TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
7nci
Birleşim
13 Ekim 2011 Perşembe
(TBMM Tutanak
Müdürlüğü tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan
ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde
belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- ANT İÇME
1.- Milletvekillerinin
ant içmesi
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, 12/10/2011 tarihli 6ncı Birleşim
Tutanak Dergisinde yer alan, şerefsizlik etmeyin şeklindeki
ifadesine ilişkin açıklaması
2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, TBMM
çatısı altında görev yapan ve Meclis kürsüsünde konuşan
hiçbir milletvekilinin terörist olarak ifade edilemeyeceğine
ilişkin açıklaması
3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Genel Kurul ve komisyonlarda grubuna
ayrılan yerlerin yetersizliği nedeniyle meydana gelen
sıkıntılara ilişkin açıklaması
4.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın,
İstanbul Üniversitesinin açılışı sırasında
yaşanan olaylara ilişkin açıklaması ve İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı
5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Ankaranın başkent oluşuna ve Merkez Bankasının
İstanbula taşınmasına ilişkin açıklaması ve
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı
6.- Adıyaman Milletvekili Salih Fıratın,
ülkemizde meydana gelen sel felaketine ve Adıyamandaki binaların
depreme dayanıklılık testlerinin yapılması konusunda
alınması gereken tedbirlere ilişkin açıklaması ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
7.- Ankara Milletvekili Mustafa Erdemin, Ankaranın
başkent oluşunun 88inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
8.- Antalya Milletvekili Arif Bulutun, Antalyada meydana
gelen sel felaketine ilişkin açıklaması ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
9.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlunun, Ankara
ve çevresinin gelişmesi için özel bir çalışma
yapılmasına ilişkin açıklaması ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
10.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatyada yapılan HESlerin çevreye vermiş olduğu zararlara
ilişkin açıklaması ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı
11.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün, Türkiyenin
Doğu ve Güneydoğu bölgelerinden göç eden vatandaşların
sorunlarıyla ilgili bir çalışma
yapılmadığına ilişkin açıklaması ve İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı
12.- Hatay Milletvekili Mehmet Dudunun, İskenderun
ilçesinin Denizciler beldesindeki polis karakoluna teröristlerce düzenlenen
saldırıyı kınadığına ilişkin
açıklaması ve İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahinin cevabı
13.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprakın, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde İnternette
bazı sitelere girilemediğine ve bu uygulamanın
nedenlerini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
14.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkinin,
İskenderun ilçesinin Denizciler beldesindeki polis karakoluna teröristlerce
düzenlenen saldırıyı kınadığına ilişkin
açıklaması ve İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahinin cevabı
15.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
İskenderunda teröristlerce düzenlenen saldırıda şehit
edilen polis memuruna Allahtan rahmet dilediğine; terörü lanetle
kınadığına ve Merkez Bankasının İstanbula
taşınmasına ilişkin açıklaması ve
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı
16.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, ülkemizde sel
felaketine uğrayan yurttaşlara başsağlığı
dilediğine ve Serik ilçesinin Gebiz beldesine yapılması
planlanan Küçük Aksu Barajının bir an önce yapılmasına
ilişkin açıklaması ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı
17.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin, Zeytinburnu ilçesinde meydana gelen olaylarda işletmeleri zarar
gören yurttaşlara hasar tazminatı ödenmesine ilişkin
açıklaması ve İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahinin cevabı
18.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın,
Erzurum ilinin Çat ilçesi Tuzlataşı İlköğretim Okulunda
görev yapan bir öğretmenin evinin teröristlerce basılmasına ve
öğretmenlerin yaşam güvenliklerinin sağlanmasına
ilişkin açıklaması ve İçişleri Bakanı İdris
Naim Şahinin cevabı
19.- Ankara Milletvekili Tülay Selamoğlunun,
Ankaranın başkent oluşunun 88inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
20.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın,
afetlere dayanıklı konutlar yapılması gerektiğine ve
Projelerde Yapı Denetim Yasası kurallarının
uygulanmadığına ilişkin açıklaması ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
21.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin, Çevre ve
Şehircilik Bakanının kentsel dönüşüm hususundaki
konuşmasına ilişkin açıklaması ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
V.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Antalya Milletvekili Menderes Mehmet Tevfik Türelin,
Antalya ili Aksu ve Serik ilçelerinde meydana gelen sel felaketine ilişkin
gündem dışı konuşması ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
2.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Ankaranın
başkent oluşunun 88inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması ve İçişleri Bakanı
İdris Naim Şahinin cevabı
3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin iç işleyişine ilişkin gündem
dışı konuşması
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın,
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.- Ankara Milletvekili Zelkif Kazdalın, Adalet
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/7)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 20 milletvekilinin, İstanbuldaki su
havzalarının korunmasının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/17)
2.- Bursa Milletvekili Sena Kaleli ve 23 milletvekilinin,
Uludağın doğal ve tarihî zenginliklerinin korunması,
değerlendirilmesi ve çevre kirliliğinin önlenmesinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/18)
3.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgün ve 24 milletvekilinin,
Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/19)
VIII.- ÖNERİLER
A)
Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşları tarafından (44
sıra nolu), güvenlik güçleri tarafından toplumsal gösterilerde
yaygın olarak kullanılan biber gazı, gaz bombası ve plastik
mermilerinin yol açtığı yaralanma, sakatlanma ve ölüm gibi
ağır sonuçların araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak, 13/10/2011 Perşembe günkü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
13 Ekim 2011 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
------ 0 ------
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 7nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.-
ANT İÇME
1.- Milletvekillerinin
ant içmesi
BAŞKAN - Anayasamıza göre
milletvekillerinin göreve başlamadan önce ant içmeleri gerekmektedir.
Şimdi, daha önce ant içememiş olan sayın milletvekillerinden bu
birleşimde ant içmek isteyenleri kürsüye davet edeceğim.
Bize bir başvuru var: Sayın
İsa Gök.
Buyurun Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
KERİM ÖZKUL (Konya) Diz çökerek
yemin et İsa!
İSA GÖK (Mersin) Diyecek
lafın varsa
(AK PARTİ sıralarından Diz çök! sesleri)
Eğer diyecek lafınız varsa, gelin burada konuşun.
Yerinizden gazel atmak olmaz!
BAŞKAN Lütfen İsa Bey,
lütfen
İSA GÖK (Devamla)
Arkadaşlar, daha sizlerle dört yıl çok kavga edeceğiz çok! Rahat
olun, rahat olun! Biz sapasağlam yerimizdeyiz, siz kendinize bakın!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen yemininizi
yapın İsa Bey, lütfen
İSA GÖK (Devamla) Sayın
Başkan, sol tarafa bakarsanız bir
BAŞKAN Tamam efendim tamam.
Lütfen
İSA GÖK (Devamla) Bir sahip olun
sol tarafa. Sol tarafa sahip olun. Zaten daha sonra da Sayın
Başkanlık makamına imzalı dilekçeler vereceğim
Sayın Başkan. Dilekçeleri de getirdim buraya.
Halkın önünde kimin ne
yapacağını tarih gösterecektir. Hiç unutma!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, Milletvekili buraya yemin etmek için çıktı.
Sayın Başkan
İSA GÖK (Devamla) - Tarih,
doğrunun yanında olacaktır. Tarihi oku sen! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, milletvekili yemin etmek için çıktı.
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Laf
atmayın, yeminini etsin. Niye laf atıyorsunuz?
BAŞKAN Lütfen ilk önce
yemininizi yapın, lütfen.
İSA GÖK (Devamla) Efendim,
eğer ki sağlam durursa
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Etsin
yeminini. Niye rahatsız oluyorsunuz? Edecek yeminini. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
FATMA NUR SERTER (İstanbul)
Sayın Başkan, müdahale eder misiniz.
BAŞKAN Arkadaşlar, rica
ediyorum, sükûnetimizi muhafaza edelim. Beyler
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Neden
rahatsız oluyorsunuz? Bırakın etsin yeminini.
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
(Mersin Milletvekili İsa Gök ant
içti)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
İSA GÖK (Devamla) Sayın
Başkan, İradem tutuklu, bir imza da sen ver grubunun
imzalarını
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Gök, teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, şu anda Sayın Milletvekili sadece yemin etmek
için oraya çıkmıştır.
İSA GÖK (Devamla) -
binlerce
imzayı tutuklu vekiller için Sayın Başkanlığa
BAŞKAN Kesin mikrofonu
(Mikrofon Başkan tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, Sayın Milletvekili sadece yemin etmek için
çıkmıştır, başka bir şey konuşamaz.
İSA GÖK (Devamla) -
bu
imzaları ulaştıracağım.
BAŞKAN Lütfen Sayın Gök,
yerinize oturun ve ne demek istiyorsanız orada yapın.
İSA GÖK (Devamla) - Cezaevinde
tutuklu bulunan
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Lütfen
Lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, daha sonra söz alır konuşur.
BAŞKAN Sayın Gök, sen bir
hukukçusun, çok rica ediyorum yani
İSMAİL AYDIN (Bursa) Tekrar
yemin etmesi lazım.
İSA GÖK (Mersin) İç Tüzükü
oku, ondan sonra gel.
BAŞKAN- Değerli
arkadaşlarım, dünkü toplantımız sırasında
Sayın Hasip Kaplan Şerefsizlik etmeyin, doğru dürüst
konuşun. gibi bir söz sarf ettiler kürsüden. Anladığım
kadarıyla kendileri de herhâlde bunu kastetmemişlerdir. Kendilerinin,
lütfen, bu sözün ilgili maddesinde uymadığını da kabul
edeceklerini zannediyorum ve özür dilemelerini rica ediyorum mümkünse.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, müsaadenizle
BAŞKAN Evet, mikrofonunuz
açık efendim.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Hayır, kürsüye geleceğim efendim.
BAŞKAN Peki, kürsüye gelin.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, belediye başkanlarına terörist diyenler de
çıkıp özür dilemeliler. Tutuklanan, halkın temsilcisi belediye
başkanlarına terörist diyenler de çıkıp özür dilemeliler.
BAŞKAN Efendim, bunu
tartışmayalım. İlk önce bunu halledelim, öyle gerekiyorsa o
da talep edilebilir.
Buyurun Sayın Kaplan.
Bir dakika, lütfen.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünkü Genel Kurul
toplantısında söz aldığım bir sırada, bu kürsüde
konuşma yaparken bir hatip olarak, belediye başkanlarını,
Şırnakın bütün il meclis üyelerini, bütün belediye
encümenlerini bütün olarak, göz altına
alındığını, bunların seçimle gelen
arkadaşlarımız olduğunu, milletin iradesini temsil
ettiğini ifade ederek çok açık bir şey söyledim: Egemenlik
kayıtsız şartsız milletinse bu seçilmişlere ve
sandığa saygı göstereceğiz. Ve bu arkadaşlarımıza
terörist denmesini kınayarak şunu söyledim: O
arkadaşlarıma, belediye başkanlarıma terörist derseniz ben
de onlar gibi aynı suçu işlemiş kabul ediyorum kendimi ve burada
5-10 kişi aynı anda kalkarak Zaten siz teröristsiniz. dediler.
Şimdi, bu sözleri söyleyen arkadaşlarımızın, hepsinin
cesaretle ayağa kalkıp kendilerini tek tek göstermelerini istiyorum.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum)
Başkanım ne kadar hoşgörülüsünüz. Böyle bir şey olabilir
mi!
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
Siz o sözü düzeltin.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Hayır, bir dakika arkadaşlar.
Sayın Başkanım,
şöyle bir durum var, bakın: Eğer bir Meclis Genel Kurulunda bir
tartışma varsa bu tartışmayı aşmak için iki
şey var: Bir, Meclis Başkanımız, tüzük çok açık, 67ye
göre uyarır. Sayın Başkandan, ben, buradan rica ettim: Hatibe
sataşma oluyor, uyarın. diye. Yetmedi grup başkan vekillerine,
AK PARTİnin, uyardım: Milletvekillerinize, lütfen, müdahale edin
konuşmasınlar. Ancak, tutanakları aldım. Bütün grup
başkan vekilleri bu tutanakları almış olması
lazım. Bu tutanakları aldığımız zaman en büyük
sataşmanın AK PARTİ grup başkan vekillerinden
geldiğini gördüm. Bakın
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)-
Süre bitti özür yok!
BAŞKAN Sayın Kaplan, rica ediyorum
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Efendim, burada bir dakika olayı yok.
BAŞKAN - İki dakika verdim.
Rica ediyorum, bu bir
tartışma konusu değil. Buradaki zabıtlarda var.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Şimdi Başkanım
BAŞKAN - Lütfen sözünüzü tavzih
ediniz ve yerinize oturunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Hayır, şimdi, lütfen Sayın Başkanım
BAŞKAN - Lütfen, bir
tartışma açmadık bu konuda,zabıtlar açık.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım
Sayın Başkanım
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Beni davet ettiniz mi, etmediniz mi?
BAŞKAN Evet.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Müsaade edin
BAŞKAN - Tavzih edin diye davet
ettik. Tartışma için
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Konuşma hakkı
BAŞKAN - Hayır efendim,
hayır
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Niye davet ediyorsunuz?
BAŞKAN - Sizi özür dilemeye davet
ediyorum. Sizi özür dilemeye davet ediyorum. Bakınız, ilgili madde
açık.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Bu tutanaklarda kim varsa onu konuşacağız
BAŞKAN - Bakınız, diyor
ki: Kaba ve yaralayıcı sözler söyleyen kimseyi temiz dille
konuşmaya davet eder.
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
Saat yedide burada yayın kesiliyor. İşte, kasetler, güvenlik
kamerası da bende, canlı yayın da yedide kesilmiş, bende
BAŞKAN Lütfen
Lütfen yerinize
oturun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Saat yedide kesildikten sonra topluca saldırı ve hakaret
başladı.
BAŞKAN Sayın Kaplan...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, siz hatibi dünkü o talihsiz sözünden dolayı,
AK PARTİ Grubundan bir kısım milletvekili
arkadaşlarımızı
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, AK PARTİ Grup Başkan Vekilinin tutanağa
geçen sözünü okuyacağım
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
AK PARTİ Grubunu hedef alarak
Şerefsiz sizsiniz! şeklindeki ifadeyi özür dilemek için buraya
davet ettiniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Ne diyor? Normal konuşma
Adam gibi konuş, adam gibi! gibi sözler
söylüyor Nurettin Canikli.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Şu anda konuşmacı savunma yapıyor. Savunma yapabilmesi için
sizin bir ceza vermeniz gerekir. Sayın Başkan
Sayın
Başkan
BAŞKAN Lütfen
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Ona cevabını vermeniz gerekir.
BAŞKAN - Lütfen
Sayın
Kaplan, lütfen rica ediyorum, geçin
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
Bana terörist kelimesi Sayın Başkan hakaret değil midir? Bana
terörist diyenlerin buraya gelip özür dilemesi gerekmiyor mu?
BAŞKAN Efendim, bir saniye,
sakin olun. Lütfen, sakin olun.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Bana terörist diyenler gelip burada özür dilemeli.
BAŞKAN Efendim, hakaretse onu da
düzeltirsiniz ama sizinkini bu affettirmez. Siz, buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
Başkanım, 67ye göre, ben buradan çok açık söylüyorum: Bana
teröristsin diyenlere ben bu
BAŞKAN Bir saniye efendim,
oturun lütfen yerinize
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, 67, hatibi düzeltmek içindir.
BAŞKAN Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN (Şırnak)
aynı sözümü tekrarlıyorum ve özür dileyecek bir durum da görmüyorum,
özür de dilemiyorum
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, 67, hatibi düzeltmek içindir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
Bana terörist diyenler, bir grup başkan vekiline Terörist diyenler
gelip burada özür dileyecek.
BAŞKAN Sayın Kaplan,
eğer beni dinlemeyecekseniz başka şey uygulamak zorunda
kalırım. Lütfen yerinize oturun. Lütfen
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Başkanım, siz görevinizi yapacaksınız.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) Sana
yakışıyor o laf. Sana iade ediyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Tutanaklar burada, CDler burada. Hem konuşturmayacaksınız hem
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Ben, terörist
Bir grubun başkan vekili
Yargıç
mısınız? Savcı mısınız? Kesin karar mı
verdiniz?
BAŞKAN Efendim, bakın
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, bir grubun
başkan vekili bir gruba hakaret edemez, küfredemez.
Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim, bir saniye
Bir
saniye
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Bize terörist diyenler özür dileyecek burada.
BAŞKAN Efendim, bir saniye...
Yerinize oturur musunuz
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
Bu Mecliste terörist diyenler çıkacak toplu burada ve özür dileyecek.
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) Sana iade
ediyoruz o lafı. Sana yakışıyor o.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Ben, asla AK PARTİ Grubunun hepsine, hiçbir zaman, hepsine söz söylemem,
söylememişim, kişiliğim de buna uygun değil. Hiçbir dönem
de yapmadım.
BAŞKAN Efendim, lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, şu anda suçunu ikrar ediyor
BAŞKAN Bir saniye efendim
Değerli arkadaşlar
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
bir kısım milletvekili arkadaşlarımıza
söylediğini söylüyor.
BAŞKAN Değerli
arkadaşlar, bir insana, bir milletvekiline Tüzük gereği bir söz
veriyorsunuz. Eğer bunu dinlemeyecekse, yerine oturmayacaksa bu düzeni
sağlamakla görevliyim ben. Lütfen buna mecbur etmeyiniz. Size böyle bir
müracaat oldu, bir söz verdim. Lütfen
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Adil olun
BAŞKAN - Ve bunu kalkıp orada
tavzih etmenizi istedim. Burada bir mahkeme kurmuyoruz. Siz kendi
savunmanızı yapıyorsunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Ben savunma yapmam ama terörist diyenlerin çıkıp özür dilemesini
istiyorum Başkan!
BAŞKAN - Müracaat varsa, ona da
bakarız. Ama lütfen müsaade edin çalışalım. Lütfen
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Burası engizisyon mahkemesi değil.
BAŞKAN - Lütfen müsaade edin
çalışalım ve söz almadan da konuşmayınız lütfen!
Lütfen söz alarak konuşalım!
Buyurun Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, biraz önce Hatibin dünkü konuşmasından
dolayı özre davet ettiniz fakat Hatip sizin davetinize uymayarak yine
suçlamalarına ve savunmaya geçti.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Savunmaya geçmiyorum!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Hatibin savunma yapabilmesi için sizin bir cezai müeyyide uygulamanız
gerekir. İç Tüzükün 160 ve 161inci maddeleri buna müsaittir efendim. Dün
AK PARTİ Grubunu hedef alarak Şerefsiz sizsiniz. şeklinde bir
ifade kullanmıştır. Onu
Tekrar Hatibi özre davet ediyorum, aksi
hâlde İç Tüzükün 160 veya 161inci maddelerini uygulamaya davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, bu gruba terörist diyenler şerefsiz!
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Bu gruba terörist diyenler çıksın!
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim, bir dakika
Grup başkan vekillerini lütfen
arkaya davet ediyorum.
Oturumu kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 15.14
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
------ 0 ------
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 7nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, saat 15.14te ara verdiniz, bir saat on dakika oldu.
Sayın milletvekilleri bir saat on dakikadır burada bekliyorlar.
BAŞKAN Evet efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne dersiniz
bu konuya?
BAŞKAN Aslında
OKTAY VURAL (İzmir) Yani bir
saat on dakika, sayın milletvekillerine herhangi bir bilgi de
göndermeksizin ve üstelik İç Tüzüke göre gürültü ve kavga olması
hâlinde bile en çok bir saat ara verilmesi mümkün iken
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Gürültü, kavga yok Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) -
siz âdeta
bir tatil ve ara verme kararı verdiniz. O zaman dört saat sonra da
gelebilirsiniz, yani yedide de gelebilirsiniz.
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Başkan, spekülasyonun hududu yok da ben bir uzlaşma sağlamaya
çalıştım.
OKTAY VURAL (İzmir) İç
Tüzük efendim.
BAŞKAN İsterseniz İç
Tüzük hükümlerinin uygulanması konusunda konuşabiliriz. Ben sadece
bir uygulamaya çalıştım. Şimdi, bunu, işte şu
kadar saatte gelirsiniz, bu kadar... Bu bir keyfî mesele değil. Mümkün
mertebe benim çalışıp uğraştığım
şu: Bu Meclisin her dakikası için bu millet para ödüyor
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, siz
ne yaparsanız yapın
BAŞKAN Mümkün mertebe
çalıştıralım. İstediğim bu Sayın
Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, bu Meclis, sizin istediğiniz zaman
açılıp kapanmaz, çalışmaz. Siz milletvekillerinin amiri
değilsiniz. Siz Türkiye Büyük Millet Meclisini yönetmek
durumundasınız. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim, bunu söylediğiniz için çok teşekkür ederim. Ben
de amiriyim zannediyordum milletvekillerinin!
OKTAY VURAL (İzmir)
Milletvekilleri kimsenin memuru değildir, milletin
hizmetkârıdır. Dolayısıyla
BAŞKAN Böyle bir
iddiada bulunmadı kimse efendim, böyle bir iddiada bulunmadı.
Lütfen
Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir)
Yani o zaman, siz nasıl
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Ali kıran baş kesen tavrından vazgeç Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yani, bu konuda tavrınız bile Türkiye Büyük Millet Meclisinin
mehabetine uygun değil Sayın Başkanım.
BAŞKAN Peki,
sizin tavrınız uygun mu?
