TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
68inci
Birleşim
21
Şubat 2012 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kocaeli
Dilovası Organize Sanayi Bölgesinin yaratmış olduğu çevre
kirliliği ve kanser hastalıklarındaki artışa
ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı
2.- Ardahan Milletvekili Orhan Atalayın, Ardahan
ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 91inci ve Ardahan Mebusu,
Millî Mücadele Şark Komutanı Halit Paşanın
vefatının 87nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün,
Hocalı katliamına ilişkin gündem dışı
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Bayburt ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 94üncü yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaşın, Kurtuluş Savaşı kahramanı Ali Çetinkayanın
ölümünün 63üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Hocalı katliamına ilişkin açıklaması
4.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
Kocaeli Dilovasında yeni organize sanayi bölgeleri kurulması ve
bölgedeki kömür depolarının insan yaşamı
açısından tehlike arz ettiğine ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, birçok yerde çevre katliamı
yapıldığına ve Sağlık
Bakanlığının koruyucu hekimlikten
uzaklaştığına ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Ali Özün, Mersinin Gülnar ve
Çamlıyayla ilçelerinde yaşanan uzman hekim eksikliği
sıkıntısına ve Emekli Sandığı
mensupları için intibak çalışmasının yapılıp
yapılmadığına ilişkin açıklaması
7.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlunun,
Libyalı muhalif direnişçilerle ilgili soru önergesine cevap
alamadığına, haklarında çıkan haberler konusunda Hükûmet adına bir
açıklama yapılmasını istediğine ilişkin
açıklaması
8.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, bir Bakanın ana muhalefet partisiyle ilgili beyanı
ile Ardahan Milletvekili Orhan Atalayın gündem dışı
konuşmasındaki bir ifadesine ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak Doğu
Türkistanlı soydaşlarımızın haklarına sahip
çıkılması gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin,
Hocalı katliamına ilişkin açıklaması
11.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Sağlık Bakanı Recep
Akdağın Meclis araştırması önergeleri üzerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşmayla ilgili
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün (6/1067) ve
(6/1069) esas numaralı sözlü soru önergelerini geri
aldığına ilişkin önergesi (4/25)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün (2/30) esas
numaralı, Emekliler ile Bunların Dul ve Yetimlerinin
Sendikalaşması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/26)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 21
milletvekilinin, özel hastanelerin problemleri ve bu problemlere neden olan
etkenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/152)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 20
milletvekilinin, son yıllarda çocuk suçluluğundaki
artışların çok yönlü değerlendirilmesi, suç profilleri
oranlarının tespiti ve alınacak sosyal ve hukuki tedbirlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/153)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 22
milletvekilinin, şeker pancarı tarımının içinde
bulunduğu olumsuz durumun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/154)
4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 21
milletvekilinin, ülkemizde çocuklarımız ve gençlerimiz
tarafından kontrolsüz ve yoğun şekilde oynanan online
(çevrimiçi) oyunların neden olduğu kayıt dışı
sanal ticaretin ve çocuklarımız ve gençlerimiz üzerinde yarattığı
etkilerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/155)
5.- Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ve 20
milletvekilinin, çocuk ve gençlerimizin İnternet ve diğer bilgi
iletişim teknolojilerini kullanırken karşı
karşıya oldukları riskleri en aza indirmek ve güvenli bir
şekilde bilgiye ulaşmalarını sağlamak için
yapılması gerekenlerin, uygunsuz ve/veya kanunsuz içerikleri
barındıran İnternet sitelerine uygulanması gerekli
müeyyidelerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/156)
6.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 20
milletvekilinin, ülkemizde
İnternet kullanımının sosyal kesimler arasındaki
durumu, kontrolsüz kullanımın meydana getirdiği sorunlar ve
güvenlik tehditlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/157)
7.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 28
milletvekilinin, bilişim sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/158)
8.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 27
milletvekilinin, bilgi iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin
beraberinde getirdiği imkân ve risklerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/159)
9.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 20
milletvekilinin, başta sosyal paylaşım siteleri olmak üzere
İnternet kullanımının aile yapısı üzerindeki
olumsuz etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/160)
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- (10/108), (10/155), (10/156), (10/157), (10/158),
(10/159) ve (10/160) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21/2/2012 Salı günkü
birleşiminde birleştirilerek yapılmasına ve
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, belediye
iktisadi teşekküllerinde sözleşmeli olarak çalışanlara
kadro verilmesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/12) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, sahte
fatura düzenleyenlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/33) ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, emekliler
arasındaki maaş farklılıklarının giderilmesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/40) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı
4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, mücevher
sektöründeki ÖTV uygulamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/90) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, işçi
ve memurlardan kesilen vergi oranlarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/98) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
6.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
akaryakıt ürünlerinden alınan vergi oranlarının düşürülüp
düşürülmeyeceğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/109) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
7.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
akaryakıt fiyatlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/210) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
8.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adanada
köylüler tarafından kullanılan Hazine arazilerine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/235) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı
9.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın,
akaryakıt ürünlerindeki vergi oranlarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/248) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı
10.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, taksici esnafına yeni taksi alımında ÖTV ve
KDV istisnası getirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/264) ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
11.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, vakıf üniversitelerine kamu kurum ve
kuruluşlarından yapılan arazi ve bina tahsislerine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/275) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı
12.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebinin,
taksi esnafının sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/281) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
13.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebinin,
vakıf üniversitelerine kamu kurum ve kuruluşlarından yapılan
arazi ve bina tahsislerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/290) ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
14.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
kamu sektöründe çalışan iki yıllık meslek yüksekokulu
mezunlarının özlük haklarının iyileştirilmesi
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/312) ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
15.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, esnaf ve sanatkârların vergi borçlarının
yeniden yapılandırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/316) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
16.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
TOKİ ihalelerini alan firmalara ve ödedikleri vergilere ilişkin sözlü
soru önergesi (6/341) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı
17.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
kamuda bazı unvanlarla çalışan personelin özlük haklarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/344) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı
18.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
serbest meslek mensuplarının tahsil etmedikleri alacaklar için vergi
ödemek zorunda oldukları iddiasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/346) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
19.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, çiftçinin kullandığı mazotta ÖTVnin
kaldırılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/362) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
20.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, vadeli ithalatta alınan kaynak kullanma fon
oranının artırılmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/381) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı
21.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, bir ABD firmasının
Türkiyede rüşvet dağıttığı iddialarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/398) ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı
22.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın,
akaryakıt ürünlerinden alınan vergilere ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/421) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı
23.- Adana Milletvekili Ali Demirçalının, 17
Ağustos 1999 depreminin ardından getirilen vergilerin gelirlerinin
kullanım alanlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/432) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
24.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, ÖTV zammının otomotiv sektörüne etkilerine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/439) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı
25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, şeker fabrikalarının özelleştirilmesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/441) ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı
26.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, otoyolların ve köprülerin özelleştirilmesi
çalışmalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/492) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
27.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
işçilerin ve memurların brüt ücretlerine uygulanan vergi
oranlarının eşitlenmesine ve emekli maaşlarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/504) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı
28.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, iktisadi
ve idari ilimler fakültesi mezunlarının sorunlarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/610) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı
29.- Ankara Milletvekili Zühal Topcunun,
Bakanlıkta ve Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda özürlü personel istihdamına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/646) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
30.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlıkta görev yapan bazı
çalışanların mağduriyetinin giderilmesine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/693) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı
IX.- MECLİS
ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- BDP Grubu
adına Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan'ın, telif hakları konusunda yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/108)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve 21 Milletvekilinin, internet üzerinden
oynanan oyunların neden olduğu kayıt dışı sanal
ticaretin ve çocuklar ve gençler üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/155)
3.- Ankara Milletvekili
Cevdet Erdöl ve 20 Milletvekilinin, çocuk ve gençlerin internet ve diğer bilgi-iletişim
teknolojilerini kullanırken karşı karşıya
kaldıkları risklerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/156)
4.- Adana Milletvekili
Necdet Ünüvar ve 20 Milletvekilinin, kontrolsüz internet
kullanımının yol açabileceği sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/157)
5.- İzmir
Milletvekili Erdal Aksünger ve 27 Milletvekilinin, bilişim sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/158)
6.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 27 Milletvekilinin, bilgi iletişim
teknolojilerindeki gelişmelerin beraberinde getirdiği imkan ve
risklerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/159)
7.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel ve 20 Milletvekilinin, sosyal paylaşım
siteleri başta olmak üzere, internet kullanımının aile
yapısı üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/160)
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Akhisar
Sigara Fabrikasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/1519) (Ek cevap)
2.- Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın, üniversitelerin tıp fakültelerinde 2547
sayılı Kanunun 38inci maddesiyle görevlendirilen kişilere
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/2603)
3.- Ankara Milletvekili İzzet Çetinin, AOÇ
arazisi üzerine Başbakanlık kampüsü inşa edileceği
iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/2736)
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, bağlı kurum ve kuruluşlardaki boş
kadrolara,
Bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma
çalışanlarının bazı sorunlarına,
İlişkin soruları ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın cevabı (7/2763),
(7/2764)
5.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Tokattaki esnafın durumuna ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanından sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/2790)
6.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın,
özürlülerin sosyal ve kültürel her türlü yapılara erişimine
ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma
Şahinin cevabı (7/2807)
7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, merkez ve taşra teşkilatlarındaki boş
kadrolara ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma
Şahinin cevabı (7/2808)
8.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akovanın, eczanelerin ve vatandaşların kamu kurum iskontosu
uygulamasından kaynaklanan mağduriyetlerine ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/2811)
9.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Bakanlığın merkez ve taşra
teşkilatlarına ait binalarının depreme karşı
güçlendirilmesi çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/2815)
10.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet
Gümüşün, kamu görevlilerinin toplu görüşme ve toplu iş
sözleşmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/2816)
11.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlunun, Trabzon Belediyesi İmar Komisyonu Başkanı
hakkındaki bazı iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı (7/2866)
12.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akovanın, Balıkesirdeki bazı köylerin kanalizasyon sorununa
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahinin cevabı (7/2870)
13.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adana ve
ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/2921)
14.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adana ve
ilçelerindeki ormanların bakımı ve yanan ormanlık
alanların yeniden ağaçlandırılmasına ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/2934)
15.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
özelleştirme uygulamaları sonucu işsiz kalan ve geçici personel
olarak kamu kurumlarında istihdam edilen işçilerin
sözleşmelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/2958)
16.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebinin,
sendikalar ve toplu sözleşmeyi düzenleyen mevzuatın uluslararası
normlara uygun hale getirilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/2969)
17.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, asgari
ücretin saptanmasına ve yapılan zam oranlarına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin
cevabı (7/2972)
18.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
TOKİnin Trabzon Zağnos Vadisi Projeleri için yaptığı
harcamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/3048)
19.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
Yenimahalle TOKİ 2. Etapta yaşanan ısınma sorununa
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/3134)
20.- Ankara Milletvekili İzzet Çetinin,
tarım sektöründe çalışan kadınların sosyal güvenlik
haklarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/3192)
21.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Merkez
Müdürlüğü bilgisayar sistemi alt yapısının kurulumuna
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/3194)
22.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun,
emeklilerin bazı ilaç bedellerinin SGK tarafından ödenmemesiyle
yaşanan mağduriyete ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/3198)
23.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı
binalarının bakım ve onarımına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/3254)
24.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaşın, veremle savaşta yapılan çalışmalara
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın
cevabı (7/3277)
25.- Adana Milletvekili Ali Halamanın; Çukurova,
Aladağ, Kozan, Seyhan, Feke, Tufanbeyli, İmamoğlu, Karataş,
Sarıçam, Yumurtalık, Pozantı, Saimbeyli, Karaisalı ve
Yüreğirde yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin
soruları ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelikin cevabı (7/3328), (7/3329), (7/3330), (7/3331), (7/3332),
(7/3333), (7/3334), (7/3335), (7/3336), (7/3337), (7/3338), (7/3339), (7/3340),
(7/3341)
26.- Adana Milletvekili Ali Halamanın;
Karaisalı, Saimbeyli, Pozantı, Yumurtalık, Sarıçam,
Karataş, Tufanbeyli, Aladağ, İmamoğlu, Ceyhan, Kozan,
Seyhan, Feke, Çukurova ve Yüreğirde yürütülen proje ve
yatırımlara ilişkin soruları ve Ekonomi Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayanın cevabı (7/3363), (7/3364), (7/3365), (7/3366),
(7/3367), (7/3368), (7/3369), (7/3370), (7/3371), (7/3372), (7/3373), (7/3374),
(7/3375), (7/3376), (7/3377)
27.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağın,
Suriye ile ilişkilerin ekonomiye etkisine ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/3378)
28.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık teşkilatında ve bağlı
kurum ve kuruluşlarda görev yapan üst düzey kadın bürokrat
sayısına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Faruk Çelikin cevabı (7/3554)
29.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, idari para cezaları ve vergilerdeki artışa
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/3594)
30.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, verem
savaş dispanserleri tarafından yürütülen hizmetlere ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağın cevabı
(7/3621)
21 Şubat 2012 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mustafa HAMARAT (Ordu)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 68inci Birleşimini açıyorum.
III.-
YO K L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Sayın milletvekilleri, gündem
dışı söz vereceğim sayın milletvekillerinin
hitaplarını hepimizin daha iyi takip edebilmesi için Genel Kuruldaki
uğultuyu azaltabilirsek, mümkünse kesebilirsek çok mutlu
olacağım.
Sayın milletvekillerinin dikkatine
sunuyorum.
Gündem dışı ilk söz,
Kocaeli Dilovası Organize Sanayi Bölgesinin yaratmış
olduğu çevre kirliliği ve kanser hastalıklarındaki
artış hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü
Türkkana aittir.
Buyurun Sayın Türkkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Kocaeli
Dilovası Organize Sanayi Bölgesinin yaratmış olduğu çevre
kirliliği ve kanser hastalıklarındaki artışa
ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağın cevabı
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkanım, Meclis Genel Kurulundaki bu kahvehane görüntüsünün bir an
önce düzelmesi için bir anons daha rica edeceğim, arka sıralardaki
arkadaşların sesleri buraya kadar gelebiliyor.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
Sayın Türkkan, buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Dilovasında
sanayileşmenin yaratmış olduğu çevre kirliliği
hakkında gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünyada geçerli olan ve bilimsel olarak
kanıtlanmış bir gerçek var: Sanayileşmenin insanların
sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını hiçe sayarak
yaygınlaştığı yerleşim bölgelerine gerek
ülkemizde gerekse dünyanın pek çok farklı bölgesinde sıkça
rastlanmaktadır. Bunlardan biri de Kocaelinin Dilovası ilçesidir.
Dilovası, çevre
açısından olağan dışı durum bölgesine
dönüşen seçim bölgemde bir yerleşim yeridir. 1960lı
yıllardan itibaren sanayileşmenin başladığı
Kocaelide yaklaşık 45 bin nüfuslu olan Dilovası sanayi
havzasında kanserden ölümlerin oranı Türkiye ve dünya ortalamasının
üstündedir. Türkiye genelindeki en büyük beş yüz fabrikanın
yaklaşık yüzde 10unun Dilovasında olması da gösteriyor ki
bölgedeki sanayi yoğunluğu gelecekte daha da artacaktır. Dilovasında
bu aşırı yoğun ve denetimsiz, üstelik demir çelik, boya ve
kimya gibi ağırlıklı olarak çevreyi kirleten sektörlerden
oluşan sanayileşme, bölgenin topoğrafik özellikleri ve trafik
yoğunluğuyla da birleştiğinde tam bir çevre felaketine yol
açmaktadır ki üstüne üstlük bir de Kömürcüler OSB kurulmuştur bu
bölgede. Vatandaşlara âdeta Kanser ol, erken öl. fermanı
yazılmaktadır. Yaşayan halk Dilovası değil, kanser
ovası ismini vermiştir. Hâl böyleyken devlet ne
yapmıştır? Tüm gelişmelerin toplum
sağlığı aleyhine gerçekleştiği bir süreçte
sağlık hakkının temel koruyucusu olması gereken
devletin sağlık ve çevre etkilerini ayrıntılı ve
sürekli olarak izleyen, denetleyen ve gerektiğinde müdahale eden bir
sistem kurmamış olması bizi üzüntüye sevk etmiştir. Dilovası
ve benzeri bölgelerin sorunlarının ne kadar önemsendiği de
buradan ortaya çıkmaktadır.
Dilovasının
toprağının, havasının, suyunun sanayi
kuruluşları nedeniyle kirlendiğini gösteren kanıtların
sayısı her geçen gün artmaktadır. Dilovasında Kocaeli
Üniversitesi profesörleri ve bilim insanlarının, ölüm kayıtlarına
ilişkin çalışması ve ardından Sağlık
Bakanlığının gerçekleştirdiği
değerlendirmeler, kanser nedeniyle ölümlerin dikkat çekici bir
şekilde ilk sırada yükseldiğini göstermektedir.
Türk Tabipler Birliği
Dilovası 2011 Raporunda genişçe yer verildiği gibi birçok bilim
insanı bu bölgedeki çevre kirliliğinin doğa ve insan üzerindeki
tehlikeli etkilerini çalışmalarında göstermektedir. 2011
yılında Dilovası bölgesinde yapılan son araştırma
sayesinde Dilovası, deyim yerindeyse, yeniden
hatırlanmıştır.
Yine, Kocaeli Üniversitesi Tıp
Fakültesi Halk Sağlığı Bölümü, 1995-2004 yılları
arasında Sağlık Bakanlığı verileri ve ölüm
kayıtlarını tarayarak Dilovasında her 3 ölümden 1inin
yani ölümlerin yüzde 32sinin kanserden olduğunu tespit etmiştir.
Kocaeli Üniversitesinin 2006 yılında yayınladığı
ön raporun ardından, Dilovası için, Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
bu çatı altında kurulan araştırma komisyonu tespitten ve
tavsiyeden öteye gidemedi yani geçen sürede, hava kirliliğinin önlenmesi
konusunda bir ilerleme yaşanmamıştır.
Sanayileşmenin insan
sağlığı üzerindeki etkisini değerlendiren
çalışmalara duyulan gereksinim, 2011 yılının Ekim
ayında Trabzonda gerçekleşen 14üncü Ulusal Halk
Sağlığı Kongresinde de vurgulanmış ve kongrenin
sonuç bildirgesinde bu araştırmaların önündeki engellerin
kaldırılması gerektiği ifade edilerek
Dilovasının içinde bulunduğu yürek burkan manzaraya dikkat
çekilmiştir.
Gecikmiş olunmasına
rağmen neler yapılmalıdır? Öncelikle toplumun
sağlığının her türlü sanayileşme faaliyetinden, ulusal
ve küresel sermayenin kazançlarından daha önemli olduğu ilkesinin tüm
insanlarca benimsenmesi ve kabul edilmesinden sonra;
1) Dilovasının çevre
kirliliği kaynaklı sağlık riskleri açısından
Sağlık Bakanlığı tarafından pilot bölge ilan
edilmesi şarttır.
2) Dilovasına ön teşhis ve
tedavi merkeziyle sağlık tarama merkezi ivedilikle
kurulmalıdır.
3) Dilovası Organize Sanayi
Bölgesinde çalışan ve Dilovasında ikamet eden kişilerde
kurşun, civa, kadmiyum, arsenik ve krom indikatör olarak kullanılarak
biyolojik izlem gerçekleştirilmelidir.
4) Çalışma sonuçlarına
göre bölgenin tıbbi yönden afet bölgesi ilan edilmesinin
değerlendirilmesi ivedilikle gerçekleştirilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Sayın
Başkan, bir sayfam var, müsaade ederseniz...
BAŞKAN Yok, çok teşekkür
ederim, sağ olun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Türkkan, sağ olun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN - Hükûmet adına
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ, buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) Değerli Başkanım, yüce Meclisimizin
saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Türkkanın gündem
dışı konuşmasıyla ilgili olarak bir açıklama
yapmak üzere, Hükûmetimiz bu konuda neler yapıyor, neler düşünüyor?
bunlar konusunda kısaca bilgi vermek üzere huzurlarınızdayım.
Ayrıca Sayın Türkkana,
Dilovasında yaşayan vatandaşlarımız adına, bu
önemli meseleyi Meclis kürsüsünden dile getirdiği için de teşekkür
ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
Dilovası, daha doğrusu Kocaeli, Gebze, bütün bu bölgeler Türkiyede
sanayinin en ziyade yoğunlaştığı yerler. Bunu hepimiz
biliyoruz. Gerçekten sanayi bir bölgede yoğunlaştıkça orada halk
sağlığını tehdit edebilecek birtakım yan unsurlar
ortaya çıkmaya başlayabiliyor. Dolayısıyla bütün sanayi
kuruluşlarının Çevre Bakanlığımız
tarafından dikkatle izlenmesi ve insan sağlığına zarar
verebilecek unsurlar açısından gerekli tedbirlerin alınması
da elzem hâle geliyor.
Şunu açıkça ifade etmek
isterim ki Çevre Bakanlığımızla Sağlık
Bakanlığımız öteden beri bu hususta çok ciddi bir
çalışma içerisindedir. Bölgede hem Sağlık
Bakanlığı olarak belirli çalışmalar yaptık hem de
bunların sonuçlarını Çevre Bakanlığının
çalışmalarıyla birleştirdik ve Çevre
Bakanlığımız çok ciddi tedbirler aldı. Bölgedeki
sanayi merkezlerinin izlenmesi, özellikle baca gazlarının
yakından takip edilmesi, suların kirletilmesinin önlenmesi konusunda,
özellikle kimyasal ürünler üreten ya da benzeri ürünler üreten
fabrikaların atıklarının bir şekilde kontrol edilmesi
hususunda ciddi tedbirler alındı, bundan sonra da ciddi tedbirler
almaya devam edeceğiz. Ancak meselenin şu tarafına da
dikkatlerinizi çekmek isterim: Küçük çalışmalarla, bir
kısmı da bilimsel dayanaklardan yoksun çalışmalarla
sağlam bir neticeye ulaşamayacağımızı da
biliyoruz. Bu sebeplerle Sağlık Bakanlığı olarak
Dilovası başta olmak üzere bölgede çok ciddi bir çalışmayı
halk sağlığı uzmanlarıyla birlikte
başlatmış durumdayız. Özellikle coğrafi bilgi
sistemleri esas alınarak, belli bir merkez ve bunun etrafında belli
hastalıklarda yoğunlaşma var mı, bir ciddi
çalışmayı sürdürüyoruz. Bu yıl içerisinde bu
çalışmayı sonuçlandıracağız ve bu
çalışmayla birlikte, alınması gereken ek tedbirler varsa
bölge için bunların da alınması hususunda gerekenleri mutlaka
yapacağız.
Şunu biliyoruz: Bölgede daha önce,
özellikle üniversitemizde, Kocaeli Üniversitemizde bazı bilim adamlarımızın,
özellikle bir bilim adamının yaptığı
çalışmalarla ya da iddia ettiği sonuçlarla ilgili olarak biz
ilgili kişinin kendisinden ve üniversitesinden bilgi istedik ve maalesef
bize bu bilgiler kamuoyuna yansıdığı biçimde
ulaştırılamadı. Dolayısıyla güvenli bir
çalışma yapmak ve bu güvenli çalışmanın
sonuçlarını şeffaf biçimde kamuoyuyla paylaşmak, aynı
zamanda da Çevre Bakanlığımızla birlikte bölgede
alınması gereken yeni tedbirleri gözden geçirmek üzere, ifade
ettiğim gibi bir çalışma yürütüyoruz. Bu sene içerisinde bu
detaylı çalışmanın, bu etraflıca yapılan
çalışmanın sonuçlarını alacağız ve
inşallah gerekenleri yerine getirmeye devam edeceğiz.
Değerli Milletvekilimize tekrar
teşekkür ediyor, yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Akdağ.
Gündem dışı ikinci söz,
Ardahanın düşman işgalinden kurtuluşu ve Ardahan Mebusu,
Millî Mücadele Şark Komutanı Halit Paşanın
vefatının 87nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Ardahan
Milletvekili Sayın Orhan Atalaya aittir.
Buyurun Sayın Atalay.
2.- Ardahan Milletvekili Orhan Atalayın, Ardahan
ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 91inci ve Ardahan Mebusu,
Millî Mücadele Şark Komutanı Halit Paşanın
vefatının 87nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
ORHAN ATALAY (Ardahan) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün 1829dan 1920li yıllara kadar yetmiş küsur
yıl boyunca savaşın ve işgalin her türlüsünü
yaşamış ama topraklarından ve istiklalinden asla vazgeçmemiş,
küçük fakat güzel şehrimiz Ardahanın kurtuluşunun 91inci
yıl dönümü münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Değerli
hemşehrilerimi ve heyetinizi saygı ile selamlıyorum.
Son olarak 93 Harbi diye
bildiğimiz Osmanlı-Rus Savaşında Kars ve Batum ile birlikte
Ruslara tazminat olarak bırakılmış olan Ardahan, kırk
üç yıl aradan sonra 23 Şubat 1921 yılında
bağımsızlığına kavuşmuştu. Bu vesile
ile başta bu kurtuluşun komutanı ve aynı zamanda 2nci
Dönem Ardahan Mebusu olarak geldiği bu Mecliste esasında bugüne kadar
meçhul kalmış bir cinayete kurban gitmiş,
dindarlığı nedeniyle veli, cesaretinden dolayı da deli
lakaplı Halit Paşa olmak üzere, tüm şehitlerimizi rahmet ve
minnetle anıyorum. Bu arada, Ahıskalı kardeşlerimizi de
topraklarına bir an önce yeniden kavuşma temennisiyle
hatırlayıp selamlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün
önemli bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Bildiğiniz üzere,
1699dan itibaren toprak kaybı yaşayan Osmanlı
İmparatorluğu 1918lerin sonuna geldiğinde cephelerde yüz binlerce
askerini kaybettikten sonra, geri kalan ordusu da Mondros Mütarekesi ile terhis
edilmiş ve akabindeki o meşum Sevr ile de eldeki yurdumuz da galip
devletlerce pay edilmişti. Artık yolun sonu denilen şartlarda
Anadolunun Müslüman milleti tüm hesapları altüst eden bir ruh ile
kurşundan perçinleşmiş yekpare bir güç hâlinde kıyam
etmiş ve tarihte emsaline nadiren rastlanan destanlar
yazmıştı.
O ruhtu ki Ermeni çeteler Erzurumda
katliama başladılar. haberini alır almaz Dersimden,
Bingölden, Elâzığdan, Paludan binlerce milis, hem de
şubatın son günlerinde kara tipiye aldırmadan atlarına
binmiş, günlerce yol tepip Erzuruma ulaşmışlardı. O
ruhtu ki Yunan ordusu Garbı, Anadoluyu yakıp yıkıyor.
haberini alan, Ardahandan Edirneye kadar, kimi bıyıkları henüz
terlemiş çocuk yaşta, kimi henüz bir iki aylık evli, kiminin ilk
bebeği daha altı aylık on binlerce yiğit bir daha geri
dönmemek üzere yollara düşmüş, o yüce ruhlar
düşmanlarının bir kısmını toprağa
gömmüş, diğerlerini ise geldikleri yere gönderip, tarihe,
emperyalizme ders niteliğinde notlar düşmüşlerdi. Ancak ne var
ki, kurtuluştan sonra bu ruhun gittikçe
zayıfladığını görmek gerekir. Birinci Meclisin
feshinden sonraki süreçte hayata geçirilen totaliter uygulamalar sonucu
yaşanan kırgınlıklar, kurulan darağaçları, ulus
devlet hatırına ihanete uğradıklarını
düşünen Kürtler, jakoben laiklik uğruna gadre uğrayan Sünniler, tek
tip toplum hatırına ölüm fermanları yazılan Aleviler ve
nihayet 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat süreçlerinde hepimizi içeren
geniş daireyi çoğumuzu dışlayan küçücük bir kareye zorla
dönüştürme çabalarının, kardeşlik
çınarımızın köklerine ne denli ağır darbeler
indirdiğini de görmek zorundayız.
Öyle ise Meclise düşen en asli
ödev, bu fasit kavgalardan ve şuride siyasetten bir an önce kurtulup
adalet ve merhametle tüm yaraları sardıktan sonra tarih ve
coğrafyanın sırtına yüklediği sorumluluğu
taşıyacak büyük Türkiyeyi inşa edecek o ruhu yeniden kazanmak
zorundayız.
Bunun için yapmamız gereken, belki
de, basit bir empatidir. Haydi diyelim ki Kutlu Peygamberin Hiç biriniz
kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçekten mümin
olamaz. öğretisini toplumsal hayata dönüştürme
başarısını elde edemedik. Peki, kendisine çocuğunu
öldüren bir Müslümandan intikam izni almak için gelen Hindu köylüye Gandhinin
verdiği şu cevaptan da mı hicap duymayacağız?
Hayır, sizlere talimatım şudur: Bundan böyle çocuğu bir
Müslüman tarafından öldürülmüş her Hindu, babası bir Hindu
tarafından öldürülmüş Müslüman bir yetimi; çocuğu bir Hindu
tarafından öldürülmüş her Müslüman ise babası bir Müslüman
tarafından öldürülmüş Hindu bir yetimi kendi himayesine
alacaktır. Bu kavgayı ancak böyle bitirebiliriz. demişti.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gandhinin müştereklikleri bizden daha az olan iki halk
için başardığını bizler neden ve niçin
başaramıyoruz? İşe koyulmak için yoksa İsrafilin
surunu mu bekliyoruz?
Kesin olarak bildiğim bir şey
vardır ki o da birbirimizi tanımadığımızdır.
Yıllarca aynı çatı altında bulunan vekillerin bile birbirlerini
tanıdıklarını sanmıyorum. Oysa farklılık
tanışmak içindir. Bunu gerçekleştirdiğimiz gün
bilinçaltı dünyamızda birbirimize ilişkin kemikleşmiş
ön yargılardan da temizlenmiş olacağız. Tanımak,
anlamayı, o da arınmayı getirir. Arınırken zaman zaman
suya ve sabuna dokunmak mecburiyeti de hasıl olur ise, o zaman da
aleyhimize de olsa adaletli olmak, adil olmak temel ahlaki ödevimizi
hatırlamak yeterlidir. Ancak bilelim ki böylesi bir seçim, her özgür
insanın taşlanarak yürüyeceği zorlu, fakat o oranda soylu bir
yokuşu tırmanmayı gerektirir.
Dün düşmana karşı
savaşa ve ölüme hep birlikte sefere çıkan bir milletin çocukları
olarak biz, barışa ve kardeşliğe uzanan sefere de
hazır olduğumuzu belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Atalay.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Hangi milletten bahsediyorsunuz, onu da söyleyin.
ORHAN ATALAY (Ardahan)
Ben Müslüman milletinden bahsediyorum, niye gocunuyorsun?
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Türk milleti, onun adı Türk milleti!
ORHAN ATALAY (Ardahan)
Müslüman milletinden bahsediyorum.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Anayasayı aç, o yeminini bir daha oku!
BAŞKAN Gündem
dışı üçüncü söz, Hocalı katliamı hakkında söz
isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özgündüze aittir.
Buyurun Sayın
Özgündüz. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün,
Hocalı katliamına ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet,
Hocalı katliamı ya da Hocalı soykırımı üzerine
söz almış bulunmaktayım. Neresidir Hocalı?
Azerbaycanın Yukarı Karabağ bölgesinde bir kasaba. 92
yılında, yaklaşık 7 bin nüfuslu bu kasabada 3 bine
yakın Azerbaycan Türkü yaşamaktadır. 25 Şubatı
26sına bağlayan gece Hocalının tüm giriş
çıkışları tutulmuş, bugünkü Ermenistan
Cumhurbaşkanı ve Savunma Bakanının komuta ettiği birlikler
366ncı Motorize Piyade Alayının desteğiyle Hocalıya
girerek katliamlara başlamıştı. Hocalı katliamı
sırasında 160ı kadın, 63ü çocuk, toplam 613 kişi
vahşice katledildi. O gece 200e yakın kişi evlerinden kaçarak
katliamdan kurtulmak isterken, saklandıkları ormanlık ve
meşelik alanda soğuktan ayakları donduğu için kangren oldu,
160 kişi kayboldu. 154 çocuk o gece öksüz kaldı, 1.275 kişi
Ermeni çeteciler tarafından esir edilerek işkencelere maruz
kaldı.
İnsan
Hakları İzleme Örgütüne göre bu katliamı Ermenistan güçleri,
askerî birlikleri gerçekleştirdi. Yine az önce dediğim gibi Karabağ
savaşı boyunca Ermeni birliklerine komuta eden kişi şu anda
Ermenistanın Cumhurbaşkanlığını
yapmaktadır. Dolayısıyla,
bu kişiyle el sıkışırken Hükûmet yetkilileri o günleri
hatırlasınlar; nasıl Davosta İsrail
Cumhurbaşkanına Senin komutanların, Başbakanın
Gazzeye girerken, eli kanlı kişiler Müslümanları öldürürken
zevk almaktadır. diyorsa Sayın Başbakanımız,
Ermenistan Cumhurbaşkanına ve yetkililerine de bu sözleri söylesin çünkü
Karabağ bizim için en az Gazze kadar önem taşımaktadır diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, o gece
Hocalı, Ermenilerin sözleriyle, mengeneye alınmıştı,
Ağdamla ilişkisi kesilmişti, Şuşa zaten yardıma
gelecek durumda değildi. 2 Ermeni askeri, hamile bir Azerbaycan Türkünün,
kadınının başında bahse giriyorlardı, yazı tura
atıyorlardı bebek kız mı, oğlan mı diye.
Birisinin tüfeğinin ucuna taktığı kasaturayla annenin
karnına yaptığı hamle sonucu bebek yere düştü Sen
kazandın, erkekmiş. dedi. Öbürü Ama bunun beslenmeye ihtiyacı
var, emzirilmeye ihtiyacı var. diyerek, bebeğin karnına süngüyü
batırarak annesinin göğsüne doğru ittirdi ve anneyle birlikte
orada bebek de katledildi.
Bu vahşeti yapan Ermenistanla
ilişkilerimizi ona göre kurmalıyız. Sınır
kapısı açmak isterken bunları düşünmeliyiz. Bugün her ne
kadar karadan sınır kapısı açık değilse de
aslında havadan sınır kapısı açık zaten.
Sayın Başbakanın dediğine göre, 60 bin kaçak Ermeni
yurttaşı ülkemizde çalışmaktadır. Yani hava yoluyla
açık zaten. 1 tane Türk, 1 tane Azeri, Azerbaycan Türkü bugün Erivanda,
Karabağda yaşayabilir mi, çalışabilir mi? Biz millet
olarak, bu vahşeti yapan Ermenilere karşı bile hoşgörüyle,
hümanistçe, iyi komşuluk ilişkileriyle yaklaşırken ne
yazık ki Ermeniler Karabağı biz aldık, Ağrı da
sizindir yeni nesil. diyerek -Ermeni Cumhurbaşkanı- hedef
göstermektedir. Dolayısıyla Hükûmetimiz Kafkasyada stratejik zorunlu
ortağı olan Azerbaycanı kırmak, küstürmek adına
Ermenilerle herhangi bir ilişkiye girmemeli diyorum.
Bu vesileyle Hocalıda
hayatını kaybeden şehitlerimize rahmet diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Özgündüz.
60ncı maddeye göre 10 kişiye
söz vereceğim. 10 kişi tamamlandı, başka arkadaşlar
söz veriyorum diye devam etmesinler, 10uncu kişiden sonrasına
vermeyeceğim.
Şimdi başlıyorum:
Sayın Bayraktutan
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Bayburt ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 94üncü yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ülkemizin şirin diyarı
Bayburt ilimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 94üncü yıl
dönümü nedeniyle tüm Bayburtlu hemşehrilerimizin kurtuluş
coşkusunu yürekten kutluyorum.
Kurtuluş mücadelesinde
hayatını kaybeden aziz şehitlerimizi minnet ve şükranla
anıyorum. Bu vesileyle tüm şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Toptaş
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaşın, Kurtuluş Savaşı kahramanı Ali
Çetinkayanın ölümünün 63üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Afyonkarahisarın gururu, ulusal
Kurtuluş Savaşımızın başlangıcında
emperyalistlere ilk kurşunu atan ulusal kahraman Ali Çetinkayanın
ölümünün 63üncü yılını idrak ediyoruz. Bu vesileyle ulusal
kahramanımız Ali Çetinkayanın ölümünü anarken kendisini rahmet
ve minnetle anıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Doğru
3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
Hocalı katliamına ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sözde insani değerlerin çok
olduğu 21inci yüzyılda Azerbaycanın Karabağ ve yedi
şehrinde bütün dünyanın gözü önünde insanlık dramı
yaşanıyor. Ermenistan Azerbaycanın öz topraklarını
işgal etmiş, binlerce insanı da öldürmüştür. 1 milyon insan
öz vatanlarından zorla göç ettirilmiş ve çok zor şartlar
altında çeşitli yerlerde yaşamaktadırlar. Bu
insanların dramını neden sözde modern dünya duymuyor? Nerede her
şeye karışan Birleşmiş Milletler başta olmak
üzere sivil toplum kuruluşları?
