolara sattı. Şimdi, Bülent Beyin bu satıştan
haberi var mıdır, bir katkısı var mıdır? Yoksa,
neden bu ihaleyi engellemedi, devleti bu kadar zarara soktu?
Bir de
son, emekli maaşlarıyla ilgili
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye kestin Sayın Başkan, sürem
dolmadı daha?
BAŞKAN Süreniz doldu efendim, süreniz doldu. Tekrar söz
isterseniz veririm.
Sayın Reşat Doğru, Tokat Milletvekilimiz
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Benim sorum Sayın Bakanımızadır: Hükûmet olarak
Kuzey Anadolu fay hattı gibi depreme riskli bölgelerde, resmî daireler
başta olmak üzere, bütün binaların depreme
dayanıklılık testiyle ilgili bir çalışma
yapılmakta mıdır? Çürük binaların yıkılması
ve tekrar yapılmasıyla ilgili herhangi bir destek verilebilir mi?
Diğer ikinci soru olarak: Anadolu şehirlerinde, il ve
ilçelerinde, köylerde ruhsatlı bina yapılırken
yaklaşık yirmi beşe yakın evrak istenmektedir.
Dolayısıyla, insanlar ruhsatlı bina değil de ruhsatsız
bina yapmayı daha evvel şey görmektedirler. Dolayısıyla da,
bu ruhsatsız binaların yapımı kolaylaşınca
Yani,
üç tane evrak isteniyor, ruhsatlı binaya yirmi beş evrak isteniyor.
Bununla ilgili, en azından depremle ilgili sıkıntısı
olan yerlerde ruhsatların verilmesi noktasında bazı
çalışmalar yapılabilir mi veyahut da ruhsat harçları
kaldırılabilir mi bazı bölümlere diye öğrenmek ister,
teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Tanal, tekrar sisteme girmişsiniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Başkanım,
zaman olduğu için, soru için tekrar sisteme girdim.
Diyarbakır Adliyesinde tutuklular ifade için bekletildiğinde,
tutukluların bulunduğu alanda uzun süreden beri -yani iki üç seneden
beri- temizliğin yapılmadığı, suların
akıtılmadığı, yani oradaki tutukluların medeni,
uygar ihtiyaçlarını temin etme alanından yoksun olduğu
şikâyetleri bize geliyor. Bu, aynı zamanda bir eziyet suçunu
teşkil eder. Bununla ilgili ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Genç, tekrar mı söz istiyorsunuz?
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim.
Efendim, Bülent Beyin, son emekli maaşıyla beraber
maaşı herhâlde 4 bin civarından 12 milyara
artırıldı, kendisi bu konuda idare mahkemesine veya
Danıştaya dava açmış mıdır? Açmışsa bu
emekli farkı kaç lira alacaktır? Onu da halkın öğrenmesi
lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Hükûmet adına Başbakan Yardımcımız Sayın
Arınç, buyurun efendim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Mehmet Ali Susam Arkadaşımızın sorusu öncelikle Komisyona
oldu. Esnaf ve sanatkârlarla ilgili ESDEP Projesinin ne durumda olduğunu,
Maliye Bakanlığımızın ne
yaptığını, bu konuda hangi aşamalarda bulunduğunu
sordu. Biz Gelir Vergisi Kanununun yeniden yazım
çalışmalarının sürmekte olduğunu, bu konuda,
söyleyebiliriz. Komisyon Başkanımızın ilave edeceği
bir husus var mı, bilmiyorum.
Sayın Aslanoğlu Yapılandırmadan dolayı yüzde
kaç oranında sonuç alınmıştır? 2 defa ihlal edenlere
fırsat verilecek midir? Ve spor kulübü yöneticileriyle ilgili bir sorusu
var. Tabii, çok verilere dayanması gereken bir cevap
hazırlığına ihtiyaç var. Bunu yazılı olarak da
cevaplandırabilirim. Ama arkadaşlarımdan aldığım
bilgiye göre, 6111 sayılı Kanun kapsamında 39,4 milyar lira
yapılandırılmış, 14,5 milyar Ocak 2012 sonu
itibarıyla tahsil edilmiş, bu oran yüzde 37ye tekabül ediyor.
Kanunu hiç ödeme yapmayarak yaklaşık 800 bin mükellef ihlal
etmiş. Bu sayı, yapılandırmadan yararlanmak üzere
başvuran mükelleflerin de sayısal olarak yüzde 15ine tekabül ediyor.
Sayın Dinçerin sorusu daha çok Gençlik ve Spor
Bakanımızla ilgili. Pendikte kamulaştırılan bir
arazinin spor tesisi olarak yapıldığını, sonra da
bundan dönüldüğünü ifade ediyor. Buna yazılı cevap vermemiz
gerekecek.
Yine, Sayın Tanal, komisyona sormuş. Kanun tekniği
açısından gelen bu komisyon raporu doğru mudur, yerinde midir?
diyor. Ona komisyon cevap verir.
Sayın Tanal Diyarbakır Cezaevindeki tutukluların
şikâyetleri geliyor. Bu konuda ne yapmayı düşünüyoruz?
Sayın Adalet Bakanımıza konuyu iletiriz.
Sayın Gençin bir sorusu var. Bülent Bey dediğine göre beni
kastetmiyor anlaşılan çünkü ilk defa böyle bir cümleyi duyuyorum,
bugüne kadar Bülent Bey hiç dememişti!
KAMER GENÇ (Tunceli) Yok, Bülent Arınçı kastediyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Birinci sorusu: 6111
sayılı Kanunda belediye alacakları da
yapılandırılmıştır, vergi alacakları terkin
edilmemiştir.
Manisada yapılan Sümerbank özelleştirmesiyle ilgili ihaleyi
neden engellemedi? buyuruyorlar. Benim böyle bir yetkim yok, o tarihte Meclis
Başkanıydım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tamam, işte, sen o zaman Meclis
Başkanıydın!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Sayın Reşat
Doğrunun sorusuna da yazılı cevap vereceğim.
Milletvekillerinin emeklilik maaşlarının ne miktarda
olduğunu arkadaşımız bana sormuşlar. Bu Kanun bu
Meclisten çıktı biliyorsunuz ancak şunu söyleyeyim: Meclis
Başkanı olarak görev yapmış olanlara 2008den önce
yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Kanunu başbakanlar ve
cumhurbaşkanları için düzenlenen hükmün arasına Meclis
başkanlarını da koymuştu. Kanun 1 Ekim 2008de
yürürlüğe girdi. Bir arkadaşımız sürekli olarak benim de bu
Kanundan yararlandığımı, dolayısıyla
Başbakanlık yaparak ayrılmış olanların
alacağı maaş kadar benim de maaş
aldığımı ifade etmişti. Doğrusu o değildir.
1 Ekim 2008de yürürlüğe giren Kanundan ben Meclis
Başkanlığından ayrıldıktan sonra
yararlanamadım çünkü Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının bürokratlarından bir şube müdürü
Kanun yürürlüğe girdikten sonra hüküm ifade eder. 1 Ekim 2008den sonra
Meclis Başkanlığından ayrılacak olanlara bu hüküm
uygulanır. dedi. Boynumuz kıldan ince. Ben dâhil, geçmişte
Meclis Başkanlığı yapan 11 arkadaşımız bu
Kanundan yararlanamadı, Rahmetli Sabit Osman Avcı da dâhil olmak
üzere.
Bu konuyu arkadaşlarımızla zaman zaman aramızda
konuştuk. Sayın Hamzaçebi de bu konuşmalarımızın
tanığıdır. Fakat yeni bir kanun
çıkarılmasına ihtiyaç olduğu, başka yapılacak bir
şey olmadığı söylendi. Benden sonra Meclis
Başkanlığı yaparak görevden ayrılmış olan
Sayın Köksal Toptan bu Kanundan yararlandı, Sayın Mehmet Ali
Şahin de bu Kanundan yararlandı ama ben dâhil benden önceki en
yaşlı, kıdemli Meclis Başkanımız Kemal Güven de
dâhil olmak üzere 11 sayın Meclis başkanı bundan
yararlanamadı.
Son çıkarılan kanunların içerisinde 43üncü maddeden
Meclis başkanları, Danışma Meclisi başkanları,
Temsilciler Meclisi başkanları da dâhil olmak üzere -bu kanundan-
yararlanabilecekleri ifade edildi. Bir eksiklik giderildi. Ben şu ana
kadar bu maaşı almamıştım, emekli bir milletvekili
olarak, aynı zamanda aktif milletvekili olduğum için 2.500 veya 3.000
liraya yakın bir emekli maaş alıyordum, bu kanun yürürlüğe
girdikten sonra mevcut Meclis başkanlığı yaparak görevden
ayrılmış olanlar ne kadar alacaksa ben de o kadar
alacağım Kamer Bey.
Hepinize teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) 12 milyar alıyorsun, söyle canım!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Arınç.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, benim sorum cevaplandırılmadı,
özür dilerim, bu doğal afet
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
Tekrar sisteme girmişsiniz, buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli Başkanım,
doğal afetlerle ilgili kamu alacaklarının terkinine ilişkin
de bir sorum vardı, Sayın Bakanımız herhâlde yoğun
soru temposuyla atladı ama bunu da cevaplandırırlarsa sevinirim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Bu sorunun cevabı
yani onların da yararlanması konusunda Maliye
Bakanlığımızın görüşü yeni bir yasa
çıkarılmasına ihtiyaç vardır şeklinde. Bu konuda bir
hazırlık yapılıp yapılmayacağını
ayrıca Sayın Tanala ve arkadaşlarımıza bildirelim.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Arınç.
Değerli milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
Şimdi on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.32
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 62nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
150 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi, teklifin 1inci maddesini okutuyorum:
6111 SAYILI BAZI
ALACAKLARIN YENİDEN YAPILANDIRILMASI İLE SOSYAL SİGORTALAR VE
GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU VE DİĞER BAZI KANUN VE KANUN
HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA
KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TEKLİFİ
MADDE 1- 13/2/2011 tarihli ve
6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun 168 inci maddesinin birinci fıkrasına "bir aya
kadar" ibaresinden sonra gelmek üzere, "yabancı ülkelerde de
faaliyette bulunan vergi mükelleflerinden, Ekonomi Bakanlığı
tarafından olağanüstü politik riskin gerçekleştiği tespit
edilen ülkede faaliyette bulunan ve bu ülkedeki faaliyetleri nedeniyle
durumları 213 sayılı Kanunun 13 üncü maddesine göre mücbir sebep
hali kabul edilenlerin, bu Kanun kapsamında alacakları yapılandırılan
alacaklı idarelere mücbir sebep hallerinin devam ettiği süre içinde
ödemeleri gereken taksitlerin ödeme süreleri ile 213 sayılı Kanunun
15 inci maddesine göre doğal afet nedeniyle mücbir sebep hali ilan edilen
yerlerdeki dairelere (alacaklı idarelere) doğal afetin vukuu
tarihinden itibaren ödenmesi gereken taksitlerin ödeme süreleri, mücbir sebep
halinin bitim tarihini takip eden aydan başlamak üzere topluca veya
ayrı ayrı bir yıla kadar" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN Sayın üyeler, İç Tüzükün 81inci maddesine göre
gruplar adına birer üyeye, Komisyon ve Hükûmete onar dakika;
şahısları adına iki üyeye beşer dakika söz
verilecektir.
Gruplar adına Cumhuriyet Halk Partisinden Umut Oran, İstanbul
Milletvekili; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Altan Tan,
Diyarbakır Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili; şahısları adına
Mustafa Şahin, Malatya Milletvekili; Akif Hamzaçebi, İstanbul
Milletvekili; Kamer Genç, Tunceli Milletvekili söz istemişlerdir.
İç Tüzüke göre şahsı adına 2 milletvekiline söz
verilecektir.
Şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Umut Oran.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UMUT ORAN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
150 sıra sayılı Teklifle Hükûmet hem Libyadaki olaylara
hem de Vanda yaşanan deprem nedeniyle oluşan zarara koruma getirmeyi
hedefliyor. Bu güzel ancak bu biraz geç kalmış bir adım. Arap
Baharı başladığı zaman hepimiz bir gerçeği
gördük. Neydi o gerçek? Yurt dışında yatırım yapan
girişimcilerimizi koruyacak bir destek mekanizması yok. Ülkemizde
zengin petrol yatakları yok, ülkemizde doğal gaz kaynakları yok,
ülkemizde elmas yok ama ülkemizde girişimciler var. Bakın, Türk
girişimcisi, Türk müteahhidi bugün 91 ülkede 200 milyar dolara
yaklaşan bir iş hacmini yakalamış durumda. Birçok ülkede
yatırımlarımız var ancak buradaki yatırımları
koruyacak sigorta sistemimiz yok, hâlbuki bunun dünyada örnekleri var, mevcut.
Amerika Birleşik Devletlerinde OPIC, Almanyada HERMES, Fransada COFAS,
bu tür siyasi risklere karşı ciddi korumalar sağlıyor.
Bizde böyle bir mekanizma yok. Hükûmet muhataplarıyla rica minnet işi
götürmeye çalışıyor, firmalar da alacaklarını tahsil
etmek için dil döküyorlar.
Bu yasanın temel gerekçesi olarak Libyadaki siyasi gelişmeler
gösteriliyor ve Van gösteriliyor. Yasanın bu olumsuzluklardan
etkilenenlere yardım amacı var, bu da güzel ama bugün hâlâ Hükûmet
kaç Türk firmasının Libyada zarar gördüğünü ya da zararın
toplam meblağını kamuoyuyla paylaşmış değil.
Yani hem zararı kesin olarak bilmiyoruz hem de Hükûmet geç
kalmış bir adım atmış oluyor.
Değerli arkadaşlarım, Hükûmet diyor ki Bu
adımı sosyal devlet ilkesi gereği atmak zorundayız.
Hükûmetin sosyal devlet ilkesini hatırlamasından son derece memnun
olduk ancak sosyal devlet ilkesinin şefkatini Vanda Vanlılar da uzun
zamandır beklemekteydi. Bu adımı atmak için yüz yedi gün
beklemek zorunda mıydık?
Biliyorsunuz, 23 Ekim ve 9 Kasım tarihlerinde bu güzel
şehrimizde, Vanda iki büyük deprem yaşandı. Bu depremler
sebebiyle halkımız, kardeşlerimiz can ve mal
kayıplarına uğradılar, binlerce öğrenci şehir dışına
gitmek zorunda kaldı. Hükûmet koordinasyonu
sağlayamadığı için vatandaşlarımız
mağdur oldu. Bazı dış yardımlar Potansiyeli görmek
istiyoruz. diye reddedildi, âdeta Van üzerinde deney yapıldı. Hasar
tespit çalışmaları doğru düzgün yapılmadı.
Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay
yılbaşında Vana gitti ve aynen şunu söyledi: 18 Ocak
tarihinde Vanda çadır kalmayacak, vatandaşlarımız
konteynere yerleştirilmiş olacak. Peki, soruyorum: Ne oldu?
Bakın, 28 Ocak tarihinde bir haber Vanda hâlâ çadır
yangınında insanlarımız ölüyor. Tam 11 kardeşimizi
çadırda yangın sebebiyle kaybettik, aralarında dört
yaşında, iki yaşında çocuklar var. Yüz yedi gündür hâlâ
devlet yaraları saramadı, hâlâ koordinasyon sağlanamadı,
hâlâ bez çadırlar kaldırılmadı, hâlâ binlerce
kardeşlerimiz bu koşullarda yaşamakta. Vanda kalanlar ayrı
mağdur, Vandan göç edenler ayrı mağdur. Ancak, biz muhalefet
olarak Van ve deprem konusunu hiçbir zaman siyasi polemik yapmadık, iç
siyasete malzeme olarak kullanmadık, duyarsız bir muhalefet üslubu
asla benimsemedik. Gittik, Vanda deprem nöbeti tuttuk, halkımızın
acısını paylaştık, yapıcı bir şekilde
Hükûmete yol göstermeye çalıştık, çözüm önerilerimizi sunduk ve
dedik ki: Meclis bir araştırma komisyonu kursun, ekonomik ve sosyal
hayatı nasıl canlandırabiliriz bunu beraber
değerlendirelim, adımları hep beraber atalım. Daha sonra,
Van için, Vandaki kanaat önderleriyle hep beraber, onlarla birlikte
kapsamlı bir teşvik paketi hazırladık ve bu teşvik
paketini Ekonomi Koordinasyon Kurulunun tüm üyeleriyle paylaştık. Bu
teklifi neden hazırladık? Van ekonomisini güçlendirmek, sosyal
barışa destek olmak, insanlar 1 jelikan mazot için ölmesin diye
hazırladık. Maalesef, Hükûmet bu önergeyi de gündeme getirmedi.
Peki, neydi
bu teklif? Baktığınız zaman, hayvancılık için Van
en uygun bölge. İklimi müsait, eksi 20-artı 30 derece; çayır
mera alanı olarak Türkiye'nin en zengin iki ilinden bir tanesi ve buna
ilave, Vanlılar hayvancılığı biliyor, sektöre hâkim.
Yani esasında, baktığınız zaman Vanda her şey var;
hayvancılığı bilen insan var, çalışacak insan
var. Yani balık gibi; balık tutmasını bilen insan da var,
balık da var. Önemli olan, devletin burada yapması gereken, gerekli
altyapıları, gerekli yatırım imkânlarını, rekabet
şartlarını koymak.
O
teşvik paketinde şunlar vardı: Eski yeni ayrım yapmadan
herkese uygulanmasını istedik, asgari ücret üzerindeki işçi
işveren payı kaldırılsın istedik, yatırım
indirimi sağlansın istedik, nakliye desteği verilsin istedik,
enerjide özel vergilerin alınmamasını istedik ve en az süre
olarak da on yıllık bir sürede bu teşvik uygulansın
istedik.
Bu da
yetmez. dedik. Van için dedik ki: Deprem nedeniyle zarar gören tüm gerçek ve
tüzel kişilerin kullanmakta olduğu bütün kredileri, ticari, bireysel,
kamu, özel banka ayrımı yapılmadan faizsiz olarak ertelensin.
Birikmiş faizlerini de devlet karşılasın. Bunun da kanun
teklifini verdik fakat bununla ilgili de şu ana kadar hâlâ
görüşülmedi.
Değerli
arkadaşlar, Hükûmetin önemli bir sorunu var; ortak aklı
çalıştıramıyor, ortak akıldan yararlanamıyor,
muhalefetten gelen bütün teklifleri reddediyor, yok sayıyor. Ortak
akıl olmadan demokrasiden bahsedemeyiz. Her şeyi ben bilirim.
anlayışı demokrat bir anlayış değildir. Bu tür
anlayış baskıcı, totaliter, otoriter bir
anlayıştır. Paul Austerle ağız dalaşı
yapmak için beş gün uğraşmak yerine bir günü Vana ayıracak
kadar sorumluluk sahibi olmamız gerekiyor. Bizim için, milletimizin
hayrı, onların menfaati bu kısır
tartışmaların çok üstündedir. O yüzden bu teşvik paketini
önce Hükûmetle gittik paylaştık. Diyoruz ki kibirle bir yere
varılmaz; öfkeyle, sinirle, kavgayla, dövüşle ülke yönetilmez çünkü bu
kibrin bedelini bugün Vanlılar öder, yarın bütün Türkiye öder.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, şimdi, Van bizden
bir adım bekliyor, bugün hep birlikte bu adımı
atmalıyız. Bu sayede Vana da destek vermiş olacağız.
Vanlıların derdine tam olarak derman olmak için, onların
yaralarını sarmak için bir şeyler yapmamız gerekir; bu
konuyu ciddiyetle, dikkatle gündemimize almamız gerekir. Gelin hep
birlikte Van için somut adım atalım. Bir araştırma
komisyonu kuralım. Hükûmet de kendilerine sunmuş olduğumuz bu teşvik
projesini hayata geçirsin, yani bunu muhalefet getirdi diye bir kenara
bırakmasın. Sonuç itibarıyla, bu teşvik, Vanın kendi
yağıyla kavrulmasını ve kendi kendine ekonominin,
işin, aşın, sosyal barışın orada tesis edilmesini
sağlayacak. Gelin hep beraber Vana muhtaç olduğu desteği,
ilgiyi el birliğiyle gösterelim ve Van için bir umut olalım.
Hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Oran.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Sayın Altan
Tan, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun Sayın Tan. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 6111 sayılı Kanunda yapılması
düşünülen değişikliklerin 1inci maddesiyle ilgili
görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım.
Sevgili arkadaşlar, bu Kanunda tarif edilen iki ayrı nokta
var. Bunlardan birisi 213 sayılı Kanunun 13üncü maddesi,
diğeri de yine 213 sayılı Kanunun 15inci maddesiyle ilgili
düzenlemeler.
213 sayılı Kanunun 13üncü maddesi, politik riskin
gerçekleştiği tespit edilen ülkede faaliyette bulunan ve bu ülkedeki
faaliyetleri nedeniyle durumları göz önünde bulundurulan firmalar ve
tüccarlarla alakalı. Öncelikle bu maddenin açıklığa
kavuşturulması gerektiğine inanıyorum çünkü politik risk
kavramı oldukça geniş bir kavram. Bugün
baktığınız vakit Burada anlaşılmayacak ne var?
İşte yanı başımızda Libyada, Suriyede politik
risk var. diyebilirsiniz ama aynı şekilde bana göre Yunanistan da
aynı kapsamın içinde. Ödeme zorluğu içerisinde olan Yunanistan
benzeri Macaristan, Portekiz, İspanya, İtalya gibi ülkeler de
aynı kapsamda.
Yine aynı şekilde Afrikada birçok ülke sürekli
çalkantılar içerisinde, Asyada yine bu durumda olan birçok ülke var, buna
Afganistan da dâhil.
Onun için öncelikle bu maddeyle ilgili tanımın hiçbir
inisiyatife yani keyfî inisiyatife yer bırakmayacak şekilde tarif
edilmesi lazım. Yoksa dünyanın herhangi bir yerinde kendi
hatasından dolayı sıkıntıya düşen bir
tüccarın bu zararını Hükûmetten tazminine yol açacak
davranışlar ve düzenlemeler kanunun suistimali anlamına gelir.
İkincisi de, yine 213 sayılı Kanunun 15inci maddesiyle
ilgili: Burada da doğal afet nedeniyle mücbir sebep hâli ilan edilen
yerlerden bahsediliyor.
Burada da işte en son Van depreminde bu
sıkıntıları yaşadık. Burada da nasıl bir
yöntem takip edilecek? Bunun kapsamı hangi çerçevede belirlenecek? Yine
açık ve seçik bir şekilde ifade edilmesi lazım.
En son geçtiğimiz hafta Türkiye Büyük Millet Meclisine Vanlı
üniversite öğrencileri geldiler. Bunların bir kısmı
paralı vakıf üniversitelerinde öğrenim görüyorlar, bir
kısmı devlet üniversitelerinde. Bunların önemli bir
kısmı ailelerin içine düştüğü bu
sıkıntılardan dolayı üniversite yıllık
öğrenim harçlarını ödeyemiyorlar, vakıf üniversitelerindeki
ücretlerini ödeyemiyorlar ama bu konuyla ilgili Afet Koordinasyon Kurulunun
aldığı, benim bildiğim kadarıyla -bugün sabaha kadar
yaptığım incelemelere kadar, öğlene kadar
yaptığım incelemelere kadar- alınmış bir karar
yok ancak üniversitelerin kendi senatolarında aldıkları kararlar
var, o da bazı üniversitelerin ki Kıbrıstaki üniversitenin
Rektör Yardımcısıyla da bizzat görüştüm.
Dolayısıyla bu afet kapsamının da doğru olarak yine
tanımlanması lazım ve
kimlere hangi yardımların yapılacağının da yine
derli toplu şekilde açıklığa kavuşturulması
lazım.
Sevgili arkadaşlar, bu düzenlemelerin bir yıl ile yani afetin sona ermesini takip eden bir aydan
sonraki bir yıl yerine iki ay ve iki yıl olarak düzenlenmesini teklif
ediyoruz çünkü bu yaraların sarılması, tüccarın,
esnafın, vatandaşın bu afetin yükünü biraz olsun hafifleterek
gündelik hayatında normale dönmesi maalesef zaman alıyor. Keşke
daha hızlı bir iyileşme süreci olsa da bu süre daha da
kısaltılmış olabilse.
Bu görüşlerimi arz ettikten sonra, konuşmamın bu
diğer ikinci bölümünde de Muş Milletvekilimiz Sayın
Sırrı Sakıkın Sayın Bülent Arınça
yönelttiği ancak cevabını alamadığı soruyla
ilgili de bir şeyler söylemek istiyorum.
Sevgili arkadaşlar, Sayın Bülent Arınç, tabii ki Türkiye
siyasetinin tecrübeli, yine tabiri caizse, duayen siyasetçilerinden birisi.
