TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
63üncü
Birleşim
8
Şubat 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçerin,
Gaziantep iline Gazi unvanı verilişinin 91inci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması ve Millî Savunma
Bakanı İsmet Yılmazın cevabı
2.- Muğla Milletvekili Tolga Çandarın,
Bodrum Alakışla Limanı Adalıyalı mevkisindeki tahsis
alanlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı
3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
trafik kazası sonucunda ortaya çıkan yaralanmaların tedavi
giderlerinin karşılanmasına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın cevabı
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili, Oturum Başkanı
Mehmet Sağlamın, Kahramanmaraş iline Kahraman, Gaziantep
iline de Gazi unvanı verilmesinin yıl dönümleri nedeniyle konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şekerin, Gaziantep iline Gazi unvanı
verilişinin 91inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun, Kahramanmaraş ve Gaziantep
illerimizin üreten ve Türkiye'nin ortak değerlerine saygı duyan iki
ilimiz olduğuna ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Sosyal Güvenlik Kurumunun kurumlara
yaptığı ödemelerde kesinti yapmasının hastalara
olumsuz etkilerine ilişkin açıklaması
4.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkayanın, Amasra ve Kurucaşile ilçelerinde meydana gelen
şiddetli fırtına nedeniyle zarar gören vatandaşların
mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Emniyet
Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığına atanan
Ramazan Akyürekin atamasının Emniyet Genel Müdürlüğü
Teftiş Kurulu Yönetmeliği hükümlerine uygun
olmadığına, bu atamanın geri alınıp
alınmayacağına ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzelin, 28 Aralık 2011 tarihinde Uludere ilçesinin Roboski köyünde 34
kürt köylüsünün hayatlarını kaybetmesine neden olan bombalama
eylemini yerinde araştıran Meclis İnsan Hakları
İnceleme Komisyonunun tespitine ve Başbakanın konuya
açıklık getirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun,
kurumlarından izinli olarak gelip Mecliste çalışan personelin
Meclis Teşkilat Kanununun değişmesi nedeniyle
sözleşmelerinin yenilenmemesinden kaynaklanan sorunlarının
çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Niğde Milletvekili Doğan
Şafakın, Niğde, Nevşehir, Aksaray, Konya ve diğer
illerde satılamayan 2 milyon 500 bin ton civarında patatesin
ambarlarda kaldığına, Hükûmetin bu konuda pazar araştırma
düşüncesi olup olmadığına ilişkin açıklaması
9.- İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin,
Hükûmetin uyguladığı tarım politikaları nedeniyle,
Manisanın Kırkağaç ilçesi ile İzmirin Kınık
ilçesinin Poyracık beldesinde ürünlerini satamayan yemlik darı
üreticilerinin tüccarlar tarafından
dolandırıldığına ve bu konunun biran önce çözülmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, sağlık hizmetlerinin iyiye doğru
gitmediğine ve vatandaşın yaşadığı
sıkıntılara ilişkin açıklaması
11.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Şırnak Milletvekili Sırrı
Sakıkın yapmış olduğu konuşmasında Rauf
Denktaş hakkındaki beyanının tutanaklardan
çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
12.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin,
Suriyede yapılan katliam nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda
gerekli demokratik tepkiyi koymak yerine AK PARTİ Hükûmetini
eleştirdiğine, bunun Baas kardeşliği olarak
değerlendirilmesi gerektiğine, BDPlilerin Ergenekon davası
konusunda gerekli duyarlılığı göstermediklerine ilişkin
açıklaması
13.- İstanbul Milletvekili Osman Taney
Korutürkün, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin konuşmasına
cevaben, Cumhuriyet Halk Partisinin hiçbir zaman Suriyedeki katliamı
tasvip etmediğine ve Baas Partisiyle alakası olmadığına
ilişkin açıklaması
14.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, faili
meçhullerin siyasi rant için kullanılmaması gerektiğine
ilişkin açıklaması
15.- İstanbul Milletvekili Osman Taney
Korutürkün, Kocaeli Milletvekili Fikri Işıkın
konuşmasına cevaben, dış politikanın bünyeyle
alakalı olduğuna dair sözlerine açıklık getirmek
istediğine ilişkin açıklaması
16.- İzmir Milletvekili Aytun
Çırayın, Türkiyenin Suriyeyle ilgili dış politikası
ve uluslararası ilişkilerine ilişkin açıklaması
17.- Kocaeli Milletvekili Fikri Işıkın,
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin ifadelerine karşı devletin
içerisinde odaklanmış birtakım gayrimeşru
yapıların deşifre edilmesinin bölücülüğe veya
ayrımcılığa hizmet olmadığına aksine
devletin güçlenmesine, milletin birliği ve beraberliğine hizmet
olduğuna ve Suriye konusunun Başbakanın şahsi konusu
olmadığına ilişkin açıklaması
18.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, çeltik
üreticilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
19.- Edirne Milletvekili Kemal Değirmenderelinin,
çeltik üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
20.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaşın, çeltik üreticilerinin sorunlarına
ilişkin açıklaması
21.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
üniversite sınavlarındaki katsayı uygulamasına ilişkin
açıklaması
22.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, Sendikalar Yasasının
çıkarılmasının gecikmesi nedeniyle maaş zammı
alamayan memur ve emeklilerinin durumuna ilişkin açıklaması
23.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprakın,
üniversite sistemine itiraz eden gençleri terör örgütü üyeliğiyle
suçlamanın, istediklerini adam gibi ifade etsinler tabirinin AK
PARTİnin söylemlerine yakışmadığına ilişkin
açıklaması
24.- Denizli Milletvekili Nihat Zeybekcinin,
üniversite sınavlarında katsayı uygulamasından doğan
haksızlığın giderilmesine ilişkin açıklaması
25.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, değişik nedenlerle cezaevlerinde tutuklu bulunan
öğrencilerin durumu hakkındaki yaklaşımlarının ne
olduğunun açıklanmasına ilişkin açıklaması
26.- Bursa Milletvekili Mustafa Öztürkün, üniversite
sınavlarında katsayı uygulamasından doğan
haksızlığın giderilmesine ilişkin açıklaması
27.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin,
başörtülü kızların eğitim öğretim haklarından
yoksun bırakıldıklarına, sisteme muhalif oldukları
için tutuklananlar varsa AK PARTİ olarak karşı
çıktıklarına, YÖKün yeni dönemde mutlaka
değiştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
28.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaşın, üniversitelerdeki disiplin yönetmeliğinin
değiştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
29.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, meslek liseleri ile diğer liseler arasında
yaratılan eşitsizlik nedeniyle açtığı katsayı
davasına ilişkin açıklaması
30.- İstanbul Milletvekili Melda Onurun, tutuklu
öğrencilerin eğitim sorunlarına sahip çıkılmasına
ilişkin açıklaması
31.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
üniversite sınavlarında katsayı uygulamasından doğan
haksızlığın giderilmesine ilişkin açıklaması
32.- İstanbul Milletvekili Mustafa Şentopun,
üniversite sınavlarında katsayı uygulamasından doğan
haksızlığın giderilmesine ilişkin açıklaması
33.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
üniversite sınavlarında katsayı uygulamasından doğan
haksızlığın giderilmesine ilişkin açıklaması
34.- Samsun Milletvekili Ahmet Yeninin, üniversite
sınavlarında katsayı uygulamasından doğan
haksızlığın giderilmesine ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve
27 milletvekilinin, ülkenin geleceği açısından stratejik önemi
haiz üstün yetenekli bireylerin keşfi, eğitimi ve etkin
istihdamlarının sağlanmasının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/136)
2.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve 19 milletvekilinin,
Çatalcanın Çiftlikköy, Karacaköy ve Binkılıç Mahallelerinde
ormancılık faaliyetleriyle iştigal eden halkın
sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/137)
3.- Konya Milletvekili Atilla Kart ve 23
milletvekilinin, özelleştirmelerdeki haksız ve keyfî
uygulamaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138)
B) Tezkereler
1.- TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden
oluşan bir parlamenter heyetin, Bosna-Hersek Temsilciler Meclisi
Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Miraz
Kusljugic'in vaki davetine icabetle Bosna-Hersek'e resmî ziyarette bulunmalarına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/750)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve
21 milletvekilinin, (10/115) esas numaralı faili meçhul cinayetlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerinin, Genel
Kurulun 8/2/2012 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin BDP Grubu önerisi
2.- Ülkemizde yaşanan çeltik üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması
önergesinin, 8/2/2012 Çarşamba günü Genel Kurulda okunarak,
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve
arkadaşları tarafından, tutuklu ve hükümlü öğrencilerin
sorunlarının araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
8/2/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmesinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
4.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; 128 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
5.- Genel Kurulun, 8 Şubat 2012 Çarşamba günü
156 sıra sayılı İç Tüzük Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine;
görüşmelerin tamamlanamaması hâlinde 9 Şubat 2012 Perşembe
günkü birleşimde görüşmelerin bitimine kadar
çalışmasına ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Ordu Milletvekili İhsan Şenerin, partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Ordu Milletvekili İhsan Şenerin,
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın,
İstanbul Milletvekili Bülent Turanın, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmazın, İstanbul Milletvekili Bülent Turanın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
İstanbul Milletvekili Bülent Turanın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının,
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, partisine sataşması
nedeniyle konuşması
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, tutuklu ve hükümlülerin
ikametgâhlarından uzak cezaevlerine yerleştirilmelerine ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/2008)
2.- İstanbul Milletvekili Faik Tunayın,
iş kazalarının önlenmesine ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/2425)
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
MİT heyeti ile PKK yöneticileri arasında yapılan gizli
görüşmeye ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı (7/2459)
4.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
MİT heyeti ile PKK yöneticileri arasında
yapıldığı iddia edilen gizli görüşmelere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın cevabı (7/2473)
5.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet
Gümüşün, asgari ücretin saptanmasına ve yapılan zam
oranlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/2506)
6.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Simav depremi nedeniyle ertelenen gelir vergisi
tahsilatlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/2549)
7.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, şoför esnafına KDV ve ÖTV
muafiyeti getirilip getirilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/2550)
8.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, mazot fiyatlarının yüksekliğine ve
vatandaşların mağduriyetine ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/2555)
9.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Vanda meydana gelen deprem sonrası
Başbakanlık koordinatörlüğünde açılan yardım kampanyalarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın cevabı (7/2643)
10.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, bazı TUİK yetkililerinin işlediği iddia
edilen suçlara ve sorumluların cezalandırılmasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı (7/2647)
11.- Manisa Milletvekili
Hasan Örenin, Devlet alacaklarının askerlik süresince ertelenmesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/2648)
12.- İstanbul
Milletvekili D.Ali Torlakın, İstanbulda başlatılan,
tamamlanmayan ve âtıl durumda bekleyen kamu yatırımlarına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/2664)
13.- İstanbul
Milletvekili D.Ali Torlakın, 2007-2011 yılları arasında
İstanbulda AB fonlarından yararlanmak için yapılan
başvurulara ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen
Bağışın cevabı (7/2723)
14.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Bakanlığın merkez ve taşra
teşkilatlarına ait binalarının depreme karşı
güçlendirilmesi çalışmalarına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı
(7/2765)
15.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, merkez ve taşra
teşkilatlarındaki boş kadrolara ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/2827)
16.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın, Bakanlığın merkez ve taşra
teşkilatlarına ait binaların depreme karşı
güçlendirilmesi çalışmalarına ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/2828)
17.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, bağlı kurum ve
kuruluşlarda hizmetlerde taşeronlaşmaya ve taşeron firma
çalışanlarının bazı sorunlarına ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
(7/2829)
18.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yükselin, özürlü sağlık kurulu raporlarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/3008)
19.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tanın, bir açıklaması nedeniyle TRT Genel
Müdürü hakkında işlem tesis edilip edilmeyeceğine ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/3024)
20.- Kütahya Milletvekili
Alim Işıkın, Simav depreminde zarar gören konut veya
işyeri sahiplerine yapılan karşılıksız ödemelere
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalayın cevabı (7/3037)
8 Şubat 2012 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 63üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer
dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin cevap
süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz
Gaziantep iline Gazi unvanının verilişinin yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Gaziantep Milletvekili Sayın Abdullah Nejat
Koçere aittir.
Buyurun Sayın Koçer. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Gaziantep Milletvekili Abdullah
Nejat Koçerin, Gaziantep iline Gazi unvanı verilişinin 91inci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gaziantepe Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
Gazilik unvanı verilişinin 91inci yıl dönümü vesilesiyle söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kasım 1919da Antepe giren Fransız
birliklerini Ermeniler çiçek yağmuru, Türkler gözyaşlarıyla
karşıladılar. Kısa bir süre sonra olaylar birbiri
ardına patlak vermeye başladı. Akyol Karakolundaki Türk
Bayrağının bir Ermeni tercümanı sayesinde bir Fransız
subayı tarafından zorla indirilmesinin ardından Türk
kadınlarına sarkıntılıklar, savunmasız çocuklara
atılan dayaklar, erkeklere yapılan işkenceler birbirini takip
etti. Gazianteplilerin, Şahin Beyin, Şehit Kâmilin ve Karayılanın
öncülüğünde binlerce adsız kahramanın:
Ben Antepliyim, Şahinim
ağam.
Mavzer omzuma yük.
Ben yumruklarımla
dövüşeceğim.
Yumruklarım memleket kadar büyük.
diyerek Fransız işgal kuvvetlerine karşı verdiği
amansız mücadele on bir ay sürdü ve binlerce kilometre uzaktan gelip
topraklarımıza göz dikenler, yani Fransızlar, binlerce
insanımızı Ermenilerle birlikte öldürerek
insanlarımızı katletti. Antep halkından gerekli
karşılığı gördü ama bugün görüyoruz ki tarihten ders
çıkartmayıp tarihte gereken yeri almamış bu katliamlar.
Açlık, yokluk ve esaretle mücadele eden Antepliler Vurun Antepliler,
namus günüdür. diyerek kanlarını ve canlarını ortaya
koydular.
Vatan savunmasında Gaziantepin
verdiği mücadelenin yeri ve önemi farklıdır, önemi büyüktür.
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Türküm. diyen her şehir, her kasaba ve
en küçük Türk köyü Gazianteplileri kahramanlık misali olarak alabilirler.
övgüsü bu durumun en kuvvetli ifadesidir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 6 Şubat 1921 tarihli 147nci toplantısında Bakanlar
Kurulu Başkanı ve Millî Savunma Bakanı Fevzi Çakmak Meclis
Başkanlığına bir öneri sunar:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Riyaseti Celilesine,
Antep livasının merkezi olan Ayıntap
kasabası namının Gazi Ayıntapa tahviline
diye
başlayan bu kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisinde aynı gün ve
oy birliği ve ayakta alkışlarla kabul edilir ve 8 Şubat
1921 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girer. Böylelikle
Antepin gaziliği gazi Meclis tarafından tescil edilmiş ve
kendisine bir gazilik madalyası verilmesine karar verilmiştir. Ben
bugün doksan bir yıl sonra aynı Mecliste bu konuşmayı
yapmaktan büyük onur duyuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi iki gazilik unvanı
vermiştir; birisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk, diğeri ise Gaziantep
olmuştur. Gaziantepin 6.317 şehidinin ruhlarını şad
etmiş olan bu anlamlı karar, Gazianteplilerin kahramanlık ve
cesaretini gelecek kuşaklara taşıyacak ölümsüz bir sembol olarak
tüm hemşehrilerimizi gururlandırmıştır.
Millî mücadelede destan yazan ve Gaziantepe gazilik
unvanını kazandıran bu kahramanlık, ekonomide ve diğer
alanlarda bugün Gaziantepte aynı ruh ve aynı heyecanla devam
etmektedir. Üretimden yatırıma, istihdamdan ihracata birçok alanda
ülke ekonomisine katkı sağlayıp bunu yaparken de binlerce
işsize iş sahası açmayı Gaziantepli kendisine ilke
edinmiş ve ihracatta Türkiyede 6ncı sırada olmayı
başarmıştır.
Gaziantepe Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından gazilik unvanı verilişinin 91inci yıl
dönümünde tüm hemşehrilerimin bu kutlu gününü kutluyorum. Gazilerimizi
minnet ve saygıyla, tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Koçer.
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili, Oturum
Başkanı Mehmet Sağlamın, Kahramanmaraş iline
Kahraman, Gaziantep iline de Gazi unvanı verilmesinin yıl
dönümleri nedeniyle konuşması
BAŞKAN Dün Kahramanmaraşa
kahramanlık unvanının verilmesinin yıl dönümüydü, bugün
de komşumuz Gaziantepe gazilik unvanının verilmesinin
yıl dönümü. Her iki kahraman ve gazi şehrimizi kutluyorum,
Meclisimiz adına iftihar ettiğimiz iki olay olarak burada belirtmek
istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Gündem dışı ikinci söz,
Bodrum Alakışla Limanı Adalıyalı mevkisindeki tahsis
alanları hakkında söz isteyen Muğla Milletvekili Tolga Çandara
aittir.
Sayın Çandar, buyursunlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Muğla Milletvekili Tolga
Çandarın, Bodrum Alakışla Limanı Adalıyalı
mevkisindeki tahsis alanlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
cevabı
TOLGA ÇANDAR (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce
ben de Anteplilerin yıllarca Vurun Antepliler, namus günüdür /
Fransız kurşunu değmez adama. türküsünü söylemiş biri
olarak kurtuluş günlerini kutluyorum efendim.
Konuşmamın başında
size bir fotoğraf göstermek istiyorum.
HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep)
Gaziantep mi?
TOLGA ÇANDAR (Devamla) Gaziantep
değil efendim, Bodrum Alakışla mevkisi; Kissebükü diyoruz biz
buraya.
Adalıyalı mevkisi
dünyanın en güzel yerlerinden bir tanesi. Nasıl? Olağanüstü
güzel. Sayın Başkan
Bugünkü konuşmamın konusu bu
koyla ilgili. Kissebükü diyoruz, Alakışla Adalıyalı
mevkisi Bodruma
Şimdi 2005 yılında bu
tahsislerle ilgili Turizm Bakanlığı burada çeşitli
tahsisler çıkarttı şirketlere. Bu tahsisler nedeniyle burada
yapılaşmaya izin verildi. Bodrumlu demokratik kitle örgütleri olsun,
bizim Cumhuriyet Halk Partisi olsun mahkemeye verdi, biz bu kararları
iptal ettirdik. Ancak daha sonra yine Turizmi Teşvik Kanununda
değişiklik yapılmasına dair bir kanunumuz var,
yanılmıyorsam 7561 sayılı. Bu Kanunun 6ncı ve geçici
9uncu maddesiyle turizm alanlarına çeşitli açıklamalar
getirildi. Bu maddelere dayanarak işte mesela termal suyu bulursanız
burada termal tesis yapabilirsiniz diye. Bir anda 2011 yılının
ikinci yarısında buralarda termal sondajlar yapılmaya
başlandı yani termal suyu bulacağız, ha bakın
burası termal alandır, biz buraya 2.550 yataklı bir otel
yapacağız diye. Yani değerli arkadaşlarım, buna lütfen
izin vermeyiniz.
Bakın, Bodrum için eskiden Bodrum
Bodrum dedikleri birkaç dükkân, birkaç fırın; her gün peynir ekmek
yemekten ne ağız kaldı ne burun. derlerdi. Bodrum gerçekten
küçücük, işte, narenciyesi, domatesi, biberi,
balıkçılığı, süngerciliği olan, bunlarla geçinen,
kendi yağıyla kavrulan bir yerdi. Evet, gerçekten
çocuklarımızı okutamazdık, şimdi turizmle
zenginleşti, gelişti ama zenginleşmek ve gelişmek,
doğayı tahrip etmek anlamına gelmemeli. Bu nedenle, siyasiler,
aldıkları kararlarda son derece dikkatli olup doğayı
korumayı öncelikli amaç hâline getirmeli. Bu nedenle, sevgili
arkadaşlarım -Bodrumlulara, çevremize- doğayı tahrip edecek
yasaların çıkmasına lütfen engel olunuz.
Değerli arkadaşlarım, 1inci
derecede arkeolojik sit alanıdır burası, aynı zamanda da 1inci
derecede doğal sit alanıdır. Bu alanlarda çeşitli
düzenlemeler yaparak, sit alanlarının değerlerini
değiştirerek, siyasiler ile ticaretçilerin birlikte yanlış
ilişkiler kurarak bunların sit alanlarının derecelerini
değiştirerek buralarda yapılaşmaya izin vermemek lazım.
Deniz Ticaret Odası olsun, bugün aynı zamanda İstanbulda bir
Türkiye Turizm Kongresi var; burada mesela konuşmacılar arasında
deniz ticaretçisi yok, denizci bir konuşmacı yok. Bu, ilgi çekici; bu
arada, laf arasında bunu da söyleyeyim.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye turizm gelirlerinin dörtte 1i ya da beşte 1i turizmdendir, deniz
turizmindedir. Bunun için Kissebükünü öldürmemek lazımdır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Çandar.
Gündem dışı üçüncü söz,
trafik kazası sonucunda ortaya çıkan yaralanmaların tedavi
giderlerinin karşılanması hakkında söz isteyen Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaza aittir.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, trafik kazası
sonucunda ortaya çıkan yaralanmaların tedavi giderlerinin
karşılanmasına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
cevabı
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlar, bugün
sizlerle 200 bin kişiyi ilgilendiren ve çözüme kavuşturulduğunda
bir o kadar kişinin hayır duasını almamıza vesile
olacak bir problemi paylaşacağım. Gerçi birazcık da
Meclisin boyun borcu hâline gelmiş bir konu. Bazen iyilik yapmak için
ortaya çıkarsınız ancak hiç hesapta olmayan kötü bir neticeyle
karşılaşırsınız, işte bu da bunlardan biri.
2011de çıkarılan 6111 sayılı Kanun ile Meclis bu
mağduriyete sebep olmuş. Bu Kanunun 98inci maddesinde trafik
kazası sonrası tedavi giderlerinin karşılanması
hususunda yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemede
Trafik kazaları sebebiyle üniversite hastaneleri ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve
kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri
kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına
bakılmaksızın SGK tarafından karşılanır.
denilmiş. Aynı kanunun geçici 1inci maddesinde ise Bu kanunun
yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik
kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedelleri SGK
tarafından karşılanır. şeklinde düzenleme
yapılmış. Trafik kazası, kanunun yayım tarihi olan 25
Şubat 2011 sonrası meydana geldiyse oluşan tedavi gideri
sağlık uygulama tebliği kısaltması olan SUT
çerçevesinde SGK tarafından ödeniyor. Peki kaza bu tarihten önce meydana
geldiyse, işte problem burada başlıyor.
İnsanımızı canından usandıran, âdeta onun
kurumlar arasında bir pinpon topu gibi gidip gelmesine sebep olan ama yine
de bir neticeye ulaştırmayan bürokratik işkence devreye giriyor.
Kanunun lafzındaki bu ifadeye dayanarak hem sigorta şirketleri hem de
SGK ipe un seriyor, vatandaşın işini yokuşa sürüyor. Sigorta
şirketlerinin gerekçesi Kanuna göre bu giderleri SGK ödeyecek.
SGKnın gerekçesi ise -dikkatinizi çekiyorum arkadaşlar- Bu konuda
mevzuat çalışması devam ediyor. Bu mazeretlerin arkasına
sığınan taraflar bir yıldır herhangi bir ödeme
yapmıyor. Teşbihte hata olmaz, birilerinin tepişip arada yine
birilerinin kalması gibi kurumların inatçı tutumları ve
sürtüşmeleri vatandaşlarımızın arada kalmasına
sebep oluyor. İnsanlar burnundan soluyor değerli arkadaşlar.
Kurumların kaprisleri nedeniyle vatandaşın eza cefa çekmesinin
bir izahı olabilir mi? Şu kurum kanunu böyle yorumladı yahut bu
kurum kanunu şu şekilde anladı... Herkes hesaplaşmasını
başka türlü yapsın, vatandaşın üzerinden değil. SGK
neden uygulama yönetmeliğini bugüne kadar yapmadı, bir kere bunun
hesabının sorulması gerekiyor. Ayrıca, bu kadar süre
mevzuatı çıkarmamış olmasının günahını
niye vatandaş çeksin?
Diğer yandan, sigorta
şirketleri poliçe sahibine ödemesini yapar, SGKdan
alacağını talep eder. Sigortacılıkta nasıl bir
koruma ya da himaye, nasıl bir insan odaklı hizmet
anlayışı, anlaşılır gibi değil. Peki,
vatandaşın pinpon topuna çevrildiği bu duruma Bakanlık
hiçbir çözüm üretmeden seyirci kalmayı nasıl içine sindirebilir?
Değerli milletvekilleri, maalesef
bunların hepsi 3 maymunu oynuyor. Sağlıkta çağ
atladığımızı iddia eden değerli AKP
milletvekilleri, artık vatandaşa çektirilen bu eziyete bir dur deyin,
daha fazla ilgisiz kalmayın ve meydanlarda verdiğiniz Kimsesizlerin
kimsesi olacağız. sözünüzün arkasında durun.
6111 sayılı Kanunun
yarattığı sıkıntılar bununla da
sınırlı değil, bu yasa yayımlanmadan önce, bakıma
muhtaç kişilerin bakım giderleri sigorta şirketlerince sorun
çıkarılmadan ödeniyor idi, bugün ise kanunda açıkça
sayılmadığı için SGK tarafından bakım
giderlerinin artık ödenmediği görülmekte. Yatalak hastalara gerekli
olan akülü sandalye, havalı yatak gibi acil tıbbi gereçlerin -SUT
içerisinde belirlenen- ancak cüzi bir miktarı ödenebiliyor, örneğin
40 bin liralık akülü sandalyenin sadece 2 bin lirası. Bu yasa
çıkmadan önce bu giderlerin tamamı bekletilmeksizin sigorta
şirketlerince ödeniyordu arkadaşlar. Bu kanunu çıkarmakla ne
yaptınız şimdi; vatandaşa mı yoksa sigorta
şirketlerine mi iyilik yaptınız? Bu beceriksizliğe ancak
Sizden ihsan isteyen yok, keşke gölge etmeseydiniz. demekten başka
ne denebilir?
Dün 150 sıra sayılı
Kanun Teklifi görüşülürken Milliyetçi Hareket Partisi olarak
verdiğimiz önerge işleme alınmadı İç Tüzük gereği
AKPli Komisyon üyelerinin çoğunluğu Komisyona
oturmadığı için. Şayet teklifim işleme
alınmış olsaydı bugün bu şikâyetçi konuşma yerine
teşekkür konuşması yapıyor olacaktım, ben de bir
gündem dışı ile bunu sizlere arz etmek istedim.
Sorunun acil çözüm bekleyen binlerce
vatandaşı olduğunu hatırlatıyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Korkmaz.
Şimdi, Gaziantepin unvan
alışıyla ilgili Gaziantep Milletvekili Sayın Şeker,
yerinizden lütfen.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şekerin, Gaziantep iline Gazi
unvanı verilişinin 91inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞEKER
(Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gaziantepin düşman
işgalinden kurtuluşu, biliyorsunuz, 25 Aralık tarihiydi. Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından, Türkiye'nin tek gazi şehri
Gaziantepe bu unvanın verilişinin 91inci yılını
kutluyoruz. Fransızlar, bundan doksan iki yıl önce Gaziantepi
işgal etmişler, kadınlarımızı kocasız,
çocukları babasız bırakmışlardı. Aynı
Fransızlar, bugün de yine aynı hesapların peşindeler.
Gaziantep,
kuruluşta da, kurtuluşta da çok büyük rol oynamış, bugün de
gerek sanayisiyle gerek ekonomisiyle Türkiyeye çok ciddi katkılarda
bulunmaktadır.
Sayın Başkan,
bu vesileyle, biz Gazianteplilerin, kurtuluşta mücadele eden
Gazianteplilerin, şehitlerimizin hepsini saygıyla anarken şunu
söylemek istiyorum: Fransızları bu dünyada da öbür dünyada da
affetmeyeceğiz.
Teşekkür ederim,
saygılar sunarım.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu...
2.- İstanbul Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlunun, Kahramanmaraş ve Gaziantep illerimizin üreten
ve Türkiye'nin ortak değerlerine saygı duyan iki ilimiz olduğuna
ilişkin açıklaması
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, Kahramanmaraş ve
Gaziantep, iki güzide şehrimiz. Her iki ile de ne versek azdır çünkü
bunlar, üreten, dürüstçe üreten, dürüstçe ve Türkiye'nin ortak değerlerine
saygı duyan iki ilimizdir. Bu nedenle, ben, Gaziantepte herkese
saygılarımı sunuyorum. Gaziantepteki tüm insanlar, üreticiler
her şeye layıktır. Ne kadar unvan versek Gaziantep için
azdır.
Saygılar
sunarım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Sayın
Atıcı...
3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Sosyal
Güvenlik Kurumunun kurumlara yaptığı ödemelerde kesinti
yapmasının hastalara olumsuz etkilerine ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, SGK, âdeta otonomi kazanmış durumdadır; tek
amacı, sanki tek amacı kurumlara ödenen parayı azaltmaktır.
Halkın sağlığına zarar vermek pahasına da olsa
kurumlara ödeme yaparken acımasızca indirimler yapmaktadır, hem
de bilim dışı indirimler yapmaktadır. Örneğin bir
kulak, burun, boğaz uzmanı yeni doğan yoğun bakım
uygulamalarında kesinti yapmaya kendisini muktedir görmektedir. Bu gidişe
bir son vermek gerekir çünkü bu paralar azalınca kurumlar da kâr edebilmek
amacıyla hastalara, vatandaşlara yaptıkları uygulamalardan
kısıntıya gitmektedir, bu da ölümü getirmektedir. Açıkça
ifade ediyorum, buna dur demezseniz ölümler giderek artacaktır, bu SGKya
bir dur demek lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Yalçınkaya, Bartın Milletvekilimiz.
4.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın,
Amasra ve Kurucaşile ilçelerinde meydana gelen şiddetli
fırtına nedeniyle zarar gören vatandaşların
mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin açıklaması
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İki gündür Batı Karadeniz
açıklarında yaşanmakta olan şiddetli fırtına
Bartın ilimizin cennet köşesi Amasra ve Kurucaşileyi de etkisi
altına almış, bu iki turistik ilçemizde maddi zararlar meydana
gelmiştir. Özellikle Amasrada hızı saatte 80 kilometreyi bulan
fırtına bazı binaların yıkılmasına neden
olmuş, liman içerisinde demirleyen birçok balıkçı teknesi
batmış, yatlar sahillere vurmuştur. Konuyla ilgili olarak bu iki
ilçemizde ivedi olarak bir hasar tespit çalışması
yapılmasını ve zarar gören vatandaşlarımızın
zararının bir an önce karşılanmasını
yetkililerden rica ediyor, yaşanan afet nedeniyle mağdur olan tüm
vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Yalçınkaya.
Sayın Tanal
5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Emniyet Genel
Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığına atanan
Ramazan Akyürekin atamasının Emniyet Genel Müdürlüğü
Teftiş Kurulu Yönetmeliği hükümlerine uygun
olmadığına, bu atamanın geri alınıp
alınmayacağına ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Başkanım.
Emniyet Genel Müdürü Teftiş Kurulu
Başkanlığına Ramazan Akyürek atanmıştır.
Ancak Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Yönetmeliği 25inci
maddesi uyarınca Başkanlığa kurulda görevli
başmüfettişler arasında kıdem ve liyakate göre atama
yapılır. Ramazan Akyürek bunun içerisinde olmadığı
hâlde direkt atanması emniyette bir huzursuzluk yaratmıyor mu? Bu
usulsüz atamayı tekrar geri almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Tanal.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Sayın Başkan, yerimden söz istemiştim ben de, bir
dakikalık, müsaade ederseniz.
BAŞKAN Burada gözükmüyor
efendim.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Ben de söz istemiştim yerimden.
BAŞKAN Sonradan girdiniz
herhâlde, burada yoktu; şimdi girmiş olmalısınız,
yoktu efendim.
Şimdi, Millî Savunma
Bakanımız konuyla ilgili bir açıklama yapacaklar.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
1.- Gaziantep Milletvekili Abdullah
Nejat Koçerin, Gaziantep iline Gazi unvanı verilişinin 91inci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (Devam)
2.- Muğla Milletvekili Tolga
Çandarın, Bodrum Alakışla Limanı Adalıyalı
mevkisindeki tahsis alanlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
cevabı (Devam)
3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, trafik kazası
sonucunda ortaya çıkan yaralanmaların tedavi giderlerinin
karşılanmasına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
cevabı (Devam)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gündem dışı
konuşmalarla ilgili açıklama yapmak üzere söz almış
bulunmaktayım.
Öncelikle Kahramanmaraşa
kahramanlık, dünkü tarih itibarıyla ve bugün de Gaziantepe Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından gazilik unvanının verilmesinin
91inci yılı dolayısıyla her iki kahraman ve gazi ilimizi
kutluyorum. Bu vesileyle de bu topraklar için şehit düşmüş
şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın Milletvekilimiz Muğla
ilindeki Adalıyalı mevkisindeki tahsis alanlarıyla ilgili gündem
dışı konuşma yaptı.
Muğla Bodrum Adalıyalı
turizm merkezi kapsamındaki, öncelikle bu bölge bir turizm merkezi olarak
ilan edilmiş durumda.
Muğla ili Bodrum ilçesi Yalı
beldesi Adalıyalı mevkisinde yer alan, mülkiyeti ormana ait
yaklaşık
İşleyen süreçte orman
alanlarının turizm amaçlı tahsisine ilişkin,
Danıştay 6. Dairesinin yürütmeyi durdurma kararı ve Anayasa
Mahkemesinin iptal kararı gereğince firmalar adına yapılan
ön izin işlemleri iptal edilmiştir. Firmalar adına iptal edilen
işlemlerden sonra, ön izin 5761 sayılı Kanunun 6ncı
maddesiyle ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununa eklenen
geçici 9uncu maddesi uyarınca işlemlerinin kaldığı
yerden devamı taleplerinde bulunulmuş ancak şu ana kadar Kültür
ve Turizm Bakanlığı tarafından bu talepte bulunanlara
herhangi bir tahsis yapılmamıştır.
Bir başka husus sağlık
hizmetiyle ilgili. Türkiyede her Türk vatandaşı yüzü ak
şekilde, alnı açık olarak, gurur duyarak sağlık
hizmetlerinden gururla bahsedebilir. Eksiklik yok mudur? Vardır ancak
Sağlık Bakanlığı bir memnuniyet anketi
yaptırdı. Yaklaşık Türkiyedeki her 4 kişiden 3ü
diyor ki: Allah razı olsun, sağlıkta iyi bir noktaya
getirdiniz. Ama eksiğimiz var. Nedir o? İşte, son dörtte 1lik
kısımda ise hâlâ yapılması gereken şeyler var, biz de
kabul ediyoruz ama sayın vekillerimiz de açık etti ki, bakın,
bir tesisin yeterliliği veya bir yapının yeterliliği kriz
zamanında anlaşılır. Van-Erciş depreminde, bütün
depremzedelere ve orada bulunan vatandaşlarımıza sorun. Her bölümden,
her hizmetten şikâyet olduğu hâlde tek şikâyetin gelmediği
birim Sağlık Bakanlığıydı. Dolayısıyla
da halkımızın dörtte 3ünün memnuniyeti var, dörtte 1 de hâlâ
daha yapılması gerekenler var. Sayın vekillerimizin
söylediklerini o dörtte 1 içerisinde kabul ediyoruz. Ancak şundan
adımız gibi eminiz ki, Türkiye'nin sağlık sistemi dünden
çok çok daha iyi. Hiç şüpheniz olmasın ki, alınan tedbirlerle,
yapılacak çalışmalarla ve sizlerin de vereceği destekle
Türkiyedeki sağlık sistemi
Ülkemizde, önceden, yaşayan
insanlarımızın sağlık öncelikli problemiydi. Allah
göstermesin, bir sağlık durumunda hastaneye düşseniz ne bedel
ödeyeceğiniz, ne fatura ödeyeceğiniz belli değildi. Şimdi,
en azından işsizlik, ekonomik sorunlar daha önde; sağlık
problemi Türkiye'nin gündeminde değildir, çok iyi bir yönde gitmektedir.
Ben, bu ana kadar sağlık
sisteminin bu hâle gelmesinde emeği geçen tüm bakanlarımıza
teşekkür ediyorum ve Türkiye'nin yarınının bugünden daha
aydınlık olacağı düşüncesiyle hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
5 arkadaşımız daha
sisteme girmiş.
Birer dakika
Sayın Tüzel
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, 28 Aralık
2011 tarihinde Uludere ilçesinin Roboski köyünde 34 kürt köylüsünün
hayatlarını kaybetmesine neden olan bombalama eylemini yerinde
araştıran Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun
tespitine ve Başbakanın konuya açıklık getirmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün
kırkıncı gününü bulan ve her yerde kendileri için mevlüt
okutulan, 28 Aralık 2011 tarihinde Uludere-Roboski köyünde 34 Kürt
köylüsünün bombalanarak öldürülmesini yerinde araştıran
Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun basına da
yansıyan ilk tespiti, kararın Ankaradan verildiği ve yerel
yetkililerin tamamen devre dışı olduklarıdır. Böylesi
önemli bir kararın sorumluluğu elbette ki, Genelkurmay
Başkanlığı ve bağlı olduğu
Başbakanlıktır. Ancak, alınan bu vahim kararın ve
sonuç olarak insanlık suçunun sorumlusu durumundaki Sayın
Başbakan konuya açıklık getirmek yerine hesap soranlara
saldırarak, hakaret ederek tepki vermeye devam etmektedir.
Halkın vekilleri olarak
yaptığımız basın toplantısındaki
manzarayı Kahkaha atma diye sunarak üzerinde tepinen, ortadaki suçu ve
sorumluluğu böylesi bir düzeysizlikle bastırmaya çalışan
Sayın Başbakan, halka olan biteni, gerçeklikleri
açıklamalıdır ve artık, vekillere siyasi ahlak
dışı saldırılara son vermelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Kurt
7.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun, kurumlarından
izinli olarak gelip Mecliste çalışan personelin Meclis Teşkilat
Kanununun değişmesi nedeniyle sözleşmelerinin yenilenmemesinden
kaynaklanan sorunlarının çözülmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
KAZIM KURT (Eskişehir)
Sayın Başkanım, Meclis Teşkilat Kanununun
değişmesiyle birlikte kurumlardan izinli olarak gelen personelimizin
ciddi anlamda bir sözleşme yapamamaktan kaynaklanan krizi vardır.
700-800 civarında arkadaşımız -Ocak ayından itibaren
sözleşme yapılması gerekirken yapılmamıştır-
şu anda çalışmıyor görünüyor, şubat ayında da
maaş alamayacak pozisyondadır.
Bu konunun bir an önce çözülmesi için
harekete geçmenizi diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Şafak
8.- Niğde Milletvekili Doğan Şafakın, Niğde,
Nevşehir, Aksaray, Konya ve diğer illerde satılamayan 2 milyon
500 bin ton civarında patatesin ambarlarda kaldığına,
Hükûmetin bu konuda pazar araştırma düşüncesi olup
olmadığına ilişkin açıklaması
DOĞAN ŞAFAK (Niğde)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Niğde, Nevşehir, Aksaray,
Konya ve diğer illerde 2 milyon 500 bin ton civarı patates ambarlarda
kalmıştır. Sadece Niğde ilinde 800 bin ton patates
ambarlarda çürümek üzere, maliyetinin yarısı olan 30 kuruştan
bile satılamıyor. Hükûmetin bu konuda pazar araştırma
düşüncesi var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Şafak.
Sayın Yüksel
9.- İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin, Hükûmetin
uyguladığı tarım politikaları nedeniyle,
Manisanın Kırkağaç ilçesi ile İzmirin Kınık
ilçesinin Poyracık beldesinde ürünlerini satamayan yemlik darı
üreticilerinin tüccarlar tarafından
dolandırıldığına ve bu konunun biran önce çözülmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Sayın Başkan, Manisanın Kırkağaç ilçesinde ve bizim
İzmirin Kınık ilçesinin Poyracık beldesinde yemlik
darı üreticileri tüccarlar tarafından dolandırılmışlardır.