Hocalıda 26 Şubat 1992de
yüzlerce Azerbaycan Türkü hunharca öldürülmüştür. Hocalı
katliamı unutulmamalıdır. Ermenistan işgal ettiği
yerlerden bedelini ödeyerek çıkmalıdır. 26 Şubat tarihi de
Meclisimizce soykırım günü olarak kabul edilmeli ve ilan edilmelidir.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Kaplan
4.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın,
Kocaeli Dilovasında yeni organize sanayi bölgeleri kurulması ve
bölgedeki kömür depolarının insan yaşamı
açısından tehlike arz ettiğine ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dilovasındaki sanayi
atıklarının çevre ve insan sağlığı
üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılması ve
alınması gereken önlemler açısından 2006 yılında
kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun aldığı
karar gereği Çevre ve insan sağlığı ile ilgili
birinci ilke olarak koruyucu önlemlerin alınması konusu bu bölgede
göz ardı edildi. diye bir rapor beyan edilmiş olmasına
rağmen, bu bölgede yeniden bir sanayi bölgesine izin verilmemesine
rağmen, bu iktidar döneminde Dilovasında 4 tane yeni organize sanayi
bölgesinin kurulması ve son dönemde de Sayın Türkkanın gündeme
getirdiği Dilovasının kentsel
yapılaşmasının üzerindeki kömür depolarının,
tekrar, kuzeyinde, kuzey rüzgârlarına açık bir alana getirilmiş
olması bölgede insan yaşamı açısından bir tehlike arz
etmektedir, Sayın Bakana duyurulur.
BAŞKAN Sayın
Atıcı
5.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, birçok yerde çevre katliamı
yapıldığına ve Sağlık Bakanlığının
koruyucu hekimlikten uzaklaştığına ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, AKP
Hükûmeti maddi çıkarlar uğruna sadece Dilovasında değil
Türkiyenin birçok yerinde çevre katliamı yapmaktadır. Dilovası
faciası için haykıran bilim insanı Prof. Dr. Onur
Hamzaoğlunun bertaraf edilmesi için ciddi çabalar denenmektedir.
Benzer bir çevre katliamı
Mersinin Kazanlı bölgesinde yaşanıyor. Buraya sülfürik asit
fabrikası yapılmak üzere Ekonomi Bakanı temel attı. ÇED
raporu yok, belediye ruhsatı yok ve bir sülfürik asit fabrikası
kuruluyor.
Sağlık
Bakanlığı koruyucu hekimlikten
uzaklaşmıştır; vatandaş hasta olsun, kanser olsun,
astım olsun da tedavi edelim ve para kazanalım diye âdeta dua eder
hâle gelmiştir. Bu durum asla kabul edilemez, ölümlere ortak olmak
demektir.
Bilgilerinize sunarım.
BAŞKAN Sayın Öz
6.- Mersin Milletvekili Ali Özün, Mersinin Gülnar ve
Çamlıyayla ilçelerinde yaşanan uzman hekim eksikliği
sıkıntısına ve Emekli Sandığı
mensupları için intibak çalışmasının yapılıp
yapılmadığına ilişkin açıklaması
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür
ederim.
Mersinin Gülnar ve Çamlıyayla
ilçeleri merkeze en uzak olan ve uzman hekim eksikliği
sıkıntısı çeken ilçelerimizdir. Gülnarda hem çocuk hem de
kadın doğum uzmanı ve Çamlıyaylada da hiç uzman hekim
yoktur. Atama yapmayı düşünüyor musunuz?
Bir diğer sorum da, SSK ve
BAĞ-KUR intibak yasaları gündemde ancak Emekli Sandığı
mensupları hekimler ve sağlık çalışanlarının
diğer Emekli Sandığı hâkim, kaymakam, savcı, üst düzey
bürokratlarla intibakı için çalışmanız var mıdır?
Üçüncü bir sorum da Van depremi için
BAŞKAN Sayın Öz, soru
sormak için söz almadınız ki bir bilgi beyanında bulunmak için
söz aldınız. Cevap veremez Sayın Bakan size.
Buyurun, devam edin.
ALİ ÖZ (Mersin) Bilgilendirme
olsun.
BAŞKAN Peki.
Sayın Kuşoğlu
7.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlunun,
Libyalı muhalif direnişçilerle ilgili soru önergesine cevap
alamadığına, haklarında çıkan haberler konusunda
Hükûmet adına bir açıklama yapılmasını istediğine
ilişkin açıklaması
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, daha önce, 14 Aralık
tarihinde Libyalı muhalif direnişçilerin başta İstanbul,
Ankara, Samsun, Adana olmak üzere çeşitli illerimizde hastanelerde tedavi
gördüğüyle ilgili bir haber üzerine bir soru önergesi vermiştim
Bakanlığınıza. Bununla ilgili cevap alamadım ama geçen
hafta içerisinde Libyalı direnişçilerin Antalyada bir otelde
kaldıklarını, bunların masraflarının da devlet
tarafından üstlenildiğini ve bir düğünü basarak olay
çıkardıklarını öğrendik, gazetelere yansıdı.
Bu konu nedir? Bununla ilgili Bakanlar Kurulu adına, Hükûmet adına
bir açıklama yapabilir misiniz lütfen?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kuşoğlu, 60ıncı maddeye göre söz almış
arkadaşların yapması gereken şey, acil bir bilgiyi Meclisle
paylaşmaktır. Dolayısıyla Sayın Bakan sorduğunuz
sorulara cevap veremez, talep etse de ben ona o cevap verme hakkını
tanımam, İç Tüzüke göre doğru değildir. Yani onun için
soruya cevap veremeyecek.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Kendisine sormuştum.
BAŞKAN Anladım da yani
buraya cevap veremez.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Kimseye cevap vermiyor zaten.
BAŞKAN Sayın Türkoğlu
8.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, bir Bakanın ana muhalefet partisiyle ilgili beyanı
ile Ardahan Milletvekili Orhan Atalayın gündem dışı
konuşmasındaki bir ifadesine ilişkin açıklaması
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Sayın Başkanım, öncelikle geçtiğimiz birkaç
gün içerisinde bir kabine üyesi sayın bakanın ifadelerinden bahsetmek
istiyorum.
Sayın bakanlardan bir tanesi bir
konuşmasında Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilk faşist partisi
filan partidir. diye ana muhalefet partisinin ismini zikrettiler. Ben
Sayın Bakandan öğrenmek istiyorum. Diğer faşist partiler ve
sonuncu faşist parti hangisidir? Bu bir.
İkincisi, Türk milleti önünde
Anayasada yazılı yemini eden milletvekillerinin maalesef Türk
milleti mensubu olduğunu ifade edemediklerini üzülerek görmekteyiz. Bugün
de Müslüman milleti diye bir kavram ortaya attı bir konuşmacı
arkadaşımız. Ben onun anlayacağı dilden
konuşayım: Hucurat Suresinde Cenabı Allah Biz sizleri bir
kadın ve bir erkekten yarattık. Birbirinizi daha iyi tanıyasınız
diye milletlere ve kabilelere böldük. Akıl sahipleri için bunda bir hikmet
vardır. diye buyuruyor. O sayın vekile akıl sahibi
olmasını tavsiye ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Şandır
9.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak Doğu
Türkistanlı soydaşlarımızın haklarına sahip
çıkılması gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; bugünlerde ülkemizi Çin Halk Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Sayın Jinping
ziyaret etmektedir. Bu vesileyle Sayın Cumhurbaşkanımıza,
bu misafirle görüşmelerde bulunacak Sayın
Başbakanımıza ve diğer devlet yetkililerimize bir hususu
hatırlatmak için söz aldım.
Biliyorsunuz, 2009 yılı Temmuz ayında
Doğu Türkistanda gerçekten çok büyük bir katliam
yaşanmıştır, çok sayıda Doğu Türkistanlı
soydaşımız hayatını kaybetmiştir. Yaşanan bu
insan hakları ihlallerinin devletimizin yöneticileri tarafından
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısına
hatırlatılmasını ve bu Türkistanlı, Doğu
Türkistanlı soydaşlarımızın hakkına, hukukuna
Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak sahip çıkılmasını
Türkiye Büyük Millet Meclisi sayın üyelerinin dikkatine de sunarak,
özellikle devletimizi yönetenlerin, Sayın Cumhurbaşkanının
dikkatine sunmak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Metiner
10.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin,
Hocalı katliamına ilişkin açıklaması
MEHMET METİNER (Adıyaman) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN 10uncu kişi
tamamlanmıştır.
Buyurun Sayın Metiner.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bundan on yıl
önce Hocalı kasabasında bir katliam gerçekleşti. Rus
askerlerinin desteğiyle Ermeni çeteler binlerce Azeri kardeşimizi,
çoluk çocuk, kadın, yaşlı demeden katletmişlerdir; korkunç
bir terör eylemidir. Tıpkı Hama gibi, Humus gibi, Gazze gibi
Karabağ da bizim bir parçamızdır. Hocalı katliamı
içimizde kanayan bir yaradır elbette. Bu katliamda yaşamını
yitiren Azerbaycanlı kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Azerbaycanlı kardeşlerimize başsağlığı
diliyorum, Allahtan rahmet diliyorum.
Biz şehirlerimiz arasında elbette
ki ayrım yapamayız, bizim için Gazze neyse Karabağ da odur.
Yeryüzünün neresinde olursa olsun, sadece din kardeşlerimize değil,
insan kardeşlerimize yapılan her türlü mezalime karşı
çıkmak zorundayız. Aziz milletimize yakışan duruş da
budur. Bunun üzerinden siyaset üretmenin aziz milletimizin büyüklüğüne
yakışmayacağını söylemek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Maliye
Bakanı Sayın Mehmet Şimşek, gündemin Sözlü Sorular
kısmının 1, 13, 17, 42, 45, 51, 126, 142, 152, 163, 169, 173,
179, 195, 198, 221, 223, 225, 238, 254, 268, 283, 291, 296, 298, 334, 343, 416,
448, 483, 516, 518, 519, 527, 529, 530, 560, 564 ve 572nci
sıralarında yer alan önergeleri birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir; Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde
yerine getireceğim.
Sözlü soru önergelerinin geri
alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün (6/1067) ve
(6/1069) esas numaralı sözlü soru önergelerini geri
aldığına ilişkin önergesi (4/25)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(6/1067) ve (6/1069) sayılı
soru önergelerimi geri çekiyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim.
Ensar
Öğüt
Ardahan
BAŞKAN Sözlü soru önergeleri
geri verilmiştir.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 21
milletvekilinin, özel hastanelerin problemleri ve bu problemlere neden olan
etkenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/152)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Özel hastanelerin problemleri ve bu
problemlere neden olan etkenlerin araştırılarak,
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98. ve TBMM İç Tüzüğünün 104 ve 105. maddesi
uyarınca Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve talep ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Enver Erdem (Elazığ)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
9) Bülent Belen (Tekirdağ)
10) Sümer Oral (Manisa)
11) Zühal Topcu (Ankara)
12) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
13) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
14) Necati Özensoy (Bursa)
15) D. Ali Torlak (İstanbul)
16) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
17) Oktay Öztürk (Erzurum)
18) Erkan Akçay (Manisa)
19) Atila Kaya (İstanbul)
20) Celal Adan (İstanbul)
21) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
22) Emin Çınar (Kastamonu)
Gerekçe:
Sağlık hizmetleri, insan
sağlığını doğrudan ilgilendiren devamlı,
sürekli ve ertelenemez hizmetler arasında birinci sırada yer
almaktadır. Bütün dünya ülkeleri bu gerçekten hareketle
insanlarının sağlığını koruma yolunda büyük
çaba harcamaktadır.
Devletin en önemli ve asli görevleri
arasında bulunan sağlık hizmetleri, toplumumuzun tüm kesimlerini
yakından ilgilendirmektedir. Tedavi hizmetlerine zamanında
ulaşma, doğru ve kaliteli tedavi veya cerrahinin zamanında
yapılması veya ilacın eczaneden temini, insan
sağlığını doğrudan ilgilendirmektedir.
Bu nedenle, sağlık hizmeti ve
sağlık malzemesi ile ilacı; kamu, tedarikçi özel sektör ile
paylaşmaktadır. Şüphesiz sağlık sektörünün kamu ve
özel aktörleri toplumun ve insanın menfaatleri doğrultusunda verimli
ve etkin bir işbölümü yapmalıdır.
Ülkemizde özel hastanelerle, hükümet
arasında hizmet sunumu konusunda önemli sıkıntılar
yaşanmaktadır. Özel hastaneleri, Tıp Merkezleri ve Dal
Merkezleri başlangıçta teşvik eden Hükûmet şimdi
onların çalışma verimini bozmaktadır. Maalesef
sağlık sektörünün aktörleri arasında görev ve işbölümü,
sorumluluk ve haklar dağılımında yapısal sorunlar
devam etmektedir. Bu sorunlar sürdürülebilir bir sağlık
politikasının oluşmasını engellemektedir. Hükûmetin
tercih ve kararları bu konuda istikrarı engelleyici niteliktedir.
Bugün gelinen noktada özel
hastanelerimizin büyük sıkıntıları vardır. Hizmetin
sürekliliği ve devamlılığı açısından bu
sıkıntıların aşılması gerekmektedir. Son
gelişmelerle iyice su yüzüne çıkan problemler, toplumun tüm
kesimlerini yakından etkiler hale gelmiştir. 15 Şubat 2008
tarihinde yayınlanan Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Ayaktan
Teşhis ve Tedavi Merkezleri Yönetmeliği, özel hastaneleri finansal ve
sağlık hizmetleri bakımından olumsuz yönde etkilemiştir.
Yönetmelikte, sektör temsilcilerine belli bir geçiş süresi dahi
tanımayan düzenlemelere gidilmiştir. Yeni bölüm ve klinik
açılmasına izin verilmemekte, hekimi ayrılan bölüm bir daha
açılamamaktadır.
Bu düzenlemelerle; ayrılan
sağlık personelinin yerine yenisi alınamamakta, bu nedenle SGK
ile yapılan sözleşmeler feshedilmektedir. Yatırımın
başlangıcında kredi ya da diğer yollarla temin edilen ya da
sipariş verilen tıbbi cihazlar yayınlanan bu yönetmeliklerle
kullanılamaz hale gelmiştir. Yüksek maliyetlerle alman cihazlar
çürümeye terk edilmiştir.
Yeni açılacak sağlık
kurumlarına kura usulü ile izin verilmesi, yönetmeliklerin
dayanağını oluşturan 3359 sayılı Kanunda yer alan
hükümlere aykırı olarak sadece özel hukuk tüzel kişilerine
uygulanmakta, kamu sağlık kurum ve kuruluşlarının
yatırım kararı yine Sağlık
Bakanlığının tek taraflı kararına
bırakılmıştır.
Bu gelişmelerin Sağlık
Kurumlarını nereye götüreceği, sonuçlarının ne
olacağı kestirilememekte ve toplumumuz tarafından
gelişmeler kaygı ile izlenmektedir. Bir varsayıma göre, yayınlanan
yönetmelikler ve Bakanlar Kurulu kararı özel hastaneleri geriletecek,
büyük bir kısmının kapanmasına neden olacaktır. Bir
diğer varsayıma göre ise özel sağlık kurumları
hizmetin kalitesini düşüreceklerdir. Kimilerine göre de hedef
sağlığı tam bir piyasa malı hâline dönüştürmek ve
kar maksimizasyonu esas kılmak; böylece hastaneler zinciri şeklinde
bir mülkiyet dönüşümü sağlayarak uluslararası sermayenin
alanı hâline dönüştürmektir.
Şüphesiz bütün bunların
maliyetini vatandaşlarımız ödeyecektir. Hükümet,
Sağlıkta dönüşüm Projesi kapsamında özel sağlık
sektörüne, "Kamu hastalarına özel sektörün kapısını
açacağız. Yatırım yapın" şeklinde
verdiği mesajları unutmuştur. Özel hastanelerimizde kalitenin
düşmesi vatandaşlarımızın
sağlığını tehlikeye atacak, yıllardır
ülkemize önemli bir katkı sağlayan sağlık turizmini de
olumsuz yönde etkileyebilecektir.
Bugün kamuda alınan kararlar
sağlık sektörünün verimli ve etkin işlemesini risklere maruz
bırakmakta ve sektörün iflasına ve huzursuzluğuna yol
açmaktadır. Bu olumsuz gelişmeler halk
sağlığını tehdit edebilecektir.
Bu sebeplerle özel hastanelerin
yaşadığı problemlerin sebeplerinin belirlenmesi, çözüme
kavuşturulması, sağlık sektöründe yer alan kamu ve özel
aktörlerin vatandaşın lehine çalışmasını
sağlamak için alınması gereken önlemler konusunda Yüce
Meclisimize büyük görev düşmektedir.
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 20
milletvekilinin, son yıllarda çocuk suçluluğundaki
artışların çok yönlü değerlendirilmesi, suç profilleri
oranlarının tespiti ve alınacak sosyal ve hukuki tedbirlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/153)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gerekçesini ekte arz ettiğimiz Son
Yıllarda Çocuk Suçluluğundaki Artışların çok Yönlü
Değerlendirilmesi, Suç 'Profilleri Oranlarının Tespiti ve
Atılacak Sosyal ve Hukuki Tedbirler'" konusunda Anayasanın 98.
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri
uyarınca bir Meclis Araştırması Komisyonunun
kurulmasını arz ve teklif ederiz
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Alim Işık (Kütahya)
5) Ali Öz (Mersin)
6) Seyfettin Yılmaz (Adana)
7) Zühal Topçu (Ankara)
8) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
9) Emin Çınar (Kastamonu)
10) Sümer Oral (Manisa)
11) Necati Özensoy (Bursa)
12) Bülent Belen (Tekirdağ)
13) Oktay Öztürk (Erzurum)
14) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
15) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
16) D. Ali Torlak (İstanbul)
17) Atila Kaya (İstanbul)
18) Celal Adan (İstanbul)
19) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
20) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
21) Erkan Akçay (Manisa)
Gerekçe:
Suç olgusu tüm toplumların
muzdarip olduğu yaygın bir problemdir. Suçun yetişkin,
kadın ve çocuk suçluluğu gibi değerlendirildiği günümüzde
çocuk suçluluğu özel bir öneme sahiptir ve üzerinde mutlaka durulması
gerekir.
Toplumsal kuralların, ahlaki
ilişkiler ve değerler sisteminin, kamu düzeni fikrinin ve hayat
disiplininin tam olarak algılanamadığı yaşlarda olan
çocukların, suça yönelmiş olmalarından onları sorumlu
tutmadan önce, toplumun ve yöneticilerin kendini sorgulaması ve nelerin
ihmal edildiğini, hangi gerekçelerin bu çocukları suça
yönelttiğini tespit etmesi gerekir.
Çocuk suçluluğu sosyal bir
uyumsuzluğun belirtisidir. Çocuktaki anti-sosyal eğilimlerin,
yasanın müdahalesini gerekli kılacak hale gelmesiyle çocuk
suçluluğu ortaya çıkar.
Türk hukuk sistemine göre suçlu çocuk,
yürürlükteki ceza kanunlarına göre 18 yaşını
doldurmamış ve suç sayılan bir davranışı
işleyen kişidir.
31 Ocak 2010 tarihi itibariyle ceza
infaz kurumlarında; 2.721 çocuk bulunmaktadır. Bunlardan 1.113
çocuğun çocuklara özgü ceza infaz kurumlarında, 1.606 çocuğun
ise yetişkinlerin İnfaz kurumlarının çocuklar için
ayrılmış bölümlerinde kaldığı bilinmektedir.
Hem çocuk mahkemelerinde hem de
Ağır cezada açılan davalar göz önüne
alındığında yıllara göre Önemli artışın
sebepleri irdelenmelidir.
Adalet Bakanlığının
hazırladığı rapora göre; mahkemeler tarafından 2006
yılında 3.773, 2007 yılında 7.453, 2008 yılında 8.080,
2009 yılının 1. ayında ise 9.022 çocuk hakkında denetimli
serbestlik kararı verildiği bilinmektedir.
Bu rakamlara
bakıldığında; çocukların suç işleme
potansiyelinin artışı dikkat çekicidir.
Yapılan araştırma
sonuçlarına bakıldığında genellikle suça itilen
çocukların sosyo ekonomik durumları düşük ailelere mensup
olduğu görülmektedir.
Kötü ve zor yaşama
şartları, fakirlik kalabalık ve eğitimsiz aile ve
beraberinde gelen göçün çocuk suçluluğundaki rolü yadsınamaz. Ama
meseleyi sadece bu şekilde açıklamak da mümkün değildir.
Küçük yaşlarda suç
işlemiş olan çocukların, gerekli rehabilitasyon
verilemediğinden, ilerleyen yaşlarda da suç işleme
potansiyelinin yüksek olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu yüzden son yıllardaki
artış dikkate alınıp ileride daha büyük problemler
yaşanmasının önüne geçebilmek için Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kurulacak bir Araştırma Komisyonu tarafından konu çok
yönlü ele alınmalıdır. Emniyet ve jandarma bölgelerinde
çocukların işlediği, adının
karıştığı suçların nitelikleri, çeşitleri,
sebepleri aile yapılarının değerlendirilmesi ile suçlu
çocuk profillerinin ortaya konulması ve konunun çözümünde sosyal ekonomik
ve hukuki tedbirlerin yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 22
milletvekilinin, şeker pancarı tarımının içinde
bulunduğu olumsuz durumun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/154)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde bitkisel üretimin önemli bir
parçası olan şeker pancarı tarımı, insanımızın
temel besin maddelerinden olan şekerin temini yanında
hayvancılık ve sanayimiz için de önemlidir. Şeker pancarı
tarımının içinde bulunduğu olumsuz durumun incelenmesi ve
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98, İç tüzüğün 104 ve 105. maddeleri uyarınca
bir Meclis Araştırması açılmasını için
gereğini arz ve talep ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Ali Öz (Mersin)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Enver Erdem (Elazığ)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Zühal Topcu (Ankara)
9) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
10) Mehmet Günal (Antalya)
11) Sümer Oral (Manisa)
12) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
13) Bülent Belen (Tekirdağ)
14) Necati Özensoy (Bursa)
15) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
16) Oktay Öztürk (Erzurum)
17) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
18) D. Ali Torlak (İstanbul)
19) Emin Çınar (Kastamonu)
20) Erkan Akçay (Manisa)
21) Atila Kaya (İstanbul)
22) Celal Adan (İstanbul)
23) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
Gerekçe:
Şekerpancarı tarımı
ve pancar şekeri sektörü en fazla istihdam yaratan, yan sektörlere büyük
katkı sağlayan, en fazla çiftçi geliri sağlayan sektörlerin
başında gelmektedir. Şeker pancarı, üretiminden fabrikalara
taşınmasına, elde edilen ürünlerin insanlarımız,
sanayimiz ve hayvancılığın hizmetine sunulmasına kadar
geçen süreçlerde yaklaşık 10 milyon insanımıza istihdam
sağlamaktadır. İstihdama olan bu katkısı yanında
yaklaşık 3 milyar dolar katma değer yaratmaktadır.
Şekerpancarı
tarımı, tarımda ana itici gücü ve Örnek üretim kolunu
oluşturur. Münavebeli tarıma imkân vermekte, ülkenin tarım
tekniğini geliştirmekte, yetiştirildiği alanlarda
toprağın verimini arttırmaktadır. Şeker pancarı
tarımı, bol miktarda ve ucuz hayvan yemi sağlamakta, böylece
hayvan besiciliğini de teşvik etmektedir.
Şeker pancarı; geleceğin
yakıtı olarak bilinen biyoetanol üretiminde kullanılabilecek
temel hammaddelerden birisi olması yanında, yüksek oranda endüstriyel
girdiler (gübre, ilaç, mekanizasyon v.b.) kullanımı gerektiren bir
bitkidir. Bu nedenle yan sektörlerin gelişmesi açısından da en
fazla destek sağlayan, önemli tarımsal üründür. Şeker sanayii
taşıma sektörüne de yılda yaklaşık 25-30 milyon ton iş
hacmi yaratmaktadır,
Ülkemizde son yıllarda kırsal
kesimden kentlere yaşanan göç olaylarının temel nedenlerinden
bir tanesi de şeker pancarı tarımında yaşanan
olumsuzluklardır. Bu olumsuzluklar çiftçilerimizin şeker pancarı
tarımından vazgeçmesine neden olmaktadır.
Üretiminden tüketimine kadar en fazla
istihdam sağlayan şeker sektörü ülkemizde son yıllarda yeterince
desteklenmemektedir. Üretimde kullanılan girdi fiyatlarında
enflasyonun kat kat üzerinde artış olurken, şeker pancarı
alım fiyatının bir önceki yıldan daha düşük
seviyelerde kalması sektörde yaşanan önemli olumsuzluklardır.
Kırsal alanları terk ederek
şehirlere gelen vatandaşlarımız yaşamını güç
şartlarda sürdürmektedir. Ülkemizde alt yapısı hazır
olmadan ve istihdam alanları yaratılmadan ortaya çıkan göç
dalgası kentlerimizi köyleştirme yanında, işsizliğin
giderilememesi nedeniyle asayiş olaylarının
artışını da tetiklemiştir.
Ülkemizde son yıllarda artan
nişasta bazlı şeker üretimi ve kotalarının
artırılması yanında şeker fabrikalarının
özelleştirme kapsamına alınması da şeker pancarı
tarımını olumsuz yönde etkilemektedir. Türk şekere ait kamu
hisseleri özelleştirme programına alınmıştır.
Özelleştirmeler nedeniyle ülkemizde yaşanan daha önceki olumsuzluklar
da olduğu gibi şeker fabrikalarının da özelleştirme
sonrası kapanarak arsaların değerlendirileceği
muhakkaktır. Bu durum; şeker pancarı tarımının
bitmesine, ülkemizin dev şeker şirketleri için pazar olması
yanında, şeker pancarı tarımına girdi sağlayan
yan sanayimizi ve hayvancılığımızın da olumsuz
etkilenmesine sebep olacaktır.
Kırsal alanda yaşayan
insanımızın en önemli gelir kaynağını ve
insanımızın temel besinini oluşturan üç beyazdan birinin
üretimini oluşturan şeker pancarı tarımının
sorunlarının Türkiye Büyük Millet Meclisince
araştırılarak gerekli önlemlerin alınması yerinde
olacaktır.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Şimdi de biraz sonra okutup
işleme alacağım Danışma Kurulu önerisinde yer alan
bilişim sektöründeki gelişmeler ve yaşanan sorunlar
hakkındaki Meclis araştırması açılmasına
ilişkin altı önergeyi ayrı ayrı okutuyorum.
4.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık ve 21 milletvekilinin, ülkemizde çocuklarımız ve
gençlerimiz tarafından kontrolsüz ve yoğun şekilde oynanan
online (çevrimiçi) oyunların neden olduğu kayıt
dışı sanal ticaretin ve çocuklarımız ve gençlerimiz
üzerinde yarattığı etkilerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/155)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde çocuklarımız ve
gençlerimiz tarafından kontrolsüz ve yoğun şekilde oynanan
"online (çevrimiçi) oyunların neden olduğu kayıt
dışı sanal ticaretin tespiti, çocuklarımız ve gençlerimiz
üzerinde yarattığı etkilerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi" amacıyla
Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması için gereğini
saygılarımızla arz ederiz. 17.11.2011
Gerekçe:
Günümüzde, internet üzerinden oynanan
online (çevrimiçi) oyun sektörü, bütün dünyada önlenemez bir şekilde
büyümeye devam etmektedir. Oyunların çoğunluğu ücretsiz üyelik
sistemi ile ücretsiz olarak oynanabilmekte, fakat bu oyunların
aşırı şiddet içeren bazılarında ise
kahramanların daha başarılı olması ya da seviye
atlayarak silah veya eşya sahibi olması için para ödenebilmektedir.
Bu işlemler sonucu oluşan kayıt dışı sanal
ticaretin ülkemizde yılda 1 milyar $'ın üstünde bir meblağa
sahip olduğu tahmin edilmektedir.
İnternet üzerinde çocuklar ve
gençler arasında büyük rağbet gören bu oyunları
oynayanların, kahramanlarını satışa
çıkartması, sanal alemde kayıt dışı olarak büyük
bir sanal ticaretin yaşanmasına neden olmaktadır. Online olarak oynanan
internet oyunlarının sadece ülkemizde 2 milyonun üzerinde
kullanıcısı olduğu ve bu oyunların dünya genelindeki
yıllık cirosunun 55 milyar dolara
ulaştığının tahmin edildiği göz önüne
alındığında, bu sektörün büyüklüğü daha da iyi
anlaşılabilmektedir.
Anılan oyunlarda seviye
atlanması, yani bir üst aşamaya geçilebilmesi için oyuncunun ya
internet üzerinden belli bir ücret ödemesi ya da internet başında
saatlerce bekleyerek vaktini harcaması gerekmektedir. Dolayısıyla
bu tür oyunları oynayanlar, 6 ay veya 1 yıl sonra süper bir kahraman
sahibi olabilmekte, ancak daha kısa sürede buna sahip olmak isteyenler ise
süper kahraman satın almak zorunda kalmaktadırlar. Ayrıca,
oyunda kullanmak üzere eşya ve silah alınması amacıyla para
talep edilmekte, bu paralar değişik kanallarla tahsil
edilebildiği gibi cep telefonundan kontur transferi ile çok basit ve
kayıtsız bir şekilde de tahsil edilebilmektedir.
Bu konulardan haberdar olan pek çok
internet korsanı (hacker), süper kahraman sahibi olan oyuncuların
şifrelerini kırarak süper kahramanı çalarak yine internet
üzerinden belirli bir ücret karşılığında arzu edenlere
satmaktadırlar. İnternet korsanları, süper kahramana sahip olmak
için her türlü yolu denemekte ve şiddeti gösterebilmektedirler. Bu
kayıt dışı sanal ticaretin vergilendirilememesi ve
paraların yurt dışına gitmesinin yanında
çocuklarımız ve gençlerimiz üzerinde yarattığı olumsuz
etkilerin mutlaka önlenmesi gerekmektedir.
Bu tür online oyunlar sadece çocuklar
ve gençler arasında değil, yetişkinler arasında da çok
yaygın olarak oynanmaktadır. Genellikle evlerde veya internet
kafelerde oynanan bu tür oyunların özellikle ilköğretim
çağındaki çocukların psikolojilerini ve sosyal
yaşamlarını olumsuz yönde etkilediği belirtilmektedir.
Online oyunlar nedeniyle saatlerce bilgisayar başında kalan
çocuklarımızın; kendilerini yeterince derslerine veremedikleri
için eğitimleri aksamakta, sağlıksız ve sosyal
iletişimden yoksun büyümeleri sonucunda aileleri ve arkadaşlarıyla
sık sık sorunlar yaşamaktadırlar.
Evlerinde bilgisayarı veya
internet bağlantısı olmayan çocuklar ve gençler, çocuklara yasak
olmasına rağmen, yeterli denetim yapılmadığından
dolayı, bu oyunları oynamak için internet kafelere gitmek zorunda kalmaktadırlar.
Bu da güvenlik başta olmak üzere birçok sorunu da beraberinde
getirmektedir.
Bilgisayar oyunlarına
aşırı düşkünlük, evlilikleri de sarsmaktadır. Ekran
karşısından kalkamayan erkeklerin, eşleriyle ilgilenmek
yerine bilgisayar oyunlarını tercih etmeleri, eşler arasında
sorunların büyümesine ve boşanmaya kadar giden sonuçlara yol
açabilmektedir.
Yukarıda özetlenen nedenlerle
"ülkemizde oynanan online (çevrimiçi) oyunların neden olduğu
kayıt dışı sanal ticaretin tespiti, çocuklarımız
ve gençlerimiz üzerinde yarattığı etkilerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi" amacıyla bir
Meclis Araştırması açılması gerekli görülmektedir.
1) Alim Işık (Kütahya)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Ali Halaman (Adana)
4) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
5) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
6) Emin Çınar (Kastamonu)
7) Ali Uzunırmak (Aydın)
8) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
9) Seyfettin Yılmaz (Adana)
10) Enver Erdem (Elazığ)
11) Celal Adan (İstanbul)
12) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
13) Bülent Belen (Tekirdağ)
14) Ali Öz (Mersin)
15) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
16) Mehmet Erdoğan (Muğla)
17) Necati Özensoy (Bursa)
18) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
19) Sinan Oğan (Iğdır)
20) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
21) Oktay Öztürk (Erzurum)
22) Özcan Yeniçeri (Ankara)
5.- Ankara Milletvekili
Cevdet Erdöl ve 20 milletvekilinin, çocuk ve gençlerimizin İnternet ve
diğer bilgi iletişim teknolojilerini kullanırken karşı
karşıya oldukları riskleri en aza indirmek ve güvenli bir şekilde
bilgiye ulaşmalarını sağlamak için yapılması
gerekenlerin, uygunsuz ve/veya kanunsuz içerikleri barındıran
İnternet sitelerine uygulanması gerekli müeyyidelerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/156)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Çağımızın en önemli
buluşlarından olan internet ve diğer bilgi iletişim
teknolojilerinin hayatımıza kattığı kolaylıklar
şüphesiz önemlidir. Ancak çocuk ve gençlerimizin bu bilgi iletişim
teknolojilerini ve interneti kullanırken bazı risklerle
karşı karşıya oldukları da bir gerçektir. Bu risklerin
en önemlileri; çocukların cinsel istismarı, çocukların
yaşlarıyla uyumsuz görüntü ve içeriklere muhatap
bırakılması, aşırı şiddet içeren oyunlar
nedeniyle çocukların şiddete karşı duyarsızlaşması,
sanal kumar siteleri aracılığıyla çocukların kumara
özendirilmesi, uyuşturucu maddelerin özendirilmesi ve temin edilmesinin
kolaylaştırılması, sosyal paylaşım sitelerinde
kurulan yanlış arkadaşlıklar, uzun süre bilgisayar
başında kalmaktan dolayı çocuk ve gençlerin asosyalleşmesi,
bedensel ve ruhsal hastalıklara maruz kalmasıdır.
Çocuk ve gençlerimizin internet ve
diğer bilgi iletişim teknolojilerini kullanırken karşı
karşıya oldukları riskleri en aza indirmek ve onların
güvenli bir şekilde bilgiye ulaşmalarını sağlamak için
alınması gereken önlemleri tespit etmek, uygunsuz ve/veya kanunsuz
içerikleri barındıran internet sitelerine gerekli müeyyidelerin
uygulanması ve bu müeyyidelerin sınırlarının
araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
23/11/2011
1) Cevdet Erdöl (Ankara)
2) Tülay Selamoğlu (Ankara)
3) Azize Sibel Gönül (Kocaeli)
4) İdris Şahin (Çankırı)
5) Öznur Çalık (Malatya)
6) Recep Özel (Isparta)
7) Ramazan Can (Kırıkkale)
8) Tülay Kaynarca (İstanbul)
9) Enver Yılmaz (İstanbul)
10) Sıtkı Güvenç (Kahramanmaraş)
11) Hilmi Bilgin (Sivas)
12) Yusuf Başer (Yozgat)
13) Pelin Gündeş Bakır (Kayseri)
14) Kemalettin Aydın (Gümüşhane)
15) Tülay Babuşcu (Balıkesir)
16) Muzaffer Yurttaş (Manisa)
17) Mehmet Doğan Kubat (İstanbul)
18) Zeyid Aslan (Tokat)
19) Hakkı Köylü (Kastamonu)
20) Mustafa Kemal
Şerbetçioğlu (Bursa)
21) Nevzat Pakdil (Kahramanmaraş)
6.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar
ve 20 milletvekilinin, ülkemizde İnternet kullanımının sosyal
kesimler arasındaki durumu, kontrolsüz kullanımın meydana
getirdiği sorunlar ve güvenlik tehditlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/157)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde İnternet kullanım
oranı (penetrasyonu) gün geçtikçe dramatik olarak artmaktadır.
Toplumumuzun önemli bir bölümü sosyal çılgınlık şeklinde bu
teknolojiyi kullanmaktadır. TÜİK Hanehalkı Bilişim
Teknolojileri Kullanım İstatistiklerine göre ülkemizde internet
kullanım oranı 2004 yılında % 13,3 iken 2010
yılında % 37,6'ya yükselmiştir.
Dünya genelinde, fevkalade
faydaları olan ve geçen yüzyılın en önemli icadı kabul
edilen internet teknolojisinin, kontrolsüz kullanımı halinde
özellikle çocuklar ve aileler üzerinde olumsuz etkileri de görülmeye ve
tartışılmaya başlamıştır. Yine suç için
kullanıldığında sınır aşan, kural tanımayan,
durdurulması çok güç olan bu teknoloji, bağımlılık
yapmakta, çocukların ruh ve bedensel gelişimini olumsuz etkileyecek
bir araç hâline gelebilmektedir. Özellikle "İnternet cafe"lerde
çocukların ve gençlerin suça yönelimini teşvik edecek birçok unsur ve
güvenlik tehdidi bulunmaktadır. İnternet dünyasının
hızla geliştiği ve ilerlediği düşünüldüğünde
"cafe"lerde her geçen gün yeni yeni güvenlik problemlerinin ortaya
çıkması, dolayısıyla da bunlar için tedbirler
alınması ihtiyacını doğurmuştur. Ayrıca
"İnternet cafe"lerde ve oyun salonlarında
çocuklarımızın bilgisayar başında çok fazla zaman
kaybetmesi ve geçen bu zaman içerisinde aynı zamanda yağlı ve
tuzlu yiyecek ve içeceklerin tüketilmesi neticesinde başta obezite olmak
üzere birçok sağlık sorununa yol açmaktadır.
