TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
72nci
Birleşim
29
Şubat 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili
Mustafa Baloğlunun, yazar Tarık Buğranın 18inci ölüm
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetinin, çalışanların
sıkıntılarına ve idarenin sendikalar üzerindeki
baskılarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, 24 Şubat 2012 tarihinde Adana Kozanda baraj
kapağı patlaması olayına ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Tarık Buğranın 18inci ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
2.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Ankarada yoğun kar
yağışının hayatı felç ettiğine ve Ankara
Büyükşehir Belediyesinin tedbir almadığına ilişkin
açıklaması
3.- Adıyaman
Milletvekili Salih Fıratın, Adıyamanın Karapınar
Mahallesinde bazı Alevi ve Kürt vatandaşların evlerinin
işaretlenmesine ilişkin açıklaması
4.- Adana Milletvekili
Necdet Ünüvarın, 24 Şubat 2012 tarihinde Kozan Gökdere
Barajında baraj kapaklarının patlaması nedeniyle kaybolan
işçilere ilişkin açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili
Haluk Eyidoğanın, çoğu barajımızda deprem
sırasında maruz kalacakları ivmeleri ölçen cihazların
bulunmadığına ilişkin açıklaması
6.- Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metinerin, Adıyamanın Karapınar
Mahallesinde bazı Alevi vatandaşların evlerinin işaretlenmesine
ilişkin açıklaması
7.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Adana Pozantı Çocuk Cezaevinde yaşanan cinsel istismar
iddialarına ilişkin açıklaması
8.- Sinop Milletvekili
Engin Altayın, Hükûmet üyelerinin Genel Kurul salonunda
bulunmadıklarına ilişkin açıklaması
9.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, hiç kimsenin Meclis kürsüsünden millet
egemenliğine ve tarihî şahsiyetlerine hakaret etmesine izin
vermeyeceklerine ilişkin açıklaması
10.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Meclis kürsüsünde her konunun özgürce
konuşulması gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tanın, ifadeleriyle hiç kimsenin şahsına
hakaret etmediğine, böyle bir maksadı da olmadığına
ilişkin açıklaması
12.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tanın, ifadeleriyle hiç kimsenin şahsına
hakaret etmediğine, böyle bir maksadı da olmadığına
ilişkin tekraren açıklaması
13.- Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin, Diyarbakır Milletvekili Altan
Tanın söylediklerinin yanlış olduğuna ve cumhuriyeti
kuranlara saygısızlık yaptığına ilişkin
açıklaması
14.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Kurtuluş Savaşı tarihiyle
ilgili bazı gerçeklere ilişkin açıklaması
15.- Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, Diyarbakır Milletvekili Altan
Tanın ifadelerinin Mustafa Kemale ve kurucu değerlere hakaret
olduğuna ve İç Tüzük gereği işlem
yapılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması
16.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Diyarbakır Milletvekili Altan
Tanın ifadelerinin Mustafa Kemale ve kurucu değerlere hakaret
olduğuna ve İç Tüzük gereği işlem
yapılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 19 milletvekilinin, ülkemizdeki hâkim ve cumhuriyet
savcılarının, çalıştıkları dönem ile
emeklilik dönemlerindeki özlük hakları açısından
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/170)
2.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 21 milletvekilinin, basın
çalışanlarının çalışma şartlarının
iyileştirilmesi ve basın özgürlüğünü sağlamaya yönelik
önlemlerin ve kararların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/171)
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, Kastamonunun
sorunlarının ve çözüm yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/172)
B) Duyurular
1.- Diyarbakır
Cumhuriyet Başsavcılığınca, Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan hakkında düzenlenen iddianamenin,
Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci fıkrası gereği
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulmasına ilişkin duyuru
(3/780)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün davetlisi olarak ülkemizde bulunan
Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhammedovun, 29
Şubat 2012 Çarşamba günkü birleşimde Genel Kurula hitaben bir
konuşma yapma isteğine ilişkin duyuru
VI.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda
Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Çevre Komisyonunda
açık bulunan üyeliğe seçim
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürkün; 31.05.2006 Tarihli ve 5510 Sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa Geçici Maddeler
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Süleyman
Çelebi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ile 81 Milletvekilinin; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporları (1/566, 2/58, 2/137) (S. Sayısı: 171)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Çorum Milletvekili
Tufan Kösenin, Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın, Çorum Milletvekili Tufan Kösenin partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Ankara Milletvekili
Emine Ülker Tarhanın, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın
partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
5.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tanın, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin grubuna sataşması nedeniyle konuşması
7.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın şahsına ve partisine sataşması nedeniyle
konuşması
IX.-
DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tana, konuşması sırasında sarf ettiği
sözlerinin İç Tüzükün 157nci maddesine göre şahsiyatla
uğraşma şeklinde algılanması nedeniyle uyarma
cezası verilmesi
X.- SÖYLEVLER
1.- Türkmenistan Devlet
Başkanı Gurbanguli Berdimuhammedovun, Genel Kurula hitaben konuşması
XI.- ÖNERİLER
A) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Genel Kurulun 1
Mart 2012 Perşembe günkü birleşiminin saat 11.00de
başlamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
XII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili Erdal Aksüngerin, RTÜK
Başkanı ve başkan vekilinin oturdukları lojmanlara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/3304)
2.- İzmir Milletvekili Erdal Aksüngerin,
Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü için kiralanan hizmet
binasına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/3305)
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, sağlık hizmetlerine yönelik yatırım ve
istihdam harcamalarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağın cevabı (7/3624)
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolatın, ülkemizdeki basın özgürlüğüne ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/3650)
5.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Türkiye İhracatçılar Meclisinin verilerine göre ithalata dayalı
ihracat miktarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/3785)
6.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın,
Bakanlığın işçi nakillerine ilişkin
yayınladığı genelgeye ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/3805)
7.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Başbakanlığa yöneltilen yazılı ve sözlü soru
önergelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/3890)
8.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın, Başbakanın eski Genelkurmay
Başkanı ile Dolmabahçe çalışma ofisinde
yaptığı görüşmeye ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
(7/3912)
9.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
yapılan yurtdışı seyahatlerine ve bu seyahatlerdeki toplam
harcamalara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağın cevabı (7/4307)
29
Şubat 2012 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 13.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72nci Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer
dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir, cevap süresi yirmi
dakika olur İç Tüzük 59a göre.
Gündem dışı ilk söz,
yazar Tarık Buğranın 18inci ölüm yıl dönümü münasebetiyle
söz isteyen Konya Milletvekili Mustafa Baloğluna aittir.
Buyurun Sayın Baloğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Konya
Milletvekili Mustafa Baloğlunun, yazar Tarık Buğranın
18inci ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
MUSTAFA BALOĞLU (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük Türk edebiyatçısı
Tarık Buğranın vefatının 18inci yılı
sebebiyle şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türk edebiyatının önemli
yazarlarından birisi olan Tarık Buğra, 2 Eylül 1918
yılında Akşehirde doğmuştur. İlk ve
ortaöğrenimini Akşehirde tamamlamış, İstanbul
Tıp Fakültesine kaydını yaptırmış, iki yıl
sonra hukuk fakültesine, oradan da edebiyat fakültesine geçmiştir, mezuniyet tezini
vermeden buradan da ayrılmıştır.
Gazeteciliğe 1947
yılında Akşehirde babası Nâzım Bey ile birlikte
Nasreddin Hoca gazetesini çıkararak başlamıştır.
1951den sonra Milliyet, Vatan, Yenigün ve İstanbul gazetelerinde ve
haftalık Yol dergisinde yazmıştır. Bu gazete ve dergilerin
yazı işleri müdürlüğünde bulunmuştur. Tercüman gazetesinde
köşe yazarlığı yapmış, devlet tiyatrolarında
Edebî Kurul Başkanlığı ve Edebî Kurul üyeliğinde
bulunmuştur.
Tarık Buğra,
daha lise yıllarında yazar olmaya karar vermiş ve bu yolda çok
sıkıntılar çekmiş, zorluklara göğüs germiştir;
bazen parklarda, bazen kahve köşelerinde sabahlamış, işsiz
ve aç kalmış ama kararından asla vazgeçmemiştir.
Hayatını yazar olarak geçirmiş ve kazanmış büyük bir
insandır. Yazarlık sevdası yüzünden, girdiği üç fakülteyi
de bitirememiş ama gerçek bir üniversite diye
adlandırdığı Küllük Kahvesinden mezun olmuştur.
İnandığı değerler ve ilkelerden taviz vermeden,
yazarlık mücadelesini sürdüren Tarık Buğra, peş peşe
Türk toplumunun değişik dönemlerini tahlil ettiği eserler
vermiştir.
Ömrünün ilerleyen
yıllarında eserleri takdir görse de yeterince
anlaşılamamış, hak ettiği ilgiyi görememiştir.
Tarık Buğranın yaşadığı dönemde edebiyat
iktidarları ve siyasal iktidarlar tarafından dışlanmasının
arkasında halka olan bakışı yatmaktadır çünkü
Tarık Buğra, halka hiçbir zaman tepeden bakmamıştır.
Tarık Buğra,
eserlerinde karakterlerinin yaşadığı değişimi ve
bu değişim sırasında yaşadığı
sancıyı okuyucularına çok iyi aktarmıştır.
Tarık Buğra, ilk piyeslerini ve Yalnızların Romanı
adlı eserini askerliği esnasında kaleme almış, 1940
yılında bitirdiği bu roman 1948 yılında
Çınaraltı dergisinde tefrika edilmiştir ancak Tarık
Buğranın ismi, bir iddia üzerine yazdığı Oğlumuz
adlı hikâyesinin 1948 yılında Cumhuriyet gazetesinin
açtığı yarışmada 2ncilik ödülü almasıyla
duyulmuştur.
1949da
yayımladığı ilk hikâye kitabı Oğlumuz, 1952de
Yarın Diye Bir Şey Yoktur, 1954te İki Uyku Arasında,
1964 yılında Hikâyeler ve kasaba yaşantısından orta
sınıf insanların ev ve aile ortamlarından kesitler
verdiği hikâyelerinde olay örgüsünden çok, iç gerçekliğe
ağırlık vermiştir. 1955te çıkan Siyah Kehribar
adlı eseriyle romana geçmiştir. Firavun İmanı,
Dönemeçte, Gençliğim Eyvah, Yağmuru Beklerken isimli romanlarında da
cumhuriyetin çeşitli evrelerini, demokrasiye geçiş sürecindeki
çalkantıları konu almıştır. Ortaoyuncusu Komik-i
Şehir Naşitin hayatından yola çıkarak
yazdığı İbişin Rüyasıyla 1970
yılında TRT Sanat Ödülleri Yarışmasında 1incilik
ödülü, Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş
yıllarını anlattığı Osmancık
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Tarık Buğra, Kurtuluş Savaşına
merkezden değil, bir kasabadan baktığı Küçük Ağada
yakın tarihe resmî tarih anlayışının
dışına çıkan bir yorum getirmiştir. Millî Mücadelenin
önem ve değerini sayfalar dolusu okumalarla anlamak mümkün ama eğer
bu okumaların yolu Küçük Ağadan geçmemişse okumalar bilin ki
eksik kalmış demektir çünkü destana dönüştürülmemiş
gerçeklerin, yüreklerde iz bırakması ve kalıcı olması
mümkün değildir. Görkemli adıyla Küçük Ağa Millî Mücadele
denilen yeniden doğuşumuzun emsalsiz bir destanıdır çünkü
onu ilk ve değerli kılan özgünlüğüdür. Kuşkusuz, Tarık
Buğra bu özgünlüğe ulaşmak için Millî Mücadele gerçeğini
neredeyse kırk yıl bir sıtma gibi üzerinde
taşımış ve âdeta haysiyet meselesine dönüşen yazar
olma mücadelesinin hedefinde bu sıtmadan kurtuluşu vardır.
O gerek mizacı gerekse felsefesi
itibarıyla halis bir Anadolu çocuğudur. Anadoluda verilen Millî
Mücadele gerçeğini özgün kılan bu yönüdür. Onda kafa
bağımsızlığı, düşünceden ve sanattan önce
gelirdi. Bağımsızlığı soylu bir edebiyatçı
olmanın ilk ve bırakılmaz şartı olarak gören
Tarık Buğra, Sanatçı gerekirse her türlü zorluğa, çileye
göğüs germelidir. derdi.
18inci ölüm yıl dönümünde
Tarık Buğrayı saygı ve şükranla anıyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Baloğlu.
Gündem dışı ikinci söz,
idarenin sendikalar üzerindeki baskıları hakkında söz isteyen
Ankara Milletvekili İzzet Çetine aittir.
Buyurun Sayın Çetin. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Ankara
Milletvekili İzzet Çetinin, çalışanların
sıkıntılarına ve idarenin sendikalar üzerindeki
baskılarına ilişkin gündem dışı
konuşması
İZZET ÇETİN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün,
ben, ülkemizde giderek adı unutulmaya başlanan
çalışanların sıkıntıları ve sorunlarına
ilişkin gündem dışı söz aldım.
Tabii ki bu konuda, özellikle de
idarenin baskıları üzerinde duracağım, çünkü ülkemizdeki örgütlülük
oranı hepiniz tarafından biliniyor. Bugün çalışanların,
Çalışma Bakanlığı istatistiklerine göre örgütlenme oranı
sendikalarda yüzde 59 ama fiilî durum bunun tam tersini gösteriyor, 5,9
oranında sendikalaşma oranı var. Ülkemiz buna bile tahammül edecek
durumda değil.
1980 yılında ülkemiz nüfusu
45 milyon iken sendikalı işçi sayısı 2,5 milyon idi, bugün
nüfus 75 milyon, sendikalı işçi sayısı, toplu
sözleşmeden yararlanan, 600 bin dolayında. Bu, resmî rakam konumunda
açıklanan rakamlar, Çalışma Bakanlığı da bunu
doğruluyor.
Tabii, örgütlenmek çok zor,
çalışmak çok zor. Bugün, biraz sonra belki gündeme getireceğim,
kış ortasında Hey Tekstil işçileri de sokağın
ortasında yirmi günden bu yana, alacakları için, işleri için
direniyorlar, onlara da buradan selamlarımı iletiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bildiğiniz gibi Anadolu Ajansında Genel Müdür değişimi
Ağustos ayında gerçekleştirildi, 3 Ağustosta yeni Genel
Müdür göreve geldi. Yeni göreve geldi, baktı ki herhâlde Genel Müdür,
Türkiye'de basın ve medya kuruluşlarında, gazetelerde,
basın çalışanlarında hiçbir sendikalı yok, sendikalar
sadece Anadolu Ajansında, TGSde örgütlenmişler. Hemen harekete
geçti, birdenbire Anadolu Ajansında çalışanları Genel Müdür
Yardımcısı Ahmet Tek aracılığıyla tek tek
çağırtıp, büyük bir bölümünü emekliliğe zorlamaya
başladı. Emekli olmayanlara tayin tehdidi, yurt içinde başka
illerde ya da yurt dışında görevlendirme tehdidiyle
baskılama sonucunda emekliliğe başvuranlar İdarenin
baskısıyla demediler, İdarenin isteği üzerine emekli
oluyorum. dediler.
Bunun üzerine, idare buna tahammül
edemedi ve dedi ki: Yaptığınız doğru değil, bu
dilekçenizi değiştirin.
Tabii, dilekçeyi değiştirme
taleplerini de idare, izinlerini onaylamamakla tehdit etti ve pek çoğundan
istifa dilekçesi aldı. Bunlardan -isimlendirmekten hiç çekinmiyorum;
arkadaşlar da bu konuda yetki verdiler- Veli Güney, yirmi üç
yıllık çalışan, emekliliğe zorlanmak amacıyla 11
Temmuzda parlamento muhabirliğinden Anadolu Ajansının Yurt
Haberleri Müdürlüğüne tayin ediliyor. 4 Ekim 2011de emekli olması
için baskı yapılıyor. Kabul etmeyince, sınır ötesi
harekâtı izlemek için Hakkâriye görevlendiriliyor. Döner dönmez Van
depremini izlemek için görevlendiriliyor. Hiçbir haberi Van depreminde
yayınlanmıyor. Oradan gelir gelmez, saat 16.00da bir tebligat, Sen
Ugandaya görevlendirildin. diyorlar ve arkasından da tekrar Somaliye
görevlendirildi.
Yine Hediye Levent, 1/6/2008 tarihinden
itibaren Şam muhabiri olarak sigortasız
çalıştırılıyor ve 5 Ağustos tarihinde hiçbir
gerekçe gösterilmeden tazminatsız işten atılıyor.
İşin ilginç yönü, demin
söylediğim Veli Güney istifa ediyor baskılara dayanamayınca,
SGKya müracaat ediyor, iki gün sonra idare, tazminatsız işten
çıkışını veriyor.
Süheyla Kaplan öyle, Mehmet
Ekizoğlu öyle, Sait Karaduman öyle; yani bunu çoğaltmak mümkün.
Genel Müdürlük bununla da
kalmıyor. Sendika yetkilileri görüşmeye çalışıyor,
görüşmeleri kabul etmiyor idare ve daha sonra, baskıları
işçilere bir bildiriyle öğle saatinde duyuran İş Yeri
Sendika Temsilcisini, Ebubekir Şahin, Genel Müdür
Yardımcısı, çağırıyor, sinkaflı bir
şekilde -buradan söylemeye ben utanıyorum- tehditle sendika
temsilcisi İbrahim Koça küfrediyor.
Değerli arkadaşlar, Anadolu
Ajansında şimdi sorulması gereken pek çok soru var. Pek çok
iş taşerona veriliyor. Taşeron şirketlerde insanlar
sigortasız çalıştırılıyor. Muhabirlerin
yapması gereken işler taşeron şirketler eliyle gördürülmeye
başlandı. Pek çok çalışan sigortasız
çalıştırılıyor ve bütün çalışanlar
baskı altında. İdare, en kötüsü, sendikayı olağanüstü
kongreye getirebilmek için istifaya zorluyor. Bütün bunların
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Devamla)
Teşekkür ediyorum.
Bütün bunların idare
tarafından tek başına yapılması mümkün değil,
herhâlde ilgili bakan bu konuda gerekli talimatı veriyor;
cevaplandırılmasını diliyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündem
dışı üçüncü söz, 24 Şubat 2012 tarihinde Adana Kozanda
baraj kapağı patlaması olayı hakkında söz isteyen
Adana Milletvekili Sayın Ali Halamana aittir.
Buyurun Sayın Halaman. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Adana
Milletvekili Ali Halamanın, 24 Şubat 2012 tarihinde Adana Kozanda
baraj kapağı patlaması olayına ilişkin gündem
dışı konuşması
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi ve
şahsım adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Adana ili Kozan ilçesi
Ergenuşağı köyü Gökdere Barajında hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet, kederli
ailelerine başsağlığı dilerim.
Adana iline bağlı Kozan
ilçesinin Ergenuşağı köyünde yapımı devam eden
Enerjisaya bağlı Gökdere Barajında toplam 11 kişi
hayatını kaybetmiştir. Geçtiğimiz aylarda habersiz
bırakılan baraj suyu yüzünden 2 kardeşimiz hayatını
kaybetmişti. Baraj yüzünden insanlar hayatını kaybediyor,
doğa katlediliyor.
Çukurova bölgesinde yapımı
devam eden HESler gerek proje gerekse çevreye etkileri konusunda yeterli
çalışma yapılmadan birbiri ardına yapılmakta; küresel
sermaye, taşeronlar, dozerlerle, kepçelerle, teknoloji ile takip etmekte,
kısa zamanda para kazanmanın keyfini çıkarmakta.
Adana ili ve ilçelerinde enerji
projeleri toplam 52 adet; bunların 12 tanesi işletme
aşamasında, 8 tanesi inşaat aşamasında, 32 tanesi ise
fizibilite aşamasında. HESlerin yapımlarında insan ve
çevre faktörünün göz ardı edildiği, yapım aşamasında
bir dizi ihmal ve denetimsizlik ve suistimallerin olduğu ortada. Barajda
çalışan işçilerden bazıları baraj
kapağının altında çatlak olduğunu bildikleri hâlde,
dikkate alınmadan yeterli hassasiyet gösterilmemesi sonucu 11
hemşehrimiz sular altında kaldı, Allahın rahmetine
kavuştu.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adana, afet riski taşıyan bölge. Baraj
kapağının patlaması sonucu önemli bir erozyon tehlikesi ve
toprak kaymasına zemin hazırlanmış olması bu
sorumsuzluğun ve denetimsizliğin bir boyutu olmuş, bu
olayın ne kadar vahim olduğunu göstermektedir. Gerek ihale
aşamasında ve gerekse Gökdere Barajının yapım
aşamasında çevre ve insan faktörünü göz önüne almayan, geliyorum
diyen felakete, hassasiyet göstermeyen firmaların
insanlarımızın sağlığını tehlikeye atan
sorumluları hakkında en kısa zamanda gereken
yapılmalı.
Enerji ihtiyacı iyi bir iş.
Sermayenin, siyasetçinin, dolayısıyla bürokrasinin ilgisini çekmekte,
çünkü enerjinin alıcısı devlet. Hükûmetin HES politikaları
sırf siyasi irade, bürokrasi ve iş adamlarına göre
yapılırken, yanında bilim adamlarının bilgi ve
belgelerinden faydalanılması daha uygun olur. HES projelerinin
getireceği yarardan daha çok çevreye ve doğal yaşam
alanlarına zarar verdiğini, projelerin yatırımdan çok
yıkıma dönüştüğünü ve bu nedenle HESlerin incelenmesinin
gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bölgemizde HES yapımına ilk
başlandığında vatandaşlar bunu devletin
yatırımı olarak görüyorlardı. Halkımız, HESlerin
doğaya ve kendilerine verdiği zararı şimdi yaşayarak
görüyorlar. Vatandaşlarımız ne zaman ki kilometrelerce
tünellerin açıldığını, ağaçların kesilmeye
başlandığını, ne zaman ki tarihî ve kültürel
yerlerimizin yok olduğunu, ne zaman ki köylerin zarar gördüğünü, içme
sularının kaybolmaya başladığını, derelerin
etrafının kuşatılmaya
başlandığını, derelerdeki suyun kilometrelerce
tünellerle alınacağını gördü ve durumun ciddiyetini
anladı. Bazı bölgelerde tepkiden dolayı -Karadeniz ve Egenin
bazı yerlerinde- HESler kurulmadı. Öncelikle, su kaynakları
genellikle ormanlık alanda
bulunduğu için santral çevresinde düzenlemeye gidileceği için
ormanlar yok oluyor, ekosistem bozuluyor. Gelişen dünyada artan enerji
ihtiyacı, temiz enerji kaynağı HESlerin önemini bir hayli
artırmışken enerji kazanalım derken elimizdeki
güzelliklerden ve insanlarımızdan oluyoruz. Türkiyede hidroelektrik
santrali
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Halaman.
ALİ HALAMAN (Devamla) Ben
teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Değerli
arkadaşlar, şimdi 4 arkadaşımız sisteme girmiş
Sayın Doğru
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğrunun, Tarık Buğranın 18inci
ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
biz de büyük yazar olan Tarık Buğrayı ölümünün 18inci
yılında minnet ve şükranla anıyoruz.
Tarık Buğra, tıp ve
hukuk fakültelerinde bir süre okuduktan sonra edebiyat fakültesine girmiş
ve orayı bitirmiştir; kısa hayatında çok önemli eserler
vermiştir. Kurtuluş Savaşına merkezden değil, bir
kasabadan baktığı Küçük Ağa romanında yakın
tarihe resmî tarih anlayışının dışına
çıkan bir yorum getirmiştir. Bu romanın arkasından
yazdığı Küçük Ağa Ankarada, Firavun İmanı
gibi çeşitli eserlerle de cumhuriyetin çeşitli evrelerini,
demokrasiye geçiş sürecindeki çalkantıları konu
edinmiştir.
Önemli tiyatro eserleri de bulunan bu
değerli şahsiyeti ölümünün 18inci yılında rahmet ve
şükranla anıyor ve kendisine Allahtan rahmet diliyoruz.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Doğru.
Sayın Korkmaz
2.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Ankarada yoğun kar
yağışının hayatı felç ettiğine ve Ankara
Büyükşehir Belediyesinin tedbir almadığına ilişkin
açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülkemizin başkenti, Türkiye
Cumhuriyetinin vitrini Ankaramızda yirmi dört saattir yağan kar
günlük hayatı felç etmiştir. Meteoroloji uzmanlarının
günler öncesinden uyarmasına rağmen Ankara Büyükşehir Belediyesi
karla mücadelede en küçük bir tedbir ortaya koyamamıştır.
İnsanlar evlerinde, iş yerlerinde mahsur kalırken ortada ne bir
belediye görevlisi ne de bir belediye aracı vardır. Karda
perişan olan yaşlı, genç, çoluk çocuk tüm Ankaralılar
kaderlerine ve kendi hâllerine terk edilmiş durumdadır.
Gözünün üstünde kaşın var
denilerek tüm MHPli belediyelere sanal suçlar uyduran AKP Hükûmeti, devletin
trilyonlarca liralık kaynağını gösteriş
yatırımlarına heba eden, bırakın sorumluluğundaki
metro hizmetlerini tamamlamayı, mutat belediye hizmetlerini bile yerine
getirmeyen AKPli belediye başkanını neden görmemekte, neden
uyarmamaktadır? Ankaranın tüm billboardlarına Teşekkürler
Başbakan afişlerinin asılması mıdır bu hareketsizliğin,
bu aymazlığın nedeni; merak ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Korkmaz.
Sayın Fırat
3.-
Adıyaman Milletvekili Salih Fıratın, Adıyamanın
Karapınar Mahallesinde bazı Alevi ve Kürt vatandaşların
evlerinin işaretlenmesine ilişkin açıklaması
SALİH FIRAT (Adıyaman)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurula bir konuda bilgi vermek
istiyorum: Adıyamanda, dün gece, Karapınar Mahallemizde özellikle
Alevi ve Kürt vatandaşlarımızdan yaklaşık 28 ailenin
kapısına sprey boyayla işaret konulmuş. Tabii, daha önce
yaşadığımız örnekler olduğu için -özellikle
Kahramanmaraş katliamında da hatırladığınız
üzere- Adıyamanda da böyle bir talihsiz olayın yaşanmaması
için özellikle Hükûmetin ve İçişleri Bakanının bu konuya el
atması ve incelemesini istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Ünüvar
4.- Adana
Milletvekili Necdet Ünüvarın, 24 Şubat 2012 tarihinde Kozan Gökdere
Barajında baraj kapaklarının patlaması nedeniyle kaybolan
işçilere ilişkin açıklaması
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği gibi 24 Şubat 2012
tarihinde, Kozanın Gökdere Barajında, baraj kapaklarının
patlaması sonucu hepimizi üzen bir hadise vuku bulmuştur. 10
işçi kardeşimiz kaybolmuştu, 3ü maalesef vefat etmiş bir
şekilde bulundu, onları defnettik; 7 işçimiz hâlâ
kayıptır ama devletimiz bütün imkânlarıyla seferber durumdadır.
İstanbul, Sakarya, Ankaradan su altı arama yapabilecek kapasitede
cihazlar MTA vasıtasıyla getirilmiş, Elâzığ, Erzurum,
Osmaniyeden ekskavatörler gelmiş, su pompası, jeneratörler temin
edilmiş ve şu anda yoğun bir şekilde arama faaliyetleri
devam ediyor. Umuyorum, en kısa zamanda bu işçilerimiz canlı
olarak bulunur. Ölen kardeşlerimize rahmet diliyorum, kaybolan
kardeşlerimizin bir an evvel bulunmasını yüce Allahtan temenni
ediyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Ünüvar.
Sayın Eyidoğan
5.-
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, çoğu
barajımızda deprem sırasında maruz kalacakları
ivmeleri ölçen cihazların bulunmadığına ilişkin
açıklaması
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Genel Kurul, 24 Şubat
tarihinde Adananın Kozan ilçesinde meydana gelen baraj kapağı
faciasının hatırlattığı bir konu var, onu ifade
etmek istiyorum kısaca.
Türkiyede büyük mühendislik
yapıları olan baraj ve göletlerin sayısı ortalama 500
küsurdur. Bu deprem ülkesi olan ülkemizde bu barajlarımızın
çoğunda kuvvetli hareket sismografları dediğimiz, deprem
sırasında barajların maruz kalacağı ivmeleri ölçen
cihaz sayısı inanılmaz derecede azdır. Şu anda bize
gelen bilgiye göre, 500 küsur barajımız ve göletimizden ancak 10unda
deprem sırasında barajların nasıl
davrandığını, ne tür hareketlere maruz
kaldığını ancak ölçebiliyoruz. Bunlar da yeterli
değildir, bir kısmı da bu cihazların çalışmamaktadır.
Böyle bir zafiyetimiz vardır ülkede barajlarla ilgili.
Depremlerin etkilerinin mutlaka güncel
olarak ölçülmesi ve raporlanması gerekir. Bunu da bu vesileyle Genel
Kurula sunmak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Eyidoğan.
Sayın Metiner
6.-
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, Adıyamanın
Karapınar Mahallesinde bazı Alevi vatandaşların evlerinin
işaretlenmesine ilişkin açıklaması
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
CHPli Adıyaman Milletvekili
arkadaşımızın da belirttiği üzere, Adıyaman
merkezde Karapınar Mahallemizde Alevi kardeşlerimizin evlerine
çarpı işaretleri konulduğuna dair bir haber bize de
ulaştı. Haberi araştırıyoruz.
Adıyaman, huzurun,
barışın kentidir. Adıyamanın geçmişinde bir
Kahramanmaraş, Sivas yoktur; hepimiz canız, bir ve beraberiz. Alevi
kardeşlerimizin tırnağına halel gelirse, hiç kimsenin
kuşkusu olmasın ki Adıyaman halkı, hepimiz, gök kubbeyi
aşağıya indiririz. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Provokasyonlara karşı
hepimizin duyarlı olması gerekiyor. Bu işin takipçisiyiz. Hiç
kimsenin, Alevi kardeşlerimizin endişe duymasını
gerektirecek bir durum yok. Hep beraberiz. Onlara yapılan bize
yapılmıştır.
Bu duygu ve düşüncelerle, bu
provokasyonu tertipleyenleri lanetliyorum, kınıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Metiner.
Sayın Özel
7.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Adana Pozantı Çocuk Cezaevinde yaşanan
cinsel istismar iddialarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Geçtiğimiz hafta sonu basına
yansıyan Adana Pozantı Çocuk Cezaevinde yaşanan cinsel istismar
iddialarıyla ilgili olarak partimizin -durumun ön
araştırması için- 5 milletvekili olarak dün orada
araştırmalarda bulunduk. Sadece şu bir dakikalık sürede
şunu söylemek isterim ki iddialar çok vahimdir. Özellikle iddialar geçen
sene temmuz ayında iletilmiş olmasına rağmen Adalet
Bakanlığı tarafından bir müfettiş görevlendirmesi
yapılmamış, o günden bugüne konunun üzerinde hiçbir
çalışma yapılmamıştır. Basında yansımasıyla
birlikte dünden itibaren bir müfettiş orada görevlendirilmiştir.
Türkiyeyi çok ciddi şekilde utandıracak birtakım meselelerin
orada olduğuyla ilgili bizde bir ön kanaat oluşmuştur.
Meclisin çeşitli denetim
mekanizmalarını ve araştırma komisyonu talebimiz
olacaktır ama Genel Kurulun bilgisine ve konuyu dikkatine sunmayı bir
görev bildim.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Altay
8.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, Hükûmet üyelerinin Genel Kurul salonunda
bulunmadıklarına ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (Sinop)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, çeşitli
arkadaşlar memleketin çeşitli yerlerinde yaşanan
sıkıntıları, sorunları Parlamentoda konuşuyor.
Çok güzel ama bu sorunların çözüm mercisi olan Hükûmet, ben baktım,
gözlüğümü de taktım, baktım, yok. Yani, Kozandan
Adıyamana kadar memleketin çeşitli bölgelerinde sorunlar var.
Milletvekillerini dinlemek Hükûmetin en temel görevlerindendir. O sıralar
oraya süs için konulmamıştır. Şimdi, Hükûmetin şu
esnada burada hiçbir üyesinin bulunmaması, burada bulunan bütün
milletvekillerine teker teker bir saygısızlıktır ve toptan
da Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendisine bir hakarettir;
kınıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Altay.
Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 19 milletvekilinin, ülkemizdeki hâkim ve cumhuriyet
savcılarının, çalıştıkları dönem ile
emeklilik dönemlerindeki özlük hakları açısından
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/170)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
"Ülkemizdeki Hâkim ve Cumhuriyet
Savcılarının çalıştıkları dönem ile
emeklilik dönemlerindeki Özlük hakları açısından
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi" amacıyla,
aşağıda belirtilen gerekçelerle Anayasa'mızın 98'inci,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104'üncü ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe
Türkiye'de hukuk düzeni; başta
Anayasa olmak üzere yasa, tüzük, yönetmelik, kararname gibi yürütmenin
işlemleri ile sağlanır. Hukuk düzeninin sağlanmasında
yargının bağımsızlığı ilkesi özel bir
öneme sahiptir.
29 Kasım 1985 tarihli
Birleşmiş Milletler Yargı
Bağımsızlığına Dair Temel Prensiplerinde
Yargı Bağımsızlığı ile ilgili
başlığında; "Yargı
bağımsızlığı Devlet tarafından güvence
altına alınır ve Anayasada veya iç hukukta yargı
bağımsızlığına yer verilir. Yargı
bağımsızlığına saygı göstermek ve gözetmek
bütün hükümet kuruluşlarının ve diğer kurumların
görevidir" demek suretiyle konunun önemine işaret etmiştir.
Aynı belgenin Hizmet
Şartları ve Görev Süreleri başlığında
"Yargıçların görev süresi,
bağımsızlığı, güvenliği, alacakları
yeterli ücret, hizmet şartları, emekli aylıkları ve
emeklilik yaşı yasada yeterli biçimde güvence altına
alınır" prensibine yer verilmiştir.
Esasen, Anayasamızın 139 ve
140'ıncı maddelerinde de "Hâkimlik ve savcılık
teminatı" ve "Hâkimlik ve savcılık mesleği"
ile ilgili hükümler, diğer kamu görevlileri ve devlet memurlarından
farklı olarak düzenlenmiştir.
Yargının gerçekten
bağımsız olması, yargının mali ve idari
bakımdan bağımsızlığına
bağlıdır.
Avrupa ülkelerinde bir hâkimin bir
yılda bakması gereken iş yükü sayısı 200 iken, Türkiye'de
bir Hâkim yılda ortalama 1078, Cumhuriyet Savcısı da 1864
dosyaya bakmaktadır. Avrupa Konseyi Etkin Yargı Komisyonu'nun
verilerine göre, 100 bin kişiye düşen Hâkim sayısı;
Türkiye'de 9, Almanya'da 24,5, İngiltere'de 16,6, Yunanistan'da 28,4'tür. Türkiye'deki
mevcut 14 bin 694 Hâkim ve Cumhuriyet Savcısı kadrosunun 3 bin 275'i
boştur. Boş kadroların doldurulması halinde bile
Türkiye'deki Hâkim ve Cumhuriyet Savcılarının iş yükünün AB
ülkeleri seviyesine inmesi söz konusu olmayacaktır.
Yargının bağımsızlığını
korumak açısından değişik sistemlerin hepsinin temelinde
1950'lerden sonra milletlerarası organizasyonların
aldığı kararların gerçekleştirilmesi yatmaktadır.
Bu kararlara göre;
Hâkimler karar verirken sadece
kanunlara bağlıdırlar, hiçbir yerden direktif almazlar ve
azledilmezler, devlet, yargının görevini gerektiği gibi yerine
getirmesi için gereken maddi olanakları sağlar, Hâkimlerin
atanmaları ve meslekte ilerlemeleri hükümetin dışındaki
merciler tarafından yapılır.
Bu kanalların gereği olarak
Hâkim ve Cumhuriyet Savcılarının görevleri
dışında özlük haklarıyla ilgili kişisel
bağımsızlığa da kavuşmalarını
gerektirmektedir. Diğer yandan Hâkim ve Cumhuriyet Savcılarının
görevdeyken teminat altına alınan özlük hakları ile ilgili kural
ve ilkeler, emeklilik dönemlerinde de geçerli olmalıdır.
Şöyle ki, bir Hâkim veya
Cumhuriyet Savcısının, emekliliğinde nasıl bir hayat
sürdüreceğine dair kaygıya kapılmadan görevini yürütmesi, hiç
şüphe yok ki, hukuk düzeninin sağlıklı yürümesi için de
önemlidir.
Bu durum aynı zamanda emeklilik
hakkını elde etmesine rağmen ilerleyen yaşlarında
verimli çalışma içinde olamayacak Hâkim ve Cumhuriyet
Savcılarının bizatihi hayat standardı kaygısı
nedeniyle zorunlu yaş sınırına kadar kendilerini görevde
kalmak zorunda hissetmelerini de ortadan kaldıracak, yargıda etkinlik
ve verimliliği de artıracaktır.
Hayat standardı
değişmeyeceğinden, kendilerini verimli hisseden kişiler,
herhangi bir baskı veya zorlayıcı etki altında kalmadan,
yargı etiği gereği ya mesleklerini zorunlu yaş sınırına
kadar sürdürecekler ya da tamamen serbest iradeleriyle zorunlu yaş
sınırından önce emekliye ayrılabileceklerdir.
Aksi durumda medyayı bir dönem
oldukça meşgul eden vicdan ile cüzdan arasına sıkışan
hâkimler nedeniyle demokrasilerin vazgeçilmez unsuru yargı
bağımsızlığı üzerinde bu yönüyle bir
baskının hissedilmesi kaçınılmaz olacaktır.