Burada Hükûmetin tarım
politikaları çok önemlidir. Gümrük sıfırlanarak 600 milyon ton
mısır ithalatına neden olan ve 1,3 milyar dolar döviz
dışarıya ödemişizdir. Bu kendi çiftçimize destek olarak
verilmediği için, ürettikleri ürünü satamayan üreticiler ne yazık ki
dolandırılmakla karşı karşıya
kalmışlardır. Şimdi, bu, Kırkağaçtan sonra
Kınık ilçesinde çiftçilerimizi dolandıran tüccar, elini kolunu
sallayarak dolaşmaktadır; verdiği çekler, yüzlerce çek
karşılıksız çıkmıştır.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Atıcı
10.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
sağlık hizmetlerinin iyiye doğru gitmediğine ve
vatandaşın yaşadığı sıkıntılara
ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, sağlığın iyiye doğru
gittiğini hiç kimse iddia edemez. Bakın, şimdi elimde, Türkiye
Cumhuriyeti Ankara 29. İcra Müdürlüğünün 2011 tarihinde verdiği
ilamsız takipte ödeme emri var. Alacaklı: Sağlık
Bakanlığı. Borçlu: İsmi bende saklı olan bir
vatandaş, arzu edene verebilirim. Alacak miktarı: 302 lira 57
kuruş. Faizi: 679 lira 10 kuruş. Nedeni? Hastane tarafından
düzenlenen borç senedi. Bu mu sizin Sağlıkta iyiye gidiyor. dediğiniz
Allah aşkına? Yazıklar olsun size! (AK PARTİ
sıralarından Sana yazıklar olsun! sesi)
BAŞKAN Gündem
dışı konuşmalar bitmiştir.
Şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır, okutuyorum:
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve 27 milletvekilinin,
ülkenin geleceği açısından stratejik önemi haiz üstün yetenekli
bireylerin keşfi, eğitimi ve etkin istihdamlarının
sağlanmasının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/136)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizin geleceği
açısından stratejik öneme haiz gördüğümüz, üstün yeteneklilerin
keşfi, eğitilmesi ve etkin istihdamlarının
sağlanması amacıyla Anayasanın 98 inci, İç
Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
Araştırması açılması hususunda gereğini arz
ederiz.
Gerekçe:
Cumhuriyet döneminden sonra üstün
yetenekli çocuklara yönelik bazı kanunlar çıkartılarak birkaç
girişimde bulunulmasına rağmen, üstün yetenekli çocukların
eğitim ve izlenmesi sistemi genel eğitim politikası içinde
açık bir şekilde tanımlanarak kurumsal ve devamlılık
arz eden bir yapıya hâlihazırda
kavuşturulamamıştır.
Zihinsel yetenekleri akranlarına
göre üst seviyede olan, yaratıcılık yanı güçlü olan,
başladığı işi mutlaka tamamlama isteği duyan,
yüksek görev anlayışına sahip ve
karşılaştığı sorunları çözmede
yaratıcılığını kullanan üstün yetenekli çocuklar
bir ülkenin en büyük zenginlik kaynağıdır. Çünkü uygun ve
yeterli eğitim aldıkları takdirde ülkenin geleceğinin
şekillendirilmesinde en önemli rolü oynayacak olanlar yine bu
çocuklardır. Ülke menfaatleri doğrultusunda, kabiliyet ve
kapasitelerine uygun, mevcut potansiyellerini istendik doğrultuda
açığa çıkararak etkin istihdamlarını sağlayacak
eğitim ve izleme programları geliştirilmediği takdirde;
üstün yetenekli çocuklarımız hâlihazır sistemde
yaşayacakları uyumsuzluk nedeniyle, ya problemli vatandaşlara
dönüşecek ya da bu konuda politikalarını onlarca yıl önce
geliştirmiş, bu değerlerin farkında olan ülkeler ve menfaat
grupları tarafından ele geçirilerek kendi menfaatleri
doğrultusunda kullanacaklardır.
Bir potansiyel olarak seçkin ve
stratejik değer ifade eden üstün yetenekli bireylerin
değerlendirilmesi o ülkeye ve geniş olarak bütün insanlığa
yararlar sağlayacaktır. Değerlendirilmemesi hâlinde ise bu
potansiyelin psikolojik ve kişilik bozuklukları olan sorunlu bir
kesim hâline dönüşmesi muhtemeldir. Devlet açısından üstün
yeteneklilerin eğitiminin özel bir yere sahip olması gerekmektedir.
Zira eğitim-devlet ilişkisi bağlamında üstünlerin
eğitimi diğerlerine nazaran daha stratejik ve fonksiyonel bir konuma
sahiptir. Bununla birlikte ülkenin gelişme potansiyeli açısından
kıt bir beşeri kaynak olan üstünler, devlet açısından
eğitimi zor ve o derece önemli bir demografik alanı
oluştururlar. Bu eğitimin olabildiğince kusursuz ve itinalı
yapılması bir devlet sorumluluğu olarak görülmelidir.
Türkiye'nin bu elit potansiyele kusursuz bir eğitim verebilmesinin çok
sayıda değeri ortaya çıkaracağı kuşkusuzdur.
Bunun içinde öncelikle ülkenin rezervlerini belirlemek sonra bu rezervi uzun
vadeli sonuçlar için tüm boyutları ile nasıl ele
alınacağının/eğitileceğinin
planlamasını yapmak gerekecektir.
TÜBİTAK
araştırmasına göre; Türkiye'de 0-24 yaş
aralığında 682 bin üstün zekâlı birey vardır ve bu
sayı nüfusunun yüzde 2'sini oluşturmaktadır. Bu bireylerden
sadece 6942'si Bilim ve Sanat Merkezlerinde üstün yeteneklilere yönelik
tanımlanmış eğitim görmektir ki bu merkezlerin
teşkilatlanması ve programlarının geliştirilmesi
süreçleri de kurumsallaşma adına revizyona (yeniden düzenlemeye)
ihtiyaç göstermektedir. Geri kalan çoğunluğun değerlendirilmesi
ve ileriye yönelik politikaların saptanması maksadıyla acil ve
geniş kapsamlı üst düzey bir çalışmaya gerek duyulmaktadır.
Ülkemizin bekasını
sağlamada stratejik öneme haiz gördüğümüz, üstün yeteneklilerin
keşfi, eğitilmesi ve etkin istihdamlarının
sağlanması, ülke kaynaklarımızın en değerlisi
olan insanımızın yitirilmeden bir an önce katma değere
dönüştürülmesi elzemdir.
Meclis tarafından bu amaçlar
doğrultusunda, Anayasanın 98. İç Tüzüğün 104 ve 105.
maddeleri gereğince, üstün yetenekli çocukların eğitimini her
yönüyle ele alacak bir komisyonun kurulması yerinde olacaktır.
1) Halide İncekara (İstanbul)
2) Suat Önal (Osmaniye)
3) Gülay Dalyan (İstanbul)
4) Mihrimah Belma Satır (İstanbul)
5) Semiha Öyüş (Aydın)
6) Ahmet Öksüzkaya (Kayseri)
7) Ahmet Berat Çonkar (İstanbul)
8) Safiye Seymenoğlu (Trabzon)
9) Mehmet Müezzinoğlu (Edirne)
10) Alev Dedegil (İstanbul)
11) İsmet Uçma (İstanbul)
12) İlknur İnceöz (Aksaray)
13) Mustafa Ataş (İstanbul)
14) Tülay Bakır (Samsun)
15) Sevim Savaşer (İstanbul)
16) Canan Candemir Çelik (Bursa)
17) Çiğdem Münevver Ökten (Mersin)
18) Tülay Kaynarca (İstanbul)
19) Gönül Bekin Şahkulubey (Mardin)
20) Fatoş Gürkan (Adana)
21) Tülay Selamoğlu (Ankara)
22) Şirin Ünal (İstanbul)
23) İlknur Denizli (İzmir)
24) Ahmet Baha Öğütken (İstanbul)
25) Lütfi Elvan (Karaman)
26) Nurdan Şanlı (Ankara)
27) Mehmet Muş (İstanbul)
28. Nevzat Pakdil (Kahramanmaraş)
2.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve 19 milletvekilinin,
Çatalcanın Çiftlikköy, Karacaköy ve Binkılıç Mahallelerinde
ormancılık faaliyetleriyle iştigal eden halkın
sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/137)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Binkılıç, Çiftlikköy,
Karacaköy Beldeleri, mahalle olarak Çatalca Belediyesi sınırları
içerisine alınmıştır. Binkılıç, Fatih ve Atatürk
Mahalleleri, Çatalca'ya bağlı mahalleler olup Çatalca'ya
Bu beldelerimizde önceki yıllarda
halk geçimini ormancılıktan sağlamaktaydı. Bunun
dışında çok küçük çaplı hayvancılık
yapılmaktadır. Binkılıç'ta yaklaşık 1.300 hane
bulunmaktadır. 2006 yılına kadar Binkılıç'ta ikamet
eden bütün hanelere hane başına düz ara (traşlama kesim) kesim
yapılacak şekilde yaklaşık 10 ayrı yerde makta
adı altında halkın geçimini sağlaması
açısından ayakta dikili odun verilmekteydi. Halkımızın
yarısı bu odunu kendisi kesmekte ve yaklaşık 40 ile 50 ton
(40.000-
Bunun dışında
ayrıca her haneye yine kışın yakacak olarak sadece bir
paftada 3 veya 4 ton civarında kesimi yapılmak üzere odun
verilmektedir. Binkılıç halkı ve diğer köylerin tamamı
geçimini 2006 yılına kadar bu şekilde sürdürmekteydiler. 2006
yılından itibaren düz ara kesim yapılan maktalar
halkımıza seyreltme adı altında daha az miktarlarda ve
kesimi çok zor yapılan bir sistemde verilmeye başlandı.
Halkımız kesmiş olduğu odunun bir tonuna ilgili tarihlerde
Orman İşletme Müdürlüğü'ne 34,00 TL nakliye ücreti ödemekteydi.
Binkılıç İlk Kademe
Belediyesi'nin Mart 2009 seçimlerinde kapanması ve Çatalca'nın
Atatürk ve Fatih Mahalleleri olması neticesinde 2009 yılından
itibaren halkımıza verilen bu maktalar Binkılıç Atatürk ve
Fatih Mahallesi, Karacaköy Mahallesi ve Çiftlikköy Mahallelerinin ellerinden alınmıştır.2009
yılından itibaren kesimi yapılan bu maktalar Orman
İşletme Müdürlüğü tarafından Kamu İhale Kanunu
hükümlerine tabi olarak ihale edilmeye başlamıştır. Uygun
şartları taşıyan kişiler (Binkılıç'ta uygun
şartları taşıyan 7 kişi bulunmaktadır)
tarafından ihale ile alınıp kesimi ve satışı
kendileri tarafından yapılmaktadır. İhaleyi alan
kişiler 1 ton oduna 42,00 TL bedel ödemektedirler. Dolayısı ile
halkın geçim kaynağı ellerinden alınmış olup,
ihaleyi alan bu 7 kişi ancak traktörü ve aracı olan 5 veya 6 haneye
bu yerlerin kesimini yaptırmakta, Binkılıç'ta toplam 50 veya 60
hane faydalanmaktadır.
Ayrıca,
ormanlarımızın elimizden alınmasının diğer
bir nedeni de Çatalca'ya bağlandıktan sonra nüfusumuzun 3.199
değil de Çatalca'nın Mahalleleri ile birlikte toplam nüfusunun
20.000'i geçmesi olarak gösterilmiştir. Çatalca ile Binkılıç
arasında
Köy statüsünde kalanlar bu olanaktan
yararlanmasına karşın, Çatalca'ya
Saygılarımla.
1) Süleyman Çelebi (İstanbul)
2) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
3) Bedii Süheyl Batum (Eskişehir)
4) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
5) Arif Bulut (Antalya)
6) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
7) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
8) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
9) Aylin Nazlıaka (Ankara)
10) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
11) Tolga Çandar (Muğla)
12) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
13) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
14) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
15) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
16) Hasan Akgöl (Hatay)
17) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
18) Osman Taney Korutürk (İstanbul)
19) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
20) Atilla Kart (Konya)
3.- Konya Milletvekili Atilla Kart ve 23 milletvekilinin,
özelleştirmelerdeki haksız ve keyfî uygulamaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138)
05.10.2011
TBMM Başkanlığına
Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarlarıyla birlikte ekonomide yeni bir dönem
başlamıştır.
Siyasi İktidar, özelleştirme
uygulamalarını ekonomik kalkınma ve verimlilik için, özel ve
vazgeçilmez bir yöntem olarak kabul etmiş ve buna göre uygulama yapmıştır.
Ancak Siyasi İktidarın bugüne kadar gerçekleştirdiği kritik
özelleştirmelerin büyük bölümünde ciddi yolsuzluk iddiaları ve
bulguları ortaya çıkmıştır.
Yapılan özelleştirme
uygulamaları sonucunda; teknoloji yenilemesi
yapılmadığı, istihdam artışı sağlanamadığı,
serbest rekabet şartları yaratılamadığı gibi;
özelleştirme sonucunda işten atılma oranları ve
sendikasızlaştırma oranlarında da anormal artışların
meydana geldiği gözlemlenmektedir.
Öte yandan; yapılan
özelleştirme işlemlerinde genellikle ilgili mevzuat açık bir
şekilde ihlal edilmiş, aleniyet ve ihaleye serbest iştirak
şartları engellenmiş, kamu yetkisi kötüye kullanılmak
suretiyle haksız çıkar örgütlenmesinin yolu açılmıştır.
Yasaya bariz şekilde aykırı olan bu işlemlerin önemli bir
bölümü geç de olsa Yargı yoluyla iptal edilmiş, ancak bu süreçte
Yargı kararları uygulanamaz hale gelmiştir. Zira,
özelleştirme konusu ortada kalmamıştır.
Özelleştirme İdaresi ve
Siyasi İktidar, bilinçli olarak bu ortamı ve sonucu
yaratmıştır. Yürütmenin durdurulması kararları
uygulanmadığı gibi, ihale şartnamelerinin gerekleri
İdare tarafından bihakkın takip edilmemiştir.
Özelleştirme konusunun iyi niyetli olmayan 3. kişilere
danışıklı yollarla intikaline iştirak edilmiş ya
da göz yumulmuştur.
Bu ihlâl süreci, değişik yol
ve yöntemlerle gerçekleştirilmiştir. Yargı
kararlarının uygulanmaması, başka bir deyimle görev ve
yetkinin kötüye kullanılması için Bürokrasi teşvik edilmiş
ve himaye edilmiştir. Türk Ceza Kanununun görevi kötüye kullanmaya dair
maddeleri etkisiz hale getirilmiş, tazminattan dolayı rücuya dair
hükümler de yapılan yasal düzenlemelerle işlevini kaybetmiştir.
Bu yolla, kamu görevlilerinin, Kanunsuz Emir yoluyla suç işlemelerinin önü
açılmıştır.
Seydişehir Eti Alüminyum'da bu
durum yaşanmaktadır.
Tüpraş'ın
14.76'sının özelleştirilmesinde bu süreç
yaşanmıştır.
Balıkesir Seka'da benzeri tablo
ortaya çıkmıştır.
Tekel'de benzeri süreç
yaşanmıştır.
Kızılay'da da bu süreç
yaşanmıştır.
Türk Telekom özelleştirmesi
ayrıca sorgulanması gereken unsurlar içermektedir.
40-50-60 yıl içinde kamu gücü ve
halkın tasarruflarıyla oluşturulan ve stratejik önemi olan bu
işletmelerin içi bu yolla boşaltılmıştır.
Kamu zararı tasavvur edilemez ve
öngörülemez boyutlara ulaşmıştır.
Siyasi İktidarın
sorumluluğuyla birlikte ilgili Kamu Yönetim birimleri de bu süreçte görev
ve yetkilerini kötüye kullanmışlar; belli firmalar ile
işbirliği içinde kamu kaynaklan ve kazanımları, çıkar
örgütlenmesine alet edilmiştir.
Böyle bir yapılanmanın
sonucunda da, iptale dair Yargı kararları fiilen uygulanamaz hale
gelmiştir. Bu mekanizmayı, bu örgütlenmeyi yaratan ve himaye eden
sebepler ve sorumluları ortaya çıkartılmalıdır.
Böyle bir tablonun sonucunda ortaya
çıkan kamu zararı tespit edilmelidir. Bu zararın 10 milyar
dolarları aştığı öngörülmektedir. Bu süreçte ihmali
olanlar, görev ve yetkilerini kötüye kullananlar ve bu suretle kamu
zararına ve sosyal çöküntüye yol açanlar hakkında idari ve adli
sürecin işletilmesi gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan konularda
sorumluluğu olanlar ve alınması gereken önlemlerin tespiti
amacıyla, Anayasa'nın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105.
maddeleri uyarınca Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Özelleştirme
uygulamalarındaki haksız ve keyfi uygulamaların, bir taraftan
kamu kaynaklarının yok edilmesine, bir taraftan da ekonomik
bağımlılığa yol açtığı yönünde ciddi
tespitler ve kaygılar söz konusudur.
Çoğu özelleştirme sonucunda
teknoloji yenilemesi yapılmadığı, istihdam
artışı sağlanmadığı gibi; bu
özelleştirmeler sonucunda işten atılma oranlarının
yükseldiği ve bir taraftan da sendikasızlaştırma
uygulamalarının hız kazandığı görülmektedir.
Bu sürecin sonucunda da Yargı
yoluyla sonuç alınabilen iptal kararlarının uygulanma
kabiliyetlerinin kalmadığı görülmektedir.
Bu hususların
araştırılması, sorunların tespiti ve
alınması gereken önlemlerin rapora bağlanması
amacıyla, konunun TBMM tarafından araştırılması
uygun ve yerinde olacaktır.
1) Atilla Kart (Konya)
2) Ali Serindağ (Gaziantep)
3) Tanju Özcan (Bolu)
4) Veli Ağbaba (Malatya)
5) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
6) Arif Bulut (Antalya)
7) Muhammet Rıza
Yalçınkaya (Bartın)
8) Aylin Nazlıaka (Ankara)
9) Süleyman Çelebi (İstanbul)
10) Mehmet Şevki
Kulkuloğlu (Kayseri)
11) Sena Kaleli (Bursa)
12) Tolga Çandar (Muğla)
13) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
14) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
15) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
16) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
17) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
18) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
19) Hasan Akgöl (Hatay)
20) Osman Taney Korutürk (İstanbul)
21) Bedii Süheyl Batum (Eskişehir)
22) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
23) Osman Aydın (Aydın)
24) Mahmut Tanal (İstanbul)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım:
B) Tezkereler
1.- TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamenter
heyetin, Bosna-Hersek Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler
Komisyonu Başkanı Miraz Kusljugic'in vaki davetine icabetle
Bosna-Hersek'e resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/750)
07
Şubat 2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Dışişleri Komisyonu
üyelerinden oluşan bir parlamenter heyetin, Bosna-Hersek Temsilciler
Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Miraz
Kusljugic'in vaki davetine icabetle Bosna-Hersek'e resmi bir ziyaret
gerçekleştirmesi öngörülmektedir.
Sözkonusu parlamenter heyetin
Bosna-Hersek'i ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı
Kanun'un 6. Maddesi uyarınca Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve 21 milletvekilinin,
(10/115) esas numaralı faili meçhul cinayetlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerinin, Genel
Kurulun 8/2/2012 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin BDP Grubu önerisi
08.02.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 08.02.2012
Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında,
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının 116
ıncı sırasında yer alan 10/115 Faili Meçhul cinayetlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına
ilişkin önergenin görüşülmesinin, Genel Kurulun 08.02.2012
Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre vermiş
olduğu önerge üzerinde, lehinde Sırrı Sakık, Muş
Milletvekili.
Buyurun Sayın Sakık. (BDP
sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; ben de grubumuz adına olan bu
önergeyle ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak üzere
buradayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, bugün bizim gündemimiz
İki gün önce Sayın Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın Kürt diliyle ilgili söylediği bu sözlerle ilgili bir
önergemiz vardı ama biraz önce Sayın Başbakanı valiler
toplantısında dinlerken gündemimizi tekrar değiştirerek
faili meçhullerle ilgili Parlamentoyu bilgilendirmek istiyorum.
Şimdi, Sayın
Başbakanı dinlerken orada ilin valileri vardı. Sayın
Başbakan ilin valilerine talimat veriyordu. Daha önce kolluk kuvvetlerine
verdiği talimat yetmiyor, yargıya verdiği talimatlar yetmiyor,
bu kez de BDPyi hedef gösteren ve il başkanları görevine doğru
hareket eden valileri
Lütfen, gidin BDPye saldırın. Bir bütün
olarak BDPye karşı bir savaş cephesi açmıştı ve
insafsızca şunu söyleyebiliyordu: Faili meçhul cinayetlerle ilgili
biz bir şeyler yapmak istiyoruz ama Barış ve Demokrasi Partisi
buna engel olmak istiyor. El vicdan, el vicdan, el vicdan! Barış ve
Demokrasi Partisi iki dönemdir toplam 14 kez faili meçhul cinayetlerle ilgili
araştırma komisyonlarının oluşması için bu
kürsüde onlarca kez konuşmuştur ama sizin sayısal
çoğunluğunuz reddetmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi aynı
önergeleri getirmiştir ama yine reddedilmiştir.
Şimdi, daha 12ye iki kala yani
2011in son günlerinde 34 tane faili meçhul cinayet işlenmiştir
Uluderede, Roboskide. Bunların faili ortaya çıkmamış.
Barış ve Demokrasi Partisi Bunların faillerini ortaya
çıkarın. demiş, Hükûmeti göreve davet etmiş, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İnsan Hakları İnceleme Komisyonunu göreve davet
etmiştir, araştırma önergeleri vermiştir ama Sayın
Başbakan halkın gözünün içine baka baka bu işin mağduru
olan Barış ve Demokrasi Partisini de hedef göstermiştir.
Bugün Tüzükle ilgili görüşmeler
olacak. Aslında, korktuğunuz budur. Bizim sesimizi kısmak
istiyorsunuz çünkü biz buraya, bu ülkenin, bu devletin, cumhuriyetin kuruluşundan
bugüne kadar bu halka uygulanan zulüm politikalarını korkmadan bu
kürsüye taşıyan bir grubuz. Bundan korkuyorsunuz. Ensenizde olacağız.
Uluderedeki o cinayetler ortaya çıkıncaya kadar Barış ve
Demokrasi Partisi onu buraya getirecektir. Bunu böyle saklamaya,
çıkıp kürsüde nutuk atmaya, Suriyeye, Libyaya, oraya, buraya
demokrasi dersleri verenler kendi ülkelerindeki cinayete seyirci kalıp ve
muhalefetin sesini kısmaya çalışıyorlar. Şimdi,
eğer yüreğiniz yetiyorsa orada çıkarın, o gece
Heronların görüntüsünü çıkarın. 4 tane siyasi partinin liderini
çağırın Başbakanlığa, getirin, inceleyin. Nerede,
Ankarada nasıl bir talimat verdiğini hep birlikte göreceğiz.
Oraya giden Komisyon üyelerine oradaki mağdurlar ne dediler size? Ankara
bu işin sorumlusudur. Oradaki yetkililer Ankara sorumludur. diyor ve
İHSAN ŞENER (Ordu) Asla
öyle bir şey söylemedi, asla. Kim söylediyse
SIRRI SAKIK (Devamla) Neyse
Basına yansıyan bu. Ankaranın sorumlu olduğunu biz
söylüyoruz, Ankara bu işten sorumludur. Ankara bu failleri
bulmalıdır. Şimdi, içeriden feryatlar yükseliyor. Özel timci
Ayhan Çarkın çıkıp diyor ki: Ya, geçmiş dönemde Millî
Güvenlik Kurulunda kararlar alınıyordu, faili meçhul cinayetler öyle
işleniyordu. Burada siyasilerin, burada askerî ve sivil bürokratların
rolü vardı. O zaman açın, Millî Güvenlik Kurulundaki
tutanakları açın. Nasıl kararlar verildiğini açın.
İsmet Paşa İkinci Dünya
Savaşında Türk halkına şöyle diyordu: Sizi belki ekmeksiz
bıraktım ama babasız bırakmadım. Ama bu cumhuriyet,
Kürtleri, hem babasız bıraktı hem ekmeksiz bıraktı hem
eşsiz bıraktı hem çocuksuz bıraktı ve bugün de faili
meçhuller yaşanıyor ve bu faili meçhulleri ortaya
çıkarmanız gerekirken siz çıkıp Barış ve
Demokrasi Partisini sorumlu tutuyorsunuz.
Şimdi, bakın, sevgili
arkadaşlar, yıl 1994, burada birkaç kez dile getirdim. Bizi buradan
alıp götürdüklerinde bir tek, bizi suçlayabilecek, kanla, şiddetle,
ölümle bir tek suçlama bulamazsınız. Bugün tutuklanan 8 bin -KCK
adı altında tutuklanan- BDPlilerde bir tek tane şiddete
davetiye çıkaran, ölüme onay veren bir insan bulamazsınız.
Gittik, içeride on yıl kaldık, kimi arkadaşlarımız on
yıl, kimileri beş yıl ama kimse çıkıp diyemedi ki: Bunların
silahların tetiğinde parmak izi var, kandan sorumludur. diyemediler.
Bugün içeride olan gazeteci, avukat ve partinin yöneticilerinin,
milletvekillerinin, belediye başkanlarının da bir tek tanesini
kandan sorumlu tutamazsınız. Bu kadar kanın ve şiddetin
dışında olan bir parti ve kana, şiddete maruz kalan bir
partiyi kandan ve şiddetten besleniyor tezi, Allah adına, kelimenin
tek anlamıyla vicdansızlıktır. Biz her birimiz, onlarca
yakınını bu faili meçhullerde kaybetmiş insanlarız ve
bu yetmiyor, çıkıp grubumuza nifak sokmak adına
şunları söyleyebiliyor, bazı milletvekili arkadaşlar bizim
arkadaşlarımızla görüşürken: Biz sizin gibi
düşünüyoruz
Nasıl sizin gibi düşünebiliriz? Yani
Uluderededeki failler ortaya çıkmadan biz nasıl sizin gibi
düşünebiliriz? 8 bin tane insanı tutuklayacaksınız, nasıl
biz sizin gibi düşüneceğiz? Siz Kürt diliyle alay edeceksiniz, biz
nasıl sizin gibi düşüneceğiz? Ama bizim görevimiz şu: Biz
buradayız, diyalog istiyoruz. Zaman zaman, Sayın Başbakana
yakın olan şahıslarla oturup konuşuyoruz. Girdiğiniz
yol doğru yol değildir. Bu yol, bu ülkeye daha çok kan, daha çok
gözyaşı, daha çok acı yaşatır. Onun için, diyalog ve
müzakerelerin kaçınılmaz olduğunu söylüyoruz. Siyaset
dünyasının var olma nedeni de budur. Bizim burada olmamızın
nedeni de budur. Bizim Türkiyede iktidar olmak gibi, şu aşamada
böyle bir hülyamız yoktur. Biz kanı durdurmak istiyoruz. Biz bu faili
meçhul cinayetlerle ilgili, nereye kadar uzanıyorsa, gelin, birlikte bu
önergeyi kabul edelim, araştıralım. Sayın Başbakan
diyor ki: Mahsum Korkmazı kim öldürdü? Hikmet Fidanı kim öldürdü?
Sayın Başbakan, aha buradayız. Bizim getirdiğimiz önergeyi
kabul etmiyorsanız siz bir önerge getirin, getirin biz de oy verelim,
kabul edelim. Hakikatleri araştırma komisyonunu oluşturalım.
Mahsum Korkmazdan Hikmet Fidana, Uğur Mumcudan Ape Musaya kadar ve bu
ülkede kim acı çektiyse, bu acıların bir an önce ortaya
çıkması için siz getirin biz size destek sunalım. Ama sizin
yüreğiniz buna yetmiyor. Çıkıp valilere talimat vereceksiniz,
çıkıp valiler bölgeye gidecek.
Şimdi, dün, Batmanda, il ve ilçe
binamız, belediye binamız kurşunlanıyor. Bundan sonra,
Başbakanın bu açıklamalarından sonra, bu
saldırılar bir bütün olarak gerçekleşecek. Ama Başbakanın
bilmediği bir şey var, eğer bu saldırılara bu grup, bu
halk boyun eğmiş olsaydı bütün olumsuzluklara rağmen, 36
tane milletvekili çıkarmazdı ve bu bir şanstır.
Bakın, biz son bir nesiliz. diyoruz. Eğer Kürtler ve Türkiye
demokrasi güçleri dönüp Parlamentoyu adres gösteriyorsa, demokratik zemini
adres gösteriyorsa sizin demokratik zemine saldırmaya hakkınız
yoktur. Kürtlerin bu iradesine saygı duymalısınız, bunu
büyütmelisiniz ama siz bunu yapacağınıza tam tersine Kürtleri ve
demokratik zemini hedef göstererek
Son günlerde çıkan anketlerde Kürt
coğrafyasında, Kürtlerde ciddi bir oy kaybınız vardır.
Bunun yolu, yöntemi militarist güçlerle, kolluk kuvvetleriyle geri almaya
çalışıyorsunuz. Vallahi, bu boyun sizin önünüzde eğilmez.
Zor günler gördük ve yaşadık ve 1990ları siz de biliyorsunuz.
Onlara boyun eğmeyenler bugünlere hiç, hiç
boyun eğmezler. Otuz yıllık süreç içerisinde çok şey
öğrendik, çok acılar çektik ve çok şey de gördük. Ama sizin
bunları görmeniz gerektiğine inanıyorum, daha çok sağduyulu
olmanızı ve vicdanlı olmanızı diliyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Sakık.
Önerinin aleyhinde Kırıkkale
Milletvekili Sayın Ramazan Can.
Sayın Can
Yok.
Aleyhinde İhsan Şener,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
On dakikanız var.
İHSAN ŞENER (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Meclisin tabii, önemli görevlerinden
bir tanesi de toplumu yakından ilgilendiren konuları yine millet
adına milletin önüne sermektir, hiç şüphesiz. Ama buradan, milletin
kürsüsünden onları yanıltıcı bilgiler vermek doğru
değildir.
Sayın Sözcü, Sakık biraz önce
çıktı, Uludereyle ilgili birtakım şeyler söyledi. Tabii,
28 Aralıkta olan hadise millet olarak hepimizi üzmüştür hiç
şüphesiz. Devlet de kendi mekanizmalarını harekete geçirerek
-hem Adalet Bakanlığı hem İçişleri
Bakanlığı hem Genelkurmay Başkanlığı kendi
içindeki denetim mekanizmalarını harekete geçirmiş-
soruşturma başlatılmış Uludere Savcılığı
tarafından. Görevsizlik kararı verilerek de Diyarbakır
Cumhuriyet Savcılığı tarafından soruşturma devam ediyor
ve soruşturmada gizlilik kararı vardır. Biz hafta sonu, iki gün
oradaydık komisyon olarak. Biraz önce Sayın Sözcünün bahsettiği
Bu işin sorumluları Ankaradadır. anlamına gelecek hiçbir
beyanı hiçbir vatandaşımız kullanmamıştır.
SIRRI SAKIK (Muş) Medyada çarşaf
çarşaf yer aldı Sayın Şener.
İHSAN ŞENER (Devamla)
Medyada başka şeyler de var. Şimdi ben size cevap vermek
istemiyorum ama -okuduğum şeyleri ben buradan tekrar etmek
istemiyorum- başka şeyler de var. Dolayısıyla, olayı
bire bir yaşayan bir Komisyon Başkanı sıfatıyla
söylüyorum: Bu tür beyan olmamıştır. Gittiğimizde gerçekten
aileler bizi kucak açarak sofralarına davet etmiştir. Birlikte yemek
yedik, söyleyecek sözü olan, elinde bilgisi, belgesi olan, iddiası olan
kim varsa hepsini birer birer, hiç vakit ve zaman düşüncesi ortaya
koymadan dinledik. Henüz, inceleme komisyonu, sormak istediği bütün
soruları sorarak bütün cevapları almamıştır, inceleme
devam ediyor ama biz Gülyazıda, -Roboskide sizin deyiminizle-
Uluderede, Şırnakta yaptığımız temasları
tamamladık, bilgi ve belgeleri topladık.
SIRRI SAKIK (Muş) Ya, Roboski
Roboskidir, hâlâ sizin dilinizde diyorsunuz.
İHSAN ŞENER (Devamla) Yok,
bundan rahatsız olduğumuz için söylemiyorum yani.
Bunların tasnifini
yapacağız, burada ihtiyaç duyduğumuz ne kadar bilgi ve belge
varsa ilgili kurum ve kuruluşlardan bunları da isteyeceğiz.
Neticede, bu olayın aydınlatılmasını, millet
adına Millet Meclisi olarak, Hükûmet olarak ve devletin diğer
kurumları olarak ortaya çıkarılmasını arzu ediyoruz.
Burada bir ihmal varsa ortaya çıkacaktır, hiçbir şey gizli
kalmayacaktır ama şunu da açıkça ifade edeyim: Faili meçhullerle
ilgili araştırma önergeleri buraya verilirken tek taraflı
düşünmemek lazım, hangi insanın haksız olarak canına
kıyılmışsa ve nerede kıyılmışsa
bunların hepsinin ortaya çıkmasını isteriz.
Son zamanlarda yine basında
aydınlar dediğimiz, Kürt aydınları -tırnak içinde olarak- zikredilen
arkadaşlarımızın bir sürü beyanları var ve diyorlar
ki: Terör örgütünün infazı daha acımasız ve kesin.
Dolayısıyla, bunlarla ilgili tek cümle zikretmiyorsunuz. O
kayıplar insan değil mi? Onlar can değil mi?
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Hakikatleri araştırma komisyonu
diyoruz işte.
İHSAN ŞENER (Devamla) Yani
burada yapılması gereken şey, evet, bir terörle mücadele süreci
vardır ve söyleyecek sözü olmayıp, silahı eline alıp önünde
gördüğü herkesi hedef kabul eden bir örgütle -belki operasyon hatası
olabilir, başka başka hatalar olabilir, ben kasıt olduğu
kanısında değilim ama- burada ölen insanları gündeme
getirip yalnızca bunlar üzerinden siyaset yapmak da
Türkiyede bir siyasi
partinin Türkiye'nin tamamını yakından ilgilendiren her faili
meçhulle ilgili duyarlılığı olması gerektiği kanaatindeyim.
Şimdi, henüz bitmemiş,
soruşturma devam ediyor; adli kovuşturma, soruşturma devam
ediyor. Bu hususta acele edip her kürsüye çıkıldığında
henüz devam eden inceleme, araştırma, soruşturma ve
kovuşturmaları burada gündeme getirmek bence olayın
aydınlatılmasını istemekten daha ziyade bir karartma
algısı oluşturabilir. Biz gönülden şunu istiyoruz:
Gerçekten memleketimizde hiçbir insanın kanı akmasın, bu bizim
gönülden talebimizdir. Kimse bizden daha fazla insan sevgisi içinde
olduğunu iddia edemez, hiç kimse başkasından daha fazla bu
hususta duyarlı olduğunu da iddia edemez. Ama her olayın, her
konunun aydınlatılması için gerekli mekanizmalar vardır,
onlar devrededir. Umarız çok kısa zamanda bu karanlık kalan
bütün faili meçhuller aydınlanır ki siz de fark ediyorsunuz,
özellikle son beş yıldır yakın tarihimizle ilgili olan
biten ne varsa gün ışığına çıkmaya
başladı, bundan kimsenin rahatsız olmaması gerekir. Kim
tarih içinde haksız bir cana kıymışsa hiçbir şey gizli
kalmayacaktır. Bundan elli yıl önce, yüz yıl önce olan olaylar
ortaya çıkıyor, mutlaka diğerleri de aydınlanacaktır.
Bu hususta sizlerin ve milletimizin gönlünün ferah olmasını
istiyorum.
Burada araştırma komisyonu
kurulup kurulmamasından ziyade devletin kendi mekanizmalarının
kendi yetki alanlarıyla ilgili bu hususta ciddi çalışmalar
yaparak ortaya çıkarılmasının daha doğru sonuç
vereceği kanaatindeyim.
Ben önergenin aleyhinde söz aldım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Şener, Ordu Milletvekilimiz.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
benim sunduğum bilgileri ters ederek kamuoyuna bilgi sundu. Ben bir bütün
olarak bir iki noktada açıklama yapmak zorundayım.
BAŞKAN - Şimdi, lehinde bir
konuşmacı var, ondan sonra size söz vereceğim, şimdi
değil.
SIRRI SAKIK (Muş) Peki, tamam.
BAŞKAN Şimdi, önergenin
lehinde Osman Korutürk, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Korutürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; faili meçhul cinayetler
konusunda bir Meclis araştırması açılması yolunda
Barış ve Demokrasi Partisi tarafından verilen önergenin lehinde
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Faili meçhul cinayetler demokratik
ülkeler için bir utanç vesilesidir. Faili meçhul cinayetler yıllar
yılı devam ediyorsa bunun üzerine muhakkak eğilmek lazım.
Cumhuriyet Halk Partisi bu konuyu baştan itibaren büyük bir ciddiyetle ele
almış ve seçim bildirgesinde de bu konuya yer vermiştir. Biz
millî birlik ve bütünlüğümüzün sağlanması için birçok yöntem
öneriyorduk, bu yöntemler içerisinde faili meçhul cinayetler konusunda da bir
Meclis komisyonu kurup bu konuda araştırma yapmak vardı.
Bizim gördüğümüz kadarıyla,
Hükûmet maalesef, bu konularda, millî birlik ve bütünlüğü sağlayacak
konularda politikalar üretmek yerine ağırlığını
yurt dışındaki konulara, yurt dışında başka
ülkelerin birlik ve beraberliğini korumaya, yurt dışındaki
ülkelere yardımcı olmaya vermiş görünüyor. Ta Lübnandaki
hükûmet krizi sırasında Sayın Dışişleri
Bakanının gidip Nasrallahın karargâhında Said Hariri ile
Nasrallah arasında hükûmet kurulması çalışmalarına
katılmasından başlayarak bugün Suriyeye bilfiil müdahale etmeye
kadar her yönde dış politikaya göstermiş olduğu enerjiyi iç
politikaya vermiyor. Hâlbuki burada, bütçe konuşmaları
sırasında Dışişleri Bakanlığı bütçesi
konuşulurken ben, Atatürkün bir tespitine işaret etmiştim.
Atatürk orada diyordu ki: Bir ülkenin dış politikası iç
bünyesiyle yakından alakalıdır. Arkadaşlar, iç
politikası değil
iç bünyesiyle yakından alakalıdır.
diyordu. İç bünyeniz ne kadar güçlü, ne kadar kavi olursa dış
politikanız da o kadar sağlam, o kadar güvenilir olur. diyordu.
Bizim iç bünyemiz bugün maalesef sağlam değil. İç bünyemizde
birlik ve beraberliği, kardeşliği sağlayabilmek için
Hükûmetin mutlaka politikalar üretmesi lazım. Biz seçim bildirgemizde,
bütün Türkiye için demokratikleşme istiyorduk ama bütün Türkiye için
demokratikleşmenin içerisinde faili meçhul cinayetleri de içerecek
şekilde Doğu ve Güneydoğu Bölgesi için de özel bazı
tespitlerimiz ve özel bazı önerilerimiz vardı, onları
kısaca seçim bildirgemizden okuyacağım. Biz diyorduk ki:
Doğu ve güneydoğuda baskılara son verecek toplumsal
barışı sağlayacağız. Kürt
yurttaşlarımızın kimliklerini yaşamalarının
önündeki engelleri çoğulcu ve özgürlükçü demokrasiyi kurarak
aşacağız.
Yasa ile kuracağımız,
uluslararası standartlara uygun komisyonlar yoluyla faili meçhulleri
aydınlatacak, kayıpları bulacağız. Sorumluları
cezalandırarak halkımızın acılarını
dindirecek ve adaleti sağlayacağız.
Bütün bunların içerisinde, bu
faili meçhul cinayetler konusunda maalesef, Büyük Millet Meclisi yeterli
faaliyeti, yeterli enerjiyi göstermiyor. Biz, seçimlerden hemen önce bir
komisyon kurulması yolunda önerge vermiştik, bu da reddedildi.