Ülkemizde İnternet
kullanımının, sosyal kesimler arasındaki durumu, kontrolsüz
kullanımın meydana getirdiği sorunlar, güvenlik tehditleri ve
bunlarla ilgili alınması gerekli önlemler ve geliştirilmesi
gereken projelerin araştırılması için, Anayasanın 98.
maddesi ve TBMM İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
Gerekçe:
İnternet deyince
aklımıza gelen ilk sorulardan bir tanesi güvenliktir. Güvenlik
kavramı her kesim için ayrı önem taşıyan ama olmazsa olmaz
unsurlardan biridir. Anne ve babalar için çocukların hangi sitelerde
gezindiği tereddüdü, İnternetten alışveriş yapan biri
için kredi kartı bilgilerinin gizliliği, şifrelerimizin
kopyalanıp çalınması, İnternet
bankacılığına hâlâ alışamamış ve
kullanmayan insanların haklı sebepleri ya da kişisel verilerin
farklı amaçlarla kullanılması tereddütleri İnternetin
olduğu bir dünyada sürekli karşımıza çıkan güvenlik
problemleridir.
2010 yılında TÜİK'in
yapmış olduğu bir araştırmaya göre ülkemizde
İnternet kullananların 72,8'i e-posta alıp gönderiyor,
%22,6'sı seyahat, konaklama ve bilet satın alma gibi işlemler
yapıyor, %10,2'si iş başvurusu yapma amacıyla bilgilerini
İnternet ortamında paylaşıyor, %16,8'i İnternet
bankacılığını kullanıyor, %4,1'i mal veya hizmet
satın alma işlemi yapıyor. Görüldüğü gibi bu
işlemlerin hepsinde kişisel verilerimizin kaybolması,
çalınması ya da kötü amaçla kullanılmasını
doğrudan etkileyen birçok neden bulunmaktadır. Özellikle de bu tür
güvenlik problemlerinin ana merkezini İnternet cafeler
oluşturmaktadır. Evde ebeveynlerine yakalanma korkusu yaşayan
çocuklar, IP adresinin bilinmesini istemeyen hacker'lar yasadışı
ve işlemler için İnternet cafeleri tercih etmektedirler. Ayrıca,
oyun salonlarında bolca vakit geçiren çocuklar ve gençlerimizin bu
bağımlılığa kendilerini kaptırmaları
dolayısıyla sağlık problemleriyle
karşılaşmaktadırlar.
Gelişen teknoloji sayesinde bir
yanda bir buluş hayatımızı kolaylaştırırken,
diğer yanda onu tehdit eden unsurlar kendisini göstermektedir.
İnternetin hayatımıza getirmiş olduğu kolaylıklar
ve güzelliklerin yanı sıra böyle tehditlerin de var olduğunun
bilinmesi ve önlemlerinin alınması gerekmektedir. Bu sebeple böyle
bir Araştırma Komisyonunun kurulmasına ihtiyaç duyulmuştur.
1) Necdet Ünüvar (Adana)
2) Nevzat Pakdil (Kahramanmaraş)
3) Ruhi Açıkgöz (Aksaray)
4) Erol Kaya (İstanbul)
5) Nesrin Ulema (İzmir)
6) İhsan Şener (Ordu)
7) Alev Dedegil (İstanbul)
8) Muhammet Bilal Macit (İstanbul)
9) Fatih Şahin (Ankara)
10) İsmail Tamer (Kayseri)
11) Öznur Çalık (Malatya)
12) Ünal Kacır (İstanbul)
13) Gökçen Özdoğan Enç (Antalya)
14) İlknur Denizli (İzmir)
15) Yüksel Özden (Muğla)
16) İlhan Yerlikaya (Konya)
17) Mehmet Şükrü Erdinç (Adana)
18) Abdulkerim Gök (Şanlıurfa)
19) Ertuğrul Soysal (Yozgat)
20) Ahmet Öksüzkaya (Kayseri)
21) Mehmet Müezzinoğlu (Edirne)
7.- İzmir Milletvekili Erdal
Aksünger ve 28 milletvekilinin, bilişim sektöründe yaşanan
sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/158)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Dünyada bilişim sektörü çok büyük
bir hızla gelişiyor ve inanılmaz büyüklükte pazarlar
oluşturuyor. Günümüzde ülkelerin gelişmişlik düzeylerini, o
ülkenin bilişim sektörünün dünyadaki yeri belirlemektedir. Ülkemiz için
çok hayati önem taşıyan bilişim sektöründe özellikle son
yıllarda yeterli gelişme gösterilememiştir.
Connectivity Scorecard
değerlendirmesine göre Türkiye'nin gelişmekte olan 25 ülke
arasında 2009 yılında 2. sırada iken 2010 yılı
değerlendirmesinde Malezya, G. Afrika, Şili, Arjantin, Rusya ve
Brezilya'nın ardından 7. sıraya gerilemiştir. Bizden öndeki
ülkeler bu alanda bizden daha hızlı gelişme
göstermişlerdir. Bir yıl içinde 6 ülkenin bizim önümüze geçmesi bu
alanda yarışın ne boyutta olduğunu açıkça ortaya
koymaktadır.
Dünya Ekonomi Forumu (WEF)
tarafından hazırlanan ve 2009-2010 dönemini kapsayan son
çalışmaya göre Bilgi Toplumuna Hazır Olma (Networked Readiness)
indeksinde Türkiye'nin 133 ülke içinde 69. sırada yer alması;
2007-2008 indeksinde 127 ülke içinde 55., 2008-2009 indeksinde 61. sırada
olan Türkiye'nin yerinin göreceli olarak son üç dönemdir sürekli gerilemesi
yine bir önceki çalışmada olduğu gibi ülkemizin "Bilgi
Toplumu" olma yarışında geriye düşmekte olduğunun
bir diğer göstergesidir.
Ayrıca, bununla beraber,
Birleşmiş Milletler Elektronik Devlet Gelişim İndeksi
(EGDI) değerlendirmesinde gerek alınan 0.4780 puan ve gerekse 183
ülke arasında 69. sırada yer almış olması Türkiye'nin
vizyonu, iddiası ve diğer alanlardaki hedefleri ile
karşılaştırıldığında, ülkemiz
açısından gelecekte ciddi sorunların yaşanmasına sebep
olacaktır.
Her üç çalışma da Türkiye'nin
"Bilgi Toplumu" olma yarışında son bir kaç yılda
diğer ülkelerin gerisine düşmeye başladığını
ve bunun tersine çevrilebilmesi için Bilişim alanında mevcut devlet
politika ve uygulamalarının mutlaka gözden geçirilmesi ve
iyileştirilmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Bilgi toplumu olma yolunda ülke olarak
hak ettiğimiz seviyede ve hedeflediğimiz yerde olabilmemiz,
bilişim sektörünün gelişmesi ve sektörde yaşanan sorunların
çözümü ile ilgili olarak Anayasanın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
içtüzüğünün 104 ve 105. Maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını saygılarımızla
arz ederiz. 29.11.2011
1) Erdal Aksünger (İzmir)
2) Veli Ağbaba (Malatya)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
5) Namık Havutça (Balıkesir)
6) Faik Tunay (İstanbul)
7) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
8) Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
9) Gürkut Acar (Antalya)
10) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
11) Turgut Dibek (Kırklareli)
12) Hurşit Güneş (Kocaeli)
13) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
14) Doğan Şafak (Niğde)
15) Sedef Küçük (İstanbul)
16) Binnaz Toprak (İstanbul)
17) Recep Gürkan (Edirne)
18) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
19) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
20) Sakine Öz (Manisa)
21) Haydar Akar (Kocaeli)
22) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
23) Muharrem Işık (Erzincan)
24) İlhan Demiröz (Bursa)
25) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
26) Aylin Nazlıaka (Ankara)
27) Bülent Tezcan (Aydın)
28) Osman Aydın (Aydın)
29) Aykan Erdemir (Bursa)
8.- Gaziantep Milletvekili Mehmet
Erdoğan ve 27 milletvekilinin, bilgi iletişim teknolojilerindeki
gelişmelerin beraberinde getirdiği imkân ve risklerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/159)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de başta internet olmak
üzere Bilgi İletişim Teknolojilerinin (BİT) kullanımı
çocuklar ve gençler arasında giderek artmaktadır. Ülkemizde
yapılan araştırmalar, bilgi iletişim teknolojilerinin
haberlerin izlenmesi, sosyal medya kullanımı ve eğlence
amacıyla kullanıldığını göstermektedir.
Ayrıca e-devlet uygulamaları çerçevesinde, nüfusun her kesiminin
giderek yaygınlaşan ve yoğunlaşan oranda internet ara
yüzünü ve çeşitli mobil uygulamaları kullanması bir gereksinim
hâline gelmiştir. Bilgi İletişim Teknolojilerinin gündelik
yaşamın vazgeçilmez bir öğesi olduğu günümüzde
tartışılmaz bir hâl almıştır. Bilgi
İletişim Teknolojilerinin getirdiği imkânlar beraberinde bir
takım da riskleri barındırmaktadır. Bilgi
İletişim Teknolojilerinin getirdiği imkânlar ve risklerin
tespiti ve bu tespit sonucunda imkânların ve risklerin
araştırılması, risklerin belirlenerek sorunların
giderilmesi ve çözüm yollarının araştırılması
amacıyla anayasamızın 98'inci maddesi, iç tüzüğün 104 ve
105'inci maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe çerçevesinde Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Genel Gerekçe:
Türkiye'de başta internet olmak
üzere Bilgi İletişim Teknolojilerinin (BİT) kullanımı
çocuklar ve gençler arasında giderek artmaktadır. Ülkemizde
yapılan araştırmalar, bilgi iletişim teknolojilerinin
haberlerin izlenmesi, sosyal medya kullanımı ve eğlence
amacıyla kullanıldığını göstermektedir.
Ayrıca e-devlet uygulamaları
çerçevesinde, nüfusun her kesiminin giderek yaygınlaşan ve
yoğunlaşan oranda internet ve çeşitli mobil uygulamaları
kullanması bir gereksinim hâline gelmiştir. Bilgi İletişim
Teknolojilerinin gündelik yaşamın vazgeçilmez bir öğesi
olduğu, günümüzde tartışılmaz bir hâl
almıştır. Bilgi çağında teknolojideki süratli
değişimin bilgiye ulaşmayı
kolaylaştırdığı da aşikârdır.
Bilgi İletişim
Teknolojilerinin getirdiği imkânlar yanında bir takım da
riskleri bulunmaktadır. Asıl önemli olan hangi bilgiye
ulaşılacağı, ulaştığımız bu
bilgiyi nasıl kullanacağımızda. Muhakkak ki her bilginin
iyiye ve kötüye kullanımı, istismarı söz konusudur. Bu
istismarlardan kaynaklanan bir kısım pazar ve çok büyük parasal
imkânların da olduğu rantlar oluşmaktadır.
Yararları yanında bir
takım riskleri de beraberinde getiren Bilgi İletişim
Teknolojileri uzun süreli kullanımlarda bağımlılık ve
dikkat dağınıklığı gibi psikolojik, göz
bozukluğu gibi fiziksel rahatsızlıklara da neden olmakta zaman
kaybını da beraberinde getirmektedir. Bir diğer olumsuz
tarafı da internet oyunlarından sanal para alabilmek maksadı
güdülerek maddi kayıplara neden olmaktadır. Bu olumsuzlukların
asgariye indirilmesi konusunda uluslararası işbirliğine ihtiyaç
duyulmaktadır.
İnternet kullanımı,
bilgiye ulaşım, bunun istismarı, kötüye kullanımı gibi
konuların ceza hukukuyla ilgili boyutu bulunmakta ve bu konu üzerinde
ciddiyetle durulması gerekmektedir.
Bilgi İletişim Teknolojileri
öncelikle eğitim kurumlarımızda çocuklarımızın ve
gençlerimizin doğru kullanımı konusunda yönlendirme ve
bilgilendirmenin düzgün yapılması, web sitelerinin yaş
sınırına uygun olarak gerekli kurumlar tarafından
denetlenmesi ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasının
yanı sıra gerekli yaptırımların da uygulanması
gerekmektedir.
Türkiye çapında kentsel ve
kırsal bölgelerde, seçkisiz tabaka yöntemiyle seçilen 9-16 yaş
arası yapılan araştırmaya katılan tüm çocuklar
İnternet'i kullanmakta olup, % 40'ı kendi bilgisayar veya dizüstü
bilgisayarına sahip ve diğer % 39'u bilgisayarını
diğer aile fertleri ile paylaşıyor olmasına rağmen,
ebeveynlerin sadece % 29'u İnternet'i kullanmaktadır. Erkek ve
kadın ebeveynlerin İnternet kullanım oranları arasında
oldukça büyük bir fark vardır; % 29'luk dilim içerisinde erkek
ebeveynlerin %49'u ve kadın ebeveynlerin sadece % 24'ü İnterneti
kullanmaktadır. Avrupa ülkelerinde erkek ebeveynlerin % 87'si ve
kadın ebeveynlerin ise % 82'si İnternet
kullanıcısıdır.
İnternet'i kullanmaya yetecek
kadar bilgiye sahip olan çok az sayıdaki ebeveyn, ne
çocuklarının teknoloji kullanımı sırasında elde
edeceği imkânları ve karışılabileceği riskleri
anlamakta ne de İnternet'te onları rahatsız edecek durumlarla
başa çıkmalarını sağlayacak yardımı
sağlayabilmektedirler.
Sorun Bilgi Teknolojilerinin kendisi
değil bunların nasıl kullanıldığıdır.
Bütün bu konuların
araştırılmasıyla ilgili olarak işin ceza hukuku
boyutu, müeyyideler boyutu, eğitim boyutu, psikolojik boyutu, teknolojik
boyutu incelenmeli ve bunların getireceği
sıkıntıların, alınacak tedbirlerin bir devlet
politikası hâline dönüşebilmesi bakımından gündelik yaşamın
vazgeçilmez bir öğesi olan Bilgi Teknolojilerinin daha geniş kapsamda
imkânlarının ve risklerinin araştırılması, bu
teknolojilerinin daha faydalı bir biçimde kullandırılmasının
sağlanması ve konu ile ilgili gerekli bilgilendirmenin yapılarak
doğru bilgiye kısa zamanda ulaşmanın
altyapısının oluşturulması gerekmektedir.
1) Mehmet Erdoğan (Gaziantep)
2) Orhan Karasayar (Hatay)
3) Murat Yıldırım (Çorum)
4) Ayşe Türkmenoğlu (Konya)
5) Mehmet Erdem (Aydın)
6) Mehmet Sarı (Gaziantep)
7) Mehmet Ersoy (Sinop)
8) Enver Yılmaz (İstanbul)
9) Halil Mazıcıoğlu (Gaziantep)
10) Fikri Işık (Kocaeli)
11) Ali Aşlık (İzmir)
12) Metin Külünk (İstanbul)
13) Safiye Seymenoğlu (Trabzon)
14) Mehmet Kasım
Gülpınar (Şanlıurfa)
15) Canan Candemir Çelik (Bursa)
16) Derya Bakbak (Gaziantep)
17) Ali Şahin (Gaziantep)
18) Mehmet Akyürek (Şanlıurfa)
19) Osman Boyraz (İstanbul)
20) Muhammed Murtaza Yetiş (Adıyaman)
21) Erol Kaya (İstanbul)
22) Ahmet Yeni (Samsun)
23) Türkan Dağoğlu (İstanbul)
24) Nureddin Nebati (İstanbul)
25) Sevim Savaşer (İstanbul)
26) Nihat Zeybekci (Denizli)
27) Mehmet Yüksel (Denizli)
28) Nevzat Pakdil (Kahramanmaraş)
9.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel ve 20 milletvekilinin, başta sosyal paylaşım siteleri
olmak üzere İnternet kullanımının aile yapısı
üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/160)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İnternet
Kullanımının (Sosyal Paylaşım Sitelerinin) Aile
Yapısı Üzerindeki Olumsuz Etkileri"nin
araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması
amacıyla Anayasamızın 98., Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması için gereğini
saygılarımızla arz ederiz.
Gerekçe:
Teknolojinin önemli parçalarından
biri olan bilgisayar, modern yaşamın ve eğitimin vazgeçilmez bir
bileşeni haline gelmiştir. 1995'li yıllardan sonra internet
hızla yayılmaya başlamış ve 2000'li yıllardan
sonra bilgisayarda yazışarak sohbet, bilgisayarın evlere
girmesine ivme kazandırmıştır. Yanlış internet
kullanımı, Türk aile yapısı üzerinde olumsuz etkiler
bırakmaktadır. Sanal dünyada duygusal arkadaşlıklar,
yaşanmaya başlanmıştır. Kadınlar ve erkekler
internet aracılığıyla hakkında doğru bilgi
vermeyen kişilerle tanışıp, onlar tarafından yasal ve
sağlıklı olmayan ortamlara çekilebilmekte ve
kandırılıp kullanılabilmektedir. Ayrıca bazı
kadınlar bir takım duygu avcılarının eline
düşmekte, yuvalarının yıkılmasına kadar geçen bir
sürece maruz kalmakta ve hatta bazen şiddetle
karşılaşabilmektedirler.
DPT tarafından 16-74 yaş
grubu üzerinde hanelerde BİT erişimini ve vatandaşların söz
konusu teknolojilere ilişkin eğilimlerini saptamak amacıyla
yapılan "Bilgi Toplumu İstatistikleri 2011"
başlıklı araştırma sonuçları
çarpıcıdır:
2010 yılında, herhangi bir
zamanda internet kullananların oranı %41,6'dır.
Bilgisayar
kullanıcılarının %69,7'si bilgisayar kullanımı
konusunda hiçbir kursa katılmamıştır.
İşgücüne dâhil olmayan 15
yaş ve üstü ev işleriyle meşgul olan kişilerde internet
kullanım oranı %11,9'dur.
İnternet kullanım amacı
olarak birinci sırada e-posta gönderme (%72,8), ikinci sırada ise
sohbet odalarına, haber gruplarına veya çevrimiçi tartışma
forumlarına mesaj gönderme, anlık ileti gönderme yer almaktadır
(%64,2).
Bilgisayarı herhangi bir konuda
eğitim almak amacıyla kullananlar %6,3'tür.
Yine istatistiklere göre, Türkiye,
kullanıcı sayısı bakımından dünya üzerinde 500
milyondan fazla kullanıcısı olan Facebook'ta tahmini 28 milyon
kullanıcı hesabıyla ABD, Endonezya ve Birleşik
Krallıktan sonra 4. ülke konumundadır. Başka bir
araştırmaya göre, Türkiye'deki ortalama bir
kullanıcının Facebook üzerinde harcadığı süre,
yaklaşık olarak haftada 29,7 saattir. 2011 itibarıyla,
aralarında Türkiye'nin de bulunduğu ve tamamına yakını
gelişmekte' olan 14 ülkede en çok ziyaret edilen internet sitesi
Facebook'tur.
Bu verilerden yola çıkarak, sosyal
medyanın etkilerinin toplumsal hayatta her geçen gün daha fazla
hissedildiği, bilgisayar kullanıcılarının çoğunun
bilgisayar kullanımı konusunda eğitimsiz olduğu, ev
işleriyle meşgul olan kişilerde internet kullanım
oranının arttığı, çoğunluğun sosyal
paylaşım sitelerinde vakit geçirdiği söylenebilir. Ancak
elimizde internet kullanımı nedeniyle bozulan yuvalara ve bunun
doğurduğu şiddete dair istatistikler bulunmamaktadır.
Yanlış internet
kullanımı hem kadınlar, hem de erkekler arasında mevcuttur.
Ancak evliliklerde yanlış internet kullanımına
bağlı yaşanan sorunlardan en çok kadınlar zararlı
çıkmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden en çok
kadınlar etkilenmekte ve namus kavramında kadına biçilen rol
erkeğinkinden ağır olmaktadır. Bu nedenle öncelikle
kadınlar üzerindeki etkilerini araştırmak hedeflenmiştir.
Erkeklerin, sosyal paylaşım sitelerinde biriyle
tanıştığında yaşadıkları aile içi
problemler örtbas edilirken, kadınlar ağır bedeller
ödeyebilmektedir. Hatta, namus adına işlenen cinayetler bu sebeple
gerçekleşebilmektedir. Toplumda kadına yönelik şiddete önlem
alabilmek için bu araştırmaya ihtiyaç vardır.
Kadınların, yanlış internet kullanımı nedeniyle
yaşadığı zararlar tespit edilmeli ve çıkan sonuçlara
göre önlemler geliştirilmelidir. Bu çalışma toplumda kadına
ve kadın üzerinden namusa bakış açısına
değişiklik getirilmesinde öncü olacak niteliktedir.
Araştırmanın genel
amacı; yanlış internet kullanımının aile
birliği üzerindeki olumsuz etkilerini araştırmaktır.
Araştırmanın alt amaçları:
1. İnternet nedeniyle bozulan aile
sayısını, bozulmanın eşlerden hangisinden
kaynaklandığını tespit etmek.
2. İnternette manevi, maddi,
cinsel zarar gören kadınların sayısını belirlemek.
3. İnternet nedeniyle kaç
kadının şiddete maruz kaldığını belirlemek.
4. İnternet nedeniyle zarar gören
kadınların sosyo-demografik özelliklerini belirlemek.
5. İnternette biriyle
tanışarak kaç kadının ailesini terk ettiğini
belirlemek.
6. Biriyle tanışıp
ailesini terk eden kadınların illere ve bölgelere göre
dağılımını belirlemek.
1) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
2) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
3) Enver Erdem (Elâzığ)
4) Mehmet Şandır (Mersin)
5) Mustafa Erdem (Ankara)
6) Mehmet Günal (Antalya)
7) Alim Işık (Kütahya)
8) Ali Öz (Mersin)
9) Reşat Doğru (Tokat)
10) Emin Çınar (Kastamonu)
11) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
12) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
13) Mustafa Kalaycı (Konya)
14) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
15) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
16) Sinan Oğan (Iğdır)
17) Yıldırım Tuğrul
Türkeş (Ankara)
18) D. Ali Torlak (İstanbul)
19) Bahattin Şeker (Bilecik)
20) Sümer Oral (Manisa)
21) Cemalettin Şimşek (Samsun)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- (10/108), (10/155), (10/156),
(10/157), (10/158), (10/159) ve (10/160) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
21/2/2012 Salı günkü birleşiminde birleştirilerek
yapılmasına ve görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi
No: Tarih:
21/2/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 21/2/2012 Salı günü yaptığı toplantıda,
aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Ahmet
Aydın M.
Akif Hamzaçebi
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Mehmet
Şandır Pervin
Buldan
Öneri:
Genel Kurulun,
10/108 esas nolu Meclis Araştırması
Önergesi ile aynı konuda biraz önce okunan 10/155, 10/156, 10/157, 10/158,
10/159 ve 10/160 esas nolu Meclis araştırması Önergelerinin
görüşmelerinin birleştirilerek 21/02/2012 Salı günkü (bugünkü)
Birleşiminde yapılması,
21/02/2012 Salı günkü Birleşiminde Meclis
Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi
önerilmiştir.
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisi
hakkında söz talebi? Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Önergeler (Devam)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün (2/30) esas
numaralı, Emekliler ile Bunların Dul
ve Yetimlerinin Sendikalaşması Hakkında Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/26)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/30 Esas Numaralı Kanun Teklifim
45 gün içinde Komisyonda görüşülmediğinden İç Tüzüğün 37.
Maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
24.11.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
BAŞKAN Teklif sahibi olarak
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt
Kendisi yok mu?
Bir milletvekili, Bolu Milletvekili
Sayın Tanju Özcan, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben sözlerime başlarken,
öncelikle kanun teklifi sahibi Sayın Ensar Öğüte bu konuya
duyarlılık gösterdiği için özel olarak teşekkür etmek
istiyorum. Gerçekten de son derece önemli bir konu ancak tabii sözlerime
başlarken bir üzüntümü de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şimdi, biz, yaklaşık 9
milyon emekliyi ilgilendiren bir konuda burada konuşma yapıyoruz.
Sayın Ensar Öğüt kanun teklifi vermiş. Ben yönetmen
arkadaştan rica ediyorum, şu AKP sıralarını bir
göstersinler. 9 milyon emeklinin 6 milyonunun yaklaşık oyunu alarak
iktidara gelen ve 326 milletvekiline sahip olan AKPnin şu anda içeride 40
tane milletvekili var yaklaşık.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Öneri
sahibi yok ya!
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak)
Ensar Öğütün kendisi yok.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bunların
da değerli arkadaşlar, sadece bir iki tanesi bu konuşmayı
dinliyor, diğerleri bu konuşmayla ilgilenmiyor bile. Roman okuyanlar
var, telefonla konuşanlar var, kendi arasında yaylada sohbet edenler
var, her şey var ancak Çalışma Bakanı dâhil şu konuyla
ilgili herhangi bir ilgi duymadığını gösteriyor.
Geçen hafta burada kişiye özel bir
MİT düzenlemesi yapıldı, tek bir kişiyi yargıdan
kurtarmak için. Hepinizin gözleri fal taşı gibi açıktı,
kulaklarınız açıktı, cankulağıyla dinliyordunuz
bir kişi için.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Emeklilere gel.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ama 8,5 milyon
emekliyi ilgilendiren bir konuda maalesef hiçbiriniz şu anda hatibi bile
dinlemiyorsunuz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Tamam,
gel oraya.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Türkiyede yaklaşık 9 milyon emekli var, az önce
söyledim. Bunun yaklaşık 5,7 milyonu SSK emeklisi, 1.783 bini
BAĞ-KUR emeklisi, yine
yaklaşık 1 milyon 900 bini de Emekli Sandığı emeklisi.
Türkiye'de 9 milyon
emekli var. dedim. Bunlar maalesef Türkiye'de yaşamaya
çalışıyorlar, hayat mücadelesi veriyorlar. Halk tabiriyle
söylüyorum: Türkiye'deki 9 milyon emeklinin, neredeyse açlıktan
ağzı kokuyor. Bu noktadayız. Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de en son TÜİKin açıkladığı rakamlara göre
açlık sınırı 958 TL olmuş, yoksulluk sınırı
da 3.100 TL civarına gelmiş ancak Türkiye'deki ortalama emekli
maaşına baktığınızda 900 liranın
altında olduğunu görüyorsunuz. Yani Türkiye'de ortalama bir emekli,
ailesiyle birlikte açlık sınırının altında
yaşıyor. Şimdi, bu şartlarda emeklinin herhâlde niçin zor
durumda olduğunu daha detaylı olarak izah etmeye gerek yok.
Tarım BAĞ-KUR emeklisi olanlar Türkiye'de -bilmem biliyor musunuz-
aylık ortalama 450 lira gelir elde ediyor, BAĞ-KUR emeklileri
ortalama 550-600 lira gelir elde ediyor, SSK emeklileri ortalama 720 lira ile
730 lira arası emekli aylığı alıyor, Emekli
Sandığı emeklileri de ortalama 900 lira-bin lira civarında
gelir elde ediyor.
Şimdi ben buradan
sayın milletvekillerine sormak istiyorum: Türkiye'deki 8,5-9 milyon
emeklinin yaklaşık 7,5-8 milyonu açlık
sınırının altında yaşarken, yüzde 99u yoksulluk
sınırı altında yaşarken buradaki milletvekillerinin bu
durumdan memnun olabilmesi veya bu konuşmaya ilgi duymaması düşünülebilir
mi? Ben bunu soruyorum.
Bakın değerli
milletvekilleri, on yıldır bu ülkeyi AKP yönetiyor. Az önce söyledim,
Türkiye'deki emeklilerin 8 milyonu açlık sınırının
altında, yüzde 99u da yoksulluk sınırı altında
yaşıyorsa, Türkiye'deki emekliler akşamları pazar yerinden
çürük meyve sebze toplayarak hayatını idame ettirmeye çalışıyorsa,
öğle yemeğini sadece bir simit ile geçiştirmeye
çalışıyorsa, çıktığı kahvede içeceği
bir bardak çayın hesabını yapıyorsa, kırmızı
etin tadını unuttuysa, Bayramda torun eve geldiğinde 3
kuruş cep harçlığını nasıl veririm? diye
düşünüyorsa, ömrünün son döneminde Yarın kapıma icra memuru
gelirse ben ne yaparım? diye düşünüyorsa, kusura bakmayın ama Türkiyeyi on yıldır yöneten
AKP İktidarının bu tablodan utanması gerekir diye
düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, emeklinin
çok ciddi sıkıntısı var. Emeklinin gelirini artırmak
lazım. Bakın, hep buralarda rakamlarla arkadaşlarımız
izah ediyorlar. Türkiyede, bir yılda, AKP Hükûmetinin
yandaşlarına sağladığı haksız kazancın
yarısı emekliye verilse inanın emekli rahat bir nefes alacak.
O yüzden, ben -birazdan, teklif sahibi
Sayın Ensar Öğüt teklifin özünü anlatacak- bu teklife destek
vermenizi sizden istiyorum ve şu emeklinin uzun süredir özlemle
beklediği intibak yasasının çıkartılması için de,
tam, net, anlaşılabilir bir intibak yasasının
çıkartılabilmesi için de lütfen elinizi taşın altına
koymaktan çekinmeyin diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özcan.
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğüt
(CHP sıralarından alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; emeklilerin sendikalaşma
hakları için vermiş olduğum kanun teklifi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde
yaklaşık 8,5-9 milyon civarında emekli var. Bu emekli
insanların aile sayısı ise ortalama 25 milyon insan, yani
Türkiyenin üçte 1i. Bu insanların yüzde 50si ise açlık ve
yoksulluk sınırında yaşıyor, yani emeklilerin. Şu
anda hakikaten çok perişan bir durumdalar. Emeklilerin
sendikalaşması, kendi haklarını savunarak insanca
yaşamaları için Büyük Millet Meclisinde bu kanun teklifinin kabul
edilmesi lazım.
Şimdi, 1994ten 2004e kadar -bunu
lütfen AK PARTİli arkadaşlar iyi not alsın- on yıl
emekliler sendikası vardı. Sonra ne oldu? O dönemin
İçişleri Bakanlığı, Adalet ve Kalkınma Partisinin
İçişleri Bakanlığı dava açtı ve sendikayı
kapattı; bakın, on yıl sonra. Yani referandumda Sayın
Başbakan da, hepimiz de, herkes de, sizler de özgürlüklerden,
örgütlenmeden, sendikal haklardan bahsettik ama ne oldu sonradan? Tamamen
tersine dava açıldı ve 2004te kapatıldı değerli
arkadaşlar. Yani insanın özgürlük hakkını, yani örgütlenme
hakkını biz nasıl elinden alıyoruz? Hani referandumda
herkese özgürlükler verecektik?
Şimdi, burada, değerli
arkadaşlar, bakın, örneklerini söyleyeceğim. Almanyada,
Fransada, İngilterede ve daha birçok ülkede emeklilerle ilgili
sendikalar var ve bu sendikalarda insanlar haklarını arıyorlar.
İşçilerin nasıl sendikası varsa, memurların varsa
onlar da haklarını arıyorlar ve savunuyorlar, o haklarıyla
da daha iyi geçinecek şekilde bir ücret alıyorlar. Bunu Türkiye niye
yapmıyor?
Bakın, İçişleri
Bakanlığının açmış olduğu dava iptal edildi.
O davayı emekliler sendikası İnsan Hakları Mahkemesine
götürdü. Şu anda İnsan Hakları Mahkemesinde ve bütün Avrupa
Birliği ülkelerinde uyum yasalarına göre İnsan Hakları
Mahkemesinde bu emeklilerin hakları verilirken biz bunu burada iptal
ediyorsak, yarın, öbür gün İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye
hakkında bir tazminat davası kararı verirse de lütfen buna
şaşırmayalım.
Değerli arkadaşlar, Türkiye
olarak imzalamış olduğumuz uluslararası sözleşmenin
22nci ve 3üncü maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
11inci maddesi herkesin sendika kurma hakkını güvence altına
almıştır ancak şimdi Anayasaya aykırı.
diyorlar, Anayasaya aykırı değil. Anayasamızın
90ıncı maddesi milletlerarası anlaşmasına uygundur ve
orada da Anayasa Mahkemesine götürülemez. diyor.
Değerli arkadaşlar,
Türkiyede gelen emekliye vuruyor, giden emekliye vuruyor, herkes de emekliden
oy bekliyor. Biz de 8,5-9 milyon emekli var. Siz kendiniz bir parti kurar, oy
verirseniz iktidar olursunuz. dedik ama onlar dağıtıyorlar.
Emekliye hak verildi
Elektriğe, suya, doğal gaza yüzde 100 zam
geldi; emekliye 1,83; 4,5 gibi komik zamlar yapılarak âdeta emekliyle alay
ettik.
Şimdi, Büyük Millet Meclisinde
umut bekleyen insanlarımız yani bizden medet bekleyen 9 milyon emekli
-25 milyon ailesiyle beraber- bu kanun teklifinin kabul edilerek yeniden
yasalaşmasını bekliyor. Bu konuda hem AK PARTİden hem
Cumhuriyet Halk Partisinden hem de MHP ve BDPden istirham ediyorum bunu kabul
edin -zaten İnsan Hakları Mahkemesi yarın öbür gün bu kanunu
gönderecek bize- ve Türkiye rahatlasın, emeklilerimiz haklarını
daha rahat kazansın diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Öğüt.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Gündemin Sözlü Sorular
kısmına geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri,
sunuşlar bölümünde belirttiğim Maliye Bakanı Sayın Mehmet
Şimşekin birlikte cevaplandırmak istediği sözlü soru
önergelerini okutuyorum:
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, belediye
iktisadi teşekküllerinde sözleşmeli olarak çalışanlara
kadro verilmesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/12) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim
Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim. 13.07.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
4.06.2011 tarih ve 7954 mükerrer
sayılı Resmi Gazetede 632 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
yayımlanarak yürürlüğü kondu ve anılan Kanun Hükmünde Kararname
ile yapılan bu düzenlemeye göre kamuda 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 4/b maddesi kapsamında ve 4924 sayılı
Kanun uyarınca sözleşmeli personellerin kadroya
alınacağı belirtilmiştir.
1- 5393 ve 5302 sayılı
kanunlar ile aynı koşullarda ve şekilde işe
alınmış olan 4924'lere kadro hakkı tanınırken
BİTlerin kapsam dışında bırakılması
Anayasanın "eşitlik" ilkesine aykırılık
teşkil etmektedir. Bu Kanunda yer alanların kadroya
alınması sağlanacak mı?
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, sahte fatura
düzenleyenlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/33) ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim.19.7.2011
Ensar Öğüt
Ardahan
Kamuoyunda bilinen adıyla Torba
Yasa ile Maliye Bakanlığı etkin bir vergi denetimi
başlatacak. Özellikle naylon fatura düzenleyenler ve alanlara
kaçırdıkları verginin 3 katı para cezası
kesileceği gibi ayrıca hapis cezası da uygulanacak.
1- 2002 yılından 2010
yılı yılları arasında ne kadar naylon fatura
yakalandı? Türk Lirası olarak tutarları ne kadardır? Kaç
kişi naylon faturadan dolayı mahkûm oldu ve ne kadar ceza kesildi?
3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, emekliler
arasındaki maaş farklılıklarının giderilmesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/40) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
19.7.2011
Ensar Öğüt
Ardahan
Eski yeni emekliler arasındaki
maaş adaletsizliğinin giderilmesi gerekmektedir. Şimdiye kadar
kaynak yok denildi ancak istenildiği zaman kaynak bulunabiliyor. Son
yapılan sadaka zamlar asla emeklinin mağduriyetini gideremez.
1- Aynı şartlarda emekli olan
insanların bir kısmının düşük maaşa talim etmesi
bir kısmının ise diğerlerinin iki katı maaş
alması vicdanları sızlatıyor. Bu durum daha ne kadar
sürecek? Emekliler arasındaki maaş farkı ne zaman düzelecek?
4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, mücevher
sektöründeki ÖTV uygulamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/90) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımı Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
22.7.2011
Ensar Öğüt
Ardahan
Mücevher üretiminin ham maddesi
sayılan pırlanta ithalatındaki % 20 Özel Tüketim Vergisi
kaldırılmalı, dünyanın hiçbir yerinde ham hâldeki
pırlantaya vergi uygulanmıyor. Türkiyede bir inat uğruna
pırlantaya %20 ÖTV uygulanıyor. Bu durum da sektörün gelişmesini
engellemektedir. Bugün dünyada 250 milyar dolar büyüklüğe
ulaşmış çok büyük ve önemli bir sanayi dalı olan mücevher
üretimi Türkiye'de ne yazık ki ışıltılı vitrinler
ve zenginlerin ilgi alanı olarak görülüyor.
1- Mücevher sektörü 2023
yılında bütün dünyada 650 milyar dolar büyüklüğe ulaşacak,
sektörün önü açılmazsa Türkiye bu sektörden milyarlarca lira zarar edecek.
Sektörün önünün açılması için çalışmanız var mıdır?
2- Mücevher sektöründe ÖTV
uygulamasına son verilmesi durumunda 700 bin kişiye iş
sahası açılacak. Bunun için ÖTV kaldırılacak mı?
3- Hiçbir dünya ülkesinde ham maddeden
vergi alınmamaktadır. Mücevher satışından vergi
alınması için bir çalışma var mıdır?
5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, işçi
ve memurlardan kesilen vergi oranlarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/98) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
21.7.2011
Ensar Öğüt
Ardahan
İşçi ve memur ikisi de
ücretli olmasına rağmen işçi her ay memurdan daha fazla vergi
ödüyor. Müsteşar, Genel Müdür Denetim elemanları ve üst düzey her
türlü yöneticilerin brüt ücretlerinin % 3 veya 4 ile 5-6 sı kadar gelir
vergisi ödüyorlar. Oysa aynı yöneticilere hizmet eden Odacı, Bekçi,
Şoför gibi daha düşük gelirli işçiler ise % 10-11 civarında
vergi ödüyorlar.
