TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
64üncü
Birleşim
9
Şubat 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakellenin, 13
Şubat Erzincan ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun
94üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
Ankara-İstanbul Yüksek Hızlı Tren Projesi kapsamında
Köseköy-Gebze hattının tren ulaşımına
kapatılmasına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
3.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğanın, Azerbaycanın Hocalı kentinde yapılan
soykırım ve Türkiyede Ermeniler tarafından
gerçekleştirilen katliamlara ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, MİT Müsteşarının
ifadeye çağrılmasına, KCK soruşturmalarına, tutuklu
gazetecilere, polislerin fezlekeyle açıklama yapmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın,
Hızlı Tren Projesi nedeniyle Kocaelideki tren hattı
güzergâhındaki değişikliğe ilişkin
açıklaması
3.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun,
Eskişehir-İstanbul tren seferlerinin iptal edilmesi nedeniyle
Eskişehirlilere daha ucuz bir alternatif araç önerilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
4.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
2004 yılında Pamukovada meydana gelen tren kazası nedeniyle
açılan davanın zamanaşımına uğramasına
ilişkin açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
5.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın,
Başbakanın Adana metrosunun Ulaştırma
Bakanlığına devri konusundaki ifadesini siyaseten kullanıp
kullanmadığına ilişkin açıklaması ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
6.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniye ili ve ilçelerinde kara yollarında
yaşanan sıkıntıların giderilmesi hususunda
yapılabileceklere ilişkin açıklaması ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
7.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, altyapı çalışmaları yapılan
Gümüşhane-Tirebolu, Gümüşhane-Trabzon hızlı tren
hattının birlikte gerçekleştirilip
gerçekleştirilemeyeceğine ilişkin açıklaması ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
8.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, 57nci
Hükûmet tarafından konulmuş birtakım projelerin bugün de
sürdürülmesini olumlu gördüklerine ve Pamukovada meydana gelen tren
kazası davasının zamanaşımına
uğramasına ilişkin açıklaması ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
9.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adana
bölgesinde Devlet Demiryollarının hantal olduğuna, bu bölgeye de
hızlı tren yapılıp yapılmayacağına
ilişkin açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Tokat ilinde hızlı tren hattı olmadığına,
özellikle Yıldızelinde bir istasyon kurulmasının önemine
ilişkin açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
11.- İstanbul Milletvekili Volkan
Bozkırın, Iğdır Milletvekili Sinan Oğanın
gündem dışı konuşmasına cevaben, Hocalı kentinde
yapıldığı iddia olunan katliama ilişkin konuyu
Dışişleri Komisyonunda gelecek hafta gündeme alacaklarına
ilişkin açıklaması
12.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğanın, Hocalı katliamının önemli bir konu
olduğuna ve Dışişleri Komisyonunda görüşülmesi
önerilerinin kabul edilmediğine ilişkin açıklaması
13.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, siyasi parti grup başkan vekilleriyle
yapılan müzakereler sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük
Değişiklik Teklifinin görüşmelerinin ertelemesini olumlu
bulduklarına ilişkin açıklaması
14.- Ankara Milletvekili
Emine Ülker Tarhanın, siyasi parti grup başkan vekilleriyle
yapılan müzakereler sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük Değişiklik
Teklifinin görüşmelerinin ertelemesini olumlu bulduklarına
ilişkin açıklaması
15.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, siyasi parti grup başkan vekilleriyle
yapılan müzakereler sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük
Değişiklik Teklifinin görüşmelerinin ertelemesini olumlu
bulduklarına ilişkin açıklaması
16.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, siyasi parti grup başkan vekilleriyle yapılan
müzakereler sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük
Değişiklik Teklifinin görüşmelerinin ertelemesini olumlu
bulduklarına ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Faik Tunay ve 25 milletvekilinin, yeraltı su
kaynaklarının korunması konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/139)
2.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya ve 20 milletvekilinin, TÜFEnin hesaplanmasında dikkate
alınan TÜİK enflasyon sepetini oluşturan bileşenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/140)
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 19
milletvekilinin, bağcılık sektörü ve üzüm üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/141)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin,
Avrupa Parlamentosu Başkanının Avrupa Parlamentosunda
düzenlenecek "Eşit Değerde İşe, Eşit Ücret"
konulu parlamentolararası komisyon toplantısı davetine icabetle
Brüksel'e resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/751)
VII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
Gündem başlıklı 49uncu maddesine göre Başkanın
birleşimi kapatırken gelecek birleşimde hangi hususların
görüşüleceğini Genel Kurula bildirmediği gerekçesiyle
Başkanın tutumu hakkında
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy ve 21
milletvekilinin (10/92) esas numaralı, hayvancılık ve
kırmızı et sektöründe yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/2/2012 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
2.- Aile içi şiddet, boşanma, katliamlar,
intiharlar gibi Türk toplumunun yapısını tehdit eden bu sosyal
olayların nedenlerinin araştırılması amacıyla
verilen Meclis araştırması önergesinin 9/2/2012 Perşembe
günü Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve
arkadaşları tarafından, TRT ile
ilgili iddiaların bütün boyutlarıyla açıklığa
kavuşturulması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 9/2/2012 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP
Grubu önerisi
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156)
2.- Çukurova Üniversitesinin
KKTCde Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/482) (S. Sayısı: 67)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
Arasında Ortaklık Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/480) (S. Sayısı: 100)
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
ülkemizde kadınlarda tiroit kanserinde artış olduğu
iddialarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/1668)
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Bakanlığın başta İstanbulda olmak
üzere ülke geneline olası bir deprem için aldığı önlemlere
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/2027)
3.- Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğanın, Midyatta acil tedavi edilmesi gereken bir hastayla
ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağın cevabı (7/2116)
4.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Mudanyada tapuları iptal edilen vatandaşların
mağduriyetine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/2429)
5.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
Düzcede cuma namazında okunan bir hutbeye ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/2480)
6.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
TOKİ Başkanının özlük haklarına ve
Başbakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda
çalışıp başka kurum ve kuruluşlarda üyelik görevi olan
personele ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/2482)
7.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, kanser
vakalarındaki artışa ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı (7/2601)
8.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin,
Karlıovadaki termal kaynak suyu ile ilgili yapılan
çalışmalara ve bazı iddialara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/2738)
9.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde farklı
mezheplerdeki vatandaşların ihtiyaçlarını
karşılayacak birimlere ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/2767)
10.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma
çalışanlarının bazı sorunlarına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/2821)
11.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, tuğla ve
kiremit üreticilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/2830)
12.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Bingöl-Karlıova-Hacılar Köyü jeotermal su
kaynaklarının kullanım hakkının devredilmesine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/2831)
13.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Atatürk, Keban ve Karakaya barajlarının son 15 yıldaki
yıllık ve aylık enerji üretimine ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/2832)
14.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğanın, Gürgüre Su Kaynağı ile ilgili projelere
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/2834)
15.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akovanın, Balıkesir ve ilçelerine doğal gaz arzı
sağlanmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/2839)
16.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
hayatını kaybeden bazı bestekâr ve müzik
icracılarının eserlerinin gelecek nesillere
aktarılması çalışmalarına ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/2887)
17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Manisada
kültür turizminin desteklenmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/2889)
18.- Adana milletvekili Ali Halamanın, Göksu
Irmağının turizme açılmasına ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/2893)
19.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaşın, geleceğe dönük projelerle ilgili
açıklamalarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/2922)
20.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
elektrik tarifesi ile ilgili bir düzenlemeye ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/2975)
21.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
elektrik enerjisi üretimine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/2976)
22.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde kaçak elektrik
kullanımına ve alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/2977)
23.- İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin,
elektrik faturalarına yansıtılan çeşitli bedellere
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/2979)
24.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Mardin Kalesinin turizme açılıp açılmayacağına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın
cevabı (7/2999)
25.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Mardin Dara kenti ile ilgili çalışmalara ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın cevabı (7/3000)
26.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın,
Başbakanlık Müsteşarına mali haklar kapsamında fiilen
yapılan aylık brüt ödemeye ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
(7/3047)
27.- Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrakın,
Marmara Bölgesinde meydana gelebilecek elektrik kesintileri için yedek kapasite
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/3056)
28.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın,
Adanada yapılan ve yapılacak projelere ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/3057)
29.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
SEDAŞın sebep olduğu bazı sıkıntılara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/3058)
30.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, bir
genel müdür hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/3059)
9 Şubat 2012 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşimini
açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık olduğundan sistemle yoklama
yapacağız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer
dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin cevap
süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, 13
Şubat Erzincan ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun
94üncü yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Erzincan Milletvekili
Sayın Sebahattin Karakelleye aittir.
Buyurun Sayın Karakelle. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakellenin, 13
Şubat Erzincan ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun
94üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Erzincanımızın düşman işgalinden kurtuluşunun 94üncü
yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğu Anadolunun etrafı
dağlık, ortası bağlık yeşil incisi can
Erzincanımızı bizlere armağan eden İstiklal
Savaşının Başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk
başta olmak üzere, Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir
Paşa, Erzincan ve havalisi sorumlusu Halit Paşa ve silah
arkadaşlarına, dünden bugüne tüm şehitlerimize Allahtan rahmet,
gazilerimize hayırlı uzun ömürler, şehit yakınlarına
sabır ve metanet diliyor, bu vesileyle Erzincanlı
hemşehrilerimizin kurtuluş bayramını tebrik ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kendisinden sonra gelecek nesillerin istiklal ve hürriyetini
canından aziz sayan bir inancın bayraktarlığını
yapmış mensubu olmaktan gurur duyduğumuz yüce milletimizin
şanlı bir geçmişi, muhteşem bir tarihi vardır. 13
Şubat 1918 öylesine anlamlı bir tarih ki, ne ağıtlar
yaktı, ne acılar çekti Erzincan. 13 Şubat 1918 Erzincan için
dönüm noktası, işgalin bitişi, istiklal ve hürriyetin dillerde
destan olduğu gündür.
Gururluyuz, çünkü 13 Şubat,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş harcına, yiğit
Erzincanlıların kan ve can kattığı gündür.
Biz, 75 milyonun
kardeşliğini, Çanakkalede, Sakaryada, Dumlupınarda, Erzurum
Aziziye Tabyalarında, 13 Şubatta Erzincanda kanla yazdık. Ay
yıldızlı bayrağımızda 75 milyonun kanı
vardır, canı vardır.
Milletimizin vahdet bilinci ve arzusu,
her türlü bölücü ve ayrılıkçı faaliyetlerin üzerindedir. Millet
olmak, ortak acılar, ortak kazançlar, ortak amaçlar demektir. Takdir
edersiniz ki, bu muhteşem tarihin altın sayfaları, yüce
milletimizin, kanla, canla yazdıkları kahramanlık
destanlarıyla doludur.
Üç kıtanın neredeyse
yarısına yüzyıllarca hâkim olan Osmanlı Devleti,
farklı dillerin, farklı dinlerin, farklı kültürlerin, altı
yüz yıl birlikte yaşamasını sahip olduğu adalet
anlayışı sayesinde sağlamıştır.
Osmanlı zamanında milleti
sadıka olarak bilinmesine rağmen Ermenilerin büyük bir kesimi,
asırlar boyu bir arada yaşadıkları milletimizi işgal
yıllarında arkadan vurarak Erzincanda, Doğu Anadoluda,
Kafkasya'daki Müslüman köylerini kana boyamışlardır.
Aynı Ermeniler, bir taraftan da
yaptıkları soykırımları propagandalarla milletimizin
üzerine atmaya ve günümüze kadar uzanan bir sözde soykırım
yalanına bazı kesimleri de inandırmaya muvaffak
olmuşlardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarihler 25 Temmuz 1916yı gösterirken Erzincan
işgal edilir. O tarihlerde işgal altındaki vatan
topraklarımızın üzerinde ne zalimlikler yapılıyorsa Erzincanda da katbekat fazlası
vardır.
Fırat kenarındaki kuyu toplu
mezarlarında, Erzincan şehir meydanında, Vahit Bey
Konağında ve ilimizin ilçe ve köylerinde katledilen sivil Erzincanlı sayısı 16 bindir.
Bu veriler Kâzım Karabekir Paşanın anılarında mevcut
olup sadece Erzincan ve havalisine ait değildir, incelendiğinde
Doğu Anadoluda ürkütücü rakamları görürüz
Dün, Ermeniler ve Taşnak,
1974-1994 yılları arasında Dışişleri
mensuplarımıza saldıran Ermeni ASALA, günümüzde ise -maalesef-
40 binin üzerinde insanımızın canına mal olan PKK terör örgütü.
Senaryo aynı, cinayetler aynı, sadece provokatörler
değişik.
Dün kurtuluş mücadelesi verip
sınırlarını şehit kanlarıyla çizen bu millet,
bugün de dış güçlere taşeronluk yapan PKK terör örgütüyle
mücadele etmektedir, etmeye de devam edecektir. Barış, huzur ve
kardeşliğimize, güven ve istikrarımıza kast etmek
isteyenlerin hevesleri mutlaka kursaklarında kalacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şairin deyimiyle:
Bana ne ellerin gülizarından.
Benim gonca gülüm Erzincan kokar,
Gönlüm cayır cayır yansa
narından,
Ocağımda külüm Türkiye kokar,
Erzincan kokar. diyor, bu duygu ve düşüncelerle Erzincanımızın
düşman işgalinden kurtuluşunun 94üncü yıl dönümünde,
kanlarıyla vatan topraklarını sulayan kahraman
atalarımızı bir kez daha rahmet ve minnetle anıyor,
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Karakelle.
Gündem dışı ikinci söz,
Ankara-İstanbul Yüksek Hızlı Tren Projesi kapsamında
Köseköy-Gebze hattının tren ulaşımına kapanması
hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Hilal Kaplana
aittir.
Buyurun Sayın Kaplan. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, Ankara-İstanbul
Yüksek Hızlı Tren Projesi kapsamında Köseköy-Gebze
hattının tren ulaşımına kapatılmasına
ilişkin gündem dışı konuşması ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu tüm
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Ankara-İstanbul Yüksek Hızlı Tren Projesi
kapsamında Adapazarı-Haydarpaşa hattı 1 Şubat 2012
tarihinden itibaren yetkililerce durduruldu. Yol yenileme, modernizasyon
çalışmaları nedeniyle Köseköy-Gebze güzergâhı
kapatıldı. Sözü edilen bölge çift yönlüdür. Bu bölgedeki yol
çalışmaları hat kapatılmadan tek yol üzerinden
yapılacağı gibi, Ankara-Arifiye arasında olduğu gibi
eski yola paralel olarak yeni bir güzergâhın yapılması mümkündür
ancak yetkililer, coğrafi şartlar, istimlak zorlukları ve şehirde
çalışma güvensizliği gerekçesiyle bu hattı durdurdu.
Soruyorum size: Ümraniyede, Fikirtepede, Sulukulede,
Mamakta kentsel dönüşüm projeleri yaparken, İstanbulun
ormanlarını Mega Proje adı altında rantiyecilere
sunarken, istimlak etmekte zorluk çekmiyorsunuz ama hızlı tren
güzergâhında istimlak alanlarında zorluk çektiğinizi
söylüyorsunuz. Buna kimsenin inanmasını beklemeyin. Neden burada
zorluk çekildiğini ben size söyleyeyim. Yukarıda bahsi geçen yerlerde
büyük rant var ama burada rant yok. Bu nedenle keyfî bir uygulamayla
Türkiye'nin en işlek demir yolu hattını iki buçuk üç yıl
süreyle kapatıyorsunuz. Köseköy-Gebze hattında yaklaşık
olarak yılda 5 milyon, günde 15 bin yolcu
taşındığı düşünüldüğünde ne kadar sorumsuz
davranıldığı ortadadır. Çoğunun öğrenci,
işçi, günübirlik çalışan kadınlar, okul parasını
biriktirmeye çalışan ayakkabı boyacıları olduğunu
düşünürseniz belki vicdanınız biraz sızlar diye
düşünüyorum. Bu hatta gişe, temizlik ve güvenlik gibi hizmetlerde
çalışan yaklaşık 150 kişinin sözleşmeli
personelinin durumunun ne olacağı hâlâ belirsizdir. Böyle bir
hattı kapatırken bu kentte yaşayan insanların istemlerini,
sorunlarını, günlük faaliyetlerini sürdürme olanağını
üç yıl süreyle bir alternatif göstermeden nasıl ortadan kaldırma
hakkını kendinizde buluyorsunuz anlayamıyorum. Tren yoluyla
taşınmanın hem ucuz hem de zaman kullanma açısından
önemli olduğu bir noktada üç yıl süreyle bunu kara yollarına
nakletmek hem zaman kaybına hem de insanların 3 kat maliyetle
yolculuk yapmasına külfet getirmiş oluyorsunuz. Bu, ne vicdana ne de
mantığa sığar. Bu nasıl bir anlayış?
Kaldı ki zaten bu konuda sabıkalısınız. 2004
yılında adını hızlı tren koyduğunuz eski
teknoloji ve raylarla yürütmeye çalıştığınız
tırnak içerisinde hızlandırılmış trenin
Pamukovada devrilerek 44 yurttaşımızın
yaşamını yitirdiği kazada siz sorumluluğu 2 makiniste
yüklediniz. Bilirkişi raporlarına göre bu raylarda hızlı
trenin işlemeyeceğini bilmenize rağmen ve kaza sonrası yine
bilirkişi raporuna göre sekizde 4 oranında demir yolunun
hatalı olduğunu bilmenize
rağmen siz yine bildiğinizi okudunuz ve mahkemeyi oyalamalarla
zamanaşımına uğrattınız. 44
yurttaşımızın acısını bizler unutmadık,
siz bunu unutmuş olabilirsiniz. Hukuken de zamanaşımına
uğratmış olabilirsiniz ama toplum vicdanında
aklanmadığınızı bilmenizi istiyorum.
İktidar partisinin bu
anlayışı öteden beri var ve ne yazık ki hâlâ devam ediyor.
Bir işi yaparken insanların istemlerini ve mağduriyetlerini göz
önünde bulundurmamakta ısrar ediyor. Her alanda olduğu gibi Ben bildiğimi okurum
tavrından asla vazgeçmiyor. Dün Mecliste yaşanan benzer olaylara
burada şahit olduk. Bu davranışınız size bir şey
kazandırmaz, Türkiyeye de bir şey kazandırmaz. İçinde
bulunduğumuz kritik
süreçte, kanımca, tam bunun tersine davranmak gerekiyor. Hoşgörünün,
uzlaşı kültürünün hâkim olduğu, birlikte hareket etme ve ortak
üretme anlayışının sağlandığı,
iktidarıyla muhalefetiyle beraber olma sürecinin olduğuna
inanıyorum. Sizi böyle sorumlu davranmaya davet ediyorum.
Kaldı ki Marmaray
Projesi doğrultusunda, Gebze-Haydarpaşa hattı da önümüzdeki süreçte
kullanıma kapatılacaktır.
Amacınız,
Kasım 2001 tarihinde İstanbul Büyükşehir Meclis üyelerinin
aldığı kararla Haydarpaşayı yeni rantiyecilere,
ticari alanlara dönüştürmekse bundan vazgeçmenizi öneriyorum.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Şimdi,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın
Binali Yıldırım cevap verecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SİNAN OĞAN
(Iğdır) Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir)
Sonradan cevap verseydiler daha iyi olmaz mıydı efendim?
SİNAN OĞAN
(Iğdır) Toptan cevap verseydi
BAŞKAN Bu
ayrı konu olduğu için
OKTAY VURAL (İzmir)
Sonra verseydi, belki de hepsine cevap vermek gibi bir durumu olurdu
Sayın Bakanın.
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Dinle
Dinle
BAŞKAN Buradaki
konu başka çünkü.
Buyurun Sayın
Bakan.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Sayın Başkan, yüce Meclisimizin değerli üyeleri;
Sayın Milletvekilinin, Sayın Kaplanın gündem
dışı konuşmasına cevap vermek üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde demir yollarının cumhuriyetimizin
kuruluşunun ilk yirmi yılından sonra ne kadar büyük ihmale, terk
edilmişliğe uğradığını bilmeyenimiz yoktur.
1950-2002 yılları demir yollarımızın tarihinde
kayıp yıllar olarak kayda geçmiştir. 2002de AK PARTİ
İktidarı olarak göreve geldiğimizde, demir yollarını tekrar devlet
politikası hâline getirip Demir yollarının bu durumu kader
değildir. Demir yolları bu ülkenin yükünü
taşımalıdır, bu ülke demir yollarının yükünü
taşımamalıdır. düşüncesiyle Marmaray Projesi
başta olmak üzere birçok yüksek hızlı tren projelerini
başlattık. Bugün itibarıyla 3 bin kilometrelik hatta
çalışma devam etmektedir.
Bitirilen demir yolu, yüksek
hızlı tren uzunluğu 1.076 kilometredir, hâlen
Ankara-İstanbul hattının Ankara-Eskişehir kısmı
hizmete açılmıştır, Ankara-Konya yüksek hızlı
tren hizmete açılmıştır ve bu iki hatta bugüne kadar 6
milyon vatandaşımız seyahat etmiştir konforlu, rahat, huzurlu
bir şekilde.