Mutlaka her siyasetçinin söyledikleri dikkate alınır ama bazı
siyasetçilerin, tecrübeli, bilgili, deneyimli ve bulundukları konum
itibarıyla da etkili insanların söyledikleri biraz daha dikkate
alınır. Bu, siyasetin genel bir kuralıdır. Sayın
Bülent Arınçın çok yakın bir zamanda bu kürsüden
yaptığı konuşma, Barış ve Demokrasi Partisinin milletvekilleri
tarafından, tamamı tarafından alkışlandı. Neydi
bu konuşma? Cumhuriyet tarihiyle ilgili ciddi bir muhasebeydi, Sayın
Şerafettin Elçiye, Sayın Leyla Zanaya yanlışlıklar
yapıldığı noktasında tespitlerdi, Sayın Pervin
Buldanın acısının paylaşılmasıyla ilgili
tespitlerdi. Bunların hepsi doğruydu ve bunlar söylendikten sonra da
Kürtlerin bütün meşru haklarının, eğitim hakkı dâhil
-bunlar işte kelime kelime zabıtlarda var- verileceğiyle ve bu
verilmenin de bir lütuf olarak değil, bir hak olarak, bir mecburiyet
olarak verileceğiyle ilgili beyanlardı. Bunların hepsinin
altına ben ve arkadaşlarım imzalarımızı
atarız. Peki, sorun nerede? Sorun şurada: Türkiyede biz Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmetini her eleştirdiğimizde Türkiyedeki
Kürt vatandaşlarımız -şu an yarıdan fazlası hâlâ
Adalet ve Kalkınma Partisine oy veriyor- şunu söylüyorlardı:
Çözüm gelecek. Bütün haklar tanınacak. Yeni Anayasa bir
fırsattır. Sabırlı olun, bu sabrın sonucunda bütün bu
haklar bir zaman içerisinde, bir termin içerisinde tanınacak ve Türkiye
yeni bir toplumsal mutabakata kavuşacak. Ve son konuşma buna en
büyük örnek olarak gösteriliyordu ama maalesef ondan sonra bir Diyarbakır
seyahati ki benim de katıldığım- ve arkasından da
geçenlerde bir televizyon programında -Sayın Sırrı
Sakıkın da soru olarak yönelttiği- talihsiz ifadeler bu
ümitleri tekrar boşa çıkardı. Burada iki ifade var yani
konuşmanın tamamını söylemiyorum, cımbızla da
almıyorum. Konuşmanın içerisinde, Türkçenin bir medeniyet dili
olduğu cümlenin akışı içerisinde ifade ediliyor, daha sonra
da Kürtçe ana dilli eğitimin bugün niye mümkün olamayacağı,
Kürtlere bir faydasının olmayacağı anlatılırken
de Kürtçe bir medeniyet dili midir? diye bir soru yöneltiliyor. Yani burada
da ince bir politika var, hüküm ifade eden bir cümle değil, bu hüküm
zımnen soru olarak soruluyor.
Şimdi
ben burada iki şey üzerinde durmak istiyorum. Bir, Türkiye'nin
sorunlarının çözümünde kendilerine ümit bağlanan siyasetçilerin,
oturmuş, imbikten geçmiş, çok düşünülmüş ve ondan sonraya,
geriye dönüşü olmayan fikirleri olması lazım. Allah rahmet
etsin, Millî Nizam Partisinde, Millî Selamet Partisinde Diyarbakırda
Hacı Sabri Özyaramış diye bir ağabeyimiz vardı, vefat
etti, şalvarlı, sakallı, takkeli bir çarıklı
erkânıharp, bize ders verirken ki babamız yaşındaydı,
belki daha da büyüktü- Evladım, dikkat edin, siyasetin
estağfurullahı olmaz. Ağzınızdan söz çıktı
mı gitti, sahip olun buna. derdi. Onun için, siyasette sık sık
estağfurullah denilen sözlerin edilmemesi lazım. Burada, Türkiyede
Hükûmetin yeni projesi nedir? Eğer Kürtçe ana dilde eğitim de
olmayacaksa, bölgesel yönetim olmayacaksa, Kürtler bir halk olarak, eşit,
kardeş ortak bir halk olarak kabul edilemeyecekse o zaman çözüm nedir,
nerededir, hangi bahardadır? Ve AK PARTİ içerisindeki Kürt
milletvekillerinin de, insaf sahibi Kürt olmayan diğer milletvekillerinin
de bu durumu değerlendirme ve muhasebe yapma mecburiyetleri vardır.
Sevgili arkadaşlar, bugün bir anket yayımlandı bir
gazetede, AK PARTİnin oyları yüzde 54 gözüküyor. CHP konuştukça
AK PARTİ artıyor ama AK PARTİ konuştukça da BDPnin
oyları artıyor. Bu duruma dikkatlerinizi çekiyorum. Siz, Konyada,
Maraşta, Erzurumda, Gümüşhanede yüzde 60 aldınız, yüzde
70 aldınız, Cumhurbaşkanı oldunuz, başkan oldunuz,
padişah oldunuz. Şırnakı, Hakkâriyi,
Diyarbakırı kaybederseniz bu bir Pirus Zaferidir. Makas
açılıyor, Kürtlerin ümitleri gittikçe azalıyor.
Yine bugün, bu araştırmayı yapan arkadaşın
ifadesi; -mümkün olduğu kadar düzgün cümleler kurarak meramımı
ifade etmeye çalışıyorum- yüzde 2,3 son altı ayda AKPden
BDPye akış olduğunu söylüyor, bu 1 milyon kişiye tekabül
ediyor arkadaşlar, 1 milyon seçmen. Ne oldu da 1 milyon seçmen bugün
AKPden BDPye doğru aktı? Doğru değildir, yalandır,
atıyor diyebilirsiniz; ben sadece durumu size arz ediyorum.
Sevgili
arkadaşlar, bir proje ortaya konulması lazım, doğru düzgün
bir çözüm ortaya konulması lazım ve bu çözümün bütün Orta Doğuyu
kapsaması lazım.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tan.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya
Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 150 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, geçen yıl çıkarılan 6111
sayılı Kanun ile otuz civarında kamu idaresinin alacakları
yeniden yapılandırılmıştır. Teklifin bu maddesi, iki ayrı konuda
borçluların 6111 sayılı Kanun kapsamında ödemeleri gereken
taksitlerinin ödeme süresinin uzatılması için Bakanlar Kuruluna yetki
verilmesini düzenlemektedir. Bu konulardan biri, yabancı ülkelerde de
faaliyette bulunan vergi mükelleflerinden, Ekonomi Bakanlığı
tarafından olağanüstü politik riskin gerçekleştiği tespit
edilen ülkede faaliyette bulunan ve bu ülkedeki faaliyetleri nedeniyle
durumları 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 13üncü maddesine
göre mücbir sebep hâli kabul edilenlerin ödemeleri gereken taksitlerin ödeme
sürelerinin mücbir sebep hâlinin bitim tarihini takip eden aydan başlamak
üzere topluca veya ayrı ayrı bir yıla kadar uzatılması
konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmesidir.
213 sayılı Kanunun 13üncü maddesine göre mücbir sebepler,
vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede
ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk; vergi
ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer
sarsıntısı ve su basması gibi afetler; kişinin idaresi
dışında vukua gelen mecburi gaybubetler; sahibinin iradesi
dışındaki sebepler dolayısıyla defter ve
vesikalarının elinden çıkmış bulunması gibi
hâllerdir.
Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi
Başkanlığınca yayınlanan 1/3/2011 tarihli ve 45
sayılı Vergi Usul Kanunu sirküleri ile bu maddede geçen gibi hâller
hükmünün benzeri durumlarında bu kapsamda değerlendirilebilmesine
imkân sağlamış olduğu ifade edilerek, Libyada meydana
gelen olayların mücbir sebep olarak değerlendirilmesi ve bu
olaylardan etkilenen mükelleflerin durumunun Vergi Usul Kanununun 13üncü
maddesi uyarınca mücbir sebep hâli olarak kabul edilmesinin mümkün
olduğu belirtilmiş ve buna göre bahsi geçen olaylardan etkilenen
mükelleflerin durumlarını ispat ve tevsik eden bilgi ve vesikalarla
etkilendikleri süreyi de belirtmek suretiyle gelir ve kurumlar vergisi
bakımından bağlı bulundukları vergi dairesine müracaat
etmeleri gerektiği, mükelleflerin müracaatlarının tetkik
edilmesi neticesinde olaylardan vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel
olacak derecede etkilendiklerinin anlaşılması hâlinde durumları
mücbir sebep kapsamında değerlendirilerek Vergi Usul Kanununun
ilgili hükümlerinden yararlandırılacağı ifade
edilmiştir. Bu maddeyle de 6111 sayılı Kanun kapsamındaki
alacakların aynı şekilde değerlendirmeye tabi
tutulması amaçlanmaktadır. Ancak, düzenleme birçok sübjektif unsur
içermektedir. Ekonomi Bakanlığı olağanüstü politik riskin
gerçekleştiği tespit edilen ülkeyi nasıl belirleyecek? Suriye,
Mısır, Yunanistan gibi ülkelerde politik risk var mıdır,
yok mudur? Bu bakış açısına göre değişebilir.
Bunun kriterleri ne olacak? Söz konusu ülkelerde olaylardan etkilenen
mükellefler durumlarını nasıl ispat ve tevsik edecek? Hangi
bilgi ve vesikaları sunacak? Etkilendikleri süre nasıl belirlenecek?
Mücbir sebep hâlinin bitim tarihi nasıl belirlenecek? Bütün bunlar
birtakım belirsizlikleri beraberinde taşımaktadır.
Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan görüşmelerde bu konulara
ilişkin sorduğumuz sorulara yine bu konuda düzenleme
yapılması için müracaat eden firma ya da sivil toplum kuruluşu
olup olmadığı ve bunların kimler olduğu yönündeki
sorularımıza tatmin edici cevaplar alınamamıştır.
Bu itibarla, bu maddenin uygulanabilirliği konusunda
kaygılarımız bulunmaktadır. Ayrıca, keyfî uygulamalara
meydan verecek bir düzenleme olarak görmekteyiz. Bu düzenleme Libyada iş
yapan firma ve müteahhitlerimizin esas sorunlarına bir çözüm
getirmemektedir. Alacaklarını tahsil edememiş,
şantiyelerini, iş makinelerini bırakıp gelen
firmalarımızın bu sorunlarının çözümü için Hükûmet
tarafından gerekli girişimler yapılarak
yaşadıkları mağduriyetler mutlaka giderilmelidir. AKP
Hükûmetini İslam dünyasına yönelik küresel projelere maşa olmak
yerine vatandaşımızın, firmalarımızın,
müteahhitlerimizin haklarını ve alacaklarını alabilmeleri
için çaba göstermeye davet ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz maddenin
içerdiği diğer konu da, 213 sayılı Kanunun 15inci
maddesine göre, doğal afet nedeniyle mücbir sebep hâli ilan edilen
yerlerdeki alacaklı dairelere doğal afetin vuku tarihinden itibaren
ödenmesi gereken taksitlerin ödeme sürelerinin, mücbir sebep hâlinin bitim
tarihini takip eden aydan başlamak üzere, topluca ve ayrı ayrı
bir yıla kadar uzatılması konusunda Bakanlar Kuruluna yetki
verilmesidir. Bu düzenleme yeterli içerikte olmamakla birlikte, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak destekliyoruz.
Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan görüşmelerde, bu
düzenlemenin Simav ve Van depremi ile Rizede meydana gelen afeti
kapsadığı ifade edilmiştir. Hâlbuki, ülkemizin birçok
yerinde yaşanan dolu, sel basması gibi afetler nedeniyle birçok
vatandaşımız mağdur olmuştur ve olmaktadır.
Nitekim, son günlerde Hatayda, Trakyada ve ülkemizin değişik
bölgelerinde yaşanan sel ve yağış gibi felaketler sonucu
birçok vatandaşımız mağdur durumdadır. Uygulamada bu
hususun mutlaka dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz.
Geçen yılın mayıs ayında Simavda baş gösteren
depremle ilgili henüz kalıcı tedbirler alınmamış ve
endişeler ortadan kaldırılmamıştır. Vanlı
kardeşlerimizin dermanı ve takati tükenmişken Vana müjde olarak
sunulan bu türlü düzenlemelerin de kısa vadede hiçbir yaraya merhem
olması söz konusu değildir. Vatandaşlarımız kara
kışa karşı kar altında çadır kentlerde hayat
mücadelesi verirken, sizlere soruyorum, esnafa faizsiz kredi verme,
borçları erteleme, birçoğunun yararlanamadığı
paranın maaş olarak hak sahiplerine ödenmesi gibi uygulamaların
ne gibi yararları olacaktır?
Hükûmet, Vana siyasi kaygılardan uzak, çıkar
hesaplarından arınmış bir şekilde yaklaşmalı
ve Türk milletinin sıcaklığı ve şefkatiyle Vanı
çevrelemeli ve burayı kış aylarının insafına terk
etmemelidir. Vatandaşımızın hakkını
karşılıksız vermeli, meskeni olmayan hiçbir Vanlı
kardeşimiz bırakılmamalı ve çaresizlik içinde uzanan her el
kesinlikle tutulmalı ve Vana sahip çıkılmalıdır.
Türkiye üç ayı aşkın bir süredir, Vandaki felaket
zincirini ve acı verici doğal afetleri konuşmaktadır.
Vanda meydana gelen deprem afeti AKPnin
başarısızlığını ve yetersizliğini bir
kez daha tescil etmiştir. Felaketin başından itibaren yanlış
teşhisler, isabetsiz yorumlar, enkaz üzerinde yapılan siyasi
gösteriler, kafa karışıklıkları, siyasal propaganda
arayışları depremin faturasını
ağırlaştırmıştır.
Dünyanın yardımına koşma iddiasında bulunarak
milletimizin aklıyla ve zekâsıyla alay eden AKP Hükûmeti,
bırakın bunu, Erçişin, Vanın elinden dahi tutmakta zorluk
çekmiştir. AKP Hükûmeti, sırf güçlü görünmek için uluslararası
yardımları başta reddetmiş ve sonra hepsine rıza
göstermek zorunda kalmıştır. Çocuklar, analar, babalar
acılar içinde kıvranırken AKP ne yapabileceğini test etmeye
ve gücünü sınamaya kalkışmıştır. AKPnin
dağınık, dengesiz, düzensiz ve dejenere olmuş siyasi tutumu
Vanı daha da zora sokmuştur.
Konuşmama son verirken buradan, başta depremlerde olmak üzere
doğal afetlerde vefat eden tüm vatandaşlarımıza
Cenabıallahtan rahmet diliyor, yakınlarına ve ailelerine
başsağlığı dileklerimi iletiyorum; kanun teklifinin de
hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kalaycı.
Şimdi, şahısları adına Malatya Milletvekili
Sayın Mustafa Şahin.
Sayın Şahin, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 150 sıra sayılı Kanun
Tasarısının, 6111 Sayılı Bazı Alacakların
Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerine şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkelerin ekonomik, sağlık,
ulaşım, eğitim, kültür ve benzeri birçok alanda
kalkınmasının yegâne yolu, mükelleflerden alınan
vergilerdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazı
dış ülkelerdeki siyasal karışıklıklar sebebiyle
yaşanan kaos ve istikrarsız ortamdan dolayı o ülkenin
vatandaşları olumsuz etkilenirken aynı zamanda yabancı
yatırım yapan sanayici ve iş adamları da olumsuz etkilenmektedir.
Bu ülkelerde faaliyette bulunan iş adamlarımıza vergi
yapılandırması ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca, doğal afetlerin meydana getirmiş olduğu olumsuz
sonuçlar buralarda faaliyette bulunan sanayici, iş adamı, küçük ve
orta ölçekli esnafla birlikte yatırımcıları da olumsuz
etkilemektedir. Bu duruma maruz kalan birçok şirket faaliyetlerine ara
verirken birçok iş yeri de kapanmak zorunda kalmaktadır. Doğal
afetlerin yaşandığı bu bölgelerde sosyal hayat ile birlikte
ekonomi de bir anda sıfırlanma noktasına gelmiştir.
Dolayısıyla bu bölgedeki iş adamlarımıza ve esnafımıza
vergilerini yapılandırma ihtiyacı hasıl olmaktadır.
Bir devletin baki olabilmesi için her şeyden önce adil olması
gerekmektedir. Elbette ki zor duruma düşmüş olan kişi, kurum ve
kuruluşların mağduriyetlerinin devlet tarafından
giderilmesi ise elzemdir. Kısacası, insanı yaşat ki devlet
yaşasın düsturuyla hareket etmek de bir zorunluluk hâlini
almaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu düzenleme ile
siyasal karışıklık yaşayan ülkelerde faaliyette
bulunanların ve doğal afetler sonucu zarar gören
vatandaşlarımızın rahat bir nefes alması ve
işlerinin devamı sağlanacaktır. Bu durum da mükelleflerin
vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak nitelikte kabul edilen
mücbir sebeplerin doğmasıdır. Bu mücbir sebeplerden doğal
afetler, deprem, sel ve toprak kayması sonucunda canını,
malını veya en yakın sevdiklerini, varlıklarını
kaybetmesine yol açabilir. Bu doğal afetlere maruz kalan mükellefler bir
anda iflasın eşiğine veya ödeme gücü zorluğuna
düşmektedirler. İşte, biz mükelleflerin hayatlarını kolaylaştırabilmek
için vergi ve kamu alacaklarına yeni bir yapılandırmayı
hayata geçirmekteyiz. Bu yapılandırma çerçevesinde mükelleflerden
alınan herhangi bir belge ibrazı istenmeden bu düzenlemeden
faydalanabileceklerdir.
Bu mücbir sebeplerden bir diğeri ise, siyasal
karışıklıklardan dolayı binlerce insanın
öldüğü, ekmek kapıları olan iş yerlerinin
yakıldığı ve talan edildiği, dış ülkelerde
yaşanan kaos ve istikrarsızlık ortamından etkilenen bu
mükelleflerimizin mevcut durumlarını belgelemeleri şartıyla
yapılandırmadan faydalanabilecek ve mağduriyetleri
giderilmiş olacaktır.
Yapılan bu değişikliklerle bu durumdaki mükelleflerin
Maliye Bakanlığına olan taksit ödemeleri yalnız değil,
aynı zamanda alacakları yapılandırılan tüm idarelere
olan ödemeleri de esas alınmaktadır.
Bu kanundaki değişikliklerin ülkemize ve insanlarımıza
hayırlara vesile olmasını diler, hepinize saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şahin.
Şimdi konuşma sırası, İstanbul Milletvekili
Sayın Akif Hamzaçebinin.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; kanun tasarısı yeniden
yapılandırılan vergi ve sigorta prim borçlarının
ödenmesi uygulamasında ortaya çıkan çeşitli sorunların
çözümü amacıyla hazırlanmıştır. Ancak yapılan düzenlemelerde
birtakım teknik sorunlar olduğu kanaatindeyim. Bu konuşmamda
onları ifade etmeye çalışacağım.
Tasarının bu maddesinde yabancı ülkelerde faaliyette
bulunan mükelleflerle ilgili olarak o ülkede olağanüstü bir politik riskin
ortaya çıkması hâlinde bu mükelleflere yeniden
yapılandırılan vergi ve sigorta prim borçlarına
ilişkin olarak bir ödeme kolaylığı getirilmektedir. Ancak
ifade tarzı daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum. Bu sorun, bu madde,
bu şekliyle sorun yaratabilir, şöyle ki: Madde diyor ki, ilgili
bölümünü okuyacağım: Yabancı ülkelerde de faaliyette bulunan
vergi mükelleflerinden. Yani bir mükellef hem Türkiyede faaliyette bulunacak
hem de yabancı ülkede faaliyette bulunacak, de eki onu vurguluyor. Oysa
mükellef Türkiyede kurulu olmakla, bir anonim şirket Türkiyede kurulu
olmakla birlikte bütün faaliyeti yabancı ülkede olabilir. Bu durumda
yararlanamaz. O zaman bunu çözmek için yabancı ülkelerde faaliyette
bulunan vergi mükelleflerinden demek daha doğru olur. Yani de ekini
kaldırırsak sorun çıkmaz. Bu şekliyle sorun çıkar.
Bunu yorumla çözeriz diyebilir Maliye Bakanlığı ama kanunu
zorlamış olur. Bana göre yorumla çözemezler.
İkincisi, -bu, bu şekilde yazıldıktan sonra, Ekonomi
Bakanlığı tarafından olağanüstü politik riskin gerçekleştiği
tespit edilen ülkeden söz ediliyor. Şimdi, Ekonomi
Bakanlığına olağanüstü bir yük veriyoruz. Tespit edecek,
tespit için çalışmalar yapacak, ilgili ülkedeki büyükelçiliğe
yazacak, faaliyetlerde bulunacak. Oysa onun yerine Ekonomi
Bakanlığınca karar verilen denilirse bütün bu formaliteye gerek
yok. Örneğin Libyada bir politik riskin olduğu ortaya
çıkmıştır, başka ülkelerde de ortaya çıkabilir.
Bir diğer konu, doğal afetin vuku bulduğu Van Erciş
depreminden hareketle böyle bir düzenlemenin yapıldığı
anlaşılıyor- tarihten itibaren ödenmesi gereken vergilerle
ilgili olarak mücbir sebep hâli getiriliyor. Evet, güzel, iyi ama şunu
sormak isterim ben Hükûmete: 23 Ekim 2011 tarihinde Vanda deprem meydana
geldi. Van ekonomisi altüst oldu. İnsanlarımızın yaşamı
altüst oldu. Büyük bir yıkım meydana geldi özellikle Ercişte.
Aradan yaklaşık dört aylık bir zaman geçti. 4üncü aydayız.
Hükûmet acaba özellikle Erciş merkezli bu deprem nedeniyle varlıklarını
önemli ölçüde kaybeden mükelleflerimizle ilgili olarak bir terkin yasası
hazırlığı içine girmedi mi? Çoktan girmiş ve bunun
Parlamentoya gelmiş olması gerekirdi.
17 Ağustos 1999 tarihinde Adapazarında meydana gelen
depremde, 12 Kasım 1999 tarihinde Düzcede meydana gelen depremde, bu
depremleri takiben o zamanki hükûmet, 26 Kasım 1999 tarihinde 4481
sayılı Kanunu çıkardı. Bakın, dördüncü ayda. Çok daha
büyük bir deprem vardı, dördüncü ayda hükûmet kararını verdi.
Şuralarda şu vergileri terkin ediyorum. dedi, Siliyorum. dedi,
Şurada şu oranda siliyorum. dedi, tavrını ortaya koydu,
mükellefler geleceğe rahat bir nefes alarak baktılar. Mükellef
şimdi önünü göremiyor.
Bir diğer konu, Vanda deprem meydana geldi. Bu deprem, Vanla
ilişkide bulunan diğer illerimizdeki mükellefleri de etkiliyor. Oraya
mal satmış, alacağı var, şimdi tahsil etmesi mümkün
değil. Şüpheli alacak olarak bunu kayıtlarına intikal
ettirebilmesi için dava etmesi lazım Vandaki mükellefi; insani nedenlerle
dava etmesi mümkün değil. Bunun bir yasayla çözülmesi gerekir. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bu sorunun çözümü için bir yasa teklifi verdik. Ben verdim.
Bekliyor ama o teklifi nedense buralara getirmiyorsunuz. Getirmiyorsanız
bari buraya bir madde ekleyelim, burada bu sorunu da çözelim. Bence bu maddeyi
oylamayalım, bu sorunları düzeltelim. Popülizm yok bakın
söylediklerimde. Bunu, o şekilde çözümü üreterek oylayalım.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.
Şimdi, madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız.
Sisteme girmiş arkadaşlarımıza sırasıyla
söz vereceğim.
Sayın Tanal, İstanbul Milletvekili
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinde, gerek milletvekillerinin
yanında sekreter ve danışman olarak çalışan
aşağı yukarı 1.500-2 bine yakın personel var. Bunlar,
15 Ocak 2012 tarihi itibarıyla geçici görevliden sözleşmeli personel
statüsüne geçirilmiştir ancak bunların maaşları -1.400 lira
eksik olarak- 15 Ocak ile 15 Şubat arası ödenememektedir veya
alınan maaşlar geri alınacaktır. Bu, bir adaletsizliktir.
Bunu düzeltmeyi düşünüyor musunuz? Bu birinci sorum.
İkinci sorum, Sayın Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç Bey, bir konuşmamda Bu bir fantezi düşüncedir.
demiş idi. Başbakanlık statüsü nasıl kurulur? Bunu mümkünse
açıklar mısınız bana?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın
Demir
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim Başkan.
Hatay
ilinde ocak ayı ortalarında yaşanan sel felaketi Hatayda
çiftçiyi felç etmiştir. Yine, 6-7 Ocak tarihlerinde de Köyceğiz
ilçesinde büyük bir sel felaketi yaşandı; 261 narenciye üreticisi,
275 sera ve çiftçi, 3.062 arıcı zarar gördü; 5 köy su altında
kaldı ve altyapı hasarı oluştu. Bu bölgelerde hasarlar
giderilecek mi; zararlar karşılanacak mı; banka ve zirai
krediler ötelenecek mi; kamu borçları terkin edilecek mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Şandır
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kanunun
genel gerekçesinde tabii afet yaşanan yerler tanımı var.
Tabii, bu tabii afet yaşanan yerlerin tanımında hangi kanuna
dayandırılacak? Eğer afet kanununa dayandırılacaksa
varlığının yüzde 40ını kaybetmesi gerekiyor.
Dolayısıyla Hatayda, Muğlada, Antalyada ve Türkiye'nin birçok
bölgesinde yaşanan sel felaketi, aşırı
yağışlardan dolayı çiftçilerin uğradığı
zararları karşılamak adına veya işte,
borçlarını yapılandırmak adına bu kanun
kullanılabilecek mi? Değerli Arkadaşın sorduğu sorunun
devamı olarak tekrar ediyorum: Hatayda, Muğlada, Antalyadaki afet
yaşayan insanların borçlarını yeniden
yapılandıracak mısınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şandır.