1- İşçi ve memur
arasında kesilen vergi oranları yanlış olduğu
bilinmektedir. Bu yanlışın devam etmemesi ve daha hakkaniyet
ölçülerinde vergi kesilmesi için yeni bir çalışma yapacak
mısınız?
6.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun,
akaryakıt ürünlerinden alınan vergi oranlarının
düşürülüp düşürülmeyeceğine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/109) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Maliye
Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Reşat
Doğru
Tokat
Soru: Akaryakıt ürünlerinden
alınan KDV ve ÖTV oranlarını düşürmeyi düşünüyor
musunuz?
7.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
akaryakıt fiyatlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/210) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
07.10.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda belirtilen
sorularımın, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim IŞIK
Kütahya
Ülkemiz, Hükümetinizce uygulanan
yanlış ekonomi politikaları nedeniyle dünyanın en
pahalı benzin ve motorinini tüketen bir ülke haline gelmiştir. Her
yıl yükselen akaryakıt fiyatlarıyla ilgili olarak;
1.
Halen hangi akaryakıt türlerinden ne türde ve ne oranlarda vergi
alınmaktadır? Bu vergiler 2002 yılı ile
karşılaştırıldığında nasıl
değişmiştir?
2.
Alınan vergilerin azaltılarak akaryakıt fiyatlarının
normal düzeylere indirilmesine yönelik bir çalışmanız var
mıdır? Varsa çalışma ne aşamadadır?
3.
Ham petrol ortalama fiyatları ile ülkemizdeki akaryakıt
fiyatları arasında bir ilişki var mıdır?
4.
"Vatandaşlardan alınan dolaylı vergilerle cari
açığın kapatılmasına" yönelik
politikanızın akaryakıt fiyatlarının yükselmesindeki
etkisi nedir?
5. Bu politikanın
değiştirilmesi düşünülmekte midir?
8.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adanada
köylüler tarafından kullanılan Hazine arazilerine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/235) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki soruların
maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim.10.10.2011
Ali
Halaman
Adana
1. Adana ilimizde çok sayıda
köylülerimiz işledikleri arazilerin Hazineye ait olması
dolaysıyla Devlet desteklerinden yararlanamamaktadır. Köylülerimizin
bu desteklerden yararlanabilmesi için ne gibi
çalışmalarınız vardır?
2.
Adana ilimizde köylülerin ecrimisil ödeyerek işledikleri arazileri
İşleyene vermeyi düşünüyor musunuz?
9.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın,
akaryakıt ürünlerindeki vergi oranlarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/248) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanması için gereğini arz ederim.
Gürkut
Acar
Antalya
Akaryakıt
ürünleri üzerindeki vergi yükü nedeniyle vatandaşlar, bir litre yakıt
için yakıt maliyetinden daha fazla vergi ödemektedir.
1- Hükümetiniz, akaryakıt ürünlerini vergi
kaynağı olarak mı görmektedir?
2- Son 5 yılda ve yıllara göre,
akaryakıt ürünleri üzerinden ne kadar ÖTV ve KDV
toplanmıştır? Aynı akaryakıt üzerinden toplanan bu
vergilerin, toplam vergi gelirleri içindeki payı nasıl
gerçekleşmiştir?
3- Akaryakıt
üzerindeki vergi yükünü azaltarak, vatandaşlara rahat bir nefes
aldıracak mısınız? Gelir dağılımında
büyük adaletsizliğinin yaşandığı ülkemizde, gelir
üzerinden vergi almak yerine, dolaylı vergilerle, alt gelir grubundaki
vatandaşları mağdur etmeye devam mı edeceksiniz?
10.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, taksici esnafına yeni taksi alımında ÖTV ve
KDV istisnası getirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/264) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
İstanbul'da
18 bin ticari taksi olmasına karşın, korsan taksi
sayısı 30 binleri geçmiştir. Ayrıca, mevcut taksi
plakalarının çok önemli kısmı taksi şoför ve
esnafının değildir.
Bu nedenle;
Geçimini
taksicilikten sağlayan ve ruhsatı taksi esnafı adına olan
taksilerin yerine yeni bir modele geçmeleri halinde bir defalık satın
alımlarda ÖTV ve KDV istisnası getirmeyi düşünüyor musunuz?
11.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, vakıf üniversitelerine kamu kurum ve
kuruluşlarından yapılan arazi ve bina tahsislerine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/275) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
Son yıllarda
sayıları hızla artan Vakıf Üniversitelerinin bir
kısmı kendi imkan ve olanakları ile kurdukları kampüslerde
eğitim vermektedirler. Bazı Vakıf üniversiteleri ise kamu kurum
ve kuruluşlarından kiraladıkları binalarda ve kiralanan
arazilerde yapılan dersliklerde eğitim vermektedirler.
Bu nedenle;
1. Hangi Vakıf üniversitelerine Milli Emlak
ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarından arazi ve bina tahsis
edilmiştir?
2. Hangi
Vakıf Üniversitelerine bina ve arazi satışı
yapılmıştır?
3. Kamu kurum ve kuruluşlarından arazi
ve bina tahsis veya satışı istemesine rağmen hangi
Vakıf Üniversitelerine tahsis ve satış
yapılmamıştır. Talep edilmiş ise bu talepleri neden
yerine getirilmemiştir?
12.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebinin,
taksi esnafının sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/281) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Süleyman
Çelebi
İstanbul
İstanbul'da
18 bin ticari taksi olmasına karşın, korsan taksi
sayısı 30 binleri geçmiştir. Ayrıca, mevcut taksi
plakalarının çok önemli kısmı taksi şoför ve
esnafının değildir.
Bu nedenle;
Geçimini
taksicilikten sağlayan ve ruhsatı taksi esnafı adına olan
taksilerin yerine yeni bir modele geçmeleri halinde bir defalık satın
alımlarda ÖTV ve KDV istisnası getirmeyi düşünüyor musunuz?
13.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebinin,
vakıf üniversitelerine kamu kurum ve kuruluşlarından
yapılan arazi ve bina tahsislerine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/290) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Maliye
Bakanı Sayın Mehmet Şimşek tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Süleyman Çelebi
İstanbul
Son yıllarda sayıları hızla artan
vakıf üniversitelerinin bir kısmı kendi imkân ve olanakları
ile kurdukları kampüslerde eğitim vermektedirler. Bazı
vakıf üniversiteleri ise kamu kurum ve kuruluşlarından
kiraladıkları binalarda ve kiralanan arazilerde yapılan
dersliklerde eğitim vermektedirler.
Bu nedenle;
1. Hangi vakıf
üniversitelerine Millî Emlak ve diğer kamu kurum ve
kuruluşlarından arazi ve bina tahsisi
yapılmıştır?
2. Hangi
vakıf üniversitelerine bina ve arazi satışı
yapılmıştır?
3. Kamu kurum ve
kuruluşlarından arazi ve bina tahsis veya satışı
istemesine rağmen hangi vakıf üniversitelerine tahsis ve
satış yapılmamıştır? Talep edilmiş ise bu
talepler neden yerine getirilmemiştir?
14.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
kamu sektöründe çalışan iki yıllık meslek yüksekokulu
mezunlarının özlük haklarının iyileştirilmesi
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/312) ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
14.10.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına,
Aşağıda belirtilen sorularımın,
Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması için gereğini
saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Bilindiği gibi ülkemizde, iki yıllık
Meslek Yüksek Okulları (MYO) mezunlarının kamu kurum ve
kuruluşlarında çalışmaları hâlinde
karşılaştıkları kadro, yetki ve unvan
kargaşası yıllardır çözülememiştir. Lise mezunlarıyla
hemen hemen aynı statüde çalıştırılan MYO
mezunlarının özlük ve sosyal haklarının iyileştirilmesine
yönelik çalışmalarla ilgili olarak;
1. İki
yıllık MYO ön lisans programlarını bitiren gençlerimizin
kadro, yetki ve unvan belirsizliklerinin giderilmesi konusunda
Bakanlığınızca yürütülen bir çalışma var
mıdır?
2. Varsa çalışmanın içeriği ve
uygulama takvimi nasıldır?
3. Yoksa
Bakanlığınızın bu konudaki görüşü
nasıldır? Böyle bir çalışma başlatılabilir mi?
14.10.2011
15.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
esnaf ve sanatkârların vergi borçlarının yeniden
yapılandırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/316)
ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına,
Aşağıda belirtilen sorularımın,
Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması için gereğini
saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Ülkemizde 2008 yılında başlayan ve
etkileri hâlâ devam eden ekonomik krizin de etkisiyle her kesimden
vatandaşımızın önemli sıkıntılarla
karşı karşıya kaldığı bilinmektedir.
Özellikle küçük esnaf ve sanatkârlarımızın son iki yıldır
ödeyemez hâle geldikleri vergi borçlarıyla ilgili olarak;
1. Vergi
borçlarını zamanında ödeyemeyen esnaf ve
sanatkârlarımızın karşılaştıkları
sorunların çözümüne yönelik olarak Bakanlığınızca
yürütülen bir çalışmanız var mıdır?
2. Varsa çalışmanın içeriği ve
uygulama takvimi nasıldır?
3. Esnaf ve sanatkârlarımızın vergi
borçlarının faizlerinin silinerek yeniden
yapılandırılmaları sağlanabilecek midir?
4. Bu konuda Bakanlığınızın 2012
yılı programı nasıldır?
16.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
TOKİ ihalelerini alan firmalara ve ödedikleri vergilere ilişkin sözlü
soru önergesi (6/341) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı
24.10.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda belirtilen
sorularımın, Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini
saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Ülkemizin değişik il ve
ilçelerinde yapılan TOKİ ihalelerinin
genellikle AKP'ye yakınlığıyla bilinen belirli firmalara
verildiği ve bu firmaların
sembolik sayılabilecek vergi ödemelerinde bulunduğu iddialarıyla
ilgili olarak;
1- 2003-2011 yıllarında
TOKİ tarafından yapılan inşaat ihalelerinin toplam
tutarı ve ihale bedellerinin yıllara göre değişimleri
nasıldır?
2- Aynı dönemde TOKİ
ihalelerini alan firmaların devlete ödedikleri toplam vergi
miktarları nasıl değişmiştir?
3- Yapılan TOKİ ihalelerinden
en büyük ihale bedelli ilk 100 ihaleyi alan firmalar hangileridir? Bu
ihalelerin toplam bedeli ne kadardır?
4- Bu firmaların
bazılarının devlete olan vergi borçlarını ödemedikleri
ya da sembolik sayılabilecek küçük miktarlarda ödemeler
yaptıkları iddiaları doğru mudur?
17.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
kamuda bazı unvanlarla çalışan personelin özlük haklarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/344) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı
24.10.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda belirtilen
sorularımın, Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini
saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Sosyolog, Müze
Araştırmacısı, Kitap Patologu, Arşivci ve Kütüphaneci
unvanlarıyla kamuda çalışanların, teknik hizmetler
sınıfında ve en az dört yıllık fakülte mezunu
olmalarına rağmen unvanlarının
karşılığı olan özlük haklarından
yararlanamadıkları iddialarıyla ilgili olarak;
1- Halen yukarıda belirtilen
unvanlarla kamuda çalışanların sayısı ne
kadardır?
2- 644 sayılı KHK ile teknik
hizmetler sınıfına geçen ve özlük haklarında nispeten
iyileşme sağlanan anılan personelin özlük haklarının,
Bakanlığınız bürokratlarınca YHS
çalışanları düzeyine indirilmesine yönelik çalışma
yapıldığı iddiaları doğru mudur? Doğru ise
böyle bir çalışmanın gerekçeleri nelerdir?
3- Anılan unvanlarla
çalışan personelin özlük haklarının, YÖK tarafından
söz konusu unvanlara emsal ve eş değer gösterilen arkeolog ve
istatistikçi unvanlarıyla çalışanların düzeyine getirilmesi
sağlanabilecek midir?
18.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
serbest meslek mensuplarının tahsil etmedikleri alacaklar için vergi
ödemek zorunda oldukları iddiasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/346) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
24.10.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda belirtilen sorularımın,
Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması için gereğini
saygılarımla arz ederim.
Prof. Dr. Alim Işık
Kütahya
Mali
müşavirler, avukatlar ve diğer serbest meslek mensuplarının
Gelir Vergisi Kanunu (GVK)'nun 67/1. maddesi ile Katma Değer Vergisi
Kanunu'nun 10/a maddesinin çelişmesi nedeniyle tahsil etmedikleri ya da
hiç tahsil edemeyecekleri alacakları için KDV ve Gelir Vergisi ödemek
zorunda kaldıkları iddialarıyla ilgili olarak;
1. Serbest meslek mensuplarının GVK ve
KDV Kanunlarının anılan maddeleri nedeniyle tahsil etmedikleri
ya da edemeyecekleri alacaklarının vergisini ödemek zorunda
kaldıkları iddiaları doğru mudur?
2. Doğru ise
Bakanlığınızın, GVK ile KDV Kanunundaki çelişkinin
giderilerek serbest meslek mensuplarının mağduriyetlerinin
giderilmesine yönelik bir çalışması var mıdır?
3. Varsa çalışma ne
aşamadadır? Yoksa bu mağduriyetin giderilmesi sağlanabilir
mi?
19.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, çiftçinin kullandığı mazotta ÖTVnin
kaldırılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/362) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak yanıtlanması hususunda gereğini arz
ederim.
Av.
Namık Havutça
Balıkesir
Ülkemizde
tarım yapmak çiftçiler için neredeyse imkânsızlaşmaktadır.
Tarımda uygulanan destek yetersiz kalırken üretim girdileri olan
mazot, tohum, gübre, ilaç, kredi faizleri, su ve elektriğin fiyatı
sürekli artmaktadır. Ürün fiyatları ise yerinde saymaktadır.
Tarımsal üretimde kullanılan yıllık ortalama mazot
miktarı ise 3,3 milyar litredir. Çiftçinin bir litre mazot için ödediği
ÖTV bugünün fiyatıyla 1.125 liradır. Verilen destek ile mazota ödenen
bedelin ise ancak yüzde 5'i karşılanmaktadır. Halen ülkemizde
mazot fiyatının yüzde 30'unu ÖTV, yüzde 18'ini de KDV
oluşturmaktadır. Buna göre;
1- Siyaset üstü bir çalışma yaparak
çiftçinin kullandığı mazotta ÖTV'yi kaldıracak
mısınız?
2- ÖTV'nin sıfırlanmasıyla
toplumsal faydanın doğacağını düşünmüyor musunuz?
20.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, vadeli ithalatta alınan kaynak kullanma fon
oranının artırılmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/381) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
Vadeli ithalatta alınan
kaynak kullanma fonu yüzde 3'ten yüzde 6'ya
çıkartılmıştır. Peşin ithalatta ise bu fon
alınmamaktadır. Özellikle KOBİler ve orta ölçekli
firmalarımızın yeterince nakit kredi olanağı
olmadığından ithalatlarını vadeli yapmak zorunda
yapmaktadırlar.
Bu nedenle;
1. Vadeli ithalattaki kaynak kullanım fonu
yüzde 3'ten yüzde 6'ya neden çıkarılmıştır?
2. Özellikle KOBİler ve yetersiz
kaynağa sahip firmalarımızın rekabet koşulları ve
maliyetleri nedeniyle güç durumda kaldıklarını dikkate alarak bu
fonun kaldırılmasını düşünüyor musunuz?
21.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, bir ABD
firmasının Türkiyede rüşvet dağıttığı
iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/398) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Başbakan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. 21.10.2011
Kamer
Genç
Tunceli
Amerikan 3M Şirketi Türkiye
temsilcisinin bazı kamu kurum ve kuruluşlarına hizmet ve ürün
satmak için rüşvet verdiği Amerikan basınında yer
almaktadır;
1-
Amerikan 3M Şirketinden hangi kamu kurumu hizmet ve ürün satın
almıştır?
2- Amerika'da
yapılan soruşturmada Türkiye'deki kişilere ne miktarda
rüşvet verildiği tespit edilmiştir?
3- Bu
rüşvet alan kurumlar belli midir? Belli ise hakkında ne gibi
işlem yapmayı düşünüyorsunuz?
22.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın,
akaryakıt ürünlerinden alınan vergilere ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/421) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanması için gereğini arz ederim.
Av.
Gürkut Acar
Antalya
Akaryakıtın pahalı
olması nedeniyle 10 numara yağ yakan
taşımacıların sayısı giderek artmaktadır. Bu
durum hem çevreye zarar vermekte, hem de büyük risk oluşturmaktadır.
Bu kapsamda;
1-
Vergi politikaları nedeniyle kullanımı artan ve kamuoyunda 10
numara yağ olarak adlandırılan ürünlerin,
kullanımının azaltılabilmesi için ne çözüm üreteceksiniz?
Bu ürünlerin de vergisinin arttırılması çözüm olmuş mudur?
Hangi sonuçlara ulaşılmıştır?
2- Akaryakıt
ürünlerindeki vergi yükü azaltılarak, taşımacı
esnafına bir destek sağlanacak mıdır? Esnafa bir nefes
aldıracak mısınız?
23.- Adana Milletvekili Ali Demirçalının, 17
Ağustos 1999 depreminin ardından getirilen vergilerin gelirlerinin
kullanım alanlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/432) ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda belirtilen sorularımın,
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz
ederim. 27.10.2011
Ali
Demirçalı
Adana
17 Ağustos 1999 depreminin
ardından, depremle ilgili olarak emlak vergisi, ek motorlu
taşıtlar vergisi, özel iletişim vergisi ve özel işlem
vergisi getirilmiş, bu kapsamda toplanan paraların akıbeti
sorulduğunda sağlık, eğitim, duble yollar gibi 74 milyonun
ihtiyacını karşılamak için
kullanıldığını beyan ettiniz.
1-
Deprem için toplanmış vergilerin, seçimlerde reklamlarını
yaptığınız duble yollar ve diğer bütçe kalemleriyle
ilgili kullanılması sizce etik midir?
2-
Uluslararası vergi uygulamalarında tek bir kalem için vergi
toplamanın doğru olmadığını
düşünüyorsanız neden telefon görüşmelerinden özel iletişim
vergisi topluyorsunuz.
3- Basına
yapmış olduğunuz açıklamada deprem için toplanan
paraların tam olarak miktarını bilmediğinizi belirttiniz.
Maliye Bakanı olarak öğrenip, kamuoyuna açıklamayı
düşünüyor musunuz?
24.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, ÖTV zammının otomotiv sektörüne etkilerine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/439) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Otomotiv Distribütörleri Derneği
(ODD) yaptığı açıklamada, Özel Tüketim Vergisinde
yapılan yeni düzenlemenin ardından müşterilerin siparişleri
iptal ettiğini ve sektörün büyük darbe yediğini belirtmektedir.
Bu bilgiler
ışığında;
1.
Zamlı Özel Tüketim Vergisi düzenlemesinin otomotiv sektörüne vurduğu
darbeyi nasıl atlatmayı düşünüyorsunuz? Otomotiv
piyasasını nasıl canlandıracaksınız?
2.
Döviz kurunda yaşanan hareketlilik ve ÖTV düzenlemesinin, 2000 cc nin
üzerindeki araç satışlarını durma noktasına
geldiği ve 1600-2000 cc araç satışlarını da
yavaşlattığı doğru mudur? Doğru ise bu konuda
nasıl hareket etmeyi düşünüyorsunuz?
3.
Bu durum karşısında, ÖTV zammını geri almayı
düşünüyor musunuz? Bu alanda çalışma yapacak
mısınız?
25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, şeker fabrikalarının özelleştirilmesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/441) ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Hükümetiniz döneminde özelleştirme
çalışmaları koşar adım devam etmektedir. Bugüne kadar
yapmış olduğunuz özelleştirmeler, arkasında binlerce
çalışanı ve ailelerini mağdur etmiştir. Şeker
fabrikası özelleştirmeleri yeni mağdurlar
oluşturacaktır.
Bu bilgiler
ışığında;
1. Son
dokuz yıl için de toplam kaç şeker fabrikası
özelleştirilmiştir? Bu şeker fabrikaları hangileridir?
2. Önümüzdeki
aylarda hangi şeker fabrikalarını özelleştirmeyi
planlıyorsunuz? Özelleştirilecek olan bu fabrikalarda toplam kaç
personel çalışmaktadır.
3. Yeni
mağduriyetler olacak mı? Hak kayıplarını nasıl
önlemeyi planlıyor musunuz?
4. Bu
nedenle, şeker fabrikası özelleştirmelerinden vazgeçmeyi
düşünüyor musunuz?
26.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, otoyolların ve köprülerin özelleştirilmesi
çalışmalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/492) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Özelleştirme kapsamına
almış olduğunuz paralı otoyollar ve İstanbul
Boğaziçi ile Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün geliri, Ekim ayında 65
milyon TLye dayanmıştır.
Bu bilgiler
ışığında;
1. İstanbul
Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprülerinden toplam 19 milyon 255 bin 446
TL, paralı otoyollardan da 45 milyon 703 bin 361 TL gelir
sağlanmıştır. Bu gelire rağmen, niçin buraları
özelleştirmek istiyorsunuz?
2. Otoyol
ve köprü özelleştirmesinden sonra sırada hangi kurumlar vardır?
Hangi kurumları özelleştirmeyi planlıyorsunuz?
3. Özelleştirme kriterleriniz
nelerdir? Kurumdaki karlılık mı, yoksa zarar mı ? Yoksa rastgele mi
özelleştiriyorsunuz?
27.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
işçilerin ve memurların brüt ücretlerine uygulanan vergi
oranlarının eşitlenmesine ve emekli maaşlarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/504) ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim. 1.11.2011
Ensar Öğüt
Ardahan
İşçi ve memur
ikisi de ücretli olmasına rağmen işçi her ay memurdan daha fazla
vergi ödüyor. Müsteşar, Genel Müdür Denetim elamanları ve üst düzey
her türlü yöneticilerin brüt ücretlerinin % 3 veya 4 ile 5-6sı kadar
gelir vergisi ödüyorlar. Oysa aynı yöneticilere hizmet eden odacı,
bekçi, şoför gibi daha düşük gelirli işçiler ise% 10-11
civarında vergi ödüyorlar.
1- İşçi ve
memur arasında kesilen vergi oranları yanlış olduğu
bilinmektedir. Bu yanlışın devam etmemesi ve daha hakkaniyet
ölçülerinde vergi kesilmesi için yeni bir çalışma yapılacak mı?
2- Hükümet
programında yer verilen "maaş
farklılıklarını giderme vaadi ne zaman yerine getirilecek,
emekli maaşlarına da refah payı yansıtılacak mı?
28.- Adana Milletvekili Ali Halamanın, iktisadi
ve idari ilimler fakültesi mezunlarının sorunlarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/610) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
soruların Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.02.12.2011
Ali
Halaman
Adana
1. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden mezun
olanların sayısı 300.000 kişidir. KPSS
alımlarından 8234 memur kadrosundan iktisat fakültesi mezunu 404
kişi alınacaktır. Bu adaletsizce bir yaklaşım
değil midir?
2. Hükümet olarak iktisat fakülteleri mezunlarına
yapılan haksızlıkları gidermek için ne gibi
çalışmalarınız olacaktır?
29.- Ankara Milletvekili Zühal Topcunun,
Bakanlıkta ve Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda özürlü personel istihdamına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/646) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda belirtilen sorularımın
Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim.
02/12/2011
Prof.
Dr. Zühal Topcu
Ankara
Kamu kurum ve kuruluşlarının 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre
çalıştırdıkları personele ait kadrolarda, ilgili kurum
veya kuruluşun toplam dolu kadrosunun % 3'ü oranında özürlü
çalıştırma zorunluluğu bulunmaktadır.
Bu çerçevede;
1- Bakanlığınız ve
Bakanlığınıza bağlı-ilgili-ilişkili kurum ve
kuruluşların 2010 ve 2011 yıllarında; 657 sayılı
Kanun'a göre çalıştırmış olduğu personel
sayısı ve çalıştırması gereken özürlü personel
sayısı ile çalışan özürlü personel sayısı
kaçtır?
2- 657 sayılı Kanun uyarınca özürlü personel
çalıştırma yükümlüğü çerçevesinde
Bakanlığınız ve Bakanlığınıza
bağlı-ilgili-ilişkili kurum ve kuruluşların özürlü
açığı bulunmakta mıdır? Varsa eğer eksiklik ne
kadardır ve bu eksikliğin giderilmesine yönelik talepler Devlet
Personel Başkanlığına iletilmiş midir?
30.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlıkta görev yapan bazı
çalışanların mağduriyetinin giderilmesine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/693) ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Maliye Bakanlığı merkez
ve taşra teşkilatı birimlerinde görev yapan gelir
uzmanları, muhasebe denetmenleri, muhasebe uzmanları ve milli emlak
uzmanları eşit işe eşit ücret konusunda mağdur
edildiklerini belirtmektedir.
Bu bilgiler
ışığında;
1. Bu doğru mudur? Kurumunuz
bünyesinde görev yapan uzman ve denetmenler, başka kurum personeli
karşısında mağdur mu edilmiştir?
2. Mağdur edilmiş ise, bu
konuda çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, okuma süresinde yirmi beş dakikalık bir süremiz
gitti. Şimdi, 30uncu soruda ben soru okutmayı
bıraktırıyorum çünkü Sayın Bakana cevap verme
imkânını sağlayabilmek için. Eğer süre kalırsa
diğer soruları da okutup cevaplandırtacağım.
Maliye Bakanı Sayın Mehmet
Şimşek, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gündemde yer alan ve Başkanlık Divanınca okunan
sözlü soru önergelerini cevaplamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Cevaplarıma Sayın Ensar
Öğütün sorularıyla başlamak istiyorum. İçişleri
Bakanlığımıza yönelttiği (6/12) sayılı
önerge: Yerel yönetimlerdeki sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi
konusunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımızın bir çalışması şu
anda söz konusu. Bir çalışma yapılmaktadır, bu çalışma
bittiğinde sonuçlarını sizlerle paylaşacağız.
(6/33) sayılı önerge:
2002-2010 döneminde sahte veya muhteviyatı itibarıyla
yanıltıcı belge
düzenleyen ve kullanan mükellefler nezdinde toplam 48.655 adet rapor tanzim
edilmiştir. Bu mükellefler hakkında 25 bin adet vergi suçu raporu
düzenlenmiştir. Belirtilen dönemlerde 35.035 mükellef hakkında mahkûmiyete
hükmedilmiş, 14.011 mükellef beraat etmiş, 6.626 mükellef
hakkında ise kovuşturmaya yer olmadığı kararı
çıkmıştır.
Tam otomasyona
geçtiğimiz 2005 yılından 2010 yılının sonuna
kadar tespit edilen, düzenlenen sahte fatura tutarları 34,9 milyar lira,
kesilen toplam ceza 846 milyon liradır.
2002-2004 arasında
ise, bu dönemde otomasyon yok, sahte fatura düzenleyen ve kullanan mükellef
sayıları sistemden tespit edilmekle beraber tutar bilgisi mevcut
olmadığından paylaşamıyorum.
(6/40) sayılı
önerge ve (6/504) sayılı önergedeki ikinci soru: Emekliler
arasındaki maaş farklılıklarının giderilmesine
ilişkin kanun tasarısı şu anda Meclisimizde
görüşülmektedir.
(6/90) sayılı
önerge: Ülkemizde kıymetli taşların teslimleri KDVden istisnadır
ancak bu malların ithali veya imalatçılar tarafından teslimi
aşamasında yüzde 20 oranında ÖTV alınmaktadır.
Sayın Öğütün
de ifade ettiği gibi, aslında dünya uygulamaları genel olarak
kıymetli taş ve mücevherat teslimleri KDVye tabi olup ÖTVye tabi değildir
ancak ülkemizde böyle bir sistem oturtulmuş. Bunun nedenini de
soruşturdum, Gelir Politikaları Genel Müdürlüğümüzün en
azından bana söylediği kadarıyla, zamanında sektör böyle
bir talepte bulunmuş ve bu çerçevede bir düzenleme
yapılmış. Dolayısıyla, şu anki düzenlemelerimiz
bu yönde.
Kıymetli
taşlarla donatılmış veyahut donatılmamış
şahsi kullanıma mahsus ziynet eşyasıyla bunların aksam
ve parçaları ÖTVnin kapsamına girmemektedir. İhraç edilecek
ziynet eşyalarının
imalinde kullanılmak üzere dâhilde işleme belgesi almak
şartıyla ithal edilecek inci veya diğer kıymetli
taşlar ise ÖTVye tabi değildir. Kıymetli taşların
ÖTVsiz ithali kanun değişikliği gerektirmektedir. Bu konuda
şu anda Bakanlığımızca yürütülen bir çalışma
bulunmamaktadır.
(6/98) sayılı önerge ile
(6/504) sayılı önergedeki 1inci sorunun cevabı: Ücretliler
işçi-memur ayrımı olmaksızın, artan oranlı vergi
tarifesi uygulanmak suretiyle vergilendirilmektedirler. Kamu personeline ödenen
tazminatlar ve ek ödeme gibi bazı ödemelerin ilgili kanunlarındaki
hükümler gereği gelir vergisinden istisna edilmiş olması
nedeniyle ücretlerin vergilendirilmesinde farklılıklar ortaya
çıkabilmektedir. Ancak kamuda memur ya da işçi ücretleri
belirlenirken ödenen net ücretler esas alınmaktadır, vergi
farklılığı bu anlamda telafi edilmektedir. Ücret
gelirlerinin vergilendirilmesindeki farklılıklar Gelir Vergisi
Kanununun yeniden yazımı çalışmalarında
değerlendirilebilir.
Sayın Reşat Doğrunun
(6/109), Sayın Başbakanımıza yöneltilen Sayın Alim
Işıkın (6/210), Sayın Gürkut Acarın (6/248), (6/421)
ve Sayın Namık Havutçanın (6/362) sayılı
akaryakıt ürünlerinden alınan vergilere ilişkin önergeleri:
Dünyada birçok ülkede ve özellikle Avrupa ülkelerinde olduğu gibi
ülkemizde de akaryakıt ürünlerinden özel tüketim vergisi veya katma
değer vergisi alınmaktadır. Petrol ve doğal gaz
ürünlerinden alınan özel tüketim vergisinde 2002den 2005in
başına kadar otomatik olarak enflasyon oranında aylık
artış yapılırken 2005 yılı başından
itibaren maktu vergi sistemine geçilmiştir. Ocak 2005ten Kasım
2007ye kadar akaryakıt ürünlerinde herhangi bir vergi
artışı yapılmamıştır. En son ÖTV
artışı ise 31 Aralık 2009 yılında olup o tarihten
bu yana akaryakıt ürünlerinde tek kuruşluk dahi bir vergi
artışı yapılmamıştır.
Bu çerçevede, 100 liralık benzin
fiyatının içerisinde KDV ve ÖTV dâhil toplam vergi yükü 2002
yılının sonunda 70,2 lira iken, 2012 Ocak ayı
itibarıyla 58,5 liraya kadar düşmüştür. Yine, 100 liralık
motorinde ise 2002de vergi yükü 59,2 lira iken, 2012 Ocak ayı itibarıyla
48,3 liraya düşmüştür.
Görüldüğü gibi, AK PARTİ
hükûmetleri döneminde diğer vergilerde olduğu gibi akaryakıt
ürünlerinde de vergi yükü aşağı çekilmiştir.
2002-2011 döneminde brent tipi ham
petrol varil fiyatı Türk lirası bazında yaklaşık yüzde
349 oranında artarken, ülkemizde akaryakıt pompa satış
fiyatları ortalama yüzde 139 ile yüzde 208 oranında
artmıştır. Dolayısıyla, pompa satış
fiyatlarının tabii ki ham petrol varil fiyatıyla
karşılaştırıldığı zaman çok
aşağıda kaldığı da görülecektir. Bu, esas
itibarıyla vergileri bizim enflasyonla güncellemememizden
kaynaklanmaktadır. Hâlen
Son altı yılda akaryakıt
ürünlerinden alınan özel tüketim vergisi ve katma değer vergisinin
toplamı 219,5 milyar lira olup, vergi gelirlerinin yaklaşık
yüzde 20sine tekabül etmektedir.
Tarımda mazot desteği, mazot
maliyetinin ortalama olarak yüzde 17sini karşılamaktadır, yani
mazottaki verginin yaklaşık yüzde 34ü bu çerçevede iade
edilmektedir. 2003 yılından bugüne kadar çiftçimize 3,5 milyar lira
mazot desteği verilmiştir.
10 numara yağ adıyla bilinen
ürünün doğrudan akaryakıt olarak kullanılmasını
önlemek amacıyla geçen sene ÖTVde bir artışa gittik,
bunları imalatlarında ham madde olarak kullananlara ek bir vergi yükü
gelmemesi için de bir sistem oluşturduk.
Sayın Ali Halamanın (6/235)
sayılı önergesi: Tarımsal desteklerden çiftçi kayıt
sistemine kayıtlı olan çiftçiler faydalanmaktadır. Eğer
kullanılan arazi hazineye ait ise kiralandığına dair kira
sözleşmesinin verilmesi şarttır. Bu durumda, ecrimisil kabul edilmemektedir.
Buradan amaç kayıt dışılığı azaltmak ve
gayrihukuki işgali önlemektir.
Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkartılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışına Dair Kanun
Tasarısı Meclisimizde görüşülmektedir.
Sayın Mevlüt Aslanoğlunun (6/264), Sayın
Süleyman Çelebinin (6/281) sayılı önergeleri: Daha önce de gündeme
gelmiş olan, taksicilerin yeni bir modele geçmeleri hâlinde bir
defalık satın alımlarda ÖTV ve KDV istisnası
uygulamasına, vergide adalet ve eşitlik ilkesine
aykırılığı nedeniyle olumlu bakılmamaktadır.
Diğer meslek gruplarının da benzer taleplerine yol açacak ve
mali disiplini zedeleyebilecektir. Kaldı ki, KDV istisnası,
üreticinin yüklendiği vergiyi maliyete yansıtmak zorunda kalması
sebebiyle satış fiyatının düşürülmesinde de etkisiz
kalabilecektir.
Yine, sayın vekillerimizin (6/275), (6/290)
sayılı sorularının cevabı:
Bakanlığımızca bugüne kadar üniversiteler için hazine
taşınmazı üzerinde irtifak hakkı tesis edilmesi uygun
görülen vakıf üniversiteleri şunlardır: Kadir Has Üniversitesi,
Bilkent Üniversitesi, Başkent Üniversitesi, Fatih Üniversitesi,
Atılım Üniversitesi, Doğuş Üniversitesi, Çankaya Üniversitesi,
Maltepe Üniversitesi, Okan Üniversitesi, Ufuk Üniversitesi, Acıbadem
Üniversitesi, İstanbul Şehir Üniversitesi, Gazikent Üniversitesi,
Zirve Üniversitesi, İstanbul Medipol Üniversitesi, Mevlânâ Üniversitesi,
Turgut Özal Üniversitesi, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi,
Uluslararası Antalya Üniversitesi, Avrasya ve Türk Hava Kurumu
Üniversiteleri. Başkent, Çankaya, Karatay, Yeditepe ve Gazikent
üniversitelerine satış da yapılmıştır.
TOBB Ekonomi ve Teknoloji
Üniversitesinin Kayseride bulunan taşınmaza ilişkin irtifak
hakkı tesisi uygun görülmüş, ancak üniversite ihaleye
katılmamıştır.
Projesine uygun yapılaşma
olmaması nedeniyle de Avrasya Üniversitesine bu aşamada
satış uygun görülmemiştir.
Ayrıca, TOBB Ekonomi ve Teknoloji
Üniversitesinin Diyarbakırda bulunan taşınmaza ilişkin
irtifak hakkı tesisi talebi Bakanlığımızca uygun
görülmüş ve valiliğe ilgili yazı gönderilmiştir.
Hâlen Alanya Hamdullah Emin Paşa,
Ankara Bilge, Altın Koza, Beykent, İstanbul Sabahattin Zaim, Gedik,
İstanbul Bilgi, Turgut Özal, TED üniversiteleri ile İstanbul Kavram
Meslek Yüksekokulunun irtifak hakkı tesisi ve Yeditepe, Maltepe ve Çankaya
üniversitelerinin satın alma talepleri değerlendirilmektedir.
Vakıf üniversitelerine diğer
kamu kurum ve kuruluşlarınca tahsis edilen taşınmazlara
ilişkin Bakanlığımızda bilgi bulunmamaktadır.
Şimdi, Sayın Alim
Işıkın beş soru önergesini cevaplandırıyorum:
Önce, (6/312) ve (6/344)
sayılı önergeler; 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
kapsamında kamuda 225 sosyolog, 177 müze
araştırmacısı, 5 kitap patoloğu, 1 arşivci, 674
kütüphaneci bulunmaktadır.
Mühendis ve mimarlar
dışında kalan teknik personelin eğitim seviyelerine göre
unvan, yetki ve sorumlulukları 1992 tarih ve 3795 sayılı
Bazı Lise Okul ve Fakülte Mezunlarına Unvan Verilmesi Hakkında
Kanun ile düzenlenmiştir.