Eskişehir-İstanbul
hattında da çalışmalar yoğun bir şekilde devam
etmektedir arazinin çok zor olmasına rağmen, 100 kilometrelik
güzergâhtan Vezirhan-Köseköy arasında
Hattın neden
kapatıldığını Sayın Milletvekilimiz soruyor
haklı olarak. Bildiğiniz gibi, İzmit, İstanbul, Sakaryaya
kadar fabrikalar, yoğun şehirleşme nedeniyle yeni bir demir yolu
koridoru bulmak âdeta imkânsızdır, bulunabilse bile bunun istimlak
maliyetleri yapım maliyetinin en az 3 katı mertebesindedir, o yüzden de teknik elemanlarca,
proje müşavirlerince yapılan çalışmalar sonucunda
yapılacak yüksek hızlı tren hattının mevcut hat
üzerine oturması gerektiği konusunda tam bir mutabakat
sağlanmıştır. Bu konular, teknik konulardır.
Hattın nereden geçeceği, hangi standartlara sahip olacağı,
yapım sırasında ne gibi tedbirler alınacağı
konusu tamamen teknik bir konudur. Burada siyasi mülahazalarla karar verme
imkânımız yoktur. Ancak hattın yapım süresinde
kapatılacağını dikkate alarak alınması gereken
tedbirler bizim işimizdir ve bu yönde de gerekli tedbirler hemen alınmış,
İstanbul, Sakarya, Kocaeli valilikleri, belediye başkanlıklarıyla
gerekli toplantılar yapılarak vatandaşlarımızın,
özellikle o bölgede çalışan işçilerimizin, o bölgede okullarda
okuyan öğrencilerimizin mağdur olmamaları bakımından
yeni kara yolu hatları oluşturulmuştur. Mevcut toplu
taşıma araç sayılarına ilaveten 100 adet yeni otobüs,
minibüs, sefere konmuş ve günlük 12 bin ilave kapasite
oluşturulmuştur. Bunun yıllık tutarı da 5 milyon yolcu
demektir. Bu hatta günlük seyahat eden yolcu sayısı da 5 milyondur.
Dolayısıyla, taşıma bakımından herhangi bir mağduriyet
söz konusu değildir.
İkincisi de
taşıma fiyatları da trenle aynı seviyede, hatta bazı
hatlarda daha ucuz olarak
gerçekleşmektedir. Özellikle D-100 kara yolu, TEM otoyolu ve E-5 gibi ana
güzergâhlarda bu çalışma boyunca yani iki yıl süreyle hiçbir yol
bakım çalışması yapılmayacaktır rutin
bakımlar dışında. Böylece trafik
akışkanlığı da sağlanmış
olacaktır.
Tabii, demir yollarının
eskiden faaliyeti olmadığı için kapanması ile
kapanmaması arasında fazla bir şey fark edilmiyordu, demir yolu
kapalı olmuş, açık olmuş hiç kimseyi ilgilendirmiyordu
değil mi ki şimdi, artık demir yolları gittikçe
yapılan çalışmalar nedeniyle milletimizin ilgisini çekmeye
başladı. Bu yüzden de tabii, kapatılınca da fark ediliyor
ve neden kapatıldığı sorusu gündeme geliyor, bu iyi bir
şey, sevindirici bir şey. Demir yollarına artan bu ilginin devam
etmesi bizi de demir yollarına daha fazla yatırım yapmaya
teşvik ediyor.
Demir yolları Büyük Atatürkün
dediği gibi refah ve ümran tevlit eder, bir ülkenin kalkınması
ve refahı için olmazsa olmaz ulaşım
altyapılarının başında gelir. O yüzden de demir
yollarını bir millî politika olarak tekrar ele aldık ve
yıllardır halkımızın, milletimizin özlemini duyduğu
yüksek hızlı tren projesini adım adım hayata geçiriyoruz.
2003-2009 yılları
arasında demir yollarına toplam yaptığımız
yatırım miktarı 22 katrilyon liradır, devam eden projelerin
toplam tutarı 40 katrilyonun üzerindedir. Önümüzdeki dönem içerisinde
2013ün sonunda Ankara-İstanbul yüksek hızlı treni tamamen
bitmiş, sefere girmiş olacaktır.
Ayrıca, 2013te asrın projesi
Marmaray da hizmet vermeye başlayacak, İstanbullulara, günlük 1,5
milyon İstanbulluya iki kıta arasında hizmet verecektir.
Ayrıca, Uzak Doğudan Batı Avrupaya olan güzergâh boyunca da bu
hatla tarihi İpek Yolu tekrar hayata geçirilmiş olacaktır.
Diğer yandan, Ankara-Yozgat-Sivas
hattında inşaat çalışmaları süratle devam etmektedir.
Diğer bir projemiz de
Bursa-Bilecik-Eskişehir-Konya bağlantısını, hatta
İstanbul bağlantısını sağlayacak yüksek
hızlı demir yolu projesidir. Bursa-Yenişehir etabı ihalesi
tamamlanmış, çalışmalar başlama aşamasına
gelmiştir.
Bugün daha buraya gelmeden Ankara
metrolarının da sözleşmesini imzaladık. Sincan,
Batıkent, Çayyolu, Kızılay ve Keçiören, Tandoğan
metroları, toplam
Bütün bunları yaparken gözden
kaçırmadığımız ve önemle üzerinde durduğumuz bir
konu da, değerli milletvekilleri, şudur: Sadece demir yolu
altyapısını yenilemek, sinyal olmayan hatlara sinyal yapmak,
emniyetsiz hemzemin geçitleri kapatmak değil, aynı zamanda yerli
demir yolu sanayisini de oluşturmak için gereken adımları
yaptık. 2003te rayını yapamayan, makasını yapamayan,
boji tekerlek takımını yapamayan, ray bağlantı
elemanları dahi yapamayan bir Türkiye, bugün ray da yapıyor,
hızlı trenini de yapıyor, traversini de yapıyor, ray
bağlantı elemanlarını da yapıyor, Marmaray
araçlarını da yapıyor, İzmir İZBAN Metrosuna tren
setleri de yapıyor, İstanbul Belediyesinin metro araçlarını
da yapıyor ve şimdi inşallah, Ankara Metrosunun 324
aracını da
İhaleye çıktık, tek
şartımız var, yüzde 51 yerli olacak. Bu şu demektir:
Artık gövde dâhil demir yolu çeken, çekilen araçlarının
tamamı Türkiyede yapılacak. Böylece, sadece unutulan, ihmal edilen
demir yollarını ayağa kaldırmıyoruz aynı zamanda
insanımıza iş, aş sağlayacak, ülkemize döviz tasarrufu
sağlayacak demir yolu sanayisini de harekete geçirmiş oluyoruz.
Haydarpaşa Garıyla ilgili
Sayın Konuşmacının ifadesine de burada bir açıklama
yapma ihtiyacı duydum.
Haydarpaşa Garı bir
asırlık, Anadoluya açılan, demir yollarımızın
sembolü olmuş bir yapıdır, bir tarihî yapımızdır.
Haydarpaşa Garının
ortadan kaldırılacağı, artık
kullanılmayacağı, başka amaçlara yönelik bir
hazırlık içinde olunduğu gibi son zamanlarda kamuoyunda
bazı dedikodular, bazı spekülasyonlar yapılmaktadır.
İşin aslı şudur: Yapılan Marmaray Projesiyle birlikte
Ankaradan, Sivastan, Konyadan, Bursadan gelen demir yolu hatları
Haydarpaşada son bulmayıp, denizle kesintiye uğramayıp,
Marmarayla birlikte Üsküdar altından, denizin, boğazın
Ayrıca buradan, mevcut hatlardan
nostaljik tren seferleri de yapılmaya devam edecektir. Onun için, böyle
aslı astarı olmayan spekülasyonlara, dedikodulara kimse itibar
etmesin. Çünkü Haydarpaşa, biliyorsunuz ilk yapılırken, 1900lü
yılların başında İstanbul-Bağdat,
İstanbul-Hicaz demir yolunun başlangıcını teşkil
eden abidedir. Böyle bir abideyi tarihimizin, kültürümüzün bize emanet
ettiği, ecdadımızın bize emanet ettiği böyle bir
yapıtı ortadan kaldırmaya hiç kimsenin gücü yetmez; hakkı
da yoktur, haddi de yoktur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Biz geçmişin izlerini silmek için
yarış yapan, Mekke İstasyonu, Bağdat İstasyonu ve Orta
Doğu coğrafyasındaki Abdülhamitin o mükemmel eserlerinden
rahatsız olan bir millet değiliz. Onlar bizim gururumuzdur ve
dolayısıyla bu eserlere gözümüz gibi bakmak, yaşatmak da en
önemli görevlerimiz arasındadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son olarak, sayın konuşmacı 2004 yılı
22 Temmuz da meydana gelen Pamukova tren kazasıyla ilgili bir
değerlendirme yaptı. Ben bu konunun detayına girecek
değilim. Bu kazayla ilgili her şey söylendi, her şey
yazıldı, her türlü yasal ve idari işlemler de yerine getirildi.
Kısaca şöyle hafızanızı tazelemek için şunu ifade
etmek istiyorum: Kazadan hemen sonra genel müdür görevden alındı ve
dokuz ay sekiz gün sonra mahkeme genel müdürü bu olayla ilgili suçsuz bularak
göreve iade etti ve yargı süreci devam etti.
İZZET ÇETİN (Ankara) Suçlu
kim?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(Devamla) Nihayet, 1 Şubat 2008 günü Sakarya Ağır Ceza
Mahkemesi son kararını açıkladı. Bu karar 2 kez
Yargıtayda bozuldu. Birinci bozulma tarihi 15 Ekim 2008, ikinci bozulma
tarihi 12 Temmuz 2010 ve dolayısıyla o günden bu güne yargı
sürecinin seyri de böyledir. Bu kazayla ilgili yapılan bilirkişi
raporlarında olsun, kaza yerinde yapılan tespit çok açıktır
ve konuda da herkes ittifak hâlindedir. Kaza mahallindeki tanımlı
hız 80 kilometredir, o anda ölçülen hız 132 kilometredir. Normal
şartlarda bu trenin dray olması fiziken mümkün değildir. Çünkü
merkez kaç kuvvet hesabına göre 126 kilometre/saate kadar rayda
kalabiliyor, 126 kilometrenin üzerinde artık hiçbir şekilde treni
rayda tutma şansı yok. 80 kilometrelik hattan 132 kilometreyle
geçerseniz bu kazanın olmamasına imkân yok. Her şeye
rağmen, bununla ilgili yargıya yardımcı olmak, her türlü
araştırmaya, soruşturmaya yardımcı olmak
bakımından bizim tarafımızdan her türlü işlem, her
türlü tasarruf vakitlice yerine getirilmiş ama hepimizin şikâyet ettiği
yargının ağır işlemesi, kararların gecikmesi; o
olay burada da yaşanmıştır. Karar verilmesine rağmen,
2 kez bozulması ve kararın uygulanabilir hâle gelmemesi böyle bir
sonucu ortaya çıkarmıştır.
Kısacası, sayın
milletvekilleri, kalıcı rahatlık için geçici
rahatsızlıklarımız vardır. Bunun için özür diliyoruz.
İki sene sonra Ankaradan İstanbula, İzmitten Köseköye yüksek
hızlı trenle seyahat etmek üzere, oradan da Marmaray
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, Azerbaycanın Hocalı kentinde
yapılan soykırım ve Türkiyede Ermeniler tarafından
gerçekleştirilen katliamlar hakkında söz isteyen Iğdır
Milletvekili Sayın Sinan Oğana aittir.
Buyurun Sayın Oğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğanın, Azerbaycanın Hocalı kentinde yapılan
soykırım ve Türkiyede Ermeniler tarafından gerçekleştirilen
katliamlara ilişkin gündem dışı konuşması
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, maalesef, bizim
burada konuştuklarımızı halkımız izleyemiyor. Dün
de burada olanları halkımız izleyememişti.
Halkımızın bizim burada ne yaptığımızı
izleme hakkı vardır ve lütfen, gelin, Meclise daha fazla sansür
uygulamayın, Meclis TV bu konuşulanları yayınlasın.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
Erzincanın düşman
işgalinden kurtuluşunu, düşmana karşı
kazandığı zaferin 94üncü yıl dönümünü burada tebrik
ediyorum. Sadece Erzincanımız değil düşman işgalinde
olan, sadece Erzincandaki vatandaşlarımıza katliamlar
yapılmadı, o tarihlerde Iğdırda, Karsta, Vanda ve
Türkiye'nin birçok şehrinde katliamlar yapıldı ve artık bu
Meclisin şimdi bir tarihsel görevi vardır, bu katliamları bu
Meclisin şimdi bir gündemle değerlendirmesi lazım.
Yurt dışında bize
karşı onlarca suçlama var ama Ermenilerin Türkiyede
yaptıkları katliamlar maalesef bu Meclisin gündemine gelmiyor. Yüz
sene önceydi bunlar, bunları tarihçilerden oluşan komisyonlarla
tartışalım ama yüz sene önceye gitmeye gerek yok, yirmi sene
önce bütün dünyanın gözü önünde Azerbaycanın Hocalı kentinde
bir katliam yapıldı ve bu katliamda yüzlerce insan öldürüldü;
kadın, çoluk çocuk demeden öldürüldü ve yüzlerce insan savaşarak
ölmedi, işkence edilerek öldürüldü; kafa derisi soyuldu yüzlerce
insanın, hamile kadınların karnındaki bebekleri
hançerlendi. Bu manzaralar bize yabancı değil çünkü
Iğdırda da aynı manzaraları yüz sene önce
yapmıştı bunlar.
Bakınız değerli
milletvekilleri, birkaç şeyi okumak istiyorum. İzvestiya gazetesi 4
Mart 1992 tarihinde şunu yazmış: Kamera kulakları
kesilmiş çocukları gösterdi. Bir kadının yüzünün yarısı
kesilmiş, erkeklerin kafa derisi soyulmuştu. Bu, Türk
basınının değil veya bizim yazdığımız
bir şey değil, Rus İzvestiya gazetesi.
Le Monde gazetesi, bugünkü Ermeniler
üzerinden prim yapmaya çalışan Le Monde gazetesi 14 Mart 1992 tarihli
yazısında Ağdamda bulunan basın mensupları
Hocalıda öldürülmüş kadın ve çocuklar arasında kafa derisi
soyulmuş, tırnakları çıkarılmış insanlar
gördüler. Bunlar Azerilerin bir propagandası değil. diye
yazmış. Daha onlarca -elimde var- okuyabileceğim bütün dünya basınının
yazdığı bir soykırımla karşı
karşıyayız. Bu soykırımı Azerbaycan Parlamentosu
soykırım olarak değerlendirdi. Biz bununla ilgili olarak yüce
heyetinize, Meclise bir teklifte bulunduk ve 26 Şubat tarihinin
soykırım olarak kabul edilmesi için girişimde bulunduk. Umut
ediyorum ki, inanıyorum ki, yüce Meclisimiz siyaseti bir tarafa
bırakacak ve 26 Şubat tarihinde Hocalıda yaşananlara
soykırım diyecektir. Sadece soykırım demek yetmez, 26
Şubat gününün Hocalı Soykırımı Günü olarak da
Türkiyede anılması lazım.
De Gaulle Caddesi var Türkiyede. Bize
soykırımcı diyen Fransızların De Gaulle Caddesi var
ve bu caddenin isminin değiştirilmesi, Hocalıda
hayatını kaybetmiş insanlarımızdan birinin isminin
verilmesini de yine teklif ediyoruz. Bu manada bu sabah Dışişleri
Komisyonunda bu konuyu gündeme getirmeye çalıştık ve
Dışişleri Komisyonu olarak da bir açıklamada bulunalım
istedik ancak maalesef Dışişleri Komisyonumuz gündemine
almadı. Komisyonumuzun bu hatasını ümit ediyorum ki burada yüce
Meclisiniz tekrar etmeyecektir. Bu meselenin önemini burada
tartışmamız lazım ve değerli milletvekilleri,
Meclisimizin özel bir oturumla, 26 Şubatın hemen öncesinde veya
sonrasında özel bir oturumla bu konuyu konuşması, enine boyuna
tartışması lazım.
Biz tabii bir yandan Bir millet-iki
devlet diyorsak, Atatürk eğer Azerbaycanın acısı bizim
acımız, sevinci bizim sevincimiz. diyorsa, yüce Meclisimize
düşen görev de, özel bir oturum yaparak Azerbaycanın
acısını paylaşmaktır.
Ve elbette ki Türk dünyasının
bütün köşesinde, hangi köşesinde olursa olsun,
yapılmış olan soykırımları artık gün yüzüne
çıkarmanın zamanı gelmiştir diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Oğan.
Gündem dışı
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, sisteme giren 10
arkadaşımıza İç Tüzük 60a göre yerlerinden birer dakika
söz vereceğim.
Birinci sırada Sayın Tüzel
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin,
MİT Müsteşarının ifadeye çağrılmasına, KCK
soruşturmalarına, tutuklu gazetecilere, polislerin fezlekeyle
açıklama yapmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gündemde MİT Müsteşarının ifadeye
çağrılması konuşuluyor. Bu durum KCK adı
altında sürdürülen soruşturmanın, açıklıkla ve halka dayalı
bir çözüm için sürdürülmeyen bir devlet politikasının geldiği
açmazı göstermektedir. Artık BDPye, demokratik siyasete, hukuk
dışı saldırılara bir son verilmelidir.
Yine, bu soruşturmanın hedef
aldığı Ersanlı ve Zarakolunun tutukluluğu yüz gününü
bulmuştur. Tutuklu gazeteciler konusu tepki topladığında,
Sayın Başbakan, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı
Onlar gazeteci değil, polis katili. ve benzeri şeyler
demektedirler. Gazeteci örgütleri de sormaktadır: Kim bu polis katilleri,
artık açıklansın.
Polis fezlekeleriyle Masumiyet ilkesi
ortadan kaldırılarak, adalet duygusuyla bağdaşmayan
açıklamalar yapılmamalıdır.
AKP İktidarı, on
yıllık Hükûmet etmenin verdiği ustalık ve fütursuzlukla,
gücünün zirvesinde bir duyguyla âdeta herkese kılıç
sallamaktadır. Bunun son örneğini dün akşam Meclis Genel
Kurulunda yaşadık; Meclis Başkanının, İç Tüzük
dayatmasını muhalefetle uzlaşarak aşmak yerine,
kışkırtmasını ve provoke etmesini kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tüzel.
Şimdi Sayın Akar
2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın,
Hızlı Tren Projesi nedeniyle Kocaelideki tren hattı
güzergâhındaki değişikliğe ilişkin
açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Bakan, biraz evvel açıklamalarınızı dinledik. Biz Teknoloji
gelmesin, yatırım yapılmasın. demiyoruz. Kocaelinin en
büyük problemi olan, tren hatlarının kent içinden geçmesiydi. Bundan
yirmi yıl önce sahile alındı ve halkın sahille
ilişkisi kesildi. Yapılması gereken, hattın
güzergâhının değiştirilmesiydi, doğru olan buydu.
Nitekim, TCDDnin de bu konuyla ilgili fizibilite çalışması
yaptığını biliyoruz. Üç yıl sonra, beş yıl
sonra tekrar bu konu gündeme gelip de Bu hat burada yanlış oldu.
deyip bu kadar maliyeti tekrar ülkenin sırtına yüklemeyi doğru bulmuyorum.
İki: Derince-Köseköy hattı,
lojistik ulaşım için çift hat olarak kalacak. Demek ki bir hat
açık iken ikinci hattan çalışma yapılabiliyor. Böyle bir
durum varken binlerce insanımızı hem mali açıdan hem zaman
açısından mağdur etmek doğru değil.
Üç: Yerel yönetimler bugün orada
birtakım ulaşım olanakları sağlıyorlar ama bir
kez daha yineliyorum: Derbent Şirinsulhiye köyünden 45 tane genç,
tersanelere Maltepeye çalışmaya gidiyor, Pendike çalışmaya
gidiyor. Bunlar oraya ulaşabilmeyi eskiden sabah altı treniyle
yapıyorlardı, şimdi sabah dörtte kalkıyorlar ve gitmeye
çalışıyorlar, yine oradan gecenin geç saatlerinde evlerine
dönüyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Akar.
Sayın Kurt
3.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun,
Eskişehir-İstanbul tren seferlerinin iptal edilmesi nedeniyle
Eskişehirlilere daha ucuz bir alternatif araç önerilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
KAZIM KURT (Eskişehir)
Sayın Bakanım, Eskişehir-İstanbul tren seferleri de iptal
edildi. Eskişehirliler İstanbula gidiş konusunda devletin
güvencesinde ve alternatif bir araç bulamadan, daha pahalı bir biçimde
seyahat edecekler.
Eskişehir-Ankara hızlı
tren yolu yapılırken iptal edilmedi trenler ve
Eskişehir-Adapazarı arasındaki yol yapılırken de iptal
edilmedi. Şimdi neden iptal edildi? Bu konuda Eskişehirlilere daha
ucuz bir alternatif öneriyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kurt.
Sayın
Kaplan
4.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
2004 yılında Pamukovada meydana gelen tren kazası nedeniyle
açılan davanın zamanaşımına uğramasına
ilişkin açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanıma 30/12/2011 tarihinde yüksek hızlı trenle ilgili
Köseköy-Gebze arasındaki sorun ile ilgili bir yazılı soru
önergesi verdim. Şu ana kadar yanıt almadım. Biraz önce
kendisini dikkatle izledim. Acaba ne kadar samimi olduğu noktasında
kaygıya düştüm.