OKTAY VURAL (İzmir)
Uygun tabii. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tabii!
Bravo, bravo! Sizin tavrınız uygunsa millet dinliyor. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir)
Şimdi, ey vatandaşlarım, şuraya bir bakar
mısınız! Allahım Ya Rabbel alemin!
BAŞKAN Ben bir
uzlaşmaya çalışmayı başarmaya
çalıştığımı söyledim. Eğer
başarabilirsek çalışalım. dedim. Sayın Başkan,
hepsi bu konudan ibaret.
OKTAY VURAL (İzmir)
Yani, istediğiniz zaman
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) İç Tüzüke göre
BAŞKAN
Söylediklerinizi biliyorum. Bir saati doldurdu ise, eğer istenirse tatil
edilir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, burası keyfî yönetim yeri değildir.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) İç Tüzüke göre yönetilir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Keyfinize göre çalışmayız, İç Tüzüke göre
Konuşma
hakkın da, oturman da, başlaması da İç Tüzüktür. Saat
15.00te başlayacaksa Ben 16.00da geleceğim. diyemezsiniz.
BAŞKAN Gayet
tabii.
OKTAY VURAL (İzmir)
19.00da bitecekse Ben 20.00de bitireceğim. diyemezsiniz.
BAŞKAN Böyle bir
şey demedim zaten. Böyle bir şey demedim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Öyle yapıyorsunuz.
BAŞKAN Saat üçte
geldim, bir tartışma çıktı
OKTAY VURAL (İzmir)
Öyle yapıyorsunuz. Hâlen ısrar ediyorsunuz.
BAŞKAN
bunu
uzlaştırmaya çalışıyorum grup başkan
vekilleriyle. Hepsi bu kadar.
OKTAY VURAL (İzmir)
Hâlen ısrar ediyorsunuz yani tutumunuzda.
BAŞKAN Siz de
ısrar ediyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Ben yanlış tutumunuzu ifade etmek için ısrar ediyorum elbette.
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim. Ben de yanlış olmadığımı
ifade ediyorum efendim, kusura bakmayın.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun
Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan
Vekilinin o söylediği kısmen doğru. Ancak Çalışmalar
sırasında bir saat ara verilir. Bir saatten fazla ara verilemez
ifadesi var. Siz zaten, ayrılırken, oturumu kapatırken grup
başkan vekillerini içeriye davet ettiniz, bir konuyu müzakere etmek
adına davet ettiniz ve Ara veriyorum. dediniz. Bir buçuk saat süre
veriyorum, bir saat on dakika süre veriyorum. demediniz. Ama olayın
önemine binaen, süreç bu hâle gelmiştir, Sayın Grup Başkan
Vekilinin de bunu anlayışla karşılayacağını
ümit ediyorum. Çünkü siz sadece AK PARTİ, CHP ve BDP grup başkan
vekillerini değil, buradaki tüm siyasi parti grup başkan vekillerini
davet etmiştiniz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Hepsi geri geldi efendim. Buradaydınız, Sayın Ülker
Hanımı çağırdınız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Olur mu?
OKTAY VURAL (İzmir)
Bundan sonra.. Sayın Başkanım, bakın, tekrarlıyorum,
sizin bu tavrınızı alkışlayan milletvekilleri olabilir
ama bu milletvekillerinin kimsenin memuru olmadığını ifade
etmek, sizin de bunu dikkate almanız gerektiğini ifade etmek de benim
görevimdir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Millet adına hizmet ediyoruz hepimiz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Eğer bu konuda bir gecikme olacaksa nezaketen grupları
haberdar ederek Kusura bakmayın, böyle bir konuyla ilgili
uğraşıyoruz
Bir nezaketle bu talep edilir, bunu
anlayışla karşılarız. Ama böyle el kol hareketleriyle
Bunu yapmaya çalışıyorum, şunu yapmaya
çalışıyorum
Burası onun yeri değil Sayın
Başkanım, onu başka yerde yaparsınız, nerede
yaparsınız bilmem!
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Başkan, el kol hareketi derken
zatıalinizin de el kol hareketleri devam ediyor.
Bakınız,
ben bütün grup başkan vekillerini çağırdım, tenezzül
buyurup gelmediniz ve Bir uzlaşmaya çalışıyorum. dedim,
hepsi bu kadar ve bu Mecliste -4üncü defadır ben de bu Mecliste görev
yapıyorum- her zaman yapılan bir olaydır, grup başkan
vekilleriyle Meclisi çalıştırmak için arkada görüşme
yapmak. Hepsi bu kadar Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz bu yolda devam edin Sayın Başkanım.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Başkanım, İç Tüzüke göre hareket
edeceksiniz, İç Tüzüke göre. 67ye göre bir saatten sonraki araya
Grup
başkan vekilleriyle mutabakat da yapabilirsiniz. Bu bir saati geçti,
Sayın Vural onu hatırlattı. Bir saatten önce siz buraya
gelseydiniz bu tartışma olmazdı, onu söylüyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani ne diyeyim, eğer bu vekiller hakkına hukukuna
sahip çıkmazsa ne olacak? Protokolün 60ncı sırasına kadar
da atarlar
BAŞKAN
Efendim, yalnız ben de şunu söylüyorum Sayın Şandır:
Çağırdığım zaman teşrif edilseydi orada
konuşurduk, hatırlatsalardı yapardık. Elbette ki İç
Tüzük hepimizi bağlıyor.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) Gayet tabii, onu hatırlatıyoruz biz de
Başkanım.
BAŞKAN
Evet, şimdi Sayın Hasip Kaplan bir açıklamada bulunacak,
arkasından da AK PARTİ Grup Başkan Vekili
arkadaşımız bir açıklamada bulunacak.
Lütfen
buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, dünkü konuşmam
esnasında hakaret ve sataşma nedeniyle söylediğim sözler
kastı aşmıştır, Gruba yönelik değildir, bu
Mecliste olmaması gerekiyordu. Bu nedenle bunun tekrar edilmemesi
gerektiğini söylüyorum ve AK PARTİ Grup Başkan Vekilini de bu
konuda, bana yönelik
ağır hakaret konusunda aynı şekilde davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kaplan.
Sayın Elitaş
2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, TBMM
çatısı altında görev yapan ve Meclis kürsüsünde konuşan
hiçbir milletvekilinin terörist olarak ifade edilemeyeceğine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında görev yapan ve bu Meclis kürsüsünde konuşan hiçbir
milletvekili terörist olarak ifade edilemez, bu konuyu belirtmek isterim.
Saygılar sunuyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, İç
Tüzükümüz birbirimize karşı temiz dille hitap etmeyi emrediyor. Mümkün
olduğu kadar bir uzlaşı içerisinde, bir hoşgörü içerisinde
Bu Mecliste milletin seçtiği hiçbir milletvekilinin terörist
olmadığını, hiçbir milletvekilinin de şerefsizlikle
itham edilmemesi gerektiğini burada bir kere daha söylüyorum. Geliniz,
karşılıklı, İç Tüzükün de emri olan temiz dille
tartışmayı sürdürelim.
Çok teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, gündem
dışı ilk sözü Antalya ili Aksu ve Serik ilçelerinde meydana
gelen sel felaketiyle ilgili olarak söz isteyen Antalya Milletvekili Menderes
Mehmet Tevfik Türele veriyorum.
Sayın Türel, buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Antalya Milletvekili Menderes Mehmet Tevfik
Türelin, Antalya ili Aksu ve Serik ilçelerinde meydana gelen sel felaketine
ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
MENDERES MEHMET TEVFİK TÜREL
(Antalya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok
kıymetli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce Antalyanın
Haskızılören köyünde, Denizlinin Çameli ilçesinde, Manisanın
Gördes ilçesinde meydana gelen afetlerde hayatını kaybeden 9
vatandaşımıza Allahtan rahmet diliyor, yakınlarına da
sabırlar temenni ediyorum.
Elbette, Antalyada yaşanan
felaketin boyutlarını belki kelimelerle ifade etmek kolay olmayacak
ancak şöyle bir karşılaştırma
yaptığımızda; 2009 senesinde İstanbulda
yaşadığımız sel felaketinde hayatını
kaybeden 31 vatandaşımız, bildiğiniz gibi, metrekareye
yaklaşık
Değerli arkadaşlar, çok
kıymetli milletvekilleri; Antalyada yaklaşık 45 bin
dekarlık bir alanda zarar
oluşmuştur. 6 köprü, 3 menfez yıkılmıştır ve
hakikaten, bölgede özellikle sel felaketinin yaşandığı
Haskızılören köyünde 10 ev tamamen yok olmuştur, bir
tuğlası bile kalmamıştır. Yaklaşık 16 ev
hasarlıdır, toplam 50ye yakın ev hasarlıdır. Tabii
ki, sel felaketiyle birlikte bölgede devletimizin bütün kurumları seferber
olmuştur. Sabahın erken saatlerinde Antalya Valisi, sel bölgesindeki
Haskızılören köyünde vatandaşlarla birlikte oradaki gereken
tedbirleri gayet iyi bir şekilde koordine etmiştir.
Bunun dışında,
geçtiğimiz yıllarda Antalyada yaşanan bir başka sel
felaketi sonrasında özellikle Aksu Çayı üzerinde
alınmış olan tedbirler neticesinde felaketin çok daha büyük
boyutlara ulaşması da önlenmiştir. Aksu Çayı
çıkışında yapılmış olan mendirek sayesinde
sel sularının denizle buluşması
sağlanmıştır ve yine, geçtiğimiz sene Antalyada
yaşanan bir başka sel felaketinde
Yine, bölgede Tehnelli ve Tekke
köylerinde yapılan dere ıslah çalışmaları fevkalade
başarılı sonuç vermiş ve sel felaketinin
boyutlarının daha da büyümesi engellenmiştir.
Çok kıymetli milletvekilleri,
tabii ki bölgede alınması gereken tedbirler süratle devam etmektedir.
27 Ekim tarihinde Aksu dere ıslah çalışması ihale edilecek
-ki yaklaşık 300 trilyonluk bir yatırımdır- ve
böylelikle inşallah bundan sonra böylesine ciddi
sıkıntıları da daha da hafif boyutlarda hissedebilir duruma
geleceğiz.
Yine, Aksu Çayı üzerindeki Küçük
Aksu Barajının da yatırım programına
alınması gündemdedir, projeleri üzerinde Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğümüz çalışmaktadır ve böylelikle, o baraj
çalışması da tamamlandığında, dediğim gibi,
o bölgedeki tedbirler artık tamamen devletimiz tarafından
alınmış olacaktır.
Tabii ki sel felaketinde açıkta
kalan bir tek vatandaşımız söz konusu olmamıştır.
Şu anda yaklaşık 500 kişiye bölgede sıcak yemek
çıkmaktadır. 25 kişilik geçici prefabrik konutların
yapımı süratle tamamlanacaktır. Bugün itibarıyla köye
elektrik verilmiştir. Maalesef, 6 vatandaşımızdan henüz
4ünün cesetlerine ulaşılabilmiştir çünkü 70 kilometrelik bir
nehir boyunda arama çalışmaları devam etmektedir ve oldukça
yoğun bir şekilde bu arama çalışmaları yani 190
kişiyle devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Türel,
teşekkür ediyorum efendim.
MENDERES MEHMET TEVFİK TÜREL
(Devamla) Teşekkür ediyorum, çok sağ olun.
Devletimizin yapmış
olduğu çalışmalardan dolayı bütün kurum ve kuruluşlara
teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı konuşmaya cevap vermek üzere Çevre ve Şehircilik
Bakanımız Sayın Bayraktar söz istemiştir.
Buyurun Sayın Bayraktar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, MHP
sıralarından gürültüler)
Süreniz yirmi dakika.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu
toplantıyı AKP grup odasında yapar mısınız.
Meclise getirmeyin, birbirinizle konuşun AKP grup toplantı salonunda.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Bir şey mi
söylediniz efendim?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Sayın Başkan, AKPli arkadaşımız soru sormadı,
eleştirmedi, bir şey yapmadı. Neye cevap verecek?
BAŞKAN Değerli
arkadaşlar, hepiniz biliyorsunuz ki, gündem dışı
konuşmaya Hükûmet isterse cevap veriyor veya konuyla ilgili
konuşuyor. Lütfen
Süreniz 20 dakika Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon)
Sayın Başkan, yüce
Meclisimizin çok değerli üyeleri, saygıdeğer milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
9 Ekim akşam saat -21.00de-
dokuzda başlayan ve pazarı pazartesine bağlayan gece saat
24.00te afet konumuna gelen
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Sayın Bakan, dokuzu kaç geçe başladı yağmur?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla)
özellikle Antalya-Serik ilçemizdeki
sel felaketinden dolayı hem cevap vermek hem de yüce Meclisimizin
üyelerini bilgilendirmek üzere huzurunuzdayım. Tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli milletvekilleri,
bilindiği üzere 9 Ekim Pazar günü akşam şiddetli bir biçimde,
metrekareye 300 kilogram/metrekare şeklinde yağan şiddetli yağmur
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) 300
değil, 301.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla)
ve hızı 80 kilometreye varan bir rüzgâr neticesinde Antalya Serik
ilçesi Haskızılören köyünde Pınargözü Mahallesinde bir mesire
yerini sel vurmuştur. Burası aslında dere yatağı
değildir. Torosların eteklerindeki su gözeneklerinden,
dağın kıvrımlarından oluşan aşırı
yağmur neticesinde gelen suyun, gelen selin derenin
yatağını değiştirmesi neticesinde yüz yıldır
kullanılan köyün bir mahallesini tamamen sel götürmüştür yani burada
yaklaşık 100 dönüm bir mesire alanı
Komşu köylerin de
gelip mesire yaptığı, burada okulun bulunduğu,
sağlık ocağının bulunduğu çok güzel bir yer,
gerçekten görmeye değer. Salı günü akşam giderek ziyarette
bulundum ve çarşamba günü sabahleyin de yine orada incelemelerde bulundum.
Gerçekten, hakikaten bir afat burası, bir afet. Burada 6
vatandaşımızı kaybettik, bunlardan 4
insanımızı bulduk ve bunlar defnedildi.
Yine aynı şekilde, Manisada,
Denizlide, Balıkesirde, Muğlada da bu yağmurun etkilerinden
dolayı zararlar oldu, burada da 3 tane vatandaşımızı
kaybettik, toplam 9 vatandaşımız
Bu
vatandaşlarımıza Yüce Allahtan rahmet diliyorum. Tüm bu
bölgelerde ve bu illerdeki zarar gören vatandaşlarımıza da
geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
Çok değerli milletvekilleri, tabii
afetler tüm dünyamızda olmakta. Dün ve bugün, evvelsi gün, üç gündür
Meksikada da çok şiddetli bir tayfun var. Orada da Meksika şu anda
çok zor durumda. Bir devlet olarak, bir ülke olarak, oradaki vatandaşlara
da, oradaki ülke vatandaşlarına da çok geçmiş olsun
dileklerimizi sunuyorum Türkiye olarak, Türkiye vatandaşı olarak,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti olarak.
Çok değerli milletvekilleri,
ülkemiz, her şeyden evvel, Arabistan Yarımadasından gelen ve
ülkemizin güney doğusuna yerleşen bir deprem fayı üzerinde
bulunmaktadır. Ülkemizin üçte 1i birinci derecede ve çok ciddi bir deprem
tehlikesiyle karşı karşıya, üçte 2si de deprem
kuşağındadır. Bu bakımdan, biz, özellikle Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetlerinin, 2002 yılı sonundan itibaren,
2003 yılı başından itibaren ülkemizdeki özellikle deprem,
sel felaketi, yangın felaketi gibi afetlere
baktığımızda hükûmetlerimizin ne kadar duyarlı
olduğunu görmekteyiz. Burada, ben, Adalet ve Kalkınma Partisine bir
pay çıkartmak istemiyorum, ülkemizin, vatanımızın
geldiği konumu ifade etmek istiyorum. Gerçekten, daha önceleri depremler
olduğu zaman prefabrik ev yapmak için üç ay, dört ay, beş ay gibi
süre verilirken, kalıcı konut yapılamazken, bu dönemde, bu son
dokuz yıla yakın dönemde hem bu dokuz yıllık dönem
içerisinde oluşan depremlerdeki konut ihtiyacı olan
insanlarımıza üç ay ile on iki ay arasında kalıcı
konutlar yapılmış ve verilmiştir. Yine yangında afete
maruz kalan evler iki ay gibi, üç ay gibi süre içerisinde yapılarak hak
sahiplerine verilmiştir. Bu, ülkemizin, vatanımızın
kalkınma düzeyini göstermektedir. Devletimizin ne kadar kolay
konuşlanabildiğini, ne kadar kolay mekanize olduğunu, devlet
kurumlarının da artık vatandaşına hizmet eder bir
konuma geldiğini göstermektedir. Bu bakımdan biz sadece Türkiyede
değil, Açede de, Pakistanda da, Hindistanda da, dünyanın neresinde
olursa olsun tabii afetler olduğu zaman hemen Türkiye olarak artık
Kızılayımızla, Afet Acil Durum Yönetimi
Başkanlığımızla çok kısa sürede bu ülkelere
ulaşabilmekteyiz.
Antalya Serikte de oluşan selden
sonra çok kısa sürede tüm devletin kurumları, ilgili tüm kurumlar,
valiliğin özel idaresi, Devlet Su İşleri, sahil güvenlik
birimleri, jandarma, tüm kurumlar anında bölgeye intikal etmiş ve
vatandaşlar şu anda gerçekten acısını en az hisseder
durumdadır ve yine muhtar ifade etti, ben tekraren size burada ifade etmek
istiyorum: Devletimize şükran borçluyuz. diyor. Eğer burada
Küçüksu Deresinin önünde denize giren mendirek yapılmamış
olsaydı, anafor şeklinde eğer deniz içeriye girmiş
olsaydı bizim can kaybımız çok daha fazla olacaktı. diye
ifade etti.
Yine, aynı şekilde,
meteoroloji cuma günü valiliği ve kaymakamlığı
uyarmasaydı, kaymakamlık hem yazıyla hem bizzat elemanlar
göndererek hem okula hem camiye hem de derenin sel taşkını
havzasında kalma ihtimali olan bölgelere uyarıda bulunmasaydı
bizim buradaki can kaybımız 50leri de aşacaktı. Bunu
burada insanlar bizzat ifade ettiler.
Yine, vatandaşların ifadesi:
Sel basan yerlere hemen helikopterler geldi ve kurtarma ekipleriyle 85
kişi anında kurtarıldı.
Yine, burada 3 tane köprümüz tamamen
gitti, birçok menfezimiz yok oldu, hemen anında yine hem jandarma hem
sahil güvenlik hem İl Özel İdaresi hem Acil Afet Durumu Yönetimi ve
Çevre ve Şehirciliğin elemanları burada köprüleri ve menfezleri
geçici bir süre için yaptılar ve köye şu anda ulaşım
yapılmakta, köyün elektriği verilmiştir, taşımayla su
temin edilmektedir ve yerinde günde üç öğün sıcak yemek verilmektedir.
Bu da yine Hükûmetimizin mekanize olma durumunu, ciddiyetini ve afete maruz
kalan ve yardım gereken insanlarımıza ne kadar hızlı
ulaşabildiğini çok açık bir şekilde göstermektedir.
Yine, derenin ıslahı için bu ayın 27sinde ihale
vardır. Yaklaşık 300 milyon, eski rakamla 300 trilyonluk bir
ihale 27sinde inşallah yapılacak, bu dere tamamen denize kadar
ıslah edilecektir.
Yine burada bir baraj
ihalesi var, bunun da proje çalışmaları bitmiştir.
Kısa sürede inşallah onu da yatırım programına almak
suretiyle onu da tamamlayacağız.
Yine hem Serikin
köylerinde hem Aksunun köylerinde portakal bahçeleri, narenciye bahçeleri,
pamuk tarlaları ve seralarda da yine sel baskını olmuştur.
Yerinde valiliğimiz inceleme yapmaktadır. Buradaki
vatandaşlarımızın borçlarının
yapılandırılması noktasında olsun yasal çerçeve
içerisinde diğer yardım noktasında olsun ne varsa bunları
yapacağız.
Yine
Haskızılören köyünde de yaklaşık 15 tane ev, 8 tanesi
tamamen gitti, 9-10 tanesi de ağır hasar gördü. Bunların
tamamı 25e yakın evdir. Bunlara da hemen köyün daha üst
kısmında, kotu yüksek olan, dereye göre
Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; biz tabii ki ülkemizi,
vatanımızı, milletimizi ve coğrafyamızı tabii
afetlerden korumak için çok daha mekanize duruma gelmek zorundayız.
Bu bakımdan, bu
dönemde hem tüm dünyanın geldiği konjonktür hem de ülkemizin konumu
itibarıyla Hükûmetimiz yeni bir yapılandırma getirmiştir.
Bu yapılandırmayla bakanlıklarımızın 20 tanesi,
21 tanesi icracı bakanlık konumuna getirilmiş, benim
Bakanlığım da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
olarak yapılandırılmıştır. Buradaki ana
eksenimiz, insanlarımızın yani 74,5 milyon nüfusumuzun
yaşadığı tüm bölgeleri gerçekten modern, çağdaş,
yaşanılır konuma getirmektir. Yani şehirlerimizin kentsel
dönüşümünü sağlamaktır, ilçelerimizin kentsel dönüşümünü
sağlamaktır, kasabalarımızın, köylerimizin
dönüşümlerini sağlamaktır. Bunun için çok ciddi
çalışma içerisindeyiz. Ülkemizin coğrafi bilgi sistemini
yenilemek için ciddi bir çalışma sistemi içerisindeyiz.