657 sayılı Kanunda ise zam
ve tazminatların hangi işi yapanlara, hangi görevlerde bulunanlara
ödeneceği, miktarları, ödeme usul ve esaslarının
kurumların yazılı isteği ve Devlet Personel
Başkanlığının görüşü üzerine
Bakanlığımız tarafından hazırlanarak, Bakanlar Kurulu
kararıyla yürürlüğe konulacağı hüküm altına
alınmıştır. Bu kapsamda gelen veya gelecek talepler
kararname çalışmalarında değerlendirilmektedir,
değerlendirilecektir.
Kamu personelinin mali ve sosyal
hakları genel olarak personel kanunlarında, başta hizmet
sınıfı, kadro ve görev unvanı ve derecesi, eğitim
durumu, görevin önemi, sorumluluğu, riski ve benzeri hususlar dikkate
alınarak belirlenmektedir. Bu nedenle de, toplam maaşları
farklılık arz etmektedir. Konuyla ilgili, şu anda, bir
çalışmamız bulunmamaktadır.
(6/316) sayılı önerge: 2011
yılında 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanunla cumhuriyet
tarihimizin en kapsamlı mali yapılandırmasını
uygulamaya koyduk. Mükelleflerimizin büyük çoğunluğu ödemelerine
riayet etmektedir. Kendilerine, huzurlarınızda teşekkür
ediyorum. Uygulaması başarıyla devam eden bir
yapılandırma mevcut olup yeni bir düzenlemeye bu aşamada ihtiyaç
duyulmamaktadır.
(6/341) sayılı önerge:
Önergedeki 1inci ve 3üncü sorular Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızı
ilgilendirmekte olup zaten (6/350) sayılı önergeyle de
sorulmuştur.
Ben, müsaade ederseniz, 2nci ve 4üncü
soruları cevaplamak istiyorum: Maliye Bakanlığı Vergi
Denetim Kurulu Başkanlığı Risk Analiz Birimi ve Gelir
İdaresi Başkanlığı Denetim ve Uyum Yönetimi Dairesi
Başkanlığınca, tüm mükellefler, vergi kanunlarına uyum
ve vergi kayıp ve kaçağı konularında sürekli ve
detaylı olarak analize tabi tutulmaktadır. Kamuya veya özel sektöre
iş yapan firma ayrımı yapılmaksızın, uyumsuz veya
yüksek riskli bulunanlar, vergi güvenlik önlemleri veya inceleme
yollarıyla değerlendirilmekte ve kanunlarla
Bakanlığımıza verilen yetkiler kullanılarak gerekli
önlemler alınmaktadır. Tüm mükelleflerin vergi borçları elektronik
ortamda yakından takip edilmekte ve tahsilatı geciken vergi
borçları için, gerektiğinde elektronik haciz uygulaması yoluyla
mükelleflerin banka hesaplarına anında müdahale edilebilmektedir.
Belli bir miktarın üzerinde vergi borcu olan veya kesinleşen vergi ve
cezası olan mükellefler de Maliye Bakanlığınca ilan
edilmektedir. 2011 yılı için, 200 bin lirayı geçenler vergi
dairelerinde, 1 milyon lirayı geçenler de Gelir İdaresi İnternet
sitesinde ilan edilmiştir. Vergi Usul Kanununun Vergi mahremiyeti
başlıklı 5inci maddesi hükmü nedeniyle TOKİ ihalelerini
alan firmaların soruda bahsedilen kapsamdaki bilgilerinin
açıklanması mümkün bulunmamaktadır.
(6/346) sayılı önerge:
Serbest meslek faaliyetinde vergiyi doğuran olay gelir vergisinde tahsil
esasına, katma değer vergisinde ise malın teslimi ya da hizmetin
ifası şartına bağlanmıştır. Gelir vergisi
ile katma değer vergisinde vergiyi doğuran olaylardaki
farklılıklar nedeniyle, sadece serbest meslek mensupları için
katma değer vergisinde de tahsil esasının getirilmesi vergi
tekniği açısından uygun olmayacaktır.
Sayın Mevlüt Aslanoğlunun
(6/381) sayılı önergesini cevaplıyorum: İthalatın
azaltılmasına katkıda bulunmak amacıyla vadeli ithalatta
alınan Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu kesintisi, 2011
yılında yüzde 3ten yüzde 6ya
çıkartılmıştır. Bu fon kesintisinin
kaldırılması yönünde şu anda bir çalışmamız
bulunmamaktadır, ancak ileride dış ticaret
açığında görülecek iyileşmelere paralel olarak tabii ki
indirimler gündeme gelebilecektir.
Sayın Ali Demirçalının
(6/432) sayılı önergesi: Bu kürsüde çeşitli vesilelerle
açıkladığım üzere, kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla
yaptığım bir basın toplantısında bir soruya
verdiğim cevapta, ben, vergilerin hepsinin bir havuzda
toplandığını ve 74 milyon
vatandaşımızın hizmeti için
harcandığını ve bunu söylerken de tabii ki eğitim,
sağlık, altyapı, tarım gibi birçok konuyu zikrettim, ancak
basına Deprem vergileri duble yollara gitti. şeklinde bir ifadem
tabii ki çarpıtılarak yansıtıldı. Ben
tekrarlıyorum, bütün vergiler bir havuzda toplanıyor ve bu vergiler
de tabii ki kamu hizmetinde kullanılıyor ve
vatandaşlarımızın kamu hizmetini kaliteli bir şekilde
alması için harcanıyor.
Sayın Mesut Dedeoğlunun
(6/439) esas numaralı önergesi: Ülkemizde 2003 yılında 359 bin
adet binek ve hafif ticari araç satılmış iken 2011
yılında bu rakam yaklaşık 865 bin adede
ulaşmıştır. Avrupa ülkeleri arasında 2003
yılında motorlu araçlar satışında 9uncu
sıradayken Türkiye, 2011 yılında 6ncı sıraya yükselmiştir.
Dış ticaret açığının azaltılmasına
katkıda bulunmak amacıyla, tamamına yakını ithal
kaynaklı olan ve Türkiyedeki otomobil satışlarının
yıllar itibarıyla ortalama yüzde 10unu oluşturan 1.600 cc üzeri
araçlarda ÖTV artışları yapılmış, yüzde
90ını oluşturan 1.600 cc ve altı araçlarda ise ÖTV
artışı yapılmamıştır. Dolayısıyla
yapılan artışların sektörde bir darbeye veya
durgunluğa sebep olacağı düşünülmemektedir. Ancak, tabii ki
esas itibarıyla ithal olan bazı taşıtlara olan talep
azalabilecektir.
Sayın Kamer Gençin Sayın
Başbakanımıza yönelttiği (6/398) esas numaralı
önergesine cevabım: Konuyla ilgili olarak 5549 sayılı Suç
Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun
kapsamında inceleme başlatılmış olup, bu inceleme
devam etmektedir.
Sayın Mesut Dedeoğlunun
Sayın Başbakanımıza yönelttiği (6/441) ve (6/492) esas
numaralı önergelerine cevabım: TÜRKŞEKER Anonim Şirketi
Aralık 2000 yılında özelleştirme kapsamına
alınmıştır. Türkiye Şeker Fabrikaları Amasya,
Kütahya, Adapazarı fabrikalarındaki kamu hisseleri 2004 ve 2005
yıllarında özelleştirilmiştir. TÜRKŞEKER Anonim
Şirketinin coğrafi bazlı 6 portföyündeki şeker
fabrikalarından10unun satış ihaleleri 29 Kasım 2011
tarihinde tamamlanmıştır. Bunlar, Portföy B: Elâzığ,
Malatya, Erzincan, Elbistan. Portföy C: Kastamonu, Kırşehir, Turhal,
Yozgat, Çorum ve Çarşamba. Diğer 15 fabrikanın
özelleştirilme işlemleri devam etmektedir. Bunlar da Portföy A: Kars,
Erciş, Ağrı, Muş ve Erzurum. Portföy D: Bor, Ereğli,
Ilgın. Portföy E: Uşak, Alpullu, Burdur, Afyon, Susurluk. Portföy F: Eskişehir,
Ankara.
TÜRKŞEKER Anonim Şirketinde
toplam 15.723 kişi çalışmaktadır. Bunların 2.138i
memur, 13.585i ise işçi statüsündedir. Özelleştirme işlemleri
tamamlanan fabrikalardaki memurlar 4046 sayılı Kanunun 22nci
maddesi çerçevesinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarına
nakledilecektir. İşçiler ise 4/C kapsamında kamu kurum ve
kuruluşlarında değerlendirilebilecektir. Özelleştirme
Yüksek Kurulu TÜRKŞEKER Anonim Şirketinin özelleştirme
işlemlerinin 2014 yılı sonuna kadar tamamlanmasını
kararlaştırmış olup, çalışmalarımız bu
doğrultuda devam etmektedir.
Şeker fabrikaları
özelleştirilirken şeker üretimi ile ilgisi olmayan fabrikaların
üretimde ihtiyaç duymayacağı arsa ve araziler ayrılmakta olup,
ayrıca değerlendirilmektedir. Ayrıca üretim ve istihdamın
devamını sağlamak amacıyla yatırımcılara kotaları
çerçevesinde beş yıl süreyle üretim yapma zorunluluğu
getirilmekte ve bunun için de ilave teminatlar alınmaktadır.
Özelleştirilecek kuruluşlar,
genel ekonomik konjonktür, sektörün durumu, piyasa şartları,
potansiyel yatırımcıların eğilimleri gibi birçok husus
dikkate alınarak belirlenmektedir. Özelleştirmenin temel amacı,
devletin sanayi ve ticari alandaki faaliyetlerinin minimize edilmesi, rekabete
dayalı piyasa ekonomisinin oluşturulması ve sermaye
piyasasının geliştirilmesi suretiyle verimlilik
artışının sağlanmasıdır.
Devri gerçekleşmeyen elektrik
dağıtım bölgeleri ile elektrik üretim tesislerinin ve şeker
fabrikalarının özelleştirilmesine devam edilecektir. Köprü ve
otoyollar ile Başkent Doğalgazın, İzmir Limanı ile
İstanbul Salıpazarı ve Derince limanlarının
özelleştirilmesi de gündemimizdedir.
Sayın Ali Halamanın (6/610)
esas numaralı önergesi: Yürürlükteki mevzuata göre kamu kurum ve
kuruluşları hizmet ihtiyaçları çerçevesinde her öğrenim
düzeyinden personel istihdam edebilmektedir.
İktisadi ve idari bilimler
fakültesi mezunlarından kamuda özel yarışma sınavıyla
getirilen uzmanlık, denetim elemanlığı gibi KPSS A Grubu
kariyer meslek kapsamında da alımlar yapılmaktadır. Bu
kapsamda, 2006-2011 döneminde sadece Maliye Bakanlığının
aldığı 8.800 personelin yüzde 80inden fazlası iktisadi ve
idari bilimler mezunudur.
Sayın Zühal Topcunun (6/646) esas
numaralı soru önergesi: 2010 tarihinden itibaren özürlü memur
atamaları Bütçe Kanunundaki sınırlamalara tabi olmadan
yapılmaktadır. Dolayısıyla, özürlü istihdamının
önünü açmış bulunmaktayız. Özel sektörde yük ve zorunluluk gibi
görülen özürlü istihdamını biz 2008den itibaren bir teşvike
dönüştürdük; yani eskiden çalışanların yüzde 3ü kadar bir
istihdam zorunluluğu vardı, biz bunun sosyal güvenlik primlerinin
hazine tarafından ödenmesinin önünü açtık ve böylece bir teşvike
dönüştürdük, bu zorunluluk da devam ediyor.
Bakanlığımız ve
bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşlarımızda, Kamu
İhale Kurumu ve Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
hariç, toplam 2010 yılında çalışan personel
sayısı 66.511, çalışan özürlü sayısı 1.412,
özürlü açığı 584 olup 2011 yılı itibarıyla bu
sayılar 68.133, 1.405 ve 641dir. Özürlü personel atanması için
Devlet Personel Başkanlığı nezdinde gerekli
girişimlerde bulunmaktayız. Maliye Bakanlığında bu
açığın bir an önce kapatılması için de
çalışmaya devam edeceğiz.
Sayın Mesut Dedeoğlunun
(6/693) esas numaralı önergesine cevabım: Kanun hükmünde
kararnamelerle kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkin ve verimli ve
ekonomik bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere kamu hizmetlerinde
iş bölümü ve koordinasyonun sağlanması, benzer hizmetlerin tek
kuruluş veya birim tarafından yürütülmesi ve kaynak
kullanımında israfın önlenmesine yönelik olarak unvan
standardizasyonunun sağlanması amaçlanmıştır. Bu amaca
yönelik olarak kamu hizmetlerinin özelliğine ve gereklerine göre, kariyer
ve liyakat ilkeleri doğrultusunda, yetişmiş, nitelikli
personelin en etkin bir şekilde istihdamının
sağlanması hedeflenmiştir.
Farklı kurumların aynı
veya benzer teşkilatlarında, aynı hizmet
sınıfında, aynı veya benzer kadrolarda bulunan personel
arasındaki kurumlar arası ücret dengesizliği, Eşit
işe eşit ücret çalışması çerçevesinde ortadan
kaldırılmıştır. Hiç kimsenin aylığında
bir azalış olmamış, tam aksine, artış
yapılmıştır. Yani herkesi en üst ücret düzeyinde
eşitledik. Dolayısıyla, bu anlamda bir mağduriyet söz
konusu değildir.
Anladığım kadarıyla
buraya kadar okunmuştu.
BAŞKAN Şimdi başka
sorular var. Ben sizi yerinize alayım, tekrar geleceksiniz oraya, cevap
vereceksiniz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Peki.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana teşekkür
ediyoruz sorularımıza verdiği cevaplardan dolayı.
Benim sorum mazot ve benzin
fiyatlarıyla ilgiliydi. Dünyanın en pahalı mazot ve benzinini
bizim ülkemiz kullanıyor.
BAŞKAN Şimdi tekrar
soruyorlar size soru sahipleri.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Özellikle çiftçilerimiz ve şoför esnafları bu konuda çok ciddi bir
manada sıkıntı içerisindedirler.
Sayın Bakan 2002yle
karşılaştırarak özellikle diyor ki: 2002de, işte
bizim zamanımızda 59,2 liraydı 100 liralık mazotun vergisi,
şimdiki, şu Hükûmet zamanında 48,3 lira.
Peki, Sayın Bakanım, 2002
senesinde mazotun 1 litresi 1 liraydı. Şimdi kaç para? 4 lira.
Peki, o zaman mazota verilen dolar
cinsinden değer 0,65 dolardı. Şimdi ne kadar? 2,7 dolar.
Benzinin fiyatı 2002de 1,64
liraydı yani 0,98 dolardı, şu anda 2,5 dolar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de aynı konuya değinmek
istiyorum. 2002 yılında
İkincisi: Üç yıldır
şehit ve gazi ailelerine ikinci istihdam imkânı yönünde verilen
sözler bir türlü yerine getirilmedi. Şu günlerde, bu saatlerde, sizin
Maliye Bakanı olarak bu işe karşı
çıktığınız söyleniyor. Doğru mu, değil mi?
Onu da açıklarsanız hiç olmazsa izleyenler o konuda doğru
cevabı almış olurlar. Özellikle vergi kanunlarına uymak
zorunda olanlar ve TOKİ ihalesini alanlar niçin açıklanamıyor?
Bu adamların borcu varsa, diğer insanlar deşifre ediliyor da
TOKİ müteahhitleri niçin deşifre edilemiyor Sayın Bakan? Bunu
açıklarsanız memnun olurum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Kütahya) - Yani
normal vatandaş deşifre edilecek ama TOKİ müteahhitleri
deşifre edilmeyecek. Böyle bir şey olmaz.
BAŞKAN Sayın Dedeoğlu
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanımıza sormuş olduğum sorulara vermiş
olduğu cevaplardan dolayı teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet döneminden beri
Kahramanmaraşa ekonomik anlamda, ekonomik katkı anlamında tek
yatırım şeker fabrikasıydı. Elbistan Şeker
Fabrikası birkaç ay önce özelleştirildi. Bu bölgede çiftçilik yapan,
gerek Kahramanmaraşta gerekse de Elbistan bölgesinde pancar üretimi yapan
çiftçilerimizin durumu ne olacak? Bununla beraber, Elbistan Şeker Fabrikasında
çalışan personelimizin ve işçilerimizin durumu nasıl
olacak? Şu anda onlara bir form dağıtılmış
vaziyette Başka hangi şeker fabrikasına geçmek istersiniz?
diye. Bu konularla ilgili bir çalışmanız veya bir tasarrufunuz
var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Bakan, vakıf üniversiteleri gençlerimizi
emanet ettiğimiz üniversiteler ama birileri öz çocuğumuz, öz
üniversitemiz, birileri üvey üniversitemiz olmamalı. Birileri hiçbir kaynak
koymadan sadece devletten tahsis yaparak eğitime başlıyor,
birileri de bir sürü masraf ederek yerleşke kuruyor ama daha iyi hizmet
etmek için ilave bina istiyor, yer istiyor, arsa istiyor, bu tahsis edilmiyor.
Bu nedenle burada eşitlik ilkesi bozulmuştur. Talep ettiği hâlde
tahsis yapılmayan üniversiteleri siz söylediniz, ben de size yapılmayanların
bilgisini vereceğim.
İki: Taksici esnafı ilk taksi
alımında, bir defalık, yaşamında
Bir teşvik
belgesi veriyorsunuz, teşvik belgesinde bir fabrika makine, ekipman ithal
ettiği zaman ne KDV ne ÖTV ödüyor Sayın Bakanım. Taksici
esnafının ekmeği
Bir esnaf, bir defalık,
yaşamında bir taksi aldığı zaman bunu teşvik
etseniz, bu da bunların en tabii hakkıdır. Ekmekleri Sayın
Bakanım. Bu nedenle, taksici esnafının
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Çınar, Sayın Demir, Sayın Oğan, sizin soru önergeleriniz
olmadığı için size söz veremiyorum.
Sayın Bakan, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, ben size biraz da
ekleyeceğim çünkü sorulan soruların cevaplandırılması
için üç dakikanız kalmıştı, beş dakika hâline
getiriyorum.
Buyurunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, aslında, o on dakikada
normalde benim diğer sorulara da cevap verme imkânım olacaktı
ama ben değerli arkadaşlarımızın sonradan gündeme
getirdiği hususlara cevap vermeye çalışacağım.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, mazot veya benzinin fiyatını belirleyen birden fazla
faktör vardır. Vergi bunlardan bir tanesidir. Vergi yükü yüksektir. Bunu
kabul ediyorum. Yalnız, bakın, dünyanın en pahalı mazotu,
vergisi bizde değil. Benim bildiğim kadarıyla ocak sonu
itibarıyla Avrupada 4üncü sıraya düştük. Neden? Çünkü son
yıllarda maktu vergileri yani ÖTVyi biz enflasyona paralel
artırmadığımız için ÖTV, KDV toplamının
nihai fiyat içerisindeki yükü ciddi bir şekilde azalmıştır.
Ben onu anlatmaya çalıştım. Bu, birinci husus.
Tabii ki mazot fiyatı da, benzin
fiyatı da
Yani diyelim ki benzinin fiyatı 1 lira 63 kuruştan
çıkmış nereye? Diyelim ki 4 lira 43 kuruşa
çıkmış. Ama niye? Petrol fiyatları 2002 yılında
Türkiyenin ortalama brent tipi ham petrol ithalatındaki fiyat,
yanlış hatırlamıyorsam, ortalama 23-24 dolardı.
Bakın, bu hafta itibarıyla petrol fiyatları 119-120 dolar
civarı. Yani sadece ham petrol fiyatlarına kalsa zaten ciddi bir
şekilde bu artışlar
Ben zaten Türk lirası cinsinden ham
petrol fiyatlarının yüzde 349 oranında
arttığını ifade ettim. Dolayısıyla benzinin 1
litresinin 1.63 liradan veya mazotun 1 liradan 4 liranın üstüne
çıkması kadar doğal bir şey olamaz değerli
arkadaşlar.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Bakan, denizcilere yaptığınızı çiftçilere
yapamaz mısınız, nakliyecilere yapamaz mısınız?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Tabii ki mazot ve buğday
karşılaştırması yapılabilir ama takdir edersiniz
ki emtia fiyatlarını, petrol, doğal gaz fiyatlarını
Türkiye belirlemiyor. Bu, bizim dışımızda belirlenen,
uluslararası bir fiyattır. Bunu da ciddi bir şekilde sübvanse
edecek bir imkânımız yok.
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Bakan, deniz otobüsçülerine yaptığınız
uygulamayı çiftçiye ve normal otobüsçüye yapamaz mısınız?
BAŞKAN Sayın
Işık, lütfen, zaten iki dakika süre kaldı, yapmayın.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Değerli arkadaşlar, TOKİye
iş yapan müteahhitler
Değerli arkadaşlar, burada
çok açık ve net söyledim, isterse kamuya isterse özel sektöre, kim kime ne
iş yaparsa yapsın, vergi borcu kesinleşmiş, cezası
kesinleşmiş mükellefleri biz İnternet sitemizde
yayınlıyoruz. Bunu söyledim. Yani bunları hiçbir şekilde
efendim koruma, gizleme gibi bir çabamız yok ama tabii ki
kesinleşmemiş olanı ben nasıl size vereyim? Vergi
mahremiyeti diye bir husus var değerli arkadaşlar.
ALİM IŞIK (Kütahya)
TOKİyle ilgili bilgileri açıklayamayız. diyorsunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Kesinleşmemiş borçları ben
nasıl açıklayayım size? Dolayısıyla kanunun bize
verdiği yetkiler çerçevesinde olabildiğimizce size karşı
şeffaf, sorumlu bir şekilde davranıyoruz. Bundan sonra da
yapacağız ve hakikaten, bu vergi borcu olanları yayınlamaya
da devam edeceğiz. Onlara ilişkin incelemeler de zaman zaman
yapılıyor ama takdir edersiniz ki şu anda kim incelemede, kim
incelemede değil, bu konuda kanun bana size bir açıklama yapma
imkânı getirmiyor.
Değerli arkadaşlar,
Kahramanmaraştaki şeker fabrikamıza ilişkin bir soru
vardı değerli arkadaşımızdan. Tabii ki biz
çiftçilerimizin mağdur olmaması için dedik ki: Mevcut kotalar
çerçevesinde en az beş yıl üretim garantisi verilecek. Ve bu
çerçevede de tabii ki istihdam da devam edecek ama şu var: Olur ya, hani
diyelim ki şeker fabrikasını işletecek yeni firma
çalışanların bir kısmını devam ettirmek
istemezse, eğer memursa aynı statüde başka bir kamu
kuruluşuna aktaracak, yok işçi ise biz yine kanun gereği,
Bakanlar Kurulu gereği, ne gerekiyorsa kendilerine her türlü desteği
vereceğiz. 4/C kapsamındaki çalışanlarımızın
da durumlarını son yıllarda iyileştirdik, bundan sonra da
tabii ki yine ne gerekiyorsa yapılacaktır değerli
arkadaşlar.
Sayın Aslanoğlu vakıf
üniversiteleriyle ilgili soruyu sormuştu bana. Ben, bizdeki bütün
üniversitelere gerek kesin satış gerek tahsisler gerek mevcut
talepleri çok açık ve net bir şekilde sizlerle paylaştım.
Bence vakıf üniversitelerinin daha da desteklenmesi lazım. Vakıf
üniversiteleri kamunun yükünü alıyor ama şöyle durumlar da oluyor:
Örneğin -şimdi isim vermeyeyim- Ankarada bir üniversitemiz bir yeri
istiyor ama aynı zamanda Dışişleri Bakanlığı
da istiyor. Şimdi, Maliye Bakanı olarak benim önüme iki tane talep
geliyor; biri Dışişleri Bakanlığından, biri bir
vakıf üniversitesinden. Ne yapıyoruz? O zaman, mecbur, diyoruz ki:
Bu şimdilik dursun. Dışişleri Bakanlığıyla
görüşülüyor, onlar sonuçlandırılamıyor. Benzer durumda olan
eminim başka üniversiteler de olabilir. Ama hiçbir şekilde, vakıf
üniversitelerimiz arasında, şu veya bu şekilde, ne geçmişte
ne bugün böyle bir yaklaşım içerisine girmemiz söz konusu değil.
Olmaması lazım. Antalyada da destekliyoruz, Ankarada da
(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, gündemin
Sözlü Sorular kısmında okuttuğum ilk otuz soru
cevaplandırılmıştır.
Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.33
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mustafa HAMARAT (Ordu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68inci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmına geçiyoruz.
Alınan karar gereğince, bu
kısmın 109uncu sırasında yer alan Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplanın Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına verdiği (10/108) ve bugün okunarak bilgiye
sunulan, Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık ve 21
milletvekilinin (10/155), Ankara Milletvekili Sayın Cevdel Erdöl ve 20
milletvekilinin (10/156), Adana Milletvekili Sayın Necdet Ünüvar ve 20
milletvekilinin (10/157), İzmir Milletvekili Sayın Erdal Aksünger ve
27 milletvekilinin (10/158), Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet
Erdoğan ve 27 milletvekilinin (10/159), Eskişehir Milletvekili
Sayın Ruhsar Demirel ve 20 milletvekilinin (10/160) esas numaralı,
bilgi toplumu olma yolunda bilişim sektöründeki gelişmeler ile
İnternet kullanımının, başta çocuklar ve gençler olmak
üzere, beraberinde getirdiği sosyal etkilerin
araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak
görüşmelerine başlıyoruz.
IX.-
MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön
Görüşmeler
1.-
BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan'ın, telif hakları konusunda yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/108)
2.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 21 Milletvekilinin, internet
üzerinden oynanan oyunların neden olduğu kayıt
dışı sanal ticaretin ve çocuklar ve gençler üzerindeki
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/155)
3.-
Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ve 20 Milletvekilinin, çocuk ve gençlerin
internet ve diğer bilgi-iletişim teknolojilerini kullanırken
karşı karşıya kaldıkları risklerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/156)
4.-
Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 20 Milletvekilinin, kontrolsüz internet
kullanımının yol açabileceği sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/157)
5.-
İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 27 Milletvekilinin, bilişim
sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/158)
6.-
Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 27 Milletvekilinin, bilgi
iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin beraberinde getirdiği
imkan ve risklerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/159)
7.-
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 20 Milletvekilinin, sosyal
paylaşım siteleri başta olmak üzere, internet
kullanımının aile yapısı üzerindeki olumsuz etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/160)
BAŞKAN Hükûmet? Burada.
Meclis araştırması
önergeleri daha önce Genel Kurulda okunduğundan tekrar okutmuyorum.
İç Tüzükümüze göre, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunda
sırasıyla Hükûmete, siyasi parti gruplarına ve önergelerdeki
birinci imza sahibine veya onların göstereceği bir diğer imza
sahibine söz verilecektir.
Konuşmaları süreleri Hükûmet
ve gruplar için yirmişer dakika, önerge sahipleri için onar
dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum:
Hükûmet adına Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ; gruplar adına, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Erdal Aksünger,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın
Reşat Doğru, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl; önerge sahipleri, Kütahya Milletvekili
Sayın Alim Işık, Adana Milletvekili Sayın Necdet Ünüvar,
Bursa Milletvekili Sayın Aykan Erdemir, Gaziantep Milletvekili Sayın
Mehmet Erdoğan, Eskişehir Milletvekili Sayın Ruhsar Demirel.
İlk söz, Hükûmet adına
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağda.
Buyurun Sayın Akdağ. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) Saygıdeğer Başkanım, yüce Meclisimizin
değerli üyeleri; İnternet kullanımı hususunda,
İnternetin zararlarından toplumun, çocukların korunması
hususunda bütün gruplarımızdan değerli milletvekillerimizin
verdikleri araştırma önergelerini görüşmek için
huzurunuzdayız. Ben de Hükûmet adına bu konuda
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sadece onunla sınırlı değil Sayın
Bakan, bilgi toplumu yolunda bilişim sektörünün sorunları da var.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) Evet, bütün bu konularda Hükûmetimiz adına görüşlerimizi
ifade etmek üzere huzurlarınızdayım.
Değerli milletvekilleri,
İnternet, çağımızın en büyük buluşlarından
biri, bütün dünyaya yayılmış, insanların, milyonlarca
insanın, yüz milyonlarca insanın birbirleriyle âdeta
konuşmalarını sağlayan bir teknoloji. Hepimizin
kullandığı, kullanmak zorunda olduğu, kullanmaktan
çoğu zaman mutlu olduğu, hayatımızı birçok alanda da
kolaylaştıran bir teknoloji, böyle bir teknolojik iletişim
ağı.
Bugün bütün dünya üzerinde yüz
milyonlarca İnternet sitesi, bunlara ait milyarlarca İnternet
sayfası bulunmaktadır. İletişim, iletişimle birlikte
eğitim, araştırma, sağlık ve iş dünyası gibi
birçok alanda insan hayatına da önemli kolaylıklar getirmiştir.
İnternetin, birçok
faydasıyla birlikte, aynı zamanda yanlış ya da kötü
amaçlı kullanımlarıyla alakalı olarak riskleri ve
zararları da bulunmaktadır. Bir anlamda, İnternet, hayatın
bir kopyası gibi, içinde doğrularla birlikte
yanlışları da barındırabilen bir ortamdır.
İnsan olmanın gereği olarak nasıl hayattaki iyilik ve
güzelliklerden yararlanıyorsak, kötülüklerden kaçınmaya
çalışıyorsak İnternet ortamında da aynı
gerçekliği yaşıyoruz. Dolayısıyla bizlere düşen,
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, yürütme olarak bu konudaki mevzuatı
geliştirmek, bu konuda bir taraftan toplumun İnternete
erişimini kolaylaştırırken öte yandan da bu zararlardan
korunma hususunda vatandaşlarımızı emin
kılmaktadır.
Birkaç konu var İnternet
kullanımıyla ilgili olarak, bunları belli başlıklar
altında toplayabiliriz. Bunlardan biri İnternetle ilgili güvenlik
konusu. Kişisel bilgilerin İnternette dolaşırken
güvenliğinin zedelenebildiğini biliyoruz, kötüye
kullanılabildiğini de biliyoruz, bir ferde ait bilgilerin
başkaları tarafından kötüye kullanılabildiğini de
biliyoruz. İnternet üzerinden alışveriş
yapılıyor, para transferi yapılıyor, mal ticareti
yapılıyor, bankalarla işlemler yapılıyor. Dolayısıyla
bütün bu açılardan güvenli bir ortamda İnternet işlemlerinin
vatandaşlar tarafından yürütülebilmesi önem arz ediyor.
Önemli bir konu da İnternet
üzerinden istenmeyen mesajlara maruz kalma ya da Siber zorbalık.
dediğimiz bir sıkıntıyla vatandaşların
karşılaşabilmesi. Buna karşı da mutlaka hem
mevzuatı geliştirmeliyiz hem de uygulamada gerekli tedbirleri
almalıyız.
Sağlık açısından
İnternetle ilgili çok önemli hususlar var, bunların önemlilerinden
biri İnternet bağımlılığı. Aslında
İnternet bağımlılığı kavram olarak
kullandığımız ancak bilim dünyasında henüz yerine tam
oturmamış bir tabir. Bu hususta psikiyatristler ya da psikologlar net
bir tanıma ulaşmış değiller ama herkesin bildiği
bir şey var, o da özellikle çocuk ve ergenler açısından ama
zaman zaman erişkinler açısından da İnternet
kullanımının bir çeşit bağımlılığa
dönüşebildiği ve bu bağımlılığın insan
yaşamını, bir çocuğun ya da ergenin hayatını
olumsuz etkileyebileceği hususu.
Tabii ki bu anlamda, nötr anlamda bir
İnternet bağımlılığının yanı
sıra, bir taraftan çocuk ve ergen sağlığı
açısından uygunsuz içeriklere karşı da mutlaka bu
alanın çok iyi düzenlenmesi gerekiyor. Uygunsuz içerikler yalnızca
müstehcenlik gibi algılanmamalı; şiddet içeren bütün görüntüler
ya da bilgiler büyüyen çocukların, gelişmekte olan insan
evladının, insanın mutlaka ruhunu ve zihnini son derece olumsuz
etkileyebiliyor, bunu tıbben de biliyoruz. Bir taraftan bütün bunları
konuştuğumuz zaman, özellikle çocuklarımızın ve
gençlerimizin -biraz önce söylediğim gibi- yerine göre bir müptela
şeklinde bağlanabileceği bilgisayar oyunlarının
vasfı da çok önemli. Çok sayıda bilgisayar oyunu piyasada
dolaşıyor. Bunların gerek İnternet yoluyla gerek başka
yollarla çocuklarımıza ulaşması noktasında
çocuklarımızı da bu hususta korumak durumundayız.
2010 yılında, BTK
tarafından, altı-on yedi yaş aralığında
İnternet kullanıcısı çocuğu olan 11 bine yakın
ebeveyn ve on iki-on yedi yaş grubundaki 2.816 çocuk üzerinde bir
araştırma yaptık. Bu yapılan araştırmada,
Türkiyedeki ebeveynlerin yüzde 90ının çocuklarının
İnternet kullanırken müstehcen ya da şiddet içerikli görüntülere
maruz kalabileceğini, bu tür sitelere girebileceğini, İnternete
veya cep telefonuna bağımlı olabileceğini, kişisel ve
özel bilgilerin yabancıların eline geçebileceğini, İnternet
üzerinden istismara ve tacize maruz kalabileceğini ve kötü niyetli
kişilerle tanışıp arkadaşlık edebileceğini
düşündükleri ortaya çıkıyor. Ebeveynlerin yüzde 90ı bu
konulardan herhangi biriyle çocuklarının bir şekilde
karşılaşabileceğini ve bundan zarar görebileceğini
düşünüyorlar. Zaten bugün burada değerli milletvekillerimizin, bütün
parti gruplarımıza ait değerli milletvekillerimizin âdeta bir
mutabakat hâlinde araştırma önergeleri vermiş
olmasının bir anlamı da budur. Dolayısıyla bunu biz
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak yeterince
araştırmalıyız, bu hususta gerçekten ciddi bir rapor ortaya
koymalıyız diye Hükûmet olarak biz de düşünüyoruz ve Hükûmet
olarak bütün bu araştırma önergelerinin doğru amaçlarla verildiğini
ve bu konuda bir komisyonun kurulmasına taraftar olduğumuzu ifade
etmek isterim.
Bir taraftan da enteresan bir
başka bilgi: Türkiyede aslında ebeveynlerin sadece yüzde 29u,
ailelerin yüzde 29u İnternet kullanırken Avrupanın
gelişmekte olan diğer ülkelerinde bu oran yüzde 57lerde. Bu,
aslında biraz da ebeveynlerin İnternet kullanımı konusunda
çocuklarını kontrol etmek ya da çocuklarının ne
yaptıklarını görmek hususunda yetersiz kalabileceğini de
gösteriyor. Sonuçta, çocuğa bir anlamda bağımlı bir aile
ortaya çıkıyor. Yani ailelerin neredeyse dörtte 1i ya da üçte 1ine
yakın bir kısmı İnternetle bir şekilde
tanışıyor, oysa bugün çocuklarımızın neredeyse
yüzde 100e yakınının İnternetle
tanıştığını, İnternetle arkadaş
olduğunu, İnternet yoluyla arkadaşlıklar kurduğunu,
sosyal medyayla ilişkileri olduğunu biliyoruz. Yani bu nesiller
arası dönüşüm sırasında, aslında belli bir
yaşın üstünde olan insanların önemli bir bölümü
çocuklarının ve gençlerin gerisinde kalmış oluyor.
Dolayısıyla meselenin bu tarafını da ele alarak dikkatli
bir biçimde değerlendirmemiz gerektiği açık. Aileler
İnternet kullanmayı iyi bilmedikleri için muhtemel riskler konusunda
da yeterli bilgi sahibi değil ve genellikle kendi evlerinde böyle bir
problem yaşamayacaklarını ve çocuklarına güvendiklerini
söylemektedir aileler. Yapılan araştırma böyle bir sonuç
çıkardı ortaya. Enteresandır, ebeveynlerin yüzde 90ı biraz
önce saydığım birçok problemden birinin ya da
birkaçının toplum için problem olacağını
düşünüyorlar ancak genellikle kendi evlerinde de bunun
olmayacağını düşünüyorlar. Bu aslında bir
çelişki. Herkes kendi çocuğuna güveniyor ama toplumda böyle bir
problemin olduğunu da kabul ediyor. Dolayısıyla şunu
anlamış oluyoruz: Çocukların günlük yaşamdaki tavır ve
davranışlarıyla sanal âlemde takındıkları
tavırlar arasındaki farklılıkları aileler yeterince
fark edememektedirler. Oysa çocuklar bugün artık merak
duygularını ailelerine sorarak değil Googlea ya da başka
bir arama motoruna sorarak tatmin ediyorlar. Aradıkları herhangi bir
bilgi varsa ya da ulaşmak istedikleri herhangi bir arzu varsa bu yolla
ulaşmaya çalışıyorlar. Böyle bir arama neticesinde de
karşılarına saniyeler içinde en uygunsuz formlarda milyonlarca
zararlı içeriğin çıkmasını da
engelleyemeyeceğimizi biliyoruz. Dolayısıyla, bu hususta
toplumun farkındalığının artırılması
gerektiği de açık. Herhangi bir İnternet riskiyle
karşılaşan çocukların yaklaşık
yarısının bunu kimseyle paylaşmadığını
görüyoruz. Zararlı bir içerikle karşılaştığında
ailesini durumdan haberdar eden çocuklar toplamda değerlendirilen
çocukların üçte 1ini teşkil ediyor, kalan yüzde 65lik grupta yer
alan çocuklar bu durumu ailelerinden saklıyorlar.