2004
yılında Pamukovadaki tren kazasında yaşamını
yitiren 44 yurttaşımız, yaklaşık 100 civarında da
yurttaşımız yaralandı. Dava yedi buçuk yıl gibi bir
süreç içerisinde zaman aşımına uğratıldı. Siz Bakan
olarak o dönemden bu tarihe kadar bu Bakanlıkta bulunuyorsunuz. Zaman
aşımına uğratmadan mahkemenin
hızlandırılması konusunda neden yetkinizi
kullanmadınız ya da bu konuda biraz vicdanen rahatsız oluyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Yılmaz
5.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın,
Başbakanın Adana metrosunun Ulaştırma
Bakanlığına devri konusundaki ifadesini siyaseten kullanıp
kullanmadığına ilişkin açıklaması ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakana şunu sormak istiyorum: Sayın Başbakan haziran ayında
Adana İstasyon Meydanında yaptığı mitingde Müjdeler
olsun Adanalılara. Adana metrosunu Ulaştırma
Bakanlığına devrediyoruz. dedi. Aradan iki ay geçmeden
Sayın Suat Kılıç Adanaya geldiğinde Başbakanın
sözü bizim sözümüzdür. dedi fakat hâlâ Adana metrosunun Ulaştırma
Bakanlığına devri Başbakanın Müjdeler olsun
ifadesinin üzerinden sekiz ay geçmesine rağmen halledilmedi. Sayın
Bakan konuşmasında Bu kararlar teknik kararlardır. Siyasi
mülahazalarla karar vermek yanlıştır. ifadesini kullandı.
Acaba Sayın Başbakanımız siyaseten mi bu ifadeyi
kullandı? Bu sorunun cevabını Sayın Bakandan bekliyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Ben teşekkür ediyorum.
Sayın
Türkoğlu
6.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniye ili ve ilçelerinde kara yollarında
yaşanan sıkıntıların giderilmesi hususunda
yapılabileceklere ilişkin açıklaması ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Bakanım, Osmaniye-Kadirli, Andırın-Kadirli, Kadirli-Sumbas kara
yolları standartların çok altındadır. Bu yolların
iyileştirilmesi hususunda ne düşünüyorsunuz?
Bahçe
ilçesi D-400 kara yolu üzerindedir ve bu ilçenin yolun kenarında bulunan
Kale mahallesi hem sel
felaketlerine maruz kalmakta kara yolundan dolayı hem de duble yoldan
dolayı geçiş imkânı bulamamaktadır. Ne düşünüyorsunuz?
Ayrıca Osmaniye Merkezin birçok
köyü duble yoldan dolayı arazilerine ulaşamıyor. Yol
geçişleri yapılmamış. Ne düşünüyorsunuz?
Diğer yandan demir yolları
geçiyor Osmaniyeden, Toprakkaleden, il merkezinden, Düziçinden ve Bahçeden.
Bu geçişlerin hepsi kara yolunu tıkıyor. Buralarda hemzemin
geçitler var, hem trafik kazalarına sebep olmakta hem de Düziçi gibi
çıkmaz sokak olan ilçelerde insanların ulaşımını
engellemekte, ciddi sıkıntılara sebep olmakta. Buralarda geçit
yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Karaahmetoğlu
7.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlunun, altyapı çalışmaları yapılan
Gümüşhane-Tirebolu, Gümüşhane-Trabzon hızlı tren
hattının birlikte gerçekleştirilip
gerçekleştirilemeyeceğine ilişkin açıklaması ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU
(Giresun) Sayın Başkan, sorum Ulaştırma
Bakanımıza. Gümüşhane-Tirebolu, Gümüşhane-Trabzon
hızlı tren hattı projesi altyapı çalışmaları
yapıldığını biliyoruz. Söz konusu iki hattın
birlikte gerçekleşmesi konusundaki düşünceniz nedir?
Saygılar.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Vural
8.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, 57nci
Hükûmet tarafından konulmuş birtakım projelerin bugün de
sürdürülmesini olumlu gördüklerine ve Pamukovada meydana gelen tren
kazası davasının zamanaşımına
uğramasına ilişkin açıklaması ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırımın cevabı
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tabii demir yollarına önem
verilmesine yönelik temel tercihin, 57nci Hükûmet tarafından
konulmuş birtakım projelerin bugün de sürdürülmesini olumlu
görüyoruz. Özellikle Marmaray Projesi kredisi bulunmuş, ihalesi,
sözleşmesi yapılmış, ihale süreci
başlatılmış, tüp geçit, Gebze ve Halkalıyı
kapsayan bu projenin devam ettirilmesini olumlu görüyoruz. Tabii önemli ölçüde
gecikme olmasına rağmen 57nci Hükûmet döneminde
başlatılmış bu projenin tamamlanmasının hem
İstanbula büyük fayda sağlayacağını düşünüyoruz.
Aynı zamanda Ankara-İstanbul
hızlı tren projesinin ilk kısmının da 57nci Hükûmet
döneminde, Eskişehire kadar olan kısmının da
yapılmış olması ve devam ettirilmesini olumlu görüyoruz.
Önemli olan bu projelerin hitama erdirilmesidir.
Hızlandırılmış
tren kazası idari kararlarla hızlandırılmış bir
trenin aslında kazaya uğramasıdır. Bu kazadan sonra da bu
proje rafa kaldırılmıştır. Aslında burada
aranması gereken zaman aşımı değil, vicdan
aşımı konusudur. Bunu paylaşmak istedim.
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Vural.
Sayın Halaman
9.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adana
bölgesinde Devlet Demiryollarının hantal olduğuna, bu bölgeye de
hızlı tren yapılıp yapılmayacağına
ilişkin açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanımız,
buradayken şöyle bir soru sormak ihtiyacı duydum: Şimdi, Adana
bölgesinde Devlet Demiryolları çok hantal. Ama Sayın
Bakanımız, İstanbul, İzmir, Konya, Eskişehir,
buralarda sürekli -hızlı trenle ilgili, yollarla ilgili-
yapıldığını söylüyor. Bir miktar da bu Adana
bölgesinde Devlet Demiryollarını yapmayı düşünmüyor mu?
Yani nostalji tren seferlerini söylerken tabii Devlet Demiryollarının
bizim Adana bölgesinde yapılmasına ne diyor?
Ben teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Halaman.
Son söz Sayın Doğru
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, bizim de söyleyeceklerimiz vardı.
10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Tokat ilinde hızlı tren hattı olmadığına,
özellikle Yıldızelinde bir istasyon kurulmasının önemine
ilişkin açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırımın cevabı
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de Sayın Bakandan
öğrenmek istiyorum: Tokat ilinden geçmeyen sadece Ankara, Yozgat ve
Sivasa giden hızlı tren hattı vardır. Ancak
Tokatlılar da hızlı trenin Tokat bölgesinden bir yerden
geçmesini arzu ediyor. Özellikle Yıldızelinde bir istasyon
kurulmasının önemli olduğu ifade ediliyor.
Yıldızelinde kurulacak olan bir istasyon, aynı zamanda Orduya
da yani Tokat ve Ordu üzerinde de bir noktada etkili olacaktır. Bu noktada
bir çalışma yapılamaz mı? Bunu öğrenmek istiyorum.
Bir diğer konu da Tokat-Sivas
hattı üzerinde de, yani Tokat-Samsun- Sivas hattı üzerinde de bir
hızlı tren çalışması yapılacak mıdır?
Ayrıca, 2023 yılı lider
ülke Türkiye diyoruz. Öyleyse Ankaradan Ankara-Kars-Aşkabat,
Ankara-Kars-Aksana gibi Türk dünyasını birleştirecek olan
hızlı tren projeleri de var mıdır? Bunları
öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Sayın Bakan, yerinizden kısa
bir açıklama için lütfen buyurun efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) Ya, Sayın
Başkan, biz de bir şey demek istiyorduk Sayın Bakanıma,
ihtiyacımız var.
BAŞKAN Olmuyor.
SIRRI SAKIK (Muş) Olmuyor mu?
BAŞKAN Onuncudan sonra, özür
dilerim, daha sırada arkadaşlarımız var.
SIRRI SAKIK (Muş) Peki, açmadan
Sayın Bakanım, kış
koşulları çok ağır. Onlarca hasta ve yüzlerce köy yolu
kapalı. Oradaki yerel birlikler yolları açamıyorlar. Mesela, dün
akşamdan bu saate kadar felç olan 21 yaşında bir
kızımız var ve oradaki birimlere talimat verseniz, katkı sunsanız
seviniriz.
BAŞKAN Teşekkürler.
Buyurun Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hemen sondan başlayayım,
Sayın Doğrunun sorusu: Yıldızeline yüksek hızlı
tren hattı üzerinde bir istasyon planlaması söz konusu, bunu
yapacağız. Dolayısıyla Tokatın da bu hattan,
Yozgat-Sivas hattından yararlanmasını
sağlayacağız.
Tokat-Sivas arasında ayrıca
bir hızlı tren çalışmamız söz konusu değildir.
Kafkas bölgesinin Orta Asyaya, hatta Çine kadar
bağlantısını sağlayacak Bakü-Tiflis-Kars projesi de
zaten devam ediyor, 2013 yılında tamamlanmış olacak.
Böylece Anadolunun Türk dünyasına bağlantısı da
gerçekleşmiş olacak.
Eskişehir, İstanbul seferleri
de yapılamıyor, doğru. Aynı nedenle. Çünkü, hattın bir
kısmının açık olması, diğer
kısmının kapalı olması hattın
kullanılmasına imkân vermiyor. Neden Eskişehir-Ankarayı
yaparken böyle bir ihtiyaç olmadı? Çünkü, hızlı tren hattı
tamamen farklı bir güzergâhtan gidiyordu. Az önce söyledim, mecburen
aynı koridoru kullandığımız için Köseköy-Gebzede
kapattık, o yüzden de Eskişehir hattını
çalıştıramıyoruz, emniyet nedeniyle
çalıştıramıyoruz, teknik nedenlerle çalıştıramıyoruz.
Kısa süreli rahatsızlık yaşanacak ama kalıcı
rahatlık için halkımızdan anlayış bekliyoruz.
Diğer şey, Sayın
Başbakanın Adana metrosu için verdiği söz, taahhüttür.
Biliyorsunuz, 25 Nisan 2010 tarihinde yaptığımız
değişiklikle metroların büyükşehirlerde belediyelerin yanı
sıra merkezî idare, yani Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığınca da yapılabilmesine imkân tanındı. Bu
çerçevede biz işi sıraya koyduk, Ankarada yarım kalan
metrolardan başladık, İzmirde yapıyoruz, İstanbulda
ve Adanada da, ihtiyaç olan başka şehirlerde de planlama yapmak
suretiyle gerçekleştireceğiz. Adana demir yolları ihmal
edilmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, bir
dakika içerisinde toparlar mısınız, lütfen.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Tamam, toparlıyorum.
Örneğin Adana-Mersin
arasındaki metro hattı yenilendi, hemzemin geçitler
kapatıldı, 76 dakikalık seyahat süresi 40 dakikaya indi. Buna
benzer çalışmalar devam edecek.
Sorular çok
Andırın-Kadirli,
Kadirli-Osmaniye hatlarında kara yolları ihaleleri yapıldı,
çalışmalar devam ediyor.
Tirebolu-Erzincan-Giresun üzerinden
veya Trabzon-Erzincan demir yolları hâlâ etüt aşamasında.
Dolayısıyla burada bir güzergâha henüz karar verilmiş
değil, çalışmalar sonucu ortaya çıkacaktır.
Teşekkür ediyorum, Sayın
Oktay Vural, yaptığınız hizmetlere teşekkür ediyoruz
ancak önemli olan tabii o hizmetlerin devamıdır. Onu da
artırarak, üçe, beşe katlayarak bu dönemde yapmaya devam ediyoruz.
Teşekkür ederim.
Evet, Muşla ilgili
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Bakanım verdiğiniz bilgiler için.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Sayın Başkan, biz cevap alamadık.
BAŞKAN Onları herhâlde
yazılı verecektir çünkü sürekli soru-cevap hâline getiremeyiz.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Söylemediler efendim, yazılı cevap vereceklerini
söylemediler.
BAŞKAN İç Tüzükün maddesi
açık efendim, yazılı verebilir.
SIRRI SAKIK (Muş) Muşa
geldi, söz bitti, ne yapalım!
VOLKAN BOZKIR (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
VOLKAN BOZKIR (İstanbul)
Sayın Başkanım, Iğdır Milletvekili Sayın
Oğan bugün Dışişleri Komisyonu toplantısında
Hocalı katliamıyla ilgili olarak gündeme alınmadığı
yönünde bir beyanda bulundu. Bununla ilgili bir açıklamada bulunmak
istiyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN Yerinizden bir dakika
lütfen Sayın Başkan.
Buyurun.
11.- İstanbul Milletvekili Volkan
Bozkırın, Iğdır Milletvekili Sinan Oğanın
gündem dışı konuşmasına cevaben, Hocalı kentinde
yapıldığı iddia olunan katliama ilişkin konuyu
Dışişleri Komisyonunda gelecek hafta gündeme alacaklarına
ilişkin açıklaması
VOLKAN BOZKIR (İstanbul)
Sayın Başkanım, bugün Dışişleri Komisyonu
toplantısında mutat olduğu veçhiyle kırk sekiz saat önceden
saptanmış bir gündem çerçevesinde sekiz uluslararası anlaşmayı
gündemde yer aldığı şekilde görüştük.
Sayın Sinan Oğan gündem
dışı olarak Hocalı kentinde yapılan katliama
ilişkin konuyu gündeme getirmek istediğini belirtti. Ben de bu gündem
maddeleri bittikten sonra gündeme alacağımı ifade ettim ancak
sekiz maddenin görüşülmesi sırasında genelde muhalefet partileri
temsilcilerinden kaynaklanan soru sorma ihtiyacı ve söz alma ihtiyacı
nedeniyle gündemdeki maddelerin tamamlanması Meclisimizin Genel Kurulunun
açılma saatine yakın bir saatte oldu. Onun için bu haftaki gündemde
ele alamadık ancak gelecek hafta gündeminde vakit olduğu takdirde
gündeme alacağız. Bunu açıklamak istedim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi gündeme geçiyoruz.
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Sayın Başkan, ismim ifade edilerek bir husus belirtildi.
BAŞKAN Sayın Oğan,
açıkladılar. Bakınız, bunu soru-cevap hâline getirirsek çok
gider.
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Efendim, izin verirseniz ben de açıklayayım.
BAŞKAN Lütfen yerinizden
söyleyin.
Buyurun.
Bir dakika
12.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğanın, Hocalı katliamının önemli bir konu
olduğuna ve Dışişleri Komisyonunda görüşülmesi
önerilerinin kabul edilmediğine ilişkin açıklaması
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Şimdi, efendim, 26 Şubat tarihini değiştirme
şansınız yok ama Senegalle anlaşmayı bir sonraki
haftaya erteleme şansınız var. Eğer şunu
söylüyorsanız, Senegalle olan tarım anlaşmamız
Hocalıyı görüşmemizden daha önemlidir. diyorsanız diyecek
hiçbir şeyim yok. Bizim önerimiz de o idi, Gelin, Senegalle ilgili iki
maddeyi bir sonraki haftaya erteleyelim, Hocalı önemli bir konudur, 26
Şubat tarihini değiştirme şansımız yok,
görüşelim. dedik, kabul edilmedi.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben teşekkür
ediyorum.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Faik Tunay ve 25
milletvekilinin, yeraltı su kaynaklarının korunması
konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/139)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Su kaynakları kentleşme,
sanayileşme ve diğer yanlış kullanımların
yarattığı baskılardan dolayı olumsuz olarak
doğrudan etkilenmektedir. İnsan kaynaklı etkiler, su
havzalarında suyun nitelik, nicelik ve kalitesini
değiştirdiğinden sucul yaşamı da doğrudan
etkilemektedir. Ayrıca bu değişiklikler, sel ve
taşkınlara yol açarak, can ve mal kayıplarının
yaşanmasına da neden olabilmektedir. Ülkemizde ki su kaynakların
durumu ve insan kaynaklı etkilerinin araştırılması
amacıyla İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Araştırma Komisyonu kurularak konunun
araştırılmasını arz ve talep ederiz.
Gerekçe:
Son yıllarda, yeraltı suyu
kullanımına yönelik yoğun talebin yanı sıra, gerek su
kaynaklarının bilime ve tekniğe aykırı bir
şekilde su kuyusu açılması işletilmesi, gerekse kaçak
sondaj ve tahsis miktarından fazla kullanımlar gibi yasal olmayan
kullanımlara bağlı olarak, birçok bölgede yeraltı suyu
seviyeleri çok derinlere (statik su seviyesinin altına) kadar
düşmüştür. Doğrudan ya da dolaylı olarak suyu ilgilendiren
bütün bu yasa ve yönetmelikler incelendiğinde, su kaynaklarının
hiçbir şekilde kirletilmemesi ve korunması gerektiği yönünde
önlemlere ilişkin düzenlemeleri görebilmek mümkündür. Ancak son
yıllarda yapılan ya da yapılması düşünülen taslak
düzenlemeler, ilk önceki belgelerde suyun korunmasını sağlayan
özle ilişkin düzenlemeleri yok edecek şekildedir.
Birçok bölgede ruhsatlı kuyulardan
daha fazla ruhsatsız kuyu ile su kullanılması sonucu
yeraltı suları tüketilerek kullanılamayacak duruma
gelmiştir. Ayrıca atık suların yeraltına kanunsuz ve
kuralsız bir şekilde verilmesi de yeraltı sularının
kirlenmesine neden olmuştur ve olmaktadır. Bu etkilenme su havzaları
yapılaşmaya açılarak su kaynaklarının yok edilmesinin
yanı sıra su kaynaklarının doğrudan kirletilmesi ile
oluşmaktadır.
Su ile ilgili yasal düzenlemelerde,
suyun bir doğal varlık olarak ele alınmadığı
açıktır. Suyun kullanımında sürekliliğinin engellenmemesi
için, suyun "varlık değeri"nin korunması, diğer
bir ifade ile hidrolojik döngünün doğal ekosistem içindeki temel rolünün
kabul edilmesi zorunludur. Bunun diğer ifadesi, suyun kendini
yenileyebilen doğal varlık olduğu bilinci ile yenileme potansiyelinin
önüne engel konmayarak korunmasıdır. Su ile ilgili yasal
düzenlemelerde, suyun bir doğal varlık olarak ele
alınmadığı açıktır.
Suyun kullanımında
sürekliliğinin engellenmemesi için, suyun "varlık
değeri"nin korunması, diğer bir ifade ile hidrolojik
döngünün doğal ekosistem içindeki temel rolünün kabul edilmesi zorunludur.
Bunun diğer ifadesi, suyun kendini yenileyebilen doğal varlık
olduğu bilinci ile yenileme potansiyelinin önüne engel konmayarak
korunmasıdır.
Yeraltı suları stratejik
açıdan da çok büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü
yeraltı su kaynakları afet anında çevresel bozulmalardan en az
etkilenen su kaynağı olması nedeniyle, öncelikli olarak
korunmalıdır. Yeraltı suları kurak mevsimlerde ve
doğal afet zamanlarında kullanılabilecek kaynaklardır. Bu
bakımdan yeraltı su kaynaklarının korunma ve
işletilmesinde teknik kurallara uyum çok önemlidir. Genel anlamıyla,
yeraltı su rezervlerini korumak ulusal politika hâline getirilmeli,
rezervlerin durumu ve diğer etkenlerin belirlenmesi açısından
Meclis araştırma komisyonu kurularak
araştırılması önem arz etmektedir.
1) Faik Tunay (İstanbul)
2) Turhan Tayan (Bursa)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Emre Köprülü (Tekirdağ)
5) Candan Yüceer (Tekirdağ)
6) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
7) Tanju Özcan (Bolu)
8) Aylin Nazlıaka (Ankara)
9) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
10) Bülent Kuşoğlu (Ankara)
11) Haydar Akar (Kocaeli)
12) Süleyman Çelebi (İstanbul)
13) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
14) Tolga Çandar (Muğla)
15) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
16) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
17) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
18) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
19) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
20) Hasan Akgöl (Hatay)
21) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
22) Atilla Kart (Konya)
23) Osman Aydın (Aydın)
24) Veli Ağbaba (Malatya)
25) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
26) Bedii Süheyl Batum (Eskişehir)
2.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya ve 20 milletvekilinin, TÜFEnin hesaplanmasında dikkate
alınan TÜİK enflasyon sepetini oluşturan bileşenlerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/140)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı tarafından her ay "Tüketici
Fiyatları Endeksi" açıklanmaktadır.
TÜİK tarafından
oluşturulan Tüketici Fiyat Endeksleri; fiyat hareketlerinin takibi, ücret
ve maaş artışlarının belirlenmesi, hayat
pahalılığının ölçülmesi gibi pek çok alanda
kullanılması nedeniyle önemlidir.
Bilindiği üzere TÜFE; hane
halklarının tüketimine yönelik, mal ve hizmet fiyatlarının
zaman içerisindeki değişimini ölçmektedir. 2003 temel yıllı
TÜFE'nin temel amacı ise; piyasada tüketime konu olan mal ve hizmetlerin
fiyatlarındaki değişimi ölçerek enflasyon oranını
hesaplamaktır. 2003 temel yıllı endekste 447 madde kapsama
alınmış olup, tüm il merkezlerinden ve 72 ilçeden fiyat
derlenmektedir. Her ay 23 bin işyerinden 330 bin fiyat derlenmekte ve 3826
kiracı endeks kapsamında takip edilmektedir.