Tüm bu sorunların sebepleri ve
sonuçlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Enver Erdem (Elazığ)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
9) Zühal Topcu (Ankara)
10) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
11) Mustafa Kalaycı (Konya)
12) Mehmet Günal (Antalya)
13) Oktay Öztürk (Erzurum)
14) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
15) Celal Adan (İstanbul)
16) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
17) D. Ali Torlak (İstanbul)
18) Erkan Akçay (Manisa)
19) Atila Kaya (İstanbul)
20) Emin Çınar (Kastamonu)
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 21 milletvekilinin, basın
çalışanlarının çalışma şartlarının
iyileştirilmesi ve basın özgürlüğünü sağlamaya yönelik
önlemlerin ve kararların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/171)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. Maddeleri uyarınca;
"Basının halkın bilgi edinme hakkından en geniş
biçimde yararlanabilmesini sağlamak için çalışma
şartlarının iyileştirilmesi, basın özgürlüğünü
sağlamaya yönelik önlemlerin ve kararların tespiti" için bir
Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
Gerekçe: İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesinde ve Avrupa Birliği'nin temel kanunlarında,
ifade özgürlüğü hakkı koruma altına
alınmıştır. Fikir özgürlüğü, sınırsızca
bilgi alma ve verme hakkı, basın kuruluşlarının
özgürlüğü yine kanunlarla korunmaktadır. Türk
basınının özgürlüğü, her ne kadar kanunlarla hür ve sansür
edilemez olarak garanti altına alınmış olsa da, bu durum
bazı kıstaslarla sınırlandırılmıştır.
Ülkemizde eskiden beri gelen,
basın üzerindeki baskılar Cumhuriyetin kabulünden sonra da devam
etmiştir. 1950 yılında 5680 sayılı Basın Kanunu
kabul edilmiş, bu kanunla Türk basını üzerindeki baskı
oldukça azalmıştır. 1954 yılında ise gazeteciler üzerindeki
baskı yeniden artmış, 1960 yılına kadar süren
baskılar 212 sayılı Yasa ile önlenmeye
çalışılmış, 1971'de 12 Mart Muhtırası ile
basının özgürlüğü yeniden kısıtlanmış,
1980'deki askerî süreçte de kısıtlama devam etmiştir. 80li
yıllardan itibaren Türk basınında, gazeteci kökenli olmayan
iş adamlarının hâkimiyeti geçerlilik kazanmış ve bu
durum günümüzde de devam etmektedir.
Uluslararası Sınır
Tanımayan Gazeteciler (RSF) Örgütünün her yıl
yayımladığı "Dünya Basın Özgürlüğü
sıralamasında Türkiye, 2005'te ve 2006'da 98. sırada, 2007'de
101., 2008'de 102. ve 2009'da 122. sırada yer alarak, son 5 yılda
basın özgürlüğünde sürekli gerilemiştir.
Ülkemizde basın özgürlüğünü
tehdit eden yasal ve yapısal pek çok engel bulunmaktadır.
Uluslararası Yayıncılar Birliğinin (IPA), son raporunda
"Türkiye'nin birçok politik reformu gerçekleştirmiş
olmasına rağmen basın özgürlüğü ve gazetecilere uygulanan
kısıtlamalar anlamında Avrupa Birliğine katılmaya hazır
olmadığı" belirtilmiştir. İktidara
karşı yayınlar yapan medya kuruluşları üzerinde,
Hükûmet tarafından çeşitli uygulamalarla basın özgürlüğü
sınırlandırılmaya ve kısıtlanmaya
çalışılmaktadır. Devlete bağlı olmayan basının
giderek daha fazla baskı altında oldukları, karalama
kampanyaları nedeniyle şirketlerini kapatmak zorunda
kaldıkları görülmektedir.
Önce özelleşen, ardından da
tekelleşmeye başlayan medya kuruluşları,
patronlarının istekleri ve çıkarları doğrultusunda
yayın yapmak zorunda kalmaktadırlar. Medya patronlarının yalnızca
ticaret kültürü olan iş adamları ve büyük bir tekelleşmenin söz
konusu olması, gazeteciliği, gazeteleri halkın bilgi
kaynağı değil de iş adamlarının gazetelerini
ticarethane olarak görüp daha çok para kazanma politikası hâline getirmiştir.
Basın mensupları sadece
fikirlerini ifade ettikleri için özgürlükleri kısıtlanabilmekte, çok
güç koşullar altında görevlerini yerini getirmeye
çalışmakta, bu uğurda cinayetlere kurban gitmektedirler.
Engellemelere yada baskılara yönelik şikâyetlerini dile getiren
basın mensupları azar, hakaret, baskı, şantaj, dayatma ya
da işinden alıkonulma şeklinde tepkilerle
karşılaşmaktadırlar.
Diğer taraftan; basın
tarafından yapılan haklı veya haksız ithamlar, inançlar ve
maneviyat üzerinden yapılan ağır istismarlar, taraflı,
çarpıtılmış haber ve yorumlar, kurum ve kişilere
karşı yıpratma politikaları, yazılı ve görsel
medyadaki kirlenme büyük boyutlara ulaşmıştır. Bu
nedenlerle basın; kamuoyunda kendisine duyulan güveni kaybetmekte, belli
güç odaklarının elinde sadece tek sesliliğin
yaşayabildiği bir sistemin dayanağı olmaya doğru
gitmektedir. Gerçekte, tüm bu tutum ve uygulamalar demokrasimize kapanması
zor yaralar açmaktadır.
Basın; kanunları ve
basın meslek ilkelerini gözeterek, her anlamda özgür olmalıdır.
Basının özgür hareket edemediği bir ülkede gerçek ve sağlıklı
bir demokrasiden söz etmek mümkün değildir. Kurum ve kişilerin
kısıtlamaları olmadan, kendi özgür iradeleriyle, halkın
gerçekleri öğrenme hakkını da gözeterek, gerçekleri bulup
bozmadan, abartmadan kamuoyuna yansıtmak temel olgusundan
uzaklaşmadan kararlılığını vurgulayarak
çalışmalarına devam etmelidir.
21. yüzyıla geldiğimizde
hâlen demokrasimizin tam anlamıyla işlemediğini görmek üzücüdür.
Bunun bilincinde hareket edilmesi ve bu bağlamda gerekli tedbirlerin vakit
geçmeden alınması gerekmektedir.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Enver Erdem (Elazığ)
5) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
6) Alim Işık (Kütahya)
7) Erkan Akçay (Manisa)
8) Ali Öz (Mersin)
9) Seyfettin Yılmaz (Adana)
10) Zühal Topcu (Ankara)
11) Sümer Oral (Manisa)
12) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
13) Bülent Belen (Tekirdağ)
14) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
15) Necati Özensoy (Bursa)
16) Celal Adan (İstanbul)
17) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
18) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
19) Oktay Öztürk (Erzurum)
20) D. Ali Torlak (İstanbul)
21) Atila Kaya (İstanbul)
22) Emin Çınar (Kastamonu)
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, Kastamonunun
sorunlarının ve çözüm yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/172)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde, başta tarım ve
hayvancılıkta yaşanan yüksek girdi fiyatları nedeniyle göç
veren illerin başında gelen Kastamonu, son yıllarda
iktidarın izlediği yanlış ekonomik ve sosyal politikalar
sonucunda ciddi sorunlar yaşamaktadır. Kastamonu'nun içinde
bulunduğu sorunların tespiti, çözüm yollarının
araştırılması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105.
maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Ülkemizde son yıllarda
yaşanan ekonomik kriz ve krizi inkâr edip yönetemeyen siyasi
iktidarın yanlış ekonomi politikaları sonucunda tarım
ve hayvancılık ülkemizde bitme noktasına gelirken, göçün
artması ile işsizlik devasa boyutlara ulaşarak her yıl
rekorlar kırmaktadır.
Kastamonu da bu olumsuz durumdan en
fazla etkilenen illerin başında gelmektedir. Kırsalda en büyük
geçim kaynağı hayvancılık olan Kastamonuda, girdilerdeki
yüksek artışlar nedeniyle insanlar geçim
sıkıntısı yaşamakta ve göç etmektedirler. 1927 ilk
nüfus sayımında Türkiye'nin nüfusu 13 milyon iken bugün 72 milyona
çıkmış ancak 1927'de nüfusu 335 bin, 1935 nüfus
sayımında da nüfusu 361 bin 191 olan Kastamonu'nun bugün itibariyle
nüfusu 359 bine gerilemiştir.
Görülüyor ki, Kastamonu'nun şu an
ki nüfusu 75 yıl önceki nüfusunun altında kalmıştır ve
bu düşüş devam etmektedir. Ülkenin nüfus artış oranı
dikkate alındığında genel nüfus 5 kat artmış, bu
artışa paralel olarak da bugün Kastamonu'nun nüfusunun 1 milyon 835
bin olması gerekirken 359 bine gerilemesi Kastamonu'nun durumunu
açıkça ortaya koymaktadır. Bu rakamlar da gösteriyor ki, 1 milyon 476
bin Kastamonulu göç etmiştir.
Sadece İstanbul'da yaşayan
Kastamonulu sayısı bir milyonun üzerinde iken, muhtelif illerde de
çok sayıda Kastamonulu yaşamaktadır. Kastamonu en çok göç veren
5 il içindedir. Nüfus sayısındaki bu azalış milletvekili
sayısını da düşürmüş, cumhuriyetin ilk
yıllarında 12 milletvekili ile TBMM'de temsil edilen Kastamonu'nun
sadece milletvekili sayısındaki azalış bile Kastamonu'nun
günden güne küçüldüğünü göstermektedir. Şu an 4 milletvekili ile
temsil edilen Kastamonu bir dahaki seçimlerde 3 milletvekili
çıkaracaktır.
Türkiye'nin bir numaralı meselesi
olan üretim ve istihdamda yaşanan sorunlar bu göçün en büyük nedeni
olurken, bölgesel kalkınma konusunda da yapılan
ayrımcılık ve yanlışlıklar da insanları
topraklarından büyük şehirlere göç ettirmektedir. Seka ve Eti
Bakır ile başlayıp günümüzde şeker fabrikaları ile
süregelen özelleştirmeler sonucunda istihdamdaki azalma bir yana,
özellikle tarıma dayalı sanayi kuruluşlarının
özelleştirilmesi tarım ve hayvancılığı da büyük
oranda vurmuştur.
2002 yılında
hayvancılık konusunda ilk 5 il arasında yer alan Kastamonu bugün
13. sıraya gerilemiş, son yıllarda yaşanan yanlış
hayvancılık politikaları, canlı ve kesik et ithali ile
girdilerdeki fahiş artışlar ülke çapında hayvan
varlığımızı da yarı yarıya
düşürmüştür. Kastamonu kırsalında evinin damında 1-2
hayvan besleyen insanlarımız bile bu hayvanlarını ya satmak
ya da kesmek zorunda kalmışlardır.
Tarım ve sanayide büyük
sıkıntı yaşayan Kastamonu, sahip olduğu doğal
güzellikleri, zengin tarihi ve kültürünü de yeteri kadar
tanıtamamıştır. Hükûmetlerin yanlış turizm
teşvik politikaları sonucu Kastamonu ile birlikte tüm Karadeniz,
kalkınmaya önemli katkı sağlayan turizmden yeterince
yararlanamamıştır. Kurtuluş Savaşı'nda en çok
şehit veren üç ilin içindeki Kastamonu ve Kurtuluş Savaşı
mücadelesinde başı çeken ve büyük öneme sahip olan İnebolu
ilçesi bile yeteri kadar tanıtılamamıştır.
İşte tüm bu nedenlerle,
Kastamonu'nun içinde bulunduğu sorunlarının tespiti ve çözüm
yollarının araştırılması, alınacak
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98 ve
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
3) Ali Uzunırmak (Aydın)
4) Mehmet Erdoğan (Muğla)
5) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
6) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
7) Enver Erdem (Elâzığ)
8) Alim Işık (Kütahya)
9) Ali Öz (Mersin)
10) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
11) Emin Çınar (Kastamonu)
12) Seyfettin Yılmaz (Adana)
13) Zühal Topcu (Ankara)
14) Mustafa Erdem (Ankara)
15) D. Ali Torlak (İstanbul)
16) Atila Kaya (İstanbul)
17) Celal Adan (İstanbul)
18) Sümer Oral (Manisa)
19) Oktay Öztürk (Erzurum)
20) Erkan Akçay (Manisa)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerini alacak ve
Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
B) Duyurular
1.-
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca,
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan hakkında düzenlenen
iddianamenin, Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci fıkrası
gereği Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulmasına
ilişkin duyuru (3/780)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığının 23/01/2012 tarihli ve 2012/887-2
sayılı dosya numaralı yazısıyla Diyarbakır 5.
Ağır Ceza Mahkemesinin 18/01/2012 tarihli ve 2012/9 numaralı
yazısıyla, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcı
Vekilliğince Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan
hakkında düzenlenen 20/12/2011 tarih ve 2011/1611 sayılı
iddianame Anayasanın 83üncü maddesinin ikinci fıkrası
gereği bildirilmiştir.
Bilgilerinize sunulur.
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün davetlisi olarak ülkemizde
bulunan Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhammedovun, 29
Şubat 2012 Çarşamba günkü birleşimde Genel Kurula hitaben bir
konuşma yapma isteğine ilişkin duyuru
BAŞKAN Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün davetlisi olarak ülkemizde
bulunan Türkmenistan Devlet Başkanı Sayın Gurbangulı
Berdimuhamedov 29 Şubat 2012 Çarşamba günü (bugün) Genel Kurula
hitaben bir konuşma yapmak istemişlerdir. Bu hususu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin
Seçim kısmına geçiyoruz.
VI.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Çevre
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Çevre Komisyonunda
boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik
için İstanbul Milletvekili Gülay Dalyan aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan
karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün;
31.05.2006 Tarihli ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem
İnce ile 81 Milletvekilinin; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün; 31.05.2006 Tarihli ve 5510
Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 81 Milletvekilinin; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporları (1/566, 2/58, 2/137) (S. Sayısı: 171) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 171 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
görüşmelere başlıyoruz.
Gruplar adına, Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına ilk konuşmacı Sayın Altan
Tan, Diyarbakır Milletvekili.
Sayın Tan, buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA ALTAN TAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerindeki görüşlerimi
sizlere iletmeye çalışacağım.
Sevgili arkadaşlar, biliyorsunuz,
2000 yılı öncesi aylık hesaplama yönteminde dört ana
başlık altında bu aylıklar hesaplanıyordu. 1982
yılı öncesi emekliler ayrı, 1982-1987 yılları
arasındaki emekliler ayrı, 20/06/1987 tarih ve 3395 sayılı
Kanuna göre süper emeklilerle ilgili hesaplamalar ayrı ve son olarak da
dördüncü fasıl olarak 1988 ve 2000 yılları arasındaki
emeklilerle ilgili ayrı düzenlemeler yapılıyordu. 2000
yılı sonrasında ise 1/1/2001 tarihi ile 1/10/2008 tarihi
arasındaki emekliler için ayrı, 1/10/2008 ve sonrasındaki
emekliler için de ayrı bir düzenleme yapılıyordu.
Bugün, bütün bu düzenlemeleri daha derli toplu bir
başlık altında toparlama ve mağduriyetleri gidermek üzere
bir kanun tasarısı hazırlanmış bulunuyor ancak ne
yazık ki yaptığımız incelemelere göre, bu düzenlemeler
bir intibak düzenlemesi değil, kısmi bir iyileştirmeden öteye
geçememiştir. Tabii ki kısmi bir iyileştirme de yine adı
üzerinde iyileştirmedir, buna itiraz etmemek gerekir diyebilirsiniz,
doğrudur ancak kanunun ruhu ve yapılmak istenen bu meseleyi eski
tabirle kökünden hallüfasl edecek yani meseleyi doğru düzgün baştan
sona düzenleyecek bir intibak olması gerekirken maalesef bu seviyede
kalmıştır. İnşallah bu eksiklikler giderilir ve bu kanunun görüşülme
sürecinde verilecek önergelerle bu yanlışlıklar ve eksiklikler
telafi edilir, giderilir.
Sevgili arkadaşlar, hâlen
ülkemizde 17 milyon 300 bin çalışan bulunuyor yaklaşık
olarak yani kayıt içine alınmış bulunan 17 milyon 300 bin
çalışana karşılık 9 milyon 928 bin civarında da
bir emekli sayımız var. Bu rakamları, siz de
farkındasınız, civarında şeklinde veriyorum çünkü bu
rakamlar her gün değişiyor, yani bunlar en son elde ettiğimiz
yaklaşık rakamlardır ve bu oran 1,9 civarındadır. Daha
genel bir ifadeyle konuşursak çalışan her 2 kişiye
karşılık 1 emekli bulunmaktadır ve bu rakam da gittikçe
sosyal güvenlik uygulamalarını, Sosyal Güvenlik Kurumunu sıkıntıya
sokacak seviyede artmaktadır ve makas kapanmaktadır.
Sevgili arkadaşlar, bizim bu
düzenlemelerle ilgili, bu adına intibak yasası verilen kısmi
iyileştirmeyle ilgili bazı muhalefet şerhlerimiz var, izniniz
olursa bunları sırasıyla sizlere iletmek istiyorum.
Birincisi, 2000 yılı öncesi
emekliler 2 milyon 700 bin kişi civarında iken yani bu kapsama
girmesi gerekenler maalesef 1 milyon 913 bin kişi bu düzenlemelerden
yararlanacaktır yaklaşık 800 bin kişi değişik
gerekçelerle kapsam dışı kalmıştır. Gerekçesi ne
olursa olsun madem toplu bir düzenleme ise bu 800 bin kişinin de
mağduriyetlerinin giderilmesi gerekir diye düşünmekteyiz.
Yine Emekli Sandığı, SSK
ve BAĞ-KUR arasındaki eşitsizliklerden bu düzenlemede hiç
bahsedilmemekte ve değişik vesilelerle dile getirilen bu
eşitsizlikler devam etmektedir. Gönül ister ki Emekli
Sandığı, SSK ve BAĞ-KUR emeklileri arasındaki bütün
eşitsizlikler doğru düzgün bir düzenlemeyle halledilsin ve geriye
dönüp baktığımızda,
şikâyet edeceğimiz bir unsur ve mevzu kalmasın,
bırakılmasın.
Sevgili arkadaşlar,
konuşmamın başında da belirttiğim gibi, bu
şekliyle bu kanun tasarısı bir intibaktan ziyade kısmi bir
iyileştirmedir ve bu kısmi iyileştirmede de yine bariz
yanlışlıklar vardır. Bunlardan birisi, emekliliği
sonrasında çalışanların emeklilik
aylıklarının yüzde 15i kesilmektedir. Şimdi sorarım
sizlere arkadaşlar: Herhangi bir şekilde emekli olmuş ve
hayatının geri kalan kısmını rahat ve huzur içerisinde
geçirmek isteyen bir insan niye çalışır? Bunun en belirgin
cevabı, maaşı yetmediği içindir. Şimdi,
maaşı yetmediği için ileriki yaşlarda kendini
sıkıntıya sokarak, zora girerek tekrar çalışmak
zorunda kalan bir kişinin maaşında niye kesinti yapılsın?
Çünkü zaten bu maaş kendine yetse, ek bir iş bulma, çalışma
ve yorulma zahmetinde de bulunmaz; elli, elli beş, altmış,
altmış beş yaşında bu kişi tekrar
çalışma ve gelir elde etme ihtiyacında bulunmaz.
Yine, 2000 öncesi
aylıkların iyileştirilmelerindeki kat sayı yüzde 75te
tutulmuştur, hâlbuki 2000 sonrası için yüzde 100 rakamı
belirlenmiştir. Bunu da anlamak mümkün değildir yani daha eski
emeklileri bir noktada cezalandırma gibi bir durum söz konusudur. Hâlbuki
daha önceki yıllarda emekli olan şahısların
mağduriyeti bu son dönemde emekli olanlardan daha fazladır. Bunun da
aynı şekilde yüzde 100 olarak düzeltilmesi gerektiğine
inanmaktayız.
Bu düzenlemelerde ve
adına intibak yasası denilen bu tasarıda, bizim
yaptığımız bu eleştirilere benzer diğer muhalefet
partilerinin de kanuna getirdikleri eleştiriler vardır ve
koydukları şerhler vardır, muhalefet şerhleri vardır.
Bunlara karşı Hükûmetin ve yasayı hazırlayanların en
önemli gerekçeleri şudur: Ne yapalım, bütçe bu kadarına el
veriyor, imkânlarımız yetersiz.
Sevgili arkadaşlar, tabii ki biz
de bir hayal içerisinde değiliz, yani bir kanun, bir düzenleme
yapılırken eldeki imkânlara göre, mevcut bütçeye göre ve
elverdiği ölçüde bir düzenleme olur, bunun bilincindeyiz. Ancak, bu
intibak yasasına baktığımız vakit, bu düzenlemeler ve
intibaktan sonra emeklilerin maaşlarındaki artışlar 10 TL
ile 250 TL arasında değişmektedir, yani zannedildiği gibi
çok büyük bir fark ve meblağ, en azından şu an elimizdeki
metinlerde gözükmemektedir. Bunun aksi bir durum söz konusu ise yine
bilgilendirilmemizde ve bu ilgili maddelerin bizlere açıklanmasında
fayda vardır eğer bizim görmediğimiz ve
atladığımız bir şey varsa.
Yine, yapılan hesaplamalara göre
bu yeni düzenlemeler ve maaş artışları, farkları
yaklaşık yüzde 2lik bir fark ortaya çıkarmaktadır ki bu da
zannedildiği gibi, kamuoyuna sunulan rakamlar gibi değil, yüksek bir
rakam değil, çok cüzi bir rakamdır. Yani, Hükûmet, yine bu bütçe
düzenlemelerinde, mesela askerî harcamalara yaptığı harcamalar
gibi fahiş ve bizce günümüz dünyasında demokratik bir ülkede
olması gerekenden çok fazla miktarda olan harcamalardan kısarak bunu
emeklilerimize ve yine aynı şekilde vatandaşlarımıza
aktarabilirdi diye düşünüyoruz.
Sevgili arkadaşlar, 2008
yılında süper emeklilerle ilgili bir düzenlemede, biliyorsunuz, süper
emekliler maaşlarının yaklaşık olarak
yarısını kaybettiler. Yine bu tasarıda, bu düzenlemede
bununla ilgili de bir yeni durum gözükmemektedir. Bize göre, asgari bir taban aylığı
düzenlemesi yapılmalıdır. Yani neticede, bu emekli
vatandaşlarımız hangi kurumdan ve ne şekilde emekli
olurlarsa olsunlar, bunların hepsi Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşıdır, kardeşimizdir, her birimizin ailesinde
bunlardan onlarcası vardır; amcamız, dayımız,
teyzemiz, eniştemiz, yeğenimiz ve kendimiz de dâhil olmak üzere
-Parlamento görevini yapmadan evvel, milletvekili olmadan evvel- her ailede onlarca kişi
vardır. Dolayısıyla, mutlaka bugün, asgari yaşanabilir
şartlar seviyesinde bir asgari taban aylığı düzenlemesi
yapılma mecburiyeti vardır. Atlanılan bir diğer nokta da
budur.
Ayrıca, bugünkü
düzenlemeler yetersiz olsa bile, bu kanun geleceğe yönelik eksiklikler
taşımaktadır. Yani mutlaka bu maaşların reel anlamda
önümüzdeki dönemde korunabilmesi için ek maddeler konulmalıdır. Bu konuda
da bizim teklifimiz altı aylık düzenlemeler
yapılmasıdır. Yani her altı ayda bir
Yıllık
düzenlemeler, bazen, enflasyonun yüksek olduğu veya kriz
yıllarında sorun çıkarmaktadır, emekliler mağdur
olmaktadırlar, altı aylık düzenlemeler
yapıldığı zaman bu mağduriyetin de giderileceği
kanaatindeyiz.
Öncelikle, asıl
korunması gerekenler de tarımda çalışanlardır. Bugün,
yine bu düzenlemeye baktığımız zaman, tarımda
çalışanların tamamen ihmal edildiklerini görmekteyiz çünkü
Türkiye'nin şu an önemli bir kısmı, kırsal kesimde bulunan
köylü vatandaşlarımızın önemli bir kısmı ve
ayrıca tarım işletmelerinde çalışan önemli bir kesim
ciddi bir yekûndur ve bu tarımda çalışanlarla ilgili
düzenlemeler eksik bırakıldığı zaman bu mağduriyet
yine devam edecektir, şikâyetler devam edecektir, sıkıntı
da yine çözülmüş olmayacaktır.
Sevgili arkadaşlar,
bu kanunun yürürlüğe giriş tarihi olarak da 2013 yılı
belirlenmiştir. Bunu da anlamak mümkün değildir. Yani madem biz 2012
yılının başında bu kanunu görüşüyoruz ve öyle görünüyor
ki iktidar partisi, her oylamada olduğu gibi, elinde bulundurduğu
çoğunluğu kullanarak neticede bu kanunu geçirecek, yani en
azından şu ana kadarki Meclis teamülleri bu yöndedir ve bu
doğrultudadır. Madem bu kanun geçecekse ve 2012nin başında geçecekse
bunu böyle bir yıl daha uzatmanın ve vatandaşı mağdur
etmenin bir anlamı yoktur. En azından 1/1/2012 tarihinden itibaren bu
haklar müktesep hak çerçevesine alınır ve yapılan düzenlemeyle -bu
işin formaliteleri, düzenlemeleri zaman alabilir diye iddialar var, zaman
alsa bile- neticede bunlar, 1/1/2012 tarihinden itibaren, bu emekli
vatandaşlarımıza, düzenlemelerin yapılacağı tarih
hangi tarihse o tarihte toplu olarak ödenir. Bunu da anlamak mümkün
değildir.
Sevgili arkadaşlar, bu konuyla
ilgili kanaatlerimizi toparlarsak, başta da söylediğimiz gibi, bu
kanun tasarısı bir intibak olarak, intibak düzenlemesi olarak takdim
edilmiştir ama benim de muhalefet şerhlerimden anlayabileceğiniz
üzere, doğru düzgün, dört başı mamur bir intibak değil,
kısmi bir iyileştirmedir. Bu kısmi iyileştirmeyi de, tekrar,
yine konuşmamın başında da ifade ettiğim gibi,
doğru buluyoruz -yani Hiç yoktan iyidir. diye bir halk tabiri
vardır- ancak doğru bir şekilde takdim edilmeli, kısmi bir
iyileştirmeyse kısmi iyileştirme adı koyulmalı ve yine
elden geldiğince, imkânlar el verdiğince bu eksiklikler
tamamlanmalıdır. Çünkü devletin imkânları, bütçesi: Özellikle
bugün, işte, Ekonomimiz çok iyi, bütçe fazlalık veriyor. diye
ifadelerde bulunuyor bizim siyasilerimiz, bakanlarımız, Hükûmet
Başkanımız; madem devletimiz ve Hükûmetimiz bu durumdadır,
imkânlar da mevcuttur, elde daha fazla imkân varsa bunun daha fazlası da
vatandaşa aktarılmalıdır.
Yine, tekrar söylüyorum, tekrar tekrar
yinelemek mecburiyetini hissediyorum: Günümüz dünyasında, aklı
başında -bunu altını çizerek söylüyorum- demokratik hiçbir
ülkede bizdeki kadar askerî harcamalara para harcanmamaktadır. Bu
paranın eğitime, sağlığa, emekliye, dula, yetime,
işçiye aktarılması hepimizin yararınadır.
Sevgili arkadaşlar, bu konuyla
ilgili kanaatlerimi belirttikten sonra, yine, izniniz olursa, sizlere, dün ve
bugün Genel Kuruldaki bazı konuşmalar ve gündemle ilgili
görüşlerimi arz ederek bu konuşmama son vermek istiyorum.
Dün 28 Şubatın yıl
dönümüydü, bugün 29 Şubat. 28 Şubatın acısını
bütün bir ülke olarak çektik ve maalesef, ülkemizin on, on beş
yılı heba edilmiş oldu, büyük mağduriyetler
yaşandı. Bu 28 Şubatın yıl dönümünde, buna sebep olan,
herhangi bir şekilde sebep olan ve çanak tutan, askerî çevrelerden tutun medyaya
kadar, siyasilerden tutun kanaat önderlerine kadar, kim varsa bu ülkede bu
mağduriyetlere sebebiyet veren, bunların hepsini kınıyorum.
Ülkemize yazık olmuştur, yıllarımız telef
edilmiştir, büyük mağduriyetler doğmuştur ve bu işin
bir yere varmayacağı da görülmüştür. Toplum mühendisliğinin
hiçbir zaman uzun vadeli bir yaşama şansı yoktur. Yaşama
şansı olsaydı, Millî Şef dönemi de, tek parti dönemi de
ilanihaye devam ederdi, etmemiştir.
Ancak bugün geldiğimiz noktada,
iktidardaki arkadaşlarımızın aynen 28 Şubattaki gibi
basın üzerinde bir hegemonya kurmaları, ayrıyeten önlerine
geleni tutuklamaları, tutuklatmaları, mağduriyetleri
gidermemeleri de yine, çok değil birkaç yıl sonra, aynen bugün bizim
28 Şubatı kınadığımız gibi
kınanacaktır ve büyük bir açıklıkla bugünkü bu acı
tablo da yine eleştiri masasına yatırılacaktır bütün
insaf sahipleri tarafından.
Ben kendi başıma gelen bir
iki şeyi söyleyeyim size. Son bir ay içerisinde Türkiye'nin en büyük haber
kanallarından birkaç tanesinden program teklifi yapıldı, uçak
biletleri ve otel rezervasyonlarına kadar ayarlandı, son dakikada bu
programlar iptal edildi. İsim ve kanal belirtmiyorum, gerekirse
bunları da belirtebilirim, zaten bu iptal edilen rezervasyonların da
belgeleri elimizde.
Sevgili arkadaşlar, bu yollar yol
değil. Yani dün 28 Şubatın kurduğu hegemonyayı bugün
başka bir yönden kurmaya çalışıyorsanız bu
yanlış olur, bunu sadece hatırlatmak istedim.
Diğer bir konu Hocaali
katliamıyla ilgilidir. Hocaali katliamını yapanları
şiddetle, içimizden gelen bütün bir buğuzla kınıyoruz.
Hiçbir şekilde masum insanların öldürülmesinin, katledilmesinin bir
gerekçesi olamaz, meşruiyeti olamaz. Bu kadar kısa ve net;
kınıyoruz. Ancak, İstanbulda meydana gelen olaylar bir
başka açıdan lince dönüşmüştür.
Sevgili arkadaşlar Senin
katliamın kötü, benim katliamım iyi, güzel. demenin hiçbir
mantığı yoktur. 1915 olayları da, Hocaali katliamı da,
Saraybosnadaki katliamlar da, bunların hepsini aynı vicdanla
kınamamız lazım bizim ve hiçbir şekilde
ırkçılığın, milliyetçiliğin, faşizmin
kuyusuna düşmememiz lazım, bataklığına saplanmamamız
lazım.
Son olarak da İskilipli Atıf
Hocayla ilgili bir iki cümle söyleyip huzurlarınızdan ayrılmak
istiyorum.
Dün çok talihsiz bir konuşma oldu
burada. Bir arkadaşımız, rahmetli İskilipli Atıf
Hocayı İngiliz ajanlığıyla ve benzeri, vatan hainliği
gibi suçlamalarla tanımlamaya kalktı. Bunu da esefle
kınıyorum. İskilipli Atıf Hoca mazlum ve mağdur bir
Müslümandır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Kemalist diktatörlüğün katlettiği on binlerce insandan sadece
biridir. Onun da anısı önünde rahmetle, bütün mazlumların
anısı önünde rahmetle eğildiğim gibi eğiliyorum,
Allahtan rahmet diliyorum.
Sevgili arkadaşlar, Kemalist
diktatörlüğünün bir huyu var; öldürüyor, asıyor, işkence kuruyor
ve ondan sonra da
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Ayıp ya! Ayıp be!
ALTAN TAN (Devamla) Sana ayıp,
sana! Sana ayıp! Dinle!
BAŞKAN Evet, lütfen
ALTAN TAN (Devamla)
ondan sonra da
İngiliz ajanı diyor.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Orada
konuşuyorsan, onun sayesinde konuşuyorsun.
ALTAN TAN (Devamla) İngilizler İstanbulu işgal
ettiler, bir kurşun atmadan İstanbuldan çıktılar ve Ankara
Hükûmetine İstanbulu teslim ettiler.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Ayıp, ayıp! İstanbul işgal edilmedi mi? Türkiye işgal
edilmedi mi?
ALTAN TAN (Devamla) Siz bunları
anlatın, bunları. İngilizlerle ne yaptınız siz
anlatın.
OKTAY VURAL (İzmir)
Kurtuluş Savaşını mı sorguluyorsun sen?
ALTAN TAN (Devamla) Şeyh Sait için de bunları
söylüyordunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Şuna
bak! Şu dile, uzattığı dile bak!
BAŞKAN Lütfen sayın
milletvekilleri
ALTAN TAN (Devamla) Bu memlekette
mağdur ve mazlumlar için hiçbir şekilde hakarete izin
vermeyeceğiz; ne Şeyh Sait hakkında ne İskilipli Atıf
Hoca hakkında ne Erbilli Şeyh Esat Efendi hakkında. Öyle
değildi. diyorsanız, bir Meclis komisyonu kuralım.
OKTAY VURAL (İzmir) İngiliz
muhibbi!
ALTAN TAN (Devamla) İstiklal Mahkemesi
zabıtlarını inceleyelim, ondan sonra burada karar verelim.
OKTAY VURAL (İzmir) İngiliz
muhibbi gibi konuşuyorsun be!
ALTAN TAN (Devamla) Saygılar sunuyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Alkış nerede?
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Alkış nerede?
BAŞKAN Sayın Tan,
teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle bir
şey olur mu ya!
TUFAN KÖSE (Çorum) - Sayın
Başkan, dün o konuşmayı yapan benim. Sataşma var, cevap
hakkı istiyorum.
BAŞKAN Evet, bir dakika lütfen
Fazla bir şeye de meydan vermeden
OKTAY VURAL (İzmir) Bu milletin
Millî Kurtuluş Savaşına dil uzatıyor.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Neye dil
uzattım Kurtuluş Savaşına, hangisine?
OKTAY VURAL (İzmir) Hepsine
uzatıyorsun.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Otur yerine!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Ayıp, ayıp!
OKTAY VURAL (İzmir) - Haddini bil!
Haddini bil! Bu, milletin kürsüsü.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Ayıp, ayıp! Hangi diktatörlük ya? Ayıptır
yaptığın!
BAŞKAN Tamam
Lütfen
Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) - Tarihine,
geçmişine saygı duyacaksın. Saygı duyacaksın be!
Saygı duyacaksın! Haddini bil!
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Konuşabiliyorsan cumhuriyet sayesinde konuşuyorsun.
Konuşabiliyorsan cumhuriyete borçlusun, Mustafa Kemale borçlusun.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Elinizden
geliyorsa araştırma komisyonu kurun, araştırın.
OKTAY VURAL (İzmir) Yeter ya! Yeter
artık ya!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan
Orada bile konuşturuyorsun
Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) - Bu milletin
tarihinden, geçmişinden ne istiyorsunuz?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, siz de susuyorsunuz. Ayıp ya!
BAŞKAN Efendim, bir saniye
Lütfen oturun, arkadaşınız konuşacak. Lütfen oturun.
İki dakika içinde lütfen ve fazla
şeye meydan vermeden. Lütfen
TUFAN KÖSE (Çorum) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Ayıp ya, ayıptır! Bugün buradaysan onun
yüzünden buradasın.
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu, lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Namusun
şerefin üzerine yemin ettin be!
TUFAN KÖSE (Devamla) Sayın
Başkanım
Hep söylüyoruz
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Ayıp ya, ayıp yaptığın!
BAŞKAN Değerli
arkadaşlar, lütfen
Lütfen sakin olalım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) - Kemalist diktatörlük ne demek ya? Ne demek o? Ayıp
yaptığın.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Yapmayın yani şimdi
BAŞKAN Lütfen, siz yerinize
oturun da
OKTAY VURAL (İzmir) İngiliz
muhiplerinin ne işi var bu Mecliste ya!
HASİP KAPLAN (Şırnak)
İngiliz muhibbi yok.
BAŞKAN Siz oturun yerinize.
ALTAN TAN (Diyarbakır)
İngilizlerle ne yaptınız, açıklayın! İstanbuldan
nasıl çıktılar?
BAŞKAN Sayın Tan, lütfen
oturun.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne
yaptınız derken kendini bil! Kendini bil! Otur yerine be!
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın
Başkanım, Atatürke küfrediyor, hakaret ediyor be! Nasıl Meclis
Başkanısın orada?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Ayıp! Yeter be!
(CHP İstanbul Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlunun BDP sıralarına yürümesi ve BDP
sıraları önünde toplanmalar)
BAŞKAN Oturuma on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.14
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.46
BAŞKAN : Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
______0______
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
171 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerindeki görüşmelere devam ediyorduk.
Değerli arkadaşlarımızdan birisine söz
vermiştim.