Üç yıllık süre zarfında
Ulaştırma Bakanlığımızda kurulmuş olan
İnternet Bilgi İhbar Merkezine gelen vatandaş
şikâyetlerinin 450 bini bulduğunu biliyoruz.
Vatandaşlarımız -biraz önce de ifade ettim- çocukların
cinsel istismarı, müstehcenlik, fuhuş ve şiddet gibi konularda
hassas olup yapılan şikâyetlerin yüzde 90a yakınını
bunlar oluşturmaktadır. Dolayısıyla,
vatandaşlarımızın aslında kendi başlarına bu
sorunlarla mücadele edemedikleri ve kendilerini çaresiz hissettikleri de
görülmektedir.
Bir toplumun ve ülkenin geleceği kuşkusuz ki
çocuklarının ve gençlerinin yetişmesiyle yakından
ilişkilidir. Bir anne babanın çocuğunu koruma hakkı
yaşama hakkı gibi kutsal olup onlara bu imkânları sağlamak
devletin anayasal görevleri arasında yer almaktadır. İnternet
ortamında, başta çocuklar ve gençler olmak üzere, tüm
vatandaşlarımızın yaşamını maddi ve manevi
olumsuz etkileyebilecek nitelikte yayınlara karşı tedbirlerin
alınması İnternetin güvenli kullanımı olarak
adlandırılmaktadır. Bu bağlamda,
vatandaşlarımıza her türlü zarardan
arındırılmış bir İnternet ortamı sunmak için
Ulaştırma Bakanlığımız bir daire
başkanlığı kurmuş durumdadır. Bu daire
başkanlığı İnternetin güvenli kullanımıyla
ilgili faaliyetlere ağırlık vermektedir.
2007 tarihinde
5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan
Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen
Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunla belli yasal bir çerçeve
oluşturmuştuk, hatırlayacaksınız. Bu Kanunun
gerekçesinde açıkça belirtildiği üzere, Anayasamızın 41 ve
58inci maddeleri gereğince aile ve gençliğin İnternet
ortamında da korunması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, müsaadenizle, buradan toplumumuza da bazı sitelerle
ilgili bilgi vermek istiyorum. İnternetin güvenli, bilinçli ve etkin
kullanımı konularında çocuklara yönelik olarak www.guvenlicocuk.org.tr; farkındalığı
artırmak amacıyla www.guvenliweb.org.tr; vatandaşların İnternet
ortamında karşılaştıkları yasa
dışı içerikleri bildirmelerine imkân tanıyan www.ihbarweb.org.tr şu anda hizmettedir. Ayrıca,
bildiğiniz gibi, 22 Kasım 2011de vatandaşlar için
İnternetin yasa dışı ve zararlı içeriklerinden
korunabilmeleri konusunda, yine kendi tercihlerine bırakılmış
bir biçimde güvenli İnternet hizmeti de başlatılmış
durumdadır.
Değerli
milletvekilleri, biz de Sağlık Bakanlığı olarak hem
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıyla hem de
Ulaştırma Bakanımızla birlikte bu konular üzerinde
çalışıyoruz. Özellikle İnternet bağımlılığı
konusu Sağlık Bakanlığı açısından bizim ilgi
alanımız. Çünkü, biraz önce de ifade ettim, bu belki bir
hastalık olarak net biçimde bugün psikiyatri kitaplarında ya da
psikiyatriyle ilgili kategorize edici tablolarda belirlenmiş değil
ama yapılan araştırmalar artık bir
bağımlılık şeklinde ele alınmasının
zamanının geldiğini de gösteriyor.
Dolayısıyla, bütün bu
bilgileri yakından değerlendirerek, biz de, Ulaştırma
Bakanlığımız ve Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımızla birlikte bu konularda
çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.
Başbakanlık Aile ve Sosyal
Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu, Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığıyla iş birliği içinde Türkiyedeki
bilgisayar oyunlarının denetlenmesi -bir konu da bu, biraz önce
söylemiştim değerli milletvekilleri, bilgisayar oyunları konusu-
bunların sınıflandırılması, çocuklar ve aileler
açısından güvenli hâle getirilmesi konularının
tartışıldığı istişare toplantıları
yaptı yakın bir zamanda ve bütün bunların sonucunda, 2008
tarihinde, Dijital Oyunlar ve Çocuklar Üzerindeki Etkileri isimli bir rapor
hazırlanarak İnternet Kurulunun ikinci toplantısında bu
rapor sunuldu. Söz konusu raporda, Türkiyedeki İnternet kullanım
alışkanlıklarına yönelik araştırmalardan
eğlence yazılımı sektörünün durumuna ve dijital
oyunların çocuk ve gençler üzerindeki etkilerine kadar birçok detaylı
bilgi ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerine yer verilerek
ortaya güzel bir rapor da konmuş oldu. Raporda ayrıca, dünyadaki
eğlence yazılımı sektörünün denetlenmesi ve
derecelendirilmesiyle ilgili de bilgiler sunuldu.
Dolayısıyla, bu
araştırma önergeleri, umut ediyorum Meclisimiz tarafından,
sizler tarafından görüşülmek üzere kabul edilecek ve bir komisyon
kurulacaktır. Bu komisyonumuzun, oyunların
sınıflandırılmasına yönelik organizasyonlar konusunda,
ticari amaçla İnternetin toplu kullanımını sağlayan
sağlayıcıların durumuyla ilgili yeni mevzuat
geliştirilmesinde, oyun salonlarıyla ilgili belki
mevzuatımızın daha geliştirilmesinde de
çalışmalar yapacağını ümit ediyorum.
Çocukların gelişimi büyük
oranda küçük yaşta ve gerçek hayattaki deneyimlere bağlı
olmalıdır. Günümüzde bunların yerini özellikle bilgisayar
oyunlarından oluşan sanal bir dünyanın alması, gerçekten
yavrularımız için, gençlerimiz için önemli bir risk teşkil
etmektedir. Bu durumun, toplumun geleceği ve bütün ebeveynler
açısından kaygı verici olduğunu da kabul etmek
durumundayız.
Şimdi, bütün bunlarla birlikte bir
değerli grup başkan vekilimiz uyardığı için
konuşmamın sonunda işin bu tarafına da temas etmek
istiyorum: Mutlaka bütün bu İnternetin komplikasyonları
diyebileceğimiz problemlerle bir taraftan özgürlükleri
kısıtlamadan akılcı bir biçimde mücadele ederken
değerli milletvekilleri, öte yandan da mutlaka bilgi teknolojilerinin
ülkemizde geliştirilmesini teşvik etmek ve bilgi teknolojilerinin toplumda
çok daha yaygın bir biçimde kullanılmasını da sağlamak
durumundayız. Gerek kamu kuruluşları tarafından gerek
okullarımızda gerek hizmet sektörüyle ilgili alanlarda daha
yapabileceğimiz birçok iş var insanımızın
hayatını kolaylaştırmak açısından.
Yine -biliyorsunuz- Hükûmetimiz,
çocuklarımızla ilgili olarak okullarımızda FATİH
Projesi olarak isimlendirdiğimiz yeni bir projeyi başlattı.
Aslında bu bilgi teknolojilerinin yarının gençliğine
ulaşmasını son derece kolaylaştıracak bir adım
oldu. Önümüzdeki yıllarda bir taraftan çocuklarımızı bilgisayarla,
İnternetle tanıştırırken, öbür taraftan da
onları mutlaka İnternetin muhtemel zararlarından ve
komplikasyonlarından korumak durumundayız.
Değerli milletvekilleri
-sözlerimin sonuna geliyorum- Hükûmet olarak böyle bir araştırma
önergesinin hem İnternetle alakalı hem bilgi teknolojilerinin
geliştirilmesiyle alakalı bir araştırma komisyonunun
kurulmasını ve yüce Meclisimizin yol göstericiliğinde bu hususta
daha ileri adımlar atabileceğimizi düşünüyorum ve hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Akdağ.
Sayın Hamzaçebi, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Sağlık
Bakanı Recep Akdağın Meclis araştırması
önergeleri üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşmayla
ilgili açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana
açıklamaları için teşekkür ediyorum.
Siz Sayın Başkan, gündemi
okurken önergeleri, siyasi partilerin önergelerinin özetini ifade edecek
şekilde okudunuz. Cumhuriyet Halk Partisinin bu konudaki önergesi, bilgi
toplumu olma yolunda bilişim sektörünün gelişmesi ve sektörde
yaşanan sorunların çözümü yönündedir. Sayın Bakan, daha çok
İnternetin çocuklar üzerindeki zararlı etkileri
kısmını öne çıkardı. Hâlbuki önergeler bunu da
kapsıyor. Dolayısıyla hepsinin birleştirilerek
görüşülmesi, bu konuların araştırılmak üzere bir
komisyonun kurulması söz konusu.
Bunu düzeltmek amacıyla, Genel
Kurulun bilgisine sunmak amacıyla söz aldım.
Teşekkür ediyorum.
IX.-
MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön
Görüşmeler (Devam)
1.-
BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan'ın, telif hakları konusunda yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/108) (Devam)
2.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 21 Milletvekilinin, internet
üzerinden oynanan oyunların neden olduğu kayıt
dışı sanal ticaretin ve çocuklar ve gençler üzerindeki
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/155) (Devam)
3.-
Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ve 20 Milletvekilinin, çocuk ve gençlerin
internet ve diğer bilgi-iletişim teknolojilerini kullanırken
karşı karşıya kaldıkları risklerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/156) (Devam)
4.-
Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 20 Milletvekilinin, kontrolsüz internet
kullanımının yol açabileceği sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/157) (Devam)
5.-
İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 27 Milletvekilinin, bilişim
sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/158)
(Devam)
6.-
Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 27 Milletvekilinin, bilgi
iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin beraberinde getirdiği
imkan ve risklerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/159) (Devam)
7.-
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 20 Milletvekilinin, sosyal
paylaşım siteleri başta olmak üzere, internet
kullanımının aile yapısı üzerindeki olumsuz
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/160) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, gruplar
adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Erdal Aksüngere aittir.
Buyurun Sayın Aksünger. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERDAL AKSÜNGER
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bilişim sektörünün sorunlarıyla ilgili
araştırma önergesi üzerinde grubum adına söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanın
değindiği konulara da geleceğim ama önce, bizim aslında
özellikle üstünde durmamız gereken konunun, ben, Türkiye'nin bilişimi
algılama konusundaki geriliği konusunda kendi görüşlerimizi
ileteceğim.
Aslında, biz, bir paradoks
yaşadığımızı bilmemiz lazım. Dünyada
işletim sistemleri var, dünyada programlar var, yazılım
programları, virüs programları, güvenlik programları var. Bugün,
Türkiye, bütün bu kullandığı programların hepsi
dünyanın başka bir yerlerinde başkaları tarafından
yazılmış programlarla kendini güvenliğe almaya
çalışıyor, kendisini korumaya çalışıyor ve bundan
da medet umuyor. Böyle bir konunun olmayacağını bundan bir ay
önceki bir konuşmamda yine belirtmiştim.
Şimdi, Sayın Bakana ekleyeyim
arada, İnternet bağımlılığı konusunda bir
şey söylemişti. Arada, ben, geçmeden, aklımdayken onu da
söyleyeyim, ailelerin çocuklarını bilinçlendirme konusu. Şöyle
düşünmek lazım: Ben, on sekiz-yirmi yıla yakındır
bilişimci bir insanım, çocuklarım sekiz yaşına gelene
kadar eve bilgisayar bile götürmedim. Türkiyede bir sürü ürünün de Türkiye
genel distribütörlüğünü yaptım, hiçbir zaman evime çocuklarım
sekiz yaşına gelene kadar bilgisayar götürmedim. Neden götürmedim?
Şimdi esas konumuza geleceğiz, ondan dolayı söylüyorum.
Bilgisayar programlarının hepsi komut verir arkadaşlar. Çocuklar
karşısında oturduğu zaman, üç yaşında, beş
yaşında çocuklarını oturtanlar, onlarla övünüyorlar Biz
çocuklarımızı üç yaşında, dört yaşında
bilgisayarın karşısına koyduk. diye. Böyle bir şey
olamaz, böyle bir şey mümkün değil. Oradaki çocuğun en iyi
arkadaşı kim oluyor? Karşısındaki bilgisayar. Çünkü
bugün ağırlıklı kullandıkları özellikle Amerikan
programlarının çoğunda komut vardır, başka bir
şey yoktur. Çocuk bir tuşa basar orada karşısına
şöyle bir şey çıkar: Bu işi yapayım mı
yapmayayım mı? Evet, hayır, iptal. Oradaki en iyi
arkadaşına her türlü komutu verip yaptırır. O sosyallikten
koptuktan sonra çocuk dışarıya çıktığında
karşıdakine de komut vermeye başlar, bu çok nettir yani. Bu
çocuğun psikolojisi böyledir ama buradaki esas konu İnterneti
yasaklayarak bir yere gidemeyeceğini bilmesi lazım ama şöyle
oluyor: Biz şimdi İnterneti yasaklamayalım. dediğimizde
şöyle çıkıyor ortaya, şimdi iktidarın algısı
da böyle olacak Ya biz terörle ilgili konularda, işte pornografi konularında
ortaya bir yasak getirmeye çalışıyoruz ama siz bunları
engellemeye çalışıyorsunuz. Hayır, böyle değil, konu
bu değil. Konu, esas kendini güvenliğe alma konusudur. Sen hiçbir
şeyi yasaklayamazsın çünkü konu senin elinde değil çünkü sen
hâkim değilsin konuya, devlet olarak da hâkim değilsin. Teknoloji
bölgeleri kuruldu yıllarca; on seneye yakındır ben bunların
hepsini tek tek takip ediyorum hiçbirinde üretilen bir şey yok. Böyle bir
teşvik de yok arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, bu konu
çok ciddi bir konudur. Dünyada şu anda gelişen, büyüyen en büyük
sektördür bilişim sektörü. Ama şöyle bir durum var ortada: 2000li
yılların başında -daha önce de belirtmiştim ben bu
konuyu- Pardus Programları devreye girmişti TÜBİTAK
tarafından, çok da bizim hepimizin umutla baktığı, sevinçle
baktığı bir konuydu çünkü ulusal
yazılımlarımızı yapacaktık biz. Ama ne oldu? Bir
sürü kurumlar kuruldu TÜBİTAKın yanı sıra, bunlarla birlikte
iştira edildi ama ortaya gerçekten bir hüsran çıktı. Niye hüsran
çıktı? Son sekiz buçuk yılda 2010a gelene kadar 17 milyon dolar
harcanmış, Pardusa harcanmış ama geldiği noktada
şu anda rafa kaldırılmak üzere. Neden? Böyle bir hikâye olmaz.
Böyle bir yapılaşma süreci geçirilmez. Almanya 1998de bu işe
başladığında, açık kaynak kodlarla bu işe
başladığında 10 milyar euro bir para harcadı bu
işe ve kendini güvenliğe almak için ve şu anda geldiği
noktada hiçbir yere bağımlı değil. Siz ne düşünüyorsunuz?
İlk önce kişilerin güvenliğini sağlayacağız.
Nasıl sağlayacaksınız kişilerin güvenliğini?
Zaten güvenlikler gitmiş. Dünyadaki 500 milyon insanın Facebookta bütün
bilgileri var. Bugün çok övünüyorlar, diyorlar ki: Türkiyede 25 milyon
kullanıcı var Facebookta, bir vesileyle orada kendisini ifade
ediyor. Çok kötü! Bu 25 milyon kişinin bütün ailesi de dâhil olmak üzere,
herhangi bir yerde, bir serverda kayıtlı, bilgileriniz gitti.
Nasıl güvenlik aldınız peki? Nasıl alacaksınız
bundan sonra güvenliğinizi? Kişisel bilgilerinizin hepsi orada.
Nasıl yapacaksınız bu işi? Buradaki esas sorun o
değil. Esas sorun burada, acilen bir eylem planı yapılıp
bir bilişim bakanlığının kurulmasıdır, çok
önemlidir bu. Dünyanın her yerinde, gelişmiş ülkelerde bir
bilişim bakanlığı tahsis edilmiş durumdadır.
Bugün savunma sanayinizden ticaretinize, sosyal
paylaşımlarınızdan günlük yaşantınıza kadar
her yerde bilişimle uğraşacağınız kesin, öyle
görünüyor. Önümüzdeki süreç daha tehlikeli süreçleri getiriyor arkadaşlar.
Bir bilişim bakanlığı bence kaçınılmazdır.
Size bir iki tane
anekdot anlatayım o zaman konuyla ilgili. Yıllar önce, bundan
altı sene önce Uzak Doğuda bir araştırma merkezinde
çocukların oyunlarıyla ilgili bir konuya bizi davet etmişlerdi,
çok önemli de bir yerdi, gittik. Bir oyun yapıyorlardı, dünyada en az
10 milyon çocuğa bu platformda oyun oynatacaklardı. Bir odaya bir
insanı sokuyorlardı, orada insanın bütün sinirlerine hâkim
olabilecek bir yapıyı ellerine kollarına
bağlıyorlardı. Karşınızda da bir sanal gösteri başlıyordu
ve o gün ne başlıyordu biliyor musunuz sanalda? Karşınızda
sanki başka bir dünyayla, gerçek bir dünyayla karşı
karşıya bir pozisyona düşüyordunuz. Herhangi biriyle oyun
oynuyorsanız, o sizin bütün sinirlerinize hitap edebiliyordu. Bu ne
demektir biliyor musunuz? Hipotalamusa da oradaki adrenalin duygularına da
hepsine hitap eder bir hâle gelecektir bu. Bu, şu demektir: Yarın
öbür gün İnternet üzerinden insanları da bir vesileyle öldürebilir
bir hâle getirecektir. Peki, bunları siz engelleyebilir misiniz?
Engelleyemezsiniz bunları. Nasıl engelleyeceğiz bunları?
Peki, çözümler neresinde bu konuların?
Biz bu Pardus konusuna
özellikle değinirken niye bunu önemsediğimizi daha önce de
anlattım. Bugünden itibaren, çok geç kalınmış olsa bile,
çık hızlı bir şekilde bir eylem planının
yapılması lazım. Verdiğimiz
araştırma önergesinin arkasından iktidarın getirdiği
Beraber bir komisyon kuralım. yaklaşımı olumludur tabii
ama bunu ciddiye alacak konu bence komisyon kurmadan geçmez, komisyonlar kurup
orada bir sene, iki sene tartışarak bir konuyu, Türkiyeyi bir ileri
götüremeyeceğimiz kesin, bunu söylüyorum. Ha, baştan ön
yargılı değilim, mutlaka oturup konuşmak gerekiyor ama şunu
bilmek lazım, bir bakanlık tahsis edilmeden bu iş çözülmez.
Şimdi, burada Sayın
Bakanım FATİH Projesinden bahsetti, ben de bahsedeyim FATİH
Projesinden, bunu bilen bir adamım. Dünyada şu anda 2011
yılında 50 milyon tablet satıldı, 2012 yılında
tahminen 80 milyon tablet satılacak galiba, Goldman Sachsın
verdiği bütün veriler böyle. Biz 17 milyon tablet alacağız, 17
milyon
Yani kendi yazılımlarımızı, kendi işletim
sistemlerimizi, kendi virüs programlarımızı, kendi güvenlik
sistemlerimizi ortaya koymazken, tahminen her birinin başına 10
dolarlık bir yazılım maliyeti koysanız 170 milyon dolar
yapar. Bu 170 milyon dolarla
Siz kendi zihniyetinizde Pardusu
kalkındırmak için 14 milyon dolar harcadığınızda
hiçbir şey ortaya çıkmadı, 170 milyon dolarla da bir şey
çıkmaz ortaya ama şunu bilmek gerekiyor, siz o çocuklara bunları
verdiğiniz zaman Türkiyeyi çöplüğe çevirme ihtimaliniz var çünkü siz
Teknolojiyi satın aldım diye düşünürseniz büyük
yanılgı içerisine düşerseniz.
Teknoloji satın alınamaz
arkadaşlar, teknoloji kiralanır, eğer üretmiyorsanız.
Eğer üretiyorsanız bir süre, teknolojiyi biraz daha uzun bir süre
kullanma hakkına sahip olursunuz. 17 milyon tabletin getireceği
şey şu: Uluslararası bir şirketin yazılım
programlarını kullanacaksınız orada, bu çocuklar
sekiz-dokuz yaşında başlayacaklar bunu kullanmaya on sekiz-on
dokuz yaşına geldiklerinde bu programın müptelası
olacaklar, başka bir program kullanmayacaklar. Çok basit bir şey
söyleyeyim size, bir cep telefonu alıyorsunuz, o cep telefonunun
yazılımında bir kayıtlar yapıyorsunuz, işte bir
evrak kaydı yapıyorsunuz veya işte telefon rehberine
kaydediyorsunuz, bu bir alışkanlık getiriyor. Daha sonra ilk
gittiğinizde o telefonu almak istiyorsunuz. Neden? Çünkü bir
alışkanlık getiriyor. Çocuklarda da böyle, hele küçükten
başladığında bu, on sekiz-on dokuz yaşına
geldiğinde bildiği bir şeyi takip etmek onun içgüdüsel bir
şeyi olacak, burada tehlike başlıyor. Önümüzdeki süreç çok
tehlikeli. Yani bugün sizin ülkenizin bütün güvenliği tehlikede diyorum.
Bunu mutlaka değerli bakanlar da biliyordur. Bu konuda uzman
arkadaşlar vardır, onlar da biliyordur bu konuyu yani. Bugün
attığınız her mailin bir tane örneğini bir başka
serverda birileri tutuyor, bunu biliyorsunuz belki de.
Yaptığınız bütün dinlemeler, şunların,
bunların hepsi bir yerlerde kayıtlı.
Şimdi Neden
yapamazsınız? diye söylüyorum. Ayrıca önüne geçmek, yasaklamak
çok kolay bir iş değil. İşte önümüzde bir Wikileaks konusu
var. Nedir bu Wikileaks? Ben bazen arkadaşlara
söylüyorum, Ne algılıyorsunuz bu Wikileakstan? diye. Bir İnternet sitesi zannediyor, değil
arkadaşlar. Veya oradaki bu Julian Assangeı da bunun lideri
zannediyor, hayır, değil. Neden değil? 2006 yılında
kurulmuş olan böyle bir ağ, bugün dünyayı kasıp kavurur
vaziyette duruyor ama hâlâ şurada arkadaşlarıma sorsam,
şurada hepinize sorsam, Wikileaks nedir? diye; evet, kriptoları
açıklayan bir İnternet sitesi olarak açıklarsınız.
Kim lideri? deseniz, Julian Assange diye bir arkadaş. Aldılar
içeriye üç ay, beş ay aldılar ama devam etti bütün belgeler,
kriptolar açıklanmaya. Nasıl oluyor bu iş? 1 milyon 200 bin
evraktan sadece ve sadece 15 bin evrak açıklandı. Sıra
Türkiye'nin evraklarına da gelecek ve bugüne kadar, şu ana kadar
yaptıklarınız da dâhil açıklayacaklar hepsini. Bunun
nasıl olduğunu komisyonda da arkadaşlarla konuşuruz,
ayrı bir konu.
Ama bir an önce bizim
yapmamız gereken şu: Eğer biz sağlıklı bir
Türkiye, çocuklarımıza sağlıklı bir gelecek vermek
istiyorsak bir an önce bu bakanlığı kurup ciddi bir bütçe
tahsisi yapıp bizim ulusal yazılımlarımızı,
ulusal işletim sistemlerimizi, databaselerimizi, virüs
programlarımızı, güvenlik kodlamalarımızın
hepsini yapmamız lazım. Şu anda hiçbir şeyimiz yok, şu
anda hiçbir şeyimiz yok arkadaşlar bizim. Burada havanda su
dövüyorsunuz. Açıkça söylüyorum: Bu bir paradoks. Bu tedbirler
alınabilir ama bunların hepsi, önümüzdeki süreçte bunların
hiçbir şey etmediğini göreceksiniz yani.
Şimdi, bu önlemlerle ilgili
şeylere, çözüm önerilerimiz de var tabii, bunlara geleceğim ama belki
hani komisyonlarda da konuşulabilir, ben özetlemeye
çalıştım bazı şeyleri, öneriler ne olabilir yani
bunlar ne olabilir?
Üniversitelerde eğitimler görüyor
arkadaşlarımız. Ben de bir üniversitede mütevelli heyet
üyeliği yaptım, bilgisayar mühendisi de vardı, ben de
bilişimci olduğum için
Bakıyorum bütün öğretilerin
hepsine, yabancı şirketlerin programlarının hepsini
çocuklarımıza öğretiyoruz. Git bunları öğren,
hayatının bundan sonraki sürecinde de bunları devam ettir. Böyle
bir şey olabilir mi? Hiçbir geleneğinizi, ananenizi
başkalarına gidip öğretiyor musunuz? Bu şu demektir:
Şu anda bütün datalarımızın hepsi bir başka deftere
yazılıyor, bunu herkes kafasına yazsın. O 1 milyon 200 bin
evrakın içerisinde 2010un 9uncu ayına kadar -diliyorum- Türkiye
Cumhuriyeti devletinin de bütün yazışmaları yakında, bir
iki sene içerisinde düşer arkadaşlar, o gün güvenliğin ne
olduğunu hep beraber görürüz.
Zaten bu çözümle ilgili önerilerde bir
bilişim bakanlığı konusunu söylemiştim.
Pardus örneği projelerin bir an
önce ayağa kaldırılmaya ihtiyacı var. Öyle 300 bin dolar,
500 bin dolar, 1 milyon dolar para ayırdım, onu yapacağım,
bunu yapacağım, böyle değil. Almanya gibi, Rusya gibi,
İsrail gibi, Hindistan gibi, İrlanda gibi -Amerikayı
saymıyorum çünkü Amerika çok daha farklı şeyler yapıyor,
onu hiç koymuyorum- bunun gibi, oralardaki örnekler gibi örnekler yapmamız
lazım ama bu devletin tek başına yapacağı bir iş
değil, özel sektör, üniversiteler ve sivil toplum
kuruluşlarını ortak etmek lazım bu konuya, etmezsek bu
işte olduğumuz yerde kalırız.
Anayasa tartışmaları
olduğunda -aklıma bir şey geldiği için şimdi, hemen
söyleyeceğim size- şimdi, insanlar dinleniyor, bunlar iddia
makamlarında delil olarak kullanılıyor. Yakında, herhangi
bir adamın konuşmasını, sizin, herhangi bir kişinin
konuşmasını bir başkasının konuşması
olarak çıkartacak yazılımlar var. Bunlara ne
yapacaksınız? Bunları iddia makamları delil olarak kabul
edecek mi? Buyurun, soruyorum, varsa böyle bir şey
Anayasa
tartışmaları yapıyoruz burada. Kişinin özel hukuku
diye bir şey kalmadı ortada zaten, ama önümüzdeki süreçte de, siz
konuştunuz, bir başkasının sesi olarak kaydedilecek, bütün
frekanslarıyla, bütün aralıklarıyla. Ne yapacaksınız
burada? Bunu delil olarak kabul edecek misiniz? Anayasada kişinin
hukukunu nasıl koruyacaksınız? İşte, acilen bilişim
hukukunun tahsil edilmeye ihtiyacı var, İnternet hukukunun tahsil
edilmeye ihtiyacı var. Ve bu konuda nasıl çalışmalar var?
Ben çok önemli çalışmalar görmüyorum, çok ciddi çalışmalar
görmüyorum bu konuda, ama sektörel olarak şunu söyleyeyim: Neler
yapılmalı? Üniversiteler dâhil edilmeli bu konuya. Yeni bir
bilişim teşvik planının acilen bu bilişim
bakanlığı düzeyinde yapılması gerekir. Yoksa bir
bakanlığın altında bir yamalı bohça gibi durarak
yapamazsınız bu işi. Dünyanın hiçbir yerinde yok, bir bizde
var, burada var. Bilmiyorum, bilişimin Sanayi Ticaretin içerisinde
olması lazım, anlıyor mu bilişimden Sayın
Bakanımız, onu da bilmiyorum. Anlıyorsa beraber
konuşalım, tartışalım, ne kadar
anladığını tartışalım hep beraber. Ortada
bir eylem planı yok çünkü, onlar başka şeylere
takılmışlar çünkü Dinleyelim birilerini, bakalım oradan ne
çıkıyor, buradan ne çıkıyor?
Şimdi, bu teknoloji teşvik
planları, mesela KOBİlerle ilgili planlar yapılıyor,
diyorlar ki: KOBİlere bilişim öğreteceğiz, işte,
kalkınacak, edecek, şu olacak, bu olacak.
Ben böyle bir şey görmedim. Yani ben
bir KOBİ görmedim ki birisi teşvik vermiş, KOSGEBden
teşvik almış, büyümüş, gelmiş, bir tane Avea gibi,
Turkcell gibi operatör olmuş. Böyle bir şey olma imkânı
sıfır, böyle bir şey yok ortada. Bu kesinlikle bir
kandırmacadır yani. Adamları götürüyorsunuz, bürokrasi
içerisinde öldürüyorsunuz adamı bir tarafından, Ee, getirdik sana
iki tane bilgisayar koyduk, buyur, sen bilişimi öğrendin. Böyle bir şey
olabilir mi?
Bugün İnternetin güvenliği
açısından da onu söylüyorum çok ciddi bir şekilde, devletin
acilen eylem planını şurada yapması lazım. Nasıl
psikolojiyle, pedagojiyle ilgili eğitimler veriyorsa, dijital
okuryazarlıkla ilgili de eğitim vermesi lazım. Nedir yani?
Ebeveynlerin kaç tanesi bu konuyla ne kadar alakalı?
Şimdi, anlatıyorlar ben
görüyorum, Devlet Planlama Teşkilatının verdiği rakamlara
bakıyorum, bunların topu yanlış, yüzde 47si
kullanıyormuş, şunu yapıyormuş, bunu
yapıyormuş, öyle bir şey yok. Account kullanıyormuş,
mail kullanıyormuş, yok öyle bir şey. Hepinizin mutlaka minimum
ikişer tane mail adresiniz vardır, mutlaka. Olamaz yani bir tane
dışarıda vardır, bir tane de buraya geldiğinizde
almışsınızdır, belki iki üç tane vardır, kurumsal
kimliklerde de var mail, oradan ölçüyor. Bu datalarla iş yürümez, bunlar
doğru değil, bunlar yanlış. Nasıl ölçüyorlar o ayrı
bir konu, bakmak lazım burada.
Bu Pardusla gelişme potansiyeli
varken devlet kurumlarında bir garip bürokrat zinciri var, ilginç
şeyler yapıyorlar onlar da. Şimdi, bunun ismine açık kaynak
kodlu deyince, adam diyor ki: Ya, bizim bir şeyimizi açmayalım. O
kadar anlıyor bu işten. Bir şeyi de açmayalım.
Kullanmıyor adam Pardusu. Neyi kullanıyor? Yurt
dışından ithal edilmiş yazılımları
kullanıyor. Bilmiyor ki, burası sonuna kadar açık ama orada
başında açık kaynak kodlu diye bir şey geçtiği için
adam bundan ürküyor, korkuyor ve kullandırtmıyor bunu. Böyle
bürokratlar var. Baksınlar, niye gelişmediğine baksınlar.
Bedava olmasına rağmen, bu ülkenin ürettiği şey
olmasına rağmen kullanmıyorlar. Kime hizmet ediyorlar onu
bilmiyorum. Kiminle ne anlaşma yapıyorlar onu bilmiyorum. İyi
baksınlar o zaman konuya.
Şimdi, beş on sene önce biz
bu kalkınma planlarını doğudan belki beraber eş
zamanlı başlatabilirdik ama bugün mümkünatı yok, bugün
batıdan bir yerden başlatıp doğuya akması lazım
konunun. Neden? Bilişim konusunda yetişmiş olan insan kitlesi
batıda kaldı tamamen.
Arkadaşlar soruyorum: Doğuda
kaç tane ailenin evinde bilgisayar var? Kaç tanenin? Bir bilgisayar 500 dolarlardan
başlıyor, minimum da o seviyelerde, bir de İnternet alması
lazım kendine; 1,5-2 milyar para. Bunu da taksite böldüğünü
düşünürsen
Kaç tane ailenin böyle bir imkânı var? Burada ciddi bir
yanılgı var çünkü çok ciddi bir yanılgı var. Buraya ciddi
bakmak lazım.
Devlet kurumları da teknoloji
çöplüğüne dönmüş durumda şu anda. Neden? Kamu İhale
Kurumunda alım yaparlarken en ucuzu alalım diye
uğraşıyorlar. Kardeşim Teknoloji satılık
değil. dedik, kiralık. Sana en uzun ömürlü olanı almakla
mükellefsin sen ama öyle değil. Bakın hepsine, öyledir. Yabancı
yazılımları getirdiğinde mal olarak kabul ediyorlar
satın almada -Kamu İhale Kurumu veya bütün kamu
kurumlarının hepsi öyle- ama yerli üretim bir yazılım
gelince hizmet kabul ediyorlar; adamı üç ay sürüm sürüm kapıda
süründürüyorlar. Böyle bir mevzuat var arkadaşlar ve bunlar sorun ve
bunlar kesinlikle
İnanıyorum ki hiçbiriniz bilmiyor bu konunun böyle
olduğunu.
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Anlamıyorlar ki!..
ERDAL AKSÜNGER (Devamla)
Üniversitelerde bu özgür yazılımlar, açık kaynak kod
Yani bu ne
demektir? Dünyanın bir yerinde 1980lerin süreçlerinden başlayan bir
konudur. Açık kaynak kodlar binlerce insanın o İnternet üzerinde
geliştirmeye başladığı konu bugün bedavaya dönmüş
vaziyette. Siz alıp onları sadece databaselerle
yazacaksınız. Başka bir şey yok; bedava bu iş. Ha,
yatırım yapması, milyarlarca dolara ihtiyaç var. Ha, bundan
beş sene önce 3 milyar dolara ihtiyaç varsa, bugün 10 milyar dolara
ihtiyaç var; bunu kabul etmek zorunda. O yüzden ben bakanlığın
kurulması gerektiğini söylüyorum.
Şu Wikileaksteki konuyu da ben
bir de size
Onu örümcek zannediyorlar; değil, bir
denizyıldızı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) -
Örümceğin kafasını kestiğiniz zaman ölür, ama
denizyıldızını ikiye böldüğünüz zaman iki tane
denizyıldızı olur.
Komisyondaki çalışmalarda
inşallah hayırlı şeyler çıkması dileğiyle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Aksünger.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU
(Tokat) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İnternet
bağımlılığıyla ilgili verilen araştırma
önergeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, İnternet
bağımlılığı ve bilişim sektörleri,
bilişim sektörünün birçok sorunu vardır mutlaka; çözülmesi de gereken
çok önemli konuları beraberinde taşıyabilir. Ancak şu anda
ülkemizin en önemli konusunun başında ben
bağımlılık olduğunu düşünüyorum.
Bağımlılık dediğimiz
zaman, bunun içerisine madde bağımlılığı,
İnternet bağımlılığı gibi, cep telefonu
bağımlılığı gibi çeşitli şeyleri
sayabiliriz. Ancak tabii, madde bağımlılığına
şöyle bakmış olduğumuz zaman, ülkemizde son zamanlarda çok
ciddi oranda, hatta ülkemizin dışında da, dünyanın her
tarafında çok ciddi oranda bir madde kullanımının
almış başını gitmekte olduğunu görüyoruz. Bunun
içerisinde sigara, alkol, uyuşturucular sayılabilir. Ancak
şurası da bir gerçektir ki bunların yanında en önemli
bağımlılık olarak da karşımıza çıkan
İnternet bağımlılığıdır. İnternet
bağımlılığı, diğer
bağımlılıklar gibi hastalıktır. Bu hastalık
öyle bir hastalıktır ki sadece kendisini ilgilendiren yani
çocuğu veyahut aileyi ilgilendiren bir hastalık değildir;
ailelerin içerisindeki anne babayı ilgilendirir, kardeşleri
ilgilendirir, hatta akrabaları da ilgilendirir. Çocuk şayet
öğrenciyse okulda başarısız bir konuma gelmiştir,
başarısıyla ilgili çok ciddi sorunlar vardır. Çocuk
okulundan evine geldiği zaman, bir sürü sorunların yanında, yani
hemen bir anda kalkıp İnternetin başına oturur ve
saatlerce bunun içerisinde kalır ve -çocukların en fazla
oynamış oldukları çocuk oyunları vardır- çocuk
oyunlarına takılır, derslerini bir kenara bırakır,
iletişimini bir kenara bırakır ve beraberinde de bir sürü
sorunla karşı karşıya kalır.
Meclisimizin böyle önemli bir konuyu,
İnternet bağımlılığıyla ilgili konuyu
gündeme getirmiş olmasını çok önemsiyorum. Tabii, aynı
konuyu, madde bağımlılığı üzerinde de yapması
gerekirdi. 23üncü Dönemde madde bağımlılığıyla
ilgili olarak çok önemli bir komisyon kuruldu ve komisyon ciddi manada, çok
önemli çalışmalar yaptı ve akabinde de, o
çalışmasıyla beraber de, çok ciddi manada da, aşağı
yukarı iki bin sayfayı bulan, hatta daha da büyük sayfaları
bulan çok önemli raporlar hazırlandı ve raporlar bir kenara kondu. Bu
raporlarla ilgili olarak ben de o komisyonun bir üyesi olarak zaman zaman
konuyu gündeme getirdim ve raporların çıkan sonuçlarını en
azından Türkiye Büyük Millet Meclisine taşıyarak burada kanunların
çıkmasını ve o komisyonun aylarca ve günlerce
çalışmalarının eserinin bir ortaya konulması
noktasında mücadele verdim. Hem 23üncü Dönemde hem de 24üncü Dönemde
zaman zaman kanun tekliflerini buraya da getirdim, hatta 37nci maddeyle ilgili
olarak da konuşmalar yaptım ve kanun tekliflerinin Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine gelmesi noktasında da çalışmalarda
bulunduk. Ancak, ne oldu? Türkiye Büyük Millet Meclisi, aylarca
uğraştırarak hazırlatmış olduğu
araştırma komisyonu raporlarının hiçbirisini gündeme
almadı.