Bu madde sepetlerinin ve
ağırlıklarının güncellemesi (sepete yeni maddeler
dâhil edilmesi ya da önemini kaybeden maddelerin endeksten
çıkarılması) her yılın sonunda yapılmakta, madde
sepetinin her yıl değişmesi ve madde
ağırlıklarının kamuoyuyla
paylaşılmaması ise verilere olan güveni zedelemekte ve gizli
yoksullaşmaya neden olmaktadır.
Çalışanlar
açısından alım gücü, iki önemli değişkence
belirlenmektedir. Bunlardan birincisi; ücret artışlarının
enflasyon artışlarını ne ölçüde karşılayıp
karşılamadığı, ikincisi ise; enflasyon rakamları
belirlenirken esas alınan madde sepetinin zorunlu ve temel
ihtiyaçları ne oranda temsil ettiğidir. Ücret
artışlarının enflasyondaki artışları
karşılayıp karşılamadığı, bu iki
verinin karşılaştırması üzerinden tespit edilmektedir:
"Enflasyon; fiyatların devamlı yükselmesi nedeniyle paranın
sürekli değer kaybetmesi ve bunun sonucu olarak da tüketicilerin
satın alma gücünü yitirmesi olarak tanımlanmaktadır.
"Tüketici Fiyat Endeksi"nde
yer alan madde sepetinin ve madde ağırlıklarının her
yıl değişiyor olması ve bu değişikliklerin
kamuoyuyla, sendikalarla paylaşılmaması verilerin güvenliği
konusunda kuşkulara neden olmaya devam etmektedir. Nitekim madde
ağırlıklarında her yıl düzenli olarak yapılan
değişiklikler TÜFE'yi sistematik olarak aşağı
çekmiş bu nedenle Türkiye de enflasyon, olduğundan daha
aşağıda seyretmiştir. Bu durum çalışanların
ücretlerinde yüksek oranlarda gelir kaybına neden olmuştur.
Türkiye Devrimci İşçi
Sendikaları Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR); Türkiye de
enflasyon sepetinde yapılan madde değişiklikleri ve bu
maddelerin ağırlıklarının enflasyona etkisi konusunda
geniş çaplı bir araştırma yapmış ve bir rapor
halinde bu çalışmasını kamuoyuyla
paylaşmıştır.
"DİSK-AR 2011 Enflasyon
Raporu"nda; fiyatları ciddi bir şekilde azalan ve önem arz
etmeyen bazı alt madde gruplarının, enflasyon sepetinde yer
almasıyla ve madde sepetinde yıllık yapılan
değişikliklerin de etkisi ile TÜFE'nin mevcut değerinin
altında olduğu ve 2004 yılından bu yana normalde 18,81
puanın üzerinde olması gereken TÜFE'nin düşük gösterildiği
ve düşük gösterilen enflasyon nedeniyle çalışanların
gelirlerinde artış sağlanmadığı
kanıtlanmıştır. Enflasyon hesaplaması
yapılırken ve ağırlıkları belirlenirken toplumun
büyük bir kesimini doğrudan etkilemeyen alt madde gruplarının
dikkate alınması, hesapları yanıltmakta ve bu durum
çalışanların ücret artışlarının da
yanlış hesaplanmasına neden olmaktadır. Hükümetin;
TÜİK'in çalışmalarına müdahale etmesi ve İstatistik
Konseyinde kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinin
yanında emek örgütlerinin temsilcilerinin yer almaması
çalışanlar açısından acı bir gerçektir.
Bu nedenle; TÜİK tarafından
oluşturulan Tüketici Fiyat Endeksleri; fiyat hareketlerinin takibi, ücret
ve maaş artışlarının belirlenmesi, hayat
pahalılığının ölçülmesi gibi pek çok alanda kullanılması
nedeniyle oldukça önemlidir. Çalışanlar açısından ücret
artışlarında dikkate alınacak ayrı bir endeksin
TÜİK tarafından oluşturulması, fiyatı sistematik
olarak gerileyen teknolojik ve çok tüketilmeyen ürünlerin mal sepetinden
çıkartılması, yıllık sepet değişimi konusunda
ilgili sendikalarında onayının alınması, istatistik
konseyi içerisinde emek örgütlerine yer verilmesi, hükümet yetkililerinin
TÜİK'e müdahalesi anlamına gelecek yaklaşımlardan uzak
durmaları ve halkın enflasyonunun belirlenmesi gerekmektedir.
Yukarıda özetlenen bilgiler
ışığında; TÜİK enflasyon sepetinin ve sepetteki
ağırlıkların, çalışanların yararına
olacak şekilde yeniden oluşturulması, Türkiye İstatistik
Kurumu rakamlarına halkımızın güven duyması ve konuya
yönelik sorunlarının tespit edilerek gerekli önlemlerin
alınması amacıyla TBMM iç tüzüğünün 104. ve 105. maddeleri
ile Anayasanın 98. maddesi gereğince "Meclis
Araştırması" açılmasını arz ederim.
10.10.2011
1) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
2) Atilla Kart (Konya)
3) Arif Bulut (Antalya)
4) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
5) Veli Ağbaba (Malatya)
6) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
7) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
8) Tolga Çandar (Muğla)
9) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
10) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
11) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
12) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
13) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
14) Bedii Süheyl Batum (Eskişehir)
15) Hasan Akgöl (Hatay)
16) Aylin Nazlıaka (Ankara)
17) Süleyman Çelebi (İstanbul)
18) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
19) Osman Taney Korutürk (İstanbul)
20) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
21) Osman Aydın (Aydın)
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 19
milletvekilinin, bağcılık sektörü ve üzüm üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/141)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde, Bağcılık
sektörü ve üzüm üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak üretimin artırılması ve
üreticilerin mağduriyetinin önlenmesi amacıyla Anayasanın 98 ve
İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırılması açılmasını arz ve teklif
ederiz. 17.10.2011
Gerekçe:
Bağcılık için yer
kürenin en elverişli iklim kuşağı üzerinde bulunan ülkemiz,
asmanın gen merkezi olmasının yanı sıra en eski ve
köklü bağcılık kültürüne de sahiptir. Asmanın
anavatanı olarak kabul edilen ülkemizde bağların toplam
tarım alanı içerisindeki payı %1,2'dir. Dünyadaki 10 binden
fazla üzüm çeşidinin 1200'den fazlası ülkemizde
yetiştirilmektedir.
Bağcılık için
dünyanın en verimli iklim kuşağında bulunan ülkemizin sahip
olduğu potansiyelin değerlendirilmesi ve bağcılıktan
geçimini sağlayan yüz binlerce ailenin gelir ve refah düzeyinin
artırılması ve üreticilerimizin diğer ülke üreticileriyle
rekabet edebilmesi için bağcılık sektöründe
karşılaşılan sorunların bir an önce çözülmesi
gerekmektedir.
Dünyada
yaklaşık 7,2 milyon hektar alanda yaklaşık 67 milyon ton
üzüm üretilirken Türkiye, 480 bin hektar bağ alanında yılda
ortalama 4,2 milyon ton üzüm üretimiyle dünyada 6. sıradadır.
Türkiye,
sofralık üzüm ticaretinde söz sahibi olamazken ortalama olarak her
yıl ürettiği 250 bin ton kuru üzümün tamamına
yakınını ihraç ederek dünya ticaret hacminden yüzde 50'ye
yakın bir pay almaktadır. 2010 yılında 211 bin ton çekirdeksiz
kuru üzüm ihraç edilerek 422 milyon dolarlık döviz
sağlanmıştır.
Ülke
açısından önemi büyük olan çekirdeksiz kuru üzüm, Ege Bölgesi
açısından da önem arz etmekte, bölgede 57.000'i aşkın
aileye istihdam olanağı sağlamaktadır. Bunun yanında
üretim sonrasında; iç ve dış pazarlama sırasında
değişik aşamalarda, ülke içinde çeşitli kuruluş ve
kişilerin uğraşı alanına girmesi yönünden de ekonomik
önemi bulunmaktadır.
Türkiye
bağcılığının geliştirilmesi her şeyden
önce elde edilen ürünün taze ya da işlenmiş olarak iç ve
dış pazarlarda değerlendirilmesine bağlıdır. Bu
nedenle üretim hedefleri iç ve dış pazarlarda rekabet edecek
şekilde belirlenmelidir. Özellikle çekirdeksiz kuru üzümde dünya
liderliğinin elde tutulması; kalitenin artması, pazara uygun
üretim yapılması ve üretici geliriyle doğrudan ilişkilidir.
Çekirdeksiz kuru üzümde AB benzeri bir depolama kuruluşunun
oluşturulması ve depolama maliyetinin desteklenmesi gerekmektedir.
Kuru üzümde
rekolteyi artıran sebeplerden birisi de taze olarak pazarlanamayan üzümün
kurutmaya ayrılmasıdır. Arz talep dengesinin bozulması,
üreticilerimizi mağdur etmektedir. Bu nedenle üzüm üretiminde oluşan
arz fazlalıkları konusunda alternatif tüketim imkânları
geliştirilmelidir.
Üzümün serbest
piyasada fiyatının oluşabilmesi için çok fazla alıcı
ve satıcının bir arada bulunması gereklidir. Bunun için
ürün ihtisas borsaları oluşturulmalı ya da mevcut borsalara
işlerlik kazandırılmalı, ticaret borsaları sadece
tescil kurumu olmaktan çıkarılmalıdır.
Bağlarda
özellikle bakteriyel ve virüs hastalıklarına karşı en etkin
yöntem temiz ve sağlıklı fidan kullanımıdır.
Ancak aşılı asma fidan üretimi talebi
karşılamamaktadır. Üzüm üreticilerine verilen gübre, mazot
destekleri de yetersizdir. Ülkemizdeki yüksek girdi maliyetleri yüzünden üreticilerimiz
AB ve ABD'de yüksek miktarda destek alan üzüm üreticileriyle rekabet
edememektedir.
Kaçak yollarla
gelen üzümler ürün pazarlamasında ve serbest piyasada oluşan fiyata
olumsuz etki yapmaktadır. Kaçak üzümler Türk üzümünün içine
karıştırılarak yurt dışına satılmakta
ve kalitemizi tehdit etmektedir. Üzümlerdeki ilaç kalıntıları ve
temizlik ihracatta en büyük problemdir. Ambalajlamada AB standartlarına
uyum göstermek için çalışmalar yapılmalıdır.
TEKEL'in içki
bölümü rekolte fazlalığında yaş üzüm alarak, kuru üzüm
fiyatlarının düşmesini engellerken, özelleştirildikten
sonra ilk ürün alımlarında yaş üzüm fiyatının %23 daha
düşüğüne alınmaktadır.
Kuru üzüm
ticaretinde en büyük alıcı ve piyasayı regüle edici konumda olan
TARİŞ kaynak yetersizliğinden piyasayı regüle edecek bir
alım gerçekleştirememektedir. Kaynak yetersizliği
TARİŞ'in özellikle stok maliyetini yüklenmesini
zorlaştırmaktadır. Arz fazlası oluşan yıllarda
piyasa fiyatları, TARİŞ'in alım fiyatlarının
oldukça altına düşmektedir.
1) Erkan Akçay (Manisa)
2) Sümer Oral (Manisa)
3) Celal Adan (İstanbul)
4) Mehmet Şandır (Mersin)
5) Seyfettin Yılmaz (Adana)
6) Yusuf Ziya İrbeç (Antalya)
7) Alim Işık (Kütahya)
8) Özcan Yeniçeri (Ankara)
9) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
10) Ali Öz
(Mersin)
11) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
12) Bahattin Şeker (Bilecik)
13) Sinan Oğan (Iğdır)
14) Ali Uzunırmak (Aydın)
15) Oktay Öztürk (Erzurum)
16) Oktay Vural (İzmir)
17) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
18) Mehmet Erdoğan (Muğla)
19) Ali Halaman (Adana)
20) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
hususundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, şimdi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin,
Avrupa Parlamentosu Başkanının Avrupa Parlamentosunda
düzenlenecek "Eşit Değerde İşe, Eşit Ücret"
konulu parlamentolararası komisyon toplantısı davetine icabetle
Brüksel'e resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/751)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyelerinden oluşan bir
heyetin, Avrupa Parlamentosu Başkanı'nın Avrupa Parlamentosu'nda
düzenlenecek "Eşit Değerde İşe, Eşit Ücret"
konulu parlamentolar arası komisyon toplantısı davetine icabetle
Brüksel'e bir resmî ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.
Söz konusu heyetin anılan
toplantıya katılması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9.
maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, on dakika
ara veriyorum görüşmelere.
Kapanma
Saati: 14.16
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşlarına devam edeceğiz.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, İç Tüzükün 49uncu maddesinde Başkan
BAŞKAN Bir saniye
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir dakika
Görüşemeyiz
BAŞKAN İlk önce Bir söz
istiyorum. deyin lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) Söz istiyorum,
peki.
BAŞKAN Buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi,
İç Tüzükün 49uncu maddesine göre der ki: Meclis Başkanı
birleşimi kapatırken gelecek birleşimde görüşülecek
konuları ifade eder. Birleşimi kapatırken gelecek birleşimde
görüşüleceğini ifade etmediği konular görüşülemez. Ancak
Danışma Kurulu kararı getirilirse görüşebilir.
Şimdi, grup önerisi,
Danışma Kurulu kararı değil. 49uncu maddeye, bakın,
bu duruma göre, biz, bugün bir görüşme yapamayız çünkü Meclis
Başkanı
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir)
Olur, emrin olur (!)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen sus ya,
anlamadığın şeyleri ne konuşuyorsun?
Meclis Başkanı
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir)
Emrin olur efendim, sen öyle emir verirsen yapmayız(!)
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakın,
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika
Evet, dinliyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Meclisi
Başkanı gündemi kapatırken diyor ki
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir)
Hayret bir şeysin ya, senden başka bilen mi yok?
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, birleşimi
kapatırken şöyle bir ifade kullanıyor Başkan: Görüşme
imkânı kalmadığı için birleşimi kapatıyorum. Dolayısıyla
gelecek birleşimde şu şu konuları görüşmek üzere
birleşimi kapatmıyor Sayın Başkan. Dolayısıyla
İç Tüzükün 49uncu maddesine göre biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
bu görüşmeyi yapamayız. İsterseniz bu konuda bir usul
tartışması açın.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın
Başkan, bu konuda ısrar ediyoruz. Okuyun İç Tüzük 49un bir ve
ikinci fıkralarını.
BAŞKAN Tamam efendim,
teşekkür ederim. Siz yerinize oturun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Peki
oturayım.
BAŞKAN Genel Kurul gündeminin
düzenlendiği İç Tüzükün 49uncu maddesine göre Başkan
birleşimi kapatırken, gündemde bulunan hususlardan hangilerinin
gelecek birleşimde veya birleşimlerde görüşüleceğini Genel
Kurula bildirir. Ayrıca yine son fıkrasında Danışma
Kurulunun görüşü alınıp, Genel Kurulca
kararlaştırılmadıkça, Başkan tarafından
görüşüleceği önceden bildirilmeyen hiç bir husus, Genel Kurulda
konuşulamaz. Bilindiği üzere dönem başında kabul edilen
Danışma Kurulu önerisiyle perşembe günleri kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesine ayrılmıştır. Bu manada
bugün Genel Kurulda ne görüşüleceği hususunda bir tartışma
bulunmamaktadır. Zaten başlangıçtan itibaren de
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim
Sayın Başkan, 63üncü maddeye göre tavrınız hakkında
usul tartışması istiyorum.
BAŞKAN Efendim bir saniyenizi
alayım, bir saniyenizi alayım. Şu ana kadar da
görüşmelerimiz devam etmiştir, kanun tasarısını
görüşeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, usul
tartışması istiyorum.
Sayın Başkan, bakın
İç Tüzükü bu kadar ihmal edemezsiniz.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir)
Sen ne biliyorsun?
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya
konuşmayın be siz! Ne konuşuyorsun
Konuşma!
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir)
Hadi ordan.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Bilmediğin
şeylerde konuşma. Aklınızın ermediği
şeylerde konuşmayın. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Buyurun, okuyun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın
Başkan, bakın, tavrınız hakkında usul
tartışması istiyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Genç, rica
edeyim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, İç Tüzük açık. Tavrınızın aleyhinde söz
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Genç,
aşağı yukarı bir buçuk saattir görüşmelere
başladık ve devam ediyoruz. Şu anda
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır
görüşmeye başlamadık. Efendim sunuşlardan
başladık, ben biliyorum. Görüşmeye şimdi
başlıyoruz.
BAŞKAN Hayır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakın, o
şimdiye kadar yaptıklarımız sunuş, görüşme
değil. Gündem dışı konuşmalar ve Meclise sunuşlar
görüşme değil. Görüşmeyi şimdi başlatıyoruz.
BAŞKAN Hayır, hepsi
görüşme, hepsi görüşme. Daha evvel kabul edilenler var.
Bakınız Sayın
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, bakın, çok açık seçik. Siz
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, bu tanımlamanız doğru değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) Değil,
evet. Onun için yani yanınızdakilerin size verdiği bilgi yanlış.
Sayın Başkan, 63üncü maddeye
göre ben usul tartışması istiyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Genç,
yoklamadan sonra
KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim,
yoklamadan sonra gündem dışı konuşmalar var. Bakın
BAŞKAN - Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. diye
başladık ve devam ettik.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, bakın
BAŞKAN - Müsaade
edin
KAMER GENÇ (Tunceli)
Peki, siz söyleyin
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum.
Buyurun, okuyun.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
OKTAY VURAL (İzmir)
Neyin görüşmelerine başlıyoruz, yoklama mı?
BAŞKAN Evet,
bugün yoklama yapılmıştı.
OKTAY VURAL (İzmir)
Ne zaman yoklama yaptınız?
KAMER GENÇ (Tunceli)
Görüşmelere başlamıyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Ne zaman yoklama yaptınız?
BAŞKAN
Açılışta.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Şimdi, Sayın Başkan, bakın, görüşmeyi şimdi
yapıyoruz.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN
(Balıkesir) Otur artık, yeter be!
KAMER GENÇ (Tunceli)
Ya şimdi burada eşkıyalık mı var yoksa İç Tüzükü
mü uyguluyoruz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan,
İç Tüzükü kendiniz okudunuz, okuma yazmanız da var. Yani 49uncu
madde Birleşimi kapatan Meclis Başkanı gelecek birleşimde
görüşüleceğini ifade etmediği hiçbir şey görüşülemez.
diyor mu?
BAŞKAN Diyor.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Diyor. Peki, nasıl olur?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) İlan tahtasında yayınlananlar görüşülür, burada
ilan tahtası.
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Tüzükte de bu hüküm otomatikman uygulansaydı o zaman hiç demezdi ki, gündem
sırayla görüşülür...
BAŞKAN Sayın
Genç, bugünkü program zaten dağıtılmış vaziyette. Saat
birde başladık
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, 49uncu maddeyi nasıl uygulayacaksınız?
OKTAY VURAL (İzmir)
O zaman neden konmuş o hüküm?
KAMER GENÇ (Tunceli)
Yani şu arkanızdaki bürokratlara değil de biraz
aklınıza, izanınıza göre konuşun ya!
BAŞKAN Yani daha önce
söylensin diye konmuş Sayın Vural, tabii kabul ediyorum ama
başlangıçta söylenseydi belki de
KAMER GENÇ (Tunceli) belki
desi yok!
BAŞKAN -
grup
önerisi isterdik konuyla ilgili. Fakat bir buçuk saattir görüşüyoruz,
görüşmelere başladık demişiz. Dolayısıyla şu
anda
KAMER GENÇ (Tunceli)
Bir buçuk saattir görüşmüyoruz, sunuşlar yapıyoruz,
sunuşlar!
BAŞKAN Sayın
Genç, müsaade edin
KAMER GENÇ (Tunceli)
Görüşme nedir, sunuş nedir, bilmiyorsun canım!
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, eğer görüşmeleri sunuştan
başlatırsanız o zaman bakanın olmadığı
herhangi bir sunuşu yapamazsınız. O zaman Meclis
çalışması daha sıkıntılı olur.
Görüşmeler konusu bence biraz
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, biraz önce yapılanlar sunuşlardır.
OKTAY VURAL (İzmir)
Aksi takdirde sunuşlarda da bakan olması
BAŞKAN Efendim,
bakınız, usul tartışmasını açabiliriz ama bir
buçuk saattir görüştük ve görüşmelere
başladığımızı söyledik, tashih etmeksizin.
Müsaade buyurun
İsterseniz usul tartışmasını
açayım.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, görüşme yapamazsınız diyoruz. İç Tüzükün
BAŞKAN - Bir dakika
efendim, gruplar istiyorsa
Sayın Genç,
yerinize oturun.
Gruplar istiyorsa bir
usul tartışması da açayım efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Ben usul tartışması açılmasını istiyorum.
Efendim, gruba gerek yok. Ben milletvekili olarak usul
tartışması istiyorum. Ben milletvekiliyim.
BAŞKAN Efendim,
müsaade edin, oturun yerinize de
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Hâlâ kafanız ermiyor ki milletvekilinin bağımsız bir
kişi olduğunu
İç Tüzükü
uygulamak zorundasınız. Sayın Başkan, o İç Tüzükü
oraya niye yapmışlar? Ezip de suyunu içmek için değil!
BAŞKAN Aynı
Tüzük bu Meclisi de Başkan Vekilinin yöneteceğini söylüyor. Siz
yerinize oturun efendim. Lütfen, yerinize oturun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Efendim, bakın, tamam, ben söz istiyorum.