Lütfen buyurun, iki dakika içerisinde toparlayın.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, Diyarbakır
Milletvekili Altan Tanın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
TUFAN KÖSE (Çorum) Değerli Başkanım,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Mustafa Kemale ve
ulusal Kurtuluş Savaşımıza, bu savaşta mağlup
olan emperyalistlerin, emperyalistlerin maşalarının ve
onların iş birlikçilerinin kin ve
düşmanlığını anlayabiliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama ulusal Kurtuluş
Savaşımızla yaşıt, ulusal Kurtuluş
Savaşını veren bu Meclisin bir üyesinin Mustafa Kemal
düşmanlığını, ulusal Kurtuluş Savaşı
düşmanlığını anlayabilmem ve kabul edebilmemiz mümkün
değildir.
Yine bu arada, AKP ve BDPnin ulusal değerlere
saldırı söz konusu olduğunda nasıl derin bir iş
birliği içerisinde olduklarını da üzülerek gözlemlediğimi
belirtmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım,
aziz yurdumuza saldıran emperyalist devletler ne kadar
OSMAN ÇAKIR (Düzce) O tarafa dön, bu
tarafa değil!
BAŞKAN Arkadaşlar, müdahale
etmeyelim lütfen.
OSMAN ÇAKIR (Düzce) Bu tarafa
değil, oraya dön!
TUFAN KÖSE (Devamla) Nereye
döneceğimi ben bilirim.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
SIRRI SAKIK (Muş) Bize dön, bize
dön, onlara konuşma!
TUFAN KÖSE (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, aziz yurdumuza saldıran emperyalist devletlerden
İngiltere, onun maşası Yunanistan ne kadar demokrat ise o günün
koşullarında, Mustafa Kemal onlardan çok daha demokrat idi, bunun da
böyle bilinmesini istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
dünkü konuşmamda şunu söylemiştim: İskilipli Atıf Hocanın
ismi
İskilipli Atıf Hoca, sonuçta bir mahkeme kararıyla vatan
haini ilan edilen bir şahıs, şapka devrimine karşı
çıktığı için filan da idam edilmedi
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Nasıl edilmedi! Tarif ediyorsunuz, tarif ediyorsunuz!
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Nasıl edilmedi! Zulüm mahkemeleri, zulüm!
HASİP KAPLAN (Şırnak)
İstiklal mahkemelerini savunmayın!
TUFAN KÖSE (Devamla) -
cumhuriyet
düşmanlığını cumhuriyetin ilanından sonra da
sürdürdü. 1919la 1922nin arasında da İngiliz ve Yunan askerlerini,
padişahın emriyle hareket ediyor
Mustafa Kemal ve
arkadaşlarını da Asi ve Din düşmanı adı
altında nitelendiren Teali İslam Cemiyetinin hem kurucusu hem de
başkanlarından birisi.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Hepsi yalan! İstiklal mahkemelerini
savunmayın.
TUFAN KÖSE (Devamla) Yalan filan
değil, siz tarihe iyi bakın, yalan siz konuşuyorsunuz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TUFAN KÖSE (Devamla)
İnsanları kandırabilirsiniz ama bizi
kandıramazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, zabıtlara
geçti.
Çok teşekkür ediyorum.
Şimdi
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkanım, Sayın Konuşmacı ifadesinde
partimizi itham eden cümleler kullanmıştır, iki dakika cevap
hakkı istiyorum.
BAŞKAN Lütfen buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, Çorum Milletvekili Tufan
Kösenin partisine sataşması nedeniyle konuşması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki zaman zaman bu
kürsüde konuşmacıların hoş görmediğimiz, kabul
etmediğimiz ifadeleri olmaktadır ve biz grup başkan vekilleri
olarak bunu onaylamadığımızı ve kendi aramızda da
yaptığımız görüşmelerde gerektiğinde
konuşmacının maksadı aşan ifadelerinden dolayı da
bu kürsüde sözünü geri almasını sağladık ve bu konuda da
geçmişte birkaç olay yaşandı. Burada yaşanan olaydan yola
çıkarak bizim grubumuzun, İskilipli Atıf Hocayla ilgili,
konuşmacının kullandığı ifadeye dönük bir
alkışlaması olmuştur ama bizim Kemalist diktatörlük.
ifadesine dönük herhangi bir tebrik ya da alkışlama iddiası,
maalesef bu sorunun büyütülmesi ve AK PARTİ Grubunu da bu sorunun içine
çekmek maksadını taşımaktadır. Öncelikle bunu
kesinlikle kabul etmiyoruz.
Cumhuriyetle ilgili konuya gelince,
şundan artık vazgeçin: Bu cumhuriyeti Cumhuriyet Halk Partisi
kurmadı, bu cumhuriyeti bu millet kurdu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ve Halk Fırkası da
1923ten sonra bir siyasi fırka olarak kuruldu ve Cumhuriyet Halk
Partisi dediğimiz zaman hangi Cumhuriyet Halk Partisini kastediyoruz?
Atatürkün Halk Partisi mi?
HALUK EYİDOĞAN
(İstanbul) Seksen yıllık
MAHİR ÜNAL (Devamla) Recep
Pekerin Halk Partisi mi? İnönünün Halk Partisi mi? Bülent Ecevitin Halk
Partisi mi? Deniz Baykalın Halk Partisi mi? Ve şimdi
Kılıçdaroğlunun Halk Partisi mi? Hangi Halk Partisi?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Celal Bayarın Halk Partisi
MAHİR ÜNAL (Devamla) Ama
bakın
(CHP sıralarından gürültüler)
Bakın, burada
Burada
Burada
(CHP
sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen, dinleyelim.
MAHİR ÜNAL (Devamla) Burada,
sayın milletvekilleri, sorunun parçası mı olmak istiyoruz, çözümün
bir parçası olmak mı istiyoruz?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Sorunu çıkaran sizsiniz.
MAHİR ÜNAL (Devamla) Burada bir
milletvekili doğru bir ifade kullanmamışsa
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHİR ÜNAL (Devamla)
diyalogla
konuşuruz ve bunun gereğini yaparız ama bu, tepki bu
olmamalı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Allah Allah!
MAHİR ÜNAL (Devamla) Meclisin
tamamını itham altına almak doğru değil. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Ünal.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Tarhan.
Lütfen, iki dakika içinde.
3.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın partisine
sataşması nedeniyle konuşması
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) Değerli milletvekilleri, aslında konumuzun ne
olduğunu hepimiz biliyoruz yani Sayın Grup Başkan Vekilinin
konuyu bu derece saptırmasını da anlamlı
bulmadığımı söylemeliyim çünkü burada, bu ülkenin kurucusu
olan Mustafa Kemal Atatürke bir hakarette bulunuldu. Kemalist diktatörlük
söylemi, sadece o değerlere değil, bu ülkeyi kurmuş, bu devleti
kurmuş ve ölmüş birisinin anısına da açık bir hakaret
teşkil etmektedir. Bu düzlemde değerlendirme yapılması
gerekirken işte Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişi, kimin
partisidir? diye birtakım yanlış değerlendirmeleri
yakıştıramadığımı söylemek isterim.
Cumhuriyet Halk Partisi bir bütündür.
Evet, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunda ilk harcı
koymuştur, bunu hepimiz biliyoruz. Bu konuda gerek yok diye
düşünüyorum yani siyasi mülahazalarla ortamı daha fazla germeye,
karşı karşıya hepimizin gelmesine, bu kürsüde, bu camia
altında hiç gerek yok diye düşünüyorum arkadaşlar. Öncelikle bu
uyarıyı yapmak istiyorum.
Kurucu değerlerimize ve Mustafa
Kemal Atatürke bir hakaretle karşı karşıyayız. Bütün
partililerin, bütün parti mensuplarının bunu görmesi gerekir. Madem,
bu devleti Cumhuriyet Halk Partisinin kurduğunu, Mustafa Kemalin
kurduğunu, emperyalizme karşı savaşı onun
verdiğini kabul ediyoruz, Türk halkıyla birlikte bu devrimi
yaptığını kabul ediyoruz -öyle anlıyorum AKP Grup
Başkan Vekilinin söyleminden de- o zaman, Mustafa Kemale hakareti
hepimizin lanetlemesi gerekir.
SIRRI SAKIK (Muş) Sadece Türk
halkı yoktu, bütün halklar vardı; bütün halklar vardı
Kurtuluş Savaşında.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) -
Değerli Milletvekili, beni dinleyin öncelikle.
Şimdi bakın, burada Kemalist
diktatörlük söylemi, korkunç bir söylemdir. Bu söylem, sadece bir talihsizlik
değil benim kanaatimce, kesinlikle bir talihsizlik değil, bir
tahriktir. Bu tahriki yapmayın, bunu yapmayın BDPliler! Bunu
yapmayın, sizi uyarıyorum. Emperyalizmle mücadeleyi
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Köle mi istiyorsunuz Mecliste?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) -
Ulusal Kurtuluş Savaşının hazmedilememesini, bunu
biliyoruz; bunu pusuda bekleyenlerin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla)
hiç hazmetmediğini de biliyoruz; İngiliz muhipleri benzetmesinden
de niye hassasiyet duyduğunuzu gayet iyi biliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Tarhan.
SIRRI SAKIK (Muş) Ya
İngilizlerin mağduru Kürtlerdir, ne İngilizleri?
HASİP KAPLAN (Şırnak)
İngilizlerin mağduru Kürtlerdir, İngilizlere karşı da
direniş gösterdi
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Sizin Kemalist diktatörlük
dediğiniz şey bizim Türk aydınlanma devrimimizdir. Bunu
yıkamayacaksınız; ne kadar isterseniz isteyin bunu
yıkamayacaksınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Vural, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, siz o kürsüde niye oturuyorsunuz? Bu memleketin kürsüsünde hakaret
ediliyor, siz orada susuyorsunuz. Böyle bir şey olur mu? O kürsüde niye
oturuyorsun o zaman? O kürsüde oturanlar devleti savunacak, cumhuriyeti
savunacak, cumhuriyetin kurucularını savunacak. Siz hepsine
susuyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Genç, burada
konuşulanlar doğrudan doğruya konuşanları bağlar.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama siz hep
BAŞKAN Bir saniye
Bir kere, şu sesinizi daha medeni
düzeyde tutun, bir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen
bağırman gereken yerlere bağır!
KAMER GENÇ (Tunceli) Türkiye
Cumhuriyetinin değerlerini koruyacak değerleri dahi bilmiyorsunuz.
BAŞKAN İki, burada
konuşulanlar sadece konuşanları bağlar. Arkadaşa cevap
vermek üzere söz verdim, hadise üzerine bıraktım.
Oturun lütfen yerinize
Lütfen,
yerinizi oturun
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu kürsüde
oturmaya hakkınız yok!
BAŞKAN Senin emrinle oturmuyorum
ben bu kürsüde.
Sayın Vural, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, hiç
kimsenin Meclis kürsüsünden millet egemenliğine ve tarihî
şahsiyetlerine hakaret etmesine izin vermeyeceklerine ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsü Türk milletinin
egemenliğini kullanma kürsüsüdür. Bu kürsüde bu millet
bağımsızlık savaşı vermiş
Yedi düvele
karşı bağımsızlık savaşı vererek biz bu
kürsüde egemenliğimizi kullanıyoruz. Bu milletin egemenliğine,
tarihî şahsiyetlerine hakaret etme yeri değildir bu. Böyle bir
hadsizliği aynen iade ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar) Bu milletin ekmeğini, suyunu içenler, bu milletin
egemenliğini burada kullananlar, bu millet onların tarihine,
şahsiyetlerine, kimliğine en aşağısından
saygı gösterilmesini ister.
O bakımdan, bugün geldiğimiz
bu noktada, maalesef, millî Kurtuluş Savaşımıza bile dil
uzatılma cüretkârlığını gördük. Siz kimsiniz yahu?
Yedi düveli geldi, iş birlikçileri, mandacıları geldi,
İngiliz muhipleri geldi; doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle
güneyiyle hepsini tarihin karanlığına gömdük. Gerekirse yine de
gömeriz. (MHP sıralarından alkışlar) Herkes haddini bilsin!
Bu kürsüye çıkıyorsanız bu millete saygı göstereceksiniz,
tarihine saygı göstereceksiniz. Elinize alıp kara bir fırçayla
bu milletin tarihî şahsiyetlerini kötülemek için bu kürsüyü araç olarak
kullanmanıza izin vermeyiz. O bakımdan, herkes haddini bilsin.
Bu safhada, Sayın Mahir
Ünalın, AKP Grup Başkan Vekilinin ortaya koyduğu birtakım
hassasiyetleri dikkate almakla birlikte bu lafları kullananları AKP
Grubuna mensup milletvekillerinin gelip tebrikat sırasına girmesini
de üzüntüyle müşahede ettiğimi ifade etmek istiyorum. Gerçekten
üzüldüm, gerçekten üzüldüm. (MHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yok öyle
bir şey!
OKTAY VURAL (Devamla) - O
bakımdan, Sayın Mahir Ünalın bu konuda ortaya koyduğu
tepkinin AKP mensubu milletvekilleri tarafından
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) -
bir uyarı
olarak ele alınması gerektiğini bu çerçevede ifade etmek
istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Vural.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, bizim grubumuzdan herhangi bir milletvekilimizin
tebrikatı söz konusu değildir. Bu iddiayı reddediyorum efendim.
BAŞKAN Zabıtlara geçti.
Sayın Kaplan, lütfen iki dakika
içinde
OKTAY VURAL (İzmir) Burada ne
işleri vardı? AKP Grubuna mı katılacaklardı?
BAŞKAN Hatibi dinleyelim lütfen.
10.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Meclis kürsüsünde her konunun özgürce konuşulması
gerektiğine ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Şimdi, değerli milletvekilleri, Kurtuluş
Savaşını sadece Türk halkı vermedi, Kürt halkı,
Çerkezler, Araplar, Lazlar, Arnavutlar, Boşnaklar, Anadoluda yaşayan
her vatandaş birlikte verdik. Gidin Çanakkaleye, Afyon tepelerine
bakın, Kürtlerin, şehitlerin adları yazılıdır.
Birlikte verdiler.
Şimdi, bakın, bu Meclisi de
beraber kurduk.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Aksini mi söyledik?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Aksini mi söylüyoruz?
BAŞKAN Lütfen
HASİP KAPLAN (Devamla) Bu
Meclisi de beraber kurduk. Bu Meclis kurulduğunda parti yoktu. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Yeter artık ya! Konuşmayın! Haddinizi bilin!
HASİP KAPLAN (Devamla) Dinleyin
Dinleyin
Madem bu kürsü halkın kürsüsüyse dinleyeceksiniz.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Yeter ya!
OKTAY VURAL (İzmir) Bu kürsüden
Kurtuluş Savaşına dil uzattırmayız. Herkes haddini
bilecek. İzin vermeyeceğiz.
BAŞKAN Dinleyelim lütfen.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Bakın, bu kürsüde herkes, Türkiye halkı çıkacak, millî
iradesiyle burada konuşacak. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Söylediğinin cevabını ver! Söylediğinin
cevabını versenize!
HASİP KAPLAN (Devamla) Ama sakin
olun.
Şimdi üç tane Ali, birisi Kel Ali,
birisi Kılıç Ali, birisi Necip Ali.
OKTAY VURAL (İzmir) Türkiyeyi yöneten
bir zihniyetin tebrikat sırasına girmesi
İZZET ÇETİN (Ankara) Git
onu Altan Tana anlat! Git ona öğret!
HASİP KAPLAN (Devamla)
Savcının üç yılla yargıladığı bir
şahsiyeti alıyor üç yıl ceza istiyor, bu İstiklal Mahkemesi
yargıçları ertesi güne savunma veriyor, 1926 Şubatında
Samanpazarında idam ediyor.
OKTAY VURAL (İzmir)
Kurtuluş Savaşına dil uzatıyorsunuz ya!
HASİP KAPLAN (Devamla)
Şimdi biz bunu sorgulamayacak mıyız? Dersim katliamını
sorgulamayacak mıyız? Şeyh Saiti sorgulamayacak
mıyız? Takrir-i Sükûnu konuşmayacak mıyız?
OKTAY VURAL (İzmir) Neyi
sorguluyorsun sen?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Kemalist diktatörlükten niye bahsetmiyorsunuz?
HASİP KAPLAN (Devamla)
Asimilasyonu konuşmayacak mıyız? Değiştirilen köy
isimlerini konuşmayacak mıyız? Yani kölesi miyiz biz bu
Meclisin? Bu Meclisin kölesi değiliz.
BAŞKAN Estağfurullah
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Ne demek köleniz miyiz?
OKTAY VURAL (İzmir) Bu millete
saygı duyacaksınız!
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Hakaret mi edeceksiniz bu millete?
HASİP KAPLAN (Devamla) Bu
Meclisin kölesi değiliz! Bu kürsü özgürdür. Bu kürsüde özgürlük
konuşacak!
Kimse hakaret kastıyla
konuşmadı burada. Hiç kimse hakaret
BAŞKAN Sayın Kaplan
OKTAY VURAL (İzmir) Hakaret
etmenize izin vermemiz mümkün değil!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Hakaret etmeye kimsenin hakkı yok!
OKTAY VURAL (İzmir) O tutanaklar
yedirilir aynen!
HASİP KAPLAN (Devamla)
Bakın, istiklal mahkemelerinin arkasına kimse
sığınmasın. İstiklal mahkemeleri kimseyi aklamaz.
Geçmiş tarihi kimse aklamaz.
OKTAY VURAL (İzmir) Bırak
onu, bırak!
HASİP KAPLAN (Devamla) Bizim
size tavsiyemiz bu kürsüye saygılı olalım, milletin iradesine
saygılı olalım
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan
OKTAY VURAL (İzmir) Yok, AKPde
tepki yok ya!
BAŞKAN Sayın Kaplan,
teşekkür ederim.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Bir tane
tepki yok AKP sıralarından. Yazık ya!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Niye tek kelime konuşmadınız Kemalist
diktatörlük hakkında? Niye tek kelime konuşmadınız?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bir saniye beni dinler misiniz
OKTAY VURAL (İzmir) Yazık
ya! Bu millet size bunun için mi oy verdi? BDPnin kuyruğuna
takılın diye mi oy verdi? BDP lokomotif, AKP vagon olsun
BAŞKAN Bir saniye efendim, bir
saniye
Sayın milletvekilleri, Sayın
Altan Tanın kullandığı tabiri bu Mecliste zabıtlardan
çıkarmamız gerekiyor.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan, özür dileyecek.
BAŞKAN Bir saniye efendim
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Özür
dileyecek Sayın Başkan.
BAŞKAN Müsaade edin
Şimdi, Altan Tan, lütfen, bu
özellikle Kemalist diktatörlük sözünün bir açıklığa
kavuşturulması lazım.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Hakaret kastı yok Başkan.
BAŞKAN Lütfen, sözünüzü geri
alır mısınız. Lütfen
Lütfen
Buraya gelin
Buraya gelin.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Yerinden, yerinden.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Hayır, buradan açıklasın, buradan Sayın
Başkan.
BAŞKAN Fark etmez, oradan veya
oradan.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Oradan.
UMUT ORAN (İstanbul) Özür
dilesin. Neyi açıklığa kavuşturacak!
BAŞKAN Altan Bey, kürsüye gelin
lütfen. Fark etmez.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Hayır, buradan açıklasın Sayın
Başkan.
BAŞKAN Tamam arkadaşlar,
oturun. Kürsüye gelsin.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Jimnastik
hareketi yapma! Jimnastik hareketi yapma! (CHP sıralarından
gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Bu mudur Meclis adabı ya! Ayıptır ya!
SIRRI SAKIK (Muş) Ya ne oluyor?
Ne oluyor size? (CHP, MHP ve BDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Beyler, lütfen
Sayın Kaplan, siz de oturun.
11.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
ifadeleriyle hiç kimsenin şahsına hakaret etmediğine, böyle bir
maksadı da olmadığına ilişkin açıklaması
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sevgili
arkadaşlar, aklınızı başınıza alın,
beni dinleyin biraz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sen
aklını başına al!
BAŞKAN Arkadaşlar, oturun, oturun.
Lütfen oturun.
ALTAN TAN (Devamla) Dinle! Dinle!
Dinle! (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
UMUT ORAN (İstanbul) Doğru
konuş!
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
ALTAN TAN (Devamla) Dinle!
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Bağırma! Bağırma sen!
OKTAY VURAL (İzmir) Sen kim
oluyorsun da bağırıyorsun? Haddini bil! (CHP, MHP ve BDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Susarlarsa konuşacak
efendim.
ALTAN TAN (Devamla) Sayın
Başkan, bırakacaklar mı, konuşayım.
BAŞKAN Arkadaşlar, susun ki
konuşmasını dinleyelim.
UMUT ORAN (İstanbul) Hatibe
haddini bildir Sayın Başkan!
BAŞKAN Sözünü geri alacak efendim,
oturun lütfen. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
UMUT ORAN (İstanbul) Hatibe
haddini bildirin!
SIRRI SAKIK (Muş) Sen de haddini
bil o zaman!
UMUT ORAN (İstanbul) Dinle!
diyemez. Dinle! diyemez. Dinle! diyor. Kim bu?
İZZET ÇETİN (Ankara)
Haddini aşan o.
BAŞKAN Tamam efendim. Oturun.
Sözünü geri alacak, nasıl dinlemeyelim?
UMUT ORAN (İstanbul) Haddini
bildir.
BAŞKAN Tamam efendim, tamam.
ALTAN TAN (Devamla) Sevgili
arkadaşlar
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen
Arkadaşlar,
lütfen
Lütfen
ALTAN TAN (Devamla) Şimdi
konuşabilecek miyim, oturayım mı?
BAŞKAN Şimdi oturacaklar.
Buyurun efendim.
Lütfen arkadaşlar
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Altan Bey, gerek yok, buyurun oturun. Tutanakları nasıl istiyorlarsa
tanzim etsinler.
BAŞKAN Sayın Kaplan,
lütfen
ALTAN TAN (Devamla) Sevgili
arkadaşlar, elli dört yaşındayım, kırk bir senedir bu
siyasi faaliyetlerin içindeyim, on üç-on dört yaşımdan beri
ağzımdan çıkanı kulaklarım duyuyor, bir. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Nerede
olursan ol! Ne yazar?
ALTAN TAN (Devamla) Bir dakika dinle!
Dinle bir ya! İşte, bak, dinle dediğin zaman diyor ki: Niye
öyle diyorsun? Ne yapayım?
BAŞKAN Efendim, siz bir an
evvel
ALTAN TAN (Devamla) Sevgili arkadaşlar,
söylediğim lafın arkasındayım. Bu lafta hiç kimsenin şahsına bir
hakaret yok, hiçbir cumhurbaşkanının, hiçbir
başbakanın şahsına bir hakaret yok. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Dinleyin, bir dakika dinleyin.
ALTAN TAN (Devamla) O dönemle ilgili
bir siyasi tespitte bulundum.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne siyasisi?
ALTAN TAN (Devamla) Bu tespit bana
aittir, siyasi tespittir; katılabilirsiniz, katılamazsınız.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) O bir
ihanetlik belgesi!
ALTAN TAN (Devamla) - Ama
kastettiğiniz şahıslarla ilgili hiç kimseye bir hakaretim yok,
siyasi değerlendirmemin de arkasındayım. Bu kadar. (CHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) Neyi bu
kadar ya!
Sayın Başkan, İç Tüzükün
161inci maddesine göre
Türkiye Cumhuriyetine ve onun düzenine
sövmüştür, hakaret etmiştir.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Yok, yok, sövme yok, yapmayın, ayıptır ya! Ayıptır ya
yapmayın!
OKTAY VURAL (İzmir) Geçici
çıkarma cezasıyla cezalandırılmasını, 161/3e
göre uygulamanızı istiyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Her gün burada Başbakana diktatör diyoruz, faşist demiyor
musunuz? Yapmayın ya!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan, disiplin işlemini uygulayın.
BAŞKAN Lütfen
Tamam efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Açık
bir şekilde
BAŞKAN Zabıtlara geçti
efendim, oturun lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir)
Zabıtlar değil, İç Tüzükü uygulayın.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
O kürsü özgürdür.
BAŞKAN Bir dakika efendim, bir
dakika
Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) - Burası
milletin tarihine, devletine, cumhuriyetine küfür yeri değildir.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Hakaret kastı olmadığını söyledi.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan, disiplin işlemini uygulamanızı
istiyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Egemenliği kullanın Sayın Başkan, bu milletin
egemenliğini kullanın, Meclisten geçici olarak çıkarma
cezasını oylamaya koyun, oylamaya koyun. İç Tüzükü
uygulamanızı istirham ediyorum, İç Tüzükün amir hükmü bunu gerektiriyor.
BAŞKAN Efendim, talep ettiniz,
müsaade buyurun gerisini ben yapayım.
Buyurun Sayın Grup Başkan
Vekili, siz efendim, buyurun.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkanım, disiplin işlemi uygulanmasını
istiyoruz; Hatip hakkında disiplin işlemi çünkü Türkiye Cumhuriyetine
hakaret edildi.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Hakaret
yok, hakaret yok.
OKTAY VURAL (İzmir) İç
Tüzükü uygulayın efendim.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Açık bir hakaret var.
BAŞKAN Müsaade ederseniz, bir
dakika, bir dakika
Sayın Kaplan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, 161/3e göre şartlar oluşmuştur, bunun
gereğini yapmak üzere, 161/3e göre lütfen Mecliste bunu oylamaya sevk
ediniz, Meclisten geçici olarak
çıkartılma cezasını tatbik ediniz.
BAŞKAN Değerli
arkadaşlarım, grup başkan vekillerini arkaya
çağırıyorum, bir görüşelim lütfen tekrar.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
İstiklal mahkemelerine gönderin! Herkes özgürce konuşacak,
burası sizin Meclisiniz değil!
ALTAN TAN (Diyarbakır) Bu kürsüde
kendi kanaatlerimizi anlatamayacaksak, söyleyemeyeceksek bu
milletvekilliği
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.05
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.29
BAŞKAN : Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
---------- 0
----------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
171 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerindeki görüşmeler esnasında bir
tartışma çıkmıştı.
Şimdi, Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan
Tan bulunduğu yerden daha önceki söylediği sözlerle ilgili bir
açıklama yapacak, özür dileyecek.
Buyurun efendim.
12.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
ifadeleriyle hiç kimsenin şahsına hakaret etmediğine, böyle bir
maksadı da olmadığına ilişkin tekraren
açıklaması
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; konuşmamda tekrarladığım gibi,
hiçbir şahıs hakkında herhangi bir hakaret söz konusu
değildir, böyle bir maksadım da yoktur. Konuşmama maksadı
dışında bir anlam yükleyen değerlendirmelerin tarafı
değilim.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
gürültüler)
UMUT ORAN (İstanbul) Sayın Başkan,
aynı şeyi söylüyor adam, bunun için mi söz verdiniz!
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, özellikle
Kemalist diktatörlük sözcüğünün zabıtlardan düzeltilmesini şu
anda isteyeceğim. Arkadaşımızın bu sözlerini
zabıtlardan düzeltiyoruz, çıkarıyoruz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın İnce, buyurun, iki dakikada
toparlayın lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Üç dakika
verirseniz Sayın Başkan
BAŞKAN Üç olsun haydi.
13.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın söylediklerinin yanlış
olduğuna ve cumhuriyeti kuranlara saygısızlık
yaptığına ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, bu Mecliste Diyap Ağalar da
var, Altan Tanlar da var, bu olacak. Altan Tanın sözlerine itibar etmemek
lazım. Diyarbakırda çıkan kemiklerle ilgili Mecliste basın
açıklaması yaptı.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Yapmasın mı!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ama
şimdi adli tıp raporuna göre yüz yıllık kemiklermiş
bunlar ve yarısı hayvan kemiğiymiş.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Ne
yaptım, okudun mu?
MUHARREM İNCE (Devamla)
Şimdi, bakın, bu ülkede Kemalist diktatörlük yoktu ama bir terörist
diktatörlüğü var. PKK kontenjanından milletvekili olacaksın,
geleceksin Atatürkün Meclisinde hakaret edeceksin. Haddini bileceksin! Haddini
bileceksin! (CHP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, lütfen müdahale edin. Böyle konuşamazsın!
Sayın İnce, böyle konuşamazsın, men ediyorum!
MUHARREM İNCE (Devamla) Haddini
bileceksin!
ALTAN TAN (Diyarbakır) Bu
sözlerini geri alacak.
MUHARREM İNCE (Devamla) Böyle
bir şey yok! Kimsin sen
UMUT ORAN (İstanbul) Haydi
bakalım! Haydi bakalım!
MUHARREM İNCE (Devamla)
Atatürkün Meclisinde bunu konuşacaksın?
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın İnce, doğru konuş! Böyle konuşamazsın!
MUHARREM İNCE (Devamla) Önce
Tahrana bakacaksın, Bağdata bakacaksın, Şama
bakacaksın
UMUT ORAN (İstanbul) Böyle
konuşuyor, haydi bakalım!
MUHARREM İNCE (Devamla)
Kahireye bakacaksın, ondan sonra Ankaraya bakacaksın.
UMUT ORAN (İstanbul) Haydi
bakalım, böyle konuşuyor!
HASİP KAPLAN (Şırnak)
İstediğimiz gibi konuşuruz kürsüden, ne zannediyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Kaplan,
lütfen
MUHARREM İNCE (Devamla)
Cumhuriyet düşmanlarının iş birliği mi olacak burada?
Burada
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Allah Allah, sizden mi öğreneceğiz burada nasıl
konuşacağımızı?
UMUT ORAN (İstanbul)
Öğreneceksiniz!
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Size öğretiriz, çok iyi öğretiriz, merak etmeyin!
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen
sakin olalım.
MUHARREM İNCE (Devamla) Burada
cumhuriyet düşmanları iş birliği yapamaz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, grubumuza hakaret ediyor.
BAŞKAN Lütfen, bitirsin, sonra
size söz vereceğim.
ALTAN TAN (Diyarbakır)
Şahsımla ilgili de söz istiyorum.
MUHARREM İNCE (Devamla) Herkes
burada haddini bilecek. Burada, Atatürk bu Meclisi kurmasaydı siz
milletvekili mi olurdunuz? İngilizlerin gölgesinde sığır
çobanı olurduk hepimiz. (CHP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
Bir insan bunu nasıl yapabilir? Birinci
Meclisteki milletvekillerinin kemikleri sızlar.
Değerli AKP milletvekilleri,
gerçekten büyük bir sınavla karşı
karşıyasınız siz de. Bu, siyasetin ötesinde bir şey.
Bu, kurucu iradeye, kurucu felsefeye, atalarımıza, cumhuriyetin
kurucularına çok büyük saygısızlık. Lafa bakın, lafa:
Kemalist diktatörlüğün bir huyu var; öldürüyor, asıyor, işkence
kuruyor ve ondan sonra da
-devam ediyor-
İngiliz ajanı diyor.
Devam ediyor: İngilizler İstanbulu işgal ettiler. Bir
kurşun atmadan İstanbuldan çıktılar ve Ankara Hükûmetine
İstanbulu teslim ettiler. diyor. Be vicdansız! Be insafsız! Be
tarih bilmez! Nerede okudun sen bunu! İngiliz kitaplarında mı
okudun sen bunu! (CHP sıralarından alkışlar)
ALTAN TAN (Diyarbakır) Senin
yazdığın tarih kitabından okudum, senin
yazdığın!
İZZET ÇETİN (Ankara)
İş birlikçi otur yerine!
MUHARREM İNCE (Devamla) Nerede
okudun sen bunu! Bunu nerede okudun sen!
ALTAN TAN (Diyarbakır) Fahrettin
Altay Paşa İngilizlerden devir teslim aldı, oradan okudum.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bunu
nerede okudun sen!
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sen
benimle tarih konuşacak adam değilsin!
MUHARREM İNCE (Devamla) Hangi
ajanlar verdi sana bunu! Sana bu kitabı hangi İngiliz verdi!
ALTAN TAN (Diyarbakır)
Bağırıp çağırarak da, şov yaparak da burayı
susturamazsın! Burası istiklal mahkemeleri değil, milletin
Meclisi!
MUHARREM İNCE (Devamla) Sana bu
kitabı kim verdi!
BAŞKAN Bir dakika
Bir dakika
MUHARREM İNCE (Devamla) Nerede
yazıyor bu! Sana bunu kim verdi! Yazıklar olsun!
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sana
yazıklar olsun!
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Yazıklar olsun!
MUHARREM İNCE (Devamla)
Eğer bu Meclis bu lafı geri aldırmazsa bu Meclise de
yazıklar olsun!
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sana
yazıklar olsun sana! Sen tarihi konuşacak adam mısın benimle!
BAŞKAN Sağ olun, çok
teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sonra size
vereceğim.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Grubumuza da direkt hitaben
Lütfen
ALTAN TAN (Diyarbakır)
Şahsımı da alarak
Şahsımla ilgili olarak da söz talep
ediyorum.
BAŞKAN Tamam, sonra.
Sayın Vural, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkanım, bu kürsüde Atatürke, cumhuriyete, Millî Kurtuluş
Savaşına hakaret edilmesine izin vermemiz mümkün değildir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunu yöneten zatıaliniz olmak üzere
bu konularla ilgili Meclis İçtüzüğü gereğince işlem
yapılmasını istedik. Bu işlemin yapılmamış
olmasını da yadırgadığımı belirtmek
istiyorum ama tekraren ifade ediyorum ki bu Meclisin kürsüsünde milletimizin
geçmişine, tarihine, Millî Kurtuluş Savaşına hakaret
ettirmeyeceğiz. Ettikleri her lafı da kendilerine yedireceğimizi
de herkesin bilmesini istiyorum! (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Zabıtlara geçti.
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Grup Başkan Vekili
TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın
Başkan, bir şey söylemek istiyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, biz dilekçe gönderdik, dilekçe.
İşleme koyar mısınız.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan, özür dilenmemiştir, gereğini yapın. Biz
161e göre disiplin cezası verilmesini talep ettik sizden, gereğini
yapın.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, disiplin cezasını uygulayın, atınız, ama
biz hepimiz tek tek söz istiyoruz.
DEMİR ÇELİK (Muş)
Atın hepimizi!
SIRRI SAKIK (Muş) Hiç bize böyle
hakaret etme hakkınız yok. Siz ne kadar iradeyseniz biz de iradeyiz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun, üç dakika
içinde.
İZZET ÇETİN (Ankara)
Mustafa Kemale hakaret ederek iradeye ortak olunamaz!
BAŞKAN Bir dakika
Lütfen
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın,
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
tartışmaları burada dinlerken, sosyal demokrat geçinen,
Sosyalist Enternasyonal üyesi olan bir partinin
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Sosyal demokrat geçinen
değil Sosyal demokrat diyeceksin! Ona sen
karar veremezsin.
HASİP KAPLAN (Devamla)
faili
meçhul ölüm kuyularından çıkan kemikleri, bir gün, 17 bin faili
meçhul cinayetin işlendiği ülkemizde, o kemikler üzerinden
Barış ve Demokrasi Partisine eleştiri yönelteceğini aklımın
ucundan bile geçiremezdim. Yani aklınızı, suhuletinizi mi
kaybettiniz arkadaşlar?
İZZET ÇETİN (Ankara)
Kaybeden orada oturuyor! Kaybeden orada!
HASİP KAPLAN (Devamla) Burada
Cumhuriyeti beraber kurduk. diyoruz Hayır, babamız kurdu.
diyorsunuz. Burada Türkler, Kürtler, Çerkezler vardı. diyoruz
Hayır, yalnız Türkler vardı. diyorsunuz. (CHP
sıralarından Hayır, öyle bir şey yok. sesleri)
Anadolu, zengin tarihi.diyoruz
Kardeşlik diyoruz Eşitlik diyoruz, Hayır diyorsunuz.
İZZET ÇETİN (Ankara) Diyen
orada!
HASİP KAPLAN (Devamla)
Demokrasi diyoruz Hayır diyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yok öyle
bir şey.
HASİP KAPLAN (Devamla) Milletin
iradesi diyoruz Hayır diyorsunuz. Sonra, geliyorsunuz diyorsunuz ki
bize, bir cumhuriyet, bir tarih döneminde bir yanlışlar
yapıldığı zaman, o yanlışlarla ilgili bu kürsüde
bir düşünce açıklandığı zaman
İZZET ÇETİN (Ankara)
Düşünce mi bu? Hakaret!
HASİP KAPLAN (Devamla)
o grubun
görüşü olmasa bile, kişisel olsa bile tahammül etmek
zorundasınız.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hayır,
hakaret edemez Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Düşünce özgürlüğü denen kavram budur. Uygar, çağdaş
demokrasilerde kürsüde fikirler yarışır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hayır,
fikir değil bu.
HASİP KAPLAN (Devamla) Küfürler
yarışmaz, ayrımcılık yarışmaz, faşizm
yarışmaz, diktatörlük yarışmaz.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Terbiyesizlik de yarışmaz!
HASİP KAPLAN (Devamla)
susturmak yarışmaz, Haddini bildiririm. demek yarışmaz.
Sizin Kunta Kinteleriniz yok bu Mecliste! Biz halkımızın
evladıyız, oylarıyla geldik. Hiç kimse bizi burada susturamaz
ama deyin; Gelin, bu ülkede birlikte bu ülkeyi güzelleştirelim.
varız. Gelin, demokrasiyi geliştirelim. varız. Gelin, hukuku
geliştirelim. varız.
İZZET ÇETİN (Ankara) Biz de
varız, bunun arkasına saklanmayın.
UMUT ORAN (İstanbul) Hakaret
edemezsin!
HASİP KAPLAN (Devamla) Gelin,
insan hakları. varız.
Beyler, sınır, bayrak,
cumhuriyet, Meclis, tartışmıyoruz. Tartışsaydık
burada olmazdık. Artık siz de biraz haddinizi bilin. Milletin iradesi
karşısında her ağzınıza geleni söyleyemezsiniz.