Sayın
Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, örneğin
-sayın milletvekilleri söyledi, Hataydır, Fethiyedir- önümüzdeki günlerde
don olayı olduğu zaman, sel olayı olduğu zaman bu kanun
oralarda oluşacak herhangi bir tabii afette onları da içeriğine
alacak mıdır, yoksa onlar için gene ayrı bir kanun mu
çıkaracağız? Bu kanunla bir bütünü Vergi Usul Kanununun
içeriğine girmiş midir ve her seferinde yeni kanun mu
çıkaracağız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, bu kanun Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken
biz bu 6111in gerekçesiyle ilgili olarak tatmin edici bir cevap
alamamıştık. Kaç Türk firması Libyada zor durumda ve bahse
konu tutar nedir? Yani ne kadarlık bir meblağdan bahsediyoruz,
bununla ilgili bir bilgi verebilir misiniz.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Susam
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Bakana sormak istiyorum:
Özellikle zor bir kışta birçok üreticimiz soğuk nedeniyle zarara
uğradı. Yağışlar, sel felaketi ve rüzgâr nedeniyle
zarar gören birçok üreticimiz var. Bu üreticilerimizin borçlarının
ertelenmesi konusunda önemli talepler var. Bunlardan bir tanesi de kesme çiçek
üreticilerinin talepleridir. Bunların, örtü altı üretim sigortası
kapsamına çoğu giremiyor. Çünkü örtü altı sigortası çok
ciddi koşullar istediği için küçük üreticilerin bu konudan yararlanamaması
söz konusu. Bu anlamıyla Ziraat Bankasına bunların borçları
var. Bu borçların ertelenmesini ve SGK borçlarının ertelenmesini
düşünüyor mu? Çiçekçilikte uygulanan yüzde 18lik KDV oranı, çok
ciddi şekilde kayıt dışılığın da
olduğu bu sektörde kayıt içinde olanları zorlamaktadır. KDV
oranlarının düşürülmesini düşünüyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Susam.
Sayın Bakanım -beş dakika- şu anda sıra sizde.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Tanal Arkadaşımızın, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde çalışan personelin özel durumuyla ilgili sorusuna konuyla
ilgisi olmaması sebebiyle -ben de bilgi sahibi değilim- cevap
veremeyeceğim.
Başbakanlık statüsü nasıl kurulur? diye bir soru sordu.
Bununla ilgili, Başbakanlık teşkilatıyla ilgili bir
kanunumuz var. Ama kendisiyle görüştüğümüzde bana bu soruyu
değil
MAHMUT TANAL (İstanbul) Doğru.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Başbakan
yardımcılarının atanması konusunda bir değerli
hukukçunun -zannediyorum, ismini hatırlayamadım- Önce devlet
bakanı olarak atanmaları gerekir, ondan sonra başbakan
yardımcısı olarak görevlendirilmesi gerekir. diye bir
düşüncesini bana sormuştu. Ben kendisine mi, yoksa bu konuyu dile getiren
arkadaşlara mı söyledim; bunun bir fantezi olduğunu söyledim.
Biz 4 Başbakan Yardımcısı arkadaş olarak Hükûmetin
ilanında nasıl atanmışsak, bu yasal prosedüre uygundur.
demiştim. Buradaki sorusuysa Başbakanlık statüsü nasıl
kurulur? şeklinde. Zannediyorum aynı konuyu anlatıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Özür diliyorum, başbakan
yardımcısı
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Tamam, ben de onu tashih
etmek istiyorum.
Yani, bugünkü başbakan
yardımcılığının geçmişte başbakan yardımcılığı
görevinde bulunanlardan çok farkı yok. Sadece devlet
bakanlıkları kaldırılmış oldu. Bunların bir
kısmı icracı bakanlık hâline dönüştü, bir kısmı
doğrudan başbakan yardımcısı olarak atandı ve
Meclisimizden de güvenoyu aldı bildiğiniz gibi.
Tabii afetlerle ilgili çok soru var. Tabii afet yaşanan yerlerin
tanımında Vergi Usul Kanununun 15inci maddesi esas
alınıyor. Bu madde afet nedeniyle mücbir sebep kabul edilirse bunu
ilan etmek durumunda kalabiliyoruz.
Diğer, Hatayda yaşanan sel felaketi hepimizin üzüntüyle
hatırladığı bir konudur; köylerin su altında
kalması ve büyük zararlar oluşması, borçların terkin edilip
edilmeyeceği. Sayın Şandır da aynı konuyu dile
getiriyor.
Sayın Aslanoğlu Sel ve don olduğu zaman da bu kanun
uygulanacak mı? diyor.
Sayın Susam da, yağışlar, sel felaketi sebebiyle
kesme çiçek konusunda neler yapacağını söylüyor.
Biz, Vergi Usul Kanunu kapsamında, bu illerdeki mükelleflerin
durumunu mücbir sebep hâli kabul ettiğinde bunlar da kanun teklifinden
yararlanabilecekler diye düşünüyoruz.
Sayın Kuşoğlunun sorusu muhalefet şerhi içerisinde
de dikkatimi çekmişti, Sayın Aslanoğlu ve Kazım Kurtla
birlikte: Libyadaki siyasi karışıklıklar gerekçe
gösterilmesine rağmen, Libyadaki durum dolayısıyla kaç Türk
firmasının, ne kadarlık bir meblağdan dolayı zorda
olduğuyla ilgili olarak tatmin edici bilgi
alınamamıştır. Şimdi de aynı soruyu soruyorlar.
Doğrusu, şu anda bu cevabı verebilecek verilere sahip değilim.
Yazılı olarak cevaplandıracağım.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, süremiz varsa ki
var, bir soru daha sorabilir miyim?
BAŞKAN Affedersiniz, sisteme girmiş arkadaşlar var, bu
süreyi onlar kullanacaklar.
Bu süreyi -Sayın Işık sıradaydı- kullanmak
istemiyor mu?
ALİM IŞIK (Kütahya) Kullanacağım Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Van depremi nedeniyle bölgede çalışan devlet
memurlarına, bilindiği gibi, Bakanlar Kurulu kararıyla bir ek
ödemede bulunuldu ancak aynı görevi yapan Simav depremindeki görevlilere
ise maalesef bu yardım ve ek ödeme yapılmadı. Bu
ayrımcılığın giderilmesi konusunda elinizden geleni
yapabilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sakık
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Gerçi burada birkaç kez seslendirdim ama bugüne kadar hâlâ sonuç
alamadım. Yani bu yıl hem soğuklardan dolayı hem de Van
depreminden sonra Ercişte üreticilerin büyük bir çoğunluğu mesela
pancarlarını toplayamadılar; hatta çevre illerde, Bitliste,
Ağrıda, Muşta büyük bir mağduriyet var. Bunu yetkili
bakanlarla da birkaç kez paylaştık ama şu ana kadar bir sonuç
alamadık. Buradan bir yasa geçiyor, o mağdurları dâhil edebilmek
ve -zaten depremden dolayı büyük bir mağduriyet var- bu
mağduriyeti giderebilmek için ne yapılabilir? Sayın
Bakanın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Son iki soruya
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Efendim, Sayın
Işık Van depremindeki kamu görevlilerinin haklarını
aldıklarını ama Simav depreminden dolayı bundan mahrum
kaldıklarını ifade ediyor.
Sayın Sakık da Ercişteki üreticilerin
mağduriyetinden bahsediyor.
Bu konudaki çalışmaların ne aşamada olduğunu
yazılı olarak cevaplandıracağım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Zaman var daha
BAŞKAN Beş saniye var, cevaba zaman yok.
Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
150 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 1. Maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
Madde 1- 13/2/2011 tarihli ve 6111 sayılı Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun 168inci maddesinin birinci
fıkrasına bir aya kadar ibaresinden sonra gelmek üzere ; her ne
sebeple olursa olsun ödenmesi gereken taksitlerin ödeme sürelerini bir
yıla kadar ibaresi eklenmiştir.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Haydar
Akar Aydın
Ayaydın
İstanbul Kocaeli İstanbul
Mustafa
Moroğlu Mehmet
Ali Susam Umut
Oran
İzmir İzmir İstanbul
Osman
Aydın M.
Serdar Soydan
Aydın Çanakkale
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Susam.
Süreniz beş dakika. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kanun teklifiyle ilgili olarak burada
konuşan arkadaşların altını çizdiği bir konu
vardı: Yurt dışında herhangi bir nedenle
yapılandırmaya girmiş borcunu ödeyememe durumunda olan
arkadaşlar ile yurt içinde tabii afetler ve benzeri doğal
şartlar nedeniyle borçlarını ödeyemeyenlere yeniden bir
kolaylık sağlanması. Ancak konuşmalarda da herkesin
dikkatini çekecektir ki, yurt içindeki olay çok afaki bir nokta. Ben bundan
önce Sayın Maliye Bakanına sordum, Yapılandırmayla ilgili
olarak kaç kişi müracaat etti ve ödeyemeyenlerin sayısı
kaçtır? dedim, aldığım cevap: 2 milyon 384 bin 29
kişi başvurmuş, 272.606 kişi şu anda
borçlarını ödeyemediği için yapılandırmadan
vazgeçmiş durumda.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) 800 bin kişi
dedi şimdi.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) Bana gelen bilgiyi söylüyorum, 800 bin
kişi ise çok daha ileri boyutlarda.
Arkadaşlar, bu borç ödeme nasıl oluyor; bunu söyleyeyim size:
İki ayda bir yapılandırmaya giriyorsunuz, eğer kamu
kurumlarından vergiye, SSKya ve benzerleri ne varsa ay ay böldüğünüzde,
her ay bir ödeme yapıyorsunuz, bir de yeni gelen
borçlarınızı ödüyorsunuz. Eğer taksitinizi sürekli
öderseniz ama yeni borcunuzu ödemezseniz bile yapılandırma
feshediliyor ve bugün bu ekonomik kriz içerisinde küçük işletmeler ciddi
bir şekilde her ay bu sıkıntılarından dolayı
büyük bir zorluk içerisinde bunalıyorlar ve Ne olursa olsun. deyip,
artık, bu işten vazgeçiyorlar. İşte 800 bin kişiye
çıkan rakam bu.
Bugün madem bir yeniden yapılandırmanın önünü
açıyoruz, bu açtığımız yeniden yapılandırmada,
biz, iki taksit üst üste veya yıl içerisinde iki taksitini ödeyemeyenleri
yapılandırmadan uzaklaştırdığımız
kanunu, biz bir düzenlemeyle süreyi bir yıl içerisine
çıkartırsak bundan sonra herkesi, tekrar, bu 800 bin kişiyi de
bu yapılandırmayı ödeme noktasına getirebilecek bir noktaya
getiririz ve böylece bu insanlar tekrar borçlarını ödemek durumunda
olurlar ve bu anlamıyla onları tekrar ekonomiye
kazandırmış ve borç ödemede onları bir şekilde
ödüllendirmiş oluruz. Eğer bunu yapmazsak bugün 800 bin kişi daha
bu ekonomi çarkı içerisinde çok yüksek bir borç batağıyla
karşı karşıya kalacaklardır.
Yapılandırma avantajlı bir durumdur. Bir kişinin bu
yapılandırmayı iki taksit üst üste ödeyememesi keyfinden olmaz,
muhakkak ki bir zorunluluktan olmaktadır. Bu ödeyememenin nedeni sadece o
kişiye ait olmayan, doğal afet
Az önce Sayın Akif Hamzaçebi
söyledi; Vanda alacağı olan İzmirli bir insan, Vandaki
alacağını tahsil edemediği zaman yapılandırmada
aynı şekilde zor duruma düşüp borcunu ödeyemiyor. Ne
yapacaksınız? Nasıl ispat edecek? Benim oradaki
alacaklarımı tahsil edemediğim için
yapılandırmamı ödeyemediğimi nasıl ispat
edeceğim?
Bu bir fırsattır. Bu kanunu bu noktada buraya getirdiniz.
Libyadaki müteahhitlerimizin veya başka ülkelerdeki müteahhitlerimizin derdine
derman oluyorsunuz ama 800 bin kişilik küçük esnafın da,
tüccarın da, KOBİnin de derdine derman olun. Bu kanuna
ekleyeceğimiz küçük bir maddeyle, bu insanların yeniden
yapılandırmaya kazandırılmaları ve
borçlarını ödeme fırsatını yakalama imkânını
sağlayacağız.
Bu Meclisin bu konuda bu duyarlılığı
göstereceğine ve bu duyarlılıkla Komisyonun da, bu Meclisteki
iktidar partisinin de bu önergemize destek vereceğine inanıyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Susam.
Şimdi, Hükûmetin ve Komisyonun katılmadığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, 1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutmadan önce, teklifin 2nci maddesiyle 6111
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek madde 1 ile 4749
sayılı Kanunun 3üncü maddesinde değişiklik
yapılırken devamında aynı Kanuna geçici madde 25
eklenmektedir. Bu nedenle, ek madde 1 ve geçici madde 25 ayrı ayrı
görüşülecektir.
Şimdi, 2nci maddeye bağlı ek madde 1i okutuyorum:
MADDE 2- 6111 sayılı
Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 1- (1) 28/3/2002 tarihli ve 4749
sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"Dış borcun tahsisi" tanımındaki "ve
Karayolları Genel Müdürlüğüne" ibaresi ", Karayolları
Genel Müdürlüğüne, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne"
şeklinde değiştirilmiş ve aynı Kanuna aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz
alan milletvekillerini arz ediyorum:
Cumhuriyet Halk Partisi adına Aykut Erdoğdu, İstanbul
Milletvekili; Barış ve Demokrasi Partisi adına Nazmi Gür, Van;
Milliyetçi Hareket Partisi adına Mehmet Şandır, Mersin
Milletvekilleri.
Şahısları adına Ertuğrul Soysal, Yozgat;
Mustafa Baloğlu, Konya; Kamer Genç, Tunceli.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Aykut
Erdoğdu, İstanbul.
Buyurun Sayın Erdoğdu. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli üyeler; 6111 sayılı Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bu kanunun, bu kanun
maddesinin amacı nedir, önce bir ondan bahsetmek istiyorum size.
Bildiğiniz üzere, 4749 sayılı kamu finansmanıyla ilgili bir
kanun var ve bu kanunun maddesinde dış borçla alakalı iki terim
var, dış borcun ikrazı ve dış borcun tahsisi.
Şimdi, dış borcun ikrazı demek, hazinenin
şartlarını değiştiremeden direkt kuruma
kullandırdığı borç demek; dış borcun tahsisi
demek, şartlarını değiştirerek
kullandırdığı borç demek ve bu da 5018 sayılı
Kanuna dönüyor. Burada da dört cetvel var ama bu kanunun maddesiyle ilgili iki
tane cetvel var. Birinci cetvel bakanlıkları sayıyor,
bildiğimiz icrai bakanlıkları. İşte, 5018
sayılı Kanun çıkarken bir hata yapılıyor ve bu (I)
sayılı cetvelin içerisine bu iki büyük yatırımcı
kuruluş konuluyor, Karayolları Genel Müdürlüğü ile Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü. Aslında
baktığınızda bunların kendi öz gelirleri olduğu
için (II) sayılı cetvelde olması gereken kuruluşlar (I)
sayılı cetvel içerisine konuluyor ve bu sorunlar çıkmaya
başlıyor. İşte hızlı yasama dediğimiz
şeylerin içerisinde de sürekli bu hataları yapmaya
başlıyoruz arkadaşlar, ondan sonra da yavaş yavaş bunları düzeltmek
için Meclise gelmeye başlıyor ve bütün bunları düzeltmek için de
Meclis gereksiz bir efor sarf ediyor.
Şimdi, baktığınızda, bu Devlet Su
İşleriyle alakalı 662 sayılı bir Kanun Hükmünde
Kararname çıkarıldı. İlginç, bu kanun hükmünde kararnamede,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıyla ilgili bir kanun
hükmünde kararname çıkarılıyor, içine Devlet Su
İşleriyle ilgili hükümler konuluyor, onu koyarken bunlar unutuluyor,
unutulduktan sonra tekrar Meclis gündemine geliyor ve burada tekrar düzeltme
çabası başlıyor. Peki, niye böyle bir şey çok acele bir
şekilde Meclis gündemine geliyor? Çünkü sizin İşsizlik Fonundan
el koyduğunuz bir 10 katrilyon para vardı ya hani işsize
ödenmesi gereken de işsize ödemediğimiz 10 katrilyon Hazineden bu
Karayollarındaki, Devlet Su İşlerindeki müteahhitlere ödendi.
Şimdi o para azaldı. Şimdi oradaki müteahhitler ağlamaya
başladılar özetle, bu parayı istemeye başladılar
arkadaşlar. Bunu çok profesyonel, Hazineci olarak söylüyorum değerli
kardeşim.
Peki, bu
parayı istediklerinde sıkıntı çıkınca da para
bitince ne oldu? Şimdi, bu paralar Hazineden ödeniyordu. Hazine bürokrasisi
diğer bürokrasilere göre biraz daha kaliteli bir bürokrasi. Kendi nakit
planı var, şirketler başvuruyor, onu da adaletli bir
şekilde dağıtmaya çalışıyor. Tabii, her seferinde
de bu Meclisten Hazine Müsteşarlığına telefon gidiyor
Şunun alacağını erken ödeyin, bunun
alacağını erken ödeyin. Bu da son derece önemli. Şöyle ki
önemli: Baktığınızda, mesela 20 trilyon alacağı
var bir şirketin, iki ay önce ödenmesi onun için öyle bir finansman kolaylığı
sağlıyor ki ve ne yazık ki Hazine
Müsteşarlığı bu Meclisten gelen telefonların
baskısı altında direnmeye çalışıyor.
İşte bu direnci kırmak için de ne yapıldı? Yurt
dışından dış kredi bulundu ve bu yurt
dışından bulunan dış kredi de ikraz olarak
kullanılamadığı için ve bu kanun hükmünde kararnamede
düzeltilebilecekken de düzeltilemediği için de alelacele Plan Bütçe
Komisyonunda bu kanuna bir madde konuldu ve bu şekilde halledilmeye
çalışıldı.
Şimdi,
baktığınızda
Ben gelmeden önce Devlet Su
İşlerinin aldığı ihalelere baktım arkadaşlar
ve çok ilginç bir şey vardı -Sayın Bülent Arınç burada
mı bilmiyorum ama çıkmış- Devlet Su İşlerinden en
çok ihaleyi alan firma, eski bir milletvekili. Şimdi burada
adını vermeyeceğim çünkü ihalesiyle alakalı bir tespitim
yok. Ama şunu söylüyorum: En çok ihale alan şirket, eski bir milletvekili.
Şimdi, bu eski milletvekili sürekli Hazineyi de işte bu konularda
arayan şirketlerden birisi. Şimdi, sorun nereden çıkıyor?
Bir başka şirket var, 2nci sırada en çok ihaleyi alan. O da
baktığınızda, diğer kurumlarla da
karşılaştırdığınızda yaklaşık
1 katrilyonun üzerinde ihale almış. Bu şirket de 1 katrilyonun
üzerinde ihale almış.
Arkadaşlar,
kamu ihale kayıtlarına baktığınızda bir 25-30
tane şirket var, bunlar kamu ihalelerinin çok
ağırlıklı bir kısmını almışlar.
Peki, bu şirketlerin ortak özelliği ne? Bunlar ASKON, TUSKON,
MÜSİAD gibi derneklerin kurucu üyeleri. Şimdi, bizi hiç
ilgilendirmez; bir şirketin sahibinin siyasi görüşü, dünyevi
görüşü, uhrevi görüşü bizi gerçekten hiç ilgilendirmez. Velev ki bu
şirketlerin patronları seçimlerde iktidar partisine açık
açık destek vermişse, yapılan referandumda çıkıp
televizyon kameraları karşısında sizinle aynı
şeyleri söylemişse, işte kamu kaynaklarının
haksız ve usulsüz olarak bu şirketlere
aktarıldığı yönünde ciddi bir kanaat oluşur ve bütün
ülkelerde bu sorundur. Şimdi, mesela, biz buraya geldik; üç ay boyunca,
hatırlıyorsunuz, burada sadece uluslararası
anlaşmaları konuştuk, değil mi? Hiç Kamu İhale
Kanununu konuşmak aklımıza geldi mi, 4734 sayılı Kamu
İhale Kanununu?
Arkadaşlar, bugün devletin yaptığı harcamaların
sadece yarısı Kamu İhale Kanununda, kalan
yarısının bir hukuki dayanağı yok. Her kaynaktan bütün
iş adamları, Avrupa Birliği, herkes bastırıyor
rekabetçi bir kamu ihaleleri sistemi yaratalım diye; yaratmıyoruz.
Niye yaratmıyoruz? Çünkü rahat iş yapmak istiyoruz.
Şimdi, buraya gelen konuşmacılar 6111 sayılı
Kanun hakkında işte şube müdürlerinin ellerine yazıp
verdiği notları okumaya çalıştılar, ben de anlamaya
çalıştım, çoğunu da anlamadım. Ben size 6111
sayılı Kanunla ilgili başka bir şey anlatayım.
Şimdi, bu 6111 sayılı Kanun hazırlanmadan önce Hazinede
benim yürüttüğüm bir soruşturmada fakir ailelere kömür
dağıtımında çok büyük bir yolsuzluk ortaya çıktı.
Kömür madenlerinin ihale sonrası şartlarının
değiştirilerek yine başka bir eski milletvekiline nasıl
verildiği, daha sonra o kömür işletmelerinin nasıl ihalesiz
olarak, fahiş fiyatlarla bunlardan mal aldığı, sadece benim
tarafımdan değil -şimdi siz dersiniz ki sen Cumhuriyet Halk
Partilisin, sen böyle taraflı bir inceleme yaptın- benim
dışımda 3 tane müfettiş tarafından tespit edildi,
bizim dışımızda da Sayıştay tarafından
tespit edildi. Fakir ailelere kömür dağıtma arkadaşlar, fakire
kömür dağıtma; yoksulun üzerinden yolsuzluk diyoruz ya... Ve ne oldu?
Hazine bu parayı ödemedi; yaklaşık 530 trilyon, bir de 400
trilyon üzerine geldi, 930 trilyon. Çünkü bürokratlar Böyle bir şeyi
ödeyemeyiz. dediler. Peki, bu çok övündüğümüz 6111 sayılı
Yasada ne oldu? Bir madde konuldu içine, denildi ki: Fakir ailelere Kömür Dağıtım
Projesi Kamu İhale Kanununa tabi değildir. Bir gece
yarısı geçiyordu, Allahtan o zaman Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri vardı
Bu ne demek biliyor musunuz? İhaleye fesat
karıştırma suçu işte o Kamu İhale Kanununda
tanımlanmıştı ve Ankarada savcılıktaydı ve
ne yazık ki o dönem burada görev yapan Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekillerinin el kaldırmasıyla bu yolsuzluk aklandı.
Şimdi siz diyorsunuz ki: Bizde çoğunluk var kardeşim,
biz el kaldırırız işte bu iş geçer. değil mi?
İşte tarih böyle not ediyor, sadece bu dönem değil, her dönem
geldiğimizde
Belki çok üzülüyorsunuz, içinizde çok dürüst
arkadaşlarımız olduğunu da biliyorum ve bunu size
hatırlatacağız çünkü burada 300 küsur milletvekili el
kaldırdığında 1 adam daha fazla zengin oluyor, 1
bebeğin sütünden alınan KDV o adamın cebine gidiyor. Niye? Neden
gidiyor hiç düşünüyor musunuz? Eminim ki gönlünüz buna elvermiyor.
Şimdi, ben Sayın Bülent Arınça sordum
Bülent Bey
demişti ki: Türkiye'nin bağırsakları temizleniyor.
Değil mi, bu TMSFyle ilgili yolsuzluklar ortaya
çıktığında Türkiye'nin bağırsakları
temizleniyor. demişti.
Şimdi, Sayın Bakan burada, bakın elimde 400 milyar
dolarlık bu yeni kentleşme yasası var ya, onun madde 8ini söylüyorum
size, diyor ki: Burada yapılacak bütün işler 4734 sayılı
Kanunun 21/b maddesine
Bunu ben size şöyle tercüme edeyim: Açık
ihale yapmayacağız kardeşim -önünüzde 400 milyar dolarlık
iş var ya- ilansız davetiye usulüyle yapacağız. Sayın
Bakanın veya Başbakanın sevdiği firmaları çağıracağız,
biz ihaleyi onlara vereceğiz.
Bu sadece bizim sorunumuz değil arkadaşlar, bu hepinizin
sorunu. O tüyü bitmemiş yetimin parasıyla ödüyoruz bunları,
milletvekillerinin maaşlarıyla ödemiyoruz. Onun için, sanmayın
biz aptalız, biz bunları görmüyoruz. Ta taslağından
itibaren biz bunları görüyoruz ve çıkıp bütün Türkiyeye
anlatacağız, bütün Türkiyeye şunu söyleyeceğiz:
Arkadaşlar, siz iktidara paranızı emanet ettiniz ve bu İktidar
açık ihale yaparak bütün firmaları çağırıp, Kardeşim,
en kaliteli malı bana en düşük fiyata kim getirecek? demeyecek, 3-5
tane yandaşına davetiye gönderecek, ki kırmak istemiyorum ama ne
yazık ki davetiye gönderilene yandaş denir. 400 milyar dolarlık
ihaleden bahsediyoruz, Türkiye'nin geleceğinden bahsediyoruz.
Burada birbirimizi yiyoruz konuşurken. Asıl
konuşacağımız konular bunlar ama Hükûmet gündemimize
getirmiyor, işte böyle kaçırarak getiriyor.
Sayın Bakan, bütün Türkiyeye anlatacağız bunu. Böyle bir
madde olmaz. Bu sadece sizin paranız değil. Başka konular da var,
daha önümüzde günler de var. Ben, sizi böyle aydınlatmaya, anlatmaya devam
edeceğim ve çok iyi niyetli bunu yapmaya çalışacağım.
Ben, hepinizi saygıyla selamlıyorum, çok teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erdoğdu.
Şimdi sıra Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Van Milletvekili Sayın Nazmi Gürde.
Buyurun Sayın Gür.
Süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA NAZMİ GÜR (Van) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, grubum adına hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Bu görüşülmekte olan yasanın 2nci maddesi üzerine grubum
adına söz aldım ama bu akşam sizlere burada çokça görüşülen
Van ve deprem sonrası durumla ilgili görüşlerimizi, taleplerimizi bir
kez daha dile getirmek istiyoruz.