BAŞKAN Gruplara
soracağım efendim.
Sayın Vural, bir usul
tartışması açma konusunda ne düşünüyorsunuz?
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır,
milletvekili
BAŞKAN Bir saniye efendim, bir
saniye, lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, sizin işte Görüşmelere
başlanmıştır. demeniz
Bence görüşme değil bu, o
bakımdan o yorumunuz doğru değil bence. Eğer öyle olursa
görüşmelerin başlangıcından sonuna kadar bir Hükûmetin
hazır olması gerektiğine ilişkin şey ilk baştan,
açtığınızdan itibaren geçerli olur ki, zannederim, herhâlde
muradınız o değil.
BAŞKAN Hayır, o değil.
Benim söylediğim şu: Başlangıçta Sayın Genç ileri
sürseydi, denebiliyor ki
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim,
hayır, o zaman sunuşlar vardı yahu! Sunuşlar vardı,
bir doğru dürüst konuşsana!
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye,
lütfen
Sizi dinledim
KAMER GENÇ (Tunceli) Sunuş
nedir, görüşme nedir öğren!
BAŞKAN Orada diyor ki: Grup
önerisiyle tekrar görüşülecek şeyle başlanabilir. Aynı
maddede, o bakımdan söylüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Gerekçe
bence sizin ortaya koyduğunuz gerekçe değil de, ama yani daha önce
belirlenmiş bir gündem olduğu için bu konu belki
KAMER GENÇ (Tunceli) 49uncu madde
açık efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) O zaman
49uncu maddenin gerekçesini eğer okursanız, acaba hangi amaçla
konulmuş, belki o konuda Genel Kurulu bir bilgilendirirseniz
BAŞKAN Efendim, amacı
şu, deniyor ki: Kapatmadan önce hangi saatte toplanacağını
ve nasıl bir gündemle toplanacağını Başkan söyler. Bu söylenmemiş
durumda, doğru o.
OKTAY VURAL (İzmir) Maalesef
Sayın Başkan kapatırken bunu yerine getirmemiş.
BAŞKAN Fakat
başladığımız için diyorum ki, gündem de belli,
görüşmemize devam edelim.
OKTAY VURAL (İzmir) Usule
aykırı bir kapatma olmuş Sayın Başkanım maalesef.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Başkanın yaptığı hatayı biz telafi edemeyiz,
bugün görüşemeyiz bir şey.
OKTAY VURAL (İzmir) Başkan
hatalı kapatmış yani, hangi saatte
başlanacağını ifade etmesi gerekiyor eğer bu bir usulü
işlemse.
BAŞKAN Doğrudur, ama dünkü
kargaşayı biliyorsunuz, belki o sırada unutmuş olabilir,
yani o anlayışınıza sığınıyorum.
İsterseniz usul tartışması açalım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi,
Sayın Başkan, ben milletvekili olarak usul
tartışmasını istiyorum, sen ne hakla gruplara soruyorsun,
ne hakla istiyorsun?
BAŞKAN Sayın Genç, bir
saniye
OKTAY VURAL (İzmir) Bizim bir
görüş ifade etmemizi gerektiren husus değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, bu konuyla ilgili usul tartışması
açmanızı ve Başkanlığın tutumunun lehinde söz
istiyorum efendim.
BAŞKAN Tamam.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben aleyhinde
istiyorum efendim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Lehinde
BAŞKAN Aleyhte başka var
mı?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Aleyhte.
BAŞKAN Peki efendim.
Sayın Aydın,
buyurun efendim, lehinde. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
Gündem başlıklı 49uncu maddesine göre Başkanın
birleşimi kapatırken gelecek birleşimde hangi hususların
görüşüleceğini Genel Kurula bildirmediği gerekçesiyle
Başkanın tutumu hakkında
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Usul
tartışmasında Başkanlık Divanının tutumunun
lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, tabii, daha henüz İç Tüzüke gelinmeden birtakım
atraksiyonlar şimdiden başladı. Öyle görüyoruz ki bir hayli
böyle İç Tüzükü ihlal eder tarzda birtakım hususlar ileri sürülmeye
başlandı.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Genel Kurulu töhmet altında bırakacak söz söyleme Ahmet
Bey.
AHMET AYDIN (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlar, evet, 49uncu maddesinin ilgili
okunan paragrafı, doğru, şunu diyor: Başkan birleşimi
kapatırken, gündemde bulunan hususlardan hangilerinin gelecek birleşimde
veya birleşimlerde görüşüleceğini Genel Kurula bildirir. Bu
husus ayrıca ilan tahtasında ilan edilir. Aynı zamanda son
paragrafı gözden kaçırıyoruz galiba. Son paragrafında
şunu diyor: Danışma Kurulunun görüşü alınıp...
Ki geçtiğimiz, dün Danışma Kurulunun görüşünü aldık, oyladık,
geçirdik, grup önerisi oylandı ve gündem belirlendi.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Ya, o geçti, geçti artık, o geçti. Bugün...
AHMET AYDIN (Devamla) -
Bakın, devam ediyorum Danışma Kurulunun görüşü
alınıp, Genel Kurulca kararlaştırılmadıkça,
Başkan tarafından görüşüleceği önceden bildirilmeyen hiçbir
husus, Genel Kurulda konuşulamaz. Evet, Danışma Kurulu
yapıldı mı? Yapıldı.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Danışma Kurulu yapılmadı.
AHMET AYDIN (Devamla) -
Oy birliği sağlanamadı, grup önerileri getirildi. AK PARTİnin
grup önerisiyle dün gündem belirlendi mi? Belirlendi. Bu gündem, bugün, sabah
yoklamayla açıldı, tam sayı olduğu anlaşıldı
ve birleşime başlandı.
Yine aynı
şekilde şu kırmızı bültende yayınlandı
mı? Gündem belli. Grup önerimiz uyarınca gündem belirlenmiş,
ilan tahtasında yayınlanmış, kırmızı
bültende gündem mevcut, sabah birleşime başlanmış. Hâl
böyleyken, vaziyet böyleyken de kalkıp bu saatten sonra Yok,
birleşimi açamazsınız, gündem belli değildir. demek
doğru değildir.
Bu nedenle,
Başkanlık tutumunun kararını doğru buluyorum. Lehinde
olduğumu ifade ediyor, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aleyhinde, Sayın
Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...
Sayın Başkan,
niye iki dakika veriyorsun? Beş dakika. Yani bunu anlatmamız lazım. Niye bu
kadar şey ediyorsunuz?
BAŞKAN Herkese aynı
şeyi yapıyorum Sayın Genç, herkese.
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu, herkese
olur mu?
Şimdi, bakın, şu kürsüye
oturan insanlarda vicdan, adalet, hak kavramlarının olması
lazım. Bu kürsüye dün çıktı Cemil Çiçek, burada neredeyse bir
katliam oluyordu, böyle Meclis Başkanı olur mu? Meclisi keyfî yönetti
arkadaşlar, böyle bir şey olur mu?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Siz işgal
ettiniz kürsüyü.
KAMER GENÇ (Devamla) Ey Meclis
Başkanı, sen profesörlük yapmışsın, Birleşim
kapatılırken birleşimi yöneten Meclis Başkanı gelecek
birleşimde hangi konuların görüşüleceğini açıkça ifade
eder. diyor.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sonrasında ne diyor?
KAMER GENÇ (Devamla) Ayrıca da
Danışma Kurulu kararı olmadan ve o zaman ifade edilmeyen bir
şey görüşülmez. Bu sizin dediğiniz, eskiden gündem var, o
gündemin sırasına göre gidin deseydi bu hükme gerek yoktu.
Daha, görüşme nedir, ondan sonra sunuş nedir, o
kürsüde oturuyorsunuz, onu dahi bilmiyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Şimdiye kadar yapılanlar sunuşlardır,
bundan sonra yapılan işte, grup önerileri görüşmedir, buradan
görüşmeye başladık. Onun için bilgiden yoksun, cehaletle bu
Meclis yönetilmez. Cehaletle bu Meclisi yönetirseniz işte, bu Meclisi
çıkmaza sokarsınız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AKPli milletvekilleri, siz de biraz
vicdan sahibi olun. Burada niye hata üzerine hata yapıyorlar? Peki, bu
Meclis Başkanı Cemil Çiçek dün burada en büyük
haksızlıkları yaptı, Tayyip Erdoğanın
militanı gibi hareket etti, ondan talimat almış, talimatına
göre hareket etti. (AK PARTİ sıralarından Hadi oradan!
sesleri, gürültüler; CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Kürsü
işgali militanlık değil mi?
KAMER GENÇ (Devamla) Bu Meclis
Başkanında kişilik yok muydu? Burada neredeyse
68inci maddeyi
niye yazmışlar? Cemil Çiçek, bunu ezip de suyunu içmek için mi bu
68inci madde var? 68inci maddenin buraya gelmesindeki amaç, Mecliste kavga
çıkmasın, çıktığı zaman kanlı olaylar
olmasın diye, orada bunu önlemesi için bu 68inci madde getirilmiş
ama Cemil Çiçek her devrin adamı olduğunu gösterdi, Tayyip
Erdoğanın da militanı olduğunu gösterdi. Dün burada bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Söyleyene bak, söyleyene bak!
KAMER GENÇ (Devamla) Bu İç
Tüzükü ihmal edemezsiniz, bu İç Tüzüke göre karar vermek
zorundasınız. (AK PARTİ sıralarından Otur yerine!
sesleri)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Biraz okuyun,
okuyarak buraya gelin.
BAŞKAN Teşekkürler, lütfen
yerinize.
KAMER GENÇ (Devamla) Cehaletle bir
yere varamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
yerinize oturun.
Aleyhinde, Sayın Sırrı
Süreyya Önder.
Sayın Önder, buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ilk Meclisin
duvarında bir ayeti kerime asılıydı: Onlar işlerini
kendi aralarında meşveret ile görürler. (AK PARTİ sıralarından
Geç onu, geç! sesleri)
NUREDDİN NEBATİ
(İstanbul) O ilk Meclisti!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Onları ben geçiyorum da bu halkın hafızası geçmiyor, ne
kadar çabuk ayete böyle bir dil uzatıyorsunuz ya!
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Ayete demiyoruz, senin zihniyetine söylüyoruz!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Geç
onu! ne demek? Meşvereti peki, nasıl geç diyorsun? Ne olur, yani
bir meseleyi ortaklaştırma
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Ayete demiyoruz, saptırma! Söyleyeceğini söyle!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Bu
kadar ezbere konuşmayın! Bu kadar ezbere konuşmayın!
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Biz
ayeti ruhumuza sindirmişiz!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Meşverette, istişarede ne zarar var? Bir meseleyi çözmenin,
insanlığın kadim bilgisi, bugüne kadar getirdiği en etkili
yöntemi ortaklaştırmak. Niye sorunun bir parçası
yapıyorsunuz?
Bilip bilmeden de Onu geç, bunu geç!
Hayâ edin biraz ya!
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Onun için mi dün akşam kürsüyü işgal ettiniz?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Daha
duymadan topa giriyorsunuz. Neye geç dediğinin farkında
mısın?
KAMER GENÇ (Tunceli) Yahu, bir
şey okumuyorlar, cehaletle her şeye müdahale ediyorlar!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
Şimdi, bunun yolu, arkadaşlar, ortaklaşmaktır,
ortaklaştırmaktır. Başka türlü
Daha bakın, işin
bu mesafesinde hepimizi mahcup edecek bir sürü olumsuz görüntü oldu. Bunun
körüklenmesi bu Meclisin altından kalkamayacağı manzaralara da
kapı açar. Onun için, herkesi sağduyuya, ortaklaşmaya ve
istişareye davet ediyoruz.
Bunlara da pabuç bırakmayız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Önder.
Şimdi, lehinde, Sayın Mustafa
Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugünkü usul
tartışmasının esası, milletvekillerinin
Başkanlık Divanını İç Tüzüke uymaya
çağrısıdır, ama dünkü yaşadığımız
hadisenin, kürsü işgalinin İç Tüzükte ifade edildiği,
Başkanlık Divanına hakaret edildiği İç Tüzükün
neresinde var?
KAMER GENÇ (Tunceli) Kürsüyü
işgal eden sizsiniz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Meclis Başkanı, Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Yahya
Akmanı bütünü üzerindeki görüşmelerle ilgili AK PARTİ Grubu
adına çağırdığında izin vermemek İç Tüzükün
hangi harfinde var? Hangi virgülünde var? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Burada biz İç Tüzük
tartışıyoruz.
SIRRI SAKIK (Muş) O,
karşılıklı, danışıklı dövüştü.
Ayıp ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Dün, 1920de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi ilk defa Türkiye Büyük
Meclisini, cumhuriyeti kurduğunu iddia eden bir parti tarafından
işgal edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır
efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışması engellenmiştir.
Bakın değerli
milletvekilleri, eğer şu andaki görüştüğümüz tezi dikkate
alırsak en kötü ihtimalle söylüyorum, o tezi dikkate alırsak bundan
sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi kendisini feshetmiş demektir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Zaten öyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Çünkü Başkanın yarınki birleşimde, sonraki birleşimde
konuşulacak şeyi ifade etmemesi demek, artık bundan sonra
birleşimin açılmaması demektir.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Danışma Kurulu ortaklaşmayla çözer. Danışma Kurulu
önerisiyle çözülür.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Ama 49uncu maddenin ilgili
fıkrasını gerçek manada okuduğunuz takdirde İlan
tahtasında ilan edilir. diyor. İşte, ilan tahtası bu.
Muhalefet şimdi diyor ki:
Artık, bundan sonra eğer İç Tüzükü 49uncu maddeye göre uygularsanız
muhalefet partilerinin grup önerilerini buraya getirme hakkı yok. Niye
Yok diyor? Çünkü Başkan bu gün kapatırken diyecek ki: Kanun
tasarı ve tekliflerini görüşmek üzere birleşimi
kapatıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır.
Gündemdeki konuları
Daha sen bilmiyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Bugün Danışma Kurulu, grup önerileriniz Sayın Başkanın
kapatırken söylediği sözde var mı? Yok. Nedir bu?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Yanlış söylüyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Bakın, bir meseleye itiraz ederken, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemini işgal ederek
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
çalıştırmayarak kendi bacağınıza
sıkmayın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın İnce,
şunu sonuçlandıralım mı? Sonra size söz vereyim.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili 1920den bu yana
Meclis kürsüsünün ilk kez işgal edildiğini söyledi. (AK PARTİ
sıralarından Doğru sesleri) 21inci Dönemde İç Tüzük
değişikliklerinde o zamanki partinin Grup Başkan Vekili
Sayın Bülent Arınç çok ağır sözler söyleyerek aynı
bizim yaptığımızı yapıyor, milletvekili
arkadaşlarıyla birlikte kürsüye gidiyor. Bugün AKP içerisinde siyaset
yapan, biz
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
Daha öğrenemediniz mi?
BAŞKAN Sayın İnce,
lütfen, tamam.
Müdahale etmeyelim.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın
Bülent Arınç, Grup Başkan Vekiliyken aynı bizim
yaptığımız davranışı yapıyor ve diyor
ki: Muhalefetin sesini kısamazsınız. Amerikada bunun
şöyle örnekleri var, böyle örnekleri var.
AHMET YENİ (Samsun) Kürsüyü
işgal ederek olmaz.
HARUN KARACA (İstanbul) Kürsüden
konuşun!
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Ayrıca dün, konuşma yapılacak; Sayın Yahya Akman kürsüye
ilk konuşmacı olarak geliyor. Şimdiye kadar AKP, grup
konuşmacılarını hep en son konuştururken, dün, birinci
konuşmacı olarak göndermesi bile bir kasıt olduğunun
göstergesidir; o bir kasıttır. (AK PARTİ sıralarından
Hayır sesleri)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Sırada yok, sırada!
MUHARREM İNCE (Yalova) Bir kere
sırada yok, sırada adı yok.
BAŞKAN Teşekkürler;
sözleriniz zabıtlara geçti.
Sayın milletvekilleri,
kapanışlarda
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Sayın Başkan, bir dakika
Burada bir tespiti yapmamız gerekiyor.
Dünkü konuşma
sıralarında, sırada Yahya Akman Bey olmadığı
gibi, konuşmacıların arasında Yahya Akman ismi yok.
RECEP ÖZEL (Isparta) Var!..
BAŞKAN Hayır, hayır,
öyle bir şey yok.
Şimdi, sayın milletvekilleri,
ilk önce şunu söyleyeyim: Kapanışlarda hep biz diyoruz ki:
Gündemdeki kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek üzere şu gün
toplanıyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Öyle değil,
konu, konu
Evvela konu!.. Başkan.
BAŞKAN Hâlbuki daha evvelde,
zaten bugün ve yarın İç Tüzükün görüşüleceğine dair grup
önerisi var ve oylandı
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır
efendim, yanlış biliyorsun, bunu burada uygulayamazsınız, yanlış
biliyorsun. İç Tüzükün 49uncu maddesi niye var o zaman?
BAŞKAN - Dolayısıyla
tutumumuzda bir usulsüzlük olmadığı kanaatindeyim.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Ya bir
doğru dürüst oku da. Yazık ki siz okumuşsunuz ya! Siz nerede
tahsil yaptınız Mehmet Bey ya? Mehmet Bey, nerede tahsil yaptın
ya?
BAŞKAN Barış ve
Demokrasi Partisinin 19uncu maddeye göre verilmiş önerisini
okutacağım ve işleme alacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Nerede tahsil
yaptın ya? Okuduğunu anlamayan bir Meclis Başkan Vekili!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, İç Tüzükün 65inci maddesi de hakareti engeller.
Meclis Başkanlık Divanına hakaret var.
BAŞKAN Buyurun efendim;
okutuyorum:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy ve 21
milletvekilinin (10/92) esas numaralı, hayvancılık ve
kırmızı et sektöründe yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/2/2012 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun
09.02.2012 Perşembe günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının 93 üncü
sırasında yer alan 10/92 Hayvancılık ve
kırmızı et sektöründe yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin görüşülmesini, Genel Kurulun 09.02.2012
Perşembe günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, önerinin lehinde Halil Aksoy, Ağrı Milletvekili.
Buyurun Sayın Aksoy. (BDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HALİL AKSOY (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş
olduğumuz grup önerisi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
AKP Hükûmetinin
uyguladığı yanlış ve tutarsız politikalar
sonucunda Türkiyede hayvancılık ve kırmızı et
sektöründe son yılların en büyük krizi yaşanmaktadır.
Gelişmiş ülkeler hayvancılık sektörünün stratejik önemini
kavramış ve bu öneme uygun politikalar ile
hayvancılığın tarım sektörü içindeki payını
artırmışlardır. Bu nedenle, tarım sektörü içinde
hayvancılık ayrı bir öneme sahiptir. Çünkü
hayvancılık, insanın yeterli ve dengeli beslenmesi ve istihdama
olan katkısı nedeniyle son derece yaşamsal bir sektördür. Yine,
hayvanların insan gıdası olarak tüketilmeyen bitki ve bitkisel
artıkları yararlı besinlere dönüştürme yetenekleri ve
çiftçiye günlük gelir sağlaması nedeniyle çok yönlü ve vazgeçilmez
bir sektör olarak insan hayatı ve ülke ekonomisinde önemli bir konuma da
sahiptir. Hele hele Doğu Anadolu Bölgesinde ve diğer bazı
bölgelerde, yerleşim yerlerinde hayvancılık tek geçim
kaynağı olup yaşamsal değeri vardır.
AKP Hükûmetinin yanlış
tarım politikaları, geniş yüz ölçümü, farklı ekolojileri,
değişik tür ve ırktan hayvan varlığıyla
avantajlı bir konuma sahip olan ülkemizdeki
hayvancılığı ve hayvansal ürünler üretimini tehlikeye sokmuştur.
Türkiyedeki hayvan sayısına bakıldığında,
Türkiye nüfusu son dönemde artış gösterirken hayvan sayısı
da azalmaktadır. Tarımdaki nüfusu yüzde 26,6 olan ülkemizde, siyasi
iktidarın, canlı hayvan sayısındaki düşüşe acil
çözüm üretmesi gerekmektedir. Türkiyede uygulanan yanlış politikalar
neticesinde, 1980de 16,5 milyon olan büyükbaş hayvan sayısı
10,5 milyona, 50 milyon olan koyun sayısı ise 23 milyona
gerilemiştir. Ayrıca, TÜİKin verilerine göre de
kırmızı et üretim miktarı her yıl büyük oranda azalma
göstermektedir.
Bütün bu sorunlara karşı
Hükûmet, Türkiyede hayvan arzını artırma seçeneğini bir
kenara koyarak doğrudan canlı hayvan ithal etmeye yönelmiştir.