(CHP sıralarından gürültüler)
UMUT ORAN (İstanbul) Hakaret
edemezsin! Hakaret edemezsin! Hakarete izin yok!
HASİP KAPLAN (Devamla) Her
ağzınıza gelen söylenmez. Biraz dikkatli olun.
UMUT ORAN (İstanbul) Hakarete
izin yok! Yazıyor orada
HASİP KAPLAN (Devamla)
Kastı olmadığını söyledi maksadının bu
olmadığını söyledi. Hâlâ, hâlâ siz, çıkıyorsunuz
farklı noktalara çekiyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ne
söylediği tutanaklarda var Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bakın, kimse bizi
sopayla terbiye etmeye kalkmasın, cumhuriyet tarihi boyunca bunu yüz
yıldır gördük, yüz yıldır Dersimde gördük. Dersimli
milletvekilleriniz var, içinize oturuyor. Katliamları da gördük,
sorgulamayalım mı, konuşmayalım mı? İskilipli
Hocayı üç günde nasıl astıklarını
konuşmayalım mı? Yapmayın, İngilizlere karşı
bir tek Kürt halkı direndi. İngilizler Kürt halkının
direnmesi karşısında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Uçakları
karşısında direnen tek halktır. Doğu,
Güneydoğuda siz yoktunuz, Kürdistanda siz yoktunuz. Orada halk direndi.
UMUT ORAN (İstanbul) Her yerde siz
varsınız!
HASİP KAPLAN (Devamla) Öyle, öyle konuşulur.
Bu kadar da değil.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaplan.
UMUT ORAN (İstanbul) İhanet edenleri
konuşmayalım, ihanetçileri konuşmayalım!
BAŞKAN - Sayın Tan, özür dilediğinizi
açıkça söyleyin lütfen, bitirelim şu işi lütfen.
UMUT ORAN (İstanbul) Ya, bunu niye
konuşturuyorsunuz? Yine pekiştirecek lafını.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Yüz bin defa da
özür dilense bunların maksadı başka.
BAŞKAN - Tamam efendim.
5.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sevgili arkadaşlar,
Başbakan 13.500 kişi Dersimde katledildi -Başbakanlık
arşiviyle açıklıyor, kıyamet koparılıyor-
Sasonda 353
HASAN ÖREN (Manisa) Mustafa Kemal mi yapmış?
GÜRKUT ACAR (Antalya) Açmasın mı diyorsun?
ALTAN TAN (Devamla) Bir dakika, bak, sakin sakin
konuşuyoruz, sakin sakin. Kızmayın, kızmak var, belli etmek
yok, sakin sakin.
353 kişi Sasonda öldürüldü. diyor. Bunları
konuşmayalım, neyi konuşalım arkadaşlar? Lay lay lom
yapmaya mı geldik? İstiklal mahkemelerini de
konuşacağız.
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan,
özür mü dileyecek, konuşmaya mı geldi?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) İhanet
belgelerini de konuşacaksın.
ALTAN TAN (Devamla) Meclis Başkanı
bunları şu an tercüme ettiriyor günümüz Latin harflerine ve Türkçeye.
Bunlar tek tek açılacak, bunların hepsi konuşulacak, bugünkü
tutuklamalar da konuşulacak.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Açılacak tabii.
Emperyalistlerle iş birliği yapanların belgelerini de
konuşacağız.
ALTAN TAN (Devamla) Dünden bugüne ne varsa, doğru
düzgün bir gelecek inşa etmek istiyorsak bunların hepsini
konuşacağız.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Özür dile.
ALTAN TAN (Devamla) Şahsımla ilgili olan
tartışmalara gelince, arkadaşlar, hepimizin bütün cemâziyel
evveli devletin ve milletin arşivlerinde. Tarih konuşmak
istiyorsanız sakin sakin tarih konuşalım, hepsini konuşalım.
Birinci Büyük Millet Meclisi, önünde hürmetle eğiliyoruz, kurucu irade,
bizim Meclisimiz. Peki, 1 Nisan 1923te Mehmet Âkif dâhil 63 tanesini niye
Meclis dışına attınız o zaman? Söyleyin bakalım,
hangi iradeyle?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Hangi irade?
ALTAN TAN (Devamla) Bunları konuşmayacaksak
1 Nisan 1923teki darbe hâla devam ediyor.
OSMAN AYDIN (Aydın) Hangi iradenin döneminde bu
kadar Mehmetçik
ALTAN TAN (Devamla) 1923te Mehmet Âkifi,
İstiklal Marşını yazan milletvekilini Meclis
dışına itti, bunları konuşacağız. (CHP
sıralarından gürültüler)
Kızmayın, kızmayın, bakın, çok
sakin.
BAŞKAN Sayın Tan
UMUT ORAN (İstanbul) Dilekçe verdik, dilekçeyi
işleme alalım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan
UMUT ORAN (İstanbul) Sayın Başkan,
dilekçe
ALTAN TAN (Devamla) Şahsımla ilgili
değerlendirmelere geliyorsanız, şahsi bir hesabınız
varsa şahsi görürsünüz ama bu kürsüde görecekseniz, buyurun, tarih
konuşalım, coğrafya konuşalım, yurttaşlık
bilgisi konuşalım. Biz bu Meclise evcilik oynamaya gelmedik.
İZZET ÇETİN (Ankara) Senden mi öğrenecek
bu millet yurttaşlık bilgisini?
ALTAN TAN (Devamla) Yahu benden öğrenecekse, sen
de bildiğini gel söyle, ben de bildiğimi söyleyeyim; millet hakem
olsun.
İZZET ÇETİN (Ankara) Hakaret etmeden söyle!
Kurucu iradeye niye hakaret ediyorsun?
ALTAN TAN (Devamla) Hakem olsun, hakem.
BAŞKAN Sayın Tan
ALTAN TAN (Devamla) Sen de elindeki belgeleri
açıkla, ben de elimdeki belgeleri açıklayayım; millet hakem
olsun.
BAŞKAN Sayın Tan
İZZET ÇETİN (Ankara) Nereden buldun o
belgeleri, iş birlikçi! İngilizlerden mi aldın?
ALTAN TAN (Devamla) Şahsımla ilgili
hakaretleri aynen iade ediyorum. Bunun ötesinde de arkadaşlar, gayet
sakin, böyle kuru gürültüye pabuç bırakacak kimse yok burada.
Bunların hepsini konuşacağız, tartışacağız;
doğruya doğru, yanlışa yanlış diyeceğiz ama
kimseye hakaret etmeyeceğiz.
Tekrar söylüyorum Sayın Başkan: Kimseye hakaret
etmedim, hiç kimseye hakaret kastı yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Atatürk de, ağzından çıksın bir kere! Bir kere Atatürke
hakaret etmedim. de!
ALTAN TAN (Devamla) Mustafa Kemal Atatürk
Tatmin
oldunuz mu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Atatürke hakaret etmedim. de!
ALTAN TAN (Devamla) İsmet İnönü, Celal Bayar,
istiyorsanız sayayım, Cemal Gürsel, sayayım.
UMUT ORAN (İstanbul) Süresi bitti Sayın
Başkan. Bir daha bunu konuşturmayın ya!
ALTAN TAN (Devamla) Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan,
Sayın Halaçoğlu
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Halaçoğluna vereyim, sonra
size.
Sayın Halaçoğlu, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, bir dilekçe gönderdik size.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Başkanlık makamı ne diyor buna? AKP İktidar Grubu ne diyor
buna?
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
Kurtuluş Savaşı tarihiyle ilgili bazı gerçeklere
ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; şimdi burada herhâlde tarih konuşuluyor,
önce benim konuşmam gerekiyor.
Şimdi, her şeyden önce, Atatürk Samsuna
nasıl çıkmıştır? Orada neler yapmıştır?
Samsuna ilk çıktığı tarih -hepinizin bildiği gibi- 19
Mayıs saat altıdır, sabah altıdır.
Çıktığı günün ertesi günü İngilizler tarafından
Padişaha Bu adamı buraya gönderdiniz. diye tekrardan geri
alınması için yazı yazılmıştır. Atatürk buna
karşılık -hepinizin bildiği gibi yine- bir hafta sonra
askerlik rütbelerini terk ederek, sivil bir kişi olarak millî mücadeleye devam
etmiştir. Atatürke gönderdiği telgraf 8 Temmuz 1919dur, saat on
ikide yazdığı telgraftır. Bunların hepsi Osmanlı
arşivlerinde mevcuttur.
Birinci Dünya Savaşında İngiliz
taraftarı olması gibi bir iddia tamamen saçmadır çünkü
Atatürkün en çok mücadele ettiği devlet İngilizlerdir.
Musulda da mücadele edilmiştir Birinci Dünya
Savaşı sonrasında.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Musulda Kürtler etti.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla)
Karadenizde de edilmiştir. Arkasından
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Musulda Kürtler etti.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Bir
dakika
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Kürtlerden başka kimse yoktu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla)
Dinleyin, dinlemesini öğrenin.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Bizim yanlışımız, bin yıldır beraber yaşamak
herhâlde!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Otoriteyi
dinlemek lazım.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla)
Atatürkle ilgili sizin söylediklerinizin hepsi külliyen
yanlıştır.
İkincisi, siz, önce, Kürtlerin,
Ruslarla kimlerin iş birliği yaptığına önce bir
bakın. Hangi aşiret iş birliği yaptı Ruslarla Birinci
Dünya Savaşında? (MHP sıralarından alkışlar) Onu
bir söyleyin bakalım bana, bana bir söyleyin.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Osmanlıdan başlayıp şeye
kadar... Çok kişi yaptı.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Kim
yaptı?
BAŞKAN Sayın
Halaçoğlu
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Kim
yaptı Ruslarla iş birliği?
Birinci Dünya Savaşı
sonrasında millî mücadele döneminde kimler kimlerle iş birliği
yaptı, açıklayın bakalım. İstiklal Mahkemesinde kimler
yargılandı? Daha orada duruyor arşiv, gidin görün.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Açın
arşivi, açın, açın
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla)
Türkiye Büyük Millet Meclisinde duruyor.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Daha
Meclis Başkanı açmadı.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla)
Arşivler açık, açık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Arşivler orada
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla)
İstiklal mahkemelerindeki
BAŞKAN Sayın
Halaçoğlu, teşekkür ederim.
İZZET ÇETİN (Ankara)
Dilekçeyi işleme koyun
Dilekçe, dilekçe
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Size sonra söz vereyim.
Grup Başkan Vekili, buyurun
efendim.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan, Meclis kürsüsünden
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, bu Meclisi basiretsiz yönetiyorsun.
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
Grup
Başkan Vekilinizi dinliyorum, lütfen oturun.
Evet, buyurun efendim.
15.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın,
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın ifadelerinin Mustafa Kemale ve
kurucu değerlere hakaret olduğuna ve İç Tüzük gereği
işlem yapılmasını talep ettiklerine ilişkin
açıklaması
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan, Meclis kürsüsünden Mustafa Kemale ve kurucu
değerlere ve Türkiye Cumhuriyetine dolayısıyla hakaret edilmiştir.
Olay bu kadar basit, sade ve nettir.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Hakaret
söz konusu değil diyoruz beş seferdir. Hanımefendi hâlâ
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Susar mısınız
BAŞKAN Tamam, lütfen
Lütfen
dinleyelim.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Sayın Başkan, susturacak mısınız
BAŞKAN Sustu.
Buyurun.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
Tamam.
Şimdi, Sayın Başkan, bir
hakaret söz konusudur ve bunun gereğini yapmanızı defalarca
talep ettik. Önünüze şu anda grubumuz olarak bir dilekçe sunduk. Bir hukukçu
olarak bunun gereğinin yapılmasını talep ediyorum. Burada
tekrar tekrar konuşmalar yapılması sizin yönetimde zafiyet
yaşadığınızı gösteriyor Sayın Başkan.
Üzgünüm ancak gereğini yapınız lütfen.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Dilekçeyi işleme koyun efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Dilekçeyi niye işleme koymuyorsunuz?
BAŞKAN Elini cebinden çıkar
ve otur.
Şimdi koyacağım.
Buyurun.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
- Dilekçeyi işleme koymaktan niye çekiniyorsunuz?
BAŞKAN - Bir dakika içinde
Sayın Sakık, ne olur
SIRRI SAKIK (Muş) Ne demek?
BAŞKAN Grup başkan
vekillerine fazla verdim, öbürlerine bilemem.
SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın
Başkan, herkese sataşma oldu. Adil bir şekilde üç dakika
verdiniz.
BAŞKAN Tamam. Size sataşma
oldu mu? Yok.
SIRRI SAKIK (Muş) - Ben de
Grubumuza nasıl seçildiğimizi
BAŞKAN - Grup Başkanı
cevap verdi Sayın Sakık.
İki dakika içinde lütfen
. Lütfen
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; herkes şunu iyi bilsin: Bu
cumhuriyet kurulurken bu cumhuriyeti bu halklar ortak kurdular, cumhuriyet
sizin, burada biz köle değiliz. Kurtuluş Savaşında da
bütün halklar eşit şartlarda gitti, yaşamını feda etti
ama bugün burada tartışılan ve konuşulan konu şu:
Cumhuriyet sonrası Mustafa Kemal kürsüde cumhuriyet oluşurken Kürt
milletvekillerine Kürdistan milletvekili diyordu, Türk milletvekillerine Türk
milletvekili olarak hitap ediyordu ama 1924ten sonra o İstiklal
Mahkemeleri dediğimiz mahkemelerde sadece Atıf Hocaya değil,
Kürtler yargılanmadan mahkûm oldu yani Sasonda bir hâkim geldi, içeri
girdi, oturan gruba: Birden on beşe kadar asın, on beşten
doksana kadar on beşer yıl, doksandan sonra beraat. dedi. (CHP
sıralarından gürültüler) Şimdi o dönemde bunu yapanlar,
bakın
İstiklal Mahkemeleri bu. O dönem iktidar olanlar bunun
hesabını verecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) Benim babam
Cumhurbaşkanı değil, Başbakan değil, o dönemin
mağdurlarıyız ve burada kürsüde bunu konuşmalıyız
ve İnceye şunu söylüyorum: Dönüp Grubumuza Atamayla geldiniz
Hepimiz ön seçimle geldik. Sizin bütün hilelerinize rağmen bölgede
nasıl seçildiğimizi dost da bilir, düşman da bilir ve bize
burada
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Sakık,
süreniz tamam.
Sayın Sakık, çok
teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım, gruba sataştığı için söz istiyorum.
BAŞKAN - Siz grup
başkanı değilsiniz, arkanızda grup başkanı söz
istiyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Grup
Başkanından izin alarak istiyorum
BAŞKAN - Buyurun Sayın
İnce. Siz grup başkanı olarak söz istiyorsunuz.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Sayın Atatürkün ve o
dönemdeki bazı tabirlerde Kürdistan tanımlaması bir coğrafi
bölgedir, bir siyasi tanımlama değildir. Her şeyden önce
bunların istismar edilmemesi gerekir. Kürdistan bölgesi olarak
tanımlama bir coğrafi bölgedir, bir siyasi tanımlama bölgesi
değildir. Meclis zabıtlarından çıkarılmasını
istiyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Kabul ettik, sağ olasınız!
BAŞKAN
Teşekkürler, zabıtlara geçti.
Sayın İnce,
buyurun.
Lütfen, iki dakika
içinde Sayın İnce.
7.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın şahsına ve
partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim.
Önce Altan Tan
Bakın,
size bir şey okuyorum Sayın Tan, Mehmet Akif 1936da bir
arkadaşına mektup yazıyor: Mısırda on bir yıl
kaldım, on bir saat daha kalsaydım artık
çıldırırdım. Sana halisane duygumu söylemeliyim:
İnsanlık da Türkiyede, Müslümanlık da Türkiyede, milliyetçilik
de Türkiyede. Eğer varsa, Allah benim ömrümden alıp Mustafa Kemale
versin. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu Mehmet Akif
söylüyor, arkadaşına yazdığı bir mektup bu.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) On sene gezmeye gitti Mısıra!
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Bir ikincisi, çok iyi biliyoruz ki dışarıda
birbirimize takıldık. Bana dediniz ki geçen dönem -orada kim
olduğu, orada duruyor milletvekili- Sizde ön seçim yok. Deniz Baykal seni
2 seferdir listeye koydu, liste başı da milletvekili oldun. Vallahi
doğru. dedim. Seni de Abdullah Öcalan koydu. dedim; güldünüz, orada
kabul ettiniz. Burada niye inkâr ediyorsunuz, ön seçim diyorsunuz? (BDP
sıralarından gürültüler) Herkes biliyor ki siz
İmralının talimatıyla liste başına geldiniz, biz
de genel başkanların talimatıyla. Ben Deniz Baykalın
talimatıyla 2 kere geldim, Kemal Kılıçdaroğlunun
onayıyla 1 kere geldim, hiç de utanmıyorum, başım dik
olarak da geziyorum.
Faili meçhul cinayetleri
biz mi engelledik Sayın Kaplan? Haksızlık edersiniz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ayıptır! Ayıptır! Bula bula onu mu
buldun Sayın İnce? Bula bula onu mu buldun? Ayıp ettin!
MUHARREM İNCE
(Devamla) - 7 kez Meclis gündemine getirdik faili meçhulleri, reddettiler, ne
yapalım? Biz bunlar yapılsın dedik.
Burada söylenenler bir
düşünce değil. Doğuda siz yoktunuz, Kürdistanda siz
yoktunuz. diyorsunuz, çok ayıp, çok ayıp!
SIRRI SARIK (Muş)
Kim dedi?
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Yani sizin dediğiniz, Hakkâride, Siirtte, burada büyük
savaşlar oldu da Yalovalılar, Balıkesirliler gelmedi mi buraya?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) İngilizlerle savaşta yoktunuz tabii.
İngilizlerle savaşta Süleymaniyede yoktunuz.
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Ama Çanakkalede hepimiz vardık, Afyonda hepimiz vardık,
Dumlupınarda hepimiz vardık, hepimiz vardık, bu memleketin
bütün evlatları çarpıştı. Ne demek o?
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Bakın, Süleymaniyede biz yalnızdık.
MUHARREM İNCE (Devamla)
Tutanakları alın da bir bakın!
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Afyonda, Çanakkalede beraberdik, doğru.
MUHARREM İNCE (Devamla)
Tutanakları alın da bir bakın!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Devamla) Bunlar
size yakışıyor mu? Bunların üzerinden siyaset
yapmayınız. Dünle bugünü kavga ettirenler yarını
kaybederler.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın İnce.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, bizim kullanmadığımız şeyleri
çıkıp kürsüde
BAŞKAN Neyse zabıtlara
geçti efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) Siz Kürdistanda
yoksunuz
Böyle bir yalan olur mu?
BAŞKAN Çok teşekkür
ediyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Sayın Altan Tan bir ibare kullandı ve bulunduğu
yerden sözlerinin kastını aştığını ileri
sürdü. Herhâlde bundan sonra arkadaşımızın bu sözleri
zabıtlarda düzeltilecek. Kendisi de Büyük Atatürk başta olmak üzere kimseye
hakaret kastı olmadığını açıkça Meclisimizde
söyledi. (CHP sıralarından gürültüler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Söylemedi, söylemedi
BAŞKAN Söyledi, bulunduğu
yerde
ALTAN TAN (Diyarbakır) Söyledim,
iki defa söyledim.
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye
efendim
Sayın Altan Tan, lütfen
Sayın Tan, buyurun.
ALTAN TAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, sözlerimde hiç kimseye bir hakaret unsuru
olmadığını üç sefer söyledim, dördüncü sefer de söylüyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Hiç kimseye değil, Atatürke
ALTAN TAN (Diyarbakır) Ama, bu
bazı arkadaşları tatmin etmiyorsa onlar da bildiklerini
yapsınlar. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
İç Tüzükü uygulayın.
UMUT ORAN (İstanbul) Dilekçeyi
işleme koyun.
BAŞKAN Efendim, ne
söylediğini anlamadım ki.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Şimdi, Sayın Altan Tanın ifadesinde eğer gerçekten bir
masumiyet varsa, gerçekten Bu sözü kasten söylemedim. diyorsa bunu
açıkça ifade etmesi gerekir.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Mecbur değil sizin istediğiniz gibi konuşmaya.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Mecbur
değilim senin istediğini...
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Yeter, yeter bu kadar tartışma, yeter! Her şeyin bir haddi
hududu vardır!
ALTAN TAN (Diyarbakır) Yeter,
burası mahkeme midir ya?
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Burada istiklal mahkemesi mi kuruyorsunuz, Üç Alileri mi getireceksiniz?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkan, bunların asıl amacı Mustafa Kemal Atatürke hakaret
edip, Ettiğimiz hakaretin arkasında duruyoruz. diyorlar. Buna
lütfen izin vermeyin.
BAŞKAN Tamam, tamam
anladım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Başkanım,
Meclis burası, Meclis, istiklal mahkemesi değil! İstiklal
mahkemesiyle Meclisi karıştıran var!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkan, şeye söz verdiniz, bir dakika söz verebilir misiniz?
BAŞKAN Şimdi, oturun
lütfen.
Sayın Kaplan, siz de oturun
lütfen.
Sayın Tan, ben sizden rica
ediyorum, Mustafa Kemal Atatürke hakaret kastım yoktur. diye lütfen
bunu bize söyleyin. Lütfen, lütfen efendim, lütfen.
ALTAN TAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, Cumhuriyet
Halk Partisinin terör estirmesine her seferinde boyun eğeceksek
yazıklar olsun bize.
Kimseye hakaret
etmedim. dedim. (CHP sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN
(Ankara) Kimse. diyemezsin.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Onları tatmin ediyorsa ediyor, etmiyorsa etmiyor.
Bildiklerini yapsınlar, bu kadar. (CHP sıralarından gürültüler)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Yani istiklal mahkemesi kurulamaz burada.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) İç Tüzükü uygulayın.
BAŞKAN
Şimdi...
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, izin verirseniz usule dair bir
şey söyleyeceğim.
BAŞKAN Efendim,
usul burada var, ben biliyorum usulü de fakat...
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bu iş fazlasıyla uzadı. Sayın Hatip 4
kez Hakaret kastım yok. demesine rağmen
.
İZZET ÇETİN
(Ankara) Kimse değil Atatürk.
HASİP KAPLAN
(Şırnak)
ısrarla bazı milletvekilleri istiklal
mahkemesine çevirmek istiyor Meclisi, ısrarla istiklal mahkemesine çevirip
Üç Aliler Divanını kurmak istiyor. Bu Meclis milletin iradesidir,
yasama yeridir. Yargı...
İZZET ÇETİN
(Ankara) Bu Meclis Atatürke hakaret etme yeri değildir Sayın
Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bu Meclis istiklal mahkemesinin görevini yapamaz.
Buyurun gereğini
yapın, İç Tüzük ne emrediyorsa gereğini yapın. Bu Genel
Kurulun iradesini görün.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Dilekçeyi işleme alın Sayın Başkan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Buyurun Sayın Başkan, uzatmaya gerek yok.
Beş saattir bu tartışmayı yapıyoruz. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri...
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Burası istiklal mahkemesi değil, Üç Aliler
mahkemesi değil. Kimse bunu kuramaz. Yeter ya! (CHP sıralarından
gürültüler) Buyurun gereğini yapın Başkan.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Burası istiklal mahkemesi değilse burası da senin
kendi alanın değil. Sen burada istediğin gibi
kabadayılık yapamazsın. Kabadayılık yaparak bir
şeyi sürdüremezsin.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Otur oturduğun yerde, otur bakayım.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Sen ancak kendi gücünü orada gösterirsin. (CHP ve BDP
sıralarından ayağa kalkmalar, gürültüler)
BAŞKAN On dakika
ara veriyorum efendim.
Kapanma
Saati: 15.54
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.39
BAŞKAN : Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
---------- 0
----------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
171 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerindeki görüşmelerde
kalmıştık.
IX.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tana,
konuşması sırasında sarf ettiği sözlerinin İç
Tüzükün 157nci maddesine göre şahsiyatla uğraşma şeklinde
algılanması nedeniyle uyarma cezası verilmesi
BAŞKAN Şimdi, sayın milletvekilleri,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan yaptığı
konuşma sırasında cumhuriyetimizin kuruluş dönemine
ilişkin sarf ettiği sözlerden dolayı açıklamalarda
bulunmuş, sözlerinde hakaret kastı olmadığını
beyan etmiştir. Ancak sözleri İç Tüzükün 157nci maddesine göre
şahsiyatla uğraşma şeklinde
algılandığından kendisine İç Tüzükün 158inci
maddesine göre uyarma cezası veriyorum.
Şimdi, kendileri isterse savunma yapabileceklerdir.
Oturumun sonunda kendisine savunma için de imkân vereceğiz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkanım,
Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Bu tartışmalar içinde CHP Grup Başkan Vekili Muharrem İnce
kürsüye gelerek, Grubumuza 160ıncı madde kapsamında kaba ve
yaralayıcı sözler sarf etti. Ya sözlerini geri alsın ya da
hakkında disiplin işlemi başlatmanızı talep ediyorum.
Tutanaklar önünüzde
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Yani milletin iradesiyle
BAŞKAN Tutanakları
getirteceğim, baktıracağım
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Bütün Grubumuza hitaben aynen bu ifadeyi kullanmıştır.
BAŞKAN Tutanaklara
baktıracağım, müsaade ederseniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Ya sözlerini geri alsın ya da hakkında disiplin cezası
verilmesini 160ıncı maddeye göre talep ediyorum.
BAŞKAN Hayhay. İlk önce
tutanaklara baktıracağım, ondan sonra.
ADİL KURT (Hakkâri) Kanuna
geçmeden tutanaklar elimizde, tutanaklara bakın.
BAŞKAN Şimdi, 171 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün; 31.05.2006 Tarihli ve 5510
Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 81 Milletvekilinin; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/566, 2/58, 2/137) (S.
Sayısı: 171) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Söz sırası, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın İzzet Çetin, Ankara Milletvekili.
Buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 171 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli arkadaşlar, tabii, üç
saati aşkın zamandan bu yana, bir bakıma emeklilerin,
çalışanların, ülkenin kalkınması için alın teri
dökenlerin sorunlarını tartışmak, onlarla ilgili bir kanun
tasarısını görüşmek yerine, emperyalizme verilen mücadelede
önderlik etmiş Mustafa Kemal ve arkadaşlarına ve o döneme
ilişkin, varlığını o dönemde verilen kurtuluş
mücadelesine borçlu olanların, Atatürke borçlu olanların, bugün,
burada onu bir diktatörlük olarak suçlaması kabul edilebilir bir
davranış değil. Gerçekten zamanı boşa
harcadığı için, ben, arkadaşı sadece uyarma
değil, buradan tüm emekliler adına, tüm Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşları adına kınıyorum.
Değerli arkadaşlar, emeklilerimizin
pek çok sorunu var. Yani 10 milyon emekli, ülkemizde, her seçim döneminde
emeklilerimizin sırtı sıvazlanır, ülkemizin
kalkınmasında, fabrikaların kurulmasında, tarlaların sürülmesinde, şehirlerin
temizlenmesinden imarına, ülkenin aydınlanmasında, kısaca
bugün ülkemizde gördüğümüz her türlü güzelliği gerçekleştiren
emekliler bizim emeklilerimiz. Hepsini saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce,
buradan emeklilerimize seslenmek istiyorum, hem de yüksek perdeden seslenmek
istiyorum: Yattığınız gaflet uykusundan uyanın
diyorum. Çalışırken sömürüldüler, emekli oldular, yeniden
çalışmak zorunda kaldılar, tabii iş bulabilirlerse. Emekli
maaşlarındaki 10 lira ila 300 liralık bir artış olacak
-ki, o da bir yıl sonra gerçekleşecek- diye bugün hepsi
televizyonlarının karşısında Acaba Hükûmet bize ne
verecek? AKP ne verecek? diye bakıyorlar. Hiç meraklanmayın
emekliler, AKP Hükûmeti size bugüne kadar ne verdiyse bu tasarıyla da onu
verecek. Siz de AKPye oy vermeye devam edin! Ama biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak beklediğiniz intibakla AKPnin ne verdiğini, hem de sizi
gaflet uykusundan uyandırmak için Cumhuriyet Halk Partisinin emekliler
konusunda yapmak istediklerini anlatacağım.
Konunun özüne girmeden önce,
emeklilerimizin beklentileri var. Biliyorsunuz, uzun zamandan bu yana
çalışanlar, milletvekillerinin hemen hemen hepsi, hepimiz
ücretlerimizi bankalardan alırız, bankalar promosyon verir, daha
doğrusu büyük bir bölümünü kurumlar, idareciler, yöneticiler alır ama
bize de, çalışanlara da bir şeyler düşer ama promosyonda
emeklilerle ilgili konu gündeme geldiğinde bankaların insafına
terk edilirler. Bundan önceki dönemde, o dönemin Çalışma Bakanı
Dinçer emeklilerle ilgili, promosyonla ilgili bir çalışma
başlattığını söylemişti. Yeni dönemde Bankalar,
bankacılar bu işi kabul etmiyor. diyerek emeklilerin beklentileri
boşa çıkarıldı. Tabii, burada, bankaların
insafına terk edilmiş olmaları kabul edilemez bir
davranış.
Yine konumuz emekliler olduğu
için, biliyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir kanun çıkardı
1999da. Kademeli emeklilik, kademeli geçiş diye yaşlara göre,
şimdi Türkiyede sayıları yüz binleri aşan miktarda
insanımızı emekli ettik, işçiyi, memuru. Memurlar emekli
ikramiyesini almadı ama ne maaşa erişebildi ne sağlık
hizmetlerinden yararlanabiliyor. İşçi emeklileri kıdem
tazminatlarını aldı, çoluğunu çocuğunu okutabilmek
için kıdem tazminatı paralarını da yedi; bugün yiyecek
ekmeğe muhtaç konumdalar.
Yine, geçtiğimiz günlerde burada
bir kanun yaptık. Emekli Sandığında geçen hizmet sürelerine
ilişkin emeklilerin Anayasa Mahkemesi kararıyla elde ettikleri
hakkını kanun denen bir metinle ellerinden geri aldık, Emekli
Sandığına tabi hizmetlerine ilişkin emekli ikramiyelerini
vermedik.
Yine, emeklilerimiz, hangi kurumdan
emekli olursa olsun, yeniden çalışarak yaşamlarını
sürdürmek zorunda kalıyorlar, kendilerinden sosyal destek primi
alıyoruz. Dün, buraya gelirken bir taksici 620 lira maaş
alıyorum. 120 lirasını da sosyal destek primi olarak ödüyorum.
diyerek, geçimde ne kadar zorlandığını anlatmaya
çalışıyordu.
Yine değerli arkadaşlar,
emeklilerimizin 2002 yılı Temmuzundan yılbaşına kadar
geçen süre içerisindeki TÜFE farkları emeklilere unutturuldu.
Emekliler, yine bugünlerde
Yani
yaşamları boyu, devletin çıkarttığı -çalışma
yaşamları boyunca- kanunla kendilerinden istenen primleri, sosyal
destek primlerini, sosyal güvenlik primlerini tam olarak ödediler ama biz âdeta
onlardan Yanlış yapmışız, yanlış kanun
çıkartmışız. Sen emekli olunca da prim vereceksin.
dercesine muayenede ve ilaçta katkı payı almaya başladık.
Özellikle bu, AKP döneminde daha da gelişti. Yetmedi, yine geçtiğimiz
haftalarda çıkarttığımız bir kanunla, emeklilerden
reçete parası 3 lira almaya başladık. 3 kalemden fazla eğer
reçetede ilaç varsa, her kalem için de 1 lira daha alacağız.
Değerli arkadaşlar, tabii,
emeklilerin sıkıntıları çok. Esas konumuza gelecek olursak,
kamuoyu ve emekliler uzun yıllardan bu yana intibak adı altında bir düzenleme
bekliyor. Baktığımız zaman bu intibak diye önümüze
getirilen 171 sayılı Kanun Tasarısının içine,
Hükûmetin sunduğu tasarıya ya da Plan ve Bütçe Komisyonundan Meclise
gelen metine -tüm milletvekillerinin bakmasını rica ediyorum- bir tek
intibak kelimesi bulabilir misiniz?
Şimdi, bu bir intibak yasası
değil, bunun altını çizmek gerekir; bir.
İkincisi, bu basit bir düzenleme.
Yani bir kanuna İntibak Kanunu diyebilmek için her şeyden önce
intibakın ne olduğunu bilmek gerekir. Basit birkaç matematiksel
işlem sonunda tespit edilen ve yasayla düzenlenen yeni bir aylık hesaplama
sistemine göre belli bir tarihten sonra emekli olacakların
aylıklarının bu yönteme göre belirlenmesi, eski emeklilerin
aylıklarının da bu sisteme uyarlanmasına intibak denir.
Bununla, bir yandan emeklilerin aylıklarında periyodik
artışlar dışında iyileşme sağlanarak günün
ekonomik şartlarına uyarlanması, diğer yandan eski ve yeni
emeklilerle, eski emeklilerin kendileri arasındaki
farklılıkların giderilerek adil bir sistem kurulması
amaçlanır.
Değerli arkadaşlarım, bu
kanun tasarısına, emeklilerimizden 1 milyon 743 bin işçi
emeklisi, 12 milyon 186 bin BAĞ-KUR emeklisi kısmen de olsa bir hak
alacak diye biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak destek vereceğiz ama bu
desteğimiz kanun tasarının sağlam olduğundan
değil, emekliler hiç olmazsa 3 kuruş alabilsinler diye. Tabii, bunu
desteklerken bunun bir intibak yasası olmadığının
-basit bir düzenleme ama kendi içinde yine adaletsizlikler yaratan- özellikle
2008 sonrası emekli maaşı bağlananlarla 2000-2008
arasında emekli maaşı bağlananlar arasında yeniden
yeni farklılıklar oluşturulacağının da
hatırlatılmasını bir borç biliyoruz. İntibak
kapsamına devlet memuru statüsünde emekli olanlar hiç dâhil
edilmemiş.
Değerli arkadaşlar, 5510
sayılı Yasa yürürlüğe girinceye kadar emekliler, emekli memurlar
almış oldukları maaşlarının yüzde 75ini emekli
maaşı olarak alırlardı. Özellikle son üç yıldan bu
yana memurlar, örneğin bir mühendis çalışırken 3 bin lira
maaş alıyorsa devlet dairesinde, kamuda, emekli olduğunda,
özellikle tazminatlar ve ek ödemeler dikkate alınmadığı için
maaş bağlama oranı neredeyse yüzde 50ye kadar geriler oldu.
İşçi emeklileri için de
Tabii biliyorsunuz, memurlar ve memur
emeklileri aynı gösterge tablosu üzerinden maaş almakta idiler. O
nedenle, eğer son yıllardaki hak kayıpları olmasa bir
intibaktan söz etmek onlar için mümkün değildi.
BAĞ-KURlular açısından
da 2008 yılına kadar basamak sistemi var olduğu için kendi
içinde bir adalet kurulmuştu, ama BAĞ-KURlularda da 2008
yılından itibaren basamak sistemi kaldırıldığı
için adaletsizlikler derinleşmeye başladı. Sadece 12.186
BAĞ-KUR emeklisine üç aylık bir dönem için yapılan bir
yanlışlığın düzeltilmesinden başka bir intibaktan
söz etmek mümkün değil.
İşçiler yönünden
bakıldığı zaman da biliyorsunuz, esasında intibak
yapabilmek için, intibaktan söz edebilmek için, bir gösterge tablosuna
dayalı, tüm işçi emeklilerinin o gösterge tablosunda prim ödeme gün
sayılarına ve kıdem yıllarına bağlı olarak,
yerleştirilerek hiç kimsenin hak kaybına uğramayacağı
bir sistemin yaratılmış olması gerekirdi. Tabii bu
yapılamadı ve emekliler arasındaki farklılıklar
giderilemedi. Tabii konu matematiksel olarak izah edildiği zaman, ne
emeklimizin ne de herhangi bir yurttaşımızın
anlayabilmesine olanak yok. O nedenle, neden işçi emeklileri intibak
diye tutturdular? Ona kısaca değinmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bilindiği gibi, emekli aylıkları, 506 sayılı Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten 1969 yılına kadar, son on
yılın en iyi yedi yılı
baz alınarak emekli maaşı bağlanırdı
işçilere. 1/3/1969 ile 31/3/1981 tarihleri arasında beş
yılın üç ayı alınmaya başlandı, 1 Nisan 1981-31
Aralık 1981 arasında beş yılın en iyi dört
yılı baz alındı, 1982-1993 yılları arasında
beş yılın ortalaması alınarak maaş
bağlandı, 1994 yılı içerisinde altı yıl
ortalaması alındı, giderek yedi, sekiz, dokuz, on yıl baz
alınarak maaşlar bağlandı. Ayrıca yine 3395
sayılı Yasa dediğimiz bir yasayla 1987 yılında da
Süper emekli diye, emekli olacaklardan çok yüklü miktarda para alınarak
süper emekli edildiler ve bugün onlar en sefil konuma geldiler.