Muhtemelen, bugün de Barış ve Demokrasi Partisinin verdiği bu
önerge reddedilecek fakat reddedildikten sonra, arkadaşlar, bunlar
unutulmasın. Bunları reddedebilirsiniz, muhalefetten gelen zaten her
şeyi reddediyorsunuz. Muhalefetin öncülük ettiği herhangi bir
kanunun, herhangi bir önergenin buradan çıktığını
gören insan sayısı zannediyorum çok az. Bunları
reddedebilirsiniz ama lütfen, bunların üzerinde düşünün,
bunların üzerinde hiç olmazsa siz birtakım politikalar üretin. Siz
bazı politikalar üretin ki memlekette birliği, beraberliği,
bütünlüğü sağlayalım ve memleketimizde hiç değilse
sağlam bir bütün olarak dış politikaya ancak o zaman
eğilelim. Yoksa, Suriyedeki çatışmaların içerisinde taraf
tutacak şekilde onlara yön vermeye çalışmak, Irak
Başbakanı tarafından savaş
kışkırtıcısı ve mezhep çatışması
kışkırtıcısı olarak nitelendirilmek Türkiye'nin
şimdiye kadar gördüğü ciddi şeyler değildi bunlar. Türkiye
kendi bölgesinde istikrar yapan, istikrar üreten, istikrara dayalı olarak
çalışan bir ülkeydi ve bu bakımdan güçlüydü, bunun için
dengeliydi, bunun için Türkiye'de ağırlığı vardı.
Biz bu istikrarı önce kendi içimizde sağlamamız lazım ve bu
istikrarı kendi içimizde sağlayabilmek için de birçok unsur
içerisinde mutlaka bu faili meçhul cinayetler denen ayıbı
artık ortadan kaldırmamız lazım.
Bu konuda çok uzun konuşmaya gerek
olmadığını düşünüyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin bu
konudaki tutumu çok açıktır. Biz Barış ve Demokrasi
Partisinin bu önerisini destekliyoruz. Keza, bu yolda gelebilecek diğer
bütün önerileri desteklemeye hazırız.
Bu düşüncelerle, hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Korutürk.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Yerinizden, bir dakika.
Lütfen
Bir açıklama istiyorsunuz, yerinizden
Lütfen
SIRRI SAKIK (Muş) Efendim,
şuradan, iki dakika rica ediyorum.
BAŞKAN Yerinizden
SIRRI SAKIK (Muş) Rica
edeceğim
BAŞKAN Fark etmez, aynı
zapta geçecek efendim. Rica edeyim yani
SIRRI SAKIK (Muş) Efendim, ben
rica ediyorum.
BAŞKAN Buyurun, buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) O zaman,
kullanmıyorum.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sayın Başkan, iki dakika kürsüden konuşsun Hatip. Yani biraz
önce AKPli
BAŞKAN Efendim, kürsüden
konuşmacılar belli. Rica edeyim, bu kadarına biz karar verelim.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
İki dakika Sayın Başkan
SIRRI SAKIK (Muş) Yani böyle
BAŞKAN Yani, yerinizden ne fark
eder Sayın Sakık? Rica ediyorum yani
Buyurun.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sataşmadan istiyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Yerinizden dedim. Lütfen,
lütfen
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, bakın, sataşmadan dolayı genelde kürsü
kullanılır. Böyle ayrımcı politikalar uygulamayın.
BAŞKAN Sataşma değil.
Bakın, dediniz ki
SIRRI SAKIK (Muş) Benim
söylediklerimin tam karşıtı şeyler söyledi.
BAŞKAN Bir saniye
Bir
açıklama yapacağım. dediniz Sayın Sakık, değil
mi?
SIRRI SAKIK (Muş) Ben kürsüden
yapmak istiyorum.
BAŞKAN Sataşmadan
dolayı mı söz istiyorsunuz?
SIRRI SAKIK (Muş) Bu tür
şeyler olurken genelde üç dakikalık
BAŞKAN Bir saniye efendim
Sataşmadan dolayı mı söz
istiyorsunuz?
SIRRI SAKIK (Muş) Evet.
BAŞKAN O zaman, buyurun. Çünkü
Açıklama yapacağım. dediniz.
İHSAN ŞENER (Ordu)
Sataşma nerede, ona bakar mısınız Başkan?
SIRRI SAKIK (Muş) Ben bunu
söyleyeyim.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Tamam, açıklar şimdi, dinleyin.
BAŞKAN Görelim bakalım,
neymiş?
Buyurun.
İki dakika, lütfen.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, Ordu
Milletvekili İhsan Şenerin, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi, tabii, biraz önce ben
burada sorunu gündeme getirirken bir bütün olarak Başbakanın dilinden
çıkan
Mahsum Korkmazdan Hikmet Fidana, bunların PKK
tarafından infaz edildiğini Başbakan söylüyordu, ben de Gelin
birlikte, bunlar dâhil olmak üzere, bir bütün olarak böyle bir
araştırma komisyonu oluşturalım, bu ülkede kimler ki faili
meçhullere kurban gitti, hep birlikte araştıralım
Ama
çıkıyorsunuz, gözlerimizin içine baka baka, içinize sindiremeden,
Sizin dilinizle Roboski
Yahu, Roboski atalarımızdan,
dedelerimizden kalan bir isim. Bunu bile içinize sindiremiyorsanız biz
nasıl iç barışımızı sağlayacağız?
Şimdi, Uluderedeki olayda
eğer Sayın Başbakan çıkıp Genelkurmaya teşekkür
ederse bizim söyleyecek çok sözümüz var. Siz hâlen Soruşturma devam ediyor
Peki, soruşturma devam ederken, bu uçaklar nereden kalktı?
Genelkurmayın onayı olmadan uçakların kalkma
olasılığı var mıdır? Hayır.
İHSAN ŞENER (Ordu)
Bilmiyoruz.
SIRRI SAKIK (Devamla) İşte,
bilmiyorsanız, biz bunları, muhalefetiz ve gündeme getireceğiz.
İşte, son dönemlerde size eleştiriler de budur; siz
Ankaralılaştınız, devletleştiniz,
Denktaşlaştınız.
Bakın günahınız kadar
Denktaşı sevmediğiniz hâlde hep birlikte çıkıp
gittiniz, Kıbrısta timsah gözyaşları
akıttınız. Oysaki Denktaş sizi devirmek için neler
yaptı, neler.
İşte, bizim size
eleştirimiz bu. Ankaralılaştınız ve
devletleştiniz, devletin günahlarını örtmeye
çalışıyorsunuz. Sorun burada,
anlaşamadığımız burada. Size destek verenler ve bugün
desteğini çeken aydınlar da bu noktada sizi eleştiriyorlar.
Teşekkür ediyorum Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Sakık.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
İHSAN ŞENER (Ordu)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
İlk önce şunu söylemek
zorundayım: Denktaş, Türk dünyasının ve
Kıbrısın kurucu Cumhurbaşkanı olarak bir millî
kahramandır. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Kimse Denktaştan nefret edildiğini burada
söylememelidir. Bunu düzeltme gereğini duyuyorum. Bu söz zabıtlardan
çıkartılmalıdır.
SIRRI SAKIK (Muş) Grubunuzda bir
anket yapın
BAŞKAN Ankete lüzum yok efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) Denktaş,
Kıbrıstan buraya kadar AKPyi devirmek için neler yaptı?
Esenboğadan buraya kadar araçlarla geldi ya.
BAŞKAN Sayın Şener,
buyurun.
İki dakikada lütfen
2.- Ordu Milletvekili İhsan Şenerin, Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
İHSAN ŞENER (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben Roboski
kelimesinden hiç rahatsız olmadım, isimlerin
kutsallığına da inanırım. Burada hiçbir sorun yok.
SIRRI SAKIK (Muş) İyi, ne
kadar güzel!
İHSAN ŞENER (Devamla)
Şunu açıkça ifade edeyim: Burada kimsenin niyetini okumak gibi bir
hedefimiz de yok. Kim hangi niyetle neyi söylüyor bu önemli değil ama siz
de biliyorsunuz ki, fark ediyorsunuz ki son on yılda Türkiyede
karanlık kalan pek çok olay aydınlatılmıştır,
bundan sonra da aydınlatılmaya devam edilecektir.
SIRRI SAKIK (Muş) Sizi alkışlarız,
alkışlarız.
İHSAN ŞENER (Devamla) Biz
Türkiyede gün ışığında Hükûmet etmeye bu milleti
alıştırdık, bu yolda devam edeceğiz, hiç kimsenin
endişesi olmasın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Hrant Dink gibi olmasın ama sakın. Hrant Dink ortada.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan
.
BAŞKAN Sayın Şandır
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
11.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Şırnak
Milletvekili Sırrı Sakıkın yapmış olduğu
konuşmasında Rauf Denktaş hakkındaki beyanının tutanaklardan
çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, gereken açıklamayı yaptınız,
size çok teşekkür ediyorum.
Rauf Denktaş, gerçekten bir millî
kahramandır, bağımsız bir Türk devleti kuran, Türk
milletinin bağımsızlığı için ömrünü harcayan bir
büyük insandır. Onun burada kötü kelimelerle, cümlelerle
anılmış olunmasını bir talihsizlik olarak görüyorum.
Tutanaklardan
çıkartılmasını talep ediyorum Sayın Sırrı
Sakıkın beyanının.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
Sayın Metiner
12.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, Suriyede yapılan
katliam nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda gerekli demokratik
tepkiyi koymak yerine AK PARTİ Hükûmetini eleştirdiğine, bunun
Baas kardeşliği olarak değerlendirilmesi gerektiğine,
BDPlilerin Ergenekon davası konusunda gerekli
duyarlılığı göstermediklerine ilişkin
açıklaması
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Suriyede bir katliam
yapılıyor, Humus kentinde bir katliam yapılıyor. Ne
yazık ki Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda gerekli demokratik tepkiyi
koymak yerine AK PARTİ Hükûmetini eleştirmeye devam ediyor. Bu Baas
kardeşliğinin tarihe bir not olarak düşülmesi gerektiğine
inanıyorum.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Baas kardeşliğiyle
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Faili meçhullerle ilgili
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Ortak Bakanlar Kurulu toplantısını biz mi yaptık?
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Faili meçhullerle ilgili ciddi bir hesaplaşma
başlamıştır ama Ergenekona fasa fiso diyeceksiniz,
Faili meçhullerle hesaplaşıyoruz. diyeceksiniz. Bu
samimiyetsizliğinize hiç kimse inanmaz.
BDPli
arkadaşlarımızın da Ergenekon davası konusunda niye
gerekli duyarlılığı göstermediğini sanıyorum
Türkiye toplumu soracaktır. Hikmet Fidanın öldürülmesi konusunda
Sayın Sakıkın da diğer arkadaşların da bu
cinayeti kimlerin işlediğini araştırmak yerine bir
eleştiride bulunmasını beklerdik.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Metiner.
Sayın Korutürk, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Başkan,
Sayın Korutürk
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sen mezhep
ayrımcılığı yapıyorsun Metiner. Sen bu
gidişle Türkiyeyi böleceksin.
BAŞKAN Buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Baas
kardeşliği diyerek memleketi bölüyorsun sen.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Bu sadece sizin ülkeniz değil, biz bölmeyiz, böldürmeyiz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Senin
vazifen bu, doğru, provokatörlükten başka bir iş
yapmıyorsun sen.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Sizin ülkeniz değil burası sadece.
BAŞKAN Sayın Korutürk,
buyurun efendim.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Bunları hep tarihe not düştü benim milletim, hiç merak etme.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Söyleyecek sözün varsa tartışırız.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Ayrımcısın, bölücüsün
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
Sayın Korutürkü dinliyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Etnik
temelde bölücülük yapıyorsun, mezhep temelinde bölücülük yapıyorsun.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ya, o
kadar ağır ithamlara ne gerek
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Baas kardeşliği yapıyorsunuz!
BAŞKAN Buyurun.
12.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, Suriyede yapılan
katliam nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda gerekli demokratik
tepkiyi koymak yerine AK PARTİ Hükûmetini eleştirdiğine, bunun
Baas kardeşliği olarak değerlendirilmesi gerektiğine,
BDPlilerin Ergenekon davası konusunda gerekli
duyarlılığı göstermediklerine ilişkin
açıklaması
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın
Metinerin ifadeleriyle ilgili bir açıklama getirmek istiyorum. Cumhuriyet
Halk Partisi, hiçbir zaman Suriyedeki katliamı, Suriyedeki vahşeti
tasvip etmek durumunda değildir. Cumhuriyet Halk Partisinin Baas
Partisiyle hiçbir alakası olamaz. Cumhuriyet Halk Partisi, sosyal demokrat,
özgürlükçü, demokratik bir partidir.
Suriyede yapılan yanlış
şudur: Suriyede Muhalefet adı verilen ayaklanmayı Hükûmet
bizzat kendisi de içine girmek suretiyle desteklemektedir ki bu
yanlıştır. Hükûmetin yapması gereken, Suriye ve diğer
komşularımızla olan iyi ilişkileri çerçevesinde Suriyedeki
iç diyalogları işletmek, Suriyedeki sorunu çözmekti. Cumhuriyet Halk
Partisinin bu konuda Türkiyede bir uluslararası toplantı
düzenlenmesi yolunda bir önerisi vardır. Bu öneri de gördüğümüz kadarıyla
Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından da doğru
karşılanmıştır. Bugün de Dışişleri
Bakanı bu öneriden bahsediyordu kendi önerisi olarak ama bizim önerimizin
çerçevesinde bahsediyordu. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisinin
Suriyedeki olaylarla ilgisi yok söylediklerinin. Komşularımızdaki
olayların iç politika boyutunda
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Korutürk.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve 21 milletvekilinin,
(10/115) esas numaralı faili meçhul cinayetlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerinin, Genel
Kurulun 8/2/2012 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
BDP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi önergenin
aleyhinde Sayın Fikri Işık.
Buyurun Sayın Işık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve
Demokrasi Partisinin verdiği grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
faili meçhul cinayetleri iyi anlamak ve çözümünü gerçekten bulabilmek için
faili meçhul cinayetlerle ilgili tarihî süreci bir gözden geçirmemiz lazım.
Özellikle soğuk savaş döneminin başlangıcından
itibaren dünya Yaltada ikiye bölündükten sonra bir taraf Batı bloku, bir
taraf Doğu bloku; Batı blokunun etki alanı Doğu blokunun
etki alanı belirlendikten sonra bu blokların korunabilmesi
amacıyla hem Batı blokunda hem Doğu blokunda birtakım
illegal yapılanmalar oluşturulmuş. Bunu bugün artık ortaya
çıkan belgelerden, çıkan yazılardan, görsel pek çok belgeden
biliyoruz ve bu illegal yapılar ne olursa olsun falanca ülke Batı
etkisinde kalacak, kontrolünde kalacak, falanca ülke mutlaka Doğunun
kontrolünde kalacak. Bunun için hukuk, adalet falan hiçbir şeye gerek yok,
ne olursa olsun bu kontrol sağlanacak. İşte, bunun
sağlanması için de maalesef bu gizli yapılar birtakım faili
meçhul cinayetleri pervasızca işlemiş. Maalesef pek çok
provokatif eylem bu gizli yapılar sayesinde işlenmiş. Bu sadece
Türkiyeye has bir durum da değil. Pek çok Batı blokunda ve Doğu
bloku ülkelerinde bu
olaylara rastlıyoruz.
Tabii, bunların çok
detayına girecek durumda değiliz ama gördüğümüz şu:
Türkiyede de maalesef bu yapı oluşturulmuş ve bu
yapının deşifre olmaması için de her türlü gayret
gösterilmiş. Zaman zaman bazı savcılarımız, bazı
hukuk adamlarımız, bazı devlet adamlarımız bu
yapıdan şüphelenmişler veya bu yapının
varlığından haberdar olup bu yapının deşifre
edilmesi için bazı adımlar atmışlar. İşte, ondan
sonra da ne olduysa olmuş, pek çok aydınımız, pek çok hukuk
adamımız, pek çok siyaset adamımız belki cinayete kurban
gitmiş ve şimdi daha yeni yeni bu cinayetlerin, bu faili meçhul
cinayetlerin kapağı açılmaya başlandı. İşte,
Doğan Özün katledilmesinden tutun da Abdi İpekçinin katledilmesine
kadar, Gün Sazakın katledilmesine kadar pek çok faili meçhul cinayet bu dönemde
işlenmiş. Soğuk savaş sona erince ülkeler bu
yapıları tek tek tasfiye noktasına gitmiş. Bazı
ülkelerde bu yapı tasfiyeye direnmiş, İtalya gibi. Ama orada da
hukuk devreye girmiş ve bu yapıyı tasfiye etmiş ama
ağır bir bedel ödeyerek tasfiye etmiş.
Maalesef Türkiyede bu
yapı, kendisinin misyonunu değiştirerek faaliyetine devam
etmiş. Özellikle adına bölücülük ve irticayla mücadele diye bir
alan oluşturulmuş ve bu alanda illegal faaliyetler devam etmiş,
provokatif eylemler devam etmiş, toplumun kamplaştırılması
ve birbirine düşürülmesi faaliyetleri devam etmiş. Bu süreçte bu
yapıları deşifre etmeye yönelik çalışmalar yapan pek
çok aydınımız da değişik vesilelerle ve değişik
yöntemlerle ortadan kaldırılmış. Bugün merhum Uğur
Mumcunun katledilmesinin ardında, artık şunu doğru
noktasında yani belki yüzde yüz belge diye söyleyemeyeceğiz ama
vicdani kanaat noktasında, PKK ile devletin bazı iç yapıları arasındaki
ilişkiyi deşifre ettiğine yönelik ve bunu yayınlama
noktasına geldiğine yönelik çok güçlü kanıtlar var veya iddialar
var.
SIRRI SAKIK (Muş)
İşte, gelin araştıralım, varsa iddia
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Söyleyeceğim, söyleyeceğim. Bakın, müsaade edin,
söyleyeceğim.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, hiç şunda
OKTAY VURAL (İzmir) Ne
konuşuyorsun sen ya!
FİKRİ IŞIK (Devamla)
devletin bazı birimleriyle PKK arasındaki organik
yapıları
OKTAY VURAL (İzmir) Devleti ne
rahat suçluyorsun ya?
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Bakın
Bir saniye
OKTAY VURAL (İzmir) PKK terör
örgütüyle devleti nasıl eş değer tutarsın sen ya?
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Benim ne konuşacağıma siz karar veremezsiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu ne
aymazlıktır Sayın Bakan!
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Bakınız, değerli arkadaşlarım, devletin bazı
birimlerinde bu, maalesef bu şeyler var.
OKTAY VURAL (İzmir) Bazı
birimleri
Şu laflara bakın ya! BDP gibi konuşuyorsun sen.
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Bugün Türkiyede yapılan nedir? Türkiyede bu yapıların
temizlenmesi Türkiye'nin boynunun borcudur, Hükûmetin boynunun borcudur.
OKTAY VURAL (İzmir) Devletle
PKKyı nasıl aynı kefeye koyarsın sen?
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Devletin içinde yuvalanmış birtakım güç odakları var
mıdır? Vardır.
OKTAY VURAL (İzmir) Müzakere
masasına oturan sensin! (AK PARTİ sıralarından
Bağırma be, ne bağırıyorsun? sesleri, gürültüler)
Devleti PKKyla eş değer
tutan
Elinde bir şey yok!
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Şimdi, yani, ben bundan, Oktay Vuralın niye bu cümlelerden
alındığını doğrusu anlamıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Devleti
yöneten bir parti olarak nasıl burada devleti suçluyorsun?
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Bakın, devletin içinde her zaman yanlış yapan olur, devletin
içinde her zaman hukukun dışına çıkan olur. Bu olanlarla
ilgili devlet aygıtı da hukuku işletmek durumundadır.
OKTAY VURAL (İzmir) Devletle
nasıl bağdaştırıyorsun sen bunu?
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, şimdi, biraz önce Sayın
Sakık diyor ki: Gelin, araştıralım. Arkadaşlar,
zaten araştırılıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Şuna
bakın ya! Terör örgütünü dağdan alıp müzakere eden sizsiniz be!
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Zaten şu anda Türkiyede faili meçhul cinayetler tüm boyutlarıyla,
tüm yönleriyle araştırılmıyor mu?
OKTAY VURAL (İzmir) Devleti PKK
terör örgütüyle eş değer hâle dönüştüren zihniyete bak!
FİKRİ IŞIK (Devamla)
1979da işlenen faili meçhul cinayetler dâhil, 1980 öncesinde işlenen
cinayetler dâhil
OKTAY VURAL (İzmir) PKKyla
BDPyle aynı konuşuyorsunuz siz ya!
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Sadece faili meçhul cinayetler değil, faili meçhullere zemin
hazırlayan darbe dönemleri de şu anda soruşturuluyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Sizi gidi
müzakereciler!
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Bu Mecliste, bu kürsüde, biz 12 Eylül referandumundan önceki
tartışmaları gayet iyi biliyoruz. Siz 12 Eylüle
dokunamazsınız. dediniz ama dokunuldu, yargının yolu
açılınca yargı dokunuyor.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Kime
dokundunuz?
FİKRİ IŞIK (Devamla)
28 Şubat sürecine dokunulamaz. denildi, dokunuluyor, hem de öyle bir
dokunuluyor ki kim yanlış yaptıysa, kim devlet erkini kullanarak
hukuk dışına çıktıysa
OKTAY VURAL (İzmir) PKKyla müzakere
edenlere de dokunulacak.
FİKRİ IŞIK (Devamla)
bunun sorumluluğunu üstlenmek ve cezasını çekmek
durumundadır.
OKTAY VURAL (İzmir) Talimat
verenler, özel yetkili gönderenler, hepsine dokunulacak.
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Şimdi, bu Mecliste
Değerli arkadaşlarım, bu Mecliste faili
meçhul cinayetlerin araştırılmasından çekinmeyecek tek parti
varsa o da AK PARTİ (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) çünkü bu faili meçhul cinayetlerle ilgili Allaha
şükürler olsun en net tavrı koyan parti AK PARTİdir.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) On yıldır iktidarsınız ne yaptınız,
ne?
FİKRİ
IŞIK (Devamla) - Biz ne Ergenekon davasını önemsizleştiren
bir partiyiz ne de Ergenekon-PKK ilişkisini görmezlikten gelen bir
partiyiz. Biz istiyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti olarak yoluna
devam etsin.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Faili meçhuller konusunda ne yaptınız?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Tek bir tane örnek ver. Hiçbir şey yok.
FİKRİ
IŞIK (Devamla) - Bakın, sayın milletvekilinin güzel bir ifadesi
oldu -Mustafa Kemal Atatürkün- Dış politika, iç bünyeyle
alakalıdır dedi. Doğru, çok doğru.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Konuşmaktan başka ne yaptınız faili meçhullere?
FİKRİ
IŞIK (Devamla) - AK PARTİ İktidarına kadar Türkiyede iç
bünyede maalesef güçlü bir yapı olmadığı için kendi
komşularında ne olup bittiğine bakmayan bir yapı
vardı. Şimdi, Türkiye ekonomide güçlendikçe, dış politikada
daha aktif hâle geldikçe, sosyal sorunlarını çözdükçe
komşularıyla tabii ki daha çok ilgilenecek.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Hangi ülkede yaşıyorsun? Hangi dış politika,
hangi?
FİKRİ
IŞIK (Devamla) - Komşularında yapılan zulümlere Türkiye
tabii ki daha fazla ses çıkaracak. Biz burada ikircikli politika
izleyemeyiz.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) 1,5 milyon insan öldü Irakta neredeydiniz?
FİKRİ
IŞIK (Devamla) - Daha düne kadar katliamlar sırasında...
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
- Libya petrollerini kim aldı, Libya petrollerini?
FİKRİ
IŞIK (Devamla) - ...Hafız Esadın sırtını
sıvazlayanlar bugün durum vahim hâle gelince, Vay efendim, konferans toplansın...
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Irakta ne yaptınız, Irakta? Irakta Müslümanlar ölürken
ne yaptınız?
FİKRİ
IŞIK (Devamla) - Ya, biz Hafız Esada veya Beşar Esada Bak bu
ülkedeki demokratik dönüşümü sen gerçekleştir ve tarihe geç.
diyen...
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Allahtan korkun, Allahtan.
FİKRİ
IŞIK (Devamla) - ...bir iktidarın mensuplarıyız. Biz,
Esada demokrasiye geçmek için çok ciddi telkin yaptık ama ne zaman
halkına zulmetmeye başladı...
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Suudi Arabistana yaptınız mı?
FİKRİ
IŞIK (Devamla) - ...işte o zaman Esadın
karşısında AK PARTİ İktidarı çok net tavır
koydu.
Biz zalimi
alkışlayamayız, biz zalime yardımcı olan bir iktidar
pozisyonunda olamayız.
OKTAY VURAL (İzmir)
Ebu Gureybi alkışladınız. ABD askerleri için dua ettiniz.
FİKRİ
IŞIK (Devamla) - Biz ilkesel davranıyoruz ve ilkesel
davrandığımız için de bütün dünya Türkiyeyi takdirle
anıyor.
Değerli
arkadaşlarım, AK PARTİ Ankaralılaşmadı. AK
PARTİ baştaki iradesini aynen devam ettiriyor.
OKTAY VURAL (İzmir)
Niye, Ankaralılaşmak kötü mü, ayıp mı? Ankarada millî
irade var, Meclis var, neresi batıyor?
FİKRİ
IŞIK (Devamla) - Bugün, eğer Diyarbakırda kafatasları
çıkıyorsa, bunu AK PARTİ İktidarına borçluyuz.
Eğer, bugün, güneydoğuda pek çok yerde kazılar yapılıp
bu kazıların sonucunda birtakım insanlar mahkemelere sevk
ediliyorsa... Faili meçhul cinayetlerin, bakın sadece...
OKTAY VURAL (İzmir)
Brükselleştin mi, Erivanlaştın mı, Erbilleştin mi?
Ankaralılaşmamış!
FİKRİ IŞIK (Devamla)
faili meçhul cinayetler devlet içerisine çöreklenmiş bazı mihraklar
tarafından yapılmıyor, bugün faili meçhul cinayetlerin önemli
bir kısmı da örgüt adına infazlardır, terör örgütünün
yaptığı infazlardır. Bütün bunları AK PARTİ
olarak değerli arkadaşlarım, bir bir açığa
çıkarıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ne zaman,
ne zaman? On yıldır iktidardasınız.
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Biz, AK PARTİ olarak Türkiyede hiçbir faili meçhul cinayet
kalmayıncaya kadar, hiçbir olay aydınlatılmamış
kalmayıncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Deniz
Fenerinden bir başla, Deniz Fenerinden.
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Şu anda kurumlarımız var gücüyle çalışıyor.
Bırakalım kurumlarımız bu soruşturmaları en
gideceği noktaya kadar gitsin, sonuçlar ortaya çıksın, o zaman
ihtiyaç duyulursa -sadece bir grup önerisi olarak değil- tüm Meclisteki
parti gruplarımız bir araya geliriz
SIRRI SAKIK (Muş) Siz getirin,
biz destekleyelim, siz getirin.
FİKRİ IŞIK (Devamla)
bunun araştırılması ihtiyacı ortaya konur ve Meclis
araştırır, Meclis bundan da kaçınmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Bu önerinin aleyhinde olduğumu söylüyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Hikâye
Yine hikâye anlattınız.
BAŞKAN Sayın Yeniçeri,
sisteme girmişsiniz efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Yalnız konuşuyorsunuz, yalnız konuşuyorsunuz; laf
üretiyorsunuz.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Sayın Başkanım, söz istiyorum.
BAŞKAN Efendim, neyle ilgili?
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Ben
de faili meçhullerle ilgili
BAŞKAN Peki, buyurun yerinizden.
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul)
Sayın Başkanım, benim sözümle ilgili de bir sataşma var.
BAŞKAN Vereceğim, bir
saniye.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, faili meçhullerin siyasi rant
için kullanılmaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Faili meçhul bir insanlık
dramıdır, faili meçhulleri faili malum hâle getirmek her
vicdanlı insanın görevidir ancak şunu herkesin çok iyi bilmesi
gerekir ki faili meçhullerden daha zalim ve daha vahim olan faili meçhullerin
siyasi rant için kullanılması ya da istismar edilmesidir. Tamamen
insani, etik ve vicdani bir olgu hâline gelmiş olan faili meçhul
travmasını siyasi emellerin aracı yapmak da insanlık
dışı bir tutumdur. Faili meçhulleri bahane ederek devlet, millet
ve tarih düşmanlığı yapmak faili meçhullerden daha elim ve
daha vahim bir durumdur. Failli meçhulleri bu bahane çerçevesinde devletin ve
kurumların yerden yere vurulmasına araç yapmak da devlet
yıkıcıları ve bölücülere hizmetkârlık yapmak
anlamına gelir. Medya eşliğinde büyük bir propagandayla yürütülen
kazılar da bu çerçeve içerisinde gerçekleri kirletme kampanyasına
dönüşmüş bulunmaktadır. Yapılanların gerçeklere
değil, bölücü ve ayrımcı emellere
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yeniçeri.
Sayın Korutürk, bulunduğunuz
yerden lütfen.
Buyurun efendim.
15.- İstanbul Milletvekili Osman Taney Korutürkün, Kocaeli
Milletvekili Fikri Işıkın konuşmasına cevaben,
dış politikanın bünyeyle alakalı olduğuna dair
sözlerine açıklık getirmek istediğine ilişkin
açıklaması
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bünye
konusundaki sözüme açıklık getirmek istiyorum. Bünyemiz kavi ve
sağlam olmadıkça, dış politikamız güvenilir ve
ayağı yere basar bir politika olmaz. dedim. Bunu ben demedim, bu Atatürkün
sözü. Bizim bünyemiz sağlamdır diyebilir miyiz? Bizim bugünkü
bünyemizde demokratikleşme sorunlarımız varken, 8 milletvekili
hapisteyken, Deniz Kuvvetleri kadrosunun komutan, amiral kadrosunun yüzde
50den fazlası hapisteyken, diğer Kara Kuvvetleri kadrosunun 126, 128
kişisi hapisteyken biz Bu bünye kuvvetli. diyebilir miyiz? Önce kendi
işlerimizi halledeceğiz, sonra başkasının işine
bakacağız.
Irakta 1,5 milyon insan öldü. Ne
yaptık? Hiç. Suriyede birtakım hadiseler oluyor, o hadiseleri
yatıştırmak için biz onları bir araya getireceğimize
taraflardan bir tanesini destekliyoruz. Ben bunlara dikkat çektim. Onun için,
benim söylediklerim tamamen maddi verilere dayanmaktadır. Bunu söylemek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Korutürk.
2 arkadaşımız daha sisteme
girmiş.
Sayın Çıray.
16.- İzmir Milletvekili Aytun Çırayın,
Türkiyenin Suriyeyle ilgili dış politikası ve
uluslararası ilişkilerine ilişkin açıklaması
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın
Başkan, demin bir sayın milletvekili Suriyeyle ilgili bazı söylemlerde
bulunuyordu. Suriyede olup bitenler, Sayın Başbakanın kendi
amaçları için supra global gücün desteğini alma tezgâhından
başka bir şey değildir. Milletimizin başına bedeli çok
ağır olabilecek kararlar alınıyor, karanlık
operasyonlara girişiliyor. Kendi hedefini birtakım güçlerin bölgemize
yönelik projeleriyle birleştirmiş olan, gözü dönmüş bir kibrin
etkisi altına girmiş bulunuyoruz.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak
uyarıyoruz. Türkiye'deki kendi iktidarlarını pekiştirmek
için uluslararası boyutta yanlış işlere kimse girmesin,
sonucunun bedellerini Türk milleti çok ağır öder, siz de bunun
altında kalırsınız değerli arkadaşlar.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Çıray.
Sayın Işık.
17.- Kocaeli Milletvekili Fikri Işıkın, Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin ifadelerine karşı devletin içerisinde
odaklanmış birtakım gayrimeşru yapıların
deşifre edilmesinin bölücülüğe veya ayrımcılığa
hizmet olmadığına aksine devletin güçlenmesine, milletin
birliği ve beraberliğine hizmet olduğuna ve Suriye konusunun
Başbakanın şahsi konusu olmadığına ilişkin
açıklaması
FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Sayın Başkanım, biraz önce Milliyetçi Hareket Partisi Grubundan Sayın
Yeniçerinin, herhâlde, kastını aşan bir ifadesi oldu,
kayıtlara geçmesi açısında söylüyorum. Devletin içerisinde
odaklanmış birtakım gayrimeşru yapıların
deşifre edilmesi bölücülüğe veya ayrımcılığa
hizmet değildir; aksine, devletin güçlenmesi, milletin birlik ve
beraberliğine hizmettir. Bunun kayıtlara geçmesini arz ediyorum.
İkinci konu, Suriye konusu asla
Sayın Başbakanın şahsi konusu değildir. Sayın
Başbakan Suriyede demokratikleşmenin önünü açmak için elinden gelen
tüm mücadeleyi vermiştir. Bunun da kayıtlara geçmesini arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) - Kim verdi bu
görevi ya? Kim verdi? ABD mi verdi? BOB mu verdi? Kim verdi? Sen mi verdin?
Meclis mi verdi? Kanun mu verdi? ABD Başkanı Bush verdi, öyle mi?
Obama
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve 21 milletvekilinin,
(10/115) esas numaralı faili meçhul cinayetlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerinin, Genel
Kurulun 8/2/2012 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin BDP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Değerli
milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre vermiş olduğu önerge üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Kabul etmeyenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, yoklama istedik.
OKTAY VURAL (İzmir) Yoklama
istiyor, görmezlikten geliyorsunuz.
BAŞKAN Kabul edilmiştir
OKTAY VURAL (İzmir) Olmaz öyle
şey.
BAŞKAN - Bir saniye
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Kabul edilmiştir.
Teşekkür ederiz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, yoklama istedik
BAŞKAN Sayın Başkan, bir
saniye durur musunuz. Şu işi bitireyim, vereceğim efendim.
Önerge kabul edilmemiştir.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Edilmiştir. dediniz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Özür diliyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, olmadı.
BAŞKAN - Bir saniye
Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Siz oylamaya sunmadan yoklama istedim efendim. Yoklama
yapmanız gerekir.
BAŞKAN Görmedim, affedersiniz.
Gerçekten görmedim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Hızlandırılmış şeye mi girdik?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, oylamaya sunmadan yoklama istedim
efendim, yoklama yapmak zorundasınız.
BAŞKAN Hay hay. Yapalım
efendim.
Görmedim, gerçekten görmedim.
Oylama tamamlandı, çoğunluk
da var ama istiyorsanız yapalım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Çoğunluk da var. dedi. Nerede var Sayın Başkan? Nerede var?
Toplantı yeter sayısı
Hodri meydan! Nerede var toplantı
yeter sayısı? Vardır. dediniz.
BAŞKAN Tamam, şimdi
yapacağım efendim. Yoklama yapacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama Vardır.
dediniz ya!
BAŞKAN Var. dedi
arkadaşlar da
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
bakalım. Kimse girmesin, sayın bakalım.
BAŞKAN Sayın Vural, burada
2 tane arkadaş
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
bakalım!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Siz ön
yargılı davranıyorsunuz, yoklama yapmadan, saymadan
Vardır. diyemezsiniz.
BAŞKAN Sayın Vural, burada
2 tane kâtip üye arkadaş Var. dediler, onun üzerine söyledim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Toplantı yeter sayısı var. dediler, öyle mi?
BAŞKAN Hayır, var burada.
Burada arkadaşlar var. Yoksa, yoklama yaparız efendim. Rica edeyim.
Bir yanlışlık oldu.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, oylamaya başladıktan sonra yoklama istediler.
BAŞKAN - Ahmet Bey, yoklama
yapalım. Tamam.
III. YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) - Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN İsimleri alın
lütfen.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, oylamayı yaptınız.
BAŞKAN Efendim, itiraz var;
yapalım.
İsimleri alın lütfen.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın
Başkan, böyle bir usul yok.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi,
Sayın Tarhan, Sayın İnce, Sayın Korutürk, Sayın
Çıray, Sayın Kart, Sayın Şeker, Sayın Güven,
Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Ekinci, Sayın Tanal, Sayın
Öner, Sayın Özgündüz, Sayın Ediboğlu, Sayın Toptaş ,Sayın
Aksünger, Sayın Yılmaz, Sayın Tayan, Sayın Özel, Sayın
Ayaydın, Sayın Erdoğdu.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık
ve 21 milletvekilinin, (10/115) esas numaralı faili meçhul cinayetlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerinin, Genel
Kurulun 8/2/2012 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
BDP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisini tekrar oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
2.- Ülkemizde yaşanan çeltik üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilen Meclis araştırması önergesinin, 8/2/2012
Çarşamba günü Genel Kurulda okunarak, görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 08.02.2012
Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında,
Siyasi Parti Grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisini İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
01 Şubat 2012 tarih ve 2730
sayı ile TBMM Başkanlığına verdiğimiz, Ülkemizde
yaşanan çeltik üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verdiğimiz Meclis Araştırma önergemizin 08.02.2012 Çarşamba
günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü Birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerge üzerinde lehte ve
aleyhte ikişer milletvekiline söz vereceğiz.
Birinci söz Cemalettin
Şimşek, Samsun Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, Genel Kurulda sohbet fazla, gürültü çok. Tedbir
alınmasını istirham ediyorum.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, biraz uğultuyu azaltırsak hatibi daha kolay
işitebiliriz.
Teşekkür ediyorum.
Buyurun.
CEMALETTİN ŞİMŞEK
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede
çeltik üretimi ve çeltik üreticisinin sorunları hakkında Milliyetçi
Hareket Partisinin vermiş olduğu grup önerisi lehinde
görüşlerimizi arz etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, ben
24üncü Dönem seçilmiş ve ilk defa bu dönem yüce Meclisin
çalışmalarına katılan bir milletvekili
arkadaşınız olarak şunu öncelikle ifade etmeliyim ki: Yüce
Meclisimizin çalışma biçimi karşısında gördüğüm
tablo beni gerçekten hayal kırıklığına uğrattı.
Özellikle iktidar ve iktidar grubu âdeta muhalefete kulaklarını
tıkamış, muhalefeti yok sayan bir anlayışla sadece
iktidar ve AKP Grubundan gelen öneriler doğrultusunda hareket eden,
demokratik tavır, katılımcılıktan uzak bir
anlayışla esasen kendilerini de incitici bir yaklaşımla
buradaki varlıklarını sadece toplantı ve karar yeter
sayısı temin etmekle sınırlayan, sadece Hükûmet ve AKP
Grubundan gelen tekliflere Evet. diyen, ancak muhalefetten gelen hiçbir
öneriyi incelemeden ve irdelemeden Hayır. diyen bir zihniyetle
karşılaştım. Sayın Bülent Arınç sanıyorum ya
2001de ya da 2002de şunu söylemiş: Parmaklarını hiç
akıl yürütmeden kaldıran, dolayısıyla parmak demokrasisini
çalıştıran bir anlayışla yüce Meclisin
çalıştırıldığını gördüm.
Sayın milletvekilleri, esasen,
işte beni üzen tablo budur. Gerçekten bu tablo Türk demokrasisi ve Türk
Parlamentosu için hiç iyi bir tablo değildir. Burada muhalefet
partilerinin getirdikleri önerilerin hepsi mi kötü Allah aşkına?
Onlar hiç mi ülkenin hayrına bir öneri getirmiyorlar ki kabul
etmiyorsunuz? Sizin ileri, katılımcı demokrasi dediğiniz
bu mu? Herhâlde Türkiye demokratikleşiyordan kastınız bu.
Parlamentonun iradesini bir gruba ya da Hükûmete ipotek etmek mi demokrasi?
İşte getirdiğiniz İç Tüzük yasa değişikliği
ortada. Muhalefetin sesini kısarak mı ileri demokrasiyi
getireceksiniz?
Değerli milletvekilleri, elbette
ki Hükûmet, elbette ki yürütme yapmak istediklerini bu Parlamentodan
geçirecektir. Bu, daha çok Hükûmetin yürütmeyle ilgili yapacağı
işlerde olmalıdır. Ancak, bu ülkede Anayasa değişikliği
yürütmenin ağırlığıyla yapılıyor, Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısını yürütme belirliyor.
Bu ülkede yasama organının tüm görevlerine Hükûmet, hatta
Başbakan ipotek koyuyor ve bunun adı da ileri demokrasi oluyor.