AKP İktidarı döneminde, özellikle koyun ve keçi türü olmak üzere,
hayvan sayısında ciddi bir azalma yaşanmıştır. Et
ve süt fiyatları spekülatörlerin insafına terk edilerek suni fiyat
dalgalanmalarıyla fiyatlar bazen yükselmiş, bazen düşmüş ve
her iki durumda da üretici kaybeder duruma gelmiştir. Yanlış ve
yetersiz destekleme politikaları, yüksek girdi, özellikle yüksek yem
fiyatları, buna karşılık seyreden düşük süt
fiyatları sonucu üretimde bulunan on binlerce damızlık ve süt
hayvanı kesime sevk edilmiştir. Böylelikle hayvan sayısı
düşmüş, son iki yılda et fiyatları neredeyse enflasyonun 6
katı oranında artmıştır. İki yıl önce 15
lira civarında olan et fiyatı bugün 30 ve 40 lira arasında
değişmektedir. Bu fiyat sadece Avrupanın değil, zengin,
fakir birçok ülkenin de en yüksek rakamıdır. Özellikle son bir
yıldır et fiyatları anormal artarak yoksul halk artık kurbanda
dahi et göremez duruma gelmiştir. Durum o kadar vahimdir ki çayır,
mera potansiyeli ve hayvan varlığı bakımından
dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan ve bu bölgenin mutlak söz sahibi olan Türkiye,
et ithal eder duruma gelmiştir. Gelinen aşamada milyonlarca tüketici
de mağdur edilmiş, ithalata rağmen et fiyatları,
bırakın düşmeyi, yükselmeye geçmiş, dar gelirlinin, orta
gelirlinin bile alamayacağı noktalara gelmiştir. Zaten kişi
başına et tüketimi düşük olan ülkemizde AKP Hükûmeti sayesinde
etin tadı bile unutulmaya başlamıştır.
Bakın, kişi başına
yıllık kırmızı et tüketimi Amerika Birleşik
Devletlerinde
Değerli milletvekilleri,
Türkiyede hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların en
büyük nedenlerinden bir tanesi de, kuşkusuz, son otuz yıldır
bölgede devam eden çatışma ve şiddet ortamıdır. Bu
çatışma süreci bölge ekonomisini çok ciddi boyutlarda
sarsmıştır. Yine, getirilen mera ve yayla yasakları bölgede
hayvancılık durumunu oldukça gerilere çekmiştir. Binlerce hektar
mera ve yayla güvenlik gerekçesiyle yasaklanmış, bu yasaklar hâlâ da
devam etmektedir. Yine, binlerce dönüm arazi mayınlanmış ve bu
mayınlar hâlâ temizlenmemiş durumdadır. Özellikle 1990-95 arasında
yaşanan zorunlu göç de eklenince bölge kırsalı iyice
boşalmış, kaynaklar yok edilmiş, insanlar üretimden
kopmuş ve bu üretim yerine mevsimlik işçi, inşaat işçisi ya
da çöp toplayıcı olmak üzere batıya gitmeye başlamışlardır.
Zorunlu göçle birlikte kırsalda birçok potansiyel -ki, bunların
başında hayvancılık gelmektedir- atıl duruma
düşmüştür.
Değerli milletvekilleri,
milyonlarca üretici ve tüketiciyi doğrudan ve derinden etkileyen,
ayrıca ülke ekonomisi açısından da çok ciddi bir öneme sahip
olan hayvancılığın yeniden canlandırılması
kaçınılmazdır. Özellikle tek geçim kaynağı
hayvancılık olan halk için yeni önlemler alınmalı ve
yapılacak düzenlemelerle hayvancılık teşvik edilmelidir.
Hayvancılıkta ithalat
çıkar yol değildir. Bugünkü ithalat politikası devam ederse
ülkede hayvancılık diye bir sektör kalmayacaktır. Acilen uzun
vadeli hayvancılık politikaları oluşturulmalı, et ve
kasaplık hayvan ithalatına derhâl son verilmeli, ülkemizdeki gerekli
süt ve besi hayvanı sayısına
ulaştığımız anda gebe düve ve besi hayvanı
ithalatına da son verilmelidir.
Yem bitkileri üretimi desteklenmeli,
mevcut meraların ıslahı yapılmalı, ette ve sütte yerli
üretimi destekleyici önlemler mutlaka alınmalıdır.
Et ve süt tüketiminin
artırılmasına yönelik kampanyalar yapılmalı, yeteri
miktarda hayvan saf kültür ırkı ve melez soyları olan Türkiyede
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,
üniversiteler, araştırma kuruluşları ve yetiştirici
birliklerini içine alan hayvan ıslahı projeleri derhâl gündeme
getirilmelidir. Yani yurt dışındaki çiftçileri ve hayvan
sahiplerini desteklemekten acilen vazgeçilmeli, bize her zaman gerekli olan ve
kahrımızı çeken çiftçimizi, süt ve et üreticilerimizi destekleme
yoluna gidilmelidir. Hayvancılık alanında yaşanan
çöküşün önlenmesi ve kalıcı çözümlere ulaşılması,
yurt içi üretimin ve pazarlama zincirinin sahip olduğu yapısal
sorunların ortadan kaldırılması için şeffaf,
güvenilir, uzun erimli politikaların uygun destekleme araçlarıyla
birlikte yaşama geçirilmesi de gerekmektedir.
Türkiye'de canlı hayvan stoku
artırılmalıdır. Bunun için ürün fiyatlarında uzun
vadeli kararlılık oluşturulmalı ve bu yolla üreticiye güven
verilmelidir. Damızlık hayvancılık özel bir önemle
desteklenmelidir. Hayvan sektörünün çeşitler arası
dağılımında bir denge gözetilmelidir. Koyun ve keçiyi
dışlayıp yalnızca sığıra dayalı büyük
işletmecilik, dinamik kırsal ve kentsel nüfusa sahip Türkiye için
uygun değildir. Bu bağlamda ihmal edilen küçükbaş
hayvancılık özenle desteklenmeli ve geliştirilmelidir.
Süt üretim süreçleriyle et üretim
süreçleri arasındaki sıkı ilişki göz önünde tutularak süt
piyasasının sağlıklı bir şekilde işletilmesi
de sağlanmalıdır. Hayvan ıslahı ve hayvan
hastalıklarının önlenmesi alanında alınacak önlemlerle
verimlilik mutlaka artırılmalıdır.
Hayvancılık alanında
maliyetlerin düşürülmesi en temel sorunlar arasındadır; bunun en
makro yolu Türkiye'nin bitkisel üretimde dışa
bağımlılıktan kurtarılması, yem üretiminin tüm
kaynaklarıyla birlikte yurt içi üretime dayandırılmasından
geçer.
Özce söylemek gerekirse
anlattığımız nedenler karşısında
hayvancılıkta istikrarlı ve uzun vadeli politikalar izlenmesi, büyükbaş
ve küçükbaş canlı hayvan varlığının
artırılıp ithalatın asgari seviyelere indirilmesi için bu
konuyla ilgili kurum, kuruluş ve mevcut örgütlenmelerle, entegre plan ve
stratejiler oluşturulmalı ve bunlar derhâl hayata geçirilmelidir.
Ülkemiz hayvancılığının geleceği ve tarım
sektörünün kalkınması için de bu önlemler büyük önem arz etmektedir.
Araştırma önerilerimize
destek olacağınızı umuyor, saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Aksoy.
Aleyhte ilk konuşmacı
Sayın Recep Özel, Isparta Milletvekilimiz.
Buyurun Sayın Özel. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Barış ve Demokrasi Partimizin
Anayasanın 98, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddelerine göre
vermiş olduğu önergenin aleyhinde söz almış
bulunmaktayım.
Biraz önce konuşmacı burada
Meclis araştırmasıyla ilgili, hayvancılık sektörünün
içinde bulunduğu sıkıntıları dile getirdi. Bunlarla
ilgili, Tarım, Gıda ve Hayvancılık
Bakanlığımız gerekli çalışmaları yapmakta,
güzel bir piyasa da oluşmakta.
Burada saymış olduğu
bütün Şunlar yapılmalıdır, bunlar edilmelidirlerin hepsi
de şu anda yapılmıştır ve yapılmaktadır,
devam etmektedir. En fazla, çiftçisine, hayvancısına, köylüsüne
destek veren AK PARTİ hükûmetleri olmuştur.
Bu nedenle,
araştırılması talep edilen önerge, konu zaten Hükûmetimizin
gündemindedir, Bakanlığımızın çalışma
sahasındadır, bundan dolayı katılmıyoruz. Bugün
gündemimizde İç Tüzükü görüşeceğiz inşallah.
Meclisimizin mehabetine
yakışır, vakuruna yakışır görüşme
dileklerimle hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Özel.
Lehinde ikinci konuşmacı
Vahap Seçer, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Seçer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika
VAHAP SEÇER (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Adalet ve Kalkınma Partili Hatibe
göre hayvancılık sektöründe sorun yaşanmıyor. Oysa
Barış ve Demokrasi Partisinin, hayvancılık ve
kırmızı et sektöründe sorunlar yaşandığına
dair bir grup önerisi var, bu konuyu tartışacağız,
Gerçekten bu sektörde Türkiyede sorun yaşanıyor mu
yaşanmıyor mu?
Tabii diyeceksiniz ki: Ortalık
toz duman, Türkiye'nin birçok sorunu var; Türkiye'nin komşularıyla
sorunu var, Türkiye'nin kurumları arasında çatışmalar var.
Bugün gündemde MİT-emniyet teşkilatı-yargı
arasında gidip gelen konular, çatışmalar, meseleler
Nereden
çıktı bu hayvancılık meselesi? Ama bir yerde de hayat
devam ediyor. Ülkede değişik sosyal sınıfların,
değişik sektörlerin elbette ki sorunları olacaktır. Dinamik
ülkede bu doğaldır. Bizim buradaki görevimiz bu sorunları
çözmektir.
Tabii,
Meclis sorun çözme yeridir. Siyaset sorun çözme yeridir. Burada milletin
verdiği oyla, milletin iradesiyle millet adına kararlar
vereceğiz, millet adına Hükûmeti denetleyeceğiz. Bunu da bir
anayasayla yapacağız. Meclisin kuralları vardır, kaideleri
vardır, İç Tüzükü vardır. Bu, Meclisin anayasasıdır.
İktidar, Meclis İç Tüzüğünde bugünkü çalışma
koşullarına uygun olmayan birtakım maddelerde değişiklik
yapmak istiyor. Doğaldır. Bazı konular güncelleşebilir.
Gerçekten Meclis çalışmalarında zaman alan, süre alan
birtakım maddeler vardır. Bunlar düzenlenebilir. Ama siz de takdir
edersiniz ki burası çoğulcu parlamenter sistem. Yani burası tek
partili bir iktidar sistemine dayanan Parlamento değil. Burada, daha
Türkçesi, sadece Adalet ve Kalkınma Partisi yok, Cumhuriyet Halk Partisi
var, Milliyetçi Hareket Partisi var, Barış ve Demokrasi Partisi var
ve bağımsız milletvekilleri var. Bütün bu milletvekilleri bu
İç Tüzükün amir hükümlerine uyarak burada yasama ve denetim faaliyetlerinde
bulunacak. Dolayısıyla burada yapılan düzenlemenin, bütün bu
Parlamentoda grubu bulunan siyasi partilerin ortak katkısıyla
çıkması gereken, yapılması gereken bir İç Tüzük
düzenlemesi olması gerekiyor. Demokrasi ise, bunun olması gerekiyor.
Hakkaniyetse, bunun olması gerekiyor. Adaletse, bunun olması
gerekiyor.
Dört
buçuk yıllık milletvekiliyim. Gerçekten dün burada gördüğüm
tablo beni çok üzdü. Elbette böyle bir ortamı, bu tip sinkaf birtakım
lafların kullanıldığı, insanların,
milletvekillerinin, arkadaşlarımızın birbirinin üzerine
yürüdüğü bir ortamı hiçbirimiz arzu etmezdik. Ama, tabii, burada
huzuru sağlayacak, sevk ve idareyi sağlayacak makam, Meclis
Başkanlığı makamıdır. Dün gerçekten Sayın
Cemil Çiçek bir kez daha
hepimizi şaşırttı. Burada Sayın Cemil Çiçekin
yapması gereken, nihayetinde Sayın Cemil Çiçek, Sayın Meclis
Başkanı, sadece iktidar partisinin Meclis Başkanı
değildir; Parlamentoda grubu bulunan diğer siyasi partilerin, biz
milletvekillerimizin tamamının Meclis Başkanıdır. Onun
için, burada uygun olmayan ortamların ya da huzur bozan ortamların
meydana gelmemesi için, hasıl olmaması için tedbir alması
gerekiyordu ama ben dün şunu gördüm üzülerek, maalesef şunu
söyleyeceğim: Sayın Cemil Çiçek karizmayı çizmiştir.
Sayın Cemil Çiçekin saygınlığına zede gelmiştir.
Biz milletvekilleri olarak, hepimizin Meclis Başkanı olarak
görüyorduk kendisini ama dün gördük ki sayın milletvekillerinin
değil, Sayın Başbakanın Meclis Başkanı gibi
burada tavır ve davranış içerisinde oldu. Onun için, dünkü
olayların meydana gelmesinin temel sebebi ve ana sorumlusu Sayın
Başbakanın talimatları doğrultusunda Meclisi yönetmeye
çalışan Sayın Çiçektir. Sayın Çiçekin istifa etmesi
gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosuna yakışan budur.
Değerli arkadaşlarım,
tabii Barış ve Demokrasi Partisinin gündeme getirdiği konu,
gerçekten Türkiyede hem üretici kesimi hem tüketici kesimi ilgilendiren bir
konu. Nihayetinde bütün, 75 milyon yaşayan ferdimizin
hayvancılıktan elde edilen ürünlere, hayvansal proteine ihtiyacı
var. Dolayısıyla Türkiyenin hayvancılık konusunda
alacağı önlemler, tedbirler, Hükûmetin uygulayacağı
politikalar, hayvancılık politikaları önemlidir. On
yıldır AKP İktidarı var, on yıldır bu kürsüden
hayvancılık politikaları konuşuluyor, on yıldır
süt sektörünün krizi konuşuluyor, et sektörünün krizi konuşuluyor ama
on yıldır bu sektörlerde gerçekten akla yatkın politikalar
uygulanmamıştır; kısa vadeli, orta vadeli, uzun vadeli
politikalar uygulanmamıştır. Mehter takımı misali iki
ileri, bir geri; bakarsınız hayvancılık sektöründe kriz
vardır, palyatif tedbirler, günü kurtarıcı tedbirler, destekler
artar. Üç gün beş gün, üç ay beş ay sektörde kriz yaşanmaz ama o
müdahalenin tesiri geçtiği zaman sektörde tekrar krizler yaşanmaya
başlar.
Burada Barış ve Demokrasi
Partisinin konu ettiği kırmızı et sektörüne yönelik krizleri
2009dan beri yaşıyoruz, 2009dan beri bu kürsüde
kırmızı et sektöründe yaşanan sorunları
konuşuyoruz. Gerçekten, tarım -bunun içerisinde gıda konusu var,
hayvancılık konusu var- Türkiyede iyi yönetilmiyor, bunu defaatle
söylüyoruz. Bu kürsüden söz alan bütün milletvekilleri bu konuda Sayın
Başbakanı uyarıyor. Ortada bir sorun var, tarım sektöründe
sorunlar yaşanıyor. Dolayısıyla, bu sektörü sevk ve idare
eden Bakanı gözden geçirmesi gerekiyor Sayın Başbakanın. Bu
politikaları uygulayan Sayın Bakansa, bu politikalarda
başarısızlık varsa, o zaman, Sayın
Başbakanın yeni bir Tarım Bakanı bulması gerekiyor
kendisine.
Bakınız,
hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların
başında, özellikle üretim yapan üreticilerin sorunlarının
başında maliyet konusu var. Tarım sektöründe girdiler
pahalı, kullandığı akaryakıt pahalı.
Hayvancılık sektöründe üretim yapan arkadaşımın yem
sanayisinden aldığı yem pahalı. Türkiye, önemli miktarda,
yem sanayisinde kullanılan temel girdileri yurt dışından
ithal ediyor. Türkiye, hâlâ, açık ara, yılda 3 milyar dolar, 3,5
milyar dolar yağlı tohumlara bedel ödeyerek ithalat yapıyor.
İşte bütün bu girdiler yem sanayisinde kullanılıyor. Hâl
böyle olunca, yem fiyatları, uluslararası pazarların,
uluslararası borsaların insafına kalıyor. Uluslararası
piyasalarda yem hammadde fiyatları arttığı zaman, otomatik
olarak, Türkiyede üreticinin kullandığı yem fiyatlarına da
yansıyor ve üretici yüksek maliyetli yem kullandığı zaman,
ürününü sattığı zaman elde ettiği para geliri üretime
harcadığı para birbirini karşılamıyor ve
çoğu zaman desteklemeler yetersiz olduğu zaman zarar ediyor.
En önemli konulardan biri mera konusu.
Türkiyede, gerçekten, son yıllarda meralar katledildi, meralar
inşaat alanı olarak kullanılıyor, imara açıldı,
meralar konusunda kanunların ilgili hükümleri uygulanmadı, yok
sayıldı, birilerinin rantına açıldı.
Dolayısıyla bu, hayvancılık sektörünü etkileyen önemli
konulardan biri hâline geldi.
Biliyorsunuz, yıllar
yılı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bir şiddet
ortamı var, bir çatışma ortamı var, bir terör ortamı
var. Uzun yıllardır Türkiyeyi besleyen, hayvancılık
açısından, hayvansal ürün açısından besleyen en önemli
bölgelerin başında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri
geliyor. Tabii, bugüne kadar gelen hükûmetler orada teröre karşı
alınacak önlemleri genelde güvenlik eksenli düşündüğü için,
orada sosyal meseleleri, oranın sosyoekonomik yapısını
ikinci plana attığı için yayla yasakları adı
altında uyguladığı yasaklar, direkt olarak bu sektörü
etkileyen önemli yasaklar hâline geliyor. Dolayısıyla, bu konunun,
yayla yasaklarının kaldırılması konusunun, zaten
açlıkla inim inim inleyen yöre halkının önemli bir ekonomik
getirisi olan, o yöre halkına önemli bir ekonomik katkısı olan
hayvancılık sektörünün canlanması açısından da yayla
yasaklarının tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor.
Bu sektörde sorunlar vardır. Onun
için, Barış ve Demokrasi Partisinin vermiş olduğu grup
önerisinin lehinde oy kullanacağımızı belirtiyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi söz sırası,
aleyhte, Mustafa Gökhan Gülşende, Kastamonu Milletvekili.
Buyurun Sayın Gülşen. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MUSTAFA GÖKHAN GÜLŞEN (Kastamonu)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Barış
ve Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
hayvancılık konusundaki politikaları, hepimizin bildiği
gibi, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığımız yürütmektedir ve bu politikaların
sonuçları milletimizce takdir edilmektedir. Hayvancılık
konusunda da, tarımsal üretim konusunda da nereden nereye geldiğimiz
rakamlarıyla ve sonuçlarıyla bu kürsüden gerek Sayın Bakanca
gerek milletvekillerimizce defalarca ifade edilmiştir. Ayrıca bugün
önemli bir gündemimiz vardır, İç Tüzük görüşmeleri
yapılacaktır.
Bu sebeplerle Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisine katılmadığımızı
ve aleyhinde oy kullanacağımızı bildiriyorum, sizleri
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
BAŞKAN Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş önergesini oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Evet, kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık var, sisteme gireceğiz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Elitaşın talebiyle, talimatıyla
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, sizin aklınızdan geçeni
hissediyor!
BAŞKAN - İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
2.- Aile içi şiddet, boşanma, katliamlar,
intiharlar gibi Türk toplumunun yapısını tehdit eden bu sosyal
olayların nedenlerinin araştırılması amacıyla
verilen Meclis araştırması önergesinin 9/2/2012 Perşembe
günü Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 09.02.2012
Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında,
Siyasi Parti Grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisini İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
20 Ekim 2011 tarih ve 482 sayı ile
TBMM Başkanlığına verdiğimiz, Aile bağları
güçlü olmakla bilinen Türk toplumu, bu hassasiyetlerine rağmen son
yıllarda âdeta cinnet geçirmektedir. Hemen her gün meydana gelen aile içi
şiddetler, çiftlerin boşanması, katliamlar, intiharlar özellikle
son aylarda artış göstermiştir. Türk toplumunun
yapısını tehdit eden, bu sosyal olayların nedenlerinin
araştırılması amacıyla verdiğimiz Meclis
Araştırma önergemizin 09.02.2012 Perşembe günü (bugün) Genel
Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde
yapılmasını arz ederim.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket
Partisi Grup önerisi üzerinde lehte ve aleyhte ikişer
arkadaşımıza söz vereceğim.
Birinci konuşmacı, lehte
olmak üzere, Sayın Ruhsar Demirel, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun Sayın Demirel. (MHP
sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz araştırma önergesi
hakkında grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Ama konu kadın ve şiddet olunca önce
ben bir bardak soğuk sudan birazcık alayım.
Efendim, kadın tarih boyunca
adaletin, bereketin, barışın sembolü olmuş, ama maalesef ki
hâlâ biz kadının adaletini, temsilini sağlayamamanın
getirdiği sıkıntılarla şiddeti gündeme getiriyoruz,
getirmeye de devam edeceğiz. Niye böyle söylüyorum? Çünkü, biz bu konuda
araştırma önergesi teklifimizi ilk olarak 22 Kasım 2011
Salı günü bu Meclisin gündemine taşıdık, ancak
çoğunluğu teşkil eden siyasi partinin oylarıyla reddedildi,
22 Kasım 2011 Salı günü. Arkasından kırk sekiz saat
geçmeden 24 Kasım Perşembe günü akşamı alelacele bir
uluslararası metin imzaladınız, yine şiddetle ilgili. Eğer
o salı günü Hayır. dediğiniz şeye kırk sekiz saat
sonra bir uluslararası metne imza atarak Evet. diyorsanız, bence
bir düşünmek lazım ne yapıyoruz biz diye. Çünkü karar
vericilerin birinci görevi mevzuatı oluşturmaksa, bence ondan çok
daha önemli bir görevleri var: Bu yapılan mevzuatı yürürlüğe koymak,
denetlemek ve uygulamak. Çünkü uygulamadığınız mevzuat,
yalnızca ABye uyum için, yalnızca uluslararası mecrada iyi
görünmek için yapılan işlerdir. İlk biz imzaladık. demek
bizi bu konudaki sorunlarını çözmüş ülke durumuna getirmiyor.