Ülkemizin tapu
sistemini, TAKBİS dediğimiz tapu sistemini yenilemek için hem
kadastral bakımdan hem de tapuya
girmesi gereken ipotek bilgileri, takyidat bilgileri, coğrafi bilgiler ve
o yörenin özelliklerine, depremden tutun da diğer afetlere varıncaya
kadar, ekonomik pozisyondan tutun da endemik hayatından, faunasından
florasına varıncaya kadar ne özelliği varsa bunları
coğrafi bilgi sistemi olarak hem coğrafi bilgi sistemine hem de tapu
kayıtlarına işlemek durumundayız.
Arkasından, yine aynı
şekilde, ülkemizin geldiği düzey itibarıyla çevre
bakımından çok daha duyarlı olmak zorundayız. Çevreyle
tabii afetler, iklimle tabii afetler, coğrafi durumla, deprem durumuyla
tabii afetler ne kadar iç içeyse yaptığımız,
kurduğumuz şehirlerin bugün geldiği konum, köylerimizin
geldiği konum da tabii afetlerle o kadar ilgilidir.
Derelerin kenarlarındaki evleri
kaldırmak, özellikle Doğu Karadeniz Bölgesinde ve Akdeniz
Bölgesindeki derelerin ıslah edilmesi noktasında çok ciddi gayret
içerisindeyiz.
Yine, deprem özelliği olan
Bingölden tutunuz da Elâzığından Tunceliye varıncaya
kadar, Boluya varıncaya kadar, İzmire varıncaya kadar deprem
kuşağı üzerinde olan, İstanbuldan, Tekirdağdan
Çanakkaleye kadar deprem kuşağı üzerinde olan, tüm depremsellik
etkisi altında olan ve depreme dayanamayacak evlerin datasını
şu anda çıkarmak üzere çok ciddi çalışma içerisindeyiz. Bu evleri
kentsel dönüşüm programıyla birer birer
değiştireceğiz. En önemli olandan, en acil olandan, en basit
olandan, en pratik olandan başlamak suretiyle bunları, bu salaş
yapıları, kaçak yapıları, depreme dayanaksız
yapıları şehirlerimizden, köylerimizden söküp atmak
durumundayız.
Yine, aynı şekilde,
şehirlerimizin ulaşımını tıkayan,
şehirlerimizdeki yaşam standartlarını, eğitim olsun,
sağlık olsun, yangın olsun, okullaşma olsun özelliklerini,
modernleşme konusundaki, yaşam kalitesini artıran özelliklerin önünde
set gibi duran kaçak yapılaşmaları, gecekonduları da
kaldırıp söküp atmak hepimizin görevidir.
Bu hususta şunu özellikle arz
etmek istiyorum: Saygıdeğer milletvekilleri, bu konuda bir bütün
olmamız lazım, beraber olmamız lazım. Kesinlikle,
TOKİde görev yaptığım sürede -samimiyetle arz etmek
istiyorum, ifade etmek istiyorum- biz hiç kimseye rant sağlamadık,
temin etmedik. Bunu, inanın, biz her belediyeye eşit yaklaşmaya
çalıştık, her belediyeyi eşit kucaklamaya
çalıştık ve kentsel dönüşümde bizim hedefimiz, eksenimiz
yoksul vatandaşlardı. Yoksul vatandaşımızı, eve
ihtiyacı olan, barınmaya ihtiyacı olan, sadece çocuğunun
eğitimi için, çocuğunun iaşesi için, çocuğunun sağlığı
için harcayacak parasından başka parası olmayan ama
barınmaya ihtiyacı olan insanlarımızı nasıl ev
sahibi yaparız diye kentsel dönüşümlere yaklaştık. Kentsel
dönüşüm yapacağımız bölgedeki gecekondu bölgelerinde oturan
insanlarımız hak sahibi olsun olmasın onları bir
şekilde ev sahibi yaptık. Kısaca örnek vermek gerekirse, Ankara
kent girişi protokol yolundaki hak sahibi olmayan
insanlarımızı Karacaörende on beş yıl, yirmi yıl
vade, peşinatsız, 150-200 lira taksitlerle ev sahibi yaptık.
Bunlar aftan istifade etsin etmesin, 2009/81-82 sayılı yasalardan
istifade etmeyenleri de orada ev sahibi yaptık. Orada bugüne kadar
yaptığımız 8.500 tane konuttan hiçbir tanesini
satmadık. Sadece orada hak sahibi olanlara o evleri vereceğiz, yine
oradaki evlerin de kendi enkaz bedellerini ve oradaki parsel bedellerini
düşmek suretiyle, kalan bedelleri de on beş yıl vadeyle
kendilerine almak suretiyle ev sahibi yapacağız.
Diyarbakırda sur etrafında,
Karsta, Erzincanda, Karabükte, İstanbul-Küçükçekmecede, Bursada,
İzmirde, Denizlide, Türkiye'nin neresinde olursa olsun önceliğimiz
oradaki barınmaya ihtiyacı olan insanlardır. Ama takdir
edersiniz ki hepsini aynı yerde ev sahibi yapma imkânı olmuyor. Bazen
gecekonduların yapıldığı yerler dere
yatağıdır, bazen deprem aksı üzerindedir, bazen de oradaki
yapılan yapılaşma katsayısı yüksektir. Hepsine ev
verme imkânınız yok. Mesela şunu da itiraf edeyim:
İstanbulda hemen İkitelli turnikelerinin yanındaki, tepe
üstündeki bölge de tamamen hazinenin yeriydi ve gecekondular vardı.
Oradaki gecekondu sahiplerine biz Küçükçekmecenin Halkalı bölgesinden ev
verdik ve orayı değerlendirdik, orayı da 200 trilyon liraya
sattık, oradan aldığımız parayı da yine gecekondu
dönüşümlerine harcadık. Bu bakımdan
MAHMUT TANAL (İstanbul) O
paradan müteahhitler ne kadar pay aldı?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Çok değerli milletvekilleri,
inanın, samimiyetle arz ediyorum: Kentsel dönüşümde, gecekondu
dönüşümünde, bu ülkenin evlatları olarak, bu milletin seçerek bu
Meclise bizi gönderdiği çok değerli vekilleri olarak kentsel
dönüşüme hepimiz dört elle sarılmak durumundayız. Benim
Bakanlığım olarak ben hiçbir siyasi ayrım gözetmeksizin
üretim eksenli, yatırım eksenli, kentsel dönüşüm eksenli tüm
milletvekillerinin emrinde olacağımızı burada özellikle
ifade etmek istiyorum. Kentsel dönüşümde siyaset yapmak günahtır.
Kentsel dönüşümde siyaset yapmayı ben eğer kendim siyaset
yaparsam inanın en büyük günahla karşı karşıya
kalır diye kendimi kabul ediyorum. Meslekten gelen birisi olmak hasebiyle,
kentsel dönüşümün, gecekondu dönüşümünün dertlisi olan birisi olarak
ifade etmek istiyorum. Bugüne kadar yaptığımız
çalışmalar da bunun göstergesidir.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Depremden bahsedecektiniz. Deprem nerede kaldı?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) İnanın, Bingölde
insanlarımız depremden zarar gördüğü zaman iki gün içerisinde
oraya gittik ve Bingölde yeni bir şehir kurduk çok değerli
milletvekilleri. Aynı şekilde, Bursada Mustafakemalpaşada
yangın oldu, iki ayda orada bir köy yaptık. Bugün de Antalyada
Serikte de oradaki 30 ev, 40 ev neyse, valilikten bize gelen rapor neyse o
rapor doğrultusunda bundan sonra -burada sizlerin huzurunda söz veriyorum-
valilikten gelecek rapordan sonra biz orada yedi ay içerisinde köyü yapıp
köylülere teslim edeceğiz aynı şekilde.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Bakan, vergi almamanız gerekirken vergi aldınız. O
vergilerin
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Biz burada hiçbir zaman Biz kendi
paramızı kullanıyoruz. demedik, böyle bir şeyi demeye
hakkımız yok. Biz vatandaşa da hizmet yapıyoruz. demeye
de hakkımız yok, yapmak mecburiyetindeyiz diye bunu ifade etmek
istiyorum. Tabii ki bu milletin parasıdır, sizlerin
parasıdır. Milletin parasını millete harcıyoruz. Ama
ifade etmek istiyorum, arz etmek istiyorum: Çok dikkatli harcıyoruz.
İnanın paranın 3 sefer, 5 sefer üzerine atlamak suretiyle bu
parayı harcıyoruz. Buna çok dikkat ettiğimizi, bundan sonra da
dikkat edeceğimizi, hesap verme ilkesini en önde
tutacağımızı da özellikle sizlerle paylaşmak
istiyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Menderes Türelin konuştuklarıyla ne alakası var şimdi?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla)
Niye sizlerle
bütünlük içerisinde olmak istiyorum? Çünkü Türkiye Cumhuriyetinin, Türkiye vatanının
kentsel dönüşüme ihtiyacı var. Bu ülke kalkındı, bu ülke
gelişti. Artık Türkiye'nin verdiği büyük fotoğraf
gıpta edilen bir fotoğraftır, Türkiye'nin verdiği imaj
gıpta edilen bir imajdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Biz şehirlerimizi, köylerimizi salaş
yapılardan, kaçak yapılardan hep birlikte kurtaracağız.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Başbakanın Ümraniyedeki evi kaçak duruyor mu daha?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla)
Bu bizim, bu Meclisin şerefi olacak, bu sizlerin,
bizlerin, hepimizin onuru olacak.
Bu bakımdan, bu
çalışmayı, sizlerin desteği olmazsa biz bunu
yapamayız, sizlerin eğer birlikteliği olmazsa biz bunu
yapamayız.
Biz Maltepede kentsel dönüşüm
yapmak istedik, orada önümüzü kestiler. Bu yazıktır. Biz Maltepede
hiçbir tane evi ahara satmadık, üçüncü şahıslara vermedik,
oradaki gecekondu sahiplerine verdik, vermek istedik. Bunun için, burada
eğer biz bütünlük içerisinde olursak ülkemizi salaş yapılardan,
kaçak yapılardan, kaynak israfından kurtarırız;
ulaşım rahatlar, su kaybı azalır, iklimsellik, çevre dostu
evler olur, Türkiye'de terör de azalır; birliktelik, kaynaşma olur;
biz birbirimizi daha çok severiz, 780 bin kilometrekare coğrafya
içerisindeki 74,5 milyon insan birbirine daha çok sarılır.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
Sele dönün sele!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Biz bu kentsel dönüşümleri
yapalım. Biz gittik, Yüksekovada kentsel dönüşüm yapmaya
çalıştık, Hakkâride yapmaya çalıştık, Tuncelide
de yapmaya çalıştık, her tarafta
Tunceli Belediye
Başkanını 8 sefer aradım, Kars Belediye
Başkanını 10 sefer aradım, İzmir Belediye
Başkanını 100 sefer aradım, Diyarbakır Belediye
Başkanını 5 sefer aradım. Bundan bir hafta evvel
yanımdaydı, ben Diyarbakır Belediye Başkanına
teşrif ettiği için teşekkür ediyorum. Onunla da
çalışacağım, İstanbul Belediyesiyle de, Ankara
Belediyesiyle de, 81 vilayetin belediyesiyle 954 ilçenin ilçe belediye
başkanıyla, aşağı yukarı 2 bine yakın da
belde belediyesiyle çalışmak zorundayız, herkesin emrindeyiz,
herkesin hizmetindeyiz.
Ben değerli milletvekilleri
kardeşlerimden şunu istirham ediyorum: Bizi denetleyin, bizi
eleştirin sonuna kadar, ama kentsel dönüşüm noktasında,
Türkiyemizi afetlerden kurtarma noktasında sizden yardım istiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Bakan, KDV alınmaması gerekirken halktan neden KDV
alıyorsun?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Bu duygularla hepinizi en içten
saygılarla selamlıyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Gündem dışı ikinci söz,
Ankaranın başkent oluşunun 88inci yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Levent Göke aittir.
Buyurun Sayın Gök. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
2.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Ankaranın
başkent oluşunun 88inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması ve İçişleri Bakanı
İdris Naim Şahinin cevabı
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Ankaramızın
başkent oluşunun 88inci yılını kutluyoruz. Bu nedenle
söz istedim. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Millî Mücadele döneminin kahramanlarına en güç zamanda en
büyük desteği veren Ankara için Mustafa Kemal Benim gönlümde
Ankaranın ve Ankaralıların ayrı bir yeri vardır.
diyerek Ankarayı başkent yapmak suretiyle
onurlandırmıştır. Ancak ne var ki, bugün gelinen noktada,
Ankaramızın tarihî kimliği, cumhuriyetçi nitelikleri, sosyal,
kültürel ve ekonomik yaşantısı iktidarın ve Ankara Büyükşehir
Belediyesinin tehdidi altındadır.
Sayın milletvekilleri, AKP
İktidarının Ankaradaki, başta Merkez Bankası olmak
üzere finans kuruluşlarını yetişmiş ve nitelikli insan
gücüyle birlikte İstanbula taşımaya
çalıştığından ve Ankaranın bu şekilde
boş kent olacağından haberiniz var mıdır?
Ankaralıların Türkiyede en
pahalı suyu, en pahalı elektriği, en pahalı doğal
gazı kullandığını biliyor musunuz?
Ankaranın dış
ilçelerinin nüfuslarının on yılda, iktidarınız
döneminde yarıya düştüğünü, köylerinin içinin
boşaldığını, çiftçiliğin ve
hayvancılığın yok edildiğini görebiliyor musunuz?
Ankaranın amblemini
değiştirmeyi marifet sayan, Türkiye'nin en borçlu Büyükşehir Belediye
Başkanının Ankaralıları yirmi yıldır Metro
yapıyorum. diye aldattığını ama hâlâ Ankarada bir
metre bile ray döşenemediğini ibretle izleyebiliyor musunuz?
En sıradan bir yağmurda bile
sele teslim olan, ana caddelerinde insanların yüzerek canını zor
kurtardığı, dalgıçların caddelerine dalış
yaptığı dünyada başka bir başkent hatırlıyor
musunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Karstaki heykeli Ucube diye
yıkan ve korumasız bir sanatçıyı rencide eden zihniyetin,
mahkeme kararıyla inşaatı durdurulan Eskişehir yolundaki
gerçek ucube Demir kafese hangi rant uğruna dokunamadığını
sorgulayabiliyor musunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Türk halkının
paralarıyla Somalide açlık ve yoksulluk üzerinden reklam yapmaya
çalışırken hemen yanı başınızda, burnunuzun dibinde,
tüm Türkiyede olduğu gibi, her gün yatağa aç giren on binlerce
Ankaralının ızdırabını niçin hissetmiyorsunuz?
Meclis tatildeyken kanun hükmündeki
kararnamelerle Meclisin de içinin
boşaltıldığının, Millî Eğitim
Bakanlığının görevleri arasından Atatürk
milliyetçiliğine, laik, sosyal hukuk devletine bağlı
vatandaş yetiştirme ilkesinin
çıkartıldığının farkında
mısınız?
Okulların
açıldığı bu dönemde tüm okul idarecilerinin yerinin
değiştirildiğini, okullarda şu an büyük bir kaos
yaşandığını, kız ve erkek öğrenciler
arasına mesafeler konulmaya başlandığını izliyor
musunuz?
Sayın milletvekilleri, biz,
AKPnin ne yapmak istediğini biliyoruz ve tehlikelerin
farkındayız. AKP İktidarının tüm
yanlışlarına karşı meydan okuyacak, Anadolunun her
bir köşesinden gelmiş Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
yaptığınız her yanlışın hesabını
sizden tek tek soracaktır. Acaba siz bunun farkında
mısınız? (CHP sıralarından alkışlar)
Ankara, laik cumhuriyetçilerin,
demokratların, antiemperyalistlerin, tam
bağımsızlıktan yana olanların ve Mustafa Kemali
sevenlerin sonsuza kadar koruyacakları bir başkent olmaya devam
edecektir.
Bu duygularla Büyük Önderimizi, Mustafa
Kemalimizi minnetle anıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Gök.
Gündem dışı üçüncü söz,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin iç işleyişi hakkında söz isteyen
Muş Milletvekili
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım,
Sayın Bakanın söz talebi var efendim.
BAŞKAN Evet Sayın Bakan,
söz mü istiyorsunuz efendim?
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Evet, gündem
dışı konuşmaya cevap vereceğim.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Sayın Başkan, yüce
Meclisimizin değerli milletvekilleri; biraz önce bu kürsüden söz alan ve
söz aldığı için kendisine teşekkür etmek istediğim
Sayın Levent Gök arkadaşımız, Ankaramızın
başkent oluşunun 88inci yılı vesilesiyle Ankaramız
üzerine değerlendirmelerde bulundu. Her şeyden önce,
Ankaramızın başkent oluşunun hatırlanması, bu
kürsüden bu değerin ifade edilmesi önemli bir duyarlılıktır,
kendilerine teşekkür ediyorum ancak Ankaradan bahsederken, Ankarayı
konuşurken gerçek Ankarayı görerek konuşmak, Ankaranın
gerçeklerini doğru ifade etmek gerekir diye düşünüyorum.
Ankara gerçeklerine geçmeden önce,
Ankaramız 13 Ekim 1923 tarihinde yani seksen sekiz yıl önce
başkent olarak ilan edilmiş, kabul edilmiş bu Meclis
tarafından kanunla. Seksen sekiz yıl önce bu kabul, bu karar çok
önemli bir karardır. Bir devletin doğuş tarihi, yılı,
başkentinin belirleniş tarihidir. Büyük devletimizin, Türkiye
Cumhuriyetinin kurumlarıyla şekillendiği yıllardır ve
Ankara başkent ilan edilmiştir ve o günden bugüne başkenttir,
bugünden de geleceğe hep var olan ülkemizin, devletimizin
değişmez başkenti olarak devam edecektir. Önce bunu bir tespit
etmemiz lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bugün Ankaramızın,
yağmur yağdığında dünyanın her büyük
şehrinde olduğu gibi, olabildiği gibi, her metropolünde
olabildiği gibi, tıkanan, su altında kalan
sınırlı sayıdaki alt geçitlerini dile getirerek seksen
sekiz yıl önceki ruhu, anlayışı ötelememizin doğru
olmadığını düşünüyorum. Filhakika, dile getirilen
gerçeklerin
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - 2010 yılında
yapılıyor bu alt geçit ya, olmadı ya!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS
NAİM ŞAHİN (Devamla) Dile getirilen gerçeklerin tamamen de
saptırıldığını ifade etmek istiyorum.
Ankarada insanların aç yattığını,
açık yattığını ifade eden bir sözün, bir
değerlendirmenin Ankara ve Türkiye gerçeğiyle
bağdaşmadığını, başka bir Ankara hayalinin
veya başka bir Ankara hatırasının ifadesi olduğunu
belirtmek istiyorum.
Değerli Arkadaşımız, sanki otuz
yıl önceki, yirmi yıl önceki, kırk yıl önceki açlık,
yokluk ve sıkıntılı yıllar Ankarasını
fotoğraflıyor, hâlâ o günün Ankarasında kalmış bir
değerlendirmeyle bizleri bilgilendirmeye çalışıyor.
Ankarada suyun, gazın pahalı oluşu, her
yerden pahalı oluşu, bugünün, başkent oluşun
tartışması olmamalı. Bu, belediye meclisinde, il genel
meclisinde tartışılacak bir konudur. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde tartışacağımız konu Ankaranın
başkent oluşu ve bu başkentin ne anlama geldiğinin ifadesi
olmalıdır.
Ankara, başkent olma özelliğiyle birlikte
başka özellikleri bünyesinde taşımaktadır. Türkiye
Cumhuriyeti devletinin devlet olarak konuşlandığı bir
merkezdir başkent olarak Ankara. Yasama erkinin konuşlandığı
bir merkezdir Ankara ve şu anda biz bu erkin mensupları olarak, bu
erki oluşturan kişiler olarak buradayız ve yasama
organının, binasının bulunduğu, faaliyetini
yürüttüğü burada, Ankaradayız ve hep Ankarada olacağız;
bunu hatırlamalı, bunun andını bir kez daha içmeliyiz biz
Ankaranın başkent olduğu bugünde. Ankara yürütmenin
başkentidir, Hükûmetin başkentidir ve hep öyle kalacaktır, öyle
kalmalıdırı bugün değerlendirmeliyiz bugünde. Ankara yargının
başkentidir ve hep öyle kalacaktır, öyle kalacağını
bir kez daha hatırlamalı ve o konudaki
kararlılığımızı ifade etmeliyiz bugünde.
Ankara, Türkiyede siyasetin
başkentidir ve öyle kalacaktır, öyle kalmalıdır dile
getirmeliyiz biz bugünde.
Değerli arkadaşlar,
saygıdeğer milletvekillerimiz; Ankaranın finans başkenti
olduğuna dair Anayasada, yasada, mevzuatta herhangi bir kayıt yok,
herhangi bir düzenleme yok. Ekonomi, ekonominin kurallarına göre
yönlendirilir, şekillendirilir ve ekonomik gerekler, gerekçeler,
oluşumlar neyi gerektiriyorsa, ekonominin, finansın
ağırlık merkezi İstanbul olabilir, Adana olabilir,
İzmir olabilir, Bursa da olabilir, bunun siyasetle bir ilgisi yoktur.