Değerli milletvekilleri,
bakınız, Milliyetçi Hareket Partisinin dünyada ve ülkemizde önemli
temel gıda maddelerinden olan ve Türkiyede azımsanmayacak bir
kesimin geçim kaynağı olarak ekim yaptığı çeltik
üreticisinin sorunları ve Türkiyede yapılan çeltik üretimi konusunda
vermiş olduğu Meclis araştırma önergesinin AKP
oylarıyla reddedileceğini bilmek için artık kâhin olmaya gerek
yok ama yine de siz bir bakın. Çünkü bu sorun, ülkemizde çözülmesi gereken
bir sorun olduğu gibi, çözümü mümkün olan bir sorundur ayrıca. Yeter
ki bu soruna biraz kulak verelim, çözüm için gayret sarf edelim.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyeyi hepimiz eskiden beri bir tarım ülkesi olarak biliriz. Ancak
bugün, ülkemiz, bütün tarımsal ve hayvansal ürünleri
dışarıdan ithal etmektedir. Bu, Türkiye için çok acı bir
tablodur. Çiftçimiz bugün ürettiği tahıldan ve
hayvancılıktan para kazanamıyor, toprağını terk
ederek taşeron firmalarda iş güvenliği olmaksızın
asgari ücretle çalışabilmek için yerini yurdunu satıp şehirlere
göçüyor, köyler boşalıyor, ancak gittiği yerlerde de geçimini
temin edecek bir iş bulamıyor. Bu da bazen aile facialarına
sebep oluyor, çocuklar evlerini terk edip yanlış yollara
düşüyor, boşanmalar artıyor.
Değerli milletvekilleri,
Türkiyede azımsanmayacak bir kesim çeltik ekimi yapıyor ve geçimini
çeltikten sağlamaya çalışıyor. Yukarıda ifade
ettiğim gibi, bundan ailesini geçindirecek bir gelir elde edemiyor, her
sene bankalara biraz daha borçlanarak Gelecek yıl işi
kurtarırım inşallah. diyerek çeltik üretimine devam ediyor.
Ancak çeltik konusundaki politikalara bakılınca, bu politikalarla
çeltik üreticisinin borçlarından kurtulabilmesinin mümkün
olmadığı anlaşılmaktadır. Türkiyede en çok
çeltik üretimi yapan iller başta Edirne olmak üzere, sırasıyla
Samsun, Çorum, Sinop, İzmir, Manisa, Balıkesir ve Kastamonudur.
Hükûmet, çeltik üretimini içeride geliştirmek yerine, her türlü gıda
ve hayvansal ürünlerde olduğu gibi ithal etme politikasını
benimsemektedir. Bu da ülkede üretimi düşürmekte, köylü
fakirleşmekte, köyler boşalmakta, cari açık artmakta ve ülke
ekonomisi, üretimi artırma şansı varken, zarara
uğratılmaktadır.
Dünyada çeltikten birim alanda elde
edilen verimlilik sürekli artmaktadır. Dünya çeltik verimlilik
ortalaması dekara 420 kilogramdır. Mısır, verimlilik
bakımından 950 kilogramla birinci sıradadır. Türkiye ise ortalama
aşağı yukarı 600-700 civarında bir dekara verimlilik
oranıyla dünya ortalamasının üzerindedir.
Dünyada çeltik üretimi yapan birçok
ülke hem ihracat hem de ithalat yaparken, Türkiye sadece çeltikte
ithalatçı konumdadır. Türkiye, 2007de 215 bin ton, 2008de 191 bin
ton, 2009da 212 bin ton pirinç ithal etmiştir. Bundan da
anlaşılacağı üzere, çeltik üretiminde kendisine yeten bir
ülke değildir, ancak kendisine yeterlilik potansiyeli olan bir ülkedir.
Türkiyenin pirinçte ithalatçı bir
ülke olmasının birçok nedeni vardır. En önemlilerini ifade
edecek olursak: Birinci sırada, çeltik üreticilerine verilen desteklere
baktığımızda, bunun çok az ve sadece göstermelik
olduğunu anlıyorsunuz. Dekar başına mazota sadece 7,5 lira
destek verilmektedir, toprak tahlili desteğiyse 2,5 liradır. Ton
başına ayrıca 100 TL ödeme yapılmaktadır. Ancak,
bunların zamanında ödenmemesi, gecikmesi de desteğin
amacına ulaşmasını engellemektedir. Çiftçi, dekar
başına 600-
Mukayeseli çeltik fiyatları
belirlemesi doğru değildir çünkü çeltik üreticisinin Türkiyede
İkinci derecedeki sorun ise sulama
suyu yetersizliği çeltik üreticisinin önemli sorunlarından biridir.
Su yetersizliği üretimi önemli ölçüde menfi olarak etkilemektedir. Kamunun
suyu çeltik üreticisine temin yerine şirketlere devredilmesi çeltik
üretiminin geleceği için kuşku oluşturmaktadır. Hükûmetin
üretimi geliştirmek yerine her şeyde olduğu gibi ithalatı
çözüm olarak görmesi çeltik üreticisini yoksulluğa sürüklerken üretimin de
gelişememesine de neden olmaktadır.
Ülkemizde girdiler oldukça
pahalıdır ve önemli bir yer tutmaktadır. Çeltikte
kullanılan motorin, elektrik, ilaç, su, ekipman ve alet fiyatları
pirinç üreticisi ülkelere göre çok yüksektir. Dolayısıyla dünyada
pirinç üreten ülkelerle Türkiye'nin rekabet edebilme şansı yoktur,
her zaman bu böyle olmuştur. Su için dekar başına çiftçi 50 lira
ödemektedir. Çeltik kurutma makinesinin KDVsi hâlâ yüzde 18'dir. Bugün tespit
edilen ve üreticinin önüne konulan fiyatlar maliyetin altındadır.
Maliyetin altında belirlenen fiyat politikaları ise üreticiye
kazandıramamanın yanında üretime yönelimini de etkilemektedir
çünkü artık üretmemektedir çiftçi.
Pirinç üreten çiftçilerin pirincinin hasat zamanına denk gelen ya
da getirilen pirinç ithali üretici fiyatlarını aşağıya
çekmektedir. Bu durumda Türkiye'de açıklanan fiyatlar ve politikalar sözde
kalmakta, bir avuç ithalatçı şirket fiyat belirleyici aktör olarak
ortaya çıkmaktadır.
Tarım sigortası Türkiyede
oldukça yetersiz ve geridir ayrıca, bu da çeltik üretimini oldukça menfi
yönde etkilemektedir. Sigorta şirketinin zarar kriterleri çiftçi
yararına göre değil, şirketin kendi çıkarına göre
belirlenmektedir. Yeni Tarım Sigorta Kanunu, devletin parasının
çiftçilerin üzerinden şirketlere aktarılmasından başka bir
şey değildir çünkü çiftçilerin yağmur ya da selden dolayı
oluşan zararının karşılanması için
tarlaların içinden âdeta nehirlerin geçmesi, tarlanın
kullanılmaz duruma gelmesi gerekmektedir. Türkiye'de ise böyle bir afetin
oluşması oldukça zordur.
Pirinçte KDV sorunu diğer
ayrı bir sorundur. Değerli milletvekilleri, çeltik kabuklu hâldeyken
KDVsi yüzde 1dir. Kabuğu ayrıldıktan sonra içinden çıkan
pirincin KDVsi yüzde 8
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Şimşek, teşekkür ederim.
CEMALETTİN ŞİMŞEK
(Devamla) Genel Kurula bu vesileyle teşekkür eder, saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önerinin aleyhinde
Muş Milletvekili Sayın Demir Çelik
Buyurun Sayın Çelik.
Süreniz on dakika.
DEMİR ÇELİK (Muş)
Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisinin çeltik üreticilerinin
sorunlarının araştırılmasına dönük önergesinin
her ne kadar aleyhine söz almış bulunuyorsam da lehine
konuşacağım. Dikkatlerinize sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz 780 bin kilometrekarelik yüzölçümüyle, içinde
bulunduğu yerküredeki konumu, enlem ve boylamları itibarıyla
önemli bir tarım potansiyelini haiz bir ülkedir. Ancak, bu potansiyeli
amacına uygun, halkımızın refahına dönük bir
konumlandırmaya kavuşturduğumuz söylenemez. Bugün çeltik
üreticisi başta olmak üzere tarım ve hayvancılığa dayalı
sorunları tartışıyor olduğumuz günümüz Türkiyesinde
yanlış politikalarımızın ve soruna yanlış
projeksiyonla yaklaşıyor olmamızın vebalini
taşıyoruz. Düşününüz ki, kendi kendisine yetebilir bir çeltik
potansiyeline sahip bir ülke ithalat pozisyonuna gelmiştir, pirinci
dünyadan ithal eder bir ülke konumuna gelmiştir. Pirinç ki, yüksek
nişastası, beslenme noktasındaki önemi ve özellikle
buğdayla karşılaştırıldığında
dünyaya uyumu itibarıyla da pozitif bir noktada olmasına
karşın bunu destekleyen, üretimi teşvik eden bir
anlayıştan ve algıdan uzak kalmışız.
Başta Orta Karadeniz ve İç
Anadolu olmak üzere Trakyada sulak, alkali ve tuzlu toprakları seven bir
ürün olması, diğer ürünlerle
karşılaştırıldığında onların
yetişemeyeceği, dolayısıyla gerekli verimliliğin
alınamayacağı birçok ürüne alternatif olabilecek çeltik, bugün
gerekli önem veremeyişimizden kaynaklı kayıpları
yaşamaktadır.
Dişi tırnağıyla
üretmek isteyen, bu yönüyle ülke kalkınmasına paydaş olmak
isteyen üreticinin elinden tutup onu teşvik eden, sübvansiyon ve destek primleriyle var olan faaliyetini
destekleyen bir anlayış olması gerekirken köstekleyen, ithalata
dayalı ikame politikalarıyla üreticiyi var olan faaliyetinden
alıkoyan bir konuma geldik. Bu, buğdayda böyle,
hayvancılıkta böyle, pamukta, çayda, fındıkta, incirde,
üzümde
Kısaca, tarım ülkesi, aynı
zamanda hayvancılık ülkesi olan Türkiye, kendi iç potansiyeline
dayalı böylesi üretim ilişkilerini devlete bağlı kalmadan,
üreticinin kendi kendisine yetebilecek koşulları, olanakları
varken, siyasal iktidarlar toplumun bu yönlü destekçisi, ön
açıcısı olması gerekirken, temel taleplerinden
alıkonulan, yoksul bıraktırılıp kendisine muhtaç
kılınan bir siyasal projeye de sahip oldukları için sus
payı adına, seçimler öncesi, seçimler sırasında
insanların yoksulluğunu suistimal ederek oy devşirmeye
çalışmaktadırlar.
Bu, geçici noktada iktidarlara, biz
siyasal partilere, aktörlere kazanç hanesine artılar olarak
yansıyabilir ama yoksulluğun, yoksullukların diz boyu
olduğu ülkemizde, 25 milyon insanımızın yoksulluk
sınırları içerisinde olduğu, yüzde 11ler civarında
işsizimizin olduğu ülkemizde, siyasal ve sosyal travmaların daha
derin ve üstesinden gelinemez bir noktada yaşanmasına da neden
olunacaktır. O nedenle, palyatif, geçici çözümler yerine, ülkemizin
dinamiklerinin amacına uygun yeniden dizayn edilmesi, bu konuda çaba
sahibi olan üreticilerinin -kayısıdan pamuğa, oradan
çeltiğe- desteklenmesi, yapılması gereken en kestirme ve
doğru yoldur.
Düşününüz ki her Kurban
Bayramında kurbanlıkların ithalatına dayalı bir
politika hepimizi üzüyor, üreticimizi üzüyor. Birçok üreticimiz geçen
yılın Kurban Bayramı öncesinde besi hayvanını
satamamıştır. Yüksek vergi, aynı zamanda besi ve tohumculuk
noktasındaki girdilerinden kaynaklı sorunların üstesinden gelmediğinin
açmazını yaşayarak, şu anda mevcut var olan borcunu ödeyemeyerek,
dolayısıyla bankalar karşısında da icrai takibe maruz
kalmış bulunmaktadırlar.
Aynı şeyi çeltik üreticisi
için de söylemek mümkün. Bakımı, ayrıca sulama
koşulları, toplanması ve sevki noktasının çok
pahalı olmasından, mazotun dünya genelinde en pahalı ülke
pozisyonunda olmamızdan kaynaklı ama yetmezmiş gibi kendisinin
KDVsinin yüzde 8ler olmasından, üretim faaliyetinin her noktasında
tükettiği mamulün de yüzde 18ler KDVsine tabi tutuluyor olmasından
kaynaklı ciddi açmazlar ve sıkıntılar vardır.
Bunu iyileştirecek, çeltik
üreticisinin sorun ve problemlerini Meclis gündemimize taşıyarak
araştırılmasına yol açacak bir fırsat, herkesten çok
yasama görevini yürüten biz milletvekillerine ve siyasal partilere düşer.
Biz bunu yaptığımızda, gençliğimizin gelecek
kaygısından halklarımızın geleceğe güvenle
bakmasını sağlamış olur, o yönüyle de bu ülkede her
şeyden önce yoksunluktan kaynaklı psikolojik, sosyolojik bir kısım
sorunların yaşanmamasının da önüne geçmiş oluruz.
Biz bu açıdan, sadece kanun yapıp,
kanunları da, iktidarın ve hegemonik ilişkinin sürdürülmesine
hizmet edecek bir algıdan kendimizi kurtarıp toplumun temel
taleplerini, temel isteklerini, sorunlarını, sağlıktan
tarıma, oradan hayvancılığa dair yaşanan
sorunları enine boyuna araştırıp tartışabilirsek,
Meclisimizin gündemine taşıyabilir, çözüm yollarını
ortaklaştırabilirsek, ithalata dayalı ikame politikasından
ülkemizi de, ülke halklarımızı da kurtarır, üretimin, istihdamın
günümüz koşullarında insani olana yönelik bir çerçeveye oturtabilirsek
kazanan halklarımız olacaktır, ülkemiz vatandaşı
olacaktır, üreticilerimiz olacaktır. Her şeyden önce biz
vatandaşımızın mutluluğuna dair bir
duyarlılığı bugünden yarına ertelenmeden, esirgemeden
harekete geçirmek durumundayız.
Barış ve Demokrasi Partisi
olarak verilen bu önergenin araştırılması konusunda biz
gerekli duyarlılığı göstereceğimizi, lehine oyumuzu
kullanacağımızı, üreticilerimizin var olan
çabalarını destekler pozisyonda olacağımızı
belirtir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Çelik.
Şimdi, lehinde olmak üzere Hatay
Milletvekili Sayın Hasan Akgöl.
Buyurun Sayın Akgöl. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HASAN AKGÖL (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; MHPnin çeltik üreticisinin
sorunları hakkında verdiği grup önerisi üzerinde CHP Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Burada, sadece çeltik deyip olayı
kısıtlamak çok doğru değil. Çeltikte yaşanan
sıkıntıların aynısı tüm tarım sektöründe
yaşanmaktadır. Dünyada buğdaydan sonra en fazla tüketilen ürün
olan pirinç, bazı ülkelerde tüketimi yıllık 200 kilograma
çıkmasına rağmen Türkiyede bu oran 6 ile
Hükûmetler çeltik üretimini içeride
geliştirmek yerine ithal etme politikalarını benimsemektedir. Bu
politikalar çiftçilerin refah düzeyini ve üretim miktarını
düşürmekte, aynı zamanda ülke ekonomisini zarara uğratmaktadır.
Sorun acilen çözülmelidir.
Çeltikte birim alanı yani dönüme
üretilen miktar son yıllarda artmaktadır. Ancak dönüme
vurduğunuzda üretilen miktar her dönem artmasına rağmen ithal
ettiğimiz çeltik miktarında düşüş olmamakta, bilakis artmakta.
Bunun çeşitli sebepleri vardır.
Pirinç Türk insanının temel
besin maddesi değildir. Türkiyenin temel besin maddesi
buğdaydır. Türkiye çeltik üretiminde kendine yeten bir ülkedir.
Yalnız kendisine yeterlilik potansiyeline sahiptir.
Demin MHPli konuşmacı arkadaşım
belirtti, sadece çeltik değil, çeltikle birlikte tüm hububat ürünlerine
dekar başına verilen destekleme miktarı çok düşüktür. Bu
7,5 TL civarında bir şeydir. Bu desteklerin yetersizliğinin
yanında zamanında verilmemesi de ayrı bir konudur. Desteğin
amacına ulaşması için zamanında verilmesi gerekmektedir.
Çiftçinin dekar başına 600-
Sulama ayrı bir konu.
Hâlihazırda çeltik üretimi yapan çiftçilerin daha fazla üretim
yapmamasının nedenlerinden bir tanesi de sulama problemidir. Kamu
yatırımlarının su teminine yönlendirilmemesi, kamunun suyu
çeltikler yerine şirketlere devretmesi politikaları çeltik üretiminin
geleceği için kuşkuyla bakılmaktadır. Hükûmetlerin üretimi
geliştirmek yerine ithalatı çözüm olarak görmeleri çeltik
üreticisinin refah seviyesini düşürmesinin yanında üretimin
gelişmemesine de neden olmaktadır.
Arkadaşlar,
girdiler pahalı; mazot pahalı, gübre pahalı, ilaç pahalı.
Bu girdilerle çeltik ve diğer hububat ürünlerini üretmek son derece
riskli. Hükûmetin destekleme fiyatlarını belirlerken girdi
maliyetlerini göz önüne alması ve destekleme fiyatlarını buna
göre belirlemesi gerekir.
Bakın,
konumuz çeltik. Çeltiğin şu anki fiyatı 80 kuruş. Dört
yıl önceki fiyatına bakın, yine 80 kuruş. Dört yıl
önceki maliyetlere bakın şimdiki maliyetlere bakın. Siz
kendinizi bu çiftçinin yerine koyun. Maliyetler 2 kat, 3 kat, 4 kat arttı,
ürün fiyatı aynı. Nasıl kâr edeceksiniz? Bu ülke bir tarım
ülkesi. Bu ülke tahıl ambarı. Bu ülke üreten ülke. Bu ülke
tarımıyla övünen ülke. Bu ülke köylüsüyle övünen bir ülke. Siz gurur
kaynağımız olan çiftçiyi bitirmeyi hedefleyemezsiniz.
Fiyatlar
maliyetlerin çok altında. Bu fiyatlarla üretim yapmak mümkün değil.
Demin Arkadaşım tarım sigortasından bahsetti. Doğru,
evet, şu anda Hükûmet yetkililerine mikrofonu verirsek diyecekler ki:
Sigortanın yüzde 50 bedelini devlet olarak biz karşılamaktayız.
Peki, sorarım ben: Yüzde 50sini devlet olarak karşılamaktasınız,
çiftçinin cebinden çıkan miktar değişti mi? Değişmedi.
Peki, siz neyi karşılıyorsunuz? Siz şirkete verdiğiniz
peşkeş bedelini karşılıyorsunuz, sizin
karşıladığınız başka bir şey yok.
Çiftçinin cebinden çıkan para değişmedi. Siz çiftçinin cebine
girecek ne katkıda bulundunuz? Pamuğa bakıyorsunuz, son üç dört
senedir destekleme fiyatı aynı; pirince bakıyorsunuz,
çeltiğe bakıyorsunuz, aynı; buğdaya bakıyorsunuz,
aynı. Ürün fiyatlarına bakıyorsunuz, zeytin fiyatlarına
bakıyorsunuz ben zeytinci değilim ama bölgemde zeytin
yetiştirilmekte- son beş yıldır
zeytinyağının fiyatı aynı; son beş
yıldır pamuk fiyatları ileri gideceğine geri gitmekte; son
beş yıldır çeltik fiyatları ileri gideceğine geri
gitmekte. Maliyetlerin 2 kat, 3 kat altında.
Peki,
siz nasıl, çiftçiyi destekliyorsunuz? Siz çiftçiyi nasıl
destekleyeceksiniz? Bakın arkadaşlar, şunu açık ve net
söylüyorum: Çiftçinin koluna, hangi kolda çiftçilik yaptığına
bakmadan -zeytincilik, pamukçuluk, çeltikçilik, buğdaycılık,
hayvancılık, vesaire- tüm çiftçilerin acilen, bankalara olan kredi
borçlarının, dağıtım şirketlerine olan enerji
borçlarının, tarım kredi kooperatiflerine olan
borçlarının çok acilen, en az bir yıl, iki yıl faizsiz
olarak ertelenmesi gerekir. Çiftçi, zarar etmesi bir yana, bir sonraki ürünü
ekemeyecek durumda. Lütfen, Hükûmetin bunu göz ardı etmemesi gerekir.
Biraz da bölgemdeki
selden bahsetmek istiyorum. Arkadaşlar, Hatay kötü bir sel
yaşadı. Hataydaki ekim alanları sular altında kaldı. Hatay çiftçisi, bırakın zarar
etmeyi, önümüzdeki ürünü ekemeyecek durumda, Hatay çiftçisi, bir sonraki ürünü
ekemez durumda. Acilen bölgede Hükûmetin tespit yaptırıp çiftçinin zararını
karşılaması gerekir. Suyun çekilmesi beklenemez arkadaşlar.
Su çekildikten sonra yapılacak tespit ne kadar geçerli olur? Ben,
İktidar Partisi milletvekili arkadaşlardan, muhalefete mensup milletvekili
arkadaşlardan Hataya sahip çıkmalarını özellikle
istiyorum.
Bakın, arkadaşlar, eğer
siz ÇKS belgelerine, siz çiftçi kayıt sistemlerine, siz tarım ilçe
müdürlükleri kayıtlarına göre hasar tespiti yaparsanız çiftçiyi
kaldıramazsınız. Çok acilen, yeri de istenirse bir saat içinde
yapılır. Uydudan tespitle zarar gören alanların tespiti
yapılır, maliyetleri çıkartılır ve çiftçinin
mağduriyeti giderilir. Eğer çiftçi varsa bu ülkede hayatta, eğer
çiftçi kazanırsa bu çark döner, eğer çiftçi kazanmazsa bu çarkın
dönmesi mümkün değil. Çiftçiyi ayakta tutarsak esnaf ayakta kalır. O
yüzden, çiftçi ve tarım politikasının tekrar tekrar gözden geçirilip
çiftçiye sahip çıkılması gerekir diye düşüyorum. Bu konuda
iktidar muhalefet ayrımı yapmadan herkesin sahip
çıkmasını istiyorum.
Çok teşekkür ediyorum, sağ
olun. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Akgöl.
Şimdi, aleyhinde olmak üzere,
Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Yeni. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Yeni, süreniz on
dakika.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çeltik
üreticilerinin aleyhinde bir nutuk irad et bakalım.
AHMET YENİ (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin bugün
gündeme getirdiği çeltik üreticilerinin sorunlarıyla ilgili grup
önerisi hakkında Adalet ve Kalkınma Partimizin görüşlerini
sunmak üzere huzurlarınızdayım, yüce heyetinizi ve yüce
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2002den bu yana hizmet üreten, problem çözen bir
anlayışla Türkiye'nin demokratikleşmesi ve zenginleşmesi
için tüm gayretimizle çalışmaya devam ediyoruz. Bizler, milletimizin
çizdiği rotada, milletimizle birlikte yürüyoruz. Bizim şiarımız
samimiyet, dilimiz sevgi, gayemiz huzurdur.
AK PARTİ, milleti kuşatan,
onun dertleriyle dertlenen, hassasiyetlerini benimseyen, halkla gönül diliyle
konuşan, Türkiye'nin menfaatini, selametini ve istikbalini düşünen
bir partidir. AK PARTİ, hizmetin, demokrasinin, istikrarın, içte ve
dışta güç ve saygınlığın sembolüdür. Adalet ve
Kalkınma Partisi Türkiye'nin, üretimin, değişimin,
gelişimin lideridir. Farklılıkların, özgürlüklerin,
bireysel tercihlerin, her türlü demokratik tepkinin güvencesidir. Adalet ve
Kalkınma Partisi sadece Türk insanının değil, bütün
insanlığın huzur ve refahını isteyecek kadar gönlü
geniş bir partidir. AK PARTİ çözülemez gibi görünen sorunları
çözmek, Türkiye'nin âdeta ayağına pranga olan meseleleri aşmak,
hayal gibi görünen hedefleri gerçekleştirmek, birlik ve
beraberliğimizi güçlendirmek ve kardeşliğimizi pekiştirmek
için çalışmaktadır. Ülkenin doğusundan batısına,
kuzeyinden güneyine her karışını görmektedir.
İşçisinden sanatçısına, çiftçisinden bürokratına her
emeğin ve emekçinin alın terini karşılayan bir partidir. AK
PARTİ, sorumluluk duygusuyla, manevi ağırlıkla, vicdani
mesuliyetle yolunu aydınlatan bir partidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılından beri,
ülkemizin sorunlarını, milletimizin problemlerini adım adım
çözmeye devam etmektedir. Tabii ki ülkemizin yıllardır biriken
sorunları mevcuttur. İşte bu biriken sorunları da on
yıldır çözmeye devam ediyoruz. Bu problemleri çözmek için de,
bildiğiniz gibi, gece gündüz demeden çalışıyoruz. Yüce
milletimize verdiğimiz sözleri bugüne kadar harfiyen yerine getirdik.
Bu ülkenin yol problemi vardı.
İktidara gelmeden önce 15 bin kilometre duble yol sözü vermiştik,
artık bunu aştık ve ileriye doğru gidiyoruz. Hava
yolları konusunda problemler vardı, örnek vermek istiyorum: 2002
yılında Samsundan günde 2-3 uçak kalkarken, bugün -Sayın
Cemalettin Şimşek Beyle beraber seyahat ediyoruz- günde 20-25 uçak
kalkıyor. İşte nereden nereye geliyoruz, onu bir kere daha
görmüş oluyoruz. Hava yolları halkın yolu olacak.
demiştik. O gün birileri rahatsız olmuştu ama şimdi, çok
şükürler olsun, bu konuyu da çözmüş bulunuyoruz.
Değerli kardeşlerim,
sayın milletvekilleri; siz bizi çalıştırmamak için
elinizden geleni yapmaya devam edin. Bizi milletimiz yakinen takip ediyor ve
bildiğiniz gibi de bu hafta sonu Samsundaydık, Samsundaki
çalışmalara iştirak ettik. Cemalettin Beyi de Samsundaki
çalışmaları izlemeye davet ediyorum. Her hafta ya bir temel
atıyoruz Türkiye'nin her tarafında ve Samsunda ya da bir
açılış yapmaya doğru gidiyoruz.
CEMALETTİN ŞİMŞEK
(Samsun) Çeltik üreticisini konuş, çeltik üreticisini.
AHMET YENİ (Devamla) Evet,
değerli milletvekilleri, mutlaka tabii çeltikle ilgili de problemlerimiz
var, onları da çözmeye devam edeceğiz, hiç merak etmeyin. Şimdi
çeltikle ilgili bölümle ilgili de size bilgi vermek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
artık nüfusumuz bildiğiniz gibi 75 milyonu aştı. Tabii ki
ihtiyaçlarımız da bu oranda artmaya devam ediyor. Çeltik
üreticilerimizle mutlaka sorunlarımız vardır ve biz bu
sorunların bizzat içinde yaşıyoruz. Çeltik yetiştiren bir
ailenin çocuğu olarak da ben burada konuşuyorum. Eskiden hayvanlarla
birlikte çamur tarlalarında çeltik ekerken, bugün modern teknik aletlerle
çeltik ekiyoruz ve ekmeye devam ediyoruz. Samsun, Edirne, Balıkesir,
Çanakkale, Bursa, Çorum, Sinop, Kastamonu gibi vilayetlerimizde özellikle
çeltik üretimi yapılıyor ve biz de bunların içerisinde beraber
yaşıyoruz.
Değerli milletvekilleri, Samsunda
yetiştirilen çeltik sadece -örnek vermek istiyorum- Bafra Ovasında
2002 yılında 20-30 bin ton iken bugün 100 bin tonu
aşmıştır. Bakın, 2002de 20-30 bin ton, bugün sadece
Bafra Ovasında 100 bin tonu aşan bir çeltik üretimi yapılmaktadır.
30-40 bin dönüm ekilirken, bugün sadece bizim bölgemizde, Cemalettin Beyle
yaşadığımız bölgede, 125 bin dönüm çeltik üretimi
yapılmaktadır. Bu insanlar para kazanmıyor ise niye çeltik
üretimlerini artırmaya doğru gidiyorlar? İşte, bu konuda da
sizlerle bazı rakamları paylaşmak istiyorum.
CEMALETTİN ŞİMŞEK
(Samsun) Çeltik üreticisinin banka borçlarına bak, her sene
artıyor.
AHMET YENİ (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2002 yılında Türkiyede 60
bin hektar çeltik ekilirken, bugün 2011 yılında
Üretim tonunu söylüyorum. Ben bugüne
kadar hep rakamlarla konuştum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hep rakamlarla
kandırdınız Ahmet Bey, hep rakamlarla.
AHMET YENİ (Devamla) On
yıldır bu kürsüden hep rakamlarla konuşuyorum değerli milletvekilleri,
on yıldır. Üretim
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hep
ihracatı söylediniz, hep rakamlarla kandırdınız.
AHMET YENİ (Devamla)
Söyleyeceğim
Üretim tonunu söylüyorum: 2002
yılında 360 bin ton çeltik üretimi vardı, bugün 2011
yılında 900 bin ton -yani neredeyse üçe katlanmışız-
Türkiyede çeltik üretiliyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ne kadar çeltik
ithal ediyorsunuz?
AHMET YENİ (Devamla) Evet,
ithalatı söylüyorum: 2002 yılında ve 2003, o arada 373.816 ton
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 2002
yılında ne kadar pirinç ithal ediyordunuz şimdi ne kadar
ediyorsunuz, onu söyle?
AHMET YENİ (Devamla) Söylüyorum:
310.605 ton -ithalat vardı, bugün de 362 bin ton. 2002 yılında
65 milyon nüfusumuz vardı, evet, bugün 75 milyon nüfus var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne kadar ithal
ediyordunuz 2002de, şimdi ne kadar ithal ediyorsun?
AHMET YENİ (Devamla)
İthalat farkını da, lütfen, onu da siz hesap edin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Biz ne hesap
edeceğiz, siz rakamlarla konuşuyorsunuz!
AHMET YENİ (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne kadar çeltik üreticilerine
vermiş olduğumuz desteklerden de kısaca bahsetmek istiyorum:
Yerli üretimi artırmak amacıyla destek uygulamasına devam
edilecektir, ediliyor. Çeltik ürününe 2011 yılı itibarıyla
kilogram başına 10 kuruş olarak -dekara 87 TL- prim desteği
verilmektedir. Ayrıca, mazot desteği 3,75 TL dekara, gübre
desteği 4,75 TL, tohumluk destek 8 TL, toprak analizi
yaptırıyoruz, 2,5 TL, toplamda dekara 105,90 TL prim vermeye devam
ediyoruz ve bundan sonra da bu prim ödemeleri devam edecek.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii ki, katma değer konusunda da gerçekten problemimiz
var, o konuda da ayrıca bir çalışma devam ediyor, o problemi de
inşallah hep birlikte burada çözmeye devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ olarak biz sadece çeltik üreticileriyle
değil, bütün taraflarla; üreticilerle, pirinç tüketenlerle yani pirinç
yiyenlerle, bunun ticaretini yapanlarla hep birlikte hareket etmek
zorundayız. Tek taraflı düşünürsek, evet, pirinci çok
pahalıya yemiş olur vatandaşımız. Bugün çeltik
üreticilerimizin problemi vardır ama memnundurlar çünkü bizim
bulunduğumuz ovalarda sebze yetiştirilirdi, demek ki para
kazanıyorlar ki çeltik üretimi artmaya devam ediyor.
Sulama alanında da ciddi mesafeler
katettik. Her bölgedeki sulama alanlarını artırarak devam
ediyoruz. Geçmiş yıllarda ırmaklardan uzun mesafelerden su
getirilirken ve sondajlarla derin mesafelerden su çıkarılırken
bugün kanaletlerle, kanallarla birlikte sulamalar daha kolay bir şekilde
devam ediyor. Problemler vardır, bunların çözüm adresi de Adalet ve
Kalkınma Partisidir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize
sevgiler, saygılar sunuyorum. Ancak tabii ki bugün başka
işlerimiz var, başka çalışmalarımız var. Bu
önerinin de aleyhinde olduğumuzu belirtmek suretiyle hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yeni.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Sayın Köse
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Başkan, bak
Görmedim. diyorsun sonra.
BAŞKAN Bir saniye
Devreye giren 2
arkadaşımız var. Sayın Köse, sisteme girmiş.
Buyurun efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
18.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, çeltik üreticilerinin
sorunlarına ilişkin
açıklaması
TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de çeltik
üretimi yapılan Çorum ilinin milletvekiliyim. Yalnız, AKPnin
temsilcisinin söylediği gibi, Samsundaki çeltik üreticisi memnun olabilir
-tabii inanmıyorum ben- ama Çorumdaki, İskilipteki,
Osmancıktaki, Kargıdaki çeltik üreticisi maalesef memnun
değil. Bugün de burada biraz sonra izleyeceğiz, hayatında çeltik
üretimini görmemiş AKPli milletvekili tarafından çeltik üreticisinin
sorunlarının araştırılması önergesi de reddedilecek.
Ama şunu bilin ki -aylarca kadını, kızı,
yaşlısı, genciyle o göl manzaralı yerlerde çıplak
ayaklarıyla- bugün eğer burada bu üreticilerin sorunlarının
araştırma önergesi reddedilirse çeltik üreticilerinin ahları
sizlerin üzerinde olacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Değirmendereli
19.- Edirne Milletvekili Kemal Değirmenderelinin, çeltik
üreticilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
KEMAL DEĞİRMENDERELİ
(Edirne) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Edirne
ülkemizin çeltik üretiminin yüzde 55ini sağlamaktadır. Edirnede
450-500 bin dekar araziye yakın arazide çeltik üretimi yapılmaktadır
ancak Sayın Samsun Milletvekilinin söz ettiği gibi, genel olarak son
yıllarda çeltik üretiminde bir artış olmuştur, bu
doğrudur fakat özellikle bu fiyat politikasıyla bu yıl gelinen
noktada 1 lira civarında olan maliyetlere karşılık çeltiğin
satış fiyatı bugün 85-90 kuruştur. Çeltik üreticisi Trakyada
da kan ağlamaktadır.
Değerli Milletvekili herhâlde son
dönemde çeltik üreticileriyle bir araya gelmedi, o hâlâ geçen yılda
yaşıyor maalesef. Eğer araştırma önergesi kabul edilip
çeltik üreticilerinin sorunlarına ilişkin önlemler alınmaz ise
gerçekten üretim hızla düşecek. Bu konuda da büyük bir
sıkıntı yaşayacağız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Değirmendereli.
Sayın Sarıbaş
20.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaşın, çeltik
üreticilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çanakkalenin Biga bölgesinde çeltik
üreticilerinin son, bu dönem içerisinde -çektiği çileler-
yatırdığı paraların geri dönüşü bile mümkün
olmamıştır. Bugünkü, bu yıl içerisindeki baldo
-Kıbrısçık da dâhil olmak üzere- Bigadaki çeltik üreticilerinin
gerçekten geriye dönük ve bundan sonraki kârları dâhil olmak üzere, en az
iki yıl içerisindeki paralarının daha güç koşullar
içerisinde geri dönmesinin mümkün olmadığını bilmekteyiz.
Bu anlamda da, az önceki anlatılanların Türkiye gerçeğini
yansıtmadığını belirtmek istiyorum. Onun için de
araştırma önergesinin Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul
edilmesinin bence doğru olacağı kanısındayım.
En derin sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyoruz.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- Ülkemizde yaşanan çeltik üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis
araştırması önergesinin, 8/2/2012 Çarşamba günü Genel
Kurulda okunarak, görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını
arayacağım.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
(MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık var.
Sisteme gireceğiz ve iki dakika
süre veriyorum efendim.
Buyurun.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı vardır,
grup önerisi reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve arkadaşları
tarafından, tutuklu ve hükümlü öğrencilerin sorunlarının
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 8/2/2012 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmesinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP
Grubu önerisi
08.02.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun,
08.02.2012 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Emine Ülker Tarhan
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba ve arkadaşları tarafından,
06.02.2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına "Tutuklu ve hükümlü öğrencilerin
sorunlarının araştırılması" hakkında
verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, (244 sıra nolu)
Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 08.02.2012 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Şimdi önerinin lehinde ve aleyhinde ikişer milletvekili
arkadaşımıza söz vereceğim.
Birinci söz,
lehinde olmak üzere Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbabanın.
Buyurun Sayın
Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tutuklu ve hükümlü öğrenci meselesiyle ilgili vermiş olduğum
araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Maalesef, bizim
ülkemizde gençlere muhalefet hakkı tanınmıyor. En küçük hak talebi
dahi baskı ve şiddetle karşılanıyor. Gözaltı,
tutuklama, mahkûmiyet ve okuldan atılma bir zulüm fırtınası
gibi devam ediyor. Bu zulüm fırtınası gençlerimizin
hayatını karartıyor. Adil ve demokratik olmayan bu tutumlar
ülkemiz gündemine bir mesele olarak taşınmış bulunuyor;
tutuklu öğrenci meselesi. Bu mesele iki ayaklı bir canavarın
ürünüdür. Bu canavarın bir ayağı AKP patentli özel yetkili
mahkemelerdir; diğer ayağı, darbe patentli, kışla
kılıklı üniversitelerdir.
Değerli arkadaşlar,
yargılanmaya neden ve delil olan bazı unsurları sizlerle
paylaşacağım, AKPnin canavarının ve öğrenci
meselesinin böylelikle daha iyi anlaşılacağını
umuyorum.
Değerli milletvekilleri,
parasız eğitim için pankart açmak, saç kestirmek, şemsiye
taşımak, poşu takmak, yumurta bulundurmak, konser bileti satmak,
üniversite yönetimini eleştirmek, basın açıklaması yapmak,
8 Mart Dünya Kadınlar Gününe katılmak, 1 Mayısa katılmak,
Deniz Gezmişi anmak, YÖKü protesto etmek, kitap okumak, Kürtçe ezgi ve
ideolojik halay. Böyle suç, böyle delil olur mu? demeyin çünkü hepsi oldu,
hatta çoğu zaman örgüt suçu kapsamında değerlendirildi.
Maalesef, bazen örgütler hayal oluyor, bazen de hayaller örgüt oluyor. Mesela,
Hrant Dink davası örgüttü, hayal oldu. Şimdi de size hayalken örgüt
olanları anlatacağım, az önceki akıl almaz suçlardan
örnekler vereceğim.
Ferhat ve Berna adlı gençlerimiz
parasız eğitim istediler, hem bir buçuk yıl hapis yattılar
hem de okullarından atıldılar. Parasız eğitim herkesin
hakkıdır. Bu ülkenin yoksul çocukları için eğitim alma
hakkını ortadan kaldıran paralı eğitim
anlayışına ben de karşıyım. Yoksa AKP Grubu
paralı eğitimi mi savunuyor? Parasız eğitim isteyenleri
bunun için mi hapse tıkıyorsunuz, bunun için mi okullardan
atıyorsunuz? Saç kestirmek nasıl olur da örgütsel bir suç olur? Saç
kestirmek örgüt üyeliğinin kanıtı nasıl olur? Sizin
vicdanınız bunu kabul ediyor mu? Yoksa amaç muhalif gençliği
susturmak mı, saç kestirmek bahane mi yoksa? Poşu takan Cihan hapse tıkılıyor.
Biz bunu dile getiriyoruz, Kabineden bir bakan çıkıyor, diyor ki:
Sadece poşu değil, molotof da var. Birincisi, bakan doğru
söylemiyor, iddianamede dahi Cihana yönelik böyle bir suçlama yok.
İkincisi, Bakan masumiyet karinesini hiçe sayıyor ve
mahkemeyi açıkça etkilemiş oluyor. Parasız eğitim
pankartı açan Ferhat ve Berna için de başka bir bakan: Sadece
pankart değil, örgüt bağlantısı da var. demişti.
İşte sizin adaletiniz böyle.
Kürtçe ezgi ve halay,
şüpheyi artıran unsur olarak görülüyorsa -kusura bakmayın ama-
burada adalet tatile çıkmış demektir. İdeolojik halay gibi
fikir fukarası yorumlarla gençler okuldan atılıyorsa bunun
adı faşizmdir.