Nitekim kasım ayında Birleşmiş Milletlerin
açıkladığı rakama göre biz kalkınmada 82nciyiz, kadın konusu yüzünden bu kadar
gerilerdeyiz.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Sayın Başkan, anlamıyoruz!
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sohbetinizi dışarıda yapın!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
biraz uğultuyu kesersek, Hatibi daha kolay dinleyebiliriz. Teşekkür
ederim.
RUHSAR DEMİREL (Devamla) - 25
Kasım günü, biliyorsunuz, Birleşmiş Milletlerin, Kadına
Yönelik Şiddetle Mücadele Günü ve biz o gün için Milliyetçi Hareket
Partisinin kadınları olarak Sevdiklerimizin Eliyle Gelen diye bir
çalıştay yaptık. Hani kadına daha çok bu şiddet, ister
gönül ister kan bağıyla olsun, sevdiklerinden geliyor diye. Ama biz
gelecek yılki konu başlığımızı bulduk: Karar
Vericilerin Diliyle Gelen Şiddet. Belki karar vericiler kulak verirlerse
ne demek istediğimi ben size şimdi örneğiyle
anlatacağım.
Efendim, tarih Ocak 2012. 7, 8, 9 ve 10
Ocak günkü basın bültenlerine bakarsanız karar vericilerin eliyle ve
diliyle kadına yönelik şiddetin nasıl yapıldığını
hepimiz tanıklıkla göreceğiz. Ocak ayı başında,
bu ülkenin bir doğu, bir batı ilinden, -Boludan ve Antepten- 2 tane
kız çocuğu -on bir ve on iki yaşında- hamile olarak tespit
edildiler. Buradan, öncelikle, hâlâ salondaysa Sayın Sağlık
Bakanı -az önce buradaydı- ona da sormak isterim. Bütün bütçe
görüşmeleri ve bütün sağlıkla ilgili konuşmalar boyunca
şunu ısrarla söyler Sayın Bakan: Aile hekimliğini çok iyi
oturttuk, her gebemizi en az 4 kere izliyoruz. diye. Sayın Bakan, acaba
bu 2 tane kız çocuğu gebeliklerinin son döneminde
bulunduklarında aile hekimliği sistemini bir daha sorguladı
mı? Ülkede bu sistemin bu kadar iyi gittiğini övünerek söylemek
sistemin doğru gittiğini göstermiyor. Kaldı ki bölgesel farklılıklar
da burada atıf yapılası bir şey değil çünkü bu 2
kız çocuğunun biri Boluda, biri maalesef ki Sayın Bakanın
memleketi Antepteydi. İşte karar vericilerin diliyle gelen
şiddet tam da burada başladı. Sayın karar vericiler -her
makamdaki- bu çocukların kemik yaşını hesaplama yoluna
düştüler. Eğer bir karar verici, hem de üst düzeydeki bir karar
verici böylesi bir tacize, böylesi bir tecavüze maruz kalmış bir
kız çocuğunun kemik yaşına bakmak isterse birileri de
birilerinin akıl yaşına bakmayı düşünür.
Dolayısıyla biz bundan sonraki yıl sanıyorum ki
şiddetle ilgili günlerde Karar Vericilerin Diliyle Gelen Şiddet.
diye bir sempozyum yaparsak çok fazla malzeme sahibiyiz.
Şiddeti konuşmayı
sevmiyoruz ama şiddetsiz de yaşayamıyoruz herhâlde; nitekim, dün
gece olanı var, ondan öncekiler var. Ses kesmek, soluk kesmek heves
edilesi bir şey değil çünkü herkes her zaman masanın aynı
tarafında oturmuyor; gün geliyor, masadaki yeriniz
değişebiliyor, hem erkekler açısından bu böyle hem de karar
verme konusunda şu anda kendini güçlü hissedenler açısından
böyle.
Ve benim şükürle zikrettiğim
bir konu var şiddet konusunda kadına yönelik, bunu nereye çekerseniz
oraya gidebilir bir şey: Türkiyede mobbing azaldı biliyor musunuz?
Çünkü istihdamda kadın kalmadı, hamdolsun! İstihdamda kalmayan
kadının mobbinge uğraması diye bir şey de
tabiatıyla söz konusu olamıyor ancak bu ironik gerçekliği bir
yana bırakarak kadın konusunu siyasi parti ideolojisi çerçevesinden
çıkarıp memleketin ve dünyanın gündemi diye kabul etmek bence en
doğrusu olur ve on bir-on iki yaşlarında sayısız
kız çocuğuyla ilgili tatsız örnekleri her gün gazetelerden,
medyadan görüyoruz. Bu çocukların bir kısmı afişe
oluyorlar, bir kısmı aileleriyle beraber gündeme geliyorlar. Bence
kemik yaşını bir yana bırakınız, nüfus
cüzdanlarındaki yaşlarına bakınız çünkü Türkiyede
nüfusa kaydettirilmeyen yüzde 7nin büyük kısmı kız
çocukları ve o kız çocukları ki on-on bir yaşına
geldiklerinde kadın diye evlenilmeye layık bulunanlar, eş diye
eve götürülmeye layık bulunanlar ama hiçbir zaman eğitilmeye, okutulmaya
layık bulunmayanlar, hiçbir zaman ekonomik özgürlüğü elinde bulunsun
diye çabalanmayanlar. İşte bu yüzdendir ki biz, kadına
şiddeti 21inci yüzyılda, 2012 Türkiye'sinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde hâlâ konuşmak durumunda kalıyoruz. Ben bundan üzüntü
duyuyorum. Umuyorum ki sizler de üzüntü duyuyorsunuzdur ve başta karar
vericiler olmak üzere, hepimiz bu konuda elimizi vicdanımıza
koyalım ve bunun konuşulması gerektiğinde mutabık
kalalım. Ben inanıyorum ki çoğunluğu teşkil eden
partideki değerli milletvekili arkadaşlarımın da
gönüllerinden bu geçiyor, bu konunun konuşulması gerektiği. Ben
sizlerin hislerine tercüman olduğuma da inanıyorum bir nebze. O
sebeple, hepinizin bu öneriye destek vereceğini umuyorum, diliyorum,
ülkemin kadınları için istiyorum.
Ve bir şeyi hatırlatmakta
fayda görüyorum. Dün, Meclisin yoğun gündemi nedeniyle
milletvekillerimizin birçoğunun katılamadığı bir ödül
törenine gittik biz; Hayme Ana Ödüllerine. Hayme Ana Bu topraklar bizim son
vatanımız olsun. demiş bir büyük Türk kadını,
başarılı, kararlı, gururlu ve onurlu bir Türk
kadını. Ben inanıyorum ki yalnızca bu Mecliste değil,
Türkiye'nin her köşesindeki her Türk kadınının gönlünde bir
Hayme Ana var. Dolayısıyla, bu Hayme Anaları yaratabilmek,
yaşatabilmek, artırabilmek için bizim, kadınla ilgili
konularımızı konuşmamız, bunu bir çözüme
kavuşturmamız lazım.
Ben hepinizden bu önergeye destek
beklediğimizi tekraren ifade etmek istiyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Demirel.
Önerge üzerinde ikinci
konuşmacı, aleyhte olmak üzere, Sayın Tülay Kaynaca,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaynarca. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisinin grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
değerli heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade etmem
gerekiyor ki gerek aile içi şiddet gerek boşanmalarla ilgili konular
çok ciddi, çok önemli konu başlıklarıdır ve ben, buraya
geldiğimiz ilk aylar içerisinde, boşanma davalarıyla ilgili bir
araştırma yapılmasına yönelik, bayan vekillerimizin
çoğunun da imzasını taşıyan bir komisyon önerisine
imza attım. Devamında da birçok çalışma yapabilmek
adına gerekli çalışmalarımız devam ediyor. Birçok
medya kuruluşunun
Ben diğer konuyla ilgili de, aile
içi şiddetle ilgili de iki başlığa dikkat çekerek bu
konudaki görüşümü ifade etmek istiyorum, o da şu: Birincisi,
komisyonla ilgili. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda
bu konuya dikkat çektik ve Kadınlarla ilgili çalışmalarda daha
fazla ne yapabiliriz? diye bir alt komisyon başlığı
oluşturduk Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadın Medya
başlığı altında. Peki, neler yapıldı bununla
ilgili? Neler yapıldı, akademisyenlerle görüştük son bir iki
aydır bu çalışma devam ediyor ama sadece Adalet ve Kalkınma
Partisi değil, Milliyetçi Hareket Partisinden de, Cumhuriyet Halk
Partisinden de, BDPden de çok değerli milletvekillerimizin
katılımı ve katkılarıyla görüşmeler hâlâ devam
ediyor, çalışmalar hâlâ devam ediyor. Birçok medya kuruluşunun,
mesleki örgütlerin temsilcilerinin katıldığı
toplantılar da yine bu çerçevede yapıldı. Yarın, hatta
-yine, hemen, konu açıldığı için ifade edeyim- gazetelerin
ve televizyon kuruluşlarının genel yayın yönetmenlerinin,
köşe yazarlarının, hatta reklam ajanslarının, birçok
firmanın katılacağı, basın sektörünün de içinde
olacağı alt komisyonun çalışmaları bir taraftan devam
ediyor, Medya ve Kadın başlığı altında
Toplumsal cinsiyet eşitliği adına ne yapabiliriz?
çalışmaları.
Diğer konu da şu: Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımız adına neler yapabiliriz? Bakanlık
bünyesi içerisinde bu konuda neler var? Aslında bu çok önemli. O da
şu: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Sayın Fatma
Şahin Hanımefendi, kadına yönelik şiddeti önleme
yasası olarak kamuoyunda şu anda biliniyor, bu yasanın
çıkarılmasıyla ilgili, bu tasarıyla ilgili
çalışmalarda birçok sivil toplum kuruluşlarıyla da
görüşerek -ben biliyorum ki ocak ayında çok ciddi
çalışmalar, görüşmeler arka arkaya yapıldı ve hâlâ
devam ediyor- Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına
Dair Kanun Tasarısı şu an hazırlık
aşamasında. Ama yeterli mi? Sadece kanun çıkarmak yeterli
olmayabiliyor, uygulamada birçok aksaklıklar çıkıyor.
Sonuç itibarıyla şunu söylemek istiyorum: Hem
Komisyon düzeyinde yapılacak araştırmalarla ilgili, bizim
vekillerimizin de imzasını taşıyan boşanma
davalarıyla ilgili hem de hukuki altyapıyı tamamlamak adına
yasal düzenlemelerde kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet ve
boşanmalarla ilgili çalışmalar yapılıyor, devam ediyor
ve önümüzdeki dönem içerisinde de, inşallah, 24üncü Dönemde de bizim
imzamızı taşıyan imzalar olacak.
Ancak bugün gündemimizde İç Tüzük
çalışmaları var, belirlenmiş gündem
çalışmaları var. Bu nedenle, grup önerisinin aleyhinde
görüş belirttiğimi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.
Lehte ikinci konuşmacı, Ankara Milletvekili
Sayın Aylin Nazlıaka.
Buyurun Sayın Nazlıaka. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYLİN NAZLIAKA (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
adına lehte konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Aslında aile içi şiddeti
konuşacağız bugün ama Aile içi şiddet konusu şu anda
İç Tüzük tartışmaları varken ne kadar öncelikli? diye
düşündüm önce, az önce bu konuda konuşmam istenildiğinde, sonra
da aslında tam da bugün, yani dün akşam yaşananların
üzerine tam da bugün bu konuda konuşmanın çok daha anlamlı
olduğunu düşündüm çünkü şöyle düşünüyorum: Aslında
bizler, hepimiz bir aileyiz, aynı topraklar üzerinde yaşayan bir
aileyiz. Dolayısıyla da dün akşam burada yaşananlar, bana
göre, bir aileye yakışmayan şeylerdi. Bizler burada bir ailenin
temsilcileri olarak bulunuyoruz, aynı topraklar üzerinde yaşayan
insanların temsilcileri, vekilleri olarak bulunuyoruz. Onun için, bize
düşen, öncelikli olarak bu temsilî görevimizi doğru bir tarzla bence
yerine getirmemizdir. Onun için tekrar ben de hem kullanılan üsluplar hem
de birbirimize karşı olan davranışlarımızla
ilgili olarak bir uyarıda bulunmak istiyorum ve aynı zamanda bu
İç Tüzükle ilgili olarak da son derece antidemokratik olan bu talebinizi
bir an önce geri çekmenizi öneriyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
İşgale son verdiniz mi?
AHMET YENİ (Samsun)
İşgali bitirdiniz mi?
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) Elbette
buna itirazlar olacaktır. Onun için, aile içi şiddeti, dediğim
gibi, burada da bir şiddet yaşanmayacağı şekilde
inşallah kendi hayatlarımıza da adapte ederiz, sizler kendi
hayatlarınıza da adapte edersiniz diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, gelelim kadına yönelik
şiddet, aile içi şiddet konusuna. Aile içi şiddet denilince,
tabii, aklımıza hemen kadına yönelik şiddet geliyor.
Sizlerin de çok iyi bildiği gibi, maalesef, son yıllarda kadına
yönelik şiddette inanılmaz bir artış söz konusudur.
Kadınlarımız sadece ve sadece kadın oldukları için
öldürülmektedirler, şiddete maruz kalmaktadırlar. Töre için, namus
için kadınlarımızı öldürmekte, şiddete maruz
bırakmaktayız ve devlet olarak da kadınlarımızı
koruyamamaktayız maalesef ve bu şekilde aslında Anayasa da ihlal
edilmektedir.
Koruma isteyen kadınlara koruma
verilmemekte ya da çok geç temin edilmektedir. Şiddet nedeniyle karakola
başvuran kadın orada psikolojik şiddete maruz kalmaktadır.
Gene, can güvenliğimiz için sığınabileceğimiz
karakollar da kadınlar için ayrıca şiddete maruz
kaldıkları bir yer hâline gelmiştir ki, İzmirde
yaşanan olaylar da bunun bir izdüşümüdür.
Kadın Cinayetlerini
Durduracağız Platformunun 2011 yılında kadına yönelik
şiddet ve şiddetin rakamlarına yönelik bir açıklaması
olmuştur. Ben bu rakamları da sizlerin bilgisine sunmak istiyorum:
Değerli arkadaşlar, 2011
yılında 160 kadın, eşleri, sevgilileri, babaları ve en
yakınları olan, en yakınındaki erkekler tarafından
öldürüldü. Gene kadınların yüzde 66sı aile içinde katlediliyor.
Devlet, kendine başvurarak koruma isteyen kadınların yüzde
73ünü koruyamamıştır. Gene verilere göre öldürülen her iki
kadından biri kendi hayatına dair bir karar vermek istediği için
öldürülmüştür. Kadınların yüzde 41i ayrılmak veya
boşanmak istedikleri için, yüzde 32si kıskançlık sebebiyle,
yüzde 16sı karşılarındaki erkeği reddettikleri için
öldürülmüştür. Kadınların yüzde 88i en yakınları ya
da tanıdıkları erkekler tarafından öldürülüyor. Kocası
veya eski kocası tarafından öldürülen kadınların oranı
yüzde 47 olarak tespit edilmiş bu rapora göre. Kocası ya da eski
kocası tarafından öldürülen kadınların oranı 2009 yılında
2010 yılına göre yüzde 93 oranında artmış. Kadınların
yüzde 71i kocaları tarafından katlediliyor. dedim.
Kadınların öldürülme sebeplerinden biri de erkeğin bir
isteğini yerine getirememek. İşte bu sebeple öldürülen her
beş kadından birinin ölüm sebebi de bu oluyor.
2011de, kadın hakları
mücadelesinde rol oynayan 54 kadın tutuklanıyor. Tabii,
tutukluluklarla ilgili konu ayrıca da konuşulabilinir.
Şimdi, kadına yönelik
şiddeti sadece ve sadece yasalar kanalıyla önlemek tabii ki mümkün
değil. Bunun için her şeyden önce çocuklarımızın zihin
haritasını değiştirmemiz çok önemli çünkü bildiğiniz
gibi daha eğitim öğretim çağında çocuklarımız
toplumsal cinsiyetçilik konusunda da bir bellek oluşturuyorlar.
İşte bu nedenle gene
iktidarınız döneminde 9uncu sınıflarda okutulan
vatandaşlık ve demokrasi dersinden CEDAW yani Birleşmiş
Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesinin çıkartılmasını da çok
anlamlı buluyorum ve tekrar bunu hatırlatmak istiyorum. Bu
sözleşmeye Türkiye 1986 yılında imza atmıştır
yani taraftır. Türkiye açısından bu sözleşmenin bir
bağlayıcılığı da vardır.
Dolayısıyla çocuklarımızın kadın erkek
eşitliği konusunda bir zihin haritasına sahip olmasına
yönelik olan bu sözleşmenin, okullardan, ders kitaplarından
çıkarılmış olması oldukça anlamlıdır diye
düşünüyorum.
Evet, kadına şiddet uygulamak
âdeta Türk toplumunun maalesef geleneksel dokusundan biri hâline
gelmiştir.
Gene sizlere bir olayı
hatırlatmak istiyorum: Bir Alman vatandaşımız sevgilisi
tarafından dayak yemiş, şiddete maruz kalmış,
arkasından da -hatırlayacağınız gibi- İşte şimdi
Türk oldum. demiştir. Yani âdeta Türk kadını için şiddet
görmek artık aile yapısı içerisinde doğal kabul
edilebilecek unsurlardan birisi hâline gelmiştir.
Kadına yönelik şiddetle
mücadelenin sonuca ulaşabilmesi için kadının birey olarak kabul
edilmesi ve şiddete alkol, ekonomik kriz, işsizlik gibi gerekçelerle
bahaneler bulunmaması gerekmekte.
Bakanlar Kurulunda sadece 1 kadın
Bakanın yer alıyor olması ve elbette Bakanlığın
isminin değiştirilerek Bakanlığın isminden
Kadın kelimesinin çıkartılmış olması da gene
AKP İktidarının kadına bakış
açısını algılamak açısından oldukça anlamlıdır
diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, sözlerime
son verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Nazlıaka.
Öneri üzerinde son konuşmacı
aleyhte olmak üzere Ankara Milletvekili Sayın Nurdan Şanlı.
Buyurun Sayın Şanlı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
NURDAN ŞANLI (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; MHP grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, aile içi
şiddet konusu, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımızın üzerinde hassasiyetle durduğu ve
detaylı olarak çalışma yaptığı bir konudur. Bu
konuyla ilgili olarak, Sayın Bakanımız, ekibiyle birlikte, hem
şiddet hem de her durumdaki kadının korunması ve Türk
toplum yapısını güçlendirmeyi içeren çalışmaları
özveriyle sürdürmektedir.
Dolayısıyla MHP Grubunun bu
konuyla ilgili vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde
olduğumuzu, katılmadığımızı belirtir,
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Nurdan Şanlı.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
vermiş olduğu öneri üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi öneriyi oylarınıza
sunacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve
arkadaşları tarafından, TRT ile
ilgili iddiaların bütün boyutlarıyla açıklığa
kavuşturulması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 9/2/2012 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP
Grubu önerisi
09.02.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun,
09.02.2012 Perşembe günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Emine
Ülker Tarhan
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili Aytun
Çıray ve arkadaşları tarafından, 30.11.2011 tarihinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "TRT
ile ilgili iddiaların bütün
boyutlarıyla açıklığa kavuşturulması"
hakkında verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, (150
sıra nolu) Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 09.02.2012 Perşembe günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu Önerisi üzerinde iki lehte, iki aleyhte milletvekilimize söz
vereceğim.
Birinci söz lehte olmak üzere
İzmir Milletvekili Sayın Aytun Çıraya ait.
Buyurun Sayın Çıray. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKPnin on yıllık
iktidarı sonucunda bugün ilginç zamanlardan geçiyoruz. Bugün kurumlar
arası bir iç savaş yaşandığına tanık
oluyoruz. Bugün ifadeye çağrılan Sayın Fidan değil
aslında ifadeye çağrılan Sayın Başbakandır.
İçeride terörist suçlamasıyla yatan eski Genelkurmay
Başkanı değil aslında yargılanmak istenen onu oraya
atayan Sayın Başbakandır. Suriyeye savaş
çığlıkları atılırken Türk ordusunun
yarısını içeride esir alan bir anlayışın
Türkiyeye getirdiği sonuç budur.
Değerli arkadaşlar, bu saray
içi kavganızı anlıyorum ama bu görüntü dağılan bir
devlet görüntüsü vermektedir. Bu hepimizi üzer, hepinizi üzer. Öyle
anlaşılıyor ki yarattığınız canavar
kapınıza geldi, dayandı.