Sayın Başkan da buradayken, Sayın Bayraktar, özellikle
Van depremi ve sonrasına ilişkin yaşananları,
düşünülenleri ve bundan sonra olabilecekler üzerinde düşüncelerimizi
dile getirmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, Van depremiyle birlikte yaklaşık
1 milyon, 1 milyon 50 bin nüfusu olan bir kent, deprem sonrası
yaşanan ağır sarsıntıyla birlikte âdeta kaderiyle
baş başa bırakıldı. Tabii, bu depremin çok
ağır sonuçları oldu. Bu sonuçlar sadece kaybettiğimiz
insanlar, yıkılan binalar değil, bunun ağır psikolojik
sonuçları, çok ağır ve zamana da yayılacak
sonuçlarını ortadan kaldırmanın zor olduğu sosyal
sorunlara ve özellikle de ekonomik sorunlara yol açtı.
Birkaç hafta önce Vandayken esnafla konuştuk, tek tek esnafı
gezdik, esnaf birlikleriyle konuştuk, görüştük, Van Ticaret
Odasıyla görüşmelerimiz oldu. Sorun, olduğu gibi, dağ gibi
orada duruyor ve sorunun çözümü konusunda, özellikle Hükûmetin sorumluluğu
açısından söylüyorum, Vandaki yaraları saracak ve özellikle
halkımızı rahatlatacak önlemler konusunda ciddi bir adım
atılmış değil, ciddi bir yaklaşım
gösterilmiş değil.
Tabii ki deprem sonrası, özellikle geçici konutlar konusunda
sıkıntı hâlâ aşılmış değil, verilen
sözler zamanında yerine getirilmedi. Bunu belki kısmen
anlayışla karşılayabilirsiniz, İşte şu
kadar konteyner sözü vermiştik, şu ocak sonunda herkes sıcak
yuvasına kavuşacak. demiştik ama kar yağdı, yollar
kapandı, yok üretici firmalardan kaynaklı gecikmeler oldu.
diyebilirsiniz, ancak değerli arkadaşlar, bugün binlerce insan hâlâ
Vanda çadırlarda yaşıyor.
Biraz önce değerli bir milletvekili dile getirdi, şimdiye
kadar 11 insanımızı sadece ve sadece yaşanan yüzlerce
çadır yangınında kurban verdik. Bu konuda da en ufak bir önlem
söz konusu değil, bu konuda da en ufak bir çalışma söz konusu
değil.
Tabii, geçici konutlardan sonra muhakkak kalıcı konutlar da
gerçekleştirilecek. Sayın Bakan, geçenlerde on bin konutun ihalesinin
tamamlandığını ve bir kısmının da
yapımına başlandığını, en geç temmuz sonu ya
da ağustos sonu hak sahiplerine verileceğini ilan etti. Bu, tabii ki
kulağa hoş gelen
Bu kadar kısa bir sürede, bu kadar, bin
konutun yapılacağı muhakkak ki çok önemli, hepimiz
açısından son derece önemli. Nihayetinde, depremin
yaralarını sararken en acil olan nedir? İnsanların
sıcak bir yuvaya kavuşmasıdır. Hükümet ne yapıyor bu
konuda? İnsanların sıcak yuvaya kavuşması için, bir an
önce konutlarını hazırlamak, teslim etmek için çaba gösteriyor.
Bu çabayı takdirle de karşılayabilirsiniz. Ancak, değerli
arkadaşlar, şurası çok açık ki on binlerce konutun
yıkılacağı hem Ercişte hem Vanda ve kısmen de
merkez köylerde sadece on bin konutun yetmeyeceğini hepimizin bilmesi
gerekiyor, en çok Sayın Bakan bunu biliyor.
Tabii, bu konut ihalelerinin kimlere verildiğini, hangi
müteahhitlere verildiğini kamuoyu bilmiyor, bizler de bilmiyoruz.
Örneğin, bir Van Milletvekili olarak ben, Vandaki TOKİnin 10 bin
konutunun ihalesinin hangi şirkete verildiğini, örneğin bu
şirketlerin tamamına yakınının Karadenizli olup
olmadığını biz bilmiyoruz ya da bir eski milletvekilinin
yandaş birkaç firmasına bu ihalelerin verildiğini bilmiyoruz
değerli arkadaşlar. Bunu bilmek de mümkün değil, herhâlde
işbaşı yaptıklarında bu ihaleleri alan firmaların
da kimler olduğunu, nasıl olduğunu ve bu ihaleleri nasıl
aldığını bileceğiz, oysa bu ihalelerin açık
yapılması, kamuoyunun gözü önünde yapılması, şeffaf
yapılması bir demokratik ilke gereği.
Oysa Sayın Bakandan, Sayın Hükûmetten bizim bir ricamız
vardı, Van Milletvekili olarak bir ricamız vardı, biz şunu
söylemiştik: Eğer gerçekten Vanın ekonomik ve sosyal
kalkınmasının bir an önce olmasını istiyorsanız,
bu konuda gerçekten samimiyseniz en azından bu açığa çıkan
ekonomik gücün yani ihalelerin ya da bu konuda kamu kaynaklarının Van
esnafı eliyle, Vandaki iş adamları eliyle
kullandırılması ve böylece bir can suyu yaratılması
Bu yasayla, yapacağınız palyatif çalışmalarla
değil, fakat o insanların yaratacağı öz güçle
Çünkü para
gelecek, Vana girecek, Vana hiçbir faydası olmadan tekrar başka
yerlere gidecek, başkalarının cebine girecek. Oysa bu ihalelerden,
yaratılan bu işlerden Van esnafının ve özellikle Van
iş adamlarının yararlanması mümkün olabilseydi değerli
arkadaşlar, belki de o paranın bir kısmı Vanda
yatırım olarak kalır, istihdam sağlanır, bu
açıdan belki Vanın sorunları, yaraları daha çabuk
sarılırdı. Tabii, bu, ekonomik boyut. İnsanlar gerçekten
Büyük bir göç var Vandan ve Van esnafı mal satacağı insan
bulamayınca, ne kadar erteleme yaparsanız yapın, borcunu ne
kadar yapılandırırsanız yapılandırın yine
Vana bir katkısı olmaz değerli arkadaşlar. Bunun bir
palyatif çözüm olduğunu, geçici bir çözüm olduğunu zaman size
gösterecek, tarih size gösterecek.
Peki, ne yapmak gerekir? Tabii ki Hükûmeti eleştirirken biraz da
yol göstermek gerekir, eğer sözümüzün değeri varsa ve eğer
sözümüze değer verilecekse. Değerli arkadaşlar, Vanı bir
bütün olarak düşünmek gerekir. Sadece 10 bin konut yaptım, şu
borçları erteledim, ben Vanın yaralarını sardım.
demekle bu çözümü getirmiş olmuyorsunuz. Öncelikle Vanı
Vanlıyla birlikte, Vanı oradaki yerel yönetimle birlikte, Vanı
oradaki sivil toplum örgütleriyle birlikte düşünmeniz lazım. Vana
düşüneceğiniz her çözümü de bunlarla birlikte, adını
saydığımız bütün bu kuruluşlarla birlikte yapmak zorundasınız.
Yapmazsanız çözüm çok zor olur; yapmazsanız, yapacağınız,
çözüm diye dayattığınız şeylerden de sonuç
alınmaz ve dolayısıyla Van da yaralarını
sarmamış olur.
Değerli arkadaşlar, tabii ki her depremin sonrasında
yapılması gereken standart şeyler var. Örneğin, ilk
müdahale, hayat kurtarma. Bu konuda sınıfta
kaldığınızı Sayın Başbakan zaten
açıkladı. İkinci aşama yaşamın yeniden
kurulması. Bu yaşamı yeniden kurarken ekonomik, sosyal, kültürel
ve psikolojik yanlarını da düşünmeniz lazım. Göstermelik
bir çadır orada kurarak, işte Burası toplum
çadırıdır. ya da Burası psikolojik destek
çadırıdır. demekle Van halkının
yaşadığı ağır travmayı,
çocuklarımızın yaşadığı ağır
travmayı geçiştirmek mümkün değil. Onun için, daha köklü, daha
radikal, daha hızlı önlemler alınması gerekiyor Vanda ve
gerçekten de Vanı düşünüyorsak, gerçekten Vanın
yaralarını bir an önce sarmak istiyorsanız bunu bu şekilde
yapmamız gerekir.
Bir taraftan da tabii bir yerel yönetim var Vanda. Bu yerel
yönetimlerin deprem sonrası ağır koşullarla
boğuştuğunu hepimiz biliyoruz. Van Belediyesinin hâlâ üç
aydır, dört aydır, borçları
yapılandırılmasına rağmen Sosyal Güvenlik Kurumunun
borçları, vergi dairesinin borçları, diğer kurumların
borçları kaynağından kesiliyor. Değerli arkadaşlar,
Van Belediyesinin üç hizmet binası vardır ve bu üç hizmet
binasının tamamı da ağır hasarlı ve
yıkılacak. Van Belediyesinin şu anda başını
sokacağı bir tek konteyneri dâhi yok. Derme çatma konteynerlerle,
derme çatma yerlerle Vana hizmet vermeye, buradan -yüzde 40 kesilmesine
rağmen bütçeden payı- hizmet vermeye çalışıyor.
O nedenle değerli arkadaşlar, Sayın Bakanımız
da buradayken, Vanda gerçekten yeniden yapılandırma istiyorsa,
Vanı gerçekten yeni bir kent
yapmak istiyorsa, bu, öncelikle Vanlılarla, sivil toplum örgütleriyle ve
de oradaki belediyeyle, yerel yönetimlerle, Van ve Ercişte yerel
yönetimle iş birliği yapmakla mümkün olabilecek.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gür.
Şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekilimiz Mehmet Şandırın.
Sayın Şandır, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gerçekten geç kalmış olmakla beraber çok gerekli, faydalı
bir kanun görüşüyoruz; hazırlayan arkadaşımıza, bunun
görüşülmesine karar veren iktidar partisi grubuna çok teşekkür
ediyorum. Doğru bir kanun, geç kalmış bir kanun yalnız;
ancak bunun tekâmül ettirilmesi, mükemmelleştirilmesi de bir zorunluluk.
Burada çok önemli uyarılarda bulundu arkadaşlarımız.
Özellikle bu afet yaşayan bölgelerle ilgili -ki Van depremi, Van bölgesi
kastediliyor- bu bölgeyle ticaret yapan, buradan dolayı, burada
yaşanan afetten dolayı ödemede zorluk çeken çevre iller veya
Türkiyenin her bölgesindeki insanımızın da
borçlarının yapılandırılması bir zorunluluk yani
bir şeyi yaparken eksik de bırakmamak, adaleti gözden ırak
tutmamak gerekiyor.
Bir başka hususu Sayın Susam dile getirdi ki çok önemli bir
hadise. Özellikle, iktidar on yıllık iktidarında, çok
sayıda bu yeniden yapılandırma kanunlarına müracaat etti.
Yaşanan ekonomik krizler diyebilirsiniz, başka sebepler
diyebilirsiniz ama sonuç itibarıyla toplumun, insanlarımızın
-sebebi kendileri olmamak kaydıyla yani işte afet
yaşamış veya ekonomik kriz yaşamış, borcunu
ödeyememiş- piyasaya olan borcu bir ayrı bela, bir ayrı problem
ama kamuya olan, devlete olan borcunun yapılandırılması
zorunluluk hâline gelmiş, buna Hükûmet birkaç defa teşebbüs
etmiş. Galiba bu, dördüncü, beşinci, altıncı yapılanma
oldu ama her yapılanmadan sonra bir yeni yapılandırma
mağdurları doğuyor. Farkındaysanız kendi iradesiyle
gitmiş, borcunu yapılandırmış ama yine elinde olmayan
sebeplerden dolayı borcunu ödeyememiş, borcu daha da
artmış, daha da problemli duruma düşmüş.
Yeniden bir yapılandırma kanunu çıkartıyorsak
bunları da dikkate alan bir düzenleme yapmamız lazım. Yani
burası hukuk kuran bir müessese ise adaleti temin etmek veya çözümü
-kalıcı, sürekliliği olan bir çözümü- üretmek mecburiyetinde.
Burada istişare ediyoruz, birleşim yapıyoruz, müzakere
ediyoruz ama birbirimizi dinlemeden, işte gerek komisyonda gerekse Genel
Kurulda bu türlü uyarıları da aslında dikkate almamak
noktasında bir inatlaşma içerisindeyiz. Bunu da gerçekten anlamakta
zorlanıyorum.
Değerli arkadaşlar, burada çok sıkıntılı,
komisyonda da çok sıkıntılı birkaç soru soruldu. Bu
soruların cevabı verilmelidir; sayın bakanlar, Sayın
Hükûmet, sayın iktidar partisi grubu bu sorunun cevabını
vermeli. Bu yapılanmadan, özellikle yurt dışı müteahhitlik
hizmetlerinden dolayı borçlarını ödeyememek durumuna düşen
kimlerdir bu yapılandırmadan faydalanacak? Bu sorunun cevabı
verilmezse verilen cevaplar yapılan işin hayrını ortadan
kaldırıyor. Bunu bilmek durumunda; Hükûmetin bilmesi veya bu kanunun
hazırlanmasında katkı veren bürokrasinin bilmek durumu var. Bu
kanundan, bu yapılandırmadan hangi müteahhitler, kimler
faydalanıyor? Bunu lütfen, kamuya, topluma, bu Genel Kurula açıklamak
gibi bir sorumluluğunuz var. Yoksa şaibe altında
kalınır.
Bir başka şey, yani gerek dünyada gelişen şartlardan
gerekse Hükûmetin politikalarından dolayı yaşanan dış
politika krizleri var. İşte, yani Libyadaki hadise malum. Şimdi
önümüzde bir hadise var, Suriye. Suriyede yaşanan hadiseler, gerçekten krize
dönüşmenin ötesinde orada yatırım yapan, Türkiye'nin, Türkiye'yi
yönetenlerin dostluğuna ve politikalarına güvenerek orada
yatırım yapan Türk firmalarını çok zor duruma düşürdü.
Benim de katkımın olduğu, teşvikimin olduğu öyle
yatırımlar var ki
Sayın Başbakanın, Sayın
Cumhurbaşkanımızın böyle teşvikiyle 250 milyon dolar,
300 milyon dolar yatırım yapan Türk firmaları var Suriyede. E,
şimdi, Hükûmetin politikasından dolayı Türkiye-Suriye
ilişkileri bozuldu, bu müteşebbislerimizin, bu iş
adamlarımızın bu riski ortada kaldı. Bunun sorumlusu bu
iş adamları değil. Ne yapacaklar bunlar şimdi? Yani
Türkiyede kamu kurumlarına olan borçlarının yeniden
yapılandırılması önemli ama onun ötesinde orada yaptıkları
yatırımın riskini kim karşılayacak? Sebebi kendileri
değil, Türkiyenin, Türkiyeyi yönetenlerin kendi kararlarıyla
bozulan ilişkilerin sonucunda böyle bir maliyet var ortada. Bu maliyeti
kim karşılayacak? GÜRİŞin
Yani ismini söylemekte bir beis
yok, televizyonda reklam falan veya muhalefet siyaseti olarak iktidarı
hırpalamak anlamında söylemiyorum ama GÜRİŞ, Türkiyenin
gözde firmalarından biri. Güvenerek, inanarak, bütün riskleri
göğüsleyerek gitti orada yatırım yaptı. 250 milyon
doların üzerinde yatırımı var bugün Suriyede. Şimdi
ne yapacak? Girişi, çıkışı bile zora girdi.
Dolayısıyla bu yapılandırma kanununda bunlara da dikkat
edilmesi gerektiğini
Yani sorumlusu ve suçlusu kendileri olmayan
sonuçlardan dolayı insanlarımızın mağduriyetini
ortadan kaldırmak hakkı, hukuku Hükûmetin üzerindedir. Bunun yerine
getirilmesi lazım.
Değerli arkadaşlar, bakın, Van depremini amaçlayan bir
kanun ama Van depremi
Sayın Bakanımız burada. Ben depremi
yaşamış bir insan olarak, depremin yaşandığı
dönemde iktidar sorumluluğunu yüklenmiş bir partinin sözcüsü olarak
konuşuyorum. Depremden dolayı siyaset yapmamak, depremin
acıları üzerinden siyaset yapmamak gerekiyor, yapmayız ama
yüreğimin yangısını söylüyorum. Biraz önce soru
soracaktım vazgeçtim, Bir müjde verin deprem bölgesine, Van
halkına. diyecektim ama televizyon yayınları kesti. Ama bir
açıklama da bekliyoruz doğrusu çünkü bize her gün telefonlar geliyor,
hâlâ çadırda yaşayan insanlarımız var. Türkiyeye
yakışmaz, bu Hükûmete yakışmaz, bu Meclise yakışmaz
değerli milletvekilleri. Bu kış şartlarında
çadırda yaşayan ve yani bir sebeple de yaşanan yangınlarda
çocukları yanan insanlar var, aileler var. Şimdi, bu acının
karşısında kendimizi savunmak falan değil, buna çözüm
üretmek mecburiyetindeyiz. Mersine gittiğimiz her defasında yollarda
hâlâ konteyner gidiyor. Giden konteynerlerin altyapısı
yapılamadığı için içerisinde oturulamıyor. Deprem
yaşanalı yaklaşık yüz günü geçti, yüz günün üstünde zaman
geçti. Hâlâ eğer bu çadır zulmü devam ediyorsa, buna bir çözüm
üretmek mecburiyetinde Hükûmet. Buradan bir şey söyleyin yani bize
söyleyin, bize soranlara biz söyleyelim veya televizyonlara çıkın,
söyleyin, Bu zulüm şu zamanda bitecek., Şu sebepten bitmedi.
demenizin bir anlamı yok. Sebep hiç kimsenin karnını doyurmuyor.
Değerli arkadaşlar, bir başka husus
Yani Van depremi
konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye, başta Hükûmet, bana göre
bu depremi yaşayan insanlara karşı görevlerini yeterince yerine
getiremedi. Bunu kabul edelim. Hiç olmazsa bugünden sonra yapılması
gereken ne varsa onu yapalım ve bu insanlarımızın
mağduriyetini ortadan kaldıralım.
Değerli arkadaşlar, bir başka şey
Kanunun
gerekçesinde yazıyor işte, biraz önce de sordum, Sayın Bakan
cevap vermedi, tekrar soruyorum: Tabii afet yaşanan yerler, bunların
belirlenmesi nasıl olacak? Bakın, 2090 sayılı Afet
Kanununda afete uğrayanların veya afet kapsamına
alınmanın şartı, varlığının yüzde
40ını kaybetmesi şartı var. Böyle bir şey olmaz ya.
Yani hiçbir yerde böyle bir durum olmuyor, Allah göstermesin, talep etmiyoruz. Şimdi benim memleketim Hatay veya Muğla, Antalya muhtemel önümüzdeki
zamanlarda yaşanacak diğer afetlerin hiçbirinde çiftçi
varlığının yüzde 40ını kaybetmez. Yani mahsulü
gider ama evi duruyordur, mahsulü gider ama traktörü duruyordur. Şimdi,
eğer, 2090a göre siz afet yaşanan bölgeler belirlemesi yapıp
buradaki borçları yapılandırmayı
kanunlaştırıyorsanız milleti aldatıyorsunuz. Yani
bunun bir anlamı yok değerli arkadaşlar. Yani Hatayda
yaşanan sel felaketinin mağdurlarını bu kanunla yeniden
yapılandıracak mısınız Sayın Bakan?
Yani Hükûmet yok. Allah varlığını, yokluğunu
Bir şey söylemiyorum ama bir soru soruyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Oraya bakma, Hükûmet sıralarına bak.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) 2090a göre eğer afet bölgesi
belirlemesi yapıp buradaki mağduriyetleri yeniden yapılandıracağız
diyorsanız Hatay çiftçisine yapacağınız bir şey yok
burada Sayın Bakan. Neye göre belirleyeceksiniz? Hangi kanuna göre afet
yaşanan bölge tespiti yapacaksınız? Bunu düzenlememiz lazım
arkadaşlar. Yani kanun yapmak böyle yazboz tahtası, el kaldır el
indir bir oyun değil.
Gerçekten Hatayda en az 200 bin dönüm arazide çiftçinin mahsulü öldü,
ekini öldü, sebzesi öldü, pamuk ekilemez duruma geldi. O araziler -ben
biliyorum, benim memleketim- yeniden kuruyacak da su çekilecek de çiftçi onu
tekrar sürecek de
Çok ciddi bir mağduriyet var. Bu mağduriyetin
karşılanması için getirilen bu kanun yeterli değil
değerli arkadaşlar.
Ben, her şeye rağmen bu kanunun hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Sayın
Başkan, Erdoğan Beyin Hükûmet adına bir açıklama yapma
düşüncesi var müsaade ederseniz.
BAŞKAN Olabilir, tabii her zaman.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Dinleyen yok, neyin cevabını verecek?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahıslar adına şimdi Sayın Ertuğrul
Soysal, Yozgat Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 6111 sayılı Kanunun 2nci maddesinin ek madde
1deki 28/03/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 3üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan Dış borcun tahsisi
tanımındaki ve Karayolları Genel Müdürlüğüne ibaresi
Karayolları Genel Müdürlüğüne, Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğüne şeklinde değiştirilmesi hakkında söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Otoyollar, devlet ve il yolları ağına giren güzergâhları
tayin ve tespit etmek, plan ve programlar gereğince bu ağlar
üzerindeki yol, köprü ve sanat yapılarını inşa etmek,
onarmak, bu hususlarda teknik esasları tespit etmek, yolların sürekli
açık tutulmasıyla ilgili bakım ve onarım ile kar
mücadelesini yapmak ve tarif edilen işlerle ilgili diğer
tamamlayıcı işleri yapmakla görevli olan Karayolları Genel
Müdürlüğü sorumluluğunda
Hükûmetimiz döneminde Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesinde
yapılan yatırımlardan bahsetmek istiyorum sizlere. 2003
yılı öncesi mevcut
Yine 2003-2011 yılları arasında
Yollarımızın geometrik standartlarını
yükseltmek amacıyla 2003-2011 yılları arasında toplam 1.236
adet köprü ve tünel yapılmıştır. Olası deprem
felaketine karşı köprü ve viyadüklerimizin güçlendirilmesi amacıyla
2005 yılından başlayıp sürdürülen çalışmalar
kapsamında bugüne kadar 125 adet köprü ve viyadükün sismik takviyeleri
tamamlanmış olup 159 adet köprü ve viyadükte sismik güçlendirme
çalışmaları sürdürülmektedir. 2003-2011 yılları
arasında yıllık ortalama
Yine, benim seçim bölgem olan Yozgat ilimizde bölünmüş yol, 2002
yılı sonuna kadar 43 kilometreyken 2003-2011 yılları
arasında 305 kilometreye ulaşmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karayollarıyla ilgisi yok bu maddenin.
ERTUĞRUL SOYSAL (Devamla) Bölünmüş yollar
dışında
Yol yapım
ve onarım çalışmaları için 2003-2010 yılları
arasında 287 milyon TL, 2011 yılında 48 milyon 250 bin TL
harcama yapılmıştır.
Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü ülkemizde su kaynaklarının
geliştirilmesiyle ilgili faaliyetlerden sorumlu en etkin kuruluş olup
tarım, enerji, içme suyu ve kırsal alan planlanması
sektörlerinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Türkiye'nin 78 milyon hektar olan
yüzölçümünün yaklaşık olarak üçte 1ini teşkil eden 28 milyon
hektar ekilebilir tarım arazisinin 25,8 milyon hektarı sulanabilir
araziler olup bunun da ekonomik olarak sulanabilir miktarı 8,5 milyon
hektar olarak belirlenmiştir.
Devlet Su
İşleri tarafından ülkemizde sulama, içme-kullanma ve sanayi suyu
temini, hidroelektrik enerji üretimi ve taşkın koruma maksadıyla
2011 yılı başı itibarıyla 262 adet baraj, 444 adet de
gölet olmak üzere toplam 706 adet su depolama tesisi inşa edilerek
işletmeye açılmıştır. Büyük su işlerinden 65,
küçük su işlerinden 94 olmak üzere toplam 159 adet barajın
inşaatına devam edilmektedir. 2003-2011 yılları
arasında 933 tesis ile 2011 yılında tamamlanan 102 tesisle
birlikte toplam 1.035 adet tesisin 165i baraj -bunun 22si büyük HES- 61i
gölet, 167 sulama, 47si içme ve kullanma suyu, 577si taşkın koruma,
19u ulaşım ve sosyal tesislerdir.
Ben bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Hepinize
hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Soysal.
Şimdi
Hükûmet adına Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Bayraktar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, burada Karayolları ibaresinin yerine
Devlet Su İşleri ilave edilmiş. Hükûmet ne konuşacak
burada? Hayır ama yani konu dışı konuşmasın.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bakın, konu dışı konuşur, ikaz etmezseniz
o zaman siz görevinizi
BAŞKAN
Sayın Genç, deminden beri sorular soruldu, bu sorulara cevap verecek
Sayın Bakan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Soru ona sorulmadı ki.
BAŞKAN
Hükûmet adına on dakika konuşma hakkı var.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Maddeyle ilgili konuşsun.