Esasında, siyaset kurumu olarak, yasama organı olarak, devlet organları
olarak, erkleri olarak bizim nihai hedefimiz, bu toplumun huzurunu,
refahını ve kalkınmasını sağlamaktır; onun
için de iyi bir ekonomi ve doğru bir ekonomi yönetimi, doğru ekonomi
yönetiminin de eğer gereği bazı bankaların yerinin
değiştirilmesini gerektiriyorsa, toplumun huzur ve
refahını, ülkenin kalkınmasını sağlama adına
onu yapmaktan hiçbir zaman çekinmemeliyiz, akli davranmalı ve
çağdaş davranmak durumundayız. Ankaranın başkent
oluşu siyasi bir gerçektir ve o siyasi gerçek bizim olmazsa olmazlarımızdandır.
Ankara, Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığının ve
devamının bir ifadesidir.
Hepimiz bu kürsüden yemin ettik, bir
kısmımız temmuz ayının ilk günlerinde Meclis
açıldığında yemin ettik, bir kısmımız da en
son bugün bir arkadaşımız da yemin etti. O yemini ederken
devletin varlığı ve bağımsızlığına
yemin ettik, vatanın ve milletin bölünmezliğine yemin ettik. O yemini ederken milletin kayıtsız
ve şartsız egemenliğine yemin ettik. İşte,
Ankaranın başkent oluşu o yeminimizde ifadesini bulan somut bir
gerçektir. Ankara, o yemin ettiğimiz devletin varlığı ve
bağımsızlığının, milletin kayıtsız
şartsız egemenliğinin somut bir ifadesidir, müşahhas bir
ifadesidir. Seksen bir tane ilimiz var ama bir tane ilimiz başkenttir,
farklıdır ve seksen bir ilin seksen tanesinin ismi Anayasamızda
geçmez ama 3üncü maddeye baktığımızda Türkiye devletinin
başkenti Ankaradır. ifadesi yer alır ve Ankara, bu yönüyle
seksen ilden farklı bir ildir. Ankara, farklı bir misyonu
yüklenmiştir. Ankara, devletin merkezi olma şansını ve
gururunu yaşamaktadır. Ankaralılar da bunun
farkındadır. Esas itibarıyla herkes Ankaralıdır, bütün
Türkiye Ankaralıdır bu manada; Karslısı da
Ankaralıdır, Muğlalısı da Ankaralıdır,
Edirnelisi de Ankaralıdır, hepimiz Ankaralıyız. Ankara
başkenttir ve bununla övünüyoruz, gurur duyuyoruz, bu gerçeği de
ilelebet hep birlikte yaşatmalıyız ve
yaşatacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekillerimiz; Ankara başkent olduğunda küçücük bir
kasabaydı, yurttaşlık bilgisi ölçütlerine göre küçücüktü, nüfusu
10 binler, 20 binler mertebesindeydi, 100 binin altında bir nüfusa sahipti
ama bugün, biraz önce Sayın Levent Gök arkadaşımızın
fotoğrafladığı Ankaranın ben nüfus gerçeğini
sizlerle paylaşmak istiyorum, bildiğiniz bir gerçek ama
tekrarında hiçbir mahzur yok. 4 milyon civarında merkez nüfusuna
sahip bir büyük Ankara, modern bir Ankara. Sizin beğenemediğiniz,
beğenmekte zorlandığınız, belki de tahammül
edemediğiniz için öyle görmek ve göstermek istediğiniz Ankara, 2010
yılında Avrupanın başkenti seçilen bir şehir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ankara, modern bir
şehir; Ankara, bir dünya şehri; Ankara, gerçek bir başkent ve
Ankara, hepimizin sevdiği bir şehir; Ankara, Türkiye'nin orta yerinde
ve Türkiye'nin gerçekten coğrafi olarak da çok rahat temsil
edilebildiği bir şehir. Ulaşım yönünden çok rahat
ulaşılan bir şehir. Bir metronun olmadığı
denilen Ankarada galiba özel araçlarla gezmekten halka ait, halkın
seyahat ettiği metrolara binme imkânı bulunamamış, öyle
anlaşılıyor. Ankarada yerin altında da, yerin üstünde de
çalışan metro sistemleri olduğu gibi, inşaatı devam
eden onlarca kilometre metro inşaatları var. Hatta Ankarayı bu
manada daha modern bir şehir yapmak için Ulaştırma
Bakanlığımız konuyu üstlendi ve kaldığı yerden
daha hızlı bir şekilde Ankarayı metro şehri, demir
ağlarla ulaşılan bir şehir yapma yolunda
çalışmalarını devam ettiriyor. Dahası, yakın
tarihte, ağustos ayının sonunda Ankaradan Eskişehire
devam eden yüksek hızlı tren Konyaya da gitti. Bilmiyorum, haberiniz
var mutlaka da, olmayanlar için söylüyorum. Ankaradan Konyaya yolculuk süresi
-Konyalı arkadaşlarımız bilirler- bir saat kırk
beş dakika. Ama bu bir saat on beş dakikaya da inecek. Ankaradan
kalkan bu raylı sistem acaba Ankaralıya ve Türkiyeye hitap etmiyor
da, bizler uyurken yabancılar mı gelip biniyor bu trenlere diye
insanın düşünesi geliyor.
Değerli arkadaşlar,
Ankaramız hakikaten gittikçe modernleşen, gittikçe
çağdaşlaşan bir şehir. Ankaranın tarihî
değerlerine büyük önem veriliyor son yıllarda, son on yıl
içerisinde, on beş yıl içerisinde. Büyükşehir Belediyemiz ve
bazı ilçe belediyelerimiz, özellikle Altındağ İlçe
Belediyemizin Ankaranın tarihî dokusuna yönelik
çalışmalarını, Kültür Bakanlığıyla birlikte
yürüttüğü çalışmaları -Ankaranın o Ulucanlar Cezaevi
örneğinde görüldüğü üzere- gittiğinizde rahatlıkla ve
hayranlıkla görmemiz mümkün. Bütün bunları görmemek, görememek,
artık bir şeyleri görmek-görmemek niyetinden başka bir şey
ifade etmez. Bakıldığında görülecektir, gezildiğinde
görülecektir, Ankara hem modern bir şehirdir hem de diğer taraftan
tarihî dokusuna, kültürel varlığına sahip bir çıkan bir
şehirdir ve Ankara, Türk birliğinin, Türk devletinin, Türk milletinin
sembolü bir şehir olarak hakikaten önemlidir.
Ankarada diğer şehirlerden
farklı bir değerimiz daha vardır; cumhuriyetimizin kurucusu, bu
Meclisin ilk Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürkün mezarı,
anıt mezarı Ankaradadır. Ankara bu yönüyle de diğer
şehirlere göre farklı bir değere ve konuma sahiptir ve o Anıtkabiri
her zaman, çoğu zaman hepimiz bir vesileyle ziyaret ederiz.
Anıtkabirde Misakımillî Kulesi vardır, hepimiz biliriz. Misakımillî
Kulesinde de taş duvarlara oyularak yazılmış olan
yazılar vardır. O yazılar normal bakışta
görülemeyebilir ama biraz şöyle yukarıya bir bakış
yapıldığında görülebilen yazılarda şunlar yazar:
Yıl 1920, millî hudutlarımız dâhilinde hür ve müstakil
yaşamak istiyoruz. der Gazi Mustafa Kemal Atatürk, milletin
fikriyatını ve hissiyatını ifade etmek adına.
Yıl 1923, millî mücadele kazanılmıştır;
bu gazi Meclisin önderliğinde ve idaresinde
kazanılmıştır, cumhuriyet kurumlarıyla,
kuruluşlarıyla şekillenmiştir, Ankara başkent
olmuştur ve 29 Ekim tarihinde yani bugüne göre on altı gün sonra 29
Ekimde de cumhuriyet ilan edilecektir. Ekim ayı bu bakımdan önemli
bir aydır ve 1923 yılında söylenen bir diğer söz: Düstur-u
halâsımız olan Misakımillîyi safha-i tarihe yazan milletin demir
elidir. yazar. Bu söz Ankaradadır, Anıtkabirde Misakımillî
Kulesinin duvarlarındadır, taş duvardadır, taşa
oyularak yazılmıştır. Başkent Ankaranın
okunması gereken, bilinmesi gereken en önemli birinci özelliği budur
ve oraya Misakımillîyi, kurtuluş düsturu olan Misakımillîyi
tarihin safhasına, tarihin o dönemine silinmeyecek şekilde yazan da
bu büyük millettir, bu aziz milletir. Ankaralısıyla,
Konyalısıyla, Kastamonulusuyla, Karslısıyla, Edirnelisiyle,
Hakkârilisiyle birlikte o söz oraya yazılmış, daha doğrusu
o söz gerçekte yaşanmış ve oraya Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
ifadesiyle şekillenerek yazılmıştır. O ifade bütün
milletin ortak ifadesi, ortak düşüncesi ve ortak kararıdır.
İşte, Ankara deyince üniter
yapıya sahip bölünmez bir Türkiyeyi anlıyoruz; Ankara deyince
bölünmez, parçalanamaz bir Türk milletini anlıyoruz; Ankara deyince
Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran halkın adının Türk milleti
olduğunu anlıyoruz ve öyle de anlamaya, öyle de yaşamaya ve öyle
de yaşatmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) Yaşasın Türkiye
Cumhuriyeti! Yaşasın Ankaranın başkent oluşunun
88inci yılı! Nice yıllara! Başkent Ankarayla nice güzel
günlere ve geleceğe, asırlara. Bugünden, bu milletin Ankaradaki
temsilcileri ve evlatları olarak, aynı zamanda sade birer Türk
yurttaşı olarak diyoruz ki: Selam olsun Türkiye Cumhuriyetine, selam
olsun Ankaraya. Saygılar olsun hem yüce milletimize hem de onun siz
değerli temsilcilerine.
Hepinize teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Gündem dışı üçüncü söz,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin iç işleyişi hakkında söz isteyen
Muş Milletvekili Sırrı Sakıka aittir.
Buyurun Sayın Sakık, süreniz
beş dakika.
3.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iç işleyişine
ilişkin gündem dışı konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; ben de Meclisin iç işleyişiyle ilgili
gündem dışı söz almışım. Sayın Başkana
teşekkür ediyorum. Sizi ve Divanı saygıyla selamlıyorum.
Evet, Ankaranın başkent
oluşunun 88inci yılı; nutukları dinledik. Ankara
başkent oluşundan bugüne kadar böyle bir zulüm görmedi, böyle bir
Bakan da görmedi. (BDP sıralarından alkışlar) Çünkü
geldiği günden bugüne kadar ölüleri adetten sayan, geldiği günden
bugüne kadar ülkeyi emlakçı dükkânına çeviren, siyasi halk
temsilcilerini terörist ilan eden, Yeri gelince yine tutuklarız.
kendisini yargının yerine koyan bir Bakanı dinledik biraz önce.
Hamasi nutuklar, yine Türklük, yine Türk halkı ve buradaki diğer
halklara haksızlığı yine bu kürsüde dinledik ve bu Bakandan
dinledik.
İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) Adam gibi adam dinledik.
SIRRI SAKIK (Devamla) Şimdi,
lütfen dinleyiniz.
Bakın, bir Parlamento eğer
kendi içinde hukuku ve adaleti işletemezse topluma adalet vadedemez.
Geçen gün, açıldığı
günün ikinci günü de söyledik, grubumuz 35 kişi, içinde bağımsızlar
da var ama hepimiz birbirimize bağımlıyız, hepimiz bir
gelenekten geliyoruz, bu halkın özgürlük mücadelesi için çabalıyoruz.
Yasalar, Anayasa farklı bir şekilde milletvekilliklerini
düşürür, onlar bu gruptan olmaz, o bizi ilgilendirmiyor ama biz 35 kişilik
bir grubuz ve bu gruba ayrılan yer 14 kişi, 21 kişimiz yokuz,
yok hükmünde sayılıyoruz. Şimdi, bizim ne hakkımız var
MHP Grubunun içinde oturmaya veyahut da onların bizim içimizde ne
hakkı var? Sizin CHP Grubunda oturma hakkınız var mı? Yok. Böyle
bir adaletsizlik var.
Bakın, komisyonlara dönün,
bakın. Biz yokken AKP ve MHP Başkanlık Divanında bir araya
geliyorlar, kendilerine göre bir dizayn
52 milletvekili olan bir grup 52
komisyon üyesiyle kendisini temsil ediyor ama 35 milletvekili olan bir grup
sadece 18 kişiyle komisyonlarda temsil ediliyor. Burada, hep hukuktan,
adaletten bahsediyorsunuz; çoğunuz da adalet ve hukuku hiç
ağzınızdan düşürmezsiniz ama sorun, Türkiye demokrasi
güçleri ve Kürtler olunca adalet de askıdadır, hukuk da
askıdadır.
Dönün bakın, milletvekili
arkadaşlarımıza ayrılan odalara bakın. Sözüm ona
kuralarda çekilmiş. Geçen dönem 22 milletvekiliydik, en az oturulabilir
oda sayımız 10du. Şimdi hepsi hücre tipinde, hepsi
Yani
cezaevindeki arkadaşlarımıza buradan selam olsun; oradaki
hücreleri neyse buradaki onlara ayrılan odalar ve bu gruba ayrılan
odalar hücre tipidir ve büyük bir haksızlık yapıyorsunuz.
Bakın, o dönemde Divandaydık,
Divan şöyle bir karar almıştı: Eski genel başkanlar ve
grubu bulunmayan genel başkanlara özel odalar tahsis edilmişti. 2007
seçimlerinden hemen sonra. O dönem, mesela dönün bakın,
Başbakanlık yapmış Mesut Yılmaz, başka, Muhsin
Yazıcıoğlu, Baykal -eski Genel Başkan- bunların
hepsine özel odalar tahsis edildi ama bu partide birkaç tane Emek ve Özgürlük
Blokundan gelen arkadaşlarımız var, bunlara özel oda yok. Eski
Genel Başkanımız var Ahmet Türk, özel oda yok çünkü siz
beyazsınız, bunlar da siyah. Hayatın her alanı böyle.
Biz demokratik özerklik diyoruz, siz
kıyamet koparıyorsunuz. O zaman çıkın bakın, AKPnin
grubuna özerk bir bölge oluşturmuşsunuz. MHP Grubuna gidin, 52
milletvekili var, yine AKP kadar yer kaplamış, özerk bir bölgesi var.
Dönün CHP Grubuna, özerk bir bölge var ama gidin BDP Grubuna
Eliniz
vicdanınızdaysa bir gidin, oradan geçin, Plan Bütçenin orada, ayaklar
altında. Bütün bürokratlar gelir, yanlışlıkla bizim
odalarımıza girerler ve grup başkan vekillerimizin odaları
ve Genel Başkanımızın odası emin olun ki F tipi hücreleri
gibidir.
Böyle bir Parlamento olur mu? Allah
aşkına, böyle bir hakkaniyet olur mu? Onun için, bu Parlamento bir an
önce iç hukukunu sağlamalı. Bu da yetmiyor -süremiz çok da
kısaldı- dönün bakın, mesela burada özerk bir bölge daha
oluşmuş. Nedir? Muhafız Alayı. Ne işi var burada Allah
aşkına? Her gün postal sesleriyle, biz onların sesini duymak
zorunda mıyız? Ne işleri var? Burada bine yakın polis görev
yaparken hâlen onlar burada, ne işleri var? Çünkü BDPliler onların
özerk bölgesine giremez, BDP çalışanları ve temsilcileri o
bölgeye giremez
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Sakık
SIRRI SAKIK (Devamla)
Bağışlayın, bitiriyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
SIRRI SAKIK (Devamla) Eğer bu
Meclis halkın iradesiyse biz o alana girebilmeliyiz. Geçmişte sizi de
sokmuyorlardı ama bugünlerde ne değişti bilmiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Sakık.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkanım, Sayın Konuşmacı Meclis
Başkanının icraatıyla ilgili meseleyi gündeme getirirken
-Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığı 28 Haziran
tarihinde, işleyişin devam etmesi adına, iki siyasi parti yemin
ettiğinden dolayı Başkanlık Divanı ancak o
şekilde oluştu- sanki bu odaların kura çekimiyle ilgili veya
grupların tahsisiyle ilgili AK PARTİ ve MHP Grubunu
suçlayıcı bir tavır içerisinde bulunmasını
açıkçası yadırgıyorum. Şu anda 26 veya 29 milletvekili
BDP Grubuna mensup milletvekili ama bağımsızları da bizim grubumuz
içinde sayıyor olabilir, ona bir şey diyemeyiz. AK PARTİ ilk
kurulduğu zaman 53 milletvekili varken, şu anda
arkadaşlarımızın beğenmediği odalarda
icraatına devam etmişti. 326 milletvekilinin olduğu yerde Halkla
İlişkiler Binasında 10 metrekarelik oda sayısı sınırlı.
Her bir koridorda iki tane 10 metrekarelik oda var. Diğer kalan odalar da
7 metrekarelik veya 8 metrekarelik
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) 6.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) 6
metrekarelik. Orada CHP Grubundan arkadaşlarımıza kaç tanesi
düştü bilmiyorum, buraya kaç tanesi düştü bilmiyorum ama kurayla olan
işler.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
MHPye de canım, Buraya dedin, olmaz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Şimdi, bakın, MHPye de çıkmamıştır. Bizim burada
da şans olarak çıkmış olabilir.
Değerli Başkanım,
şu anda
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkanım, kürsüden söz verirseniz
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Bakın, müsaade ederseniz, şu anda, açıkçası, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gruplara tahsis ettiği personel sayısı var, o
personel sayısında da büyük bir haksızlık var.
SIRRI SAKIK (Muş) Hepsi
sırt sırta oturuyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Önce 20, arkasından yüzde 5 veya yüzde 10 personel tahsis ediliyor. BDP
Grubunun 26 milletvekili var. Geçen dönem 22 milletvekili 25 tahsis ediliyordu.
SIRRI SAKIK (Muş) Bizim 29
milletvekilimiz var, 35 milletvekili var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Geçen dönem 22 milletvekili vardı BDP Grubunun ama çalışan
sayısı, personel
sayısı 30du. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun 347
milletvekili vardı, çalışan sayısı 47ydi. Milliyetçi
Hareket Partisinin 50 küsur milletvekili var, çalışan
sayısı herhâlde 27, 28.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) 53.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Olay bu değil ki!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) AK PARTİnin şu anda 327 milletvekili var,
çalışan sayısı 44. Yani haksızlık varsa
Şu
anda her milletvekilinde 1 çalışan var.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, bakan değil ki! Beş
dakika konuşmak
BAŞKAN Bir
dakika
Bitirsin, size söz vereceğim. Lütfen
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Siz bakana söz vermediniz.
BAŞKAN Siz söz
istediniz mi benden Sayın Kaplan?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ama bakan değil ki.
BAŞKAN Lütfen
oturun, lütfen oturun. Bir izahat veriyor, kimseyi de itham etmiyor. Lütfen
Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkanım, şu anda Meclis
Başkanlığının yaptığı ve
yıllardır gelenek hâline gelmiş formüllerin uygulanmasıyla
ilgili, o dönem içerisinde seçilmiş milletvekillerinin göreve
başlayabilmesi için bu kürsüden yemin etme gereğini bilerek iki
siyasi parti gelmiş, Başkanlık Divanında bunları
dağıtmak zorunda kalmış. Niye dağıtmak zorunda
kalmış?
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Başkan, işte bizim de dediğimiz, suçüstü
yakalanmışlardır. İki siyasi parti yan yana gelerek
diğer grupların hakkını gasbetmiştir, benim de demek
istediğim bu.
BAŞKAN Bir
dakika
Size de söz vereceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Niye dağıtmak zorunda kalmış? Meclisin
işleyişi hiç kimsenin ihtiyarında değildir, hiç kimsenin
keyfiyetinde değildir
SIRRI SAKIK (Muş)
Sizin de keyfiyetinizde olmaması gerekir.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) O anlamda biz bunu yapmışız ve hiç de hakkaniyetin
dışına çıkmamışız.
Aslında bu konuyu
Meclis Başkan vekillerinden birinin cevaplaması gerekirdi.
Teşekkürlerimi
sunuyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkürler.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, bu soruya sizin cevap
vermeniz lazım.
BAŞKAN Evet.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) AK PARTİ Grup Başkan Vekili cevap
veremez bu soruya, sizin cevap vermeniz lazım.
BAŞKAN
Şimdi, efendim, bir saniye
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Sayın Başkanım, sayın hatipler, partimin,
grubumun ismini anarak, bizi de ilzam edecek beyanlarda bulundular. İç
Tüzük 69a göre söz hakkı doğmuştur, kürsüden söz vermenizi
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkanım, aynı durumda bizim
grubumuza da yönelik isimlendirme vardır.
BAŞKAN Size de
vereceğim.
Buyurun Sayın
Şandır.
Lütfen üç dakika içinde
toparlayın.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) Çok teşekkür ederim efendim, daha kısa sürede
söyleyeceğim.