Değerli milletvekilleri, tahmin
ediyorum ki İnternet bağımlılığıyla ilgili
de şimdi komisyon kuruyoruz. Bu kurmuş olduğumuz komisyon da çok
önemli çalışmalar yapacak ama o çalışmaların akabinde
yine çok önemli sonuçlar ortaya çıkarılacak ve o sonuçlardan ortaya
konan neticeleri de buraya getireceğiz ve burada Adalet ve Kalkınma
Partisinin oylarıyla reddedilecek. Çünkü, madde
bağımlılığıyla ilgili konular buraya
getirilmiş ve çok önemli konular olmasına rağmen, hatta zaman
zaman da işte Muhalefet öneri getirmiyor. denmiş olmasına
rağmen, öneriler getirdik ve önerilerimizin hepsi, burada
savunulmasına rağmen, maalesef sizlerin de oylarıyla yani
iktidarın oylarıyla reddedilmiştir. Korkarım ki aynı
konu İnternet bağımlılığıyla ilgili komisyonun
oluşmasıyla beraber oluşacak olan veya oluşmuş olan,
ortaya çıkmış olan neticelerle ilgili de olacaktır.
Sayın milletvekilleri,
İnternet bağımlılığı çok önemlidir, hele de
önümüzdeki yüzyılda ben çok önemli olacağını
düşünüyorum. Çocukların başarısızlığı
yanında, hatta ailelerin boşanma sebeplerinin başında da
İnternet bağımlılığı gelmektedir. Şöyle
etrafımıza bir bakmış olduğumuz zaman, İnternet bağımlılığıyla
ilgili öğrencileri birçok ailenin içerisinde görebiliriz. İnternet
bağımlılığından dolayı ilişkilerin
koptuğunu, aile içerisinde ilişkilerin koptuğunu, hatta aile
insanlarının dışarıya bile açılmamış
olduğunu görürsünüz. Yani soru ve konu çok önemli bir şekilde
almış başını gidiyor. İşte bu manada bu
komisyonun ve bu konunun burada güdeme gelmiş olmasının çok
önemli olduğunu ifade etmek istiyorum. Gerçi geç de
kalınmış bir konudur. Bakınız, daha önceki zamanlarda
İnternet bağımlılığıyla ilgili olarak
çeşitli defalar, müteaddit defalar birçok milletvekili
arkadaşımız bu konunun ciddiyetiyle ilgili konuşmalar
yapmışlardır, ancak konuşmaların hiçbirisinden çok
fazla ses alınmış olduğunu bilemiyorum.
Bakınız, işte 2012
yılı bütçesi görüşülürken, bizler de, aileyle ilgili, sorumlu
olan bakanlığın bütçesi görüşülürken -oraya gittik-
arkadaşlarımızla beraber gittiğimiz zaman orada da
bunları gündeme getirmeye çalıştık, dedik ki: Aile olarak,
ailenin korunmasının en önemli özelliklerinden bir tanesi
çocukların korunmasıdır, ailenin bütünlüğünün korunmasıdır.
Gelin, bununla ilgili çalışmalar yapılsın, bununla ilgili
komisyonlar oluşturulsun. şeklinde önerilerimizi
yapmıştık ama şu ana kadar önerilerimize cevap
alamadık. Ama bugün gördüğüm kadarıyla, sevincim de o yönlüdür
ki, Türkiyemizin ve dünyanın en önemli konusu olan İnternet
bağımlılığıyla ilgili konu buraya gelmiştir.
Tabii, burada üzerimize çok önemli
konular da düşüyor. Bakınız güvenli İnternet diyoruz,
biraz önce Sayın Bakan da bununla ilgili çalışmaların
yapıldığını ifade etmeye çalıştılar.
Ama, tabii, güvenli İnternetin oluşması noktasında da önce
aileye çok önemli görevler düşüyor. Ailenin görevleri yanında okula
çok önemli görevler düşüyor. Bakınız, madde
bağımlılığıyla ilgili olarak ESPAD projesi diye
bir proje vardır. Yani Avrupa Birliği ülkelerinde madde
bağımlılığının
araştırılması ve madde
bağımlılığının
araştırılmasıyla beraber ortaya çıkacak olan
sonuçların belirli bir şekilde sıralanması, onların
üzerinde çalışmaların yapılmasıdır. Aylardan
beri, hatta 23üncü Dönemi de saymak istiyorum, 22inci Dönemde de
bunların hepsini söylüyorduk. 23üncü Dönemde de ESPAD projesiyle ilgili
olarak Millî Eğitim Bakanlığına müteaddit defalar soru
önergeleri verdik. Yine müteaddit defalar burada gündem dışı
sözler alarak bu konunun önemli olduğunu ve Avrupanın birçok
ülkesinde, dünyanın her tarafında öğrencilerin
araştırıldığını, yani madde
kullanımının okullardaki durumunun ne olduğunun ortaya
çıkartıldığını ve bunlara göre de önlemler
alındığını ifade etmeye
çalışmıştık ama enteresandır, onunla ilgili
başarılı olamadık sayın milletvekilleri. Yani ESPAD
projesiyle ilgili, o projenin Türkiyede uygulanması yaklaşık
olarak yedi sekiz seneden beri yapılmamaktadır. Bakın, 24üncü
Dönemdeyiz, buradan yine sesleniyorum Millî Eğitim
Bakanlığı yetkililerine ve Sayın Bakana: Gelin, ESPAD
projesiyle ilgili o çalışmayı ülkemizde uygulayalım,
içerisine İnterneti de koyalım. Acaba şu anda İnternet
kullanımının ülkemizdeki oranları nedir? Almanyadaki
oranlar yüzde 1 civarında İnternet bağımlısı
gençlerin olduğunu göstermektedir. Önümüzdeki dönemde bu
bağımlılık artarak, artarak daha fazla olacaktır.
Ondan dolayı da çok acil olarak önlem alınması gerekir. Ondan
dolayı da ESPAD projesi diyoruz, ESPAD projesi artı İnternet
kullanımı
Bunlarla ilgili araştırmalar yapılsın,
okullarımızda yapılsın. Acaba çocuklar kaç saat
İnternetin başında kalıyorlar? Veyahut da evlerine
geldikleri zaman derslerini bir kenara koyup sadece oyunlarla ilgileniyorlar.
Bununla ilgili araştırmalar yapıldıktan sonra ancak
işte güvenli İnternet bölümüne geçebiliriz.
Güvenli İnternet dendiği
zaman şu da bizim aklımıza geliyor: Bakınız,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, İnternetten partimizin ağır
saldırılara maruz kaldığı dönemi de geçmiş
dönemlerde yaşadık. Milliyetçi Hareket Partisine karşı
İnternet vasıtasıyla hainane ve zalimane saldırılar
yapılmıştır. Bu saldırıları şiddetle
kınıyoruz. Ama o saldırıları, bakın ki hâlâ
şu an olmasına rağmen, yapanlar ortaya
çıkartılamamıştır. Kimler bunları
yapmıştır, hangi amaçla yapmıştır? Bugünkü bu
ortaya çıkartılmama durumu yarın başkalarının da
başına gelebilir sayın milletvekilleri. Dolayısıyla da
bu konuyla ilgili olarak çok ciddi çalışmalar yapılması
gerekiyordu. Buradan savcılara sesleniyoruz: Kimler bunları
yapmıştır; kimler bu kişisel, özel hukuku
çiğnemiştir? Bu kişisel hukukun, özel hukukun çiğnenmemesi
konusunda veyahut da bunların ortaya çıkartılması konusunda
Meclisimizin de üzerinde durmasını ve savcıların da görev
yapmasını bekliyoruz.
Ayrıca, tabii bununla ilgili
olarak şunu da söylemek isterim ki: Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin
gittikçe hızlandığı ve teknolojinin aynı hızla
günlük yaşamımıza girdiği düşünüldüğünde cep telefonları, bilgisayarlar ve
İnternet teknolojileri
yaşamımızda vazgeçilmez hâle gelmiştir ancak günümüz
gelişmiş teknolojilerinden olan bilgisayar ve İnternet kullanımının
yaşamımızda istenilen bilgiye anında ulaşabilme, bilgi
paylaşımını sağlayabilme gibi getirdiği
kolaylıklar yanında çok sık kullanımdan kaynaklanan birçok
problemleri de beraberinde gelmektedir. İnternet, bir bilgi ve
iletişim kaynağı olmasının ötesinde bazı
kişiler için bağımlılığa dönüşmüş
durumdadır. Birçok kişi gerçek dünyada
karşılığını bulamadığı tutkular ve
tutsaklığı maalesef sanal âlemde bulmaktadır.
Teknolojinin getirdiği çok yeni bağımlılıklar
içerisinde bazılarını da sayabiliriz, mesela telefonlarla
konuşmak. Bugün çocukların ellerinde, her elinde neredeyse yani iki
elinde birer tane telefonlarla karşı karşıya bulunuyoruz ve
çocuklarımız saatlerce telefonla konuşuyorlar. İnternet
bağımlılığının bir özelliğini de orada
görüyoruz. Tabii bunun da ayrıca farklı bir yönü vardır ki çok
fazla titreşimler yapmak veyahut da telefonlar kullanmak veyahut
İnternet kullanmanın ilerideki dönemlerde tıbbi olarak da çok
büyük sorunları da karşımıza getireceği
unutulmamalıdır.
Bakınız, şu anda yine
bağımlılık içerisinde SMS göndermek, bilgisayarı
devamlı olarak kullanmak, playstation kullanmak, ipod gibi birtakım
teknolojik özellikleri olan aletleri kullanmak, bunların hepsi önümüzdeki
zaman sürecinde birçok sorunları da beraberinde getirecektir.
Tabii, şöyle bir saymış olduğumuz
zaman bu yapılanların yani İnternet ve bilgisayar
bağımlılığının çok farklı tiplerine
günlük hayatımızda rastlıyoruz. Bunları biz beş ana
gruba ayırabiliyoruz. Sanal cinsellikle ilgili meraklıların
kullanmış olduğu, yapmış oldukları İnternet çalışmaları;
Arkadaş arayanlar. dediğimiz siber ilişkilerin olmuş
olduğu chat gibi birtakım şeylerin ortaya konulduğu
yerler fakat bir diğer konu da on-line kumarbazlıktır. Şu
anda sanal kumarhanelerin ve alışveriş sitelerinin müşterileri
de gün geçtikçe artmaktadır ve neredeyse sanal kumarla ilgili olarak da
çok ciddi manada problemlerle karşı karşıya olduğumuzu
görebiliyoruz. Bunların yanında Bilgi
bağımlılıkları dediğimiz yeni bilgilere
ulaşmak için saatlerce sörf yaparak İnternetin başında,
bilgisayarın başında kalınıyor, dolayısıyla
bu da karşımıza bir problem olarak çıkmaktadır.
Ayrıca bilgisayar kurtları dediğimiz bu grupta ise bilgisayara
ve bilgisayar teknolojisine kafa takmış, -genelde oto yarışı gibi veya
çeşitli konularda- gençlerin, meraklı gençlerin ve yetişkin
erkeklerin karşımıza çıkmış olduğunu da
görüyoruz.
Sayın milletvekilleri, tabii,
söylenebilecek çok söz var ama bir iki konuyu da bahsederek sözlerime son
vermek istiyorum. Bakınız, Bakırköy Mazhar Osman Ruh Sağlığı
ve Sinir Hastalıkları Hastanesinden Doktor Ömer
Şenormancının vermiş olduğu bilgiler içerisinde
Artık neredeyse, psikiyatri hastanelerinde veya ruh hastanelerinde
İnternet bağımlılığıyla ilgili poliklinikler
kurulmaya başlanmıştır. Bu polikliniklere gençler
başvuruyorlar. Kliniğimize başvuranların yüzde 20sini
gençler oluşturuyor, diğer kısımları da erişkin
insanlar oluşturuyor. diyor. Önemli kısmının, sadece
İnternet yüzünden okulunu bırakmış olduğunu
görüyoruz. diyorlar. Gençler daha çok, binlerce kişinin aynı anda
oynadığı devasa, çok oyunculu, çevrim içi rol yapma
oyunlarına yöneliyor. deniyor. Hatta bazıları gelmişler
diyorlar ki: Biz bilgisayarın karşısında yetmiş iki
saat durabiliyoruz.
Sayın milletvekilleri,
yetmiş iki saat diyerek bir yerde rekor kırdıklarını
iddia etmeye çalışıyorlar. Uzak Doğuda da bununla ilgili
çok ciddi söylemler var yani saatlerce İnternetin başında
kaldığını ifade eden gençlerle karşılaşıyoruz.
Tabii, yetmiş iki saat bir İnternetin başında kalmak,
aynı zamanda o insanlarda çok çeşitli noktalarda da problemleri
veyahut da bazı hastalık risklerini de ortaya koyabilir.
Bunların en başında, emboli rahatsızlığıyla
karşı karşıya kalabilirler. Yani bu gençlerimiz ve
insanlarımız saatlerce İnternetin başında
kaldığı zaman, -o yetmiş iki saattir veya yirmi dört
saattir- orada emboli dediğimiz damar tıkanması durumuyla,
beyin hasarıyla oluşabilecek olan çeşitli problemlere kadar,
çeşitli sıkıntılarla, hastalıklarla
karşılaşabilirler.
Tabii, söylenecek çok söz var diyorum
ama şurası bir gerçektir ki çok önemli bir konuyu şu anda
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşüyoruz. Tabii, bu konuda
araştırma komisyonu da beraberinde oluşturulacak.
Araştırma komisyonu, tahmin ediyorum ki çok önemli bilgilere
beraberinde ulaşacak. İşte, o bilgilerin mutlaka, madde
bağımlılığı araştırma
komisyonlarındaki sonuca ulaşılmasındaki ve de çok fazla
bir şeye yaramamasındaki gibi olmaması gerekmektedir.
Çeşitli kurum ve
kuruluşları dinleyelim, Millî Eğitim
Bakanlığını dinleyelim, Sağlık
Bakanlığının çok değerli yetkililerini dinleyelim, hep
beraber, önlemlerin alınması konusunda, güvenli İnternet
kullanımı noktasında çalışmalar yapalım, ancak
ortaya çıkan o raporu da çok iyi bir şekilde değerlendirelim ve
bu raporu buraya getirdiğimiz zaman sadece bu rapor burada
görüşülmesin, onun Öneriler bölümünü de çok ciddi manada
değerlendirelim ve o önerilerle ilgili olarak kanunları da mutlaka
çıkartalım sayın milletvekilleri ancak o zaman, kurmuş
olduğumuz bu komisyonun faydasını hep beraber görürüz diyorum ve
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Doğru.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl.
Buyurun Sayın Erdöl. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CEVDET ERDÖL
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İnternet
kullanımı ve çocukların İnternetin zararlarından
korunmasına dair araştırma önergesi üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Grubum adına, şahsım
adına, değerli Divanı ve değerli milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum.
Konuyla ilgili, gerek Sağlık
Komisyonumuz olarak gerek Çocuk Hakları İzleme Komitemiz olarak
birkaç zamandan beri üzerinde epeyce çalışmış, kafa
yormuş bir arkadaşınız olarak, en son 20 Kasım Çocuk
Hakları Gününde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız
Sayın Cemil Çiçekin de önerileriyle böyle bir komisyonun
kurulmasının, araştırma komisyonunun kurulmasının
faydalı olacağını düşündük. İnşallah bu
komisyonumuz kurulduğu takdirde, bizim için önemli yol haritası
teşkil edecek şekilde bilgiler oluşturacaktır. Ben,
seçilecek olan değerli komisyon üyesi arkadaşlarıma
şimdiden başarılar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; nüfusumuzun yaklaşık yarısı çocuklar ve
gençlerden oluşmaktadır. Dolayısıyla, gençlerimizin
önündeki en büyük tehlikenin de eğer bağımlılık
olduğunu, çeşitli çeşitli bağımlılıklar
olduğunu bilecek olursak tehlikenin ne derece büyük olduğu
hakkında da fikir elde ederiz.
Bu konu yeni bir
bağımlılık türü ama konu asla siyasi bir konu değil,
bilimsel bir konu. Bu yönüyle de değerli grupların anlaşarak bu
konuyu gündeme getirmiş olmasından dolayı gruplara, grup
başkan vekillerine ve Hükûmetimize teşekkürlerimi arz ediyorum.
Medyada da bu
bağımlılık konusu son zamanlarda önemli oranda
işlenmektedir. En son iki gün önce Cumhuriyet gazetesinde Çocukları
zehirliyorlar diye bir başlık atıldı ve on sekiz
yaşın altındakilerde madde
bağımlılığında ciddi bir artış
olduğuna vurgu yapıldı. Buna gönülden katılıyorum.
Nitekim Anayasamızın 58inci maddesi Gençliğin korunması
başlığı altında şöyle yazıyor: Devlet,
gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk,
kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak
için gerekli tedbirleri alır. Demek ki bu, devletin yapması gereken,
bizlere Anayasamızın yüklemiş olduğu önemli görevlerden
birisidir.
Somut olarak
bağımlılık yapıcı ajanlara
baktığımız zaman sigara, alkol, uçucu maddeler,
uyuşturucu maddeler, değişik maddeler ve kumar bunlardan
bazıları ama e-bağımlılık, siber
bağımlılık, sanal bağımlılık, ekran
bağımlılığı gibi isimlendirilen sanal âleme
baktığımız zaman televizyon, televizyon oyunları,
bilgisayar, bilgisayar oyunları, İnternet, İnternet üzerinden
oynanan ulusal ve uluslararası oyunlar, sanal kumar, sanal müstehcenlik,
pornografi, çocuk istismarı, sanal hırsızlık, sanal
şiddet vesair, vesair
Çok önemli tehlikeler ve tehditlerle
karşı karşıyayız. Peki,
bağımlılık yapıcı ajanlardan en tehlikelisi
hangisidir? diye sorduğunuz zaman cevabı gayet basit: En kolay ve en
ucuz ulaşılan hangisiyse o. Bu belki bir tek sigara, özellikle
yasaklamış olmamıza rağmen okul çevrelerinde paket
açılarak satılan bir tek sigara veya tek bir kutu bira veya
kırtasiyecilerden temin edilen kırtasiye amaçlı -okullarda yasak
olmasına rağmen- kullanılabilen bazı maddeler ve nihayet
İnternete en kolay girilen cep telefonları ve İnternet kafeler
vesair.
Türkiye Büyük Millet Meclisimiz
bağımlılıkla mücadele konusunda görevini yaptı
diyebilirim. Sigarayla ilgili 2008 yılında, uçucu maddelerle ilgili
2009 yılında çıkarılan kanunlar oldukça önemliydi. Ben,
tekrar, milletvekillerimize, emeği geçen herkese ve gruplarımıza
teşekkür ediyorum. Bu konuda da, eminim İnternet
bağımlılığı konusunda da gruplarımız
kendine düşen görevi de yapacaktır.
Yalnız, sigara, alkol, uçucu
maddeler gibi maddelere biraz, bir miktar kısıtlama koyabilirsiniz.
Uyuşturucu maddeler ve bazı haplar dediğimiz maddeleri tamamen
yasaklayabilirsiniz ama sanal âleme bir yasaklama getirmeniz söz konusu olamaz.
Sanal âlem dediğimiz zaman bir cep telefonu, bir bilgisayar ve bir de
buna İnternet bağlı olduğu zaman her yere
ulaşabilirsiniz. Bunlar da olmazsa olmazlardır,
çağımızın gerekleridir. Bir cep telefonu, bilgisayar ve
İnternet bugün Adan Zye tüm toplumda her alanda kullanılır
olmuştur. Bunu mutlaka kullanacağız ama en uygun şekliyle
kullanmaya gayret edeceğiz. Bir tık mesafesinde dünyadaki bütün
kütüphanelere ulaşabilirsiniz. Sanal oyunlara, sanal
arkadaşlıklara, sanal spora, sanal gezintilere, sanal ticarete,
bilgiye ulaşabileceğiniz her yere anında ulaşabilirsiniz.
E-devlet uygulamalarında mutlaka şu anda herkes sağlıkta,
sosyal güvenlikte, tapuda, maliyede, bankacılıkta, sinema
biletlerinin rezervasyonların yapılmasında vesair. Her yere
şu anda elektronik ortamda ulaşmak gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Düşündüğümüzde Türkiyede cep
telefonu, 3Gli telefonların 32 milyon, toplamda 60-65 milyon cep telefon
şebekesinin var olduğunu bilmemiz gerekiyor. İnternet abonesi
yaklaşık 20 milyon. Yaklaşık 20 bin İnternet kafe var.
Bu kadar yaygın bir şekilde elektronik ortamla iç içe toplumumuz.
Peki, burada, özellikle İnternet kafelerde dersi kıran çocukları
mı ararsınız, buralara çok takılıp dersinin
başarı seviyesini düşüren çocukları mı
ararsınız veya cebindeki harçlığın büyük
kısmını buralarda harcayanları mı ararsınız.
Buraların çok ciddi kontrol edilmesi gerekiyor.
Nitekim, bütün bu elektronik sahaya
ilave olarak Hükûmetimizin başlatmış olduğu FATİH
Projesiyle her öğrenciye bir bilgisayar verdiğimizde bu kadar
yaygın bir şekilde teknolojiden yararlanabileceğimizi, belki de
zarar görebileceğimizi de hatırlamamız gerekiyor.
İnternet kullanımıyla
gelişmişliğin de ciddi bir paralelliğini görüyoruz.
Özellikle İngilterede yüzde 85, Güney Korede yüzde 83, Almanyada yüzde
81, Japonyada yüzde 80 vesair, Türkiyede ise yüzde 40 civarında. Ama
gelişmişliğimiz arttıkça İnternet kullanımı
artacak, İnternet kullanımı arttıkça da
gelişmişliğimiz artacak. Birbirini tetikleyen unsurlardır.
Ama biz burada İnterneti kullanırken çocuklarımıza ve gençlerimize
mutlaka bunu bir yüzmeyi öğretir gibi
Çocuklara boğulmadan yüzmeyi
öğretmemiz lazım, ateşe elini sürmeden ateşin
yaktığını hissettirmemiz lazım, keskin bir ekmek
bıçağıyla ekmeği keserken elini kesmemesini öğretmemiz
lazım, denize açılan bir kayıkta kayalıklara vurmadan
karaya yaklaşmasını öğretmemiz lazım. Burada da Millî
Eğitime ve eğiticilere çok büyük önem ve görev düşmektedir.
İnternet başında uzun
süre kalma bakımından Türkiye dünyada 3üncü sırada.
Bu neye yol açıyor? Vücuttaki
postür değişikliklerine yol açıyor, kalça
pozisyonlarımız kalçaların değişmesine, omurganın
değişmesine yol açıyor, göz hastalıklarının
ortaya çıkmasına, elde, omuzda, boyunda çeşitli problemlerin
ortaya çıkmasına yol açıyor ve alelacele yemek kültürünün
hızla geliştiğini bu ortamlarda görüyoruz. Fast food
alışkanlığı ve obeziteye, kalp damar
hastalıklarına bir davetiye olmuş oluyor. Bunu da bilmemiz
lazım. Bazı durumlarda da oyundan kalkmamak için
açlığı tercih edip
Ve bunda o kadar ileri giden vakalar oluyor
ki oyunun başında ölen insanlar olabiliyor. Bu kadar ciddi organik
bozukluklar
Bunun yanında çok ciddi psikolojik
ve ruhsal bozukluklar ortaya çıkıyor. Özellikle chatleşme ve
e-mail neticesinde bozulan yuvalar, dağılan yuvalar, boşanmaların
çok büyük miktarlara ulaştığını bilmemiz lazım.
Ciddi sosyal problemlerle
karşı karşıyayız. İntiharlar, toplu intiharlar,
cinayetler, sanal kumar, sanal hırsızlık gibi bütün bunları
üst üste bindirdiğimiz zaman sanal tehditlerin toplumu ne derece
etkilediğini görmemiz lazım. Aynı zamanda bunlarda sosyal
paylaşım sitelerinin de rolünü unutmamak lazım. Özellikle
Türkiyede mesela Facebook kullanımının 32 milyon olduğunu
bilmemiz lazım.
Sanal âlemde, bahsettiğim gibi,
bir kılavuz kaptanla yola çıkmış olmamız lazım
sanal âlem gemisine; aksi hâlde gemiyi karaya vurmak veya rüzgâra
kapılıp çok beklenmedik yerlere gitmek, ulaşmak mümkün.
Şimdi, çocuğun eline
bilgisayarını verip odasına kapattığımız
zaman çocuğumuz acaba güvende mi? Bunu, bizim kendi kendimize aileler
olarak sormamız lazım. Çocuk sanal âlemde ama sanal ortamda bilgi
ortamında mı, sanal âlemde yoksa âlemde mi? Bunu, çok ciddi bir
şekilde ailelerin tartması ve değerlendirmesi gerekiyor. Anne
babalar şunu unutmamalıdır ki bilgisayarlar hiçbir zaman modern
dadı değildir. Onun için bilgisayarı ondan en azami
faydasını alacak şekilde kullanmamız ama zararlarından
çocuklarımızı korumamız lazım.
Çocuklarımızı sanal âlemdeki bu tehlikelerden sevgiyle ve
bilgiyle ancak kurtarabiliriz. Çocuklarımızı eve
alıştırmalıyız. Ondan sonra gerekirse birlikte
sokağa çıkmalıyız. Aile içi sevgi bağlarını
artırmalıyız. Komşuluk ilişkilerini ve
arkadaşlık ilişkilerini sanal âlemden gerçek âleme tekrar
çıkarmamız lazım.
Konu, tek bir ülkenin kendi
başına alacağı tedbirlerle çözülebilecek bir sorun
değildir. Bunu bildiğimiz için biz, Çocuk Hakları İzleme
Komitemiz ve Sağlık Komisyonumuz olarak, geçtiğimiz bir yıl
içerisinde UNICEFe ve Dünya Sağlık Örgütüne bir resmî başvuruda
bulunduk. Bu konunun mutlaka uluslararası bir sözleşme ile birlikte
ele alınması gerektiğini, aynen Tütün Kontrolü Çerçeve
Sözleşmesinde olduğu gibi mutlaka uluslararası bir
çalışma yapılması gerektiğini bildirdik. Bunu da
dikkate alacaklarını sözlü olarak bize ilettiler ve bunun sonucunu
beklemekteyiz.
Değerli milletvekilleri, unutulmamalıdır
ki, çocukları yasaklarla koruyamayız, yasaklarla
çocuklarımızı asla koruyamayız.
Çocuklarımızı özgürce davranarak, bilgilendirerek, eğiterek
ve sevgi ortamını, özellikle aile içi sevgi bağlarını
artırarak ancak koruyabiliriz; bunun mutlaka bilinmesi lazım.
Ben bu konuda
gruplarımızın mutabakat içinde olduğunu görmekten büyük
mutluluk duymaktayım. Ben gruplarımıza tekrar teşekkür
ediyorum. Bu komisyon, kurulacak olan komisyon mutlaka bizlere bir yol
haritası çizerek, çok önemli nirengi noktalarını, çok önemli
noktaları bizlere işaret edecektir diye ümit ediyorum.
Yol gösterici olacak
olan bu komisyona şimdiden başarılar diliyor,
gruplarımıza teşekkür ediyor, Sayın Başkan, sizlere ve
değerli milletvekillerimize saygılar sunuyorum efendim.
Teşekkür ederim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim Sayın Erdöl.
Önerge sahiplerinden
Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık.
Buyurun Sayın
Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Meclisimiz
mutabakat içerisinde iktidar ve muhalefet partilerine mensup milletvekillerimiz
tarafından verilen farklı birkaç önergeyi de dikkate alarak
Türkiye'nin bir problemine çözüm bulmayı amaçlamıştır.
Sevindirici bir gelişmedir. Özellikle bilişim ve İnternet
kullanımının gerek aile yapımız gerekse
çocuklarımız üzerindeki olumsuz etkilerini araştırarak
alınması gereken tedbirlerin neler olması gerektiğini
ortaya koyacağımız bir çalışmanın
başlangıç görüşmelerindeyiz. İnanıyorum yüce Meclis
bunu oy birliğiyle kabul edecek ve Türkiye'nin bir problemine daha çözüm
bulmayı sağlayacaktır.
Bilindiği gibi
İnternetin, benden önceki değerli konuşmacıların da
ifade ettiği gibi sayısız yararları üzerinde durmanın
bir anlamı yok. Ancak, İnternetin ülkemizde pahalı bir
kullanım bedeline sahip olduğunu ve güvenli
olmadığını ifade etmeden geçemeyeceğim. Ancak, ciddi
sakıncalarının olduğu hepimiz tarafından
bilinmektedir. Her şeyden
önce, çocukların sağlığına zarar verecek zararlı
oyunların rahat kullanıldığı bir ortam hâline
gelmiştir. Yine tacizler ve özellikle de siyasi rekabette rakipleri linç
etme aracı olarak kullanılan
önemli bir veri iletim ağı hâlindedir. En somut örneği, 12
Haziran 2011 genel seçimleri öncesinde Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili
adaylarına ve divan üyelerine yapılan haksız ve özel
hayatın gizliliği ilkesine aykırı uygulamaları aziz
milletimiz yakından görmüş ve buna dur demiştir. Ama bu
konuyla ilgili maalesef o günden bugüne Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Türk
yargısı kılını dahi
kıpırdatmamıştır. İşte İnternetin
zararlarından birisi bu olmuştur.
Bir diğeri, özellikle
çocukların
Benim de konuşma yapacağım önergede
değindiğim konudur ki, çevrim içi oyunların neden olduğu
kayıt dışı sanal ticaretin her geçen gün büyümesi ve Türk ekonomisine
çok ciddi zararlar verecek boyutlara ulaşması konusudur. Bugün
birçoğumuzun ailesinde, özellikle ilköğretim ve ortaöğretim
çağındaki çocuklarımızın İnternet
başında saatlerini harcaması ve özellikle de kahraman diye
tanımlanan oyunlarda süper güç sahibi olan karakterlerin elde edilmesi
için, cep harçlıklarını ve cep telefonları üzerinden kontör
satın alarak nereye gittiği belli olmayan harcamaları kontrol
altına alacak bir düzenlemeye acilen ihtiyaç vardır. Eğer
doğruysa, bugün İnternet ortamında ulaşılan bilgilere
baktığımızda, on-line olarak oynanan İnternet
oyunlarının sadece ülkemizde 2 milyonun üzerinde
kullanıcısı olduğu ve bu oyunların dünya genelinde
yıllık cirosunun 50 milyar doların üzerinde olduğu
söylenmektedir. Ha, Türkiyeye bundan ne kadar düşmekte onu bilemiyorum.
Dolayısıyla bu oyunlarla ilgili bir kontrolün mutlaka
sağlanması gerekiyor ve ailelerin aile düzenini bozan, hatta
evliliklerin yıkılmasına kadar varan bazı bu zararlı
oyunların önüne geçilmesinin Türkiye için yararlı olacağını
düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
vesileyle birkaç konuya da değinmeden geçemeyeceğim. Özellikle,
Türkiyede kamu kurum ve kuruluşlarında kullanılan işletim
sistemi ve yabancı kaynaklı yazılımların hiçbir
garantisi yoktur, güvenliği de yoktur. Bugün Türkiye'nin gizli bilgilerine
Amerikadan veya herhangi bir başka ortamdan anında
ulaşılabilmesi tehlikesini mutlaka bu ülkenin çözmesi lazım.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mensup
değerli konuşmacının da ifade ettiği gibi, özellikle
TÜBİTAKın geliştirdiği Pardus
yazılımının mutlaka desteklenmesi ve yerli
yazılımların bu alanda mutlaka teşvik edilmesi gerekiyor.
Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu milletvekilleri olarak verilmiş
bir kanun teklifimiz vardır. Yerli yazılımların KDV
oranının sıfırlanması ve bu uygulamanın 2023
yılına kadar devamını sağlayan kanun teklifimiz Meclis
gündemindedir. Eğer uygun görürseniz, bu konuya tedbir olma
açısından bu kanunun mutlaka yasalaşmasını
sağlamamızda yarar olduğunu düşünüyorum.
Özellikle İnternetin ve
İnternet kullanımının sahibinin belirsiz olduğunu da
ifade etmek istiyorum. Bugün konuyla ilgilenen iki
bakanlığımız vardır: Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanlığı, bir de Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı. Bu bakanlıklara sorduğunuzda, Sizin
hanginiz bu bilişim sektörünün sahibi? dediğinizde ikisi de
Sahibiyiz. diyor ama gerçek sahibi? Gerçek sahibi yok. Suçlar ve teknoloji
boyutu ayıklanabilir. Eğer yeni bir bakanlık ihdası mümkün
görünmüyorsa
Ki herkes koltuğuna oturdu, kolay kolay bunlar
bırakılmayacağına göre, o zaman yeni bir bakanlık
kurulması bir başka bahara kaldı, en azından bu dönem için.
Hiç olmazsa internetteki bu paylaşımın bakanlıklar nezdinde
yapılması gerekiyor.
Bir teknoloji midir? Evet teknolojidir
ama öbür taraftan da zararlı bir teknoloji ve suç unsuru taşıyan
bir teknolojiyse ve sektör bundan ciddi anlamda hem maddi hem manevi zarar
görüyorsa bunların ayıklanarak sahiplerinin mutlaka belirlenmesi
gerekiyor. Elimizde ne var bu konuyla ilgili? Elimizde bir tane kanun var, 5651
sayılı Kanun, İnternet Ortamında Yapılan
Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen
Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun. Kanunun 8inci maddesinde
erişime engellenmenin gerektiği suçlar sayılmış.
Bunlardan birisi 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan intihara
yönlendirme, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu veya
uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma,
sağlık için tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş, kumar
oynanması için yer ve imkân sağlama, bir de (b) fıkrasında
Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda yer alan
suçlar. Bunların dışındaki suçların şu anda
erişimine herhangi bir şekilde engel getirilemiyor. Peki ne var bu
suçlarda? Biraz önce bahsettim, eğer siz siyasi emelleriniz uğruna karşınızdaki
rakibi linç etmek için bunu kullanırsanız bunun sahibi belirsiz.
Elimde bazı örnekler var, inanıyorum sizler de mutlaka
araştırmışsınızdır. Bakınız
hastane müdürü Facebookta Başbakan aleyhine bir video iletiyi
paylaştığı için sürgün edildi, müdürlükten oldu. Hiçbir
işlem yapmamış, bir grubun paylaştığı video
görüntüsünü yorum dahi yapmadan bir başka yere göndermiş ve bununla
ilgili cezayı almış. Başka? Sağlık diliyorum,
Tayyip yiyor dedi ceza aldı. Örnek
PTT memuru Facebookta
paylaştı maaş kesintisi ve kademe ilerlemesi cezası
aldı.
Değerli milletvekilleri, bugün
iktidarsınız. Eğer
her iktidar sizin yaptığınız gibi bu aracı,
İnterneti, İnternet kullanımını, bilişim
imkânlarını bürokrasiyi ezme, karşısındaki muhalefeti
yok etme anlamında kullanırsa bu ülkede yeni yollar açmış
oluruz. Hiçbir bürokratın siyasiyi elbette ki eleştirme hakkı
yok ama paylaştığı siteden dolayı da -bir buçuk iki
yıllık- müdürlüğü de elinden alınacak, böyle bir hukuki
dayanak da yok. Sayın Bakan keyfine göre, istediği gibi cezayı
verecek, onu oradan sürgün edecek, ailesini dağıtacak, bu da olmaz. O
nedenle
MUZAFFER YURTTAŞ
(Manisa) Seçilmişleri
ALİM IŞIK
(Devamla) - Seçilmişleri bürokratlara yedirdiğinizi geçen hafta
gördük. Bu lafları lütfen atmayalım.
Ben burada bu konunun
Türkiye için önemli bir konu olduğunu söylüyorum ama kimin kimi
yediği veya kimin kime yedirildiği konusu
vatandaşımızın gözü önünde cereyan ediyor, umarım bu
konuda güzel şeyler olur. Ama bu ülkede kendi kanunu, yetkisi yokken
PKKyla müzakerede bulunan bir kişiyi kurtarmayı siz Seçilmişleri
bürokrata yedirmeyeceğiz. diye yorumluyorsanız o takdiri de size
bırakıyorum.
Konunun yararlı bir
konu olduğunu düşünüyor, tüm katkısı olan herkese
teşekkür ediyor, hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Adana Milletvekili
Sayın Necdet Ünüvar.
Buyurun Sayın
Ünüvar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NECDET ÜNÜVAR (Adana)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Benden önce konuşan
arkadaşlar çok detaylı bir şekilde ifade ettiler, ben bugün
sizlere İnternetin ne olduğundan bahsetmeyeceğim.