BAŞKAN
Buyurun.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla)
Hükûmetle ilgili ve afetle ilgili, Van depremiyle ilgili gerek
açıklamalar gerekse sorulara cevap vermek üzere
huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sorulara cevap verme yeri değil burası!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - Saygıdeğer milletvekilleri, maalesef, ülkemiz, Vanda 23
Ekimde ve 9 Kasımda depremler yaşadı ve bu acıları hep
birlikte yaşadık ve bildiğiniz gibi tüm dünyanın gözleri
önünde ve dünyanın da örnek alacağı tarzda Vandaki ilk müdahale
ve kurtarma çalışmalarımız, gerçekten, hem Türkiye'nin bu
işe çok ciddi şekilde sarılması -Türk Hava Yollarından
tutunuz Kızılayına kadar, tüm sivil toplum
kuruluşlarına kadar, Türkiye'nin seksen vilayetinden gelen
yardımlara kadar- gerçekten tüm dünyaya parmak ısırtacak tarzda
kurtarma faaliyetlerini tüm Türkiye gördü. Bundan sonra hemen süratle
insanlarımızı acil olarak konuşlandırmak için,
ikametlerini temin etmek için çadır temin faaliyetlerine giriştik
Hükûmet olarak. Yine, hem Kızılay, TOKİ, diğer kuruluşlar,
diğer tüm Türkiyedeki siyasi parti gözetmeksizin tüm belediyeler Vana
çadır akıttı ve Vanda çadır konusunda, gerçekten, tüm
insanlarımıza, köylerde, kentlerde -Vanda, Ercişte ve
köylerde- çadırlar temin edildi ama tabii ki bu yeterli değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) Düzceye alınan kışlık
çadırlar nerede Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Bu yeterli değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) Düzceye alınan kışlık
çadırlar nereye gitti Sayın Bakan?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Suriyeye, Suriyeye
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) Bunun dışında, tabii ki Vandaki iklim
şartları ve kış şartları sebebiyle
KAMER GENÇ (Tunceli) Düzceye 10 milyon dolarlık çadır
alındı, onlar nerede?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) -
biz insanlarımızı bu kış
şartlarında soğukta bırakamazdık. Konteyner
hesabı yaptık. Konteyner hesabında bizim orada yapmış
olduğumuz hasar tespit çalışmalarında -ön hasar tespit ve
kalıcı hasar tespit çalışmalarında- 20 bin
civarında, ilk etapta, konteyner ihtiyacı olduğunu gördük ve
bunları tüm Türkiyede -İskenderundan tutun İzmire kadar,
İstanbula kadar, Trakyaya kadar- nerede konteyner üreticisi varsa
-fiyatları bellidir, 7.500-8 bin lirayla- fabrikadaki maliyetiyle
bunları aşağı yukarı -üç aşağı beş
yukarı- bu rakamlardan Vana akıttık ve şu anda 28 bin
küsur konteyner ihtiyacına karşılık 25 bin konteyner Vana
gelmiştir, yerleşmiştir ve 130 bin insanımız
konteynerlerde yaşamaktadır. Çadırlarda yaşayan 7 bin kadar
insanımız var. Bunun sebebi şu: İnsanlarımız hâlâ
daha depremin haklı olarak korkusunu yaşıyorlar. Gündüzleri
evlerinde duran, evlerinde yaşayan insanlar akşamları evinin
yanındaki çadırlarda yatıyorlar, bunlar kısmen münavebeli
şekilde. Bunun dışında iki tane kış
çadırı diye çadır var, bunları söktürmediler bize, 7 bin
kadar insanımız bu kış çadırlarında
yaşamaktadır.
Bunun dışında, konteyner ihtiyacı, yani
ağır hasar gören, evi yıkılan, orta hasar gören hiçbir
vatandaşımız şu anda da çadırda değildir, hepsi
konteynere yerleştirilmiştir. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
Tabii ki, saygıdeğer milletvekilleri, şikâyetler
olacaktır. Biz ne kadar çok hizmet edersek edelim, vatandaş
şikâyet yapacak ve yapmakta haklıdır. Bu şikâyetleri tabii
ki biz alıyoruz ve bu şikâyetler doğrultusunda da,
yapılması gerekenleri daha çok çalışmak, daha çok gayret
noktasında da biz, bakanlarımız, milletvekillerimiz devamlı
Vandayız. Bendeniz de milletvekili olarak, Bakan olarak, Hükûmetin üyesi
olarak her hafta -bu hafta gidemedim, bu bakımdan özür diliyorum
Vanlılardan ve sizden, önümüzdeki günlerde yine Vana gideceğim-
oradaki insanlarımızla, köyde kentte, hepsiyle hemhâl oluyoruz. Yine
buradaki sayın milletvekilimizin ifade ettiği gibi, esnafından,
köylüsünden, şehirlisinden, hepsiyle görüşerek oradaki dertlerini
bire bir izliyoruz.
Yine, sivil toplum kuruluşlarıyla beraber hareket ediyoruz.
Daha bundan bir hafta önce Van Belediye Başkanımız,
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanımız, yine bölge
milletvekillerimizle birlikte, benim Bakanlığımda
arkadaşlarla görüştük, Vanın, Van Belediyesinin kendisinin
yapması gereken -yardım alarak veya kendi imkânlarıyla- su
işini biz çözmek durumundayız. Şimdi acil olarak, Vana en acil
olan, yani acil su ihtiyacı yaklaşık 12-13 milyonluk, eski
rakamla 13 trilyonluk rakamı hemen hazırladık İller
Bankasından ve acil su problemini çözdük. Onun dışında
Şamrandan yani Gürpınardan gelen, yaklaşık 60
kilometreden gelen su isale hattını da yeniliyoruz. Kot
bakımından, kotu yetmediği için bir başka barajdan da, yine
2 bin kotunda olan barajdan da suyu getirmek için yine Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğümüz tarafından ihalesi
yapılmakta.
Diğer taraftan, sizin de ifade ettiğiniz gibi, Vanı bir
bütün olarak görüyoruz, Vanda yeni bir planlama yapıyoruz.
İnşallah, mart ayı ve nisan ayıyla birlikte Vanda ekonomi
canlanacak, Vanın esnafının yüzü gülecek. Vanda yapılan
ihalelerle Vanın kendi taşeronları orada iş alacak.
Ben Karadenizliyim ama ihalelerin kimlere verildiğini ben de
bilmiyorum -kaç tane müteahhide verildiğini bilmiyorum, 30 tane mi, 20 tane
mi, ne kadar olduğunu- ama Karadenizli, böyle, 4 taneden fazla müteahhit
varsa ben her türlü buradaki hakaretinize razıyım, şimdi
peşinen bunu söylüyorum. Ben Karadenizli müteahhidin orada 4 taneden, 5
taneden olabileceğini tahmin etmiyorum, bildiğimden değil, bunu
tahminen söylüyorum, böyle bir müteahhit olmadığını tahmin
ediyorum.
Bu bakımdan, bizim oradaki kıstasımız şudur
Hükûmet olarak: Biz bakanlar olarak, Vanla ilgili -bakanlar olarak-
konuştuğumuz, Türkiyede en pratik, en çabuk, en hızlı yapan
müteahhitler kimse onlar oradan iş alsın. diye böyle bir düsturumuz
var çünkü hakikaten 2012 yılı Ağustos sonu gibi konutları
büyük ölçüde bitirip teslim etmek durumundayız.
Yine, köylerde vatandaşın isteği doğrultusunda biz
evler yapacağız. Vatandaş diyor ki: Ben eski yerimde
Benim
orada meyvem var, ahırım var, oradaki konuşlanma şeklim
var. Vatandaşlara tamamen uyduk, onları dinledik.
Toplu hâlde isteyen iki köyde heyelan var, onların ihalesini
yaptık.
Yine, Vanda gerek Edremitte, gerekse Kevenli Dağı
eteklerinde gerekse Kalecik Köyünde, üç bölgede yeni planlama yaptık. Çok
ciddi bir planlama hem çevre düzeni planı hem 5.000lik plan hem 1.000lik
planlarını yaparak ihalelerini yaptık.
Ercişte de yine aynı şekilde planlamayı çok ciddi
tarzda, modern hayatın gerektirdiği donatılarla bezenmiş,
okulundan sağlık ocağına kadar, oradaki taziye evinden
camisine varıncaya kadar ne gerekiyorsa bütün sosyal
donatılarıyla birlikte ihalelerini yaptık.
Yine, Vanın içerisindeki kuşaklama çevre yolu var, yaklaşık
Yine, belediyeyle birlikte teknik altyapıyı yenileme
noktasında çalışmalarımız devam ediyor. Benim Bakanlığımda
Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğü ile Van Belediyesinin elemanları
ortaklaşa çalışarak bu planlamayı yapıyoruz. Oradaki yoğunluk
ne olacak? Yeni bir de inşaatlar durmasın diye hemen mart
itibarıyla özel sektöre de ruhsat verebilmek için bu çalışmaları
da belli bir noktaya getirdik. Bu bakımdan şimdilik 10 bin konut
ihalesi yaptık. Burada yıkık ve ağır hasarlı olan
evlerin tespitidir bu. Köylerde de daha kısa sürede
yapacağımız için, köylerde yapılacak yaklaşık 5
bin-6 bin civarında konut var, bunları da etap etap planlamayla
birlikte bitireceğiz.
Bu bakımdan, yüce Meclisten soru soruldu. Ben de sizleri
bilgilendirmek için bunları izah etmeye çalıştım. Bu
bakımdan, bu fırsatı verdiğiniz için tekrar hepinize
teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Şimdi, söz sırası Sayın Mustafa Baloğlunda,
Konya Milletvekilimiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 150 sıra sayılı kanunun
ek 2nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
25 Şubat 2011 tarih ve 25857 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun toplam
beş kısımdan oluşmaktadır: Birinci kısmı,
vergi, SGK, kamu alacakları ve diğer kurum alacaklarıyla ilgili
affın kapsamını; ikinci kısım, Maliye
Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı, il özel
idareleri, belediyeler ve büyükşehir belediyelerine ait alacaklarda
tahsilatın hızlandırılmasını, matrah ve vergi
artırımı ile stok, demirbaş, makine teçhizat ve kasa
affını; üçüncü kısmı, SGKya ait alacakların
hızlandırılmasını; dördüncü kısmı, vergi,
SGK, kamu ve diğer alacaklara ilişkin ortak ve çeşitli
hükümleri; beşinci kısmı ise, bazı kanunlarda
değişiklik yapılmasına ilişkin hükümleri içermektedir.
Değerli milletvekilleri, yasaya göre, 31 Aralık 2010 tarihine
kadar ödenmemiş vergiler ile bunlara bağlı vergi cezaları,
gecikme faizleri, gecikme zamları, idari para cezaları, gümrük vergileri,
belediyelerin beyannamelerine ilişkin vergileri, 2010da tahakkuk eden
vergileri, ödenmemiş ücret ve su kullanımı, büyükşehir
belediyelerinin su ve atık su bedeli alacakları yeniden
yapılandırma kapsamına alınmıştır. Fakat
biliyoruz ki Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra hem Orta
Doğuda hem de Türkiyede birtakım olağanüstü gelişmeler
yaşanmıştır ve mükelleflerin bir kısmı bu
gelişmelerden oldukça olumsuz etkilenmişlerdir. Mesela, 2011
yılının ikinci yarısında özellikle Libyada faaliyette
bulunan mükellefleri zor durumda bırakmış, firmalar vergi
ödevlerini yerine getirmekte güçlüklerle
karşılaşmışlardır. Bu ülkelere bir diğer
örnek ise Mısırdır. Burada da yaşanan karışıklıklar
nedeniyle özellikle müteahhitlik hizmeti veren firmaların alacaklarını
tahsil edememe noktasına geldiği görülmüştür. 6111
sayılı Kanun kapsamı itibarıyla bu tarz borçlara
ilişkin ödeme kolaylığı sağlıyor olsa bile bunun
yeterli olmadığı açıktır. Bu firmaların cari
vergilerinin de yapılandırılması gerekmektedir. Üyesi bulunduğum
Bütçe Komisyonunun da raporu bu gerekliliği dile getirmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Başbakanımızın da belirttiği gibi, derin tarihî ve
kültürel bağlarımızın bulunduğu Orta Doğuyla
ilişkiler ülkemizin dış politikasına güç katan önemli bir
stratejik unsurdur. Bu ülkelerdeki siyasi istikrarsızlıkların
yol açtığı insani sorunların halli için her türlü
yardımı yaptık ve yapmaya da devam edeceğiz. Buna örnek
olarak, Libyadaki kriz baş gösterdiğinde tarihin en büyük tahliye
operasyonlarından birini gerçekleştirerek 25 binin üzerinde sivil
vatandaşın ülke dışına tahliyesini sağladık.
Ve yine aynı şekilde, Suriyedeki güvenlik sorunları sebebiyle
ülkemize sığınan 10 binin üzerindeki insana her türlü
yardım ve destek hizmetlerini sunduk. Buna karşılık, sadece
o ülkelerin vatandaşlarını değil, o ülkelerde iş yapan
Türk firmalarını da oldukça olumsuz etkilediği görülmüştür.
Bu yüzden Orta Doğudaki bu karışıklıktan zarar gören
firmalara da borç ödeme kolaylığı sağlamayı
düşündük.
Burada açıklık getirmek isterim ki Hükûmet olarak
yaptığımız açıklamada mücbir sebebi şu
şekilde tanımladık: Genel olarak, vergi hukukumuzda
mükelleflerin vergi ödevlerini yerine getirememesine neden olan ve kişinin
iradesi dışında meydana gelen olaylar mücbir sebep diye
adlandırılır. Mücbir sebep hâlleri Vergi Usul Kanununda
düzenlenmiştir.
Burada kanun teklifiyle getirilmek istenilen düzenleme sadece 6111
sayılı Kanun kapsamında yapılandırılan
borçların taksit ödeme sürelerinin uzatılmasına yönelik Bakanlar
Kuruluna yetki verilmesini amaçlamaktadır.
Türkiyede yaşanan olağanüstü gelişmelere gelince:
Başta Van depremi olmak üzere, kanun teklifinin yürürlük tarihi olarak
kabul edilen 25 Şubat 2011den sonra yaşanan Rizedeki sel felaketi
ve Kütahyadaki deprem de mücbir sebep olarak değerlendirilmektedir.
Komisyonumuzda hazırlanan rapora göre, bu felaketler
dışında yeni bir doğal afet yaşanması durumunda
bu yaşananların da mücbir sebep ilan edileceği ifade
edilmiştir. Genel olarak teklifte getirilen düzenlenmenin örnek olarak
verdiğimiz Libya, Mısır ve Van depremiyle sınırlı
olmadığı, uzatılma süresi zarfında başka
doğal afet ve başka ülkeleri de kapsadığı önemli bir
ayrıntıdır.
Değerli milletvekilleri, bu raporda tabii afet yaşanan
yerlerdeki mükelleflerin yaşadıkları sosyal, mali ve psikolojik
yıkım göz önüne alınmış, 6111 sayılı Kanun
kapsamında ödemeleri gereken taksitlerin ödeme süresinin
uzatılması sağlanmaya çalışılmıştır.
Böylece, teklifte de belirtildiği gibi, 6111 sayılı Kanundan
yararlanmak üzere başvuran ancak belirtilen sebeplerle taksitlerini
ödeyemeyen borçluların kanun hükümlerinden azami ölçüde
yararlanmalarını sağlamak amaçlanmıştır.
Hepinize teşekkür ediyor, heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baloğlu.
Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız.
Sisteme girmiş arkadaşlarımıza sırasıyla
söz vereceğim.
Sayın Halaman? Yok.
Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan, Erdem Özdemir adlı bir
vatandaşımız bu soruyu sormamı özellikle istedi. Ben de
doğrusu bu sorunun cevabını sizden duymak istiyorum.
20nci maddeye göre 6111 sayılı Kanundan istifade etmek üzere
vatandaşlarımız dava açmışlardır, daha sonra bu
davadan vazgeçilmiştir ancak SGK, Ankara icra dairelerinde, dikkatinizi
çekiyorum, vatandaş aleyhine vekâlet ücreti icra takibi
başlatmıştır. Vatandaşın bu mağduriyetini
giderme konusunda bir çalışma yapmayı ve vatandaş aleyhine
olan bu icra işlemini sonlandırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Korkmaz.
Sayın Kuşoğlu
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Ankara Polatlıda, Polatlının
Şabanözü köyünde Hikmet Uluğbay Yatılı İlköğretim
Okulu var.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Ne köyü demiştiniz?
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Polatlı Şabanözü köyünde
yatılı bölge ilköğretim okulu var. Öğrenci sayısı
yetersiz, onun için, Vandan gelen öğrencilerin orada
barındırılması, orada öğrenimlerine devam etmesi
talebi vardı ama kabul edilmedi, Somalili öğrencilerin yeni
geldiğini öğreniyoruz. Yani Vanlı öğrenciler, Somalili
öğrenciler için bir plan, program var mı? Yani neye göre
yerleştiriliyor bu öğrenciler? Bir proje dâhilinde mi
yerleştiriliyorlar, okullarına devam ediyorlar? Tabii ki Somalili
öğrencileri de ülkemiz, imkânları dâhilinde yerleştirmek
durumundadır ama nedir gerekçesi, onu öğrenmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kuşoğlu.
Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Benim, Sayın Bakana sormak istediğim konu, 6111
sayılı Yasayla belediyelerdeki kadro fazlası işçilerin
diğer kurumlara, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Millî Eğitim
Bakanlığı kurumlarına nakli söz konusu oldu geçtiğimiz
yılda ancak kadro fazlası denilerek bu işçiler yerlerinden,
yurtlarından edildikten sonra kasım ayı içerisinde belediyelerle
ilgili yine bir kadro artırımı yapıldığı ve
norm kadro ataması yapıldığı gibi bir duyum
aldık. Şimdi, madem kadro fazlası vardı, bu işçiler
başka kurumlara sürgün edildiler ve aynı şekilde 6111
sayılı Yasada üç yıl boyunca belediyelerin işçi ve memur sayılarının
artırılmaması söz konusuyken, daha sonradan kasım
ayında neden kadroları fazlalaştırdınız ve niye
yeniden insan alımlarına, işçi alımlarına
başlandı belediyelerde, ben bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, tekrar soruyorum -önemli çünkü- tabii afet
yaşanan yerler hangi kanuna, hangi cari kanuna göre belirlenecek? 2090a
göre belirlenecekse Hatayda, Muğlada, Antalyada sel felaketi yaşayan
çiftçiler bundan faydalanamayacak demektir. Bunu genişletmeyi
düşünüyor musunuz?
İkinci
husus da bakınız, bu kanun, daha önce de örneğini
yaşadığımız gibi, 662 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede unutulan bir hususu düzenlemek için yapılıyor. Daha önce
de böyle bir şey yaşadık. Şimdi, gerçi sizin konunuz
değil ama -çünkü Meclise gönderdiniz- Meclis Başkan Vekiline, Meclis
Başkanlığına soruyorum: Bu kanun hükmündeki kararnameleri
Mecliste görüşülmeye ne zaman getireceksiniz? Bunlar görüşülsün,
eksiklikleri tamamlansın ki ikide bir böyle kanun çıkarmak
mecburiyetinde kalmayalım.
Teşekkür
ederim efendim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şandır.
Sayın
Bakanım
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Sayın Başkan, 6111 sayılı Kanunun 20nci maddesine göre
dava açanlar davalarından vazgeçtiler fakat SGK daha sonra ücreti vekâlet
talebiyle bunlara dava açtı. Bu durum nedir? Erdem Özdemir Beyin
talebiyle Sayın Vekilimiz bu soruyu sordu. Bunu, müsaade ederseniz, bir
inceleyip cevabını yazılı olarak vereyim. Notumu
aldım.
Yine,
Sayın Yılmazın Kadro fazlalığıyla ilgili olarak
işçilerin ve memurların diğer kamu kuruluşlarına nakli
öngörüldü fakat daha sonra kasım ayında belediyelere yine kadro verildi.
Bu konuda ben, tabii, kasım ayında nasıl kadro verildiğini
Yasayla bir kadro verilmiş değil. Bu belediye şirketlerinin
böyle bir kadro aldığını, bunu ben bilmiyorum kadro
verildiğini. Yani bizim Hükûmetimizin verdiği bir kadro yok, Bakanlar
Kurulundan böyle bir karar geçmedi ama yine bunu da araştırayım,
Sayın Yılmaza bilgi takdim edeyim.
Sayın
Şandırın Tabii afetler yaşanan yerlerde eğer bu
afete maruz olan kişileri veya bölgeleri 2090 sayılı Yasaya
göre tespit ederseniz bundan Mersin gibi yerlerdeki zarar gören
insanlarımız istifade edemezler. şeklinde
Afet olan yerlerde,
ne kadar kanun varsa meriyette ve hangi kanuna uyuyorsa -7269, 2090 ve
diğer ilgili yasalar- hepsinden istifade edebilirler. Biz buradaki
insanları istifade ettireceğiz, yani burada bir problem yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) 2090 sayılı Kanun yüzde 40
şartı getiriyor.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Yüzde 40 şartı olduğunu bilmiyorum ben, böyle bir
şart yok Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Öyle, 2090 öyle efendim;
varlığının yüzde 40ını kaybetmezse afetten
faydalanamıyor.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Hayır, afet tespitini yapmak valiliğin yetkisindedir ama
orada vali bey
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Bakan, yani daha önce çok
konuştuk bunu burada, yüzde 40ını kaybederse afetten
faydalanabiliyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Bakanım, 2090 sayılı Yasada tüm mal
varlığının yüzde 40ını kaybetmiş olmak var.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Orada yetkili valilerdir. Bu tespiti, valiler, oradaki memurlar
eliyle yapıyorlar.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Vali ne yapsın, kanun mu
çıkaracak?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Vali yüzde 35 yaptı, ne olacak
şimdi, onu soruyoruz biz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Ama tüm mal varlığının, yani bir
ineği gitmiş değil, tümü -bahçesi, bağı, her
şeyi- gidecek ki yüzde 40ı bulacak.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Nerede? Ben Kanunda böyle bir şey okumadım, yani tüm mal
varlığının
Öyle bir şey yok ya.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) 2090 sayılı
Kanun Sayın Bakan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Maalesef efendim. Daha önce de burada
konuştuk bunları.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Şimdi, diğer konu, KHKların Meclise getirilmesi
konusu. Bu peyderpey geliyor zaten. Gelecek önümüze, Meclisin önüne gelecek,
burada bunları da gerektiği şekilde yüce Meclisin takdirine
sunacağız. Bu bakımdan
Yine bu yüzde 40 meselesine bir daha, daha dikkatli bakalım. Böyle
bir ibare var ama sizin dediğiniz manada değil bu.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hangi Meclise geliyor Sayın Bakan?
Hangi Meclise, bizim Meclise mi geliyor bu KHKlar?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Efendim?
AYTUĞ ATICI (Mersin) KHKlar bizim Meclise mi geliyor, başka
meclise mi gidiyor? Ben hiç hatırlamıyorum
tartıştığımızı burada.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Meclise geldi de görüşmeye
alınmadı.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Şu anda, mesela, bizim yaptığımız
teklifler var, bunlar peyderpey inşallah gelecek.
AYTUĞ ATICI (Mersin) İnşallah, inşallah Sayın
Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Trabzon) Yani bizim Bakanlığımızla ilgili teklifler
yakında Meclise gelecek, diğerleri de ihtiyaç oldukça gelecek.
Hepinize tekrar teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Bakanım, Sayın Korkmazın sorduğu soruya ben de bir
katkı vereyim.
Ben burada Maliye teşkilatına teşekkür ediyorum,
Maliyedeki tüm haciz işlemlerini hazine avukatları kanalıyla
yaptırır ve kanuni takibe intikal eden hiçbir olayda,
yapılandırma yapıldıysa, hiçbir zaman ücreti vekâlet
almadı.
Sayın
Korkmazın dediği olay: Maalesef, Sosyal Güvenlik Kurumu, piyasa
avukatı arkadaşlarımıza verdi dosyaları. Onlar haklarından vazgeçmiyor. Her ne kadar kanun herhangi bir
ücreti vekâlet alınmaz. dese de ama maalesef Maliyenin
yaptığı uygulama hazine avukatları yerine
Onlar
almadı ama Sosyal Güvenlik Kurumunda o avukat arkadaşlar ücreti
vekâlet istiyor. Fark burada Sayın Bakanım.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aslanoğlu.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, madde üzerinde iki
önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 150 sıra sayılı Kanun Teklifinin
çerçeve 2 nci maddesinin madde çerçevesinin ve maddeye bağlı Ek Madde
1in aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Akyürek Pelin Gündeş
Bakır
Kayseri Şanlıurfa Kayseri
Yunus Kılıç Alpaslan
Kavaklıoğlu
Kars Niğde
Madde 2
28/3/2002 tarihli ve 4749
sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"Dış borcun tahsisi" tanımındaki "ve
Karayolları Genel Müdürlüğüne" ibaresi ", Karayolları
Genel Müdürlüğüne, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne"
şeklinde değiştirilmiş ve aynı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
BAŞKAN
Şimdi, ikinci önergeyi de
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 150 sıra sayılı yasa teklifinin 2.
maddesine bağlı Ek Madde 1in teklif metninden
çıkarılmasını arz
ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN
Sayın Komisyon, son
okuttuğum önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Şimdi önerge sahibine söz
veriyorum.
Sayın
Genç, buyurun.
Süreniz
beş dakika.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu 6111
sayılı Yasa, Türkiye tarihinde en büyük soygunları, en büyük
kaçakçıları affeden bir Yasa.
Bu Yasa
AKP İktidarı iktidara geldiği günden beri bu AKP zamanında çok büyük bir kaçakçılık,
vergi kaçakçılığı yapıldı, gümrük
kaçakçılığı yapıldı, ihale yolsuzluğu
yapıldı, ihaleler yandaşlara verildi, çok zengin oldu insanlar,
vergi de vermediler, denetimi de kaldırdılar. Ondan sonra,
belediyeler hukuk tanımaz oldu. Belediyelerin devlete katrilyonlarca borcu
var. E, ne yapalım dediler? İşte bu 6111 sayılı
Kanunu getirdiler, bunların hepsini sildiler.
Evvela, burada bir nokta koyayım da Komisyona bir serzenişte
bulanayım. Yani AKPnin hiçbir yerinde doğru dürüst bir şey yok
ki. Komisyon Başkanı burada olsaydı, ya, arkadaş, bir
maddelik bir kanun gelmiş komisyona, sen torba kanuna çevirmişsin
yani bir teklifte bir madde gelmiş. İç Tüzükün 35inci maddesine
göre, komisyonlar kanun teklif edemezler.