Şimdi, esas intibaktan söz
edebilmek için bu farklı tarihlerde, farklı zamanlarda emekli olan
herkes aynı prim gün sayısını ödemiş olsa, aynı
hizmet yılında hizmet etmiş olsa bile farklı farklı
emekli maaşı almaya devam ediyorlar. Şimdi burada yapılması
gereken, 2000 yılında yürürlükte olan fakat farklı
aralıklarla artan gösterge ve üst gösterge tablolarının
aynı aralıklarla artan bir tek tabloda birleştirilerek emekli
aylıklarının hesabına esas göstergelerin yükseltilmesini
sağlamaktı, ancak bu şekilde intibak kapsamındaki
aylıkların gerçek intibakından söz edilebilir idi, böyle
yapılmadı. Ne yapıldı? Bir matematiksel hesapla 2000
yılından önce emekli olanların farklı emekli
maaşı almalarına bakılmaksızın,
farklılıkların giderilmesine bakılmaksızın onlara
uygulanan bir formülle emeklilikleri 2008 yılına taşınmak
istendi. Tabii bu yeterli değil. Taşınırken de gayrisafi
millî hasıla ve gelişme hızının 2000-2008
yılları arasında yüzde 100ü dikkate alınırken,
2000den önce emekli olanlarda gelişme hızının yüzde 75i
baz alınarak bir formül yaratıldı ve o formüle göre emekli
maaşı bağlanacak. Tabii, Sayın Bakan da biraz sonra belki
2008e taşıdık. diyecek ama 2008e
taşındığında durumlarında bir iyileştirme,
evet, 10 lirayla 320 lira arasında, 1 milyon 743 bin işçi emeklisinin
maaşında artış olacak ama 800 bin işçi emeklisi bundan
hiç yararlanamayacak. Ayrıca, 2000-2008 arası ile 2008 sonrası
emekli olanlar arasında farklılıklar da giderilemeyecek.
2008den sonra emekli maaş bağlama oranı yüzde 50ye indiğinden
ve de hesaplamalarda 2008 yılında değişiklik
yapıldığından, şu anda, 2008 sonrası emekli
olanlar, aynı prim ödeyen 2000-2008 arasında emekli olanlardan daha
düşük maaş alır oldular.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi burada pek çok şeyi söylemek mümkün. Tabii, bu kanun
tasarısı BAĞ-KURlular için de dikkate
alındığında -kısa- 12.186 kişiye küçük
artışlar getiriyor. Biliyorsunuz, onlar da 1987 yılı ile
2003 yıllarında basamak satın alarak üst basamaklara
çıktılar ama emekli maaşları bağlanırken
satın aldıkları basamaklar hiç dikkate alınmadı. O
nedenle, bir de bunlarda -demin değindim- 2008 yılından itibaren
basamak sistemi kaldırıldığı için giderek
maaşları daha da düşmeye başladı.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu kanun tasarısı içerisinde, dediğim
gibi, hiç intibak kelimesi geçmiyor. İntibak olmadığına
Sayın Bakan da inanıyor, bundan önceki Bakan Ömer Dinçer de
inanıyordu. Sayın Bakanımız 2007 yılında da
Çalışma Bakanı idi ve o dönemde de seçimlere giderken emeklilere
intibak sözü vermişti. Seçimden sonra emekliler kendisinden bu
intibakı istediklerinde 6-7 katrilyon tutuyor,
karşılayamayız. dedi ve geçiştirildi. Daha sonra Ömer
Dinçer Bakan olduğunda inceleme yaptırttık. Dedi ki: 7-8
katrilyon. -aynen söylediği, 6/1/2010da- O işin içinden teknik
olarak çıkmak mümkün değil, maliyeti de 8-9 milyar; altından
kalkamayız. Şimdi maliyet 2-2,5 milyar. Demek ki bu bir intibak
değil, bir avutma, bir göz boyama. Onun için diyorum işçi
emeklilerine: Uyanın gaflet uykusundan, yine
kandırılıyorsunuz, yine aldatılıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak seçim bildirgemizde ve meydanlarda, işçi
emeklilerine yönelik olarak İntibaklarınızı mutlak bir
yıl içerisinde gerçekleştireceğiz. dedik, söz verdik.
Diğer taraftan, Emeklilerin, esnaf emeklilerinin destek primi ödeyerek
çalışmalarına son vereceğiz. dedik, İlaçta
katkı payını almayacağız. dedik.
O günlerde Sayın Bakan da
Başbakan da bize Kaynak nerede? dediler. Tabii, kaynak nerede sorusuna
da cevap verdik. Arkasından, bugün AKP sıralarında oturan
milletvekillerinden -o zaman aday olan arkadaşlarımızdan- bu
olayın önemini kavrayanlar Başbakanı da bakanları da
uyardılar ve AKPnin gündemine intibak öyle girdi.
Bir işlem yapılırken
inanırsanız yapabilirsiniz, inanmazsanız o işlemi
yarım yamalak yapamazsınız.
Şimdi, sormak gerekir: Bu
tasarı gerçekten bir İntibak Tasarısı mı? Bunun
maliyeti ne, 8-9 milyar mı, 15-20 milyar mı? Neden bütün
işçilerin, işçi emeklilerinin adaletsizliğini giderecek
şekilde bir düzenleme içermiyor, neden bütün emeklileri kapsamıyor?
Değerli arkadaşlarım,
açıkça söylenmelidir ki yani sadece ağırlıklı olarak
işçi emeklilerini ilgilendiren bu düzenleme tatmin edici değil.
Değerli arkadaşlar,
diğer taraftan yasanın bütününe bakacak olursak, yine bu tasarı
Meclis komisyonlarında görüşülürken gerek alt komisyonlarda gerek
tali komisyonlarda gerek Bütçe Plan Komisyonunda bir tek maddesi
değiştirilemedi. Sadece değişiklik, farklı konulara,
Bütçe Plan Komisyonuna gelen 5510 sayılı Yasadaki bazı
değişikliklere ilişkin. Orada da ilginçlikler var, oralarda da
bu işin iyi hazırlanmadığı açıkça gözüküyor.
Orada deniliyor ki: Protez ve ortez gibi ayakta tedavilerde kuruma verilen
yüzde 10-20 nispetinde katkı payı almak yüzde 1 ila 20 nispetine indiriliyor.
Değişen bir şey yok. Yapılmak istenen, şimdiye kadar
alınamayan bazı tedavilerde ve ilaçlarda da katkı
payını alabilmek için getirilen bir tuzaktır. O nedenle, oraya,
tüm milletvekili arkadaşlarımızın ve tüm yurttaşlarımızın
dikkatini çekmek istiyorum. Bu tasarı bir intibak tasarısı değildir,
bir göz boyama tasarısıdır; AKPnin emeklileri avutma, uyutma,
kandırma tasarısıdır.
Tabii, diyebilir ki Bakan: Sayın
Çetin, sen oradan konuşuyorsun ama emekliler bize oy vermeye devam
edecek. O emeklilerin sorunu. Biraz da doğru bir söylem.
Ben, sözlerimin sonunda tüm emeklileri
saygıyla selamlarken uyanmalarını rica ediyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Sayın Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
171 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Ülkemizin kalkınmasına
değerli hizmetler yapan, alın teri döken emeklilerimize en iyi hayat
şartlarını sağlamak sosyal devlet
anlayışının bir gereğidir. Bilge kişilikleri ve
tecrübeleri ile geleceğe ışık tutan, toplumumuzda huzur ve
dengeyi sağlayan emeklilerimiz, milletimiz için büyük bir güç kaynağıdır.
Atatürkün şu veciz sözü bu konunun önemini daha iyi açıklamaktadır:
Bir milletin yaşlı
vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu, o milletin
yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Mazide muktedirken
bütün kuvvetiyle çalışmış olanlara karşı minnet
hissi duymayan bir milletin istikbale güvenle bakmaya hakkı yoktur.
Bugün açlık
sınırının altında bir aylıkla geçimini
sağlamaya çalışan emeklilerimiz bir taraftan
aylıklarının iyileştirilmesini isterken diğer taraftan
emekli aylıkları arasındaki eşitsizliklerin bir an önce
giderilmesini beklemektedir.
Emekli aylığı
bağlanması ve artırılmasına ilişkin
parametrelerin geçmiş yıllarda birçok kez değiştirilmesi
sebebiyle emeklilik sisteminde eşitlik ve adalet ilkeleri tümüyle yok
edilmiştir. Emeklilerimizden en fazla aldığımız
şikâyetlerin başında emekli aylığının emsallerine
göre neden daha az olduğu gelmektedir. Gerçekten, aynı primi
ödemiş aynı prim gün sayısına sahip sigortalılara
farklı aylık bağlanmış ve bağlanmaya devam
edilmektedir. Hatta daha fazla ve daha uzun süre prim ödediği hâlde daha
düşük aylık bağlananlarla da sıkça
karşılaşılmaktadır. Emeklilerimiz de haklı olarak
sormaktadır. Aynı primi ödediğimiz hâlde filanca niye benden
daha fazla aylık alıyor, benimki niye az ya da ben daha çok prim ödediğim
hâlde falanca neden benden daha yüksek aylık alıyor gibi
soruların ardı arkası kesilmemektedir. Bugün hangi emekli
kahvesine giderseniz gidin, hangi emeklimizle görüşürseniz görüşün
tüm emekliler bu durumdan dert yanmaktadır.
AKP, emekli aylıkları
arasındaki bu eşitsizlikleri giderme sözünü vermiş, onuncu
yılına giren iktidar dönemi boyunca da emeklileri hep beklenti içine
sokmuştur. İntibak düzenlemesiyle ilgili umutlar 2009
yılında doruğa çıkmıştır. Çalışma
Bakanının açıklamalarına ve Bakanlık kaynaklarına
dayandırılan ve neredeyse tüm basın ve yayın kuruluşlarımızda
yer alan bazı haberler, kimi zaman en düşük emekli
aylığının 850-900 lira olacağı, kimi zaman emekli
aylıklarının en az 300 lira artacağı, hatta 500 lira
artacağı Emeklilere müjde manşetleriyle kamuoyuna
duyurulmuştur.
Dönemin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı, 15 Ekim 2009 günü TRTde, emekli aylıklarında
intibak çalışması yapıldığını açık
bir şekilde ifade etmiştir.
Yine aynı gün, Çalışma
Bakanına konuk olan çalışma hayatı yazarlarının
gazetelerinde yazdığı görüşme notlarında, 25
çeşide yakın emekli statüsünün intibak ettirilmesi gerektiği;
BAĞ-KURdan çeşitli defalar basamak satın alarak, emekli
olduklarında hayal kırıklığı yaşayan ve
satın aldıkları basamaklarının emekliliklerinde pek
işe yaramadığını görenler için de bir düzenleme
çalışmasının yakında Türkiye Büyük Millet Meclisine
sevk edileceği; bir önceki Çalışma Bakanı Faruk Çelikin de
intibak konusunda bir çalışma başlattığı ve eski
emeklilere sadece 59 lira zam verilmesinin 3,5 milyar liradan fazla maliyeti
olduğu görülünce vazgeçildiği ifade edilmiştir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçer, 17 Kasım 2009 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, sadece işçi emeklileriyle ilgili en az beş ayrı
sistemin olduğunu, sorunun burada bitmediğini, çünkü işçi
emeklileriyle BAĞ-KUR emeklileri arasında da ciddi
farklılıklar göründüğünü, kendi içinde esnafla tarım
BAĞ-KURluları arasında da ciddi adaletsizlikler olduğunu,
Emekli Sandığını da buna ilave ettiğiniz zaman
karmaşık bir sistemle karşı karşıya
olunduğunu ve bunlarla ilgili intibak çalışmasını
başlattıklarını açıklamıştır.
Bu gelişmeler, kamuoyunda büyük
bir beklenti oluşturmuş, emeklilerimizi aylarca
heyecanlandırmış ve umutlandırmıştır.
Ancak bir önceki Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanının, 6 Ocak 2010 tarihli basında yer alan
açıklamasında İntibak Yasasını geçiremiyoruz.
İşin içinden teknik olarak çıkmak mümkün değil. Bir de
müthiş bir maliyet. 8-9 milyar lira gibi bir maliyet çıkıyor.
Altından kalkamayız dedik. diyerek intibak düzenlemesinin rafa
kalktığını belirtmiştir.
Aylardır intibak yapılarak
aylıklar arasında eşitsizliklerin giderileceği beklentileri
boşa çıkan emekli, dul ve yetimlerimiz hüsrana
uğramış, umutları ve hayalleri
yıkılmıştır.
Milliyetçi
Hareket Partisi 2011 Haziran seçimleri öncesinde seçim beyannamesini
milletimizle paylaşan ilk parti olup emeklilerimizin emekli
aylıkları arasındaki eşitsizlikleri gidereceği sözünü
vermiştir. Sayın Başbakan da seçimlere kısa bir süre kala
İntibak yasasını seçimden sonra çıkaracağız.
sözünü vermiş ve bu açıklama basında 6,5 milyon emekliyi
kapsayacağı haberi ile birlikte verilmiştir. 61inci Hükûmet
Programında da Emeklilerimiz için adil bir intibak sistemini kademeli
olarak hayata geçireceğiz. denilmiştir. AKP Hükûmeti şimdi de
hazırladığı bu tasarıyı intibak düzenlemesi
olarak takdim etmektedir.
Tasarının
1 milyon 905 bin SSK emeklisi, 12 bin BAĞ-KUR emeklisini
kapsadığı, maliyetinin de 2,7 milyar lira olduğu
açıklanmıştır. Oysa biraz önce de belirttiğim gibi AKP
Hükûmetinin bir önceki Çalışma Bakanı intibak düzenlemesinin 8-9
milyar lira maliyetli olduğunu, altından
kalkamadıklarını söylemişti. Peki, bu iş böyle yüzde
70-80 daha ucuza nasıl bağlanabilmiştir? 2,7 milyar lira maliyet
ile nasıl altından kalkılabilmektedir? Hani adil bir intibak
sistemini kademeli olarak hayata geçirecektiniz?
Emeklileri saf,
kendilerinizi akıllı yerine koymayın. Emeklileri elma
şekeri ile kandırılacak çocuk da sanmayın. Emeklilerin
maaşlarını çok yüksek gören bir Maliye Bakanına sahip olan
AKP Hükûmetinin yaptığı düzenleme de ancak bu kadar olabilir.
AKP Hükûmeti samimi değildir ve hiç samimi olmamıştır.
Zaten emeklilik şartlarını ağırlaştıran,
aylık bağlama oranlarını ve refah payını
düşüren, 2008 yılından sonraki hizmetler için bugünkü
aylıkların yarısı kadar emekli aylığı
bağlanmasını öngören kanunu çıkaran AKP Hükûmetidir. Bu
kanundan dolayı gelecek yıllarda eski ve yeni emeklilerin
aylıkları arasında uçurum oluşacağı
açıktır. Bu itibarla, emekli aylıklarındaki
eşitsizliğin daniskasını AKP Hükûmeti
gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla,
emekli aylıklarına öldürücü darbeyi vuran AKP Hükümetinin,
geçmişe yönelik intibak düzenlemesini yapma girişimi de ne kadar ilkesiz ve tutarsız
olduğunu ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri,
tasarı, bugün itibarıyla sayıları 10 milyonu bulan emekli
dul ve yetimlerin, sadece 2000 yılından önce SSKdan aylık
bağlanan 1 milyon 905 binini kapsamaktadır. 1 milyon 905 bin
SSKlı emekli, dul ve yetimin, 1999 Aralık ayı gösterge
rakamı ile memur aylık kat sayısı üzerinden
aylıkları yeniden hesaplanmakta ve 2000 yılı Ocak
ayından itibaren her yılın yıl sonu TÜFE artış
oranı ve yıllık gelişme hızı esas alınarak
güncellenmek suretiyle 2008 yılı Ocak ayına
taşınmakta, 2008 yılından bugüne kadar da her
yılın cari aylık artışları ile
artırılması öngörülmektedir.
Ancak, bu hesaplamada aylık bağlama
oranları düşük tutulmakta, gelişme hızının da
yüzde 75i esas alınmaktadır. Hiç olmazsa, 2000 öncesi SSK
emeklilerinin aylıkları arasında intibak
yapıldığı söylenilebilmesi için taban aylık
bağlama oranlarında eşitlik sağlanmalı ve gelişme
hızının tamamı dikkate alınmalıdır.
Esnaf BAĞ-KURlularla ilgili 2002
Nisan-Haziran döneminde yürürlükte bulunan gelir basamaklarına dair tespit
edilen bir yanlışlık düzeltilmektedir. Bu düzeltme 12 bin esnaf
BAĞ-KURlunun aylığında bir artış getirmektedir.
Tasarı, 2000 yılından
itibaren emekli olan SSKlıları kapsamamaktadır. Acaba, 2000
sonrası emekli olanların maaşları çok mu uyumludur?
Olmadığını bir önceki Çalışma Bakanı söylemiştir.
Neden 2000 yılı öncesi bağlanan BAĞ-KUR emekli
aylıkları ile ilgili benzer bir hesaplama
yapılmamıştır? Ne 2000 öncesi ne de 2000 sonrası BAĞ-KUR
emekli aylıklarında intibak öngörülmemektedir.
Gerek SSK emeklileriyle BAĞ-KUR
emeklileri arasında gerekse esnaf ve tarım BAĞ-KURlularının
kendi arasında da aylık bağlama sistemi ve bağlanan
aylıklar itibarıyla ciddi farklılıklar ve adaletsizlikler
bulunmaktadır. Tasarıda bunlar hiç dikkate
alınmamıştır.
Süper emekli olarak bilinen ve evini
barkını satıp, banka kredisi kullanıp yüksek prim ödeyerek
hizmet satın alan SSK emeklilerinin mağduriyeti de giderilmemektedir.
Yine, BAĞ-KURdan çeşitli
defalar basamak satın alarak emekli olduklarında hayal
kırıklığı yaşayanlar görmezden gelinmektedir.
Emekli Sandığı
emeklileri ile SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıkları arasındaki
eşitsizliklerden hiç bahsedilmemekte, yanına bile
yaklaşılmamaktadır.
Hele ki 2008 Ekim ayından sonraki
hizmetler için bağlanan emekli aylıklarının yüksek oranda
düşecek olması konusu tamamen göz ardı edilmektedir.
Dolayısıyla, tasarıda
yer alan düzenleme emekli aylıkları arasındaki
eşitsizlikleri gidermemektedir. Bu, gerçek anlamda bir intibak düzenlemesi
değildir. Nasrettin Hocanın deyimiyle, olsa olsa intibakın
suyunun suyudur.
AKP Hükûmeti, ya yine bu işin
altından kalkamadığını, o nedenle sadece bazı
emeklilerin aylığında kısmi bir iyileştirme
yaptığını açıklamalı ya da emeklilere verdikleri
sözü tutarak gerçek anlamda bir intibak düzenlemesi getirmelidir.
İntibak, bir lütuf değildir,
emekli aylıklarına zam talebi değildir. İntibak, emeklinin
hakkıdır. Bu hakkın verilmesinde de çok gecikilmiştir. Bu
itibarla, emekli aylıkları arasında oluşan
eşitsizlikleri giderecek düzenleme mutlaka yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bu
tasarının tek olumlu tarafı, 2000 yılı öncesine dair 1
milyon 900 bin civarında emekli dul ve yetimin aylıklarında
kısmi bir iyileştirme getirilmesidir. Milliyetçi Hareket Partisi,
açlık sınırının altında bulunan emekli
aylıklarında kapsamlı bir şekilde iyileştirme
yapılmasını öngörmekte ve istemektedir.
Bu tasarıya göre hesaplanan
aylık tutarının, sigortalı veya hak sahiplerine 2013
yılı Ocak ayından itibaren ödenmesinin de haklı bir
gerekçesi yoktur. Geriye dönük ödeme öngörmemenin yanında, AKP Hükûmeti
bir yıl daha emeklinin parasına el koymaktadır. Seneye kim öle
kim kala! AKP Hükûmeti Ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir! diyor.
Dokuz yıldır söz verip
gereğini yapmayacaksın, geriye dönük bir ödeme de söz konusu
olmayacak, kanunu çıkaracaksın ama emeklinin hakkını bir
yıl daha gasp edeceksin, böyle bir anlayış olabilir mi?
Her şeyden önce, Cenabıallah
kul hakkını sorar, kul hakkı yiyenleri de asla affetmez.
Cenabıallah AKP Hükûmetine vicdan versin, emeklilerimize de ecir,
sabır versin diyorum.
AKP Hükûmetinin bütçe
imkânlarının yetersizliğini bahane göstermeye hakkı yoktur,
dokuz yıl dört aydır ülkeyi tek başına yöneten AKP
Hükûmetidir. AKP Hükûmeti 2013 yılında uygulanacak bir düzenlemeyi
sanki her gün yeni bir şey yapıyormuş gibi anlatıp duruyor,
Emeklinin gözü aydın olsun!, Onları güldüreceğiz! diyor. Siz
ne zaman emeklinin yüzünü güldürdünüz de bugün güldüreceksiniz?
61inci Hükûmet Programında da
Çalışanlarımızın ve emeklilerimizin zenginleşen
Türkiyenin yeni imkânlarından, millî gelirden daha fazla pay
almalarını sağlamaya devam edeceğiz. diyor.
Bu nasıl anlayış? AKP
Hükûmeti çalışanlara ve emeklilere ne zaman millî gelirden daha fazla
pay vermiştir? Daha fazla pay şöyle dursun, emeklilerin millî
gelirden aldığı payı yüzde 100den yüzde 30a düşüren
AKP Hükûmeti değil midir? 2008 yılında emeklinin refah
payını düşüren kanunu çıkaran siz değil misiniz?
Asgari ücretle çalışanlar ile
emekli, dul ve yetimlerin tamamına yakını açlık
sınırının altında aylık almaktadır.
Hükûmetin bırakın refah artışından pay vermeyi, vergi
artışları ve zamlarla vatandaşın mevcut
refahından bile pay aldığı görülmektedir.
Son aylarda elektrikten doğal
gaza, benzinden mazota, telefondan otomobile kadar birçok mal ve hizmetin
vergileri artırılarak yüksek zamlar yapılmıştır.
Fakir vatandaşın evinde kullandığı mutfak tüpü 65-70
liraya kadar çıkmış, bulgurdan pirince, şekerden yağa
kadar her şeye zam gelmiştir. Yılbaşından itibaren de
vergiler güncellenmiş, onlarca harç ve damga vergisi yüzde 15
oranında zamlanmıştır. Sağlık sigortası
primini ödeyen sigortalı ve emeklilerden kullandığı ilaçlar
ile ortez, protez ve tıbbi malzeme bedelinin yüzde 10 ila yüzde 20si
arasında katılım payı alınmakta iken, muayene
ücretlerinde 15 liraya varan katılım payı alınması
uygulamaya konulmuş, son olarak da reçetede yer alan üç kutuya kadar ilaç
için 3 lira, sonraki ilave her bir kutu ilaç için 1 lira katılım
payı ödenmesini öngören yasal düzenleme yapılmıştır.
AKP Hükûmeti tarihî rekorlar
kırdığı cari açığın da, tasarruf
açığının da, sağlık harcamalarındaki yüksek
artışın da faturasını sigortalılar ile emekli, dul
ve yetimlerine çıkarmaktadır. Bu zamlar ve uygulamalar nedeniyle
emekliler ile dul ve yetimleri, aylıklarında yapılan
artıştan çok daha fazlasını ödemekle karşı
karşıya bırakılmıştır. Sıcak para
tacirlerinin, küresel patronların, tefecilerin yüksek kiralar elde
ettiği, paradan para kazanmanın revaçta olduğu ülkemizde asgari
ücretlilerle emeklilerin büyük çoğunluğu kıt kanaat geçimini
sağlamaya çalışmaktadır. Aylık geliri yetmeyen
vatandaşımız geçimini borçla sağlamaya
çalışmaktadır. 2002 yılında 6 milyar lira olan kredi
kartları ve tüketici kredisi borçları dokuz yılda tam 36 kat
artarak 217 milyar lirayı aşmış durumdadır. Ailelerin
borçlarının harcanabilir gelirlerine oranı 2002
yılında yüzde 4,7 iken bu oran dokuz yılda yüzde 44,7 seviyesine
yükselmiştir. Sayın Başbakan İmkânı
olmadığı hâlde borçlanmak suretiyle sıkıntıya
girip ondan sonra da Kredi kartı mağduru oldum. diye
bağıranlar ortaya çıkıyor. Cebindeki para kadar harca
kardeşim. diyor. Başbakan Yardımcısı Sayın Ali
Babacan da herkesin ayağını yorganına göre uzatması
gerektiğini söylüyor. AKP Hükûmetinin yaptığı bu
açıklamalar, vatandaşın içinde bulunduğu ekonomik
sıkıntılardan haberleri olmadığını
göstermektedir. Ayrıca, bu açıklamalar dokuz yılı aşan
AKP İktidarı döneminde vatandaşın refahının
artırılmadığının kabulü anlamına da
gelmektedir. Refah artışı bir yana, vatandaşın
borçlarının artırıldığı ortadadır.
Başbakan ve bakan olduklarını unutup vatandaşa Cebindeki
para kadar harca, ayağını yorganına göre uzat. diye
akıl verenlere sesleniyorum: Sizin de cebinize konulacak 700 lira
aylıkla ay sonunun nasıl getirileceğinin formülünü verin de
vatandaş bundan yararlansın. 700 lira emekli aylığıyla
ve asgari ücretle bir ay geçinmeye çalışın da dünyanın kaç
bucak olduğunu bir görün. AKP döneminde fakirlik meslek hâline gelmiştir.
AKP Hükûmeti sadece rantiyecileri, tefecileri, vurguncuları,
fırsatçıları sevindirmiştir. Ücret politikaları ile
çalışan ve emekli kesim üzerinde baskıcı ve sindirici bir
yönetim biçimini benimseyen Hükûmet, milyoner yaratma konusundaysa oldukça cömert
davranmıştır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, tabii, prim gün sayısı ve hizmet
yılı şartını tamamlayıp yaşı bekleyen
milyonlarca vatandaşımız umutla Meclisten çıkacak yasal
düzenlemeyi beklemektedir. Bizim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kanun
görüşmelerinde önergemiz olacaktır. İşe girdiği tarih
itibarıyla geçerli mevzuata göre gerekli şartları
taşıyanların bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren kendilerine
-başvurmaları hâlinde- yaşlılık aylığı
bağlanmasını öngörüyoruz, desteklerinizi bekliyoruz.
Tasarının hayırlara
vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kalaycı.
Tasarının tümü üzerindeki
dördüncü konuşmacı Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Abdulkerim Gök, Şanlıurfa Milletvekili.
Sayın Gök, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün sizlere aylardır kamuoyunda intibak
yasası olarak tanımlanan emekli aylıklarındaki eşitsizlikleri
gidermeye yönelik yapılan altı aylık yoğun bir
çalışmanın ürünü olan kanun teklifi hakkında bilgi
vereceğim. Bu vesileyle yüce milletimizi ve aziz Parlamentoyu
saygıyla selamlıyorum.
İntibak, farklı kavramlar ve tanımlamalar
dile getirildi, kısacası intibak uyum demektir, bir şeyin
ölçülerinin birbirine uyması anlamını
taşımaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki intibak genel bir
zam değildir, kamuoyunda böyle bir beklenti oluşturulması da
doğru değildir. İntibak, haksızlıkları giderici,
adaleti sağlayıcı bir düzenlemedir.
Biz burada 2000 yılı öncesini düzenliyoruz.
Geçmişe dönük KEY ödemeleri gibi birçok düzenleme yaptık. Bizim kendi
dönemimizde emekli olanlarda aslına bakılırsa çok da
sıkıntı yoktur, bunu çok net görüyoruz. Gerek alt Komisyonda ve
gerekse üst Komisyonda muhalefet milletvekilleri tarafından bu konuya
ilişkin çok da bir eleştiri gelmemişti.
Emeklilerimiz yıllardır intibak taleplerini
dile getiriyor. Emeklilerimiz bu ülkeye yıllarca hizmet etmiş,
vergilerini vermiş, vefakâr ve cefakâr insanlardır. Bir emekli
çocuğu olarak bunu çok iyi biliyor, yakından hissetmiş biriyim.
Emekliler yirmi yılı aşkındır bu düzenlemeyi
beklemekteydiler ancak birçok düzenlemede olduğu gibi bu düzenleme de AK
PARTİ hükûmetlerine nasip olmuştur. Biz, emeklilerimize lütuf
değil, haklarını veriyoruz. Biz diyoruz ki: Bu haklar
emeklilerimize ana sütü gibi helaldir.
Tasarı, aynı gün, aynı primi ödemesine
rağmen, değişik tarihlerde emekli olanların
maaşlarındaki farklılıkları gidermeye dönük bir
intibak düzenlemesidir. Yaptığımız düzenleme 2000 öncesi
emeklileri 2008 Ocak ayına taşımaktır. En adil düzenlemeye,
en doğruya yakını bu olduğu için, bu sistemi,
yaptığımız düzenleme ile huzurunuza getirmiş
bulunuyoruz.
Sosyal güvenlik sistemimizde statülerine göre emekli
aylıklarına bakıldığında, memur emeklilerinin
aylıklarının hesaplanmasında uygulanan ek gösterge ve kat
sayı sisteminden dolayı, aylıklarında herhangi bir
farklılaşma oluşmamaktadır. BAĞ-KURda gerek 2008e
kadar basamak sisteminin devam etmesi gerekse 2003 tarihinden sonra
bağlanan bütün aylıkların 2003 tarihinde yürürlükte bulunan
gelir tablosuna göre hesaplanması nedeniyle, aylıklar arasında
-arada kalan kısa bir dönem hariç- önemli bir farklılaşma
oluşmadığı anlaşılmıştır.
Bu kapsamda yer alan 12.186 kişinin
aylıkları aynı gelir basamakları üzerinden yüzde 8,9
oranında artış yapılarak yeniden hesaplanacaktır.
Yapılan intibak hesaplamaları sonucunda Nisan-Haziran 2002 döneminde
aylık bağlanmış olan 12.186 kişinin
aylıklarında, bulundukları basamaklara göre 27 TL ile 118 TL
arasında artış gerçekleşecek ve yaklaşık maliyet
8 milyon 100 bin TL olacaktır.
SSK emekli aylıkları günümüze kadar altı
ayrı sisteme göre hesaplanmış olup, her bir sistem aylık
bağlama kurallarında değişiklik meydana getirdiği gibi
ayrı emekli gruplarını oluşturmuştur. SSK emeklileri
yönünden aylık hesaplama yöntemlerindeki değişikliklere göre
emekliler genel olarak 1982 öncesi emekliler, 82 ve 87 yılları
arası emekliler, 1987 kamuoyunda aynı zamanda süper emekli olarak
da tanımlanan emekliler ve 1988-1999 arası emekliler, 2000-2008
arası emekliler, 2008 sonrası emekliler olmak üzere toplamda teknik
olarak Bakanlık tarafından altı farklı grup içerisinde
oluşturulmaktadır.
Emekli aylığı hesaplama yöntemlerinde
yıllar içinde yapılan değişiklikler, değişik
tarihlerde bağlanan SSK emekli aylıklarının
farklılaşmasına neden olmuştur. SSK emekli
aylıkları arasındaki farklılaşmaya, 2000 sonrası
emeklilere 2008 yılına kadar büyümeden yüzde 100 pay verildiği
hâlde 2000 öncesi emeklilere büyümeden pay verilmemesi ve ödenen prim
miktarına ve çalışma günlerine bakılmaksızın
belli bir miktarın altında aylık bağlanmamasını
sağlamak üzere getirilmiş olan alt sınır aylık
uygulaması bu haksız yapılanmaya neden olmuştur.
Sosyal devlet ilkesinden hareketle
yüksek olarak belirlenmiş olan alt sınır aylık
miktarı, yüksek prim ödediği ve uzun süre sistemde kaldığı
hâlde 3.600 gün prim ödeyen sigortalı ile 7.600 gün prim ödeyen
sigortalıya aynı aylığın bağlanması sonucunu
doğurmuştur. İntibak düzenlemesi çerçevesinde 2000
yılı öncesinde bağlanmış olan aylıklar, mevcut
göstergelerine göre yüzde 60 aylık bağlama baz oranı dikkate
alınarak bu oran 5 bin günden sonraki her 240 gün için ve elli-elli
beş yaştan sonraki her tam yaş için 1 puan
artırılarak, 5 bin günden eksik her 240 gün için 1 puan eksilterek
1999 Aralık ayı itibarıyla alt sınır
uygulanmasının yeniden hesaplanması gündeme
alınmıştır. Hesaplanan aylıklar 2008 Ocak ayına
kadar her yılın TÜFEsinin tamamı ve gelişme
hızının yüzde 75i kullanılarak güncellenecek, 2008 Ekim
ayına taşınan aylıklar 2013 Ocak ayına kadar
aylık artışlarıyla göstergeler düzenlenecektir.
Görüldüğü gibi, bu yöntem
sonucunda, yeni hesaplanan aylık ödenmekte olan aylıktan düşük
ise mevcut aylığın ödenmesine devam edilecek olup hiç kimsenin
aylığında bir düşüş olmayacaktır. İntibak
sonucu meydana gelecek artışlar, prim ödeme gün sayısı ve
ödenen primlerin miktarlarına göre değişkenlik gösterecek olup
göstergesi yüksek olanlar ve daha uzun süre prim ödeyenlerde daha fazla
artış olacaktır. Bu şekilde 2000 öncesi emeklilerin de
ülkenin kalkınmasından pay alması sağlanacak ve 2000 öncesi
emeklilerin aylık miktarları, 2000 sonrası emeklilerin
aylık seviyesine yaklaştırılmış olacaktır.
Yapılacak intibak sonucunda 2000 öncesi emekli 2 milyon 743 bin 371
kişiden 1 milyon 943 bin 442 kişinin yani yüzde 70inin
aylıklarında artış meydana gelecek, en yüksek
artış 2012 Ocak ayı itibarıyla 322 TLye kadar
çıkmış olacaktır. Maliyet ise ek ödeme dâhil 2011
yılı itibarıyla 2 milyar 538 milyon TL olacaktır.
İntibak yasasından dolayı 365 bin 146 kişinin
aylığında 50 ilâ 100 TL, 525 bin 613 kişinin
aylığında 100 ilâ 150 TL, 283 bin 762 kişinin
aylığında 150 ilâ 200 TL, 197 bin 978 kişinin
aylığında 200 TL artış sağlanmış
olacaktır.
İntibakla ilgili
çalışmalar süratle devam etmekte olup 2,7 milyon dosya taranarak
intibak yöntemi için gerekli olan bilgiler bilgisayar ortamına
atılacaktır. Bu, titizlikle yürütülmesi gereken zahmetli bir
çalışmadır. Ayrıca bilgisayar programlarının da
buna uygun olarak yeniden yazılması gerekmektedir. Ancak bütün
bunlara rağmen çalışmalar yıl sonuna kadar tamamlanacak ve
intibak farkları 2013 yılı Ocak ayında kademe uygulanmadan
tek seferde ödenecektir.
Böylece 2002 yılında kazanan
Türkiye olacak anlayışıyla iktidara gelen AK PARTİ
toplumumuzun geniş bir kesimini ilgilendiren yaralardan birisine daha
merhem olmuştur. Bu çalışmayla 2050ler için düzenleme
yaptık, altmış beş yaşı getirdik. Bizler o zaman
siyasette olmayacağız. Kırk yıl sonrasına göre
yapılan bir düzenlemeyi bugünden bozmaya çalışmak, onun ana parametreleriyle
oynamak doğru değildir. Türkiyenin gelecek yıllara dönük sosyal
güvenlik açıklarının uzun yıllar sağlam şekilde
sürdürülmesi için reform yaptık.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi
sizlere, iktisatta genel bir kural olan, vatandaşa yönelik politikalar
geliştirilirken toplumun bir tarafını düzeltip diğer
tarafını kötüleştirmemek ilkesinden hareketle,
vatandaşın bir cebinden alıp diğer cebine
koymadığımızı ispatlayan, toplumun bütün kesimlerine
yönelik çalışmalar yaptığımızı gösteren
bilgiler sunmaya çalışacağım.
2002 yılında
376 TL olan en düşük emekli maaşını 2011 yılında
872 TLye yükselttik. 148 TL olan en düşük BAĞ-KURlu
maaşını 554 TLye, 257 TL olan en düşük Emekli Sandığı
maaşını ise 632 TLye çıkardık. 2002 yılında
392 TL olan en düşük memur maaşını 2011de 1.460 TLye
yükselttik yani tam 3,5 kat artırdık.
İktidara
geldiğimiz 2002 yılında 230 milyar dolar olan millî gelirimizle
dünyanın 26ncı büyük ekonomisiydik. Bugün millî gelirimiz tam 780
milyar dolar, 2002dekinin 3 katından fazla, bugün dünyanın
16ncı büyük ekonomisiyiz. 2002de 3.500 dolar olan kişi
başı millî geliri de 3 kat artırıp 10 bin dolara çıkardık.
2002 yılında
yüzde 65lerde olan enflasyon, AK PARTİ dönemlerinde tek haneye kadar
geriledi. 2011 yılının son verilerine göre de yıllık
enflasyon yüzde 6,31lere kadar düştü. Böylece, 1969dan sonra ilk kez bu
kadar düşük enflasyon oranıyla bu ülke karşı
karşıya kalmış oldu.
Kamu net borç stokunun
gayrisafi millî hasılaya oranı, 2002 yılında yüzde 61,4
iken iktidarımız 2010 yılında yüzde 28,7ye bunu
çekmiştir. Kamu net borç stoku da hazine tarihinde ilk defa AK PARTİ
iktidarları döneminde gerilemeye başlamıştır.
2002 yılında
eğitim, sağlık, sosyal, koruma gibi kamu
harcamalarının toplamı 47,5 milyar TL iken 2011
yılında 210 milyar TL bütçeyi
millete hizmet için ayırdık.