Değerli
arkadaşlar, Barış ve Demokrasi Partisi Sözcüsü
arkadaşımız kendilerine ayrımcılık
yapıldığını, haklarının yenildiğini
burada örnekleriyle ifade etmiştir. Bunu ciddiye almak lazım. Meclis
Başkanlığı olarak, Barış ve Demokrasi Partisinin
Meclis hizmetlerinden yararlandırılmasında bir
farklılık oluşmuşsa bunun giderilmesini talep etmek
hepimize düşer. Burada hiç kimse bir diğerinden farklı
değil. (MHP, CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, arkadaşımızın, Barış ve
Demokrasi Partisinin
Ama her defasında bunu bir başka
tartışmanın mazereti yaparak Meclisi de germenin bir anlamı
yok. Bunu Meclis Başkanlığıyla, Meclis Başkanlık
Divanıyla Grup Başkanlığınızın hükmi
şahsiyeti olarak gidip görüşmesi ve gerçekten bir haksızlık
varsa düzeltilmesi gerekir.
Bu
noktayı Meclisimizin gündemini meşgul etmek veya tartışmaya
sebep olmak için değil, bir haksızlığı gidermek için,
bir haklı talep olarak ifade etmekte fayda var. Yoksa, bu çatı
altında herkes bu Meclisin eşit ve onurlu bir üyesi olarak, bu
kürsüde yemin etmiş, milletin önünde, milletin huzurunda yemin etmiş
bir sayın milletvekili olarak, eşit ve onurlu bir birey olarak görev
yapacaktır, bir üye olarak görev yapacaktır. Kimseye bir
ayrıcalık, kimseye bir dışlanmışlık, bir
farklılık gibi bir niyet asla olmaz. Bu noktada Meclis
Başkanlığının gereğini yapacağına da
inanıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisinin kendisine ayrımcılık, farklılık
uygulanması yönünde bir talebi olmamıştır. Neyse adalet
onun uygulanmasını biz de talep ediyoruz.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Buyurun
efendim, siz de üç dakika içinde toparlayın lütfen.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Genel Kurul ve komisyonlarda grubuna
ayrılan yerlerin yetersizliği nedeniyle meydana gelen
sıkıntılara ilişkin açıklaması
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında benimki bir bilgilendirme olacak. Çünkü dün
Danışma Kurulunda Sayın Meclis Başkanına bu durumu
açıkladım, daha önce açıklamıştık ve Genel
Sekreterle de görüştüm, mimarları da getirdim. 20 kişilik masada
35 milletvekili oturuyoruz, bunu ifade edeyim. Gördüğünüz gibi şekilde,
14 kişi bir sıra, geriye kalan bütün milletvekili arkadaşlarımız,
şöyle, şu direkten öbür kameraya kadar arka sırada
Bakın,
şu düzende oturan bir grup var mı? Yani şu bir
ayıptır. Biz MHPyle dört yıl yan yana oturduk, aramızda
Şunu ifade etmek istiyorum: Benim
ve Grup Başkan Vekili arkadaşım Sayın Pervin Buldanın
sekreter ve danışmanlarının oturacağı masası
yok, grubumuzun danışmanlarının oturacağı yer yok
ve hatta espri yaptım Meclis Başkanına, dedim ki: Eğer yer
bulmazsanız koridora mecburen masa koyacağız. Sürekli
toplantı oluyor, dış heyetler geliyor, 5
danışmanı toplantı salonundaki o 20 kişilik
masanın etrafından alıyorum, dışarı çıkarıyorum
ve geliyorum, görüşüyorum.
Komisyonlara gelince: Burada da bir
teknik hata var. Ben bunu bir şey olarak söylemiyorum, Sayın
Sakık bunu çok güzel dile getirdi, komisyon üyeliklerini, AK PARTİ ve
MHPnin, iki partinin, Danışma Kurulu olduğu bir günde
belirlediniz. 25 üyeyi 26 yaptınız. Yani biz
olmadığımız için
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Siz
yoktunuz
HASİP KAPLAN (Devamla) - O gün biz
olsaydık derdik ki: Komisyonlar 29 olsun. O zaman hiçbir parti grubu
mağdur olmazdı arkadaşlar. Hatta, yine MHP aynı üyelikleri
alırdı, belki bir iki komisyonda da fazla olurdu, CHP de üç dört
komisyonda daha fazla alırdı, sizler de dört beş komisyonda,
bizim de üyeliklerimiz 1 yerine 2 olurdu.
Şimdi, bu kadar teknik
sorunları yaşarken eğer başkanlar için gerçekten özel
tahsis yapılmışsa ve Meclis
Başkanlığını, yukarıda biliyorum, eski Meclis
başkanlarına da özel tahsisler var, Sayın Ahmet Türkün yerini
tartışmayacağım, yerinden memnundur, Tartışma
konusu da yapmayın. dedi, alt zemindedir, bir gün ziyaretine gidersiniz.
Yine KADEP Genel Başkanı
Sayın Elçi burada, şu an resmî, Mecliste, ona da bir şey
söylemiyorum. Yalnız, bunları konuşmak için, Meclis
Başkanlığına yaptığımız
başvuruların, dört grup bir araya gelip oturup konuşup çözmemiz
gerekiyor. Bunu burada tartışma konusu yapmak bir şey getirmiyor
diye düşünüyorum, birlikte çözelim diye davet ediyorum. Eşitlik
istiyoruz, başka bir şey değil.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, tutanaklara geçmesi için bir şey söyleyeceğim, çok
önemli.
BAŞKAN Yerinizden lütfen
SIRRI SAKIK (Muş) Yerimden.
Geçmişten bugüne kadar, mesela
bağımsızlar komisyonlarda görev alırdı. 23üncü
Dönemde de böyleydi ama bu dönem nasıl olsa bağımsızlar
Emek ve Demokrasi Blokundan geliyor
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayıyla alakalı bu iş ya
Sayıyla alakalı, formülle
alakalı, başka bir şey diyemezsiniz, formülü
değiştirelim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Tekrar
bir Danışma Kurulu yapalım
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Formülü değiştirelim canım.
SIRRI SAKIK (Muş) -
bir tek tane
bağımsız, komisyonlarda görev almadı. Peki,
bağımsız milletvekilleri komisyonlarda görev alamıyor,
nasıl görev yapacak, nasıl Parlamentoda halkının sesini
seslendirecek, dile getirecek? Bunlar bile yok. Yani, bu ayrımcı
politikaları bir an önce ortadan kaldırmak gerekiyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Yahu
ayrımcılık yok, ayrımcılık yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz
İzin verirseniz üç dakika da
ben meramımı anlatayım.
BAŞKAN - Siz daha önce
konuştunuz, ben izah edeyim müsaade ederseniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Peki, efendim.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Sayın Başkan, iki grup yemin etmemiş, Danışma Kuruluna
gelmemiş, aksaklıklar ondan doğmuş, tekrar toplansın,
bura yeri değil, Danışma Kurulunda halletsinler. Onu söylemek
istedim.
BAŞKAN Doğrudur.
Şimdi, sayın milletvekilleri,
bana verilen bilgiye göre, partilerin üye sayılarına göre bir
hesaplama yapılmış, toplam içindeki oran
çıkarılmış, bu orana göre de daimî komisyonlarda üyeler
belirlenmiş. Şimdi, belki, başlangıçtaki yemin
meselesindeki gecikmeden dolayı Danışma Kurulu eksik
toplanmış olabilir ama o zamanki eksiklik, yeminlerin
tamamlanmasıyla aşağı yukarı
tamamlandığına göre, Danışma Kurulu tekrar
toplanabilir, bu başvurularınız oraya gidebilir, yeniden bir
değerlendirme yapılabilir. Yani, o zamanki yapılan
değerlendirme, benim elimdeki bilgilere göre, normal oranlara göre
yapılmış ama Danışma Kurulunda biz
bulunamadığımız için bir eksiklik var. diyorsanız,
bunu da Sayın Başkanlığa ulaştırırız.
Çok teşekkür ederim.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Talebimiz
bu, teşekkür ederiz.
BAŞKAN Teşekkürler
efendim..
Sayın milletvekilleri, şimdi,
birçok arkadaşımız söz istemiş, bunlar Sayın
Bakanın açıklamasıyla ilgili olabilir yahut gündem
dışı konuşmalarla ilgili
olabilir.
İlk önce, baştan itibaren,
Sayın Tezcan, neyle ilgili söz istemiştiniz?
MEVLÜT DUDU (Hatay) Sayın
Başkan, gündem dışı çok önemli bir konuda çok kısa bir
açıklamada bulunmak istiyorum.
BAŞKAN Evet, gündem
dışı
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Efendim, bir polisimiz şehit olmuş, o konuyla ilgili
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın
Başkanım, benim söz isteyen. İstanbul Üniversitesinin
açılışı sırasında yaşanan olaylarla ilgili
kısa konuşma talep ediyorum bulunduğum yerden. Bir dakikayı
geçmeyecek.
BAŞKAN Bulunduğunuz yerden,
buyurun efendim.
4.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın,
İstanbul Üniversitesinin açılışı sırasında
yaşanan olaylara ilişkin açıklaması ve İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün İstanbul Üniversitesinin
açılış törenleri sırasında, parasız eğitim
isteyen ve Başbakanı protesto ettiği ifade edilen 37
öğrenci gözaltına alınmıştır.
Demokrasilerde bakanlar da
başbakanlar da protesto edilir. Protesto hakkı demokrasinin özüdür.
Son yıllarda Türkiye, ne yazık ki, koro hâlinde Başbakanı
övmenin serbest olduğu, eleştirenlerinse terörist muamelesi
gördüğü bir ülke hâline gelmiştir.
Üniversite, özgür düşünce
ikliminin hâkim olması gereken bir ortamdır. Özgür düşüncenin en
önemli temellerinden biri de protesto hakkıdır. Avrupa
Birliğinin 2011 İlerleme Raporu, Türkiyedeki hak ve ifade
özgürlüğü ihlallerinin ulaştığı kaygı verici
boyutlara dikkat çekmektedir. Bu çerçevede, demokratik hakkını
kullandığı için gözaltına alınan 37 öğrencinin...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) -
İktidarın
antidemokratik hışmına uğramaması
BAŞKAN Tamam Sayın Tezcan.
Süreniz doldu, lütfen...
BÜLENT TEZCAN (Aydın) -
ve
üniversitemizin, özgürlüğün yeşerdiği alan hâline gelmesi
konusunda
BAŞKAN Sayın Tezcan, lütfen
BÜLENT TEZCAN (Aydın) -
sayın
Meclisin dikkatini
BAŞKAN - Süreniz doldu efendim, bir
dakika dedik.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Efendim,
geç başlattınız, onun için yetişmedi.
BAŞKAN - Sayın Tezcan,
lütfen
Oturun lütfen.
BÜLENT TEZCAN (Aydın)
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal,
yerinizden buyurun efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ankaranın başkent oluşuyla ilgili söz almak istiyorum
Değerli Başkanım.
BAŞKAN Buyurun efendim.
5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Ankaranın başkent oluşuna ve Merkez Bankasının
İstanbula taşınmasına ilişkin açıklaması ve
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Başkan.
Değerli milletvekilleri, Ankara,
cumhuriyeti temsil ediyor. Bundan memnun olmayan siyasal iktidarın Merkez
Bankasını İstanbula taşımasının üç nedeni
var: Bir tanesi, cumhuriyet karşıtlığı çünkü
başkent olarak Ankarayı zayıflatmak amacıyla Merkez
Bankasını İstanbula taşıyor. İkincisi,
inşaat rantı için Merkez Bankasını İstanbula
taşıyor. Acaba Ataşehirde hangi firmalar orada büyük
inşaatlar yapıyor? Hangi bakanlar, hangi milletvekilleri oralarda
villalar satın aldılar? Üçüncüsü, Merkez Bankasının
İstanbula taşınması kadrolaşma nedeniyledir çünkü buradan,
Merkez Bankasından, şehir dışına
taşınması nedeniyle gitmeyen personel olmuş olacak ve bu üç
nedenden dolayı siyasal iktidar finansman merkezini İstanbula
taşımaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Süreniz bitti. Çok
teşekkür ediyorum.
Sayın Fırat
SALİH FIRAT (Adıyaman)
Felaketler konusunda.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Fırat.
6.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fıratın, ülkemizde meydana gelen sel felaketine ve
Adıyamandaki binaların depreme dayanıklılık
testlerinin yapılması konusunda alınması gereken tedbirlere
ilişkin açıklaması ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı
SALİH FIRAT (Adıyaman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Devlet olmanın gereği,
vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamak ve
korumaktır. Bu sel felaketinden dolayı izliyor ve gözlüyorum ki
Hükûmet sanki bu hizmetler bir lütufmuş gibi halkımıza sunuyor.
Bunu üzüntüyle karşılıyorum.
Diğer taraftan, Adıyaman
ilimiz depremde riskli olan, birinci derece bir kuşak üzerindedir.
Sayın Bakanımızdan özellikle rica ediyorum: Adıyamandaki
binaların acilen statik ve depreme dayanıklılık testlerinin
yapılmasını ve bunların tadilatlarının yapılması
için gerekenin yapılmasını arz ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Sayın Erdem
7.- Ankara Milletvekili Mustafa Erdemin,
Ankaranın başkent oluşunun 88inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ERDEM (Ankara)
Ankaranın başkent oluşuyla ilgili söz istemiştim.
BAŞKAN Buyurun efendim.
MUSTAFA ERDEM (Ankara) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Efendim, Ankara, sahip olduğu
jeopolitik ve stratejik konumu itibarıyla Kurtuluş
Savaşımızda ve cumhuriyetimizin kuruluşunda çok önemli bir
misyon icra etmiştir. Buna ilave olarak, Ankaranın başkent olması
her Türk milleti mensubunun, Ankaranın, Ankaralıların ve
Ankara, Büyük Millet Meclisinin onurudur. Ankarayı bu işlevinden, bu
fonksiyonundan geri götürmek Ankara ve Ankaralıya, Türkiye Büyük Millet
Meclisine karşı bir saygısızlıktır diye
düşünüyorum.
Özellikle Ankaradaki kurumların
İstanbula taşınması, turizm, sanayi gibi ekonomik
imkânlardan mahrum olan Ankaranın memura bağlı girdilerinden
mahrum kalacağı düşüncesiyle, sahip olacağı
mağduriyetin telafisi açısından Ankaraya sahip
çıkılması lazım geldiğini düşünüyor, sizlere
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Erdem.
Sayın Bulut
ARİF BULUT (Antalya)
Antalyadaki sel felaketiyle ilgili olarak.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bulut.
8.- Antalya Milletvekili Arif Bulutun, Antalyada
meydana gelen sel felaketine ilişkin açıklaması ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
ARİF BULUT (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Antalyadaki sel afetiyle ilgili
olarak Sayın Bakanın ıslah çalışmasının
yapılacağından bahsettiği Aksu Deresi esasında bir
dere değil, üzerinde iki tane hidroelektrik santrali olan önemli bir
çaydır. Sayın Bakan Haskızılören köyünü inceledi, oradaki
her şeyi kendi gözleriyle gördü ve dedi ki: Haskızılören
köyündeki maddi kayıpları en kısa zamanda telafi edeceğiz.
Ancak, bu afet nedeniyle 15 köy etkilenmiş 1.250 çiftçimiz zarar
görmüştür. Yalnız Aksu Ovasındaki maddi kayıp
yaklaşık olarak 36 milyon TLdir, eski parayla 36 trilyondur, bir o
kadar da Serikte kayıp vardır. Bizim talebimiz, bu bölgenin afet
bölgesi kapsamına alınarak bu maddi kayıpların da
karşılanmasıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Sayın Kuşoğlu, buyurun.
9.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlunun,
Ankara ve çevresinin gelişmesi için özel bir çalışma yapılmasına
ilişkin açıklaması ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Her ne kadar Sayın
İçişleri Bakanımız belagatli bir şekilde ifade
etmişse de Ankaranın son yıllarda özellikle İstanbul
karşısında gerilediği, Ankaranın, Anadolunun
gerilediği açık bir gerçektir. Özellikle seksen sekiz yıl önce
Ankara başkent olduktan sonra Anadoluda büyük bir kalkınma hamlesi
gerçekleşmiştir, bunun yetersiz olduğu, yetersiz
kaldığı çok açıktır. Bu konuda özel
çalışmaların yapılması, Hükûmetinizin, özellikle
Ankaranın ve çevresinin gelişmesi için özel bir program
uygulaması gerçeği önümüzde durmaktadır. Onun için,
Ankaranın gelişmişlik düzeyini yeterli görmek, çağdaş
olarak görmek, ne kadar belagatli bir şekilde anlatılırsa
anlatılsın, yetersizdir, özel bir çalışma
yapılmasını diliyorum Hükûmetinizden.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Sayın Ağbaba
10.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Malatyada yapılan HESlerin çevreye vermiş olduğu zararlara
ilişkin açıklaması ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı
VELİ AĞBABA (Malatya)
Sayın Çevre Bakanının açıklamalarıyla ilgili bir bilgi
vereceğim.
Sayın Bakan, Malatyada
şimdiye kadar yapılan HESler doğayı yok ettiği gibi,
kurulduğu bölgelerdeki tarım arazilerine de çok zarar vermiştir
ve orada yaşayan insanları mağdur etmiştir. Özellikle
Darende ilçesi Tohma üzerinde yapılan HESler Yeşiltaş,
Hisarcık, Hisarkale, Ilıca ve Gökçeören köylerini, Doğanşehir
ilçesi, Kadılı ve çevre köylerini -her türlü itirazlara rağmen-
mağdur etmiştir. Ayrıca, Malatyada farklı bölgelere de
HESler yapılacağı bilinmektedir. Yapılan ve yapılacak
olan HESlerin, o bölgede yaşayan insanlara, köylere hiçbir faydası
yoktur, sadece yapan insanlara kârı vardır. Bütün
insanlığın ortak malı olan nehirlerin mülkiyet
hakkını da özel şahıslara devretmektedir. Bu nedenle,
HESler sadece doğanın değil insanlığın
düşmanıdır. HESler kurulurken mutlaka orada yaşayan
insanlara sorulmalıdır. Malatyaya yapılan HESlerden bu konuda
köylerimiz rahatsızdır.
Bilgilerinize sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Aygün
11.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün, Türkiyenin
Doğu ve Güneydoğu bölgelerinden göç eden vatandaşların
sorunlarıyla ilgili bir çalışma
yapılmadığına ilişkin açıklaması ve
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli)
Sayın Başkanım, çok teşekkürler.
Sayın Başkanım,
değerli Bakanımız çevreyle ilgili, şehircilikle ilgili
projelerini anlattılar fakat yaklaşık yirmi yıldır
Batmandan, Diyarbakırdan, Dersimden Türkiye'nin batısına
sürgün edilen ve yirmi yıldır geri dönüşleri sağlanamayan 1
milyon civarında insanın dertleriyle ilgili tek bir kelime edilmedi.
Bunlar, Türkiye'nin çeşitli kentlerinde, elimizde bir envanter dahi
olmadan tenekekondularda, gecekondularda sefalet içinde yaşayan Türkiye
Cumhuriyeti yurttaşlarıdır. Gönül ister ki Sayın
Bakanın bu konuda da bir çalışma ve programı olsun. Sayın
Bakan seçimlerden evvel Sekiz yılda dokuz Trabzon yaptık.
şeklinde bir demeç vermişti büyük bir gazeteye. Acaba, Türkiye'nin
doğusu, güneydoğusu için ileride söyleyecek bir şeyi olacak
mı?
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Dudu
12.- Hatay Milletvekili Mehmet Dudunun,
İskenderun ilçesinin Denizciler beldesindeki polis karakoluna
teröristlerce düzenlenen saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması ve
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı
MEVLÜT DUDU (Hatay) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Biraz önce
aldığımız bir habere göre, İskenderun ilçemizin
Denizciler beldesindeki polis karakoluna teröristlerce saldırı
düzenlenmiş ve 1 polisimiz şehit olmuş, 1 polisimiz de
yaralanmıştır.
Ben, şehidimize Tanrıdan
rahmet diliyorum, yaralı polisimize de acil şifalar diliyorum ve bu
insanlık dışı saldırıyı
gerçekleştirenleri nefretle kınıyorum. Hazır Sayın
Bakan da huzurdayken bu konuda bize bilgi vereceğini umuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Ben de yüce heyetiniz adına,
şehitlerimize Tanrıdan rahmet diliyorum, yaralı polisimizin de
acil şifalarla inşallah normal hayatına dönmesini temenni
ediyorum ve bu terörist hareketleri de kınıyorum.
Sayın Toprak
13.- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprakın,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde İnternette bazı sitelere girilemediğine ve bu
uygulamanın nedenlerini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Meclisin iç işleyişiyle ilgili bir konuya daha
değinmek istiyordum.
Dün ben Alevi
vatandaşlarımızdan bir şikâyet mektubu aldım. Konuyu
araştırmak üzere Alevi Bektaşi federasyonlarının
sitesine girmeye çalıştım. Karşıma bu sitenin Meclisçe
-belki de Meclis Başkanlığınca, bilemeyeceğim- sansür
edildiği, sansür demiyordu ama izlemeye kapalı olduğu
yazısı çıktı ve Mecliste çalışan sekreterlerden
öğrendiğim kadarıyla pek çok site bu şekilde
kapatılmış. Şimdi, bu, biz milletvekillerinin tabii ki
bilgi edinme özgürlüğümüzü ve olanağımızı
kısıtlayan bir uygulama. Bu uygulamanın nedenlerini
öğrenmek istiyordum. Bunun kabul edilemez olduğunu şahsen
düşünüyorum.