İnternet ve hatta
teknoloji artık hayatımızın bir parçası; atsan
atılmaz, satsan satılmaz bir unsur. Şaka bir yana, işimizin
bir parçası, iletişimimizin ana kaynağı, eğlence
kaynağımız. Sinemayı, videoyu, hatta tiyatroyu
İnternetten seyrediyoruz, yerinde seyredeceksek de biletini artık
İnternetten alıyoruz. Artık İnternetle
haberleşiyoruz. Mektup yazmak yerine e-mail yazıyoruz yani artık
maillerimiz e-mail üzerine. Bilgiye
kolay erişiyoruz, dünyanın bir ucundaki bilgiye bir başka ucundan
anında ulaşılabiliyor, bir tıkla istediğimiz kitaba
erişebildiğimizi biliyoruz. 90lı yıllarda gerek
uzmanlık gerek ihtisas ve gerekse doçentlik dönemimde on günde
ulaşabildiğimiz bilgiye, artık şu elimizdeki küçük
bilgisayarla on saniyede ulaşabilir hâldeyiz. Elektrik, telefon
faturalarımızı İnternet üzerinden yapıyoruz,
yemeğimizi bile İnternet üzerinden âdeta ısmarlıyoruz. Tabii,
İnternetin sınırları da giderek artıyor, sosyal medya
İnternete bambaşka bir boyut kazandırmıştır.
Yani, neticede İnternet artık bizden bir parça.
Dünyamıza bu kadar girmiş,
yer etmiş bir İnternetin şüphesiz pek çok soruna da yol
açması söz konusudur. Beden ve ruh sağlığı üzerinde
pek çok sorunlara yol açtığını biliyoruz. Bilgisayar
başında geçirilen uzun saatler sırt, bilek, baş
ağrısına yol açabiliyor -Cevdet Hocam çok detaylı bir
şekilde ifade etti- beraberinde yağlı, tuzlu
gıdaların, gazlı içeceklerin tüketilmesi obez bir neslin
gelmesine yol açıyor. Obezite, yani şişmanlık da kalp ve
şeker başta olmak üzere pek çok hastalığın anası
olarak kabul edilmektedir.
Öte yandan, değerli
milletvekilleri, en ciddi risk bağımlılıktır. Bunu
sadece çocuklara özgü bir sorun gibi de görmemeliyiz, hepimizin elindeki
küçücük cep telefonları artık küçük birer bilgisayar. Şu
elimizdeki aletlerle artık bütün dünyadaki bilgilere erişebiliyoruz
ama acaba -zaman zaman düşünüyorum- bu küçücük aletlerle neredeyse bütün
dünyaya açılabildiğimize mi sevinelim, yoksa kendi
dünyamızı bu minnacık aletlere hapsettiğimize mi üzülelim,
zaman zaman da çelişki yaşamıyor değilim. Ama, bunun bir
dengesini de bulmamız lazım değerli milletvekilleri, bir yandan
olan bitenlerden haberdar olmalıyız ama öte yandan da olan
biten her şeyin hayatımızı kabusa çevirmesine de mâni
olmalıyız.
Tabii, tek riski
bağımlılık değil, bunun yanında şiddet ve
cinsellik, daha doğrusu pornografi, kontrolsüz alışveriş,
içki, sigara, uyuşturucuya özendirme, eğitime zararları, mahrem
bilgilerimizin zararlı unsurların eline geçmesi diğer
sakıncaları oluşturuyor.
Tabii, biraz önce sosyal
medyanın yeni bir mecraya yönlendirdiğini ifade etmiştim.
Facebookla başlayıp, Twitterla devam eden süreç, gerçekten
hayatımızı birçok alanda yakından etkiliyor. Sosyal
medyayı aktif kullanmaya çalışıyoruz, birçok
arkadaşımız da bunu yapıyor ama bunu da dozunda yapmak
gerektiğini hepimiz biliyoruz.
Ayrıca,
çocuklarımızın her birinin birer Facebook sayfası var ama
yine bir başka acı gerçek şu ki: Çocuklarımızı
gelecekteki hedeflere Facebookla hazırlayamayız ancak bookla, yani
kitapla hazırlayabiliriz ama maalesef kitaba erişimi
kolaylaştıran İnternetin kitabı okumayı da
zorlaştırdığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Bu vesileyle üzüldüğüm
bir başka tespiti de yapmak isterim İnternetin ve teknolojinin
olumsuz etkileri anlamında. Gençliğimizde hepimiz Descartesin
Düşünüyorum, o hâlde varım. ifadesini sıkça
kullanırdık. Maalesef gençlerimizin artık Düşünüyorum, o
hâlde varım. ifadesini neredeyse Görünüyorum ancak varım.
şeklinde kullandıklarını da yine sosyal medya
dediğimiz araçların revaçta olması vesilesiyle ifade etmek
isterim.
Tabii, bütün
bunların sonucu bir bağımlılık yükü. Benden önce
konuşan arkadaşlarımız da madde bağımlılığına
vurgu yaptılar. Madde bağımlılığıyla ilgili
çok güzel çalışmalar da yaptık. Gerçekten bu Parlamento, madde
bağımlılığının değişik türleriyle
ilgili son derece önemli ve toplumsal faydası yüksek kanunlar
çıkarttı. O yüzden çok teşekkür ediyorum. Yani sadece ruhsal bir
bağımlılık değil, aynı zamanda madde
bağımlılığını da beraberinde getiren, bir
dizi bağımlılığı da birlikte özendiren bir
yapısı var.
O yüzden değerli milletvekilleri,
bu konuyu önemseyip ciddi olarak tedbirler alınması gerektiğini
bütün arkadaşlarımız vurguladı, ben de o
arkadaşlarımızın kanaatlerine katılıyorum. Ancak
bunun, konunun sadece devlet tarafından değil aileler başta
olmak üzere toplumun tüm kesimleri tarafından takip edilmesi
gerektiği de açıktır. Konunun tüm kesimlerce ele
alınması ancak devletin bu konuda strateji ve politikaları
belirlemesi ve diğer unsurların da yani toplumun diğer
unsurlarının da buna ciddi ölçüde destek vermesi gerekir.
O yüzden bu araştırma
komisyonunun bütün boyutlarıyla yani sağlık açısından,
sosyal açıdan, toplumsal açıdan, ekonomik açıdan ve
geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın,
gençlerimizin geleceği açısından konuları detaylı bir
şekilde irdeleyip, bir rapor hâlinde sunup o raporun da devletimizin
ilgili kurumları tarafından, Hükûmetimizin ilgili birimleri
tarafından hayata geçirilmesinin son derece önemli olduğunu
düşünüyor, komisyonun hayırlı olması temennisiyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Ünüvar.
Bursa Milletvekili Sayın Aykan
Erdemir.
Buyurun Sayın Erdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bilgi toplumu yolunda bilişim
sektörünün sorunlarına yönelik olarak verilen Meclis araştırma
önergesi lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve bilgisayar
ekranları başında bizleri izleyen
yurttaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlarım.
Sözlerime başlamadan önce, 12
Haziran seçimlerinde halkın oylarıyla milletvekili seçilmelerine
rağmen bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde halkın iradesini temsil
etme hakları hukuk dışı yollarla gasbedilen 8
milletvekilimizi anmak istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Tutsak milletvekillerimiz, tutsak gazetecilerimiz, tutsak
sendikacılarımız ve tutsak öğrencilerimiz bilsinler ki bu
ülkenin güzel insanları onları unutmadı. Halkın iradesi
üzerinde vesayet kurmak isteyenlerle mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz,
seçilmişleri atanmışlara kul etmeyeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Türkiye,
Dünya Ekonomik Forumunun hazırladığı bilgi toplumuna
hazır olma endeksinde, son on yılda 41inci sıradan 69uncu
sıraya gerilemiştir. Bu endişe verici tablo, hepimize
Türkiye'nin bilgi temelli küresel rekabette neden geri
kaldığını sorgulatmalıdır.
Bilgi toplumunun olmazsa olmazı
eğitimdir. Elbette eğitim derken özgürlükçü ve eşitlikçi
değerleri aşılayan bir eğitimden söz ediyorum. Yoksa
Erzurum Dumlupınar İlköğretim Okulu Müdürünüz Mustafa
Aydının dün basına yansıyan nefret söyleminde ifade bulan
yaklaşıma eğitim demek mümkün değildir.
Mustafa Aydın, Yakutiye ilçesinde
emniyet müdürlüğünce düzenlenen huzur toplantısında bakın
nasıl konuşmuş: Arjantin ya da Brezilyada emniyette suçlu çocuklara
nasıl bir şiddet uygulayalım diye
tartışılıyor. Ben bunu bizzat okudum, kafadan
atmıyorum. Yıllar önce Brezilyada sokak çocuklarını yok
etmek için bir örgüt kurulmuştu. Kusura bakmayın, belki biraz anormal
gelebilir ama, ben şunu istiyorum: Tıp bu kadar gelişti, yüz
nakli yapılıyor, emniyette suçluların kanını alıp
gen haritası çıkarsınlar. Çocuk doğduktan sonra analizi
yapılsın, vatana, millete, bu ülkeye zararlıysa yürümeden yok
edilsin.
AKP İktidarının
ulaştığı ileri demokrasinin ruhunu bundan daha iyi
özetleyen bir bürokrat bulunamazdı sanırım. İlköğretim
okulu müdürü olarak atadığınız bir kişinin
Mussolininin faşizmini ve Hitlerin Nazizmini gölgede bırakabilecek
görüşleri üzerine hep birlikte durup düşünmeliyiz. Ne olmuştur
da ileri demokrasi çocukları itlaf etmeyi sosyal politika seçeneği
sanan bir ucubeye dönüşmüştür? Ne olmuştur da siyasetiniz en
temel insani ve ahlaki değerlerin göz ardı edilebileceği bir
Makyavelizme dönüşmüştür.
Eğer bir ülke, bir toplum, bir
rejim bu aşamaya geldiyse, orada hepimiz için tehlike çanları çalmaya
başlamış demektir. Unutmayın ki baskıcı rejimler
ve şiddet kültürü önce kendi çocuklarını yer.
Yine de memnuniyetle belirtmeliyim ki
Erzurum İl Millî Eğitim Müdürlüğünün bu utanç verici ifadenin
sahibi okul müdürü hakkında soruşturma
başlattığını ve kendisini açığa
aldığını öğrenmiş bulunuyoruz. Umarım, Millî
Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer, Mustafa Aydın gibi
nefretin ve şiddetin dilini konuşan kişileri ilköğretim
okulu müdürlüğüne yükselten anlayışa ilişkin gerekli
özeleştiride bulunur ve ivedilikle yapısal önlemler alır.
Bu vesileyle, sekiz yıldır
çıkaramadığınız İnsan Hakları Kurumu ve
Eşitlik ve Ayrımcılıkla Mücadele Kurulu
yasalarının toplumun en büyük beklentileri arasında
olduğunu hatırlatmak isterim. Nefret suçları yasası talep
eden yurttaşlarımıza kulaklarınızı
tıkamamanızı dilerim.
Değerli milletvekilleri, eminim
sizler de hatırlayacaksınız, Başbakan Sayın Recep Tayyip
Erdoğan 20 Kasım 2008 tarihinde resmî bir ziyaret için Hindistana
giderken gazetecilerin sorularını Youtubedan izlediği bazı
videolara vurgu yaparak yanıt vermişti. Sizlerin de bildiği
gibi, o dönemde Türkiye dünyada Youtubea erişimi yasaklayan birkaç
ülkeden biriydi. Bu nedenle, gazeteciler Sayın Başbakana Youtubea
girilmiyor. şeklinde bir uyarıda bulunmuşlardı. Sayın
Başbakan da Ben giriyorum, siz de girin. yanıtıyla erişim
yasaklı bir siteye yasaların dolanılarak girilmesini tavsiye
etmişti.
Bugün Türkiyede 1 milyonun üzerinde
İnternet sitesi sansürlenmiş, 15 bini aşkın İnternet
sitesine erişim ise çeşitli mahkeme kararlarıyla
yasaklanmıştır ama yine bugün Türkiyede Başbakan, kendi
getirdiği İnternet yasaklarına karşı
vatandaşlarına hülle yapmalarını, yasayı
dolanmalarını önermektedir.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak İnternette
hülleyi savunanlara karşı İnternette temel hak ve özgürlükleri,
hukukun üstünlüğünü ve hepsinden önemlisi dürüstlüğü savunuyoruz. Bir
kantar siyasetin bir okka edebe muhtaç olduğunun bilinciyle Ya olduğun
gibi görün ya da göründüğün gibi ol. diyen Mevlânâ Celâleddin Rûmîyi
anmadan edemiyoruz.
Sayın Başbakan endişe
etmesin, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, her
yurttaşımız gibi kendileri de özgür İnternete
kavuşacaklar ve diledikleri İnternet sitelerine hülle yapmak zorunda
kalmadan girebilecekler.
İktidar Partisinin değerli
milletvekilleri, lütfen sizler de endişe etmeyin. Sayın
Başbakanı özgürleştireceğimiz gibi sizleri de bu
baskıcı rejimden kurtaracağız. (CHP sıralarından
alkışlar)
Hatırlarsanız, Ankara
Milletvekilimiz Sayın Aylin Nazlıaka, geçtiğimiz eylül
ayında, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı yasaklı siteler listesinde bulunmayan
bazı İnternet sitelerine erimişi engellemiş olduğunu
belirtmişti. Meclis Başkanlığımız, keyfî ve
gayrihukuki olarak erişim yasağı koyduğu bu sitelere girmek
isteyen milletvekillerine yazılı başvuru şartı
getirmişti. Cumhuriyet Halk Partisinin ısrarlı çabaları
sonucunda AKPli milletvekillerimiz de Türkiye Büyük Millet Meclisinde özgür
İnternete kavuşmuştu. Unutmayın ki, biz özgürlükleri
yalnızca kendimiz için değil, sizler dâhil tüm
yurttaşlarımız için istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, özgür ve
eleştirel düşüncenin olmadığı bir ülkede bilgi
toplumundan söz edilemez. Bilgi toplumunun temeli, düşünce ve ifade
özgürlüğünün güvencesi olması gereken üniversiteler AKP İktidarında
susturulmuş, sindirilmiştir.
Bakınız daha geçtiğimiz
günlerde, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi
Mikail Boz, Dekan Yusuf Devran hakkında Ekşi Sözlüke
yazdığı ve eleştiri içeren iki madde nedeniyle
uzaklaştırma cezası almıştır.
Üniversitelere yönetici olarak
atadığınız kişilerin, Ekşi Sözlük ile mücadeleden
vakit bulup bilimsel çalışmalara da vakit ayırabilmelerini
temenni ederim.
Yine bir başka üniversite
öğrencisi Yiğit Ergüne, çantasında üç yumurta bulunduğu
için, her bir yumurta başına kırk dört ay olmak üzere, toplam on
bir yıl hapis cezası istenmiştir. Suçlamalar üzerine görüşü
sorulan Yiğit Ergün, ileri demokrasi
anlayışınızın hak ettiği düzeyde bir yanıt
vermiştir: Çantamdan yumurta çıkmış. Sonuçta üç tane
yumurta yani; iki kişilik menemen bile etmez.
Evet, üç yumurtadan iki kişilik
menemen çıkmayacağı gibi, iktidarınızın
baskıcı uygulamalarından da bilgi toplumu çıkmaz.
Değerli milletvekilleri,
Alternatif Bilişim Derneğinin eşgüdümünde,
katılımcı bir süreçle hazırlanan Kullanıcı
Hakları Bildirgesi Taslağına dikkatinizi çekmek isterim.
Kullanıcı Hakları Bildirgesinde, İnternetin temel bir hak
olduğu ve devletin bu hakkı güvence altına almakla yükümlü
olduğu belirtilmektedir. Bilişim okuryazarlığı için
gerekli altyapı ve eğitimleri sağlamak kamudan beklenmekte,
düzenleyici yasaların hak ve özgürlükleri temel alması istenmektedir.
Mahremiyet hakkı ve kullanıcıların kişisel verilerinin
gizliliğinin esas olduğunu vurgulayan bu on dört maddelik bildirgeyi,
milletvekillerimiz başta olmak üzere, tüm
yurttaşlarımızın okumasını diler, bu bildirgenin
bilgi toplumuna giden yolda, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu
başta olmak üzere, karar vericilerimize rehber olmasını dilerim.
Değerli milletvekilleri, bugün
asıl sormamız gereken soru şudur: Cumhuriyet Halk Partisinin
özlem duyduğu gibi bir bilgi toplumu mu olacağız, yoksa
Başbakanın hayal ettiği gibi bir kin toplumu mu olacağız?
Gençlerimiz özgürlüklere mi sahip çıkacak, yoksa gençlerimiz,
Başbakanın kinine mi sahip çıkacak? Hak ve hukuk için
konuşan bir gençlik mi, yoksa Başbakanın arzu ettiği dilsiz
bir gençlik mi? Hayalini kurduğunuz kindar rejiminize de, dilsiz gençliğinize
de, tutsak İnternetinize de geçit vermedik, vermeyeceğiz. Bu
toprakların yetmiş iki millete bir nazarla bakan kadim
geleneğini savunmaya devam edeceğiz. Bu geleneğe nefes veren
halk ozanlarından Yunusun da dediği gibi Biz kimseye kin
tutmayız, kamu âlem birdir bize.
Sosyal demokrasinin, özgür insan,
kardeşçe yaşam ilkeleri doğrultusunda yüce Meclisi en derin
saygılarımla selamlıyor, barış içinde yaşama
kararlılığında olan dünya ve bölge halklarına,
dostluk, esenlik ve özgürlük dolu bir gelecek diliyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Erdemir.
Gaziantep Milletvekili Sayın
Mehmet Erdoğan.
Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İnternet
kullanımı ve çocukların İnternet zararlarından
korunmasına ilişkin araştırma önergesi hakkında AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede, başta İnternet
olmak üzere, bilgi iletişim teknolojilerinin kullanımı çocuklar
ve gençler arasında giderek artmaktadır. Ülkemizde yapılan
araştırmalar, bilgi iletişim teknolojilerin, haberlerin
izlenmesi, sosyal medya kullanımı ve eğlence amacıyla
kullanıldığını göstermektedir. Ayrıca, e-devlet
uygulamaları çerçevesinde, nüfusun her kesiminin giderek yaygınlaşan
ve yoğunlaşan oranda İnternet ara yüzünü ve çeşitli mobil
uygulamaları kullanması bir ihtiyaç hâline gelmiştir. Bunun
yanı sıra Türkiyede İnternet ortamında elektronik
ticaretle yılda yaklaşık 23 milyar TLlik harcama
yapılmaktadır, bu da Türkiyede yapılan yıllık
harcamaların yüzde 8ine tekabül etmektedir. Bu bağlamda, istenmeyen
mesajlar ve alışveriş güvenliği ile ilgili tedbirler de söz
konusu olmaktadır.
Günümüzde bilgiye ulaşmanın en kolay yolu
İnternettir, yediden yetmişe her yaş grubundan insanın
günlük hayatta doğrudan veya dolaylı olarak kullandığı
bir teknolojidir. İnternettin zararlı kullanımı özellikle
çocuklar üzerinde birçok sosyal ve psikolojik sorunlara yol açabilmektedir. Bu
nedenle, İnternetin yol açabileceği zararların son derece
dikkatli bir şekilde tespit edilmesi ve gereken önlemlerin en etkili
şekilde alınması bir zarurettir. Bilgi çağında
teknolojideki süratli değişimin bilgiye ulaşmayı
kolaylaştırdığı da aşikârdır.
Chatleşme, mailler, mesajlaşmalar, Facebooklar, twitler ve
İnternet kafelerde, cep telefonlarında ciddi bir iletişim
ağına rastlıyoruz. Bu konuda büyük bir zaman
ayırımı, özel bilgilerin paylaşımı var. Bu konuda
toplum, aile, birey ve devlet nerede, ne gibi adımlar atmalıdır?
Sayın milletvekilleri, asıl
önemli olan hangi bilgiye ulaşılacağı,
ulaştığımız bu bilgiyi nasıl
kullanacağımızdır. Muhakkak ki her bilginin iyiye ve kötüye
kullanımı, istismarı söz konusudur. Bu istismarlardan
kaynaklanan bir kısım pazar ve çok büyük parasal imkânların da
olduğu rantlar oluşmaktadır. Yararları yanında,
birtakım riskleri de beraberinde getiren bilgi iletişim teknolojileri
uzun süreli kullanımlarda bağımlılık ve dikkat
dağınıklığı gibi psikolojik, göz bozukluğu,
fiziksel rahatsızlıklara da neden olmakta, zaman kaybını da
beraberinde getirmektedir.
Bir diğer olumsuz taraf da
İnternet oyunlarından sanal para alabilmek maksadı güdülerek
maddi kayıplara neden olmasıdır. Bu olumsuzlukların asgariye
indirilmesi konusunda uluslararası iş birliğine dahi ihtiyaç
duyulmaktadır.
İnternet kullanımı,
bilgiye ulaşım, bunun istismarı, kötüye kullanımı gibi
konuların ceza hukukuyla ilgili boyutu bulunmakta ve bu konu üzerinde de
ciddiyetle durulması gerekmektedir. Bilgi iletişim teknolojileri,
özellikle eğitim kurumlarımızda çocuklarımızın ve
gençlerimizin doğru kullanımı konusunda yönlendirme ve
bilgilendirmenin düzgün yapılması, web sitelerinin yaş
sınırına uygun olarak gerekli kurumlar tarafından denetlenmesi
ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasının yanı
sıra, gerekli yaptırımların da uygulanması
gerekmektedir.
Türkiye çapında kentsel ve
kırsal bölgelerde, seçkisiz tabaka yöntemiyle seçilen 9-16 yaş
arası yapılan araştırmaya katılan tüm çocuklar
İnternet'i kullanmakta olup yüzde 40'ı kendi bilgisayar veya dizüstü
bilgisayarına sahip ve diğer yüzde 39'u bilgisayarını
diğer aile fertleri ile paylaşıyor olmasına rağmen,
ebeveynlerin sadece yüzde 29'u İnternet'i kullanmaktadır. Erkek ve
kadın ebeveynlerin İnternet kullanım oranları arasında
oldukça büyük bir fark vardır. Yüzde 29'luk dilim içerisinde erkek
ebeveynlerin yüzde 49'u ve kadın ebeveynlerin sadece yüzde 24'ü
İnterneti kullanmaktadır. Bazı Avrupa ülkelerinde erkek
ebeveynlerin ve kadın ebeveynlerin oranı yüzde 87lere kadar
dayanmaktadır. İnternet'i kullanmaya yetecek kadar bilgiye sahip olan
çok az sayıdaki ebeveyn, ne çocuklarının teknoloji
kullanımı sırasında elde edeceği imkânları ve
karşılaşabileceği riskleri anlamakta ne de İnternet'te
onları rahatsız edecek durumlarla başa
çıkmalarını sağlayacak yardımı
sağlayabilmektedirler.
Değerli milletvekilleri, sorun
bilgi teknolojilerinin kendisi değil, bunların nasıl
kullanıldığıdır. Bütün bu konuların
araştırılmasıyla ilgili olarak işin ceza hukuku
boyutu, müeyyideler boyutu, eğitim boyutu, psikolojik boyutu, teknolojik
boyutu incelenmelidir. Bunların getireceği
sıkıntıların, alınacak tedbirlerin bir devlet
politikası hâline dönüşebilmesi bakımından gündelik
yaşamın vazgeçilmez bir ögesi olan bilgi teknolojilerinin daha
geniş kapsamda imkânlarının ve risklerinin
araştırılması zaruridir. Bu teknolojilerin daha
faydalı bir biçimde kullanılmasının sağlanması ve
konuyla ilgili gerekli bilgilendirmenin yapılarak doğru bilgiye
kısa zamanda ulaşmanın altyapısının
oluşturulması gerekmektedir.
Çocuklarımızın
Türkiye'nin geleceği açısından umudumuz olduğu gerçeği
hiçbir zaman unutulmamalıdır. Çocuklarımızın
geleceğini hazırlamak bizlerin görevidir. Önce bilgiyi başarıp
sonra ulaşacağız; yapılan ve yapılması planlanan
tüm çalışmaların bu yönde olması gerekmektedir.
Çocukların ve gençlerin on-line ortamlarda
karşılaştıkları riskler arasında kişisel
bilgilerin verilmesi, müstehcen içeriklerle
karşılaşılması, şiddet ve nefret içerikli metin
ve yorumlarla karşılaşılması, on-line tacize ve
istenmeyen yorumlara maruz kalması gibi olumsuz durumlar ön plana çıkmaktadır.
Çocukların İnternet kullanımının artmasıyla
karşılaştıkları riskler de artmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
güvenli İnternet kullanımı konusunda Hükûmet olarak daha önce de
birtakım düzenlemelerimiz olmuştu. Güvenli İnternet kullanımı
konusunda 28 Temmuz 2010 tarihinde yayımlanan Tüketici Hakları
Yönetmeliğinde yer alan maddeye göre, isteyen İnternet aboneleri
güvenli İnternet hizmetini kendi servis
sağlayıcılarına başvurarak ücretsiz olarak
edinebilmektedir. Uygulamaya girdiği 22 Kasım 2010 tarihinden
itibaren 42 bin kişi tarafından kullanılan güvenli İnternet
hizmeti, kullanıcılarına hizmet vermeye devam etmektedir.
Unutulmamalıdır ki İnternet, dünyaya açılan bir penceredir.
Bilgiyi kullanırken planlama yapmak oldukça önemlidir. İnternetin
güvenli olması hem bizler hem de çocuklarımız için olmazsa
olmazdır. Bilgi teknolojilerinin gelişmesi için her şeyden
istifade etmemiz gerekmektedir. Kendimize ve ülkemize güvenmeliyiz.
Unutmamalıyız ki daha bilinçli ve güvenli İnternet kullanıcıları
yetiştirmek bizlerin elindedir. Çocukların kullanıcı,
katılımcı ve aktör gibi çeşitli kullanım
kalıplarına bağlı olarak karşılaştıkları
içerik, iletişim ve davranışsal risklerin boyutları ve
çoğu ailenin çocuklarını olumsuz etkilerden koruyacak bilgi ve araçlardan
mahrum olması nedeniyle, Türkiye çapındaki düzenleyici çerçevelerin
güçlendirilmesi sağlanmalıdır.
Çocukların İnternet
güvenliğine ilişkin olarak, her ne kadar şeffaf ve
bağımsız bir değerlendirmeye imkân vermese de kişisel
koruma önlemleri kesinlikle desteklenmelidir. Kanun uygulayıcı
birimler, çocuklara dönük web siteli tasarımları ve
kullanışlı arayüzler, güvenli arama metotları, içerik ve
servis sağlayıcılar, çevrim içi güvenlik kaynakları gibi
çeşitli şekillerde düzenlenen çevrim içi ortamda çocuklar daha kolay
bilinçlendirilecektir.
Bilinçlendirme
çalışmaları, daha küçük yaştaki çocuklara, riske maruz
kalma sonrası mücadele stratejilerine, erkek ve kızlara ayrı
ayrı ve daha düşük seviyede gelire sahip olan aileler, okullar ve
bölgelere odaklanmalıdır. Yine, bilinçlendirme
çalışmaları, özellikle mobil platformlar ve kişiden kişiye
gibi yeni ortaya çıkan riskleri de kapsamalıdır.
Üretilen politikalar, sadece çocuk
kurbanlar ve yetişkin suçlular gibi bir ayrımın ötesinde,
çocukların da eğlence, merak ya da kazara risklere maruz
kalmasını, riskleri tecrübe eden çocukların daha başka risklerle
de karşı karşıya olduğu ve çevrim içi ortamda
zayıf kalanların gerçek hayatta da sosyal destekten mahrum
olabileceklerini hesaba katmalıdır.
Tüm bunlara ilave olarak, Türkiyemizin
küreselleşen dünyada hedeflerini gerçekleştirebilmesi ve bilgi
çağını yakından takip edebilmesi için devlet olarak,
özellikle bilgi teknolojilerine gereken önemi vermemiz gerekir.
Sonuç olarak, bilgi iletişim
teknolojilerinin gündelik yaşamın vazgeçilmez bir öğesi
olduğu, günümüzde tartışılmaz bir hâl
almıştır. Bilgi iletişim teknolojilerinin getirdiği
imkânlar, beraberinde birtakım da riskleri
barındırmaktadır. Bu bağlamda, İnternet
kullanımı ve çocukların İnternetin zararlarından
korunmasına ilişkin bir araştırma komisyonu kurulmasını
istiyor
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) ...
hepimizi yakından ilgilendiren bu konuyla ilgili olarak destek vermenizi
bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Erdoğan.
Eskişehir Milletvekili Sayın
Ruhsar Demirel.
Buyurun Sayın Demirel. (MHP
sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Malum, gündemin konusu İnternet,
bilişim, geniş kapsamıyla da. Ama neden İnternet diyoruz?
Çünkü bunun bir Türkçesi yok ve bugün Dünya Anadil Günü ama teknolojiyi
üretmeyen ülkeler başta olmak üzere, başka ülkelerin ürettiği
kelimeler üzerinden bu tanımlamaları yapıyoruz ve bundan da
açıkçası çok üzülüyoruz ama teknoloji ülkeye gelip kabul görmeden
önce eğer bunlara Türkçe bir karşılık bulunabilse
sanıyorum hepimiz için daha kolay olacak çünkü ortak dil
kuramadığımız zaman kuşak çatışmaları,
evlerdeki anlaşmazlıklar da oluyor. Ben, sıklıkla
duyduğum bir cümleyi sizlere örnek vermek istiyorum. Genellikle teknoloji
kullananlar şöyle bir şey söylüyor: Maili forwardladım.
Şimdi, bu bizlere çok şey ifade ediyor ama bizden bir eski
jenerasyona hiçbir şey ifade etmiyor. Kuşak
çatışmalarını engellemek adına da teknolojiyi ana
dilimizle kullanmaya özen göstermek sanıyorum daha önemli bir şey.
İnternet, birçok bilgisayar
sisteminin birbirine ilişkili olduğu, entegrasyona tabii olduğu
bir iletişim ağı. Ama bilişim daha geniş bir kavram,
bilginin teknoloji üzerinden kullanılması. Ancak hangi bilginin?
İşte, burada tehlikeli alan başlıyor yani malumatla
bilgi arasındaki ince ayrım. Tıpkı, az önce örnek verilen
Wikileaksler gibi ya da zaman zaman siyasete de alet edilen bazı
görüntüler gibi.
Malumunuz, bu bilişim teknolojisi
sayesinde dünyanın çok uzak coğrafyalarında ülkeler
yıkıldı. Ülkelerin bugün sınırlarının tekrar
çizilmesi konuşuluyor ama daha küçük kendi dünyalarımıza
baktığımız zaman, bu bilişim teknolojisiyle,
korkarım ki Türkiyede birçok ev yıkılıyor, birçok hane
yıkılıyor, birçok çocuk anasız babasız büyümek durumunda
kalıyor. Bu sebepledir ki konuya dikkat çekip bu konuda bir komisyon
kurulmasından son derece memnun olacağız parti olarak.
Teknolojide şöyle bir tehlike de
var, onun da herhâlde altını çizmek lazım. Birçok şeyin
menzili var, gözlerimizin, silahların ama klavyenin menzili yok. Klavyenin
tuşuna bastığınız zaman karşınızdakinin
kim olduğunu bilmeden, cinsiyetini dahi bilmediğiniz insanlarla
ilişki kurabiliyorsunuz. İşte bu sebepledir ki gazetelerde
sıklıkla şöyle başlıklar görüyoruz: İnternette
tanıştığı kadını gasbetti.,
İnternette tanıştığı erkek tarafından tecavüze
uğradı. Ama daha acısı İnternette
tanıştığı erkek tarafından tecavüze
uğradı. ama daha acısı İnternette
tanıştığı kişiyi kadın zannederek
gittiği evde gasbedildi. Yani yanlış bilgilerin,
yanlış insanların çok kolay birbiriyle iletişime
geçebildikleri bir alandan söz ediyoruz ve bu alanı her yaştaki
insanımız kullanıyor, evimizdeki çocuklar, evlerimizdeki
yaşlılar da buna dâhil çünkü yaşlı
bakımevlerindekilerin de İnternet kullanımları çok yüksek
oranlarda.
Türkiyeden birkaç istatistik söylemek
istiyorum, dikkat çekici olacağını zannediyorum. 2010
yılı itibarıyla Türkiyede İnternet kullanımı
yüzde 42, ancak bilgisayarla ilgili herhangi bir konuda eğitim almış
insan yüzdesi yüzde 6,5. Yüzde 6,5u bilgi sahibi olan İnternet
kullanıcılarının toplumun geneli için yüzde 42 olması
çok dikkat çekiyor ama daha dramatik bir şey var: İnterneti, sohbet
odalarına girmek, chat yapmak, mesaj göndermek için kullananların
yüzdesi tahminlerinizden çok yüksek, yüzde 65 ve bunlar 2010 rakamları.
Korkarım ki 2011de bu sayı çok daha yükselmiş durumda. Ve
Türkiye Facebookta Avrupanın 1incisi, dünyanın 6ncısı.
Bu rakamlar son yayınlanan rakamlar. Ve bu tehlikeli oyuncak
tıpkı yarısı dolu bir bardak gibi; bir tarafından
baktığınızda dolu, bir tarafından
baktığınızda boş çünkü bilgiyi teknolojiyle kullanmak
hayatımızı kolaylaştırıyor. Birçoğumuz
elimizde tabletlerle geziyoruz, son dakika haberleri takip ediyoruz,
istatistiklere ulaşıyoruz ama bunu nasıl
kullanacağını bilmeyen gençler, çocuklar ve eğitimsiz
insanlar için hakikaten bardağın boş tarafını tarif
etmemiz ve buna bir tedbir almamız gerek.
Ve Birleşmiş Milletlerin
geçtiğimiz 2011 yılı Haziran ayında aldığı
bir karar var. Birleşmiş Milletler İnternetin insan
hakları arasında yer aldığını ifade eden bir
cümle kurdu biliyorsunuz haziran ayında. Bu bir insan hakkı ama insan
hakkının nasıl kullanılacağı tabiatıyla
bizim Anayasamızda da var bazı maddelerde. Anayasanın 5, 41,
58 ve hatta 172nci maddeleri çerçevesinde bu konunun değerlendirilmesi
gerektiğini düşünüyoruz ve yeni yapılan Anayasayla beraber
bilişim hukukunun, bilişim güvenliğinin ikincil hukukla birlikte
bir bütünlük içinde ele alınacağını umut ediyoruz ve neden
kadın, aile konusuna bu kadar önem veriyoruz bilişimle ilgili?
Türkiyedeki boşanmaların
detaylarına baktığınızda büyük bir kısmı
geçim sıkıntısından ama bir kısmı da
anlaşmazlıktan, uyumsuzluktan ve bu sebeplerle yapılan boşanmalarda
evdeki İnternet kullanımının, İnternet üzerinden aile
bütünlüğünü bozucu ilişki kurma oranının yüksek
olduğunu görüyorsunuz. Bunların bir kısmı tabii ki mahkeme
kayıtlarına düşmüyor. Bunu genellikle boşanma
avukatlarıyla konuştuğunuzda, hâkimlerle
konuştuğunuzda daha detaylı olarak alabiliyorsunuz. Ben,
geçtiğimiz hafta Ankara Barosunun Kadın Eğitim Merkezindekilerle
görüştüm Nedir Ankarada durum? diye. Ankara bir büyük şehir ama
sayısı da çok büyük bu konuda. Kötü İnternet kullanımı
nedeniyle boşanma oranlarının yüksek olduğu bir ildeyiz
şu anda.
Evet, yanlış İnternet
kullanımı hayatımızda birçok yanlışı da
beraberinde getiriyor. Dediğim gibi, çocuklarımızla
iletişimimizde dil kopuklukları oluyor, yaşlılarla
iletişimimizde gündemi takip etmekte sıkıntılarımız
oluyor, aile bütünlüklerimiz bozuluyor. Neden burada kadını daha çok
öne çıkarıyoruz? diye sorarsanız, namus cinayetlerinin bile bir
kısmı İnternetteki kötü kullanım yüzünden oluyor. Bunu
erkekler de kötü kullanabiliyorlar ama erkeklerinki üstü örtülerek, çok da
görmezden geliniyor. Hâlâ namusun kadın üzerinden
tanımlandığı bir ülkedeyiz ve namus adına
yapıldığı söylenen cinayetlerin bir kısmı
İnternetle ilintili, yapılan tanışıklıklar,
yapılan evlilikler ve görüşmeler üzerinden.
Kadınların yanlış
İnternet kullanımı neticesinde uğradıkları
zararların, uğradıkları şiddetin her türünün,
uğradıkları kayıpların incelenmesi,
araştırılması ve bilişim hukukunun nasıl
ülkemizde şekillendirilebileceği anlamında bu
çalışmanın yapılmasını çok önemsiyoruz ve
Mecliste bir komisyon kurulacak olmasından da açıkçası son
derece mutluyuz. Sanıyorum, bu kurulacak komisyona, yeni Anayasaya da
bakış olması adına birtakım notlar düşülecektir
ve yapılacak çalışmalarda kadın, çocuk ve genç
bakışının yansıtılması umuduyla ben
komisyona şimdiden başarılar diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Demirel.
Meclis araştırması
önergeleri üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunu
oylarınıza sunacağım: Meclis araştırması
açılmasını kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Meclis
araştırmasını yapacak komisyonun 17 üyeden
kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma süresinin
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimi tarihinden başlamak
üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Komisyonun gerektiğinde Ankara
dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 22 Şubat 2012 Çarşamba günü
saat 13.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
19.53