Çalışma gün sayısı
otuzdan aşağı olan vatandaşlarımızın
sigortalı sayılmamalarını ortadan kaldırdık,
artık on yedi ve üstü çalışma günü olan her
vatandaşımız sigortalı sayılıyor, böylece
geçimini bir iş yerine bağlı olarak elde etmeyen
vatandaşımız, prim ödeyerek genel sağlık
sigortası kapsamındaki tüm hizmetlerden faydalanmaktadır.
On sekiz yaşından küçük bütün
çocuklarımızı, anne veya babası sigortalı olsun
olmasın, prim borcu olsun olmasın sağlık hizmetlerinden
koşulsuz yararlanma imkânına kavuşturduk. Anne ve babasından
sağlık hizmeti alamayacak durumda olan çocukların genel
sağlık sigortası primlerini de devletin ödemesi kapsamı
altına aldık.
Tarım sigortası emeklilerinin
sahip olduğu sağlık imkânlarından anne ve
babalarının da yararlanabilmelerini sağladık.
Genel sağlık
sigortasını hayata geçirdik. Hiçbir sosyal güvencesi olmayan,
yeşil kart uygulamasından yararlanamayan yaklaşık 3 milyon
vatandaşımızı -yine önceki açıklamalarımda
olduğu gibi- burada da devletin güvencesi altına aldık.
2002 yılında 36 milyar dolar
olan ihracatı tam 4 kat artırdık ve 2011 yılında 129
milyar 628 milyona yükselttik. Cumhuriyetimizin 100üncü yılında
hedefimiz ihracatımızı 500 milyar dolara çıkarmak, yani
Türkiyeyi daha da zenginleştirmek.
1993-2002 yılları
arasında ortalama sadece yüzde 3 büyüyen Türkiye ekonomisini 2003-2010
yılları arasında ortalama yüzde 6,1 büyüttük. 2011
yılının ilk çeyreğine gelindiğinde Türkiye, ekonomide
yüzde 11,5lik büyümeyle dünyanın en hızlı büyüyen 1inci
ülkesi, ikinci çeyrekte yüzde 8,8lik büyümeyle dünyanın 2nci ülkesi
olmuştur.
Cumhuriyetin ilanından 2002ye
kadar yapılan bölünmüş yol miktarı 6 bin kilometreyken, AK
PARTİ olarak, 2002den 2011e kadar
İZZET
ÇETİN (Ankara) Emeklilikle ne alakası var bunun?
ABDULKERİM
GÖK (Devamla) - 2002ye kadar bölünmüş yolla birbirine bağlanan
yalnızca 6 şehir varken bu sayıyı 74e çıkardık.
Burada
benden önceki konuşmacılar ekonomiyle ilgili ve intibakın
dışındaki birçok konuya değindi ancak ben öyle zannediyorum
ki tamamen şu anda intibakla ilgilidir. Neden? derseniz: Biz popülist
politikalar uygulamadık, biz seçim ekonomisi uygulamadık.
Vatandaşımıza, toplumun her noktasında
sıkıntısı olana, bütçemiz dâhilinde, imkânlarımız
dâhilinde, politikalarımız dâhilinde, toplumun her kesimine, Türkiye
Cumhuriyetinin demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti olması ilkesi
gereği ulaşmaya çalıştık. Konuşmalarım bu
çerçevede arkadaşlar.
2002
yılında çiftçilerimize 1,8 milyar TL olan destek verilirken bu
rakamı 3 kat artırdık ve 2011 yılında 6 milyar TLye
çıkardık. 70 milyon insanımızın ve 30 milyon
turistimizin gıda ihtiyacını karşılayan tarım
sektörümüz ile bugün, yüz yetmiş yedi ülkeye 1.530 çeşit tarım
ürünü ihraç ediyoruz.
İktidara
geldiğimiz günden bugüne kadar Toplu Konut İdaresi
aracılığıyla 81 il, 800 ilçe ve 1.825 şantiyede 100
bin nüfuslu 18 adet şehrin sıfırdan inşası
anlamına gelen 490 bin konut ürettik. Vatandaşlarımız ucuz
ve kaliteli konut sahibi olmaya devam ediyorlar.
İktidarımızda
ilk kez, hiç geliri olmayan yoksul gruplara yönelik konut üretimi
başlattık. Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğü ile iş birliği içinde,
geliri ve sosyal güvencesi olmayan vatandaşlarımıza
peşinatsız yirmi yıl vadeli, 100 TLden başlayan
taksitlerle büyüklüğü 45, 50,
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2002 yılında 494 milyon TL
olan
YURTKUR bütçesini 2011de
yaklaşık 3,5 milyar TLye çıkardık. 2002 yılında
188 bin olan ranzalı yurt yatak sayısını 263 bine
çıkardık. Bir yıl içinde 39.800 yeni yatak kapasitesinin de
ilave edilmesi için çalışmalar sürdürülmektedir.
Yıllardır zarar
açıklayarak milletimize yük olan devlet bankalarını kâra
geçirdik.
Bütün bunları kısaca bir
kelimeyle özetleyecek olursak, bu ülke -Amerikan başkanlarından
Abraham Lincolnün bahsettiği gibi Kalkınmamış ülkeler
yoktur, iyi yönetilmeyen ülkeler vardır.- çok şükür ki AK PARTİ
iktidarlarıyla iyi yönetilmeye başlamıştır ve siyasal
istikrarla, AK PARTİ iktidarlarıyla bu ülke bu rakamları
yakalamıştır, buna benzer rakamları da yakalamaya devam
edecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce
heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Gök.
Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanı Sayın Lütfi Elvan, Karaman Milletvekilimiz.
Buyurun Sayın Elvan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI
LÜTFİ ELVAN (Karaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerine söz almış bulunuyorum.
Zamanlama açısından oldukça
anlamlı ve önemli bir yasa tasarısını görüşüyoruz.
Zamanlama açısından neden anlamlı? Bildiğiniz gibi, 2009
yılı küresel krizinin hâlen dünyada etkileri devam ediyor. Yine,
dünyada ekonomi, finans ve diğer alanlarda belirsizlikler de devam ediyor.
Tüketici ve yatırımcı açısından ise beklentiler tüm
dünyada hâlen olumsuz bir düzeyde. Yine, dünyada sosyal güvenlik ve emeklilik
açısından baktığımızda hemen hemen tüm ülkelerin
sosyal güvenliğe ve emekli aylıklarına yönelik olarak çok ciddi
tedbirler aldıklarını ve bütçelerine olan yükü önemli ölçüde
azalttıklarını görüyoruz.
Sadece size birkaç ülkeden örnek vermek
istiyorum. Örneğin Almanyada aile ve kira yardımı dâhil olmak
üzere sosyal güvenlik ve işsizlik ödemeleri
azaltılmıştır. İtalyada aile vergi
yardımlarının ve yüksek gelirli emekli
maaşlarının kesilmesi yoluna gidilmiştir. İrlandada
yine sosyal yardımlarda önemli bir kesinti söz konusu olmuştur.
Yunanistana baktığımızda, Yunanistanda çok ciddi
tedbirlerin alındığını görüyoruz. Nedir bunlar? Özellikle
bin avronun üzerinde emekli maaşı olanların emekli
maaşlarının aşağı yukarı yüzde 40
oranında kesilmesi dahi bu kapsamda düşünülebilir. Buna ilave olarak
emekli maaşlarının kesilmesi, emeklilik
yaşlarının artırılması vesaire bunları
anlatabiliriz. Portekizde sosyal harcamaların önemli ölçüde
düşürüldüğünü görüyoruz. Avusturyada, Çek Cumhuriyetinde,
Estonyada, Letonyada, Hollandada, Litvanyada -ben bunları teker teker
sıralamak istemiyorum- Macaristanda, Polonyada emeklilik
yaşlarını artıran ve sosyal güvenlik ve emekliliğe
yönelik çok ciddi tedbirler alınan hususların olduğunu hepimiz
biliyoruz.
Böyle bir ortamda, kamuoyunda intibak
olarak bilinen ve ciddi bir mali yükü olan bir tasarıyı bugün
görüşüyoruz. Bu açıdan anlamlı bir gün, zamanlama oldukça
anlamlı diye düşünüyorum. Tüm dünyanın bütçelerini kestiği,
kıstığı, sosyal güvenlik harcamalarını önemli
ölçüde azalttığı bir dönemde, biz, bütçemize yük getirecek olan intibak
yasasını, 2,7 milyar TL civarında yük getirecek olan intibak yasasını bugün burada görüşüyoruz.
Elbette çok değişik
görüşler ifade edildi burada. Nedir bu görüşler? Aşağı
yukarı 8-10 milyar liradan başlayan 40-50 milyar TLye kadar
çıkan bir bütçe yükü öngören teklifler bunlar. Önümüzde orta vadeli bir
program var, yıllık bütçemiz var. Hükûmetin mutlaka ve mutlaka Orta
Vadeli Programa uyması gerekiyor, bütçe disiplinine uyması
gerekiyor.
Bakınız değerli
arkadaşlar, 2003-2011 döneminde yani dokuz yıllık dönemde,
sadece bir yıl hariç, sekiz yıl bütçe hedefleri tutturulmuştur.
2009 yılı hariç yani dünyada küresel krizin oluştuğu o
yıl hariç sekiz yıl bütçe hedefi tutturulmuş, bilakis,
harcamalar hedeflenenin çok daha altında gerçekleşmiştir.
1994-2002 yılına
baktığımızda -yine dokuz yıllık periyot- bu dokuz
yıllık dönemde tam altı yıl bütçe hedefi
tutturulamamış ve hedeflenenin tam 2 katı bütçeye bir yük
gelmiştir değerli arkadaşlar.
Onun için, bizlerin önümüzü görmemiz
orta ve uzun vadeli bir bakış açısı içerisinde bu tür
planlarımızı ve programlarımızı yapmamız
gerekiyor. Günübirlik politikalarla, tüm emeklileri kapsayan ama yarın,
bir yıl sonra, iki yıl sonra emeklilerimizin ne tür bir durumla
karşı karşıya kalacağını bilemeyeceğimiz
bir durumla karşılaşmamız demek, Türkiyedeki güven ve
istikrarın son bulması demektir. Onun için, her
attığımız adımı mutlaka ve mutlaka bütçe
disiplini içerisinde yapmak zorundayız değerli arkadaşlar.
Şimdi, Türkiyedeki resme
baktığımızda, 2011 yılında aşağı
yukarı yüzde 8in üzerinde bir büyüme söz konusu. Güven ve istikrar hâlen
devam ediyor. İş gücüne katılım oranında 5
puanlık bir artış söz konusu oldu. Bu, son derece anlamlı
çünkü tüm gelişmiş ülkelerde beklentilerin olumsuz seyretmesi
nedeniyle iş gücüne katılım oranlarında ciddi
düşüşler söz konusu değerli arkadaşlar. Ama Türkiyede,
iş gücüne katılım oranında aşağı yukarı
5 puanlık bir artış söz konusu ve buna rağmen
işsizlikte hâlen bir düşüş söz konusu. O nedenle, bu mevcut güven
ve istikrarı koruyan bir yapının mutlaka sürdürülmesi gerekir
diye düşünüyorum.
Bütçenin kompozisyonuna
baktığımızda da -bu da çok önemli- bütçenin kompozisyonunda
da ciddi bir değişimin son sekiz, on yılda söz konusu
olduğunu görüyoruz. Nedir bu değişim; bütçenin kompozisyonundaki
değişim? Aşağı yukarı 2002 yılında yüzde
10-11 seviyesinde olan sağlık ve sosyal harcamalarımız,
özellikle sosyal harcamalarımız 2011 yılı itibarıyla
yüzde 24e yükselmiştir. Bunun anlamı şudur: Bütçenin dörtte 1i
sağlık ve sosyal harcamalara gidiyor demektir. Bu, son derece önemli
bir gelişme. Neden önemli bir gelişme? Tüm dünyada sosyal
harcamaların kısıldığı bir dönemde Türkiyede
sosyal harcamaların artması, sosyal adaletin tesisi
açısından son derece önemli.
İkinci önemli husus; personel
harcamaları. 2002 yılında bütçemizin içerisindeki personel harcamasının
oranı yüzde 18 değerli arkadaşlar. Bu oran yüzde 27,7ye
yükseldi 2011 yılı itibarıyla. Bunun anlamı şu:
Aşağı yukarı bütçemizin dörtte 1ini sosyal ve
sağlık harcamalarına ayırıyoruz, üçte 1ini ise
personel harcamalarına ayırıyoruz. Bugün hiçbir kesimde,
emeklilerimiz dâhil, devlet memurlarımız dâhil hiçbir kesimin reel
olarak ücretlerinde bir kayıp söz konusu değildir. SSK
işçilerimizde, SSK işçi emeklilerimizde aşağı
yukarı yüzde 50ye yakın -enflasyondan
arındırıldıktan sonra- reel bir ücret artışı
olduğunu görüyoruz, BAĞ-KURlularda bu oran çok daha yüksek. Yüzde
100ün üzerinde, yüzde 107lik bir reel artış söz konusu,
BAĞ-KUR emeklileri için söylüyorum.
Yine diğer taraftan, emeklilere
ödenen aylıklara baktığımızda, 2002 yılında
16 milyar TLlik bir emekli aylığı ödemesinin söz konusu
olduğunu görüyoruz, 16 milyar TL, 2012 yılı için öngörülen rakam
105 milyar TL; aşağı yukarı 6,5 katlık bir
artış söz konusu. Yani bugün emeklilerimiz hiçbir şekilde
enflasyona ezilmemiştir, enflasyonun altında
kalmamıştır, reel olarak ücretlerinde ciddi bir artış
söz konusu olmuştur.
O nedenle, ben şunu tekrar etmek
istiyorum: Atacağımız her adımı geleceğimize
bakarak, geleceğimizi düşünerek, gelecekteki ekonomimizi
düşünerek atmalıyız ve ben şunu söylüyorum: Elbette,
emeklilerimizin tamamını kapsayan, 2008 sonrası, 2000-2008
arasını da kapsayan bir intibak yasası çıkarılabilirdi
ama bunun yükü vatandaşımıza gelecekti. Bir yıl sonra, iki
yıl sonra vatandaşlarımız bugünkü aldığı
parayı belki alamayacak bir duruma geleceklerdi. O nedenle, biz diyoruz
ki: Mutlaka ve mutlaka bütçe disiplinine riayet edelim, bugüne kadar oldukça
başarılı bir bütçe performansı sergilenmiştir, bundan
sonra da bu başarılı bütçe performansı sergilenmeye devam
etsin.
Elbette, bunu yaparken de, tüm dünyada
sosyal güvenliğe, emekliliğe yönelik ciddi tedbirler
alınırken Türkiyede yine mali yük getiren, ama
haksızlığı da önemli ölçüde ortadan kaldıran bir
düzenlemeyi yapalım. Buna hepimiz varız, ama hepimiz, hep birlikte
geleceğimizi düşünmek zorundayız.
Hepinize saygılar sunuyorum,
sağ olun, var olun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Elvan.
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, Sayın Komisyon Başkanımızın
temasına bir cümleyle, ayakta, burada katkıda bulunmak istiyorum; Çok
değerli bir konuşma Avrupa çerçevesinde, Orta Vadeli Programda,
bütçe çerçevesinde; ama küresel kriz bölgesel değil, küresel ismi
üstünde. O zaman Brezilyada Lula ve Dilma sosyal devlet uygulamasında 30
milyon kişiyi açlık sınırının üstüne nasıl
çıkardı, Hindistan ve Uzak Doğuda Çin yüzde 9lara nasıl
yükseldi? Biraz geniş bir ufukla tartışıp emekçilerin,
emeklilerin durumunu koymak gerekir diye düşünüyoruz.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim,
zabıtlara geçti Sayın Kaplan.
Sayın milletvekilleri, gruplar
adına tasarının tümü üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, şahısları
adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Baloğlu.
Sayın Baloğlu, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, SSK emekli
aylıkları geçmişten günümüze kadar altı ayrı sisteme
göre hesaplanmıştır ve bu sistemlerden her biri, aylık
bağlama kurallarında bir değişiklik meydana getirmiş
ve ayrı emeklilik grupları oluşmasına sebep olmuştur.
Bu altı grup, sırasıyla; 1 Ocak 1982 öncesi emekliler, 1 Ocak
1982 ile 31 Aralık 1987 arasındaki emekliler ve 1987
yılındaki süper emekliler, 1 Ocak 1988 ve 31 Aralık 1999
yılı arasındaki emekliler, 2000-2008 yılları
arasındaki emekliler ve 2008 sonrası emekliler olarak
adlandırılmaktadır. Emekli aylığı hesaplama
yöntemlerinde yıllar içerisinde yapılan değişiklikler SSK
emekli aylıkları arasında farklılaşmaya sebep
olmuştur. Bu farklılaşmanın iki önemli sebebi vardır.
Bunlardan bir tanesi, 2000 yılı sonrası emeklilere 2008
yılına kadar büyümeden yüzde 100 pay verildiği hâlde 2000 öncesi
emeklilere büyümeden pay verilmemiştir. Diğer sebep ise, ödenen prim
miktarına ve çalışma günlerine bakılmaksızın
belli bir miktarın altında aylık bağlanmamasını
sağlamak üzere getirilmiş olan alt sınır aylık uygulamasıdır.
Sosyal devlet ilkesinden hareketle yüksek olarak belirlenmiş olan alt
sınır aylık miktarı, yüksek prim ödediği ve uzun süre
sistemde kaldığı hâlde 3.600 gün prim ödeyen sigortalı ile
7.600 gün prim ödeyen sigortalıya
aynı aylığın bağlanması sonucunu
doğurmuştur.
Değerli milletvekilleri, intibak
düzenlemesi, oluşan bu olumsuzluğun giderilmesini
amaçlamıştır. İntibak uyum demektir. 2000
yılından önce emekli olan 2 milyon 700 bin SSK emeklisiyle
sınırlı tutulan intibak çalışmasının
kapsamı bu yeni düzenlemeyle birlikte genişletilmiştir. Yeni
düzenlemeye göre, 2000 yılı öncesinde bağlanan aylık
miktarlarına refah payının yansıtılmasıyla
birlikte alt sınır uygulaması yapılmaksızın
sigortalıların sistemde kaldıkları süreyle
orantılı bir şekilde bu uygulamadan hak ettikleri gerçek
kazançları almaları amaçlanmıştır. Bunun yanında
bu kazançtan gün sayıları üzerinden
yararlandırılmaları sağlanmaya
çalışılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yeni intibak düzenlemesinin sonucunda intibak kapsamında
olanların yüzde 70inin aylıklarında artış meydana
gelecektir. 2012 Ocak ayı itibarıyla en yüksek artış 322 TL
ve yıllık maliyet toplam 2,5 milyar TL olarak gerçekleşecektir.
Bu maliyet her yıl katlanarak artacaktır.
Yaşlılık aylığı alanların
artışlarına gelince, yaşlılık
aylığı alan 484 bin kişinin aylığı 100 ile
150 TL arasında, 279 bin kişinin aylığı 150 ile 200 TL
arasında, 9.500 kişinin aylığı ise 250 TL ve üzerinde
olacaktır. Bunun yanında BAĞ-KURdan aylık alanlarla
intibak ihtiyacı olup olmadığı konusunda da inceleme yapılmış,
aylıklar arasında, arada kalan kısa bir dönem hariç, önemli bir
farklılaşma olmadığı
anlaşılmıştır fakat yapılan inceleme sonucunda, 1
Nisan 2002 gelir tablosundan emekli olan yaklaşık 12 bin kişi
yönünden bir dengesizlik olduğu görülmüş, bu yüzden intibak
çalışması kapsamına bu gelir tablosundan 1 Nisan 2002 ile
30 Haziran 2002 arasında emekli olanlar da dâhil edilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kapsamda hesaplanmış olan 12 bin
kişinin aylıkları, aynı gelir basamakları üzerinden
yüzde 8,9 oranında artış yapılarak yeniden hesaplanacaktır
ve bu vesileyle de oluşan olumsuzluk giderilmiş olacaktır. Bu
artış, kişilerin aylıklarında, bulundukları
basamaklara göre 27 TL ile 118 TL arasında artış getirecektir.
Hükûmetimizin
programında yer alan ve Sayın Başbakanımızın
talimatıyla üzerinde çalışılan yasa, emekliler
arasında yıllar zarfında oluşan maaş farkını
gidermeyi amaçlamaktadır. Sayın Başbakanımız,
Hükûmetimizin programını açıklarken şu cümleyi sarf
etmiştir: Emeklilerimiz için adil bir intibak sistemini kademeli olarak
hayata geçireceğiz. İşte bu yasa,
Başbakanımızın söz verdiği gibi, yıllardan beri
mağdur durumda olan ve maaş adaletsizliğine uğrayan
emeklilerimiz için hazırlanmıştır.
Biz
AK PARTİ Hükûmeti olarak, geçmiş dönemlerde
yaptığımız reformlarla nüfusumuzun yüzde 83ünü sosyal güvenlik
kapsamına almış bulunuyoruz. Bunun yanında, tüm
imkânlarımızı zorlayarak emeklilerimizin maaşlarında
ciddi artışlar sağladık. 2002-2011 Ocak dönemlerinde en
düşük emekli maaşlarını, çiftçi emeklilerimiz için yüzde
619 oranında, esnaf emeklilerimiz için yüzde 326 oranında, işçi
emeklilerimiz için yüzde 204 oranında, memur emeklilerimiz için yüzde 149
oranında artırmış bulunmaktayız.
AK
PARTİ Hükûmeti ile zenginleşen, büyüyen ve gelişen Türkiye'nin
yeni imkânlarından ve millî gelirden emeklilerimizin ve tüm
çalışanların daha fazla pay almalarını sağlamaya
devam edeceğiz; intibak yasası da seçmenlerimize verdiğimiz bu
sözün ilk adımlarıdır.
Sosyal güvenlik alanında temel
hedefimiz, tüm vatandaşlarımızın yeni dönemde sosyal
güvenlik ve genel sağlık sigortası kapsamına
alınmasıdır. Hükûmetimizin sağlık harcamaları da
her yıl artarak devam etmiştir. 2002 yılında 10 milyar TL
olan sağlık harcamalarımız 2011 yılı sonu
itibarıyla 45 milyar TLye ulaşmıştır yani sağlık harcamalarımız 4
kat artmıştır.
Türkiyede orta sınıfın
konuta kavuşması için oluşturulan KEY hesabı,
geçmişten AK PARTİ İktidarına kadar uzun ve
sancılı bir süreçti. 1996 yılından beri hükûmetlerin
ödemeye yanaşmadığı Konut Edindirme Yardımı
paraları, Sayın Başbakanımızın devreye girerek
talimat vermesi üzerine hak sahiplerine ödendi.
Partimiz 2002 yılında tek
başına iktidara geldiğinde Sayın
Başbakanımız Halkımızın devletle hiçbir probleme
meydan verecek pürüzlü bir şeyi kalmasın, ödemesi gerekenler varsa
ödensin, vatandaşımızın hakkı zail olmasın.
talimatını vermişti ve sonucunda KEY ödemeleri ortaya
çıktı. Nitekim, 2007 yılında çıkan bir kanunla da
gerekli çalışma yapıldı. Sonuç olarak, 2011 yılı
Ekim ayı itibarıyla 7,8 milyon hak sahibine Konut Edindirme
Yardımı kapsamında 3,4 milyar TL ödeme yapıldı.
Takdir edersiniz ki 1987
yılında başlamış ve 1995 yılında
sonlandırılmış bir fonun evraklarının
arşivlerden çıkarılıp tek tek hak sahiplerinin
bulunması ve onların nema hesaplarının tespitinin
yapılmasının ne kadar zor olduğunu hepimiz biliyoruz.
Nitekim, o tarihlerde çoğu
kurumlarda bilgisayar ile işlem yapılmıyordu fakat
Başbakanımızın bu konu üzerindeki hassasiyeti sayesinde, fedakârca
ve titizce yapılan çalışmalar sonucunda KEY ödemeleri hak
sahiplerini buldu.
Peki, bunları biz neden
yapıyoruz? Çünkü biz millete hizmetkâr olmak için iktidardayız ve
buradayız. Biz milletin hizmetkârıyız. Her zaman
söylediğimiz gibi, hiçbir zaman buyurgan bir Hükûmet olmadık, biz
hizmetkâr bir iktidarız.
Geçmiş hükûmetler döneminde bütçe
açıklarını kapatmak için kurulan bir başka fon da Zorunlu
Tasarruf Fonuydu. Bu paralar zamanında insanlardan toplanmış
fakat AK PARTİ iktidara geldiğinde kasada hiçbir miktarda para yoktu.
Bu paralar da ne hazinede ne de bankalarda mevcut değildi. Biz dürüst bir
iktidar olarak, suçluyu gösterip bu işten sıyrılmak yerine,
halka, bu parayı ödeme sözü verdik. AK PARTİ zoru başardı
ve doğru bir iktidarın yapması gerekeni yaparak zorunlu tasarruf
konusunda hak sahiplerine 13,5 milyar TL ödeme yaptı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biz, verdiği sözlerin daima arkasında olan bir
Hükûmet anlayışını benimsedik ve bu anlayışla
ilerleyeme de devam edeceğiz. Sizlerin de bildiği gibi, hastaneleri
tek çatı altında topladık.
Vatandaşlarımızın, sağlık sigortalarıyla
bütün sağlık kuruluşlarından hizmet almasını
sağladık. Sağlık hizmetlerinde
vatandaşımızın memnuniyet oranını yüzde 39lardan
yüzde 75lere çıkardık. Yeşil kartlı
vatandaşlarımız dâhil sağlık hizmetlerinden yararlanan
nüfusumuzun oranını yüzde 96lara ulaştırdık.
Biz, bu gelişmeleri
halkımıza sunmanın kıvancı içindeyiz. İntibak
yasası da mağdur durumda olan emeklilerin yüzünü güldürmek,
mağduriyetlerini gidermek için hazırlanmıştır.
Ve bu kanunun hazırlanmasında
emeği geçen tüm çalışanları kutluyorum; kanunun
hayırlı uğurlu olmasını dileyip hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Baloğlu.
Şahısları adına ikinci
konuşmacı Sayın Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.
Sayın Ayhan, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 171 sıra sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının tümü üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce
ifade etmek istediğim bir şey var. Biraz önce bir vatandaştan
telefon aldım, Osman Karakuzu, bizim Serinhisardan. Dedi ki: O, biraz
önce konuşan Türkiye Büyük Millet Meclisindeki Komisyon Başkanı
Meclisin Komisyon Başkanı mı, Hükûmetin Komisyon
Başkanı mı? Almanyadaki adam kaç para alıyordu, kaç euro
alıyordu? Onunkinden ne kadar kestiler? Buradakiler kaç para alıyor?
Neyini keseceksin? Şimdi, bir vatandaşımızın
söylediği bir şeyi eğer vatandaş çok iyi bir şekilde
idrak ediyorsa buradaki Sayın Komisyon Başkanımızın bu
hadisenin farkında olması lazımdı.
Orta Vadeli Programdan bahsettiniz.
Orta Vadeli Programı bu Hükûmet beş ay getirmedi Komisyona, Türkiye
Büyük Millet Meclisine getirmedi. O zaman niye müdahale etmediniz? Niye bu
gelmiyor? demediniz. Niye bunu ifade etmediniz?
Şimdi, kanun hükmünde kararnamenin
bir tanesinin arasına koyacaksın, Sayın Bakanın bile zorla
arayıp bulacağı bir şekilde gelecek ve böylelikle eylül
ayında görüşmüş olacaksınız. Bunları burada
tartışmamız lazımdı.
Orta Vadeli Programı Hükûmet ne
zaman çıkarırsa çıkarsın, canı istediği zaman
çıkarırsa çıkarsın babındaki kanun teklifimi ben
buraya verdim. Gelin onları tartışalım. Yetmiyorsanız,
yetişemiyorsanız, onu anlatamıyorsanız burada
yardımcı olalım dedik. Defalarca gündeme getirdim. Ama
Sayın Komisyon Başkanına -geçmişte mesai arkadaşlığı
da yapmış olmamdan dolayı- biraz önce dışarı
çıkarken ifade ettim, Biraz sonra görüş söyleyeceğim, sizinle
ilgili konuşacağım. dedim.
Gerçekten bu önemli bir hadisedir.
Madem bütçe fevkalade iyi, gelin şu bütün emeklilerin meselesini,
intibakını çözüverelim canım! 2 milyonunu değil 2 milyon
800 binini halledelim. Öbür tarafta 10 milyona yaklaşan emekli var. Gelin
bunları çözelim dedik. Madem bütçe iyi, madem bütçe fazla veriyor,
bunları çözmemiz lazım dedik.
Şimdi bunu niye getiriyoruz,
intibak yasasını? Emeklilerin durumu fevkalade iyi, herkes güle
oynaya geziyor, ben istediğimi alabiliyorum, istediğimi
harcayabiliyorum dediği için mi siz 300 lirayla 30 lira arasındaki
parayı vermeye çalışıyorsunuz? O da herkese değil.
BAĞ-KURdan 12 bin kişiye, 15 bin kişiye, öbür tarafta da 10
milyon emekliden 1 milyon 900 binine veriyorsunuz. Dolayısıyla
söylerken, ifade ederken bir şeyi bütün boyutlarıyla dikkate almak
lazım.
Bakın, Sayın Başbakan ne
yaptı? Seçimlere kısa bir süre kala İntibak yasasını
seçimden sonra çıkaracağız. sözünü vermiş. Bu
açıklama basında yer aldı. Bakanlar Kurulunda bu hadise
görüşüldü. Bakanlar Kurulundan fırlayan herkes, bilen bilmeyen herkes
fırladı dışarıda Emeklilerin arasındaki bütün
farklılıkları gideriyoruz. dedi. Benim ilimde de bakan
hanımefendi vardı, hızını alamadı, İzmirde
söyledi. Bunun zor olacağını, halledilemeyeceğini sizden,
Sayın Bakandan önceki Bakan söyledi. Bürokrasiyi dinleyen, önüne hesap
kitabı koyan, önüne hesap kitabı getiren insan ne yapar? Bir bakar,
ne yapıp ne yapamayacağını bilir, nereye kadar gidip
gidemeyeceğini de bilir. Dolayısıyla, bu işleri söylerken,
sadece bu işleri AKP biliyormuş ve bütün hadiseyi çözmüş gibi
topluma lanse etmenin bir anlamı yok. Bağırıyor emekli Ben
bekliyorum, günümü doldurdum, vesairemi doldurdum. diyor. Beni bekliyor,
şu anda konuşmamı. Telefon ediyor. Bana bir çözüm,
sağlık sigortasından istifade edemiyorum. Bu tür işlerimi
çözemiyorum, sıkıntı içindeyim. diyor. Gelin, onların
meselelerini çözelim, onların meselelerini konuşalım. Sanki
burada, Türkiyede hiçbir problem yokmuş gibi hadiseyi topluma lanse
etmeye çalışmak gerçekten zor. Bakın, Sayın Bakan
ihtiyatlı konuşuyor. Önüne hesap kitap koydular. Daha önceki
Bakanın -Bakanlar Kurulunda konuşuldu ama çıkınca- Biz bu
işi zor yaparız. dediğini, bizim arkadaşlarımız,
onun beyanlarından hangi tarihte söylediğini ne yaptılar? Çok
rahat ifade ettiler.
Şimdi, mutlaka sorunların
tamamının bir anda çözülmesi gibi bir hadiseyi ifade etmek mümkün
değil. İmkânlarla, kaynaklarla ihtiyaçları dengeleyeceksiniz.
(Başbakan Recep Tayyip
Erdoğanın Genel Kurulu teşrifi nedeniyle AK PARTİ
sıralarından ayakta alkışlar)
Dolayısıyla bu hadiseyi ne
yapmamız lazım? Çok iyi değerlendirmemiz lazım. Burada
zaten Komisyon Başkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Komisyon
Başkanı gibi davranması önemli. Diğer komisyonlarda da
aynı şekilde.
Bakın sistem
farklılaşabiliyor. Her bir sistemde aylığın
miktarını belirleyen farklı unsurlar var. Bunlar
sigortalının prime esas kazanç tutarları, prim ödeme gün
sayısı. Bunları, değişiklikleri dikkate
aldığımızda dört grupta emekliliği
sınıflandırıyoruz: 82 öncesi emekli olanlar, 82-87
arasında emekli olanlar, süper emekliler, 88 ve 2000 yılında
emekli olanlar. Bu hususu fazla uzatmayacağım ama şimdi, bunun
neyi çözüp çözmediğini konuşmak lazım. Sadece emeklilerin bir
kısmını kapsıyor, herkesi kapsamıyor. Emeklilere
insanca yaşayacak bir ortamı da sağlamıyor. Amacı da
karşılamıyor. Emekliler açısından
eşitsizliği giderdiğini de söylemek mümkün değil. Bazı
aylıkların düşebileceği de ifade ediliyor. Şimdi,
baktığınız zaman, bu tür çalışmalar daha önceki
yıllarda esasen başladı.
Çok farklı, adaletsiz
bir sistem var, bunu düzelteceğim. diye millete söz verdiniz mi?
Verdiniz. Bunu kanundan sorumlu bakan çok rahat izah edebilirdi. Demek ki izah
etmekte bir sıkıntısı var. Komisyon başkanları da
hafif omuz ve destek atma yarışına giriyorlar. Sorumlu bakanlar
işin zorluğunu bildikleri için biraz daha ihtiyatlı konuşma
gibi bir durum söz konusu çünkü önlerine konulan nedir? Hesap kitaptır.
Birkaç seçim
atlatılmasına rağmen bu işte fazla konuşulduğu
için altından kalkamadınız, şimdi alelacele bir şey
getirmek zorunda kaldınız. Bu da çözmüyor. Sayın Bakanım,
sizin meseleye ilginizin olduğunu biliyorum ama fazla bir terakki yok,
yani meselenin tamamını çözmeye yönelik bir hadiseyi
gerçekleştirmiyorsunuz.
Şimdi hepimiz
Türkiye Cumhuriyetinin sizin yönettiğiniz sosyal güvenlik sistemi
üzerinde konuşmuyor muyuz? Evet, konuşuyoruz. Sosyal güvenlik
açığı 2009da 53 milyar bütçe transferi- 2010da 55 milyar,
2011de 55. Bakın, 2012de İyi. diyeceğiniz, İyi
olacak. diyeceğiniz 2012de programa koyduğunuz rakam ne kadar? 69
milyar TL. Hedef, hedeflediğiniz bütçeden transfer millî gelirin yüzde 5i
düzeyinde. Şimdi, bunun neresi iyi Allah aşkına? Giderlerin
millî gelire oranı ise yüzde 7ye ulaşıyor.
Peki, sistem bu kadar
açık verirse buna iyi işleyen bir sistem demek mümkün müdür
Sayın Bakan? Emekliler bu tasarı çıktığında
problemleri çözüldü diye düşünecekler mi? Hükûmet memnun olsa bu
tasarıyı niye getirsin? Mevcut durumdan siz de memnun
değilsiniz, kamuoyu da memnun değil, 10 milyon emekli de memnun
değil. Emekli, canı
yanmış bağırıyor. Siz Bunun 2-3 milyonunu
düzelteceğim. diye problemi çözmüyorsunuz. Eşitsizlikler de giderek
artacak.
Şimdi, emeklilerin kalanı
gerçekten sizden ümidini kesti. Diyor ki: Emekli Sandığındakilere
de bir şey var mı? soruyor, BAĞ-KURlulara da bir şey var
mı? Onu da soruyor. Burada oralara bir şey yok Sayın
Bakanım, onlara düzeltecek bir şey de yok.
Bir de bunu, bu tasarı yarın
yasalaştığı takdirde yarın çıkacakmış,
ödenecekmiş gibi ne yapıyorsunuz? Topluma lanse etmeye çalışıyorsunuz.
Böyle bir şey yok, orada 2013de ödenecek. diye ne yaptınız?
İfade ettiniz, burada hüküm var. Dolayısıyla, ne
yapıyorsunuz? Buradan bütün emeklilere sesleniyorum
Gelin, bunun
yürürlüğünü erkene alalım, şimdiye alalım. Ama, siz,
bırakın, memurların maaş artışlarını
bile daha ayarlamadınız 2012 yılı için. Ne zaman
yapacağınızı siz de bilmiyorsunuz, sendikalar,
vatandaşlar da bunu merak ediyorlar.
Ekonomi sakat, her yıl 100 milyar
dolar dış ticaret açığı Türkiye vermeye
başladı. AKP geldiğinden beri toplam 500 milyar dolar
dış ticaret açığı var. Bu ülkeyi üttürdünüz, kaybetti.
Sadece geçen yıl 77 milyar dolar cari işlemler açığı
var. İhracat yüzde 18 artıyor, ithalat yüzde 30 artıyor. Millete
kızıyorsunuz ithalatta Cep telefonu ithal ediyor. diye. Benim
babamın ne günahı var, doksan bir yaşında, elinde bir
telefon, kaç senedir onu kullanıyor? Bunları, konuşurken dikkate
almak lazım, ona göre konuşmak lazım.
Bir de, mesela, yasaları
karıştırıyorsunuz, eğitim yasasının içine
BDDKyla, başka konularla ilgili atamaları koyuyorsunuz. Orada da
bakanlarla grup yönetimi arasındaki tenakusun nerelere
vardığını ne yapıyoruz? Açık ve net bir
şekilde görüyoruz. Bu, AKPnin, gerçekten, tutarsızlığını
göstermesi açısından -çok da göstermesi açısından- önemlidir.
Benden, açtılar, defalarca özür
dilediler. demek, o bile koordinasyonun olmadığını çok net
ve açık bir şekilde ne yapar? Gösterir.