Bir web sitesinde
dekanı eleştiren Mikail Boz bir ay uzaklaştırma cezası
aldı. Mikail şanslı çünkü daha beteri Gizem Görnazın
başına geldi, kimlik kartı alırken bağış
adı altında para alınmasını eleştiren Gizem, on
bir ay yirmi gün hapis cezası aldı. Yargı, gençleri
susturmanın, yok etmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır.
Bu, 12 Eylül zihniyetinin AKP sürümüdür. Düşünmeyen gençlik, suskun toplum
mu istiyorsunuz?
Basın
açıklaması yapmak, 1 Mayısa katılmak, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününde yer almak dünyanın hangi demokratik ülkesinde
suçtur? AKP döneminde bunlar suç sayılıyor. 8 Martta Beyazıt
Meydanını kadına dayak meydanına çevirdiniz, 1 Mayısta
Taksim Meydanını biber gazı meydanına çevirdiniz,
hatırlıyorsunuz değil mi? Şimdi de gençleri bu suçlardan
yargılayıp mahkûm ediyorsunuz.
Geçtiğimiz günlerde
Malatyada gençlere bu sözde suçlardan dolayı ceza
yağdırdınız. Üniversitede okuyan gençler sekiz yılla
on üç yıl arasında cezalar aldılar.
Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarının anma etkinliğine saldırdınız,
33 kişiyi coplayarak, yerlerde sürükleyerek gözaltına
aldınız. Bu gençlerden Mesut Can Türk, Aylin Kaplan ve Yakupcan
Telciye iki dönem okuldan uzaklaştırma cezası verdiniz. Deniz
Gezmiş bir dönemin sembolüdür, vatanseverliğin gurur abidesidir, bu
ülkenin yüz akıdır. Denizleri anmak suçsa bu suçu zaten her biri
birer devrimci olan Cumhuriyet Halk Partililer her gün işliyor. Gücünüz
yetiyorsa gelin bizi de yargılayın. (CHP sıralarından
alkışlar)
Yiğit Ergün
adlı öğrenciye çantasından çıkan yumurta başına
kırk dört ay hapis cezası istemiyle dava açıldı. Üç yumurta
taşıdığı için on bir yıl hapis istemiyle yargılanıyor.
Yumurtayı silah kapsamına
almayı düşünüyor musunuz? Takım elbisenizin lekelenmesinden mi
korkuyorsunuz? İyi de zaten takım elbiseleriniz için dava
açmıyor musunuz? Nihal Çarıkçı adlı öğrenciye bundan
dolayı iki yıl hapis istemiyle, Avrupada şov yapan bir Bakan,
iki yıl hapis istemiyle dava açtı. Başak Baydar adlı
öğrenci örgüt üyesi olmaktan yargılanıyor ama hangi örgüt
olduğu belli değil.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayın Bakan, Bakanlar Kurulu sıralarında
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İş
takibini sonra yapsınlar, iş takibini
BAŞKAN Değerli
arkadaşlar, hatibi dinleyelim lütfen. Oturun yerlerinize
Sayın Bakanım
VELİ AĞBABA (Devamla)
Başka bir öğrenci dört farklı örgüte üye olmaktan hapishanede
tutuluyor. Ağzı açıkken çekilen resmi slogan atıyor,
alkış halindeki eli şarkılara eşlik ediyor olabilir
diye Rıdvan Çelik isminde bir çocuk on dört yıl dokuz ay hapse mahkûm
oluyor. Velev ki şarkı söyledi, slogan attı, bir insana
şarkı ve slogan yüzünden bu kadar ceza verilir mi?
Türkiyeyi Hitler Almanyasına
çevirdiniz. Burası bilin ki Hitler Almanyası değildir. Gençlere
açılan davalar yetmiyor, haksız ve hukuksuz uygulamalar,
kışla kılıklı üniversiteler tarafından da aynen
uygulanıyor. 1985 model darbe patentli disiplin kurulları devreye
sokuluyor. Gözaltına alınan, tutuklanan öğrencilere yargı
kararı dahi beklenmeden uzaklaştırma cezası veriliyor.
Adaletsiz hukukun ve hukuksuz
yargının kurucusu AKP, bu tablonun bir numaralı
sanığıdır. Denizlide basın açıklamasıyla
YÖKü kınayan öğrencilere ceza yağdırılıyor.
YÖKü protesto etmek suçmuş. 12 Eylül kurumu YÖKün kendisi zaten bir suç
değil mi? YÖK, darbenin üniversite katliamıdır, özerkliği
ve özgürlüğü postal altında ezmiştir; demokrasi adına
utançtır. YÖKü protesto etmek, demokrasinin erdemidir, ödüllendirilmesi
gereken bir davranıştır ama YÖKçü olmak ayıptır,
Fenerli medya hırsızlıktır, şifreli sınav
haksızlıktır, intihal yani bilimsel hırsızlık
suçtur. Cezalandırılması gereken bunlardır. (CHP
sıralarından alkışlar) YÖKçülüğün, Fenerciliğin,
şifreciliğin, intihalciliğin cezasını siz kesemezsiniz
çünkü bindiğiniz dalı kesmiş olursunuz.
Hopa davası kapsamında
tutuklu gençlerin evlerinde bulunan altmış yedi kitap iddianamede tek
tek özetlendi, suç unsuru olarak kabul edildi. Neden kitaplardan korkuyorsunuz?
Bilginin gücünden mi çekiniyorsunuz? Zalimliğin telaşı içinde mi
çırpınıyorsunuz?
Bizim nüfusumuz değerli arkadaşlar,
dünya nüfusunun sadece doksanda 1i. Dünya üzerindeki terör nedeniyle
hapishanede bulunan insanların üçte 1inden fazlası Türkiye
hapishanelerinde yatıyor.
Değerli milletvekilleri, buradan
soruyorum: Bizim analarımız örgüt üyesi mi doğuruyor yoksa bu 30
kat farkı oluşturan zihniyette bir sorun mu var? Meclis kürsüsünden
gençleri suçlu ilan eden bakan bu zihniyetin ürünüdür. Bir bakan diyor ki:
Özgürlük isteyen hapse gitsin. Bunu diyen bakan da bu zihniyetin ürünüdür.
Yani hapishaneler vaat eden Başbakan da bu zihniyetin ürünüdür.
İşte, sorun bu zihniyettedir. Bu zihniyet nasıl bir gençlik
yetiştirebilir? Tek tip, suskun, sorgulamayan, düşünmeyen, üretmeyen,
esir ve itaatkâr bir gençlik bizi felakete götürür. Demokrat, özgürlükçü,
düşünen, sorgulayan, üreten bir gençlik bizi aydınlığa
taşır. Kötü yasalar zulmün en berbat şeklidir. Yasaları
değiştirelim. Ne zulüm ne merhamet yalnızca adalet. Adaleti
sağlayalım. Gençlik gelecektir. Geleceğimizi hapishanelerde
çürütmeyelim.
Değerli arkadaşlar, son olarak
bir annenin haykırışını buradan okumak istiyorum.
Diyor ki anne: Yusuf Yılmaz insan mı öldürdü, Uyuşturucu mu
sattı; Yusuf Yılmaz ne yaptı, eline silah mı aldı?
Bırakın oğlumu okulunu bitirsin, bırakın oğlumu
okulunu bitirsin. Bu sözler tutuklu öğrenci Yusuf Yılmazın
annesi Havva Yılmaza ait. Peki suçu neydi? Parasız eğitim
istemek, konser bileti satmak, 1 Mayıs etkinliklerine katılmak.
Değerli arkadaşlar, suç bu, ceza bu. Bu Yusufları
özgürleştiriniz ya da Yusufların annelerinin iki eli iki
yakanızda olacaktır.
Bu önerinin kabulü için desteklerinizi
bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Ağbaba.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
Önerisinin aleyhinde İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Turan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
Cumhuriyet Halk Partisinin, tutuklu üniversite öğrencileriyle ilgili
araştırma önergesinin gündeme alınmasıyla ilgili grup
önerisi aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, öncelikle konuya girmeden evvel, bir karineyi, bir
kuralı çok net ortaya koymakta fayda var; o da şudur: Hiçbir parti
bizim özgürlük anlayışımızla, bizim üniversite
öğrencilerinin haklarını yerine getirme taleplerini
karşılama anlayışımızla, hiçbir parti bizim
gençlere yapılan yatırımlarımızla bizimle
yarışamaz. Net olarak baktığımızda, şimdiye
kadar yapılanlarla son sekiz on yılda yapılanları
karşılaştırdığımızda bunu
konuşmanın abes olduğunu düşünüyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Vallahi bu kadar olur!
BÜLENT TURAN (Devamla) -
Bakınız Vallahi bu kadar olur! diyen arkadaşa söylüyorum,
isterseniz beraber bakalım: Örneğin, biz iktidara gelirken 2002
yılında Türkiyedeki üniversite sayısı 76 iken, bugün bu
sayı 165lere çıkmakta.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Siz iktidara gelirken kaç öğrenci hapisteydi?
BÜLENT
TURAN (Devamla) - 2002 yılında yurt sayısı 193 iken, bugün
305leri geçmekte.
Değerli
arkadaşlar, burs ve kredi artışlarının komik
rakamlardan daha makul rakamlara geldiğini bütün öğrencilerimiz
bilmekte. 45 lira olan üniversite bursunun bugün 260 liraya kadar
çıktığını hepimiz bilmekteyiz.
Zaten samimiyet gözle
görülen bir şeydir. Yapılan işleri halkımız çok net
gördüğü için, elinden geldiği kadar, üç dönem olmasına
rağmen AK PARTİye oylarını artırarak destek
olmaktadır. Eğer dediğiniz gibi bir tablo olsaydı,
kötüleyen, geri giden, üniversitedeki hakları yasaklayan bir
anlayış olmuş olsaydı asla halkımız bize bu
konuda açık çek vermezdi.
Ama söylediğim
şudur değerli arkadaşlar: Bizler elimizden geldiği kadar
üniversitelerimizin daha çoğalması için, hem nicelik hem nitelik
olarak artması için elimizden geleni yapmaya çalıştık. Örneğin,
sadece elinde Ordu darbe yapsın. anlayışıyla pankart
açıp Ordu göreve. diye anılan bir YÖKün, bu yıllarda,
hepinizin bildiği gibi, üniversite öğrencilerine temsilci seçme
hakkı verip oda ayırma hakkını verdiğini hepiniz
biliyorsunuz. Yurt
dışına binlerce öğrencimizin akademik
ihtiyaçlarımızı karşılamak için gönderildiğini
biliyorsunuz. Artık, görevini yapan bir YÖK olduğunu, büyük oranda
başarılı işler yaptığını hepiniz
biliyorsunuz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Hani YÖK kötüydü?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yahu kötü
değil miydi YÖK?
BÜLENT TURAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, sorunlar yok mu? Bakınız, tabii ki sorun var ama
söylemek istediğim şu değerli arkadaşlar, bu
sorunların çözümünün yolu Meclise gelecek İç Tüzükü engellemek için
öğrencilerimizi kullanarak önerge vermek değildir.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
İzin mi alacağız?
BÜLENT TURAN (Devamla) Bu
sorunların çözümünün tek adresi, milletin taraf olduğu, milletin tüm
dertlerinin milletin ruhuyla beraber yansıtıldığı yeni
bir Anayasayı beraber yapmaktır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Eski Anayasada
Eğitim paralıdır. mı yazıyor?
BÜLENT TURAN (Devamla) Biz yeni
Anayasa diye ısrar ederken, YÖKün yapılanmasının da,
diğer temel meseleleri de görüşmek isterken Cumhuriyet Halk Partili
arkadaşlarımızın sadece bize kızdıklarını
görüyoruz. Oysa masaya oturup beraber iş yapmak, çözmek, tüm
sorunları masaya yatırmak hepimizin görevi olması lazım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Biz farklı
masada mı oturuyoruz, aynı masadayız.
BÜLENT TURAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bir hususu daha ifade etmek istiyorum. Bizler, az önceki hatip
arkadaşımızın da ifade ettiği, öğrencilerimizin
tutukluluğu gündeme geldiğinde, sadece akla gelen sanki iktidara
karşı yumurta atan öğrenciler ceza alıyor, başka kimse
yokmuş gibi değerlendiriliyor. Bakınız, yine Cumhuriyet
Halk Partili arkadaşlarımızın sorduğu sorulara Adalet
Bakanımızın verdiği cevaptan bir bölüm
okuyacağım. Nurettin Demir arkadaşımız sormuş,
diyor ki: Üniversitede tutuklanan öğrencilerin tutuklanma kategorileri
nelerdir? Dediğiniz gibi poşu takmak falan yok. Bakın okuyorum:
Adam öldürme var, uyuşturucu var, gasp var, hırsızlık var,
yaralama var, cinsel suçlar var, sahtecilik var,
dolandırıcılık var, devam ediyor. Dolayısıyla,
dediğiniz, devede kulak olan bir şey.
Ben bir gencim, üniversite eylemleri
yaptım. (CHP sıralarından gürültüler) Üniversite eylemleri
yaptım arkadaşlar, bundan gurur duyuyorum. Bir üniversite
öğrencisi kendi gençlik yıllarında tavır koymayı
bilmiyorsa zaten yaşı ilerleyince koyamayacaktır. Üniversite
öğrencisi
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bakın,
üniversiteye giden çocuk on sene evvel on iki yaşındaydı.
BÜLENT TURAN (Devamla) Dinlerseniz
devam edeceğim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kimi diyorsun,
adını bir daha söyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İsmini
söyle, bir daha söyle.
BÜLENT TURAN (Devamla) Şunu
söylemek istiyorum, üniversite öğrencisi kendi yaşında, kendi
okuluna tavır koyamazsa bilecekseniz ki o yaşı büyüyünce zaten
koyamaz. Şunu demek istiyorum, her üniversite öğrencisi tavır
koymak, demokratik hakkını yerine getirmek, adam gibi ifade etmek için
her türlü hakka sahiptir fakat
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Adam gibi nasıl oluyor?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Adam
nasıl? Adamı tarif et, adamı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Adam tarifini
getireceksin.
BÜLENT TURAN (Devamla) Fakat
Bir
daha söylüyorum, sizin
özgürlük anlayışınız, bir diğerinin fiilî
sıkıntısına, başka bir probleme sebebiyet veriyorsa e
tabii ki insanlar buna dur diyeceklerdir arkadaşlar.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Vay be, bu kadar olur! Genç adamsın ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bülent Bey, sizin demokrasi anlayışınız bu.
BÜLENT TURAN (Devamla) -
Bir şey daha söyleyeceğim: Hukukçu olan herkes bilir, cezai
sorumluluk, hukuki sorumluluk ve disiplin sorumluluğu farklıdır.
Yani bir eylem cezai anlamda suç olmazken disiplin suçu olabilir ya da tam
tersi olabilir.
Bakınız...
VELİ AĞBABA
(Malatya) Elinde silah var mı,
şiddet var mı? Ne yapmış? Pankart açmış sadece.
BÜLENT TURAN (Devamla) -
Veli Bey, sadece bağırıyorsun, dinleyin beraber
konuşalım ya. Siz konuşurken dinledim ben, en önde dinledim. Bir
sakin ol. Bak sizin arkadaşınızın sorusunu soruyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
- Adalet Bakanı gibisin, bir tane
gazeteci çıkıp Terörist. diyor, hepsini aynı kategoriye
koyuyorsunuz. Olmaz öyle.
BÜLENT TURAN (Devamla) -
Bakın, Sena Kaleli sizin arkadaşınız, bir soru sormuş
ve Adalet Bakanı cevap veriyor. Sadece güvenlik açısından isim
okumayacağım. Sorduğu soruda diyor ki: Poşu takmaktan
dolayı hapse alınan, tutuklanan falanca kişi hakkında soru
soruyorum. Suç: Poşu takmak. diyorsunuz. Bakınız, diyor ki cevabında:
Şu şu mahkeme, şu şu numara; geçiyorum.
mahkemesinde
tutuklandığı silahlı örgüte üye olmak, mala zarar vermek,
tehlikeli maddeleri izinsiz kullandırmak, bulundurmak, el
değiştirmek, görev yaptırmamak için direnme suçlarından
hakkında yapılan soruşturma neticesinde... diye devam ediyor.
Sanığa yöneltilen suçlamalar arasında dediğiniz gibi
Poşu takmak. diye bir suç olmadığı görülmüştür.
diyor. Dolayısıyla, hayal kurmakla iş yapmak farklı
şeyler.
VELİ AĞBABA
(Malatya) Var, var, var, iddianamede var.
BÜLENT TURAN (Devamla) -
Biz sorun varsa bu sorunları çözmek için, bir daha diyorum, yeni bir
anayasayı bir imkân buluyoruz. YÖKün daha demokratik olması,
üniversite öğrencilerinin daha anlamlı hâle gelmesi hepimizin görevi
ama olmayan suçları ihdas etmek, sanki bir terör örgütü yokmuş da,
sadece demokratik eylem hakkını kullanıyormuş da bunlara
ceza veriliyormuş gibi yapmak da bir samimiyet sorunudur.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ya, size muhalif herkese Terör örgütü. dediniz. O zaman
Meclisin bu yanı terör örgütü.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Bakınız, bir şey daha söyleyeceğim, değerli
arkadaşlarım, önerge samimi bir önerge değil. Ben şuna
inanıyorum...
VELİ AĞBABA
(Malatya) Niye?
BÜLENT TURAN (Devamla)
Neden? Söyleyeceğim. Samimiyet gözle görülür, samimiyet
anlaşılır, sadece evrak ve yazı bir anlam ifade etmez,
samimiyet işin esasıdır.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) - Bir tane yolsuzluk suçundan hüküm verin, samimiyetinizi
gösterin. Arkada Ali Babacan var.
BÜLENT TURAN (Devamla)
Eğer siz üniversite öğrencilerinin talepleriyle ilgili samimi
olsaydınız...
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) - Bütün hırsızlar dışarıda,
öğrenciler içeride. Bu mudur samimiyet?
BÜLENT TURAN (Devamla)
...üniversite öğrencilerinin sorunlarıyla ilgili samimi
olsaydınız bu önergenin adı tutuklu öğrencilerin
araştırılması değil de, faillerinin aranızda
olduğu, çözülmüş bir
katsayı sorununun tekrar sorun olması için mahkemeye dava açanlar
açmamış olurdu, bu bir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Onu
da sen getir.
BÜLENT TURAN (Devamla) İkincisi:
Siz samimi olsaydınız, üniversite öğrencilerinin
sorunlarını çözmek için samimi olsaydınız
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sınav sorularını çaldırıp sattınız be, ne
katsayısından bahsediyorsun? Çocukların emeğini
çaldırdınız be!
BÜLENT TURAN (Devamla)
Bu tutuklu
öğrencilerin suçları ne? diye sormak yerine yine faillerinin
aranızda olduğu
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Nerede sınav sorularını çalanlar? Failleri sizin aranızda o
zaman.
VELİ AĞBABA (Malatya) Biraz
kendi grubuna bak, sol tarafına bak.
BÜLENT TURAN (Devamla) Dinlemeyecek
misiniz, dinlemeyecek misiniz?
Yine, samimi olsaydınız
eğer bu araştırmanın adını
yapacağınız başlık şu olmalıydı:
İkna odalarını araştırma teklifi olması
lazımdı, failleri aramızda. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sizin aranızda.
BÜLENT TURAN (Devamla) Hiç kimse
bizim üniversite öğrencileriyle aramızda engel olamaz, duvar öremez.
Yanlışlık varsa çözecek olan biziz, CHP değildir. CHPnin
nasıl önerge verdiğini, CHPnin nasıl çözüm ürettiğini tüm
milletimiz zaten bilmekte. O yüzden seçimlere girdik, çıktık, girdik,
çıktık; sonuç aynı olmakta.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Adil bir seçim yaparsan durum çok değişir. Bütün medyayı
satın al, bütün parayı, devletin parasını
BÜLENT TURAN (Devamla) Samimiyet -hiç
gülmeyeceksiniz- gözle görülür. Samimi davransanız bu Tüzükte de, bu
işlemlerde de sonuç alırsınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sakın o
yüzde 50ye güvenme!
BÜLENT TURAN (Devamla) Bugün
üniversite öğrencilerimizin önergesinin verilmesinin bir amacı
vardır değerli arkadaşlar, o da daha demokratik bir İç
Tüzükün bu Meclisten geçmesini engellemektir. Eğer siz üniversite
öğrencilerinin sorunlarını dert edinseydiniz İç Tüzükün bu
Meclise gelmesinden önce bunu gündeme getirirdiniz.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Savunduğunuz şey faşizm, başka bir şey değil.
BÜLENT TURAN (Devamla) Tamamen
samimiyetten yoksun, içerikten yoksun, vizyondan yoksun, yalanlarla,
iftiralarla dolu bu önergeye hayır oyu vereceğimizi, zaten
eğer bu konunun dert edilmesi ihtimali olsaydı daha anlamlı,
daha ciddi önergeler verileceğini ifade ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Turan.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun fendim.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Grubumuza sataşma var Sayın Başkan.
BAŞKAN Grup Başkan Vekili
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Evet.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Efendim, benim de şahsıma bir sataşma var, ben de söz almak
istiyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, ben de önergeyle ilgili söz almak istiyorum.
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye.
Sayın Başkanım, buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, İstanbul
Milletvekili Bülent Turanın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan, teşekkürler.
Az önce konuşan hatip buraya sanki
Cumhuriyet Halk Partisini hedef almak için çıkmıştı
değerli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Ancak bize fail sözcüğünü kullanan bu zat önce dönüp kendisine
bakmalıdır diye düşünüyoruz.
Şimdi bu ülkede
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sesinizi keserseniz daha rahat, daha
sakin konuşacağız.
HÜSEYİN FİLİZ
(Çankırı) Oraya söyle, Veliye söyle.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla)
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu ülkede çok ciddi bir özgürlük
sorunu var. Ülkemize bu yüzden neredeyse turist bile gelmez olacak belli ki. Bu
ülkede tutuklanmamış aydın gazeteci hiç kalmamış gibi,
neredeyse yurt dışındaki, Amerikadaki gazetecileri,
aydınları ve yazarları tutuklamaya
çalışıyorsunuz, bugün onları dahi hedef göstermeye
çalışıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Bu ülkede Deniz Feneri
savcılarına yaptıklarınız yetmemiş gibi,
neredeyse Almanyadaki savcı ve yargıçları da tutuklamak için
müthiş bir şehvet duyuyor bazı mensuplarınız, onu
hissediyoruz.
Bu ülkede, inanın sayenizde kimse
özgür değil, sadece bu ülkede sizin sayenizde para özgür, para! Sadece paranın
özgürlüğünü savunuyorsunuz, insanın değil! (CHP
sıralarından alkışlar) Sadece paraya değer
veriyorsunuz.
Bakın, bu ülkede eğitimi seri
üretim nesnesi hâline getirdiniz. Bu ülkede eğitim sizin sayenizde bir
seri üretim nesnesi hâline geldi. İnsan yetiştirmeyi sadece tek tip
insan yetiştirmek olarak algılayan bir neslin
ahfadısınız sizler.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Aynaya bak, aynaya.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Buna
itiraz edenlerin karşısına, sizin Başbakanınız
beşer bin, onar bin kişilik kara gömlekli çeteleri sokmaya, onun
karşısına onu çıkarmaya çalıştı, o
gençlerimizin karşısına. Bunu dahi söyleme cüretini gösterdi
sizin Başbakanınız bakın. Hrant Dinkin ölümüne sebebiyet
verenleri siz sakladınız, siz bugün taltif ettiniz ve onlara
yıldızlar taktınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tarhan
teşekkür ediyorum.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Siz
kendinize bakın. Meclis TVyi kapattınız. Bugün İç Tüzükü
değiştirerek sesimizi kısmaya çalışıyorsunuz ama
bunu başaramayacaksınız.
BAŞKAN Sayın Tarhan,
teşekkür ederim, sağ olun.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla)
Diktatörlüklerde sadece diktatörler olmaz demiştim,
anlamamışsınız; anlatacağız, öğreneceksiniz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Tarhan,
teşekkür ederim.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Biraz önceki olaydan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Lütfen
Sırasıyla.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Daha önce söz istedi.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Ama söz istiyorum Sayın Başkan, daha önce sataşma
yapıldı.
BAŞKAN - Grup Başkan
Vekilleri söz istediği zaman ilk önce onlara
Size de vereceğim,
oturun yerinize lütfen.
4.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, az önceki
hatip zannediyorum CHP grup önerisinin aleyhinde söz almıştı.
Doğal olarak da CHP önerisinin aleyhinde ifadelerde bulunması
gerekiyordu.
CHP, tabii ki, aynaya dönüp bakarsa
söylenilen ifadelerin de eksik hatta yetersiz kaldığını da
görebilir diye düşünüyorum.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Bize
fail diyemez, fail sizsiniz.
AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, ikna odalarını bu millet unutmadı, katsayı
adaletsizliğini bu millet unutmadı. Tam da burada yasayı
çıkarıp düzeltmişken tekrardan sorunu götürüp sorun hâline
getiren, sorunu çözümsüz hâle getiren gene sizler oldunuz ama inşallah,
Allahın izniyle, bu sorunu tamamen ortadan kaldıracağız,
yine burada düzelteceğiz bunu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, yine
aynı şekilde Eğitimde tek tip
dediniz de sadece eğitimde
değil her alanda tek tipliği AK PARTİ ortadan
kaldırdı, her alanda tek tipliği. Tek tip insan, tek parti zihniyetine
sahip insan yetiştirmeyi artık bu ülke unutacak.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Tek partiye siz götürüyorsunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bu ülke, daha
demokratik, daha özgür insanların yaşadığı bir ülke
hâline gelecek.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Biz
demokrasiyi getirdik, siz tek partiyi getiriyorsunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) - Hrant Dinki de,
diğerlerini de öldürenler bu iktidar döneminde açığa
çıkarılıyor. O faili meçhulleri bizler aydınlatıyoruz.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Tek partiye getiriyorsunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) - O faili
meçhulleri bizler aydınlatıyoruz.
Yargı da elinizden gittiği
için tabii feryat, figan koparıyorsunuz ama artık yargı da
bağımsız, insanlarımız da özgür ve hür, eskisinden çok
daha özgür bir şekilde.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Yargıya el koydunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) Artık,
militan yargı yok. Artık, tam bağımsız, tam özgür
yargı var. Artık, hür insanların yaşadığı
bir ülke var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Artık, bunu kabul etmeniz lazım değerli arkadaşlar.
Bizler daha geçtiğimiz gün
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Sanığı unutan yargı var.
AHMET AYDIN (Devamla) - Millî güvenlik
derslerini kaldırıyoruz. Bakın arkadaşlar, sizlerin
konuşamadığı, sizlerin hayal edemediği birçok
özgürlüğü AK PARTİ getirdi, haberiniz yok. Haberiniz olsa da burada
konuşacak diliniz yok, maalesef.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Konuşamama özgürlüğü
AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, siz konuşmasanız da, siz duymasanız da AK
PARTİyle birlikte Türkiye her alanda mesafe katediyor, her alanda
çağ atlıyor; özgürlükler başta olmak üzere, ekonomi başta
olmak üzere her alanda hayallerinizin, ufuklarınızın
yetişemediği yerlere doğru gidiyor, gitmeye de devam
edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler efendim.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, milletvekillerimize de yerlerinden birer dakika söz vereceğim.
Buyurun, oturun yerinize.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Yerinden olmaz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Sataşma kürsüden yapıldı.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım, sataşma yok efendim.
BAŞKAN İlk önce
Hanımefendi
Lütfen yerinizden, lütfen
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Lütfen, bakın
Katsayıyla ilgili sataşma kürsüden
yapıldı. Bu nedenle ben kürsüden konuşmak istiyorum.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
anlayış gösteriniz. Yani grup başkan vekilleri iki dakika oradan
konuştu.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Ama bakın
BAŞKAN - Arkadaşlar yerinden
birer dakika; herkese aynı şeyi yapacağım.
AHMET TOPBAŞ (Afyonkarahisar)
Kürsüden söyledi kürsüden. Fail dedi
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Ama bakın, oradan sataşmayı yaptılar. Lütfen efendim
BAŞKAN Hayır, hayır
efendim, kusura bakmayın.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Ama 2 kez sataşma yapıldı, lütfen. Benim oradan konuşmaya
hakkım var Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayır, hayır
efendim. Bakınız
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Yani ama siz söz veriyorsunuz, AKP Grubuna söz veriyorsunuz. Bana iki kez
sataşma yapıldı, bu konuda söz vermiyorsunuz. Lütfen
AHMET AYDIN (Adıyaman) Kürsüden
bir sataşma olmadı Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Yılmaz 60ncı
maddeye göre söz istemiyor efendim. 60ıncı maddeye göre pek
kısa bir söz talebi olana malumunuz olduğu üzere yerinden söz
verilir. Sataşma nedeniyle söz istiyor, 69uncu maddeye göre.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sataşma yok ki Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Hatip kendisine sataşmada bulunmuştur. Doğal
olarak kürsüden konuşma hakkı vardır efendim.
BAŞKAN Şimdi, bir saniye
Sayın Başkanım, isim
bildirilerek Hanımefendiye bir sataşma olmadı, partiye oldu.
AHMET TOPBAŞ (Afyonkarahisar)
Dava açtı... Fail dedi, fail dedi.
BAŞKAN Bir saniye efendim, dinleyin.
Bir saniye efendim.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Efendim, katsayı davasını açan milletvekiliyim ben. Bu nedenle
doğrudan
BAŞKAN Bir saniye
Sayın
Grup Başkanıyla görüşüyorum Hanımefendi, bir saniye.
Halledeceğiz merak etmeyin, bağırmayın.
Şimdi Sayın
Başkanım
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Dava açan demek suretiyle, fail demek suretiyle efendim.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Dava açan fail. Suç faili niteliğinde sözler söylendi efendim.
BAŞKAN Sizi mi kastediyor?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Evet.
BAŞKAN - Buyurun efendim, iki
dakika size...
5.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, İstanbul
Milletvekili Bülent Turanın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, sevgili arkadaşlar;
hiçbir şekilde fail olduğumu kabul etmiyorum. Bu ülkede dava açmak,
hakkını aramak eğer faillikse, eğer suçluluksa bunu ancak
sizin gibi insanlar, sizin anlayışınızdaki insanlar
yapabilirler.
Sizler Katsayıyı
eşitledik. diye 30 Kasım 2011 tarihinde katsayı
eşitlendi. adı altında gerçekte bir eşitsizliği
savunuyorsunuz. Katsayı eşitlendi adı altında 0,12 ile
herkesin eşitlendiğini söylüyorsunuz ancak şunu gözden
kaçırıyorsunuz: Meslek liselerinde okuyanlar kendi bölümleriyle
ilgili alanları seçtiklerinde binde 6 onlara ek puan verildiğini
hepiniz biliyorsunuz. Meslek lisesinde okuyanların sınavsız
meslek yüksekokullarına geçiş hakkının olduğunu
hepiniz biliyorsunuz. Meslek lisesinde okuyanlar, meslek yüksekokulundan dikey
geçiş hakkıyla üniversitelere girdiğini hepiniz biliyorsunuz.
Ancak, liselerde okuyan çocuklar, Anadolu lisesinde okuyan çocuklar ve fen lisesinde
okuyan çocuklar, kendi bölümleriyle ilgili bir alanı seçtiklerinde onlara
binde 6 oranında herhangi bir hak verilmiyor. Bu mudur sizin eşitlik
dediğiniz?
ÜNAL KACIR (İstanbul) CHP
arkanızda mı, partiniz arkanızda mı?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Bu
mudur sizin eşitlik dediğiniz? (CHP sıralarından
alkışlar) Yani bu ülkede, genel liselerde, Anadolu liselerinde, fen
liselerinde okuyan çocukların hiçbir hakkı yok mudur? Onlar kendi
bölümlerini seçtiklerinde ek puan almaya hakları yoktur da meslek lisesindeki
insanların, çocukların hakkı mı vardır?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Hepsinin eşit hakları var, hepsinin hakları
eşit.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Böylesine bir eşitlik anlayışı olamaz. Ben buna, hem bir
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak hem bir anne olarak hem de bir
hukukçu olarak böylesi bir şeye karşı çıkmayacaksam, bu
sessiz çoğunluğun sesi olmayacaksam benim burada yerim yok
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa)
Aldığı dersler, fende, matematikte eşit mi? Bunu biliyor
musunuz? Aldıkları derslere bakın, derslere.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Sizler bu gerçeği örtbas etmeye çalışıyorsunuz. Sizler bunu
din tüccarlığı yaparak ortadan kaldırmaya
çalışıyorsunuz. Bu gerçeği ortadan kaldıramazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Bu
bir gerçektir. Ben Meclis kürsüsünden, bütün milletvekillerini müdahil olmaya
davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz,
teşekkür ediyorum.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Gerçekten
de, demagoji yapıyorsunuz, yalan söylüyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Yılmaz,
teşekkür ediyorum, süreniz doldu, çok teşekkür ederim, sağ olun.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, samimiyetsiz demiştir, 69a göre, cevap
hakkım doğdu.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın
İnce.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, poşuya dil uzattılar ben de söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın İnce,
buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, takdir edersiniz ki katsayı sorunu bir ideolojik
tartışma değildir ve olmamalıdır.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Siz
yaptınız.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ben sekiz
yıl Millî Eğitim Komisyonunda görev yapmış birisi olarak,
hiç bunu bir ideolojik boyuta çekmeden, üç dakika içinde Genel Kurula bir bilgi
vermek isterim, takdir sizindir.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Biz biliyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın İnce,
zaten, grup adına, arkadaşlarımızın ifadelerini etmek
üzere size söz vereyim ama ondan sonra normal şeyimize devam edelim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Grup başkan
vekilleri ifade etti zaten.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Efendim, konu meslek liselerindeki katsayı değil
ki.
BAŞKAN - Lütfen
Lütfen
Ahmetçiğim, bir şey olmaz, buyursunlar, bir şey olmaz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Böyle bir usul yok.
BAŞKAN Size de söz veririz
istiyorsanız, buyursunlar efendim.
Buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye
rahatsız oluyorsunuz doğruları duymaktan? Oturun dinleyin, otur!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sen terbiyeli ol!
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
21.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, üniversite
sınavlarındaki katsayı uygulamasına ilişkin
açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, bu
katsayıyı 28 Şubatçılar getirdi. Doğru bir uygulama
değildi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, bir dinleyin, bir dinleyin.
Bir dakika arkadaşlar, bir dakika.
Ben, bu ülkede on altı yıl
öğretmenlik yapmış birisiyim. Bu ülkede imam-hatipli çocuklarla
fen liseli çocuklar hepsi bu memleketin evladıdır; ne birisi
cüzammlıdır ne birisi vebalıdır ne birisi Oxfordludur.
Adil yaklaşmak lazımdır. 28 Şubatçıların
getirdiği katsayı doğru değildi. Bakınız, ilgili
mühendislik hakkı
Elektrik bölümünde okuyan çocuğun elektrik
mühendisi olamaması bir haksızlıktır, bu doğru
değil, bana bunu kimse anlatamaz. Bilgisayar bölümünde okuyan bir çocuk
bilgisayar mühendisliğini tercih ettiğinde puan kaybına
uğruyor, bu doğru değildi ancak bugün getirilen de doğru
değildir, bu da adil değildir. Bunu
OSMAN ÇAKIR (Düzce) Niçin?
MUHARREM İNCE (Devamla) Bir
dakika arkadaşlar.
Birincisinde
alkışlıyorsunuz da ikincisinde niye hemen
başlıyorsunuz muhalefete? Bir dakikanızı
alacağım.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, bence en büyük haksızlık bu ülkede
gençlerimizi ilgilendiren bir konuyu bir parti meselesi hâline getirip,
takımlar arasındaki yarış hâline getirip savunmak,
tartışmak, en büyük yanlışlık işte budur.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Siz
yapıyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bu bir
ideolojik tartışma değildir. Ama bir mahkeme açmak, dava açmak
herkesin hakkıdır. Buradan bir fail falan çıkmaz, bu doğru
değil. 28 Şubatçıların getirdiği katsayı meselesi
de doğru değildir, bugünkü uygulama da doğru değildir.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, ben bunu bir ideolojik tartışma hâline
getirmiyorum, bir teknik tartışma olarak söylüyorum. Bu şöyle
tartışılmalıdır: Meslek lisesinde okuyan çocuğa
ilgili mühendislik hakkı verilmelidir ama Herkes her yere girebilir.
demek de bir adalet değildir. Burada, bakın, bu ikisi de doğru
değildir.
Bakın, size iddialı
konuşuyorum, bu Mecliste çok iddialı konuşuyorum- bu 550
kişi içinde bu işi en iyi ben biliyorum, çok iddialıyım.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Hadi oradan!
MUHARREM İNCE (Devamla) Bunu
Bak senden daha iyi bildiğim kesin.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Hiç
bilemezsin.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bir kere
senin yaptığın tek şey oradan bağırmak.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Seninki ne?
MUHARREM İNCE (Devamla) Ben bunu
şöyle
Bakın, isterseniz bunu sizlerle bir televizyon kanalında,
herhangi bir yerde gelin tartışalım.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Ben
varım, ben.
MUHARREM İNCE (Devamla)
Tartışalım ama bunu ideolojik tartışmayalım;
bunu, bu memleketin çocuklarını ideolojik
tartışmayalım, doğru tartışalım, adil
tartışalım.
OSMAN ÇAKIR (Düzce) Reklam konusu
değil bu, reklam yapma.
MUHARREM İNCE (Devamla) 28
Şubatçılar da hatalıydı, siz de hatalısınız.
(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Başkan, bana biraz önce
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bir saniye
Bu konuşma, bu tartışma ne kadar
sürecek arkadaşlar? Biz şu anda
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sataşma var efendim, bana samimiyetsiz dedi, cevap hakkımı
istiyorum ben.
BAŞKAN Bakınız,
şahsınıza bir şey söylendi mi?
VELİ AĞBABA (Malatya) Evet,
samimiyetsiz dedi.
BAŞKAN Ne dedi?
VELİ AĞBABA (Malatya)
Samimiyetsiz dedi, sahte imzalar dedi.
BAŞKAN Peki, bir dakika size
vereceğim.
Sonra Ahmet Bey size vereceğim.
Buyurun, bir dakikada lütfen. (CHP
sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, İstanbul
Milletvekili Bülent Turanın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VELİ AĞBABA (Malatya)
Değerli arkadaşlar, öncelikle bu Meclis kürsüsünden bir
milletvekilinin samimiyetsiz demesini kendisine
yakıştıramadığımı belirtmek isterim.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Önerge
samimiyetsiz.
VELİ AĞBABA (Devamla) Bir
dakika
Parasız eğitim için pankart
açmak, saç kestirmek, şemsiye taşımak, poşu takmak, yumurta
bulundurmak, konser bileti satmak, üniversite yönetimini eleştirmek,
basın açıklaması yapmak, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Gününe katılmak, 1 Mayısa katılmak, Deniz Gezmişi anmak,
YÖKü protesto etmek, kitap okumak, Kürtçe ezgi ve halay, Rıdvan Çelik
isminde bir öğrencinin ağzı açıkken, sadece ağzı
açıkken kanıt olarak kullanılmıyorsa ben samimi
değilim, özür dileyeceğim sizden eğer bunlar yalansa. Eğer
bunlar doğruysa sizi özür dilemeye çağırıyorum buradan.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Ağbaba,
teşekkür ederim.
Buyurun Ahmet Bey.
İki dakika
Lütfen
tartışmayı burada bırakalım, ona göre konuşun.
7.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben öncelikle şunu ifade edeyim:
Ben imam-hatip lisesi mezunu değildim, ben sağlık meslek lisesi
mezunuydum ve 1990da sağlık meslek lisesinden mezun olduğumda
bu katsayı adaletsizliği olmadığı için İstanbul
Hukuk Fakültesinden mezun oldum ve avukat oldum. Eğer o gün de katsayı
adaletsizliği olmuş olsaydı ben de bütün soruları
cevaplamama rağmen, hukuk fakültesine giremeyecektim. Bu çok acı bir
şeydir, bunun savunulacak hiçbir tarafı yoktur arkadaşlar.
Sadece yüzde 8lik bir imam-hatiplinin önünü kesmek adına yüzde 92, yüzde
100ü heba eden bir zihniyet, bunun ne tarafı kabul edilir?