İkincisi de,
zaten odalardaki İnternet sistemi o kadar yavaş ki herhangi bir
bilgiye erişebilmek mümkün
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Toprak.
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Onun da düzeltilmesi için
BAŞKAN
Sayın Çirkin
14.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkinin,
İskenderun ilçesinin Denizciler beldesindeki polis karakoluna
teröristlerce düzenlenen saldırıyı
kınadığına ilişkin açıklaması ve
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Benim de
aldığım bilgiye göre, Hatay ili İskenderun ilçesinde
yapılan menfur saldırı sonucu 1 polisimiz şehit
olmuştur. Yaralı sayımız benim aldığım
bilgiye göre 1 değil 3tür, 1 yaralımız ağırdır.
Tüm yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz, şehidimize
başsağlığı diliyoruz, tüm milletimize ve başta
emniyet camiamıza başsağlığı diliyoruz.
Bu arada,
birdenbire son haftalarda hedef hâline gelen polisimizin acaba nasıl olup
da terör örgütünün menfur saldırılarında artan bir
yoğunlukla hedef hâline geldiğinin Sayın İçişleri
Bakanımızın mutlaka dikkatinde olduğunu tahmin ediyoruz ve
bu konuda da hassas bir çalışma arz ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çirkin.
Sayın
Elitaş
15.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
İskenderunda teröristlerce düzenlenen saldırıda şehit
edilen polis memuruna Allahtan rahmet dilediğine; terörü lanetle
kınadığına ve Merkez Bankasının İstanbula
taşınmasına ilişkin açıklaması ve
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Aslında bu
soru-cevap işlemine dönmeye başladı. 60ıncı maddedeki,
çok kısa bir sözünü ifade eden ve bugün gündemde olmayan meseleleri
tartışmak adına sayın milletvekillerinin
Ki bugün
öğrendiğimiz kadarıyla İskenderunda bir polisimiz
şehit olmuş. Allahtan rahmet diliyoruz, terörü de lanetle
kınıyoruz. Bunun gibi konuların ancak bu şeyde gündeme
getirilmesi lazım ama sayın milletvekili arkadaşlarımız
bunu gelenek hâline getiriyorlar. Başkanlık Divanının da bu
konuyu gündeme almasını ve değerlendirmesini istirham ediyorum.
İlk konuşmacı bir
arkadaşımız bir ifade kullandı, Merkez Bankası
İstanbula taşınmıştır. dedi. Merkez
Bankasının İstanbula taşınmasıyla ilgili
herhangi bir yasal düzenleme olmamıştır, sadece kamuoyunda bu
konuyla ilgili tartışmalar ortaya çıkmıştır ama
bu yapılan tartışmaları sanki ihanet gibi, hıyanet
gibi meselelerle değerlendirmek, niyet okumak ve bir kanaate ulaşmak
yerine, tartışmaya demokratik anlamda fırsat vermenin daha
olumlu olduğu kanaatindeyim.
Bu soru-cevap işlemine dönen
60ıncı maddenin de istismarını ve farklı bir
şekilde kullanılmasını önlemenizi talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Elitaş.
Sayın Acar
16.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın,
ülkemizde sel felaketine uğrayan yurttaşlara
başsağlığı dilediğine ve Serik ilçesinin Gebiz
beldesine yapılması planlanan Küçük Aksu Barajının bir an
önce yapılmasına ilişkin açıklaması ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle Serik Gebizdeki sel
felaketine uğrayan yurttaşlarımıza ve diğer illerdeki
yurttaşlarımıza başsağlığı diliyorum ve
ikinci olarak da yüce Kurulun yanlış bilgilendirildiğini
söylemek istiyorum. Daha önce söz alan sayın AKP sözcüleri, henüz yeni,
Gebiz beldesinde yapılacak olan Küçük Aksu hidroelektrik santralinin
bugünlerde gündeme alındığını söylüyorlar. Oysa daha
önce Hüsnü Çöllü arkadaşımızın verdiği bir dilekçeye
verdikleri cevapta -soruya cevapta- 24/7/2006 tarihinde Küçük Aksu Projesinin
-Gebize yapılacak olan projenin- DSİ Genel Müdürlüğünce
planlama çalışmaları tamamlanarak tasdik edildiğini
söylüyorlar. Yani beş yıldan beri orada bu baraj
yapılmamıştır. Eğer bu baraj yapılsaydı
beş yıldan beri, bunlar olmayacaktı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Önder
17.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin, Zeytinburnu ilçesinde meydana gelen olaylarda işletmeleri zarar
gören yurttaşlara hasar tazminatı ödenmesine ilişkin
açıklaması ve İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahinin cevabı
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın İçişleri
Bakanına buradan bir önemli uyarıda bulunmak istiyorum. Zeytinburnu
ilçemiz, geçtiğimiz günlerde, bir linç histerisiyle, kötü ve tehlikeli,
sıkıntılı günler geçirdi. Küçük çaplı bir faşist
ayaklanma provasıydı bu. Burada 20ye yakın Kürt
yurttaşımızın işletmeleri büyük zarar gördü. Bunun hem
emniyet tarafından hem kaymakamlık ve vilayet tarafından tespiti
yapıldı. Fakat terör tazminatı dolayısıyla bunlara
ödenmesi gereken bu hasar tazminatları bir türlü ödenmiyor verilen bütün
sözlere rağmen. Gidildiğinde de lakayıt ve laubali bir
şekilde Yedi sekiz aydan önce alamazsınız. deniyor. Devlet
orada o yurttaşı o güruhun eline teslim etmiş, bedelini
ödemekten kaçınıyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Havutça
18.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, Erzurum ilinin Çat ilçesi Tuzlataşı
İlköğretim Okulunda görev yapan bir öğretmenin evinin
teröristlerce basılmasına ve öğretmenlerin yaşam
güvenliklerinin sağlanmasına ilişkin açıklaması ve
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahinin cevabı
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son dönemde
öğretmenlerimizin terör örgütünün hedefi hâline geldiğini ve
öğretmenlerin kaçırıldığını
gözlemlemekteyiz. Bana az önce gelen bir mesajda, Erzurumun Çat ilçesinde
Tuzlataşı İlköğretim Okulunda görev yapan bir öğretmenimizin
evini teröristlerin- basarak Bir daha gelirseniz bunu canınızla
ödersiniz. diyerek
Bana mesaj atmıştır.
Sayın Bakandan ve Hükûmet
yetkililerinden soruyorum: Bu öğretmenimize ne tavsiye edersiniz?
Öğretmenlerimizin yaşam hakkını güvence altına alacak
mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Selamoğlu
19.- Ankara Milletvekili Tülay Selamoğlunun,
Ankaranın başkent oluşunun 88inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Ankaramızın başkent olmasının 88inci yıl
dönümüyle ilgili konuşma talep ettim.
Ankara, Türkiye Cumhuriyetinin
başkenti. Bilinen tarihi en az on bin yıl öncesine dayanıyor ve
doğu ve batı medeniyetlerine ev sahipliği yapmış bir
şehir. Millî Mücadelenin başladığı,
gerçekleştiği, ilk Meclisin kurulduğu, başkentin ilan
edildiği, daha sonra cumhuriyetin ilan edildiği çok özel bir
şehir. Bu şehri Gazi Mustafa Kemal Atatürk seçerken özellikle stratejik
konumuna değinerek seçmiştir çünkü bu şehir İstanbulla
bağlantılı cephelerle bağlantılı, yolun merkezi,
Anadolunun merkezi noktasında olan şehir. Ama maalesef AK
PARTİye kadar bu gecikmeler yaşandı ve çok şükür AK
PARTİ Hükûmetiyle beraber Ankara başkent olmanın bu
özelliklerini tekrar yaşadı. Tekrar hem ulaşımda her
ulaşım ağında, kara yolu, hava yolu ve
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Eyidoğan
20.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın, afetlere dayanıklı konutlar
yapılması gerektiğine ve Projelerde Yapı Denetim
Yasası kurallarının uygulanmadığına ilişkin
açıklaması ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) - Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın AKP sözcüleri, afete
dönüşen doğa olaylarında hayatını kaybedenler için
genellikle maalesef diyorlar, kayıplar için maalesef diyorlar. Bence
maalesef sözünü, yapamadığınız ülke afet risklerini
azaltma planları için söylemelisiniz. Demelisiniz ki: Maalesef
planları yapamadık, on yıllık iktidarımızda
kayıpları azaltamadık. Maalesefi böyle söylemelisiniz.
Sayın Bakanımız kentsel
dönüşüm diyor ama AKP
belediyeleri, AVM yapıyorlar, alışveriş merkezi
yapıyorlar kentsel dönüşüm diyorlar, rezidans yapıp kentsel
dönüşüm diyorlar, yoksulları yerinden edip milyon dolarlık lüks
konut yaptırıyorlar kentsel dönüşüm diyorlar. Silüet bozan
gökdelenler böyledir, Sulukule böyledir, Ayvansaray Topludede böyledir.
Simavda gittiniz fay zonu üzerine yeni konutlar yaptınız, hiçbir
etüt yapmadınız. TOKİ, afetlere hazırlıkta ülkeyi
böyle mi hazırlayacak? Projelerinizde Yapı Denetim Yasası
kurallarını bile uygulamıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özkes
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan)
Sayın Başkan, yeter ya!
BAŞKAN Bu son
Sayın Özkes
21.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
Çevre ve Şehircilik Bakanının kentsel dönüşüm hususundaki
konuşmasına ilişkin açıklaması ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
İHSAN ÖZKES (İstanbul)
Sayın Başkan, Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanı,
kentsel dönüşüme destek vermemeyi en büyük günah olarak ilan etti. Ben
emekli bir müftüyüm. En büyük günah şirktir. Sayın Bakan en büyük
günahı belirleme yetkisine sahip değildir. (CHP
sıralarından alkışlar) En büyük günahı belirlemek
Allaha aittir. Dolayısıyla Sayın Bakanı özür dilemeye
davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın milletvekilleri, konuyla
ilgili açıklama yapmak üzere Çevre ve Şehircilik Bakanımıza
söz veriyorum.
Buyurun efendim.
Üç dakika lütfen
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Üç dakika yeterli olmaz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkanım, üç dakikada 40 kişiye nasıl cevap
verecek efendim? Soru-cevaba döndü bu iş.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, böyle bir usul yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Böyle bir usul yok, 60a göre böyle bir usul de yok efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Bakana söz verilmez.
BAŞKAN Efendim, şimdi,
bazı arkadaşlarımız haklısınız-
açıklama istediler. Onun için kısa bir açıklama yapmasına
müsaade edelim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Başkan, yanlış yanlışı getiriyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, sayın bakanlar 69a göre söz
istiyorlar sizden. Sataşma yapıldı.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen onun
avukatı mısın?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) -
Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi, evet, yani
isim zikrederek, biliyorsunuz, açıklama istediler.
Sayın Bakanım, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, 69a göre söz istiyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Bu
yanlış.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bu
yanlış ama
BAŞKAN O zaman 69a göre
beş dakika söz vermek zorundayım.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; İstanbulun Ataşehir Ümraniye
sınırları içerisinde finans merkezi yapılması
Türkiyenin menfaatinedir, Ankaranın başkent olmasını
destekler mahiyettedir. Bunu özellikle arz etmek istiyorum. İstanbul
Ataşehirdeki arazide şu anda Türkiyenin rant projeleri yapılıyor,
bu doğrudur. Ben TOKİ Başkanı olduğum zaman
İstanbul Teknik Üniversitesinin verdiği rapor aleyhinde burası
otogar yapılmak istenmişti, biz bunu durdurduk ve buradan devletin
kasasına -tam doğru olmayabilir ama yaklaşık söylüyorum- 2
katrilyona yakın yani 2 milyar, bugünün parasıyla, para koyduk.
Şimdi bu para devletin kasasına girdi ve Türkiyede 500 binden fazla
konut yaptık.
9 tane Trabzon yaptım. derken
ben orada seçim olduğu için
Trabzona yapmadık, Türkiyenin 81
vilayetine, 800 ilçesinde yaklaşık 2 bin şantiyede yaptık.
Bu 9 tane, 10 tane Trabzon demektir, 1 tane Bursa demektir, 20 tane de 100 bini
aşkın şehir demektir. Fakir fukarayı konut sahibi
yaptık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Konut
fiyatları düştü, istihdam arttı, işsizlik azaldı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) -
Anadoluyu boşaltıyorsunuz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) - Türkiyenin müteahhitleri dünyada
şampiyon oldu. Şu anda Türkiyenin müteahhitleri bugün gidin
Arjantinden, Brezilyadan Koreye kadar, Avustralyaya kadar her tarafta
iş yapmaktadır. Bu, bunun sayesinde oldu. Bu sizlerin sayesinde oldu.
Ataşehir gerçekten rant getiren
bir projedir ve gerçekten İstanbul dünyada bir megapoldür. Dünyada bir
başkent mesabesinde
bir şehirdir ve tabii bir finans merkezidir.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Kaç tane bakan oradan villa aldı? Onu söyler misiniz.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) - Atatürke Allah binlerce, yüz binlerce rahmet
etsin, Ankarayı başkent yaptı. Ankara stratejik bakımdan
önemli.
Biz hızlı
trenlerle Konyayı Ankaraya bağladık, Eskişehiri
Ankaraya bağladık
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bunun karşılığında kaç tane villa
alındı?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) -
Samsunu bağlıyoruz, Karadenizi
bağlıyoruz. Ankara başkenttir, ilanihaye başkent
kalacaktır.(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz
Atatürkün yolundan gidiyoruz, biz Atatürkün izinden gidiyoruz. Ankarayı
sadece memur şehri değil, artık orta ölçekli bir sanayi
şehri de yaptık, yapıyoruz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Anadoluyu boşalttınız, Anadoluyu
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) - Ankarada şimdi
Ankaranın konumu
nedir? Ankarada hububat var, Konyada hububat var, Ankaraya da getiriyoruz.
Ankarada mobilya sanayi olsun, Ankarada diğer matbaa sanayi olsun,
ayakkabı sanayi olsun, Ankaranın konumuna ne varsa uygun, Ankaraya
bunları getiriyoruz. Ankara şu anda dünyanın başkentleriyle
yarışıyor, ödül üstüne ödül alıyor. Ankara hakikaten
şu anda modern bir dünya kenti. Biz, küçük meselelere
takılamayız, büyük fotoğrafa bakacağız. Hiçbir zaman
Biz hizmet yapıyoruz, hizmet yaptık. diye bir iddiayı burada
söylemedik, söylediysek özür diliyorum, söyleme hakkına sahip
değiliz. Biz bu milletin hizmetçisiyiz. Biz bu millete hizmet etmeye, bu
milletin hayat kalitesini, yaşam kalitesini artırmaya ahdettik,
azmettik. Biz bunun için vardık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bu para milletin
parasıdır. Bu milletin parasına gözümüz gibi bakmak
mecburiyetindeyiz. Evet, kentsel dönüşümlere destek vermemek
günahtır, vebaldir, bunu söylüyorum. Kim olursa olsun, müftü de bunu böyle
bile, din adamı da bunu böyle bile, âlim de böyle bile. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TANAL(İstanbul) - Bunun karşılığında villa
alanlar
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) - Kentsel dönüşümlere destek vermemek bu
ülkenin insanına eziyettir.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Dikran Masise verdiğin parayı söyle! 40 trilyon
Ayıptır!
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) - Biz kazandığımız
paralarla fakir fukarayı ev sahibi yaptık. Kiralar düştü, konut
fiyatları düştü, konut piyasasını disipline ettik.
Türkiyede, inanın, şu anda biz konut malzemesi, inşaat
malzemesi üretiminde dünyada şampiyon olduk. En iyi fayansı
üretiyoruz, en iyi armatürü üretiyoruz ve hakikaten, şu anda
mallarımız dünyada yarışıyor değerli
arkadaşlar. Bunu beraber yapacağız, hepimiz beraber
yapacağız, 550 milletvekili beraber yapacağız.
Siz destek vermezseniz zaman
kaybederiz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Asla!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) - Siz destek vermezseniz
başarımız engellenir, Türkiye'nin başarısı
engellenir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) O
şirketlerden kaç tane villa alındı acaba, hangi bakanlar
aldı? Cevap verin!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) - Bu bakımdan beraberce çevreye
daha duyarlı olacağız, bir.
Burada Küçüksu Deresi Barajı
bugün yapılıyor demedim. Küçüksu Deresinin 27 Ekimde ihalesi var.
dedim, yapılacak ihalesi. Bu beş senelik çalışmanın
ürünüdür. Ben teşekkür ediyorum arkadaşıma da duyarlı
olduğu için ama orada derenin ıslahının 27sinde ihalesi
var, bu beş senelik bir çalışmanın ürünüdür. Gidin, orada
köylülerle konuşun, ne diyorlar: 85 tane insanımızı
anında helikopter geldi, kurtardı.
AHMET TOPBAŞ (Afyonkarahisar)
Saat geçti, niye kesmiyorsun?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) Arkadaşlar, bunlar kolay
değil, bu bakımdan herkese teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Bakan, Ataşehirde villa alan bakan var mı, yok mu?
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
İçişleri Bakanımız Sayın İdris Naim Şahin de
69a göre söz istemiştir. Beş dakika da kendilerine veriyorum.
Buyursunlar Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekillerimiz; İç Tüzük uyarınca yerinden
söz alan değerli milletvekili arkadaşlarımız Hükûmetimizi
ve Bakanlığımızı ilgilendiren konularda
değerlendirmelerde bulunmuşlar ve haklı olarak da bazı
konuların açıklanmasını talep etmişlerdir.
Biraz önceki Sayın Levent Gökün
gündem dışı konuşmasına karşılık yaptığım
açıklamalarda ifade ettiğim üzere, Ankaramızın
başkent oluşu konusunda yeterli açıklamayı
yapabildiğimi düşünmüş olmakla birlikte, hâlâ Ankarada Merkez
Bankasının kalması-gitmesi noktasında takılan
arkadaşlarımızın olduğunu görüyoruz. Onlar orada
duradursunlar, Türkiye ekonomide, finans yapısını yenilemede ve
dünyayla yarışmada devam ediyor. Arzu eden bu yarışa bakar
ve katılır, arzu etmeyen de yıllar önceki, 1920lerdeki, 30lardaki,
40lardaki statik anlayışı ve siyasi anlayışıyla
bugünü değerlendirmeye çalışır, en sonunda da
değerlendirmeyi yüce halkımız, yüce milletimiz yapar. Son
değerlendirme, son karar yüce milletimizin kararıdır. Ankara
için, yerel yönetim seçimlerinde de yine Ankara halkı,
değerlendirmesini 2009da yaptığı gibi, 2014 yılında
da yapar.
Değerli
arkadaşlar, bu bölümü geçtikten sonra asıl
Bakanlığımla ilgili konulara, diğer konulara gelmek
isterim. İstanbul Üniversitemizin açılışında dün,
Sayın Başbakanın üniversiteyi yeni eğitim-öğretim
yılına açmak üzere katıldığı toplantıda
gerçekleşen protestolar...
KAMER GENÇ (Tunceli)
Katılmasın, gitmesin. Öğrenciler ona tepki gösteriyor.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - ...aynen şu
şekilde görüldüğü gibi yapılan protestolar
karşısında...
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Gitmesin veya öğrencilere hoşgörülü davransın.
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - ...devlet bu
ülkede...
NAZMİ GÜR (Van)
Hemen gözaltına alın, bakın konuştu!
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Tabii, sizin
zihniyetinize göre gözaltına almak lazım ama biz Sayın
Milletvekilinin dokunulmazlığının farkındayız ve
dokunmayacağız, o hep konuşmaya devam edecek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu ülkede Sayın
Başbakan da, Sayın Cumhurbaşkanı da, herhangi bir
sayın milletvekili de, herhangi bir sıradan sayın ülke
vatandaşı da üniversitenin açılışına törense bu,
herkese açıksa- gider, gitme hakkına sahiptir. Sayın
Başbakan, Başbakan olmasının ötesinde Recep Tayyip
Erdoğan olarak da doğduğu, büyüdüğü,
yaşadığı, hemşehrisi olduğu o şehirdeki
üniversitenin açılışına gider. Bunun gitmesi, gitmemesi
tartışma konusu olamaz, Türkiye bu tartışmaları çok
geçti. Özgürlükler ülkesi Türkiye ama başkalarının
özgürlüklerine müdahale edilmediği, edilemediği, edilmemesi
gerektiği bir Türkiyedeyiz, önce onu bir bilelim.
NAZMİ GÜR (Van) -
Öğrencileri niye gözaltına aldın?
İÇİŞLERİ
BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Öğrencilerin
her biri değerlidir. Protesto yapan öğrenciler de bizim için
değerlidir, sadece o protestolarında bir yanlış yapmışlardır
veya yanlış yaptıkları düşünülmektedir.
Dolayısıyla kendilerine müdahale edilmiştir, gözlem altına
alınmışlardır, hukuk süreci
başlamıştır, hukuk süreci sonuçlanmamıştır.
Sonuçlanmayan bir hukuk süreci üzerinden bugün hüküm vermek kimsenin haddi değildir, kimsenin
de hakkı değildir. Sonucun ne olacağını bilmiyoruz ama
bir yerde birisi bir başkasını rahatsız ediyorsa, birisi
bir başkasına müdahale ediyorsa
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya rahatsız
olduysa gitsin evinde otursun kardeşim! Rahatsız oluyorsan git evinde
otur ya!