Değerli arkadaşlar,
değerli milletvekilleri; kibir ve zorbalık bir paranın iki yüzü
gibidir. Kibir zorbalığı, zorbalık kibri besler. Bu
kaçınılmaz ortaklığın meyveleri çok zehirlidir. Her
yerde her zaman herkese felaket getirir. Ancak siyasetteki tezahürleri çok daha
zehirlidir. Lord Actonun dediği gibi İktidar
yozlaştırır ama mutlak iktidar, mutlak anlamda
yozlaştırır. Bu bilgelik dolu tespitin işaret ettiği
yozlaşma, kibir ve zorbalık beraberliğinin bir sonucudur çünkü
mutlak iktidarda kibir ve zorbalık en fütursuz, en küstah şekilde
buluşur; kendini bütün değerlerin ve erdemlerin timsali gibi
gösterirken onları istismar eder, kullanır, posasını
çıkarır ve sonunda yok eder. Adı size göre güya adalettir ama
adaletsizliğin ta kendisi olur. Hukukun üstünlüğünden bahsedersiniz
ama hukuku yerle bir edersiniz bu kibirle. Millet iradesinin öneminden dem
vurursunuz ama millet sanki sadece kendisine oy verenlerden ibaretmiş gibi
davranırsınız. Hakaret, alçaltma, rakibinin façasını güya
kabadayı edasıyla boğduğunu sanmak, bu mutlak iktidar
kibrinin bir üslubu beyanıdır.
Sayın vekiller,
işte AKPnin yüce Meclisimize dayatmak istediği yeni tüzük, AKP Genel
Başkanının ruhundaki kibrin, otoriteryan anlayışa
varacağının en somut ifadesidir. Mutlak iktidarın
beslediği kibir hangi korkunç noktalara gidecekmiş, işte bu son
İç Tüzük bunu anlatmaktadır.
Bunu, kendisinin
milletin yegâne temsilcisi olduğuna inandırmıştır.
Tarihsel hınç duyguları içinde bu yüce çatıyı bir
hapishaneye çevirmek istemektesiniz. Arzusu, Meclisi kendi iradesini
onaylamaktan ibaret bir mekanizma hâline getirmek olanların siyaset olarak
başarılı olması imkânsızdır.
Yeni Meclis İç
Tüzükünün on yıllık bir iktidar dönemi sonunda gündeme
getirilmesinin tesadüf olmadığını biliyoruz.
Zamanlamanız gerçekten çok ilginç. Kendi postmodern diktatörlük
heveslerini cumhuriyetin kurucu kadrolarına yansıtan bir ruhun eseri
bu İç Tüzük önerisi. Bir Kasımpaşa kabadayısı
formatında tecessüm eden bu ruhun, gönlündeki hedefi artık gerçekleştirme
zamanının geldiğine inanmasıyla ilgilidir bu İç Tüzük.
Değerli vekiller,
sakın ola ki mübalağa ettiğimi, muhalefet etme
hırsıyla olupbiteni abarttığımı düşünmeyin.
Bizler aklıselimi ve basireti esas almak zorundayız.
Attığımız her adımda, söylediğimiz her kelimede
aklıselimin ve basiretin mührü olmalı. Bu bizim aziz milletimize
karşı en önemli sorumluluğumuzdur.
AKPnin on yıldan
sonra yeni bir Meclis İç Tüzükü dayatmak istemesi, maalesef bir zincirin
sondan bir önceki halkasıdır, varılacak nihai istasyondan önceki
son duraktır, iç ve dış siyasette
yaşadığımız bütün çok tatsız gelişmelerin
şahikası sayabileceğimiz bir olaydır. Bundan ötürü sizlere bizi bir
zorbalık rejimine götüren önceki halkaları ve anlamlarını
kısaca hatırlatmak isterim.
Biliyorsunuz Silivri toplama
kampında AKPye göre gazeteci ve yazar görünümlü birçok terörist var,
bunlardan 2si Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu, sözde
terörist olduklarını kamufle etmek için Wikileaks üzerine bir kitap
yayınladılar. Kitap çok ilginç, okumanızı tavsiye ederim,
bazılarının niyetleri uğruna papazla bile iş
birliğine girmekten kaçınmayacağını gösteriyor.
Kitaptaki her şey ibret verici.
Değerli milletvekilleri, mesela,
medyamıza göre gündemi hep Başbakan belirliyor değil mi? Biz ana
muhalefet olarak dişe dokunur hiçbir şey söylemiyoruz, hiçbir
şey beceremiyoruz, beceriksizlik bizde, vizyonsuzluk bizde, üstelik
statükocuyuz ve geçmişe demir atıp orada takılıp
kalmışız! Peki, bunları kim söylüyor, kim söyletiyor? Bu
kurgunun asıl sahipleri kim? Hepsi Wikileaks belgelerinde var. Yandaş
medyanın kurulmasını kimlerin tavsiye ettiği, kimlerin
telkiniyle yapıldığı o belgelerin içerisinde saklı.
Değerli arkadaşlar,
hafızayı beşer nisyan ile maluldür, biliyoruz. Böyle
düşünebilirsiniz ama sakın balık hafızalı
olduğumuzu düşünmeyin. Çok değil, 12 Haziran öncesini
hatırlayın, bir başyazar vardı, adı Mehmet Altan,
Başbakana ve AKPye kendi ilkeleri adına en yandaşça
desteği veren tanınmış bir yazar. Ne oldu? Bu biçimde
söylemek belki incitici ama o da kendisini bir anda kapının önünde
buluverdi. Mehmet Altan bakın ne dedi başına gelenler üzerine:
Askerî rejimler dâhil bana nereye, nasıl konuşacağıma dair
bir akıl verme cüreti gösterilmesine ilk defa bu dönemde rastlıyorum.
Demek ki kibir hedefine ulaştı, artık safralar
atılıyor, yol arkadaşları artık terk edilmeye
başlandı. Mehmet Altan gibi onlar da itiraf etmeye başlarlar
yakında, mesela 12 Eylül 2010 referandumunda evet çıkması için
çok uğraştıklarını ama şimdi referandumun
sırf HSYKyı değiştirmek için yapılmış bir
tablo olduğunu hep beraber fark edip söylemeye başladılar.
Değerli vekiller, Türkiyede
otoriter rejimin taşları adım adım döşendi, bunun için
aralarındaki tek
ortak payda, kurucu ruha ve değerlere karşı olmak olan
farklı kesimler ittifaka girdi. Sözde liberal takım, AKPyi
Batılı demokrasiler nezdinde meşrulaştırma ve sempatik
gösterme misyonunu üstlendi. Bu mutlu beraberlik AKP açısından en
verimli ürününü 12 Eylül 2010 referandumuyla verdi.
Havuç ve soba
mekanizmasıyla tek seslileştirilmiş medya ve Göbelse rahmet
okutan propaganda ağı sayesinde, Türkiyede despotik bir yarı
başkanlık ve kuvvetler birliği sisteminin anayasal temeli
atıldı. Referandumda hayır diyenlere inanılması güç
iftiralarda bulunuldu. Gerçekler susturuldu, sözler boğuldu. Referandum
mantığına tamamen aykırı bir şekilde kurgulanan
bir oylamadan yüzde 58 çıkmasına olağanüstü demokratik bir anlam
yüklendi.
Bizler niyet
okuyuculukla suçlandık. Oysa ahlakla biraz ilgilenenler bilir, bir eylemin
doğruluğunu belirleyen şey niyetlerdir. Niyet hayırsa
akıbet hayır olur. Biz bu zihniyetin niyet bozukluğunu
başından beri doğru teşhis ettik. Değişime ve
yenilenmeye karşı olduğumuz için değil, AKPnin
değişim söylemindeki niyetlerinin hayırlı
olmadığını teşhis ettiğimiz için 12 Eylül 2010da
gür bir sesle hayır dedik. Sadece muhalefete, muhalefet eden bir
medyanın ardından bütün kararlarında Hükûmete tabi bir
yargının ülkemiz için ne büyük bir felaket olacağını
çoktan görmüştük. Keşke yanılmış olsaydık ama
haklıydık çünkü niyetler esastı. İşte bugün ortaya
çıkan bu niyetler, AKPnin ortak bir iradeyle ve uzlaşmayla bir
anayasa yapma isteği konusundaki kuşkularımızı
artırmıştır bu İç Tüzük tartışmaları
değerli arkadaşlar.
Bu şey, bir
postmodern diktatörlük rejimine direnmemiz için, bu Türkiye Büyük Millet
Meclisi, bugün içinde bulunduğumuz bu Meclis postmodern diktatörlük
rejimine direnmemiz için elimizde kalan tek şey, tek şey bu
milletin kürsüsü.
Suriyede olupbitenler
AKPnin kendi amaçları için supra global gücün desteğini alma tezgâhından
başka hiçbir şey değil. Milletimiz için bedeli çok
ağır olabilecek kararlar alınıyor. Acayip operasyonlara
girişiliyor. Kendi hedefini birtakım güçlerin bölgemize yönelik
projeleriyle birleştirmiş bir anlayışla karşı
karşıyayız. Türkiye bu anlayışla despotik bir
yarı başkanlık sistemine götürülmek isteniyor. İşte
bunun için Meclis İç Tüzükümüz antidemokratikleştiriliyor.
Yüce Meclisin demokrasi için
direnişi en büyük onur sayan tüm üyelerine sesleniyorum hangi siyasi
partiden olursa olsun. Mücadelemizin nedeni Türk milletinin kendisi adına
kurduğu bu yüce çatı altında söz söyleme, Türk milleti için yasa
yapma, iktidarı denetleme görevimizi layıkıyla ve hakkıyla
yapma özgürlüğümüzü korumaktır. Bu bizim kutsal ödevimizdir. AKPnin
yüce Meclisi muhalefete zindan etmeyi ve bizi susturmayı amaçlayan Tüzük
değişikliğine karşı çıkmak bizim onurumuzdur.
Hepinizi onurumuzu korumaya davet
ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum değerli
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Çıray.
Aleyhinde, ilk konuşmacı
Sayın Bülent Turan, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; CHP grup
önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biliyorsunuz, önergenin konusu TRTyle
ilgili iddiaların bütün boyutlarıyla açıklığa
kavuşturulması. Bakınız, değerli arkadaşlar, konu
TRT olunca ayrı bir önem arz ediyor diye düşünüyorum. Hepinizin
hatırladığını düşünüyorum. Bundan on sene kadar
önce TRTnin ne hâlde olduğunu çok kısa bir değerlendirecek
olursak âdeta statükonun temsilcisi, âdeta tek anlayışın
yayın yaptığı, âdeta karıncalar film çevirmiş
esprilerine konu olan, siyah-beyaz kültürden kalan yayınların devam ettiği
bir kanaldı. Onun dışında asker kaçaklarının
tebligat yeri olarak düşünülen, orada okunan her türlü işlemin kanun
hâline geldiği bir kanaldı. Bugün ise hepimizin gurur duyduğu,
onur duyduğu bir kurum hâline geldiğini hepimiz biliyoruz. Bugün,
10dan fazla kanalıyla, uluslararası birçok alanda iddiasıyla,
yeni vizyonuyla birçok konuda -haber, belgesel, çocuk- birçok alanda yeni
yayınlarıyla bambaşka, başarılı, onurlu bir kurum
olduğunu büyük bir gururla izlemekteyiz.
AK PARTİnin Hükûmet
yıllarında her konuda olduğu gibi, eğitimde,
sağlıkta, ekonomide, uluslararası alanda, savunmada, her konuda
gurur duyulacak işler yaptığı gibi basın-yayın
konusunda da önyargısız, hesapsız incelediğimizde
gurur duyacağımız birçok iş olduğunu, TRTnin de
bunlarda ciddi bir payı olduğunu gururla görüyoruz.
Değişik görevlerle yurt
dışına çıkıyoruz. Gittiğimiz her yurt
dışı ziyaretlerimizde, her otelde 30, 40 tane kanalın
yanında TRT Haberin de çekiyor olması, benim kadar CHPli arkadaşlarımın
da bence gururunu okşuyordur diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, az
önce konuşan CHPli 2 arkadaşımızın İç Tüzükle
ilgili ifadelerine değinmek istiyorum.
İlk arkadaşımız
buranın bir aile meclisi olduğunu ifade ettiler. Aynen
katılıyorum, burası bir aile meclisidir. Derdimiz, bu ülkenin
daha iyi yere gitmesi, vizyonumuzun daha üst seviyelere çıkması,
tatlı hatıraların bırakılması için
hayırlı işler yapılmasıdır, fakat değerli
arkadaşlar, yüz yıla yakın bu cumhuriyetin her
aşamasında, her zorlu yıllarında, her
sıkıntısında, savaşta bile hiç kimsenin aklına bu
kürsüye çıkan bir vekili durdurmak gelmemiştir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bülent
Arınç hariç!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Zalim Uslu ne
yaptı, zalim Uslu!
BÜLENT Turan (Devamla) Muhalefet
yapmak iktidar için de çok anlamlı bir nimettir. Kaliteli muhalefet,
kaliteli iktidarın yoludur. Onurlu muhalefet, onurlu iktidarın da
yoludur.
Bakınız, değerli
arkadaşlar, kendimi bir an sizin yerinize koyuyorum. Ben muhalefet
partisinin vekili olsam o İç Tüzükle ilgili ne düşünürüm diye
bakıyorum. İzin verin, söyleyeceğim.
Bir iddiam var. Dün bu kürsüyü
işgal eden arkadaşlarımızın büyük
çoğunluğunun yeni Tüzükün neler getirdiğini
okumadığını düşünüyorum.
Örneğin, biliyor musunuz
çalışma sürelerinin arttığını ve televizyon
yayınlarının arttığını? Örneğin,
biliyor musunuz burada saatlerimizi alan 50 sayfa, 100 sayfa metinlerin okunup
bir şey anlamadığımızı
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Sözlerimizin kısıldığını çok iyi biliyoruz!
BÜLENT TURAN (Devamla)
ama yeni
düzenlemeyle, gelişen çağa ayak uydurma amacıyla, bunların
mail ortamında bize gönderileceğini biliyor musunuz?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Önergelerimizin kısıtlandığını biliyor musun?
BÜLENT TURAN (Devamla)
Bakınız, âdeta deve kuşu gibi kafamızı kuma sokup,
sadece belli yere takılmak size de haksızlık, bize de
haksızlık.
OKTAY VURAL (İzmir) Onda
tereddüt yok!
BÜLENT TURAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, muhalefetin kralına razıyım. Bir daha
söylüyorum. Çıkın bu kürsüye, gurur duyarım, eleştirin, her
şeyi söyleyin, 10 tane, 100 tane önerge verin
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Ne kadar zamanda?
BÜLENT TURAN (Devamla)
ama Allah
aşkına, bu grup çalışmaları yapılırken, bu
Meclis faaliyetleri yapılırken, soruyorum size, kürsüyü işgal
ettikten sonra seçim bölgenizde ne anlatacaksınız ya? Vekilin birisi
kürsüye çıkıyordu, ben de bunu engelledim, bravo. mu diyeceksiniz?
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Biz
anlatırız, siz kendi işinize bakın.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Siz kendi seçmeninize hafta sonu gideceksiniz.
Gittiğinizde, şu kanun teklifi verdi, yanlıştı, bunu
söyledik, doğru yaptık derseniz alkış
alırsınız.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Seçmenlerimizden destek geliyor.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Ama bir daha söylüyorum, dün haberleri
izledik, Twitteri takip ettik, Facebooka baktık, hiç mahcup
olmadınız mı? Hiç üzülmediniz mi? Ağzıma almak
istemediğim ifadeler var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Gel, bak.
BÜLENT Turan (Devamla) - Bakın,
kızmak yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Gel, bak.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Ben dinledim.
Bir aileyiz, beraber konuşacağız. Sakin Haydar Bey, sakin.
Sakin
Sakin
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bak, telefona
bak, Twittera bak.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Sizden rica ediyorum, bir daha okuyun İç
Tüzükü, muhtemelen oy vereceksiniz
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Gel beraber
okuyalım.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Bırakın karşı
olmayı, oy vereceksiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Gel maddelere
beraber bakalım.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Ama bir daha söylüyorum, herkes bizim gibi
düşünmek zorunda değil. Hayır diyebilirsiniz, bir daha
söylüyorum, beğenmeyebiliriz; bu da kabul.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ben
İç Tüzükü okurken sen alfabeyi okuyordun.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Biz
farklı olduğumuz için zaten siz muhalefetsiniz biz iktidarız.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bir daha söylüyorum,
ne olur
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Gidecek parti
bulamayacaksın, gidecek parti.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Az sonra
İç Tüzük gelecek, istediğiniz muhalefeti yapın ama bizi de
dünyaya rezil etmeyin, ülkemizin onuruna halel getirmeyin, Meclisin onurlu
duruşuna halel getirmeyin. Ben genç bir vekilim, buraya çalışmak
için geldim, iş yapmak için geldim, konuşmak için geldim, kürsü
işgalinden adam kurtarmak için gelmedim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Yüzde 50 her şey değildir.
BÜLENT TURAN (Devamla) - O yüzden, bir
daha diyorum, kaliteli muhalefet her türlü
alkışlayacağımız bir süreçtir ama buranın
işgali gibi bizi üzen, yarın öbür gün sizi de mahcup edecek
işleri yapmamanızı istirham ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
TRTnin geldiği yeri, bir daha diyorum, on yıl önceyle
kıyaslanmayacak kadar farklılıklar olduğunu hepiniz zaten
biliyorsunuz. Zaten önergeyi veren arkadaşlarımızın da
TRTnin ne olduğunu değil İç Tüzükün daha geç gelmesini
istediklerinden dolayı bu önergeyi verdiklerini biliyorum.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyor, iyi günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Turan.
Sayın milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.57
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi
üzerindeki görüşmeye devam edeceğiz.
Öneri üzerinde başka söz talebi
yok.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, grup önerimizi geri çekiyoruz.
BAŞKAN Öneri geri
verilmiştir.
Gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Başkanlık Temsilcisi?
Yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen Teklifin birinci
bölümü üzerindeki görüşmelere başlanılmıştı.
Bölüm üzerinde söz talebi yoktur.
Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın grup
başkan vekillerine yerlerinden birer dakika söz vereceğim.
Sayın Elitaş, buyurun
efendim.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, siyasi parti grup başkan
vekilleriyle yapılan müzakereler sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi
İç Tüzük Değişiklik Teklifinin görüşmelerinin ertelemesini
olumlu bulduklarına ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum.
Siyasi parti grup başkan
vekilleriyle yaptığımız görüşmeler çerçevesinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzükünü değiştiren teklifin
görüşmelerini önümüzdeki hafta muhtemelen uzlaşmak için azami gayret
göstermek üzere AK PARTİ Grubu olarak elimizden gelen gayreti
göstereceğimizi ifade ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Emine Ülker Tarhan.
14.- Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, siyasi parti grup başkan
vekilleriyle yapılan müzakereler sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi
İç Tüzük Değişiklik Teklifinin görüşmelerinin ertelemesini
olumlu bulduklarına ilişkin açıklaması
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz Meclis İç Tüzükünü halkın Meclisteki hukukunu belirleyen
tali bir anayasa olarak görüyoruz. Bu yolla, demokratik muhalefet
hakkının önünün kapatılmaması gerektiğini
düşünüyoruz. Bu konudaki tavrımızın herkes tarafından
anlaşıldığını ve bir duyarlılık zemini
oluştuğunu düşünüyoruz. Gelinen noktada, Değerli
Başkan ve milletvekilleri, İç Tüzük görüşmelerinin ertelenmesi
olumludur. Çabaların sonuç vermesini diliyorum ve teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Tarhan.
Sayın Şandır
15.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandırın, siyasi parti grup başkan
vekilleriyle yapılan müzakereler sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi
İç Tüzük Değişiklik Teklifinin görüşmelerinin ertelemesini
olumlu bulduklarına ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İç Tüzük, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin anayasasıdır, birlikte çalışma
şartlarımızın belirlendiği bir hukuk metnidir;
dolayısıyla uzlaşarak geçirilmesi önemlidir. Bu noktada, İç
Tüzük değişikliği kanun teklifinin sahipleri olan AKP Grubunun
bu yaklaşımı olumlu olmuştur. Ümit ediyorum ki uzlaşma
sağlanarak tekrar görüşmelere başlanır.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Sayın Sakık.
16.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, siyasi parti grup başkan vekilleriyle yapılan
müzakereler sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük
Değişiklik Teklifinin görüşmelerinin ertelemesini olumlu
bulduklarına ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Yani gönül isterdi ki aslında bu
uzlaşı dün gerçekleşmiş olsaydı, dün yaşanan
tabloyu yaşamamış olsaydı bu Parlamento. Gelinen nokta, çok
çok olumlu bir nokta. Tabii ki burada muhalefetin en demokratik hakkı olan
yani bu hakkını kısıtlamamak gerekir. AKPnin bu konuda
göstermiş olduğu duyarlılığı da gerçekten
önemsiyoruz, biz de grup olarak katılıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum efendim.
Kapanma
Saati: 16.29
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64üncü Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
156 sıra sayılı İç
Tüzük Teklifinin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sıradaki Çukurova
Üniversitesinin KKTCde Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Çukurova
Üniversitesinin KKTCde Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/482) (S.
Sayısı: 67)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır,
zaten İç Tüzükün tamamlanmasına kadardı efendim,
dolayısıyla o gündemden kalktığına göre diğerine
geçmenize gerek yok.
BAŞKAN Şunu da
okuyayım müsaade ederseniz.
3üncü sıradaki Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Arasında Ortaklık Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Arasında Ortaklık Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/480) (S. Sayısı: 100)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Diğer işlerde komisyonun
hazır bulunmayacağı anlaşıldığından
sözlü soru önergeleri ile alınan karar gereğince Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşleri
sırasıyla görüşmek üzere 14 Şubat Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati:16.37