Şimdi, komisyondan geçen
tasarıların, geldiği zaman, o komisyon davet
yazısının usulüne uygun olup olmadığını bile
test edebilecek durumda maalesef milletvekilleri olmuyor. Bu yetki
yasasının, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye cevaz
veren yetki yasasının nasıl çıktığını
Sayın Başbakanın, sayın bakanların detaylı olarak
ne yapmaları lazım? İncelemeleri lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Daha
sonraki konuşmalarımda tekrar söz alacağım.
Teşekkür ediyorum, yüce heyete
saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Ayhan.
Sayın milletvekilleri, ülkemizi
ziyaret etmekte olan Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli
Berdimuhammedov şu anda Meclisimizi teşrif etmek üzeredirler.
Kendilerine Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum.
Alınan karar gereğince,
Sayın Berdimuhammedovun konuşmasını yapmak üzere kürsüye
davetini arz ediyorum.
Buyurun Sayın Başkan.
(Alkışlar)
X.- SÖYLEVLER
1.-
Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhammedovun, Genel
Kurula hitaben konuşması
TÜRKMENİSTAN DEVLET BAŞKANI
GURBANGULI BERDİMUHAMEDOV - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Başkanı Sayın Çiçek, çok değerli milletvekilleri,
sayın bakanlar; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkmenistan ile Türkiye
kardeşlerimizin arasında böyle bir ziyarette bulunmaktan çok mutluluk
duyuyorum. Türkmenistanın iktisadi gelişmesine ve
Türkmenistanın bağımsızlıktan sonraki
gelişmesine Türkiye çok zamandan beri destek vermiştir ve
vermektedir.
Türkiye stratejik ortak olarak da büyük
artan iş birliğine dayanmaktadır. Gelişmiş olan
görüşlerimiz birbirimizle örtüşmektedir. Bu açıdan Türkmen-Türk
kardeşlerimiz arasında çok önemli ilişkiler bulunmaktadır.
Bu açıdan Türkmenistan ve Türkiye beraber olarak, bir etkisi olarak ve
birlikte hareket etmektedir. Türkmenistan ve Türkiye genellikle büyük milletler,
kurum, kuruluşlarıyla birlikte destekli olarak hareket etmektedirler.
Türkmenistanın siyasi politika ve enerji açısından
hareketlerinin her zaman Türkiyeyle beraber olarak olduğunu ayrıca
belirtmek isterim. Bizim devletimizin, genellikle de teklik açıdan
şeylerine destek etmektedir.
Muhterem dostlar, biz, değerli
kardeşim Cumhurbaşkanı Sayın Gülle de Türkmen-Türk
ilişkilerinin bugünü ve geleceği, iş birliğinin
karşılıklı yararları ve verimliliği yönleri konusunda
bu alanda mevcut olan tüm imkânları seferber etme konusunda geniş
fikir teatisinde bulunduk. İlk sırada, önceki görüşmelerimizde
varmış olduğumuz anlaşmaların uygulanma durumunu ve
gelecekteki yönlerini, ikili iş birliğinin manasını daha da
zenginleştirmenin yollarını görüştük. Bu açıdan baktığımızda,
devletler arası ilişkilerimizin uluslararası hukuk temelini daha
da pekiştirmenin yararlı olacağını belirtmek
istiyorum. Bugün imzalayacağımız ikili anlaşmalar, karşılıklı
yarara dayalı iş birliğinin bundan sonra da ilerlemesi için
lüzumlu koşulların sınırlarını
genişletecektir.
Değerli dostlar, iki ülke
arasında yakın münasebetlerin meyvelerini her şeyden önce
ticari, ekonomik iş birliğinin gelişmesinde müşahede
etmektedir. Türkmenistanın çeşitli sanayi dallarında, özellikle
de tekstil kompleksinde, inşaat sektöründe, yeniden işleme ve
diğer önlemli alanlarda Türk şirketleriyle iş
adamlarının büyük katkısı bulunmaktadır. Onların
hepsine, iş birliği ve bizimle el ele, omuz omuza beraber
çalıştıkları için şükranlarımı belirtmek
istiyorum ve bugün itibarıyla iki ülke arasındaki ticaret hacmi 3
milyar 650 milyon dolara ulaşmıştır: 2010 yılı
ile karşılaştırdığımızda yüzde 25
büyüktür, artmıştır ve gelecekte de ticari ilişkilerimizin
gelişeceğine çok inanıyoruz. Bugün, ülkemizde 600den fazla Türk
şirketi çalışıyor. Bu şirketler esasen sanayi,
inşaat, ticari ve hizmet sektörü, tekstil sektörü, yeniden işleme
sektörü, ulaştırma alanı ve diğer önemli alanlarda iş
yapıyorlar. 2012 Ocak ayı itibarıyla ülkelerinde,
Türkmenistanda, Türk şirketlerinin iştirakiyle 16 milyar 100 milyon
ABD dolarına, 2 milyar 600 milyon avroya, 19 milyar 152 milyon Japon
yenine ait olan, ayrıca millî manatımız, paramızla
yapılan 1.299 taslama tescil olmuştur. Türkmenistan ile Türkiye arasındaki
dostane ilişkilerin geleceğinin büyüklüğüne kültürel alandaki
ilişkilerimiz de şahitlik etmektedir. Bunun böyle olduğunu, bu
ziyaretimiz çerçevesinde de çok açık görmek mümkündür.
Bugün, Ankaranın en güzel
yerlerinden biri olan Türkmenistan Parkının ve bu güzel seyilgâhta,
parkta büyük düşünürümüz, dünya edebiyatında uygun yerini
almış olan Mahtumkulu Firakının
hatırasının, heykelinin görkemli bir törenle açılması
bizim için çok gurur kaynağıdır. Ekonomi, kültürel alandaki,
eğitim ve bilim alanlarındaki ilişkilerimiz aramızdaki
bağların daha da genişlemesine ve manevi açıdan çok
zenginleşmesine yardım edecektir ve buna esas teşkil edecektir.
Türkmen talebelerinin binlercesi Türkiye'nin yükseköğretim
kurumlarında lisan, eğitim görüyorlar ve meslek sahibi oluyorlar.
Onlar, burada eğitim gördükten sonra bizim ülkemizde çeşitli
alanlarda çalışıyorlar. Aramızdaki ilişkilerimizin
eğitim alanındaki iş birliğini daha da genişletmek
için ve bu konuda Türk kardeşlerimize yardımlarından dolayı
çok teşekkür etmek istiyorum. Türkmenistan ile Türkiye Cumhuriyeti
arasındaki iyi komşuluk ve karşılıklı
yararlı ilişkilerin bundan sonra da gelişeceğine,
parlamentolar arasındaki iş birliğinin de büyük sırayı teşkil
ettiğini belirtmek istiyorum.
Biz, Türkmenistanda Türk kardeşlerimizin bu alanda
yaptığı işlerine ve mevzuat alanındaki
yaptığınız çalışmalara ilgiyle bakıyoruz ve
Türkiye Meclisinin bu güzel gelişme yolunda toplumda hukukun
üstünlüğünü tanımak alanında sizde örnek alınacak işler
yapılıyor. Dolayısıyla, ulusal ilkelerin bütün
insanlık için yararlı kurullarla
bağdaştırılması önemli bir husustur ve
ilişkilerimizin uluslararası boyutta da geliştirilmesi çok önem
arz etmektedir. Bu konuda da biz sizin tecrübelerinize çok dikkat etmeyi
yararlı görüyoruz. Ülkelerimizin parlamentoları arasındaki
iş birliği geleneksel ilişkilerimizin, ikili
ilişkilerimizin gelişmesine ivme kazandıracaktır ve bu
ilişkilerimizin daha da gelişmesine yardım edecektir.
Bu dönemde Türkmenistan millî mevzuatımızı
geliştirme konusunda büyük işler yapılıyor. Türkmenistan
mevzuatı halkımızın eski geleneklerine, göreneklerine uygun
ve bugünün insanlık değerlerini göz önünde bulunduruyor. Ülkemizin
mevzuatı, devlet politikasını yasalar açısından
desteklemek için ulusal ekonominin çeşitlendirilmesine yardım
etmektedir ve ülkemizin genel olarak her taraflı gelişmiş bir
ülke olarak gelişmiş ülkeler arasında sırasını
teşkil etmesine yardım vermekle yönlendirilmiştir. Birkaç sene
içerisinde Türkmenistanda önemli yasaların birçoğu kabul
edilmiştir. Bu kanunlar, devlet ve yürütme işlerini insan hak ve
özgürlüklerini temin etme; aile, çalışma ve eğitim
alanındaki ilişkileri, toplumda hukuk düzenini sağlama
konularına; suçları önleme ve onlarla mücadele etme;
doğayı, çevreyi koruma ve doğa kaynaklarını rasyonel
kullanma alanlarına aittir.
Ben Türkmenistan ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki
dostluk ve kardeşlik ilişkilerinin bundan sonra da daha da
geliştirilmesine iki ülkenin Parlamento üyelerini davet ediyorum ve
onların iyi bir katkı sağlayacaklarına çok inanıyorum.
Hepinize sağlık, afiyet ve çok sorumluluk
gerektiren çalışmalarınızda büyük başarılar
temenni ediyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (Ayakta alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Berdimuhamedov.
Sayın milletvekilleri, Sayın Türkmenistan
Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhamedov ve beraberindeki heyet
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçekin
refakatinde Genel Kuruldan ayrılmaktadırlar.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.29
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.43
BAŞKAN : Başkan Vekili Mehmet
SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
---------- 0
----------
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 72nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
171 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün; 31.05.2006 Tarihli ve 5510
Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 81 Milletvekilinin; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/566, 2/58, 2/137) (S.
Sayısı: 171) (Devam)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Tasarının tümü üzerinde görüşmeler devam
etmektedir.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın ifadelerinin Mustafa Kemale ve
kurucu değerlere hakaret olduğuna ve İç Tüzük gereği
işlem yapılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
bir konuyu tutanaklara girmesi açısından ifade etmek istiyorum.
Biliyorsunuz, bu kürsüde Millî Kurtuluş
Savaşımıza ve kuruluş dönemimize yönelik kabul edilemez
ifadeler ve töhmetlerde bulunulmuştur. Bu çerçevede, bu konuda Meclis
İçtüzüğünün gereğinin yapılması ve bu konuyla ilgili
161 ve 162nci maddelerin uygulanmasıyla ilgili talebimiz olmuştu
fakat zatialinizin bu konuyla ilgili şahsiyatla uğraşma
kapsamında bir uyarma cezasıyla yetinmenizi Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak kâfi görmediğimizi, İç Tüzükün bununla ilgili
diğer maddelerinin uygulanması
gerektiğine ilişkin görüşümüzü paylaşmak istedim. Bu
yaklaşımınız bu tip konularla, şahsiyatla uğraşma
kapsamında değerlendirilemeyecek kadar ağırdır ve
müsaadenizle, bu Meclis, Kurtuluş Savaşına ve kuruluş dönemine
ilişkin bu ifadeleri kullananlara karşılık gerekli
cevabı vermesini temin etmeliydi. Bu hususun tutanaklara girmesi
açısından söz aldım.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum
Sayın Vural.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün; 31.05.2006 Tarihli ve 5510
Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 81 Milletvekilinin; Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/566, 2/58, 2/137) (S.
Sayısı: 171) (Devam)
BAŞKAN Tasarının tümü
üzerinde Hükûmet adına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Faruk Çelik söz istemiştir.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Emeklilerin yıllardır
beklediği intibakla ilgili düzenlemeyi, yasa tasarısını
Meclise getirmiş bulunuyoruz. Hükûmet olarak, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı olarak memnuniyetimizi öyle tahmin ediyorum
ki sizler de tahmin ediyorsunuz. Gerçekten, uzunca yıllardır
tartışılan bu konunun bugün, bu hafta çözüme kavuşuyor
olması son derece önemli bir gelişme diye düşünüyorum.
Ayrıca, bu önemli düzenlemeyle ilgili gerek alt komisyonda gerek ana
komisyonda gerekse bugün Genel Kurulda katkı sunan bütün arkadaşlara,
siyasi partilere de teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, uzunca yıllar tartışılan sosyal
güvenlik sistemimizle ilgili sürdürülebilir bir sosyal güvenlik reformunu,
sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemini AK PARTİ İktidarı
olarak dönemimizde oluşturduk. 1 Ocak 2012 itibarıyla da genel sağlık
sigortasına geçtik ve 74-75 milyon vatandaşımız genel
sağlık sigortası kapsamına alınmış
bulunmaktadır.
Bugün inşallah
Meclisten geçeceğini umduğumuz bu düzenlemenin, bu yasa
tasarısının yanında yani intibak yasasının
yanında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
olarak Kamu Görevlileri Sendika Yasası, Toplu İş
İlişkileri Yasası ve İş Sağlığı
Güvenliği Yasası gibi son derece önemli düzenlemeler de şu anda
Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarında görüşülmeye devam
edilmektedir. Kısa zaman içerisinde bunlar da Genel Kurulun gündemine
gelecek ve endüstriyel ilişkilerimizde beklenen bu açılımlar, bu
düzenlemeler hayata geçmiş olacak.
Ayrıca Ulusal
İstihdam Stratejisi hazırlamış bulunmaktayız ve
kısa süre içerisinde bunu yayınlayacağız.
Bunun yanında yine
toplumda büyük bir beklenti oluşturan, taşeronluk diye ifade edilen
alt işverenlerle ilgili bir düzenleme ve kıdem tazminatıyla
ilgili şu anda Bakanlığın masasında
çalışmakta olduğumuz düzenlemeleri de sosyal taraflarla birlikte
görüşüp hızlı bir şekilde yüce heyetinize,
huzurlarınıza taşımayı hedefliyoruz. Umarım,
kısa süre içerisinde gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde gerekse
Bakanlığımızın gündeminde olan konuları
yasalaştırma imkânını buluruz.
Bu
çalışmaları gerçekleştirirken diyalog merkezli, diyalog
esaslı çalışmalarımızı sürdürüyoruz yani sosyal
tarafları dikkate almayan bir çalışma
anlayışını benimsemedik.
Bakanlığımızın aslında yapması gereken de
bu, siyasetin gereği de bu. Sosyal taraflarla görüşerek,
değerlendirmeler yaparak mümkün mertebe maksimum düzeyde bir
uzlaşı sağlayarak yasaların Parlamentoya gelmesini
gerçekleştirmeye çalışıyoruz.
Emeklilerle ilgili
yaptığımız bu intibak düzenlemesi de yine bu çerçevede,
emekli dernekleriyle birkaç kez bir araya gelip yaptığımız
değerlendirmeler neticesinde uzlaşılan bir metin olarak
huzurlarınıza gelmiş bulunmaktadır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, burada arkadaşlarımızın bazı
ifadeleri oldu ama onlara geçmeden önce, emeklileri enflasyona
ezdirmediğimizi açık bir şekilde, bakınız, bu kürsüden
arkadaşlarımız da ifade ettiler, biz de ifade ediyoruz. Tüm
sabit gelirliler, gerekse emeklilerimiz enflasyona ezdirilmemiştir.
Rakamlar burada verildiği için, kümülatif olarak enflasyonun bu son dokuz
yılda yüzde 136 olduğunu ama emeklilerin nominal olarak yüzde
238lerde, 374lerde maaşlarında bir iyileştirme ve artış
sağlandığını burada ifade ettik.
Şöyle bir değerlendirmeye
sağlıklı bakabiliriz: Yani Efendim, emeklilerin
maaşlarında bu iyileştirmeleri yaptınız, enflasyona
ezdirmediniz ama bu yeterli mi? diye bir soru sorulursa, tabii, bunun yeterli
olmadığını, ben de Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı olarak, Hükûmet olarak da ifade ediyoruz. Daha çok
olmasını kim istemez ki? Emeklilerimizin refah düzeyinin daha da
yükselmesini hepimiz istemekteyiz ama unutmayalım ki: Bakınız,
elimizde rakamlar var, burada yaptığımız
değerlendirmelere baktığınız zaman, 2002
yılında maaşların ne olduğunu hepimiz biliyoruz.
2002den bugün gelinen noktada -zaman almamak için rakamları vermiyorum-
maaşlarda ciddi iyileştirmeler gerçekleştirilmiştir.
Ekonomimizdeki bu dinamizm devam ettikçe, Türkiye büyüdükçe, Türkiye
geliştikçe buradan, büyümeden emekçilerin de, büyümeden
çalışanların da refah payının
artırılacağını geçmişteki uygulamalarımız
gösterdiği gibi, bundan sonraki çalışmalarımıza da
geçmiş ciddi bir ışık tutmaktadır. Bizim tüm
çalışanlarımızı, emeklilerimizi, ülkenin bundan
sonraki kazanımlarından da
yararlandıracağımızı açıkça burada ifade etmek
istiyorum.
Şimdi, bu alanın, yani sosyal
güvenlik alanının, değerli milletvekilleri, politikanın
yapılmaması gereken bir alan olarak değerlendirilmesinin doğru
olacağı inancı içerisindeyim çünkü bu alanda atılacak olan
eksik adımlar, yanlış adımlar, yalnız bizi değil,
hem çocuklarımızı hem torunlarımızı hem de
ülkenin geleceğini dolayısıyla, ciddi bir şekilde
ilgilendirmektedir, etkilemektedir.
Bakınız,
90lı yıllarda atılan bir yanlış adımın
faturasını az önce burada muhalefete mensup milletvekili
arkadaşlarımız rakamları verirlerken ortaya koyuyorlar.
İşte Bütçe açıkları böyle, sosyal güvenlik
açıkları şu boyutta. diye ifade etmelerinin altında
90lı yıllarda atılan yanlış adım... Yani 91
yılına kadar sosyal güvenlik açıkları konuşulmazken 91
yılından sonra artarak bunun konuşulmasının
altında, nedenleri araştırdığınız zaman, bu
alanda yapılan popülist yaklaşımların
yattığını net bir şekilde görürüz.
Örnek olsun diye
söylüyorum, Avrupa Birliği ortalamasında emeklilik yaşı 61
iken, biz 38-40 yaşında insanımızı emekli ettik.
Bugün, hâlen 48-50 yaşında emeklilik devam etmektedir. Dünyanın
gelişmiş hiçbir ülkesinde olmayan bu düzenlemeleri biz Ülke
insanımızın yararına. diye sanki yaptık ama mevsimlik
oldu bu, seçimlik oldu, geçici oldu; geçici bir memnuniyet oluşturduk.
Adamı sevindirirken, insanımızı sevindirirken,
çocuğumuzu üzmek, çocuğunu üzmek, torununu üzmek gibi bir tablo
oluşturuldu. Bu, sağlıklı bir yönetimin yürümesi gereken
bir yol değil. Yapması gereken işlerin bu
olmadığını hepimiz defalarca ifade ettik, burada bir kez
daha ifade ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2000 yılı öncesi bizim sosyal güvenlik sistemine
bakışımız sosyal devlet anlayışını ön
planda tutan bir yaklaşım içeriyor idi. Dolayısıyla alt
sınır aylıkları, emekli maaşlarında özellikle alt
sınır aylıkları yüksek tutulmuş ve belli dönemlerde de
seyyanen zamlar yapılarak, bu şekilde, bir sosyal devlet
mantığı çerçevesinde, sigortacılığı çok da esas almayan
sosyal devlet mantığı çerçevesinde bir süreci
yaşamışız. Bu ise sistemle oynamayı, sistemin ciddi
şekilde farklılaşmasını karşımıza
çıkardı.
2000 sonrasında ise gerek 4447
-99un sonunda, 2000de yürürlüğe giren yasa- gerekse 2008
yılında 5510 sayılı yasalarla sigortacılık
mantığını ön planda tutan bir sisteme geçildi. Doğrusu
buydu. Neden doğrusu bu? Ne kadar prim ödüyorsanız, sisteme ne kadar
katkınız varsa o kadar emekli maaşı, aylığı
alma hakkına sahipsiniz. Sisteme katkı sunmadan siz sistemden
ödediğinizden ve katkınızdan çok daha fazla eğer maaş
almaya kalkarsanız dengeler bozulacaktır.
İşte, bugün, bir tarafta 17
milyon 400 bin çalışanımız, diğer tarafta 9 milyon 928
bin emeklimiz. Aktif-pasif mukayesesinde 1,9; yani 2 çalışana 1
emekli dahi düşmemekte şu andaki sistemimiz gereği. Oysa
gelişmiş ülkelerde, sosyal güvenlik sisteminin
sağlıklı yürüdüğü ülkelerde 4 çalışana 1 emekli
olması gerekirken bugünkü sistemimizin durumu ortadadır.
İşte, bundan dolayı biz sosyal güvenlik reformunu yaptık ve
bu reformun dört tane ana parametresi var. Bunlardan biri, yaş. Neydi?
İşte, Milliyetçi Hareket Partisinin de iktidarda olduğu dönemde
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
İktidar ortağı olduğu dönemde.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla)
ortak olduğu dönemde altmış
yaş uygulaması geldi. Buradan ifade ediyorum, doğru bir
düzenlemeydi çünkü sigortacılık mantığıyla bir
yaklaşım söz konusu idi. Bizim dönemimizde bu önümüzdeki yüzyılı
ele alacak şekilde bir düzenlemeye dönüştürdük bunu. Sosyal güvenlik
sistemiyle çokça oynanmasın diye daha bir uzak projeksiyon, bu nesilleri,
gelecek nesilleri belki ilgilendirecek, torunlarımıza dönük bir
düzenlemeyi bu Parlamentodan geçirdik ve altmış beş yaş
uygulamasını, 2028de işe başlayacak olanlar ve 2048
yılında emekli olacak olanlar için böyle bir düzenlemeyi bu reform
çerçevesinde getirmiş olduk. Bunlar değişmemesi gereken
düzenlemelerdir, oynanmaması gereken düzenlemelerdir.
Bunun üzerinde politika yapmak çok
kolay, bunun üzerinde rastgele değerlendirmeler yapmak kolay.
İşte, Emeklilere buradan acaba bir şey söyleyebilir miyim.,
Emekliler, bakınız, bu yasa gelmişken, intibak yasası
gelmişken size buradan bir mesaj verivereyim. Politik bir mesaj. Yani
saygı duyarız böyle bir görüşe, böyle bir bakış
açısına ama sosyal güvenlik sisteminin parametreleriyle kesinlikle
oynanmaması gerekir.
Neredeyse büyük ekseriyetine hep
beraber katıldığımız bir reformu birlikte
gerçekleştirdik. Bunlardan birisi yaş, diğeri prim ödeme gün
sayısı. Eğer 4/Alı iseniz yani eski SSKlı iseniz
7.200, eğer BAĞ-KURlu iseniz 9 bin prim günü, Emekli
Sandığı mensubuysanız 9 bin gün prim gününüz olacak. Ee, bu
prim gününde de oynanmaması gerekiyor. Aylık bağlama oranları
ve güncelleme kat sayısı gibi son derece önemli kriterleri ve
parametreleri var sosyal güvenlik sisteminin ve bunlar Parlamento
tarafından büyük bir çoğunlukla
Mutlaka reform üzerinde siyasi
partilerin uzlaşamadığımız noktaları vardır,
onu saygıyla o zaman da ifade etmiştik ama genel ilkeleri konusunda
bir uzlaşmazlığın kesinlikle söz konusu
olmadığını burada bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, burada
değerli arkadaşlarımız bazı konulara temas ettiler.
İşte, bugüne kadar AK PARTİnin emeklilere verdiği
İzzet Bey özellikle konuya temas etti, Siz AK PARTİye oy vermeye
devam edin. veya Gaflet uykusundan uyanın ey emekliler! gibi bir ifade
kullandı. Bunu umarım ki emekliler çok yanlış
anlamamışlardır. Emekliler ülkeye çok alın teri
akıttılar, ülkeye çok şeyler kattılar. Biz onun bilincinde
olan bir iktidarız. Hiçbir zaman gaflet içerisinde olmadı emekliler,
her zaman uyanıktırlar ve emekli olsalar da ülke ekonomisine
katkı sağlama konusunda aynı bilinci, aynı dirayeti sergilemeye
devam etmektedirler. Bir kere, emeklilere bir haksızlık
yapmayalım diye burada ifade ediyorum.
İkincisi
İZZET ÇETİN (Ankara)
Emeklilerin gönlünü öyle alamazsınız, düzgün bir intibakla
alabilirsiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Yani üzerimize düşeni de yapmakta
olduğumuzu onlar çok iyi biliyorlar. Onun için, zaten -bakınız,
bunu iyi tespit etmeniz gerekiyor- emekliler sizin bu siteminize rağmen,
niye AK PARTİye oy veriyor? Demek ki, bu iletişim kurulmuş.
İZZET ÇETİN (Ankara) Niye
verdiğini sen de biliyorsun ben de biliyorum.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Ülke kaynaklarını, biz
emeklilerimize, şu yasayla ilgili toplantılarda da ortaya koyduk.
Dedik ki emeklilere: Tablo bu. Haksızlık yapılan dönemler -bunu birazdan anlatacağım- sorun
alanları belli, çözüm alanları belli, ülke ekonomisi belli.
Efendim, siz yalnız konuyu bir
mali boyut olarak ele aldınız ve o şekilde bir çözüm getirdiniz
bugün intibak çerçevesinde. Bu, kesinlikle doğru değil. Tabii ki,
mali boyut çok önemli. Neden önemli?
İZZET ÇETİN (Ankara) Size
çiçek getirirlerse emekliler, çok mutlu olduklarını göreceğiz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Sayın Çetin, ben dinledim, müsaade
ederseniz
Neden mali boyut önemli? Yani
Türkiyede hesapsız kitapsız ülke yönetilir mi? Hangi ülkede böyle
bir şey var? Hesapsız kitapsız gidenlerin bugün emekli
maaşlarını nasıl aşağı çektiklerini, nasıl
işçileri ve memurları kadrolardan çıkardıklarını,
işsiz bıraktıklarını hep beraber izliyoruz. O hâlde,
bizim iktidarımız döneminde böyle bir şeyin olması
kesinlikle söz konusu değildir. Onun için, tabloyu emeklilerimizle
paylaştık. Mali boyutu dikkate alınmadan olmaz ama konu intibak
olduğu için, nerede bir yanlışlık var, nerede bir
haksızlık var, nerede bir adaletsizlik varsa da oraya da
parmağı basarak oranın iyileştirilmesini
gerçekleştirdik.
İşte,
yaptığımız bu düzenleme nedir? Bu düzenleme, 2000
yılı öncesi ve 2000 yılı sonrası Emekli
Sandığı mensuplarıyla ilgili bir sorunun
olmadığını bizim önümüze koyuyor yani 1990
yılında emekli olan bir memur ile 2008 yılında emekli olan
bir memurun haklar itibarıyla aralarında hiçbir fark
olmadığını net bir şekilde gördük.
İZZET ÇETİN (Ankara) Şimdi
fark var Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) 2008e kadar. diyorum bakınız,
bir şey söylüyorum.
Bu düzenlemeleri anlatırken 5510
sayılı Yasayı onun için öne aldım, onun için
anlattım. Dedim ki: Bu reform, ne kadar prim ödüyorsanız o kadar aylık
almanızı sağlayan bir reformdur.
İZZET ÇETİN (Ankara) Ne
kadar ekmek, o kadar köfte!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Evet, bu önemli. Burada onun için Popülizm
yapılmamalı dedim. Ama siz diyorsanız ki, mesela Cumhuriyet
Halk Partisi olarak şöyle bir görüşünüz varsa Siz ne prim öderseniz
ödeyin, ödemezseniz de olur; biz sizi emekli ederiz. falan diyorsanız,
onu da emekliler, onun için kabul etmiyorlar, onun için belki de oy
vermiyorlardır yani! Belki sorun oradan kaynaklanıyor. Gerçekçi olmak
gerekiyor. Bu konuda hesabı kitabı kenara koyamayız, mali
boyutunu kenara koyamayız ama aksaklıkların nerede olduğunu
da görmemiz gerekiyor.
Şimdi, ben net bir şekilde
ifade ediyorum: Sistemle, 2000 yılı öncesi emeklilerle ilgili ve 2000
sonrası emeklilerle ilgili Emekli Sandığında bir problem
yok. BAĞ-KURda, yalnız 2002nin Nisan ve Temmuz aylarında, o
günün Hükûmeti 2002 yılında prim gelirleri, prim ödemeleri yüksek
olduğu için, bu prim ödemelerinin düşürülmesi talebi esnaflar tarafından,
bu talebi karşısında geçici olarak yüzde 50lik bir prim
indiriminden kaynaklanan üç aylık bir farklılaşma var. O üç
aylık farklılaşmadan da 12.186 BAĞ-KURlu bir -eğer
mağduriyetse, bir haksızlıksa- eşitsizlikle karşı
karşıya; orasını düzeltiyoruz bu yasayla. Ama SSKlarla
ilgili olarak, 2000 yılından önce sistemle çok
oynandığı için, gösterge sistemiyle oynandığı
için ve üst gösterge, süper emekliler ve düşük düzeyde prim ödemeler
şeklinde çeşitlilik arz eden 2 milyon 743 bin emekliye dönük sistemdeki
farklılıklardan kaynaklanan, aynı gün prim ödemesine
rağmen, aynı şartlarda olmasına rağmen farklı
zamanlarda emekli oldukları için maaşlarında farklılık
olan emekliler arasındaki uyumu gerçekleştirmeye dönük bir
düzenlemedir; zaten bunun adı onun için intibaktır.
Şimdi, burada
arkadaşlarımız bazı değerlendirmeler yapıyorlar.
Ya bu zam değil. Eğer siz diyorsanız ki, bu gelişme
hızının yüzde 100ünü yansıtalım. Yani yansıtalım
ama bu intibak değil ki o zaman
İZZET ÇETİN (Ankara) Yine
intibak değil!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Bütün emeklilerle zam yapalım
demektir. Bu, emeklilerle tartıştığımız, sizin
seçimlerde konuştuğunuz, bizim seçimlerde konuştuğumuz,
emeklilerimizin bugüne kadar konuştuğu olay intibak meselesidir.
Yanlışlık ve haksızlık, sistemde oynamanın
getirdiği haksızlık BAĞ-KURlularla ilgili 12.186
kişi, SSKlılarla ilgili ise 1 milyon 905 bin kişiyle ilgilidir
ve düzenleme de bu çerçevede yapılmaktadır ve asgari -rakamlar önümde
var, vakit olmadığı için ifade edemiyorum- 10 TLden
başlayan ama azami 2013ün 1inci ayında 339 TLye çıkacak olan
maaşlarda bir farklılaşma, maaşlarda bir artış
olacak. Kim? 1 milyon 905 bin emeklimizle ilgili olarak; bunu açıkça
burada ifade ediyorum.
Konuşulması gereken aslında
çok konular var. Bu, çok derin, karmaşık bir konu.
Sayın Başkan, bir
dakikamız var mı?
BAŞKAN Buyurun efendim,
toparlayın.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Şimdi, buradan başka birçok
şey söylendi ve şunu söyleyerek ben de konuşmama son vereyim:
Sosyal güvenlik açıklarının gayrisafi millî hasılaya
oranı artarak devam ediyor. diye bir ifade kullanıldı.
Doğru değil. 2009 yılında sosyal güvenlik
açıklarının gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde
3,01dir, 2012de ise yüzde 1,79dur. Her yıl sistemi daha da iyiye
dönüştürecek ve çok daha sağlıklı bir noktaya
geçeceğimizi burada ifade etmek istiyorum.
Zaman
kısıtlılığından dolayı diğer
rakamları veremediğim için özür diliyorum ve tasarının
hayırlı uğurlu olması temennisiyle hepinize en içten
saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Bakan.
Şimdi, yirmi dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapacağız.
Sisteme girmiş olan
arkadaşlarımıza sırası ile söz vereceğim.
Birinci sırada Sayın
Ekşi.
Buyurun, efendim.
OSMAN OKTAY EKŞİ
(İstanbul) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sizinle ve
diğer milletvekilleriyle bir tespitimi paylaşmak için söz aldım.
Baştan belirteyim, kimseyi hedef alma kastım yok.
Kemalist Türkiye dönemini diktatörlük
olarak nitelemek, o dönemi anlamamak ve bu cumhuriyete iftira etmektir. Bu,
cumhuriyete ihanettir ve şahsi kanaatime göre en hafif deyimle
nankörlüktür.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Ekşi.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, birkaç konuyu
bilgilerinize sunmak istiyorum.
Birincisi: Emekli olup da iş
yerinde çalışan ya da iş yeri açanlardan yapılan sosyal
güvenlik destek primleri kesintisinin kaldırılması
düşünülmekte midir? Bu düzenleme kapsamında buna yer verebilir
misiniz?
İki: Asgari prim ödeme süresini
tamamladığı hâlde yaş nedeniyle emekli olmayı
bekleyenler için kademeli bir düzenleme yapmayı düşünmekte misiniz?
Çünkü ciddi anlamda mağduriyet yaşanmaktadır bu konuda.
Üçüncüsü de; emekli olduktan sonra
herhangi bir yüksekokul veya fakülteyi bitirip de öğrenim durumu
iyileşenlerin emekli maaşlarına yansıyacak şekilde bir
düzenleme yapılması sağlanabilir mi? Özellikle bu konuda da
taleplerin yoğunluğunu belirtiyorum. Cevap verirseniz sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Sayın Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, tasarı ile
1982den bu yana emekli olan sigorta iştirakçilerinin farklı
mevzuattan kaynaklanan altı civarında farklı emekli ücreti
rejimine, sistemine tabi olduklarını, bu farklılıkların
aynı zamanda adaletsizliğe, eşitsizliğe sebep olduğunu
ifade etmektesiniz. İktidar partisi temsilcileri de kendilerinden önceki
iktidarları eleştirdiler. Belki 1982ye kadar gitmek, bu
adaletsizliği düzeltmek mümkün değil ancak adalet adına,
2002den bu yana iktidarda olduğunuza göre, bunu 2002ye kadar geriye
götürmek mümkün değil mi? Bunu yapmak yerine, bırakın on
yıl geriye gitmeyi tasarı içerisinde geçmişe dönük ödeme
yapılamayacağı hükmü de dercedilmiştir. Bu adil midir?
Yürürlük tarihi 2013 olarak düzenlenmiştir. Peki, bu adil midir? Bu
adaletsizliği düzeltmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Türkoğlu.
Sayın Öz
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, iş yerini
kapatan veya iflas eden BAĞ-KURlu bir esnafımıza süreli bir
işsizlik sigortası veya sağlık hizmeti
kolaylığı uygulamayı düşünüyor musunuz?
Önceki yıllarda 7 katrilyona mal
olacağı hesaplanan bu intibak yasasının 2,5 katrilyonluk bir
bütçe yüküyle giderileceğini ifade ediyorsunuz. Bu durum önceden bir hesap
hatası mı, yoksa bu intibak yasası üçte 1lik bir intibak
mı? İntibak yasasıyla 10-30 TL artış yapılacak
emekli sayısı toplam intibak yasasından faydalanacakların
yüzde kaçıdır?
Bir diğer sorum da, SSKlı ve
çok az BAĞ-KURlu vatandaşı ilgilendiren bu yasayla Emekli
Sandığı emeklilerinin arasındaki maaş
farkını gidermek için bir çabanız olacak mı? Bunlar için de
ayrı bir yasa yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Öz.
Sayın Belen
BÜLENT BELEN (Tekirdağ)
Sayın Bakanım, İşsizlik Fonundan herhangi bir başka
bakanlığa aktarma yaptınız mı?
TÜİK verilerine göre kayıt
dışı istihdam yüzde 43,3. Bu konuda ne gibi bir önlem
almayı düşünüyorsunuz?
İş güvenliği ve iş
sağlığıyla ilgili yasayı ne zaman çıkarmayı
düşünüyorsunuz?
İşverenlerin kayıt
dışı istihdama yönelmelerini önlemek için uygulamaya
koyduğunuz teşvikleri artırmayı düşünüyor musunuz?
Bölgesel asgari ücret
uygulamasıyla ilgili bir çalışmanız var mı? Ücretler
üzerindeki, bilhassa asgari ücretten vergi kesintisini azaltmayı veya
asgari ücreti tamamen vergi dışı bırakmayı
düşünüyor musunuz?
Nüfusumuzun yüzde 12sini teşkil
eden engelli vatandaşlarımız çalışma hayatında
sıkıntılar yaşamaktadır, iş bulamıyorlar. Bu
konuda cezai yaptırımları artırmayı düşünüyor
musunuz?
2011 yılında Sosyal Güvenlik
Kurumu özel hastanelere ne kadar para ödemiştir?
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Belen.
Sayın Aslanoğlu
Yok.
Sayın Varlı
MUHARREM VARLI (Adana) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, tarım sektörü
zaten bir sıkıntı içerisinde, çiftçilerimiz bir
sıkıntı içerisinde. Onlar sağlık hizmetinden
faydalanabilmek, emeklilikten faydalanabilmek için tarım BAĞ-KURu
yatırıyorlar. Tarım BAĞ-KURunun primleri biraz yüksek,
çiftçilerimiz bundan şikâyet ediyorlar. Tarım BAĞ-KURunun ödeme
şartlarını biraz iyileştirebilir misiniz? Bu yasayla
tarım sektöründe çalışıp da tarım BAĞ-KURundan
emekli olan çiftçilerimizi de faydalandıracak mısınız? Ne
kadar insanımız bu yasadan faydalanacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Değirmendereli
KEMAL DEĞİRMENDERELİ
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, ben de Değerli
Milletvekilinin sorusundan devam etmek istiyorum: SSK tarım emeklisi ve
BAĞ-KUR tarım emeklisi yaklaşık 600 bine yakın
vatandaşımız söz konusudur. Bu vatandaşlarımız
zaten ekonomik yaşamları, çiftçiliğin
yaşadığı sıkıntılardan ötürü olağanüstü
sıkıntı içerisindedirler. Bu tasarıda bu tarım
BAĞ-KURlu ve SSK tarım emeklileriyle ilgili bir düzenleme niye göz
önüne alınmamıştır?