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
saygı
sınırlarını zorluyorsa buna ne ben ne siz hiç kimse
karışamaz, devlet ve hukuk karışır, hepimiz adına
hepimizi temsilen ve hepimizin huzuru ve refahı için, hepimizin
güvenliği için.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu nasıl
mantık? Öğrenci karşısında söz söylüyor, rahatsız
oluyor.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Bu dün Sayın
Başbakana lazımdır, bugün size lazım olabilir, yarın
bana da lazım olabilir. Bir gün gelir o protestoyu yapan ve inşallah
gelecekte belki de başbakan olacak olan o gençlerimizden birine de bu
lazımdır. Bizi aşan değerlerdir, bizi aşan
kurallardır, bu kurallarla öyle rastgele değerlendirme yapmayız,
yapamayız, yapmamanızı da tavsiye ederim. (CHP
sıralarından gürültüler)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hukuktan
bahsediyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Terörü
konuş Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) Birbirimizi sevmek
zorunda olmayabiliriz, o öğrencilerimiz veya birileri Sayın
Başbakanı veya beni veya birilerini sevmeye mecbur değilsiniz
ama birbirimize, herkes birbirine bu ülkede saygı göstermek
mecburiyetindeyiz. Sizler konuşurken biz saygılı bir
şekilde dinledik ve not aldık, tahammülü zor ifadeleri dinleyerek not
alıyoruz. Lütfen buradan da cevap verirken tahammül etmek
zorundasınız.
İskenderun
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakanım
teşekkür ediyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI
İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) İskenderunu
anlatmak gerekiyor Sayın Başkanım.
İskenderun ve İskenderunun
bağlantılı olduğu oluşumları bir başka
toplantıda anlatmak üzere hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin)
Sayın Bakan, bugün şehit var, öncelikle onu konuşmanız
gerekirdi. Yani şehitleri konuşmadan
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
Değerli milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Komisyondan istifa tezkeresi
vardır, okutuyorum.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
B)
Önergeler
1.- Ankara Milletvekili Zelkif Kazdalın, Adalet
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/7)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Adalet Komisyonu üyeliğimden
istifa ediyorum.
Gereğini arz ederim. 12.10.2011
Zelkif
Kazdal
Ankara
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 20 milletvekilinin, İstanbuldaki su
havzalarının korunmasının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/17)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İklim değişiklikleri ve
küresel ısınma nedeniyle ortaya çıkan kuraklık hayatı
tehdit eder boyutlara gelmiştir. Kuraklık yaşam kalitesi ve
insan sağlığı açısından son derece önemli bir
konudur. Çünkü su yaşamın kaynağıdır. Suyun
korunması ve sağlıklı kullanımı için gereken
tedbirlerin ivedilikle alınması gerekmektedir. Suyun
toplandığı su havzaları bu noktada daha da önem kazanmaktadır.
İstanbul'daki su havzaları yapılaşma nedeniyle tehdit
altındadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve
İSKİ su havzalarını koruma konusunda yetersiz
kalmaktadır. İstanbul'un içme suyu kaynaklarını kirlenmeye
karşı koruyacak önlemleri almakla sorumlu olan İSKİ
tarafından hazırlanan ve İstanbul Büyükşehir Belediye
Meclisince kabul edilen İçme Suyu Havzaları Koruma ve Kontrol
Yönetmeliği su havzalarını koruma açısından eksik ve
yanlış düzenlemeler içermektedir.
Söz konusu yönetmelikle
yapılaşmanın önünün kesilmesi gerekirken aksine
yapılaşmanın önü açılmış, mutlak koruma
alanlarına konut yapılmasına izin verilmiştir. Sivil toplum
kuruluşlarının, odaların yönetmelikle ilgili olarak açtığı
davalar sonucunda verilen yargı kararları önemsenmemiş, yeni
yönetmelikler hazırlanmıştır.
İstanbul'un Avrupa Yakası'nda
Sazlıdere ile Alibeyköy su havzalarının, Anadolu'da ise Ömerli
ile Elmalı su havzalarının kaçak ve aşırı
yapılaşma nedeniyle tehdit altında olduğu görülmektedir.
Şehir plancılığını ve bilimsel planlama
ilkelerini hiçe sayarak ranta ve yandaşlara çıkar
sağlayıcı yapılaşmalara ağırlık veren
bir zihniyetle yapılan planlara göz yumulması mümkün değildir.
İstanbul'un şu andaki durumu bu anlayışla yapılan
çarpık yapılaşmanın sonucudur.
Basına yansıyan haberlere
göre İSKİ, İstanbul'un içme suyu kaynaklarını korumak
için hazırlanan Havza Yönetmeliğini dikkate almadan imar planı
yapan 20 belediye hakkında bugüne kadar 68'i imar planı iptali, 141'i
ruhsat iptali olmak üzere toplam 209 dava açmıştır.
İçme Suyu Havzaları Koruma ve
Kontrol Yönetmeliği'nin 5. maddesinin a bendinde: "İçme ve
kullanma suyu kaynakları içinde ve havzasında suların
kirlenmesine sebep olacak faaliyetler yapılamaz. Su veriminin
azalmasına, rejimin bozulmasına neden olabilecek hiçbir faaliyette
bulunamaz."
Yine 5. maddenin b bendinde "imar
planlarının hazırlanması ve revize edilmesi için
İSKİ'nin görüşünün alınması şarttır."
denilmektedir.
Uygulamalar yönetmeliğin
önemsenmediğini, İSKİ'nin görüşlerinin yapılan plan
tadillerinde etkili olmadığını göstermektedir.
Her alanda olduğu gibi bu alanda
da bilimsel çalışmalara önem verilmesi, konusunda uzman kişi ve
kuruluşlarla birlikte çalışmalar yapılması
gerekmektedir.
Su havzalarının
korunması için yapılaşmanın önüne geçilmelidir.
Su kaynakları etkin ve verimli bir
şekilde kullanılmalıdır.
Mevcut su kaynaklarının
kirlenmesini engelleyecek yasa ve yönetmeliklerin yapılması ve
bunların doğru bir şekilde uygulanması gerekmektedir.
İstanbul'daki su
havzalarının durumu ve su havzaları ile ilgili olarak alınacak
tedbirlerin tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim.
1. Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
2. Candan Yüceer (Tekirdağ)
3. Atilla Kart (Konya)
4. İhsan Özkes (İstanbul)
5. Veli Ağbaba (Malatya)
6.Erdal Aksünger (İzmir)
7. Ali Rıza Öztürk (Mersin)
8. Kamer Genç (Tunceli)
9. Mehmet Şeker (Gaziantep)
10. Mevlüt Dudu (Hatay)
11. Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
12. Kazım Kurt (Eskişehir)
13. Salih Fırat (Adıyaman)
14. Özgür Özel (Manisa)
15. Aytuğ Atıcı (Mersin)
16. Nurettin Demir (Muğla)
17. Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18. Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
19. Celal Dinçer (İstanbul)
20. Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
21. Malik Ecder Özdemir (Sivas)
2.- Bursa Milletvekili Sena Kaleli ve 23
milletvekilinin, Uludağın doğal ve tarihî zenginliklerinin
korunması, değerlendirilmesi ve çevre kirliliğinin önlenmesinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/18)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizdeki 41 Milli Park içinde ilk
10'un arasında yer alan Bursa'nın ve ülkemizin gözbebeği
Uludağ,
Uludağ'ın yüksek yerlerinde
eski buzullara ait izlere rastlanmaktadır. Karatepe'nin kuzeyindeki
Aynalıgöl, Karagöl ve Kilimligöl buzul gölleri bu izlerin en
önemlileridir.
Etrafındaki çöküntü
sahalarının çevresinde yükselen Uludağ'da tabakalar
arasında yer yer maden ve maden damar yataklarına
rastlanmaktadır. Türkiye'nin önemli volfram yatakları buradadır.
İklimi yüksek dağ özelliğindedir. Uludağ'dan kaynaklanan
derin vadiler içindeki pek çok dere Göksu'ya ulaşır.
Uludağ, bitkisel zenginlik
bakımından ülkemizin ender yerlerinden biridir. Özellikle orman
kuşağının üzerinde yer alan ve pek çok kişi
tarafından kıraç olarak bilinen dağda, çok zengin ve bu bölgeye
özgü nadir bitki türleri yayılış göstermektedir.
1925 yılında Bursa Vilayeti
Coğrafya Cemiyeti'nin girişimleri ve Osman Şevki Bey'in
önerisiyle "Uludağ" adını alan bölge, Bursa'nın
yanı başında olması nedeniyle dağ ve kış
turizminin merkezi olmuştur. Doğu ve kuzey eteklerinin Bursa'ya
yakın yerlerinde sıcak su kaynaklarının bulunmasından
dolayı bölge kaplıca turizmi açısından da büyük bir cazibe
merkezidir. Bursa'nın Çekirge semtindeki bu kaplıcalar, birçok
hastalığa şifa olmaktadır.
Bütün bu tarihsel, kültürel ve
coğrafi zenginliğinin yanı sıra Uludağ, Bursa'nın
su kaynağı havzasını oluşturmaktadır.
Uludağ, bu zenginliklerine
karşın her geçen gün önemini kaybetme tehlikesiyle karşı
karşıyadır.
Ulaşım ve yol sorunu
başta olmak üzere, otel ve misafirhane yerleşkelerinin
gelişigüzel yerlerde bulunması, kayak pistlerinin standardı,
düzensiz kentleşme, teleferiklerin modernizasyonu ve ilavesi, yetki
karmaşası Uludağ'ın zamanla insan eliyle yok olmasına
neden olacaktır.
Bu bağlamda;
Bursa ve Marmara Bölgesi'nin ikliminin
oluşumunda büyük önemi olan Uludağ'ın sahip olduğu
doğal zenginliğin korunması ve bu kaynakların gelecek
kuşaklara da aktarılabilmesi amacıyla, acil eylem
planının oluşturulması,
Tarih, termal ve kış turizmi
potansiyelinin belirlenmesi ve bu potansiyelin ülke ekonomisine
kazandırılması,
Uludağ'ın sahip olduğu
volfram ile maden yataklarının ve rezerv durumlarının
belirlenip ekonomiye katkı sağlar hale getirilmesi,
Ciddi yapılaşma ve
gelişme tehdidine karşı önleyici tedbirlerin alınması,
Orman dokusu ve tarihi
yapının korunarak, restore edilerek doğa ve tarih turizmine
açılması,
Çevre kirliliğinin önlenmesi ve
gelecekte ortaya çıkabilecek sorunların bugünden tespit edilerek
gereken önlemlerin alınması amacıyla, Anayasanın 98. TBMM
İç Tüzüğünün 104 ve 105. Maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Sena Kaleli (Bursa)
2) İlhan Demiröz (Bursa)
3) Candan Yüceer (Tekirdağ)
4) Atilla Kart (Konya)
5) Mehmet Şeker (Gaziantep)
6) Erdal Aksünger (İzmir)
7) İhsan Özkes (İstanbul)
8) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
9) Tufan Köse (Çorum)
10) Kazım Kurt (Eskişehir)
11) Aykan Erdemir (Bursa)
12) Aytuğ Atıcı (Mersin)
13) Sinan Aydın Aygün (Ankara)
14) Salih Fırat (Adıyaman)
15) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
16) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
17) Özgür Özel (Manisa)
18) Nurettin Demir (Muğla)
19) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
20) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
21) Ali Özgündüz (İstanbul)
22) Celal Dinçer (İstanbul)
23) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
24) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
3.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgün ve 24
milletvekilinin, Kırım-Kongo kanamalı ateşi
hastalığının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/19)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kırım Kongo Kanamalı
Ateşi hastalığı ile ilgili sorunların tespiti ve
çözümlenmesi için Anayasamızın 98. Maddesi ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir
Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1) Orhan Düzgün (Tokat)
2) Candan Yüceer (Tekirdağ)
3) İhsan Özkes (İstanbul)
4) Recep Gürkan (Edirne)
5) Turgut Dibek (Kırklareli)
6) Atilla Kart (Konya)
7) Tufan Köse (Çorum)
8) Mehmet Şeker (Gaziantep)
9) Erdal Aksünger (İzmir)
10)
Metin Lütfi Baydar (Aydın)
11)
Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
12)
Kazım Kurt (Eskişehir)
13)
Salih Fırat (Adıyaman)
14)
Aytuğ Atıcı (Mersin)
15)
Özgür Özel (Manisa)
16)
Nurettin Demir (Muğla)
17)
Sinan Aydın Aygün (Ankara)
18)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
19)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
20)
Ali Özgündüz (İstanbul)
21)
Rıza Mahmut Türmen (İzmir)
22)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
23)
Celal Dinçer (İstanbul)
24)
Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
25)
Malik Ecder Özdemir (Sivas)
Gerekçe:
Kırım-Kongo kanamalı ateşi (KKKA) ilk
kez 1944 ve 1945 yılı yaz aylarında Batı Kırım
steplerinde çoğunlukla ürün toplamaya yardım eden Sovyet askerleri
arasında görülmüştür. Hastalığa Kırım hemorajik
ateşi adı verilmiştir. 1956 yılında Zairede
ateşli bir hastadan Kongo virüsü tespit edilmiştir. 1969 ise Kongo
virüsü ile Kırım hemorajik ateşi virüslerinin aynı virüs
olduğu belirlenmiş ve Kırım-Kongo kanamalı ateşi
olarak hastalık yeniden adlandırılmıştır.
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı,
bahar-yaz dönemlerinde artış göstererek, kenelerden insanlara
bulaşan, kenenin ısırması ile NAİROVİRUS
adı altında verilen bir RNA virüsünün vücuda girmesi sonucu
oluşan bir hastalıktır. Hastalık virüsünü taşıyan
canlıların kanı veya vücut salgılarıyla temas sonucu
hastalığın bulaşabileceği uzmanlar tarafından
dile getirilmektedir.
Özellikle tarım ve hayvancılıkla
uğraşanlar, veterinerler, sağlık personeli, kamp ve piknik
yapanlar, askerler ve korunmasız olarak yeşil alanlarda bulunanlar da
risk altındadır. Kenenin ısırması sonucu birkaç gün
içerisinde, virüs içeren kan veya vücut salgılarıyla temas sonucu
takriben 2 hafta içinde hastalık belirtileri görülmeye başlıyor.
Hastada ateş, üşüme, titreme, kas ağrıları, iştahsızla
başlayıp; bulantı kusma, ishal gibi şikâyetlerle kendini
göstermektedir.
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Kelkit
vadisi başta olmak üzere, Tokat, Yozgat, Çorum, Sivas Amasya gibi
illerimizde yoğun olarak görülmektedir. 2002 yılından itibaren Kırım Kongo Kanamalı
Ateşi (KKKA) hastalığı nedeniyle çoğunluğu Tokat
ilimizde olmak üzere birçok vatandaşımız hayatını
kaybetmiştir. Son derece ölümcül olan bu hastalık başta Tokat ve
çevre illeri olmak üzere hâlen büyük bir tehdit oluşturmakta ve can almaya
devam etmektedir. Halkımız, korku içerisinde her yıl tekrarlanan
kene vakalarını çaresizce izlemektedir. Türkiye Büyük Millet
Meclisince daha önce KKKA hastalığının
araştırılması ve çözüm önerilerinin bulunması için
birçok kez Meclis araştırma önergesi verilmesine rağmen bir
araştırma komisyonu kurulmamıştır. Geç tedavi,
bilinçlendirme yöntemlerinin yetersizliği ve en önemlisi hâlâ bir
aşının bulunmaması nedeniyle yaşanan ölümler ilgili
kurumların sorumluluğundadır.
Hayvancılıkla, tarımla
geçimini sağlayan vatandaşlarımız başta olmak üzere,
sağlık çalışanlarımız ve tüm halkımız
korku ve endişe içindedir. 2002 yılından günümüze kadar geçen bu
uzun sürede Kırım Kongo Kanamalı Ateşi
hastalığı durdurulmak bir yana bu yıl diğer
yıllara göre artış göstermektedir sadece Tokat ilimizde bu
yıl 8 vatandaşımız Kırım Kongo Kanamalı
Ateşi nedeniyle hayatını kaybetmiştir.
Halkımızın can
güvenliğini tehdit eden Kırım Kongo Kanamalı Ateşi
hastalığına karşı gerekli önlemlerin
alınması için acilen harekete geçilmelidir. 21. yüzyılda ülkemiz
insanlarının bedelini canı ile ödediği Kırım
Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının
oluşmasına neden olan kenelerden korunmak ve sorunun tamamen ortadan
kaldırılması için alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi, çaresizlik içerisindeki halkımızın bilinçlendirilmesi,
bu hastalığın gerçek boyutlarının ortaya
çıkarılması, ilgili kurumlarca ihmal veya görev zafiyeti varsa
bu sorumlular belirlenmelidir.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge gündemdeki yerlerini alacak ve
Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
B)
Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve
arkadaşları tarafından (44 sıra nolu), güvenlik güçleri
tarafından toplumsal gösterilerde yaygın olarak kullanılan biber
gazı, gaz bombası ve plastik mermilerinin yol açtığı
yaralanma, sakatlanma ve ölüm gibi ağır sonuçların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
13/10/2011 Perşembe günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin BDP Grubu önerisi
13.10.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 13.10.2011
Perşembe günü (Bugün) yaptığı toplantısında,
toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Pervin Buldan
Iğdır
Grup
Başkanvekili
Öneri:
07 Ekim 2011 tarihinde,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşları
tarafından (44 sıra nolu), Güvenlik güçleri tarafından toplumsal
gösterilerde yaygın olarak kullanılan biber gazı, gaz
bombası ve plastik mermilerinin yol açtığı yaralanma,
sakatlanma ve ölüm gibi ağır sonuçların,
araştırılması, amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
13.10.2011 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.-
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, önerinin lehinde söz isteyen Sayın İdris Baluken,
Bingöl Milletvekili.
Buyurun Sayın Baluken. (BDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Son dönemlerde yaşanan olaylara
baktığımızda hızla ve kararlılıkla sivil bir
vesayet sisteminin kurumsallaştığına tanıklık
etmekteyiz. Hükûmetin, ileri demokrasi söylemlerine rağmen güpegündüz
sivillerin katledilmesi, sokaklarda işkencelerin yapılması,
halkın ve seçilmiş milletvekillerinin antidemokratik müdahalelere
maruz kalması bu konularda ne kadar yetersiz kaldığını
gözler önüne sermektedir.
Hükûmetin, yandaş medyanın,
iktidara yakın bazı çevrelerin özellikle 12 Eylül referandum
dönemiyle birlikte ülke tarihinde görülmemiş birtakım
demokratikleşme hamlelerinin yaşanacağı tezinin iflası
için sadece bugünkü resme bakmamız yetmektedir. Olağanüstü hâl,
sıkıyönetim ve darbe dönemlerinde bile görülmeyen şafak
operasyonlarıyla halkımızın seçilmiş iradesini temsil
eden belediye başkanlarına, belediye meclis üyelerine, il genel
meclis üyelerine ve parlamenterlerimize karşı topyekûn bir siyasi
soykırım operasyonu devreye sokulmuş bulunmaktadır. Hükûmet
tarafından son yıllarda ortaya konan konsept ve uygulamalar sürecin
90lı yılların metaforundan farklı
olmadığını net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Burada temel sorun, Kürt sorununun
demokratik, siyasi yollarla çözümü yerine askerî ve siyasi operasyonlarla
çözümünün esas alınmasından kaynaklanmaktadır. Sadece son bir ay
içerisinde yüzlerce askerin, PKKlının ve aynı zamanda bir o
kadar sivilin yaşamını yitirmesi bile devrede olan çözüm
yöntemlerinin sorgulanması gerektiğini gözler önüne sermektedir.
Özellikle kendini Müslüman
muhafazakâr kimliğiyle siyaset yapma ekseninde tanımlayan bir
hükûmet döneminde iktidarın mevcut uygulamaları son derece
çelişkili durumlar yaratmaktadır. Biz gelinen bu noktada Hazreti
Muhammetin (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadisiyle seslenmek istiyoruz:
Mazlumun bedduasından sakınınız. O dua ile Allah
arasında perde yoktur. Bu uygulamalarla Kürt halkının
bedduasını her geçen gün çığ gibi
büyüttüğünüzü sizlere hatırlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
halkımızın en demokratik meşru taleplerine bile gaz
bombalarıyla, TOMA araçlarıyla, panzerler ile müdahale etmek,
neredeyse alışılagelmiş, kanıksanmış bir
devlet uygulaması hâline geldi. Özellikle gaz bombasının
kendisinin vücuda isabet etmesi hâlinde delici silah yaralanması
şeklinde direkt olarak ölüme sebebiyet verdiği, defalarca bölgede
yaşanan pratiklerde görüldü.
Yine aynı şekilde gaz
bombasının etkilediği alanda örneğin bir astım
hastasının astım krizine girebileceği, bir hipertansiyon
hastasının hipertansif krizden dolayı beyin kanaması
geçirebileceği veya bir kalp hastasının kalp krizi nedeniyle
yaşamını yitirebileceği, defalarca pratik sahada, sokakta
izlendi. İstanbulda, Hopada ve bölgede gaz bombalarının
etkisiyle defalarca fenalaşarak yere yığılan insan
portrelerini hepimiz defalarca takip ettik, medyada bu görüntüleri izledik.