Komisyon üyeleri, aklınızı biraz başınıza
toplayın, biraz hukuka uyun. Şimdi, bir maddeye siz iki üç tane
nasıl madde ilave edersiniz? Bir defa, İç Tüzükün 35inci maddesine
aykırı.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, denetim
kalmadığı için, Ankara Belediyesi, İstanbul Belediyesi,
İzmit Belediyesi, Manisa Belediyesi,(x)
bütün AKPnin belediyeleri trilyonlarca devlete vermesi gereken vergileri
ödemeseler
Mesela ihale yapıyorlar, yıllara sari inşaat
işlerini yapıyorlar, Gelir Vergisi Kanununa göre tevkifat
yapıyorlar, devletten müteahhit tahsilatı yapıyor, hazineye
yatırmıyor; damga vergisini kesiyorlar, devlete
yatırmıyorlar; ihalelerde karar harcını alıyorlar,
yatırmıyorlar; kendilerinin doğal gaz borçları var,
vermiyorlar; ondan sonra, elektrik paraları var, vermiyor. İhalelerin
bini bin yolsuzluk.
Şimdi, böyle bir kanunla AKP getirdi her şeyi affetti.
İşte biraz önce arkadaşımız Aykut Bey anlattı
burada. Arkadaşlar, kömür ihalelerinde trilyonlarca yolsuzluk
yapıldı. İhale yapılmadı, yandaşlarına
işte kömür ocakları verildi, katrilyonlar seviyesinde yolsuzluklar
yapıldı. Ondan sonra, bunları yapanlar, hepsi suç işledi.
Bu suçu getirdiler, 6111 sayılı Kanunla şey ettiler.
Peki, yani sizin vicdanınız rahat ediyor mu arkadaşlar?
Bu Türkiyede yalnız biz mi yaşıyoruz? Yani sizin, gelecekte, çoluk
çoğunuz yok mu? Sizin gelecekte çoluk çoğunuz
Bu devleti bu kadar
ekonomik yönden tahrip ediyorsunuz. Yolsuzluk yapıyorlar, talan ediyorlar,
bu memleketi güçsüz hâle getiriyorlar, hırsızlık
yapıyorlar. Bu kadar aşağılıkça işleri yapan
insanları sizin bu parmaklarınız nasıl affediyor ya?
Vicdanınız nasıl buna müsaade ediyor arkadaşlar? Yani
yukarıda Allah yok mu ya? Bu Allahın bir gücü yok mu ya?
Vardır, biz bunu biliyoruz herhâlde. Yarına fitil fitil burnunuzdan
getirecek ama buna siz sebep oluyorsunuz arkadaşlar.
Bakın,
Ankara Belediye Başkanının sırf Başkent Doğalgaza
519 trilyon lira borcu var arkadaşlar. Şimdi, ben biraz önce sordum,
Başkan bana müsaade etmedi. Benim ilimden her gün 20 tane telefon geliyor,
Arkadaş, köy yollarımız kapalı, açamıyoruz. diyor.
Özel idare müdürüne telefon ediyorum, akaryakıt yok, Karayollarına
ediyorum, akaryakıt yok. Ya, bu kadar ahlaksızca bir şey olur mu
arkadaşlar? Bu devletin bir yandan parasını birtakım
insanlar yiyor, içiyor, ceplerine dolduruyor, ondan sonra, öte tarafta benim
memleketimdeki vatandaş aç, köy yolu açılmıyor; hasta, doktor
yetişmiyor. Böyle bir şey olur mu arkadaşım? Böyle bir
devlet olur mu? Böyle bir millet olur mu?
Biraz önce
Bakan çıkmış burada konuşuyor. Düzce depremi
sırasında 10 milyon dolarlık, kış şartlarına
dayanıklı çadır aldık. Bu çadırlar nerede? Niye
açıklamıyorsunuz? Kimin cebine gitti? Kimler yedi bunları?
Bunların burnundan getirin. E, niye getirmiyorsunuz? Ya böyle bir şey
olur mu arkadaşlar? Böyle bir devlet olur mu? Böyle bir millet yaşar
mı? Yani bu memlekette yapılan hırsızlıklar parmakla
yok edilir mi arkadaşlar? İşte bu kanunlar, bunları
getirdiniz. Yahu arkadaşlar yani insanlar çoğunluk olabilir ama
insanlarda bir vicdan var, bir ahlak var, bir ar var, bir namus var, bir edep
var. Şimdi yani Bende güç var, ben bütün her türlü pislikleri bu
parmağımla silerim
Olmaz arkadaşlar. Olmaz. Gerçekten
memleketimizde büyük sıkıntılar var. Benim memleketimde insanlar
bana açıp da içinde bulundukları sıkıntıları izah
ederken insanlığımdan utanıyorum ya. Bunun sebebi kim? Bu
devletin bütçesi de müsait, bu devletin imkânları da var ama birtakım
insanların cebine gidiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) Karar yeter sayısı istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Genç.
Şimdi, Komisyon ve Hükûmetin katılmadığı
önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Etmeyenler
Efendim, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var, cihazla
oylama yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı vardır. Önerge
reddedilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
X.- DÜZELTİŞLER
1.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, yapmış olduğu
konuşmasında Manisa Belediyesi şeklindeki ifadesini
yanlışlıkla kullandığına, bu ifadenin
olmaması gerektiğine ilişkin -----(x)
KAMER GENÇ (Tunceli) Biraz önceki konuşmamdaki bir cümlemde
Manisa Belediyesi demiştim de, Manisa Belediyesini düzeltiyorum.
Biraz önceki konuşmamda belediyeleri sayarken Manisa Belediyesi
demiştim. O kelimeyi yanlışlıkla
kullanmışım. Manisa Belediyesinin benim ifadem içinde
olmaması lazım.
BAŞKAN Zabıtlara geçti efendim. Teşekkür ederim.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin; 6111 Sayılı Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/279) (S. Sayısı: 150) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 150 sıra sayılı Kanun Teklifinin
çerçeve 2 nci maddesinin madde çerçevesinin ve maddeye bağlı Ek Madde
1in aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
Madde 2
28/3/2002 tarihli ve 4749
sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"Dış borcun tahsisi" tanımındaki "ve
Karayolları Genel Müdürlüğüne" ibaresi ", Karayolları
Genel Müdürlüğüne, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne"
şeklinde değiştirilmiş ve aynı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Hükûmet?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Katılıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, bu önergeyi işleme koyamazsınız. Çünkü 6111i
çıkarıyorsunuz, 4749 sayılı Kanunu getiriyorsunuz. Biz
Komisyonda 6111e ekli diye getirmiştik. Şimdi 6111i
çıkardığınız için bunu tek başına
Bu
kanunda 4749 sayılı Kanun yok. Önergeyi işleme
alamazsınız.
AHMET AYDIN (Adıyaman) İşleme alabilirsiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Alamazsınız.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın Komisyon, buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Bir
açıklama yapabiliriz Sayın Başkanım isterseniz.
BAŞKAN Buyurun efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) Burada
2nci maddede 6111 sayılı Kanuna ek madde ile bu 4749
sayılı Kanundaki değişikliği koyuyorduk. Kanun
tekniği açısından bu 4749 sayılı Kanuna direkt
koyuyoruz bu maddeyle. Olay bundan ibarettir efendim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Koyamaz ki!
BAŞKAN Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Görüşülen Kanun 6111
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Evet, bir başka kanunda
değişiklik yapamaz ki.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) 4749 sayılı Kanunla hiçbir ilgisi,
alakası yoktur, onunla ilgili bir teklif yoktur. 6111e konulmayan bir
önerge geçersizdir Sayın Başkan çünkü bu, sadece 4749
sayılı Kanuna atıf yapıyor. Bu Kanunda böyle bir şey
yoktur Sayın Başkan. Komisyonda 6111e ek madde yaparak
çözmüştük ama şimdi önergede oradan çıkarıyorsunuz, onun
için bu önerge geçersizdir. Maddeyi tamamen değiştiriyorsunuz. 6111e
bağlı olmayan bir madde bu yasada geçersizdir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım, efendim,
burada teklifte mevcut olan bir ek madde var. Ek madde 1de düzenlenmesine
ilişkin bir değişiklik önergesi var. Yeni bir madde ihdası
değil, başka bir kanunla da alakası yok. Mevcut ek madde 1in
düzenlenmesiyle alakalı bir değişiklik önergesi. Bir mahzuru
yoktur, İç Tüzüke de aykırı değildir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) İç Tüzüke aykırıdır
efendim. 6111 sayılı Kanunu çıkarınca bu kanunda öyle bir
kanun yoktur Sayın Başkan. 4749 sayılı Kanunla bunu buraya
koyamazsınız.
BAŞKAN Şimdi, efendim, daha önce görüşüldü. Bu,
şimdi 2nci maddeye bağlı ek madde 1 üzerindeki önerge. Teknik
izahat da yapıldı. Bunun bilahare gidip oraya işleneceği de
söylendi. Şu anda başka yapacağım bir şey yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, bir daha izah
ediyorum: Komisyonda 6111 sayılı Kanun görüşülüyordu, bu 6111
sayılı Kanun, o ilave önergeyi 6111 sayılı Kanuna ek
maddeyle konulduğu için Kanunun lafzının dışına
çıkmadı ama şimdi bu önergeyle tamamen 4749 sayılı
Kanuna atıf yapıyorsunuz, böyle bir kanun yok bu Kanunda.
BAŞKAN Efendim, beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.08
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 62nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
150 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi, teklifin 2nci maddesine bağlı ek 1inci madde
üzerinde Sayın Mustafa Elitaş ve arkadaşlarının
verdiği önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe: Madde çerçevesinin kanun tekniğine uygunluğunun
sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, itiraz
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan...
BAŞKAN -
Etmeyenler
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkanım, gereken
düzeltme yapılsın.
BAŞKAN -
Kabul edilmiştir.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, bakın,
yaptığınız işlem, çerçeve yasanın kapsamı
dışında bir maddeye, yeni bir madde ihdasına onay vermek
aslında. Bir işlem yapmayarak siz buna onay vermiş oluyorsunuz.
Parlamento hukuku çiğneniyor bugün. Bizim kanaatimize göre
Bakın, bu
yasaya biz Danışma Kurullarından çekilerek, bu konuda herhangi
bir engelleme yapmayarak ve destekleyerek hatta, gerekli desteği
sağladık Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak. Ancak her şey
usulüne, yöntemine uygun geliştirilmeli diye düşünüyoruz. Bu
yapılan tamamen Parlamento hukukuna aykırıdır. Yeni bir
madde ihdası söz konusu ancak siz bunu olağan bir
önergeymişçesine bir oylamaya tabi tuttunuz. Kesinlikle
yaptığınız doğru değil. Tutanaklara bu
şekilde geçmesini istiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim. Tutanaklara geçti.
Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, geçici madde 25i okutuyorum:
"GEÇİCİ
MADDE 25- Bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğünün yatırım programında yer
alan projelerinin finansmanı amacıyla imzalanan kredi
anlaşmaları ile temin edilen dış krediler, 1/1/2012
tarihinden geçerli olmak üzere Genel Müdürlüğe tahsisli olarak
kullandırılmaya devam edilir. Bu madde ile geçici 24 üncü madde
kapsamında tahsis edilen kredilerle ilgili olarak krediyi tahsis eden kuruluş
hakkında 14 üncü maddenin beşinci ve altıncı
fıkralarının 5018 sayılı Kanunun eki (I)
sayılı cetvelde yer alan kuruluşlara ilişkin hükümleri
uygulanmaz."
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Sayın Bülent Kuşoğlu, Ankara
Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; 150 sıra
sayılı Kanun Teklifiyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2 Kasım 2011 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 662
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü daha önce genel bütçeye tabi bir idareyken özel bütçeye tabi bir
idare olarak değiştirildi kanun hükmünde kararnameyle. Tabii, bu
yapılırken, kanun hükmünde kararnameyle yapıldığı
için bu arada birçok aksama da söz konusu oldu. Bugün bununla ilgili bir
aksamayı düzeltmeye çalışıyoruz. Biraz önce
yaşadık. Yine son anda fark edilen bir düzenlemeyle, aslında
6111 sayılı Kanuna ek yapıyorduk, kanunun düzenlemesi
açısından çok yanlış olacak bir düzenleme, uygulanması
mümkün olmayan bir düzenleme söz konusu olacaktı. 4749 sayılı
Kanuna yapılması gereken düzenleme, değişiklik 6111le yapılmış
olacaktı ki uygulanması mümkün değildi. Bunlara özellikle dikkat
edilmesi gerekiyor. Bu tür değişikliklerin özellikle kanun hükmünde
kararnamelerle yapılmaması gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, bu konu, üzerinde şu anda
konuştuğum ek 25inci madde, geçici 25inci maddeyle ilgili konu Plan
Bütçe Komisyonuna daha önce bize bildirilerek gelmedi. O anda, 6111
görüşüldükten sonra son anda ilave edildi. Biz de hoşgörü
çerçevesinde bunu uygun gördük, uzlaştık, getirilmesini kabul ettik.
Bu, Meclis çalışmaları için, komisyon çalışmaları
için de güzel bir örnekti, örnek teşkil ediyordu.
Çalışmaların hızlandırılması, amacına
ulaşması açısından biz de bunu kabul etmiştik fakat
bugün görüyoruz ki bu durum böyle olmakla beraber bir taraftan bu uzlaşma,
güzel örnekler verilirken diğer taraftan da İç Tüzük
değişikliğiyle ilgili bir teklif geliyor. Bu uzlaşma
ortamı, güzel ortam tamamen altüst ediliyor, bütün dengeler bozuluyor,
hoşgörü ortamı yok ediliyor. Diğer taraftan kanun hükmünde
kararnameyle biliyorsunuz, otuz beş kanun hükmünde kararnameyle devlet
düzeni yine aynı şekilde altüst edildi, bir yığın
sıkıntı getirildi.
Değerli arkadaşlarım, bu saatte, kimse tabii çok önemli
de görmediği için takip etmiyor ama özellikle kanun hükmünde
kararnamelerle getirilen değişikliklerle devlet düzeni gerçekten çok
sıkıntıya sokuldu, baştan aşağı büyük
yanlışlıklar yapıldı. Dikkatinizi bu vesileyle çekmek
istiyorum. Bir kere devlette koordinasyon bozuldu. Eğer bürokrasiyi
biliyorsanız, bürokrasiden geliyorsanız, şu anda bürokrasiyi
takip ediyorsanız, bununla ilgili muhakkak ki size de geri dönüşler
olacaktır, bu tür bilgiler geliyor olacaktır. Kamuda bürokrasinin
morali çok bozuk, büyük sıkıntı içerisindeler. Bu kanun hükmünde
kararnamelerle getirilen ücret düzeni maalesef bütün devleti, bürokrasiyi
altüst etmiş vaziyette. Bazı müdürlerin, şeflerin altında
çalışan insanlardan daha az maaş alması söz konusu, daha az
artışlar söz konusu. Onun için büyük bir moralsizlik var,
sıkıntı var, koordinasyon eksikliği var.
Ayrıca bu kanun hükmünde kararnamelerle teftiş düzenine,
özellikle denetim düzenine büyük bir darbe vuruldu, çok büyük bir boşluk
var şu anda devlette, teftiş ve denetim düzeninde çok büyük bir
eksiklik var, yanlışlık var, neredeyse denetim yapılmaz bir
vaziyette. Tabii bunun çok önemli sonuçları olur, önümüzdeki yıllarda
bunun sıkıntılarını hep beraber yaşarız.
Onun için, şimdiden bu konuyla ilgili tedbir alınması
lazım. Bu vesileyle ben, burada özellikle bu konuyu belirtmek istiyorum.
Gerçekten de devlet düzeni, kurumları altüst vaziyettedir. Özellikle
kariyer meslekler, uzmanlık, şeflik, araştırmacı gibi
kadrolar altüst edilerek kullanılmış vaziyette. Yani bunu, ben,
kendi partimin kadroları yok edildi anlamında söylemiyorum; benim
partime yönelik, benim partimin bürokratlarına yönelik bir kıyım
var şeklinde söylemek istemiyorum, öyle bir durumdan bahsetmiyorum. Genel
olarak devlette çok büyük bir sıkıntı olduğuna dikkatinizi
çekmek istiyorum. Bunu samimi olarak söylüyorum. Zannediyorum, devletle
bağlantısı olanlar buna katılırlar. Aslında bu
konuda bir araştırma önergesi de verdim. Bu konuyla ilgili bir
çalışma yapmamız muhakkak gereklidir.
Diğer taraftan, bu vesileyle belirteyim, bu İç Tüzük
değişikliği konusu yine herhâlde yarın gündeme gelecek ama
bakın değerli arkadaşlarım, iktidar partisi olarak
şimdiye kadar on yıl içerisinde buraya getirilen hiçbir kanun teklifi
veya tasarısı geri dönmedi, muhakkak çıktı, süresi
içerisinde çıktı. On yıldan beri çalışan bir sistemi
değiştirip de başka bir sistem getiriyorsanız bunun
arkasında biz de muhalefet olarak başka gerekçeler arıyoruz. On
yıldan beri çalışan bir sistem vardı, neden
değiştirilmek isteniyor? Arkasında başka bir oyun mu var?
diye düşünüyoruz. Onun için, gereksiz yere bütün bunları yapmak
İşte geçen hafta da Meclis çalışmamış oldu,
vatandaş nezdinde kötü bir örnek vermiş olduk. Bütün bunlara gerek
yok. Biraz önce verdiğim şekilde Komisyonda da burada da biraz önce
yaptığımız tespit, aslında bir hukuksuzluk içermesine
rağmen yine sizin oylarınızla geçti, buna da itiraz etmedik.
Aslında uyumlu olarak, uzlaşmayla birçok konuyu alıp
götürebiliriz, Meclisin daha hızlı çalışmasını
sağlayabiliriz.
İlk
motorlu uçuş hangi tarihte gerçekleşti hatırlıyor musunuz?
1903 yılında ilk uçak uçmuş, ilk uçuş 1903
yılında gerçekleşmiş. Bundan altmış altı
yıl sonra Aya ayak basılmış. O kadar hızlı, teknolojide
müthiş bir değişim söz konusu. Teknolojideki bu hız
maalesef toplumlarda aynı şekilde görülemiyor. Toplumlar aynı
hıza ayak uyduramıyor. Getirilen İç Tüzükün gerekçelerinden bir
tanesi de teknolojiye ayak uydurmak ama teknoloji başka bir şey, toplumların,
insanların bazı şeyleri özümsemesi farklı bir konu. Onun
için aynı paralelde yürütmek mümkün değil, insan tabiatı, insan
fıtratı çok farklı. Bu
konuları zorlamamamız gerekir, acele etmememiz gerekir, tam tersi
sonuçlar verdi iki haftadan beri görüyorsunuz. Bu konunun toplumda da büyük
sıkıntı yaratmadan çözümlenmesi gerekir.
Sonuç olarak: Üzerinde değişiklik yapmaya
çalıştığımız 6111 sayılı Kanun ve 4749
sayılı Kanun, muhakkak ki bizim de desteğimizle
çıkmıştır, muhakkak ki faydalar sağlayacaktır ama
biraz önce ben Sayın Bakan buradayken, Başbakan
Yardımcısı buradayken de sordum kendisine, Plan ve Bütçe
Komisyonunda da sormuştum Kaç firmayı ilgilendiriyor ve total olarak
ne kadarlık bir meblağdan bahsediyoruz? diye sordum, ne Komisyonda
ne burada cevap verilemedi. Görüyorsunuz bütün bunlara rağmen -bu
tür-cevaplarının olmamasına rağmen, yine de destekliyoruz,
çıksın istiyoruz, Meclis çalışmaları tüm
hızıyla devam etsin istiyoruz, ülkemize yararlı,
vatandaşımıza yararlı işler yapılsın
istiyoruz, ama sizin de bu konuda iktidar olarak muhalefete anlayış
göstermenizi de bekliyoruz.
Bu vesileyle, ben -bu saatte fazla sabrınızı
zorlamayayım- hepinize saygılar sunuyorum, iyi akşamlar
diliyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kuşoğlu.
Şimdi, madde üzerinde gruplar adına başka söz isteyen
yok.
Şahısları adına, Menderes Türel Antalya
Milletvekili. (AKP sıralarından alkışlar)
Sayın Türel, süreniz beş dakika, buyurun.
MENDERES TÜREL (Antalya) Sayın Başkan, çok
kıymetli milletvekilleri; 6111 sayılı Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında geçici 2nci madde üzerinde konuşmak üzere söz almış
bulunuyorum.
Bilindiği gibi, kanun teklifiyle ilgili birçok konuşma
yapıldı. Yurt dışında müteahhitlik hizmetlerinde
bulunan firmalarımız ile Van gibi büyük afet yaşayan
bölgelerimizdeki iş yerlerine 6111 sayılı Kanunun
getirdiği imkânlar tanınmaktadır. Kanun, Kuzey Avrupa ve Orta
Doğudaki siyasal karışıklık nedeniyle işleri yarım
kalan ve alacaklarını tahsil edemeyen firmalarımızın
borçlarını yapılandırmakta ve böylece bu
firmalarımıza işlerini sürdürme, işlerinin ücretlerini
ödeyebilme ve devlete karşı taahhütlerini de yerine getirme
imkânı vermektedir ki bu, devletimiz için sosyal bir sorumluluktur.
Ben bu nedenle, bu önemli kanun değişikliğine emeği
geçen herkesi kutluyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Türel.
Şahısları adına ikinci konuşmacı
Sayın Hüseyin Şahin, Bursa Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 150 sıra sayılı 6111
Sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
hakkında şahsım adına söz almış
bulunmaktayım.
Kanun teklifimizin kanunlaşarak milletimize hayırlı,
uğurlu olmasını dileyerek yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Madde üzerinde soru-cevap işlemini başlatacağız.
Sayın Akar sisteme girmiş.
Buyurun Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakanım, siz bu Meclise
geldiğinizde ben size söz vermiştim Her gelişinizde Kartepe
Belediyesini soracağım. diye.
Hatta bugün makamınıza yeni bir dosya yolladım.
Ama şimdi sormak istediğim, Şevki Yılmazın
Müsteşarınızla ne konuştuğu, nasıl organize
ettiği bu işi ve Kocaeli Valiliği kanalıyla Kartepe
Belediye Başkanına verilen randevuya gidip de o randevuda ne
konuştukları; size sormak istediğim bu.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akar.
Başka soru yok.
Sayın Bakanım
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Sayın Başkan, Sayın Akarın mutat
sorusunu tekrar aldım, açıklamaya çalışayım.
Kartepe Belediyesi ve diğer belediyeler hakkında yapılan
her türlü ihbar ve şikâyette, hatta ihbar ve şikâyet olmaksızın
normal denetimlerde ulaşılan her türlü hukuka aykırı
bulgular üzerinde Bakanlığımızca gerekli inceleme,
soruşturmalar yapılır. Kartepe Belediyesi için de ihbar ve
şikâyetler olduğu gibi, ayrıca denetimler esnasında da
tespit edilen bazı usulsüzlüklere rastlanmıştır,
bunların gereği yapılmaktadır.
İsim zikrederek bir görüşmeden bahsetti Sayın Akar.
İnsanlar bu ülkede birbiriyle görüşürler, başta
Meclisimizde olduğu gibi, şu anda yaptığımız gibi
görüşülür, konuşulur
Görüşülmüş müdür
görüşülmemiş midir orasını bilmiyorum ama varsayalım
ki görüşüldü, bu görüşmenin hukuka aykırı bir yanı
yoktur, beşerî bir ilişkidir. İnsanlar birbirini
tanıdığı için görüşür, işi olduğu için
görüşür, istediği için görüşür. Bizatihi görüşmenin
kendisine bir suç atfetmek, suç izafe etmek hukukun genel ilkeleriyle uygunluk
arz etmez. Kartepe Belediyesi hakkında hukuk uyarınca gerekli
işlemler yapılmaktadır.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakanım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Akar, buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakanım, Kartepe Belediyesindeki
görüşmeler sıradan, normal, selam üzerine yapılan
görüşmeler değil. Hatta, Şevki Yılmaz, Belediye
Başkanını ve gelen müfettişleri azarlar bir şekilde
Bu müfettişler kontrol altına alınmadı mı? Bunlara
tembih edilmedi mi? gibi sözler söyleyip
Biraz sonra telefon
numaralarını, kalem telefonu ve özel telefon numaralarını
da verebilirim Müsteşarın. Bu teknik takibe takılan
sonuçları söylüyorum.
Bir kez daha söylüyorum: Dosyayı size ilettim.
Daha önce bir soru önergesi verdim. Soru önergesine verdiğiniz
cevapta da Soruşturmanın devam ettiğini. söylediniz.
Aslında dördüncü mahkemeye geldi. Dördüncü mahkemeye geldi ve
Belediye Kanununa göre sizin belediye başkanını görevden alma
yetkiniz var.
Ben, şimdi, belgeleri bugün size sundum. O belgeleri
incelediğinizde sadece Belediye Başkanı değil, sizin
örgütlerinizin de bu işin içinde olduğu görülüyor. Bu kadar detaya da
girmeyeceğim ama örgütler de bu işin içerisinde, kadın
kolları başkanlığı, ilçe
başkanlığı, hepsi bu işin içinde şu anda. Size
yolladığım bugünkü dosyada da
Daha önce de dosya verdim,
dosyayı okumamıştınız, bugün tekrar
makamınıza yolladım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akar.
Sayın Bakanım, bir şey söyleyecek misiniz?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Ordu) Sayın Başkan, bir önceki sorunun devamı mahiyetinde hem
soru hem yorum söz konusu. Kartepe Belediyesi için inceleme ve soruşturma,
her belediye için olduğu gibi yürümektedir, yürütülmektedir. Sayın
Akarın Bugün verdim. dediği dosyalar doğrudur, beyanına
göre, verilmiştir, bir itirazımız yoktur ve gereği de her
zaman her dosya için, her başvuru için yapılacaktır. Yeni bir
bulgu, yeni bir belge varsa değerlendirilir, yoksa da yok olduğu
şeklinde değerlendirilir. Bunlar hukukun normal ve genel işleyişi
içerisinde sonuçlanacak hususlardır.