Siz kendi aranızda dahi
aydınlanmamışsınız ki; biriniz kalkıyor
katsayı adaletsizliğini savunuyor, biriniz geliyorsunuz O da
adaletsiz, bu da adaletsiz diyor, biriniz, gene aynı şekilde Genel
Başkanınız
MUHARREM İNCE (Yalova) Aynı
şeyi söylüyoruz.
AHMET AYDIN (Devamla) İki
arkadaşın dava açtığı bir durumdur, Grup olarak
arkasında değiliz diyor.
Arkadaşlar, siz bu olayın
neresindesiniz? Siz halktan yana mısınız, başka bir
şeyden yana mısınız? (CHP sıralarından
gürültüler) Lütfen tavrınızı net koyun, net olun, net, net. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Az önce iki arkadaşı
düşündük, görüştük burada. Sena Hanım geliyor,
adaletsizliğin ne kadar adaletli bir şey olduğunu ifade etmeye
çalışıyor. Sayın İnce geliyor başka bir şey
ifade ediyor: 28 Şubatçılarınki de adaletli değil, sizinki
de adaletli değil diyorsun.
Bakın arkadaşlar
MUHARREM İNCE (Yalova) Bak ben
bir şey söyleyeceğim; arkadaşlarına sor, çocukları
imam-hatipte okuyanlar parmağını kaldırsın haydi.
Kaldırın parmaklarınızı kaldırın, kaç tanesinin
çocuğu imam hatipte okuyor? (CHP ve AK PARTİ sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
AHMET AYDIN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu adaletsiz bir durumdur. Sayın İnce, bu adaletsiz
bir durumdur ve
(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen,
lütfen
AHMET AYDIN (Devamla) Şunu ifade
edeyim: Biz, her şeye rağmen katsayı eşitliğini
sağlamak adına, bu adaleti getirmek adına, bu adaleti devam
ettirmek adına yine ne gerekiyorsa yapacağız ve
gerektiğinde de bu yasal düzenlemeyi getireceğiz, sizler de samimi
bir şekilde isterseniz buna destek verirsiniz diye düşünüyor,
teşekkür ediyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve arkadaşları
tarafından, tutuklu ve hükümlü öğrencilerin sorunlarının
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 8/2/2012 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmesinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP
Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde, lehinde olmak
üzere Sayın Mülkiye Birtane.
Buyurun efendim. (BDP
sıralarından alkışlar, CHP ve AK PARTİ
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
Süreniz on dakika.
MÜLKİYE BİRTANE (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
BAŞKAN Lütfen Hatibi dinleyelim
arkadaşlar.
Buyurun.
MÜLKİYE BİRTANE (Devamla) -
CHPnin tutuklu öğrenciler hakkında vermiş olduğu
araştırma önergesinin lehine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Son dönemlerde, her alanda olmak üzere,
özellikle üniversitelerde sürdürülen baskı ve sindirme yöntemleri,
öğrencilerin öğrencilik hayatlarını sonlandıracak
derecede ciddi boyutlara varmıştır. Öğrenciler, en ufak
tepkilerinde bile güvenlik güçleri tarafından darbedilmekte,
haklarında davalar açılarak yüksek cezalara
çarptırılmaktadır. Öğrencilerin parasız eğitim,
ulaşım ücretlerinin düşürülmesi, barınma sorunlarına
çözüm bulunması, çağdaş ve bilimsel eğitim hakkı
istemleri terörist faaliyetler olarak nitelendirilmektedir. Öğrencilerin
sesi kesilmekte, bir slogan atılması bile suç sayılarak
üniversiteler âdeta Hükûmetin resmî eğitim kurumları hâline
getirilmeye çalışılmaktadır. Üstelik darbeci
mantığın en antidemokratik kurumlarından biri olan YÖK,
hâlâ üniversitelerde bir baskı mekanizması olarak tutulmaktadır.
1980 darbesini gerçekleştirenlere yönelik yargılama süreci
başlatıldığı söylenirken, diğer taraftan
darbecilerin ürünü olan bu Kuruma dokunulmamaktadır. Öğrencilerin
YÖK kaldırılsın. talepleri bile suç sayılarak,
öğrencilerin TCK 220 ve 314üncü madde ile 3713 sayılı Terörle
Mücadele Yasasının 7/2 maddesi kapsamında yargılanarak cezaya
çarptırılmaları kabul edilir bir durum değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir ülkenin demokratik normlara kavuşması ve gerçek
anlamda evrensel değerlere uygun bir rejimin hayat bulması için en
etkili dinamik gücü öğrenciler oluşturur. Türkiyede öğrenciye
biçilen rol, resmî ideolojiyi sorgulamadan öğrenmek, ona tabi olmak ve o
anlayışa uygun bir yaşam biçimi kurarak statükocu devlet
anlayışının yaşatılmasına hizmet eden birey
olmayı kabul etmektir.
Üniversiteler, öğrencilerin sadece
eğitim gördüğü yerler değil, öğrencilerin
düşüncelerini özgürce ifade ettiği ve yanlış sisteme
alternatif geliştirme alanlarıdır. Bu nedenle öğrenciler,
siyasi faaliyetlerinden dolayı hiçbir şekilde
cezalandırılmamalı, fiilen dokunulmaz olmalılar.
Hükûmetin, özellikle son dönemlerde
öğrencilere yönelik uygulamalarının nedeni, öğrencilerin
iktidara karşı politikalarını benimsemedikleri yönündeki
fikirleri, mevcut sisteme yönelik olarak itirazda bulunmaları yönündeki
eylemleridir. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gülün İstanbul
Üniversitesi ziyareti sırasında, çantasında üç yumurta bulunan
Hukuk Fakültesi öğrencisi Yiğit Ergüne, polise direnip hakaret
ettiği iddiasıyla kırk dört ay hapis cezası istemiyle dava
açılmıştır. Yine, Ferhat Tüzer ve Berna Yılmaz
adında 2 öğrenci Parasız eğitim istiyoruz. pankartı
açtıkları için örgüt üyeliği kapsamında
yargılanmış ve on dokuz ay cezaevinde tutulmuşlardır.
Çağdaş Hukukçular Derneğinin raporuna göre, bugün Türkiye
cezaevlerinde 500e yakın öğrenci bulunmaktadır. Tutuklanan
birçok öğrencinin devamsızlık sebebiyle Yükseköğretim Kurulu
Disiplin Yönetmeliğine göre kaydının silindiği
düşünüldüğünde sayının 500ü
aştığını söylemek yerinde olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
öğrenciler eleştiri yaptıkları, slogan attıkları
için ve benzeri şekildeki faaliyetlerinden dolayı bir suçlu gibi işlem
görmektedirler. Coplanarak gözaltına alınmakta, sokak ortasında
infaz edilmektedirler. Oysaki bugün Türkiye'nin en önemli ihtiyaçlarından
biri öğrencilere siyaset alanının açılmasıdır.
Siyasetçiler öğrencilere kendilerini zorla dinletmek yerine onları
dinlemenin imkânını oluşturmalı, öğrencilerin
düşünceleri ve siyasi faaliyetleri değerli bulunarak özgür
tartışma olanağı yaratılmalıdır.
Onların siyasi faaliyetlerinden dolayı ceza almaları demek genç
potansiyeli siyaset dışına itmek, üniversiteleri siyasetten,
yani siyaseti genç beyinlerden soyutlamaktır.
Dikkat çekici bir başka nokta ise
öğrencilere yönelik gözaltı operasyonlarının özellikle
sınav zamanlarına denk getirilmesidir. Öğrenciler yalnızca
eylem yaptıkları, slogan attıkları, pankart açtıkları
için gözaltına alınmıyor, siyasi partilere olan sempatileri,
okudukları kitaplar, telefon görüşmeleri, siyasi görüşleri
nedeniyle de operasyonlarla evlerinden alınarak cezaevine konuluyorlar.
İktidar, öğrencilere
düşünmeyi, okumayı, konuşmayı, araştırmayı,
eleştirmeyi, karşı çıkmayı, protesto etmeyi
yasaklamış, bütün eylemleri suç kapsamına almış,
ağır ceza mahkemelerinde yargılamış ve
yargılamaya devam etmektedir. Hrant Dink cinayetinde yargı Örgüt
yok. diyor. Roboski köyünde 34 insanı katledenler hakkında tek bir
soruşturma yok. Hızlı tren faciası davası zaman
aşımından düşüyor. Her gün 3-4 kadın cinayete kurban
gidiyor. Öğrencilere meydan dayağı çekenlere ise ceza verilmiyor.
Yumurta atan, pankart açan öğrenciler örgüt üyesi olmakla suçlanıyor.
Evet, öğrencilere dönük mevcut uygulamalar, toplumun ve bu ülkenin
geleceği ile oynamaktır. Öğrencilerin baskı altında
tutulması ve cezaevlerine konulması öğrenci haklarının
açık ihlali demektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir bütün olarak partimize, demokrat ve tekçi zihniyete
karşı olan kesimlere ve öğrencilere yönelik olarak yürütülen
operasyonlar, deliller üzerine yapılmıyor. İktidarın
politikaları yerini bulmadığından tutuklamalar hızla
devam ediyor. Ülkenin geleceği olan gençler siyasetten ve ülke
sorunlarına duyarlı olmaktan uzaklaştırılıyor.
Şu an Hükûmet bütün
sorumluluklarını ötelemiş, birbiri gibi düşünen,
eleştirmeyen, sorgulamayan, haksızlığa karşı
çıkmayan bir insan tipi üzerinde çalışma yürütüyor. Böyle bir
mantık olabilir mi? Her öğrencinin, her insanın aynı
düşünceyi paylaştığını düşünebiliyor
musunuz? Aynı kitapları okuyan, aynı kelimelerle konuşan,
aynı giyinen insanlar nasıl yaratılabilir? Yani bu ülkede kimse
Marks, Hegel, Tolstoy okumayacak mı, bunlardan etkilenmeyecek mi? Kimsenin
ateist, sosyalist, komünist, liberal, eşcinsel, radikal demokrat olma
hakkı yok mudur? Bunun önü öğrencilerden başlanarak mı
kesilmek isteniyor?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu süreç ciddi bir süreçtir. Eğer slogan atan
öğrenci iki yıl cezaevinde tutuluyorsa o zaman özgürlük
alanımızın ne kadar daraltıldığını
görmek zorundayız. Bu ülkede şu an baskı altında olmayan
hiçbir kesim yoktur. Öğrenciler, gazeteciler, yazarlar, aydınlar,
siyasetçiler bu ülkede suç işleme oranı en yüksek kesim olarak
görülüp sürekli baskı altında tutulmuyor mu?
İleri demokrasi dediğiniz
olgu, farklılığa karşı savaş açmak, tek tip insan
yaratmak mıdır?
AKPnin sürdürdüğü operasyonlar,
kendi ideolojisine karşı olan potansiyeli ortadan kaldırmaya
yöneliktir. Öğrenciler de bu potansiyelin en önemli bir yerinde
bulunmaktadırlar. Bu nedenle, AKP, öğrencilere yönelik amansız
bir sindirme politikası devreye koymuştur. Şu an bütün liseler
meslek liselerine dönüştürülmeye çalışılıyor, kendi
dışındaki eğitim destek evlerine müdahale ediliyor. Bir
aydır, 400 öğrencinin eğitim gördüğü BDP Kars
Kağızman Belediyesi Eğitim Destek Evi kapatılmış
bulunuyor ve bütün çabalarımıza rağmen henüz açılmış
değil. Öğrenciler üzerinden topyekûn sürdürülen bu operasyonlar,
onları yaşamın gerçeklerinden uzak tutma çabasıdır.
Bu nedenle, bu araştırma
önergesinin gündeme alınmasını önemli buluyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Birtane.
Şimdi, önergenin aleyhinde
Eskişehir Milletvekili Sayın Salih Koca.
Buyurun Sayın Koca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
SALİH KOCA (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesiyle ilgili
aleyhte söz almış bulunuyorum.
Anayasamızın 42nci
maddesinde Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun
bırakılamaz. ifadesiyle teminat altına alınan eğitim
hakkını, sadece kanunun gereği olarak değil, vicdanımızın
da gereği olarak benimsediğimizi burada belirtmek isterim.
Düşüncesinden, giyiminden,
inancından dolayı eğitim hakkının engellenmesiyle
ilgili her türlü faaliyetin bu toplumun zararına olduğu
inancıyla özgürlük konusunda AK PARTİnin göstermiş olduğu
hassasiyet ortadadır. Hiç kimsenin özgürlüğü bir başkasına
zarar vermek adına savunulamaz. Özgürlük ifade içindir, fikir içindir,
inanç içindir. Molotofkokteyli atmak, esnafın dükkânını
yağmalamak, banka şubesinin camını, çerçevesini indirmek,
vatandaşın aracını yakmak, sosyal hayatı kilitlemek
için özgürlük talep edilemez. Eğitim hakkını zarar vermek olarak
algılayan varsa şunu kesinlikle bilsin ki AK PARTİ bu ülkede
huzuru bozdurmayacaktır.
AK PARTİ fikri hür, vicdanı
hür neslin inşası için bakın bugüne kadar neler neler
yapmış:
2012 yılı bütçesinde en büyük
bütçeye sahip icracı bakanlığımız Millî Eğitim
Bakanlığı olmuştur. 2002 yılında Millî
Eğitim Bakanlığı bütçesi 11 milyar TL iken AK PARTİ
2011 yılında bunu tam 5 kat artırarak 56 milyar TLye kadar
yükseltmiştir.
AK PARTİ İktidarında,
yeni kurulan üniversitelerle toplam üniversite sayısı 103e kadar
çıktı. Seksen bir ilin tamamında üniversite kuruldu. Böylece
yükseköğrenim, halkımızın ayağına götürülmüş
oldu. Yeni açılan üniversitelerimiz Eğitim herkesin hakkı.
anlayışımızın en güzel ifadelerinden birisi
olmuştur.
Yine AK PARTİ İktidarı
döneminde lisans ve yüksek lisans öğrencilerimize verilen burs ve kredi
ödemeleri üç aylık ödemelerden aylık ödemelere çekildi, burs ve kredi
miktarı 260 TLye kadar çıkarıldı. Böylece 2002den bu yana
sağlanan artış yüzde 478 oldu.
Geçtiğimiz pazartesi günü
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın hayata
geçirdiği Fatih Projesi AK PARTİnin eğitim vizyonunu anlamak
açısından yeterlidir. 17 ilde hayata geçirilen Fatih Projesi
okullarda değil, sınıflarda yüksek hızlı İnternet
imkânı sunuyor. AK PARTİ döneminde öğrencilerimiz bilgisayar ve
İnternet hizmeti ile tanışmıştır. Ayrıca,
her öğrencimize dağıtılan tablet bilgisayar ve
sınıflarımızda yerini alan akıllı tahta ile kara
tahta devri kapanmıştır. Kara kalemi, kara tahtayı da bu
şekilde AK PARTİ tarihe gömmüştür. Bizim eğitim
anlayışımızda karanlık dönem yoktur,
aydınlık yarınlar, güçlü nesiller vardır.
Öğrencilerimizin barınma ve
yurt sorunlarının çözümünde AK PARTİ İktidarı
döneminde fiziki ve sosyal şartlar en üst seviyeye kadar iyileştirilmiştir.
Tek kişilik veya 3 kişilik odaların yer aldığı
yurtlar bu dönemde inşa edilmiştir.
81 ilin tamamında okul öncesi
eğitimi zorunlu hâle getirecek çalışmalar yapan AK PARTİ,
yabancı dil eğitimini de okul öncesi eğitim ile başlatarak
öğrencilerimizi dünya ile yarışır hâle getirecek bir
vizyona sahip olduğunu göstermiştir.
Bütün bunları
değerlendirdiğimizde, AK PARTİnin
anlayışının Türkiyenin hiçbir ferdinin eğitim
hakkının engellenmesine rıza göstermeyeceği ortadadır.
Zaten Anayasamızın 138inci maddesinde de yer aldığı
gibi, yine 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Tutuklama
nedenleri, Tutuklama kararı, Şüpheli veya sanığın
salıverilme istemleri Tutukluluğun incelenmesi kenar
başlıkları altında yargılanma süreçleriyle ilgili olarak
yasal düzenlemeler yapılmıştır. Belirtilen bu düzenlemeler
çerçevesinde, işlenen suçlar sebebiyle yürütülecek soruşturma veya
görülecek dava ile ilgili olarak tüm yetki ve sorumluluk yargı mercilerine
ait olup herhangi bir kurumun, organın, merci veya kişinin
müdahalesi söz konusu olamaz.
Tutuklu
öğrenci sayılarıyla ilgili olarak milletvekillerimizin
yazılı ve sözlü olarak sormuş oldukları sorulara
Bakanlığımız bugüne kadar detaylı olarak cevap
vermiştir.
Yine
bu araştırma önergesinde, bu olayın büyük çoğunluğu
anayasal hak olan gösteri ve yürüyüş hakkının
kullanımı sonucu gerçekleştirilen eylemlere yönelik uygulamalar
olduğu söylenmektedir. Oysa tutuklu tüm öğrencilerin
suçlarının terör, cinsel suçlar, adam öldürme, uyuşturucu, gasp,
hırsızlık, yaralama, sahtecilik,
dolandırıcılık gibi suçlar olduğu bilinmektedir. Bu
çerçevede özellikle AK PARTİ İktidarı dönemine
baktığımızda AK PARTİnin anlayışında
hiçbir dönem ikna odaları olmamıştır. İkna
odalarında baskı yapanları da AK PARTİ saflarında
görmek mümkün değildir.
Başörtülü
olduğu için okuldan atılan öğrencilerimizin
gözyaşlarına aldırmayanlar, milletin seçtiği 411
milletvekilinin oylarıyla çıkan kanunu Anayasa Mahkemesine götürüp
iptal ettirenler, katsayı adaletsizliğine karşı Meclisin
iradesini yine aynı anlayışla Anayasa Mahkemesine götürenler
olduğunu yüce milletimiz çok iyi bilmektedir.
Bu
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Koca.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Bu
arada, sisteme giren arkadaşlarımız var.
Sayın
Öğüt 1inci sırada.
BİNNAZ
TOPRAK (İstanbul) Söz almak için bağırmak mı gerekiyor?
BAŞKAN
Hayır efendim, sisteme girmek gerekiyor bağırmak değil.
Sistemdeki
arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın
Öğüt
VI.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
22.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Sendikalar
Yasasının çıkarılmasının gecikmesi nedeniyle
maaş zammı alamayan memur ve emeklilerinin durumuna ilişkin
açıklaması
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Sayın Başkanım, Sendikalar
Yasasının çıkmasının
biraz gecikmesi, komisyonlarda işlemin biraz uzaması,
yaklaşık 5 milyon kişiyi ilgilendiren
Memur ve emeklileriyle
birlikte, aileleriyle birlikte 5 milyon kişiyi ilgilendirmektedir. Bu
anlamda yılbaşından itibaren gerekli artırımı
alamamışlardır. Mağdur durumda birçok aile vardır.
Onlara Hükûmetimiz bu şey çıkana kadar bir avans şeklinde bir
yardım yapmak isterler mi, böyle bir işlemi uygun görürler mi? Bu
konuda 5 milyon kişiye yakın olan bu ailelerin bir talebi var. Bunu
değerlendirmelerini istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Öğüt.
Sayın Toprak
23.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprakın, üniversite sistemine
itiraz eden gençleri terör örgütü üyeliğiyle suçlamanın,
istediklerini adam gibi ifade etsinler tabirinin AK PARTİnin söylemlerine
yakışmadığına ilişkin açıklaması
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben, arkadaşımızın
verdiği üniversite öğrencileriyle ilgili, gençlerle ilgili önergeye
cevap olarak konuşan Bülent Arınç arkadaşımızın
ve Grup Başkan Vekili Ahmet Aydının sözlerini esefle
karşıladığımı belirtmek istiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) Bülent
Arınç konuşmadı Sayın Başkan.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
1976 yılında üniversiteye girdim. Tabii ki 1980 darbesini ve YÖKü
yaşadık ve hem darbenin hem de YÖKün, özerk ve özgür üniversiteyi,
öğrencileriyle, öğretim üyeleriyle nasıl yok ettiğini de
zaman içinde yaşamış bulunuyoruz.
Şimdi, aynı dili kullanarak,
aynı 1980de olduğu gibi, sisteme itiraz eden gençleri terör örgütü
üyeliğiyle suçlamak, istediklerini adam gibi ifade etsinler tabiriyle
ifade etmek gerçekten de AKPnin söylemlerine yakışmıyor çünkü
burada Ahmet Aydın
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Toprak.
Sayın Zeybekci
24.- Denizli Milletvekili Nihat Zeybekcinin, üniversite
sınavlarında katsayı uygulamasından doğan
haksızlığın giderilmesine ilişkin açıklaması
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli)
Sayın Başkanım, biraz önce CHP Grubundan
arkadaşlarımız sordular Kaç milletvekilinin çocuğu imam-hatibe
gidiyor? diye. Ben imam-hatip mezunuyum. 2 tane çocuğum liseyi bitirdi,
imam-hatibe gidemediler, o katsayı melaneti yüzünden gidemediler.
İnşallah, 2 tane daha var, onları imam-hatibe göndermek nasip
olur.
2001 yılında bu Mecliste çok
partili bir koalisyon yapısı vardı. O koalisyon
yapısında partiler nasıl bakanlıkları ve KİTleri
paylaştılarsa o kürsüyü de öyle paylaştılar. Hâlâ aynı
çarpık yapı öyle devam ediyor. 1=5 diyorsunuz, 1=5 değildir.
Beni seçen millet adına, bize oy veren insanlar adına,
konuşmacı bulamayan partilere karşı burada
hakkımızı istiyoruz bu İç Tüzük
değişikliğiyle.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Zeybekci.
Sayın Yılmaz
25.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın,
değişik nedenlerle cezaevlerinde tutuklu bulunan öğrencilerin
durumu hakkındaki yaklaşımlarının ne olduğunun
açıklanmasına ilişkin açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ
(Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, biraz önceki
konuştuğumuz konuya eş olarak, 600 öğrenci şu anda
cezaevlerinde değişik nedenlerle, akademik, demokratik ve siyasal
haklarına sahip çıkmaları nedeniyle. Ancak yüzyılın
yolsuzluğuyla yargılanan Deniz Feneri sanıkları
dışarıdalar; 12 Eylül generalleri yargılanıyor. diye
göstermelik bir yargılama yapılıyor, Evren ve Şahinkaya
dışarıdalar. Peki, 12 Eylülde gerçekten işkenceleri yapan,
her türlü hukuksuzluğu yapan yöneticiler ve işkenceci polisler
hakkında neden dava açılmıyor? Bunlar hâlen daha neden
cezalandırılmıyor? 12 Eylül faşizminden, 12 Eylül
darbesinden hesap soracağız. yalanını ortaya çıkarmak
için bunu söylüyorum ben. Yani, 12 Eylül yaklaşımı, 12 Eylül
faşizmi hâlen daha devam ediyor ki 600 öğrenci şu anda
cezaevlerindeler. Bu konudaki yaklaşımlarınız nedir, onu
öğrenmek istiyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Öztürk
26.- Bursa Milletvekili Mustafa Öztürkün, üniversite
sınavlarında katsayı uygulamasından doğan
haksızlığın giderilmesine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa)
Sayın Başkan, biraz önce CHPden Muharrem İnce dedi ki:
Kimlerin çocukları imam-hatibe gidiyor? Ben bir imam-hatip mezunuyum,
İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik Haberleşme
Mühendisliğini bitirdim. Benim dönemimde katsayı problemi yoktu ama
benim kızlarımdan bir tanesi imam-hatibi bitirdi, çok iyi puan
almasına rağmen bu katsayıdan dolayı istediği
üniversiteye gidemedi. Yani hâlâ daha imam-hatiplilerden ne isterler?
İmam-hatipliler bu milletin evlatlarıdır. Sevgide, hoşgörüde,
barışta, şiddete başvurmamış, bu memlekete
çalışmış insanlar. Dolayısıyla, halkın
arasına girseler aslında bunları görecekler. Seçimlerde zaten
halk bu desteği veriyor, kimlerin haklı, kimlerin haksız
olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, bu katsayı problemi bir
adaletsizliktir, eşitsizliktir. Dolayısıyla, bunun çözümü
noktasında AK PARTİ gereğini yapmıştır.
Artık bunu mahkemeye götürmekten, dava açmaktan vazgeçsinler, milletle bir
barışsınlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Metiner
27.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, başörtülü
kızların eğitim öğretim haklarından yoksun
bırakıldıklarına, sisteme muhalif oldukları için
tutuklananlar varsa AK PARTİ olarak karşı
çıktıklarına, YÖKün yeni dönemde mutlaka
değiştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Teşekkürler.
Benim de
kızlarımdan biri imam-hatip mezunu. Başörtülü olduğu için üniversitelerde ne tür
sıkıntılar çektiğini biliyorum. Ama biz rövanşist
duygular içinde değiliz. Sabahlara kadar nasıl
ağladığını bir baba olarak bilirim. Milyonlarca, binlerce
kızımız, evladımız bu şekilde eğitim
öğretim haklarından yoksun bırakıldılar.
Tabii ki, bugün, sadece ve
yalnızca sisteme muhalif oldukları için tutuklananlar varsa, biz AK
PARTİ olarak buna şiddetle karşı çıkarız.
Şimdi, biz de adaletsiz sistemin kendisine karşıyız. YÖKün
hâlâ bir vesayet organı olduğuna inananlardanız. YÖKün de, yeni
dönemde, mutlaka değiştirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
(CHP sıralarından kaldırın, kaldırın sesleri)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Kaldırın, kaldırın.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Üniversiteler üzerinde bir vesayet organı olarak işlev görmesine
karşıyız ama milyonlarca kızımız,
evladımız eğitim öğretim hakkından yoksun
bırakılırken, buna sebep olanların bugün başkaca
sözler söylemesini de samimiyetle bağdaştırmıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Metiner.
Sayın Sarıbaş
28.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaşın,
üniversitelerdeki disiplin yönetmeliğinin değiştirilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Sayın Başkan, 12 Eylülle ilgili anayasal değişikliklerden
bahsediyoruz. Ancak ileri demokrasi dediğimiz ve üniversitelerimizde
hâlâ 12 Eylülün kalıntısı olan disiplin yönetmeliğinin
uygulanmakta olduğunu görüyoruz. Bugün, ileri demokrasi örneğinde
yaşanan ve üniversitede özgür üniversite, özgür birey, özgür gençlik,
özgür bilim yuvası dediğimiz, insanların bir aylık veya
herhangi bir eylem karşısında tek adamlık yönetim
tarzı içerisindeki yönetmeliğin bir an önce değişmesi gerekir.
Çünkü hukukun olmadığı, yönetmelikle insanların okuldan
uzaklaştırıldığı, atıldığı
dünya gelişmiş ülkeleri içerisinde, dünyada görülmeyen bir yönetmelik
tarzıdır. Bir an önce, 12 Eylülün kalıntısı olan,
üniversitelerdeki disiplin yönetmeliğinin değiştirilmesi
gerektiğini ve özellikle Türkiyeye artık bunun yakışmadığını
ve üniversitedeki gençliğin daha çağdaş, daha uygar ve daha bir
bilim adamı yuvası hâlinde olabilmesi için mutlaka bu
yönetmeliğin değiştirilmesi gerektiğine inanıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Yılmaz
29.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, meslek
liseleri ile diğer liseler arasında yaratılan eşitsizlik
nedeniyle açtığı katsayı davasına ilişkin
açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben yeniden söz alma gereğini
hissettim çünkü katsayı davasında, arkadaşlarımız,
özellikle söylediğimiz şeyleri anlamamakta direniyorlar.
Tarafımdan açılan
katsayı davasında, meslek liseleri ile genel liseler, Anadolu
liseleri ile fen liseleri arasındaki gerçekte yaratılan
eşitsizlikten, meslek liseleri lehine yaratılan bir
eşitsizlikten bahsettim ben. Meslek liseleri kendi alanlarını
seçtiklerinde binde 6 oranında bunlara puan verilirken genel liselerdeki
çocuklarımıza neden verilmiyor? Buna karşı bir tavır
aldığımızı söyledik. Ama
arkadaşlarımız, her nedense, bunu bir din sömürüsü hâline
getirmeye ve imam-hatiplilerle eşleştirmeye
çalışıyorlar. Zihinlerindeki gerçek niyeti ortaya koyuyorlar.
Ama benim açtığım dava da meslek liseleri ile diğer liseler
arasındaki yaratılan eşitsizlik nedeniyle
açılmıştır. Bunu yeniden Genel Kurulun dikkatine sunmak
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Onur
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkan, daha ne kadar devam edeceğiz buna? Oylamaya
geçeceğiz efendim.
BAŞKAN Sayın Başkan,
tamam.
30.- İstanbul Milletvekili Melda Onurun, tutuklu öğrencilerin
eğitim sorunlarına sahip çıkılmasına ilişkin
açıklaması
MELDA ONUR (İstanbul)
Değerli vekiller, bu tutuklu öğrenciler deyip bir defada es
geçmemek lazım. Demin bir vekil arkadaşımız Bu
kişiler muhalifse
Tabii ki muhalif oldukları için tutuklanıyor
arkadaşlar.
Bir de burada 600 kadar öğrenciden
bahsediyoruz. Çoğu zaman Hükûmet tarafından 150-180 gibi bir rakam
geliyor. Çünkü çocuklar tutuklandıktan sonra okuldan
atılıyorlar. Ayrıca üniversiteyi kazanamayan, kursa gidenleri de
öğrenci saymıyorlar.
Bırakın bunu, sınava
girebilmek için bir ring aracı kiralaması gerekiyor ve bu bin liraya
tekabül ediyor. Bu çocukların her defasında sınava girmeleri
için bin lira ödemeleri lazım. Onun için bu konuya eskiye dönük olarak
birtakım serzenişlerde bulunuyorsunuz. Mademki öyle, bu tutuklu
öğrencilerin de sorunlarına sahip çıkmanızı ben
diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın İnce
31.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, üniversite
sınavlarında katsayı uygulamasından doğan
haksızlığın giderilmesine ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben Bizim takım sizin takım,
sizin çocuklar bizim çocuklar
Bir öğretmene böyle bir tartışma
yakışmaz. Ben imam-hatipli çocuklarımızı incitecek tek
kelime bir laf etmedim, böyle bir şey söylemedim. Ben bir öğretmen
mantığıyla, katsayının geçmişte de
yanlış yapıldığını, şimdi de
yanlış yapıldığını söyledim. Ama 2
arkadaşımız, 2 sayın vekil söz aldı,
çocuklarının imam-hatipte okuduğunu söylediler. 324 kişi
söz almadığına göre onların çocukları okumuyor
demektir. Ama merak ediyorum, fakirin fukaranın çocuğunu imam-hatibe
gönderirken kendi çocuklarını kolejlere niye gönderiyorlar? Bunu
merak ediyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Ne
alakası var ya!
MUHARREM İNCE (Yalova) Kaç AKP
milletvekilinin çocuğu imam-hatipte okuyor? Hepsi okuyorsa hepsine söz
verin diyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sayın Başkanım, artık iş demagojiye geçti!
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Sayın Şentop, Sayın Vural ve Sayın Yeni
söz istemişlerdir. Sayın Vural, Sayın Şentopdan sonra
sıra sizde.
Sayın Şentop, buyurun.
32.- İstanbul Milletvekili Mustafa Şentopun, üniversite
sınavlarında katsayı uygulamasından doğan
haksızlığın giderilmesine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu katsayı konusuyla
ilgili ya yeterli bilgi sahibi olunmadığı için veya kasten bir
çarpıtma var.
Bakın, katsayı meselesi
şununla ilgilidir: ÖSYMnin yapmış olduğu sınava giren
lise öğrencileri soruları yapıyorlar. Katsayıdaki problem,
meslek lisesi öğrencilerinin doğru yaptığı sorulara
verilen puanla meslek lisesi öğrencisi olmayanların doğru
yaptığı sorulara verilen puanın farklı oluşudur.
Meslek lisesi öğrencilerine -pozitif ayrımcılık
mahiyetinde- kendi alanlarıyla ilgili meslek yüksekokullarına veya
fakültelere girişte ek puan verilmesi bir pozitif
ayrımcılıktır. Bunu anlayabilmek için düz lise
öğrencilerinin üniversiteyi kazanma oranıyla meslek lisesi
öğrencilerinin kazanma oranı arasında bir mukayese yapmak
lazım. Pozitif ayrımcılık gereği buradan
doğmuştur. Aynı soruyu doğru yapan öğrencilere
farklı puan uygulanmasını nasıl eşitlikle, adaletle
bağdaştırdıklarını arkadaşlara sormak
istiyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Vural
33.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, üniversite
sınavlarında katsayı uygulamasından doğan
haksızlığın giderilmesine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, Milliyetçi Hareket Partisi olarak katsayıdan
doğan bu haksızlığın giderilmesi gerektiğini ifade
ettik ve katsayıyı doğuran hukuki mesnedin ortadan
kaldırılması için de kanun teklifi verdik. YÖKün katsayı
konusunda aldığı birtakım kararların idari
yargıya götürülerek iptalini sağlayan husus, aslında kanundan
kaynaklanan bir hükümden dolayıdır. Dolayısıyla, bu konuda
Adalet ve Kalkınma Partisi YÖK kararı üzerinden siyaset
oluşturacağına, gelin, hep beraber, birlikte irademizle bu katsayı
adaletsizliğini doğuran YÖK Kanununun ilgili maddesini
değiştirelim, eşitleyelim. YÖK üzerinden siyaset yapmayın
ve böylelikle Cumhuriyet Halk Partisiyle de bu konuda bir tahterevalli siyaseti
yapmayın, bitirelim bu işi.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Bize ne
söylüyorsun?
AHMET YENİ (Samsun) CHPye
söyleyin.
OKTAY VURAL (İzmir) Gelin,
beraber
Hodri meydan! Buyurun
AHMET YENİ (Samsun) CHPye
söylesene, CHPye.
OKTAY VURAL (İzmir) Buyurun
Buyurun
Kanun teklifimiz ortada, getirin değiştirelim.
AHMET YENİ (Samsun) CHPye
söylesene bir şey.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Yok,
getirdik, götürmedik
Kayıkçı kavgasına gerek yok ya!
BAŞKAN - Arkadaşlar,
şimdi son konuşmacı Sayın Yeni. 10 kişiye genellikle
ferdî konuşmalarda söz veriyoruz, sonra işimize devam ediyoruz. Dolayısıyla,
son konuşmacı Sayın Yeni.
Buyurun Sayın Yeni.
34.- Samsun Milletvekili Ahmet Yeninin, üniversite sınavlarında
katsayı uygulamasından doğan haksızlığın
giderilmesine ilişkin açıklaması
AHMET YENİ (Samsun) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; eşim
baş örtüsü mağduru, 1980 öncesi üniversitede okurken mağduriyet
yaşadı, on dokuz yıllık öğretmenliğine son
verildi; çocuklarım ikna odaları ve katsayı mağduru oldu;
şu anda ben dede oldum, torunumu mağdur ettirmeyeceğim.
Sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisinin
görüşmeleri tamamlanmıştır.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN Yoklama istiyorsunuz, peki
efendim.
İsim alalım lütfen:
Sayın Tarhan, Sayın Aslanoğlu, Sayın İnce, Sayın
Hamzaçebi, Sayın Kart, Sayın Çıray, Sayın Ekinci,
Sayın Çam, Sayın Öner, Sayın Yılmaz, Sayın
Serindağ, Sayın Ayaydın, Sayın Akar, Sayın Güven,
Sayın Genç, Sayın Özel, Sayın Toptaş, Sayın Tanal,
Sayın Sarıbaş, Sayın Köprülü, Sayın Soydan.
Değerli arkadaşlar,
şimdi yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve arkadaşları
tarafından, tutuklu ve hükümlü öğrencilerin sorunlarının
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 8/2/2012 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmesinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP
Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
4.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; 128 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu
önerisi
8/2/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 08.02.2012
Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
Kısmında yer alan 128 sıra sayılı kanun
tasarısının bu kısmın 6 ncı sırasına alınması
ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
Genel Kurulun;
Haftalık çalışma
günlerinin dışında 10 Şubat 2012 Cuma günü saat 14:00'te
toplanması ve bu birleşimde "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer
alan işlerin görüşülmesi;
08 Şubat 2012 Çarşamba günkü
(bugün) birleşiminde 156 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
Bugünkü birleşimde 156 Sıra
Sayılı İçtüzük Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanamaması halinde ise 09 Şubat 2012 Perşembe günkü
birleşiminde 156 Sıra Sayılı İçtüzük Teklifinin
görüşmelerinin tamamlanması ile "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında
yer alan 67, 100 ve 119 sıra sayılı kanun
tasarılarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
10 Şubat 2012 Cuma günkü
birleşiminde ise 128 Sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen
birleşimlerde gece 24:00'de günlük programların tamamlanamaması
halinde günlük programların tamamlanmasına kadar;
çalışmalara devam edilmesi,
128 Sıra sayılı kanun
tasarısının İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun
olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması;
Önerilmiştir.
128 Sıra Sayılı Çoğaltılmış Fikir
ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu Tasarısı (1/485) |
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 8 inci maddeler |
8 |
2. Bölüm |
9 ila 15 inci maddeler (Geçici Madde 1 dahil) |
16 |
|
Toplam Madde Sayısı |
16 |
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, efendim, bu öneriyi alarak işlem yapmanız mümkün
değil çünkü bugün Danışma Kurulu toplantısı
yaptık Sayın Cemil Çiçekin Başkanlığında ve
Sayın Nurettin Canikli katıldı. Sayın Nurettin Canikli
Danışma Kurulunda önerilerinin
Bütün siyasi partiler olarak biz
önerilerimizi söyledik. Sayın Nurettin Canikli -Danışma Kurulu
toplantısındaki tutanakları getirtirsiniz- şu öneriyi
getirdiklerini söylediler: İç Tüzükle ilgili çalışmaların
tamamlanması amacıyla getiriyoruz. dedi. Dolayısıyla,
Danışma Kurulunda isteme bağlanmayan bir öneri yazılı
olarak Genel Kurula getirilemez. Bu durumda, hangi öneriyi biz
tartışacağız? Yani dolayısıyla, AKP Grubunun
usulüne uygun bir şekilde Danışma Kurulunda dile getirip de oy
birliği sağlanamamış bir önerisi
olmadığından dolayı, AKP Grubunun bu önerisi İç Tüzük
19a göre uygun olmadığından, bu öneriyi -usulüne uygun
işleme alınmadığı için Danışma Kurulunda-
bugün de buraya getiremeyeceğini ifade ediyorum. Dolayısıyla,
Danışma Kurulu tutanağını getirtirseniz AKP Grubunun,
Danışma Kuruluna hangi öneriyi getirdiğini tespit edersiniz. O
öneri ile bu öneri arasında dağlar kadar fark vardır.
Dolayısıyla, bu öneriyi müzakere etmemiz mümkün değildir
efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Elitaş,
buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, sizin de zaman zaman Başkanlık
yaptığınız dönemlerde, Danışma Kurulu
toplantıya çağrıldığında, prensip kararı aldığımız
çerçevede Danışma Kuruluna katılmayan siyasi parti
gruplarının önerileri dikkate alınmaz. geleneğini
oluşturduk.
Bakın, İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre, siyasi parti grupları bir araya gelip Meclis
Başkanının çağrısı üzerine grup önerilerini
teklif ettiklerinde Danışma Kurulu bir karar veremezse İç
Tüzükün 19uncu maddesinin son fıkrasına göre Genel Kurulda bu
istemde bulunabilirler.
Şimdi, Sayın Oktay Vural
Danışma Kurulunda ne istediğimizle ilgili konuyu teker teker
tutanaklara geçirilsin diye ifade ediyor ama onlar da kendi araştırma
önergelerini teker teker tutanaklara geçirmemiştir. Nitekim, biz orada,
Danışma Kurulunda ne istediğimizle ilgili konuyu Meclis
Başkanlığına verdiğimiz üst yazı ve
ilişiğindeki, hangi konuyu görüşeceğimiz ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bugünden itibaren nasıl çalışacağı,
hangi zamanlarda çalışacağı ile ilgili usul ve
esasları belirten yazıdır. Nitekim, bu müracaatımızla
birlikte Danışma Kurulunda zaten, Sayın Başkan
Anlaşılan o ki teklifler doğrultusunda Danışma Kurulu
mutabakata varamadığından dolayı, İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre işlem yapacağım. diye
kapatmıştır. Bugüne kadarki yapılan bütün uygulamalar bu
şekildedir. AK PARTİnin verdiği grup önerisi burada
görüşülebilir.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, Sayın Elitaş yine doğruyu söylemiyor.