Diğer önemli bir konu:
Emekliliği hak etmiş olmalarına rağmen yaş haddinden
emekli olamayıp sağlık hizmetlerinden yararlanamayan
vatandaşların bu eksikliğinin giderilmesini düşünüyor
musunuz?
Bir de sizden önceki bakanın söz
ettiği teknik olarak karmaşık bir yapı olduğundan bu
işin altından kalkmamız teknik olarak mümkün değildir.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana sormak istiyorum:
Yapılan bu düzenleme ile BAĞ-KUR, SSK ve Emekli
Sandığından emekli olanların maaşlarında en fazla
ne kadar bir artış beklenmektedir? Bu düzenlemeden yararlanacak
olanlar bu artışlara en erken ne zaman sahip olacaklardır?
Yine bir diğer sorum:
BAĞ-KURluların emekli aylıklarını belirleyen basamak
gelir tutarları 2000 yılı ve sonrasında hem gelişme
hızı hem de TÜFE oranı kadar
artırılmamıştır dolayısıyla BAĞ-KUR
emeklileri almaları gereken aylığı alamamaktadır. Bunu
düzeltmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Bakan, bir kez daha sesleniyorum: Yaşa
takılanlar, çözüm bulmak bizim görevimiz, bu Meclisin görevi.
İnsanlar perişan, aç, sefil; çocuklarına ekmek
bulamıyorlar, kimse iş vermiyor bu insanlara. Yaşa
takılanlara asla sosyal güvenlik kurumlarının bir
bütünlüğünü bozmadan, geçici bir şekilde mutlaka bunlara bir çözüm
getirmemiz lazım, bu hepimizin görevi. Allah kimseyi çoluk çocuğuna
mahcup etmesin. Aç insanlar, sefil insanlar.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Kurt, buyurun.
KAZIM KURT (Eskişehir)
Sayın Bakanım, şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinde
sözleşmeli olarak çalışan
danışmanlarımızın Ocak 2012den itibaren maaş
alamaması söz konusu. 29 Şubat 2012de sözleşme yapmak üzere Türkiye
Büyük Millet Meclisi bunlara bir davet çıkardı. Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı olarak bu olayla ilgili ciddi bir girişimde
bulunmanızı istiyorum çünkü 15 Ocaktan önce işinden
ayrılıp gelenler 15 Ocakta da maaş alamadı, 15 Şubatta
da maaş alamadı, 15 Martta alacaklar. O nedenle, bu konuya
dikkatinizi çekmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çetin
İZZET ÇETİN
(Ankara) Sayın Bakanım, zaman yetişirse ben iki konuda soru
soracağım. Birisi, Hey Tekstil çalışanları.
Biliyorsunuz, Hey Tekstlin sahipleri Kadın istihdamı
yaratacağım. diye teşviklerden yararlanarak Anadoluda ve
İstanbulda yatırımlar yaptılar, binlerce işçi
istihdam eder gibi gözüktüler ama en son, son iki yılda işçi sayıları
500e kadar inmişti, şimdi de, yirmi gün önce 420 işçiyi
kapının önüne koydular. Başka yerde fason üretim
yaptırdıkları biliniyor, idari personelleri olduğu gibi
çalışıyor ama yirmi günden bu yana, bu kış
koşullarında 420 işçi direnişte. Çalışma
Bakanlığı müfettişlerinin muvazaa olup
olmadığını tespit etmek herhâlde görevidir. Adresleri de:
Mahmut Bey Mahallesi, Halkalı Caddesi, Atlas Sokak, No:4,
Bağcılar-İstanbul.
İkinci sorum:
Sayın Bakan, biliyorsunuz, 506 sayılı Yasanın geçici
20nci maddesine göre kurulan banka, sigorta ve reasürans şirketlerinin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, Sayın Bakana sormak
istiyorum: Küresel krizden etkilenen bazı ülkeler
çalışanların ücretlerini 2 kat artırdılar, emekli
maaşlarını artırdılar. Bırakın onu, bize hep
kriz geçiren ülkeler örnek veriliyor, Yunanistanı. Peki, Brezilyada
nasıl oluyor da, sosyal devlet uygulamasıyla 30 milyon kişi
açlık sınırının üstüne çıkabiliyor; orta
sınıfa, üstüne 20 milyon kişi çıkabiliyor? Hindistanda ve
Çinde bu krize rağmen, çalışanların durumunda daha iyi
düzenlemeler oluyor. Bu noktadan
Bakanlığın neden bir değerlendirmesi olmadı ve neden
primlerindeki ödemelerinde muafiyetler getirilmiyor ve sağlık
harcamalarında, katkı paylarında niye
bağışıklık getirilmiyor?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Sayın Bakanım, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, milletvekili
arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum.
Sosyal güvenlik destek primini kaldırmayı
düşünüyor musunuz? Sosyal güvenlik destek primi bizim
iktidarımız döneminde getirilen bir prim değil. Biz, Türkiyede
-az önce kürsüden anlattığım- eğer sosyal güvenlikte denge
kurulur ise veya ona yakın bir noktaya
taşındığımızda tabii ki bu destek priminin
kalkması gerekiyor. Bu bir ihtiyacın ürünü. Bir taraftan
vatandaşlarımızı genç yaşta emekli ediyoruz,
diğer taraftan bu vatandaşlarımızın yetişkin
çocuklarına iş bulmaya çalışıyorsunuz. Yani emekliye
iş bulacaksınız, emekliye emekli aylığı
vereceksiniz, bir de genç yaştaki bu emeklinin delikanlısına,
kızına iş bulacaksınız. Sistem böyle bir açmazla
karşı karşıya bırakılmıştır
popülist yaklaşımlardan dolayı. Bundan dolayı, bu süreç
belli bir süre daha, Türkiye'nin belli bir zaman dilimine daha ihtiyacı
olduğunu belirtmek istiyorum.
Yaşa takılanlar, yani prim gün sayısı
dolmasına rağmen yaştan dolayı, yaşı
tamamlayamadığı için emekli olamayanlar iki sorunla
karşı karşıya: Bir, emekli olamadıkları için bir
ücret alamamakta; ikincisi, sağlıktan yararlanma konusunda bir sorun
yaşamaktadırlar. Eğer bu yaşa takılan diye ifade
ettiğiniz arkadaşların emekliliğini sağlayacak olursak
Eskiye dönelim. diyorsunuz. Yani eski anlayışa dönelim, yine
kırk beş yaşında, kırk sekiz yaşı beklemesi
gereken
Az önce kürsüden dedim ki: Emeklilik Avrupada yaş
ortalaması altmış bir, bizde şu anda kırk dokuz-elli.
Şimdi, biz Üç yıl beklemesin, iki yıl beklemesin kırk
beş yaşında olan vatandaşımızı daha da erken
bu şekilde emekli edelim. gibi bir yaklaşım, sosyal
güvenliğe sosyal güvenlik penceresi açısından bir
bakış değil, popülist bir yaklaşımdır; doğru
değildir. O zaman, yıllarca konuştuğumuz şeyleri
muhalefetiyle iktidarıyla niye konuştuk? Hükûmet
programlarınızı veya parti programlarınızı, seçim
beyannamelerinizi hazırlarken sosyal güvenlikle ilgili o gerçekçi
cümleleriniz ile uygulamalarınız arasında çelişki meydana
gelmektedir ki doğru bulmadığımızı ifade
ediyorum.
Sağlıkla ilgili sorun önemlidir.
Sağlıkla ilgili, 1 Ocak itibarıyla gelir testi uygulamasına
geçtik. Yani bu vatandaşlarımız bir şekilde bu
sağlık sistemi içerisinde yer alabilirler. Ya primleri kamu
tarafından karşılanır veya kendileri gelir durumlarına
göre cüzi bir -35 TL gibi- prim ödeyerek sağlıktan yararlanabilirler
veya gelir düzeyleri daha yüksek ise ona göre prim imkânları söz
konusudur. Reform, sosyal güvenlik reformu tüm bu durumları dikkate alan,
tüm vatandaşları kucaklayacak ve kuşatıcı bir
yaklaşım içerisindedir.
Şimdi, bu intibak düzenlemesini 2002ye kadar
Niye? Oradan başlatsaydınız. Aslında biz 2000 öncesi
emekli maaşlarını 2008 yılına taşıyoruz bu
düzenlemeyle. 2002den başlasaydı
Neden başlatmadık?
Çünkü 2000 öncesi emeklilerde gelişme hızından pay almama durumu
vardı. 2000 yılında yürürlüğe giren yasa emekli
maaşlarına gelişme hızından payın
yansıtılmasını sağladı. Bu kriteri esas
aldığımız için kesişen nokta 2000 yılı oldu.
Sorunuz çerçevesinde şunu ifade edeyim: Burada, tabii, 2000, 2001 ve 2002
yılı emeklileri için bir dezavantajlı durum söz konusudur. Çünkü
Türkiye 2001, 2002 yıllarında büyümedi, gelişme
hızından da pay almadı. O süreç öyle bir süreçti. Onu da bir
anekdot olarak aktarmayı uygun buluyorum.
Bir diğer konu: Neden bu yasa
tasarısını 2013 yılında yürürlüğe koyuyorsunuz?
diye ifade edildi, kürsüden de ifade edildi. Değerli arkadaşlar, 2
milyon 743 bin dosya tek tek incelenecek, Kurumumuzdaki değerli uzman
arkadaşlarımız bu sekiz ay boyunca hem cumartesi hem pazar da
mesai yapacaklar ve bu dosyaları tek tek elden geçirip buradaki net
tabloyu bu şekilde ortaya çıkarmış olacaklar. Bu süre, bir.
İkincisi, biz iktidar olarak,
kademeli olarak bu ödemeyi yapacağımızı ifade etmiştik
yani 2012, 2013, 2014, 2015 yıllarına yayarak bunun
yapılacağını ifade etmiştik. Tam aksi bir durumla
şimdi karşı karşıyayız yani emeklilerimizin
lehine bir düzenleme yapıyoruz. Sayın Başbakanımızın
talimatıyla, defaten bunun 2013ün Ocak ayında ödenmesi
kararını aldık ve yasa da o çerçevede huzurlarınıza
gelmiş bulunuyor.
Diğer sorulara gelince
İntibak 7 katrilyon diyordunuz, niye 2,8e, 2,7ye geldi? gibi
Az önce
de söylediğim gibi, intibakla ilgili yaptığımız
düzenleme, nerede eşitsizlik varsa oraya dönüktür. O eşitsizlik
alanları eşitlenince de karşımıza çıkan rakam 2,7
milyar civarındadır.
Efendim, Emekli Sandığı
ve diğer BAĞ-KURlular bundan yararlanmayacaklar çünkü Emekli
Sandığı mensuplarında intibakı gerektirecek bir durum
söz konusu değildir.
Özel hastanelere 2011
yılında ne kadar bir ücret ödendi? diye ifade ediliyor. 6 milyar 411
milyon liralık bir ödeme yapılmıştır özel hastanelere.
Bölgesel asgari ücretin bizim
gündemimizde kesinlikle olmadığını ben bu soru vesilesiyle
ifade ediyorum.
Ayrıca, kayıt
dışı istihdam yüzde 43lerde değil arkadaşlar, yüzde
51lerde aldığımız kayıt dışı istihdam
şu anda yüzde 40,7dir yani burada 10 puanlık bir düşüş
gerçekleştirilmiştir. Daha bu konuda almamız gereken mesafeler
var. Aldığımız kararlar son derece önemli kararlardır.
Bunun hızlı bir düşüşünü inşallah önümüzdeki süre
içerisinde göreceğiz.
Tarım BAĞ-KUR la ilgili: Tarım BAĞ-KURda
intibakı gerektirecek bir durumun olmadığını belirtmek
istiyorum.
Milletvekillerinin yanında
çalışan personelle ilgili Meclis Başkanımız umuyorum
duyuyordur, iletilmiştir. Ben de sorunuz çerçevesinde kendileriyle
görüşeceğim. Bakanlık olarak bizim yapmamız gereken bir
şey varsa onunla ilgileneceğimi ifade etmek istiyorum.
Hey Tekstil diye bir firma isminden
bahsedildi. Bu tablo bize bütün açıklığıyla ifade edilirse
tarafınızdan, müfettiş görevlendireceğimizi de belirtmek
istiyorum.
Küresel krizden etkilenen ülkeler
Küresel krizden dünya etkilendi, zaten krizin adı küresel kriz fakat her
ülkenin bu krizden çıkışı farklıdır. Siz
eğer Türkiyedeki sosyal hayat ile Türkiyedeki ekonomik hayat ile
Türkiyedeki insan haklarıyla, demokrasi çıtasıyla Çini ve
Hindistanı mukayese ediyorsanız orada söyleyecek bir şeyim yok
ama eğer bunların arasında bir fark söz konusuysa, bu farkı
tespit edebiliyor iseniz bir taraftan ücretlerin artışını
sağlayacaksınız bir taraftan sosyal devlet olmanın
gereklerini yerine getireceksiniz diğer taraftan da oralardan taviz
vermeden ülke ekonomisini rayında yürüteceksiniz. Bunun son derece ince
ayar bir başarı olduğunu burada ifade etmek istiyorum. Bunu
Türkiye başarmıştır ve Türkiye bugün dünya ülkeleri
içerisinde istihdama dayalı büyümeyi gerçekleştiren bir numaralı
ülkedir. Bütün uluslararası toplantılarda bu bizim yüzümüze ifade
edilmektedir değerli arkadaşlarım.
Bu çerçevede geneli itibarıyla
cevaplamış oluyorum. En yüksek artış BAĞ-KUR yirmi
dördüncü basamağa bu düzenlemede 118 TL, SSKlılara ise 2013 Ocak
itibarıyla 339 TLdir.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumları
olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun
komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın
ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun
salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzükün 87nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup
Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla -21 üye-
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 171 sıra sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına
aşağıdaki 1 inci maddenin eklenmesini ve takip eden madde
numaralarının buna göre değiştirilmesini arz ve talep
ederiz.28. 02.2012
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Süleyman Çelebi Aydın
Ayaydın
İstanbul İstanbul İstanbul
İzzet Çetin Musa Çam Hasan
Ören
Ankara İzmir Manisa
Bülent Kuşoğlu Müslim
Sarı Kazım
Kurt
Ankara İstanbul Eskişehir Kadir Gökmen Öğüt
İstanbul
MADDE 1- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 55 inci
maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar, her
yılın Ocak ayı ödeme döneminden geçerli olmak üzere Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından açıklanan bir önceki
yılın altı aylık döneme göre en son temel yıllı
tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı ile
gayrisafi yurt içi hasıla sabit fiyatlarla gelişme hızı
kadar ayrı ayrı ve Temmuz ödeme döneminden itibaren ise bir önceki
altı aylık döneme göre Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel
indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak
belirlenir."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) Komisyon salt çoğunluğu
olmadığı için katılamıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Ama bir çağırın oraya, Komisyona, belki
geleceğiz oraya.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Usulen çağrılır ya.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Bir kere çağırın yani.
Sayın Başkanım, bir kere
çağırsın, yok demekle olur mu?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Öyle bir
usul var mı ya?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Usulü
öyledir.
BAŞKAN Şimdi, böyle bir
şey yok yani.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Nerede
var?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Var tabii ya... Ben gitmek istiyorum oraya. Katkı vermek
istiyorum, gelip katkı vermek istiyorum.
BAŞKAN Komisyon
çoğunluğu burada olmadığına göre
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, niye çağırmıyor? Böyle
bir usul var mı?
BAŞKAN Çağırsın
efendim, tamam
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Biz katkı vermek istiyoruz.
Komisyonu çağırmadan, davet
etmeden Çoğunluğumuz yok. demek var mı Başkan? Böyle bir
şey yok.
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu, bildiğiniz gibi Komisyonun çoğunluğu burada
yoksa Komisyon adına Sözcünün de yapacağı bir şey yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Önce davet etsin Komisyonu.
BAŞKAN Yok efendim, yok,
çoğunluk yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Nereden biliyor, oraya davet etti mi?
BAŞKAN Orada
olmadıklarına göre yok Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Komisyona davet eder Gelen arkadaşım var mı?
der.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu efendim?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Komisyonun salt
çoğunluğu olmadığından
katılmadığı, Hükûmetin de katılmadığı
önergeyi işlemden kaldırıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, etik olarak Komisyon Sözcüsünün Komisyon
çoğunluğumuz yok. deme hakkı yoktur.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ya ne
diyecek, yok işte!
BAŞKAN Başka yapacak bir
şey yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Önce davet edecek. Arkadaşlarımız belki oraya
gidecek, çağırsa ben gideceğim.
BAŞKAN Sayın
Aslanoğlu, şimdiye kadarki uygulamamızda yapılacak bir
şey yok, kusura bakmayın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) Hayır Sayın Başkanım, asla
BAŞKAN Şimdi, 1inci
maddeyi okutuyorum.
SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI
KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 67 nci maddesinin
üçüncü fıkrasında yer alan nüfus cüzdanı ibaresinden önce
gelmek üzere biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulamasının
yapılması ve/veya ifadesi eklenmiştir.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, 1inci madde üzerinde ilk söz Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Sayın Hasip Kaplan, Şırnak
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kaplan.
Süreniz on dakika.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 171 sıra sayılı Yasa
Teklifi üzerinde söz aldım. Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şunu
açıklıkla ifade etmekte yarar görüyoruz: Bugün 9 milyonun üzerinde
emeklinin -farklı iş, farklı kollarda emekli olan SSK,
BAĞ-KUR ve diğer alanlarda- gözü Meclisin üzerinde, bu yasanın
üzerinde. Bir intibak yasası bekliyordu ama böyle bir yasa beklemiyordu.
Burada, Hükûmet
sözcüleri, Komisyon, İktidar şöyle bir gerekçeye
sığınıyor, diyor ki: Küresel kriz yaşandı. Orta
vadeli bir programımız var üç yıllık, buna uymak
zorundayız. Bütçe disiplini var, buna uymak zorundayız. Bunun için,
bu intibakları, işte yıllara göre yapacağız ama
yürürlük tarihini de ileriye alacağız, bir kısmını
2013e ve bu şekilde bugüne kadar tartışmalı olarak kalan
82 yılı öncesi emekliler, 82-87 arası emekliler, yine 87 tarihli
3395 sayılı Kanuna göre borçlanma primi ödeyenler, 88-2000
yılları arası emekliler ve bununla beraber 2000 yılı
sonrası, 2000-2008 arası emekliler, 1 Ekim 2000 sonrası emekliler. Şimdi, size kaç
kategori okudum? Bu kategorilerin hepsinde SSKlı, BAĞ-KURlu
değişik iş kollarından emekli olan insanlar, hepsine
ayrı bir emeklilik hukuku uygulanıyor. Böyle bir
dağınıklık, böylesine bir haksızlık, böylesine
bir adaletsizlik hiçbir sosyal devlette yok. Ha, hukuk devleti değildir,
demokrasi yoktur, sosyal devlet değildir ve özellikle ekonomisi bozuktur,
anlarız. Ama kalkıp dünyanın 16ncı büyük ekonomisi olarak
çıkacaksınız diyeceksiniz ki: G20 ülkeleri içinde
yıldızı parlayan bir ülkeyiz. Küresel kriz teğet geçti.
ama işçi ile işverenin ikisi söz konusu olduğunda işverene
bonkör davranacaksınız, yüzde 5 primini ödeyeceksiniz, devlet
hazineden ödeyecek ve 5,7 milyar lira borç yükleyeceksiniz.
Öbür tarafta ise 700-800 liradan
başlayan emekli maaşlarıyla bu kara kışta, bu kar
yağışında başkentte, Ankarada emekli maaşı
sadece ve sadece doğal gaza yetmiyor yani şu an aldığı
emekli maaşı doğal gaza yetmiyor, doğal gaz
Bir evin
normal, dört haneli, dört nüfuslu bir evin ısınması için bu
emekli maaşı tek başına yetmiyor. Şimdi biz hangi
sosyal devletten, hukuktan, adaletten bahsedeceğiz? Bunlar zamanında
çalışmışlar, farklı emeklilik, sosyal güvenlik
statüleri vardı ama bir gerçek var, daha sonra bunların hepsi
toplulaştırıldı. Türkiyede SGKnın geldiği
süreçte Türkiye genç bir ülkedir, genç nüfustur ama altmış beş
yaşında emekli olsunlar, bilmem kaç bin iş günü prim ödesinler,
ondan sonra emekli olsunlar. denildikten sonra her gün buraya bir torba kanun,
bir temel kanun, farklı farklı, karmaşa içinde kanunlar geliyor,
sağlıkta katkı payı, bilmem nerede prim, böylesine bir
adaletsizlik, hepsi de bu emekli olanların üzerinde uygulanıyor.
9 milyon emekli demek, Türkiye nüfusuna
vurduğunuz zaman 30 milyon demektir. Şimdi, 30 milyon emekliye,
2006da 40+40 TL, 2007de 20+20 TL, 2008de 103 TL, en yüksek 385 TL ek
ödemeler yapılmış arkadaşlar.
Şimdi vicdanımızı
biraz yoklayalım, vicdanen konuşalım. Yani hazineden emekliye
verilen para açlık sınırının altında
mıdır, değil midir? Ee, TÜİKin verileri var. TÜİKin
verilerine bakıyoruz, 4 kişilik hane üzerinden yapılan rakamlandırmalara,
emeklilerimizin hepsi açlık sınırının altında
kalıyor. 9 milyon emeklisi açlık sınırının
altında olan bir ülkede, 20 milyonu yoksulluk
sınırının altında olan bir ülkede, siz toplumsal
barışı, sosyal adaleti, sosyal eşitliği, sosyal
hakkaniyeti nasıl sağlarsınız? Bütün mesele bu.
Eğer bütçe
politikalarımızda bir yanlış varsa, Parlamento olarak
oturup konuşalım. Nereye harcıyoruz parayı, nereye
vermiyoruz? Emekliler ne yapsınlar da bu hak ettikleri intibak
yasaları doğru çıksın? Ne yapsınlar da istedikleri
hakları ellerine verilsin?
Bunun bir yöntemini konuşmak
istediğimiz zaman, bizim karşımıza çıkan klasik
tanım bütçe, disiplin, Orta Vadeli Program, geçmişte IMF, şimdi
de aynı durum. Küresel krizde, G20 ülkeleri içinde yer alan, dünyanın
8inci ekonomisi olan Brezilya -sosyal devleti, hukukunu uygulayarak Lula,
ondan sonra Devlet Başkanı Dilma zamanında- sosyal devlet
politikalarıyla, bu devasa ülke, nasıl oldu da bu kadar insanı,
30 milyon insanını açlık sınırından yoksulluk
sınırının üstüne, orta tabakaya katabildi? Nasıl
oluyor da oradaki ücretler artıyor? Hindistanda nasıl oluyor
artıyor? Çinde nasıl oluyor artıyor? Uzak Doğu ülkelerinde
kalkınma, büyüme oranları yüzde 9, 8,
7.
Şimdi, buradan, şöyle bir
kıyaslama yaparsak yanlışa düşeriz: Yok, Avrupada kriz
var, Avrupa borç batağında
Peki, benim emekli işçi veya memur
veya Bağ-Kurlunun aldığı para 800 lira, kaç euro yapar? 300
euro yapar. Tam hesabını değil, ortalama bir rakam söylüyorum.
Hangi Avrupa ülkesinde, Avrupa Birliği ülkesinde, OECD ülkesinde hangi
emekli işçi 300 euro alıyor bana söyler misiniz? Emeklisi 300 euro
alan bana bir tane Avrupa Birliği ülkesi sayabilir misiniz? O ülkelerde
emekli olanların sağlık sorunu yok, eğitim sorunu yok,
konut sorunu yok, tatile gidiyor, tiyatroya gidiyor, sinemaya gidiyor, kültürel
yaşamını yaşıyor ailesiyle, çocuklarıyla, hepsini
karşılayabiliyor. Siz böyle bir kıyaslama
yaptığınız zaman şaşıyorum doğrusu. Böyle
bir kıyaslamayla emekli olanlara haklarının teslim edilmemesini
nasıl sağlarsınız?
Gelin, bu ülkede bunu
sağlamanın yol ve yöntemleri vardır, yeter ki doğruya
kafayı çalıştıralım. Meclis, beş saat, demin
boşu boşuna oyalandı, gitti. Burada savaş bütçesine giden
paraları konuşalım. Sekiz aydır bombalanıyor uçaktan.
Kaç tane milyar lira harcandı oraya? O milyar liraları emeklilere
versek olmaz mı? Gelin savaşı durduralım, silahı
gömelim. Bunun mücadelesini versin Meclis. Kardeşlik hukuku böyle
gelişir. Demokrasi de bunun üzerinde gelişir. Gelin bunu
sağlayalım. Buradan ayıracağımız payı emekli
işçilere, BAĞ-KURlulara, çalışanlara verelim; bu kadar
basit.
Burada bakış açısı
önemli. Emekten yana mı bakıyorsun, sermayeden yana mı
bakıyorsun? Bugüne kadar bakış açısı
şaşı, at gözlüğü gibi sermayenin çıkarlarını
gözetmiş, emeklileri süründürüyor. Bu yasa yine süründürecek maalesef.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan,
teşekkür ediyorum.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Ruhsar
Demirel.
Buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının çerçeve 1inci
maddesi uyarınca 5510 sayılı Kanunun 67nci maddesinin üçüncü
fıkrasında değişiklik yapılmasıyla ilgili konu
hakkında konuşacağım ve bu değişiklik, biyometrik
yöntemlerle kimlik doğrulamasının yapılması konusunda.
Ben sizlere değişikliğin
gerekçesini okumak istiyorum: Gerekçede, genel sağlık
sigortalısı olanların bakmakla yükümlü oldukları da kapsam
dâhilinde olmak üzere kurum tarafından yapılan incelemelerde -ki,
buradaki kurum, sanıyorum Sosyal Güvenlik Kurumu olsa gerek- inceleme ve
denetimlerde kişilerin sağlık hizmet sunucularına tedavi
olmak üzere başvurmadıkları hâlde sağlık hizmeti
sunulmuş gibi gösterildiği ve böylelikle kurumda usulsüz ve yersiz
ödemeler yapılması gerekçe gösterilmiş.
Ben buradan Sayın Bakana sormak
istiyorum: Efendim, bu usulsüz ve yersiz ödemeler hangi kurumlarda
yapılmıştır? Bunların illere göre
dağılımları nedir acaba? Bu usulsüz ve yersiz ödenen
faturalardan verdiğimiz vergiler ve bu tüyü bitmedik yetimlerin vergileri,
paraları tabii ki, kimlere ödenmiştir? Bu paraların geri tahsili
için bir işlem yapılmış mıdır; yapıldıysa
ne netice alınmıştır? Onları herhâlde bütün Türk
milleti duymak isteyecektir, şahsen ben ve partim duymak istiyoruz
bunları. Fakat tabiatıyla kabul edilmesi gereken bir şey var ki
denetleyemediğiniz hiçbir şeyi yönetiyor
sayılmazsınız. Buradaki bence tam da bir denetim
yetersizliği. O sebeple, getirdiğiniz yöntem ne olursa olsun, teknoloji
de sonuçta kul yapımı, Allah yapımı değil, hepsinin
bir hatası, bir kusuru olacaktır. Dolayısıyla
denetleyemediğiniz bir şeyi yönetiyor
olamayacağınızdan, ben, umuyorum bundan sonra vergilerimizin
karşılığı olan bu hizmetlerin iyi denetleneceğini
düşünüyorum ve birkaç soru daha yöneltmek istiyorum size.
Bu biyometrik taramayla ilgili
basından bilgi sahibiyiz, Avuç içi okunacak. diye. İster retina
okunsun ister avuç içi
Bir kere hangi yöntem kullanılacak o konuda net
değiliz ama bu bir yerli teknoloji midir, ithal bir teknoloji midir? Hangi
ülkelerde kullanılmaktadır? İhale hangi kurum tarafından
yapılacaktır? Çünkü malum FATİH Projesi Millî Eğitim
Bakanlığından ihale edilmedi, sanıyorum bu da teknoloji
kaynaklı diye başka bir bakanlık bütçesinden veya oradaki
havuzdan ihale ediliyor olabilir. Sonuçta saydamlık, şeffaflık
kamuda istenen bir şeydir. İhale sürecinin takibi adına bu
ihalenin hangi bakanlığımız çerçevesinde, şemsiyesi
altında yapılacağını bilmek istiyoruz.
Yapıldıysa bu ihalede yeterlilik koşulları neydi ve hangi
firma almıştır? Bunları sanıyorum yüce Meclisteki
arkadaşlarımız, milletin vekilleri olmaları itibarıyla
öğrenmek isteyecekleridir.
Ancak, tabii, yine bu gerekçede -bu
gerekçeler sizin partinizdeki bir arkadaşınızın
imzasıyla verilmiş- elektronik ortamda güvenilir altyapının
sebebi olarak vatandaş odaklı ve kaliteli hizmet demiş.
Sağlıkta hizmetin temeli sürdürülebilir, erişilebilir ve
eşit olmasıdır. Hekim olmam itibarıyla bunları çok net
biliyorum. Kalite çok göreceli bir şeydir sağlıkta. Kalitenin
her hizmet kolundaki tanımı müşteri memnuniyetidir. Müşteri
bildiği kadarından memnun olur. Siz herhangi bir kalemden
memnunsunuzdur, kimi Montblanc kullanmak ister, kimi Big kullanır, kimi
Scrikss. Yani müşteri memnuniyeti çok rölatif, çok görecelidir. Burada
vatandaşın memnuniyeti değil, vatandaşın hakkı
teslim edilmelidir ve sağlık hizmetindeki hak, eşit,
sürdürülebilir ve erişilebilirliktir.
Dolayısıyla, burada bir
eşitlik olmamasına rağmen, gün boyunca yapılan
konuşmalarda genel sağlık sigortasına ve emeklilik
haklarıyla ilgili yapılan intibak adı altındaki
düzenlemeye atıf yapıldı. Ben, bir eşitliksiz
uygulamayı da genel sağlık sigortası kapsamında dile
getirmek istiyorum: Kadınlar aleyhine bir eşitliksizliği.
Erkekler sigortalılık öncesi askerliklerini borçlanabilmelerine
rağmen, biz kadınlar sigortalılık öncesi
doğumlarımızı borçlanamıyoruz. Oysa 2010
yılında yapılan referandumda Hanım kardeşlerimize ve
engellilerimize hak getiriyoruz. cümlesi neredeyse partinizin sloganı
hâlindeydi. Biz hanım kardeşler bu hakkı istiyoruz efendim.
Eğer Bakan olarak bu konuda bir güç kullanırsanız Bakanlar
Kurulunda, hanımların sigortalılık öncesi doğum
haklarının sigortalılık kapsamına alınması
için, bütün hanım kardeşleriniz memnun olacak.
Ama sosyal güvenlik sistemiyle ilgili
çok büyük bir eksiklik olmuş bu ülkede. e-SGK sitesine girdiğinizde
En çok sorulan sorular diye bir kısım var, elliye yakın soru.
Oradaki cevaplarda mesela Eğer on sekiz yaşından önce
evlenirseniz kim sizin sosyal güvencenizi karşılayacak?a kadar
detaylı konular var. Hani çocuk gelinler, çocuk damatlar olmasın
diyoruz ama bu konuda yol göstericilik var. Fakat bir konuda yol göstericilik
atlanmış, orada diyor ki: Yirmi yaşına kadar lisede okuyan
birisi ailesinin sosyal güvenlik kapsamındadır, eğer üniversite
okuyorsa da yirmi beş yaşına kadar. Yirmi yaşına
kadar lise okumuş bir delikanlı, bir genç kız velev ki tıp
fakültesi okumak istedi, hazırlık dâhil yedi yıl okur en az,
sene kaybı olmazsa. Oysa Sağlık Bakanımız sürekli bize
ne diyor? Türkiyede doktor yok. Ama sanıyorum ki Sağlık
Güvenlik Kurulu buna inanmıyor, inanıyor olsalar hekimlerin bundan
sonra daha fazla bulunabilmesi, bu ülkede gençlerin tıp fakültesi okuyabilmeleri
adına, üniversite okuyan gençler için, madem yirmi yaşına kadar
lise okuyor, yirmi yedi yaşına kadar üniversite okuyanları
güvenlik kapsamına almayı düşünürlerdi. Sosyal Güvenlik
Kurumunun ilgili bürokratları Bakanı tekzip edercesine, üniversiteli
gençleri yirmi beş yaşında güvence kapsamından
çıkarıyorsa kimse tıp fakültesi okumak istemez,
dolayısıyla Türkiyedeki doktor açığı -Bakan Bey
doğru söylüyorsa- büyür. Ha, bu, eğer, Yurt dışından
doktor getireceğiz nasılsa, buradakiler okumasın. adınaysa
bunu da ifade etmekte fayda vardır sanıyorum.
Tabii, biz hanım kardeşlerin
haksızlıkları bitmiyor. Mesela, kısa süreli
çalışanlar ve ev hizmetlerinde çalışanlarla ilgili bir
haksızlık var. Bunu niye Bizler için. diyorum çünkü bu, daha çok
kadınlarla ilgili bir çalışma kolu ve bu kolda da genel
sağlık sigortası kapsamında otuz günün altındaki
primlerini kendileri ödemek zorunda bırakılıyor insanlar.
Oysa, biliyorsunuz, Dünya
Bankasına göre her ülkede nüfusta yüzde 6 yoksulluk kabul edilebilir bir
rakamdır. Türkiyede 9,5 milyon yeşil kartlı üzerinden bile
düşünürsek yüzde 13 yoksulumuz var.
Yoksulluk en çok kadınları
etkiler biliyorsunuz, dolayısıyla bu kadar yoksulluk çizgisinde
yaşanan bir ülkede kısmi süreli ve ev hizmetlerinde
çalışanların da çoğunluğunun kadın olduğunu
düşünürsek Sayın Bakan, bu konuda da bir düzenleme yapmayı
düşünür müsünüz? Tekrar etmeyeyim kayıtlarda var nasılsa, yine
biz hanım kardeşlerle ilgili bir düzenleme ricasıydı
efendim, kısa süreli ve ev hizmetlerinde çalışanlar için.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Bir
önergeyle bunu düzeltelim mesela Sayın Bakan, çok ciddi jest olur.
RUHSAR DEMİREL (Devamla) Ben bir
şeyi daha hatırlatmak istiyorum: Burada sürekli konuşulurken
altı çizilen bir konu var, Dünyada büyümede 1inciyiz. diye. Bir konuda
dünyada 1inci olmak her zaman cazip değil yani bu konuda 1inci
olmuş olabiliriz. İstihdamda ne yapmışız? Kadın
haklarında ne yapmışız? Kalkınmada hâlâ 85inciyiz.
Sayın Babacan geçen gün söyledi zaten, Eğitim sorununu çözmeden bu
konuyu hâlledemeyiz. diye ama Türkiyede bu birincilik vurgusu o kadar çok
yapılıyor ki bazı konularda, Şunun birincisiyiz, bunun
birincisiyiz, şuna ilk imzayı biz attık
Benim meslektaşlarım maalesef
ki bir konuda birinci olmak için kötü bir işe imza attılar. Elbette
ki sağlıkta, tedavide hatalar olacaktır,
yanlışlıklar olacaktır, komplikasyon lafları
vardır ama göz göre göre kazaya gitmeye ne komplikasyon denilebilir ne
başka bir ifade bulunabilir. Sayın Şevket Çavdarın,
rahmetli Çavdarın vefatı, sanıyorum bazen ilk olmaya
çabalamanın ne kadar kötü sonuçlar vereceği adına hepimize ders
verecektir. Önemli olan temkinli olmak, önemli olan güvende olmak, önemli olan
insanların canı, sağlığı ve eğitimine hizmet
vermek. Yoksa büyümede 1inci olmuşuz -kayıt dışı
istihdamla ilgili Sayın Bakan az önce yüzde
Dolayısıyla bir şeyi
daha ifade ettikten sonra bitireceğim. Emeklilerin durumu çok iyi.
denildi burada hep. TÜFEye göre en son yüzde 6,79 zam aldılar
biliyorsunuz Emekli Sandığı haricindekiler, SSK ve BAĞ-KUR -yaklaşık
45-50 lira yapıyor- ama vergiler bildiğiniz gibi yüzde 15 arttı.
Ben emeklilerin durumunun hiç iyi olmadığını,
intibakın intibak anlamında
kullanılmadığını, kısmi bir iyileştirme
olduğunu partim adına ifade ederken, bu biyometrik incelemeyle ilgili
sorduğumuz sorulara Sayın Bakanın en kısa sürede cevap
vereceğine olan inancımı koruyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Demirel.
Sayın milletvekilleri,
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
XI.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Genel Kurulun 1 Mart 2012 Perşembe günkü
birleşiminin saat 11.00de başlamasına ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
29/2/2012
Danışma Kurulu Önerisi
Genel Kurulun 1 Mart 2012 Perşembe
günkü Birleşiminin saat 11.00de başlaması önerilmiştir.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mahir Ünal Emine
Ülker Tarhan
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Başkan
Vekili Grubu
Başkan Vekili
Mehmet Şandır Hasip
Kaplan
Milliyetçi Hareket Partisi Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
BAŞKAN Danışma Kurulu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
çalışma süremizin sonuna geliyoruz.
Kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
üzere, 1 Mart 2012 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00de
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.55