Teşkilatımızla ilgili bir boyutu soruyor. Biz burada
herhangi bir siyasi partinin teşkilatını değerlendirmek
durumunda değiliz. Bu benim mensubu olduğum parti de olsa, soru soran
arkadaşımızın mensubu olduğu bir parti yöneticisi de
olsa onun değerlendirilme yeri burası değildir ama suçla
bağlantılı bir husus varsa, şüphesiz yargı
makamları suçtaki irtibat ve illiyet bağları itibarıyla
gerekli değerlendirmeleri yapar. Hukuk ilk defa sadece Kartepe Belediyesi
için işlemiyor, ilk defa bir belediye için herhangi bir inceleme,
soruşturma yapılmıyor. 3 bine yakın belediyemizin önemli
bir sayıdaki yöneticileri için, başkanları, meclis üyeleri için,
personeli için değişik iddialarla bu ülkede hukuki süreç
işliyor. İddiaların bir kısmı doğruluk ifade
ediyor, doğruluk arz ediyor, bir kısmı asılsız da
olabiliyor. Burada da asılsızdır veya doğrudur deme
şansına sahip değiliz, fakat incelenmesi, soruşturulması
gerekli bulunan birtakım hususlar var Kartepe Belediyesinde; her zaman
söyledik, bugün de söylüyoruz. Kartepe Belediyesi için soruşturma süreci
devam ediyor.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Zamanım var iki buçuk dakika. Bitene kadar
kullanacağım, bitene kadar soracağım efendim.
BAŞKAN Tekrar mı söz istiyorsunuz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet.
BAŞKAN Buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet, Sayın Bakanım, doğru,
söylediklerinizde haklısınız ama orada bir uygulama daha
yapıyorsunuz. Kartepe Belediyesini soruşturan müfettiş mahkemeye
verildi, bu müfettiş de Adana Belediye Başkanını görevden
aldıran müfettiş aynı zamanda. Yine, bizim belediyeler olunca
böyle davranılıyor, nedense denetleyenler suçlu oluyor, aynı
Deniz Fenerinde olduğu gibi. Deniz Feneri savcılarına uygulanan
yöntem Kartepe Belediyesini de denetleyen müfettişe uygulanmaktadır
bugün. Bu konuda ne diyeceksiniz?
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akar.
Sayın Bakanım
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Milletvekili Arkadaşımız sorunun asıl
kısmı bitince bağlantılar kurarak soruyu devam ettiriyor,
ben de o çerçevede cevabımı vermek durumundayım.
Müfettiş hakkında soruşturma
yapıldığı doğrudur. Müfettişler de birer
insandır, haklarında iddialar olabilir, tıpkı bakanlar
hakkında olduğu gibi, milletvekilleri hakkında olduğu gibi,
hâkimler hakkında olduğu gibi, Türkiyede yaşayan ve Türkiye
vatandaşı olan herkes hakkında olduğu gibi
müfettişlerimiz hakkında da birtakım suç isnatları
olabilir, olmuştur. Nasıl Kartepe Belediyesi ve diğer belediye
başkanı ve diğer personeli hakkındaki iddiaları
araştırmamız gereklidir ise orada çalışan bir
müfettişimiz hakkında da var olan iddiayı araştırmak,
soruşturmak bizim görevimizdir, devletin görevidir. Sonucu ne olur, onu
bilemeyiz; kendisini savunur, aklanır. İnşallah aklanır
herkes gibi. Adana Büyükşehir Belediyesinde soruşturma
yapmıştır, doğrudur. Sadece orada değil, belki o
arkadaşımız yüzlerce belediyede inceleme, soruşturma
yapmıştır ama Adanayı zikrettiğiniz için
Adanayı ben de belirtiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bilinsin diye söyledim ben de.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Yani bir yerde soruşturma yapmış olmak,
o soruşturmaları tartışmasız yapmış
olması bir başka yerde hata yapmamış olduğu
anlamına gelmez, yapmayacağı anlamına gelmez. Aslolan
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakanım. Süreniz
doldu. Çok teşekkür ederim.
MUHARREM VARLI (Adana) Adanada da hata yapmıştı
Sayın Bakan, beraat etti.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Almıştık o zaman.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, geçici 25inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge
vardır.
Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı
veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya
teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı İç Tüzükün 87nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 150 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2
nci maddesine aşağıdaki ek maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Yusuf
Halaçoğlu Mehmet
Şandır Nevzat
Korkmaz
Kayseri Mersin Isparta
Mustafa
Kalaycı Cemalettin
Şimşek
Konya Samsun
Ek Madde 2.- 6111 sayılı Kanunun 98 inci maddesinin sonuna Bu
düzenleme yapılıncaya kadar, sağlık hizmet bedelleri Sosyal
Güvenlik Kurumu tarafından ödenir. ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkanım, salt
çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Niye? Bir dakika
Geliyoruz daha. Arkadaşlar geliyor.
Sayın Başkan, daha kimse gelmeden
Böyle bir şey olur mu?
BAŞKAN Buyurun, gelin efendim. Kimse yok şu anda.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Aslanoğlu, buyurun. Sizi
bekliyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Geliyoruz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkanım, şu
an için 4 kişiyiz. Salt çoğunluğumuz yoktur.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Sayın milletvekilleri, 3üncü maddeyi okutuyorum:
Madde
3- Bu Kanunun 1 inci maddesi 25/2/2011 tarihinden geçerli olmak
üzere yayımı tarihinde; diğer maddeleri yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Mersin
Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 150 sıra sayılı Kanun Teklifinin
3üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ne diyor 3üncü madde? Bu kanun yayımlandığı
tarihte yürürlüğe girer. diyor. Peki, ne diyor bu kanun? Kanun diyor ki:
Ekonomi Bakanlığı, Sayın Ekonomi Bakanımız
eğer derse ki: Olağanüstü politik risk var, ben bir ülkede
olağanüstü politik risk fark ettim, bu ülkede faaliyette bulunan
şirketlere yardım edeceğiz. veya Doğal afet nedeniyle zor
durumda olan şirketlere yardım edeceğiz. Şimdi, kulağa
çok hoş geliyor değil mi? Tıpkı bugüne kadar çıkarmaya
çalıştığınız ve
çıkardığınız diğer kanunlarda olduğu gibi
kulağa çok hoş geliyor, hatta bir adım daha ileri gideyim, âdeta
sanki AKP bu sefer sosyal devlet kavramını
çağrıştırıyor. Sizin geçmiş
uygulamalarınızı bilmesek gerçekten size inanasımız
gelir ama artık AKPyi çok iyi tanıyoruz. Doğal afeti Vanda
bizzat yaşayan insanlara bile yardım elini yeterince
uzatmıyorsunuz ama şirketleri kurtarmaya
çalışıyorsunuz. Niye? Soruyorum şimdi size, kurtarmayı
düşündüğünüz kaç tane şirket var, belli mi? Soruldu size
komisyonda, her yerde soruldu, cevap vermediniz. Bu şirketlerle önemli
bir soru soruyorum- dolaylı da olsa herhangi bir milletvekilinin ilgisi
var mı yok mu? Bakın, bunları, kamuoyu bizi izlemiyor, biz bize
konuşuyoruz. Bir bakın bakalım kaç tane şirkete yardım
edeceksiniz bu yasayla, kaç tane şirketin milletvekiliyle ilişkisi
var. Bir bakın bakalım, Allah rızası için, ne çıkacak
karşınıza. Ondan sonra o parmaklarınız bakayım
rüyanıza girecek mi, girmeyecek mi?
Ötelemeyi
düşündüğünüz
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Bu tür şeyleri siz bu mantıkla mı
yapıyorsunuz?
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Niye üstünüze alındınız yahu? Ben AKP
milletvekili dedim mi?
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Bu değişiklikleri bu mantıkla mı
yapıyorsunuz siz?
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Niye üstünüze alındınız arkadaşlar ya?
Niye rahatsız oldunuz ya? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Niye rahatsız oldunuz?
Ötelemeyi,
ertelemeyi
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Yüreğiniz varsa isim verin!
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Tamam yani biraz hareketlendiniz, güzel.
Ötelemeyi,
ertelemeyi düşündüğünüz para ne kadar? Bir de bu şirketler, hadi
şimdi açıkça soruyorum, AKPye ne kadar yakın? Bir bakın
bakalım ya, bir bakın. Nasıl olsa şimdi elinizi
kaldıracaksınız, nasıl olsa bu yasayı da
geçireceksiniz ama bu yasalar sizi rüyanıza kadar takip edecek,
rüyanıza girecek bu yasalar; görün, bakın.
Şimdi,
bakın, niye bir dediğiniz bir dediğinizi tutmuyor, açıkça
söyleyeceğim. Şimdi, ben demiştim ki: Gittim Vana, Vanı
gördüm, inceledim; çadırlarda yattım. Dedim ki: Vandaki insanlarla
konuştum ve onlar dediler ki: Sayın Vekilim, esnafın -Allah
razı olsun bütün vekillerden- kredi borçlarını ötelediniz,
tamam. Biz normal vatandaşız, kredi kartı borcumuzu
ödeyemiyoruz. Bize
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Ödeseydi.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Ödeseydi. Vallahi çok güzel, bunu da yazdım bir
kenara: Ödeseydi. Yani başına evini
yıktıracaksınız, ondan sonra Kredi kartını
ödeseydi. diyeceksiniz. Eh pes doğrusu, sizden de ancak bu beklenir
Sayın Milletvekili.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Sen ödeseydi.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Siz konuşmanıza bakın arkadaşım.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Ben ödeseydim, ha, tamam, bu da sizden beklenir, doğru,
çok yakıştı!
Şimdi,
ben de aynen sizin dediğinizi yaptım ve dedim ki: Bunu ya biz
ödeyelim hep beraber veyahut da bunları yapılandıralım.
Başbakanınıza verdim, tıs yok, cevap yok, bir tek
satır cevap gelmedi. Bilginize. Esnemeye devam edebilirsiniz.
Şimdi
soruyorum size ben: Vatandaşın kredi kartı borcunu ertelemeyen
Hükûmet, şirketlerin borçlarını ertelemeye nasıl oluyor da
aslan kesiliyor? Bunu ben merak ediyorum. Varsa bunun bir açıklaması
Van halkı bunu bekliyor.
Deprem doğal afet mi? Hani, doğal afet olan yerlere de
yardım edecektiniz ya, şirketlere. Evet, deprem doğal afet. Peki
-her zaman soruyoruz- niçin Vanda, Bingölün Karlıovasındaki
depremlerde herkesin evi başına yıkılıyor da
başka memleketlerde yıkılmıyor? Çünkü doğal afeti siz,
geldiniz, AKP afeti hâline getirdiniz. Oralardaki afetin tek sebebi sizsiniz;
oraya verdiğiniz ruhsatlardır, başka hiçbir şey değil.
Bu afetin açıkça adı AKP afetidir.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Sadece ideolojik bir konuşma
yapıyorsun.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Arkadaşlar, ideolojik konuşma
Tabii, elbette, ben burada ideolojik konuşma da yaparım, canım
ne istiyorsa da onu konuşurum, hiç kimsenin de oradan müdahale etmeye
hakkı yok. Ben terbiye sınırlarımı aşmam. Ben
burada ideolojik konuşma yapıyorum, var mı bir itirazın?
Yoksa, o zaman dinleyeceksin.
Bak, ideolojik konuşmayı sana göstereyim. Az önce senin Bakanın
dedi ki, az önce daha: Vanda kimse çadırda kalmıyor. Değil
mi, hepiniz kulaklarınızla duydunuz? Herkesi konteynere koyduk ama
bazen, işte, evde yatmıyor, çadırda yatıyor. dedi. Al
işte, bugünkü Güneş gazetesi. Bugünkü Güneş gazetesi ne diyor:
50 bin kişi çadırda. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Yahu, Allah rıza için arkadaşlar, şimdi, bakın,
lafı uzatmayalım. Bir Bakan -şurada oturuyor- çıkıp
diyor ki: Hiç kimse çadırda kalmıyor. Güneş gazetesi diyor ki:
50 bin kişi çadırda. Ben gittim, gördüm, binlerce insan
çadırda.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Yalan yazıyor
Güneş gazetesi.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Eğer bu yanlışsa, biz
yanlışsak, birileri yanlış söylüyor. Yani bu işleri bu
şekilde düşünün.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Yalanın da bir ölçüsü olur. 50 bin kişi
nerede kalıyor?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Doğal afet mi istiyorsunuz? Uzağa
gitmeyin, Hatay burada. Hataya bir havaalanı yaptınız. Nereye
yaptınız? Amik Gölünü kurutmuşlardı, gittiniz, üstüne bir
havaalanı yaptınız. Ne oldu? Şimdi seller içinde.
Şimdi, doğal afet mi o sel? Evet, doğal afet ama oradaki sular
altında kalan havaalanı sizin afetiniz.
Şimdi, siz bunlara doğal afet deyip bu şirketlere
yardım edecekseniz Allah yolunuzu açık etsin. Yani ben ne diyeyim; bu
doğal afet midir, AKP afeti midir, varın, siz değerlendirin.
Şimdi, işin ironik kısmına gelelim. Diyorsunuz ki:
Efendim, yurt dışında bir yerde önemli siyasi bir sorun olacak,
bundan da şirketler etkilenecek, biz de gideceğiz, bunlara
yardım edeceğiz. Vallahi de billahi de hayretler içerisindeyim. Bir
yandan, gidiyorsunuz, bütün yurt dışı ilişkilerimizi altüst
ediyorsunuz, ondan sonra da altüst olmuş ilişkilerden etkilenen
iş adamlarına yardım etmeye çalışıyorsunuz. Bu
iş adamları sizden yardım mardım beklemiyor değerli
arkadaşlar. Bu iş adamları sadece Bizim işimizi
bozmayın yeter. diyor.
Bir küçük örnek vermeme izin verin: Bakın Suriyeyle
ilişkileri bozdunuz, Suriyeyi bize düşman ettiniz. Türkiye
menşeli ürünlere -bakın, bunu Mersin milletvekilleri çok iyi
bilirler- Suriye ekstradan yüzde 30 vergi uyguluyor. Utanç duyuyorum, niye
biliyor musunuz? Çünkü bizim Mersindeki iş adamlarımız
Suriyeye mal gönderemiyor, Mısır üzerinden gönderiyor veya
doğrudan Ben transitim. diye alıyor Amerikanın
buğdayını, mısırını Suriyeye gönderiyor,
benim mısırımı satamıyor. Niye? Bunun sebebi sizsiniz.
Suriyeyle ilişkileri bozdunuz, şimdi iş
adamlarının da işleri bozuldu. Arkasından
kalktınız Biz bu işleri düzelteceğiz. diyorsunuz.
Bakın, Mersin, Hatay, Gaziantep, Adana başta olmak üzere on ilde
iş adamları Suriye krizi nedeniyle kan ağlıyor.
Diyeceksiniz ki: Suriye de kan ağlıyor, Suriyede kan dökülüyor.
Doğru. Herhâlde aklı başında, vicdanlı bir insan
herhangi bir şiddeti desteklemez. Herhâlde aklı başındaki
bütün insanlar şiddetin her türlüsünü kınarlar ama eğer siz bu
yaklaşımınızla Suriyeye
demokrasi geleceğine inanıyorsanız vay hâlinize.
Eğer siz bu yaklaşımınızla Suriyeyle iş yapan,
Libyayla iş yapan iş adamlarımızı kurtaracağınızı
düşünüyorsanız vay hâlinize. Sakın ha, savaş lobilerinin
kuyruğuna takılıp ülkelerine demokrasi getireceğini
zanneden yöneticilerin ülkelerinde kan ve gözyaşı olduğunu
unutmayın.
Bir iki örnek vereceğim bakın -Suriyeye gireceksiniz ya,
Suriyeyi perişan ediyorsunuz ya- ne olur dinleyin: Afganistana demokrasi
getirmeye kalktılar tam on bir sene geçti. Neredeyiz? Iraka demokrasi
geleli tam on yıl oldu. Bakın, aynı emperyal güçler, aynı
şekilde Suriyeye demokrasi getirmeye çalışıyorlar. Ne olur
uyanın, ne olur. Çok geç oldu vakit biliyorum ama ne olur uyanın.
Bakın Sudana demokrasi geldi, bölündü Sudan, iç savaş
Mısıra demokrasi geldi, kan gölü oldu. Libyaya demokrasi geldi, ne
olduğu ortada. Şimdi de Suriyeye getirmeye
Ne olur, Allah
rızası için, bu katliama bari siz ortak olmayın. İş
adamlarımız bir şekilde işlerini başka şekilde
yaparlar ama Suriyede dökülecek olan kanda, şimdi de dökülüyor,
engelleyelim ama bu şekildeki yaklaşımlarınızla,
Suriyede dökülecek olan kanda sizin de vebaliniz olacak.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Suriyede kan oluk oluk
akıyor!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Ne olur, ne olur Suriyeyi kan gölüne
çevirmeyin, orada dönen dolaplara iyice bir bakın, ne olur bakın.
Amerika, Irakta
AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) Allah Allah!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Allah Allah diyorsunuz. Amerika, Irakta
gitti kendi eliyle katliam yaptı, sesinizi çıkarmadınız ama
Amerika dersini aldı, şimdi sizi kullanıyor. Haberiniz olsun,
benden söylemesi. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Atıcı.
Şimdi, başka söz isteyen? Yok.
Sayın Kamer Genç söz istemiş, burada yok.
Soru-cevap işlemini başlatacağız.
Sayın Akar sisteme girmiş.
Buyurun Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet, Sayın Bakanım, şimdi,
Kartepeyi sormayacağım, onu sorduk bir sefer. Şimdi Bolu
Belediyesine geliyorum. Bolu Milletvekilimiz size iki kez soru önergesi
vermiş, (7/1416) ve (7/882) sayılı soru önergeleri vermiş
ve bu soru önergelerinde de Bolu ve ilçe belediyelerinin temsil ve
ağırlama giderleri ile borçlarını ve reklam giderlerini
sormuş ama her seferinde verilen cevap dalga geçer gibi Belediyenin borcu
ödeniyor. gibi cevaplar verilmiş. Cevaplar da burada, size verebilirim,
iletebilirim. Niçin bu soruya doğru cevap verilmediğini Bolu
Milletvekilimiz gibi ben de merak ediyorum.
Bir de Bakanlığınız tarafından, bu Belediye
Başkanı, Bolu Merkez Belediye Başkanına birçok
soruşturma talebi olmasına rağmen,
Bakanlığınız önünde kaç tane dosya bulunmaktadır?
Soruşturma talebine izin vermediniz veya özel bir nedeni mi var bu
dosyaları bekletmekte?
BAŞKAN Sayın Bakan
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Akarın sorusu yine batı bölgemizden, Bolu
civarından, Bolu Belediyemizle ilgili. Bolu Belediye
Başkanımız hakkında bir başka sayın milletvekilimiz
tarafından, anlayabildiğim kadarıyla sorudan, yazılı soru önergesi
verilmiş, 7/
İki tane numaradan kayıt alan iki soru var
anladığım kadarıyla, temsil ve ağırlama giderleri
üzerine olduğu anlaşılıyor sorunun. Soru önergesine
yazılı olarak cevap verilir yani usulü budur. Ama daha önce
yazılı soru önergesi yapılmış konu, şu anda da
sözlü soruya dönüştürülerek ifade edildi.
Verilen cevapların pek tatminkâr olmadığını,
daha önce sorulara verilen yazılı cevapların pek tatminkâr
olmadığını ifade etti Sayın Akar. Anladığım
kadarıyla Sayın Akarın sorduğu soruya verilen bir cevap
değil de bir başka sayın Bolu milletvekilimizin sormuş
olduğu soruya verilen yazılı cevabın kendi ifadeleriyle dalga
geçer gibi bir mahiyet arz ettiğini ifade ettiler. Tabii, bu çok subjektif
bir değerlendirme. Yani o yazılı cevabın içeriği
nitelendirildiği gibi bir içerik midir, yoksa gerçekten soruya
verilmiş bir cevap mıdır? Bunu tam olarak
değerlendirebilmemiz için elimizde yazılı cevabın, metnin
olması lazım, ona göre objektif olmaya çalışarak bir
değerlendirme yaparız, yapmamız mümkün.
Şimdi, Bolu Belediyesi hakkında kaç tane dosya olduğunu
soruyor Sayın Akar. Bolu Belediyesi hakkında mutlaka dosyalar
vardır, soruşturmayla ilgili şikâyet içeren mahiyette dosyalar
vardır. Bunların sayısını sözlü soruya sözlü cevap
kapsamında vermek mümkün, ancak bir şartla, önceden, Sayın
Akarın Kartepeden beklenen sorusundan sonra Boludan da soru
soracağı beklentisi olsaydı o noktada bir bilgi
hazırlığıyla gelir ve net sayıyı verebilirdik.
Fakat bundan sonraki soru-cevap bölümünde Boluyla ilgili dosyaların tam
sayısına ilişkin açıklama yapmak mümkün hâle gelir.
Bolu Belediyesi veya başka bir belediyemiz hakkında her an
sorular sorulabilir, sorulmalıdır da. Türkiye, soran bir ülke;
Türkiye, sorulara cevap veren bir ülke olmalıdır; yönetimde daima
açık olmak, şeffaf olmak ilkemizdir ve o ilkeye daima riayet etmemiz
gerekir.
Bolu Belediyemiz, sonuç itibarıyla, Bolu merkez ilçede oturan,
orada yaşayan ve dolayısıyla nüfus sayımlarında orada
varlığı belirlenen halka hizmet eden bir belediyedir. Nüfus
sayımı itibarıyla da Bolu Belediyesi çok büyük ölçekli bir
belediyemiz değildir, büyükşehir belediyesi değildir, bir il
belediyesidir. Burada hizmet üretmenin birtakım kolaylıkları
olduğu gibi, nüfusun miktarı itibarıyla da belli zorlukları
vardır.
Belediye hizmetleri dışarıdan
algılandığı gibi, böyle kolayca sorulara konu
yapıldığı gibi kolay hizmetler değildir. Belediye
başkanlarımız, belediye meclis üyelerimiz ve belediyelerde emek
veren emekçilerimiz, memurlarımız, bürokratlarımız her
yerde olduğu gibi Boluda da özverili hizmetler yapmaktadırlar.
Hizmetleri yaparken belli kalemlerdeki ödenekleri tasarruf ederek, başka
kalemlere, başka harcama kalemlerine ödenekler transfer etmek suretiyle
hizmetlere bir ivme kazandırmanın gayreti içerisinde
olmaktadırlar.
Bolu Belediyesi, soru Sayın Akardan olduğuna göre doğal
olarak AK PARTİli bir belediyedir. AK PARTİli belediye olduğu
için diğer belediyelerle hizmet rekabeti içerisinde olması gerekir;
kendisini o sorumluluk içerisinde görür, halkına karşı sorumlu
hisseder ve bu bağlamda da ödeneklerini en tasarruflu şekilde
kullanarak, en etkin, en verimli yatırımları yapmanın
gayreti içerisinde olur.
Geçen hafta Genişletilmiş İl Başkanları
Toplantısında AK PARTİ Genel Merkezinde Bolu İl
Başkanı, Bolu Belediye Başkanı, Bolu İl Genel Meclisi
Başkanı da vardı. Ben orada Bolu Belediye
Başkanımızın Başbakanımıza, Genel
Başkanımıza yönelttiği bir soruyu şimdi
hatırladım. Boluda daha fazla hizmet üretmek için, Bolu Belediyesinin
Sosyal Güvenlik Kurumuna olan birikmiş borçlarını tasfiye etmek
için belediyeye ait bir gayrimenkulü Sosyal Güvenlik Kurumuna borçları
karşılığında satmak için bir soru sorup yardım
isteğinde bulunmuştu. Oradan da anlaşılıyor ki, Bolu
Belediyemiz, hakikaten, küçük ölçekli bir belediye olarak ama il belediyesi
olmanın sorumluluğunu taşıyarak, aynı zamanda ana
güzergâh üzerinde bir şehrin belediye yönetimi ve Başkanı
konumunda olduğu için çok daha prestij hizmetleri üretmenin
gerekliliğine inanarak, her zaman olduğu gibi, geçtiğimiz
çarşamba günü Ankarada yapılan Genişletilmiş İl
Başkanları Toplantısında da belediyesine kaynak aramak
için ve oluşturmak için büyük bir özveri ve arayış içerisinde
olduğunu da görmüş, göstermiş oldu. Bolu Belediyemizin çalışmaları,
bütçesi üzerinde gerçekten ciddiyet arz eden, rakamlara dayalı, belgelere
dayalı, bir sıkıntı, bir ihbar, bir şikâyet söz konusu
ise onların değerlendirilmesi ve gerektiğinde soruşturulmasının
gerekliliğine ben Bakan olarak, inanıyorum ki siz de soruyu soran
arkadaşımız olarak ve sizin sorduğunuz soruya cevap verir
konumdayken bizi dinleyen Meclisimizdeki bütün arkadaşlar olarak, yüce
Meclisin bütün milletvekilleri olarak hepimiz gönülden inanmaktayız.
Hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
3üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sayın Kazım Kurt, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KAZIM KURT (Eskişehir) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, evet, son konuşmacı olmanın
psikolojik baskısıyla sizin sabrınıza
sığınarak konuşacağım. Sayın Bakanım
zamanı çok iyi kullandı, ben de çok iyi kullanacağımı
size taahhüt ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, 6111 sayılı Yasada bazı
eksiklikleri tamamlamak adına Sayın Canikli tarafından
yapılan bu teklif, gerçekten mevzuat hazırlama yöntemimizi ve
kurallarımızı yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini ortaya
koymuştur. Bir kere, AKP hükûmetleri ve Parlamentodaki çoğunluk kanun
hükmünde kararnamelerle bu işleri yönetmeye alışık
olduğu için sürekli yeni sorunlar yaratacak yasalar üretiyoruz. Bir
maddelik bir yasa bir gün tartışılıyor ve maalesef acele
yüzünden, yeterli değerlendirmeyi yapamamamız yüzünden yeni sorunlar
yaratıyor.
Şimdi, bakınız Sayın Şandır da anlatmaya
çalıştı, bu yasa sorunları çözmeye yetmiyor ama yeni
sorunlar getiriyor. Örneğin olağanüstü politik risk yeni bir tabir
ve tartışılmaya gerek duyulan bir unsur olarak
yasalarımıza giriyor. Ekonomi Bakanlığına bu tespiti
yapma görevi veriyoruz. Ekonomi Bakanlığı olağanüstü
politik riski tespit edecek. Nasıl tespit edecek? Doğru mu tespit
edecek? Bu tespite karşı ilgililer itiraz edecek, idare mahkemesinde
dava açacak mı? Bu tartışmalar bize yeni yeni sorunları
getirecek.
Yine, mücbir sebep hâlinin bitim tarihi kim tarafından, nasıl
tespit edilecek? Örneğin, Kütahyada Şubat 2011de deprem olmuş
ama mücbir sebep devam ediyor mu, etmiyor mu? Vandaki mücbir sebep ne zaman
ortadan kalkacak? Çünkü Vanla ilgili sınıfta kalmış bir
Hükûmet var ve Vandaki sorunların çözümü ne zaman gerçekleşecek?
Vanda -biraz önce arkadaşım gösterdi- hâlâ 10 binlerce kişi
çadırlarda kalıyor iken burada hangi mücbir sebep, ne zaman kalkacak
ve bunu kim tespit edecek? Bu konuda yeni davaları yaratacak bir soru.
Yine doğal afet tanımlanmaya muhtaç bir unsur olarak bu
yasaya girmiş. Doğal afet; Vandaki doğal afet, Kütahyadaki
doğal afet. Peki, Aydında, Edirnede, Hatayda meydana gelen sel bu
yasaya tabi olacak mı, olmayacak mı? Eskişehirin köylerindeki
don ve su yüzünden soğanlarını tarlalara döken insanlar
doğal afete maruz kalmış sayılacak mı,
sayılmayacak mı? Bu yeni yeni sorunları ortaya çıkaracak.
Biraz önce yine ekleme yapıldı, 6111 sayılı Yasa
tartışılırken 4749 sayılı Yasanın bir
maddesi değiştirildi. Bu hukuka uygun mu, yasama yöntemlerine uygun
mu, bu da tartışılıyor.
O hâlde, biraz daha ayakları yere basan, biraz daha
sabırlı bir biçimde yasa yapma görevini Türkiye Büyük Millet Meclisi
gerçekleştirmeli.
Biraz önce konuşurken Sayın Hamzaçebi söyledi, benzer yasa
önerilerini o sunmuş. Peki, bu tümünü birlikte değerlendirerek
doğru ve işleyecek bir yasa gerçekleştirsek ne
zararımız olur? Ama Sayın Canikli teklif etti diye bir hafta
içerisinde komisyona geldi, üç günde komisyonda görüşüldü. Hafta sonu
Mecliste yasa yapıyoruz, eksik yapıyoruz, yanlış
yapıyoruz çünkü burada yapmış olduğumuz şey eski
borçların yapılandırılmasını düzenleyen geçici
bir torba yasanın yeniden düzenlenmesi. Dolayısıyla
geleceğe yönelik bir şey değil. Geçmişteki borçları
yeniden düzenlemeye tabi tutuyoruz, yapılandırmayı düzenlemeye
tabi tutuyoruz ve belirsiz bir ortamda tutuyoruz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Kimler için yapıyoruz?
KAZIM KURT (Devamla) Kimler için yapıyoruz evet?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Van için
KAZIM KURT (Devamla) Vandakiler için yapıyorsunuz da niçin ekim
ayından beri yapmadınız? Kütahyadakiler için
yapıyorsanız niçin bir yıldır yapmıyorsunuz? Biz
bunları
AHMET AYDIN (Adıyaman) Şimdi yapıyoruz.
KAZIM KURT (Devamla) Bakınız, Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; Plan Bütçe Komisyonunda biz bunları sorduk,
bütçe yapılırken de sorduk. Sayın Bakanların tümü, Libyada
hiç kimsenin zarar etmediğini, hiç kimsenin alacağının
kalmayacağını üstüne basa basa söyledi. Ama dört ay sonra yeni
bir yasa yaparak
Libyada ya da bundan sonra Suriyede acaba aynı
şey olduğu zaman yeni yasa mı yapacağız?
Dolayısıyla Libyada kimin, ne kadar yararlanacağı
konusundaki tüm sorularımıza hiç cevap verilmedi. Bugün de sordu
arkadaşlarımız. Bugün de sayın bakanlarımız,
sayın bürokratlarımız henüz ne kadar miktarda bir
yapılanmanın gerçekleştirileceği konusunda bilgileri
olmadığını söylüyorlar. Dolayısıyla, bu konuda
bir yasa yaparken hem acele etmeden hem her şeyi tartışarak yapmamızda
yarar var. Yeterli ve bize yetecek bilgiyi ortaya koymamız gerekiyor.
Maalesef bu yasa bu yeterlilikte olmamıştır. Bir tek maddelik
bir yasa iken, şimdi, iki tane ek madde daha eklenmek suretiyle yine
hazırlıksız olmanın yetersiz kaldığı bir ortamı
doğurmuştur.
Dolayısıyla değerli arkadaşlarım, bu konuda biz
Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri olarak, hem bütçede
sorduklarımıza cevap alamadık hem şu anda Mecliste
sorduklarımıza cevap alamadık. Bu yasayı yaparken devlet ne
elde edecek, kime ne verecek?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Vana yardımcı olacak.
KAZIM KURT (Devamla) - Vandaki tespiti yapamadınız. Vana
yardım edecekseniz çadır gönderin bir an önce, o insanlara konteyner
gönderin.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Çadır da gönderdik, ev de yapıyoruz,
para da gönderiyoruz.
KAZIM KURT (Devamla) - Bir an önce o işi gerçekleştirin.
Yoksa, Vanda doğmamış alacakları ya da batmış
ekonominin sonucunda meydana gelmiş eski borçları öteleyerek
insanlara yardım edemezsiniz. Vandaki insanlarımıza ticaret yapacak
ortamı sağlamanız lazım. Vandaki insanlarımıza
düzgünce ekonomik gelişmeyi tamamlayacak ortamı
gerçekleştirmeniz lazım. Yoksa, bu çerçevede yapılacak her türlü
olay sadece kendimizi kandırmak olur.
Elbette bu saatte bu kadar bekledikten sonra iki dakika daha tahammül
etme sınırlarını aşmadan ben sözlerime son vermek
istiyorum. Ama bundan sonraki dönemde Bakanlar Kurulu yürüteceği
ortamı iyi hayal etmeli, iyi tahayyül etmeli ve ona göre yasa yapmalı
diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Gruplar adına söz isteği yok.
Şahısları adına Sayın Gülşen Orhan, Van
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜLŞEN ORHAN (Van) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 6111 sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerine
söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Aslında, ben son konuşmacı olmanın ve bu saatte
sizleri bekletmenin verdiği rahatsızlıkla
başlayacağım konuşmama. Beni affedin lütfen.
Van depremiyle alakalı bazı şeylere değinmeden
geçmek olmazdı değerli arkadaşlar. Şimdi, burada söz alan
değerli milletvekili arkadaşlarımız Van depremini değerlendirirken
oradan uzakta, orada ne olup bittiğini görmeden, duymadan, yaşamadan
değerlendirmelerde bulundular. Dolayısıyla sadece bu
konuşmaları dinleyen insanlar zannedecek ki Vanda hiçbir şey
olmuyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Her hafta gittik biz.
Laf söyleme hakkınız yok. Haksızlık yapmayın.
GÜLŞEN ORHAN (Devamla) Gittim. Bu hafta Uludereye gittim, geçen
hafta da oradaydım.
Değerli arkadaşlar, şimdi, ben, sizlere, tabii ki, bütün
konuşmaların cevaplarını vermek isterdim. Yalnız
sizlere bazı başlıklar sunmak istiyorum. Bütün bunlarla ilgili
cevap vermek çok zor ama birkaç tane konuda cevap vereceğim.
Bakın, kurtarma çalışmaları, sağlık
hizmetleri, sosyal hizmetler, Geçici Misafirlik Projesi, geçici barınma,
çadır kentler, hasar tespit çalışmaları, enkaz
kaldırma, yıkım, konteyner çalışmaları,
kalıcı konutlar, tarım hayvancılık, millî eğitim,
aşevleri, sıcak yemek, gıda, giyim diğer eşyalar,
şehir altyapısı, sanayi, ticaret, kültür ve tarihî eserler.
Bunların tamamı ayrı ayrı başlıklar ve ilk günden
itibaren bugüne kadar üzerinde çalışılan ve yapılan
çalışmalar neticesinde çok önemli safhalara gelinen çalışmalar.
Bunları görmeden, orada ne olduğunu bilmeden konuşmak doğru
değil.
Gazetelerde, evet, bazı haberler gelmiş olabilir. Biraz önceki
gazete manşetinde de 50 bin kişinin çadırda olduğunu
söylüyor arkadaşımız. Biz 75 bin çadır
dağıtmışız. Şu anda 133 bin tane
insanımız konteynerde. Bir düşünün bakalım kaç tane insan
şu an çadırda var? 7 bin tane insan şu an bizim çadır
kentlerimizde kalmış durumda. Onlar da evlerinin yakınında
olan çadır kentlerde olan insanlar. Zaman zaman evlerini ve çadır
kentleri kullanıyorlar. Münferit olan bazı yerlerde,
dışarıda mevcut olan çadırların çoğunda, yüzde
99unda insanlar yaşamıyorlar. 8 bin tane artçı deprem oluyor ve
o insanlar ihtiyati olarak orada bekletiyorlar. Eğer 75 bin
çadırın 50 bini doludur diyorsanız o zaman konteyner kentlerde
hiçbir insanın olmaması gerekir.
Kurtarmayla alakalı bazı konulara değindi
arkadaşımızın biri, milletvekili
arkadaşımız; dedi ki: Kurtarma çalışması güzel
yürütülmedi. İlk altı saatte 4.418 personele ulaşmıştır
kurtarma çalışmaları, 140 ekibe ulaşmıştır.
104 uçakla bu insanlar buraya, Vana getirilmişlerdir altı saat
içerisinde. Sağlık hizmetlerinde 295 ambulans, 56 UMKE aracı, 6
helikopter ambulans, 2 uçak ambulans, 12 mobil hizmet aracı hazır
bulunmuştur orada.
Çadır kentlere biraz önce değindim. 74 bin tane çadır
vardı ve onlar şu anda boşaldı, 7 bin insan 1.400
çadırda şu anda ikamet ediyor. Bakıma muhtaç insanlar şehir
dışına gönderildi. Çocuklar, değişik illerde çocuk
yuvalarına yerleştirildi. Geçen gün bir haber daha geldi. Dediler ki:
İşte çocuklar çocuk yurtlarında perişan durumda. Yalan.
Bir tane çocuğumuz yok orada. Tamamen dışarıdaki sevgi
evlerine, yurtlara gönderildi çocuklar.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Çadırlardaki yangınlarda kaç çocuk
öldü?
GÜLŞEN ORHAN (Devamla) Şehir dışındaki
konaklamalarda 40 bin insanın, yine devletin valiliklerinin, yine oradaki
insanların yardımlarıyla şu anda yeme, içme,
barınmaları söz konusu.
Konteynerle alakalı yine derme çatma dedi. Türkiyedeki bütün
konteyner imalathaneleri, hepsini sıfır olarak yaptı ve Vana
gönderdi. İki odası, tuvaleti, banyosu ve mutfağı söz
konusu.
Kalıcı konutlar 35 bin tane öngörüldü, şu an 15 bin
tanesinin ihalesi yapıldı, devam ediyor.
Burada herkesin, bakın, herkesin duyarlı olması
gerekiyor. Biz, belediyeyle ve bütün kurumlarla bu çalışmaları
yürütmek istedik, yürütüyoruz. Önceki hafta Sayın Bakanımız da
oradaydı ve belediyenin yapamadığı, orada suyla
alakalı sorunlarının tamamına el attık ve onlarla
beraber çalışmayı yeğledik. Dolayısıyla bu konuda
konuşurken doğru şeyleri görmek lazım ama
eleştirilerde de tamam, amenna, eleştirilerde de beraber bu
konuları değerlendirelim.
Biraz önce bir arkadaşımız da şunu söyledi, dedi ki:
Konteyner tefrişatıyla alakalı bir ihale yolsuzluğu,
vesaire var. Bunu getirip ismini söylemesi lazım
arkadaşımızın. Aksi takdirde, sizler takdir edersiniz ismi
ne olur? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Orhan.
GÜLŞEN ORHAN (Devamla) Bu Vandaki çalışmaları
Birleşmiş Milletler, UNICEF takdir etmiş, Van Erciş
Kızılayına teşekkür ederek onu takdir etmiştir.
Yine de ben bütün vekil arkadaşlarıma teşekkür ediyorum,
Van için duyarlılıklarına. Bundan sonra da lütfen bize
yardımcı olun ve devletimizin bugüne kadar getirdiği oraya
hizmeti ona katlayalım. Çok teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Orhan, süreniz tamam.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi soru-cevap yapacağız madde
üzerinde.
İki
arkadaşımız sisteme girmiş.
Sayın
Akış
MUSTAFA
AKIŞ (Konya) Sayın Bakanım, 26 Ocak 2012 tarihinde Kopenhagda
düzenlenen Avrupa Birliği üyesi ülkeler ve Avrupa Birliğine aday
ülkelerin içişleri ve adalet bakanlarının katılım
sağladığı Avrupa Birliği Adalet ve İçişleri
Bakanları Gayriresmî Toplantısındaki ülkemizi temsiliniz için
teşekkür ediyoruz. Gerçekten gayretli bir çalışmayı ortaya
koyduğunuzu görüyoruz. AK PARTİ İktidarında son on
yıllık dönemde özellikle hükûmet konağı
binalarının ve valilik binalarının modernizasyonuyla
alakalı ciddi çalışmalar ortaya koyuldu. 2012 yılında
yine Bakanlığınızın hükûmet konağı
binaları ve valilik binalarının modernizasyonu ve yenilenmesiyle
ilgili çalışmaları nelerdir?
Çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Akar
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Bolu için size bir önerim olacak. Kocaeli Büyükşehir
Belediyesinin 2011 yıllık reklam harcaması 7,5 trilyon lira.
Eğer Kocaeli Belediyesini denetler, bu reklam harcamalarının çok
fazla olduğunu düşünürseniz Boluya aktarabilirsiniz, bu bir.
İki:
Çok hızlı kavradınız, zamanı çok iyi
kullandınız, başka soru fırsatı vermediniz ama Bolu
için sorulan soru için, reklam giderleri, Bolunun harcama ve temsil giderleri
için sorulan soruya verilen cevabı size okumak istiyorum zamanım
yeterse tabii: Türkiye'deki tüm yerel belediyelerin olduğu gibi
Belediyemizin de bazı resmî kurum ve kuruluşlara borcu
bulunmaktadır. Ancak bu borçlar ilgili yasalar ve son çıkarılan
6111 sayılı Kanuna göre yapılandırılmıştır.
Yapılandırılan bu borçlar taksitler hâlinde ödenmektedir. Biz
ne kadar reklam gideri olduğunu soruyoruz, ne kadar borcu olduğunu
soruyoruz, ne kadar temsil gideri olduğunu soruyoruz; bunları
sormamıza rağmen aldığımız cevap bu. Dalga geçmek
bu. Sekiz dakikada verdiğiniz cevap sonucunda gelen şey de bu. Bir
sekiz dakika daha kullanırsınız diye düşünüyorum
bunları anlatmak için.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akar.
Sayın
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, ben
İçişleri Bakanımın -zatıaliniz değil, sizden önce
olanlar dâhil- Sayın Başbakanın seçim meydanlarında,
referandumda verdiği sözlerin yerde kalmasından dolayı çok
üzülüyorum. 2007den beri, en sonu, 750 bini geçen
şehirleri büyükşehir yapacağız. diye bir yıl önce
ilan ettiniz. Adrese dayalı nüfus sisteminde bu iller ilan edildi. Çok
açık ve net soruyorum: 2013ü, 2014ü bekleyecek miyiz, yoksa şu anda
750 bin olarak deklare ettiğiniz illerin büyükşehir olması
kanun teklifini ne zaman getireceksiniz? Artık beş senelik rüya bu
yıl bitecek mi, yoksa bu rüya seneye mi kalacak Sayın Bakan?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Tanal, İstanbul Milletvekili
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Başkanım.
Biraz önce Hatip Vanı çok güzel anlattı. Bana Vandan gelen
bir mektubu okuyorum aynen, Bakana da takdim edeceğim ben: Sayın
Vekilim, sizden bir ricam olacak. Benim eşim -beyim- ameliyat geçirdi,
görme engeli de var, dolayısıyla çalışamıyor. Benim 5
çocuğum var. Van depreminde evimiz hasar gördüğü için devlet bizi
buraya yerleştirdi. Vanda kirada oturuyorduk, eşim de
çalışamadığı için evin bütün sorumluluğu bende.
İşim yok. Bu konuda ben sizden maddi ve manevi yardım istiyorum.
İsmim Gürkaya. Telefon 0546 896 69 81. Saygılarımla. Bakana
takdim ediyorum. Ne olur, yani vatandaş mı doğru söylüyor,
sizler mi doğru söylüyorsunuz? Bunun gerçeğini öğrenmek
istiyorum.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Her yerden öyle mektuplar
gelebilir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sistemde başka arkadaşımız yok.
Sayın Bakanım
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Akışın sorusu: Geçtiğimiz günlerde
Avrupa Birliği Ülkeleri Gayriresmî Adalet ve İçişleri
Bakanları Toplantısı için ben Hükûmetimizi temsilen Danimarkaya
gittim. Avrupa Birliği ülkelerinin İçişleri, Adalet
Bakanları ya da göçten sorumlu bakanlarının
katıldığı bir toplantıydı. Yirmi dört saat
kaldım Kopenhagda. O esnada, İngiltere İçişleri
Bakanı, meslektaşımız, Hollanda İçişleri
Bakanı, İsveç İçişleri Bakanı, Avrupa Birliğinin
içişlerinden sorumlu Yüksek Komiseri ve Danimarkanın toplantıyı
yöneten Adalet Bakanıyla görüşmelerim oldu o süre içerisinde.
Ayrıca toplantıları da takip ettim. Gerçekten, ülkemiz
adına farklı bir temsil oldu. Hep Dışişleri
Bakanımız temsil eder doğal olarak, genel olarak ama belli
konularda da ilgili bakan sıfatıyla benim yaptığım o
katılım ve oradaki görüşmeler önemliydi, hem teröre yönelik hem
de nüfus hareketlerine yönelik, legal-illegal insan trafiğine yönelik
konuları ilgili bakanlarla, ilgili ülkelerin meslektaş
bakanlarıyla görüşme imkânını bulduk.
Valilik binaları, hükûmet konakları il-ilçelerde
Bakanlığımızın görev alanına giren konulardan
birisi ve önemlisidir. Hizmetlerin sağlıklı ve verimli
üretilebilmesi bakımından mekânın önemi
tartışılmazdır. Bu konuda gerçekten, önemli yerel ve
bölgesel mimariyi, ulusal mimari çizgilerimizi yansıtan nitelikli
binaların yapılması son dönemlerde, son yıllarda kendini
göstermektedir. Bu sene de on yedi tane il ve ilçe hükûmet konağı
yapımını başlatmak üzere yatırım
programımızı bugün sonuçlandırmış olduk.
Sayın Akarın sorusu: Kocaeli-Bolu mukayesesi ölçek olarak
bizi sağlıklı bir sonuca götürmez. Sorunuza verilen cevap:
Belediyenin borçlarını özellikle sormuşsunuz, o borçları
arkadaşlarımız, 6111 sayılı Kanuna göre
taksitlendirdiklerini ve ödemekte olduklarını, ödemek durumunda
olduklarını bildirmişler. Siz galiba, ilan-reklam giderlerinde
bir fazlalık olduğunu iddia ediyorsunuz ya da iddia edilmiş
soruyu soran milletvekilimiz tarafından. Olabilir yani bir konu birisi
için normal, birisi için fazla, birisi için eksik olabilir, önemli olan orada
hukuksuzluk var mı, yerindesizlik var mı, kanuna aykırılık
var mıdır. Yani hiçbir belediyenin harcama kalemi bir diğeriyle
eşit olamaz. Adı üstünde bu yerel yönetimdir, yerel ihtiyaçlara göre,
yerel düşüncelere göre, yerel taleplere göre kendi harcamalarını
yapar. Netice itibarıyla, geliriyle giderini akıllı bir
şekilde kullanıp kullanmadığı, belediyesini yönetip
yönetmediği, vatandaşına hizmetini verip vermediğidir esas
olan. Netice itibarıyla, 2014 yılında, Bolumuzun, ülkemizin
değerli insanlarının yapacağı gibi, Bolu
halkımızın yapacağı değerlendirmede nihai sonucu
hep birlikte görürüz.
Sayın Aslanoğlu, Sayın
Başbakanımızın, Hükûmetimizin, partimizin,
bakanlarımızın vermiş olduğu hiçbir söz bugüne kadar
karşılıksız kalmadığı gibi, büyükşehir
belediyeleri konusunda verilmiş olan söz de asla
karşılıksız değildir. 2012 yılında 750 bin
nüfus esasını alan büyükşehir yapılanmasına yönelik
Büyükşehir Kanunu değişikliği yüce Meclisimize
Hükûmetimizin tasarısı olarak gelecektir ve
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) 2012
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) 2012 diye başladım sözüme. Yani ben bir kez
söyleyince yeterli olmuyor, ben de biraz üzülüyorum, 2012 yılında
gelecektir. dedim, tekrar demiş oldum böylelikle.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Geçen yıl
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) 2012 yılında
Meclisimize 2012 Yasama
Yılının bitiminden önce gelecektir. Yasalaşması,
hepinizin vereceği yüksek katkıyla, yasama yılı bitmeden
önce de inşallah olur. Yalnız, bir ayrıntıyı belirtmek
durumundayım: 750 bin nüfus esası 2011in sonu itibarıyla yani
2012de geçerli olan nüfus değil, 2013ün sonunda yani yerel yönetim
seçimlerinin yapılacağı yılın bir önceki
yılın sonunda ortaya çıkacak olan ve seçimler için esas
alınacak olan nüfus üzerinden yapılacaktır.
Bu arada, Malatya dâhil 13 tane belediyemiz son nüfus sayımı
itibarıyla 750 bini geçtiler ama o tarihte de bunu korumalarını
bekleriz, o gereklidir. Sayın Tanalın da Van depremi için
verdiği notu aldık, değerlendireceğiz ama Van depremini biz
yaşadık, biz oradaydık, Van depremini bizim kadar orada
olmayanlar çok sağlıklı değerlendiremezler. Allah kimseye
vermesin, hepimizi, ülkemizi bütün dünyayı ve insanlığı
korusun deprem afetinden. Van depreminde kurtarmada, haberleşmede,
güvenlikte, depremin gerektirdiği bütün alanlarda, hizmet alanlarında
en etkin hizmet ortaya konmuştur. Konteynerler şu anda hizmettedir ve
23 Ekimdir Van depreminin tarihi, 23 Kasım, 23 Aralık, 23 Ocak, yani
üçüncü ayı bitmiş, 105, 110uncu günlerindeyiz depremin. Oradan
buraya 100 bini aşan nüfus hareketi ağır kış
şartlarında kontrol altına alınmış,
sağlıklı ortamlarda barınmaları
sağlanmıştır. Van depreminin yönetimi, öyle kâğıt
üzerinden iki satır yazı yazarak ya da mikrofondan sıcak ortamda
üç cümleyle soru sorarak yapılması zor bir şeydir, onu
yaşamak lazım, onu bilmek lazım, orada olmak lazım. Biz
Hükûmet olarak oradaydık, eksik olmayın, sizler de milletvekilleri
olarak oradaydınız, herkes oradaydı. Van depremi üzerinden
siyaset yapılması en hafifiyle şu saatte sadece biraz
haksızlıktır.
Arz ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, bir daha sıcak ortamda
soru sormayız.
BAŞKAN Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, 4üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü oylamadan önce Sayın Kamer Genç bir söz
istemişti; kendisi burada yok.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Kırıldı size, gitti.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan, bir düzeltme
talebimiz var.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, teklifin tümünü, komisyonun
bir düzeltmesi olacak, ondan sonra
Buyurun Sayın Komisyon.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkanım, teklifin 2nci maddesinde kabul edilen
önergeyle yapılan teknik düzenlemeye paralel olarak teklifin
başlığında da Kanunda ibaresinin, Kanun ile 4749
sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunda şeklinde değiştirilmesi, kanun
yapımı tekniği açısından daha uygun olacaktır.
Teşekkür ediyorum efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Oyladığınız önerge Sayın Başkan.
BAŞKAN Haberimiz var efendim.
Şimdi, bu, Komisyonun ileri sürdüğü redaksiyonla beraber
kanunun tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Hayırlı, uğurlu olsun.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek üzere, 8 Şubat 2012 Çarşamba günü
saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 22.31
(*) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(X) 150 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme bu birleşim Tutanak Dergisinin 278inci sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifadeler bu birleşim Tutanak Dergisinin 273üncü sayfasında yer almaktadır.