Bakın, orada, Danışma Kurulunda AKP Grubunun önerisi var
mı? dendi, Hayır, yok. dendi, tutanaklarda da var, yok
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Tutanaklarda var Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, oradaki önemli olan, yazılı olan metinlerdir.
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle bir
teklif Danışma Kuruluna getirilmemiştir. Danışma
Kurulunda görüşü ifade edilmeyen öneriyi burada korsan önerge olarak
getirmek kabul edilebilecek bir konu değildir. Hukuken korunan bir menfaat
yok. Görüşülemez efendim.
BAŞKAN Teşekkürler.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) İç Tüzükün 19uncu maddesi gayet açıktır
efendim. Siyasi parti grupları Danışma Kurulunda kendi
önerilerini getirirler, Danışma Kurulu öneriler üzerinde müzakere
eder, müzakere sonucunda oy birliğiyle karar alabilir veya alamayabilir,
bir mutabakat sağlayamayabilir. Danışma Kurulunun
yapmış olduğu müzakereler sonucunda oy birliği ile karar
alamadığı hâllerde siyasi parti grupları Danışma
Kuruluna sunmuş oldukları önerilerini grup önerisi olarak Genel
Kurula getirirler ve Genel Kurulun takdirine sunarlar. Şimdi, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu, Danışma Kuruluna İç Tüzük
değişiklik teklifinin görüşülmesi yönünde bir öneri getirdikten
sonra, Genel Kurula bunun yanına başka bazı ilaveler yapmak
suretiyle bir başka öneriyi sunamaz. Dolayısıyla, bu öneri
19uncu maddeye aykırı olduğu için görüşülemez. Eğer,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu ısrar ediyorsa hakikaten,
Danışma Kurulunun tutanaklarını okuyalım, ona göre
karar verelim. Bu mümkün değil efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yani
Önemli olan sözlü beyan değildir, yazılı beyandır. demek
Biz sözümüzde durmayız, siz bizi izleyin yani daha sonra ne
yapacağımız belli olmaz. anlamındadır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, dün Danışma Kurulu önerisini birlikte oya sunduk.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Bugün, bugün
Sayın Elitaş
Dün dündür, bugün bugündür.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bugünü
konuşuyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Nitekim,
arkadaşlarımızın aldığı karar çerçevesinde,
Danışma Kurulunda imzalanan bir şeyi burada siyasi parti grup
başkan vekillerinden Sayın Vuralla birlikte paraf ederek düzelttik.
Oradaki 5inci sırayla ilgili kısmı 2nci sıraya
getireceğimiz konusunu paraf ederek düzelttik. Bugüne kadar
yapılmış bütün Danışma Kurullarında olan
OKTAY VURAL (İzmir) O zaman siz de düzeltin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan da zaten bugünkü Danışma Kurulunda bulundu.
Olanları, olan hadiseleri burada anlatsın. Yani şu anda Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışmasını engellemek
amacıyla, İç Tüzükün 63üncü maddesi çerçevesinde 19a
bağlı olarak engelleme gayretinden başka bir şey
değildir.
MUHARREM VARLI (Adana) Ne engellemesi? Siz
engelliyorsunuz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sizi de dinleyelim, sonra size
vereceğim.
Buyurun.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Bugün
Danışma Kurulunda
MUHARREM VARLI (Adana) Elinizden gelse
ağzımıza bant çekeceksiniz.
BAŞKAN Bir saniye efendim
PERVİN BULDAN (Iğdır) Bugün
Danışma Kurulunda AKP Grubunun önerisi yoktur. diye izah edildi.
Sayın Canikli böyle bir konuşma yaptı, böyle bir ifade
kullandı. Dolayısıyla, tutanakların buraya getirilip
okunmasını talep ediyoruz. Ondan sonra gündeme geçilsin Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Canikli, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Korsan önerge olur mu?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkanım, hem AK PARTİ Grup Başkanlığı
olarak Meclis Başkanlığına İç Tüzükün 19uncu maddesi
çerçevesinde yazı yazılmış, talepte bulunulmuştur;
ayrıca, Meclis Başkanımızın başkanlığındaki
toplantıya AK PARTİ Grubunu temsilen ben katıldım ve orada
da bugünkü gündem itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
İç Tüzük görüşmelerinin görüşülmesini talep ettiğimizi ve
bitimine kadar görüşmelerin devam etmesi yönünde talebimizin olduğunu
ifade ettim, kayıtlara geçti Sayın Başkanım. Hatta
Sayın Vural da dedi ki: Yani niye bitim şey yapıyorsunuz? gibi
bir diyalog da, ufak bir diyalog da geçti aramızda. Dolayısıyla,
hem yazılı olarak hem de kayıtlara geçen şifahi
ifadelerimizle İç Tüzükün 19uncu maddesi çerçevesindeki hükümler,
kurallar yerine getirilmiştir. Herhangi bir usule, uygulamaya, İç
Tüzüke aykırılık söz konusu değildir Sayın
Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, güzel,
Sayın Nurettin Canikli de beni teyit etti, teşekkür ederim.
Dolayısıyla, sizin orada getireceğinizi ifade ettiğiniz
konu dışında birtakım konuları getirmeniz sizin iradeniz
dışında olmuştur
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Onu getiriyoruz zaten.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Efendim, aynısını getiriyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Niye
yanlış anlıyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) -
çünkü
toplantıya siz katıldınız, mektubu Elitaş
yazmış, dolayısıyla yanlış mektup
yazmış.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hayır, hayır efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) - Adresine
uygun mektup değil.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkanım, bakın, orada bugün İç
Tüzükün görüşmelerinin
OKTAY VURAL (İzmir) Görüşemezsiniz
efendim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Bakın, çok net kayıtlarda var Sayın
Başkanım. İç Tüzükün görüşmelerinin bitimine kadar
görüşülmesini getireceğimizi arzu ettiğimizi ifade ettik
Sayın Başkanım. Getirilen de budur zaten, talebimiz de budur.
Bir çelişki yoktur Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim,
tutanakları getirin, her şey orada açık.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, gayet açık bir şekilde
ortaya çıkmıştır, Sayın Canikli de ifade ediyor: Biz
Danışma Kuruluna İç Tüzük değişiklik teklifinin
görüşülmesi yönünde bir öneri getirdik, başka bir öneri getirmedik.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, şu anda Genel Kurula gelmiş konu, Genel
Kurulun oyuna sunulur efendim. Tartışalım...
OKTAY VURAL (İzmir) Yarın
getirsinler öneriyi efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Dolayısıyla, yapılması gereken
OKTAY VURAL (İzmir) Yarın
öneriyi getirsinler efendim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hayır efendim, bakınız
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, bakın, yarın öneriyi getirsinler. Zaten 1inci
sırasında İç Tüzük var.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Vural, izin verir misiniz. Ben sözümü bitirmedim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Dolayısıyla, usulüne uygun devam eder. Önerilerini de yarın
getirirler, tamamlanmasına kadar alırlar.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hayır. Olur mu öyle şey?
Hayır efendim. Hepsi uygundur
Sayın Başkanım, en ufak bir sıkıntı yoktur, bir
problem yok.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, ben cümlemi bitirmedim.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama hukuku
kimse dolanmasın, hukukun üstünlüğünü parmak üstünlüğüne
dönüştürmesin; ne varsa o.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Yazılı olarak da gelmiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, diğer siyasi parti grup
başkan vekillerinden rica ediyorum, ben cümlemi tamamlayayım, ondan
sonra kendileri konuşsunlar efendim; cümlemi bitirmedim.
Sayın Canikli gayet açık bir
şekilde ifade etti: Biz Danışma Kuruluna sadece İç Tüzük
değişiklik teklifinin görüşülmesi yönünde bir öneri getirdik,
başka bir önerimiz olmadı.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sadece demedim efendim, sadece demedim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Ama Sayın Elitaşın Genel Kurula sunmuş
olduğu bu yazıda birçok başka düzenleme var.
Dolayısıyla, bu teklif, grup önerisi görüşülemez.
OKTAY VURAL (İzmir) Ara verin,
ara.
BAŞKAN Başüstüne!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yok, biz onu da kastettik. diyorlar ise tutanakları
getirelim, konuşalım bakalım. Aksi takdirde görüşülmesi
mümkün değil.
OKTAY VURAL (İzmir) Bunun
tartışılacak bir yönü yok ki Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, Danışma Kurulu toplantısında
siyasi parti gruplarının getirdikleri teklifler uzlaşma
sağlanamadığından dolayı burada görüşülmek üzere
Genel Kurulun bilgilerine sunulacak. Genel Kurulun bilgileri çerçevesinde
muhalefet partisi, iktidar partisi konuyla ilgili görüşlerini beyan
edecek. Nitekim, 63üncü maddeye göre siz Türkiye Büyük Millet Meclisinin
değerli üyelerinin fikirlerini soracaksınız, kanaatlerini
soracaksınız.
OKTAY VURAL (İzmir) Öyle
şey olur mu canım? Sağ gösterip sol vurmak yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) O
çerçevede arkadaşlarımız bunun yanlış olduğunu
ifade edecekler, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri de bu konuda onların
anlatımı doğrultusunda
İkna edici bir anlatım
yaparlarsa milletvekili arkadaşlarımız reddedecek, ikna
edemezlerse kabul edilecek, olay budur.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Elitaş Usul tartışması açın. diyor size
kibarca.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Öyle bir talebimiz yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, bu yaptığımız zaten usul
tartışması.
OKTAY VURAL (İzmir) Değil,
değil, usul tartışması
Bu, esasla ilgili. Usul
tartışması böyle mi yapılır?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) İktidar partisi ilk defa usul tartışması
açılmasını Sayın Başkana öneriyor çünkü hataları
açık.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bu yaptığımız zaten usul tartışması.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Maalesef, işte Adalet ve Kalkınma Partisinin kurmay
kadrosu bir grup önerisini buraya getiremiyor, çözümü de Başkanlık
makamına yıkıyor. Böyle bir şey olamaz.
Sayın Başkan, bunun
görüşülmesi mümkün değil efendim.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Başkanım, ara verin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Böyle
bir usul yok Sayın Başkanım, böyle bir usul yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Yani burada biz niye konuşuyoruz?
BAŞKAN Arkadaşlar
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, şimdi Danışma Kuruluna elmayı getirip,
Genel Kurula armudu getirmek doğru bir şey değil.
Dolayısıyla, bunun görüşülmesi mümkün değil.
BAŞKAN Şimdi, sayın grup başkan
vekilleri, müsaade ederseniz on dakika ara veriyorum, arkaya gelin de
görüşelim.
Kapanma
Saati : 16.59
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu),
Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Buyurun Sayın Canikli.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bir
dakika
Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Öneriyle
ilgili, zannederim AKP Grubu Danışma Kurulunda getirdiği teklife
uygun bir şekilde önerisini revize etti. Dolayısıyla o revize
edilen öneriyi okumanız lazım ki ondan sonra görüşmeler
başlasın ya da Sayın Canikli
BAŞKAN Tamam.
Sayın milletvekilleri, AK
PARTİ Grubu önerisini yenilemiştir.
Bu öneriyi okutuyorum şimdi:
5.- Genel Kurulun, 8 Şubat 2012 Çarşamba günü 156 sıra
sayılı İç Tüzük Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine;
görüşmelerin tamamlanamaması hâlinde 9 Şubat 2012 Perşembe
günkü birleşimde görüşmelerin bitimine kadar
çalışmasına ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
8/2/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 08.02.2012
Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Genel Kurulun;
08 Şubat 2012 Çarşamba günkü
(bugün) birleşiminde 156 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
Bugünkü birleşimde 156 Sıra
Sayılı İçtüzük Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanamaması halinde ise 09 Şubat 2012 Perşembe günkü
birleşiminde 156 Sıra Sayılı İçtüzük Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
Yukarıda belirtilen
birleşimlerde gece 24:00'e kadar günlük programların tamamlanamaması
halinde günlük programların tamamlanmasına kadar;
çalışmalara devam edilmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın
Başkanım, öneri AKP Grubunun Danışma Kurulunda beyan
ettiği çerçeveye getirilmiş olduğu için onun müzakeresinin
yapılması mümkün olabilir diye düşünüyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Önerisinin müzakerelerine geçiyoruz.
Lehinde ve aleyhinde 2şer
arkadaşımıza söz vereceğiz.
Birinci söz, lehinde olmak üzere Sayın
Nurettin Canikli.
Buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ Grup Önerisinin lehinde
söz aldım.
Biraz önce grup önerimizin
içeriğiyle ilgili olarak bir tartışma yaşandı ve arkada, daha
sonra, diğer grup başkan vekili arkadaşlarımızla
birlikte istişare ederek bir sonuca vardık.
Yani işin özü
şu: AK PARTİ Grup Başkanlığı bugünkü gündemle
ilgili olarak grup önerimizi ya da Danışma Kurulu önerimizi Meclis
Başkanlığına yazılı olarak, kayıtlara
geçecek tarzda gönderdi. Bize göre esas olan da bu yani hâlen de kanaatimiz bu
yönde, esas olan bu, kayıtlara geçmiştir. Orada bu haftaki
çalışma gündemiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma
gündemiyle ilgili olarak hangi konuların, hangi kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesini önermesiyle ilgili içerikte herhangi bir
problem yok ve bu, bu şekilde bildirildi. Danışma Kurulunda da
buna aykırı olmayacak şekilde, bunu tamamlayacak şekilde
biz de ifade ettik ve orada -tutanaklara da bakıldığında
görülecektir- İç Tüzükün görüşülmesi ve bitimine kadar
görüşmelerinin yürütülmesi şeklindeki önerimizi de sözlü olarak ifade
ettik, kayıtlara geçti. Ama arkadaşlarımız Bu ikisinin
bire bir, motamot, aynen denk olması, eşit olması gerekir.
şeklindeki kanaatlerini ortaya koydular ve biz de yani
Başkanlığa yazılı olarak gönderdiğimiz önerimizin
yeterli ve geçerli olduğunu bilmemize ve inanmamıza rağmen,
arkadaşlarımızın bu şekilde önerilerine biz de yani
herhangi bir şey olmasın düşüncesiyle katıldık ve bu
şekilde bir -daha önce de bu yöntem çok kullanıldı-
formülasyonla düzeltildi.
Dolayısıyla,
bizim grup önerimiz, bugün ve yarın İç Tüzük görüşmelerinin
yapılması, bugün bitirilemezse bu görüşmelerin yarın devam
etmesi şeklinde. Eğer yarın bitirilemezse de normal, önümüzdeki
hafta görüşmeler devam edecek bu düzeltme çerçevesinde yani cuma günü
çalışma yapılmayacak. Bu şekilde karara
bağlamış olduk.
Grup önerimizin yüce
Meclis tarafından kabul edilmesini bekliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Canikli.
Grup önerisi aleyhinde
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisinin
bugün getirdiği grup önerisinin aleyhinde söz almış
bulunmaktayım. Tabii, her defasında yazboz tahtasına
dönüştü, yani acele işe şeytan karışır, acele
işe şeytan karışır. Nurettin Bey, yani mesele
birbirimizle akıl yarışı yapmak değil, doğruyu
yapmak, birlikte yapmak. Birlikte rahmet var, ayrılıkta nelerin
olduğunu hep beraber görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu
tartışmanın sebebini sizler de biliyorsunuz, şu saat
itibarıyla milletimiz, halkımız da bizi izliyor. Gerçekten
Türkiye Büyük Millet Meclisi milletin sorunlarının çözümü için hukuk
kurmak üzere kurulmuş, görevlendirilmiş ve bu konuda da siyasi
iktidara, iktidar partisi grubuna yetki verilmiş. Biz her defasında
söylüyoruz, Meclisin gündemini belirleme yetkisi iktidara aittir ancak
iktidarın kafası karışık olunca, hangi konuları,
hangi sıralamada görüşeceği kararını sürekli
değiştirince, muhalefet partileri olarak biz de buraya milletin
gündemini getiriyoruz, işin özü bu.
İktidar kendi gündemini getiriyor,
bu gündemi belirlemekte yetkisi var ama getirdiği konulara
bakınız, inanınız ki toplumun sorun içinde kıvranan
kesimlerinin sorunlarına çözüm üretecek konular değil, başka
konular. Yani uluslararası sözleşmelerin toplumsal
karşılığı var mı? Hükûmetin gündem belirlemek
gibi yetkisine saygı duyuyoruz ama milletin gündeminin buraya getirilmesi
de Milliyetçi Hareket Partisi başta olmak üzere, muhalefet partilerinin
hakkı ve yetkisidir. Bu, İç Tüzükümüzde 19uncu maddede
belirleniyor: Danışma Kurulu. Danışma Kurulunda eğer
iktidarın getirdiği gündem sıralaması muhalefet
tarafından da paylaşılırsa Danışma Kurulu kararı olarak
geliyor, burada birçok defa da bu denenmiştir ve
yapılmıştır; hatta hiç Danışma Kurulu toplanmadan
elden imzalattırarak bu türlü uzlaşma örneklerini bu Meclis ortaya
koymuştur. Ama bunun dışında, muhalefet partileri olarak
bizim toplum kesimlerinin sorunlarını buraya taşımak için
başka bir imkân, gündem belirlemek anlamında bir başka imkân
yok. Danışma Kurulu grup önerisinin adı budur. Bu hakkın
muhalefet partilerinin elinden alınmak istenmesi kabul edilemez
arkadaşlar, demokrasimiz açısından, Meclisimiz
açısından, demokratik sistem açısından kabul edilemez.
Milletin gündeminin tartışılmasını, burada muhalefet
partilerinin sesini kısarak, elinden alarak demokrasiyi
işletemezsiniz.
Değerli
milletvekilleri veya bizi izleyen değerli vatandaşlarımız
bilmeli ki Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın grup başkan
vekilleri, grup başkan vekilleri kimliğiyle bir kanun teklifi
getirdiler buraya, hiç gerekli değilken. Yani dokuz yıldan bu yana bu
Meclisi yönettikleri İç Tüzükü değiştirmek üzere kendi
aralarında anlaşmışlar bir kanun teklifi getirmişler.
Demin anlatımını yaptığım, milletin gündeminin
buraya getirilmesini temin eden grup önerisi konusunda muhalefetin sesini
kırk dakikadan beş dakikaya indiriyorlar. Biz de diyoruz ki: Sizin
niyetiniz muhalefetin sesini kısmak. Mevcut İç Tüzükte 19uncu
maddede muhalefet partisi grupları veya iktidar partisi grubu da
uzlaşarak buraya bir Danışma Kurulu kararı getiremedikleri
takdirde grup önerisi olarak getirirler, lehte-aleyhte onar dakikadan kırk
dakika konuşulur. Mesele ne? Milletin bir meselesinin burada iktidarıyla
muhalefetiyle birlikte kırk dakika konuşulmasıdır, bunun
paylaşılmasıdır. Vatandaşın hiç olmazsa
Meclisinden kendi sorununun konuşulduğu görebilmiş olması
gerekiyor. Bunu temin etmek için İç Tüzükte tanzim edilen 19uncu madde,
bu, Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan vekillerinin ortak kanun
teklifiyle buraya, beş dakika olarak sınırlayan bir düzenleme
geldi. Bu, doğrudan
muhalefetin sesini kısmak arzusudur.
Değerli arkadaşlar,
başka şeyler söyleyebilirsiniz, iki günden veya bir haftadan bu yana
bunu dinliyoruz, işte, Daha çok muhalefet konuşuyor, siz
konuşuyorsunuz. falan diye -öyle bir niyetimiz yok- iddialarını
iktidar partisi ısrarla önümüze koyuyor ama bu bir irade beyanı,
irade beyanı. Yani nedir? Hangi
kanunu çıkartmak istediniz, hangi sıralamayı yapıp da
Meclisin gündemini belirlemek istediniz de muhalefet partileri bunları
engelleyebildi? Eğer bu irade beyanında siz Meclisi
çalıştırmak gibi bir arzunuz var da muhalefetin konuşma
süresini kısaltıyorsanız doğru değil. Meclisin
çalışmasını hepimiz istiyoruz. Meclis
çalışsın, sabahlara kadar çalışsın, her gün
çalışsın, günün her saatinde çalışsın, burada hiç
kısıtlama yok. Buyurun, saat 14.00te
başlayacağımıza 13.00te, saat 11.00de başlayalım,
saat 19.00a kadar çalışacağımıza 21.00e kadar
çalışalım, çok acil durumlar varsa bitimine kadar
çalışalım. Yani bu İç Tüzükle muhalefet partilerinin
elindeki 19uncu maddedeki grup önerisi getirme hakkını veya
konuşma hakkını elimizden almanın gerekçesi Meclisin
çalıştırılmak istenmesi olmaz, bu doğru değil,
bunu ısrarla söyleyerek milleti aldatmaya hakkınız yok.
Değerli milletvekilleri, şunu
bilmeniz lazım: Evet, Türkiye hukuk devleti, Meclisin hukuku da İç
Tüzük ama bu kurallar Meclisi çalıştırmaz, istediğiniz
İç Tüzükü yapın, Meclis İç Tüzüğünü yapın,
istediğiniz kuralı koyun, istediğiniz hukuku geliştirin,
eğer aramızda bir güvene dayalı uzlaşma yoksa bu Meclisi
çalıştıramazsınız. Bunu kırk defadır
deniyorsunuz, bin defadır deniyorsunuz. Eğer maksadınız,
amacınız Meclisi çalıştırmak ve milletin
sorunlarına çözüm üretmekse bunun yolu muhalefet partisi grup başkan
vekilleriyle uzlaşmadan geçer. Bu uzlaşmayı biz her
defasında ortaya koyuyoruz, birçok örneği var -daha önce
arkadaşlarımız bahsetti- bir haftada 2.800 maddelik dört tane
kanun çıkarttı bu Meclis. Muhalefet itiraz etse çıkartabilir
miydiniz?
Değerli milletvekilleri,
uzlaşma bir mecburiyet. Burada millet adına bulunuyoruz
iktidarıyla muhalefetiyle, ortak aklı üretmek noktasında
uzlaşmak mecburiyetindeyiz ama bir başka mecburiyet,
uzlaşmayı temin etmek sorumluluğu siyasi iktidarın. Siyasi
iktidar uzlaşmanın tedbirlerini alacak ama uzlaşmayı bozmak
gibi bir arzu, bir niyet varsa, işte, yapılacak iş, bunun gibi
bir iç tüzük tadili, teklifi, kanun teklifini getirip bu Meclise
dayatmaktır.
Tekrar soruyorum,
vicdanlarınıza soruyorum, vatandaşlarıma soruyorum. Dokuz
yıldır bu Meclisi tek başına siyasi iktidar olarak AKP
yönetmektedir, bu İç Tüzükle yönetmektedir. Bu üç dönemde muhtemel 3 bine
yakın kanun çıkmıştır, bu İç Tüzükle
çıkmıştır ve bu parçalı yapıyla, bu muhalefet
partileriyle çıkmıştır. Şimdi, dokuz yılda
kullandığınız ve bu hükümleriyle, bu kurallarıyla
yönettiğiniz bu Mecliste şimdi ne değişti de İç
Tüzükün 19uncu maddesini değiştiriyorsunuz?
Bakın, değerli
milletvekilleri, bilgi olarak sunuyorum size. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
kapalı kapılar arkasında bir haftadır devam eden
görüşmelerin içeriğini size sunuyorum. Israrla uzlaşalım
diyoruz. Çekin bu İç Tüzük teklifini, oturalım, birlikte
yapalım. Geçen dönemde hazırlanmış, dört partinin
katılımıyla hazırlanmış devasa bir İç Tüzük
teklifi var. Gelin, onu yeniden ele alalım.
Anayasa değiştirmek için
oluşturulan bu uzlaşmayı İç Tüzükte de yapalım.
İç Tüzük ve Anayasa birbirinin paraleli kanunlar. Anayasa olmadan İç
Tüzükü değiştirmenin, parçalı bir şekilde değiştirmenin
de hiçbir anlamı yok.
Dolayısıyla, burada
çalışmanın huzurunu, uzlaşmanın zeminini parçalayan,
bunu ortadan kaldırmaya çalışan, maalesef bu İç Tüzük
teklifi olmuştur. Bir haftadan bu yana da tartışıyoruz, bir
milim mesafe katedilememiştir.
Teklifimiz şudur: Çekin bu İç
Tüzük teklifini, oturalım, bunu ve bunun ötesinde, bu Meclisi daha etkin
çalıştırmak için yapılması gerekenlerin
tamamını birlikte tanzim edip buraya getirelim. Aksi takdirde, hem bu
milletvekillerine yazık olur hem milletin zamanına yazık olur
ama bunun sorumlusu AKP İktidarı, AKP grup başkan vekilleri
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
AKP
Grubu olur. Bunu bilesiniz. Sorumluluk sizin. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Başbakanın talimatı var, çekemezler.
BAŞKAN Önerinin lehine
Sayın Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili, Grup Başkan Vekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Elitaş Başbakanın talimatı var, çekemeyiz. de.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Geçen hafta başlayan İç Tüzük
görüşmelerimiz bugün, çarşamba günü tekrar devam edecek. Bu süre
içerisinde, dün de ifade etmeye çalıştığım gibi,
İç Tüzükle ilgili tartışmaların biraz daha yoğun bir
şekilde geçmesi, hoş olmayan görüntülerin ortaya çıkması
münasebetiyle, siyasi parti grup başkan vekillerinin bulunduğu bir
ortamda, Sayın Başkanın başkanlığında bir
toplantı yaptık. Cuma günü saat 09.30dan 11.30a kadar geçen
toplantıda belirli bir noktaya gelinip saat 13.30da tekrar
Başkanımızın başkanlığında yarım
saatten fazla bir süre toplantıya devam edildi. Bu süre içerisinde, o gün
İç Tüzükle ilgili konunun görüşülmemesinin, pazartesi ya da
salı günü siyasi parti grup başkan vekillerinin bir araya gelerek en
çok tartışılan konular ne ise yani İç Tüzükün 19uncu
maddesi ile sık sık gündeme gelen İç Tüzükün 63üncü
maddesindeki usul tartışmaları doğrultusunda ortaya
çıkan karmaşanın giderilmesi ve daha sağlıklı bir
şekilde çalışması amacıyla getirdiğimiz teklifin
muhalefet partileri tarafından Muhalefetin sözünü kısmak
anlamındaki, şeklindeki ifadeleri olarak hayat buldu.
Bakın değerli
milletvekilleri, muhalefet partilerinin maalesef gelenek hâline gelen
Özellikle 24üncü Dönem Parlamentosunda, 23üncü Dönemde de son
zamanlarında gelenek hâline gelen çalışma günü hangi gün ise her
gün grup önerisi verilmesi alışkanlık hâline geldi. O grup
önerileri de -ki, bugün konuştuğumuz grup önerileri de
araştırma önergeleri şeklinde- Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin salı
günü belirlenmesi ve o çerçevede çarşamba, perşembe günü, karar
alındıysa cuma, cumartesi günleri de devam etmesi.
Muhalefete mensup değerli
konuşmacıların, özellikle grup başkan vekillerinin bu
kürsüde yaptığı konuşmalarda en büyük eleştiri, en
büyük sitemlerinden birisi şuydu; geçen dönem de bu, bu dönem de bu:
Yarın ne yapacağımızla ilgili Adalet ve Kalkınma
Partisi ya da İktidar Partisi Grubu kanaat oluşturmamış.
Salı günü bu konuda grup önerisi almasına rağmen Çarşamba
günü tekrar gündem değiştiriyorlar. şeklinde bir eleştiri
var.
Muhalefetimizin bu konuda
itirazları, eleştirileri doğrultusunda Meclis
Başkanımız da tutanakları inceleyerek, İç Tüzük
konuşmaları, görüşmeleri sırasındaki iktidar ve
muhalefet partisi milletvekillerinin bu tür konudaki görüşlerini inceleyerek,
grup önerilerinin sadece salı günü görüşülmesiyle alakalı bize
bir önerme sundu.
Bizim grup önerilerini getirmemizde ki,
19uncu maddeyi değerli arkadaşlarım, İç Tüzük
değişiklik teklifini, 156 sıra sayılı Teklifin 1inci
maddesinde, sadece öneriyi veren grubun beş dakikayla ilgili
sınırlı olmak üzere, neyi önerdiğini değerli
milletvekillerine, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunup, ondan oylamayla netice
alınması. Danışma Kurulu önerilerinin de oylamasız,
görüşmesiz Türkiye Büyük Millet Meclisinin fikrine, kanaatine
sunulması şeklinde bir teklifti.
Şimdi, bizim getirdiğimiz bu
düzenlemede Meclis Başkanımızın teklifi, tavsiyesi, biz de
AK PARTİ Grubu olarak, zaten siyasi partilerin de bu manadaki
yaptığı eleştirilerdi. Meclis Başkanı da uzun
yıllardır Parlamento tecrübesi olan, Bakanlık yapmış,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin işleyişini iyi bilen birisi olarak
dedik ki: Sayın Başkanın bu şekilde bir kanaati varsa, bu,
uzun yılların bir tecrübesidir. Biz de o konuda uygun. dedik yani
sadece salı günü grup önerilerini konuşmak.
Nitekim yine aynı şekilde
muhalefet partisine mensup hem sayın milletvekillerinin hem sayın grup
başkan vekillerinin özellikle ve ısrarla Parlamento denetim
yapamıyor. Denetim günü için bir gün ayıralım. şeklindeki
düşünceleri de kabul gördü. İç Tüzük değişiklik teklifimize
baktığınız takdirde, bizim salı günlerinin
tamamını denetime ayırmak
Hatırlarsanız,
yaptığımız grup önerilerinde ve Danışma Kurulu
önerilerinde sadece salı günleri bir saat süreyle sözlü sorulara cevap
verme işlemini, eylemini yürütüyoruz ama getirdiğimiz İç Tüzük
değişikliğinde, iki saat süreyle sözlü sorulara cevap verilmesi
Hatta milletvekili, grup başkan vekili arkadaşlarımızla
prensipte belli bir noktada yaklaştığımız,
yakınlaştığımız, Salı günleri
araştırma önergelerini konuşalım ama bunları, iktidar
partisi ister kabul etsin ister kabul etmesin. şeklindeki teklifleri de
bize sıcak geldi. Ama, bu sıcak gelen teklifleri, üslup içerisinde,
sükûnet içerisinde, sakin bir şeklide tartışabildiğimiz
ortamda değerlendirdiğimiz takdirde bu olabilir. Hatta, bir muhalefet
partisinin teklifi daha uygun geldi: Daha çok şeyleri konuşalım
Nasıl daha çok şeyleri konuşalım? Bildiğiniz gibi,
araştırma önergelerinin görüşülmeye başlamasıyla
ilgili, İç Tüzükteki genel hükümler uygulanır. Genel hükümlerde
siyasi parti gruplarına yirmişer dakika, önerge sahipleri adına
beşer dakika süre verilir. Bir muhalefet partimizin getirdiği teklif
de şuydu: Daha fazla araştırma önergesine, milletvekilli
arkadaşlarımızın bu konudaki fikirlerini beyan edebilmek
adına, İç Tüzükte bir değişiklik yapalım. Gruplar
adına olan yirmişer dakikalık, konuyu doldurmak için, konu
dışına sapmak yerine, bizim, araştırma önergelerinde
gruplar adına onar dakika, önerge sahipleri adına beşer
dakikalık bir de konuşma teklifini, biz
arkadaşlarımızdan, bunu da, prensip olarak duyduk ve uygun
olduğunu da gördük. Ama şimdi Muhalefetin sesini kısmak. diye
ifade etmek, açıkçası, büyük bir haksızlık oluyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Beş
dakika geliyor ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Büyük bir haksızlık oluyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Kırk
dakikayı beş dakikaya düşürüyorsunuz, öyle değil mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Nasıl?
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Getirdiğiniz teklifte, grup önerilerinin görüşülmesinde İç
Tüzüke göre kırk dakika varken şimdi, bunu beş dakikaya
düşürüyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Şimdi, Sayın Meclis Başkanımızın teklifi
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Anladım ama sizin niyetiniz, sizin iradeniz ortada.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Sayın Şandır, bakın, şimdi, sizin ifade
ettiğiniz, yani siyasi parti gruplarının her gün grup önerisi
getirmelerini Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimi olarak
tanımlıyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Ama bu
her zaman olmuyordu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Sayın Başkanım, haklısınız, onu ifade etmeye
çalışıyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Her zaman
olmuyordu, şimdi niye oldu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Müsaade ederseniz
Siz, her gün getirdiğiniz grup önerisini bir denetim
faaliyeti olarak değerlendirmeye çalışıyorsunuz. Biz de
diyoruz ki: Her gün getirdiğiniz grup önerilerini değerlendirmeye
çalışmayın. Biz de çarşamba günü, perşembe günü,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin mutat kanun yapma günleri içerisinde, salı
günü aldığımız grup önerisini çarşamba, perşembe
günü değiştirmeyelim. Salı günü ne aldık, çarşamba,
perşembe günü, hatta gelecek hafta da -eğer ihtiyaç duyulmazsa-
aynı şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usul
ve esaslarını, gündemdeki konuları sabitleyelim. Niye?
Milletvekili arkadaşlarımız çalışıyorlar, geliyorlar;
muhalefetten arkadaşlarımız da Sayın Başkan,
bakın, benim konuşmam vardı. Niye gündemi
değiştirdiniz? diye haklı olarak bize sitem ediyorlar.
İşte, biz diyoruz ki: Salı günü bunu yapalım. Grup
önerilerini getirelim, siz de getirin, biz de getirelim ama salı günü
aynı zamanda biz denetim faaliyetlerini hızlandıralım.
Nasıl hızlandıralım? Soru-cevaba bir saatlik süreyi,
Danışma Kurulunda aldığımız haftada bir gün bir
saati biz şimdi salı günleri iki saate çıkaralım diye
teklif sunuyoruz, ki tahmin ediyorum bütün siyasi parti grupları da bu
teklifi uygun olarak görüyor.
Aynı şekilde -isim vermeden söylüyorum- bir
siyasi parti grubumuzun araştırma önergelerinde genel hükümler
çerçevesinde yirmi dakikayla başlayıp on dakikayla giden
kısmı, on dakika gruplar adına, beşer dakika da önerge
sahipleri adına dediğimizi
Amaç da iyi niyetli. Nasıl iyi
niyetli? O gün bir tane araştırma önergesini değil, iki tane
araştırma önergesini görüşebilelim, mümkünse üç tane
araştırma önergesini görüşelim. Hakikaten araştırma
önergesi konularına baktığımızda, gerçekten çok olumlu
şeyler var. Ama Türkiye Büyük Millet Meclisinin zamanının
kısıtlanmasından dolayı ya da önümüzdeki gündemin
farklı olmasından dolayı ya da Türkiye Büyük Millet Meclisinin
imkânlarının kısıtlı olmasından dolayı,
Meclis binasının imkânlarının kısıtlı
olmasından dolayı ki nitekim geçen dönem bayağı fazla
miktarda araştırma önergelerini biz burada komisyonlarını
kurup birlikte yaptık, hatta tüm siyasi partilere
O gün, örnek, bir
siyasi partimizin, Cumhuriyet Halk Partisinin getirdiği araştırma
önergesini biz benimsediğimizde diğer siyasi partilere Sizin de
konuşma hakkınız olsun diye birlikte bir önerge verelim.
dediğimiz anlar da oldu.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yani uzlaşma mümkün.
Uzlaşma örneği var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın,
değerli arkadaşlar, dün saat 15.00te başladık.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Evet, kırk yılda
bir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Nevzat Bey,
kırk yılda bir değil. Kırk yılda bir Hayır.
dediğimiz zaman olmuş olabilir.
Bakın, dün saat 15.00te başladık.
Danışma Kurulu önerisini yaptık. Gündem dışı
konuşmalar, tartışmalar vesaire derken 16.30da Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine geçtik. 5 maddelik kanunu, 2si yürürlük ve yürütme
olmak üzere esası 3 maddelik kanunu, 1 geçici, 1 ek maddeyle birlikte 5
maddelik kanun teklifini saat on buçukta bitirdik.
Şimdi biz şunu diyoruz,
değerli milletvekilleri, Sayın Grup Başkan Vekilim, Sayın
Şandır şunu diyorum
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Günde bir
madde geçen kanunlar oldu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Müsaade ederseniz, zamanım kalmadı; eğer Sayın Başkana
bir dakika daha müsaade etmesini söylerseniz konuşalım.
Bakın, biz şunu diyoruz: Dün
beş maddelik kanunun her bir maddesini, yürürlük ve yürütme de dâhil olmak
üzere, birer saat süreyle görüştük. Bu çerçevede on dakika konuşan
milletvekili arkadaşlarımız, konuyla ilgili veya konu
dışında o gün kendisinin çok önemli diye hissettiği konuyu
da gündeme getirdi. Belki iktidar partisini eleştirdi, belki bir
milletvekilini eleştirdi, belki Hükûmeti eleştirdi ama bu
eleştiri çerçevesinde grup önerileriyle değil
çalışırken biz eleştiri yapalım diye teklifte
sunuyoruz. Ümit ediyorum, diliyorum ki siyasi parti gruplarının
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
bu manada baktığımızda, denetim faaliyetlerini azaltmak
değil denetimi daha etkili bir hâle getirmek, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmalarının verimli olması amacıyla
verdiğimiz teklife destek vereceklerini umuyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Elitaş.
Aleyhte konuşmacı,
İstanbul Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tam dokuz
gündür Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünde yapılacak olan
değişikliğe ilişkin çeşitli önerileri
görüşüyoruz. Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi ile
milletin gündemi aynı değil ise orada siyasette sorun var demektir,
milletin gündemi ile Meclis gündemi birbirinden
farklılaşmış ise siyaset iyi işlemiyor demektir.
Türkiye'nin gündemine baktığımızda Türkiye'nin bir
demokrasi programına ihtiyacı olduğunu görürüz, Türkiyede
demokrasinin demokratikleştirilmesi ihtiyacının olduğunu
görürüz. Evet, giderek daha otoriter eğilimler gösteren, bu yönde uygulamalar
ortaya koyan bir iktidarın olduğu ülkede, demokrasinin
demokratikleştirilmesi gibi bir programın ne kadar zor
olacağını biliyorum. Pankart açan öğrencilerin,
Parasız eğitim istiyoruz. diyen öğrencilerin terör örgütü
üyesi olarak yargılandığı, yumurta atma eyleminin terör
eylemi sayıldığı; yumurta, şemsiye, pankart
çubuğu, kartpostal gibi eşyaların suç unsuru
sayıldığı bir ülkede demokrasinin
demokratikleştirilmesi gibi bir programın ne kadar zor olduğunu,
bunun gerçekleştirilmesinin ne kadar zor olduğunu biliyorum.
Otuz kırk yıl önce tarihin
karanlığına gömülmüş olan örgütlerin polis fezlekeleriyle
diriltilerek öğrencilerin buna üye yapıldığı hayalî
bir şekilde ve hayalî bir şekilde yaratılan terör örgütlerine
üyelik nedeniyle öğrencilerin yargılandığı bir ülkede
bunun ne kadar zor olduğunu biliyorum.
İktidar karşıtı
düşünceleri ifade eden aydınların, bilim adamlarının,
gazetecilerin, siyasetçilerin, sultanlar, padişahlar, krallar döneminde
olan siyasetten katletme eyleminin modern versiyonu olan yargı eliyle
nasıl katledilmeye çalışıldığını
biliyorum ve böyle bir ülkede demokrasinin demokratikleştirilmesinin ne
kadar zor olduğunu biliyorum ama Türkiyenin gündemi bunlar olmak
zorundadır. Türkiyenin gündeminde öldürülen savcılar var.
Türkiyenin gündeminde, on iki yaşındayken babası
tarafından, ailesi tarafından pazarlanan kız
çocuklarımız var. Bu bir örnek, bunlar gerçek, toplumumuzun derin
yaraları var. Bu problemleri saymakla bitiremeyiz. On dakikalık zaman
dilimi içinde bunları ana başlıkları hâlinde ifade etmem
bile son derece zor.