Bir hekim olarak sadece bu pencereden
baktığımızda bile bu yöntemlerin sorgulanması
gerektiğini yüce Meclisle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, polisin
toplumsal olaylarda bulunma sebebinin kitleye şiddet uygulaması
değil, aşırı kitlesel reflekslerin kontrol altına
alınması ve kitlenin dışarıdan gelebilecek
müdahalelere karşı güvenliğinin sağlanması
olduğunu belirtmek istiyorum.
Zaman kısıtlı
olduğu için biraz hızla geçeceğim. Özellikle son dönemde
uygulanan yanlış politikalarla halkın devletle nasıl
karşı karşıya getirildiğinin
fotoğrafını sizlere aktarmak istiyorum.
Diyarbakırda göğüs
hastalıkları uzmanı olarak çalıştığım
sırada tedavi ettiğim ve takip ettiğim üst düzey bir emniyet
amiriyle, geçen hafta, bu Hükûmetin uygulamış olduğu
yanlış politikalar neticesinde karşı karşıya
gelmiş bulundum. Yıllarca takibim altında bulunan emniyet amiri,
uygulanan yanlış politikalar neticesinde bir milletvekiline
düşmanlaştırılma aşamasına getirilmiş
bulunmaktadır.
Hekim-hasta ilişkisinin kutsal
değerleri tuzla buz edilecek düzeyde bir talimat silsilesine tabi
tutulduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek.
Değerli milletvekilleri, toplumsal
olayları bastırma konusunda son günlerde Türkiye siyasetinin parlayan
yıldızı İçişleri Bakanına ise ayrı bir
paragraf açmak istiyorum. Deyim yerindeyse İçişleri
Bakanımız Sayın Başbakanın başına ek bir
iş olarak kaldı. Bakanın her konuşmasından sonra ilk
arayanı Sayın Başbakan oluyor. Sınır ötesi operasyonu
her an yapabiliriz. diyor, Başbakan hemen arayıp düzeltme
yapmasını istiyor çünkü henüz Sayın Başbakan Amerikada
insansız hava araçları için veya İranla savaş
politikalarını ortaklaştırmak için temaslarını
bitirmemiş durumda ama İçişleri Bakanı bütün bu
gelişmelerden habersiz olarak operasyon startını vererek
bilinçaltında uygulamaya koymak istediği konseptin
ipuçlarını ele veriyor.
Biz, buradan Sayın Başbakana
seslenmek istiyoruz: Sürekli uyardığınız bu
Bakanınızı, TOMA tarafından ezilmek istenen Eş
Başkanımız Gülten Kışanak için, polis tarafından
hakaretlere maruz kalan milletvekillerimiz için, sokak ortasında
katledilen insanların hesabını sormak için ve adet adet
saydığı insan canları için de yapmanızı rica
ediyoruz.
Değerli milletvekilleri,
İçişleri Bakanı kendini o kadar rahat bırakmış ve
demokrasiden uzaklaşmış ki siyasi soykırım davası
olan KCK davalarıyla ilgili sadece 485 tutuklama olduğunu söylüyor.
Peki, bu durumda sormak istiyoruz: İçeride bulunan 3.100 tutuklu
arkadaşımız, niye içeride bunlar, niye cezaevinde rehine durumda
tutuluyor? 485 kişiye ulaşmak için 7.845 kişiyi gözaltına
alarak mağdur etmeniz mi gerekiyor? Bu uygulamaların bile sadece
istifa etmeyi gerektirdiği bir gerçek olarak, bu kadar gün yüzünde
bulunduğu bir durumda İçişleri Bakanı istifa etmeyi bir
kenara bırakalım, kendisinde aynı zamanda savcı yetkisini,
hâkim yetkisini görerek, gerekirse bir siyasal partiye yönelik operasyonlara
hız verebileceğini belirtmek istiyor. Biz, bu anlayışı
kabul etmiyoruz. Bu şoven anlayışa bağlı
İçişleri Bakanının talimatıyla, polisin son aylarda
ortaya koymuş olduğu icraatlarla birebir örtüşmektedir.
Bakınız, zamanımız kısıtlı olduğu için
hızla geçmek istiyorum.
29 Temmuz 2011, Bingöl Valisi, Bingöl
Emniyet Müdürü ve Karlıova Emniyet Müdürü ilçedeyken korucular
tarafından Karlıova ilçesinde altı saat boyunca tam bir terör
dalgası estirilerek parti binamız, iş yerleri ve evler
ateşe veriliyor, silahla taranıyor ve bu konuyla ilgili bir tek korucu
bile bugüne kadar gözaltına alınmış ya da ifade vermiş
değildir. Şemdinlide 11 Eylülde meydana gelen silahlı
çatışma sonrası 4 sivil hayatını yitiriyor, 6 sivil
yaralanıyor. İçişleri Bakanı Şemdinlide askeri
kışlaya uğramasına rağmen halkımıza gidip
bir taziye ziyaretinde bile bulunmadığı için kamuoyuna
yanlış bilgi veriyor.
Van İl Genel Meclis Üyemiz
Yıldırım Ayhan 28 Ağustosta sadece savaşı
önlemeye yönelik bir barış gösterisinde güpegündüz polisin gaz
bombasına hedef olarak yaşamını yitiriyor. Tek bir
soruşturma açıldığına dair bugüne kadar kamuoyuna
yansıyan bir şey yoktur. Zamanımız kısıtlı
olduğu için ben birtakım olayları daha sonra önergeler olarak
buraya getirme şeklinde geçeceğim.
Şunu belirtmek istiyorum ki 9 Ekim
günü Sayın Eş Başkanımız Gültan
Kışanakın üzerine öldürmek maksadıyla TOMA aracıyla
fiilî bir saldırı yapılmıştır. Bu
saldırı sadece Gültan Kışanakın şahsına
yapılmış değildir, demokrasiye, özgürlüğe ve Türkiye
Meclisinin iradesine yapılmış bir saldırıdır.
Aynı şekilde, milletin hizmetinde olması gereken bir kamu
görevlisinin Ben devletim. histerisine girerek milletin vekiline üstünlük
sağlamaya çalışması Milletvekilini muhatap
almıyorum. cehaletine kapılması ise bu Meclisin iradesine
yapılan saygısızlığın geldiği boyutu göstermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Üstelik kendini devletin yerine koyan bu cahil takımının
devletin yargısından ve hukukundan kaçmak amacıyla
BAŞKAN Sayın Baluken,
süreniz doldu efendim.
Teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
Cümleyi bitirmek istiyorum.
BAŞKAN Yok böyle bir şey.
Buyurun.
İDRİS BALUKEN (Devamla)
yaka numarasını vermek istememesi bile
(BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, lütfen yerinize
oturun. Süreniz doldu efendim. On dakika doldu. Teşekkür ediyorum.
Şimdi, önerinin aleyhinde
Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Oğuz Kağan Köksal.
Buyurun Sayın Köksal. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerim; her şeyden önce sözlerime başlarken sizleri
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum ve Barış ve Demokrasi
Partisi tarafından verilen Meclis araştırması önergesi
hakkında olumsuz mütalaamı belirtmek üzere Grubum adına söz
almış bulunuyorum.
Değerli milletvekillerim, az önce
konuşan Hatip şöyle bir ifadede bulundu, ben sözlerime oradan
başlamak istiyorum, diyor ki: Mazlumun bedduasını sakın
almayın. ifadesi. Az önce bu Mecliste konuşulan, haber verilen
İskenderunda şehit edilen, İskenderunda yaralanan 3 kişi,
3 polisimiz ve şehit olan 1 polisimizden daha mazlumu var mıydı?
Buradaki polisimiz niçin oradaydı? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Ne
alakası var!
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Ayrım yapmayın! Ayrım yapmayın! Sivili de aynı, polisi
de aynı, askeri de aynı
PERVİN BULDAN (Iğdır)
İnsanlar arasında ayrım yapmayın!
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Oradaki insanların huzurunu, güvenini sağlamak için, oradaki
insanların geceleri rahat uyumasını sağlamak için
oradaydı ve maalesef
HASİP KAPLAN (Şırnak) İnsanlar
arasında ayrım yapılmaz!
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sizin bu anlayışınız yüzünden Türkiye bu durumda.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
maalesef telin edeceğimiz terör tarafından katledildiler, terör
tarafından şehit edildiler. Ben huzurlarınızda, yüce milletimizin
huzurunda şehit olan polisimiz için Allahtan rahmet,
yakınlarına sabır ve gazi polislerimiz için de sağlık,
sıhhat, afiyet diliyorum ve dolayısıyla yüce milletimizin de
başı sağ olsun diyor, sözlerime böyle devam etmek istiyorum.
Sayın Başkanım,
değerli milletvekillerimiz; az önce araştırma önergesi
hakkındaki söylenenleri dinlediniz. Aslında, belki elbette ki bir
önerge vermiştir ve muhalefettir, bunu söyleyecektir, o noktada bir
şey demiyorum ama tabii ki gerçeklerin çarpıtılmaması
lazım. Ben de gerçekleri bir nebze sizlerin görüşüne sunabilmek,
dolayısıyla da bizi izleyen değerli yüce milletimize de bu
doğruları anlatmak için huzurlarınızdayım.
Polis teşkilatı, özellikle
son yıllarda kendini yenileyen ve her geçen gün yenileme gayreti içerisinde
olan ve âdeta insan haklarını, hukukun üstünlüğünü kendisine
şiar edinmiş bir teşkilattır ve özellikle son beş
yıla baktığımızda, polis teşkilatı,
şöylesine bir değişiklikle karşı karşıya.
Gerek eğitimlerinde gerekse polis meslek yüksekokullarında gerekse
akademideki eğitimlerimizde polis teşkilatının ders
müfredatı değiştirilmiştir. Bu müfredatta
ağırlıklı insan hakları, ağırlıklı
Anayasa ve ağırlıklı hukukun üstünlüğü
okutulmaktadır.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Nusaybine de gönder.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Yani bizim polisimiz, vatandaşına hizmet edebilmenin gayreti
içerisindedir.
Sadece bununla mı kalıyoruz?
Bununla da kalmıyoruz.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Yeni gaz bombaları da geldi, tebrik ediyoruz.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Polis teşkilatı -ki başka bir teşkilatta yoktur- her
yıl en az yüzde 50sini kendi içerisinde hizmet içi eğitimden
geçirir. Bu eğitimler, her yıl değişen şartlara polisi
adapte etmek, daha fazla vatandaşına hizmet edebilmek ve daha
doğru hizmet edebilmek için yapılan çalışmadır.
Nitekim bu çalışmaların sonunda, şu anda polislerimizin
yüzde 85i üniversite mezunu hâline getirilmiştir ve teşkilat her gün
bu konu üzerinde çalışmalarını sürdürmektedir ve toplumsal
olaylara baktığımızda, polislerimiz, izinli ve kanuni
olarak yapılan her türlü toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, o
toplantı ve gösteriyi yapan insanların güvenliğini sağlamak
için, onların bu demokratik ve yasal haklarını en iyi
şekilde kullanabilmesi için ayaktadır ve görevini o şekilde
yapmaktadır ve polis teşkilatına
baktığımızda kolaylaştırıcı,
rahatlatıcı, hatta
büyük bir özveriyle bu mitinglerde ve toplantı, gösteri
yürüyüşlerinde olduğunu hepimiz görmekteyiz. Ama bir
bakıyorsunuz ki bu bir grup, bir kalabalık grup önce izinsiz, sonra
zorla polise ve oradaki insanlara zarar verebilme adına ortaya
çıkmakta ve bunun adını da demokratik hak diye ilan
edebilmektedir. Demokratik hak ve özgürlük, kanun, nizam ve Anayasadan
doğan hak ve özgürlüktür ve bu özgürlüğü kullanırken de elbette
ki yasalara uygun hareket edilmesi gerekiyor. Yasalara uygun hareket edenlerin
polis her zaman yanındadır. Bazen toplumsal olaylar artık üçüncü
şahıslara, oradaki devlete ait kamu mallarına ve
vatandaşlara zarar verebilecek noktaya geldiğinde polisimiz ister
istemez bazı önlemler almak suretiyle, bu kanunsuz hâle gelen gösteri ve
yürüyüşleri engellemeye çalışmaktadır ki bunu yaparken de
büyük bir sabır ve özveri göstermektedir.
SIRRI SAKIK (Muş)
Şerzan Kurtu Muğlada öldüren senin polisin değil miydi?
Öğrenciydi. Uğur Kaymaz bir çocuktu, onu senin polislerin katletmedi
mi?
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) Nasıl ki bu Mecliste konuşan insanlar, bu Mecliste
konuşan hatipler birbirinin düşüncelerine saygı gösterip büyük
bir sabır ve özveriyle dinleniyor ise
SIRRI SAKIK (Muş)
Sizin düşünceniz değil
Zalimsiniz siz de!
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla)
oradaki polisimiz de büyük bir sabır ve özveri
göstererek o toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin kanunlarda yazıldığı
şekilde, vatandaşımızın en tabii olan
hakkını kullanması için gayret etmektedirler. Ama
bakıyorsunuz, zaman zaman televizyonlardan izliyorsunuz, görüyorsunuz,
yerdeki insanların kaldırım taşlarını sökerek
polislere attığı, kaldırım taşlarını sökerek
o yöredeki bankaların, o yöredeki iş yerlerinin, insanların
camlarının kırıldığı
Hatta biraz daha
ileriye giderek -yakalanan olaylarda görüyorsunuz- ellerinde sapanlarla,
ellerinde çelik bilyelerle, hatta biraz daha ileri giderek molotof
kokteylleriyle, patlayıcılarla yürüyerek polisin ve
vatandaşımızın üzerine yürüdüğünde elbette ki polisin
görevi nedir?
AYSEL TUĞLUK
(Diyarbakır) Siz de kurşun sıkıyorsunuz!
OĞUZ KAĞAN
KÖKSAL (Devamla) Vatandaşının huzur ve güvenliğini
sağlamaktır. İşte vatandaşının huzur ve
güvenliğini sağlamak için polis gerektiğinde kendisine yasalarla
tanınan bu hakkı kullanabilmektedir. Ama kullanırken ne
yapmaktadır?
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Taşa karşı kurşun geliyor o
çocuklara!
OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Asla polis özellikle toplumsal olaylara müdahale
etmek istememektedir. İster ki olay olmasın, polisin bütün
özelliği, varlığı odur. Olay olmasın, kanunlar ve
nizamlar, her şey düzgün yürüsün ve dolayısıyla polise de
iş düşmesin
SIRRI SAKIK
(Muş) Kime iş düştüğü zaman?
PERVİN
BULDAN (Iğdır) İş düştüğü zaman kurşun
sıkmak zorunda değil!
OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
ama iş düştüğü zaman, en
düşük olaydan başlayarak, en düşük olayları kullanarak
müdahale etmektedir. Nedir? Önce ikaz ve ikna metodunu uygulamaktadır.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Öldürmek zorunda değil!
SIRRI SAKIK
(Muş) Ne iş düştüğü zaman!
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Polis devletine döndürdünüz ülkeyi, farkında
mısınız? Eski emniyet müdürü Cizre kaymakamı, Bakan da
Cizre kaymakamı, Cizrede görev yapıyor. Sayenizde Cizre ne hâle
geldi, bir onlara bakın!
OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Bakın, arkadaşlar, sayın
milletvekillerim; şunu söylemek istiyorum: Ben dört yıl Emniyet Genel
Müdürlüğü yaptım. Bu süre zarfında her ilde polis amirlerinden
kurs yaparak müzakereci yetiştirdik. Bunlara psikologlar sayesinde ders
verdirdik
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Ters etki yapmış, psikolojik tedavi ters
etki yapmış!
OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
üniversite hocalarımız geldi ders
verdi ve bu toplumsal olaylarda görüşme yapmak için, görüşmeci olarak
olayların çıkmadan önlenmesi için gayret sarf edildi. Ama
karşınızda zaman zaman öyle bir grup, öyle bir güruh oluyor ki
bunların işi anlaşmak değil
VELİ
AĞBABA (Malatya) Bu çocuklar ne yaptı Sayın Başkan? Kürt
çocuklar ne yaptı, ona cevap verin!
OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
bunların işi demokratik hakları
yerine getirmek değil, bunların işi olay çıkartabilmek ve
gündemde kalabilmek. Bu nokta üzerinde de elbette ki polisler kendisine verilen
görevleri en iyi şekilde yerine getirmektedir.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Bravo Sayın Başkan, bravo!
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Tekel işçilerine
yaptığınız neydi? Tekel işçilerini sokağa
atıp polisi de üstüne salmadınız mı?
OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Ha, şunu ifade etmek istiyorum: Değerli
Başkanım, kıymetli milletvekillerimiz; polisimiz gerçekten büyük
bir gayret, özveri
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sizin günahınızı dünya üzerinde
hiçbir terazi tartmaz!
OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
fedakârlık içerisinde
çalışmaktadır.
SIRRI SAKIK
(Muş) Demokratik bir ülkede senden milletvekili değil, bekçi bile
olmaz, bekçi!
OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Her geçen gün üzerine gelen olayları büyük
bir feragatle önleme gayreti içerisindedir ve dolayısıyladır ki
milletimizin gönlünde de taht kurmuştur.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sen milletvekili misin, polis şefi misin? Önce ona
cevap ver! Daha milletvekili olduğunun bile farkında değilsin!
OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Bugün 166ncı yılını kutlayan
polis teşkilatı, yapılan kamuoyu oylamalarına
bakıldığı zaman devletin en çok güvenilen, vatandaş
tarafından
ADİL
KURT (Hakkâri) Polis ağzıyla konuşuyorsun Müdür Bey!
OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
en çok güvenilen kurumlarının
başında gelmektedir. Çünkü niye? Görevini tarafsız, adil ve
bütün bir güzellikle yapmaktadır, adil olarak yapmaktadır. Bunu burada ifade etmek istiyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Gençlerden
özür dilesin, gençlerden!
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) -
Ha, tabii ki 300 bin kişilik bir grup, bunun içerisinde belki tek tük
yanlış yapan da olabilir. Biz bunları da aslında
göğüsleriz, kabul ederiz. Nedir? Yanlış yapanların da gerek
idari gerek adli olarak soruşturmalar yapılır, cezaları
verilir. Hiçbir zaman polis teşkilatı içerisinde Kol
kırılır, yen içinde kalır. düşüncesinden hareket
edilmez. (BDP sıralarından gürültüler)
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Öldürülen çocukların listesini size vereceğiz, merak etmeyin.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) -
Bu teşkilata uymayan insanlar kendi içerisinden ayıklanır ama
teşkilata uyan insanlar da elbette korunur. (BDP sıralarından
gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Gaz
fişeklerinden ölen çocuklardan haberiniz var mı? 290 sayısı
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Ben sonuç olarak şunu söylemek istiyorum: Değerli milletvekilleri,
Türk polis teşkilatı Atatürkün kurduğu bu cumhuriyeti sonsuza
kadar yaşatmak, o yüce bayrağımızı sonsuza kadar
gönderde tutabilmek
(BDP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) -
ve devletinin emrinde, milletinin hizmetinde
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Teşekkür ederim
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) -
kanunsuzların korkulu rüyası
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Başkan,
teşekkür ederim, süreniz doldu
Lütfen
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) -
Onun için olumsuz görüşümüzü burada ifade ediyor
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Süresi bitti
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın
Başkan, süresi doldu.
BAŞKAN Süreniz doldu efendim.
Kestik, kestik
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) -
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Sayın Başkan, neden uyarmıyorsunuz? Bizim hatip konuşurken
uyardınız.
BAŞKAN Kestik... Zamanında
kestik Hanımefendi. Ne diyorsunuz?
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Hayır ama uyarmıyorsunuz.
BAŞKAN Kestik
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Aynı muameleyi onlara yapmıyorsunuz.
BAŞKAN Sizdekiler de
yapıyor. Kestik
Süresi doldu
Kestik efendim
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Hayır,
alkış varken Sayın Başkan müdahale etmedi.
ERTUĞRUL KÜRKÇÜ (Mersin) Çok
bağırıyorsun Başkan, bağırma!
BAŞKAN O
bağırdığı için ben bağırıyorum.
ERTUĞRUL KÜRKÇÜ (Mersin)
Bağırma!
BAŞKAN - Asıl siz niye
bağırıyorsunuz? Siz söz istediniz mi?
ERTUĞRUL KÜRKÇÜ (Mersin) Ancak
bağırıyorsun!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Biz
bağırıyorsak vekil olarak
(Gürültüler)
BAŞKAN Sana söylemiyorum,
arkadan söyleyene söylüyorum. Size söz vermedim. Lütfen
ERTUĞRUL KÜRKÇÜ (Mersin)
Mikrofonların açık, bağırıyorsun, bağırmadan
konuş ya!
BAŞKAN Söz isteyin ondan sonra.
Lütfen
Lütfen
Bir düzen kuralım yani.
Değerli arkadaşlarım, çalışma
süremizin sonuna geldik.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Söz istedik!
BAŞKAN Önerge üzerinde lehte ve
aleyhte 2 arkadaşımız konuştu. Eğer süreyi
uzatmayacaksak, çalışma süresi yetmeyeceği için
diğerlerine, birleşimi kapatmak istiyorum.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
Hayır, söz hakkımız var, kapatamazsın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Sayın Başkan, süre yoksa kapatalım efendim.
BAŞKAN - Sözlü soru önergeleri ve
diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek
üzere, 18 Ekim 2011 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 18.52
(×) Bu açıklamaya ilişkin ifade 12/10/2011 tarihli 6ncı Birleşim Tutanak Dergisinin 223üncü sayfasında yer almıştır.