Evet, Türkiyenin
demokratikleşmeye ihtiyacı var. Türkiyenin, demokratikleşme,
demokrasinin derinleştirilmesi probleminin bir alt bileşeni olarak
yasama reformuna ihtiyacı var. Siyasetin temel kurumları olan Parlamento,
siyasi partiler, Anayasa, belirli dönemler itibarıyla yapılan
seçimler, sistemi demokratik kılmaya yetmiyor; bunlar demokrasinin asgari
unsurları ama bunların varlığı rejimi demokrasi olarak
tanımlamak için yeterli değil, bunun yanına başka unsurların
da ilave edilmesi gerekiyor. Sivil toplumun tartışmalara
katılması gerekiyor veya sivil toplumda ülkenin temel meselelerinin
konuşulması gerekiyor. Şimdi İç Tüzük
değişikliğiyle yapılan, yapılmak istenen Türkiye'nin
karşıt düşüncelerinin daha az ifade edilmesidir; muhalefetin,
iktidar karşısındaki düşüncelerinin daha az ifade edilmesi,
daha az konuşulmasıdır. Şimdi, sivil toplumu ne kadar
baskı altına alırsanız, onun alanını,
konuşma alanını ne kadar daraltırsanız, o alanı
ne kadar iktidar olarak, devlet olarak işgal ederseniz o demokrasi o kadar
demokrasi olmaktan uzaklaşır.
Liberal demokrasi, sonraki
aşamasında cumhuriyetçi demokrasi, sonraki aşamasında
müzakereci demokrasi olmuştur. Bugün köklü demokrasilerde müzakereci
demokrasi vardır yani temel kararların kamusal alanda herkes
tarafından tartışıldığı, bu
tartışmalara paralel bir tartışmanın Türkiye Büyük
Millet Meclisi veya o ulusal parlamentoda yapıldığı
demokrasidir. Şimdi yapılan, vatandaşların ülkenin
sorunlarını tartışmak için bir araya geldiği kamusal
alanın yeniden feodalleşmesidir. Bu İç Tüzük, Türkiyede ülkenin
sorunlarının tartışıldığı kamusal
alanın feodalleştirilmesi, onun devlet tarafından işgal
edilmesi, devletin kontrolü altına alınması konusunda
atılmış bir adımdır. Buraya çıkan iktidar
sözcüleri doğruyu söylemiyorlar, doğru değil.
Şimdi, on sekiz maddelik İç
Tüzük Değişiklik Teklifinin sadece bir maddesi Hükûmetin
konuşma süresini sembolik olarak azaltmaktadır, diğer bütün
maddeler muhalefetin konuşma sürelerini kısmaya yöneliktir; gerçek
budur.
Söylenen şudur, uzlaşma
yönünde iktidar partisinin gösterdiği çaba: Ya, galiba çok fazla
kıstık muhalefetin sesini, biraz daha gevşetelim. Şu anda
bir siyasi parti grubunun Genel Kurula sunmuş olduğu bir öneri
üzerinde muhalefet partilerinin konuşma süresi yirmi dakikadır,
İç Tüzük değişiklik teklifi bunu beş dakikaya
indirmiştir. Şimdi diyorlar ki: Bu beş dakikayı bir-iki
dakika daha artırabiliriz, bak, gelin, uzlaşalım. Uzlaşma
bu değildir, uzlaşma antidemokratik hükümlerin kaldırılmasıdır,
vazgeçilmesidir.
Şimdi böyle bir İç Tüzük
değişiklik teklifini görüşeceğiz eğer birazdan
gerçekten görüşmeler başlayabilirse. Umarım görüşürüz. Ama
biz bu teklifi benimsemiyoruz, bu teklifi doğru bulmuyoruz. Bu teklif
doğrudan muhalefetin söz hakkını kısmaya yöneliktir.
Şimdi, bu teklif, baktığımızda, biraz önce
tanımını yapmaya çalıştığım müzakereci
demokrasi anlayışının çok ötesinde, bir şark
kurnazlığına dayanan, otoriter eğilimler gösteren bir
iktidarın, böyle bir iktidarı kuran, oluşturan siyasi partinin
teklifidir, tamamen demokrasi karşıtı bir tekliftir.
Biz Türkiye Büyük Millet Meclisinde
uzlaşmanın güzel örneklerini verdik. Şimdi Sayın
Elitaş diyor ki: Dün beş maddeyi beş saatte görüştük.
Peki, biz geçen yılın, 2011 yılının Ocak ayında
dört günde 2.700 maddeyi geçirdik buradan. Bundan kimse söz etmiyor. Türk
Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, dört günde 2.700 maddeyi geçirdik beş
kanun hâlinde. İktidar çalışmıyor. Diyor ki: Efendim,
gelen grup önerileri gündeme geçmemizi engelliyor. Ben soruyorum Adalet ve
Kalkınma Partisine: Gündemde neyiniz var da neye geçemedik? Bugüne kadar
Cumhuriyet Halk Partisine getirdiğiniz bir öneri yok. Dün getirdiniz,
dediniz ki: 6111 sayılı Kanunu çıkaralım. Evet, derhâl
çıkaralım. dedik. Bakın, öneri yapıyorum: Bekleyen
yetmiş sekiz tane uluslararası sözleşme var. Getirin bir haftada
çıkaralım. Karşı çıktıklarımız var,
onları ayıklarız. Çıkarabiliriz. Başka hangi kanun
varsa getirin ülkenin gündeminde olan, sorunları çözecek olan, destek
vereceklerimiz olabilir, vermeyeceklerimiz olabilir. Vereceklerimizde
çıkar görüşümüzü ifade ederiz, vermeyeceklerimizde çıkar medeni
bir şekilde farklılıklarımızı ifade ederiz.
Uzlaşırız veya uzlaşamayız, çıkarabiliriz. Bir
tembellik var, bir gayriciddilik var. 22nci Dönemde 900 küsur kanun
çıkarmış bu Parlamento. 24üncü Döneme gelmişiz, 500 küsura
inmiş bu, yarı yarıya düşmüş. Şimdi İktidar
çalışmıyor, iktidar tembel, çıkaracak kanun yok, e
muhalefetin de çok fazla sesi çıkıyor, sesini kısalım.
anlayışıdır bu. Bu yanlış değerli
milletvekilleri, bu yanlış, bu yanlışa ortak olmayın.
Uzlaşma yönünde çaba gösteren
biziz. Bu maddeyi çıkarın, diğer maddeleri
yasalaştıralım. dedik, bu öneri kabul görmedi. Madem bu maddede
ısrar ediyorsunuz, gelin, geçen yasama döneminde dört siyasi partinin
mutabık kaldığı Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük
değişiklik teklifi var, onu referans alalım, yeni bir
çalışma yapalım, e ona da Hayır. E onun içinden birkaç
maddesi seçilmiş, ayıklanmış, yeniden
kurgulanmış, buraya getirilmiş. E peki, bunu getiriyorsanız
19uncu maddedeki ısrarımızdan da vazgeçelim, on dakika
konuşsun sadece bir siyasi parti ama Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemi, Sayın Salih Kapusuzun da imzası olduğu teklifte olduğu
gibi beşte 2 veya beşte 1 oranda muhalefetin önerilerinden
oluşsun, e buna da Hayır. Sizin niyetiniz samimi değil, samimi
değil niyetiniz. Sizin niyetiniz muhalefetin
konuşmamasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) Ama rüzgâr eken fırtına biçer.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Sayın milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, grup önerisini
oylarınıza sunacağım.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama isteniyor.
İsimleri tespit edelim lütfen.
Sayın Hamzaçebi, Sayın
İnce, Sayın Tarhan, Sayın Kart, Sayın Ayaydın,
Sayın Çıray, Sayın Öner, Sayın Çelebi, Sayın
Nazlıaka, Sayın Akar, Sayın Toprak, Sayın Tanal, Sayın
Yüceer, Sayın Tayan, Sayın Cihaner, Sayın Karaahmetoğlu,
Sayın Yılmaz, Sayın Özgündüz, Sayın Demirçalı,
Sayın Bayraktutan.
Tamam efendim.
Cihazla yoklama yapacağız.
İki dakika süre veriyorum efendim.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayımız vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
5.- Genel Kurulun, 8 Şubat 2012 Çarşamba günü 156 sıra
sayılı İç Tüzük Teklifinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine;
görüşmelerin tamamlanamaması hâlinde 9 Şubat 2012 Perşembe
günkü birleşimde görüşmelerin bitimine kadar çalışmasına
ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN AK PARTİ grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Grup
önerisi kabul edilmiştir.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.03
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.00
BAŞKAN: Cemil ÇİÇEK
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
(CHPli bir grup milletvekilinin
komisyon sıralarında oturduğu görüldü)
BAŞKAN Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)(X)
BAŞKAN Komisyon?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, Komisyon burada efendim.
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Başkanlık temsilcisi burada.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, şimdi, efendim, geçen, İç
Tüzükle ilgili olarak yaptığımız en son oturumda ifade
etmiştim, bir kez daha ifade etme zorunluluğunu hissediyorum. Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde değişiklik
yapılmasına ilişkin Adalet ve Kalkınma Partisi grup
başkan vekillerinin vermiş olduğu teklif İç Tüzükün
181inci maddesine aykırıdır. Zira, İç Tüzükün 181inci
maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğündeki değişiklik
tekliflerinin milletvekilleri tarafından yapılabileceğini
düzenlemektedir. Oysa teklife baktığımızda, iktidar
partisine mensup 5 grup başkan vekilinin milletvekili
sıfatının ötesinde grup başkan vekili kimliğiyle bu
teklifi verdikleri görülmüştür yani teklif bu yönüyle İç Tüzükün
181inci maddesine aykırı olduğu için görüşülebilir
değildir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İkincisi
BAŞKAN Affedersiniz
Değerli arkadaşlar, sükûneti
temin edelim lütfen.
Buyurun efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
bundan çok daha önemli olmak üzere, Başkanlık Divanını
temsilen burada bulunan Sayın Mehmet Sağlam, Anayasa Komisyonundaki
görüşmeler sırasında tarafsızlığını
yitiren açıklamalarda bulunmuştur. Sayın Sağlamın
Anayasa Komisyonu raporuna geçen açıklamalarından bir cümleyi burada
tekrar okumak istiyorum. Sayın Sağlam şöyle söylüyor: Ayrıca,
beş dakikada söylenmek istenen her şeyin söylenebileceğini,
demagoji yapılması durumunda sürenin sınırsız
olacağını, bu Teklifin sonuçlanması durumunda Türkiye Büyük
Millet Meclisinin daha verimli çalışacağını
söylemiştir.
Sayın Sağlam, muhalefet
temsilcilerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde, komisyonlarda ve Genel Kurulda
beş dakikayı aşan konuşmalarının demagoji
olduğunu ifade etmiştir. Bu cümlesiyle -bırakın
Parlamentonun onurunu rencide eden yanını bu cümlenin- iktidarın
teklifinin paralelinde bir tavır ortaya koymuştur.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
İhsası rey yapmıştır.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Çok
doğru
Çok doğru
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Anayasanın 94üncü maddesinin son fıkrası son
derece açıktır, Meclis başkan vekilleri görevlerinin
gerektirdiği hâller dışında yani şu kürsüde oturumu
yönetirken ortaya çıkan tartışmalara müdahale etmek veya o
tartışmalara ilişkin açıklamalar yapmak
dışında tarafsızlığına gölge düşürecek
hiçbir açıklamada, beyanda veya davranışta bulunamaz.
Öyle anlaşılıyor ki
İç Tüzük değişiklik teklifinin görüşülmesine karar
vermiş durumdasınız. Evet, görüşülebilir ama Sayın
Sağlamın burada oturması hâlinde bu görüşmenin
yapılması mümkün değildir. Sayın Sağlam kalkar, bir
başka Meclis başkan vekili gelir, bu görüşmeler devam edebilir.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Tarafsızlığını yitirmiş bir
Meclis Başkan Vekiliyle görüşmelerin devamı mümkün değildir
efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Hatırlarsanız, benim
yönettiğim birleşimde ve oturumlarda bu konuları zatıaliniz,
başkaca değerli milletvekillerimiz dile getirmiş idi. Sayın
Sağlam da geçen birleşimde ve oturumlarda temas ettiğiniz
hususla ilgili açıklama yaptı. Biz, şimdi, sizlerle de
vardığımız mutabakat gereği teklifin tümünü
görüştük, tümü üzerindeki konuşmalar tamamlandı. Meclis
Başkanı olarak ben önümde hangi sıraya göre iş ve
işlemler yapılacaksa onu yapmak gibi bir durumla karşı
karşıyayım. Bugün İç Tüzükün görüşülmesiyle ilgili
biraz evvel zaten karar alındı. Yani gündemin 1inci
sırasında İç Tüzük konusu var. Şüphesiz, bu ve başkaca
gerekçeleriniz varsa bunları gündeme getireceksiniz, onları burada
tartışacağız, konuşacağız ama
bahsettiğiniz husus geçtiğimiz oturumlarda gündeme getirildi, karara
bağlandı. Şimdi geldiğimiz noktada, Meclisi yöneten
kişi olarak ben nereden başlayacağım? Cümlem tamamlanmadan
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) - Sayın Başkan
BAŞKAN - Müsaade ederseniz
Şey oldu, görüşmeler tamamlandı teklifin tümü üzerinde,
soru-cevap kısmında kalmıştık ve soru-cevap
kısmında salı günü toplanmak üzere diye birleşimi
kapatmıştık.
Dolayısıyla, şimdi,
bizim başa dönme imkânımız yok, kaldığımız
yerden devam edeceğiz, soru-cevap kısmına geçeceğiz.
Nitekim o gün de -isimlerini biraz sonra arz edeceğim- bazı
sayın milletvekili arkadaşlarımız soru-cevap
kısmıyla ilgili olarak da zaten sisteme girmiş idi.
Dolayısıyla, yürüyen bir işlem var, ilk defa başlamıyoruz.
Bu taleplerinizi, itirazlarınızı da gündeme getirdiniz. Yine de,
bundan sonraki müzakereler sırasında gündeme getireceksiniz.
İZZET ÇETİN (Ankara)
Bugünün soru-cevabı olur mu Sayın Başkan?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, bitti mi efendim?
BAŞKAN Evet. (CHP
sıralarından gürültüler) Lütfen
Sayın Hamzaçebiyi
dinleyebilmem için ortamın sakin olması lazım, sessiz
olması lazım.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, geçen haftaki son oturumda mutabakata
varılan herhangi bir husus yoktu; bunu siz gayet iyi biliyorsunuz.
Eğer mutabakata varılmış bir konu olsaydı, o günden
bugüne sizin başkanlığınızda, siz olmadan o kadar
toplantı yapılmazdı. En son bugün makamınızda bir
toplantı yaptık, bir uzlaşma sağlanamadı. Yani ortada
bir ihtilaf vardır. Ayrıca, geçen cuma günü yapılan
görüşmede Sayın Sağlamın oturmasına biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak rıza göstermedik. Bunun İç Tüzüke
aykırı olduğunu o gün de ben ifade ettim ama siz özellikle
şunu rica ettiniz: Şu tümünü bir görüşelim ama tümünü de bitirmeyelim,
soruları sormayalım; dolayısıyla, yani sorunu erteleyelim,
donduralım, salı gününe kadar bir çözüm üretelim. Salı gününe
kadar, çarşamba gününe kadar dondurulmuş bir sorunu
buzdolabından çıkardık, şimdi o sorun üzerinde
konuşuyoruz. Dolayısıyla, Sayın Sağlamın tarafsızlığını
yitirdiği konusundaki görüşümüzü bu oturumda ifade etmemiz kadar
doğal bir şey yoktur. Geçen oturumda oturmuş olması bu
oturumda ve bundan sonra oturacağı anlamına gelmez. İç
Tüzük görüşmeleri devam edebilir ama
tarafsızlığını yitirmiş Sayın Sağlamın
komisyon sıralarında Meclis Başkanlık Divanını
temsilen oturması mümkün değildir; aksi takdirde Anayasanın
94üncü maddesine aykırı bir durum söz konusudur. Bunu Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, Meclise bir müdahale, bir emrivaki olarak alıyoruz
efendim.
Ara verin, bir başka Meclis
başkan vekilini sizler tayin edin, görevlendirin, görüşmeler devam
etsin. Biz yine karşı görüşlerimizi ifade etmeye devam ederiz,
iktidar partisi kendi teklifini savunur, görüşürüz. Genel Kurul neye karar
verirse ona göre hareket ederiz efendim.
BAŞKAN Peki, teşekkür
ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Elitaş
Lütfen, buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
İç Tüzükün 64üncü maddesi Meclis başkan vekillerinin sadece kürsüde
bulunurken, yani sizin şu anda bulunduğunuz makamda bulunurken hiçbir
tartışmaya karışamayacaklarını ifade etmektedir.
Nitekim, Anayasa Komisyonunda İç Tüzükle ilgili görüşmeler
yapılırken tüm siyasi parti gruplarının
Muhtemelen önerge
vermişlerdir. Komisyon başkanı önerge sahibinin önergesini
açıklamasını sunduktan sonra orada etkili, yetkili kim varsa,
hükûmet varsa hükûmetin katılıp
katılmadığını sorar. Şu anda
görüştüğümüz İç Tüzük de Meclis Başkanlığı
adına Meclis başkan vekiline önergeyi sormaktadır. Orada önerge
sahiplerinin verdiği önergeye Meclis Başkanının Ben
tarafsızım, katılma, katılmama konusunda bir şey
diyemem. deme hakkı da yoktur çünkü bu İç Tüzük
değişikliği Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma
usul ve esaslarıdır. Nitekim, Meclis Başkanı ve başkan
vekilleri de komisyonda kabul edilmiş önergeler üzerinde görüşlerini
beyan etmekle mükelleftir. Sadece Meclis Başkanlık kürsüsünde oturan,
yönetim yapan Meclis Başkan Vekilleri tartışmalara katılamaz
ve görüş beyan edemez şeklinde İç Tüzükün 64üncü maddesindeki hüküm açık ve nettir
ve Sayın Grup Başkan Vekilinin söylediği, şu anda
Sayın Mehmet Sağlamın orada oturmasına
yaptığı itiraz, açıkçası şuradaki tablonun,
komisyon sıralarının işgal edilmesi de herhâlde millî
iradeye karşı yapılmış bir harekettir diye
düşünüyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sırayla Sayın
Hamzaçebi. Sayın Şandır var, müsaade ederseniz
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Hayır, siz
konuştuktan sonra, Sayın Şandırın söz talebi var.
Müsaade edin, o da görüşlerini bildirsin.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Şandır konuşsun, ben sonra
konuşayım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, aslında önemli bir görüşmeye
geçiyoruz. Müsaade etseniz de -İç Tüzükte yeri de var, bir usul
tartışması yapıyoruz- kürsüden konuşsak, herkes
dinlese, duysa sözlerimizi; belki uzlaşmak için daha iyi bir imkân olur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Usulle alakalı bir şey yok ki Sayın Başkan, gündeme geçtik.
BAŞKAN Hayır
Bir dakika
Bir dakika
Şimdi, anlayabilmem lazım ki
sonuçta bir karar vereyim ben.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Olmuyor
işte. Bu gürültünün içerisinde çok da maksat hasıl edilemiyor. Onun
için, müsaade edin grup başkan vekili arkadaşlarımıza,
görüşlerini kürsüden ifade etsinler.
BAŞKAN Usul
tartışması mı istiyorsunuz siz?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) O anlamda
efendim.
BAŞKAN Talepleriniz farklı.
Şimdi bunu siz talep ettiniz. Önceki konuşmada bir usul
tartışması talebi yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, arkadaşların başlattığı
tartışmaya ben de bir şeyler söyleyeceğim ama müsaade edin,
kürsüden söyleyelim, herkes anlasın sözlerimizi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, benim usul tartışması
yönünde herhangi bir talebim yoktur. Sayın Şandırın benim
açtığım tartışmadan hareketle Bir usul
tartışması yapalım
İZZET ÇETİN (Ankara) Böyle
bir şey yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Ama böyle de bir usul yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi, esas
sıkıntı da buradan kaynaklanıyor, buradan
kaynaklanıyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Şandırın
eğer
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Kürsünün
önüne çıkıp konuşmanın anlamı
meramımızı size anlatmak.
BAŞKAN Müsaade ederseniz, herkes
buyursun, herkesin fikrini alayım, düşüncesini alayım,
zararı yok, ayakta beklemeyin. Mademki usul tartışması
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, yani buraya çıkıp konuşmanın
anlamı meramımızı size anlatmak içindir. Hâlbuki öyle
değil, arkadaşlara da söylememiz gereken şeyler var.
BAŞKAN Peki, tamam, usul
tartışması açıyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkanım, bir saniye, benim konuşma
talebim vardı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, öyle herkesin istediği anda konuşma usulü yok
ki.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Bir saniye
Lütfen
Önce Sayın Şandıra söz
vereyim, sonra size vereceğim. dediniz.
BAŞKAN Usule uygun değil,
ben de biliyorum ama ne yapalım ki
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Yani bir orta yolu bulmak
adına
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, usul tartışması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN -
kaç gündür gayret
ediyoruz Bir orta yol bulabilir miyiz? diye ama bu ortamda kimse kimsenin
dediğini anlamıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Efendim, kürsüye çağırın, konuşalım.
BAŞKAN - Müsaade ederseniz, bu
tartışmayı açıyorum ben. Evvela
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Şandır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Ama Sayın Başkan, rica ediyorum. Siz dediniz ki:
Bir saniye, Sayın Şandır, sizden önce söz istedi
BAŞKAN Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Efendim, böyle isteyen istediği zaman konuşamaz ki.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul)
önce ona vereceğim, sonra size vereceğim.
BAŞKAN Buyurun, siz
konuştunuz, bir defa daha konuşun, hiç mahzuru yok yani.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Efendim, mahzuru yok, ben size
BAŞKAN Hiç mahzuru yok ama
sırayla. Bakın, herkes bir taraftan konuşursa bir sonuca
varamayız. Doğru ya da yanlış ama birbirimizi dinleyerek
bir karara varalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün
konuşmalar kürsüden yapılır.
BAŞKAN Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Kürsüye çağırıyorsunuz, Sayın Şandır geçecek,
sonra bizleri çağıracaksınız
BAŞKAN Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Grup Başkan Vekilini çağıracaksınız,
fikirlerimizi beyan edeceğiz.
BAŞKAN Tamam, ben de aynı
onu söylüyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) O zaman, Sayın Başkanım, usul
tartışması bağlamı dışında hepimiz
kürsüden görüşlerimizi ifade edelim uygun görürseniz.
BAŞKAN Herkes olmaz, bunun
İç Tüzükteki yerini söylersiniz.
SIRRI SAKIK (Muş) Dört gruba söz
verin.
BAŞKAN Dört gruba söz
vereceğim, usul tartışması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Efendim, Sayın Başkanım, şimdi, ben
BAŞKAN Evet, çünkü siz öyle
söylemeseniz bile Sayın Şandır diyor ki: Usul
tartışması açalım. Ben bu talebi dikkate almak
mecburiyetindeyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Efendim, kürsüye çağırın, konuşalım,
meramımızı anlatalım.
BAŞKAN Evet.
Buyurun Sayın Şandır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Efendim, müsaade ederseniz, cümlemi bitirmedim, ben cümlemi
bitireyim.
BAŞKAN Evet
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, cümlesini orada bitirsin.
BAŞKAN Efendim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Cümlesini burada bitirsin.
BAŞKAN Kim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Bunlar usule uygun bir şey değil.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkanım, ben, Sayın Mehmet
Sağlamın komisyon sıralarına oturmasının
Anayasaya uygun
(AK PARTİ ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı
laf atmalar ve gürültüler)
BAŞKAN Lütfen, değerli
milletvekilleri, lütfen
Sizi sükûnete davet ediyorum, lütfen
(Gürültüler)
Bakınız, konuşarak her
şeyi anlamaya çalışabiliriz karşılıklı
olarak. Lütfen, böyle bir usul olmaz. Bu doğru değil Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Şimdi, Sayın Başkanım, ben
BAŞKAN - Ama şimdi bu ortamda
sizin söylediğinizi anlayamam ben Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Mehmet Sağlamın komisyon sıralarına
oturmasının Anayasaya
(CHPli bir grup milletvekili hatip kürsüsünde
toplandı) [AK PARTİ sıralarından Bravo(!) sesleri,
alkışlar (!)]
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum; grup
başkan vekillerini arkaya davet ediyorum.
Kapanma
Saati: 19.16
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.28
BAŞKAN: Cemil ÇİÇEK
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
(CHP ve BDP Grubu milletvekillerinin
kürsü etrafında toplandıkları görüldü)
BAŞKAN 156 sıra
sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. [AK PARTİ
sıralarından Bravo(!) sesleri, alkışlar]
Komisyon? Burada.
Başkanlık Temsilcisi? Burada.
Arkadaşlarımızdan rica
edeceğim. Tabiatıyla, bu teklifle ilgili itiraz edeceğiniz pek
çok nokta olabilir, bu teklifle ilgili söyleyeceğiniz
itirazlarınız, önerileriniz olabilir ama bu şekliyle, İç
Tüzük konuşulurken İç Tüzüke aykırı bir şekilde bizim
bu işi götürme şansımız yok. Onun için, durumu daha fazla
germeden, daha fazla olumsuz bir görüntüye sokmadan Meclisi
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Siz geriyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Ne yapacaksak
yürürlükteki İç Tüzüke göre yapacağız. Ben de İç Tüzüke
göre yönetmek mecburiyetindeyim, kendime göre bir iç tüzük ihdas edemem. Onun
için, kaldığımız yerden devam edeceğiz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Nasıl devam edeceğiz Sayın Başkan?
(MHP Grubu milletvekilleri ayağa
kalktılar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, 68e göre, oturuma en çok bir saat ara verilir.
Dolayısıyla, demek ki siz bu oturuma bir saatten fazla bir ara
verdiğinize göre, bu birleşimin devamı konusundaki
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Grup başkan vekillerini görüşmeye davet ettiniz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Buna birlikte karar
verdik, içeride müzakere yaptık; siz de oradaydınız.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Efendim, birlikte olmaz yani, İç Tüzük var Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hayır, müzakere
etmek adına grup başkan vekillerini davet ettik.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Hayır, İç Tüzüke aykırı anlaşma
yapamazsınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) İç Tüzüke bağlı
olun Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Şu andaki görüntü İç Tüzüke çok uygun Sayın Başkan!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Sayın Başkanım, İç Tüzüke aykırı, grup
başkan vekilleriyle anlaşma yapamazsınız.
OKTAY VURAL (İzmir) İç
Tüzüke uygun hareket etmek suretiyle
Bir saatten fazla olduğuna göre,
sürdüremiyoruz zaten.
KAMER GENÇ (Tunceli) Görüyorsunuz,
söz şartları yok.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sürdüremiyoruz. Olmayacak bu, sürdüremiyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, niye
ara verdiniz? Kürsüde konuşma imkânı olmadığı için ara
verdiniz.
BAŞKAN Şimdi, 68e göre ara
vermedik, neticede bir müzakere yapmak üzere ara verdik. 68e göre olsaydı
dediğiniz doğruydu. Onun için, 68e göre ara vermedik.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Divan Kâtibi niye değişti o zaman?
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bu
şartlarda bu zorlamaya gerek yok.
BAŞKAN Müsaade ederseniz geçen
dönem 1/2/2012 tarihinde sözlü soru ve cevaplar kısmını
kaldığımız yerden devam ettireceğiz.
(Kürsü önünde toplanan CHP ve BDP
milletvekillerinden ayakta sürekli ve şiddetli alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, bu tablo Meclise yakışmıyor. Sayın
Meclis Başkanı, siz Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanısınız, bu yakışmayan
BAŞKAN Ne yapalım? Ben
İç Tüzüke uygun burayı yönetmeye çalışıyorum ama hep
beraber, birlikte bu Meclisi yönetmeye çalışıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Lütfen,
İç Tüzüke uygun hareket edelim.
BAŞKAN Ama bu görüntüyü herkes doğru buluyorsa
devam edelim.
OKTAY VURAL (İzmir) İç
Tüzüke uygun hareket edelim. Muhalefetin de boynu kıldan ince değil
ki. Yani boynumuz inceyse kesin diyecek
hâlimiz yok.
BAŞKAN Evet, fayda görülüyorsa devam edelim, benim
söyleyeceğim bir şey yok.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Bir şey söylenmez zaten Sayın Başkan, hiçbir şey
söylenmez, sadece oturumu kapatın.
MUHARREM VARLI (Adana)
Sayın Başkan, devam edelim, haydi devam edelim.
BAŞKAN Bana söylemeyin, herkes herkese söylesin.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Demokrasi istiyoruz, demokrasi!
BAŞKAN Evet,
fayda görülüyorsa biraz daha devam edelim, benim söyleyeceğim odur. Evet,
fayda görüyorsak, Türkiye için iyi bir görüntü veriyorsak devam edelim.
OKTAY VURAL (İzmir)
68e göre kapatmak zorundasınız Sayın Başkan, 68e göre
başka yolu yok.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Müzakere şartları yok Sayın Başkan, dolayısıyla
birleşimi kapatmak zorundasınız.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) 15 milyon kişi ayakta şu anda Sayın Başkan.
ATİLLA KART (Konya)
Sadece demokrasi Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet,
birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.33
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.02
BAŞKAN: Cemil ÇİÇEK
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
(CHP ve BDP Grubu milletvekillerinin
kürsü etrafında toplandıkları görüldü)
BAŞKAN 156 sıra
sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Başkanlık
temsilcisi burada.
(Kürsü önünde toplanan CHP ve BDP
milletvekillerinden ayakta sürekli ve şiddetli alkışlar)
BAŞKAN Bir şey izah edeyim,
ondan sonra siz yine alkış yapacaksanız yaparsınız. Bir
şey izah etmem lazım ama alkış yapacaksanız yapın
yine
Sayın
milletvekilleri, bu Meclis çok badire atlattı, çok
sıkıntılar yaşadı. Ama böyle bir görüntüyü bu Meclis
hak etmiyor, siyaset kurumu hak etmiyor ve böyle bir işgal Meclisimiz
açısından çok doğru değil, İç Tüzüke de uygun
değil. Bunu, tarihe not düşmek adına ifade ediyorum.
Birleşime on dakika
ara veriyor, grup başkan vekillerini tekrar davet ediyorum.
Kapanma Saati: 21.03
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:21.49
BAŞKAN: Cemil ÇİÇEK
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
(CHP Grubu milletvekillerinin kürsü
etrafında toplandıkları görüldü)
BAŞKAN 156 sıra
sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. [Kürsü
önünde toplanan CHP milletvekillerinden ayakta alkışlar(!) ve
gürültüler]
KAMER GENÇ (Tunceli) Kalmadı ki
Sayın Başkan!
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Başkanlık Temsilcisi?
Yerinde.
KAMER GENÇ (Tunceli) Gürültülerden
dolayı Meclis çalışmıyor. Bu Meclisi siz iki saattir
çalıştıramıyorsunuz, sorumluluk size ait, İç Tüzükü
lütfen uygulayın. İç
Tüzükü uygulamak zorundasın Meclis Başkanı Cemil Çiçek.
Burası senin babanın kürsüsü değil.
BAŞKAN
Şimdi, 3/2/2012 tarihli 61inci Birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen teklifin tümü üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştı. [Kürsü
önünde toplanan CHP milletvekillerinden ayakta, sürekli ve şiddetli
alkışlar(!)]
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, İç Tüzük 68e göre İç Tüzükü
uygulamanızı istirham ediyoruz. On dakika ara verdiniz ama iki
saattir yoksunuz.
BAŞKAN -
Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyoruz. Yirmi dakika süreyle soru
ve cevap işlemini yapacağız. [Kürsü
önünde toplanan CHP milletvekillerinden ayakta, sürekli ve şiddetli
alkışlar(!)]
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, bu fiilî olarak İç Tüzükü ihlal eden tutuma
geçit veremezsiniz. Türkiye bir hukuk devletidir. Meclis
Başkanlığının hukuku uygulaması gerekiyor.
BAŞKAN -
Geçtiğimiz son oturumda soru için sisteme giren arkadaşlar
vardı, onların isimlerini okutuyorum
[Kürsü
önünde toplanan CHP milletvekillerinden ayakta, sürekli ve şiddetli
alkışlar(!)]
OKTAY VURAL (İzmir)
- Hukukun gereğini yapın lütfen.
BAŞKAN Hukukun
gereği herhâlde bu değil, hukukun gereği bu değil.
OKTAY VURAL (İzmir)
Hukukun gereğini siz yapın efendim. İç Tüzük 68e göre
gereğini yapacaksınız.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Bu işi, bu noktaya götüremezsiniz Sayın Başkan. Ne
kadar ciddi olduğumuzu görmüyor musunuz? Senin gücün yetmeyecek.
BAŞKAN Ben 68e
göre ara vermedim, 68e göre ara vermedim. [Kürsü önünde toplanan CHP milletvekillerinden
ayakta, sürekli ve şiddetli alkışlar(!)]
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, keyfî yönetime izin veremeyiz. Yok böyle bir
şey ya!
BAŞKAN - Lütfen
okuyun:
Sayın Akar,
Sayın Kuşoğlu, Sayın Susam, Sayın Güneş,
Sayın Erdemir, Sayın Onur, Sayın Eyidoğan, Sayın
Öğüt...
OKTAY VURAL (İzmir)
Yok böyle bir şey!
Sayın Başkan,
talimat nereden gelirse gelsin izin vermeyeceğiz.
BAŞKAN Okutmaya
devam ediyorum:
Sayın Tezcan,
Sayın Toptaş, Sayın Güven, Sayın Halaçoğlu, Sayın
Yeniçeri, Sayın Özgündüz, Sayın Işık, Sayın Kaleli,
Sayın Ekşi, Sayın Toprak. [Kürsü önünde toplanan CHP milletvekillerinden
ayakta, sürekli ve şiddetli alkışlar(!)]
OKTAY VURAL (İzmir)
Hukuka aykırı tutumunuzu kınıyoruz. İç Tüzük 68i
uygulamaya davet ediyoruz.
BAŞKAN - Soru
sormak isteyen varsa sisteme girsinler, söz vereceğim. (Kürsü önünde
toplanan CHP milletvekillerinden Çiçek istifa! sesleri)
OKTAY VURAL (İzmir)
İç Tüzük 68i uygulayın Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yoksa
teklifin tümü üzerindeki görüşmelerin tamamlandığına karar
vereceğim. (Kürsü önünde toplanan CHP milletvekillerinden Çiçek istifa!
sesleri)
AYTUĞ ATICI
(Mersin) - İç Tüzük 68i uygulayın lütfen, size bunu uygulama emri
verildi.
BAŞKAN Lütfen siz
yerinize oturun, lütfen, lütfen...
AYTUĞ ATICI
(Mersin) İzin vermemiz mümkün değil.
BAŞKAN Siz
buyurun yerinize...
AYTUĞ ATICI (Mersin) Çok mu hoşunuza
gidiyor Meclisin bu durumda olması? Meclisi ne hâle getirdiğinizi
görmüyor musunuz? [Kürsü önünde toplanan CHPli bir grup milletvekilinden
Çiçek istifa! sesleri, ayakta, sürekli ve şiddetli alkışlar(!)]
BAŞKAN Evet, lütfen yerinize
oturun, ondan sonrasını konuşalım.
ATİLLA KART (Konya) 68inci
madde açık.
BAŞKAN 68 kavgadan
dolayıdır, kavga mı var ortada? Lütfen
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler için soru-cevap kısmıyla ilgili olarak sisteme girmek
isteyen varsa lütfen girsin.
ATİLLA KART (Konya) Allah
korusun ağır sonuçları
Olacakların sorumlusu sizsiniz! [Kürsü
önünde toplanan CHPli bir grup milletvekilinden Çiçek istifa! sesleri,
ayakta sürekli ve şiddetli alkışlar(!)]
BAŞKAN Soru soran
olmadığına göre teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir. [Kürsü önünde toplanan CHPli bir grup milletvekilinden Yuh!
sesleri, ayakta, sürekli ve şiddetli alkışlar(!)]
Şimdi birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 9uncu maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen var
mı?
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır,
takip edemiyoruz, buna izin veremezsiniz, grup olarak görüşmeleri takip
edemiyoruz.
BAŞKAN Siz yerinize oturun,
yerinize oturun lütfen, rica edeceğim. [Kürsü önünde toplanan CHPli bir
grup milletvekilinden Çiçek istifa! sesleri, ayakta, sürekli ve şiddetli
alkışlar(!)]
Ama kürsü işgali sebebiyle
Meclisin
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, biz grup olarak oturumu takip edemiyoruz.
BAŞKAN Tamam, Sayın Vural,
bir oturun, ben bir izah yapayım, ondan sonra.
Peki, şimdi, bir şey söylemek
istiyorum: Kürsünün işgal edildiği nerede vakidir? Kürsü işgal
edilerek sorun çözülebilir mi?
OKTAY VURAL (İzmir) Siz kürsüyü
işgal ediyorsunuz o zaman.
BAŞKAN Ben niye işgal
ediyorum?
OKTAY VURAL (İzmir) İç
Tüzükü uygulayın.
BAŞKAN İç Tüzükü
uyguluyorum. [Kürsü önünde toplanan CHPli bir grup milletvekilinden Çiçek
istifa! sesleri, ayakta, sürekli ve şiddetli alkışlar(!)]
Ben yapmıyorum, yapmak istemiyorum
ama bu Meclis hiçbir zaman böyle bir işgali ne gördü ne de hak etti, bunu
doğru bulmuyorum. Bundan sonra kendi istediği olmayan herkes kürsüyü
işgal ederse bu İç Tüzük ne anlam ifade edecek?
OKTAY VURAL (İzmir) 68i
uygulayın diyoruz.
BAŞKAN Anladım, peki, 68i
uygulayın. diyorsunuz ama şu işgalin bana İç Tüzükte bir
maddesini gösterin, şu görüntünün bana İç Tüzükte bir maddesini gösterin.
OKTAY VURAL (İzmir) Burası
Saddam Meclisi değil, Esad Meclisi değil. (Kürsü önünde
toplanmış olan CHPli bir grup milletvekilinden Çiçek istifa!
sesleri)
BAŞKAN İç Tüzükte
şunun bir gerekçesini gösterin, bir maddesini gösterin!
Her istediği olmayan kürsü
işgal edecekse, o zaman bu Meclis nasıl çalışacak?
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Olacaklardan siz sorumlusunuz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, İç Tüzükü uygulayın diyorum!
BAŞKAN Bundan sonra kürsü
işgal ederek müzakere yapacaksak, sorunları böyle çözeceksek bu
İç Tüzük ne işe yarayacak, ben de onu soruyorum. (Kürsü önünde
toplanmış olan CHPli bir grup milletvekilinden Çiçek istifa!
sesleri)
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.56
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.11
BAŞKAN: Cemil ÇİÇEK
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63üncü Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
(CHP Grubu milletvekillerinin kürsü
etrafında toplandıkları görüldü)
OKTAY VURAL (İzmir)
Saygısızlık gösterdiniz Sayın Başkan, görevinizi ihmal
ettiniz, yapmıyorsunuz. Özür dileyin milletten! Milletten özür dileyin!
Böyle bir şey olmaz canım!
BAŞKAN - 156 sıra
sayılı İç Tüzük Değişiklik Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) İki saat
oldu.
OKTAY VURAL (İzmir) Bütün
saygınlığınız, her şey bitti artık!
BAŞKAN - Şimdi, birinci
bölümle ilgili söz veriyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, iki saat oldu! Özür dileyin!
BAŞKAN Sayın Yahya Akman
[AK PARTİ sıralarından alkışlar; kürsü etrafında
toplanan CHP Grubu milletvekillerinden alkışlar(!)]
OKTAY VURAL (İzmir) Şimdi,
Sayın Başkan, iki saat oldu, özür dileyin! [AK PARTİ
sıralarından Otur yerine sesleri, gürültüler; kürsü etrafında
toplanan CHP Grubu milletvekillerinden sürekli alkışlar(!)]
Sayın Başkan, usul
tartışması açıyorum.
(Yahya Akmanın kürsüye yönelmesi,
CHP milletvekillerinin engellemesi ve AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin
birbirlerinin üzerine yürümeleri)
BAŞKAN Görüşme imkânı
kalmadığı için birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 00.13